You are on page 1of 16

ÜNİTE - 1

İKTİSAT TARİHİ BİLİMİNİN DOĞUŞU : İktisat tarihi ile ilgili önerilen iki tarih vardır.Bunlardan ilki
Adam Smith’in “Milletlerin Serveti” adlı kitabının yayım tarihi olan 1776 yılıdır.Diğer tarih ise 1892
yılıdır.Bu tarihte Abd Harvard Üniversitesinde William Ashley için özel bir iktisat kürsüsü
kurulmuştur.İktisat tarihinin doğuşu tarihçi okula çok şey borçludur.Bu okul klasik iktisat okuluna
bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.Klasik okul iktisadi davranış kurallarının fizik kanunları gibi evrensel
olduğunu iddia ederken tarihçi okul toplumun gelişme düzeyine göre farklılık göstereceğine
değinmiştir.Klasikler tümdengelim;tarihçi okul ise tümevarım metodunu esas almıştır.

TARİHÇİLERİN İKTİSAT BİLİMİNE BAKIŞI : John Clapham’a iktisat tarihi geçmişin sosyal
kurumlarının ekonomik yönlerini araştıran bir bilimdir.Unwin’e göre iktisat tarihi yazılı tarih boyunca
insanoğlun içinde bulunduğu iktisadi şartları araştıran bir bilimdir.Gras’a göre iktisat tarihi iktisadi
olayları kronolojik olarak sıralayan ve bu olaylar arasındaki ilişkileri ortaya çıkaran bir bilimdir.

İKTİSATÇILARIN İKTİSAT BİLİMİNE BAKIŞI : Hicks’e göre iktisat tarihi geçmiş çağların uygulamalı
iktisadıdır.Heckser’e göre iktisat tarihinin amacı kıt ve yetersiz kaynakların insanların amaçları
uğrunda çağlar boyunca nasıl kullandığının ve bu andaki değişmelerin insan hayatını ve toplumları
ne şekilde etkilediğinin araştırılmasıdır.

İKTİSAT TARİHİNİN KONUSU VE GÖREVİ : İktisat tarihinin temel görevi ekonomilerin


performanslarında ve yapılarında zaman içinde meydana gelen önemli değişikleri
açıklamaktır.Toplumun siyasi ve ekonomik kurumları,teknolojisi,demografik durumu ve ideolojisi bu
özellikleri başlıcalarıdır.Ekonomide uzun dönemdeki değişmelerin kaynağı,iktisatçılar tarafından kısa
dönem tahlillerde çoğunlukla sabit olarak kabul edilen nüfus,teknoloji,mülkiyet hakları ve ekonomik
kaynaklar üzerinde devlet kontrolünün derecesi gibi parametrelerde meydana gelen
değişikliklerdir.İnsanlığın ekonomik tarihi,toplumların ekonomik performansını temelden değiştiren
ve uzun dönemli ekonomik büyümeyi mümkün kılan iki köklü değişim çerçevesinde yazılabilir.Bu iki
değişimden birincisi tarım inkılabı,ikincisi ise sanayi inkılabıdır.

TARIM İNKILABI : İnsanlar yaklaşık 10000 yıl önce yerleşik tarıma geçmişlerdir.Çeşitli bitkiler
yetiştirmeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler.Bu gelişme neolitik inkılap da denen temel
ekonomik değişimi hızlandırdı.Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik tarıma geçiş insanın sosyal ve
ekonomik gelişme hızını artırdı.Tarım birbirinden bağımsız olarak farklı zamanlarda farklı bölgeler
olan Ortadoğu,Orta Amerika ve Kuzey Çin’de ortaya çıktı.Neolitik çağın çiftçileri sürekli ekim
nedeniyle verimliliği yiten toprakları terk ederek yeni,bakir topraklarda tarım yapıyorlardı.Modern
zamanlarda bilinen bütün önemli yiyecek bitkileri neolitik çiftçiler tarafından keşfedilmiştir.Ayrıca
çanak çömlek imali,dokuma,ekmek yapma ve keskin bir araç elde etmek için taşların cilalanması
gibi teknikler de neolitik zamanlarda keşfedilmiştir.

TARIM İNKILABINI AÇIKLAYAN TEORİLER : Childe tarafından geliştirilen çevre değişikleri teorisi ,
Braidwood tarafından geliştirilen çekirdek alan teorisi , Binford tarafından geliştirilen nüfus artışı
teorisi.

TARIM İNKILABININ SONUÇLARI : Nüfus arttı.Zaman içinde avcılık ve toplayıcılıktan çiftçiliğe doğru
sürekli bir geçiş oldu.İlk kez siyasi bir organizasyon tipi olarak devlet doğdu.Teknolojik gelişme
alanında büyük adımlar atıldı.Demir çağı bronz çağının yerini aldı.Ticaret gelişti ve
genişledi.Bölgelerarası ticaretin önemi arttı.Şehirler ilk kez gelişti.Çeşitli ekonomik organizasyon
tipleri doğdu.Komünal mülkiyet tipi doğdu.

ÜNİTE - 2

İLK MEDENİYETLERDEN KLASİK DÖNEME İLK ÇAĞ EKONOMİLERİ : Yalnızca yıllık su baskınlarının
tarlaları verimli hale getirdiği bazı nehir vadilerinde sürekli tarım yapılabiliyordu.Tarımın ilk geliştiği
bölgelerden yalnızca iki vadi böyle bir imkanı sağlıyordu.Bu vadiler: Fırat ve Dicle nehirleri
arasındaki bölge ve Mısır’ın Nil Vadisi’ydi.

MEZOPOTAMYA : M.Ö. 6000 ile 3000 yılları arasında ortaya çıkan bir dizi sosyal değişim ve teknik
ilerleme küçük neolitik yerleşim yerlerinin şehirlere dönüşmesini sağladı.Bu dönemde ortaya çıkan
en önemli teknik ilerlemeler; yazının icadı,bakırın eritilmesi ve dökülmesi,hayvan gücünün saban ve
tekerlekli araçlara koşulması,yelkenli gemilerin ve çömlekçi tekerleğinin bulunmasıydı.Daha
3000’lere gelmeden köleler,kiracı çiftçiler,esnaf,tüccar,din adamları ve yöneticiler ayrı sosyal
gruplar olarak ortaya çıktılar.İlk Sümer kayıtları Mezopotamya bölgesinde verimli topraklarda bazı
bağımsız şehir devletlerinin doğduğunu göstermektedir.İstilalara rağmen Sümer hayat tarzı oldukça
istikrarlı olarak varlığını sürdürebildi.Uzak mesafeli ticaret Mezopotamya’da önemli ve hayati bir rol
oynuyordu.Ticari koloniler oluşturulmuştu.Hukuk kuralları oldukça gelişmişti.Gümüş para şeklinde
olmasa bile bir değişim aracı ve değer ölçüsü olarak kullanılıyordu.

MISIR : Mısır’ın gelişmesi Mezopotamya’nın gelişmesi ile paralellikler göstermekle birlikte önemli bir
fark vardı.O da aşılmaz çöllerle Mısır’ın istilalara karşı korunmuş olmasıydı.Mezopotamya’da
topraklar özel mülkiyet altındayken; Mısır’da firavun tüm Mısır topraklarının sahibiydi.Ticaret
firavunun adamlarının tekelindeydi.Mısır’da üretim büyük ölçüde merkezi bürokrasi tarafından
planlanıyordu.

MEDENİYETİN YAYILMASI : 4.binyıl boyunca Ortadoğu’da çiftçiler ürün rotasyonu,nadasa bırakma


ve hayvan pisliği,kül ve deniz kabukları ile toprağı gübreleme gibi verimliliği artırmayı sağlayan
tedbirleri öğrendiler.Sürekli köyler teşekkül ettikten sonra ticaret yollarının kesiştiği noktalarda ya
da idari ve dini merkezlerde yeni şehirler kuruldu.

YUNAN EKONOMİSİ : Yunanistan’ın toprağı dağlıktı.Bu yüzden deniz ana ulaşım yoluydu.İlk yunan
tüccarları esas olarak Doğu medeniyetlerinin gelişmiş merkezleri ile Akdeniz çevresinin geri kalmış
ülkeleri arasında aracı rol oynadılar.Lidyalılardan öğrenilen para ticarette büyük bir kolaylık
sağladı.Yunan şehirlerinde Pazar ekonomisinin ve ihtisaslaşmanın gelişmesini teşvik etti.Toprakların
büyük bir bölümünü bağcılığa ve zeytinciliğe ayırdılar.Sonraki yüzyıllarda zeytincilik ve bağcılık tipi
tarım,Akdeniz dünyasının büyük bir bölümüne yayıldı.M.Ö. 800-500 yılları arasında ihtisaslaşma ve
işbölümü arttı.Hem iç hem de uluslar arası ticaret gelişti ve bunu da para ekonomisinin
yaygınlaşması izledi.Buğday,kereste,esir ve bazı lüks mallar ithalatı gümüş,zeytinyağı,çanak çömlek
ve diğer ihracat mallarıyla karşılanıyordu.Atina parası ayarı ve ağırlığıyla uluslar arası bir ödeme
aracı oldu.Atina’nın ekonomik refahının en önemli nedeni üretim faktörleri üzerinde etkin bir
mülkiyet hakları sistemi kurmayı ve buna uygun bir hukuki çerçeve meydana getirmeyi
başarmasıydı.Helenistik çağda ekonominin en göze çarpan özelliği üretim ve bölüşüm üzerinde
Doğu’ya özgü devlet kontrolü uygulamasının benimsenmesiydi.İskender’in fetihleri ile gerçekleşen
coğrafi yayılma Helen dünyasının Hindistan ile doğrudan ticaret ilişkileri kurmasını sağladı.Çin ile
ticaret de önem kazandı.bazı şehirler sınai ihtisaslaşmaya bile yöneldi.Helen çağı eski dünyada
başarılmış,bölgesel ekonomik bağımlılık ve ihtisaslaşmanın en yüksek düzeyine ulaştı.

İLKÇAĞ EKONOMİLERİNDE DEĞİŞME VE GERİLEME : Tarımın ortaya çıkışından sonra nüfus önemli
ölçüde artmaya başlamıştı.Nüfus artışı ve bunu izleyen azalan verim hadisesi geçmiş ekonomilerin
çöküşünün ilk hazırlayıcısı olmuştur.

ROMA İMPARATORLUĞUNUN EKONOMİSİ : Roma şehir devleti başlangıcında aristokratik bir


karakter arz ediyordu.Roma toplumu başında bir kral ve yönetimi elinde bulunduran askeri patrici
zümresi ile küçük toprak sahipleri,kiracı çiftçiler,esnaf ve tüccarın meydana getirdiği pleb sınıfından
meydana gelmekteydi.Zenginleşen plebler devletin idaresinde particilerin arasına katılarak etkinlik
kazanabildi.Böylece siyasi yapı aristokrasiden oligarşiye dönmüş oldu.

GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA NÜFUSU : Ölüm oranı yüksek,hayat süresi kısaydı.nüfusun büyük
bir bölümü kırsal bölgelerde yaşıyor ve toprakta çalışıyordu.

GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA TARIMI : İmparatorluk nüfusunun büyük bir bölümü tarımla
uğraşıyordu.Tahıllar yaygın üretimi yapılan ürünlerdi.İmparatorlukta deniz yoluyla yürütülen uzak
mesafeli ticaret mahalli ihtisaslaşmaya imkan veriyordu.Yeni fethedilen bölgelerden Roma’ya bol ve
ucuz olarak hububat akması üzerine İtalya’da karlı olmaktan çıkan tahıl üretiminin önemi
azalırken,geniş alanlar hayvancılığa ayrılmış,verimli topraklarda ise bağcılık ve zeytincilik önem
kazanmıştı.Kölelik yeniliği önleyici bir faktördü.İtalya’nın kırsal nüfusu büyük ölçüde kendi sahibi ya
da kiracısı oldukları toprakları izleyen bağımsız köylülerden oluşuyordu.İmparatorlukta temel vergi
ekili arazi üzerindeydi.Köylüler altın olarak sabit kalan vergiyi gümüş parayla değerlendirildiğinde
daha fazla olarak ödemek zorundaydılar.

LATİFUNDİA : İşgücünün büyük kısmı kölelerce sağlanan ve kar amacıyla üretim yapan büyük
çiftliklerdir.
GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA ŞEHİRLERİ : Roma uygarlığı bir şehir uygarlığıydı.Şehirlerin önemli
bir fonksiyonu mahalli yönetim merkezleri olmasıydı.Bazı şehirler ise askeri bir fonksiyona
sahipti.Şehir nüfusunun önemli bir bölümünü tarım işçileri oluşturuyordu.Şehir halkının gerek
duyduğu tahıllar,zeytinyağı ve şarap vergi gelirleriyle karşılanıyordu.

GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA TİCARETİ : Ticaret imparatorluğa hayatiyet kazandıran ve


zenginliğinin temelinde yatan unsurdu.Akdeniz, ticareti ve mal hareketlerini teşvik
ediyordu.Ticaret,büyük ölçüde zengin kesimin lüks ihtiyaçları ile ordunun taleplerini karşılamaya
yönelikti.İmparatorluk geniş bir yol ağına sahipti.Akdeniz ticaretinin en önemli kalemi tahıldı.Kara
ticareti daha değerli mallarla sınırlıydı.Diğer önemli bir ticaret konusu kölelerdi.Askeri ve stratejik
önemi olan malların imparatorluk dışına gönderilmesi yasaktı.Çanak çömlek ve bronz eşyalar en
çok ticareti yapılan mallardı.Bu ticaret karşılığında imparatorluğa barbar dünyadan hayvan,orman
ürünleri ve en önemlisi de köle geliyordu.Roma’nın altın parası Aureus; gümüş parası ise
Denarius’du.

GEÇİMLİK EKONOMİ : Üretimin esas olarak öz tüketim için yapıldığı,yaşam standardının temel
ihtiyaçların ötesini karşılamadığı,marjinal prodüktivitenin çok düşük olduğu bir ekonomidir.

GENİŞLEME DÖNEMİNDE ROMA’DA İMALAT FAALİYETLERİ : İmparatorlukta önemli sanayi


dallarından biri taş ocağı işletmeciliğiydi.Diğer önemli bir sanayi kolu da
madencilikti.Madenler,önemli ölçüde uzak mesafeli ticarete konu oluyordu.Diğer gelişmiş bir sanayi
kolu çanak çömlek sanayisiydi.Önemli sanayi kollarından bir diğeri olan dokuma daha çok bir ev
endüstrisi durumundaydı.Doğu eyaletleri zengin bir sınai geleneğe sahip mamul mal üreticisi
bölgelerdi.Buna karşılık imparatorluğun Avrupa’daki batı eyaletleri daha çok hammadde yetiştiricisi
bölgeler durumundaydı.Büyük şehirlerde aynı meslekten esnaf grupları loncalarda
toplanmıştı.Collegia adı verilen bu dernekler ekonomik olmaktan çok sosyal amaçlı kuruluşlardı.

ROMA İMPARATORLUĞUNUN GERİLEMESİ VE ÇÖKMESİ : Barbarların artan askeri yetenekleri


Roma’nın mukayeseli üstünlüğünün azalmasına yol açıyordu.Askeri üstünlükteki bu nisbi düşüşle
birlikte imparatorluğun masrafları da artmaktaydı.Harcamalar böylece artar ve vergi ihtiyacı
yükselirken verginin kaynağı süratle aşınıyordu.İmparatorlukta bir işgücü kıtlığı da
doğmuştu.İmparatorluk karşılaştığı bu problemlerin üstesinden gelebilmek için sonuçta ekonomiyi
daha zor şartlara iten çeşitli tedbirlere başvurdu.İlk olarak artan gelir ihtiyacını karşılayabilmek için
vergiler ağırlaştırıldı.İkinci olarak da paranın ayarıyla oynayarak değerini sürekli düşürdü.Sonuçta
imparatorluk tamamen altın para sistemine geçti.Para değişim aracı olma fonksiyonunu önemli
ölçüde kaybetti.

ÜNİTE - 3

AVRUPA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ : Avrupa toprakları coğrafi farklılıklar gösteriyordu.Nehirlerin


önemli bir kısmı gemiciliğe elverişli olduğundan ağır ve hacimli malların taşınabilmesi için önemli bir
imkan sağlıyordu.Kuzey Batı Avrupa’nın kıyıları girintili çıkıntılı olup pek çok sayıda liman
bulunmakta ve bu coğrafya denizciliği teşvik etmekteydi.Kuzey Avrupa maden kaynakları
bakımından zengindi.Demir ve kömür iki önemli madendi.Kuzeybatı Avrupa’nın iklimi Akdeniz’den
daha nemlidir.Yağışlar yıl içinde düzenli olarak dağılmıştır.Kışlar daha soğuk,yazlar ise daha sıcak
olur.

ORTAÇAĞ AVRUPA TOPLUMU : Ortaçağ’da Avrupa toplumu üç etkiye tabiydi.İlk etki Roma
İmparatorluğu’nun mirasının etkisiydi.Bu etki kıtanın güney ve güneydoğu bölgelerinde daha
belirgindi.İkinci etki Cermen istilacılarının etkileriydi.Bu etki kuzeyde daha belirgindi.Üçüncü etki
evrensek kilise kurumlarından kaynaklanıyordu.Kilisenin etkisi din,politika ve ekonomide
hissedilmekteydi.Roma İmparatorluğu döneminde medeni Avrupa Roma’nın egemenliği altında olan
Akdeniz Avrupa’sı ile sınırlıydı.Toprakta komünal mülkiyet vardı.Hayvanlar özel mülkiyet
altındaydı.Romalılarla hayvan ve köle karşılığında yürütülen lüks mallar ticareti Cermen aşiretlerinin
süratli bir sosyal farklılaşma sürecine girmesine yol açtı.Kilise eğitimin tek merkeziydi.Pek çok
manastır Ortaçağ’da aynı zamanda önemli tarım üretim merkezleriydi.

ORTAÇAĞ’IN EKONOMİK DÖNEMLERİ : 476 ile 1000 yılları arasındaki dönemde (Karanlık Çağ ya da
Erken Ortaçağ) Avrupa siyasi ve ekonomik düşüş içindeydi.Bu dönemde Avrupa’da giderek feodal
bir siyasi yapı ve malikaneler ekonomisi gelişti.1000 yıllarından başlayarak 14. yüzyılın başlarına
kadar olan İleri Ortaçağ döneminde yaygın ve hızlı bir ekonomik kalkınma görüldü.Feodalizmin
zirveye ulaştığı bu dönemde nüfus,zirai ve sınai üretim ve ticaret büyüdü;şehirler canlandı;kültürel
bir patlama oldu.14. ve 15. yüzyıllardaki Geç Ortaçağ’da ekonomik bir kriz yaşandı.Büyük ölçekli
malikane tarımının sanayinin ve uluslar arası ticaretin düştüğü bu dönemde nüfus da azaldı.Asiller
arasındaki savaşlar ve yaygın köylü isyanları bu krizin siyasi göstergeleriydi.

ERKEN ORTAÇAĞ’DA İSTİLALAR VE FEODAL ÖRGÜTLENME : Roma İmparatorluğu’nun yıkılışıyla


Avrupa yaklaşık yarım bin yıl sürecek bir siyasi kargaşa dönemine girdi.Önce Cermen aşiretlerinin
uzun ve tahripkar istilaları yaşandı.Daha sonra Müslümanlar fetihleriyle Avrupa’yı sarstılar.Dönemin
sonlarına doğru ise Macarlar ve Vikingler Avrupa’yı istila eden yeni güçler oldular.İlk iki istila
dalgasının Avrupa üzerinde olumlu bir etkisi oldu.Avrupa içinde iktisadi ve kültürel birlik doğdu.Batı
Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Kuzey Avrupa nisbi durumunu iyileştirmeye
başladı.Bunun kısmi bir nedeni Güney Avrupa ile daha yakın bir işbirliğine
girilmesiydi.Müslümanların Akdeniz’i ele geçirmesi bu bütünleşmeyi daha da hızlandırdı.7. yüzyıldan
itibaren Akdeniz dünyasının birliği kaybolurken Avrupa içinde bütünlük doğmuş oldu.Fakirleşen
Akdeniz kesimi kıtanın kuzey kesimine daha sıkı şekilde bağlandı.Avrupa bütün bu istilalara karşı
bir kendini savunma sistemi olarak feodalizmi geliştirdi.Şövalye at üzerinde mızrak ve kılıçla
dövüşen kalkan ve zırhla korunmuş profesyonel bir savaşçıydı.Tepede ülkenin bütün toprakları
Tanrı tarafından kendisine bağışlanmış bir kral bulunuyordu.Kral topraklarını fief adı verilen
parçalara ayırarak vassal adı verilen adamlarına emanet etmişti.

FEODALİZM : Büyük arazilere sahip lord ya da senyör denilen kişilere korunma ve adalet
karşılığında mal ve hizmet üreten kölelerle,serfler ve hür köylülerin alt tabakasını medyana getirdiği
dikey olarak örgütlenmiş siyasi,iktisadi ve sosyal bir organizasyondur.

FİEF : Osmanlı toprak sistemindeki tımara benzer.Ancak tımarda toprağın çıplak mülkiyeti devlete
aittir.

VASSAL : Bir derebeyinin himayesindeki ve ona bağlı kimsedir.

FEODAL SÖZLEŞMENİN TEMEL UNSURU : Senyör tarafından bağışlanan toprak üzerindeki hakların
vassal tarafından sağlanan askeri ve diğer hizmetler karşılığında değiştirilmesidir.

ERKEN ORTAÇAĞ’DA MALİKANE : Siyasi gelişmeler sonucu 10. yüzyılda Avrupa’nın pek çok kısmı
malikane olarak bilinen küçük siyasi ekonomik birimlere ayrılmıştı.Malikanenin işlevi köylünün
güvenliğini,aristokrat sınıfın ise otoritesini ve geçimini sağlamaktı.Bu dönemde ticaret son derece
sınırlıydı.

AĞIR SABAN VE AÇIK TARLA SİSTEMİ : Malikanenin toprakları dört bölümden meydana
geliyordu.Yerleşim yeri,tarlalar,çayırlar,koruluk ve ormanlar.Tarlalar, malikane halkının
beslenmesini sağlayan ürünlerin yetiştirildiği yerlerdi.Akdeniz Avrupa’sı kuru bir iklime ve yumuşak
topraklara sahip olduğundan temel tarım aracı bir çift öküzle çekilen ve toprağı adeta tırmıklayan
hafif bir sabandan ibaretti.Geleneksel hafif saban çapraz sürümü gerektirdiğinden tarlalar genellikle
kare şeklinde oluyordu.Ağır sabanda ise tarlaların uzun çizgiler halinde sürülmesi en etkin sürüm
şekliydi.Ortaçağ Kuzey Avrupa tarımının bir başka özelliği bölgeler arasında ihtisaslaşma olmadığı
için hububat tarımı ile hayvancılığın aynı malikane içinde bir arada yürütülmesiydi.

İKİLİ VE ÜÇLÜ TARLA ROTASYONU : Erken Ortaçağ’da Avrupa ikili tarla rotasyonunda tarlaların bir
bölümüne kış ekimi yapılıyor,diğer bölümü ise üretkenliğini yeniden kazanabilmesi için boş
bırakılıyor yani nadasa ayrılıyordu.Üçlü tarla rotasyonunda ise tarlalar üç ana kısma ayrılıyordu.

ORTAKLAŞA TARIM : Sürüm,ekim,biçme ve harman zamanı her topluluk tarafından


geleneklere,iklim şartlarına ve diğer faktörlere bağlı olarak düzenleniyordu.Tek tip ürün tartışmanın
yapılması zorunluydu.Sistem herhangi bir yeniliğe kapalıydı.

ÇAYIR , KORULAR VE YERLEŞİM YERİ : Çayır da tarlalar kadar önemliydi.Korular ise malikanenin
çeşitli hayvanlarının yazın otlamasını sağlıyordu.Korulardan aynı zamanda yakacak odun ve inşaat
kerestesi elde ediliyordu.Malikanenin dördüncü kısmı ise yerleşim merkeziydi.Yerleşim yeri
tarlaların ortasında,su kaynağına yakın bir yerde ve köyü dış dünyaya bağlayan bir yolun üzerinde
bulunuyordu.

MALİKANEDE SOSYAL YAPI : Ortaçağ’da toprak üzerinde yaşayan insanlar arasında karışık bir
sosyal ve hukuki farklılaşma vardı.Bu yapının alt tabakasını ise korunma ve adalet karşılığında mal
ve hizmet üreten kölelerle,serfler ve hür köylüler meydana getiriyordu.Bir bütün işletmeye sahip
olan her köylü rezervde genellikle haftada üç gün çalışmak ve bu iş için gerekli saban,öküz ve
aletlerden kendi payına düşeni getirmek zorundaydı.Köylülerin angarya hizmetlerini düzenleme işi
lord tarafından tayin edilen kahyalarca yürütülüyordu.Lord malikanedeki anlaşmazlıkları ve davaları
görerek karara bağlayan ve cezaları tespit eden bir mahkeme toplardı.Para ya da ürün şeklinde
verilen cezalar lorda ödenirdi.

REZERV : Lordun doğrudan yararlandığı topraklardır.

SANAYİ : Ortaçağın ilk yarısında sınai mamul mal üretimi sınırlıydı.

ÜNİTE - 4

İLERİ ORTAÇAĞ’DA AVRUPA’DA SİYASİ İSTİKRARIN SAĞLANMASI : Yalnızca savaşçılık ve din


adamlığı saygı gören mesleklerdi.Bu dönemde Avrupa dışa karşı saldırgan bir politika izleme imkanı
buldu.Haçlı akınları şeklinde Müslümanlara karşı girişilen saldırılar,Avrupa içindeki göç ve
kolonizasyon hareketleri ile Avrupa dışında ticari üsler kurma çabaları bu saldırgan politikanın en
belirgin göstergeleriydi.

EKONOMİK BÜYÜME : 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ticaret genişlemiş,yeni şehirler doğmuş ve
büyümüş,ekonomik ihtisaslaşma ortaya çıkmıştır.Henry Pirenne’ye göre Avrupa’nın gösterdiği
genişleme bir dış faktörün etkisiyle ortaya çıkmıştır.Bu dış faktör bir yandan Haçlı seferleri
sonucunda Akdeniz’in ticarete yeniden açılması,öte yandan da 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın
gerek Akdeniz yoluyla ve gerekse Rusya toprakları aracılığıyla Bizans ve İslam dünyasıyla ticari
ilişkilerini geliştirmesidir.Ortaçağ’daki ekonomik gelişmenin merkezleri Kuzey İtalya,Güney Alçak
Ülkeler (Hollanda,Lüksemburg ve Belçika) ve Hansa şehirleriydi.İtalya Avrupa’nın en gelişmiş
bölgesiydi.Güney Alçak Ülkeleri ise Karolenj döneminde ekonomik canlanmasını gerçekleştirmişti.

NÜFUS : Savaşlar,açlıklar,kıtlıklar ve salgın hastalıklar yüzünden nüfus artışı yavaşladı.Ortaçağ


döneminde Avrupa nüfusu daima genç bir nüfustu.10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar süren artışlara
rağmen Avrupa nüfusu nispeten azdı.Çeşitli kültürel faktörler sanayi öncesi Avrupa’da doğurganlığı
sınırlamaktaydı.Evlilik yaşı oldukça ileriydi.

ŞEHİRLERİN DOĞUŞU VE BÜYÜMESİ : 11. yüzyıldan itibaren gezginci tüccarın ve esnafın bu


merkezlere yerleşmesiyle şehirler birer değişim ve imalat yeri haline geldi.Şehirler birer değişim ve
imalat yeri haline geldikten sonra süratle büyüdü.Bu büyümenin temelinde yoğun halinde göç
hareketi yatıyordu.Şehir nüfusu kırsal bölgelerden nüfus göçüyle büyüdü.şehirlerin doğuşunun
siyasi bir sonucu feodal olmayan bir yönetim şeklinin ortaya çıkmasıydı.Malikane mahkemesinin
kuralları şehirli tüccarın ihtiyaçlarına pek uygun düşmüyordu.Bu yüzden tartışmalı sözleşmelerin bir
karara bağlanabilmesi için yeni ticaret hukuku kuralları geliştirildi.Canlı bir tüccar ve esnaf
topluluğunun kendilerine ek bir gelir getireceği ümidiyle pek çok müteşebbis feodal yönetici yeni
şehirler kurma yoluna gitti.bu yeni şehirlere sakinlerinin sahip olacağı hürriyetleri belirten
imtiyaznameler bağlandı.Fransa ve İngiltere’de krallar da kasaba ve şehirlerin bu imtiyazlarının
garantörü oldular.Böylece krallarla şehir halkı arasında bir ittifak doğu.Bu ittifak Fransa ve
İngiltere’de milli monarşilerin kurulmasının temelini oluşturdu.Feodal dünyada tipik olarak dikey bir
düzenleme geçerliydi.İnsanlar arasındaki ilişkileri fief ve hizmet,bağış ve bağlılık yemini,lord vassal
ve serf gibi kavramlar düzenlemekteydi.

TEKNOLOJİK YENİLİKLER : 6. ve 11. yüzyıllar arasında ortaya çıkan teknolojik yenilikler daha çok
tarımla alakalıydı.Bu yeniliklerin en önemlileri ağır saban,üçlü tarla rotasyonu ve yeni bir at koşum
siteminin geliştirilmesi ile çivili at nalıydı.Ağır sabanın en büyük avantajı yumuşak topraklara göre
daha verimli olan Kuzey Avrupa’nın yoğun ve sert topraklarını tarıma elverişli hale
getirmesiydi.ikinci önemli avantajı insan emeğinden tasarruf sağlamasıydı.üçüncü avantajı ise
toprakların uzun çizgiler halinde sürülmesine imkan sağlamasıydı.Üçlü tarla rotasyonu da önemli
avantajlara sahipti.Farklı mevsimlerde değişik ürünlerin ekilmesi hasat kötülüğüne ve onu izleyen
kıtlığa karşı bir sigorta mekanizması görevi yapıyordu.Bu sistemin ikinci ve daha önemli avantajı
sürüm işlemlerinin yıl içinde daha düzenli olarak dağılmasına ve böylece yeni toprak açma
faaliyetlerinin hızlanmasına imkan vermesiydi.Yulaf üretiminin artması atı,tarımda,taşımada ve
sanayide yararlanılan önemli bir güç haline getirdi.Avrupa’da at besleme yaygınlaştı.Ortaçağ’da
meydana gelen bir diğer önemli teknolojik değişme de su ve rüzgar değirmenlerinin
yaygınlaşmasıydı.10. yüzyılın ortalarında Flandra’da dikey tezgah bulundu.13. yüzyılın ikinci
yarısının önemli yenilikleri çıkrık ve gözlüktü.14. yüzyılın başlarında ilk saatler ve ateşli toplar
ortaya çıktı.Aynı dönemde kanallar için kapama sistemleri geliştirildi.15. yüzyılda ise gemi yapım
teknolojisinde önemli değişmeler oldu.Tam yelkenli gemilere inşa edildi.15. yüzyılda ortaya çıkan
diğer önemli bir değişme matbaanın icadıydı.

TEŞEBBÜS VE KREDİ ALANINDAKİ GELİŞMELER : Panayırların düzenlenmesi,ticari temsilcilerin


yaygınlaşması,yeni muhasebe tekniklerinin doğuşu,çek,ciro ve sigorta bu gelişmelerden yalnızca
birkaçıdır.İtalya,bu yeniliklerin bir çoğunun doğuş yeridir.Tasarrufların toplanarak prodüktif alanlara
yöneltilmesi amacıyla daha karmaşık başka müesseseler de geliştirildi.Bunun tipik bir örneği 10.
yüzyılda doğan ve daha sonra yaygınlaşan Commenda’ydı.Commenda’nın ekonomik önemi
toplumun likit fona sahip bütün üyelerinin dolaylı yolla da olsa üretim sürecine katılabilmesiydi.15.
yüzyıla doğru Commenda yerini saha gelişmiş bir ortaklık şekli olan Kumpanya’ya bıraktı.İlk başta
kumpanyalar kan bağına sahip kişiler arasında kurulan bir ortaklıktı.Kumpanyaların ilave sermaye
ihtiyacı mevduat yoluyla karşılandı.Bu durum ticaretle bankacılık faaliyetlerinin birbirlerine
yaklaşması demekti.Poliçenin gelişmesi bu ilişkiyi daha da güçlendirdi.Poliçe paranın bir bölgeden
diğerine transferinin bir atacıydı.Poliçenin ekonomiye katkısı sermayeyi oldukça likit ve uluslar arası
ölçüde mobil hale getirmesiydi.Bütün bu gelişmeler genel bir ekonomik gelişmeyi mümkün
kıldı.Tüm gelir kategorileri,karlar,ücretler ve kiralar arttı.Yalnızca faizler yükselmedi.

PARA ALANINDAKİ GELİŞMELER : Pound bir ağırlık,shilling eski bir paranın adı,penny ise
dolaşımdaki tek paraydı.Ortaçağ’da uluslararası seviyede haklı bir şöhret yapan paralar Floransa’nın
altın florini ve Venedik’in altın dukasıydı.Para kıtlığından ve düşen fiyatlardan kurtulmanın yolları
kredinin geliştirilmesi,madeni para dışında ödeme araçlarının yaygınlaştırılması,paranın altın ve
gümüş ayarının bozulmasıydı.Ortaçağ boyunca en hızlı ekonomik gelişmeyi yaşayan ülkeler aynı
zamanda en büyük para ayarı bozulmasına şahit olan ülkelerdi.

TARIMSAL GENİŞLEME : Tarımsal genişleme iki şekilde kendini gösterdi.İlk olarak yeni topraklar
tarıma açıldı.İkinci olarak yaygın bir kolonizasyon faaliyetine girişildi.Tarımla ilgili Alman
tekniklerinin etkisi Slav bölgelerinde de görüldü.

MALİKANE BÜNYESİNDE DEĞİŞMELER : Malikane halkı sınai üretimlerine son vererek bu


ihtiyaçlarını kendi tarımsal ürünleri karşılığında şehirlerden temin etmeye başladılar.Asil sınıfın
tüketmek istediği malları pazardan temin etmesi mümkündü.Ticaretin yeniden canlanması asil
sınıfın tüketim malları talebini yükseltmişti.Bu iki gelişme de asil sınıfın nakdi gelir ihtiyacını
artırmıştı.Lord için topraklarından nakdi kira almak,vergileri ürün yerine para olarak toplamak ve
elde ettiği bu nakdi gelirle ihtiyaçlarını pazardan sağlamak daha etkin bir çözüm haline
gelmişti.Lordlar angaryaları yıllık sabit para ödemelerine çevirdiler.Aynı zamanda rezerv topraklarını
parçalara bölerek sabit bir ödeme karşılığında kiraya verdiler.Anlaşmalar geleneksel olmaktan
çıkarak sözleşmelere dayalı hale geldi.Daha önce krala karşı hizmetlerini şahsen yerine getiren
lordlar bu hizmetlerinin karşılığı para olarak ödemeye başladılar.

TİCARETİN BÜYÜMESİ VE ÇEŞİTLENMESİ : Avrupa’da ticaret daima varolmuştu.9. ve 10.yüzyılın


istila ortamında daralmış,lüks ve dini karakterli mallarla sınırlı hale gelmiş,ancak yine de devam
etmişti.12. yüzyıldan itibaren Avrupa artık satmak için yeni mallara sahipti.Dokuma ve madeni eşya
ihracatı artan ölçüde kereste,şap,ipek ve baharat ithalatı karşılığında kullanılmaya başlanırken,altın
çıkışı daha küçük oranlara inmeye başladı.Akdeniz ticaretinin karakteri de değişti.Daha 12. yüzyılda
üretimde bölgesel ihtisaslaşma Ortaçağ Avrupa ekonomisinin belirgin bir özelliği olmaya
başlamıştı.Avrupa içinde önemli bir ticaret hareketi Kuzey Avrupa ile Güney Avrupa arasında
cereyan ediyordu.Ortaçağ’da önemi giderek artan bir diğer ticaret alanı Kuzey denizleriydi.Bu
ticarete Hansa adı altında örgütlenmiş Alman ticaret şehirleri hükmediyordu.Kuzey denizlerindeki
ticarette Avrupa gelişmiş,İskandinavya ve Baltık Bölgesi ise gelişmekte olan bölge
durumundaydı.Karolenj döneminde tüccarlar başta Suriyeliler ve Yahudiler olmak üzere
yabancılardı.Tüccar sınıfı ayrıca şehirlerde siyasi güç tekeline de sahipti.

SANAYİ : Ortaçağ toplumu esas olarak tarıma dayalıydı.Ancak sanayinin ekonomiye katkısı da
önemliydi.Ortaçağ’da en geniş ve yaygın sanayi kolu dokumacılıktı.Kumaş Avrupa’da her ülkede,her
bölgede ve hatta her evde imal ediliyordu.Yün yanında keten de başta Fransa ve Doğu Avrupa
olmak üzere pek çok bölgede üretiliyordu.İpek ve pamuk üretimi ise İtalya ile Müslüman
İspanya’sında toplanmıştı.Dokuma endüstrisine göre daha küçük,fakat ekonomik açıdan daha
önemli bir sanayi kolu da metalurji ve onunla ilgili yan faaliyetlerdi.Diğer önemli bir sanayi kolu
dericilikti.
ÜNİTE - 5

GEÇ ORTAÇAĞ’DA AVRUPA’DA EKONOMİK KRİZ : 14. yüzyıl boyunca nüfusun azalması,talebin ve
üretimin de düşmesi sonucunu doğurmuştu.Rönesans dönemi azalan üretim,düşen hayat
standartları ile ekonomik düşüş dönemi olarak görülmektedir.Büyüme dönemi 14. yüzyılın
başlarında sona ermiştir.İktisat tarihçileri Ortaçağ’ın sonlarındaki bu ekonomik düşüşün nedenleri
konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Birinci görüşe göre bu düşüş ekonomik hareketlerin
devri niteliğinin bir sonucuydu.İkinci görüş bu krizi mali nedenlere bağlamaktadır.Avrupa devletleri
bu dönemde Yüzyıl Savaşları savaş ekonomisi içine girmişti.Bu durum vergi gelirlerine olan ihtiyacı
artırdı.Üretici likidite sıkıntısı içine düştü.Üçüncü bir açıklama bu ekonomik krizi iklim değişmelerine
bağlamaktadır.

TARIM : 13. yüzyıl boyunca Avrupa ekonomisinde bazı darboğazlar kendini göstermeye
başlamıştı.Demografik baskı sonucu daha düşük verimli topraklar üretime açılmaktaydı.Toprak
nüfusa göre kıt bir faktör haline geldiğinden değeri yükselmiş,buna karşılık ücretler düşmüştü.14.
yüzyılın ortasındaki büyük nüfus kırımı üretimin iki temel faktörünün nisbi kıtlık durumlarını çarpıcı
biçimde değiştirdi.İşgücünün %25 oranında azalması onu nisbi olarak yetersiz hale getirdi.Köylü
isyanları ortaya çıktı.Toplam talep nüfustaki azalmaya paralel bir şekilde düştü.Bir başka değişme
ortalama köylü işletmesinin büyümesiydi.Nüfusun düşmesi rezervler üzerinde olumsuz etkide
bulundu.Lordlar için en önemli alternatif toprak kullanım şekli ekili alanların çayırlara
dönüştürülmesiydi.Tarımsal malların fiyatlarının düşmesi köylü ve şehirli kesimlerin refahını farklı
şekilde etkiledi.Geçimlik üretim yapan köylü daha büyük ve verimli topraklara sahip olduğu için bu
kriz döneminden kazançlı çıktı.Şehirlilerin sattığı sınai ve ticari malların fiyat esnekliği tarımsal
mallar göre genellikle daha düşüktür.Nakdi gelirleri azalana köylü kesiminin alım gücü de düşmüş
oldu.Şehirli tüccar ve esnaf,müşterisini büyük ölçüde yitirdi.14. yüzyıldaki salgının etkisi Doğu
Avrupa’da Batı ve Güney Avrupa’ya göre daha sınırlı oldu.Küçük şehirlerin tüm Doğu Avrupa’ya
yayılması bölgede tarımsal ve sınai üretim için talebin genişlemesi demekti.Üretim ve ticaretteki bu
genişlemenin önemli bir sonucu ticari tahıl üretiminin artışı oldu.İşletmeler köylülerden geri alındı
ve yarı hür köylülerin statüleri tekrar serf durumuna düşürüldü.16. yüzyıla girmeden serfleştirme
süreci tamamlanmıştı.Doğu Avrupa’da hububat fiyatlarının düşmesi batı’daki gelişmelerin aksine
yeniden büyük çiftliklerin kurulması ve köylü üzerindeki lord kontrolünün artması sonucunu
doğurdu.

TİCARET VE SANAYİ : Tüccarlar daralan iş hacmi karşısında işlemlerini rasyonelleştirmek için çift
girişli muhasebe sistemini benimsediler.Sanayide ise mamul malların hem üretimleri hem de
talepleri Büyük Salgın’dan sonra önemli ölçüde düştü.Mesleğe giriş şartları zorlaştırıldı.madeni
üretimle ilgili sanayilerde ise Ortaçağın son döneminde genişleme görülmekteydi.

SANAYİLERİN KIRSAL BÖLGELERE GÖÇÜ : Büyük çapta dokuma sanayi,daha sınırlı ölçüde de demir
ve madeni eşya sanayileri kırsal bölgelere yayıldı.Ortaçağ’ın sonlarında sanayinin bu göçü çok
çeşitli nedenlerden kaynaklanıyordu.Bunlar arsında en önemlisi su gücüyle çalışan basit makinelerin
sanayide artan ölçüde kullanılmaya başlanmasıydı.Diğer önemli bir neden talep yapısındaki
değişmelere uyma konusunda şehir sanayilerinin yeterli esnekliği gösterememesiydi.Sanayide bu
coğrafi değişimin diğer bir nedeni işgücünün kırsal bölgelere göre daha ucuz olmasıydı.Modern
kapitalizmin ilk tezahürü olarak değerlendirilebilecek ve putting-out sistemi olarak adlandırılan bu
düzenlemede esnaf tüccar için çalışıyordu.Tüccar hammaddeyi temin ediyor ve iş için parça esası
üzerine ücret ödüyordu.Esnaf,tüccara karşı hiçbir güvenceye sahip değildi.

ÜNİTE - 6

GELİŞMEMİŞ AVRUPA’DAN GELİŞMİŞ AVRUPA’YA GEÇİŞ : Ancak 1000 yıllarından itibaren Avrupa
kalkışa geçti.Kalkış Amerikalı iktisat tarihçisi Rostow’un geliştirdiği bir kavramdır.Kalkış kavramı
iktisadi gelişme aşamaları teorisine göre 5 aşamadan üçüncüsüdür.12. yüzyılda hala Batı ,Doğu’ya
çoğunlukla demir,kereste ve katran gibi hammaddeler ve köle ihraç ediyor ve mamul mallar ile bazı
hammaddeler ithal ediyordu.Kağıt,sabun ve mamul dokuma ürünlerine yalnız Yakındoğu
sahipti.Ancak 13. yüzyılın ikinci yarısında daha önce Arap ülkelerinden ithal ettikleri kağıdı kullanan
Bizans Mahkemeleri artık İtalya’dan ithal ettiklerini kullanmaya başlamışlardı.Özelikle kağıt ve
dokuma sanayinde Avrupa’nın başarısının ana nedenlerinden biri su gücünden istifade ederek
üretimi mekanikleştirmesiydi.

COĞRAFİ KEŞİFLER VE AVRUPA’NIN GENİŞLEMESİ : Ünlü iktisatçı Kuznets’e göre 1492-1776 yılları
arasındaki dönemin ekonomik ve hatta sosyal,politik ve kültürel tarihi coğrafi keşifler ve bununla
ilgili olaylarla açıklanabilir.17. yüzyıl ortalarındaki Avrupa ekonomisi ile 15. yüzyıl Avrupa ekonomisi
arasında önemli farklar vardı.Denizaşırı genişleme sayesinde Avrupa ile Asya arasında doğrudan
yeni bir deniz yolu açılmıştı.Dünya tarihi açısından daha önemli bir sonuç ise Avrupalıların Batı
yarımküresini ele geçirmeleriydi.15.16. ve 17. yüzyıllar Atlantik Avrupa’sının geliştirdiği okyanus
geçebilen ve silahla donatılmış yelkenli gemiler Avrupa’nın bu başarısının temel aracıydı.Avrupai
genişleme ilk yüzyılında yalnızca İspanya ve Portekiz’in tekelinde kaldı.Portekizlilerden farklı olarak
İspanyollar daha başlangıçta istila ettikleri bölgelere yerleşmeye başladılar.Yerli halka zorla Avrupai
teknikleri,araçları ve kurumları benimsetmeye çalıştılar.Batı yarımküresine daha önce bilinmeyen
yeni ürünler getirdiler.Tahıl,şeker kamışı,kahve ve çeşitli meyveler ile sebzeler bunlar
arasındaydı.At,sığır,koyun,eşek,keçi ve domuz ve pek çok kümes hayvanını Amerika’ya İspanyollar
getirdi.Avrupa medeniyetinin Amerika’ya tanıttığı diğer özellikler ateşli silahlar ve alkol ile
çiçek,tifüs ve grip gibi salgın hastalıklardı.Avrupa kültürünün yeni dünyaya taşınması ve yerli
kültürlerin yok edilmesi Avrupai genişlemenin önemli sonuçlarından biridir.Genişleme Avrupa
kültürünü de etkiledi.Bu açıdan önemli bir gelişme ticaret hacminin ve mal çeşitlerinin büyük bir
artış göstermesiydi.Şeker plantasyonlarının gelişmesi siyah köle işgücü için büyük bir talep yarattı
ve her yıl önemli sayıda siyah köle yeni dünyaya taşındı.Amerika’nın medeniyete en tartışmalı
katkılarından biri olan tütün Avrupa’da süratle yayıldı.Amerika’dan patates,domates,fasulye,mısır
ve kabak geldi.Asya’dan öğrenilen pirinç Avrupa ve Amerika’da üretildi.Özellikle mısır ve patates
üretiminin yaygınlaşması 18. yüzyıldan itibaren Avrupa hızlı bir nüfus artışı dönemine girdiği zaman
açlık tehlikesinin azaltılmasına ve yiyecek probleminin çözümlenmesine büyük katkıda
bulundu.Lizbon,Orta,Doğu ve Kuzey Avrupa 16. yüzyıldaki ticari genişlemeden pek
yararlanamadılar.Tüm Orta Avrupa ekonomik gücünü yiyip bitiren din ve saltanat savaşlarına
gömüldü.Büyük keşiflerin getirdiği ekonomik değişmelerden en kazançlı çıkan bölge Alçak
Ülkeler,İngiltere ve Kuzey Fransa oldu.

NÜFUS : 16. yüzyıldaki nüfus artışının çeşitli sebepleri vardı.Veba ve saflın hastalıklar doğal
bağışıklığın gelişmesi ve taşıyıcıları etkileyen ekolojik değişmelerin bir sonucu olarak giderek
azalmış,iklimde iyileşme olmuş,daha önceki yüzyıllarda nüfusun düşmüş olması sonucu nüfus ve
toprak dengesinde görülen olumlu değişmelerin yol açtığı 15. yüzyıldaki daha yüksek reel ücretler
evlenme yaşını düşürerek doğum oranını yükseltmişti.16. yüzyılın sonunda kaynaklar üzerindeki
nüfus baskısı aşırıydı.17. yüzyılın ilk yarısında yeni bir veba ve salgın dalgası ile savaşlar nüfus
büyümesini sona erdirdi.Avrupa’nın pek çok bölgesinde özellikle İspanya,Almanya ve Polonya’da
nüfus 17. yüzyılın büyük bir bölümünde veya tamamında düşme gösterdi.17. yüzyılda nüfus
artışının kesilmesinin en basit açıklaması nüfusun kendisini yanına yeterli ölçüde besleyeceği düzeyi
aşmış olmasıdır.

TARIM : Tarımsal teknolojinin ilerletilememesi ortalama tarımsal verimlilikte durağanlığa hatta


düşmeye yol açmıştı.Doğu Avrupa’da dönem başında serflik sosyal ilişkilerin yaygın şekliydi,dönem
içinde yaygınlığını giderek artırdı.Lordlar büyük çiftliklerini doğrudan kendileri işletiyordu.İtalya’da
küçük mülk sahibi köylüler ve bağımsız çiftçiler olduğu kadar,yoksul ortakçıların ve ücretli işçilerin
işlettiği büyük çiftliklerde bulunuyordu.Üretilen ürünler arasında tahılın yanında pirinçte yer
alıyordu.Ayrıca bağcılık ve zeytincilik de önemliydi.İspanya,Hristiyan Avrupalıların eline
geçmesinden önce gelişmiş bir bahçe tarımına ve sulama sistemine sahipti.İspanyol tarımının diğer
bir özelliği köylü ile koyun sürüsü sahipleri arasındaki düşmanlıktı.Bu yüzden İspanyol tarımının
prodüktivitesi Batı Avrupa tarımının en düşüğüydü.Batı Avrupa’da Ortaçağ’dan devralınan açık tarla
sistemi varlığını sürdürdü.Avrupa’da en gelişmiş tarıma sahip bölge Alçak Ülkeler özellikle de
Hollanda’ydı.16. yüzyılda Hollanda modern tarıma geçen ilk bölge oldu.

SANAYİ : Sanayinin en önemli kolu dokuma sektörüydü.Bu dönemde dokuma sanayi dağınık bir
haldeydi.Ortaçağın sonlarında dokuma sanayinde geçerli olan putting-out sistemi modern
dönemlerin başında da devam etti.Karakteristik müteşebbis tüccar sermayedardı.Teknolojik açıdan
önemli değişmelerin ortaya çıktığı bir alanda okyanus denizciliğiydi.Fakat en önemli yenilik 16.
yüzyılın sonunda ortaya çıkan Fluyt adlı özel ticari taşıma gemileriydi.İstihdam ve üretim itibariyle
pek az öneme sahip olan metalurji sanayi savaşlarda ateşli silahların ve topların artan önemi
nedeniyle stratejik bir değer kazandı.Denizaşırı keşifler yeni sanayilerin doğuşunu teşvik etti.Şeker
ve tütün işleme sanayileri bunlardan en önemlileriydi.Matbaanın icadı kağıt talebini büyük ölçüde
artırdı.Ancak bu gelişen sanayilere rağmen Avrupa ekonomisi hala düşük verimli tarıma bağlıydı.

KIYMETLİ MADEN AKIŞI VE EKONOMİK SONUÇLARI : Avrupa’nın denizaşırı yayılmasının önemli


ekonomik sonuçlarından biri de zengin altın ve gümüş yataklarına sahip olan Meksika ve Peru’nun
keşfiydi.Amerika’dan İspanya’ya ithal edilen altın ve gümüş miktarları,Avrupa’ya taşınan kıymetli
madenler,mal ve hizmetlere talep yarattı.Arzın elastik olduğu ölçüde talepteki bu yükselme
üretimdeki artışla karşılandı.Ancak özelikle tarım sektörünün üretiminde darboğazlar belirince
üretim genişlemesi yerini fiyatlarda hızlı bir yükselmeye bıraktı.Bu nedenle 1500-1620 yılları arası
iktisat tarihçiler tarafından Fiyat İhtilali Çağı olarak adlandırıldı.Hamilton’un fiyat yükselişleri teorisi
Amerikan gümüş ve altınının Avrupa’ya akışı sırasında sıkı bir ilişki olduğunu ileri süren bir
teoridir.Fisher’in paranın miktar teorisine dayanan bu görüş önemli, tenkitlere uğradı.Çünkü
1500’lerden itibaren kıymetli maden arzının artışı fiyat yükselişlerinden muhtemelen daha
fazlaydı.Bir başka tenkit değişmelerin sırasıyla ilgilidir.Bu görüşe göre ekonomik faaliyetlerin
canlanması fiyatların artmasına yol açmış,fiyatların yükselmesi ise madencilik faaliyetlerini
hızlandırmıştı.Batı Avrupa’ya kıymetli maden akışının ikinci önemli sonucu faiz hadlerinin düşmesi
olmuştur.Bu görüşü ileri süren Cipolla 16. yüzyılda gerçek bir fiyat yükselişini şüpheyle
karşılamaktadır.Ona göre 16. yüzyılın mali yapısı açısında en önemli olay fiyatların yükselmesi değil
faiz hadlerinin düşmesidir.Kıymetli maden akışının üçüncü önemli ekonomik sonucu ücret
artışlarının fiyat artışlarını izleyememesi oldu.Bu görüşe göre fiyatlar yükselirken ücretler ve rantlar
kurumsal katılıklar yüzünden geride kaldı,bu artışı izleyemedi.Kıymetli maden akışının bir başka
sonucu dış ticaretle ilgiliydi.Daha fazla kıymetli maden arzı,daha fazla uluslar arası ödeme aracı
demekti.

TİCARET,TİCARET YOLLARI VE TİCARİ ORGANİZASYON : 15. ve 17. yüzyıllar arasında Avrupa


ekonomisinin bütün sektörleri içinde en dinamik olanı şüphesiz ticaretti.Bu yüzden 16. yüzyıl
Ticaret İnkılabı Dönemi olarak da adlandırılmıştır.16. ve 17. yüzyıllarda yeni ticaret yollarının
açılmasının bir sonucu olarak Avrupa ticaretinin ağırlık merkezi Akdeniz’den Kuzey denizlerine
kaydı.16. yüzyılın başında lüks nitelik arz eden baharat ticareti yaygınlaştı.Avrupa’nın ticaretinin
büyük bir bölümü yağma niteliğindeydi.Yağma mümkün olmadığı zaman Asyalılara silahlar ve diğer
savaş araçları fakat en çok da altın ve gümüş verdiler.İngiltere tarafından 18. yüzyılda Hindistan’ın
istilasına kadar ticaret dengesi hep Avrupa’nın aleyhineydi.Ticaretin diğer bir alanı da köle
ticaretiydi.Büyük şirketlerin kuruluşu,yük sorumluları ile şirketlerin menfaatlerini limanlarda ve
gemilerde temsil eden temsilcilerin ortaya çıkışı;deniz sigorta şirketlerinin gelişmesi hep denizaşırı
genişlemenin sonuçlarıydı.16. ve 17. yüzyıllardaki ticari gelişmelerin önemli sonuçlarından biri
Avrupa ülkelerinde görülen olağanüstü servet birikimiydi.Ancak daha önemli olan değerli ve zengin
bir insan sermayesinin oluşmasıydı ki insanlar iş ahlakı,riske girme tecrübesi ve açık fikirlilik
sağlamıştı.Şehirlerdeki yerli ve yabancı tüccarlar çift girişli muhasebe sistemi ve kredi kullanımı gibi
iş tekniklerini İtalyanlardan öğrenmişlerdi.Ticaret alanındaki diğer gelişmeler bankacılıkla
ilgiliydi.Bankacılık alanında iki önemli değişme oldu.Ortaçağ’da ve modern dönemin başlarında
hükümet borçlanmaları kralın yaptığı kişisel borçlanmalar olarak görülüyordu.17. yüzyılın sonlarına
doğru borçların hükümete ait resmi bir borç olduğu fikri doğdu.İkinci önemli, gelişme banknot
kullanımının artışıydı.

DEVLET VE EKONOMİ : Modern çağın başlarında Avrupa ülkelerinin ekonomik politikaları iki amaca
dönüktü.Ekonomik gücü kullanarak devleti güçlendirmek.Diğeri ise devletin gücünü kullanarak
ekonomik gelişmeyi ve ülkenin zenginleşmesini sağlamaktı.1500 ile 1800 yılları arasında Batı
Avrupa ülkelerindeki iktisadi fikir ve uygulamalar merkantilizm olarak adlandırılmıştır.16. yüzyılda
mali metotlar daha karmaşıklaşmış olmakla birlikte zengin altın ve gümüş stoklarına ilgi devam
etti.Külçecilik olarak adlandırılan bu ekonomik politika ülke içinde mümkün olduğu kadar çok altın
ve gümüş biriktirmeyi amaçlıyordu.Hükümetler ülke içi arzını bollaştırmak için tahıl ve diğer
yiyeceklerin ihracını yasaklarken mamul malların üretimini yalnız ülkenin kendi kendine yeterliliğini
güçlendirmek için değil dışarıya satmak amacıyla da teşvik ettiler.Bu ortak yanlarına rağmen
merkantilist iktisadi politikalar ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyordu.Bu açıdan ilginç iki örnek
Fransa ve İngiltere’dir.Ekonomik milliyetçiliğin en tipik örneği Fransa’da 1661-1683 yılları arasında
yaşanan Colbert dönemiydi.Colbertin etkisi o kadar büyüktü ki Colbertizm ile merkantilizm
kelimeleri eş anlam kazanmışlardı.Colbert ekonomi üzerinde devlet kontrolünü sistemleştirmeye ve
rasyonelleştirmeye,bunun için de vergi sistemini düzeltmeye ve etkinliğini artırmaya çalıştı.Colbert
geniş bir sömürge imparatorluğu kurmaya da gayret etti.Dış ticarette tekelci anonim şirketler
kurdu.16. ve 17. yüzyıllarda kıta Avrupa’sı ülkelerinde kralların gücü artarken İngiltere’deki
gelişmeler 1688’de parlamento kontrolü altında anayasal bir monarşinin doğmasıyla
sonuçlandı.Parlamentonun bu gücü kamu maliyesinde daha iyi bir mali yönetim ve daha rasyonel
bir vergileme sistemi sağladı.Parlamento dış ekonomik ilişkilerde sıkı bir milliyetçilik politikası
izledi.Ülke içinde ise ekonomiyi kontrol etmek istemesine rağmen bunu gerçekleştirecek güçten
yoksun olması nedeniyle İngiliz müteşebbisleri dünyada benzeri olmayan bir serbestlikten
yararlandılar.

MERKANTİLİZM : Ülkenin zenginliği sahip olunan kıymetli maden stokları ile ölçülür.Ülke içinde altın
ve gümüş girişini artırmak için müdahaleci bir dış ticaret politikası ile mamul mal ihracatını teşvik
edip ithalatı ise önlemek gerekir.
ÜNİTE - 7

İSPANYA’NIN EKONOMİK DÜŞÜŞÜ : 16. yüzyılda İspanya Avrupa’nın en geniş


imparatorluğuydu.Amerika’da da geniş bir sömürge imparatorluğuna sahipti.Ekonomik gerileme
halkın hayat standartlarının düşmesi,kıtlık ve salgın olaylarının artması ve 17. yüzyılda da nüfusun
azalması şeklinde kendini gösterdi.İspanya’nın ekonomik düşüşünde yanlış ekonomik politika ve
uygulamaları da önemli rol oynadı.İspanya kralları Hristiyan Avrupa’yı birleştirme gayretiyle büyük
savaşlara giriştiler.Krallık Amerikan altın ve gümüşüyle büyük bir gelir kaynağına kavuştu.Durumu
daha da kötüleştiren toplam gelirlerin hükümet harcamalarını güçlükle karşılayabilmesiydi.Bu ise
kralları üçüncü bir gelir kaynağı olarak borçlanmaya itiyordu.Borçlanma olağan bir mali uygulama
haline gelmişti.Hükümetin ekonomiye verdiği zararların tek örneği kötü mali yönetim değildi.Mali
ihtiyaçlardan kaynaklanan diğer müdahaleler de aynı ölçüde yıkıcıydı.Krallıkça tanınan çeşitli
imtiyazlar bu kötü uygulamaların örnekleriydi.İspanya’da herhangi bir uzun dönemli ekonomik
politikanın mevcut olmadığının en canlı örnekleri tahıl üretimi ile kumaş sanayidir.Bu geniş
imparatorlukta gümrük birliği de yoktu.Her bölge diğerine karşı kendi tarife engellerini
yükseltmişti.Hatta her biri ayrı para sistemine sahipti.İspanyol krallarının dini politikaları ülkenin
ekonomik gücünü zayıflatıcı diğer bir nedendi.1492’de Yahudilerin kovulması ile ülke pek çok
tüccarını,bankerini,fizikçisini ve esnafını;1502’de Müslüman Arapların kovulmasıyla da tarımsal
işgücünün önemli bir bölümünü yitirdi.İspanya’nın Amerika’daki topraklarına yönelik politikası da
dar görüşlüydü.Hükümet burada da tekelci ve sıkı kontrole dayalı bir politika izledi.İhtisaslaşmış
işgücünün azlığı ve devletin isabetsiz politikaları yüzünden ekonomide darboğazlar ortaya çıkmaya
başlayınca üretimdeki genişleme durdu,fiyatlar yükseldi ve talebin büyük bir kısmı yabancı mal ve
hizmetlere kaydı.

İTALYA’NIN EKONOMİK GERİLEYİŞİ : İtalya nispeten sınırlı bir iç pazara sahip,doğal donanımı
yoksul bir ülkeydi.Onun ekonomik zenginliği,ürettiği mamul malların ve hizmetlerin çok yüksek bir
oranını ihraç etmesinden kaynaklanıyordu.İtalyan mal ve hizmetlerinin yerini başkalarının almasının
temel nedeni İngiliz,Hollandalı,Fransız mal ve hizmetlerinin daha düşük fiyatlarla arz edilmesiydi.Bu
fiyat farklılığının ilk önemli sebebi,İtalyan mallarının daha kaliteli olmasıydı.Aynı zamanda İtalya’da
üretim maliyetleri de daha yüksekti.Bu durumun birinci nedeni loncaların genidir.İkinci
nedeni,İtalyan devletlerinde vergi baskısı yüksekti ve kötü bir şekilde düzenlenmişti.Üçüncü ve
daha önemli bir neden ise İtalya’da ücretlerin rakiplere göre daha yüksek olmasıydı.Bu gelişmeler
İtalyan ekonomik büyümesinin 16. yüzyıla kadar motorunun teşkil eden dış ticarette büyük
değişmelere yol açtı.İtalyan ihracatı hem miktar olarak büyük düşmeler gösterdi,hem de daha çok
tarımsal mallar ve yarı mamullerden ibaret olmaya başladı.Ticaretteki bu değişme ekonomide yeni
oluşumlara yol açtı.Emek ve sermaye imalat ve hizmet sektörlerinden tarıma kaydı.Böylece
İtalya,Avrupa’da az gelişmiş bir bölge olarak yeni ekonomik kariyerine başladı.

KUZEY HOLLANDA’NIN EKONOMİK YÜKSELİŞİ : Kuzey Hollanda ekonomisinin en önemli sektörleri


tarım,hayvan yetiştiriciliği ve gemiciliğe bağlı olarak Baltık bölgesi ile ticaret ve balıkçılıktı.Ancak
1568’de İspanya’ya karşı isyanla ve bunu izleyen savaşla birlikte Güney Hollanda harap
oldu.Hollanda’nın güney bölgeleri İspanya egemenliği altına girdi.Savaş yüzünden önemli tekstil
merkezleri zarar gördü.1609’da barış yapıldıktan sonra yedi kuzey eyaleti Hollanda Cumhuriyeti
olarak siyasi bağımsızlığını elde etti.Kuzey Hollanda’nın ekonomik hayatiyetinde en önemli rolü
Güney Hollanda’dan kaçarak Kuzey Hollanda’ya sığınan insanlar oynadı.Onların arasında pek çok
usta,sanatkar,denizci,tüccar,maliyeci ve meslek sahibi bulunuyordu.Bunlar beraberlerinde Kuzey
Hollanda’ya sanatkarlığı,ticari bilgiyi,teşebbüs ruhunu ve likit sermayelerini götürdüler.Daha sonra
okyanus ticaretinin gösterdiği gelişmeler Kuzey Hollanda’nın bir altın çağa girmesine yol açtı.Kuzey
Hollanda 17. yüzyılda gemicilik ve ticarette Avrupa’nın en önde gelen ülkesiydi.17. yüzyılda
Hollanda’nın tarım ve imalat sektörleri de oldukça gelişmişti.Hollandalıların tarım,ticaret ve sanayi
alanındaki başarılarının bir başkası da iki cansız enerji kaynağı olan kamış ve rüzgarın büyük ölçüde
kullanılmasıyla enerji darboğazını aşmalarıydı.Hollandalıların ekonomik başarılarının
temelini,dünyanın her yerinde her şeyi diğer ülkelerden daha ucuza satabilmeleri
oluşturuyordu.Bunu büyük ölçüde üretim maliyetlerini düşürerek başarmışlardı.Ortaçağ esnaf ve
tüccarı,üretim birimi başına karını maksimize etmeye uğraşırdı ve bu nedenle yüksek kalitede ısrar
ederdi.Hollandalılar ise kitle üretimine yöneldiler.Satış miktarını artırarak karlarını maksimize
etmeye gayret ettiler.Onlar birim başına mütevazi karlarla yetindiler.Hollanda modern dönemin
başlarında Avrupa’nın ekonomik açıdan en gelişmiş bölgesi haline geldi.Ekonomik büyümeyi
başaran ilk ülke olan Hollanda uzun bir süre Avrupa’da fert başına gelir düzeyi en yüksek ülke olma
özelliğini de korudu.
İNGİLTERE’NİN EKONOMİK YÜKSELİŞİ : İngiltere Avrupa’nın en iyi yün yetiştiricisiydi.14. yüzyıldan
itibaren daha fazla yünlü kumaş üretmeye başlamıştı.Ortaçağın sonlarında yün ve yünlü
kumaş,İngiliz ihracatının büyük bir kısmını oluşturuyor ve bu ihracat içinde yünlü kumaşın ham
yüne oranı giderek artıyordu.Ekili alanlar han yün ihtiyacını karşılamak için çayırlara
dönüştürüldü.Tekstil sanayi tüm kırsal bölgelere yayıldı.Tüccar sayısı arttı.İhracatın gelişmesi
ithalatın da büyümesini sağladı.İngiltere’nin ekonomik büyümesinin en önemli nedeni dış
ticaretinde görülen büyük genişlemeydi.17. yüzyılın sonunda İngiltere,Hollanda dışında kişi başına
dış ticaret değeri en yüksek ülkeydi.

İNGİLTERE’NİN TİCARET AĞINI GELİŞTİRMESİNİ MÜMKÜN KILAN KAYNAKLARI : a) İyi gemicilerin


ve yetenekli tüccarların çokluğu. b) Fizik ve mali kapitalin nisbi bolluğu c) Gelişmiş bir kredi,ticaret
ve sigorta organizasyonunun varlığı. d) Tüccar sınıfının isteklerine karşı duyarlı bir yönetimin
mevcudiyeti. e) Krallık deniz gücünün üstünlüğü.

ULUSLAR ARASI TİCARETİN İNGİLİZ EKONOMİSİNE KATKILARI : a) Dış ticaret,İngiliz sanayinin


ürünlerine talep yaratmıştır. b) Uluslar arası ticaret,İngiliz sanayi ürünlerinin sayısını artıran ve
ucuzlatan hammaddeleri elde etme imkanını sağlamıştır. c) Uluslar arası ticaret yoksul ve az
gelişmiş ülkelere İngiliz mallarını satın alma gücü sağlamıştır. d) Uluslar arası ticaret,sınai
genişlemeyi ve tarımsal gelişmeyi finanse etmeyi kolaylaştıran ekonomik bir fazla yarattı. e) Uluslar
arası ticaret dış ticaretin olduğu kadar ülke içi ticaretin de gelişmesinde etkili olan kurumsal yapı ve
iş ahlakının doğmasına yardımcı oldu.

ÜNİTE - 8

SANAYİ İNKILABINI HAZIRLAYAN FAKTÖRLER : a) Sermeye teşkili oranındaki artış. b) Dünya


ticaretinde modern zamanlarda meydana gelen artıştan en büyük payı İngiltere’ni alması. c)
Teknolojik değişmelerin ekonomik verimliliği yükseltmesi. d) Serbest ekonominin gelişmesi ve
insanların servete karşı daha rasyonel bir ahlaka sahip olmaları.

SANAYİ İNKILABININ ZAMANI : İktisat tarihçileri İngiliz sanayi inkılabının ortaya çıktığı zaman
konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Toynbee’ye göre 1750’lerde İngiliz ekonomisinde
köklü bir değişim başladı ve bunu 1850’lere doğru tamamlanan hızlı ve genel bir sanayileşme süreci
izledi.Clapham ise 1850’de sanayileşmenin yalnızca pamuklu dokuma ve demir sanayileriyle sınırlı
olduğunu;makineleşmenin ve fabrika sisteminin diğer alanlara yayılması suretiyle genel bir
sanayileşmenin çok daha ileri tarihlerde tamamlandığını ileri sürdü.Nef tarihte devamlılığın esas
olduğunu belirterek büyük ölçekli sanayinin ve teknolojik değişmenin başlangıçlarının 16. ve 17.
yüzyıla kadar götürülebileceğini ileri sürmüştür.Rostow sanayi inkılabını ani ve hızlı bir değişme
olarak görmüş ve onu 1783-1802 gibi çok kısa bir döneme sıkıştıran bir teori geliştirmiştir.

SANAYİ İNKILABINI HAZIRLAYAN EKONOMİK DEĞİŞMELER : a) Tarımsal değişmeler. b) Sınai


teknoloji ve yenilikler.

TARIMSAL DEĞİŞMELER : 17. ve 18. yüzyıllarda eski malikane ilişkilerinde giderek yoğunlaşan
teknolojik değişmeler ortaya çıktı.Batı Avrupa ülkelerinde malikane tekniklerinin
verimsizliği,tarlaları çizgiler halinde bölmenin yol açtığı güçlükler ve şehir pazarlarının yarattığı yeni
imkanlar geleneksel şekilde tarım yapılan toprakların azalmasına yol açtı.Açık tarla sistemi süratle
tasfiye olmaya başladı.Fiyatların yükselmesi,şehir nüfusunun artışı ve taşıma imkanlarının gelişmesi
artan ölçüde tarımın ticarileşmesini teşvik etti.17. yüzyılın ikinci yarısında bütün bu teknikler
Hollanda’dan İngiltere’ye aktarıldı.18. yüzyılda tarımsal gelişme tutkusu tüm İngiltere’yi
sardı.Çeşitli ürünler,makineler,gübreler,rotasyonlar,hayvan besiciliği ve tohum çeşitleriyle ilgili
denemeler yapıldı.Tarım dergileri yayımlanmaya başlandı.İngiltere’deki tarımsal gelişme
parlamentonun toprak sahiplerince gerçekleştirilen sayısız mecburi çevirme hareketine izin
vermesiyle de kolaylaştırıldı.Yüzlerce hektardan meydana gelen büyük çiftlikler yaygın işletme
haline geldi.

SINAİ TEKNOLOJİ : Sanayi kesiminde yer alan yönetim,iletişim,bilişim,enerji ve imalata ilişkin


bütün teknolojilerdir.

SINAİ TEKNOLOJİ VE YENİLİKLER : 17. yüzyıl boyunca Hollanda sanayi ve teknoloji alanında
Avrupa’nın lideri durumundaydı.18. yüzyılda ise İngiltere liderliği ele geçirdi.Sınai teknoloji alanında
pek çok yenilik İngiltere’de ortaya çıktı.Bu yenilikler madencilik ve metalurji ile tekstil alanında
üretimi büyük ölçüde etkiledi.Madencilik alanında en belirgin artış kömür üretimindeydi.Sınai
teşebbüslerin yakınında bir kömür madeninin bulunması sanayinin yerini tayin eden temel bir faktör
oldu.Bu gelişme,nüfusun ve üretimin geniş ölçüde coğrafi olarak yer değiştirmesine yol açtı ve
Avrupa’nın kömür buluna alanları başlıca nüfus yığılma merkezleri haline geldi.18. yüzyılın
başlarında demiri kok kömürü ile eritme metodu keşfedildi.1780’lerde büyük miktarlarda yumuşak
demir imal etme imkanı doğdu.Makine parçalarını ustalar,eğeler ve çelik kalemlerle işleyerek
uyumu sağlıyorlardı.madenleri çok ince olarak kesebilen torna tezgahlarının icadı,bu güçlüğün
çözümü konusunda önemli bir adım oldu.Önemli teknik yeniliklerin olduğu bir diğer alan da tekstil
sanayiydi.Dokuma sanayi putting-out sistemi çerçevesinde sanayi inkılabı dönemi öncesinde de
önem kazanmıştı.Gerek iplik yapma ve gerekse dokuma safhasında işgücünden tasarruf sağlayacak
makineler icat etme çabaları daha 1730’larda başlamıştı.1733’te John Kay bir dokuyucunun iki
kişinin işini yapmasına imkan veren uçan mekiği icat etti.1764’te Hargreaves’in icat ettiği
çıkrık,1769’da patenti alınan Arkwright’ın su güzüyle çalışan pamuk ipliği tezgahı,ağır ve pahalı bir
makine olduğundan fabrika sistemine geçilmesi sonucunu doğurdu.Ancak bu makineler su gücüyle
çalıştığından fabrikalar çoğunlukla kırsal bölgelerde kuruluyordu.İplik yapımıyla ilgili en önemli
yenilik Crompton’un çıkrık makinesiydi.Bütün bu yeniliklerin sonucunda üretim maliyetleri
düşerken,üretim ve ihracat miktarları süratle arttı.Ancak bunların gelenek ve düzenlemelere bağlı
olmaları ve hammaddenin işlenmesinin makineleştirilmesinin arz ettiği güçlükler başarıyı
geciktirdi.Yeni teknolojilerin yayılmasını yavaşlatan bir diğer faktör de eski, lonca sınırlamaları ile
hükümetlerin yeni endüstrileri teşvik etmek ya da eskisini korumak için kurdukları ayrıntılı üretim
düzenlemelerinin,tarifelerin ve devlet destekli monopollerin varlığıydı.

PATENT HAKKI : Bir yeniliğin başkalarınca kullanımını yasaklayan bir haktır.

SANAYİ İNKILABININ SONUÇLARI : a) Nüfus çok hızlı oranda artmaya başladı. b) Batı dünyası
geçmişte benzeri olmayan bir hayat seviyesine ulaştı. c) Batı dünyasında tarım hakim ekonomik
faaliyet olmaktan çıktı. d) Batı dünyası bir şehir toplumu haline geldi. e) Sürekli teknolojik değişme
bir kural haline geldi. f) Gelir dağılımında değişmeler oldu. g) Ekonomik faaliyet aile içi veya mahalli
kullanımlardan çok ülke çapında ve uluslar arası pazarlar için üretime doğru ihtisaslaşmaya yöneldi.
h) Tipik üretim birimi genişledi. ı) Toprak dışındaki üretim araçları (yani sermaye) sahipliğinin ya da
bu araçlarla ilişkinin belirlediği yeni sosyal ve mesleki sınıflar doğdu.

ÜNİTE - 9

19. YÜZYILDA NÜFUS VE SOSYAL YAPI : 19. yüzyılda Avrupa nüfusu yüzyıldan daha kısa bir sürede
ikiye katlandı.Ucuz ulaşım aynı zamanda göç hareketlerini de hızlandırdı.Şehirleşme,sanayileşme ile
birlikte 19.yüzyılda hız kazandı.Tarihsel olarak şehirlerin büyümesinin ana engeli nüfusun temel
ihtiyaçlarının karşılanmasındaki güçlüklerdi.Tarımdan sanayiye kayış ve şehirlerin gelişmesi yeni
sosyal sınıfların doğmasına neden oldu.19. yüzyılın başında şehirli işçiler nüfusun küçük bir
bölümünü meydana getiriyordu.19. yüzyılda sanayileşmenin yol açtığı sosyal yapıyla ilgili bir diğer
değişme de okuryazarlığın ve eğitimin yaygınlaşmasıydı.Avrupa ülkeleri arasında sanayileşme ile
okuryazarlık düzeyi arasında büyük bir paralellik bulunuyordu.

TAŞIMA VE HABERLEŞME ALANINDAKİ GELİŞMELER : Buharlı lokomotif 19. yüzyılda


sanayileşmenin yalnızca sembolü değil aynı zamanda onun en önemli aracıydı.Taşıma alanındaki bu
gelişmelerin önemli bir sonucu sermaye tasarrufu sağlamasıydı.Haberleşme alanında da önemli
gelişmeler oldu.Düzenli posta hizmetleri kuruldu.Taşıma ve haberleşme alanındaki bu değişmelerin
etkisi dünyanın ekonomik açıdan bütünleşmesi oldu.

TARIMSAL GELİŞME VE ORGANİZASYON : Yeni ürünler,kimyevi gübreler,ileri tarım metotları,tohum


geliştirme ve hayvan besiciliği çalışmaları ile etkin rotasyon sistemleri Batı Avrupa’da yiyecek
üretiminin büyük ölçüde artmasını sağladı.İki yeni ürün tarımdaki üretim artışında önemli rol
oynadı.Patates bir dönüm topraktan elde edilebilen ürünün kalori miktarını dört katına
çıkardı.Patatesin üretiminin yaygınlaşması,şehirlerdeki sanayi işçilerinin reel ücretlerinin düşük
tutulmasını sağlamıştır.Şeker kamışı ise insanlar için şeker sağlamakla kalmadı artık ve posalarıyla
değerli bir sığır besi yemi oldu.Bilimsel tarım ve toprağın etkin kullanımı tarımsal organizasyonda
bazı değişiklikleri de gerektirdi.Geleneksel toprak mülkiyeti şekilleri değişti.Ferdi mülkiyet altındaki
toprakların sınırları belirlenmiş oldu.Her çiftçi istediği ürünü üretme serbestliğine kavuştu.İngiltere
ve Kuzeydoğu Almanya’da yüzlerce hektardan meydana gelen büyük çiftlikler hakim iletme tipi
oldu.Avrupa’nın diğer kısımlarında ise küçük üreticilik yaygınlığını devam ettirdi.Serfliğin
kaldırılmasını uzun dönemdeki sonucu toprakların köylülerin eline geçmesi oldu.1870’lerde
okyanuslarda yük taşıyıcısı olarak buharlı gemilerin yaygınlaşması,Avrupa çiftçisi için denizaşırı bir
rakibin ortaya çıkması demekti.İngiltere’de hükümet serbest ticareti tercih ederek çiftçisini
korumaya teşebbüs etmedi.Sonuç İngiliz tarımı için çok yıkıcı oldu.

SINAİ TEKNOLOJİ VE ORGANİZASYON : İnsan icat etmenin metodunu keşfetti ve 18. yüzyılın sınai
yenilikleri fen bilimleri ile çok az yakınlığı olan sanatkar esnaf ve müteşebbislerce
gerçekleştirilmişti.Bilimsel ilerleme teknolojik ilerlemenin ön şartı haline geldi.19. yüzyılın sonunda
sınai teşebbüsler artık özel araştırma elemanları bulunduruyorlardı.Elektrik ve kimya sanayileri bu
gelişmede öncü oldu.19. yüzyılda sanayide teknolojik gelişmelerin en önemli alanlarından birisi
enerji üretimiydi.Sanayi alanında diğer bir gelişme elektrik enerjisiyle ilgiliydi.19. yüzyılda ticari
kullanıma yönelik pek çok yeni maddenin üretimine başlandı.İlaçlar,patlayıcılar,fotoğraf
malzemeleri ve sentetik dokuma hammaddeleri gibi çok çeşitli ürünler elde edildi.Daha önce kok
kömürünü yakılması sonucu ortaya çıkan zararlı bir yan ürün olarak kabul edilen katran bu
sanayilerin çoğunun hammaddesiydi.Kimya sanayi tarımı da etkiledi.Toprağın bilimsel olarak
incelenmesi daha gelişmiş tarım tekniklerine ve suni gübrelerin doğmasına yol açtı.Metalurji
alanındaki ana değişme çeliğin ucuzlaması ve bunun sonucu olarak kullanımının
yaygınlaşmasıydı.Demir sanayindeki en çarpıcı teknolojik değişme yüzyılın ikinci yarısında çelik
üretiminde gerçekleşti.Makinede yapılan üretim malların fiyatlarını düşürdü ve günlük tüketime
elverişli malların sayısı oldukça çoğaldı.İnsanların hayat standardı yükseldi.Enerjiyle çalışan
makinelerin yaygınlaşmasıyla fabrikalar sınai organizasyonun hakim şekli haline geldi.Yapılan
düzenlemelerle şirketlere hukuki bir şahsiyet kazandırıldı ve yatırımcıların sınırlı sorumluluğu esası
getirildi.Şirketlerle ilgili değişmenin diğer bir yönü ise büyüklüklerinin artmasıydı.

ULUSLAR ARASI TİCARET VE DÜNYA EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ : 20. yüzyılın başlarında artık bir
dünya ekonomisinden söz etmek mümkündü ve Avrupa bu sistemin dinamizm merkezini
oluşturuyordu.19. yüzyılın başında uluslar arası ticaretin serbestçe cereyan etmesini engelleyen biri
tabi diğeri suni iki engel bulunuyordu.Yüzyıl ilerledikçe bu iki engel de önemini yitirdi.Yüksek taşıma
maliyetlerinden kaynaklanan tabi engeli,demiryolları ile deniz taşımacılığında meydana gelen
ilerlemeler hafifletti.İthalat ve ihracat üzerine konan tarifeler ve bazı mallara uygulanan ithalat
yasakları gibi suni engeller de yüzyılın sonunda bazı ülkelerde korumacılığa döndü.Uluslar arası
ekonominin bütünleşmesinin diğer bir sonucu ülkeler arası fiyat dalgalanmalarının paralellik
kazanmasıydı.Uzak mesafeli ticaretin önemi 19. yüzyılda hızla ve büyük ölçüde arttı.1873 krizini
izleyen depresyon,sınai dönemin en şiddetli ve en yaygın bunalımıydı.Bu bunalımın sonucunda bazı
ülkeler korumacılığa döndüler.Geniş Asya ve Afrika kıtası 19. yüzyıla kadar ticari genişlemeye çok
sınırlı ölçüde katılmışlardı.19. yüzyılın sonuna gelmeden Asya ve Afrika’nın da dünya ekonomisiyle
bütünleşmesi gerçekleşti.Sermayenin uluslar arası dolaşımı da büyük bir artış gösterdi.Sermaye
ihracı da uluslar arası ekonomik bütünleşmeyi güçlendirdi.Böylece sermaye ihracı siyasi kontrol
kurmanın bir aracı olarak da kullanılıyordu.

LAİSSEZ FAİRE FELSEFESİ : Devlet yalnızca toplumu şiddet ve istilaya karşı korumalı,adalet
hükümlerini yerine getirmeli ve kişilerin ilgi göstermeyeceği bazı kamu işlerini yürütmelidir.

DEVLET VE EKONOMİK HAYAT : Ekonomik liberalizm,serbest ticaret yanında ekonomide devletin


rolünün azaltılmasını da öngörüyordu.Ekonomik düşünce alanındaki bu değişmeler 19. yüzyılda
değişen derecelerde olmak üzere ekonomik hayatın kontrolünde devletin rolünün azaltılmasına
neden oldu.Bu azalma kıta Avrupa’sında İngiltere’ye göre daha sınırlı kaldı.İngiltere genellikle
laissez-faire felsefesinin vatanı olarak bilinir.1815’te sona eren Napolyon Savaşları’ndan sonra 19.
yüzyıl boyunca İngiltere’de merkezi hükümetin harcamalarının milli gelire oranı % 10’un altında
kalmıştı.İngiltere merkezi bir bürokrasiye sahip değildi ve daha önemlisi en geçerli ekonomik
fikirler,kişisel menfaatlerin uzun dönemde toplumun bir bütün olarak iyiliğini sağlamaya yeterli
olacağı inancını doğurmuştu.İngiliz hükümeti gümrük tarifeleri ve devlet işletmeciliği konusunda da
liberal bir politika izledi.İngiliz sanayileşmesinde hemen hemen hiç rol oynamayan askeri
düşünceler,Alman hükümetinin yöneticilerinin temel hareket noktalarından biriydi.Alman
demiryollarının büyük bir bölümü özel şirketlerce yapıldı.Ancak demiryollarının önemli bir bölümü
devlet mülkiyetindeydi ve resmi olarak işletiliyordu.

SANAYİLEŞMENİN YAYILMASI : Sanayi inkılabı,tarım inkılabının aksine çok kısa bir sürede yayılma
gösterdi.19. yüzyılın ortalarına kadar sanayileşme sürecinde kömür kaynaklarının mevcudiyeti
önemliydi.Sanayileşmeye İngiltere’den daha sonra başlayan ülkeler hem avantajlı hem de
dezavantajlı bir durumdaydılar.Avantajları,önlerinde izleyecek bir örneğe sahip
olmaları;dezavantajları ise İngiltere gibi büyük bir sınai güçle rekabet etmek zorunda kalmalarıydı.

İNGİLTERE : İlk sanayi devleti olan İngiltere 19. yüzyılda dünyanın en önde gelen sınai ve ticari
gücüydü.Birleşik Amerika ve 20. yüzyılın başında Almanya toplam sınai üretimde İngiltere’yi geride
bıraktı.İngiliz refahının temelleri olan dokuma,kömür,demir ve makine imalatı sanayileri 19.
yüzyılda durumlarını korudu.İngiltere sınai zaferini sınırlı bir kaynak donatımıyla
başarmıştı.Dünyanın daha az gelişmiş fakat daha zengin kaynak donatımına sahip olan diğer
ülkeleri sanayileşmeye başlayınca İngiltere nisbi olarak geride kaldı.İngiltere’nin bu nisbi
düşüşünün bir açıklaması müteşebbis başarısızlığıdır.İngiliz müteşebbisleri yeniliğe kapalı
kalmışlardı.
İngiliz sınai gelişme hızının yavaşlığı ve teşebbüs yetersizliği kısmen İngiliz eğitim sisteminin
geriliğiyle ilgiliydi.Bütün bunlara rağmen 1914’te ortalama gelir düzeyinde bir İngiliz,Avrupa’nın en
yüksek hayat standardına sahipti.

BİRLEŞİK AMERİKA : Ülkenin gelir ve serveti nüfusundan daha hızlı arttı.Ülkede toprağa ve diğer
kaynaklara göre emeğin nisbi kıtlığı,yüksek ücretlere ve dolayısıyla Avrupa’dan daha yüksek bir
hayat standardına yol açtı.Hızlı teknolojik gelişme ve artan bölgesel ihtisaslaşma Birleşik
Amerika’nın ekonomik büyüme oranı itibariyle de Avrupa’yı geride bırakmasına yol açtı.Kırsal
sanayinin çöküşü ancak elektrik kullanımının yaygınlaşmasından sonra oldu.1890’larda artık Birleşik
Amerika dünyanın en güçlü sanayi ülkesiydi.

ALMANYA : 19. yüzyıl Alman ekonomik tarihi kabaca üç döneme ayrılabilir.İlki yüzyılın başından
1833’te Zollverein’in teşekkülüne kadar süren dönemdi.1870’lere kadar süren ikinci dönemde
bilinçli bir taklit ve ödünç alma politikası ile sanayi,taşımacılık ve maliye alanlarında modern bir
yapının maddi temelleri atıldı.Son dönemde ise Almanya,kıta Avrupa’sının sınai liderliğine
yükseldi.Bu sayede ülke içinde tüm iç gümrük engelleri kaldırılmış,bir Alman ortak pazarı yaratılmış
ve dışa karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanmaya başlanmıştı.Birleşik bir Alman ekonomisini
mümkün kılan Zollverein’di.Fakat onu fiilen gerçekleştiren demiryollarıydı.Almanya’da yatırım ve
ara mallarına verilen bu ağırlık Alman sanayinin bir özelliğiydi.Alman sanayi ile bankacılık sistemi
arasındaki bu sıkı ilişki firmaların büyümesini sağlayan temel unsurdu.Alman sanayinin nihai bir
özelliği de kartellerin hakimiyetiydi.Karteller fiyatların tespiti,üretimin sınırlandırılması,pazarların
paylaşımı gibi tekelci uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için bağımsız firmalar arasında yapılmış
anlaşmalardı.1. Dünya Savaşı arifesinde Birleşmiş Alman İmparatorluğu,Avrupa’nın en güçlü sanayi
ülkesiydi.

RUSYA : 20. yüzyılın başında Rus İmparatorluğu,nüfus ve toprakları itibariyle Avrupa’nın en önde
gelen ülkesiydi.Ancak Rusya hala bir tarım ülkesiydi.İşgücünün üçte ikisi tarımla uğraşıyor ve milli
gelirinin yarısından fazlası tarımdan elde ediliyordu.19. yüzyılın ilk yarısından itibaren özellikle de
1930’lardan sonra sanayileşme çok daha belirgin bir nitelik kazandı.1.Dünya Savaşı öncesi yarım
yüzyılda Rus ekonomisi daha modern ve teknolojik olarak daha etkin bir sisteme ulaşma yolunda
önemli değişmeler geçirdi.

JAPONYA : 19. yüzyılda sanayileşen ülkeler arasına katılan bir diğer ülke de Japonya’ydı.Japonya’yı
sanayileşme tecrübesi açısından ilginç kılan özelliği tamamıyla Batı geleneği dışında olduğu halde
sanayileşmeyi başaran tek ülke olmasıydı.1853 ve 1854’te Birleşik Amerika’nın askeri tehdidiyle
Japonya,Batı ülkeleriyle diplomatik ve ticari ilişki kurmak zorunda kaldı.Modern Japonya,1912’ye
kadar hüküm süren Meiji döneminde doğdu.Sanayileşme için gerekli ithalatı karşılayacak ihracat
gelirlerini sağlama yükü tarım sektörüne düştü.Japonya’nın yerli hammaddelere dayalı geleneksel
iki sanayi kolu ipekli ve pamuklu dokumaydı.Diğer bir önemli tarımsal ihraç malı çaydı.1850’lerdeki
geri ve geleneksel Japon ekonomisinin 1. Dünya Savaşı sırasında büyük bir sınai güç haline gelmesi
şaşırtıcı bir olaydır.Bazı dalgalanmalar görülmekle birlikte Amerika ve Avrupa’daki şiddetli
depresyon ve durgunluklarda olduğu gibi ekonomik büyüme oranı Japonya’da hiçbir zaman sıfıra
inmedi.

ÜNİTE - 10

20. YÜZYILDA YAPISAL DEĞİŞMELER :

a)NÜFUS VE EKONOMİK KAYNAKLAR : 20. yüzyılda Avrupa’da nüfus artışı dururken,dünyanın diğer
bölgelerinde nüfus hızla çoğalmaya başladı.19. yüzyılda Avrupa’da hız kazanan ve 20. yüzyılda da
devam eden şehirleşme hareketi dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştır.Çünkü şehirlerde verimlilik
ve gelirler kırsal bölgelerden daha yüksektir.19. yüzyıldaki göçlerin büyük bir bölümü ekonomik
nedenlere dayanıyordu.20. yüzyılda bu faktör öneminin korumakla birlikte savaş ve ihtilallerden
kaynaklanan siyasi baskılar da önemli göçlere neden olmuştur.20. yüzyılda nüfusun hızla çoğalması
ve dünyanın en azından bir bölümünde refahın artması ekonomik kaynaklara büyük bir talep
yarattı.20. yüzyılda ekonomik kaynaklar açısından en önemli gelişme enerji alanında olmuştur.

b)SINAİ TEKNOLOJİ VE ORGANİZASYON : Geçmiş çağlarda toplumların başarısının ölçüsü


çevrelerine uyabilme yetenekleriydi.20. yüzyılda ise başarı çevreye hükmetmekle ve onu toplumun
ihtiyaçlarına göre şekillendirebilmekle mümkündü.Çevreye hükmetmenin temel aracı ise teknoloji
ve özellikle de modern bilime dayalı teknolojiydi.20. yüzyılın başında insanlar buharlı lokomotiflerle
saatte 120 km. hızla seyahat edebiliyorlardı.Telgrafın gelişimine kadar uzak mesafeler arasında
haberleşme hızı,insanların hızına bağlıydı.Bilimsel ve teknik ilerlemenin ön şartı,eğitilmiş bir insan
gücü yani beyingücü havuzunun varlığıdır.Gelişmiş ve geri kalmış bölgeler arasındaki büyüyen
teknik açığın önemli bir nedeni eğitim düzeylerinin farklılığıdır.Bilimsel teknolojinin uygulanışı insan
emeğinin verimini büyük ölçüde artırmıştır.Enerji üretimindeki artış daha belirgindir.20. yüzyılın en
karakteristik yeniliklerinden diğer ikisi de otomobil ve uçaklardı.Bilimin teknolojiye uygulanmasının
en çarpıcı nihai örneği uzayın keşfi oldu.1969’da aya ilk kez insan ayağı bastı.Sınırlı sorumlu
anonim şirket tipi 20. yüzyılın başında önde gelen sanayi ülkelerinde tam anlamıyla kurulmuştu.20.
yüzyıldaki diğer önemli bir gelişme yatırım mallarından tüketim mallarına kadar çok çeşitli ürünlerin
tüketim ve satışlarıyla uğraşan dev şirketlerin doğmasıydı.20. yüzyılda sanayi hayatıyla ilgili nihai
bir gelişme de çoğu Batı ülkesinde işçilerin örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının artık tanınmış
olmasıydı.

c)ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER : 1914 öncesinde dünya ekonomisine Avrupa,özellikle de


Batı Avrupa ile Birleşik Amerika hükmetmekteydi.1. Dünya Savaşı ve 1917 Rus İhtilali bu yapıda
önemli değişmelere yol açtı.Çarlık Rusya’sı yerini Sovyetler Birliği’ne bıraktı.Doğu ve Orta
Avrupa’daki Habsburg İmparatorluğu sona erdi.Almanya denizaşırı sömürgelerini kaybetmekle
kalmadı,Avrupa’daki toprak ve nüfusunun bir bölümünü de kaybetti.Savaş öncesinde küçük bir
imparatorluk olan Japonya büyüdü ve önemli bir ekonomik güç haline geldi.Avrupa’nın dünya
ticareti ve üretimindeki payı azalırken,Birleşik Amerika,İngiliz Uluslar Topluluğu ve Japonya’nın payı
büyük ölçüde arttı.2. Dünya Savaşı da uluslar arası ilişkilerde önemli bir değişime neden
oldu.Avrupa artık politik ve ekonomik hegemonyasını önemli ölçüde kaybetti.Avrupa’nın büyük
güçleri arasındaki rekabet yerini iki yeni süper güç olan Birleşik Amerika ve Sovyetler Birliği
arasındaki rekabete bıraktı.2. Dünya Savaşı sömürgeciliğe de önemli bir darbe vurdu.1960’ların
ortalarına gelmeden eski Avrupalı sömürgeciler,Asya ve Afrika’daki tüm sömürgelerine
bağımsızlıklarını tanımak zorunda kaldılar.

d)DEVLET VE EKONOMİK HAYAT : 20. yüzyılda tüm milletleri etkileyen diğer önemli bir değişme
ekonomide büyük ölçüde genişleyen devlet rolüydü.Sovyetler Birliği’nde ve diğer Sovyet tipi
ekonomilerde hükümetler geniş kapsamlı bir ekonomik planlama ve kontrol sistemiyle ekonominin
tüm sorumluluğunu üstlendi.Batı Avrupa milletlerinde bu uygulamalar karma ekonomi olarak
adlandırıldı.Kamunun büyümesinin diğer bir nedeni olan transfer ödemeleri de 19. yüzyılın
sonlarında doğmuştu.Kamu sektörünün büyümesinin istatistik ifadesi devlet harcamalarının
artışıydı.

I. DÜNYA SAVAŞI’NIN EKONOMİK SONUÇLARI : Uluslar arası ticaretin kesintiye uğraması ve devlet
müdahalesinin ortaya çıkışı kadar dış pazarların kaybı da uzun ömürlü etkilere yol açtı.Savaş dünya
tarımının dengesini altüst etti.Savaşın yol açtığı diğer bir kayıp da dış yatırım gelirleriydi.Milli ve
milletlerarası düzeyde nihai bir ekonomik problem de enflasyondu.

YENİ MERKANTİLİZM : Devletin ekonomik canlanmayı ve kalkınmayı sağlamak amacıyla ihracatı


artırmak için dış ticarete müdahale etmesidir.

BARIŞIN EKONOMİK SONUCU : Savaş sonrasının ekonomik problemleri ekonomik milliyetçiliğin


doğuşu ile parasal ve mali problemlerdi.Yeni merkantilizm olarak adlandırılan bu uygulamalar,diğer
devletlerin karşı tedbirler getirmesiyle yaygınlaşarak ticaretin daha da sınırlanmasına yol
açtı.Savaşın doğurduğu ve barışın şiddetlendirdiği mali ve parasal problemler ise uluslar arası
ekonominin tamamen dağılmasına yol açtı.Bu karışıklığın temelinde tazminat meselesi ile savaş
dönemindeki borçlanmaların geri ödenmesi problemi yatıyordu.Avrupalı müttefikler,birbirlerine olan
borçlarını kayden borç olarak kabul ediyorlar ve savaş sonrasında karşılıklı olarak tasfiye etmeyi
umuyorlardı.Diğer bir problem savaş tazminatı meselesiydi.Zayıflamış Avrupa ekonomileri ve
uluslar arası ekonominin kritik durumu karşısında Fransa,İngiltere ve diğer müttefik ülkelerin
Birleşik Amerika’ya olan borçlarını ödeyebilmeleri tazminat olarak alacakları miktarlara;Almanya’nın
tazminat ödeme kapasitesi ise ödemelerini yapabileceği dövizi ve altını elde edeceği ihracat
fazlasına bağlıydı.Enflasyon Alman toplumunda derin yaralar açtı.Bu gelişmeler Amerikan
sermayesinin özel yatırımlar şeklinde Almanya’ya akmasını sağladı.Savaş sonrası İngiltere’de
ekonomik problemler büyüdü.İngiltere savaşın finansmanı için bir tedbir olarak 1914’te altın
standardını terk etmişti.Birleşik Amerika,Almanya ve Fransa başta olmak üzere çoğu ülkeler bir
refah dönemine girmişti.Ancak bu refah Amerika’da Almanya’ya fon akışının devamına bağlı her an
bozulabilir bir denge üzerine kurulmuştu.

BÜYÜK BUNALIM : Avrupa ülkelerinden farklı olarak Birleşik Amerika savaştan çok daha güçlü
olarak çıktı.Ekonomik olarak net borç alan bir ülke iken,net borç veren bir ülke durumuna
geldi.1929 ekiminde New York borsasının çöküşü daha sonra özellikle sanayileşmiş dünyayı
etkileyen bir krize dönüştü.Krizin kaynağı İngiltere ve Birleşik Amerika’nın politikalarıydı.Eğer
Birleşik Amerika daha açık politikalar izleseydi bunalım daha kısa süreli ve daha hafif
olabilirdi.Bunalımın uzun dönemdeki en önemli sonucu ekonomide devletin rolünün artması ve
üçüncü dünya ülkelerinde ithal ikamesine dönük sanayilerin geliştirilmesi çabalarıydı.

2. DÜNYA SAVAŞI VE DÜNYA EKONOMİSİNİN YENİDEN İNŞASI : Savaş sonunda tüm ülkelerde
politik,sosyal ve ekonomik reformlar için geniş bir kamu talebi vardı.1944’te bu alanda iki uluslar
arası kuruluşun temeli atıldı.Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (IBRD).İMF çeşitli
dünya paraları arasındaki değişim oranının düzenlenmesi ve ülkeler arasındaki kısa dönemli
ödemeler dengesi problemlerinin çözümlenmesi görevini üstlenmişti.Dünya Bankası ise,hem
savaştan zarar gören ekonomilerin yeniden inşası,hem de yoksul ülkelerin gelişmesi için uzun
dönemli krediler verecekti.İki kuruluşun işler hale gelmesi 1946’ya kadar mümkün
olmadı.1930’ların parasal ve mali kargaşa arasında pek çok ülke döviz kontrolü uygulamaya
başlamıştı.Avrupa’daki en büyük kıtlık ise dolar kıtlığıydı.Problemin çözümünü Marshall Planı
çerçevesinde Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) aracılığıyla Avrupa’ya akan yardımlar
sağladı.Avrupa’ya 1947 sonu ile 1952 başları arasında Birleşik Amerika’dan borç ve hibe şeklinde
13 milyar dolar ekonomik yardım aktı.Marshall Planı 1952’de sona erdi.Yalnızca Batı Avrupa’nın
ekonomik canlanması başarılmış olmadı,aynı zamanda ekonomik gelişmeleri teşvik edecek OECC
gibi yeni kurumlar doğmuş oldu.Bunlardan en önemlisi Avrupa Ödemeler Birliği (EPU)
kuruldu.EPU’nun kurulmasından sonraki 20 yıl içinde dünya ticareti yıllık olarak % 8 büyüdü.EPU o
denli başarılı oldu ki 1958’de OECC ülkeleri paranın konvertibilitesini yeniden kurabildiler.1961’de
OECC Birleşik Amerika ve Kanada’yı ve daha sonra da Japonya ve Avustralya’yı içine alarak
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) şekline dönüştü.Kuruluşun yeni amacı ileri sanayi
ülkelerinin azgelişmiş ülkelere yardımlarını koordine etmek,makro ekonomik politikalar üzerinde
uzlaşma imkanları aramak ve karşılıklı problemlerin çözümlenmesine yardımcı olmaktı.2. Dünya
Savaşı’ndan sonraki çeyrek yüzyıl,sanayileşmiş ülkelerde en uzun ve en yüksek oranlı ekonomik
büyümenin yaşandığı dönem oldu.Avrupa ekonomisinin bu yeniden inşası ekonomik bir mucize
olarak adlandırıldı.Bu mucizede rol oynayan ilk faktör Amerikan yardımıydı.Diğer önemli bir faktör
hükümetlerin tutum ve rolleriydi.Hükümetler doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik hayata çok geniş
ölçüde katılarak bazı temel sanayileri millileştirdiler.Uluslararası düzeyde hükümetler arası işbirliği
de ekonomik performansındaki etkinliğin bir diğer önemli nedeniydi.Uzun dönemde Avrupa’nın
beşeri sermaye gücü de önemliydi.
MARSHALL PLANI :1947 yılında ABD Dışişleri Bakanı George Marshall’ın Harvard Üniversitesi’nde
yaptığı bir konuşmada temelleri atılan ve Avrupa’da savaştan zarar gören ekonomilerin ayağa
kalkması için tek taraflı olarak yapılan yardımları kapsayan programın adıdır.

You might also like