You are on page 1of 36

GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER -1

(GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)

CERRAHİDE ETİK 10. Ülkemizde Cerrahların hekimlik uygulamalarını


düzenleyen yasa ve yönetmelikler:
1.Türkiye Cumhuriyeti anayasası
1. Cerrahide Etik İlkeler
1982
• Otonomi İlkesi: Bu özellik özerklik kavramı içinde
2.Tababet ve Şuabatı sanatlarının Tarzı-icrasına
değerlendirilir.Son dönemde tıbbi etik uygulamalarında
dair Kanun 1928
Yarar veya Zarar vermemenin önüne geçmiştir.Burada
en önemli nokta Hastanın kendisi ile ilgili kararları 3.Hasta Hakları yönetmeliği: 1998
özgürce verebilme hakkıdır.
• Yarar veya Zarar vermeme ilkesi: Hipokratın gündeme
TRAVMA
getirdiği zarar vermeme ilkesi temeline oturur.(Primum
Nil Nocera)
• Sadakat ilkesi: Hekimin görev ve sorumluluklarını 11. Travmada Azalan Hormonlar
bilmesi temel noktadır. - İnsülin (periferik insülin direnci nedeniyle
• Adalet ilkesi: Hekimin hastasına yarar sağlayacak en etkisi azalır)
uygun tedavinin uygulanmasını kapsayan ilkedir.Burada - T3
şüphesiz her hastaya eşit tedavi olanaklarının - T4
sağlanmasıda önemlidir. - Gonadotropinler
• Yararlılık ilkesi: Hastanın tedaviden iyi sonuç almasını - Seks hormonları
sağlayacak temel ilkelerden birisidir. 12. ACTH ın glukoz metabolizması üzerine direk etkisi
2. Aydınlatılmış Onam: Hastanın kendi kaderini tayin etme yoktur.
hakkıdır. Bu, özerkliğe saygı ilkesinin gereğidir. Konuyla
13. Adrenal yetmezlik olan hastalarda, klinik tablodaki
ilgili araştırma ülkemizde Cinaver ve Terzi tarafından
bulantı, kusma, ateş, güçsüzlük gibi semptomlara ek
2001 yılında yapılan bir çalışmayla ortaya konmuş ve
olarak hipoglisemi, hiponatremi ve hiperkalemi gibi
ihtiyacının kesin Cerrahi hasta için kesin olduğu tespit
objektif bulgular oluşur, hastanın genel durum bozukluğu
edilmiştir.
sıvı resüsitasyonuna cevap vermeme eğilimindedir. Daha
3. Malpraktis: Bilgi ve beceri eksikliği ya da özensizlik çok yaşlı hastalarda ve özellikle steroid tedavisi alan
nedeni ile hastanın, zarar görecek şekilde yanlış hastalarda görülme şansı daha fazladır.
tedavi edilmesi ve hastanın bu durum sonucunda zarar
görmesidir. 14. Major travma sonrası serbest T3 ve TSH düzeyleri
azalır ve periferde T4‛ün T3‛e dönüşümü bozulur.
4. Komplikasyon: Bir hastalığın seyir veya tedavisi Yüksek rT3, düşük total T4 ve T3 seviyeleri akut
sırasında, bu hastalığa bağlı farklı bir hastalık veya travmanın karakteristiği olup ‘‛ötiroid hasta sendromu
bozukluğun ortaya çıkması durumuna verilen addır. ‘‛ veya ‘‛non-tiroidal hastalık‛‛ diye adlandırılır.
Uygulanan işlem sonucunda, öngörülebilen ve istenmeyen
15. Major cerrahi, anestezi ve travma sonrası
etkilerin oluşmasıdır.
sirkülasyonda GH artışı meydana gelir. GH ile tedavi
5. İatrogenik: Hekimin tedavi ya da müdahalesine bağlı pediatrik yanık hastalarında klinik gidişi iyi yönde
olarak oluşan; herhangi bir hastalık veya bozukluğun etkiler.
sonucu doğan; patolojik ya da istenmeyen durumdur.
16. Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) LH ve FSH
6. Tıbbi etiğin gelişmesini sağlayan kilometre taşları: ciddi hastalık, stres, major cerrahi, travma sonrası
Hipokrat andı M.Ö.4.yy azalırlar. LH ve FSH‛ın azalması sonucu olarak östrojen
ve androjen sekresyonu azalır.
Tıbbi etik ilkeleri (sir Thomas pervical) 1803
17. Prolaktin: Travma sonrası prolaktin seviyelerinde
Amerikan Tabipler birliği 1847
yükselme görülürken çocuklarda azaldığı kaydedilmiştir.
Cenevre Bildirgesi 1947 Kadınlarda majör cerrahi ve travma sonrası
Helsinki Bildirgesi 1964 amenorenin sebebi hiperprolaktinemidir.
7. Tıbbi Etik İlkelerini belirleyen bildirge 1964 yılında 18. Endojen Opioidler: Artmış opioid seviyeleri; major
Dünya Tabipleri Birliği tarafından bildirilen Helsinki operasyon veya yaralı hastalarda görülür. ß-endorfinin
Bildirgesidir. ağrı algılanmasını azaltırlar, ağrı eşiğini yükseltirler.
8. Gerçeği Söyleme Hakkı: Hekim hastasına her durumda 19. Arjinin Vazopressin (AVP) : Antidiüretik hormon
gerçeği söylemelidir. (ADH) için sağlıklı insanda majör uyarı; hipotalamusun
9. Gizlilik Hakkı: Hasta kendisiyle ilgili tüm tıbbi bilgi ve sodyuma duyarlı reseptörleri tarafından algılanan
yapılan işlemlerin her türlü kullanılma ve başkalarına yükselmiş plazma ozmolaritesidir.
açıklanma yetkisini kendi elinde bulundurur ve kendi izni
20. ADH salınımını artıran uyaranlar:
olmadan asla başkasına aktarılamaz ve yine kendi izni
olmadan asla herhangi bir tıbbi yayın veya Literatürde • ß-adrenerjik agonistler
kullanılamaz. • Anjiotensin-II stimülasyonu
298 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

• Opioidler 28. Sistemik İnflamatuar Cevap Sendromu (SIRS)


• Anestezik ajanlar
SIRS oluşması için enfeksiyon olması şart değildir.
• Ağrı
Çeşitli ciddi klinik sonuçlara karşı sistemik inflamatuar
• Artmış glukoz seviyeleri
yanıt oluşması. Bu yanıt aşağıdaki 2 ya da daha çok bulgu
21. Uygunsuz ADH sekresyonu sendromu (SIADH)‛nda ile kendini gösterir:
ADH fazla salınır ve idrar çıkışının düşmesine neden olur
ve üre konsantrasyonu artar. Dilüsyonel hiponatremi • Ateş >38°C veya <36°C
meydana gelir. Tanı için hastanın övolemik olması • Kalp hızı >90/dk
gerekir. Normovolemik bir hastada plazma osmolaritesi • Solunum hızı >20/dk veya PaCO2 <32 mmHg
275mosm/kg altında ve idrar osmolaritesinin 300‛ün • Beyaz küre >12000/mm3, <4000/mm3 veya >10%
üstünde ve idrar sodyumunun 20‛nin üstünde olması immatur (band) formu
SIADH için tanı koydurucudur. SIADH genellikle kafa
travması ve yanık hastalarında görülür. SİTOKİNLER
22. Katekolaminler: Major katekolamin olan epinefrin ve
• TNF-α: Travma veya ağır doku hasarı sonrası immün
norepinefrin travma sonrası plazmada çok hızlı yükselir.
cevapta TNF-α ilk olarak ortaya çıkar ve daha sonraki
Metabolik ve vazomotor etkileri dışında İmmün cevabın
konakçı cevabın en güçlü mediatörlerinden biridir.
azalmasına neden olurlar.
• TNF-α stres boyunca kas katabolizmasından ve
23. Aldosteron: Anjiotensin-II, hiperkalemi ve aldosteron
kaşeksiden sorumlu esas sitokindir.
stimulating faktör (ASF; önhipofizden salınır)
aldosteron salınımını uyarırlar. Ancak travmalı hastada • IL-1: IL-1; TNF ile benzer ve aynı güçte metabolik ve
en potent uyarı ACTH tarafından yapılır. fizyolojik etkilere sahip bir sitokindir.
24. J u k s t a g l o m e r u l a r h ü c r e l e r ; k a n b a s ı n c ı • IL-1 ön hipotalamusta lokal PG aktivitelerini
düşüklüğüne renin sekresyonuyla cevap veren arttırarak travma ve hastalıklarda klasik inflamatuar
baroreseptörlerdir. febril cevabı başlatır.
25. İnsülin: Epinefrin ve sempatik stimülasyon insülin • Anoreksinin; IL-1‘in doyma merkezini etkileyerek
salınımını inhibe eder. Salınımı azaltan diğer faktörler; hipotalamik aktivitenin değişmesiyle geliştiği
somatostatin, GİS hormonları, ß-endorfin ve IL-1‛dir. düşünülmektedir. Cerrahi sonrası ağrı oluşumunda
azalma; IL-1‛in endojen ß-endorfin salınımını ve
• Erken faz İlk saatlerde insülin baskılanmıştır hipotalamustaki santral opioid benzeri reseptörleri
• Geç faz; inatçı hiperglisemiyle seyreden normal veya arttırmasıyla oluşmaktadır.
aşırı insülin yapımına dönüşle karakterizedir. Bu fazda
• IL-2: Hücresel immünite, T lenfosit proliferasyonu,
periferde insüline direnç mevcuttur.
immunoglobulin yapımı ve barsak bütünlüğünün
26. IL-2, IL-4, IL-6, IL-8, GM-CSF ve INFγ gibi distal korunmasında önemli inflamatuar mediatör
sitokin mediatörler inflamasyonda TNF-α ve IL-1 sitokindir.
sayesinde kaskad şeklinde salınmaktadır.
• Akut travma sonrası ve ciddi hastalıklarda IL-2
27. Sitokin cevabı travmada sonrası yüksek oranda ateş, sekresyonu bozulmaktadır. Bundan barsak bariyeri
lökositoz, hiperventilasyon ve taşikardi olarak ortaya negatif yönde etkilenmektedir. IL-2 sekresyon ve
çıkar. Buna sistemik inflamatuar cevap sendromu (SIRS) aktivitesindeki bu azalma lenfosit apopitozisinde
denir. hızlanmaya yol açmaktadır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 299

• IL-3: T-hücre. Doku mast hücreleri ve hematopoiteik 31. ENDOTEL HÜCRE KAYNAKLI MEDİATÖRLER:
kök hücrelerin büyüme faktörü
• Nitrik oksit (NO): Asetilkolin, hipoksi, endotoksin,
• IL-4: Aktive TH2 hücrelerinden salınır ve B lenfosit hücresel yaralanma ve kan dolaşımına bağlı mekanik
proliferasyonunu arttırır. yıpranma gibi faktörler NO salınımını artırır.
• IL-4, IL-1ß, TNF-a, IL-6, IL-8 ve süperoksid • NO güçlü bir vazodilatasyon ve platelet
üretimini, aktive makrofaj fonksiyonlarını azaltan deaktivasyonu başlatır.
önemli ve güçlü bir antiinflamatuar sitokindir.
• Endotelin (ET): Travma, trombin, transforming
• IL-4; inflamatuar makrofajlarda programlı ölümü growth faktör-β (TGF-β), IL-1, Anjiyotensin-II,
başlatır. Ayrıca glukokortikoidlerin makrofajlar ArjininVazopressin, katekolamin ve anoksiye cevap
üzerindeki antiinflamatuar etkisini arttırır. olarak vasküler endotelyal hücrelerden salınır.
• IL-5: T-hücre. B hücrelerin plazma hücresine • Endotel hücrelerinden sadece biyolojik olarak en
maturasyonu aktif ve bilinen en potent vazokonstrüktör olan
ET-1 sentezlenir. ET-1‛in vazokonstrüktör etkisi
• IL-6: Akut yaralanma ve stres süresince IL-6 kan
Anjiotensin-II‛nin 10 katıdır.
düzeyi yüksek seyrettiği için sistemik inflamatuar
cevap ve preoperatif morbidite için belirleyici olarak • Platelet Aktive Edici Faktör (PAF): Endotelden
kullanılmaktadır. TNF-α ve IL-1, IL-6 salınımının salınan ve TNF, IL-1, AVP ve Anjiotensin-II salınımını
majör uyaranıdır. başlatan, fosfolipid yapıda olan bir mediatördür.
TXA2 üretimini ve platelet agregasyonunu arttırır.
• IL-6, B hücre diferansiasyonu ve immünoglobulin TXA2 üzerinden vazokonstrüksiyon yapar.
sentezini belirlemede çok önemli role sahiptir.
• P A F ; hipotansiyon, vasküler permeabilitede
• IL-1 ve IL-6 yaralanma süresince hepatik akut faz artış (histamine göre 1000 kat daha güçlü),
protein cevabı için önemli mediatörlerdir ve C- hemokonsantrasyon, pulmoner hipertansiyon,
reaktif protein, fibrinojen, haptoglobin, Amiloid-A, bronkokonstrüksiyon, PMNL aktivitesinde, eozinofil
α-1-antitripsin ve kompleman yapımını arttırırlar. kemotaksisinde/ degranülasyonunda artış ve
• IL-8: Çoklu organ yetmezliği riski göstergesidir. trombositopeni yapar.
Kemotaksiste önemli rol oynar. • P A F ; vasküler duvara lökosit yapışması için
kemoatraktan ve vasküler kompartmandan lökosit
• IL-10: İnflamatuar cevap süresince; önemli
migrasyonunu kolaylaştıran bir mediatördür.
endojen düzenleyici mediatör olarak rol almaktadır
ve primer olarak TNF-α aktivitesini baskılar. • Eikozanoidler; akut akciğer hasarı, pankreatit ve
renal yetmezliğin sebebi olarak suçlanmaktadır.
• IL-13: NO üretimini ve proinflamatuar sitokin
salınımını inhibe eder. T lenfositleri etkilememesi • L ö k o t r i e n l e r ; anaflaksinin karakteristik
dışında bütün etkileri IL-4 ile paraleldir. IL-13‛ün reaksiyonlarını düzenleyen önemli moleküller olup,
net etkisi IL-4 ve IL-10 gibi antiinflamatuar etki mast hücreleri, makrofajar, düz kas, yumuşak doku
şeklindedir. ve akciğer hücrelerinde üretilir. İnflamatuar cevapta
özellikle LTB4 daha fazla yükselir.
• INF-γ : INF-γ dolaşım ve doku makrofajları • PGI2 (prostasiklin):Vazodilatasyon ve trombosit
aktivasyonu ve sitotoksisitesinde önemli rol oynar. anti-agregasyonuna neden olur. Etki olarak NO ile
Ayrıca lenfosit proliferasyonu ve immünoglobulin benzeşir. Klinikte pulmoner hipertansiyonu azaltmak
sentezini de uyarır. için kullanılır.
• Apoptozis, nekrozdan farklı bir diğer hücre ölümü • Kallikrein-Kinin Sistemi: Kininler
modudur ve hücre daralması, kromatin yoğunlaşması, bronkokonstrüksiyonu, ağrı oluşumunu, doku ödemini ve
apoptotik cisim formasyonu ve internukleozomal DNA kapiller permeabiliteyi arttırır. Renal vazodilatasyon
kırılması şeklinde olmaktadır. yaparak, renal kan akımını artırabilirler (kallikrein)
• TNF, IL-1, IL-3, IL-6, GM-CSF ve INF-γ gibi veya renal vazokonstrüksiyon da yapabilirler
proinflamatuar sitokinlerin de normal apoptozisi (bradikinin).
geciktirdiği gösterilmiştir. • Serotonin: Vazokonstrüksiyon yapar,
• IL-4 ve IL-10 ise aktive makrofajlarda apoptosisi bronkokonstrüksiyon ve trombosit agregasyonunu
hızlandırır. arttırır. Kalp üzerinde kronotrop ve inotrop etkiler
yapar.
29. Antiinflamatuarlar Mediatörler • Histamin: Histamin kan düzeyi; hemorajik şok,
travma, termal hasar, endotoksemi ve sepsiste
ü IL-4 artar. Histamin düzeyi septik şokta mortalite ile
ü IL-10 koreledir.
ü IL-13
32.TRAVMAYA METABOLİK CEVAP
ü IL-1ra
ü TGF-ß • Taşikardi, artmış oksijen kullanımı, artmış respiratuar
ü PGE2 hız, artmış vücut sıcaklığı, (-) nitrojen dengesi ile
karakterizedir.
30. Katekolaminler: Sonuçta kısa sürede antiinflamatuar
sitokin olan IL-10 üretimini arttırır, uzun sürede • Ebb fazı: travmadan sonraki ilk saatlerde oluşur ve
ise yani 24 saatte antiinflamatuar etkileri azalır. hemodinamik denge sağlanmaya çalışılmaktadır.
Makrofajlardan TNF-α üretimini inhibe ettikleri de • Flow fazı başlangıçtaki travma durumunu ve volüm
gösterilmiştir. dengesinin sağlanmasına ikincil cevapları gösterir.
• Tirozin kinaz reseptörleri: İnsülin, EGF, PDGF, IGF- • Açlığa Metabolik Cevap: Zorunlu glikoliz yapan
1, VEGF hücrelerin (nöronlar, lökositler, eritrositler) bazal
glukoz tüketimi ortalama bir erişkinde 24 saatte
300 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

180 gram glukoz civarındadır. Uzayan açlıkla enerji atılımıdır. Bu nedenle hasta takibinde idrarda azotun
ihtiyacının büyük kısmı yağlar ve ketonlardan büyük önemi vardır.
sağlanmaya başlar. • Beslenmede yağların öncelikli kullanım endikasyonu
• Yaralanma ve Doku hasarı Sonrası Metabolik Cevap: esansiyel yağ asitlerinin sağlanmasıdır. Yağ
Enerji tüketimindeki artıştan önceleri sempatik sinir çözeltileri ile düşük hacim içinde yüksek miktarda
sistemi ve katekolaminler sorumludur. kalori verilmesi sağlanır.
• Travma sonrası plazma serbest yağ asitleri ve gliserol • Yağ metabolizması bozukluğu, lipid nefrozu,
seviyeleri artar. Lipoliz artmıştır. Temel uyarı koagülopati ve ciddi akciğer hastalığı olan
katekolaminlerden gelir (hormona duyarlı trigliserid hastalarda yağ çözeltilerinin parenteral kullanımı
lipaz). kontrendikedir.
• Lipid Metabolizması: Serbest yağ asitleri (FFA)
travma sonrası majör enerji kaynaklarıdır. BESLENME
• Hormona duyarlı lipaz üzerine etki eden en güçlü uyarı
ise katekolaminlerdir.
33.ENTERAL BESLENME
• Protein Metabolizması: Artmış proteolizden
insülin rezistansı, kortizol ve sitokinler sorumlu • Jejunostomi: Temel endikasyonları komadaki
tutulmaktadır. hastalar, yüksek GİS fistülleri, yüksek GİS
• Kas proteini proteolizisin temel kaynağını oluşturur. tıkanıklıkları ve nazojejunal tüp yerleştirilemeyen
• Travma sonrası glutamin ve alaninin barsaklardan hastalardır.
emilimi ve çizgili kas hücrelerinden kana salınımı • Jejunostominin tek kesin kontrendikasyonu distalde
artmaktadır. obstrüksiyon varlığıdır.
• Glutamin lenfositler, fibroblastlar ve GI sistem • Enteral beslenmede teknik komplikasyon olarak
için özellikle artmış stres durumlarında esas enerji aspirasyon pnömonisinden çekinilir.
kaynağıdır. Bu önemli rol glutamini travma sonrasında
34. TOTAL PARENTERAL NÜTRİSYON
esansiyel amino asit haline getirir ve glutaminli gıda
desteğinin travma sonrası doku hasarını azaltabileceği Total parenteral nütrisyon için en önemli endikasyon
düşünülmektedir. GİS‛in kullanılamayacak oluşudur.
• Alanin ise glukoneogeneze hızlı ve kolay katılması
• TPN Kontrendikasyonlar:
açısından önemlidir.
• Beslenme desteği ihtiyacının belirlenmesinde en - Hastanın tedavisi için spesifik bir amacın olmaması
güvenilir yaklaşım hikaye ve fizik incelemedir. - Kardiyovasküler instabilite veya düzeltilmesi gereken
• Enerji gereksinimi: Harris-Benedict denklemi ciddi metabolik bozukluk varlığı
Bazal enerji tüketimini verir. Yaklaşık 20-30 cal/ - Sağlam ve beslenmeye uygun GİS varlığı
kg/gün‛dür.
- Kısa süreli TPN düşünülen beslenme durumu iyi
• Yeterli kalori replasmanı için 150 non-protein hastalar
kalori/1 gr azot temini standart yaklaşımdır. Kritik
hastalarda oran 100/1 olabilir. 1 gm N, 6.25 gm - 8 cm‛den daha kısa barsağı olan bebekler (uzun süreli
protein kütlesini ifade eder. tedaviyle de başarı yok)
• Fazla beslenme (overfeeding): Klinik olarak artmış - Kesin deserebre veya beyin ölümü gerçekleşmiş
oksijen tüketimi, artmış co2 üretimi, yağlı karaciğer, hastalar
lökosit fonksiyonlarında baskılanma ve artmış 35. TPN komplikasyonları:
enfeksiyon riski görülebilir.
• Kas yıkımının en iyi göstergesi idrarda N (azot)
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 301

• Subklavyen ven kateterizasyonunun en sık • Kişinin ağırlığına göre: Genelde kilosu çok değişken
komplikasyonu pömotorakstır. olan pediatrik hastalar için kullanılır. Ilk 10 kg için
100 ml/kg, ikinci 10 kg için 50 ml/kg ve sonraki her kg
• Katetere bağlı sepsis mortalite açısından TPN için 20 ml/kg şeklinde hesaplanır. (70 kg bir erişkin
alan hastalarda en çok çekinilen komplikasyondur. için 2500 ml).
Öncelikle çekinilen patojenler gram pozitifler olup,
santral kateterlerde en sık kolonize olan bakteri • Plazma ve hücrelerarası kompartmanları arasındaki
staph. epidermidis‛tir. dengeden kolloid ozmotik basınç yani proteinler gibi
damar duvarını geçemeyen moleküllerin oluşturduğu
• Enfeksiyon riski en yüksek femoral kateterlerde, çekim kuvveti sorumludur.
en düşük subklavyen kateterdedir.
• Hücreiçi ve hücre dışı sıvı kompartmanları arasındaki
• Çinko: TPN alan hastalarda en sık görülen eser dengeden ise öncelikle Na+ sorumludur.
element eksikliğidir. Yaygın veya deri katlantılarında • Hipovolemi cerrahi hastalarda en sık gözlenen sıvı-
ortaya çıkan egzamatoid döküntü, saç dökülmesi ve elektrolit dengesizliğidir.
yara iyileşmesi bozukluğu görülür, bazen nörit eşlik
edebilir. Koyunlardaki dermatiti andırması nedeniyle • Hipovoleminin ilk kardiyovasküler bulgusu ortostatik
“akrodermatitis enteropatika” benzeri tablo olarak taşikardidir.
da tanımlanabilir. • Ameliyat sonrası akut tübüler nekroz tanısı koymada
en duyarlı tanı yöntemleri idrar / plazma kreatinin
• Bakır: Hipokrom mikrositik anemi görülür
oranı (Schwarz‛s a göre) ve fraksiyone sodyum
• Krom: Glukoz intoleransı (insülin sentezi bozulması) atımıdır. FENa (İNaxPkre/PNaxİkre)x100 (Sabiston‛a
ve periferik nöropati görülebilir. gore)
• Esansiyel yağ asitleri eksikliği: 4 haftayı aşan yağsız • Hipovolemide başlangıç sıvıları Ringer laktat ve serum
TPN uygulaması sonrası ortaya çıkar. Sıklıkla linoleik fizyolojik gibi kristaloid sıvılardır
asit eksikliği gelişir. Deride kuru, papüler eritemli • Son çalışmalar Ringer laktat‛ın inflamatuar
döküntü ve saç dökülmesi ile karakterizedir. cevabı aktive edip apoptozisi başlatabileceğini
göstermektedir
• Karaciğer fonksiyon bozuklukları, yağlanma. Kolestaz
ve safra kesesi taşları 38. PLAZMA HÜCRE DIŞI BÖLME HÜCRE İÇİ
BÖLME
• CO2 üretiminde artış, solunum yetmezliği
KATYONLAR mEq/L
Vücut ağırlığının % 40 kadarı hücreiçi sudur, %20 si
Sodyum 142 144 10
ise hücredışı sudur.
Potasyum 4 4 150
36. Beslenmede özel durumlar Kalsiyum 5 3 -
• Karaciğer yetmezliği: Dallı zincirli amino asit oranı Magnezyum 3 153 40
artırılır, aromatik amino asitlerden fakir, yüksek TOPLAM 154 200
karbonhidratlı, düşük proteinli, düşük yağ oranlı ANYONLAR mEq/L
çözeltiler verilir.
Klorür 103 144 -
• Böbrek yetmezliği: Düşük proteinli, esansiyel amino Bikarbonat 27 30 10
asitlerden zengin, yüksek karbonhidratlı çözeltiler
verilir. Fosfat ve sülfat 3 3 150
Organik asitler 5 5 -
• Akciğer hastalıkları: Düşük karbonhidratlı, yağdan
fakir veya yağ içermeyen çözeltiler verilir. Proteinler 16 1 40
ProteinlerTOPLAM 154 153 200
• Travmalı hasta: Proteinden zengin, dallanmış zincirli
amino asitleri içeren çözeltiler verilir.

SIVI - ELEKTROLİT

37. SIVI
• Plazma ozmolaritesi (mOsm/kg)= 2x(Plazma Na )
+ (Glukoz/18) + (BUN/2.8)
• Erişkinlerde günlük sıvı kayıplarının en büyük kısmı
renal kayıplardır.
• Genelde azotlu atıkları atmak için en az 0.5 ml/kg/
saat idrar gereklidir.
• Hissedilmeyen kayıpların tamamına yakını su buharı
şeklinde olduğundan saf su kaybı olarak kabul edilir.
Hissedilmeyen kayıpların % 75 kadarı deriden
olup vücutta oluşan su buharının deriden atılması
şeklindedir.
• Vücut alanına göre: 1500 ml/m Günümüzde yaygın
2

kabul gören yaklaşımdır.


302 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

• Cerrahi hastalarda volüm defisitinin en sık nedeni


40. ERiŞKiNLERDE ViTAMiN VE MiNERAL
GİS kayıplarıdır.
EKSiKLiKLERiNiN KLiNiK BULGULARI
40. Sıvı tedavisi planlanırken hücredışı sıvı kayıpları öncelikle
Gece körlüğü, kseroftalmi, Bitot spotları,
Vitamin A dengeli elektrolit çözeltileri ile yapılmalıdır.
keratomalazi
Vitamin D Osteomalazi, raşitizm, kemik ağrıları, tetani • Dengeli kristalloid çözelti olarak öncelikle laktatlı
Ringer veya serum fizyolojik tercih edilir. Karaciğer
Kronik kolestaz, spinoserebellar ataksi, rezervi düşük olan hastalar ve şiddetli asidozu olan
Vitamin E
hiporefleksi
hastalarda laktatlı Ringer çözeltisi kullanımı asidozu
Vitamin K Kanama eğilimi, kolay morarma şiddetlendireceği için uygun değildir.
Beriberi (bilinç değişiklikleri, periferik • Akut böbrek yetmezliğinin en sık nedeni hipovolemiye
Thiamin
nöropati), Wernicke ensefalopatisi, periferik bağlı prerenal azotemidir.
(B1)
nöropati, KKY
41.SODYUM
Vitamin B2 Şelozis, magenta dil
• Aşırı miktarda alınan sodyumun tamamı böbreklerle
Pellegra, dermatit, glossit, periferik atılabilir, gerektiğinde atılım 1 mEq/gün‛e
Niasin
paresteziler, omurilik semptomları düşürülebilir.
Pantotenik • Hiponatremi Na < 130 mEq/L
Halsizlik, başağrısı, uykusuzluk, paresteziler
asit • Bulgular: Tablo
Vitamin B6 Stomatit, periferik nöropati, irritabilite • Tedavi: Sıvı fazlalığına bağlı dilüsyonel hiponatremi
Biotin Derinin ince, pullu döküntüsü, glossit varsa tedavisi sıvı kısıtlamasıdır.
İshal, glossit, megaloblastik anemi, B12 ile - Vücut sodyumu düşükse kayıpların replasmanı
Folik asit hesaplanarak yerine konmalıdır..
aynı
Vitamin B12 Glossit, pernisiyöz anemi, nöropati, myelopati - Replasman 0.5-1 mEq/saat yükseltecek şekilde
yapılmalıdır. (SF en fazla 500 ml/saat) Hedef
Skorbit, peteşiler, ekimozlar, eklem ağrıları,
Vitamin C öncelikle 130 mEq/L seviyesinin sağlanmasıdır.
şiş jinjiva, perifolliküler kanama
Hızlı düzeltilirse pontin myelinolizisi gelişebilr,
Esansiyel kalıcı beyin hasarı ve mortaliteye yol açabilir.
Kuru deri, saç dökülmesi, egzamatoid
yağ Hastanın durumuna göre
dermatit, göz içi basınçta düşme
asitleri
- (130 - Na hasta değeri) x VA (kg) x 0.2
Kalsiyum Tetani, ensefalopati - (0.20 katsayısı hücredışı sıvı hacmini ifade
Bilinç değişiklikleri, paresteziler, eritrosit etmektedir. Kronik süreçteki hiponatremilerde
Fosfor
hemolizi dağılım için toplam vücut suyu baz alınabilir,
İyot Guatr formülde 0,6 kullanılabilir.)
Demir Mikrositik anemi, yorgunluk, dispne • HipernatremiSerum Na seviyesinin >150 mEq/L
olmasıdır.
Hipokrom anemi (demire cevap vermez),
Bakır • Bulgular: Hipernatremi, kuru, yapışkan ve tuzlu müköz
nötropeni, osteoporoz
membranlar ile karekterize tek durumdur. (Tablo)
Dermatit (deri katlantılarında), fotofobi, gece
Çinko körlüğü, yara iyileşmesinde bozulma, alopesi, • Tedavi:
ishal
- Sıvı kaybı varsa sıvı replasmanı yapılmalıdır
Selenyum Kardiyomyopati, myalji, beyaz tırnak yatakları
(hipotonik Na çözeltileri tercih edilir, 77
Krom Glukoz intoleransı mEq/Lt Na içeren % 5 dekstroz içinde % 0.45
NaCl).
Molibden Başağrısı, gece körlüğü, letarji
- Hipernatremide sodyum seviyesi yavaş düşü-
Mangan Saç incelmesi, kilo kaybı, dermatit
rülmelidir. Sodyum içermeyen sıvılar verilerek
hızlı düşüşe yol açılırsa beyin ödemi gelişebilir.
• Damar geçirgenliğinin arttığı durumlarda kolloid sıvı
42.POTASYUM
vermemek gerekir.
• Sıvı tedavisinin etkinliğini belirlemenin en iyi, en basit • Potasyum vücutta %98 hücre içinde bulunan bir
yolu saatlik idrar çıkışıdır. elektrolittir, 150 mEq/L. Hücredışı sıvıda ise 3.5-
5.5 mEq/L bulunur.
• Hipervolemi cerrahi hastalarında genellikle su
kısıtlaması ile tedavi edilebilir!!!! • İdamede 1-2 mEq/kg/gün verilmeye çalışılır.
• Hiponatremi genellikle dilüsyoneldir. Hiponatremide Asidozda hücredışı K artar, alkalozda düşer (pH ta
toplam vücut suyu artmış ama plazma volümü her 0.1 düşüş için K 0.3 mEq/L artar).
azalmıştır. Plazma volümü azalmış olmasına rağmen • Ciddi yaralanma veya cerrahi travma, asidoz ve
beyin ödemine bağlı hipertansiyon ve bradikardi katabolik durumlarda önemli miktarlarda K+ hücredışı
bulguları vardır. sıvıya geçer.
• Hiponatremide sodyumun yükseltilme hızı 20 mEq/ • Hiperkalemi Serum potasyum seviyesinin >5.5 mEq/L
L/gün üzerinde olmasıdır.
• Hipernatremi en sık su kaybına bağlı gelişir. • Sebepler:
Hipernatremide subaraknoid kanamalar görülebilir.
• Hipernatremide Na düşürülme hızı: 1 mEq/L/saat ve - Artmış alım: Potasyum replasmanı, kan trans-
12 mEq/L/gün füzyonu, hemoliz, rabdomyoliz, GİS kanama
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 303

- Dokudan artmış salınım: Asidoz, hücredışı sıvı Asidoz yapar. Tedavide % 5 dekstroz vermek
ozmolaritesinde ani artış (hiperglisemi veya ve diüretikler faydalıdır.
mannitol)
44. SODYUM
- Atılımda bozulma: ABY, KBY, Addison hastalı-
ğı, potasyum tutan diüretikler HİPONATREMİ HİPERNATREMİ
- Bulgular: Nöromüsküler uyarılmada artış tipik Orta Orta
Ağır Ağır
tabloyu oluşturur. dereceli dereceli
Kas
- Ciddi hiperkalemide başlıca gastrointestinal
seyirmeleri Konvülsiyonlar
semptomlar bulantı, kusma, kramp tarzında Hiperaktif Refleklerin
karın ağrısı ve diaredir. tendon kaybolması
Delirium
- Kardiyovasküler belirtiler başlangıçta EKG‛de reflekleri Artmış Huzursuzluk
SSS Manyakça
görülür. Yüksek ve sivri T dalgaları, QRS komp- Artmış intrakranial Halsizlik
davranış
intrakranial basınç
leksinde genişleme ve ST segmentinde çökme
basınç (dekompanse
oluşur.
(kompanse faz)
faz)
• Tedavi: Ani K+ yükselmesinin kalpte oluşturduğu
etkiyi geçici olarak baskılamak için EKG kontrolü Artmış intrakranial
Taşikardi
altında %10 Ca-glukonat İV olarak verilebilir. KVS basınca bağlı değişiklikler
Hipotansiyon
(hipertansiyon, bradikardi)
- Serum K+ düzeyleri %5 veya 10 dekstroz içinde
Tükrük ve gözyaşında
NaHCO3 ve insülin verilerek geçici olarak Salivasyon, lakrimasyon, azalma
azaltılabilir. Bu tedavinin etkisi K+‛un hücre sulu ishal Kuru ve yapışkan mukus
içine girmesini sağlamasıyla olmaktadır. Doku
Deride parmak izi bulgusu membranlar
- İzotonik NaCl çözeltisi vermek dilüsyonel olarak (ödeme bağlı) Kırmızı ve şiş dil
Kızarmış deri
ve kısmen K+ atılımını artırarak faydalıdır.
Anüriye doğru ilerleyen
- Kronik hiperkaleminin tedavisinde katyon Renal Oligüri
oligüri
değiştirici reçinelerin (Kayexalate) verilmesi
Metabolik - Ateş
oldukça faydalıdır.
- Hipokalemi Serum K+ seviyesinin <3.5 mEq/L
altında olmasıdır 45.KALSİYUM
- Hipokalemi cerrahi hastalarda daha sık karşı-
• Yaklaşık %40 kadarı non-iyonize olup plazma
laşılan bir durumdur. Özellikle gastrointestinal
proteinine bağlıdır. % 50‛lik kısmı iyonize kalsiyumdur
salgılar ile K+ kaybedilmesi, özellikle de mide
ve nöromüsküler stabiliteden sorumludur. % 5-
sıvısı kaybı.
10 kadar kalsiyum ise kompleks formlar şeklinde
- Mide sıvısı kaybına bağlı gelişen hipokalemik plazmada bulunur.
hipokloremik metabolik alkalozda böbrekte • Kalsiyumun iyonize ve non-iyonize fraksiyonlarının
atacak potasyum bulunmadığı için alkaloza rağ- oranları da kan pH‛ına bağlıdır. Asidoz iyonize
men böbrek H+ atmak zorunda kalır. Bu tablo fraksiyonu artırırken, alkaloz azaltır.
“paradoksik asidüri” olarak tanımlanır.
• Hipokalsemi Serum kalsiyum düzeylerinin 8.5
• Bulgular: Gevşek paraliziye kadar ilerleyebilen mg/dl‛nin altına inmesi (iyonize < 4.2) durumunda
halsizlik, tendon reflekslerinde azalma veya kaybolma hipokalsemi gelişimi sözkonusudur.
ve paralitik ileus gelişebilir. Digitale duyarlılığın • Belirti ve bulgular: Perioral ve parmak ucu
artması ve kardiak ritm bozuklukları, EKG‛de bölgelerinde uyuşukluk ve karıncalanma ilk
düşük voltaj, T-dalgası düzleşmesi, ST çökmesi belirtilerdir. Hipokalsemi belirtileri nöromuskuler
karekteristiktir. kaynaklıdır ve tendon reflekslerinde artma, pozitif
• Tedavi: Chvostek belirtisi, Trousseau bulgusu, müsküler ve
abdominal kramplar, tetani ve karpopedal spazm,
- İntravenöz sıvıların litresinde 40 mEq‛dan fazla
konvülsiyonlar (ciddi defisitlerde) ve EKG‛de QT
potasyum bulunmamalıdır.
mesafesinin uzaması şeklinde özetlenebilir.
- EKG monitörizasyonu yapılamıyorsa saatlik
• Hiperkalsemi Kalsiyumun 10.5 mg/dl yi aşması
infüzyon hızı da 40 mEq‛ı geçmemelidir.
hiperkalsemidir. (iyonize > 4.8)
- 24 saatte replasman miktarı 160 mEq‛ı
aşmamalıdır • Etyoloji: Hiperkalseminin en sık nedeni primer
hiperparatiroidizmdir
43.KLOR
- Hospitalize hastalarda hiperkalseminin en sık
- Hipokloremi: Serum Cl seviyesinin < 90 mEq/L nedeni malignansşlerdir.
olmasıdır. En sık ve tipik nedeni mide sıvısı
kaybıdır, pilor obstrüksiyonu veya nazogastrik - Paraneoplastik sendromlar: En sık parathormon
drenaj şeklinde olabilir. Klorür defisitine bağlı benzeri polipeptid salgılayan tümör skuamöz
olarak alkaloz yapar. Tedavide izotonik NaCl hücreli akciğer kanserleridir.
verilir. - Hiperkalsemide EKG‛de QT aralığı kısalmıştır.
- Hiperkloremi: Cl seviyesinin >110 mEq/L - Hipomagnezemi Serum magnezyum düzeyinin
olmasıdır. Genelde fazla Cl verilmesi ile görülür. 1,5 mEq/L altında olmasıdır.
304 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

- Hipomagnezemi varlığında İV kalsiyum


tedavisine yanıt alınamayan tetani görülür.. 48. CERRAHİDE SIK KULLANILAN REPLASMAN
SIVILARININ iÇERiKLERi
- Hipermagnezemi Serum magnezyum düzeyinin
2.5 mEq/L üzerinde olmasıdır. Renal yetmezlik: Solüsyon Katyonlar (mEq/L) Anyonlar (mEq/L)
En sık ve önemli nedendir.
Na K Ca Mg Cl HCO3- mOsm
46. GASTROiNTESTiNAL SIVILARIN ELEKTROLiT
iÇERiKLERi Hücredışı
142 4 5 3 103 27
280-
sıvı 310
Volüm Na K HCO3 -
Salgı Cl (mEq/L)
(ml/gün) (mEq/L) (mEq/L) (mEq/L) Laktatlı
130 4 3 - 109 28 * 273
Ringer
1500
10 26
Tükrük (500- 10 (8-18) 30 % 0.9 NaCl 154 - - - 154 - 308
(2-10) (20-30)
2000)
1500 % 3 NaCl 513 - - - 513 - 1026
60 10 130
Mide (100- -
(9-116) (0-32) (8-154) %5
4000) - - - - - - 253
Dekstroz
100-
Duodenum 140 5 80 -
2000 %5
3000 Dekstroz
140 104 (43- 77 - - - 77 - 407
İleum (100- 5 (2-8) 30 içinde %
(80-150) 137) 0.45 NaCl
9000)
Kolon - 60 30 40 - * Laktat olarak (karaciğerde bikarbonata dönüştürülür)
100- 75 (54-
Pankreas 140 5 (3-7) 115
800 95)
ASİT - BAZ
100 (89-
Safra 50-800 145 5 (3-12) 34
180)
49.Henderson-Hasselbach Denklemi: pH=pK + Log Baz HCO3
/ H2CO3 pK sabit olup değeri 6.1‛dir. pH değeri 7.4 olan
47. PRERENAL AZOTEMİ VE RENAL bir kişide
FONKSİYON BOZUKLUĞU AYIRICI TANISI 7.4 = 6.1 + Log HCO3 (24) / H2CO3 (1.2) => HCO3 / H2CO3
RENAL oranı 20/1 olmalıdır.
PRERENAL
(TÜBÜLER) Hasta değerleri ne olursa olsun HCO3 / H2CO3 oranı
AZOTEMİ HASAR 20‛den küçükse pH değeri 7.4‛ün altındadır, asidoz
İdrar osmolalitesi vardır.
>500 <350
(mOsm/L) HCO3 / H2CO3 oranı 20‛den büyükse pH değeri 7.4‛ün
İdrar/plazma üzerindedir, alkaloz vardır.
>1.25 <1.1
osmolalite
İdrar/plazma BUN >8 <3 50: ASİDOZ - ALKALOZ
İdrar/plazma
>40 <20 Plazma Plazma
Kreatinin pH pCO2 pH pCO2
HCO3− HCO3−
İdrar sodyumu (mEq/L) <20 >40 Respiratuar
↓↓ ↑↑ N ↓ ↑
Fraksiyonel sodyum asidoz
<1 >3
atılımı Respiratuar
↑↑ N ↑ ↓ ↓
alkaloz
Metabolik
↓↓ N ↓↓
asidoz
Metabolik
↑↑ N ↑ ↑?
alkaloz

51.Asit-baz dengesi problemlerine yaklaşımda önce pH


bakılarak asidoz-alkaloz ayrımı yapılır. Sonra problemin
bikarbonat veya pCO2 nin hangisinden kaynaklandığı
saptanır. 3. aşamada primer probleme karşı kompansatuar
cevap olup olmadığı sorgulanır.
52. Kanın en önemli kimyasal tampon sistemi bikarbonat-
karbonik asittir

53. Asit-Baz Sorularına Yaklaşım


- 1. Klinik yardımcı
ü KBY...anyon aralığının arttığı metabolik
asidoz
ü Şok, kanama, hipovolemi... anyon aralığının
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 305

arttığı metabolik asidoz (laktik asidoz) • Salisilat kullanan hastalarda geri dönüşümsüz
ü Diyabet... anyon aralığının arttığı metabolik siklooksigenaz inhibisyonu olduğu için acil cerrahi
asidoz (ketoasidoz) girişim durumunda trombosit süspansiyonu vermek
ü Sepsis...(solunum alkalozu±metabolik gerekir; elektif cerrahi için salisilat alımı kesilerek
asidoz) ameliyat bir hafta ertelenir.
ü KOAH...solunum asidozu
57. KOAGÜLASYON FAKTÖRLERi VE
ü Diyafragma laserasyonu... solunum asidozu
KAYNAKLARI
ü Pilor stenozu...Metabolik alkaloz
- 2. pH‛a bak Koagülasyon Faktörleri KAYNAK
ü 3. < 7.38…asidoz; > 7.42…alkaloz TDP,
- 4. pCO2‛ye bak Faktör I Fibrinojen kriyopresipitat,
tromb.
ü pH‛ı açıklıyor ise solunumsal…
Faktör II Protrombin TDP, trombositler
ü pH‛ı açıklamıyor ise metabolik… olmalı Tromboplastin (doku
- 5. HCO3‛e bak Faktör III
faktörü)
ü Metabolik olduğundan emin ol Faktör IV Kalsiyum
- 6. Kompansasyon kararını vermek için: Proakselerin (labil
Faktör V TDP, çok az tromb.
ü Primer bozukluk solunumsal ise HCO3‛e bak faktör)
ü Primer bozukluk metabolik ise pCO2‛e bak Faktör VI F5 ile aynı TDP
- 7. Metabolik asidozda anyon aralığını hesaplayarak Faktör VII Prokonvertin TDP
metabolik asidozun tipini anlayabiliriz. TDP,
ü Na-(Cl+HCO3) Faktör VIII Antihemofilik faktör kriyopresipitat,
kons.
• Cerrahi Enfeksiyonlar
Christmas faktör
TDP, trombositler,
Faktör IX (plazma trombopl.
54.Metabolik asidoz: konsantre
Komponenti)
• Anyon açığı normal olanlar: HCO 3 - kaybı ile
Faktör X Stuart-Prower Faktör TDP, trombositler
karakterize, ishal, proksimal RTA, distal RTA, safra
ve pankreas fistülleri, bikarbonatsız sıvılarla volüm PTA (Plazma
Faktör XI TDP, çok az tromb.
tromboplastin öncüsü)
replasmanı, HCl verilmesi, üreterosigmoidostomi,
karbonik anhidraz inhibitörleri. Faktör XII Hageman faktör TDP, trombositler
Laki-Lorand (fibrin
• Anyon açığı artmış olanlar: Sisteme asit girişi Faktör XIII
stabilizan faktör)
nedeniyle gelişir. Şok (doku hipoksisi, laktik asidoz),
DM, alkol intoksikasyonu, üremi (KBY), metanol, vWF Von Willebrand Faktör TDP, kriyopresipitat
aspirin, etilen glikol. Trombositler

• Anyon açığı: Tanım olarak serumdaki majör


katyonlarla anyonlar arasındaki farkı ifade eder.
normal değerleri 12-15 mEq/lt‛dir. Anyon açığı = KAN TRANSFÜZYONU VE HEMOSTAZ
Na – (Cl + HCO3−)
• Metabolik asidozda bulgular: Myokard depresyonu, 58. FİBRİNOLİTİK SİSTEM TPA – doku plazminojen
aritmiler, periferik vazodilatasyon, santral sinir aktivatörü, en güçlü plazminojen aktivatörüdür.
sistemi baskılanması, serum potasyumunda artma,
takipne, Kussmaul tipi solunum. - e-ACA (epsilon-amino kaproik asit) ise, patolojik
fibrinoliziste kullanılan bir inhibitördür.
55.METABOLİK ALKALOZ - En sık rastlanan konjenital trombosit bozukluğu
• Artmış bikarbonat oluşumu: Klor kaybı, ciddi von Willebrand hastalığıdır.
hipokalemi, mineralokortikoid fazlalığı (steroidler - Hemofili A: Konjenital faktör eksikliklerinin en
ve primer hiperaldosteronizm), Mide sıvısının sık görülenidir.
kaybedildiği kusma – pilor obstrüksiyonu, gastrik - Replasman miktarı girişime göre değişmekle
drenaj, diüretikler, alkali maddelerin kullanımı (milk birlikte majör cerrahi için faktör düzeyinin
alkali sendromu, antasidler), uzamış hiperkalsemi. preoperatif % 80-100 civarına çıkartılması
• Bozulmuş bikarbonat atılımı: Glomerüler filtrasyonda gereklidir.
azalma, bikarbonat geri emiliminde artış (hipokalemi, - Hafif hemofili hastalarında vazopressinin sentetik
hiperkarbi) analoğu olan DDAVP (dezmopressin) tedavide
• BULGULAR: Artmış SSS duyarlılığı, tetani. Bunun kullanılabilir.
nedeni alkaloza bağlı olarak iyonize kalsiyum - Faktör XIII eksikliği (parahemofili): ilk bulgu
düzeyinin azalmasıdır. Ayrıca doku oksijen aktarımı doğum sonrasında umbilikustan kanama olabilir.
da bozulur.
- Cerrahi hastalarda kanamaya yol açan en sık
56.RESPİRATUAR ALKALOZ hemostaz bozukluğu trombositopenidir.
- Normal hemostaz için 50000/mm3 trombosit
• En az rastlanan asit-baz dengesi bozukluğudur.
yeterlidir. 10000/mm3 altında ise spontan
Alveolar ventilasyonun artması ve sonuçta
kanama riski çok yüksektir. Cerrahi girişimler
karbondioksit seviyelerinin düşmesi ile
öncesinde amaç 50000/mm3 üzerinde trombosit
karakterizedir.
306 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

bulunmasıdır. • Masif Transfüzyon Komplikasyonları:


- Primer fibrinolizde genelde trombositopeni eşlik - Trombositopeni: dilüsyonel veya fonksiyonel
etmez. Euglobulin lizis zamanı patolojik fibrinoliz bozukluk
tanısında güvenilir bir testtir, 20 dakikanın - Faktörlerde düşme: Özellikle FV ve FVIII.
altında olması anlamlıdır. - Metabolik Asidoz veya Alkaloz
- Fibrinolizisi durdurmak için EACA (epsilon amino - Sitrat toksisitesi ve hipokalsemi: Hızlı
kaproik asit) kullanılır. masif transfüzyon, ciddi hipotansiyon varlığı
- Kumadin kullanan hastalarda takip protrombin ve karaciğer yetmezliği (siroz ve küçük
zamanı (PT) ve INR ile yapılır. çocuklarda) varlığında daha kolay gelişir.
- Kumadin alan hastalarda kanama açısından girişim - Hb-oksijen disosiasyon eğrisinde sola kayma
öncesi INR değerinin 1.5 oranını aşmamasına - Hiperkalemi: Banka kanından gelen K, hasta
dikkat edilmelidir. ciddi oligürik olmadığı sürece önemli bir
problem yaratmaz.
- Heparin antidotu protamin sülfat, kumadin
antidotu ise K vitaminidir. - Dolaşım yüklenmesi ve hipervolemi
- Karaciğer hastalığı, tıkanma sarılığı, böbrek - DİK
yetmezliği, yaygın malign hastalık varlığında - Hipotermi: Kanın ısıtılarak verilmesi pH
ameliyat öncesinde trombosit sayısı, PT ve PTT düşmesini de azaltıcı etkiye sahiptir.
bakılmalıdır. - Hemolitik transfüzyon reaksiyonu ve infeksiyon
- Warfarin kullanıcısı; geçiş riski de her ünite transfüzyonla artar.
- Elektif ameliyat: Warfarini kes 55. TRANSFÜZYON KOMPLİKASYONLARI
- Erken ameliyat: K vitamini - Hemolitik reaksiyonlar: Sıklıkla grup uyuşmazlığı
- Acil ameliyat: K vitamini ± TDP sonucu ortaya çıkar. Taşikardi, hipotansiyon, sarı-
lık, hemostaz bozuklukları ve ATN ortaya çıkar. En
- Heparin kullanıcısı: sık tespit edilen objektif bulgular hemoglobinüri
- Elektif ve erken ameliyat: Heparini kes ve oligüridir.
- Allerjik reaksiyonlar ve ateş: En sık görülen
- Acil ameliyat: antagonize et (1mg protamin
gruptur, bütün transfüzyonların % 1 kadarında
sülfat 100 Ü heparini nötralize eder)
görülür.
- Antikoagülan Tedavi Nötralizasyonuna Gerek - Emboliler: Venöz hava embolisi transfüzyon
Olmayan Durumlar komplikasyonlarından birisidir. Ciddi hava embolisi
- Heparinize bir hastada pıhtılaşma zamanı 25 varlığında bulgular venöz basınç artışı, siyanoz,
dakikanın altında … hipotansiyon, taşikardi ve bayılmadır. Tedavi için
hasta sol yanına yatırılır, baş aşağıda ve bacak-
- Kumadin alan hastada protrombin zamanı normalin
lar yukarıda tutulur. Arteryel embolide ise tablo
%20‛sinden uzun değil …
daha ciddidir, retinal arterlerde hava kabarcıkları
59. Depolanan Kandaki Değişiklikler görülebilir.
- ATP ve 2,3 difosfogliserat (2,3DPG) azalır - Viral Hepatitler: Transfüzyon sonrası en sık
- Hemoglobinin O2‛e affinitesi artar ölümcül komplikasyondur. En sık geçiş oranı batılı
ülkelerde hepatit C‛dedir.
- O2 taşıma kapasitesi azalır
- Syphilis: Özellikle trombosit süspansiyonları ile
- Ozmotik frajilite artar geçer.
- Trombositler 24 saatten sonra kaybolur - Gram (-) ler: Daha çok saklama sürecinde
- Hemoliz olur kontaminasyona bağlı olarak kanda ürerler.
- Potasyum, Fosfat ve Amonyak miktarı yükselir
- Laktik asit birikir 56. Aktive protein C rezistansı (APC-R).

- pH azalır - Otozomal dominant geçişli. Vakaların %90‛dan


- Faktör II, VII, IX, (XI) stabil olarak bulunur fazlasında faktör V mutasyonu vardır (faktör V
Leiden mutasyonu DVT‛a en sık yol açan kalıtsal
60. TRANSFÜZYON ENDİKASYONLARI bozukluk)
- Normal sağlıklı insanda ameliyat öncesi - Hiperkoagulasyon için zayıf risk faktörü; genellikle
hemoglobin değeri 7‛nin altında ise transfüzyon başka risk faktörleri ile beraber olduğunda DVT‛a
yapılır, kalp ya da akciğer patolojisi olan hastada yol açar
transfüzyon hemoglobin değeri 10‛un altında ise
yapılır. Major cerrahilerde trombosit sınırı ise
50.000‛dir. ŞOK
61. Volüm replasmanı: Cerrahi hastalarda kan ve kan ürünü
transfüzyonunun en sık endikasyonu kan volümünün 57. Hipovolemik şok, dolaşımdaki kan hacminin kaybına
yerine konmasıdır. bağlıdır ve cerrahide en sık karşılaşılan şok tablosu,
hipovolemik şoka sebep olan hemorajik şoktur.
62. MASİF TRANSFÜZYON Masif transfüzyon tek
• Klinik olarak şok tablosunun ortaya çıkması için kan
seferde 2500 ml den fazla transfüzyon yapıldığında veya
hacmindeki azalmanın en az % 25 olması gerekir.
24 saatte 5000 ml üzerinde transfüzyon için kullanılan
terimdir. • Hipovolemik şokta, doku perfüzyonunun bozulmasının
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 307

temel nedeni kan hacminin azalması nedeni ile kalp • Şok ve travma nedeniyle getirilen hastalarda
dolma basıncının (preload) ve dolayısıyla da atım öncelikle resüsitasyonun ABC kuralları
hacminin düşmesi ve sonuçta bu yolla kalp debisinin uygulanmalıdır.
azalmasıdır.
• Hücresel perfüzyonun azalması ile birlikte anaerobik 58.Hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini sağa kaydıran
metabolizma ve laktik asit birikimi artar. Gelişen faktörler:
metabolik asidoz hemoglobin-oksijen disosiasyon
eğrisini sağa kaydırır. • pH düşmesi
• Vücut ısısı artışı
• Hipoksi varlığı santral merkezleri uyararak • pCO2artışı
hiperventilasyon ve respiratuar alkalozu tetikler, • 2,3-DPG artışı
ayrıca eritrositlerde 2,3-DPG sentezini uyarır. • Kortizol
Eritrositlerde 2,3-DPG konsantrasyonunun artması • Tiroid hormonları
hemoglobin-oksijen disosiasyon eğrisini daha belirgin • Genç eritrositler
olarak sağa kaydırır. • Pirüvat kinaz eksikliği
• Hipovolemik şokta, kortizolün ACTH üzerindeki • Yüksek irtifa
feedback etkisi volüm dengesi sağlandıktan sonra 59.Oksihemoglobin dissosiasyon eğrisini sola kaydıran (P50
devreye girer. değerini azaltan) faktörler:
• Şokta, splanknik vazokonstrüksiyona bağlı • pH‛nın artması
gelişen intestinal mukozal iskemi zemininde canlı
• 2,3-DPG‛nin azalması
bakteriler ve hücre duvarı toksinleri barsaklardan
sistemik dolaşıma ve bölgesel lenfatiklere • Vücut ısısının azalması
geçebilir, translokasyon. Şokta glutaminin yeterli • PCO2‛nin azalması
şekilde sağlanması bakteriyel translokasyonu • Karboksihemoglobin
azaltabilmektedir. • Methemoglobin
• Santral Sinir Sistemi Değişiklikleri: SSS vasküler • Hekzokinaz eksikliği
yatağının kontrolü otonom sinir sisteminden • Yaşlı eritrositler
bağımsızdır. Buna bağlı olarak beyine kan akımının • Masif kan transfiüzyonu
azalması ve solunum merkezinde pCO2‛nin artmasına
bağlı olarak hiperventilasyon meydana gelir. 60.Vazoaktif İlaçlar: Hipovolemik şokta erken dönemde kan
basıncı yükseltmek amacı ile vazokonstriktör ilaçların
• GİS Değişiklikleri: kullanımı kontrendikedir.
- Mide kan akımının azalmasına bağlı olarak
61.Sepsis: Enfeksiyona karşı verilen sistemik cevaptır.
HCl sekresyonu azalır. Ancak mukozal iskemi
SIRS‛daki kriterler sepsis için de geçerlidir. Kanıtlanmış
nedeni ile gastrik mukozal lezyonların oluşumu
ya da olası enfeksiyon kaynağı vardır.
yükselir.
- Hemodinamik monitörizasyon: Santral venöz 6 2 . S e p t i k Ş o k : Sepsisteki hastada yeterli sıvı
basınç (CVP), sağ ventrikül diastol sonu dolma resüstasyonuna rağmen hipotansiyonun ve perfüzyon
basıncını gösterir. Sağ atriumdan direk olarak bazokluklarının devam etmesidir. Vasküler tonusun
ölçülür. Normal değeri 2-12 cmH2O dur. artırılamaması temel problemdir. Bu nedenle
vazodilatatuar şok olarak da tanımlanır.
• Swan-Ganz kateterizasyon ile pulmoner arter kama • Septik Şok: Başlangıçta hipotermik olan hastaların
basıncı (PAWP) direk olarak ölçülür. Pulmoner arter prognozu daha kötüdür
kama basıncının, sol ventrikül diastol sonu dolma
• Trombositopeni Gr (-) sepsisin; özellikle de çocuklarda
basıncını gösterdiği kabul edilir (normal 5-17
ve yanıklı hastalarda, erken göstergelerinden…
mmHg) ama direk ölçüm değildir.
• ARDS‛nin en sık nedeni septik şok
308 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

63.Çoklu Organ Yetmezliği Etyolojisi: CERRAHİ ENFEKSİYONLAR


• İnfeksiyon: Peritonit ve intraabdominal infeksiyon,
pnömoni, endokardit, menenjit
• İnflamasyon: Pankreatit 66. CERRAHİ YARALAR
• Doku hasarı: Çoklu travma, yanık
Elektif, acil değil, travmatik değil,
• İskemi: Şok, mezenter vasküler oklüzyon
primer kapatılmış, steril teknikte
• İmmün reaksiyonlar: Otoimmün hastalık, transplant Temiz defekt yok; solunum, Gİ kanal, safra
rejeksiyonu ve genitoüriner yollara giriş yok (fıtık,
• İyatrojenik faktörler: Kan transfüzyonu, TPN meme, troid, bilateral trunkal vagotomi)
• İntoksikasyonlar: Salisilat, arsenik
• İdiopatik: Feokromositoma, TTP Acil vaka; solunum, Gİ kanal biliyer ve
genitoüriner yollara elektif giriş var,
- Kesin kural olmamakla beraber çoklu organ Temiz-kontamine
kirlenme minimum (ör; appendektomi);
yetmezliği en sık pulmoner sistemden başlar.
teknikte minör bozulma var
- Gr (-) sepsisin en sık kökeni genitoüriner sis-
tem enfeksiyonlarıdır, takiben solunum yolları Pürülan olmayan inflamasyon; Gİ
enfeksiyonları ve intraabdominal enfeksiyonlar kanaldan gros kontaminasyon; enfekte
gelir. safra veya idrar varlığında safra veya
genitoüriner yollara giriş; teknikte
- Gr (-) sepsiste aerobik en sıkı etken E. coli, Kontamine
majör bozulma; 4 saatten daha az
anaerobik olarak ise en sık etken bakteroides
zaman geçmiş penetran travmalar;
suşlarıdır.
greftlenecek veya kapatılacak kronik
- Septik şokta pembe ve kuru ekstremitelerin açık yaralar
eşlik ettiği paradoksik ılık şok tablosu gelişir.
Kardiyak debi artmış olmasına rağmen hipotan- Pürülan inflamasyon (ör; abse); solunum,
siyon vardır, arteriovenöz oksijen içeriği farkı Gİ kanal, safra ve genitoüriner yolların
daralmıştır. Kirli preoperatif perforasyonu; 4 saatten
- Erken dönemde tipik olarak hafif hipoksi, fazla zaman geçmiş penetran travma
(perfore apandisit)
hiperventilasyon ve respiratuar alkaloz eş-
lik eder. Bunlara, sensoryumda bozulma ve
nörolojik bozuklıuklar da şok tablosu ortaya
çıkmadan önce eşlik edebilir.
67.Nekrotizan Yumuşak Doku Enfeksiyonu (NYDE) riski
- Erken dönemde kalp debisi yüksek, vasküler di- yüksek olan hastalar:
renç düşüktür. Hiperdinamik yanıt vardır. Kar- § Yaşlılar
diyak debideki artışın nedeni normale yakın § Diyabetikler
preload varlığında nabız hızının artmasıdır. § Bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar
Aslında septik şokun hiperdinamik fazında da § Aterosklerotik damar hastalığı olanlar
enflamatuar mediatörlere bağlı olarak myo-
kard depresyonu vardır ve ejeksiyon fraksi- 68.Nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu düşündüren ve
yonu azalmıştır. cerrahiyi zorunlu kılan bulgular
- İmmünolojik yaklaşımlar: Aktive protein C § Sellülit ile birlikte ekimoz
(drotrecogin alfa) kullanımı ise şiddetli sepsis- § Bül
te sağkalımı artırmıştır. § Dermal gangren
§ Yoğun ödem
64.KARDİYOJENİK ŞOK § Krepitasyon
• Miyokard enfarktüsü: En sık nedendir. 69.Cerrahi infeksiyonların gelişmesinde etkili faktörler
mikrobiyel patojenisite, konakçı defans mekanizmaları,
• Hemodinamik değişiklikler: İntravasküler hacim lokal çevresel faktörler ve cerrahi tekniktir.
sıklıkla normaldir. CVP ve PAWP artmıştır. Kardiyak
debi düşüktür. Periferik vasküler direnç artmıştır ve 70.Bir infeksiyonun ortaya çıkabilmesi için gram doku başına
afterload‛da artışa neden olur. 105 bakteri inokülasyonu olması gereklidir.
65.NÖROJENİK ŞOK 71.En sık rastlanılan selülit tipi erizipeldir. Erizipelde
etken A grubu β hemolitik streptokoklardır. (Strep.
• Spinal kord travması: En sık nedendir. pyogenes)
• Damar tonusu ani şekilde düştüğü için periferik
göllenme vardır ve hastanın cildi kuru ve sıcaktır, 72.Bütün nekrotizan yumuşak doku infeksiyonlarında temel
flushing görülebilir. Hasta sıklıkla normovolemik ve tedavi yaklaşımı, erken tanıyı takiben uygun antibiyotik
hipotansif olmasına rağmen taşikardi gelişmez, nabız ve gerekirse tekrarlanması gereken agresif cerrahi
hızı düşüktür. Kardiyak debi de düşmüştür. debridmandır.
73.Fournier gangreni: Nekrotizan fasiitisin erkek genital
bölgesinde görülen tipidir.
74.Deri infeksiyonu olan bir hastada medikal tedaviye
cevapsızlık, toksik tablo, konfüzyon varlığı uyarıcı
olmalıdır. İnfekte bölgede bül, krepitasyon, ciddi doku
ödemi veya deri nekrozu varsa nekrotizan infeksiyonu
düşündürmelidir ve cerrahi girişim planlanmalıdır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 309

75. TETANOZ PROFiLAKSiSi 82. CERRAHİ YARALARDA


İYİLEŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Kontamine, delici,
Temiz minör
ezici, ateşli silah Lokal Faktörler Sistemik Faktörler
yaralar
vs.
Mekanik hasar (Cerrahi
Yaş
İmmünizasyon Td TIG Td TIG teknik)
Bilinmiyor veya <3 Evet Hayır Evet Evet Enfeksiyon Beslenme, Malnütrisyon
≥ 3 kez Hayır* Hayır Hayır** Hayır Ödem Travma
* Son dozun üzerinden 10 yıldan fazla geçmiş ise İskemik/nekrotik doku Metabolik hastalıklar: DM
** Son doz üzerinden 5 yıldan fazla geçmiş ise
Topikal ajanlar (Pansuman
İmmünsupresyon
tekniği vb)

76. En sık görülen hastane enfeksiyonu Üriner sistem Bağ dokusu hastalık ve
İyonize radyasyon
infeksiyonudur (% 40) bozuklukları

77. Cerrahi servislerde en sık görülen hastane enfeksiyonu Düşük oksijen basıncı Sigara içmek
yara infeksiyonlarıdır. Yabancı cisimler (Sütür
Adriamisin, Kortikosteroid
materyali)
78. Yara infeksiyonunun en önemli belirleyicisi kontamine
eden mikroorganizmanın cinsi ve miktarıdır.
79. Profilaksi: Kontaminasyon sürecinde kolonizasyon 83. Askorbik asid (vitamin C) insanlarda yara iyileşmesi için
olmadan önce bakterinin elimine edilmesi veya vazgeçilmez bir vitamindir. Eksikliği yara iyileşmesinde
kolonizasyon meydana gelmişse infeksiyon gelişmeden bozukluğun en sık sebebidir. Yara iyileşmesi için A, C
önce antibiyotiklerin kullanılmasıdır. vitaminine ve Fe, Zn minerallerine ihtiyaç vardır.

80. Profilakside amaç öncelikle temiz kontamine


84. CERRAHİ KOMPLİKASYONLAR
ameliyatlarda
• Cerrahi hastalarda perioperatif ve postoperatif en
81. Enfektif Endokardit Profilaksisisi endikasyonu olan
sık görülen aritmi atrial fibrilasyondur.
hastalar:
• Akut Solunum Yetmezliği Sendromu tanısı için
- Protez kapakçıklar, akut romatizmal ateş hikayesi ve gerekli kriterler:
romatizmal kapak hastalığı, mitral valv prolapsusu, - ARDS gelişimine yol açabilecek akut bir etken
konjenital kalp hastalıkları, ASD (ostium primum), ya da hastalığın varlığı
VSD, ilaç bağımlıları, vasküler greft varlığı.
- Pulmoner arter oklüzyon basıncının (PAWP) 18
- Komplikasyonsuz ASD ve mitral regürjitasyona yol MM Hg‛den düşük olması. (18 MM Hg‛den yüksek
açmayan mitral valv prolapsusu varlığında profilaksiye olması kardiyak patolojiyi düşündürür.)
gerek yoktur. - Sağ kalp yetmezliğine ait (sol kalp yetmezliğine
ikincil de olabilir) hiçbir kanıt olmaması.
- Stafilokoklar: Cerrahide yara infeksiyonlarının en
sık etkenidir. - Akciğer grafisinde bilateral diffüz
infiltrasyonların olması.
- Staph aureus osteomyelitin en sık etkenidir. - PAO2 / Fİ O2 oranının 200‛den küçük olması.
- Staph epidermidis koagülaz (-)‛dir. Günümüzde (Normal insanda 300‛ün üstündedir.)
santral kateter infeksiyonlarında en sık izole edilen • Akut akciğer hasrında da benzer kriterler geçerlidir,
etkendir. ancak PAO2 / Fİ O2 oranı 200-300 arasındadır.
- Pnömokoklar, toplumsal (hastane dışında) kazanılmış • Pulmoner emboli tanısını koymanın en güvenilir
pnömonilerde en sık etkendir. Özellikle çocuklarda yöntemi pulmoner arteriografidir.
görülen postsplenektomi sepsisinin etkeni en sık • Atelektazi: Ameliyat sonrası ilk 24-48 saatte
pnömokoklardır. ortaya çıkan ateşin en sık nedenidir.
- Pseudomonas aeruginosa zorunlu aerobiktir. Ektima - Predispozan faktörler
gangrenozum, psödomonas bakteremisine bağlı ü Uzun süreli immobilizasyon
nekrotizan vaskülitin deri bulgusudur. ü Genel anestezi altında uzun süren
girişimler
- Bakterioides frajilis intraabdominal abselerin en sık ü Sigara kullanımı
etkenidir. ü Kronik obstrüktif akc hastalığı
- Hayvan ısırıkları: Köpek ısırıklarında en sık görülen ü Obesite
bakteriler pastorella multosida dır. Kedilerde de ü Kanser üst abdomen cerrahisi, özellikle
benzeri flora hakimdir. Tüm ısırıklarda tedavide geniş splenektomi
spektrumlu antibiyotikler (amoksisilin + klavulonik ü İleri yaş ve beslenme problemleri
asid) verilmelidir. • Ameliyat sonrası ilk 24 satte yara enfeksiyonu
- İnsan ısırıkları: Infeksiyon riski yüksektir. İnsan varsa: Klostridyal infeksiyonlar, A grubu streptokok
ısırıklarında spesifik olarak tespit edilen bakteri infeksiyonları düşünülmelidir.
Eikenella corrodens‛tir. • Stafilokokkal yara infeksiyonları sıklıkla
- PROLİFERATİF FAZ (FİBROPLAZİ) Fibroblastların postoperatif 3. günden sonra ortaya çıkar.
yaraya göç etmesi için en güçlü kemotaktik faktör Antibiyotik profilaksisi uygulandıysa yara infeksiyonu
PDGF dir.
310 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

7. günden sonra da ortaya çıkabilir. - Mafenid asetat karbonik anhidraz inhibisyonu


yaparak metabolik asidoza neden olur.
• Eviserasyon olmadan yara ayrılması yaradan somon
rengi drenajın “klasik” görünümü ile yakalanabilir ki - Yanık skarı zemininde gelişen skuamöz hücreli
bu dördüncü veya beşinci postoperatif gün civarında kansere Marjolin ülseri adı verilir.
vakaların yaklaşık %85 kadarında oluşur. - Derinlik uzun dönem de yanıklı hastanın fiziksel
ve fonksiyonel sonucunun temel belirleyicisidir
85.YANIK
- İkinci derece yanıklar yüzeyel ve derin dermal
• Yanıklarda Hospitalizasyon Endikasyonları: (Tvya/ olarak ayrılır. Eğer yanık retiküler dermise
Toplam Vücut Yüzey Alanı) ulaşmışsa derin dermal yanıktır.
- 10 yaşından küçük, 50 yaşından büyüklerde - Sıvı resüsitasyonu için en sık kullanılan formül:
%10‛dan fazla 20, 30 4 x Vücut ağırlığı x Yanık yüzdesi
- Diğer yaş gruplarında %20‛den fazla 20, 30 - Resüsitasyon yeterliliği takibinde en yararlı
yanık parametre ilk günlerde saatlik idrar çıkışı;48
- Yüz, el, ayak, perine, genital organlar ve büyük saatten sonra en güvenilir parametre serum
eklemlerde 20, 30 sodyum düzeyi.
- Her yaş grubunda %5‛den geniş 30 yanık - Yanık yara enfeksiyonlarında karşılaşılan
- Elektrik yanıkları patojenler ilk 24 saat Gr (+) koklar, sonra 3-7
günde Gr (-) bakteriler.
- Kimyasal yanıklar
- Yanık yara enfeksiyonunub kesin tanısı biyopsi
- İnhalasyon yaralanmarı
ile konulur.
- Başka medikal problemler
- Eşlik eden travma 86.TRANSPLANTASYON
• Yanık Komplikasyonları:
• Transplantasyon eğer aynı kişinin kendi organının
- Büyük yanıklar varlığında ilk 72 saat içinde bir başka yerine alınması şeklinde olursa, ototransp
Curling stress ülseri gelişir. lantasyon,(otograft) aynı yumurta ikizleri arasında
- Parkland formülü:Total sıvı: 4 ml kristalloid yapılırsa izotransplantasyon (izograft), aynı türün
soln. x kg x % yanık İlk 8 satte yarısı, son 16 elemanları arasında yapılırsa allotransplantasyon
saatte de diğer yarısı verilir. Burada kullanılacak (allograft) ve değişik türler arasında yapılırsa da
sıvı öncelikle Ringer laktat olmalıdır. ksenotransplantasyon (ksenograft) (eski hetero-
transplantasyon) olarak isimlendirilir.
- Eskar, tamamen yanarak elastikiyetini
kaybeden deriye verilen isimdir. Eskaratomi • Eğer organ veya doku normal anatomik lokalizasyonuna
ise, bütün özelliklerini kaybetmiş olan ölü yerleştirilirse ortotopik, farklı bir lokalizasyona
derinin longitudinal olarak kesilmesidir. yerleştirilirse heterotopik transplantasyon denir.
- Yanık hastalarındaki en sık morbidite ve • Hiperakut rejeksiyon… Tedavisi yok. Önlenir
mortalite nedeni enfeksiyonlardır.
- En sık ölümcül enfeksiyon odağı solunum • Akut rejeksiyon…Tedavi edilebilir
sistemidir. Pnömoninin en sık görülen şekli • Kronik rejeksiyon…Tedavisi yok. Önlenemez
bronkopnömonidir.
• Böbrek transplantasyonu en sık yapılan solid organ
- Yanık tedavisinde kullanılan ve eskara en iyi
allograft naklidir.
penetre olan topikal ajan mafenid asetattır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 311

• Renal transplantasyon kontrendikasyonları: MEZENTER


Kesin:
- Kanser varlığı
90.Mezenterik Vasküler Olaylar
- Enfeksiyon: HİV, Tbc, aktif fungal veya
bakteriyel - %50 primer arteriyel hastalık
- Siroz: Kronik aktif hepatit, aktif ilaç bağımlılığı - %15-20 primer venöz trombozis
hiperoksalüri. (Bütün böbrek hastalıkların - %30-35 non-okluzif iskemi
içinde yalnızca “Oksalosis”te transplantasyon
- Akut mezenterik iskemi
kontrendikedir.)
- Emboli (%50) (SMA‛nın orta-distalinde)
• Periton dializi: Tenchoeff kateteri kullanılır.
Peritoneal dializin en önemli komplikasyonu - Tromboz (MA‛lerin proksimalinde) bağlı gelişir.
peritonittir. Viral hepatit riski yoktur. - Fizik muayene bulguları ile uyumsuz, şiddetli karın
ağrısı akut mezenterik iskemiyi düşündürür. Akut
• Hemodializ: en ciddi komplikasyon viral hepatit
mezenterik iskeminin kesin tanı yöntemi anjiografi,
gelişmesidir.
ilk tanı yöntemi tomografidir.
• Kadavra böbrek transplantasyonu
- Yemek sonrası karın ağrısı ve kilo kaybı, en sık
kontrendikasyonları:
ateroskleroza bağlı gelişen, kronik mezenterik
- Yaş >70 iskemiyi (intestinal anjina) akla getirmelidir.
- Böbrek hastalığı varlığı
- Mezenterik iskeminin kesin tanı yöntemi kolon
- Malignansi iskemisi hariç anjiografidir.
- Uzun süreli hipertansiyon
- Mezenterik venöz tıkanmanın hemen daima nedeni
- Sepsis akut tromboz‛dur.
- İV ilaç bağımlılığı
- Jejunum ve ileum en sık tutulan bölgelerdir. Kolonik
- HİV (+) ve duodenal tutulum nadirdir.
- HbSAg (+)
- Mezenterik venöz trombüsü göstermede en
- Uzun sıcak iskemi yararlı yöntem kontrastlı bilgisayarlı tomografidir.
• Böbrek transplant hastalarında ilk 1 yıl içinde en sık Arteriografi tanı için gerekli değildir.
mortalite nedeni enfeksiyonlardır. - Tüm mezenterik iskemilerde nekroz geliştikten sonra
• Böbrek transplantasyonu sonrası uzun vadede en gelişen bulgular:
sık ölüm nedenleri kardiyovasküler hastalıklar, ü Karın ağrısı şiddetlenir, lokalize hale gelir ve
enfeksiyonlar ve malignansilerdir. akut karın bulguları gelişir
• Transplantasyona sekonder malignansiler içinde ilk ü Ateş yükselir, nabız artar, hipotansiyon gelişir.
sırayı deri kanserleri alır. ü Lökositoz gelişir
ü Amilaz, fosfat ve CPK artar
• Karaciğer transplantasyonunun erişkinlerde en
sık endikasyonu viral hepatitler ve postnekrotik ü Yeterli sıvıya rağmen baz açığı ile giden
sirozlardır. metabolik asidoz ortaya çıkar
• Karaciğer transplantasyonunun çocuklarda en sık - Kolon iskemisinin en sık görüldüğü kolon segmentleri:
endikasyonu bilier atrezilerdir. sigmoid ve inen kolon, splenik fleksura, çıkan
kolon‛dur.
• Karaciğer Transplantasyon Kontrendikasyonları
- Ciddi, dekompanse kardiyopulmoner hastalık - Tanı çift kontrast kolon grafileri ve kolonoskopide
yama tarzında mukozal ülserasyonun gösterilmesi ile
- Dissemine kanser varlığı
konulur.
- Çoklu organ yetmezliği
- Karaciğer dışında enfeksiyon, sepsis - Kontrast arteriografinin kolonik iskeminin tanısında
değeri çok azdır.
- Tıbbi tedaviye uyumsuzluk; aktif alkol ve
uyuşturucu kullanımı
- Ciddi nörolojik bozukluk PERİTONİT VE İNTRAABDOMİNAL
ENFEKSİYONLAR
KARIN
91. Spontan peritonit (primer)
Primer peritonit kontaminasyon kaynağı
87.Akut karın düşünülen hastalarda ağrının aniden ortaya gösterilemeden peritoneal kavitenin inflamasyonudur.
çıkması, perforasyon ve dolaşım bozukluğunu akla Asiti olan sirotik hastalarda ve SLE li hastalarda
getirmelidir. Yavaş yavaş ortaya çıkan ağrılar ise, daha insidans yüksektir, monobakteriyeldir ve en sık etken
çok enflamatuar olaylara bağlıdır. E. colidir. Özellikle nefrotik sendromlu çocuklarda
88.Akut karın düşünülen hastalarda ilk yapılması gerekli sık görülür ve en sık etken pnömokoklardır. En
görüntüleme yöntemi ayakta ve sırtüstü yatarak olmak faydalı tanısal test parasentezdir. Nötrofil sayısının
üzere iki yönlü karın grafisidir. Akut karın şüphesi olan 250/mm3 ün üzerinde olması tanısaldır. Tedavide
bütün hastalarda baryumlu grafiler antibiyotikler kullanılır.
- İntraabdominal apselerin en etkin tanı yöntemi
89.Omfalomezenterik kanal artıkları (vitellin kanal) olarak
Abdominal CT dir.
en sık meckel divertikülü görülür.
- Sol subfrenik apseler: Üst karın apselerinin en sık
görülenidir.
312 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

- Küçük omentum (Lesser sac) apseleri: Prognozu en - Travmada USG karın içinde serbest sıvı arar
kötü olan apselerdir. - Periton boşluğunda kanı DPL ile neredeyse aynı
92.SEKONDER PERİTONİT hassasiyetle gösterir
Sekonder peritonit cerrahide en sık karşılaşılan peritonit - USG‛nin DPL‛na üstünlüğü non-invaziv olmasıdır
tipidir, genelde travma, perfore apandisit veya diğer içi • Diyagnostik Peritoneal Lavajı Endikasyonları
boş organların perforasyon veya nekrozuna sekonderdir. - Bilinci Kapalı Hastalar (önce USG)
Ameliyat sonrası en sık kolon ameliyatlarından sonra - Spinal Kord Travması Olan Hastalar (önce
görülür. Tedavi neden olan organın tedavisine yönelik USG)
kaynak kontrolünü içerir.
- Şüpheli Karın Bulguları Olan Hastalar (önce
93.Retroperitoneal tümörler sarkomdur. En sık liposarkom USG)
görülür. Tek tedavi şansları cerrahidir. Tümör olsun,
- Açıklanamayan Hipotansiyon (önce USG)
abse veya kanama olsun retroperitoneal bölgeyi en
iyi değerlendiren görüntüleme yöntemi bilgisayarlı - Ardışık Karın Muayenesinin Yapılamaması
tomografidir. • Peritoneal Lavajın Önerilmediği Durumlar
- Ateşli Silah Yaralanmaları
94. GİS FİSTÜLLERİ - Parasentezi Pozitif Olan Hastalar
• GİS fistüllerinin en sık nedeni geçirilmiş - Barsakların Dilate Olması
operasyonlardır. Fistül gelişme riski en yüksek - Geçirilmiş Karın Ameliyatı Olması
olan operasyonlar kolon girişimleridir, safra yolları
2. olarak takip eder. Fistül tanısı en iyi şekilde - Gebelik
kontrastlı grafiler ile konulur (fistülografi). Tanı • Peritoneal lavaj intraabdominal travmalı hastalarda
için iyotlu kontrast maddeler kullanılır. Tedavide ilk en duyarlı tanı yöntemidir.
tedavi kayıpların karşılanması amacıyla sıvı elektrolit 96.Periton lavajında (+)‛lik kriterleri:
tedavisi olmalıdır.
• Eritrosit sayısının 100.000/mm3 yüksek olması
• GİS fistüllerinde spontan iyileşmeyi olumsuz
etkileyen faktörler: Fistül traktının çok kısa (<2.5 • Amilaz 200 IU/dl yüksek olması
cm) olması; fistül traktının epitelize olması; aktif • Alkalen fosfatazın 3 IU yüksek olması
granülamatöz barsak hastalığının bulunması; abse, • Safra, bakteri, barsak içeriği ve pıhtılaşmayan kan
yabancı cisim varlığı; distal barsak segmentinde saptanması
tıkanıklık olması; radyasyon enteritinin olması; 97.Künt karın travmalı hastalarda ilk yapılması gerekli
nütrisyonun (-) dengede olması; fistül traktusunda görüntüleme yöntemi USG dir.
tümör varlığı
98.Delici karın travmaları ateşli silah, delici ve kesici
95.KARIN TRAVMALARI aletlerle olan yaralanmalardır.
• Künt karın travmalarında en sık yaralanan organlar • En sık yaralanan organ ince barsaklardır.
dalak ve karaciğerdir. • Ateşli silah yaralanmalarında abdomenden geçmiş ise
• Künt karın travmalarında laparotomi mutlak laparotomi endikasyonu vardır.
endikasyonları • Peritonun açildiği, yani batin içine giren kesici-
- Akut karın bulguları delici alet yaralanmalarında ise akut karın bulguları
- (+) periton lavajı varsa, karın içi organların evisserasyonu varsa,
- (+) parasentez mide, mesane ve rektumdan kan gelirse, hipotansiyon,
- Açıklanamayan şok şok ve radyolojik incelemede periton içi hava
saptanırsa kesin laparotomi endikasyonu vardır.
• Künt karın travmalarında USG
• Travmaya bağlı hematobilia kliniğinde sarılık,
- Birçok merkezde ilk inceleme! hematemez ve/veya melena eşlik edebilir.
• Tanıda USG, BT başarılıdır, aktif kanayanlarda
anjiyografi en güvenilir yöntemdir.

99. TİROİD HASTALIKLARI

• Tirogllosal kanal kisti - sinüsü: En sık görülen tiroid


anomalisidir. Tiroglossal kanal açık kalınca oluşur.
• Tiroglossal kanal kistlerinde yaklaşık % 1 kadarında
kanser eşlik etmektedir. Tiroid epiteli de
içerebildikleri için kanser sıklıkla papiller tiroid
kanseri şeklindedir (% 85), nadiren skuamöz
hücreli karsinom, Hürthle veya anaplastik kanserler
görülebilir. Ancak medüller tiroid kanseri ise bu
kistlerin içinde görülmez.
• Nervus larengeus inferior (N. Rekürrens, RLS) ve
nervus larengeus süperior, Vagus‛un dallarıdırlar.
• Rekürren laringeal sinir larinksin bütün intrinsik
kaslarını innerve eder.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 313

• Krikotiroid kası ise süperior LS innerve eder. 103.Graves hastalığında oftalmopati en sık olup % 50
civarında hastada görülür, dermopati % 1-2. Akropati
• RLS tek taraflı yaralanması aynı taraftaki vokal
nadirdir, subperiosteal kemik yapımı ve metakarpallarda
kordun paralizisine yol açar. Vokal kord mediale
kalınlaşmaya bağlı gelişir. Onikolizis daha sık gözlenir.
kayar, paramedyan veya “abdükte” pozisyona gelir.
Paramedyan pozisyonda ses normal ama güçsüzdür. 104.Göz bulguları karekteristiktir: Üst göz kapağında
Abdükte pozisyonda ses kısıklığı, kabalaşma ve spazm ve retraksiyon (Dalrymple bulgusu) ve lid lag
öksürmede yetersizlik gözlenir. Bilateral yaralanmada (von Graefe bulgusu), eksternal oftalmopleji, proptozis
ise her 2 vokal kord mediale geldiği için havayolu ve eksoftalmus,konjunktivanın ödem ve konjesyonu
obstrüksiyonu ve ses kaybı görülür, acil traekostomi (kemozis). Eksoftalmusun nedeni retroorbital boşlukta
gerekir. doku ödemi ve mukopolisakkarit birikimi mevcuttur. Bu
durum tiroidektomi ile düzelmez.
• Süperior laringeal sinirler de vagustan ayrılarak
gelirler. İnternal dal supraglottik larinksin duyusunu 105.RAI için öncelikli hedef grup sıklıkla yaşlılardaki küçük
taşır. Tiroid cerrahisine bağlı yaralanma nadirdir. ve orta boy guatrlar, medikal veya cerrahi tedavi sonrası
Yaralanırsa aspirasyonlara yol açabilir. nüksedenler, antitiroid ilaçlar ve cerrahinin kontrendike
olduğu durumlardır.
• Eksternal dal ise krikotiroid kasa giderken süperior
tiroid damarlara yakın seyreder. Bu damarlar tiroid 106.RAI için kesin kontrendikasyon hamileler ve emziren
dokusundan uzak bağlanırsa yaralanma ihtimali annelerdir.
artar. Bu sinire Amelita Gala-Curci veya “tiz nota”
107.Graves hastalığında cerrahi tedavi endikasyonları:
siniri de denilir. Yaralanması durumunda vokal kord
gerilemeyeceği için tiz ve yüksek sesler çıkartılamaz, - RAI kontendike
uzamış konuşma durumunda ses yorgunluğu - Kanser veya şüpheli nodül var
görülebilir. - Genç hastalar
• Tiroid Hastalıklarında Fizik muayene: Tiroid - Hamile veya kısa sürede çocuk doğurmayı düşünen
kitleleri ve guatrlar yutkunmakla hareket ederler. hastalar
Kanserler genelde tek taraflı kitle şeklindedirler. - Antitiroid ilaçları kullanamayanlar veya komplikasyon
Diffüz lezyonlar ise tiroidit veya guatr düşündürür. geliştirenler
• Serum Tiroglobulin düzeyi: Diferansiye tiroid - Büyük, bası yapan tiroid bezi varlığı
kanserleri nedeniyle yapılan bilateral total - RAI istemeyenler
tiroidektomilerden sonra oluşan nüks ve uzak Kısmi endikasyonlar
metastazlarda yükselmesi nedeniyle h a s t a
- Sigara içenler ve oftalmopatisi olan hastalardır.
takiplerinde ideal bir tümör belirleyicisidir.
108.Guatrlı hastalarda cerrahi tedavi endikasyonları:
100.TİROTOKSİKOZ/HİPERTİROİDİZM
- Bası semptomları olanlar
• Esas tanım tirotoksikozdur, hipertiroidi tiroid - Retrosternal guatrlar
dokusunda hormon sentez artışını ifade eder. - Malignansi varlığı veya şüphesi olanlar
101.Tirotoksikoza yol açan durumlar: - Kozmetik olarak problemli hastalar
- T4 supresyonuna rağmen büyüyen guatrlar.
- Artmış hormon sentezi: Hipertiroidizm
(Yüksek RAIU) 109.Nodül:
ü Graves‛ hastalığı • MNG nodüllerinin çoğu kolloid nodül
ü Plummer hastalığı (Toksik nodüler guatr) • Tek nodüllerin çoğu adenomatöz nodül
ü Toksik MNG • Tiroid nodülleri tanısında en güvenilir yöntem tiroid
ü İlaçlara bağlı: Amiadarone, iyot (Jod- ince iğne aspirasyon biyopsisidir.
Basedow) • Soliter veya Dominant Tiroid Nodülleri
ü TSH salgılayan hipofiz adenomları - Kanser riski ↑ olan soliter nodüllü hastalar
ü Tiroid kanseri ü Baş boyun bölgesine düşük doz (<2000 cGy)
ü Struma ovari radyasyon öyküsü
ü Trofoblastik hastalıklar ü Aile öyküsü
- Önceden sentezlenmiş hormonun salınımı veya - Radyasyon sonrası … Papiller tiroid Ca
dış kaynaklar (düşük RAIU): - Hipertiroidizm (+) … Ca riski↓
- Adenomatöz tiroid nodülleri (folliküler ve
ü Tirotoksikozis faktitia (iyatrojenik)
Hurthle hcr.) için minimum ameliyat, lobektomi
ü Tiroiditler: Subakut tiroidit, Hashimato‛nun + istmektomi
akut fazı
110.Toksik Nodüler Guatr (Plummer Hastalığı): Küçük
ü Hamburger tirotoksikozu nodüllerde RAI başarılı olabilse de genç hastalar ve
ü Hipertiroidi hastalarının yaş gruplarına büyük nodüllerde en uygun tedavi yaklaşımı cerrahidir,
göre dağılımı lobektomi + istmektomi yapılır.
- Graves … Genç hastalarda
111.Tiroidit:
- Toksik MNG … 50 yaş üstü
- Toksik adenom … 20-40 yaş • Akut süpüratif tiroidit en nadir tiroidit
102.Tirotoksikozlu hastalarda semptomatik olarak en - Hashimoto
hızlı etki eden tedavi β-blokörler ile taşikardinin - Hipotiroidinin en sık sebebi Hashimoto
azaltılmasıdır. hastalığıdır
314 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

- Hastaların tamamında anti-TPO antikorları var - Papiller tiroid kanserinde total tiroidektominin
- Hurthle veya Askenazy hücreleri (tanı avantajları:
koydurucu)
ü Total tiroidektomiden sonra TSH‛nın iste-
- Endokrin organ yetmezliği sendromunun parçası nen düzeye yükselmesi RAI 131‛in metasta-
olabilir tik hücreler tarafından daha iyi tutulması-
ü İdiyopatik Addison na yol açar.
ü DM ü Takip sırasında tiroglobülin kullanılması
ü Ovaryen, testiküler yetmezlik daha güvenli olur.
- Hashimotoda Lenfoma insidansı % 60 artmıştır. ü Tümörün multisentrik olması (total tiro-
idektomi karşı lobdaki odakları ortadan
• Riedel (Struma) Tiroidit
kaldırarak nüks riskini azaltır).
- Anaplastik karsinoma benzer, biyopsi ile ayrılır ü Rekürrens riskini azaltır ve sğkalımı artı-
- Cerrahi tedavisi istmektomidir. rır.
• Subakut Tiroidit: deQuervain tiroiditi, dev hücreli ü % 1 civarındaki diferansiye olmayan veya
veya granülamatöz tiroidit. Ağrılı şeklinde etyolojide anaplastik kansere dönüşme riskini ortadan
viral köken düşünülmektedir, viral ÜSYE‛yi izleyebilir. kaldırır.
Toksik, ötiroid, hipotiroid ve normale dönüş olarak 4 ü Reoperasyon gerekliliğini azaltır. Tiroid
aşamadan geçtiği kabul edilir. Akut fazda ESR 100 için reoperasyonun komplikasyon oranı çok
mm/saat üzerindedir. Tanısal açıdan RAIU düşük yüksektir.
olması anlamlıdır. Hafif vakalara NSAİ, şiddetli ise - Folliküler kanser
steroidler verilir.
• Folliküler tiroid kanseri daha çok endemik iyot
112.TİROİD MALİGNİTELERİ eksikliği olan bölgelerde görülür.
• Tiroidin en sık görülen tumoru adenomlardır (folliküler ü 50 li yaşlar
adenom) ü Genellikle tek soğuk nodül (ama tek sıcak
• Diferansiye tiroid karsinomları nodüllerin altından en çok folliküler kanser
- Papiller çıkar)
- Folliküler ü Tek odaklı
- Hurthle hücreli karsinomlar ü Hematojen yayılır
• Cowden hastalığı (PTEN mutasyonu) ve familyal - Radyoaktif iyot tedavisiyle riski artan
adenomatozis polipozis koli (APC mutasyonu) kanserler:
sendromunda tiroid kanseri gelişme riski artmıştır. ü Mesane kanseri
• Bunların ortak özelliği follikül çevresindeki ü Parotis kanseri
hücrelerden kaynaklanması ve tiroglobulin üretmesi
• Hürthle hücreli karsinom:
- Papiller kanser
- Folliküler kanserden farklılıkları daha sık mul-
ü Radyasyon ile ilişkili tifokal ve bilateraldirler (% 30), RAI tutma
ü Gençlerde (30-40 yaş) sık oranlarının % 5 civarında olması ve lokal lenf
ü Lenf düğümlerine yayılır nodlarına daha fazla metastaz yapmaları (%
ü Multisentrik 25), sık uzak metastaz yapmaları ve sağkalımın
ü Orphan Annie hücreleri, Psammoma daha düşük olmasıdır (10 yılda % 80).
cisimleri - Diferansiye tiroid kanserli hastalar T4 supres-
ü En iyi prognozlu tiroid kanseri yon tedavisi ile izlenirler. Amaç TSH seviyesini
ü En çok akciğere metastaz yapar 0.1 veya altında tutmaktır.
ü Prognozunu belirleyen en önemli faktör
uzak metastazdır - Rekürrens açısından tiroglobulin takibi yapılır.
ü Lenf düğümü metastazı prognostik • Medüller Tiroid Karsinomu:
değildir.
- Günümüzde ailevi medüller tiroid kanseri için
ü En sık klasik tip provokatif testlerden çok 10. Kromozom üze-
ü En kötü varyant kolumnar hücreli rindeki RET onkojeni mutasyonları bakılarak
- Prognostik Kriterler: Prognoz açısından çeşitli tanı konulmaktadır.
skorlama sistemleri geliştirilmiştir: - Tanı ve takip açısından kalsitonin daha du-
yarlı bir belirleyici olmakla beraber prognozu
ü AGES: Yaş, Histolojik grade, Tiroid dışı göstermede CEA daha anlamlıdır.
invazyon veya metastazlar, Tümör boyutu
ü Kalsitonin için immünohistokimya boyası
ü MACIS: Metastazlar, Yaş, Rezeksiyonun
ü Çoğunlukla sporadik
tam olması, Tiroid dışı invazyon, Tümör
boyutu. ü Standart tedavi … Total tiroidektomi +
Santral kompartman disseksiyonu ± Boyun
ü AMES: Yaş (Erkek < 40, kadın < 50), Me- disseksiyonu
tastazlar, Tiroid dışı yayılım, Tümör boyu-
ü Tümör >2 cm Proflaktik boyun
tu.
disseksiyonu
ü TNM: Yaygın kullanımı vardır. Papiller ve ü Familyal non-MEN MTK en iyi
folliküler kanserler için en önemli belirleyi-
ü MEN IIB en kötü prognoz
ci uzak metastazların varlığıdır.
- Folliküler ve anaplastik kanserler iyot eksikliği
olan endemik guatr bölgelerinde gelişir.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 315

- Tiroide en sık metastaz yapan kanserler


118. Primer hiperparatiroidide tanısal testler
ü Renal hücreli kanser
ü Akciğer kanseri TEST DEĞİŞİKLİK
ü Meme kanseri
Artmış (normokalsemik PHT‛de
ü Malin melanom Kalsiyum
normal)
• Tiroid lenfomalarının çoğu Haşimato tiroiditi Artmış veya orantısız şekilde
İntakt PTH
zemininde gelişir. Tamamına yakını non-Hodgkin B yüksek
hücre tipindedir. Sadece kemoterapi (CHOP) ve Klorür Artmış veya yüksek normal
radyoterapi ile de kür sağlanabilir. Solunum yollarına Fosfat Düşük veya düşük normal
bası varsa veya kemoterapiye hızlı cevap vermeyen
Cl/P oranı Artmış (>33)
hastalarda tiroidektomi yapılır.
Magnezyum Normal veya düşük
• Hipotiroidi bulguları tiroidektomi sonrası geç
Ürik asid Normal veya artmış
dönemde ortaya çıkar.
Normal veya artmış (kemik
Alkalen fosfataz
113.Kalıcı sinir yaralanması açısından risk faktörleri önem hastalığı)
sırasına göre Hafif hiperkloremik metabolik
Asid-baz dengesi
asidoz
• Rekürren tiroid kanseri veya rekürren guatr
• Tiroid malignansisi Ca:kreatinin klerens
> 0.02 (BFHH için <0.01)
oranı
• Büyük retrosternal guatr
1,25 dihidroksi vit D Normal veya artmış
• Kronik lenfositik tiroidit
• Grave‛s hastalığı 24 saatlik idrar
Normal veya yüksek
kalsiyumu
• Ötiroid nodüler guatr
• Non-rekürren laringeal sinir
FITIK
114: TİROİD KANSERLERİ
Medüller Anaplastik 119. HERNİLER
Özellik Papillar ca Foliküler ca
ca ca
• Tüm fıtıkların en sık görüleni indirek inguinal fıtıklar,
Sıklık %70 %20 %5 %1 en nadir görüleni siyatik fıtıklardır.
Yaş • Direk ingüinal herni doku zayıflığı nedeni ile
42 50 50 57
ortalaması Hasselbach üçgeni içinden çıkar. Fıtık kesesi inferior
Kadın %70 %72 %56 %56 epigastrik damarların medialindedir.Defekt genelde
Prognoz En iyi orta geniş tabanlıdır ve inkarserasyon ve strangülasyon
orta (%24) Kötü (%8) riski daha azdır.
(mortalite) (%6) (%33)
Hematojen Hematojen • Pantolon herni: Direk + Indirek herni. Inferior
Metastaz Lenfatik Lenfojen
(sık) (en sık) epigastrik damarların medial ve lateralinden aynı
Tiroid anda herniasyon vardır.
hormon + ++++ 0 +/- • İnkarserasyon ve strangülasyon riski en yüksek olan
sentezi
herni tipi femoral hernidir.
İyot
+ +++++ 0 0 • Littre Fıtığı fıtık kesesi içerisinde Meckel
uptake
divertikülünün bulunmasıdır. R i c h t e r F ı t ı ğ ı
(Pincement lateral) kese içersinde barsağın yan
duvarında bir parçasının bulunmasıdır. Obstrüksiyon
PARATİROİD olmadan strangülasyon gelişebilir.
• Sliding Herni fıtık kesesinin duvarının tamamen
115.Hipoparatiroidizm: Hipokalsemi bulguları ilk 24 saat peritonla değil, kısmen kayarak fıtık kesesine eşlik
içinde ortaya çıkabilir. eden kolon veya mesane gibi batın içi organlarca
oluşturulmasıdır. Sağda en sık çekum, solda en sık
116.Primer hiperparatiroidizm: Sebebi, % 80-85
sigmoid kolon fıtık kesesine eşlik eder. En sık indirek
adenomdur.
ingüinal hernilerde görülür.
• Primer hiperparatiroidi en sık hiperkalsemi • Kasık fıtıklarında en sık ve ciddi komplikasyonntestinal
nedenidir strangülasyon. En sık indirek ingüinal hernilerde
• Primer hiperparatiroidi ameliyat endikasyonları görülür. Görülme riski femoral hernilerde en fazladır.
- Hiperparatiroidi semptomları Tanı hikaye ve fizik inceleme ile tanı konulur.
- Nefrolityazis • Ventral herniler: Inguinal bölge dışındaki ön duvar
- Osteoporoz fıtıkları ventral herni olarak adlandırılır. En sık şekli
insizyonel hernidir. İnsizyonel herni insizyondaki
- Böbrek fonksiyonlarında bozulma yara iyileşme probleminden gelişir. Hastalarda
- < 50 yaş insizyonel herni gelişim şansını arttıran faktörler
postoperatif yara enfeksiyonu, malnütrisyon, obesite,
117.Hiperparatiroidizm tanısı almış bir hastada ameliyat
immünsupresyon ve artmış intraabdominal basınçtır.
oldukça standard olup başarısı %95 üzerinde olduğu
Umbilikal herni asit ve gebelikle ilişkili olan umblikusta
için genelde ilk ameliyat öncesi görüntüleme yöntemi
mevcut defektten oluşan hernilerdir. Kadınlarda 10
çok kullanılmaz.
kat daha sık görülür. Spiegel Fıtığı rectus kas kılıfının
yan kenarında m. transversus abdominis aponörozu
bölgesinden fıtık oluşmasıdır.Semilunar çizgide en
316 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

sık görüldüğü yer arkuat çizgi ile kesiştiği noktadır. • Günümüzde kabul gören yaklaşım ösofageal
• Maydl fıtığı: Fıtık kesesinin içine barsağın “W” pH değerinin <4 veya >7 olduğu anların tespit
şeklinde girmesi. edilmesidir.
• Amyant fıtığı: Fıtık kesesinin içinde apendiksin • Reflü komlikasyonları reflü özefajit, striktür ve
bulunması Barret Özefagus gelişimidir.
• Reflü ösofajit, normal gastrik içerik ile ösofageal
120. Direk ve indirek hernilerin farkları mukozanın anormal şekilde uzun süreli teması sonucu
distal özefagusda oluşan kimyasal inflamasyondur.
İndirek Herniler Direk Herniler • Reflü ösofajitin klasik semptomları, noktürnal
- A.epigastrica inferiorun - A.epigastrica inferiorun regürjitasyonu takiben olan mide yanması, eğilme
lateralindedir medialindedir ve diğer fiziksel hareketler ile mide içeriğinin
- Gençlerde daha sık - Yaşlılarda daha sık regürjitasyonu, ağrılı yutma ve tüm şikayetlerin
- Daha çok unilateral - Daha çok bilateral asitli yiyecekler ile artmasıdır.
- Skrotuma sıklıkla iner - Skrotuma çok nadir iner • Atipik belirtiler olarak bulantı, kusma, yemek sonrası
- İnkarserasyon sıktır - İnkarseresyon nadirdir dolgunluk, göğüs ağrısı, boğulma hissi, kronik öksürük
ve seste kabalaşma görülebilir.
- Ana defekt processus
- Ana defekt fasya
vaginalisin açık • Striktür mukozayı aşmış ülserlerde iyileşme sonrası
transversalisteki zayıflıktır
kalmasıdır görülebilir.
• Barrett özefagus özefagusun normal yassı epiteli
yerine kolumnar epitel ile döşeli olduğu durumdur.
ÖZEFAGUS
• Histolojik olarak intestinal metaplazi gibidir.
• Barrett özefagusta ülser, kanama, striktür ve
adenokanser gelişebilir.
121. ÖZEFAGUS HASTALIKLARI
• Tanı endoskopik biyopsi ile konulur.
• Özefagus hastalıklarının tanısında kullanılan • Histolojik spesimende Goblet hücrelerinin
tetkiklerden baryumlu grafiler genelde non-invaziv görülmesiyle tanı koydurucudur.
olduğu için kontraendikasyon yoksa birinci sırada
tercih edilmesi gereken tetkiktir. • Gastroösefageal reflünün en sık görülen
komplikasyonu ösefajit, en ciddi komplikasyonu ise
• Baryumlu grafi hiatal herni ve divertikül tanısında alt ve orta segmentlerde adenokansere neden olan
yararlı tetkiklerdir. Barret ösefagusudur.
• Aktif kanama varlığı, perforasyon varlığı ya da • Tanı yöntemi 24 saat pH monitarizasyonu olup,
şüphesi olan durumlarda kontraendikedir. gastroösefageal reflü hastalığının tanısında altın
• Endoskopi doku tanısı sağladığı için neoplazi ve standart olarak kabul edilmektedir
ösofajitlerde en yararlı tetkiktir. • Tedavi hastaların çoğunda sosyal ve diet alışkanlığının
• Manometrik çalışmalar motilite bozukluklarının düzenlenmesi ve alginik asit-antiasit konbinasyonu ve
tanısında kullanılır. asit supresyonunu içeren medikal tedavidir. Yaklaşık
%25-50 hastada ise düzelmeyen veya ilerleyen
• AÖS basıncı normalde ≤6 mmHg‛dir. pH
hastalık nedeni ile cerrahi tedavi gerekebilir.
monitörizasyonu gastroösofageal reflü tanısı
koymada en değerli tanı aracıdır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 317

Medikal tedavinin başarısız olmasında en önemli “omuz işaretidir”. Ösofagoskopi tanıda en yararlı
faktör alt ösefagus sfinkterinin yapısal olarak bozuk tetkiktir. Tanı konduktan sonra hastanın cerrahi için
olmasıdır. aday olup olamayacağını anlamak için en uygun tetkik
endosonografidir. Küratif rezeksiyon şansını belirleyen
122.Fındıkkıran özefagus primer özefagus motilite
faktörler yaş, kardiopulmoner rezerv, klinik, endoskopik
bozukluklarının en sık görülenidir. Disfaji ve şiddetli
ultrasonografik ve operatif bulgulardır.
göğüs ağrısı tipiktir. Cerrahi tedavi endikasyonu yoktur,
çünkü myotomi faydasızdır. 127.Leiomyoma özefagusun iyi huylu tümörleri arasında
en sık görülenidir. Endoskopik biyopsi ameliyat
123.Faringoösofageal divertİkülü (Zenker divertikülü)
sırasında mukozal perforasyon şansını arttıracağı
• Krikofaringeus kasının transvers lifleri ile inferior için yapılmaması gerekir.
faringeal konstriktör kasının oblik lifleri arasında,
128.Sliding herniler kardia fiksasyonunun zayıflaması ya
arkada ve genellikle solda oluşur. Erkeklerde ve
da kaybolmasına karşın midenin karın içindeki diğer
50 yaş üzerinde daha sık görülür. Bir pulsiyon
bağlantılarının rölatif olarak sağlam kalması sonucunda
divertikülüdür. Üst ösefagus motilite bozukluğu
gelişir. Paraösofageal herniler midenin abdominal
sonucu geliştiği ileri sürülmektedir.
bağlarının gevşemesine karşılık kardia ve ösofagogastrik
• Pulsiyon divertikülü özelliğindedir ve özefagusun bileşkenin posterior fiksasyonu (preaortik fasya ve
sadece mukoza tabakasını içerir. median arkuat ligament) sağlamdır. Paraözefageal
hernilerde mide volvulusu glişebilir. Kanama riski
• Zenker divertikülü olanlarda en sık rastlanan semptom nedeniyle mutlak cerrahi endikasyon mevcuttur.
yiyeceklerin üst özefagusta takılma hissi ile beraber
olan yutma güçlüğüdür. 129.İyatrojenik perforasyon özefagus perforasyonlarının
en sık sebebini oluşturur.
• Radyolojik tetkik ile tanı konur.
130.Özefagus perforasyonlarında direk toraks grafisi
• Baryumlu grafi mutlaka çekilmelidir. ilk olarak yapılmalıdır. Suda eriyen opak madde
• Tedavi cerrahidir. (gastrografin) ile ösofagografi yapılması tanıda en
yararlı testtir.
124. Akalazya Alt ösefageal sfinkterin genellikle de
nörojenik dejenerasyona bağlı primer bozukluğudur. 131.Koroziv özefagus yanıklarında tedavi yaklaşımını
belirlemek için ilk 12 saat içersinde ösofagoskopi
• En sık semptomları disfaji, kilo kaybıdır. Disfaji yapılması gerekir. Baryumlu grafiler kontrendikedir.
karakteristik olarak başlangıçta soğuk ve sulu
gıdalara disfaji daha fazladır. 132.Şatzki halkası sıklıkla hiatal herninin eşlik ettiği, alt
• Akalazyanın manometrik özellikleri: özefagusta skuamokolumnar bileşkede submukozal
ince bir halkadır. Konjenital olduğu düşünülmektedir.
- Alt ösefagus sfinkterinin (AÖS) relaksayonunu
Malignansi riskini artırmaz. Tedavide reflüsü olmayan
tam olamaz (<%75 relaksasyon)
hastalarda dilatasyon yeterlidir.
- Ösefagusta peristaltizm olmaması
- AÖS basıncı artmıştır (> 26 mmHg) 133. ÜLSER
- İntraösefageal basınç artmıştır • Özefagus, mide, duodenum, jejunum ve Meckel diver-
• Komplikasyonları: tikülünde görülebilen bir hastalıktır. Bunların hepsi
- Aspirasyon pnömosi asitpepsin salgılayan hücrelere komşu organlardır.
- Kandida ösefajiti • Duodenal ülser patofizyolojisinde hiperasidite,
- Ösefagus karsinomu: ösefagus karsinomu gastrik ülser patofizyolojisinde mukozalsavunma
gelişme riski 7 kat artar. faktörleri daha ön planda görülmektedir.
• Baryumlu ösefagus grafisinde alt uçta kuş gagası 134.PEPTİK ÜLSER
şeklinde, giderek daralan ösefagus görünümü
vardır. Peptik ülser mide asidi nedeniyle oluşan ülserdir.
Ösafagus, mide, duedonum, jejenum (gastrojejunostomi
• Tedavi öncelikle medikal (dilatasyon veya botulinum) sonrası) ve Meckel divertikülünde ortaya çıkabilir. Duo-
sonra ösefagomiyotomidir. denal ülserler, mide ülserlerine göre daha sık görülürler.
125.Özefagus kanserleri için prekanseröz lezyonlar: Duodenal ülser patofizyolojisinde hiperasidite, gastrik
ülser patofizyolojisinde ise mukozal savunma faktörl-
• Skuamöz kanserler erinin bozulması ön plandadır.
- Alkol
135.GASTRİK ÜLSER
- Sigara
- Tilozis: • Lokalizasyonuna göre 4 tip gastrik ülser
- Koroziv striktürler tanımlanmıştır:
- Akalazya - Tip I: En sıklıkla proksimal antrumda lokalize
olmakla beraber fundus, korpus ve antrumda
- Human papilloma virüs
herhangi bir yerde lokalize olabilir (%60).
- Plummer-Vinson sendromu - Tip II : Duodenum ülserine bağlı gelişen mide
• Adenokanser ülseri
- Barrett özefagus - Tip III : Prepilorik ve pilor kanalı ülserleri
(<%20)
126.Disfaji ve kilo kaybı özefagus kanseri olan hastalarda
en sık rastlanan semptomlardır. Hastaların % 98‛inde - Tip IV : Kardiya ülserleri (<%10)
ilk belirtidir. Baryumlu grafide klasik görüntü 136.Polipler midenin en sık görülen benign tümörleridir.
318 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

Mide polipleri hiperplastik (rejeneratif), adenomatöz, • Kilo kaybı ve iştahsızlık ve erken doygunluğa bağlı
hamartamatöz, inflamatuar ve heterotopik olarak 5 besin alımının azalması mide kanserinin en sık
grupta toplanır. Hiperplastik polipler en sık görülen rastlanan semptomlarıdır.
poliplerdir ve gastrrit zeminine gelişen poliplerdir. Az • En kesin güncel tanı yöntemi üst gastrointestinal
olmakla birlikte malignite riski mevcuttur. Adenömatöz endoskopidir.
polipler malignite riski en yüksek olan mide polipleridir. • Mide kanserinin tanısı için altın standart olmuştur.
Hamartamatöz, inflamatuar ve heterotopik poliplerde
• Endoskopi endikasyonları:
malignite şansı yoktur. Midenin en sık görülen benign
tümörleri polipler ve leyomyomdur. Polip olarak en sık • 45 yaş yeni başlayan dispepsisi olan hastalar
hiperplastik polipler görülür. • Dispepsi ve şüpheli semptomları (kilo kaybı,
tekrarlayan kusma, disfaji, kanama, anemi) veya aile
137.H. Pilori, gastrit, peptik ülser ve ülser dışında maltoma
öyküsü olan hastalar
ve mide kanseri gelişiminde de rol oynamaktadır. Yüksek
asidi olan hastalarda H. Pilori ülsere neden olurken, • Mide kanserlerinin çoğunluğu atrofik gastrit
asidi düşük hastalarda adenokanser gelişimine neden zemininde gelişir.(%95). Mide kanseri için diğer
olmaktadır. premalignant durumlar adenomatöz ve hiperplastik
polip varlığı, intestinal metaplazi, gastrik ülser,
138. ÜLSER parsiyel gastrektomi, Menetrier hastalığıdır.
• Erken mide kanseri mukozayı ve submukozayı tutan
Duedonal Ülser Gastrik Ülser
kanseri ifade eder. Ancak erken mide kanserinin
Mukozal her evresinde metastaz gelişebilir. En sık korpusta
Fizyopatoloji Hiperasidite
savunma
görülür. Tip IIc en sık rastlanan makroskopik
Yaş 30-40 yaşlar 40-50 yaşlar tiptir.
Proksimal
Yerleşim Post pilorik ilk 1-2 cm
antrum 143.MİDE KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRAN VE AZALTAN
En sık semptom Karın ağrısı Karın ağrısı FAKTÖRLER
Karın ağrısı Açlıkta Yemek sonrası • Riski arttıranlar
En sık - Aile öyküsü
Kanama Kanama
komplikasyon
- Diyet
Kanama>Perforasyon> - Familyal polipozis
Komplikasyonlar
Obstruksiyon>Penetrasyon
- Gastrik adenomlar
Enmortal kompl. Kanama Kanama
- Herediter nonpolipozis kolorektal kanserler
Tanı Endoskopi Endoskopi
- Helikobakter pylori infeksiyonu
Kanserle
Yok Var - Atrofik gastrit, intestinal metaplazi, displazi
karışma riski
Tedavi Medikal tedavi Medikal tedavi - Geçirilmiş gastrektomi (> 10 yıl önce )
Cerrahi PGV BTV+antrektomi - Sigara kullanımı
- Menetrier hastalığı
139.Duodenal ülserli hastalarda ağrıdan sonra en sık görülen • Riski azaltanlar
semptom kanamadır. Kanama genellikle duodenumun - Aspirin
arka yüzünde yerleşen ülserlerin gastroduodenal arter
- Diet (fazla taze meyva ve sebze alımı)
veya dallarına peretrasyonu sonucu gelişir. Kanama
- Vitamin C
duodenal ülserin en sık komplikasyonudur. En sık cerrahi
endikasyondur. Duodenal ülsere bağlı mortalitelerin de 144. Alkol kullanımı mide kanseri riskini arttırmaz.
en sık nedeni kanamadır.
145.Borrmann‛ın makroskopik sınıflamasında;
140.Proksimal gastrik vagotomi anastomoz bulunmaması Tip I: Polipoid lezyonlar,
nedeniyle düodenal ülser cerrahisinde morbidite ve
T i p I I : Ülsere-polipoid-ülser kenarları mukozadan
mortalitesi en düşük, ancak rekürrensi % 10 ile en
kabarıktır,
yüksek ameliyat tipidir.
Tip III: Ülseratif lezyonlar ve
141.Bilateral trunkal vagotomi (BTV) + drenaj ameliyatı BTV
Tip IV: Diffüz lezyonlar olarak sınıflandırılır. Borrmann‛ın
+ antrektomi: nüksü en düşük, morbidite ve mortalitesi sınıflamasına göre Tip I ve II genellikle iyi differansiye
en yüksek ameliyat tipidir. tümörlerdir. Tip III ve IV ise daha az diferansiye olmuş
tümörlerdir. Özellikle tip IV mide duvarını diffüz olarak tutma
142.MİDE CA eğilimindedir ve rijiditeye yol açar. Ilerlemiş mide kanserinde
• Mide tümörlerinin % 90-95‛i malign olup, bunların duvar içinde diffüz yayılım sonucu “linitis plastika” (matara
da % 95‛i karsinomdur. Lenfoma (%4) ve malignant mide) oluşur.
gastrointestinal stromal hücreli tümörler (%1) • Lauren mide kanserlerini histogenetik olarak
midenin diğer malign tümörleridir. intestinal ve diffüz tiplere ayırmıştır.
• Mide kanseri gelişim şansını arttıran faktörler aile • Intestinal tip daha çok Borrman tip I ve II‛dir.
hikayesi, diyet ( yüksek nitrat, tuz, yağ), familial • Daha çok yaşlı erkeklerde, hastalığın endemik olduğu
poliposis, gastrik adenomlar, herediter non polipozis bölgelerde görülür. H. pilori ile yakından ilişkilidir.
kanser sendromu, helikobakter pilori enfeksiyonu, • Diffüz tipleri ise daha çok yüzük hücreli tümörlerden
geçirilmiş gastrektomi veya gastrojejenostomi (en oluşur.
az 10 yıl sonra), sigara ve menetrier hastalığıdır. Mide
• Infiltratif yayılım daha sıktır.
kanseri gelişimi riskini azaltan faktörler ise aspirin,
diyet (taze sebze ve meyve alımı), vitamin C dir. • Daha genç yaşlarda görülür.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 319

• Daha çok tip II, III ya da IV şeklindedir.


150. Post Gatsrektomi Sendromları
• Mide karsinomları, direk yayılım, implantasyon,
hematojen ve lenfatik yolla yayılım gösterirler. Erken Komlikasyonlar Geç komplikasyonlar
• Direkt olarak omentum, karaciğer, pankreas ve kolona • Yara infeksiyonu • Dumping sendromu
invazyon yapabilirler. • Kanama • Alkalen gasrit
• Implantasyon yolu ile peritona yayılabilirler. • Pankreatit • Marjinal ülser
• Duodenal güdük • Afferent loop sendromu
• Kadınlarda overe implantasyon sonucu Krukenberg
sızdırması • Efferent loop sendromu
tümörü, rektouterin fossaya implantasyon sonucu
• Stomal obstrüksiyon • Diane
da Blummer rafina yol açarlar.
• Gastrik remmant • Kronik gastrik atoni
• Lenfatik yolla, perigastrik, iliak, splenik, pankreatik nekrozu • Anemi
lenf nodlarına, ileri evrede torasik duktus yolu ile • Gastrik dilatasyon • Bezoar
supraklaviküler lenf noduna metastaz yapabilirler. • Safra taşları
(Virchow lenf nodu). • Kilo kaybı
• Hematojen yolla en sık karaciğerde metastaz • Kemik hastalığı
gelişir. • Kalan mide dokusunda karsinom
• Akciğer, kemik, adrenal ve deri metastazları da
görülür. 151.DUMPİNG SENDROMU
• Bazen umbilikusta metastatik kitle olarak görülebilir
• Erken postprandial Dumping sendromunda semptomlar
(Sister Joseph nodülü).
genellikle yemek sırasında veya yemekten hemen
• Mide kanserlerinde prognozu etkileyen en önemli sonra, hasta yemek masasında otururken başlar.
faktör hastalığın evresidir. Erken mide kanserinde
• Vazomotor semptomlar genellikle hakimdir ve GIS
prognoz iyidir.
semptomlarını devre dışı bırakır.
• Non-Hodgkin lenfoma (NHL) özellikle ekstranodal
• Ani başlayan halsizlik, baygınlık ve baş dönmesi oluşur
dokularda yerleşir ve GİS, NHL‛nın en sık karşılaşılan
ve yatma hissi oluşur.
ekstranodal yerleşim yeridir. GİS lenfomaları en sık
midede, sonra ince barsaklarda görülür. • Soğuk terleme ve çarpıntı oluşur.
• Epigastrik dolgunluk ve çalkantı hissi de vardır.
146.GİS TÜMÖRLERİ • Patogenezde mideden jejunuma hızlı ve sürekli bir
boşalma olayı başlamaktadır.
• Gastrointestinal stromal hücreli tümörler mezenkimal
• Kritik nokta, yüksek karbohidrat içeren yiyecekler
dokulardan köken alan tümörlerdir.
ve hiperozmolor besinlerdir.
• Değişik diferansiasyon gösterirler.
• Jejenuma aniden geçen hiperozmolar içerik
• Düz kas (lyomyosarkom olarak bilinidi) ve epiteloid intravasküler kompartmandan intestinal lümene hızla
tipleri mevcuttur. Mide gastrointestinal stromal sıvı geçişine, bu da plazma volümünde düşmeye neden
hücreli tümörlerin en sık görüldüğü yerdir. olmaktadır.
• Midede sıklıkla korpusta görülürler. • Ayrıca hiperglisemi de gelişmektedir.
• Tedavisi cerrahidir. • Medikal tedaviye cevapsız hastalarda cerrahi
• Gastrointestinal stromal hücreli tümörlerde genellikle uygulanmalıdır.
c-kit adlı protoonkojen bulunur. • Amaç mide boşalımını yavaşlatmaktır.
• Metastatik veya unrezektabl vakalarda imatinib, c- • Billroth II ameliyatının bir komplikasyonudur. Dump-
kitin ürettiği tirozin kinaz inhibitörü kullanılır. ing sendromu yemeklerden kısa süre sonra gelişen
147.Hipertrofik gastrit (Menetrier hastalığı) özellikle çarpıntı, terleme, diyare ve yüzde flashing ile kara-
proksimal midede hipertrofik gastrik katlantıların kterizedir. Erken ve geç dumping olmak üzere iki tipi
varlığı ile karakterize enflamatuar bir hastalıktır. Ciddi vardır.
hipoproteinemi yapabilir. • Erken Dumping:
148.Dieulafoy lezyonu zaman içinde bir mukozal uç arterin - Yemek sırasında veya yemekten 10-30 dk sonra
bası ile mukozada nekroz oluşturması sonucu kanama başlar.
ile gelebilen küçük bir lezyondur. Tanı ve tedavide
• Gastrointestinal semptomlar:
endoskopi kullanılır.
- Dolgunluk, kramp tarzında karın ağrısı, bulantı-
149.Duodenal güdük sızdırması Billroth 2 rekonstrüksiyonu
kusma, fışkırır tarzda diaredir.
yapılan hastalarda sıklıkla 2. ve 7. postoperatif günler
arasında görülür. Ani gelişen ağrı, ateş ve taşikardi, • Vazomotor semptomlar:
hastanın genel durumunun bozulması bu komplikasyonu - Soğuk terleme, halsizlik, baygınlık hissi, baş
akla getirmelidir. Acil cerrahi drenaj uygulanmalı, dönmesi, çarpıntı, flushingdir.
sıvı elektrolit dengesi iyi monitörize edilmeli ve TPN - Erken Dumping Hiperosmolarite ile ilişkilidir
başlanmalıdır. - Glukoz aldıkça kötüleşir
- Serotonin, GIP, VIP ve nörotensin gibi enterik
hormonlar sorumludur.
• Geç Dumping
- 2-4 saat sonra başlar.
- Vazomotor semptomlar vardır, GI semptom-
lar yoktur
- Geç dumping Enteroglukagon sorumludur
- Erken dumpingin aksine semptomlar glukoz
320 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

alınımından sonra geriler.


159. Yaş gruplarına ve görülme sıklıklarına
152.Alkalen reflü gastrit: Pilor fonksiyonunun bozulması göre masif alt GİS kanaması nedenleri
sonucu safralı duodenal içeriğin mideye kontrolsüz
geçişi gastrite neden olmaktadır. En çok Billroth II Adölesan
Bebek ve Erişkinler Erişkinler
ameliyatından sonra görülür. Medikal tedavinin başarılı ve genç
çocuklar <60 yaş >60 yaş
olmadığı durumlarda Roux en Y gastrojejunostomi erş.
yapılmaktadır. Meckel Meckel Vasküler
Divertikülozis
153.Afferent ans sendromu da Billroth II ameliyatının divertikülü divertikülü ektaziler
bir komplikasyonudur. Postprandiyal epigastrik dol- Enfl.
Enflamatuar
gunluk mevcuttur; kusma ile rahatlar. Kusma materyali Polipler Barsak Divertikülozis
Barsak hastalığı
safralıdır fakat sindirilmiş gıdalar bulunmaz. Çünkü bun- hastalığı
lar çoktan efferent kola geçmiştir.
Ülseratif
Polipler Polipler Malignansi
154.Efferent ans sendromu Billroth II‛nin komplikasyonu kolit
olarak gelişebilir. Postprandial epigastrik dolgunluk ve
Duplikasyonlar Malignansiler Polipler
ağrı ile karakterizedir. Kusma ile rahatlar. Kusma ma-
teryalinde safra ve gıdalar bulunur. A-V
Enflamatuar
Barsak
155. GİS KANAMALARI malformasyonlar
hastalığı
• Treitz ligamanının üst kısmından olan kanamalar üst
GİS kanamaları, altından olan kanamalar da alt Gİ
kanamaları olarak adlandırılır. 160.Hematokezya şikayeti olan hastalarda alt GİS
• En sık üst GİS kanaması nedenleri sırasıyla peptik kanamalarını, üst GİS kanaması ile ayırtedebilmek
ülser, akut gastrik mukozal lezyonlar ve ösofagus için (üst GİS kanamalarında da rektal taze kırmızı kan
varisleridir. olabilir) N/G aspirasyon ilk yapılması gerekli işlemdir. N/
G aspirasyondan safralı içerik gelmesi durumunda alt GİS
• Stres ülserir majör cerrahi girişmeler, travma, yanık, kanaması tanısı konulur ve ilk olarak rektosigmoidoskopi
şok özellikle de sepsis gibi durumlara ikincil gelişen yapılmalıdır.
akut gastroduodenal lezyonlarıdır. Bozulmuş mide
mukozal kanlanması sonucunda gelişirler. 161.GİS‛de divertiküllerin en sık görüldüğü yer sigmoid, ince
barsakta duodenumdur.
• Ösofageal ya da gastrik varisler, tüm üst GIS • En sık gerçek divertikül ise Meckel‛dir.
kanamalarının % 10‛nu oluşturur. % 70 oranında
• Meckel divertikülünün en sık görülen komplikasyonu
masif kanama oluşur ve ilk kanama atağında bile %
yetişkinde obstruksiyon, çocukta kanamadır.
30 mortalite vardır. Çoğu hastada alkolik siroz vardır.
• Meckel divertikülü içinde en sık görülen tümör
Morbiditesi ve mortalitesi en yüksek olan üst GİS
karsinoid, Meckel divertikülünün inguinal fıtık kesesi
kanaması nedenidir.
içinde olması Littre fıtığıdır.
• Meckel divertikülünde en sık görülen doku tipi
156. Stres ülserleri için kesinleşmiş risk faktörleri
ileumdur. Meckel divertikülünde bağırsak dışı en sık
Çoklu sistem travması görülen doku tipi midedir.
Hipotansiyon • Barsak fistüllerinin en sık nedeni cerrahi (iyatrojenik)
Solunum yetmezliği dir.
Böbrek yetmezliği
Sepsis 162.Yetişkin bir hastada 200 cm‛den daha az ince
Sarılık barsak kalması yada ince barsakların %70‛ten
Yanıklar fazlasının çıkarılması olarak tanımlanabilen Kısa
Yakın zamanlı cerrahi girişim barsak sendromunun yetişkinlerde en sık nedeni akut
mezenterik iskemi‛dir.

157.Mallory-Weiss sendromu gastroösofageal mukozanın


akut laserasyonudur. Aşırı alkol alanlarda ve
hamilelerde kusma ve öğürmeye ikincil olarak ortaya
çıkar. Gastroösafageal birleşim yerinin hemen altında
yerleşen longitüdinal mukoza yırtıklarıdır. Çoğunlukla
spontan olarak gerilerler.
158.Üst GİS kanamasını ekarte etmenin tek yolu N/G‛den
gelen temiz safralı mide sıvısını görmektir. Üst GİS
knaması tanısı konulduktan sonra ilk olarak endoskopi
(gastroduodenoskopi) yapılmalıdır. Hem tanı koydurur,
hem de koagülasyon, enjeksiyon veya ligasyon yardımıyla
tedavi sağlar. Tanısal başarı oranı %90‛ı aşmaktadır.
Tanısal yaklaşımda baryumlu tetkik ve grafiler kesinlikle
kontrendikedir.
- Üst GIS kanamalarının en sık nedeni peptik ülser olup
en sık duodenum arka duvarda yerleşir, klinik bulgusu
hematemaz-melenadır.
- Alt GIS kanamalarının en sık nedeni çocukta Meckel,
yetişkinde kolon divertikülleridir, klinik bulgusu
hematokezyadır.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 321

163. İNTESTİNAL OBSTRUKSİYON • Sinüsler


• Kardinal Semptomları: • Kantor‛un ip işareti: terminal ileumun oldukça
incelmiş, ip gibi görülmesi
- Kolik tarzı karın ağrısı
- Bulantı, kusma 169.İnce barsağın akkiz divertikülleri en sık duodenumda
görülür (tüm GİS‛te kolondan sonra 2. sırada).
- Gaz gayta çıkaramama
Meckel divertikülü ise ince barsakların en sık gerçek
- Distansiyon divertikülüdür.
- ADKG hastaların %60‛dan fazlasında tanı koydurur.
170.Meckel divertikülünde çocuklarda en sık görülen
BT nedeni saptamada yararlı olabilir.
semptom rektal kanama iken erişkinlerde sıklık
- İnce barsak obstruksiyonlarının en sık görülen nedeni sırasına göre intestinal obstrüksiyon, kanama ve
Postoperatif adhezyonlar (% 65-80) ve herniler (% inflamasyondur.
15-25) dir.
171.Meckel divertikülünde enteroklizis en güvenilir
- Kolon obstruksiyonlarının en sık görülen nedenleri
görüntüleme yöntemidir. Ektopik mide mukozasının
Kolon kanseri (% 60) dir.
görüntülenmesinde Teknesyum 99 perteknetat
164. Üst ve alt GİS kanamalarının ayırıcı sintigrafisi kullanılır. Alt GİS kanamalarının araştırılması
tanıdaki özellikleri sırasında meckel divertikülünden kanama düşünülüyor ise
teknesyum 99 perteknetat sintigrafisi yapılır.
Alt GIS
Ayırıcı özellik Üst GIS kanaması
kanaması İNCE BAĞIRSAK
BUN Artmış Normal
Başvuru Hematemez ve/veya 172. İNCE BAĞIRSAK
Hematokezya
yatkınması melena
• İnce barsakların en sık görülen benign tümörü
Gastrik aspirasyon Kanlı Temiz adenomlardır.
Barsak sesleri Hiperaktif Normal • İnce barsak kanserleri arasında adenokanserler
tüm malign neoplazmların %35-50‛sini, karsinoid
tümörler %20-40‛ını ve lenfomalar yaklaşık %10-
165. CROHN 15‛ini oluştururlar. Gastrointestinal stromal tümörler
• Crohn‛a bağlı kanser de en çok terminal ileumdan (GIST) ince barsakta gelişen en sık mezenkimal
gelişir. tümör olup, tüm ince barsak malignensilerinin %15‛ini
oluşturur.
• Crohn hastalığının en sık gelişen intestinal
komplikasyonu obstruksiyon ve perforasyondur. • İnce barsaklar GIS‛te kanserin en nadir görüldüğü
bölgedir. İnce barsaklarda kanserin en sık görüldüğü
yer duodenum, duodenumda ise ampulla vateridir.
166. Crohn hastalığında makroskopik
• Ampulla vateri kanseri açılıp kapanan (periyodik
bulgular dalgalanan), sarılık ve gaytada gizli kan pozitifliği ile
Skip (tutulmadan atlanmış) alanlar karakterizedir.
Duvar kalınlaşması
173. İnce Barsak Neoplazmları
Konglomere barsak kitleleri
İnternal fistüller Benign Malign
Adenoma: en sık. Adenokarsinom: en sık
Kısa ve kalın mezenter
Fibroleiomyoma Karsinoid tümör
İri, 3-4 cm çaplı mezenterik lenfadenopati
Gastrointestinal stromal hücreli
Mezenterik yağ dokusunun barsak duvarı üzerine ilerlemesi Lipoma
tümörler
Obstrüksiyona bağlı proksimal dilatasyon
Lenfoma
Metastatik tümörler (melanoma)
167.Crohn hastalığında en sık rastlanılan bulgular karın
ağrısı, ishal ve kilo kaybıdır. En sık komplikasyon
174.İNCE BARSAK ADENOMLARI
obstrüksiyondur. Obstrüksiyon en sık cerrahi
endikasyondur.Tam obstrüksiyon ve medikal tedavi ile İnce barsak adenomaları gerçek adenom, villöz adenom
düzelmeyen obstrüksiyon cerrahi tedavi endikasyonudur. ve Brunner bezi adenomlarıdır. Brunner bezi adenomları,
Tercih edilen cerrahi yöntem, tam obstrüksiyon bezlerin duktuslar ve stromal elemanları ile birlikte
varlığında hastalıklı bölgenin çıkarılması ve uç uca olan proliferasyonu sonucu oluşur. En sık duodenumun
anastomozdur. Parsiyel obstrüksiyonlu hastalarda 1. ve 2. kısımlarının birleşim yerinde görülür. Malign
öncelikle tercih edilen yöntem striktüroplastidir. transformasyon görülmez. Gerçek adenomlar en sık
duodenumda görülürler. Premalign lezyonlar olduklarından
168.Crohn hastalığında radyolojik bulgular: mutlaka çıkarılmaları gerekir.
• Nodüler kontur
175.Gastrointestinal stromal hücreli tümörler ince
• Lineer ve derin ülserler barsaklarda Cajal‛ın interstisyel hücresinden köken
• Fistüller ve abseler alan tümörlerdir. Sıklık sırasına göre en sık görüldüğü
• Kaldırım taşı görüntüsü organlar apandiks, ileum ve rektumdur. En az sıklıkla
• Barsak duvarında kalınlaşma ve asimetrik tutulum ise özefagusta görülürler. C-kit protoonkojenindeki
mutasyon sonrası gelişirler. Mideden sonra en sık ince
• Barsak luplarının itilmesi
barsaklarda görülür. kanamaya veya obtrüksiyona neden
• Lümenin diffüz daralması olabilirler. Tedavi cerrahidir. Çıkarılamayan vakalarda
• Hastalıksız alanlar (skip areas)
322 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

imatinib, tiroid kinaz inhibitörü, kullanılabilir. 180.AKUT APANDİSİT


176. KARSİNOİD TÜMÖR • Akut apandisitte en sık neden lüminal obstrüksiy-
• Karsinoid tümör en çok apendiks (%46), ileum ve ondur.
rektumda; en nadir ösefagus ve pankreasta bulunur. • Fekalitler (sertleşmiş, kristalleşmiş gaytalar)
En iyi prognozlu karsinoidler apendikste, en kötü obstrüksiyonun en sık nedendir.
prognozlular kolondakilerdir. • Parazitlerden askariazis bu yolla akut apandisite yol
• Karsinoid tümörlerin %5-10‛unda görülen karsinoid açabilir.
sendrom, over ve retroperiton karsinoidleri hariç, • Rousing belirtisi akut apandisitte görülür. İnen
yaygın karaciğer metastazları ile ilişkilidir. kolondaki gaz yukarı doğru elle karın üzerinden
• Karsinoid tümörler potansiyel malign tümörlerdir. itilince, sağ alt kadranda ağrı ortaya çıkar.
Yerleşim yeri, lokal intramural penetrasyon derinliği • Obturatuar bulgusu: Obturatuar bulgusu, appendiks
ve tümör çapına göre prognozları değişkenlik gösterir. vermiformisin pelvise yönelik olanlarında akut
Lenf nodu metastazının prognoza doğrudan etkisi apandisitte görülür.
yoktur. • Sağ uyluğa fleksiyon ve iç rotasyon yaptırılır.
• Apendiksin en sık görülen tümörü karsinoid‛tir. • Ağrı varsa pozitiftir.
Apendikste kitle görüldüğünde öncelikle karsinoid • Psoas bulgusu: Psoas belirtisi ise retro-çekal
düşünülmelidir. yerleşimli appendiks vermiformiste akut apandisitte
• Apendiks karsinoidi; pozitiftir.
- 1 cm‛den küçük ve metastaz bulgusu yoksa • Bunun için hasta sol yanına yatar ve sağ uyluk arkaya
sadece apendektomi küratiftir çekilir.
- 1 cm‛den küçük olmasına rağmen mezoapendiks • Psoas kası gerilir ve üzerindeki appendiks vermiformisi
tutulumu olan tümörler ve 1.5 cm‛den büyük uyarıp ağrıya neden olur.
lezyonlar için sağ hemikolektomi yapılmalıdır • Horn bulgusu: Sağ skrotumun aşağıya çekilmesi ile
177.Karsinoid sendrom; hepatomegali, çok miktarda sulu sağ alt kadranda ağrı oluşmasıdır.
diare, paroksismal flushing (üçü % 80 hastada görülür), • Akut apandisitte perforasyon en sık görülen
astım benzeri bronkokonstrüksiyon (wheezing) atakları komplikasyondur.
(% 25), sağ kalp kapak hastalığı (% 50) , karın ağrısı, • Plastron formasyonu, bazen akut appendisit
ödem, cilt ve mukozalarda pellegra benzeri lezyonlar, perforasyonu ve ilerlemesini önler; fakat,
malabsorpsiyon ile karakterizedir.Tanıda en güvenilir enfeksiyon sınırlanamazsa abse veya yaygın peritonit
yöntem idrarda 5 hidroksi indol asetik asit (HİAA) gelişebilir.
tayinidir. Provokatif testlerden en güvenilir olan
• Abse sıklıkla periappendikülerdir.
pentagastrin testidir.
• Plastron abse ayırıcı tanısında ilk yapılması gerekli
görüntüleme yöntemi USG dir.
MEZENTERİK İSKEMİ • Ayırıcı tanıda en yararlı tetkik ise BT dir.
• Pyeloflebit portal venlerin septik tromboflebitidir.
(En ağır komplikasyonudur.)
178.Akut Mezenter İskemi - Komplikasyon kliniğine sarılık ilave olur.
• Etyoloji: Arteriyel emboli, arteriyel trombus,
- Bunun sonucu karaciğerde milier abseler
vazospazm (non-oklusiv mezenterik iskemi), venöz
görülebilir.
tromboz.
- Bu durum yüksek mortaliteye sahiptir.
• En sık arteriyel emboli nedeniyle gelişir. (SMA)
• Embolinin kaynağı çoğunlukla kardiak trombustur. 181.Akut apandisitte ve komplikasyonlar varlığında tedavi
• Venöz trombus en sık süperior mezenterik veni Acil appendektomidir. Cerrahi için tek kontrendikasyon
tutar. plastron varlığıdır. Bu nedenle şüphe varsa plastron
• Gelişimi için spesifik bir neden saptanmamıştır. tanısını kesinleştirmek için radyolojik yöntemlerden
gereğince faydalanılır.
• Tanıda akut mezenterik iskemi düşünülen
hastalarda peritonit bulguları varsa acil laparatomi
KOLON-REKTUM
yapılmalıdır.
• Peritonit bulguları olmayan hastalarda ilk olarak
tomografi yapılmalıdır. 182.KOLON
• Sigmoid volvulus Tüm volvulusların yaklaşık % 90‛nını
• Ancak en güvenilir yöntem anjiografidir.
oluşturur. Kramp tarzında karın ağrısı, distansiyon,
179.Kronik Mezenterik İskemi obstipasyon vardır.
• Kronik mezenterik iskemi ana splanik arterlerin • ADKG‛de Ters U görüntüsü, omega işareti veya
(çöliak, süperior veya inferior mezenterik arter) kahve çekirdeği görüntüsü tipiktir.
aterosklerozu sonrası ortaya çıkar. • Tedavi: Eğer gangrenden şüpheleniliyorsa ameliyat
• Postprandial (yemek sonrası) karın ağrısı en sık yapılmalıdır. Peritoneal iritasyon bulguları, lökositoz,
görülen belirtidir. ateş yoksa ilk yapılacak rektosigmoidoskopidir.
• Buna bağlı yemek korkusu gelişir ve kilo kaybı • Kolonda divertiküllerin en sık görüldüğü yer sigmoid
görülür. kolondur. Divertikül tanısı ise kolon grafisi ve
kolonoskopi ile konulur.
• Tanıda anjiografi en güvenilir testtir.
• Kısa barsak sendromuna yol açan en sık sebep 183. ÜLSERATİF KOLİT
mezenterik damar tıkanıklarıdır. (SMA Embolisi, • Ülseratif kolitte patolojik seksiyonda görülen kript
SMA Trombüsü)
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 323

abseleri, bu hastalık için spesifiktir. 186.HEMOROİD


• Ülserler arasında mukoza, polipoid bir yapı alır. • Hemoroide bağlı kanamalarda ağrısız defekasyon
• Buna psödopolip denir; bu Crohn hastalığında sonrası dışkıya veya tuvalet kağıdına çizgi şeklinde
yoktur. bulaşan parlak kırmızı renkli kanama olur.
• Ayrıca fibrozis nedeniyle haustral yapılar kaybolur • Büyük prolabe hemoroidlerde ise dışkılama olmaksızın
ve kolon grafisinde kurşun boru manzarası olarak anal kanaldan damlayan şiddetli kanamalara yol
değerlendirilir. açabilir.
• Ülseratif kolitte karaciğer ekstrakolonik tutulumda • Inflamatuar barsak hastalıklarında dışkılama sıklığı
en çok etkilenen organdır. artmıştır ve bu hastalarda dışkıyla ve mukusla
• Kanama en sık görülen komplikasyondur. karışmış şekilde kanama görülür.
• Ülseratif kolitin ekstra intestinal bulgularından • Distal yerleşimli polip ya da kanser olan hastalarda
artrit cerrahi sonrası gerilerken, sklerozan kolanjit parlak kırmızı renkli ya da hafifçe daha koyu renkli
gerilemez. gayta ile karışık kanama olur.
• İskemik koliti olan hastalar genellikle sol tarafta
184.Toksik megakolon
hissedilen karın ağrısı ile birlikte kanlı ishal şeklinde
• Toksik megakolon, ülseratif kolitin en korkulan dışkılamadan yakınırlar.
komplikasyonudur.
• % 20-40 mortalite ile sonuçlanır. 187. ANAL FİSSÜR:
• Klinik toksik tablo, ateş, peritonit, distansiyon ve Anal fissürlerin üç komponenti vardır. Bunlar Hipertrofiye
kanlı diare görülür. anal polip, sentinel skin tag (deri çıkıntısı) ve ülser (fissür)
• Genel durum hızla bozulur. dir. Genellikle orta hatta bulunur. En sık posterior orta
• Tanısı için kliniği olan hastada direkt karın grafisi hatta görülür. Başlangıçta medikal tedavi önerilir ancak
çekilir. medikal tedavi ile gerilemeyen ve kronikleşen anal fissürler
LİS (Lateral İnternal Sifinkterotomi) ile cerrahi olarak
• Transvers kolonun 8 cm‛den daha genişlemiş olarak tedavi edilir.
görülmesi, tanıyı koydurur.
• Bu durumda perforasyon şansı da yüksek olur. Tedavi 188. POLİPLER
acil cerrahidir. • GİS‛de poliplerin ve kanserlerin en sık görüldüğü
• Ülseratif kolitte acil cerrahi endikasyonlar tam yer kolorektum, kolorektumda ise rektosigmoid
intestinal obstrüksiyon, açık perforasyon ve bölgedir.
peritonit, toksik megakolon ve kanamadır. • Kolonda ve GİS de en sık görülen polip hiperplastik
185.DİVERTİKÜLİT poliptir.
• Hiperplastik, inflamatuar ve hamartamatöz
• Divertkülosis koli en sık sigmoid kolonda görülür.
polipler kanserleşmezken, adenomatöz polipler
• Genellikle asemptomatiktir kanserleşebilir. Kanserleşme riski en fazla olan
• Diverkülitte klinikte sol alt kadranda künt ve devamlı adenomatöz polip villöz adenom, en az olan tübüler
bir ağrı, düşük seviyede bir ateş, iştahsızlık, bulantı, adenomdur.
lökositoz, diare ve konstipasyon görülür.
• Bir polibin kanserleşme riskini belirleyen üç faktör:
• Tanı için en güvenilir tanı yöntemi abdominal
yapısı, boyutu ve sayısıdır. Villöz adenomda, 2 cm‛den
tomografidir, öncelikle tercih edilmesi gerekir.
büyük poliplerde ve çok sayıda polip olduğunda kanser
• Akut fazda baryumlu grafiler ve kolonoskopi
riski artar.
kontrendikedir.
• Tedavi, öncelikle medikaldir. 189.KOLON TÜMÖRLERİ
• Kolovezikal fistülün en sık görülen sebebi
• Kolon kanserinin en sık semptomu karın ağrısı, rektum
divertikülittir.
kanserinin kanamadır.
• Fekalüri ve pnömatüri ile başvuran bir hastada tümör
veya Crohn hastalığı yoksa divertikülite bağlı fistül • Sol kolon kanserleri obstruksiyon, sağ kolon kanserleri
düşünülmelidir. ise anemi ile gelir.
• Hikayede geçirilmiş divertikülit atağına ait veriler • Kolorektal karsinomların en sık metastaz yaptığı
sıklıkla vardır. organ karaciğer olup, bu metastaz karaciğere portal
• Tanıda tomografi ve sistoskopi faydalıdır. venöz hematojen yolla olur.
• Tedavi elektif cerrahi eksizyondur. • Kolorektal kanserlerde lenf nodu metastazını
324 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

belirleyen en önemli faktör duvardaki invazyon • Rektum kanserlerinin uzak yayılımını değerlendirmede
derinliğidir. Ancak en önemli prognostik faktör lenf rutin olarak akciğer grafisi, CEA düzeyi, kontrastlı
nodu metastazıdır tomografi (BT) kullanılır.
• Rektum kanserlerinin kolon kanserlerinden en önemli • Karaciğer metastazlarının değerlendirilmesinde
farkı lokal nüksün daha fazla olmasıdır. Bunu önlemek magnetik rezonans veya anjiyoBT kullanılır.
için radyoterapi kullanılır. Bir de distal rektum
• Metastatik ve rekürren tümörlerin saptanmasında
kanserlerinde mezenterik yayılım dışında inguinal
pozitron emisyon tomografisi (PET) oldukça
lenf nodlarına da metastaz görülebilir.
duyarlıdır.
• Ösefagus, mide ve rektum kanserlerinde evrelendirme
tomografi ve endosonografi ile yapılır. T ve N‛yi 193.Erişkinlerde intestinal obstrüksiyonun en sık nedenleri
belirlemede en iyi yöntem endosografidir, ancak postoperatif adezyonlar, herniler, malignansilerdir.
uzak metastazı göstermez. Kolonik obstrüksiyonun en sık nedeni kanserlerdir, onu
• Kolorektal kanserler gastrointestinal sistemde divertikülit ve nadiren volvulus izler.
görülen en sık kanserlerdir. En sık rektosigmoid
bileşkede görülür. 194.İleoçekal valv kompetansa, kolonik obstrüksiyon kapalı
ans obstrüksiyon haline gelir. Distansiyon ciddi boyutlara
190. Kolorektal kanserler İçin yüksek risk ulaşır. Perforasyon riski çekumda en yüksektir
faktörleri 195.İntestinal obstrüksiyonun 4 kardinal bulgusu karın
50 yaş üzeri ağrısı, bulantı ve kusma, obstipasyon ve abdominal
distansiyondur.
Premalign lezyonlar

10 yıldan uzun süren ülseratif kolit 196.İntestinal obstrüksiyon düşünülen hastaya öncelikle
ayakta, yatarak direk karın grafileri çektirilir. Tanıda
Striktüre neden olmuş Crohn hastalığı en yararlı tetkik BT dir.
Familial adenomatozis polipozis koli
197.Adinamik ileus en sık postoperatif hastalarda görülür.
Herediter non-polipozis kolon kanser sendromu Ameliyat sonrası en erken geriye dönen ince barsk
motilitesidir.
Kolon polipleri hikayesi varlığı

Aile hikayesinde poliplerin veya kolorektal kanserin olması


KARACİĞER - SAFRA

191. Kolorektal kanserlerde taramada kullanılan 198. KARACİĞER


yöntemler • Safra kesesi ve safra yolu hastalıkları karaciğer
Gaytada gizli kan: en az invaziv pyojenik abselerinin en sık nedenidir. En sık kolanjit
zemininde gelişir. Asendan yolla enfeksiyon gelişir.
Rektosigmoidoskopi Karaciğer pyojenik abselerinde USG ilk yapılması
gereken tanısal girişimdir.Tanıda en güvenilir yöntem
Kolonoskopi: en invaziv BT dir.
Çift kontrastlı baryumlu grafi • Kist Hidatik %70‛i karaciğerde, %10-30 akciğerde
yerleşir. En sık komplikasyonu Safra yollarına
BT kolonoskopi rüptürdür. Safra yollarına rüptür olur ise; bilier
kolik, sarılık ve ürtiker benzeri döküntüler triadı
görülür. Kist hidatikte medikal tedavide mebendazole
• Kolorektal kanserlerde lenfatik yolla yayılım en sık veya albendazol kullanılır.
yayılım yoludur. Kolorektal kanserler en sık portal • Hepatik adenomalar oral kontraseptif kullanan
venöz sistemle karaciğere metastaz yapar. kadınlarda, gebelik, diabetus mellitus ve glikojen
depo hastalıkları zemininde gelişebilirler. Perkütan
• Sol kolon tümörlerinde genellikle defekasyon düzeni
biyopsi kontrendikedir. Kanama ve malignansi riski
bozuklukları gözlenir. Tam veya parsiyel obstrüksiyon
nedeniyle genelde cerrahi önerilir.
bulguları ortaya çıkar. Rektum kanselerinde
genellikle kanlı mukuslu gayta ve tenesmus görülür. • Fokal nodüler hiperplazide USG veya BT ile tanı
En sık görülen bulgu hematokezyadır. Sağ kolon konulması zordur çünkü lezyon izodenstir.
kanserlerinde genellikle hastada gizli kanamalar ve • Hemanjiyom karaciğer‛in en sık görülen benign
demir eksikliği anemisi olur. Halsizlik, yorgunluk, tümörüdür.
çarpıntı, kilo kaybı ve solukluk görülür. • Karaciğerin en sık primer benign tümörü hemanjiyom,
primer malign tümörü HCC‛dir. Hepatoselüler
• Rektal kanserlerde perirektal yayılımı karsinomların % 60‛ı postnekrotik siroz zeminide
değerlendirmede en güvenilir tetkik transrektal gelişir. Hepatoselüler karsinomlarda α- fetoprotein
ultrasonografidir. Abdominal ultrasonografinin (AFP) yüksek bulunur. Tek tedavi şansı cerrahi
kolorektal kanserlerde tanıda yeri yoktur. rezeksiyondur.
192.Kolorektal kanserli hastaları uzun süreli takiplerinde • Metastatik (sekonder) malign tümörler karaciğerin
düzenli olarak CEA, sigmoidoskopi, kolonoskopi ve en sık görülen malign tümörleridir. Karaciğer
karaciğer fonksiyon testleri kullanılır. metastazlarının tanıda en güvenilir yöntem
kontrastlı anjiyo BT‛dir.
• En önemli tanı araçlarından biri CEA seviyesidir.
• Metastatik karaciğer tümörleri içinde
• Yükseldiği takdirde rekürrens düşünülür ve Tomografi
cerrahi tedaviden en fazla fayda sağlayanları
ile metastaz aranır.
kolorektum, wilms tümörü ve nöroendokrin tümör
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 325

metastazlarıdır. kontraendikasyonlar kontrol edilemeyen koagülopati


ve son evre karaciğer hastalığıdır.
199 .PORTAL HİPERTANSİYON
• Koledok taşlarının büyük çoğunluğu safra kesesinden
• Portal hipertansiyonda kanama, asit, hipersplenizm
gelen sekonder koledok taşlarıdır.
ve ensefalopati görülen komplikasyonlardır.
Kanama ve hipersplenizm tüm tiplerde görülürken, • Koledok taşları asemptomatik olabileceği gibi sarılık,
asit en fazla postsinüzoidal portai hipertansiyonda ağrı ve kolanjite yol açabilirler.
görülür, asit ve hepatik yetmezlik presinüzoidal • Safra yolları taşından şüphelenildiğinde ilk tanı
portal hipertansiyonda nadiren görülür. Portal yöntemi ultrasonografidir
hipertansiyonlu hastalarda mortaliteden sorumlu
• Koledokolitiaziste tanısal yaklaşımda ilk tercih
en önemli faktör kanamadır. P o s t s i n ü z o i d a l
USG dir. Ancak en güvenilir tanı yöntemi ERCP dir.
portal hipertansiyonda asit de ciddi problemler
Tedavide ise un uygun işlem ERCP dir.
doğurabilir.
202. İntraoperatif kolanjiografi çekme endikasyonları:
• Portal hipertansiyonun en sık nedeni alkolik sirozdur.
• Alkalen fosfataz ve bilirubin değerlerinin yüksek
İntrahepatik presinüzoidal portal hipertansiyonun en
olması
sık nedeni schistozomiazis‛tir.
• Prehepatik portal hipertansiyon nedenlerinden • Safra kesesi içinde birçok küçük taşın bulunması ve
biri olan izole splenik ven trombozu (left-sided sistik kanalın genişlemesi
portal hipertansiyon) pankreatik inflamasyon veya • Koledoğun kalınlaşması ve genişlemesi
neoplazmlara sekonder gelişebilir ve splenektomi ile • Safra kesesi içinde fasetli, tek taş bulunması
tedavi edilir.
• Hastada sarılık, akolik gayta veya pankreatit
• Portal hipertansiyon olan hastada karaciğer öyküsünün bulunması
transplantasyonu düşünülüyorsa veya hastanın genel
anestezi almasında kontraendike bir durum var ise 203. Kolanjit
TİPSS yapılır. • Charcot triadı olarak bilinen ateş, sarılık ve sağ
• Karaciğer yetmezliği ve ensefalopati riski yüksek üst kadran ağrısı ile karakterize safra yollarının
olan portal hipertansiyonlu hastada distal spleno- infeksiyöz hastalığıdır. Bunlara şok ve santral sinir
renal (Warren) şantı uygulanır. sistemi bulguları (bilinç bulanıklığı, koma) eklenirse
Reynold pentadı‛ndan söz edilir.
200.Karaciğer fonksiyonel rezervini değerlendirmek için ise
revize edilmiş Child-Pugh sınıflandırması kullanılır: • Safra yollarındaki obstruksiyona infeksiyonun
eklenmesi sonucu gelişir.
• Serum bilirubin • Tedavi çoğu zaman sıvı tedavisi veya antibiyotik ile
• Serum albümin tedavi edilir.
• Asit
• Ensefalopati • Sklerozan kolanjit intrahepatik ve ekstrahepatik
• PTZ safra yollarının tamamını veya bir kısmını tutan
progresif, inflamasyon ve fibrozis ile sonuçlanan
201. SAFRA KESESİ VE SAFRA YOLLARI bir hastalıktır. Başta ülseratif kolitis olmak üzere
• Tıkanma sarılığının en sık nedeni koledok taşlarıdır. granülomatöz barsak hastalıkları ile retroperitoneal ve
• Sarılıklı hastada ilk yapılması gereken tanı yöntemi mediastinel fibrozis ile birlikte görülebilmektedir.
ultrasonografidir. • Primer sklerozan kolanjit en sık görülen tipidir ve
• Sarılığın nedeninin belirlenmesi için ise MRKP, ERKP idiopatiktir.
veya PTK kullanılır. • Tıkanma sarılığı düşünülen bir hastada USG‛de
• Sarılıklı hastada safra kesesi hidropik olarak ele safra yollarında dilatasyon görülmezse sklerozan
gelmiyorsa taş, ele geliyorsa baş (PANKREAS BAŞI) kolanjitten şüphelenilmeli ve ilk tanı yöntemi
düşünülmelidir. Sarılıklı hastada ilk görüntüleme olarak ERCP yapılmalıdır. ERCP‛de “tespih boncuğu
yöntemi ultrasonografidir. Pankreas kanserinden görünümü” tipiktir. Kesin tanı yöntemi karaciğer
şüpheleniliyorsa ilk yöntem tomografidir. biyopsisidir.
• Safra taşlarını göstermede en etkili ve güvenilir 204.Ultrasonografi günümüzde safra yolları hastalıklarında
yöntem abdominal USG dir. ilk aşamadır. Safra yolları hastalıklarında en sık
• Safra taşlarının 2/3‛ü asemptomatiktir. kullanılan tanısal yöntem olup safra taşları tanısında en
güvenilir yöntemdir.
• En sık görülen semptomu biliyer kolik, en sık görülen
komplikasyonu akut kolesistit‛tir. 205.Magnetik rezonans kolanjio pankreatikografi (MRCP)
• Akut kolesistitin en sık nedeni duktus sistikusun pankreatik ve safra yollarinin direk görüntülenmesinde
tıkanmasıdır. Duktus sistukus‛u en çok (%95) taş kullanilan tek noninvaziv görüntüleme yöntemidir.
tıkar.
• Sağ subkostal bölgenin derin palpasyonu sırasında 206. Safra taşı gelişimi için belirlenmiş kesin
soluk alma istendiğinden meydana gelen ani duyarlılık, durumlar
hastanın soluk alışını kesmesine yol açar. Buna Murphy
belirtisi denir. Akut kolesistitte pozitif olması • Obesite • Gastrik cerrahi
beklenir. • Hamilelik • Herediter sferositoz
• Akut kolesistit tanısı için en özgül yöntem sintigrafi • Beslenme faktörleri • Orak hücreli anemi
olmasına rağmen, en çok tercih edilen yöntem • Crohn hastalığı • Talasemi
ultrasonografidir. • Terminal ileum rezeksiyonu
• Akut kolesistitin tedavisi erken kolesistektomidir.
• Laparoskopik kolesistektomide kesin
326 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

207.Akut kolesistitte taşlara bağlı obstrüksiyon en sık • Tanı konulduktan sonra şiddetli vakalar yoğun
etkendir. Murphy bulgusu (+) olabilir. Lökositoz vardır. bakımda takip edilmelidir.
USG en kuvvetli tanısal araçtır ve akut kolesistitte en
uygun yöntemdir. 213. RANSON KRİTERLERİ
208.Bilioenterik fistülün en sık geliştiği yer duodenumdur, Non-Biliyer Biliyer
Taşların en sık obstrüksiyona yol açtığı yer terminal İlk geldiğinde İlk geldiğinde
ileumdur.
• Yaşı>55 • Yaşı>70
209.Bilier sistemin en sık karsinomu safra kesesi kanseridir. • BK>16000 • BK>186000
% 80 adenokarsinom, nadiren skuamöz hücreli karsinom • Kan şekeri>200mg/dl • Kan şekeri>220mg/dl
veya malign melanom şeklindedir.
• Serum LDH>350 IU/L • Serum LDH>400 IU/L
210.Ekstrahepatik kolestaziste (tıkanma sarılıkları) sıklık • SGOT (AST) >250 IU/L • SGOT (AST) >250 IU/L
sırasına göre etyolojiden koledokolitiazis, periampüller
İlk 48 saat sonunda
bölge kanserleri, koledok striktürleri, kist hidatik, dış İlk 48 saat sonunda
• Hemotokrit düşüşü > %10
basılar ve diğer nedenler sorumludur. • Hemotokrit düşüşü > %10
• BUN artışı > 2 mg/dl
211.Ultrasonografi (USG) tıkanma sarılıklı hastalarda ilk • BUN artışı > 5 mg/dl
• Serum Ca < 8mg/dl
olarak yapılması gerekli görüntüleme yöntemidir • Serum Ca < 8mg/dl
• Arteriyel PO2 < 60mmHg
• Arteriyel PO2 < 60mmHg
• Baz defisiti > 5mEg/L
PANKREAS • Baz defisiti > 4mEg/L
• Sıvı sekestrasyonu>
• Hesaplanmış sıvı
4000mL
sekestrasyonu > 6000mL
212.AKUT PANKREATİT
• Akut pankreatitin en sık nedeni safra taşlarına
bağlı pankreatittir. • Akut pankreatitli hastalarda mortaliteninen sık
• Akut pankreatit tanısı klinik bulgularla konulur. nedeni enfeksiyon varlığıdır.
• En sık rastlanan bulgu epigastrik ağrıdır. • Şiddetli akut pankreatit düşünülen hastalar
• Ağrı şiddetli ve süreklidir, sıklıkla sırta vurur ve mutlaka yoğun bakımda takip edilmelidir. antibiyotik
kuşak şeklinde olabilir. başlanmalıdır. Antibiyotik olarak imipenem
seçilmelidir.
• Grey Turner belirtisi ve Cullen belirtisi görülebilir.
(Akut hemorojik pankreatit) 214.Ciddi akut pankreatitte cerrahi endikasyonları
• Akut pankreatit tanısı için pankreatik ekzokrin - Ayırıcı tanı
enzimlerden tanı için en yüksek özgüllük (spesifisite) - Düzelmeyen biliyer pankreatit
lipaz için saptanmıştır. - İnfekte pankreatik nekroz
• BT akut pankreatit tanısını koyabilmek için öncelikli - Pankreatik apse
ve en güvenilir görüntüleme yöntemidir. - Pankreatik nekrozun %50‛nin üzerinde olması
• Nekroz varlığı şiddetli pankreatiti gösterir. 215.KRONİK PANKREATİT
• Anatomik olarak pankreas için en güvenilir
• Kronik alkolizm kronik pankreatitin en sık nedenidir.
görüntüleme yöntemi BT‛dir.
En sık kronik litojenik pankretit görülür.
• Psödokist tanısında da altın standart • Kronik pankreatitte ağrı en sık belirtidir. Ağrının en
tomografidir. önemli nedeni duktal hipertansiyon varlığıdır.
• Ranson kriterlerinde toplam 11 kriterden 3 ve fazla • Kronik pankreatit tanısında en duyarlı görüntüleme
sayıda kriter varlığı şiddetli pankreatitit gösterir. yöntemi ERCP veya endoskopik USG dir.
• Akut pankreatitli hastalar hastalığın şiddetinden • Psödokist kronik pankreatitte en sık görülen
bağımsız olarak mutlaka hospitalize edilmelidir. komplikasyondur.
• Fibrozis ve granülasyon dokusundan oluşan duvarin
içinde pankreatik sivilarin kronik kolleksiyonu
psödokist olarak tanimlanir.
• Erken dönemde sıvı kolleksiyonunun çevresinde bir
duvar yoktur.
• Bu nedenle kist duvarının olgunlaşması beklenir ve
ERCP sonucuna göre tedavi belirlenir.
• En güvenilir yöntem BT dir.
• Ağrının en önemli nedeni pankreatik duktal
hipertansiyondur.
• Kronik pankreatitte sürekli veya medikal tedaviye
cevapsız ağrı en sık cerrahi endikasyonudur.
• Ağrı palyasyonu için en sık uygulanan ameliyat drenaj
ameliyatlarıdır.
• Kronik pankreatitde kullanılan görüntüleme
yöntemleri
- Direk karın grafileri
- Ultrasonografi
- Bilgisayarlı tomografi
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 327

- ERCP perinede yer değiştiren nekrolitik dermatit, kilo


- MRCP kaybı, stomatit, hipoaminoasidemi, anemi ve hafif
- Endoskopik ultrasonografi diyabet ile karakterize bir sendromdur. Venöz
tromboz ve pulmoner emboliye eğilim artar.
216.PANKREAS TÜMÖRLERi
220.Somatostatinoma
• Müsinöz kistadenom ekzokrin pankreasın en sık - α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan
benign tümörüdür. adacık hücre Somatostatin üreten adacık hücre
• Pankreas başı karsinomlarının en sık görülen tümörüdür. Diyabet malabsorbsiyon ve diare,
semptomları obstruktif sarılık, kilo kaybı ve derin safra kesesinin dilatasyonu ve kolelitiazis ile
yerleşimli karın ağrısıdır. karakterizedir
• Sarılık ve hidropik safra kesesi olan hastada öncelikle 221.VIPoma
pankreas başı kanseri düşünülmeli ve öncelikle (Verner-Morrison sendromu; WDHA sendromu:
tomografi yapılmalıdır Watery Diare, Hipokalemi ve Aklorhidri; Pankreatik
• Courvoisier-terrier bulgusu: sarılıklı bir hastada kolera)
distandü ve palpable safra kesesi bulunmasıdır. - Bu sendromun %80-90 sebebi pankreasın VIP
• %20 gezici tromboflebit vardır ( T r o u s s e a u salgılayan adacık hücre tümörüdür.
bulgusu) - Ciddi diareye bağlı metabolik asidoz ve asidoza
• En kötü prognozlu periampuller bölge tümörü pankreas rağmen hipokalemi gelişir.
başı kanseridir. En iyi prognozlu periampuller bölge
222.Fonksiyon göstermeyen adacık hücre tümörleri
tümörü ampulla vateri kanseridir.
- α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan
• Tıkanma sarılıklı hastaya yapılan USG de koledoğun
adacık hücre İnsülinomadan sonra en sık görülen
geniş, safra kesesinin hidropik saptanması ve
adacık hücre tümörü, genellikle malign. En sık görülen
taş görülmemesi de yine pankreas başı kanserini
malign adacık hücre tümörüdür.
düşündürmelidir.
• Bu durumda ilk olarak yapılması gerekli işlem BT DALAK
dir.
• Akut pankreatitin en sık komplikasyonu psödokist 223.Dalağın en sık görülen embryolojik anomalis aksesuar
oluşumudur, 2-3. haftada ateş, ağrı ve persistan dalak varlığıdır. %80 i dalak hilusunda görülür.
amilaz yüksekliği ile seyreder. Mortalite ve • En sık splenektomi endikasyonu dalak travmasıdır.
morbiditenin en sık nedeni sepsistir.
• Elektif splenektomi ise klinikte en sık İTP için
• Tedavi medikaldir. Oral beslenme durdurulur, uygulanır.
Nazogastrik drenaj ve sıvı tedavisi
• Künt karın travmalarında en sık yaralanan intraab-
dominal organ dalaktır.
PANKREAS ENDOKRİN TÜMÖRLERİ
• Bazen kapsül altına kanama olup subkapsüler hematom
oluşturabilir. Bu da gecikmiş rüptüre yol açabilir.
217. İnsülinoma
- Beta hücrelerinden köken alan ve en sık görülen adacık • Travma ile kanama arasında geçen asemptomatik
hücre neoplazmıdır. süreye Baudet‛nin latent periodu denir. Ortalama iki
hafta kadardır.
- %80‛i benigndir (soliter adenom)
224.Esas hastalığı kontrol etmek için splenektomi yapılan
- Hipoglisemi yaparlar. Sinirlilik, konfüzyon ve bazen
hastalıklar
stupor oluşabilir.
- Herediter sferositoz
- Plazma insülin/glukoz >0.3 olması tanı koyduru- - Otoimmün anemiler
cudur. - Dalak rüptürleri
- Klasik olarak Whipple triadı bulunur: - ITP
ü Açlıkta ortaya çıkan hipoglisemik semptomlar - Trombotik trombositopenik purpura
- Primer kistleri ve tümörleri
ü Semptomatik durumlarda kan şekeri 50 mg/
dl‛nin altına düşer 225.Kronik ve ciddi hipersplenizm için splenektomi yapılan
hastalıklar
ü İV. glukoz verilmesini takiben semptomlarda
düzelme görülür. - Hairy cell lösemi
- Lenfoproliferatif hastalıklar (non-Hodgkin,
218. Gastrinoma (Zollinger-Ellison Sendromu) KLL, KML)
- Tedaviye dirençli, atipik yerleşimli, çok sayıda
- Felty sendromu
peptik ülserle karakterizedir. vardır. Aşırı asit
sekresyonunun pankreatik lipazı inhibe etmesine bağlı - Agnojenik myeloid metaplazi
yağ malabsorbsiyonu sonucu diyare de gözlenir. - Talassemi
- Tanı için açlık hipergastrinemisinin (>200 pg/dl) - Sarkoidoz
gösterilmesi gerekir - Gaucher hastalığı
- MEN Tip 1‛de görülen en sık fonksiyonel adacık hücreli - Porfiria eritropoetika
tümörüdür. - Splenik ven trombozu
- Medikal tedavide ilk seçenek Omeprazol‛dür. - Orak hücreli anemi
- AİDS
219. Glukagonoma
- İlaç kullanımı ile ilişkili trombositopeni
- α2 hücrelerden köken alan, ve glukagon salgılayan - Splenektomiden en fazla sağlayan hematolojik
adacık hücre tümörüdür. Özellikle bacaklarda ve hastalık herediter sferositozdur.
328 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

226.Splenektomi komplikasyonları 230.Tarama testinde idrarda VMA (vanil mandelik asid)


seviyesi ölçülür. Feokromositoma tanısı için en güvenilir
- Sol alt lob atelektazisi. En sık görülen yöntemin % 100‛e yaklaşan duyarlılığı ile plazma
komplikasyonudur. metanefrin düzeyidir.
- Subfrenik hematom
231.Adrenal insidentilomalarda en sık saptanan patoloji
- Subfrenik apse
non fonksiyonel adenomdur. En sık görülen fonksiyonel
- Pankreatit
ise feokromositomadır.
- Pankreatik fistül
- Tromboembolik olaylar: özellikle miyeloid 232. CUSHING SENDROMU AYIRICI TANISI
metaplazili hastalarda görülür. Splenektomiden
sonra trombosit sayısının artması ile ilişkilidir. İdrarda Düşük Yüksek
- Postsplenektomi sepsis: Başta pnömokok ve Patoloji Serbest ACTH doz DXM doz DXM
H.influenza olmak üzere enkapsüle bakterilerin kortizol Süpresyon Süpresyon
neden olduğu, ani başlayan ve hızlı bir seyirle
Cushing
fatal sonuçlanan enfeksiyonlardır. Splenektomi ↑ ↑ Hayır Evet
Hastalığı
olacak tüm hastalara profilaktik olarak pnömo-
kok, H.influenza ve meningokok aşısı yapılmalı- Adrenokortikal
↑ ↓↓ Hayır Hayır
dır. Tümör
• En mortal komplikasyon ise sepsistir. Ektopik ACTH
↑ ↑↑ Hayır Hayır
• Dalak rüptürünün en sık nedeni travmadır. Spontan tümör
dalak rüptürünün en sık nedeni sıtma ve enfeksiyöz
mononükleozistir.
233. MEME
• Dalak yaralanmalarının değerlendirilmesinde en iyi
yöntem CT‛dir. • Mammografide kanser lehine bulgular
- Mammografide maligniteye işaret eden
227. SPLENEKTOMİ ENDİKASYOLARI durumlar parankimal distorsiyon, kitle
lezyonunun sınırlarının iyi tanımlanamaması,
Esas hastalığı kontrol etmek için mikrokalsifikasyon (Malign kalsifikasyon),
• ITP stellat opasiteler (Yıldızlanma), meme yapısının
• Herediter sferositoz bozulmasıdır.
• Trombotik trombositopenik
• Otoimmün anemiler
purpura • En sık meme hastalığı fibrokistik hastalık
• Dalak rüptürleri
• Primer kistleri ve tümörleri
• En sık meme tümörü meme kanseri
• En sık benin meme tümörü fibroadenom
228.ADRENAL • Meme kitlelerinin en sık sebebi fibrokistik hastalık
• Primer hiperaldosteronizmin % 70‛inde sebep, bir • Kanlı MBA‛nın en sık nedeni intraduktal papillomdur.
adenomdur. % 30 vakada ise, bilateral nodüler Meme kanseri gelişme riski yok
hiperplaziye rastlanılmaktadır. Tanıda en önemli • Papillom tanısı neyle konur?
bulgular, hipertansiyon ve hipokalemidir. Aldosteron - Duktografi (invaziv): kesin!
yüksekliği ve düşük renin gösterilmesi tanıyı - Ultrasonografi (non-invaziv): ilk inceleme!
koydurur.
- MR Laktografi (non-invaziv; duktografinin
229.Ektraadrenal feokromositomalar en sık Zuckerkandl güncel alternatifi): kesin!
organında (inferior mezenterik arterin aortadan çıktığı
yerin soluna yerleşir) görülür.
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 329

• Histolojik İnceleme Sonuçlarına Göre İnvazif Meme 238.Meme başı akıntısının en sık nedeni (% 50) intraduktal
Kanseri Riski papillom, 2. Sık duktal ektazi, 3. Sık kanserdir.
- Riski artırmayan lezyonlar 239.Kistik hastalık memenin en sık rastlanan benign
ü Apokrin değişiklikler hastalığıdır. Makroskopik kistlerin ilk tedavisi
ü Duktal ektazi aspirasyondur. Kistlerde cerrahi tedavi-biyopsi
ü Hafif epitelyal hiperplazi endikasyonları rekürren kist varlığında, duvar
düzensizliği olan kistler, aspirasyonda kanlı sıvı gelmesi
ü Sklerozan adenozis
ve ailede Meme Ca. öyküsü olmasıdır.
ü Papillom
- Az riskli lezyonlar (1.5-2 kat) 240.Meme Kanser riskini arttırmayan nonproliferatif
hastalıklar apokrin değişiklikler (metaplazi), duktal
ü Orta derecede hiperplazit ektazi, hafif epitelial hiperplazi, yağ nekrozu,
- Orta riskli lezyonlar (4-5 kat) sklerozan adenozis ve papilloma (intraduktal)dır.
ü Atipik duktal hiperplazi Riski hafif olarak arttıran lezyonlar orta dereceli
ü Atipik lobüler hiperplazi epitelial hiperplazidir. Riski orta dereceli arttıranlar
- Yüksek riskli lezyonlar (8-10 kat) atipik duktal hiperplazi ve atipik lobuler hiperplazidir.
Yüksek dereceli arttıranlar ise lobuler karsinoma insitu
ü Lobüler karsinoma in situ (LKİS) ve duktal karsinoma insitudur.
ü Duktal karsinoma in situ (DKİS)
241.Meme kanserinde rekürrens ve sağ kalım süresini
234. BRCA etkileyen en önemli faktör aksillada tutulan lenf
nodlarının sayısı ve lokalizasyonudur.
BRCA-1 BRCA-2
242.Meme kanserinde en sık metastaz kemik metastazıdır(en
İnvaziv duktal İnvaziv duktal
Histoloji sık lomber vertebra).
Kötü diferansiye İyi diferansiye
Hormon res - + 243.Meme kanseri en sık % 40-50 memenin üst dış kadranına
yerleşir. İkinci sıklıkta % 20-25 santral bölge, üçüncü
Yaş Erken Erken
sıklıkta üst iç kadran, onu takiben alt kadranlarda
Bilateral Bilateral yerleşir.
Erkekte risk - + 244.Meme kanserlerinden en sık invaziv duktal karsinoma
görülür
245.Meme başının Paget hastalığı kronik, ekzamatoid,
235. KİS erapsiyonlu meme başı hastalığıdır. İnvaziv meme
DKİS LKİS kanserlerinin % 2‛sini oluşturur. 2 haftalık tıbbi tedaviye
Sıklık 3-5 kat sık cevap vermeyen ekzamatik olgularda tam kat biopsi ve
histopatolojik tetkik yapılmalıdır.
meme ca‛ların
İnsidans %2-5 246. İnfiltratif Duktal Ca (Skirröz Ca):
%12-15‛i
Erkekte ü %80 görülür
Cinsiyet ayırımı - ü En sık görülen meme kanseridir
görülmez
Erken menopozal Premenopozal ü Erken lenf düğümü metastazı yapar
Yaş
(genç) 247.En iyi prognozlu invaziv meme kanseri tübüler
Reseptör -/+ ++++ kanserdir.
Kitle > %50 ------ 248.Meme koruyucu cerrahi (MKC) kontrendikasyonları
Mikrokalsifikasyon +++ ------ ü Memeye daha önce RT yapılması
Bilateralite ü Multisentrik tümör
%50-70 %10-20
ü 1. veya 2. trimesterde gebelik
Multisentrisite %40-80 %60-90 ü Yaygın mikrokalsifikasyon
İnvaziv kanser ü Kollagen doku hastalığı
>%25-70 %25-35 ü Santral yerleşimli tümör
gelişimi
Aksiller LN met <%2 <%1 249.MKC‛de Başarısızlık Riskini Artıran Faktörler
Lumpektomi / ü Genç hasta
mastektomi Takip / ü Yaygın intraduktal komponent (EIC)
± Radyoterapi mastektomi ü Yüksek S-faz komponenti
Tedavi Komedo ve Kötü (bilateral) ü Santral subareolar lezyonlar
grade: nüks!!! takip boyunca
ü Aynı memede ≥ 2 primer lezyon
Adjuvan tamoksifen
tamoksifen 250.Meme kanserinde en önemli prognostik belirteç
hastalığın evresidir. Koltuk altı lenf düğümü durumu ve
uzak metastaz en önemlileridir.
236.Vertebral venöz pleksus (Batson pleksusu) bağlantıları, 251.Meme Kanserinde Prognostik Faktörler
kafa kaidesinden sakruma kadar vertebralarla ilişkilidir.
Bu potansiyel bağlantı, meme kanserinde metastazların • Tümörün büyüklüğü
sistemik dolaşıma geçmeden ve pulmoner metastaz • Aksiller lenf bezlerinin durumu (0, 1-3, >4): en önemli
görülmeden vertebralar, pelvis, kafa kemiklerinde ve faktör.
santral sinir sisteminde metastazlar oluşmasına neden • Histolojik tip ve grade: En iyi tübüler, en kötü lobüler
olur. sonra infiltratif duktal.
237.Mondor hastalığı anterior göğüs duvarı ve memedeki • Steroid hormon reseptörlerinin durum ve hormonal
yüzeysel venleri tutan bir tür tromboflebittir. tedaviye cevap: ER+ iyi; ER +, PR + daha iyi
330 TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

• Tümör antijenleri, büyüme faktörleri, kromozomal az olarak da profunda brachii‛nin çıkış noktasına
bozukluklar, onkonjenler yerleşir.
Kromozomal bozukluklar (11. Kr alel kaybı, 1, 3, 6, 7,
9 delesyon kötü) 254. KRONİK ARTERİYEL OKLÜZYON
Protoonkojenler (HER-2/neu=c-erb-B2, c-erb-B, c-
H-ras kötü) • Ekstremiteleri besleyen damarlarda görülen
Büyüme faktörleri (EGF, TGFα, PDGF, IGF-1 kötü, tıkayıcı hastalıkların en sık nedeni aterosklerozdur.
TGFβ çok iyi) Semptomatik arteriyel lezyonlar en sık infrarenal
• Proliferasyon hızı (Öploidi, düşük S-fazı iyi – anöploidi aorta, iliak arterler ve addüktör kanal düzeyinde
kötü) süperfisyel femoral arterde lokalize olur.

252.Meme kanseri nedeni ile tedavi gören kadınlarda en • Pulmoner emboli DVT‛nun en önemli komplikasyonudur.
sık gelişen ikinci tümör diğer memenin kanseridir. Semptomlar dispne, öksürük ve bronkospazmdır.
En sık bilateral görülen meme kanseri tipi lobüler Tanı ventilasyon / perfüzyon sintigrafisinde dolma
karsinomdur. defektinin görülmesiyle ağırlık kazanır. Kesin tanı
253. PERİFERİK VASKÜLER pulmoner arter anjiyografisi ile düşünülür.
• En sık görülen anevrizma abdominal aort anevrizması,
en sık görülen periferik arter anevrizması popliteal
255. Pulmoner Emboli
arterdir.
• Her türlü iskeminin ilk ve en önemli bulgusu ağrıdır Majör Pulmoner Embolideki Klinik Semptom ve
• Akut arteriyel okluzyon 6P ile ifade edilen semptom Bulguların Sıklığı
ve bulgulara neden olur
Dispne %80 Takipne %88
- PAİN: Akut arter tıkanıklarının %75‛ten fazla-
sında ilk semptomdur Anksiyete %60 Taşikardi %63
- PULSELESSNESS
Plevral ağrı %60 P2 artışı %60
- PALLOR
- POİKİLOTERMİ Öksürük %50 Ral %51
- PARESTEZİ
- PARALİZİ Hemoptizi %27 S3 veya S4 %47

• Arter okluzyonunun en sık nedenleri arteriyel emboli Plevral sürtünme


Senkop %22 %17
ve trombozdur. sesi
• Emboliler genellikle arter çapının hızlı daralma
gösterdiği dallanma noktalarında yerleşmektedir.
• Alt ekstermitede en sık tutulan damarlar: 256.Dejeneratif anevrizmalar Anevrizmaların en sık
- Common femoral görülen tipidir.
- Popliteal • Abdominal aortik anevrizmaların en sık görüldüğü
- Common iliak lokalizasyon infrarenal aortadır.
- Abdominal aort bifürkasyonu‛dur. • Arteriyel tıkanmanın ve buna bağlı gelişen iskeminin
• Üst ekstremitede de brakial arterin radial ve ulnar en önemli özellikleri P harfi ile başlayan 6
arterlere ayrıldığı bifurkasyon bölgesinde ve daha semptom ve bulgudur: pain (ağrı), pulselessness
(nabız yokluğu), pallor (solukluk), poikilotermi (ısı
GENEL CERRAHİ’DE ÖNEMLİ BİLGİLER 331

farklılığı), parestezi, paralizi.


• Akut arter tıkanıklarının %75‛ten fazlasında ilk
semptom ağrıdır.
• Embolilere bağlı en sık tıkanıklık gelişen damar
common femoral arterdir.
• Tromboanjitis obliterans: Buerger hastalığı
olarak da bilinen, sigara içen genç erkek hastaların,
orta boy ve küçük arterlerini tutan inflamatuar
vaskülopatidir.
• Buerger hastalığının histopatolojik özelliği, tüm duvar
tabakalarını tutan pananjiitis‛tir.
• Primer olarak periferik arterlerin hastalığı olup en sık
alt ekstremitede görülür. Alt ekstremitede en sık
tutulan arterler tibialis anterior, tibialis posterior
ve plantar arterlerdir.
• Tedavi: En önemli unsur sigaranın kesilmesidir.
Cerrahi sempatektomi, özellikle alt ekstremitede daha
başarılı, bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır.
• Arteriyovenöz fistülün kompresyonu ile kalp hızı
yavaşlayabilir (Branham belirtisi).
257. YARA İYİLEŞMESİ
• Yara İyileşmesi
• Fibroblastlar için en önemli kemotaktik faktör:
PDGF
• Remodelling döneminde serin proteaz ve matriks
metalloproteazlar (MMP) aktif
258.Hidradenitis suppurativa: Tıkanmış apokrin bezlerin
bakteriyel enfeksiyonu ile başlar, tekrarlayan
enfeksiyonlar sinüslere, skarlaşma ve klasik görünüme
yol açar. Etken sıklıkla staph aureustur.
259.AIDS‛li hastalarda insan papilloma virüsüne bağlı
kondiloma aküminata ciddi boyutlara ulaşabilir
(Buschke-Lowenstein tümörü).
260.Lentigo maligna (Hutchinson‛un melanotik çili): En iyi
prognozlu malign melanom tipidir
261.Malign melanomlu hastalarda en önemli prognostik
kriter tümörün invazyon derinliğidir.
262.Malign melanomlu hastalarda intravenöz interferon α
2b metastatik hastalıkta sağkalımı uzatır.

You might also like