You are on page 1of 7

AVRUPA AVARLARI

Emre AYGÜN (*)

Avar’a benzeyen bir isim ilk olarak Herodotos’ta geçer. Herodotos, kendisinin
de inandırıcı bulmadığı bir öykü olarak dünyanın çevresini elinde bir okla
yemeden içmeden dolaşan Hyperbore’li Abaris’ten söz eder (1). Abaris’in, Avar
isminin kökeniyle ilgili olduğu şu an için kanıtlanabilir değildir. Pulleyblank
güney Tung-hu’ları olan Wu-huan’ların ismini “Awar” olarak kurar (2).
Kendilerini Jou-Jan olarak adlandıran bu topluluğun anıla gelen isimlerinden
Juan Juan, 5. yüzyılda onları aşağılamak için “kıvrılan böcek” anlamında To-
pa’lar tarafından yakıştırılmıştır(3). Bu anlam, gerçekte onların saç tarzına ya da
bir onguna işaret ediyor olabilir ve Moğolca “yılan gibi kıvrılmak, anlamına
gelen “abarga” kelimesiyle karşılaştırılmalıdır (4). Çin kaynaklarına göre (Wei-
shu / Kuzey Wei Tarihi) Jou-Janların doğuş hikayesi, ismi “kel kafalı” anlamına
gelen Yü-chiu-lü isimli birinin Tabgaçlara esir düşmesiyle başlatılır. Bu kişi
Tabgaçların elinden kurtulmuş ve Hiung-nu’lardan geriye kalan unsurlarla
birleşip devlet kurmuşlardır. Çin kaynaklarında sözü edilen Jov-di halkı bunlar
olabilir. Đlk ataya ilişkin kel kafalı anlamına gelen Mu-gu-lü adlandırması dikkat
çekicidir. Hsien-piler kısa kesilmiş saçlarıyla bilindiği gibi, Türkçe konuşan
kabileler arasında da kel kafalılığa ilişkin efsaneler vardır (5). Kölelikten
kurtulmuş, fakat işlediği bir suç yüzünden bozkıra kaçmak zorunda kalmış ve
burada çevresine topladığı atlılarla bir halk oluşturarak Jou-Janların temelini
atmış olan bu önderin hikayesi bozkır göçebe devletlerinin kuruluşuna ilişkin
çok bilinen bir şablonu tekrarlamaktadır (6).

Jou-Janlar, kuzey Tung-hu’ları olan Hsien-piler tarafından özümlenmiş Wu-


huan’lardan türemiş olabilirler. Jou-Janların en azından hakim öğeleri proto-
moğol’dur. Moğol yapısı Jou-Janlar ve daha sonraki Avrupa Avarlarıyla
bağlantılıdır.

Wei’ler ikiye ayrıldığında ve Aşina sülalesi, efendileri Jou-Janları ortadan


kaldırmaya yaklaştığı sıralarda Akhunlar da son demlerini yaşıyorlardı.
Akhunlar’ın Asya Hunlarının bir kolu ya da Yüeçilerin bir kolu olduğuna dair
tezler varsa da Jou-Janların devlet teşkilatının sağ kolu olduğu da iddia edilir
(7). Czegledy Avarların Đçasya’daki esas köklerinin bu Akhunlar olduğu
kanısındadır. Laszlo’ya göre Avarların bir kısmı bugün Başkurt bölgesinde
bulunan Ak Đdil’den göç eden Fin-Ugorlardır. Artamonov ve Gumilev’e göre,
Avarların esas kitlesi Aşina sülalesinin Altaylardan sürdüğü Ogurlardır ki
bunların adı da Var-hun’dur. Csallany ve Györffy Avar unsurları arasında Fin-
Ugor ve Macarların olabileceğini söyler(8). Czegledy’ye göre Jou-Jan ve Akhun
devletlerinin ikisinde de Var ve Hun boyları vardır. Nemeth’e göre Avrupa
Avarları ortak Türkçe konuşur. Fakat bu kesin değildir. Kesin olan bir şey varsa
o da Türkçe’nin Oğurca ve belki diğer biçimleriyle Avar boy birliği içinde
konuşulduğudur(9). Avarlardan kalan isim ve unvanlar Moğol’dan çok Türk
özelliği göstermektedir; kagan, tarkhan, bagan, kök, yugraş gibi (10).

Đçasya Avarlarının göçünü tetikleyen olaylarsa şu şekilde gelişti. Aşinaların,


isyan eden Tölösleri tekrar Jou-Janların boyunduruğuna sokma konusundaki
başarıları anlaşılan Jou-Jan sarayından kız istemeleri konusunda onları
cesaretlendirdi. Karşılık olarak onur kırıcı bir cevap alan Bumin, Batı Wei
sarayıyla kurduğu akrabalık bağını antlaşmayla perçinledi. Hemen arkasından
552’de Jou-Janları ordularıyla ezdi. Bumin’in ölmesi üzerine Göktürk devletinin
doğu kanadına Bumin’in oğlu Mukan, batı kanadına da Đstemi hükmetmeye
başladı. Avrupa Avarları’nın ortaya çıkışı Đstemi’nin batı seferleri sonucudur.
Đstemi’nin ilerlemesi ve Akhunlarla hesaplaşması, iki muhtemel nedene
bağlanabilir; Đpek Yolu’nun hayati duraklarını kontrol altına almak ya da onları
Jou-Janların bağlaşığı olarak cezalandırmak. Bu uğurda Sasanilerle işbirliğine
giden ve Akhunları bu yolla kıskaca alıp onların devlet olarak varlığına son
veren Göktürkler, Akhunların kuzeye, Kavimler Kapısı’na ve oradan da Doğu
Avrupa düzlüklerine yönelmesine yol açmıştır(11). Menandros’un (MS 6. yy)
verdiği rakamlara göre 20.000 kişi bu yolla Avrupa Avarları kimliğini
oluşturacak şekilde Batı Bozkırı’na akmıştır.

Avar adının ilk anıldığı metin Priskos’a aittir. Ugor-Saragur-Onogur


kavimlerinin Sabirler, Sabirlerin de Avarlar tarafından yerinden oynatıldığını
söyler. Bu değinmeler 463 yılına, yani Avrupa Avarlarının gelmesinden yaklaşık
100 yıl önceye ilişkindir. Avarların göründüğü tarih ise 558’dir. Bu, Alanlar
aracılığıyla Justinianos’a elçi gönderdikleri tarihtir. Bu topluluk büyük
olasılıkla, Avar / Jou-Jan bağlantısıyla ilgili olarak Moğol, Türkçe konuşan
kavimler, erken dönem Hunları ve Akhun unsurları kapsıyordu.

Avrupa Avarları hakkında bize önemli bilgiler veren Simokattes


Theophylaktos bu son dalgayla gelen Avarların aslında sahte Avar olduğunu
söyler. Ona göre bu gelenler Var-hun boy birliğidir. Sabirler ve diğer halklar,
yaklaşık 100 yıl önce kendilerini yerinden oynatan Avarlarla bunlar arasında
ayrım yapamayıp eski anılarını hatırlayarak dehşete kapıldılar. Yeni gelenler ise
bu yanlış anlamayı kendi lehlerine kullanarak Avar adını “çaldılar”.
Theophylaktos bunları söylüyor. Buna karşılık Menandros’taki bir aktarım işi
karıştırmaktadır. Buna göre Đstemi, Eftalitlerle işi bitince “Avarlara”
saldıracağını ve kendisinden kaçamayacaklarını söylemiş.
Bütün bunlar bir yana, gelenlerin kimliği ne olursa olsun, büyük bir kaynaşma
ile ilerledikleri görülüyor. Sabirler, Onogur, Utigur, Kutrigur, Ugor grupları ve
Bulgarlar bu Avar büyümesinin unsurları olmuşlardır(12). Göktürklerin
sıkıştırdığı Avarlar, yolları üzerindeki Bulgar ve Macar unsurlarını da içlerine
alıp Ant Slavlarını ezerek batıya doğru ilerlediler (13). Avar grupları gelmeden
önce ise 546’da Longobardlar Pannonya’ya ulaşmışlardı. Slavlar 6. yüzyılda ilk
olarak Aşağı Tuna’ya akınlara başladılar ve batıya ve güneye inmeye başladılar.
Justinianos, devletin merkezi otoritesini 6. yüzyıl ortalarında kuvvetli bir şekilde
yeniden tesis etmesine rağmen bu akınlar, Slav ve Kutrigur saldırıları, devam
etti (14). Suriyeli Johannes’in ve modern dönemde Marquart’ın tezleri (15),
Avar öncesi bu Slav hareketlenmesiyle birlikte düşünüldüğünde tartışmalı
görünür. Suriyeli Johannes Slavlar için: “ Eskiden ormanların içinden çıkmaya
cesaret edemeyen Slavlar artık Avarlarla birlikte savaşa katılıyorlar, altınları,
gümüşleri ve at sürüleri var” demiştir. Marquart tarafından ortaya atılan Avar-
Slav tezine göreyse Avar etkisi olmaksızın büyük bir Slav göçü düşünülemez.
Marquart’a göre Germenlerin 6. yüzyılda topraklarını bırakmaları, Slavların
askeri olarak Germenlerden daha geri olduğu göz önünde tutulursa, ancak Avar
etkisiyle açıklanabilir

Avar elçileri 558’de görünmeleriyle imparatorluğun bu saldırıları önleme


siyasetinin araçları haline getirilmek istendiler. Justinianos, Avarları Slav ve
Kutrigur akınlarına karşı kullanmak için onlara yıllık haraç vermeyi kabullendi
(16). 561’de Pannonia’ya vardılar ve ertesi yıl Bizans’a yeni bir elçi gönderip
yerleşmek için toprak talep ettiler. Dobruca (Küçük Đskitya) topraklarını almak
niyetindeydiler, fakat Bizans onlara Aşağı Pannonia’yı gösterdi. Bayan Kağan
bunun üzerine ordularını Elbe Nehri’nin sınır teşkil ettiği Frank topraklarına
soktu, fakat Sigibert tarafından yenilgiye uğratıldılar. Justinianos 565’te ölünce
yerine geçen II. Justinos’a gönderilen Avar elçilik heyeti, yeni imparator
tarafından iyi karşılanmadı. II. Justinos haracı kesti ve diğer isteklerini de
reddetti. Bunun üzerine 566’da Frank toprakları bir kez daha Avar saldırısına
uğradı. Sigibert bu sefer alt edildi ve Avar sınırları kalıcı bir şekilde ortaya
çıkmaya başladı; Frank sınırından Don nehrine, Tuna’dan Baltık Denizi’ne.
Avar devleti Slavların da bir kısmını hakimiyeti altına almıştı bu sırada. Frank
sınırına yaptıkları seferlerle Avarlar, Cermenlerin boşalttıkları bu topraklara batı
Slavlarının yerleşmesine zemin yarattılar. Doğu Slavları (Nestor’un kroniğinde
Duleb’ler) Avar hakimiyetinin dışındadır ve bu Nestor kroniğinde Avarların
onları aşağıladığına dair hikayeler anlatılır. 567’de Aşağı Pannonia’da Gepidlere
karşı Langobardlarla antlaşma yaptılar. Gepidler yenildiler fakat Langobardlar
da 568’de geri çekilerek Đtalya’nın kuzeyine geçtiler. Avarların merkez bölgeleri
olarak bilinen Pannonia’ya kesin yerleşmeleri bu dönemdedir (17). Böylece
Avarlar da Hunlar gibi Avrasya bozkırlarının sınır noktasını teşkil eden Macar
ovasına sahip oldular (18).
570 yılında Don Nehri’ne kadarki bölgede faaliyetlerini arttıran Avarlara karşı
Göktürk harekatı başlamış ve Kuzey Kafkaslardan Azak Denizi’ne kadarki
bölgeyi kontrol etmeye başlamışlardır. Böylece bir süreliğine Kırım’ın doğusu
Avar, batısı Göktürk egemenliğine girmiştir (19). Aynı yıl Bayan Kağan,
Đstanbul’a bir elçi heyeti daha gönderdi. Đstekleri Gepidlerin yukarıda anılan 567
savaşında –taraflardan biri olmayıp izlemeyi tercih eden- Bizans ordusuna terk
ettikleri Sirmium’un verilmesi ve yıllık haraç talebiydi. II. Justinos bunu
reddetti. Aynı yıl Avarların düşmanı olarak önceden andığımız Göktürklerle,
Avarlarla ittifak kurmamayı da içeren bir askeri antlaşma yapıldı. Yine de
Bizans, Avarlarla arasını bozmadı. Bunu, 575’te Göktürklere 568 antlaşmasını
yenilemek için giden elçilik heyetine soğuk davranılmasından anlıyoruz.

579 tarihinde Avarlar üç yıl sürecek olan Sirmium kuşatmasına başladılar.


Aynı yıl Avar siyasetinden bağımsız bir Slav istilası Bizans topraklarına aktı.
Dört yıl süren bu akınlar, Sirmium’un teslim edilmesinden sonra çözüme
kavuştu. Bizans Antlarla işbirliğine giderek Tuna’nın güney bölgelerine giren
Doğu Slavlarını çekilmeye zorladı.

Mavrikios’un imparator olmasıyla haraç antlaşması 80.000 altın üzerinden


yenilendi. Avarlar bunun üzerine 20.000 altın daha isteyip de ret cevabı alınca
584’te Singidunum’u (Belgrad) aldılar ve bu iki önemli şehrin alınmasıyla
Balkan yollarının da Đstanbul’un da yolu açıldı (20). Böylece ilk Selanik
kuşatmasına girişecek kadar ilerleme olanağı buldular. 585-586 yıllarında
Trakya’yı yağmalayan Avar güçleri 586’da Selanik’i ikinci kez kuşattı. Bu
kuşatma ve saldırıları gerçekleştiren Avar ordusunun önemli bir bölümünün
Slav olduğunu belirtmek gerekir. 588’te Trakya yeniden yağmalandı ve bu arada
Bizans, Balkan Sıradağları ve Tuna arasındaki topraklarını kaybetti.

591 yılı Bizans ordularının Đran seferinden döndükleri yıldır. Bu suretle doğu
yakasını barış antlaşması ile güven altına alan imparatorluk ordusu Balkanlara
sokulabildi. 593’te Langobardlarla ittifak kuran Avarlar’ın yıllık haracın
yükseltilmesi isteğini Mavrikios kabul etmeyince, Avarlar -sürekli el değiştiren-
Singidunum’a saldırdılar. Ertesi yıl aşağı Tuna’daki yerleşik Slavların üzerine
gönderilen Bizans ordusu, Avar-Slav-Bulgar ordusunun Selanik’i üçüncü kez
kuşatmasını tetikledi. Tam bu yıllarda Avarlar kuzeyde Franklarla mücadele
halindedir.

599 yılında Avarlar en kritik bölge olan Tuna’nın güneyine yönelerek bugünkü
Köstence‘ye sefere çıktılar. Bu bölgede savaş cereyan etmedi. Fakat Bizans
ordusunun ilerleyen diğer bir koluyla Niğbolu’da (Nikopolis) hesaplaşma
yaşandı. Avarlar bu çarpışma sonrası yapılan antlaşmayla 120.000 altın yılık
haraç almaya başladılar ve Tuna sınır kabul edildi. Buna karşın Bizans ordusu
Tuna’yı geçti fakat bu, sarayda iktidarı değiştirecek ve imparatorluk makamının
Phokas tarafından ele geçirilmesine yol açacak bir süreci de başlattı (602).
Bayan Kağan bu sırada öldü.

Bayan Kağan’ın yerine geçen ve adını bilmediğimiz yeni kağan öncelikle


Langobardlarla ittifak tazeledi. Bizans’la yaptığı antlaşmayla da yıllık haracı
200.000 altına yükselttirdi. Slavlar bu tarihlerde Tuna’nın güneyindeki
bölgelerde özgürce hareket edebiliyorlardı, çünkü Phokas, ordularını Đran
cephesine yöneltmişti. Phokas 610’da Heraklios tarafından devrildi. Bu tarihten
620’lere kadar Slav yerleşimi günümüze kadar devam eden görünümünü
kazandı. 616 tarihi ise Slavların ilk kez savaş için denizleri kullanmasına
tanıklık eder. Marquart’a göre Avarlar, Slavları çiftçi olarak yerleştiriyorlardı ve
bu çiftçiler savaş zamanı piyade kuvvetlerini oluşturuyordu(21). Ama Selanik,
Slav güçleri tarafından bu sefer sadece karadan değil denizden de kuşatıldı.

7. yüzyıl, aynı zamanda Avarların dağılma sürecine girdiği bir dönem


olmuştur(22). Avar bağımlısı kavimler bu yüzyılda ayrılma eğilimleri
göstermeye başladı. Frank Krallığı’nın muhtemel kışkırtmasıyla bugünkü Çek-
Slovak bölgesi ayrıldı (23). Tam bu sırada Avarların Đstanbul kuşatması
gerçekleşti. Başkente düzenlenen bu sefer Avarların sonunu getirecek olan
gelişmelerin miladıdır. 626 yılında Avar, Slav, Bulgar kuvvetlerinden oluşan
ordu Đstanbul’u kuşattı. Plana göre deniz üzerinden Slavlar, karadan da Avar-
Bulgar kuvvetleri taarruz edeceklerdi, fakat bu plan başarılı olamadı çünkü
Slavlar içine çekildikleri Bizans tuzağında mahvedildiler. Avar kara kuvvetleri
de geri çekildi. Bu andan sonra artık Slav ve Bulgar topluluklarının çıkardığı
karışıklıklarla boğuşan Avarlar güçten düştüler. Bağlı Slavların bağımsızlık
kazandığına yukarıda değinmiştik. Artık elde kalan topraklarda (Batı bozkırı ve
Pannonia) Avar-Bulgar mücadelesi başlamıştır. Pannonia’daki Bulgar isyanı
Batı Bozkırı’nda Kubrat önderliğindeki gerçekleşen Bulgar bağımsızlığıyla
birlikte (630) düşünüldüğünde, kaynaşmanın geniş bir alana yayılmış olduğu
görülebilir. Pannonia isyanı, Bulgarların Avar merkezi tarafından
göçürülmesiyle sonuçlandı.

7. yüzyıl ortalarına gelindiğinde Avar merkez toprakları artık güçlü


düşmanlarla çevrelenmiş durumdadır. Bunlar Kubrat Bulgarları, Kuzey-
kuzeybatı Çek-Slovak krallığı, Hırvatlar ve Karantan-Slav prensleridir. 660’lar,
bu devletlerin etkisinin biraz olsun kırılması ve Göktürklerin yıkılmasıyla
Avarların kendini toparlama dönemidir. Yine de Bulgarların yıkılması yeni ve
güçlü bir düşmanın yaklaşması anlamına geliyordu ki bu düşman Hazarlardır.
680’lere doğru Hazarların darbesiyle dört parçaya bölünen Kubrat Bulgarlarının
Kuver önderliğindeki kolunun Pannonia’ya sığındığını biliyoruz. Avar merkezi
otoritesi Kuver’i, Sirmium taşrasında yerleştirilen Bizans esirlerinin başına
getirdiyse de Kuver bağımlı kalmayı reddederek isyan etti ve bu topluluğu
Makedonya’ya götürdü. Aynı tarihlerde, 679-680’de Kuver’in kardeşi
Asparukh’un Bulgarları, Tuna’nın aşağısına taarruz ettiler ve kalıcı bir şekilde
Bizans’la Avarlar arasına girdiler. Tuna Bulgaristan’ı olarak anılan bu devletle
birlikte Bulgarlar, tarihleri boyunca en sonunda Avarlara tam üstünlük
sağladılar. Avarlar bu andan sonra 8. yüzyılın başlarına gelindiğinde artık
Pannonia’ya sıkışıp kaldılar(24).

8. yüzyıl boyunca devam eden Frank-Langobard mücadeleleri Avarları da


etkiledi. Büyük Karl’ın 774 seferiyle ezdiği Langobardlar iki yıl geçmeden isyan
edip tekrar ezilince, ayaklanmacılar Avar bölgesine kaçtı. Ayaklanmacılardan
Tassilo isimli soylu 787-788 yılları arasında Büyük Karl’a isyan edip Avarlarla
da antlaşma yapınca Franklar, Avarların felaketiyle sonuçlanacak olan 796’daki
büyük harekatı başlattı. 793’te araya giren Sakson isyanı dolayısıyla duraksayan
büyük harekat 796 yılında Avar merkez topraklarının ve karargahının ele
geçirilip yağmalanmasıyla nihai zafere ulaşmış oldu (25). Hükümdarları
Hıristiyanlığı kabul etti. Güneydeki Avar hakimiyetine de Kurum Han son verdi
(26).

Avarlar bu tarihten sonra bir anda ortadan kalkmadılar. 9. ve 10. yüzyıllar


boyunca isimleri çeşitli kaynaklarda anılır. Muhtemelen Macarlar, Bulgarlar ve
Hırvatlar tarafından asimile edildiler.

(*) Ege Üniversitesi TDAE Türk Tarihi ABD yüksek lisans öğrencisi

NOTLAR

(1) Herodotos (1991), IV - 32.


(2) Herşak (2002), 641b ; Golden (2002), 61.
(3) Eberhard (1942), 101.
(4) Golden (2002), 61.
(5) Eberhard (1942), 101.
(6) Golden (2002)
(7) Herşak (2002), 642b
(8) Rasonyi (1971), 78-79.
(9) Golden (2002), 88-89.
(10) Rasonyi (1971), 79.
(11) Herşak (2002), 643a
(12) ibid, 644a
(13) Rasonyi (1971), 79.
(14) Herşak (2002), 645a-645b
(15) Rasonyi (1971), 82.
(16) Herşak (2002),644b
(17) ibid, 646a
(18) Golden (2002), 91.
(19) Kurat (1972), 28.
(20) Rasonyi (1971), 79-80.
(21) ibid, 82.
(22) Herşak (2002), 649b
(23) ibid, 649a
(24) ibid, 652a
(25) Herşak (2002), 654a
(26) Rasonyi (1971)

KAYNAKLAR

1) Emil HERŞAK (2002); "Avarlar: Etnik Yaradılış Tarihlerine Bir Bakış", Türkler
Ansiklopedisi (2002), Cilt II, 641-656

2) Peter GOLDEN; Türk Halkları Tarihine Giriş (çeviren: Osman Karatay); Karam Yayınları
; Ankara, 2002

3) A. N. KURAT; IV.-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz kuzeyindeki Türk Kavimleri ve


Devletleri, T.T.K. Yayınları; Ankara, 1972

4) L. RASONYĐ; Tarihte Türklük (çeviren: H. Z. Koşay); Türk Kültürünü Araştırma


Enstitüsü; Ankara, 1971

5) W. EBERHARD; Çin'in Şimal Komşuları (çeviren: N. Uluğtuğ); T.T.K. Yayınları; Ankara,


1942

6) HERODOTOS; Herodot Tarihi (çeviren: Müntekim Ökmen); Remzi Kitabevi; Đstanbul,


1991

You might also like