Professional Documents
Culture Documents
• IL-3: T-hücre. Doku mast hücreleri ve hematopoiteik 31. ENDOTEL HÜCRE KAYNAKLI MEDİATÖRLER:
kök hücrelerin büyüme faktörü
• Nitrik oksit (NO): Asetilkolin, hipoksi, endotoksin,
• IL-4: Aktive TH2 hücrelerinden salınır ve B lenfosit hücresel yaralanma ve kan dolaşımına bağlı mekanik
proliferasyonunu arttırır. yıpranma gibi faktörler NO salınımını artırır.
• IL-4, IL-1ß, TNF-a, IL-6, IL-8 ve süperoksid • NO güçlü bir vazodilatasyon ve platelet
üretimini, aktive makrofaj fonksiyonlarını azaltan deaktivasyonu başlatır.
önemli ve güçlü bir antiinflamatuar sitokindir.
• Endotelin (ET): Travma, trombin, transforming
• IL-4; inflamatuar makrofajlarda programlı ölümü growth faktör-β (TGF-β), IL-1, Anjiyotensin-II,
başlatır. Ayrıca glukokortikoidlerin makrofajlar ArjininVazopressin, katekolamin ve anoksiye cevap
üzerindeki antiinflamatuar etkisini arttırır. olarak vasküler endotelyal hücrelerden salınır.
• IL-5: T-hücre. B hücrelerin plazma hücresine • Endotel hücrelerinden sadece biyolojik olarak en
maturasyonu aktif ve bilinen en potent vazokonstrüktör olan
ET-1 sentezlenir. ET-1‛in vazokonstrüktör etkisi
• IL-6: Akut yaralanma ve stres süresince IL-6 kan
Anjiotensin-II‛nin 10 katıdır.
düzeyi yüksek seyrettiği için sistemik inflamatuar
cevap ve preoperatif morbidite için belirleyici olarak • Platelet Aktive Edici Faktör (PAF): Endotelden
kullanılmaktadır. TNF-α ve IL-1, IL-6 salınımının salınan ve TNF, IL-1, AVP ve Anjiotensin-II salınımını
majör uyaranıdır. başlatan, fosfolipid yapıda olan bir mediatördür.
TXA2 üretimini ve platelet agregasyonunu arttırır.
• IL-6, B hücre diferansiasyonu ve immünoglobulin TXA2 üzerinden vazokonstrüksiyon yapar.
sentezini belirlemede çok önemli role sahiptir.
• P A F ; hipotansiyon, vasküler permeabilitede
• IL-1 ve IL-6 yaralanma süresince hepatik akut faz artış (histamine göre 1000 kat daha güçlü),
protein cevabı için önemli mediatörlerdir ve C- hemokonsantrasyon, pulmoner hipertansiyon,
reaktif protein, fibrinojen, haptoglobin, Amiloid-A, bronkokonstrüksiyon, PMNL aktivitesinde, eozinofil
α-1-antitripsin ve kompleman yapımını arttırırlar. kemotaksisinde/ degranülasyonunda artış ve
• IL-8: Çoklu organ yetmezliği riski göstergesidir. trombositopeni yapar.
Kemotaksiste önemli rol oynar. • P A F ; vasküler duvara lökosit yapışması için
kemoatraktan ve vasküler kompartmandan lökosit
• IL-10: İnflamatuar cevap süresince; önemli
migrasyonunu kolaylaştıran bir mediatördür.
endojen düzenleyici mediatör olarak rol almaktadır
ve primer olarak TNF-α aktivitesini baskılar. • Eikozanoidler; akut akciğer hasarı, pankreatit ve
renal yetmezliğin sebebi olarak suçlanmaktadır.
• IL-13: NO üretimini ve proinflamatuar sitokin
salınımını inhibe eder. T lenfositleri etkilememesi • L ö k o t r i e n l e r ; anaflaksinin karakteristik
dışında bütün etkileri IL-4 ile paraleldir. IL-13‛ün reaksiyonlarını düzenleyen önemli moleküller olup,
net etkisi IL-4 ve IL-10 gibi antiinflamatuar etki mast hücreleri, makrofajar, düz kas, yumuşak doku
şeklindedir. ve akciğer hücrelerinde üretilir. İnflamatuar cevapta
özellikle LTB4 daha fazla yükselir.
• INF-γ : INF-γ dolaşım ve doku makrofajları • PGI2 (prostasiklin):Vazodilatasyon ve trombosit
aktivasyonu ve sitotoksisitesinde önemli rol oynar. anti-agregasyonuna neden olur. Etki olarak NO ile
Ayrıca lenfosit proliferasyonu ve immünoglobulin benzeşir. Klinikte pulmoner hipertansiyonu azaltmak
sentezini de uyarır. için kullanılır.
• Apoptozis, nekrozdan farklı bir diğer hücre ölümü • Kallikrein-Kinin Sistemi: Kininler
modudur ve hücre daralması, kromatin yoğunlaşması, bronkokonstrüksiyonu, ağrı oluşumunu, doku ödemini ve
apoptotik cisim formasyonu ve internukleozomal DNA kapiller permeabiliteyi arttırır. Renal vazodilatasyon
kırılması şeklinde olmaktadır. yaparak, renal kan akımını artırabilirler (kallikrein)
• TNF, IL-1, IL-3, IL-6, GM-CSF ve INF-γ gibi veya renal vazokonstrüksiyon da yapabilirler
proinflamatuar sitokinlerin de normal apoptozisi (bradikinin).
geciktirdiği gösterilmiştir. • Serotonin: Vazokonstrüksiyon yapar,
• IL-4 ve IL-10 ise aktive makrofajlarda apoptosisi bronkokonstrüksiyon ve trombosit agregasyonunu
hızlandırır. arttırır. Kalp üzerinde kronotrop ve inotrop etkiler
yapar.
29. Antiinflamatuarlar Mediatörler • Histamin: Histamin kan düzeyi; hemorajik şok,
travma, termal hasar, endotoksemi ve sepsiste
ü IL-4 artar. Histamin düzeyi septik şokta mortalite ile
ü IL-10 koreledir.
ü IL-13
32.TRAVMAYA METABOLİK CEVAP
ü IL-1ra
ü TGF-ß • Taşikardi, artmış oksijen kullanımı, artmış respiratuar
ü PGE2 hız, artmış vücut sıcaklığı, (-) nitrojen dengesi ile
karakterizedir.
30. Katekolaminler: Sonuçta kısa sürede antiinflamatuar
sitokin olan IL-10 üretimini arttırır, uzun sürede • Ebb fazı: travmadan sonraki ilk saatlerde oluşur ve
ise yani 24 saatte antiinflamatuar etkileri azalır. hemodinamik denge sağlanmaya çalışılmaktadır.
Makrofajlardan TNF-α üretimini inhibe ettikleri de • Flow fazı başlangıçtaki travma durumunu ve volüm
gösterilmiştir. dengesinin sağlanmasına ikincil cevapları gösterir.
• Tirozin kinaz reseptörleri: İnsülin, EGF, PDGF, IGF- • Açlığa Metabolik Cevap: Zorunlu glikoliz yapan
1, VEGF hücrelerin (nöronlar, lökositler, eritrositler) bazal
glukoz tüketimi ortalama bir erişkinde 24 saatte
300 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
180 gram glukoz civarındadır. Uzayan açlıkla enerji atılımıdır. Bu nedenle hasta takibinde idrarda azotun
ihtiyacının büyük kısmı yağlar ve ketonlardan büyük önemi vardır.
sağlanmaya başlar. • Beslenmede yağların öncelikli kullanım endikasyonu
• Yaralanma ve Doku hasarı Sonrası Metabolik Cevap: esansiyel yağ asitlerinin sağlanmasıdır. Yağ
Enerji tüketimindeki artıştan önceleri sempatik sinir çözeltileri ile düşük hacim içinde yüksek miktarda
sistemi ve katekolaminler sorumludur. kalori verilmesi sağlanır.
• Travma sonrası plazma serbest yağ asitleri ve gliserol • Yağ metabolizması bozukluğu, lipid nefrozu,
seviyeleri artar. Lipoliz artmıştır. Temel uyarı koagülopati ve ciddi akciğer hastalığı olan
katekolaminlerden gelir (hormona duyarlı trigliserid hastalarda yağ çözeltilerinin parenteral kullanımı
lipaz). kontrendikedir.
• Lipid Metabolizması: Serbest yağ asitleri (FFA)
travma sonrası majör enerji kaynaklarıdır. BESLENME
• Hormona duyarlı lipaz üzerine etki eden en güçlü uyarı
ise katekolaminlerdir.
33.ENTERAL BESLENME
• Protein Metabolizması: Artmış proteolizden
insülin rezistansı, kortizol ve sitokinler sorumlu • Jejunostomi: Temel endikasyonları komadaki
tutulmaktadır. hastalar, yüksek GİS fistülleri, yüksek GİS
• Kas proteini proteolizisin temel kaynağını oluşturur. tıkanıklıkları ve nazojejunal tüp yerleştirilemeyen
• Travma sonrası glutamin ve alaninin barsaklardan hastalardır.
emilimi ve çizgili kas hücrelerinden kana salınımı • Jejunostominin tek kesin kontrendikasyonu distalde
artmaktadır. obstrüksiyon varlığıdır.
• Glutamin lenfositler, fibroblastlar ve GI sistem • Enteral beslenmede teknik komplikasyon olarak
için özellikle artmış stres durumlarında esas enerji aspirasyon pnömonisinden çekinilir.
kaynağıdır. Bu önemli rol glutamini travma sonrasında
34. TOTAL PARENTERAL NÜTRİSYON
esansiyel amino asit haline getirir ve glutaminli gıda
desteğinin travma sonrası doku hasarını azaltabileceği Total parenteral nütrisyon için en önemli endikasyon
düşünülmektedir. GİS‛in kullanılamayacak oluşudur.
• Alanin ise glukoneogeneze hızlı ve kolay katılması
• TPN Kontrendikasyonlar:
açısından önemlidir.
• Beslenme desteği ihtiyacının belirlenmesinde en - Hastanın tedavisi için spesifik bir amacın olmaması
güvenilir yaklaşım hikaye ve fizik incelemedir. - Kardiyovasküler instabilite veya düzeltilmesi gereken
• Enerji gereksinimi: Harris-Benedict denklemi ciddi metabolik bozukluk varlığı
Bazal enerji tüketimini verir. Yaklaşık 20-30 cal/ - Sağlam ve beslenmeye uygun GİS varlığı
kg/gün‛dür.
- Kısa süreli TPN düşünülen beslenme durumu iyi
• Yeterli kalori replasmanı için 150 non-protein hastalar
kalori/1 gr azot temini standart yaklaşımdır. Kritik
hastalarda oran 100/1 olabilir. 1 gm N, 6.25 gm - 8 cm‛den daha kısa barsağı olan bebekler (uzun süreli
protein kütlesini ifade eder. tedaviyle de başarı yok)
• Fazla beslenme (overfeeding): Klinik olarak artmış - Kesin deserebre veya beyin ölümü gerçekleşmiş
oksijen tüketimi, artmış co2 üretimi, yağlı karaciğer, hastalar
lökosit fonksiyonlarında baskılanma ve artmış 35. TPN komplikasyonları:
enfeksiyon riski görülebilir.
• Kas yıkımının en iyi göstergesi idrarda N (azot)
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 301
• Subklavyen ven kateterizasyonunun en sık • Kişinin ağırlığına göre: Genelde kilosu çok değişken
komplikasyonu pömotorakstır. olan pediatrik hastalar için kullanılır. Ilk 10 kg için
100 ml/kg, ikinci 10 kg için 50 ml/kg ve sonraki her kg
• Katetere bağlı sepsis mortalite açısından TPN için 20 ml/kg şeklinde hesaplanır. (70 kg bir erişkin
alan hastalarda en çok çekinilen komplikasyondur. için 2500 ml).
Öncelikle çekinilen patojenler gram pozitifler olup,
santral kateterlerde en sık kolonize olan bakteri • Plazma ve hücrelerarası kompartmanları arasındaki
staph. epidermidis‛tir. dengeden kolloid ozmotik basınç yani proteinler gibi
damar duvarını geçemeyen moleküllerin oluşturduğu
• Enfeksiyon riski en yüksek femoral kateterlerde, çekim kuvveti sorumludur.
en düşük subklavyen kateterdedir.
• Hücreiçi ve hücre dışı sıvı kompartmanları arasındaki
• Çinko: TPN alan hastalarda en sık görülen eser dengeden ise öncelikle Na+ sorumludur.
element eksikliğidir. Yaygın veya deri katlantılarında • Hipovolemi cerrahi hastalarda en sık gözlenen sıvı-
ortaya çıkan egzamatoid döküntü, saç dökülmesi ve elektrolit dengesizliğidir.
yara iyileşmesi bozukluğu görülür, bazen nörit eşlik
edebilir. Koyunlardaki dermatiti andırması nedeniyle • Hipovoleminin ilk kardiyovasküler bulgusu ortostatik
“akrodermatitis enteropatika” benzeri tablo olarak taşikardidir.
da tanımlanabilir. • Ameliyat sonrası akut tübüler nekroz tanısı koymada
en duyarlı tanı yöntemleri idrar / plazma kreatinin
• Bakır: Hipokrom mikrositik anemi görülür
oranı (Schwarz‛s a göre) ve fraksiyone sodyum
• Krom: Glukoz intoleransı (insülin sentezi bozulması) atımıdır. FENa (İNaxPkre/PNaxİkre)x100 (Sabiston‛a
ve periferik nöropati görülebilir. gore)
• Esansiyel yağ asitleri eksikliği: 4 haftayı aşan yağsız • Hipovolemide başlangıç sıvıları Ringer laktat ve serum
TPN uygulaması sonrası ortaya çıkar. Sıklıkla linoleik fizyolojik gibi kristaloid sıvılardır
asit eksikliği gelişir. Deride kuru, papüler eritemli • Son çalışmalar Ringer laktat‛ın inflamatuar
döküntü ve saç dökülmesi ile karakterizedir. cevabı aktive edip apoptozisi başlatabileceğini
göstermektedir
• Karaciğer fonksiyon bozuklukları, yağlanma. Kolestaz
ve safra kesesi taşları 38. PLAZMA HÜCRE DIŞI BÖLME HÜCRE İÇİ
BÖLME
• CO2 üretiminde artış, solunum yetmezliği
KATYONLAR mEq/L
Vücut ağırlığının % 40 kadarı hücreiçi sudur, %20 si
Sodyum 142 144 10
ise hücredışı sudur.
Potasyum 4 4 150
36. Beslenmede özel durumlar Kalsiyum 5 3 -
• Karaciğer yetmezliği: Dallı zincirli amino asit oranı Magnezyum 3 153 40
artırılır, aromatik amino asitlerden fakir, yüksek TOPLAM 154 200
karbonhidratlı, düşük proteinli, düşük yağ oranlı ANYONLAR mEq/L
çözeltiler verilir.
Klorür 103 144 -
• Böbrek yetmezliği: Düşük proteinli, esansiyel amino Bikarbonat 27 30 10
asitlerden zengin, yüksek karbonhidratlı çözeltiler
verilir. Fosfat ve sülfat 3 3 150
Organik asitler 5 5 -
• Akciğer hastalıkları: Düşük karbonhidratlı, yağdan
fakir veya yağ içermeyen çözeltiler verilir. Proteinler 16 1 40
ProteinlerTOPLAM 154 153 200
• Travmalı hasta: Proteinden zengin, dallanmış zincirli
amino asitleri içeren çözeltiler verilir.
SIVI - ELEKTROLİT
37. SIVI
• Plazma ozmolaritesi (mOsm/kg)= 2x(Plazma Na )
+ (Glukoz/18) + (BUN/2.8)
• Erişkinlerde günlük sıvı kayıplarının en büyük kısmı
renal kayıplardır.
• Genelde azotlu atıkları atmak için en az 0.5 ml/kg/
saat idrar gereklidir.
• Hissedilmeyen kayıpların tamamına yakını su buharı
şeklinde olduğundan saf su kaybı olarak kabul edilir.
Hissedilmeyen kayıpların % 75 kadarı deriden
olup vücutta oluşan su buharının deriden atılması
şeklindedir.
• Vücut alanına göre: 1500 ml/m Günümüzde yaygın
2
- Dokudan artmış salınım: Asidoz, hücredışı sıvı Asidoz yapar. Tedavide % 5 dekstroz vermek
ozmolaritesinde ani artış (hiperglisemi veya ve diüretikler faydalıdır.
mannitol)
44. SODYUM
- Atılımda bozulma: ABY, KBY, Addison hastalı-
ğı, potasyum tutan diüretikler HİPONATREMİ HİPERNATREMİ
- Bulgular: Nöromüsküler uyarılmada artış tipik Orta Orta
Ağır Ağır
tabloyu oluşturur. dereceli dereceli
Kas
- Ciddi hiperkalemide başlıca gastrointestinal
seyirmeleri Konvülsiyonlar
semptomlar bulantı, kusma, kramp tarzında Hiperaktif Refleklerin
karın ağrısı ve diaredir. tendon kaybolması
Delirium
- Kardiyovasküler belirtiler başlangıçta EKG‛de reflekleri Artmış Huzursuzluk
SSS Manyakça
görülür. Yüksek ve sivri T dalgaları, QRS komp- Artmış intrakranial Halsizlik
davranış
intrakranial basınç
leksinde genişleme ve ST segmentinde çökme
basınç (dekompanse
oluşur.
(kompanse faz)
faz)
• Tedavi: Ani K+ yükselmesinin kalpte oluşturduğu
etkiyi geçici olarak baskılamak için EKG kontrolü Artmış intrakranial
Taşikardi
altında %10 Ca-glukonat İV olarak verilebilir. KVS basınca bağlı değişiklikler
Hipotansiyon
(hipertansiyon, bradikardi)
- Serum K+ düzeyleri %5 veya 10 dekstroz içinde
Tükrük ve gözyaşında
NaHCO3 ve insülin verilerek geçici olarak Salivasyon, lakrimasyon, azalma
azaltılabilir. Bu tedavinin etkisi K+‛un hücre sulu ishal Kuru ve yapışkan mukus
içine girmesini sağlamasıyla olmaktadır. Doku
Deride parmak izi bulgusu membranlar
- İzotonik NaCl çözeltisi vermek dilüsyonel olarak (ödeme bağlı) Kırmızı ve şiş dil
Kızarmış deri
ve kısmen K+ atılımını artırarak faydalıdır.
Anüriye doğru ilerleyen
- Kronik hiperkaleminin tedavisinde katyon Renal Oligüri
oligüri
değiştirici reçinelerin (Kayexalate) verilmesi
Metabolik - Ateş
oldukça faydalıdır.
- Hipokalemi Serum K+ seviyesinin <3.5 mEq/L
altında olmasıdır 45.KALSİYUM
- Hipokalemi cerrahi hastalarda daha sık karşı-
• Yaklaşık %40 kadarı non-iyonize olup plazma
laşılan bir durumdur. Özellikle gastrointestinal
proteinine bağlıdır. % 50‛lik kısmı iyonize kalsiyumdur
salgılar ile K+ kaybedilmesi, özellikle de mide
ve nöromüsküler stabiliteden sorumludur. % 5-
sıvısı kaybı.
10 kadar kalsiyum ise kompleks formlar şeklinde
- Mide sıvısı kaybına bağlı gelişen hipokalemik plazmada bulunur.
hipokloremik metabolik alkalozda böbrekte • Kalsiyumun iyonize ve non-iyonize fraksiyonlarının
atacak potasyum bulunmadığı için alkaloza rağ- oranları da kan pH‛ına bağlıdır. Asidoz iyonize
men böbrek H+ atmak zorunda kalır. Bu tablo fraksiyonu artırırken, alkaloz azaltır.
“paradoksik asidüri” olarak tanımlanır.
• Hipokalsemi Serum kalsiyum düzeylerinin 8.5
• Bulgular: Gevşek paraliziye kadar ilerleyebilen mg/dl‛nin altına inmesi (iyonize < 4.2) durumunda
halsizlik, tendon reflekslerinde azalma veya kaybolma hipokalsemi gelişimi sözkonusudur.
ve paralitik ileus gelişebilir. Digitale duyarlılığın • Belirti ve bulgular: Perioral ve parmak ucu
artması ve kardiak ritm bozuklukları, EKG‛de bölgelerinde uyuşukluk ve karıncalanma ilk
düşük voltaj, T-dalgası düzleşmesi, ST çökmesi belirtilerdir. Hipokalsemi belirtileri nöromuskuler
karekteristiktir. kaynaklıdır ve tendon reflekslerinde artma, pozitif
• Tedavi: Chvostek belirtisi, Trousseau bulgusu, müsküler ve
abdominal kramplar, tetani ve karpopedal spazm,
- İntravenöz sıvıların litresinde 40 mEq‛dan fazla
konvülsiyonlar (ciddi defisitlerde) ve EKG‛de QT
potasyum bulunmamalıdır.
mesafesinin uzaması şeklinde özetlenebilir.
- EKG monitörizasyonu yapılamıyorsa saatlik
• Hiperkalsemi Kalsiyumun 10.5 mg/dl yi aşması
infüzyon hızı da 40 mEq‛ı geçmemelidir.
hiperkalsemidir. (iyonize > 4.8)
- 24 saatte replasman miktarı 160 mEq‛ı
aşmamalıdır • Etyoloji: Hiperkalseminin en sık nedeni primer
hiperparatiroidizmdir
43.KLOR
- Hospitalize hastalarda hiperkalseminin en sık
- Hipokloremi: Serum Cl seviyesinin < 90 mEq/L nedeni malignansşlerdir.
olmasıdır. En sık ve tipik nedeni mide sıvısı
kaybıdır, pilor obstrüksiyonu veya nazogastrik - Paraneoplastik sendromlar: En sık parathormon
drenaj şeklinde olabilir. Klorür defisitine bağlı benzeri polipeptid salgılayan tümör skuamöz
olarak alkaloz yapar. Tedavide izotonik NaCl hücreli akciğer kanserleridir.
verilir. - Hiperkalsemide EKG‛de QT aralığı kısalmıştır.
- Hiperkloremi: Cl seviyesinin >110 mEq/L - Hipomagnezemi Serum magnezyum düzeyinin
olmasıdır. Genelde fazla Cl verilmesi ile görülür. 1,5 mEq/L altında olmasıdır.
304 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
arttığı metabolik asidoz (laktik asidoz) • Salisilat kullanan hastalarda geri dönüşümsüz
ü Diyabet... anyon aralığının arttığı metabolik siklooksigenaz inhibisyonu olduğu için acil cerrahi
asidoz (ketoasidoz) girişim durumunda trombosit süspansiyonu vermek
ü Sepsis...(solunum alkalozu±metabolik gerekir; elektif cerrahi için salisilat alımı kesilerek
asidoz) ameliyat bir hafta ertelenir.
ü KOAH...solunum asidozu
57. KOAGÜLASYON FAKTÖRLERi VE
ü Diyafragma laserasyonu... solunum asidozu
KAYNAKLARI
ü Pilor stenozu...Metabolik alkaloz
- 2. pH‛a bak Koagülasyon Faktörleri KAYNAK
ü 3. < 7.38…asidoz; > 7.42…alkaloz TDP,
- 4. pCO2‛ye bak Faktör I Fibrinojen kriyopresipitat,
tromb.
ü pH‛ı açıklıyor ise solunumsal…
Faktör II Protrombin TDP, trombositler
ü pH‛ı açıklamıyor ise metabolik… olmalı Tromboplastin (doku
- 5. HCO3‛e bak Faktör III
faktörü)
ü Metabolik olduğundan emin ol Faktör IV Kalsiyum
- 6. Kompansasyon kararını vermek için: Proakselerin (labil
Faktör V TDP, çok az tromb.
ü Primer bozukluk solunumsal ise HCO3‛e bak faktör)
ü Primer bozukluk metabolik ise pCO2‛e bak Faktör VI F5 ile aynı TDP
- 7. Metabolik asidozda anyon aralığını hesaplayarak Faktör VII Prokonvertin TDP
metabolik asidozun tipini anlayabiliriz. TDP,
ü Na-(Cl+HCO3) Faktör VIII Antihemofilik faktör kriyopresipitat,
kons.
• Cerrahi Enfeksiyonlar
Christmas faktör
TDP, trombositler,
Faktör IX (plazma trombopl.
54.Metabolik asidoz: konsantre
Komponenti)
• Anyon açığı normal olanlar: HCO 3 - kaybı ile
Faktör X Stuart-Prower Faktör TDP, trombositler
karakterize, ishal, proksimal RTA, distal RTA, safra
ve pankreas fistülleri, bikarbonatsız sıvılarla volüm PTA (Plazma
Faktör XI TDP, çok az tromb.
tromboplastin öncüsü)
replasmanı, HCl verilmesi, üreterosigmoidostomi,
karbonik anhidraz inhibitörleri. Faktör XII Hageman faktör TDP, trombositler
Laki-Lorand (fibrin
• Anyon açığı artmış olanlar: Sisteme asit girişi Faktör XIII
stabilizan faktör)
nedeniyle gelişir. Şok (doku hipoksisi, laktik asidoz),
DM, alkol intoksikasyonu, üremi (KBY), metanol, vWF Von Willebrand Faktör TDP, kriyopresipitat
aspirin, etilen glikol. Trombositler
temel nedeni kan hacminin azalması nedeni ile kalp • Şok ve travma nedeniyle getirilen hastalarda
dolma basıncının (preload) ve dolayısıyla da atım öncelikle resüsitasyonun ABC kuralları
hacminin düşmesi ve sonuçta bu yolla kalp debisinin uygulanmalıdır.
azalmasıdır.
• Hücresel perfüzyonun azalması ile birlikte anaerobik 58.Hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran
metabolizma ve laktik asit birikimi artar. Gelişen faktörler:
metabolik asidoz hemoglobin-oksijen disosiasyon
eğrisini sağa kaydırır. • pH düşmesi
• Vücut ısısı artışı
• Hipoksi varlığı santral merkezleri uyararak • pCO2artışı
hiperventilasyon ve respiratuar alkalozu tetikler, • 2,3-DPG artışı
ayrıca eritrositlerde 2,3-DPG sentezini uyarır. • Kortizol
Eritrositlerde 2,3-DPG konsantrasyonunun artması • Tiroid hormonları
hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini daha belirgin • Genç eritrositler
olarak sağa kaydırır. • Pirüvat kinaz eksikliği
• Hipovolemik şokta, kortizolün ACTH üzerindeki • Yüksek irtifa
feedback etkisi volüm dengesi sağlandıktan sonra 59.Oksihemoglobin dissosiasyon eğrisini sola kaydıran (P50
devreye girer. değerini azaltan) faktörler:
• Şokta, splanknik vazokonstrüksiyona bağlı • pH‛nın artması
gelişen intestinal mukozal iskemi zemininde canlı
• 2,3-DPG‛nin azalması
bakteriler ve hücre duvarı toksinleri barsaklardan
sistemik dolaşıma ve bölgesel lenfatiklere • Vücut ısısının azalması
geçebilir, translokasyon. Şokta glutaminin yeterli • PCO2‛nin azalması
şekilde sağlanması bakteriyel translokasyonu • Karboksihemoglobin
azaltabilmektedir. • Methemoglobin
• Santral Sinir Sistemi Değişiklikleri: SSS vasküler • Hekzokinaz eksikliği
yatağının kontrolü otonom sinir sisteminden • Yaşlı eritrositler
bağımsızdır. Buna bağlı olarak beyine kan akımının • Masif kan transfiüzyonu
azalması ve solunum merkezinde pCO2‛nin artmasına
bağlı olarak hiperventilasyon meydana gelir. 60.Vazoaktif İlaçlar: Hipovolemik şokta erken dönemde kan
basıncı yükseltmek amacı ile vazokonstriktör ilaçların
• GİS Değişiklikleri: kullanımı kontrendikedir.
- Mide kan akımının azalmasına bağlı olarak
61.Sepsis: Enfeksiyona karşı verilen sistemik cevaptır.
HCl sekresyonu azalır. Ancak mukozal iskemi
SIRS‛daki kriterler sepsis için de geçerlidir. Kanıtlanmış
nedeni ile gastrik mukozal lezyonların oluşumu
ya da olası enfeksiyon kaynağı vardır.
yükselir.
- Hemodinamik monitörizasyon: Santral venöz 6 2 . S e p t i k Ş o k : Sepsisteki hastada yeterli sıvı
basınç (CVP), sağ ventrikül diastol sonu dolma resüstasyonuna rağmen hipotansiyonun ve perfüzyon
basıncını gösterir. Sağ atriumdan direk olarak bazokluklarının devam etmesidir. Vasküler tonusun
ölçülür. Normal değeri 2-12 cmH2O dur. artırılamaması temel problemdir. Bu nedenle
vazodilatatuar şok olarak da tanımlanır.
• Swan-Ganz kateterizasyon ile pulmoner arter kama • Septik Şok: Başlangıçta hipotermik olan hastaların
basıncı (PAWP) direk olarak ölçülür. Pulmoner arter prognozu daha kötüdür
kama basıncının, sol ventrikül diastol sonu dolma
• Trombositopeni Gr (-) sepsisin; özellikle de çocuklarda
basıncını gösterdiği kabul edilir (normal 5-17
ve yanıklı hastalarda, erken göstergelerinden…
mmHg) ama direk ölçüm değildir.
• ARDS‛nin en sık nedeni septik şok
308 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
76. En sık görülen hastane enfeksiyonu Üriner sistem Bağ dokusu hastalık ve
İyonize radyasyon
infeksiyonudur (% 40) bozuklukları
77. Cerrahi servislerde en sık görülen hastane enfeksiyonu Düşük oksijen basıncı Sigara içmek
yara infeksiyonlarıdır. Yabancı cisimler (Sütür
Adriamisin, Kortikosteroid
materyali)
78. Yara infeksiyonunun en önemli belirleyicisi kontamine
eden mikroorganizmanın cinsi ve miktarıdır.
79. Profilaksi: Kontaminasyon sürecinde kolonizasyon 83. Askorbik asid (vitamin C) insanlarda yara iyileşmesi için
olmadan önce bakterinin elimine edilmesi veya vazgeçilmez bir vitamindir. Eksikliği yara iyileşmesinde
kolonizasyon meydana gelmişse infeksiyon gelişmeden bozukluğun en sık sebebidir. Yara iyileşmesi için A, C
önce antibiyotiklerin kullanılmasıdır. vitaminine ve Fe, Zn minerallerine ihtiyaç vardır.
- Küçük omentum (Lesser sac) apseleri: Prognozu en - Travmada USG karın içinde serbest sıvı arar
kötü olan apselerdir. - Periton boşluğunda kanı DPL ile neredeyse aynı
92.SEKONDER PERİTONİT hassasiyetle gösterir
Sekonder peritonit cerrahide en sık karşılaşılan peritonit - USG‛nin DPL‛na üstünlüğü non-invaziv olmasıdır
tipidir, genelde travma, perfore apandisit veya diğer içi • Diyagnostik Peritoneal Lavajı Endikasyonları
boş organların perforasyon veya nekrozuna sekonderdir. - Bilinci Kapalı Hastalar (önce USG)
Ameliyat sonrası en sık kolon ameliyatlarından sonra - Spinal Kord Travması Olan Hastalar (önce
görülür. Tedavi neden olan organın tedavisine yönelik USG)
kaynak kontrolünü içerir.
- Şüpheli Karın Bulguları Olan Hastalar (önce
93.Retroperitoneal tümörler sarkomdur. En sık liposarkom USG)
görülür. Tek tedavi şansları cerrahidir. Tümör olsun,
- Açıklanamayan Hipotansiyon (önce USG)
abse veya kanama olsun retroperitoneal bölgeyi en
iyi değerlendiren görüntüleme yöntemi bilgisayarlı - Ardışık Karın Muayenesinin Yapılamaması
tomografidir. • Peritoneal Lavajın Önerilmediği Durumlar
- Ateşli Silah Yaralanmaları
94. GİS FİSTÜLLERİ - Parasentezi Pozitif Olan Hastalar
• GİS fistüllerinin en sık nedeni geçirilmiş - Barsakların Dilate Olması
operasyonlardır. Fistül gelişme riski en yüksek - Geçirilmiş Karın Ameliyatı Olması
olan operasyonlar kolon girişimleridir, safra yolları
2. olarak takip eder. Fistül tanısı en iyi şekilde - Gebelik
kontrastlı grafiler ile konulur (fistülografi). Tanı • Peritoneal lavaj intraabdominal travmalı hastalarda
için iyotlu kontrast maddeler kullanılır. Tedavide ilk en duyarlı tanı yöntemidir.
tedavi kayıpların karşılanması amacıyla sıvı elektrolit 96.Periton lavajında (+)‛lik kriterleri:
tedavisi olmalıdır.
• Eritrosit sayısının 100.000/mm3 yüksek olması
• GİS fistüllerinde spontan iyileşmeyi olumsuz
etkileyen faktörler: Fistül traktının çok kısa (<2.5 • Amilaz 200 IU/dl yüksek olması
cm) olması; fistül traktının epitelize olması; aktif • Alkalen fosfatazın 3 IU yüksek olması
granülamatöz barsak hastalığının bulunması; abse, • Safra, bakteri, barsak içeriği ve pıhtılaşmayan kan
yabancı cisim varlığı; distal barsak segmentinde saptanması
tıkanıklık olması; radyasyon enteritinin olması; 97.Künt karın travmalı hastalarda ilk yapılması gerekli
nütrisyonun (-) dengede olması; fistül traktusunda görüntüleme yöntemi USG dir.
tümör varlığı
98.Delici karın travmaları ateşli silah, delici ve kesici
95.KARIN TRAVMALARI aletlerle olan yaralanmalardır.
• Künt karın travmalarında en sık yaralanan organlar • En sık yaralanan organ ince barsaklardır.
dalak ve karaciğerdir. • Ateşli silah yaralanmalarında abdomenden geçmiş ise
• Künt karın travmalarında laparotomi mutlak laparotomi endikasyonu vardır.
endikasyonları • Peritonun açildiği, yani batin içine giren kesici-
- Akut karın bulguları delici alet yaralanmalarında ise akut karın bulguları
- (+) periton lavajı varsa, karın içi organların evisserasyonu varsa,
- (+) parasentez mide, mesane ve rektumdan kan gelirse, hipotansiyon,
- Açıklanamayan şok şok ve radyolojik incelemede periton içi hava
saptanırsa kesin laparotomi endikasyonu vardır.
• Künt karın travmalarında USG
• Travmaya bağlı hematobilia kliniğinde sarılık,
- Birçok merkezde ilk inceleme! hematemez ve/veya melena eşlik edebilir.
• Tanıda USG, BT başarılıdır, aktif kanayanlarda
anjiyografi en güvenilir yöntemdir.
• Krikotiroid kası ise süperior LS innerve eder. 103.Graves hastalığında oftalmopati en sık olup % 50
civarında hastada görülür, dermopati % 1-2. Akropati
• RLS tek taraflı yaralanması aynı taraftaki vokal
nadirdir, subperiosteal kemik yapımı ve metakarpallarda
kordun paralizisine yol açar. Vokal kord mediale
kalınlaşmaya bağlı gelişir. Onikolizis daha sık gözlenir.
kayar, paramedyan veya “abdükte” pozisyona gelir.
Paramedyan pozisyonda ses normal ama güçsüzdür. 104.Göz bulguları karekteristiktir: Üst göz kapağında
Abdükte pozisyonda ses kısıklığı, kabalaşma ve spazm ve retraksiyon (Dalrymple bulgusu) ve lid lag
öksürmede yetersizlik gözlenir. Bilateral yaralanmada (von Graefe bulgusu), eksternal oftalmopleji, proptozis
ise her 2 vokal kord mediale geldiği için havayolu ve eksoftalmus,konjunktivanın ödem ve konjesyonu
obstrüksiyonu ve ses kaybı görülür, acil traekostomi (kemozis). Eksoftalmusun nedeni retroorbital boşlukta
gerekir. doku ödemi ve mukopolisakkarit birikimi mevcuttur. Bu
durum tiroidektomi ile düzelmez.
• Süperior laringeal sinirler de vagustan ayrılarak
gelirler. İnternal dal supraglottik larinksin duyusunu 105.RAI için öncelikli hedef grup sıklıkla yaşlılardaki küçük
taşır. Tiroid cerrahisine bağlı yaralanma nadirdir. ve orta boy guatrlar, medikal veya cerrahi tedavi sonrası
Yaralanırsa aspirasyonlara yol açabilir. nüksedenler, antitiroid ilaçlar ve cerrahinin kontrendike
olduğu durumlardır.
• Eksternal dal ise krikotiroid kasa giderken süperior
tiroid damarlara yakın seyreder. Bu damarlar tiroid 106.RAI için kesin kontrendikasyon hamileler ve emziren
dokusundan uzak bağlanırsa yaralanma ihtimali annelerdir.
artar. Bu sinire Amelita Gala-Curci veya “tiz nota”
107.Graves hastalığında cerrahi tedavi endikasyonları:
siniri de denilir. Yaralanması durumunda vokal kord
gerilemeyeceği için tiz ve yüksek sesler çıkartılamaz, - RAI kontendike
uzamış konuşma durumunda ses yorgunluğu - Kanser veya şüpheli nodül var
görülebilir. - Genç hastalar
• Tiroid Hastalıklarında Fizik muayene: Tiroid - Hamile veya kısa sürede çocuk doğurmayı düşünen
kitleleri ve guatrlar yutkunmakla hareket ederler. hastalar
Kanserler genelde tek taraflı kitle şeklindedirler. - Antitiroid ilaçları kullanamayanlar veya komplikasyon
Diffüz lezyonlar ise tiroidit veya guatr düşündürür. geliştirenler
• Serum Tiroglobulin düzeyi: Diferansiye tiroid - Büyük, bası yapan tiroid bezi varlığı
kanserleri nedeniyle yapılan bilateral total - RAI istemeyenler
tiroidektomilerden sonra oluşan nüks ve uzak Kısmi endikasyonlar
metastazlarda yükselmesi nedeniyle h a s t a
- Sigara içenler ve oftalmopatisi olan hastalardır.
takiplerinde ideal bir tümör belirleyicisidir.
108.Guatrlı hastalarda cerrahi tedavi endikasyonları:
100.TİROTOKSİKOZ/HİPERTİROİDİZM
- Bası semptomları olanlar
• Esas tanım tirotoksikozdur, hipertiroidi tiroid - Retrosternal guatrlar
dokusunda hormon sentez artışını ifade eder. - Malignansi varlığı veya şüphesi olanlar
101.Tirotoksikoza yol açan durumlar: - Kozmetik olarak problemli hastalar
- T4 supresyonuna rağmen büyüyen guatrlar.
- Artmış hormon sentezi: Hipertiroidizm
(Yüksek RAIU) 109.Nodül:
ü Graves‛ hastalığı • MNG nodüllerinin çoğu kolloid nodül
ü Plummer hastalığı (Toksik nodüler guatr) • Tek nodüllerin çoğu adenomatöz nodül
ü Toksik MNG • Tiroid nodülleri tanısında en güvenilir yöntem tiroid
ü İlaçlara bağlı: Amiadarone, iyot (Jod- ince iğne aspirasyon biyopsisidir.
Basedow) • Soliter veya Dominant Tiroid Nodülleri
ü TSH salgılayan hipofiz adenomları - Kanser riski ↑ olan soliter nodüllü hastalar
ü Tiroid kanseri ü Baş boyun bölgesine düşük doz (<2000 cGy)
ü Struma ovari radyasyon öyküsü
ü Trofoblastik hastalıklar ü Aile öyküsü
- Önceden sentezlenmiş hormonun salınımı veya - Radyasyon sonrası … Papiller tiroid Ca
dış kaynaklar (düşük RAIU): - Hipertiroidizm (+) … Ca riski↓
- Adenomatöz tiroid nodülleri (folliküler ve
ü Tirotoksikozis faktitia (iyatrojenik)
Hurthle hcr.) için minimum ameliyat, lobektomi
ü Tiroiditler: Subakut tiroidit, Hashimato‛nun + istmektomi
akut fazı
110.Toksik Nodüler Guatr (Plummer Hastalığı): Küçük
ü Hamburger tirotoksikozu nodüllerde RAI başarılı olabilse de genç hastalar ve
ü Hipertiroidi hastalarının yaş gruplarına büyük nodüllerde en uygun tedavi yaklaşımı cerrahidir,
göre dağılımı lobektomi + istmektomi yapılır.
- Graves … Genç hastalarda
111.Tiroidit:
- Toksik MNG … 50 yaş üstü
- Toksik adenom … 20-40 yaş • Akut süpüratif tiroidit en nadir tiroidit
102.Tirotoksikozlu hastalarda semptomatik olarak en - Hashimoto
hızlı etki eden tedavi β-blokörler ile taşikardinin - Hipotiroidinin en sık sebebi Hashimoto
azaltılmasıdır. hastalığıdır
314 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
- Hastaların tamamında anti-TPO antikorları var - Papiller tiroid kanserinde total tiroidektominin
- Hurthle veya Askenazy hücreleri (tanı avantajları:
koydurucu)
ü Total tiroidektomiden sonra TSH‛nın iste-
- Endokrin organ yetmezliği sendromunun parçası nen düzeye yükselmesi RAI 131‛in metasta-
olabilir tik hücreler tarafından daha iyi tutulması-
ü İdiyopatik Addison na yol açar.
ü DM ü Takip sırasında tiroglobülin kullanılması
ü Ovaryen, testiküler yetmezlik daha güvenli olur.
- Hashimotoda Lenfoma insidansı % 60 artmıştır. ü Tümörün multisentrik olması (total tiro-
idektomi karşı lobdaki odakları ortadan
• Riedel (Struma) Tiroidit
kaldırarak nüks riskini azaltır).
- Anaplastik karsinoma benzer, biyopsi ile ayrılır ü Rekürrens riskini azaltır ve sğkalımı artı-
- Cerrahi tedavisi istmektomidir. rır.
• Subakut Tiroidit: deQuervain tiroiditi, dev hücreli ü % 1 civarındaki diferansiye olmayan veya
veya granülamatöz tiroidit. Ağrılı şeklinde etyolojide anaplastik kansere dönüşme riskini ortadan
viral köken düşünülmektedir, viral ÜSYE‛yi izleyebilir. kaldırır.
Toksik, ötiroid, hipotiroid ve normale dönüş olarak 4 ü Reoperasyon gerekliliğini azaltır. Tiroid
aşamadan geçtiği kabul edilir. Akut fazda ESR 100 için reoperasyonun komplikasyon oranı çok
mm/saat üzerindedir. Tanısal açıdan RAIU düşük yüksektir.
olması anlamlıdır. Hafif vakalara NSAİ, şiddetli ise - Folliküler kanser
steroidler verilir.
• Folliküler tiroid kanseri daha çok endemik iyot
112.TİROİD MALİGNİTELERİ eksikliği olan bölgelerde görülür.
• Tiroidin en sık görülen tumoru adenomlardır (folliküler ü 50 li yaşlar
adenom) ü Genellikle tek soğuk nodül (ama tek sıcak
• Diferansiye tiroid karsinomları nodüllerin altından en çok folliküler kanser
- Papiller çıkar)
- Folliküler ü Tek odaklı
- Hurthle hücreli karsinomlar ü Hematojen yayılır
• Cowden hastalığı (PTEN mutasyonu) ve familyal - Radyoaktif iyot tedavisiyle riski artan
adenomatozis polipozis koli (APC mutasyonu) kanserler:
sendromunda tiroid kanseri gelişme riski artmıştır. ü Mesane kanseri
• Bunların ortak özelliği follikül çevresindeki ü Parotis kanseri
hücrelerden kaynaklanması ve tiroglobulin üretmesi
• Hürthle hücreli karsinom:
- Papiller kanser
- Folliküler kanserden farklılıkları daha sık mul-
ü Radyasyon ile ilişkili tifokal ve bilateraldirler (% 30), RAI tutma
ü Gençlerde (30-40 yaş) sık oranlarının % 5 civarında olması ve lokal lenf
ü Lenf düğümlerine yayılır nodlarına daha fazla metastaz yapmaları (%
ü Multisentrik 25), sık uzak metastaz yapmaları ve sağkalımın
ü Orphan Annie hücreleri, Psammoma daha düşük olmasıdır (10 yılda % 80).
cisimleri - Diferansiye tiroid kanserli hastalar T4 supres-
ü En iyi prognozlu tiroid kanseri yon tedavisi ile izlenirler. Amaç TSH seviyesini
ü En çok akciğere metastaz yapar 0.1 veya altında tutmaktır.
ü Prognozunu belirleyen en önemli faktör
uzak metastazdır - Rekürrens açısından tiroglobulin takibi yapılır.
ü Lenf düğümü metastazı prognostik • Medüller Tiroid Karsinomu:
değildir.
- Günümüzde ailevi medüller tiroid kanseri için
ü En sık klasik tip provokatif testlerden çok 10. Kromozom üze-
ü En kötü varyant kolumnar hücreli rindeki RET onkojeni mutasyonları bakılarak
- Prognostik Kriterler: Prognoz açısından çeşitli tanı konulmaktadır.
skorlama sistemleri geliştirilmiştir: - Tanı ve takip açısından kalsitonin daha du-
yarlı bir belirleyici olmakla beraber prognozu
ü AGES: Yaş, Histolojik grade, Tiroid dışı göstermede CEA daha anlamlıdır.
invazyon veya metastazlar, Tümör boyutu
ü Kalsitonin için immünohistokimya boyası
ü MACIS: Metastazlar, Yaş, Rezeksiyonun
ü Çoğunlukla sporadik
tam olması, Tiroid dışı invazyon, Tümör
boyutu. ü Standart tedavi … Total tiroidektomi +
Santral kompartman disseksiyonu ± Boyun
ü AMES: Yaş (Erkek < 40, kadın < 50), Me- disseksiyonu
tastazlar, Tiroid dışı yayılım, Tümör boyu-
ü Tümör >2 cm Proflaktik boyun
tu.
disseksiyonu
ü TNM: Yaygın kullanımı vardır. Papiller ve ü Familyal non-MEN MTK en iyi
folliküler kanserler için en önemli belirleyi-
ü MEN IIB en kötü prognoz
ci uzak metastazların varlığıdır.
- Folliküler ve anaplastik kanserler iyot eksikliği
olan endemik guatr bölgelerinde gelişir.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 315
sık görüldüğü yer arkuat çizgi ile kesiştiği noktadır. • Günümüzde kabul gören yaklaşım ösofageal
• Maydl fıtığı: Fıtık kesesinin içine barsağın “W” pH değerinin <4 veya >7 olduğu anların tespit
şeklinde girmesi. edilmesidir.
• Amyant fıtığı: Fıtık kesesinin içinde apendiksin • Reflü komlikasyonları reflü özefajit, striktür ve
bulunması Barret Özefagus gelişimidir.
• Reflü ösofajit, normal gastrik içerik ile ösofageal
120. Direk ve indirek hernilerin farkları mukozanın anormal şekilde uzun süreli teması sonucu
distal özefagusda oluşan kimyasal inflamasyondur.
İndirek Herniler Direk Herniler • Reflü ösofajitin klasik semptomları, noktürnal
- A.epigastrica inferiorun - A.epigastrica inferiorun regürjitasyonu takiben olan mide yanması, eğilme
lateralindedir medialindedir ve diğer fiziksel hareketler ile mide içeriğinin
- Gençlerde daha sık - Yaşlılarda daha sık regürjitasyonu, ağrılı yutma ve tüm şikayetlerin
- Daha çok unilateral - Daha çok bilateral asitli yiyecekler ile artmasıdır.
- Skrotuma sıklıkla iner - Skrotuma çok nadir iner • Atipik belirtiler olarak bulantı, kusma, yemek sonrası
- İnkarserasyon sıktır - İnkarseresyon nadirdir dolgunluk, göğüs ağrısı, boğulma hissi, kronik öksürük
ve seste kabalaşma görülebilir.
- Ana defekt processus
- Ana defekt fasya
vaginalisin açık • Striktür mukozayı aşmış ülserlerde iyileşme sonrası
transversalisteki zayıflıktır
kalmasıdır görülebilir.
• Barrett özefagus özefagusun normal yassı epiteli
yerine kolumnar epitel ile döşeli olduğu durumdur.
ÖZEFAGUS
• Histolojik olarak intestinal metaplazi gibidir.
• Barrett özefagusta ülser, kanama, striktür ve
adenokanser gelişebilir.
121. ÖZEFAGUS HASTALIKLARI
• Tanı endoskopik biyopsi ile konulur.
• Özefagus hastalıklarının tanısında kullanılan • Histolojik spesimende Goblet hücrelerinin
tetkiklerden baryumlu grafiler genelde non-invaziv görülmesiyle tanı koydurucudur.
olduğu için kontraendikasyon yoksa birinci sırada
tercih edilmesi gereken tetkiktir. • Gastroösefageal reflünün en sık görülen
komplikasyonu ösefajit, en ciddi komplikasyonu ise
• Baryumlu grafi hiatal herni ve divertikül tanısında alt ve orta segmentlerde adenokansere neden olan
yararlı tetkiklerdir. Barret ösefagusudur.
• Aktif kanama varlığı, perforasyon varlığı ya da • Tanı yöntemi 24 saat pH monitarizasyonu olup,
şüphesi olan durumlarda kontraendikedir. gastroösefageal reflü hastalığının tanısında altın
• Endoskopi doku tanısı sağladığı için neoplazi ve standart olarak kabul edilmektedir
ösofajitlerde en yararlı tetkiktir. • Tedavi hastaların çoğunda sosyal ve diet alışkanlığının
• Manometrik çalışmalar motilite bozukluklarının düzenlenmesi ve alginik asit-antiasit konbinasyonu ve
tanısında kullanılır. asit supresyonunu içeren medikal tedavidir. Yaklaşık
%25-50 hastada ise düzelmeyen veya ilerleyen
• AÖS basıncı normalde ≤6 mmHg‛dir. pH
hastalık nedeni ile cerrahi tedavi gerekebilir.
monitörizasyonu gastroösofageal reflü tanısı
koymada en değerli tanı aracıdır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 317
Medikal tedavinin başarısız olmasında en önemli “omuz işaretidir”. Ösofagoskopi tanıda en yararlı
faktör alt ösefagus sfinkterinin yapısal olarak bozuk tetkiktir. Tanı konduktan sonra hastanın cerrahi için
olmasıdır. aday olup olamayacağını anlamak için en uygun tetkik
endosonografidir. Küratif rezeksiyon şansını belirleyen
122.Fındıkkıran özefagus primer özefagus motilite
faktörler yaş, kardiopulmoner rezerv, klinik, endoskopik
bozukluklarının en sık görülenidir. Disfaji ve şiddetli
ultrasonografik ve operatif bulgulardır.
göğüs ağrısı tipiktir. Cerrahi tedavi endikasyonu yoktur,
çünkü myotomi faydasızdır. 127.Leiomyoma özefagusun iyi huylu tümörleri arasında
en sık görülenidir. Endoskopik biyopsi ameliyat
123.Faringoösofageal divertİkülü (Zenker divertikülü)
sırasında mukozal perforasyon şansını arttıracağı
• Krikofaringeus kasının transvers lifleri ile inferior için yapılmaması gerekir.
faringeal konstriktör kasının oblik lifleri arasında,
128.Sliding herniler kardia fiksasyonunun zayıflaması ya
arkada ve genellikle solda oluşur. Erkeklerde ve
da kaybolmasına karşın midenin karın içindeki diğer
50 yaş üzerinde daha sık görülür. Bir pulsiyon
bağlantılarının rölatif olarak sağlam kalması sonucunda
divertikülüdür. Üst ösefagus motilite bozukluğu
gelişir. Paraösofageal herniler midenin abdominal
sonucu geliştiği ileri sürülmektedir.
bağlarının gevşemesine karşılık kardia ve ösofagogastrik
• Pulsiyon divertikülü özelliğindedir ve özefagusun bileşkenin posterior fiksasyonu (preaortik fasya ve
sadece mukoza tabakasını içerir. median arkuat ligament) sağlamdır. Paraözefageal
hernilerde mide volvulusu glişebilir. Kanama riski
• Zenker divertikülü olanlarda en sık rastlanan semptom nedeniyle mutlak cerrahi endikasyon mevcuttur.
yiyeceklerin üst özefagusta takılma hissi ile beraber
olan yutma güçlüğüdür. 129.İyatrojenik perforasyon özefagus perforasyonlarının
en sık sebebini oluşturur.
• Radyolojik tetkik ile tanı konur.
130.Özefagus perforasyonlarında direk toraks grafisi
• Baryumlu grafi mutlaka çekilmelidir. ilk olarak yapılmalıdır. Suda eriyen opak madde
• Tedavi cerrahidir. (gastrografin) ile ösofagografi yapılması tanıda en
yararlı testtir.
124. Akalazya Alt ösefageal sfinkterin genellikle de
nörojenik dejenerasyona bağlı primer bozukluğudur. 131.Koroziv özefagus yanıklarında tedavi yaklaşımını
belirlemek için ilk 12 saat içersinde ösofagoskopi
• En sık semptomları disfaji, kilo kaybıdır. Disfaji yapılması gerekir. Baryumlu grafiler kontrendikedir.
karakteristik olarak başlangıçta soğuk ve sulu
gıdalara disfaji daha fazladır. 132.Şatzki halkası sıklıkla hiatal herninin eşlik ettiği, alt
• Akalazyanın manometrik özellikleri: özefagusta skuamokolumnar bileşkede submukozal
ince bir halkadır. Konjenital olduğu düşünülmektedir.
- Alt ösefagus sfinkterinin (AÖS) relaksayonunu
Malignansi riskini artırmaz. Tedavide reflüsü olmayan
tam olamaz (<%75 relaksasyon)
hastalarda dilatasyon yeterlidir.
- Ösefagusta peristaltizm olmaması
- AÖS basıncı artmıştır (> 26 mmHg) 133. ÜLSER
- İntraösefageal basınç artmıştır • Özefagus, mide, duodenum, jejunum ve Meckel diver-
• Komplikasyonları: tikülünde görülebilen bir hastalıktır. Bunların hepsi
- Aspirasyon pnömosi asitpepsin salgılayan hücrelere komşu organlardır.
- Kandida ösefajiti • Duodenal ülser patofizyolojisinde hiperasidite,
- Ösefagus karsinomu: ösefagus karsinomu gastrik ülser patofizyolojisinde mukozalsavunma
gelişme riski 7 kat artar. faktörleri daha ön planda görülmektedir.
• Baryumlu ösefagus grafisinde alt uçta kuş gagası 134.PEPTİK ÜLSER
şeklinde, giderek daralan ösefagus görünümü
vardır. Peptik ülser mide asidi nedeniyle oluşan ülserdir.
Ösafagus, mide, duedonum, jejenum (gastrojejunostomi
• Tedavi öncelikle medikal (dilatasyon veya botulinum) sonrası) ve Meckel divertikülünde ortaya çıkabilir. Duo-
sonra ösefagomiyotomidir. denal ülserler, mide ülserlerine göre daha sık görülürler.
125.Özefagus kanserleri için prekanseröz lezyonlar: Duodenal ülser patofizyolojisinde hiperasidite, gastrik
ülser patofizyolojisinde ise mukozal savunma faktörl-
• Skuamöz kanserler erinin bozulması ön plandadır.
- Alkol
135.GASTRİK ÜLSER
- Sigara
- Tilozis: • Lokalizasyonuna göre 4 tip gastrik ülser
- Koroziv striktürler tanımlanmıştır:
- Akalazya - Tip I: En sıklıkla proksimal antrumda lokalize
olmakla beraber fundus, korpus ve antrumda
- Human papilloma virüs
herhangi bir yerde lokalize olabilir (%60).
- Plummer-Vinson sendromu - Tip II : Duodenum ülserine bağlı gelişen mide
• Adenokanser ülseri
- Barrett özefagus - Tip III : Prepilorik ve pilor kanalı ülserleri
(<%20)
126.Disfaji ve kilo kaybı özefagus kanseri olan hastalarda
en sık rastlanan semptomlardır. Hastaların % 98‛inde - Tip IV : Kardiya ülserleri (<%10)
ilk belirtidir. Baryumlu grafide klasik görüntü 136.Polipler midenin en sık görülen benign tümörleridir.
318 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
Mide polipleri hiperplastik (rejeneratif), adenomatöz, • Kilo kaybı ve iştahsızlık ve erken doygunluğa bağlı
hamartamatöz, inflamatuar ve heterotopik olarak 5 besin alımının azalması mide kanserinin en sık
grupta toplanır. Hiperplastik polipler en sık görülen rastlanan semptomlarıdır.
poliplerdir ve gastrrit zeminine gelişen poliplerdir. Az • En kesin güncel tanı yöntemi üst gastrointestinal
olmakla birlikte malignite riski mevcuttur. Adenömatöz endoskopidir.
polipler malignite riski en yüksek olan mide polipleridir. • Mide kanserinin tanısı için altın standart olmuştur.
Hamartamatöz, inflamatuar ve heterotopik poliplerde
• Endoskopi endikasyonları:
malignite şansı yoktur. Midenin en sık görülen benign
tümörleri polipler ve leyomyomdur. Polip olarak en sık • 45 yaş yeni başlayan dispepsisi olan hastalar
hiperplastik polipler görülür. • Dispepsi ve şüpheli semptomları (kilo kaybı,
tekrarlayan kusma, disfaji, kanama, anemi) veya aile
137.H. Pilori, gastrit, peptik ülser ve ülser dışında maltoma
öyküsü olan hastalar
ve mide kanseri gelişiminde de rol oynamaktadır. Yüksek
asidi olan hastalarda H. Pilori ülsere neden olurken, • Mide kanserlerinin çoğunluğu atrofik gastrit
asidi düşük hastalarda adenokanser gelişimine neden zemininde gelişir.(%95). Mide kanseri için diğer
olmaktadır. premalignant durumlar adenomatöz ve hiperplastik
polip varlığı, intestinal metaplazi, gastrik ülser,
138. ÜLSER parsiyel gastrektomi, Menetrier hastalığıdır.
• Erken mide kanseri mukozayı ve submukozayı tutan
Duedonal Ülser Gastrik Ülser
kanseri ifade eder. Ancak erken mide kanserinin
Mukozal her evresinde metastaz gelişebilir. En sık korpusta
Fizyopatoloji Hiperasidite
savunma
görülür. Tip IIc en sık rastlanan makroskopik
Yaş 30-40 yaşlar 40-50 yaşlar tiptir.
Proksimal
Yerleşim Post pilorik ilk 1-2 cm
antrum 143.MİDE KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRAN VE AZALTAN
En sık semptom Karın ağrısı Karın ağrısı FAKTÖRLER
Karın ağrısı Açlıkta Yemek sonrası • Riski arttıranlar
En sık - Aile öyküsü
Kanama Kanama
komplikasyon
- Diyet
Kanama>Perforasyon> - Familyal polipozis
Komplikasyonlar
Obstruksiyon>Penetrasyon
- Gastrik adenomlar
Enmortal kompl. Kanama Kanama
- Herediter nonpolipozis kolorektal kanserler
Tanı Endoskopi Endoskopi
- Helikobakter pylori infeksiyonu
Kanserle
Yok Var - Atrofik gastrit, intestinal metaplazi, displazi
karışma riski
Tedavi Medikal tedavi Medikal tedavi - Geçirilmiş gastrektomi (> 10 yıl önce )
Cerrahi PGV BTV+antrektomi - Sigara kullanımı
- Menetrier hastalığı
139.Duodenal ülserli hastalarda ağrıdan sonra en sık görülen • Riski azaltanlar
semptom kanamadır. Kanama genellikle duodenumun - Aspirin
arka yüzünde yerleşen ülserlerin gastroduodenal arter
- Diet (fazla taze meyva ve sebze alımı)
veya dallarına peretrasyonu sonucu gelişir. Kanama
- Vitamin C
duodenal ülserin en sık komplikasyonudur. En sık cerrahi
endikasyondur. Duodenal ülsere bağlı mortalitelerin de 144. Alkol kullanımı mide kanseri riskini arttırmaz.
en sık nedeni kanamadır.
145.Borrmann‛ın makroskopik sınıflamasında;
140.Proksimal gastrik vagotomi anastomoz bulunmaması Tip I: Polipoid lezyonlar,
nedeniyle düodenal ülser cerrahisinde morbidite ve
T i p I I : Ülsere-polipoid-ülser kenarları mukozadan
mortalitesi en düşük, ancak rekürrensi % 10 ile en
kabarıktır,
yüksek ameliyat tipidir.
Tip III: Ülseratif lezyonlar ve
141.Bilateral trunkal vagotomi (BTV) + drenaj ameliyatı BTV
Tip IV: Diffüz lezyonlar olarak sınıflandırılır. Borrmann‛ın
+ antrektomi: nüksü en düşük, morbidite ve mortalitesi sınıflamasına göre Tip I ve II genellikle iyi differansiye
en yüksek ameliyat tipidir. tümörlerdir. Tip III ve IV ise daha az diferansiye olmuş
tümörlerdir. Özellikle tip IV mide duvarını diffüz olarak tutma
142.MİDE CA eğilimindedir ve rijiditeye yol açar. Ilerlemiş mide kanserinde
• Mide tümörlerinin % 90-95‛i malign olup, bunların duvar içinde diffüz yayılım sonucu “linitis plastika” (matara
da % 95‛i karsinomdur. Lenfoma (%4) ve malignant mide) oluşur.
gastrointestinal stromal hücreli tümörler (%1) • Lauren mide kanserlerini histogenetik olarak
midenin diğer malign tümörleridir. intestinal ve diffüz tiplere ayırmıştır.
• Mide kanseri gelişim şansını arttıran faktörler aile • Intestinal tip daha çok Borrman tip I ve II‛dir.
hikayesi, diyet ( yüksek nitrat, tuz, yağ), familial • Daha çok yaşlı erkeklerde, hastalığın endemik olduğu
poliposis, gastrik adenomlar, herediter non polipozis bölgelerde görülür. H. pilori ile yakından ilişkilidir.
kanser sendromu, helikobakter pilori enfeksiyonu, • Diffüz tipleri ise daha çok yüzük hücreli tümörlerden
geçirilmiş gastrektomi veya gastrojejenostomi (en oluşur.
az 10 yıl sonra), sigara ve menetrier hastalığıdır. Mide
• Infiltratif yayılım daha sıktır.
kanseri gelişimi riskini azaltan faktörler ise aspirin,
diyet (taze sebze ve meyve alımı), vitamin C dir. • Daha genç yaşlarda görülür.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 319
belirleyen en önemli faktör duvardaki invazyon • Rektum kanserlerinin uzak yayılımını değerlendirmede
derinliğidir. Ancak en önemli prognostik faktör lenf rutin olarak akciğer grafisi, CEA düzeyi, kontrastlı
nodu metastazıdır tomografi (BT) kullanılır.
• Rektum kanserlerinin kolon kanserlerinden en önemli • Karaciğer metastazlarının değerlendirilmesinde
farkı lokal nüksün daha fazla olmasıdır. Bunu önlemek magnetik rezonans veya anjiyoBT kullanılır.
için radyoterapi kullanılır. Bir de distal rektum
• Metastatik ve rekürren tümörlerin saptanmasında
kanserlerinde mezenterik yayılım dışında inguinal
pozitron emisyon tomografisi (PET) oldukça
lenf nodlarına da metastaz görülebilir.
duyarlıdır.
• Ösefagus, mide ve rektum kanserlerinde evrelendirme
tomografi ve endosonografi ile yapılır. T ve N‛yi 193.Erişkinlerde intestinal obstrüksiyonun en sık nedenleri
belirlemede en iyi yöntem endosografidir, ancak postoperatif adezyonlar, herniler, malignansilerdir.
uzak metastazı göstermez. Kolonik obstrüksiyonun en sık nedeni kanserlerdir, onu
• Kolorektal kanserler gastrointestinal sistemde divertikülit ve nadiren volvulus izler.
görülen en sık kanserlerdir. En sık rektosigmoid
bileşkede görülür. 194.İleoçekal valv kompetansa, kolonik obstrüksiyon kapalı
ans obstrüksiyon haline gelir. Distansiyon ciddi boyutlara
190. Kolorektal kanserler İçin yüksek risk ulaşır. Perforasyon riski çekumda en yüksektir
faktörleri 195.İntestinal obstrüksiyonun 4 kardinal bulgusu karın
50 yaş üzeri ağrısı, bulantı ve kusma, obstipasyon ve abdominal
distansiyondur.
Premalign lezyonlar
10 yıldan uzun süren ülseratif kolit 196.İntestinal obstrüksiyon düşünülen hastaya öncelikle
ayakta, yatarak direk karın grafileri çektirilir. Tanıda
Striktüre neden olmuş Crohn hastalığı en yararlı tetkik BT dir.
Familial adenomatozis polipozis koli
197.Adinamik ileus en sık postoperatif hastalarda görülür.
Herediter non-polipozis kolon kanser sendromu Ameliyat sonrası en erken geriye dönen ince barsk
motilitesidir.
Kolon polipleri hikayesi varlığı
207.Akut kolesistitte taşlara bağlı obstrüksiyon en sık • Tanı konulduktan sonra şiddetli vakalar yoğun
etkendir. Murphy bulgusu (+) olabilir. Lökositoz vardır. bakımda takip edilmelidir.
USG en kuvvetli tanısal araçtır ve akut kolesistitte en
uygun yöntemdir. 213. RANSON KRİTERLERİ
208.Bilioenterik fistülün en sık geliştiği yer duodenumdur, Non-Biliyer Biliyer
Taşların en sık obstrüksiyona yol açtığı yer terminal İlk geldiğinde İlk geldiğinde
ileumdur.
• Yaşı>55 • Yaşı>70
209.Bilier sistemin en sık karsinomu safra kesesi kanseridir. • BK>16000 • BK>186000
% 80 adenokarsinom, nadiren skuamöz hücreli karsinom • Kan şekeri>200mg/dl • Kan şekeri>220mg/dl
veya malign melanom şeklindedir.
• Serum LDH>350 IU/L • Serum LDH>400 IU/L
210.Ekstrahepatik kolestaziste (tıkanma sarılıkları) sıklık • SGOT (AST) >250 IU/L • SGOT (AST) >250 IU/L
sırasına göre etyolojiden koledokolitiazis, periampüller
İlk 48 saat sonunda
bölge kanserleri, koledok striktürleri, kist hidatik, dış İlk 48 saat sonunda
• Hemotokrit düşüşü > %10
basılar ve diğer nedenler sorumludur. • Hemotokrit düşüşü > %10
• BUN artışı > 2 mg/dl
211.Ultrasonografi (USG) tıkanma sarılıklı hastalarda ilk • BUN artışı > 5 mg/dl
• Serum Ca < 8mg/dl
olarak yapılması gerekli görüntüleme yöntemidir • Serum Ca < 8mg/dl
• Arteriyel PO2 < 60mmHg
• Arteriyel PO2 < 60mmHg
• Baz defisiti > 5mEg/L
PANKREAS • Baz defisiti > 4mEg/L
• Sıvı sekestrasyonu>
• Hesaplanmış sıvı
4000mL
sekestrasyonu > 6000mL
212.AKUT PANKREATİT
• Akut pankreatitin en sık nedeni safra taşlarına
bağlı pankreatittir. • Akut pankreatitli hastalarda mortaliteninen sık
• Akut pankreatit tanısı klinik bulgularla konulur. nedeni enfeksiyon varlığıdır.
• En sık rastlanan bulgu epigastrik ağrıdır. • Şiddetli akut pankreatit düşünülen hastalar
• Ağrı şiddetli ve süreklidir, sıklıkla sırta vurur ve mutlaka yoğun bakımda takip edilmelidir. antibiyotik
kuşak şeklinde olabilir. başlanmalıdır. Antibiyotik olarak imipenem
seçilmelidir.
• Grey Turner belirtisi ve Cullen belirtisi görülebilir.
(Akut hemorojik pankreatit) 214.Ciddi akut pankreatitte cerrahi endikasyonları
• Akut pankreatit tanısı için pankreatik ekzokrin - Ayırıcı tanı
enzimlerden tanı için en yüksek özgüllük (spesifisite) - Düzelmeyen biliyer pankreatit
lipaz için saptanmıştır. - İnfekte pankreatik nekroz
• BT akut pankreatit tanısını koyabilmek için öncelikli - Pankreatik apse
ve en güvenilir görüntüleme yöntemidir. - Pankreatik nekrozun %50‛nin üzerinde olması
• Nekroz varlığı şiddetli pankreatiti gösterir. 215.KRONİK PANKREATİT
• Anatomik olarak pankreas için en güvenilir
• Kronik alkolizm kronik pankreatitin en sık nedenidir.
görüntüleme yöntemi BT‛dir.
En sık kronik litojenik pankretit görülür.
• Psödokist tanısında da altın standart • Kronik pankreatitte ağrı en sık belirtidir. Ağrının en
tomografidir. önemli nedeni duktal hipertansiyon varlığıdır.
• Ranson kriterlerinde toplam 11 kriterden 3 ve fazla • Kronik pankreatit tanısında en duyarlı görüntüleme
sayıda kriter varlığı şiddetli pankreatitit gösterir. yöntemi ERCP veya endoskopik USG dir.
• Akut pankreatitli hastalar hastalığın şiddetinden • Psödokist kronik pankreatitte en sık görülen
bağımsız olarak mutlaka hospitalize edilmelidir. komplikasyondur.
• Fibrozis ve granülasyon dokusundan oluşan duvarin
içinde pankreatik sivilarin kronik kolleksiyonu
psödokist olarak tanimlanir.
• Erken dönemde sıvı kolleksiyonunun çevresinde bir
duvar yoktur.
• Bu nedenle kist duvarının olgunlaşması beklenir ve
ERCP sonucuna göre tedavi belirlenir.
• En güvenilir yöntem BT dir.
• Ağrının en önemli nedeni pankreatik duktal
hipertansiyondur.
• Kronik pankreatitte sürekli veya medikal tedaviye
cevapsız ağrı en sık cerrahi endikasyonudur.
• Ağrı palyasyonu için en sık uygulanan ameliyat drenaj
ameliyatlarıdır.
• Kronik pankreatitde kullanılan görüntüleme
yöntemleri
- Direk karın grafileri
- Ultrasonografi
- Bilgisayarlı tomografi
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 327
• Histolojik İnceleme Sonuçlarına Göre İnvazif Meme 238.Meme başı akıntısının en sık nedeni (% 50) intraduktal
Kanseri Riski papillom, 2. Sık duktal ektazi, 3. Sık kanserdir.
- Riski artırmayan lezyonlar 239.Kistik hastalık memenin en sık rastlanan benign
ü Apokrin değişiklikler hastalığıdır. Makroskopik kistlerin ilk tedavisi
ü Duktal ektazi aspirasyondur. Kistlerde cerrahi tedavi-biyopsi
ü Hafif epitelyal hiperplazi endikasyonları rekürren kist varlığında, duvar
düzensizliği olan kistler, aspirasyonda kanlı sıvı gelmesi
ü Sklerozan adenozis
ve ailede Meme Ca. öyküsü olmasıdır.
ü Papillom
- Az riskli lezyonlar (1.5-2 kat) 240.Meme Kanser riskini arttırmayan nonproliferatif
hastalıklar apokrin değişiklikler (metaplazi), duktal
ü Orta derecede hiperplazit ektazi, hafif epitelial hiperplazi, yağ nekrozu,
- Orta riskli lezyonlar (4-5 kat) sklerozan adenozis ve papilloma (intraduktal)dır.
ü Atipik duktal hiperplazi Riski hafif olarak arttıran lezyonlar orta dereceli
ü Atipik lobüler hiperplazi epitelial hiperplazidir. Riski orta dereceli arttıranlar
- Yüksek riskli lezyonlar (8-10 kat) atipik duktal hiperplazi ve atipik lobuler hiperplazidir.
Yüksek dereceli arttıranlar ise lobuler karsinoma insitu
ü Lobüler karsinoma in situ (LKİS) ve duktal karsinoma insitudur.
ü Duktal karsinoma in situ (DKİS)
241.Meme kanserinde rekürrens ve sağ kalım süresini
234. BRCA etkileyen en önemli faktör aksillada tutulan lenf
nodlarının sayısı ve lokalizasyonudur.
BRCA-1 BRCA-2
242.Meme kanserinde en sık metastaz kemik metastazıdır(en
İnvaziv duktal İnvaziv duktal
Histoloji sık lomber vertebra).
Kötü diferansiye İyi diferansiye
Hormon res - + 243.Meme kanseri en sık % 40-50 memenin üst dış kadranına
yerleşir. İkinci sıklıkta % 20-25 santral bölge, üçüncü
Yaş Erken Erken
sıklıkta üst iç kadran, onu takiben alt kadranlarda
Bilateral Bilateral yerleşir.
Erkekte risk - + 244.Meme kanserlerinden en sık invaziv duktal karsinoma
görülür
245.Meme başının Paget hastalığı kronik, ekzamatoid,
235. KİS erapsiyonlu meme başı hastalığıdır. İnvaziv meme
DKİS LKİS kanserlerinin % 2‛sini oluşturur. 2 haftalık tıbbi tedaviye
Sıklık 3-5 kat sık cevap vermeyen ekzamatik olgularda tam kat biopsi ve
histopatolojik tetkik yapılmalıdır.
meme ca‛ların
İnsidans %2-5 246. İnfiltratif Duktal Ca (Skirröz Ca):
%12-15‛i
Erkekte ü %80 görülür
Cinsiyet ayırımı - ü En sık görülen meme kanseridir
görülmez
Erken menopozal Premenopozal ü Erken lenf düğümü metastazı yapar
Yaş
(genç) 247.En iyi prognozlu invaziv meme kanseri tübüler
Reseptör -/+ ++++ kanserdir.
Kitle > %50 ------ 248.Meme koruyucu cerrahi (MKC) kontrendikasyonları
Mikrokalsifikasyon +++ ------ ü Memeye daha önce RT yapılması
Bilateralite ü Multisentrik tümör
%50-70 %10-20
ü 1. veya 2. trimesterde gebelik
Multisentrisite %40-80 %60-90 ü Yaygın mikrokalsifikasyon
İnvaziv kanser ü Kollagen doku hastalığı
>%25-70 %25-35 ü Santral yerleşimli tümör
gelişimi
Aksiller LN met <%2 <%1 249.MKC‛de Başarısızlık Riskini Artıran Faktörler
Lumpektomi / ü Genç hasta
mastektomi Takip / ü Yaygın intraduktal komponent (EIC)
± Radyoterapi mastektomi ü Yüksek S-faz komponenti
Tedavi Komedo ve Kötü (bilateral) ü Santral subareolar lezyonlar
grade: nüks!!! takip boyunca
ü Aynı memede ≥ 2 primer lezyon
Adjuvan tamoksifen
tamoksifen 250.Meme kanserinde en önemli prognostik belirteç
hastalığın evresidir. Koltuk altı lenf düğümü durumu ve
uzak metastaz en önemlileridir.
236.Vertebral venöz pleksus (Batson pleksusu) bağlantıları, 251.Meme Kanserinde Prognostik Faktörler
kafa kaidesinden sakruma kadar vertebralarla ilişkilidir.
Bu potansiyel bağlantı, meme kanserinde metastazların • Tümörün büyüklüğü
sistemik dolaşıma geçmeden ve pulmoner metastaz • Aksiller lenf bezlerinin durumu (0, 1-3, >4): en önemli
görülmeden vertebralar, pelvis, kafa kemiklerinde ve faktör.
santral sinir sisteminde metastazlar oluşmasına neden • Histolojik tip ve grade: En iyi tübüler, en kötü lobüler
olur. sonra infiltratif duktal.
237.Mondor hastalığı anterior göğüs duvarı ve memedeki • Steroid hormon reseptörlerinin durum ve hormonal
yüzeysel venleri tutan bir tür tromboflebittir. tedaviye cevap: ER+ iyi; ER +, PR + daha iyi
330 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ
• Tümör antijenleri, büyüme faktörleri, kromozomal az olarak da profunda brachii‛nin çıkış noktasına
bozukluklar, onkonjenler yerleşir.
Kromozomal bozukluklar (11. Kr alel kaybı, 1, 3, 6, 7,
9 delesyon kötü) 254. KRONİK ARTERİYEL OKLÜZYON
Protoonkojenler (HER-2/neu=c-erb-B2, c-erb-B, c-
H-ras kötü) • Ekstremiteleri besleyen damarlarda görülen
Büyüme faktörleri (EGF, TGFα, PDGF, IGF-1 kötü, tıkayıcı hastalıkların en sık nedeni aterosklerozdur.
TGFβ çok iyi) Semptomatik arteriyel lezyonlar en sık infrarenal
• Proliferasyon hızı (Öploidi, düşük S-fazı iyi – anöploidi aorta, iliak arterler ve addüktör kanal düzeyinde
kötü) süperfisyel femoral arterde lokalize olur.
252.Meme kanseri nedeni ile tedavi gören kadınlarda en • Pulmoner emboli DVT‛nun en önemli komplikasyonudur.
sık gelişen ikinci tümör diğer memenin kanseridir. Semptomlar dispne, öksürük ve bronkospazmdır.
En sık bilateral görülen meme kanseri tipi lobüler Tanı ventilasyon / perfüzyon sintigrafisinde dolma
karsinomdur. defektinin görülmesiyle ağırlık kazanır. Kesin tanı
253. PERİFERİK VASKÜLER pulmoner arter anjiyografisi ile düşünülür.
• En sık görülen anevrizma abdominal aort anevrizması,
en sık görülen periferik arter anevrizması popliteal
255. Pulmoner Emboli
arterdir.
• Her türlü iskeminin ilk ve en önemli bulgusu ağrıdır Majör Pulmoner Embolideki Klinik Semptom ve
• Akut arteriyel okluzyon 6P ile ifade edilen semptom Bulguların Sıklığı
ve bulgulara neden olur
Dispne %80 Takipne %88
- PAİN: Akut arter tıkanıklarının %75‛ten fazla-
sında ilk semptomdur Anksiyete %60 Taşikardi %63
- PULSELESSNESS
Plevral ağrı %60 P2 artışı %60
- PALLOR
- POİKİLOTERMİ Öksürük %50 Ral %51
- PARESTEZİ
- PARALİZİ Hemoptizi %27 S3 veya S4 %47