Professional Documents
Culture Documents
“Yoktan var edilemez, vardan yok edilemez” ilkesini insanlığa kazandıran büyük
insan
değil, bir devletin yitirilmemesi gereken onuru ile de yakından ilgili bir
sürecin başlangıcı gibi görünüyor.
Bu acı kaderden kurtulabilir miyiz? Kurtuluruz! İlk olarak bir şeyi –
öncelikle- öğrenmemiz gerekecektir: “Yoktan var edilemez, vardan yok
edilemez” ilkesini. Her elde edilen bir şeyin ödenmesi gereken bir bedeli
vardır ve bu bedel, olanağı elde edenin er ya da geç ödemesi gereken
bir bedel olacağının; bu bedeli başkasına ödeten ya da ödettirenlerin ise
insanlıktan, ahlaktan ve hatta sosyal devlet anlayışından yoksun
olduğunun bilinmesi ve açık açık dile getirilmesi ile olabilir. Elinde girdisi
olmadan –sırf kendi çıkarı için- gelecek nesilleri borçlandırarak (örneğin
kendi halkından ya da dışarıdan borç alan), kaynaklarını talan ederek ya
da ettirerek bir miktar daha imkân sağlayıp, bu imkânları, mucizeye ve
sevaba inanmış, girişim yeteneği olmayan, hep isteyen; ancak hiç
vermeyen bir kesime katık yapanlar, devletine ve toplumuna ihanet
içerisindedirler. Hiçbir sosyal devlet kavramı böyle bir yağmaya izin
veremez.
14.12.2008 tarihinde devlet bakanı Hayati Yazıcı, Adapazarı’nda
şöyle diyor, biz Sosyal Devlet olarak kömür de vereceğiz başka
yardımları da yapacağız; yoksa bu halk kaçak elektrik kullanacak,
ormanları yakacak. Kimse sormuyor, sayın bakan ne zamana kadar?
Sosyal devlet aç doyuran değil, beceri geliştiren, iş bulan devlet
olmalıdır. İş sağlayamadığınız açları doyurma, daha çok açın topluma
eklenmesi ve yaranın derinleştirilmesi demektir. Bu satırları yazan kişinin
uzmanlık alanı zoolojidir; açılımı kural olarak hayvanlar âlemini iyi bilen
kişi demektir. Amip denen bir hücreli bir canlı vardır, çoğunuz eğitiminiz
sırasında görmese de, kitaplarda okumuştur. Bu canlıya besin
sağladığınız sürece, durmak usanmak bilmeden, geleceğini düşünmeden
çoğalır; öyle ki, eğer olanak olur, bu canlı ve zürriyeti sürekli
beslenebilirse, kuramsal olarak kendisi ve zürriyetiyle birlikte vücut
9
Burada A’yı insan, B’yi dünyadaki yer altı ve yer üstü varlıklar
(zenginlikler) olarak kabul edersek; ikisinin etkileşiminden C ve D diye
nitelendireceğimiz ürünler çıkacaktır. Bu ürün bilime katkı, sanat,
kolaylaştırılmış yaşam, iyi konutlar, düzgün şehirler, karşılıklı saygı,
toplum bilinci ve insana ait iyi olarak nitelendirilmiş sayısız özellik
olacaktır. Burada A’nın ve B’nin miktarları ürünlerin miktarı ve kalitesi
üzerinde etkilidir. B, yani doğal olanaklar kısıtlı olduğu sürece, A’nın yani
insanın yapabileceği fazla bir şey yoktur. A’nın sayısının artırılması
ürünün miktarını ve kalitesini değiştirmeyecektir (hatta bozacaktır).
Esasında Lavoisier’in denklemi bir anlamda budur.
Ancak A’nın B ile tepkimeye girebilmesi için yani insanoğlunun
doğayı düzgün olarak kullanıp verimli ürünler elde edebilmesi için,
10
SUNUŞ YAZISI
Sevgili Kardeşlerim
Birçok dünya ülkesi gibi bizim ülkemizde de çok kısa zaman
diliminde önemli sosyal çıkmazlar gündeme (gelmiştir) gelecektir. Bunun
bir kader değil, çok kötü bir tezgâh ve bir akılsızlık sonucu olduğunu
anlayabilmemiz için bu yazıyı okumanızı öneririm.
Bilim, geleceği yaşamadan okuyabilmenin yoludur.
Mucizeye inanan herkesin er ya da geç çıkmaza saplanacağını;
yoktan var edilemez vardan yok edilemez yasasını bilmeyenlerin ülkeyi
nasıl bir çıkmaza sürüklediklerini göreceğiz.
Yardımsever ve insancıl olabilmenin yolunun, akıllı düşünmeden
geçtiğini herkesin öğrenmesi gerekir.
Sevgilerimle
19