You are on page 1of 65

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI

Kur’an’da Hakk Kelimesi

Şakir Kocabaş

1
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI
Kur’an’da Hakk Kelimesi

Şakir Kocabaş

© Şakir Kocabaş (2003)


Her hakkı mahfuzdur

ISBN

2
Bismillahirrahmanirrahiym

ÖNSÖZ

Bu kitap birkaç safhadan geçen sistemli bir


çalışma sonunda ortaya çıkmıştır. Bu safhaları şöyle
sıralayabiliriz: 1) Kur’an’da “hakk” kelimesinin
geçtiği bütün ayetlerin listesinin hazırlanması. 2) Bu
kelimeyle yakın bir kavram ilişkisi içinde geçen
kelimelerin tesbit edilmesi. 3) “Hakk” kelimesinin
bu kelimelerle içinde bulunduğu kavram yapılarının
şemalarının çıkartılması. 4) “Hakk” kelimesinin
geçtiği ayetlerdeki kullanım çerçevelerine göre
ayetlerin bir ön sınıflandırmasının yapılması ve ayet
mealleri ve ayetlerin transkriptlerinin bir çalışma
dosyası şeklinde hazırlanması. 5) Hazırlanmış olan
dosyanın baştan sona, bir grup çalışması içinde
ayetlerin tek tek Kur’an’da hangi bağlam (konteks)
içinde ve başka hangi ayetlerle bağlantılı olarak
geçtiğinin incelenmesi. 6) Bu inceleme sırasında
önceden yapılmış olan sınıflandırmaya uymayan
durumlarda gerekli düzeltmelerin yapılması. 7) Bu
şekilde düzeltmeler tamamlandıktan sonra dosyanın
son defa gözden geçirilmesi.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI II1

3
Görüldüğü gibi bu kitap bir grup çalışması
sonunda ortaya çıkmıştır. Bizim daha önce
Kur’an’daki bazı kavramlar üzerine yaptığımız
çalışmalardan edindiğimiz tecrübeler bu tür kavram
çalışmalarının mutlaka farklı bilgi alanlarında
yetişmiş kişilerden meydana gelen en az 4-5 kişilik
bir grup halinde yapılması gerektiğini
göstermektedir. Çünkü tek insan ne kadar bilgili
olursa olsun kendi kendine bir kavramla ilgili her
çeşit soruyu sorup cevap arayamaz.
Kur’an’da “hakk” kelimesi üzerinde yaptığımız
bu çalışmaya Bilim ve Sanat Vakfı’nda hafta
sonlarında aylarca katılıp emek harcayan H. Başkan,
Y. Ceran, A. Demirer, R. Bal, S. Hasanov ve adını
şimdi hatırlamadığımız öteki kişilere değerli ilave ve
eleştirilerinden dolayı teşekkürü bir borç biliyoruz.
Allah (c.c.) hepsinden razı olsun.
Son olarak, kullandığımız kavramsal araştırma
metodunu ilk geliştiren ve bu çalışmaya görüş ve
eleştirileriyle baştan sona kadar yardımcı olan A. H.
Kocabaş’a ve çalışmalar süresince maddi ve manevi
yardım ve desteğinden dolayı Z. (Kocabaş) Özkul’a
da teşekkürü bir borç biliyorum.
Bu kitapta vaki bütün hatalar şahsımıza aittir ve
bunlar okuyucu tarafından görüldüğü yerde
düzeltilmelidir. Her şeyin en doğrusunu Allah (c.c.)
bilir.

Ş. Kocabaş
İstanbul, Ekim 2003
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI IV

4
İÇİNDEKİLER
sayfa

1. Giriş 1

1.1 Lisan nedir?


1.2 Lisanın ifade gücü
1.3 Gerçekliği algılama ve ifade seviyeleri
1.4 Gerçeklik ve lisan
1.5 Lisanın bozulması
1.6 Problem çözme ve lisan
1.7 Lisan yoluyla büyülenme
1.8 Lisanın hastalıktan kurtarılması
1.9 Kur’an’da hakk kelimesinin yeri ve önemi

2. Çalışma Metodu 26

2.1 Seçilen konuyla ilgili ayetlerin bulunması


2.2 Bulunan ayetlerin dosyalar halinde sınıflandırılması
2.3 Seçilen dosyanın incelenmesi
2.4 Yayına hazırlama

3. Kur’an’ın Özellikleri 29

3.1 Kur’an niçin indirilmiştir?


3.2 Kur’an nasıl bir kitaptır?
3.3 Kur’an üzerine çalışma nasıl yapılır?
3.4 Kur’an nasıl okunur?
3.5 Kur’an okunurken nasıl davranılır?
3.6 Kur’anı anlamayanlar ve inkar edenler

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI V

5
4. Hakk Kelimesinin Anlam Çerçeveleri 60

4.1 Bir topluluk veya kişi üzerine azabın hakk olması


4.2 Allah’ın (c.c.) verdiği bir sözün, vaadin ve kelimenin
gerçekleşmesi
4.3 Allah’ın (c.c.) kelimeleriyle gerçeği güçlendirmesi
4.4 Hakk kelimesinin “gerektiği gibi” anlamında geçtiği
ayetler
4.5 Hakk kelimesinin “haksız yere” ifadesi içinde geçtiği
ayetler
4.6 Hakk kelimesinin “karşılık” anlamında geçtiği ayetler
4.7 Hakk kelimesinin “doğru” anlamında geçtiği ayetler
4.8 Hakk kelimesinin “gerçek” anlamında geçtiği ayetler
4.9 Hakk kelimesinin “gerçeklik” anlamında geçtiği ayetler
4.10 Hakk kelimesinin “uygulanacak emr” anlamında geçtiği
ayetler
4.11 Hakk kelimesinin “hak din” ifadesi içinde geçtiği ayetler
4.12 Hakk kelimesinin “emr hakk olarak kaza edilir” ifadesi
içinde geçtiği ayetler
4.13 Hakk kelimesinin “Allah (c.c.) gerçektir” anlamında
geçtiği ayetler

5. Kavram Grafikleri 156

Kullanılan Kaynaklar 168

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI VI

6
Kendilerine ilim verilenler görürler ki,
Rabbinden sana indirilen gerçektir ve aziz ve
hamid [olan Allah’ın] yoluna iletmektedir.
(Sebe suresi 34/6)

1. GİRİŞ
“Hakk” kelimesi, İslam medeniyetinin en merkezi
kavramlarından birini ifade etmektedir. Bu kelime,
Kur’an’da isim, sıfat ve fiil hallerinde çok sayıda
ayette ve “gerçek”, “gerçeklik”, “doğru”, “gerektiği
gibi” şeklinde tercüme edebileceğimiz gramer
yapıları içinde geçmektedir.
Kur’an’da “hakk” kelimesinin gramerini
incelemeye geçmeden önce lisan ve gerçeklik
arasındaki bağlantıyı göz önüne almamız gerekiyor.
Bu bölümde lisan ve gerçeklik arasındaki alakayı
birkaç başlık altında incelemeye çalışacağız. İkinci
bölümde, bu kitabı hazırlamak için takip ettiğimiz
çalışma metodunu açıklıyoruz. Üçüncü bölümde
Kur’an’ın özelliklerini, onun nasıl bir kitap olduğu,
niçin gönderildiği, nasıl okunması ve incelenmesi
gerektiği açılarından tamamen ayetlere dayanarak
özetleyen bir dosya sunuyoruz. Dördüncü bölümde,
hakk kelimesinin Kur’an’da hangi ayetlerde, hangi
anlam çerçevelerinde ve nasıl geçtiğini başlıklar
altında inceliyoruz. Beşinci bölümde ise bu
çalışmadan çıkardığımız sonuçları ve ilerde
yapılması gereken çalışmaları özetliyoruz.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 1

7
1.1 Lisan nedir?
Lisanın en önemli iki fonksiyonunu şu şekilde
sıralayabiliriz: Birincisi, insanlar arasında düşünce
ve duyguların iletilmesinde kullanılan bir araç
olması; ikincisi, gerçekliği anlamada ve ifade
etmede kullanılan bir araç olması.
Mantık ve lisan felsefesinde düşünce ve
duyguların ifadesinde dilin kullanımı üzerine
özellikle yirminci yüzyılda dil felsefecileri
tarafından çok şeyler yazılmış ve söylenmiştir.
Ancak gerçekliğin anlaşılmasında ve ifade
edilmesinde lisanların durumu üzerine bu güne
kadar ciddi ve derinlemesine karşılaştırmalı bir
felsefi çalışma yapıldığını ne yazık ki
söyleyemiyoruz.
Bu konuya girmeden önce, “lisan nedir?” sorusuna
cevap vermemiz gerekiyor. Lisan, kullanım
çerçevesi belli bir dizi kelimeden (fiil, sıfat, zamir,
edat, vs.) meydana gelen bir ifade aracıdır[1].
Lisanda kelimeler, bunları birbirine belli şekillerde
bağlayan gramer yapıları içinde kullanılır. Fakat
lisanın gramer yapıları ve kelimeleri hiç değişmez de
değildir. Aksine, bunlar insanlar tarafından zaman
içinde farkında olmadan ya da bilinçli bir şekilde
değiştirilir. Bir toplumun lisanı, o toplumun
milletini, yani onun tabi olduğu kültür ve gelenekleri
yansıtır.[2]
----
[1] Burada “lisan” kelimesiyle Türkçe, Arapça, İngilizce gibi
tarihi dilleri değil, duygu, düşünce ve inançların birbirine bağlı
bir bütünlük içinde ifade edildiği kavram sistemlerini
kastediyoruz.
[2] Millet kelimesi Kur’an’da, bu gün kullandığımız
“gelenek”, “ibadet şekilleri” ve “kültür” kelimelerinin
anlamlarına yakın bir çerçevede geçmektedir.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 2

8
Bir toplumda lisanın değişmesi, toplumun kültür ve
geleneklerinin değişmesiyle birlikte yürür. Lisan-
kültür etkileşimi de karşılıklıdır. Fakat kültürün
sadece lisanla ifade edilebileceğini söyleyemeyiz,
çünkü fert veya topluluk halindeki davranışlar da
kültürün bir tezahürüdür.

düşünce
lisan < > ve
davranışlar

Şekil 1. Lisanla düşünce ve davranışlar arasındaki etkileşim.

Lisanla gerçeklik arasında nasıl bir alaka olabilir?


Bu soruya cevap vermeden önce şunları göz önüne
almamız gerekiyor. Lisan, kazandığımız bilgileri
ifade ettiğimiz bir araçtır. Burada hemen “bilgi
nedir?” sorusu karşımıza çıkıyor. Bilginin ne
olduğunu uzun bir felsefi cümleyle tarif etmek
yerine, biz nelere “bilgi” diyoruz, nelere demiyoruz,
bunu hatırlamak daha aydınlatıcı olacaktır. “Mantık
bilgisi”, “matematik bilgisi”, “fizik bilgisi”, “tarih
bilgisi”, “coğrafya bilgisi”, “hukuk bilgisi”, “satranç
bilgisi” şeklinde sınıflandırdığımız bilgileri
konumuz açısından üç genel sınıf altında
toplayabiliriz: Gerçeklikle ilgili bilgiler, lisanla ilgili
bilgiler ve diğer bilgiler. Mantık, matematik ve
felsefe bilgilerini lisanla ilgili bilgiler; fizik, tarih,
coğrafya bilgilerini gerçeklikle ilgili bilgiler;
ötekileri de diğer bilgiler sınıfında toplayabiliriz.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 3

9
gerçeklikle
ilgili bilgiler

bilgi lisanla ilgili bilgiler

diğer
bilgiler

Şekil 2. Bilginin genel bir sınıflandırılması.

1.2 Lisanın ifade gücü


Bir lisanın ifade gücü, aşağıdaki özelliklere
bağlıdır:
a) Kavramlarının kafi derecede zengin olması.
b) Kavram yapısının, yani lisanın kavramları
arasındaki bağların gerçekliği ifadeye uygun olması,
çelişkiler meydana getirmemesi.
c) Lisanın gramerinin, yani kullanım
biçimlerinin, onun kavram yapısını desteklemesi.

Bu özellikler açısından lisanları incelediğimizde


şunları söyleyebiliriz: Bir lisanın sadece kelime
açısından çok zengin olması onun çok güçlü bir lisan
olması için yeterli değildir. Kavramlar arası bağların
tutarlı olması daha önemli bir özelliktir. Çünkü
kavramları tutarlı olan bir lisanın kavram yapısı
içinde yeni kavramlar türetip bunları da lisana
eklemek ve onu kelime açısından zenginleştirmek
mümkündür.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 4

10
Lisanların karşılaştırılmasında en önemli
hususlardan biri de, karşılaştırma işini her lisanın en
temel kavramlarını açık bir şekilde ortaya koyarak
yapmaktır. Aksi takdirde, yapılacak karşılaştırmalar
çok sathi kalacak ve bize esaslı bir bilgi
kazandırmayacaktır. Lisanların hayat tarzlarını
yansıttığını göz önüne alırsak, bir lisanın temel
kavramlarının, bize o lisanın ifade ettiği hayat
tarzının temel prensipleri hakkında bilgi vereceğini
görürüz.
Lisandaki değişimlere bakarak bir medeniyetin
tarih içinde hangi dönüşüm ve değişimlere
uğradığını inceleyebiliriz. Bu yaklaşım bize, o
medeniyetin tarih içindeki gelişim ve değişimini
daha doğru bir şekilde anlama ve değerlendirme
imkanı kazandıracaktır. Yalnız, burada dikkatleri
sadece kelimelerin başka kelimelerle zaman içinde
nasıl değiştirildiği üzerinde değil, kelimeler arası
kavram ilişkilerinin değişimi üzerinde de
yoğunlaştırmamız gerekmektedir.
Bu önemli hususu bir örnekle açıklamak için,
millet kavramının ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı ve
Cumhuriyet tahinde büyük dönüşümlere uğramış
olan hayat tarzı ve lisanı içindeki yerine bakalım.
“Millet” kelimesi Osmanlı-İslam medeniyetinde, bu
medeniyetin kavram yapısı içinde bu gün “kültür”
diyebileceğimiz “gelenekler / davranış biçimleri”
anlamında kullanılıyordu. Hatta bu kelime o
dönemlerde hazırlanmış Fransız ve İngiliz
lugatlerine “kültür” manasında milieu olarak
girmişti.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 5

11
Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında Ziya Gökalp ve
onun takipçileri bu kelimeyi esas kullanımından
çıkarıp Fransız İhtilali’nin temel kavramlarından
“ulus” manasında kullanmaya başladılar. Bu gün de
hala “millet” kelimesi bizzat müslümanlar tarafından
bu bozulmuş anlam çerçevesi içinde kullanılmaya
devam etmektedir. Diğer bir ifadeyle Kur’an’daki
millet kelimesi bu gün gene Kur’an’daki kavm
kelimesi yerine kullanılmaktadır. Böylece, yirminci
yüzyılın başlarında doğru bir ifadeyle “Cemiyeti
Akvam” (= kavimler topluluğu) olarak
isimlendirilen topluluk daha sonra “Birleşmiş
Milletler” olarak isimlendirilir hale gelmiştir. Arap
ülkelerinde ise benzer bir kavramsal bozulma ile
Birleşmiş Milletler’e Ümem’il Müttahide yani
“Birleşmiş Ümmetler” denilmektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda öteki siyasi kavramlarda da
benzer bir bozulma yaşanmıştır. Böylece
müslümanlar, Kur’an’da çok önemli siyasi
kavramlar olan din, millet, ümmet ve kavm
kelimelerinin meydana getirdiği kavram yapısının
lisanlarında bozulmasını engelleyememiş, bu
kavramlar arasındaki anlam ilişkilerinin önemini
ihmal etmişlerdir. [3]

----
[3] Bu bozulmuş kavram yapısı düzeltilmeden yeni bir
medeniyetin siyaset teorileri nasıl kurulabilir, düşünmek
gerekiyor.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 6

12
Lisan ve hayat tarzı arasındaki alaka bize
medeniyetler arası karşılaştırmalarda çok önemli
bazı imkanlar sağlar. Farklı bir medeniyet içindeki
insan ve toplum davranışlarını inceleyip
değerlendirirken mutlaka o topluma hakim lisanı ve
onun kavramlarını da incelememiz gerekmektedir,
aksi takdirde, onların davranışlarına mana vermede
yanlışlıklara düşmekten kurtulamayız.
Kur’an’ı, içindeki kavramlar açısından
incelediğimiz zaman şunları görüyoruz: Kur’an’da
(fiil, sıfat ve isim halinde) 20 binden fazla kelime
bulunmaktadır. Ayrıca birçok kelimenin birkaç
farklı anlamda kullanıldığını da görüyoruz. Mesela
hakk kelimesi Kur’an’da bizim tesbitimize göre 13
farklı anlamda geçmektedir.[4] Kur’an’daki her
kelimenin farklı kullanımlarını da göz önüne
aldığımızda bu gün alışık olduğumuz kitap sayfası
ölçülerine göre 200 sayfalık bir kitapta 100 bine
yakın kavram karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca ve daha
da önemlisi, Kur’an’daki kelimelerden birbiriyle
tutarlı daha birçok yeni kavramlar türetilebilmek-
tedir. Fakat, aşağıda örneklerini göreceğimiz gibi,
günümüzde müslümanlar bu kelimelerin farklı
anlamlarda nasıl kullanıldığını iyice araştırıp
lisanlarını zenginleştirecekleri yerde, aksine
Kur’an’da geçen farklı kelimeleri bile çoğu zaman
tek kelimeye indirgemek suretiyle lisanlarını
büsbütün işe yaramaz hale getirmektedirler.
---
[4] Bir kaynakta bu kelimenin 18 farklı anlamda kullanıldığı
ifade edilemektedir. Bakınız: Türkiye Diyanet Vakfi İslam
Ansiklopedisi, Cilt 15. s. 137-139.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 7

13
1.3 Gerçekliği algılama ve ifade
seviyeleri
Gerçekliği algılama ve ifade şekilleri ve kullanılan
gramer açısından dört seviyede inceleyebiliriz:
G1) Doğrudan veya vasıtalı olarak algılanabilen
mekan ve zamanın dışındaki (bunların öncesi ve
sonrası ile ilgili) gerçekler. [5]
G2) Duyularla doğrudan algılanabilen mekan ve
zamanın, dünya ve yakın çevresinin gerçekliği.
G3) Makro mekan-zaman: Astronomik
boyutlardaki mekan ve zamanın gerçekliği.
G4) Mikro mekan-zaman: Gözle ve optik aletlerle
görülemeyecek kadar küçük mekan ve zamanın
gerçekliği.

Burada G1 ve G2’nin ifade edildiği kavramlar


bütün kültürlerde o kültüre ait lisanın temel
kavramlarını oluşturur. G3 ve G4’ün ifadesi için
geliştirilen lisanlar da işte bu temel kavramlar
üzerine kurulur.
----
[5] Bunlar hakkındaki bilgilere ancak güvenilir bir lisan
yoluyla sahip olabiliriz.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 8

14
Varlıkları, algılanma seviyelerine göre şöyle
sınıflandırabiliriz:
---- Teleskop, Radyo-teleskopla algılanan varlıklar
---- Gözle görünen varlıklar
---- Optik cihazlarla görünen varlıklar
---- Elektron mikroskoplarıyla algılanan varlıklar
---- Dolaylı gözlemlerle kabul edilen varlıklar (nötrinolar)
---- Kuantum ölçeği içinde kabul edilen varlıklar
---- Algılayamadığımız boyutlardaki varlıklar (cinler,
melekler)

Lisan, gerçekliğin bütün seviyelerini tezatsız


(tutarlı/çelişkisiz) bir şekilde anlamamıza ve ifade
etmemize yarayacak kavramlara sahip olmalıdır. Bu
seviyelerden sadece birini anlamak ve anlatmak için
geliştirilmiş bir lisan gerçekliği anlamak için yeterli
değildir.
Bilimde, duyularla doğrudan algılanabilen mekan
ve zamandaki olayları anlamamıza yarayan bir
lisanın kavramlar yapısının, duyularla doğrudan
algılanamayan makro ve mikro mekan ve zamandaki
olayları da tutarlı (çelişkisiz) bir şekilde anlamamıza
ve ifade etmemize imkan sağlaması gerekir. Bilim
için bunu sağlayan bir lisan, sağlayamayan bir
lisandan daha güçlüdür.[6]
---
[6] Fakat güçlü bir lisana sahip olmak yeterli değildir, bilimde
sistematik araştırma en az onun kadar önemlidir.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 9

15
doğrudan
kavramlar algılanamayan
olaylar
x
bilim xxx
dili x x

doğrudan
algılanabilen
olaylar

Şekil 3. Bilimde kullanılan kavramlarla


olayların açıklanması.

Kavramları ne kadar zengin ve tutarlı da olsa


kullanılmayan bir lisan yaşamıyor demektir.
Gerçeklik ancak yaşayan ve yaşatılan bir lisan içinde
anlaşılır ve ifade edilebilir. İfade gücü yüksek ve
yaşayan bir lisan, zayıf lisanları etkisiz hale getirir.
Lisanla kültür arasındaki etkileşimin farkında olan
ilk devir müslüman dilbilimciler, lisan çalışmalarına
büyük önem vermişlerdir. Fakat Abbasiler
döneminde (M. 750-1254) eski Yunan kültürünün
eserlerinin Arapça’ya tercüme yoluyla aktarılmasını
takip eden dönemde, bu kültürün “varlık”, “cevher”,
“araz” gibi bazı temel kavramları müslümanların
lisanına girmeye başlamıştır. Bu süreçle ilgili
ayrıntılar aşağıda (1.5’te) verilmektedir.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 10

16
1.4 Gerçeklik ve lisan
Gerçeklik lisanla (kelimelerle) ifade edilebilir.
Gerçekliğin en karmaşık yapıları bile lisanda ifade
edilebilir. Bu ifadeler bazan mecazi (metaforik),
bazan da meseller şeklinde (allegorik) olabilir.
(Kur’an’da bunun örnekleri bulunmaktadır.)
Lisanda gerçekliğin en doğru bir şekilde ifade
edilmesi, sahip olunan kavram sisteminin sağladığı
ifade imkanlarıyla sınırlıdır. Gerçekliğin lisandaki
ifadesinde, kullanılan kelimeler arasındaki gramer
bağlantıları önemlidir.
Bir kelimenin lisan içinde kullanım yapılarına
“kavram” diyoruz. Bir lisanın zenginliği, içindeki
kelimelerin çokluğu ile değil, bu kelimelerin o
lisanda nasıl kullanıldığı ile, yani lisanın kavramsal
yapısıyla ölçülmelidir.
En güçlü lisan, hem kavramları çok olan, hem de
bu kavramlar arasındaki bağlantıları gerçekliği
ifadede en uygun olan lisandır. Böyle bir lisan,
kavramsal yapısı içinde çelişkiler bulunmayan bir
lisandır.
Güçlü bir lisan, en önemli kavramlarını diğer
bütün temel kavramlarıyla bağlantılandıran bir
lisandır. Buna bir örnek olarak Kur’an’da hakk
kelimesinin öteki kavramlarla içinde bulunduğu
bağları gösterebiliriz. Bu bölümün son kısmında
hakk kelimesiyle öteki kavramlar arasındaki
bağlantılar üzerine ayrıntılı bilgiler verilmektedir.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 11

17
Bütün kelimeleri gerçekliği doğru ifadede
kullanılabilecek bir lisanın bazı kelimelerini iptal
etmek, o lisanı gerçekliği ifade açısından zayıflatır.
Gerçekliğin doğru ifade edilebildiği bir lisanda,
gerçekliği ifadede kullanılan anahtar kelimeler iptal
edildiği zaman, o lisanın gerçekliği doğru ifade etme
özelliği ortadan kalkar.
Bir lisanda, gerçekliği doğru ifade etmede
kullanılan bir kelime iptal edildiği zaman onun
yerine mutlaka başka bir kelime geçer. Bu şekilde
iptal edilen her kelime lisanın gerçekliği ifade
özelliğini değiştirir.
Gerçekliği en iyi ifade gücüne sahip bir lisanda,
gerçekliğin en küçük ayrıntılarını ifade etmeyi
sağlayacak yeni kelimeler o lisanın kendi kavramsal
yapısı içinden türetilebilir.
Gerçekliği en iyi ifade gücüne sahip bir lisanın
temel kavram yapısında meydana getirilecek bütün
değişiklikler o lisanın bu özelliğini bozar. Böyle bir
lisana, başka bir kavram sisteminin kelimeleri
aşılanacak olursa, o lisanla gerçeklik arasındaki
alaka zayıflar veya ortadan kalkar.
Bir lisanda kelimeler ancak yerinde kullanıldıkları
zaman hayat kazanır ve doğru kullanıldıkları sürece
canlı kalır. En üstün lisan, kelimeleriyle gerçekliğin
en doğru ifade edildiği lisandır. Yaşayan iki lisandan
hangisi gerçekliği daha iyi ifade ediyorsa, o daha
güçlüdür. Güçlü ve canlı bir lisan, zayıf lisanları
etkisiz hale getirir.
Bir lisan, çoğu zaman insan zihninde bir yazılım
gibi çalışır. Lisanın kullanımı zihnin aynasıdır,
diyebiliriz. Kullanılan lisanın sınırları düşüncenin de
sınırlarını belirler.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 12

18
1.5 Lisanın bozulması
Yukarıda, gerçekliği en iyi ifade gücüne sahip bir
lisanın temel kavram yapısında meydana getirilecek
bütün değişikliklerin o lisanın bu özelliğini
bozacağını söylemiştik. Lisanın bozulması sadece
başka bir lisanın temel kavramlarının o lisana
aşılanmasıyla olmaz. Aynı zamanda, o lisanın
ifadesi olan millete (kültüre) tabi olarak yaşayan
insanların kavram kaydırma ve indirgeme yoluyla
lisanda meydana getirecekleri basitleştirme ve çarpık
kullanmalarıyla da bozulabilir.
İslam Medeniyetinin başlangıç safhasından Hicri
dördüncü (Miladi onuncu) yüzyıla kadar, kavramları
Kur’an’da köklerini bulan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)
tarafından bizzat öğretilmiş bulunan bir lisan
kullanılmakta ve geliştirilmekteydi. Fakat bu
lisanda, farkında olmadan yapılan ilk bozulmalar üç
farklı şekilde ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri,
Abbasiler döneminin (780-1254) üçüncü yüzyılında
eski Yunan düşüncesinin bazı temel kavramlarının
(“varlık”, “akıl”, “cevher” ve “araz” kavramları)
lisana sokulmasıyla olmuştur. İkincisi, müslüman-
ların bazı temel kavramları (mesela ‘ilm kavramını)
yeniden tarif etmeleriyle oluşmuştur. Üçüncüsü ise
Kur’an’da kullanılmış olan birçok kelimenin
müslümanlar tarafından dikkatsizce tek kavrama
indirgenmesi (mesela yaratma ile ilgili farklı
kelimelerin tek kelimeyle ifade edilmesi) ile ortaya
çıkmıştır.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 13

19
Birinci tür bozulmanın en çarpıcı örneği, Eski
Yunan düşüncesinin en temel kavramlarından biri
olan “varlık” kavramının Müslümanların lisanındaki
“gerçeklik” (= hakk) kavramının yerine geçmesidir.
Müslümanlar kelam ve felsefe tartışmalarında ve
eserlerinde, Kur’an’da merkezi bir öneme sahip olan
hakk kavramı yerine “varlık” kelimesinin Arapça
karşılığı olarak uydurulan ve “bulmak” fiil
kökünden gelen vücud kelimesini lisanlarının
merkezine yerleştirmişlerdir.[7] Halbuki Kur’an’da
hakk kelimesi çok sayıda (yüzlerce) başka
kelimeyle, isim, fiil ve sıfatla çok önemli gramer
bağları veya kavramsal bağlar içinde geçmektedir.
Bu kelimelerden bazı isimler şunlardır:
Kitap/Kur’an, adalet, hüküm, mizan, din, ayetler,
emr, ümmet, kavm, gökler ve yer, güneş, ay ve
yıldızlar.
Hakk kelimesiyle yakın kavramsal bağ içinde
geçen çok sayıda fiilden bazıları ise şunlardır:
Görmek, şahid olmak, işitmek, bilmek, tanımak,
inanmak, söylemek, konuşmak, anlatmak,
açıklamak, okumak, yaratmak, getirmek, belli
olmak, vuku bulmak, örtmek, gizlemek, yüz
çevirmek, yalanlamak ve inkar etmek.
---
[7] Bugün bile kelam ve akaid kitaplarında hakk kelimesi
yerine Allah Teala’nın hakk sıfatı değil, “varlık” sıfatı(?)
üzerine birçok ifadeler yer almaktadır: “Allah’ın varlığının
delilleri”, “vacib-ül vücud” oluşu, v.s.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 14

20
Bunların hepsinden önemlisi, Kur’an’da hakk
kelimesinin, Allah Teala’nın bir sıfatı (22/6, 22/62,
24/25, 31/30) ve bir ismi (57/16) olarak olarak
geçmesidir. Bu şu anlama gelmektedir: Allah Teala
kendisini bu kelimeyle ifade etmektedir. Dolayısıyla
daha sonra bazı kelamcılar tarafından Eski Yunan
düşüncesinden lisana sokulan “varlık” (vücud)
kelimesiyle ortaya konan “Allah vardır”, veya
“Allah yoktur”, şeklindeki ifadelerin tamamen
anlamsız olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ”varlık”
kavramı belli bir süre için yaratılmış şeyler için
kullanılır.[8]
İkinci tür bozulmaya örnek olarak ‘ilm
kelimesinin gramerinin (kullanımının) bozulmasını
gösterebiliriz. Bu kavramın bozulması kelimeyi din
ilmi / dünya ilmi şeklinde iki kategoriye ayırmakla
başlamıştır:
din ilmi
(ilmü-d din)

ilm

dünya ilmi
(ilmü-d dünya)

Şekil 4. İlm kavramının din ilmi / dünya ilmi


diye ikiye bölünmesi.
---
[8] Bunun yerine “Allah gerçektir (hakkdır)” diyebiliriz.
Lisanda bir ifadenin doğruluğu veya yanlışlığı
değerlendirilmeden önce onun anlamlı olup olmadığını tesbit
etmek gerekir. Bir ifade anlamsız ise onun zıddı da
anlamsızdır. Aynı şekilde, anlamsız bir soruya doğrudan
verilecek bütün cevaplar da anlamsız olacaktır.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 15

21
Halbuki ne Kur’an’da, ne de altı hadis kitabında
böyle bir ayırma bulunmamaktadır. ‘İlm kelimesinin
bu şekilde iki sınıfa ayrılması “dünya ilmi” sınıfına
alınan tabiat ilimlerinin zamanla değersiz kabul
edilmesine yol açmış ve müslümanların bu alandaki
çalışmalarının yolu daraltılmış ve kapatılmıştır.
Üçüncü tür kavramsal bozulmaya (yani kavram
indirgemeciliğine) örnek olarak Kur’an’da yaratılışla
ilgili kelimelerin zamanla tek kelimeye indirilmesini
gösterebiliriz. Kur’an’da göklerin ve yerin, canlıların
ve insanların yaratılışıyla ilgili olarak şu kelimeler
geçmektedir: haleka, fatara, fataka, feleka, ahya,
sevva, savvere, bedee, ce’ale, enşee, bene’a, enbete,
zere’a, besse, enzele, rafea, elka. Bu kelimelerin
herbiri Kur’an’da belli şekillerde geçmektedir ve
hiçbiri diğerinin yerine kullanılmamaktadır.
Bunlarda yapılacak bir indirgeme, yaratılışla ilgili
çok önemli bilgilerin kaybedilmesine ve dolayısıyla
Kitap’la gerçeklik arasındaki bağlantının
kaybedilmesine yol açacaktır.[9] Kitap’la gerçeklik
arasındaki bağlantının kaybedilmesi ise, hem bilgiye
ulaşmanın yollarını kaybettirecek, hem de Kitab’a
güveni ve inancı zayıflatacak veya onu herhangi bir
kitap durumuna sokacaktır. Bu mesele üzerinde bu
kadar hassasiyetle durmamızın sebebi işte budur.
---
[9] Meallerde haleka, fatara, ve ce’ale fiilleri “yaratma” diye
çevrilmektedir. Halbuki haleka kelimesinin kendisi bile
Kur’an’da üç ayrı anlam çerçevesinde kullanılmaktadır.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 16

22
Gene üçüncü tür bozulmaya örnek olarak
Kur’an’da ‘adl (= adalet) ve kıst (=insaf)
kelimelerinin birbiri yerine kullanılmasını; gök
cisimleriyle ilgili necm (= yıldız) kelimesiyle kevkeb
(= gezegen) kelimelerinin birbirine karıştırılıp
“yıldız” kelimesine indirgenmesini gösterebiliriz.
Gene Kur’an’da geçen zamanla ilgili kelimelerden
(hıyn, an, vakt, saat, yevm, şehr, sene, asr, dehr,
ecel) bazılarının meallerde bazıları yerine
kullanılmasını gösterebiliriz.
Bir lisanda kavram indirgemeciliğinin o lisanda
bilgiyi nasıl etkileyebileceğini klasik mekanik
kavramlarıyla bir örnek kullanarak açıklayabiliriz.
Bilindiği gibi, klasik mekanikte bütün kavramlar ve
formüller üç temel kavram üzerinden tarif
edilebilmektedir. Bu temel kavramlar şunlardır:
Kütle, uzunluk ve zaman. Bunların sembolleri de
sırasıyla m, l ve t’dir. Öteki fizik kavramları bunların
çarpım ve bölümlerinden elde edilir. Mesela hız
(v=l/t), ivme (a=v/t), kuvvet (F=m.a), moment
(M=F.l), momentum (p=m.v), enerji (E=mv2), güç
(P=F.l / t). Şimdi biri çıksa ve “güç”, “kuvvet”,
“moment”, “momentum” ve “enerji” kavramları
arasındaki farkları bir kenara bırakıp bunların
hepsinin yerine sadece “kuvvet” kelimesini kullansa
ne olur? Bu şekilde ancak çok basit birkaç fizik
problemini çözebilir (mesela hız ve ivmeyle ilgili
problemler), birçok problemi ise çözmek bir yana,
anlaması bile mümkün değildir.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 17

23
Kur’an’ın yol gösterici özelliğini düşünürsek,
ondaki kelimeleri gökteki yıldızlar gibi
düşünebiliriz. İnsanlar yüzyıllardır denizde ve
karada yıldız haritalarıyla geceleyin yollarını
bulmaktadır. Böyle bir haritada keyfi olarak
yıldızların yerlerini değiştirirsek veya bazı yıldızları
haritadan silip bunların yerini öteki yıldızlarla orta
bir yerde birleştirsek o harita ne işe yarar?
Başka bir örnek olarak büyük bir şehrin, mesela
Londra’nın metro haritasını göz önüne alalım. Bu
haritada 12 ayrı metro hattı bulunmaktadır ve bu
hatlar birçok noktada kesişmektedir. Her hat
üzerinde ortalama 40 istasyon (durak)
bulunmaktadır. Şimdi biri çıksa ve: “Bu haritada bu
kadar istasyona gerek yok, harita çok karışık
görünüyor, bunların çoğunu silelim, her hat için
sadece üç istasyon bırakalım,” dese, böyle bir metro
haritası ne işe yarar? Hangi yolcu bu haritayla bu
şehirde hangi istasyondan nereye nasıl gidebilir?
İşte, Kur’an üzerinde yapılan kavram
indirgemeciliği de bunun gibi, hatta çok daha vahim
durumlar ortaya çıkarmaktadır.
Demek ki, Kur’an’da geçen bazı kelimelerin bu
gün de müslümanlar tarafından kullanılıyor olması,
bunların behemahal doğru kullanıldığı manasına
gelmiyor. Lisan (ve dolayısıyla düşünce ve inançlar)
kendi haline bırakıldığında bozulmaya uğrar. Bu
bozulma, günümüzde örneklerini çok gördüğümüz
şekilde başka lisanların (düşünce ve inançların)
bilinçli faaliyetleri etkisiyle olabileceği gibi, bizzat
lisanın kullanıcılarının dikkatsizliği ve kayıtsızlığı
yoluyla da olabilir.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 18

24
Son olarak, bu tür bozulmalar bozuk lisanların
etkisiyle olabileceği gibi, lisanı kullananların
davranış bozukluklarının etkisiyle de olabilir.
İnsanlar, bozuk davranışlarını kendi kendilerine ve
başkalarına kabul ettirebilmek için lisanlarındaki
kelimeleri değiştirirler veya lisanlarından tamamen
silerler.

1.6 Problem çözme ve lisan


Kullandığımız lisanla problem çözme arasındaki
ilişkileri şöyle sıralayabiliriz:
Bir problemin çözülmesinde en önemli safha
problemin doğru bir şekilde ifadesidir. Bir problemi
doğru ifade etmek onu yarı yarıya (hatta bazan daha
fazlasıyla) çözmek demektir.
Problemi ifade etmek, problemin çözüm alanını,
yani çözümün nerelerde aranacağını tesbit etmek
demektir. Problemi doğru ifade etmek, çözümü
doğru yerde ve doğru bir şekilde aramamızı sağlar.
Doğru bir lisan ve yeterli ayrıntıda bir kavram
sistemi problemi doğru ifade etmek için gereklidir.
Bazan problemi doğru ifade etmek için yeni
kavramlar icad etmek gerekebilir.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 19

25
1.7 Lisan yoluyla büyülenme
Lisan yoluyla büyülenme, lisanın nasıl
kullanıldığını bilmeyenlerin kolayca içine
düşebileceği bir durumdur. Lisan yoluyla
büyücülüğün birkaç temel tekniği vardır. Bunlar
arasında en çok kullanılanları şunlardır: 1) Teorik
terimleri temel inançların grameri içinde kullanmak,
2) Temel inanç terimlerini teorik bir gramer içinde
kullanmak, 3) Temel inanç ifadelerini masallarla
karıştırmak, 4) Temel inanç ifadelerini şiirle
karıştırmak.
Birinci tür büyücülüğe örnek olarak özellikle
geçtiğimiz yüzyılda bazı bilim teorilerinin veya
senaryolarının (mesela psikolojide Freud’un
psikanalizinin, biyolojide Darwin’in evrim
teorisinin) temel inanç ifadeleri şekline
dönüştürülmesini gösterebiliriz. Temel inançlar için:
“Ben şöyle şöyle inanıyorum,” ifadesi anlamlı
olduğu halde: “Ben şu şu teorilere veya hipotezlere
inanıyorum,” demek anlamsızdır. Halbuki bu
teorileri savunanların çoğu, bilmeden bunları
kendileri için temel inanç şekline dönüştürmüş-
lerdir.[10]
---
[10] Bu konuda daha ayrıntılı bilgi ve örnekler için bakınız:
Kocabaş, Ş. (2002). İfadelerin Gramatik Ayırımı. İstanbul:
Küre Yayınları.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 20

26
Günümüzde ise bu tür çalışmalar bazı doğu
dinlerinin (bazan da hristiyan ve yahudi
mistisizminin) temel kavramlarının dilbilim ve grup
terapi teknikleriyle birleştirilerek takdim edilmesi
suretiyle yürütülmektedir.
Üçüncü tür büyücülük ise özellikle son yıllarda
roman, hikaye ve sinema alanında “Yüzüklerin
Efendisi” ve “Harry Potter” serisi örneklerinde
olduğu gibi, temel inanç terimlerini masallarla
karıştırmak şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Masallar elbette insanların hayal gücünün
gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. “Alaaddin’in
Sihirli Lambası” ve “Ali Baba ve Kırk Haramiler”
gibi dünya klasiği olmuş bütün masallar “evvel
zaman içinde” tekerlemesiyle başlar ve anlatılanın
bir masal olduğu en başta belirtilirdi. Halbuki,
günümüzdeki yukarıda saydığımız örneklerde
masalla gerçek birbirine karıştırılarak okuyucuya
veya seyirciye sunulmaktadır.
Son olarak, temel inanç ifadelerinin şiirle
karıştırılmasının örneklerini maalesef, günümüzde
doğru bir lisan bilincine sahip olmayan bazı
“müslüman” şairlerin ürünlerinde görüyoruz.
Bunlarda bazı Kur’an ayetlerinin mealleri adeta
şiirin bir malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Halbuki Kur’an’ın bir şiir kitabı olmadığı, onun
ayetlerinin de bir şairin sözü olmadığı gene
Kur’an’da çarpıcı bir şekilde ifade edilmektedir.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 21

27
Yukarıda sıraladığımız karışıklıklara düşmemek
için lisanın her türlü kullanımını çok iyi bilmek
gerekiyor: Masal, hikaye, roman, şiir, bilim (teori,
hipotez, tarif), tasvir, tarih, mecaz, mesel, temel
inanç ifadeleri gibi. Lisanda kullanılan bu ifade
türleriyle ilgili gramer kategorilerini, yani bunların
nasıl sınıflandırılabileceğini de öğrenmek gerekiyor
[11].

1.8 Lisanın hastalıktan kurtarılması


Lisandaki bozulmaları düzeltmek, yani ona
bulaştırılmış olan hastalıkları temizlemek için
güvenilir bir kıstasa (kritere) ihtiyaç vardır.
Müslümanlar için bu kıstas Kur’an’dır. Kur’an’ın
diğer bir adı, “doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden
ayıran” manasına gelen Furkan’dır ve bu kelime
aynı isimdeki bir surenin bir ayetinde Kitab’ın bu
özelliğini ifade için kullanılmaktadır.
Lisanın doğru kullanılması, ancak doğru
davranışlarla desteklendiği sürece mümkün olur.
Çünkü davranışlar ve lisan, kaçınılmaz olarak
birbirini etkiler.

---
[11] Lisanda kullanılan ifadelerin birbirindan nasıl
ayrılabileceği konusunda bakınız: Kocabaş, Ş. (2001).
İfadelerin Gramatik Ayırımı. İstanbul: Küre Yayınları.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 22

28
Kur’an’da İbrahim suresindeki şu ayetleri lisanda
sağlam kavramların önemi açısından çok dikkat
çekici buluyoruz:

“Görmedin mi, Allah nasıl bir benzetme


yapmıştır: Güzel bir kelime (=kelimetün tayyibe),
güzel bir ağaç gibidir, kökü yerde sabit dalları
semada.”
“[O ağaç] Rabbinin izniyle her zaman
meyvesini verir; Allah, öğüt almaları için insanlara
böyle benzetmeler yapar.”
“Kötü bir kelime (= kelimetün habise) de
kötü bir ağaç gibidir; kökü yerden koparılmış,
kararsızdır.”
“Allah, iman edenleri dünya hayatında
da, ahirette de sağlam bir sözle sağlamlaştırır
(= yüsebbitullahe); Allah, zalimleri de [uydurdukları
kötü sözlerle] saptırır; Allah dilediğini yapar.”
(İbrahim 14/24-27)

Lisanın kavram yapısında ilgisizlik ve ihmallerden


dolayı meydana gelen bozulmaları bir açıdan
biyokimyada mutasyonların DNA kodu üzerinde
meydana getirdiği bozulmalara benzetebiliriz. Bu
durumda dilbilimcinin görevi sürekli genetik kod
üzerinde dolaşan ve bozulan yerlerdeki kodları tamir
eden enzimler gibi, bıkıp usanmadan lisandaki
kavramlar üzerindeki bozulmaları düzeltmeye
çalışmaktır, diyebiliriz.
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 23

29
1.9 Kur’an’da hakk kelimesinin yeri
ve önemi
Herhangi bir hayat tarzını yansıtan bir lisanın
içinde kullanılan bir kelimenin yeri ve önemi, o
lisanda diğer kelimelerle meydana getirdiği kavram
yapılarının (veya gramer bağlarının) zenginliği ve
çeşitliliğine bakarak anlaşılabilir. Bu açıdan
değerlendirildiğinde “hakk” kelimesi Kur’an’da çok
önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kur’an’dan “hakk” kelimesi isim, sıfat ve fiil
hallerinde geçmektedir. İsim olarak geçtiği ayetlerde
bu kelimeye 60’dan fazla değişik fiil
uygulanmaktadır. Bu fiillerden bazıları şunlardır:
‘alime (bilmek), hedeye (yol göstermek), a’dile
(adaletle hükmetmek), reiye (görmek), şehide (şahit
olmak), semi’a (işitmek), ‘arefe (tanımak), amene
(inanmak) ve ekule (söylemek).
Kur’an’da “hakk” kelimesi 70’den fazla isimle de
bağlantılı olarak geçmektedir. Bu isimlerden bazıları
ise şunlardır: Kur’an (= kur’an), kitap (= kitab),
gökler ve yer (= semavati vel ard), peygamberler (=
nebiyyin), melekler (= melaike), din (= din), ümmet
(= ümme), söz (= kavl), ayet (= ayet), kıyamet saati
(= saah), emr (= emr), denge/simetri (= mizan), nur
(= nur) ve cehennem (= cehennem).

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 24

30
Ayrıca ve belki de en önemlisi, Allah (c.c.)
ayetlerde kendisini “O, hakkdır” (= huvel hakk)
ifadesiyle bu kelime ile isimlendirmektedir. Bütün
bunları göz önüne aldığımızda bu kelimenin
Kur’an’da en önemli kavramlardan birini meydana
getirdiğini söyleyebiliriz.

Lisanların hayat tarzlarını yansıttığını hatırlayacak


olursak, her lisanda düşünce, o lisanın temel
kavramları üzerine kurulur. Buradan da hemen şunu
söyleyebiliriz: Kur’an’ın temel kavramları İslam
düşüncesinin de temel kavramları olmalıdır. İslam
düşüncesinin gelişmesi, ancak bu temel kavramlar
üzerinde geliştirilmesiyle mümkün olacaktır.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 25

31
2. ÇALIŞMA METODU
Kur’an’da belli bir konu üzerinde yapılacak bir
kavram çalışmasının çok dikkatli ve sistemli bir
şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Yaptığımız
çalışmanın doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi
için tatbik ettiğimiz metodu açıklamamız gerekiyor.
Bu bölümde, çalışmamızda uyguladığımız inceleme
metodunu çeşitli yönleri ve safhaları içinde
anlatıyoruz.

2.1 Seçilen konuyla ilgili ayetlerin


bulunması
Araştırılacak konuyla ilgili ayetlerin çıkarılıp bir
dosya halinde toplanması için, Kur’anda geçen
kelimelerin bütün türevleriyle hangi surenin hangi
ayetlerinde nasıl geçtiğini gösteren Mu’cem veya
sadece sure ve ayet numaralarını veren Kur’an
sözlüklerinden faydalanılabilir. Biz, Mu’cem’i
kullanarak hakk kelimesinin ve türevlerinin geçtiği
bütün ayetleri tesbit ettik. Sonra kelimenin geçtiği
ayetlerin meallerini ve ayetin latin harfleriyle
transkriptlerini kaydettik. Bazı durumlarda, özellikle
araştırılan kavram bir isim ise, ona bir zamirle atıf
yapılan ayetleri de çıkarabilmek için Kur’an’ı baştan
sona taramak gerekebilir. (Böyle bir durum,
Kur’an’da yaratma kavramı ile ilgili çalışmamızda
ortaya çıkmıştı.)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 26

32
Ayet mealleri hazırlanırken birkaç meal ve tefsire
bakmak gerekiyor, çünkü farklı kişiler tarafından
yazılmış mealler bazı kelimelere farklı manalar
verebiliyor. Zaten bu yüzden, daha sonraki inceleme
safhalarında kolayca görebilmek için ayet
meallerinin içinde veya altında ayette geçen önemli
kelime ve ifadelerin, bazan da ayetin tamamının
transkriptlerini yazdık.

2.2 Bulunan ayetlerin dosyalar halinde


sınıflandırılması
Yukarıda anlatıldığı şekilde ayet meallerinin ilk
listesi hazırlandıktan sonra bunların konulara göre
sınıflandırılması gerekiyor. Bu sınıflandırmayı,
araştırılan ve ayette geçen kelimenin anlam
çerçevesine ve bağlamına göre yaptık. Başlangıçta
yaptığımız sınıflandırmada eksiklik ve yanlışlıklar
olabileceğini düşünerek, yapılan sınıflandırmanın
nihai olmadığını belirterek sonraki çalışmalar için
sadece kaba bir sınıflandırma olduğunu daima göz
önünde bulundurduk. Daha doğru bir
sınıflandırmaya ancak dosyaların bir gurup çalışması
ve incelemesi sonunda ulaşabileceğimizi belirttik ve
bunu açık bir şekilde ifade ettik.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 27

33
2.3 Dosyaların incelenmesi
Seçilen dosyanın incelenmesine, dosyaya alınmış
olan ayetlerde geçen kelimeye bağlı öteki anahtar
kelimeleri tesbit ederek başladık. Sonra, anlamları
konusunda şüphede olduğumuz anahtar kelimelerin
geçtiği ayetlerde anlam çerçevelerini bularak
bunların o ayette ne manaya geldiğini tesbit etmeye
çalıştık. Bu kelimelere verdiğimiz anlamları
tefsirlerde verilen anlamlarla karşılaştırıp gerekli
düzeltmeleri yaptık. Böylece elimizde çalışmamızın
konusuyla ilgili bir anahtar kelimeler sözlüğü oluştu.
Daha sonra kelimeler arası ilişkilerin kavram
grafiklerini çıkardık. Tesbit ettiğimiz anlam
çerçeveleri ve kavram grafikleri yardımıyla dosya
konusunun genel bir özetini çıkardık. Özet üzerinde
karşılaştırma ve tartışma yoluyla dosya konusunun
ayrıntılarını ortaya koymaya çalıştık. Sonra da dosya
kopyaları üzerinde son eleştiri ve değerlendirmeleri
yaptık.

2.4 Yayına hazırlama


Çalışmanın yayına hazır hale getirilmesi için
hazırlanan son metinler üzerinde formatlama
işlemlerini ve buna göre son düzeltmeleri
tamamladık ve çalışmayı bir eser halinde yayına
hazırlamış olduk.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 28

34
3. KUR’AN’IN ÖZELLİKLERİ
Bu bölümde, Kur’an üzerinde neden böyle bir
çalışma yapmaya giriştiğimizin daha iyi anlaşılması
için, önce Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu, onun
ayetleri ışığında özetlemeye çalışıyoruz. Önce
Kur’an’ın niçin nazil olduğunu ifade eden ayetlere
bakıyoruz. Daha sonra onun nasıl bir kitap olduğunu
anlatan ayetleri görüyoruz. Bu ayetler bize, onu
incelemeye nasıl başlayacağımız hususunda açık
bilgiler vermektedir.

3.1 Kur’an niçin indirilmiştir?


Bu kısımda incelediğimiz ayetlerin ışığında
Kur’an’ın indiriliş hikmetlerini şöyle özetleyebiliriz:

- Doğru yolu gösterici olması (Bakara 2/185)


- Ulaştığı herkesi uyarması (En’am 6/19)
- Kendinden öncekini [İncil’i] tasdik edici olması
(Yunus 10/37)
- Her şeyi açıklayıcı olması (Nahl 16/89)
- Müslümanlara yol gösterici olması (Nahl 16/89)
- En doğru yola iletici ve müjdeleyici olması (İsra
17/9)
- Mü’minlere sebat vermesi ve şifa olması (İsra
17/82)
- Bazı insanların ayrılığa düştükleri hususları
anlatması (Neml 27/76)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 29

35
- Alemlere [çağlara] öğüt olması (Tekvir 81/27)
- Kendilerine ilim verilenlerin onun gerçek
olduğunu bilmesi ve ona inanmaları için (Hac 22/54)

Kur’an’ın indirilişinin hikmetleriyle ilgili ayetler


şunlardır:

“Ramazan ayı ki, Kur’an onda indirilmiştir;


insanlara doğru yolu, ve doğru yolda beyyineleri
gösterici ve doğruyla yanlışı ayırtedici olarak (=
huden linnasi ve beyyinatin minel huda vel
furkan) ...” (Bakara 2/185)

“... De ki: ... bu Kur’an bana vahyolundu ki,


onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım ...”
(En’am 6/19)

“Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını


cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır; Allah
yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler; bu
Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da
[üstlendiği] gerçek vaadidir; kim Allah’tan daha
fazla ahdine vefa eder? ...” (Tevbe 9/111)

“Bu Kur’an, Allah’dan başkası tarafından


uydurulacak [bir şey] değildir; o ancak kendinden
öncekinin tasdiki ve Kitab’ın tafsilidir; onda
tereddüt ifadesi (=rayb) yoktur, o alemlerin
Rabbindendir.” (Yunus 10/37)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 30

36
“Hangi meşguliyette bulunsan (= ve ma
tekunu fi şe’nin), Kur’an’dan ne okusan, ve siz ne iş
yapsanız (= ve la ta’melune min amelin), Biz içine
daldığınızda üzerinizde şahidiz; ne yerde ne gökte
zerre ağırlığınca birşey (= miskali zerretin)
Rabbinin dikkatinden kaçmaz (= ve ma ya’zubu
an rabbike), ne zerreden daha küçük, ne de ondan
daha büyük (= asgaru min zalike ve la ekbere);
bunların hepsi apaçık bir kitaptadır (= illa fi kitabin
mübiyn).” (Yunus 10/61)

“… sana bu Kitab’ı, herşeyi beyan edici ve


müslümanlara yol gösterici (= huden), rahmet ve
müjdeci olarak indirdik (= ve nezzelna aleykel
kitabi tibyanen li külli şey’in ve hüden ve rahmeten
ve büşra lil müslimin).” (Nahl 16/89)

“Muhakkak ki bu Kur’an en doğruya iletir


(= yehdi) ve iyi ameller yapan mü’minlere büyük
bir ecir olduğunu müjdeler.” (İsra 17/9)

“Biz Kur’an’dan mü’minlere şifa olanı


indiriyoruz; fakat o, zalimlerin ancak ziyanını
arttırır.” (İsra 17/82)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 31

37
“Biz bu Kur’an’ı sana güçlük çekmen için
indirmedik.” (Ta-Ha 20/2)
“Ancak huşu içinde olanlara hatırlatma için
(= illa tezkireten li men yahşa).” (Ta-Ha 20/3)
“Arzı ve yüce semavatı yaratmış olan
tarafından indirilmiştir.” (Ta-Ha 20/4)

“Muhakkak bu Kur’an sana, hakim ve


bilen [Allah’ın] katından ilka edilmektedir (= ve
inne le tülakka-l kur’ane min ledün hakiymin
‘aliym).” (Neml 27/6)

“Bu Kur’an, İsrail oğullarına ayrılığa


düştükleri [şeylerin] birçoğunu anlatıyor (=
yakıssu).” (Neml 27/76)

“Ve Kur’an okumam [emredildi]; artık


kim doğru yolu bulursa (= fe men ihteda) kendi
yararına yolu bulmuş olur; kim de saparsa de ki: Ben
ancak uyarıcılardanım.” (Neml 27/92)

“Kur’an’ı senin üzerine farz kılan elbette


seni varılacak yere döndürecektir; ...” (Neml
28/85)

“[Rahman olan Allah] Kur’an’ı öğretti.”


(Rahman 55/2)

“O [Kur’an] alemlere öğüttür.” (Tekvir


81/27)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 32

38
“Biz sana onu böyle Arapça bir kur’an
olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere
çevirip açıkladık ki korunsunlar, yahut o onlara
bir hatırlama yaptırsın.” (Ta-Ha 20/113)

“Korunsunlar diye pürüzsüz pürüzsüz


Arapça bir kur’an [indirdik], olur ki korunurlar
(= kur’anen arabiyyen gayra zi ‘ıvecin leallehüm
yettekun). (Zümer 39/28)

“Hiçbir beşere yakışmaz ki (= ma kane li


beşerin), Allah ona Kitab, hüküm ve nebiylik versin
de, sonra o da insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana
kulluk edin,’ desin; ancak öğrettiğiniz Kitab ve
tedris ettiğiniz gereğince Rabba halis kullar
olun.” (Al-i İmran 3/79)

“De ki: Mü’minlere sebat vermek ve


müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak
üzere onu Ruh-ul Kudüs, Rabbinden gerçek
olarak indirdi (= kul nezzelehu ruhul kudusi min
rabbike bil hakk).” (Nahl 16/102)

“Ve kendilerine ilm verilmiş olanlar da


onun [Kur’an’ın], Rabbinden [gelen] gerçek
olduğunu bilsinler de ona inansınlar (= ve li
ya’lemennellezine utul ilme ennehül hakku min
rabbike); böylece kalpleri ona saygı duysun; Allah,
inananları mutlaka doğru yola iletir (= sıratin
mustakim).” (Hac 22/54)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 33

39
“... sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur’an’da
lanetlenmiş ağacı insanlara sınama [aracı]
yaptık ...” (İsra 17/60)

“Biz, Kur’an’da [meselleri] tasrif ettik ki


öğüt alsınlar (= ve lekad sarrafna fi hazal kur’ani li
yezzekkeru); fakat bu sadece onların kaçışlarını
arttırıyor.” (İsra 17/41)

“Bir zaman cinlerden bir topluluğu (=


neferen minel cinni) Kur’an dinlemek üzere sana
yöneltmiştik; hazır olduklarında [birbirlerine]:
‘Susun [dinleyin] dediler; [okuma] tamamlanınca
da uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler.”
(Ahkaf 46/29)

3.2 Kur’an nasıl bir kitaptır?


Bu kısımda incelediğimiz ayetlerin ışığında
Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu şöyle
özetleyebiliriz:

- Her şeyi açıklayıcı bir kitaptır (Nahl 16/89).


- Allah (c.c.) Kur’an’da insanlar için her çeşit
misali tasrif etmiştir (İsra 17/89, Kehf 18/54).
- Kur’an apaçık bir kitaptır (Hicr 15/1, Zuhruf
43/2, Maide 5/15, Ya-Sin 36/69).

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 34

40
- Kur’an arapça okunan bir kitaptır (Yusuf 12/2,
Ta-Ha 20/113, Zümer 39/28, Fussilet 41/3, Şura
42/7, Zuhruf 43/3).
- Kur’an azar azar indirilmiştir (İnsan 76/23).

- Kur’an, içinde şüphe konusu bulunmayan,


müttakıler için yol gösterici bir kitaptır (Bakara 2/2).
- Kur’an en doğruya iletir (İsra 17/9).
- Kur’an hatırlatma [öğüt] dolu bir kitaptır (Sad
38/1).

- Kur’an, Allah’dan (c.c.) gelen gerçektir (Secde


32/3).
- Gerçeklik olarak (= bil hakk) indirilmiştir
(Maide 5/48, İsra 17/105) ve gerçeklik olarak (= bil
hakk) inmiştir (İsra 17/105).
- Kendisinden öncekini tasdik eden gerçektir
(Fatır 35/31).
- Kendilerine ilm verilmiş olanlar onun gerçek
olduğunu bilirler (Hac 22/54).
- Allah (c.c.) katında bulunan ana kitaptadır
(Zuhruf 43/4).
- Kur’an, Allah (c.c.) tarafından öğretilmiştir
(Rahman 55/2).
- Ne önünden ne arkasından ona batıl gelemez
(Fussilet 41/42).

- Kur’an bir şair sözü değildir (Haakka 69/41).


- Benzeri insanlar ve cinler tarafından hiçbir
zaman getirilemeyecek bir kitaptır (İsra 17/88).
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 35

41
- Allah’dan (c.c.) bir nurdur (Maide 5/15).
- Kur’an, Allah’ın (c.c.) emrinden bir ruhdur
(Şura 42/52).

- Kur’an şerefli (= mecid) bir kitaptır (Kaf 50/1,


Büruc 85/21).
- Kur’an kıymetli (= keriym) bir kitaptır (Vakı’a
56/77).
- Kur’an eşsiz (= aziyz) bir kitaptır (Fussilet
41/41).
- Kur’an yüce ve hikmetli (= ‘aliyyun hakiym)
bir kitaptır (Zuhruf 43/4).
- Kur’an büyük (= aziym) bir kitaptır (Hicr,
15/87), büyük (= aziym) bir haberdir (Sad 38/67).

Görüldüğü gibi, son ayetlerde (50/1, 85/21, 56/77,


41/41, 43/4, 15/87, 38/67) Allah (c.c.), kendisini
tanıtmak için kullandığı mecid, keriym, aziz,
‘aliyyün hakim ve aziym sıfatlarını Kur’an için de
kullanmaktadır. Bu da Kur’an hakkında çok dikkat
çekici bir husustur.

Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğuyla ilgili tesbit


ettiğimiz ayetler şunlardır:

“Elif Lam Ra, bunlar Kitab’ın ve apaçık


Kur’anın ayetleridir (= tilke ayatul kitabi ve
kur’anin mubiyn).” (Hicr 15/1)

“Apaçık Kitab’a andolsun ki” (Zuhruf


43/2)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 36

42
“O [Kur’an], katımızda bulunan ana
kitaptadır; yücedir, hikmetlidir (= ve innehu fi
ummil kitabi ledeyna le aliyyün hakim).” (Zuhruf
43/4)

“Bu [Kur’an], içinde tereddüt [ifadesi]


bulunmayan, müttakıler için yol gösterici bir
kitaptır (= zalikel kitabu la raybe fihi huden li-l
muttakiyn).” (Bakara 2/2)

“Eğer kulumuza indirdiğimizden


[Kur’an’dan] tereddüt (= rayb) içindeyseniz, haydi
onun gibi bir sure getirin (= ve in küntüm fi raybin
min ma enzelna ‘ala abdina fe’tu bi suretin min
mislihi); Allah’dan başka şahitlerinizi de çağırın,
sadıklardan iseniz.”

“O [Kur’an] bir şair sözü değildir; siz ne az


inanıyorsunuz (= ve ma huve bi kavli şa’irin kaliylen
ma tu’minuun).” (Haakka 69/41)

“… gerçekten size Allah’dan bir nur ve açık


bir kitap gelmiştir (= kad caeküm minallahi nuran
ve kitabun mubiyn).” (Maide 5/15)

“… O [Kur’an], Rabbinden gelen


gerçektir (= huvel hakku min rabbike) …” (Secde
32/3)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 37

43
“Sana da … bu kitabı [Kur’an’ı] gerçeklik
olarak indirdik (= ve enzelna ileykel kitabe bil
hakk) …” (Maide 5/48)

“Kitap’tan sana vahyettiğimiz,


kendisinden öncekini doğrulayan gerçektir (= hüvel
hakku); Allah, kullarından haberdar olandır,
görendir (= innallahe bi ibadihi habiyrun basiyr).”
(Fatır 35/31)

“Biz onu [Kur’an’ı] gerçek olarak indirdik


ve o, gerçek olarak inmiştir; seni de ancak bir
müjdeleyici ve uyarıcı olarak göderdik (= ve bil
hakki enzelnahu ve bil hakki nezele vema erselnake
illa mübeşşiran ve neziyra) .” (İsra 17/105)

Bu ayette Kur’an’ın hem gerçek olarak indirildiği,


hem de gerçek olarak inmiş olduğu ifade
edilmektedir ki bu, onun hiçbir şekilde bozulmaya
uğramadan elimize geçmiş olduğunun güçlü bir
ifadesidir.

“Ve kendilerine ilm verilmiş olanlar da


onun [Kur’an’ın], Rabbinden [gelen] gerçek
olduğunu bilsinler de ona inansınlar (= ve li
ya’lemennellezine utul ilme ennehül hakku min
rabbike); böylece kalpleri ona saygı duysun; Allah,
inananları mutlaka doğru yola iletir (= sıratin
mustakim).” (Hac 22/54)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 38

44
“İşte sana da böyle emrimizden bir ruh
vahyettik (= ve kezalike evhayna ileyke ruhan min
emrina); sen Kitap nedir, iman nedir bilmezdin;
fakat Biz onu kullarımızdan dilediğimizi doğru yola
ilettiğimiz bir nur yaptık; muhakkak ki sen doğru
yola götürüyorsun.” (Şura 42/52)

Bu ayette, vahyedilen Kur’an için ruh ve emr


kelimeleri geçmektedir. Kur’an’ın emrden bir ruh
olması, onun önemli özelliklerinden biridir, emr
bilgi ile yakın alakalı bir kavramdır.

“Kaf, şerefli Kur’an’a andolsun (= kaf vel


kur’anil mecid).” (Kaf 50/1)

“Muhakkak ki Biz sana Kur’an’ı azar azar


indirdik (= inna nahnu nezzelna aleykel kur’ane
tenzila).” (İnsan 76/23)

“Hayır, o şerefli bir Kur’an’dır (= bel hüve


kur’anun mecid).” (Büruc 85/21)

“Ta-Sin; bunlar Kur’an’ın ve apaçık bir


Kitab’ın ayetleridir.” (Neml 27/1)

“Biz, akledesiniz diye onu arapça bir


Kur’an yaptık (= inna cealnahu kur’anen
arabiyyen le alleküm ta’kılun).” (Zuhruf 43/3)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 39

45
“Yıldızların yerlerine yemin ederim (= fe
la uksimu bi mevakı’in nücum).”
“Bilirseniz, bu büyük bir yemindir (= ve
innehu le kasemun lev ta’lemune aziym).”
“O elbette kerim [kıymetli, güzel] bir
kur’andır (= innehu le kur’anun keriym).”
“Saklı bir kitapta (= fi kitabin meknun).”
(Vakı’a 56/75-78)

“Biz bu Kur’an’ı bir dağ üzerine indirmiş


olsaydık, onu Allah korkusundan parçalanmış
görürdün (= leraeytehu haşian mütesaddian min
haşyetillah).” (Haşr 59/21)

“Bu öyle bir Kur’an olsaydı da, kendisiyle


dağlar yürütülseydi (= süyyiret bihil cibal), veya
onunla arz kesilseydi (= kutti’at bihil ard), yahut
onunla ölüler konuşturulsaydı! Hayır, bütün
emrler Allah’a aittir (= ve lillahil emru cemi’an);
iman edenler hala anlamadılar mı ki, Allah dileseydi
bütün insanları doğru yola iletirdi; sanatla yaptıkları
yüzünden (= bi ma saneu) kafirlerin başlarına ani bir
bela gelmeye devam edecek, yahut ülkelerinin
yakınına konacaktır; Allah’ın vaadi gelinceye kadar
bu böyle devam edecektir; Allah sözünden caymaz.”
(Ra’d 13/31)

“Andolsun Biz sana ikililerden yedi ve bu


büyük Kur’an’ı (= kur’ane’l aziym) verdik.” (Hicr
15/87)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 40

46
“Muhakkak ki bu Kur’an en doğruya iletir
(= yehdi) ve iyi ameller yapan mü’minlere büyük bir
ecir olduğunu müjdeler.” (İsra 17/9)

“De ki; andolsun, eğer insan ve cinler bu


Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere
toplansalar ve [bu iş için] birbirlerine yardımcı
olsalar, yine onun bir benzerini
getiremeyeceklerdir.” (İsra 17/88)

“Muhakkak bu Kur’an’a sen, hakim ve


bilen [Allah’ın] katından muhatap kılındın (=
tülekka).” (Neml 27/6)

“Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu öz


oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama kendi
kendi nefslerini husrana uğratanlar inanmazlar.”
(En’am 6/20)

“Bu Kur’an, İsrail oğullarına ayrılığa


düştükleri [şeylerin] birçoğunu anlatıyor (=
yakıssu).” (Neml 27/76)

“Kur’an’ı senin üzerine farz kılan elbette


seni varılacak yere döndürecektir; ...” (Neml
28/85)

“[Rahman olan Allah] Kur’an’ı öğretti.”


(Rahman 55/2)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 41

47
“Biz sana onu böyle Arapça bir kur’an
olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere
çevirip açıkladık ki korunsunlar, yahut o onlara bir
hatırlama yaptırsın.” (Ta-Ha 20/113)

“Korunsunlar diye pürüzsüz Arapça bir


kur’an [indirdik], olur ki korunurlar (= kur’anen
arabiyyen gayra zi ıvecin leallehüm yettekun).
(Zümer 39/28)

“Biz onu Arapça bir kur’an olarak indirdik


ki akledesiniz (= inna enzelnahu kuranen arabiyyen
lealleküm ta’kılun).”( Yusuf 12/2)

“İşte Biz sana böyle Arapça bir kur’an


vahyettik ki kentlerin anasını [Mekke’yi] ve
çevresindekileri uyarasın …” (Şura 42/7)

“Biz onu Arapça bir kur’an yaptık,


akledesiniz diye.” (Zuhruf 43/3)

“Eğer Biz onu yabanci dilde bir kur’an


yapsaydık, derlerdi ki: ‘Ayetleri açıklanmalı değil
miydi? Araba yabancı söz mü?’ De ki: O, mü’minler
için bir yol gösterici ve şifadır …” (Fussilet 41/44)

“… sana bu Kitab’ı, herşeyi beyan edici ve


müslümanlara yol gösterici, rahmet ve müjdeci
olarak indirdik (= ve nezzelna aleykel kitabi
tibyanen li külli şey’in ve hüden ve rahmeten ve
büşra lil müslimin).” (Nahl 16/89)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 42

48
“De ki: Mü’minlere sebat vermek ve
müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak
üzere onu Ruh-ul Kudüs, Rabbinden gerçek
olarak indirdi (= kul nezzelehu ruhul kudusi min
rabbike bil hakk).” (Nahl 16/102)

“Andolsun Biz bu Kur’an’da her çeşit


misali insanlar için tasrif ettik, ama insanların
çoğu inkarda direttiler.” (İsra 17/89)

Bu ayete geçen sarrafna (= tasrif etmek) kelimesi,


“çeşitli yönleriyle anlatmak” manasına geliyor.

“Biz, bu Kur’an’da insanlar için her


misali tasrif ettik (= ve le kad sarrafna); insan ise
birçok şeyde cedelcidir (= ve kanel insanu eksere
şey’in cedela).” (Kehf 18/54)

“De ki: Onu [Kur’an’ı] göklerdeki ve


yerdeki sırları bilen indirdi; O çok bağışlayan, çok
esirgeyendir. (= kul enzelehu ellezi ya’lemu-s sirra
fi-s semavati vel ard).” (Furkan 25/6)

“De ki: o [Kur’an] azim bir haberdir


(= kul hüve nebeün azim). Siz ise ondan yüz
çeviriyorsunuz. Yüceler Meclisi tartışırlarken
[aralarında] neler geçtiğine dair bir bilgim yoktu (=
ma kane liye min ilmin bil meleil a’la iz
yahtesimun). Ben ancak bir uyarıcı olduğum için bu
bilgi bana vahyediliyor.” (Sad 38/67-70)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 43

49
“Andolsun onlar kendilerine gelen zikri
[Kur’an’ı] inkar ettiler; halbuki o öyle eşsiz bir
kitaptır ki (= ve innehu le kitabun ‘aziz) .” (Fussilet
41/41)
“Ne önünden, ne arkasından batıl ona
gelemez (= la ye’tihil batilu min beyni yedeyhi ve la
min halfihi); çünkü o, hüküm ve hikmet sahibi çok
övülen (= hakim, hamiyd) [Allah] tarafından
indirilmiştir.” (Fussilet 41/42)

“Biz onlara afakda ve kendi nefislerinde


ayetlerimizi göstereceğiz ki onun [Kur’an’ın] hakk
olduğu iyice belli olsun; Rabbinin herşeye şahid
olması yetmez mi?” (Fussilet 41/53)

“Biz bu Kur’an’ı vahyetmekle sana


kıssaların en güzelini anlatıyoruz; sen daha önce
bunlardan habersizdin.” (Yusuf 12/3)

“Hikmetli Kur’an’a andolsun.” (Ya-Sin


36/2)

“Biz ona şiir öğretmedik; ona yakışmaz da;


o sadece bir öğüt ve beyan edici (= mübiyn) bir
Kur’an’dır.” (Ya-Sin 36/69)

“Sad, ve öğüt dolu (= ziz zikr) Kur’an’a


andolsun ki.” (Sad 38/1)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 44

50
“O [Kur’an veya İsa], muhakkak Saat’in
[geleceğinin] bir bilgisidir (= ve innehu le ‘ilmün lis
saati); bundan hiç kuşkunuz olmasın (= fe la
temterune bi ha), bana uyun, doğru yol budur.”
(Zuhruf 43/61)

“Bir zaman cinlerden bir topluluğu (=


neferen minel cinni) Kur’an dinlemek üzere sana
yöneltmiştik; hazır olduklarında [birbirlerine]:
‘Susun [dinleyin] dediler; [okuma] tamamlanınca
da uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler.”
(Ahkaf 46/29)

“Akleden bir ulus için ayetleri açıklanmış


Arapça bir kur’an (= kitabun fussilet ayatihi
kur’anen arabiyyen li kavmin ya’kılun).” (Fussilet
41/3)

“De ki: Cinlerden bir topluluğun


[Kur’an’ı] dinleyip şöyle dedikleri bana vahyedildi:
‘Biz harikulade güzel bir kur’an dinledik (= fe
kaaluu inna semi’na kur’anen ‘aceba)” (Cin 72/1)

“Onu [senin kalbinde] toplamak ve onun


okunması (= kur’anehu) Bize aittir.”
“O halde onu sana okuduğumuzda onun
okunmasını (= kur’anehu) takib et.” (Kıyamet
75/17-18)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 45

51
“Muhakkak ki o zikri [Kur’an’ı] Biz
indirdik ve onu muhakkak Biz koruyacağız (= inna
nahnu nezzelne’z zikre ve inna lehu hafizun)”. (Hicr
15/9)

Bu son ayet (15/9) kesin bir şekilde Kur’an’ın


Allah (c.c.) tarafından indirilmiş olduğunu ve
kıyamete kadar korunacağını bildirmektedir.

3.3 Kur’an üzerine inceleme nasıl


yapılır?
Bu kısımda incelediğimiz ayetlerin ışığında
Kur’an üzerine araştırmanın nasıl yapılabileceğini
şöyle özetleyebiliriz:

- Önceki kısımda gördüğümüz ayetlerde (Kaf


50/1, Büruc 85/21, Vakıa 56/77, Fussilet 41/41,
Zuhruf 43/4, Hicr 15/87, Sad 38/67) Allah (c.c.),
Kur’an’da kendisini tanıtmak için kullandığı mecid,
keriym, aziz, ‘aliyyün hakim, aziym sıfatlarını Kur’an
için de kullanmaktadır. Bu sıfatlar bize Kur’an’ın ne
kadar önemli, güçlü ve değerli bir kitap olduğunu
hatırlatmaktadır. Kur’an’ı incelerken onun her ayeti,
her kelimesi, hatta her harfi üzerinde dikkatle
durmamız gerekiyor.

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 46

52
- Kur’an insanlar tarafından mutlaka incelenmesi
gereken bir kitaptır (Mü’minun 23/68, Sad 38/29,
Nisa 4/82, Muhammed 47/24). Kur’an, tek kişi
olarak incelenebileceği gibi (Mü’minun 23/68, Sad
38/29), aynı zamanda bir araştırma grubu içinde
karşılıklı olarak incelenmesi gereken bir kitaptır
(Nisa 4/82, Muhammed 47/24).

- Kur’an, her devirde insanların sahip


olabileceğinden daha fazla bilgi ihtiva etmektedir,
çünkü o, göklerde ve yerdeki sırları bilen Allah (c.c.)
tarafından indirilmiştir (Furkan 25/6). Kur’an’ı
incelerken bu hususun da göz önünde tutulması
gerekir.

- Kur’an arapça okunan bir kitaptır (Yusuf 12/2,


Ta-Ha 20/113, Zümer 39/28, Fussilet 41/3, Şura
42/7, Zuhruf 43/3); dolayısıyla, Kur’an’ı incelemek
için Arapçanın kelime yapılarını ve gramerini
bilmek gerekiyor.

- Kur’an bir şair sözü değildir (Ya-Sin 36/69,


Haakka 69/41); onu incelerken bu hususun göz
önüne alınması gerekiyor. Şiirde, musikiyi korumak
gayesiyle aynı mana için farklı kelimeler kullanılır.
Kur’an’da ise her kelime bir veya daha fazla manaya
gelebildiği halde, aynı mana için iki farklı tek isim
veya fiil kullanılmamıştır. (Dilbilim açısından
incelediğimizde Kur’an’da “müteradif” kabul edilen
kelimelerin Kitap’taki kullanımları arasında önemli
farklar bulunduğu görülmektedir.)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 47

53
- Kur’an’da bir ayette geçen bir kelimenin hangi
anlama geldiği, o kelimenin geçtiği öteki ayetler
incelenerek anlaşılabilir. Bu da gene, Kur’an’daki
kelimelerin, şiirde olduğu gibi rasgele değil, çok
hassas bir şekilde kullanılmış olmasındandır.

- Kur’an’da her çeşit örnek insanlar için tasrif


edilmiştir (İsra 17/89, Kehf 18/54, Rum 30/58);
buradaki “tasrif etmek” fiili, “çeşitli yönleriyle
anlatmak” manasına geliyor. Bu yüzden, Kur’an’da
verilen örnekler üzerinde dikkatle durmak, bunlarla
ilgili ayetleri bir arada incelemek gerekiyor.

- Kur’an üzerine çalışırken onda anlamadığımız


bir konuyla karşılaşmışsak, bu mutlaka bizim
bilgimizin yetersizliğindendir. Bu durumda şöyle
dua etmemiz gerekir: “Rabbim, benim ilmimi arttır.”
(TaHa 20/114)

- Kur’an’da anlatılanların gerçek olduğu ilim


sahipleri tarafından bilinebilir (Hac 22/54). Onun
için Kur’an’da anlatılan olayları araştırıp incelemek
gerekir.

- Kur’an, aynı zamanda karşılıklı hatırlatılması ve


öğüt alınması gereken bir kitaptır (Zümer 39/27, Sad
38/29)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 48

54
- Kur’an, öğüt alınması için kolaylaştırılmıştır
(Kamer 54/17, Kamer 54/22, Kamer 54/32, Kamer
54/40). Kur’an’ın bu özelliği, onda anlatılan
konuların çeşitli yönleriyle farklı yerlerde tekrar
edilerek anlaşılmasını kolaylaştırmasından
gelmektedir.

- Kur’an’ın araştırılmasının ve incelenmesinin


terkedilmesi, artık ondan öğrenecek birşey
kalmadığı sonucuna götürür ki, bu da Kur’anı
terketmeye yol açar. Kur’an’da, Peygamber’in
(s.a.v.) hesap günü bu durumdaki kavminden (yani
kendilerinin müslüman olduğunu iddia edenlerden)
şikayetçi olacağı bir ayette (Furkan 25/30) açık bir
şekilde ifade edilmektedir.

Kur’an’ın nasıl incelenmesi gerektiğiyle ilgili


gördüğümüz ayetler şunlardır:

“Biz onu arapça bir kur’an olarak indirdik


ki akledesiniz (= inna enzelnahu kuranen arabiyyen
lealleküm ta’kılun).”(Yusuf 12/2)

“Biz sana onu böyle Arapça bir kur’an


olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere
çevirip açıkladık ki korunsunlar, yahut o onlara
bir hatırlama yaptırsın.” (Ta-Ha 20/113)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 49

55
“Korunsunlar diye pürüzsüz arapça bir
kur’an [indirdik], olur ki korunurlar (= kur’anen
arabiyyen gayra zi ıvecin leallehüm yettekun).
(Zümer 39/28)

“Eğer Biz onu yabanci dilde bir kur’an


yapsaydık, derlerdi ki: ‘Ayetleri açıklanmalı değil
miydi? Araba yabancı söz mü?’ De ki: O, mü’minler
için bir yol gösterici ve şifadır …” (Fussilet 41/44)

“İşte Biz sana böyle arapça bir kur’an


vahyettik ki kentlerin anasını [Mekke’yi] ve
çevresindekileri uyarasın …” (Şura 42/7)

“Biz, akledesiniz diye onu arapça bir


Kur’an yaptık (= inna cealnahu kur’anen
arabiyyen le alleküm ta’kılun).” (Zuhruf 43/3)

Yukarıdaki ayetlerde (42/7, 43/3) Kur’an’ın


arapça olarak indirilmesi, onun anlaşılmasında
arapça gramerinin önemini ortaya koymaktadır.
Kur’an üzerine yapılacak incelemelerde bu husus
mutlaka göz önüne bulundurulmalıdır.

“O [Kur’an] bir şair sözü değildir; siz ne az


inanıyorsunuz (= ve ma huve bi kavli şa’irin kaliylen
ma tu’minuun).” (Haakka 69/41)

“Biz ona şiir öğretmedik; ona yakışmaz da;


o sadece bir öğüt ve beyan edici (= mübiyn) bir
Kur’an’dır.” (Ya-Sin 36/69)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 50

56
“Andolsun Biz bu Kur’an’da her çeşit
misali insanlar için tasrif ettik, ama insanların
çoğu inkarda direttiler.” (İsra 17/89)

Bu ayette (17/89) geçen sarrafna (= tasrif etmek)


kelimesi, “çeşitli yönleriyle anlatmak” manasına
geliyor.

“Biz, bu Kur’an’da insanlar için her


misali tasrif ettik (= ve le kad sarrafna); insan ise
birçok şeyde cedelcidir (= ve kanel insanu eksere
şey’in cedela).” (Kehf 18/54)

“Andolsun Biz bu Kur’an’da insanlara her


misali tasrif ettik; ...” (Rum 30/58)

“Gerçek hükümdar olan Allah yücedir (= fe


teal-allahu-l melikül hakk); Kur’an sana
vahyedilirken, vahiy bitmeden önce acele etme ve
‘Rabbim, benim ilmimi arttır’ de (= ve kul rabbi
zid ni ilma).” (Ta-Ha 20/114)

“Ve kendilerine ilm verilmiş olanlar da


onun [Kur’an’ın], Rabbinden [gelen] gerçek
olduğunu bilsinler de ona inansınlar (= ve li
ya’lemenn ellezine utul ilme ennehül hakku min
rabbike); böylece kalpleri ona saygı duysun; Allah,
inananları mutlaka doğru yola iletir (= sıratin
mustakim).” (Hac 22/54)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 51

57
“Onlar o sözü [Kur’an’ı] incelemediler mi?
(= efe lem yeddebberul kavle) …” (Mü’minun
23/68)

“Sana [bu] mübarek Kitabı indirdik,


ayetlerini incelesinler (= li yeddebberu ayatihi) ve
sağduyu sahipleri öğüt alsınlar (= ve li yezzekkeru
ulil elbab).” (Sad 38/29)

Ulil elbab kelimesinin geçtiği ayetler şunlar:


2/179, 2/197, 2/269, 3/7, 3/190, 5/100, 12/111,
13/19, 14/52, 38/29, 38/43, 39/9, 39/18, 39/21,
40/54, 65/10.

“[Bu] Kur’an’ı karşılıklı incelemiyorlar


mı (= efe la yetedebberunel kur’an)? Eğer o,
Allah’dan başkası tarafından [indirilmiş] olsaydı,
onda çok çelişkiler bulurlardı (= ihtilafen kesiyra).”
(Nisa 4/82)

“Kur’an’ı karşılıklı incelemiyorlar mı? (=


efela yetedebberunel kur’ane), yoksa kalpler
üzerinde kilitleri mi var? (= akfaluha) (Muhammed
47/24)

“Andolsun Biz insanlar için bu Kur’anda


her misali vurguladık, karşılıklı hatırlatsınlar
diye (= ve lekad darabna linnasi fi hazal kur’ani
min külli meselin leallehüm yetezekkerun).” (Zümer
39/27)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 52

58
“De ki: Onu [Kur’an’ı] göklerdeki ve
yerdeki sırları bilen indirdi; O çok bağışlayan, çok
esirgeyendir. (= kul enzelehu ellezi ya’lemu-s sirra
fi-s semavati vel ard).” (Furkan 25/6)

“[O gün] Resul de: ‘Ya Rabbi, ulusum bu


Kur’anı terkedip gittiler (= ve kale’r rasulu ya
rabbi inne kavmi ittehazu haazel kur’ane mehcura).”
(Furkan 25/30)

“Andolsun Biz Kur’an’ı öğüt [alacaklar]


için kolaylaştırdık, öğüt alan(?) (= müddekir) yok
mudur?” (= ve lekad yessernel kur’ane lizzikri fe hel
min müddekir).” (Kamer 54/17)

“Andolsun Biz Kur’an’ı öğüt [alacaklar]


için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?” (Kamer
54/22)

“Andolsun Biz Kur’an’ı öğüt [alacaklar]


için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?” (Kamer
54/32)

“Andolsun Biz Kur’an’ı öğüt [alacaklar]


için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mudur?” (Kamer
54/40)

“Biz onlara afakda ve kendi nefislerinde


ayetlerimizi göstereceğiz ki onun [Kur’an’ın] hakk
olduğu iyice belli olsun; Rabbinin herşeye şahid
olması yetmez mi?” (Fussilet 41/53)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 53

59
3.4 Kur’an nasıl okunur?
Kur’an okumaya kovulmuş Şeytan’dan, Allah’a
(c.c.) sığınarak başlamalıdır (Nahl 16/98). Kur’an’ı,
gecenin ortasında ve sabah ağır ağır okumalıdır (İsra
17/106, Müzzemmil 73/4). Kur’an’ı hatasız
okumaya gayret edilmelidir, bunun için de ondan
kolay gelen yerleri okumak uygun olur (Müzzemmil
73/20).

“Ve onu bir kur’an olarak insanlara ağır


ağır okuman için okuma parçalarına ayırdık ve onu
azar azar indirdik.” (İsra 17/106)

“… ve [gecenin ortasında] ağır ağır Kur’an


oku.”(Müzzemmil 73/4)

“… Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun


…” (Müzzemmil 73/20)

“Kur’an okuduğun zaman kovulmuş


şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl 16/98)

“… sabahın Kur’an’ını da unutma, çünkü


sabahın Kur’an’ı görülmeye değerdir.” (İsra
17/78)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 54

60
“Hangi meşguliyette bulunsan (= ve ma
tekunu fi şe’nin), Kur’an’dan ne okusan, ve siz ne iş
yapsanız (= ve la ta’melune min amelin), Biz içine
daldığınızda üzerinizde şahidiz; ne yerde ne gökte
zerre ağırlığınca birşey (= miskali zerretin) Rabbinin
dikkatinden kaçmaz (= ve ma ya’zubu an rabbike),
ne zerreden daha küçük, ne de ondan daha büyük (=
asgaru min zalike ve la ekbere); bunların hepsi
apaçık bir kitaptadır (= illa fi kitabin mübiyn).”
(Yunus 10/61)

3.5 Kur’an okunurken nasıl davranılır?


Kur’an okunduğu zaman mutlaka susup dinlemek
gerekir (A’raf 7/204, Ahkaf 46/29). Secde ayetleri
okunduğu zaman da (o anda yer uygun değilse daha
sonra) secde etmek gerekir .

“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin (=


ve iza kuriyel kur’anu festemi’u lehu) ve susun ki
size rahmet edilsin (= ve ensıtu le’alleküm
turhamun).” (A’raf 7/204)

“Bir zaman cinlerden bir topluluğu (=


neferen minel cinni) Kur’an dinlemek üzere sana
yöneltmiştik; hazır olduklarında [birbirlerine]:
‘Susun [dinleyin] dediler; [okuma] tamamlanınca
da uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler.” (Ahkaf
46/29)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 55

61
“Ve onu bir kur’an olarak insanlara ağır
ağır okuman için okuma parçalarına ayırdık ve onu
azar azar indirdik.” (İsra 17/106)

“… sabahın Kur’an’ını da unutma, çünkü


sabahın Kur’an’ı görülmeye değerdir.” (İsra
17/78)

“[Onların nesi var ki] kendilerine Kur’an


okunduğu vakit secde etmiyorlar?” (İnşikak
84/21)

“De ki: Siz ister ona inanın, ister inanmayın;


o daha önce kendilerine bilgi verilenlere
okunduğu zaman onlar derhal çeneleri üstüne
secdeye kapanırlar (= yehurrune lil ezkani
sücceda).” (İsra 17/107)
“Rabbimizin şanı yücedir, gerçekten Rabbimizin
vaadi mutlaka ifa edilir, derler.” (İsra 17/108)

“Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve


o [Kur’an] onların derin saygısını arttırır.” (İsra
17/109)

İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 56

62
3.6 Kur’an’ı anlamayanlar ve onu
inkar edenler
Bu kısımda Kur’an’ı anlamayanlarla onu inkar
edenlerin durumuyla ilgili ayetler verilmektedir.
Kur’an’ı anlayabilmek için ona karşı peşin bir
inkarcılıkla gelmemek gerekir. Yani onu anlama
çabasında samimi olmak gerekir. Ayetlerde de
açıkça belirtildiği gibi aynı ayetlerin inanmak için
veya inanarak okuyanlarla inkarcılar arasındaki
etkileri tam ters olabilmektedir (İsra 17/45, İsra
17/46, İsra 17/82, Hac 22/55). Kitap Ehli bazı
kimseler, Kur’an’ın Allah (c.c.) tarafından indirilmiş
olduğunu, öz oğullarının tanıdıkları gibi tanıdıkları
halde inanmazlar.

“Ey iman edenler, açıklandığı zaman


hoşunuza gitmeyecek [şeyleri] sormayın; eğer
Kur’an indirilirken onları sorarsanız, size açıklanır;
halbuki Allah, onlardan geçmiştir; Allah
bağışlayandır, halimdir.” (Maide 5/101)

“Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete


inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz.”
(İsra 17/45)

“[Ahirete inanmayanların] kalplerine onu


anlamalarına engel olacak kabuklar, kulaklarına da
bir ağırlık koyarız; Kur’an’da yalnız Rabbini
andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.” (İsra
17/46)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 57

63
“Biz Kur’an’dan mü’minlere şifa olanı
indiriyoruz; fakat o, zalimlerin ancak ziyanını
arttırır.” (İsra 17/82)

“Onlar Kur’an’ı bölük bölük ettiler.” (Hicr


15/91)

“İnkar edenler ise, ansızın o Saat


kendilerine gelinceye, yahut o hayırsız günün azabı
kendilerine gelinceye kadar ondan [hakk’dan veya
Kur’an’dan] bir kuşku (= fi miryetin) içinde
olacaktır.” (Hac 22/55)

“Onlara açık ayetlerimiz okunduğu zaman


Bizimle buluşmayı ummayanlar: Bundan başka bir
Kur’an getir veya bunu değiştir’ dediler; ... “
(Yunus 10/15)

“Ve o kafirler: ‘Kur’an ona bir defada


indirilmeli değil miydi,’ dediler …” (Furkan
25/32)

“İnkar edenler dedi ki: ‘Biz ne bu


Kur’an’a, ne de bundan öncekilere inanırız.’ Sen o
zalimleri Rablerinin huzurunda tutuklanmış,
birbirlerine dönüp söz atarlarken bir görsen; ...”
(Sebe 34/31)

“İnkar edenler dediler ki: ‘Bu Kur’an’ı


dinlemeyin, gürültü yapın, belki ona galip
gelirsiniz.” (Fussilet 41/26)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 58

64
“Ve dediler ki: ‘Bu Kur’an iki kentten
büyük bir adama indirilmeli değil miydi?’” (Zuhruf
43/31)

“Biz onların ne dediklerini biliyoruz; sen


onların üzerine bir zorlayıcı değilsin, sadece
tehdidimden korkanlara Kur’an ile öğüt ver.”
(Kaf 50/45)

“Şimdi siz bu söze [Kur’ana] mi hayret


ediyorsunuz?” (Necm 53/59)

“İnsanlardan kimi de [vardır ki] ne bir


bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba
dayanmaksızın Allah hakkında mücadele eder.”
(Hac 22/8)

“De ki: Allah’dan başka yalvardığınız şu


tanrılarınızı gördünüz mü; gösterin bana onlar
arzdan (= min el ard) hangi şeyi yarattılar? Yoksa
onların göklerde [Allah’a] ortakları mı var? Yoksa
Biz onlara bir kitap vermişiz de ondan bir delil
üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, o zalimler
birbirlerine aldatmadan başka birşey vaad
etmiyorlar.” (Fatır 35/40)

“Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu öz


oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama kendi
kendi nefslerini husrana uğratanlar inanmazlar.”
(En’am 6/20)
İSLAM’DA GERÇEKLİK KAVRAMI 59

65

You might also like