You are on page 1of 82

JE> Tüm Ýktisatçýlar Birliði

Yayýnlarý no: 13

Türkiye’de
kadýnýn
sosyo-ekonomik
durumu

1
Birinci Baský: 1975
TÜM ÝKTÝSATÇILAR BÝRLÝÐÝ YAYINLARI
NO : 13
Eriþ Yayýnlarý tarafýndan düzenlenmiþtir. Þubat 2006
erisyay@kurtuluscephesi.org
http://www.kurtuluscephesi.com
http://www.kurtuluscephesi.net
http://www.kurtuluscephesi.org
ÝÇÝNDEKÝLER

7 I. GÝRÝÞ
11 II. YAKLAÞIM
15 III. ÝLKEL TOPLUM
20 IV. KÖLECÝ TOPLUM
25 V. FEODAL TOPLUM
31 VI. KAPÝTALÝST TOPLUM
39 VII. TÜRKÝYE’DE KADIN
39 1. GÝRÝÞ
40 2. OSMANLI TOPLUMUNDA KADIN VE CUMHURÝYET
DÖNEMÝNÝN GETÝRDÝÐÝ DEÐÝÞÝKLÝKLER
42 3. GÜNÜMÜZDE KADININ DURUMU
42 A. SANAYÝDE KADIN - KENTSEL AÝLE
50 – KENTSEL AÝLE
52 B. KIRSAL KESÝMDE KADIN
54 EÐÝTÝM
58 KÖYDE EVLÝLÝK VE AÝLE
61 SAÐLIK
63 C. HÝZMET SEKTÖRÜNDE KADIN
67 YASALAR
70 FUHUÞ
72 VIII. SONUÇ

75 EKLER
77 1970-2000 YILI ÝSTATÝSTÝKLERÝ
I. GÝRÝÞ

Bugün Türkiye emperyalist-kapitalist üretim iliþkilerinin egemen oldu-


ðu bir ülkedir. Halkýmýz, emperyalizm ve onunla bütünleþmiþ yerli te-
kelci sermaye ve onlarla iþbirliði halindeki tefeci tüccar ve toprak aðala-
rýnýn en büyüklerinden oluþan bir azýnlýðýn yoðun sömürü ve baskýsý al-
týndadýr.
Bu toplumsal sistem içersinde emekçi kadýnlar daha yoðun baský ve
sömürü altýnda bulunmaktadýr, ayrýca kapitalist toplumun üstyapý kurum-
larýnýn getirdiði yabancýlaþma genelde tüm kitlelerle birlikte kadýnlarý daha
yoðun bir þekilde etkilemektedir.
Buna karþýn kadýnlar politik mücadeleye hemen hemen hiç katýlma-
makta, ekonomik-demokratik mücadelede ise yine yerlerini alamamakta-
dýrlar. Emperyalizmin boyunduruðu altýndaki ülkelerde ilk kurulan kadýn
örgütleri, burjuva sýnýfý kadýnlarý tarafýndan kurulmuþtur. Metropol ülke-
lerdeki akýmlarýn etkisinde kalýnarak Türkiye’de de benzer örgütler ku-
rulmuþtur. Ancak bunlar emekçi kadýnlarýn varlýðýný dahi göz önüne al-
madan, sorunu çarpýtarak egemen sýnýflarýn kitleleri uyutma politikasýna
hizmet etmektedir. [sayfa 7]

7
Aslýnda emekçi kitlelerin kadýnlarýna bilinç verecek, onlarýn halkýn
mücadelesine daha aktif biçimde katýlmasýný saðlayacak özel çabalar
gösterilmesi gerekmektedir. Kadýnlarýn, ekonomik-demokratik mücadele
için sýnýf örgütleri olan sendikalarda ve diðer politik örgütlerde daha
faal yer almalarý, iþçi sýnýfý ideolojisini benimsemiþ ve emekçi kadýnlarýn
etkin biçimde katýldýðý örgütler aracýlýðýyla saðlanabilir. Nitekim emper-
yalizm ve sömürüye karþý kurtuluþ mücadelesi veren ülkelerde kadýnla-
rýn mücadeleye aktif olarak katýlmalarý onlara doðru bilinç veren kadýn
örgütleri sayesinde olmuþtur. Örneðin Kuzey Kore, Vietnam, Güney Ye-
men gibi ülkelerde kadýn kuruluþlarýnýn mücadelenin baþarýya ulaþmasýn-
daki paylarý büyüktür.
Türkiye’de emekçi kadýnlarýn halkýn mücadelesine katýlmalarýnýn sað-
lanmasý için ilk olarak, genelde toplumlarýn tarihsel evrimi içinde ve
özelde Türkiye’de, kadýnlarýn somut koþullarýnýn bilinmesi gerekir. Bu
çalýþmanýn, bu konudaki ilk çalýþmalardan olmasý nedeniyle eksik ve yeter-
siz yönleri bulunabilir. Konuyu doðru sýnýfsal konumu içerisinde ele ala-
cak çalýþmalarýn bu sorunun çözümlenmesine katkýlarý olacaktýr.
Günümüz Türkiye’sinde kadýnýn asýl görevleri çocuk doðurmak, ev
iþlerini görmek, erkeðin cinsel doyum aracý olmaktýr. Eðer ekonomik
koþullar zorluyorsa, bunlarýn üzerine tarlada çalýþýr, sanayide ayný iþi
yapsa da erkek iþçiden daha az ücret alýr, yani daha yoðun sömürülür,
üstelik kazandýðý parayý nerede kullanacaðýna da kendisi karar veremez.
Ýþ burada bitmez; toplumda aþaðýlanýr, birçok toplumsal kurum, yasa,
deðer yargýlarý yoluyla baský altýnda tutulur. Eðitim olanaklarýndan yoksun
býrakýldýðýndan, [sayfa 8] yaþamýný sürdürmek için erkeðe kayýtsýz, þartsýz
baðýmlý olmak zorundadýr. Dünyanýn büyük bir kesiminde de durum
pek deðiþik deðildir.
Bu olgu, daha 19. yüzyýlda çeþitli tepkilere yol açtý; tepkiler büyüdü,
bu duruma son vermek isteyen bazý batýlý kadýnlar 1960’larda boyutlarý
giderek büyüyen “Feminist” hareketin öncüleri oldular. Bu amaçla ör-
gütler kurdular, gösteriler, toplantýlar düzenlediler, hatta kimi kez de
þiddete baþvurdular. Feminist hareketin daha bir göze batar kýldýðý ka-
dýn sorununun varlýðý sonunda kabullenildi; Birleþmiþ Milletlerce 1975
Dünya Kadýn Yýlý olarak ilân edildi. Ancak 1972 Kitap Yýlý olduðu halde
bu yýlýn ülkemizde kitaplarýn yakýlýp, kitap okurlarýn tutuklanmasýný en-
gellemediði anýmsanýrsa, 1975’in Kadýn Yýlý olmasýnýn kadýn sorununa,
temelde bir çözüm getiremeyeceði açýktýr.
Feminist hareket, kadýnlarýn öz deneyimleri sonucu ezilmiþliklerinin
bilincine varmalarýndan sonra olmuþtu. Ancak bu atýlým, kadýnýn ezilmiþ-
liðiyle toplumsal sistemler arasýndaki neden-sonuç iliþkisini doðru koya-

8
madý. Çeþitli sapmalara, yanlýþlýklara yol açtý.
Gerek dünyadaki feminist hareketten etkilenen, gerekse 1975’in Kadýn
Yýlý olmasýndan yola çýkan Türkiye’deki bazý kadýn kuruluþlarý, aydýn ke-
simin bazý kadýnlarý þu sýralarda düþüncelerini açýklamaktalar.
Ne anlaþýlmakta kadýn sorunundan?
Bir grup, kadýn sorununun, çýkarýlacak yasalarla, kadýnla erkeði her
konuda eþit tutan yasalarla, halledileceðini ileri sürerken, bir diðer grup,
kadýnýn ev iþlerinde [sayfa 9] yardým görmesini, erkeklerle ayný ücreti alma-
sýný, erkeklerin yaptýðý her iþi yapabilmesini, erken emekliye ayrýlmasýný,
kadýnýn üzerindeki cinsel baskýnýn kaldýrýlmasýný, doðum kontrolünün
yaygýnlaþtýrýlmasýný istemekte. Olguyu tüm erkeklerin tüm kadýnlarý sömür-
mesi olarak gören feministler, aslýnda kadýnýn durumunun yüzeysel görün-
tülerini deðiþtirmeyi amaçlamaktalar. Bir diðer deyiþle, kadýnýn sömürül-
mesinin nedenleriyle deðil, sonuçlarýyla uðraþmakta, kapitalist sistemle
insanýn sömürülmesi arasýndaki çok yakýn iliþkiyi gözden ýrak tutmakta-
dýr, öte yandan çözüm getirmeye çalýþtýklarý sorunlar –eþit ücret, ayný
iþ, doðum kontrolü, vb.– toplumumuzdaki kadýnlarýn gerçekten yaþam
sorunlarýdýr; ancak böylesine yüzeysel bir tutumla, hiçbir yere varýlamaz,
giderek böyle bir tutum egemen sýnýflarýn gerçek sorunu gizlemesinde
bir araç olur. Gereken, neden bu sorunlar var sorusuna eðilmek, kadý-
nýn durumunun sýnýfsal çözümlemesini yapmak, kadýnýn tutsaklýðýnýn ne-
denleriyle sonuçlarý arasýndaki iliþkiyi doðru koymaktýr, ancak bu tür bir
yaklaþým, kadýn sorununun yozlaþtýrýlmasýný, saptýrýlmasýný önleyebilir. Öte
yandan böylesine bir yaklaþýmýn bizi, iþi tarihsel açýdan ele
almaya zorlayacaðý açýktýr. Çalýþmanýn sonraki bölümlerinde sorun
enine boyuna tartýþýlacaktýr. Bu aþamada þu söylenebilir: kapitalist sistem
insanýn iþgücünü metalaþtýrýr, yani pazarda alýnýr satýlýr mal haline geti-
rir. Kadýn-erkek tüm insanlarýn iþgücü kapitalist sistemin mantýðýna göre
birer metadýr.
Ekonomik sömürüyü, baskýyý doðuran sermayenin varlýðýdýr. Bunun
yanýsýra ekonomik gücün erkeklerin elinde bulunmasý, kadýnlarý erkek-
lerin denetimine sokar.
Burjuva toplumunda, kadýnýn üretime yaygýn olarak katýlmamasý, ken-
disini de etkileyecek olan toplumun geliþmesinde söz sahibi olamamasý,
kadýnýn diðer cinsin baský [sayfa 10] ve tutsaklýðý altýnda olmasýnýn temel
nedenidir. Burjuvazi kendi sýnýfýnýn kadýnlarýna süs aracý gözüyle bak-
makta ancak emekçi kitlelerin kadýnlarý üretime yaygýn olarak katýlsalar
da, toplumda egemen olan üst yapý kurumlarý nedeniyle en yoðun bas-
ký ve sömürü altýnda bulunmaktadýr.
O halde; “kadýn sorununa eðilmek, bu sorunu devrimci mücadele-

9
nin bir parçasý haline getirmek her devrimcinin görevi olmalýdýr, çünkü
“Emekçiler, hangi sýnýfý etkilerse etkilesin, her türlü zulüm, baský, vahþet
ve suiistimale karþý çýkacak biçimde eðitilmezlerse, iþçi sýnýfýnýn bilinci
gerçek bir siyasal bilinç olamaz.”1 ve de “iþçi sýnýfý kadýnlarýn tam öz-
gürlüðünü saðlamadýkça kendi tam özgürlüðünü de gerçekleþtiremez.”2
[sayfa 11]

1
V. I. Lenin, “Ne Yapmalý?”, 1964, Moskova, s. 66.
2
V. I. Lenin, “Woman-Society, (Kadýn - Toplum)”.

10
II. YAKLAÞIM

Kadýnlarýn toplum içindeki yerini belirleyen nedenleri ve etkenleri


anlamak için, her þeyden önce, toplum yapýsýndan neyi anladýðýmýzý
belirtmek gerek. Bir toplumun yapýsýndan sözedince, onu oluþturan eko-
nomik, sosyal, siyasal ve kültürel kurum ve iliþkilerin tümü anlaþýlýr. Ancak
toplumsal yapýyý oluþturan bu farklý öðelerin ayný önem ve yere sahip
olmadýðý açýktýr. Ýnsan, siyasetle, politikayla, dinle ya da sanatla uðraþ-
madan önce, yemek içmek, giyinmek ve kendini barýndýracak sýðýnak
bulmak zorundadýr. Bu nedenle, hayatýn, maddî koþullarýnýn saðlanmasý
ve dolayýsýyla, bir insan topluluðunun belli bir dönemde ulaþtýðý ekono-
mik geliþmiþlik derecesi, o topluluðun devlet kurumlarýnýn, yasal iliþkilerini
ve giderek sanat ve dini görüþlerini belirler. Baþka bir deyiþle, insanýn
tüm uðraþlarýnýn temelinde üretim uðraþý yatar.
Üretim uðraþýnýn taþýdýðý bu önem bizi “üretim tarzý” kavramýna götü-
rür. Üretim tarzý, üretim güçleri ile üretim iliþkilerinin bütününe verilen
addýr. Belirli bir teknolojiyi içeren üretim araçlarý ile maddî zenginlikleri
üreten insanlar üretim güçlerini oluþturur. Burada; doðal çevreyi ve in-
sanlarýn biyolojik ve fiziksel niteliklerini veri [sayfa 12] olarak aldýðýmýz açýktýr.

11
Buna göre örneðin, ilkel insan ile onun hayvan avlamakta kullandýðý ok
ve yay, avcýlýkla geçinen toplumlarýn ana üretim güçlerini oluþturur.
Üretim iliþkileri ise insanlarýn üretim için giriþtikleri ve üretimin temel
bir öðesi olan tüm iliþkileri oluþturur. Üretim iliþkilerinin temelinde top-
lumdaki mülkiyet biçimleri, bireylerle üretim araçlarý arasýndaki sahiplik
iliþkileri yatar. Toplumun yarattýðý gelirin bölüþüm biçimi ve bireylerin
ve topluluklarýn üretim süreci içindeki yer ve rolleri sözkonusu mülkiyet
biçimi ve iliþkilerine dayanýr ve üretim iliþkilerinin bir parçasýný oluþturur.
Örneðin, kapitalist toplumda temel mülkiyet biçimi özel mülkiyettir.
Baþka bir açýdan baktýðýmýzda, belli bir dönemdeki üretim güçleri-
nin, o dönem insanlarýnýn doða ile olan iliþkilerini belirlediðini söyleye-
biliriz. Yani insanýn doða üzerindeki egemenliðini, doðal güçleri kontrol
edip kendi amaçlarýna yönelik kullanabilme olanaðýný belirleyen üretim
güçleri ve onlarýn geliþmiþlik derecesi olmaktadýr. Üretim iliþkileri ise
insanýn doða ile iliþkisini oluþturan üretim sürecinde diðer insanlarla kur-
duðu iliþkileri gösterir.
Toplumlarýn geliþmesini incelediðimizde, üretimin sürekli olarak geniþ-
lediðini ve geliþtiðini görürüz. Genel olarak, üretim güçlerinin deðiþmesi
üretim iliþkilerindeki deðiþmeden önce ortaya çýkmakta ve araçlarýnýn
geliþmesiyle birlikte insanlar da geliþmektedir. Üretim bilgi ve teknolojisi
geliþir, ortaya yeni meslekler çýkar. Uzun dönemde, insanlarýn arasýn-
daki üretim iliþkilerinin de, üretim araçlarýndaki ve insanlardaki geliþmeye
paralel olarak deðiþtiði görülür. Baþka bir deyiþle, üretim iliþkilerini be-
lirleyen üretim güçleridir.[sayfa 13]
Ancak, üretim güçleri ile üretim iliþkileri arasýndaki bu baðlantýnýn
tek yönlü olduðu sanýlmamalýdýr. Üretim iliþkileri kendilerini belirleyen
üretim güçlerinin geliþmesini kolaylaþtýrýcý ya da güçleþtirici bir rol oyna-
yarak, etkilerler onlarý. Bir üretim tarzýnýn geliþme sürecinin baþlarýnda,
üretim iliþkilerinin, üretim güçlerinin niteliði ile uyumlu olduðu, onlarýn
geliþmesini kolaylaþtýrdýðýný söyleyebiliriz. Ne var ki, iliþkilerin deðiþmesi,
zamanla, güçlerin geliþmesinden geride kalmaya, ona ayak uydurama-
maya baþlar. Bu zamanla üretim güçlerinin geliþmesini engelleme, kös-
teklemeye dönüþür. Bu durumda üretim güçleri ile iliþkileri arasýnda bir
çeliþkiden söz edebiliriz. Bu çeliþkinin çözümü, üretim iliþkilerinin deðiþtiril-
mesi sonucunu doðuran sosyal devrimle saðlanýr. Sosyal devrimin getir-
diði yeni üretim iliþkileri ile üretim güçleri arasýnda yeniden uyum saðlanýr.
Ancak, zamanla bu uyumun yeniden uyumsuzluða dönüþeceði ve üre-
tim güçlerinin geliþmesini sürdürmesi için gerekli yeni üretim iliþkilerini
getirecek yeni bir sosyal devrimin yapýlacaðý açýktýr. Burada sözkonusu
olan sürekli, diyalektik deðiþimdir.

12
Belli bir toplumdaki üretim iliþkileri, toplumun ekonomik yapýsýný ya
da temelini oluþturur. Yukarýda özetlenen iliþki nedeniyle, üretim iliþkile-
rinin oluþturduðu alt yapýnýn esas olarak üretim güçlerinin geliþmiþlik
derecesi ve geliþme süreci tarafýndan belirlendiðini söyleyebiliriz.
Toplumdaki siyasal, yasal, ahlâkî, dinî, felsefî deðerler, iliþkiler ve
kurumlar, üretim iliþkilerinin oluþturduðu altyapýnýn üzerinde yükselen,
onun tarafýndan belirlenen üst yapýyý oluþturur. Belli bir alt yapýnýn be-
lirlediði üstyapý esas olarak, insanlarýn söz konusu alt yapýya karþý tavýr-
larýnýn ifadesidir. Çeþitli düþünce ve deðerler, mevcut alt yapýyý güçlen-
dirme ya da zayýflatma nedenlerini, gerekçelerini [sayfa 14] oluþturur. Bu
düþünce ve deðerler kurumlar ve örgütler aracýlýðýyla uygulamaya ko-
nur.
Altyapýdaki deðiþmeler, üstyapýda da paralel deðiþmelere yolaçarlar.
Ancak, belirli bir altyapýnýn ürünü olan üstyapýnýn kendine özgü bir de-
vamlýlýðý, göreli baðýmsýzlýðý vardýr. Bir altyapýnýn yenisiyle: deðiþtirilmesi
sonucu üstyapýda meydana gelen devrim, eski üstyapýnýn tüm özellikler-
inin kendiliðinden ortadan kalkmasý sonucunu doðurmaz. Eski toplumun
düþünce ve kurumlarýndan oluþan bir sistem olan eski üstyapý, kendisini
doðuran altyapý ile birlikte ortadan kalkar. Ancak, onun belirli özellikleri
yeni toplumun üstyapýsýna geçerek orada da yaþamlarýný sürdürebilirler.
Bu, doðal olarak sözkonusu kurum ve düþünceler yeni toplumun ege-
men sýnýflarýnýn çýkarlarýna hizmet ettiði sürece geçerli olacaktýr.
Üst yapýnýn göreli baðýmsýzlýðý, alt yapýnýn üzerinde yapacaðý etkide
de görülebilir. Sýnýflý toplumun düþünce, deðer ve kurumlarý, kendisini
yaratan sýnýflarýn çýkarlarýný koruma ve güçlendirmede kullanýlýrlar. Ýn-
san toplumunun deviniminin temelinde, üretim tarzýnýn iki öðesini
oluþturan üretim güçleri ve üretim iliþkileri arasýndaki çeliþkiler olduðu-
na deðinmiþ- tik. Bu çeliþkilerin geliþip çözümlenmesi sýnýf mücadelesi
yoluyla olur. Bu anlamda sýnýf mücadelesi insanlýk tarihinin özünü
oluþturur.
Öyleyse, sýnýf nedir?
Sýnýflarý birbirinden ayýran özellikler, belirli bir sosyal üretim sistemin-
deki özellikleri, üretim araçlarý ile olan iliþkileri, emeðin sosyal örgüt-
lenmesindeki yerleri ve bunlarýn bir sonucu olarak yaratýlan sosyal zen-
ginlikten yararlanma biçimleridir. Bu anlamda kapitalist üretim tarzýnda
üretim araçlarýna sahip olan kapitalist sýnýftan ve satacak iþgücünden
baþka hiçbir þeyleri olmayan iþçi sýnýfýndan sözedilir. Üretim [sayfa 15] araç-
larý sahipliði kapitalist sýnýfýn üretim sürecindeki yerini ve rolünü belirle-
mekte, bu sýnýfýn iþçilerin ürettiði artýk deðere el koymasý sonucunu do-
ðurmaktadýr. Baþka bir deyiþle toplumdaki üretim iliþkileri o toplumdaki

13
ana sýnýflarýn niteliðini de belirlemektedir. Bu sýnýflar arasýndaki müca-
dele sonunda ise üretim güçleri ile üretim iliþkileri arasýndaki çeliþkilerin
çözümlenmesi gerçekleþmektedir. Dolayýsýyla her üretim tarzý ayný za-
manda kendisini ortadan kaldýracak güçleri de içinde taþýmaktadýr. Baþka
bir deyiþle aktif mücadeleleri sonucu kendisini deðiþtirecek olan sýnýfý
yaratmakta, geliþtirmektedir. Altyapý ile üstyapý arasýndaki iliþkiler açýsýn-
dan ele alýndýðýnda, bu her üst yapýnýn salt kendisinden önceki üst ya-
pýnýn kalýntýlarýnýn deðil ayný zamanda kendisinden sonra gelecek olanýn
da çekirdeklerini içinde taþýdýðý anlamýna gelir. Her üst yapý kendisini
ortadan kaldýracak olan sosyal devrimi gerçekleþtirecek sýnýflarýn ideolo-
jisini de içerir.
Öyleyse, her sýnýfýn niteliðini ve toplumdaki yerini belirleyen, o top-
lumdaki üretim güçlerinin geliþmiþlik derecesi ve üretim iliþkileri ve bu
iki öðe arasýndaki çeliþkiler olmaktadýr. Sözkonusu toplumdaki üst yapýyý
oluþturan düþünce, deðer, davranýþ ve kurumlar ise bir yandan sözünü
ettiðimiz çeliþkileri diðer yanda da sýnýf mücadelesinin geçmiþini ve bu-
günkü durumunu yansýtacaktýr. Ve esas olarak egemen sýnýflarýn çýkar-
larýna hizmet edecek ancak, kendi yerini alacak üst yapýya özgü belirli
deðer ve düþünceleri de ister istemez, içerecektir.
Toplumlarýn tarihsel geliþimini ve kadýnlarýn bu geliþim içindeki konu-
munu incelemek, günümüz toplumunda kadýnýn yaþam koþullarýný anla-
mak için gereklidir. [sayfa 16]

14
III. ÝLKEL TOPLUM

Ýlk insanlar, doða karþýsýnda çok güçsüzdüler. Açlýklarýný giderebil-


mek için doðada varolan kökleri, meyveleri yalnýz ellerini kullanarak
topluyorlardý. Aletleri yoktu. 60 kiþi dolaylarýndaki küçük topluluklar halinde
yaþayan bu insanlar kök, meyve toplama iþini kadýn-erkek, hep birlikte
yaparlardý. Topladýklarýný cinsiyet ya da yaþ ayýrýmý olmaksýzýn eþit ola-
rak tüketirlerdi.
Maðaralarda barýnan ilk insanlar, yýrtýcý hayvanlardan korunabilmek
için her an bir arada olmak zorundaydýlar. Zamanla nüfus arttý. Nü-
fusun artmasý daha fazla yiyecek bulma zorunluluðunu doðurdu. Yýrtýcý
hayvanlardan korunmak için onlarý öldürmeyi öðrenen insanlar, yemek
ve postundan yararlanmak amacýyla hayvan avlamaya baþladýlar. Hay-
vanlarý doðada bulduklarý taþ ve sopalarla avlýyorlardý. Alet yani taþ ve
sopa kullandýklarý ilk üretim avcýlýk oldu.
Üretimleri, avlanmak ve kök toplamak olan bu ilkel topluluklar, bir
bölgede doðadan alabilecekleri bitince, kök ve hayvan bulabilecekleri
yeni yerlere göçen, topraða baðlý olmayan topluluklardý. Dolayýsýyla,
ancak anýnda tüketebilecekleri kadar hayvan avlayabilir, kök toplayabi-
lirlerdi. Zamanla av aletleri taþýn yontulmasýyla, taþa tahta sap yapýlma-

15
sýyla geliþti; ok ve yay bulundu. [sayfa 17]
Ýlkel toplumda ilk iþ bölümü kadýnla erkek arasýnda oldu. Erkekler
avlanýr, kadýnlar kök toplardý. Erkeklerin avlanmasýnýn nedeni daha güçlü
olmalarý deðildi. Kadýn tek besini ana sütü olan çocuðu beslemek zorun-
daydý dolayýsýyla çocukla da ilgilenmesine olanak saðlayan kök toplama
iþini üstlenmiþti. Ayrýca kadýnýn doðum öncesi ve sonrasý, aðýr iþlerle
uðraþmasý olanaksýzdý.
Ancak bölüþüm eþit olurdu: avlanan erkekler de, kök toplayan ka-
dýnlar da ortaklaþa ürettiklerinden eþit pay alýrlar, bazýsý tok basýsý aç
olmazdý. Önceleri, ortaklaþa yaptýklarý sürek avý sonucu, bir köþeye kýs-
týrýlan hayvanlarýn tümü öldürülürdü. Henüz aðaç ya da toprak kap ya-
pýlmasý bilinmediðinden tüketilenden fazlasý topraða gömülürdü. Sonralarý
toprak ve aðaç kap yapmasýný, et ve bitkileri ateþte piþirmesini öðrendi-
ler, tükettiklerinden artaný saklamaya baþladýlar. Ancak bu artýk da toplu-
luðun tüm üyelerinin ortak malýydý. Yýlsonu þölenlerinde kadýn, erkek,
genç, yaþlý gözetilmeksizin, herkese daðýtýlarak bu artýk tüketilirdi.
Topraða baðlý olmayan, göçebe ilkel toplumlarda üretim ve tüketi-
min ortaklaþa olduðuna, özel mülkiyetinse varolmadýðýna deðinilmiþti.
Toplum böyle olunca, kiþilerin de cinsiyet ya da yaþ gibi nedenlerle bir-
birlerine üstünlüðü söz konusu deðildi. Kýsacasý tüm üyeler her anlam-
da eþitti. Topluluðu ilgilendiren kararlar tüm topluluk üyeleri tarafýndan
alýnýrdý. Yaþlýlarýn tek farký, üretimde kullanýlacak aletlerin yapýmýnda
eski kuþaklardan gelen deneyleri bilmeleriydi.
Özel mülkiyetin olmamasý, doðan çocuklarýn topluluðun ortak sorum-
luluðunda bulunmasý, üretimin ortaklaþa yapýlmasý, bir cinsin ötekine üstün
olmamasý sonucu [sayfa 13] kadýnla erkek arasýnda yalnýz bir tek ayýrým
oluyordu; o da cinsellikti. Gerek kadýný, gerek erkeði her türlü toplum-
sal iliþkide eþit kýlan bu koþullar cinsellikte de ayný ortamý yaratýyordu.
Yani her iki cins de cinsel iliþki konusunda sýnýrsýz özgürlüðe sahipti. Yaþ
ya da kan baðý sýnýrlamasý dahi olmadan ilkel toplumdaki tüm kadýnlar
tüm erkeklerle cinsel iliþki kurabiliyorlardý.
Ýnsanlarýn göçebe toplumdan yerleþik topluma geçiþi, topraðý iþlemeye
baþlamalarý ile oldu. Ýnsanlar, doðada daha önceden hazýr bulduklarý
bitkileri üretmeðe baþladýlar. Maddî üretimdeki deðiþiklik, insanlarýn sürekli
yiyecek kaynaklarýna sahip olmasýna olanak tanýdý. Oysa geçmiþte rast-
lantýsal olarak yiyecek bulan ya da avlayan insan sürekli yiyecek edin-
me güvencesinden yoksundu. Doða koþullarýnýn tarýma elveriþli olmadýðý
yerlerde ise hayvanlarýn evcilleþtirilmesi ile sürekli besin kaynaklarýna
kavuþuldu.
Ýnsanlarýn kendi yiyeceklerini üretmesi onlarý doða karþýsýnda daha

16
güçlü kýlarak insanýn insan ile iliþkilerini de etkiledi. Tarýma geçiþ, yeni
üretim araçlarýnýn bulunmasýna ve var olanlarýn geliþtirilmesine yol açtý.
Burada üretici güçlerin geliþmesi olgusu izlenmektedir, insan, üretimi
kendi yaptýðý aletler ile (çapa, ucu sivri sopa vb.) sürdürmekte, doðayý
yeniden kendi gereksinimleri doðrultusunda biçimlendirmektedir. Doða,
insan ve aletler üretim güçlerini oluþturmaktadýr. Bu üretim güçleri belli
üretim iliþkilerini gerektirir. Ýlkel komünal toplumlarda, üretim araçlarý-
nýn (toprak, evcilleþtirilen hayvanlar, aletler) ortak mülkiyeti, üretim iliþ-
kilerinin özünü oluþturur.
Üretim araçlarýnýn son derece geri düzeyde olmasý, insanlarý bir
arada, ortak üretim yapmaya zorlamaktaydý. [sayfa 19] Üretim araçlarýnýn
bu düzeyi, insanlarýn tek baþýna üretim yaparak yaþamlarýný sürdürme-
lerine olanak tanýmamaktaydý. Bütün kabile bir arada yaþamakta, elde
edilen ürün eþit paylaþýlmaktaydý. Geliþtirilen basit aletler ev yapabilme-
lerini saðlamýþ, bu dönemde kabileler maðaralardan çýkarak köy yaþa-
mýnýn temelini atmýþlardý.
Ýlkel komünal toplumlarda yaþa ve cinsiyete göre doðal iþbölümü
vardý. Yaþlanan kabile üyeleri, daha ziyade fazla güç istemeyen tarým
iþi ile uðraþmakta, avcýlýðý güçlü gençler üstlenmekteydi. Kadýnlar ise
doðum yaptýklarý ve çocuklarý besledikleri dönemlerde üretimden uzak
kalmaktaydý. Çocuklarýn bakýmý, onlarýn ev iþlerini ve ev çevresinde ya-
pýlan bahçe tarýmýný yüklenmelerine neden olmuþtu. Ev iþleri ve çocuk
bakýmý, kabiledeki tüm kadýnlar tarafýndan kamu görevi olarak ya-
pýlmaktaydý. O toplumlarda, ev iþlerinin bugünkü bireysel niteliði yoktu.
Bu yüzden ev iþlerinin kadýnlar tarafýndan yüklenilmesi, onlarý toplumda
ikincil duruma itmiyordu. Bu doðal iþbölümü, ürünlerin paylaþýmýndaki
eþitlik ilkesinin bozulmasý sonucunu doðurmadý.
Erkeklerin yüklendiði avcýlýk iþi rastlantýya dayanýr, sonuç her zaman
olumlu olmazdý. Erkek eli boþ dönebilir, oysa kadýnlar tarýmda az veya
çok düzenli ürün elde ederlerdi. Kadýn, üretim sürecindeki bu rolü ile
kabile içinde saygýn bir yere sahipti.
Kabile içinde var olan bu tür bir iþbölümüne karþýn, elde edilen
ürünler eþit olarak paylaþýlmaktaydý. Üyeler arasýnda bu konuda bir fark-
lýlaþma söz konusu deðildi. Hatta diðer kabilelerle çýkan çatýþmalar sonucu
elde edilen ganimetler de kabilenin ortak malý olmaktaydý.
Göçebe ilkel topluluklarda her kadýnla her erkeðin cinsel iliþkisi sý-
nýrsýz serbestken, ilk yerleþik ilkel toplumda [sayfa 20] kurallarda deðiþiklikler
ortaya çýktý, ilkin kuþaklar arasý cinsel iliþki yasaklandý, sonra topluluk
içinde akrabalýk iliþkilerine dayanan klanlar, bir diðer terimle gensler
oluþtu. Artýk yalnýz deðiþik klanlardan kadýnlarla erkeklerin cinsel iliþkisi

17
geçerli olup klanlar içindeki cinsel iliþki kesinlikle yasaktý. Bu nedenle,
doðan çocuklarýn yalnýzca anneleri bilinebilir dolayýsýyla çocuk annenin
klanýnda kalýrdý. Toplumdaki iliþkileri belirleyen tek üst yapý kurumu soy-
sop (akrabalýk) iliþkileriydi ve toplumda anaya göre belirlenen soy zinci-
ri geçerliydi. Analýk hukukunun egemen olmasý bazý konularda kadýnlarýn
erkeklerden daha fazla söz sahibi olmasýnýn nedeniydi.
Kabileyi ilgilendiren kararlar kabilenin kadýn, erkek tüm ergin üye-
lerinin bir araya gelerek oluþturduðu kurulda alýnýrdý.
Ýlkel komünal toplumun çözülmesi, üretici güçlerin geliþmesi sonucu
elde edilen üretim fazlasý nedeniyle oldu. Madenlerin bulunmasý, (Ý.Ö.
5000) ve madenî alet yapýmý verimliliði son derece arttýrdý. Özellikle
tarýmda sabanýn kullanýlmasý, düzenli ve sürekli artýk-ürün elde edilme-
sini saðladý. Bundan böyle kabilenin her üyesinin doðrudan üretime katýl-
masý gerekmemekteydi. Bir kýsmýnýn ürettiði tüm kabileyi beslemeye yet-
mekteydi. Üretimin dýþýnda kalan kiþiler ise daha önce toplumda görül-
meyen yeni meslekler edinmiþlerdi (sepet yapma, madenleri iþleme, el
dokumacýlýðý vb.) Artýk ürün, geçmiþteki eþit üleþimin temellerini yok edip,
ortak çalýþma zorunluluðunu ortadan kaldýrdý ve zamanla özel mülkiye-
tin doðuþunun nedeni oldu. (Bkz.: Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve
Devletin Kökeni)
Zorlu bir uðraþ olan avcýlýðýn geliþtirdiði vücut yapýlarý ve madeni
iþleyen, ondan âlet yapan erkeklerdi, özel mülkiyetin çýkýþýyla tarýmda
ve avcýlýkta kullanýlan [sayfa 21] bu aletleri erkek ürettiði için onlarýn sahibi
de erkek oldu. Kadýna üretimde hiç bir deðeri olmayan ev eþyalarý kal-
dý.
Savaþ tutsaklarýnýn köle olarak çalýþtýrýlmasý bu döneme rastladý. Ön-
celeri klana ait olan mallar ve köleler þimdi erkeðin mülkü olmaktaydý.
Ancak soy zincirinin analýk hukukuna göre hesaplanmasý, babanýn, mi-
rasýný çocuklarýna býrakmasýný engellemekteydi. Çünkü doðan çocuklar
ananýn klanýnda kalýrken, baba farklý bir klana aitti. Erkeðin mülk edin-
diði mallarýn çocuklarýna kalabilmesi için soy-sop zincirinin analýk huku-
kuna göre belirlenmesi ortadan kaldýrýlmalýydý.
Deðiþen üretim biçimi, üretim iliþkileri ve bunlara baðlý olarak geliþen
üst yapý kurumlarý yeni duruma ayak uydurmak durumunda kaldý. Ýlkel
komünal toplum, örgütlenmede toplumsal yapýnýn yeni bir aþamasýna
girdi. Analýk hukuku yerine babalýk hukuku geçti, giderek toplumda ege-
men oldu. Bu ise kadýnýn üretim dýþýna itilmesi, kaçýnýlmaz olarak top-
lumda ikincil duruma girmesi süresini hýzlandýrdý.
Engels’in dediði gibi:
“Tarihte kendini gösteren ilk sýnýf çatýþmasý, yani köle sahiplerinin

18
köleler üzerindeki baskýsý erkekle kadýn arasýndaki uzlaþmaz karþýtlýðýn,
karý koca evliliði içinde geliþmesiyle ve ilk sýnýf baskýsý da diþi cinsin er-
kek cins tarafýndan baský altýna alýnmasýyla ayný zamana rastlar.”3 [sayfa
22]

3
Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni”, s. 94, Sol Yayýnlarý.

19
IV. KÖLECÝ TOPLUM

Yerleþik ilkel toplum aþamasý tarýmsal üretim tekniðinde geliþmeler


getirdi. Ýleri sulama sistemi gibi tekniklerle, demirden yapýlmýþ araçlar-
la, eskisine oranla, insan doðayý daha fazla denetimi altýna alabildi. Bu
da insan emeðinin üretkenliðini artýrdý. Böylece beraberinde artýk-ürün
getiren sürekli ve düzenli üretime ulaþýldý. Yaratýlan sürekli artýk-ürün
biriktirilmeye baþlandý. Tarýmsal üretimdeki geliþmenin yaný sýra nüfusun
artmasý yeni topraklar elde edilmesine yol açan savaþlarý zorunlu kýldý.
Savaþlarda edinilen tutsaklar artýk öldürülmeyip tarýmsal üretimde kulla-
nýldý, savaþ tutsaklarý köleleþti. Bundan böyle özgür üreticinin yaný sýra,
baþkasýnýn yararýna artýk-ürün yaratan köle emeði ortaya çýktý. Kendisi
bir üretim aracý haline gelen kölenin, yarattýðý artýk-ürün üzerinde hiç
bir hakký yoktu.
Üretimde köle emeðinin kullanýlmasýyla deðiþen üretim iliþkileri doð-
al olarak toplumsal iliþkileri de etkiledi. Savaþlar sonucu edinilen köleler
önceleri topluluða aittiler. Giderek, diðer üretim araçlarýyla birlikte köleler,
topluluk baþkanýnýn ve öteki yöneticiler grubunun özel mülkü haline gel-
meye baþladýlar. Yeni üretim iliþkileri, insanlarýn üretim araçlarýna sahip
olup olmamalarýna göre belirlendi. Ve böylece tarihte ilk kez, toplum,

20
sýnýflara ayrýldý. [sayfa 23]
1- Üretim araçlarýna ve emeklerinden yararlanýlan kölelere sahip
efendiler (egemen sýnýf).
2- Her türlü mülkiyetten yoksun, efendilerin servetini yaratan köle-
ler.
3- Üretim araçlarýnýn sahibi olup kendi emekleriyle üretim yapan
özgür üyeler.
Efendi, kölenin emeðinin ürünlerine sahipti. Üstelik kölenin hayatý
üzerinde de, onu öldürebilmeye varan haklarý vardý. Kölelik düzeni in-
san sömürüsünün ilk ve en kaba biçimidir. Bu düzende, toplumun küçük
köylü ve zanaatkâr grubunu oluþturan özgür üyeler, köle emeðini kul-
lanan büyük iþletmelerle rekabet edemediðinden, mallarýný yitirip efen-
dilere borçlanýyorlardý. Çoðunlukla borçlarýný ödeyemediklerinden de
efendiler tarafýndan köleleþtiriliyorlardý.
Yaratýlan artýk-üründen toplumun bütünü yararlanamadýðýndan, efen-
dilerin gereksinmesinin üstündeki üretim ticarî bir nitelik kazandý. Ürün-
ler uzak bölgelere deðin götürülmeye oralarda da satýlmaya baþlandý.
Ticaret özellikle Doðu Akdeniz’de geliþti. Eski Yunan siteleri, Akdeniz ve
Karadeniz kýyýlarýnda bulunan kolonilerden (sömürgelerden), öncelikle
emek gücü yani köle, bazý hammaddeler ve yiyecek saðlýyorlardý. Bu-
nun yaný-sýra Yunanistan ve Roma’da lüks eþya ticareti de önem kazan-
dý. Ticaretin geliþmesi tacirlerin doðmasýna yol açtý. Tacirler üretime
katýlmazlar fakat deðiþimini yürüttükleri metalarýn deðerinden pay alýr-
lardý. Giderek tacirler üreticilere egemen oldular. Bu süreç içinde para
genel eþdeðer ve dolaþým aracý olarak ortaya çýktý.
Zanaatýn ve ticaretin bu denli geliþmesi kentleri doðurdu. Zanaatkâr-
larýn toplandýklarý, alýþveriþin yapýldýðý yerlerde ya da konaklama mer-
kezleriyle, ticaret yollarý [sayfa 24] kavþaklarýnda kentler oluþtu. Bazý kent-
lerde salt ticaretle uðraþýlýrdý. Diðer kentler de toplumun artýk-ürününün
bölüþüldüðü merkezler haline geldi.
Meta-para iliþkisinin ilerlemesi servet eþitsizliðini hýzlandýrdý. Gittikçe
yoksullaþan halk zenginlerden ödünç para ve iþ aletleri alýrken borçla-
nýyor, sonunda köleleþiyordu. Köle sayýsý hýzla artmaktaydý. Meta ve köle
ticaretinin zenginliðiyle (tacir), para servetinin (tefeci) yanýsýra toprak mül-
kiyetine; dayalý zenginlik de ortaya çýktý. Önceleri, yani ilkel toplumun
çözülüþ döneminde üyelere topluluðun ortak malý olan toprak parçala-
rýnýn sadece kullaným hakký verilirdi. Daha sonra bu hak, miras yoluyla
babadan oðula geçen mülkiyet hakkýna dönüþtü. Böylelikle toprak sa-
týlan ve rehine konulabilen bir meta oldu. Büyüyen yoksul kitlelerle bir-
likte servet küçük bir sýnýfýn elinde toplandý. Bu da kendi çýkarlarý doð-

21
rultusunda iþleyen düzeni korumaktan yana efendilerle ayný düzende
sömürülen köleler ve özgür vatandaþlar arasýnda sýnýf mücadelesini do-
ðurdu. Köleci toplum, birçok kanlý sýnýf mücadelesine tanýk oldu.
Ýlkel-komünal toplumun temel nitelikleri ortak mülkiyet, ortaklaþa ça-
lýþma, ortak bölüþüm ve kan baðýna göre kurulmuþ toplumsal yapýydý.
Ancak, köleci toplumun temelini oluþturan yeni üretim iliþkileri kargýsýn-
da bu yapý eski gücünü kaybetti. Özel mülkiyetle yeni iþ bölümünün ve
deðiþimin belirginleþmesinin yanýsýra kan baðýnýn çözülmesiyle kabileler
tek tek varlýklarýný sürdüremez duruma geldiler. Bunun sonucu kendi is-
tekleri veya yapýlan baskýlar nedeniyle güçlü bir kabile etrafýnda bir-
leþerek federasyonlar kurdular. Toplumun yeni istekleri doðrultusunda
topraklarý geniþletmeyi ve köle sayýsýnýn artýrmayý amaçlayan savaþlar
bu güçlü kabilenin önderliðinde yürütüldü. [sayfa 25]
Ýþte bu tür örgütlenme, devlet biçimlenmesi de köleci devletin çekir-
deðini oluþturdu. Köleci düzen tam anlamýyla kurulduðunda “devlet” doð-
du. Ekonomik bakýmdan egemen olan sýnýf, siyasî üstünlüðü de elinde
tutuyordu. Devlet, egemen sýnýfýn, çýkarlarýný belli bir düzen içinde yü-
rütmekle yükümlüydü. Devlet, kölelere ve yoksul vatandaþlara baskýnýn
yanýsýra sürekli fetihlerle topraklarý geniþletmekte ve yenilen ülkelerin
halklarýný köleleþtirmekteydi. Bütün bunlarý gerçekleþtirmek için artýk ka-
bile üyelerinin tek tek silahlanmasý yetmezdi. Devletin silahlý gücü halk-
tan ayrý kurulan sürekli bir ordu olmuþtu.
Bu dönemde metalleri iþleyerek silah yapmak da küçük zanaatkârýn
üretim boyutlarýný aþtý. Metalleri eritme ve dövme iþleminde büyük çap-
ta köle emeði kullanýlmaya baþlandý. Artýk silah yapýmý da egemen güçle-
rin eline geçti. Bunun yanýsýra egemen sýnýfýn çýkarlarýný koruyan düzene
yasal bir görünüm kazandýrmak için mahkemeler ve çeþitli ceza kurum-
larý oluþturuldu. Devlet, bu harcamalarýn büyük bir kýsmým karþýlamak
için vatandaþlarýný aðýr biçimde vergilendirdi.
Devletin ortaya çýkmasý, köleci toplumun, ilk sýnýflý toplum olmasý ne-
deniyleydi. Ayný nedenle tek-eþli evlilik de ilk kez köleci toplumda doð-
du. Özel mülkiyetin yasalaþtýðý köleci toplumda artýk-ürün kiþilerin elinde
birikiyordu. Üretim araçlarýna, dolayýsýyla servete sahip olanlar egemen
sýnýfýn erkekleriydi. Daha önce de belirtildiði gibi biriken servetin miras
yoluyla babadan oðula kalmasý için de çocuðun babasýnýn bilinmesi ge-
rekiyordu. Dolayýsýyla erkeðin üretimdeki egemenliði kadýn-erkek iliþkisine
de yansýdý. Tek eþli evliliði ortaya çýkardý. Erkeðin (babanýn) baskýsý al-
týnda kadýn ve çocuklardan oluþan aile kurumu oluþtu. Temelinde mül-
kiyet olan, çýkar [sayfa 26] iliþkisine dayanan aile, eþler arasýndaki yasal
baðýn kolayca çözülemediði bir kurumdu.

22
Ancak toplumun farklý sýnýflarýnda aile de farklý görünüm kazandý.
Örneðin, birçok kölenin sahibi olan bir efendi için kadýn ve çocuklarý
mallarýný býrakacaðý ve kimdi gücünü sergileyeceði birer öðeydiler. Bu-
nun yanýsýra evinde kullandýðý köle kadýnlar ve cariyelerin varlýðý onu
tek kadýnla cinsel iliþkiyle sýnýrlamadý. Oysa üretimden uzaklaþan, salt
ev iþleri ve çocuk bakýmýndan sorumlu tutulan kadýn tamamen kocasýna
baðýmlý olmak zorundaydý. Ve tek eþlilik sadece kadýn için geçerliydi.
Egemen sýnýfýn aile ahlâký, tek eþli evlilik gibi gözükse de zina ve fu-
huþ ilk kez gene köleci toplumda ortaya çýktý. Yani özel mülkiyetin, mi-
rasýn gereði olarak tek eþli evliliði doðuran ilk sýnýflý toplum (köleci top-
lum) zina ve fuhuþun da yaratýcýsýdýr.
Doða yasalarýna göre deðil de, mülkiyet iliþkilerine göre yaratýlan
tek eþli evliliðin tamamlayýcýsý olan fuhuþu, köleci toplumda devlet ve
din de koruyordu. Öyle ki önceleri fahiþeler mesleklerini tapýnaklarda
icra ediyorlardý.
Kendi el emeðiyle üretim yapan özgür vatandaþýn ailesi de temelde
ayný nitelikleri taþýmakla beraber, sýnýrlý üretim olanaklarý bu sýnýfýn ka-
dýnlarýnýn üretime katýlmalarýný zorunlu kýldý. Ancak egemen sýnýfýn aile
ahlâkýnýn topluma kabul ettirilmiþliði bu kadýnlarýn üretim sürecinde yer
almalarýna raðmen erkekler karþýsýndaki konumlarýna bir deðiþiklik ge-
tirmedi.
Sayýlarý yüzbinlere varan kölelerin evliliði ise biraz daha farklýydý.
Efendi için sadece emeðini sömürdüðü bir araç olan köle her an satýla-
rak ailesinden koparýlabilineceði [sayfa 27] için köle ailesinin bütünlüðü yoktu.
Köle evliliðine çocuk yoluyla köle sayýsýný arttýrýcý bir öðe olduðu ölçüde
izin verildi Köle kadýn ve erkek ayrý ayrý eþit ölçüde sömürüldüklerinden
köle ailesi, egemen sýnýfýn aile yapýsýný yansýtmayan güçsüz bir kurum-
du.
Köle emeðine dayanan köleci üretim biçimi, toplumun üretici güçle-
rinde ilkel topluma oranla belirgin bir geliþme saðladý. Ancak köleler
sonuçta alacaklarý pay hep ayný kaldýðýndan üretimin azalmasý veya art-
masýyla ilgilenmiyorlardý. Bu nedenle üretim araçlarýný geliþtirici hiç bir
eylemde bulunmuyorlardý. Böylece köle emeði giderek üretkenliðini yitirdi.
Büyük toprak mülkiyeti küçük üreticiliði yýkarken, büyük iþletmelerde
kullanýlan çok sayýda kölenin çalýþmaya zorlanmasý için kurulan denetim
sistemi de üretimin maliyetini artýrýyordu. Bu nedenle büyük toprak
sahipleri küçük birimlerde üretimi seçtiler ve kölelere üründen pay alma
karþýlýðý belli birimlerde üretim yapma izni verdiler. Ayný zamanda bu
birimlerde kira ödeyen özgür yurttaþlar da üretim yapabildiler. Kolon
denilen bu çiftçiler giderek sürekli iþlemek zorunda býrakýldýklarý topraða

23
daha fazla baðýmlý kýlýndýlar. Koþullar bir süre sonra kolonlarý kölelerin
durumuna yaklaþtýrdý ve hoþnutsuzluk bütün topluma yayýldý. Bu yüzden
patlak veren, örgütten yoksun, bütünselliðe ulaþmamýþ köle ayaklanma-
larý düzeni sarsarken, komþu barbar kavimlerin saldýrýlarý buna eklen-
ince köleci düzen yýkýlmaya baþladý. [sayfa 28]

24
V. FEODAL TOPLUM

Köleci üretim tarzý yerini, belirgin üretim faaliyetinin gene tarým oldu-
ðu feodal üretim tarzýna býraktý. 4-11. yüzyýllar arasýnda yeþeren, 12-
16. yüzyýllar arasýnda Avrupa’da egemen olan feodal üretim iliþkileri,
16. yüzyýldan sonra çözülmeye baþladý ve ancak 19. yüzyýlda yer alan
sanayi devrimi ile tamamen çözülerek yerini kapitalist üretim iliþkilerine
býraktý.
Feodal toplum yapýsýný belirleyen mülkiyet iliþkileri köylü, (serf) ile
toprak sahibi bey, (lord) arasýndaki iliþkileri oluþturur. Tarýma dayalý üre-
timin egemen olduðu bu toplum düzeninde en önemli üretim aracý top-
raktý. Bu nedenle toprak mülkiyeti feodal toplumda gücün kaynaðý ol-
maktaydý. Ancak, tüm topraklarýn mutlak sahibi kral iken, beyler kral
adýna büyük toprak parçalarýný iþletirlerdi. Üretici sýnýfý oluþturan serfin
en önemli niteliði ise beye ve topraða olan kiþisel ve yasal baðýmlýlýðýy-
dý. Serfin topraðýný terk etmesi hiçbir þekilde söz konusu deðildi. Serfin,
bir önceki üretim tarzýnýn (köleci) üretici gücü olan kölelerden en büyük
farký ise, kölenin sadece görevleri ve yükümlülükleri olmasýna karþýlýk
serfin görevleri ile birlikte önceden belirlenmiþ haklarý da olmasaydý.
Her köylü ailesi kendisine yetecek kadar topraðýn ve bunu iþlemeye ye-
tecek kadar üretim araçlarýnýn tasarruf hakkýna sahipti. Köylü ailesi bu
topraðý iþleyerek [sayfa 29] geçimini saðlar, iþlediði topraklar karþýlýðýnda

25
beye vergi verirdi. Feodal üretim tarzý, serfin yarattýðý artýk ürüne beyin
zorla el koymasý ile belirlenen düzendi. Artýk-ürüne zorla el koyma biçimi
ise köylünün kendi topraklarý dýþýnda bir de beyin topraklarýnda karþýlýksýz
çalýþtýrýlmasý (angarya) ile mümkün olmaktaydý. Köylüler önce beyin to-
praklarýný iþler, ürünü kaldýrýr, bunlarýn pazarlamasýný yapar, sonra kendi
topraklarýný iþlerdi. Emek-rant (feodal rant) dediðimiz bu olgu feodal
toplumda yaratýlan deðere zorla yani serbest ekonomik iliþkiler dýþýnda
el koyma biçimiydi. Emek-rantýn yanýsýra yar olan ürün-rant, serfin iþlediði
topraktan elde ettiði ürünün belli bir miktarýný, vergi olarak beye ver-
mesi zorunluluðuydu.
Serf ve toprak sahipleri dýþýnda feodal toplumda sayýlarý çok az olan
özgür köylüler de vardý. Bunlar beye vergi verdikleri sürece iþledikleri
topraðýn özel mülkiyetine sahip ve hukukî bakýmdan beye karþý deðil
krala karþý yükümlü olan, kral mahkemelerine baþvurma ayrýcalýðýna
sahip, topraðý terk etme özgürlüðü olan üreticilerdi.
Her feodal beylik kapak bir ekonomi oluþturmaktaydý. Üretim pazar
için, deðiþim için deðil, kullaným ve tüketim için yapýlýrdý. Her bir feodal
birim –ki bu beyin topraklarý ile sýnýrlý idi– kendi kendine yeter nitelik-
teydi. Köyün ihtiyacý olan tarým dýþý ürünler de köydeki ev ekonomisi ile
saðlanýrdý. Ýlerde zanaatkârlarý oluþturacak olanlar köyde beyin ve köylü-
lerin ihtiyacýný karþýlayacak kadar saban ve diðer üretim araçlarýný, giy-
sileri ve arabalarý yaparlardý. Elde edilen üzümden þýra, þarap yapmak,
buðdayý öðütmek ve yol yapmak gibi iþler de köylülerin angarya olarak
yüklendiði iþlerdendi. Feodal üretim iliþkilerinin tümüyle egemen olduðu
bu aþamada henüz [sayfa 30] kýr ile kent arasýnda bir iþ bölümünden, za-
naat ile ticaret arasýndaki iþ bölümünden bahsetmek söz konusu deðil-
dir. Zanaatçýlýk dahi baþlý baþýna bir meslek halinde olmayýp, bu ancak
kentlerin ve ticaretin geliþmesiyle ortaya çýkacak bir durumdur.
Feodal toplumun en etkin üst yapý kurumlarýndan biri din ve kilisey-
di. Kilisenin gücü ayný feodal bey gibi sahip olduðu topraðýn ve üzerin-
de yaþayan köylülerin çokluðundan kaynaklanmaktaydý. Bütün Avrupa
feodal toplumlarýnda tüm topraklarýn 1/3 ya da 1/2 si kiliseye aitti.
Kilise ile serf arasýndaki iliþki aynen bey ile serf arasýndaki iliþki nite-
liðindeydi. Halk yýðýnlarý kiliseye kira ve vergi vermek zorundaydýlar.
Her þey kilisenin denetimi altýndaydý. Bu ise serfin tutsaklýðýnýn ve baðým-
lýlýðýnýn gün geçtikçe artmasý demekti.
Feodal toplumda üretici güçlerin düzeyi, tarýmda kullanýlan üretim
tekniðinin ilkelliði, çok az miktarda artýk ürün elde edilmesine olanak
tanýyordu. Bu ise bu artýk ürüne kontrollü bir biçimde el koyma ve daðýt-
mayý gerektiriyordu ki bunu saðlayan kurum çok katý kurallarý olan feo-

26
dal hiyerarþiydi. Serften baþlayýp kralda biten bu dikey hiyerarþide bey-
lerin alacaðý yer sahip olduklarý topraðýn büyüklüðüne ve üzerindeki
sertlerin sayýsýna baðlýydý. Bu hiyerarþide sorumluluk ve yetki vergi ver-
mek ve savaþçý yetiþtirmek biçimindeydi. Avrupa feodal toplumlarýnda
bu hiyerarþi serfin beye, beyin konta, kontun düke, dükün krala sorum-
luluðu þeklindeydi. Artýk ürüne el koyan bey kendi payýný alarak konta
vergi verir, kont kendi payýný alarak düke, dük te krala vergi verir,
yetiþtirecekleri savaþçýlar da en çok dükün yükümlülüðü altýnda olarak
beye gittikçe sayýlarý azalýrdý.
Feodal toplumda üretim birimi aileydi. Geniþ ailenin egemen olduðu
bu düzende, ailenin tüm fertleri üretime [sayfa 31] katýlýrdý. Ekonomik bi-
rim olma nedeniyle önemli olan aile, ekonomik egemenliði ellerinde
bulunduranlarca kutsandý. Daha önce belirtildiði gibi, toprak sahibinin
gücü, topraðýnda yaþayan köylülerin artmasý ile çoðalýrdý. Çünkü daha
çok ürün elde edileceði gibi, angaryaya koþacaðý ve savaþ zamanlarýn-
da askerî güç olarak kullanacaðý insan sayýsý artmýþ olurdu. Bu nedenle,
doðaldýr ki beyler serflerinin evlenmesini ve çocuk yapmalarýný isterdi.
Bu yüzden evlenme, dini bir törenle kabul gören hukukî bir iþ niteliðin-
deydi. Serfin beye baðlý niteliði, onun yaþamýnýn tüm aþamalarýnda oldu-
ðu gibi evlenmesinde de bir takým kesin kural ve vergilerle baðlý kýlýyordu.
Bir serfin (kadýn veya erkek) kiminle evleneceðine, evlenip evlenmeye-
ceðine karar vermek hep beyin yetkileri arasýndaydý. Evlenenler beye
vergi öder ve kendilerine yetecek kadar bir toprak parçasýný iþleme
hakkýna sahip olurlardý. Evlenme olayý ile ilgili bazý vergiler þöyleydi:
“merchet” serf kýzýný evlendirdiði zaman ödediði vergiydi, “formariage”
serf kýzýný malikâne dýþýndan biriyle evlendirdiði zaman ödenirdi. Bunlar
dýþýnda beyin, her kýzýn evlendiði gece bekâretini alma hakký vardý ki
bu hak Bebel’in öne sürdüðü gibi babaerkil bir geleneðin sürdürülmesi-
ydi.4 Beyi bu hakkýndan vazgeçirmek ancak “wissage” denilen vergiyi
ödemekle mümkün olabilirdi.
Feodal bey malikânesinde toplanan kadýn tutsaklarýn da efendisiydi
ve onlarýn cinsiyet iliþkilerine de karýþýrdý. Ýstediði zaman bu hakkýný kendi
yakýn adamlarýna devredebilirdi.
Tüm bu vergilendirme iþi açýkça göstermektedir ki, feodal toplumda
serf kadýnýn bizzat kendisi bir vergi aracý olmuþ, vergilendirme yoluyla
gelir getiren bir kaynak [sayfa 32] haline sokulmuþtur. Kadýnlar kendi vü-
cutlarýna dahi sahip olamýyorlar, onun üzerinde hiçbir söz haklarý bu-
lunmuyordu. Adeta, vücutlarýnýn nerede, ne zaman, kimin yararýna, nasýl

4
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 50.

27
kullanýlacaðý bey tarafýndan saptanýyordu. Kadýnýn cinsel sömürüsü çok
açýktýr bu toplumlarda.
Evlenmelerin beyin gücünü arttýrdýðý gerekçesiyle, dinsel bir niteliðe
büründürüldüðüne deðinilmiþti. “Evlenmeyen bir adam ise bütün mülkü-
nü kiliseye býrakmaya zorunlu tutulurdu. Ama mülkiyete sahip özgür
adam evlenmek istemediði zaman, baþýný derebeyin elinden kurtarabil-
mek için, malýný kiliseye vererek bir manastýra çekilmeye zorunluydu.”5
Özet olarak kadýn, bu dönemde, önce beyin, sonra ataerkil aile yapýsý
içinde kocasýnýn tutsaðý idi. Üretime en yaygýn bir biçimde katýlmasýna
raðmen, saygýn hiçbir yere sahip olamýyordu. Bunun baþlýca nedenle-
rinden ilki, köylü ailesinin kullaným hakkýný edindiði topraklarý oðullarýna
devretme haklarý olmasý sonucu mirasýn gerçek oðula kalabilmesi için
anadan tam sadakat beklenmesi ve bunun gereði olarak ta babalýk hu-
kukunun egemen olmasýydý. Ayrýca erkek sertlerin savaþ zamanlarýnda
beyin malikânesini korumak için savaþmalarýnýn onlara toplumda daha
ön planda yer vermesi, savaþçý bir deðeri olmayan kadýnýn geri planda
kalmasýnýn diðer nedeni oldu.
Bunlardan baþka, yukarýda anlatýlan nedenlerle, serf kadýndan sü-
rek- li doðurmasý istendi, hem tarlada çalýþtýrýldý, hem ev iþlerini yüklen-
di, hem de çocuklarýna bakmasý beklendi. Zaten çok zor olan serf
yaþantý- sýna, kadýnlara özgü sorunlarýn da eklenmesiyle kadýn iki defa
daha fazla ezildi, eziyet gördü. [sayfa 33]
Feodal toplumlarda kentler baþlangýçta ufak tefek alýþ veriþ ve dinî
törenlerin yapýldýðý merkezler olarak malikâne duvarlarý çevresinde ku-
rulmuþtu. Buralarda yapýlan tüm faaliyetlerden beyler ve kilise çeþitli
vergiler alýrdý. Tüccar da baþlangýçta beye vergi verir durumdaydý. 11.
-13. yüzyýllarda, kent ve kentlilerin feodal boyunduruktan kurtulmak için
Avrupa’da baðýmsýzlýk mücadelesi yaptýðý görülür. 14. yüzyýldan itiba-
ren yeni kentlerin oluþmasýyla kentle kýr arasýnda farklýlaþma baþladý ve
iþ bölümü geliþti. Tüccar ve zanaatkârlar ayrý bir sýnýf oluþturdular. Az
olan tarým dýþý üretim fazlasýnýn kontrollü bir biçimde daðýtýlmasý lon-
calar tarafýndan gerçekleþtirildi. Zamanla üretim tekniðinin, ticaretin geliþ-
mesi kentlerde tüccar ve zanaatkârýn geliþmesine, örgütlü bir biçimde
güç kazanmasýna yol açtý.
Ticaretin ve kentlerin geliþmesi, kentte tarýmsal ürünler için talep ya-
ratýrken, yýkýlan ev ekonomisi sonucu köyde, kentte üretilen çeþitli me-
talara gereksinim doðdu.
14. yüzyýldan itibaren geliþmeler özetlenirse, tarýmda, geliþen yünlü

5
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 50.

28
dokuma sanayi için hammadde saðlamak amacýyla yapýlan “kapatma
hareketi”, köylünün topraktan kopma ve mülksüzleþme süreci ve topraðýn
belli ellerde yeniden yoðunlaþmasý süreçleri sayýlabilir. Üretim tekniðin-
de geliþmeler, yel ve su enerjisinin yaygýn bir biçimde kullanýlmasý, ta-
rýmda öküzün yerine atýn kullanýlmasý ile üretici güçlerin geliþmesi olgusu,
üretimi arttýrdýðý gibi, üretimin amacý üzerinde de rol oynayarak ticaret
ve kentlerin geliþmesinde de etkin oldu. Pazar için üretim yapmak önem
kazanýrken, kentteki lüks tüketim mallarýna gereksinimi artan feodal
beylerin zulmü ve baskýsý arttý. Beyin paraya olan artan gereksinimi so-
nucu [sayfa 34] (pazardan mal alabilmek için artýk para gerekliydi) emek-
rant, para-rant’a dönüþtü.
Coðrafî keþifler sonucu Afrika ve Amerika kýtalarýndaki zenginliklerin
(altýn, gümüþ ve köleler) Avrupa’ya taþýnmasý, 16. yüzyýlda Avrupa’yý,
giderek Osmanlý imparatorluðunu da etkisi altýna alan enflasyona yol
açtý. Tüm bu olgular, baský ve zulüm yönetimine karþý ayaklanan geniþ
köylü kitlelerinin isyanlarý, yani serfler ve beyler arasýndaki sýnýf müca-
delesi (ve burada deðinilmeyen diðerleri) feodal toplumun çöküþünü
hazýrlarken feodal hukuk ve ahlâk üzerinde de çökertici bir rol oynadý.
Kentlerin, topraktan kaçan tutsaklarýn yýðýldýðý bölgeler haline gel-
mesi, buralarýn nüfusunu arttýrmýþtý. Önceleri evlenmeyi, nüfusun art-
masýný teþvik eden beyler, bu dönemde bunlarý engelleyen aðýr vergiler
ve yasalar çýkartýyorlardý. Kentlere kaçan erkeklerin ailelerinden uzak
oluþlarý, papazlarýn zorunlu bekârlýðý cinsel ahlâksýzlýðý arttýrýrken Roma
ve kilise bu ahlâksýzlýðýn merkezi durumuna geliyorlardý. “Lüks ve tem-
bel hayat içinde cinsel istekleri artan papazlar bu tutkularýný yasa ve
ahlâk dýþý yollarla doyurmaya kalkýþtýlar. Köylerde ve kentlerde papazlar
kadýnlar için büyük tehlike haline geldiler.”6
Manastýrlar ahlâksýzlýðýn geliþmesinde önemli bir rol oynarken, bu-
ralarda cinayetler ve çocuk düþürme de olaðan hadiseler haline geldi.
Papazlar arasýnda çok-karýlýlýk (poligami) yürürlükteydi. “Baþpapaz Cons-
tance’ýn meclisindeki 1414’teki fahiþelerinin sayýsý 1500’den az deðil-
di.”7 [sayfa 35]
“Bu dönemde her ticaret lonca esasý üzerine kurulduðu gibi, fuhuþ
da bu esasa dayandý. Her þehirde belediyenin, devletin, kilisenin mülk-
leri bu iþe ayrýldý.”8 Bu genelevlerden gelen gelir kiliselere ait olurdu.
Bu da açýkça gösterir ki o dönemde fuhuþu örgütleyen, kadýnlarý genel-

6
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 51.
7
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 51-52.
8
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 52.

29
leþtiren kilisedir.
Güzelliklerine ve yaþlarýna göre çeþitli loncalara verilen kadýnlarýn
baþka loncalardan olanlarla iliþki kurmasý da yasaklanmýþtý. “Tören gün-
leri fuhuþ loncalarý da öbür loncalar gibi protokole girerdi... Atina’da
genç kýzlarý ve evli kadýnlarý korumak bakýmýndan, genelevler yararlý
sayýlýrdý. Fahiþelere bunca baðýmsýzlýk ve ayrýcalýk tanýyan, onu koruyan
toplum, zavallý bir kýzýn küçük bir günahýný bile müthiþ cezalandýrýyordu.
Evli bir kadýn için çocuk düþürmenin cezasý ölümdü. Kadýnýn aldatmasý
da aðýr cezaya girerdi. Erkeðin aldatmasý hoþ görülürdü.”9
Tüm bu gerçeklerden açýkça görüldüðü gibi toplumun üst yapý ku-
rumlarýndaki, deðer yargýlarý, düþünceleri, ahlâk anlayýþlarýndaki tüm
deðiþiklikler yürürlükteki toplumsal düzenin yapýsý nedeniyle kaçýnýlmaz
olarak erkeklerin istekleri ve kadýnlarýn bu isteklere alet edilmesi doðrul-
tusunda oldu. Ekonomik ve politik egemenliði ellerinde bulunduran ege-
men sýnýfýn erkekleri, bir yandan bunu korumak, miras haklarýný saðlama
baðlamak için evli bir kadýnýn, bir “aile” kýzýnýn en ufak bir cinsel iste-
ðini, iliþkisini hoþgörmez, çok katý bir biçimde cezalandýrýrken, öte yan-
dan kendi cinsel doyumlarýný en ahlâksýz, en sýnýr tanýmaz bir biçimde
saðlamak için diðer kadýnlarý fahiþeleþtirdiler, fuhuþu örgütlediler, üste-
lik toplum içinde saygýn bir yer verdiler. Kilisenin ve [sayfa 36] dinin bun-
da oynadýðý etkin rolü de gözden uzak tutmamak gerekir.
Feodal toplumla ilgili olarak, en son, ortaçaðýn erdemli bir dönem
olarak anýlmasý, þövalyelerin kadýna saygýlarý, onlarý koruduklarý yanýl-
gýlarýna deðinmek yararlý olacaktýr. Unutmamak gerekir ki küçük soylu-
lar olan þövalyeler toplumun çok küçük bir bölümünü oluþtururlardý,
karýlarý da öyle. Ayrýca, þövalyelerin çok az bir bölümü kadýnlara saygý
duyarlardý. Aslýnda bu bile kadýna süslü bir bebek gibi, korunmaya
muhtaç bir zavallý gibi bakmanýn bir belirtisiydi. Kaldý ki þövalyeler bu
davranýþý Almanya’nýn sýký bir yönetim altýnda olduðu, yasalarýn çiðnen-
diði, hýrsýzlýðýn, yaðmanýn, þövalyelerin keyfi yönetiminin en yüksek nok-
tasýna ulaþtýðý bir dönemde gösterdiler. Cinsel doyumlarým saðlamak için
hiçbir sýnýr tanýmayan þövalyelerin kadýna saygý duyduklarý yoktu, sade-
ce güzellere duyduklarý bedensel bir yakýnlýktý. “Bu dönemin en büyük
özelliði, olaðan ihtiyaçlarýn açýkça kabul edilmesi, her ferde bunu
karþýlamak için hürriyet verilmesi olmuþtur. Bu hürriyet, cinsel eðilimleri
çember altýna alan hýristiyanlýðýn baskýsýný kýrmýþtýr. Ama bu hürriyetin
yalnýz bir cinse verildiðini öteki cinsin sanki bu ihtiyaçlarý yokmuþ gibi,
ondan esirgendiðini de unutmamak gerekir.”10 [sayfa 37]
9
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 52-53.
10
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, s. 54.

30
VI. KAPÝTALÝST TOPLUM

Feodal sistemde üretici güçlerin geliþmesi, serflerle feodal bey arasýn-


daki uzlaþmaz çeliþki, feodal beyin üretici güçlerin geliþmesini önleyici
tutumu ve ticaret yoluyla elinde servet biriktiren yeni bir sýnýfýn yani
burjuvazinin iktidarý ele geçirme mücadelesi feodal sistemin çöküþüne
yol açmýþtýr. Ýlk kez Ýngiltere’de görülen bu geliþim, bir sonraki aþamada
kapitalist sistemin egemenliðini saðlamýþtýr. Bu olguya yol açan etmenl-
erden biri 15. ve 16. yüzyýllardaki coðrafî keþifler sonucu, keþfedilen
ülkelerdeki zenginliklerin (altýn ve gümüþ) gibi onlardan çok daha ileri
bir aþamada bulunan Avrupa ülkelerine zorla aktarýlmasýdýr. Bir diðer
etmen, bu ülkeler halklarýnýn iþgüçlerinin, Güney Amerika ve Afrika’da
madenler ve kurulan plantasyonlarda (büyük çiftlik) kullanýlmasý ve bu
kölelerin yarattýðý deðerlerin de Avrupa’ya taþýnmasýdýr. Bu iki olgu, çok
yaygýn ve kazançlý olan köle ticareti ile birlikte Avrupa’da büyük bir
servetin belli ellerde toplanmasýna yol açmýþtýr (Ticaret Burjuvazisi). Bütün
bunlarýn yanýsýra kapitalist iliþkilerin yerleþmesine, üretimde inorganik
enerjinin kullanýlmasý ve üretimin yeni bir biçimde örgütlenmesi neden
olmuþtur. Yeni örgütlenme biçiminde, üretim araçlarýna sahip olan tüc-

31
car, halen üretim birimi olma niteliðini taþýyan ailelere [sayfa 38] bu araçlarý
daðýtmakta ve üretilen malý kendi toplayýp satmaktadýr. Kimi zaman tüc-
car sadece hammaddeyi, örneðin; dokumada ipliði ve boyayý daðýtmak-
ta, aileler kendi tezgâhlarýnda bez üretmekte ve tüccar birçok aileden
bunlarý ucuza kapatýp satarak, büyük kazanç elde etmektedir.
Eskiden tek baþýna üretim yapan ve üretim araçlarýna sahip olan za-
naatkâr, þimdi kadýn, çocuk tüm aile bireyleriyle ortaklaþa çalýþmakta,
bir bakýma ücretli iþçi haline gelmektedir.
Üretimin yeniden örgütlenmesi; eskiden evlerinde üretim yapan kiþi-
lerin þimdi iþveren hesabýna bir çatý altýnda birlikte üretim yapmalarý ve
iþ bölümü ile ihtisaslaþmanýn, bunlara baðlý olarak artmasý, manifaktür
aþamasýnýn özellikleridir.
Topraðýn el deðiþtirmesi (ki bu topraðýn önce bölünmesi ve sonra da
belli ellerde toplanmasý þeklinde olmuþtur) ve topraksýzlaþan köylünün
sermayenin bir parçasý yani serbest iþgücü haline gelmesi; ilkel birikim
sürecini oluþturur. Ýlkel birikim süreci sonucu kentlere göç etmek zorun-
da kalan topraksýz köylüler, manifaktür döneminde geliþen atölye tipi
üretimin, daha sonra da, sanayinin ucuz iþgücü gereksinmesini karþýlamýþ-
lardýr.
Manifaktür döneminde üretim, toplu eylemin sonunda ortaya çýktýðý
için sosyal bir nitelik kazanýr. Bu dönemde verimlilik artýþýnýn temel ne-
deni makine deðil yeni iþ bölümüdür.
Ýþte bu aþamada, yeni üretim iliþkilerinin zorlamasý sonucu kadýn ev-
den dýþarý çýkmýþ ve bazý dallarda, atölye üretimine katýlmýþtýr. Ancak
bu durum kadýnýn toplum içindeki yerine pek büyük deðiþiklikler getir-
mez çünkü [sayfa 39] kapitalist iliþkiler henüz tam anlamýyla oturmamýþ,
kendi üst yapý kurumlarý henüz tümüyle egemen olmamýþtýr.
Manifaktürlerin büyüyüp fabrikalara dönüþmesi, 18. -19. yüzyýllard-
aki Sanayi Devrimi adýný alan teknolojik buluþlarýn, özellikle buhar gücüyle
çalýþan motorun bulunuþu sonucudur. Bu icatlar, baþlangýçta kapitaliz-
min üretici güçleri geliþtirici niteliðinden gelmektedir. Çünkü rekabet
döneminde kapitalist, diðer kapitalistlerle rekabet edebilmek için ucuza
üretmek, bunu saðlamak için de yeni teknikler geliþtirmek zorundadýr.
Amaç daha çok kâr elde etmek, sermaye biriktirip büyümektir. Bu özel-
liklerine deðindiðimiz kapitalist sistemin temeli, üretim araçlarýna sahip
olmayan ancak onlarý kullanarak üretim yapan çoðunluk ile üretim araçla-
rýna sahip ancak üretime hiçbir katkýsý olmayan azýnlýða, uzlaþmaz iki
sýnýfa dayalýdýr. Bu sýnýflar proletarya ve burjuvazidir. Kapitalist sistem
iþçi sýnýfýnýn ürettiði artýk ürün ve artýk deðerin yaratýlmasý ve burjuva sý-
nýfý tarafýndan bunlara el konulmasý ile var olan sistemdir. En kýsa taný-

32
mýyla artýk deðer, iþçinin ücret olarak aldýðý ile ürettiði mala kattýðý deð-
er arasýndaki farktýr.
Ýþçinin ücreti, ancak kendisini ve ailesini hayatta tutabilmeye yetecek
kadardýr. Bu sistem içinde iþ bölümü ve ihtisaslaþmanýn vardýðý düzey,
üretim araçlarýna sahip olmayan çoðunluðu, elinde var olan tek “meta”yý
iþgücünü yaþamak için satmaya zorunlu kýlmaktadýr. Bunun karþýlýðýnda
iþçi “sefalet ücreti” almaktadýr.
Kapitalizmde ihtiyaçlarý karþýlamak için deðil kârlý þekilde satýþ yap-
mak için mal üretilir. Kapitalist sistemde üretilen herþey pazar içindir.
Bu nedenle sistem, toplumdaki herþeyi metalaþtýrmakta, yani pazarda
alým-satým [sayfa 40] deðeri olan mal haline getirmektedir. O halde sis-
temin metalaþtýrdýðý en önemli varlýk, erkek kadýn tüm insanlar olmakta-
dýr. Ayný zamanda düþünce, duygu, cinsellik, çýplaklýk vb., kapitalist sistem
içinde alýnýr satýlýr mal haline dönüþmüþtür.
Daha önce manifaktür aþamasýnda, kadýnlarýn evin dýþýnda üretim
eylemine katýldýðýný görmüþtük. Sanayi geliþtikçe, iþlerin niteliðinin kolaylaþ-
masý, makineleþme, iþ bölümü ve ihtisaslaþmanýn artmasý fabrikalarda
iþgücüne, özellikle ucuz iþgücüne gereksinmeyi arttýrmýþtýr. Bu nedenle
erkeklerin yanýsýra kadýn ve çocuklar da kitleler halinde sanayiye çekil-
miþtir. Burjuvazi, feodal toplumdaki, kadýnýn aþaðýlanmasý olgusuna sahip
çýkarak bundan, ücretleri düþük tutmada yararlanmýþtýr. Böylece kadýn
ve çocuklarýn ücretleri erkeklere göre çok daha düþük olduðundan,
sömürülme oranlarý çok daha yüksek olmaktadýr. Bu durum günümüzde
de sürüp gitmektedir. Geliþmiþ kapitalist ülkelerden örnek verilecek olursa:
 
TABLO 1:

NÝSAN 1973'DE ENDÜSTRÝDE ÜCRETLER


Ülke Erkek Kadýn Kadýn Ýþçi
Ücretinin Erkek
Ýþçi ücretine
oraný
Almanya 8.59 6.02 % 70,08
Fransa 8.57 6.86 % 80.04
Ýtalya 10.14 7.74 % 76.33
Hollanda 6.74 3.97 % 58.90
Belçika 94.88 64.29 % 67.75
Lüksemburg 114.32 67.82 % 59.32
Ýngiltere 79.2 49.1 % 61.99
Danimarka 21.24 18.22 % 85.78
Kaynak: 30 Jours D'Europe, Janvier 1975.

[sayfa 41]

33
Amerika Birleþik Devletleri’nde ise çalýþan kadýnlarýn ücreti 1939’da
erkeklerin aldýðý ücretin % 60,8’ini, 1964’de % 59,4'ünü oluþturmaktay-
dý.11
Ýngiltere’de “Eþit Ücret Yasasý” 1970’de kabul edilmiþtir. Ancak bu
tarihten sonra dahi ayný iþte çalýþýp erkeklerle ayný ücreti alabilen 9
milyon iþçi kadýnýn sadece % 12’sidir.12
Bütün bunlarýn yanýsýra, kadýnýn anne ve ev kadým özelliði, onun
yarým günlük iþlerde çalýþmasýna, evine yakýn iþyerini tercih etmesine,
çocuk büyüyünceye kadar çalýþmaya ara vermesine, özetle, erkeðe göre
daha düþük nitelikli iþlerde çalýþmasýna neden olur.
Fransa’da yapýlan araþtýrmalar, dýþarýda “part-time” çalýþan kadýn-
larla, dýþarýda çalýþmayan ev kadýnlarýnýn ortalama çalýþma saatlerini þöyle
bulmuþtur.
TABLO 2:
Dýþarýda Çalýþan Kadýn Dýþarýda Çalýþmayan Kadýn
0 Ço. 1 Ço. 2 Ço. 3+ Ço. 0 Ço. 1 Ço. 2 Ço. 3+ Ço.
Eviþi 3.9 4.5 5.2 5.5 7.8 7.6 8.0 8.8
Çocuk bakýmý 1.1 1.5 1.6 - 2.4 2.7 3.3
Ýþe gidiþ ve geliþ ve iþ 7.2 6.4 5.3 4.9 - - - -
Toplam saat 11.1 12.0 12.0 12.0 7.8 10.0 10.7 11.1
Tam gün çalýþan Kadýnlar 12 13.30 14.45 15.0
Kaynak: Women Workers-Viola Klein s. 76. OECD

[sayfa 42]

Ev iþleri bir kamusal görev niteliði kazanmadýkça bu durum sürüp


gidecektir.
Kapitalizmin buhran dönemlerinde ise kadýnlar, günümüzde Avru-
pa’-daki yabancý iþçiler örneði, emniyet sübabý olarak kullanýlmakta, en
önce iþten atýlmaktadýrlar. Üretime katýlmasýna raðmen aslýnda toplum-
da fazla söz sahibi olmayan (nedenlerine sonra deðinilecektir) eðitim
ve sen-dikalaþma düzeyleri düþük bulunan, toplumdaki asýl iþlevleri ana-
lýk, karýlýk ve ev hizmetçiliði olarak kabul edilen kadýnlarýn iþten atýlmasý
çok daha az toplumsal gerginlik yaratmaktadýr. Ýngiltere’de erkek iþçilerin
%50’sinin sendikalaþmýþ olmasýna karþýn, kadýn iþçilerin sadece %25’i
sendika-lara üyedir.13
Dýþarýda çalýþmayan kadýn ev iþleriyle meþguldür. Ancak “Bütün kur-
tarýcý yasalara karþýn kadýn, ev kölesi olarak kalmaktadýr; çünkü küçük

11
U.S. Department of Labor Women’s Bureau.
12
Juliet Mitchel, “Woman’s Estate”, Pelican 1971, s. 124.
13
Juliet Mitchel, a.g.y., s. 126.

34
ev iþleri onu mutfaða ve çocuklarýn odasýna zincirleyerek, saçma, üreti-
ci olmayan, bayaðý, sinirlendirici, sersemletici ve ezici bir uðraþta çaba-
larýný çarçur ederek onu bunaltmakta, boðmakta, sersemletmekte,
aþaðýlamaktadýr.”14 Ev iþleri, çamaþýr, bulaþýk, yemek, temizlik gibi, kapi-
talizmin temel öðesi olan satýþ için üretime uygun nitelik taþýmaz. Bu
nedenle kadýnlar, ekonomik bakýmdan kocalarýna baðýmlý, kendi baþlarýna
özgür hareket edebilme hakkýndan yoksun ve toplumun ahlâk anlayýþý
açýsýndan hep horlanan, ezilen kitledirler.
Toplumdaki insanlarý ýrk, din ve dillerine göre sýnýflandýran ve sürek-
li olarak bir ýrkýn diðer ýrka üstünlüðü yanýlgýsýný körükleyen kapitalist
sistem, bu yolla gerçek [sayfa 43] çeliþkiyi unutturmakta, kadýna karþý ge-
rektiðinde ayný tavrý takýnmaktadýr. Ýþçi sýnýfýný, kendi içindeki azýnlýklara,
örneðin ABD’de zencilere ve tüm kapitalist ülkelerde kadýnlara karþý
kýþkýrtmakta, bu yolla iþçi sýnýfý içindeki sýnýf dayanýþmasýný zayýflatmaktadýr.
Örneðin Ýngiltere’de 1964 yýlý Haziran ayýnda, ülkenin en büyük (disc
brake-disk fren) fabrikasýnda 2500 erkek iþçi, fabrikanýn iki üretim da-
lýndaki “erkek iþinin” kadýn iþçilere verildiðini söyleyerek greve gitmiþtir.
Açýktýr ki, kadýn iþçilere erkeklerden daha düþük ücret ödeyen patron
iþçileri birbirine düþürmeyi baþarmýþtýr.15
Toplumda kadýn, daha düþük ücret alarak daha çok sömürülmekte,
üstelik toplum içinde de egemen deðer yargýlarýnca aþaðýlanmaktadýr.
Kadýnýn toplumdaki bu yerini bizatihi yaratan kapitalist sistem ayný za-
manda bu olguya sahip çýkmakta ve kadýnýn ezilmiþliðini diðer emekçi-
lerin susturulmasýnda kullanmaktadýr. Kadýn iþçilere daha düþük ücret
verilerek erkek iþçiler hallerinden memnun olmaya zorlanmaktadýrlar.
Ayrýca toplumda sürekli baský altýnda bulunan erkekler için, daha fazla
ezilen kadýn bir rahatlama aracý olmaktadýr.
Zaten ikincil durumda olan kadýn bir de azýnlýklardan birine aitse
durumu daha da kötüleþmektedir. Amerika’da zenci bir iþçinin karýsý ol-
maktan daha kötü bir durum düþünebilir misiniz?
Kapitalist sistemde egemen olan üretim iliþkileri, belli bir azýnlýðýn –
burjuvazinin–, çoðunluða: iþçi-köylüye egemenliði; üretim ve bölüþümün
her evresinin burjuvazi tarafýndan denetlenmesi ve bütün bunlarýn haklý
gösterilmesi için belli bir ideolojinin, deðerler sisteminin [sayfa 44] ve bun-
larý yürütecek kurumlarýn ortaya çýkmasý sonuçlarýný doðurmuþtur. Bu
egemenliðin saðlanmasý devlet, ataerkil aile, din, ahlâk, yasalar ve di-
ðer üst yapý kurumlarýyla olmuþtur, olmaktadýr.

14
Lenin, Toplumda Kadýnýn Rolü Üzerine, s. 62, Ürün Yayýnlarý.
15
Juliet Mitchel, a.g.e., s. 127.

35
Kapitalist sistemde yaygýn olan, baba egemenliðine dayalý tek eþli
ataerkil aile, sisteme uyum saðlayan insanlar yetiþtirilmesi, egemen deðer
yargýlarýnýn zihinlere iþlenmesi iþlevini yüklenmektedir. Çocuða aile için-
de verilen ilk eðitim, onun iki cinsi farklý algýlamasýna yol açmaktadýr.
Oynadýðý oyunlar ve oyuncaklar hep bu farklýlýðý körükler, erkek çocu-
ðun kýz çocuk üzerinde egemenlik duygusunu arttýrýr. Kýz çocuk, gele-
ceðin sadýk annesi ve ev kadýný rolüne evcilik oyunlarý, bebeklerle alýþ-
týrýlýr; erkek çocuksa oyuncak tüfeðiyle kapitalist ahlâkýn temel ilkesini
“baþkalarýný ezerek yükselmeyi” öðrenir. Kýz çocuklara, kocaya kesin
itaat ve boyun eðme, herþeyi sabýrla karþýlama da öðretilir. O, savaþçý
olmamalý, ne verilirse onunla yetinmeli, asla baþkaldýrmamalýdýr. Aile
içinde böyle sessizce durumunu olaðan kabullenen kadýn, toplumdaki
yerini de doðal karþýlayacak, toplumun deðiþmesi için eylemde bulun-
mayacaktýr.
Toplum, insanlarýn cinsiyetlerine göre davranýþ biçimlerini kesinkes
saptamýþ, bunun dýþýna çýkanlarý kýnamýþtýr. Öyle ki duygulu olup olma-
mak bir insan özelliði deðil, cinsiyete göre bir özellik sayýlmýþtýr. Eðer
bir kýz duyarlýlýðýný göstermezse toplum tarafýndan “taþ yürekli” diye nite-
lenir, aksine erkek duyarlýlýðýný gösterir örneðin aðlarsa, kadýnsý olmak,
yüreksiz olmakla suçlanýr.
Kapitalist üretim iliþkilerinin egemen olduðu toplumlarda, aile ve ka-
dýn bir tüketim birimidir. Toplumsal faaliyetlerden itilmiþ olan kadýnlar
sürekli tüketime alýþtýrýlmýþlardýr. [sayfa 45] Kocasýnýn sosyal mevkiine göre
giyinmek, süslenmek, evini süslemek, kendisini toplumda güzel ve çeki-
ci bir varlýk olarak kabul ettirmek zorundadýr. Çalýþan kadýn da giyimi-
ni, saçýný yaþadýðý çevreye, iþ yerine göre düzenlemek zorundadýr. Bütün
bunlarý saðlamak için burjuva kadýný sürekli olarak çeþitli tüketim malla-
rýný kullanmakta, onlardan vazgeçemez duruma gelmektedir. Evin alýþ-
veriþini daha çok o yürüttüðü için tüketim mallarýnýn reklâmlarý genellikle
kadýna yöneliktir. Tüketim birimi olarak aile ve kadýn, kapitalist sistem
için vazgeçilmezdir.
Bir tüketim aracý olmanýn dýþýnda, cinsel meta olarak da sömürülür
kadýn. Kapitalistler buzdolabýný çýplak bir kadýn resmi ile satmaktadýrlar.
Seks filmleri, dergileri, çoðunlukla kadýn vücudunun bol miktarda teþhir
edildiði kârlý ticaret alanlarýdýr. Bu örnekler çoðaltýlabilir, ancak kadýn
açýsýndan daha korkuncu kadýnýn cinsel özgürlüðünün olmayýþý, bu konu-
daki doðal isteklerini, duygularýný sürekli baský altýnda tutmak zorunda
kalýþýdýr. Oysa özellikle azgeliþmiþ ülkelerin cinsel baský altýnda bulunan
erkekleri açýsýndan bu gibi araçlar sübap niteliði kazanmakta, emperya-
lizmin kültür politikasý kitleleri afyonlamakta bunlardan yararlanmakta-

36
dýr.
Tek eþli aile sadece kadýn için tek eþli anlamýna gelmektedir, erkek-
se metreslerle, genelevlerle çok eþli yaþantýsýný sürdürmektedir. Toplumda
geçerli olan çifte ahlâk deðerlendirmesi, kadýnlar ve erkekler için farklý
yaptýrýmlara sahiptir. Kadýn eþinden baþkasý ile cinsel iliþkide bulunduðun-
da lanetlenip, aþaðýlanacak erkek ayný þekilde davrandýðý zaman hoþ-
görülü bir gülümseyiþ, biraz da övgüyle karþýlanacaktýr. Çoðunlukla cinsel
birleþim, her iki tarafýn da isteði ile deðil, erkeðin isteði ve kadýnýn
boyun eðiþi, görevini (!) yerine getirmesi [sayfa 46] þeklinde olmaktadýr.
Oysa cinsel içgüdü, her iki cinsten insan için de, doðanýn verdiði bir
güçtür. Cinsel birleþimin en temiz, en doðal þekli ise yasalarýn ya da
toplumun kendisine tayin ettiði eþle, istemeden, zoraki deðil, her iki ta-
rafýn da isteyerek seçtiði kiþiyle bunu gerçekleþtirmesidir.
Toplumdaki çifte ahlâk deðerlendirmesinin nedeni, tek eþli burjuva
ailesinin yapýsýndan gelmektedir. Mirasýn kalacaðý çocuklarýn belirlen-
mesi için kadýndan sýký sadakat beklenirken, erkekler dilediklerince öz-
gürdürler. Özel mülkiyetin çýkýþýyla var olan fuhuþ, kapitalizmde tek
eþliliðin (monogaminin) tamamlayýcýsýdýr. Ancak fuhuþ sonucu aþaðýlanan
hem erkek hem kadýn, insan onurudur.
Bütün bunlarýn yanýsýra, erkeðin kadýna egemenliði yasalarla da
saptanmýþtýr (ayrýntýlar için bkz. Türkiye’de Kadýn). Çeþitli toplumlarda
farklýlýk göstermesine karþýn tüm kapitalist toplumlarda þu veya bu þekilde
erkek yasalarla kadýna egemen kýlýnmýþtýr. Kadýnýn yasalardaki ikincil
durumu özellikle boþanma, nafaka ve çocuk davalarýnda belirginleþmek-
tedir. Kadým erkeklerle hukuken eþit statüye getiren yasa örneðin Ýtalya’da
Nisan 1975’de kabul edilmiþtir.
Kapitalizmin emperyalizm aþamasýnda, emperyalist ülkelerde yapýlan
doðum kontrol haplarý ve araçlarý, iþlerliði ve güvenilirliði denenmek
üzere ilk kez geri kalmýþ ülke kadýnlarýnda uygulanmýþtýr. ABD içinde
ise Porto Riko’lu kadýnlar kobay olarak kullanýlmýþtýr.16
Bu aþamada ortaya çýkan ve geliþen kadýn haklarý savunucusu çeþitli
örgütlerin eylemleri, reklâmlarda, [sayfa 47] örneðin Amerika’da üzerinde
“Women’s lib” (Women’s Liberation - Kadýnlarýn Kurtuluþu hareketinin
sembolü) yazýlý gömlekler bu hareketin taraftarý kadýnlar tarafýndan sa-
týn alýnmakta, bundan da kapitalistler kârlý çýkmaktadýr. Türkiye’de bazý
bankalarýn “kadýn yýlý” nedeni ile özel kadýnlar çekiliþi düzenleyip, yeni
kaynaklar yaratma çabalarý da diðer bir örnektir.
Bu örgütlerin çabalarý ve toplumlarýn geliþmesinin vardýðý belli düzey

16
Juliet Mitchel, a.g.e., s. 42.

37
sonucu kadýnlar bir ölçüde cinsel özgürlüðe kavuþturulmuþtur. Ancak bu,
kadýnlarýn daha da yoðun bir biçimde cinsel meta olarak kullanýlmasýný
getirmiþtir. Çünkü toplumun üretim iliþkilerinde ve onun gerekli kýldýðý
üst yapý kurumlarýnda bir deðiþiklik olmamýþtýr. [sayfa 48]

38
VII. TÜRKÝYE’DE KADIN

1. GÝRÝÞ

Kadýnýn toplumdaki yerinin, temelde o toplumda geçerli olan üretim


tarzýnca belirlendiði daha önce söylenmiþti. Tarihsel deðiþmenin ince-
lenmesi bu tezin doðruluðunu gösterdi. Baþka bir deyiþle, kadýnýn eko-
nomik yapý ve yaþam içindeki yerini ve rolünü incelemeden, kadýnýn
toplumsal yapý veya yaþam içindeki yerini, rolünü ve kadýna iliþkin üst
yapý kurumlarýný ve deðer yargýlarýný doðru olarak algýlama ve anlama
olanaðý yoktur. Öyleyse, burada ilk olarak kadýnýn üretim sürecine katýl-
masýnýn boyutlarýný, bu katýlmanýn ortaya çýkýþ biçimlerini açýða çýkart-
mak gerekmektedir.
Ancak, üst yapýdaki geliþmelerin alt yapý deðiþmelerini belli bir ge-
cikme ile izlediði bilinmektedir. Bu nedenledir ki, günümüzün üst yapý-
sýný oluþturan kurum, davranýþ, tutum ve deðer yargýlarý geçmiþin izlerini
taþýmaktadýr. Eskinin kalýntýlarý günümüz toplumunda da þu ya da bu bi-
çimde varlýklarýný sürdürmekte, yaþamýmýzý etkilemektedir. Bu nedenle,
günümüz toplumunda kadýnýn yeri ve rolü üzerinde durmadan önce,
Osmanlý toplumundaki duruma ve 1923 den bu yana çýkan yeni olu-
þumlara kýsaca göz atmak, günümüzü anlamak için hem yararlý hem
de gereklidir. [sayfa 49]

39
2. OSMANLI TOPLUMUNDA KADIN VE
CUMHURÝYET DÖNEMÝNÝN GETÝRDÝÐÝ
DEÐÝÞÝKLÝKLER

Osmanlý toplum yaþamýnda din çok etkin bir kurumdur. Devletin yö-
netimi dini kurallara baðlýdýr. Ancak, Ýslâmiyet, erkeði kadýndan üstün
sayar.* Bunun en belirgin kanýtlarý, kadýnýn miras hukukuna göre erke-
ðin aldýðýnýn yarýsýný almasý, mahkemede iki kadýn tanýðýn bir erkek ta-
nýða eþit olabilmesidir. Erkeðin kadýndan üstün [sayfa 50] olmasý, ekonomik

* Ýslam dininde kadýnýn erkek karþýsýndaki yerini belirleyen hadislerden bir iki örnek
vermek yararlý olacak. “Kocanýn eþinin boynundaki hakkýndan birisi, onun nefsini istediði
zaman, o, devenin sýrtýnda ise dahi, nefsini kocasýndan men etmemelidir.” (Kadýnlara Hitap-
Hadis’i Þerifler - Arapçadan derleyen Tekirdað Müftüsü Ali Arslan, Arslan Yay. 2. baský, 1971,
s. 30) Bir diðer deyiþle, “devenin üstünde de olsa (yani yola gitmek üzere de olsa) eðer kocasý
kendisi ile seviþmek istemiþse derhal inip erkeðin þehvetini giderecek... Ve cennetin annelerin
ayaklarý altýnda olduðunu düþünüp teselli bulacak.” (Aytunç Altýndal -Türkiye’de Kadýn, s. 79)
Yine hadislerden; Resulüllah: “Eðer kocanýn tepesinden ayaðýna kadar bütün bedeni irinler
içinde kalýp hanýmý o irinleri lisanîyle (diliyle) silerse, yine de ona karþý teþekkür etmek vazifesini
eda etmiþ sayýlmaz.”

40
nedenlere; erkeðin kadýný beslemesine, ona kendi malýndan sarf etme-
sine dayanmaktadýr. Ama gerek Selçuklularda, gerek Osmanlýlarda
emekçi kitleler arasýnda kadýn, en az erkek kadar hatta daha çok çalýþýr,
üretir, bir deðer yaratýr. Bu deðere vergiler yoluyla el koyan hem ka-
dýn hem erkeði sömüren merkezi feodal otorite, devlettir.
Osmanlý toplumunda kadýný, saraylý kadýn ve emekçi kadýn olarak
ayrý deðerlendirmek gerekir. Üretime hiçbir katkýsý olmayan saraylý ka-
dýnýn iþlevi, bütün gününü giyinmek, süslenmekle geçirmek, geceleri de
erkeðini memnun etmektir. Emekçi kadýnsa bütün gün tarlada evde çalýþýr,
yorulur, horlanýr, aþaðýlanýr, bunlardan kurtulmak için býrakýnýz müca-
deleyi, düþünmeyi bile bilemez. Ve 600 yýllýk; Osmanlý Ýmparatorluðu
döneminde, sosyal hayattan bu denli kopuk olduðu için, elbette düþünsel
bir ürün veya sanat yapýtý koyamaz ortaya.
Tanzimatla birlikte, çok sýnýrlý olsa da bazý haklar verilmeye baþ-
lanmýþtýr kadýnlara. Batýya açýlmanýn sonucu, Ýstanbul’daki ticaret burju-
vazisinin bu haklarý desteklemesinin en önemli nedenleri: geliþen kapitalist
iliþkilerin emeðin özgürleþmesini zorunlu kýlmasý ve belli bir eðitim dü-
zeyine gelmiþ iþgücüne gereksinim duyulmasýdýr.17
1923’lerden sonra hýzlanan kapitalist geliþim ve üst yapýdaki de-
ðiþiklikler: 1926’da medenî kanunun kabulü, 1934’te kadýnlara da seç-
me ve seçilme haklarýnýn verilmesi, kadýn erkek ayrýmý yapýlmaksýzýn
kitlelerin eðitiminin amaçlanmasý v.b. dir. Geliþen kapitalist iliþkiler Türk
kadýnýnýn toplumsal konumuna bazý deðiþiklikler getirmiþtir ama geçmiþte
varolan çifte tutsaklýk, nitelik deðiþtirerek [sayfa 51] süregitmiþtir. Çünkü
medenî kanun çok karýlý evliliði yasaklasa bile toplumda erkeðin ege-
menliðine dayalý ataerkil aile geçerlidir. Emekçi kadýnlarýn, seçim yo-
luyla baþa geçip kendi yararýna yasalar çýkarmasý kapitalist düzen içinde
mümkün deðildir. Üstelik unutmamak gerekir ki 1970’de bile okuma
yazma bilen kadýnlarýn oraný sadece %29’dýr.
Cumhuriyet döneminde, kadýný iktisaden faal olmaya iten Cumhuri-
yetin getirdiði yasal haklardan öte, geliþen kapitalist üretim iliþkileridir.
Bu da incelemenin diðer bölümlerinde ayrýntýlarýyla ele alýnacaktýr. [sayfa
52]

17
Bkz. Aytunç Altýndal, Türkiye’de Kadýn, s. 171-199.

41
3. GÜNÜMÜZDE KADININ DURUMU

A. SANAYÝDE KADIN - KENTSEL AÝLE

Günümüz toplumuna gelince... 1965 nüfus sayýmýna göre, Türkiye’nin


15 ve daha yukarý yaþlardaki faal nüfusun %38’ini oluþturan kadýnlarýn
%94'ü tarým, %1,5’u imalât sanayi, %2.5’u ise hizmetler kesimindedir.
Oysa faal nüfusun % 62’sini oluþturan erkekler için bu oranlar sýracýyla
%58, %16 ve %16.5’tur. Kadýnlarýn tarým kesiminde yýðýlmasýnýn bir
nedeni Türkiye’deki kýrsal yerleþme birimlerinin önemi, bir diðeri ise
özellikle küçük kentlerde bile tarým ve benzeri faaliyetlerin ana iktisadî
faaliyet kolunu oluþturmalarýdýr. Her iki durumda da kadýnlarýn tarým
dýþýnda çalýþma olanaðý hemen hemen yok denecek kadar azdýr.
Bu durum kadýnlarýn mesleklerine de yansýmaktadýr, örneðin, gene
1965 sayýmýna göre “çiftçiler, ormancýlar, avcýlar ve balýkçýlar” grubu
dýþýnda kalan tüm meslek gruplarýnda kadýnlarýn yerinin çok sýnýrlý oldu-
ðu görülmektedir. Kadýnlar arasýnda iþçilerin oraný % 5 dolaylarýndadýr.
Bunun nedeni, tarýmdaki kadýnlarýn büyük bir bölümünün aileye ait top-
raklarda çalýþan “aile iþçisi” niteliði taþýmasýdýr. [sayfa 53]

42
Kentlerdeki kadýnlarýn üretim süreci içindeki yerini “Hane halký Ýþgücü
Anketleri” yardýmýyla görebiliriz. Seçilen örnek içinde özellikle büyük
kentler önemli bir yer kapsadýðý için bu anketlerin esas olarak bu tür
kentlerdeki durumu ortaya koyduðu söylenebilir.
1969 anket sonuçlarýna göre kentlerdeki faal nüfusun %51’ini oluþ-
turan kadýnlarýn %90'ý iþgücüne dahil deðildir. Bunun altýnda yatan ne-
den ise kadýnlarýn ev iþlerine tutsaklýðýdýr. Çünkü 15 ve daha yukarý
yaþlardaki kadýnlarýn %81’i, bu anketlerde “ev kadýný” diye nitelendiril-
mekte, yani ev dýþýnda baþka bir iþle uðraþmamaktadýr.

TABLO 3:

Ýþgücü Durumu (1969)


(%)
Kadýnlarýn toplam iþgücüne oraný 12.5
Ýstihdam edilen kadýnlarýn toplam istihdam oraný 12.3
Ýþsiz kadýnlarýn, kadýn iþgücüne oraný 6.0
Ýþgücüne dâhil olmayan kadýnlarýn faal kadýn nüfusa Oraný 89.5
Ev kadýnlarýnýn faal kadýn nüfusa oraný 81.2
Ýþsiz erkeklerin, erkek iþgücüne oraný 4.7
Kadýnlarýn faal nüfus içinde oraný 50.9
Kaynak: Türkiye Ýstatistik Yýllýðý, 1973,s. 175.

Bunun gerek kadýnlarýn kendileri ve gerek ülke ekonomisi açýsýndan


önemli bir kaynak israfýna yol açtýðý açýktýr. Bir baþka sonucu ise sürekli
olarak evde çalýþan kadýnlarýn ruhsal durumu ve yapýlarý üzerindeki olum-
suz etkileridir. Kadýnlarýn ev dýþýndaki ve özellikle sanayideki iþlerde çalýþ-
malarý bu açýdan çözüm olmamaktadýr. Çünkü kapitalist toplumlarda iþin
ve ücretli emeðin [sayfa 54] insanýn kiþiliði üzerindeki olumsuz, yabancýlaþtý-
rýcý etkisi de çok iyi bilinmektedir.
Bu nedenle, kadýnýn evden çýkýp dýþarýda çalýþmaya baþlamasý, özel-
likle ekonomik özgürlük açýsýndan, ileri bir adým olmakla birlikte, özel
olarak kadýnýn, genel olarak da insanýn ezilmesi, sömürülmesi olgusunu
temelli olarak çözemez. Bu sorunun çözülmesi ücretli emeðin kaldýrýl-
masý ile saðlanacaktýr, iþte bu anlamda, kadýnlarýn kurtuluþu toplumun
bir bütün olarak kurtuluþunu gerektirmekte, kadýnlarýn özgürlük ve de-
mokrasi mücadelesi ile sosyalizm için mücadele birleþmektedir.
Ýstihdam edilen kadýnlarýn en önemli yere sahip olduklarý kesim ta-
rým ve benzeri uðraþlar oluyor (tablo 4, sütun 1, 2), bunlarý hizmetler
ile imalât sanayi izliyor. Tarým ve benzeri uðraþlarda kadýnlarýn kesim-
ler arasýndaki daðýlýmýnda da görülüyor (tablo 4, sütun 3, 4). Burada
göze çarpan bir özellik, 1968 yýlýnda kadýnlarýn %35.5’i tarým kesimin-

43
de çalýþýrken, bu oranýn 1969’da %29’a düþmesi ve hizmetler kesimi-
nin %31 ile birinci sýraya geçmesi. 1968’de 4. ve 5. sýralarý alan tica-
ret, bankacýlýk ile ulaþtýrma, haberleþme kesimleri paylarýný arttýrarak
1969’da da yerlerini koruyorlar. Çalýþan kadýnlarýn bu kesimlere kay-
masý temelde Türkiye’nin yapýsal özelliklerini yansýtýyor. Burada söz ko-
nusu olan, kapitalist geliþme süreci içindeki ülkemizde hizmetler kesiminin
oransýz geliþmesidir. Öte yanda, tarým kesiminin öneminin azalmasý da
bu deðiþmeyi simgeliyor. Ayrýca, hýzlý kentleþme süreci sonucunda büyük
kentlerin ve bu kentlerde yoðunlaþan hizmetlerin öneminin artmasý da
kadýnlarýn çalýþma hayatý içindeki yerlerini etkiliyor.
Çalýþan erkeklerin kesimler arasýndaki daðýlýmý, erkeklerin en önemli
bölümünün imalât sanayisinde çalýþtýðýný, [sayfa 55] hizmetlerin ikinci sýrayý
aldýðýný gösteriyor. Ýstihdam edilen kadýnlarýn %29’u tarýmda çalýþýrken,
bu oranýn erkekler için %12 olmasý, küçük kentlerde kadýnlar için tarým
dýþýnda çalýþma olanaðýnýn çok az olmasýna karþýlýk, erkekler için baþka
seçeneklerin varolduðunu gösterir. Þüphesiz ki, bu durumun temelinde
kadýnýn yerinin ev olarak görülmesi ve ev iþlerinin kadýnýn ana uðraþý
olduðu görüþü yatmaktadýr.
Tablo 4’deki bilgilere dayanarak, çalýþan kadýnlarýn hizmetler, tarým
ve imalât sanayinde, erkeklerin ise imalât sanayi, hizmetler ile ticaret
vb. kesimlerde yoðunlaþtýklarýný söyleyebiliriz. Bu durum, kadýn ve erke-
klerin meslekteki yerlerine göre daðýlýmýna da yansýmaktadýr. (Tablo 5).
Burada, “ailenin tuttuðu iþte ücretsiz çalýþanlar”dan oluþan ve “aile iþçisi”
diye nitelendirilen kadýnlarýn genellikle tarýmda çalýþtýklarý söylenebilir.

TABLO 4:
KADINLARIN ÝKTÝSADÝ FAALÝYET KOLLARINA GÖRE DAÐILIMI (1968,
1969)
Kadýnlarýn Faaliyet
Kollarý Ýçindeki Payý
Ýktisadi Faaliyet Kollarý 1968 1969
Tarým, ormancýlýk, balýkçýlýk 30.9 25.1
Madencilik ve taþocakçýlýðý 2.1 1.8
Ýmalat sanayi 16.3 12.5
Ýnþaat sanayi 0.3 0.5
Elektrik, gaz ve su 3.7 5.4
Ticaret, bankacýlýk, sigortacýlýk ve gayrimenkul satýþý 6.6 6.7
Ulaþtýrma, haberleþme, ambarlama 2.5 2.9
Hizmetler 17.3 15.8
Belirsiz faaliyetler, bilinmeyen ve önceden hiçbir iþte 3.9 4.2
çalýþmamýþ olanlar
TOPLAM 14.9 12.4

44
Kadýnlarýn Faaliyet Erkeklerin Faaliyet
Kollarý Arasýndaki Kollarý Arasýndaki
Daðýlýmý Daðýlýmý
1968 1969 1968 1969
Tarým, ormancýlýk, balýkçýlýk 35.5* 29.1 13.9 2.3
Madencilik ve taþocakçýlýðý 0.1 0.1 0.9 0.9
Ýmalat sanayi 26.7 25.8 24.0 25.6
Ýnþaat sanayi 0.1 0.2 6.5 6.1
Elektrik, gaz ve su 0.1 6.2 0.4 0.5
Ticaret, bankacýlýk, sigortacýlýk ve 7.7 9.9 19.2 19.5
gayrimenkul satýþý
Ulaþtýrma, haberleþme, ambarlama 1.4 2.6 9.1 9.2
Hizmetler 27.8 31.3 23.3 23.6
Belirsiz faaliyetler, bilinmeyen ve 0.6 0.7 2.7 2.4
önceden hiçbir iþte çalýþmamýþ
olanlar
TOPLAM 100.0 100.0 100.0 100.0
* Ýstihdam
Kaynak: T.Ý.Y., 1973, s. 174-176.

Nitekim 1969 yýlýnda istihdam edilen kadýnlarýn %29’u tarýmda çalýþmak-


ta idi ve “aile iþçisi” diye nitelendirilenlerin çalýþan kadýnlara oraný ise
%24.4 idi. Bu bize, tarýmda çalýþan kadýnlarýn yaklaþýk olarak %80’inin
aile iþinde çalýþan, “aile iþçisi” niteliðindeki kadýnlardan oluþtuðunu gös-
terir. Tarýmda çalýþan kadýnlarýn geri kalan kýsmýnýn esas olarak ücretli
iþçiler olduðunu söyleyebiliriz. [sayfa 56]

TABLO 5:

ÝÞGÜCÜNE DÂHÝL KADIN VE ERKEKLERÝN


MESLEKTEKÝ YERLERÝNE GÖRE DAÐILIMI (%)
(1968, 1969)
Kadýnlarýn Meslek Gruplarý Ýçindeki Payý
Meslekteki Yeri 1968 1969
Ücretli 15.8 13.5
Ýþveren 2.0 2.0
Kendi hesabýna çalýþanlar 6.9 5.4
Aile iþçisi 46.7 39.9
Önceden bir iþte çalýþmamýþ iþsizler 8.5 17.5
TOPLAM 14.9 12.5
[sayfa 57]

1969 yýlýnda, kentte çalýþan kadýnlarýn % 67’si imalât sanayisinde,


ticaret ve bankacýlýk ile hizmetler kesimlerinde çalýþmaktaydý. Ayný yýl,
kadýnlarýn % 62.5’inin ücretli olarak çalýþtýðý bilindiðine göre, bu ke-
simlerde çalýþan kadýnlarýn yaklaþýk olarak % 80’inin ücretli iþçi kadýn-

45
Kadýnlarýn Meslek Erkeklerin Meslek
Gruplarý Arasýndaki Gruplarý Arasýnda
Daðýlýmý Daðýlýmý
1968 1969 1968 1969
58.8 62.3 55.1 56.3
1.0 1.4 8.8 9.3
13.0 11.9 30.7 29.2
27.2 24.4 5.4 5.2
0.8 1.5 1.3 1.1
100.0 100.0 100.0 100.0
Kaynak : T.Ý.Y., 1973, s. 174-176.

ÝSSÝZLERÝN MESLEKTEKÝ YERLERÝNE VE CÝNSÝYETE


GÖRE DAÐILIMI (%) (1968, 1969)
Ýþsizlerin Toplam Kadýn Ýþsizlerin
Ýþgücüne Oraný Toplam Ýþsizlere
Oraný
Meslekteki Yeri 1968 1969 1968 1969
Ücretliler 3.0 3.8 12.6 11.0
Ýþverenler 0.6 0.7 - -
Kendi hesabýna çalýþanlar 1.7 4.1 25.1 6.1
Aile Ýþçisi 0.6 5.9 20.7 55.6
Önceden bir iþte çalýþmamýþ iþsizler 100.0 100.0 8.9 17.5
TOPLAM 3.5 4.9 12.9 15.4
Kaynak : T.Ý.Y., 1973, s. 174-176.

lardan, geri kalanýnýn ise kendi hesabýna çalýþanlar ile iþverenlerden


oluþtuðu söylenebilir. [sayfa 58]
Tablo 5’te dikkatimizi çeken bir baþka olgu, kadýnlarýn 1/4'üne yakýn
bir kýsmýnýn “aile iþçisi” olmasýna karþýlýk, bu oranýn erkeklerde 1/20
dolayýnda kalmasýdýr. Bunun tersi bir durum iþverenlerde ve kendi hes-
abýna çalýþanlarda görülmektedir. Kadýnlar arasýnda iþverenlerin oraný
%1.4 iken, erkekler arasýnda %9’u geçmektedir. Kadýnlarýn ancak %12’si
“kendi hesabýna çalýþan” diye nitelendirildiði halde bu oran erkekler
için %30 dolayýndadýr. Bu rakamlar, kapitalist bir toplumda ekonomik
gücün kimlerin elinde toplandýðýný açýkça göstermektedir. Tarým kesi-
minde aile iþinde ücretsiz olarak çalýþan kadýn, sanayi ve hizmetlere
gelince ücretli emekçiler ordusuna katýlmaktadýr.
Tablo 5, bir baþka ilginç durumu daha belgeliyor. 1968’den 1969’a
gelindiðinde, gerek kadýnlar, gerek erkekler içinde kendi hesabýna ça-
lýþanlar ile aile iþçilerinin payý azalýrken, ücretliler ile iþverenlerin top-
lam çalýþanlar içindeki payý artýyor. (Yalnýz, iþverenlerin toplam çalýþanlar
içindeki payýnýn ancak % 8 dolayýnda kaldýðý unutulmamalýdýr.) Kapitalist
geliþme süreci, bir yanda, sanayileþmeyi de beraberinde getirmekte,

46
tarýmsal yapý ve küçük üreticilik içinde önemli bir yeri olan aile iþçilerinin
oraný azalmaktadýr. Bu süreç, ayný zamanda, küçük üreticiliði de yavaþ
yavaþ ortadan kaldýrmakta, toplumun iþçiler ve kapitalistler diye iki ana
sýnýfa ayrýlmasý olgusunu da beraberinde getirmektedir. Baþka bir deyiþle,
kapitalistleþme süreci ile kitlelerin mülksüzleþmesi süreci ayný olayýn iki
yüzünü oluþturmaktadýr. Kadýnýn toplum yapýsý içindeki yerini ve rolünü
belirleyen temel öðenin, toplumda egemen olan üretim tarzý olduðu ve
kadýn sorununun aslýnda bir sýnýf sorununa dönüþtüðü, iþçi sýnýfý müca-
delesinin ayrýlmaz bir parçasý olduðu görüþünü doðrulamaktadýr bu göz-
lemler. [sayfa 59]
“Önceden bir iþte çalýþmamýþ iþsizler” grubu içindeki kadýnlarýn ora-
nýnýn 1968’de %8.5 iken 1969’da %17.5’e yükselmesi, ekonomik zorun-
luluklarýn kadýnlarý çalýþma hayatýna itmesinin bir sonucudur. Bu nedenle-
dir ki, 1968’de %3 olan kadýn iþsizlik oraný 1969’da %6’ya çýkmýþtýr.
Bu da kadýnlarýn “en son iþe alýnan, en önce iþten çýkarýlan” iþçiler ol-
duðunu ve yedek iþçi ordusunun saflarýný kalabalýklaþtýrarak ücretlerin
düþük düzeylerde tutulmasýný kolaylaþtýrmakta kullanýldýðýný gösteriyor.
Sosyal Sigortalar Kurumu Ýstatistikleri bir baþka veri kaynaðýný oluþtu-
ruyor.

TABLO 6:
SÝGORTALI ÝSÇÝ SAYILARI (BÝN)
Yýllar Erkek Kadýn Toplam 2/3 (%)
1965 791,5 104,3 895,8 11,64
1967 960,1 109,3 1.069,4 10,22
1968 1.091,0 115,2 1.206,2 9,55
1970 1.196,2 117,3 1.313,5 8,93
1972 1.389,3 135,7 1.525,0 8,89
1973 1.517,2 131,9 1.649,1 7,99
Kaynak: SSK Ýstatistik Yýllýklarý.

Bunlara göre 1972 yýlýnda sigortalý iþçiler içinde kadýnlarýn oraný %9


dolayýnda. Bu oran 1973’te %8’e düþmektedir. Kadýnlarýn iþgücü için-
deki oram yukarýdaki orandan yüksek olduðuna göre, kadýnlar için si-
gorta dýþý kalma olayýnýn erkeklere oranla daha yaygýn olduðu söylene-
bilir. Bu ise çok sayýda kadýnýn, ne denli eksik ve yetersiz olursa olsun,
var olan sosyal güvenlik kapsamý içine alýnmadýðýný gösterir.
Kadýnlarýn erken emekliliðe ayrýlmasý konusundaki yasa, bu açýdan
önem kazanmaktadýr. En önemli sorun, tüm çalýþanlarý sosyal güvenlik
kapsamý içine almaktýr. [sayfa 60]
Yoksa çalýþanlarýn bir kesimine bazý ödünler vererek onlarý sustur-

47
mak, daha önemli sorunlarla uðraþmalarýný önlemek deðildir. Burjuvazi,
emekçilerin bir kýsmýna bazý ayrýcalýklar saðlayarak onlarý kendi yanma
çekme, en azýndan hareketsiz kýlma silâhýný kullanmada çok ustadýr.
Üstelik kadýnlara erken emeklilik hakkýnýn tanýnmasý, kadýnýn tek baþýna
ev ve çocuk bakýmýný yüklenmesini bir kez daha kurumlaþtýrmaktadýr.
Ancak, bu düzen içinde soruna toplumsal bir çözüm (örneðin erkeklerin
de ev ve çocuk bakýmýna katýlmasý veya bu iþlerin kamusal görev ola-
rak yapýlmasý gibi) getirilemeyeceði göz önüne alýnýrsa, hem ev iþlerini
yapan hem de dýþarýda çalýþan kadýnýn erken emekli olma isteði, þüphesiz
ki saygýndýr. Þu anda ileriye sürülecek önemli bir talep de yalnýzca evde
çalýþan kadýnýn da sosyal güvenlik kapsamýna alýnmasý olmalýdýr.
SSK Ýstatistiklerinin ortaya koyduðu bir baþka durum, kadýnlarýn ge-
nellikle düþük ücretli faaliyet kollarýnda yoðunlaþmýþ olmalarý. Tablo 7’de,
tütün ve dokuma sanayileri hariç, kadýnlarýn yoðunlaþtýklarý diðer kol-
lardaki ortalama ücret düzeyinin Türkiye ortalamasýna oranla daha düþük
olduðu görülmektedir.

TABLO 7:

1973'te BAZI FAALÝYET KOLLARINDA


ORTALAMA ÜCRETLER
Faaliyet Kollarý Ortalama Ücret
(TL)
Gýda maddeleri 45.86
Tütün 64.34
Dokuma 66.02
Giyecek ve hazýr dokuma eþya 38.40
Bankalar ve Mali Müesseseler 47.87
Þahsi Hizmetler 36.65
Türkiye Ortalamasý 54.41
Kaynak: SSK Ýstatistikleri.

[sayfa 61]

Ayrýca, kadýnlar erkeklere göre daha az ücret almaktadýrlar. Tablo


8’e göre kamu kesiminde kadýn, erkek ücretleri arasýndaki fark özel
kesime oranla daha az olmakla birlikte, kadýnlarýn ücretlerinin erkekle-
rinkine oraný % 71 - 93 arasýnda deðiþmektedir. Bu oranlar özel ke-
simde % 63 - 80 arasýndadýr.

48
TABLO 8:
BAZI FAALÝYET KOLLARINDA SAAT BAÞINA KADIN ÝÞÇÝ
ÜCRETLERÝNÝN ERKEK ÝÞÇÝ ÜCRETLERÝNE ORANI
Faaliyet Kollarý Kamu Özel
Gýda 82 72
Dokuma 93 80
Basýn-Yayýn 71 68
Ecza-Kimyevi maddeler 91 68
Madeni Eþya 90 71
Kaynak: Evine Dinçer, "Türk Toplumunda Kadýn Sorunu", Kadýn ve
Sosyalizm, August Bebel II. Cilt, s. 32.

Bu durumun bir baþka göstergesi sosyal sigortalara tabi iþyerlerinde


kadýnlarýn günlük kazançlarýnýn erkeklerinkinin %80-90'ý oranýnda ol-
masýdýr (Tablo 9). Bir baþka deyiþle, kadýnlar erkeklerden daha yoðun
bir biçimde sömürülmektedirler.

TABLO 9:
ORTALAMA GÜNLÜK KAZANÇ (TL)
Yýllar Erkek Kadýn Toplam 2/1
1967 22.06 17.96 21.61 81,4
1967 26.36 21.13 25.83 80,2
1968 28.74 23.49 28.22 81,7
1970 35.58 32.68 35.32 91,8
1972 44.47 37.90 43.88 85,2
Kaynak: SSK Ýstatistik Yýllýklarý.

[sayfa 62]

49
– KENTSEL AÝLE

Üretim iliþkilerinin belirlediði bir üstyapý kurumu olan aile incelendi-


ðinde bu kurumun da sürekli deðiþtiði gözlenebilir. Kentleþme ve sana-
yileþme toplumumuzun aile yapýsýný da etkilemiþtir. Ýþ bulmak üzere büyük
kente göç, geçim sýkýntýsýný bütün aðýrlýðýyla duyma, kocanýn yanýsýra
kadýnýn da dýþarýda çalýþmak zorunda oluþu aile yapýsýný ve aile içi iliþkileri
geleneksellikten uzaklaþtýrmaktadýr.
Kentlerde yaþayan ailelerin büyük çoðunluðu ana, baba ve evlen-
memiþ çocuklardan oluþan (çekirdek) küçük ailelerdir. 1968 yýlýnda ya-
pýlan bir araþtýrmaya göre büyük kentlerde her yüz ailenin 66’sý bu tür
ailedir.18 Ýþçi ailelerinde ise bu sayý 72’ye çýkmaktadýr. Ayrýca bütün
Türkiye’de ortalama aile büyüklüðü beþin üzerinde iken bu sayý kentler-
de 4’e düþmektedir.19 Yani kentli aile öteki akrabalarýndan ayrýlýrken
çocuk sayýsýnda da azalma görülür. Günümüzün küçük ailesi kapitalistleþ-
menin bir ürünüdür, ancak ekonomik yapýdaki deðiþimin toplumsal yapý-
ya geç yansýmasý, toplumsal kurallarýn ve koþullandýrmalarýn [sayfa 63] eski

18
Dr. Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapýsý, Hacettepe Üniversitesi Yayýnlarý 1972, s. 31.
19
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 37.

50
yapýdan günümüze kalmasý, evliliklerin çoðuna eþlerin dýþýnda baþka kim-
selerin karar vermesine yol açmaktadýr. Örneðin, 45 yaþýn altýnda olan
evli kadýnlar arasýnda üç büyük kentte (Ankara, Ýstanbul, Ýzmir) yapýlan
araþtýrmaya göre her yüz kadýndan 59’unun evliliðine aileleri karar ver-
miþler ancak 30 kadýn kendi kararlarýyla evlenmiþtir.20 Üstelik bu üç
kentte her yüz evlilikten 16’sýnda evlenecek kýz kocasýyla ilk defa niþan
ya da nikâh sýrasýnda karþýlaþmýþtýr.21 Eþlerin birbirlerini tanýmadan ev-
lenmesi gelecekteki mutsuzluðun temelini oluþturmaktadýr.
Evlilikler genellikle kadýnlarýn kendi iradeleri dýþýnda kurulurken aile-
de kesin otorite de çoðunlukla erkeðin olmaktadýr. Yukarda sözü geçen
araþtýrmaya bakýldýðýnda, “evde en çok kimin sözü geçer?” sorusuna üç
büyük kentte cevap veren her yüz kadýndan 71’i kocalarýnýn, ayný soru-
ya cevap veren yüz erkekten 84'ü de yine kendilerinin sözlerinin geçti-
ðini belirtmiþlerdir.22 Bu otorite üstünlüðü salt bir sözün yerine getirilip
getirilmemesiyle kalmayýp aile gelirinin harcanmasýnda da görülmekte-
dir. Üç büyük kentte alman cevaplara göre ailelerin % 51’inde tek baþýna
erkek, % 10’unda tek baþýna kadýn karar vermektedir.23 [sayfa 64]

20
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 70.
21
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 75.
22
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 131-132.
23
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 143.

51
B. KIRSAL KESÝMDE KADIN

1970’de Türkiye’de toplam kadýn nüfusu 17.598.190’dýr. 1965’de


ise 15.394.457 olup, toplam nüfusun %49’unu oluþturur. Yine 1965’de
tarýmda çalýþan her 1000 kiþiden 497’si kadýndýr.24 Kadýn, erkekle eþit
oranda çalýþmaya katýlmaktadýr kýrsal kesimde ama en güç ve zor yaþam
koþullarýna göðüs gerenler kadýnlar olmaktadýr. Bütün gün tarlada çapa
sallamanýn, pirinçte, pamukta ve tütünde çalýþmanýn yaný sýra hayvanla-
ra bakmak, onlarý saðmak, yemek hazýrlamak, çocuklarýn bakýmýyla ilgi-
lenmek ve gece de bütün yorgunluðuna karþýn kocasýnýn isteklerini tatmin
etmek zorundadýr.
Ülkemizin çoðu yörelerinde, erkekler kahvede boþ otururken, kadýn-
larýn tarlada çalýþtýðý bilinen gerçektir. Kadýn, el emeðinin karþýlýðý asla
ödenmeyen “ücretsiz aile iþçisidir”. Feodal iliþkilerin etkinliðini koruduðu
Güneydoðu Anadolu’dan tipik bir örnek olan Adýyaman’da, tarýmda
çalýþan kadýnlarýn %97’si ücretsiz aile iþçisidir. Dokuma iþçisi kadýnlarýn
%18’i aile iþçisi, %50’si kendi hesabýna %31’i ücretli çalýþmaktadýr.25
Ancak kendi hesabýna ya da ücretli çalýþanlarýn aldýðý paranýn hepsini
aile reisi olan erkeðe vermesi kaçýnýlmaz bir durumdur. [sayfa 65]

24
1973 Ýstatistik Yýllýðý s. 43.
25
Genel Nüfus Sayýmý, 1970, Adýyaman Ýli.

52
Tüm bunlara karþýn kadýnýn aile içindeki durumu nedir, bir de ona
bakmak gereklidir. “Evde en çok kimin sözü geçer?” diye sorulduðunda
erkeklerin verdiði cevaplardan çýkan sonuç þöyledir: Kadýnýn sözünün
geçtiði aile 1000 tanede 5. Ayný soru kadýnlara yöneltildiðinde 1000
ailenin 32’sinde kadýnýn sözünün geçtiði ileri sürülüyor.26
Hangi ahbaplarla, akrabalarla görüþüleceðine karar verme yetkisi
hep erkektedir. 100 ailenin yalnýzca 9’unda eve alýnacak eþyalarý seçen-
ler kadýnlar olabiliyor. Mutfak masraflarýnda da durum pek deðiþik de-
ðil-dir: 100 ailenin 44'ünde mutfak harcamalarýnýn miktarýný, cinsini tayin
eden erkektir. 100 ailenin 24'ünde bu harcamalarýn takdiri kadýna býra-
kýlmýþtýr. Ýkisinin ortaklaþa karar verdikleri aile oraný 100’de 13'ü geç-
miyor.27
Kýsaca, tarlada, aðýlda, evde kendini tüketircesine çalýþmasýna karþýn,
kadýnýn kiþiliðine, özlemlerine, tercihlerine deðer verilmiyor. [sayfa 66]

26
Dr. Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapýsý, s. 133.
27
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 136, 142.

53
EÐÝTÝM

Okuma-yazma insaný toplumla iliþkilerinde güçlü kýlan, dýþ dünyayla


baðlantý kurmayý kolaylaþtýran bir olanaktýr. Acaba kýrsal kesim kadýný-
mýz bu olanaktan ne denli yararlanmýþ, yararlanmakta? Tarihsel, geliþim
içinde köydeki okuma-yazma bilen kadýn oraný þöyle:
1935 yýlýnda köydeki her 1000 kadýndan 42’si okuma-yazma bili-
yor. 1945’de bu oran 108’e, 1950’de 124’e, 1955’de 169’a, 1960’-
da 163’e, 1965’de 229’a çýkýyor. Otuz yýlda kayda deðer bir artýþ
olmamýþtýr. Kentte ise durum göreli olarak daha iyidir. Þöyle ki: 1955
yýlýnda kentteki her 1000 kadýndan 291’i okuma-yazma biliyor. Bu oran
1945’de 434’e, 1950’de 437’ye, 1955’de 498’e, 1960’da 495’e,
1965’de 522’ye çýkýyor.
Genelde erkeklere oranla kadýnýn eðitimi düþük olurken, özelde kent-
sel ve kýrsal kesimde de bir farklýlýk var. Görüldüðü gibi, kýrsal kesimin
geri býrakýlmýþlýðýndan kadýn da nasibini alýyor.
1970’de 16-24 yaþ grubundaki köylü kadýnlarýmýzýn yalnýzca %40,6’sý
okur-yazar; yani yüz kadýnýn yaklaþýk olarak altmýþý bir trafik iþaretini
bile çözemeyecek durumdadýr. Erkeklerde %84’e çýkýyor okur-yazar

54
oraný; [sayfa 67] kadýnlarýn iki misli. Durum böyle olunca kadýn “kafasýzlýk”la,
“beceriksizlik”le suçlanýyor erkek tarafýndan. “Cahildir o, anlamaz”,
“aptaldýr’la eþ anlama geliyor. Þimdiye deðin cahil olan kadýnýn bundan
böyle de cahil kalmasý için feodal düzen kalýntýsý deðer yargýlarý, töre-
ler, gelenekler gerekli ortamý saðlýyorlar. Köylerde kýzlarýn okula gitme-
si önemli bir sorun oluyor. 1970-71 ders yýlý alýndýðýnda, toplam 1.806.
355 öðrenci var; bunun 987.483 i, erkek, 818.872’si kýz. Kýrsal kesi-
me dönüldüðünde aradaki farkýn büyüdüðü görülecektir: Toplam 3.181.
222 ilkokul öðrencisinin yalnýzca 1.290.289’u kýz, 1.890.933'ü erkek.
Bir kez daha vurgulamalý, kentten kýrsala gidildikçe kadýn erkek arasýn-
daki eðitim eþitsizliði büyümekte. Üstelik okul düzeyi yükseldikçe kýzlarýn
oraný düþmektedir. Köylerde, 16 yaþýndan yukarý nüfus arasýnda okula
devam edenlere bir göz atýldýðýnda her 1000 kadýnýn 402’si ilkokulu
bitirebilirken yalnýz 1000’de 5’i ortaokulu ve 1000’de 4'ü lise veya
dengi bir okulu bitirebiliyor.
Böylesine eðitimden yoksun býrakýlan kadýnýn kendini geliþtirme, ye-
teneklerini ortaya koyma olanaðý erkeðe oranla çok daha düþük oluyor.
Dolayýsýyla da kadýn cinsinin genel olarak “aptal”, “güçsüz” olduðu ka-
nýsý sürüp gidiyor. Tercüman gazetesinde 1974 sonunda bir haber var-
dý : “Yoksulluðun kalýtýmsal olduðunu bilim adamlarý ileri sürüyorlar” di-
yordu. Sömürüyü kalýtým temeline baðlýyarak haklý çýkarma ne denli bir
göz boyamaysa güçsüzlüðü de cinsiyete baðlama o denli yanýltýcý bir
tutum.
Okul dýþýnda da insanýn dünyasýný geniþleten bir takým baþka olanak-
larda yok deðil. Radyo, televizyon, gazete, sinema böylesine örnekler.
Ancak kadýnýn yolu baþtan týkandýðý için radyo, gazete gibi olanaklardan
yararlanmada da erkeðe oranla geri kalmakta. Köylerde her 100 [sayfa
68] kadýndan 51’i hiç radyo dinlemiyor, erkeklerde dinlemeyen %20.

Kýsaca, bir eðitim aracý olan radyodan da köylü kadýnlarýmýz öyle pek
yararlanamamaktadýr.
Radyo dinleyenleri ele alýrsak ilginç bir durumla karþýlaþýyoruz. Ka-
dýnlarýn en çok dinledikleri programlar müzik yani halk türküleri oluyor.
Erkeklerinse haberler. Kadýn ülke gerçeklerinden öylesine uzak tutulmuþ
ki, söz hakkýndan öylesine yoksun ki, ilgisini yitirmiþ haberlere. Haber-
leri deðerlendirip bir karara varmasý, örneðin buðday fiyatý yükselirse
ne yapýlmasý gerektiðine karar vermesi, beklenmiyor kendisinden. Kul-
lanmayacaðý bilgileri edinmekten uzak duruyor dolayýsýyla.
Sorun, gazete okumak açýsýndan ele alýndýðýnda zaten okuma yaz-
ma bilen kadýnlarýn azýnlýkta olduðu ve bu azýnlýðýn %64.4'ünün hemen
hemen hiç gazete okumadýðý görülür. Elbette bu, onlarýn okumak iste-

55
memesinden deðil, okuma olanaðý bulamamasýndan doðmaktadýr. Her
gün gazete okuyan köylü kadýnlarýn oraný %5.4 iken, erkeklerde %15.2’-
ye çýkmaktadýr. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, hemen hemen
hiç gazete okumayan erkeklerin (ki %34.5’dir) %67.7’si bir gazete
okuyaný dinlediklerini söylemiþlerdir. Kendileri okuma yazma bilmese bile,
köy kahvesi veya köy odasý gibi yerlerde, diðer gazete okuyanlarý din-
leyebilmektedir. Oysa kadýnlar bu olanaktan yoksundur. [sayfa 69]

TABLO 10:
CÝNSÝYET AYRIMINA GÖRE OKUR
YAZAR KÖYLÜLERÝN GAZETE OKUMA SIKLIÐI
Cevaplar Kadýn Erkek
Hiç 43.9 13.7
Ayda bir veya daha az 20.5 20.8
Birkaç haftada bir 9.0 11.2
Haftada bir 12.8 27.0
Her gün 5.4 15.2
Bilmeyen 0.5 0.1
Kaynak : DPT Türk Köyünde Modernleþme Eðilimleri Araþtýrmasý,
1970.

Kitle iletiþim araçlarýndan bu denli az yararlanabilme durumunda bý-


rakýlan kadýnýn dýþ dünyayla temasý çok azdýr. Bu da onun, yaþadýðýndan
daha farklý yaþam biçimleri olduðunu algýlamasýný önler, içinde bulun-
duðu koþullarý doðal saymasýný, onu deðiþtirmek için hiç bir çabada bu-
lunmamasýný getirir. D.P.T.’nin araþtýrmasý okuryazar kadýnlarýn %29.7’si-
nin, okuma-yazma bilmezlerin %41.1’inin hemen hemen hiç köy dýþýna
çýkmadýðýný göstermiþtir.
TABLO 11:

CÝNSÝYET VE OKURYAZARLIÐINA
GÖRE KÖYDEN DIÞARI ÇIKMA SIKLIÐI
KADIN ERKEK
Köy Dýþýna Çýkma Sýklýðý Okur Okuma Toplam Okur Yazar Okuma
Yazar Yazma Yazma
Bilmez Bilmez
Her gün 1.4 0.5 0.6 4.7 1.6
Birkaç günde bir 2.7 1.7 1.9 13.7 6.9
Haftada bir 11.5 7.9 8.5 37.8 28.5
Birkaç haftada bir 8.5 7.5 7.7 18.9 18.7
Ayda bir 9.2 5.0 5.7 10.6 11.1
Birkaç ayda bir 10.1 8.0 8.3 5.9 10.4
Yýlda birkaç defa 31.9 27.6 28.4 6.9 12.2
Hemen hemen hiç 29.7 41.1 38.3 1.5 10.3
Kaynak: DPT Türk Köyünde...

56
Hemen hemen hiç köy dýþýna çýkmayan kadýnlarýn toplama oram
%38.3'ü bulurken, bu oran erkeklerde %4.9 civarýndadýr. Elbette dýþ
dünyayý görüp tanýma açýsýndan büyük eksikliktir bu, gidilen yer %44.9
oranýyla ilçe merkezi olsa bile. [sayfa 70]
Peki, köy insaný, özellikle köylü kadýn bir zorlukla karþýlaþýnca önce
kime baþvuruyor?

TABLO 12:
CÝNSÝYETE GÖRE BÝR MÜÞKÜLLE
KARÞILAÞINCA ÝLK BAÞVURULAN ÞAHIS
Baþvurulan Þahýs Kadýn Erkek Toplam
Hiç kimse 3.1 1.5 2.3
Aile büyükleri, akraba 18.2 7.1 12.7
Köy Aðasý 2.7 3.3 3.0
Muhtar ve Ýhtiyar Heyeti 57.0 71.2 64.1
Köy Ýmamý 0.3 0.5 0.4
Öðretmen 0.3 0.4 0.3
Hükümet adamý 6.2 7.9 7.0
Baþka 9.3 6.5 7.9
Bilmiyorum 2.9 1.6 2.3
Kaynak: DPT Türk Köyünde...

Kadýnlarda, aile büyüklerine veya akrabaya baþvurma yüzdesi erke-


klere göre daha yüksek. Bu oran kadýnlar için % 18.2 iken erkeklerde
%7.1. Bu da kadýnlarýn, kendi evlerinin dýþýndaki çevreyle iliþkisinin er-
keklere göre daha seyrek olduðunun belirgin bir kanýtýdýr. Çok yavaþ
deðiþen bir dünyanýn insanlarý olarak kadýnlar, gelenek ve göreneklere
erkeklerden daha sýký baðlýdýrlar. [sayfa 71]

57
KÖYDE EVLÝLÝK VE AÝLE

Evin yönetiminde ve iþleyiþinde en ufak söz hakkýna sahip bulunma-


yan kadýn, evlilik ve eþ seçiminde de özgür deðildir. Evlenme, bir iþ
akdi olarak kabul edildiðinden ana-baba kýzlarýný en çok baþlýk veren
ya da maddi olanak sahibi olan kiþiye vereceklerdir. Kýzýn kiþisel görü-
þünün alýnmasý veya onun tercihleri doðrultusunda eþ seçimi söz konusu
deðildir. Bu da çeþitli kaçma-kaçýrýlma olaylarý doðurmakta, birçoðu
gelenekler nedeniyle kanlý sonuçlanmaktadýr. Özellikle Doðu ve Güney-
doðu Bölgelerimizde sevdiðine kaçan kýz “ailenin namusunu kirletmiþ”
olduðu için öldürülür. Katý bir namus anlayýþýdýr ki, feodal dönemlerin
ürünüdür, kocasýndan baþkasýyla ya da evlenmeden önce sevdiðiyle cinsel
iliþki kuran kadýný yaþamaya lâyýk görmez. Kadýn, bunu boynu bükük
kaderi olarak kabullenir.

Sevdiði ile kaçma olayý dýþýnda, kadýna zorla tecavüz edilirse, gele-
nekler yine kadýný cezalandýrýr. Tecavüz edenler toplum tarafýndan ceza-
landýramazken, kadýna verilen ceza ölümdür. Kadýn “namusunu temiz-
lemek” için ya kendini öldürmek zorunda ya da kocasý veya babasý ta-
rafýndan öldürülmeyi kabullenmek durumundadýr. [sayfa 72]

58
Oysa namusu, salt cinsel namus olarak deðerlendirmek, bu kavramý
son derece dar boyutlar içinde ele almak onun anlam kaybýna uðrama-
sýna yol açmaktadýr. (Karýsýndan baþkasýna yan gözle bakmayan ama
halkýn yediði zeytinyaðýna motor yaðý karýþtýran tüccar elbette namuslu
deðildir...)
Köylerde, kendi rýzasý olmadan ailenin kararý ile evlendirilen kadýn-
larýn oraný %11.8’dir. Ailenin kararý kendi rýzasýyla evlenenlerin oraný
ise %67.0’dýr. Ne demektir “ailenin kararý, kendi rýzasý?” Kadýnlarýn
%81.3'ünün 19 ve daha küçük yaþta evlendirildiði göz önüne alýnýrsa,
yaþlarýnýn ufaklýðý ve hayatý tanýmamalarý nedeniyle baþka seçenekleri
olmadýðý ortaya çýkar. Demek ki kadýnlarýn %78.8’i evlilik denen ortak
yaþam mücadelesinde, omuz omuza birlikte çarpýþacaðý erkeði tanýma-
dan ailenin istekleri doðrultusunda evlenmektedir.

TABLO 13:
YERLEÞÝM YERÝNE GÖRE KADINLARIN EVLENME BÝÇÝMÝ
Karar Verme 3 Büyük Kent Kasaba Köy Türkiye
Kent
Kendi rýzasý olmadan ailenin 7.7 12.5 11.3 11.8 11.4
kararý
Ailenin kararý kendi rýzasýyla 59.1 67.7 72.2 67.0 67.0
Kendi kararý ailenin rýzasýyla 29.6 12.0 10.5 10.0 12.5
Kaçma 3.3 7.1 4.3 9.2 7.6
Kaçýrýlma, baþka 0.7 1.7 2.1 1.6
Kaynak: Dr. Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapýsý, s. 71.

TABLO 14:
YERLEÞÝM VE DOÐUM YERLERÝNE
GÖRE EVLENÝRKEN BAÞLIK VERÝLEN KADINLAR
Doðum yeri Yerleþim Yeri Kent Kasaba Köy
3 Büyük Kent 7.4 22.9 48.2
Kent 36.2 30.8 54.0
Kasaba 11.2 45.6 39.7
Köy 52.3 54.9 63.7
Kaynak: Dr. Serim Timur, Türkiye’de Aile Yapýsý, s. 83.

Köylerde evlilikte etkin rol oynayan baþlýk mekanizmasý kadýnlarýn


mal gibi alýnýp satýlmasýnýn en somut kanýtýdýr. Mal olmasý nedeniyle ka-
dýnýn fiyatý da hayat pahalýlýðýna ayak uydurarak yükselmiþtir... 16.6.1974
tarihli [sayfa 73] Milliyet Gazetesindeki bir habere göre: 1973’de Mardin’de
20 bin TL. olan baþlýk parasý 1974’de köylerde 50 bin TL’ye, merkez-
de ise 30 bin TL’ye çýkmýþtýr.

59
Genellikle, kýz evlât aile için ücretsiz iþçi olarak çalýþacaðý dönem-
de, evlilik nedeniyle ayrýlmakta, baba ve anasý baþlýk yoluyla tazmin
edilmektedir. Üstelik kýz gelin gittiði evde de ücretsiz iþçi olarak çalýþa-
caðýndan, erkeðin ailesinin zararý da fazla olmamaktadýr. Baþlýðýn orta-
dan kalkmasý, ancak onu yaratan maddî koþullarýn, yoksulluðun ortadan
kalkmasýyla gerçekleþecektir.
Çok karýlý evlilik ücretsiz el emeði ve erkeðe saðladýðý prestij ve cin-
sel doyum açýsýndan geçerliliðini korumaktadýr. Kýrsal kesimde %3 do-
laylarýnda olup, Doðu Anadolu’da %5’e çýkmaktadýr.28 [sayfa 74]

28
Dr. Serim Timur, a.g.y., s. 93.

60
SAÐLIK

Ülkemizde saðlýk hizmetlerinin son derece yetersiz olduðu bilinen bir


gerçektir. Yetersizlik kýrsal kesimde daha da belirgindir. Yaþam koþullarý-
nýn aðýrlýðýný saðlýk hizmetlerinin yokluðu pekiþtiriyor, köylülerimizin yaþam
savaþýný amansýzlaþtýrýyor. Örneðin hekim oranýna bakýldýðýnda, Artvin’de,
Bingöl’de, Bitlis’te, Gümüþhane’de, Hakkâri’de 10.000 kiþiye 0.1 he-
kim düþtüðü görülür. Diðer bir deyiþle 100.000 kiþiye 1 hekim. Genel
olarak insanlarýmýz böylesine olanaksýzlýklar içindedir, özel olarak kadý-
nlarýmýza dönüldüðünde, köylerde kendi saðlýk durumlarýnýn kötü olduðunu
belirten erkeklerin oraný %10.1 iken, kadýnlarda bu oranýn %21.1’e
çýktýðý görülmektedir. Bu farkýn köylü kadýnýn yaþam koþullarýndan, çok
çocuk sahibi olmasýndan ve cinsiyete özgü kadýn hastalýklarýnýn bulun-
masýndan ileri geldiði söylenebilir.
Birçok köyde halkýn ziyaret ettiði, hastalýklarýnýn, dert ve sorunlarýnýn
giderileceðine inandýðý yerler vardýr. Bunlar kimi kez yatýr, türbe, kimi
kez de ocaktýr, hocadýr. Sorunlarýn çözümünü doðaüstü güçlere býrak-
ma, yazgýya inanma kiþide atýlýmý sindirir, direnmeyi kýrar. Azgeliþmiþ
ülkelerde toplumsal koþullarýn cendereye almasý sonucu insanlar, çýkýþ
yolu, çare bulamadýklarýndan daha da [sayfa 75] bezgin olurlar. Din de

61
kaçýþ için gerekeni saðlar insanlara, kusursuz bir uyuþukluk sýðmaðý yara-
týr, umutlarý öbür dünyaya yöneltir.
Batýl inançlar nedenleri görmemenin, sonuçlarý deðerlendirememe-
nin, çýkýþ yolu bulamamanýn kurumlaþmasýdýr. Bilgisizlik çaresizliði doðu-
rur. Nitekim hocaya, yatýra gidenlerin okuma-yazma düzeylerine ve cin-
siyetlerine bakýldýðýnda durum apaçýk ortaya çýkar. Okur-yazar kadýnla-
rýn %12’si, okur-yazar olmayanlarýn ise %21.8’i hacý, hocaya gitmekte-
dir. Erkeklerdeyse bu oran, okuryazarlarda %7’ye ve okur-yazar olma-
yanlarda ise %12.2’ye düþmektedir.29 Ýki düzeyde farklýlaþma görülüy-
or. Kadýnlar erkeklere oranla, okur-yazar olmayanlar okurlara oranla
daha çok batýl inançlara kapýlmaktadýr. Yani ezilenle (kadýn), cahil (okur-
yazar olmayan) boþ inançlara daha yakýn. [sayfa 76]

29
DPT - Türk Köyünde Modernleþme, s. 230.

62
C. HÝZMET SEKTÖRÜNDE KADIN

Bundan önceki bölümlerde, sanayi ve tarým kesiminde çalýþan kadý-


nlarýn durumu incelendi. Þimdi ele bu iki kesim dýþýnda genellikle hiz-
metler sektöründe çalýþan kadýnlarýn durumuna bir göz atmak gerekir.
Sanayi ve Tarým kesimleri dýþýnda çalýþan kadýn, genellikle, özel ya
da devlet hizmetler sektöründe çalýþmaktadýr. Ve bu sektörde çalýþan
kadýnlarýn sayýsý giderek artmaktadýr. Burada çalýþan kadýnlarýn büyük
bir çoðunluðu sadece ekonomik zorunluluklar, yani kocanýn aldýðý maaþýn
ailenin geçimini karþýlamamasý sonucu çalýþma hayatýna itilmiþlerdir.
Çalýþma nedeninin ekonomik zorunluluklar olduðuna dair bir baþka
gösterge de, kendilerine sorulduðunda, geçim sýkýntýsý sona erdiðinde
çalýþmaktan vazgeçeceklerini söylemeleridir. Üstelik kadýnlar, çalýþacaklarý
yeri ve iþi [sayfa 77] seçerken, bunun olanaklar ölçüsünde kendilerine top-

63
lumda verilen rollere uygun görevler olmasýna dikkat etmektedirler. Bunu
iki örnekle saptayalým:

TABLO 15:
TÜM KADIN DOKTORLAR ARASINDAKÝ ORAN
Toplam Ýhtisas: %14
Çocuk Hastalýklarý: %40
Doðum-Kadýn: %27
Diðerleri: %10'dan az
Kaynak: Tabipler Odasý 1971.

Doktorlar arasýnda ihtisas yapan kadýnlarýn oraný %14’tür. Ýhtisas ya-


pan kadýnlarýn %40'ý çocuk hastalýklarý, %27’si ise kadýn-doðum hastalý-
klarý alanlarýnda çalýþmaktadýr. Diðer tüm týp dallarýnda ihtisas yapan
kadýn doktorlar %10’dan daha azdýr. Bu sayýlarýn gösterdiði gibi, yük-
sek öðrenim görerek, doktorluk mesleðini seçen kadýnlar dahi, toplu-
mun kendilerine yüklediði iþlere uygun nitelikteki alanlarda yoðunlaþmak-
tadýr.
Bakanlýklarda çalýþan kadýn personelin daðýlýmýna bakýlacak olursa,
þu gerçek ortaya çýkar. Kadýnlar en çok Mülî Eðitim Bakanlýðý (%31.6),
Turizm ve Tanýtma Bakanlýðý (%26.3)30 ve Saðlýk ve Sosyal Yardým Bak-
anlýðýnda (%22.2) yoðunlaþmaktadýr. Bu sayýlardan da görüldüðü gibi,
“kadýn görevliler genellikle sosyal görünümlü ve içerikli, erkekler ta-
rafýndan yavaþ yavaþ terk edilen hizmet kesimlerine giderek daha yük-
sek oranlarda yönelme eðilimindedirler.”31
Bunun nedeni, kadýnýn, kendisini toplumun verdiði görevler ve top-
lumsal koþullanma sonucu, önce anne ve eþ olarak algýlamasý ve tüm
yaþamýnda bu görevleri en iyi biçimde yerine getirmek kaygýsýnda ol-
masýdýr. Bu nedenle kadýnýn iþ hayatý ve toplumsal bir statü (mevki)
edinme ve topluma yararlý olma kaygýsý ikinci planda kalmaktadýr.
Kamu sektöründe çalýþan kadýnlar arasýnda yapýlan bir ankette, “iþ
hayatýnda düzeltilmesini istediðiniz en [sayfa 78] önemli konular nelerdir?”
sorusuna verilen cevaplar da ilginçtir. Kadýnlar en çok, yuva, kreþ, aile
mutfaðý gibi kadýnýn aile görevlerine yardýmcý kurumlarýn geliþtirilmesini
ve emeklilik yaþýnýn indirilmesini istemiþlerdir.32 Bu isteklerin bir nedeni,
kadýnýn aile-çalýþma yaþamý arasýnda bir uyum saðlama çabasýnda olma-
sýdýr. Kadýnlarýn esas görevlerini anne ve eþ olarak kabullenmeleri,

30
Mesut Gül, Doktora tezi, 1971.
31
Mesut Gül, “Türk Kamu Görevlilerinin Sosyal Evrimi”, Amme Ýdaresi Dergisi, Eylül 1973.
32
Oya Çiftçi, “Kadýn ve Çalýþma”, Amme Ýdaresi Dergisi, Haziran 1974.

64
çalýþma nedeniyle ihmal edilen bu tür iþlerin iþyerleri tarafýndan çözüm-
lenmesini istemelerine yol açar. Böylece, omuzlarýnda çalýþma dýþýnda,
aðýr bir yük olan ev iþleri sorununu çözümlemiþ olacaklardýr.
Kendisini eþ ve anne olarak gören kadýnýn, iþ hayatýnda ilerleme,
yükselme gibi istekleri yok denecek kadar azdýr. Bizzat kamu kesiminde
çalýþan kadýnlarýn kendileri, yüksek kademelerde kadýn görevlilere az
rastlanmasýný, kadýnýn evlenince ya da çocuk sahibi olunca iþlerini bý-
rakmalarýna ve tarihi geliþim içinde ülkemizde kadýnlarýn çalýþma ha-
yatýna geç girmelerine baðlamýþlardýr.33
Ýþte olduðu sürece, evdeki çocuðunu veya akþama ne yemek piþire-
ceðini düþünen kadýnýn iþ hayatýnda yükselmesi ya da tam anlamýyla
baþarýlý olmasý ne ölçüde beklenebilir?
Toplumdaki maddî koþullar ve egemen deðer yargýlan deðiþmedikçe
kadýnýn çalýþmasý ona gerekli olan ekonomik baðýmsýzlýðý saðlaya-
mamaktadýr. Bunun bir baþka önemli nedeni de sadece ekonomik zorun-
luluktan dolayý çalýþan kadýnýn, (yani eðitimi deðerlendirme, ekonomik
baðýmsýzlýðýna kavuþma ya da bir uðraþ edinme gibi nedenlerle deðil)
aldýðý paranýn tamamým, ya da büyük bir kýsmýný aile [sayfa 79] bütçesine
ek olarak vermesidir. Bir yandan çalýþmasýna raðmen aileyi geçindiren
kendisi olmamakta, öte yandan kazandýðý paranýn harcanma biçimi üze-
rinde de yeterince söz sahibi olamamaktadýr. Zaten kendisini iþ-kadýný
olarak görmeyen kadýn, para kazanmama kendisine saðlayacaðý eko-
nomik baðýmsýzlýktan ve buna baðlý olan bazý kiþisel özgürlüklerden de
yararlanamamaktadýr.
Eðitim düzeyi yükseldikçe, kadýnýn kendisine bakýþýnda da sürekli
deðiþiklikler gözlemek olanaðý vardýr, örneðin, yine kamu kadýn perso-
neli arasýnda yapýlan araþtýrmaya göre, çalýþma yaþamýný sürdürmek
isteyenler %83.33 ile en çok yüksek eðitim görmüþler arasýndadýr.
Çalýþma yaþamýný sürdürmek istemeyenlerin en yüksek olduðu grup ise
enstitü mezunlarýdýr (%47.3).
Unutmamak gerekir ki enstitüde toplumdaki alýþýlmýþ kadýn tanýmýna
uygun yani, anne ve eþ niteliklerine uygun bir eðitim sürdürülmektedir:
Ayrýca bir enstitü mezununun yapabileceði iþte sýkýcý ve tekdüze memur-
luklar olmaktadýr. Bu nedenlerle enstitüden mezun kadýnlar ekonomik
zorunluluk ortadan kalkar kalkmaz eve dönmeyi yeðlemektedir. Yüksek
öðrenimliler ise eðitimlerini deðerlendirmek için çalýþmayý sürdürmek
istemektedirler.
O halde, tarým ve sanayi kesimleri dýþýnda çalýþan kadýnýn en önemli

33
Oya Çiftçi, a.g.y.

65
sorunu (ki bu sorun tarým ve sanayide çalýþan kadýnlar için de geçerli
olabilir) toplum tarafýndan öncelikle anne ve eþ olarak koþullandýrýlmasý,
bu koþullanma sonucu, onlarýnda kendilerini bu görevlerle yükümlü kýlma-
larýdýr. Kadýnýn çalýþma yaþamýna girmesinde temel neden, bir kiþi ola-
rak, bir uðraþa ve ekonomik baðýmsýzlýða kavuþma isteði deðil, ailenin
geçimiyle yükümlü erkeðin gelirine katkýda bulunma zorunluluðudur. [sayfa
80]

Kadýnýn çalýþmasý, sorunlarýný çözümlememektedir, çünkü toplumdaki


egemen deðer yargýlarý kadýnýn çalýþtýðý iþe ve topluma yaptýðý katkýya
raðmen, yine de kadýn (diþi), öteki cins olarak ele alýnmasýna yol aç-
maktadýr.
O halde, kadýnýn kurtuluþu, çalýþsa dahi, bu düzende mümkün deðil-
dir. [sayfa 81]

66
YASALAR

Gerek toplumumuzda gerekse diðer kapitalist toplumlarda kadýnla


erkek arasýnda, yasalarda da kadýn aleyhine bir eþitsizlik söz konusu-
dur. Ýsviçre Medenî Kanunundan esinlenerek hazýrlanmýþ T.C. Medenî
Kanununun incelenmesi, açýkça gösterecektir ki yasalar insanlar, sade-
ce insan-insan iliþkisini düzenlemek için deðil ayný zamanda bir sýnýfýn
diðer sýnýfa, bir cinsin diðer cinse egemenliðini saðlamak için de çýka-
rýlmaktadýr.
Günümüz Türkiye’sindeki yasalar, kapitalist üretim iliþkilerine dayanan
yerleþik mülkiyet iliþkilerini düzenler. Tek eþli aileyi, kadýn-erkek iliþkisini
düzenleyen yasalar da kiþisel mülkiyetin korunmasý ve devamý amacýna
uygundur. Medeni Kanunun 151. maddesinde birbirine sadakat ve bir-
birini kollamakla yükümlü olduklarý söylenen karý-koca arasýndaki iliþki
giderek, mal paylaþýmý, borçlar, icra-iflâs, tazminat, senet-tahvil, þahsî
ve ortak mülkiyet, miras gibi þirket ortaklýðýyla ilgili bir kontrata dönüþür.
Üstelik bu kontrata iliþkin maddeler, kadýnýn aile içinde ikincil cins oldu-
ðunu yasalaþtýrýr.
Kadýnýn ikincil cins olduðu toplum düzenini yansýtan yasalardan þu
örnekler verilebilir: [sayfa 82]

67
152-153-154. maddeler kadýn ve çocuðun geçimi, oturulacak evin
seçimi, birliðin reisi ve temsilcisi olan kocaya aittir demektedir. Zaten
kadýn istese de ayrý evde oturamaz çünkü yasalar, kocanýn ikametgâhýný
kadýnýn zorunlu ikametgâhý kabul eder. Kadýn yasalara göre eve bak-
makla yükümlüdür. Koca, ev iþleri hizmetinin karþýlýðýnda, kadýnýn gü-
vencesini saðlayacaktýr. Bu iþbölümü, kadýný kesinlikle eve baðlar
niteliktedir.
Kadýnýn eve bakacaðýný söyleyen ayný yasanýn 190. maddesi þöyledir:
Koca, kadýndan uygun oranda aile masrafýna katýlmasýný isteyebilir. Yani
ekonomik zorunluluk sonucu kadýn ev iþleri hizmetlerine ek olarak para
kazanmaya mecbur edilebilir. Peki ya kadýn çalýþmayý kendisi istiyorsa?
Yasalar, yargýca, kadýna çalýþma izni verme hakkýný tanýyor. Yargýç, bu
hakkýný, kadýnýn çalýþmasýný ailenin birliði ve çýkarý için gerekli olduðuna
inandýðý zaman kullanýyor. Ekonomik zorunluluklar, kadýnýn çalýþmasý için
yasalarca kabul edilen tek mazeret oluyor. Ya ekonomik zorunluluk yok-
sa... Kadýn gene de çalýþmak ya da sanatla uðraþmak istiyorsa ne ola-
cak? Yasa, bunun gerçekleþmesinin ancak kocanýn izniyle olabileceðini
söylüyor. (Madde 159)
Yani yasalar kocanýn izni ya da ekonomik zorunluluk söz konusu
olmadýðý durumlarda kadýný hiç de üretken olmayan ev iþlerine mecbur
kýlýyor. Üstelik kadýn çalýþsa da, kazandýðýný kullanma hakký kendisinin
olamýyor. 191. madde bunu açýkça belirtiyor. “Evlilik birliðinde kadýnýn
paralarý, yerine konabilen mallarý, taþýyana yazýk tahvil ve senetleri ko-
canýn mülkiyetine geçer.” Yani kadýnýn parasýný istediði gibi harcamasý
söz konusu deðildir. Ancak aile bütçesine katar, nerede, nasýl kullanýla-
caðýna gene koca karar verir. Öyle ki kadýn kendisine [sayfa 83] kalan bir
mirasý bile ancak koca izin verirse reddedebilir. (Madde 200)
Miras nedir? Miras, özel mülkiyete sahip olanlarýn öldükten sonra
mal ve mülkünün aile içinde paylaþýlmasýdýr. Mirastan birinci derece
payý çocuklar alýr. Çalýþýp para kazanmak hakký erkeðin; kadýnýn para
ve senetlerinin mülkiyeti erkeðin; kadýnýn kazancýný hatta kadýna kalan
mirasý kullanma hakký erkeðin... Açýkça görüldüðü gibi nerdeyse mülki-
yetin bütünü erkeðin elinde. Çocuklara kalacak miras da babadan gel-
mektedir.
Ana-baba arasýndaki bu eþitsizlikler, mirasýn düzenlenmesini kolaylaþtý-
racak doðrultuda çocuða iliþkin yasalar gerektirir. Çocuk babasýnýn is-
mini ve vatandaþlýk haklarýný alýr. (Madde 263) Çocuðun babasýnýn is-
mini, vatandaþlýk haklarýný ve mirasýný kazanabilmesi için soyunun belir-
lenmiþ olmasý gerekir. Çocuðun babasýnýn belirlenmesi ve annenin hak-
larýnýn belli olmasý için yasa sýnýrlamalar koymuþtur: Kadýn çocuðun babasý

68
ile evli deðilse o erkekten yalnýzca doðurma harcamalarýný alabilir. Ço-
cuðu, babasýnýn mirasçýsý olduðu halde, kadýn, o erkeðin mirasçýsý ola-
maz. Oysa kocanýn mirasý, koca öldükten sonra da kadýnýn ekonomik
güvencesini saðlar. Yani evlilik, gerek koca yaþarken gerek öldükten
sonra, kadýnýn ekonomik güvencesini saðlayan bir kurumdur. Ancak bunun
karþýlýðýnda yasalar, özel mülkiyetin saðlam temellerde devamý için ka-
dýný aracý olarak kullanýr. Çocuðun hangi erkeðin mirasçýsý olacaðý, yani
babasýnýn kim olduðu belli olsun diye kadýna iliþkin sýnýrlamalar konulmuþ-
tur. Örneðin boþanma gerekçesi olan zina halinde evli kadýna daha
aðýr ceza verilir. Öyle ki, evli bir kadýnýn, kocasýndan baþka bir erkekle
ayný odada yakalanmasý bile zina sayýlmaktadýr. Oysa evli bir erkek
ancak karýsýndan baþka bir kadýnla cinsel iliþkide bulunduðu anda [sayfa
84] yakalanýrsa zina yapmýþ sayýlýr. Toplumumuzda aþaðýlanan bir iliþki

olmasýna raðmen hemcinsler arasý cinsel iliþkiye bile böyle aðýr ceza
verilmemektedir. Bu da gösteriyor ki, karý kocanýn baþkalarýyla cinsel
iliþkisi, çocuk doðmasý söz konusu olunca cezalandýrýlýyor. Bunun teme-
linde mirasçýnýn belli olmasý koþulu yatýyor. Mirasýn da özel mülkiyetten
çýktýðý bilinmekte. Öyleyse kadýn aleyhine eþitsiz olan bu sýnýrlamalarýn
kökeni, ta ortak mülkiyetten özel mülkiyete geçiþe yani sýnýflý toplumun
ortaya çýkýþýna dayanýyor. [sayfa 85]

69
FUHUÞ

Sýnýflý toplumda, sadece kadýn için tek eþlilik anlamýna gelen karý-ko-
ca evliliðinin fuhuþ ile iç içe yaþadýðý, tek eþli-aile ile fuhuþun bir bütü-
nün ayrýlmaz parçalarý olduðu daha önce belirtilmiþti. Türkiye’de bu
konuya iliþkin yasalarýn ve gerçeklerin incelenmesi bu doðruyu göstere-
cektir.
T.C. Anayasasýnýn 35 inci maddesinde devletin, aileyi, ana ve çocu-
ðu korumakla yükümlü olduðu yazýlmaktadýr.
T.C. Belediye Baþkanlarý adýna kýyýlan nikâh törenlerinde “Nikâh kut-
sal bir törendir” levhasý vardýr.
Özel mülkiyetin ortaya çýkardýðý aile kurumu ilk sýnýflý toplumdan (köle-
ci) günümüz toplumuna dek korunmuþtur. Gene ilk sýnýflý toplumdan bu
yana tek-eþli evliliðin tamamlayýcýsý olarak fuhuþ süregelmiþtir. Nasýl olur
da toplumun pisliði “fuhuþ”u kutsal ailenin yanýna koyuyorsunuz denir-
se, T.C.’nin 1593 sayýlý yasasýna bakmak gerek. Bu yasa der ki: “Ge-
nelevlere ve genel kadýnlara iliþkin hükümleri ve bu fuhuþ yüzünden
ortaya çýkan hastalýklarýn yayýlmasýný önleyecek tedbirleri, Ýçiþleri Bakan-
lýðý ile Saðlýk ve Sosyal Yardým Bakanlýðý birlikte saptar ve yürürlüðe
koyar.” O halde fuhuþ yasalaþmýþtýr. [sayfa 86]

70
Nedir fuhuþ?
Kadýnýn, para karþýlýðý, istemeden cinsel iliþkide bulunmasýdýr. Yani,
fuhuþ bir kazanç kapýsýdýr. Yukarýdaki yasanýn bir diðer maddesi de fa-
hiþeyi “fuhuþu sanat ve geçim yolu kabul eden kadýn” diye tanýmlaya-
rak fuhuþun kazanç için yapýldýðýnýn yasalarca da kabul edildiðini doðrular.
Peki, toplumun böylesine aþaðýladýðý, fahiþenin istemeden yaptýðý fuhuþ
neden bir kazanç kapýsý olmuþtur?
Çünkü kapitalist toplumda insanýn en doðal ihtiyaçlarý bile kâr ama-
cýyla sömürülür. Genelev ve randevu evi sahipleri kâr ederler. Üstelik
devlete de vergi vererek hizmet ederler.
Çünkü ailenin, dinin baskýsý, cinsellik konusunda yasaklamalar, ge-
nelev ve randevu evlerine müþteri yaratýr.
Çünkü fahiþeler, geçinmek, ekmek parasý kazanmak için bu iþi yap-
mak zorundadýrlar. Genellikle, yoksul kitlelerin kadýnlarý, orta sýnýfýn alt
kesiminin kadýnlarý, eðitim olanaðý bulamadýklarýndan bu yola itilirler.
Toplumda egemen ahlâk anlayýþý, sevdiðiyle, evlenmek vaadiyle cin-
sel iliþkide bulunup, sonradan onunla evlenemeyen kadýný “bir kez na-
musu lekelenmiþ” diye kabul ettiði için, kadýn fahiþeliðe itilir.
Yoksul kesim dýþýnda, fahiþeliðe yönelme ise, sýnýflar arasý belirgin
farklar sonucu, kent kadýnýnýn yaþantýlar arasýnda kýyaslama yaparak im-
renmesi, duyumsuzluða kapýlmasý, kýsa yoldan zengin olmaya þartlandýrýl-
mýþlýðý, para kazanmak amacýyla cinsel iliþkide bulunmasý þeklinde olur.
Bu bilinçsiz kadýnlarý fuhuþa baþlatmak ise kâr amacýyla dolanan genel
ev iþletmecileri için zor olmasa gerektir. [sayfa 87]
Unutulmamalýdýr ki, evlenmek, bir kocaya sahip olmak, kadýnlar için
bir geçim aracý olduðu sürece tek eþli ailenin tamamlayýcýsý olarak fuhuþ
ta her zaman var olacaktýr. O halde sorun, evliliði, birbirini seven in-
sanlarýn birleþmesini geçim aracý olmak durumundan kurtarmak ve ka-
dýnýn yaygýn olarak üretime katýlmasýný saðlamaktýr. Bu ise, insanýn insaný
sömürmeyeceði ve geleceðe güvenle bakabileceði yeni bir dünya ya-
ratmakla gerçekleþebilir. [sayfa 88]

71
VIII. SONUÇ

“Modern karý-koca ailesi, açýk ya da gizli, kadýnýn evcil köleliði üze-


rine kurulmuþtur.”34 Günümüzün sýnýflý toplumlarýnda, “erkeðin burjuva,
kadýnýn ise proleter rolünü oynadýðý” karý-koca ailesi yaygýndýr. Ýki cinsi
bu tür iliþkiler içine sokan tarihsel olgu, özel mülkiyetin ve sýnýflý toplu-
mun ortaya çýkýþýdýr. Kadýnýn toplum ve aile içindeki çifte tutsaklýðý, ilkel
komünal toplumun çözülüp yerini köleci topluma býrakmasýndan bu yana
süregelmiþtir. Günümüz kapitalist toplumlarýnda tüm çeliþkiler iyice be-
lirginleþerek en uzlaþmaz noktalara ulaþmýþ, kadýn ile erkek arasýndaki
çeliþki de bu iliþkiler bütünü içinde daha çarpýcý bir nitelik kazanmýþtýr.
Kapitalist toplumun en önemli özelliklerinden birisi, her þey gibi insa-
ný da metalaþtýrmasýdýr. Bu olgu tüm insanlar, yani her iki cins için de
geçerlidir. Kadýnýn kapitalist toplum içindeki yeri ise, ekonomik olarak
erkeðe gereksinimi ve bunun sonucu toplumda aþaðý görülmesi ile bu
durumdan kurtulmak için çalýþma hayatýna atýlan kadýnýn sermayenin
tutsaklýðýna girmesi olarak tanýmlanabilir. Ýþte bu anlamda kadýnýn “çifte
tutsaklýðý”ndan sözedilir. [sayfa 89]

34
Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni”, s. 105.

72
Kapitalist üretim biçiminin egemen olduðu Türkiye’de de kadýn hem
sermayenin sömürüsü hem de karþý cinsin baský ve tutsaklýðý altýndadýr.
Kapitalist kurumlar ve deðer yargýlarýnýn yanýsýra, feodal ahlâk ve deð-
er yargýlarýnýn kalýntýlarý da etkenliklerini sürdürmektedirler. Ekonomik
zorunluluklar nedeni ile çalýþma hayatýna giren kadýnlar, var olan üstyapý
kurumlarýnýn baskýsý altýnda ikincil durumlarýný deðiþtirememektedirler.
Çalýþma hayatýna girmek kadýnýn özgürleþmesinin bir ön koþulu olmakla
birlikte, bugünkü koþullar altýnda kadýnýn kurtuluþunu getirmemektedir.
Kadýn ile erkek arasýndaki yasal eþitsizliði kaldýrmaya yönelik çabalar
da baþarýsýz kalmakta, yalnýzca gerçek eþitsizliði ortaya çýkarmaktadýr.
Yasal eþitlik saðlansa bile, evliliðin sonucu olan cinsel tutsaklýk, fuhuþ,
kadýnýn erkeðe olan ekonomik baðýmlýlýðý ve kadýnýn iþ hayatýnda sömür-
ülmesi,35 kapitalist toplumun sýnýrlarý içinde kalýndýðý sürece ortadan kal-
dýrýlamaz. Çünkü sözkonusu koþullarý yaratan, sýnýflý toplumun temel iliþki
ve çeliþkileridir.
Nasýl sömürünün ortadan kalkmasýnýn zamaný iþçi sýnýfýnýn doðusuyla
birlikte gelmiþse, kadýnýn kurtuluþunun maddî koþullarý da kapitalist top-
lumda, iþçi sýnýfý mücadelesinin ayrýlmaz bir parçasý olmasýyla gerçeklik
kazanmýþtýr. Bu nedenledir ki, emekçi sýnýfýn kurtuluþu ayný zamanda
kadýnlarýn kurtuluþunun da ön koþulu olmaktadýr. Baþka bir deyiþle, ka-
dýnlarýn gerçek anlamda özgürleþmesi ancak kapitalizmin yýkýlmasý ile
gerçekleþebilir. Bu, sosyalist devrimin kadýn sorununu bir gecede çöze-
ceði anlamýna gelmez. Çünkü yeni kurulacak toplumda, eski toplumun,
eski dünya görüþünün kalýntýlarý varlýklarýný sürdürecektir. Toplumu oluþ-
turan insanlarýn [sayfa 90] bilinçli uðraþlarý sonucu toplum bu kalýntýlardan
arýtýldýðýnda kadýnlarýn kurtuluþu da tamamlanmýþ olacaktýr.
Kadýnlarýn gerçek anlamda kurtuluþu sosyalist toplumda yaratýlacak
ortamda mümkün olacaktýr. Kadýnlarýn yaygýn bir biçimde üretime ve
kamu hayatýna katýlmasý, toplumsal yaþamýn her düzeyinde ve aþamasýnda
söz sahibi olmasý onlarý erkeklerle gerçekten eþit kýlacaktýr. Ev iþlerinin
ve çocuk bakýmýnýn kamu görevi olarak, uzman kiþilerce yapýlmasý bu
sorunun çözümüne büyük bir katký yapacaktýr. Bu koþullar altýnda, mad-
dî çýkar iliþkisine dayanan ve ekonomik bir birim olan burjuva ailesi ye-
rini, iki kiþinin özgür seçimine dayanan, maddî çýkar kaygýlarýndan, dinsel
önyargýlardan, ataerkil yasaklar ve deðerlerden, yasal engellerden, gayri
meþru çocuk sorunundan arýnmýþ, eþlerin karþýlýklý sevgi ve saygýsý üze-
rine kurulmuþ beraberliðe býrakacaktýr. Doðaldýr ki, bu tür bir beraber-
likte, kadýnýn cinsel tutsaklýðý, fuhuþ, kadýn ve erkeðin cinsel meta haline

35
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm,c. 1, s. 10.

73
gelmesi de sözkonusu olmayacaktýr.
Nihai amaç, yalnýzca kadýnla erkeðe eþit hak saðlamak deðil, insaný
insana muhtaç kýlarak sömürüye neden olan tüm baðlarý kýrmak, her iki
cinsi, kýsacasý tüm insanlarý özgür kýlmaktýr. “Çünkü iki cinsin toplumsal
eþitlik ve baðýmsýzlýðý saðlanmadýkça insanlar için kurtuluþ, yoktur.”36
Ýnsanlarýn kurtuluþu mücadelesinde en ön safta çarpýþan devrimcile-
rin, mücadelenin ancak kadýn, erkek omuz omuza çarpýþarak kazanýla-
caðýnýn bilincine varmasý, bu yöndeki kiþisel þartlandýrmalarýný kýrmasýnýn
yanýsýra kitleleri de eðitmesi, önde gelen görevlerindendir. [sayfa 91]

36
A. Bebel, Kadýn ve Sosyalizm, c. 1, s. 12.

74
EKLER

75
76
Türkiye Nüfusu
Toplam Erkek Kadýn
1970 35.605 18.007 17.598
1975 40.348 20.745 19.603
1980 44.737 22.695 22.042
1985 50.664 25.672 24.992
1990 56.473 28.607 27.866
2000 67.804 34.347 33.457

Kadýn Nüfus
Toplam 0-14 yaº 15-64 yaº 65+ yaº
1970 17.598 7.244 9.492 863
1975 19.603 7.853 10.722 1.028
1980 22.042 8.451 12.352 1.239
1985 24.992 9.230 14.551 1.212
1990 27.866 9.591 16.931 1.344
2000 33.457 9.767 21.570 2.120

Çalýþan nüfus
(.000 kiºi) Toplam Erkek Kadýn Kadýnlarýn
Oraný
1970 14.809 9.052 5.759 38,9
1975 17.153 11.011 6.140 35,8
1980 18.346 11.575 6.771 36,9
1985 20.450 12.970 7.479 36,6
1990 23.241 14.852 8.387 36,1
2000 25.964 16.539 9.424 36,3
2000* 20.579 15.176 5.403 26,3
2001* 20.367 14.904 5.463 26,8
2002* 21.354 15.232 6.122 28,7
2003* 21.147 15.256 5.891 27,9

Çalýþan kadýnlarýnýn kadýn nüfusa oraný


(.000 kiºi) Toplam Çalýþan Çalýþan
Kadýn Nüfus Kadýn Kadýnlarýn
Oraný
1970 17.598 5.759 32,7
1975 19.603 6.140 31,3
1980 22.042 6.771 30,7
1985 24.992 7.479 29,9
1990 27.866 8.387 30,1
2000 33.457 9.424 28,2
2000* 33.457 5.403 16,1

* DÝE’nin 2000 yýlýndan itibaren yaptýðý Hanehalký Ýþgücü Anketlerinde 12 yerine, 15 ve daha yukarý
yaþtaki nüfusu baz almasý nedeniyle, 2000 yýlýna kadar olanlar için 12 ve daha yukarý yaþtaki nüfusa,
2000 yýlýndan sonra olanlar içinse 15 ve daha yukarý yaþtaki nüfusa ait istatistiklerden derlenmiþtir.

77
Sektörlere göre çalýþan nüfus
(.000 kiºi) Toplam Erkek Kadýn Kadýnlarýn
Oraný
Tarým
1970 10.230 5.031 5.200 50,8
1975 11.695 6.210 5.484 46,9
1980 11.105 5.156 5.949 53,6
1985 12.119 5.634 6.484 53,5
1990 12.548 5.647 6.900 55,0
2000 12.577 5.444 7.133 56,7
2000* 7.103 3.920 3.183 44,8
2001* 7.217 3.879 3.338 46,3
2002* 7.458 3.784 3.674 49,3
2003* 7.165 3.718 3.447 48,1
Sanayi
1970 1.844 1.541 304 16,5
1975 2.122 1.855 266 12,5
1980 2.906 2.595 311 10,7
1985 3.096 2.754 342 11,0
1990 4.177 3.599 578 13,8
2000 4.667 4.012 655 14,0
2000* 5.051 4.305 746 14,8
2001* 4.807 4.096 711 14,8
2002* 4.912 4.072 840 17,1
2003* 4.811 4.020 791 16,4
Hizmetler
1970 2.735 2.480 255 9,3
1975 3.336 2.946 390 11,7
1980 4.335 3.824 511 11,8
1985 5.235 4.582 653 12,5
1990 6.516 5.606 909 14,0
2000 8.720 7.083 1.636 18,8
2000* 8.423 6.951 1.474 17,5
2001* 8.343 6.929 1.414 16,9
2002* 8.984 7.377 1.608 17,9
2003* 9.170 7.517 1.653 18,0
* DÝE'nin 2000 yýlýndan itibaren yaptýðý Hanehalký Ýþgücü
Anketlerinde 12 yerine, 15 ve daha yukarý yaþtaki nüfusu baz
almasý nedeniyle, 2000 yýlýna kadar olanlar için 12 ve daha
yukarý yaþtaki nüfusa, 2000 yýlýndan sonra olanlar içinse 15 ve
daha yukarý yaþtaki nüfusa ait istatistiklerden derlenmiþtir.

Kamu ve Özel iþyerlerinde iþçi sayýsý ve sendikalýlaþma, 2002


(.000 kiºi) Kamu Özel Toplam
Toplam iþçi sayýsý 762.304 3.924.314 4.686.618
Kadýn iþçi 60.614 733.233 793.847
Erkek iºçi 701.690 3.191.081 3.892.771
Kadýn iþçilerin oraný 8,0 18,7 16,9
Toplam sendikalý iþçi 988.197 1.729.129 2.717.326
Sendikalý kadýn iþçi 87.216 321.883 409.099
Sendikalý erkek iþçi 900.981 1.407.246 2.308.227
Sendikalý kadýn iþçilerin oraný 8,8 18,6 15,1

78
Ýktisadi Faaliyet Koluna Göre Çalýþan Nüfus
1970 1975 1980 1985 1990 2000
Genel Toplam 15.118,9 17.383,8 18.522,3 20.556,8 23.381,9 25.997,1
Erkek 9.306,4 11.179,5 11.708,8 13.064,1 14.973,5 16.567,4
Kadýn 5.812,5 6.204,3 6.813,5 7.492,7 8.408,4 9.429,7
Kadýn çalýþanlarýn oraný 38,4 35,7 36,8 36,4 36,0 36,3
Kadýn çalýþanlarýn iktisadi faaliyet koluna göre daðýlýmý (%)
Ziraat, avcýlýk, ormancýlýk ve balýkçýlýk 50,8 46,9 53,6 53,5 55,0 56,7
Madencilik ve taþocakçýlýðý 3,6 1,3 1,0 1,3 1,2 2,8
Ýmalat sanayi 22,5 17,7 15,4 15,2 20,1 19,1
Elektrik,gaz ve su 6,0 11,6 5,7 4,7 7,1 8,5
Ýnþaat 2,0 0,9 0,6 0,9 0,9 1,6
Toptan ve perakende ticaret, lokanta 4,0 5,8 4,6 5,9 7,4 13,7
ve oteller
Ulaþtýrma, haberleþme, depolama 4,5 3,8 4,9 5,1 5,0 7,4
Malikurumlar, sigorta, taþýnmaz 21,1 24,0 25,8 25,4 28,4 32,7
mallara ait iþler ve kurumlarý yardýmcý
iº hizmetleri
Toplum hizmetleri, sosyal ve kiºisel 11,6 14,9 14,8 15,5 17,3 21,2
hizmetler

Kadýnlarýn Meslek Gruplarý Ýçindeki Payý


Meslekteki Yeri 1970 1975 1980 1985 1990 2000
Ücretli 14,3 16,3 15,3 15,4 16,6 20,2
Ýþveren 11,2 5,6 4,1 5,6 6,2 12,5
Kendi hesabýna 9,5 7,1 7,6 7,5 11,8 10,8
Ücretsiz aile iºçisi 70,8 65,5 70,4 69,5 70,9 74,0

Kadýnlarýn Meslek Gruplarý Arasýndaki Yüzde Daðýlýmý


1970 1975 1980 1985 1990 2000
Ücretli 10,2 14,1 13,9 14,3 17,7 24,3
Ýþveren 0,2 0,1 0,1 0,1 0,2 0,9
Kendi hesabýna 6,6 4,7 4,7 4,7 7,3 6,0
Ücretsiz aile iºçisi 82,9 80,9 81,2 80,9 74,8 68,8
100 99,9 100 100 100 100

Erkeklerin Meslek Gruplarý Arasýnda Yüzde Daðýlýmý


1970 1975 1980 1985 1990 2000
Ücretli 38,4 40,4 44,7 45,2 50,1 54,5
Ýþveren 1,0 1,2 1,5 1,4 2,0 3,6
Kendi hesabýna 39,2 34,7 33,9 33,0 30,7 28,2
Ücretsiz aile iºçisi 21,3 23,7 19,9 20,4 17,3 13,8
100 100 100 100 100 100

79
Ortalama aylýk kazanç, 1994
[12 ve üzeri yaþta esas iþinde maaþlý, ücretli, yevmiyeli çalýþanlar]
Bin TL. Kamu Özel
Kadýn Erkek Erkek/ Kadýn Erkek Erkek/
Kadýn Kadýn
Eðitim durumu
Okur-yazar deðil 5.950 7.260 1,2 1.286 3.152 2,5
Ýlkokul terk ve ilkokul mezunu 5.692 7.885 1,4 1.798 3.850 2,1
Genel ortaokul ve genel lise 5.324 7.664 1,4 3.003 4.957 1,7
Meslek ortaokulu ve meslek lisesi 5.881 9.215 1,6 4.135 5.428 1,3
Üniversite ve üzeri 7.397 9.692 1,3 8.730 12.910 1,5
Meslek grubu
Ýlmi / teknik elemanlar, serbest meslek 6.654 7.769 1,2 4.267 6.391 1,5
sahipleri ve bunlarla ilgili meslekler
Müteºebbisler, direktörler ve üst kademe 8.956 9.390 1,0 11.932 14.169 1,2
yöneticileri
Ýdari personel vb. 5.396 7.021 1,3 4.158 6.398 1,5
Ticaret ve satýþ personeli 3.228 7.802 2,4 2.881 4.967 1,7
Hizmet iþlerinde çalýþanlar 4.409 6.514 1,5 2.435 3.568 1,5
Tarýmcý, hayvancý, ormancý, balýkçý 1.457 6.280 4,3 885 2.196 2,5
Tarým dýþý üretim faaliyeti 7.778 9.793 1,3 2.112 4.097 1,9
Ýktisadi faaliyet kolu
Tarým 2.249 5.732 2,5 862 2.200 2,6
Madencilik ve taþocakçýlýðý 9.776 11.478 1,2 2.745 4.843 1,8
Ýmalat sanayii 7.682 10.727 1,4 2.427 4.865 2,0
Elektrik, gaz, su 6.609 10.297 1,6 - 8.165 -
Ýnþaat 10.436 11.437 1,1 2.932 4.017 1,4
Toptan/perakende ticaret, otel/lokanta 6.000 7.123 1,2 2.923 3.960 1,4
Ulaþtýrma/haberleþme/depolama 5.333 8.023 1,5 6.648 5.098 0,8
Mali kurumlar/sigorta/taþýnmaz mallar 7.387 9.081 1,2 4.701 6.095 1,3
Toplum hizmetleri/sosyal ve kiºisel hiz. 6.115 7.405 1,2 2.640 4.297 1,6
Ýþyeri büyüklüðü
2'den az 3.140 4.234 1,3 1.593 2.572 1,6
2-4 5.263 6.506 1,2 2.565 3.901 1,5
5-9 6.271 7.761 1,2 2.743 5.016 1,8
10-19 6.897 9.009 1,3 3.802 5.915 1,6
20+ 7.352 9.197 1,3 2.689 5.680 2,1

80
Kadýnlarýn Kiþisel Gelir Durumu (1994)
Kiºisel geliri var
Yalnýz Faaliyet ve Yalnýz Geliri yok
faaliyet faaliyet dýþý faaliyet
geliri gelir dýþý gelir
Eðitim durumu
Okur-yazar deðil 5,3 4,0 10,2 80,5
Ýlkokul terk ve ilkokul mezunu 7,0 2,4 5,0 85,6
Genel ortaokul ve genel lise 6,6 9,6 7,4 76,4
Meslek ortaokulu ve meslek lisesi 12,2 22,9 15,4 49,6
Üniversite ve üzeri 9,4 63,1 8,4 19,2
Medeni durumu
Hiç evlenmedi 8,4 3,3 2,2 86,1
Halen evli 6,2 4,7 4,3 84,8
Boþanmýþ 15,1 23,8 25,6 35,5
Ayrý yaþýyor 11,7 27,2 24,5 36,5
Eºi ölmüº 1,6 17,1 47,3 34,0
Çalýþma durumu
Çalýþýyor 18,0 14,4 1,3 66,3
Çalýþmýyor - - 10,1 89,9
Yerleºim birimi
Kent 6,8 6,8 8,9 77,5
Kýr 6,5 3,6 4,5 85,5
Bölgeler
Marmara 9,1 6,4 8,3 76,1
Ege 9,9 6,9 8,5 74,6
Akdeniz 7,7 5,5 7,1 79,7
Ýç Anadolu 4,5 5,8 7,8 82,0
Karadeniz 4,4 4,9 5,7 84,9
Doðu Anadolu 1,2 1,8 3,6 93,5
Güney Doðu Anadolu 5,2 2,1 2,6 90,1

25 ve daha yukarý yaþtaki kadýn nüfusun okur-yazarlýk oraný


1975 1980 1985 1990 2000
Toplam 8.018 9.130 10.708 12.691 16.898
Okur-yazar olmayan 65,6 62,4 45,9 40,2 27,4
Bir öðrenim kurumundan mezun olmayan 5,1 5,6 8,4 5,6 7,5
Ýlkokul 23,9 24,7 36,1 41,6 45,2
Ortaokul ve dengi 2,1 2,2 2,8 3,6 5,3
Lise ve dengi 2,5 3,5 4,9 6,1 9,1
Yüksekokul ve fakülte 0,7 1,6 1,8 2,8 5,4
6 ve daha yukarý yaþtaki kadýn nüfusun okur-yazarlýk oraný
1975 1980 1985 1990 2000
Okur-yazar olmayan 49,5 45,3 31,8 28,0 19,4
Bir öðrenim kurumundan mezun olmayan 15,5 14,7 18,1 15,6 21,5
Ýlkokul 29,1 31,4 39,5 43,2 37,2
Ortaokul ve dengi 3,1 3,7 4,5 5,4 4,9
Lise ve dengi 2,4 3,7 5,0 6,0 10,6
Yüksekokul ve fakülte 0,4 1,2 1,1 1,8 3,9

81

You might also like