You are on page 1of 825

Seçme Yaz›lar

(1978-2000)

M‹LL‹YETÇ‹L‹K
ÇIKMAZI

Boran
Seçme Yaz›lar
(1978 - 2000)

M‹LL‹YETÇ‹L‹K
ÇIKMAZI

B O R A N Ya y › n l a r ›
B O R A N Ya y › n l a r ›

Birinci Bask› : Nisan 2001

Bask›: Berdan Matbaac›l›k


1. kitap

Boran Yay›nevi:
Alemdar Mahallesi
Hamam Sk. No.4/4
Ca¤alo¤lu/‹stanbul
Miliyetçilik Ç›kmaz› 3

Önsöz...

S›n›fsal ya da ulusal bir kurtulufl hareketinin zaman zaman kendini göz-


den geçirip mutlaka cevaplar›n› vermesi gereken iki önemli sorudur; “Yolun Nere-
sindeyiz?”, “Nereye gidiyoruz?”...
Bu sorular sorulmuyor ve cevaplar› verilmiyorsa; o kurtulufl hareketinde kendili-
¤indencilik hakimdir ya da nerede olundu¤unun, nereye gidildi¤inin aç›kl›kla görül-
mesini istememe vard›r.
Hareketin, özellikle flu veya bu nedenle önemli yeni politik tespitler yapt›¤›, mev-
cut politikalar›nda de¤iflikliklere gitti¤i, örgütsel anlamda yeni ve farkl› ad›mlar›n söz
konusu oldu¤u her süreçte bu sorular ve cevaplar› mutlaka daha özel bir gereklilik
tafl›r.
Kürt milliyetçili¤inin dünden bugüne sormad›¤› ve bilinçli olarak cevaplar›n› bul-
mad›¤› bu sorulara Devrimci Hareket ideolojik netli¤iyle tarihsel olarak cevaplar ver-
mifl, tarihsel sorumlulu¤unu yerine getirmifltir.
Devrimciler aç›s›ndan elefltiri, önemli ve etkili bir silah oldu¤u gibi, ideolojik mü-
cadelenin de en belli bafll› arac›d›r. Ve elbette elefltirinin ifllevini tam olarak yerine ge-
tirebilmesi, do¤ru bir biçimde ortaya konulmas›na ve do¤ru bir biçimde alg›lanmas›-
na ba¤l›d›r.
Oligarflinin ve hemen tüm solun, birbirinden farkl› söylemlerle de olsa PKK’ye
“bölücülük” demagojisiyle sald›rd›¤› dönemde Devrimci Sol, PKK’y› bir ulusal hare-
ket olarak sahiplenmifl, savunmufltur.
1984’te gerilla savafl› bafllad›¤›nda da ayn› politik deste¤ini sürdürmüfltür.
1984’te, ‘86’da oligarflinin PKK’ye ve Kürt halk›na karfl› en vahfli operasyonlar›n›
sürdürdü¤ü dönemde, Kürt halk›n›n yaln›z olmad›¤›n› göstermek için tüm örgütsel
imkanlar›n› ve gücünü zorlayarak, dönemin ANAP iktidar›na yönelik eylemler gerçek-
lefltirmifltir.
O günden bugüne de, gerek Kürt halk›n›n hakl› taleplerinin sahiplenilip savunul-
mas›nda, gerekse de Kürt ulusal hareketinin desteklenmesinde ayn› tereddütsüz çiz-
gi sürdürülmüfltür.
Ayn› süreçte Kürt ulusal hareketinde görülen yanl›fllar da halk›n ve devrimin ç›-
karlar› temelinde elefltirilmifl, bu elefltiri halklar›m›z›n birlikte mücadelesinin gere¤i
olarak ele al›nm›flt›r. Tarihsel bir gerçekliktir; Türkiye solu ulusal harekete ne gereken
zamanda destek vermifl, ne de gereken elefltirileri zaman›nda yapm›flt›r. Ve hiç te-
reddütsüz söyleyebiliriz ki, bunun istisnas›, Devrimci Hareket’tir.
Devrimci Hareket’in dünden bugüne ortaya koydu¤u elefltirilerin, muhasebe ve
çözümlemelerin do¤ru kavranmas› için, bu süreç ve Devrimci Hareket’in bu süreç-
teki yaklafl›m›n›n do¤ru bilinmesi flartt›r.
“Milliyetçilik Ç›kmaz›” kitab›nda, siyaset sahnesine ç›kt›¤› 1978 - A¤ustos 1999
tarihleri aras›ndaki, PKK’ye yönelik elefltiri ve de¤erlendirmeleri içeren yaz›lar derlen-
mifltir. Bu yaz›lar; Ba¤›ms›z Kürdistan’dan ‹mral›’ya gelinen süreçte, Devrimci Hare-
ket’in ortaya koydu¤u elefltiri, muhasebe ça¤r›lar› ve çözümlemelerdir.
Yaz›lar, “Biz Ne Dedik?”, “Birlikler, ‹ttifaklar ve PKK”, “Dost Kim Düflman Kim?”,
“Yanl›fl Eylem Çizgisi”, “PKK ve Demokratik Mücadele”, “Pragmatizm”, “Sol ‹çi fiid-
det ve PKK”, “Strateji, Taktik ve PKK”, “Uzlaflman›n Kaç›n›lmaz Sonu Tasfiyecilik”
ad›yla, PKK’nin karakteristik özelliklerini ifade eden bafll›klardan oluflan dokuz bö-
4 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lüm halinde yaz›lar›n yaz›ld›¤› tarihsel s›raya göre düzenlenmifltir.


“(...)
Gerçekte anti- emperyalist olanlar ve halka güvenenler, baflkald›r›lar›n› geçici ye-
nilgilere, ülkelerinin tümden iflgal alt›na al›nmas›na ra¤men, tekrar halk içerisinde
güç toplayarak isyan hareketini sürdürürler. Bu uzun bir savaflt›r. Bu bak›fl aç›s›na
sahip olunmad›¤›nda, emperyalizmin sald›rganl›¤›ndan korunmak için, en az zararla
kurtulma mant›¤›yla hareket ederek emperyalizmle uzlaflma sürecine girilir. Emperya-
lizmin yaratmak istedi¤i, tam da budur. Bu yola girildikten sonra, uzlaflmalar› kaç›-
n›lmaz olarak yeni uzlaflmalar takip edecektir...” (Kongre Belgeleri-1: Rapor, Parti-
Cephe ‹le ‹ktidara Yürüyelim, syf. 218-219)
Halka inanmayan her güç, daha büyük bir güç karfl›s›nda pes etmekten, uzlaflma
aramaktan baflka bir fley yapamaz. Dünden bugüne Kürt milliyetçili¤i bu durumu ya-
flam›fl, ‘halk›n dostlar› ve düflmanlar› kimlerdir?’ sorusuna do¤ru cevap verip gerek-
lerini yerine getirmeden, politikalar›na pragmatizmi hakim k›lm›fl ve ideolojik çizgisi-
ne, örgütüne, halka, kadro ve savaflç›lar›na güvenmemifl, emperyalistler aras› çelifl-
kilere s›rt›n› dayama yan›lg›s›yla h›zla uzlaflma ve teslimiyete yönelmifltir. PKK,
1990’l› y›llar›n bafl›nda ideolojik çizgisinin kaç›n›lmaz sonucu olarak t›kanma süreci-
ne girmifltir. Bu dönem PKK, silahl› bir güç olman›n sa¤lad›¤› k›sa süreli avantajlar›n
kaybolmas›n›n ard›ndan, kendi gerçekleriyle yüz yüze gelmifltir. PKK’nin önünde ar-
t›k iki yol kalm›flt›. Ya t›kan›kl›¤a neden olan küçük burjuva milliyetçi anlay›flla, köklü
bir hesaplaflmaya girilerek terk edilip s›n›fsal bir rotaya girilecek ya da ayn› çizgide
›srar edilip t›kan›kl›k derinlefltirilerek çözümsüzlü¤e do¤ru gidilecekti. ‹mral› süreci ile
birlikte PKK’nin 1990’lardaki tercihinin ne oldu¤u da netleflmifltir art›k.
Bugün PKK ve yürüttü¤ü silahl› mücadele, Abdullah Öcalan ve Baflkanl›k Konse-
yi eliyle tasfiye edilmekte, emperyalizm ve oligarfliyle uzlaflarak, emperyalizmin “Ye-
ni Dünya Düzeni” içinde bir yer edinilmeye çal›fl›lmaktad›r.
Elinizde iki ciltten oluflan kitap, tüm bu tarihsel gerçekliklerin kronolojik bir dizin-
de gözler önüne serilmesidir.
Bu ayn› zamanda, Devrimci Hareket’in ideolojik sa¤laml›¤›n›n bir kez daha orta-
ya konulmas›d›r.
Mahirlerden bugüne, Marksist-Leninist bir tutarl›l›kla ulusal sorunu ele alan Dev-
rimci Hareket, gelinen aflamada da ayn› devrimci bak›flla hareket etmektedir. Emper-
yalist merkezlerden estirilen teslimiyet rüzgarlar›na, ‘Yeni Dünya Düzeni’ ad› alt›nda
dayat›lan tasfiyecili¤e ra¤men, emperyalizmin ideolojik ve kültürel kuflatmas› ve fizi-
ki sald›r›lar› karfl›s›nda tek bafl›na kalmak pahas›na halklar›n kurtulufl bayra¤›n› dal-
galand›rmaktad›r. Bu teknolojik ve silahl› donan›mla ölçülemeyecek denli büyük bir
güçtür.
Bugünün dünyas›nda; ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm için, eflit, özgür, sö-
mürüsüz bir ülke için, uluslar›n kendi kaderini kendi özgür iradeleriyle belirlemeleri
için sürdürülen kurtulufl kavgas› kadar hakl› ve meflru hiçbir fley yoktur.
Zafer, kendine, Marksist-Leninist ideolojiye ve halka güvenle kazan›lacakt›r.
Hiçbir güç tarihin de¤iflmez yasalar›n› tersine çeviremez. Geçici olarak “güçlü”
görünenler de¤il hakl› olanlar kazanacakt›r. Çünkü gerçek anlamda güçlü olanlar ta-
rihsel olarak HAKLI olanlard›r.

BORAN Yay›nlar›
BÖLÜM 1

B‹Z NE DED‹K?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 7

KÜRDİSTAN’DA VE
TÜRKİYE’DE KÜRT KÜRD‹STAN VE TÜRK‹YE’DE
SORUNU
KÜRT SORUNU
KÜRTLER‹N TAR‹HSEL GEL‹fi‹M‹ VE
TÜRK‹YE’DE KÜRT MESELES‹
KÜRD‹STANDA VE TÜRK‹YE’DE KÜRT SORUNU Broflürü
Devrimci Sol DEVR‹MC‹ SOL 1978
DEVR‹MC‹ SOL DAVA DOSYASI

T
ürkiye’nin önemli ve çözülmesi gereken sorunlar›ndan biri, milli sorundur.
Yani Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etmesi hakk›n›n tan›nma-
s›, Kürt ve Türk halklar› aras›ndaki milli düflmanl›¤›n ortadan kald›r›lmas›,
ulusal eflitli¤in sa¤lanmas›d›r. Demokratik halk devrimi kendi içinde milli meselenin
de çözümünü içerir.
Böylesine önemli bir sorun, ne yaz›k ki, Türkiye solunda sadece “tart›flma”, “yaz-
ma-çizme” sorunu olarak gündeme gelmifltir. Yaz›-çizilerinde birbirlerini “sosyal flo-
ven” olarak suçlayanlar, gerçekte Kürdistan’da hiçbir fley yapmam›fllard›r. Bu durum
da, Kürdistan’›n Kürt milliyetçilerinin bir alan› olmas›na yol açm›fl, sanki devrimcile-
rin milli meseleyle, Kürdistan’la bir iliflkileri yokmufl gibi görünmüfltür. Oysa milli me-
sele, pratikte de, örgütlenmede de Marksist-Leninistlerin çözece¤i bir gerçektir.
fiüphesiz, milli mesele, s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ikincildir. Fakat s›n›f mücade-
lesine ba¤l›, onun çözümleyece¤i bir sorun olarak gündemdedir. Burada burjuva
milliyetçili¤inin kendi ç›karlar›n› ve ulusal devlet kurma e¤ilimlerini tart›flm›yoruz. Bi-
zim aç›m›zdan önemli olan, milliyetçilik ve enternasyonalizm aras›nda kesin s›n›r çe-
kildikten sonra, sorunun ele al›nmas›d›r. “Proletarya, eflitli¤i ve ulusal devlet kur-
ma eflitli¤ini tan›rken, bütün uluslar›n proleterlerinin birli¤ine pek büyük önem
verir ve her ulusal talebi, her ulusun ayr›lma hakk›n› iflçilerin s›n›f mücadelesi
aç›s›ndan de¤erlendirir.” Yani “Her türlü burjuva milliyetçili¤ine karfl› savafl-
mazsak, bütün uluslar›n iflçileri aras›nda eflitlik u¤runa mücadele etmezsek, o
hedefe do¤ru yol alamay›z.” (Lenin, Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›)
Bu noktada ortaya ç›kan sorun, ezilen ulusun burjuva milliyetçili¤ine karfl› tav›r-
d›r. Marksist-Leninistlerin bu konudaki tavr›, ezilen ulus milliyetçili¤inin, ezen ulusun
bask› politikas›na karfl› olan demokrat yan›n› desteklemektir. Bu da s›n›f ç›karlar› aç›-
s›ndan gereklidir. “Proleterler ulusal sorunda kendi ilkelerini ileri sürerler. Onla-
r›n burjuvaziye sa¤lad›¤› destek ancak flarta ba¤l› olabilir.”
Milli meselenin teorik olarak tart›fl›lmas›, ortaya konmas›, bize göre s›n›f müca-
delesinin gereklerinin yerine getirilmesi ve buna ba¤l› olarak Kürdistan’daki prati¤e,
Türkiye genelindeki ezen ulusun flovenizmine karfl› ajitasyon ve propaganda yürütül-
mesine ba¤l› bir olayd›r. Yoksa, soyut tart›flmalar yapmak, mangalda kül b›rakma-
mak, iflin pratikten kopuk gevezeli¤i olur.
Önemli olan Kürt meselesini objektif olarak tahlil etmek, de¤erlendirmek ve bu-
na uygun çözümleri prati¤imize aktarmakt›r. Biz bunu yapmaya çal›fl›yoruz.
8 Miliyetçilik Ç›kmaz›

C- ULUSLARIN KADERLER‹N‹ TAY‹N HAKKI ÜZER‹NE B‹RKAÇ SÖZ


Uluslar›n kaderlerini tayin hakk›, ezen ve ezilen milletlerin varoldu¤u ülkelerde
bugün genel olarak emperyalist ülkelerle sömürgeler aras›nda proleter s›n›f ç›karla-
r› aç›s›ndan, iflçi s›n›f›n›n enternasyonalist birli¤i, halklar›n kardeflli¤i aç›s›ndan, kar-
fl›l›kl› güveni sa¤lamak ve proleter demokrasisi ilkelerinin azami uygulanmas›, burju-
va milliyetçili¤inin asgariye indirilmesidir. Böylece Marksistlerin her flart alt›nda sa-
vunmak zorunda olduklar› bir ilkedir.
Uluslar›n kaderlerini tayin hakk›, burjuva milliyetçi¤inin desteklenmesi fleklinde
yorumlanamaz. Aksine, burjuva milliyetçili¤ine karfl› proleter ilkelerinin savunulmas›-
d›r. Hakim ulus milliyetçili¤inin asgariye indirilmesidir.
Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› hiçbir itiraza yer verilmeden, sözkonusu ulusun
yabanc› bütünlerden siyasi olarak ayr›lmas› ve ba¤›ms›z bir ulusal devlet kurmas›
hakk›d›r.
Uluslar›n kaderlerini tayin hakk›, mevcut dönemin tarihi koflullar› alt›nda demok-
ratik taleplerin vazgeçilmez bir unsuru olarak, demokrasi mücadelesine s›k› s›k›ya
ba¤l›d›r.

1- Milli Meseleye Nas›l Bir Yöntemle Yaklafl›lmal›d›r?


Marksistlerin de¤iflmez yöntemi diyalektik yöntemdir. Onun için milli mesele de
de¤iflmez kal›plar uygulamak, sorunu dondurmak diyalektik yönteme ayk›r›d›r. Le-
nin, bir toplumsal meselenin nas›l incelenmesi gerekti¤ini flöyle aç›kl›yor:
“Marksist teorinin gere¤i odur ki, herhangi bir toplumsal mesele incelendi-
¤inde, o mesele, belirli tarihi s›n›rlar içinde formüle edilmeli ve e¤er özel olarak
bir ülke sözkonusuysa (örne¤in, belli bir ülke için toplumsal program) o ülke-
yi öteki ülkelerden ayn› tarihi dönem içinde ay›rt eden özellikler hesaba kat›l-
mal›d›r.” (Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›, syf. 60)
Stalin de bu konuda flunlar› söylüyor:
“Milli mesele, mutlak bir fley de¤ildir. Bu mesele her zaman için geçerli, sa-
bit ve de¤iflmez bir fley olarak konamaz. Var olan düzenin de¤ifltirilmesi genel
meselenin bir parças› oldu¤u için, milli meseleyi, tamamen sosyal flartlar› ülke-
de kurulmufl olan iktidar›n karakteri ve genel olarak sosyal geliflmenin tüm ola-
rak seyri tayin eder.”
Ve flunu da söylemeliyiz ki “var olan düzenin de¤ifltirilmesi genel meselenin”,
“dünya ölçüsünde, emperyalizm gericili¤ine karfl›, sosyalizmin genel ç›karlar› mese-
lesinin” bir parças› olarak, milli mesele ele al›nmal›d›r.
Milli meseleye mutlak bir fley gibi bakanlar, haz›r reçete arayanlar, hiçbir zaman
Marksistçe bir çözüm bulamayacaklard›r (...)
Milli meseleye yaklaflman›n tek yöntemi budur: Mevcut tarihi flartlar içinde genel
sosyalist hareketin ç›karlar›n›n bir parças› olarak meseleyi koymak, o ulusun di¤er
uluslarla olan ayr› özeliliklerini koymak, düzenin de¤ifltirilmesi genel meselesinden
ayr›lmamak. (...)

3- “Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›” Ayr› Bir Devlet Kurma


Hakk› Demektir Ama Ayr›lma Zorunlulu¤u Demek De¤ildir
Lenin, uluslar›n kaderlerini tayin hakk›n›, birleflmek için ayr›lmak fleklinde boflan-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 9

ma hakk› olarak yorumluyor. Bu durumda, ayr›lma hakk›n›n ayr›lma zorunlulu¤u de-


mek oldu¤unu iddia etmek mümkün de¤ildir.
Sosyalizmin gidifli uluslar›n kaynaflmas›, birleflmesi yönündedir. Ama bu düz bir
çizgi izlemez. Bu e¤ilim içinde ayr›lmalar veyahut baflka çözümlemeler olabilir. Ya-
ni zor yoluyla birleflmeye Marksistler taraftar olamaz. Bunun için karfl›l›kl› güven,
karfl›l›kl› r›za ve uluslar›n kendi iç dinami¤iyle geliflmesi gerekir. Meselenin özü bu-
dur.
Bilindi¤i gibi emperyalizm, uluslar› ezen bir güç haline geldi¤i zaman uluslar
aras›ndaki çitleri de kald›rd›. Bütün özel ekonomileri, emperyalist dünya ekonomisi-
nin bir parças› haline getirdi. Ama kendi emperyalist ç›karlar› do¤rultusunda ve zor-
la. Böylece, ayr› ayr› ulusal devletlerin ortadan kalk›p uluslar›n kaynaflmas› e¤ilimi,
emperyalizm taraf›ndan zor yoluyla, kendi etraf›nda kaynaflt›r›l›yordu. Sosyalizmde
ise bu iki e¤ilim birbirine ters düflmez. Aksine birbirini tamamlayan iki ö¤e haline
gelir. Yani uluslar›n bar›fl içinde serpilip geliflmesi ve uluslar›n kaynaflmas› meselele-
ri birbirini tamamlar.
Emperyalizm aflamas›nda, uluslar›n kendi iç dinamikleriyle serpilip geliflmesini is-
temek, emperyalizmin uluslar üzerindeki boyunduru¤una karfl› ç›kmakt›r. Emperya-
lizmin boyunduru¤undan kurtulmak meselesini Marksistler somutlaflt›rarak ayr› dev-
let kurma slogan›n› ortaya atm›fllard›r. Bu, uluslar›n zorla kaynaflmas›n› isteyen em-
peryalist siyasete karfl›, uluslar›n karfl›l›kl› r›zalar› içinde kaynaflmas›n› isteyen Mark-
sistlerin siyasetidir. Ve flimdiki aflamaya uygundur. Bundan ayr› bir siyaset savun-
mak, emperyalizmin uluslar üzerindeki boyunduru¤una karfl› ç›kmamak, bunun de-
vam›n› istemektir. Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n›, yani ayr› bir devlet kurma
hakk›n› savunmak, proletaryan›n s›n›f ç›karlar›na ayk›r› de¤ildir. Tam tersine, s›n›f ç›-
karlar›na uygundur. Bunu savunmakla, iki ulus proletaryas› ve halk› aras›ndaki -ezen
ile ezilen ulus aras›ndaki- güvensizlik ortadan kalkacakt›r. Di¤er taraftan, toplumun
kendi geliflimi de yabanc› boyunduruk taraf›ndan engellenmeyecektir. Böyle bir gü-
ven temeli üzerinde, ezilen ulus ayr›lmak bile istemeyecek, birleflmek isteyecektir. Ta-
mamen kendi iradesinin eseri olarak karar verecektir.
Ayr›lma özgürlü¤ü hiçbir zaman, ezilen ulusa ayr›lma zorunlulu¤u getiren bir yü-
kümlülük gibi anlafl›lmamal›d›r. Böyle bir görüfl, Marksistlerin ulusal mesele konusun-
daki görüfllerinin özünü anlamamak demektir.
Marksistler için ulusal mesele, s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ikincildir. Marksistlerin
ulusal mesele karfl›s›ndaki tavr› biçimseldir. Özünde, bütün ülkelerin iflçilerinin ve
halklar›n›n birli¤ini savunurlar. Aksi nas›l olabilir? Marksistler ulusal ayr›flmalardan,
ulusal düflmanl›klardan yana m›d›r? Hay›r! O halde ayr›lma özgürlü¤ünü, ayr›lma
zorunlulu¤u, yükümlülü¤ü fleklinde yorumlamak, ancak burjuva milliyetçilerinin ifli
olabilir, flovenistlerin ifli olabilir. Meselenin özü, iki ulus aras›ndaki karfl›l›kl› güveni
sa¤lamak, uluslar›n kaynaflmas› yolundaki geliflimi h›zland›rmakt›r. Ayr›lma ve bir-
leflme sadece somut flartlarda flekil itibariyle baflvurulan yöntemlerdir. Proletaryan›n
ç›karlar›n›n hizmetinde olan iki ayr› yönetimdir.
Lenin bu konuda flunlar› söylüyor:
“... Sorunu derinli¤ine incelememifl olanlar, ezen uluslar›n sosyal demokrat-
lar› (yani Marksistleri) ‘ayr›lma hakk›’ üzerinde ›srar ederken, ezilen ulusun
sosyal demokratlar›n›n (yani Marksistlerinin) ‘birleflme özgürlü¤ü’ üzerinde
direnmelerinin çeliflki oldu¤unu düflünürler. Ama biraz düflününce, enternas-
10 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yonalizmi ve bugünkü durumdan hareket ederek uluslar›n birbiriyle kaynafl-


mas›na varabilmek için baflka yolun olmad›¤›, olamayaca¤› aç›kt›r.” (Uluslar›n
Kaderlerini Tayin Hakk›, syf.190)
Ezilen ulusun ayr›lmas›, ba¤›ms›z bir devlet kurmas›, somut flartlara göre gerçek-
leflir ve Marksistler buna göre propaganda yaparlar. Ama, Lenin’in yukar›da söyle-
dikleri yolunda propaganda yapmak her zaman için geçerlidir. Buna en iyi örnek
Polonya’d›r.
Emperyalist paylafl›m savafl› s›ras›nda, Bolflevikler Polonya’n›n ayr›lma özgürlü-
¤ü için propaganda yürütmektedirler. Çünkü, “bütün Polonya ulusu tek bir fikre,
Moskof’dan öç alma fikrine saplanm›flt›r. (Ama) Polonyal› sosyal demokratlar
(yani Marksistler) enternasyonalizm slogan›n› ileri sürmekle (...) Polonya
burjuvazisinin önderli¤inde bir kurtulufl savafl›na kat›lmayacaklar›n› ilan et-
mekle büyük bir tarihi görevi yerine getirmifllerdir.” Ama Polonya Marksistlerinin
hatas›, bu iki tavr› çeliflkili gibi görüp, Bolflevikleri, “ayr›lma özgürlü¤ünü” savunduk-
lar› için suçlamalar›d›r.
Stalin de ayr›lma özgürlü¤ünün, ayr›lma zorunlulu¤u olmad›¤›n› belirtir.
“... Uluslar›n ayr›lma özgürlü¤ü hakk› sorunu ile, ulusun flu ya da bu an-
da ayr›lma zorunlulu¤u sorununu birbirine kar›flt›rmamak gerek. Proletarya
partisi, bu sorunu, duruma göre, her özel durum içinde, tamamen tek bafl›na
bir sorun olarak çözümlemelidir (...) Ben bir ulusa ayr›lma hakk›n› tan›yabi-
lirim ama bu, onu bunu yapmaya zorluyorum anlam›na da gelmez. Ulus ay-
r›lma hakk›na sahiptir ama koflullara göre, bu hakk› kullanmayabilir de” (Ulu-
sal Sorun ve Sömürgeler Sorunu)
K›saca özetlersek, bir ulus ayr›lmak zorunda kalabilir -ki bu durumu Marksistler
flartlara göre de¤erlendirirler- fakat bu ayr›lma özgürlü¤ünün ayr›lma zorunlulu¤u
demek oldu¤unu göstermez. Ayr›lma özgürlü¤ü bir hakt›r; flartlara göre kullan›l›r ve
en baflta proletaryan›n ç›karlar› göz önüne al›n›r. (Burada proletaryan›n ç›karlar›
derken, tek tarafl› düflünülmemelidir. Yani, proletaryan›n ç›karlar› demekten, “sosyal
devrim” bahanesi anlafl›lmamal›d›r. Proletarya belli bir dönemde ayr›lma zorunlulu-
¤unu savunarak da, kendi ç›karlar›n› korumufl olur. Mesela Norveç’in 1905’de ‹s-
veç’den ayr›lmas›, proletaryan›n ç›karlar› lehine olmufltur. Ama “sosyal devrim” mi
olmufltur? Hay›r! Sadece o dönemin koflullar› alt›nda, proletaryas›n›n birbirine yak›n-
l›¤›, güveni artm›flt›r. Bu da flüphesiz ki, proletaryan›n son tahlilde kurtulufluna hiz-
met etmifl, kurtulufl yolunda mücadelede bir ad›m at›lm›flt›r)
(...)

D- KURTULUfi SAVAfiI, KEMAL‹ZM VE M‹LL‹ MESELE


Türk küçük burjuvazisinin anti-emperyalist “sol” milliyetçi görüflünü temsil eden
M. Kemal’in, emperyalistlere karfl› sürdürdü¤ü Kurtulufl savafl›, genel olarak, emper-
yalizmi zay›flat›c› muhtevas›ndan dolay› ilericidir. Lenin ve Stalin bu gerçe¤i aç›k
olarak dile getirirler. Bizi ilgilendiren nokta, Kürtlerle Kemalistler aras›ndaki iliflkiler-
dir. Bu konuda çok detay araflt›rmalar yap›labilir fakat burada de¤inece¤imiz konu
fludur: O dönemde Kürt afliretleri feodal yap›lar›n› sürdürmekte ve korumaktad›rlar.
Kendi iç dinamikleriyle bir ulusal hareket olarak tarih sahnesine ç›kma aflamas›nda
de¤illerdir. Fakat emperyalistlerin bölgeyi parçalamas› karfl›s›nda, buna karfl› oluflan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 11

anti-emperyalist kurtulufl savafl›yla birlikte, Kürt halk›nda ikili bir tav›r geliflir. Kimi
Kürt afliretleri M. Kemal’i destekler, kimisi de Rus devriminden önce kurtuluflu Çarl›k-
ta görürken, bu kez gözlerini emperyalist devletlere dikerler. Bu durum asl›nda güç-
süz feodal ö¤elerin kaç›n›lmaz sonudur.
Kürt toplumunun bu feodal yap›s›, objektif olarak kendini bölgedeki güç durumu-
na göre ayarlamas›na neden olur. Bu yüzden her Kürt hareketi kaç›n›lmaz olarak
ba¤r›nda çeflitli yanlar› bir arada yaflat›r. Örne¤in, Kürt afliretlerinin birço¤u M. Ke-
mal’i desteklerken, bir k›s›m Kürt afliretlerinin feodal ayaklanmalar› da olur. Bunlar-
dan Koçgiri (1921) ayaklanmas›, talepleri ulusal olmas›na karfl›n, o günün uluslara-
ras› platformunda, Kemalizmin ve Türkiye’deki genel ulusal ilerici hareket karfl›s›nda
gerici karakter gösterir. Her olay› tek tarafl› yorumlamak yanl›flt›r. 1919’daki fieyh
Mahmut önderli¤indeki Kürt hareketi ‹ngiliz emperyalizmine karfl›, Kemalistlerle da-
yan›flma içindeydi. ‹ngilizler fieyh Mahmut hareketini ordusuyla, uçak filolar›yla bas-
t›rd›lar. Ama ayn› de¤erlendirmeyi Koçgiri için yapamay›z. Zaten Kürt toplumunun
sosyal yap›s› (feodal afliret yap›s›) nedeniyle ulusal bütünlük içinde bir Kürt hareketi
beklemek mümkün de¤ildi. Buna karfl›, ça¤›m›z›n emperyalizm ça¤› olmas›ndan ötü-
rü, Kürtlerin de ulusal uyan›fl›n d›fl›nda kalmas› sözkonusu olamazd›. Bu aç›dan da
Kürt hareketlerinde ikili e¤ilim, ulusal-feodal (ya da ilerici-gerici) e¤ilim bir arada var
olmufltur.
Küçük burjuvazinin anti-emperyalist kanad› Kemalistler, Kürtleri, Türk kurtulufl sa-
vafl›na katmak için çaba harcad›lar. Bu Kemalistler için, Türk ulusal kurtuluflunun sa¤-
lanmas› için vazgeçilmez bir ittifakt›. E¤er M. Kemal Kürtleri bu ittifaka katamasay-
d› yenilece¤inin bilincindeydi. Çünkü o zaman Kürtler, emperyalistlerin “böl-yönet”
politikalar› gere¤i “özerklik” ad›na ayakland›r›labilirlerdi. M. Kemal, Kürtleri kazan-
mak politikas›na uygun olarak, Irak’daki fieyh Mahmut hareketini destekledi. fieyh
Mahmut da Kemalistlerle birleflen bir tav›r içindeydi. “Mahmut Sette, Süleymani-
ye’nin Anglo-Irak birlikleri taraf›ndan 1924 yaz›nda yeniden al›nmas›na ka-
dar, Sevr Antlaflmas›’n›n de¤ifltirilmesini isteyen Kemalistlerle birleflti.” (Avukat-
s›z Halk Kürtler)
M. Kemal, ulusal kurtulufl savafl›n› bafllatt›¤› Samsun’a ç›k›fl y›llar›nda flöyle diyor-
du:
“Kürtlerin serbestçe geliflmelerini temin için ›rki ve içtimai hukuklar› aynen
kabul edildi. Böylece, yabanc›lar›n Kürtler üzerinde yapaca¤› propagandalar›n
bu flekilde önünün al›naca¤›, Kürtlere malum olmas› hususu belirtildi.”
Kemalistler bu ittifak› sa¤layarak, emperyalist devletlerin dayanaklar›n› parçala-
y›p kurtulufl savafl›n› baflar›ya ulaflt›rd›lar. Bu platformda Kürt halk›n›n ulusal sorunu
ne durumdayd›?
Stalin’in belirtti¤i gibi, “Ankara’n›n savafl›m›, emperyalizm güçlerini da¤›t›-
yor, emperyalizmi güçten ve hükümdarl›ktan düflürüyor ve böylece dünya dev-
rim oda¤›n›n, SSCB’nin geliflmesini kolaylaflt›r›yordu.” Osmanl› devleti parç-
alanm›fl ve yeni Türk devleti kurulmufltu. Ama bu ulusal devrimin, gene Sta-
lin’in belirtti¤i gibi “ay›rt edici özelli¤i... ‘ilk ad›m’da, geliflmesinin birinci ev-
resinde, burjuva kurtulufl hareketi evresinde, geliflmesinin ikinci evresine, ta-
r›msal devrim evresine geçmeye bile kalk›flmaks›z›n çak›l›p kalmas›d›r.” (Ulusal
Sorun ve Sömürgeler Sorunu) Çünkü Türk kurtulufl savafl›n›n önderli¤i “sol” küçük
12 Miliyetçilik Ç›kmaz›

burjuvazinin elindeydi ve bu s›n›f›n devrimi ileriye götürmesi mümkün de¤ildi. Kema-


listlerin Kürt meselesindeki tav›rlar› s›n›f temelinden ötürü tutars›zd›r. Bafllang›çta
Türk-Kürt ittifak›na gerek duyan Kemalistler, Türk ulusal devriminden sonra, art›k bu-
na ihtiyaç duymuyorlard›. M. Kemal’in a¤z›ndan düflürmedi¤i “Kürt milleti”, “da¤l›
Türkler” olup ç›km›flt›. Bu durum milliyetçi küçük burjuvazinin kaç›n›lmaz tavr›yd›.
Kürtler için milli bask› yeni bir sosyal temelde devam ediyordu. Kürt halk›, ulusal bir-
li¤ini sa¤layamaman›n nesnel koflullar› alt›nda. Kemalistlerden yak›nmaktan, aldat›l-
d›¤›n› söylemekten baflka bir fley yapam›yordu.
Emperyalizme karfl› ulusal kurtuluflçu olan Kemalistler, Kürt halk› karfl›s›nda flove-
nist davrand›lar. Küçük burjuvazinin ikili tabiat›n›n kaç›n›lmaz sonu buydu.
Emperyalistler taraf›ndan Osmanl› devletinin paylafl›lmas›n›n ifadesi olan Sevr
Antlaflmas›, Kürtlere “özerklik” tan›yordu. (Md. 62-64). Emperyalist Sevr Antlaflma-
s›’ndan sonra Kemalistler, ulusal devrimden kazand›klar›n› Lozan Antlaflmas›’yla bel-
gelediler. Ama bu sefer de Kürtlere antlaflmada hiçbir hak tan›mad›lar. Bu durum el-
bette ki Lozan’›n ilerici, Sevr’in emperyalist oluflunu gizleyemez; bu antlaflmalarda
Kürtler aç›s›ndan durum tam bir paradokstur. Kürt milli meselesi çözümlenmeden kal-
mas›na karfl›n, Türt kurtulufl savafl›n› (Türk-Kürt ittifak›na dayanan) gerici diye nitelen-
dirmek mümkün de¤ildir; bunu ancak Kürt milliyetçileri iddia edebilir. ‹flte bir yak›n-
ma:
“Kürtlerin en büyük hatas› (ça¤dafl tarihlerinde çok kez yineledikleri bir ha-
tad›r bu) onlar›n somut ve yaz›l› antlaflmalarda ›srar etmekten çok, Kemalist-
lerce (ço¤unlukla sözlü olarak) yap›lan yüzeysel de¤erdeki üstü kapal› vaadle-
ri kabullenmifl olmalar›d›r.” (Az Geliflmifllik ‹çinde Geri B›rakt›r›lm›fll›k, syf.257)
Evet, Kürtlerin “hatalar›” belki bu vaadlere inanmalar›yd› ama alt›nda yatan gerç-
ek neden, feodal toplumsal aflamada olufllar›yd› ve ulusal ö¤elerin tüm Kürt toplumu-
nu belirleyen bir noktaya gelmeyifliydi. Lozan Antlaflmas› Kürdistan’› üç parçaya ay›-
r›nca Kürtler de Türkiye, ‹ran ve Irak s›n›rlar› içinde kald›lar. (1) Kemalistler, Kürtlerle
ittifaka Lozan’da son verirken, yeni sosyal temelde ulusal bask›n›n sorumlulu¤unu da
üstlendiler. ‹lerici olan Kemalistler art›k gerici ve floven olmufllard›. Stalin’in dedi¤i gi-
bi, “iflçi ve köylülere karfl› mücadelenin bir hükümeti” olan Kemalistler, ayn› zaman-
da da ulusal bask›n›n hükümetiydiler. (...)

(1) Kürtlerin, çeflitli devlet s›n›rlar› içindeki parçalanm›fll›klar›, feodalizme geçifllerinden


beri (hatta köleci toplum aflamas›ndan itibaren) devam etmekteydi. ‹leri bir devlet örgütlenme-
sini gerçeklefltiremediklerinden, çeflitli devlet bünyeleri içinde yafl›yorlard›. Bu durum, emper-
yalizm döneminde de devam etti. Kürtler ulusal birli¤ini sa¤layacak bir aflamaya ulaflamad›k-
lar›ndan, çeflitli devlet çat›lar› alt›ndaki parçalanm›fll›klar› da yeni biçimde devam etti. Lozan
Antlaflmas› iflte bu durumu belgelemektedir. Bu durumda Kürtlerin çeflitli devlet çat›lar› alt›n-
da ortak m›, yoksa ayr› ayr› m› mücadele edecekleri sorusu gündeme gelmektedir. Kürt milli-
yetçileri, ‹ran, Irak, Türkiye, Suriye -hatta Rusya- s›n›rlar› içindeki Kürtlerin ortak mücadele-
sini(!) savunmaya çal›flmaktad›rlar. Hemen görülür ki, bu, Marksist de¤erlendirmelere de¤il,
milliyetçi ideallere dayanmaktad›r. Öyle ki, bütün Kürtlerin birli¤i ad›na di¤er sosyal, siyasi,
ekonomik flartlar bir kenara b›rak›lmakta, ›rk temelinde “birleflme” hayalleri kurulmaktad›r.
Marksizm böyle bir anlay›fl› reddeder. Mücadele bugünkü aflamada oluflmufl -ister çokulus-
lu olsun, ister tek uluslu olsun- burjuva devlet s›n›rlar› içinde ve ona uygun örgütlülükle sür-
dürülür. Çünkü her ülkede halk›n mücadelesini proletarya öncülü¤ünde sürdürebilmek, o ülke-
nin içinde bulundu¤u ekonomik, sosyal, siyasi flartlara ba¤l›d›r. Aksi bir mücadele ve “devrim”
anlay›fl›(!) milliyetçiliktir. Kürtler için de durum budur. Ayr› devlet çat›lar› alt›ndaki Kürtlerin
mücadelesi elbette sürecektir. Bizim sorunumuz, Türkiye’deki Kürt sorununu çözüme ulaflt›r-
makt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 13

III. BÖLÜM
A- KÜRD‹STAN ULUSAL DEVR‹M‹, TÜRK‹YE’DEK‹ ANT‹-OL‹GARfi‹K,
ANT‹-EMPERYAL‹ST DEMOKRAT‹K HALK DEVR‹M‹N‹N B‹R PARÇASIDIR
Türkiye’de, demokratik halk devriminde, s›n›fsal mevzilenme aç›s›ndan Kürt milli
meselesinin konumu ne olacakt›r?
Demokratik halk devriminde ana s›n›flar iflçiler, köylüler ve küçük burjuvazidir. Ül-
ke emperyalizmden ve oligarfliden kurtulmak durumundad›r. Bu çerçevede sorun, yal-
n›zca, Türk iflçisi, küçük burjuva ve köylülerin ayr› bir sorunu de¤ildir. Çokuluslu Tür-
kiye devletinde, Demokratik Halk Devriminden ç›karlar› olan s›n›flar ayn› zamanda
da Kürt köylüleri, küçük-burjuvalar›d›r (Ki, bu durum, ulusal pazar›na sahip ç›kan bir
Kürt burjuvazisi olsa bile, çokuluslu devlet olma özelli¤inden ötürü böyle olmal›d›r.)
Ulusal sorunun çözümü, s›n›flar mücadelesine ba¤l›d›r. Demokratik halk devrimi prog-
ram›, Kürt ulusunun kurtuluflunu da gerçeklefltirecek olan programd›r. Emperyalizme
ba¤›ml› Türkiye, çokuluslu devlet yap›s› içinde olmas›na karfl›n yeni-sömürge bir ülke-
dir. Burada önemli olan nokta, yeni-sömürgecilik iliflkilerinin, yaln›zca Türkleri ilgilen-
diren bir sorun olmad›¤›d›r. (ki böylesine milletler ayr›m›na göre sömürü biçimi zaten
olmaz).
1940’lardan bu yana Türkiye’de geliflen kapitalizm, çarp›k da olsa, do¤as› gere-
¤i bütün milliyetleri kaynaflt›rd›, kapal› köy ekonomilerini y›kt›, afliret düzenlerini sarst›,
köyden flehre göç (özellikle büyük flehirlere olan göçler) Türk ve Kürt milliyetindeki in-
sanlar›n s›n›f temelinde kaynaflmalar›na yol açt›. Bunun verileri aç›kt›r. Bu geliflim, iyi
veya kötü olarak de¤erlendirilecek bir olgu de¤il, gerçektir. Öyleyse program›m›z bu
gerçe¤e göre olmal›d›r. Yeni-sömürgecilik iliflkilerinin tüm Türkiye sath›n› sarmas› ve s›-
n›f iliflkileri, demokratik devrim sorununda ayr›l›kç› devrim teorilerini y›km›flt›r. Türki-
ye’de hakim üretim biçimi çarp›k kapitalizmdir. Kapitalizm Türkiye’de 1923’lerden
sonra emperyalizmle ba¤lar›n› tam anlam›yla koparmadan geliflmifl, 1940’lardan son-
ra ABD ile iliflkilerin bafllamas›yla sömürgeleflme süreci h›zlanm›flt›r. (2)
Cumhuriyet dönemine kadar Kürdistan’›n yap›s› feodaldir. Köylüler a¤a ve fleyh
sömürüsü alt›ndad›r. Feodal birimlerin direnifli cumhuriyet döneminde de devam eder.
Kemalist iktidar, gerici s›n›f temelinden ötürü, bu yap›y› “milli bütünlük” ad›na milli
bask› ve asimilasyon politikas› uygulayarak da¤›t›r. Bu feodal iliflkileri toprak devrimi
yoluyla çözülüflü de¤il, zorla üstyap›da siyasi bir de¤iflimdir. Toprak a¤alar› ve fleyh-
lerin ç›karlar› korunur, topraklar› geniflletilir. 1940’lardan sonra Kürdistan’daki hakim
s›n›flar›n, Kemalist iktidarla, yerli ticaret-bürokrat burjuvazisiyle ittifaka girmesi sonu-
cu feodal yap› çözülmeye bafllar. Kürdistan’›n bu yap›s›na yar›-feodal demek daha
do¤ru olacakt›r. Kürdistan’da yar›-feodal yap›n›n çözülmesinin nispeten yavafl bir sü-
reç izlemesi, toprak a¤alar› ve fleyhlerle hakim Türk s›n›flar› aras›ndaki ittifak yüzün-
dendir. (3) a¤alar ve fleyhler, zorunlu kalmad›kça eski feodal yöntemlerle sömürüyü
daha “iyi” bulurlar; maliyet düflüklü¤ü nedeniyle üretimin kapitalistleflmesine tabiat-
lar› gere¤i sömürü olanaklar› azald›¤› ölçüde baflvururlar. Fakat yavafl da olsa ka-

(2) 1940’lardan önce Türk devletinin ve hakim s›n›flar›n Alman emperyaliz-


miyle iliflkileri vard›.
(3) Kürdistan’da yar›-feodal yap›n›n çözülmeye bafllad›¤›n› genellikle her siyasi grup sa-
vunmaktad›r. Fakat bu durumdan ç›kar›lan sonuçlar farkl›d›r. Kimisi “sömürgecilik” tespitleri
yapar, “Kürt” ulusuyla, Türk iflçi ve köylüleri aras›nda ittifaklar yarat›r. (R›zgari)
14 Miliyetçilik Ç›kmaz›

pitalist iliflkiler Kürdistan’a girer. Bu süreç emperyalizmin yeni-sömürgecilik iliflkileri-


ni uygulamas›yla bafllar. Bu konuda D. Avc›o¤lu’un flu tespitlerin aktarmak yararl›
olacakt›r:
“Bu ilkel üretim flartlar›n› de¤ifltirmek için, bey ve a¤alar›, arazi sahibi
fleyhleri zorlayacak güçlü bir d›fl ekonomik bask› yoktur. Bu bask›n›n yoklu-
¤unda, köylüye üründen ancak ölmeyecek kadar pay b›rak›p, ilkel flartlarla ye-
tifltirilen ürünün geri kalan›n› almak, bey ve a¤alara daha avantajl› gözük-
mektedir. Geri teknikli üretimin verimi çok düflüktür. Fakat çok genifl araziye
sahip bey ve a¤alar, yüzlerce ortakç›dan ald›klar› pay sayesinde, önemlice ge-
lir sa¤lamaktad›rlar.” (Türkiye’nin Düzeni, cilt 2, syf. 656)
“fiehirlerde avukat, parti baflkan› ve milletvekili, bey, a¤a ve fleyh ailelerin-
den kiflilerdir. Kredi ve tohumluk da¤›t›m› onlar›n kontrolü alt›ndad›r. Bunlar
devlet memurlar› ve köylü aras›nda bir ‘demir perde’ kurmufllard›r. Mahalli kü-
çük memurlar genellikle onlar›n adamlar›d›r. Yüksek memurlar onlar›n politik
bask›s› alt›ndad›r. Köylüyü dar bir çember içine alan Do¤u’daki egemen s›n›f-
lar, devlet memurlar›n› da kendi dar çemberleri içinde tutmaktad›rlar. Parti ör-
gütlerini ve mahalli küçük memurlar› ele geçirerek ve idarenin köylülükle ilifl-
kilerini kontrol alt›nda bulundurarak, bunu baflarmaktad›rlar...
“Kabul etmek gerekir ki, çok partili hayat, a¤a ve fleyhlerin devlet üzerinde-
ki nüfuzunu art›rm›flt›r. Oy depolar› olarak, a¤alar siyasi partilerin itibarl› ki-
flileri olmufltur. Ne var ki, a¤a ve fleyhlerin itibarlar›n›n art›fl›, onlar› köylüler
önünde büsbütün kudretli kifliler yapm›flt›r.
“Do¤u’da köylüler, devleti de arkas›na alm›fl gözüken egemen s›n›flar›n in-
fla ettikleri böyle bir ‘demir perde’nin gerisinde yaflamaktad›rlar. Bu ‘demir per-
de (pre-kapitalist düzen iliflkilerinin tasfiyesini engellemektedir. Bununla bir-
likte, çok yavafl bir tempoyla da olsa, beylik ve a¤al›k düzeninden kapitalist
üretime do¤ru bir gidifl Do¤uda da gözükmektedir.” (D. Avc›o¤lu, Türkiye’nin Dü-
zeni, syf: 658-59-60)
Çok partili hayat›n avantajlar›ndan yararlanan Kürt a¤as›, fleyhi konumunu güç-
lendirir. Feodal yap›n›n çözülmesiyle birlikte, as›l Kürt köylülerinin karfl›s›na ç›kan sö-

Yar›-feodal yap›n›n çözülmeye bafllamas› hangi koflullarda, nas›l gerçekleflmektedir? Bu so-


runun cevab› verilmeden Kürt meselesine do¤ru çözümler getirmek mümkün olamaz.
Kürdistan’da kendi pazar›na sahip ç›kan bir burjuvazi var olmam›flt›r. Bu yüzden, sorunu
Kürt burjuvazisiyle, Türk burjuvazisi aras›nda “rekabet savafl›” olarak kavramak gerçeklere
ters düfler. Bu durumu R›zgari de tespit eder:
“Milliyetçi ayd›nlar, siyasal bilinç götürecekleri bir toplum taban›na sahip olmamak flan-
s›zl›¤› ile karfl› karfl›yad›r. Üstelik bu toplum (Kürt toplumu) s›n›fsal yap› yönünden de fukara-
d›r. Genifl y›¤›nlar mistik de¤erlerinin, pederflahi iliflkilerin cenderesi içindedirler. ‹flçi s›n›f› yok
denecek kadar azd›r.
“fiu (çok az) proleterleflmifl unsurlar da lümpen bir yozlaflma ortam›ndad›rlar. Milletçilik
ak›m›n›n tarihi taban› olan küçük burjuvazi -orta s›n›f- karakterini belirleyen niteliklere sahip
de¤ildir. C›l›z bir tüccar kalabal›¤›, ticaret burjuvazisinin s›n›fsal bilincini tafl›mamaktad›rlar.
Çözülen, çürümeye do¤ru yol alan feodal toplum yap›s›nda, milliyetçilik hareketlerinin as›l sa-
hibi olan burjuvazi ise ortada yoktur. Bunun yerine 1. Dünya Harbi’nin atefle bulad›¤› ortamda
panik içinde ve kendi telafl›na düflen irili ufakl› afliret birimleri, feodal üniteler ve benzerleri
yerleflme alanlar›nda yayg›nd›r. Buna bir de, müslümanl›k ö¤esini, hilafet kurumunun k›sk›v-
rak yakalad›¤› fanatik iliflkileri katarsak, mazlum bir milletin kaderinin ana çizgilerini belirt-
mifl oluruz.” (R›zgari, say› 1)
Ama bu durumdan do¤ru sonuçlar ç›karmaya yanaflmaz. Belirli kal›plar› uygulamaktan
vazgeçmez.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 15

mürücü s›n›flar, Türkiye genelinde ayn›d›r. Türkiye’de ayn› ekonomik sistem, çok mil-
liyetli halk› sömürmektedir. Kürt hakim s›n›flar›, a¤alar, fleyhler, bu hakim s›n›flarla it-
tifaka girmifllerdir. (yani oligarfli içinde yer alm›fllard›r.)
Çokuluslu Türk devletinin ezen ve ezilen s›n›flar› bu flekillenme ile karfl› karfl›yay-
ken, mili bask› ne durumdad›r?
Milli bask›n›n, tarihsel konumu içerisinde ve hangi s›n›flarca uyguland›¤›n› belirt-
mezsek, devrim hedefimizi yanl›fl tespit ederiz. Türkiye’de milli bask›, emperyalizm-
le iflbirli¤i içinde bulunan hakim s›n›flarca uygulanmaktad›r. Tarihsel geliflimi içinde
bakt›¤›m›zda, hakim Türk s›n›flar›n›n (Osmanl› ‹mparatorlu¤unun son dönemi ve
Cumhuriyet sonras› (4) milli bask› siyaseti, Cumhuriyet döneminde, siyasi bir ilhak
politikas› biçiminde uygulanm›fl, do¤al olarak da Kürdistan topraklar›, emperyalist
yeni-sömürgeci iliflkilerin içine girmifltir. Bu süreç içinde Kürt toplumunun a¤a, fleyh,
hakim sömürücü s›n›flar›, Türk bürokrat-ticaret burjuvazisiyle ittifak yapm›fllard›r.
Bu çerçeveden hareket edersek görürüz ki, milli bask›, ezen ve ezilen ulus çelifl-
kisi olarak, sömürgeci-sömürge biçimine dönüflmemifltir. (Bu konuyu ayr› bir bafll›k
alt›nda detayland›raca¤›z). Böylelikle meseleye iki ulus halk›n›n ayr› ayr› mücadele
“ittifak›” olarak bakamay›z. Bu s›n›flar mevzilenmesini, ezen ve ezilen ulus aras›n-
daki milli meseleyle s›n›f mücadelesi aras›ndaki ba¤› do¤ru kavrayamamakt›r. Türk
hakim s›n›flar› (uygulad›¤› s›n›fsal bask› ve milli bask› ile) Türk hakim s›n›flar›yla itti-
faka girdi¤inden, sorunu s›n›flar mücadelesi çerçevesi içinde, Kürt köylülerine, küçük
burjuvazisine ve demokrat güçlere, yani Kürt ulusuna uygulanan milli bask› siyaseti
olarak ele almal›y›z.
Yeni-sömürgecilik iliflkilerinden ötürü, Türkiye’de gerçekleflecek demokratik halk
devrimi, Türk ve Kürt uluslar›n›n ulusal devrimlerini de içerecektir. Türk iflçileri, köylü-
leri, küçük burjuva ve anti-emperyalist kesimlerinin emperyalist boyunduruktan kur-
tulmas› ile Kürt iflçileri, köylüleri, küçük burjuva ve anti-emperyalist kesimlerinin ulu-
sal kurtuluflu, emperyalizmden kurtulufl temelinde, ortak mücadele içinde yeni tip bir
ulusal kurtulufl biçiminde gerçekleflecektir. Kürt ulusuna yönelik milli bask› politikas›-
na baflvuruluyor olmas› bu platformla çeliflmez. Çünkü, mili bask›n›n ortadan kald›-
r›lmas›, demokratik halk devrimi sürecinde, oligarfliye karfl› mücadeleyle sa¤lana-
cakt›r. Kürt köylülerinin, toprak a¤alar›na karfl› mücadelesi oligarfliye karfl› mücade-
lenin kendisidir. O halde sorunu, t›pk› iki ayr› devrim sürecinde olan, Angola, Mo-
zambik, vs. gibi ülkelerin ulusal kurtulufl savafl›yla Portekiz proletaryas› aras›ndaki
“ittifak” ve “dayan›flma” olarak de¤erlendirmek mümkün müdür? Mümkün diyenler
vard›r. Bilinmelidir ki, ittifaklar, bir ülke içinde s›n›flar aras›nda olur. Ayr›ca, emper-
yalizm dönemiyle birlikte, ulusal kurtulufl savafl› veren ülkelerle emperyalist ülkelerin
proletaryas› aras›ndaki ittifaktan bahsedilebilir. Ama Türkiye’de durum, s›n›flararas›
ittifak kapsam›ndad›r: Ve bu öyle bir mihverdedir ki, ittifak ayn› zamanda Kürt ulu-
sunun kendi kaderini tayin hakk›n› ve milli bask›ya karfl› mücadeleyi kendi kapsam›-

(4) Milli bask›, kapitalizmle birlikte ortaya ç›kan bir olgudur. Yani uluslar›n or-
taya ç›kmas› beraberinde ulusal bask›y› da getirmifltir. Bu çerçevede bakt›¤›m›zda,
ancak Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun son dönemleri ve Cumhuriyet sonras›nda, Kürt
ulusu üzerinde milli bask›dan söz edebiliriz. Bundan önceki bask›lar feodal birimler
aras›ndaki çat›flmalard›r.
16 Miliyetçilik Ç›kmaz›

na almaktad›r. (5)
R›zgari’nin ittifak siyaseti flöyle: “Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl hareketi ile Türk pro-
letaryas›n›n ittifak›”(!) “Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflu” kime karfl› gerçekleflecek? Tür-
kiye genelinde demokratik halk devrimini, iki ayr› toplumsal devrim kapsam›nda gö-
renler için mesele bu kadar basittir elbette. Sanki, bir Kürt ulusal kurtulufl hareketi
var, bir de ayr›ca bir Türk ulusal ya da halk kurtulufl hareketi var; sonuçta, bu iki ha-
reket ittifak etmeli. Zaten, böylesine bir sonuca varmas›, Türkiye gerçe¤inin zorlan-
mas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Türkiye’deki ittifaklar iki ayr› toplumsal formasyon aras›ndaki ittifaklar kapsam›n-
da de¤ildir. Tabii ki bu flekilde Türk ve Kürt ulusunu birbirinden kopartanlar, ayr› bir
“devrimci mücadele” ad›na milliyetçilikten baflka bir fley yapamazlar. Çünkü Türki-
ye’de demokratik halk devriminin s›n›f ittifaklar›ndan biri olan Kürt köylüleri, küçük
burjuvazisi, ayn› zamanda milli bask›ya u¤rarlar. Sorunun di¤er bir boyutu da, Kürt
ulusunun kendi iç dinami¤iyle geliflememesi, egemen s›n›flar›n›n (toprak a¤alar›n›n)
mevcut düzenle bütünleflmeleridir. Bu anlamda, iki ayr› ekonomik sistemden (baz›la-
r› sömürgeci-sömürge diyerek iflin içinden s›yr›l›yorlar) bahsetmek mümkün olmad›¤›-

(5) Kemalizme de ittifaklar aç›s›ndan bir aç›kl›k getirmek yararl› olacakt›r. M. Ça-
yan, Kemalistlerin, emperyalizme karfl› milliyetçilik taban›nda küçük burjuvazinin “sol”
kesimi olarak de¤erlendiriyor. Bu noktadan hareket ederek M. Çayan’› Kemalizmin Kürt
ulusu karfl›s›ndaki ›rkç›-floven tavr›n› göremedi diye suçlamak (örne¤in, “kurtulufl” gibi)
tek yanl› bak›fltan öteye gitmez. M. Çayan, sadece Kemalizmin anti-emperyalist yan› üze-
rinde durmufl ve ittifaklar aç›s›ndan bunu vurgulam›flt›r. Bu noktadan kalkarak, M. Ça-
yan Kemalizmi “dört bafl› mamur” bir devrimci olgu olarak görseydi, milliyetçilik teme-
linde bir “sol” olarak yorumlamazd›. Böylesine bir yorumlay›fl, Kemalizmin anti-emper-
yalist yan›n› vurgulamak anlam›na gelir.
Sorunun M. Çayan’da milli mesele aç›s›ndan ele al›nmad›¤› aç›kt›r. Önümüzdeki gö-
rev de zaten bu sorunu asgari de olsa aç›kl›¤a kavuflturmakt›r. Kemalizm bu çerçevede
nas›l de¤erlendirilecektir? Sorunun özü, emperyalizme tav›r alan, küçük burjuva “sol”
kesimiyle saptanan ittifakt›r. Bu 1971 öncesine kadar, Kemalistlerin ordu ve çeflitli sos-
yal tabakalar üzerindeki etkisinden ötürü. “Kemalizm ittifak›” olarak adland›r›lm›flt›r.
Milli mesele konusunda ittifaklar› örne¤in oligarfliye tav›r alan Kürt milliyetçileriyle it-
tifakla bu çeliflmeyecek midir? Burjuva milliyet e¤ilimi tafl›yan ve kendi milliyetinin ç›-
karlar›n› savunan iki ulusun küçük burjuva milliyetçili¤inin birbiriyle çeliflmesi çok do-
¤ald›r. (Fakat Kurtulufl Savafl›’nda, iki ulus farkl› ç›karlar›n› savunan milliyetçiler, em-
peryalizm karfl›s›nda birleflebilmifltir.) Türkiye’nin çokuluslu olmas› gerçe¤i budur. Dev-
rimcilerin görevi bu burjuva s›n›rlar› aflmak, Türk-Kürt emekçilerinin s›n›fsal birli¤ini,
ulusal kardefllik, eflitlik temelinde sa¤layabilmektir. O halde, ezilen-ezen ulus ayr›m›nda
biz, ezilen ulus milliyetçi¤ini destekleriz. Bu noktada Kemalizmle yap›lan ittifak›n özü,
küçük burjuvazinin “sol” kanad›n›n emperyalizme karfl› tav›r almas›d›r. Kemalizmin,
Kürt ulusuna uygulad›¤›, milli bask› politikas› ile, emperyalizme tav›r alan 1920’lerin
Kemalizm politikas› birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Çünkü Kemalist iktidar 1923’den son-
ra devrimi ileriye götüremedi. ‹flçilere, köylülere ve Kürtlere karfl› bask› uygulad›. Ke-
malistlerin o dönemdeki niteli¤i buydu. Bizi ilgilendiren, Kemalistlerin “sol” tavr›, emper-
yalizmle ba¤›ml›l›k iliflkileri gelifltikten sonra önem kazanm›flt›r. Özellikle 1960’lardan
sonra Kemalistlerin emperyalizme karfl› olan tavr›n› bir kenara b›rak›p, ittifaklar içine
almamak mümkün de¤ildi. Bu emperyalizme karfl› ortak mücadelede iki ulustan emper-
yalizme tav›r alan milliyetçilerinin ayn› ittifak içine al›nmas›d›r. Ve do¤al olarak kendi
içinde çeliflkilidir. Aksi takdirde, salt Kürt küçük burjuva milliyetçilerini ittifaka al›p,
Türk küçük burjuvazinin “sol” kanad›n› bir kenara b›rakmak sekterlik olur.
Di¤er bir nokta da, Kemalizmin ittifaklar içinde ele al›nmas›n›n özü, küçük burjuva
“sol” kanad›n ittifaka al›nmas›d›r. Bugün bu tav›r -demokratik halk devrimi süresince-
gündemdedir. Fakat bugün küçük burjuva “sol” kanad›, eskiden oldu¤u gibi Kemalistlerin
a¤›rl›¤› yüzünden “Kemalizm” bafll›¤› alt›nda ele alman›n zorunlulu¤u kalkm›flt›r. 12
Mart 1971’den sonra Kemalizm bu fonksiyonunu yitirmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 17

na göre, iki ayr› toplumsal devrimden bahsetmek de mümkün de¤ildir. Sorunu Çar-
l›k Rusyas› örneklemesiyle de koymak son derece yanl›flt›r. Çünkü çarl›k Rusyas›’nda
kendi iç dinami¤i ile geliflen bir kapitalizm ve onun sömürgeleri vard›r. Di¤er yan-
dan da kendi ulusal mücadelesini veren sömürge burjuvazileri vard›r. Yine Çarl›k
Rusyas›’nda Çarl›¤a karfl›, sömürgelerdeki ulusal mücadele de burjuva demokratik
devriminin bir parças›yd›. Türkiye’de böylesine bir “durum” aramak mümkün de¤il-
dir. Çünkü Çarl›k Rusyas›’ndaki gibi kendi iç dinami¤iyle geliflen bir kapitalizm ve
Kürdistan ulusal pazar› için savaflan burjuvazi yoktur.
Türkiye’de demokratik halk devrimi program› iki noktay› kapsar:
- Emperyalizmi kovmak, oligarfliyi y›kmak. (Tekelci burjuvazinin büyük toprak
a¤alar›n›n iktidar›na son vermek, mallar›na el koymak, mülksüzlefltirmek. Bunun ay-
n› zamanda anti-feodal yan› da vard›r).
- Buna ba¤l› olarak, Kürt milli meselesini çözmek. (Kürt halk›n›n, kendi kaderini
kendisinin tayin etmesi hakk›n› tan›mak.) (6)
Program›n birinci noktas› kendi içinde birçok k›sma ayr›labilir. (Anti-emperyalist,
anti-faflist devrim meselesi). Kürt halk›n›n kendi kaderini kendisinin tayin etmesi ilke-
si, demokratik halk devriminin vazgeçilmez ilkesidir. Çünkü demokratik halk devri-
mi, ayn› zamanda da Kürt milli meselesini çözecek ittifaklara sahiptir. Kürt köylüle-
rinin demokratik halk devriminde yer almas›, bu ilkenin uygulanmas›na ba¤l›d›r.
Bu çerçevede Türkiye’deki çeliflkileri flu flekilde s›ralamak mümkündür.
1- Emperyalizm ile Türkiye halklar› aras›ndaki çeliflki (Emperyalizmle Türk köylü-
leri, iflçileri ve küçük burjuvazisiyle, Kürt köylüleri, küçük burjuvazisi ve iflçileri ara-
s›nda ve tekelci sermaye, büyük sanayiciler, bankerler, büyük toprak a¤lar›yla, pro-
letarya, köylülük ve küçük burjuvazi aras›ndaki çeliflki. Bu çeliflki, birçok çeliflkiye ay-
r›labilir. Fakat birbirinden ayr›lmaz. Çünkü örne¤in, köylülerin, toprak a¤alar› yan›n-
da tekelci sermaye ile çeliflkileri vard›r)
2- Oligarfli ile tekel d›fl› burjuva gruplar› aras›ndaki çeliflki.
3- Oligarfli içi çeliflkiler,
4- Oligarfli ile Kürt ulusu aras›ndaki çeliflki (milli mesele) (7). Bu Kürdistan’da Kürt
köylüleri ile oligarfli aras›ndaki çeliflki biçiminde yans›maktad›r.
Bu çeliflkiler içinde, temel çeliflki, demokratik halk devrimini belirleyen çeliflki, em-
peryalizm ve oligarfli ile Türkiye halklar› aras›ndaki çeliflkidir.((8)
Kurtulufl bu devrimin gerçekleflmesindedir. Kürt milli meselesinin çözümü de bu

(6) Demokratik halk devrimi, Kürtlere kendi kaderini tayin hakk›n› tan›rken, ayn›
zamanda ülkemizdeki az›nl›k milliyetlere kendi özgürce geliflmelerini -dar burjuva milli-
yetçili¤i alan›na girmeden elbette!- sa¤lar. Çünkü demokratik halk devrimi, bask›n›n her
türlüsünün sosyal temelinin ortadan kalkmas› demektir. Diktatörlük yaln›zca gericili¤e,
emperyalist unsurlara, karfl›-devrimcilere yöneliktir. Türkiye’de az›nl›k milliyetler, Laz-
lar (Karadeniz Bölgesinde), Çerkezler, Ermeniler, Araplar (Güney Anadolu Bölgesinde)
vs.dir. fiüphesiz ki, bunlar ulus niteli¤inde de¤ildir, fakat ortak dil, tarih ve gelenekleri
vard›r. Bu aç›dan az›nl›k milliyetlerin üzerindeki bask›n›n ortadan kalkmas› gerekir.
(7) Oligarfli ile Kürt köylüleri aras›ndaki çeliflkiyi, birinci çeliflmeden ayr› ele alma-
m›z biçimine iliflkindir; ayr›ca da Kürt ulusuna uygulanan milli bask›y› belirtmektedir.
Daha önce de söyledi¤imiz gibi Türk ve Kürt ayr›m› iki ayr› toplumsal formasyon biçi-
minde ele al›namaz. Fakat, bu arada uygulanan milli bask›y› da bir kenara b›rakmak
ezen ulus flovenizmi olur ve iki ulustan emekçi halk›n birli¤ine zarar verir.
(8) Temel çeliflki konusuna k›saca de¤inmekte yarar var:
Bilindi¤i gibi temel çeliflki, belirli bir süreçte, süreci bafltan sona tayin eden çeliflki-
18 Miliyetçilik Ç›kmaz›

devrime ba¤l›d›r. Fakat Türkiye’de ayr›ca bir Kürt ulusundan söz ediliyorsa, Kürt ulu-
sunun ayr› bir devlet kurma hakk›ndan da söz edilmek zorundad›r. Zaten uluslar›n
kendi kaderlerini tayin hakk›n› savunmak, her ulusun kendi devletini kurma hakk›n›
da savunmak demektir. Yanl›fl anlafl›lmamas› gereken nokta. Kürt ulusunun ulus ola-
rak da özgürlü¤e kavuflmas›n›n ayr› bir devrim ekseninde ele al›nmas›d›r. Bu duru-
ma, küçük burjuva Kürt milliyetçilerinin Kürdistan’da ana çeliflkiyi “sömürgecilik” ola-
rak ele almalar› örnek verilebilir. “Kurtulufl” da, “sömürgecilik” tezine sar›ld›¤› hal-
de, Marksizmden uzaklaflmamak için, “Oligarfli ile Kürt ulusu aras›ndaki çeliflki bu-
gün için ikincil bir çeliflkidir.” diyor. Oysa, sömürgeci-sömürge iliflkisi böyle olur mu?
Bu noktada k›l›f olarak Çarl›k Rusyas› ve onun sömürgeleri getirmektedir. Olsa olsa
oportünizmin baflvuraca¤› bir k›l›ft›r bu. Çünkü toplumsal formasyonlar› ayr› olan iki
toplumsal yap›y› ayn› kefeye koymak oportünistçe bir yöntemdir. Oligarfli ile Kürt ulu-
su aras›ndaki çeliflkiyi “sömürgecilik” biçiminde ele alan bir siyasetin sömürge ülke
ad›na “ikincil çeliflki” tespiti yapmas› tutars›zl›k de¤il midir? Kendine göre tutars›zl›k
saym›yorsa, ya Rusya ile Türkiye’nin ayn› toplumsal formasyonda oldu¤unu ispat et-
melidir ya da Marksizme yeni bir “katk›”da bulundu¤unu itiraf etmelidir.

B- ÇOKULUSLU TÜRK DEVLET‹NDE KÜRD‹STAN TÜRK DEVLET‹N‹N


“SÖMÜRGES‹” M‹? EMPERYAL‹ZM‹N YEN‹-SÖMÜRGES‹ M‹?
Türkiye’de milli mesele tart›fl›l›rken, Kürt ulusunun ç›karlar›n› “en çok ben savunu-
yorum” iddias›yla öne sürülen görüfl, Kürdistan’› Türk devletinin “sömürgesi” oldu¤u-
dur. Baz› Kürt milliyetçileri ise, Kürdistan’› “‹ç sömürge” olarak uluslararas› bir sö-
mürge biçiminde tan›mlarlar. Bu durum öyle bir hale geldi ki, milli meselenin çözü-
münden yana olmak için “sömürgecili¤i” savunmak adeta zorunluluktur. Konumuzun
üzerinde durmakta yarar var.
“Sömürge teorisi” savunucular›n›n en büyük hatas›, sömürge durumunu
aç›klayabilmek için, birtak›m kriterleri, tasvirleri bafltan sömürge için bir ön
flart olarak getirmifl olmalar›d›r. Bu konuda tipik iki örnek vermekle yetinece-
¤iz.
“Sömürgecilik, teknolojisi, üretim güçleri ve üretim iliflkileri geliflmifl, sana-

dir.
Emperyalist-kapitalist ülkelerde temel çeliflki burjuvazi-proletarya çeliflmesidir. Çün-
kü burjuva demokratik devrim tamamlanm›fl, ülkenin önündeki ad›m sosyalist devrim-
dir.
Yar›-sömürge, sömürge ülkelerde ise durum farkl›d›r. Burjuva demokratik devrim ge-
rçekleflmemifltir. Burjuva demokratik muhtevadaki demokratik halk devriminde temel çe-
liflme, emperyalizm ve oligarfli ile emekçi halk aras›ndad›r. Süreci bafltan sona belirleyen
ve yeni bir nitelik aflamas›na getirecek olan çeliflme budur. Bu çeliflmenin çözümünden
sonra, temel çeliflme, demokratik halk iktidar› ile sosyalist inflan›n önündeki engeller
aras›ndad›r.
Bizim gibi ülkelerde, temel çeliflmenin, burjuvazi-proletarya biçiminde ortaya ç›kma-
mas›n›n nedeni, kendi iç dinami¤iyle kapitalizmin geliflmemifl olmas›d›r. Var olan iflbirli-
kçi burjuvazi-emperyalizm-toprak a¤alar› ile halk aras›ndaki çeliflmedir. Bunun d›fl›nda,
zaten bir “burjuva s›n›f›” aramak mümkün de¤ildir.
M. Çayan da ülkemizdeki temel çeliflmeyi bu flekilde tespit etmektedir:
“Ülkemizde tekelci kapitalizm kendi iç dinami¤i ile geliflmedi¤inden ve yerli tekelci
burjuvazi, bafltan emperyalizmle bütünleflmifl olarak do¤du¤undan, stratejik hedefimiz
(yani temel çeliflme) anti-emperyalist, anti-oligarflik devrimdir.” ‹ç dinami¤in önündeki
engel emperyalizm ve oligarflidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 19

yileflmeye yönelen, politik bütünlü¤ünü kurmaya çal›flan toplumlar›n bu özel-


likleri göstermeyen toplumlar› ve onlar›n do¤al kaynaklar›n› denetlemek, ken-
di ulusal zenginliklerine katmak yolunda gösterdikleri eylemlere iliflkin olgular
bütünüdür.” (R›zgari)
Özgürlük Yolun’da “sömürge teorisi” flöyledir:
“Milli mesele tart›flmalar›nda, sözkonusu ülke, sömürge mi, de¤il mi diye
kafa yorarken, kafam›zdaki tezlere, taktiklere de¤il, objektif gerçe¤e bakmal›-
y›z. Ulusal bask› alt›ndaki halk›n içinde bulundu¤u durum bir sömürge statü-
sü müdür, de¤il midir? E¤er o halk ve onun ülkesi, herhangi bir sömürgede ol-
du¤u gibi bask› görüyor ve zorla elde tutuluyorsa, hammadde kaynaklar› sö-
mürülüyor ve yerel ekonominin geliflmesi engellenerek o hakim ulusun ekono-
misine tabi k›l›n›yorsa, ulusal dil, kültür ve sanat a¤›r bask› alt›nda tutuluyor-
sa, hiç kuflkusuz oras› bir sömürgedir. Orada milli bask› ve sömürge iliflkisi bir
arada vard›r.”((9)
Sömürgecilik sorununu, böylesine birtak›m genel kal›plar içinde ele alarak, “flu
varsa, bu varsa kuflkusuz oras› bir sömürgedir” demek, Marksist-Leninist tahlil aç›s›n-
dan önem tafl›maz. Çünkü gerek R›zgari, gerekse de Özgürlük Yolu, sömürgecili¤in,
genel bir tan›mlanmas› ve kriterlerini ç›karm›fllar, elerinde basmakal›p olarak tutmak-
tad›rlar. Hatta R›zgari öylesine bir “tan›m” getirmektedir ki, s›n›fsal temeli ve tarihsel
aflamalar› bir kenara b›rakmaktad›r. Bu flekilde bir anlay›flla, birbirinden üstün her
iliflkiye, her derde deva gibi “sömürge” demek mümkündür. Cermenler, köleci Roma
‹mparatorlu¤u’nu y›karken komünal aflamad›yd›lar ve Roma ‹mparatorlu¤u’ndaki
üretim iliflkilerine uyum göstererek feodalizme geçtiler. Kim kimin sömürgesi? Os-
manl›lar fetihçiydi. Ama topraklar›ndaki di¤er az›nl›klar, üretim iliflkilerini ilerletmek,
ticaret vs. aç›s›ndan Osmanl›lardan üstündüler. ‹dare ve askeri bask› Osmanl›lar›
ayakta tutuyordu.
Böylesine basmakal›p k›staslarla sömürgecili¤i aç›klamak mümkün de¤ildir. Ge-
nel k›staslar ve tan›mlarla sömürgecilik teorisini aç›klamaya (!) kalk›flmak, farkl› ta-
rihsel aflamalarda, farkl› s›n›flar›n sömürgecilik politikalar›n› mutlaklaflt›r›r, arka pla-
na iter. Ön plana sadece bir tasvir, bir basmakal›p “sömürge reçetesi” kal›r.
Burada bir ikinci noktaya da de¤inelim: “Sömürge teorisi” yazarlar›, Lenin’in
“Sömürge politikas›, kapitalizmin ça¤dafl döneminden hatta kapitalizmden önce
vard›.” sözlerinden yararlanarak, sömürgecili¤in her dönemde geçerli reçetelerine
geçerlilik kazand›rmaya çal›flmaktad›rlar. fiüphesiz ki, kimse sömürgecilik yaln›z ça-
¤›m›zda var olmufltur diye bir görüfl savunamaz. Kapitalizmden önce de sömürgeci-
lik -fetihçilik, toprak iflgali, köle ve asker elde etme- vard›. Fakat bu neyi ifade eder,
bugün için önemi nedir? Geçmifl tarihsel aflamalar›ndan da ortaya ç›kan olgular›,
bugün b›k›p usanmadan tekrar etmenin anlam› nedir? fiu ispat edilmeye çal›fl›l›yor:
Madem kapitalizmden önce sömürgecilik vard›, bugün kapitalist-emperyalist ülkeler
d›fl›ndaki ülkelerin de sömürgesi olabilir. Evet, mant›k kesinlikle budur.
Lenin’in söyledi¤i, kapitalizmden önce sömürgecili¤in var oldu¤udur. Ama bu-
gün bir sömürgecilik olgusu varsa, bunu kesinlikle emperyalist sömürgecilikten ayr›
bir fley olmad›¤›d›r ve olamaz da. Lenin “Dünya sömürge politikas›n›n s›k› s›k›ya ka-

(9) Bu konuya iliflkin bilgi için, ayr›ca Kurtulufl’un 1976/6. say›s›nda syf. 99-
100-103-191’deki görüfllere bak›labilir.
20 Miliyetçilik Ç›kmaz›

pitalist geliflmenin en yeni aflamas›na, mali sermaye aflamas›na ba¤l› oldu¤u özel
bir dönem içinde bulunmaktay›z” diyor.
Bugünün mali sermayesi “nas›l olursa olsun, nerede olursa olsun, hangi ara-
çlarla olursa olsun, bütün mümkün topraklara el koymak e¤ilimindedir”. O hal-
de, emperyalizm ça¤›nda, mali sermayenin sömürgeci politikas›n›n d›fl›nda bir sö-
mürgecilik olabilece¤ine inanmak, saf hayalciliktir.
Sömürgecili¤i bugün emperyalizmden ay›rmak mümkün de¤ildir. Emperyalizm
bizatihi sömürgecili¤in ta kendisidir. Kurtulufl, 1977/14. say›s›nda flöyle diyor.
“K›saca emperyalizm ve sömürgecilik zamandafl olaylar de¤ildir. Ve sömür-
geci ülkelerin mutlaka emperyalist olmalar› gibi bir flart yoktur.”(syf. 24-25)
Evet, sömürgecilik yaln›z ça¤›m›za özgü de¤ildir. Bu tamam. Fakat “Sömürgeci
ülkelerin emperyalist olmalar› gibi bir flart yoktur” aç›klamas›n›n gere¤i nerededir?
Kapitalizmden önce, bir ülkenin sömürgeci olabilmesi için, zaten -bilinece¤i üzere
emperyalizm do¤mad›¤›ndan- emperyalist olmas› gibi bir flart yoktur. Öyleyse kafa
kar›flt›ran “sömürge teorisyeninin” böylesi bir aç›klamaya suçluluk duygusu içinde
(Asl›nda sömürgecilik için emperyalist olmak gerekir ama biz öyle diyemiyoruz.) sö-
mürgecilik için emperyalist olmay› “flart” aramamas› baflka ne anlama gelir? Bir tek
alternatif vard›r: O da, mali sermayenin tüm dünya topraklar›n› paylaflt›¤›, sömürge-
lefltirdi¤i ça¤›m›zda, sermayenin tüm dünya topraklar›n› paylaflt›¤›, sömürgelefltirdi-
¤i ça¤›m›zda, emperyalist olmayan bir ülke “sömürgeci olabilir”, “sömürge sahibi
olabilir” demektir. Hay›r, böylesi bir “teori” Leninist olmaktan çok uzakt›r. Hemen
Portekiz sömürgecili¤i denecektir. Portekiz sömürgecili¤i kapitalizmin eski evresine
tekabül eder, emperyalizm ça¤›nda ise Portekiz sömürgeleri, gerçekte, emperyaliz-
min sömürgeleridir. Portekiz sadece bir araçt›r. O halde nerede kald›, Portekiz’in
“sömürge sahibi olabilece¤i”? olamaz! Ama “sömürgecili¤i” idealist olarak “ispat”
etmeye azmetmifller, elbette durmayacaklard›r. Yine de soracaklar. “O takdirde,
emperyalist olmas›na zaten gerek yoktur. Portekiz’in nas›l sömürgelere sahip
olabildi¤i izah edilemez.” Evet gerçekten de, sömürgecili¤i izah etmek oldukça zor!
Sömürgecilik konusunda genel k›staslar, tasvirler getirmek, farkl› tarihsel dönem-
leri, s›n›flar› birbirine kar›flt›rmak, yok saymak, insan› idealizmden baflka bir yere
götüremez.
Sömürgecili¤i genel k›staslar, tasvirler içinde ele alan yöntem elbette ki, sömür-
geci ülkenin s›n›f temeline bakmay› gerekli görmez. Çünkü nas›l olsa, emperyalist ol-
masa da, k›staslar tamamsa bu ifl tamamd›r. Bir ülkenin “sömürge” oldu¤unun ispa-
t› için sömürge ülkeye bakacaks›n, tasvir, reçete tamamsa “hiç kuflkusuz oras› sömür-
gedir”. Meseleye bu flekilde bakmak sömürgecilik gerçe¤inin s›n›f temelinin kesinlik-
le inkar›d›r.
Sömürgecili¤in kapitalizmden önce var olmas›, günümüz aç›s›ndan bir fley ifade
etmez. Çünkü kapitalizmin geliflmesiyle beraber, meta dolafl›m›n›n h›zlanmas› ulusal
s›n›rlar›n d›fl›na taflmas›, kapitalizmin hem yaratt›¤› metalar›n d›fl pazara sürümünü
çözümlemifl, hem de kapitalizmin ihtiyaçlar›na d›fl pazarlar, sömürgeler cevap ver-
mifllerdir. Kapitalizmden önceki dönemde, sermayenin birikimine hizmet eden sö-
mürgecilik ya¤maya ve metaa ihrac›na dayan›yordu. Emperyalizm dönemiyle birlik-
te sömürgecilik de tekellerin ihtiyaçlar›na göre biçimlenmifltir. Art›k sömürgecili¤in
özü, mali sermayenin sermaye ihrac›na dayanmaktad›r. Tekeller, kendi ihtiyaçlar› iç-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 21

in, (gerek sermaye ihrac›, gerekse de hammadde, meta pazar›, iflgücü) sömürge
topraklar u¤runa k›yas›ya bir mücadeleye girifltiler. Emperyalist devletler dünyan›n
bütün topraklar›n›n sömürgelefltirilmesi, kendi aralar›nda yeniden paylaflt›r›lmas› iç-
in k›yas›ya birbirine girdiler. 1. ve 2. emperyalist paylafl›m savafl›, sömürge toprak-
lar›n›n yeniden paylafl›m savafl› idi. Mali sermaye öylesine bir güçtür ki, bu s›n›fsal
temel d›fl›nda, sömürge politikas›ndan, sömürge sahibi olabilmekten söz etmek dü-
pedüz saçmal›kt›r.
Ama “sömürge teorilerinin” iddialar› durmak bilmiyor!
Emperyalizm ça¤›n›n bafllamas›yla birlikte, tüm dünyan›n topraklar›n› kendi ara-
lar›nda kar›fl kar›fl paylaflan dev mali sermaye egemenli¤i, kendi d›fl›nda bir güç ta-
n›maz oldu. Eski sömürge sahipleri (kapitalizmin ilk evrelerinde sömürge sahibi olan-
lar) giderek elindeki sömürgelerini yitirmeye bafllad›lar, hatta -Portekiz gibi- ülkeler
bile emperyalist devletlerin yar›-sömürgesi haline geldiler. Lenin’in bu durumu aç›k
olarak de¤erlendirmesi flöyledir:
“Büyük devletlerin sahip olduklar› sömürgelerin yan›na küçük devletlerin
hafif bir yayg›nl›k gösteren sömürgelerini de koyduk. (Sözkonusu olan tablo
syf. 95’deki 1876 y›l› ile 1914 y›l› aras›nda çeflitli emperyalist ülkelerin sömür-
ge elde etme durumlar›n›, oranlar›n› belirtiyor.) Bu sömürgeler, denebilirse,
mümkün ve olas› bir ‘yeniden paylaflma’ olay›n› bekleyen topraklard›r.” (Em-
peryalizm. Syf. 96)
Bundan flu aç›k sonuç ç›kar ki, emperyalizm ça¤›nda tek bir sömürgecilik politi-
kas›ndan bahsedilebilir: O da mali sermayenin sömürgecili¤i. Tekel öncesi dönem-
den kalma sömürgelerin varl›¤›n› sürdürmesi -ki bu da do¤al bir durumdur, do¤ada,
toplumda hiçbir fley bir anda yok olmaz- kesinlikle bunlar›n paylafl›lmay› “bekle-
yen”, (ki art›k “bekleyen” de¤il de, birçok kez paylafl›lm›fl bulunan demeliyiz) top-
raklar oldu¤u anlam›na gelir. Baflka bir fley de¤il...
Ama “Kurtulufl” bu görüflte de¤il ve “büyük” iddialar ileri sürüyor:
“Sömürgeci ülkeler emperyalist bir nitelik tafl›d›klar›ndan, sömürgecilik de
genellikle bu dönemin bir olgusu zannedilmekte ve giderek bundan ‘yar›-sö-
mürge bir ülkenin sömürgece olamayaca¤›’ fleklinde yanl›fl bir sonuç ç›kar›l-
maktad›r. Oysa sömürgeci bir ülkenin ille de emperyalist bir ülke olmas› diye
bir koflul sözkonusu de¤ildir.” (Kurtulufl, say› 6, syf. 94)
fiimdi biz “Haydi bu söylediklerini kan›tla.” Dedi¤imizde hemen “Portekiz örne-
¤i” burnumuza dikiliverecektir. Bütün “sömürge teorilerinin” ve “Kurtulufl”un kurtulu-
flu Portekiz örne¤idir.
“Portekiz’in yar›-sömürge bir ülke oldu¤u ve yar›-sömürge bir ülkenin, ya-
ni de¤iflik emperyalist ülkelerin denetimi alt›nda ve onlar›n kendi aralar›ndaki
çekiflme alanlar›ndan birini teflkil eden bir ülkenin de ayn› zamanda sömürge-
ci olabilece¤i görülmektedir.” (Kurtulufl, say› 6, syf. 86)
Kurtulufl’un Lenin’i kendisine “kan›t” göstererek kan›tlamak istedi¤i fley, ›zd›rapla
ve tekrarla üzerinde durdu¤u fley nedir? Yar› sömürge bir ülkenin de sömürgelere sa-
hip olabilece¤i... Farkl› iki fleyin birbirine kar›flt›r›ld›¤› ve birbirine karfl› “kan›t” ola-
rak ileri sürüldü¤ü hemen görülmektedir: Portekiz gibi ülkeler sömürgelere ne zaman
sahip olmufllard›r? Tekel öncesi dönemde. Öyleyse, tekel öncesi dönemde (Yani bafl-
ka bir anlat›mla, emperyalist olmak gerekmez!) sömürgelere sahip olmas› gerçe¤i-
22 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ni, emperyalizm ça¤›nda, bu sömürgelerin çeflitli nedenlerle korumas›, elde tutmas›


gerçe¤iyle karfl› karfl›ya getirmenin zorunlulu¤u nerededir? Baflka bir deyiflle, tekel
öncesi dönemde sömürgelere sahip olabilmesini, flimdi tekrarlaman›n ne alemi var?
Emperyalizm ça¤›nda, bu tip ülkelerin sömürgelere sahip olabilece¤i gerçe¤i de¤il,
eskiden elde ettikleri sömürgelerini kaybetti¤i, bu topraklar›n yeniden tekrar tekrar,
büyük emperyalist devletler taraf›ndan paylafl›ld›¤› gerçe¤i vard›r. Farkl› iki fley (ka-
pitalizmin ilk evresinde sömürge elde edilmesi ile emperyalizm döneminde bunun yi-
tirilmesi) karfl› karfl›ya getirilerek, “‹flte bak, yar›-sömürge ülkenin de sömürgeleri ola-
biliyor” demek, saçmalamakt›r.
Olsa olsa flöyle demesi gerekirdi: “Bir zamanlar benim de sömürgelerim var idi.”
Ama bugün görmemiz gereken fley, mali sermayenin tüm dünyay› hakimiyeti alt›na
almas›, sömürgeci politika izlemesi gerçe¤idir. Bu politika izlenirken eski tip iliflkiler-
den yararlanma, eski tip sömürgecilik biçiminin emperyalist devletler taraf›ndan sür-
dürülmesi, eski tip sömürgecili¤in flimdi hortlad›¤› anlam›na gelmez.
Sömürgecilik konusunda söylediklerimizi k›saca toparlarsak:
Sömürgecilik, kapitalizmden önce de vard› fakat bu, sömürgecili¤i belli kal›plar,
k›staslar ve tasvirler içinde “genel” ve “statik” bir “olgu” olarak getirmemizi hakl›
göstermez. Sorun bu flekilde mu¤laklaflt›r›l›r. Sömürgecilik olgusunun temeli, hangi s›-
n›f›n, hangi tarihsel koflullarda sömürgecilik politikas›n› uygulad›¤›d›r. Yoksa sömürü-
len ülkeye bak›p da ne kadar sefalet içinde oldu¤unu “görüp”, “hiç kuflkusuz oras›
sömürgedir” demek, iflin idealist aç›klanmas›d›r.
Sömürgecilik, ça¤›m›zda, mali sermayenin emperyalist devletlerin uygulayabilece-
¤i bir politika olarak gündemdedir. Bu çerçevede denebilir ki, emperyalizm dönemin-
de sömürgecilik en olgun ve sistemli düzeyine ç›km›flt›r. Yani genel bir toplumsal un-
sur olarak sömürgecili¤in s›n›f temeli emperyalist burjuvazidir. Bu gerçe¤i bir kenara
b›rak›p, kapitalizmden önce var olan sömürgecilik biçimini, bugün varl›¤›n› sürdürme-
sine bakarak (onun yok olan a¤›rl›k yan›na de¤il de, sadece görüntüsündeki varl›¤›-
na bakarak), “Sömürge sahibi olmak için emperyalist olmak gerekmez” saçmal›¤›na
varmak, ille de demagojiyi savunmak olur. Bu çerçevede, yar›-sömürge bir ülke, sö-
mürgeye sahip olamaz. Buna gücü yetseydi, zaten yar›-sömürge olmazd›. Ancak
Marksist sömürgecilik teorisini bir kenara b›rakmay› göze alan bir siyaset, bu “teori-
yi” savunabilir. fiimdi esas konumuzu, yani Kürt meselesini bu aç›dan k›saca incele-
yelim.
Kürdistan’›n Türk devletinin bir “iç sömürgesi”, “yar›-sömürge bir ülkenin sömürge-
si” olarak “tahlil” edilmesinin birinci kan›t›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan, Türk devle-
tinin sömürgecili¤i devralmas›d›r.
Bu konuyla ilgili, geçmiflte “Devrimci Gençlik” döneminde -flimdi Devrimci Yol’cu-
lar taraf›ndan savunulan, sonradan ise bu görüfllerini terk ettiler- “‘R›zgari’ Milli me-
sele ve Kemalizm” yaz›s›ndan ilginç bir örnek olmas› maksad›yla al›nt› yap›yoruz.
fiöyle deniliyor Osmanl› devleti ve sömürgecilik için:
“Bilindi¤i gibi emperyalizm, kapitalizmin en son aflamas›ndaki kendi özgül
iflleyifliyle bir (yeni) sömürgeciliktir de... ancak tarihsel anlam›yla her sömürge-
ci ak›m›n ‘emperyalist’ olmad›¤› da bilinen bir olgudur. Osmanl› devleti sömür-
geci, fetihçi, ilhakç› bir askeri feodal imparatorluktu. Ve emperyalistlere karfl› bir
savafl›mdan sonra kurulan Türk devleti, Osmanl›’dan (elinde yaln›z o kald›¤› iç-
in) Kürdistan’›n bir parças› üzerindeki sömürgeci siyasetinden vazgeçemeyece-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 23

¤i (ve vazgeçmesine Türk burjuvazisi taraf›ndan gerek duyulmayan) miras ola-


rak devrald›.
“Böylesi bir yaklafl›m› kabul etti¤imizde, Türkiye’deki milli meseleyi nas›l de-
¤erlendirmeliyiz?
“Birincisi, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun sömürgeci bir devlet oldu¤u tart›fl›l-
maz bir olgudur. Bu devletin kazand›¤› yeni biçimlerin aç›klanmas›na kaynak-
l›k etmektedir. (...) böylelikle çokuluslu Türkiye Cumhuriyeti’nde, Osmanl› mer-
kezi otoritenin sömürgeci sultas›, burjuva Türk devletinin ‘milli’ sultas›yla pe-
kiflmifltir.” (10)
Kürdistan’›n merkezi feodal Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan, Türk devletine “sömür-
ge” olarak miras kald›¤›n› iddia eden bu görüfl, çeflitli küçük burjuva Kürt milliyetçile-
ri taraf›ndan da savunulmaktad›r.
Osmanl› imparatorlu¤u, fetihçi, ya¤mac›, topraklardan vergi ve art›-ürün alan as-
keri feodal bir devletti. Fetihçi olmas› olgusunu ayn› zamanda da sömürgeci olarak
niteleyebiliriz. Çünkü toprak fethi, ya¤mac›l›k o dönemin sömürgecili¤ini karakterize
eder.
Avrupa’da kapitalist iliflkiler gelifltikçe, yeni denizyollar›, k›talar keflfedildikçe, Os-
manl› ‹mparatorlu¤u da gerileme sürecine girdi. Zaman içinde sömürgeci-fetihçi ka-
rakterini yitirdi. Daha ileri kapitalist teknikle savaflan, ekonomisini gelifltiren kapitalist
Avrupa devletlerinin yar›-sömürgesi durumuna geldi. Bu süre içinde Osmanl› devleti,
elde tuttu¤u, fethetti¤i topraklar›na -bu arada Kürdistan’a da- bask› ve zulüm uygulu-
yordu. Ama art›k bir feodal sömürgecilik, fetihçilik devrini doldurmufltu. Yeni tip, ka-
pitalizmin ilk evrelerine denk düflen bir sömürgecilik, hammadde kaynaklar›n› elde et-
mek, meta ihrac› vs. gündemdedir. Zaten Osmanl› devleti bu karakterini de yitirdi¤in-
den ve de kapitalizmin kendi iç dinami¤iyle geliflti¤i ve d›fl pazara aç›ld›¤› bir sömür-
gecili¤in yaflama f›rsat›n› kaç›rd›¤›ndan, eldeki topraklar›na sömürge topra¤› demek
mümkün de¤ildir.
Bu çerçeve içinde meseleye bakarsak, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan devral›nan
bir “Kürdistan sömürgesi” tahlili yapmak “genel” sömürgecilik anlay›fl›na denk düfler.
Unutulmamas› gerekir ki, Osmanl› devleti, Çarl›k Rusyas› gibi iç dinamikle geliflen bir
kapitalizme sahip olmam›fl ve bunun gere¤i olarak “sömürge sahibi olma” durumu-
na, yar›-sömürge oluflu yüzünden (Zaten yar›-sömürge olmas› bir bak›ma bu anlama
gelir.) ulaflamam›flt›r. O halde Osmanl› devletinden devral›nan “sömürge miras›” ta-
rihsel olarak sözkonusu de¤ildir.
Tarihsel olarak, kendi iç dinami¤iyle kapitalizmin geliflmesi f›rsat›n› kaç›ran Os-

(10) Devrimci Yol yazarlar› sonradan bu görüflten vazgeçerek “sömürge teorisine”


karfl› ç›kt›lar. Devrimci Yol bu görüflü terk ederken, onun izlerini de tamam›yla üzerin-
den atamad›. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun “sömürgeci” olarak Türk devletine miras kald›-
¤› görüflünü elefltirmek için, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun -yar›-sömürge olmadan önce- sö-
mürgeci olmad›¤› görüflünü savunmaya çal›flt›: “Feodal bir ‘sömürgecilik’ten söz edildi¤i
zamanda, fethedilen (ve diyelim ki “sömürgelefltirilen”) ülkelere ekonomik olarak müda-
hale edebilece¤ini düflünmek saçmad›r. “Feodal döneme ait (fetihçi anlamda) bir sömür-
gecilik sözkonusuysa, bunu “ekonomik müdahale edilmemifltir” ikilemine sokmak, sömür-
gecili¤in tarihsel farkl›laflmas›n› tam özümseyemedi¤inin (daha do¤rusu eski görüflü terk
edeyim derken yanl›fl› savunmas›n›n) bir kan›t›d›r.
Kürdistan’›n “sömürge” olmad›¤›n› kan›tlamak için Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ilk
dönemlerde sömürgeci (fetihçi) oldu¤unu inkar etmek gerekmez.
24 Miliyetçilik Ç›kmaz›

manl› devletinin y›k›m› üzerinde kurulan yeni Türk devleti için de ayn› durum geçerliy-
di. Emperyalizm ça¤›nda Türk Devleti’nin oluflmas› bir bak›ma, zaten emperyalist sö-
mürgecili¤e karfl› savafl içinde gerçekleflmiflti.
Bu aç›dan emperyalizmle ekonomik aç›dan, siyasi aç›dan tam anlam›yla ba¤lar›-
n› kopartamam›fl Türk devletinin, burjuvazi yaratma çabalar›, onu tekrar emperyaliz-
min kuca¤›na do¤ru itmiflti. Zaten, emperyalizm ça¤›nda, sosyalist program› uygula-
maya sokamayan bir küçük burjuva devletinin, kapitalizm yolunu seçmesinden sonra
dünya ekonomisinin bir halkas› durumuna gelmesi kaç›n›lmazd›. Bu aç›dan söyleye-
biliriz ki, Türk devletinin emperyalizm ça¤›nda, sömürgecili¤i Kürdistan’a uygulaya-
bilmesinin s›n›fsal temeli yoktu. ‹çsel bir kapitalizmin ihtiyaçlar› da zaten henüz do¤-
mam›flt›. Bütünüyle bir iç pazar›n yarat›lmas› ise, bilindi¤i gibi emperyalist üretim ilifl-
kilerinin ülkeye girmesiyle birlikte oldu. Bununla birlikte Kürdistan da çokuluslu Türk
devletinde milli bask›n›n sultas› alt›nda sömürgeleflti. (Emperyalizmin Yeni-Sömürgesi
Türkiye Gerçe¤i)
II. paylafl›m savafl› ertesine kadar Kürdistan’›n durumuna bakarsak; sömürgecili¤i
uygulayacak bir s›n›f temeli ve kapitalizmin yap›sal ihtiyac› olmad›¤›ndan, burada sö-
mürgeci bir politika uygulanamazd›. (Kimse eski tip sömürgecili¤in, yani feodal, feti-
hçi, köleci bir sömürgecili¤in uyguland›¤›n› da iddia edemez.). Öte yandan sömür-
geci bir politika uygulayacak bir yap›ya ulaflabilmenin ancak kapitalist-emperyalist
dünya ekonomisinin bir parças› olmakla mümkün olabilece¤ini hesaba katarsak, ye-
ni Türk devletinin, sömürgeci de¤il ama bir ilhak politikas›, milli bask› politikas› uygu-
lad›¤›n› söyleyebiliriz. Nitekim öyle de oldu.
Milli bütünlü¤ünü sa¤lamaya çal›flan Kemalist iktidar, gerici s›n›f temelinde, jeno-
sid ve bask› uygulad›. Kürdistan’› ilhak etti. 1945’lerde bu durum tamamlanm›fl ve
Türkiye emperyalizmin tam pazar› olmaya namzet hale gelmifltir.
Kürdistan çokuluslu Türk devletinin milli bask›s› alt›nda yeni-sömürge durumuna gir-
mifltir.
Bu gerçe¤i kabul edemeyenler hemen “kan›tlar›n›” ileri sürüyorlar:
“Kürdistan’›n sömürge olamayaca¤›n› iddia edenlerin yan›ld›¤› nokta, yal-
n›zca emperyalist ülkelerin sömürgeleri olabilece¤i fleklindeki görüfltür.” (Kurtu-
lufl)
Bu yavan “görüfl” Kürdistan’›n Türk devletince, hangi s›n›fsal temelde ve hangi dü-
zenin yap›sal ihtiyaçlar›n› gidererek sömürgelefltirildi¤ini “kan›tlayan”, “beylik” bir id-
diadan baflka bir fley de¤ildir. Daha önce bu konunun üzerinde durduk. Tekrar söy-
leyelim: Ça¤›m›zda yeni-sömürge bir ülke, sömürge politikas› izleyemez. Marksist sö-
mürgecilik teorisi aç›s›ndan bu mümkün de¤ildir. Portekiz örne¤i bunu kan›tlamaz; ter-
sine eski tip sömürgecili¤in, emperyalizmle birlikte son buldu¤unu göstermesi aç›s›n-
dan tipik bir örnektir. (Ki Türkiye, Portekiz örne¤ine de benzemez. Bir kere Türkiye ço-
kuluslu bir devlettir. ‹kincisi, sömürge devralmam›flt›r. Yani Portekiz gibi sömürge sahi-
bi olabilecek tekel-öncesi sömürgeci politika izleyememifltir. Bu aç›dan, çokuluslu Çar-
l›k Rusyas›’yla k›yaslanamaz.)
Baflka bir sorun ise, Kürdistan’›n “sömürge” diye tasvir edilen durumdur. (Bkz. Kur-
tulufl, 1976, say› 6, syf. 63-104-105)
Bu duruma göre:
1- Kürdistan ilhak edilmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 25

2- “Kürdistan’›n ekonomisinin geliflimi, sömürgeci ülkeler ekonomisinin ihti-


yaçlar›na cevap verecek bir do¤rultuda gelifltirilmekte ve ba¤›ms›z oluflumlar›
tahrip edilmektedir. Böylelikle sömürgeciler, Kürdistan’›n bir Pazar olarak kal-
mas›n› sa¤lamaya çal›flmaktad›rlar. Ayn› zamanda ucuz iflgücü, sömürgeci ül-
kenin ekonomisinin hizmetinde kullan›lmakta ve sömürgede biriken de¤erler bü-
yük ölçüde sömürgeci ülkeye tafl›nmaktad›r.” (Kurtulufl, burada fluna aç›kl›k getir-
mek zorundad›r. Yukar›daki “sömürgelefltirmeyi” gerçeklefltiren Türk devleti hangi s›-
n›fsal temelde ve kapitalizmin hangi evresindedir? Tekel, öncesi (emperyalizmin d›fl›n-
da) bir aflama m› yafl›yor Türkiye? Yoksa emperyalist mi? Unutmamak gerekir ki, ya-
r›-sömürge Portekiz sözkonusu sömürgelerini tekel öncesi bir evrede ele geçirmifltir.)
3- Kürdistan’da Kürt halk›n›n dili, kültürü, sanat› bask› alt›ndad›r.
4- Kürt halk›n›n gerici hakim s›n›flar› sömürgecilerle iflbirli¤i yapmakta ve pay al-
maktad›rlar.
5- Kürdistan zorla parçalanmakta, direnifllere karfl› katliam uygulanmaktad›r.
6- Kürdistan’›n tarihi yok edilmektedir vs. Yukar›daki durum, bize Kürdistan’›n “sö-
mürge” olufluna dair fikir vermemektedir. Ayr›ca sömürgeci ülkenin sömürgeci s›n›f ka-
rakterine tek kelimeyle de¤inilmemekte. Öyleyse salt Kürdistan’› “daha çok biz savu-
nuruz” demek için mi “sömürge teorileri” ortaya at›l›yor?
Kurtulufl’un “sömürge teorisi”ni kan›tlamas›n›n bir yolu daha var. O da, sömürge
ve yar›-sömürge ülkeler aras›ndaki farktan yararlanarak, Kürdistan’›n da “sömürge”
oluflunu kan›tlayabilmek!
Lenin’in belirtti¤i gibi, ça¤›m›z›n özelli¤i sömürge sahipleri emperyalizm ile sömür-
ge ve yar›-sömürge aras›ndaki kesin ayr›md›r. Bu çerçevede sömürge ve yar›-sömür-
ge aras›ndaki fark, emperyalizmin bir ülkeyi aç›kça kendi askeriyle iflgal etti¤i, görü-
nürde dahi “ba¤›ms›zl›k” tan›mad›¤› ülke, tam anlam›yla sömürgedir. Emperyalizm
sömürüsünü gizleyerek sürdürüyor ve ülkeyi aç›k iflgal alt›nda tutmuyor, görünürde
“ba¤›ms›zl›k” tan›yorsa, o ülke yar›-sömürgedir. (Günümüzde ise mekanik bir tarzda
bu tip bir ayr›m yap›lamaz. Yeni-sömürge ülkeler emperyalizm ad›na kendi ordusu ta-
raf›ndan iflgal edilmifl, buralarda kapitalist iliflkiler gelifltirilmifltir.) Kurtulufl, bu gerçe-
¤i görmezlikten gelmeyi ye¤liyor. (Çünkü “sömürge teorisi”nin ispat› için buna gerek
var!)
“Demek ki, sömürge ülkenin somut özelli¤i, tek veya birkaç ülkenin fiili iflga-
li alt›nda olmas› ve bu niteli¤i ile yar›-sömürge ülkelerden farkl›l›k göstermesi-
dir.”
Bundan ç›kan sonuç: “Türkiye yar›- sömürge bir ülkedir, Kürdistan’da onun sömür-
gesi.” Emperyalizmle iliflkiler çerçevesinde ele al›nabilecek bu sorun emperyalist ol-
mayan Türk devleti iliflkileri için geçerli say›larak yar›-sömürge, sömürge fark›ndan da
yararlan›larak farkl› bir platforma sokuluyor. Ve “kan›t” haz›r: Türkiye’nin “ba¤›ms›z-
l›¤› var”, Kürdistan’›n ise yok! Yar›-sömürge-sömürge iliflkisi emperyalizm karfl›s›nda
belirlenir. Yoksa ezen-ezilen ulus iliflkisi, yar›-sömürge-sömürge iliflkisine benzetilerek
sömürgecilik kan›tlanmaz!
Kürdistan’›n devlet kurma hakk›n›n olmamas›, topraklar›n›n Türk devleti taraf›ndan
siyasi ilhak› ancak milli bask› çerçevesinde ele al›nabilir. Yoksa bir ülke ilhak edilmifl-
se, somut duruma, ilhak eden ülkenin siyasi ve ekonomik sistemine bakmadan “sö-
mürgeci” ilan etmek, tek yanl› bak›fl›n örne¤inden baflka bir fley olamaz.
26 Miliyetçilik Ç›kmaz›

K›saca toparlarsak;
Osmanl› ‹mparatorlu¤u, yar›-sömürge oldu¤undan, Kürdistan’› yeni Türk devletine
“sömürge” olarak miras b›rakmam›flt›r.
Yeni Türk devleti, kendi iç dinami¤iyle kapitalizmin var olmamas›ndan dolay› sö-
mürgecili¤i uygulayamazd›. Milli bütünlük ad›na siyasi ilhak, jenosid politikas›n› uy-
gulad›. Milli bask› siyasetini sürdüren çokuluslu Türk devleti, emperyalizmin yeni-sö-
mürgesi haline geldi. Kürtlerin kendi devlet örgütlenmesine sahip olamamas› ve Kür-
distan’›n siyasi ilhak›, “sömürge” olmas›n›n kan›tlar› de¤il, Türk devletinin milli bask›
siyasetinin sonuçlar› olarak görülmelidir.

C- ÇOKULUSLU TÜRK DEVLET‹NDE ORTAK ÖRGÜTLENME


VE MÜCADELE ‹L‹fiK‹S‹
Leninist örgütlenme anlay›fl›, proletaryan›n, ayn› devlet s›n›rlar› içinde, di¤er ulus-
lar ve milliyetlerle ortak örgütlenmesini savunur. Lenin ve Stalin bunu sömürgeleri olan
Çarl›k Rusyas›’nda uygulam›fllar, örgütlenmenin baflar›s›n› somut olarak da göstermifl-
lerdir:
“Pratik belli bir devlet proletaryas›n›n milliyetler bak›m›ndan örgütlenmesi-
nin, s›n›f düflüncesinin y›k›lmas›ndan baflka bir yere götürmedi¤ini göstermifl-
tir.” (Stalin, Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunu)
Ayn› devlet çat›s› alt›nda, çok milliyetli bir durum sözkonusu bile olsa -hatta Çarl›k
Rusyas› gibi sömürgeleri de olsa- Leninizm ortak örgütlenmeyi savunur. Çünkü devri-
min hedefi ve ç›karlar› bütün milliyetlerin, emekçileri, iflçileri aç›s›ndan ayn›d›r. Öte
yandan, milli bask› uygulayan gerici iktidar›n devrilmesiyle, uluslar›n serbestçe kader-
lerini tayin etmeleri sözkonusu olacakt›r (ayr›lma ve birleflme). Lenin’in dedi¤i gibi,
“Günümüzde yaln›z proletarya, milletlerin gerçek özgürlü¤ü ve bütün milletlerin
iflçilerinin birli¤i davas›n› savunmaktad›r.” Ortak örgütlenmenin gerçek temeli,
devrimin, bütün emekçilerin ve milliyetlerin ç›karlar›n› savunmas›ndad›r.
E¤er ayn› devlet çat›s› alt›nda, ayn› ezen s›n›flara ve devlete karfl› bir devrim söz-
konusuysa, elbette milliyetlere göre örgütlenme proletaryan›n ve emekçilerin gücünü
bölmekten baflka bir ifle yaramaz. Lenin flöyle diyordu:
“Ezilen ulusun sosyalistleri, ezilen ulusun iflçileriyle ezen ulusun iflçilerinin
tam ve kay›ts›z flarts›z birli¤ini, örgütsel birlik dahil olmak üzere, savunmal› ve
uygulamal›d›rlar. Bu olmadan burjuvazinin her çeflitten entrikalar›, kallefllikleri
ve hileleri karfl›s›nda proletaryan›n ba¤›ms›z politikas› savunulamaz ve iflçi s›-
n›f› öteki ülkelerin iflçileriyle s›n›f dayan›flmas›n› gerçeklefltiremez. “ (Uluslar›n Ka-
derlerini Tayin Hakk›)
Ayr› örgütlenmeyi Türkiye’de genellikle Kürt küçük burjuva milliyetçi örgütleri sa-
vunmaktad›r. Bu bir bak›ma do¤ald›r. Çünkü ezilen bir ulusun örgütlenme özgürlü¤ü-
nü (proletaryan›n iktidara yönelik örgütlenmesi d›fl›nda ulusal muhtevadaki örgütlen-
mesini) reddedemeyiz. Lenin flöyle diyor:
“Besbelli ki belirli bir devlet içinde, hangi milliyetten olursa olsun her toplu-
lu¤un örgütlenmesi dahil, her türlü örgütlenme özgürlü¤ünü asla reddetmemek-
le birlikte sosyal demokratlar (yani Marksistler), böyle bir fleyi isteyemezler ve
böyle bir birli¤e arka ç›kmazlar.”
Ayr›ca Stalin’de;
Miliyetçilik Ç›kmaz› 27

“Uluslar›n istedikleri gibi örgütlenme haklar› vard›r; zararl› olsun, yararl› ol-
sun, hangisi olursa olsun, kendi ulusal kurumlar›n› muhafaza etmeye haklar›
vard›r (...) ama bu, sosyal demokrasi, uluslar›n zararl› kurumlar›na karfl›,
uluslar›n akla uygun olmayan taleplerine karfl› mücadele etmeyecek demek de-
¤ildir. Tam tersine, bunu yapmak, uluslar›n iradesini, proletaryan›n ç›karlar›na
en uygun biçimde örgütlenmelerini sa¤layacak tarzda etkilemek, sosyal demok-
rasinin görevidir.” diyor.
Burjuva milliyetçilerin bu çerçeve içinde ulusal örgütlenme kurumlar›n› kurma hak-
lar› vard›r. Lenin’in dedi¤i, “Burjuva milliyetçili¤inin ilkesi genel olarak milliyetin gelifl-
mesidir.” Bu yüzden, milliyete göre örgütlenmeyi, kurumlaflmay› istemek, burjuva mil-
liyetçilerinin iflidir. Fakat sorun bu noktay› aflmaktad›r. Ezilen ulus milliyetçileri (Kürt
milliyetçileri) ayr› örgütlenmeyi “Marksizm” k›l›f› alt›nda getirmekte, “Ayr› devrim ya-
p›laca¤› için ayr› örgütlenme gerekir çünkü buras› sömürgedir.” demektedirler.
Böylesine bir “görüflle” ayr› örgütlenmeyi savunmak, aç›kt›r ki, “Marksist” k›l›f al-
t›nda burjuva milliyetçili¤inin geliflmesini istemekten baflka bir anlama gelmez. Prole-
tarya, uluslararas› planda ortak mücadele ilkesini benimsedi¤i halde millici s›n›rlar ve
örgütler için de kavgas›n› vermektedir. Burjuva s›n›rlar› içinde verdi¤i s›n›fsal savafl,
dünya çap›ndaki s›n›f savafl›n›n bir parças›d›r. Bu anlay›fla göre, ayn› burjuva devlet
s›n›rlar› içinde çeflitli uluslar›n proleterlerinin tavr›, kesinlikle ortak mücadeleden yana
olmal›d›r. Çünkü ayn› devlet çat›s› alt›nda, çeflitli milliyetlerden iflçilerin, emekçilerin s›-
n›f savafl› birleflmekte ve ortak zemin kazanabilmektedir. Bu koflullar varken, ayr› ör-
gütlenmeyi savunman›n gerekçesi “ayr› devrim” olamaz. Somut olarak tart›flacaksak,
Kürt ulusunun, zaten kendi devleti yoktur ki, Kürt proleterleri kendi içinde ayr› devrim
yaps›n, ayr› örgütlensin! Türk devletine ve hakim s›n›flara karfl› s›n›fsal savafl somut
olarak Türk proleterleri ve emekçilerinin mücadelesiyle birleflmekte, çak›flmaktad›r. (Yi-
ne, “sömürgesel” bahaneyle Portekiz-Angola-Mozambik iliflkisi verilmeye kalk›fl›lma-
s›n. Çünkü bu tip ülkelerde bir kere çokuluslu devlet özelli¤i yoktur. Sömürgesel dev-
rim sözkonusudur. Türkiye’de ise ancak Türkiye genelinde, emperyalizme karfl› sömür-
gesel devrim sözkonusudur.) (11)
Öyleyse, çokuluslu devlette, s›n›f mücadelesinin ortak hedefi haline gelen Türk dev-
leti ve hakim s›n›flar›na karfl› mücadele sözkonusuysa (ki bu s›n›fsal mücadele Kürt ulu-
sunun kendi kaderini tayin hakk›n› içerir) ayr› örgütlenmeyi savunmak, Yunanistan,
Brezilya gibi farkl› devlet s›n›rlar› içinde yer alan de¤iflik uluslar›n ayr› örgütlenmesi-
ni savunmak de¤il, ayn› devlet s›n›rlar› içinde milliyetlere göre bölünmüfl bir örgütlen-
meyi savunmakt›r. Devrimciler, bu yanl›fl burjuva hayallere ve zararl› ak›mlara karfl›
mücadeleyi ihmal edemezler.
Türk ve Kürt halklar›n›n oligarfliye karfl› örgütlenmesi, demokratik halk diktatörlü-
¤ünü gerçeklefltirmeye yönelecektir; program budur. Bu durumu k›sa da olsa PASS’ye
göre özel olarak irdelemekte yarar var.
Bilindi¤i gibi, Türkiye burjuva demokratik devrimini yapamam›flt›r. Türk devleti ulu-

(11) Bu noktada çeflitli ihtimaller tart›fl›labilir. Örne¤in, Türkiye Kürdistan›’nda


çeliflkilerin yo¤unlaflmas› ve halk hareketinin yükselmesi, Türkiye genelindeki mü-
cadeleyi aflar ve ayr› bir karakter kazan›rsa ne yap›lacakt›r? fiüphesiz somut du-
ruma göre, devrim hareketini h›zland›rmak, yeni taktikler çizmek proletaryan›n ve
örgütünün görevidir.
28 Miliyetçilik Ç›kmaz›

sal devrimini yapm›fl fakat tekrar yeni-sömürge olmufltur. Türkiye’de bu, emperyalizm-
den ba¤lar› kopartmak, faflizmi yok etmek, toprak sorununu ve ulusal sorunu çözüm-
lemek anlam›na gelmektedir. Eskiden, I. ve II. Bunal›m döneminde burjuva demokra-
tik devrimini yapamayan ülkelerin iki sorunu vard›: Ulusal sorun, emperyalizmden kur-
tulmak; toprak sorunu, feodalizmi tasfiye etmek. Bugün ise, özü burjuva demokratik
devrim olmas›na karfl›n, demokratik halk devrimi esas olarak iki noktay› kapsar: Em-
peryalizmi ve faflizmi tasfiye etmek. Devrim bu çerçevede, ayn› zamanda da, toprak
sorununu ve milli sorunun çözümünü de kendi içinde tafl›maktad›r. Milli sorunun devrim-
ci anlamda baflka bir çözümü mümkün de¤ildir. Bugün, ön planda olan anti-faflist (anti-
oligarflik) mücadele Kürt ulusunun kurtuluflunu ve ulusal taleplerini içermektedir. Çünkü oli-
garflik devlet, Türkiye halklar›na (Kürt ve Türk halk›na) kan kustururken, Kürt ulusuna da,
ulusal bask›, flovenizm politikas› uygulamaktad›r. “Komünizme ve bölücülü¤e karfl›” bur-
juvazinin yapt›¤› propaganda bunu aç›kça göstermektedir. K›sacas›, demokratik halk
devriminin bugünkü aflamas›nda s›n›fsal yan›n a¤›r basmas›, Kürt ulusunun ç›karlar›na ve
mücadelesine ters düflmemekte, uyum göstermektedir. Görünürdeki çeliflki ise (s›n›fsal yan
ile Kürt ulusunun ç›karlar›) sadece biçimseldir ve milli bask›n›n var oluflundan kaynaklan-
maktad›r.
Emperyalizmin III. Bunal›m döneminde yeni-sömürge ülkelerin tek devrim stratejisi olan
PASS’ye göre, s›n›f mevzilenmesi ve ittifaklar›, ulusal sorun aç›s›ndan da nas›l konacak-
t›r? Demokratik halk devriminin hedeflerinde bir araya gelen anti-oligarflik mücadele ile
milli bask›n›n ortadan kald›r›lmas› mücadelesi, s›n›f mevzilenmesini de belirginlefltirmifltir.
Yeni-sömürge ülkemizde, devrimin temel güçleri iflçi s›n›f›, köylülük ve küçük burjuvazidir.
(Devrimden yana olan anti-emperyalist demokrat güçler de vard›r fakat devrimin temel
güçleri aras›nda say›lmazlar) Kürt emekçi halk›yla Türk emekçi halk› ayn› temel güçler iç-
erisinde de¤erlendirilirler. Yaln›z bu noktada devrimcilere düflen görev, iki halk aras›nda-
ki ulusal çeliflkileri (ulusal düflmanl›¤›) kendi kaderini tayin hakk› temelinde propaganda
ve ajitasyon yürüterek çözmek, karfl›l›kl› güveni devrim mücadelesi içinde pekifltirmektir.
Demokratik halk devrimini gerçeklefltirmenin yolu, halk savafl›d›r. PASS’ye göre halk sa-
vafl›n›n ilk aflamas› öncü savafl›d›r. Halk savafl›nda devrimin izleyece¤i rota, (III bunal›m
döneminde flehir ve k›r gerilla savafl›n›n diyalektik birli¤i sözkonusu olmas›na karfl›) k›rlar-
dan flehirlere do¤rudur. Devrimde temel savafl alan› k›rlar olmas›ndan ötürü, temel güç
köylülerdir. fiehirlerde proletaryan›n fiziki olarak belirleyici güç haline gelmesi devrimin
son aflamas›na tekabül eder. (Tabi ki, bu, flehirlerdeki faaliyeti k›rla bir bütün halinde yü-
rütmek gerekti¤ini d›fllamaz.) bu çerçevede ulusal sorun nas›l ele al›nabilir? fiehir-k›r diya-
lektik birli¤i temelindeki politik faaliyet program›, Kürdistan için de geçerlidir. Fakat önce-
likle söyleyelim ki, politik çal›flma kesinlikle Kürdistan’›n özelliklerine, sorunlar›na dayan-
mal›d›r. Ayr›ca Kürdistan’da ideolojik platformdaki mücadele de son derece önemlidir.
Kürdistan’daki ulusal bask›ya karfl› mücadele köylülerin, emekçilerin çeliflkilerini gündeme
alarak yürütülmelidir. Öyle ki, ulusal bask›ya karfl› mücadele, ayn› zamanda Kürt köylü-
lerinin, emekçilerinin, faflist devletin ordusuna, polisine, toprak a¤alar›na, sermayedarla-
r›na karfl› mücadelesinin kendisi olmal›d›r. Bunun d›fl›ndaki milliyetçi, yanl›fl hedefleri gös-
terenlere karfl› mücadele edilmelidir.
Genel devrim mücadelesi aç›s›ndan de¤erlendirilecek di¤er bir husus da fludur: Kür-
distan’da halk›n büyük ço¤unlu¤u köylerde oturmaktad›r ve korkunç bir yoksulluk içinde-
dirler. Azg›n bir sömürü (toprak a¤as›, tefeci sermayedar) alt›nda ezilmekte ve gerekli ih-
tiyaçlar›n› a¤›r fiyatlarla alabilmektedirler. Bunun karfl›s›nda ürünleri düflük fiyatlarla ara-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 29

c›lar ve a¤alar taraf›ndan gasp edilmektedir. K›rl›k bölgeler, emperyalizme karfl› müca-
dele aç›s›ndan uygun koflullara sahiptir. O halde, k›rl›k bölgelerde, köylüler aras›nda ya-
p›lacak çal›flmalara, yani k›rsal çal›flmaya, Kürdistan’da a¤›rl›k verilmelidir. Bu çerçeve-
de, k›rsal bölgelerdeki çal›flmalar, Kürdistan’›n özelliklerinin, çeliflkilerinin tahlili üzerinde
yürütülmelidir. (K›rsal çal›flmay› ulusal bask›ya karfl› mücadeleyi de içererek genel devrim-
ci faaliyetle birlefltirme!) Hemen belirtmekte yarar vard›r: fiimdiye kadar, gerek k›rsal mü-
cadele konusundaki tecrübesizlik, gerekse de ulusal meselede prati¤e iliflkin ad›mlar at›-
lamamas›, teoride de genel bir eksiklik biçiminde yans›maktad›r. Teori, tecrübelere dayan-
d›¤› içindir ki, bugün Kürdistan’daki mücadele konusunda teorik de¤erlendirmelerimiz,
genel perspektifimizden hareketle edinece¤imiz tecrübe birikimlerine, hatalar›m›za, ba-
flar›lar›m›za ba¤l› olarak geliflecektir.
Bir baflka sorun da öncü savafl›n›n Kürdistan’da nas›l ele al›naca¤›d›r. Bilindi¤i gibi
öncü savafl›, silahl› propaganda temelinde kitlelerin devrim saflar›na çekilece¤i (suni den-
genin k›r›laca¤›) stratejik bir aflamad›r. Silahl› propaganda, flehirde ve k›rda yürütülecek
gerilla savafl› arac›l›¤›yla, kitlelere politik hedef gösterir, bilinçlendirir, oligarfliye karfl› güç-
lü bir alternatif örgütlenmenin varl›¤›n› gösterir vs.
Oligarfliye karfl› silahl› propaganda temelinde yürütülecek öncü savafl›, Türkiye Kür-
distan›’nda ayn› zamanda ulusal bask›ya karfl› mücadeleyi içererek yürütülebilir mi? Bu
soruya genel devrim stratejimiz aç›s›ndan olumlu cevap veriyoruz. PASS’ye göre flehir ve
k›r mücadelesinin diyalektik birli¤i, Kürdistan’da da bu genel program›n hayata geçme-
sini içerir çünkü milli bask›y› da çözümleyecek olan mücadele bunun içindedir. Ancak ön-
cü savafl› ve silahl› propagandan›n yürütülmesi aç›s›ndan Kürdistan’›n baz› özelliklerini
belirtmekte yarar var.
1- fiehirlerin durumu: Kürdistan’da flehirleflme oran› düflüktür. fiehir nüfuslar› belli dü-
zeydedir. Di¤er yandan, milli bask›n›n somut bir yans›mas› olarak, flehirlerde askeri de-
netim çok s›k›d›r. Dört bir yan askeri k›fllalarla donat›lm›flt›r.
2- K›rlar›n durumu: Bat›daki köylere nazaran, Kürdistan’daki köylerde kapal› köy eko-
nomisi, toprak a¤alar›yla olan çeliflkiler, tefecilerle iliflkiler daha yo¤undur. Üretti¤i ürün-
lerini ucuza satmas›, ihtiyaçlar›n› pahal›ya almas› köylüleri daha da yoksullaflt›rmaktad›r.
3- Yeni-sömürgecilik iliflkileri: Kürdistan’› Bat›daki gibi yo¤un bir flekilde sarmam›flt›r.
Bunu, ‹stanbul, Ankara, Adana, ‹zmir gibi büyük flehirlere yap›lan göçlerden ç›karabiliriz
çünkü sanayileflme belli merkezlerde yo¤unlaflt›r›lm›flt›r. Bunun di¤er bir nedeni de, tekel-
ci burjuvazinin c›l›z oluflu ve riskli, uzun vadeli yat›r›mlara girememesidir. Kürdistan’daki
yeni-sömürgecilik iliflkilerinin -bat›ya nazaran- geliflme sürecinde oluflu, bir yandan köylü
y›¤›nlar›n›n sermayedar-a¤a-tefeci bask›s› alt›nda oluflunu gösterirken, di¤er yandan da,
emekçilerin azg›n ordu-polis bask›s› yan›nda nispi refahla da tepkilerinin gevfletildi¤ini
göstermektedir.
4- Genifl Kürt köylü y›¤›nlar›, emekçileri, uzun y›llar, uygulanan milli bask› politikalar›
gere¤i, ordudan, hükümetten çekinmekte, onlar› daha çok gözlerinde büyütmektedirler.
Bu yüzden Kürt köylüleri, devletle dost geçinmeyi, devletle mücadele etmeye ye¤lemekte-
dir. Özellikle Dersim yöresinde, hala 1938 soyk›r›m›n›n “korkular›” sürmektedir. Milli bas-
k›n›n varl›¤›, devlet gücü eliyle, Kürt emekçi ve köylüleriyle oligarfli aras›ndaki suni den-
geyi öteden beri devam ettirmifltir. Bunlardan hangi sonuçlar ç›kar: PASS Kürdistan’a öz-
gü özellikleri hesaba katarak hayata uygulanmal›d›r. fiehirlerin durumu ve yeni-sömürge-
cilik iliflkilerinin -Bat›ya nazaran- düzeyi, Kürdistan’da flehirlere oranla, k›rlardaki müca-
dele ve örgütlenmeye a¤›rl›k vermemizi gerektirmektedir. Öte yandan politik hedeflerimi-
30 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zi saptarken, milli bask›y› ve Kürdistan’›n özelliklerini hesaba katmal›y›z. Kürdistan’da si-


lahl› propaganda, k›rlarda -ve tali olarak flehirlerde- yürütülecek gerilla savafl› arac›l›¤›y-
la her fleyden önce köylülerin çeliflkilerini göz önüne almal›, Kürt köylerinin ordu ve hükü-
met karfl›s›ndaki durumu, bask›, yaygara ve gözda¤›na dayanan oligarflinin propagan-
das› y›k›lmal›d›r.
PASS aç›s›ndan Kürdistan’da mücadele karfl›s›nda örgütlenmenin bölgeselli¤i nas›l ele
al›nabilir?
Çokuluslu bir devlette, ortak örgütlenme, ezilen ulus aç›s›ndan, bölge örgütlenmesi bi-
çiminde somutlaflt›r›labilir. Yani ezilen ulus topraklar›nda proletarya partisinin, o yerin ulu-
sal özelliklerini, taleplerini dikkate alan bir bölgesel örgütlenmesi sözkonusu olur. Türkiye
Kürdistan›’nda böylesi bir örgütlenmeye gitmek, proletarya partisinin iki ulusun ortak ör-
gütlenmesini ve mücadelesini kendi çat›s› alt›nda kaynaflt›rmas› aç›s›ndan önemlidir. Böy-
lesi bir bölgesel örgütlenmeye gitmeden, ezilen ulusun özel statüsünü, taleplerini dikkate
almadan faaliyet yürütmek, flüphesiz baflka bir yanl›fla, sanki iki ulustan emekçi halk›n bi-
rili¤i sözkonusu de¤il de tek bir halk›n mücadelesi varm›flças›na mücadeleyi sürdürme an-
lay›fl›na gider. Bu aç›kça ezen ulus flovenizmine düflmek olur!
K›saca toparlarsak; bölgesel örgütlenme, Kürdistan’›n ulusal özelliklerini dikkate alma-
l›d›r. Bu örgütlenme Türkiye çap›nda tek bir örgütün çat›s› alt›nda kaynaflmal›, merkezilefl-
meli, uyumlulu¤u sa¤lanmal›d›r. Milli meseleye sloganlar düzeyinde de¤il, pratikte yap›l-
mas› gerekenleri yerine getirerek yaklaflmak gerekir. “‹flçilerin milliyetler bak›m›ndan s›n›r-
land›r›lmas›n›n neye yol açt›¤›n› biliyoruz. Tek iflçi partisinin parçalanmas›, sendikalar›n
milliyetler bak›m›ndan bölünmesi, ulusal sürtüflmelerin k›z›flmas›, öteki milliyetler iflçileri
karfl›s›nda ihanet, sosyal demokrasi (Yani Marksizm) safhas›nda tam bir çöküfltü... Böyle
bir duruma karfl› tek ç›kar yol, enternasyonalizm ilkelerine dayanan örgütlenmedir.
“Rusya’n›n (diyelim Türkiye’nin) bütün milliyetler iflçilerinin hemen tek ve bir-
leflmifl topluluklar içinde toplanmas›, bu topluluklar›n tek bir parti içinde birlefltiril-
mesi; görev iflte budur.
“Partinin bu kurulufl biçiminin, bölgelerin tek bir bütün içindeki, parti içindeki
genifl bir özerkli¤i d›fltalamad›¤› ama içteledi¤i kolay anlafl›l›r.” (Stalin, Milli Mesele)
Stalin’in özerkli¤ini, Türkiye flartlar›nda flöyle anlayabiliriz: Partinin Kürdistan’daki ko-
lunun, bölgenin özelliklerini, taleplerini göz önüne alarak faaliyet sürdürmesi. Baflka tür-
lü bir “özerklik” anlay›fl› flüphesiz hizipçilik ve ayr› bir ulusal örgütlenmeyi savunmak olur.
Bir baflka nokta da Rusya’da ezilen uluslar›n, kapitalizmin iç dinami¤i ile geliflmesinden
ötürü, burjuva önderli¤inden kendi örgütlenmelerini yaratmalar›d›r. Türkiye’de ise, Kürt
ulusu burjuva önderli¤inden yoksundur, ulusal örgütlenmesini sa¤layamam›flt›r. Bu aç›dan
Stalin’in “özerklik” kavram›n› biz, partinin, Kürdistan’daki “bölge örgütlenmesi” olarak
anl›yoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 31

HAREKET‹M‹Z‹N
GEL‹fi‹M‹
VE
SOLUN DURUMU
DEVR‹MC‹
MÜCADELE

HAREKET‹M‹Z‹N GEL‹fi‹M‹ VE DEVR‹MC‹ MÜCADELE Broflürü


Devrimci Sol DEVR‹MC‹ SOL 1983
DEVR‹MC‹ SOL DAVA DOSYASI

F
aflizmi teflhir etmenin, oyunlar›n› bozman›n, program›n› engellemenin, kitleleri
pasifize etmenin önüne geçmenin ve demagojik propagandalar›n› etkisiz k›lma-
n›n temel yolu “devrimci fliddet” temelinde bir mücadele olmak zorundad›r. Mü-
cadele edip etmemek sorununu tart›fl›rken temel k›stas›m›z faflizmin oyunlar›n› bozan, kit-
lelere hedef gösteren bir mücadelenin hayata geçirilip geçirilemedi¤idir.
Bu perspektiften hareketle Türkiye soluna bakt›¤›m›zda;
Faflizmin teflhirini ve kitlelerin bilinçlendirilmesini, bar›flç›l mücadele biçimlerini (uzla-
fl›c› de¤il, klasik mücadele biçimlerini -propaganda, ajitasyon, yay›n vs.-) temel alarak
gerçeklefltirme anlay›fl›nda olan ve iflçi s›n›f›n›n uzun evrede bu mücadele biçimleriyle bi-
linçlenip örgütlenece¤ini düflünen siyasi yo¤unluklar asl›nda büyük kentlerde iflçi s›n›f›n›n
ayakland›r›lmas›yla iktidar›n al›nmas›n› hedeflemektedirler. Tabii ki bu yo¤unluklar hiçbir
zaman “Biz silahl› mücadeleyi reddediyoruz” demiyorlar. Ama bu önemli de¤ildir. Esas
sorun temel mücadelenin, temel alanlar›n›n s›n›flar›n mevzilenmesinin nas›l seçildi¤idir.
Bu siyasetler ülkenin objektif ve sübjektif flartlar›n› yanl›fl ve eksik tespit etmifl, savunduk-
lar› revizyonist ve oportünist tezlerin gere¤i faflizme karfl› do¤ru bir mücadele çizgisi ve
takti¤i gelifltirememifllerdir. Ve yine yanl›fl örgüt ve devrim anlay›fl›, çal›flma tarzlar›ndan
dolay›, a¤›zlar›ndan hiç düflürmedikleri iflçi s›n›f› içerisinde de kal›c› bir örgütlenmeye sa-
hip olamam›fllard›r. Ekonomizmin ürünü reformist bir sendikal çizgi izleyen, legalizmi
aflamayan bu gruplar savaflç› bir örgütlenme anlay›fllar›n›n olmamas› sonucu, legal flart-
lar›n ortadan kalkmas›yla birlikte, k›smi de olsa var olan kitle iliflkilerinden kopmufl ve
mücadele arenas›nda görünmez olmufllard›r.
Büyük bir kesimi 12 Eylül’le birlikte hemen “ricat” kararlar› alarak önder kadrolar›n›
ülke d›fl›na ç›karm›fl ve siyasi faaliyetlerini durma noktas›na getirmifllerdir. Bir k›sm› ise
12 Eylül’le birlikte k›sa bir süre ajitasyon ve propaganda faaliyeti yürütmüfl ancak he-
men ard›ndan faaliyetsizlik dönemine girmifltir. Bir k›sm›n›n ise 12 Eylül’le birlikte ne ol-
duklar› bilinmemektedir. Sadece yurtd›fl›nda bazen yay›nlanan bildirilerin alt›nda imza-
lar›na rastlanmaktad›r. Asl›nda bu stratejik çizgiyi (ayaklanma) izleyenlerin bugünkü du-
rumlar› sürpriz de¤ildir. Her ne kadar dillerinden ve yaz›lar›ndan “proleter sosyalistlik”
gibi s›fatlar hiç düflmüyor ve bu s›fatlar› s›k s›k b›kt›r›rcas›na kullan›yorlarsa da, bunun
kendilerini aldatmak ve tatminden öte bir anlam ifade etmedi¤i art›k iyice a盤a ç›km›fl-
t›r.
Silahl› mücadeleyi temel ald›¤›n› ve halk savafl›n› savundu¤unu söyleyen gruplara ge-
lince; bu kesimin en önemli gruplar›ndan biri, 12 Eylül öncesi halk›n saflaflt›¤›n›, ülkede
bir “iç savafl” yafland›¤›n› söyleyen ve bu iç savafla uygun olarak “halk iktidar›n›n nüve-
leri” olacak flekilde direnifl komitelerini öneren, faflizmin yan› bafl›nda “kurtar›lm›fl bölge-
32 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ler” oluflturma anlay›fl›yla hareket eden THKP-C’nin sa¤ yorumcusu DY’dir. Bu grup 12
Eylül öncesi siyasi gruplar› tan›mayarak, hemen herkesle çat›flarak devrimci kan› döke-
rek, siyaset yasaklar› koyarak ve siyasi çal›flma yapanlar› bizzat engelleyerek, eylem bir-
liklerini dejenere ederek birçok olumsuzlu¤un baflsorumlusudur. DY, küçük burjuvazinin
“güce tapma” e¤ilimini kullanarak, kendi kitlesine ve halka kendini oldu¤undan güçlü
göstererek yaln›z kendilerinin bildi¤i da¤lar yaratm›flt›r. Bu durum öyle bir hale gelmifltir
ki, DY kendisini Türkiye devrimci hareketinin “babas›” rolünde görmeye bafllam›flt›r.
Ülkemizde faflizme karfl› mücadeleyi ve kitlelerin içerisinde bulundu¤u durumu yanl›fl
de¤erlendiren, oligarflinin böl-yönet politikas›n›n (Alevi-Sünni ayr›m›) etkisiyle devrim stra-
tejisi ve taktikleri saptayan, “yak›n devrim hayalleri” içindeki DY, 12 Eylül aç›k faflizmi
ile birlikte var oldu¤unu iddia etti¤i “iç savafl”›n bir taraf› olarak çarp›flmas›z çekilmifl ve
arenada sadece sald›ran faflizm cirit atm›flt›r. ‹ç savafl, cephe, Direnifl Komiteleri ve ken-
dili¤inden saflaflan halk bir ç›rp›da yok oluvermifltir. Geriye da¤da, flehirde faflizmle bafl
bafla kalan militanlar›n teslim olmamak için sürdürdükleri direnifl ve zindanlara dolduru-
lan binlerce insan kalm›flt›r, hepsi bu kadar...
Örgütlü, faflizmi teflhir edici, faflizmin önüne set çekici bir mücadeleyi de¤il uygula-
mak, onun karar› bile yoktur kafalar›nda. Ancak ülke d›fl›nda birkaç gösteri, miting vs.
ve yerel alt düzeyde bir tak›m faaliyetler...
Halk savafl›n› savundu¤u iddias›nda olan Partizan da, 1976’dan bu yana hiçbir za-
man kendi savundu¤u çizgiyi hayata geçirememifl ve gerilla mücadelesine haz›rl›k diye
bar›flç›l mücadeleyi temel alm›flt›r. Yer yer gündeme gelen çat›flmalar› ise 12 Eylül önce-
si sivil faflist sald›r›lara karfl› savunma düzeyindeki yerel eylemlerden öteye gitmemifltir.
12 Eylül sonras› da bir y›l kadar bu çizgiyi sürdürmüfllerdir. 1981 bahar›ndaki “aktiflik”
kararlar›n›n aksine geri çekilmifller, siyasi faaliyetlerini çok dar bir alana hitap eden kla-
sik propaganda ve ajitasyona indirerek günümüze kadar gelmifllerdir. Tüm bunlar d›fl›n-
da mücadele, k›rsal alanlarda pusuya düflen veya ihbara u¤rayan militanlar›n faflizmin
resmi güçleriyle olan çat›flmalar› s›n›r›n› aflamam›fl ve faflizme karfl› iradi bir sald›r› poli-
tikas› izlememifltir.
Kürt milliyetçi ak›mlar› ise iki bafll›k alt›nda ele almak gerekiyor.
Birincisi; on y›llarca Kürdistan’da ayn› ideolojik ve politik tezleri savunan ve silahl›
mücadele karfl›s›na provokasyon edebiyat›yla ç›kan, asl›nda egemen güçlerin de¤irme-
nine su tafl›yarak Kürt halk›n›n kurtuluflunu engelleyen, burjuva fraksiyonlar›n›n pefline ta-
k›lan revizyonist-reformist anlay›fllard›r. Bunlar Kürdistan’da hala belli ölçülerde varl›¤›n›
korumakla birlikte, gerileme sürecine girmifltir.
As›l üzerinde durulmas› gereken, Kürdistan’da silahl› mücadeleyi provokasyon ola-
rak görenlerin ideolojik ve politik tezlerinin yanl›fll›¤›n› sergileyen, silahl› mücadeleyi sa-
vunan ve bu anlay›flla yo¤un bir potansiyel sa¤layan Kürt milliyetçi ak›mlard›r. Özellik-
le PKK gibi örgütler milliyetçi görüfller ve az›msanmayacak hata ve zaaflara ra¤men Kür-
distan’da silahl› mücadeleyi gelifltirerek revizyonizmin barikatlar›n› parçalam›flt›r. Ve PKK
bugünkü potansiyelini tart›flmas›z silahl› mücadeleye borçlu olmas›na ra¤men, bugün yer
ald›¤› “cephe” ile, izledi¤i çizgi ile, kendi geçmifliyle çeliflmektedir. Bugün PKK Kürt hal-
k›n›n kurtuluflu yolunda pasifizmin cephesinden ç›kmal›, milliyetçi görüfllerinden ar›narak
Kürt ve Türk halk›n›n s›n›fsal ve ulusal mücadelesinde yer almal›d›r.
THKP-C’nin sol yorumcusu gruplara gelince; bunlar›n bir kesimi “sol” bir anlay›fl›n sa-
vunucusu olmalar›na ra¤men, 12 Eylül öncesinde bu anlay›fllar›n›n gereklerini yerine ge-
tirmediler. Cunta sonras› ise faaliyetleri iyice s›n›rland› ve daha alt düzeyde bir çal›flma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 33

ya indirgendi. Öyle ki, kendi SP anlay›fllar›n› bile biçimsel de olsa hayata geçirememifl-
lerdir. Ancak yerel düzeyde birkaç muhbirin cezaland›r›lmas› ve eylem giriflimleri olmufl-
sa da, seslerini duyuracak bir mücadeleyi hayata geçirememifl ve giderek faaliyetsiz bir
görünüm yaratm›fllard›r. Bir k›sm›n›n ise zaten 12 Eylül öncesi güçsel varl›klar› son bul-
mufltu. Di¤er bir k›sm› ise 12 Eylül’le beraber yedikleri darbelerle, yanl›fl anlay›fllar›n›n
pratikte kan›tlanmas›yla da¤›lma veya kendini feshetme durumunda kalm›fllard›r. (1)
Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, siyasi yo¤unluklar› de¤erlendirirken, temel k›stas›m›z
faflizme karfl› set oluflturacak, onun oyunlar›n› bozacak bir mücadele çizgisinin hayata
geçirilip geçirilmemesi olmufltur. Yoksa k›sa süreli, yerel ve alt düzeyde süren örgütlenme
ve propaganda faaliyetleri, k›smen ve zaman zaman birçok grup taraf›ndan yap›lm›flt›r.
Bunlar› söylüyoruz diye faflizmle çat›flmada flehit düflen yurtseverleri, iflkencelerde, zin-
danlarda mücadele edenleri göz ard› etti¤imiz, her fleyi bir ç›rp›da yok sayd›¤›m›z zan-
nedilmesin. Tart›flt›¤›m›z temel noktan›n bu olmad›¤› aç›k. Biz de¤erlendirmemizi temel
al›nan mücadelenin ülkede bir siyasi sonuç yarat›p yaratmad›¤› noktas›ndan hareketle
yap›yoruz. Tüm bu olumsuzluklar dizisine, siyasi faaliyete iki y›l ara vermelerine, yurtd›-
fl›na tafl›nmalar›na, karars›zl›klar›na, zor karfl›s›nda teslimiyet politikalar›na ra¤men, bu-
gün birçok siyasetin -”zarar›n neresinden dönersen kard›r” mant›¤›yla da olsa- yeniden
siyasi faaliyete -yanl›fl veya do¤ru, kendi bildiklerince- kat›lma “cesaret”ini göstermesi
olumlu bir ad›md›r.
Ama ne var ki, solun cuntadan bu yana mücadele etmemesi, faflizmin önüne silahl›
bir mücadele çizgisi ç›karmamas›, faflizmin de program›n› engelsiz olarak ad›m ad›m
uygulamas›n› beraberinde getirmifl ve bununla da yetinmeyerek gelecek y›llara cuntasal
bir yönetimle devam edilmesinin program›n› oluflturmufltur.
‹flte solun “ayakta kalay›m”, “darbe yemeden bu dönemi atlatay›m” düflüncesinin bu-
gün gerçe¤i ne denli yans›tt›¤› ve kime hizmet etti¤i art›k aç›k ve net olarak ortaya ç›k-
m›flt›r. Çünkü gelecek günler, nisbi demokratik haklar›n oldu¤u bir dönem de¤il, aç›k fa-
flizmin devam› olacakt›r. Ve geleneksel sol bunu halk kitlelerine reva görmüfltür. Bugün
flöyle bir bak›ld›¤›nda neyi görüyoruz: Faflist terörle, bask›yla, iflkenceyle, zindanlara
doldurmakla pasifize edilen, her türlü demokratik hakk› elinden al›nan emekçi kitleler ve
demokratlaflma yoluna girmifl ve yozlaflmaya aç›k binlerce devrimci sempatizan ve fa-
flizmin süren bask› politikas›. Ortado¤u’da aç›kça jandarma rolü oynayan, halklara sal-
d›r›ya haz›rlanan bir Türkiye... Geleneksel Sol’un faflist cuntaya karfl› mücadele etmeme-
sinin yaratt›¤› yal›n gerçek budur. Bu durumu de¤ifltirmek imkans›z de¤ildir. Tüm olum-
suzluklara ra¤men faflizmin üstünlü¤ünü y›kmak ve program›n› baflar›s›z k›lmak mümkün-
dür. Faflizme karfl› silahl› temelde sürdürülecek mücadele bu sonucu sa¤layacakt›r. “Ri-
cat” karar› alanlar, ülke s›n›rlar›n› terk edenler, bu flartlarda bir fley yap›lamaz diyenler,
“demokrasi hayalleri” kuranlar yanl›fl düflüncelerinden vazgeçip, var olan kadrolar›n› si-
lahl› mücadeleye sokarlarsa, pekala istenen sonuca var›labilir. Bugünkü durumun gerçek
bir de¤erlendirilmesini yapanlar bu sonuca varmak zorundad›rlar. Aksi tutum yeni süreç-
te 12 Eylül öncesinin kör dövüflünü, kaosunu yeniden gündeme getirecektir.
Solun kendi içindeki ideolojik mücadele ise küfür edebiyat›na sar›lmadan, hotzotçu-
lu¤a meydan vermeden, eylem birli¤ini sa¤lay›c›, faflizme karfl› silahl› mücadeleyi yük-
seltici bir perspektifle ele al›nabilir, al›nmal›d›r.

(1) Kurtulufl’u THKP-C çevresinden saym›yoruz.


34 Miliyetçilik Ç›kmaz›

K ü rdistan’da
Ulusalc› Silahl› KÜRD‹STAN’DA ULUSALCI
Mücadele ve
M L’lerin Buna
S‹LAHLI MÜCADELE VE
Karfl› Tavr› ML’LER‹N BUNA KARfiI TAVRI

KÜRD‹STAN’DA ULUSALCI S‹LAHLI MÜCADELE VE


ML’LER‹N BUNA KARfiI TAVRI Broflürü
Devrimci Sol DEVR‹MC‹ SOL
1985

T
ürkiye Kürdistan›’nda ulusalc› mücadele, silahl› olarak Kürt yurtseverleri
taraf›ndan sivil cuntaya karfl› sürdürülmektedir. 12 Eylül sonras›n›n ses-
sizli¤i, belli ölçüde de olsa, Türkiye Kürdistan›’nda (TK) bozulmakta. Kürt
halk›n›n ulusal benli¤ini yok etmek isteyen flovenist iktidar güçlerine karfl› ulusal
kurtuluflu gerçeklefltirmek amac›yla, Kürt küçük burjuva milliyetçi (ulusalc›) hare-
ketleri, silahl› temelde ulusal mücadeleyi sürdürme çabas›ndad›rlar.
Türkiye Kürdistan›’nda (TK) silahl› ulusalc› mücadelenin di¤er parçalara göre
geri olmas›n›n temelinde, oligarfliye ve emperyalizme karfl› Türkiye genelinde
y›llard›r sürdürülen bar›flç›l (uzlafl›c› de¤il) ve reformist geleneksel sol çizginin
Türk ve Kürt halklar›n›n mücadelesini ilerletememifl, özel olarak da Kürt halk›
üzerinde hakim güçler taraf›ndan sürdürülen Türk flovenist politika ve asimilas-
yonu geriletilememifl, ulusal bask› ve zulme karfl› etkili bir muhalefet oda¤› yara-
t›lamam›fl olmas›nda yatmaktad›r. Geleneksel sol hareketlerin seçti¤i mücadele
yöntemleri, bu günden sonra da güçlü bir halk hareketi yaratmaya yetmeyecek-
tir.
Ülkemizde silahl› mücadele, uzun süre geleneksel solun boy hedefi olmufl,
“macerac› sol” diye nitelenmifl, ilerici, anti-emperyalist, anti-faflist ve demokratik
yönü görmezlikten gelinmifl ve desteklenmesi bir yana, adeta oligarflinin resmi
a¤z›yla sald›r›lar ve karalamalar yöneltilmifltir. Sözü edilen bu oportünist ve re-
vizyonist kesimlerce siyasi mücadelenin temel biçimi silahl› olamaz... Buradan
hareketle, her türlü silahl› devrimci mücadele çizgisi yanl›flt›r, çünkü “macerac›-
l›k” t›r. Sa¤ sapmaya göre silahl› eylemlere destek olmak, macerac›l›¤a pirim
vermek, ona yard›mc› olmakt›r. Bu yaklafl›m tarz›, Türkiye geleneksel solunun or-
jinalitesinden kaynaklanmaktad›r. O kadar orjinal ki, Kürdistan hapishanelerin-
de yurtseverler intihar eylemi ve Ö.O. direnifliyle flehit vererek sivil cuntay› tefl-
hir etmeleri ve cuntan›n sald›r›lar›n› püskürtmeleri ve yine ‹st. Cezaevlerinde DS
ve T‹KB’nin Kürdistan’daki eylemi takiben ölüm orucuna bafllamalar› ve flehitler
vermeleri bile bunlar› etkilememifl, destekleme anlam›nda harekete geçirememifl-
tir. Cezaevleri mücadelesinde yeni bir eylem biçimi olan Ö.O direnifli, oportü-
nistlerce silahl› mücadele anlay›fl›n›n cezaevlerine yans›t›lmas› olarak görülmüfl,
daha bafl›ndan “macerac›” bir direnifl olarak damgalanm›flt›r.
San›r›z bu tav›r al›fl, oportünist solun silahl› devrim cephesine bak›fl aç›s›n›
gösteriyordur. TKP vb. cephede yer alan revizyonistlerin geçmiflten beri silahl›
solu de¤erlendirmesi, yukar›da yaz›l› oportünistlerden farkl› olmam›flt›r. Bu haliy-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 35

le oportünizmin her türlüsü “macerac›” ve “sol sapma” tespitini TKP vb. revizyo-
nist kesimlerden ödünç alm›fl, silahl› sol çizgiye karfl› tav›rlar›yla, ayn› potada
erimifllerdir.
fiayet oportünist sol, bugün Kürdistan’da silahl› mücadele yürüten yurtsever
Kürt hareketlerine aç›ktan “macerac›” diyemiyorsa bunun maddi temelini gele-
neksel solun macerac›l›k tespitindeki tav›r de¤iflikli¤inde aramamak gerekir. fiim-
dilik Kürdistan’daki geliflmeler kendilerine o kadar uzak ki, oradaki yurtseverle-
re sald›rmak, kendilerine fazladan bir fley kazand›rmayacakt›r. Baz› politik he-
saplarla hareket etmek, kendileri aç›s›ndan daha avantajl› görünüyor olsa ge-
rek.

12 Eylül Cuntas› ve Kürdistan


12 Eylül faflist cuntas› Türkiye genelinde oldu¤u gibi, Kürdistan’da da dev-
rimci, yurtsever ve ilerici hareketlere önemli ölçüde darbeler vurmufltur.
Oligarflinin bask› ve terörü, Kürdistan’da, Kürdistan’›n kendine özgü koflulla-
r›ndan dolay› genele k›yasla daha fliddetli olarak kendini hissettirmifltir.
Bask› ve terörün ulaflt›¤› boyutta devrimci ve yurtseverler, yedi¤i darbeler so-
nucu hemen hemen faaliyet yürütemez duruma getirilmifllerdir.
Kürdistan’›n parçalanm›fl durumu ve her parças›n›n birbirine s›n›r devletlerin
elinde bulunmas› ve bu devletlerden Türkiye hariç di¤erlerinin en genelde anti-
emperyalist niteli¤e sahip olmalar›, Türkiye Kürdistan›’nda bulunan yurtsever ha-
reketlere s›n›r iliflkilerinin yaratt›¤› olanaklardan dolay› önemli avantajlar yarat-
m›flt›r. 12 Eylül darbesiyle birçok yurtsever s›n›r› geçip komflu devletlerdeki par-
çalara ya da Suriye’ye s›¤›nm›fllard›r. Bu dönemde Türkiye Kürdistan›’nda görü-
len faaliyetsizlik, di¤er parçalara ve komflu devletlere s›¤›nm›fl olan yurtsever ha-
reketleri, bulunduklar› komflu ülkelerde toparlanmaya ve ileride Türkiye Kürdista-
n›’ndan yürütecekleri faaliyetlerin haz›rl›klar›n› yapmaya itmifltir.
‹ran-Irak savafl›, özelikle ‹ran’da emperyalizmin jandarmas› durumundaki
fiah rejiminin anti-emperyalist dinci hareket taraf›ndan devrilmesi ve yerine teok-
ratik yap›l› Humeyni rejiminin iktidara gelmesi, Ortado¤u global›nda önemli
konjonktürel de¤iflmelere neden olmufl, sars›nt›lar›yla bölge devletlerini etkilemifl
ve mevcut kurulu dengeler, yerini yeni dengelerin kurulmas›na terk etmifltir.
Bu durum, Kürdistan’›n parçalar›nda bulunan yurtsever hareketlerin faaliyet-
lerini de etkilemifl, onlar›n manevra kabiliyetini artt›rm›flt›r.
Ne ‹ran ne Irak, kendi s›n›rlar› içinde bulunan Kürt hareketlerinin faaliyetleri-
ni, aralar›nda süren savafl›n etkisiyle s›n›rlayacak durumda de¤ildir.
Savafl›n sürmesi ve uzun süreli¤inin y›prat›c› bir hal almas›, her iki devletin
askeri potansiyelini tüketme noktas›na getirmifl, Kürt hareketleri lehine geliflmele-
re yol açm›flt›r.
Ayn› durum; Irak ve ‹ran Kürdistan›’ndaki ulusalc› hareketler kadar olmasa
da, Türkiye Kürdistan›’nda bulunan hareketlerin de yarar›na olmufltur.
Her ne kadar 12 Eylül faflizmi Kürdistan’da bask› ve zulüm alt›nda tuttu¤u
Kürt ulusal hareketlerini sindirmifl ve önemli darbeler vurmuflsa da, komflu dev-
letlere s›¤›nm›fl yurtseverlere -çok istemifl olsa da bölgenin mevcut dengelerinden
dolay›- müdahale edememifltir. Bu konuda diplomatik giriflimler de sonuç verme-
36 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mifltir. Özellikle Suriye ve Barzani denetiminde bulunan Irak Kürdistan’› Türkiye


oligarflisi aç›s›ndan tam bir ç›banbafl› olmufltur. Ayr›ca ‹ran’da bulunan Humey-
ni rejimi, Irak Kürdistan›’na askeri müdahalede bulunmak isteyen sivil cuntan›n
karfl›s›na dikilmifl, muhtemel askeri müdahaleyi engellemifltir.
Bu nedenle cunta, çok niyetli olmas›na, Saddam iktidar›ndan olumlu yan›t al-
mas›na ra¤men, Irak Kürdistan›’na yönelik askeri terörünü gerçeklefltirememifl,
kendi s›n›rlar›nda güvenlik fleridi kuramad›¤›ndan yurtseverlerin Kürdistan’a s›z-
malar›n› engelleyememifltir. Bu durum, zaman zaman militarist gücü rahats›z edi-
ci boyutlara varm›flt›r.
‹ran devriminin sars›nt›lar›yla Ortado¤u global›nda yeni dengelerin ve kamp-
laflmalar›n bafllamas›, cuntay› bölge çap›nda hareketlendirmeye itmifl, özelikle
ABD emperyalizmiyle askeri bütünleflmesini daha ileri boyutlara s›çratm›flt›r. 2.
ordunun Kürdistan’a kayd›r›lmas›n›n temelinde, kurulmas› istenen dengelerin he-
sab› da yatmaktad›r. Haz›rl›klar bu yöndeki çal›flmalara kaynakl›k etmektedir.
Ne var ki, ordunun kendi içinde emperyalizm hesab›na konumland›r›lmaya git-
mesi, sermayenin Kürdistan’a iliflkin muhtemel geliflmeleri gözetmedi¤i anlam›n›
tafl›m›yor.
Emperyalizmin, Ortado¤u’ya yönelik hesaplar› içerisinde Türkiye’nin konu-
mu düflünülürken, Kürdistan’daki geliflmeler hesap d›fl› b›rak›lmam›flt›r. Kürdis-
tan, bütün parçalar›yla Ortado¤u’nun bünyesindedir ve bölge dengesi düflünü-
lürken hesap içindedir.
Kürdistan sorunu, Kürdistan’da parçalar› devletler aç›s›ndan her zaman has-
sas bir konu olmufltur. Bu devletler Kürt hareketlerini birbirine karfl› kullanabilme
olana¤›na sahiptir. Bu nedenle Kürt sorununda dikkatli olmak ve ince hesaplar
üzerinde politikalar gelifltirmek durumundad›rlar.
Oligarfli, 12 Eylül öncesi devrimci hareketlerle Kürt ulusalc› hareketlerin faali-
yetlerinin yayg›nlaflmas›ndan alabildi¤ine rahats›z olmufltur. Özellikle Türkiye
Kürdistan›’nda geliflecek ve komflu devletlerin deste¤ini alarak büyüyecek bir
ulusalc› hareket; sermaye kesiminin iktidar›n› Kürdistan’da bir hayli güç duruma
sokabilme potansiyeline sahiptir.
Bunun bilincinde olan sermaye güçleri, 12 Eylül faflist rejimiyle Kürdistan’› or-
du birlikleriyle abluka alt›na alm›fl, operasyonlarla her türlü ilerici, yurtsever ve
devrimci faaliyeti etkisiz hale getirmifltir. En küçük olay› abartm›fl, olay›n meyda-
na geldi¤i bölgeye güç y›¤m›flt›r. En ufak k›p›rdanmaya izin vermemifl, tepkisini
hemen göstermifltir. Özelikle Kürdistan’›n s›n›r bölgelerinde bulunan Kürt köyle-
rini ve buralarda yaflayan afliretleri sistemli olarak denetimi alt›nda tutmufl, bas-
k› ve terörü ile asimilasyonu h›zland›rm›fl, korku ve panik yaratarak, Kürt halk›-
n› sindirmeye çal›flm›fl, bu konuda ileri boyutta mesafeler katetmifltir.

Yurtd›fl› Cephecilik Olay› Ve Kürt Yurtseverlerinin


Kendi Aralar›ndaki ‹liflkileri
Kürt yurtsever örgütlerinden silahl› mücadele yanl›s› PKK, 12 Eylül faflist reji-
minden ald›¤› darbelerin etkisiyle hareketsizli¤e sürüklenmifl, Kürdistan’daki fa-
aliyeti hemen hemen bitme noktas›na getirilmifl olmas›n›n etkisiyle DY, Acil, SVP,
Emekçi, TKEP, Dev-Savafl vb.nin de içinde bulundu¤u yurtd›fl› cephesinde yerini
Miliyetçilik Ç›kmaz› 37

alm›flt›r. PKK, cephe yay›nlar›nda, 12 Eylül öncesi savundu¤u temel teorik görüfl-
lerini baz› yönleriyle yads›yacak biçimde Kürt ve Türk halklar›n›n kurtulufluna ilifl-
kin yeni teorik saptamalarda bulunmufltur. Her ne kadar bu görüfller Cephe plat-
formunda dile getirilmiflse de, egemen güçlere karfl› iki halk›n ortak mücadelesi-
ni ve birlikte kurtuluflunun Demokratik Halk Devrimiyle (DHD) gerçekleflece¤ini
ileri sürmesiyle, 12 Eylül öncesi PKK’nin de içinde bulundu¤u ve savundu¤u “ulu-
sal temelde ayr› örgütlenme, ayr› mücadele” biçiminde formüle edilen milliyetçi
(ulusalc›) temele dayal› küçük burjuva teorik tespitlerini yads›m›flt›r.
Türk ve ulusal bask› alt›nda bulunan Kürt halk›n›n emperyalizm ve oligarfliye
karfl› örgütlenmesi ve ortak mücadelesini savunan M-L hareketleri “sosyal flove-
nist “ olmakla niteleyen Kürt ulusalc› hareketlerden PKK, 12 Eylül’le birlikte te-
orik saptamalar›n›n yanl›fll›¤›n› gördü. Bulunulan evrede Türkiye’nin sosyo-eko-
nomik ve siyasi yap›s›ndan kaynaklanan nedenlerle tek bafl›na Kürt halk›n›n mü-
cadele potansiyelini ulusal kurtuluflunu gerçeklefltiremeyece¤ini anlad›. “Cephe”
yaz›s›nda yer alan düflünceleriyle, ezilen ulus milliyetçili¤inden, M-L görüfllere
yak›nlaflmaya bafllad›.
Bu, PKK ad›na olumlu bir geliflme say›lmal›d›r. PKK, cuntadan yedi¤i darbe-
lerin etkisiyle, “yenilgi ortam›nda” Kürt ve Türk halk›n›n ortak kurtuluflunu sapta-
mas›na yönelerek cephe içerisinde yer al›yordu.
O dönem PKK için yapt›¤›m›z de¤erlendirme,”PKK cephe içerisinde kald›k-
ça ya süratle sa¤a çark edecek, ya da cepheden koparak silahl› mücadeleyi
savunma do¤rultusunda hareket edecektir”. Saptamam›z›n, süreç içinde do¤-
rulu¤u anlafl›lmaktad›r.
Nitekim PKK “cephe” içinde bulundu¤u sürece cephenin yap›s›na uygun ha-
reket etmifl, Kürdistan’da gözle görülür faaliyet içinde olmam›flt›r. “Yurtd›fl› cep-
hesi” ile bir yere var›lmayaca¤› anlafl›ld›ktan sonra cepheden kopmufltur.
Yurtd›fl› cephe bildirilerine imzas›n› atan di¤er hareketler ulusal sorunda ezi-
len ulus milliyetçi hareketlerine M-L ilkelerde tavizler veriyor. Kürt ulusunu emek-
çi halk›na M-L’nin temsil etmesini yads›yor, onun yerine ezilen ulusu, ulusal plan-
da küçük burjuva milliyetçi hareketlerine teslim ediyorlard›. Geçti¤imiz dönem-
de yurtd›fl›nda yarat›lan “birlik” ve “cephe”ler, kendisini uluslararas› iliflkilerde
de göstermifltir.
12 Eylül genelde Türkiye Solu’nu, özelde ise Kürt yurtseverlerini hem devlet-
ler hem demokratik kurulufllar ve partiler, hem de ulusal kurtulufl hareketleriyle
uluslararas› iliflki kurmaya ve gelifltirmeye itmifltir.
Bu konuda ‹ran ve Irak Kürdistan›’nda bulunan ulusalc› hareketlerin örgütsel
silahl› güç ve kitlesel olarak iyi durumda ve kendilerini bölge halklar› baflta ol-
mak üzere di¤er devletlere tan›tm›fl olmas› ve onlardan destek almalar›, Türkiye
Kürdistan›’ndaki silahl› yurtsever güçlere avantajlar sa¤lam›flt›r. Tabi bu durum,
ulusalc›lar›, s›n›f yap›s›na ve görüfllerinden kaynaklanan nedenlerden dolay›,
kendisini destekleyen devletlere ve hareketlere angaje edecek, onlar›n inisiyati-
fi do¤rultusunda hareket etmesini gündeme getirebilecektir.
‹ran-Irak Kürdistan›, ‹ran-Irak savafl›n›n da etkisiyle iktidar güçleri taraf›ndan
girilmeyen silahl› ulusalc› hareketler taraf›ndan kurtar›lm›fl bölgeler durumunda-
d›r. Oysa Türkiye Kürdistan›’nda durum böyle de¤ildir. Kürdistan’›n bu parças›n-
38 Miliyetçilik Ç›kmaz›

da zaman zaman devletin denetimi zay›flasa da, hiçbir zaman denetimi di¤er
parçalarda oldu¤u gibi bütünüyle kaybolmam›flt›r. Özelikle askeri cuntalar dö-
nemi, devlet otoritesinin ve denetimin en çok pekiflti¤i dönemler olmufltur.
Türkiye Kürdistan›’ndaki silahl› mücadele tarihinin eski olmamas› ve 12 Eylül
cuntas›n›n, devlete karfl› yeni yeni geliflmeye bafllam›fl olan silahl› mücadeleye
(1) vurdu¤u darbeler, Kürdistan’da devlete yönelik silahl› mücadeleyi kesintiye
u¤ratm›flt›r.((2)
Bu durum, Kürdistan’›n örgütlenme, askeri ve -halk›n bilinçlenmesi anlam›n-
da- politik olarak di¤er parçalarla k›yaslanmayacak ölçüde geri kalmas›na yol
açm›flt›r.
Dolay›s›yla di¤er parçalardaki ulusal temeldeki Kürt silahl› hareketlerinin ör-
gütlenmesi ileri boyutlarda olmas› ve sürmekte olan ‹ran-Irak savafl›n›n etkisiyle
parçalar›n bulundu¤u devletlerin iktidar güçleri, Kürdistan’›n parçalar›na müda-
hale edemeyecek derecede güçsüz duruma düflmüfl, di¤er parçalara manevra
yapma olana¤› verip, rahat nefes almalar›n› sa¤lad›¤› gibi, Türkiye Kürdista-
n›’nda bulunan yurtsever hareketlere de belirli s›n›rlar ölçüsünde rahat hareket
etme olana¤› sa¤lam›flt›r.
Di¤er parçalardaki ulusal hareketlerle kurulacak iliflkiler bu bak›mdan önem-
lidir. Tabi di¤er parçalarda bulunan hareketler de flimdilik olsa da ileride bu ilifl-
kilerinden yararlanma olana¤›n› bulabileceklerdir. Türkiye Kürdistan›’nda baflla-
yacak olan ve süreklili¤i korunacak ulusalc› silahl› bir hareketin güçlenmesi, be-
lirli ölçüde kitleleri saflar›na çekmesi ve denetim alan›n› geniflletilmesi, di¤er par-
çalardaki ulusalc›lar›n askeri manevra kabiliyetlerini, s›k›flt›r›ld›klar›nda denetim
alt›nda tutulduklar› bölgeyi terketme olana¤› sa¤layacakt›r. Ayr›ca, bu bölgede
aç›lacak cephe ile kitlesel kat›l›m artaca¤›ndan, Kürdistan (tüm parçalar dahil)
genelinde harekete kat›lm›fl genifl bir halk potansiyelinde ulusal mücadele ken-
dini gösterecek, alan›n geniflli¤inden dolay› ulusalc›lara kendi devletlerini kurma
yolunda cephe derinli¤ine sahip olma imkan› kazand›racakt›r. (Savaflta cephe
derinli¤i, savafl›n kazan›lmas›nda önemli faktörlerinden biridir.) Madem ki Tür-
kiye Kürdistan› gibi önemli bir bölgede cephe açma bu derece olumlu sonuçlar
yaratacakt› da, neden flimdiye kadar ad›mlar at›lmam›flt›r diye sorulabilir.
Bunun nedenleri; tarihsel, bölgesel, Kürdistan’›n parçalar›n›n bulundu¤u dev-
letlerden, ulusal parçalanm›fll›ktan, her parçan›n kendine özgü özelliklerinden,
ayn› devlet çat›s› alt›nda birlikte bulunan uluslar›n birbirleriyle iliflkilerinden, böl-
gesel özelliklerinden ve Kürt ulusalc› hareketlerin afliretçi, burjuva, küçük burju-
va s›n›fsal karakterlerinden kaynaklanmaktad›r.
Ortado¤u global›nda dengelerin de¤iflmesi; yeni dengelerin oluflmas› süre-

(1) 12 Eylül öncesi hareketimiz, Kürdistan’da devlete yönelik eyleminde, Tun-


celi’de jandarma karakolunu bas›p, komutanlar dahil olmak üzere tüm jandarma er-
lerini silahlar› ile teslim alm›fl. Silah›n› teslim etmek istemeyen gerici-faflist bir jan-
darma erini cezaland›rm›flt›.
(2) Kürdistan’da da tüm Türkiye genelinde oldu¤u gibi, geliflen anti-faflist mü-
cadele, hareketimiz ve ulusalc› hareketlerle birlikte az da olsa di¤er hareketleri de
içine alm›fl. Bu do¤rultuda silahl› eylemler yap›lm›flt›r. Ne var ki bu eylemler, direk
devletin varl›¤›na yönelmifltir. 38 Dersim katliam›yla sonuçlanan son Kürt ayaklan-
mas›ndan sonra ilk defa hareketimiz Kürdistan’da jandarma karakolunu basm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 39

cinde parçalardaki ulusalc› hareketleri hem birbirleriyle hem de komflu devlet ik-
tidarlar›yla iliflki kurmaya ç›karlar› do¤rultusunda karfl›l›kl› yard›mlaflmaya ve
destek sunmaya itmifltir.
Ne var ki; flimdiki hali haz›rda Ortado¤u konjonktüründe yarat›lan dengele-
rin de¤iflmesi noktas›nda, ulusalc› hareketlere çeflitli devlet ve hareketlerce sunu-
lan destek, yard›m ve bar›nma gibi olanaklar›n ne zaman, nas›l bir biçime bü-
rünece¤i ve nas›l tek tarafl› kesilece¤i görülecektir.
Hem ad› geçen devletlerin, hem de Kürt ulusalc› hareketlerin s›n›fsal konum-
lar› ç›karc›l›klar›, fatalizmleri, birbirlerine karfl› diplomatik burjuva yaklafl›mlar›
onlar› “Tel Zaatar”lara götürecek, katleden ile katledilen durumuna düflürebile-
cektir.

Türkiye, ‹ran, Irak ve Suriye’nin Kürt Ulusalc› Hareketlerine Yaklafl›m›


De¤iflik parçalarda bulunan, birbirlerinden ba¤›ms›z Kürt ulusalc› hareketle-
ri, dönem dönem bünyesinde bulunduklar› hakim devlet iktidarlar›na karfl› ayak-
lanm›fl, yenilmifl, bölgesel, dengelere ba¤l› olarak komflu devletlerden yard›m
görmüfl, destek alm›flt›r.
Öyle zamanlar olmufltur ki, Molla Barzani gibi baflta anti-emperyalist bir ha-
reket olmas›na ra¤men, zamanla ‹ran fiah› arac›l›¤›yla emperyalizmin yede¤ine
dahi düflenlere rastlanm›flt›r.
Ezen ulus iktidarlar›, Kürt hareketlerinin zay›f ve güçlü yanlar›n› çok iyi bil-
diklerinden, bunlar› bazen komflu devlet iktidarlar›na karfl› harekete geçirtmek
amac›yla iliflkilerini s›cak tutmufl, uygun buldu¤u anda yard›mlar›n› artt›rarak bu
örgütleri harekete geçirtmifllerdir.
Bu konuda Irak-‹ran-Suriye, bu ifllerin en çok içinde olan devletlerdir. Ne var
ki yard›m sunan hiçbir devlet, Kürt ulusalc› hareketlerine kendilerini rahats›z ede-
cek miktarda ve bölge dengelerini sarsacak ölçüde destek vermemifltir. Yard›m-
lar, genellikle ulusalc› hareketin yok olmayaca¤› ve savaflt›¤› devleti sürekli ola-
rak y›pratacak miktarda olmufltur.
Geçmiflte oldu¤u gibi, flimdi de ‹ran, Irak ve Suriye çeflitli biçimlerde Kürt ulu-
salc›lar›na yard›m etmektedirler. Örne¤in ‹ran fiah›’n›n devrilmesinden sonra,
Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) geçmiflte de görüldü¤ü üzere yine ‹ran’a
yönelmifl, ‹ran’›n yeni iktidar güçleri-Humeyni ile iliflkiye girmifl, BAAS Partisi’ne
karfl› ‹ran gibi bir deste¤i yan›na almak istemifltir. (fiah devrilmeden önce, fiah’la
da benzer türden iliflkiler kurmufl, 1975’te ‹ran-Irak antlaflmas›yla fiah’›n deste-
¤ini kaybetti¤inden, trajik bir biçimde BAAS iktidar› taraf›ndan yenilgiye u¤ra-
t›lm›fl, efsaneleflmifl lideri -Molla Mustafa Barzani- ABD’ye s›¤›nm›fl, k›sa bir sü-
re sonra orada ölmüfltür.)
IKDP, Kürdistan’›n parçalar› aras›nda, bölgesinde en güçlü silahl› ulusalc› bir
harekettir. Bileflimi afliretçili¤e, dincili¤e dayanmaktad›r. Hareket, dini-afliret ön-
derlik taraf›ndan yarat›lm›fl, geliflimi zikzaklar çizmifltir. S›n›fsal karakterinden
kaynaklanan nedenlerle her defas›nda s›rt›n› dayayaca¤› güçlü devletler aram›fl-
t›r. Tarihsel geliflmelerin bir döneminde Sovyetlerle yak›n iliflkilere girmifl ve ora-
da lideri e¤itim görmüfl. Irak monarflisine karfl› silahl› mücadele vermifl olmas›na
ra¤men, anti-emperyalist niteliklere sahip BAAS Partisi’nin (Arap milliyetçisi bir
40 Miliyetçilik Ç›kmaz›

parti) iktidara gelmesi üzerine, iktidarla anlaflmazl›¤a düflmüfl ve ABD’nin bölge


jandarmas› ‹ran fiah› ile iliflkiye girmifltir. Bu iliflki sonucunda ilerici BAAS Parti-
si ile emperyalizm yanl›s› gerici ‹ran fiah› aras›nda meydana gelen anlaflmaz-
l›kta, BAAS iktidar›na karfl› ayaklanarak fiah’›n k›flk›rtmas›yla gerici bir konuma
düflmüfltür.
‹ran devrimi ve ard›ndan patlak veren ‹ran-Irak savafl›, Humeyni rejimi ile
Barzanici güçleri iliflkiye geçirmifltir. Bu kez iliflkiler ters yönde geliflmifl, önemli
zaaflar›na, gerici Arap rejimlerinin k›flk›rt›p ‹ran’a sald›rtmas›na ra¤men, yine
de anti-emperyalist niteli¤ini belirli ölçülerde koruyan Saddam rejimine karfl› Hu-
meyni rejiminin yan›nda yer alan bir özellik göstermifltir.
Yine ayn› flekilde Saddam iktidar›nda ‹ran Kürdistan›’ndaki Kürt hareketleri-
ni Humeyni’ye karfl› desteklemeye itmifltir.
Yukar›daki geliflmelerden de anlafl›laca¤› gibi, gerek Irak gerekse ‹ran Kür-
distan›’nda olsun ulusalc› hareketlerin geleneksel tutumlar›, bünyesinde yer ald›k-
lar› devlete karfl› anlaflmazl›¤› olan devletin yan›nda yer almak olmufltur.
Ortado¤u global›nda kurulan güç dengelerine göre Kürt hareketleri, bu den-
gelerdeki yerlerini almaktad›rlar.
fiimdiki süreçte kurulan dengede Suriye ve müttefiki ‹ran Barzani hareketini,
Irak ve gerici Arap rejimleri de Barzani karfl›t› ve ‹ran Kürdistan›’ndaki hareket-
leri desteklerken, kendi politik, askeri vb. ç›karlar›n› gözeterek hareket etmekte-
dirler. Kendisine has›m devletleri ya da hareketleri kendi içinde zay›flatmak ve
y›pratmak amac›yla baflvurulacak en iyi yöntem olarak, o devletin ya da hare-
ketin içinde baz› güçlerin hareket kabiliyetinin geliflmesine prim verip, onu k›fl-
k›rt›c› yollara baflvurmaktad›r.
Örne¤in, yard›mlar ve destekler konusunda, Humeyni’nin anti-emperyalist
mollalar (teokratik) rejimi, Türkiye oligarflisinin Barzani kamplar›nda e¤itim gör-
müfl ve oradan hareketle Türkiye Kürdistan›’nda eylemler koydu¤u saptanan
PKK’y› cephe gerisinde Barzani kamplar›nda bütünüyle sindirmek ve darbe indi-
rerek etkisiz k›lmak amac›yla Irak Kürdistan›’na girecek do¤rultuda hesap yap-
mas›na ve bu çerçevede Saddam’la anlaflmas›na ve onun deste¤ini almas›na
ra¤men Barzani güçlerini hedef alan askeri bir müdahaleye izin vermemifl, Bar-
zani’yi desteledi¤ini aç›k bir biçimde hat›rlatm›flt›r. Bunun üzerine Türkiye,
PKK’ye karfl› askeri operasyonlar›n›n çap›n› Türkiye Kürdistan› ile s›n›rland›rmak
durumunda kalm›flt›r.
Bu da Kürdistan’› çevreleyen devletlerin, Kürt ulusalc› hareketlerine karfl› yak-
lafl›m perspektiflerini göstermektedir.
De¤iflik parçalarda yer alan Kürt ulusalc› hareketleri, bölge güçlerinin kamp-
laflmas› do¤rultusunda her biri di¤erinin karfl›t›, birbirine düflman kamplarda yer
almaktad›r. Aralar›nda do¤ru dürüst birlik kuramam›fl, güçlerin politikalar› do¤-
rultusunda hareket etmifl, onlar›n politikalar›na paralel olarak hareketlenmifl ya
da kabu¤una çekilip sessiz kalm›fllard›r.
Zaten baflka türlüsü de olamazd›. Küçük burjuva ya da afliret-dini s›n›fsal ko-
numdan kaynaklanan ezilen ulus milliyetçileri kendi özgüçlerine güvenemedikle-
rinden, hep kendilerinden güçlülere yaslanm›fl, onlardan yard›m beklemifllerdir.
‹ran, Irak ve Suriye’nin Kürt hareketlerini birbirine karfl› kullanmalar›nda ta-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 41

yin edici etken, bu hareketlerin zay›fl›¤›ndan, güçsüzlü¤ünden ve s›n›fsal karak-


terinden kaynaklanmaktad›r.
Kürt hareketleri, bugüne kadar kendi güçlerine güvenip harekete geçmemifl,
Kürdistan’› bütün olarak örgütleme ve silahl› hareket yaratma do¤rultusunda ça-
balar› olmam›flt›r. Her parça kendisini kurtarmaya, ba¤›ms›z devletlerini tek ba-
fl›na kurma stratejisini gerçeklefltirme do¤rultusunda hareket etmeye çaba sarfet-
mifltir.
Bünyelerinde yer ald›klar› devletlere karfl› güçlü olabilmek için iki yol var: Bi-
rincisi, parçalar›n birleflip bünyesinde yer ald›klar› devlet iktidarlar›na karfl› si-
lahl› mücadeleyi yükseltmektir. ‹kincisi, bünyelerinde yer ald›klar› devletin ezen
ulusu ile ortak örgütlenmeyi ve ortak mücadeleyi eylem platformuna sokmak, mü-
cadeleyi s›n›fsal temelde ve “uluslar›n kendi kaderlerini kendilerinin özgürce be-
lirlemesi” esprisinden hareketle, Kürt halk› isterse ba¤›ms›z devlet kurma hakk›
dahil ulusal haklar›n› kullanmakta serbestiyet tan›makt›r.
Birinci durumda, milliyetçi temelde Kürt unsurlar›n›n birleflip, bünyesinde yer
ald›klar› devletlere karfl› aralar›nda hiçbir fark gözetmeksizin hepsine karfl› or-
tak mücadele vermeleri ve birleflik Kürdistan devletini kurmak ve ezen ulus bas-
k›s›ndan kurtulmak, hedefi gözetilecektir. Hedef ulusal devletle s›n›rland›r›ld›¤›n-
dan sa¤d›r...
Bu, bulunulan somut tarihsel koflullarda gerçekleflmesi çok güç bir olgudur.
Gerçekleflmesi düflünülse bile bünyelerinde yer ald›klar› devletlerin hepsini
karfl›lar›na almak ve dört bir yandan çember içine al›n›p sald›r›ya u¤ramak ve
buna karfl› direnmek san›ld›¤› kadar kolay olmayacakt›r. Bölge konjonktüründe
önemli de¤ifliklikler meydana gelmeden sözü geçen devletlerde kendi devletini
kurabilecek gedikler açmadan, Kürt devletinin kurulmas› düflünülemez.
Hele her parças›n›n kendi bafl›na ezen ulusun emekçileriyle birlikte hareket
edip, Demokratik Halk Devrimi’ni gerçeklefltirecek do¤rultuda mücadele içinde
yer ald›klar› sürece, yaflan›lan tarihsel koflullarda kendi kurtuluflunu sa¤lamas›
ve bunun üzerine kendi devletini kurmas›, bunu gerçeklefltirmesi, en az di¤eri
kadar güç bir meseledir.
Bu mant›k çerçevesinde ulusalc› bir harekete, bölge devletlerinin müdahale
etmemesi mümkün mü? Aksi olmas› kendi do¤as›na ayk›r›d›r. Kürdistan’›n par-
çalar›na sahip devletlerden yaln›z Türkiye flimdiye kadar çeflitli nedenlerle Kürt
hareketlerini bünyelerinde bulundu¤u devletlere karfl› desteklememifl, k›flk›rtma-
m›flt›r.
Tabii bunun baflta gelen nedeni, Türkiye Kürdistan›’nda ulusalc› hareketlerin
yaflama flanslar›n›n k›sa olmas›, devleti tehdit edecek boyuta gelmeden yok edil-
meleri, di¤er parçalara k›yasla örgütlenme ve silahl› mücadele deneyiminin az
olufludur.
Devrimci ve yurtsever faaliyetin görece daha yayg›n oldu¤u 12 Eylül öncesi
bile direkt devleti hedef alan silahl› eylemlerin çok s›n›rl› oldu¤u görülmektedir.
Son dönemde PKK’nin Kürdistan’da bafllatt›¤› ve direkt devletin can damar›na
yöneldi¤i askeri eylemler bir tarafa b›rak›l›rsa, Kürdistan’da 38 Dersim direnifli-
nin katliamla sonuçland›r›lmas›ndan sonra devletle silahl› çat›flmalar çok s›n›rl›-
d›r. Yer yer görülen ise, daha çok kendini koruma temelinde geliflmifl, iradi ola-
rak devletin güçlerine karfl› silahl› müdahale 1-2 istisna d›fl›nda olmam›flt›r.
42 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Oligarfli için Kürdistan, komflu ya da baflka devletler taraf›ndan kendisine


karfl› her zaman istismar edilebilecek bir meseledir. Türkiye Kürdistan› ‹ran, Irak,
Suriye devletleri ile genifl s›n›rlara sahiptir. Bu s›n›rlardan Türkiye Kürdistan›’na
s›zmalar› bütünüyle engellemek hemen hemen imkans›zd›r.
Türkiye’nin Suriye-‹ran ve Irak’›n bugüne kadarki Kürdistan konusundaki yak-
lafl›mlar› do¤rultusunda hareket etmesi ve komflusu olan devletlerde Kürtleri k›fl-
k›rtmas› ya da onlar› çeflitli yönlerden desteklemesi, (bar›nma, maddi yard›m,
kamp vb.) bölgenin hassas dengesinden ve Kürt ulusunun Türkiye’de hem nüfus
hem de co¤rafi olarak -di¤er parçalara k›yasla -genifl alanlara sahip olmas›n-
dan dolay›, kendisine astar› kumafl›ndan pahal› risklere mal olacakt›r.
Bunu bilen egemen güçler ittifak›, di¤er üç devletin en kötü dönemlerinde bi-
le Kürtleri k›flk›rtmaktan kaç›nmam›fl (ki tek tek bu devletleri çok kötü durumlara
düflürebilirdi), bir anlamda buna özen göstermifltir denilebilir.
Asl›nda Türkiye hakim güçleri, 24 Ocak kararlar›n›n al›nmas›ndan ve Orta-
do¤u jandarmal›¤›na soyunma manevralar›na giriflmeden önce, baz› istisnalar
d›fl›nda cumhuriyet dönemi boyunca hep bat›ya yönelmifl, her konuda onlar› tak-
lit etmeye çal›flm›flt›r. Ortado¤u halklar›yla daha çok ticari iliflkilerde bulunmufl,
Ortado¤u devletlerinin bölgeye iliflkin politik çekiflmelerinden uzak durmufltur.
Ne var ki, emperyalizmin bölge ç›karlar›n›n tehlikeye girmesiyle Türkiye’nin
emperyalizm nezdindeki konumu, bölgede angaje olaca¤› görevler oynayaca-
¤› rol de¤iflmeye, daha aktif olarak Ortado¤u politikas› içerisine girmeye baflla-
m›flt›r.
Ortado¤u’da ‹ran devriminin yaratt›¤› sars›nt›n›n sonucunda emperyalizmin
ç›karlar› tehlikeye düflmüfl, emperyalizme ba¤l› gerici Arap rejimleri, kendi halk-
lar›n›n tehdidiyle karfl› karfl›ya kalm›flt›r.
‹ran, gerçeklefltirdi¤i devrimden sonra kamp de¤ifltirmifl, anti-emperyalist ile-
rici rejimler yan›nda yerini alm›flt›r.
Kurulan yeni dengelerde bir tarafta emperyalizme ba¤›ml› gerici rejimler, di-
¤er tarafta anti-emperyalist anlamda ilerici rejimler...
Do¤al olarak Türkiye’nin yeni dengedeki yeri, emperyalizmin ç›karlar› gere-
¤i, gerici arap rejimleriyle birlikte hareket etmektedir.
Türkiye’nin Ortado¤u’ya yönelik politikas› emperyalizmin ve oligarflinin ç›-
karlar›na hizmet etmektedir. Ticari iliflkiler dahil, askeri, ekonomik ve kültürel her
türlü iliflkiler a¤›, emperyalizmin geneldeki ç›karlar› do¤rultusundad›r. Ad›m
ad›m bölgenin politik labirentleri aras›na girmifltir.
Halklar›m›z bu yeni sürece al›flt›r›l›yor. Özal hükümetinin Arap sermayesiyle
s›k› iliflkileri, Bo¤az’›n Arap petrol zenginlerine parsellenip sat›lmas› ve büyük
Arap sermayesinin finans kurulufllar›n›n ‹stanbul finans piyasas›na girmesi, yeni
sürecin tamamlanmas› do¤rultusunda faaliyetler olarak görülmelidir.
Türkiye’nin bölge ile bütünleflme sürecini tamamlamas› için bölge global›nda
dengelerin yaratt›¤› politik atmosferde tüm a¤›rl›¤›yla ortaya ç›kmas›, ticari ilifl-
kilerin yan› s›ra politik ve askeri olarak bölgenin kopmaz parças› haline gelme-
lidir.
Daha aç›k bir ifadeyle emperyalizmin bölgesel ç›karlar›, Türkiye’yi ‹ran fia-
h›’ndan boflalan bölge jandarmal›¤› görevine angaje ediyor. Bu konuda epey-
ce yol al›nm›flt›r. Süreç tamamlanmak üzeredir. Türkiye halklar› flimdiden buna
Miliyetçilik Ç›kmaz› 43

haz›r hale getirilmek için çaba sarf ediliyor.


Türkiye’ye verilmek istenen yeni konum, bölge halklar›n› yak›ndan ilgilendir-
di¤inden, anti-emperyalist nitelikli rejimleri rahats›z ediyor. Ayn› zamanda geri-
ci Arap rejimlerinin bask›s› ve sömürüsü alt›nda bulunan halklar›n kendi gerici
iktidarlar›na bafl kald›rmas›n› da tehdit ediyor.
‹flte tam da bu tarihsel kesitte, yeni dengelerin kurulmas› süreci tamamlamak
üzereyken, bölge dengesi düflünüldü¤ünde Türkiye’nin alaca¤› rolü kestirebildik-
lerinden, Türkiye’yi cayd›racak ve uzun sürede Türkiye’nin ç›karlar›na zarar ve-
recek. Türkiye aç›s›ndan çok hassas bir konuda (Kürt sorunu) yaraya neflter vu-
rabilirler.
fiimdiden s›n›rl› da olsa, bunun ibareleri ufukta görülüyor.
Tabi komflu devletlerin (anti-emperyalist ba¤lamda) Türkiye’deki ulusal soru-
nu bölgenin gündemine sokarken, Türkiye’nin buna seyirci kalmas›n› beklemele-
ri mümkün de¤il.
Türkiye oligarflisinin de emperyalizmin kendisine bölgede angaje etti¤i role
ba¤l› olarak, bölgede yer ald›¤› kamp›n genel ç›karlar›na (emperyalizmin ç›kar-
lar›na) zarar vermeyecek biçimde, karfl› kampta (anti-emperyalist) yer alan dev-
letleri bünyesinde bulunan ulusalc› hareketlerle iliflkiye girebilece¤i gerçe¤i em-
peryalizmin bölge çap›ndaki hesaplar› içinde olmas› kuvvetle muhtemeldir.

Eruh-fiemdinli Eylemleri ve Yaratt›¤› Etkiler


Kürdistan’da yurtsever devrimcilerin oligarflinin resmi görevlilerine yönelen
ve bulunan koflullarda oldukça etkili say›labilecek eylemleri, özellikle Evren ve
generallerini yurtseverlere karfl› fliddetli bir sald›r›ya itti.
‹ki kasabaya yap›lan silahl› bask›n eylemi, yaln›z oligarfliyi telaflland›rmad›.
Ayn› zamanda bölgede bulunan çeflitli kesimleri de etkileyecek boyutta politik
bir atmosfer yaratt›. Zaten ilerici ve yurtsever bir hareketin Türkiye halklar›n› ve
bölgeyi etkilememesi düflünülemezdi. Özellikle milli bask› zulüm alt›nda inleyen
Kürt halk›n›!..
12 Eylül faflist cuntas›n›n iktidara gelmesiyle, Kürt halk› üzerinde bask›, terör,
asimilasyon en yüksek noktaya ç›km›flt›r. Kürt halk›n›n ulusal dili dahil, tüm ulu-
sal belirtileri kulland›r›lmamaya çal›fl›lm›flt›r.
Toplumsal muhalefetin bütünüyle susturuldu¤u bu dönemde Kürdistan’da, Kürt
yurtseverlerinin silahl› mücadele sesleri yükseldi. Ayn› anda yap›lan silahl› eylem
ve jandarma gücünün etkisiz hale getirilmesi, sivil cuntan›n “Türkiye’de anarfli-
terör son bulmufl, kökü kaz›nm›flt›r” sözlerinin demagojik oldu¤unu sergilemifltir.
Böylesi eylemlerin, bulunulan dönemde devrimci ve yurtseverlerin güçsüzlü-
¤ünden dolay› yap›lamayaca¤›n› sanan sermaye kesimleri flaflk›na u¤ram›fl, bir
yandan militarist güçlerini Kürdistan’›n eylem bölgesine y›¤arken, di¤er taraftan
propaganda araçlar›n› harekete geçirmifl, yo¤un bir biçimde yurtseverleri kara-
lamaya bafllam›flt›r.
Eylemin teknik örgütlenmesi bir yana propaganda gücünün etkileyicili¤i oli-
garflinin sansürünü k›rm›fl, “Türkiye’de yaln›z Türkler vard›r” sözlerinin basiret-
sizli¤ini ortaya koymufltur. Kürt ulusunun da oldu¤unu, ulusal bask› alt›nda ezil-
di¤ini ve zulme u¤rad›¤›n› dünya ve ülke halklar›na göstermifl, ayr› bir devlet ol-
44 Miliyetçilik Ç›kmaz›

man›n mesaj›n› sunarak, kendisini duyurmufltur.


Oligarflinin çok iddial› bir üslupla sözünü etti¤i “Türkiye dünyan›n en istikrar-
l› ülkesidir”, “anarfli ve terör son bulmufltur” sözlerinin neredeyse halk taraf›ndan
kan›ksand›¤› bir ortamda, yurtseverlerin silahl› eylemlerinin hem politik, hem de
askeri olarak etkilerinin genifl boyutlu olmamas› mümkün de¤ildi.
Eylemin halk üzerinde yarataca¤› etki ve Kürt ulusuna verece¤i mesaj, Evren
ve generalleri taraf›ndan hesapland›¤›ndan, eylemin etkilerini bertaraf etmek
için hemen harekete geçmifller, ordu birlikleriyle Kürdistan çap›nda operasyon-
lara bafllam›fllard›.
TV, radyo, bas›n vb. ordunun ve Evren’in olaya yaklafl›m›n› sergilemifltir.
Operasyonlar adeta muharebe meydan›nda savaflan orduyu ve komutanlar›n›
and›r›yordu. Evren ve tak›m›n›n demeçleri, kulland›klar› üslup, savafl tatbikat› ni-
teli¤ine büründürülmüfltü.
Sivil cuntan›n militarist kanad› olaya bu derece hassas ve çok ciddi boyutta
yaklafl›rken, sivil kanad›n› oluflturan Özal ve Bakanlar› ise baflta önemsemez ta-
v›rlara girmifl, o kadar ilgisiz davranm›fllard› ki, Evren’ler ordu birlikleriyle ope-
rasyonlar› yönetirken, bu kanat Akdeniz’in s›cak kumlar›nda güneflleniyordu.
Askeri kanad›n hassasl›¤›, 12 Eylül darbesini temelde anarfli-teröre ba¤lad›-
¤› ve toplumun can güvenli¤ini sa¤lad›¤› propagandas›n› çok s›k kullanmas›n-
dan ve kendi meflruiyetini buna dayand›rmas›ndan kaynaklan›yor. Askeri cunta-
n›n yerini sivil cuntaya b›rakmas›na ra¤men, ordunun iktidar bileflimindeki yeri-
ni korumas›ndan dolay›, önceki dönemde oldu¤u gibi iç politikan›n ordunun,
ekonomik-politikan›n ise Özal hükümetinin sorumluluk alan›na girdi¤i gerçe¤in-
den hareketle ordunun, kendi sorumluluk alan› olarak kabul etti¤i bir alanda
meydana gelen olay› direkt kendi prestijine yönelmifl bir eylem olarak görmesi,
onu ileri boyutta tepki göstermeye itmifltir.
Tepkinin fliddetinde yatan tek neden bu de¤il elbette. Ayn› zamanda özelde
Kürt halk›, genelde Türkiye halklar›na bu tür eylemlere karfl› müsamahal› davran-
mayacaklar›, bafl kald›rmalar› “ezecekleri”, devrimci ve yurtsever muhalefeti
yok edeceklerinin mesaj›n› vermek istemektedirler.
Nitekim olay›n geçti¤i yerde Kürdistan köyleri tek tek aramadan geçirtilmifl,
köylüler sorgulanm›fl, bask›, gözda¤› verilmifl ve devletin güçlü oldu¤u imaj› as-
keri kanat taraf›ndan yoksul Kürt köylülerine gösterilmek istenmifltir.
Olaylar üzerine Kürt köylüleri ve yap›lan resmi röportajlar militarizmin Kür-
distan’da estirdi¤i terör ve bask›n›n köylülerde yaratt›¤› sindirme, korku ve pa-
ni¤in vard›¤› boyutun derecesini göstermektedir.
Askeri kanat olay üzerine ilk tepkisini çok sert biçimde ortaya koyduktan son-
ra, askeri operasyonlar›n› artt›rarak sürdürmesine ra¤men, tepkisinin kamuoyu-
na yönelik sansasyonel k›sm›n›n h›z›n› azaltm›flt›r. Böylece iktidar›n askeri kana-
d›yla sivil kanad› aras›ndaki konuya yaklafl›m aç›lar›nda uzlaflma sa¤lanm›flt›r.
PKK, 12 Eylül darbesiyle birlikte di¤er örgütler gibi, a¤›r darbeler yemifl, bir-
çok kadrosu flehit olmufl, ya da cuntaya tutsak düflmüfltür. Bir k›sm› da komflu
devletlere s›¤›nm›flt›r.
Uzunca bir sessizlik ve faaliyetsizlik döneminden sonra PKK, Kürdistan’da ey-
lemlere bafllam›flt›r. Oysa bu örgüt 12 Eylül öncesi silahl› olmas›na ve Kürdis-
tan’da silahl› mücadeleyi savunmas›na ra¤men 12 Eylül sonras› 1984 A¤usto-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 45

su’nda gerçeklefltirdi¤i eylemlere kadar Kürdistan’da faaliyet göstermemifltir. Ey-


lemlere haz›rl›k dönemini ve örgütlenmesini esas olarak Kürdistan d›fl›nda yap-
m›fl, mücadeleye haz›r oldu¤u anda ba¤lant›lar›n› kurarak, ald›¤› destekler so-
nucu Kürdistan’da silahl› eylemler bafllatm›flt›r.
PKK’nin “yurtd›fl› cephe” bünyesinde yer ald›¤› ve onunla ba¤lar›n› koparma-
d›¤› sürece süratle sa¤a kayaca¤› ve “geleneksel sol” çizgisinin kulvarlar›nda
depar atmaktan kendisini kurtaramayaca¤› aç›kt›. Suriye ve Lübnan gibi yerler-
de bulunan Kürt yurtseverlerini örgütlemesi bile, ona Kürdistan’da savaflma im-
kan› vermeyecekti. Çünkü kurulan “cephe” do¤ru temelde ülkenin somut prati-
¤inden uzak, birbirinden tamam›yla farkl› siyasi hareket çizgilerinin yer ald›¤›
ve cuntaya karfl› silahl› savafl vermeyecek bir cepheydi. B›rakal›m ülkede sava-
fl› sürdürmesini, kuruluflu üzerinden uzun süre geçmesine ra¤men ülkede örgüt-
lenme faaliyetlerine bile girmemiflti.
PKK’nin Türkiye Kürdistan›’nda silahl› mücadeleye bafllamas›, içerisinde yer
ald›¤› “mülteciler cephesi”nden kopmas›yla mümkündü. Bu cepheden kopup
kopmamas›, PKK için silahl› anlamda savaflmaya niyetli olup olmamas› aç›s›n-
dan dönüm noktas›yd›. Ya silahl› mücadeleyi terk etmek anlam›nda sa¤a çark
edecek, ya da ondan tamam›yla kopacakt›.
Cuntaya bafl›ndan itibaren tav›r alarak, ona karfl› savaflmam›fl olmas›, cunta-
y› Kürdistan’da rahatlatm›fl, ulusalc›l›¤a yönelik program›n› uygularken diren-
meyle karfl›laflmamas›ndan dolay› Kürt halk› üzerindeki bask›s›, terörü ve asimi-
lasyonu çok fliddetli boyutlara varm›flt›r. Halk sindirilmifl oldu¤undan ulusal bi-
linç köreltilmifltir.
fiayet PKK, silahl› mücadeleye haz›rl›k ve örgütlenmesini yurtd›fl›yla birlikte
esas olarak Kürdistan’da yapm›fl ve silahl› biçimde olmasa da genel olarak fa-
aliyetlerine 12 Eylül’le birlikte son vermemifl olsayd›, Kürdistan’da ulusalc› po-
tansiyel flimdiki düzeyine inmez, asimilasyon bu ölçüde boyutlanmaz ve halk›n
sindirilmesi daha az olurdu.
12 Eylül’ün PKK’ye vurdu¤u darbeler bu ulusalc› hareketi etkilemifl ve Kürdis-
tan’›n tek bafl›na kurtulamayaca¤›, kendi devletini kuramayaca¤› düflüncelerinin
geliflmesine yol açm›flt›. Bu bak›fl aç›s› PKK’y›, Kürt ve Türk halklar›n›n ortak mü-
cadele vermeleri ve kurtulufllar›n› birlikte gerçeklefltirme görüfllerini savunmaya
itmifltir.
Ne var ki, bu yurtsever hareket daha sonra bu düflüncelerinden vazgeçmifl
ve bu do¤rultuda kurdu¤u ittifaklar›na (cephe) son vererek, yeniden eski görüfl-
lerine dönmüfltür. Yaln›z bu uluslararas› destekle ve Suriye gibi devletlerin belir-
li düzeyde yard›m›n› sa¤layarak olmufltur. Ayr›ca IKDP’nin faaliyet gösterdi¤i
bölgede kamp kurma, bar›nma, Türkiye’ye s›zma ve eylem koyma olana¤›n› bul-
mufltur.
Yani PKK, 12 Eylül öncesinden farkl› olarak, yurtd›fl›nda kadro anlam›ndaki
toparlanmas›yla birlikte çeflitli devlet, kurulufl ve ulusalc› hareketlerle ba¤ kur-
mufl, onlardan yard›m alma olana¤› yaratm›flt›r.
KDP ile kurulan iliflki sonucu, Suriye’de bulunan güçlerini Irak Kürdistan›’na
tafl›m›flt›r. Sald›r› hatt› olarak Kürdistan’›n Irak s›n›r bölgesini seçmifltir. Elbette
ki bunun, eylemleri gerçeklefltirme ve süreklili¤ini sa¤lama çerçevesinde avan-
tajlar› inkar edilemez. En az›ndan IKDP’nin denetiminde bulunan bölge, PKK
46 Miliyetçilik Ç›kmaz›

için cephe gerisi fonksiyonunu yüklenmifltir. (Tabii IKDP ile iliflkilerinin devam›
durumunda.)
Her ne kadar sivil cunta, eylemlerin bafl›nda Barzani’nin eylemlerin içinde
ve eylemlerle iliflkisi olmad›¤› fleklinde aç›klamada bulunmuflsa da, bunun do¤-
ru olmad›¤› sonradan anlafl›lm›flt›r.
Barzani, ‹ran taraf›ndan Saddam’a karfl› desteklenmektedir.
Bölgede meydana gelen kamplaflmada ‹ran, Suriye ve bölgenin d›fl›nda ol-
mas›na ra¤men Libya, anti-emperyalist devletleri meydana getirmektedirler.
Dolay›s›yla Barzani hareketi de bu kamplaflmada, ç›karlar›ndan dolay› ile-
rici (anti-emperyalist anlamda) denilen gruplar›n yan›nda yer almaktad›r. Böl-
ge dengelerinin de¤iflmesi durumunda, tam z›dd› kampta yer alaca¤› gibi...
Kürdistan tarihinde bunun örneklerine rastlanm›flt›r. Bundan sonras›nda da
olmamas› için neden yok.
IKDP, bölgenin ilerici kanad› yan›nda yeralmas› çerçevesinde silahl› müca-
deleyi savunan PKK ile iliflkiye girmifltir.
Türkiye Kürdistan›’nda bafllat›lacak askeri harekat için en uygun bölge,
hem komflu devletler, hem de uluslararas› iliflkiler aç›s›ndan, Irak Kürdistan›’n›n
Barzani bölgesidir.
Dolay›s›yla Kürdistan genelinde (tüm parçalar dahil) ayr› ayr› ve ba¤›ms›z
faaliyet gösteren Kürt milliyetçi örgütleriyle iliflkileri ve ittifaklar› ya da tersi böl-
genin devletler aras›nda güç dengelerine göre olmufltur.
Bölge devletleri ise, Kürt örgütleriyle iliflkilerinde ç›karlar› do¤rultusunda ha-
reket etmekte, dengelere göre ya iliflkilerini daha ileri boyutlara vard›rmakta,
ya da en aza veya tümden kesmeye indirgemektedir.
Ulusalc› hareketlerin emperyalizmin genel ç›karlar›na zarar verdikleri ve
ulusal ezilmifllikten kurtulup kendi ba¤›ms›z devletlerini kurma yolundaki müca-
delelerinde anti-emperyalist mücadelenin genel ç›karlar›na zarar verip onunla
çeliflmedikleri sürece, ilerici devletlerden yada baflkalar›ndan yard›m görmele-
ri ve destek almalar›n›n karfl› ç›k›l›r taraf› yoktur.
Belirtti¤imiz gibi sorun; deste¤in kimlerden geldi¤i de¤il -bu da önemlidir
ama- as›l mesele, hareketin genelde kimlere ve hangi güçlere karfl› geliflti¤idir.
Emperyalistlerin ve gerici rejimlerin kendi aralar›ndaki çeliflkilerden yarar-
lanmak, M-L bir yaklafl›md›r.((3) Dipnotlarda yaz›l› örneklere bak›p Mao’yu ve
Stalin’i emperyalistlerin bir kesimine karfl› di¤er kesimi ile ittifaklara giriflmele-
rinden dolay› haks›z bulabilmek mümkün mü? Her iki liderin de ittifaklar konu-
sunda do¤ru taktikler izledikleri savafl sürecinde ve sonras›nda kan›tlanm›flt›r.
Bu çerçevede PKK’nin bölge devletlerinden ve Barzani hareketinden yard›m
görmesi ve bunlarla iliflki içinde bulunmas› yanl›fl de¤ildir.
Barzani hareketi, flimdiki bölge konjonktüründe en genelde anti-emperyalist

( 3 ) Mao’nun halk savafl›nda Japon emperyalizmine karfl› Çan-Kay-fiek’le anlaflmas› gibi,


yine Stalin’in 2.Emp. Paylafl›m Savafl›’n›n bafllamas›ndan hemen önce Hitler’le karfl›l›kl› sal-
d›rmazl›k anlatmas› yapmas› ve Sovyet Halk›n›n savafltan iki y›l uzak tutulmas›, savafla haz›r-
l›k yapmas› ve Hitler faflizminin Sovyetlere sald›rmas› üzerine, Stalin’in bu kez de ç›karlar›
Hitler’e karfl› olan di¤er emperyalist ülkelerle Hitler sald›rganl›¤›na karfl› ittifaka girmesi gi-
bi.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 47

durumdad›r. Yaln›z yap›s›ndan kaynaklanan nedenlerle di¤er konularda geri-


cidir.
PKK’nin ald›¤› yard›mlar ve gördü¤ü destekler, gericili¤in-emperyalizmin-
de¤irmenine su tafl›mad›¤› sürece yerindedir. Hele bunlar› Türkiye Kürdista-
n›’yla s›n›r› bulunan devlet ve hareketlerle düflünürsek, iliflki ve deste¤in önemi-
nin, ulusalc› hareketler aç›s›ndan daha da anlafl›l›r oldu¤u görülür.

Kürt Ulusalc› Silahl› Hareketi PKK Desteklenmelidir


Türkiye, emperyalizmin hükümranl›¤› alt›nda yeni-sömürge, iki uluslu (Türk-
Kürt) bir devlettir. Ortado¤u dengeleri, emperyalizmin ç›karlar›n›n dayatmas›
sonucu, bölge jandarmal›k rolüne soyundurulmak için haz›rlanmaktad›r.
Türkiye’nin bu yeni konuma haz›rlanmas› -hem bölge halklar›, hem kendi
halklar›m›z aç›s›ndan Kürt-Türk emekçi kitlelerinin temsilcisi M-L harekete, ezi-
len Kürt ulusunun ulusalc› planda temsilcisi Kürt yurtsever hareketlerine ve em-
peryalizme karfl› olma anlam›nda, Türk küçük burjuva radikallerine en genel-
de emperyalizme karfl› mücadelede, geçmifle k›yasla daha fazla görevler yük-
lemektedir.
Bundan dolay› halklar›m›z›n kurtuluflu u¤runda devrimci ortak silahl› müca-
dele vermek her geçen gün daha çok kendisini dayatmaktad›r. Silahl› mücade-
le, emperyalizmin ülkede varl›¤›ndan (gizli iflgal esprisi) kaynaklanan neden-
lerle, halklar›m›z için bir zorunluluk halini alm›flt›r.
Emperyalizmin ülkede varl›¤›, o ülkede bulunan devrimci ve yurtseverlerin
ona karfl› bafllatacaklar› silahl› mücadelenin daha bafl›ndan itibaren ön koflu-
ludur.
Ne revizyonist ne de silahl› mücadeleyi temel almayan pasifist-oportünist te-
orik tespitleri ve mücadele çizgileri, 3. bunal›m döneminde emperyalizmin ye-
ni sömürge ülkelerdeki konumu ve buna karfl› verilecek silahl› mücadelenin te-
orik tahlillerini inkar etmesi, silahl› mücadelenin temel al›nmas› gerçe¤ini de-
¤ifltirmez.
Kürdistan’da PKK’nin 84 A¤ustosunda bafllatt›¤› silahl› eylemlere yukar›da
yaz›l› M-L çerçevede yaklafl›lmal›d›r.
Silahl› ulusalc› hareketin emperyalizm ve onun bölgedeki uzant›s› gerici-fa-
flist rejimlerine karfl› konumu itibariyle yeri bilinmelidir.
Bir silahl› hareket, emperyalizmin bölge ç›karlar›na genel anlamda karfl›
m›d›r, yoksa tersine emperyalist ç›karlara hizmet mi ediyor? Buna verilecek ya-
n›t, o hareketin M-L nezdinde konumunu ortaya koyacak ve desteklenir bir ha-
reket mi, de¤il mi oldu¤u anlafl›lm›fl olacakt›r.
fiayet bir hareket s›n›fsal niteli¤i ne olursa olsun emperyalizmin genel ç›kar-
lar›na zarar veriyorsa o hareket bu yönüyle desteklenmelidir. Sorun bu plat-
formda ele al›nmal›d›r. ‹flte bu noktada Kürt yurtsever hareketi PKK’nin Eruh-
fiemdinli bask›nlar›yla bafllayan ve süren silahl› eylemleri desteklenmelidir. Bir
hareketi ilerici ve hakl› yönlerinden dolay› desteklemek, onu her yönüyle (geri-
ci) desteklemek anlam›na gelmemelidir.
M-L taraf›ndan desteklenebilecek ilerici hareketler olaca¤› gibi, desteklen-
meyecek ölçüde gerici ve haks›z platformda bulunan ve emperyalizmin ç›kar-
48 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lar›na hizmet eden hareketler de vard›r.


Bir hareketi ilerici ve hakl› yanlar›ndan dolay› desteklemek ya da yine ay-
n› nedenlerle baflkalar›ndan destek almak do¤ru bir yaklafl›m tarz›d›r.
Bu çerçevede PKK ulusal ezilmiflli¤in ezen ulus flovenizmine karfl› kendi
“ulusal devletini” kurmada ifadesini bulan, özünde egemen güçler ittifak›n›
oluflturan oligarfliye ve emperyalizme karfl› mücadele vermektedir.
Bulundu¤umuz ülke koflullar›nda emperyalizm ve oligarfliyi hedeflemeyen
bir mücadele hatt›, ne Kürt ne de Türk halk› nezdinde kitleleri kucaklayamaz
ve halklar›m›z›n gerçek kurtuluflunu sa¤layamaz.
Emperyalizme karfl› geliflmeyen bir hareket ulusal planda ezen ulusa karfl›
halk kitlelerinin deste¤ini al›p kendi ulusal devletini kursa bile, emperyalizmi
hedeflemedi¤inden onun sömürgesi olmaktan kurtulamaz.
Eylemler ve çat›flmalar, en genelde Kürt yurtseverlerinin küçük burjuva içe-
rikte, ezen ulus gericili¤ine ve halklar›m›z› ili¤ine kadar sömüren oligarfliye
karfl› silahl› temelde Kürt ulusunun kendi devletini kurma amac›yla ulusal çer-
çevede tav›r al›flt›r. ‹lerici ve demokratik yan›yla ezilen ulusun silahl› sesidir.
Aç›k faflizmle halklar›m›z› yöneten sivil cuntaya karfl› silahl› muhalefet oda¤›-
d›r, ezilen Kürt ulusuna, ulusal devletini kurma mesaj›d›r.

M-L’lerin Ulusal Soruna Yaklafl›m› Do¤ru Temelde Olmal›d›r


Ulusal soruna do¤ru bir temelde yaklafl›lmay›nca, hata yapma ihtimali art-
makla kalmay›p, istemeyerek de olsa, zaman zaman egemen iktidarlar›n des-
tekleyicisi durumuna düflmek mümkündür. Bu, bazen onun do¤ru olmayan yan-
l›fl ve gerici yanlar›n› desteklemekte, bazen de yanl›fll›klar›na karfl› ç›k›yorum
ad›na, do¤ruluklar›na karfl› ç›kmakta ifadesini bulur.
Sorun; ne milliyetçili¤in (her türlüsü) özünde yatan proleter s›n›f›n›n genel
ç›karlar›na karfl› olma, onun s›n›fsal mücadelesine zarar verme ve ulusal düfl-
manl›klar› koruyarak, milliyetler aras›na çitler örüp, iki ulus proletaryas›n› kar-
fl› karfl›ya getiren milliyetçi görüflleri ve ondan kaynaklanan hareketleri yukar›-
da belirtilen yanlar›yla savunmak ve desteklemek, ne de temel yaklafl›mlar›nda
yanl›fll›k yat›yor diye milliyetçili¤in her türlüsüne, gerici yanlar tafl›makla birlik-
te, ilerici, anti-emperyalist yanlar tafl›yan ve bu yanlar›yla emperyalizme zarar
veren hareketleri mahkum edip, onu bütünüyle gerici ve haks›z saymakt›r.
Ezen ulus milliyetçili¤i ile ezilen ulus milliyetçili¤i ayn› fleyler de¤ildir. Biri-
nin kaynakland›¤› milliyetçilik, kendi d›fl›ndaki uluslar› bask› alt›na alma ve on-
lar›n geliflmesini engellemektir. ‹kincisi ise, birincisinin tersine, ulusal bask›dan
kurtulmak ve ulusal geliflimini tamamlamak için ayr› devlet kurmak dahil, ken-
di kaderini birinciye ba¤l› k›lmadan belirlemektir. Yukar›da yaz›l› olan milliyet-
çi hareketlere karfl› M-L teorisinin yaklafl›m tarz›n› sunduktan sonra, flimdi ge-
lelim bu konuda genel olarak 12 Eylül sonras› baz› hareketler taraf›ndan ge-
lifltirilmeye çal›fl›lan yanl›fl teorik görüfllere:
Sol hareketler içinde kendilerine M-L diyen hareketlerden baz›lar›, özellikle
12 Eylül sonras› Kürdistan konusunda görüfl de¤ifltirerek, yeni tahlillerde bulun-
dular. Bu tahliller ›fl›¤›nda, Kürt yurtsever hareketlerine de bak›fl aç›lar› de¤ifl-
meye bafllad›. Bunu, son dönemlerde ç›kan bildiri ve çeflitli yay›nlarda görmek
Miliyetçilik Ç›kmaz› 49

mümkün.
Kurtulufl’un Kürdistan’a iliflkin ulusal program›na koydu¤u Kürdistan’›n Tür-
kiye’nin sömürgesi oldu¤u tespiti, 12 Eylül öncesinin saptamas›d›r.
Buna 12 Eylül sonras› yeni hareketler eklendi. Yenilerin hepsi soruna ayn›
do¤rultuda yaklaflmamakla birlikte, aralar›nda baz› benzerlikler bulunmakta-
d›r. Baz›lar› “cephe” kurarak ve cephe içinde yurtsever örgütlerden birine yer
vererek, bu örgütü Kürdistan’›n meflru temsilcisi saym›fllard›r. (DY, PKK, ‹flçinin
Sesi, Dev-Savafl, TKEP, Emekçi, SVP’nin içinde yer ald›¤› cephe).
Baz›lar› da K. Hareketi gibi Kürdistan’› Türkiye’nin sömürgesi oldu¤u tespi-
tini yapm›flt›r.
Kürdistan’› sömürge statüsüne indirgeyen hareketler, Kürt milliyetçilik olgu -
sunu okflayarak Kürt devrimcilerini kazanmak istiyorlar. Öyle ya “bak›n biz de
sömürgecili¤i kabul ettik” masal›yla, Kürt yurtseverlerini saflar›na çekmek he-
sab›ndad›rlar.
12 Eylül öncesi iki halk›n ortak örgütlenmesi ve mücadelesini savunan, ne
var ki, Kürdistan’da ulusalc› hareketler karfl›s›nda varl›klar›n› gösterecek duru-
ma dahi gelemeyen, (denilen döneme, Kürdistan’› sömürge olarak saptayan
Kurtulufl dahil) çok s›n›rl› say›labilecek istisnalar d›fl›nda bu siyasi hareketler
Kurtulufl’un bu konudaki olumsuz deneyini görmezlikten gelerek sömürgecilik
teorisine sar›ld›lar. Oysa Kürdistan’da var olman›n Kürt emekçilerini örgütleme-
nin do¤ru yönteminin sömürgecilik tespitinde yatmad›¤›n›, bunun milliyetçili¤i
meflrulaflt›r›p onu güçlendirdi¤ini ve yeni milliyetçi örgütler (Kurtulufl’tan ayr›-
lan Tekoflin gibi) do¤urdu¤unu ilk gösteren ve bu konuda deney sahibi KSD gi-
bi yaflayarak da olsa anlayacaklard›r. Öyle ya, bir yandan tespitlerinde (sö-
mürge tespiti) Kürtleri saflar›na çekmenin politik hesaplar›n› yapacaks›n, ama
di¤er yandan yine ayn› nedenlerle parçalanmaya u¤ray›p yeni bir ulusalc› (Te-
koflin’i) do¤uracaks›n.
Kurtulufl’un ve ulusalc› hareketlerin sömürgecilik teorisi, anti-Leninist sömür -
gecilik teorisidir . ‹flte bu teori, bu nedenle yanl›fl ve ezilen ulus milliyetçili¤ine
hizmet eder, proletaryan›n s›n›fsal ç›karlar›n› yads›r.
Bu tespit sömürgecilik konusundaki yanl›fllar› bir yana, günümüz koflullar›n-
da, ezilen ulus milliyetçili¤inin teorik ve ideolojik dayanaklar›n›n temelini olufl-
turmaktad›r. Bu nedenle bilinçli proletarya, ulusal meselede ideolojik ve teorik
tespitlerini ezilen ulus milliyetçili¤inin temel dayanaklar›na yöneltmelidir.
Soruna bu çerçevede yaklaflmayan bir mücadele çizgisi, ulusal sorunu ezi-
len ulus milliyetçi hareketlerine teslim eder, onu meflru k›lar, dolay›s›yla bu yak-
lafl›m tarz› M-L yaklafl›m olamaz. Sömürgecilik tespiti, Kürt milliyetçi e¤ilimle-
ri etkiler, onlar› do¤ru yolday›z düflüncesine sevk edebilir. Milliyetçi temelde
mücadele yürütme, emekçi halklar›n ayr› ayr› mücadelesini ve halklar›m›z›n
(Kürt ve Türk halk›) (4) emperyalizme karfl› ortak örgütlenmesi ve mücadelesi-
ni bölen, bunun yayg›nlaflmas›nda meflru zemin yaratan fonksiyona sahiptir.

( 4 ) Halk›m›z ve halklar›m›z kavramlar›n› ayn› anlamlarda kullan›r›z. ‹kisini de kullanmak


yanl›fl de¤il. Gerçekte, Kürt ve Türk halklar›n›n emekçi kesimlerinin temsilcisi olma s›fat›y-
la halk›m›z kavram› daha uygun. Biz yaz›lar›m›zda her ikisini de kullanmakta sak›nca görmü-
yoruz.
50 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bu tespitin yap›lmas›, birlikte mücadele ve birlikte örgütlenmenin flartlar›n› en


aza indirger. Çünkü bu tespit, muhteva olarak ülkenin somut tarihsel flartlar›nda
ayr› örgütlenmenin ve ayr› mücadele etmenin objektif koflullar›n›n varl›¤›yla bir-
likte, tek bafl›na kurtulman›n gerçeklefltirilebilece¤i görüflünün do¤rulu¤unu geti-
rir. (Ki bu yanl›flt›r. Bu çerçevede ortak örgütlenme çabalar›n›n objektif koflullar›-
n› ortadan kald›r›r.)
Kürt milliyetçili¤inin ulusal sorunda sömürge-sömürgecilik teorisine sar›lmas›-
n›n temelinde ayr› örgütlenmenin meflrulaflt›r›lmas› ve ulusal sorunda M-L teorisi-
nin inkar› yatmaktad›r.
Ezilen ulus milliyetçili¤i dahil her türlü milliyetçilik proletaryan›n s›n›f mücade-
lesine zarar verir. Ve çok uluslu devletin proletaryas›n› ve emekçilerini emperya-
list iflgali (gizli iflgal esprisi) ve oligarflinin sömürüsü, talan ve Kürt ulusuna uygu-
lad›¤› ulusal bask›ya karfl› parti, sendika, dernek düzeyine kadar böler, s›n›f
düflmanlar›na karfl› onu güçsüz b›rak›r. ‹ki ulusun proletaryas›n› karfl› karfl›ya ge-
tirir ve onlara burjuva milliyetçi ideolojisini empoze eder, proleter s›n›f bilincini
köreltip dumura u¤rat›r.
M-L hareketler her konuda oldu¤u gibi, ulusal soruna da proletaryan›n s›n›f-
sal perspektifiyle yaklafl›r. Çözümü bu perspektif do¤rultusunda arar. Milliyetçi-
li¤in her türlüsünün sonuçta yarataca¤› çözüm, son tahlilde de ilk tahlilde de ka-
pitalizme ve onun s›n›fsal ç›karlar›na hizmet edece¤ini bilir.
Ulusalc›l›k, kapitalizmle birlikte toplumlar›n tarih sahnesine ç›km›flt›r ve onun-
la birlikte tarihe kar›flacakt›r. Yerine, proletaryan›n iktidar› al›p, diktatörlü¤ünü
kurdu¤u sosyalist bir ulus do¤acakt›r.
Buradan da anlafl›laca¤› gibi, M-L’in arzulad›¤› ulus, sosyalist ulustur.
Bunun gerçekleflmesi, proletaryan›n s›n›f mücadelesiyle burjuvaziyi alafla¤›
etmesiyle olur.
Proletaryan›n mücadelesi, düflman›na karfl› ideolojik ve politik olarak her tür-
lü mücadele yöntemini yads›madan sürer. Ayn› flekilde proletaryan›n ulus flove-
nizmine ve ezilen ulus milliyetçili¤inin ilerici ve demokratik yan›n› desteklemek-
le birlikte, onun gerici ve s›n›f ç›karlar›na zarar veren yan›na karfl› da mücade-
le eder. S›n›f ç›karlar›n› ezilen ulus milliyetçili¤ine kurban etmez. Ezilen ulus mil-
liyetçili¤i ideolojik tezahürüne karfl› mücadele eder. Ayn› flekilde ezen ulusun
sosyal flovenlerine karfl› da mücadelesini bir an olsun elden b›rakmaz. Bunun da
proletaryan›n ç›karlar›na zarar verdi¤ini ve emekçi s›n›f› parçalayaca¤›n› bilir.
Sosyal flovenizm, proletaryan›n saflar›nda burjuva e¤ilimli bir ak›md›r. Prole -
taryan›n s›n›f ç›karlar›n› yads›r, onun yerine kendi ulusal burjuvazisinin ç›karla -
r›n›, di¤er ulus burjuvazisi karfl›s›nda savunur. Proletaryay›, burjuva ç›karlar› u¤ -
runa birbirine k›rd›rmay› savunur.
Sosyal flovenizm ile flovenizm, ezilen ulusa karfl› temelde ayn› s›n›f›n -ezen
ulus burjuvazisinin- ç›karlar›n› savunurlar. Bunlardan birincisi, bunu proletarya -
n›n saflar›nda, proletaryan›n ç›kar› iddias›yla yapar. ‹kincisi ise, burjuva s›n›f› -
n›n saflar›nda burjuva ç›karlar› için yapar.
Sosyal flovenizm genel anlamda ulusu savunma çerçevesinde, ezilen ulus mil-
liyetçileriyle de benzerlik içine girerler.
Her ikisi de -bir farkla- burjuvazinin genel ç›karlar›na hizmet ederler.
Sosyal flovenizm, ezilen ulusa karfl› ezen ulus ç›karlar›n›, ezilen ulus milliyet-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 51

çili¤i de ezen ulusa karfl› kendi ulusal bur- Devrimci Hareket Söyledi¤i
juva ç›karlar›n› savunur.
Elbetteki sosyal flovenist politikan›n
Gibi Prati¤e Geçirmifltir
ezilen ulusa karfl›, ezmeye dayanan geri- Bir silahl› hareket, em-
ci yan›yla, ezilen ulus milliyetçili¤inin eze- peryalizmin bölge ç›karla-
ne karfl› mücadelesinin ilerici ve demokra- r›na genel anlamda karfl›
tik muhtevas› gözard› edilemez. Ve bun- m›d›r, yoksa tersine emper-
lardan birincisine bütünüyle karfl› ç›k›p ta- yalist ç›karlara hizmet mi
v›r al›n›rken, ezilen ulus milliyetçilerinin ediyor? Buna verilecek ya-
ezilmiflli¤e baflkald›r›fl› desteklenir. n›t, o hareketin M-L nezdin-
Sosyal flovenizm konusunda M-L iddi- de konumunu ortaya koya-
al› Kürdistan’› Türkiye’nin sömürgesi diye cak ve desteklenir bir hare-
tahlil eden Kurtulufl vb. kendi d›fl›ndaki ket mi, de¤il mi oldu¤u an-
hareketleri anti-sömürgeci (Kürdistan’› sö- lafl›lm›fl olacakt›r..
mürge kabul etmeme anlam›nda) tespitle-
Bir hareketi ilerici ve
rinden dolay› sözümona mahkum etmek-
hakl› yönlerinden dolay›
tedirler.
desteklemek, onu her yö-
Yukar›da da aç›kland›¤› üzere, sömür-
gecilik tespiti yapanlar ya sosyal floveniz-
nüyle (gerici) desteklemek
min M-L literatürdeki anlam›ndan haber- anlam›na gelmemelidir.
sizdirler ya da Kürdistan’a yönelik politik
hesaplar›ndan dolay› bu kavram› d›fllar›n-
daki sola angaje etmek istiyorlar.
Sosyal flovenistlik, her zaman aç›ktan kendi burjuvazisini savunarak siyasal
sahnede boy göstermez, de¤iflik görünümler alt›nda ortaya ç›kabilir.
Türkiye Kürdistan›, Türkiye’nin herhangi bir bölgesi gibi ele al›namaz. Ezilen
ulusal özellikleri ve ayr› bir ulus oldu¤u gerçe¤i hiçbir zaman gözden uzak tu-
tulmamal›d›r. Ortak örgütlenme ad›na, ezilen ulusun ulusal özellikleri, ulusal bas-
k› alt›nda tutulmuflluk durumu, kendi kaderini kendisinin özgürce belirleme hak-
k›na sahip oldu¤u yads›namaz. M-L bir hareket, iki uluslu bir devlette ezen ve
ezilen ulusun halk›n› devrimci hareket saflar›nda birleflik ortak bir örgüt etraf›n-
da, örgütlemek istiyorsa, her iki ulusun ulusal özelliklerini, ezilen ulusun özgül
durumunu hesaba katarak, örgütlenmede gerekli esnekli¤i yaratabilmelidir.
Merkezi örgütün Kürdistan bölge komitesi, hem örgütlenmede, hem de müca-
dele hedeflerinin seçilmesinde ezilen ulusun ihtiyaçlar›na cevap vermeli, manev-
ra kabiliyetine sahip olmal›d›r.
Merkezi örgütlenme içerisinde Kürdistan örgütlenmesine tan›nan esneklik
merkezi örgütlenme ile çeliflmeyecektir. Tam tersine, merkezi örgütlenmeyi pekifl-
tirici fonksiyona sahip olacakt›r. Kald› ki, baflka türlü hareket etmek, ezilen ulu-
sun ulusal varl›¤›n› ve ulusal bask› alt›nda tutuldu¤unu inkar etmek olur. Örgüt-
lenmede ve hedeflerin seçilmesinde salt “Türk” olgusuyla hareket etmek, Kürdis-
tan’› Türkiye’nin herhangi bir bölgesiymifl gibi ele almak, hangi görünüm alt›n-
da olursa olsun, ad› flovenizmdir. Demek ki bilerek ya da bilmeyerek, M-L ad›-
na da sosyal floven konuma düflülebilir. Kürt yurtseverleri, ulusal soruna M-L te-
melde yaklaflan siyasetlerin bu tespitlerinden hareketle “sosyal floven” demekte-
dirler. Bunlara göre ortak örgütlenmeyi ve mücadeleyi savunanlar (sömürgeci
52 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tespiti yapanlar dahi) sosyal flovendir. Bu hareketlerin sosyal flovenlikten kurtula-


bilmeleri için, en baflta ulusal sorunun M-L çözümünü bir tarafa b›rak›p, bulunu-
lan aflamada iki uluslu devletin bünyesinde yer alan Kürt ve Türk halklar›n›n ay-
r› örgütlenmesini savunmak ve Kürt yurtseverlerini Kürdistan’›n tek temsilcisi ola-
rak tan›mak, Kürdistan’daki M-L örgütlenme ve faaliyetlerine son vermeleriyle
mümkün olacakt›r. Yurtseverlerin milliyetçiliklerini meflrulaflt›racak ve onun bu ya-
n›na karfl› ideolojik mücadele verip, onu Kürdistan’da mahkum etme do¤rultu-
sunda çaba sarfetmeyecek M-L bir hareket, milliyetçili¤i meflrulaflt›racak teorik
her tavizi, bu konuda M-L ilkelerde yeni tavizleri beraberinde getirecektir.

‹ki Uluslu Türkiye’nin Ulusal Sorunu, M-L Çözümü


Ulusal sorunun çözümünde izlenecek ve hedefe varacak, emperyalizm ve oli-
garfliyi geriletecek çizgi, nas›l bir yol izleyecektir?
Bu sorunun yan›t›, milliyetçilik temelinde yaklaflan hareketlerle, s›n›fsal temel-
de yaklaflan M-L hareketleri birbirinden ay›rt edecektir.
Kürt ve Türk halklar› emperyalizm ve oligarflinin bask› ve sömürüsü alt›nda
yönetilmektedir. Kürt ulusu üzerindeki milli zulmün ve ulusal bask›n›n kayna¤› da
budur.
Halklar›m›z›n bask› ve sömürüden, emperyalist hegemonyadan kurtulmas›,
özel olarak Kürt halk› üzerinde, uygulanan ulusal bask›ya son verilmesi, emper-
yalizmin ve oligarflinin halklar›m›z taraf›ndan yenilmesiyle mümkündür. Di¤er bir
deyiflle halk›m›z›n kurtuluflu, (Kürt ve Türk halk›) anti-emperyalist anti-oligarflik
Demokratik Halk Devrimi (DHD)nin gerçekleflmesiyle sa¤lan›r. Bu devrim, Kürt
halk› üzerinde uygulanan ulusal bask›ya da son verecek, ona özgürlü¤ünü ka-
zand›racakt›r.
Ulusal sorun, DHD sürecinin önemli bir halkas›d›r, ama temel halkas› de¤il-
dir. Yani halk›m›z›n devrimci mücadelesinin geliflmesinde ve ilerlemesinde temel
engel, ulusal sorun de¤ildir. Tersine devrimin önündeki di¤er sorunlar çözümlen-
dikçe, ulusal sorunun çözümü do¤rultusunda ad›mlar at›lacak, mücadelenin sey-
ri içinde Kürt ulusu üzerindeki ulusal bask›, bafl çeliflmenin çözümü do¤rultusun-
da ilerlemeler kaydettikçe azalacakt›r.
Oligarflinin iki halk› birden ve ayn› anda farkl› olmayan biçimlerde sömürme-
si, halk›m›z›n mücadelesini tek potada eritmektedir.
Kürt ulusunun hem emperyalist sömürüden ve hem bununla yak›n iliflki içinde
bulunan ulusal bask›dan kurtulmas›n›n ve ba¤›ms›z devlet kurma hakk› dahil,
ulusal sorunun çözülmesinin devrimci yöntemi, temel hedefe vurmaktan geçmek-
tedir. Hedefin yanl›fl seçilmesi ya da hedefin daralt›lmas›, Kürt halk›n›n kurtulu-
flunu sa¤lamayacakt›r. Hedef daralt›ld›kça, düflman›n tüm gücü de¤il, onun k›s-
mi gücü hedefe al›nm›fl olur.
Soruna, ulusal perspektifle bakarak onun s›n›fsal yan›n› bir tarafa itmek, ulu-
sal Kürt hareketini Türk emekçi s›n›f›n›n s›n›fsal mücadelesinden koparacak, onu
oligarflinin gücü karfl›s›nda yaln›z b›rakacakt›r. Bu durum ayn› zamanda Türk
emekçilerini Kürt emekçilerinden koparacak ve onun gücünü bölecek, onlar› da
oligarfli karfl›s›nda Kürt emekçilerinin enerjisinden ve mücadele potansiyellerin-
den mahrum b›rakacakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 53

Bu durumda karl› ç›kan elbette ki egemen güçler ittifak› olacakt›r.


Kürdistan’›n her parças›n›n, di¤er parçalara tabi olmadan ulusal mücadele-
yi kendi bulundu¤u parçada ba¤›ms›z yürütmesi, Kürdistan’›n objektif durumu-
nun günümüzdeki tezahürü olarak kabul edilmelidir. Her ne kadar bu durum mü-
cadeleyi ba¤›ms›z olarak sürdüren ulusal hareketlerin savaflma gücünü ve kat›-
l›m potansiyelini azalt›yorsa da, her parça bünyesinde bulundu¤u çok uluslu
devletin di¤er-ezen-ulus halk›yla birlikte ortak düflmana karfl› savaflma gücünü ve
potansiyelini artt›rmaktad›r.
‹çinde bulundu¤umuz tarihsel, siyasal, sosyal, askeri ve ekonomik konjonktür-
de halk›m›z›n oligarfliye karfl› ortak mücadelesi ve ortak örgütlenmesi, devrimi
gerçeklefltirmek için zorunludur.
Nitekim bu zorunlulu¤u PKK de 12 Eylül sonras› “cephe” ile ilgili ç›kard›¤›
yaz›larda görmüfl, tek bafl›na ne Kürt ne de Türk halk›n›n kurtuluflunu gerçeklefl-
tiremeyece¤i gerçe¤ini belirtmifltir. 12 Eylül yenilgisini, Kürt ve Türk halk›n›n bir-
likte mücadele etmemesine ba¤lam›flt›r. Bu durumu yenilginin belirleyici ö¤esi
olarak göstermifltir.
Bu saptama, belirli s›n›rlar içinde do¤rudur. Yaln›z faflist cuntan›n program›-
n› uygulamas› sonucunda ulusal ve devrimci hareketlere vurdu¤u darbelerle et-
kisiz duruma getirmesinde birinci derecede etken PKK’nin belirtti¤i gibi halk›m›-
z›n cuntaya karfl› mücadelesinde birleflmemifl olmas›ndan kaynaklanm›yordu.
Sorunun bu çerçevede ele al›nmas›, baz› gerçekleri perdelenmesine yol açma
çabas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Bir kere 12 Eylül öncesi ne Kürt ne Türk halk›; cuntaya karfl› direnecek ve
onun geliflini engelleyecek sübjektif flartlara sahip olmad›klar› gibi bilinçleri de
bunu gö¤üslemeye yeterli de¤ildi. B›rakal›m cuntaya karfl› ayaklanmas›n›, genel
kitle kat›l›m› olarak her fleye ra¤men, düzen partilerini destekliyor, onlar›n peflin-
den gidiyordu. Nitekim cuntan›n can güvenli¤ine sahip ç›kmas›, demagojisi ve
devrimci hareketleri sindirmesi, halkta can güvenli¤ini sa¤lad›¤› görünümü ya-
rat›nca, baflta halk›n büyük bir kesiminin deste¤ini almas›na yol açm›flt›r. Cunta-
ya karfl› olan kesimler ise, cuntan›n bask› ve fliddetiyle devrimci hareketlerin sin-
dirilmesine paralel olarak sinmifltir.
PKK, birlik olma sözünden örgütlü siyasal hareketleri kastediyorsa, bu türden
bir birliktelik tek bafl›na solun yenilgisini engelleyemezdi. Cuntaya karfl› tav›r,
ona karfl› gerekli mücadeleyi verme ve sola yönelik program›n› bozmak için ha-
reket platformu yaratma, örgütler aras› birli¤i yaratman›n ön kofluludur. Yoksa
birlikten sözetme gibi soyut savlar peflinden koflmak, gerçek birli¤i yaratacak
anti-cuntac› muhtevada bir mücadele platformu oluflturmadan ve pratikte cunta-
ya karfl› mücadele etmeden yenilgi nedenini birlik olmamaya dayand›rmak, ken-
disinin de ortak oldu¤u cuntaya karfl› tav›rs›zl›¤a, mücadeleyi belirli bir dönem-
le s›n›rl› da olsa (sivil cuntaya kadar) tatil etmeye vard›ran, devrimci olmayan tu-
tumuna herkesi ortak etme çabas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Yani geleneksel solun zor flartlar (cunta) karfl›s›nda geleneksel sa¤ tavr›yla,
yine Kürdistan’daki ulusalc› hareketlerin geleneksel soldan farkl› olmayan tavr›,
solun ve Kürt yurtsever hareketlerinin darbeler yemelerine ve tümden da¤›lmala-
r›na ya da faaliyetlerini cuntay› rahats›z etmeyecek en az mücadele düzeyine
indirgemesine yol açm›flt›r. Bu durum, Kürt ve Türk halk›n›n cuntan›n yo¤un bas-
54 Miliyetçilik Ç›kmaz›

k› ve terörüyle sindirilmesinde, ayr›ca Kürt halk›n›n 12 Eylül öncesine k›yasla gö-


reli olarak afl›r› derecede, cuntan›n faflist, ›rkç›, flovenist propagandas›yla asimi-
lasyona tabii tutulmas›na yol açm›flt›r.
PKK de dahil olmak üzere, Kürdistan’da di¤er yurtsever hareketlerden hiçbi-
ri, 12 Eylül sonras› -84 A¤ustos Eruh-fiemdinli askeri eylemlerine kadar- Kürdis-
tan’da klasik faaliyetleri dahi ya çok s›n›rl› ya da hiç yürütmemifllerdir.
Ulusalc› temelde geliflecek ve Kürdistan’›n kurtuluflunu gözetecek bir hareket,
bulundu¤umuz süreçte, tek bafl›na Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunu hedefledi¤in-
de, güçler dengesinin ve koflullar›n elveriflsizli¤inden vb. dolay› bunu gerçeklefl-
tiremez.
fiimdiki süreç ve halklar›m›z›n kurtuluflu, emperyalizme ve oligarfliye karfl› or-
tak mücadele ve örgütlenmeden geçiyor. ‹kincisi olmadan birincisi olamaz.
Türkiye’de ulusal sorunun çözümü ve Kürt halk›n›n kendi kaderini özgürce be-
lirlemesi, anti-emperyalist, anti-oligarflik devrimde yatmaktad›r. Günümüz koflul-
lar›nda emperyalist hegemonya bertaraf edilmeden oligarflinin bask› ve sömürü-
süne son verecek strateji ve taktik izlenmeden, Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunun
gerçekleflmesi düfl olmaktan öteye gitmez.
Halklar›m›z›n düflman› ortakt›r. Yeni sömürge durumundaki iki uluslu Türki-
ye’nin halk› ile oligarfli ve emperyalizm aras›ndaki temel çeliflmenin çözümü
Türk ve Kürt halklar›n› sömürü ve bask›dan kurtaracakt›r. Ulusal sorunun çözü-
mü, yeni sömürge bir devlette ancak devrimle gerçekleflecektir.
Oligarflinin ve emperyalizmin afla¤›dan yukar›ya halk›m›z›n devrimci girifli-
miyle yenilgiye u¤rat›lmas›, Kürt halk›na kendi kaderini özgürce belirleme orta-
m› yaratacakt›r. Bu konuda hiçbir dayatma kabul edilemez. Kürt halk› isterse ay-
r› devlet kurarak ba¤›ms›zl›¤›n› sürdürebilir.
fiayet sorun, ayr› devlet olup ulusal ba¤›ms›zl›¤› sa¤lamaksa, bunun en az
zahmetli, en k›sa ve en do¤ru yolu, DHD gerçeklefltirecek do¤rultuda hareket et-
mek ve ulusal ba¤›ms›zl›¤›n önündeki engelleri -oligarfliyi- yenmektir.
M-L’ler, ulusal soruna yurtsever düzeyde yaklaflamaz. S›n›fsal perspektifle so-
runa yaklafl›r, onu proletaryan›n ç›karlar›na en uygun biçimde çözmeye çal›fl›r.
fiimdiki tarihsel kesitte ve iki uluslu devletin emperyalizme karfl› konumunda,
Kürt sorununu ön plana ç›kart›p bu do¤rultuda hareket ederek, emekçi halk›m›-
z›n ortak mücadelesine karfl› ç›kan ve onun önüne ulusal çitler ören bir anlay›fl,
ifadesini -ad›na ne denirse densin- M-L de¤il, Kürt yurtseverli¤inde (milliyetçili-
¤inde) bulur. Bir ulusun salt ezilen ulus durumunda bulunmas›, onun tek bafl›na
hareket etmesine meflruluk kazand›rmaz.
Halklar›m›z›n kurtuluflu (DHD) önündeki engel, ulusal sorunu çözememifl ol-
mas› de¤ildir. fiayet bulundu¤umuz tarihsel evrede halklar›m›z›n devrim do¤rul-
tusundaki mücadelesini engelleyen olgu, Kürt ulusal sorunu olsayd›, soruna fark-
l› temelde yaklafl›l›r, ulusal sorunun çözümünü DHD aflamas›na kadar götürmez-
dik. Bu durumda do¤ru yaklafl›m, DHD’nin önünü açacak engellerin (ulusal so-
runun) ortadan kald›r›lmas› do¤rultusunda güçleri seferber etmek olurdu.
Oysa ulusal sorun, Türkiye devriminin önünde “temel öneme” sahip bir sorun
de¤ildir. Ama devrimin çözmesi gereken önemli sorunlardan biridir.
Ne var ki, ulusal sorun süreç içerisinde geliflir ve farkl› boyutlara var›rsa, du-
rum de¤iflebilir. O zaman art›k bu sorun halk›m›z›n devrimci mücadelesini en-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 55

gelleyen ve onun gerçeklefltirmek zorunda oldu¤u DHD önünde, birinci derece-


de engel olmaya bafllam›fl demektir. Bu noktadan sonra proletarya bu sorunun
üstesinden gelmedikçe devrimini gerçeklefltiremez, bu do¤rultuda at›l›m yapa-
maz.
Durumun bu hale gelmesi, Türk proletaryas›na öncekinden farkl› görevler yük-
leyecektir. Türkiye proletaryas›n›n görevi, ezilen ulus proletaryas›n›n ayr› örgüt-
lenmesine, ayr› mücadele etmesine yard›mc› olmak ve bu yöndeki geliflmeleri
desteklemek, ezen ulus içinde bu do¤rultuda mücadeleyi yo¤unlaflt›rarak, ege-
men güçlerin, ulusal bask› konusunda her at›l›m›n› bofla ç›karmakt›r. Bunu yap-
mayan ezen ulus proletaryas›, kendi kurtuluflunu gerçeklefltiremez ve kendini ka-
pitalist kölelik zinciriyle hakim güçlere ba¤l›yor demektir.
Belirli bir tarihsel döneme do¤ru diye ileri sürülen çözümün, de¤iflik bir kesit-
te yanl›fl hale gelebilmesi mümkündür. Herhangi bir çözüm biçimini mutlaflt›ra-
rak zaman ve mekan kavram›n› hesaba katmadan, onu de¤iflmez, mutlak tek çö-
züm yolu olarak ele almak idealizmdir.

Desteklenmesi Gerekli Hareketler, Emperyalizmin Genel


Ç›karlar›na Zarar Veren Hareketlerdir
fiimdiki evrede ortak örgütlenme, M-L bir yaklafl›m tarz› olmas›na ra¤men,
Kürt ulusalc› hareketlerinin ulusal muhtevada egemen güçler ittifak›na karfl› bafl-
latacaklar› silahl› mücadele, en genelde emperyalizm ve onun ittifak kanad›n›n
ç›karlar›na zarar verece¤inden, M-L taraf›ndan “ulusalc› hareketler proleter ol-
maktan uzakt›r” deyip, ulusalc› hareketler önüne barikatlar kurulmamal›, engel-
ler oluflturulmamal›d›r.
Saptanan ve prati¤e aktar›lan mücadele çizgisinin yanl›fl olmas›, onun des-
teklenmemesi anlam›na gelmez. Afla¤›daki örnek, çokça verilmesine ra¤men,
bir kez daha konunun önemi aç›s›ndan verilmesinde yarar olaca¤› düflüncesin-
deyiz.
Marx ve Engels, 1871 Paris Komüncülerinin ayaklanmas›n› ve iktidar› ele ge-
çirme mücadelesini, kapitalist üretim güçlerinin vard›¤› düzeyin devrim yapma-
ya elveriflli olmamas› ve örgütlenmenin sübjektif durumundan ileri gelen neden-
lerle do¤ru bulmuyor, ayaklanmaya karfl› ç›k›yorlard›. Ne var ki, ne Marx, ne
de Engels Paris Komüncülerinin ayaklanmas› bafllad›¤›nda do¤ru bulmamalar›,
zamans›z bir ayaklanma olarak görmelerine ra¤men, ayaklanman›n patlak ver-
mesi üzerine baflar›ya ulaflmas› amac›yla tüm güçleriyle ve hararetle ayaklanma-
n›n yan›nda yer alm›fl, onu desteklemifllerdir.
Yine Lenin proletaryan›n önderlik etmedi¤i bir ulusal kurtulufl savafl› olmas›-
na ve önderlik kademesinde küçük burjuva asker-sivil ayd›n radikallerle birlikte
toplumun di¤er kesitlerinden eflraf›n ve din adamlar›n›n yer almas›na ra¤men,
savafl›n anti-emperyalist niteli¤e sahip olmas›ndan dolay›, Anadolu kurtulufl ha-
reketini desteklemifltir.
‹flte M-L’nin toplumsal olaylara yaklafl›m tarz› budur.
Ça¤›m›zda toplumsal baflkald›r›larda, ilericilik-gericilik olgusu, emperyalizm
karfl›s›nda sahip oldu¤u konumla ölçülür. Hakl›l›¤›, haks›zl›¤› emperyalizmin ge-
nel ç›karlar›na karfl› olup olmamakla ortaya ç›kar. M-L’in bu konudaki ölçütü bu-
56 Miliyetçilik Ç›kmaz›

dur.
M-L’lerin destek vermeyecekleri eylemler, gerici ve haks›z eylemlerdir. Mark-
sizm, her türlü savafla ve her türlü toplumsal baflkald›r›ya karfl› ç›kmaz, onun ka-
bar›fl›n› engellemez. Oysa emperyalizmin ç›karlar›na hizmet eden, onun hakimi-
yetinin yerleflmesine yard›mc› olan ulusal çerçeveli kitle deste¤ine sahip hareket-
ler dahil her türlü toplumsal karakterli hareketlerin karfl›s›na ç›kar, bunun gelifl-
mesini ve kitleler içinde kök salmas›n› engellemek için mücadele eder.
Yine bu çerçevede her ezilen ulusun ulusal baflkald›r›fl› desteklenemez. Bu ko-
nuda saptanm›fl ve hiçbir M-L’in karfl› ç›kamayaca¤› ilkeler do¤rultusunda hare-
ket etme gerçe¤i vard›r.
fiayet bu konuda ilkesizlik hakim olsayd›, her türlü ulusal baflkald›r›fl M-L’ler
taraf›ndan desteklenirdi. Ezilmifllik, hakl›l›k için yeterli ölçüt olurdu. Ne var ki
toplumsal olaylara M-L’lerin bak›fl›, hiç de bu muhtevada olmam›flt›r.
Ulusalc› bir hareketin baflkald›r›fl›, kendi özgül s›n›rlar› içinde hakl› dayanak-
lara sahip olabilir. Ne var ki bu baflkald›r›fl emperyalizmin genel ç›karlar›yla pa-
ralellik içine girebilir. Yani parça bütünle çeliflebilir. Kendi içinde tutarl› ve hak-
l› konuma sahip olmas›na ra¤men, emperyalizmin ç›karlar›na karfl› olma anla-
m›nda bütünle çeliflkiye düflebilir, ona zarar verebilir. Bu durumda bütün, belir-
leyici olma özelli¤inden dolay›, bu parçaya k›yasla birincildir, savunulmas› ge-
rekendir. Bu aç›klamalardan sonra, Türkiye Kürdistan›’yla silahl› ulusalc› hareket-
lerin durumu a盤a kavuflturulmal›d›r. Örne¤in; silahl› PKK hareketi bulunulan ev-
rede iki uluslu devlette ve Ortado¤u global›nda emperyalizmin ç›karlar›na kar-
fl›d›r ve eylemleri ona zarar vermektedir. Yani hem kendi özgülünde, hem de ge-
nelde emperyalizme karfl›d›r, parça bütünle çeliflmemektedir.
Oysa geçmiflte yaflanan Irak Kürdistan›’ndaki Barzani hareketinin bir döne-
mi, PKK’nin aksine olumsuz örnek oluflturmufl, parça kendi içinde hakl› olmas›-
na (ulusal ezilmiflli¤e karfl› olma anlam›nda) ra¤men, Ortado¤u bütününde geri-
ci fiah rejimi arac›l›¤›yla emperyalizmin bölge ç›karlar›na hizmet etti¤inden, bü-
tünle çeliflmifl ve haks›z konuma düflmüfltür. Barzani’nin sözü edilen dönemdeki
Irak’a baflkald›r›fl› gerici bir baflkald›r›flt›.
Ezen-ezilen ulus çerçevesinde konu ele al›nd›¤›nda, ezilen ulusun ezene kar-
fl› baflkald›r›fl›, ilk bak›flta hakl› temellere dayan›yormufl gibi gözükebilir. Barza-
ni hareketinin 1970 y›llar›n›n ilk yar›s›nda görümü bu do¤rultudayd›. Oysa bu
dönem Molla Barzani, ABD’nin Ortado¤u jandarmas› konumundaki ‹ran fiah›n-
dan yard›m al›yor ve emperyalizmin bölgesel ç›karlar› do¤rultusunda anti-em-
peryalist Irak BAAS iktidar›n› fiah karfl›s›nda güç durumda b›rak›yordu.

Kürt Yurtsever Hareketleriyle ‹ttifaklar Sorunu


M-L bir hareket, anti-emperyalist, anti-oligarflik devrim sürecinde çeflitli s›n›f
ve tabakalarla ittifaklara girmek durumundad›r. Bu ittifaklar›n Türk ulusunun çe-
flitli s›n›f ve tabakalar›yla gerçekleflmesi ne kadar zorunluluksa, Kürt yurtseverle-
riyle de ayn› ölçüde zorunluluktur.
Bulundu¤umuz evrede, ülke koflullar›n›n bir sonucu olarak M-L bir hareket ulu-
sal sorunda ortak örgütlenme do¤rultusunda çal›flma yürüttü¤ünden, ittifaklarda
güçlüklerle karfl›laflacakt›r. Bir tarafta Kürt ö¤eleri, di¤er tarafta Türk ö¤eleri itti-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 57

fak›n›n temelini oluflturacakt›r.


Türk ve Kürt halk›n›n proleter, yar›-proleter ve yoksul köylülerinin s›n›f örgütü,
anti-emperyalist, anti-oligarflik mücadeleyi, yönlendirip halk› bu do¤rultuda ha-
reket içine sokarken, mücadele cephesine en genifl güçleri ortak edecek biçim-
de politik esneklik içinde bulunmal›d›r.
‹ttifaklardaki sorun, Kürt yurtsever ve ilericileriyle, Türk yurtsever ve ilericileri-
ni halk›m›z›n düflman›na karfl› ortak mücadele çizgisi içine çekip, onlar› anti-em-
peryalist, anti-oligarflik DHD hedefine yöneltmektir.
Küçük burjuvazi, ulusal konuda burjuvaziden daha çok milliyetçi ve bu konu-
da toplumun en ba¤naz kesimidir.
Burjuvazi, kapitalizmin emperyalizm aflamas›yla birlikte, ulusal meselede
geçmifl devrimci-ilerici misyonunu yitirmifl, ulusal olma özelli¤ini kaybetmifltir.
Anti-emperyalist mücadelede emperyalizme ba¤l› durumda bulunan halk›,
ulusal temelde harekete geçiren iki güç vard›r: Bunlardan biri, proletarya, ikin-
cisi, ise genifl anlam›yla küçük burjuvazidir.
Emperyalizmin yeni sömürgesi Türkiye’de emperyalizme karfl› tav›rda, devle-
tin iki uluslu olma özelli¤inden dolay› tek savaflç› partide örgütlenmifl iki ulustan
proletarya ve yoksul köylülükle, her iki ulustan küçük burjuva radikal devrimcile-
ri (jakobenleri) aktif rol oynayacakt›r.
Küçük burjuva milliyetçileri, anti-emperyalist temelde oligarflinin ve emperya-
lizmin karfl›s›na ç›kabilecek silahl› enerjiye sahiptir. Bunun örnekleri birçok ülke-
de görülmüfltür. En bariz örne¤i, Cezayir Ulusal Kurtulufl Savafl›yla, o ölçüde di-
renifl hatt› yaratmamakla birlikte, Türkiye ulusal kurtulufl savafllar›d›r.
Türkiye Kurtulufl savafl›nda Kemalist hareket, savafla önderlik etmifl ve emperya-
lizmin aç›k iflgaline karfl› halk›n direniflini örgütlemifl ve onu harekete geçirmifltir.
M-L’ler aç›s›ndan emperyalizme karfl› silahl› ya da silahs›z tav›r koyabilecek
Türk küçük burjuva hareketleriyle ittifaka girmenin hiçbir sak›ncas› olmad›¤› gi-
bi, devrimci mücadelenin güvenli¤i aç›s›ndan ve emperyalizme karfl› olma anla-
m›nda kaç›n›lmazd›r da. Zaten Lenin de Kemalistleri desteklerken ayn› temelden
hareket etmifltir.
Son dönemde Kürdistan’da PKK taraf›ndan oligarfliye karfl› ulusalc› temelde
sürdürülen silahl› mücadele, proleter hareketin ittifak› içinde yer alacak olguya
sahiptir.
PKK, Kürdistan’da ulusalc› hareket temelinde, silahl› mücadeleyi savunan kü-
çük burjuva yurtseverlerinin en sol kanad›n› oluflturan bir harekettir. Bu durum,
M-L silahl› hareketlerle Kürdistan’da silahl› mücadeleyi yürüten yurtsever hareket-
lerin, emperyalizme karfl› olma anlam›nda ittifak kurman›n öncelikli koflullar›n›
yarat›yor. Gerçekleflebilecek bu tür ittifaklar, M-L hareketin Kürdistan’da Kürt
emekçileri içerisinde yayg›nlaflmas›yla oradaki mücadeleyi s›n›fsal temeline otur-
tacak, birlikte kurtuluflun ortam›n› sa¤lamlaflt›racakt›r. Oysa ittifaklar sorununa
bu temelde yaklaflmayan bir hareket çizgisi, ittifaklar› uzun ömürlü k›lamayacak
ve Kürt halk› içinde kitlesel varoluflunu sa¤lamayacakt›r. M-L’in hem Kürt ulusal-
c› hareketleri, hem de Türk ulusalc› hareketleriyle (günümüzde Türk yurtseverleri
örgütlü bir hareket durumunda de¤ildir) ayr› ayr› kuracaklar› ittifaklar, bu iki ulu-
salc› hareketi mücadele platformunda birbirine yaklaflt›racakt›r. En az›ndan bu
durumun gerçekleflmesi ezilen Kürt milliyetçi hareketlerle, ezen Türk ulusunun an-
58 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ti-emperyalist kanad›n› karfl› karfl›ya getirtmeyecek, ulusal düflmanl›klar› en aza


indirgeyecektir.
Bu noktada sorun, M-L hareketin, bu iki milliyetçi kesim aras›nda emperyaliz-
me karfl› mücadelede ustal›kl› bir politika yürüterek, bunlar› kendisiyle olan itti-
faktan koparmayacak manevra kabiliyetini gösterebilmesidir. Bunu gerçeklefltir-
menin dayanaklar› var. Ülkedeki emperyalizmin iflgalinden (gizli iflgal) dolay›
her iki ulusun da emperyalist bask› ve sömürü alt›nda olmas›, uluslar›m›z› birbi-
rine yak›nlaflt›rmaktad›r.
Hem Kürt, hem de Türk halk› bünyesinde örgütlü faaliyet yürüten proleter ha-
reketin ulusal meseleye yaklafl›m aç›s› M-L temelde olmas›ndan dolay›, Kürt hal-
k›n›n kendi kaderini özgürce belirleme hakk› konusunda yeterli güveni verecek-
tir. Zaten bilinçli proletarya, Kürt halk›n› ulusal ezilmifllik konusunda geçmiflin
olumsuzlu¤unu giderecek güvenceyi sa¤lamadan Kürt emekçi kesimlerini safla-
r›na çekmesi ve Kürt yurtseverleriyle ittifaklara girmesi koflullar›n› yaratamaz.
Ezilen Kürt halk›n›n ulusal ezilmifllik konusunda güvenini kazanmak, genelde
proletaryan›n, özelde ise Türk proletaryas›n›n görevi olmal›d›r.
Bilinçli proletarya mücadele sürecinde Kürt emekçilerinin ulusal meseledeki
kuflkulu ve ihtiyatl› yaklafl›mlar›n› hesaba katarak hareket etmelidir.
‹ttifaklar sorunu, M-L hareketlerin önemli sorunlar›ndan biridir.
Kürdistan’da silahl› mücadeleyi temel alan M-L hareket aç›s›ndan Türkiye ge-
nelinde M-L temelde sürdürülecek silahl› mücadelenin, Kürdistan kesitindeki en
yak›n müttefiki olma konumundad›r. (Tabii, flimdiki anti-emperyalist konumunu si-
lahl› temelde muhafaza etti¤i sürece).

SONUÇ
Kürdistan’da ulusalc› hareket PKK’nin 84 A¤ustosu’nda bafllatt›¤› silahl› mü-
cadele, uzun bir aradan sonra Türkiye genelinde sessizli¤i bozdu.
Sivil cunta askeri cunta dönemi boyunca halk üzerindeki uygulamalar›n› ye-
ni dönemlerle birlikte yasal çerçeveye oturttu. Yani genel durumda ve siyasi at-
mosferde gerçekte hiçbir de¤ifliklik yapmad›; sadece yasal olmayan görünüm
kazand›.
Ülkede demokratik hiçbir kurum ve hakk›n bulunmad›¤›, legal ve yar›-legal
tüm olanaklar›n yasal olarak yok edildi¤i bir ortam yarat›ld›.
Bunlara ek olarak oligarfli, d›fl politikas›nda yeni yap›lanma ve bünye de¤i-
flikli¤i içine girmifltir. Emperyalist ç›karlar do¤rultusunda Ortado¤u çap›nda ye-
ni angajmanlara girmenin sürecini yaflamaktad›r.
Türkiye’nin Ortado¤u’daki stratejik önemi, emperyalizmin bölge ç›karlar› aç›-
s›ndan göreceli olarak artmaktad›r. Bölgenin ve ülkemizin bulundu¤u konjonktür-
de emperyalist ç›karlar›n gere¤i olarak halka siyasi gerçekleri göstermenin, on-
lar› bilinçlendirmenin ve en genelde anti-emperyalist saflara çekmenin araçlar›
son derece s›n›rlanm›flt›r. Dergi, bildiri vb. gibi olanaklardan yararlanarak genifl
halk kitlelerine ulaflma ve Kürt halk›na ulusal bilinci vermenin onlar› bu do¤rul-
tuda örgütleme ve giderek harekete geçirmenin imkanlar› alabildi¤ince s›n›rlan-
d›r›lm›flt›r.
Böyle bir ortamda siyasi mücadelenin silahl› biçimi, Kürdistan’da sivil cunta-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 59

n›n yasallaflm›fl yüzünün (katliamc›, ulusal bask›c› ve teröre dayal› aç›k faflist yü-
zünü) a盤a ç›kmas›n› sa¤lad›:
‹ster M-L, ister ulusalc› temelde geliflen bir hareket, emperyalizmin iflgali al-
t›nda ve aç›k faflist rejimle yönetilen bir devlette faaliyetini gerçekleri aç›klama
kampanyas›n› yürütmesi; kendi özgücünün d›fl›nda egemen güçlerin, kendi için-
deki muhalefetini iktidar oda¤›nda açaca¤› gedi¤in, burjuva anlamdaki toplum-
sal muhalefetin geliflmesine ba¤layamaz.
‹flte PKK’nin bulunulan noktada -devrimci ve yurtsever anlamda- muhalefetin
ve sesin ç›kmad›¤› bir dönemde Kürdistan’da gerçeklefltirdi¤i eylemler, önemini
bu noktada ortaya koymaktad›r. Komflu devletlerden ve Barzani hareketinden
destek görmesi bir yana, kendi gücüne dayanarak kararl› bir biçimde eylemler
koymas›, bizim gibi ülkelerde oportünizmin ve bunlardan hiç de geri kalmayan
Kürt yurtseverlerinin oligarfli karfl›s›ndaki geleneksel pasifist anlay›fllar› ve burju-
va muhalefetinin güdümünde geliflecek -toplumsal bir muhalefete bel ba¤lama
anlam›nda- icazet ortam› bekleyen e¤ilimleri sivil cuntan›n kitleleri apolitiklefltir-
me do¤rultusundaki program›n› engelleyecek, bu program› halk kitleleri nezdin-
de teflhir edecek, buna ba¤l› olarak Kürt halk› üzerindeki ulusal bask›, asimilas-
yonu vb. engelleyecek devrimci faaliyet içinde olmad›klar›n› göstermifltir.
PKK’nin eylemleri sonucu, “sivil cuntan›n” Kürdistan’a iliflkin program› a盤a
ç›km›flt›r. Cuntan›n Kürt halk›na yönelik operasyon ve köy bask›nlar› gözalt›na
almalar›, militarist güçleriyle gözda¤› veren askeri hareketleri, TV, radyo, bas›n
arac›l›¤›yla demeçleri okuma-yazma kurslar› ad› alt›nda yoksul Kürt köylülerinin
Türklefltirilmeye yönelik çal›flmalar›, ihbarc›l›k yapanlar› mükafatland›rmas›, ge-
rici-faflist Kürtleri silahland›rma faaliyetleri dünya ve ülke kamuoyuna eylemlerin
bafllamas› ve sürdürülmesiyle yans›t›lm›flt›r.
Bulgaristan’da az›nl›kta bulunan Türklerin adlar›n›n Bulgarlaflt›r›lmas› konu-
sunda f›rt›nalar koparan her çeflit burjuva katmanlar›, dünya gericili¤i ve Türki-
ye’nin demokrat geçinenleri bile her ne hikmetse kendini bildi bileli az›nl›k gibi
bir durumu da olmayan Kürt ulusuna yap›lanlar karfl›s›nda seyirci kalman›n öte-
sinde, sivil cuntay› desteklemektedirler.
Demokrat, ayd›n, ilerici ve namuslu olman›n k›stas›, Kürt ulusuna yap›lan bas-
k› ve zulme karfl› sessiz kalmak m›d›r? Kürtlerin -asimilasyonla- Türklefltirilmesi mi-
dir? Kürt yurtseverlerinin da¤larda hunharca militarist güçlerce katledilmesi midir?
‹flte PKK’nin gerçeklefltirdi¤i eylemler yukar›da yaz›l› gerçekleri kendisine kar-
fl› anti-kampanyan›n yo¤unlu¤una ra¤men kamuoyuna duyurmufltur. Sivil cunta
içinde Evren ile ordusunun sahip oldu¤u konumun boyutunu ortaya ç›karm›flt›r.
Kürdistan’da silahl› temelde gerçeklefltirilen eylemlere bak›p “macerac›” ya da
“sol sapma” diyerek mahkum etmek ve “karfl›-devrimin ekme¤ine ya¤ sürüyor”
demek, M-L hareketin harc› olmamal›d›r. Meseleye macerac› damgas› basacak
temelde yaklaflanlar›n, eylemlerinin ve bu do¤rultuda yürütülen faaliyetlerin ya-
ratt›¤› etkilere ve düflman kamp›nda açt›¤› gediklere flöyle bir bakmalar›, yerin-
de bir hareket olacakt›r.
Silahl› mücadeleye karfl› olanlar›n öncelikle 12 Eylül sonras› cuntan›n kitlele-
ri sindirmesi, Kürt ulusuna karfl› uygulad›¤› flovenist politikas› karfl›s›nda kendile-
rinin ne yapt›klar›na bakmal›d›rlar. 4-5 y›ld›r neredeler ve ne yap›yorlar?
PKK’nin karfl› ç›k›lacak yönleri elbette ki var, ama bunlar silahl› mücadeleyi
60 Miliyetçilik Ç›kmaz›

temel almas›ndan kaynaklanm›yor. Kürdistan’›n tahlili sonucu ve tahlilde bulun-


mas›na yol açan ulusalc› e¤iliminden kaynaklan›yor. Kürdistan’›, Türkiye’nin sö-
mürgesi olarak de¤erlendirmesi, temel yanl›fl›n› oluflturuyor. Ulusal sorunu em-
peryalizmden soyutlayarak, onu iki uluslu devletin iç sorunu olarak ele almas›,
sömürgecilik olgusunun emperyalist sömürgecilik demek oldu¤unu göstermesini
engellemektedir. Kürdistan konusunda yanl›fl yorumlar ve Leninist olmayan sap-
tamalara dayanmakla, düflünce stratejisinin temelini ezilen ulus milliyetçili¤i üze-
rine kurmaktad›r. Bu teorik tesbitten hareketle, halk› milliyetler temelinde ayr› ör-
gütlemeye iterek, halk›n gücünü oligarfli karfl›s›nda bölmektedir.
Bu durum, halk›m›z aras›nda ulusal çitler çekmekte, iki ulusun proletaryas›n›n
mücadelesini s›n›fsal planda ele almas›n› engellemekte, ulusal burjuvazisini des-
tekleme e¤ilimi içine itmektedir.
Hiç flüphesiz bundan karl› ç›kan egemen güçler bloku olacakt›r.
Ezilen Kürt ulusunun yurtseverleri, anti-emperyalist olma ve onun genel ç›kar-
lar›na zarar verme anlam›nda anti-emperyalist ve ilericidirler. Bu yanlar›ndan
hareketle, desteklemek do¤ru bir yaklafl›m tarz›d›r.
Bu türden bir harekete burun k›v›rmak onun karfl›s›na ç›kmak ya da tarafs›z-
l›¤›n› ilan edip, en genelde emperyalizm ve oligarfliye karfl› ezilen bir ulusun si-
lahl› yurtseverlerinin baflkald›r›fl›na seyirci kalmak -hangi ad ve nedene dayal›
olarak dile gelirse gelsin- ister “macerac›”, “anarflist”, “terörist”, “goflist”, “Gu-
evaraist-Kastroist” ister daha baflkalar›... ifadesini bu yaklafl›m tarz›yla “sosyal
flövenizm”le bulur.
Sorun salt oligarflinin Kürdistan’da silahl› yurtseverlerin eylemlerini bahane
ederek, silahl› Kürt ulusalc›lar›n› katletmesini protesto etmek olmamal›d›r. Zira
bunu yapmak için kendine M-L demek gerekmez. Çünkü demokrat, ilerici ve bur-
juva hümanisti de katliam›n insan yaflam›na karfl› olma olgusundan dolay› pro-
testosunu aç›kça ortaya koyabilir. (Tabi, bizim gibi ülkelerde vulger, ayd›n, de-
mokrat vb. hariç)
Oysa M-L’in görevi bu konuda ayd›n, demokrat vb. terekesinde olmamal›d›r.
Sorun, yurtseverlerin oligarfli taraf›ndan katledilmesine karfl› olmak anlam›nda
ele al›nmamal›, daha ileri boyutta destek verilerek, bu konuda pratikte oligarfliy-
le hesaplaflmaya girilmelidir.
Bugün Kürdistan’da oligarfliye karfl› PKK taraf›ndan savafl verilmektedir. M-
L’lerin görevi, ulusalc› temelde geliflen bu silahl› mücadeleyi pratikte desteklemek
olmal›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 61

Yeni ÇÖZÜM
KÜRTLER‹ VE KÜRT HALKINI
TARTIfiMAK TABU DE⁄‹LD‹R

K Ü RTLER‹ VE
K Ü RT HALKINI
TA RTIfiMAK TA B U
Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
DE⁄‹LD‹R
Temmuz-A¤ustos 1987
Say›: 6

- “Türk Kürtleri!..”
- “Kürtçe konuflan halk...”
- “Kürtler...”
- “Kürt sorunu...”

Ö
zellikle son aylarda yo¤unlaflmak üzere, uzun bir süredir bas›n ve
yay›n organlar›nda, bu tür ifadeler kan›ksanmaya baflland›. Her ne
kadar “anarflist, terörist, bölücü hareketler” fleklindeki resmi ideolo-
jinin ve çeflitli uzant›lar›n›n söylemleri yine a¤›rl›k tafl›sa da, ortada bir “Kürt
Sorunu” ve Kürt halk›n›n hakl› istemleri oldu¤u gerçe¤i, iyice gizlenemez hale
geldi. Buna koflut olarak, kullan›lan kavram ve nitelemeler de de¤iflmek zorun-
da kalmaktad›r. Bir k›sm› çekine çekine ifade etmifl de olsa, burjuva yazar-çi-
zer tak›m›ndan resmi yetkililere, küçük burjuva ayd›n-ilerici çevrelere kadar ge-
nifl bir kesimce, ortada aç›kça ad› konulmas› gereken bir “Kürt Sorunu” oldu-
¤u kabul edilmeye baflland›. Devlete (egemen s›n›flara) ak›l vermekten, pratik
çözümler önermeye, “uzman gözüyle” taktik ve stratejiler sunmaya kadar; her-
kes, sorunun önemine uygun bir fleyler üretme çabalar›na girdi.
Son dönemde yo¤un tart›flma ve tepki yaratan PKK’nin bir k›s›m eylemleri
ve devlet güçlerinin aciz kalmas› da, “Kürt Sorunu”nun meflrulaflmas› ve her ke-
simde ciddi olarak tart›fl›lmas› sürecini h›zland›rd›. U¤ur Mumcu’dan M. Ali Bi-
rand’a, C. Arcayürek’ten Çetin Emeç ve Ali Sirmen’e kadar, belli bafll› köfle ya-
zarlar›, “Kürt Sorunu”nun niteli¤ini ve önemini ortaya koyan yaz›lara a¤›rl›k
verdiler.
Birkaç örnek verelim:
“(...) Her fleyden önce hiç çekinmeden flu soruyu aç›kl›kla sormal›y›z:
Do¤u’da terörist eflkiya dedi¤imiz kifliler, asl›nda orada ba¤›ms›z bir
devlet kurmak isteyen Kürt halk›n›n (abç) ço¤unlu¤unun vurucu gücünü
oluflturan bir ba¤›ms›zl›k ordusu mu?”
Bu soruya yazar kendisi olumsuz yan›t vermekle birlikte, “tarafs›z” Le Mon-
de muhabirinin bir röportaj›n› ele al›p yorumluyor ve bölge halk›n›n; “Biz
Kürt’üz, ama devletimiz bu devlettir” dediklerini belirtiyor. (14 Temmuz
Cumhuriyet. Ali Sirmen)
13 Temmuz tarihli Hürriyet’te ise, Ertu¤rul Özkök flunlar› yaz›yor:
“Ankara’da yap›lan tahlillerde, flu sorunun cevab› aran›yor:
62 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Neden bölücü çeteler ba¤›ms›zl›k savafl› olarak göstermek istedikleri


böyle bir mücadeleyi, Türkiye gibi bölgenin en güçlü ülkesinde yo¤unlafl-
t›r›yorlar? Amaç gerçekten bir ba¤›ms›zl›k ise, bunu savafltan ya da iç
mücadelelerden yorgun düflmüfl baflka ülkelerde yo¤unlaflt›rmak daha ak-
la yatk›n de¤il midir? (...) Çünkü ilgili herkes ne burada, ne de ‹ran, Su-
riye, hatta Irak’ta ba¤›ms›z bir Kürt devletinin (abç) kurulmas›n›n müm-
kün olmad›¤›n›n fark›nda...” (...) Kendisi de Kürt nüfusa (abç) sahip ba-
z› komflular›m›z...”
Bu tür örnekler, günlük bas›ndan hemen her gün bulunabilir durumdad›r ar-
t›k. Ayr›ca Kürt Ulusal Hareketi’ni meflrulaflt›racak malzeme vermeme kayg›s›y-
la, kapal› kap›lar ard›nda yap›lan resmi de¤erlendirmelerde; sorunun gerçek
niteli¤inin vurgulan›p isminin konmufl olaca¤› da herkesçe tahmin edilebiliyor.
Genelkurmay’›n bas›na yans›yan de¤erlendirmesinde “etnik sorun”dan söz
edilmesi, yine DYP Genel Baflkan› Cindoruk’tan, “Cumhuriyet’in ilan›ndan bu
yana en ciddi tehlike” saptamas› yapmas› ve önemini vurgulamas›, bu konuyu
do¤rulayacak örneklerdir. Ayr›ca, “bölücülük ve terörizm” diye varolan hare-
keti nitelerken, ayn› zamanda “gündüz külahl›, gece silahl›” diyerek, halk›n il-
gisini ve kitle deste¤ini vurgulamak zorunda kalmalar›, dolayl› da olsa, ortada
bir “Kürt sorunu” bulundu¤unun, fiili kabul ediliflinin baflka bir fleklidir.
K›sacas› Kürt kelimesini kullanman›n adeta tabu görüldü¤ü, “Kürdüm” diye-
bilmenin, Kürt halk›n›n haklar›ndan söz etmenin, güvenlik güçleri ve savc›lar
için en yo¤un ilgi alanlar›ndan birini oluflturdu¤u statüde, zorunlu olarak ge-
dikler aç›lmakta, yasalarla oluflturulan barikat parçalan›p dejenere olmaktad›r.
Yak›n döneme kadar, s›radan demokrat insanlar›n yapmas› gereken çerçe-
vede bile, Kürt halk›ndan söz etmenin karfl›l›¤›; iflkence ve a¤›r hapis cezalar›
oluyordu ki, hala da bu durum genelde aç›labilmifl de¤il ve yasalar, demokrat
ilerici-devrimci çevrelerin üzerinde Demokles’in k›l›c› gibi duruyor. Bugün her
renkten köfle yazar›n›n ve resmi yetkililerin, aç›k aç›k kulland›¤› ifadeleri geç-
miflte kullanan devrimciler, onlarca y›l hapis cezas› yüklenmifl durumdad›rlar.
Bu geliflmeler gözönüne al›nd›¤›nda gelinen nokta kuflkusuz olumludur. “Bu ifli
en iyi biz biliriz!” edebiyat›yla 盤›rtkanl›k yapanlar›n bile, “ben ‹spanyol ol-
sayd›m!” bask›lanmas›ndan (savafl hilesinden!), bir ölçüde kurtulabilecekleri
noktaya gelindi.
Ortaya ç›kan bu tabloya ra¤men, hala küçük burjuva ayd›n çevreler ve ken-
disine “sol” diyen baz› kesimler, bu konudaki ürkek ve ikircikli tutumlar›n› sür-
dürüyorlar. Hem genel olarak s›n›fsal konumlar›, hem de resmi ideolojinin etki-
siyle, flovenist yaklafl›mlar›n› her f›rsatta a盤a vurmaktan geri kalm›yorlar. Bu
yüzden “Kürt Sorunu”ndan söz ederken bile, “terörizm-bölücülük” çamuruna
bulamadan edemiyorlar. Zaten “Kürt Sorunu”ndan söz etmeye bafllamalar› da,
kendi nesnel gözlemlerinin ve bilimsel yaklafl›mlar›n›n ürünü de¤ildir. Bizzat
yürütülen mücadelenin niteli¤i ve birtak›m eylemler, bu gerçe¤in tart›fl›lmas›n›
sa¤lam›fl ve ister istemez herkese kabul ettirmifltir.
Küçük burjuva sol ve ayd›n çevrelerin flovenizme bulanm›fl bu yaklafl›mlar›,
kuflkusuz mahkum edilmeli ve bu yönde tutarl› mücadele yürütülmelidir. Ancak,
küçük burjuva s›n›fsal nitelikleri veri al›nd›ktan sonra, bunlardan Marksist çer-
çevede do¤ru bir tutum da beklenemeyece¤i kabul edilmeli. Bu kesimlere yö-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 63

nelik “do¤ruyu gösterme” çabalar›m›zda, bu gerçek dikkate al›nmal›d›r. Örne-


¤in küçük burjuva yazar-çizer tak›m›ndan, soruna bizim ölçülerimizle bakma-
lar›n› bekleyemeyiz. Çabalar›m›z bu tür kesimleri, daha nesnel-bilimsel ölçüler-
de davranma ve en az›ndan demokrat-ayd›n namusunu koruma yönünde zor-
lay›c› olmal›d›r. Teorik-pratik tutarl›l›k içinde, flovenizme karfl› etkin bir ideolo-
jik mücadele sürdürülmeli, yayg›n teflhir faaliyeti gündemde tutulmal›d›r. Tabii
sorunun gerçek boyutu ve çözüm yolu da birlikte ortaya konarak...
Sözkonusu çevrelerin flovenist yanlar›n› besleyen ve bu yüzden en çok “ge-
rekçe” yapt›klar› bir durumda; baz› örgütlerin küçük burjuva milliyetçi yakla-
fl›m sergilemesi ve buna uygun düflen eylemleri olmaktad›r. Küçük burjuvazinin
milliyetçi ve genelde statükonun korunmas›ndan yana olan s›n›fsal tavr› yer yer
hümanizmle de bezenerek, küçük burjuva milliyetçi örgütün mücadele anlay›fl›
ve kad›nlar›n-çocuklar›n öldürülmesi gibi eylemlerden hareketle, Kürt halk›n›n
mücadelesine çok daha olumsuz ve tepkici yaklafl›mlar›na yol açabilmektedir.
“Ülkenin bölünmesi”, hem statünün bozulmas›, hem de “ulusal bütünlük”ten
bir fleylerin yitirilmesi! anlam› tafl›yacakt›r küçük burjuvazi için... Bu yüzden bir
halk›n çok hakl› taleplerinin geri plana iletilmesinde fazlaca bir sak›nca yoktur
bunlar için. “Ulusal bütünlük” bozulmadan, birtak›m reformlarla ve ekonomik
düzenlemelerle sorun çözümlenmelidir!..
Burada küçük burjuva sol-ayd›n kesimlerin, PKK’nin birtak›m olumsuz eylem-
lerini “gerekçe” yap›p, kendi flovenizmlerini gizleme anlay›fllar› da gözard›
edilmemelidir. fiovenizm hiçbir flekilde hakl› gösterilemez. Bu yüzden, bilimsel
namus ve dürüstlük iddias› tafl›yan, tüm küçük burjuva ayd›n ve ilerici-sol çev-
releri; egemen s›n›flar›n gerici-floven politikalar›n›n gönüllü aleti olmamaya,
Türk ve Kürt emekçilerinin ç›karlar›n› gözeten bir nesnellik ve dürüstlük içinde
davranmaya ça¤›r›yoruz. Bu ça¤r›m›z›n sol taraflarda çok genifl bir kesimin is-
temlerinin dile getirilifli oldu¤una da içtenlikle inan›yoruz.
Bugün hakl› istemler do¤rultusunda yürütülen mücadelenin, genelde ilerici-
yurtsever bir nitelik tafl›mas›na ra¤men, bu, yap›lanlar›n oldu¤u gibi kabul gör-
mesi anlam› tafl›maz. Bu noktada devrimcilerin, hakl› olarak elefltirileri vard›r.
Ancak devrimcilerin elefltiri dili ve yaklafl›m›, hiçbir zaman burjuvazinin ve kü-
çük burjuvazinin sol-ayd›n çevrelerin yaklafl›m›yla çak›flmaz. Bu konuda da du-
yarl› olunmal›, resmi ideolojinin a¤z›yla konuflulmamal›. Devrimcilerin, her du-
ruma uygun düflen literatürleri ve elefltiri yöntemleri vard›r.
Hiç kuflkusuz -amac›n niteli¤i ne olursa olsun- yürütülen savaflta kad›nlar›n
ve çocuklar›n öldürülmesi savunulamaz. Bilinçli flekilde hedef seçilemezler. Ter-
sine, devrimciler için herhangi bir eylemin örgütlenifli ve yürütülüfl biçiminin,
çok dikkatli ele al›nmas› gerekir.
“Savaflta olur böyle fleyler!..” sorumsuzlu¤u ve kolayc› yaklafl›m›, yanl›fl an-
lay›fl› gizleyemez. En soylu idealler, insan unsuruna, insan sevgisine verdikleri
de¤er ölçüsünde meflruluk kazan›r ve destek bulabilir. Ki, devrimcilerin önleri-
ne koydu¤u hedefin niteli¤i, insana verilen de¤er ve izlenecek mücadele tak-
tikleri konusunda çok daha sorumlu ve duyarl› olunmas›n› gerektiriyor.
Devrimcilerin soruna iliflkin as›l görevleri ise, kendi do¤ru yaklafl›mlar›n› sü-
rekli gündemde tutmak; yayg›n teflhir-propaganda faaliyeti yürütmektir. Teorik-
pratik faaliyetle de bütünleflecek, böylesi ideolojik-siyasi teflhir ve propagan-
64 Miliyetçilik Ç›kmaz›

da, yanl›fl anlay›fllara karfl› tek geçerli çözümdür.


Sorunun esas›, UKKTH’n›n tan›nmas›nda yatmaktad›r. Bu hak her koflulda
savunulmal›, demokrat-ilerici olman›n bile böylesi yaklafl›m› gerektirdi¤i unutul-
mamal›d›r. UKKTH’n›n savunulmas› ve tan›nmas›, çeflitli halklar›n birlikte müca-
dele zeminini de oluflturacakt›r. Ve bu birlikte mücadelede, s›n›fsal perspektif
ve örgütlenme esas al›nmal›d›r. Milliyetçili¤in -hangi rengi olursa olsun- ça¤›-
m›zda, halklar›n gerçek kurtulufluna önderlik edemeyece¤i aç›k bir olgudur.
Burjuvazi, tarihsel ilericilik ve ulusal hareketleri zafere ulaflt›rma misyonunu yi-
tirmifltir. Bu görev günümüzde proletaryan›n omuzlar›ndad›r. Mücadeleyi sonu-
na kadar götürme ve gerçek s›n›fsal kurtuluflu sa¤lama yetene¤ine sahip tek s›-
n›f proletaryad›r. Proletaryan›n bu mücadelesi, ulusal sorunlara da çözüm ge-
tirecektir. Bu nedenle halklar›n kurtulufl mücadelesi için yola ç›kan her hareket,
s›n›fsal perspektifle örgütlenmek ve mücadele etmek zorundad›r. S›n›fsal pers-
pektif ise, do¤al olarak “ortak kurtulufl” zeminini güçlendirir, iki halk›n aras›n-
daki, dayan›flma ve birlikte mücadelenin gereklili¤ini ortaya koyar.
Mücadelemizi bu gerçe¤in ›fl›¤›nda yükseltelim!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 65

Yeni ÇÖZÜM
OL‹GARfi‹N‹N MUSUL-KERKÜK
KONUSUNDAK‹ AÇMAZLARI
OL‹GARfi‹N‹N VE KÜRT HAREKET‹
MUSUL-KERKÜK
KONUSUNDAK‹
AÇMAZLARI VE
K Ü RT HAREKET‹ Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
Haziran 1988
Say›: 14 Ercan KARA

S
on günlerde Musul-Kerkük konusu kamuoyunda en fazla tart›fl›lan ko-
nulardan biri haline geldi. Konunun böylesine güncelleflmesinin en
baflta gelen nedeni, ‹ran-Irak savafl›n›n giderek ‹ran lehine bir geliflme
seyrine girmesi ve Kürt Ulusal Hareketi’nin emperyalizmi ve bölgedeki gerici
güçleri tedirgin eden bir güç haline gelmifl olmas›d›r.
Bugünlerde Türkiye’nin olas› bir müdahalesi tart›fl›l›yor. Gerici-floven çevre-
ler Musul-Kerkük’ün iflgal edilmesi için 盤l›klar at›yor ve bir askeri müdahale-
nin ne denli hakl› ve meflru olaca¤›n› göstermek için;
- Türkiye’nin bölgedeki tarihi haklar›ndan,
- Musul-Kerkük bölgesinde 1 milyona yak›n Türk’ün yaflad›¤›ndan,
- Bölgede kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye’nin güvenli¤ini tehdit edece-
¤inden,
- Türkiye’nin ihtiyaç duydu¤u petrolün 1/3’ünü temin etti¤i petrol boru hat-
t›n›n tehdit alt›na girece¤inden ve dolay›s›yla Türkiye’nin ekonomik ç›karlar›n›n
tehdit edildi¤inden vb. dem vuruyorlar.
Gerici-floven çevrelerin k›flk›rtmalar› ve olas› bir iflgalin zeminini haz›rlama
çabalar›na karfl›n, oligarflinin ileriyi görebilen daha ak›ll› sözcüleri, kar-zarar
hesab› yapmakta ve bir müdahalenin “macera” olmaktan öteye gitmeyece¤ini
aç›k bir dille belirtmekteler.
‹ktidar çevrelerinin verdi¤i sinyaller ise ikili. Hem herhangi bir askeri müda-
haleyi düflünmediklerini yineliyorlar, hem de geliflmeleri çok dikkatli izledikle-
rini, bölgede bir Kürt devletinin kurulmas› ya da böyle bir ihtimalin belirmesi
halinde Türkiye’nin buna kay›ts›z kalamayaca¤›n› vurguluyorlar. Bu yönde ki-
mi haz›rl›klar›n yap›ld›¤› da kimse için s›r de¤il. Devlet yönetiminin tepesinde
de¤erlendirme toplant›lar› yap›l›yor. Türkiye rahats›zl›k duydu¤u konularda da-
ha aç›k mesajlar veriyor. Bu arada s›n›r bölgesine askeri birlikler sevk edilerek
y›¤›nak da yap›ld›. Malatya ve Diyarbak›r hava üslerindeki uçaklar, bir ope-
rasyon için “teyakkuz” durumuna geçirildiler. Türkiye, güneydo¤u bölgesini
tehlikeli uçufl bölgesi ilan etti ve buraya izinsiz girecek tüm uçaklar›n düflürüle-
ce¤ini aç›klad›.
Bu arada ABD ile temaslar da sürüyor. ABD yetkilileri s›k s›k Türkiye’ye ge-
lerek üst düzeyde görüflmeler yap›yorlar. Bu görüflmelerin bölgedeki geliflme-
lerle do¤rudan ilgili oldu¤u ve ABD’nin, bölgede Türkiye’nin daha aktif rol al-
mas› yönünde bask›da bulundu¤u da bir gerçek.
66 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Tüm bunlar, “bir iflgal gündemde mi?” sorusuna yan›t vermeyi gerekli k›l›-
yor. Bugün Türkiye oligarflisi, Musul-Kerkük bölgesini iflgale kalk›flabilir mi?
Bu sorunun yan›t›, emperyalizmin Ortado¤u politikas› ve bu politikada Tür-
kiye’ye verdi¤i rol, bölgedeki güçler dengesi, Türkiye’nin NATO ittifak› içinde-
ki durumu, AET ile olan iliflkileri ve Türkiye oligarflisinin geleneksel d›fl politika-
s›n›n de¤erlendirilmesi ›fl›¤›nda verilebilir ancak.

Emperyalizmin Ortado¤u Politikas› ve Türkiye


Ortado¤u, dünya petrol rezervlerinin büyük bir k›sm›na sahip olmas›ndan
ötürü emperyalizm aç›s›ndan hayati önem tafl›yan bir bölge olma özelli¤ini ko-
ruyor. Emperyalizmin bölgedeki ç›karlar›n› sarsacak herhangi bir geliflme, en
baflta karfl›s›nda ABD’yi buluyor. Ve tabii onun bölgedeki gerici müttefiklerini.
Her ilerici, anti-emperyalist hareket, emperyalizmin ç›karlar›n› tehdit etti¤inden
ezilmeye, yokedilmeye çal›fl›l›yor.
‹ran devrimi, emperyalizmin ç›karlar›n› sarsan ve bölgedeki güç dengeleri-
ni de¤ifltiren önemli bir geliflme oldu. Özellikle SSCB’nin Afganistan’a müda-
halesi ard›ndan gerçekleflen bu devrim, emperyalizmin Ortado¤u’daki bir ka-
lesinin düflmesi anlam›na geliyordu. Ama ABD’yi kayg›land›ran esas fley, bu
devrimin geliflmesi ve giderek yay›lmas› tehlikesiydi. ‹ran devriminin emperya-
lizm cephesinde açt›¤› gedik büyüktü ve islamc› radikal dalgan›n h›zla yay›l-
mas›yla daha da büyüyecekti. Gerek ‹ran yönetimi, gerekse de bölgedeki ra-
dikal fiii örgütleri anti-emperyalist, anti-ABD tav›rlar›n› aç›k olarak sürdürmek-
le kalm›yor; islami temele dayanan ideolojilerini gerici Arap monarflilerine ih-
raç etme amaçl› çabalar›n› sindirecek siyasi istikrars›zl›k kayna¤› oluyorlard›.
Irak’›n ‹ran’a sald›rmas› ABD aç›s›ndan iyi bir f›rsat yaratt›. Aralar›nda böl-
gesel ç›karlara ve geçmifle dayal› düflmanl›k bulunan bu iki ülkenin savafl›nda
ABD, aç›kça Irak’› destekledi. Ama ‹ran’› da tümüyle gözden ç›karm›fl de¤ildi.
Kat› bir anti-komünist ideoloji ve tutuma sahip ‹ran yönetiminin s›n›f karakterin-
den ötürü tekrar emperyalist-kapitalist sistemin kuca¤›na düflebilece¤i beklenti-
si, ABD’yi ‹ran’› tümüyle gözden ç›karmayacak bir politika izlemeye yöneltti.
ABD için öncelikle gerekli olan, ‹ran’›n anti-emperyalist radikal ç›k›fl›n›n diz-
ginlenmesi ve geriletilmesiydi. Bu amaçla Irak’› desteklerken, bölgede kendi ç›-
karlar›n› güvenceye alacak bir strateji de gelifltirdi.
ABD, Türkiye’nin Ortado¤u’da daha aktif bir rol oynamas›n› istiyordu. M›-
s›r’› tecrit durumundan kurtaracak bu stratejiyi (ki M›s›r Camp-Davit anlaflmas›
nedeniyle Arap dünyas›ndan tecrit edilmiflti) ‹srail’e düflman olmayan gerici
Arap ülkelerinin de içinde yer alaca¤› bir bloklaflma yaratmay› amaçl›yordu.
Bunun için istikrarl› ve güvenilir bir Türkiye çok önemli bir ifllev görebilirdi. (12
Eylül darbesi ayn› zamanda bu ihtiyac›n da bir ürünüdür.)
Burada emperyalizmin Türkiye’ye neden önem verdi¤i düflünülebilir. Bunun
çeflitli nedenleri var. Bir defa Türkiye, Ortado¤u ülkeleriyle ayn› dine sahiptir
ve aralar›nda tarihi, kültürel, co¤rafi yak›nl›k vard›r. Türkiye’nin bir aya¤›n› Av-
rupa’ya dayamas› ve kapitalist ülkelerle s›k› iliflkiler içinde olmas› ve yine
SSCB karfl›s›nda stratejik konumda bulunmas›, emperyalizm aç›s›ndan önemi-
ni art›ran di¤er faktörlerdir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 67

Türkiye, 12 Eylül öncesi, iç siyasal dengelerin elveriflli olmamas› ve halk


muhalefetinin gücü dolay›s›yla emperyalizmin Ortado¤u politikas›nda do¤ru-
dan ve aç›k bir rol üstlenebilecek durumda de¤ildi. Ama 12 Eylül darbesiyle
birlikte durum de¤iflti. Türkiye, emperyalizm için Ortado¤u’da bir “truva at›”
rolünü üstlenme misyonuna sahip k›l›nd› ve at›lan ad›mlarla önemli mesafeler
al›nd›. ABD ile yap›lan ikili anlaflmalar Türkiye’yi emperyalizmin siyasetine da-
ha fazla tabi hale getirdi. Türkiye, “tarafs›z” görünümünü sürdürmeye özen
gösterdi ve islam ülkesi olarak bölge ülkeleriyle girdi¤i iliflkileri emperyalizmin
ç›karlar› do¤rultusunda etkilemeye ve yönlendirmeye çal›flt›. Denebilir ki Türki-
ye, Ortado¤u güç dengeleri içinde daha etkin ve dikkate al›nmas› gereken bir
güç haline geldi.
Bugün Türkiye’nin Ortado¤u politikas›n› etkileyen unsurlar ars›nda emper-
yalizmin kendisine yükledi¤i misyonla bölge halklar›n›n (ya da devletin) tepki-
leri aras›nda denge sa¤layabilmek çabas›n›n önemli bir yeri vard›r. Türki-
ye’nin d›fl politikas›n›n esas olarak, dengeleri gözetme ve mevcut statüyü koru-
ma üzerine oturdu¤unu söylemek hiç de yanl›fl olmayacakt›r.

‹ran’›n ‹lerleyifli ve Kürt Hareketinin Geliflmesi


Emperyalizmi ve Türkiye’yi Korkutuyor
Bugün emperyalizm, Ortado¤u global›nda güç dengelerini temelden sarsa-
bilecek bir geliflme olmas›ndan korkuyor. ‹ran’›n Irak’› yenmesi böylesi bir ge-
liflmenin önünü açabilir. Bu yüzden baflta ABD olmak üzere bölgedeki emper-
yalizm yanl›s› tüm güçler Irak’a destek veriyor. Ancak Irak’a yap›lan yard›m,
para ve silahtan öteye gitmedi¤i gibi ‹ran’›n yavafl da olsa ilerlemesini durdur-
maya yetmiyor.
Emperyalizm ve gerici güçler aç›s›ndan ortada iki olas›l›k var: Ya ‹ran’›n
zafer kazanmas›na raz› olacaklar ve islamc› radikal dalgan›n etki alan›n› ge-
niflletmesine göz yumacaklar, ya da baflka alternatifleri devreye sokabilecek
flekilde haz›r tutacaklar. Emperyalizm, kendi ç›karlar›n› korumak için ikinci yo-
lu seçmek zorunda.
Asl›nda ABD emperyalizmi ve iflbirlikçi Arap rejimleri ‹ran-Irak savafl›n›n
galibi olmadan sonuçlanmas›n› istiyorlar. Çünkü onlar için y›pranm›fl iki rejim
ve y›k›lm›fl, harap olmufl iki ülke, ortaya ç›kacak en iyi tablo olacakt›r. Ama bu
sa¤lanam›yor. ‹ran’›n ilerleyifli yavafl da olsa sürüyor. Bir tarafta radikal islam-
c› dalgan›n kabarmas› korkusu, di¤er yanda savafl masraf› olarak Irak’a veri-
len milyarlarca dolar›n geriye dönmeyecek olmas› endiflesi... Üstüne üstlük,
Irak’›n y›k›lmas› halinde anti-emperyalist, ilerici bir Kürt devletinin ortaya ç›ka-
bilme ihtimalinin mevcudiyeti... ‹flte emperyalizmi ve iflbirlikçisi rejimleri korku-
tan olgular bunlar.
Emperyalizmin bölgeye yönelik politikas›, kendi ç›karlar›n› güvenceye ala-
cak uzun vadeli bir strateji içinde biçimleniyor. Zaten bölgenin, çeflitli güçlerin
ilgi ve ç›kar alan›n› oluflturmas› ve bunun sonucu olarak çok boyutlu hassas
dengelerin oluflmas›, kestirme bir yoldan sonuç almay› olanaks›z k›l›yor. Bölge-
de etkin olan güçler varolan dengeyi de¤ifltirmek için uzun vadeli bir strateji
izlemek zorundalar.
68 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Emperyalizm, bölgede rol oynayabilecek her gücü de¤erlendiriyor; gelifl-


melere göre bu güçlerden birinin kendi politikas›nda daha a¤›rl›kl› bir rol al-
mas› için zorlay›c› olabiliyor.
Bugün Ortado¤u’ya bakt›¤›m›zda, ABD’nin ‹srail’e dayanarak ‹ran-Irak sa-
vafl›na müdahale etme olana¤›na sahip olmad›¤›n› rahatl›kla görebiliriz. ‹sra-
il’in bafl›nda yeterince dert vard›r. Filistin sorunu, son ayaklanmayla ‹srail’in
bir iç sorunu haline dönüfltü ve her zamankinden daha çok tehdit eden bir bo-
yuta ulaflt›. Gerici Arap rejimleriyse, gerek siyasi, gerekse de askeri bir a¤›r-
l›k oluflturabilecek durumda de¤iller. Para ve silah yard›m› yapmalar› flimdilik
Irak’› ayakta tutsa da, bunun sonuca gidici bir ifllev görmedi¤i çok aç›k. ‹flte
bu koflullarda emperyalizmin tercihleri oldukça s›n›rl›.
Zaten bunun için Türkiye’nin bölgede daha aktif bir tutum alarak cayd›r›c›
olmas›n› istiyor. ABD, Türkiye’nin do¤rudan bir savafla kat›lmas›ndan çok, ge-
liflmelere daha yo¤un biçimde müdahale eden bir rol almas›n› arzuluyor. Kufl-
kusuz bu istem, süreç içerisinde, bölgedeki geliflmeler ve güçler dengesindeki
de¤iflmelere ba¤l› olarak de¤iflkenlik gösterebilir.
Türkiye oligarflisi uzun vadeli ç›karlar›n› düflünmeden gözü kapal› bu role
bütünüyle angaje olacak m›d›r?
Bu soruya evet yan›t› verebilmek oldukça güç. 12 Eylül sonras› Türkiye oli-
garflisinin ABD ile bütünleflmesinin daha ileri aflamalara ulaflt›¤› ve onun ç›kar-
lar›na daha çok angaje oldu¤u do¤rudur. Ama bir o kadar do¤ru olan bir bafl-
ka olgu da, yeni-sömürgecilik esprisi gere¤i Türkiye’nin ABD bask›s›na ra¤men
göreceli de olsa kendi ç›karlar›n› da gözetece¤i, kendisi için macera olacak
bir ad›m atmaktan kaç›nmaya çal›flaca¤›d›r.
Bugün bölgede Türkiye’yi rahats›z eden en önemli geliflme ‹ran’›n Irak kar-
fl›s›nda ilerleyifli de¤ildir. Bu elbette Türkiye’nin ‹ran’›n ilerleyiflinden rahats›z-
l›k duymad›¤› anlam›na gelmez. Söylemek istedi¤imiz rahats›zl›k veren gelifl-
melerin hangisinin öncelik tafl›d›¤›d›r. Türkiye soruna, Irak’›n yenilmifl olmas›n-
dan çok, muhtemel bir yenilgi halinde ortaya ç›kacak sonuçlar aç›s›ndan ba-
k›yor.
Türkiye oligarflisini kayg›land›ran esas olgu Kürt ulusal hareketidir. Bu hare-
ketin esas koflullar›n›n yaratt›¤› uygun konjonktürü de¤erlendirerek s›çrama
yapmas› ve Irak’›n yenilgisi halinde bir devlet olarak ortaya ç›kabilme potan-
siyelini bar›nd›rmas› Türkiye oligarflisini kara kara düflündürüyor. Çünkü Kürt
sorunu sadece Irak ve ‹ran’›n bir sorunu de¤il, art›k Türkiye’nin de bir sorunu
haline gelmifltir. Özellikle 1984’ten sonra Kürt Ulusal Hareketi’nin Türkiye’nin
iç istikrar›n› do¤rudan ilgilendiren bir unsur haline gelmesi oligarfliyi çok da-
ha duyarl› hale getirmifl durumda.

Irak Kürdistan›’nda Kürt Ulusal Hareketi ve ‹ran’›n Pragmatizmi


Irak Kürdistan›’nda Mesut Barzani liderli¤indeki IKDP ve Celal Talabani li-
derli¤indeki KYB’nin önderlik etti¤i Kürt Ulusal Hareketi iç birli¤ini sa¤lam›fl ve
etkin bir güç durumuna gelmifl bulunuyor. On y›llard›r silahl› direnifl tecrübesi
bulunan Kürt Ulusal Hareketi bugün, Irak Kürdistan›’n›n büyük bir k›sm›n› ken-
di denetimi alt›nda tutuyor. Silahlanm›fl bir orduya ve Kürt halk›n›n yo¤un des-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 69

te¤ine sahip. Üstelik bu ordu y›llarca süren gerilla savafl› içinde yetiflti, Irak or-
dusuna karfl› say›s›z savafllardan geçerek yetkinleflti.
‹çinde ML e¤ilimleri tafl›sa da a¤›rl›kla burjuva-feodal-küçük burjuva bir ön-
derli¤e sahip bu hareket dünyadaki ilerici, anti-emperyalist güçler taraf›ndan
destekleniyor. Kimi Arap ülkeleri de (Suriye, Libya gibi) kendi politik ç›karlar›
ve hesaplar› gere¤i olsa da destek veriyor. ‹ran’›n tutumu da farkl› de¤ildir.
Ancak ‹ran’›n Kürt Ulusal Hareketi’nin yan›nda gözükmesine bakarak alda-
n›lmamal›d›r. ‹ran’›n deste¤i geçicidir ve sadece bugünkü ç›karlar›n›n bunu ge-
rektiriyor olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. ‹ran bugün, Irak Kürdistan›’nda Kürt
ulusal güçleriyle Irak’a karfl› birlikte savafl›yor olsa da yar›n bu güçlere yöne-
lik tutumunu rahatl›kla de¤ifltirebilir. Çünkü ‹ran ne geçmiflte ne de bugün ba-
¤›ms›z bir Kürt devletinden yana olmam›flt›r. ‹ran’›n tavr› tipik bir pragmatizm-
dir. ‹ran Irak’taki Baas rejimini y›kmak için Kürt ulusal hareketini destekliyor,
onun gücünden yararlanmaya çal›fl›yor. Oysa ‹ran’daki Kürtler üzerinde jeno-
sit uygulan›yor. Böyle bir rejimden, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakk›n› ta-
n›mas›n› beklemek safdillik olur. ‹ç politikas› tamamen gerici olan bir yöneti -
min, ulusal soruna yaklafl›m› hiçbir zaman demokratça olamaz.
O halde Kürt ulusal hareketini bekleyen tehlike nedir? Bu tehlikeyi bertaraf
etme olana¤› var m›d›r?
Irak’›n yenilgisi halinde muhtemel geliflme (bölgeye emperyalist bir müda-
hale olmamas› halinde) Irak’ta ‹ran’›n denetiminde bir fiii devletinin kurulmas›-
d›r. ‹ran, kendi denetimi d›fl›nda (üstelik ‹ran’da Kürtler’in varl›¤›ndan dolay›
do¤rudan ‹ran’› etkileyecek) bir Kürt devletinin kurulmas›na raz› olmayaca¤›
için muhtemeldir ki Kürt ulusal güçlerini ezmeye yönelecektir. Yani, bir çat›flma
kaç›n›lmaz gibidir.
Kürt ulusal hareketi bu tehlikeyi görüyor. Ama hareketin ML olmayan prag-
matik önderli¤i tehlikeyi yeterince dikkate al›yor mu, bu tart›fl›labilir. ‹ran dev-
rimine kat›lan ve bu devrimin en ön saflar›nda çarp›flan güçlerin devrim sonra-
s› kanl› tasfiyesi yeterince ö¤retici olmal›. Kald› ki, Kürt Ulusal Hareketi kendi
mücadele tarihinde say›s›z ihanete tan›k oldu. Ayn› ac› tecrübeler bir kez da-
ha yaflanmamal›d›r.
Kuflkusuz her ba¤›ms›zl›k hareketi, kendi davas› için çeflitli güçlerle yard›m-
laflma, hatta ittifak yapabilir, yapmal›d›r da... Ama kendi ba¤›ms›zl›¤›n› her
koflulda koruyarak. Bu ilke yeterince önemsenmeden hareket edilir ve destek
alma ad›na baflka güçlerin inisiyatif alan›na girilirse bundan zarar görecek yi-
ne o hareket olur. Bu bak›fl aç›s› ›fl›¤›nda Kürt Ulusal Hareketi, ‹ran’›n inisiya-
tif alan›na girmekten özenle kaç›nmal›, gelecekte ‹ran’la da savaflabilece¤inin
hesab›n› yapmal›d›r.

Türkiye’nin Müdahalesi ve Olas› Sonuçlar


Türkiye, Irak’›n yenilgisi kaç›n›lmaz hale gelirse ya da böyle bir geliflme ol-
madan da bölgeyi iflgale yönelebilir mi? Bugün için uzak bir ihtimal olarak gö-
rünmekle birlikte, küçük de olsa bir olas›l›k olarak gözard› edilmemesi gereken
bir ihtimaldir bu...
Herfleyden önce ‹ran’›n tutumu önem tafl›yor. E¤er ‹ran, Kürt Ulusal Hareke-
70 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ti’nin gelece¤i konusunda Türkiye’yi tatmin edecek bir politik tutum içine girer-
se, bir iflgalin en önemli gerekçesi ortadan kalkm›fl olur. Türkiye oligarflisi,
‹ran’›n Kürt Ulusal Hareketi’ne iliflkin pragmatist politikas›n›n fark›ndad›r ve ge-
lece¤e yönelik hesaplar›n› da de¤erlendirebilecek durumdad›r. Muhtemeldir
ki, bu konuda, pazarl›klar da yap›l›yor.
‹ran, Irak Kürdistan›’nda daha fazla ilerlemekten kaç›narak flu andaki sta-
tükoyu korumaya da yönelebilir. Zira o da emperyalizmin ve Türkiye oligarfli-
sinin mevcut geliflmeler karfl›s›nda ataca¤› ad›m› hesap etmek zorunda. Yine
‹ran, Türkiye’ye rahats›zl›k duydu¤u konularda (Kürt Ulusal Hareketi ve petrol
boru hatt›n›n güvenli¤i konular›nda) flimdiden baz› güvenceler verebilir. Bunlar
ihtimal d›fl› fleyler de¤il.
Kamuoyunda tart›fl›lan “askeri müdahale” konusu, abart›l› bir de¤erlendir-
me ile ele al›n›yor. Türk Ordusu’nun Irak Kürdistan›’na yönelik askeri operas-
yonlar›na bakarak Musul-Kerkük’ün iflgal edilmesini büyük olas›l›k olarak de -
¤erlendirmek yan›lg›d›r. ‹flgal, herhangi bir askeri operasyonla (üstelik s›n›rl›)
efl tutulamaz. Çok daha güç ve sonuçlar› aç›s›ndan çok daha a¤›r bir eylem-
dir. Üstelik bölgenin Kürt halk›n›n yaflad›¤› bir bölge olmas›, halk›n kendi ulu-
sal kurtuluflu için y›llard›r mücadele etmesi, Kürt peflmergelerinin gerilla sava-
fl› konusundaki deneyimleri, askeri müdahale için Türkiye oligarflisini tekrar tek-
rar düflündürmeye yeter de artar bile. ‹flgalin uluslararas› sonuçlar›, bölge den-
geleri üzerindeki etkisi, hesaba kat›lmas› gereken önemli faktörlerdir.
Özetle, Musul-Kerkük’ü iflgal etmek oligarfli için tam bir macera demektir.
Kald› ki, Türkiye oligarflisi, bir askeri iflgalin macera olaca¤›n› de¤erlendirebi-
lecek kadar deneyime sahiptir. Ortada Kore ve K›br›s deneyleri var ve bunlar-
dan ç›kar›lan dersler, at›lacak ad›mlar konusunda çok hesapl› olunmas› gerek-
ti¤ini tekrar tekrar hat›rlat›yor. Zaten bugün oligarflinin kimi ak›l hocalar›, orta-
ya ç›kabilecek olas› sonuçlar› de¤erlendirerek kar-zarar hesab› yap›lmas› ge-
rekti¤ini söylemekte, bir askeri müdahale konusunda “aman ha” demektedir-
ler.
Tersi bir yaklafl›mla bugün, hiçbir koflulda askeri müdahale olmaz demekte
yan›lg›d›r. Küçük de olsa bir askeri müdahale olas›l›¤›n› gözard› etmemek ge-
rekiyor. Bizim gibi ülkelerde milli kriz süreklidir ve oligarfli krize çare bulama-
d›¤› noktada uzun vadede istikrars›zl›¤› derinlefltirecek olsa bile k›sa vadeli çö-
zümleri tercih edebilir. Bu çerçevede iflgal, mevcut krize bulunan çare olarak
gündeme gelebilir. ‹fade etti¤imiz gibi küçük bir olas›l›k olarak kabul edilmeli-
dir.
Bir askeri müdahale konusunda Türkiye oligarflisini düflündüren çeflitli fak-
törler var. Kuflkusuz oligarfli bu faktörleri dikkate alacakt›r. K›saca de¤erlendir-
mekte yarar var.
Birinci olarak ; bir iflgal durumunda baflta Sovyetler Birli¤i ve sosyalist ülke-
ler olmak üzere tüm dünya ilerici kamuoyu Türkiye’ye karfl› cephe al›r, Türki-
ye’nin uluslararas› platformlarda yaln›zl›¤› artar. Buna karfl›l›k Sovyetler’in ola-
s› bu müdahaleye, karfl› müdahale ile yan›t vermesi de olanakl› gözükmüyor.
Afganistan’dan çekilme karar› alan Sovyetler Birli¤i, bafllang›çta sert ç›k›fllar
yapsa bile gerçekleflen oldu bittiyi bir süre sonra kabullenmek zorunda kalabi-
lir. T›pk› K›br›s’ta oldu¤u gibi. Ama Sovyetler, Kürt Ulusal Hareketi’ne daha ak-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 71

tif destek vermeye yönelerek Türkiye’nin ç›kmaz›n› daha da derinlefltirebilir.


‹kinci olarak; Arap ülkelerinin (en baflta Suriye, Libya, Cezayir, Yemen vb.)
tepkileri dikkate al›nmas› gereken bir konu. Bu güçler kendi politik ç›karlar› ve
hesaplar› gere¤i muhtemeldir ki Türkiye’ye cephe alacaklard›r.
Üçüncü olarak; Türkiye ‹ran’› bütünüyle karfl›s›na alacakt›r. ‹ran, kendi ide-
olojisini Türkiye’de daha etkili k›lma çabas›n› yo¤unlaflt›racak, islamc› grupla-
r› aç›ktan desteklemeye yönelebilecektir.
Dördüncü olarak; Kürt Ulusal Hareketi’nin gücü dikkate al›nmak zorunda.
Türkiye için esas cayd›r›c› güç budur. Kürt halk›n›n yaflad›¤› bu bölgede savafl
çetin ve faturas› a¤›r olacakt›r. Kürt ulusal güçlerinin uzun süreli ve y›pratma-
ya yönelik sürdürecekleri gerilla savafl›n›n Türkiye Kürdistan›’nda yay›lmas› ve
derinleflmesi kaç›n›lmaz.
Beflinci olarak; iflgalin ekonomik riskini ve süren krizi de eklemek gerek.
Türkiye bunu da ciddi olarak hesap etmek zorunda.
Buna karfl›l›k Türkiye’yi destekleyecek güçler de var flüphesiz. En baflta ABD
geliyor. ‹slamc› radikal dalgan›n yay›lmas›n› istemeyen ve ilerici hareketlere
düflman, Arap rejimlerini de Türkiye’yi destekleyecek güçler içinde saymak ge-
rek.
Avrupa ülkelerinin tavr› ise belli farkl›l›klar tafl›mak zorunda. Avrupa de-
mokrat kamuoyunun bask›s› ile hükümetlerin iflgali aç›ktan desteklemeleri zor.
NATO’nun Avrupal› müttefikleri, NATO’nun kendi s›n›rlar› d›fl›na müdahale et-
mesini istemiyor ve yine üye ülkelerin görev alan›n›n geniflletilmesine karfl›. An-
cak Körfez ABD kadar AET emperyalistleri için de önemli bir bölge. Onlar›n
da Ortado¤u petrolüne ihtiyaçlar› var. Do¤al olarak kendi ç›karlar›n›n güven-
ce alt›nda olmas›n› isteyeceklerdir. Bu yüzden Türkiye’ye sessiz bir onay ver-
meleri, ya da gizli destek olmalar› mümkün. Kamuoyunun durumuna ve hükü-
metlerin niteliklerine göre destek biçimleri de¤iflebilir de...
Kuflkusuz bugün görülebilen bu olas› geliflmeler d›fl›nda çok daha farkl› ge-
liflmeler de gündeme gelebilir.

Hiçbir Güç Kürt Halk›n›n Kendi Kaderini


Tayin Etmesini Engelleyemeyecektir
Gerici-fioven çevreler “iflgal” 盤l›klar› at›yor diye Türkiye’nin gündeminde
“savafl” var sanmak hem bir yan›lg›d›r, hem de oligarflinin çeflitli tarihsel, siya-
sal konjonktürel dengeler üzerine kurulu politikas›n› anlamamakt›r. Egemen s›-
n›flar›n her manevras›ndan nem kap›p “acaba savafl m› var” diye düflünen çev-
reler var. Oysa savafla girmek öyle kolay de¤ildir. Önümüzde Yunanistan ör-
ne¤i duruyor. Türkiye ile Yunanistan aras›ndaki çeliflkiler çat›flma-savafl boyu-
tuna ulaflt› deniyordu, ama ne oldu? Süreç tersinden geliflmeye bafllad›. Savafl
borusu öttürenlerin sesleri kesildi.
Ülkemizde hala “Osmanl›” hayali ile yaflayanlar ve savafl k›flk›rt›c›l›¤› ya-
panlar, treni kaç›rm›fl olduklar›n› bilmelidir. Türkiye oligarflisinin Ortado¤u ha-
ritas›n› de¤ifltirmeye gücü yetmez. E¤er Ortado¤u’da harita de¤iflecekse bu
ancak Filistin ve Kürt halk›n›n kendi ülkelerine kavuflmas›, kendi kaderini ser-
bestçe tayin edebilmeleriyle yani devrimlerle olanakl› olacakt›r.
72 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Asl›nda Türkiye oligarflisinin önünde tek yol var: Kürt gerçe¤ini kabul et-
mek... Egemen güçler sonuna kadar Kürt gerçe¤ini inkar edemez. Kürt Ulusal
Hareketi’nin geliflmesi, dünyadaki benzer örneklerinde görüldü¤ü gibi eninde
sonunda Türkiye’yi de taviz vermeye zorlayacakt›r. Birkaç y›l önce ile bugün
birbirleriyle k›yaslans›n; nereden nereye gelindi¤i görülecektir! Kürt kelimesini
kullanmak bile yasakken flimdi hemen herkesin kabul etti¤i bir “Kürt Sorunu”
var ortada. Kürt sorunu her kesimce aç›ktan tart›fl›l›yor art›k.
Türkiye’nin Irak Kürdistan›’na yönelik bir askeri müdahalesi, emperyalizm
ne ölçüde destek verirse versin sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Kürt halk›n›n
kendi kaderini tayin etmesini hiçbir güç engelleyemez.
Tüm devrimciler, yurtseverler, gerici-floven güçlerin iflgal propagandas›na
fliddetle karfl› ç›kmal›d›r. E¤er “savafl” ad›na dizginsiz bir bask›n›n, her türlü
haks›zl›¤›n meflru say›ld›¤› siyasal koflullar›n egemen olmas›n› istemiyorsak;
e¤er flovenizm dalgas›n›n ülkeyi bir bafltan bir bafla sarmas›n› istemiyorsak bu-
nu yapmaya zorunluyuz.
Görev egemen s›n›flar›n floven propagandas›na karfl› ç›kmak, Kürt halk›n›n
kendi kaderini tayin etme mücadelesini desteklemektir.
Kimi sol ayd›nlar gibi, Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmas›n› Türkiye’nin ulu-
sal ç›karlar›na ayk›r› görmek ve böyle bir geliflme karfl›s›nda Türkiye’nin kay›t-
s›z kalmamas›n› söylemek tek kelime ile kat›ks›z bir sosyal-flovenizmdir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 73

Yeni ÇÖZÜM
DERS‹MLER, HALEPÇELER, CUD‹LER
KÜRT HALKI GERÇE⁄‹N‹
DERS‹MLER, YOK EDEMEYECEKT‹R
HALEPÇELER,
CUD‹LER
K Ü RT HALKI
GERÇE⁄‹N‹ Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
YOK EDEMEYECEK Eylül 1989
Say›: 27 ‹brahim CENG‹Z

“D
o¤uda savafl vard›r. Karfl›m›zdakiler düflmand›r. Onla
ra yard›mc› olanlar da düflman muamelesi görecektir.” (G.
Kurmay Baflkan› Org. Torumtay)

Savafl m›? Kimler aras›nda? Neden?


“... Milli Karakolu’na götürüp yapmad›klar› iflkence kalmad›. Varil bi-
donunun içine koyup etraf›na atefl yakmak, taksi tekerle¤inin içine koyup
elektrikle döndürmek, coplar› insanlar›n k›ç›na sokmak, erkeklerin penisi-
nin deli¤ine kibrit çöpü koyup yakmak... 21 gün nezaretin içinde kald›k,
7 günü yemeksiz susuz geçirdik, tuvalete b›rakmad›lar, 7 günden sonra
bir lokma ekmek verdiler gün boyunca. Özel tim ve istihbarat adamlar›-
n›n insanlar›n kellesini kesip kafas› karfl›l›¤›nda para ald›klar›na flahitlik
ediyoruz.” (Cumhuriyet Gzt. 26.7.1989)
Savafl bu mu?
“30 Temmuz ‘88 günü Diyarbak›r’›n Hani ilçesine ba¤l› Serdi Köyünün
yak›n›nda teröristlerle girdi¤imiz silahl› çat›flma s›ras›nda 9 teröristi ölü
ele geçirdik. Ama nas›l ele geçirdik? Hangi silahlarla ele geçirdik. Maale-
sef üzülerek söyleyeyim ki kimyasal silah kullanarak...” (Diyarbak›r Lice il-
çesi Komando taburunda askerlik yapm›fl bir grup erin bas›na gönderdikleri
mektup.)
Ya da bu?...
Evet, oligarflinin kurmaylar› do¤ru tespit ediyorlar! Bugün “Do¤uda” olan-
lar›n ad› gerçekten de savaflt›r... Ama Arjantin halk›n›n faflist cuntan›n kendile-
rine açt›¤› savafla takt›¤› ad gibi bir “Pis Savafl”t›r...
Bir halk var “Do¤uda”... Yüzy›llard›r ezilmifl, horlanm›fl, afla¤›lanm›fl,... Bir
Halk var... sorgusuz-sualsiz iflkencehanelere al›nan, köyleri boflalt›lan, yanl›fl-
l›kla vurulup çöplüklere at›lan, okullar› askeri k›flla haline getirilen, kendileri
için toplu mezarlar kaz›lan, seyahat iznine tabi tutulan, dü¤ünlerinde bile so-
padan geçirilen... Ve onca haks›zl›¤a zulme her karfl› ç›k›fl›n›n ad› “eflk›ya” ol-
mufl... “‹zale-i flekavet”ler, “Dersim Kanunlar›” onun için ç›kar›lm›fl... Özel or-
dular, özel birlikler, onun için kurulmufl, seyyar iflkencehaneler mekan› olmufl...
Zilan, Dersim, Halepçe ve daha nicelerini tan›m›fl.
Liste uzun ve kabar›k. Katliamlar›n hesab›n› kitab›n› tutmaksa epeyce zor.
Çünkü bu halk özgürlük inanc›n› hiçbir zaman yitirmemifl, dara¤açlar›n›n göl-
74 Miliyetçilik Ç›kmaz›

gesinde, bombard›man uçaklar›n›n gürültüsünde, fosfor bombalar›n›n ürpertici


›sl›¤›nda baflkald›r› ruhu yok olmam›fl. Kürt halk›nda bugün, o ruh ve inanç
olanca canl›l›¤›n› koruyor, dumanl› da¤lardan isyan ateflleri hiç eksik olmu-
yor...
Bugün Kürt halk›n›n yaflad›¤› yerler yasalar›n, huku¤un hakim oldu¤u de¤il,
vahflet ve faflizm yasalar›n›n saltanat sürdü¤ü yerler haline getirilmek isteniyor.
Burjuvazi ise katliamc›, bask›c›, ulusal kimli¤i ayaklar alt›na al›c› karakteri-
ni elden hiç b›rakm›yor. O, Mai Lay’de, Sabra fiatilla’da, Halepçe’de ve Cu-
di’de gerçek yüzünü gizleyemiyor. Yeni Halepçelerin planlar›n› yapaduruyor.
Irkç› demagojileri dilinden düflürmüyor. Çünkü burjuvazi genel karakteristi¤ini
dünyan›n dört bir yan›nda uygulaya duruyor...
Yaflanan süreçte Cudi’nin ön palana ç›karak güncelleflmesi, burjuvazinin
Kürt halk›n›n geliflen muhalefetine karfl›n yo¤un terör uygulayarak, kitle ba¤la-
r›n›n ve gelifliminin önüne geçilmesinin psikolojik, düflünsel ve pratik zemininin
haz›rlanmas›n›n hesaplar›d›r. Bugünlerde Cudi operasyonu ile kapal› kap›lar
ard›ndan tezgahlanmak istenen oyunlar›n, geçti¤imiz süreçte gündeme getiri-
len, hala sürdürülmesine karfl›n baflar› kazan›lamayan “yöntemler” ile de ya-
k›ndan iliflkilidir. Ölüm mangalar›n›n olanca vahfletine ra¤men, oligarfli ülke
genelindeki baflar›s›zl›¤›n› ve ç›kmaz›n› terörle aflmaya, ç›rp›n›fllar›n› durdur-
maya çal›fl›yor. Kitleselleflmesinin önüne ne pahas›na olursa olsun geçmek isti-
yor. ‹flte bu yüzden de terör sadece PKK militanlar›yla s›n›rl› kalm›yor, Kürt yok-
sul köylülerine kadar iniyor.
Tüm bunlar›n ortaya ç›kard›¤› panaroma ise bir tarafta bask›, zulüm ve ifl-
kencenin had safhaya ç›kart›lmas›, di¤er taraftan idari düzenleme ve yasala-
r›n oluflturulmas›, bir baflka taraftan da askeri dönüflümlerin gerçeklefltirilmesi
fleklinde çizilmeye çal›fl›l›yor. Bu panaroman›n bafl konu¤u olan zulüm ve ifl-
kence Kürt köylüleri üzerinde öylesine bir cendere oluflturarak korkunç düzey-
lere vard› ki, art›k, günlük bas›nda yans›mas› bile engellenemiyor. ‹flkencesiz,
katliams›z gün geçmez hale geldi. Tüm okullar k›fllaya, k›fllalar ise iflkence mer-
kezlerine dönüfltürülüyor. Köyün tümünü gözalt›na alma olana¤› kalmad›¤›n-
da, köydeki muhtar-a¤a evleri o da olmad› köy meydanlar› bu görevi fazlas›y-
la yerine getiriyor. Zaiyat m› var? Belediye dozerleri ne güne duruyor. Alela-
cele kaz›lan çukurlar toplu isimsiz, adressiz mezarl›klara dönüfltürülüyor. Fa-
flizm bu konuda mutlak eflitlikçi davran›yor! Kad›n-erkek, çocuk-yafll› fark etmi-
yor onun için. Köy meydanlar›nda ç›r›lç›plak soyundurmalar, kocalar›n›n baba-
lar›n›n kardefllerinin önünde ç›r›lç›plak kad›nlara yap›lan en hayas›zca sald›r›-
lar karakol ve k›fllalarda toplu tecavüzlere kadar götürülebiliyor...
En küçük bir ihbar›n aylarca sürecek bir gözalt› ve iflkence demek oldu¤u
herkesçe biliniyor. Devletin tüm kurulufllar› sistemli iflkence ve katliamlar›n yar-
d›mc›s›. Savc›lar, valiler, kaymakamlar, flikayet için gelen insanlar› kovuyor,
tehdit ediyor, olmad› yeniden gözalt›na ald›r›yor.
Di¤er taraftan yap›lanlar y›llar önce Vietnam’da ABD birliklerinin deneyip-
te bir sonuç alamad›¤› uygulamalar›n yeniden biçimlendiriliflinin ötesinde bir
anlam tafl›m›yor. Her fley ulusal bilincin kitlelerde geliflip kökleflmesinin önüne
geçilmesi... Mezralar zorla birlefltirilip “stratejik köy”ler oluflturuluyor, direnen
köylüler ise iflkencelerden geçiriliyor, katlediliyor. ‹ller aras› seyahat akrabala-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 75

r›, tan›d›klar› ziyaret için köylere girifl ç›k›fl yasak ve izne tabi. Direnen, top-
raklar›n› terk etmek istemeyen köylerin meralar› ormanlar›, otlaklar› tarlalar›
yak›l›yor, görüldükleri yerde gözalt›na al›n›yor, haftada bir “ihbar var” diye-
rek evleri bas›l›yor, aran›yor, toplu dayaklardan geçiriliyor, d›flk› yemeye zor-
lan›yorlar. Aranan kiflilerin operasyonlar›na “sülaleleri” de kat›lmaya zorlana-
rak da¤lara savaflmaya ç›kmak zorunlulaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. Örgütlenen ko-
ruculuk ve muhbir a¤›yla gerici faflist unsurlara tam bir sulta verilmek isteniyor.
Oluflturulan fiflleme sistemi yüzbinlerce insan› devlet yanl›s›/düflman› olarak
tasnif ediyor. Gerici faflist afliretler silahland›r›larak ulusal güçlere karfl› kulla-
n›l›yor...
Düzenli birliklerin yetersizli¤i görüldükçe yeni düzenlemelere gidiliyor.
“Özel Kolordular”, “Özel Tim”ler, “Anti Gerilla” birlikleri, Ölüm Mangalar›,
uzman seyyar iflkence ekipleri, özel s›n›r birlikleri, siyasi polis vb. lerine ilave
olarak yeni iç savafl birlikleri yetifltiriliyor. Bunlar›n da yetersiz kald›¤› noktada
terhis olanlardan uzmanlaflm›fl askerlere el at›larak onlardan özel paral› birlik-
ler kuruluyor. Ancak tüm bu yöntemler oligarflinin ç›kmaz›n› aflmas›na yard›m-
c› olamad›¤› gibi, baflar›s›zl›¤›n›n da birer göstergeleri oluyor.
Oligarfli di¤er yandan kendi aras›nda varolan çat›flmalar› ve siyasal krizi-
ni Kürt, Bulgaristan, K›br›s sorununu güncellefltirerek kamuoyunda canl› tutma-
ya çal›fl›yor. Varolan krize böylelikle “milli bütünlük” sa¤lamak ad› alt›nda ge-
çici çözümler getirmifl olacakt›. Son geliflmeler de bunu ispatl›yor. DYP ve SHP,
ANAP’›n “milli bütünlük” politikas›na angaje olmufl durumdad›rlar. Faflizmin
politikas›na teslim olan SHP ülkemizde sosyal demokratl›¤›n ne anlama geldi-
¤ini en aç›k flekliyle ortaya koyuyor. Demirel ise ANAP’› olaylar karfl›s›nda da-
ha tavizsiz bir politika izleme do¤rultusunda sürekli olarak uyarmaktad›r. De-
mirel’e demokratl›k payesini do¤ru görenlerimiz, 12 Eylül sonras› denize dü-
flenin y›lana sar›lmas› esprisinde oldu¤u gibi flimdi kime sar›ld›klar›n› acaba
anlayabiliyorlar m›? Milli bütünlü¤ü emperyalizmin ayaklar› alt›na seren oli-
garfli milliyetçili¤i demagojik platformda ön plana ç›kar›rken, esas olarak em-
peryalizmin pazar› durumundaki ülkeyi ve kendi saltanat›n› kaybetmeme çaba-
s›ndad›r.
Mücadelenin silahl› temelde yükselmesi baflta devrimci kesimleri olmak üze-
re, giderek demokrat, ilerici hatta halk›n bir kesimini de etkiledi¤i aç›kt›r. Bu olay
konuyu sol içinde de güncellefltirmifltir.
Özal’›n, bu olaya destek olanlar›n da düflman görülecek ve ezilece¤i fleklinde-
ki demeçleri Kemalist dönemden gelen bir gelene¤in devam›d›r. Burjuvazi ciddi
boyutta geliflen her Kürt hareketi karfl›s›nda ülke genelinde sola da sald›rm›flt›r.
Son dönemde en s›radan gecelere, panellere izin verilmemesinin yan› s›ra ç›-
kan sosyalist dergilerin hemen hemen hepsi toplat›lm›flt›r.
Bafllang›çta ayd›nlar›m›z› pek rahats›z etmeyen PKK hareketi, geliflim içinde oli-
garflinin destek verenlere de yönelmesiyle ayd›nlar› da saflaflmaya itmektedir. De-
mokrat kimli¤e sahip ç›kmada bu saflaflma içerisinde belli olacakt›r.
Emperyalizm aç›s›ndan ise durum bugün netlefltirilmifl de¤il. Onun politikas› her
zaman ayn›, silahl› radikal hareketleri ezme, kendisiyle uzlaflm›fl ve kendisinin ta-
n›yaca¤› belirli bir ulusal-kültürel özerkli¤i içeren politikalard›r. Çünkü onun için
önemli olan sömürünün devam›d›r. PKK’nin ise bugün öne ç›kan program›nda bir
76 Miliyetçilik Ç›kmaz›

uzlaflma görülmemekle birlikte, sömürü mekanizmas›n›n d›fl›na ç›kabilecek sosya-


lizme yönelebilecek net bir programdan ziyade ulusal kimlik mücadelesi ve prog-
ram› hemen hemen herfley gibi gösterilmektedir. S›n›f bak›fl aç›s› buland›r›lmakta-
d›r.
Faflizm ulusalc› güçlerin mücadelesini bo¤mak, kayna¤›n› kurutmak, kitle ba¤-
lar›n› koparmak istiyor. Bunun yolunu da ulusal mücadeleyle halk aras›nda Çin
Seddi oluflturmakta gördü¤ünden Kürt halk› üzerinde korku bulutlar›n› eksik etme-
mek için her yolu, her yöntemi deniyor... fiimdiye kadar denenen yöntemlerin he-
men tümünün baflar›s›zl›k noktas›nda ortaklaflmas› art›k bir yol kavfla¤›na gelindi-
¤inin de ifadesi oluyor. Ya ulusal harekete göstermelikte olsa baz› tavizler verile-
cek ya da geleneksel yöntemler katlanarak ivmesi yükseltilecektir. Ancak gelinen
süreçte geleneksel yöntemlerin t›kan›kl›¤› aflamad›¤› da aç›kt›r, buna art› olarak
toplu katliamlar›n gündeme gelmesi kaç›n›lmaz olacakt›r.
Birinci yol kendi içinde belirli riskleri tafl›r. Her fleyden önce geliflen hareketin
inisiyatifinin elde tutulabilece¤inden emin olunmas› gerekir. ABD de bu yöntemi bu-
gün için tercih ediyor gibi görünmesine karfl›n tehlikelerden ar›nd›r›lmay› ve riskin
yok edilmesini istiyor. fiu an öylesi bir geliflme uzak göründü¤ünden de k›sa vade-
de tek çözüm kal›yor. O da ikinci yolun tercih edilmesi!...
Son günlerin tüm telafll› aç›klamalar›, toplant›lar› da bu yolun seçildi¤ini göste-
riyor.
Tüm bu geliflmeler oldukça aç›k ve net bir flekilde planlar›n ne oldu¤unu ortaya
koyuyor: Yeni Halepçelerin yarat›lmas›...
Yar›n ki Halepçelerin ard›ndan a¤›t yakma, lanet ya¤d›rma durumuna düflülmek
istenmiyorsa bugün Kürt halk›n›n gerçekli¤inin yaflat›lmas›ndan yana olunmal›, bu
aç›k ve net olarak dile getirilmelidir. Gelinen süreç insanl›¤›n demokratl›¤›n ad›n›
yeni Halepçelere karfl› ç›kmak olarak koymufltur. Demokratl›k bu tavr›n alt›nda yat-
maktad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 77

HAKLIYIZ
KAZANACA⁄IZ
II
IV. KÜRTLER‹N ULUSLAfiMA SÜREC‹ ULUSAL BASKI
VE SORUNUN ÇÖZÜM PLATFORMU
K Ü RT ULUSU
B‹R GERÇEKT‹R
K U RTULUfiU
ANT‹-EMPERYAL‹ST
ANT‹-OL‹GARfi‹K Hakl›y›z Kazanaca¤›z II, Kürt Ulusu Bir Gerçektir Kurtuluflu Anti-
HALK
emperyalist Anti-oligarflik Halk Devrimindedir.
DEVR‹M‹NDED‹R
DEVR‹MC‹ SOL SAVUNMA

C- Kürt Yurtsever Hareketlerine karfl› Tavr›m›z


Kürt küçük-burjuva milliyetçilerine güven vermek, onlar› s›n›f zeminine çek-
mek ve giderek Kürt halk›n› burjuva milliyetçi önyarg›lar›n etki alan› d›fl›na ç›-
karman›n devrimci yolu budur. Bir yandan Kürt halk›n›n ulusal istemlerine s›n›f-
sal bir perspektifle sahip ç›kmak, flovenizme ve sosyal-flovenizme karfl› müca-
deleyi yükseltmek, di¤er yandan irademiz d›fl›nda oluflan küçük-burjuva milli-
yetçi harekete “dostluk-mücadele” ile yaklaflmak... ‹flte bizlerin güncel pratikte
Kürdistan’daki tavr›m›z›n özeti budur.
Burada PKK hareketine k›saca de¤inmekte yarar görüyoruz.
Belirtti¤imiz gibi PKK hareketi de Kürdistan’daki küçük-burjuva tabakalafl-
man›n bir ürünüdür. PKK, bugün emperyalizm ve oligarfliye karfl› silahl› temel-
de tav›r gelifltiren yurtsever bir harekettir. Bu niteli¤i ile oligarfli ve emperyaliz-
me darbeler vurdu¤u için destekliyoruz. Fakat bu hareketin hatalar›n›n, yanl›fl-
lar›n›n olmad›¤› anlam›na gelmez. PKK küçük-burjuva s›n›f karakteri ve milliyet-
çilik taban›nda hareket etme özelli¤inden dolay›, birçok eksik ve zaaflara sa-
hiptir. Baflta milliyetçi, pragmatik yaklafl›m› olmak üzere, mücadelenin sorunla-
r›na ve biçimlerine mekanik ve dar pratikçi yaklafl›m›n›n do¤urdu¤u hatalar en
belirgin olanlard›r. Baflta milliyetçilik taban›nda hareket etmesi olmak üzere,
pratikte düfltü¤ü hatal› ve yanl›fl yaklafl›mlar bizim elefltiri noktam›z› oluflturur.
Fakat bizim PKK’ye elefltirimiz genelde belirtti¤imiz “dostluk-mücadele” il-
kesi çerçevesindedir ve halk güçleri aras›nda bir sorun niteli¤indedir. Bu nok-
tada oligarflinin a¤z›ndan elefltiri yapan sol’un tavr›na karfl›y›z. Türkiye Solu-
nun tamam›na yak›n›n›n PKK’yi elefltirmesi ve tecrit etmeye kalk›flmas›, onun
mücadeleci yan›ndan kaynaklanmaktad›r. PKK statükolar› bozan tavr›yla, ge-
leneksel solun sald›r›lar›na maruz kalm›flt›r. Bu nedenle sol’un anti-PKK temelin-
deki elefltirileri mücadele karfl›t› niteliktedir ve bunlara karfl› mücadele etmek
zorunludur. Emperyalizme ve oligarfliye karfl› mücadele tavr›na sahip olman›n
gere¤i, PKK’ye karfl› cepheden sald›rmak de¤il, onu desteklemektir.

D- Kürt Küçük-Burjuva Hareketi Anti-Emperyalist Anti-Oligarflik


Halk Devriminde ‹ttifaklar›m›z Aras›ndad›r
fiovenizmle flartlanm›fllar›n bizlere yönelik bir “suç”lamas› var. Gerek oli-
garflinin resmi ve gayri-resmi sözcülerince, gerekse de resmi ideolojinin temsil-
cili¤ini yapan 1. Ordu Komutanl›¤› II. No’lu Askeri Mahkemesi’nde biz Mark-
78 Miliyetçilik Ç›kmaz›

sist-Leninistler “bölücülük” ve “bölücülerle iflbirli¤i” yapmakla suçlan›yoruz! Irk-


ç›-floven kafan›n ürünü olan bu “suç”lama, Kürt sorunundaki di¤er birçok
“suç”lamalar gibi, Kürt halk›n›n mücadelesini yok etme, jenosit ve asimilasyon
politikas›na hakl›l›k kazand›rma, halk kitlelerinin bilincini buland›rma ve Dev-
rimci Hareketin meflruiyet zeminini yok etme amaçl›d›r. Bu demagojik “suç”la-
malar›n, bizim düflüncelerimizin bilinmesine karfl›n yap›lmas›, konuya de¤in-
memizi zorunlu k›lm›flt›r. fiunu da belirtelim, biz bu suçlamalardan al›nm›yo-
ruz. Burjuvazinin, olgular›n içini boflaltmas›, onlar› anlams›zlaflt›rmas› bizim
için yeni bir fley de¤ildir.
Evet, Kürt halk›n›n varl›¤›n› reddedenler, Kürt halk›n›n kendi kaderini tayin
istemine önderlik eden, biz Marksist-Leninistleri yarg›lamaya kalkan savc› ve
yarg›çlar! Kürt küçük-burjuva milliyetçi hareketi bizim ittifak›m›z -sizin deyimi-
nizle “iflbirlikçimiz”- durumundad›r. Ve biz Marksist-Leninistler bu tavr›m›zla
çok “vahim suç”lar›n sahibi oluyoruz! Hem “Kürtler, ba¤›ms›z devlet kurma da
dahil, kendi kaderlerini tayin hakk›na sahip olmal›lar” diyoruz; hem de “bölü-
cü” Kürtleri ittifak görüyoruz. “Vatan haini” olmam›z için yeterli de¤il mi?!
Ama unutmay›n ki, “suç” kavram› görelidir. Yasalar›n›z bizleri yarg›l›yor ve
“suçlu” ilan ediyor! Ya sizler? Sizleri TAR‹H ve HALK yarg›l›yor. Ve suçlu ilan
ediyor; Kürt halk›n› ve onun yurtseverlerini imhaya yöneldi¤iniz, bask› ve terör
uygulad›¤›n›z için. Hangi suç onurlu acaba? Sizlerinki mi, bizimki mi? Seçim
hakk›na sahipsiniz!
Gerek savunmam›z›n bu bölümünde, gerekse de daha önceki bölümlerinde,
anti-emperyalist, anti-oligarflik halk devriminin temel sosyal güçlerinin iflçiler,
köylüler ve küçük burjuvazi oldu¤unu belirtmifltik. Bu anlamda emperyalizm ve
oligarfliye karfl› tav›r gelifltiren tüm siyasal-sosyal güçler proletaryan›n ittifak›
durumundad›rlar. Bu ittifak, sosyal temelde, proletarya hareketinin iradi müda-
halesiyle bu kesimleri örgütleyerek, kendi çevresinde toplamas› biçiminde, ifl-
çi-köylü ba¤lafl›kl›¤› temelinde olabilece¤i gibi; proletarya hareketi d›fl›nda,
kendi ba¤›ms›z politik örgütlenmelerine sahip küçük-burjuva kesimlerle, siyasal
planda, programatik temelde bir ittifak fleklinde de olabilir.
Ülkemizde anti-emperyalist, anti-oligarflik halk devriminin kitle güçleri ara-
s›nda olan küçük-burjuva kesimlerden, milliyetçi Türk küçük-burjuvazisi, bugün
politik bir hareket olarak örgütlü de¤ildir. Fakat önceki bölümde saptad›¤›m›z
nedenlerden ötürü, milliyetçilik temelinde Kürt küçük-burjuva politik hareketleri
sözkonusudur. Bu noktada, anti-emperyalist, anti-oligarflik temelde Kürt yurtse-
ver hareketleriyle ittifak, devrimci bir ad›md›r. Bu flekilde bir tav›r, hem anti-em-
peryalist, anti-oligarflik güçleri bir potada toplama, hem de bu hareketleri etki-
leme, onlara güven verme ve giderek s›n›f zeminine çekmek aç›s›ndan gerek-
lidir.
Marksist-Leninist hareketin, Kürt küçük-burjuva yurtsever hareketleriyle ittifa-
k›n›, somut bir gerçeklik haline getirmesi, elbette kendi içinde güçlüklere sahip-
tir. Bir yandan Kürt halk›n›, anti-emperyalist, anti-oligarflik mücadeleye çek-
mek, iki halk›n ortak örgütlenme ve mücadelesini gelifltirmek, di¤er yandan
halklar› ulusal çitlerle bölen ve ulusal örgütlenmeyi temel alan küçük-burjuva
milliyetçi hareketle politik ittifak gelifltirmek kendi içinde zorluklar tafl›sa da, üs-
tesinden gelinemeyecek bir fley de¤ildir. Marksist-Leninistler do¤ru taktiklerle,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 79

bizzat prati¤in ortaya ç›kard›¤› görevler temelinde, CUNTA


bu manevra alan›n› kendine yaratabilir ve yaratmal›- MAHKEMELER‹NDE
d›r da. DÜfiÜNCELER BÖYLE
Kürt küçük-burjuva milliyetçileriyle ittifak sorunun- SAVUNULDU
da beliren bir zorluk da, floven bir tavra sahip Türk
küçük-burjuva kesimlerinin de bu ittifak kapsam› için- Evet, Kürt halk›n›n
de olmas› ve ç›karlar› çeliflen iki milliyetçi kesimin, varl›¤›n› reddeden-
bir arada ortak hedefte birlefltirilmesidir. Bu konu, sol ler, Kürt halk›n›n
içinde Hareketimize yönelik elefltiri konusu da olabil- kendi kaderini ta-
mektedir. fiöyle denilmektedir: “Bir kolunuzda Kema- yin istemine önder-
listler, bir kolunuzda Kürt küçük-burjuva milliyetçileri lik eden, biz Mark-
oldu¤u halde nas›l yürüyeceksiniz?” “Zor” diye, ger- sist-Leninistleri
çekleri mi yok sayal›m? Bu soruyu soranlar “ittifak” yarg›lamaya kal-
ve “cephe” olgular›ndan bir fley anlamad›klar› gibi, kan savc› ve yar-
sosyal pratikten de bir ders ç›karmam›fllard›r. Kürt ve g›çlar! Kürt küçük-
Türk küçük-burjuva milliyetçileri aras›nda çeliflki olma-
burjuva milliyetçi
s› do¤ald›r. Milliyetçili¤in temeli kendi “ulusal pazar”
hareketi bizim itti-
sorunu oldu¤una göre, bu kesimlerin ç›karlar›n›n çe-
fak›m›z -sizin deyi-
liflkiyi bar›nd›rmas› kaç›n›lmazd›r. Ama bizim bahset-
ti¤imiz alelade soyut bir ittifak de¤ildir. Biz küçük- minizle “iflbirlikçi-
burjuva kesimlerle ittifak olunabilece¤ini söylerken, miz”- durumunda-
her iki kesim aç›s›ndan da ortak payda oluflturan, d›r. Ve biz Mark-
emperyalizm ve oligarfli ile olan çeliflkiyi veri al›yo- sist-Leninistler bu
ruz. Çünkü emperyalizm ve oligarfli bu iki kesimin de tavr›m›zla çok “va-
düflman›d›r. Zaten “ittifak” ve “cephe” çeliflkiye kar- him suç”lar›n sahi-
fl›n kurulur. bi oluyoruz! Hem
Cephe ve ayn› anlama gelmek üzere ittifak; belir- “Kürtler, ba¤›ms›z
li bir ortak program temeli üstünde iflbirli¤i yapan çe- devlet kurma da
flitli kesimleri içine alan bir karfl›tlar birli¤idir . Temel- dahil, kendi kader-
de ç›karlar› benzer olan s›n›flar ve politik güçleri var- lerini tayin hakk›-
d›r; ve ç›karlar› ancak belirli bir ölçüde uzlaflan s›n›f- na sahip olmal›lar”
lar ve politik güçleri vard›r. Her s›n›f veya politik güç, diyoruz; hem de
kendine özgü ve ortak ç›karlar u¤runa ittifak yap›p “bölücü” Kürtleri
ayn› cephe içinde olabilir. ittifak görüyoruz...
Bu temelde, Kürt ve Türk küçük-burjuva milliyetçile-
Ama unutmay›n ki,
ri kendine özgü ç›karlar› yan›nda, anti-emperyalist,
“suç” kavram› gö-
anti-oligarflik temelde ortak ç›karlara sahiptirler. Ve
her fleyden önce kendine özgü ç›karlar› oligarfli ve
relidir. Sizleri TA-
emperyalizm taraf›ndan yok edildi¤inden, her iki ke- R‹H ve HALK yar-
sim için de temel çeliflki, emperyalizm ve oligarflidir. g›l›yor. Ve suçlu
Bu ortak paydada biraraya gelmeleri kendine özgü ilan ediyor; Kürt
ç›karlar›n›n da bir gere¤idir. Nitekim 1919 Anadolu halk›n› ve onun
Kurtulufl Hareketi’nde, Kürt ve Türk yurtseverleri bira- yurtseverlerini im-
raya gelebilmifllerdir. TC’nin kuruluflundan sonra Ke- haya yöneldi¤iniz,
malistlerin floven bir tavra girerek, Kürt halk›n›n ç›kar- bask› ve terör uy-
lar›na karfl› bir politikaya sahip olmas›, bu gerçe¤i gulad›¤›n›z için...
80 Miliyetçilik Ç›kmaz›

gölgelemez.
Ayr›ca flunu da unutmamak gerekiyor; bu ittifak iki kesimin, kendi bafl›na
yapt›¤› bir ittifak de¤ildir. Elbette bu da olabilir. Ama bizim sözünü etti¤imiz
ittifak; proletaryan›n önderli¤indeki bir ittifakt›r. Proletaryan›n önderli¤i,
1923’deki gibi bir sonucu önleyecek temel unsur oldu¤u gibi, flovenizme kar-
fl› mücadelesiyle de, ezilen ulus milliyetçilerine güven ortam›n›n da sa¤lay›c›-
s›d›r. Ezen-ezilen ulus ayr›m›nda proletaryan›n tavr›, ezilen ulus milliyetçilerini
desteklemek olacakt›r. Dolay›s›yla ezilen ve ezen ulus milliyetçileri aras›ndaki
çeliflkiden pani¤e kap›l›p, bunlar›n ortak ç›karlar› temelinde bir araya getirile-
meyece¤ini söylemek, kendi gücüne güvensizli¤in itiraf edilmesinden baflka bir
anlama gelmez. Biz, sosyal prati¤in tan›kl›¤›nda, her iki ulustan milliyetçilik ta-
ban›nda geliflecek anti-emperyalist sol kesimlerin bir cephe içinde mücadeleye
sokulabilece¤ini söylüyoruz. Kald› ki, bugün Türk küçük-burjuva milliyetçileri-
nin sol kesimi, politik bir örgütlülü¤e sahip de¤ildir. Bu temelde bugünkü süreç-
te ittifak sorunu, Türkiye halklar›n›n devrimci hareketiyle, Kürt küçük-burjuva
milliyetçileri aras›nda olacakt›r. Ama ileriki süreçlerde anti-emperyalist temel-
de bir Türk küçük-burjuva hareketinin flekillenmesi, proletaryan›n Kürt küçük-
burjuva milliyetçileriyle ittifak yapmas›n› engellemez. Tercih durumunda prole-
tarya hareketi, Kürt küçük-burjuva milliyetçilerinden yana tav›r belirleyecektir.
Ki bu durumda anti-emperyalist Türk küçük-burjuva kesimleri, zaten flovenizme
kurban gitmifl ve anti-emperyalist konumdan uzaklaflmaya bafllam›fl demektir.
Özetle, anti-emperyalist, anti-oligarflik halk devrimi mücadelesinde Kürt kü-
çük-burjuva yurtsever hareketleri, milliyetçilik taban›nda emperyalizm ve oli-
garfliye karfl› tav›r ald›klar›ndan, objektif olarak Türkiye Devrimci Hareketi’nin
ittifak› durumundad›rlar. Marksist-Leninistlerin görevi bu ittifak› somut bir ger-
çek haline getirmektir...
Miliyetçilik Ç›kmaz› 81

KÜRD‹STAN’DA
ÖRGÜTLENME KÜRD‹STAN’DA ÖRGÜTLENME
VE MÜCADELE
SORUNUNA VE MÜCADELE SORUNUNA
NASIL BAKIYORUZ NASIL BAKIYORUZ

YOLUN NERES‹NDEY‹Z?
Devrimci Sol Devrimci Sol Merkez Komitesi
A¤ustos 1990

K
ürt gerçe¤i, PKK’nin Kürdistan’da sürdürdü¤ü silahl› mücadele sonucu
kimsenin reddedemeyece¤i bir olgu haline gelmifl bulunuyor. Kürt ulu-
sal hareketinin ‘84 sonras› h›zla geliflmesi ve ulaflt›¤› nokta silahl› mü-
cadeleyi savunan tüm örgütler için dikkate al›nmas› gereken ve önemli dersler
içeren yönler tafl›yor. Özellikle cüret, at›lganl›k, herkese ve her fleye ra¤men
do¤ru bildi¤inde ›srar ve silahl› mücadelede kararl› olma ö¤eleriyle tafl›d›¤›
olumluluk, bu hareketin örnek al›nmas› gereken en önemli yan›d›r. Biz yarata-
n› kim olursa olsun olumlu olan her fleye sahip ç›kmal›, gerekti¤inde savunma-
l› ve baflkalar›n›n do¤rular›n› teslim etmede komplekssiz davranmal›y›z.
Bu PKK’yi tüm yönleriyle olumlad›¤›m›z anlam›na gelmiyor. Milliyetçi çizgi-
si beraberinde kabal›¤›, devrimci adalet ölçülerinden uzakl›¤›, pragmatizmi
de getirmifltir. Ve bu olumsuz ö¤elerden ar›nma anlam›nda iflaretler verdi¤i de
söylenemez. Yine PKK, 12 Eylül cuntas›na karfl› mücadele etme yolunu seçme-
mifl, daha 12 Eylül öncesinde geri çekilme karar› alm›flt›r. Kendi özgün duru-
munu iyi de¤erlendirerek ‘84 sonunda silahl› bir at›l›m yapmas› ve k›sa süre-
de h›zla geliflmesi, onun daha önceki politika ve taktiklerini hakl› ç›karamaz,
ç›karmamaktad›r.
PKK’nin Kürdistan’daki geliflimi ve tek alternatif güç olmas›, bizim saflar›-
m›zda ister istemez, Kürdistan’da niçin örgütlü bir güç olmad›¤›m›z sorusunu
gündeme getirmekte ve hareketin Kürdistan’da örgütlenme sorununa nas›l yak-
laflt›¤› konusu merak unsuru haline gelmektedir.
Bugün Kürdistan’da silahl› mücadeleyi yürütecek bir güç olmaktan uzak ko-
numda oldu¤umuz bir gerçektir. Bu noktada Kürdistan’da flimdiye kadar niçin
örgütlenemedi¤imiz de hakl› olarak elefltiri konusu olmaktad›r. Asl›nda bunun
nedenini daha önce anlatt›klar›m›z›n içinde aramam›z gerekiyor.
Hareketimiz, 12 Eylül öncesi stratejik alanlarda örgütlenme perspektifine
uygun olarak Kürdistan’da örgütlenmeye yönelmifl, belli bir güç haline de gel-
mifltir. Belli bölgelerde hem kitlesel boyutta bir geliflme sa¤lanm›fl, hem de si-
lahl› k›r ekiplerimizi oluflturarak k›r gerillas›n› yaratma konusunda mesafe al›n-
m›flt›r. Genel olarak bak›ld›¤›nda Kürdistan’da geliflen güçlerden biriydik. 12
Eylül darbesi ile birlikte bu bölgede bilinen kay›plara maruz kald›k, güçlerimiz
erimeye bafllad› ve daha önce de belirtti¤imiz gibi 1985’e gelindi¤inde örgüt-
lü k›rsal faaliyetimiz bitme noktas›na geldi.
Bu sonucun ortaya ç›kmas›n›n pek çok nedeni olmakla beraber, Kürdis-
82 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tan’da yerleflik ve etkin bir güç konumuna gelemeyiflimizde; hareketimizin 12


Eylül’e yak›n say›labilecek bir zamanda ortaya ç›k›fl› ve Kürdistan’a müdaha-
lede yetersiz kal›fl› bu bölgeye gereken boyutta bir önemle e¤ilemeyifli, henüz
yeterince kurumlaflamadan 12 Eylül’le yüz yüze gelmesi vb. gibi faktörlerin et-
kisini gözard› etmemeliyiz.
Bizim stratejik alanlarda örgütlenme konusunda ad›m atamay›fl›m›z ve Kürt
milliyetçi çizginin temsilcisi PKK’nin at›l›ma geçmesi, sonuçta Kürdistan’› tek al-
ternatif olarak PKK’ye b›rakt›. E¤er biz bu konuda ›srarl› olabilsek ve gerekli
müdahaleleri yapabilseydik, bugün PKK’nin yan›nda bir alternatif güç duru-
munda olabilirdik. Bu baflar›lamad›¤› gibi, ricat sürecinde de bu alanda örgüt-
lenmeye yönelik ad›mlar at›lmad›, bu konuya gereken önem verilmedi, olanak-
lar›m›z bu yönde zorlanmad›.
Gelinen aflamada Kürdistan’da örgütlenme sorununa çok daha fazla önem
vermemiz gerekti¤i yads›namaz. Kürt milliyetçili¤inin geliflmesi burada örgüt-
lenmeyi daha zorlaflt›ran bir zemin yaratm›fl olsa da, bugün Kürdistan’da ör-
gütlenme olanaklar› ve koflullar› vard›r. Her fley Kürdistan’a özgü bir progra-
ma sahip olmaya ve program› uygulamada ›srarl› olmaya ba¤l›d›r. PKK’nin
Kürdistan genelinde tek güç olmas›ndan hareketle, Kürdistan’da devrimci alter-
natifi Kürt milliyetçili¤ine teslim edemeyiz, etmemeliyiz. Bugün Kürdistan’da
ulusal ve s›n›fsal talepler temelinde örgütlenmek ve devrimci alternatifi yarat-
mak gibi bir görevimiz var. Kuflkusuz bu geçmifle göre Kürt milliyetçili¤inin gü-
cünden dolay› daha güç olacakt›r, ama imkans›z de¤ildir.
Kürt ulusal hareketinin geliflmesi, Kürdistan’da ulusal çeliflkiyi öne ç›karm›fl-
t›r. Kürdistan’daki çal›flma bu olguyu gözard› etmeden sürdürülmeli, ulusal çe-
liflkiye her zamankinden daha çok vurgu yaparak, Kürt halk›n›, anti-emperya-
list, anti-oligarflik devrim program› etraf›nda örgütlemeyi hedeflemeliyiz. Kür-
distan’›n özgürlü¤ünü ve ayr›lma hakk›n› ›srarla savunmal›y›z. “Kürdistan Kürt
Halk›n›nd›r”, “Kürt Halk› Özgür Olmal›d›r” fliarlar›n› yükseltirken halklar›n kar-
deflli¤ini vurgulamal›, Kürt halk›na kendi özgürlü¤ünü kazanma yolunun Türk,
Kürt ve az›nl›k milliyetlerden tüm halklar›n oligarfliye karfl› birleflerek mücade-
le etmesinden geçti¤ini anlatmal› ve onu oligarfliyi y›kma hedefine yöneltmeli-
yiz. Kürt halk›n›n özgürlü¤ünü savunmak ve bu talebi vurgulamakla, onu anti-
emperyalist, anti-oligarflik devrim program› etraf›nda birlefltirmeye çal›flmak
birbiriyle çeliflen tav›rlar de¤ildir. Yine Kürt milliyetçili¤iyle çat›flma tavr› de¤il
mücadele içinde birli¤i gelifltirme yollar› aranmal›, Kürt milliyetçili¤ini oligarfli-
yi y›kma hedefine yönelterek, anti-emperyalist, anti-oligarflik halk devrimi prog-
ram› etraf›nda birleflmeyi sa¤layacak bir perspektifle hareket etmeliyiz.
Ortado¤u’da çok özgün koflullar do¤mad›kça, PKK’nin, Türkiye oligarflisi
y›k›lmadan ba¤›ms›z bir Kürdistan kurmas› mümkün de¤ildir. Bunun anlam›
Kürt ulusal hareketinin bir noktada t›kanmas› ve kendini tekrar etmekten öteye
geçememesi gibi bir durumla yüz yüze gelmesidir. At›l›m yapamayan ve ken-
dini yenilemeyen her gerilla hareketinin içine düfltü¤ü s›k›nt›lar›, PKK’nin de
kendini bekleyen gelecek içinde yaflayabilece¤i, gözard› edilmemesi gereken
önemli bir noktad›r.
Biz Kürdistan’da mutlaka örgütlenece¤iz. Kimileri gibi “Kürt milliyetçili¤i
geliflti, her fley bitti” anlay›fl›nda de¤iliz. Kendimizi “Türk devrimcileri” gibi
Miliyetçilik Ç›kmaz› 83

görme konumuna asla düflmemeliyiz. Türk, Kürt ve tüm milliyetlerden ezilen


halklar›n ortak örgütlenmesini ve mücadelesini savunuyoruz ve buna uygun bir
misyona sahip olaca¤›z. Ama bu, Kürt yurtsever hareketini desteklemeyece¤iz
anlam›na gelmiyor. Bu destek soyut olmaktan öteye de geçmek zorundad›r. Ve
bunun temel yolu, devrimci hareketi ülke genelinde gelifltirerek Kürt ulusal ha-
reketine soluk ald›rmak, onu s›k›flm›fll›ktan kurtarmakt›r.
Biz, stratejik alanlarda örgütlenme perspektifimize uygun olarak, Kürdis-
tan’daki örgütlenmeye özel bir önem vermek zorunday›z. Hedefimiz, Kürdis-
tan’da bir güç haline gelmek, daha tam ifadeyle bir gerilla gücü yaratmakt›r.
Kürdistan’da örgütlenme konusunda at›lacak her ad›m, Kürt Ulusal Hareke-
ti’nin geliflkinlik düzeyini ve Kürdistan’da ulusal çeliflkinin öne ç›kmas› olgusu-
nu dikkate almay› gerektiriyor. Kürdistan’da bir gerilla gücü olabilmek, en bafl-
ta, Kürdistan özgülünde somut durumun de¤erlendirilmesini ve devrimci çal›fl-
man›n hayata uyan, gerçeklefltirilebilir projeler kapsam›nda yürütülmesini zo-
runlu k›l›yor. Bu anlamda, Kürdistan’daki örgütlenmemizin (Kürdistan Komite-
si’nin) kendine özgü politikalar› olacakt›r. Kürdistan Komitemiz, bir seksiyon
örgütlenmesi olmamakla birlikte, merkezin denetiminden ve onay›ndan geç-
mek kofluluyla Kürdistan’a özgü politikalar gelifltirme ve uygulama konumuna
sahip olacakt›r.
84 Miliyetçilik Ç›kmaz›

KONGRE
BELGELER‹
I
SAVAfiI YEN‹DEN ÖRGÜTLEMEKTE ISRAR
VE D‹REN‹fi YILLARI

S AVAfiI YEN‹DEN
ÖRGÜTLEMEKTE
ISRAR VE
D‹REN‹fi YILLARI KONGRE BELGELER‹ -1
RAPOR

U
zun tart›flmalar, kendilerinin de inanmad›¤› flaflaal› programlar haz›rlan-
d›ktan sonra, pratikte tek bir ad›m at›lmadan, baflta DY ve PKK olmak
üzere, herkes birbirini suçlayarak cephenin esamesi okunmaz oldu.
“Biz demifltik” demenin hiçbir anlam› yoktu. Çünkü hemen herkes oynanan
oyunun ve kepazeli¤in fark›ndayd›. Öylesine sorumsuzlard› ki, neden da¤›ld›kla-
r›n›, neden her fleyi ile anlaflt›klar› programlar›n› hayata geçiremediklerini halka
aç›klamak zahmetinde bile bulunmuyorlard›. Bu sorumsuzlu¤un, ahlaki düflkünlü-
¤ün, bu örgütleri nereye kadar götürece¤ini yaflayarak görecektik. Do¤ald› ki, at-
t›klar› her yanl›fl ad›m›, sahte ve yalanc› yüzlerini ortaya ç›kartan, gerçekleri söy-
leyen bizler, burjuva ideolojisi ile yo¤rulmufl bu solun düflmanl›¤›n› kazanacakt›k.
Bu partisiz cepheye öncülük eden ve istisna olarak daha sonra radikal bir mü-
cadele çizgisini hayata geçiren PKK’nin durumuna da k›saca de¤inmekte yarar
var. PKK, daha 12 Eylül öncesinde (1979) içerisinde itirafç›lar›n ç›kmas› ve he-
men hemen bütün Kürt milliyetçi örgütlerle ve di¤er sol gruplarla çat›flarak büyük
oranda gücünü tüketmifl olmas› nedeniyle bozguna u¤ram›fl ve bunun sonucu ola-
rak panik halinde ülkeyi terk etmifltir. Her ne kadar PKK önderli¤i bu durumu “dü-
zenli bir flekilde geri çekilme” olarak de¤erlendiriyorsa da gerçe¤in böyle olma-
d›¤›n› kendileri de, herkes de biliyor.
PKK, genel olarak Türkiye solunun 12 Eylül sonras›nda yaflad›¤› bozgunu ve
yenilgiyi 12 Eylül öncesi yaflam›flt›r. Güçten düflmüfl, önderli¤ini yurtd›fl›na tafl›m›fl
PKK, 12 Eylül’le birlikte Kürdistan’da estirilen faflist terörle binlerce taraftar ve kad-
rosunun, halktan insan›n adeta toplama kamplar›nda toplanmas›yla büyük bir mo-
ral çöküntüyü yaflam›flt›r. Düzenli bir geri çekilmenin olmad›¤› 12 Eylül sonras›n-
da yaflananlardan da a盤a ç›km›flt›r. PKK bu süreçte, ülkede, cezaevlerinde ve
yurtd›fl›nda hemen her konuda güçsüzlü¤ü ve demoralizasyonu yaflamaktad›r. 12
Eylül öncesi, kendi d›fl›ndaki sol gruplar› fiziki olarak tasfiye ederek ve bunu teori-
lefltirerek yapt›¤› sald›r›lar sonucu hemen hemen tüm soldan da tecrit olmufl ve bu
sorumsuzlu¤unu birçok siyasal yap›y› karfl›-devrimci ilan edecek boyuta kadar t›r-
mand›rm›flt›r. Ülkede faflizme bir kurflun s›kacak gücü kalmam›flt›r. Oysa görev 12
Eylül faflizminin kurumlaflmas›n› engellemek ve faflizmin program›n› bozmakt›.
PKK bu mücadelede yoktur. ‹flte PKK, içinde bulundu¤u sübjektif durumun sonucu
olarak, yeniden moral kazanmak ve toparlanabilmek için, samimi olmayan bir fle-
kilde geçmiflte yanl›fll›klar da yapt›klar›n› söyleyip, yeniden solla iliflkilerin kap›la-
r›n› açmaya çal›flt›. Zaten güçsüz, hiçbir fley yapmaya niyeti olmayan di¤er sol
Miliyetçilik Ç›kmaz› 85

buna dünden haz›rd›. Böylece, o ad› var kendi yok cephe faaliyetleri ortaya ç›k-
t›. Cephe faaliyetleri ortaya ç›kt›¤›nda, PKK’nin Kürdistan’da yanl›fl taktikleri ve
çizgisine ra¤men radikal bir hareket oldu¤unu, revizyonizmin provokasyon teori-
lerini y›kt›¤›n› ve bu nedenle desteklenmesi gerekti¤ini, PKK’nin as›l misyonunun
radikalizm oldu¤unu, ama bu pasifist cephe içerisinde kal›rsa, bu radikalli¤ini yi-
tirece¤ini belirtmifltik. Pasifist cephenin da¤›lmas›yla PKK yeniden kendi rotas›na
girmifl ve koflullar›n› da iyi de¤erlendirerek ‘84 A¤ustos’unda at›l›m yapm›flt›r.
PKK, bu ç›k›fl›n› 12 Eylül faflizmine karfl› mücadele eden tek güç olarak göstermek
istemektedir. Bu bilinçli bir çarp›tmad›r. 1984 A¤ustos’una gelindi¤inde, cunta ül-
kedeki tüm muhalefet güçlerini etkisiz k›lm›fl, ‘82 Anayasas› onaylanm›fl, ‘83 se-
çimleri yap›lm›fl ve cuntan›n önüne koydu¤u demokrasiye geçifl program› uygulan-
maktad›r. Bu anlam›yla, PKK’nin ç›k›fl tarihi 12 Eylül faflizminin program›n› bozan
bir taktik olmam›flt›r. Kuflkusuz halk kitlelerinin ve solun yeni bir dinamizm kazan-
mas›nda çok farkl› biçimlerde ve boyutlarda ders ç›kar›lmas› gereken etkileri ol-
mufltur. Ama tüm bunlar, PKK’nin 12 Eylül faflizmine karfl› mücadele etmedi¤i, da-
ha 12 Eylül gelmeden panik halinde ülkeyi terk etti¤i, aç›k faflizmin kurumlaflma-
s›na di¤er sol gibi seyirci kald›¤›, oportünist cephelerle oyaland›¤› gerçe¤ini de-
¤ifltirmez...

Emperyalizmin Arap Halklar›na Sald›r›s›


Kürdistan’daki gerilla savafl› Kürt milliyetçili¤i temelinde geliflmesine devam
ederken, bir yandan k›r gerillas›n› Kürdistan’da da yerlefltirmek ve eylemlili¤e ge-
çilmesini sa¤lamak istiyorduk. Kürt milliyetçili¤inin yaratt›¤› ve körükledi¤i, kendi
d›fl›ndaki herkesi flovenist olarak niteleyen propagandas›n› k›rmak için de güçlü
ad›mlar atmal›yd›k. Bu güçlü ad›mlar, Kürt milliyetçili¤inin adaletsizli¤i yan›nda
adaleti, bulan›k hedeflerin karfl›s›nda da düflman hedefini, herkesin anlayabilece-
¤i bir netlikte göstermeliydi. Kürt halk›na zulmeden, bu zulmü bizzat örgütleyen,
planlayan, tüm Kürt halk›nca tan›nan faflizmin kurmaylar›na yönelmeliydik. Bu he-
deflere yönelmemiz milliyetçili¤in anti-propagandas›n› k›smen de olsa k›racak,
Kürt halk› içerisinde daha kal›c› bir çal›flma yapman›n koflullar›n›n oluflmas›na da
yard›mc› olacakt›. Bask› ve zulmü Temel Cingöz, Hulusi Say›n, ‹smail Selen kur-
mayl›¤›nda iliklerine kadar yaflayan Kürt halk› ile, eylemlerimiz sonras›nda s›cak
bir ba¤ olufltururken, Kürt halk›n› yanl›fl yönlendiren, devrimcilere karfl› düflmanl›k
propagandas› yapan küçük burjuva Kürt milliyetçili¤i huzursuzlaflmaya, giderek
de sald›rganlaflmaya bafllad›. Küçük burjuva milliyetçili¤i güç toplayarak silahl›
mücadeleyi bafllatt›¤›nda Kürdistan’› terk etmeye haz›r, gerçekte bir varl›¤› olma-
yan oportünist solun büyük ço¤unlu¤u alelacele bilinen teorilerini de¤ifltirerek, Tür-
kiye Kürdistan›’n› küçük burjuva milliyetçilerine terk ettiler. Küçük burjuva milliyet-
çili¤i henüz Kürdistan içerisinde ciddi bir eylemlili¤imiz olmamas›na ra¤men ha-
z›rl›klar›m›z› biliyordu. Kürdistan’a yönelik bu eylemliliklerimizle birlikte, Kürdis-
tan’da bizim de söyleyeceklerimizin oldu¤unu ve bunda ›srarl› olaca¤›m›z› da an-
lam›flt›. (...)

Bulundu¤umuz Dünyada Türkiye


(...)Türkiye devrimi bu yan›yla çok elveriflli koflullara sahiptir. Düzenden b›km›fl
86 Miliyetçilik Ç›kmaz›

bir halka, adaleti, namuslu yaflamay›, onurlu olmay› isteyen bir halka sahibiz. ‹k-
tidarlar yönetememektedir. Halk yeni bir de¤iflimin olmas› gerekti¤inin bilincinde-
dir ama bu de¤iflimi kimin ve nas›l yapaca¤›n› bilmemekte olup, bunun aray›fl› içe-
risindedir. Millici temelde de olsa geliflen Kürt hareketi büyük bir devrimci potan-
siyel yaratm›fl olup, devrimci halk iktidar› yürüyüflünde büyük bir güçtür. Ortado-
¤u’nun di¤er ülkelerindeki Kürt halk›, devrimimizin potansiyel destek güçleridir.
...Kürt milliyetçi hareketleri içinde do¤rudan revizyonizmin uzant›s› olup, bun-
lar›n Kürdistan temsilcili¤ini yapanlar, tüm umutlar›n› emperyalizm ve oligarfli ile
uzlaflmaya ba¤lad›klar›ndan, oligarflinin zaman zaman devreye soktu¤u bir güç
gibi hareket etmektedirler. Bunlar, halk taban›ndan çok, baz› ayd›n ve bürokratla-
r› etki alt›nda tutuyor olup, önemli bir güce de sahip de¤illerdir. Bütün bu olumsuz
özelliklerine ra¤men, reformist anlamda da olsa Kürt halk›n›n ulusal taleplerini sa-
vunmaya devam ettikleri, düzenle tamamen uzlafl›p, devrimcilere karfl› tav›r alma-
d›klar› sürece sol yelpazede kabul edilmelidirler. Dostluk ve dayan›flma da bu yel-
paze ‹çerisinde flekillenecektir.
12 Eylül öncesi, Kürt milliyetçili¤i temelinde Türkiye Kürdistan›’nda mücadele
eden, hatta silahl› tav›r al›fl içerisine giren irili ufakl› birçok grup, bugün ya ne
yapt›¤› belirsiz durumdad›r, ya da arada bir ç›kard›klar› yay›nlarla varl›klar›n›
göstermeye çal›flmaktad›rlar. Milliyetçilik bayra¤›n› PKK’nin yükseltmesiyle, varl›k-
lar›n› sürdürmekte güçlük çekmifl, var olan tabanlar›n›n büyük bir k›sm›n› da
PKK’ye kapt›rm›fllard›r. PKK d›fl›nda revizyonizmin do¤rudan uzant›lar› olan Kürt
milliyetçileri dahil hemen hepsi, PKK’nin mücadelesiyle da¤›lma sürecine girmifl-
lerdir. Bu süreci sosyalist sistemin y›k›lmas› daha da h›zland›rm›fl, onlar› yok olu-
flun s›n›rlar›na getirmifltir. Son bir ç›rp›n›fl olarak PKK’nin cephe vitrinine dahil olup
hiç de¤ilse adlar›ndan söz ettirmeye çal›flm›fllarsa da, bunun da sonuçsuz bir ça-
ba oldu¤u bilinmektedir. Bu durum, onlar› süratle anti-PKK tavr›yla silahl› mücade-
le düflmanl›¤›na ve burjuvaziyle uzlaflmaya götürmektedir. Aralar›nda belirli fark-
l›l›klar olmas›na ra¤men, genel durumlar› böyledir. Bir bütün olarak bu gruplar da
burjuvaziyle resmen uzlaflmad›klar›, ulusal özelliklerini koruduklar› ve düzen mu-
halifi olduklar› sürece, dostluk ve sol s›n›rlar› içinde ele al›nmal›d›r.
Türkiye Kürdistan›’nda, millici temelde silahl› mücadeleyi sürdüren en etkin ve
dinamik güç PKK olgusudur. Milliyetçilik temelinde gelifltirdi¤i klasik sömürgeci tes-
pitine dayanan stratejik çizgisinin açmaz› ortaya ç›km›flt›r. Stratejik çizgisindeki
bu açmazl›k onu emperyalistlerle ve oligarfliyle uzlaflmaya götürerek, bafllang›ç-
ta savundu¤u “ba¤›ms›z Kürdistan” tezinden vazgeçmeye zorlamaktad›r. Oligar-
fli ile federasyon, masaya oturma ça¤r›lar› hep bunun ürünleridir. Bu anlay›fl ne-
deniyledir ki, emperyalizmi karfl›s›na almama, onu yedekleme düflünce ve prati¤i-
ni sözde farkl› fleyler söylese de gelifltirmektedir. Ve yine bu nedenledir ki, emper-
yalizm ve oligarfliyle uzlaflma programlar›n› bozabilecek devrimci hareketlere kar-
fl› düflmanca bir tutum içerisine girmektedir. Bu anlay›fllar› nedeniyle, özellikle ha-
reketimize karfl› özel bir ilgi ve düflmanca bir tutum içerisindedirler. Görünüflte,
Türkiye devrimini gelifltirecek her türlü ittifaka ve dayan›flmaya haz›r olduklar›n›
kamuoyuna ilan etmelerine karfl›n, pratikte tam tersi bir tutum içerisindedirler. Ken-
dilerine alternatif olabilecek savafl› sürdürmede iddial› hiçbir devrimci örgütle cid-
di bir iliflki, ittifak ve dayan›flmaya girme yanl›s› olmam›flt›r. Tersine dostluk ad›na,
ideolojik mücadeleden öte, afla¤›lama, küfür ve hakaret yöntemini burjuva ve em-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 87

peryalist bas›n dahil her yere tafl›m›fl, bilerek güç ve eylem birli¤inin önünü kes-
mifltir. PKK, sadece kendi emir ve talimatlar›yla hareket eden, gerekti¤inde kulla-
nabilece¤i, her fleyiyle kendine muhtaç, dalkavuk, iddias›z küçük gruplarla iliflki
sürdürmeyi ye¤lemifltir. Bunlardan da hiçbir sonuç ç›kmay›nca, Türkiye devrimini
örgütlemek için kendi yönetim ve denetimlerinde sözüm ona bir “parti” kurmufllar-
d›. PKK’nin bilinen tek güç, ben merkezci nitelikleri baflka bir gücü gelifltirip, ken-
disine alternatif olmas›na engeldir. Bunun için kendi kurduklar› bir partiyi de ge-
lifltirmeyeceklerdir.
Ayr›ca PKK küçümsenemeyecek orandaki silahl› gücüne ve kitle potansiyeline
ra¤men, ideolojik olarak kendisine güvensiz bir harekettir. 12 Eylül öncesi s›rf bu
nedenle faaliyet sürdürdükleri bölgelerde solu fiziki olarak tasfiye kararlar› alm›fl,
hemen her örgütle çat›flmaya girmifl, onlar› ajan örgütü ilan etmifltir. Bugün de bu
anlay›fl›n› hiç de¤ifltirmemifl olup, sahip oldu¤u silahl› gücün de etkisiyle daha teh-
likeli bir biçimde bu anlay›fl›n› uygulamaktad›r. Bu anlay›fl›n› de¤ifltirmeye niyetli ol-
mad›¤› da görülmektedir. Bu tavr›n› sürdürdükçe devrimci yurtsever örgütlerle çat›-
fl›p, devrimci kan› ak›tacak ve devrimci birliklerin sa¤lanmamas› için tüm köprüleri
atacakt›r. PKK’nin bu tavr› da oligarfliyle masaya oturma takti¤i içerisinde ele al›n-
mal›d›r. PKK oligarflinin masaya oturma sinyallerini ald›¤›nda, tüm Türkiye solu da-
hil dost gördü¤ü tüm güçleri düflman ilan etme faydac›l›¤›na sahiptir. PKK bugün
ulusal temelde oligarfliye karfl› sürdürdü¤ü silahl› mücadeleyle, Türkiye ve Kürdis-
tan devrimi aç›s›ndan önemli bir güçtür. Bu potansiyeli ve gücü, oligarflik devletin
y›k›lmas›, Türk ve Kürt halklar›n›n devrimci halk iktidar› için savafl›m›n›n örgütlen-
mesi do¤rultusunda çaba sarfetmeliyiz. Onlar›n tüm düflmanca yaklafl›mlar›na kar-
fl›n, dostluk yaklafl›m›m›z› özenle korumal›y›z. Ama bu tavr›m›z, milliyetçili¤in hal-
ka ve sola yönelik yer yer karfl›-devrimci tav›rlar›na prim verece¤imiz anlam›na gel-
mez. Keza, oligarfliyle masaya oturma ve Kürt halk›n›n kurtuluflunu oligarfli ve em-
peryalizmle uzlaflmada görme düflünce ve taktiklerine, daha yo¤un biçimde karfl›
ç›karak, ideolojik mücadele vererek ve Kürt halk›n›n pratik mücadelesinde yer ala-
rak bunu sa¤lamal›y›z. Özetle, olumsuz yanlar›n›n üzerine gitme, olumlu yanlar›n›
destekleme ve devrimci bir rotaya çekme yaklafl›m›n› sürdürmeliyiz.
Eksi¤iyle, fazlas›yla, olumlu ve olumsuz özellikleriyle Türkiye solunun tablosu
budur. Ekonomik, politik ve sosyal krizin giderek derinleflti¤i, kitlelerin alternatif-
sizlik içerisinde bocalay›p, karfl›-devrimci gerici ak›mlara e¤ilim gösterdi¤i, kulla-
n›l›p, devrimci potansiyelinin harcand›¤› koflullarda alternatif olmak gerekiyor.
Halk kitlelerinin yoksulluk ve sefaletinin her gün biraz daha artt›¤›, adaletsizli-
¤in, katliam ve bask›lar›n t›rmand›¤›, halk kitlelerinin yaflam›n› örgütleme sorunla-
r›n›n kendini dayatt›¤› bu koflullarda, halk› alternatifsiz b›rakamay›z.
Kürt ve Türk halklar›n›n milliyetler, dinler ve mezhepler temelinde birbirlerine
karfl› k›flk›rt›l›p yönetilmeye çal›fl›ld›¤›, katliamlar›n düzenlendi¤i ortamda halklar›-
m›z› alternatifsiz b›rakamay›z.
Kürt halk›n›n devrimci potansiyelinin oligarfliyle uzlaflma ad›na harcanmas›na
göz yumup, Kürt halk›n› alternatifsiz b›rakamay›z...
Türkiye ve Kürdistan’›n devrime gebe oldu¤u koflullarda halklar›m›z› öncüsüz
ve alternatifsiz b›rakamay›z.
88 Miliyetçilik Ç›kmaz›

KONGRE
BELGELER‹
II
“KÜRT ULUSAL HAREKETININ ‹ÇINDE
BULUNDU⁄U DURUM VE TAVRIMIZ ÜZERINE”

KARARLAR
KONGRE BELGELER‹ -II
KARARLAR
KARAR 18

K
ürt ulusal hareketi, Türkiye Kürdistan›’nda ve Kürdistan’›n di¤er par-
çalar› üzerinde askeri, siyasal ve kitlesel olarak geliflmifltir. Kürt milli-
yetçi hareketler içerisinde M-L’den en çok etkilenmifl hareket PKK ha-
reketidir. PKK küçümsenmeyecek siyasi, askeri ve kitlesel gücüne ra¤men, mil-
liyetçi bak›fl aç›s›n›n getirdi¤i strateji ve taktikler sonucu t›kanma sürecine gir-
mifltir. Bu strateji ve taktiklerini sorgulay›p M-L çözümlemeler bulma yerine, t›-
kan›kl›¤›n önünü açmak için emperyalistler ve oligarfliyle uzlaflma sürecini bafl-
latm›flt›r. fiu andaki bütün siyasi, askeri faaliyeti bu uzlaflmay› sa¤lamaya yö-
neliktir. Ve bu uzlaflmay› teorik bir zemine oturtma çabas› içerisindedir. Bu ze-
minde ›srar etmek PKK’y› -hala sözde de olsa savundu¤u- sosyalizmden daha
da uzaklaflt›racakt›r. Bu zeminden uzaklaflt›kça da, milliyetçilik ve bu politika-
n›n taktikleri ucube biçimlere bürünerek sol ve ulusall›k ad›na savunulamaya-
cak duruma gelecektir.
Asl›nda PKK, deneysel olarak oligarflik devlet cihaz› parçalan›p y›k›lmadan
Kürt halk›n›n kurtuluflunun olamayaca¤›n› görmektedir. Ama Kürt milliyetçili¤i
onun varl›k flart›d›r ve milliyetçilik silah›n› b›rakt›¤›nda, güç olmaktan ç›kaca-
¤›n› düflünmektedir. Oysa milliyetçilik sa¤lam bir zemin de¤ildir. Özünde bur-
juva ideolojisidir. Bu ideolojiyle flekillenen PKK, M-L ve burjuva milliyetçili¤inin
eklektik bir uygulamas›yla yol almaya çal›fl›rken, bunun açmazlar›n› da en de-
rin biçimde yaflamaktad›r. PKK, bu açmaz›n› sorgulay›p devrimci anlamda
çözmedikçe, milliyetçili¤in boyutlanmas›, uzlaflmac›l›¤›n derinleflmesi kaç›n›l-
mazd›r.
PKK, bütün bu açmazlar› yaflarken, kendi d›fl›ndaki sol ve yurtsever güçler-
le birlik zemininden de ›srarla kaçmaktad›r. Kimi siyasi yap›larla yapmaya ça-
l›flt›¤› birlikler ise, tamamen propagandaya yönelik, göstermelik birliklerdir.
PKK, ideolojik sa¤laml›¤›na güvenmedi¤inden oligarfliye darbeler vuran, dev-
rimi ilerleten gerçek birliklerden kaçmaktad›r. Bu açmaz, bu zaaf, onu güç ve
eylem birliklerine ve ayr›ca tüm sola, kullanma, kontrol alt›nda tutma bak›fl›yla
yaklaflmaya götürmekte, kendisinin desteklemedi¤i, yönlendirmedi¤i, deyim
yerindeyse kendine kap›kulu olmayan, hiçbir güçle birlik politikalar› gelifltirme-
mektedir. Bu anlay›flla, kendi d›fl›nda savaflan, kendilerini elefltiren, örgütümüz
baflta olmak üzere, hemen her örgütü birlik zemininden uzaklaflt›rmak için su-
ni tav›rlar içerisine girip itmektedir. Böylece kendilerine kap›kulu olmayan her-
kes her an “sömürgecilerin ve kontrgerillan›n uzant›s› olabilir” nitelemesiyle
karfl›ya al›n›rken, ne idü¤ü belirsiz kimselerden oluflmufl, kifliliksiz, DHP gibi
Miliyetçilik Ç›kmaz› 89

paravan bir örgüt kurularak Türkiye solunu temsil etme hakk› verilmifltir. Bu tür
giriflimler, bu kafa yap›s› milliyetçili¤in getirdi¤i ilkesizli¤in, kaba faydac›l›¤›n
sonucudur. Politika emperyalizm ve oligarfliyle uzlaflma oldu¤unda ve milliyet-
çilik stratejisi t›kand›¤›nda, dost ve düflman kavramlar› her an s›kça yer de¤ifl-
tirebilir. Çünkü onun politikalar›n› belirleyen ülke ve dünya devrimi de¤ildir.
Milliyetçili¤in meflrulu¤unu sa¤lamak ve bu amaca varmada önlerine ç›kacak
engelleri ortadan kald›rmak bu noktada görev haline gelir. Milliyetçi hareket-
lerin bütün dünyada kan›ksayarak uygulad›¤› politikalar bunlard›r. Öyle ki, bu
politika dün her fleyiyle birlikte oldu¤u, göklere ç›kard›¤› bir gücü milliyetçi po-
litikalar›na engel oldu¤u noktada, rahatl›kla karfl›-devrimci ilan edip çat›fl›r.
Milliyetçilik zay›f bir ideoloji oldu¤undan, ideolojik mücadeleden kaçar.
‹deolojik mücadele yerine, güce ve silaha tapmay› esas al›r. Bunun için de ken-
di denetiminde olmayan, kontrol edemeyece¤ini düflündü¤ü kal›c› birliklere
girmez.
PKK, tüm bu olumsuzluklar›na karfl›n, hala faflizme karfl› önemli bir güçtür.
T›kan›kl›klar›na ve açmazlar›na ra¤men, Türkiye Kürdistan›’nda etkinli¤ini sür-
dürmektedir. Bugünkü koflullarda ve uygulad›¤› politikalarda, ideolojik olarak
kendini yenilemesi ve M-L bir rotaya girmesi uzak bir olas›l›kt›r. Ancak Partimi-
zin geliflip güçlenmesi, etkisi ve siyasal bir güç olmas›yla politika ve taktikle-
riyle, ideolojik mücadelesiyle bir yandan PKK’y› do¤ru bir çizgiye çekmeye ça-
l›fl›rken, bir yandan da açmazlar›n›n önüne açar. PKK’y› ve tüm Kürt milliyetçi-
lerini milliyetçilik açmaz›ndan uzaklaflt›rman›n tek yolu, anti-emperyalist, anti-
oligarflik hedef do¤rultusunda tüm güçlerin birli¤ini sa¤lamak için çaba sarf et-
mektir. Bunu gerçeklefltiremedi¤imizde, emperyalizm ve oligarfli Kürt milliyetçi-
li¤i üzerinde çok çeflitli manevralarla oligarflinin ömrünü uzatacak, bu hareke-
ti bölme, güçten düflürme taktiklerini sürdürecektir.
Hangi teoriyle, hangi ideolojiyle ortaya ç›karsa ç›ks›n, milliyetçili¤in kurtu-
lufla de¤il uzlaflmaya götürdü¤ü, Kürt ve Türk halklar› birlikte savaflmadan,
mevcut devlet y›k›lmadan hiçbir ulusun ve halk›n kurtulamayaca¤› bilinmelidir.
Bu gerçek her gün biraz daha fazla kendini kabul ettirmektedir.
Kürt milliyetçili¤inin yeterli bir elefltirisini yapt›¤›m›z söylenemez.
“Savaflan bir gücü fazla elefltirmemek gerekir” anlay›fl› sonucu çok çarp›c›
yanl›fll›klar yapt›klar›nda elefltirsek de, bunu sürekli k›ld›¤›m›z ve etkili hale dö-
nüfltürdü¤ümüz söylenemez. Milliyetçili¤i görünen yüzü ve savafl›yla ele al›p,
onun temellerine inmekten kaçmamal›y›z. Milliyetçili¤i politikalar›n›, çal›flma
tarz›n›, taktiklerini, ideolojik kaynaklar›n›, devrimci harekete ve halka verdi¤i
zararlar› tüm boyutlar›yla ele al›p, halk kitlelerine milliyetçili¤in gerçek yüzünü
gösterebilmeliyiz. Bu nedenle Kürdistan’da askeri ve siyasi örgütlenmemizi ge-
lifltirmek, propaganda, ajitasyon faaliyetlerimizi nitelikli bir hale getirmek zo-
runday›z.
Kürdistan komitemiz, Kürdistan’daki Propaganda Birliklerimiz, Kürt halk›n›n
ulusal talepleriyle s›n›fsal taleplerini birlefltirebilmelidir. Milliyetçi olmamak,
milli talepleri reddetmek demek de¤ildir. Kürt halk›n›n ulusal taleplerine dev-
rimci bir içerikle sahip ç›kabilmeliyiz.
Kürdistan Komitemiz, silahl› birliklerimiz, Kürdistan örgütleri olarak Kürt
halk›n›n içinden Kürt halk›na seslenebilmeli, propaganda ve ajitasyon bu ze-
90 Miliyetçilik Ç›kmaz›

minde gelifltirilmelidir.
Kürt milliyetçili¤inin siyasi faaliyetlerimizi engelleme ve zorbal›klar›na kar-
fl› asla boyun e¤memeliyiz. Ölümlerimiz pahas›na da olsa, Kürt halk›na ger-
çekleri aç›klay›p, örgütlenme faaliyetlerimize ve çal›flmam›za devam etmeliyiz.
PKK, Kürt milliyetçileri aras›nda olumlu özellikler tafl›yan bir örgüt olmas›na
karfl›n, Kürt milliyetçili¤inin tarihi geliflimi ele al›nd›¤›nda, kendileri “ilkel milli-
yetçi” diye niteledikleri klasik Kürt milliyetçilerinden özde farkl› olmay›p, sade-
ce biçimde farkl›d›r. Bu biçim PKK’nin sözde, k›smen sosyalist Iiteratürü kullan-
mas›d›r. Pratikteki görünümü ise milliyetçili¤in bir devam› olarak hangi yöntem-
le, kimin arac›l›¤›yla, kimin deste¤iyle olursa olsun s›n›rlar› belirlenmifl veya
burjuva anlamda kültürel haklar›n al›nd›¤›, belirli oranda kendilerinin yönetti-
¤i, sosyalist olmayan bir düzen savunuculu¤udur. Emperyalistlerle, oligarfliyle
uzlaflma anlay›fl›nda ve politikalar›nda klasik Kürt milliyetçileri, ony›Ilar›n sa-
vafl›n›n getirdi¤i açmazlar ve yorgunluk sonucu emperyalizmle aç›k iflbirli¤ini
savunma cüretini gösterirken, PKK birkaç y›ll›k bir savafltan sonra bu sürece
girmifltir. PKK, bu savafl›n k›sa süreli olmas›ndan kaynakl› olarak, aç›k iflbirli-
¤ini savunmaya henüz cesaret edememektedir.
Sözde birbirlerini hain ilan eden bu güçler, milliyetçilik temelinde birleflmek-
te olup, özde birbirlerinden farkl› de¤illerdir. Fark sadece bir kesimin, milliyet-
çili¤in açmazlar›n› ancak emperyalizmin çözebilece¤i anlay›fl›na varmas›, di-
¤erinin ise bu gerçe¤i görüp buna göre politikalar olufltururken, henüz emper-
yalizmle aç›k uzlaflmay› savunmaya cesaret edememesidir. Bir yan›yla da sa-
vafl›n geldi¤i aflama henüz buna uygun de¤ildir. Aralar›ndaki savafl Kürdistan
üzerinde bir güç ve otorite savafl›d›r. Bu zemin ise, emperyalistlerin ve oligar-
flilerin manevra yapt›¤›, kendi ç›karlar› do¤rultusunda halklar› yönlendirmeye
çal›flt›klar› zemindir.
Kürdistan halk› bütün tarihi boyunca ulusal kimli¤ini kaybetmemek için sü-
rekli olarak baflkald›rm›fl ve büyük direnifller yaratm›flt›r. Ama, geri toplumlar-
da maddi zeminini bulan güç ve otorite olma zaaf›n› bilen emperyalizm, bu
zemini kullanarak Kürt halk› içerisinde hainleri örgütlemifl, halk› bölmüfl, par-
çalam›fl ve sonuçta halk›n birli¤ini engelleyerek direnifllerini bast›rm›flt›r.
Bugün Kürt milliyetçi örgütleri aras›nda süregelen savafl, bu tarihin uzant›-
s›d›r. Bu nedenle, Kürt ulusal hareketinin tarihini, kahramanl›klar›n›, hainlerini,
bu zeminde nas›l egemenliklerini sürdürdüklerini, nas›l Kürt ulusunun birli¤ini
parçalay›p kurtuluflunu engellediklerini gelinen aflamada yeniden incelemek
gerekir. Bu yan›yla Kürt halk›n›n tarihinden ve emperyalist politikalardan ç›ka-
r›lacak çok önemli dersler vard›r. Çünkü emperyalizm, devrim tehlikesini gör-
dü¤ü her yerde ayn› politikalar› yeniden gündeme sokacakt›r. Milliyetçilik sila-
h› ise bugün emperyalizmin en kolay kullanabildi¤i silah durumundad›r. Bu si-
lah› onun elinden almak, emperyalist manevralar› bozmak ve halklar›n birli¤i-
ni sa¤lamak devrimcilerin baflat görevlerindendir.
PKK ile tüm yanl›fll›klar›na ve milliyetçi çizgisine ra¤men, faflizme ve oligar-
fliye karfl› savaflt›¤›, devrimcilere düflmanca yaklafl›m ve pratik tav›rlar içerisi-
ne girmedi¤i sürece askeri, siyasi olarak en dar ve en genifl anlam›yla Cephe
içerisinde birli¤e kadar uzanan bir anlay›flla, her konuda birlikten yanay›z. Bu
anlay›fl›m›z düzene karfl› savaflan tüm siyasi yap›lar için de geçerlidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 91

MÜCADELE
EMPERYAL‹ZM‹N POL‹T‹KALARI KÜRT
HALKINA ÖZGÜRLÜK DE⁄‹L
E M P E RYAL‹ZM‹N YEN‹ ESARETLER GET‹R‹R
POL‹T‹KALARI
K Ü RT HALKINA
Jeopolitik Aç›dan Önemli Bir Bölge: Ortado¤u
ÖZGÜRLÜK DE⁄‹L
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
YEN‹ ESARETLER
8 Ocak 1994
GET‹R‹R
Say› : 79

O
rtado¤u, emperyalist devletlerin 1900’lü y›llar›n bafl›ndan bu yana
özel bir önem verdi¤i ve emperyalist ç›karlar›n› korumak ve devam
ettirmek için yo¤un bir çaba içinde oldu¤u bir bölgedir.
Bu özel önemin öncelikli nedeni 1900’lü y›llarda keflfedilen büyük petrol re-
zervleridir. O y›llardan itibaren Ortado¤u ülkelerinden birço¤u emperyalizmin
ordular› taraf›ndan iflgal edildi, talana maruz kald›.
Günümüzde de Ortado¤u jeopolitik öneminden hiçbir fley kaybetmifl de¤il-
dir. Avrupa devletleri petrol ihtiyaçlar›n›n yüzde 50’sini, ABD yüzde 20’sini ve
Japonya yüzde 75’ini Ortado¤u ülkelerinden karfl›l›yor. Dahas› yine emperya-
lizmin yaratt›¤› suni düflmanl›klar yüzünden birbirine karfl› ya da kendi halk›-
na karfl› silahlanma yar›fl›na giren Ortado¤u ülkeleri, emperyalist devletler için
karl› bir silah pazar› konumundad›rlar.
Jeopolitik önem kendisinin petrol ak›fl›ndaki t›kan›kl›klar›n, petrol fiyatlar›n-
daki dalgalanmalar›n ya da mevcut pazarlardaki daralmalar›n emperyalist ka-
pitalist ekonomilerde yaratt›¤› sars›nt›larla da ortaya koyuyor. Bu nedenle Or-
tado¤u halklar›n›n anti-emperyalist yönelimleri, devrimci, ulusal kurtuluflçu halk
hareketleri, emperyalizmin stratejik ç›karlar›n› tehdit eden hareketler olarak
tasfiye edilmeye çal›fl›l›yor.
Emperyalizmin Kürt sorununa “ilgisi”ni de bu çerçevede ele almak gereki-
yor.

Emperyalizm Kürt Halk›n›n Bölünüp Parçalanmas›n›n ve


Bugünkü Esaretinin Mimar›d›r
Emperyalizmin Kürt sorununa ilgisi yeni de¤ildir. Kürt halk›n›n dört ayr› dev -
let s›n›rlar› içinde b›rak›lmas›na ve parçalanmas›na yol açan uluslararas› an -
laflmalar›n mimar› emperyalist devletlerden baflkas› de¤ildir. Sonraki süreçler-
de de emperyalizm Kürt halk›n›n anti-emperyalist, ulusal nitelikli hareketlerinin
bast›r›lmas›nda iflbirlikçi Ortado¤u yönetimlerinin bafl destekçisi olmufltur.
Örne¤in 1919 y›l›nda Irak yönetimine karfl› mücadele veren, dolay›s›yla ‹n-
giliz emperyalizmine ters düflen fieyh Mahmut hareketi, emperyalizmin toplar›
ve uçaklar› ile bast›r›lm›flt›r. Çünkü bölgede etkili olan ‹ngiliz emperyalizminin
Irak yönetimiyle iliflkileri düzgündü.
1946’da ‹ran Kürdistan›’nda kurulan Mahabat Kürt Cumhuriyeti yaflat›lma-
d›. Çünkü ‹ran devleti o dönem, emperyalizmin ç›karlar›na yan›t veren bir ya-
92 Miliyetçilik Ç›kmaz›

p›dayd›. Emperyalist devletler, bölgedeki Türk, Fars ya da Arap devletleriyle


kurduklar› ba¤lar çerçevesinde, ç›karlar› gere¤i tercihlerini hep bu devletler-
den yana yapt›lar. Ancak kimi emperyalistler zaman zaman feodal-milliyetçi
temelde geliflen Kürt hareketleriyle iliflki kurmaktan da geri durmad›. Kürt ha-
reketlerinin feodal-milliyetçi önderliklerinin tutarl› anti-emperyalist bir perspek-
tife sahip olmamalar› bu iliflkinin as›l zemini oldu. Karl› ç›kan elbette emperya-
listlerdi. Çünkü bu iliflkiye giren ve emperyalizmden yarar bekleyen Kürt hare-
ketleri sonuçta, uluslararas› politikada kullan›lan bir kart olmaktan öteye gide-
mediler. Ve her seferinde ortada b›rak›ld›lar.
1975 y›l›nda Mustafa Barzani, dönemin ABD Baflkan› Carter’a gönderdi¤i
mektupta, kendilerinin bu açmaz›n›, yak›narak flöyle anlat›yordu: “Say›n Bafl-
kan, biz Kürtler ABD ve ‹ran’›n ‘fleref sözüne’ güvenerek düflmana karfl›
koyduk ve onunla savaflt›k. Bize mükafat olarak söz verilen özerklik ne-
rede? ‹ran mülteci kamplar›nda m›? Güney Irak’a sürülmesinde mi? ‹fl-
kence alt›nda ölmede mi?”
Emperyalizmin Kürt sorununa ilgisi 1991 y›l›nda, Körfez savafl›ndan sonra
daha da artt›. ABD, Irak’a yönelik askeri sald›r› bittikten sonra Irak’taki rejimi
s›k›flt›rmak amac›yla Irak Kürtlerinin muhalefetini destekledi. Bölgeye yerlefltiri-
len emperyalist askeri güç (Çekiç Güç) ile Kürtler “korumaya” al›nd›. Ve Kuzey
Irak’ta emperyalizmin korumas› alt›nda bir Kürt Federasyonu kuruldu.
Emperyalizm aç›s›ndan bölgede kendine ba¤›ml› bir Kürt oluflumu yarat-
mak iki aç›dan avantaj sa¤l›yordu. Birinci olarak, s›n›rlar içinde Kürt halk› bu-
lunan ‹ran, Irak ve Suriye gibi devletler karfl›s›nda, onlara yönelik politikalar›n-
da kullanabilece¤i bir koz elde etmifl oluyor; ikinci olarak da uluslaflmas›, ge-
liflmesi engellenmifl Kürt halk›n›n mücadelesini kontrol alt›na alma olanaklar›n›
geniflletmifl oluyordu.Bu plana evet diyen Irak Kürdistan›’ndan Barzani ve Ta-
labani, kendi tarihlerinden ders almayan tutumlar›yla, emperyalizmin Kürt po-
litikalar›n›n araçlar› konumuna geldiler.
Türkiye’deki durum biraz daha farkl›yd›. Çünkü Türkiye’deki Kürt halk›n›n,
asimilasyon ve inkar temelinde TC’nin ekonomik-siyasal yap›s›na dahil edilmifl
olmas›, halk›n yar›s›n›n bat›da Türk halk› ile iç içe yafl›yor oluflu ve bütün ola-
rak s›n›fsal çeliflkilerin keskin oldu¤u bir toplumsal yap›n›n var olmas›, Türki-
ye’deki durumu daha karmafl›k hale getiriyordu.

Emperyalizm KUKM’ni Uzlaflmaya Çekmek ‹stiyor


Türkiye’de geliflen Kürt ulusal hareketini kontrol alt›na almak, uzlaflmaya
zorlamak ve hem oligarfli ve hem de Kürt halk› aç›s›ndan -emperyalizmin Or-
tado¤u ç›karlar› ile uyum halinde olan- yeni bir statü kurmak fleklinde özetle-
nebilecek emperyalist politika, ilk olarak Özal’›n dilinden gündeme sokuldu.
ABD taraf›ndan empoze edilen uzlaflma zemini Kürtlerin oligarfliye ba¤l›l›-
¤› koruyan bir çerçevede ulusal-kültürel haklar›n›n verilmesi, hatta federatif sis-
temlerin de tart›fl›lmas› olgular›n› kaps›yordu. Kuflkusuz ABD aç›s›ndan önemli
olan Kürt halk›n›n haklar› de¤il, kendi “yeni dünya düzeni”ne daha uygun bi-
çimlerin oluflturulmas›yd›.
Ancak oligarflinin içinde bulundu¤u kriz koflullar›, halklar›n ulusal talepleri-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 93

nin yan› s›ra, s›n›fsal taleplerinin de gündemde oldu¤u keskin toplumsal çelifl-
kilerin yaflan›yor olmas› ve devletin statükocu ve kat› geleneksel tavr› gibi ne-
denlerle, oligarfli böylesi siyasi manevralara girebilecek durumda de¤ildi. Böy-
lece oligarfli tüm gücüyle sadece askeri operasyonlara a¤›rl›k verdi.
PKK aç›s›ndan, oligarfli ile masaya oturmak, ilk etapta kendisine Kürt halk›-
n›n meflru temsilcisi konumunu kazand›raca¤› gerekçesiyle, bir kazan›m gibi
görüldü ve ›srarla “siyasal çözüme haz›r›z”, “masaya otural›m” ça¤r›lar› ya-
pan taraf PKK oldu.
Emperyalizm ve TC’nin askeri operasyonlara a¤›rl›k vermesi ise yurtsever
çevrelerde “TC ve emperyalizm Kürt sorununu, PKK’y› d›fllayarak çözmek isti-
yor” biçiminde yorumland›.
Oysa bu durum eksik ve yanl›flt›r. E¤er emperyalizm PKK’de devrimcilik ad›-
na ne varsa bunlar› yok edebilirse, pekala PKK’li bir çözüme de evet diyecek-
tir. Kürt halk› içinde koruculara dayal› politikan›n kal›c›l›¤› olamaz. Kemal Bur-
kay gibi Avrupa’n›n yedekte tuttu¤u uzlaflmac›lar›n da Kürt halk› içinde siyasal
gücü yoktur.
Bu durumda emperyalizm aç›s›ndan sorun, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi-
nin içini boflaltmak, onun radikal yan›n› törpülemek, onu uysallaflt›rmak ve ken-
disi için tehlikeli olmayacak bir çizgide anlaflma masas›na oturtmakt›r.

Emperyalizm “Siyasal” Operasyon Peflinde


Her ulusal hareket, emperyalizme ve emperyalizmin kuklas› iflbirlikçi s›n›f-
lara karfl› yürüttü¤ü halklar›n özgürleflmesi mücadelesini kendi içinde yaflad›¤›
mücadeleyle birlikte yürütür. Ulusal kurtulufl hareketinde küçük burjuvazi ve
proletarya aras›ndaki konumlan›fl, onun emperyalizme karfl› mücadelesinde tu-
tarl›l›k düzeyini de belirler.
15 y›l önce -örne¤in- FKÖ’nün bugün imzalad›¤› bar›fl anlaflmas›n› imzala-
yaca¤› söylenseydi, herhalde bunu söyleyen kifli FKÖ içinde hiç tereddütsüz
hain ilan edilirdi. 15 y›l önce imkans›z gibi görünen, emperyalizmin düzen içi
çözümlerini kabullenmeyi ifade eden bir anlaflman›n imzalanmas› noktas›na
FKÖ’nün nas›l geldi¤ini iyi düflünmek gerekir. FKÖ, kendi içinde mücadelede,
gerici Arap rejimlerine yaslanan, kaypak, uzlaflmac› bir çizgiye sahip küçük
burjuvazinin siyasi etkisini k›ramad›¤› için, uzlaflma noktas›na gelifli engelleye-
memifltir. Küçük burjuvazinin etkinli¤inin k›r›lamay›fl›, ‹srail ile anlaflmas›ndan
çok önce Filistin devrimini zay›flatm›flt›r.
Kürt ulusal hareketi çeflitli aç›lardan farkl›l›klar tafl›sa da devrimci özü belir-
leyen olgular, tüm kurtulufl hareketleri için bir ve ayn›d›r. Bu olgulardan birin-
cisi önder gücün politik çizgisi ve kimli¤i ile ittifak halindeki s›n›flar›n konum-
lan›fllar›d›r. E¤er bir kurtulufl mücadelesi küçük burjuva milliyetçili¤i taraf›ndan
belirleniyorsa, ulusalc›l›k temelinde egemen s›n›f ve katmanlar›n bir k›sm›na da
aç›ksa, kaç›n›lmaz olarak kendi içinde geliflen uzlaflmac› e¤ilimlerin etkisine
girecek ya da en az›ndan uzlaflmac› e¤ilimlerin zemini her zaman canl› kala-
cak ve egemen olmak için f›rsat kollayacakt›r.
Devrimci özü belirleyen olgulardan ikincisi mücadelenin program›d›r.
Bir halk›n gerçek kurtuluflunu, demokratik halk devriminin program›ndan
94 Miliyetçilik Ç›kmaz›

sapmadan verilen mücadele garanti alt›na alabilir. Anti-emperyalist ve anti-oli-


garflik muhtevada olmas› gereken bu programdan geri ad›m atmak, devrimin
baz› taleplerinden ve görevlerinden vazgeçmek, devrimci özü zay›flat›r, gide-
rek yok eder.
‹flte bugün emperyalizmin politikalar›n›n hedefi budur. Kürt ulusal kurtulufl
hareketini, burjuva, küçük burjuva s›n›f ve katmanlara ödünler veren, demok-
ratik halk devrimi program›ndan geri ad›m atan ve emperyalizmin kabul ede-
ce¤i s›n›rlara do¤ru yaklaflan bir “kurtulufl hareketi” noktas›na getirmek emper-
yalizmin amac›d›r. Bu amac› gerçeklefltirdi¤inde söz konusu hareket de zaten
bir “kurtulufl” hareketi olmaktan ç›km›fl olacakt›r.
Çünkü emperyalist kapitalizm, yeni sömürgecilik yöntemlerini uygulayarak
bir halk›, onun ulusal kimli¤ini, hatta kendi ulusal devletini kurma hakk›n› tan›-
yarak da kölelefltirebilir. Dünyada emperyalist sömürgecili¤in egemen biçimi
de, bu tarz bir kölelefltirmedir.
Emperyalizmin, Kürdistan politikas›n›n temelinde, Kürt halk›n›n özgürlük ha-
reketlerinin önünü, onu güdüklefltirerek, onun devrimci özünü boflaltarak kes-
me iste¤i yatmaktad›r. Bugün, sosyalist sistemin geriledi¤i uluslararas› konjonk-
türel durum nedeniyle kendine daha fazla güven duyan emperyalizmin, özgür-
lük hareketleri karfl›s›nda askeri operasyonlar›n yan› s›ra, siyasal operasyonlar
yapma cesaret ve olana¤› artm›flt›r.
Kürt yurtsever hareketi içinde geçti¤imiz y›llarda “taktik” ad›na uzlaflmaya
yönelik baz› yaklafl›mlar ortaya ç›km›flt›r. Yurtsever hareketin ideolojik-politik
çizgisinin vard›¤› t›kan›kl›k noktas›nda gündeme gelen bu taktik, emperyaliz-
min kendi politikalar›n› devreye sokabilmek için çok elveriflli olanaklar yarat-
m›flt›r. Barzani, Talabani örnekleri; onlar›n Kürt halk›na kaybettirdikleri ortada-
d›r.
Özgürlük u¤runa binlerce flehit veren bir halk›n, özgürlük yürüyüflünü uzlafl-
ma masas›nda tüketmesi kolayca geliflecek bir sonuç de¤ildir. Bunun teminat›,
tehlikeli sinyaller veren uzlaflmac› anlay›fllar de¤il, emperyalizme karfl› uzlafl-
maz çizgileri ile mücadele içinde yer alan M-L anlay›fl›n sahipleridir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 95

Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM VE ‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N‹N
DUBL‹N BULUfiMALARI SÜRÜYOR
E M P E RYAL‹ZM
VE
‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N
‹N DUBL‹N Zafer Yolunda Kurtulufl
BULUfiMALARI 23 Eylül 1995
SÜRÜYOR
Say›: 10

O
rtado¤u, tarihi boyunca her dönem üzerinde en çok tart›fl›lan, ege-
men olunmak için en olmad›k hesaplar›n yap›ld›¤›, ihanetlerin her
türüne tan›kl›k etmifl bir bölgedir. Bunun böyle olmas›nda geçmiflte
özelikle ticaret yollar›n›n üzerinden geçmesi, üç k›tay› birlefltirici yönü ve zen-
gin petrol yataklar› önemli rol oynam›flt›r. Yak›n tarihimizde özellikle Fransa ve
‹ngiltere’nin hakimiyet bölgesi olan bu topraklar günümüzde ABD emperyaliz-
minin el att›¤› ve üzerinde birçok oyun oynad›¤›, tam hakimiyet sa¤lama, “di-
kensiz gül bahçesine” çevirme hesaplar›yla k›y›mlar düzenledi¤i, iflbirlikçili¤i
dayatt›¤› topraklard›. Örne¤in 1916’da Skkes Picot anlaflmas›yla ‹ngiltere ve
Fransa aras›nda yap›lan paylafl›m tümüyle petrol yataklar› gözönüne al›narak
yap›lm›fl, anlaflma sonras›nda zengin petrol yataklar›n›n ciddiye al›n›r bir ke-
simi baflka bir ülke ad› alt›nda zorla ayr›lm›fl ve iflbirlikçi-hain Kuveyt devleti
bu dönemde bizzat emperyalistler eliyle oluflturulmufltur.
‹srail de benzer bir sürecin ürünüdür. 2. Paylafl›m Savafl› sonras›nda den-
geleri kendi lehine çevirme hesaplar› içindeki ABD’nin bölgede bekçili¤ini
yapmas› amac›yla kurulmufl ve kuruluflu için onbinlerce Filistinlinin kan› ak›t›l-
m›fl, topraklardan sürülmüfltür. K›sacas› Ortado¤u tarihi Arap, Fars, Kürt ve
Türk halklar›na karfl› sömürgeci ve emperyalist sald›rganl›¤›n en çok sahnelen-
di¤i, üzerinde egemenlik savafllar›n›n verildi¤i bir bölge olarak stratejik öne-
mini hep korumufltur. Bu, dün için oldu¤u gibi bugün için de geçerlidir. Bugün,
Ortado¤u, Orta Amerika ve Yak›n Asya ile birlikte emperyalizmin hayat kay-
na¤› olan petrolün en çok üretildi¤i bölgelerden biridir ve emperyalist ekono-
minin can damar›n› oluflturmaktad›r. Günümüzde baflta ABD olmak üzere em-
peryalist ülkelerin ç›karlar›n›n tehdit alt›na girdi¤inde neleri göze ald›klar› ve
ne büyük sald›rganl›klar› gerçeklefltirdi¤i düflünülecek olursa konu daha iyi an-
lafl›l›r.
Ancak, flunu belirtmek gerekir ki, Ortado¤u bir yandan bu özellikleri göste-
rirken, di¤er yandan halklar›n direniflinin oda¤› olma özelli¤ini de göstermifl
ve emperyalizmin hesaplar› hiçbir zaman bütünüyle tutmam›fl, emperyalizm
hiçbir dönem, Ortado¤u halklar›n›n ulusal ya da s›n›fsal halk kurtulufl hareket-
lerini yok edememifl ve kendi istedi¤i çizgiye tam olarak çekememifltir. Küçük
burjuva milliyetçi hareketler de, her türden kaypakl›klar›na, bukalemun gibi iki-
de bir renk ve saf de¤ifltirmelerine ra¤men, yine de bu kategoriye dahil edile-
bilirler. Emperyalizmin, gerek var olan iktidarlar› ve gerekse de kurtulufl hare-
ketlerini iflbirlikçilefltirmek, kendi ç›karlar›n›n temsilcisi ve savunucusu haline
96 Miliyetçilik Ç›kmaz›

getirmek ve pürüzsüz bir Ortado¤u yaratmak hayaliyle yapt›¤› her giriflim flu


ya da bu flekilde birçok problemle yüz yüze gelmifltir.
Ortado¤u üzerinde oynanan oyunlar›n bir yönü buyken bir di¤er yönü on
y›llard›r süren kar›fl›kl›k, ihanet ve çat›flmalar sonucu bölgenin politik atmosfe-
rinin alabildi¤ine kirlenmiflli¤idir, küçük burjuva iktidarlar, kendine güvensizlik-
leri ve pragmatizmiyle sürekli birbirleriyle kavgal› olmufl, “düflman›m›n düflma -
n› dostumdur” felsefesi hayat bulmufltur. Kazanmak ad›na kiminle iflbirli¤i ya-
p›ld›¤›n›n bir önemi kalmam›flt›r. Ve bugün Ortado¤u üzerine yap›lacak plan-
lar ve at›lacak ad›mlarda bu kaypakl›k, her an ihanet etmeye haz›r zemin ve
pragmatizm ilk elde dikkate al›nmas› gereken bir olgu durumuna gelmifltir. Öy-
le ki, bu durum bazen -flimdilerde oldu¤u gibi- emperyalizmin bile ifline gelme-
yen boyutlar alabilmifltir.
Ortado¤u’da emperyalizm taraf›ndan çizilen haritalarda flimdiye kadar
Arap, Türk ve Fars halklar› yer al›rken, Kürt halk›na hiç yer verilmemifltir. Kür-
distan topraklar›, Türkiye, ‹ran, Irak, Suriye taraf›ndan istila edilmifl ve bu du-
rum bugünlere kadar gelmifltir. Ancak haritada yer almamak, planlar içinde
yer almamak anlam›na gelmemektedir. Özellikle ‹ran ve Irak Kürtleri öteden
beri bu plan›n içindedir. Ancak onlara da biçilen rol, hep emperyalizmin plan-
lar› dahilinde hareket etmek, emperyalizmin bölge iktidarlar› üzerindeki bask›-
lar› ve oyunlar›nda birer aktör olarak yer almakt›r.
Kürtler, tarihleri boyunca Kürdistan’da özgür yaflayamam›fl, topraklar› hep
iflgal alt›nda tutulmufl, çeflitli dönemlerde çok a¤›r jenosid ve asimilasyona ta-
bi tutulmufllard›r. Ancak tüm bu bask› ve k›y›mlara karfl›n, on milyonlarca nüfu-
sa sahip bir halk olarak Ortado¤u’da her zaman var olmufllar ve topraklar›n›
paylaflan güçlere karfl› sürekli bir savafl›m içinde olmufllard›r. Bu savafl›n en bü-
yük problemi hep önderlikler sorunu olmufltur. Kürt halk›, feodal ve küçük bur-
juva önderlikler eliyle bafllayan savafllar›n da neredeyse istisnas›z hep bu ön-
derlikler eliyle ma¤lup edilmifl, ihanetlerden kurtulamam›flt›r. Bu hainler Kürt
halk›n›, ya emperyalistlerle iflbirli¤i sonucu ya da kendi ç›karlar› için savaflla-
ra sürmüfl, k›rd›rm›fl ve dönem dönem de birbirleriyle savaflt›rm›fllard›r. Bafllan-
g›c›ndan bugüne topraklar›n› iflgal eden güçlerden mutlaka biriyle iflbirli¤ine
girmifl, di¤erine karfl› savaflm›fl ama hiçbir zaman -ne kadar farkl› ifade edil-
mifl olsa da- Kürtdistan’›n bir bütün olarak özgürlü¤ü için samimi bir savafl›m›n
içinde olmam›fllard›r. Olan hep yoksul Kürt emekçisine olmufl, kendilerini kan-
d›ran, ç›karlar›na alet eden önderliklerin peflinde büyük k›y›mlara u¤ram›fl,
ihanetlere u¤ram›fl, oradan oraya sürülmüfl durmufltur. Ama yine de her fleye
ra¤men baflkald›r›s› hiç kesintiye u¤ramam›flt›r.
‘70’ler ve ‘80’li y›llarda verilen mücadele bu aç›dan, Kürt halk›n›n bu ka-
derini de¤ifltirme bilincinin geliflmesi aç›s›ndan önemli bir dönüm noktas›d›r.
Ne kadar eski karakter kendini dayatm›fl ve kendini tekrar etme özellikleri gös-
terse de Kürt halk› bu y›llar ile birlikte en az›ndan Türkiye topraklar› içinde ka-
lan bölgede gerçekten kurtuluflu öngören Marksist-Leninist harekete kavuflmufl-
tur. Devrimci Halk Kurtulufl Partisi-Cephesi bu yolda Kürt halk›n›n, gerek emper-
yalizm ve iflbirlikçi iktidarlar eliyle sömürülmemesi ve yeni k›y›mlara u¤rat›lma-
mas› ve gerekse de küçük burjuva milliyetçi hareketlerinin oyunlar› ve ç›karla-
r›na alet edilmemesi yolunda ilk gerçekçi tespitleri yapan, sorunu M-L’in ›fl›¤›n-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 97

da ele alan ve mücadelesini bu temelde gelifltirmeye bafllayan bir güç olarak


tarih sahnesindedir.
Kürt halk›n›n feodal ve küçük burjuva nitelikli önderlikler eliyle de olsa, so-
nuçlar› farkl› noktalara tafl›nmak istense de verdi¤i silahl› mücadele bugün Or-
tado¤u’yu ciddi oranda sarsan, emperyalizme kayg› veren bir noktadad›r.
Özellikle yine ‘70 ve ‘80’li y›llarda t›rman›fla geçen bu eylemlilikler süreci Kürt
halk›n›n mücadelesini, emperyalizm taraf›ndan hesaba kat›lmak zorunda b›-
rakm›flt›r. Günümüzde ise, Kürt halk›n›n sorunu emperyalizm aç›s›ndan bir an
önce çözüme kavuflturulmas› gereken bir sorun durumundad›r. Pürüzsüz bir Or-
tado¤u için emperyalizm, bir yandan Filistin ile u¤rafl›rken di¤er yandan Kürt
halk›n›n mücadelesini bast›rmak, iflbirlikçi önderlikler eliyle ehlilefltirmek ve
kendi statüsünde tutabilmek için h›zl› bir çaba içindedir.
Emperyalizm, 1980’ler sonras›nda gündeme getirdi¤i “Yeni Dünya Düzeni”
politikalar›n›n gere¤i olarak, Ortado¤u’yu tümüyle denetimine almak, “ç›ban
bafl›” olan her sorunu kendi ç›karlar› do¤rultusunda sonuçland›rmak için özel-
likle Körfez Savafl› sonras› büyük ad›mlar atmaktad›r. Bu noktada bölgenin em-
peryalizm aç›s›ndan istikrara kavuflmas› için Filistin ve Kürt Sorunu, ilk çözül -
mesi gereken sorunlar statüsüne al›nm›flt›r.
Filistin sorunu bilindi¤i gibi Arafat’›n temsil etti¤i küçük burjuva önderli¤in
ihaneti ile noktalanmaya çal›fl›lm›fl ancak hep oldu¤u üzere bir son de¤il, ak-
sine bir bafllang›ç oluvermifltir. Arafat, bir Filistin temsilcisi olarak gitti¤i yer-
den, oturdu¤u masadan, Amerika’n›n bir kuklas› olarak kalkm›fl ve hatta ‹sra-
il’in Arap dünyas›ndaki destekçisi olacak kadar ifli ileri götürmüfltür. ‹srail ile
emperyalizmin bölgedeki ç›karlar› do¤rultusunda yap›lan anlaflmalar sonucu
ifl uygulama aflamas›na geldi¤inde t›kanma bafl göstermifltir. Filistin halk› biz-
zat pratikte Arafat ihanetini bofla ç›karm›fl ve emperyalizmin “bar›fl” masalla-
r›n› elinin tersiyle iterek, intifadas›n› sürdürmüfltür. “Emperyalist Çözüm”e kar-
fl› direnifl hala sürmektedir.
Kürt halk›n›n yürüttü¤ü mücadelenin çözüme kavuflturulmas› ise, emperya-
lizm için oldukça sorunludur. Çünkü, Kürdistan topraklar› dört ayr› ülke taraf›n-
dan istila alt›nda tutulmaktad›r. Ancak, sorunlu topraklar özellikle Irak ve Tür-
kiye Kürdistan›’d›r. Türkiye topraklar›nda kalan Kuzey Kürdistan’da PKK önder-
li¤inde yayg›n bir gerilla mücadelesi verilmekte, Irak s›n›rlar› içinde kalan top-
raklarda ise KYP ve KDP önderli¤inde bir Kürt varl›¤› söz konusudur.
KDP ve KYP önderliklerinin tarihi ilginç geliflmelerle doludur. Dönem dönem
Irak yönetimine ortak oldular, yeri gelince kopup ‹ran ve Türkiye ile s›k› iliflki-
lere girdiler. Önderliklerin kimi kendini kurtarmak için kaç›p Amerika’n›n kol-
lar›na at›ld›. Birbirlerine suikastler düzenlediler. Bizzat M‹T’le ya da di¤er ül-
kelerin istihbarat örgütleriyle “s›cak” iliflkiler gelifltirdiler. ‹hanetlerinin karfl›l›-
¤›nda emperyalizm ve bölge gerici iktidarlar›ndan para, silah vb. fleyler ald›-
lar. Hiçbir ulusal kayg› tafl›madan Kürt halk›n› kand›r›p birbirinin üzerine sür-
düler. Öylesine karmafl›k bir haldedir ki iliflkiler, kimin ne zaman kimi destek-
leyece¤i, kimin kime hangi gerekçeyle ihanet edece¤i belirsizdir. ‹lke ve kural
yoktur.
Emperyalizm, KDP ve KYP önderli¤inin bu iflbirlikçi karakterinden fazlas›y-
la faydalanm›flt›r. Özellikle kendisine sorun olan ‹ran ve Irak’a bir fley kabul et-
98 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tirilmek isteniyorsa, kap›s› çal›nacak adres bellidir. ‹ran, Irak Kürtlerini; Irak,
‹ran Kürtlerini desteklemifltir. Destek yollar› ve neresinin hedef al›naca¤› gün
afl›r› de¤iflmektedir. Bugün el s›k›fl›lana yar›n tetik çekilmektedir. Milliyetçi ba -
k›fl , günlük ç›karlar etraf›nda dönüp dolaflan faydac› politikalar, kendi özgücü-
ne güvensizlik, kendi d›fl›ndakilere bal ba¤lama zihniyeti ve küçük burjuva
yaklafl›m› ortaya böyle iliflkiler zincirini ç›kartm›flt›r. Bütün yap›lan, düflmanlar
aras›nda var olan dengeler aras›nda oynamak, birbirlerinin zaaflar›ndan ya-
rarlanma, iç çeliflkilerinden faydalanma üzerine tesis edilmektedir. Ve do¤al
olarak da bu zihniyet Kürt halk›n›n kendi kaderini tayin hakk›n› unutmufl, em-
peryalizmin oyunlar› üzerine bir yere oturmufltur. Bu saatten sonra da girifli-
len iliflkiler suç ortakl›klar›, ortak ç›karlar vb. nedenlerden bu önderliklerin Kürt
halk›n›n ç›kar› do¤rultusunda hareket etmesi beklenemez. Tam tersine girdikle-
ri çukur öylesine derinleflmifltir ki, bugün Filistin’in gelece¤ini emperyalizmin
ipote¤i alt›na sokan bir Arafat bile, onlar kadar aç›k sözlü ve pervas›z de¤il-
dir.
Ortado¤u’da bu ortam›n yarat›c›s› olan emperyalizm, hep flu ya da bu fle-
kilde kazançl› ç›kan taraf durumundad›r. istedi¤i zaman KDP ve KYB’yi, bazen
ise ‹ran ve Irak Kürtlerini birbiriyle savaflt›rm›flt›r.
Körfez savafl› sonras› ise Ortado¤u’da “Yeni Dünya Düzeni” çerçevesinde,
“Yeni Ortado¤u Düzeni” yarat›lmaya çal›fl›lmakta, bu amaçla yeni senaryolar,
yeni haritalar haz›rlanmaktad›r.
ABD ve di¤er emperyalist güçler, Körfez savafl› sonras›nda yenik ç›kan Sad-
dam karfl›s›nda birçok ileri ad›m atm›flt›r. Bunlardan ilki Saddam güçlerinin 36.
paralelin kuzeyine ç›kmas›n›n yasaklanmas›d›r. Ard›ndan bölgeye Çekiç Güç
yerlefltirilmifl, Kürt örgütleri birlefltirilmifltir. ABD ve Türkiye, Barzani ve Talaba-
ni ile iliflkilerini gelifltirmifltir. Erbil’de bir Kürt hükümetinin kurulmas› da yap›-
lanlar aras›ndad›r. 1992 y›l›nda ise KYB ve KDP önderleri Özal eliyle Anka-
ra’da buluflturuldu ve Saddam ve PKK’ye karfl› bir ittifak oluflturuldu. Bu ittifa-
k›n mimar›n›n ise ABD oldu¤unu söylemeye gerek yoktur. ittifak›n hemen erte-
sinde ise Türkiye’nin s›n›r ötesi operasyonlar› ve KDP-KYB’nin PKK’ye sald›r›la-
r› bafllad›.

Dublin’e Do¤ru
Mevcut hükümete, emperyalizmin ve iflbirlikçisi Türkiye’nin olanca deste¤i-
ne ra¤men, yine de KDP ve KYB aras›ndaki sorunlar hiç bitmek bilmedi ve en
son May›s ‘95’te tekrar iki örgüt aras›nda yeni bir çat›flma dönemi bafllad›.
Bu çat›flmalar daha önce de yer yer oluflmufltur ancak bugün gelinen afla-
mada emperyalizmin, kendi içinde yapt›¤› planlar netlik kazanm›fl ve somut
ad›mlar at›lma aflamas›na gelmifltir. Bu nedenle bu yeni çat›flma, kendili¤in-
denci bir sürece terk edilmemifl ve emperyalist güçler olaya müdahale ederek,
taraflar› Dublin’de bir araya gelmeye zorlam›flt›r. Bu amaçla KDP ve KYB tem-
silcileri Dublin’de 9-11 A¤ustos tarihlerinde bir araya gelmifltir. Toplant› Ame-
rikal› temsilcilerin denetimindedir ve Türkiye’den bir yetkili de konu kendisini
de ilgilendirdi¤inden gözlemci statüsüyle toplant› masas›ndad›r. Toplant› masa-
s›nda bir de INC (Irak Ulusal Konseyi) vard›r. Bu örgüt tam bir Amerikanc› ör-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 99

güttür ve salt Saddam karfl›t› temelinde bizzat emperyalistler taraf›ndan besle-


nen ve Irak halk› üzerinde ciddiye al›n›r bir varl›¤› olmamas›na ve bunu yapa-
cak yetene¤i de bulunmamas›na karfl›n, zorla ayakta tutulmaya ve görüflmele-
re muhatap edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Anl› flanl› isim tafl›yor olmas› göz boya-
maya yöneliktir. Sözü edildi¤i gibi de Irak’taki muhalif güçleri bünyesinde ba-
r›nd›rmamaktad›r. ABD de bunu bilmekte ancak bir umutla onu da Saddam’a
yönelik planlar›nda piyon olarak kullanmaktad›r.
Dublin toplant›s› kararlar›na bak›ld›¤›nda, KDP-KYB aras›nda sa¤lanan
ateflkese uyulmas› gerekti¤i ve bar›fl sonras› görüflmelere devam edilmesi teme-
linde; “Erbil’in askerden ar›nd›r›lmas›, iki parti aras›ndaki parasal sorunlar›n
ba¤›ms›z komisyonca çözülmesi, parlamentonun yeniden iflletilmesi, di¤er et-
nik topluluklar› da içeren bir parlamento kurulmas›, Irak’›n toprak bütünlü¤ü-
nün bozulmamas› ve tüm bu anlaflma maddelerinin Türkiye’nin güvenlik endi-
fleleri göz önünde bulundurularak uygulanmas› fleklinde ortaya ç›kt›. Toplant›-
da Türkiye gözlemci statüsünde an›lsa da, KDP’li bir yetkili “kimin gözlemci,
kimin kat›l›mc› oldu¤u belli de¤il” diyerek, Türkiye’nin görüflmelerdeki rolüne
de aç›kl›k getiriyor.
Toplant› kararlar› büyük oranda KDP-KYB aras›ndaki sorunlar›n, özellikle s›-
n›rdan elde edilen ve günlü¤ü 100 bin dolar› bulan miktar›n nas›l paylafl›laca-
¤›n›n çözülmesi olarak görülmektedir. Ancak bu kararlar özünde emperyaliz-
min yeni Ortado¤u plan›n› tüm taraflara ad›m ad›m kabul ettirme çal›flmas›n-
dan baflka bir fley de¤ildir.
ABD baflta olmak üzere emperyalist devletlerin bölgede istedi¤i statüyü ka-
bul ettirmekte zorland›klar›n› söylemifltik. Bu, emperyalizmin askeri anlamda
bir denetim zorlu¤u yaflad›¤›ndan de¤ildir. As›l sorunu, kendisi için uygun, is-
tikrarl› bir ortam› yakalayamamas›, iflbirlikçi iktidarlar› yaratamamas›d›r. Kör-
fez savafl› bile istedi¤i sonuçlar› yaratamam›flt›r. Halklar› ve küçük burjuva ik-
tidarlar› tam olarak teslim alamam›flt›r. ‹flte bugün emperyalizmin peflinde ol-
du¤u, küçük burjuva iktidarlar› ve o ülkelerin halklar›n› teslim alabilmektir. Bu
nedenle aç›k oynamaktad›r. Yani “hukuku, devletlerin birbirlerini içifllerine ka-
r›flmamas›” gibi ilkeleri her zamandan daha fazla bir yana b›rakm›flt›r. Bundan
sebep biraz da “Yeni Dünya Düzeni” politikalar›n›n prestijidir. Bu politika özet-
le, Saddam’›n iktidardan uzaklaflt›r›lmas› ve Kuzey Irak’ta emperyalizmin iflbir-
likçisi Talabani-Barzani arac›l›¤›yla bir Kürt federasyonu kurulmas›d›r.
Sorunun bir de Türkiye aya¤› vard›r. Burada da çözüm yolu olarak “kültü-
rel çözüm” önerilmektedir. Bunun yolunu açmak için de, Kürt halk›na baz› kül-
türel haklar tan›narak küçük burjuva milliyetçi temeldeki mücadelenin sona er-
dirilmesi düflünülmektedir. ‹flte bu noktada ABD, Türkiye oligarflisini ikna etmek
için yo¤un bir çaba göstermektedir. Çünkü ABD plan›nda Türkiye oligarflisine
önemli rol düflmektedir. Bir Kürt federe devletinin Türkiye oligarflisinin onay› ve
deste¤i olmadan yaflayabilmesi mümkün de¤ildir. Yine Saddam’›n devrilmesi
için Türkiye’nin aktif deste¤i gereklidir.
Genelde bu nedenlerle Türkiye’nin Dublin görüflmelerine kat›lmas›na izin
vermifllerdir. Bu kadarla da kal›nmam›fl, ç›kan baz› haberlere göre Musul-Ker-
kük petrolleri pazarl›k masas›na yat›r›lm›flt›r. Emperyalizmin Kürdistan üzerin-
deki planlar›n›n özeti budur.
100 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Y›lbafl›nda yay›nlanan Pentagon raporu ad›m ad›m hayata geçirilmektedir.


Kuzeyde Kürtlerin federasyon zorlamas›, Güneyde fiiilerin ve Arap ülkelerinin,
Türkmenlerin Irak’› kuflatmas› ve ABD yan›nda aktif tav›r almalar›yla Sad-
dam’›n her yönden zorlan›p devrilmesi ya da iflbirlikçi hale getirilmesi amaç-
lanmaktad›r. Son dönemde Saddam’›n kendi yönetimini meflrulaflt›rmak ve dün-
ya ile iliflkilerine belli bir seviye kazand›rmak amaçl› “referandum” giriflimi,
emperyalist politikalar›n, tecritin, ambargonun ve CIA’n›n provokasyonlar›n›n
onu belli anlamda zorlad›¤› da gözden kaçmamaktad›r. Irak, belli ki içte de
belli sorunlarla yüz yüzedir.
Bu söylediklerimizin d›fl›nda ad›mlar da vard›r. Körfez savafl›ndan bu yana
Irak’› destekleyen Ürdün, Irak s›n›r›n› kapatmaya zorlanm›fl, Ürdün-Amerika or-
tak askeri tatbikatlar› düzenlenmesi planlanm›flt›r. Di¤er yandan bugüne kadar
“Kürt Devleti Kurulur” korkusuyla Saddam’› dolayl› da olsa destekleyen Türki-
ye oligarflisi, emperyalizmin bask›s›yla Saddam’a karfl› aç›k tav›r almak zorun-
da kalm›flt›r. Yine net ifade edilen fleyler olmasa da Milli Güvenlik Kurulu’nda
“Art›k Kürtçe TV ve Kürtçe Özel Okulun Zaman›n›n Geldi¤i” fleklinde tart›flma-
lar›n yap›ld›¤› haberleri yay›lmaktad›r.
Dublin toplant›s›na kat›lan Türkiye oligarflisi, ABD emperyalizminin plan›n›
kabul etme yoluna gitmifltir. Ve ABD, gerek Türkiye oligarflisine, gerekse Tala-
bani ve Barzani’ye istediklerini yapt›rma çabalar›na devam etmektedir.
15 ayd›r süren ancak bugüne kadar engellenemeyen ve bugün Irak karfl›-
s›nda emperyalizmin dayand›¤› güçleri zay›flatt›¤›ndan durdurulan KDP-KYB
savafl›n› bekleyen 2. Dublin toplant›s› oldu. S›rada ise Washington’da yap›la-
cak Bar›fl antlaflmas› ve arkas›ndan da Oslo Semineri vard›r. Emperyalizm,
toplant›lar ve Washington bar›fl›yla Güney’de ifli ba¤lamay›, Oslo semineriyle
bafllayacak süreçle de Kuzey’de Türkiye’deki sorunu çözmeyi planlamaktad›r.
22-25 Eylül’de yap›lacak olan bu seminere kat›lanlar göz önüne al›nd›¤›nda
ne amaçla düzenledi¤i aç›kça görülecektir. Toplant›ya HADEP, DYP’den bir
milletvekili, fierafettin Elçi, Mahmut Al›nak, Yal›m Erez, iflçi kesiminden Necati
Çelik, Bayram Meral, Kemal Nebio¤lu, askerlerden Sabri Yirmiflebo¤lu ve Sa-
di Ergüven, ‹nsan Haklar› Derne¤i Baflkan› Ak›n Birdal, Yaflar Kemal, Do¤u Er-
gil, ‹lnur Çevik, ‹smet ‹mset, Fikri Sa¤lar, Halis Komili, Kemal Burkay gibi kifli-
ler ça¤›r›ld›.
Bu kifli ve kurumlar›n hepsinin ortak özelli¤i emperyalizmin dayatmalar›n›
kabul edecek yap›da olmalar›d›r. ERNK da yapt›¤› bir aç›klamayla toplant›ya
davet edildi¤ini aç›klam›flt›r.
Toplant›n›n yap›laca¤› yerin Oslo olmas› ilginç bir olayd›r. Bilindi¤i gibi ‹s-
rail-Filistin görüflmelerinin de “tatl›ya ba¤land›¤›” yer Oslo’dur. Ayr›ca, Filistin
görüflmeleri öncesi seminer düzenleyerek bar›fl görüflmelerine zemin haz›rla-
yan kiflilerle Kürt sorunu ile ilgili semineri düzenleyen kifliler ayn› kiflilerdir. Bu-
gün Filistin topraklar› ve kurtulufl hareketleri nezdinde bu görüflmeler Filistinli-
lerin davalar›n›n sat›lmas›n›n bafllang›c›, resmileflti¤i yer olarak lanetle an›l-
maktad›r. Emperyalizmin bu oyunla vermek iste¤i mesaj bellidir: Filistinliler gi-
bi davran›n, isteklerimi kabul edin!
ABD emperyalizmi, Türkiye oligarflisini plan›na aktif destekçi olarak kata-
bilmek için son dönemde yo¤un çaba harcamaktad›r. CIA baflkan›n›n gelip
Miliyetçilik Ç›kmaz› 101

baflbakanla görüflmesi, Holbrooke’un Demirel’le görüflmesi, Clinton’un dan›fl-


man› Stephanopoulos’un ziyareti tümüyle buna yöneliktir denilebilir. Türkiye
oligarflisi emperyalizmin dayatmalar› karfl›s›nda Irak konusunda ad›m atm›fl ve
Irak’› terk etmifltir. Ancak Irak’ta kurulacak bir Kürt federe devletine “Bu ifl ba-
¤›ms›z Kürdisitan’a gidiyor” gerekçesiyle karfl› ç›kan bir kesim vard›r. TOBB ra-
poru tart›flmalar› da özünde oligarflinin içindeki farkl› görüfllerin tart›flmas› ol-
mufltur. Bir kesim en az›ndan konunun tart›fl›lmas› gerekti¤ini söylerken, di¤er
kesim olay› “ihanet” vb. laflarla karfl›lam›fl ve fliddetli bir tepki gelmifltir. Hatta
bu tepkilerin sertli¤i yüzünden rapor sahipsiz b›rak›lm›fl, yapanlar bile topu
birbirine atman›n yollar›n› aram›fllard›r. Dayatmalar ve zorlamalar sonucu ra-
por çok uzun süre gündemde tutulmas›na ra¤men, içeri¤i bile tart›fl›lmam›flt›r.
Raporun haz›rlan›fl nedeni bellidir. Raporda tart›fl›lan politika, ABD’nin Kürt
sorunu “çözüm”ünün Türkiye’ye düflen k›sm›d›r. Yani kültürel özerkliktir. Türki-
ye oligarflisi yaflad›¤› krizin derinli¤i nedeniyle bu noktada ad›m atacak du-
rumda de¤ildir. Ancak Türkiye oligarflisinin orta vadede ABD emperyalizmine
karfl› gelmesi de mümkün de¤ildir. Demirel bunu baflka bir konu tart›fl›l›rken
“adam flu kadar borcunu öde dese ne yapar›z” içeri¤inde sözleriyle aç›kça
ifade etmifltir. Bu anlamda er ya da geç ABD’nin bu dayatmalar›na boyun e¤i-
lecektir.
Baz› hak k›r›nt›lar›n›n tan›nmas› Kürt halk›na tam ba¤›ms›zl›k, özgürlük ge-
tirmeyecektir. Hatta baz› fleyleri de kaybettirecektir. Çünkü, verilece¤i söylene-
cek, oysa zaten kullan›lan baz› hak k›r›nt›lar› ancak küçük burjuva milliyetçi-
lerinin savafl›n›n tasfiyesi karfl›l›¤›nda verilecektir. Bu da emperyalizme ve oli-
garfliye teslimiyeti kabul etmek demektir.
Burada, özü ABD’nin kültürel özerklik çözümünü tart›flmak olan TOBB rapo-
ru, ülkenin gündemini de¤ifltirmek gibi önemli bir ifllevi de yerine getirmifltir.
Cindoruk-Demirel ve karfl›s›nda Çiller gibi kutuplaflmalar çeflitli boyutlarda var-
d›r elbette ve bundan sonra da benzer kutuplaflmalar olacakt›r. Ancak arala-
r›ndaki çeliflkiler tali çeliflkilerdir. Egemenlerin hangi kesimi olursa olsun, ken-
di iktidarlar›na zarar verenlere karfl› her dönem birlikte hareket etmifllerdir ve
bundan sonra da böyle olacakt›r. Bundan ç›kacak sonuç, bu çeliflkilerin s›n›f-
sal ya da ulusal mücadele verenler aç›s›ndan kullan›labilecek çeliflkiler olma-
mas›d›r. Egemenlerin hiçbir kesimi halklar›n ç›kar›na yani ba¤›ms›zl›k, demok-
rasi, sosyalizm kavgas›na di¤erinden daha yak›n de¤ildir. Tam aksine, halk-
lar›n ç›kar›na bir çözüme bütünüyle düflmand›r.
Küçük burjuva milliyetçi hareket, bu noktada ne emperyalizmin ve ne de
Türkiye oligarflisinin niteli¤ini tam olarak kavrayamam›flt›r. Ç›karlar› gere¤i,
Kürt halk›na karfl› en insanl›k d›fl› suçlar› iflleyenlerin birkaç sözüne itibar gös-
termifl, onlar› “gerçekleri görenler” olarak niteleyebilmifl, demokratikleflme al-
datmacas›na kanm›flt›r. Bu yüzden hat›rlanaca¤› üzere Özal bile el üstünde tu-
tulmufltur. Bunun en son örne¤i Tomris Özden olay›ndan sonra getirilen yorum-
larda vard›r. Öyle ki R›dvan Özden adl›, halk düflman› politikalara alet olmufl,
Kürt halk›n›n kan›na girmifl bir kifli “merhum” diyerek an›labilmifltir.
K›saca, küçük burjuva milliyetçileri, ileri sürülen her öneriyi, ortaya ç›kan
her durumu “siyasi çözüm”e yak›nlaflma olarak nitelemifl, destek vermifllerdir.
Ancak, bu önerileri kim ortaya atm›flt›r, kim desteklemifltir, sonuçlar› kime ya-
102 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ramaktad›r vb. sorular hiç sorulmam›flt›r. Ülkemiz somutunda bak›ld›¤›nda, her


zaman emperyalistlerin “çözüm” gibi gösterdi¤i, oysa Kürt halk›n›n esaretini
daha fazla art›rmaktan baflka ifllevi olmayan emperyalist önerileri savunmak-
tan baflka bir fley yapmam›fllard›r.
Dublin toplant›s›na al›nmasa da sorunun muhataplar›ndan biri de PKK’dir.
PKK, Dublin toplant›s›n› Kürt halk›na ihanet olarak nitelemektedir. ‹lk bak›flta
do¤ru gibi görünen bu de¤erlendirme yanl›fl temellere dayand›¤›ndan asl›nda
son derece yanl›flt›r. PKK’nin Dublin toplant›s›na karfl› ç›k›fl gerekçesi emperya-
lizmin politikalar›n› kavramalar› ve anti-emperyalist bir tav›r tak›nmalar› de¤il-
dir. PKK, 1. Dublin toplant›s› sonras› emekli diplomat D. Adolph’un sorular›na
cevap verirken, “ABD ç›karlar›na hiçbir zaman sald›rmad›k. E¤er gerçekten
demokrasiye inanc›n›z varsa yapman›z gereken tek fley insan haklar›n› sa -
vunan, demokrasi mücadelesi veren bir hareket oldu¤umuzu görmenizdir.
Sizler kadar ba¤›ms›z, büyük bir devlet istemiyoruz. Tek ulustan oluflan bir
Amerika kadar federalizm istiyoruz” demektedir. Evet, PKK gerçekten de hiç-
bir zaman emperyalistlere karfl› eylem yapmam›flt›r. Tam tersine övgüler ya¤-
d›rm›flt›r. Ancak, ABD, tüm bunlara ra¤men PKK’yi terörist örgüt olarak de¤er-
lendirmekten vazgeçmemifltir. Çünkü PKK, kendi silahl› gücünü tasfiye etmek is-
tememektedir. ABD ise, yar›n ne yapaca¤› belli olmayan bir silahl› gücü iste-
memektedir. Kald› ki, ABD, belirtilen ad›mlar at›ld›ktan sonra silahs›zlanmay›
dayatacakt›r. ‹flte bu nedenlerle ABD D›fliflleri Sözcüsü Nicholas Burns, “Terö-
rist örgüt PKK’nin bar›fl sürecine dahil olmas›n›n imkans›z” oldu¤unu söyle-
mektedir.
‹flte ABD’nin bu de¤erlendirifli nedeniyle Dublin toplant›s›na al›nmayan
PKK; bu sefer KDP’ye sald›rmaya bafllam›flt›r. Bunu da ikinci bir 15 A¤ustos
olarak nitelemektedir. Sald›r› a¤›rl›kl› olarak Dublin’de oluflan ittifak› da¤›tma,
bölgeye yönelik emperyalist planlarda muhatap kabul edilme amac›na yöne-
liktir. Bu sald›r›lar sürerken, Ortado¤u’nun kaygan zemininde, karmakar›fl›k ve
her an el de¤ifltiren politik davran›fl özellikleri bir kez daha ortaya ç›km›flt›r.
‹ran ve Suriye durumdan fazlas›yla kayg›l›d›r. Dublin toplant›s›ndan rahats›zl›k
duymakta ve Türkiye’ye karfl› birlikte hareket etme e¤ilimleri göstermektedir.
Talabani, fiam’da Suriyeli yetkililer ve PKK ile 10 Eylül’de bir araya gelmekte-
dir. Özet ifadeyle, ‹ran, Suriye, PKK, Talabani bir tarafta, Barzani, Türkiye,
Irak muhalefeti ve emperyalizm bir tarafta gözükmektedir. Türkiye, bu noktada
tam bir politikas›zl›k örne¤i vermektedir. Bar›fl›n sa¤lanmas› durumunda fede-
re Kürt devletinin kurulmas› ve görece istikrarl› bir ortamdan rahats›zd›r ancak
ABD planlar›na karfl› ç›kamamaktad›r.
Bu durum sürerken 2. Dublin toplant›s› gündeme gelmifltir. Bu kez masada
‹ngiltere de vard›r. Bölgeye iliflkin kayg›lar› gerekçe edilerek ABD taraf›ndan
oturtulmufltur. Ve ikinci kez Türkiye, tan›mad›¤› INC’yle beraber masadad›r. Bu
toplant› da ilki gibi t›kanm›fl ve anlaflmazl›kla sonuçlanm›flt›r. Ço¤unlukla ma-
sa bafl›nda de¤il kulislerde sürdürülen görüflmelerde, Erbil’in silahlardan ar›n-
d›r›lmas›, Habur s›n›r›ndan elde edilen paralar›n toplanmas›, saklanmas›, da-
¤›t›m› ve denetlenmesinin nas›l olaca¤› konular›nda Kürt taraflar aras›nda de-
rin ayr›l›klar ç›km›fl ve kilitlenme yaflanm›flt›r. Talabani, Erbil’i boflaltmalar› kar-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 103

fl›s›nda Barzani’nin baflkent Selahattin’de asker ve silah say›s›nda indirim yap-


mas›n› istiyor. Bu durum afl›lsa bile s›n›r gelirleri tam bir açmazda. INC’nin de
buradan gelir almak istemesine Barzani karfl› ç›k›yor. Türkiye, güvenli¤i baha-
ne ederek PKK’nin “terörist örgüt” olarak anlaflmada ad›n›n geçmesini ister-
ken, Talabani buna karfl› ç›k›yor. Toplant› özü itibariyle ABD’li temsilci R. De-
utsch’un sundu¤u mektup üzerinde gelifliyor. Bu mektupta olanlar ise; Güney
Kürdistan’da yaflayan Kürtlerin otonomi ile yetinmeleri, garantörlü¤ün ABD ta-
raf›nda olmas›, KDP ve KYB’nin Irak ve ‹ran ile tüm iliflkilerini kesmesi, PKK’ye
karfl› Türkiye ile iflbirli¤i içinde olmalar›, Erbil’den a¤›r silahlar›n çekilmesi,
Kürt meclisinde bir tak›m düzenlemelere gidilmesidir. Hemen ço¤u konularda
var olan uyum, ifl paraya gelince de¤iflmifltir ve toplant›n›n “Deutsch’un tehdi-
dine ra¤men” t›kanmas› engellenememifltir. Ancak bu t›kanma emperyalizmin
ikna metodlar›yla afl›labilir. Türkiye, tüm ›srar›na ra¤men Irak’taki Türkmenle-
rin de masaya ça¤r›lmas›n› sa¤layamam›fl, anlaflmazl›klarda bölgede hakem
rolünü üstlenmeye yeltenmesi de Kürt çevrelerinde rahats›zl›k ve kayg›lar yarat-
m›flt›r.
fiimdi s›rada emperyalistlerin denetiminde Talabani ve Barzani aras›nda
Washington’da yap›lacak bar›fl antlaflmas› ve Oslo görüflmeleri vard›r. Bundan
sonraki süreç, ABD’nin dikte ettirdiklerini, “istikrar” ve “çözüm” ad›na teyit
edilmesinden de öte olmayacakt›r.
Bugün, emperyalizmin yönetimindeki ve cebinden ç›kard›¤› mektuplara top-
lu olarak kafa sallanan toplant› ve seminerlerin sonuçlar› bellidir. Bu anlamda
bu toplant›lara kat›lmak tüm halklara ihanettir. Emperyalizm masas›nda halk-
lar lehine kararlar ç›kartmak mümkün de¤ildir. Henüz emperyalizmle iflbirli¤i-
ne girmeyen ve bu nedenle desteklenen bir güç olarak PKK de bu soruna böy-
le bakmal›, çözümü mücadeleyi yükseltmekte, halklar ve devrimci örgütlerle
güç birli¤inde aramal›d›r. Kürt halk›n›n kendi kaderini tayin hakk› ancak böy-
le kazan›labilir.
104 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
SLOGANIMIZ BARIfi MI?

SLOGANIMIZ
BARIfi MI? Zafer Yolunda Kurtulufl
14 Ekim 1995
Say›: 14 M. Ali BARAN

F
aflizmin halka karfl› açt›¤› savafl yükselirken, devrimci savafl›n da gelifl-
mesi ve faflizmin politikalar›n› bozmas› gerekir. Türkiye’nin oligarflik
yönetim yap›s› hemen bütün süreçlerde çeliflkilerle dolu olmufl, bu çelifl-
kiler farkl› süreçlerde, derinleflip yükselmekle birlikte hep süregelmifl ve bunun
yans›malar› siyasi arenada görülmüfltür. Devrimci savafl›n ve halk hareketinin
geliflmedi¤i veya zay›f oldu¤u koflullarda kendi aras›ndaki bu çeliflkileri ko-
layca çözmesini bilen oligarfli, devrimci savafl›n geliflti¤i koflullarda bu çeliflki-
leri çözmekte zorlanmakta, hatta kendi aralar›nda yo¤un tasfiyelere ve çat›fl-
malara girmektedir. Bugün bu süreci yafl›yoruz. Egemen güçler çeliflkilerini
geçmiflte oldu¤u gibi, küçük çat›flmalarla veya siyasi arenada çözemedi¤in-
den, her gün biraz daha artan oranda kendi aralar›ndaki tasfiyeler, çat›flma-
lar geliflmektedir. Birbirine karfl› ekonomik, siyasi, askeri, ahlaki hemen her fle-
yi kullanarak, giderek sertleflmektedirler. Son olarak Türkefl’in, Sabanc›’n›n
Kürdistan için Bask modelini önermesi üzerine söyledikleri aç›kça bir meydan
okuma, bir tav›r al›flt›r. Bu tav›r al›fl kal›c› m›d›r? Olmayabilir. Bu ayr› bir tar-
t›flmad›r. Türkefl, Türkiye tekelci sermayesinin gözdelerinden Sabanc›’ya karfl›
malum üslubunu kullan›rken ne dedi¤ini ve dediklerinin ne anlama geldi¤ini
iyi biliyordu elbette. Menzir’in iktidar orta¤› SHP’ye “vatan haini” deyifliyle,
Türkefl’in Sabanc›’ya söyledikleri aras›nda fark yoktur. Türkefl ve Menzir ger-
çekte ayn› örgütün insanlar› olup bir ideolojiyi savunmakta ve bunun etraf›nda
karfl› devrim cephesini toparlamak istemektedirler. Bu karfl› devrim cephesinin
esas karargah› Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Bu karargah›n üretti¤i politikalar
hemen hemen tüm polis, özel tim ve jandarma teflkilat›n› yönlendiriyor diyebi-
liriz. Oligarfli, kendi gelece¤inden endifle etmeye bafllad›¤›nda, kendisine gü-
ven veren güçleri aramaktad›r. Bu nedenle, oligarfli içerisindeki çeflitli serma-
ye kesimleri, bugün geleceklerini güvence alt›na alman›n esas yolu olarak flid-
dete ve bu fliddeti süreklilefltirecek, insan kayna¤›n› sa¤layacak faflist MHP ide-
olojisine sar›lmaktad›r. Ecevit’in Türkefl’den farkl›l›¤›n›n ay›rt edilemez hale
gelmesi ve son geliflmeler karfl›s›ndaki tav›rlar›n› da bu anlay›flla de¤erlendir-
meliyiz.
Hangi burjuva partisi iktidar olursa olsun, ulusal, devrimci geliflmenin önü-
ne geçmenin temel yolu olarak, karfl› devrimci fliddeti seçecektir. Zaman za-
man veya belirli süreçlerde egemen güçlerin baz› kesimlerinin çeflitli d›fl güç-
lerin ç›karlar›na da cevap verecek flekilde ve bu güçlerin zorlamas›yla veya
baflka birçok nedenle çeflitli “reformist” tercihli e¤ilimler gündeme gelebilir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 105

Ama, bunlar s›n›f mücadelesinin geliflimi karfl›s›nda kal›c› olmay›p geçicidir.


Sorun, devrimcilerin ne istedi¤idir, ne için savaflt›¤›d›r. Elbette, emperyalizmin
ve kapitalizmin ç›karlar›na zarar vermeden, onlarla birlikte yaflamay› ve k›smi
baz› haklarla, reformlarla kültürel haklarla vb. yetinilirse, tekellerin kendine gü-
venen, “öngörülü” kesimleri ç›karlar›n›n tümünü kaybetme yerine gelecekte da-
ha çok kazanma plan›n› gerçeklefltirmek için, zorla kabul ettirilmifl de olsa ba-
z› reformlar yapmay› taahhüt edebilirler. Ama, oligarflik devlet cihaz›n› parça-
lay›p yerine devrimci bir halk iktidar›n› koyan, emperyalistlere ve tekellere kar-
fl› olan sosyalizmi hedefleyen devrimci bir hareket karfl›s›nda, bütün egemen
güçler ve emperyalistler fliddetin uygulanmas›nda birleflirler ve yenilene kadar
da her türlü biçimde bu savafl› sürdürürler.
Bugün, çeflitli emperyalistler ve onlar›n uzant›s› iflbirlikçi sermaye kesimleri
“Bask modeli, özerklik, federasyon” vb. tart›flmalarla, baz› kültürel haklar› ve-
rerek Kürt Ulusal Hareketi’ni devreden ç›karmak ve giderek tüm Türkiye’de ge-
liflen devrimci mücadeleyi yok edip “istikrar” sa¤lay›p devletlerinin gelece¤ini
güvenceye almak istemektedirler. ‹flbirlikçi tekellerin Kürt meselesiyle ilgili bu
tür düflüncelerini ilk gündeme getiren Turgut Özal olmufltur. Ama oligarfli içeri-
sindeki güçler dengesi nedeniyle bu düflüncelerini yeterince savunamam›fl ve
hayata geçirememifltir. Bugün de ayn› durum sözkonusudur. Ama, savafl gelifl-
tikçe oligarfli içerisindeki bu çeliflki daha ç›plak flekilde kendini göstermekte ve
bu çerçevede saflaflma devam etmektedir.
Marksist Leninistler bu çeliflkiyi nas›l de¤erlendirecek veya hangi ölçülere
göre tav›r belirleyeceklerdir? Kürt milliyetçileri bu konuda neredeyse “Kürt so-
runu”nu kabul eden hemen her kesimi “dost” kabul etmekte ve bu temelde ilifl-
kiler gelifltirmekte, övgüler dizmektedir. Bu övgüler, iflbirlikçi tekellerden emper-
yalistlere kadar uzanmakta, bununla da yetinmeyerek sol yap›larla k›yaslan-
makta ve tekellerin daha yarat›c›, daha öngörülü olup çözümler üretebildikle-
rini söyleyebilmektedirler. Bu söylemlere devrimci pratikte hemen hiçbir biçim-
de varl›¤› hissedilmeyen, duyulmayan baz› siyasi yap›lar da kat›lmakta ve ay-
n› sözleri tekrar etmektedirler.
Bu düflünce tarz›n›n kayna¤› devrimci bir iktidar›n hedeflenmemesi ve em-
peryalistlerin ve yerli iflbirlikçilerinin de bunu görerek politikalar gelifltirmesi-
dir. Bu nedenledir ki, Kürt milliyetçili¤i, tekellerin ve emperyalistlerin Kürt hal-
k›n›n baz› kültürel haklar›n› telafuz etmeleri karfl›s›nda emperyalizmin ve fafliz-
min çok bilinen genel do¤rular›n› bile unutarak, beynini Kürt ve Kürdistan söz-
lerinde kilitlemekte, baflka da hiçbir fleyi görmemektedir. Beyin bu hale gelin-
ce, do¤al olarak emperyalistler, Turgut Özal, Sabanc›, Boyner devrimcilerden
daha öngörülü, ilerici ve tercih edilir olacakt›r. Onlara övgüler, devrimcilere
küfürler ya¤d›r›lacakt›r. Böyle oluyor.
Emperyalistler ve yerli iflbirlikçiler kendi ç›karlar›n› koruyup kollamay› düflü-
nüyor. Kürt milliyetçileri ise, Kürt ve Kürdistan’a kilitlenmifl ve bu nedenle de
emperyalizmi ve faflizmi unutmufl veya onunla savaflmay› tali bir mesele ola-
rak kavray›p dar ve de ulusal ç›karlara kendini hapsetti¤inden emperyalistler
ve yerli iflbirlikçileriyle bu zeminde karfl›l›kl› politika ve taktikleri gelifltirmekte-
dirler. Bu durumda Marksist Leninistler’in politika ve taktiklerini gelifltirecekleri
zemin, Kürt milliyetçi hareketini mevcut sistem içerisinde Kürt sorununa çözüm
106 Miliyetçilik Ç›kmaz›

arayan düflüncelerini de¤ifltirmek ve Kürt ulusal dinamik güçlerini Türkiye oli-


garflik devletinin y›k›lmas› yönünde de¤erlendirmektir. Emperyalistler ve iflbir-
likçileri, devrimci hareket aç›s›ndan önemli bir güç olan bu potansiyeli öldürüp
Kürt ve Türk halklar›n›n devrimci iktidar›n›n oluflmas›n› engellemek isterken, biz
bu gücün olumlu yanlar›n› destekleyerek, olumsuzluklar›n› mahkum edip, rota-
s›n› de¤ifltirebilmeliyiz. Bu rota de¤ifltirilmezse, yani devrimci halk iktidar›n›n
kurulmas› hedefine yöneltilemezse, emperyalistlerin çizdi¤i platformda çözüm
aray›fllar› devam edecektir. Kimse Kürt halk›n›n ulusal haklar› ajitasyonunu çek-
meye kalkmas›n. Kimsenin bunlar› reddetti¤i yoktur. Sorun, Kürt, Türk ve di¤er
halklar›n iflçi s›n›f›n›n ortak ç›karlar›n›n nerede oldu¤u ve hangi politikalarla,
taktiklerle savafl›laca¤›d›r. Tabii ki, beynimiz yaln›z Kürt meselesine kilitlenmifl
de¤ildir. Dahas› emperyalizme, faflizme ve kapitalizme do¤rudan tav›r al›nma-
dan ona karfl› savafl›lmadan hiçbir halk›n kurtuluflunun sa¤lanamayaca¤› ger-
çe¤ini unutmadan hareket ediyoruz. Bu bak›fl aç›s›, Kürt ve Türk halklar›n›n bir-
likte faflist devlete karfl› mücadelesi ve birlikte iktidar›n› sa¤layacakt›r. Birlikte
mücadelenin, birlikte iktidar›n çok çeflitli biçimleri bulunabilir. Bu halklar›n ken-
di tercihleri olacakt›r. Birlikte mücadele ve birlikte iktidar halklar›n özgürleflme-
si demektir. Bu noktada kim kime özgürlük veriyor, baflka bir halka lütfediyor
gibi tart›flmalar kaba demagojilerden baflka bir fley de¤ildir. Kürt milliyetçi ha-
reketini, Kürt ve Türk halklar›n›n ortak ç›karlar› do¤rultusunda düflündürtmek,
de¤ifltirmek ancak, bu perspektifle güçlü, devrimci bir halk hareketinin geliflti-
rilmesiyle mümkündür. Bu yap›lmadan, Kürt milliyetçi hareketi yanl›fl çizgisin-
de ›srar edecek ve tüm geliflmeleri bu eksende de¤erlendirecektir. Oligarfli de
bu zeminde politikalar gelifltirecek, çözüm yollar› arayacakt›r. ‹flte Kürt milliyet-
çi hareketinin oligarfli içerisindeki baz› kesimlerinin ve de baz› sol kesimlerin,
Kürt ulusal ç›karlar›n› savunma ad›na, bar›fl söylemleri bu yanl›fl anlay›fllar›n
sonucu geliflmektedir. Marksist Leninistler, Kürt milliyetçili¤inin, dar ulusal ç›-
karlar›na göre taktik belirleyemezler. Tersine bu yanl›fl takti¤i düzeltici, de¤ifl-
tirici bir tav›r içerisinde bulunmal›d›rlar.
Bar›fl deniliyor. Kiminle kimin bar›fl›? Kürt halk› ile faflizmin bar›fl› m›? Silah-
lar sussun deniliyor. Kimin silahlar› sussun? Faflizmin mi, özgürlü¤ün silahlar›
m›? Her fley karmafla içerisinde ve giderek oligarflinin “çözüm” isteyen kesim-
leriyle bar›fl isteyen sol kesimler ayn› çizgide buluflmaktad›rlar. Elbette, oligar-
fli bütçenin ciddi bir bölümünü bu savafla ay›r›rken her gün ekonomik, politik
ve askeri olarak zarar görürken k›sa yoldan bu savafltan kurtulmaya çal›flacak-
t›r. Krizini bir parça da olsa atabilmek, istikrar›n› sa¤layabilmek için bu gerek-
lidir. Ama, devrimciler oligarflinin bu krizden ç›kmas›n› de¤il, bu krizle birlikte
yok olmas›n› isterler. Krizi de¤erlendirip faflist devleti y›kmay› hedeflemeyen ve
taktiklerini bu do¤rultuda belirlemeyenler günümüz geliflmelerine de do¤ru tefl-
his koyamazlar. Bu teflhisi do¤ru koymad›klar› için, devrimden kaçmakta ve
devrimin dayatt›¤› görevleri baflarmak yerine, Kürt milliyetçili¤inin ve emper-
yalistlerin politikalar›n›n savunucusu durumuna düflmektedirler.
Elbette bar›fl, elbette silahlar›n susmas› gerekir. Ama kim taraf›ndan ve na-
s›l? Emperyalizme ve faflizme karfl› savaflta, devrimci ve karfl› devrimci cephe-
si vard›r. Devrim cephesini gelifltirip karfl› devrim cephesini tasfiye etmeden, bu
cephenin silahlar›n› etkisiz hale getirmeden, bar›fl gerçekleflemez. Bar›fl› sa¤-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 107

layacak ve savunacak olan Devrimci Halk ‹ktidar›’d›r. Halklar›m›z›n devrimci


iktidar› için bugün devrimcilerin slogan› “bar›fl” de¤il, “savafl” olmak zorunda-
d›r. Halklar›n devrimci savafl›n› örgütlemeyenler, halklar› silahland›rmayanlar,
faflizm karfl› devrimci savafl› tüm fliddetiyle sürdürürken, bar›fl diyenler aç›kça
ve resmen, halk›n meflru savunma hakk›n› dahi elinden almak istemektedirler.
Bar›fl slogan›n› bugünkü koflullarda ön plana ç›karanlar, faflist devlete karfl› ve-
rilen ve Devrimci Halk ‹ktidar›’n› hedefleyen, silahl› mücadeleye karfl› ç›kmak
zorundad›rlar. Çünkü, Kürt milliyetçili¤inin “çözüm” stratejisi ve taktikleri teme-
linde geliflen bar›fl politikalar›n› do¤rudan oligarflik devletin y›k›lmas›n› hedef-
leyen silahl› mücadele bozar ve birçok fleyi de¤ifltirir. Zaten dikkat edilirse “ba-
r›fl bar›fl” diyen bu kesimlerin büyük ço¤unlu¤u, silahl› mücadeleye karfl› olduk-
lar› gibi “insan haklar›, burjuva hukuku” çerçevesinde dahi faflizmin devrimci-
lere yönelik katliamlar›yla, kay›plar›yla ya hiç ilgilenmemekte, ya da usulen il-
gilenir görünmektedir.
Kürt milliyetçileri de, sözde “Türkiye’de devrimci bir hareketin geliflmesi için
ellerinden gelen her türlü yard›m› yapmakta ama buna ra¤men Türkiye devrim-
ci hareketi bir türlü geliflememektedir.” Do¤ru de¤ildir. Kürt milliyetçi hareketi
esasta kendi d›fl›nda, ba¤›ms›z ve do¤rudan iktidar› hedefleyen, özellikle de
silahl› bir hareketin geliflmesini istememektedir. Çünkü, devrimci bir hareketin
geliflmesi, iktidara yürümesi ve Kürt milliyetçi hareketiyle birlikteli¤i milliyetçili-
¤in, emperyalist sistem içerisindeki çözüm aray›fllar›n› engelleyecek, milliyetçi-
li¤in, ben merkezci düflüncelerine darbeler vuracakt›r. Bu nedenledir ki, Kürt
ve Türk halklar›n›n kurtuluflu için emperyalizme ve faflizme karfl› savaflm›fl yüz-
lerce, binlerce flehit vermifl ve vermeye devam eden devrimci örgütler Özal,
Boyner, Sabanc› gibi halk düflmanlar›yla k›yaslanmaktad›r. Bunun içindir ki,
Kürt milliyetçili¤i, iktidara karfl› silahl› mücadele veren hiçbir devrimci örgütle
ne devrimci dayan›flma ve dostluk, ne de eylem birli¤i çerçevesinde ciddi bir
iliflki gelifltirmemektedir. Bunu gelifltirememenin yolu ise, sürekli küfür ederek,
iflbirlikçilerle k›yaslayarak uzaklaflt›rma anlay›fl›n› benimsemektir.
Strateji ve taktikler, faflist devletin y›k›lmas›na göre belirlenmedi¤inden mil-
liyetçi taktiklere hizmet eden herkes, her fley çok iyi, tersi ise çok kötüdür. Bu
yan›yla Marksist Leninist’ler bar›fl diye ba¤›rmad›¤›ndan ve bütün program ve
taktiklerini buna göre düzenlemedi¤inden kötü, ifle yaramaz. Boyner kadar bi-
le olam›yorlar. Do¤rudur, asl›nda Turgut Özal, Boyner ve Sabanc› gibi Kürt
halk›n› düflünmeyece¤iz. Çünkü düflmanlar› halk› düflünmezler. Onlar halk› dü-
flünüyor görünüyorlarsa biz tersini düflünece¤iz. Hile arayaca¤›z. Ve bugün,
birileri bar›fl deyip, devrimci hareketin geliflmesini engellemek istiyorsa bu ba-
r›fla karfl› ç›kaca¤›z ve daha çok savafl diyece¤iz. Kürt ve Türk halklar›n›n ç›-
karlar›, kurtuluflu, emperyalizme ve oligarfliye hizmet eden bofl bar›fl sloganla-
r›nda de¤il, daha çok savafltad›r.
108 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
SEÇ‹M ‹Ç‹N DE⁄‹L,
DEVR‹M ‹Ç‹N
B‹RL‹KLER OLUfiTURALIM
SEÇ‹M ‹Ç‹N
DE⁄‹L,
DEVR‹M ‹Ç‹N
B‹RL‹K Zafer Yolunda Kurtulufl
OLUfiTURALIM 30 Aral›k 1995
Say›: 25 M. Ali BARAN

S
eçim bitti. Daha bitmeden yeni seçim tart›flmalar› bafllad›. Türkiye oli-
garflisinin kaderi bu. Art›k oligarflinin k›smen de olsa biriken sorunla-
r›n› çözerek iktidar› sürdürmesi hayal olmufl durumda.
Hükümet kurmak bütün burjuva partileri için kabus olmufl. Oligarflinin aç-
mazlar› öylesine derinleflmifl ki, bu açmazlar konusunda neredeyse hiçbir po-
litika üretemiyorlar, hemen bütün burjuva partileri kelime ve ton farkl›l›klar›yla
ayn› fleyleri söylüyorlar. Söyleyenler de söylediklerini uygulamaktan aciz olup,
y›¤›nla açmazla karfl› karfl›yad›r. Hiçbir sorunu çözemeden seçim, yeni hükü-
met için koalisyonlar ve yeniden seçim tart›flmalar›yla y›llar geçiriyorlar. “Biz
çözeriz” diye ortaya ç›kan yeni burjuva partileri daha varl›¤›n› ispatlamadan,
emperyalizme kan›tlamadan yok olup gidiyorlar. Burjuvazinin çözümsüzlü¤ü
kendini yaln›z ekonomik politikalarda de¤il, ideolojik, ahlaki, kültürel hemen
her konuda kendini dayatmakta ve sistem yenilenme yetene¤ini kaybedip çü-
rüyerek yok olufla do¤ru gitmektedir. Elbette kapitalist sistem, devrimci irade ve
halk hareketi olmadan kendi kendine yok olmayacakt›r. Yanl›fl, eksik, yetersiz-
liklerle dolu olsa da ülkemizde bir devrimci hareket vard›r ve geliflmektedir.
Son seçimlere büyük umutlar ba¤layan, seçimlerden flu veya bu ölçüde is-
tikrar kazanarak ç›k›laca¤›n› zanneden bütün burjuva partileri bir kez daha
hezimete u¤ram›fl ve istikrars›zl›k daha da derinleflmifltir. ‹flbirlikçi tekeller ve
emperyalizm, CHP-DYP koalisyonunun bozulmas›yla ortaya ç›kan hükümet kri-
zini genifl tabanl› bir hükümet kurarak aflmaya çal›flt›lar. Bu düflünceleri gerçek-
leflmeyince seçim, hükümet krizini çözecek anahtar olmaya bafllad›. Tekeller,
mecliste baflaramad›klar› genifl tabanl› hükümeti seçimle oluflturma yoluna git-
mifl, flimdilik baflarm›fl görünüyorlar! Burjuvazinin gündeminden inmeyen
ANAP-DYP-DSP, veya bu eksende geliflecek bir çok alternatif hükümet modeli,
tekellerin öncelikli tercihidir. Nitekim, daha resmi seçim sonuçlar› bile ilan edil-
meden TÜS‹AD’›n gazete ilanlar›yla ve de muhtelif yollarla partileri yönlendir-
meye çal›flmas›, keza ABD ve Avrupa emperyalistlerinin ayn› do¤rultudaki is-
tekleri aflikar olup krizin daha da derinleflmesinin önüne geçme çabalar›d›r.
Devrimci mücadelenin geliflmesiyle halk kitlelerinin özgürlük, adalet ve in-
sanca yaflama özlemleri maddi bir güç haline gelince, burjuva partileri aras›n-
daki söylem farkl›l›klar› da giderek ortadan kalkm›flt›r. Bu partiler, halk kitlele-
rine, farkl›l›klar›n› anlatmakta güçlük çekmektedir. Bunlardan k›smen farkl› olan
ise Refah Partisi’dir. O da mevcut sistemin açmazlar›n› ve de kitlelerin istemle-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 109

rini görerek soldan çald›¤› bir k›s›m düflünceleri islam motifleriyle birlefltirip kit-
lelerin ekonomik ve siyasal çeliflkilerini demagojik propagandalarla yönlendir-
meye çal›flm›flt›r. Her ne kadar burjuva partileri Refah Partisi’ni sistem d›fl› ilan
etmiflse de, Refah ekonomik ve siyasal politikalar›yla emperyalist kapitalist sis-
temin d›fl›nda bir model önermemektedir; sadece kapitalist modeli ‹slam motif-
leriyle gizleyip yeni bir k›l›fla sunmak istemektedir. Emperyalistler ve tekeller ta-
raf›ndan Refah›n öncelikle tercih edilmemesi Türkiye oligarflisinin geleneksel
ideolojik, politik, kültürel, yap›lanmas›nda uyumsuzluklar›n ortaya ç›kaca¤›,
bunun yeni handikaplar yarataca¤› vb. nedenlerledir. Refah’›n ne kapitalizme
ne de emperyalizme bir tav›r al›fl› yoktur. Bu nedenle ABD ve tekeller Refah’tan
sistemin korunaca¤› sözünü alm›fl olduklar›ndan Refah’la yap›lacak olan bir
koalisyona veya herhangi bir biçimde ortaya ç›kacak iktidar›na esasta karfl›
de¤ildirler. Ama, flimdilik al›fl›lageleni sürdürecek olan ve istikrars›zl›¤› daha
fazla derinlefltirmeyecek partiler varken, Refah’a ihtiyaç yoktur. Zorland›klar›n-
da, seçeneksiz kald›klar›nda Refah’› tercih edecekler ve Refah da emperyaliz-
me, oligarfliye uyum sa¤lamak için büyük bir maharet gösterecektir. Emperya-
lizm ve tekeller politikada ak›lc›d›rlar. Yar›n sistemi tümden de¤ifltirmeyi hedef
alan devrimci hareketin geliflmesi ve iktidar› alma tehlikesine karfl› ortaya ç›k-
t›¤› süreçte de¤il Refah, tekellerin varl›¤›na göz yumacak, piyasa ekonomisini
sürdürecek sol s›fatl› partilerin iktidar›n› bile tercih etmekten çekinmezler. Bu-
gün henüz bu tehlike yoktur. Emperyalizmin partileri ve iktidarlar› destekleyip
desteklememe temel ölçüsü; “yeni dünya düzenine” karfl› olup olmad›klar›nda-
d›r.
Bugün emperyalistler ve iflbirlikçi oligarfli için en yak›n tehlike Kürt halk›n›n
ulusal mücadelesinin sistemden kopmas› ve Kürt halk›n›n Türk ve di¤er halk-
larla birleflerek tüm ülke sath›n› sarmas›, faflizmi alafla¤› etmesiyle sonuçlanma-
s›d›r. Muhtemel ki, yeni kurulacak koalisyon veya d›fltan destekli az›nl›k hükü-
metinin program›nda gizli veya aç›k, emperyalistlerin “Kürt Çözümü” de yer
alacakt›r. TÜS‹AD’›n, ‹SO’nun eski ve yeni M‹T’cilerin ve hemen bütün burjuva
partilerinin, Ordunun, bu çözüme giderek ›s›nd›¤› ve kamuoyu oluflturmaya ça-
l›flt›¤› art›k s›r de¤ildir. Sorun nas›l yap›laca¤›ndaki farkl›l›klarda ve zamanla-
ma sorunundad›r. Burjuva partilerinin kavgas› bu temeldeki farkl›l›klar nedeniy-
ledir. Emperyalist çözümün propagandas› ve uygun zemininin oluflturulmas›,
Turgut Özal taraf›ndan bafllat›lm›fl, Tansu Çiller hükümeti taraf›ndan daha aç›k
sürdürülmüfl ve belirli bir etki yaratarak bugüne kadar geliflmifltir.
Egemen güçlerin halklar›n ç›karlar›n› düflündükleri, bu nedenle çözümler
ürettikleri söylenemez. Bunu ön koflul kabul edersek emperyalistlerin “Kürt Çö-
zümü” programlar› kendi ç›karlar›n›n daha çok zarar görmemesi ve gördükle-
ri zararlar›n telafi edilmesi içindir. Denir ki; “tekeller, süren savafltan zarar edi-
yor, bütçenin önemli bir kesimi savafla gidiyor vb. nedenlerle çözüm istiyor”.
Do¤ru ama, çözüm istemelerinin temel nedeni bunlar de¤ildir. Hakim güçler
esas olarak süren savafl›n iktidar› hedeflemesi, Kürt ve Türk halklar›n›n birlikte
savafl›yla kurulacak devrimci iktidardan korkmaktad›rlar. Emperyalizm ve te-
kelleri “çözüm”e zorlayan budur. Kuflkusuz bu çözüm, sistemi de¤ifltiren, s›n›r-
lar› bozan, istikrars›zl›k yaratan bir çözüm de¤il, tersine tekelleri ve emperya-
lizmi güçlendirecek, mevcut savafl› ortadan kald›rarak, geliflip iktidar mücade-
110 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lesine dönüflmesini engelleyecek, oligarflik diktatörlü¤ün ve emperyalizmin


ekonomik politikalar›n› devam ettirecek bir içeri¤e sahip olmal›d›r. Bu çözüm
tarz›n›n d›fl›na ç›kacak, emperyalizm ve tekelleri rahats›z edecek, onlar›n ge-
lece¤ini tehlikeye sokacak her türlü çözüm, kanla bast›r›lmas› gereken tekelle-
rin çözümüdür.
Olay›, “savafl m› olsun, kan akmaya devam m› etsin” basit ajitasyonlardan,
hamasi nutuklardan ç›kartmal›y›z. Bu konuda duygulara seslenmekle hatta yer
yer tahrikle çok basit gerçekler belirsizlefltirilip toz duman ortam› yarat›larak
bo¤ulmaya çal›fl›lmaktad›r. Öyle ki, “devlet bar›fl istemiyor, kan istiyor, bar›fla
karfl› ç›kanlar devletten yanad›r” propagandalar› seçim sürecinde alabildi¤ine
yükseltildi ve devrimci ölçüler tamamen yok say›l›p, görmezden gelinerek, kit-
lelerin ac›lar› üzerine politika yap›larak oy toplanmaya çal›fl›ld›.
Öncelikle flu gerçe¤in alt›n› çizelim; sözü edilen türden “bar›fl›” yani emper-
yalist çözümü bugün, baflta DYP olmak üzere hemen bütün burjuva partileri ve
iflbirlikçi tekeller savunmaktad›r. E¤er, emperyalistlerin ve tekellerin savundu¤u
bu “çözümler” ve bu temelde gelifltirilecek “bar›fl”, halklar›n ç›kar›naysa, em-
peryalistler ve iflbirlikçileri kendi ç›karlar›n› çi¤neyerek, halklar›n ç›karlar›n›
düflünüyor demektir. Ve “yeni dünya düzeni” savunucular›n›n belirtti¤i gibi,
emperyalizm art›k de¤iflmifltir! Emperyalizmin de¤iflti¤ini aç›ktan söyleyenlere
sözümüz yoktur. Onlar emperyalistlerin uzant›lar› olup devrimcilerin saf›nda
de¤illerdir. Sözümüz emperyalizmin de¤iflmedi¤ini söyleyip emperyalist çö-
zümlerin halklar› kurtulufla götürece¤ini ve bu çözümler paralelinde oligarfliy-
le bar›fl isteyenleredir. Sorun yarat›lmak istenen toz duman ortam›ndan ç›kart›-
l›p ele al›n›rsa, bugünkü “bar›fl” sözlerinin kime hizmet etti¤i daha iyi anlafl›-
l›r. Oligarfli, kendi ç›karlar› için k›smi çözümlerle daha do¤rusu çözümsüzlük-
lerle ç›karlar›n› korumaya çal›fl›yor ve kendi iktidar›n› kaybetmemek için politi-
kalar yap›yorsa, biz tersini düflünürüz. Oligarfli, tarihinin en a¤›r krizini yaflar-
ken, dün kabul etmediklerini bugün kabul etmeye bafllam›flsa, bu onlar›n güç-
süzlüklerinin, çaresizliklerinin göstergesi olup, bu flekilde iktidarlar›n› sürdüre-
meyecekleri anlam›na gelir. ‹flte bu koflullarda emperyalistlerin ve tekellerin is-
tikrar›na ve ç›karlar›na hizmet edecek politika ve taktikleri reddetmek, istikrar-
s›zl›¤› derinlefltirerek, onlar› içinden ç›kamayacaklar› açmazlara sürüklemek,
halklar›n mücadelesini birlefltirmek, gelifltirmek ve çok yönlü vurufllarla faflist ik-
tidar› çökertmek devrimcilerin temel düflünce tarz› olmak zorundad›r. Dün, Kürt
sorununun çözümü için kendine güvenmeyen, bask› yöntemleriyle sorunun üs-
tünü örterek iktidarlar›n› sürdüren tekeller, mücadelenin zorlamas›yla ve de
geçmifle k›yasla daha çok kendine güvenerek, bugün Kürt sorununu sistem içe-
risinde çözerek, yeniden güç toplay›p iktidarlar›n› sürdürmek istemektedirler.
Bu düzenin kal›c›laflt›r›lmas›na m› hizmet edece¤iz, yoksa y›k›lmas›na m›; te-
mel sorun budur.
Seçimlere büyük iddialarla giren ve meflruiyetini kaybetmifl meclise çok sa-
y›da milletvekili sokmay› hayal eden Bar›fl Emek ve Demokrasi Bloku’nun ne-
den oluflturuldu¤unu, neye hizmet etti¤ini, amaçlar›n›n ne oldu¤unu bu bak›fl
aç›s›yla ele almak gerekir.
HADEP’in; faflist devletin y›k›lmas› ve yerine halklar›n devrimci iktidar›n›n
kurulmas› diye bir hedefi yoktur. HADEP, emperyalistlerin kabul edebilecekleri
Miliyetçilik Ç›kmaz› 111

çözüm için bir araçt›r. Bu rolünü daha iyi oynayabilmek iç ve d›fl kamuoyunda
çözüm konusunda bask›y› artt›rabilmek için meclise girmeyi ve çözüm masas›n-
da muhatab kabul edilecek güç olmay› esas alm›flt›r. HADEP ideolojisinin sis-
temi reddetmedi¤i, tersine sistem içi çözümü kabul etti¤i bilindi¤inden bir çok
burjuva kesim ve emperyalistler HADEP’in meclise girmesinden yana olmufllar-
d›r. K›smi propaganda faaliyetlerini engelleme, seçmen kütüklerindeki sorunla-
r› saymazsak esas olarak HADEP’in seçimlere kat›lmas›na engel olunmam›flt›r
denilebilir. Oligarfli k›sa vadede kendi aras›ndaki rekabeti esas alm›fl, HA-
DEP’in seçimlere girmesiyle kendi rakiplerini güçsüzlefltirmeyi düflünmüfltür.
HADEP’in Kürdistan’›n bir k›s›m illerinde oy ço¤unlu¤unu alaca¤› bilinmiyor
de¤ildi. Tersine oligarfli bunu bilerek hareket etmifl ve bu durumu da emperya-
list çözümün destek toplamas›nda bir araç olarak kullanmak istemifltir. Oligar-
flinin bu tavr›, “çözüm” program›n› güçlendirecek bir atmosferin yarat›lmas›
için gerekliydi. HADEP, iktidar› hedefleyen, bütün Türkiye halklar›n›n kurtuluflu-
nu düflünerek hareket eden bir parti de¤ildir. HADEP’in tarz›, program›, söyle-
mi Kürt milliyetçi ç›karlar› kapsam›ndad›r. HADEP, bu yap›s›yla Türkiye Kürdis-
tan’› d›fl›nda propaganda ve örgütlenme olanaklar›na sahip de¤ildir. HADEP;
baraj› aflma sorunu da oldu¤undan güç aray›fl›na girmifl, hemen bir çok burju-
va partisine tekliflerde bulunmufl, reddedilince son çare olarak parlamentarist
sol partilerle sözü edilen seçim blokunu kurmufltur.
HADEP, Türkiye Kürdistan› için Kürt ulusal haklar›n› savunmay› temel al›r-
ken; Türk halk› için ise, en fazla yine burjuva demokrasisini düflünmektedir. Fe-
derasyon, özerklik, Kürt-Türk kardeflli¤ini telaffuz ederken emperyalistlerin ve
tekellerin varl›¤›n›n son buldu¤u halklar›n devrimci iktidar›n›n kuruldu¤u koflul-
lardan söz etmemektedir. Onlar›n öngördü¤ü çözüm: Amerika ve Almanya’da-
ki gibi, sistemin de¤iflmeden kald›¤›, baz› kültürel haklar›n kullan›ld›¤› ve ye-
rel yönetimlerin kendi sistemi içerisinde iflledi¤i bir çözümdür. Bu tür bir çö-
züm; istikrar kazanmak isteyen kendine güvenen tekellerin çözümüdür. Demok-
rasi ise, her fleyin kapitalistlerin ç›karlar›na göre flekillendi¤i tekellerin demok-
rasisidir. Kürt halk› için otonomi veya federasyon, di¤er halklar için demokra-
siyi savunan düflüncelere yabanc› de¤iliz. Bu anlay›fl›n as›l sahipleri on y›llar-
d›r Irak Kürdistan›’ndaki mücadelelerini bu düflüncelerle ifade eden Barzani ve
Talabani’dir. Düflünce tarz› milliyetçilik olunca, temelde farkl›l›klar olmuyor.
Geçmiflte mahkum ettikleri Barzani ve Talabani’nin düflüncelerini bugün kendi -
leri savunmaktad›rlar. Mücadelenin s›n›rlar› ulusal taleplerle daralt›l›nca, bu
düflünceleri anlamak mümkündür. Bu noktada HADEP’in bar›fl fliar›n› yükseltme-
si ve parlamento dahil bütün araçlar› bu do¤rultuda kullanmak istemesi anlafl›-
labilir. Geçmiflte HEP’in SHP listelerinden aday olup meclise girmesi, bugün
HADEP’in seçime girmesinin esas amac› oligarfliyle uzlaflma araçlar›n› güçlen-
dirmektir. Amaç budur. Bunun d›fl›nda söylenen “Türkiye halklar›n›n Partisiyiz,
demokrasi, emek” vb. sözleri sadece as›l amaçlar›n› güçlendirmek için baflvur-
duklar› geçici propagandalard›r.
Bar›fl Bloku’na giren, destek olan, özellikle de bar›fl blokunu oluflturan par-
lamentarist partiler, gruplar esasta, devrimci iktidar perspektifine sahip olma-
d›klar›ndan, faflist iktidar›n devrimci fliddete dayanarak y›k›lmas›n› istemedik-
lerinden parlamenter mücadele ile burjuva demokrasisinin sa¤lanmas› fleklin-
112 Miliyetçilik Ç›kmaz›

de devrimci olmayan bir yol izlemektedirler. HADEP’in bar›fl düflüncelerinin ha-


yata geçmesiyle burjuva demokrasisinin oluflaca¤›n› düfllemektedirler. “Kürt
meselesi çözülmezse hiçbir sorun çözülmez” derken bu savafltan baflta burju-
vazi olmak üzere halk›n da ne kadar çok zarar etti¤ini söylerken, adeta tekel-
lerin istikrar aray›fl›n› ça¤r›flt›rmaktad›rlar. ‹zlenen yol, parlamentarist ve düflü-
nülen demokrasi burjuvazinin demokrasisi olunca HADEP’le birlikteli¤in koflul-
lar› oluflmaktad›r. HADEP, bu parlamentarist partilerin kitlelerle ciddi ba¤lar›-
n›n olmad›¤›n› ve kendilerine gerekli oyu sa¤layamayaca¤›n› bilmekteydi.
Ama, burjuva partileriyle iflbirli¤ini gelifltiremeyince, bar›fl düflüncelerini daha
etkili hale getirebilmek ve “Türkiye solu da düflüncelerimizi savunuyor” dedirt-
mek ve bu sayede “akan kan dursun” mesaj›n› daha güçlü iflleyerek, potansi-
yel toplay›p bunu oya dönüfltürmeyi hedeflemifltir. Böylece Türkiye oligarflisine
daha çok bask› yaparak uzlaflma sürecini h›zland›rmak istemifltir. Ama ne ya-
z›k ki, HADEP’in tespitleri do¤rulanmam›fl, Türkiye solu diye lanse etti¤i, kitle-
lerle bir iliflkisi olmayan, kolay devrim hayalleri kuran bu burjuva demokrasisi
savunucular› “Bar›fl” fliar›n› oya dönüfltürememifllerdir.
HADEP ve bloktaki di¤er partiler baraj› aflmak için burjuvaziyle ayn› yön-
temleri kullanmaktan çekinmemifllerdir. Bafllang›çta “parlamentoya umut ba¤-
lam›fllar” denmemesi için daha ihtiyatl› bir propaganda sürdürürken, k›sa süre
sonra baraj sorununu tekrar hat›rlam›fl olacaklar ki, “kesinlikle baraj sorunu-
muz yoktur, yüz milletvekili ç›karaca¤›z, yüzde on ile baraj› aflaca¤›m›z
kesin, bu seçim baflka bir seçim” hatta h›z›n› alamayan baz› blok ortaklar›
“25 Aral›k sabah› yeni bir Türkiye do¤acak, Türkiye’de 9 fliddetinde dep-
rem olacak, halk iktidar› kurulacak” fleklindeki gerçek olmayan propagan-
dalar› dizginsiz bir flekilde yükselttiler. Di¤er burjuva partilerinden yüzlerce,
binlerce insan›n nas›l sürekli HADEP’e geçti¤i bütün demokratik örgütlerin, sen-
dikalar›n, ayd›nlar›n vb. vb. bloku destekledi¤i ve art›k Türkiye’de bir yanda
Menzir’lerin cephesi, di¤er yanda da bar›fl cephesi oldu¤unu, bunun d›fl›nda
baflka da bir fley olmad›¤›n› ya bar›fl cephesi ya da Menzir’ler cephesinin des-
teklenmesi gerekti¤i bar›fl blokunu desteklemeyenlerin, devleti destekliyor anla-
m›na gelece¤i, propagandalar›yla demokrat, sol kamuoyu bask› alt›na al›na-
rak, yönlendirilmeye çal›fl›ld›.
Oy toplamak için her fley mübahd›. Mücadeleyle, savaflla ilgisi olmayanlar,
bedel ödemeyenler Türkiye solu ad›na lanse edilmifl, flehitlerimizin kan›, halk›-
m›z›n ac›lar› üzerine reformistlerin politika yapmas› sa¤lanm›flt›. Bu gerçek d›-
fl› propaganda, her gün biraz daha art›r›larak sürdürüldü. Parlamentaristler,
parlamentoya girip Türkiye’nin makus tarihini de¤ifltirmeye ciddi ciddi inan›r
olmufllard›. Bas›nda ve MED TV’de kendilerini Türk Solu olarak gören konufl-
mac›lar, Türkiye devrim mücadelesinde ciddiye al›n›r hiçbir rolleri olmad›¤›
halde, yüksek perdeden ak›l sat›yor, bar›fl blokunu desteklemeyenleri devletten
yana olmakla suçlayarak konufluyor ve yaz›yorlard›. Hatta baz›lar› kendilerini
iyice kaybederek, bu bloku desteklemeyenlerin seçimlerden sonra “varl›klar›-
n›n sona erece¤i” gibi sözleri sorumsuzca sarfedebiliyorlard›. Yalan ve abar-
t›, gerçekte kitlelerle iliflkisi olmayanlar›n, güçsüzlerin baflvurdu¤u yöntemler-
dir. Burjuvazinin yöntemleridir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 113

Seçim bitti. Yarat›lan kargafla, belirsizlik ortam›nda görülmeyen, görülmek


istenmeyenleri flimdi yeniden geriye dönerek düflünmekte fayda vard›r. HADEP
dahil bloktaki bütün güçler, halka karfl› bir sorumluluk duyuyorlarsa söyledikle-
rine, yazd›klar›na dönüp tekrar bakmal›d›rlar. “Ne dedik, ne oldu” sorular›na
ciddi cevaplar vermelidirler. Bloktaki bütün güçler, halk kitlelerine parlamento-
yu kurtulufl olarak göstermifl ve baraj› afl›p parlamentoya girmek için halk kit-
lelerine gerçek olmayan propagandalar yapm›flt›r. Tükenen, meflrulu¤u burju-
vazi taraf›ndan bile tart›fl›lan, tutunacak hiçbir yan› kalmam›fl bu meclise gir-
mek için adeta ç›rp›nm›fllar ama, girememifllerdir. Meclise girdiklerinde ise,
devrim olaca¤› hayalini yaym›fllard›r.
Kimse y›¤›nla söz aras›ndan bir cümleyi al›p c›mb›zlamas›n, bu onlar› kur-
tarmaz. fiimdi ise “mitingler bizi yan›ltt›”, veya ne bar›fl blokunda ne de onun
d›fl›nda mücadele içerisinde ad› bile olmayan birinin dedi¤i gibi “Türk solu
seçimlerde oy kullanmam›flta, bunun için seçimlerde nas›l çal›fl›laca¤›n›
bilmiyormufl” saçmal›klar›yla sorun aç›klanamaz. “Zaman yoktu, bask›n se-
çim oldu, yüzbinlerce insan seçmen listelerine kaydedilmemiflti, bask› ol-
du” vb. gerekçeler fazla inand›r›c› de¤ildir. Bütün bunlar bilinerek seçime gi-
rildi.
Yapay olarak Türkiye halk›n›n öncüsü yarat›lmak istenmifltir. Süren savaflla
bir ilgisi olmayan, kitleler nezdinde meflruiyeti ve sayg›nl›¤› tart›fl›l›r olan bir
çok flah›s, HADEP listelerinden seçime girerek, Türkiye halklar› ad›na konufla-
rak kendi yok olufllar›n› engellemek, bu sayede meflrulaflmak istemifllerdir. Ta-
bii, “meflruluk” ölçüleri, seçimlere ve parlamentoya girip girmemedir. Bu bur-
juva bak›fl aç›s› ‹HD’nin olup, reformist bütün partilerin ortak anlay›fl› haline
gelmifltir. Bu burjuva bak›fl aç›s›ndan dolay›d›r ki, dün parlementoyu meflru gö-
rerek seçimlere kat›lan ve kat›lmayanlara büyük bir kibirlilikle burun k›v›ranlar
art›k herkesin ezberledi¤i, yaflananlar› aç›klamayan aktarmalar yap›p ders
vermeye çal›flanlar, flimdi baraj› afl›p meclise giremeyince, “bu meclis meflru
de¤ildir” demeye bafllad›lar. Dahas›; seçimin anti-demokratikli¤inden, bask›-
lardan, kendi yan›lg›lar›ndan söz etmektedirler. Çok aç›k ki; kendilerinin mec-
lise girmesiyle meclisin meflrulu¤unu kabul edenlerin faflizmi hiç anlamad›klar›
burjuva demokrasisini ise ne kadar anlad›klar› kuflkuludur. Ne Kürt ulusal hak-
lar›n› savunanlar›n ne de parlamentarist devrim hayalleri kuran bir kaç kiflinin
milletvekili seçilip meclise girmesiyle meclisin meflrulu¤u sa¤lanamaz. Meclisin
meflru olup olmad›¤› halk kitlelerinin ç›karlar›na göre oluflup oluflmad›¤›, buna
uygun hareket edip etmedi¤ine göre de¤erlendirilir. Meclis, bugün meflru de-
¤ilse dün de meflru de¤ildi. Yar›n bir kaç HADEP’linin veya reformist bir kaç
milletvekilinin meclise girmesiyle de meflru olmayacak ve meclisin faflist devle-
te hizmet eden niteli¤i de¤iflmeyecektir. Halk kitleleri nezdinde hemen her fley
belirsizlefltirilerek bilinçler çarp›t›lmak istenmektedir.
“meflruluk” tart›flmas› devrimci bir partinin hareket tarz›n› belirleyen önem-
li bir olgudur. Kendilerinin meclise girmesiyle parlamentoyu meflru görenler,
do¤al ki; parlamentoyu meflru görmeyip y›kmak isteyen devrimcilere karfl› dev -
letle birlikte karfl› duracaklard›r. Bu tart›flma özünde devlet ve devrim sorunu-
nun tart›flmas›d›r. Bütün bu gerçekler bo¤untuya getirilerek, gerçekler gizlenip,
114 Miliyetçilik Ç›kmaz›

parllamentarist yol düflüncesi kitlelerde yeniden uyand›r›lmak istenmektedir.


Blok, seçimler öncesi söylediklerine yeniden bakarsa a¤›r bir yenilgiye u¤-
rad›¤›n› çok aç›k görecektir. HADEP’in seçimlere kat›lmas›n›n esas nedenlerini
bir yana b›rak›rsak; seçimlerden en güçlü parti olarak ç›kacaklar›n›, en az yüz
milletvekili ç›karacaklar›n› ve 25 Aral›k sabah› farkl› bir Türkiye kurulaca¤›
sözlerini dikkate al›rsak, bu söylediklerinin yak›n›ndan bile geçemedikleri gö-
rülmüfltür. Blok, Kürt halk›n›n oylar›n› çantada keklik gibi görmüfltür. Ama, ger-
çe¤in bu olmad›¤›n› ancak, seçim sonras›nda görebilmifllerdir. HADEP d›fl›nda-
ki partilerin hemen hiçbiri, kendi güçlerine güvenerek bu seçime kat›lmam›fl,
hepsi Kürt halk›n›n oylar› üzerinde ç›kar hesaplar› yapm›flt›r. Hiçbirinin ciddi
bir seçim kampanyas› sürdürecek ne niyeti ne de gücü vard›. En önemlisi de,
halk seçime kat›lan bütün partileri esasta birbirinden ayr› görmemifltir. Halk›n
tarih boyunca yaflad›¤› ve görüldü¤ü gibi vaatlerin meclise girince unutulaca-
¤›n› bilerek söylenenlere inanmam›fl, güvenmemifltir. Zaten söylemde burjuva
partileri bütün cenneti halk kitlelerine veriyorlard›, blok da kitlelere yeni cen-
netler vaad eden yeni bir partiden öteye bir izlenim b›rakmam›fl, güven verme-
mifltir. Kitleler bu sahte cenneti görmüfllerdir ve oy vermemifllerdir.
Blok partileri, kitlelerle iliflkileri olmad›¤›n› üstü kapal› da olsa ima ediyor-
lar. “Mitingleri yanl›fl de¤erlendirerek, duygu ve coflkuyla oy sa¤lanam›yor” di-
yorlar. Do¤rudur. Kitleler sürü de¤ildir. Mitinglere gelirler, izlerler, hatta bir
çok yerde devrimci harekete destek de sunarlar ama, oy tercihine gelince dü-
zen al›flkanl›klar› gere¤i kendi hesaplar›n› yapmay› da ihmal etmezler. ‹flte o
kimilerinin dün küçümseyerek bakt›¤›, “Deniz, ‹bo, Çayan deyip oylar›n›
CHP’ye veriyorlar” diye suçlad›¤› gecekondu halk› böyledir. Daha do¤rusu
devrimci alternatif devasa yükseliflini gerçeklefltiremedi¤i koflullarda, kitleler
burjuvaziyle devrimciler aras›ndaki ikili tutumunu sürdürürler. Bloka verilen bir
çok oy da bilinçli tercihler olmay›p düzen partileri karfl›s›nda ehveni fler görül-
dü¤ünden verilmifl oylar kabul edilmelidir. Blok, yaln›z mitinglerdeki kalabal›-
¤a bakarak de¤il, çeflitli dernekleri, sendikalar›n, ayd›nlar›n aç›klamalar›na
güvenerek de yanl›fl hesaplar yapm›flt›r. Ülkemizdeki dernek ve sendikalar›n
yöneticileri ve ayd›nlar›n kitlelerle canl›, yönlendirici ba¤lar› ya çok zay›f ya
da yoktur. Bu konuda hezimetin en büyü¤ünü ise, karfl› devrimci ‹P yaflam›flt›r.
“Ayd›n ayaklanmas› olacak” derken bütün balonlar› sönmüfl, deyim yerindey-
se rezil kepaze olmufllard›r. Blok da bundan etkilenmifl olacak ki, bol bol blo-
ku destekleyen ilanlar yay›nlad›. Bir ö¤retim üyesinin dedi¤i gibi “HADEP’i
destekleyece¤ini ilan eden bir çok ayd›n bile oyunu kullanmam›flt›r”.
HADEP, Kürdistan’da baz› kentlerdeki seçim sonuçlar›n› de¤erlendirerek,
seçimden baflar›l› ç›kt›klar›n› göstermesi baflar›s›zl›¤› gizlemeye yönelik bir ça-
bad›r. Baflar› veya baflar›s›zl›k öne konulan hedef dikkate al›narak saptan›r.
Hedefin ortaya ç›kan sonuç olmad›¤› herkes taraf›ndan biliniyor. “Kürdis-
tan’da Kürt halk›n›n HADEP’i destekledi¤ini gösterdik” türü yaklafl›mlar ise,
ciddi de¤ildir. HADEP’in Kürdistan’›n genelinde küçümsenemeyecek miktarda
oy alaca¤› bilinmeyen bir olgu de¤ildi. HADEP’in seçim konusundaki bugünkü
aç›klamalar› ve seçim sonuçlar› üzerinde yapmak istedikleri ancak olumsuzlu-
¤un olumlulu¤a dönüfltürülmesi veya ç›kan sonuç üzerine neler yap›labilece¤i-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 115

nin aç›klamas› olabilir. Blokun di¤er partileri ise, büyük flehirlerde Kürt oylar›
üzerinde ucuz zafer hesaplar› yap›p meflrulaflmak istemifltir ama, bu hesapla-
r› tutmay›nca tam bir flok yaflam›fllard›r. Hayalleri çok büyüktü. Neredeyse Rus-
ya’daki gibi solu yeniden aya¤a kald›racak ve herkesi kurtaracaklard›! Olma-
d›, hayaller gerçekleflmedi . Buran›n Türkiye oldu¤unu unutmufl Türkiye halkla-
r›n› tan›mam›fllard›r; mücadele gerçe¤inden ise, habersizdiler. Bedel ödeme-
den hiçbir fley kazan›lamazd›, seçim bile.
Blok, seçim için kurulmufl ve devrimci mücadeleye de bu gözle bakt›¤›ndan
seçim d›fl›nda hiçbir fley düflünemez olmufltur. Bu nedenle kitlelerin seçime ka-
t›lmad›¤›, sand›¤a gitmedi¤i, bu seçimlerin ve meclisin meflru olmad›¤›n›n hay-
k›r›ld›¤›, kitlelerin bunun için sokaklara döküldü¤ü ve her türlü mücadele biçi-
minin kullan›larak kitlelerin harekete geçirildi¤i bir ortam› düflünmelidirler. Bu-
nun için birliklerin, bloklar›n oluflturuldu¤u ve kitlelerin mücadelesinin boyutlan-
d›¤›, halk›n burjuva partilerinden meclisten, düzenden daha çok koptu¤u koflu-
lar› düflünmelidirler. Bunu hayal edemezler. Etmediler. Çünkü, bu tür bir müca-
dele anlay›fllar› yok. Ayn› kafa yap›s› Gazi’deki halk›n ayaklanmas›n› “provo-
kasyon” olarak görür. Halk›n meflru mücadelesini kabul etmez. Ayn› kafa ya-
p›s› meflrulu¤u düzen yasalar› içerisinde mücadele olarak gördü¤ünden bütün
burjuva partileriyle iyi geçinir, MHP’yi bile düflman olarak görmez. Geçmiflle-
rinden küçümseyerek söz ederler; piflmanl›k gösterirler, “iflte bak›n dün
MHP’lilerin bölgelerinden geçemezdik, bugün arkadafllar›m›z MHP’ye gi-
rip ç›kabiliyor, her fley de¤iflti” derler. Kongrelerine MHP’lileri ça¤›r›rlar. Bü-
tün bunlar› kendilerini burjuvaziye kan›tlamak için yaparlar.
Bar›fl blo¤u halklar›m›z›n mücadelesini gelifltirmek, faflizme karfl› devrimci
halk alternatifini oluflturmak için kurulmam›flt›r. Zaten devrimci alternatif de bu
flekilde oluflturulamaz. Blok, “faflist t›rman›fl› engelleme, MHP’nin geliflimini en-
gelleme, bunlar karfl›s›nda barikat olma” gibi TKP’nin eski tezlerini de yayma-
y› ihmal etmemifltir. Bu düflünceler tümden yanl›flt›r; faflizmi MHP’den veya
Menzir’lerden ibaret görmek, faflist devlet partilerini ve faflist devlet ayg›t›n›
gizlemekten baflka bir ifle yaramaz. Gelinen aflamada faflizmi MHP olarak
göstermek süregelen vahfleti sadece MHP’ye malederek devleti ve di¤er faflist
burjuva partilerini aklamak demektir; aklama ayn› zamanda birlikte yönetme-
yi, birlikte yaflamay› meflru görmek demektir. Faflizm olgusu içerisinde MHP be-
lirleyici bir güç olmay›p faflist burjuva partiler taraf›ndan kullan›lan bir güçtür,
her dönem de böyle olmufltur. Kullan›lm›fl, ifli bitince bir tarafa at›lm›fl, ihtiyaç
duyulunca tekrar gündeme sokulmufltur. Faflist devlet böylece devletin tarafs›z-
l›¤› demagojisiyle faflizmi gizlemeye çal›flm›flt›r. Ama, bugün art›k kontrgerilla-
n›n devlet oldu¤u bütün unsurlar›yla a盤a ç›km›fl bir gerçektir. Buna ra¤men,
faflizmi MHP ile özdefllefltirip “MHP’yi geriletmek, faflist t›rman›fl› engellemek”
gibi düflünceleri öne sürenler, faflist devletin kendini demokrat gösterme oyunu-
nun aleti oluyorlar demektir.
Seçimlerde baflka bir tav›r da, hemen her seçimde ba¤›ms›z aday ç›karma
takti¤ine baflvuranlard›. Eme¤in Partisi Giriflimcileri ve bir kaç siyasi yap› ba-
z› bölgelerde ba¤›ms›z adaylar ç›karm›fl ama, her zaman oldu¤u gibi, hiçbir
olumlu sonuç yaratamam›fllard›r. Her ne kadar E P Giriflimcileri “amac›m›z
116 Miliyetçilik Ç›kmaz›

meclise girmek de¤ildi, oy önemli de¤ildir” diyorlarsa da bir yandan da bir-


kaç yüz oyluk sonucu de¤ifltirmek için iptal edilen oylar› kendi hanelerine yaz-
may› ihmal etmiyorlar. E P Giriflimcileri de burjuva propagandas›ndan fazla-
s›yla etkilenmifl ve HADEP gibi, abart›l› gerçek d›fl› propagandaya baflvurarak
kitlelerin kendi adaylar›na büyük ilgi duydu¤unu hatta baz› yerlerde kendi
adaylar›n›n çok etkili olduklar›n› yazabilmifllerdir. Ç›kan olumsuz sonuca kar-
fl›n E P Giriflimcilerinin iflçi s›n›f› içinde en büyük güç olduklar›n›, hatta iflçi s›-
n›f›n›n E P’nin kurulmas›n› büyük bir istek ve coflkuyla bekledi¤i tespitlerini ra-
hatl›kla yap›p, yazabiliyorlar. Hem de sa¤› solu suçlamay› ihmal etmeden bu
ifli yap›yorlar.
At›l›m ise, bafllang›çta bilinen ba¤›ms›z adaylar takti¤ini savunmufl blokta
yer almayacaklar›n› söylerken bir yandan da bar›fl blokuna aday vermifltir. Bu
çeliflkili durum blok içerisinde “tutarl›” baz› adaylar›n desteklenebilece¤i yak-
lafl›mlar›ndan ba¤›ms›z adaylar›n› da çekerek bloku destekleme ça¤r›lar›na
dönüflmüfltür. Bloku desteklemek için yapt›klar› ça¤r›lar›nda bar›fl k›sm› ç›kar›l-
d›¤›nda geriye farkl› fazla bir fley kalmam›flt›r. At›l›m, bu seçimde esas olarak
kendi aday›n› meclise sokmak için çal›flm›fl ve kendi adaylar› lehine E P Giri-
flimcilerinin adaylar›n› çekmesini isteyecek kadar seçime angaje olmufltur. At›-
l›m, bar›fl blokunun abart›l› propagandas›ndan etkilenerek, blokun baraj› afla-
ca¤›na inanm›fl ve bu f›rsat› de¤erlendirip meclise milletvekili sokmak istemifl-
tir. Bu tutars›zl›k olup At›l›m’› faydac›l›¤a sürüklemifltir. At›l›mc› arkadafllar, re-
formizmi elefltiren söylemlerine ra¤men, reformist çevrelerden etkilenmektedir-
ler. At›l›m’dan arkadafllar›n seçim taktiklerini ve sonuçlar›n› daha gerçekçi de-
¤erlendirmeleri gerekti¤i aç›kt›r.
Faflizme ve emperyalizme karfl› olan, faflist iktidar›n y›k›lmas›ndan yana
olan ilerici, demokrat, anti-faflist, anti-emperyalist, devrimci bütün güçlerin bir-
lik, blok, platform, cephe vb. adlar alt›nda mücadele için birleflmeleri gerekti-
¤ini kimse reddedemez. Bu gereklidir, hem de her zamankinden daha çok ge-
reklidir. Ama, nas›l ve ne için sorular›na do¤ru cevap verilmezse, bu do¤ru ce-
vaplar etraf›nda mücadeleyi hedefleyen örgütler oluflturulmazsa, kurulacak her
birlik k›sa sürede y›k›lmaya mahkumdur. “Bar›fl Emek ve Demokrasi Bloku”,
HADEP’in seçimlerle ilgili politikalar›na hizmet etmek için kurulmufl ve yine bu
amaçla bar›fl politikalar›n› güçlendirmek için sürdürülmek istenmektedir. Dev-
rimci demokrat birliklerin temel ölçüsü, seçimlere kat›l›p, meclise girme veya
oligarfliyle “bar›fl” sa¤lama düflünceleri olamaz. Birlikler, yasal, yasad›fl›, si-
lahl› ve silahs›z her noktada gelifltirilebilir. Meflrulu¤un k›stas› ne meclis ne de
yasall›kt›r. Devrimci birlikler, düzenle uzlaflmay› de¤il, çat›flmay› ve halk hare-
ketini daha da yükseltmeyi hedefler. Birlik için gerekli olan kriterler ço¤alt›la-
bilir, ama flimdilik gereksiz. Birlik için temel ölçü, bar›fl ve burjuva demokrasi-
si de¤il, devrim olmal›d›r. Bugünkü ihtiyaç, genelde Devrimci Halk Cephesi,
özelde ise devrimci demokrat veya anti-emperyalist, anti-faflist birlik-blok veya
Cephedir. Küçük hesaplardan, dar düflüncelerden ç›k›l›p Türkiye halklar›n›n ç›-
karlar› esas al›nd›¤›nda bunlar›n hayata geçmemesi için hiçbir neden yoktur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 117

Kurtulufl
SABANCI MERKEZ‹N‹
BASMAMIZDAN SONRA DO⁄AN
SPEKÜLASYONLAR ÜZER‹NE
DEVR‹MC‹ HALK
K U RT U L U fi Zafer Yolunda Kurtulufl
CEPHES‹ HABER 20 OCAK 1996
B Ü LTEN‹ Say›: 28
DHKC Bülteni Say›: 20 Tarih: 18 Ocak 1996

(...)

3
- Sabanc›lar›n Kürt çözümünü düflündü¤ü ve bu nedenle hedef al›nd› -
¤› fleklindeki düflünceler saçmad›r, kas›tl›d›r.

Sadece Sabanc›lar de¤il, Koçlar, tüm iflbirlikçi tekeller ve onlar›n örgütü TÜ-
S‹AD, TOBB, di¤er sermaye kurulufllar› tüm burjuva partileri ABD ve Avrupa
emperyalistlerinin öngördükleri “Kürt çözümünü” savunmaktad›r.
Özcesi; iflbirlikçi tekellerin sundu¤u çözüm, Kürt halk›n›n özgürlük mücade-
lesinin ezilmesiyle tekeller ve emperyalizm için rahat sömürü ortam›n›n olufltu-
rulmas›d›r. Ayr›ca bu emperyalist çözümü ilk savunan Turgut Özal olup bunu
Tansu Çiller hükümeti devam ettirmifltir. TOBB eski baflkan› Yal›m Erez’in Do¤u
Ergil’e haz›rlatt›¤› Kürt Raporu ABD’nin Tansu Çiller’e haz›rlatt›¤› rapordur.
Ama oligarfli içi güçler dengesi ve Kürt ulusal hareketinden çeflitli beklentileri
ve temelde zamanlama hesaplar› nedeniyle, flimdilik bu rapordaki düflünceler
uygulama olana¤› bulamamaktad›r. Emperyalist çözüm için kamuoyunun ha-
z›rlanmas›, güçler dengesinin düzenlemeleri ile uygun gördükleri zamanda sö-
zü edilen çözüme baflvurmak istemektedirler.
Bu çözüm Kürt halk›n›n kurtuluflu olmayacakt›r.
Kürt halk›n›n kurtuluflu baflta Türk halk› olmak üzere, tüm ezilen halklarla
birlikte Türkiye oligarflisini y›k›p halklar›n devrimci iktidar›n›n kurulmas›yla ger-
çekleflecektir.
Kürt halk›n› katleden, soyk›r›m yapan, ulusal kimli¤ini tan›mayan Türkiye
Cumhuriyeti tarihi boyunca ezerek, katlederek susturmak isteyen iflbirlikçi bur-
juvazi ve onlar›n iktidarlar›d›r.
fi›rnak’tan ‹stanbul’a kadar, tüm ülkemizi da¤lardan gecekondulara kadar
kana bulayan iflbirlikçi tekeller ve ortaklar›d›rlar.
Kürdistan’daki kafa ve kulak keserek vahflet tablolar› yaratan kanl› eller Sa-
banc›lar›n elleridir. Onlar hiçbir zaman, halk›n hak ve özgürlüklerine iliflkin
hiçbir sorunu çözemezler.
118 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
MED TV’DE
1 MAYIS AÇIK OTURUMU

MED TV’DE 1
M AYIS AÇIK Zafer Yolunda Kurtulufl
OTURUMU 18 May›s 1996
Say›: 45

M
ED TV’de 8 May›s’ta 1 May›s ‘96’n›n de¤erlendirildi¤i bir aç›k otu-
rum düzenlendi.Aç›k oturuma DHKP-C, MLKP, T‹KB, ÖDP, Emek Ba-
r›fl Bloku, ERNK, TKP/K›vlc›m, HADEP, Sosyalist Alternatif,
KESK...kat›ld›lar.
Kat›l›mc›lar›n kimi bizzat orada bulunarak, kimi telefonla kat›ld›.
3 saati aflk›n süren aç›k oturum, konusu 1 May›s olmas›na karfl›n, Türkiye
Solunun hemen bütün acil sorunlar›n›n da masaya geldi¤i bir tart›flmaya tan›k-
l›k etti.
DHKP-C Temsilcisi, aç›k oturumda 1 May›s’› atefl alt›nda yürünen bir zafer
olarak belirtirken, halklar›m›z›n tan›kl›¤›nda Demokratik Muhalefet Cephesi
ça¤r›s›n› bir kez daha dile getirdi.
(...)

Mücadele Ne 90’larda Ne 84’de Bafllad›


Aç›k oturuma telefonla kat›lan ERNK Temsilcisi sözlerine “Göçü görmeden
‹stanbul’daki 1 May›s’› anlamland›rmak mümkün de¤ildir” diye bafllad›. Kufl-
kusuz do¤ruydu bu. Ancak bu sözlerin devam›nda sunulan yaklafl›m herfleyi bu
göçlerle aç›klamaya yönelince farkl› bir tablo ç›kt› ortaya.
Gazi ayaklanmas›nda da benzer bir yaklafl›m görülmüfltü.
Kuflkusuz göçler, ‹stanbul’un gecekondular›ndaki mücadelenin etkenlerin-
den, dinamiklerinden biridir. Bunu tespit etmek ayr› bir fleydir, olan her fleyi bu-
nun sonucu olarak görmek ayr› fley.
Arkadafllar hat›rlamal›d›r ki, ‹stanbul’da mücadele, göçün h›z kazand›¤›
90’larda bafllamad›. Hatta 84’te de bafllamad›.
Esas›nda bu bir “yok sayma” mant›¤›yd›. Ve denilebilir ki, konuflman›n tü-
müne hakimdir.
Örne¤in ERNK sözcüsü yine flöyle diyordu: “Kad›köy’de büyük bir cüret
gösterilmifltir. Ama bu cüret Kürdistan’daki gerillan›n cüretiydi. Bunu
görmek gerekiyor.”
Birlikte bak›p, birlikte görelim. O cürette devrimci hareketin üslerinde çat›-
flarak direnerek flehit düflen yüzlerce savaflç›n›n pay› yok mudur? Kürdistan’da-
ki gerilla ta 84’lerde bafllatt›¤› savaflla cuntan›n yaratt›¤› depolitisazyonun k›-
r›lmas›nda, silahl› savafl›n oligarfliye karfl› baflar›l› olabilece¤inin solun ve kit-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 119

lelerin kafas›nda netlefltirilmesinde, çeflitli dinamiklerin a盤a ç›kar›lamas›nda


gerçekten de büyük, belirleyici roller oynam›flt›r. Bunu görmemek için bu ülke-
de yaflam›yor olmak, ya da gözünü reformizmle, legalizmle köreltmifl olmak
gerek. Ama yine ayn› flekilde, bunu belirlemek ayr› fleydir, herfleyi bundan iba -
ret görmek ayr› fley. Öncesi, ölüm oruçlar› bir yana, 87’den bu yana bu ülke-
de k›ran k›rana bir mücadele veriliyor. Bu süreye yüzlerce flehit, binlerce tut-
sak s›¤m›flt›r. Nas›l yok say›labilir bunlar?
“1 May›sta Kürdistan’›n devrimci dinamikleriyle Türkiye’nin toplumsal
dinamiklerinin birleflti¤ine tan›k olduk” diyordu konuflmac›. Gazi sonras›n-
da da benzer de¤erlendirmeler yapm›flt› arkadafllar. Peki bu Gaziler, 1 Ma-
y›s’lar kendili¤inden mi oluyor? Sadece bir “etki”yle mi oluyor. Bu arkadafllar
taraf›ndan boyuna yok say›lan sol’un bu geliflmede hiç mi pay› yok? Onlar bu
soruyu cevaplamak zorundalar. E¤er herfley sadece bir “etki”yle olup bitiyor-
sa, hemen hemen ayn› ölçülerde göçün oldu¤u ‹zmir’de, Mersin’de niye ayn›
ayaklanmalar olmamaktad›r? ‹flte bunun aç›klamas› devrimci hareketin ‹stan-
bul’daki etkinli¤idir. Kürt ulusal hareketini, gerillay›, göçün, gecekondular›n
mücadelesine tafl›d›¤› dinami¤i yok saymak ne kadar yanl›flsa, gecekondular›
aya¤a kald›ran, ayaklanmalar›n, 1 May›s ‘96’lar›n taban›n› flehitlerle, her
alanda bedeller ödeyerek, gelenekler yaratarak haz›rlayan devrimci hareketi,
devrimci iradeyi yok saymak da o kadar yanl›flt›r.
Bu yanl›fl düzeltilmelidir, çünkü bu yanl›fl Kürt ulusal hareketini gerillay›,
Kürt halk›n› as›l ittifaklar›ndan yoksun b›rakan büyüklükte bir yanl›flt›r.
120 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
OL‹GARfi‹N‹N HADEP’E SALDIRISI

KÜRD‹STAN’DA
TEK YOL DEVR‹M Zafer Yolunda Kurtulufl
29 Haziran 1996
Say›: 51

H
ADEP Kongresi sonras›nda her renkten burjuva medya, kudurmufl gi-
bi sald›rmaya bafllad›. Bayra¤›n indirilifli kafalara ifllenmek için on-
larca kez tekrar tekrar gösterildi. Kibarl›k elden b›rak›l›p spikerler
aç›ktan küfür dolu sözler etmeye bafllad›lar. Hatta kontrgerillan›n Elbistan’a gi-
den HADEP delegelerine yönelik katliam› bile “halk infialde, ne yaps›n” deni-
lerek hakl› gösterilmeye çal›fl›ld›.
‹lk iki günlük bombard›mandan ve estirilen floven dalgadan sonra istedikle-
rini bulamayan egemenler, gündemi biraz durultup ak›l hocalar›n› ekranlara ç›-
kartmaya ve HADEP’i burjuva demokratik zeminden uzak tutulmamas› gerekti-
¤ini vurgulay›p, bir saflaflt›rma içine sokmaya çal›flt›lar.
Olay, çok yönlü olarak de¤erlendirilmelidir. Ortaya ç›kan tabloda en çok
dikkati çeken olgu, oligarflinin gerçekten büyük çapl› olarak estirdi¤i floven
dalgaya ra¤men istedi¤i sonuçlar› alamamas›d›r. Gerçekten de Yeni Dünya
Düzencisinden, fleriatç›s›na kadar bütün televizyonlar insanlara bayrak al›p so-
ka¤a ç›kma ça¤r›s› yapmas›na ra¤men ertesi gün bir kaç küçük ve kat›l›ms›z
eylem d›fl›nda bu ça¤r›lar genel olarak halkta yank›s›n› bulamam›flt›r. ‹kincisi,
kay›plar konusundaki Galatasaray eylemlerinden, Emek Partisi önündeki sald›-
r›ya ve bununla birlikte HADEP yöneticilerine ve kitlesine yönelik sald›r›ya ka-
dar ortaya ç›kan önemli bir görüntü vard›r. Bu görüntü, oligarflinin reformcu,
legalci, yasalc›, devrimci, yurtsever demeden tüm kesimlere büyük bir fliddetle
yüklenmeye bafllamas›d›r. Üçüncü mesele ise, HADEP’e yönelik olarak oligar-
flinin ayr›flt›rma çabalar›d›r.
Oligarfli açmazlar içinde çözüm olarak önüne hiçbir fley koyamamaktad›r.
fiiddeti ve bask›y› önüne koymufltur. HADEP Kongresi sonras›nda Mehmet
A¤ar’›n televizyon ekranlar›ndan spikerin sorular›n›n bitiminde izin alarak ek-
ledi¤i son sözleri çok çarp›c›d›r. A¤ar, “ekonomik çözüm, sosyal çözüm flu
bu diyebilirsiniz ama kimse siyasi çözüm konusunda a¤z›n› açmas›n” tü-
ründen bir deyiflle çok aç›k tarzda devletin revizyondan geçirilmesi yönünde
fikir belirtenlere içinde gözda¤› da sezilen mesaj göndermifltir.
HADEP Kongresi’nde bayrak indirilme tavr›n›n gelifltirilmesini öteden beri-
dir terörüne belli hakl› zeminler arayan kontrgerilla için f›rsat gibi de¤erlendi-
rilmifl ve floven bir demagoji içinde sald›r›lar›n› h›zland›rm›flt›r. Özellikle ayn›
sürece gelen Emek Partisi üye ve yöneticilerine yöneltilen sald›r› son dönemle-
rin en kapsaml› ve vahfli sokak sald›r›s›d›r.
Bu sürecin daha da derinleflece¤i gözükmektedir. Oligarflinin içinde bulun-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 121

du¤u kriz, tahmin edilenden daha derindir ve en düzen yanl›s› yönelimlere bi-
le izin vermeyip üzerlerine fliddetle yönelmesi bir yan›yla saflaflmay› derinlefl-
tirmek ve bütün sivri uçlar›n› törpülemelerini istemesini ifade ederken, di¤er ya-
n›yla da flu anki düzen içi konumlan›fllara bile tahammülsüzlü¤ünün gösterge-
si olmufltur.
Oldukça çapl› bir floven dalgaya ra¤men, halk ne soka¤a dökülmüfl ve ne
de ortal›k bayraktan görülmez olmufltur. Oligarflinin beklemedi¤i bu geliflme,
üzerinde düflünülmesi gereken bir olayd›r ve halk›n içinde bulundu¤u psikolo-
jiyi göstermesi aç›s›ndan çarp›c›d›r. Halk›m›z burjuva medyan›n ve politikac›-
lar›n sözlerine ve ekranlardan akan yalanlara eskiden oldu¤u kadar itibar et-
memektedir. Kuflkusuz bayrak olay› ile ilgili belli bir öfke birikimi olmufltur, bu
es geçilmemelidir. Ne kadar do¤ru bir eylem tarz› oldu¤u da tart›fl›labilir. Ama
bugünün tart›flmas›n›n, bugünün sorununun oda¤›na yerlefltirilemez.
Yeni süreç, halklar›n bu durumu gözönüne al›narak oligarfli taraf›ndan da-
ha genifl ve kapsaml› provokasyonlara aç›k bir süreçtir. Kendine soluk borusu
açmak için ç›rp›nan oligarfli, halklar›n bu psikolojisini de dikkate alarak göz-
leri as›l hedeflerden sapt›rmak ve devrimci ve yurtseverlerle halk aras›ndaki
köprüleri tahribe yönelik ad›mlar atmas› olas›d›r. S›k›flt›¤› köflede kendisini zo-
ra sokan tüm kesimlere karfl› aç›k bir fliddet politikas› yürütecektir. fiiddet bu
anlam›yla tüm kesimlere karfl› olacakt›r.
Türkiye ve Kürdistan halklar› ve önder güçler, tam da bu süreçte asla geri
ad›m atmamal›, sald›r›y› üzerine çekmeme ad›na geri çekilmemeli tam tersine
oligarflinin bu krizini daha da derinlefltirici taktik ad›mlar gelifltirmelidir.
Çok fazla alternatifi yoktur oligarflinin. Bu anlamda tüm halklar›n din, mez-
hep, milliyet temelinde olmayan ama iflte tam da bu noktada s›n›f temelinde,
özgürlük ve ba¤›ms›zl›k temelinde birlefltirmek, sald›r›lar› birlikte gö¤üslemek
ve bu düzeni alafla¤› etmek için birlikte savaflmak gereklidir.
Krizi yumuflatmay›, konumlan›fllar›m›z› korumay› de¤il, oligarfliye artan bü-
yüklük ve say›da vurmay›, çeliflkilerini yo¤unlaflt›rmay› ve devrimci savafl› ge-
lifltirmeyi önümüze koyal›m.
122 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
KUZEY IRAK VE KÜRT HALKININ
ÖNDERL‹K GERÇE⁄‹ -1

KUZEY IRAK VE
KÜRT HALKININ
ÖNDERLİK Kurtulufl
GERÇEĞİ 14 Eylül 1996
1 Say›: 7

Kürt halk›n›n tarihi isyanlar tarihidir. Onlarca kez, onbinlerle, yüzbinlerle,


milyonlarla aya¤a kalkm›flt›r... Ve bu tarih ayn› zamanda bir yenilgiler tarihi-
dir de. Her isyanda Kürt halk› binlerle , onbinlerle k›r›lm›fl ama esaretin zin-
cirleri k›r›lamam›flt›r.
Kürt tarihçilerinden Dr. Heinz Gstrein’in Kürt halk›n›n tarihini anlat›rken
kulland›¤› bir tan›mlama vard›r; “Avukats›z Halk Kürtler” ... Onlarca isyan ve
onlarca katliamla, yüzbinlerin katledilmesi, daha fazlas›n›n göç, sürgün yol-
lar›na düflürülmesiyle süregelen tarihi bugün benzer bir baflka deyiflle tan›m-
lamak mümkündür: “Önderliksiz Halk Kürtler” .
Tüm bu katliamlar›n, Kürt halk›n›n yüzy›ll›k trajedisinin as›l sorumlusu
1900’lerden itibaren Kürt halk›n›n yaflad›¤› topraklar› iflgal ve ilhak eden kü-
çük-burjuva diktatörlükleri, oligarfliler ve elbette emperyalizmdir. Ne var ki,
tarihten bir türlü ders almas›n› bilmeyen Kürt burjuva, feodal, küçük-burjuva
milliyetçi önderlikler de Kürt halk›n›n yaflad›¤› trajediden sorumludurlar.
Tüm bu tarih bir yana Kuzey Irak’ta yaln›zca son üç-befl ayda yaflanan ge-
liflmeler bile, “önderliklerin” Kürt halk›n›n yaflad›¤› ac›lardaki sorumlulu¤unu
göstermeye yeter. Sosyalist sistem y›k›lm›fl, güç dengeleri yerinden oynam›fl-
t›r. Emperyalizm tüm ülkelere, örgütlere, halklara say›s›z manevrayla yeni
(kendi) dünya düzenini dayatmaktad›r.
Bu dayatman›n ilk aç›k sonuçlar›n›n görüldü¤ü yerlerden biri Ortado-
¤u’dur. ORTADO⁄U düne kadar Sovyetler Birli¤i’nin deste¤ini esas alarak
yaflayan Suriye, Libya gibi ülkeler ve Kürt ulusal hareketleri, bir anda bofllu-
¤a düfltüler ve siyasetlerinde, ittifaklar›nda kaç›n›lmaz yalpalamalar bafllad›.
Onlar›n ekonomik, siyasal ve askeri olarak güçsüzlefltikleri, ABD’nin ise sal-
d›rganl›kta pervas›zlaflt›¤› süreç bugünlere kadar evrildi geldi. Kürt halk› bu
süreçte, Kuzey Irak’taki Kürt ulusal hareketlerinin say›s›z ihaneti ve bu ihanet-
lerin sonucu olan katliamlar› yaflad›.
fiimdi ‹ran, Irak, Türkiye oligarflileri ve emperyalizm bir kez daha Kürt ulu-
sal kurtulufl mücadelesini tüm parçalarda birden bo¤mak için yeni sald›r› ve
manevralar peflindeler. Bu koflullarda Kürt halk›n›n önünde bir kez daha bir
sorun olarak, önderlik sorunu vard›r.
Tüm isyanlar›na, tüm aya¤a kalk›fllar›na, ‘80’li y›llar boyunca ortaya ko-
nulan büyük kahramanl›klara karfl›l›k Kürt halk› tarihsel trajedisini yaflamaya
devam m› edecek, yoksa o esaret zincirini bu kez parçalayabilecek mi? So-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 123

runun cevab› da iflte bu noktada verilecektir.


Hep söylenir, tarih iyi bir ö¤retmendir .
Ama ya e¤er tarihin iyi bir ö¤rencisi olunam›yorsa... O zaman iflte tarih-
te “tekerrürler” yaflanmaya bafllar.
Dünya tarihi, ba¤›ms›zl›k savafllar› tarihi, halk devrimleri tarihi... Hepsi bir
yana, Kürt halk›n›n kendi tarihi, Kürt halk›n›n en iyi ö¤retmeni ve yol gösteri-
cisi olabilecek doluluktad›r.
Kürdistan’›n neredeyse her da¤›nda, her yaylas›nda bir isyan tarihi vard›r.
Ama hiçbirinde ba¤›ms›zl›¤a, zafere ad›m›n› atamam›flt›r. Çünkü her aya¤a
kalk›fl›nda ayaklar› onu ad›m atmaktan al›koyan bir batakl›¤›n içindedir.
Kürt halk›n›n isyanlar tarihinde bu batakl›¤›n ismi, cismi de yaz›l›d›r. Bu,
Kürt halk›n›n birli¤inin engeli olan, onu savafl›n› sonuna kadar götürmekten
al›koyup k›r›nt›lar için satan burjuva, feodal, küçük-burjuva milliyetçi önderlik -
lerdir.
Bu tarihte, çeflitli devletler taraf›ndan kullan›lma vard›r... ‹hanetler vard›r...
Hem de en güvendiklerinden, hem de hep önlerinde görünenlerden gelmifltir
ihanetlere... Birbirlerine düflürülmeleri, birbirleriyle bitmek bilmeyen savafllar
vard›r... Ve emperyalizme karfl› net olan, ba¤›ms›zl›k için sonuna kadar diye-
bilen bir önderlik yoktur... Kürt halk›n›n birli¤i yoktur bu tarihte... Kardefl halk-
larla birlikte aya¤a kalk›fl yoktur...
Tarih, ancak ondan ö¤renmesini bilmeyen için, bir tekerrürden ibarettir.
Kürt halk›, tarihinden ö¤renecek ve Kürt, Türk, Arap, Fars tüm uluslardan
halklar›n birli¤iyle, devrimci savafl›yla o batakl›¤›n d›fl›na ç›k›p bu tarihe ba -
¤›ms›zl›k ve zafer sayfas›n› da ekleyecektir.

Milliyetçilik Açmaz›n›n De¤iflmeyen Ça¤r›s›:


“MEDET YA EMPERYAL‹ZM”

T
arihler de¤ifliyor... Örgütler, önderler de¤ifliyor... Emperyalizme yap›-
lan ça¤r›lar de¤iflmiyor. Esaret zincirinin bir türlü k›r›lamamas›n›n s›rr›
iflte bu de¤iflmezliktedir asl›nda. De¤iflmesi gereken de budur. (...)
‘60’l› y›llar boyunca kanl› savafllara sahne olur Irak Kürdistan’›. Irak yöne-
timiyle Kürt ulusal hareketi aras›nda sürekli savafl durumu vard›r. Süreç atefl-
kesler ve çat›flmalar aras›nda gidip gelir. Ateflkeslerin pek ço¤unda Irak yöne-
timinin zay›fl›klar›, BAAS içindeki çeliflkiler belirleyicidir. Bu yüzden Irak yöne-
timi her ateflkesi Kürt halk›na karfl› yeni sald›r› haz›rl›klar› için de¤erlendirir.
Ateflkesler bir tek Kürt halk›n›n ifline yaramaz.
‘70’lerin bafl›nda yine bir ateflkes yap›lm›flt›r. BAAS, ateflkesle “demokratik”
çözümler ad› alt›nda manevralar yaparken, Talabani’yi Kürt halk›n›n temsilcisi
gibi lanse edip, “Kürt halk›n› bölüp parçalayarak nas›l yönetirim” hesaplar›
içindedir. Irak yönetiminin de kabul etti¤i ateflkes, KDP saflar›nda ise yine her
zamanki beklentilerin kayna¤› olmufl, “ebedi bar›fl” rüyalar› görmeye baflla-
m›fllard›r. KDP art›k “savafl›n sonuna” gelindi¤ini söylemeye bafllar. Ama on-
lar, “otonomi” ye epeyce yaklaflt›klar›n› düflünürken, Irak 1975 Mart’›nda atefl-
124 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kesi bitirerek sald›r›ya geçer.


Irak sald›r›dan önce ‹ran’la da “s›n›rlar›n kapat›lmas› ve iki ülke için za-
rarl› görülen faaliyetlere izin ve destek verilmemesi” anlaflmas›n› yapm›fl,
milliyetçi Kürt örgütlerinin zaman zaman iflbirli¤i yapt›klar› bu ülkeler bir kez
daha aralar›nda anlaflarak Kürt halk›na karfl› yeni bir kapan kurmufllard›r.
Irak vahfli bir sald›r› bafllat›r.
KDP ve Barzani flaflk›nd›rlar yine.
Barzani Amerikan yönetimine ça¤r›da bulunarak Irak yönetimine bask› yap-
mas›n› ve ateflkes süresinin uzat›lmas›n› ister, flöyle der:
“Halk›m›z ve askerlerimiz aras›nda büyük bir flaflk›nl›k ve telafl yaflan-
maktad›r. Halk›m›z›n kaderi flimdiye kadar görülmemifl bir tehlike ile kar-
fl› karfl›yad›r. Yok olma tehlikesi ile karfl› karfl›yay›z. Bütün bunlara her-
hangi bir aç›klama bulam›yorum. Sizlere ve ABD hükümetine hitap ediyo-
ruz. Bize söz verdi¤iniz gibi yard›m edin ve yan›m›zda olun. Hayat›m›z›,
ailelerimizin flerefini korumak için bu probleme namuslu bir çözüm bu-
lun.” (1)
Sonuçta ABD’li bir çözüm bulunur.
Mustafa Barzani ABD’ye siyasi s›¤›nmac› olarak kabul edilir.
Güney Kürdistan halk› ise katliamlarla bafl bafla kal›r.
(...)
Y›l 1991.
Bu kez KDP de¤il, YNK... Barzani de¤il, Talabani var sahnede.
Irak Kürtleri 1991’de bir kez daha ayaklan›yorlar. ABD’nin “Körfez Sald›-
r›s›” henüz sona ermifltir.
Ayaklanman›n hemen öncesinde Talabani flu demeci veriyor:
“Bu defa Amerika’y› yan›m›za ald›k. Federasyon kurma yolunda ilk so-
mut ad›m at›l›yor.” (2 2)
Talabani’nin bu aç›klamas›n› izleyen geliflme ise Kürt halk›n›n tarihi boyun-
ca yaflad›¤› en büyük katliamlardan ve göçlerden biridir. Emperyalizmin ica-
zeti, emperyalizme güven, Kürt halk›na bir kez daha kan, ac› ve gözyafl› ge-
tirmifltir.
Yüzbinlerce Kürt’ün katliamdan kaçarak Türkiye s›n›r›na y›¤›ld›¤› günlerde
bu kez Talabani flunlar› söylüyordu:
“Tüm Avrupa ülkelerine gittim. Hepsinden talep ettim... Fakat hiçbir
yard›m gelmedi... Amerika sahtekarl›k yap›yor.”
Kürt burjuva, küçük burjuva milliyetçi önderliklerin yaflad›¤› ilk hayal k›r›k-
l›¤› de¤ildir bu ve ne var ki, son da olmayacak, onlar bundan da ders ç›kar-
mayacaklard›r.
ABD’nin ‘91’deki ayaklanmaya verdi¤i -Talabani’ye Amerika yan›m›zda
dedirten- destek, gerçekte ABD’nin d›fl müdahaleyle deviremedi¤i Saddam’› iç
müdahaleyle devirme, Irak halklar›n› birbirine k›rd›rma politikas›n›n bir sonu-
cuydu. ABD bu politikas› çerçevesinde Irak’ta fiii ve Kürt ayaklanmalar›na

(1) Barzani M. S›raç Bilgin, F›rat Yay›nlar›, s.285-286


(2) Milliyet, 5 Nisan ‘91
Miliyetçilik Ç›kmaz› 125

“destek” olmufltu. Ancak yine ayn› ABD, geliflmelerin farkl›laflt›¤› noktada des-
te¤ini kesiverdi.
(...)
Y›l 1994
ABD, Almanya, Fransa, ‹ngiltere gibi emperyalist ülkelerin Devlet Baflkanla-
r›na bir mektup ulafl›yor.
Mektup, 7 Kas›m tarihini tafl›yor ve alt›nda PKK Genel Sekreteri Abdullah
Öcalan’›n imzas› var.
“Alt›n› çizerek belirtmek isterim ki, biz çözümü savaflta görmeyen si-
yasi tercihleri esas alan ve diyalog yoluyla mevcut durumun afl›labilece-
¤ine inanan bir tutum benimsiyoruz.”
Ve sonra s›ra dünya emperyalistlerine “ça¤r›”ya geliyor:
“... takdir edersiniz ki, dünyan›n hiçbir yerinde acil bir müdahaleyi bu
kadar dayatan bir sorun yoktur... Dünyan›n art›k bu devlet katliam›na
seyirci kalmamas› gerekti¤ine ve Kürdistan’daki Türk özel savafl uygula-
malar›na karfl› tutum almas› gerekti¤ine inan›yorum... Yapaca¤›n›z giri-
flimleri ve ataca¤›n›z ad›mlar› sonuna kadar destekleyece¤imi ifade ediyo-
rum.”
10 y›ll›k gerilla savafl›n›n ard›ndan Öcalan da, Barzani’lerin, Talabani’le-
rin ça¤r›s›n› yineliyor.
Emperyalistlerin o günden önce de, o günden sonra da yapt›¤› giriflimler bi-
liniyor. Oligarfliyi daha fazla, daha modern silahlarla donatmak, Kürt halk› ve
Türkiye halklar›na yönelik tüm katliam ve vahflet politikalar›n›n arkas›nda ol-
mak, s›n›r ötesi operasyonlar›n destekçisi olmak vs. vs.
Ama bir kez bu yola girildi mi, niyet ne olursa olsun bir kez “çözüm” em-
peryalizmden beklenir hale gelindi mi, bunlar görünmez art›k. “Ça¤r›”lar, kat-
liamlara paralel yinelenip durur.
(...)

Ve Y›l 1996
Talabani Irak deste¤indeki Barzani güçlerinin sald›r›s› karfl›s›nda yine
ABD’ye ça¤r› yap›yor:
“ABD yard›m›m›za gelmelidir. E¤er onlar bize ihanet eder yard›m›m›za
gelmezlerse gidecek baflka yer buluruz.”
Evet, 1991’de “Amerika sahtekarl›k yap›yor” diyen sanki Talabani de¤ildir.
Yine ayn› yere s›¤›nm›flt›r. Yine “Medet ya emperyalizm” 盤l›¤›ndan baflka fley
duyulmamaktad›r a¤z›ndan.
ABD gelmifl, Irak’› bombalam›fl ve gitmifltir. Hamileri Çekiç Güç çat›flma
alan›n› ilk terkedendir. Ve durum her geçen gün Talabani’nin aleyhine gelifl-
mektedir. Talabani flimdi bir kez daha Amerika’n›n “sahtekarl›¤›n›” keflfedecek-
tir belki. Ama ilk f›rsatta yine ona s›¤›nmaktan, yine ona ça¤r› yapmaktan ge-
ri kalmayacakt›r. Çünkü bir kez elini, kolunu emperalizme teslim etmifltir. fiim-
di tekrar tekrar “medet ya emperyalizm” diye ça¤›rmaktan baflka çaresi kal-
mam›flt›r. Halk›na, savafl›na de¤il, iflbirlikçi yönetimlere ve emperyalizme gü-
ven, iflte onu böyle çaresiz, güçsüz b›rakm›flt›r.
126 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Ba¤›ms›zl›ktan Uzlaflmaya, Otonomiye...


Ya Sonra?
Bugün Irak’taki Kürt devleti, burjuva, küçük burjuva milliyetçi önderliklerin
Kürt halk›n›, ulusal kurtulufl mücadelesini nereye götürdüklerinin ve götürebile-
ceklerinin somut bir örne¤i olarak ortada durmaktad›r. Bu devlet Kürt halk›na
özgürlü¤ün, adaletin bir parças›n› bile getirmemifltir. Tersine Kürt halk›n›n ka-
n› akmaya, yoksullu¤u derinleflmeye devam etmifltir.
“Müttefik” güçlerinin himayesindeki bu Kürt Devleti’yle, Kürt milliyetçili¤i
adeta emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni”nin Ortado¤u’ya yerlefltirilmesinin,
emperyalizmin Ortado¤u’daki manevralar›n›n bir aleti olma noktas›na gelmifl-
tir.

Emperyalizmin Aleti Olmak, “Ya Sonra?” Sorusunun Cevab›d›r


YNK lideri Talabani ve IKDP lideri Barzani önderli¤indeki Irak Kürdistani
Cephesi, hemen Körfez Savafl› sonras›nda ba¤›ms›zl›k talepleri olmad›¤›n›
söyleyerek emperyalizmin “bar›flç›l›k ve demokrasicilik” oyununa angaje ol-
mufl, Amerikan yönetiminin Saddam’a karfl› gelifltirdi¤i bask› politikas›n›n gö-
nüllü arac› olmaya soyunarak Amerikan korumas›na s›¤›nm›fllard›r.
Nas›l olursa olsun, “yeter ki bir devlet olsun” diyordu burjuva milliyetçi ön-
derler.
ABD ve di¤er emperyalistler Güney Kürdistan’a istedikleri korumay› verdi-
ler. Saddam’›n ordusunun Kuzey Irak’a girmesi, uçaklar›n›n Kuzey Irak üzerin-
de uçmas› yasakland›. Bu koruman›n teminat› ise Türkiye ve Kuzey Irak toprak-
lar›nda üslendirilen Çekiç Güç’tü.
Tarihin derinliklerindeki 50 y›ll›k MED imparatorlu¤u ve 1946’daki 11 ay
sürebilen ‹ran’daki Mahabat Cumhuriyeti bir yana b›rak›l›rsa, Ortado¤u’da
25-30 milyona yaklaflan bir nüfusa sahip olmalar›na ra¤men kendi devleti ol-
mayan bir halk için, devletleflme do¤rultusunda at›lacak bir ad›m çok büyük bir
tarihsel önem tafl›yabilirdi. Ne var ki, ad› “Kürt Federe Devleti” olarak konulan
bu oluflum böyle bir tarihsel misyondan uzak kald›. Farkl› olmas› da mümkün
de¤ildi.
Çünkü burjuva, küçük-burjuva milliyetçi önderliklerin s›¤›nd›¤› “müttefik”,
dünya halklar›na karfl› onlarca, yüzlerce katliam gerçeklefltirmifl ABD emper-
yalizminden baflkas› de¤ildi. ‹lk baflta “biz yabanc› kuvvetlerin Irak’ta
demokrasinin yerleflmesinden sonra gitmeleri gerekti¤ini düflünüyoruz” di-
yen Talabani ve Barzani bir süre sonra emperyalist flemsiyenin kal›c›laflmas›n›
istemeye bafllam›fllard›r. Kuzey Irak’taki devleti karakterize eden yan, onun
Saddam rejimi ile iliflkisinin düzeyi de¤il, emperyalizm ile iliflkisidir. Çünkü bu-
günün dünyas›nda ba¤›ms›zl›k ve özgürlük, ancak emperyalizme karfl› aç›k ta-
v›r çerçevesinde ifade edilebiliyorsa, gerçek anlamlar›na kavuflabilirler. Kuzey
Irak’ta ortaya ç›kan tablo ise bir cümleyle fludur: Emperyalizmin himayesi ol-
maks›z›n varolamayan bir Kürt devleti. Böyle bir devletin Kürt halk›na ba¤›m-
s›zl›¤› da, özgürlü¤ü de veremeyece¤i ve vermedi¤i aç›kt›.
Nitekim bu “Ba¤›ms›z Kürt Federe Devleti” çat›s› alt›nda o günden buyana
yaflananlar bunun da aç›k bir kan›t› oldu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 127

“Gerçeklik”...
Talabani ve Barzani s›k s›k ba¤›ms›z bir Kürt devletini savunmad›klar›n›, bu-
nun gerçekçi olmad›¤›n› söylemekte, otonomiden, özerklikten, federasyondan
sözetmektedirler. Kuflkusuz bu, “ba¤›ms›zl›k” için emperyalizmden icazet ala-
mayaca¤›n› düflünen milliyetçi önderlikler aç›s›ndan zorunlu bir sonuçtur.
Ama bu asl›nda ikincil bir sonuçtur. Bir yerde izlenen yanl›fl politikalar›n ne-
deni de¤il, sonucu durumundad›r. Neden, ilk baflta, Kürt sorununun çözümü-
nün, Kürt halk›n›n kurtuluflunun, bölge halklar›n›n kurtuluflundan, içinde bulunu-
lan ülkedeki devrimci mücadeleden koparmakta aranmas›d›r.
Bu “kopma” Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›k ve özgürlük talebini bafltan zay›fla-
tan bir faktördür. Herfleyden önce, bölgedeki gerici iktidarlar y›k›lmadan tek
bafl›na Kürt halk›n›n kurtuluflu gibi bir formülasyona bölgedeki güç dengeleri
izin vermez. ‹flte bu yol, Kürt halk›n›n kurtuluflunu di¤er halklar›n kurtuluflun-
dan, içinde bulunulan ülkeden kopararak Kürt Ulusal Hareketini güçsüzlefltir-
mekte ve Kürt ulusal önderliklerini emperyalizmden destek bulmaya, emperya-
lizmin kabul edebilece¤i çözümler aramaya itmektedir.
Milliyetçi önderlikler, bu politikalar›n› hep “gerçekçilik”le aç›klaya geldiler.
Ortada bir “gerçeklik” vard› ama bu, onlar›n gerçek diye gördü¤ünden farkl›
birfleydi. ‹çinde bulunduklar› ülkenin halk›ndan ayr› bir mücadeleyle ba¤›ms›z-
l›¤› elde etmeleri zordu gerçekten de. Ç›k›fl noktalar› yanl›flt›, elbette do¤ru
noktaya varam›yorlard›. ‹flte bu noktada çözümü di¤er halklarla birlikte müca-
delede aramak yerine “ba¤›ms›zl›k”, “devrim” gibi hedeflerinden vazgeçiyor
ve “gerçekçilik” ad›na bölge devletlerinin icazetinde bir çözüm aramaya yö-
neliyorlard›. Barzani ve özellikle de bir zamanlar sosyalizmden bile sözeden
Talabani bu noktada, bafllang›çtaki talep ve hedeflerini ad›m ad›m küçülterek
bugünlere gelmifller ve bugün art›k emperyalizme ve iflbirlikçi devletlere “ne
kadar hak verirseniz, o kadar› kabulümüz” deme noktas›na gelmifllerdir.

Kullanma ve Kullan›lma Aras›ndaki ‹nce Çizgi


Milliyetçilik ve onun uzant›s› olan pragmatizm, Kürt ulusal hareketlerini böl-
ge devletleri aras›ndaki çeliflkileri kullanma ad›na, onlar›n oyunca¤› haline ge-
tirmifl ve bu iliflkilerden zararl› ç›kan hep Kürt halk› olmufltur.
Özellikle ‹ran ve Irak’la giriflilen çaprafl›k ittifaklarda daha öne ç›kan bu
kullanma-kullan›lma iliflkisinin tarihi bir hayli geriye uzan›r ve Kürt halk›n›n ya-
flad›¤› hemen her katliamda, görülmesi mümkün olan say›s›z örne¤i vard›r.
‹ran ve Irak egemen s›n›flar›yla KDP ve YNK önderlikleri aras›nda sürekli
yer de¤ifltiren, uluslararas› ve bölgesel koflullar›n her de¤ifliminde tam z›dd›na
dönüflen ittifaklar sözkonusudur.
Bu sözde ittifaklar içinde Kürt halk›n›n gelece¤i, Kürt halk›n›n parçalanm›fl
olarak yaflad›¤› ülkelerdeki gerici iktidarlara yaslanarak, onlar›n aralar›ndaki
çeliflkileri “koz” olarak kullanarak güçlenmeye dayanan bir çizgiye mahkum
edilmifltir... Ve bugüne kadar sonuçtan da pek çok kez görülece¤i gibi, bu çiz-
gi Kürt halk›n›n taleplerini az çok gerçeklefltirebilecek, az çok yaflam koflulla-
r›n› iyilefltirecek bir “baflar›” n›n bile sahibi olamam›flt›r.
Asl›nda buradaki açmaz milliyetçili¤in politik bir çizgi olarak biçimlendiril -
128 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mesi, s›n›fsal geliflmelerin dar bir bak›fl aç›s›yla ele al›nmas›ndad›r. Kurtuluflu
bulunduklar› ülkedeki di¤er halklarla birlikte mücadelede görmeyen küçük bur-
juva milliyetçi önderlikler, halklarla de¤il, sömürücü egemen s›n›flar›n devletle-
riyle girilen iliflkilerde, bu devletlerin aralar›ndaki çeliflkileri kullanal›m derken,
rahatl›kla bölge devletlerinin oyunca¤›, birbirlerine karfl› kulland›klar› bir koz’a
dönüflmektedirler. Koz kazanmaya kalkanlar, koz olmaktad›r k›sacas›.
Bu durum bugün kendini çok somut olarak Barzani ve Talabani’nin geldik-
leri noktada göstermektedir. Bafllang›çta k›smen gizli, dolayl› olan iliflkiler, sü-
reç içinde alenileflmifl ve bundan hiç de ba¤›ms›z olmayan bir geliflme içinde
ba¤›ms›z Kürt devleti söylemi de yerini özerkli¤e, federasyona b›rakm›flt›r.
Pragmatizm ve bölge devletleriyle kurulan iliflkiler ise sonuçta do¤rudan ya da
dolayl› olarak emperyalist politikalara, emperyalizmin Ortado¤u hesaplar›na
angaje olmay› beraberinde getirmifltir. Barzani ve Talabani, ‹ran’›, Irak’›, Tür-
kiye’yi kullanal›m derlerken, bu devletler onlar› kullanm›fl, birbiriyle çat›flt›r›l-
m›fl, baflta PKK olmak üzere di¤er Kürt örgütlerinin üzerine sald›rtm›fllard›r. ‹fl-
te flimdi geldikleri noktada biri ‹ran’a, di¤eri Irak’a yaslanm›fl ve birbirlerine
karfl› “imha” savafl› yürütür konuma düflmüfllerdir. Kullananlar kendilerini bile
yokedecek bir kullan›lma içindedirler.

Tutars›zl›k, ‹stikrars›zl›k, ‹lkesizlik


Bunlar, bu politikan›n en do¤al görüntüleri olmufltur art›k.
Örne¤in, Talabani 1960’l› y›llar›n ortalar›nda ‹ran’la, fiah ‹ran›yla “ittifak”
içindedir. ‘70’lerde bu kez Irak yönetimiyle aras› iyidir... Savaflm›fllar, atefl kes-
mifller, bu arada onbinlerce Kürt katledilmifl ama Talabani Irak yönetiminden
icazet aray›fl›ndan vazgeçmemifltir... Halepçe katliam›ndan sonra bile Sad-
dam’la görüflmekte bir sak›nca görmemifltir Talabani...
Baba Molla Mustafa Barzani, Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin dört genera-
linden biri olarak 1946’da cumhuriyete sald›ran ‹ran’a karfl› savaflm›flt›r. O¤ul
Barzani ise Irak’la savaflan ‹ran’la ittifak içinde olmufl ve ‹ran yönetimine Tah-
ran’da oturacak kadar yak›nlaflm›flt›r... 1970’lere do¤ru ‹ran fiah›ndan ald›¤›
para ve malzeme yard›m› Barzani’nin hem en güçlü direnifl dönemini yaflama-
s›n› sa¤lam›fl, ama ayn› yard›mlar zaman içinde ancak d›fl destekle ayakta du-
rabilen bir yap›y› da oluflturarak direniflin sonunu getirecek zaaf› yaratm›flt›r.
Ayn› Barzani bugün Saddam’›n; “Halepçe’den sonra bile” Saddam’la görüflen
Talabani de ‹ran’›n yan›nda...
Dün baflka bugün baflka yerde, yar›n nerede olaca¤› ise belirsiz. ‹flte bu po-
litikan›n özet bir tarihi; gerisi ayr›nt›d›r...
Özde ba¤›ms›zl›kç› de¤il, iflbirlikçi olduklar›ndan bu iliflkilerden Kürt halk›
ad›na gerçek anlamda yararlanmalar› da sözkonusu olmam›fl, s›k s›k ittifakla-
r›n›n ihanetlerini yaflam›fllard›r. Yararlanan, kendi co¤rafyas› içindeki Kürt hal-
k›n› sömürmekten, onlar›n her türlü hak istemini kanla bast›rmaktan hiçbir ko-
flulda geri durmayan bölge devletleri olmufltur. Özcesi, ‹ran ve Irak -ve giderek
Suriye ve Türkiye- aras›ndaki çeliflkiler üzerine yap›lan, onlar›n faflist, gerici ni-
teliklerini hesaba katmayan her politika dönüp Kürt halk›n› vurmufltur.
8 y›l süren ‹ran-Irak savafl›nda tarihleri boyunca karfl›laflabilecekleri “en uy-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 129

gun f›rsat›” yakalayan milliyetçi önderliklerin hemen savafl sonras›nda yaflad›k-


lar› ve Kürt halk›na yaflatt›klar› da ayn› fleyin bir tekrar›yd›.

‹ran-Irak Savafl› Ve “Kullanma”n›n A¤›r Faturas›: Halepçe


Basra Körfezindeki petrol yataklar›n›n paylafl›m› nedeniyle bafllayan Irak-
‹ran savafl›, 1980’li y›llar boyunca bölgedeki en önemli çat›flma merkezi hali-
ne gelirken, Kürdistan topraklar›n› ilhak etmifl olan devletlerden ikisinin merke-
zi denetimlerini de azaltan bir bölgesel ortam ortaya ç›kt›.
‹ran ve Irak birbirlerine karfl› tüm güçlerini kulland›klar› tüketici bir savafl ya-
flarlarken, milliyetçi önderli¤e sahip Kürt hareketleri, ilkeli bir politika belirle-
yip Irak ya da ‹ran egemenlerinin saf›na düflmeden her iki tarafa da kendi ulu-
sal taleplerini dayatan bir politik hat gelifltiremediler. Onun yerine, kendini
ezen devlete karfl›, di¤er taraf› destekleme ve onun deste¤ini almaya çal›flan
iflbirlikçi, ilkesiz, “kullanma” gelene¤ini sürdürdüler. Bu tav›r, Irak ve ‹ran’›n ca-
n›na minnetti. Savafl boyunca ‹ran, Irak Kürtlerini, Irak da ‹ran Kürtlerini “des -
tekledi”.
Milliyetçi önderliklerin bu tavr› ve ald›klar› bu destek, Kürt hareketini güç-
lendirdi mi? Bunun tek bir aç›dan bile olumlu cevab› yok.
Bu tav›r, herfleyden önce bölge halklar›n›n kendilerine olan deste¤ini azalt-
t›. Ve Kürt halk›n›n isyanlar-katliamlar zincirine en kanl› halkalardan birinin ek-
lenmesine yolaçt›.
‹ran-Irak savafl› fiilen sona erdikten sonra, Irak’ta Saddam rejiminin ilk ifli
Kürt halk›n›n direniflini ezmek oldu. Kimyasal silahlar›n kullan›ld›¤› Halepçe’de
befl bin Kürt katledildi.
Savafl boyunca Irak Kürtlerini destekleyen ‹ran’›n deste¤inden eser yoktu or-
tada. Çünkü o da, “kendi Kürtlerini” ezmekle meflguldü. Çünkü savafl sonras›
‹ran-Irak anlaflmas›n›n maddelerinden biri de buydu.
Savafl sürecinde yakalad›klar› f›rsat›, iktidar perspektifine sahip olmad›kla-
r›, mevcut ortamda halklar›n›n kurtuluflu için iç savafl› derinlefltirme perspekti-
fiyle davranmad›klar› için, de¤erlendiremeyen milliyetçi önderlikler, iki ülke
aras›ndaki çeliflkilerin mutlaklaflt›rma üzerine kurduklar› hesapta yine yan›lma-
n›n faturas›n› savafl sonras›nda a¤›r ödediler. Elbette faturay› as›l ödeyen de
Kürt halk›yd›.

Barzani’nin ve Talabani’nin Türkiye Oligarflisiyle “‹ttifaklar›”


Burjuva, küçük burjuva milliyetçi önderliklerin, yaflad›klar› onca dersten hiç-
bir sonuç ç›karmam›fl, kendi halk›na, özgücüne güvensiz, baflka güçlere bel
ba¤layan siyasetleri, “kendi Kürtleriyle” bafl› iyice “belada” olan Türkiye oli-
garflisini de bu iliflkiler içine çekmekte gecikmedi. Madem böyle bir “manev-
ra” alan› vard›, oligarfli de bunu de¤erlendirecekti. Özal döneminde aleniyet
kazanan bu politikayla, oligarfli Talabani ve Barzani ile iliflki kurdu, bu “önder-
lere” çeflitli yard›mlar yapma vaadinde bulundu. K›smen de yapt›. Yard›m›n
karfl›l›¤› ise Türkiye oligarflisinin bölgedeki inisiyatifini güçlendirmek ve Barza-
ni ve Talabani’nin Türkiye’deki Kürt ulusal hareketine tav›r almas›yd›. Oligarfli
bunda bir ölçüde baflar›l› da oldu. B›rakal›m, devrimci, sosyalist bir bak›fl aç›-
130 Miliyetçilik Ç›kmaz›

s›n›, tutarl› bir ulusal bilince ve ilkelere bile sahip olmayan Talabani ve Barza-
ni kendi halklar›na ihanetlerinin ödülü olarak ceplerinde TC pasaportuyla An-
kara’da a¤›rlan›r oldular. Oligarflinin dönemsel politikalar›na ba¤l› olarak ba-
zen küsüyorlar, bazen de operasyonlara bizzat kat›l›p PKK’ye karfl› birlikte sal-
d›r›yorlar.
Tüm örnekler bir yana, tek bafl›na bu iliflki içinde milliyetçi önderliklerin it-
tifaklar›ndaki pragmatizmi tüm boyutlar›yla ve çeflitleriyle görmek mümkündür.
Bu iliflkiler a¤›, iflbirlikçidir, ihanete ve teslimiyete aç›kt›r ve Vedat Ayd›n’›n kat-
ledildi¤i gün Ola¤anüstü Hal Bölge Valisi Kozakç›o¤lu’nu ziyaret edecek ka-
dar da Kürt halk›n›n duygular›na yabanc›d›r.

Barzani, Talabani, PKK “‹ttifak›”


PKK siyasi arenaya ç›k›fl›n›n hemen hemen bafl›ndan itibaren bu tür iliflkiler
içinde ve aray›fl›nda olmufltur. Baflta Suriye olmak üzere bölge devletleriyle
pragmatizm temelinde iliflkiler kurulmufl ve bu iliflkiler a¤›rl›kl› olarak bu dev-
letlerin, güçlerin belirledi¤i onlar›n ç›karlar›na ters düflmeyen koflullarda gelifl-
mifltir. Elbette PKK, çeflitli ortam ve olanaklar› silahl› savafl›n gelifltirilmesi için
kullanabilmifltir, ancak hareket ortam› çeflitli farkl›l›klara ra¤men de¤iflmemifl-
tir. Barzani ve Talabani’yle, onlar›n emperyalizm iflbirlikçisi yüzlerinin en faz-
la a盤a ç›kt›¤› koflullarda kurulan ittifak ise PKK’deki dönüflümün, “emperya-
lizme aç›lman›n” bir ifadesidir ve PKK, oldukça genifl bir biçimde bu zeminde-
ki iliflkiler a¤› içine girmifltir.
Ayn› ilkesizliklerin, ayn› tutars›zl›klar›n, ortaya ç›kmas› kaç›n›lmazd› art›k.
‘90’lar›n bafl›nda Talabani’yle ittifak içinde olundu. 1992 Ekim’inde ise oligar-
flinin Irak Kürdistan›’nda PKK’ye yönelik sald›r›s›n›n ard›ndan ç›kar›lan Berx-
wedan özel say›s›nda Talabani’ye flu söyleniyordu: “Celal’e verilen son rol;
PKK’nin imhas›na Hamidiye alaylar› Komutanl›¤›” (3)
Ve 17 Mart 1993... Öcalan Lübnan’da bas›n toplant›s› yap›yor.
Newroz’un arifesidir, ülkede herkes PKK’nin yapt›¤› savafl ça¤r›lar›n› duy-
maktad›r. Herkes bu paralelde bir aç›klama beklerken, tam tersiyle karfl›lafl›r.
Öcalan ateflkes, bar›fl uzlaflma politikas›n› aç›klar orada.
Tabii ayn› fley, ayn› tersine dönüfl ittifaklarda da yaflanacakt›r. Masada
Öcalan’›n yan›nda oturanlar bu yeni politikan›n tablosunu tamamlamaktad›r-
lar. Bir yan›nda Kemal Burkay vard›r, di¤er yan›nda da daha 5-6 ay önce “Ha -
midiye Alaylar› Komutanl›¤›” rütbesiyle “taltif” ettikleri Talabani.
Politikalar›n ve ittifaklar›n de¤iflimindeki bu h›z, pragmatizmin özünü ve sö-
zünü gayet aç›k ortaya koydu¤u gibi bu iliflki tarz›ndan gerekli dersleri ç›kar-
mak için de yeterli veri sunuyor. Talabani ayn› süreçte PKK’nin neredeyse TC
nezdindeki sözcüsüdür. PKK ad›na oligarfliye ve kamuoyuna aç›klamalar yapa-
bilecek kadar yak›nd›rlar art›k birbirlerine. Ama tüm bu iliflkiler de esas olan
istikrar de¤il, de¤iflkenliktir. Ve bir süre sonra bu durum da de¤iflecek; Bur-
kay’lar, Talabani’ler, Barzani’ler ve PKK her biri bir tarafa, baflka baflka böl-

(3) Berxwedan, Özel Say› Ekim ‘92


Miliyetçilik Ç›kmaz› 131

ge devletlerinin iliflkilerinde ya da bir baflka emperyalist ülkenin gücünden fay-


dalanmaya gidecekler, Talabani, Barzani, PKK aras›nda ‘96 Eylül’üne kadar
uzanan çat›flmalar ve ateflkesler yaflanacakt›r.

Hiç Bozulmayan Antlaflma: Ba¤dat Pakt›


Burjuva, feodal, küçük-burjuva milliyetçi önderliklerin her “kullanma” iliflki-
sini “kullan›lmaya” dönüfltüren, hemen her “kullanma”n›n Kürt halk›na yeni bir
katliam getirmesine yolaçan; kendi s›n›rlar› içindeki Kürt halk›n› sömüren, asi-
milasyona maruz b›rakan dört bölge devletinin , aralar›ndaki tüm çeliflkilere
ra¤men Kürt halk›n›n mücadelesi karfl›s›nda biraraya gelebilmeleridir.
Onlar için, iflgalle, ilhakla çizilmifl “milli” s›n›rlar›na yönelen Kürt tehdidi,
di¤er çeliflkilerin önündedir. Her ayaklanma sonras›nda, Kürt ulusal hareketle-
rine karfl› bu ülkelerin bir “iflbirli¤i kapan›” kurulmufltur.
23 fiubat 1955’te ‹ran, Irak, Türkiye ve Pakistan aras›nda imzalanan Ba¤-
dat Pakt›, bu iflbirli¤inin de bir ifadesiydi.
Bir süre sonra ‹ngiltere’nin de kat›ld›¤› ve ABD’nin destekleyici konumda ol-
du¤u bu pakt›n amac›, bir yan›yla Sovyetler Birli¤i’nin bölgedeki etkisine kar-
fl›l›k emperyalist devletlerin ç›karlar›n› güvenceye almak ve bölge ülkelerini
kontrol alt›nda tutmakt›. Ancak bu pakt, özellikle, ‹ran, Irak ve Türkiye taraf›n-
dan Kürt hareketlerine karfl› ortak tutum belirleme ve Kürt halk›na karfl› politik-
askeri iflbirli¤i amac›yla da kullan›ld›.
Bu pakt bugün, resmi olarak yok ama bu ülkeler, fiili olarak Kürt halk›na kar-
fl› hep öyle bir “pakt” içindeymiflçesine davranm›fllard›r ve davranmaktad›rlar.
Türkiye, ‹ran, Suriye, Irak aras›nda emperyalistlerin de deste¤inde, Kürt hal-
k›n› sömürmekten, zulmetmekten do¤an do¤al , Kürdistan’›n parçalanmas›yla
yafl›t bir “pakt” vard›r asl›nda.
1930’lar›n bafl›nda ‹hsan Nuri önderli¤indeki Kürt ayaklanmas›, s›n›r›n öte-
ki yan›ndaki Celali Afliretinin ayaklanmas›yla iliflki halinde geliflmiflti. Ama
egemen devletlerin iliflkisi daha köklü ve kal›c›yd›. S›n›r›n her iki taraf›ndaki
ayaklanma da ‹ran ve Türkiye devletlerinin iflbirli¤iyle, efl zamanl› sald›r›lar›y -
la bast›r›ld›.
‹ran ‘69’daki gerilla savafl›n› Irak’la anlaflarak ; Irak ‘75’deki Barzani ön-
derli¤indeki direnifli ‹ran’la anlaflarak bast›rd›. Türkiye 1984’ten bu yana ger-
çeklefltirdi¤i hemen tüm s›n›r ötesi katliamlar›, ‹ran ve Irak’›n do¤rudan ya da
z›mni onay›yla gerçeklefltirdi. Oligarfli özellikle, karadan yapt›¤› s›n›r ötesi
operasyonlarda PKK gerillalar› d›fl›nda ‹ran ya da Irak Kürtlerine karfl› da sal-
d›r›p katliamlar yapt›¤›nda, ‹ran ve Irak, “vatandafllar›” için ço¤u kez göster-
melik bir protestoda bile bulunmam›fllard›r. Çünkü, amaç birdir nas›l olsa.
Örnekler ço¤alt›labilir ama gereksizdir.
Örnek üç de olsa, otuz da olsa, emperyalistlerin deste¤indeki bu politika
tarz›n›n ö¤rettiklerini görmek önemlidir.
Görülmelidir ki, as›l aran›lmas› gereken ittifak iflgalci, ilhakç› devletlerle de-
¤il, halklarlad›r.
Yararlanmak ayr›d›r, bölge devletlerinin politika ve ç›karlar›na angaje ol-
mak ayr›.
132 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹KT‹DARDAK‹ RP EMPERYAL‹ST SALDIRILARIN SUÇ ORTA⁄IDIR


ABD emperyalizminin daha önce Irak’a, Libya’ya, ‹ran’a yönelik sald›r›lar› karfl›s›nda
göstermelik de olsa muhalefet eden, emperyalizmi suçlayan Refah Partisi, ABD emperyaliz-
minin son Irak sald›r›s› karfl›s›nda tam bir suskunlu¤a büründü. Ve Türkiye Cumhuriyeti ola-
rak bu alçak sald›r›ya destek verdiler.
RP Müslüman Ortado¤u halklar›n›n din kardefli de¤il, ama H›nistiyan emperyalizmin
can-ci¤er iflbirlikçisiydi. Müslüman Irak topraklar› bombalan›rken, buradaki “Müslüman ikti-
dar›n” sesi ç›km›yordu. RP koalisyon orta¤› oldu¤unda “Müslümanlar nihayet iktidarda” di-
ye yazanlar neredeler flimdi acaba? ‹ktidardaki bu “Müslüman”lar›n daha önce iktidarda
bulunan “masonlar”dan ne fark› var?
Bir Müslüman, bir baflka Müslüman bombalan›rken nas›l susabilir?
“Asl›nda Erbakan bu sald›r›ya karfl› da onun için karfl› oluflunu susarak ifade ediyor” de-
yiflleri bombofl bir demagojidir. Birincisi, Müslüman›n özü sözü bir olmal› de¤il mi? ‹kincisi,
RP’li iktidar emperyalizmin tüm manevralar›na destek vermiyor mu? Hemen ABD’nin Irak sal-
d›r›s›n›n ard›ndan Kuzey Irak’› iflgal projesini gündeme getiren de bu iktidar de¤il midir?
Refah tüm bu geliflmeler karfl›s›nda iyice köfleye s›k›flm›fl, düflmekte olan maskenin bir
parças›n› olsun yüzünde tutmaya çal›flmaktad›r. Erbakan’›n suskunlu¤una anlam yüklemeler,
bir kaç milletvekilinin a¤z›ndan yap›lan aç›klamalar hep bu bir parça maskeyi daha kurta-
rabilmek içindir.
RP’li Bakan fievket Kazan da bu manevraya kat›larak RP’nin sald›r›ya ortak olan ve ifl-
galci yüzünü a盤a ç›karan bas›na çatarak durumu kurtarmaya çal›fl›yor. “Biz Irak’a top-
ra¤›nda gözümüzün olmad›¤›n›, topraklar›na girip PKK’nin iflini bitirece¤imizi söyle-
dik. Kabul ettiler. Ancak bizim gazetelerde Türk ordusunun geri dönmemek üzere
Irak’a yerleflti¤i yolunda haberler ç›kt›. Bunlar Amerika’dan al›nan talimatlarla at›lan
manfletlerdir. Türkiye’de medya milli menfaatleri ihlal etmektedir. Bu medyadan hesap
sorulacakt›r.” Hem suçlu, hem güçlü. Gazetelerde yaz›lan manfletler mi ABD talimatl›, yok-
sa Kuzey Irak’›n iflgali giriflimi mi? Türkiye oligarflisi ABD’nin onay›n› almadan Kuzey Irak’a
ad›m atabilir mi?
Nemalar›n geri ödenmemesine, üstüste yapt›¤›n›z zamlara bir tak›m aç›klamalar bulabi-
lirsiniz belki, ama emperyalizmin Müslüman bir ülkeye yapt›¤› sald›r›n›n suç orta¤› olmay›,
“büyük fleytan” karfl›s›nda suskun kalmay› hiçbir biçimde aç›klayamazs›n›z. Aç›klayam›yor-
lar da. RP’nin böylesine yo¤un biçimde demagojiye sar›l›fl›, böyle sald›rganlaflmas› bundan-
d›r.

ULUSAL SORUNUN ÇÖZÜMÜ VE SOSYAL‹ZM


Sosyalist sistemin y›k›lmas› ve ard›ndan eski sosyalist ülkelerde gündemi birden uluslar›n
birbirini bo¤azlad›¤› çat›flmalar›n doldurmas›, küçük-burjuvazinin ve milliyetçi hareketlerin
saflar›nda ulusal sorunun sosyalist çözüm konusunda kuflkucu bir yaklafl›m› da beraberinde
getirdi. Kendine, özgücüne güvenemeyen, tarihsel süreci mekanik olarak kavrayan küçük
burjuva milliyetçi hareketlerde bu kuflku, ideoloji ve politikalar›nda varolan sosyalist vurgula-
r›n da geriye çekilmesine neden oldu.
Bu, her fleyden önce ideoloji ve programlar›nda varolan sosyalizmin, içsellefltirilmifl bir
yan de¤il, yine onlar›n pragmatizminin bir ürünü olarak yer ald›¤›n› gösterdi. Öyle ya, ar-
t›k siyasi, askeri destekte bulunabilecek bir sosyalizm, mesela bir SSCB yoktu, sosyalizme
göndermeler yapman›n da bir gere¤i kalmam›flt› o zaman!
Bunun ötesinde ise küçük burjuvazi ve milliyetçilik, emperyalist medyan›n ideolojik de-
magojik bombard›man› alt›nda bir fleyi atl›yordu. Halklar sosyalizm koflullar›nda kardeflçe
birarada yaflam›fl ve yafl›yorlard›. Bütünüyle ortadan kald›r›lamayan tarihsel çeliflkilere, eko-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 133

nomik geliflme farkl›l›klar›na ra¤men, halklar› çat›flmas›z birarada tutan, emperyalizme kar-
fl› direnmelerini sa¤layan, emperyalizme karfl› halklar›n gücünü birlefltiren, sosyalizmin ilke-
lerinden, kurumlar›ndan baflka bir fley de¤ildi.
Halklar› birbirine düflüren, o vahfli milliyetçi savafllar› yaratan, körükleyen, onlar› yeni-
den emperyalizme muhtaç hale getiren, ulusal kaynaklar›n› birbirlerine karfl› savafllarda tü-
ketmelerine yolaçan ise yine kapitalizmdir, emperyalizmdir.
Emperyalizmin, burjuvazinin ulusal sorunu çözemeyece¤i, hiçbir halka kendili¤inden
“kendi kaderini tayin hakk›”n› tan›mayaca¤›, yüzy›ll›k tecrübe ile bilinmektedir. Bugün yafla-
nanlar›n da kan›tlad›¤› baflka bir fley de¤ildir.
Milliyetçilik ve küçük burjuvazi, emperyalizmin haklar› birbirine k›rd›rma politikas›n›n
do¤rudan-dolayl› sonuçlar› olan çat›flmalar› kullanarak kendi pragmatizmlerini, emperyaliz-
me yak›nlaflmalar›n› gizlemeye ya da “hakl›” göstermeye çal›flmaktad›rlar. 70 y›lda, 40 y›l-
da sosyaliz bu sorun çözmemifl de flimdi emperyalizm mi çözmektedir?
Sosyalizmi savunmak, uluslar›n özgürlü¤ünü de savunmak ve güvence alt›na almakt›r.
“Sosyalizm iyidir, ancak ulusal sorunu çözemez” gibi yaklafl›mlar›n hiçbir maddi temeli yok-
tur, demagojiktir. Tersinden, uluslar›n özgürlü¤ünü savunup sosyalizmi savunmamak da
mümkün de¤ildir. Tarihsel olarak kan›tlanm›fl olan ve sosyalist ülkelerdeki kapitalist restoras-
yonun, restorasyon sonras› çat›flmalar›n da de¤ifltirmedi¤i bir gerçek vard›r:
“Özel mülkiyet ve sermaye insanlar› kaç›n›lmaz olarak birbirinden ay›r›yor, ulusal
nifak› körüklüyor ve ulusal bask›y› güçlendiriyorsa, kollektif mülkiyet ve emek de ay-
n› flekilde kaç›n›lmaz olarak insanlar› birbirlerine yaklaflt›r›r, ulusal nifak› ortadan
kald›r›r ve ulusal bask›y› yokeder.” (S Stalin Eserler C.5. S.29)
Ulusal sorunun çözümü, ça¤›m›zda ve bugünümüzde yine sosyalizmdedir. Ve bu anlam-
dad›r ki, ulusal kurtuluflun halklar›n nihai kurtuluflunun yolu da proletarya ideolojisinin öncü-
lü¤ünden ve sosyalizmden geçecektir.
Elbette “proletaryan›n ideolojik öncülü¤ü” sorunu soyut, teorik bir sorun de¤ildir. Progra-
ma bir sat›r eklemifl olmakla proletarya ideolojisini ve sosyalizm savunulmufl olmaz. Bu ide-
olojik öncülük ve çözümü sosyalizmde görmek bir halk›n ulusal kurtulufl savafl›n›n biçimleni-
flini, hedeflerini, ittifaklar›n› belirleyen bir somutluktur.
Sorunun proletaryan›n öncülü¤ünde ve sosyalizm perspektifiyle ele al›nmas›n›n temel ola-
rak say›labilecek iki yan› vard›r: Birincisi, “ulusal sorunu sömürgelerin kurtuluflu genel soru-
nu ile kaynaflt›rmak; ikincisi, ulusal sorunla sermayenin egemenli¤i, kapitalizmin devrilmesi
ve proletarya diktatörlü¤ü aras›ndaki organik ba¤ temelinde hareket etmek...” Söylenen
aç›kt›r: emperyalizme karfl› ç›kmadan, emperyalizmin egemenli¤ine son vermeden ve de ka-
pitalist üretim iliflkilerinin d›fl›na ç›kmadan ulusal sorunun çözümü mümkün de¤ildir.
Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesindeki önderlik zaaf› da iflte bu iki noktada bütün
ç›plakl›¤›yla karfl›m›za ç›k›yor.
Bugün Kürt ulusall›¤› için mücadele etti¤ini söyleyen Kürt örgütlerinin genel karakteri em-
peryalizmin egemenli¤ine karfl› savaflmak yerine -ki emperyalizmle iliflkileri bafll› bafl›na ay-
r› bir konudur- emperyalizm destekli çözümler peflindedirler... B›rakal›m sermayenin, kapita-
lizmin egemenli¤ine son vermeyi -ki hemen hiçbirinde toprak a¤alar›na, yerel mütegallibe-
ye karfl› politik ve pratik bir tav›r yoktur-, b›rakal›m bulunulan parçalardaki oligarflik, küçük
burjuva diktatörlükleri y›kmay›, ba¤›ms›z bir devlet hedefi de ortadan kalkm›flt›r art›k.
Emperyalizme karfl› mücadele ve oligarflik iktidar›n devrilmesiyle, halk iktidar› ve sosya-
lizm ön koflullar› atlan›ld›¤›nda, sorunun art›k proletaryan›n öngördü¤ü çözüm yolunun d›-
fl›nda bir mecrada geliflmeye bafllad›¤› aç›kt›r.
Ve bu mecrada halklar›n kurtuluflu, özgürlü¤ü yoktur; ancak sömürülmesinin, ba¤›ml›l›-
¤›n yeni ve daha ince biçimleri olabilir.
134 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
KUZEY IRAK VE KÜRT HALKININ
ÖNDERL‹K GERÇE⁄‹ - 2

KUZEY IRAK VE
KÜRT HALKININ
ÖNDERLİK Kurtulufl
GERÇEĞİ 21 Eylül 1996
2 Say›: 8

“Kuzey Irak kan gölü”, “100 peflmerge ölü”, “çat›flmalar durmuyor”... Kuzey
Irak’taki geliflmeler aylard›r buna benzer bafll›klarla yans›yordu. Çat›flma ancak bir
taraf›n -Barzaninin- üstünlü¤üyle durmufl görünüyor. Ama “nereye kadar?” sorusu-
nun cevab›n› da kimse veremiyor. fiimdi çat›flman›n yerini “Göç” dram› alm›fl du-
rumda. “‹ç çat›flma” ise yine eflikte duruyor; güçlerini y›pratmadan geri çekilen Ta-
labani’nin “gerilla savafl›na” haz›rland›¤› haberleri yer al›yor bas›nda. Elbette ha-
z›rl›k ne Irak, ne ‹ran egemen s›n›flar›na karfl› de¤il, Barzani’ye karfl›.
Dram, trajedi; ad›na ne derseniz deyin, hiç eksik olmad› bu topraklardan. Çe-
kiç Güç himayesindeki Kürt devleti topraklar›nda aylard›r, y›llard›r sürüyor iç çat›fl-
ma. Ve daha öncesine uzan›yor. Bu savafl, Kürt milliyetçi hareketlerinin bitmek tü-
kenmek bilmeyen birbirleriyle çat›flmalar›n›n yeni bir halkas›, bir devam› yaln›zca.
Bu çat›flman›n sonunda ne ba¤›ms›zl›k, ne de özgürlük yok. K›r›lan Kürt halk›, k›ran
da.
Bu k›sa dizi, “iç çat›flma”n›n da çok k›sa bir özetini yans›t›yor. Burada an›lma-
yan irili-ufakl› onlarca çat›flma vard›r daha. Ama sorunun özü emperyalizme karfl›
durmay›flt›r. Sorunun özü, Kürt halk›n›n haklar›n›n hep icazetçilik temelinde aray›fl-
t›r. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine karfl› aç›k bir savafl çizgisine gelinmeden bu k›-
s›rdöngüden ç›k›lmas› da mümkün görünmemektedir. Bu anlamdad›r ki, yaz›m›z›n
bu bölümünde esas olarak sorunun bu boyutunu da ele almaya çal›flt›k.
Barzani, Talabani gibileri bugün Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunun önderleri de-
¤il, Kürt halk›n›n s›rt›ndaki kamburlard›r. Kürt halk› emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k
ve özgürlük yoluna girebilmek için önce bunlar›, bu milliyetçi önderlikleri s›rt›ndan
atmak durumundad›r.

Bitmek Bilmeyen ‹ç Çat›flmalar

K
ürt halk› tarih boyunca barbar imparatorluklarca, emperyalizm tara-
f›ndan, onlar›n iflbirlikçisi olan diktatörlükler taraf›ndan maruz b›rak›l-
d›¤› zulmün ve k›y›m›n d›fl›nda bir baflka k›y›m› da iç çat›flmalar›nda
yaflad›.
Elbette sorun Barzani ve Talabani’yle s›n›rl› de¤ildir. Milliyetçilik temelinde
örgütlenen hemen tüm Kürt örgütleri flu ya da bu düzeyde bu çat›flman›n için-
de olmufllard› ve bugün de içindedirler. Barzani ve Talabani (ve zaman zaman
bu çat›flman›n bir parças› olan PKK) birbirleriyle ne için savafl›yorlar? Bitmek
bilmeyen bu iç çat›flmalar›n sebebi ne?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 135

Aç›klamas› bellidir asl›nda. Milliyetçilik, ç›karc›l›¤›, mülkiyetçili¤i de içinde


tafl›maktad›r.
Milliyetçi önderlikler bir noktadan sonra Kürt halk›n›n kurtuluflu ve iktidar›
sorunu temelinde de¤il, kendi iktidarlar› temelinde hareket etmektedirler.
‹flbirlikçilik ve icazetçilik, küçük burjuva milliyetçili¤inin emperyalizme kar-
fl› olma anlam›nda tafl›d›¤› ve tafl›yabilece¤i tüm olumluluklar› budamakta ve
giderek bo¤maktad›r.

Çat›flma “Ayr›l›k”la Bafll›yor


KDP ve YNK aras›ndaki ilk çat›flma Talabani’nin KDP’den ayr›lmas›yla bafl-
lar. Çat›flmalar›n bafllang›c› yine icazet temelindedir.
Barzani önderli¤indeki KDP’de komutan rütbesiyle bulunan Talabani, Bar-
zani yönetiminin “feodal bir yönetim” oldu¤unu söyleyip tasfiye edilmesi ge-
rekti¤ini ileri sürer. Elefltirilerinde do¤rular da vard›r büyük ölçüde. Ama ç›k›fl›
yine birilerinin icazeti temelinde olur. Talabani’ye ba¤l› güçler, ayr›l›k ilan edip
Irak Komünist Partisi’nin ve Irak BAAS milliyetçili¤inin deste¤ini alarak Barza-
ni KDP’sine karfl› silahl› harekete geçerler.
Talabani ve taraftarlar› bu savaflta giderek Barzani’yi tasfiye etmekten de
öte Kürt halk›na karfl› ihanetçi bir konuma sürüklendiler. Talabani’nin silahl›
güçleri ayn› dönemde Irak taraf›ndan Güney Kürdistan’da kurulan ihanetçi Fur -
san birliklerine kat›l›rlar. Bu birlikler, Irak’›n 5’inci tümeniyle birleflip Barzani
bölgesine sald›r›ya geçerler. Bu sald›r› 1967’de bafllay›p 1974’e kadar belli
aral›klarla sürecek olan bir savafl›n da bafllang›c›d›r.

Ve sonu gelmez zaten.


KDP ve YNK 7 y›l kadar süren nisbeten uzun bir “çat›flmama” döneminin
ard›ndan bir kez daha 1982’den 1987’ye kadar aral›ks›z sürecek bir savafl›n
içine girdiler. Talabani KDP’den ‘60’l› y›llar›n ortalar›nda ayr›lm›flt›. ‘67-’74
aras› esas olarak birbirlerine karfl› savaflt›lar. ‘82-’87 aras› yine iç çat›flman›n
içindeydiler. ‘90’l› y›llarda devam ettirdiler. K›sacas›, bütün bu süreçte ateflkes-
leri, ittifaklar› geçici, iç çat›flmalar› kal›c› olmufltur.
PKK’nin bölgede -Kuzey Irak’ta- bir güç haline gelmesiyle birlikte “Kürtler
aras›ndaki iktidar savafl›” PKK’y› da içine alacak flekilde genifller. ‘90’l› y›llar
boyunca KDP, YNK ve k›smen de PKK aras›nda küçüklü-büyüklü pek çok çat›fl-
ma yaflan›r.
PKK de bu türden “iç çat›flma”n›n yabanc›s› de¤ildir. ‘80 öncesinde Kürt
milliyetçi gruplardan çat›flmad›¤› hemen hiçbir grup yoktur. ‹deolojiye güven-
sizlik, milliyetçi, mülkiyetçi temel PKK’nin bu çat›flmalar› çizgi haline dönüfltür-
mesini de beraberinde getirmifl; bu çat›flmalar›n zaman zaman hafiflemesi de
PKK’nin özelefltirisi vb.yle de¤il, bu gruplar›n güçsüzleflmesiyle mümkün olabil-
mifltir. Kuzey Irak’taki çat›flmalar ise, çat›flan güçlerin her birinin kayda de¤er
silahl› güçlere sahip olmalar› nedeniyle çok daha kanl› ve y›prat›c› olmufltur.
Oligarflinin özellikle karadan yap›lan s›n›r ötesi operasyonlar›, ‹ran ve
Irak’›n sald›r›lar›, KDP-PKK-YNK çat›flmalar›yla tamamlanarak, emekçisi, savafl-
ç›s›yla Kürt halk›n›n imhas›na dönüfltü.
136 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“‹ç Çat›flma”n›n Çekiç Güç fiemsiyesinde T›rman›fl›


Körfez savafl›n›n ard›ndan Çekiç Güç’le Kuzey Irak’ta yeni oluflturulan sta-
tü çeflitli çevreler taraf›ndan Kürt gruplar aras›ndaki çat›flmalar›n da sonu ola-
rak görüldü. Ama böyle düflünmenin yan›lt›c› oldu¤u çok k›sa sürede ortaya
ç›kt›.
19 May›s ‘92’de Çekiç Güç flemsiyesi alt›nda Kuzey Irak’taki ilk seçimler
düzenlendi ve oluflturulan ortak parlamentoda Barzani KDP’siyle, Talabani’nin
YNK’s› 50’fler sandalyeyle temsil edilmeye bafllad›lar. Bunu k›sa bir süre son-
ra, Eylül’de KDP ve YNK peflmerge güçlerinin birlefltirilmesi izledi. Art›k onlar
bir devletti ve ordulaflacaklard›.
Ama bu süreç de uzun sürmedi. 1994’te çat›flmalar yeniden bafllad›. Ma-
y›s ay› içinde bir kaç kez ateflkes yapmalar›na ra¤men yüzlerce peflmergenin
öldü¤ü çat›flmalar yafland›.
A¤ustos’ta Kuzey Irak’ta yine peflmerge kan› ak›yordu. Yüzlerce peflmerge-
nin ölümünden sonra yine “ateflkes”tiler. Ateflkes’in ömrü ayn› y›l›n Aral›k’›na
kadar sürdü. Aral›k sonunda bafllayan çat›flmalar aylarca sürdü. Yüzlerce pefl-
merge ve sivil hayat›n› kaybetti. 8 Nisan’da onca kan döküldükten sonra KDP
ve YNK aras›nda yeniden ateflkes ilan edildi. Bu ateflkesin devam›nda KDP ve
YNK Amerika’n›n inisiyatif ve müdahalesiyle Dublin’de biraraya geldiler. Atefl-
kes tart›flmalar›n›n oda¤›nda s›n›r kap›s›ndan elde edilen gelirlerin nas›l pay-
lafl›laca¤› vard›.
Art›k ortak bir parlementolar›, ortak bir devletleri vard› ama, ortak devlet
aralar›ndaki çat›flmaya yeni “paylafl›m” sorunlar›n› da eklemiflti.
Dublin ateflkes’inin ömrü aradaki küçük çat›flmalar say›lmaza bir y›l falan
sürdü. 1996 A¤ustos’unda yeniden bafllayan çat›flmalar ise Kuzey Irak’ta bu-
günkü noktaya kadar uzad›.
“Güçlü benim... Ben olmadan Kürt sorunu çözülmez, kimse bensiz manev -
ra yapamaz” diyerek kendilerini emperyalistlere kabul ettirme politikas› sür-
dükçe, tüm burjuva, küçük-burjuva milliyetçi örgütler aras›ndaki çeliflki ve ça-
t›flmalar da sürecektir.
‘95’deki KDP-YNK çat›flmalar›na iliflkin Öcalan’›n, bir röportajda söyledik-
leri son derece çarp›c›d›r.
“Kendi aralar›ndaki çat›flmalar›, içeride Kürt halk›n›n enerjisini, cesa-
retini ve umudunu zora soktu¤u ve genelde halk›n zorlanmas›na yolaçt›-
¤› için bize de zarar› olmufltur. Ama üzerimize birleflerek gelmemeleri
(özellikle Türkiye ile birlikte) objektif olarak olumlu bir sonuca yolaçm›fl-
t›r.”
“Objektif olarak” bu flekilde bir olumluluk tesbiti bile bu önderliklerin içine
düfltü¤ü durumu anlatmaya yeterlidir. Kürt halk›n›n bir k›sm›n›n birbirleriyle ça-
t›flmas›ndan di¤er bir k›sm› için “olumluluk” bulunabilmesini mümkün k›lan tab-
lo, pragmatist önderliklerin Kürt halk›na arma¤an etti¤i bir tablodur.

“D›fl Savafl” ve “‹ç Çat›flma” Birlefliyor


‘90’l› y›llar›n iç çat›flmalar aç›s›ndan en karakteristlik yanlar›ndan biri de
bitmek bilmeyen iç çat›flmalar›n› sürdüren bu gruplar›n iç çat›flmay› do¤rudan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 137

bölgedeki devletlerin askeri güçleriyle ortak sald›r›lara dönüfltürmeleridir.


Türkiye oligarflinin 1992’deki s›n›r ötesi sald›r›s›nda hem KDP hem YNK
operasyona bizzat kat›larak kendi halklar›na karfl› savaflt›lar. Mart ‘95’teki son
operasyonda da oligarflinin bölgedeki k›lavuzlar› KDP’dendir.
Türkiye oligarflisiyle Barzani ve Talabani aras›ndaki s›k s›k görüflmeler an-
laflmalar yap›ld›. Anlaflmalar›n muhtevas› hep PKK’nin engellenmesi, denetlen-
mesi vb’dir. Kürt örgütlerinin birbirleri karfl›s›ndaki tutumu bu tabloda adeta
“düflman” konumdad›r ama, ayn› örgütler kendi aralar›nda farkl› görüflmeler,
anlaflmalar yapmaktan da geri kalmazlar. Tam bir ikili oyun söz konusu olma-
ya bafllar.
‘96’da ‹ran’›n Kuzey Irak’taki ‹ran KDP’ye yönelik sald›r›s›nda bu kez yol
gösterici yine Talabani’nin YNK’s›d›r

Milliyetçi Önderlikler Gerçekte Ne Kadar Milli?


‹ran’la, Irak’la, Suriye’yle, Türkiye’yle yani Kürt halk›n›n yaflad›¤› topraklar-
da kurulu bulunan devletlerle kurulan iliflkileri bir koflulu vard›r. O ülkeyle ilifl-
ki kuran milliyetçi önderlik, o ülkenin kendi topraklar›ndaki Kürt halk›na yöne-
lik politikalar› hakk›nda hiçbirfley demeyecek, o parçadaki Kürt halk›n› kendin-
den görmeyecektir. Kurulan her iliflki bu koflulun kabulüyle kurulmufltur.
Peki bu nas›l bir milliyetçiliktir?
Yine Kürt halk›n›n isyanlar, ihanetler, katliamlar tarihinden bir örnek:
1961 y›l›nda Irak’ta Kürtler Barzani önderli¤inde bir ayaklanma bafllatt›lar.
‹ran fiah› ise Irak’taki Haflimi monarflisini y›kan Ba¤dat hükümetine karfl› düfl-
manl›kla doluydu. fiah, bu nedenle Irak Kürtlerini destekledi. Ama karfl›l›¤›nda
Barzani’den bir fley istiyordu; ‹ran Kürtlerinin fiah’a karfl› mücadelesine son
vermelerini sa¤lamas›... Barzani kendi ulusuna karfl› pazarl›k içindeydi!
Barzani bunu kabul ederek ‹ran KDP’den eylemlerini dondurmas›n› istedi...
‹stek de Kürt halk›na karfl›!
‹KDP de Barzani’nin iste¤ine k›smen olumlu cevap verdi... Cevap da halka
karfl›yd›!
Kürt halk›n›n savafl›, kurtuluflu hep pazarl›k masas›nda. Pazarl›¤›n bir tara-
f›nda zulmeden devletler, di¤er taraf›nda iflbirlikçi önderler var. “Arada” kalan
Kürt halk›.
Trajedi devam ediyor...
‹KDP, 1967 y›l›na gelindi¤inde Barzani ve fiah aras›ndaki iflbirli¤i siyaseti-
nin ‹ran’daki Kürt hareketlerine hiçbir fley kazand›rmad›¤›n› görerek bu iflbirli-
¤ini desteklemeye son verdi ve 1967’de Mehabat, Banek ve Serdeflt bölgele-
rinde gerilla mücadelesi bafllatt›.
‹ran ise Kürt halk›n›n ulusal taleplerine sahip ç›kan bu harekete karfl› kanl›
bir bast›rma operasyonuna giriflti. Ve gerilla hareketi 18 ay sonra yenildi. Bu
yenilgide, Kürt gerillalar›n›n Irak’a geçifllerinin engellenmesinin, Barzani tara-
f›ndan ihanete u¤ramalar›n›n pay› büyüktü.
Barzani, ‹ran’dan ald›¤› yard›m›n kesilmemesi için, ‹ran KDP gerillalar›na
karfl› ‹ran fiah›’n›n yan›nda yer alm›fl ve bast›rma operasyonunda fiah ile iflbir-
li¤i yapm›flt›.
138 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Milliyetçilik bunun neresindedir?


Dikkat edilirse, bu yaz› boyunca tarihler ayr› yerler ayr› olmas›na karfl›n,
hep ayn› örnekler anlat›l›yormufl gibidir. Tarihin tekekkürüne yolaçan milliyetçi
körlü¤ün, pragmatizmin, milliyetçi bile olamayan bir milliyetçili¤in k›s›r döngü -
südür bu.
Kürt halk›n›n flu ya da bu ülke s›n›rlar› içinde yaflayan bir parças›na yöne-
lik bask› ve katliamlara karfl› di¤er kesimlerdeki Kürt milliyetçi önderliklerinin
tav›rs›z kalmas›, hatta tav›rs›zl›¤›n da ötesinde bask› ve katliam›n sorumlusu
olan ülkelerle iliflkiler-ittifaklar kurmas›, gerçek anlamda milli duygular›n›n da
olmad›¤›n› gösteriyor.
Bu milli duygular›n zay›f veya olmamas› nedeniyledir ki, bir yanda böylesi
bir tav›rs›zl›k, duyars›zl›k hüküm sürerken, di¤er yanda milliyetçi önderlikler
aras›nda hep bir iktidar savafl› süregelmifltir.
Savafl›n bütün s›cakl›¤›na, Kürt halk›na yaflat›lan vahfletin tüm ac›mas›zl›¤›-
na ra¤men Kürt milliyetçi örgütleri düflmana karfl› birleflmemekle ›srar etmekte
ve hemen her biri hangi emperyalist gücünü, hangi bölge devletinin deste¤ini
al›r›m da di¤eri safd›fl› b›rak›r›m düflüncesiyle harekete etmektedirler...
Sorun fludur;
Günümüzde emperyalizme karfl› tav›r almayan, emperyalizme karfl› net ol -
mayan bir milliyetçilik, ezilen uluslar›n gerçek anlamda milliyetçili¤i de de¤il -
dir. Olamaz.

Milliyetçi Önderlikler ve Emperyalizm


Küçük burjuvazi k›smi direnmelerine karfl›n, s›n›fsal yap›s› ve ideolojisi iti-
bar›yla hep güce meyletmeye aç›kt›r. Bu, bir küçük burjuva “birey” için geçer-
li oldu¤u gibi, küçük burjuvazinin önderlik etti¤i siyasi yap›lar, gruplar vb. için
de geçerlidir. Küçük burjuva devrimcili¤i de, küçük burjuva milliyetçili¤i de ay-
n› özelli¤i gösterir.
Emperyalizmin ‘91’deki Körfez savafl› sürecinde Ortado¤u sahnesinde ta-
n›k olunanlar bunun aç›k bir yans›mas›yd›.
Küçük burjuva milliyetçisi ülke yönetimleri ve hareketler, Körfez savafl› s›ra-
s›nda emperyalizm sald›rd›kça geriye çekilmifl sald›rd›kça sinmifltir.
Kürt ulusal hareketleri de bu tablonun d›fl›nda de¤illerdir. Tersine en karek-
teristik parças› durumundad›rlar. Ulusal önderlikler emperyalist sald›r› karfl›s›n-
da aç›kça sessizli¤i, tav›rs›zl›¤› ye¤leyerek emperyalizme bayrak açmaktan
uzak durmufllard›r.
O güne de¤in a¤›zlar›ndan düflürülmeyen anti-Amerikanc›l›ktan, Ortado¤u
halklar›n›n kardeflli¤inden, kader birli¤inden eser kalmam›flt›r. Pragmatizm ve
güce meyletme, bunlar› silmifltir kitaplar›ndan.
De¤iflik parçalardaki Kürt milliyetçi hareketlerinin ‘80’li y›llar›n ortalar›na
kadar belli bir dönem sosyalist sisteme, SSCB’ye yak›n durmalar› ve ancak,
özellikle Körfez savafl›ndan sonra emperyalizmin dünyada ve Ortado¤u’da et-
kinli¤in art›rd›¤› koflullarda, farkl› biçimlerde de olsa yine ortak bir özellik ola-
rak emperyalizmden icazet ve çözüm aramalar› bu s›n›fsal karakterin sonuçla-
r›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 139

fiimdi biraz geriye gidelim.


PKK geçmiflte, en az›ndan söylem itibar›yla KDP, YNK gibi hareketlerden
emperyalizme kar›fl daha net ifadelere sahip olma, sosyalizmi, ba¤›ms›zl›¤›
savunma noktas›nda bir farkl›l›¤a sahiptir.
“Günümüz Ortado¤usunda, gericili¤i kendi kanatlar› aras›nda yeniden
örgütlenmek ve kendi egemenli¤i alt›nda sözde bir bar›fl statüsü yaratmak
amac›nda olan ABD emperyalizmi, tüm Ortado¤u halklar›n›n düflman›d›r.
PKK, baflta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm emperyalistlerin ve ifl-
birlikçilerinin bölgedeki düzeni devrilmeden, Ortado¤u uluslar› aras›nda
eflitlik ve özgürlük temelinde bir bar›fl ve iflbirli¤i ortam› gelifltirilemeyece-
¤i inanc›ndad›r.”(P PKK Kurtulufl Bildirisi, s. 59 )
PKK Kurtulufl Kongresinde böyle denmifl o zaman.
Peki, PKK’nin bu “inanc›n›” de¤ifltiren nedir?
Emperyalizm mi de¤iflmifltir? Buna ne PKK’nin ne de bir baflkas›n›n olumlu
cevap verebilmesi mümkün de¤ildir. “Kendi egemenli¤i alt›nda sözde bir bar›fl
statüsü yaratma amac›” gerçekten de bugün de oldu¤u gibi geçerlili¤ini koru-
yan bir tespittir.
De¤iflen sosyalist sistemin y›k›lmas›d›r. De¤iflen, emperyalizmin bu progra-
m›n yaz›ld›¤› günlere göre geçici de olsa güç kazanmas› ve bu güçlenmenin
kendi kafalar›nda mutlaklaflmas›d›r. De¤iflen emperyalizm de¤il, PKK ve di¤er
küçük-burjuva milliyetçi önderliklerin tavr›d›r.
Elbette bu tam bir de¤iflme de de¤ildir; çünkü geliflmenin esas›, küçük-bur-
juva milliyetçili¤inin özünde zaten varolan›n geliflmelere paralele olarak orta-
ya ç›kmas›d›r. Kürt milliyetçi hareketler esas olarak siyasi arenaya ç›kt›klar›
günden bu yana emperyalistlere dokunmamak için özel çaba sarfetmifltir. Kür-
distan’›n- Irak, ‹ran ya da Türkiye parçalar›n›n- göbe¤inde kurulu emperyalist
üslere dokunmayaca¤› mesaj›n› özellikle vermifllerdir ve gerçekten pratikleriy-
le de bunu göstermifllerdir. Çünkü bir yerde de, bugünün dünyas›nda klasik sö-
mürgecilik anlay›fl› tespitleriyle Kürdistan’›n kurtulmayaca¤›n› da kestirmekte-
dirler. Yani daha bafltan emperyalistlerin denetiminde ve icazetinde bir kurtu-
lufl düflünülmüfl, pratik buna göre flekillenmifltir. Farkl›l›klar vard›r tabii. Örne-
¤in PKK, Barzani’lerin, Talabani’lerin pratiklerinden ç›kard›klar› derslerle daha
dikkatli hareket etmifltir. Burkay vb. reformistlerin emperyalistlerle iliflkilerinden
dersler ç›karm›fllar ve emperyalizmin deste¤ini alabilmek için de güç olmak ge-
rekti¤ini kavram›fllard›r. Ama tablo emperyalizme karfl› tav›rs›zl›k tablosudur.
Bugün ne Talabani’nin “özgücümüzle hareket edece¤iz” sözleri, ne de Barza-
ni’nin “ABD’nin füzelerinden korkmuyoruz” türündeki aç›klamalar› emperya-
lizm taraf›ndan ciddiye bile al›nmamaktad›r.

Kuzey Irak’ta Cirit Atan Emperyalizm ve Ajanlar›


Kuzey Irak’taki son geliflmelerle birlikte, bir de “ajanlar›n kurtar›lmas›” so-
runu ç›kt› ortaya. Herkes “vay be, amma da çok ajan varm›fl” diye düflündü.
Evet, gerçekten de bu durum son derece ilginç ve çarp›c›yd›.
Emperyalizm aç›k askeri bir güç olarak bölgede bulunuyordu. Buna bölge-
deki güçlerden kimsenin bir fley dedi¤i yoktu. Emperyalizm hemen tüm siyasal
140 Miliyetçilik Ç›kmaz›

geliflmelerin içindeydi, yönlendiricisi durumundayd›. Kürt örgütleri aras›nda


çat›flma ç›kt›¤›nda onlar› bar›flt›rmak bile onlar›n ifli olmufltu ve bu son derece
“do¤al” karfl›lan›yordu.
Ama tüm bunlara ek olarak örtülü ve aç›k son derece yo¤un bir ajan faali-
yeti de yürütüyordu. Bunca ajan›n gizli olmas›, Kürt örgütleri taraf›ndan bu
ajan faaliyetinin hiçbir biçimde farkedilmemifl olmas› elbette mümkün de¤ildi.
‘91’den bugüne, emperyalizmin bölgeye, askeri, siyasal olarak ve NGO
denilen örgütleri arac›l›¤›yla aç›kça yerleflmesinden bu yana bölgede emper-
yalizme karfl› tek bir vurufl, tek bir eylem yoktur. Iflte mevcut Kürt örgütlerinin
durumunu bundan iyi ortaya koyan bir baflka gösterge olamaz.
Ancak bütün bunlara ra¤men emperyalizme güven vermek oldukça zordur.
Talabani, Barzani y›llard›r görüflüyorlar, hatta ABD’nin Beyaz Saray’›na bi-
le kabul ediliyorlar da ne oluyor?
“Güven vermek” zordur gerçekten. Barzaniler daha 1970’lerde Irak yöne-
timi petrollerin bir bölümünü millilefltirdi¤inde gazetelere aç›k aç›k “Amerika
bize yard›m ederse, petrolleri ona ifllettiririz” diye demeçler vermiflken, emper-
yalist baflkentlerde y›llarca “resmi” kabul görmediler. Hala da gördükleri kufl-
kuludur, “bekleme odalar›nda” tutulmakta, s›k s›k yüzüstü b›rak›lmaktad›rlar.

“As›lacaksan ‹ngiliz ‹piyle As›l”


Aç›kt›r ki, emperyalizmin Kürt sorununa bugünkü ilgisi, “insan haklar›” vb.
çerçevesindedir. Ve bu ilgi, özellikle ABD aç›s›ndan a¤›rl›kl› olarak bir kaç y›l-
d›r artm›fl, ABD “insan haklar› ihlalleri” gerekçesiyle Türkiye’ye “ambargo”
uygulam›fl, Irak Kürtlerini korumak için Irak’a sald›rm›flt›r. Peki ‘90’l› y›llara ka-
dar Türkiye’de insan haklar› ihlalleri yok muydu? ABD yeni mi fark›na vard›?
Elbette hay›r. ABD, Almanya, hem Türkiye oligarflisini, hem Irak yönetimini, he-
men “Kürt sorununu” denetimlerinde tutabilmek için manevralar yapmakta,
kendi ç›karlar›na uygun bir “çözüm”ün zaman› ve zeminini oluflturmaktad›rlar.
Ama görülüyor ki, emperyalizmin kendi vahfletini, sald›rganl›¤›n› gizleme
arac› olmaktan baflka bir fley olmayan bar›fl, insan haklar› demagojileri, kü-
çük-burjuva milliyetçi saflarda fazla ciddiye al›n›yor.
Herfleye “emperyalizmli bir çözüm!” penceresinden bak›lmaya baflland›¤›n-
da emperyalizmde iyilikler, özgürlükler, demokrasi keflfetmeye bafllamak da
do¤al oluyor.
Bu pencere, ayd›n kiflili¤ine sayg› duyulacak Beflikçi’ye, bilim adaml›¤›na
hiç denk düflmeyen bir “bilimsellikle” emperyalizm hakk›nda flu sat›rlar› yazd›-
rabiliyor.
“E¤er 1920’lerde ‹ngiltere’ye ba¤l› bir Kürdistan sömürgesi kurulmufl
olsayd›, Kürdistan flimdiye kadar çoktan ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmufl olur-
du... hiçbir emperyalist güç, Türklerin, Araplar›n ve Farslar›n Kürdis-
tan’da gerçeklefltirdikleri y›k›mlar› gerçeklefltiremezdi. Ne 1920’lerde ‹n-
giliz emperyalizmi, ne de günümüzde Amerikan emperyalizmi...” (A Aktaran
S. Cihan, Kürt Ulusal Mücadelesi..., S. 94 )
Evet, bu sat›rlardan sonra insan, farkl› bir dünyada m› yafl›yoruz acaba di-
yor. Ve bu sat›rlardan sonra fiah ‹ran›’ndaki Kürt katliamlar›n›n, Halepçelerin,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 141

Türkiye Kürdistan›’nda Kürt halk›na karfl› yürütülen vahfli yoketme savafl›n›n


ABD emperyalizminden ba¤›ms›z m› gerçekleflti¤ini sorman›n bir anlam› kal-
m›yor. Ya da ‘91’de Irak’taki y›k›m›n, daha bir kaç ay önce Ruanda’y› kan gö-
lüne çeviren y›k›m›n acaba ABD d›fl›nda bir güç taraf›ndan m› gerçeklefltirildi-
¤ini sorman›n da bir anlam› olmasa gerek.
Bu pencereden bak›ld›¤›nda 1919’da ‹ngilizlerin fieyh Mahmut önderli¤in-
deki isyan› katliamla bast›rmas› unutulabiliyor. ‹ngilizler 1932’de manda yö-
netimine son verip Irak Kral›¤›n›n sözde ba¤›ms›zl›¤›n› tan›d›klar›nda, askerle-
rini Irak’tan çekerken son yapt›klar› ifl yine Kuzey Irak’ taki Barzan bölgesini
bombalamak olmufltur. Bu da bilmemezlikten geliniyor. Bu pencereden bak›ld›-
¤›nda 1943’te Molla Mustafa Barzani önderli¤indeki ayaklanmay› Irak yöne-
timinin ‹ngilizlerin deste¤iyle bast›rd›¤› da görmezden gelinebiliyor. ‹ngiliz
Hava Kuvvetlerinin bu isyan›n bast›r›lmas› s›ras›nda Kürt halk›n›n üzerine ya¤-
d›rd›¤› bombalar, emperyalizmden icazet bekleyen bak›fl aç›s›n›n körlü¤ünün
kan›t› gibi durmaktad›r tarihte.
Bu pencere, HEP’lilere TBMM’deki Çekiç Güç oylamas›nda “kals›n” da de-
dirtmiyor, “gitsin” de . bu siyasi parti, parti karar› almayarak oylamada millet-
vekillerini “serbest” b›rak›yor. Asl›nda denilen “kals›n”d›r. Ne için? Kürtleri kat-
liamdan korumak için! 20’ci yüzy›l›n hemen tüm katliamlar›n›n sorumlusu ve
ço¤unda do¤rudan uygulay›c›s› emperyalizm ne zamandan beri halklar›n ko-
ruyucusu oldu? O ifline geldi¤inde, “tavflana kofl taz›ya tut” diyen politikas›n›
uygular. ‹fline geldi¤inde, herfley olup bittikten sonra “bar›fl›n koruyucusu” ola-
rak ç›kar sahneye. Emperyalizm, yüzbinlerce askerini y›¤d›¤› Körfez savafl›n›n
hemen sonras›nda yaflanmas›na ra¤men Saddam’›n gerçeklefltirdi¤i Kürt katli-
am›nda da ne hikmetse, katliamdan sonra “yetiflmifl”, müdahale etmifltir.
Kuzey Irak’ta bulunan tüm Kürt örgütlenmelerinin Çekiç Güç tavr›- yani ta-
v›rs›zl›¤›- emperyalizme verilmifl aç›k çektir.
Emperyalistler aras› çeliflkilerden, emperyalist ülkelerle yeni-sömürgeleri
aras›ndaki göreli çeliflkilerden faydalanma ile emperyalistlerin deste¤ini almak
için emperyalistlere dokunmamak ayn› fleyler olamaz...

Kurtuluflun Yolu; Savafl› Yaymak, Devrimi Dayatmakt›r


Kürt halk›n›n yaflad›¤› tarihsel ac›lar ve tecrübeler, gerçekte burjuva-feodal,
küçük-burjuva milliyetçi önderlikleri mahkum ederken, devrimci önderli¤in ana
çizgilerini de belirlemektedir.
‹lk ana çizgi, sorunun salt milliyet ekseninde de¤il, ulusal ve s›n›fsal eksen -
de ele al›nmas›d›r. Tüm tecrübeler, tarih ve yaflanan süreç, milliyetçili¤in ger-
çek ve nihai anlamda bir çözüm olmad›¤›n› yeterince ortaya koymakta; “Kürt
sorunu”nun çözümünün ancak, ulusal ve s›nfsal talepleri Devrimci Halk iktida-
r›n› hedefi içinde biraraya getiren devrimci bir önderlikle mümkün olabilece¤i-
ni göstermektedir. Bu, Kürt halk›n›n isyanlar tarihinde olmayan bir yand›r.
‹kinci ana çizgi, devrim ekseninin halklar›n birleflik mücadelesine oturmas›
gerekti¤idir. Halklar›n her ülkedeki birleflik cephesinin iktidar› hedefleyen sa-
vafl›yla, gerici iktidarlar birer birer y›k›lmad›kça, ne Kürt halk›n›n ne de bölge-
deki di¤er halklar›n kurtuluflu mümkün de¤ildir. Emperyalizm politikalar›, Tür-
142 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Diplomasiye Kurban Edilen Gerilla...


Ya da Devrimci Halk ‹ktidar› ‹çin Savafl
Kürdistan’da ideolojik-politik önderlik zaaf›n›n yol açt›¤› en vahim sonuç, kufl-
kusuz, program ve söylem itibar›yla da olsa, iktidar› ya da baflka deyiflle ba¤›m-
s›zl›¤› hedefleyen bir rotada bafllayan silahl› mücadelenin diplomasi masalar›n›n
basit bir arac› durumuna getirilmifl olmas›d›r.
Bu sonuçta silahl› mücadelenin sa¤lad›¤› pek çok geliflmeye ra¤men milliyet-
çi önderliklerin kendine, halka güvensizli¤i vard›r.
K›sa vadeli hedefler koyup bunlar gerçekleflmedi¤inde de umutsuzlu¤a kap›-
l›p daha geri hedeflere savrulma vard›r.
Ve nihayetinde emperyalizmin ve onun dünya düzeninin gücünü mutlaklaflt›-
r›p, onun d›fl›nda bir çözüm umudunu yitirme vard›r.
Bu tür ad›mlar hep “gaçece” diye, “taktik” diye adland›r›lm›fl ama çok geç-
meden “as›l çizgi” haline gelmifltir. Barzani ve Talabani’nin geliflme çizgisinde
bunlar çok aç›k görülebilir durumdad›rlar.
Peflmergelerin, gerillalar›n flu anda hala sahnede bulunuflu “zorunluluk” tand›r.
Emperyalizmin ve oligarflinin bir türlü kendileriyle masaya oturmay›fl›ndand›r.
Mahir Çayan’›n y›llar önce vurgulad›¤› gibi, “Gerilla Savafl› kavram›, kav-
ram olarak tek bafl›na nitelik belirleyici de¤ildir. Merkezi otoriteye karfl› ma-
halli mütegallibe de, düzenli birlikleri yenilmifl bir ordu da düflman›na kar-
fl› gerilla savafl› yürütebilir.” (M M. Çayan, Kesintisiz Devrim 2,3, s. 310 )
Örne¤in, Çeçenistan’da, Bosna-Hersek’te yürütülen gerilla savafllar› Barzani-
Talabani peflmergelerinin savafl› da bunu ortaya koyan somut örneklerdir. Ve ek-
leyebiliriz ki, s›n›rl› baz› ulusal-demokratik haklar›ndan fazla bir fley istemeyen,
muhatap al›nmak isteyen bir hareket de, muhatap almas›n› istedi¤i güce karfl› ge-
rilla savafl›na baflvurabilir. Ama bunlar›n hiçbiri halk›n kurtuluflunu, halk›n iktida-
r›n› hedeflemez.
Gerilla savafl›n›n devrimci muhtevas› devrime ve iktidara yönelmekte somutla-
fl›r. Ve gerillan›n devrimci savafl›, strateji ve taktiklerini, ittifaklar›n› ve iliflkilerini
bu temelde gelifltirir, Savafl› yaymak ve fliddetlendirmek gerillan›n de¤iflmez yö-
nelimidir ve bu, k›smi hedeflere de¤il, as›l hedefe devrim ve iktidar hedefine ta-
bidir.
Gerilla Devrimci Halk ‹ktidar›’n›n arac›d›r. Görevi, savafl› yayg›nlaflt›r›p ordu-
lafl›p emperyalizme ve oligarfliye devrimi dayatmakt›r. Zaten ancak bu tarz bir
gerilla savafl›yla kazan›labilir.

kiye, Irak ve Suriye’deki oligarflilerin ve küçük burjuva diktatörlüklerin politika-


lar›, bölgenin ve bu ülkelerin sosyo-ekonomik yap›s›, her ülke somutunda Kürt
ve Türk halk›n›n, Kürt, Arap ve Fars haklar›n›n kurtuluflunu birbirine ba¤lam›fl -
t›r.
Her ülkenin kendi somutu içinde halklar›n birlikte mücadelesi sa¤lanamad›-
¤› sürece, diktatörlükler hükmetmeye, tüm ulusal ve sosyal kurtulufl taleplerini
bo¤maya devam edeceklerdir.
Milliyetçilik temelinde örgütlenen tüm bu hareketler bölge devletlerinin sa-
vafl› lokalize etmek politikas› karfl›s›nda bir çözüm üretememifl, silahl› güce da-
yanan bir direniflin ötesine geçilmeyerek milliyetçili¤in s›n›rlar›nda t›kan›p ka-
l›nm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 143

T›kanm›fll›¤›n özü, kitlesel-askeri gücün doruk noktas›nda bile iktidara yöne -


linmemesidir. Dar ulusalc› temeldeki örgütlenme ve mevzilenme bu yönelmeme-
nin as›l nedenidir.
Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki say›s›z ayaklanman›n ve 40-50 y›ll›k mü-
cadelenin geldi¤i noktay› ve sonucunu k›saca flöyle özetlemek mümkündür:
dünyan›n bugünkü koflullar›nda, merkezi devletin alabildi¤ine güçlendirildi¤i
çok uluslu bir devlette, milliyetçi politika ve örgütlenmelerle bir “güç” olunabi -
lir, bir halk›n bask›ya, asimilasyona karfl› ulusal direnifli örgütlenebilir ama ik -
tidar› almak böyle bir savafl›n ve örgütlenmenin ulaflabilece¤i hedeflerin uza -
¤›ndad›r.
Çok çeflitli biçimlerde özgünlükler ortaya ç›kabilir elbette ama emperya-
lizmle oligarflilerin tamamen içiçe geçti¤i, merkezi devletlerle ayn› s›n›rlar için-
deki halklar›n kaderinin bütünüyle ortak hale geldi¤i koflullarda genel ve ka-
rakteristik olan budur.
T›kan›kl›¤›n gösterdi¤i bir baflka sonuç, sorunun yaln›zca faflizmin, gerici
iktidarlar›n karfl›s›na askeri bir güç koyma sorunu olmad›¤›d›r. Bu bir direnifl
hareketi için yetebilir ama iktidar için yetmez.
Oligarflinin Kürtleri tecrit, kitleleri göçettirme ve silahl› savafl› belli bir böl-
gede s›k›flt›rma politikalar› karfl›s›nda milliyetçi önderlikler, do¤ru politikalar ve
etkili taktiklerle cevap verememifller, tersine yanl›fl ad›mlarla, egemen devletle-
rin bu noktalarda belli baflar›lar elde etmesinin yolu aç›lm›flt›r.
Milliyetçi önderlikler, Kürt halk›n› ezen, sömüren, parçalayan bölge devlet-
lerinin silahl› mücadeleyi lokalize etme politikalar›na, halklar›n güç ve müca-
dele birli¤ini gelifltirme temelinde bir cevap aramak yerine; yine milliyetçi, yi-
ne pragmatist ve yine iktidar› de¤il uzlaflmay›, icazeti hedef alan bir tav›r ge-
lifltirmifllerdir. Ama bu “taktik” silahl› savafl›n, kurtuluflun geliflmesine hizmet et-
medi¤i gibi, hemen her ülkede flovenizm ve “Kürtleri tecrit” politikas›na malze-
me haline gelmifltir.
‹çinde bulundu¤u ülke halklar›na ve ülkenin devrimine s›rt çeviren önderlik-
ler, sonuçta kendilerini, emperyalizme yak›nlaflma, “masaya oturma” zorunlu-
lu¤uyla karfl› karfl›ya bulmufltur.
Gelinen noktada milliyetçi önderliklerin gündeminde olan “Kürt sorunu”nun
emperyalizmin denetiminde “çözüm”üdür. Bu yüzden hepsi bir biçimde emper-
yalizme ça¤r› yap›p durmaktad›rlar.
K›smi savafl, k›smi örgütlenme, “k›smi çözüm”ü getirmifltir.
Ki bu da, biliniyor ki, çözüm de¤ildir. Ba¤›ms›zl›k, özgürlük, sömürüden
kurtulufl yoktur bu çözümün içinde.
Devrimsiz çözüm yok! Bilinenin görülenin ve bir kez daha kan›tlanan›n öze-
ti budur.

Kurtulufl Yolu; “S›n›rl›” De¤il, Devrimci Savafl;


Milliyetçi De¤il Devrimci Önderlik!
Kürt halk›n› örgütlenmede ve savaflta yaln›zl›¤a mahkum etmek, “Kürt Soru-
nu”nun çözümünü de “düzen içi” çözümlere -yani çözümsüzlü¤e- mahkum et-
mek anlam›na gelmifltir.
144 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kürt halk›n›n birlikte savaflabilece¤i -ve zaten savaflan- halklar vard›r. Bu


halklar›n ortak talepleri ve en önemlisi ortak bir düflmanlar› vard›r. Devrimci
önderlik herfleyden önce bu halklar›n birlikte örgütlenmesini, birlikte savaflma-
s›n›n ad›d›r.
Kürt halk›, 50 y›ld›r burjuva küçük-burjuva önderliklerin kendisine sundu¤u
milliyetçi ufku aflacakt›r. Çünkü bu ufuk onun dünyas›n› daraltmakta ve sömü-
rü-zulmü-ulusal bask› zincirinin uzamas›na neden olup, kurtuluflu geciktirmekte-
dir. ‹syanlar›, katliamlar›n, trajedilerin onlarca kez tekrar›na karfl›n bu ufkun
afl›lamam›fl olmas› devrimci bir alternatifin yoklu¤u koflullar›ndad›r.
Onlarca y›ld›r s›n›rs›z bask›lar ve ac›lar yaflayan, yerinden yurdundan
olan, ayaklanmalara gerillaya, birlerce flehit veren Kürt halk›n›n “bar›fl” , “di-
yalog” politikalar›na Kuzey Irak’ta oldu¤u gibi burjuva-feodal önderli¤in “oto-
nomi” ve benzeri çözümlerine bugün gösterdi¤i ilgi, geçicidir.
Milliyetçi önderliklerin bu çizgisi “dökülen kan”, “insan haklar›” söylemleri
üzerinde flekillenip, giderek kendini “bar›fl” talebiyle, özerklikle, hatta ulusal
birkaç hak k›r›nt›s›yla s›n›rlayan bir zemine oturmaktad›r. Ve bu zeminde Kürt
yoksullar›n›n gerçek talepleri Kürt halk›n›n gerçek ulusal kurtulufl talebi yoktur.
Devrimci bir önderlik bugün, bu taleplerin ve bu taleplerin sahibi olan yoksul
Kürt köylülü¤ünün kucaklanmas›nda somutlanacakt›r.
Kürt halk›n›n ony›llard›r burjuva, küçük-burjuva milliyetçi önderliklerle gele-
bilece¤i yer herkesin gözleri önündedir. Milliyetçi önderliklerin Kürt halk›n› ge-
tirip b›rakt›¤› yer emperyalistlerden yard›m istemektir, sald›r›lar karfl›s›nda em-
peryalizme ya da bölge devletlerine s›¤›nmakt›r. Onlarca y›ll›k isyan ve geril-
la savafl› bu noktada kald›¤›nda, bu onca ac›n›n, özverinin, kahramanl›¤›n hiç-
lenmesidir. Kürt halk›n›n isyan›, gerilla savafl› bu noktada kalmamal›, dönüfle-
rek, de¤iflerek, devrimcileflerek, devrimci bir önderlikle, kardefl halklarla birle-
flerek devam etmelidir. Ta ki devrime, ta ki kendi iktidar›na kadar!...
Miliyetçilik Ç›kmaz› 145

Kurtulufl
GERÇEKÇ‹L‹K VE “GERÇEK”TEN
ÇIKARILAN SONUÇ

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
28 Eylül 1996
Say›: 9

B
ir zamanlar bir “Befl Parçac›lar” vard›. Savunduklar›n›n özü, Kürdis-
tan’›n tüm parçalar›nda tek bir örgütlülük çat›s› alt›nda bir mücadele ve
tüm parçalarda efl zamanl›, “birlikte” kurtulufltu. Hayatta en ufak bir kar-
fl›l›¤› yoktu bu teorinin. Tutmad›. Böyle bir düflünce daha sonra baflkalar› taraf›n-
dan da en az›ndan tam bu haliyle savunulmad›.
Ancak Kürt sorunu özelinde milliyetçi çizgi a¤›rl›¤›n› korudu. Kimse “befl par-
çac›l›¤›” savunmuyordu ama di¤er halklarla birlik temelinde bir politikay› da sa-
vunan olmad›. Asl›nda bu daha bafltan onlar aç›s›ndan bir açmaz oluflturuyor-
du: Hemen tüm Kürt örgütlenmeleri, nihai anlamda “Birleflik Kürdistan” deseler
de esas olarak içinde bulunduklar› ülkedeki Kürdistan parças›n›n kurtuluflu çerçe-
vesinde mücadele ediyor, buna göre örgütleniyorlard›. Yani asl›nda ne içinde bu-
lunulan ülke halk›yla ittifak sözkonusuydu, ne de tüm Kürt halk›n›n ittifak›. Bu bafl-
tan kendini aç›k bir güçsüzlü¤e, çözümsüzlü¤e mahkum etmekti oysa. Nitekim
Kürdistan’›n hemen her parças›nda geliflen süreç de bunu gösterdi.
Bugün Kuzey Irak somutundaki geliflmeler, Kürt halk›n›n kurtuluflu ve Kürdis-
tan’›n ba¤›ms›zl›¤› sorununun hangi noktalar temelinde flekillendi¤ini, bu flekillen-
meyle hangi sonuçlar›n al›nabildi¤ini ve nas›l flekillenmesi gerekti¤ini görmek
için aç›k bir vesile olmufltur. Kendini bölge halklar›ndan, Kürdistan’›n parçalar›-
n›n içinde yerald›¤› ülke halklar›ndan koparan milliyetçilik temelindeki bir Kürt
örgütlenmesi, politik askeri açmazlarla karfl› karfl›ya kalmaktan kaç›nam›yor. Bu
çizgi de¤ifltirilmedi¤i, milliyetçilik esas al›nmaya devam edildi¤i sürece de milli-
yetçili¤in kaç›n›lmaz sonucu olan pragmatizm, onlar› Kürdistan’› bölüp parçala-
yan bölge devletleriyle “ittifak” yapma gibi bir kapana s›k›flt›r›yor.
KDP’nin, KYB’nin, PKK’nin ve di¤er Kürt örgütlenmelerinin ç›k›fl noktas›nda fe-
odalizme karfl› tav›r, sosyalizmi savunup savunmama gibi pek çok farkl›l›k var-
d›r; ama bir ayn›l›k vard›r ki, o bugün karfl› karfl›ya olduklar› sorunlar›n, Kuzey
Irak’taki istikrars›z, güvensiz durumun da adeta aç›klamas› gibidir. Bu ayn›l›k bu-
lunduklar› ülkelerin halklar› karfl›s›ndaki tutumlar›d›r. Gerek KDP, KYB olsun, ge-
rekse de PKK olsun, ç›k›fllar›ndan bu yana, sürecin hiçbir aflamas›nda içinde bu-
lunduklar› ülkenin halklar›yla do¤rudan, aç›k bir ittifak ve birleflme politikas›, pra-
ti¤i içinde olmam›fllard›r. Bu mant›¤›n geçmifle uzanan kökünü ve “teori”sini ör-
ne¤in PKK’nin “Kurulufl Bildirisi” ad›yla yay›nlad›klar› kitapta bulabiliriz.
Bu kitapta Kürdistan Devrimi’nin ittifaklar› birincil ve ikincil diye ayr›l›yor. Birin-
cil ittifaklar olarak gençlik, ayd›n tabaka ve devam›nda kent küçük burjuvazisiyle,
di¤er milli güçler say›l›yor. ‹kincil ittifaklar ise kendi içinde “üç halka”ya ayr›l›yor.
146 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Birinci halka Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki yurtsever hareketlerle ittifak›,


ikinci halka Kürdistan’› sömürgelefltiren ülkelerin devrimci hareketleriyle ittifak›,
üçüncü halka sosyalist ülkeler, ulusal kurtulufl hareketleri, geliflmifl kapitalist ül-
kelerdeki iflçi s›n›f› hareketi ve tüm ilerici insanl›k ile kurulacak ittifaklar› içerir.”
Evet, bulunulan ülkedeki devrimci güçler (ve di¤er halklar›) ikincil ittifaklar›, ikinci
halkas›nda say›ld›¤›nda açmazlar kaç›n›lmaz oluyor. Yine ayn› kitapta “ba¤›ms›z
devlet” meselesine iliflkin flöyle bir belirleme yer al›yor:
“Ba¤›ms›z devlet, günün flartlar›nda tek do¤ru, do¤ru oldu¤u için de devrim-
ci bir tez olup, di¤er tezler ve çözüm yollar› devlet s›n›rlar›na dokunmad›¤› için
reformist, reformist oldu¤u için de gerici tezlerdir.”
As›l ölçü ne olmal›? Mevcut devlet s›n›rlar›na dokunup dokunmamak m›? Yoksa
mevcut düzene dokunup dokunmamak m›? Sorunun canal›c› noktas› buras›d›r. Mev-
cut düzene dokunmad›¤›n›z sürece mevcut s›n›rlar› de¤ifltirmiflsiniz ne olacak? Al›n ifl-
te, bugün Kuzey Irak’ta ABD’nin denetim ve gözetiminde bir Kürt devleti kuruldu¤unu
düflünün. Mevcut s›n›r de¤iflmifl oluyor; peki bu Kürt halk› aç›s›ndan bir çözüm mü ola-
cak, kurtulufl mu olacak?
Emperyalistler ya da iflbirlikçi egemen s›n›flar taraf›ndan çizilen s›n›rlar› mutlaklafl-
t›rmak elbette do¤ru de¤ildir. Ve elbette tek bir Kürdistan’›n savunulmas› da do¤rudur.
Ancak sorun bir yerde buna nas›l ulafl›labilece¤idir.
Bu iflgalci, ilhakç› ülkelerdeki egemen s›n›f iktidarlar› devrilmeden bu yol aç›labi-
lir mi? Peki bu iktidarlar, içinde bulunulan ülkelerin halklar›yla birlikte mücadele etme-
den devrilebilir mi?
Hay›r. Ba¤›ms›z bir Kürdistan’›n yolu, ancak bu egemen devletler y›k›larak aç›la-
bilir. Ve bu egemen devletlerin iktidarlar› da, bu ülke halklar›n›n birli¤i olmaks›z›n y›-
k›lamaz. Bu ülke halklar›yla birlik yap›lmad›¤›nda, birlikte örgütlenip birlikte savafl›l-
mad›¤›nda, geriye ancak bölge devletlerinin veya emperyalizmin icazetindeki çö-
zümler kalmaktad›r. Bugün hemen herkes bu gerçe¤i görmüfl, flöyle ya da böyle bu
gerçe¤i kabul etmektedir.
PKK’nin bugün söyledikleri, Türkiye’ye dönük “pratik ad›mlar›” esasta bu gerçe¤in
görülmesinin sonuçlar›d›r. Bugün “Türk halk›yla ittifak”, “Türkiye taraf›nda savafl› yay-
g›nlaflt›rmak”, “ortak muhalefet örgütleri oluflturmak” vb. PKK’nin gündemine ve söy-
lemine dünden çok daha fazla girmifltir.
Bugün Barzani de diyor ki; “Ben gerçekçi bir insan›m. ‹ran, Irak, Türkiye ve
Suriye karfl› ç›kt›¤› sürece Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulamaz.”
Evet, Barzani gerçe¤i bir ucundan görüyor. Elbette burada sorun, gerçe¤i görmek
kadar, o gerçekten ne sonuç ç›kar›ld›¤›d›r.
Barzani bu gerçe¤i görüyor ve bu gerçek karfl›s›nda bu ülkelere karfl› savafl yeri-
ne, ba¤›ms›z Kürdistan iste¤inden de, bir devlet iste¤inden de vazgeçiyor.
PKK de gördü¤ü gerçe¤in karfl›s›nda, bir yandan taleplerini ve hedeflerini bölge
devletleri, oligarfli ve emperyalizm için “daha kabul edilebilir” bir noktaya çekerken,
di¤er yandan da Türkiye devrimini de “üstlenme” gibi bir ç›k›flla sorunu çözmeye ça-
l›flm›fl ve çal›flmaktad›r. Ancak sunidir. Bunun için kurulan-kurdurulan örgütlenmelerin
durumu ortadad›r. Bu gerçekten ç›kar›lmas› gereken sonuç; Türkiye halklar›yla, onun
örgütlülükleriyle gerçek bir ittifak ve Türkiye oligarflisiyle uzlaflmaz bir savaflt›r. Çözüm
buradad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 147

Kurtulufl
BUCAKLAR VE KURTULUfi

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
16 Kas›m 1996
Say›: 6

S
edat Bucak... Susurluk kazas› onun ismini bir kez daha öne ç›kard›.
Bir DYP milletvekili... Afliret reisi.... Korucu bafl›... Toprak a¤as›... Ya
da bunlar›n daha toplam bir ifadesi olarak bir “savafl a¤as›”...
Susurluk kazas› Türkiye’nin gündemine devletin mafyalaflmas›n›, burjuva
bas›nda siyaset-polis-mafya üçgeni diye ifade edilen ama gerçekte kontrgeril-
la denen fleyden baflka bir fley olmayan örgütlenmeyi getirmifltir. Ama Susur-
luk’un gündeme getirmesi gereken fleylerden biri de Kürdistan’daki “Bucak”lar
gerçe¤idir. Bucaklar gerçe¤i Kürdistan’daki toprak a¤al›¤› meselesidir.
Bucak’lar 80’den önce de Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunun önüne dikildi.
Sald›r›lar, katliamlar yapt›, iflkenceler uygulad›... 12 Eylül’den sonra Bucak
afliretinin silahl› adamlar› cuntayla “pürüz”ler yaflad›lar. Kürt halk›n›n mücade-
lesi yeniden yükseldi¤inde “pürüz” giderildi. Bucak’lar 93’de A¤ar’la anlafl›p
afliret olarak korucu oldular. Art›k do¤rudan devletin silah›yla dikileceklerdi
ulusal kurtuluflun karfl›s›na.
Toprak a¤al›¤›, tekelci burjuvazinin cuntalarla oligarfli içinde bir ad›m da-
ha öne ç›kt›¤› zamanlarda gündeme getirilip sonra yine unutulan bir mesele,
toprak reformu meselesi. ‘23’lerden itibaren onlarca kez gündeme gelmifl, an-
cak hiçbirinde de böyle bir reform olmam›flt›r. Tekelci burjuvaziyle toprak a¤a-
lar›n›n, tefeci tüccarlar›n›n ittifak› olan oligarflik yap› bütün bu süreçler boyun-
ca bileflimini korumufltur.
Bütün bu süreç içinde k›rda çeflitli çözülmeler yaflanm›fl, ancak toprak a¤a-
l›¤› çözülememifltir. Çözülmedi¤inin en iyi göstergelerinden biri her dönem ge-
rek TBMM’de, gerekse de örne¤in cuntan›n oluflturdu¤u Dan›flma Meclisi gibi
organlarda toprak a¤alar›n›n temsilinin hep bir biçimiyle sa¤lanm›fl olmas›d›r.
Kamran ‹nan’lar, Bucak’lar oraya toprak a¤alar›n›n temsilcisi olarak gelmekte-
dirler.
Tar›m›n istihdam edildi¤i nüfus 1960’da % 75 iken, bu oran 1970’de %
66’ya, 1980’de % 58’e düflmüfltür. 1990’larda bu rakam›n % 50 civar›nda ol-
du¤u tahmin edilmektedir.
K›rda nüfus azalm›flt›r, mant›ken herkese düflebilecek toprak artm›fl olmal›y-
d›. Ama öyle olmad›, ayn› süreçte k›rsal alandaki topraks›z köylü oran› da afla-
¤› yukar› ikiye katlanm›flt›r. 1950’de % 14,5 olan topraks›z köylü oran›,
1980’de % 31’e ç›km›flt›r. Kürdistan’da bu oran 1980 rakamlar›yla % 45’in
üstüne ulaflm›flt›r.
Topraks›zlaflma 80’li ve 90’l› y›llar boyunca da sürmüfltür. “Toprak reformu”
148 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ad› alt›nda da¤›t›lan topraklar da toprak a¤alar›n› büyütmekten, güçlendirmek-


ten baflka bir sonuç vermemifltir. GAP, toprak a¤alar›n› topraklar›n› büyütmeye
yöneltirken, tekelci burjuvazi de büyük ölçüde toprak sahibi olmufltur.
Toprak a¤al›¤› gerçekte Ege’den Akdeniz’e kadar ülkemizin pek çok yerin-
de flu ya da bu ölçüde var kuflkusuz. Kürdistan’dakiler dahil kimileri büyük öl-
çüde kapitalist iliflkiler içine girmifllerdir. Ama yine ve hala toprak a¤as›d›rlar.
Feodal yap›n›n korunmas›, halk›n kurtuluflunun karfl›s›nda neredeyse özel bir
politika durumundad›r. ‹flte bu yüzdendir ki, Kürt halk›n›n kurtuluflu toprak a¤a-
lar›na da karfl› savafl›lmaks›z›n mümkün de¤ildir.
Bucak’lar, Bucak’lar gibi onlarca afliret ve a¤a, halk›n kurtuluflunun önün-
deki engellerdir. Bu son derece aç›kt›r. Bunlar aras›ndaki çeliflkilerden yarar-
lanmak falan son derce talidir ve asl›nda bugün böyle bir fley pek de söz ko-
nusu de¤ildir. En fazla tarafs›zlaflt›r›lmalar›ndan sözedilebilir. Ay›dan post ol-
mazsa, toprak a¤as›ndan da dost olmaz. Kürt halk›n›n ç›karlar›yla toprak a¤a-
lar›n›n ç›karlar› birbirinin tam z›dd›d›r.
Toprak a¤alar›na karfl› s›n›fsal temelde bir mücadele PKK önerli¤indeki mü-
cadelenin aksayan hatta olmayan aya¤›d›r. Bu ulusal s›n›rl›l›¤›n do¤al sonucu-
dur. Bucak olay› çok aç›k ortaya koyuyor ki, toprak a¤al›¤› zaten çoktan sa-
vafl a¤al›¤›na dönüflmüfltür; toprak a¤alar› hem askeri, hem politik bir hedef
halindedir. Kürt halk› toprak a¤al›¤›n› yerle bir etmeden kurtuluflunu kazana-
maz. Savafl içinde özellikle orta büyüklükteki toprak a¤alar›n› “tarafs›zlaflt›r-
ma” politikas› izlemek belki baflvurulabilir bir yöntemdir; ancak bu hiç bir za-
man s›n›fsal çeliflkiyi örten bir ifllev görmemelidir.
Bugün toprak a¤al›¤›na karfl› ne pratik olarak savafl›n içinde bir yönelim
vard›r, ne de Kürt halk›nda toprak a¤al›¤›na karfl› böyle bir bilinç ve öfke ya-
rat›lm›flt›r. Oysa kurtulufl için bu vazgeçilmezdir.
Kurtulufl, kendi topraklar›nda özgürce ve sömürülmeden yaflayabilmek de-
mektir. Sömürünün sürdü¤ü yerde zaten gerçek anlamda bir özgürlük de yok-
tur. Toprak a¤al›¤›, afliret reisleri ve afliret yap›s›n›n kendisi, özgürlü¤ün de,
kurtuluflun da en büyük düflmanlar›ndand›r. Bu düflmana karfl› savaflmak zorun-
day›z.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 149

Kurtulufl
HALKLARIN KARDEfiL‹⁄‹N‹
“SUSURLUK’TAK‹ DEVLETTEN HESAP
SORALIM” Ç‹ZG‹S‹NDE PEK‹fiT‹REB‹L‹R‹Z
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
30 Kas›m 1996
Say›: 8

A
盤a ç›kan tüm hukuksuzlu¤a, pisli¤e ra¤men, her türlü hukuksuzluk ve
pislik, “devletin bekas›” ad›na savunulmaya, “ne yap›ld›ysa bölücüle -
re, teröristlere karfl› yap›ld›” denilerek “mazur” gösterilmeye çal›fl›l›-
yor. Kontrgerillaya karfl› a盤a ç›kan tepki, flovenizmle bo¤ulmaya ya da en
az›ndan yumuflat›lmaya çal›fl›l›yor. Susurluk’ta a盤a ç›kan devlet, toplumsal mu-
halefet cephesini geniflletirken, iktidardakilerin ve kontrgerilla politikalar›n›n uy-
gulay›c›lar›n›n toplumsal tabanlar›n› da iyice daraltt›. Adeta tecrit oldular. fiove-
nist bir propagandayla MHP’de, BBP’de örgütlenen faflist taban› kitle deste¤i
olarak kullanmaya çal›flmalar›, katilli¤i, uyuflturucu müptelal›¤› bunca ayyuka
ç›km›flken “Çatl›’y› savunma”ya çal›flmalar› da bu çaresizliklerinin ürünüdür.
‹flte bu noktada a盤a ç›kan tüm bu pisli¤in, hukuszulu¤un, cinayetlerin kar-
fl›s›na halklar›n birlikteli¤iyle ç›kmak Kontrgerilla devletine karfl› mücadele
özellikle de bugünkü güncellik aç›s›ndan Türk ve Kürt halklar›n›n birlikte müca-
delesini sa¤lay›p buna vurgu yapmak daha özel bir önem ve anlam tafl›yor.
Elbette bu birlikteli¤in yaln›zca propagandif aç›dan de¤il, halklar›m›z›n de-
mokratik mücadelesi aç›s›ndan da, nihai kurtulufl mücadelesi aç›s›ndan da bü-
yük önemi vard›r.
Halklar›m›z›n birleflik ve demokratik mücadelesi aç›s›ndan çok daha net bir
zemin vard›r bugün. Kürt ve Türk halk› adalet, özgürlük, eflitlik, söz ve karar
hakk›, örgütlenme hakk›, ulusal haklar, ba¤›ms›zl›k ve demokrasi talepleri te-
melinde birlikteliklerini gelifltirip pekifltirebilirler.
Yaflanan geliflmeler “bar›fl sorunu”nu mu, “kirli savafl” söylemini mi bafla ala-
ca¤›z türünden tart›flmalar› bir anlamda geride b›rakm›flt›r. “Susurluk’taki dev-
letten hesap sormak” tüm bunlar› içerdi¤i gibi, daha fazlas› için de halklar›m›-
z›n önünü açacak bir muhtevaya sahiptir. HADEP’ten di¤er Kürt ulusal çevrele-
rine kadar pek ço¤unun söyleminde zaman zaman “Demokratik Türkiye” vurgu-
su yap›ld›. Kürt halk›n›n ulusal haklar› ve kurtuluflu aç›s›ndan e¤er ki buna ger-
çekten inan›yorsak, bunun mücadelesini bugün ve birlikte öne ç›karabiliriz.
Susurluk’taki Devlete karfl› demokratik talepler çerçevesinde bir mücadele,
tüm devrimci demokrat, yurtsever örgütlülüklerin, çeflitli s›n›f ve katmanlardan
halk kesimlerinin birlikteli¤i aç›s›ndan uygun bir ortam› a盤a ç›kard›¤› gibi,
ayn› uygunluk halklar nezdinde de sözkonusudur. HADEP ve di¤er Kürt ulusal
çevreler, bu zeminde düflünmeli ve hareket etmelidir.
Karfl›m›zda Türk ve Kürt halk›n›n kan›n› döken, can›na kesteden, gelece¤i-
ni karanl›¤a bo¤maya çal›flan hain bir yap› var. Ad› kontrgerillad›r. Devlettir.
150 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kontrgerillada karfl›m›za ç›kan oligarflik ittifak›n tam kendisidir. Bu hain ya-


p›n›n “ulusal” kökeninin Türk ya da Kürt olmas›n›n fazlaca bir önemi yoktur.
Bu yap›n›n içinde “Türk” tekelci burjuvazisiyle “Kürt” a¤alar, “Kürt” itirafç›-
lar “Türk” itirafç›lar ve faflist katiller yanyana gelmifl-getirilmifllerdir. Hem de
bunlar kilit bir role sahiptirler. Ama hainlerin ulusal kimli¤i de olmaz bir yerde.
Fakat sorun bu hain yap›n›n “ulusal” kimli¤ini tesbit etmekten, ona ne denile-
ce¤inden çok ne yap›laca¤›d›r. Tüm bu olup bitinler sadece Türklerin sorunu gibi
alg›lanamaz. Kontrgerillada karfl›m›za oligarflik ittifak›n ta kendisi ç›k›yor. Kontr -
gerillaya karfl› mücadele de bu ittifaka karfl› mücadelenin do¤rudan kendisi halin -
dedir. Bu ise Türk, Kürt tüm ulus ve milliyetlerden halk›m›z›n kurtulufl savafl›d›r.
Kontrgerillan›n bir bütün olarak politikalar› belirleyen, bunlar›n her düzey-
de yürütülmesini ve do¤rudan uygulanmas›n› da üstlenen bir yap›ya dönüflme-
si; kontrgerilla hukukunun oligarflinin kendi yasalar›n› da çi¤neyen bir düzen-
lemeye dönüflmesi, bütün bunlar›n temelde iki kayna¤› vard›r; Kürt ulusal mü-
cadelesi ve ülke genelinde devrimci mücadelenin geliflimi. Pekçok çevrenin 12
Temmuz 91’de Devrimci Sol’a yönelik operasyonu ve Vedat Ayd›n’›n katledil-
mesini, cenazesindeki sald›r›y› “iç savafl›n bafllang›c›”, “halklar›m›za karfl›
aç›k bir savafl ilan›” olarak de¤erlendirmesi bofluna ya da tesadüfü de¤ildir.
Bu oligarflinin açt›¤› savafl›n tüm Türkiye halklar›na karfl› aç›ld›¤›n›n da sim-
gesel bir ifadesi olarak görülebilir. Ç›kart›lmas› gereken sonuç da var: Tüm Tür-
kiye halklar›n›n oligarflinin bu savafl ilan›n› birlikte cevaplamas›.
Hele ki bugünkü güncellik aç›s›ndan düflünelim; devletin, kontrgerillan›n iyi-
ce teflhir olmas› karfl›s›nda sar›ld›¤› demagoji nedir? “Evet yasad›fl› ifller ya -
p›ld› ama bunlar Asala’ya, PKK’ye, Dev-Sol’a karfl› yap›ld›...” Kontrgerilla
kamuoyu karfl›s›nda bütün savunmas›n› bunun üzerine oturtmufl durumdad›r. Bu
demagojiyi a盤a ç›karman›n, etkisizlefltirmenin en kesin ve kestirme yolu ise
Kürt, Türk tüm halk güçlerinin birlikteli¤idir . Ortak talepler çerçevesinde örül-
müfl mücadelesidir.
Bütün Kürt ulusal güçler, ülkede, yurtd›fl›nda halklar›m›z›n demokratik talep-
leri do¤rultusundaki mücadelesine kat›lmal›, birlikler, ittifaklar konusunda bu-
güne kadar yaflanan sorunlar, t›kan›kl›klar bu somutluk içinde afl›lmal›d›r. Bu
demokratik talepler Kürt ve Türk halklar›n›n asgari müflterekleridir. Bu mücade-
le gerek örgütlü Kürt ulusal güçler aç›s›ndan, gerekse de Kürt ve Türk halklar›
aç›s›ndan her türlü birlikteli¤in, ittifak›n asgari müfltereklerini ifade etmektedir.
Bu talepler bar›fl› ve halklar›n kardeflli¤ini de sa¤lar ve güvence alt›na al›r.
Susurluk’taki “kaza”, oligarflinin Kürdistan’da yürüttü¤ü savafl›n gerçek yü-
zünü, hukuksuzlu¤unu, hangi ç›karlar için kullan›ld›¤›n›, bugüne kadar görül-
medik bir aç›kl›kta ortaya ç›kard› ve genifl kitleler taraf›ndan görülmesini sa¤-
lad›. Bu, halklar›m›z›n önyarg›lardan, flovenist duygulardan uzak biraraya gel-
mesi aç›s›ndan son y›llardaki en olumlu havan›n oluflmas›n› da beraberinde
getirdi. fiimdi devrimci, yurtsever tüm güçlere düflen bu olumlulu¤u bir ortak
mücadele gücüne dönüfltürmektir. fiovenist barikatlarda aç›lan gedikten yarar-
lan›p bu barikatlar› tümden devirmektir.
Devrimci, yurtsever güçlerin halklar›m›z›n kardeflli¤i ve birlikte mücadelesi
aç›s›ndan güncel görevi bu noktada somutlan›yor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 151

Kurtulufl
SORULACAK HESAP ORTAKTIR

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
7 Aral›k 1996
Say›: 9

B
ugünlerde pek çok yaz›ya, söze Susurluk diye bafll›yoruz. Ama ger-
çekten de Susurluk, pek çok fleyi öylesine çarp›c› bir flekilde ortaya
koymufltur ki, bunlar bir yerde bugüne de¤in söylene gelen her fleyin
tekrar› için, bu yeni göstergelerin ›fl›¤›nda onlar›n tekrar gözden geçirilip tar-
t›fl›lmas› için bir vesile oluflturmaktad›r.
Devlete, devletin yap›s›na iliflkin belirlemeler belki de bu tart›flman›n en öne
ç›kan yan›d›r. Ancak ötesi de vard›r ve bu öteye de mutlaka geçilmelidir. Kar-
fl›m›zda halklar›m›za yönelik savafl›, tabiri caizse Edirne’den Kars’a kadar ya-
yan bir düflman vard›r. Bu yaln›zca co¤rafi bir yayg›nl›k de¤ildir. Bu, ayn› za-
manda tüm ulus ve milliyetlerden halklar› karfl›s›na alan bir karfl›-devrimci sa-
vaflt›r.
Katilin Türk’ü, Kürt’ü yok. Katilin kimli¤inde kontrgerilla yaz›yor; özel tim
yaz›yor, korucu yaz›yor, itirafç› yaz›yor. Katledilenin kimli¤i de esas›nda yal-
n›zca Kürt, Türk de¤il; katledilenlerin kimli¤inde devrimci yaz›yor, yurtsever
yaz›yor, halk yaz›yor.
Elbette ç›kar›lacak sonuçlar, dersler var; halklar›m›z›n mücadele içindeki so-
mut, genifl birlikteli¤ini sa¤layamay›fl›m›z, devletin niteli¤inin, katliamc› yüzü-
nün, hukuk d›fl›l›¤›n›n böylesine a盤a ç›kt›¤› bir noktada bile, kontrgerillan›n
hala flovenizme sar›l›p kitlelerin bir kesimini bu olay karfl›s›nda en az›ndan
nötrlefltirme politikalar›n› sürdürebilmesine uygun bir alan b›rak›yor.
Ç›kar›lacak sonuç, halklar›m›z›n birli¤i, çok çeflitli düzeylerdeki ittifak› ve
kardeflli¤i sorununda genel geçer sözlerden öte çok daha somut ve pratik
ad›mlar atmam›z gerekti¤idir.
Ç›kar›lacak sonuçlar üslubumuza, kulland›¤›m›z kavramlara kadar geniflle-
tilebilmelidir. Elbette sorun flimdi kalk›p örne¤in “sömürgecilik” tart›flmalar›
yapmak de¤ildir. Ama mücadele ve örgütlenmenin çok daha somut sorunlar›
aç›s›ndan önem tafl›yan baz› fleyler yine de ister istemez tart›fl›lacakt›r. “Türk
özel savafl›” deniliyordu örne¤in. Ne kadar do¤ru bu kavram? Halklar›m›z›n
kurtulufl savafl›n›n önümüze koydu¤u görevler aç›s›ndan ne kadar uygun ve ne
kadar yeterli? Evet, devleti belirleyen egemen-ezen ulusu tan›mlamada “Türk”
denilmesi, belli durumlarda kurumlar›n bu s›fatla an›lmas› teorik olarak yanl›fl
de¤ildir. Ama iflte o özel savafl› yürüten ittifak Susurluk’ta kendini tüm ç›plakl›-
¤›yla göstermifltir ki, zalimler Türk, Kürt demeden bir araya gelmifllerdir.
Örne¤in bu tan›mlama Kürt egemenlerinin Türkiye halklar›na karfl› yürütü-
len savafltaki rolünü yeterince ortaya koyuyor mu?
152 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Örne¤in bu kavram›n savafl› soyut anlamda bir Türk-Kürt savafl› olarak yan-
s›tma gibi bir dezavantaj› yok mu?
Susurluk bu tür tan›mlamalar›n temelinin zay›fl›¤›n› ve bunun da ötesinde
halklar›n kardeflli¤i ve mücadele birli¤i aç›s›ndan ilerletici olmad›¤›n› da bir
anlamda ortaya koymufltur.
Ortak düflman sözü ve vurgusu belki de beraberinde ortak mücadele ve or -
tak örgütlenmeyi de ça¤r›flt›rd›¤› için bugüne kadar Kürt yurtsever çevrelerin-
de pek tercih edilen bir tan›m de¤ildi. Ama mademki bugün herkes flu veya bu
biçimde birlikten söz ediyor, bunu art›k daha s›k ve daha net kullanmak da ge-
rekir.
Daha önce gerek HEP gerekse de HADEP, kurulufllar›nda bir “Türkiye parti -
si” olduklar›n›, onu amaçlad›klar›n› belirtmifllerdi. Bu esas›nda çok aç›k bir zo-
runlulu¤un, hayat›n dayatmas›n›n, Türkiye ve Türkiye Kürdistan› gerçe¤inin so-
nucuydu. Farkl› biçimlerde bugün ayn› fleyi PKK önderli¤i PKK için telaffuz et-
mektedir. Ancak HEP’in, HADEP’in bu iddias›n›n hayat›n içinde niye karfl›l›¤›-
n› bulmad›¤›n› sorgulamadan kurulmufl veya kurulabilecek yasal bir “Kürt” par-
tisinin de, PKK’nin da iddia ve niyeti havada kal›r. Bu tür suni zorlamalar ye-
rine gerçekten “Türkiye Partisi” olabilmeyi sa¤layacak bir ittifak anlay›fl›na gel-
mek gerekir. Niyet ya da propagandif söylemler yeterli de¤ildir. Halklar›n kar-
deflli¤i ve ittifak›n› ad›m ad›m örmek gerekmektedir. Her ad›m›m›zla, eylemi-
mizle bu savafl Türkle Kürdün savafl› de¤il, bu savafl Türk ve Kürt halk›n›n mil-
liyetsiz, vatan hainlerine, halklar›m›za zulüm uygulayanlara karfl› ORTAK sa-
vafl›d›r diyebilmeliyiz.
Gerek halklar nezdinde, gerekse de Kürt halk›n›n ya da Türk ve Kürt halk›-
n›n temsilcisi olma iddias›ndaki devrimci, yurtsever örgütler düzeyinde yak›n
geçmifl olumlusuyla, olumsuzuyla üzerinde durulmas› gereken bir tarihtir.
Düflünün, Cizre’de insanlar yürüyor, Zonguldak direniflini desteklemek için
yürüyorlar... Zonguldak-Botan sloganlar› at›l›yor... ‹stanbul’da Lice’nin yak›l›p
y›k›lmas›na karfl› gösteriler örgütleniyor... Kuflkusuz büyük yetersizlikler de var
bu geçmiflte. Bu yetersizliklerin oldu¤u koflullarda daha etkili olan flartlanm›fl-
l›klar, önyarg›lar var. Yanl›fl eylem çizgisinin bu noktada yol açt›¤› tahribatlar
var. Ama olumluluklar da var.
Nereden tutaca¤›z, neyi öne ç›karaca¤›z? Yakalamam›z, öne ç›karmam›z
gereken halka belli. Ancak bir sorun daha var; bütün bunlar›, yaln›zca d›fltan
bir destek sorunu olarak m› görüp alg›layaca¤›z?
Böyle yaparsak yanl›fl yapar›z.
Böyle yaparsak halklar›m›z›n kurtuluflunu kendi ellerimizle geciktirmifl olu-
ruz.
Böyle yaparsak, kendimizi, oligarfli karfl›s›nda kendi ellerimizle güçsüzlefl-
tirmifl oluruz.
Düflünün, bin operasyon yapt›k diyor kontrgerilla flefi. Nerede, nas›l, kime
karfl› yap›ld› bu operasyonlar? 500’ü ‹stanbul’da, Ankara’da, Adana’daysa,
500’ü Kürdistan’da bu operasyonlar›n. Nas›l olacak flimdi? Herkes kendi he -
sab›n› m› soracak? ‹stanbul’da kaybedilen bir devrimcinin hesab›, Batman’da
kaç›r›l›p katledilen bir yurtseverin hesab›ndan ayr› m› tutulacak?
Evet, her fley bir yana bu bin operasyonun hesab›n› birlikte sormak duru-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 153

munday›z.
Bugün demokratik alanda birlikteli¤i sa¤lamak aç›s›ndan hiçbir engel yok-
tur. Ama tersine büyük bir zorunluluk vard›r.
Bu noktada kuflkusuz HADEP’e büyük ifl düflmektedir. HADEP daha genifl bir
ittifaklar politikas› gelifltirerek, keza kongre sonras› geliflen içe kapan›kl›¤› k›-
rarak bu süreçte üzerine düfleni yerine getirebilir.
Programatik tart›flmalar, hatta kavramlara iliflkin tart›flmalar böyle bir birlik-
teli¤in önüne geçmemek durumundad›r. Adalet, özgürlük ve ulusal haklar ta-
lepleri temelinde, ya da örne¤in, hepsi bir yana “Bin operasyonun suçlular›n-
dan hesap sorma” temelinde bir araya gelinebilir.
‹steyelim. Birlikte hesap sormam›z gereken bunca fley varken kardeflli¤imiz
birli¤imiz engel tan›maz.
154 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
MASA

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
18 Ocak 1997
Say›: 14

A
¤r›’da bir masa... Etraf›nda Baflbakan, bakanlar, yard›mc›lar›... Masa-
da bir de Kürt halk› var asl›nda. Fiili olarak o da orada. Çünkü bakan-
lar Kürt halk›n› tart›fl›yor; resmi aç›klamaya göre tart›fl›lan Kürt halk›n›n
sorunlar›n› çözmek... Kürt halk›n›n o masan›n as›l tart›flma konusu oldu¤u do¤ru,
ama gerçekte tart›fl›lan Kürt halk›n›n sorununun çözümü de¤il, Kürt halk›n›n sorun-
lar› temelinde gelifltirdi¤i mücadelenin “çözülmesi!”. Yani nas›l yapar, eder bu
aya¤a kalk›fl› durdurabiliriz?
Kürt halk› A¤r›’da oligarflinin hükümetlerinin yeni bir flovunu daha seyretti. Her
fley ‘91’de kurulan DYP-SHP hükümetinin Kürdistan’da yapt›¤› Bakanlar Kurulu top-
lant›s›n› hat›rlat›yordu. Yaln›z yer de¤iflikti. O gün yer Diyarbak›r’d›. Bugün A¤r›.
O gün toplant›, SHP’nin Kürt halk›ndan ald›¤› oylar karfl›s›nda yaratt›¤› beklen-
tilere cevap olsun diye yap›lm›flt›. Bugün ise iktidar olunca Kürdistan’da da kontr-
gerillan›n politikalar›n› aynen sürdüren RP’nin yüzünü gizlemek için yap›l›yor. Ya-
ni k›sacas›, masada de¤iflik partiler de olsa, kurulan sonuçta bir oyalamaca ma-
sas› olmaktan öteye geçmiyor hiç. Masada düzen partileri oldu¤u sürece de fark-
l› bir rol üstlenmesi söz konusu de¤il
Lice’de bir masa... Lice halk› yetkililerle görüflmek istiyor. Muhatap al›nm›yor.
Bir heyet o masada ilçedeki yetkililerle görüflme yapmaya gidiyor. Ama masa yi-
ne bofl kal›yor. Oligarflinin ilçedeki temsilcisi olan yüzbafl› evlere yönelik operas-
yonlar› ve Lice’ye gelen heyetin terörize edilmesini yönetiyor. Görüflmeye gelen
heyetten KESK yöneticisi yumruklan›yor... A¤r›’daki masada vaatler ya¤d›r›lan
Kürt halk› burada zorla, terörle koruculu¤a zorlan›yor. Onun isteklerine burada
verilen cevap terör.
Ortado¤u’da bir masa... Masan›n iki ucu da dolu. Fiilen de resmen de muha-
taplar masada, Arafat ve Netanyahu oturuyor masada... Netanyahu El Halil’den
çekilmeyece¤ini aç›kl›yor ve Arafat’tan kendi içindeki teröristlere -Hizbullah bom-
bac›lar›na karfl›- önlem almas›n› istiyor. Arafat ise halk› karfl›s›nda zor durumda ol-
du¤unu, bu toplant›dan hiç de¤ilse halk›n›n öfkesini yat›flt›racak bir sonuçla ç›kma-
s› gerekti¤ini tart›fl›yor. Art›k çaresiz. Art›k alternatifsiz. Art›k teslim olmufl bir komu-
tan o. O yüzden masan›n karfl›s›nda oturan›n verdi¤i kadar›yla yetinmek zorunda.
Türkiye’ye, Türkiye Kürdistan›’na dönüyoruz yeniden.
Bu y›l, yani “97’de masaya oturulacak” diyor kimileri. Masaya k›rk türlü otu-
rulabilir. Ve masaya oturanlar da çok çeflitli olabilir. Bu yüzden masaya oturmak-
tan söz etmenin anlam› belirsizdir. Nas›l bir masa, hangi koflullarda, hangi muha-
taplarla? Bunu geçen y›l da söylemifllerdi esas›nda. Dünyay› çok iyi tahlil etti¤i,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 155

uluslararas› politikay› iyi bildi¤i iddias›ndakiler, geçen y›l da, Türkiye’nin 96’da
art›k bu “kirli savafl›” daha fazla sürdüremeyece¤i, Avrupa’n›n ve ABD’nin bask›-
lar›na karfl› daha fazla direnemeyece¤i tahlilleri yap›p “96’n›n gündeminde ma-
sa var” diyorlard›. Olmad›. O masa kurulmad›. Ama “illa masa” diyenler için dert
de¤ildi. ‘96’da olmazsa, ‘97’de olurdu. Ama illa da “masa”yd›. Bir dönem de flu
ilginç söylem gelifltirilmemifl miydi? “Herkes kendi teröristiyle bar›flt›!” Asl›nda
böyle de de¤ildi. Evet, sosyalist ülkelerdeki karfl› devrim rüzgar›yla paralel geli-
flen bir bar›fl rüzgar› esmiflti, ama bu yine de “herkesin teröristiyle bar›flt›¤›” bir
süreç haline -emperyalizmin çok istemesine ra¤men- dönüflmedi. Bu söyleme kay-
nakl›k eden iki geliflme vard› esas olarak; Filistin-‹srail ve ‹ngiltere-lRA... Bunlar
dünya kamuoyunda da çok tan›nan, çok bilinen ülke ve hareketlerdi.
Ancak ikisinin de nas›l geliflti¤i biliniyor. ‹kisinden de ne ç›k›p-ç›kmad›¤› bilini-
yor. ‹ngiltere-IRA “bar›fl”› zaten pek geliflememifl bir süreç olarak kald›. Geliflen Fi-
listin-‹srail süreci oldu. Ve sonuçta da herkes flunu dedi: Böyle bir geliflmeden, böy-
le bir bar›fltan bizi allah korusun. Arafat’›, El Fetih’i kendi halk›na karfl› polis, jan-
darma haline getiren bu süreci hala bir “bar›fl süreci” olarak adland›rmak müm-
kün mü? Bu çok aç›k bir biçimde bir teslimiyet süreci olmufltur.
“Bu y›l masaya oturacaklar...” deniyor. Denilmesinden öte böyle düflünülüyor,
böyle umuluyor. Böyle isteniyor. Bunlar hayaldir. Bofl beklentilerdir. Bu sonucu ve-
ren tahliller çarp›k bir mant›¤›n süzgecinden geçirilmifltir.
En fazla ne olur? Bu art›k görülmüfltür. “fiu Kürt TV’yi verelim” diyebilirler. Bir-
kaç da Kürtçe e¤itim yapacak okul aç›l›r.
fiimdi “bar›fl” demek art›k bir fley ifade etmiyor. Filistin örne¤i bar›fl ambalaj›-
n›n ard›nda ne oldu¤unu çok genifl kesimlere gösterdi. Bu yüzden olsa gerek ki,
flimdilerde kimse tek bafl›na “bar›fl” sözünü etmiyor pek. “Elbette adil bir bar›fl”
kavram› tercih ediliyor çokça. Bunun içeri¤i nedir? Sömürenlerle sömürülenler, za -
limlerle zulmedilenler aras›nda hem bar›fl olacak, hem de bu “adil” olacak. Ölçü-
sü ne? Ne olursa adil olacak bu bar›fl? Hangi koflullarda adaletsiz say›lacak? ‹fl-
te “adil bar›fl” deyip duranlarda da bunun cevab› yoktur.
Özellikle reformist kesimler bugün izledikleri “bar›fl” politikas›n›n reformist, uz-
laflmac›, teslimiyetçi yüzünü gizlemek için bu s›fat› kullanmaktad›rlar. Onlar b›ra-
k›n Kürt halk›n›n kurtuluflunu, özgürlü¤ünü, baz› s›n›rl› reformlar›, demokratik hak-
lar› alma konusunda bile kararl› de¤illerdir. Bu yüzden bu kadar›n› bile kavgayla
koparma tutumu gösterememekte, “flunlar› vermezsen bu adil bir bar›fl olmaz” di-
ye önceden ilan edememektedirler. Çünkü esasta reformcunun ruh hali, egemen-
lerle savaflmadan yaflamak, o ne verirse onu kabul etmektir.
“Bar›fl istiyoruz, ama adil bir bar›fl” diye neredeyse klifleleflen söz, giderek s›-
radan bir demagojiye dönüflmektedir. Kula¤a hofl gelen ama alt› bofl, mücadele-
yi bofllu¤a düflüren bir deyifltir. Ve onu böyle belirsiz, halklar›n mücadele hedefle-
rini mu¤laklaflt›ran bir tarzda kullanmak a¤›r bir sorumluluk üstlenmektir. Kürt hal-
k›n›n kurtuluflunu, özgürlü¤ünü isteyenler, art›k neredeyse emperyalist politikan›n
göstergesi haline gelen “masa”dan, “adil bar›fl” demagojisinden uzak durmal›,
Kürt halk›n›n, tüm Türkiye halklar›n›n bilincini bulan›klaflt›ran, bulan›klaflt›rmay›
amaçlayan tüm manevralara, tüm kavramlara karfl› ç›kmal›, halk›n nihai kurtulufl
hedefini, kendi iktidar› hedefini öne ç›karmal›d›rlar. Halklar›n önderi, öncüsü ol-
ma sorumlulu¤u bu noktada somutlaflmaktad›r.
156 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
SAVAfi VE BARIfi

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
8 fiubat 1997
Say›: 17

S
avafl ve bar›fl. ‹nsano¤lunun diline giren en eski kavramlardan biridir
herhalde. Toplumlar sömürenler ve sömürülenler, ezenler ve ezilenler
diye s›n›flara ayr›lmadan önce insanlar bunun anlam›n› bilmiyordu
flüphesiz. Sonra s›n›flar ç›kt› ortaya ve insanlar savaflmak zorunda kald›. Sa-
vafl›, savaflmay› ö¤rendi, tabii karfl› tezi olan bar›fl› da.
Son y›llarda ülkemizde de en çok telaffuz edilen kelimelerden biri “bar›fl”.
Soyut olarak tek bafl›na ele al›nd›¤›nda kula¤a hofl geliyor tabii. Kim savafl is-
ter, kim bar›fltan yana olmaz ki? Ama soruyu baflka bir biçimde, “savafl› kim
bafllatt›”, “ne için savafl, ne için bar›fl” veya “savafl” diyenler “neden savafl”,
“bar›fl” diyenler “neden bar›fl” istiyorlar diye sordu¤umuzda kavramlar›n an-
lamlar› da yerli yerine oturacakt›r.
Mesela, tarihe geri dönersek savafl› ilk bafllatan kölelerdi diyebiliriz. Köle
yap›lmak istenenler efendilere karfl› koymasalard›, köle olmaya ya da köle kal-
maya raz› olsalard›, köle isyanlar›na baflvurmasalard› gayet tabii ki savafl da
olmazd›, “bar›fl” devam ederdi. O halde savafl› bafllatt›klar›, kölelik düzenini
y›kmak istedikleri için köleler haks›zd›r. Ayn› fley feodal dönem için de geçer-
li. Burjuvazi ve köylüler feodal beylere karfl› ayakland›klar›, düzeni y›kmaya
çal›flt›klar› için savafl yanl›s›d›rlar, kan akmas›na sebep olmufllard›r, bar›fl› boz-
mufllard›r. Oysa uslu uslu yerlerine otursalard›, bar›fl› bozmasalard› olmaz m›y-
d›? Yok hay›r olur mu, köleler kölelikten kurtulmak, serfler (köylüler) ve burju-
vazi gerici feodal düzeni y›kmakta, bunun için savaflmakta hakl›yd›lar m› den-
mektedir. O halde günümüze gelelim.
S›n›flar var m›? Var. Sömürü var m›? Var. Uluslar üzerinde bask› var m›?
Var. Peki bunlara karfl› savaflmak suç mu veya baflka bir biçimde soral›m; sö-
mürüye, zulme karfl› olmak, ulusal haklar›, ba¤›ms›zl›¤› istemek; bunlar için sa-
vaflmak, “bar›fl bar›fl” diyenler için ne ifade etmektedir?
Sorunun özü fludur; sömürünün, zulmün ortadan kalkmas›n›, özgürlü¤ü, ulu-
sal ba¤›ms›zl›¤› gerçekten istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Bu soruyla birlikte
“bar›fl”tan ne beklendi¤ine verilecek cevap, gerçekte ezenlerle ezilenler ara-
s›nda hangi tarafta saf tutuldu¤unun da göstergesi olacakt›r.
Sömürüyü, zulmü yapanlarla, ulusal haklar› gasp edenlerle, nas›l bir bar›fl
yap›lacakt›r? Diyelim hadi silahlar› b›rakt›k. Sömürü, zam, zulüm, iflkence, ifl-
sizlik ortadan kalkacak m›? Kürtlerin ulusal haklar› tan›nacak m›? Cevap. Kim-
senin buna “evet” diyebilece¤ini sanm›yoruz. Peki bunlar nas›l sa¤lanacak; 1
Miliyetçilik Ç›kmaz› 157

milyon imzayla m›? Kimse ne kendini ne baflkas›n› kand›rmaya çal›flmas›n, 1


milyon de¤il, her ay 5 milyon imza toplansa ne olacak? Ha flunu söyleyip “ba-
r›fl” talebine koyabiliyor musun: Ayr›lma hakk› da dahil, Kürt halk›n›n bütün
ulusal haklar› tan›nmal›d›r, sömürü, zam, zulüm, iflkence sona ermelidir, halka
karfl› suç iflleyenler cezaland›r›lmal›d›r, iktidar bu ülkenin ço¤unlu¤unu olufltu-
ran emekçi halklar›n eline verilmelidir. Oo! denecektir hemen. Siz de çok fley
istiyorsunuz, egemen s›n›flar hiç bu istediklerinizi kabul eder mi, kendi sonunu
ilan edecek böyle bir bar›fla imza atar m›? Sizin bu dedi¤iniz ancak devrimle
olur. Do¤ru, biz de öyle diyoruz zaten. Peki o zaman geriye ne kal›yor? Oli-
garflinin kabul edebilece¤i düflünülen reformlar için “bar›fl” istemek. Örnekleri
de yok de¤il. Özellikle sosyalist bloktaki parçalanman›n ard›ndan, kimi ülke-
lerde silahl› mücadele veren küçük-burjuva nitelikli devrimci örgütler inanç yiti-
mine u¤rayarak kendilerine ve halka, güvensizleflerek bar›fl masas›na oturdu-
lar. Latin Amerika’da, Afrika’da örneklerini gördük. En son Guatemala örne¤i
var önümüzde. 36 y›l süren savafl, 45 bine yak›n kay›p, 100 bine yak›n ölü
ve sonuç, egemenlerin çizdi¤i çerçevede bar›fl. Sömürü düzeni duruyor, devlet
eski devlet, ordu eski ordu. Peki kazan›lan ne? Yap›laca¤› söylenen bir k›s›m
reformlar. Garantisi ne? Onlar›n bile garantisi yok.
Gelelim bize, “bar›fl” talebiyle yola ç›kanlar. Ne diyorsunuz? Devrimciler
silahl› mücadeleden vazgeçince kontrgerilla, ordu, polis teflkilat›, istihbarat ör-
gütleri da¤›t›lacak m›? Cevap: Yok. Peki o zaman ne isteniyor? “Akan kan dur-
sun, analar a¤lamas›n, Kürtler üzerindeki bask›lar kald›r›ls›n, Kürtçe serbest ol-
sun” vb. Eh üç afla¤›, befl yukar› TÜS‹AD da bugün benzer fleyleri söylüyor.
Ama sorun çözülmüyor, çözülmez.
Devrimciler reformlara karfl› m›d›r? Elbette de¤il, karfl› olmak bir yana gerek-
ti¤inde reformlar için de mücadele ederler, ama bu mücadeleyi verirken bile sa-
vaflmaktan vazgeçmeyi düflünmezler. Reformlar u¤runa devrime ihanet etmezler.
Herkes bafl›n› elinin aras›na al›p düflünmelidir. Bugün Kürtçeden, Kürtlerin
haklar›ndan söz edilebiliyorsa bu bar›flla de¤il, sürdürülen savaflla ulafl›lm›fl bir
sonuçtur. Devrimcilerin silahl› mücadeleden, savaflmaktan vazgeçmesiyle akan
kan durmaz. Kan sadece savaflta akm›yor. Onun kat be kat› bu sömürü çark›-
n›n her saatinde, her dakikas›nda ak›t›l›yor. Devrimciler bu sömürü çark›n› dur-
durmadan akan kan›n da durmayaca¤›n›, gerçek bir bar›fl›n sa¤lanamayaca¤›-
n› bildikleri için yola ç›km›fllar ve savaflmaktad›rlar. Ve bu savafl tarih boyunca
ezilen s›n›flar›n ezenlere karfl› yürüttü¤ü tüm savafllar kadar hakl› ve do¤rudur.
Kimse onlar tarihte kald›, flimdi modern toplumda yafl›yoruz, sorunu savaflla
çözmeye ne gerek var diyemez. Çünkü, modern toplumun efendileri barbar top -
lumlar›n Dehak’lar›ndan hiç de daha az zalim de¤iller. De¤iflen tek fley m›zrak-
lar›n, k›l›çlar›n yerini tanklar›n, toplar›n, uçaklar›n, bombalar›n almas›d›r.
Bugün “bar›fl” ad› alt›nda savafltan, silahl› mücadeleden vazgeçilmesini is-
temek, özgürlükten, sömürünün ortadan kald›r›lmas›ndan, uluslar›n kendi ka-
derlerini tayin hakk›ndan vazgeçilmesini istemekle efl anlaml›d›r. Düzenle uz-
laflmay›, burjuvazinin icazeti alt›nda yaflamay› kabul etmek demektir. Bunun
baflka anlam› yoktur.
Bu ülkeye de elbet bar›fl gelecektir. Ama bu bar›fl emperyalizmin ve iflbirlik-
çilerinin icazetine s›¤›n›p, köleli¤i kabul ederek de¤il, savaflarak gelecek.
158 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
PART‹-CEPHE HALKLARIN B‹RL‹⁄‹D‹R
PART‹-CEPHE ULUSAL SORUNUN
PARTİ-CEPHE
HALKLARIN
ÇÖZÜMÜDÜR
BİRLİĞİDİR
PARTİ-CEPHE
ULUSAL SORUNUN Halk ‹çin Kurtulufl
ÇÖZÜMÜDÜR 12 Nisan 1997
Say›: 25

T
HKP-C’nin ideolojisi, prati¤i, yaratt›¤›, yarat›lmas›na önayak oldu¤u
gelenekler, yüceltti¤i de¤erler, bugün görülmektedir ki, hemen tüm sol
çevrelerde, hatta ayd›n demokrat kesimde dün oldu¤undan daha bü-
yük bir ilgi konusudur. Bu esas olarak THKP-C teorisi ve prati¤inin yaflayan ve
bu 27 y›ldaki tüm darbelere, imhaya ve ihanetlere ra¤men geliflmesini sürdü -
ren bir çizgi olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Parti-Cephe bugün Türkiye solu-
nu teorik olarak da, pratik olarak da etkileyen, yönlendiren bir güç durumun-
dad›r. Dolay›s›yla kimse onu yok sayamamakta, THKP-C ideolojisindeki bu
güç, araflt›rma, inceleme konusu olmaktad›r.
THKP-C’nin ülkemiz soluna b›rakt›¤› olumluluklar›n miras›, bugün çok daha
genifl bir kesim taraf›ndan görülmektedir. Art›k THKP-C’nin, Mahir’lerin, K›z›l-
dere’nin devrim tarihimizdeki yerinin, devrimci hareketin geliflimi üzerindeki
etkisinin sadece bir kahramanl›ktan ibaret olmad›¤›, THKP-C’nin ideolojik, po-
litik, kültürel, stratejik, taktik, devrimci gelenekler pek çok aç›dan yön veren bir
miras oldu¤u çok çeflitli kan›tlar›yla ortaya ç›km›flt›r. Kendini bir fleyler yazmak
zorunda hissedip de bu gerçe¤i hala görmezden gelmeye çal›flanlar, K›z›lde-
re’nin yaln›zca kahramanl›¤› üzerine yazmakta zorlanmaktad›rlar. “Çizgisi bir
yana...”, “görüflleri bir yana...” falan diye bafllayan cümlelerle yaz›lan K›z›l-
dere anma yaz›lar›, art›k aç›kça komik kaçmaktad›r. Herkes “fleyi bir yana...”
demeyi b›rakmal›. Diyecek olan varsa, küçük-burjuva, macerac›lar diye aç›kça
yazmal›, ki kendi yerinin neresi oldu¤u daha net görülsün. Evet, THKP-C’nin
ideolojisi, prati¤i ve gelenekleri karfl›s›ndaki tutum, art›k herkesin Türkiye so-
lundaki yerinin neresi oldu¤unun da flaflmaz bir ölçütüdür.
Gerçekte K›z›ldere’deki kahramanl›k da, Parti-Cephe çizgisiyle özdeflleflen
tüm pratik tav›rlar ve teorik tespitler de birbiriyle bütünlü¤ü içinde görülmelidir.
THKP-C, teorisi bir baflka yönü gösterirken, prati¤i bir baflka yönde seyreden;
teorisi ya da prati¤i yalpalayan bir çizgi de¤ildir. THKP-C’nin geliflim sürecini
anlatan “ideolojik netleflmeye paralel olarak prati¤e müdahale etme” anlay›fl›,
bu bütünlü¤ün de en iyi anlat›m›d›r.
Bu bütün, çok k›saca özetlemek gerekirse, THKP-C’nin devrimin yoluna ilifl-
kin Öncü Savafl› ve Halk Savafl› stratejik çizgisini önermesinden, anti-emper-
yalist, anti-oligarflik bir devrimi ve Devrimci Halk ‹ktidar›’n› hedeflemesinden,
silahl› savafl›n temel al›nmas›ndan, bu çizgiyi hayata geçirebilecek militan, sa-
vaflç› bir devrimci kiflilik ve çal›flma tarz›ndan; enternasyonalizmden, halka,
devrime s›n›rs›z bir ba¤l›l›ktan oluflur. Demokratik Halk Devrimi bu çerçevede
emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k, faflizme karfl› demokrasiyi öngörerek demok-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 159

rasi sorununun, toprak sorununun, ulusal sorunun çözümlerini de içerir. Ve ni-


hayetinde bu bütün sosyalizmi önüne hedef olarak koyar.

THKP-C’nin ‹deolojik Politik Miras›n›n En Önemli Yanlar›ndan


Biri de Kürt Sorununun Çözümüdür
THKP-C Türkiye devriminin yolunu netlefltirirken Kürt ulusal sorununun çözü-
münü de netlefltirmifltir. Elbette bu sorunun çözümü için devrimci bir perspektif
ortaya konulmaks›z›n Türkiye devriminin yolu da netlefltirilmifl say›lamazd›.
Türkiye’de Kürt sorununa iliflkin bu 30 y›l boyunca çok çeflitli stratejiler, taktik-
ler onlarca grup taraf›ndan savunulageldi. Kürt milliyetçilerinin önemli bir k›sm› da
dahil olmak üzere bugün pek çok kesimin dönüp dolafl›p geldi¤i çözüm THKP-
C’nin 27 y›l önce ortaya koydu¤u çözümdür. Pekala bu çözümde ne vard›?
Bu çözüm her fleyden önce Türk ya da Kürt burjuva ve küçük-burjuva milli-
yetçili¤inin elefltirisi üzerinde temellenir:
“Biz, uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› ›fl›¤› alt›nda diyoruz ki, ‘Her
flart alt›nda her zaman meseleyi misaki milli s›n›rlar› içinde ele almak ge-
rekir veya Kürt emekçi halk›n›n ç›karlar›yla ba¤daflan tek çözüm yolu ay-
r›lma hakk›n›n kullan›lmas›d›r’ diyen görüfller yanl›flt›r. Bu görüfllerin sa-
hipleri, her iki taraf›n burjuva ve küçük-burjuva milliyetçi unsurlar›-
d›r.”(MMahir Çayan, Ayd›nl›k Sosyalist Dergiye Aç›k Mektup )
Mahir, en baflta meselenin her flart alt›nda “misak-› milli” s›n›rlar› içinde ele
al›namayaca¤›n› belirtir. Bu oligarflinin, Kemalizmin ve o dönemde Türkiye so-
luna egemen olan anlay›fllar›n d›fl›nda, onlar› reddeden bir yaklafl›md›r. fiove-
nist, düzen içi herhangi bir s›n›rlamaya devrimci bir temelde tav›r al›nm›flt›r.
‹kinci elefltirilen nokta ise “ayr›lma hakk›n›n mutlaklaflt›r›lmas›”d›r.
Tüm bunlar ortadayken, Kürt milliyetçi çevreleri uzun y›llar Mahir’i, THKP-C’yi
Kemalizmin etkisinde kalmakla, misak-› milli s›n›rlar›n› aflamamakla elefltirip dur-
mufltur. Daha bu y›l yay›nlanan çeflitli yaz›larda da görmek mümkündür bunu:
“... Ancak, Türk egemenlik çizgisine ve emperyalist sisteme karfl› bu ta-
rihsel yaflam ç›k›fl›, güncel tarih aç›s›ndan tuzaklar› aflamam›flt›. Herfleyden
önce Misak-› Milli çerçevesini k›ramam›fl olmalar›, sosyalizme olan inanç-
lar›na, proletaryaya ve halklara duyduklar› büyük sevgiye, emperyalizme
olan büyük nefretlerine ve bükülmez militan kifliliklerine ra¤men, öncülü¤ü
kazanamamalar›, proletarya ve halklarla buluflamamalar› ve savaflç› ruhu
bir ordulaflmaya ulaflt›ramamalar› sonucunu da daha baflta koflulluyordu.”
Nereden ç›kar›yor acaba Mahir’lerin Misak-› Milli çerçevesini k›ramam›fl olma-
s›n›? ‹flte yukar›da söylenen aç›k. Ama hay›r, y›llard›r öyle söylenmifl ya, o da tek-
rarl›yor belli ki. Mahir’den bunu ortaya koyan bir al›nt› falan ortaya koysa ya. Ko-
yam›yor elbette. Çünkü yok. Ve anlafl›lmas›, kavranmas› oldukça güç bir mant›kla
da “misak-› milli çerçevesini k›ramad›¤› için” ordulaflamad›¤›na hükmediyor.
Ali F›rat imzas›yla yay›nlanan bir de¤erlendirmede ise THKP-C’nin “yenilgi-
si” Kemalizmi do¤ru de¤erlendirememeye ba¤lanmakta:
“Türkiye’de faflizmin gelifl tarz›n›n, yani Kemalizm’in faflizme, dönüflme-
sinin yeterince kavran›lamamas› sonucunda, ortaya ç›kan bu devrimci e¤ili-
min a¤›r darbe yemesi ve önderli¤in ezilmesi durumu gerçekleflti... Devrimci
160 Miliyetçilik Ç›kmaz›

e¤ilimin, a¤›rl›kl› olarak kemalizmi do¤ru de¤erlendirememesi ve onu bir sol


ak›m olarak görmesi, burjuvaziye karfl› pratik tav›r al›flta ciddi hatalara yol
açan önemli bir yan›lg›yd›.” (TTürkiye Sosyalist ve Demokraktik Hareketi, s.39)
Bu hem yenilgiyi do¤ru de¤erlendiremeyen, hem de sürece sadece Kürt ulu-
sal dar bak›fl aç›s›ndan bakman›n sonucudur. THKP-C, kafalar›ndaki “milliyet-
çi” çözüme karfl›l›k düflmedi¤i için ortaya ç›km›fl subjektif de¤erlendirmedir. Ki,
y›llar içinde kimin sol, kimin ilerici oldu¤una dair, Parti-Cephe de¤il ama Ali
F›rat’›n görüflleri de¤iflecektir.
THKP-C’de, ulusal sorunun çözümünde bir mutlaklaflt›rma de¤il, devrimci süre-
cin geliflimine, halklar›n bu süreçte ortaya ç›kacak iradesine göre bir flekillenme
öngörülür:
“Devrimci proletarya, meseleyi diyalektik bir tarzda ele al›r. Yani ulus-
lar›n kendi kaderlerini tayin etme hakk›n›n öngördü¤ü ayr›lma, özerklik,
federasyon vs. çözüm yollar›n›n hangi flartlar alt›nda ve ne zaman geçer-
li olabilece¤ini aç›kça ortaya koyar...”
THKP-C önderleri, ulusal soruna iliflkin bu süreçte etrafl› bir çal›flmay› da
bafllatm›fl, belli ölçülerde yaz›l› hale getirmifl, ancak bunun yay›nlanmas› o dö-
nemde operasyonlar nedeniyle mümkün olamam›flt›r. Ancak Parti-Cephe çizgi-
sinde bu görev ilerleyen süreçte yerine getirilmifltir. THKP-C taraf›ndan ortaya
konulan temel bak›fl aç›s› çerçevesinde Kürt ulusal sorununun çözümü tüm de-
taylar›yla, tüm yönleriyle birlikte aç›lm›flt›r.
Parti-Cephe çizgisi aç›s›ndan; halklar›n ortak mücadelesi ve ortak örgütlenme -
si, ulusal sorunun çözümünün ancak Devrimci Halk ‹ktidar› koflullar›nda mümkün
olabilece¤i, ve bu anlamda iki halk›n önündeki görevin emperyalizmi kovup oli -
garfliyi y›kmak oldu¤u temel halkalard›r. PKK önderli¤indeki Kürt ulusal hareketi-
nin ayr› bir kanalda geliflti¤i koflullarda da, halklar›n iradesinin as›l oldu¤u, bu
temelde geliflebilecek süreçlerin devrimci hareket taraf›ndan de¤erlendirilece¤i,
ancak ‘’tek bafl›na” sonuca ulaflmas›n›n zor oldu¤u, sömürgecilik tespiti üzerin-
de geliflen bir stratejik çizginin Kürt halk›n› özgürlü¤e ve ba¤›ms›zl›¤a götürme-
yece¤i vurgulanm›fl, Parti-Cephe’nin bu stratejik çizgisinde ›srarl› olunmufltur.
Bu görüfller, Kürt milliyetçi çevreler taraf›ndan y›llarca flovenizmle Kema-
lizmle elefltirilmifltir. Ancak gelinen nokta tüm bu elefltirilerin yeniden gözden
geçirilmesini gerektiren bir noktad›r. Mesela 97’nin 30 Mart’›nda yaz›lan flu
sat›rlar gelinen noktan›n bizce özet bir anlat›m›d›r:
“Günümüzde K›z›ldere destan›n› do¤ru anlaman›n, onlar›n flehadetle-
rinin do¤ru anman›n yolu, halklar›m›z›n ortak iktidar yürüyüflünü örgüt-
lemek ve en genifl cephesel birlikteli¤ini gerçeklefltirmekten geçer. Güncel
görev budur.” Bu sat›rlar Kürt küçük-burjuva milliyetçili¤inin sat›rlar›d›r.
M.Can Yüce imzas›yla yay›nlanm›flt›r. Ve bu sat›rlar bizim y›llard›r söyledi¤i-
mizdir. “Halklar›m›z›n ortak iktidar yürüyüflü”, iflte bütün mesele budur.

Gelinen Noktada Parti-Cephe’nin Stratejik, ‹deolojik Hakl›l›¤›


ve Gücüdür
Kemalist!.. Kürt küçük burjuva milliyetçili¤inin politik olarak, taktik olarak
hatta kavram olarak be¤enmedi¤i her fleye yap›flt›rd›¤› etiket bu sözdü. Mahir
Miliyetçilik Ç›kmaz› 161

koflullara göre federasyon, özerklik olabilir demiflti. Devrimci hareket böyle


söylüyordu. DHKP-C program›nda bununla birlikte ek olarak da devrimcilerin
halklar›n tek devlet çat›s› alt›nda birli¤inden yana oldu¤unu söylüyordu.
Onlar da elefltiriyordu. Kemalist diye, sosyal flovenist diye, misak› millici diye.
Pekala flimdi ne diyorlar kendileri? “Türkiyeli çözüm” ü telaffuz etmeye bafl-
lad›klar›ndan beri ayn› fleyi söylemifl olmuyorlar m›? PKK, bugün neden ve na-
s›l “Türkiye Partisi” olmay› hedefleyen bir noktaya gelmifltir?
Ne oldu Kemalizme, flovenizme ne oldu?
Türkiye’li çözüm’ü, Türkiye partisi olmay›, iki halk›n ortak iktidar yürüyü -
flü’nü , ülke ve halk gerçe¤imiz dayatmaktad›r. Sömürgecilik tespitinden hare-
ket eden stratejinin politik ve askeri t›kan›kl›¤›n›n sonucudur gelinen yer.
Kurtulufla giden yol aç›s›ndan oldu¤u gibi, sorunun devlet düzeyinde çözü-
mü aç›s›ndan da gelinen yer, Kürt dar ulusal bak›fl aç›s›n›n çerçevelerini y›k-
m›flt›r. Bugün “Ba¤›ms›z Kürdistan” diyen hemen hemen kalmam›flt›r. Sömürge-
cilik tespitleri üzerinde gelifltirilen bu çözüm bölge, ülke ve halk gerçe¤imiz
karfl›s›nda t›kanm›flt›r. Ve herkes “Türkiye devrimi” demeye bafllam›flt›r. Yani 27
y›l öncesine gelinmifltir.
Kim flovenist, kim ba¤›ms›zl›kç› bunlar yerli yerine oturtulmal›d›r. Sömürge-
cilik üzerine, Kemalizm üzerine soyut tart›flmalardan hareketle bunlar belirle-
nemez. Bunlar›n en net haliyle ortaya ç›k›p tan›mlanaca¤› yer emperyalizme
ve oligarfliye karfl› politik tutum ve tav›rd›r.
Kürt sorununda Mahirler’den bugüne kim nereden, nereye, nas›l geldi? Bu
son derece ö¤retici bir süreçtir. Ölünmüfl, öldürülmüfltür. Ayr› ayr› da, ortak da
örgütlenilmifltir. ‹llaki ba¤›ms›z devlet de, “befl parçac›l›k” da savunulmufltur.
“Ortak mücadele, ortak devrim” de denilmifltir, “‹ki ülke, iki devrim” de. K›rlar-
da, kentlerde gerilla savafl› yürütülmüfltür. K›sacas›, denenmedik, savunulma-
d›k, söylenmedik fley kalmam›flt›r. Ve sonuçta herkes Türkiye devrimi olmadan,
iki halk›n birlikte mücadele ve örgütlenmesi olmadan bu iflin olmayaca¤›na,
ulusal sorunun çüzülmeyece¤ine ikna olmufltur. ‹flte bu Parti-Cephe’nin ideolo-
jik gücüdür.

Parti-Cephe Halklar›n Birlikte Mücadelesi ve ‹ktidar›d›r


PKK, zaman zaman ajitatif söylemler içinde K›z›ldere’yi temsil etti¤i iddi-
as›nda bulunmaktad›r. “PKK’nin K›z›ldere’ye verilen do¤ru karfl›l›k oldu¤u”
çokça yaz›lm›flt›r. Onu aflt›¤›, gelifltirdi¤i, ayaklar› üzerine oturttu¤u iddias›n-
dad›r. PKK’nin bu iddias›n›n yaln›zca belli bir güç olmaktan baflka bir daya-
na¤› yoktur. Yani dediklerinin özeti fludur; biz flu kadar bin gerillal›k bir güç
yaratt›k, Parti-Cephe bunu yaratamadan yenildi... Bu kimseye K›z›ldere’nin
temsilcisi olma hakk›n› vermez.
THKP-C, Mahirler, K›z›ldere her fleyden önce tarihsel bir ç›k›fl olarak düflü-
nülüp de¤erlendirilmelidir. Böyle düflünüldü¤ünde, böyle bir k›yas yap›lmas›-
n›n tarihsel aç›dan mümkün olmad›¤› da ortaya ç›kar.
THKP-C tarihsel bir ç›k›flt›r. 50 y›ll›k geleneklere, oligarflik devlete, emper-
yalizme ve oligarfliye karfl› aç›k, tereddütsüz, uzlaflmaz bir baflkald›r›d›r. PKK
de bu baflkald›r›n›n ürünüdür. THKP-C’nin baflkald›r›s›n›n ve devrimin yolu aç›-
162 Miliyetçilik Ç›kmaz›

s›ndan ortaya koyduklar›n›n derin etkisi alt›nda kendi yolunu çizmifltir: Silahl›
bir savafl›n temel al›nmas›, Cepheleflme, Ordulaflma bunlar›n bafll›calar›d›r.
Ama bunlar THKP-C’nin izleyicisi, temsilcisi olmaya yetmez. Çünkü ayn› Ma-
hir, “gerilla savafl›n›n tek bafl›na nitelik belirleyici olmad›¤›n›, onun han -
gi amaçlarla verildi¤inin önemli oldu¤unu” da, örne¤in yerel çeflitli gerici
güçlerin gerilla savafl›na baflvurabilece¤ini de söyler. Gerilla savafl›n›n düzen
içi çözümlere hizmet etmeye yöneldi¤i nokta, THKP-C çizgisiyle art›k hiçbir
benzerli¤in kalmad›¤› noktad›r. Öte yandan, PKK de bu tarihsel baflkald›r›n›n
ürünü olmakla birlikte, Kürt sorununda THKP-C’den alabildi¤ine uzakt›r do¤al
olarak. O Mahir’in öngördü¤ünün tersine “ayr›lmay› mutlaklaflt›rarak” siyaset
arenas›na ç›km›flt›r. Ve tam da bu noktada t›kanm›flt›r.
Ayr›l›¤› mutlaklaflt›rarak siyaset arenas›na ç›kan PKK önderli¤i, bugün geli-
nen noktada ise federasyondan söz etmeye bafllam›fl, ama bunu da devrimci
çözümlerden biri olarak de¤il, mevcut düzen çerçevesinde bir çözüm olarak te-
laffuz etmeye bafllam›flt›r. Örne¤in flöyle demektedir:
“Herfleyden önce Türkiye ile gelifltirilecek federatif bir yap›lanma hem
mümkündür, hem de krizden ç›k›fl›n en sa¤lam güvencesidir. Hiç kimse fe-
deratif oluflum sa¤lanmadan Türkiye’de krizlerin çözüm bulaca¤›n› san-
mas›n.” (Ö Özgür Halk, Mart 1997, s.59 )
Bu noktan›n da THKP-C’nin, K›z›ldere’nin miras›yla ilgisi yoktur.
THKP-C’nin o baflkald›r›s›n›n, o uzlaflmazl›¤›n›n ve devrimci iktidar hedefi-
nin sürdürücüsü olunabiliyor mu? Parti-Cephe çizgisi emperyalizme karfl› tari-
hin hiçbir döneminde e¤ilmeyen, bükülmeyen, sapmayan bir harekettir. Emper-
yalizmin karfl›s›nda böyle dik durulabiliyor mu? K›z›ldere’nin temsilcisi, ancak
bu sorulara evet cevab› verildi¤inde olunabilir.

THKP-C, Halklar›n Birli¤ini, Birlefltiricili¤i Temsil Eder


THKP-C’de hiçbir parça birbirinden kopuk de¤ildir. THKP-C bütününü orta-
ya ç›karan tüm eylemler, tüm tav›r al›fllar, tüm gelenekler, tüm ahlaki ve siyasi
de¤erler, tüm yaz›lar birbirini bütünler. Hepsinin aras›nda Parti-Cephe’nin te-
mel çizgisine uzanan bir ba¤ vard›r.
THKP-C, bir “baflka” örgütün önderleri için kendi önder kadrolar›n› riske at-
ma pahas›na harekete geçer. THKP-C, THKO’yla K›z›ldere gibi bir eylemde ey-
lem birli¤i yapar. THKP-C’nin kadrolar› daha yetiflme dönemlerinden bafllaya-
rak gençlikte, köylerde, gecekondularda her yerdedirler... THKP-C daha iflin
bafl›ndan Türk ve Kürt halklar›n›n ortak örgütlenmesi olarak ç›kar ortaya. Saf-
lar›nda flovenizme yer yoktur, dar ulusalc› bak›fllara yer yoktur. Halklar›n birli-
¤i, ve ortak savafl› THKP-C’nin hem tarihinden ald›¤› bir miras ve hem ülke ko-
flullar›n› çözümlemelerinin sonucudur ve çok temel bir özelli¤e sahiptir.
fiimdi yaz›lan flu sat›rlar bir yan›yla THKP-C çizgisinin ve öngörülerinin do¤-
rulanmas›ndan baflka bir fley de¤ildir:
“Uluslararas› emperyalist güç odaklar› ve kemalist rejim her ne kadar
bu gerçekler karfl›s›nda büyük bir engel, dayatma ve direnifl içindeyse de,
dünyadaki mevcut iktidar sistemleri federalizme yatk›nd›r. Veya çözüme
yak›n sistem budur. Halklar›n iradesi bu do¤rultuya girmifltir ve hiçbir
Miliyetçilik Ç›kmaz› 163

gücün bu do¤rultu karfl›s›nda uzun süreli durmas› da mümkün de¤ildir.


Türkiye ve Kürdistan halk›n›n özgür birli¤ine dayal› bir federatif oluflum
Ortado¤u’yu köklü olarak sarsacakt›r.
Halklar›n ortak direniflini esas alan birlikler oluflturulmadan, halklar›
katliamdan geçiren TC faflizmi gibi azg›n sömürgeci bir güç karfl›s›nda halk-
lar›n temel haklar›n› elde etmek, bunun iktidar›na ulafl›p güvenceye almak
hayli zordur ve hatta mümkün de¤ildir.”(Ö Özgür Halk, 15 Mart ‘97, S. 74 )
Evet, Türkiye devriminin mümkün olabilmesinin en önemli koflullar›ndan bi-
ri iflte tam bu noktad›r. THKP-C’nin Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Gürcü, tüm
ulus ve milliyetlerden halk›n ortak mücadelesini öngörmesi, onun iktidar pers-
pektifine sahip olufluyla da do¤rudan ilgilidir. Türkiye’de halklar› birlefltirme-
yen hiçbir hareket iktidara oynayamaz, iktidar› alamaz.
THKP-C ne bak›fl aç›s›yla, ne de prati¤iyle ulusal, s›n›fsal, sosyal bir darl›ktan
uzakt›r. Parti-Cephe çizgisi bütün halk› birlefltirme çizgisidir. Bunun düflünülmedi-
¤i yerde yukar›da say›lanlar›n hiçbiri mümkün olamazd› zaten. Durmadan iflçi s›-
n›f›, iflçi s›n›f› diyen de, gözünü sadece Kürt halk›na diken de ne böylesine birlik-
teliklerin yarat›c›s› olabilir, ne de bütün bir halk› devrim hedefinde birlefltirebilir.
THKP-C halklar›n birli¤idir. Art›k çok daha nettir ki, Kürt sorununu da bu an-
lay›fl çözer. Mahir’in en özet haliyle ifade etti¤i düflünceler, DHKP-C’nin prog-
ram› çözümün kapsaml› bir tarifidir.

Mahir Çayan ve Milli Mesele


“M. Belli’ye göre Türkiye’deki milli meselenin her zaman ve her flart al-
t›nda tek bir çözüm yolu vard›r; Kürt emekçi halk›n›n ç›karlar›yla ba¤daflan
tek formül vard›r; o da meseleyi flartlar ne olursa olsun, misaki milli s›n›r-
lar› içinde ele almak gerekir.
Oysa bu görüfl temelden yanl›fl ve anti-sosyalist bir görüfltür. Bilindi¤i
gibi, devrimci proletarya milli meseleyi uluslar›n kendi kaderlerini tayin
hakk›n›n ›fl›¤› alt›nda ele al›r. Biz, uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› ›fl›-
¤› alt›na diyoruz ki, ‘Her flart alt›nda her zaman meseleyi misaki milli s›n›r-
lar› içinde ele almak gerekir veya Kürt emekçi halk›n›n ç›kar›yla ba¤daflan
tek çözüm yolu ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›d›r’ diyen görüfller yanl›flt›r.
Bu görüfllerin sahipleri, her iki taraf›n burjuva ve küçük-burjuva milliyetçi
unsurlar›d›r. Oysa devrimci proletarya, meseleyi diyalektik bir tarzda ele
al›r. Yani uluslar›n kendi kaderlerini tayin etme hakk›n›n öngördü¤ü ayr›l-
ma, özerklik, federasyon vs. çözüm yollar›n›n hangi flartlar alt›nda ve ne
zaman geçerli olabilece¤ini aç›kça ortaya koyar. (Biz bu meseleyi ayr› bir
yaz›da etrafl› bir flekilde ortaya koyaca¤›z. Bu k›sa aç›k mektubun amac› bu
olmad›¤› için bu meseleye burada girmiyoruz.)
M. Belli’nin proleter enternasyonalizmini zedeleyen bu milliyetçi görüflle-
rinin temelinde yukar›da da belirtti¤imiz devrim anlay›fl› ve çal›flma tarz›n-
daki reformist görüfllerden dolay› “milliyetçi devrimciler”e yani küçük bur-
juva devrimcilerine bel ba¤lama ve taviz verme e¤ilimleri yatmaktad›r.” (A Ay -
d›nl›k Sosyalist Dergiye Mektup, Türkiye Halk Kurtulufl Partisi-Cephesi Dava Dos -
yas›, Yaz›l› Belgeler, s.240-241 )
164 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TÜM ULUSLARI KURTARACAK
TEK B‹R ‹DEOLOJ‹ VARDIR

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
18 Nisan 1997
Say›: 26

1
May›s’›, yaln›z iflçi s›n›f›n›n de¤il, tüm halk›n ve tüm uluslar›n birlik
mücadele ve dayan›flma günü olarak kutlamal›y›z. Bu neden böyle-
dir?
‹flçi s›n›f›n›n bugün ülkemizde ne durumda bulundu¤u, sürmekte olan sava-
fl›n içinde ne ölçüde yerald›¤›, kimilerinin ona yükledi¤i “hayali, flabloncu” rol-
leri ne ölçüde üstlenebildi¤i bir yana, iflçi s›n›f›n›n ideolojisi tarih içindeki ro-
lünü sürdürmeye devam ediyor.
‹flçi s›n›f› ideolojisi denilen, Marksizm-Leninizmdir. Sosyalizmdir.
Bu ideoloji, ço¤u kez anlafl›ld›¤›n›n tersine yaln›zca iflçi s›n›f›n›n de¤il, tüm
emekçi s›n›f ve katmanlar›n kurtuluflunun ideolojisidir. ‹flçi s›n›f› ideolojisinin bu
niteli¤i, uluslar sözkonusu oldu¤unda da geçerlidir.
‹flçi s›n›f› ya da baflka deyiflle proletarya ideolojisi ayn› zamanda bütün
uluslar›n, halklar›n kurtulufl ideolojisidir. Çünkü, proletarya ideolojisinin reh-
berlik etti¤i bir devrimin, en baflta gelen tarihi rollerinden biri de ulusal bask›-
y› tüm sosyal temelleriyle birlikte ortadan kald›rmas›d›r.
Tarihsel günler, donmufl, mekanik bir içeri¤e sahip olamazlar. Onlar›n on-
y›llar, yüzy›llar içinde üstlenecekleri rol, içerikleri, süreçler içinde geliflir, de¤i-
flir, zenginleflir. Bugün 1 May›s’› sadece “iflçi s›n›f›n›n” birlik, mücadele daya-
n›flma günü olarak almak, bu geliflimi, zenginleflmeyi kavrayamamakt›r. Birlik,
mücadele, dayan›flma, bugün bu topraklarda yaflayan her kesimden halk›n,
tüm ulus ve milliyetlerin gündemidir. 1 May›s’› iflte bu nedenle, tüm halk›n, tüm
uluslar›n birlik, mücadele, dayan›flma günü olarak, tüm halk›, tüm uluslar›, pro-
letarya ideolojisi çerçevesinde, sosyalizm hedefi için birlefltirmenin günü ola-
rak görüyoruz. Bu noktada çok çeflitli teorik tart›flmalar yap›lm›fl, yorumlar ge-
lifltirilmifltir. Ama bunlar›n ötesinde dünyan›n son on y›l›ndaki geliflmelere bak-
mak, bize sorunun pratikteki boyutunu göstermeye yetecektir:
‹lk olarak, dünyan›n son on y›l›nda yaflanan en önemli geliflmelerden biri,
sosyalist ülkelerdeki kapitalist restorasyondu. Bu süreci onbinlerce insan›n bir-
birine k›rd›r›ld›¤› “milliyetçi savafllar” dönemi izledi. ‹flte bu dönemde flu ç›p-
lak olarak görüldü; iflçi s›n›f›n›n ideolojisi, halklar› birarada tutarken, burjuva -
zinin ideolojisi onlar› birbirine düflürüyor, birbirine katlettiriyordu. Sosyalizmin
uygulan›fl›nda, özel olarak da ulusal sorunun çözümüne yönelik politikalar›n-
da eksikler, gedikler bulmak mümkündür, ancak sorunun esas› biraz önce be-
lirtti¤imizdir. Halklar, sosyalizm koflullar›nda, ulusal bask›y› esas olarak orta-
dan kald›rm›fl, bask› olmadan, zor olmadan birarada yaflayabilmifllerdir.
‹kinci olarak; proletaryan›n ideolojisini rehber edinmeyen, yani sosyalizmi
Miliyetçilik Ç›kmaz› 165

hedeflemeyen tüm ulusal kurtulufl hareketleri, önderlik ettikleri, savaflt›rd›klar›


halk› yine gidip kapitalizme teslim etmifllerdir. Yani ulusal ba¤›ms›zl›k, ya da
ulusal haklar kazan›lm›flt›r ama sömürü alt›ndaki yaflam da devam etmifltir. Ve
kapitalizm koflullar›nda bir süre sonra o ülke ve halklar, uluslar emperyalizmin
boyunduru¤u alt›na girdi¤inden, ulusal ba¤›ms›zl›k da lafta kalm›flt›r. Bunun bi-
raz uzak geçmiflten örnekleri Türkiye’nin kurtulufl savafl›, Cezayir kurtulufl sa-
vafl› vb.’dir. En yak›n örne¤i ise Filistin’dir.
Milliyetçi bak›fl aç›s› bu yüzdendir ki, bugün asl›nda halklar aç›s›ndan ulu-
sal ba¤›ms›zl›¤› bile sa¤layamaz. Emperyalizm koflullar›nda bunun imkanlar›
yok denecek kadar daralm›flt›r. Bunun sonucu fludur; dünyan›n tüm ezilen ulus-
lar›, ulusal haklar› ve ba¤›ms›zl›klar› da dahil olmak üzere kurtulufllar›n› ancak,
proletarya ideolojisinin bayra¤› alt›nda bulabilirler.
Ulusalc› bak›fl kendini bu tarihsel somut gerçekten, s›n›fsal gerçeklerden
uzaklaflt›r›yor. Di¤er halklarla ittifaktan da kopar›yor kendini. Emperyalizm ve
oligarfli karfl›s›nda kendini güçsüzlefltiriyor. Milliyetçilik silahl› eylemde de, kit-
leye bak›fl aç›s›nda da, ulusa bak›fl aç›s›nda da kendini böyle ortaya koyuyor.
Örne¤in ne yap›l›yor. Newroz benim deniyor. Örne¤in, eylem anlay›fl›nda,
egemen s›n›flar de¤il, bir halk hedef al›nabiliyor. Örne¤in ulusal dar bak›fl
içinde, toprak talebi ve toprak a¤alar›na karfl› mücadele bir tarafa itiliyor. Mil-
liyetçilikle iflçi s›n›f› ideolojisinin ayr›flt›¤› noktalar iflte bunlard›r.
Bu milliyetçi bak›fl aç›s› örne¤in eski Sovyetler Birli¤i, eski Yugoslavya s›n›r-
lar› içinde halklar›n birbirine düflürülmesinden baflka birfley olmayan çat›flma-
lar›, milliyetçili¤in uyan›fl› olarak görüp olumlayabiliyor. Bunlar hep proletarya
ideolojisinden uzakl›¤›n sonucu olan fleylerdir.
PKK ad›n›n bilindi¤i gibi tam aç›l›m› Kürdistan ‹flçi Partisi’dir. Kuflkusuz PKK
kurulufl döneminde sosyalist ideolojiden, Marksizm-Leninizmden daha genifl öl-
çüde etkilenmifl, bu noktada belli bir savunuya sahip bir örgütlenmedir. Ancak
geldi¤i noktada iflçi s›n›f› ideolojisi, denilebilir ki, yaln›zca ad›nda kalm›flt›r.
Çünkü Kürdistan’da PKK önderli¤inde gelifltirilen mücadele, s›n›fsall›¤› hemen
neredeyse bütünüyle reddetmifl, onun yerine dar ulusalc› bir ideolojik kavray›-
fl› koymufltur. Yukar›da örnekledi¤imiz eylem, ittifak anlay›fl›, bu reddediflin so-
nucu olarak geliflmifltir.
Kürt ulusal mücadelesi bu anlamda daha çok, emperyalizme ve oligarfliye
darbeler vurdu¤u noktada kuflkusuz “s›n›flar mücadelesine hizmet” eden bir
durumdad›r. Ama emperyalizmle uzlaflt›¤›, oligarfli içi çözümler arad›¤› nokta-
da bundan uzaklaflmakta, düzen içili¤e angaje olmakta ve ulusalc›l›k iflte tam
bu noktada, kendi açmazlar›yla, t›kan›kl›klar›yla karfl› karfl›ya gelmektedir. Aç-
mazlar›n, t›kan›kl›klar›n afl›lmas›n›n ise iki yolu vard›r. Ya ulusal ba¤›ms›zl›ktan
da vazgeçilip ulusal hak k›r›nt›lar›yla kurtulufl savafl›n›n tasfiyesi, ya da ulusal
kurtulufl savafl›n› proletarya ideolojisi temelinde, devrimi, sosyalizmi hedefle-
yen bir çizgide yürütmek.
Evet, ulusal kurtuluflun yakalanmas› gereken halkas› proletarya ideolojisidir.
Sosyalizmdir. Kürt halk› 1 May›s’ta yerini, kendi kaderini tüm ulus ve milliyet -
lerden halklar›n kaderine ba¤layan, mücadelesini, adalet ve özgürlük iste¤ini
tüm uluslar›n istekleriyle birlefltiren bir noktada alacakt›r. Kürt halk›n›n ç›kar›na
olan budur.
166 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TAM BA⁄IMSIZLIK

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
21 Haziran 1997
Say›: 35

O
ligarfli kurmayca davran›yor. Bunu son dönemin iki önemli geliflmesi
içinde somut olarak görmek mümkün. MGK, Kürt sorununda “ilk kez”,
aynen TÜS‹AD gibi askeri önlemlerin d›fl›nda ekonomik, sosyal önlem-
lerin de al›nmas› gerekti¤inden sözediyor.
‹zleyen günlerde yay›nlanan MGK bildirisinde “ilk kez” Kürtlere yönelik bir teh-
dit bulunmuyor. Tüm dikkatler “irtica”ya yöneltiliyor ve toplumun “sol-demokratik”
kesimleri bu do¤rultuda seferber ediliyor.
Ve ayn› günlerde onbinlerce asker sessiz sedas›z Kuzey Irak s›n›r›na sevkedili-
yor. Cephane, istihkam, levaz›m haz›rl›klar› yap›l›yor.
Birbirinden apayr› gibi görünen ve sanki farkl› yaklafl›mlar› ifade eden bu po-
litik ve askeri giriflimler ayn› günlerde, ayn› karargah taraf›ndan yürütülüyor. Ve
bunlar oligarfli aç›s›ndan birbirini tamaml›yor.
Plan›n ayr›nt›lar› da var. Kuzey Irak’a sald›r›n›n hemen arifesinde yayg›n gö-
zalt›lar, tutuklamalar oluyor, Demokrasi Gazetesi kapat›l›yor.
Solcu büyük teorisyenler MGK’n›n “art›k s›ra ekonomik-siyasi önlemlerde” de-
yiflinden hareketle “yeni bir politika” tespitleri yap›p henüz daha bunu tahlil eder-
ken, karfl›lar›na en çapl› s›n›rötesi sald›r ç›k›yor.
Tahlillerin ayaklar› havada kal›yor.
Ve yine ayn› günler; “bayrak davas›ndan” tutuklu bulunan HADEP yöneticileri
serbest b›rak›l›yor.
Kafalar kar›fl›yor.
Solcu büyük teorisyenler HADEP yöneticileri b›rak›l›nca hemen “yumuflama”
tespiti yap›yor. Pat ard›ndan HADEP’lilere ceza.
Kafalar yine allak bullak.
Siyasi, ideolojik savrulmalar nereden ç›k›yor, nas›l ç›k›yor? Ya da halk›n de¤il
de, çeflitli burjuva, küçük-burjuva kesimlerin ç›kar ve görüflleri ilerici, yurtsever ya-
p›lar içinde nas›l hakim politika haline gelebiliyor?
Kilit nokta örgütsel ve ideolojik anlamda tam ba¤›ms›z olmak, siyasi anlamda
tam ba¤›ms›zl›¤› savunmakt›r.
Yalpalamalar›n, oligarflinin her manevras› karfl›s›nda kafalar›n kar›flmas›n›n
önlemi böyle bir siyasi çizgidedir.
Do¤ru bir kurmayl›k da ancak bu temeldeki net bir çizgiyle mümkündür.
Oligarfli kurmayca çal›fl›yor diyoruz. Çünkü çeflitli manevralar›n örtüsü alt›nda
oligarflinin -ve emperyalizmin- bu noktada net bir amac› vard›r. Ne yap›p edip
Kürt ulusal mücadelesini, ba¤›ms›zl›k mücadelesini durdurmak, yoketmek. Ne ya-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 167

p›p yap›p Kürdistan’daki ilhak› sürdürmek. Ne yap›p yap›p Kürt halk›n› sömürme-
yi sürdürmek. Oligarfli savafl derken de, bar›fl derken de, askeri çözüm derken de,
sivil çözüm derken de amac› hep budur. Oligarflinin kendine daha güvenli sivil-
asker kesimleri, çeflitli Kürt ulusal çevrelerinin kendisine bakarak politika ve taktik
belirledi¤ini görüyor. Ve bu noktada bir yandan “yumuflayaca¤›” izlenimi vererek
beklentileri pekifltirirken di¤er yandan sald›r›yor. Kafa kar›fl›kl›¤› yarat›yor ve böy-
lece sald›r›lar›na karfl› geliflebilecek tepkileri de pasifize etme becerisini gösteri-
yor.
Kuzey Irak iflgal edilirken de, ayn› günlerde Diyarbak›r’da tekelci burjuvazi ta-
raf›ndan “Yoksulluk Zirvesi” düzenlenirken de amaç tektir. ‹flgalin ve yoksulluk zir-
vesinin ayn› günlere denk gelmesi ise oligarflinin çok yönlü politikas›n›n ifadesidir.
Yoksulluk zirvesine kat›lan tekelci burjuvalar, bir anlamda flunu söylüyorlard›;
“onlar orada iflini yap›yor, biz de burada iflimizi yapal›m...”
Devrimciler, yurtseveler de kendi iflini yapacakt›r. Devrimcilerin, yurtseverlerin
ifli Kürt halk›n›n oligarflinin terörüne karfl› savafl›n› örgütlemek ve oligarflinin dema-
gojilerine, demokrasicilik manevralar›na karfl› halk› uyarmak, uyan›k tutmakt›r.
Bu görev ancak uzlaflmac›l›ktan, icazetçilikten uzak duruldu¤unda yerine geti-
rilebilir. Tam ba¤›ms›zl›¤› savunmak halka güvendir. ‹deolojiye güvendir. Savafl›
sürdürmede kararl›l›kt›r. Bunun olmad›¤› ve savunulmad›¤› yerde düzen içerisinde
ittifaklar aramak, ba¤›ms›zl›¤›n bedelinin a¤›rlaflt›¤› noktada düzen içi çözümler
aramak kaç›n›lmaz hale gelir.
Kürt sorunu özelinde gerek ayd›n çevrelerinde, gerekse de Kürt ulusalc› çevre-
lerde karfl›m›za s›k s›k ç›kan kafa kar›fl›kl›¤›n›n, s›k s›k gündeme gelen beklentile-
rin kayna¤› buradad›r. HADEP’in bugün içine düfltü¤ü durum da iflte yine bunun
sonucudur. Kürt ulusalc› çevrelerin kendi içinde bile HADEP’e, HADEP’in bugün
uygulad›¤› politikalara karfl› elefltiriler, tepkiler yo¤unlaflmaktad›r. Ama burada so-
run HADEP’in flu ya da bu yöneticisi sorunu de¤ildir. Sorun, mücadelenin hangi
alan›nda olursa olsun böyle bir politik çizgi netli¤ine sahip olup olmama sorunu-
dur. HADEP ulusal kurtuluflu için savaflan bir halk›n legal alandaki bir mevzisi ol-
maktan ziyade düzen içi çözüm aray›fllar›n›n bir ifadesi olmufltur. HADEP yöneti-
cilerinden Sedat Yurttafl yak›n bir zamanda yay›nlanan bir röportaj›nda “tam ba -
¤›ms›zl›¤›n modas› art›k geçti” diyordu. Bu mant›k elbette ki, demokratik mücade-
lede militanca yeralamayacakt›r. Bu mant›k elbette ki, “aman yumuflama var, boz -
mayal›m” diyerek Kuzey Irak’taki gibi bir imha sald›r›s›na karfl› gereken tavr› al-
mayacakt›r.
Kürt halk› için, bu topraklarda yaflayan tüm halklar için, vatan›m›z için tam ba-
¤›ms›zl›k istiyoruz. Bunda net olal›m. Bunda net olundu¤unda hiçbir fley, kafalar›
kar›flt›ramaz. Çünkü bu noktada bizim aç›m›zdan da tüm politikalar, stratejiler, le-
gal, illegal nas›l olursa olsun tüm örgütlenmeler, halk›m›z›n ve ülkemizin ba¤›ms›z-
l›¤›na hizmet edecektir.
168 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl

PKK NEREDEN NEREYE -1-

PKK
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
1 23 May›s 1998
Say›: 82

BAfiLARKEN...
Tart›flmadan, elefltirmeden, sorgulamadan, muhasebe yapmadan ilerlenemez.
Ulusal hareket dünden bugüne savundu¤u, izledi¤i stratejilerin, politikalar›n,
taktiklerin elefltiri ve muhasebesini yapmaktan uzakt›r. Pragmatizm bunun önünde
engeldir. Öngörülenlerin gerçekleflmemifl olmas›, birbiriyle aç›kça çeliflen taktik-
ler, savafl›n ortaya ç›kard›¤› açmazlar›n hemen hiçbiri tart›fl›lmamaktad›r.
Ulusal hareket kendi elefltirisini, muhasebesini yapm›yor. Türkiye solunun da
ulusal hareket karfl›s›nda elefltiri ve muhasebe görevini yerine getirdi¤ini söyle-
mek mümkün de¤ildir. Daha do¤ru bir deyiflle ne deste¤i, ne de elefltiriyi bir tür-
lü yerine oturtamam›flt›r.
1978-79’larda oligarflinin “bölücülük” demagojisiyle “Apoculara” sald›r›rken,
solun önemli bir bölümü de PKK’y› ajan-provokatör, karfl-›devrimci olarak de¤er-
lendirip bu sald›r›ya soldan destek oluyordu. PKK, 1984’te gerilla savafl›n› bafl-
latt›¤›nda da, büyük bir kesimi ayn› de¤erlendirmelerini koruyor, silahl› mücade-
lenin çok geçmeden yenilece¤i düflüncesini tafl›yordu.
PKK güç kazand›kça de¤erlendirmeler de de¤iflmeye bafllar. Kimileri ajan-pro-
vokatör demekten flakflakç›l›¤a evrilirler. Bu kesimlerin Kürdistan’›n sosyo-ekono-
mik yap›s›na iliflkin tahlilleri de ayn› sa¤l›ks›z çizgiyi izler. Dün ortak yeni-sömür-
gecilik tespiti yapanlar, PKK güçlenince Kürdistan’› sömürge ilan ederler.
Tabii bütün bu iliflkilerin sa¤l›ks›z biçimleniflinde PKK pragmatizminin de
önemli bir pay› vard›r.
***
Mesela bir Ayd›nl›k çizgisinin muhtelif dönemleri ilginçtir.
1970’li y›llar›n sonunda PKK Ayd›nl›k’a göre “Apocu provokatörler”dir. Ayd›n-
l›k, Apocular› gazetesinde isim isim ihbar eder.
1984’te silahl› savafl bafllam›flt›r. Ayd›nl›kç›lar›n cuntan›n icazeti alt›nda ç›kar-
d›¤› Saçak adl› dergide PKK’nin ad› “asker katilleri”dir, “terörist”tir.
1980’li y›llar›n sonuna do¤ru, bu tespitierin sahibi olan Do¤u Perinçek’in PKK
kamplar›nda askeri törenle karfl›land›¤›na tan›k oluruz. Bu süreçte Ayd›nl›k’a gö-
re PKK “yurtsever”dir.
Sonra yine bildik Ayd›nl›k karfl›-devrimcili¤i ç›kar karfl›m›za. PKK’ye her türlü
iftira ve karalamay› yapan Perinçek, bu dönemde PKK’nin “Amerika’n›n güdü-
münde” oldu¤unu yazmaya bafllar.
Türkiye solunda da PKK’ye iliflkin bu kadar olmasa da zik-zaklar çoktur.
Bir TKP-ML gelene¤i, PKK’y› kah karfl›-devrimci, kah halk saflar›nda, kah dev-
rimci ilan etmifl, bu de¤erlendirmeler birkaç kez yer de¤ifltirmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 169

TDKP ve AEP’çi di¤er sol kesimler de PKK’y› ço¤unlukla ajan-provokatör, kar-


fl›-devrimci diye de¤erlendirirken, PKK güçlendikçe bu tespitlerinden vazgeçmifl-
lerdir. Ama bu vazgeçifllerin ciddi, köklü bir özelefltirisine de pek rastlanmaz.
K›sacas›, sonuçta tablo fludur; ulusal harekete ne gereken zaman›nda destek
verilmifl, ne gereken elefltiri zaman›nda yap›lm›flt›r.
***
Bunun istisnas›, hiç tereddütsüz söyleyebiliriz ki, Cephe’dir.
Oligarflinin ve hemen tüm solun, birbirinden farkl› söylemlerle de olsa PKK’ye
“bölücülük” demagojisiyle sald›rd›¤› dönemde Devrimci Sol, PKK’y› bir ulusal ha-
reket olarak sahiplenmifl, savunmufltur.
1984’te gerilla savafl› bafllad›¤›nda da ayn› politik deste¤ini sürdürmüfltür.
1984’te, ‘86’da oligarflinin PKK’ye ve Kürt halk›na karfl› en vahfli operasyon-
lar›n› sürdürdü¤ü dönemde, Kürt halk›n›n yaln›z olmad›¤›n› göstermek için tüm ör-
gütsel imkanlar›n› ve gücünü zorlayarak, dönemin ANAP iktidar›na yönelik eylem-
ler gerçeklefltirmifltir.
O günden bu yana da gerek Kürt halk›n›n hakl› taleplerinin sahiplenilip savu-
nulmas›nda, gerekse de Kürt ulusal hareketinin desteklenmesinde ayn› tereddüt-
süz çizgi sürdürülmüfltür.
Ayn› süreçte Kürt ulusal hareketinde görülen yanl›fllar da halk›n ve devrimin ç›-
karlar› temelinde elefltirilmifl, bu elefltiri halklar›m›z›n birlikte mücadelesinin gere-
¤i olarak ele al›nm›flt›r.
Burada yapaca¤›m›z elefltiri ve muhasebenin do¤ru kavranmas› için bu süre-
cin, bu süreçteki Cephe yaklafl›m›n›n do¤ru bilinmesi flartt›r.
***
PKK aç›k ki Türkiye siyasetinde gündemi belirleyen güçte bir örgüttür. Binlerce
flehidin verildi¤i bir gerilla savafl›n›n yürütücüsüdür.
Ancak elefltirinin s›n›rlar›n› tek bafl›na güç olma olgusu belirlemez. Elefltirinin
s›n›rlar›n› bu belirlemeye bafllad› m›, yukar›da örneklerini verdi¤imiz sa¤l›ks›z de-
¤erlendirme tablolar› ç›kar ortaya.
Devrimci bir hareket flu veya bu dönemde, flu veya bu nedenle güçsüz durum-
da olabilir. Veya tersine, bir hareket belli koflullarda çok güçlü de görülebilir.
Evet, PKK savaflm›fl ve bir güç yaratm›flt›r. Ama nereye geldi?
Evet, PKK güçtür. Ama nereye gidiyor? As›l sorun budur.
***
Bugün PKK baz› “yeni” fleyler söylüyor. “Türkiyelileflme” diyor örne¤in. Bunda-
ki olumlu ve olumsuz yanlar nelerdir? Ortaya konulan gerekçeler ne ölçüde tutar-
l› ve aç›klay›c›d›r?
Dünkü tezler ne olmufltur?
PKK bugüne kadar Türkiye solu üzerine adeta a¤z›na geleni söylemifltir. Bu ta-
hammülsüzlü¤ün kayna¤›nda ne vard›r?
Yanl›fl bir eylem çizgisi, tüm elefltiri ve uyar›lara, tüm vahim zararlar›na karfl›n
›srarla sürdürülmüfltür. Bu “›srar”›n kayna¤›nda ne vard›r?
Y›llardan beri söylenegelen bar›fl, silah b›rakma, oligarfliyle çeflitli çözümler,
ne anlama gelmektedir? Bunlar›n PKK’nin ç›k›fl noktas›yla yak›nl›¤› veya uzakl›¤›
nedir?
Sorular ço¤alt›labilir.
***
170 Miliyetçilik Ç›kmaz›

K
ürt ulusal kurtulufl mücadelesi, 1984 ç›k›fl›ndan itibaren -eylem çizgi-
sindeki kimi yanl›fll›klarla- yer yer olumsuzluklara yol açsa da, bu sü-
reçte esas olarak olumlu, ilerletici bir iflleve sahip olmufltur. 1991 son-
lar›na do¤ru netleflen ve bugüne kadar gelen çizgi ise, yanl›fl bir kanala ak›-
fl›n tüm göstergelerini tafl›maktad›r.
Bu geliflim, ne yaln›zca Kürtleri ne de yaln›zca PKK’y› ilgilendiren bir sorun
olarak görülemez. Türk ve Kürt halk›n›n ve di¤er Anadolu halklar›n›n tarihsel
geçmifli ve tarihsel birlikteli¤i, herhangi bir halka iliflkin geliflmeleri birbirine s›-
k›ca ba¤lamaktad›r.
PKK’nin daha 1991’in son aylar› içinde Kürdistan’daki mücadeleyi Türkiye
metropollerine tafl›mas› zorunlulu¤unu ifade ediflinde de görülece¤i gibi, Tür-
kiye ve Kürdistan’da süren ulusal ve s›n›fsal mücadele “kaderbirli¤i” içindedir-
ler. Bu bile, her iki halk›n kurtuluflunun ortak oldu¤unu, örgütlülüklerinin de or-
tak olmas› gerekti¤ini göstermektedir.
Dünyada, ulusal ve s›n›fsal mücadeleler tarihinde pek çok örne¤ine rastla-
d›¤›m›z, bir hareketin çizgi de¤ifltirmesine, ya da görünürdeki çizgisinden ger-
çek çizgisine oturmas› örne¤ine bugün Türkiyeli devrimciler de tan›k olmakta-
d›r.
1970’li y›llarda, prestiji alabildi¤ine yükselmifl olan sosyalizmden ve dev-
rimci hareketten büyük ölçüde etkilenerek Marksizm-Leninizmle sosyalizmle ulu-
salc›l›¤› harmanlayarak ortaya ç›kan PKK’de, 1980’li y›llar›n sonuna do¤ru
öne ç›kan ise küçük-burjuva milliyetçili¤i olmufltur.
Yurtsever hareketin, oligarfli ile anlaflarak (ki, bu bir uzlaflmad›r) silah b›rak-
may›, ba¤›ms›zl›k yerine Türkiye oligarflisi ile federasyonu tart›flt›¤› düflünülür-
se, PKK’deki geliflmelerin Türkiye halklar›n›n ç›kar›na olmad›¤› görülecektir.
PKK’nin oluflum sürecindeki söylem ve iddialar›ndan bu noktaya gelifli Mark-
sist-Leninistler aç›s›ndan sürpriz olmasa ve önceden görülse de, bu geliflim, in-
celenmesi, dersler ç›kar›lmas› gereken bir olgudur.

PKK’yi Bugünlere Getiren Ulusal Ba¤›ms›zl›kç› Anlay›fl› ve


Silahl› Mücadelesidir
PKK’nin kuruluflu Aral›k 1978’dir, ancak ideolojik flekillenifli 1970’li y›llar›n
bafllar›d›r. PKK tarihinde bu süreç 1973’te bafllat›lmakta ve 1973-’78 süreci
“‹deolojik mücadele ve ülkeye yönelifl dönemi” ; 1978-’80 ise, “Partileflme sü -
reci ve Parti’nin ilan›” olarak adland›r›lmaktad›r.
Hemen tüm siyasal yap›lanmalar›n politik hatt›n›n oluflumunda ve geliflimin-
de etkisi olan dönemsel koflullar, ulusal temelde geliflen PKK için de belirleyici
etkide bulunmufltur.
1940’l› y›llar›n sonlar›ndan itibaren Do¤u Avrupa ülkelerinin emperyalist
zincirden kopup sosyalizme yönelmeleri ve pek çok ülkede Halk Kurtulufl Sa-
vafllar›n›n zaferle taçlanmas› sosyalizmin prestijini üst boyutlara t›rmand›rm›fl-
t›r. Sosyalizmin, ezilen halklar›n kurtulufl umudu olmas›, sosyalizmin dünya öl-
çe¤inde kazand›¤› a¤›rl›k ulusal temelde hareket eden siyasal yap›lar› da etki-
lemifltir. Bu dönemde art›k hemen her ulusal/milliyetçi hareket kendisini sosya-
list ilan ediyor; mücadelesinde baflar›ya ulaflanlar ise sosyalist ülkelerle iliflki-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 171

lerini gelifltiriyor, ülkelerinde sosyalizmden etkilenen politikalar› yaflama geçi-


riyorlard›.
Türkiye de bu geliflmelerin d›fl›nda kalmam›flt›r. Özellikle 1960-’70 süreci,
Marksist-Leninist düflüncenin yayg›nlaflmas› ve buna ba¤l› olarak da revizyo-
nizmle, reformizmle bir ayr›flma ve kopuflun yafland›¤› y›llard›r. Bu y›llar›n ide-
olojik, pratik mücadelesi içinde flekillenen baflta THKP-C olmak üzere THKO ve
TKP/ML yürüttükleri savaflla statüleri sarsm›fl, oligarfliye darbeler vurmufl, genifl
kesimlerin sempati ve deste¤ini kazanm›fllard›r.
12 Mart aç›k faflist cuntas›, silahl› devrimci hareketi fiziki olarak tasfiye et-
se de özellikle THKP-C’nin Türkiye Devriminin Yolu’na iliflkin bütünlüklü teorik
tespitleri ve silahl› mücadelenin yaratt›¤› potansiyel, 1973 sonras›na tafl›nm›fl-
t›r.
PKK’nin hemen tüm görüfllerini bar›nd›ran Kürdistan Devriminin Yolu adl›
broflürde (1978) bu sürecin izlerini fazlas›yla görmek mümkündür. Bugün pek
telaffuz edilmeyen “s›n›fl› toplum”, “sosyalizm”, “yeni-sömürgecilik”, “ba¤›m-
s›zl›k” gibi kavramlara burada s›kça rastlanmaktad›r.
Sosyalizmin dünya halklar›n›n ilgi oda¤›nda bulunmas›; SSCB’nin ulusal
kurtulufl hareketlerine deste¤inin sürüyor olmas›, enternasyonalizm ruhunun
güçlülü¤ü, Mahir’lerin önderli¤indeki silahl› mücadelenin yaratt›¤› sonuçlar ve
PKK bugün ne kadar “Kemalizm”, “sosyal-flövenizm” vs. derse desin THKP-C,
THKO ve TKP/ML’nin “Kürt sorunu”nda temel do¤ruyu yakalam›fl, Uluslar›n
Kendi Kaderini Tayin Hakk› do¤rultusunda bir çizgi benimsemifl olmalar› PKK
üzerinde etkili olmufltur. Bu etki di¤er Kürt milliyetçi örgütlenmeleriyle PKK ara-
s›ndaki ayr›m noktalar›n› da belirlemifltir. Tam ba¤›ms›zl›¤›n savunulmas›, ba-
¤›ms›zl›¤›n kazan›labilmesi için silahl› mücadelenin verilmesi, proletarya ön-
derli¤i temel ayr›m noktalar›d›r.
“ll. Paylafl›m Savafl›ndan sonra belirginleflen... Bu flartlar sömürgesel
devrimlerde burjuva önderli¤inin kaypakl›¤›n› ve uzlaflmac› niteli¤ini
aç›klarken, ayn› zamanda, emekçi y›¤›nlara dayanan proletarya önderli-
¤inin tam ba¤›ms›zl›¤a götürece¤ini ortaya koymaktad›r...”
Sonraki y›llarda bu etki ve devrimci çizginin yol aç›c›l›¤› ço¤u kez yads›n-
m›fl, örne¤in Mahir’in Misak-› Milli ve Kürt ulusal sorununa iliflkin yazd›klar›
görmezden gelinip Cephe çizgisinin savunucular›, “Misak-› Millicilikle” eleflti-
rilmifllerdir. Oysa bugün dönüp dolafl›l›p gelinen noktada söylenen ço¤u fley-
ler, Parti-Cephe’nin 30 y›l önceki söylediklerinden baflka bir fley de¤ildir.

Reformizmi Mahkum Eden PKK


Sosyalizmin prestiji, sosyalist ülkelerin “etkin deste¤i” ve ulusal kurtulufl için
devrimin objektif flartlar›n›n “olgunlu¤u”ndan hareketle “tam ba¤›ms›zl›¤a” git-
mede proletarya önderli¤inin gereklili¤ini savunan PKK, bu tespitleriyle refor-
mizmden ayr›lmakta, reformizmin ulusal kurtulufl önünde engel oldu¤unu söy-
lemekteydi.
“Ulusal kurtulufl hareketlerinin ça¤›m›z›n baflta gelen bir devrimci ak›-
m› haline gelmesinden itibaren, bu alanlarda da çeflitli sapmalar›n boy
verdi¤ini görmekteyiz... Burjuva ideolojilerinin tamamen deflifre edilmesi
172 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Halka, özgücüne Güven Veya Baflka ve halktan yüz bulamamas› bu


e¤ilimleri görünüflte sosyalist
Güçlere Bel Ba¤lama
olmaya zorlamaktad›r.”
‹lk yaz›l›, programatik metinlerinde “2. Payla-
“Emperyalist dönemde re-
fl›m Savafl› sonras› ortaya ç›kan flartlarda ulusal formlar›n belirgin özelli¤i,
kurtulufl hareketlerinin zafere ulaflmas›n›n objektif halklar›n tam ba¤›ms›zl›k yo-
koflullar›n›n olgunlaflt›¤›n›” söyleyen ve “tam ba- lundan al› konulmas›nda bir
¤›ms›zl›¤a gitmede proletaryan›n önderli¤inin ge- araç rolü oynamas›d›r.” O za-
reklili¤ini” savunan PKK bu tespitlerini as›l olarak man bu tespitleri yapan PKK de-
sosyalist sistemin ulusal kurtulufl hareketlerine ha da ileri gidip reformizme ke-
deste¤inin varl›¤›na dayand›rm›flt›r: sin bir s›n›r çizmektedir:
“Dünyan›n en ücra köflesinde meydana gelen “Ulusal kurtulufl hareketle-
her toplumsal olayda sosyalist ülkelerin etkisini rinde ba¤›ms›zl›k olgusu d›fl›n -
görmemek mümkün de¤ildir. Anti-faflist ve ulusal daki tüm e¤ilimler reformisttir.
kurtulufl hareketlerinin baflar›ya ulaflmas›nda, sos- Her reformist e¤ilim de özünde
yalist bir dünyan›n varl›¤› en önemli faktörlerden emperyalizme, sömürgecili¤e
birisidir. Sömürge ülkelerde devrim emperyalist ve yerli gericili¤e maddi ba¤-
sisteme karfl› sosyalist sistemin varl›¤› ve sistem - larla ba¤l› olanlar›n e¤ilimi-
den görülen etki, destek ve yard›mla mümkündür. dir” (abç)
Emperyalizmi çökerten güçlerin bafl›nda ulusal Dahas›, reformizmle ezilen
kurtulufl hareketleri olmakla birlikte, bu hareketle- ulus milliyetçili¤inin “özdefl”li¤i-
rin baflar›ya ulaflmas›n› sa¤layan arkas›ndaki güç, ne vurgu yapmaktad›r:
sosyalist sistemdir.” (Kürdistan Devriminin Yo - “... sömürgeci düzende baz›
lu)(abç) reformlar› gerçeklefltirmekle
Tespit böyle olunca, kuflkusuz, SSCB ve di¤er sorunu çözüme kavuflturaca¤›-
bir dizi sosyalist ülke y›k›l›nca, ulusal kurtuluflun n› savunan, sorunun çözümü-
ba¤›ms›zl›k hedefi de savunulamayacakt›r. nün devrimde, ulusal ba¤›m-
Küçük burjuva hareketlerin tipik özelli¤i kendi s›zl›kta oldu¤unu göremeyen
güçlerine güvenmemeleri, yani özgüvenden yoksun tüm görüfller özünde ezen ezi-
olmalar› ve bundan dolay› kendi d›fl›ndaki geliflme- len ulus milliyetçili¤inden kay-
lerden afl›r› derecede etkilenerek politika belirleme- naklan›p sömürgecili¤i meflru-
laflt›rmaya hizmet eder...”
leridir. Küçük burjuva milliyetçi anlay›fllar her za-
Reformlar için de¤il, devrim
man s›rtlar›n› dayayabilecekleri, güç alabilecekleri
için mücadele edilmesi gerekti¤i-
bir kuvvet aray›fl›ndad›r. Bu, bir dönem sosyalist
ni savunan PKK’nin, 1980 önce-
sistemse, o y›k›l›nca yerine baflkas› aranacakt›r.
si mücadelesine bakt›¤›m›zda
Sosyalist ülkelerdeki karfl›-devrimlerle birlikte
devleti hedefleyen bir çizgiye sa-
PKK adeta kendini bofllukta bulmufltur. Emperya- hip olmad›¤›n›, böylesi bir prati-
lizmle ve oligarfliyle uzlaflma iflte bu noktada bir ¤i hayata geçirmedi¤ini görü-
tercih olarak ortaya ç›km›flt›r. Kah emperyalist güç- rüz. PKK’nin silahl› mücadelesi-
ler aras›ndaki çeliflkilerden hareketle bir emperya- nin bafllang›c› as›l olarak 1984
list gücün deste¤i aranacak, kah oligarfli içi çelifl- A¤ustosu’dur. 1980 öncesi geli-
kilerden dolay›, oligarfli içi bir kanattan çözüm bek- flen anti-faflist mücadelede de
lenecektir. Bu, baflka güçlere bel ba¤layan küçük fazla yer almayan PKK, 1978
burjuva hareketlerin kaç›n›lmaz sonudur. 24 Aral›k’›nda gerçekleflen Ma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 173

rafl katliam› sonras›nda ilan edilen s›k›yönetimle birlikte mücadele arenas›n›


terk etmifl, kendi deyimleriyle yurtd›fl›na “hicret” etmifllerdir.

Ricat - Hicret
1979 ortalar›na gelindi¤inde, 1978 y›l›nda kuruluflunu resmi olarak ilan
eden PKK güçten düflmüfl, tümüyle yenilgi psikolojisine kap›lm›flt›. Gerek oligar-
flinin operasyonlar›, gerek içerisinden ç›kan itirafç›lar, gerekse de birçok insa-
n›n yaflam›n› yitirdi¤i sol içi çat›flmalar PKK’y› bu duruma getirmiflti.
Bu noktada PKK bu ç›kmazdan kurtulman›n ve kendi varl›¤›n› sürdürmenin
tek yolu olarak yurtd›fl›na ç›k›fl› gördü. Ülke topraklar› terk edildi.
“Bakt›k ki ülkede kalsak en fazla bir ay ya da iki ay kalabilecek ve so-
nunda bo¤ulaca¤›z... Yurtd›fl›na ç›k›fl›m›z, Hz. Muhammed’in Mekke’den
Medine’ye hicretine benziyor. O zaman Hz. Muhammed oldukça s›k›flt›r›l-
m›flt›, e¤er bir gece daha kalsayd› bo¤ulacakt›. ‹flte bizimki de tamamen
böyleydi. E¤er kalsayd›k bir iki ayda bo¤ulurduk...” (A Abdullah Öcalan,
Serxwebun, May›s 1990, say› 101, s. 104 )
PKK deha sonra yapt›¤› de¤erlendirmelerde, ülkeyi terk etmelerini oligarfli-
nin PKK’ye özel olarak yönelmesine ba¤lar. Bu, tarihi sonradan yeni duruma
uydurmaktan baflka bir fley de¤ildir. 1978 Kas›m›’nda resmi olarak kuruluflunu
ilan eden PKK’nin 1978 Aral›k’›ndaki Marafl katliam›na iliflkin de¤erlendirme-
si bu tür tarih yaz›m›n›n karakteristik bir örne¤idir:
“... Marafl partimizin etkinlik kurdu¤u bir saha idi. Partimizin Marafl
katliam› üzerine de¤erlendirmesi vard›r... kesinlikle bizim yol açt›¤›m›z
uyan›fla faflizmin verdi¤i bir cevapt›r.” (P PKK Tarihi )
PKK, belli bir güç olmas›yla beraber en uç noktaya savrulan benmerkezci
anlay›fl›yla o y›llarda gerçekleflen tüm geliflmeleri de kendine ba¤l› olarak aç›k-
lamaya çal›flmaktad›r. Bu tarihte, Marafl katliam›, sonras›nda s›k›yönetimin ila-
n›, Ecevit’in iktidardan düflmesi PKK kaynakl› geliflmeler olarak ifade edilmek-
tedir.
Oysa ülkemizdeki s›n›f mücadelesinin giderek yükseldi¤i bu y›llarda PKK,
kendi örgütsel yap›s›n› bile korumakta zorlanan, henüz ciddi bir gücü olmayan
bir örgütlenmedir. Nitekim yukar›daki de¤erlendirmenin yap›ld›¤› PKK Tarihi
isimli kitab›n bir baflka yerinde ise bu durum aç›kça ifade edilmifltir:
“1978-1979’da örgütü ilan etti¤imizde ifl yapabilecek adam›m›z yok-
tu. Bu nedenle geriye çekilifli ve 6 y›l gibi bir haz›rl›k evresini yaflad›k.”
PKK ‘80 öncesi süreçte ne anti-faflist mücadele görevlerini do¤ru tespit et-
mifl, ne devlet karfl›t› bir mücadele gelifltirmifltir. Sürece hiçbir müdahalede bu-
lunamay›p, kendi çizgisinin sonucu olan bir zay›flama sonucu yurtd›fl›na ç›k›l-
m›flt›r. Tabii bu zay›flaman›n gerçek nedenlerine inilince, karfl›lar›na mesela
PKK’nin di¤er sol örgütlerle çat›flmas› ç›kacakt›r. Bunlar› tespit etmek yerine
Marafl katliam› üzerine sübjektif de¤erlendirmelerle, ç›k›fl› “mazur” göstermek
tercih edilmektedir.
Ortada düzenli bir geri çekilifl yoktur. 12 Eylül sonras› hapishanelerde, yurt-
d›fl›nda yaflananlar bunu yeterince göstermektedir zaten. Bu süreçte PKK genel
bir demoralizasyon içindedir.
174 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Sonuçta PKK’nin belli bir haz›rl›k sürecinin arkas›ndan tekrar ülkeye girerek
silahl› savafl› bafllatmas› ve gerilla savafl›yla önemli baflar›lar elde etmesi o dö-
nemde yurtd›fl›na ç›k›fl› meflrulaflt›rmaya yetmemektedir. Çünkü bu ç›k›fl› aç›kla-
ma mant›¤› ve tarz› son derece sakatt›r. Bu mant›k, reformist ve revizyonist ge-
lene¤i k›r›p silahl› mücadele ile halklar›n kurtuluflunun yolunu açan ‘71 silahl›
mücadelesinin fiziki yenilgisini kendileri gibi savafl alan›n› terk etmemesine
ba¤layabilmifltir:
“Bence yurtd›fl›ndaki çal›flmalar o dönemde de düflünülmeliydi. Filistin
gerçe¤i iyi de¤erlendirilse, fazla acele edilmese ve bizim deneyimimiz
1970’lerden sonra sab›rla uygulanm›fl olsayd›, Türkiye devrimcili¤i 12
Mart faflizmi karfl›s›nda ezilmezdi.
(...) Mahir Çayan ve arkadafllar› bunu ülke içinde yapmak istediler.
Deniz Gezmifl ve yoldafllar› gerçekte birer militan olmaktan öteye pek bir
fley düflünmediler ve baflar›l› olamad›lar. ‘Kaçarsak bu yi¤itli¤e s›¤maz’
dediler. Bu dar ve fazla önlemlere dayanmayan bir yaklafl›md›, dolay›s›y-
la çok ciddi bir f›rsat›n kaç›r›lmas›yd›.” (S Seçme Yaz›lar, Abdullah Öcalan,
s. 212 )
PKK önderi kendi terk edifllerini meflrulaflt›rmak için ‘71 dönemine inkarc›
bir mant›kla yaklaflmaktad›r. PKK’nin elefltirdi¤i pratik, her fley bir yana en ba-
sitinden ülkedeki 50 y›ll›k revizyonist, reformist gelene¤in k›r›lmas› silahl› mü-
cadele gelene¤inin köklefltirilmesi ve Türkiye devriminin yolunun çizilmesidir.
E¤er ‘71’in önderleri, o koflullarda mücadele arenas›n› terk etselerdi, ne K›z›l-
dere’ler olurdu, ne o siyasal sonuçlar ortaya ç›kard›. Kendisi de ‘71 silahl› mü-
cadelesinin yaratt›¤› sonuçlardan biri olan Kürt ulusal hareketi de olmayacak-
t› belki.

12 Eylül ve PKK
12 Eylül geldi¤inde PKK’nin ülke içinde hemen hiçbir faaliyeti yoktur. O
çoktan, bütün kadrolar›yla ülkeyi 1979 ortalar›nda terk etmifltir. Dolay›s›yla
cuntaya karfl› da bir direnifl program› olmam›flt›r. Bu sürece iliflkin PKK’nin de-
¤erlendirmeleri oldukça çeliflik ve tutars›zd›r:
“... 12 Eylül faflizminin iktidara geliflinin birinci nedeni, PKK önderli-
¤indeki ulusal kurtulufl mücadelemizi tasfiye etmektir. Bu kesin olarak
belgelenmifl olan bir durumdur. Amaç hareketimizi bir daha do¤mamaca-
s›na imha etmekti.” (S Seçme Yaz›lar A, s.82 )
Bu sürece iliflkin bir baflka de¤erlendirme ise flöyledir:
“Faflist-askeri darbe gerçekleflti¤inde, UKM’nin örgütsel yap›s› geliflen
mücadeleyi ilerletmeye yetmiyor ve bir örgütsel bunal›m yaflan›yordu.
Böyle bir yap›yla Eylül darbesine karfl› savaflamayaca¤›n› anlayan dev-
rimci mücadele, di¤er sol örgütlerin de darbeye karfl› ç›kacak güç ve ni-
yetlerinin olmad›¤›n› gördü¤ü için güçlerini toparlama, e¤itme ve haz›rla-
ma çal›flmalar›na yöneldi. Bunun için yurtd›fl›na aç›lmay› ve yurtd›fl› ola-
naklar›ndan faydalanmay› gerçeklefltirdi.” (Ö Özgür Halk, 15 Aral›k 1993, s.
13 )
Daha ‘79 ortalar›nda ülkeyi terk eden, tüm faaliyetlerini ask›ya alan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 175

PKK’nin darbe bize yönelik yap›ld› deme- Bunlar› Tart›flmak


sinin hiçbir nesnel temeli yoktur.
Neden Gerekli
“Hiç kimsenin savaflmaya niyeti
yoktu, bizim de durumumuz uygun de- Yaz› dizimizin bu ilk bölümünde,
¤ildi” aç›klamas› da ülkeden ç›k›fla son- PKK’nin 79’daki ülkeyi terk ediflini, 12
radan uydurulan bir gerekçedir. PKK’nin Eylül karfl›s›ndaki tav›rs›zl›¤›n›, Yurtd›fl›
o dönemde ne savaflacak gücü, ne de bu- Cephe oluflumunu ve 1984 at›l›m›n› ele
na niyeti vard›r. Bu, aç›kt›r. Ama bunun al›yoruz.
ötesinde savaflanlar vard›r. Peki neden? Üzerinden bunca y›l
12 Eylül 1980, Türkiye’deki devrimci, geçmifl olay ve tav›rlar› tart›flman›n ne
yurtsever örgütlenmeler aç›s›ndan tam bir gere¤i var diye düflünülebilir?
turnusol ka¤›d› olmufltur. Bu süreçte ger- Bu, hem sürecin bütününü tarihsel
çekten kim devrimci, kim de¤il, kimler her geliflimi aç›s›ndan ele almak aç›s›ndan
fleyi göze al›p 12 Eylül faflizmine karfl› gereklidir, hem de bunlarla BUGÜN ara-
savaflacak, kim teslimiyeti, mültecili¤i ter- s›nda do¤rudan bir ba¤ oldu¤u için ge-
cih edecek, bunlar cevaplanm›flt›r. ‘80 reklidir.
öncesinde mangalda kül b›rakmayanla- 1982’de FKBDC ad›ndaki yurtd›fl›
r›n darbe sürecinde sesi-solu¤u ç›kmaz cepheyi oluflturan PKK “güçsüz” bir
olmufltur. Darbenin ayak seslerini hisse- PKK’d›r. Sonraki y›llarda say›s›z birli¤in
denler solu¤u yurtd›fl›nda alm›fllard›r. içinde yer alan PKK ise “güçlü”, binlerce
Geç kalanlar ise, k›sa süren flaflk›nl›ktan gerillaya sahip bir PKK’d›r.
sonra ülkeyi terk etmifllerdir. PKK ilk gi- Ama PKK’nin birliklere, ittifaklara
denlerdendir. Y›llar›n kan›tlad›¤› gerçek yaklafl›m›ndaki mant›¤›, bak›fl aç›s›n›, da-
fludur: Sol yenildi¤i için geri çekilmemifl - ha FKBDC içinde görmek mümkündür.
tir. Geri çekildi¤i için yenilmifltir. 12 Ey- Veya;
lül yenilgisi, esas olarak bu ricatlar›n, PKK’nin oligarfliyle federasyon olufl-
mülteciliklerin sonucudur ve PKK de bu turmay› tart›flabilmesiyle, 79’da ülkeyi
yenilginin sorumlular›ndand›r. terk ediflin, 12 Eylül karfl›s›ndaki tav›rs›z-
l›¤›n kuflkusuz ki, birbirini etkileyen ba¤-
Yurtd›fl› Cephe ve PKK lar› vard›r.
1 Haziran 1982’de yurtd›fl›nda olufl- Devrimci politikan›n tarihselli¤i,
turulan Faflizme Karfl› Birleflik Direnifl
sonra elde edilen baflar›lar önceki yanl›fl-
Cephesi (FKBDC) as›l olarak PKK ve
lar› siler fleklinde ele al›namaz.
DY ’nin öncülü¤ünde kurulmufl, ad› var
Çünkü önceki yanl›fllar, daha sonra
kendisi yok bir yurtd›fl› cephesidir. Prati-
elde edilen baflar›lar› da sürekli olarak
¤i, bol boI bildiri yay›nlamaktan öteye
tehdit eder. Muhasebesi yap›lmam›fl,
geçmemifltir.
PKK, 2. Kongre Belgeleri’nde bu cep-
özelefltirisi verilmemifl yanl›fllar, o bafla-
he hakk›nda flunlar› söylemektedir: r›lar› yenilgilere dönüfltürme, sa¤, refor-
“Partimizin etkin kat›l›m›yla dokuz mist çizgilere geri döndürme potansiye-
grup ve örgütün yer ald›¤› Faflizme lini hep tafl›rlar.
Karfl› Birleflik Direnifl Cephesi kurul- Nitekim, PKK’nin bugün yaflad›¤›
mufltur. Bu cephe program ve yaklafl›- süreç de böyle bir süreçtir.
m›yla Türkiye sath›nda alternatifi ol- Demek ki, geçmiflin bu yanlar›yla
mayan bir mücadele cephesidir. Türki- tart›fl›lmas›na büyük bir ihtiyaç vard›r.
176 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ye ve Kürdistan halklar›n›n devrimci ittifak›n›n yarat›lmas›nda tarihi


önemde bir bafllang›ç ve at›lm›fl bir ad›md›r. E¤er yüklendi¤i görevleri ba-
flar›yla yerine getirebilirse sömürgeci faflist diktatörlü¤ün y›k›lmas› ve
Türkiye ve Kürdistan halklar›n›n kurtulufla götürülmesi mücadelesinde en
temel rolü oynayacakt›r.” (2 2. Kongre Belgeleri, s.49 )
PKK, 12 Eylül öncesinde Kürdistan’› tekelinde görerek devrimci demokrat
güçlerin varl›¤›n› yok saym›fl; pek çok grup hakk›nda “karfl›-devrimci”, “ajan”
nitelemesi yap›p, silahl› çat›flmaya girerek onlarca devrimcinin kan›n› dökmüfl-
tür. Bu döneme kadar hiçbir birlik giriflimi olmayan PKK, 12 Eylül hezimeti için-
de yeniden güç toplamak ve solla bozuk olan iliflkilerini düzelterek kendisini
“Kürdistan temsilcisi” olarak meflrulaflt›rmak için böyle bir cephenin oluflturul-
mas›nda oldukça çaba sarfetmifltir.
Birlikte mücadele ve ortak devrim anlay›fl›na sürekli karfl› ç›kan PKK, Yurtd›-
fl› Cephe ile iktidar›n ortak al›naca¤›n› belirtmektedir. Peki de¤iflen neydi? Ül-
kenin ekonomik, sosyal, kültürel yap›s›nda, en az›ndan devrim stratejisine etki-
de bulunabilecek bir de¤ifliklik olmad›¤›na göre, “Türkiye ve Kürdistan halkla-
r›n›n devrimci demokrat iktidar›”n› dile getirerek cephe ça¤r›s› yapmak ne an-
lama geliyordu? Bu sorular ne o zaman, ne de daha sonra cevaplanmam›flt›r.
Ancak verilmeyen cevap, bu Cephe’nin özünde içinde yer alanlar›n güçsüzlü-
¤ünü örtme çabas›ndan baflka bir fley olmad›¤›yd›. Amaç mücadele kaçk›nl›-
¤›n›n, mültecili¤in üzerini örtmekti.
Ülke ve halk gerçe¤inden uzak olan Yurtd›fl› Cephe’nin ne yapt›¤› ve neden
da¤›ld›¤› ise ne PKK, ne di¤erleri taraf›ndan hiçbir zaman aç›klanamam›flt›r.

1984 At›l›m› ve Gerillan›n Geliflimi


Kürt halk›n›n ulusal uyan›fl›n›n bu düzeye ulaflmas›n›n belirleyici bafllang›ç
noktas› 1984 ç›k›fl›d›r. “Kürdistan halk›n›n silahl› halk ordusunun çekirde¤i”
olarak nitelenen HRK (Hezen R›zgariya Kürdistan/ Kürdistan Kurtulufl Birlikle-
ri)nin 15 A¤ustos 1984’te Eruh-fiemdinli bask›nlar›, ulusal kurtulufl savafl›n›n ilk
k›v›lc›mlar›d›r. Eruh-fiemdinli Çatak bask›n plan›nda Çatak hariç di¤er eylem-
ler plan dahilinde gerçeklefltirilmifltir. Cuntan›n “terörün kökünü kaz›d›k” dedi-
¤i dönemde bu ç›k›fl Türk ve Kürt devrimcilerine, Türkiye halklar›na büyük bir
moral coflku vermifltir. Bu yan›yla 1984 A¤ustos’undaki gerilla eylemleri hiç
kuflku yok ki tarihsel bir öneme sahiptir.
“1984-85 y›l›nda bir ad›m daha att›k. Mücadelemizi bir üst aflamaya
s›çratma cesaretini gösterdik. 15 A¤ustos’ta patlayan silahlar ilk defa
Kürdistan tarihinde gerçeklefltirilen bir olayd›. Bu ayn› zamanda oldukça
zorlu bir dönemdir de...” (a age, s.15 )
Gerçekte ülkeye dönüfl ve gerilla savafl›n›n bafllat›lmas› için düflünülen da-
ha erken bir tarihtir. Ancak iflte tam bu noktada, önceki sürecin geri çekilmele-
rinin sonuçlar› kendini hissettirir. Mücadele etmeden “geri çekilme”, Kürt halk›-
n› s›k›yönetim sonras›nda 12 Eylül koflullar›yla baflbafla b›rakma ve mültecilik,
PKK saflar›n› fazlas›yla etkilemifltir. 1980-81’de düflünülen dönüfl 1983’lere,
gerilla savafl›n› bafllatma 1984 A¤ustos’una sarkm›flt›r. Bu arada yine ayn› et-
kinin bir sonucu olarak yenilginin, içine düflülen olumsuzlu¤un nedenleri farkl›
Miliyetçilik Ç›kmaz› 177

yerlerde, örne¤in “Birli¤in sa¤lanamamas›nda” aranm›fl, yurtd›fl› cepheyle gü-


ya bu telafi edilmeye çal›fl›lm›flt›r.
PKK’nin yurtd›fl› iliflkilerini, özellikle kamp olgusunu kullanmas›, yine Irak s›-
n›r bölgesinin seçimi, IKDP’nin ve Barzani’nin denetiminde olan bölgenin cep-
he gerisi olarak kullan›labilmesi at›l›m›n koflullar›n› haz›rlamada önemli etken-
ler olmufltur.
Savafl› bafllatt›ktan sonra karfl› karfl›ya kal›nan zorluklar›n da niteli¤i de¤ifl-
mifltir.
Kürt halk›n›n bu y›llar boyunca sindirilmiflli¤i, bask›nlar sonras› terörün da-
ha da artmas›, bir yerde ülke koflullar›ndan kaynaklanan ama bir yan›yla da
PKK’nin daha 1979’da ülkeyi terk ediflinin halkta yaratt›¤› güvensizlik, eylem
bölgesi olarak seçilen Botan’›n geçmiflte PKK’nin çal›flmas›n›n olmad›¤› bir böl-
ge olmas›, gerillan›n üst üste darbeler yemesine, a¤›r kay›plar vermesine yol
açm›flt›r. (Bu konuda bir de¤erlendirme için bkz; Serxwebun, A¤ustos 1989
Özel Say› 15, s.30)
1986’ya gelindi¤inde gerilla adeta var olmayla yok olma aras›nda bir s›-
n›rdad›r.
‹flte bu noktada kay›plardan korkmama ve savaflta ›srar, gerillay› yok ol-
maktan kurtarm›fl, gerilla savafl›n›n önünü açm›flt›r. Silahl› mücadele sürekli k›-
l›nd›¤› ölçüde de halk›n sempatisi artm›fl ve giderek deste¤e dönüflmüfltür. Ka -
y›plardan korkmama ve savaflta ›srar, PKK prati¤inin tüm devrimci hareketler
aç›s›ndan üzerinde önemli durulmas› gereken en önemli derslerinden biri ol-
mufltur.
Türkiye oligarflisi bafllang›çta ciddiye alm›yor görünmesine ra¤men PKK’nin
verdi¤i kay›plara ra¤men savaflta ›srarl› olmas› karfl›s›nda, oligarflinin tüm in-
kar politikas› iflas etmifl; savafl gerçe¤ini ve giderek Kürt gerçe¤ini ve de ge-
rilla karfl›s›nda k›sa vadede sonuç alamayaca¤›n› kabul etmek zorunda kalm›fl-
t›r.

“Bir Parça Özgür Vatan”


1985’te ERNK’nin (Eniye R›zgariye Netawa Kürdistan/ Kürdistan Ulusal
Kurtulufl Cephesi) kuruldu¤u ilan edildi. 1988’de HRK’n›n ARGK’ya (Artefle
R›zgariye Gele Kürdistan/ Kürdistan Halk Kurtulufl Ordusu) ’na dönüfltü¤ü aç›k-
land›. Bu süreç gerillan›n geliflimini sürdürdü¤ü, giderek halk deste¤ini büyüt-
tü¤ü bir süreçtir.
PKK’nin 1987’de yap›lan 3. Kongresi’nde Kürdistan genelinde “Özgürlü¤e
Yürüyüfl Hareketi” karar› al›nd›. Bu yeni bir “at›l›md›r” ve PKK önüne Botan’da
“Bir parça özgür vatan” da simgesini bulan “kurtar›lm›fl bölge” hedefini koyar.
PKK 1988’de bu karar do¤rultusunda “Düflmana ait olan her fleye sald›r,
da¤›t, yok et, yerine ulusal kurtuluflu temsil edeni infla et” (S Serxwebun,
Temmuz 1988, say› 79 ) fliar›n› ortaya att›.
Bu dönem boyunca, daha sonra özelefltiri verilen “Zorunlu Askerlik Yasa-
s›”n›n kurumlaflt›r›lmas› yolunda baflar›lar kaydedildi. O günlere ait PKK yaz›-
lar›nda yüzlerle ifade edilen kat›l›mlarla ordulaflma yolunda büyük ad›mlar
at›ld›¤›, Botan’da taburlar düzeyinde ordu birimlerinin oluflturulmaya baflland›-
178 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤› belirtilmektedir.
Ancak bu geliflme kendi içinde, PKK’nin gerilla stratejisinin açmazlar›n› da
bar›nd›rmaktayd› ve çok geçmeden bunlar da a盤a ç›kmaya bafllad›.
PKK’nin gerilla savafl› stratejisi as›l olarak büyük ölçüde Vietnam devrimini
örnek al›yordu. “Kurtar›lm›fl bölgeler” düflüncesi bunun ürünüydü. “Bir parça
özgür vatan” fliar› da bu çerçevede ortaya at›lm›flt›. Ama iflte bu noktada Tür-
kiye Kürdistan›’n›n gerçekleriyle, PKK’nin halk savafl› stratejisi aras›ndaki çelifl-
ki ortaya ç›kt›.
Kurtar›lm›fl bölgeler, hemen her y›l “bu sene bir parça özgür vatan›m›z ola-
cak” denilmesine ra¤men, bir türlü gerçeklefltirilemedi. Yine buna ba¤l› olarak
flekillendirilen halk örgütlenmeleri de hayata geçirilemedi. 1990’lar›n bafl›nda
Türkiye Kürdistan›’nda çok yayg›n bir potansiyel ortaya ç›km›fl olmas›na ra¤-
men, buna denk düflecek, bu potansiyelin kendisini ifade edebilece¤i halk ör-
gütlülükleri yoktu ortada.
1987 ve sonras›nda kurtar›lm›fl bölgelerin neden gerçekleflemedi¤i sorgu-
lanmaks›z›n, bunun yaratt›¤› ve giderek savafl› etkiler hale gelen askeri açmaz-
lar üzerinde durulmadan, ayn› fliar tekrarlanmaya devam etti. (Bunlar›n neden
gerçekleflemedi¤inin tek cevab› elbette halk savafl› stratejisinin yanl›fll›¤› de¤il-
dir, daha baflka nedenler de vard›r. Bunlara ileriki bölümlerde de¤inece¤iz.)

Güçlenirken Güçsüzleflmek
PKK, 1984 15 A¤ustos at›l›m›ndan bugüne karfl›laflt›¤› tüm zorluklara ra¤-
men silahl› mücadelede ›srarl› olmas›yla bugün bir güç olabilmifltir. Belli bir dö-
neme kadar “Ba¤›ms›z Özgür Kürdistan” › propagandas›n›n oda¤›na yerleflti-
ren PKK, Kürt ulusunda gelifltirdi¤i ulusal bilinçle orant›l› olarak halk›n müca-
deleye destek ve kat›l›m›n› da sa¤layabilmifltir.
Binlerce flehit pahas›na ve Kürt ulusuna gösterilen “ba¤›ms›zl›k” hedefi ile
90’I› y›llar›n bafl›nda oligarfli karfl›s›nda ciddi bir güç konumuna gelmeyi ba-
flaran PKK, ne yaz›k ki, ayn› dönemde gündeme getirdi¤i politikalarla da en
güçlü göründü¤ü bir aflamada, politik olarak en güçsüz dönemini yaflamaya
bafllam›flt›r. Gerilla gücüne ve kitle deste¤ine ra¤men ba¤›ms›zl›k hedefinden
giderek uzaklafl›p, düzen içi çözümlere bel ba¤lamas›yla politik olarak güç-
süzleflmifltir. PKK’y› h›zla uzlaflmac›l›k noktas›na do¤ru iten nedenleri PKK’nin
s›n›f temelinde; proletaryan›n s›n›f bak›fl aç›s›na sahip olmay›fl›nda, Marksist-
Leninist temellere oturmay›fl›nda; ç›kt›¤› koflullarda etkisinde kald›¤› sosyaliz-
min sistem olarak güç ve prestij yitiriflinde aramak gerekir.
Sosyalizmden etkilenmifl, küçük burjuva milliyetçi temelde de olsa önüne
koydu¤u ba¤›ms›zl›k hedefiyle oligarfli karfl›s›nda silahl› bir güç olan PKK’nin
uzlaflmac› çizgisi de¤iflik olaylar karfl›s›ndaki tutumlar›yla giderek belirginlefl-
mifltir. PKK’nin böylesi bir “düflüfl” çizgisine gelmesi do¤al ki, bir anda olma-
m›flt›r. Bunun nedeni, PKK’nin bünyesinde var olan eksikliklerin, dünyada ve ül-
kemizde yaflanan geliflme ve de¤iflmelerin yanl›fl yorumuyla birleflmesidir.
PKK, kendisini ne olarak adland›r›rsa adland›rs›n, ve yine baflkalar› PKK
için ne tür nitelemelerde bulunurlarsa bulunsunlar, PKK’nin Kürtlerin tarihsel ge-
liflimine iliflkin tespitlerinden ittifaklar politikas›na, sosyalizm ve devrim anlay›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 179

fl›ndan, nihai hedef ve amaçlar›na kadar temel te- DÜN - BUGÜN


orik yaklafl›mlar› PKK’nin milliyetçi yan›n› a盤a
DÜN’den
vurmaktad›r. Ç›k›fl döneminde (niteli¤i ayn› olsa
da) söylemi bugünkünden oldukça farkl›d›r. PKK, si- “... Bir halk, nüfusunun
yaset sahnesine ç›kt›¤› koflullarda sosyalizmden, azl›¤›na ya da çoklu¤una
Türkiye’de geliflen s›n›f mücadelesinden ve devrim- bakmadan e¤er savaflacak-
ci hareketten büyük ölçüde etkilenmifl bir hareketti. sa, uzun süreli bir halk sa-
Ancak ç›k›fl y›llar›nda uzunca bir süre yaz›l› bir vafl›na haz›rlanmal›d›r. Bu
görüfl, yay›n ortaya koymamas›n›n da gösterdi¤i savafl, çeflitli evrelerden ge-
gibi PKK’de bafltan itibaren belirsizlikler mevcuttur.
çerek o halk› kurtulufla götü-
Marksizm-Leninizmi, yani sosyalizmi “Türkiye top-
raklar›ndan Kürdistan topraklar›na tafl›ma” misyo- recektir. Kürdistan halk› e¤er
nunu üstlendi¤ini söyleyen PKK’nin sosyalizme ilifl- savaflmaya cesaret etmiflse,
kin görüflleri siyaset sahnesine ç›kt›¤› günden bugü- mutlaka uzun süreli ve çeflit-
ne belirsizli¤ini korumaktad›r. Bunun temel nedeni, li evrelerden geçecek olan
sosyalist hedefinden çok, Kürt ulusunun “kurtulu- bir halk savafl›na haz›rlan-
flu”nun temel görev olarak belirlenmifl olmas›d›r. mal›d›r...” (Kürdistan Devri -
Lenin’in “devrimci teori olmadan devrimci hare -
minin Yolu)
ket olmaz” tespiti veya bunun “tersi” olarak En-
gels’in “genel olarak bir Parti’nin resmi program› - “Bu konuda, gerek ezen
n›n o Parti’nin hareketlerinden daha az önemli ol - ulus ‘devrimcilerinden’ ge-
du¤u do¤rudur.” tespitini PKK’ye uygulad›¤›m›zda rekse onlarla farkl› nüanslar-
flunlar› söyleyebiliriz: PKK’nin teorik söylemi, en dan ama ayn› telden çalan
az›ndan bafllang›çta sosyalizm içerikli olsa da ezilen ulus ‘devrimcilerin-
Marksist-Leninist temellere dayanmamaktad›r; prog- den’ gelen ulusal mesele ko-
ram›nda sosyalizm hedefi olsa da att›¤› ad›mlar,
nusundaki ‘bölgesel özerk-
prati¤i bununla çeliflmektedir.
lik’, ‘federal birlik’, ‘dil-kül-
Bir Yol Ayr›m›na Gelinmifltir tür özerkli¤i’ biçimindeki
“Ba¤›ms›z Kürdistan” hedefiyle yola ç›kan PKK, çözüm yollar› gericidir ve
özellikle ‘90’l› y›llardan itibaren ciddi bir açmaz ve günümüzde ‘uluslar›n kendi
t›kan›kl›k yaflamaya bafllam›flt›r. PKK’nin içine düfl- kaderini tayin hakk›n›n’ biri-
tü¤ü t›kan›kl›k küçük-burjuva milliyetçili¤i için çok cik do¤ru yorum tarz› olan
da sürpriz olmayan bir durumdur. Dünya deneyim-
‘ba¤›ms›z devlet’ tezine ayk›-
lerine de bakt›¤›m›zda görece¤imiz gibi küçük-bur-
juva milliyetçili¤i hiçbir zaman halklar› gerçek kur-
r›d›r. Ba¤›ms›z devlet, günün
tulufla götürmemifl, ya iktidar al›nmadan emperya- flartlar›nda tek do¤ru, do¤ru
lizmle uzlafl›lm›fl ya da iktidar›n al›nmas›na ra¤men oldu¤u için de devrimci bir
yine de emperyalizmin yede¤ine düflmekten kurtu- tez olup di¤er tezler ve çö-
lunamam›flt›r. züm yollar› devlet s›n›rlar›na
‘90’l› y›llarda sosyalist sistemde yaflanan karfl›- dokunmad›¤› için reformist,
devrim dalgas› birçok örgütün sa¤a-sola savrulma-
reformist oldu¤u için de ge-
s›na yol açm›fl, sosyalizmden belli düzeyde etkile-
nen PKK de bu geliflmenin d›fl›nda kalmam›fl, sosya- rici tezlerdir.” (Kürdistan
lizm de¤erlerinden h›zla uzaklaflmaya, milliyetçili- Devriminin Yolu)
180 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤e daha fazla sar›lmaya bafllam›flt›r. Kürt milliyetçili¤i yaratt›¤› geliflkinli¤e


ra¤men bir duraksama, gerileme dönemine girmifltir. Sömürgecilik teorisiyle
halklar›n ortak mücadelesini bölen, halklar› emperyalizm ve oligarfli karfl›s›n-
da zay›f düflüren PKK, mücadeleyi bir alana, bir bölgeye s›k›flt›rman›n sonuç-
lar›n› da boyutlu olarak yaflamaya bafllam›flt›r. “Ba¤›ms›zl›k” söyleminin yerini
“federasyon”, “uzlaflma”, “siyasi çözüm” gibi kavramlar alm›fl, “bar›fl”, “atefl-
kes” dillerden düflmez olmufltur. PKK’y› bugünlere getiren gerilla , oligarfliyi ma-
saya oturtmak için kullan›lan bir koz haline getirilmifl, burjuva partilerinden,
TÜS‹AD ve MGK’dan beklentiler gündeme gelmeye bafllam›flt›r.
PKK içine düfltü¤ü bu açmazlardan kurtulmak için strateji ve taktiklerini sor-
gulamak ve devrimci sonuçlar ç›karmak yerine “siyasal çözüm” ad›na halklar
nezdinde kayg› verici bir uzlaflma sürecine girmifltir. PKK bugün gelinen afla-
mada açmazlar›n› sorgulamad›¤› sürece de milliyetçili¤inin daha da boyutlan-
mas›, uzlaflman›n derinleflmesi kaç›n›lmaz olacakt›r. Yaflanan geliflmelerle PKK
önemli bir yol ayr›m›na gelmifltir. YA açmazlar›n› do¤ru tarzda sorgulay›p M-
L çözümler bulacakt›r -ki, bu yak›n bir ihtimal olarak görülmemektedir- YA DA
geri dönülmesi mümkün olmayan bir yolda ilerlemeyi sürdürecektir.
Ülkemizde Türk, Kürt ve di¤er milliyetlerden halklar›n tek kurtulufl yolu em-
peryalizme ve oligarfliye karfl› verilecek ortak mücadeleden geçmektedir. PAR-
T‹-CEPHE y›llard›r bunu söyledi, bunun için savaflt›. Ortak mücadeleyi savundu-
¤u, milliyetçili¤in halklar› kurtulufla götüremeyece¤ini söyledi¤i için “Kemalist-
lik”le, ‘’Misak-› Millicilik”le suçland› ama PKK’nin bugün geldi¤i durum, yafla-
d›¤› süreç, söylem düzeyinde de olsa yaflad›¤› t›kan›kl›k sonucu ortak mücade-
leden bahsetmek zorunda kalmas› PART‹-CEPHE çizgisini bir kez daha do¤ru-
lam›flt›r. Bu anlamda belirtmeliyiz ki, yol ayr›m›n›n devrimci yönü, Parti-Cephe
çizgisi do¤rultusunda olan›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 181

Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 2

SÖMÜRGEC‹L‹KTEN
PKK TÜRK‹YEL‹LEfiMEYE
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
2 30 May›s 1998
Say›: 83

Baflta PKK olmak üzere, tüm Kürt milliyetçi grup ve örgütler ortaya ç›k›fllar›ndan
itibaren sömürgecilik tespiti yapm›fl ve “Ba¤›ms›z Kürdistan” eksenli bir söylemi te-
mel alm›fllard›r. Öyle ki sömürge tespiti ve ba¤›ms›z Kürdistan hedefi Kürt ulusalc›
hareketlerin varl›k flart› olmufltur. Sorunu ele al›fllar›n›, Kürdistan’la ilgili “sömür-
gecilik” tespiti yapmayanlar› -e¤er Kürtse- “ulusal hain” olarak, -e¤er Türkse- “Ke-
malist, sömürgecili¤in iflbirlikçisi” olarak ilan etmeye kadar vard›rm›fllard›r.
Sömürgecilik tart›flmas›n›n en yo¤un oldu¤u dönem do¤al ki, ‘80 öncesidir. O
günün yak›c› anti-faflist mücadelesi bir yana b›rak›larak, varsa yoksa Kürdistan bir
sömürge midir, de¤il midir tart›flmalar›na hapsolunmufltur.
Kendine güvensiz, ulusal sorun konusunda bir politika oluflturamayan birçok sol
grup, o günün koflullar›nda “sömürgecilik” tespiti yapmazken, PKK’nin belli bir güç
olmas›yla beraber h›zla sömürgecilik tespiti yapmaya bafllam›flt›r. Kürdistan’› s›rt-
lar›nda bir yük olarak görüp ulusal sorun konusunda hiçbir fley yapmayanlar Kürdis-
tan’› PKK’ye havale ederek “kurtulmufllard›r” bu durumdan.
***
Sömürgecilik PKK’nin en temel teorik tespitlerinden biridir. PKK’nin devrim stra-
tejisi, ideolojisi, Buna göre biçimlenmifltir. Kuzey Kürdistan’›n emperyalizmin de¤il
T.C’nin sömürgesi oldu¤u tespiti, PKK’nin ilk ç›k›fl›ndaki sosyalist söylemlerine ra¤-
men, ulusal kurtulufl hedefiyle s›n›rl› bir hareket olmas›n›n da gerekçesidir.
Sömürgecilik, milliyetçi bak›fl aç›s› ve pragmatizm, bu ideolojik yap› içinde bir-
birini tamamlayan yanlar olmufltur.
Dolay›s›yla gerek mücadelenin sürdürülüflü içinde karfl›lafl›lan politik ve askeri
açmazlar, gerekse de eylem çizgisindeki, ittifak anlay›fl›ndaki olumsuzluklar›n kay-
na¤›n› da bu ideolojik yap›da aramak gerekir.
Dersim’de dört TDKP’linin öldürülmesinin teorisi aç›kt›: Herkes Kürdistan’da mi-
safirdir deniliyordu. Tabii misafir de ev sahibine tabi olacak, onun dediklerine uya-
cakt›... Tam milliyetçili¤in tezahürü olan bir mant›kt›... Ayn› mant›k Kuzey Irak’ta
PKK’nin karfl›s›na dikildi. Kuzey Irak’ta da Barzani PKK’ye ayn› fleyi söyledi. Ama bu
defa bunu PKK kabul etmiyordu.
***
Sömürgecilikten kayna¤›n› alan ulusal kurtuluflçu çizgi, küçük-burjuva milliyet-
çili¤in kaç›n›lmaz karakteri olan pragmatizme düflmekten uzak duramad›. Ve bir
noktadan sonra her fley, politikalar, taktikler, ittifaklar, iliflkiler, eylemler, bu prag-
matizmin bir tezahürü haline geldi. Hep k›sa vadeli düflünüldü.
182 Miliyetçilik Ç›kmaz›

K›sa vadede pragmatik bak›fl aç›s›ndan yararl› görünen fleyler, uzun vadede
olumsuz geliflmelerin koflullar›n› haz›rlad›.
Gelinen nokta, biraz da bu olumsuzluklar›n toplam bir sonucu olarak ideolojik,
stratejik tezlerin iflas etmesidir. Sömürgecilikten Türkiyelileflmeye, ba¤›ms›zl›ktan
“Çeçenistan kadar, Almanya’n›n eyaletleri kadar” bir “özerklik” istemeye gelinmifl-
tir.
Art›k asl›nda apaç›k hale gelen ideolojik zay›fl›k silahla örtülüyor. Silah tek ba-
fl›na ideolojinin göstergesi de¤ildir. Silah, her tür politikay› hakl› hale getiren bir
araç da de¤ildir. Afrika’da da Asya’da da silahl› mücadele veren onlarca örgüt var.
Ama bunlar›n önemli bir k›sm› silahl› mücadeleyi düzen içi hedefler do¤rultusunda
kullanmaktad›r. Mahir’in zaman›nda çok net ve özlü bir biçimde belirtti¤i gibi “Ge-
rilla savafl› tek bafl›na nitelik belirleyici de¤ildir.” Sorun gerilla savafl›n›n hangi
amaçlar, programlar ve hedeflerle yürütüldü¤üdür.
Ortada bir savafl var. Bu do¤ru. Ama s›n›fsall›k bu savafl›n politikas›n›n, prati¤i-
nin, program›n›n neresindedir? Ulusall›¤›n neresine nas›l denk düflüyor?
***
Devrimci Hareket, sömürgecilik tespiti yapmad›¤› için Kürt milliyetçi gruplarca
y›llarca “Kemalist” olmakla, “Kemalizm”in etkisinde kalmakla suçlanm›flt›r. Ara-
dan y›llar geçmifl ve art›k günümüze gelinmifltir. Bugün art›k baflta PKK olmak üze-
re, “sömürge” Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤›ndan söz eden kimse kalmam›flt›r. Dünün
hararetli sömürgecilik tespiti yapanlar›, bugün nerededirler? Oysa ulusal sorun ko-
nusunda Marksist-Leninistler dün ne söyledilerse, bugün de onu söylemektedirler.
Dün ortak örgütlenme, tek devrim ve ortak kurtulufl öneren, bu do¤rultuda mücade-
le eden devrimci hareketi hayat bir kez daha do¤rulam›flt›r.
fiunu art›k herkes kabul etmek zorundad›r. Demek ki, sömürgecilik teorisiyle bu
ifl bitmiyor. Demek ki, Marksist-Leninistler milliyetler temelinde örgütlenmez. Bafl-
ka çaresi, yolu yoktur; bu teorik temel de¤iflecektir.

P
KK’ya göre Kürdistan Osmanl›’dan T.C.’ye sömürge olarak miras kal-
m›flt›r. Bugün de T.C.’nin “klasik sömürgesi”dir. Birçok Kürt milliyetçisi
hareket gibi PKK’nin da teorik tespitlerinin oda¤›nda “Türk sömürgeci-
li¤i” olgusu vard›r.
“Askeri alanda Kürdistan’da çok güçlü olan Türk burjuvazisi, ekono-
mik , sosyal, kültürel alanlarda oldu¤u gibi, siyasal alanda da sömürge-
cili¤i rahat gelifltirebilmektedir. Kapitalist sistemde de herkes gücü ora-
n›nda söz sahibidir. Türk burjuvazisinin gücü de, Kürdistan’› sömürgelefl -
tirmeye yetmektedir.” (Kürdistan Devriminin Yolu)(abç)
Sömürgecilik geçmiflte Türkiye solunda en fazla tart›fl›lan konulardan biri-
dir. Denilebilir ki, o dönem aç›s›ndan söylenebilecek fazla da bir fley kalma-
m›flt›r. Ancak bugün yürütülen tart›flma o tart›flmalar›n bir tekrar› de¤ildir. O
kapsamdaki bir tart›flman›n gere¤i de yoktur zaten. Onlar, bir yerde bugün
afl›lm›fl tart›flmalard›r.
Gelinen noktada PKK’nin ba¤›ms›zl›k hedefinden uzaklaflmas› , ulusalc› ba-
k›fl aç›s›n›n gelinen noktada t›kanmas› ve PKK’nin uzlaflmac› bir çizgiye h›zla
kay›fl›, sömürgecilik teorisinin sonucu olan hemen her fleyin terk edilmekte olu -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 183

flu , bu tart›flmalar› gereksiz k›lmaktad›r.


Bu durum ve PKK’nin savafl› “Türkiyelilefltirme” söylemleri sömürgecilik te-
orisinin pratikte iflas etti¤inin somut göstergesidir. Ancak PKK, gelinen bu nok-
tay› do¤ru bir tarzda çözümlemek yerine, t›kan›kl›¤› “Türkiyelileflme” gibi alt›
bir türlü doldurulamayan ve zaten de doldurulamayacak olan “taktik”lerle afl-
maya çal›fl›p, devrimi gelifltirmenin aray›fl› içine girmek yerine, emperyalizm
ve oligarflinin “ataca¤› ad›mlardan” çözümler ç›karma durumuna gelmifltir.
Hal böyle olmakla birlikte, sömürgecilik teorisinin belli bafll› noktalar›na ha-
t›rlatma bab›nda da olsa de¤inelim.

“Sömürgecilik” Subjektif Bir Tan›mlamad›r


Birincisi, Kürdistan’›n bir “sömürge” olarak Osmanl›’dan Türkiye Cumhuri-
yeti’ne devredilmifl olmas› söz konusu de¤ildir. 1. Paylafl›m Savafl›’yla birlikte
emperyalizmin Osmanl›’y› kendi aras›nda pay etmeye çal›flmas›, buna karfl›
yürütülen ulusal kurtulufl savafl›, yeni iliflkiler, yeni bir flekillenifl yaratm›flt›r. Do-
lay›s›yla da eski iliflkiler art›k UIusaI Kurtulufl Savafl› sonras› devam etmemek-
tedir.
Ulusal Kurtulufl Savafl›’na Kürt ileri gelenlerinin, Kemalistler ile anlaflmalar›
sonucu Kürt halk› da girmifl ve emperyalizme karfl› savaflm›flt›r.
Ancak devrim sonras› Cumhuriyet hükümetleri yapt›¤› anlaflmaya uymaya-
rak Kürt halk›n›n varl›¤›n› yok saym›fl ve Kuzey Kürdistan’› ilhak ve asimilasyon
politikas›n› gündeme getirmifltir. Bu amaçla Kürt halk›na yönelik sald›r›lar,
1938 Dersim isyan›n›n bast›r›lmas›na kadar devam etmifl ve Kemalist küçük-
burjuva diktatörlü¤ü isyan› bast›rarak Kuzey Kürdistan’›n ilhak›n› tamamlam›fl-
t›r.
‹kincisi, Türkiye’de hakim s›n›flar ittifak› olan oligarfli içinde Türk ve Kürt
egemenleri birlikte yer alm›flt›r. Yani, Kürt egemen s›n›flar› bafl›ndan itibaren
Türk egemen s›n›flar›yla ayn› yap› içinde bütünleflmifllerdir. ‹flte oligarfli dedi¤i -
miz bu yap› emperyalizmle birlikte ulusal bask›n›n sosyal temelini oluflturmak -
tad›r. Yeni-sömürgecilik iliflkileri ayr›ca Kürt emekçileri ile Türk emekçilerini de
ayn› sosyo-ekonomik yap› içinde kaynaflt›rm›flt›r. K›saca, yeni-sömürgecilik ilifl-
kileri iki ulusu tek bir toplumsal yap›da birlefltirmifltir.
Üçüncüsü, emperyalizm ça¤›nda emperyalizmin sömürgecili¤inden baflka
bir sömürgecilik yoktur. “fiu Portekiz Örne¤i” PKK’nin gelifltirmeye çal›flt›¤› sö-
mürgecilik teorisinin kan›t› de¤ildir. Bunun da üzerinde çok tart›fl›lm›flt›r. PKK
yay›nlar›nda hala ayn› örne¤e rastlanmaktad›r.
Örnek, Portekiz`i “sömürgenin de sömürgesi olabilir” tezine kan›t olarak
göstermektedir. Uzun uzad›ya üzerinde durmay› gereksiz buluyoruz. Bir tek
hat›rlatma yeterlidir.
“Kürdistan devrimi en ön planda Türk sömürgecili¤ini hedef al›r” diyerek
emperyalizmi gözard› eden PKK’ye en iyi cevab› Portekiz’in sözde “sömürge-
si” olan Gine Bissau devriminin önderi Amilcar Cabral `›n flu sözleri vermekte-
dir:
“Portekiz emperyalizmin bir ekidir. (...) Portekiz’in kendisinin bir ya-
r›-sömürge oldu¤unu biliyorsunuz. 1775’ten beri Portekiz Britanya’n›n
184 Miliyetçilik Ç›kmaz›

bir yar›-sömürgesi’dir. Afrika’n›n taksimi s›ras›nda Portekiz’in sömürge-


lerini muhafaza edebilmesinin tek sebebi budur. Bu fakir, sefil ülke Al-
manya’n›n, Fransa’n›n, ‹ngiltere’nin, Belçika’n›n ve do¤makta olan Ame-
rikan emperyalizminin h›rs ve k›skançl›¤› karfl›s›nda sömürgelerini nas›l
muhafaza edebilirdi? ‹ngiltere benimsedi¤i bir taktikten dolay›... dedi ki,
‘Portekiz benim sömürgem, e¤er o sömürgelerini muhafaza ederse, onlar
ayn› zamanda benim de sömürgelerimdir.’ Ve ‹ngiltere Portekiz’in ç›kar-
lar›n› kuvvet kullanarak savundu. Fakat flimdi durum ayn› de¤ildir. An -
gola gerçekten Portekiz’in bir sömürgesi de¤ildir.” (Son Konuflmalar, s.
180) (abç)
Çünkü emperyalizm ça¤›nda sömürgecili¤i biçimlendiren bizzat emperya-
lizm olgusudur. Bunun d›fl›nda bir sömürgecilik yoktur. Emperyalizm sermaye-
nin yo¤unlaflmas› ve merkezileflmesiyle ekonomik hayata tam egemen olan te-
kellerin dünya egemenli¤i ça¤›d›r.
Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’n› emperyalizm ve oligarflinin de¤il de “Türk
hakim s›n›flar›n›n” sömürgesi olarak tan›mlayanlar›n yanl›fla düfltükleri bir di-
¤er nokta da, Kürdistan’da feodal iliflkilerin, Türkiye’de ise kapitalist iliflkilerin
hakim oldu¤u iddias›d›r. Oysa, Türkiye’de ‹stanbul’dan Hakkari’ye kadar çar-
p›k kapitalist iliflkiler hakimdir. (Yukar›daki tespiti yapanlar›n bir k›sm› devrim
stratejisi olarak “Türkiye’de ayaklanma, Kürdistan’da halk savafl› geçerlidir”
deme noktas›na varm›fllard›r.) Kapitalizmin Türkiye’nin bat›s›nda veya Kürdis-
tan’da geliflmifllik düzeyi farkl› farkl›d›r, ancak bu onun belirleyici oldu¤u ger-
çe¤ini de¤ifltirmiyor.
Tüm bunlarla birlikte bak›ld›¤›nda, dünya ölçüsünde ve Türkiye boyutunda
sömürü iliflkileri böyle biçimlenirken, emperyalizm ad›m atmad›k tek kar›fl top-
rak b›rakmazken, sömürgecilik teorisi, adeta, ayr› örgütlenmenin, milliyetçili-
¤in gerekçesi olarak gelifltirilmifltir.
Kürdistan’›n Türkiye’nin sömürgesi oldu¤u tespiti nedeniyledir ki, ulusal so-
runun çözümü en baflta konulmakta, Türk ve Kürt halklar›n›n mücadelesi -ne ka-
dar itiraz edilirse edilsin- birbirinden kopar›lmakta; Kürt, Türk ve di¤er milliyet-
lerden Türkiye halklar›n›n ortak devrimi yerine Türkiye ve Kürdistan’a iliflkin ay-
r› devrimler öngörülmektedir. Ayr› devrimler do¤ald›r ki, ayr› devrim stratejile-
rini ve bu stratejilere “uygun” taktikleri gerektirmifltir.

Emperyalizmi Hedeflemeyen Ulusalc›l›k


As›l üzerinde durmak istedi¤imiz sömürgecilikten Türkiyelileflmeye neden ve
nas›l geçildi¤i sorusu olmakla birlikte, hemen bu noktada bir baflka fleye daha
de¤inmek gerek.
PKK, sömürgecilik temelinde hedeflerini daha en baflta flöyle belirlemifltir:
“Kürdistan devrimi en ön planda Türk sömürgecili¤ini hedef al›r. Siyasi
ba¤›ms›zl›¤› gaspeden, Kürt dili, tarihi ve kültürü üzerinde tam bir yok et-
me ifllevini sürdüren, üretim güçlerini tahrip eden, talan eden Türk sömür-
gecili¤idir. Bu sömürgecili¤e d›flta emperyalistler içte de feodal kompra-
dorlar destek vermektedir. Birbirine çok s›k› ekonomik ba¤larla ba¤l› olan
bu güç, Kürdistan devriminin hedeflerini teflkil eder. Baflta Türk sömürge-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 185

cili¤i olmak üzere, onunla birlikte iç ve d›fl destekçilerine karfl› gelifleme-


yen bir hareket Kürdistan’da devrimcilik s›fat› tafl›yamaz.”
Esas›nda burada do¤ruya yak›n fleyler de vard›r. “Türk sömürgecili¤i”, em-
peryalizm ve Kürt iflbirlikçileri, hepsi birden, do¤ru ve aç›k olmayan bir formü-
lasyonla da olsa hedef olarak konuluyor.
Ama PKK’nin prati¤i hiçbir zaman bu çerçevede geliflmemifltir.
Birincisi, PKK hiçbir dönem aç›kça emperyalizme yönelmemifltir. Mesele
“Türk sömürgecili¤i” olarak konulunca, ana hedef “Türk sömürgecili¤i” olunca
bu anlay›fl›n pratik sonucu olarak mücadelesinde de emperyalizmi hep tali bir
hedef olarak belirlemektedir. PKK tarihinde anti-emperyalist bir mücadele tak-
ti¤i yoktur. Türk oligarflisini adeta s›n›r ötesinden ülkeyi (Kürdistan’›) sömürge-
lefltirmifl bir konumda tasavvur ederek; örne¤in bir Vietnam-ABD iliflkisi gibi so-
runa yaklaflmakta, Vietnam’›n kurtuluflu nas›l ABD sömürge yönetiminin y›k›l-
mas›n› flart koflmuyorsa; PKK de Türkiye oligarflisinin y›k›l›p y›k›lmamas› soru-
nunu tali plana atmakta ya da onunla ilgilenmemekte; oligarfli iktidarda kalsa
bile Türkiye Kürdistan›’n› ondan koparmak ve bunu ona kabul ettirmek üzerine
strateji oluflturmaktad›r. Ama ç›kmaz da buradad›r, Türkiye ve Kürdistan ara-
s›ndaki iliflki ABD ile Vietnam aras›ndaki iliflki de¤ildir!
Oligarflinin emperyalizmle iliflkileri görülmeden ve bunun ekonomik, siyasi,
kültürel, askeri boyutlar› hesap edilmeden, bu iliflkilerin “Türk” aya¤›n›n ön
plana ç›kar›l›p tüm stratejinin onun üzerine kurulmas› durumunda, -davan›n tüm
soylulu¤una ra¤men- sonu gelmeyen çabalara sürüklenmek kaç›n›lmaz olur.
Oligarfli içinde, tüm burjuva demagojilerine ra¤men “Türk” ulusal safl›¤› da
yoktur. Bu nedenle oligarfliyi ve onunla ayr›lmaz bir parça olan emperyalizmi
y›kmay› hedeflemeyen bir stratejinin Kürdistan’› kurtaramayaca¤› aç›kt›r.
Bu esas›nda sömürgecilik teorisinin de kendi içindeki en önemli çarp›kl›kla-
r›ndan biridir. PKK’nin örnek ald›¤› Çin’de, Vietnam’da savafl as›l emperyaliz-
me karfl› verilmifltir.
Yukar›da aktard›¤›m›z al›nt›da emperyalizmin yeri net olarak tan›mlanma-
m›flt›r. Ama sormak gerek; peki emperyalizmin bu tahlil içindeki etkisi nedir?
Askeri, siyasal, ekonomik, kültürel olarak emperyalizme ba¤›ml› TC mi belirle-
yicidir, yoksa gelifltirdi¤i ba¤›ml›l›k iliflkileriyle emperyalizm mi? Buna cevap
verilmemektedir PKK’nin yay›nlar›nda.
Buna cevap bugün de verilmemektedir.
Verilmedi¤i için de ABD veya Almanya Kürt sorununun çözümünü sa¤laya-
cak bir güç olarak görülebilmektedir.
Yani on y›llard›r oligarflinin Kürt halk›na karfl› uygulad›¤› katliam ve soyk›-
r›m politikalar› emperyalizmden ba¤›ms›z m›yd›? Bugün ba¤›ms›z m›d›r? Buna
net bir cevap verilmemektedir. Çünkü verilirse, emperyalizme karfl› aç›k tav›r
almak gerekir, savaflmak gerekir. Oysa, daha ileriki bölümlerde daha geniflçe
üzerinde duraca¤›m›z gibi PKK’nin bar›fl politikalar›, emperyalizme farkl› yak-
laflmas›n› da beraberinde getirmifltir.
Keza, PKK’nin al›nt›da öngörüldü¤ü gibi Kürt egemenlerine, toprak a¤ala-
r›na da çok ciddi bir yönelifli olmam›flt›r. Toprak sorunu temelinde bir mücade-
le gelifltirmemifl, bu da mücadelenin s›n›fsal boyutunu tümden yok ederek her
aç›dan milliyetçi bir daralmay› yaratm›flt›r.
186 Miliyetçilik Ç›kmaz›

DÜN-BUGÜN Büyüyen “Açmaz”lar ve


Bulunan “Çözüm”ler
DÜN’den Sömürgecilik “teorisi”nin aç-
“Günümüz Ortado¤u’sunda, gericili¤i kendi mazlar›, ›srarla sürdürülen silahl›
kanatlar› aras›nda yeniden örgütlemek ve kendi mücadelenin olumlu geliflimi karfl›-
egemenli¤i alt›nda sözde bir bar›fl statüsü yarat- s›nda azalmam›fl, aksine gün yüzü-
mak amac›nda olan ABD emperyalizmi, tüm Or- ne ç›km›flt›r. “Sömürgecilik” tezi,
tado¤u’da halklar›n düflman›d›r. ayr› örgütleme, ayr› devrim ve her
PKK, baflta ABD emperyalizmi olmak üzere koflulda mutlak ayr› devlet anlay›fl›-
n›n dayana¤› yap›lm›flt›r. Ancak
tüm emperyalistlerin ve iflbirlikçilerinin bölge-
yaflananlar bu milliyetçi yaklafl›m›n
deki düzeni devrilmeden, Ortado¤u uluslar› ara- açmaz oldu¤unu, bununla sonuca
s›nda eflitlik ve özgürlük temelinde bir bar›fl ve var›lamayaca¤›n› gösterdikçe, ulu-
iflbirli¤i ortam› gelifltirilemeyece¤i inanc›nda- sal hareket devrimci teoriye yakla-
d›r.” (1978, Kurulufl Bildirgesi) flaca¤›na, çözüm aray›fllar›n› yan-
“ABD emperyalizmi 12 Eylül faflist rejiminin l›fl yönde sürdürmeye bafllam›flt›r.
bafla getirilmesinin mimar›d›r. Bu rejim vas›tas› PKK’nin bu çizgisiyle bir anlam-
ile tarihin ender kaydetti¤i bir bask› ve iflkence da -silahl› mücadelesiyle- eriflebile-
rejimi oturttu... Yine bu rejim Kürdistan halk›n› ce¤i maksimum güce ulaflm›fl, an-
tarihten kald›rmak için her fleyini ortaya koydu. cak ayn› süreçte politik bir daral-
may› yaflarken s›n›fsal konumu ge-
ABD bütün bunlar yap›l›rken en ufak bir endifle
re¤i, çözüm getirecek devrimci po-
duymad›. Bilakis ‘terörizm, ayr›l›kç›lar eziliyor’ litikalar üretme yetene¤ine sahip
diye her gün alk›fl tuttu...” (1980’lerin sonu, olamam›flt›r.
Seçme Yaz›lar 4, Abdullah Öcalan, sayfa 133) “Türkiyelileflme” teorisi iflte bu
ortamda gündeme getirilmifltir.
BUGÜN’den Ancak bu öyle bir teoridir ki, ne
“Ben ABD’nin her fleyine karfl›y›m demiyo- olup olmad›¤› bir türlü anlafl›lama-
rum. ABD’nin tekni¤ini, bilimini, halk›n› karfl›ma makta, sorular birbirini izlemekte-
alm›yorum. ABD’nin her fleyi benim düflman›m- dir. Kaosun as›l kayna¤› elbette
PKK’nin geçmifl teorik, ideolojik
d›r demiyorum. ABD ile hiç iliflki kurulmaz de-
yap›s›d›r. Çünkü o yap›yla bu teori
miyorum...” (1991, Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, aras›nda hiçbir uyum yoktur. Biz-
sayfa 244) zat bu teorinin sahiplerinin, güya
“Kesinlikle flimdiye kadar direkt bir ABD teoriyi aç›klamak için söyleyip
kurumuna ve kiflilerine yönelik eylemlerimiz ol- yazd›klar› da bu kaosu art›rmak-
mam›flt›r ve hedef seçilmemifllerdir. ABD ile hiç- tan baflka bir sonuç vermemekte-
bir savafl içinde olmad›¤›m›z halde ABD’nin ve dir. Bu nedenle Türkiyelileflme ko-
istihbarat çevrelerinin PKK’yi dünyada en büyük nusunu geniflçe ele almadan bu
noktalar› k›saca s›ralamakta yarar
tehlike olarak görmesine flafl›yorum. Biz ABD’ye
var.
ne yapt›k da ABD böyle üzerimize geliyor? (...)
4 Sömürgecilik tespiti sonucu
Biz nerede ABD’nin ç›karlar›na sald›rm›fl›z da
ayr› örgütlenmek, ayr› devrim he-
ABD bizim üzerimize geliyor.” (15 May›s 1995, deflemek bafltan beri sadece milli-
Özgür Halk, say› 55, Abdullah Öcalan) yetçi duygulara seslenen, halklar›
Miliyetçilik Ç›kmaz› 187

bölen ve ortak düflman karfl›s›nda


NEDEN ORTAK KURTULUfi?
güçsüz k›lan bir ifllev görmekten bafl-
Türkiye Kürdistan›’nda devrim, Türk ve
ka bir sonuç yaratmam›flt›r. PKK’nin
geldi¤i aflamadaki t›kan›kl›¤›ndan
Kürt halklar›n›n anti-emperyalist, anti-oligar-
kaynaklanan “Türkiyelileflme” söy- flik halk devriminin bir parças› olarak günde-
lemleri de bu dediklerimizi do¤rular me gelecektir. Mevcut koflullar›n tarihsel ve
niteliktedir. Bugün esas olarak, “Tür - sosyo-ekonomik tahliline, Türkiye’nin em-
kiye partisi” olma söylemlerinden an- peryalizmle iliflkilerinin do¤ru bir biçimde
lafl›lmas› gereken, milliyetçi anlay›fl›n tan›mlanmas›na dayanan bu Marksist-Leni-
getirdi¤i t›kan›kl›¤›n art›k Kürt ulusal nist yaklafl›m tarz›, ebedi ve mutlak olma-
hareketi taraf›ndan utangaçça da ol- makla birlikte, sözü edilen tüm tarihsel ve
sa kabulüdür. Çünkü düne kadar tüm toplumsal iliflkilerde çok özel konjonktürel
tespit ve söylemlerini “Türkiye’nin sö- durumlar ortaya ç›kmad›kça geçerli olan tek
mürgesi olan Kürdistan’a” göre ya- kurtulufl yoludur.
parken, bugün art›k “Türkiye devrimi Kürt halk›n›n Kendi Kaderini Tayin Hak-
boynumuzun borcudur” demenin bafl- k›’n› (KKTH) kullanabilmesinin, gelece¤ini
ka bir anlam› yoktur. özgürce tayin edebilmesinin koflullar› ancak
4 Ancak bu söylemlerde samimi- Türk ve Kürt ve di¤er milliyetlerden Türkiye
yet ya da stratejik bir ele al›fl yoktur. halklar›n›n, Marksist-Leninist parti önderli-
Çünkü her fley “Kürdistan devrimine ¤inde gerçeklefltirecekleri Anti-Emperyalist,
göre” ele al›nmaktad›r. Bir yandan Anti-Oligarflik Halk Devrimi ve bunun sonu-
“Türkiyelileflmek”ten bir yandan da cunda oluflturulacak Devrimci Halk ‹ktida-
“bar›fl”tan söz ediliyor. Kimle bar›fl? r›’n›n varl›¤›na ba¤l›d›r.
Türkiye oligarflisiyle. Peki PKK Türki- Ç›karlar›, Türkiye oligarflisi ve emperya-
ye oligarflisiyle bar›fl›p silahl› savafla lizmin ç›karlar› ile birleflen ve Kürdistan’› fiili
son verdi¤inde Türkiye halklar›n›n olarak ilhak etmifl olan bölge devletlerinin
durumu ne olacak? Hani Türkiyelile- (Türkiye, Irak, ‹ran, Suriye) hepsi; Türkiye’de
flilmiflti? PKK’nin bar›fl politikalar›n- ba¤›ms›z, demokratik bir Kürdistan’a karfl›-
da, Türkiye halklar›n›n yeri yoktur. d›r. Ayn› fley ortak ç›karlar nedeniyle di¤er
Kürt halk›na birkaç hak k›r›nt›s› veril- bölge devletlerinin Kürdistan parçalar› için
sin de Türk halk› yine oligarflisinin sö-
de geçerlidir.
mürüsü, zulmü alt›nda kals›n. Söyle-
Marksist-Leninistler gerçekçidir; bilim-
nenlerden ç›kan budur. Bu milliyetçi
sel nesnel olgulara dayanarak devrim teorisi
mant›kla Türkiye halklar›na seslen-
yaparlar, özlemlere göre de¤il. Bu nedenle
mek, “önderlik” yapmak da tabi ki
mevcut durumu gözard› edip çok çok özel
mümkün de¤ildir.
koflullar›n bir araya gelece¤i günlere göre
4 PKK’nin baz› yerlerde “Türkiye-
ulusal ba¤›ms›zl›k, kurtulufl stratejileri olufl-
lileflme çabas›”n› 1997’de gündeme
turup, bu ayaklar› havada stratejilere göre
ald›¤›n› söylüyor. Oysa yeni de¤ildir.
savaflmazlar. Marksist-Leninistler kendi d›-
‘91’den beri bunun için u¤rafl›lmak-
tad›r. DHP bunun ürünüydü, ama ay- fl›ndaki güçler dengesini hesaba katarlar ama
r›ca de¤inece¤imiz gibi sonuçsuz esas olarak stratejilerini iç dinamiklere da-
kald›. yanma esas› üzerinde kurarlar.
PKK “Türkiyelileflme” anlay›fl›n›, Türkiye ve Türkiye Kürdistan› bir bütün
bazen de tam tersi olarak, neredeyse olarak emperyalizmin yeni-sömürgesidir. Bu
188 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tespit Türkiyeli Marksist-Leninistlerin Kürt ç›k›fllar›ndan beri tafl›d›klar›n› söylü-


sorununun Ortado¤u’daki nihai çözümüne yor.
iliflkin, her koflulda Türkiye Misak-› Milli s›- “Türkiye’ye aç›lmam›z›n ne s›-
k›flmam›zla, ne de düflman›n aske-
n›rlar› içinde düflünmesini gerektirmez. Yar›n
ri güçlerini parçalamakla iliflkisi
Türkiye’deki anti-emperyalist, anti-oligarflik
vard›r. Bunlar birer etkendir, yan
halk devriminden sonra, Kürt halk›n›n özgür
bir ürün olarak karfl›m›za ç›kabi-
iradesinin bir sonucu olarak ayr›l›k gündeme
lir. Bizim Türkiye’ye aç›l›m yap -
gelirse bunu destekleyeceklerdir. (Proletar- mam›z›n temel siyasal nedeni par -
yan›n ç›karlar›n›n tek, merkezi büyük devlet- ti manifestomuzda çok aç›k olarak
lerden yana olmakta yatt›¤›n› bile bile böyle konmufltur. Kürt, Türk kardeflli¤i-
davranacaklard›r) Marksist-Leninistler, böy- ni, birli¤ini, ortakl›¤›n› yaratmay›
le bir durumda, yeni Kürt devletinin Ortado- hedeflemektedir. Biz Kürdistan
¤u’daki di¤er parçalara üs olmas›n›, ya da devrimcileri Kürdistan devrimini
ayn› flekilde di¤er devletlerden de kurtulan- gerçeklefltirerek kardefl Türkiye
larla birlikte Ba¤›ms›z-Birleflik Demokratik halk›n›n faflist bir yönetim alt›nda
Kürdistan’›n hedeflenmesine destek verecek ezilmesine hiçbir zaman tahammül
kadar genifl bir ufka sahiptirler. (Elbette tüm edemeyiz. Türkiye devrimi boynu-
bu oluflumlar›n desteklenmesinin ilk flart› muzun borcudur.” (fiemdin Sak›k,
emperyalizmi geriletme ve ona darbe vurma Ö . Yurtsever Gençlik, Kas›m 1997,
niteli¤ine sahip olmalar›d›r) Ama Kürdis- say› 7)
tan’›n tümden kurtulufluna gidecek bir Birle- Bu de¤erlendirmeye bak›l›rsa PKK
flik Kürdistan stratejisi bile; parçalardaki Kürt “Türkiyelileflme” tespitini y›llarca ön-
halklar›n›n tek tek kurtulufllar›na, bu da Kürt ce yapm›fl ve halklar›n ortak örgütlen-
halk›yla ezen ulus halklar›n›n ortak devrimle- mesini y›llar öncesinden öngörmüfl-
rine; yani Türkiye’de Demokratik Halk Devri- tür. PKK’nin parti olarak ç›kt›¤› tarih,
mi’ne, ‹ran-Irak-Suriye demokratik halk dev- 1978’dir. Ancak her ne hikmetse
rimlerine ba¤l›d›r. Bu devrim süreçleri ne ka- PKK’nin “Türkiyelileflme” tespiti yap-
dar h›zland›r›l›rsa, Kürt halk›n›n kurtulufl sü- mas› için aradan 19 y›l geçmesi ge-
reci o denli k›salacakt›r. Dolay›s›yla Mark- rekmifltir. Ve kuruldu¤u dönem
sist-Leninistlerin Kürt ulusal sorununa yak- PKK`da ortak örgütlenme, “Türkiye
Partisi” olma gibi ne bir yaklafl›m, ne
lafl›m›, Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤›n›n ve ezi-
de bir bak›fl aç›s› vard›r.
len-ezen her iki halk›n ç›karlar›na uygundur.
O zaman, niye y›llarca “Ba¤›ms›z
Yaln›z önce Türk ve Kürt halklar›n›n ortak
Kürdistan”› savundunuz? Niye yal-
kurtuluflu için, ortak örgütlenmede, tek dev-
n›zca Kürtleri örgütlediniz? Ne diye
rim stratejisinde birleflilmelidir. Türkiye Kür- y›llarca yaln›z Kürdistan’da mücade-
distan›’nda da gerçek kurtulufl, her iki halk›n le ettiniz? Evet, o zaman bunlar soru-
güçlerini emperyalizm ve oligarfliyi y›kmak lur. Kuflkusuz bilinen bir gerçektir ki
için tek ve merkezi örgütlülüklerde birlefltir- PKK’nin ç›k›fl›ndan itibaren tüm ya-
mekten geçiyor. y›nlar›nda “Kürdistan Devrimi” hede-
Bunun tersi mümkün de¤ildir. fi vard›r. “Türkiyelileflme” ise onlar›n
Niçin böyledir? literatürüne ancak ‘90’larda girmifl-
Belirleyici temel iç nedenler flunlard›r: tir. Ve neyin sonucu oldu¤u bellidir.
‹ktidarda süreklilik arzeden ve as›l gücü- 4 PKK, esas›nda bir aray›fl için-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 189

dedir. Y›llard›r milliyetçi bak›fl aç›s›y- nü emperyalizmden alan Türkiye faflizmi,


la hareket eden, “tek halk”, “tek ül- Türk ve Kürt halklar›n›n ortak düflman›d›r.
ke” diye Kürt iflçilerin, memurlar›n,
Her iki ulus faflizmin yo¤un sald›r›s› alt›nda-
Kürt gençli¤in örgütlenmelerini bile
d›r. Kürt halk› üzerindeki ulusal bask› d›fl›nda
ay›ran, milliyet temelinde örgütlenen
bu anlay›fl t›kanm›flt›r. Aray›fl bu t›ka- her iki halk›n da kaderini faflizm belirlemifltir.
n›kl›¤›n bir sonucu olarak ortaya ç›k- Ulusal bask›n›n bugün gerçek kayna¤›, fafliz-
maktad›r. Bunu bizzat savafl›n kendi- mi destekleyip ayakta tutan emperyalizmdir.
si dayatmaktad›r. Y›llard›r sömürge- Bu nedenle Kürt halk›n›n da Türk halk›n›n da
cilik teorileri ile infla edilen tüm de- ulusal kurtulufl sorunu, emperyalizm ve oli-
¤erlendirmeler art›k birer birer çök- garflinin faflist iktidar›ndan s›n›fsal kurtulufl
müfltür. Böylece milliyetçi teorilerin sorunu ile birleflmifl, kaynaflm›flt›r.
yaflam›n, Türkiye ve Kürdistan gerçe- ‹ki ulus, milli bask› ve asimilasyondan
¤inin uza¤›nda oldu¤u bir kez daha kaynaklanan nedenlerle birçok alanda içiçe
görülmüfltür. Bu noktada ulusal hare- örgütlenmek zorunda b›rak›lm›flt›r. (Bunlar›n
ketin samimi olarak bu gerçe¤i gör- ço¤unlu¤u burjuva örgütleri olsa bile böyle-
mesi gerekirken, de¤iflik aray›fllarla dir). Ayn› devlet çat›s› alt›nda yüzy›llar›n ge-
bu örtülmeye çal›fl›lmaktad›r. tirdi¤i zorunlu bir arada yaflamayla kültürel
Ancak böyle bir noktaya var›lma- olarak birbirlerini etkilemifllerdir. Ekonomik,
s› bile milliyetçi çizginin iflas›n›n gös- siyasi, sosyal yaflamlar›nda bu iç içelik, so-
tergesidir.
nuçta her düzeyde ortak bir gelecek için halk-
“Türkiyelileflme” söylemi PKK’nin
lar›m›z› bir araya gelmeye zorlamaktad›r. Oli-
devrim stratejisinin do¤al bir gerekli -
garfli buna gerici ç›karlar› için neden olmufl
li¤i olmay›p hayat›n dayatt›¤› bir zo -
runluluktur. Y›llard›r PKK’nin kendisi olsa da çokuluslu devlet, “çokuluslu bir düfl-
Kürdistan’daki gerilla mücadelesine man” (Türk, Kürt halklar› ve di¤er az›nl›klar)
soluk borusu açmak için “bat›”da kazanmaktan kurtulamam›flt›r.
devrimci fliddete ihtiyaç duydu. Bu Oligarfli ve daha önce Kemalist diktatör-
nedenle bat›da istikrarl› bir yap› ya- lük, Kürt halk›na milli zulüm uygularken, bu
ratabilmek amac›yla çaba harcand›. tarihsel kesitin hiçbir döneminde Türklere ve
Bat›ya aç›lmas›n›n temel nedeni di¤er halklara demokrasi (burjuva demokra-
Kürdistan’daki s›k›fl›kl›ktan kurtul- sisi) yaflatmam›flt›r. Kürt halk›na yönelik ulu-
makt›. Zira bilinmektedir ki, bölgesel sal bask› d›fl›nda, devlet ve faflizm karfl›s›nda
olarak k›ra s›k›flan bir gerilla hareke- bir Kürt emekçisiyle bir Türk emekçisinin ko-
tinin sonuç almas› -hele bizim ülke- numu farkl› de¤ildir.
mizde- olanaks›zd›r. Kürdistan’a s›k›- Türkiye koflullar›n›n yaratt›¤› bu olgular,
flan bir gerilla savafl›n›n yay›lmad›¤› Kürt ulusunun tek bafl›na kurtuluflunu ola-
ölçüde sonuç alamayaca¤›, insans›z- naks›zlaflt›ran temel nedenleri oluflturuyor.
laflt›r›lan birçok alanda gerillan›n PKK’nin ve di¤er Kürt milliyetçi gruplar›n
tecritle karfl› karfl›ya kald›¤› görüldü.
kavrayamad›¤› ilk olgu budur.
Düflman›n tecritinin ise ancak sava-
PKK, bazen kendisini ne kadar Marksist-
fl›n yay›lmas›, bunun ise ülkemizdeki
tüm halk güçlerinin deste¤ini almakla
Leninist olarak tan›mlamaya çal›fl›rsa çal›fl-
olanakl› oldu¤u gerçe¤i karfl›lar›na s›n, kendisini ulusal sorunla ve Kürt ulusal
ç›kt›. Metropollerde devrimci fliddete s›n›rlar› ve talepleri ile s›n›rlad›¤› stratejik bir
duyulan bu ihtiyaç ve pratikte at›lma- süreç boyunca ulusal sorunun çözümü pe-
190 Miliyetçilik Ç›kmaz›

flinde kofltu¤u için; daha önemlisi ayn› devlet ya çal›fl›lan ad›mlar, savafl›n tüm Tür-
kiye hatt›na yay›lmas›n›n zorunlulu-
s›n›rlar› içinde yaflayan uluslar›n-halklar›n s›-
¤unun kabulüdür. Çünkü pratik bunu
n›fsal kurtuluflu kendisini tali olarak ilgilen-
istiyor, pratik bunu dayat›yor. ‹flte
dirdi¤i için, yurtsever milliyetçi bir harekettir.
tam da bu noktada tek bafl›na Kürt
Denilebilir ki, her ülke devrimcileri kendileri- milliyetçili¤i etraf›nda sürdürülen bir
ni öncelikle kendi ülkelerinin kurtulufluna mücadele ve örgütlenme, savafl›n ih-
adar, ona önderlik eder. Ancak çokuluslu dev- tiyac›na cevap veremez oluyor.
letlerde bu böyle dar kavranamaz. Bütün bir Bir bak›ma milliyetçi teori ülke
emperyalizm dönemi, yani bu yüzy›l içindeki gerçe¤i karfl›s›nda e¤ilmek zorunda
tüm ulusal ve s›n›fsal savafllar, bunun böyle kalm›flt›r. Ancak tek bafl›na söylemde
kavranmamas› gerekti¤inin örnekleriyle dolu- kalan bir “Türkiyelileflme”nin bir an-
dur. lam› yoktur. Zira bugüne kadar savu-
PKK’nin göremedi¤i gerçeklik budur. Tür- nulanlar ne olmufltur? Hangi dersler
kiye orjinalitesinin yanl›fl tahlili, bu gerçekli- ç›kar›lm›flt›r? Neden bu noktaya ge-
¤i görmesini engelleyen temel faktördür. linmifltir? Neden dün de¤il de flimdi
Devrimci Hareketi, Kürt ulusal sorunu ko- savunulmaktad›r? Bunlar ortaya ko-
nusunda Misak-› Milli s›n›rlar› içinde düflün- nulmad›¤› sürece “taktik” bir “Türki-
mekle suçlayan PKK, ne yaz›k ki, tümüyle yelileflme”, “taktik” anlamda bile so-
ulusal çitlerle çevrili bir çizgiye sahip oldu¤u nuçsuz kalmaya mahkum olacakt›r.
Bu noktada sonuç olarak flunu da
halde kendisinin iflçi s›n›f›n›n bilimsel sosya-
belirtelim:
lizm görüflüyle hareket etti¤ini söyleyebil-
“Türkiyelileflme” do¤ru sonuçlar
mektedir. Bu gerçekten de çarp›c› bir çeliflki- ç›kar›l›rsa, savafl› yükseltme perspek-
dir. tifiyle yaklafl›l›rsa PKK için bir ç›k›fl
‹kincisi, “D›fl” nedenlerdir: noktas› olabilirdi... Bugüne kadar bu
Türkiye Kürdistan›’nda, ba¤›ms›z, demok- yap›lmad›. ‹stenmedi de... O neden-
ratik bir Kürdistan devletine, stratejik ç›karla- le sadece “keskin” bir ç›k›flla ve k›s-
r› gere¤i sadece Türkiye oligarflisi de¤il, yine mi askeri eylemlerle s›n›rl› kald›.
bölgesel stratejik ç›karlar› gere¤i Irak-‹ran- Stratejik bir bak›fl aç›s›na ula-
Suriye devletleri de karfl›d›rlar. Bu “d›fl” et- fl›l(a)mad›. “Türkiyelileflme” de, milli-
ken, en az birincisi kadar önemlidir. yetçi bir tarzda ele al›nd›¤› için dü-
Üçüncü bir etken ya da ikincisinin içeri- zen içi çözümlere, bar›fl ve diyalog
sinde say›labilecek bir etken olarak da emper- aray›fllar›na kurban edilmifltir. Oysa
yalizmin Ortado¤u’daki hesaplar›, ç›karlar› ve ad›na ne denirse densin, isteyen
Türkiye’deki fiili olarak varl›¤› say›labilir. Bu “Türkiyelileflme” desin, isteyen baflka
olgu da emperyalistler aç›s›ndan son on y›ll›k bir fley desin... Bugün devrimcilerin
geliflmelerle sa¤lanan avantajlar sonucu ken- görevi, Kürt, Türk ve tüm milliyetler-
den ülkemiz halklar›n›n ortak kurtulu-
disini hissettirmektedir. Türkiye halk›n›n
flu için halklar›m›z›n ortak savafl›n›
önemli bir deste¤ini -birlik düzeyinde olmasa
yükseltmektir. PKK’nin “Türkiyelilefl-
da- alamadan ama buna ra¤men kopufl afla- me” söylemi, daha bafltan kendi
mas›na gelmifl devrimci bir Kürdistan, em- pragmatik amaçlar› içinde bo¤ul-
peryalizmin de ifline gelmeyece¤inden hemen mufltur ve bu devrimci göreve hizmet
bo¤ulmaya çal›fl›lacakt›r. Bugünden ABD’nin etmemektedir. Stratejik aç›dan ülke-
Ba¤›ms›z Kürdistan’a yaklafl›m› biliniyor. miz halklar›n›n ortak örgütlenme ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 191

kurtuluflunu temel almayanlar ya da ken- Dolay›s›yla yukar›da sayd›¤›m›z ne-


dilerini bu aç›dan gözden geçirmeyenler
denlerden ötürü ortak mücadele, ortak
ad›na ne derlerse desinler milliyetçili¤in
örgütlenme ve ortak iktidar perspektifiy-
t›kan›kl›¤›ndan da kendilerini kurtara-
mazlar... le, Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’n› kap-
Aç›k ki, Türkiye devrimi ciddi bir ön- sayan anti-emperyalist, anti-oligarflik
derlik ve ciddi bir savafl ister. Bu savafl›n stratejik hedefe yönelmeyen hiçbir ulu-
görevlerini yerine getirmeyenler, bunu salc› (silahl› da olsa) ç›k›fl›n sonu ger-
baflaramazlar. PKK bugüne kadar çok çekten ba¤›ms›z Kürdistan’a varmaya-
fley söylemifl, tespitler yapm›fl, abart›l› cakt›r. Türk ve Kürt halklar›n›n (emekçi-
yaklafl›mlar sunmufl, “final” ler ilan etmifl,
lerinin) gücünü bölen, bu düflman güç-
ama bunlar›n hiçbiri kendini sonuca gö-
ler karfl›s›nda sadece Kürt ulusal güçle-
türememifltir. Politik olarak gelip t›kanm›fl-
t›r. Yani söylenenlerle yap›lan tespitlerle rine yaslanan bir devrimci hareket, poli-
her fley halledilmiyor, sonuç al›nam›yor. tik, askeri, ideolojik açmazlarla karfl›
Ayn› yaz›da bir yanda “her da¤a ge- karfl›ya kalacakt›r. Bugün oldu¤u gibi.
rilla ç›karmak”tan söz ediliyor. Bir yan- ‹ran-Irak savafl› ve yak›n zamanda
dan ise bar›fl tespitlerine devam ediliyor. gerçekleflen emperyalist savafl süreci de
Hangisi stratejik, hangisi taktik, belli de- bu söylenenleri aç›kça görülür hale geti-
¤ildir.
ren geliflmelerdir. ‹ran-Irak savafl› s›ra-
“Bir devrim olacaksa Türkiye ve
s›nda her iki yönetimin de y›prand›¤›,
Kürdistan da birlikte olacakt›r. Ya TC
devleti Kürdistan ve Türkiye halklar›- askeri ve politik olarak güçten düfltükle-
n›n temsilcileri ile masaya oturarak ri koflullarda, her iki ülkedeki Kürt yurt-
yasalar›, anayasalar›, reformlardan severleri, ezen ulus devrimci hareketle-
geçirecek, demokratik bir düzen yara- riyle ortak örgütlenerek tüm Irak ve ‹ran
t›p böyle bir bar›fl gelifltirecek...” (age, halklar›n›n ulusal ve s›n›fsal devrimci
s.7) güçleri olarak DEVR‹M’i gündeme getir-
Görüldü¤ü gibi beklenti aç›kt›r. Susur-
medikleri gibi, birbirlerine karfl› kullan›-
luk’taki kontra devleti Türk ve Kürt dev-
labilmifllerdir. Üstelik Irak’a güvenerek
rimcileriyle, yurtseverleriyle masaya otu-
racak ve birlikte reformlar yapacaklar, siyaset yapan Kürt örgütleri de, ‹ran ta-
anayasalar, yasalar yapacaklar? Peki o raf›nda yer alan Kürt örgütleri de, ‹ran-
yasalardan, anayasalardan halk iktidar› Irak savafl›n›n bitiminde, ‹ran ve Irak’›n
m› ç›kacak? Ne olacak o düzenin, o dev- anlaflmalar›yla a¤›r darbeler yemifller,
letin ad›? ‹flte bu beklentilerle yürütülen Kürt halk›n›n yeni katliamlar yaflamas›na
bir savafl›n halklar›m›z›n kurtuluflunu sa¤- neden olmufllard›r.
lamas› mümkün de¤ildir. Bu beklentilerin
K›sacas›, ufku ulusall›kla s›n›rl› ha-
içini doldurdu¤u bir “Türkiyelileflme” po-
reketlerin baflar› flans› yok denecek ka-
litikas›, milliyetçi çizginin bugüne kadar
izledi¤i hatt›n bir devam›ndan baflka bir dar azd›r. Halklar›n tek kurtulufl flans›,
fley olmayacakt›r. birlikte mücadeledir.
192 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE? 3

“BA⁄IMSIZ KÜRD‹STAN’DAN
PKK TÜRK‹YEL‹LEfiME’YE...”
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
3 6 Haziran 1998
Say›: 84

Ulusal bir hareketin devrimcileflmesi, halklar›n birlikte mücadelesine


güç veren bir konuma gelmesi, Türk, Kürt tüm halklar›n kurtuluflu için bir
ilerlemedir. Türkiye devrimini güçlendiren bir geliflmedir.
Ayn› fley tersi durumda da geçerlidir. Oligarfliye darbeler vuran bir
ulusal hareketin uzlaflma çizgisine gelmesi, halklar›n ve devrimin, en
az›ndan bir süre için zarar›nad›r.
Devrimci hareketin elefltiri ve uyar›lar› iflte burada anlam›n› bulur.
Uzlaflmac›l›¤›, milliyetçi çizginin kaç›n›lmaz bir sonucu olarak görüyo-
ruz, ama bu yine de MUTLAK anlamda kaç›n›lmaz de¤ildir; kaç›n›lmaz-
l›k, devrimcileflmeyle engellenebilir.

PKK, “Türkiyelileflme”den Ne Anl›yor?

P
KK’n›n yaz›l›, sözlü tüm aç›klamalar›na bak›ld›¤›nda tart›flmas›z olarak
görülen fludur: Bafl›ndan itibaren öngörülen devrim, bir Kürdistan dev-
rimi’dir. Bu devrim, ulusal kurtuluflçu bir muhtevaya sahiptir. PKK, tari-
hinin hiçbir döneminde, devrime Türkiye devrimi olarak bakmam›fl ve sorunu
sadece Kürdistan’›n kurtuluflu ile s›n›rland›rm›flt›r. Her fley buna göre biçimlen-
dirilmifltir.
Karfl› karfl›ya kal›nan sorunlar›n, s›k›nt›lar›n, açmazlar›n temeli, önce bura-
da aranmal›d›r. Bu temel, milliyetçi bak›fl aç›s›d›r. Bugün “Türkiye devrimi boy-
numuzun borcudur” diyenler bu anlay›flla Türkiye devrimine nas›l “önderlik”
yapacaklard›r. Kuflkusuz bu mümkün de¤ildir. Zira PKK’nin ideolojik-stratejik
hatt› buna uygun de¤ildir.
Ulusal kurtuluflçu bir hareket olarak ortaya ç›kan PKK, bunu “Ba¤›ms›z Kür-
distan” hedefi ile de somutlam›flt›r. Y›llarca teorik ve pratik düzeyde “Ba¤›ms›z
Kürdistan”› hedefleyen mücadele hatt›ndan sonra bu hedef giderek bir kenara
b›rak›lm›fl, sözü edilmez olmufltur. Onun yerine de¤iflik zamanlarda federas -
yon, otonomi, bar›fl, siyasi çözüm vb. aç›klamalar yap›lmaya bafllanm›flt›r. Son
süreçte ise daha çok “Türkiye devrimi” sözü öne ç›kar›lmaktad›r.

“Türkiyelileflme” Sadece Askeri Eylem Çizgisi midir?


“... PKK’nin bu konuda ‘97 y›l›n› kendini Türkiye partisi ilan etme y›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 193

l› olarak belirtti¤imizi bu arada vurgulamak istiyorum. Yani bir Türkiye


partisi olarak var›z ve ne istiyorsan›z onun gereklerini yerine getirece¤iz.”
(Abdullah Öcalan, 23 Aral›k 96, MED TV)
Bu sözün üzerinden yaklafl›k 1,5 y›l geçmifltir. Geçen bu süre içinde
PKK’nin “Türkiyelileflme” do¤rultusunda ne gibi somut ad›mlar att›¤›na, hangi
anlay›fllar›n› de¤ifltirdi¤ine aradan geçen 1,5 y›lda “Türkiyelileflme” için neyi,
nas›l yapt›¤›na bakmak “Türkiyelileflmek”ten ne anlafl›ld›¤›na da aç›kl›k getire-
cektir.
Öncelikle, “Türkiyelileflme” PKK’nin klasik çizgisine ters bir yaklafl›m, mev-
cut PKK çizgisinin reddidir. Ancak PKK sorunu böyle ifade etmiyor. Önceden,
hatta y›llarca önceden öngördü¤ü ve tespit etti¤i bir yaklafl›m oldu¤unu söylü-
yor. Buradan ç›kan ilk sonuç fludur; demek ki, söylenen gerçek bir de¤iflim, dö-
nüflüm de¤ildir.
K›saca, bugün yaflam ve savafl gerçekli¤i PKK’ye halklar›n ortak örgütlen-
me ve ortak mücadele hatt›n› dayat›yor. Ancak aç›k yüreklilikle bu ifade edil-
medi¤i gibi gere¤i de yap›lmamaktad›r. Bunun yerine her zaman yapt›klar› gi-
bi sonuçtan yola ç›karak, geçmiflteki tüm olumsuzluklar› da yok sayarak “poli-
tikada ne kadar isabetli” tahlil yapt›klar›n› aç›kl›yorlar. Asl›nda çeflitli yaz›lar-
da “Türkiyelileflme”den ne anlafl›ld›¤› daha somut biçimde söylenmektedir.
“Türkiye’nin en büyük kayna¤› turizmdir. Turizmin yo¤un oldu¤u
alanlar da, Amanoslar, Akdeniz sahilleridir. Bu büyük gelir kayna¤›n›n
böyle kazas›z belas›z alt›n yumurtlamas›na seyirci kalmay›z.” (Ö. Yurtse -
ver Gençlik, Kas›m 97, s.7)
Türkiye aç›l›m›n› stratejik bir temele oturtma çabas›yla burada ifade edilen
fley birbirinden temelden farkl›d›r. PKK’y› Amanoslar’a ve Akdeniz’e çeken,
daha çok Türkiye’nin ekonomik potansiyelinin bir k›sm›n› oluflturan turizme dar-
be vurmay› hedefleyen askeri bir hareket tarz›d›r. Bu noktada, “Türkiyelileflme”
sorunu sadece askeri bir eylem çizgisine indirgenmektedir. “Karadeniz strate-
jiktir” tespiti ile oraya gönderilen bir k›s›m gerilla grubu ve onun yapt›¤› aske-
ri eylemlerle veya turizm gelirleriyle de¤erlendirilen Antalya ve yöresi için
Amanoslara bir grup gönderilmesi ve yapaca¤› eylemlerle, bir bütün olarak
“Türkiyelileflme”nin gereklerinin yerine getirilemeyece¤i bellidir.

“Türk Solu Görevini Yerine Getirmedi¤i ‹çin” mi “Türkiyelilefliliyor”?


PKK’nin “Türkiyelileflme” politikas›n›n gerekçelerinden biri “Türk solunun
görevini yapmamas›” olarak ifade edilmektedir.
“... Bu önderlerin (Mahir Çayan vd. -bn) ulusal sorunun ciddi bir so-
run olarak ifllenmesi gerekti¤ine iliflkin saptamalar› mevcuttu. Ancak
ömürleri buna yetmedi. Geriye kalanlar› ise, biraz bilinçsizdi ve biraz da
resmi ideolojinin etkisi alt›ndayd›. Biz bu durumu yak›ndan gördük. Do-
lay›s›yla ulusal sorunu çözme ve Kürt ulusal gerçe¤ini devrimci saflarda
ray›na oturtma görevi, çok önemli bir görev olarak önümüzde duruyordu.
Biz PKK hareketinin oluflumunu esas olarak bu görevin baflar›lmas›na da-
yand›rd›k. Bir anlamda Türk halk gerçe¤ini kendi aç›m›zdan ikinci plana
att›k. Çok güçlü olan Türkiye devrimcili¤inin bu görevi baflaraca¤›n› dü-
194 Miliyetçilik Ç›kmaz›

TÜRK‹YE’DE AYRI, flündük. Türkiye devrimcili¤i kadro-


lar ve olanaklar aç›s›ndan bizden
‹RAN’DA B‹RLEfi‹K! kat be kat güçlüydü.” (Seçme Yaz›lar
Soruna “salt” ulusal temelde bakan 6, Abdullah Öcalan)(abç)
PKK’nin örgütlenme anlay›fl›ndaki fay- En baflta belirtilmelidir ki, bu aç›k-
dac›l›¤›n› ve milliyetçili¤ini görmek aç›- laman›n kendisi zaten milliyetçi bak›fl
s›ndan Kürdistan’›n di¤er parçalar›na aç›s›n›n ürünüdür. ‹kincisi, “Biz bu ifli
iliflkin tahlillerine bakmak yerinde ola- Türkiye soluna b›rakm›flt›k, onlar›n
cakt›r. Türkiye Kürdistan› için ayr› ör- yapmas›n› isterdik, onlar yapamay›n-
gütlenme ve ayr› devrimi savunan ca bizim el atmam›z kaç›n›lmaz oldu”
PKK’nin ‹ran Kürdistan› içi söyledikleri anlam›na gelen bir aç›klama, gayri-
oldukça ilginçtir: ciddidir. Bu, bir devrim hareketinin
“... Do¤u Kürdistan’daki Kürtlerin oluflum, geliflim mant›¤›na terstir.
temel görevleri, kendi ulusal ba¤›ms›z- Bu noktada görülmesi gereken yurt-
l›k ve demokrasi mücadelelerini, di¤er sever hareketin içinde bulundu¤u t›ka-
halklar›n ulusal ba¤›ms›zl›k, demokrasi n›kl›¤›n nedenlerini kendi d›fl›nda ara-
mücadeleleriyle tek cephede birlefltir- yarak çözüm üretemeyece¤idir. Dev-
rimci mücadelede kendi d›fl›nda ne-
mektir. Kürtlerin, hain toprak a¤alar›yla,
denler arayarak bu tür t›kan›kl›klar›n
emperyalizm ve ufla¤› flah monarflisine
çözüldü¤ü görülmemifltir. PKK, sömür-
karfl› gelifltirecekleri ulusal ba¤›ms›zl›k
gecilik ve “Ba¤›ms›z Kürdistan”dan
ve demokrasi mücadelesi, Azeri, Fars, bugün “Türkiyelileflme” ve “Türkiye
Beluci halklar›n›n mücadelesi ile bir bü- partisi” anlay›fl›na gelmifltir. Milliyetçi
tünlük oluflturur. Bu mücadelede ilk gö- politikalar›n t›kanmas›, milliyetçi çö-
rev, fiah monarflisini devirmektir.” zümlerin yaflam›n uza¤›nda olmas›
(Kürdistan Devriminin Yolu) PKK’y› bu noktaya getirmifltir. Milliyet-
‹ran için ortak örgütlenme, ortak çilikten kayna¤›n› alan tüm teorilerin
mücadele ve ortak devrimi savunan; kendi açmazlar›n› da içinde tafl›d›kla-
halklar›n “tek cephede” birleflmeleri ge- r› bir kez daha ortaya ç›km›flt›r.
rekti¤ini söyleyen PKK’nin Türkiye’de PKK’ye göre, zaten; “Türk solu bir
niçin ayr› örgütlenme, ayr› mücadele ve enkazd›r”, “ideolojik, politik olarak
ayr› devrimi savundu¤unun cevab› yok- düflkünlük içindedir”, “kifliliksizdir”,
tur. “teröristtir”, “h›rs›zd›r”, “sahtekard›r”,
Keza PKK, Kürdistan’›n Türkiye’deki “i¤difl edilmifltir”, var olan bütün olum-
parças› için ayr› örgütlenmeyi ve ba- luluklar da PKK’ye aittir. PKK kendi d›-
¤›ms›zl›¤› savunup, geldi¤i noktada da fl›nda hiçbir geliflme olabilece¤ini dü-
ulusal bask›n›n kayna¤› olan devletin y›- flünmemektedir. Ne yapm›flsa PKK
yapm›flt›r. Mant›k bu olunca ve “Türk
k›lmas›n› flart koflmazken; ‹ran Kürdis-
solu” da bu s›fatlara lay›k olunca Tür-
tan›’nda ortak örgütlenme, ortak müca-
kiye devrimini gelifltirmek de tabii
dele ve devletin y›k›lmas›n› (ortak dev-
PKK’ye kalm›flt›r!.. Bunun ilk ad›m› da
rim) savunmaktad›r. PKK taraf›ndan Devrimci Halk Parti-
Tüm bunlar›n sonucunda ortaya ç›- si’nin (DHP) kurulmas›d›r.
kan PKK’nin tutars›zl›klar› ve siyasi fay- Abdullah Öcalan Aral›k 1991 ta-
dac›l›¤›d›r. Marksist-Leninist bir hare- rihli Serxwebun dergisinde bu konuda
ket olmayan, ülke ve Ortado¤u bölgesi flöyle demektedir:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 195

“Biz isterdik ki, Türkiye’nin dev- gerçe¤ini milliyetçilik bak›fl aç›s›na s›¤-
rimcileri taraf›ndan yap›ls›n. Ama d›rmaya çal›flan PKK’nin bu tür tespitler
öyle anlafl›l›yor ki bu konuda fazla yapmas›, tutars›zl›¤a düflmesi de kaç›-
bir baflar› sa¤layamayacaklar ve n›lmazd›r.
tam bir teorik bunal›m, pratik kar- Halklar›n sömürüldü¤ü ve ulusal
gafla içinde yaflamaktad›rlar. Dola- bask› alt›nda tutuldu¤u çokuluslu sö-
y›s›yla bir öncü çal›flmas›na bizim mürge devletlerde her koflul alt›nda
katk› teflkil etmemiz, Türkiye orta- halklar›n birlikte örgütlenmesi, birlikte
m›na da bir Devrimci Halk Partisi mücadelesi ve mevcut emperyalizmin
dayatmam›z kaç›n›lmaz hale gel- iflbirlikçi iktidarlar›n› y›kmalar› bütün
mifltir.”
ulus ve milliyetlerden emekçi halklar›n
Kim kime neyi dayat›yor?
kurtuluflunun tek yoludur. Gerçek kur-
PKK’nin önce Türkiye devrimcileri-
tuluflun yolu da buradan geçmektedir.
nin baflarmas›n› bekledi¤i de do¤ru
Bu, elbette ki milliyetçi bir bak›fl aç›s›y-
de¤ildir. Bafltan itibaren milliyetçi ba-
la de¤il, s›n›fsal bir bak›fl aç›s›yla müm-
k›fl aç›s›yla ayr› örgütlenmeye giden
kündür, ancak PKK ilk ç›k›fl›ndan itiba-
PKK, bunu meflrulaflt›rmak için zaman
ren bu anlay›fltan çok uzakt›r. Aksi du-
zaman Türkiye devrimcili¤inin “güçlü-
rum ise egemen s›n›flar›n ifline gelmek-
lü¤ünü” dile getirmifltir. Oysa devrimci
bir hareket her koflul alt›nda bulundu-
tedir. Tarihe bakt›¤›m›zda birçok kez
¤u co¤rafyada tüm halklar›n birlikteli- egemen s›n›flar›n halklar› ulusal, mez-
¤ini ve ortak mücadelesini savunur. hepsel, dinsel temellerde bölme ve bir-
Bafltan beri buna göre örgütlenmeyen birine k›rd›rma politikas› uygulad›¤›,
PKK gelinen aflamada yaflad›¤› politik böylece kendisine karfl› büyük bir güç
t›kan›kl›¤› giderememifl, bunun gerek- oluflmas›n› engelleyerek iktidar›n› daha
çesi olarak da “Türk solu”nun “görevi - da sa¤lamlaflt›rd›¤› görülecektir. Sonuç
ni yapmamas›n›” göstermifltir. Peki olarak “sömürge” teorileriyle amaçla-
“Türk solu”nun görevini yapmamas› nan “ayr› devlet olma” istemiyse, bu-
yeni mi keflfedilmifltir? Türkiye solunun nun da tek yolu, anti-emperyalist, anti-
görevini yap›p yapmad›¤›n› PKK neye oligarflik halk devrimi do¤rultusunda
göre belirlemektedir? Mesela emper- ortak düflmana karfl›, ortak savafl›m ör-
yalizm Körfez’de Ortado¤u halklar›na gütlemektir. “Sömürge” veya de¤il; hiç-
sald›r›rken sessiz kalmak m›d›r görevi- bir koflulda, halklar›n mücadelesini böl-
ni yapmak, yoksa emperyalizme karfl› meyi, halklar›n ortak ç›karlar›n›n yerine
savaflmak m›d›r? ulus ç›karlar›n› koymay› -hele hele ken-
dilerine Marksist-Leninist s›fat›n› yak›fl-
“Kapal›çarfl›” Yerine “Amanos - t›ranlar için- meflru göremeyiz. Mark-
lar” Veya “Karadeniz” mi? sist-Leninistler kendilerini hiçbir zaman
Hat›rlanacak olursa daha yak›n za- ulusal sorunla s›n›rlamaz, her zaman
mana kadar Kürdistan d›fl›nda eylem halklar›n genel ç›karlar›ndan hareketle
yapmak, PKK aç›s›ndan daha çok bir mücadeleyi yürütürler. Bu anlamda,
“tehdit” unsuru olarak kullan›lan bir halklar›m›z›n kurtuluflunun önündeki
yaklafl›md›; “Biz de savafl› Türki - tek engel ulusal bask› de¤ildir. Bu engel
ye’ye, büyük flehirlere yayar›z. ” biçi- emperyalizm ve oligarflidir. Türk ve
minde ifade edilen bir yaklafl›md› bu. Kürt halklar› için engel ayn›d›r.
196 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Oligarfli “Kapal›çarfl›”ya yönelik eylem yapmakla tehdit edilmekteydi. Bu nok-


tadaki eylem çizgisinin yanl›fll›¤› bir yana, bu yaklafl›m Türkiye’de eylem yap-
man›n PKK aç›s›ndan tafl›d›¤› anlam› ortaya koyan bir muhtevaya sahipti.
Düflman› bir operasyondan, belli sald›r› biçimlerinden vazgeçirmek veya
daha genel anlamda “diyaloga zorlamak” çerçevesinde flekillenen bir taktikti.
PKK’nin bugün Karadeniz, Akdeniz k›rsal›na yöneliminde de ayn› çerçeveyi
görmek mümkündür.
“Türkiyelileflme” sorunu stratejik bak›flla ele al›nmad›kça, her zaman flu ve-
ya bu k›rsal alana yönelip, askeri eylemler yapmak mümkündür, ama bir so-
nuç yaratmaz. Elbette da¤daki gerilla savaflmal›, eylem yapmal›d›r. Gerilla,
oligarfliye her aç›dan zarar vermek için ekonomik hedefleri içine alan eylem
programlar›n› da uygular. Bunlar gerilla savafl›n›n gerekleridir. Bunlara karfl›
ç›k›lamaz. Ancak tüm bunlar›n oligarfliyi masaya çekmek için koz olarak kul-
lan›lmas›, “Türkiyelileflme” bir yana, Kürdistan’›n kurtuluflu perspektifiyle de
ba¤daflmaz.
“Türkiyelileflen” gerillay› diyalog için bask› arac› olarak kullanma anlay›fl›
varl›¤›n› korudu¤u sürece sonuç almak mümkün olmayacakt›r. Kuflkusuz ülke-
mizde nerede bir da¤ varsa gerilla orada olmal›d›r. Ama gerilla, o da¤larda
hangi düflünce ile, nas›l bir programla olacakt›r? Daha do¤rusu, gerilla iktidar
hedefi için mi yoksa oligarfliyi masaya çekmek için mi her da¤da olacakt›r?
PKK’nin prati¤inden ortaya ç›kan sonuç, bunun daha çok askeri bir çizgi
olarak görüldü¤ü ve özde bir de¤ifliklik olmad›¤›d›r. “Türkiyelileflme”den kas-
tedilenin ülkemiz halklar›n› devrime götürecek olan halklar›n ortak mücadele
ve örgütlenmesi olmad›¤› ortadad›r. PKK, askeri anlamda Kürdistan d›fl›na aç›-
l›m yapma zorunlulu¤unun bir sonucu olarak “Türkiyelileflme”yi sadece eylem
çizgisiyle s›n›rlam›flt›r.
Kuflkusuz, PKK kabul etmese de gerillan›n Kürdistan’dan Karadeniz’e aç›-
l›m yapmas›n›n nedenleri aras›nda Kürdistan’da gerillay› s›k›flm›fll›ktan kurtar-
mak da vard›r. Her ne kadar “biz bunu bir stratejiye göre yap›yoruz” deseler
de 19 y›ld›r neredeydiler? Karadeniz hep oradayd›... Kald› ki, Kürdistan’daki
savafl›na, gerillan›n durumuna, devletin taktiklerine var›ncaya kadar “s›k›flma”,
“aç›lma” de¤erlendirmelerini bizzat PKK yapm›flt›r. Hayat kendilerine Kürdis-
tan’a s›k›flman›n ve Kürdistan’la s›n›rl› kalman›n sonuçlar›n› göstermifltir.
Karadeniz’e, Toroslar’a, Ege’ye ç›kan ya da ç›kar›lacak olan gerillalar›n
sadece askeri eylemlerle oluflacak varl›¤› sonuç al›c› olmayacakt›r. Kendini salt
askeri eylemlerle s›n›rlayan, halk› örgütlemeyen bak›fl aç›s›nda “masaya otur-
mazsan›z eyleme devam ederim” anlay›fl› vard›r. Gerillan›n Karadeniz veya
Toroslar’da olmas› oligarfliye karfl› bir bask› unsuru olmaktad›r böylece. Oysa
gerilla savafl› iktidar perspektifiyle ele al›nmad›kça istendi¤i kadar askeri ey-
lem yap›ls›n, sonuç al›c› olmayacakt›r. ‹ktidar sorunu olanlar, “Türkiyelilefl-
me”yi ciddiye alanlar, savafl› yaymaktan söz edenler, de¤erlendirmelerinde,
yönelimlerinde bunu esas al›rlar.
Ülkemiz halklar›n›n düflman› ortakt›r, kurtuluflu ise halk iktidar›ndad›r. Bu
nedenle ancak iktidar hedefini ve savaflan halk güçlerinin birli¤ini esas alan
örgütlenmelerle sonuca gitmek mümkün olacakt›r. Aksi durumda bar›fl ve masa
bir batakt›r. Batakl›k kendine do¤ru h›zla kulaç atanlar› kolayca yutacakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 197

Sonuç olarak, PKK deneysel olarak devlet mekanizmas›n›n parçalan›p y›k›l-


madan Kürt halk›n›n kurtuluflunun mümkün olamayaca¤›n› görmektedir. O ne-
denle de “Türkiye Partisi” olma noktas›na gelmifltir. Ancak bir di¤er yandan
Kürt milliyetçili¤i onun varl›k flart›d›r. Ve elinden b›rakt›¤›nda güç olmaktan ç›-
kaca¤›n› düflünmektedir. Onun içindir ki “Türkiyelileflme”nin gereklerini de si-
yasal aç›dan yerine getirememektedir. K›sacas›, tek bafl›na “Türkiyelileflme”
söylemiyle sonuç almak, olmayacak duaya amin demek gibidir. “Türkiyelilefl-
me” evet, ama bunun devrimci gereklerini yerine getirecek olan bir bak›fl aç›-
s› ve bir örgütlenme ile mümkündür bu...
“Türkiyeli çözüm”ün gerekleri iki noktada somutlan›r.
Birincisi; halklar›n ortak kurtuluflunu hedeflemektir. Halklar›n ortak kurtuluflu
ise birlikte örgütlenme, birlikte mücadele demektir.
‹kincisi; ortak çözüm, ortak kurtulufl, düzen içinde, düzen içi çözümlerde
bulunamaz. Emperyalist çözümler, silahl› mücadeleyi pazarl›k konusu haline
getiren anlay›fllar, TÜS‹AD’›n “aç›l›m”lar›na bel ba¤lamak halklar›n ortak kur-
tuluflunu getirmez.

Türk Halk›na Dayat›lan “Alternatif”


PKK, bugün kendisini “Türkiye Partisi” olarak ilan etti¤ini söylerken esas
olarak Türkiye devrimine talip oldu¤unu da aç›klamaktad›r. Öncelikle hangi
programla yapacakt›r bunu? Ülkemiz halklar›na ne sunuyor? Nas›l bir önder-
lik yap›yor? Hangi taleplerle örgütlüyor, nas›l bir örgütlenme öneriyor, kazan-
mak için hangi somut ad›mlar› var? Do¤al olarak bu iddiaya sahip olanlar›n
cevaplamas› gereken sorulard›r bunlar.
Ancak bu sorular bir yana daha önce bizzat PKK’nin kendisi Türkiye devri-
mine “önderlik” etmesi için DHP adl› ne oldu¤u belirsiz bir alternatif ortaya ç›-
karm›flt›r. Gelinen aflamada DHP’nin Türkiye devrimine önderlik edemedi¤i,
edemeyece¤i anlafl›lm›fl olmal› ki, flimdi de PKK, bizzat kendisi Türkiye devri-
minin önderli¤ine soyunmaktad›r. Peki ne olmufltur da DHP Türkiye devrimine
“önderlik” edememifltir?
Kuflkusuz gerek PKK’nin, DHP deneyiminden umdu¤unu bulamamas›n›n ge-
rekse de bugün onun yerine kendisinin Türkiye devrimine önderlik yapaca¤› id-
dias›n›n alt›nda yatan, görünenin aksine yine milliyetçi çizgidir. Milliyetçi bir
kafa yap›s›yla ele al›nan “Türkiyelileflme” gibi, Türkiye devrimine yaklafl›mlar›
da çarp›kt›r. DHP deneyimi ne denli ölü do¤muflsa, bugün PKK’nin de¤iflik mil-
liyetlerden ülkemiz halklar›n›n ortak devrimine önderlik iddias› da o denli ölü-
dür.
“... Böylece kendilerine kap› kulu olmayan herkes her an ‘sömürgecile-
rin ve kontrgerillan›n uzant›s› olabilir’ nitelendirmesi karfl›s›na al›n›rken
ne oldu¤u belirsiz kimselerden oluflmufl, kifliliksiz DHP gibi paravan bir
örgüt kurularak Türkiye solunu temsil etme hakk› verilmifltir. Bu tür giri-
flimler ve kafa yap›s› milliyetçili¤in getirdi¤i ilkesizli¤in, kaba faydac›l›¤›n
sonucudur.” (DHKP Kurulufl Kongresi Kararlar›)
DHP, mücadeleye hiçbir fley katmayan bir deneydir. Peki böylesine olumsuz
bir deneyi PKK neden yaflam›fl, neden yaflatm›flt›r?
198 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bu sorunun cevab›na baz› ön soru-cevaplarla ulaflabiliriz elbette. DHP kim-


dir? S›n›f mücadelesinde oynad›¤› rol nedir? Ne yapm›flt›r? Mücadelenin nere-
sinde yer alm›fl, hangi gelenekleri yaratm›fl ve mücadeleye ne kazand›rm›flt›r?
Her fleyden önce belirtilmelidir ki, DHP’nin kendi bafl›na tan›mlanabilecek
bir siyasi kimli¤i, kiflili¤i yoktur. Varl›¤› “PKK’nin sözcülü¤ü”nden baflka bir
misyonu olmayan bir dergi çevresiyle s›n›rl›d›r. “PKK’nin sözcülü¤ünü” öylesi
bir noktaya vard›rm›flt›r ki, PKK demgal› her görüflün PKK’den daha çok savu-
nucusudur.
DHP nas›l flekillenmifltir? Nas›l bir sürecin sonras›nda ortaya ç›km›flt›r? Bu
sorular›n hiçbir önemi yoktur. Zira PKK masabafl›nda ve emir talimatla bu par-
tiyi oluflturarak Türkiye sol hareketine alternatif olarak ç›karm›flt›r. Yani “Bat›”
cephesi PKK örgütü; iflte bu DHP’dir.
Hiçbir siyasi parti, hele ciddi bir iddias› olan devrimci bir parti, bu biçim-
de kurulamaz. Bir parti, kimli¤i, kiflili¤i, ba¤›ms›zl›¤›, ciddi ve tutarl› bir prog-
ram›n yan›nda gelenekleriyle, mücadelesiyle var olabilir ve geliflebilir. Yoksa
böyle onlarca parti kurmak mümkündür.
Yani DHP, PKK’nin ülkemiz devrimine önderlik etme çabas›n›n ad›d›r. O dö-
nem için aç›ktan buna soyunmak yerine DHP gibi bir örgüt arac›l›¤›yla bu ya-
p›lmaya çal›fl›lm›flt›r. PKK Kürtleri örgütleyecek, DHP de Türkleri ve di¤er milli-
yetlerden devrimcileri kapsayacakt›r. Bu ikisi bir araya gelince Türk ve Kürt
halklar›n›n mücadele birli¤i de sa¤lanm›fl olacakt›r. Hesap budur ama tutma-
m›flt›r. Çünkü bu hesab›n temeli milliyetçiliktir. Burada milliyetlere göre örgüt -
lenme , sonra da onlar›n suni birli¤ini sa¤lamaya çal›flma vard›r.
PKK, DHP’yi kurdurarak kolayca istedi¤i sonucu alaca¤›n› düflünmüfl ve bu
hesapla yola ç›km›flt›r. DHP ile hem Türk halk›n› kazanacak, hem de bat›da ey-
lemler yaparak gerillaya soluk borusu açacakt›. Yani PKK’ye göre bu hem Kürt
ve Türk halk›n›n ortak örgütlenmesi, hem gerillan›n yay›lma projesiydi.

Dayat›lan Alternatif, Bir Güç Bile Olamam›flt›r


DHP ad›yla Türk halk›n› daha kolay ve zahmetsiz örgütlemeyi düflünmüfller-
di. Öyle ya, DHP eylem yapacak, kitleler de onun peflinde koflacakt›. Her fley
bu kadar kolay ve emeksiz olacakt›. Ama olmam›flt›r. B›rakal›m onu, askeri ey-
lem yapabilecek bir organizasyon dahi kurulamam›flt›r. ‹ddia ettikleri gibi Türk
halk›na hiçbir somut mesaj verememifl, çal›flma yapamam›fllard›r.
PKK’ye dün DHP gibi yap›lar› kurduran da, bugünkü “Türkiyelileflme” söy-
lemini gündeme getirten de esas›nda yaflad›klar› t›kan›kl›klard›r. Bugün kendi-
lerine verdikleri Türkiye devriminin “önderli¤ini” dün DHP’ye vermifllerdi. Dün
DHP neden yürümediyse bugün de PKK’nin Türkiye devrimine “önderlik” iddi-
as› ayn› nedenlerle yürümeyecektir. Ülkemiz halklar›n› devrime götürecek olan
ortak örgütlenme, ortak mücadele stratejik olarak kabul edilip gere¤i yap›lma-
d›kça böylesi çabalar sonuçsuz kalacakt›r.
Bugün, PKK’y› “Türkiye halk› ile ittifak”, “Türkiye taraf›na savafl› yaymak”,
“ortak muhalefet örgütleri oluflturmak” çizgisine getiren savafl›n nesnel gerçek-
leridir. PKK bu gerçekleri deneycilikle gördü¤ü oranda çözüm olarak DHP de-
neyi gibi yapay çözümlere baflvurmufltur. Bugün ise savafl›n nesnel gerçekleri-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 199

ne, DHP gibi yap›lar›n cevap veremedi¤ini gördü¤ü oranda kendisini “Türkiye
Partisi” olarak ilan etme noktas›na gelmifltir. Bu yan›yla PKK geç de olsa bu
gerçe¤i görmeye bafllam›flt›r.
Ancak gördü¤ü bu gerçek karfl›s›nda savundu¤u talep ve hedeflerini bir ya-
na b›rakarak gerilemifl ve hedeflerini düzen içi güçlerin kabul edebilece¤i bir
noktaya çekmifltir. Çünkü “Ba¤›ms›z Kürdistan” hedefine ulaflman›n, milliyetçi
bir çizgi ve Kürdistan’a s›k›flt›r›lm›fl bir savaflla mümkün olamayaca¤› art›k de-
neycilikle dahi olsa görülmeye bafllanm›flt›r. Bu durumda ya stratejik çizgi göz-
den geçirilecek ya da talep ve hedefler küçültülerek oligarfli için kabul edilebi-
lir bir noktaya gelinecektir. Bu denli “bar›fl”tan söz etmenin temelinde de iflte
bu açmaz vard›r.
PKK bu tür bir giriflimle ayn› zamanda oligarfliye “benimle masaya otur-
mazsan diyalog yolunu açmazsan, savafl› bat›ya da yayar›m” mesaj› vermek
istemifltir. “Kapal›çarfl› mant›¤›” dedi¤imiz iflte budur.
DHP’ye biçilen misyonlardan biri de yanl›fll›¤›, çarp›kl›¤› bir yana, yap›la-
cak olan askeri eylemler ile oligarfliyi, bu boyutuyla “korkutmaya” yöneliktir.
PKK’nin DHP gibi yap›lar› tercihinin nedenlerinden bir di¤eri de kendilerinin
her dedi¤ini bir ayet gibi tekrarlamas›, kiflilikli bir politika yürütmemesidir. Kü-
çük burjuva milliyetçili¤i, niteli¤i gere¤i kiflilikli politika yürütülmesine karfl›d›r.
Milliyetçi çizgi kendi d›fl›nda ba¤›ms›z bir güce ve politikaya tahammül ede-
memektedir. Zira PKK; d›fl›ndaki güçleri kendi bar›fl politikalar›n›n hayata ge-
çirilmesi için de¤erlendirmek ve kullanmak istemektedir. Elbette politika ve ey-
lemlilikleriyle bunun karfl›s›nda olan güçler PKK taraf›ndan olmad›k karalama-
larla karfl›lafl›rlar.
Sonuç olarak, bizzat PKK’nin kendisi DHP’yi kurmufl, ona s›fatlar vermifl ve
sol ad›na misyonunu öne ç›kararak muhatap kabul etmifltir. Bu misyon Türkiye
devriminin “önderli¤i” olmufltur. Oysa DHP, Türkiye solunun alternatifi olamaz
ve olamam›flt›r da. Sadece, kendilerini “Kürt Solu” olarak görenlerin DHP de-
neyi ile kendilerine uygun bir “Türk solu” yaratma baflar›s›zl›¤› olarak tarihe
geçmifltir. Bu anlay›fl ve çarp›kl›k devam ettikçe “Türkiyelileflme” de hiçbir fley
kazand›rmayacakt›r.
PKK’nin tüm “dayatma” lar›na ra¤men DHP ülkemiz ve halklar›m›z gerçe¤i-
ne uymam›fl; ölü do¤mufltur. PKK içindeki Türk kökenli militanlardan oluflturu-
lan DHP, “Türkiye’nin öncü partisi” olmak bir yana, ciddi bir güç olarak var ol-
may› bile baflaramam›flt›r. DHP’nin yapt›¤› tek ifl PKK’ye övgüler düzmek, dev-
rimci hareketlere ise küfretmek olmufltur. ‹flte DHP ad›na konuflan Meral K›d›r’›n
söyledikleri:
“PKK ile ayn› platformda yer almayan hiçbir yaklafl›m›n sahipleri, ne
kadar keskin bir anti-emperyalist ve sosyalist söyleme sahip olursa olsun-
lar karfl›-devrim cephesinin ö¤esi, emperyalizm ve sömürgecili¤in uflakla-
r›, ajanlar› s›fat›ndan ötesine lay›k olamazlar.” (Özgür Halk, Eylül 1997,
say› 80)
Devrimci hareketlere böyle hayas›zca sald›ran DHP’nin ideolojik-politik bir
çizgisi, PKK’nin kaba bir savunucusu olmaktan öte bir misyonu yoktur. Kiflilik-
sizdir, kimliksizdir. Ve tüm bunlara ra¤men, PKK’nin beklentilerine cevap vere-
memifltir.
200 Miliyetçilik Ç›kmaz›

TÜRK‹YEL‹LEfiME VE “TÜRK SOLU”, “KÜRT SOLU”


Solun “Türk solu”, “Kürt solu” diye ulusal kavramlarla tan›mlanmas› yeni de¤ildir. Kürt
ulusalc› çevreler y›llard›r solu bu iki kavramla tan›mlam›fllard›r.
Bu kavramlar›n bu biçimiyle kullan›lmas›n›n kendi aç›lar›ndan bir mant›¤› vard› elbette.
Kendilerini Kürt halk›n›n kurtuluflu ile s›n›rland›r›p “Kürt partisi”, “Kürt dernekleri” kuranlar,
Türk halk›na ve Türkiye devrimine s›rt›n› dönenler, do¤al olarak kendilerini “Kürt solu” ola-
rak görmüfllerdir. Onlar› sadece Kürdistan ve Kürtler ilgilendirdi¤i ve s›n›fsal de¤il ulusal te-
melde örgütlendikleri için bu adland›rma bir yerde do¤ald› da.
Mant›klar›na göre geriye Türkler, Türk halk›, Türk devrimcileri kal›yordu. O zaman onlar
da “Türk solu” olacaklard›. Bu düflünce g›das›n› dar milliyetçi bak›fl aç›s›ndan almaktad›r. Bu
mant›kla hareket edildi¤inde solu ancak bunlara ilaveten “Laz solu”, “Arap solu”, “Gürcü,
Çerkes, Boflnak solu” kavramlar›yla tan›mlayabilmemiz mümkün olacakt›r. PKK’nin mant›¤›-
na göre olmas› gereken de budur.
Bu mant›k, emekçileri milliyetlere göre bölen, “her ulus için ayr› bir parti”, “ayr› bir ör-
güt” önererek “ayr› örgüt-ayr› devrim” anlay›fl›n› meflru k›lmaya çal›flan küçük-burjuva milli-
yetçili¤inin tezahürüdür. Oysa çokuluslu devlet s›n›rlar› içinde Marksist-Leninistlerin örgüt-
lenme anlay›fl› milliyetlere göre de¤ildir. Her milliyetten emekçileri örgütleyip ortak bir ör-
gütlenme içinde bir araya getirme çabas› vard›r. Marksist-Leninistler, proletaryay› ulusal çit-
lere bölen, ayr› ve milliyetler temelinde örgütlenmeyi reddederler.
“Türk solu” gibi kavramlaflt›rmalar da özünde böylesi bir yaklafl›m›n ürünüdür. S›n›fsal
bakmayan, milliyetçi bir bak›fl yapmaktad›r bu tan›m›. PKK böyle tan›mlar yaparak ayn› za-
manda “Türkiye solu” gerçe¤ini, yani milliyetler temelinde örgütlenmeyi reddedip halklar›n
ortak örgütlenmesini gerçeklefltirenlerin de var oldu¤unu gizlemeyi düflünerek hareket etmifl-
tir.
Ancak bu kavramlaflt›rma bugün PKK aç›s›ndan yeni bir “çeliflki” oluflturmaktad›r. “Tür-
kiyelileflme”nin savunulmaya baflland›¤› yerde nas›l “Kürt Solu” olarak kal›nacakt›r? “Türki-
yelileflmifl bir Kürt solu” mu olunacakt›r mesela? Ancak flu ana kadar görünen odur ki, “Tür-
kiyelileflme”nin gerekleri, kavramlar› do¤ru kullanma konusunda da yerine getirilmemekte,
hala ayn› kavramlar› kullanmaya devam etmektedirler.
PKK, bu konudaki baflar›s›zl›¤›n› gizleyememekte ve 5. Kongre Kararla-
r›’nda DHP için; “Geçmiflte bafllat›lan fakat çeflitli hata ve yaklafl›mlardan
dolay› darbe yiyen DHP çal›flmalar›n›n gerekli takviyelerle do¤ru bir ide-
olojik-politik-örgütsel ve eylemsel çizgiye çekilerek, prati¤ine yön vermek
suretiyle destek sunulmas›...” denilmektedir.
PKK, DHP ile baflar›s›zl›k yaflam›fl olsa da bu yöndeki çabalar›n› devam et-
tirece¤ini ifade ediyor. Çünkü PKK’nin “Türkiyelileflme” politikalar›n›n bir aya-
¤›n› da DHP oluflturmaktad›r. Son dönemde gündeme gelen Karadeniz’e aç›l-
ma çal›flmalar› da bu politikalar›n bir sonucudur.
“Yak›nda K›z›ldere’ye ulaflacak bir gerilla var. Nurhaklar› çoktan afl-
m›fl, Antalya’ya ulaflm›fl bir gerilla var. Art›k Türkiye gençli¤i de, devrim-
ci gücü de kendini biraz silkindirerek bu ad›mlara sahip ç›kmal›d›r.” (Ö.
Yurtsever Gençlik, Say› 4, Ekim 1997, A. Öcalan ile röportaj)
PKK’nin Karadeniz’e aç›lmas› Abdullah Öcalan’›n belirtti¤i gibi “sembolik”
Miliyetçilik Ç›kmaz› 201

olmaktan öte bir fley de¤ildir. Tüm söylemlere ra¤men özünde amaç, “Türkiye-
lileflme” ad› alt›nda bar›fl politikalar› için bir bask› unsuru yaratmakt›r.
PKK’nin bugün söyledi¤i “Türkiye devrimi” iddias›n› gerçeklefltirecek bir
ideolojik politik çizgisi yoktur. Dar milliyetçi bak›fl aç›s› sonucu ulusal mücade-
le ile kendini s›n›rlayan PKK, Türkiye’nin bütününde iktidar› y›kacak bir müca-
deleyi hiçbir zaman hedeflememifltir. Keza gelinen aflamada PKK devleti y›k-
maktan de¤il, onunla belli koflullarda anlaflmaktan bahsetmektedir.
PKK y›llard›r ayr› örgütlenmeyi savunurken devrimci hareket, iktidar›n halk-
lar›n ortak mücadelesiyle al›naca¤›n› savunuyordu.
fiimdi sormak gerekiyor; PKK’nin yaflad›¤› bu çözümsüzlü¤ün sorumlusu
“görevlerini yapmayan Türk solu” mudur, yoksa halklar›n ortak mücadelesini
baltalayan milliyetçi bak›fl aç›s› m›?..
PKK’nin gerçekten Türkiyelileflmek gibi bir derdi varsa her fleyden önce ide-
olojik yanl›fllar›n› görmek durumundad›r. PKK bugüne kadar izledi¤i pratikle
halklar›n ortak mücadelesini gelifltirmeye hizmet etmedi¤i gibi, izledi¤i yanl›fl
politikalar ve yanl›fl eylem çizgisi de halklar›n mücadele birli¤ini zedelemifltir.
Küçük burjuva milliyetçi bak›fl aç›s› mahkum edilmeden “Türkiyelileflmek”ten
bahsetmek mümkün de¤ildir... PKK’nin bugün Türkiyelileflmekle ifade etti¤i
fleyler propagandif düzeyde bile olsa devrimci hareketin y›llard›r savundukla-
r›n› do¤rular niteliktedir. PKK’nin önünde iki yol vard›r: Ya do¤ru çözümü gö-
rüp yanl›fllar›n› mahkum ederek devrimcileflecek ya da “bu ifl olmuyor” diyerek
emperyalizm ve oligarfli ile uzlaflmay› kabul edecek.

Türkiyelileflme ve ‹ttifaklar
Bugün “Türkiyelileflmek”ten, “ortak mücadele”den, “halklar›n güçbirli-
¤i”nden bahseden ve üstelik bu bak›fl aç›lar›n›n ilk ortaya ç›k›fllar›ndan beri
var oldu¤unu iddia eden PKK, ç›kt›¤› y›llarda ittifaklar›n› s›ralarken pek de
böyle düflünüyora benzememektedir:
“Kürdistan devriminin ikincil ittifaklar› üç halkadan oluflur. Birincil
halka , Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki yurtsever hareketlerle ittifak›,
ikincil halka, Kürdistan’› sömürgelefltiren ülkenin devrimci hareketleri ile
ittifak›, üçüncü halka sosyalist ülkeler, ulusal kurtulufl hareketleri, gelifl-
mifl kapitalist ülkelerdeki iflçi s›n›f› hareketi ve tüm ilerici insanl›kla ku-
rulacak ittifak› içerir.” (K Kürdistan Devriminin Yolu)
PKK’nin y›llar önce belirledi¤i ittifaklar politikas›yla bugünkü Türkiyelileflme
söylemi aras›nda da¤lar kadar fark vard›r. Öyle ki, “Türk solu” dedi¤i devrim-
ci hareketleri Kürdistan’›n parçalar›ndaki milliyetçi örgütlerin arkas›na, “ikincil
ittifaklar›n ikincil halkas›” olarak koymufltur. Yani buna göre Barzani ve Tala-
bani gibi iflbirlikçi Kürt milliyetçi önderlikler bile Türkiye devrimci hareketinden
daha önceliklidir. Bugün PKK ne kadar Türkiye ve Kürdistan devriminin iç içe
geçmifl oldu¤unu söylese de ittifaklar politikas› ve prati¤i tümüyle buna terstir.
Bunlar y›llar önce söylenen fleylerdir, önemli de¤ildir diye düflünülebilir. Ne
var ki, birincisi, bu temel belgelerden birinde ifade edilmektedir. ‹kincisi,
PKK’nin Türkiyelileflme düflüncesinin hiç de “bafltan beri” olmad›¤›n› göster-
mektedir. Üçüncüsü, Türkiyelileflme söylemi ile birlikte, burada dile getirilen an-
202 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lay›fla iliflkin herhangi bir düzeltme, de¤ifltirme aç›klanmam›flt›r.


PKK’nin Türkiyelileflme söylemleri, yaflad›¤› t›kan›kl›¤›n getirdi¤i bir sonuç-
tur. Y›llard›r, ortak mücadeleyi savunan devrimcileri “Kemalist”, “Misak-› Milli-
ci” olarak niteleyen PKK’nin bak›fl aç›s›nda ise asl›nda de¤iflen bir fley yoktur.

Türkiyelileflmek Ancak S›n›f Temelinde Mümkündür


PKK’nin teorik tespitlerine damgas›n› vuran olgu olaylara “salt” ulusal temel-
de yaklaflmas›d›r. Bu durum ilk önce kendisini “TC. sömürgecili¤i”nde, daha
sonra da “ayr› örgütlenme” ve “ayr› devrim” anlay›fl›nda somutlar.
PKK ç›k›fl›nda kendisini Marksist-Leninist bir parti olarak tan›mlamas›ndan
dolay›, s›n›f de¤il de ulus temelinde örgütlenmeyi aç›k olarak savunamam›flt›r.
Ama pratikte yaflanan; Marksist-Leninistlerin örgütlenme anlay›fl› olan s›n›fsal
temele dayanma yerine milliyetçi bir hareketin tavr› olabilecek ulus temelinde
örgütlenmedir. Ulus temelinde örgütlenme, ancak daha sonraki y›llarda daha
aç›k bir biçimde savunulmaya bafllanm›flt›r:
“Hemen belirtelim ki, toplumun ça¤dafl oluflumunda s›n›flar›n varl›¤›
ve tüm s›n›flar›n da farkl› bir konum ve kendilerine özgü ç›karlar› söz ko-
nusudur. Partiler de bunun bir ürünü olarak do¤mufllard›r. Bu çarp›k de-
¤il, do¤ru bir geliflmedir. Özcesi, s›n›f örgütü olarak parti do¤rudur... Hat-
ta flunu da söyleyebiliriz, partiler s›n›f örgütü olarak do¤man›n yan›nda
ulusal renkleri de tafl›maktad›r. Her parti bir yandan bir ulusal parti ro-
lünü üstlenmekte ve ulus ç›karlar›n› savunmaktad›r. Bu da yanl›fl de¤il-
dir. E¤er uluslar›n birbirlerine kar›flm›fl ç›karlar› varsa ve bu karmaflada
kimi uluslar›n haklar› gasp edilmiflse, o ulusun partileri böyle bir konum-
lanmaya gireceklerdir.” (PKK 4. Ulusal Kongre Politik Rapor, Abdullah Öca -
lan, s. 70)
Burada kaba ve esas›nda mu¤lak deyifllerden ibaret bir yaklafl›mla Leninist
parti anlay›fl› ad›na milliyetçilik ve ulus temelinde örgütlenme savunulmak isten-
mektedir. Marksizm-Leninizm, çok uluslu devletlerde milliyetçili¤i ve milliyetler
temelinde örgütlenmeyi reddetmektedir. Bu savunulacaksa, en az›ndan Mark-
sizm-Leninizme dayanmaya çal›flmadan savunulmal›d›r. Çünkü bu konuda
Marksist-Leninist önderlerin söyledikleri çok aç›k ve yanl›fl anlafl›lmalara mey-
dan vermeyecek ölçüde nettir:
“... Çeflitli uluslar proletaryas›n› tek bir ortak parti içinde nas›l örgüt-
leyebilece¤imiz sorununu da çözmeliyiz. Bu plana göre, iflçiler milliyetlere
göre örgütlensin, ne kadar ulus varsa, o kadar parti olsun. Bu plan sos-
yal-demokrasi taraf›ndan kabul edilmemifltir. Pratik, belli bir devlet pro-
letaryas›n›n milliyetler bak›m›ndan örgütlenmesinin, s›n›f dayan›flmas›
düflüncesinin y›k›lmas›ndan baflka bir yere götürmedi¤ini göstermifltir...
Sözü geçen devleti birlefltiren tüm uluslar›n tüm proleterleri, tek bir bölün-
mez proleter topluluk olarak örgütlenmelidirler.
(...) Bizim ulusal sorun üzerindeki görüflümüz (...) belli bir devletin
tüm milliyetlerinin proleterleri için -bir ve bölünmez proleter topluluk, tek
parti(dir).” (Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, Stalin, s. 85-86)
“Sömürgecilik” teorisini savunan milliyetçi örgütler ise Türk ve Kürt uluslar›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 203

n›n, ve di¤er az›nl›k milliyetlerin ayn› devletin hakimiyeti alt›nda oldu¤u gerçe-
¤ini görmezden gelmektedirler. Aç›kt›r ki, çokuluslu bir ülkede ayr› bir örgüt-
lenmeyi savunmak “Marksist” k›l›f alt›nda küçük-burjuva milliyetçili¤in savunul-
mas›d›r. (ki PKK bugün bu k›l›fa da gerek görmemektedir).
Bu noktada denilebilir ki, her ulusun ayr› örgütlenme hakk› yok mudur?
Evet, vard›r. Ancak tart›flt›¤›m›z bu de¤ildir. Bu sorun çerçevesinde her hak kul-
lan›lacak diye bir fley yoktur. Sorun bu hakk›n kullan›m›n›n nesnel gerçe¤e ve
halklar›n nihai ç›karlar›na ne kadar uygun olup olmad›klar›d›r. Hangisinin
emekçi s›n›flar› ve halk› güçlü k›laca¤›d›r.
Son olarak da Lenin’in bu konudaki yaklafl›m› üzerine birkaç cümle aktara-
l›m: “Ezilen ulusun sosyalistleri, ezilen ulusun iflçileriyle ezen ulusun iflçi-
lerinin tam ve kay›ts›z flarts›z birli¤ini, örgütsel birlik dahil olmak üzere,
savunmal› ve uygulamal›d›rlar. Bu olmadan burjuvazinin her çeflit entri-
kalar›, kallefllikleri ve hileleri karfl›s›nda proletaryan›n ba¤›ms›z politika-
s›n› savunamaz ve iflçi s›n›f› öteki ülkelerin iflçileriyle s›n›f dayan›flmas›-
n› gerçeklefltiremez.” (Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›, Lenin, s. 154)
Ayr› örgütlenmeyi savunmak tüm milliyetlerden emekçileri her bölgede, fle-
hirde, iflyerlerinde, fabrikalarda; hayat›n her alan›nda milliyetlerine göre böl-
mek demektir. Bu bak›fl aç›s› tüm halk kesimleri aras›nda suni ayr›l›klar yarat-
mak, derin uçurumlara yol açmak anlam›na gelir. Bunun sonucunda gelinecek
yer objektif olarak burjuva ideolojisine yedeklenmektir.
Burada da karfl›m›za bir baflka “özgünlük” ç›kmaktad›r. Ulus temelinde ör-
gütlenen PKK, bunun mant›ki sonucu olarak iflçiler, memurlar içinde ayn› flekil-
de ulus temelinde bir örgütlenme yaratamam›flt›r. ‹stemedi¤inden de¤il, koflul-
lar bunu imkans›z k›ld›¤›ndan böyle olmufltur. Milliyetçilik temelindeki örgütlen-
me, bu noktada objektif bir s›n›rla ve açmazla karfl› karfl›ya kalm›flt›r.
204 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 4

SAVAfi VE BARIfi
PKK
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
4 13 Haziran 1998
Say›: 85

Körfez krizi, 1991 seçimleri, 1991-92 Newroz’lar›, ateflkesler, PKK’nin bar›fl, uzlaflma
politikalar›nda önemli dönemeçlerdir. PKK pragmatizminin bütün bu süreç boyunca izle-
di¤i bu politikalar, “taktik”ler, o süreçteki sonuçlar› ne olursa olsun, gerçekte PKK’nin s›r-
t›nda birer kambur olarak kalm›fllard›r. Bugünkü siyasal t›kan›kl›k bir yerde de bu kambur-
lar›n PKK’nin üzerinde oluflturdu¤u yükün sonucudur. Bu kamburlar›n alt›nda PKK art›k,
emperyalizmin, oligarflinin karfl›s›nda siyasal aç›dan devrimci anlamda dik duramamakta,
politikalar› her geçen gün biraz daha geri konumlan›fllara savrulmakta, talepleri her geçen
gün biraz daha küçülmektedir.
Hemen hemen 90-91’den bu yana ›srarla, bar›fl, ateflkes, diyalog, siyasi çözüm diye
adland›r›lan politika izlenmektedir. Gelinen noktada temel olarak sorulmas› gereken bir
soru vard›r: Bu politikalar var olan savafl› gelifltirmifl midir, gelifltirmemifl midir? Askeri
aç›dan bir gerileme oldu¤u aç›kt›r. Evet, oligarfli, teslim olunmad›¤› sürece gerillay› yok
edemez, ancak gerileme de ortadad›r. Siyasal aç›dan gösterilen tek “ilerleme” uluslararas›
düzeyde daha genifl bir kabul görme, genifl bir iliflki a¤› oluflturmakt›r. Buna diplomaside
zafer diyorlar. Ancak bunun büyük bölümünün pragmatizm üzerinde flekillendirilmifl oldu-
¤unu, bundan emperyalistlerin kendi hesaplar›n›n da büyük rol oynad›¤›n› düflünecek olur
ve uluslararas› iliflkiler ve ittifaklar›n nihayetinde bir devrim için ikincil, tali oldu¤unu göz
önüne getirirsek, siyasal alanda da gerçek, ülke içi dinamiklere dayanan bir ilerlemeden
söz edilemeyece¤i ortaya ç›kar. Ama as›l savafl alan›nda kitle hareketi gerilemifl, Türkiye
halklar›n›n birli¤i, kardeflli¤i ve deste¤inin al›nmas› yönünde bir geliflme kaydedilememifl
olmas›, siyasal aç›dan da bilançonun eksi yan›n›n a¤›r bast›¤›n› gösterir.
Bilanço budur.
Bar›fl politikas› çerçevesinde söylenenlerin tümünü yan yana, alt alta getirmek, elbet-
teki bu yaz› dizisinin hacmini aflar. Ama bu kadar›yla bile yan yana gelenler, gerçekten fla-
fl›rt›c› oluyor. Bunlar devrimci bir politika ad›na nas›l söylenebiliyor sorusunu sorduruyor
insana.
Tüm ilerleme, zafer y›l› söylemlerine ra¤men sürekli geriye giden bir süreçtir bu.
Durum çok çarp›c› biçimde ortadad›r: Silahl› mücadelede ›srar edildi¤i süreç ilerleme-
yi, bar›fl politikalar›n›n esas al›nd›¤› süreç bir gerilemeyi ortaya koymaktad›r.
Bu izlenen politikan›n sorgulanmas›, mahkum edilmesi için bafll› bafl›na yeter bir so-
nuçtur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 205

“‹
lk günden günümüze kadar partimizin tek ça¤r›s› var. Bar›fl
bar›fl bar›fl... Buna karfl› savafl geliflti hep, savafl örgütlendiril-
di.” (Ö .Yurtsever Gençlik, Kas›m 1997, s . 9)
Bar›fl, bar›fl, bar›fl ... Onca savafl, devrim, gerilla, zafer söylemine karfl›n
bugün art›k her fley bar›fl ve masaya oturmak üzerine seferber edilmifltir.
“PKK bar›fl istiyor, TC istemiyor savafl›yor.”
Döne döne, tekrar tekrar söylenen bu.
Çok aç›k ki; iktidar sorunu olanlar›n, “Türkiyelileflme”yi ciddiye alanlar›n,
savafl› yaymaktan, Türkiye Devrimi’nden söz edenlerin söylemi böyle olamaz.
Veya, bu söylemin sahipleri böyle iddialarda bulunamazlar.
PKK, hem bu söylemleri kullan›yor, hem de hala devrim, hatta Türkiye dev-
rimi gibi iddialarda bulunabiliyor. Ancak gerçekte iddialar› geçmifline iliflkin-
dir, geçmifl teorisi ve gerilla savafl› üzerinden bu iddialarda bulunmaktad›r.
Ancak PKK’nin bugünü bunlar de¤ildir. Bugünde as›l olarak bar›fl, diyalog, uz-
laflma vard›r.

Savafltan “Bar›fl”a Nas›l Gelindi?


“(...) PKK küçümsenmeyecek siyasi askeri ve kitlesel gücüne ra¤men
milliyetçi bak›fl aç›s›n›n getirdi¤i strateji ve taktikler sonucu t›kanma sü-
recine girmifltir. Bu strateji ve taktikleri sorgulay›p ML çözümlemeler bul-
ma yerine, t›kan›kl›¤›n önünü açmak için emperyalistlerle ve oligarfliyle
uzlaflma sürecini bafllatm›flt›r. fiu andaki tüm siyasi ve askeri faaliyeti bu
uzlaflmay› sa¤lamaya yöneliktir. Bu uzlaflmay› teorik bir zemine oturtma
çabas› içindedir.” (DHKP Kurulufl Kongresi Kararlar› “Kürt Ulusal Hareketi’nin
‹çinde Bulundu¤u Durum Ve Tavr›m›z Üzerine”)
Yukar›daki de¤erlendirme, o günden PKK’nin bugün geldi¤i noktay› öngör-
mekte ve aç›klamaktad›r.
Kuflkusuz PKK, silahl› ç›k›fl›n› yapt›¤› 84’ten, kay›plara ra¤men gerillada ›s-
rarl› oldu¤u 86-87’lere kadar, silahl› savafl› sürdürme konusunda bugüne göre
kararl›yd›. PKK, özellikle gerillan›n belli bir güce ulaflt›¤› dönemden itibaren,
kurtar›lm›fl bölgeler oluflturmaktan, Kürdistan topraklar›nda hükümet kurmaya
kadar pek çok hedef belirledi.
Ne var ki, PKK’nin bafl›ndan beri handikap› milliyetçi bak›fl aç›s› ve küçük
burjuva önderli¤iyle, s›n›fsal zemini reddederek milliyetler temelinde örgütlen-
mesiydi. Hedeflerinin isabetli olmamas›, ittifaklar›n›n yanl›fll›¤›, ML’den gide-
rek uzaklaflmas› sonucu, savafl›n ihtiyaçlar›na cevap veremeyen politikalar› ile
de siyasi ve askeri t›kan›kl›klarla yüz yüze geldi. 1990’dan itibaren de politik
olarak gerilemeye bafllad›.
Oligarflinin sald›r›lar›n› t›rmand›rd›¤› 1992 y›llar›nda PKK savafl›n gerekle-
rini yerine getirmek yerine çözümü emperyalizm ve oligarflinin icazetinde ara-
maya bafllad›. Onlar›n politikalar› do¤rultusunda tümüyle uzlaflma amac› gü-
den “ateflkes”i gündeme ald›. Masaya oturmak ad›na, savafl› boyutland›rma-
may› bir politika olarak benimsedi.
Körfez Savafl› sürecinin k›sa bir kesiti bunun “istisnas›” oldu.
“Kuveyt olay›yla sallant›ya giren d›fl dengeli statükonun daha da sal-
206 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“DÜN - BUGÜN” lanmas› bölgede büyük bir devrimsel geliflme-


nin patlak vermesinin koflullar›n› yaratabile-
cektir. Geliflmeler daha da h›zlan›rsa, bölge
EK‹M 1990
halklar›n›n hareketi yükselir. Bu yükselme
“Her ne kadar SHP sosyal-
mevcut rejimleri param parça götürür. Ekim,
demokrasiyi bir mafla olarak
Çin ve Vietnam devrimlerinde görülen 盤›r
kullansa da ve baz›lar›na son iki Ortado¤u’da görülebilir.” (4. Politik Rapor- Ab -
y›l içinde düzen de¤iflikli¤ine dullah Öcalan, s .28)
gidecek bir oluflum olarak gö- Ama bu “istisna” da PKK’nin uzlaflmac›, ba-
rünmek istese de bu parti kesin- r›flç› politikalar›n›n güçlenmesiyle sonuçland›. Bu
likle sosyal faflisttir. Dikkat edi- f›rsattan da arad›¤›n› bulamay›nca, “Büyük Ekim
lirse, iflbirlikçi de de¤il. Çünkü Devrimi” diyerek kolay zafer düflünen PKK, bu-
iflbirlikçilerin yeni oluflumlar› gün o “devrimler”, “geçici hükümetler”, “kurtar›l -
olabilir, fakat SHP bizzat sosyal m›fl alanlar” baflar›lamay›nca, daha çok ve daha
faflist bir oluflumdur, baflka bir ›srarla “bar›fl” politikalar›na sar›ld›.
fley de¤ildir.” (Serxwebun, Asl›nda 88-89’lardan bu yana ki PKK süreci
A.Öcalan, Ekim 1990, say› 106) ayn› zamanda gerçekleflmeyen öngörüler süreci-
dir de. Bu dönemden itibaren yak›n hedef olarak
EK‹M 1991 kurtar›lm›fl bölge, geçici hükümet diyen, Körfez
“Evet, SHP-HEP ittifak› krizinden “Ekim, Çin ve Vietnam” devrimi bekle-
desteklenmelidir, diyoruz. Yani yen bu anlay›fl›n ne kadar öngörülü oldu¤u da
bir sa¤ iktidara, koyu gerici bir a盤a ç›kmaktad›r.
döneme, özel savafl rejiminin PKK bu noktada öngörülerinin neden, hangi
kendisini yenileme çabalar›na politika ve taktikler sonucunda gerçekleflemedi¤i-
yol verilmemesi ve güçler aras› ni tart›fl›p bulmak yerine, silahl› savafl›n art›k gö-
çeliflki ve dengeleri daha da de- revini yerine getirdi¤i, s›ran›n diplomaside oldu-
rinlefltirip sarsarak, bunu halk- ¤u teorisini gelifltirmifl, adeta stratejik bir hat de-
lar lehine de¤erlendirmek için ¤ifltirmifltir. Ancak bu de¤ifliklik, PKK önderli¤i-
nin her duruma, her güne özgü söylemleri içinde
çabalar›n yo¤unlaflt›r›lmas› ge-
bilinçli olarak mu¤laklaflt›r›lmakta, bar›fl yolunda
rekti¤ini söylüyoruz. Bu konuda
ilerlerken savaflç›, reformculafl›rken devrimci bir
sonuç getirebilecek en uygun
görüntü korunmaya çal›fl›lmaktad›r.
seçene¤in de bahsetti¤imiz itti-
faka güç verilmesinden geçti¤i-
Teflhir Mi, Taktik Mi, “Nihai Amaç” M›,
ne inan›yoruz. Zira, bu ittifak›n
Gerçek Hangisi
iktidara gelmesi ya da koalisyon
Bu süreç boyunca oligarfli sald›rd›kça PKK ge-
fleklinde de olsa hükümet kur-
rilemifl ve taktik diye belirledi¤i tüm hareket tarz-
mas› özel savafl kurumlar›yla ik-
lar› sürecin önünü aç›c› olmam›fl, “savafl› boyut -
tidar aras›nda önemli pürüzler land›rmak ve yaymak”, “50 bin gerillaya ulafl -
do¤uracak, özel savafl politika- mak”, “Ortado¤u’nun Ekim’ini gerçeklefltirmek”,
s›n›n s›n›rland›r›lmas›n›n ortam› “Botan ve Behtinan bölgelerini içine alan bir ge -
do¤acak, Cumhurbaflkanl›¤› çici hükümet kurmak” gibi hedeflerine de ulafla-
makam›na çöreklenen ve genifl mam›flt›r. Sonuçta koydu¤u bu hedeflerden “ba-
yetkilerle donanan unsurun ko- r›fl”a gelmifltir. Bu durum milliyetçi stratejinin, sö-
numu sars›lacak, baz› demokra- mürgecilik teorisinin ve ateflkes politikalar›n›n if-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 207

las›d›r. Her ne kadar PKK, söylemde “biz TC’nin tik aç›l›mlar›n imkan› geliflebile-
bar›fl yapmayaca¤›n› biliyoruz, Kemalistler cektir.” (Özgür Halk, Ekim 1991,
kolay kolay bar›fl için masaya oturmayacak-
A. Öcalan, Cephe ve ‹ttifaklar
t›r. TC kolay kolay taviz vermez. Ancak TC’yi
Sorunu Üzerine, say› 12)
köfleye s›k›flt›rmak için bar›fl savunarak onu
teflhir ediyoruz.” diyorsa da gerçek bu de¤ildir.
Bar›fl, ateflkes politikalar›, s›k s›k bu al›nt›da ol- MART ‘92
du¤u gibi “teflhir” amaçl› veya “taktik” diye ad- “Her fley topyekün bir halk
land›r›lmaktad›r. Ama Öcalan’›n “politika zaten savafl› için, parolam›z budur.
taktiklerden ibarettir” sözü hat›rlan›rsa, bunun Haz›rl›klar›n›z› tam yap›n. Gö-
hiç de bizim anlad›¤›m›z anlamda bir taktik ol- revlerinizi iyi kavray›n. Ve mut-
mad›¤› anlafl›l›r. laka baflar›n. (...) Silahlan›n!
Kald› ki yukar›daki sözlerin devrimci bir man- Her köy bir ayaklanma merkezi,
t›¤› da yoktur. Türkiye oligarflisinin faflist, katli- her ev bir çat›flma mevzisi, her
amc› oldu¤unu kan›tlamak, teflhir etmek için bu
aile bir gerilla-serh›ldan birli¤i
tür “bar›fl” ata¤›na gerek yoktur. Savafl› yükselte-
rek de bunu yapmak mümkündür.
haline getirilsin. Da¤da yay›lan
PKK bar›fl politikas›n› aç›ktan savunmay› uy- gerilla eylemlerine, köyden fle-
gun görmedi¤i durumda bu tür “teflhir”, “taktik” hire devletin varl›¤›na yönelen
gibi aç›klamalara baflvurmufltur. Bu da pragma- silahl› serh›ldanlar gelifltirerek
tizmin bir baflka yans›mas›d›r. karfl›l›k verin.(...)
Ama gerçekte tüm olgular “bar›fl, uzlaflma” Gizli yeralt› depolar› yap›n,
politikas›n›n ne teflhir, ne taktikle s›n›rl› olmay›p buralara bol miktarda erzak de-
stratejiye, son amaca dönüfltü¤ünü göstermekte- polay›n ki yar›n düflman›m›z bi-
dir. Öyle ki, giderek bu taktikler ‘flahinler’ ve ‘gü- zi açl›kla tehdit etmesin. Her kö-
vercinler’ diye nitelendirdikleri egemen s›n›flar›n
yün, her evin depolar› olmal›d›r.
kanatlar› aras›ndaki çeliflki ve çat›flmalara göre
Hava sald›r›lar›na karfl› yeralt›
biçimlenir olmufltur. Art›k çürümüfl ve halka karfl›
bir savafl makinas› olan devleti y›kmak gibi he- s›¤›naklar›, tüneller yap›n. Eli
defler terk edilmifltir. Önerilen taktiklerle adeta silah tutan herkes en yak›n ge-
çürüyen devleti “kurtaracak”, oligarflinin sorunla - rilla birli¤ine kat›ls›n.” (ARGK
r›na da çözüm getirecek formüller üreterek ne ka- Merkez Askeri Konseyi, Serxwe -
dar çözümden yana ve bar›flç› olduklar›n› ilan et- bun, Mart 1992, say› 123)
me yar›fl› bafllatm›fllard›r.
MART 1993
Bar›fl, Kimin, Hangi Taraf›n 17 Mart 1993; PKK tek ta-
Sorunlar›n› Çözecek? rafl› ateflkes ilan edildi¤ini aç›k-
Öyle olmufltur ki, art›k “bar›fl”›n kim için, han- l›yor, ‘93 Newroz’u için “Bar›flç›l
gi taraf›n sorunlar›n›n çözümü için önerildi¤i bi- Newroz” ça¤r›lar› yap›yor:
le kar›flm›flt›r. Tüm Kürt ulusalc›lar a¤›z birli¤i
“Kürdistan halk›n›n PKK
edip devleti, bu savafl›n “devlete ne kadar zarar
verdi¤ine” ikna etmeye çal›flmaktad›rlar. Bütçe- önderli¤inde bar›flç›l çözüm için
den “kirli savafl”a ne kadar pay ayr›ld›¤› yaz›l›p uzatt›¤› el karfl›l›k bulmal›d›r...”
ard›s›ra Türkiye oligarflisinin krizden ç›kabilmesi (ERNK Avrupa Örgütü, 28 Mart
için bu “kirli savafla” son vermesi gerekti¤i tavsi- 1993)
208 Miliyetçilik Ç›kmaz›

DÜZEN‹N PARLAMENTOSU, SEÇ‹MLER VE PKK


PKK, 20 Ekim 1991 tarihinde yap›lan erken genel seçimler öncesinde SHP-HEP ittifak›-
n› destekliyor ve halka SHP’ye oy vermeleri ça¤r›s› yap›yordu. “Müthifl taktik” nitelemelerine
ra¤men bu durum asl›nda PKK’nin düzenden, düzen partilerinden beklentileri oldu¤unun so-
mut bir göstergesi oldu.
PKK bu tavr›n› hakl› ç›karmak için de SHP’ye olmad›k misyonlar yüklüyordu:
Oysa PKK 1991’de destekledi¤i SHP’yi bir y›I öncesinde sosyal-faflist bir parti olarak de-
¤erlendirmiflti. Ama önemli de¤ildi.
PKK’nin seçim takti¤i savafl›n geldi¤i aflamada Kürt halk›n›n içinde bulundu¤u duruma
göre belirlenmeliydi. Oysa SHP ile ittifak takti¤i düzen partilerine göre ve düzen kurumlar›n-
da var olmak esas›na göre belirlenmifltir. PKK, tüm gücünü seferber ederek parlamentoda var
olmaya,
“siyasal çözüm”e ulaflmak için legal partiyi bir zemin olarak de¤erlendirmeye çal›fl›yor-
du. Asl›nda mücadelenin geldi¤i aflamada TC’nin korkusu sistemin kurumlar›n›n ifllememe-
si ve halk›n giderek daha çok bu kurumlar›n d›fl›nda aray›fla girmesiydi. PKK bu tavr›yla ise
parlamentoyu tekrar umut olarak göstermifl, SHP gibi düzen partilerini Kürdistan’da yeniden
diriltmifltir.
Bu taktik politikayla, geçmiflte CHP’ye umut ba¤layan ve CHP’yi destekleyen TKP’nin se-
çim taktikleri aras›nda özde bir fark yoktur. Silahl› mücadele yürüten PKK’nin “müthifl takti-
¤i” ile legalizm ve icazetli solculuk aray›fl› içinde, kendi özgücüne güvenemeyen TKP’nin”re-
formist takti¤i” y›llar sonra seçim platformunda adeta bir izdüflümü gibi çak›flm›flt›r.
SHP-HEP ittifak›n› “müthifl taktik” olarak de¤erlendiren PKK asl›nda çözümsüzlü¤ünü
a盤a vuruyordu. PKK’nin geçmiflte seçimlere, düzenin partilerine ve parlamentoya yönelik
tavr› ise, nereden nereye geldi¤ini bir kez daha gözler önüne seriyor:
“Bütün bu söylenenler Kürdistan için yüz kat daha do¤rudur. Bu gerçeklere ra¤men, hal-
k›m›z› bir birine k›rd›ran feodal-komprador bask›s›n› sürekli artt›ran, eli kanl› despotizmi ‘de-
mokrasi’ diye yutturmak isteyen Türk burjuvazisinin siyasal sömürgecili¤i alt›nda ve içinde
parlamentoya ister partili, ister partisiz, ister ‘milli adaylar’ yollamak için mücadeleye ‘yurt-
sever’ ‘demokratik mücadele’ diyebilenler ve kendilerini ‘demokrat’ hatta ‘sosyalist’ diye tan›-
tanlar bu kutsal s›fatlara lay›k olmak bir yana -tekrar tekrar söylüyoruz- olsa olsa Türk sö-
mürgecili¤inin çanak yalay›c›lar› olabilirler.” (Kürdistan Devriminin Yolu)
PKK, 1978’de “parlamentoya aday yollamak” için mücadeleyi “çanak yalay›c›l›k” olarak
ve 1990’da SHP’yi “sosyal-faflist” olarak nitelerken, 1991’de bu konuda neyin de¤iflti¤ini
aç›klama gere¤i bile duymuyordu. Geçmiflte söylenenler, yaz›l›p çizilenler unutulmufltu. ‹lk
ç›k›fl›nda “devrim” söylemlerini bir kenara koyan PKK, 1991 genel seçimlerinde de buna uy-
gun tav›r al›yordu. Çünkü PKK devrimden uzaklaflm›fl ve düzenden beklenti içine girmiflti. Ar-
t›k “demokratik aç›l›mlar›n imkan›n›n gelifltirilmesi” ad›na düzen partileri dahi desteklenebi-
liyor, hangi yolla olursa olsun “diyalog” yollar› aran›yordu...
PKK’nin tavr› sadece seçimlerle s›n›rl› kalmam›fl, kurulan DYP-SHP koalisyonunu da
destekleyerek, ayn› beklentileri sürdürmüfltür. Fakat umutlar›n, hayallerin bofla ç›kt›¤› k›sa
zamanda görülmüfl; DYP-SHP koalisyonu Kürt halk›na yeni katliamlardan, bask›lardan bafl-
ka bir fley getirmemifltir.
Sola her f›rsatta sald›rmay› kendine ifl edinen PKK, seçimden hemen sonra düzene des-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 209

tek sunan sanki kendisi de¤ilmifl gibi yine sola sald›rm›flt›r. Bu konuda Ali F›rat, Aral›k
1991’de Özgür Halk dergisinde flunlar› söylüyordu:
“SHP’nin çöküflü demek, genelde Kemalizmin kuyrukçusu olan Türkiye solunun ve de-
mokratç›l›¤›n›n çöküflü demektir. Bu çok önemlidir. ‹cazetli olan böyle bir sol Kemalizm’den
kopuflu tam sa¤layamam›flt›r. Bu öyle bir demokratç›l›kt›r ki, devlet güdümlü politikalarla
ba¤lar›n› koparamam›fl, kendi halk›yla sa¤lam ba¤lant›lar kuramam›flt›r.”
Oysa izledi¤i “müthifl taktik” ile SHP’nin pefline tak›lan ve “Kemalizmin kuyrukçusu” du-
rumuna düflen elefltirdi¤i sol de¤il PKK olmufltur. Birkaç ay önce yaz›p çizdiklerini unutup
flimdi tam tersini söyleyenlerin baflkalar›n› de¤il kendi politikalar›n› sorgulamas› gerekmez
miydi? Fakat PKK böyle yapmam›flt›r.
Bu konuda Devrimci Sol, 1992 y›l›nda flöyle söylemektedir:
“Özel savafl›n bir takti¤i olarak niteledi¤i seçimlerde burjuva partileriyle ittifak kurarak
kat›lan bir görüflün ‘Seçim Çare De¤il Devrim’ fliar›n› elefltirmeye, küçümsemeye kalkmadan
önce Özel Savafl Takti¤i dedi¤i seçimlere kat›lmakla ne elde etti¤ini, seçimleri meflrulaflt›r -
mak, daha fazla bask› ve terör için oligarfliye taze kan verme çabalar›na destek yaratma d›fl›n -
da bir sonuç yaratmad›¤›n›, halklar›n ve devrimcilerin bu koalisyon döneminde yaflad›klar›n›
çarp›tmadan aç›klamas›n›, burada kendi sorumlulu¤una düfleni samimiyetle ve dürüstçe üst -
lenmesi gerekirdi.” (Devrimci Sol Merkez Komitesi, Sahte Birlik Ça¤r›lar›n› De¤il, Mücade -
leyi Yükseltelim)
PKK o günden bu yana da bu noktada ciddi bir de¤erlendirme yapmam›flt›r.
PKK’nin düzenden ve onun parlamentosundan beklentileri sonraki y›llarda da sürdü.
“Parlamentoda olmak ve hükümeti etkilemek” çabalar› 2 Mart 1994’te DEP milletvekillerinin
yaka-paça gözalt›na al›n›p tutuklanmas›yla tam bir trajediye dönüflmesine ra¤men gerçekler
görülmemifl ve bu politika devam ettirilmifltir. Hala da devam ettirilmektedir.
ye edilmektedir. Kimden yanay›z? Kimin sorununu çözmeye çal›fl›yoruz?
“Ordunun bu kadar denetiminde olan ve orduya sadece bir asma yap-
ra¤› görevi gören onun ekonomik ve diplomatik iflleriyle bu kadar u¤raflan
bu kesimin ordunun denetiminden ç›kmas› çok zor görünüyor. Dolay›s›y-
la uzlaflma olana¤› çok az oluyor. Ama nihayet ordu da çok zorlan›yor.
fiimdi devrimci fliddet Türkiye’de de biraz geliflecek ve onlar› daha da zor-
layacak. Dolay›s›yla ordunun içerisinde uzlaflma yanl›s› bir grup geliflebi-
lir. Bunun belirtileri flimdiden ortaya ç›kabilir.” (Seçme Yaz›lar 6, Abdullah
Öcalan, s. 177)
PKK’ye göre “siyasi”ler sorunu uzlaflarak çözmek istiyor. Ancak ordu buna
engel oluyor. (Gerçi PKK önderi 1998 bafl›nda da bunun tam tersini savunup,
ordunun çözmek istedi¤ini ama sivillerin bunu istemedi¤ini söyleyecektir, an-
cak o zaman öyle söylemekteydi.) Ama PKK savaflt›kça ordu da zorlan›yor, do-
lay›s›yla uzlaflma yanl›lar› orada da ç›k›yor.
Ordu zorlan›yor ve PKK’ye karfl› savafl› sürdüremiyorsa PKK neden uzlaflma
yanl›s› gruplar›n ortaya ç›k›p kendisiyle uzlaflmaya varmas›n› bekliyor? Neden
ordu da zorlan›yorsa savafl› daha da büyütüp devrimi gerçeklefltirmeyi hedef-
lemiyor? Çünkü PKK silahl› mücadele ile sonuca varabilece¤ine ihtimal vermi-
yor. Bu yüzden ordunun zorland›¤›n› söylese de savafl› daha da büyütüp dev-
210 Miliyetçilik Ç›kmaz›

rime yürümek gerekti¤ini söyleyemiyor. Bunun yerine savafl yanl›s› “flahinler”


ile uzlaflma yanl›s› “güvercinleri” keflfederek bu keflfine dört elle sar›l›yor ve
devletin kendisiyle uzlaflmaya gelmesini bekliyor.
“... Ordu kendini gözden geçirmek zorundad›r. E¤er önümüzdeki dö-
nemde kendini gözden geçirmezse o zaman Türkiye’nin sorunlar› artar. ...
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Kendini uzlaflmaya haz›r hale getirmek
zorunda oldu¤u anlam›na geliyor. fiovenizm güçlü fakat ifle yaram›yor.
Kan kayb›na yol aç›yor, devleti ekonomik iflasa götürüyor, siyasi sistemi
bo¤uyor. Ordu bunu ne kadar devam ettirecek?” (Seçme Yaz›lar 6, Abdul -
lah Öcalan, s. 178)
PKK, devletin ekonomik iflas›n›, siyasi sisteminin bo¤ulmas›n› kendine dert
edinip, oligarfliye bundan kurtulma yolunu gösteriyor. Oysa devrim için, halk-
lar›n kurtuluflu için, halk›n iktidar› için yola ç›kanlar, böyle durumda o iflas› da-
ha derinlefltirmekten baflka bir fley düflünmezler. Çünkü say›lan olgular devrim-
ci durum’un belirtileridir ve devrimciler, böyle bir durumda devrimci durumu ol-
gunlaflt›rmay› hedeflerler.
Bu olgu, tart›flmas›z biçimde, PKK’nin stratejisinin art›k devrim üzerine de -
¤il, tümüyle oligarfliyle bar›fl ve uzlaflma üzerine kuruldu¤unun ifadesidir. Bu
nedenle, art›k bar›fl, ateflkes vb. derken biz taktik yap›yoruz, teflhir yap›yoruz
diye kimseyi aldatmaya kalkmamal›d›rlar.

Devlet Nerede? Devlete Karfl› Tav›r Ne?


Devlet karfl›s›ndaki tav›r, bir siyasi hareketin konumu, niteli¤i konusunda bi-
ze en net ölçüyü verir. Art›k sokaktaki insan bile Susurluktaki devletin “baba
devlet” maskesinin çoktan indi¤ini ve devletin kendisine ne kadar yabanc› ol-
du¤unu, zulüm uygulad›¤›n›, halk› ezdi¤ini ve Koçlar›n, Sabanc›lar›n devleti
oldu¤unu söyleyecek kadar devleti tan›m›flt›r. Bugün siyasi arenadaki tüm sol
güçler de bugünkü devleti tan›mlad›¤›nda “ezen s›n›flar›n ezilenler üzerindeki
bir bask› ayg›t›...” oldu¤unu ifade ederler.
Ancak, devleti teorik olarak böyle tan›mlamak yetmiyor. Zira, belirleyici
olan, devlete karfl› al›nan tav›r, pratikte at›lan ad›mlard›r.
Birçok sol kesim devletin “demokratikleflme” söylemleri ve yaratt›¤› beklen-
tilere kap›larak devletin yede¤ine kolayca düflmekte, devlete karfl› tav›r alma-
maktad›r.
O zaman flu genel do¤ruyu bir kez daha ifade edelim; ezilenlerin kurtulu-
flu, ancak örgütlenip savaflt›klar›nda ve bu savafl› bir devrimle taçland›rd›kla-
r›nda mümkündür. Devrim ise y›¤›nlar›n devlet mekanizmas›n› parçalamas› da
dahil olmak üzere yeni ve ileri bir düzenin kurulmas›d›r. Yani her koflulda fa -
flist devleti y›kmak , parçalanan bu devlet yerine yeni bir devlet oluflturmak gö-
revi vard›r. Ve bu olmazsa olmaz kofluldur. E¤er savafl›yorsak, devrim yapmak
gibi bir sorunumuz varsa bu s›ra izlenecektir. Yok, kendinize reformlar ve dü-
zen içilik hedefi koymuflsan›z o zaman devleti y›kma sorununuz da olmaz. Ge-
riye reformlarla yetinmek, düzen içi olmak ve devletin varl›¤›n› kabul ederek
onunla uzlaflmak kal›r. Yani düzenin çizdi¤i s›n›rlar içinde politika yap›l›r. Oli-
garflinin seçim, parlamento gibi kurumlar› art›k amaç haline gelir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 211

Savafl, gerilla, Marksist-Leninistlik, devrimcilik, komünistlik iddias›nda bulu-


nuldu¤unda, belirleyici kriter, devlete karfl› al›nan tav›rd›r. Ya bu devleti y›ka -
ca¤›z, ya da onunla uzlaflaca¤›z. Y›k›yorsak devrimci bir konumday›z, uzlafl›-
yorsak, faflist devlet yap›s›n›n sürmesini kabul ediyorsak reformcu ve icazetçi
bir konumday›z demektir.
PKK, y›llard›r sürdürdü¤ü savafla ra¤men bugün bar›fl ve masa demektedir.
Bar›fl ve masa düflüncesinin oldu¤u bir yerde ise art›k devletin y›k›lmas›, ezen
s›n›f egemenli¤ine son verilmesi gibi bir anlay›fl da yoktur. Bafllang›çta devle-
te karfl› ald›¤› tutumla ayakta duran, savafl›n› büyüten PKK bugün ise savaflt›¤›
devletle ayn› masaya oturmak, ortak bir yap› içinde birlikte yer almak istemek-
tedir.
Bu, sonuç olarak oligarflinin sömürü düzenini kabul etmek ve “halklar›m›z›
sömürmeye devam edebilirsiniz, egemenlerin iktidar›n› tan›yorum” demektir.
Ve demek ki, PKK’nin “bar›fl”›ndaki as›l sorun, stratejik olarak devlet karfl›-
s›nda ald›¤› tav›rd›r.
Uzlaflmac›l›k bafllad› m› nerede duraca¤› belli olmayacakt›r. Art›k tüm poli-
tikalar, dostlar, düflmanlar ve hatta tan›mlar, kavramlar buna göre belirlenecek-
tir. Nitekim bu PKK’de da her alana yans›m›flt›r. Sosyalizm elefltirileri yap›l›r.
“Bak›n biz tehlikeli sosyalist de¤iliz” denir. Sosyalizm söylemi vard›r ama “re-
el sosyalizm” elefltirisi ad›na sosyalizmin de¤erleri, sembolleri rafa kald›r›l›r.
Sosyalist ülkelerin olumlu yönleri görülmez, sosyalizme sahip ç›k›lmaz ve sal-
d›r›l›r.
Yine ayn› fley devlet için de yap›l›r. PKK önderi “ben burjuvazi üzerinde
diktatörlük olan bir demokrasiyi kabul etmiyorum” diyebiliyor. Oysa halk
demokrasisi elbette burjuvazi üzerinde bir diktatörlük olacakt›r. Halk›n ve bur-
juvazinin ayn› anda iktidar› sahiplenmesi veya ortak olmas› mümkün müdür?
Bu anlay›fla göre art›k “kurtulufla kadar savafl, halk iktidar›n› kurana kadar
savafl” gibi düflünceler ve sloganlar anlams›zlaflm›flt›r.

‹ktidar Hedefi olmayanlar›n Olaylara Bak›fl›


‹ktidar sorunu olmayanlar›n dost ve düflman kavram› da buna göre flekillen-
mektedir. Savaflanlar, savaflmak isteyenler do¤al ki dostlar›n› halk›n dostlar›,
savaflanlar aras›ndan seçerler. Ancak iktidar sorunu yoksa, savaflta t›kan›kl›k,
yorgunluk ve kendine inançs›zl›k bafllam›flsa, art›k devletle diyalog fliddetle öz-
lenen olmufltur ve dostlar, ittifaklar da bu cenahtan aranmaya bafllar.
Bugün Kürdistan’daki katliamlar›n sorumlusu olan tekeller, Kürt sorunu üze-
rine rapor üzerine rapor yay›nlamaktad›rlar. Çünkü sorun kap›ya dayanm›flt›r.
Sadece Kürdistan’da de¤il, Türkiye genelinde mücadele yükselmektedir. Gazi-
ler’le, 1 May›slar’la, halk›n adaletiyle kap›lar›na dayan›lm›flt›r. ‹flte y›lard›r
“ez, çöz” diyenler, bugün kültürel hak k›r›nt›lar›ndan söz edip, manevralar ya-
p›yorlarsa bunun nedenleri görülmelidir.

Bu gerçekler ortadayken PKK ve tüm ulusalc›lar, tekelci burjuvaziye misyon-


lar biçmifl, neredeyse müttefik ilan etmifltir. Cem Boyner gibi asalak burjuvala-
r›n devrimci hareketten daha çok Kürt sorununa sahip ç›kt›¤›n›, çözüm için u¤-
212 Miliyetçilik Ç›kmaz›

raflt›¤›n› söyleyebilmifltir PKK önderi. Boyner yok flimdi ortada. Beymen’in ser-
mayesini art›rmakla meflgul. Ama Türkiye solu, DHKP-C yerli yerinde. Ne oldu
flimdi o de¤erlendirmeler? Bu zihniyet öyle bir noktaya gelmifltir ki, baflta Kürt
halk› olmak üzere y›llard›r Türkiye halklar›na uygulanan a¤›r sömürü ve kanl›
zulüm politikalar›n›n bafl sorumlular›ndan biri olan Sabanc› ’lara yönelik
DHKC’nin cezaland›rma eyleminden sonra provokasyon senaryolar›na kat›l›n-
m›fl, “ateflkes”, “bar›fl” politikalar›n›n bozulaca¤› korkusuyla hareket edilmifltir.
Neredeyse Kürt halk›n›n hamisi ilan edecekleri tekelci sermayenin bafl›, ifl-
birlikçi Sabanc›’n›n haz›rlad›¤› raporlar Kürt halk› için de¤il, düzeni kurtarmak
içindir. Ancak kör milliyetçilik bunu görmemifltir. Sistemin tehlikeye girdi¤i sü-
reçte “bu sorunu çözmekte geç kald›k” diyerek ulusal hak k›r›nt›lar› vermekten
söz eden Sabanc›lara dört elle sar›l›nm›flt›r.
Oligarflinin resmi sözcülerinin aç›klamalar›, baflbakanlar, genelkurmay bafl-
kanlar› PKK’y› her fleyden; mesela halk›n durumundan, devrimcilerin politika,
elefltiri ve önerilerinden, daha fazla ilgilendirir. Art›k al›fl›lm›flt›r; her hükümet
de¤iflikli¤i sonras› muhakkak kurulan her yeni hükümete, o hükümetin baflba-
kan›na iliflkin beklentiler ifade edilir. Kural bozulmaz ve hemen baflbakana bir
mektup yaz›larak “ne kadar iyi niyetli olduklar›” anlat›l›r ve beklenmeye bafl-
lar. Tek bir beklenti vard›r. O da bar›fl ve Kürt sorununun “siyasi çözümü”dür.
Her fleye bu gözlükle bak›l›r. ‹flin ilginç yan› hükümetler bozulur, yenileri kuru-
lur, kukla baflbakanlar de¤iflir ama PKK’nin beklentileri bir türlü bitmez.
Ülke devrime gebedir. Oligarfli yönetememektedir. Hükümetler bozulur, ku-
rulur. Ancak tüm hükümetler savafl hükümetleridir ve bu çok aç›k olmas›na kar-
fl›n ›srarla umut kesilmez. Kürt halk›, gerilla beklentiye sokulur. Her y›la iddial›
isimler verilir.
Bir y›l “zafer y›l›” d›r, di¤er y›l “final y›l›” olur. Ve bu k›s›rdöngü devam eder.
Savaflmak yerine bar›fl ummak... Savafl› yükseltmek yerine beklemek... Dos-
tunu yanl›fl yerde aramak... Kürt sorununun çözümünü ABD’de, Almanya’da
aramak... Özallar’dan, Boynerler’den, Sabanc›lar’dan medet ummak... Tüm
bunlar düzen içili¤e giden yolu döfleyen tafllard›r. Devrimcilerin tercihi ise dev-
rimdir.

Bar›fl ve “Türkiyelileflme”
“Sizin için çok aç›kça söyleyeyim ki, karfl› taraf bizi yok etme operas-
yonlar›n› durdursa, sadece burada bir sorun var anlamak gerekir tart›fl-
mak gerekir deyip bir ortam açarsa, biz bütün silahl› savafl›n çal›flmala-
r›ndan vazgeçmeye çal›fl›r›z.” (Abdullah Öcalan, Demokrasi gazetesi,
8.7.1996)
Oligarfli kendisine karfl› her türlü muhalefeti “ezmek, bitirmek” için olmad›k
yöntemler izlerken ve hiçbir muhalefete izin vermeyerek, katliam, kay›p ve in-
fazlarla kitleleri sindirmeye çal›fl›rken, oligarflinin “ortam açaca¤›” düflüncesiy-
le beklentiye girerek “zeytin dal›” uzatmak bu co¤rafyan›n gerçe¤i de¤ildir.
Bar›fl oda¤›ndaki tüm politika ve taktikler toplumsal geliflmeyi yanl›fl yönlen-
diren, çarp›k flekillendiren sonuçlar do¤urmaktad›r. Bu durum halk›n, savaflç›-
lar›n enerjilerinin bofla harcanmas›d›r ayn› zamanda. Yine, oligarflinin kitlele-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 213

ri etkileyebilece¤i, manevra yaparak mücadelenin önüne setler çekebilece¤i


bir alan›n da do¤mas›na neden olmaktad›r.
“Susurluk’taki Devlet”ten bir ortam açmas›n› bekleyen ve bu çerçevedeki
politika ve propagandalar›yla Kürt halk›nda beklentiler yaratan PKK önderli¤i,
daha önce oldu¤u gibi bugün de bu “ortam›n aç›lmas›n›” bofluna bekleyecek-
tir. Kald› ki, nas›l “bir ortam” olacakt›r bu? Ya da bu konuda beklentileri neler-
dir? Esas›nda bunlar da belirsiz b›rak›lmaktad›r. “Silahl› savafl›n çal›flmalar›n-
dan vazgeçmeye haz›r›z” diyecek kadar silahl› savafltan b›k›lm›fl m›d›r? Silah-
l› savafl, beklentilerini bugüne kadar karfl›layamam›fl m›d›r?
PKK, dönüp tarihine bakt›¤›nda “bir çevre”den ç›k›p bugüne kadar gelme-
lerini, bir güç olmalar›n› silahl› savafla borçludur. Ayn› dönemlerde çok daha
yayg›n örgütlenmelere sahip Kürt milliyetçi gruplar vard›r. Ancak bugün hiçbir
varl›klar› yoktur. Yoktur, çünkü onlar yeminli silahl› mücadele düflman›yd›lar ve
salt bu nedenle mücadelenin d›fl›na düfltüler, bir güç olamad›lar.
Belki bu kadar çok “bar›fl” kelimesinin telaffuz edilmesi baflka kulaklara hofl
gelebilir. Hatta s›n›fsal düflünmekten uzak, oligarflinin icazetinde politika ya-
pan çevrelerce de alk›fllan›p desteklenir de. Yine bunu “büyük politika yap-
mak” olarak görenler de var. Tüm bunlar iflin görünen yan›n› oluflturuyor. Bir
de iflin di¤er yan› var.

Bar›fl, tek bafl›na soyut bir kavramd›r. Onun as›l niteli¤i “Kimle ve ne için
bar›fl” sorusunun cevab›yla belirginleflir. Ayn› zamanda sormal›y›z: “Savafl› -
yorsak kime karfl› ve ne için?” sorular› ile sordu¤umuzda konu daha iyi anla-
fl›lacakt›r. “‹flin di¤er yan›” iflte bunlarla birlikte görülür.
Devletin niteli¤i, varl›¤› ve y›llard›r bu ülkede halka karfl› sürdürülen savafl,
halk›n savaflmaktan baflka alternatifinin olmad›¤›n› göstermeye yetmiyor mu?
Devlet sald›r›rken halklar›m›za karfl› tüm güçlerini topyekün seferber ederken,
bar›fl isteyip halk› “bar›fl olacak” beklentilerine sokmak, bu sald›r›lar karfl›s›n-
da halk›n elini kolunu ba¤lamak de¤il midir?
Bugünkü sistemden, ç›kar› sistemin devam›nda olan güçlerden ve bu güçler,
halka karfl› aç›lan topyekün bir savafl› sürdürürken bir “çözüm” beklemek ne
kadar yerindedir? Halka karfl› açt›klar› savafl› niye durduracaklar? Savaflma-
malar› onlar›n kendi s›n›fsal konum ve ç›karlar›n› inkar etmeleri de¤il midir?
Devlet, faflizm, s›n›fsal ç›karlar nedir o zaman? Bu düzenden “iyi niyet”,
“insanc›ll›k” beklemek mümkün mü? E¤er öyleyse, üç bin köyün yak›l›p boflal-
t›lmas›n›, üç milyon insan›n sürgün edilmesini, katliamlar› nas›l izah edece¤iz?
E¤er bu düzenden çözüm beklenebilir deniliyorsa, söylenecek tek fley kal›-
yor geriye, bu devlet kim? Kimin? Halk kim, talepleri, ç›karlar› ne? En önemli-
si y›llard›r neden savafl›ld›, ne ad›na, niçin?
Israrla bar›fl diyenler, bar›fl› savunanlar tüm bu sorular›n cevab›n› da ver-
mek zorundad›rlar. “Dün savafl›n koflullar› vard›, bugün bar›fl›n” demek dünü
ve y›llard›r binlerce flehit ve nice bedel ödenerek sürdürülen savafl› aç›klaya-
maz. De¤iflen nedir? Dünden bugüne farkl› olan nedir, ne de¤iflmifltir? Oligar-
fli sald›rmaktan, katletmekten vaz m› geçmifltir? Dizginsiz sömürüsünü bir yana
m› b›rakm›flt›r? Ya da TÜS‹AD, MGK iktidar olmaktan vaz m› geçmifltir? “Al›n
siz yönetin” mi diyorlar?
214 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹cazetçi Bak›fl Mücadelenin Önünde Engeldir...


Savunulan bu politikalar›n çok çeflitli alanlara, olaylara nas›l yans›d›¤› ise
art›k aç›kt›r. Bu anlay›fl, dost ve düflman kavram›n›, devrimci eylem anlay›fl›n›
tepetaklak etmektedir.
Buna, en çarp›c› örnek halk düflman› Sabanc›`n›n cezaland›r›lmas› sonras›
yaflananlard›r. Sabanc›lar›n karargah›n›n bas›larak Özdemir Sabanc›’n›n ce-
zaland›r›lmas› oligarfliyi korkutmufl, halk kitlelerini sevindirmifltir. Tekelci serma-
yenin beynine vurulan bu darbe sonras› oligarfli eylemin yaratt›¤› sempatiyi k›r-
mak, eylemin büyüklü¤ünü gizlemek, eylemi karartmak için her yönteme bafl-
vurmufltur.
Oligarflinin bu politikas›n›n anlafl›lmaz bir yan› yoktur. Eylemi “DHKC yap-
mad›” diyebilmek, eylemin s›n›fsal muhtevas›n› gölgelemek, olmad›k senaryo-
lar üretilerek kafalar kar›flt›r›lmak istenmifltir.
Oysa her fley yal›nd›r, anlafl›lmaz bir fley yoktur. Koçlar, Sabanc›lar gibi en
iri tekeller, devletin gerçek sahipleri olan bu kan emiciler y›llard›r halk›n ve
devrimcilerin do¤al hedefidir. Bu nedenle de Cephe gerillalar›nca cezaland›-
r›lm›fl ve kamuoyuna aç›klama yap›lm›fl, eylem üstlenilmifltir.
23 Aral›k 96 günü MED TV’de konuflan Abdullah Öcalan ise Sabanc› eyle-
mine iliflkin flu de¤erlendirmeyi yap›yordu;
“(...) fiimdi Hüseyin Kocada¤’›n kendisinin alevilikle ba¤lant›s› flu Sa-
banc› cinayetinde iddia ediliyor. Mesela üç tane komiserle toplant› yap›-
yor ve bu iflte iki rapor yay›nland›. Ben bunun hala aç›kl›¤a kavuflturul-
mas› gerekti¤i kan›s›nday›m... Ve bir gözda¤› asl›nda. Kocada¤’›n ad› ge-
çiyor san›yorum flöyle bir fley var; mesela Kürt ifladamlar› faflist kesimle-
re vurdururken baz› Türk ifl adamlar›n› da bu solculuk tipi, o di¤er komi-
serler vard›. Biraz kendilerini de¤iflik bir çete olarak de¤erlendiriyorlar. O
Kocada¤’›n da öyle bir fleyi var. Alevidir. Bilmem baz› eski sol gruplara
yak›nl›¤› vard›r... Mesela baz›lar›n› kendi içlerinde örgütlemifllerdir. Ve
bunlar örne¤in iflte sermayeye karfl› eylem yap›yoruz diyorlar bu bana
fazla gerçekçi gelmiyor.”
Bu de¤erlendirme ve de¤iflik bas›n yay›n organlar›nda ç›kan de¤erlendir-
meler PKK önderli¤inin Sabanc› eylemine yönelik resmi de¤erlendirmeleridir.
Elefltiri olarak kabul edilemeyecek kadar çarp›k ve tümüyle komplocu tarzda
düflünülmüfl, eylemi karalayan, kafalarda kuflku yaratan bir aç›klamad›r.
Bu konuda daha önce de çokça yazd›k. Bunlar› tekrar etmeye gerek yok.
Bu yaz›m›z kapsam›nda yaln›z flunu sormal›y›z:
Bu aç›klamalarla kime, nas›l mesaj verilmifltir? Amaç nedir?
Birincisi, PKK kendi d›fl›nda özellikle izledi¤i “bar›fl” politikas›n› “sabote”
edecek eylem ve tav›r al›fllar› istememektedir.
Eylem ile kendi ateflkesleri aras›nda ba¤ kurmaya çal›flt›lar. Zorlama yorum-
lara, komplocu de¤erlendirmelere vard›lar. Eylemi ateflkesi tahrip etmeye yö-
nelik bir provokasyon olarak gördüler. Ama daha vahim olan fluydu ki, Kürt
halk›na karfl› y›llard›r sald›r›y› örgütleyenler, finanse edenler, ne zaman ki Kürt
halk›na kültürel hak k›r›nt›s› vermekten söz ettiler, iflte bunu öneren Sabanc›lar
halk›n dostu derecesinde övüldü. Eylem “vesile” say›l›p tekellere karfl› olunma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 215

d›¤›, ama onlar›n cezaland›r›lmas›na karfl› olundu¤u aç›kland›. Bu örnek dost


ve düflman kavram›n›n nas›l de¤iflti¤inin, devrimci eylemlere hangi kayg›larla
yaklafl›ld›¤›n›n somut bir ifadesi olmufltur. O nedenle, birçok devrimci eylem,
devrimci süreçler hep bu bak›fl aç›s›yla ele al›nd›.
PKK’nin Sabanc› eylemi nezdinde oligarfliye verdi¤i mesaj›n özü, “biz siz-
le uzlaflabiliriz, biz size karfl› de¤iliz, DHKP-C’ye karfl›y›z”d›r ve bu mesaj hiç
de yeni de¤ildir.
Söyleneli üzerinden 6-7 y›l geçmifl olan flu sözleri birlikte hat›rlayal›m:
“(...) Türk solu bir hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapatlar, te-
rörist mi diyelim art›k. Çok ilkeller. Tipik terör kelimesinden biraz bu mu
anlafl›lmal›? Bizim durumumuz farkl›. Bizim için fliddet, politikan›n basit
bir arac›.” (7 Aral›k 1991, Cumhuriyet, Semih ‹diz’in Öcalan’la röportaj›n -
dan)
Yukar›da kullan›lan tan›mlamalar daha öncekileri tamaml›yor. Devrimci Sol,
“terörist” bir örgüt olarak tan›mlan›yor. Biz bu söyleme yabanc› de¤iliz. Ama
yurtseverlerin, hele hele silahl› mücadele yürüten bir hareketin a¤z›ndan duy-
maya al›fl›k de¤iliz. Öyleyse PKK oligarflinin nitelemelerini kullanarak ne yap-
mak istiyordu?
Yine ayn› tarihli bir baflka al›nt› bu soruyu da cevapl›yordu:
“Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da.
Fakat çok çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok zor. Terörist
mi diyelim art›k, çok ilkeller.” (1 Aral›k 1991, Sabah, Nezih Tavla’n›n Öca -
lan röportaj›ndan)
Oligarfliye verilen mesaj yorum gerektirmiyor: “Biz anlafl›labiliriz ama Dev -
rimci Sol’la anlaflamazs›n›z”, “›slah edemezsiniz” . Oligarfli ile anlaflmay› ka-
fas›na koymufl birilerinin Devrimci Sol’la ortak zeminde yer almas› elbetteki
zordur. Ayr›ca bunun böyle oldu¤unu da kan›tlamak için Devrimci Sol “terö-
rist” olarak ilan ediliyor.
Öcalan, burjuva yay›n organlar›nda “Bizi neyse de onlar› nas›l ›slah ede-
ceksiniz” diye endiflelerini belirtiyor. Biz PKK’nin “›slah” olmas›n› asla isteme-
yiz. PKK, geldi¤i yol ayr›m›nda tercihini “›slah” olmaktan yana de¤il, düflma-
na darbeler vuran, dostu düflmandan ay›rmas›n› bilen devrimci çizgiden yana
yapmal› deriz. Devrimci Sol’un “›slah” olmas›n› ise hiç düflünmemelidir.
Devrimci Sol’u nas›l “›slah” edece¤ini oligarfli yeteri kadar düflünüyor. Öca-
lan’›n düflünmesine gerek yok. Devrimci Sol’un “›slah” olmaya hiç niyeti olma-
d›¤› da bilindi¤ine göre, bu aç›dan bir mesele yok demektir. Ama tabii,
PKK’nin söylemek istedi¤i kendisinin “›slah” olmaya,
“uzlaflmaya” aç›k oldu¤udur. Bu oligarfliden icazet dilenme politikas›ndan
baflka bir fley de¤ildir. Bu sözler daha 1991’de edilmifltir ve hala oligarfliye
bu güven verilmeye çal›fl›lmaktad›r.

“Herkes Teröristiyle Bar›flt›” Ama Nas›l?


B›kmadan her partiden beklentiler icat edilmesi, b›kmadan ABD’ye, TC hü-
kümetlerine mektuplar yaz›lmas› da bunun bir devam›d›r.
“Mesut Y›lmaz’a mektup yollad›m, bu mektupta kardefllik, bar›fl ve sa-
216 Miliyetçilik Ç›kmaz›

vafl›n bitirilmesini önerdim. Karfl›l›¤›nda ise bomba ald›m (Kendine yap›-


lan suikast› kastediyor) Aç›k söylüyorum savafl tutkunu de¤iliz. Her an
bar›fl istiyoruz. Ateflkes halen geçerlidir. Bu suikaste ra¤men sorunun ma-
sada çözülmesinden yanay›z. Dünya da buna benzer bir çok sorun masa-
da diyalogla çözülüyor.” (Abdullah Öcalan, 14 May›s 1996, Demokrasi ga -
zetesi)
Do¤rudur, dünyada “diyalog”la birçok sorun “çözülüyor”; ama o diyalogun
da bedeli ödeniyor. O bedel de silahl› mücadelenin ve “toplumsal kurtuluflun”
terk edilmesidir. Nitekim birçok ülkede diyalog diye nitelenen süreçler bafllat›l-
m›flt›r. Ancak egemen s›n›flar ve emperyalistler kendi önlerinde diz çökülmesi-
ni, silahl› savafl›n terk edilmesini ve teslim olmay› koflul koyuyor. Bunu kabul
edenler “diyalog” süreçlerini de sonuçland›r›yorlar. ‹flte Guatemala, iflte Filis-
tin, iflte El Salvador ve iflte en son IRA örne¤i...
PKK’nin tüm bar›fl söylemleri ve ateflkes ilanlar›na oligarfli cevap vermemifl,
halklar›m›za sald›r›lar› t›rmand›rm›flt›r. Bugün TC böyle bir diyaloga haz›r de-
¤ildir. Ama bunun yar›n olmayaca¤› anlam›na da gelmiyor. Oligarfli icazetçi
bir noktaya savrulan PKK’y› daha da gerileterek kendi istedi¤i noktaya getir-
mek istemektedir. ‹zledi¤i yöntem budur. Ancak oligarfli bugünkü açmazlar›yla
yine klasik yöntemlerle sonuç almak istemektedir. Masaya oturmaktan çok
PKK’y› “ezmekten”, “bitirmekten” söz etmektedir.
K›saca kurtulufl hareketleri için, kurtulufltan vazgeçilmedi¤i sürece savafl-
maktan baflka bir seçenek yoktur. Yeri geldi mi, PKK de elbette savafltan yana
oldu¤unu iddia ediyor. Dahas› bugün savafl› “Türkiyelilefltirmek”ten, Karade-
niz’e ve Toroslar’a vb. yaymaktan söz ediyor.
Hatta böyle söylem düzeyinde kendisini Kürdistan ile s›n›rland›rmayarak
Kürdistan yan›nda bir de Türkiye devriminden, öncülü¤ünden söz ediyor. Yine
de tüm bunlar PKK’nin “masay› düflünmesine” engel olam›yor. Koflullar› olufltu-
¤unda PKK elbette “siyasi çözüm” diye niteledi¤i süreci yaflamak isteyecektir.
Bugün için de zaten siyasi çözüm diye niteledi¤i masaya oturma düflüncesin-
den vazgeçmifl de¤ildir.
O nedenle, bugün savunulan “savafl› Türkiyelilefltirme” sadece masaya otur -
mak, ‘siyasi çözüm’e ulaflmak için at›lan ad›mlardan ibarettir. Oysa savafl›n
büyütülmesinin oldu¤u yerde masa düflüncesi olamaz ya da tersi de do¤rudur.
Masan›n oldu¤u yerde ise savafltan söz edilemez. Yani ya savafl› büyütmek ya
da bar›fl› savunmak zorundad›r PKK.
PKK, tam da bu noktada hem bar›fl› savunuyor, hem de savafl› büyütmekten
söz ediyor. Bu ikisi görünürde çeliflkili bir durum yarat›yor. Ancak savafl› bü-
yütmek, hatta “Türkiyelilefltirmek” söyleminin ard›nda da ‘bar›fl’ hedefini yak›n-
laflt›rmak oldu¤u için ortada bir çeliflki de yoktur.

Siyasi Çözüm “Çözüm”mü?


Bugün reformistlerden tutal›m da TÜS‹AD’a kadar herkes bir “Kürt çözümün-
den” söz ediyor. Hepsinin ortak özelli¤i düzen içi olmalar›d›r.
Peki o çok savunulan siyasi çözüm nedir? Ve bu kimlerin çözümüdür? So-
mut veriler ›fl›¤›nda buna bakal›m:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 217

“- fiimdi Amerika silahl› mücadeleyi terörizm olarak görüyor. Bu soru-


nun siyasi yöntemle çözülmesini istiyor. Bu ABD görüflü üzerine düflünce-
leriniz nedir?
- Öcalan: Amerika Kürt sorununu gerçekten siyasi yöntemle çözecekse
biz bir gün bile savaflmak istemeyiz. Üstümüze gelmezlerse biz de onlar›n
üstüne gitmeyece¤iz. Hem de kay›ts›z flarts›z fakat Türkiye’nin de buna
uymas› ve güçlerini üzerimize sald›rtmamas› gerekir.
- Yani siz diyorsunuz ki, silahl› savafltan vazgeçmemizin flart›, Ameri-
ka, Avrupa ülkeleriyle birlikte Kürt sorununa iliflkin kuzey Kürdistan’da
bar›fl›n tesisi için bir siyasi çözüm plan› getirsin kabul edelim.
- Öcalan: Tabi e¤er böyle planlar› var ise, yürütmek istiyorsa biz buna
haz›r›z. fiarts›z bu plan› teyid ederiz, bizden istenileni yapaca¤›z.” (Özgür
Halk, 15 fiubat 1996, s.19)
Abdullah Öcalan’la yap›lan bu röportajda kimlerden nas›l beklentiler oldu-
¤u bir kez daha a盤a ç›k›yor. Ya da bu beklentilerin neler oldu¤u aç›k olarak
ifade ediliyor. Bunun gibi birçok röportaj ve aç›klamada emperyalizme karfl›
tav›r sergilenmemekte, silahl› savafl, tutarl› meflru bir biçimde savunulamamak-
tad›r.
PKK girdi¤i bu ç›kmaz yolda ilerlerken ba¤›ms›zl›k hedefi de art›k eriflilme-
si mümkün olmayan “bir düfl” olarak an›larda kal›yor:
“‹ngiltere bile IRA’ya karfl› ‘çak›l tafl›’ edebiyat› yapm›yor. Son derece
güç dengesizli¤i oldu¤u halde sorunun siyasi temelde çözümü için görü-
flüyorlar. Bunu Filistin-‹srail iliflkilerinde de görmek olanakl›. Bosna’da
da çözüm siyasi temelde geliflmektedir. Yine Çeçenistan’da hergün siyasi
çözüm diye yalvaran Rus hükümetidir. Biz Kürdistan’da Çeçenistan’dan
daha fazla bir statü istemiyoruz. Niye bunu do¤ru bir flekilde görmek ve
göstermek istemiyorlar?” (Berxwedan, 15 fiubat 1995, say› 180, Abdullah
Öcalan)
Geçmiflte Vietnam’› örnek alan ve yaz›lar›nda örnek gösteren PKK, flimdi ‹r-
landa, Filistin, Bosna, Çeçenistan gibi ulusal kurtuluflun dahi sa¤lanmad›¤› ör-
nekler vermektedir. Bu durum, PKK’nin geldi¤i noktay› göstermesi aç›s›ndan
çarp›c›d›r.
PKK’nin “siyasi çözüm”ünde ifade edilen talepler ise, bir dönem karfl› ç›k›-
lan “ulusal-kültürel özerklik” istemlerinden çok ileri de¤ildir. ‹lk önceleri “dog-
malara ba¤l› kalmamak” ve “taktik” ad›na dile getirilen bu tür öneriler, zaman-
la PKK’nin as›l çizgisini oluflturmufltur.
Önce ba¤›ms›zl›ktan “federasyon”, “özerklik” noktas›na gerilenmifl, en so-
nunda ise bunlardan da tümüyle vazgeçilebilece¤inin mesajlar› çok net olarak
verilmeye bafllanm›flt›r:
“K›saca önümüzdeki dönemde politik çözüm yolu kendini dayatacak.
Önümüzdeki parlamento bunu bir büyük mesele olarak ele alacakt›r... Zo-
raki ayr›l›k diye bir derdimiz yok... Yeter ki kendine güvenip görüflmeye
cesaret etsinler... fiart mart da ileri sürmüyoruz...” (2000’e Do¤ru, Eylül
1991, Öcalan’la röportaj)
“... Türkiye’nin gelece¤i Kürtlere sonuna kadar demokratik bir ifade
218 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tarz› veren, partilerini kuran, hatta yerel parlamentolar›n› kuran, federas-


yon demeyelim yerel parlamento diyelim yani yerel parlamentosu kaç›n›l-
mazd›r...” (Özgür Halk, May›s 1997, say› 76, Ali F›rat)
“Bu er veya geç kendisini dayatacakt›r. ‹ster Bask tipi olsun ister Filis-
tin tipi olsun e¤er biz biraz daha direnifli gelifltirirsek san›yorum Türk dev-
leti çözüme yanaflacakt›r.” (Özgür Halk, Ocak 1996, say› 62)
‹fl en son “Almanya’n›n eyaletleri kadar bir özgürlük” istemeye kadar gelmifl-
tir.
Ve gelinen noktaya bak›n ki, art›k ABD’den “siyasi çözüm” beklenir olmufltur.
Halklar›n bafl düflman› olan halklar›m›z› soyan, sömüren, aç b›rakan bu emper-
yalist güç nas›l olur da kurtar›c›, çözücü olarak görülebilir?
Ama görülebiliyor. Öcalan’›n Kuzey Irak’taki durum üzerine belirtti¤i flu söz-
leri okuyunca, bunun çok da flafl›rt›c› olmad›¤› da görülüyor.
“Kürtler art›k daha fazla Amerikan ve ‹ngiliz askerlerine ba¤lanmak is-
tiyorlar. Türk askerlerinden hoflnut de¤iller. Yani Türklerden hoflnut de¤il-
ler.” (Rafet Ball›, Kürt Dosyas›, Öcalan’la Görüflme, s. 245)
“... Gerçekte ABD’ye ba¤lanma, ‹ngilizlere ba¤lanma bir ileri ad›md›r. ...
Türkiye’ye ba¤lanma, ‹ran’a ba¤lanma daha geridir. Irak’a ba¤lanma da-
ha geridir. BM’ye dolay›s›yla ABD’ye ba¤lanma belli oranlarda ilerici bir
ba¤lanmad›r. Yani despot ve kötü bir kocadan daha demokrat bir kocaya
ba¤lanmakt›r. (...) Tercihimiz de¤ildir. Fakat di¤er bir e¤ilim de geliflecek-
tir. Özgürlük e¤ilimi geliflecektir. Dolay›s›yla ba¤›ml›l›k zay›flayacak, özgür-
lük, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi güçlenecektir.” (Rafet Ball›, Kürt Dosyas›, Öcalan’la
Görüflme, s. 246)
Devletin ne oldu¤unun unutuldu¤u gibi, emperyalizmin de ne oldu¤u unutul-
mufltur.
Bar›fl için emperyalistler silahl› savafl› b›rakma koflulu koymaktad›r. Ve PKK de
bunu kabul etti¤ini aç›klamaktad›r. Peki nas›l bir bar›fl olacakt›r bu? Kürt halk›n›n
üzerindeki s›n›fsal ve ulusal bask› ortadan kalkacak m›d›r? Kürt halk› kendi ka-
derini özgürce belirleyebilecek midir? Bu sayd›klar›m›z›n, s›ralad›klar›m›z›n hiç-
biri olmayacakt›r. Ama bu çizgide ›srar edildi¤i sürece, PKK giderek koflullar›n›
daha geriye çekecek ve silahl› savafl› da tümden b›rakmaya haz›r hale gelecek-
tir. Aç›k ki, emperyalistlerden çözüm bekleyenlerin varaca¤› nokta bu bilinen so-
nuç olacakt›r.
“... (Bu) Pratikteki görünümüyle milliyetçili¤in bir devam› olarak, han -
gi yöntemle, kimin arac›l›¤›yla, kimin deste¤iyle olursa olsun s›n›rlar› belir -
lenmifl veya burjuva anlamda kültürel haklar›n al›nd›¤›, belirli oranda ken -
dilerinin yönetti¤i sosyalist olmayan bir düzen savunuculu¤udur. Emperya -
listlerle, oligarfliyle uzlaflma anlay›fl›nda ve politikalar›nda klasik Kürt mil -
liyetçileri, on y›llar›n savafl›n›n getirdi¤i açmazlar ve yorgunluk sonucu em -
peryalizmle aç›k iflbirli¤ini savunma cüretini gösterirken PKK bir kaç y›ll›k
bir savafltan sonra bu sürece girmifltir. PKK bu savafl›n k›sa süreli olmas›n -
dan kaynakl› olarak aç›k iflbirli¤ini savunmaya henüz cesaret edememekte -
dir.” (DHKP Kurulufl Kongresi Kararlar›, Karar 18, Kürt Ulusal Hareketi’nin ‹çin -
de Bulundu¤u Durum ve Tavr›m›z Üzerine)
Miliyetçilik Ç›kmaz› 219

Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 5

“DEVR‹MC‹ fi‹DDET”TEN,
PKK “KÖR TERÖR”E
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
5 20 Haziran 1998
Say›: 86

Milliyetçilik siyasi bir çizgidir.


Bu çizginin en karakteristik özelliklerinden biri pragmatizmdir.
Dünyan›n neresinde olursa olsun, bu karakteristik özelli¤i tüm milliyetçi hareketlerde
görebilirsiniz.
Boyutlar›, biçimleniflleri farkl›d›r belki, ama milliyetçi politikalarda pragmatizm hep ha -
kim unsurlardan biridir.
Bu kendini her alanda, her konuda gösterir.
Taktiklerin belirleniflinde, askeri stratejisinde, ittifaklar›nda ve eylem anlay›fl›nda...
Pragmatizm PKK’nin politika ve taktiklerini de büyük ölçüde belirleyen bir olgudur.
K›sa vadeli ç›karlar u¤runa ço¤u kez en temel ilkeler, de¤erler çi¤nenebilmifltir.
Pragmatizm, gerçekte bir bumerang gibidir de.
K›sa vadede yarar sa¤l›yor gibi gözükür, ancak uzun vadede hep tersi sonuçlar verir, sa -
hibinin zarar›na olur.
PKK’de pragmatizmin bu denli öne ç›kmas›n›n en önemli nedenlerinden biri, tüm politi -
ka ve taktiklerinin k›sa vadeli sonuçlar› hedeflemesidir.
Pragmatizmin esas al›nd›¤› bu politika ve taktikler, bir süre ifline yaram›flt›r PKK’nin.
Ama sonra... Sonras›nda bugün karfl› karfl›ya olduklar› sorunlar vard›r.
PKK pragmatizminin zararlar› yaln›zca PKK’yle de s›n›rl› kalmam›flt›r. ‹lkelerin, de¤erle -
rin çi¤nendi¤i yerde, bunun zarar› tüm devrimci harekete olmufltur.
Pragmatizm ve bunun zararlar›, kendini en somut, en aç›k haliyle PKK’nin eylem çizgi -
sinde gösterir.

Pragmatizm ve Halka Yaklafl›m

H
alka yaklafl›m ve eylem anlay›fl›, birbiriyle yak›ndan ilgilidir, birbiri-
ni do¤rudan etkiler. Bu nedenle PKK’nin eylem anlay›fl›n›, eylem çiz-
gisine bakmadan önce halka yaklafl›m›n› ortaya koymakta yarar var.
Ulusal ve s›n›fsal hareketlerin yürüttü¤ü savafl›n maddi ve manevi kayna¤›
halkt›r. Tarihsel olarak ulusal kimli¤i ayaklar alt›na al›nm›fl Kürt halk›n› ve Tür-
kiye’deki tüm halklar› kazanma ve dönüfltürmede; sab›rl› bir çal›flma, do¤ru bir
yöntem ve halkla iliflkilerin ikna, e¤itim, dönüfltürme temelinde sürdürülmesi zo-
runludur. Bunlar›n d›fl›nda sekterlik, afla¤›lama ve zor yöntemi halkla var olan
220 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ba¤lar›n da kopmas› sonucunu do¤uracakt›r. Bu sonuçtan çok çeflitli biçimler-


de faydalanacak olan ise düflmand›r.
Halk, çok fley söyleyene de¤il, ifl yapmaya, söylenenlerin pratikte gerçek-
leflmesine bakar. PKK’nin geliflen silahl› mücadelesi karfl›s›nda Kürt halk›n›n
tepkileri de böyle olmufltur. Ulusalc› hareketin eylemleri Kürt halk›nda belli
oranda yank›s›n› bulmufl, zamanla ulusal hareketin güç olmas›n›n etkisiyle hal-
k›n deste¤i de artm›flt›r. Ancak bu deste¤e ra¤men, PKK’nin halk› örgütlemede,
kitleleri belli bir konuya veya tav›r al›fla kanalize etmede ve ulusalc› hareketin
etkisini yayg›nlaflt›rmada, halka karfl› izlenen yöntemlerde çok çeflitli çarp›kl›k-
lar söz konusu olmufltur.
Bu bir yerde sonuçtur. Halk›n örgütlülü¤ünün ve mücadeleye kat›l›m›n›n sa¤-
lanmas› için istikrarl›, kararl› bir çal›flma yürütülmez, gerekli sab›r ve emek gös-
terilmezse, halka güven duyulmazsa, k›sa vadeli düflünülürse, kolayc›l›k ön
plana ç›kacak ve halk› mücadeleye katmada “zor yöntemine” baflvurulacakt›r.
Ulusalc› hareketin prati¤inde ortaya ç›kan da budur. PKK’nin prati¤ine ha-
kim olan yöntemler faydac›l›k ve kolayc›l›kt›r . Birçok geliflmeye bu mant›kla ba-
k›lm›fl, bunun sonucu bölge ülkeleriyle, devrimci güçlerle yürütülen iliflkilerden,
halkla yürütülen iliflkilere kadar politikalara faydac›l›k ve kolayc›l›k damgas›n›
vurmufltur.
Pragmatizmin, çeflitli siyasal güçlerle gelifltirilen iliflkilere nas›l yans›d›¤›n›,
hangi sonuçlar yaratt›¤›n›, nas›l bir birlik-ittifak çizgisi ortaya ç›kard›¤›n› yaz›-
m›z›n sonraki bölümünde daha genifl ele alaca¤›z. Özü, ilkesizlik, faydac›l›k,
kolayc›l›k, dayatmac›l›kt›r. Bu yaklafl›m tarz› halkla iliflkilerde de ayn› flekilde
uygulanm›flt›r. Halk› örgütlemek, kal›c› örgütlülükler yaratmak yerine kolayc›
düflünülmüfl, halk sadece gerillan›n ihtiyaçlar›n› karfl›layan destekçiler olarak
at›l durumda tutulmufltur. Savafla daha kitlesel kat›l›m›n kendini dayatt›¤› afla-
malarda ise sab›r gösterip, emek vererek, ikna ederek, halk›n savafla kat›l›m›-
n› sa¤lamak yerine zor kullanmak seçilen yöntem olmufltur. Halk›n mallar›na
“vatandafll›k yükümlülükleri” denerek zorla el konulmufl, “zorunlu vergi ve zo -
runlu askerlik” uygulamas› gündeme getirilmifltir. Bu uygulamalara karfl› ç›kan-
lar›n ise ölümle “cezaland›r›lmas›” gibi birçok olumsuzluk PKK’nin prati¤inde
yaflanm›flt›r. Bu noktada yap›lan yanl›fl›, daha da vahim hale getiren bu politi-
kalar›n merkezi olarak uygulat›lmakta olufludur.
‘90’l› y›llardan itibaren devrimci hareketlerin Kürdistan’da gerilla faaliyeti-
ne bafllamalar›yla birlikte PKK de halka yönelik uygulamalar›nda “zor”u t›r-
mand›rm›flt›r. Devrimci hareketlerin sempatizan ve taraftarlar›n› kaç›rma, siya-
set yasa¤› koyma, katletme gibi devrimcilikle ilgisi olmayan bir yaklafl›m sergi-
lenmifltir. Yaflanan bu olumsuzluk, bir baflka yanl›flla, PKK’nin Kürdistan’da
kendini “ev sahibi” , di¤er siyasetleri de “misafir” ilan etmesiyle meflrulaflt›r›l-
maya çal›fl›ld›:
“Kendisine ‘sol, ilerici, devrimci, demokrat’ diyenler, Kürdistan’da fa-
aliyet gösteren her güç, PKK ve Kürt halk›n›n gerçekli¤ini kabul etmek zo-
rundad›r. Egemenlik saham›zda yürütülecek tüm faaliyetlerden sorumlu
tek güç PKK’dir. Di¤er güçler alaca¤› tüm kararlarda partimizi bilgilendir-
mek ve onay alma durumundad›r.” (Ekim 1993, PKK Dersim Eyaleti Askeri
Miliyetçilik Ç›kmaz› 221

Konseyi)

Halka Ceza!
Bu yaklafl›m›n kökeni kendine ve halka güvensizliktir. Kendine güvensiz bir
yap› olan PKK özellikle Dersim’de halk› örgütleyemeyince, di¤er devrimci güç-
lerin örgütlenmesine karfl› sald›rgan bir politika izleyip herkesi sindirmeye ça-
l›flm›flt›r. Bu anlay›fl› sonucu 1993 Eylül’ünde o dönem k›rsal alanda faaliyet
yürüten TDKP’lilere sald›rarak dört devrimciyi katletmifltir. Halka yasak koyan,
bask› ve zorla bir fleyler yapt›rmaya çal›flan, çeflitli devrimci örgütlerin taraftar
ve sempatizanlar›n› kaç›ran ve dört devrimcinin ölümünden sorumlu olan
PKK’yi Dersim halk›n›n protesto etmesi karfl›s›nda PKK’nin tavr› öncekilerden
farkl› olmad›.
“‹‹znimiz ve onay›m›z d›fl›nda kepenk ve kontak kapatmak suçtur ve bu
suça bulaflanlar cezalar›n› çekeceklerdir. Hangi gerekçeyle olursa olsun,
kontak ve kepenkleri kapatanlar›n tümünü biliyor ve elebafllar›n› tan›yo-
ruz. Bunlar en sert flekilde cezaland›r›lacaklard›r.” (Ekim 1993, PKK Der -
sim Eyaleti Askeri Konseyi)
Bu aç›klamayla cezalandar›laca¤› söylenen HALK’t›r. Halk PKK’nin yanl›fl-
lar›n› görmüfl ve tepkisini ortaya koyarak bu yaklafl›m› protesto etmektedir.
Devrimci bir örgüt kendisine yönelen bu tepkiden hareketle yapt›¤› yanl›fllar›
görme ve halktan ö¤renme tevazusunu gösterebilmelidir. Bu “tevazu”dan önce
bir görevdir. E¤er yap›lan yanl›fllar görülmezse ve düzeltilmezse bu tav›rlar
halk›n devrim saflar›ndan uzaklaflmas›na sebep olacakt›r. Ancak PKK halk›n
tepkisinden ö¤renmesini de bilmemifl, halka yönelik zor, yeni uygulamalarla
sürdürülmüfltür. Örne¤in Dersim’de herhangi bir fleyi izlemek için televizyonu-
nu açan bir kifli PKK Dersim Eyaleti Ana Karargah Komutanl›¤›’n›n Ekim 1993
tarihli “Hangi gerekçeyle olursa olsun (haber dinlemek dahil) TV’ler aç›lmaya -
cakt›r” karar›na uymad›¤› için ayn› bildiriye göre “Ulusal kurtulufl kanunlar›na
göre en sert flekilde” cezaland›r›lacakt›r. Yine Dersim Çemiflgezek’e ba¤l› Do-
¤an Köyü’nde Kahraman ailesinden 3 kiflinin 5 milyon lira vergiyi ödemedik-
leri için öldürülmesi PKK’nin zora dayal› yaklafl›m›n›n nereye kadar vard›¤›n›
gözler önüne seriyor.
Halk kitlelerinin karfl› karfl›ya oldu¤u devlet bask›s›n›, halk›n yurtsever hare-
ketin dayatt›¤› yasalara uymas› halinde karfl›laflacaklar› kay›plar› göz önüne
almadan kimi kurallar dayatmak, “yasa”lar ilan etmek hiçbir yarar sa¤lamaz.
Çünkü belli bir devrimci otorite varolsa da, henüz bir iktidar gücüne ulafl›lama-
d›¤›, karfl›-devrimin otoritesi tümüyle y›k›l›p, yapt›r›m gücü, ceza uygulama ye-
tene¤i yok edilemedi¤i koflullarda, belirli bir bölgede s›radan insanlar›n karfl›-
laflacaklar› devlet bask›s› göz önüne al›nd›¤›nda bu otoriteye karfl› ç›kmalar›
zor kullan›larak sa¤lanamaz. Bu koflullarda halk›n devrimci, yurtsever hareket-
lerin koydu¤u kurallara, ça¤r›lar›na uymas› bekleniyorsa e¤er, önce bu kural-
lar›n do¤rulu¤unu kavratmak, ikna etmek, halk› örgütlemek gerekir. Bunlar›
yapmadan dayat›lan kurallar halk›n gözünde devrimcileri zorbalarla ayn› de-
receye indirecek, görünürde güce dayal› bir otorite kurulmufl olsa da halk›n gö-
nüllü deste¤i ve yarat›c›l›¤› devrimcilerin lehine ifllemeyecektir. Kürt ulusalc› ha-
222 Miliyetçilik Ç›kmaz›

SÜREKL‹ ELEfiT‹RD‹K, UYARDIK


Pragmatizm bizden uzakt›r.
Stratejimizde oldu¤u gibi, güncel taktiklerimizde de, ittifaklar›m›zda da, eylem çizgimizde de,
elefltir-özelefltiri anlay›fl›m›zda da ilkeli, kurall›, devrimin ve halk›n ç›karlar›n› esas alan bir çizgi-
deyiz.
PKK’deki yanl›fl eylem çizgisini, çok bariz biçimde ortaya ç›kmaya bafllad›¤› noktadan itibaren
elefltirmeye bafllad›k. Ardarda uyar›lar yapt›k.
‹flte bu konudaki elefltiri ve uyar›lar›m›zdan sürece, y›llara yay›lan örneklerden seçti¤imiz bir-
kaç bafll›k:
“Yurtseverler Dersim’de Olumsuz Geleneklerini Sürdürüyorlar” (Mücadele, say› 26, 26 Aral›k
1992)
“‹kna Yerine Dayatmac›l›k” (Mücadele, say› 26, 26 Aral›k 1992)
“Devrimin Dostlar›na da Düflmanlar›na da Halk›n Adaleti” (Mücadele , say› 26, 26 Aral›k
1992)
“Yanl›fl Eylem Çizgisi Üzerine” (Mücadele, say› 55, 24 Temmuz 1993)
“PKK Yanl›fl Eylem Çizgisinde Israr Ediyor” (Mücadele, say› 66, 9 Ekim 1993)
“Devrimcilerin Yurtseverlerin Dersim S›nav›”, (Mücadele, Say› 67, 16 Ekim 1993)
“Yanl›fl Eylem Çizgisiyle Halk Deste¤i Kazan›lmaz” (Mücadele, say› 110, 17 fiubat 1994)
“Yanl›fl Eylem Çizgisi Terkedilmelidir” (Halk›n Gücü, Özel Say›,16 Temmuz 1994)
“Mücadeleye Hizmet Eden Eylem Do¤rudur” (Mücadele, Say› 108, 3 Eylül 1994)
“Halka Zarar Veren Eylem Kimin ‹fline Yarar?” (Kurtulufl, say› 14, 6 May›s 1995)
“Sultanahmet Meydan›na bomba konuldu - Hedef Ne, Kimin Ç›kar›na, Bu Nas›l Tarz?” (Kur-
tulufl, say› 77, 18 Nisan 1998)
PKK’yla “iliflkilerimizin” flu veya bu düzeyde olmas›, bu elefltirilerimizin temel do¤rultusunu
ve muhtevas›n› hiçbir dönem de¤ifltirmemifltir. Çünkü günlük iliflkilere göre de¤iflen yaklafl›mlar,
zaten pragmatizmin ta kendisidir.
Türkiye solu, bu noktadaki bir pragmatizmden, en az PKK kadar muzdariptir.
Sanki trenlerde, otogarlarda, meydanlarda bombalar patlam›yor, sanki bunlar Türkiye devrimi
üzerinde, halklar›m›z›n kardeflli¤i üzerinde çok ciddi etkide bulunmuyormuflças›na, oral› de¤ildir
sol.
Her konuya kalem yetifltiren, neredeyse yeryüzünde “yorumlamad›k”, “çalakalem giriflmedik”
tek bir olay b›rakmayan solun, Türkiye devrimi aç›s›ndan son derece hayati önemdeki bu konuyu
görmezden gelmesi, yok saymas› elbette solun ilkesizli¤i, faydac›l›¤› aç›s›ndan çarp›c› bir örnek
oluflturmaktad›r.

reketinin güçlü oldu¤u dönemde sa¤lam görünen otorite, bu güçlülük zedelen-


di¤inde h›zla ortadan kalkacakt›r, ki pratik bunu göstermektedir. PKK’nin bu-
gün genifl halk kitlelerini savaflt›rmada yaflad›¤› baflar›s›zl›kta, bu olumsuz yak-
lafl›mlar›n halkta oluflturdu¤u birikimler önemli rol oynamaktad›r.
Y›llard›r faydac›l›k temelinde iliflki gelifltiren, faydac› mant›¤›n karfl›l›¤›n›
alamad›¤›nda da halka karfl› fliddet uygulayan PKK’nin prati¤i art›k Kürt ulu-
sal hareketini ileriye tafl›makta zorlanmaktad›r. 1997’ye gelindi¤inde PKK ken-
di prati¤inde yaflanan bu olumsuzluklar› flöyle ifade etmektedir:
“... Çoluk-çocuk demeden hiç de partimizin gelene¤inde olmayan, hiç-
bir karar›n›n olmad›¤› suçsuz bir y›¤›n insan›n öldürülmesi. Biz kayg›lan-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 223

m›flt›k önce, olmaz, kontrgerilla yap›yor dedik. Sonra bir bakt›k ki, bizim
birlikler taraf›ndan yap›lm›fl, bunun manevi sorumlulu¤unun alt›ndan
kalkmak için büyük bir ac› içindeydik. Düzeltmek için büyük bir çabaya
giriflmifltik, ama bu yöntem b›rak›lmad›. Kendilerine ekmek, su verenleri
bile katletmifller. Hatta oldukça hizmete yatk›n Jirki afliretinden tutal›m -
ki, en olumsuz afliret- di¤erlerine kadar s›rf böyle ‘beyim’ demifl ‘sana flu-
nu getirmedim, ama flunu getirdim, sana flöyle yararl› olmad›m ama böy-
le yararl› oldum.’ Yani yararl›l›kta bile insanlar›n yar›flt›¤› bir dönemi ce-
zaland›rmak için yeterli görüyorlar ve vuruyorlar. 12 yafl›ndaki çocukla-
r› kaç›r›yorlar, hiçbir askerlik yasas›nda bu yoktur. Onlar› kaç›r›rken dal-
ga dalga gelen üniversite gençli¤i baflta olmak üzere birçok kifliyi ‘metro-
pol çocu¤u’ ad› alt›nda cezaland›r›yorlar.
(...) Bu konuda sonuna kadar bir mu¤lakl›k, at izinin it izine kar›flt›-
¤› bir durum var.” (Özgür Halk, Ali F›rat. Aral›k 1997, 20. Y›l...)
Buradaki yaklafl›m›n bir yan› gerçekçidir. Ama o kadar. Yaklafl›m sorumlu-
luk üstlenen, muhasebe yapan bir yaklafl›m de¤ildir. Tabii ki, bu sonuçlar
PKK’nin anlay›fl›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu, pragmatizmin de¤iflik düzeylerde-
ki sonuçlar›ndan biridir. Halk› küçümseyen, halk savafl›n›n zaferine inanma-
yan, savafla art›k uzun vadeli bakmayan bir anlay›fl sonuçta zor kullanarak
halka kendi politikalar›n› uygulatma anlay›fl›n› gelifltirmifltir. Kürdistan’› ve Kürt
halk›n› kendi tekelinde gören milliyetçi bak›fl aç›s› zamanla halka karfl› flidde-
ti de meflru gören bir çizgi haline gelmifltir. Halk›n içinde bulundu¤u durum gö-
zard› edilerek örgütsel ihtiyaçlar do¤rultusunda “yasalar” dayat›lm›fl, ç›kan her
sorunda gerekli gereksiz fliddete baflvurulmufltur. Yap›lan “cezaland›rmalar”
da hakl› haks›z birbirine kar›flt›r›lm›fl, devrimcilerin adaletine duyulan güven
sars›lm›flt›r.
PKK’nin halka karfl› uygulad›¤› ilkesiz, kurals›z zor, örgüt içerisinde de gö-
rülmüfl, araflt›rma-soruflturma yap›lmadan “ajan oldu¤undan flüphe duyularak”
ya da “yetmezliklerinden” dolay› birçok savaflç› “cezaland›r›lm›fl”t›r.
“... Partimizin insan› kazanma ve dönüfltürme yaklafl›m›n›n yeterince
uygulanamamas› ve afl›nmaya u¤ramas› sonucunda, partimizin adalet il-
kelerine ayk›r› olup, suç derecesine varan birçok haks›z uygulama ve ce-
zaland›rmalar ortaya ç›km›flt›r.” (PKK 5. Kongre kitap盤›, s.256)
PKK her ne kadar bu tür olumsuzluklar›n “Parti çizgisine ayk›r›” oldu¤unu
söylese de geçmiflten bugüne geliflen zora dayal› yaklafl›m, PKK’nin politikala-
r›n›n sonucudur. Bir partinin adalet anlay›fl› halk kitleleri taraf›ndan mücadele
içerisinde görülecektir. Mücadele prati¤i içinde flekillenen adalet ya da adalet-
sizlik olgusu Parti program›nda ve kararlar›nda yaz›lanlardan çok daha belir-
leyici olacakt›r. PKK’nin pratikte flekillenen adalet anlay›fl›nda ise belirleyici
olan olumsuzluklard›r.
PKK sorunu derinlemesine araflt›r›p milliyetçi bak›fl aç›s›yla yo¤rulan fayda-
c› anlay›fl›n› sorgulayaca¤› yerde bu olaya da yüzeysel yaklaflm›fl; olumsuzluk-
lar› “cezaland›r›lanlar›n itibarlar›n› iade ederek” çözmeye çal›flm›flt›r. Bugün
aç›s›ndan PKK belirli bir gerileme yaflamas› sonucu daha önce halka dayatt›-
¤› kurallar› dayatamamaktad›r. Bununla birlikte sorunlar› yaratan zora dayal›
224 Miliyetçilik Ç›kmaz›

SERHILDAN PRAT‹⁄‹NDE K‹TLE VE EYLEM Ç‹ZG‹S‹


1984 A¤ustosu’nda bafllat›lan ulusal temeldeki silahl› mücadele, 1989-’90’lara gelindi¤inde yayg›n bir
halk hareketlili¤ini, serh›ldanlar› ortaya ç›karm›flt›r. PKK önderi A.Öcalan 1990 Newroz “At›l›m›” sonras›nda
Mahsun KORKMAZ Akademisi’nde yapt›¤› konuflmada bunun de¤erlendirmesini yaparak flöyle diyor:
“(...) Geçmiflteki k›smi dar durumlar tamamen ortadan kalkm›flt›r... Bu dönemde ispatlanan nedir? Ger-
çekten Kürdistan genelinde ve yüzde yüz halk ad›na -ne falan a¤a, ne falan afliret, ne de filan aile- her afliret
ve kabileden yoksul insanlar, emekçi partinin önderli¤i alt›nda tüm Kürdistan aya¤a kalkt›. (...) Daha dün düfl-
man, camiden ç›kan insanlar›m›z›n sloganlar›yla karfl› karfl›ya kald›.” (Serxwebun, say› 101, May›s 1990, s.
16)
Yaz›n›n devam›nda flu öngörüde bulunuluyor: “(...) Biz ‘90’dan 2000 y›l›na kadar tam özgür ve ba¤›m-
s›z bir Kürdistan, eflit bir halk yarataca¤›z diyoruz. (...)” (agy, s.17)
Serh›ldanlar, hakim s›n›flar›n Kürt halk› üzerindeki ulusal bask›s›na, asimilasyon ve devlet terörüne bir ce-
vapt›r. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas›ndan bu yana varl›¤› inkar edilen, kendi dilini konuflmas›na, e¤itim yap-
mas›na izin verilmeyen, “Kürdüm” demesi yasaklanan, her türden hak iste¤inin karfl›s›na en vahfli bask›, terör
ve katliamlarla ç›k›lan Kürdistan’da tüm bunlar›n Kürt halk›nda birikim yaratmamas› eflyan›n tabiat›na ayk›r›d›r.
Böylesi koflullarda, 1984’ten bu yana binlerle ifade edilen can bedeliyle sürdürülen silahl› mücadelenin sempa-
ti toplamamas›, korku duvar›nda gedikler açmamas› düflünülemezdi. Serh›ldanlar iflte bu koflullarda gerilla sa-
vafl›n›n ürünü olarak ortaya ç›km›flt›r.
Serh›ldanlar›n k›v›lc›m›n› tutuflturan olay, katledilen PKK savaflç›lar›n›n cenazelerinin ailelerine verilmeme-
sidir. Halklar›m›z›n, özellikle de Kürt halk›n›n hassas oldu¤u cenazeye sahip ç›kma gelene¤i ve iste¤i, yukar›da
belirtti¤imiz koflullar›n da etkisiyle düzene karfl› kitlesel tepkiye dönüflmüfltür. Bir yerde bafllayan tepki di¤er kü-
çük birimleri de etkilemifl, serh›ldanlar›n dar bir bölgede de olsa yayg›nlaflmas›na neden olmufltur. fiehitler Kürt
halk›n› “aya¤a kald›ran” bir rol oynam›flt›r.
Serh›ldanlar› gerçeklefltiren kitle, örgütlenmeye aç›k bir kitle demektir.
Tüm bu olumlu zemine karfl›n, bizzat PKK önderinin ifade etti¤i gibi “Serh›ldanlar halk örgütlülüklerine dö-
nüfltürülememifllerdir.”
Korucu ailelerine yönelik eylemlerden tutal›m da, adaletin zedelenmesine, eylem ve kitle çizgisinden ge-
rilla savafl›n›n geliflmesindeki de¤iflikliklere kadar pek çok etken bu kitle hareketinin geriye düflmesine neden ol-
mufltur.
Serh›ldanlar›n yayg›nlaflt›r›l›p nihai kurtuluflu hedefleyen savafl›n sürekli bir parças› haline getirilmesinde en
baflta gelen engel PKK’nin, sadece Kürt halk›n›n kurtuluflunu hedefleyen stratejisi ve hep k›sa vadeli sonuçlara
oynayan taktikleri olmufltur. Serh›ldanlar›n ard›ndan y›llard›r kitle hareketinin hemen hemen olmad›¤› bir süre-
cin yaflanmas›, bunun kan›t›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Öte yandan halka yaklafl›mdaki çarp›kl›klar ve savafl›n uzun süreli niteli¤ini gözard› etme, serh›ldanlar› ge-
rileten nedenlerden biridir. Savafla uzun süreli bak›lmad›¤›, gerilla halk iliflkisi do¤ru kurulamad›¤› için, serh›ldan-
lar yaratan halk adeta lojistik olarak görülmüfltür.
Bir baflka yan; ad›na taktik denilen k›sa vadeli politikalar içinde serh›ldanlar›n silahl› mücadelenin gelifli-
miyle iliflkisi adeta kopar›lm›flt›r. Bugün bu mant›k çok daha fazla öne ç›km›flt›r. Bunun için bugün hemen her
kitlesel gösteri Kürt ulusalc›lar› taraf›ndan Serh›ldan olarak adland›r›l›r olmufltur. Bugünkü s›radan kitle gösteri-
lerini böyle adland›rmak, her fleyden önce o süreçteki serh›ldanlar› anlamamakt›r.
PKK’nin yanl›fl eylem çizgisi kitle hareketine ve serh›ldanlara da yans›m›flt›r. Halk hareketinde kendili¤in-
den, denetim d›fl› geliflmeler adeta teflvik edilmifltir. Bu da hareketi zaafa u¤ratan, bafl›bozuklu¤u besleyen ve
dolay›s›yla kitle hareketini zay›flatan etkenlerden biridir. Örne¤in flunlar söylenmifltir:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 225

“(...) fiimdi Kürdistan’da yedi ya- yaklafl›m çizgi olarak varl›¤›n› korumaktad›r. Bu
fl›ndan yetmifl yafl›na kadar, kad›n, er- anlay›fl›n yanl›fll›¤› anlafl›l›p terk edilmedi¤i sü-
rece de olumsuzluklar de¤iflik biçimlerde yaflan-
kek, çocuk herkes savaflabilir, öldürebi-
maya devam edecektir.
lir, yürüyebilir, örgütleyebilir.” (Serx -
webun, say› 101, s. 16) Pragmatizm ve Eylem
“fiimdi olanaklar geçmiflteki gibi PKK’nin bar›fl politikalar›n› ve buna ba¤l›
de¤il. Eskiden k›l›ç herkesin eline geç- olarak oligarfliyi bir an önce “masaya oturmak
miyordu. fiimdi b›çak çoktur, nas›l öl- zorunda b›rakma”ya yönelik taktikleri, PKK’nin
dürmek isterseniz öldürebilirsiniz. Si- eylem çizgisindeki yanl›fllar›n, olumsuzluklar›n
lahlar da vard›r, vas›ta da vard›r. ‹nsan iyice derinleflmesine de kaynakl›k etmifltir.
vuracak bir haini ve gidip baflka bir Bar›fl politikalar› do¤rultusunda uygulanan
“uzlaflmak için savafl” tarz› milliyetçi anlay›flla
köyde saklanacak. Vur ve saklan: Kim
birleflince kimi, neyi hedefledi¤i belli olmayan
yapt›? Gerillalar yapt› ve kaç›p da¤a birçok eylem yap›lm›fl; var olan olumsuzluklar
gittiler. PKK gerillalar› da¤da çoktur, daha da büyümüfltür. TC’yi uzlaflmaya zorla-
yani flimdi kim köyünde ne yaparsa ge- mak için dost-düflman ayr›m› gözetilmeksizin
rillaya mal olacakt›r. Kifli biraz dikkatli rastgele halk›n bulundu¤u yerlere sald›r› düzen-
yap›p kendini koruyabilirse yapt›¤› ey- lenmifl; devrimcilerin hakl›l›¤›n›, meflrulu¤unu
lem onun üzerine kalmaz, rahatl›kla zedeleyecek eylemler hayata geçirilmifltir.
da¤daki gerillaya, savafla mal olur.” ‹radi mi, Kendili¤inden mi? ; PKK iktidar he-
defini yitirmesinin ve milliyetçi anlay›fl›n›n ürünü
(agy. s. 17)
olan bu eylemleri “mazur” göstermek için flöyle
Söylenenler aç›kt›r. Hem halk›n
bir “zemin”e dayand›rmaya çal›flm›flt›r:
ve savaflç›lar›n politik seviyesinin düflük “Kürde, kirli savafl›, yak›p y›kmay› bu ka-
oldu¤unu söyleyeceksin, hem de her- dar dayat›rsan›z; o da Türkiye’nin fluras›nda
kesten “hain”leri öldürmelerini isteye- buras›nda ekonomiyi baltalayabilir. Turizme
ceksin. Hele hele feodal afliret düflman- yönelebilir. Kimi fertler de atefl yakabilir, or-
l›klar›n›n, kan davalar›n›n hala k›r›la- manlar tutuflabilir.” (Özgür Ülke, 25 A¤ustos
mad›¤› halktan bunu istemek; eylemde 1994, M. Hayri Do¤an)
“anarfli”yi körüklemekten baflka bir so- Bu yaklafl›mda görülen, adeta bir “köylü kur-
nazl›¤›”yla bu tür eylemlerin sorumlulu¤undan
nuç vermez. Ulusal kurtulufl mücadele-
s›yr›lma çabas›d›r. PKK bununla kimseyi kand›-
si verdi¤ini söyleyen bir hareketin yap- ramaz. PKK tüm halk›, tüm siyasi çevreleri kör,
mas› gereken fley bu olamaz. Hainlerin sa¤›r, aptal m› san›yor ki, buna inan›lmas›n›
cezaland›r›lmas›, halk›n devrimci ada- bekliyor? Aç›k ki, burada “kimi fertler yakabilir”
let duygular›na hitap eder tarzda ve bir derken adeta “yak›n’’ denilmekte, en az›ndan
örgütlülük içinde gerçeklefltirilir. Söyle- yak›lmas›n›n “meflru” oldu¤u söylenmektedir.
nenlerin varaca¤› mant›k ise “olsun da Savafl›, böyle bir mant›kla ancak milliyetçi anla-
nas›l olursa olsun”dur. Böylesi bir anla- y›fl›n esiri olmufl bir güç yürütebilir. devrimci bir
hareket ezen-ezilen, dost-düflman ayr›m›n› ya-
y›fl denetim d›fl› eylemlere yol açacak,
par, hedeflerini buna göre belirler. PKK bafllan-
neyin nas›l sonuçlanaca¤› belirsizlefle-
g›çta kendi milliyetçi anlay›fl›n›n ürünü olan bu
cek, düflman›n provokasyonlar›na da eylemleri, ideolojik güçsüzlü¤ünden dolay› ken-
aç›k bir ortam haz›rlayacakt›r. dinin yapt›¤›n› savunmak yerine, “siz sald›r›rsa -
226 Miliyetçilik Ç›kmaz›

n›z Kürt halk›ndan birileri de sald›r›r” diyerek bu anlay›fl› meflrulaflt›rmaya ça-


l›flmaktad›r. Oysa yap›lan bu tür eylemlerin PKK taraf›ndan politik anlamda sa-
hiplenilip-sahiplenilmedi¤i, onaylan›p-onaylanmad›¤› belirleyicidir. Eylemin
nas›l örgütlendi¤i bu noktada sadece teferruatt›r. Kald› ki, bu tür eylemlerin
“iradi” yap›ld›¤›n› söyleyen “resmi” aç›klamalar da yok de¤ildir:
“Türk devletinin Kürdistan’da ormanlar› yakmalar› üzerine Garzan
eyaletinden bir grup gerillan›n bu olaylara misilleme olarak Çukurova
metropollerine gönderildi¤i ARGK Bas›n Bürosu taraf›ndan bildirildi. Bu
gerilla grubunun gerçeklefltirdi¤i eylemler flunlard›r: 3 elektrik trafosunun
imha edilmesi, 1 TNT deposunu yakma, 29 ayr› yerde orman ve baz› ekin-
leri yakmad›r.” (KURD-A, 25 Temmuz 1994)
Burada sa¤a sola kaçacak hiçbir yer yok. Eylemler PKK politikas›n›n sonu-
cudur.
Oligarfli, ormanlar›, evleri, tarlalar› yakarak halka zarar veriyor. ARGK de
ormanlar› ve ekinleri yakarak ayn› fleyi yap›yor. Bu tür eylemler devleti s›k›nt›-
ya düflürmek bir yana oligarflinin psikolojik savafl›na malzeme sunuyor. Devlet
bu tür eylemleri Kürt ulusal hareketine karfl› düflmanl›¤› körüklemek için kulla-
n›yor. PKK, bu tür eylemlerden ne gibi bir yarar umuyor? Bunun mant›kl› bir
aç›klamas›n› yapmak mümkün de¤ildir. Ama PKK’nin yapt›¤› bu tür eylemler
sonuç olarak halklar›n birbirini zedeleyip flövenizmi ve milliyetçili¤i güçlendi-
riyor.

Düflman Kim? Halk m›, Oligarfli mi, “Türkler” mi?


Ancak milliyetçi kafa yap›s›, yol açt›¤› bu sonuçlar› göremiyor. Görse de
“bar›fl” politikas›nda k›sa vadede sonuç alma beklentisiyle görmezden geliyor.
Hatta teflvik edilip, ormanlara yönelen eylem çizgisi, daha vahim bir hal al›p,
halka yöneliyor. Kürt halk›n›n kurtuluflu için yola ç›kt›¤›n› söyleyen bir hareket
s›k›flt›¤›, savafl› gelifltiremedi¤i koflullarda di¤er halklar› da hedef alabiliyor.
PKK önderli¤i düflmana yönelmek yerine milliyetçi kafa yap›s›yla “Kapal›çar-
fl›’ya gir tara” emri de verece¤iz diyor:
“Çok kan dökülecek diyorum. Geçen y›l binse bu y›l on bin. (...) Bizi
Do¤u’da bombalarsa, biz de Kapal›çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz.” (Ab -
dullah Öcalan’la röportaj, 7.12.1991, Sabah)
PKK önderli¤inin yaklafl›m› PKK kadrolar›nca da ayn› flekilde sürdürülüyor.
“Partimiz ve halk›m›z katliam›n sorumlular›n› en a¤›r bir flekilde ceza-
land›racakt›r. Madem fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul ve Ankara da yak›-
lacakt›r. Türkiye’nin sivil güçleri ve Türk memurlar da savafl›m›z›n hede-
fi olacakt›r.” (A¤ustos 1992, Kuzey Botan Eyaleti Karargah Komutanl›¤› im -
zal› bildiri)
fi›rnak katliam›n› gerçeklefltiren kontrgerillad›r. Bunun hesab›n›n sorulaca¤›
yer, bir kontrgerilla cumhuriyeti olan TC’yi oluflturan kifli ve kurulufllard›r. An-
cak oligarflinin, kontrgerillan›n yapt›¤› bu katliamlar›n faturas› halka kesilmek-
te, ‹stanbul’u, Ankara’y› vb. birçok yeri bombalamaktan, yakmaktan bahsedil-
mektedir.
PKK, milliyetçi bak›fl aç›s›yla ezen-ezilen ayr›m›n› bir kenara atmakta ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 227

katliam politikalar›n›n sorumlusu olarak Türk halk›n› görmektedir. Bu bak›fl aç›-


s›yla Kürdistan’da oligarflinin yapt›¤› sald›r›lara karfl› Türk halk› hedeflenmek-
tedir.
Milliyetçi anlay›fl egemen ve ezilen s›n›flar› ay›rt etmemekte, yine ezilip sö-
mürülen baflka bir ulusu düflman olarak görmektedir. Bir ülke ve halk gerçekli-
¤i böyle ele al›namaz. Çünkü, her ülkede egemenler ve bunlar›n uygulad›¤›
bask›, zulüm ve sömürüye maruz kalan halk vard›r. Yani bir ülkede egemen
ulus hangisi olursa olsun bu o ulusun emekçi halklar›n›n bask› alt›nda tutulma-
d›¤› ve sömürülmedi¤i anlam›na gelmez. Aksine egemenler hiçbir ulus ayr›m›
gözetmeksizin kendi ç›karlar› do¤rultusunda herkesi ve her fleyi sömürürler.
Bu gerçek, birden çok ulus ve milliyetin yaflad›¤› Türkiye’de de geçerlidir.
Emperyalizmin iflbirlikçisi Türkiye oligarflisi yaln›z Türk egemenlerden de¤il,
tüm ulus ve milliyetlerin sömürücü s›n›flar›n›n, ç›karlar› temelinde bir araya gel-
meleriyle oluflmufltur. Hakim ulus Türkler olsa da bu di¤er milliyetlerin sömürü-
cü s›n›flar›n›n Türk egemenleriyle ayn› platformda yer alamayacaklar›, alma-
d›klar› anlam›na gelmez. Çünkü bir s›n›f›n karakterini ve duraca¤› yeri belirle-
yen onun s›n›fsal ç›karlar›d›r. Türk, Kürt tüm halklar›n gerçek düflman› da iflte
bunlard›r, sömürücü s›n›flar›n oluflturdu¤u oligarflidir.
Bu gerçekler gözard› edilerek bir halk›n düflman olarak görülmesi ise halk-
lar›n ortak mücadelesini gelifltirmeyi engelleyecek, halklar aras›na düflmanl›k
tohumlar› ekecektir. Egemen s›n›flar düflmanl›klar› daha da körükleyerek bu
düflmanl›klar› kendi egemenli¤ini sürdürmek için kullanacakt›r.
Bu temelde egemen s›n›flar›n ekme¤ine ya¤ sürecek misilleme ad›na orman-
lar, tarlalar yak›lm›fl, di¤er yandan TC’yi “siyasi çözüme” zorlamak ad›na he-
defi belli olmayan eylemler yap›lm›fl, çöp kutular›na, Kapal›çarfl›’ya, Galle-
ria’ya, otogar, tren gibi halk›n toplu olarak bulundu¤u yerlere bombalar konul-
mufltur. Kontrgerilla da ulusalc› hareketin bu zaaf›ndan yararlanarak sa¤da
solda bombalar patlatarak PKK ad›na üstleniyor. Kontrgerillaya bile PKK ad›-
na “eylem” yapma zemini sunan bu çizginin Kürt ulusal mücadelesine bugüne
kadar hiçbir fley kazand›rmad›¤› çok aç›kt›r. Aksine milliyetçi anlay›fl›n ürünü
olan bu eylem çizgisi sonuç olarak halklar›n aras›na derin önyarg›lar sokarak,
düflmanl›klar› körüklüyor. Bu sonuçtan faydalanan ise halklar› bölüp güçten dü-
flürerek ömrünü uzatmaya çal›flan oligarfli oluyor. PKK, Kürt halk›na da hiçbir
fley kazand›rmad›¤› tüm sonuçlar›yla kan›tlanm›fl olan bu çizgiyi terk etmelidir.

Silah ve Eylem Neye Hizmet Edecek?


Buraya kadar ifade ettiklerimizden flu sonuç aç›k olarak ortaya ç›k›yor: Kü-
çük-burjuva milliyetçi hareketin içinde tafl›d›¤› reformist-uzlaflmac› e¤ilim a盤a
ç›kt› ve h›zla gelifliyor. ‹zlenen politikalar ise buna göre biçimleniyor. Art›k öy-
le bir noktaya gelindi ki, her aç›klamada PKK’nin görüflmeye aç›k oldu¤u me-
sajlar› veriliyor. Ama bu mesajlar› güçlendirmek, kendi pazarl›k kozunu artt›r-
mak, karfl›s›ndaki gücü “masaya oturmaya” zorlamak için de “tehdit” Ierde bu-
lunmaktan geri kal›nm›yor.
Görünürde, silahl› mücadele yürüten bir hareketin eylemlerini sürdürmesi,
yer yer bunlar› t›rmand›rmas› ile uzlaflma e¤ilimi birbiriyle çeliflkili gibi gözü-
228 Miliyetçilik Ç›kmaz›

küyor. Ancak ortada bir çeliflki yok. Mücadelenin giderek karmafl›klaflmas›, so-
runlar›n a¤›rlaflmas› karfl›s›nda kendi gücüne, zaferine inanmayan küçük bur-
juva milliyetçili¤i bir ç›k›fl ar›yor. Ç›k›fl›, devrimci çözümlerde bulma ve uygu-
lama gücüne, kapasitesine sahip olmad›¤› için, düflmanla uzlaflmada ar›yor.
Ama silahl› mücadele yürüten bir hareketin silahlar› koflulsuz b›rakmas›, o ha-
reketin ölümü demek oldu¤undan ulusalc› hareket silahlar› pazarl›k sonucu ma-
sabafl›nda b›rakman›n hesaplar›n› yap›yor. Silahlar› masabafl›nda b›rakabil-
mek için de, önce oligarfliyi masaya oturmaya raz› etmek gerekiyor. Bunun yo-
lu ise, bir yandan görüflme ça¤r›s› yaparken, di¤er yandan kendi gücünü dev-
let nezdinde kabul ettirmek için eylemleri sürdürmek, uzlaflma beklentilerinin
zay›flad›¤› noktada ise yükseltmekten geçiyor. Ulusal hareketin mant›¤› tam da
böyle flekilleniyor.
“Çok kan dökülecek ... biz de Kapal›çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz.”
diyen anlay›fl, daha sonra flunu söyleyebiliyor: “fiimdi bir Türk-Kürt çeliflki-
sinde bunu (H›rvat-S›rp çat›flmas›n› -bn.) daha geride b›rakacak bir ge-
liflme Türkiye’ye ne kazand›racak? Kana kan, göze göz, bu yaklafl›m bi-
ze göre biraz ilkel. Bunun yerine daha uygar yöntemleri denemek, cesur
olmak gerekir.” (Cumhuriyet, 7 Aral›k 1991, Öcalan’la röportaj)
Evet, devrimci mücadele “kana kan, göze göz” dür. Ve bu asla ilkellik de-
¤ildir. ‹lkellik “Kapal›çarfl›’ya girip tarand›¤›” noktada ortaya ç›kar. Ve elbette
kimse böyle bir ilkellikten yana olmaz. Ama bunu zorla m› yapt›r›yorlar
PKK’ye?.. Elbette hay›r! O halde bunlar› söylemenin anlam› nedir?
Bir yandan oligarfliye mesajlar veriliyor. Do¤ru kullan›ld›¤›nda halklar›n
kurtulufl umudu olan ve Kürt ulusal kurtulufl mücadelesini bu noktaya getiren si-
lahl› mücadele “ilkellik”, masaya oturup uzlaflmak “uygarl›k” olarak tan›mlan›-
yor. Öte yandan, oligarfliye karfl› net, aç›k bir flekilde “devrimci savafl› geliflti-
ririz” denmiyor da, H›rvat-S›rp çat›flmas›nda oldu¤u türden bir savafl› gelifltiri-
riz deniyor.
Yani, verilen mesajlarda sürekli vurgulanan iki fley var: Birincisi , görüflme-
lere aç›k olduklar›, demokratik ve siyasi çözümlerden yana olduklar›; ikincisi ,
iktidar bunu yapmazsa savafl› t›rmand›racaklar› ve daha çok kan dökülece¤i...
Ça¤r›lar›n ciddiyetine oligarfliyi inand›rmak için, ça¤r›n›n öne ç›kar›ld›¤›
dönemlerde, büyük flehirlerde gerçeklefltirilen eylemler yap›lan ça¤r›n›n ciddi-
yetine oligarfliyi inand›rmak içindir. Yoksa örgütlenmenin gelifltirilmesine para-
lel olarak savafl›n daha da boyutland›r›lmas›n›n ve silahl› savafl›n mant›¤›n›n
ürünü de¤ildir. “Bizim dedi¤imize gelmezsen her yerde vururuz” havas› yara-
t›lmak isteniyor.
Bir yandan ‘göze göz, difle difl’ yaklafl›m› “ilkel” bulunurken, di¤er yandan
“Kapal›çarfl›’ya gir tara” emirleri verilmekten bahsediliyor. Çetinkaya Ma¤a-
zalar›’ndaki olaylar yaflan›yor. Trenler, otogarlar hedef seçiliyor. S›radan, ma-
sum insanlar bu eylemlerin hedefi oluyor.
Milliyetçilikle uzlaflmac›l›¤›n kesiflti¤i noktada t›rmand›r›lan bu tür eylemler
bir yarar getirmiyor, tersine hedeflerin bulan›klaflmas›na yol aç›yor. Kendisi bir
fley kazanmazken -her ne kadar kazanç hesaplar›yla yap›lsa da düflman›n eli-
ne demagoji malzemesi veriyor-, ilkesiz, kurals›z fliddetle kendini yaral›yor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 229

Bunun fark›nda olmayan, gözü oligarfliyi görüflmeye raz› etmek, “masaya


oturtmak”tan baflka bir fley görmeyen PKK, bu eylemlerle neyi hedefledi¤ini
halktan 10’a yak›n insan›n öldü¤ü Bak›rköy/Çetinkaya eyleminden sonra flöy-
le dile getiriyordu:
“Bu biçimde tepkiler artarak devam edebilir. (...) Ve benim elimden
geldikçe de ben buna güç verece¤im, örgütleyece¤im, yönlendirece¤im ta-
bii yani. (...) E¤er bunlar böyle devam ederse, san›r›m bu ifller, belirtti-
¤im gibi daha da t›rmanarak devam eder.
“(...) Gelin baz› siyasi görüflme kanallar›n› aç›k tutal›m, bir tane tem-
silcilerini göndersinler dedik. Bu kör fliddeti, terörü birlikte durdural›m de-
dik. Niye bir tanesi karfl›m›za ç›km›yor? Ben haz›r›m, yine aç›k söylüyo-
rum. Daha da t›rmanmas›n› önlemek için, bir tane siyasi temsilcileri ç›k-
s›n, bu biçim terörü önleyelim. Niye gelmiyorlar? Ne yapal›m daha?”
(Öcalan, Berxwedan Özel Say›, 31 Aral›k 1991, BBC ile röportaj›ndan)
Öcalan’›n bu sözleri gerçekte pek çok fleyi ortaya kovuyor:
Bir; Bu eylemler PKK’nin iradi eylemleridir, PKK taraf›ndan meflru, do¤ru gö-
rülmektedir.
‹ki; Bu eylem türü, kör terör olarak nitelendirilmektedir, ki son derece do¤-
ru bir tan›md›r.
Üç; Hem kör terör deyip, hem de bu yap›lmaktad›r. PKK için büyük çeliflki-
dir.
Dört; “Gelin bu terörü birlikte durdural›m” demek, karfl›-devrimin fliddetiyle,
halk›n devrimci fliddeti aras›ndaki fark› ortadan kald›rmakt›r.
Befl; Bütün bu çeliflki ve tutars›zl›klara ra¤men bu eylemler yap›lmaktad›r,
çünkü amaç, ne olursa olsun “siyasi görüflme”dir.
PKK, tüm gücüyle oligarfliyi “masaya oturtmaya” çal›fl›yor, bu yüzden ken-
di ifadeleriyle “kör terör” eylemleri gerçeklefltiriyor. Ve adeta hayk›r›rcas›na
“Niye gelmiyorlar? Ne yapal›m daha?” diye soruluyor... Bak›rköy eyleminin
“amaca” ulaflmaya yetmedi¤i, yetmeyece¤i belli oldu¤una göre ne yap›lacak;
daha fazla “kör terör” mü uygulanacak?
Zaferi do¤ru bir çizgide silahlarla elde etme gücünü kendinde bulamayan
küçük-burjuva ulusçulu¤u, gelinen noktada silahlar›, masa bafl›nda “pazarl›k
kozu” olarak görmeye bafllam›flt›r. Silah b›rakmaktan söz edilmeye bafllanma-
s›, yeni bir durumdur, ancak di¤er ülke deneyleri bu gidiflat›n nereye do¤ru ol-
du¤unu görmek aç›s›ndan derslerle doludur.
Silahlar›n iktidar savafl›ndan reformist-uzlaflmac› amaçlara yönelmesinin ilk
örne¤ini PKK oluflturmuyor.
El Salvador, Guatemala, yak›n örneklerdir. Orada da silahl› mücadele te-
melinde iktidar savafl› yürüten güçler, iktidar› alacak politik öngörü ve cesare-
te sahip olamad›klar›ndan, silahlar›n› uzlaflman›n, “bar›fl”›n hizmetine soktu-
lar. Son süreçlerinde silah› ancak kendilerine bir sald›r› oldu¤unda cevap ver-
mek ya da görüflmeler için masaya oturduklar›nda pazarl›k kozlar›n› artt›rmak
için kullan›yorlard›.
El Salvador’da çözümsüzlü¤ü yaflayan, silahl› güçleri bütün manevralar›na
ra¤men bast›ramayan, eritip yok edemeyen egemen s›n›flar ancak bundan
sonra masaya oturdular. Masa bafl›ndaki küçük tavizlerle silahl› güçlerin silah-
230 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lar›n› ellerinden alarak onlar› düzen için tehlike olmaktan ç›kard›lar. Ama si-
lahlar›n b›rak›ld›¤› noktada yeni bir düzen, yeni bir dünya için yürütülen sava-
fl›n yüce de¤erleri ortada kald›. Kazanan devrimciler de¤il, emperyalizm ve ifl-
birlikçileri oldu. “Yeni dünya düzeni”nde bir “sorun” daha ancak böyle “halle-
dildi”.
fiimdi El Salvador’da, Guatemala’da, Filistin’de egemen s›n›flar, uzlafl›p si-
lah b›rakan muhataplar›yla kedinin fareyle oynad›¤› gibi oynuyorlar. Ne ha-
zindir, muhataplar›n› bir biçimde teslim alan egemen s›n›flar, b›rak›n halk›n du-
rumunu iyilefltirecek fleyler yapmay›, anlaflmayla masada imza alt›na ald›klar›
“gerillalara ifl bulma” taahhütlerini bile yerine getirmemektedirler!

“Senin Kültürünü Yok Etmek ‹steyeni Sen de Yok Et”


Anlay›fl› Nas›l Devrim Yapar?
PKK’nin milliyetçi bak›fl aç›s› ayn› zamanda çarp›k bir kültürel flekillenifli de
beraberinde getirmifltir. Bu çarp›k flekillenifl PKK’nin tüm hücrelerine kadar ifl-
lemifltir. Söylemlerine, prati¤ine, bu milliyetçi, benmerkezci, faydac› kültür yön
vermektedir.
PKK bugün Türkiyelileflme diyor, halklar›n ortak mücadelesinden bahsedi-
yor, fakat bu politikalar, yine kendi oluflturdu¤u barikatlara çarp›yor. Bu bari-
kat, ayn› düflman taraf›ndan sömürülen ve zulme u¤rayan, ayn› ekonomik-sos-
yal yap› içerisinde birleflmifl halklar›n bir arada yaflad›¤› bir ülkede tek bir ulu-
sun ayr› kurtuluflunu savunan milliyetçi çizgi ve bunun sonuçlar›d›r.
‹flte bu sonuçlardan biri daha:
PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan, Özgür Gündem Gazetesi’nde yay›n-
lanan bir röportaj›nda flöyle diyordu:
“Halk›m›z› göç ettirmeye devam ederlerse biz de göç ettirmesini biliriz.
(...) Yak›l›p y›k›l›yor Kürdistan... Türkiye’nin de yak›l›p y›k›lacak yerleri
vard›r. Kültür de¤erlerimiz talan edilmeye devam ederse, biz de kültür de-
¤erlerine yöneliriz.”
Milliyetçi bak›fl aç›s›n›n vard›¤› nokta somut olarak bu sözlerde görülmek-
tedir. Peki kültürel de¤erler kimlere aittir? Kürt halk›n›n kültürünü yok etmek is-
teyenler kimlerdir?
Kültürel de¤erler yüzy›llar boyunca kuflaktan kufla¤a aktar›larak bugünlere
tafl›nm›flt›r. Bu de¤erleri yaratan emekçi halklard›r, bu de¤erlere düflman olan-
lar ise egemenlerdir. Devrimciler, halklar›n manevi veya maddi kültürel de¤er-
lerini zenginlefltirip gelece¤e tafl›maya çal›fl›rlar, yak›p y›kmazlar. Ama
PKK’nin bu politikas›n›n “kültürel de¤erlere” verece¤i zarardan daha da önem-
lisi halklar›n kardeflli¤ine, birli¤ine verdi¤i, verece¤i zarard›r. PKK, “Kültürel
de¤erlerine yönelebiliriz” demekle milliyetçili¤i körüklemekte, halklar aras›nda
düflmanl›¤› büyütmektedir.
Egemenlerin düzenlerini sürdürmelerinde, varl›klar›n› devam ettirmekte kul-
land›klar› önemli yöntemlerden birisi de halklar› çeflitli flekillerde bölmek ve ör-
gütsüz b›rakmakt›r. Bu bilinir. Ama bilmek yetmiyor. Bu politikan›n karfl›s›nda
durabiliyor muyuz? Yoksa, izledi¤imiz politikalar buna m› hizmet ediyor? Oli-
garfli ony›llard›r Kürt, Türk uluslar› ve di¤er milliyetlerden; Alevi, Sünni vd.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 231

inanç ve mezheplerden halklar›m›z› suni düflmanl›klar yaratarak birbirine dü-


flürmeye çal›flm›flt›r. Bunun için Marafl, Çorum, Sivas, Malatya’da onlarca kat-
liam düzenlemifltir.
‘80 öncesinde Aleviler içinde örgütlenen ve Sünni halk›m›z› örgütlemeyi
önemsemeyen anlay›fllar düflman›n bu politikalar›na güç verirken PKK de ayn›
yanl›fll›¤› Kürt-Türk temelinde yapmaktad›r. Öyle ki, devrimci örgütlerde müca-
dele eden Kürtlere “cahfl” (hain) diyen bir ruh hali oluflturulmufltur.
Sivas katliam› sonras› Baflba¤lar Köyü ’ne Sünni ve Türk oldu¤u için sald›r›l-
mas› ve köylülerin öldürülmesi, Kürdistan’da ö¤retmenlerin öldürülmesi de,
flantiye bas›p kaç›rd›¤› mühendislerden ikisini Türk oldu¤u için öldürmesi Bul-
gar olan›n serbest b›rak›lmas› da PKK’nin bu çarp›k anlay›fl›n›n ürünleridir. Bu
tür eylemler, asl›nda Türk flövenizmini gelifltirmekten baflka bir sonuç vermemifl-
tir.
PKK, bu tür sonuçlar› do¤uran milliyetçi anlay›fl›n› terk etmeden sözde de
olsa “Türkiyelileflme”yi baflaramaz. Gerek kendi kadrolar› üzerinde yaratt›¤›
milliyetçi kafa yap›s› ve gerekse de rahat geliflme imkan› tan›d›¤› Türk flöveniz-
mi bugün her yerde karfl›s›na engel olarak ç›kmaktad›r.

“Acaba Kontrgerillan›n ‹fli mi, PKK’nin mi?


Ne yaz›k ki, bu soru, devrimci, demokrat kamuoyunda da sorulur hale gel-
mifltir.
Böyle bir soruyu sorulur hale getiren tek bafl›na kontrgerilla eylemleri de¤il,
ayn› zamanda PKK prati¤idir.
Halka yönelik her eylem “acaba kontrgerilla m›?” sorusunu gündeme geti-
rir. Ama bu soru kontrgerilla de¤il de PKK biçiminde cevaplar bulmaya baflla-
d›¤›nda, art›k her fley birbirine kar›flmaya bafllar. Olan budur.
Daha bir ay önce Sultanahmet’te patlayan bomba üzerine PKK önderli¤i
“s›zma olabilir” demifltir. Ancak bu tür eylemler PKK prati¤inde tekil örnekler
de¤ildir ve sorun da bunda dü¤ümlenmektedir.
Her fleyin “s›zma”yla, özeI savafl yöntemleriyle aç›klanmaya baflland›¤› bir
ortam, savunulan ve uygulanan çarp›k eylem çizgisiyle ortaya ç›km›flt›r.
“Partimizin 1986’daki III. Kongresini Lübnan zemininde yapt›k. Kap-
saml› çözümlemelerde bulunduk. Provokasyonun, tasfiyecili¤in, komplo-
culu¤un ve daha birçok sorunun üzerine yürüdük... Özellikle 1987 y›l›n-
da Mardin yöresinde yap›lan baz› eylemlerin içinde provokasyon vard›.
Aram›zda provokatif tipler bulunuyordu. Bu, büyük olas›l›kla mücadele-
mizi gözden düflürmek için TC’nin özel savafl›n›n taktiksel çabas›yd›...”
(Abdullah Öcalan, Serxwebun say› 119, s.20)
Bu mant›k, geliflmeleri, sapmalar›, yanl›fl yaklafl›mlar›, mücadelede ortaya
ç›kan hatalar› elefltirel bir gözle de¤erlendirip, kaynaklar›n› bulmak, bunlar-
dan ders ç›kartarak bunlar› aflma anlay›fl›ndan uzakt›r. Böyle bir yaklafl›ma sa-
hip olunamad›¤› için de her geliflmenin ard›nda komplo, provokasyon aranma-
ya bafllan›r. Örne¤in Mardin’deki olaylara yön veren mant›¤›n feodalizmin
kan davas› mant›¤› ve milliyetçi yaklafl›mlar›n ürünü oldu¤unu çözümleneme-
yince, yap›lan yanl›fllar kiflilere mal ediliyor ve alt›nda “TC’nin provokasyonu”
232 Miliyetçilik Ç›kmaz›

aran›yor. Bir hareket veya önderli¤i, tüm geliflmeleri bu kadar basit bir mant›k-
la aç›klama durumuna düflmemelidir. Önderli¤in görevi, insanlar›n› e¤itmek ve
hareketin mant›¤›n› örgüte egemen k›lmakt›r. Yok e¤er bu olmuyor da örgüt s›k
s›k ajan faaliyeti, provokasyon, tasfiye hareketi ve komplo diye ifade edilen
geliflmeleri yafl›yorsa, orada çizgiye iliflkin farkl› bir sorun var demektir.
Kapal›çarfl›’da, Galleria’da, trenlerde, otogarlarda, meydanlarda, çöp ku-
tular›nda bombalar patl›yor. Bu eylemlere iliflkin red ile kabul aras›nda gidip-
gelen aç›klamalarda böylesi eylemlere karfl› net bir karfl› ç›k›fl›n olmamas› ve
bu tür tepkilere ‘yeflil ›fl›k’ yak›lmas› kontrgerillaya da zemin haz›rlamaktad›r.
Bu noktada PKK, kontrgerillan›n sa¤da solda bomba patlatarak PKK’ye malet-
mesinde kendi sorumlulu¤unun ne kadar oldu¤unu da aramal›d›r. Çünkü oli-
garfliyi “masaya oturtmak” için “kör terör”ü t›rmand›rmaktan, Kapal›çarfl›’ya
‘gir tara’ emirleri vermekten bahsettinmi, sonuçta s›radan insanlar hedef al›na-
cakt›r. ‹flte, bu düflüncenin do¤mas›na yol açan mant›k, kontrgerillaya da PKK
ad›na eylem yapma zemini sunuyor. Çizgi belirsizlefliyor ve halk›n, hatta b›ra-
kal›m halk›, devrimcilerin, ilericilerin bile böyle bir eylemi kimin yapt›¤›n› ilk
anda ay›rt etmesi mümkün olmuyor. Ulusal harekete bir fley kazand›rmayan bu
mant›k çok fley kaybettiriyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 233

Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 6

SOLA VE ‹TT‹FAKLARA BAKIfi


PKK
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
6 27 Haziran 1998
Say›: 87

Protokol bir flanst›.


Protokol bir s›navd›.
PKK’nin söyleminde her fley vard›r. Bu sözlere bakarak Birlikçilik de diyebilirsiniz, anti-
birlikçilik de. Hem kimseye ihtiyaçlar› olmad›¤› söylenir, hem durmaks›z›n ça¤r›lar yap›l›r? As›l
politika hangisidir?
Solu s›f›rlayan da kendileridir. O solla birli¤in sa¤layaca¤› büyük geliflmelerden sözeden
de. Hangisidir gerçek?
PKK’nin içinde yer ald›¤› birliklerin haddi hesab› yoktur. Hemen her öneriye “tamam, olur”
denir. Ama tamam deyip, imzalad›¤› protokole uymama da PKK tarz›d›r. HER fiEYE TAMAM D‹-
YEN politika m›, yoksa tamam dedi¤i H‹ÇB‹R fiEYE UYMAYAN politika m›, esas al›nmas› ge-
rekendir?
DHKP-PKK protokolüne iliflkin geliflmeler, bu sorular› olumsuz cevaplam›flt›r.
DHKP-PKK protokolündeki Devrimci Cephe ça¤r›s›, PKK’nin bugüne kadarki olumsuz bir-
lik miras›n› tersine çevirebilecek bir muhtevaya sahipti. Ancak PKK ayn› tarz›nda ›srar etmifl,
Türkiye-Türkiye Kürdistan› aç›s›ndan son derece önemli ve tarihsel olabilecek bir geliflmenin
yar›m kalmas›na neden olmufltur.
Bugün PKK’yla birliklerin, ittifaklar›n önünde temel olarak iki engel vard›r;
Birincisi, bar›fl›, uzlaflmay› temel alan politikalard›r. Bu, yap›labilecek birliklerin ya alan›-
n› iyice daraltacak ya da t›kanmas›na yol açacakt›r.
‹kincisi, PKK’nin ulusalc› çizgisiyle birlikte düflünülmesi gereken pragmatizmidir.
‹nan›yoruz ve biliyoruz ki, halk›n saflar›nda olundu¤u-kal›nd›¤› sürece hiçbir zaman birlik
imkanlar› tümüyle ortadan kalkm›fl olmaz. Bir muhasebe, hayat›n dayatmalar›, devrimci bir öze-
lefltiri, bunun yolunu her zaman açabilir. Bu nedenledir ki, yaflanan olumsuz deneylere ra¤men,
“bir daha kesinlikle olmaz” demek mümkün ve do¤ru de¤ildir. Böyle bir tav›r, mücadelenin ge-
reklerine ve gerçeklerine ayk›r›d›r. Birli¤i, tüm bu olumsuz deneylere ra¤men gündemimizde
tutman›n devrimci biçimi, birlik yolunu düzleyecek elefltiri ve önerileri sürdürmektir.
Elefltiriyoruz; çünkü halklar›m›z›n kurtuluflu için flu veya bu biçimde mücadele eden güç-
lerin de¤iflik programlar temelinde yan yana gelmesi, halklar›m›z›n ç›kar› gere¤idir.
Elefltiriyoruz; çünkü bu yolun aç›k kalmas›n›, bu yolun düzlenmesini istiyoruz.
Elefltirilerimiz; y›kmak de¤il, defalarca y›k›lm›fl olan› yapmak içindir.
Biz her ad›mda tökezleyen de¤il, devrimi gelifltiren birlikler istiyoruz.
Elefltirmeyenler, özelefltiri vermeyenler, muhasebe yapmayanlar, birlik y›k›nt›lar› içinden
ç›kamazlar.
234 Miliyetçilik Ç›kmaz›

P
KK’nin sola ve ittifaklara bak›fl aç›s›n›, birkaç döneme ay›rarak ele ala-
biliriz. ‘80’e kadar olan süreç PKK’nin solla iliflkilerinin esas olarak
“çat›flmalarla” biçimlendi¤i bir süreçtir. Denilebilir ki, birlikler, ittifaklar
bu dönemde PKK’nin gündeminde yoktur.
Birlik sorunu PKK’nin gündemine ancak 12 Eylül 1980 cuntas›ndan sonra
girmifltir. FKBDC deneyiminin yafland›¤› bu birlik süreci, as›l olarak güçsüzlü-
¤ün sonucu olan bir birlik anlay›fl›n› flekillendirmifltir.
PKK aç›s›ndan birliklerin üçüncü dönemi olarak ayr›flt›r›labilecek dönem
ise, bu ikinci dönemin tersine “güç”ün biçimlendirdi¤i bir birlik anlay›fl› gelifl-
mifltir.
Bu süreç boyunca PKK’nin içinde yer ald›¤›, önderlik etti¤i birliklerin, ikili-
üçlü ittifaklar›n haddi-hesab› yoktur. Tabii muhasebesi de. Birlikler, ittifaklar ku-
rulmufl, bozulmufl, y›k›lm›fl, ayn› güçlerle dost olunmufl, düflman olunmufltur.
Bunlar›n ço¤unu da yine PKK kurmufl, y›kan da yine PKK olmufltur.
PKK’nin sola ve ittifaklara bak›fl aç›s›, böyle bir birlik kaosu yaratm›flt›r.

PKK’nin Sol’a Yaklafl›m›nda 1. Ana Çizgi:


SOLU KÜÇÜMSEME
PKK, belli bir güç olmas›yla birlikte sola karfl› küçümseyen, afla¤›layan bir
tutum gelifltirmifltir. Önce PKK’nin “sol”a yönelik de¤erlendirmelerinden birka-
ç›na bakal›m.
“Türk solu biraz emekleyen ve s›n›fta kalan bir soldur. (...) ‹deolojik
olarak dogmatikler, ya afl›r› liberal ya da çok dogmatik. Siyasi yönden
gerçekten sekterdirler, gerekli esneklik yoktur. (...) Halk›n mücadelesinin
önünde bir öncü de¤il bir engeldir. (...) ama insanlar›n kalitesi o kadar
parçalanm›fl, o kadar düzen taraf›ndan teslim ve esir al›nm›fl ki bir türlü
kendilerine gelemiyorlar. (...) Devletle ideolojik ayr›m konusunda net de-
¤iller, devletle ideolojik politik ayr›flmalar›, netleflmeleri zay›ft›r.” (Öcalan,
Gerilla Savafl›n›n Güncel Sorunlar›, Nisan ‘90)
Görüldü¤ü gibi Sol’da olumlu hiçbir özellik yoktur. Eh, böyle bir sol esas›n-
da yok da say›labilir. Ama dahas› var.
“Biliyorsunuz ve görüyorsunuz; Türkiye Sol’u bir enkazd›r. Sosyalizme
göz atarken, Türk Sol örgütlerinin durumuna bakal›m. ‹¤difl edilmifl sol,
k›rk parçaya bölünmüfl sol, ifle yaramaz sahte sol -asl›nda sa¤ da böyle-
dir- günümüze kadar, özellikle 12 Eylül’ün özel savafl›nda ne duruma ge-
tirildi, nas›l bitirildi? En ufak bir muhalefeti örgütleyebildi mi? En ufac›k
bir hak aramas› savafl›m›nda bir ad›m yol alabildi mi? Hay›r. Sol bugün
en da¤›n›k, en örgütsüz, en geveze, en sonuç almaz, en ölgün ve y›pra-
nan, hiçbir fleye gücü yetmeyen avare tak›m› durumundad›r.(...)” (Öca -
lan, Serxwebun, say› 107, Kas›m ‘90)
Solu kötülemek, hakaret etmek için adeta seçme tan›mlamalar kullan›lm›flt›r.
Türkiye soluna bu s›fatlarla yaklafl›m, Türkiye solunun tarihini s›f›rlayan, onda
olumlu hiçbir öge görmeyen, kazand›rd›klar›n› yok sayan, kabaca gerçeklerle
iliflkisi olmayan bir de¤erlendirmedir, baflka bir fley de¤il... Oysa, kendisi de
o tarihin ürünü de¤il mi?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 235

Solun elefltirilecek yanlar›, eksiklikleri, hatalar› yok mu? Oldu¤u kesin, ama
burada elefltiri yoktur. Al›nt›larda çok aç›k görülece¤i gibi burada bir afla¤›la-
ma, küçük görme, solu bugünüyle-geçmifliyle, yaratt›¤› olumlu de¤erleriyle yok
sayma ve hakaret vard›r. Peki nereden al›yor bu hakk›? Benim flu kadar geril-
lam var... Bu s›fatlar› kullanma hakk›n› kendilerinde görmelerinin özündeki dü-
flünce budur. Ama bu devrimci elefltirinin biçimi de¤ildir. Güç olmak, flu kadar
silahl› gerillaya sahip olmak kimseye bu hakk› vermez.
PKK’nin sola iliflkin bu yaklafl›m› gerçekte, solla birlik, ittifak üzerine tüm
söylemlerinin bir aya¤›n› bafltan bofla ç›karmaktad›r.
E¤er solun durumu ifade edildi¤i gibiyse, yani sol’un iler-tutar hiçbir yan›
yoksa, do¤al olarak sormak gerekiyor; Neden bu solla birlik yapmaya çal›fl›-
yorsunuz? Çünkü böyle bir sol’un ne halk›n mücadelesine, ne de ulusal hare-
ketin mücadelesine katk›s› olabilir. “Halk›n mücadelesinin önünde bir öncü de-
¤il de bir engel” durumunda olan sol’la yap›lacak ittifaklar›n mücadeleye kat-
k›s› olmas›n› bir yana b›rakal›m, ayakba¤› olacakt›r. O zaman böyle bir solla
neden ittifak kurulsun ki?
Bunda kendini “birlikçi” göstermekten, “ulusal” temelde örgütlenmeyi “hak-
l›” göstermeye kadar çeflitli etkenler söz konusudur. PKK iyi niyetlidir, solla itti-
fak yapmak istiyor, hatta her türlü yard›m› (adam, para, silah, ne isterseniz)
yapmaya haz›r, ama karfl›s›nda öyle bir sol var ki, ne yapsan›z bir ifle yara-
m›yor. PKK’nin çizmeye çal›flt›¤› tablo budur. Ama bu tablonun gerçekle ilgisi
yoktur. Ne sol, tüm eksiklik ve yetersizliklerine karfl›n PKK’nin tarif etti¤i gibi-
dir, ne de PKK birlik konusunda öyle çok fley yapan bir konumdad›r.

PKK’nin Sol’a Yaklafl›m›nda 2. Ana Çizgi:


SOLU KULLANMA
Peki, her fleye ra¤men “sol”dan birileri PKK’nin ça¤r›lar›n› ciddiye al›p
“ciddi” bir birlik yapmak isterse ne olacakt›r? O zaman, PKK’nin pragmatizmi
ve “kullanma” mant›¤› öne ç›kacakt›r. “Birlik” için gelenler, kendisinin “kontrol
edebilece¤i” ve “kullanabilece¤i” birileriyse, kendi reformist-uzlaflmac› hedef-
lerine varmada bir araç olaca¤› düflüncesiyle böylesi bir birli¤e yanaflacakt›r.
Onlar› siyasal aç›dan ‘’bar›fl” politikalar›na angaje etme, güçlerini bu do¤-
rultuda seferber etmelerini sa¤lama ilk amaç olacakt›r. Askeri aç›dan lojistik ola-
rak kullanma, flehir deste¤i oluflturma, bunun di¤er bir yan›d›r. Ama her durum-
da her fleyi belirleyen ve dayatan kendisi olacakt›r. O birli¤in di¤er üyelerine
karfl› hiçbir yükümlülü¤e girmeyecektir. PKK “ittifak güçleri” taraf›ndan elefltiril-
meyecektir. Adeta karfl›s›ndakilere siyasi kifliliksizleflmeyi dayatmaktad›r.
PKK’nin bugüne kadarki oluflturdu¤u birliklerin hemen ço¤unda bu çizgi be-
lirleyici olmufltur.
PKK ço¤u kez ad› var kendi yok 8-10 örgütle bir araya gelirken, onlarla or-
tak protokoller imzalarken, onlardan mücadele aç›s›ndan çok ciddi bir fley ç›k-
mayaca¤›n› bilmektedir, ama soldaki zay›f durumunu de¤ifltirmek ve yukar›da-
ki amaçlar› nedeniyle bu birlikleri kurmufltur. Uzun süre bu birliklerde yer alan
siyasi hareketlerin ço¤u gerçekten bu süreçte adeta kifliliksizleflmifl, PKK propa-
gandistlerine dönüflmüfllerdir. Bu birliklerden güçlenerek ç›km›fl hemen hiçbir
236 Miliyetçilik Ç›kmaz›

siyasete tan›k olmak da mümkün olmam›flt›r. Birlikler tüm muhataplar› karfl›l›kl›


olarak gelifltirmelidir, ama PKK’nin tersi yöndeki tüm söylemlerine ra¤men,
böyle bir gelifltiricili¤i görülmemifltir.
Mesela 1988’de kurulan Devrimci Birlik Platformu ... PKK, Acilciler, DKP,
TKP(B), SVP ve 16 Haziran Hareketi taraf›ndan kurulmufltu. Hangisi var bugün,
ne durumdalar? Ama bu birlik o zaman “kurtulufl hatt›n›n tek temsilcisi” olarak
tan›mlanm›flt›.
Mesela, 1993’te kurulan Devrimci Demokratik Güç Birli¤i ... ‹çinde yeralan-
lar flunlard›r: PKK, TKEP, MLSPB, TKP-K›v›lc›m, TKP/ML Hareketi, TDP, Devrim-
ci Partizan... Ayn› sorular› bu birlik için de sorabilirsiniz.
Ne oldu sonra bu birlikler pekala?. Ne PKK, ne de di¤erleri resmi bir “son”
bile vermemifllerdir. Bir taraf›n (PKK) kendini dayatt›¤› ve di¤erlerini küçümse-
di¤i, di¤erlerinin ise böyle bir fleyi içine sindirdi¤i koflullarda oluflan bir birli-
¤in baflka türlü bir “son”u olmas› da düflünülemez zaten.
PKK’nin solu küçümsemesi, ayn› zamanda bu solla oluflturulan birlikleri de
küçümsemesini, ciddiye almamas›n› beraberinde getirmifltir. Bu nedenle de bel-
li bir süreçte propagandif aç›dan PKK’nin gerek duydu¤u birlikler olarak olufl-
turulmufl, sonra da kaderlerine terk edilmifllerdir.

“Türk Solu ‹le de, Türk Devleti ‹le de...”


PKK’nin ittifaklar sorunu aç›s›ndan Türkiye halklar›n›, devrimci, demokratik
örgütlerini nas›l gördü¤ünü önceki bölümlerde açm›flt›k: “ikincil ittifaklar›n ikin -
cil halkas›...”
Solla ittifaklar›n, birliklerin önemi, gerçekte PKK için hiçbir dönem daha
fazla olmad›. Güçsüzlü¤ün öne ç›kt›¤› dönemde veya propagandif baz› atak-
lara ihtiyaç duyuldu¤u dönemde veya Türkiye sahas›nda kendisine manevra
alan› sa¤lama anlam›nda, solla iliflkilere daha fazla önem verdi¤i, verir görün-
dü¤ü dönemler olmufltur. Ancak öz de¤iflmemifltir.
Özün de¤iflmedi¤i, bar›fl politikalar›yla birlikte, soldan, devrimcilerden itti-
faklar yerine burjuvazi içinden ittifaklar aray›fl›n›n öne ç›kmas›yla daha net gö-
rülmüfltür. Ve sonuçta uzlaflma politikas›, “bar›flmazsan›z savafl› yükseltiriz ha”
politikas›, PKK’ye flunu söyletmifltir:
“(...) Biz bafltan beri Türk solu ile de Türk devleti ile de görüflmeye aç›-
¤›z.” (Öcalan, Gerçekleflen Sosyalizmin Dönüm Noktas›nda... Ocak ‘90)
PKK önüne iki alternatif koymaktad›r. Birisi “Türk solu”, di¤eri ise devlet...
Bir kere böyle bir eflitleme devrimci bir mant›¤›n sonucu de¤ildir. Bu mant›¤›n
devam› da flöyle gelmektedir: “Türk solu”ndan bir fley ç›kmayaca¤›na göre(!)
önünde tek seçenek olarak devlet kalmaktad›r. PKK’nin devletle görüflme ve uz-
laflma çabalar›n›n da sorumlusu hiçbir varl›¤› olamayan “Türk solu”dur. Çünkü
PKK’ye baflka bir seçenek kalmam›flt›r!.. Uzlaflma stratejik bir çizgi haline ge-
tirilmekte, “Türk solu”nun “durumu” ise bunun örtüsü yap›lmaya çal›fl›lmakta-
d›r.

“Bar›fl” Öne Ç›kt›kça, Devrimcilerle ‹ttifak Geriye Düflmüfltür


Geldi¤i noktada, emperyalizme, TC’ye ve bölge devletlerine ra¤men “Ba-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 237

¤›ms›z Kürdistan”a ulaflman›n mümkün olmad›¤› sonucuna varan bir PKK için
kuflkusuz tercihler, öncelikler, ittifaklar da buna göre biçimlenecektir. Sosya-
lizmden, ba¤›ms›z Kürdistan’dan vazgeçince, geriye düzen s›n›rlar› içinde fe-
derasyon, otonomi, ulusal-kültürel özerklik gibi burjuva çözümler kal›yor. Bun-
lara ulaflmak için de art›k devrimci sol’la birlik olmak gerekmiyor. Devleti ma-
saya oturtmaya çal›flmak, devletle anlaflmak, uzlaflmak, emperyalistlerden me-
det ummak en büyük “taktik”ler oluyor.
Bu durumda sol’a pervas›zca sald›rman›n hiçbir sak›ncas› yoktur. Çünkü, o,
afla¤›lad›¤› sol ne kadar eksiklikleri ve hatalar› da olsa, yine de düzene karfl›-
d›r, düzeni de¤ifltirmeye ve devleti y›kmaya çal›flmaktad›r. Düzeni ve devleti
y›kmaya çal›flanlarla, düzene karfl› olmayan, devletle uzlaflmaya çal›flanlar›n
ise bir arada olmas› mümkün de¤ildir. Çünkü iflleri bozulacakt›r.
‹ttifaklar buna göre biçimleniyor. Tekelci burjuvazi içinden “ilerici” unsurlar
aran›yor. “Bar›fl” propagandas› etraf›nda birlikteli¤i sa¤lamak, temel birlik po-
litikas› oluyor. Seçim ittifaklar› öne ç›k›yor. Reformistler tercih edilir oluyor. Bu
devrimci hareketlerle tüm iliflkinin kesilmesini de gerektirmiyor tabii. Oligarfli
henüz bar›fla yanaflmad›¤›na göre, onlar› da el alt›nda bulundurmakta yarar
var diye düflünülüp, bu temelde iliflkiler kurulabiliyor.

Oligarfliye Devrimci Hareket Üzerinden Mesaj Verme


PKK pragmatizmi, sola yönelik bak›fl ve de¤erlendirmelerinde akla gelme-
yecek yöntemler üretiyor. Oligarfliye karfl› solla iliflkilerini kullan›yor.
Örne¤in bar›fl söylemi öne ç›k›yor, PKK önderli¤i, “terörizmi” k›namaya
bafll›yor. Hem de Devrimci Hareketi esas alan bir de¤erlendirme arac›l›¤›yla
yap›yor bunu.
“Dev-Sol diyelim iyi eylem yap›yor, fakat politikaya hiç yans›m›yor.
Terörle politika aras›ndaki ba¤› kuramam›fllard›r. Bu konuda baflar›l› de-
¤iller.” (Kürt Dosyas›, s. 256)
“Sonuç: Türkiye solu kendini en ifllevsiz, en güçsüz, en i¤difl edilmifl ve
rejimin kusurlar›n› kapatmaktan öteye bir ifllevi olmayan bir konumda tu-
tuyor. Neden? Çünkü, yanl›fl bir de¤erlendirmeye sahipler... Dev-Sol ve di-

“PKK tüm sözlerine, büyük konuflmalar›na ra¤men devrimci


hareketi tasfiye etmekten baflka bir amaç tafl›mamaktad›r. Birlik
vb. ça¤r›lar› hep bu amac›n meflrulaflmas›na hizmet eden birer
‘taktik’ten baflka bir fley de¤ildir. Elde edilmek istenen Türkiye
devrimi falan da de¤ildir. Sadece ve sadece t›kanan geliflmesine
bir nefes ald›rmak isteniyor. Ve bunun için de burjuvazi karfl›s›n-
da yeni bir pazarl›k gücü elde edilmek isteniyor. Türkiye devrimi
için mücadeleyi gelifltirip güçlendiren yap›lar›n tasfiyesi, geride
kalan kifliliksiz, kimliksiz birkaç grupçu¤un istenildi¤i gibi yönlen-
dirilen konuma getirilmesiyle milliyetçi politikalar›n›n burjuvazi
karfl›s›nda gücü artacak, her fley ondan sorulacakt›r...” (Devrim-
ci Sol Merkez Komitesi, Sahte Birlik Ça¤r›lar›n› De¤il Mücadeleyi
Yükseltelim, 1992)
238 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤erlerince gelifltirilmek istenen devrimci terör eylemlerinin ise, baflar›ya


gidemeyece¤ini biliyorlar. Asl›nda bu da eylemsizli¤in verdi¤i öfkenin d›-
fla vurmas›n›n bir baflka biçimi. Mevcut fliddet eylemleri rejimi zay›flatan
de¤il, biraz güçlendiren karakterdedir. Çünkü, özel savafla karfl› topyekün
bir mücadelenin bir arac› olarak düflünülmedi¤i için, özel savafl›n ayg›t›-
n› parçalamak flurda kals›n, zay›f konumda oldu¤u için, onu güçlendir-
mekten öteye bir rol oynam›yor...” (Abdullah Öcalan, Serxwebun, say› 118,
s. 11, Ekim 1991)
Öcalan’›n devrimci eylemleri terör olarak nitelemesi bir dil sürçmesi ya da
bir kavram›n yanl›fl kullan›m› de¤ildir. Bu say›s›z yaz› ve konuflmada tekrarla-
n›yor.
“(...) Türk solu bir hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapatlar, te-
rörist mi diyelim art›k. Çok ilkeller. Tipik terör kelimesinden biraz bu mu
anlafl›lmal›? Bizim durumumuz farkl›. Bizim için fliddet, politikan›n basit
bir arac›.” (Cumhuriyet, 7.12.1991 Semih ‹diz’in Abdullah Öcalan’la röpor -
taj›)
Yukar›da kullan›lan tan›mlamalar daha öncekileri tamaml›yor. Devrimci Sol,
“terörist” bir örgüt olarak tan›mlan›yor. Biz bu söyleme yabanc› de¤iliz. Ama
oligarfliye karfl› silahl› mücadele yürüten bir hareketin a¤z›ndan duymaya al›-
fl›k de¤iliz. Bu söylem PKK’nin de¤il, oligarflinin söylemi olmal›d›r. Ki, bu söy-
lemle bizzat PKK’nin kendisi y›llarca yüzyüze kalm›flt›r. Devrimci fiiddeti amaç
olarak gören varm›fl gibi “Bizim için fliddet politikan›n basit bir arac›” diyerek,
Devrimci Sol’un fliddeti böyle gördü¤ü spekülasyonunu yap›yor. Yani klasik te-
rörizm edebiyat›ndan al›nma bir cümle. Öyleyse PKK oligarflinin nitelemeleri-
ni kullanarak ne yapmak istiyor? Amac›n belli bir mesaj vermek oldu¤u aç›k-
t›r. Ayn› dönemde yap›lan bir baflka aç›klama bu mesaj› da kuflkuya yer b›rak-
mayacak aç›kl›kta ortaya koyuyordu.
“Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da.
Fakat çok çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok zor. Terörist
mi diyelim art›k, çok ilkeller.” (Sabah, 7.12.1991, ayn› röportaj)
Oligarfliye verilen mesaj: “Biz anlafl›labiliriz ama Devrimci Sol’la anlafla-
mazs›n›z”, onlar› “›slah edemezsiniz”. Oligarfli ile anlaflmay› kafas›na koymufl
birilerinin Devrimci Sol’la, DHKP-C’yle ortak zeminde yer almas› elbette ki zor-
dur.
PKK pragmatizmi “kullanma”n›n da çok özgün bir biçimini üretiyor. Devrim-
ci Hareketin böyle bir iliflkiye asla izin vermeyece¤i biliniyor. Ama bu defa onu
da oligarfliye karfl› “g›yab›nda” kullanabiliyor:
Bir gazeteci soruyor PKK liderine;
“PKK’nin Dev-Sol’la yapt›¤› bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev-Sol,
PKK’nin bir flehir içi uzant›s› m›?”
Öcalan cevap veriyor: “Genelde ortaya ç›kard›¤›m ortam türü solu biraz
nefes al›r duruma getirmifltir. Ama Dev-Sol’a çok bilinçli görev verdi¤imi-
zi söylemek mübala¤ad›r. Dev-Sol’un bizden güç ald›¤› do¤rudur. Ama bi-
zim gidin flu flu flunlar› öldürün demek gibi bir talimat›m›z yoktur. Bunu
çok aç›kça belirtiyorum. Biz bunlar› iyi kullanabilirdik. Türk solu bir hay-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 239

li geri.” (Cumhuriyet, 7.12.1991, ayn› röportaj)


“Dev-Sol’a çok bilinçli görev” vermiyorlar. Ama verebilirler; isterlerse de
kullanabilirler! PKK devletle anlaflmaya haz›r. O halde devlet bunu iyi de¤er-
lendirmeli. Devlet anlaflmazsa, PKK, bir taraftan kendisi “kapal›çarfl›’ya girip
tarama” eylemleriyle ortal›¤› kana bulayabilir, öte yandan Devrimci Sol’a da
bilinçli görevler verebilir. Kullanabilir. Devrimci Hareketi devletle uzlaflma ça-
balar›nda bir yandan terörist ilan ederken, di¤er yandan pazarl›k kozunu ar-
t›rmak için kullanabilece¤ini ima ediyor.
Devrimciler aras› iliflkilerde kullanma kelimelerine ve mant›¤›na yer yoktur.
Bu mant›k herkesi kullanmaya al›flm›fl burjuvazinin mant›¤›d›r. Devrimci-demok-
rat kamuoyunun bugüne kadar çok aç›k tan›k oldu¤u gibi, DHKP-C’nin kimse-
yi kullanma mant›¤› yoktur, kendisinin kullan›lmas›na da hiçbir zaman izin ver-
mez. Ama bu al›nt›, PKK’nin sola bak›fl aç›s›n› çok aç›k ele veriyor.

PKK’nin Sol’la ‹liflkilerinde Bir Baflka Çizgi:


C‹DD‹YE ALMAMA, HESAP VERMEME
PKK birlik yapt›¤› siyasetlere karfl› bile özel bir sorumluluk duymam›flt›r ge-
nellikle. Diyelim ki flu flu siyasetlerle bir cephe oluflturmufltur. Dolay›s›yla do¤-
ru olan cephenin program› dahilindeki ifllerde önce cephe içerisinde konuyu
açmak gerekir. PKK öyle yapmaz. Cephe ortaklar›n› b›rak›p önce baflkalar›y-
la konuflur.
Türkiye solunun elefltirileri karfl›s›nda da son derece duyars›zd›r PKK. Elefl-
tirileri genellikle cevaplamaz. Aç›klama istenir, bir aç›klama yapmaz.
Devrimci Hareket hakk›nda burjuva bas›n-yay›n organlar›nda ç›kan onca
fleyden sonra hiçbir aç›klama gere¤i duymayan PKK, Devrimci Hareketin bu
söylenenleri ve bu tarz› elefltirmesi karfl›s›nda Berxwedan’da ‘Türk Devleti Ecel
Teri Döküyor’ bafll›kl› yaz›n›n içinde flunlar› söylüyor:
“(...) TC ve onun emrindeki uflak Türk bas›n› çok fleyi çarp›t›yor. Dev-
rimci sorumlulu¤un ve ilkeli olman›n bir gere¤i olarak öncülerimiz bunla-
r› temel alm›yor; muhatap kabul etmeyecektir. (...) Dev-Sol hareketinden
dostlar›n bu gerçe¤i görmesi gerekir. Burjuva bas›n›n yazd›¤› ve da¤›tt›¤›
her fleye cevap verme yaklafl›m›n›n bu dostlar taraf›ndan bizden istenme-

Küçük burjuvazi hedefe ulaflmak için “her yol”u mübah görür. ‹lkeleri bir yana b›rakarak
dönemin güç dengelerine göre yerini belirler. Bu yüzden dostlar›n› ve düflmanlar›n› birbirine
kar›flt›r›r. PKK de özellikle kendi d›fl›ndaki hareketlerle ve ülkelerle gelifltirdi¤i iliflkilerde bu
mant›kla hareket etmifltir. PKK’nin Sovyetler Birli¤i’ne yaklafl›m› bu noktada onun ittifak po-
litikalar› aç›s›ndan çarp›c› bir örnektir.
“Sovyetlerin denetim sahas›nda, 1980’lerde buras› böyleydi, biz ne diye anti-sovyetçilik
yapal›m. Belki zarar›m›za olurdu. Diyeceksiniz ilkeden taviz mi verdiniz? Hay›r vermedim.
TKP’liler ne dediyse kendimizi savunmaya ald›k. Bu da ilkelere ba¤l› kalma tavr›d›r.” (Kürt
Dosyas›, Rafet Ball›, sayfa 290)
Ayn› PKK bugün, o zamanki SSCB’yi yerden yere vurmakta, sosyalizmin kazan›mlar›n›
bile reddeden de¤erlendirmeler yapmaktad›r.
240 Miliyetçilik Ç›kmaz›

si, ciddi bir davran›fl olmasa gerek. Hele bunu esas al›p bildiriler da¤›t-
mak gerçekleri kavrayamaman›n ayr› bir göstergesi oluyor. Bizce bu tu-
tum halklar›m›z aras›ndaki kardeflli¤in güçlenmesine hizmet etmemekte-
dir. (...)” (Berxwedan, 31 Aral›k 1991,s.4)
PKK, “burjuva bas›n›n yazd›¤› her fleye cevap veremeyiz” diyor. Ancak
devlete karfl› silahl› mücadele yürüten, PKK’nin da dost dedi¤i bir devrimci ha-
reket, yine PKK liderinin a¤z›ndan, devletin kulland›¤› dille “terörist” ilan edi-
liyor. Ortada bir oyun oldu¤u kesin. E¤er bu oyunu oligarfli oynuyorsa, ama-
c›, burjuva bas›n-yay›n organlar›n› kullanarak, kendisine karfl› savaflan iki gü-
cü birbirine düflürmek de¤il midir? Böyle bir oyunu ise ciddiye almamak, bu-
nun üzerine gitmemek, halklar›n kardeflli¤ini, devrimci örgütlerin birli¤ini ve
dayan›flmas›n› isteyen bir hareketin ciddiyeti ve sorumlulu¤uyla ba¤dafl›yor
mu? Ama PKK genellikle d›fl›ndaki sola karfl› bu sorumlulu¤u göstermez. Evet,
söz bize aittir, veya bas›n çarp›tm›flt›r deme gere¤i duymaz.

Kendi Gücünü Abartma, Benmerkezcilik


Küçük-burjuvazinin kendi gücünü abartma ve bermerkezcilik özelli¤ini
PKK’de fazlas›yla görmek mümkündür. Bunun tam tersi olan, halka ve kendi gü-
cüne güvensizlik, düflman gücünü abartma da bu yap›lar›n en az birincisi ka-
dar öne ç›kan özellikleridir. Bu ikili yan, sa¤a-sola savrulmalar›n›n, zikzaklar
çizmelerinin de nedeni olmaktad›r.
Daha önce de¤indi¤imiz Marafl katliam› tahlili bu tarz›n tipik örne¤idir.
Aral›k 1978, PKK’nin kurulufl tarihidir. Böyle olmas›na ra¤men, ayn› tarihteki,
24 Aral›k’taki Marafl katliam›n›n kendilerine yönelik bir provokasyon oldu¤u
söylenebilmektedir: “kesinlikle bizim yolaçt›¤›m›z uyan›fla faflizmin verdi¤i bir
cevapt›r.”
Ayn› fley 12 Eylül askeri faflist cuntas›n›n ilan› için de; Hükümet(ler)in iflçi
ücretlerine ve memur maafllar›na “küçümsenmeyecek”(!) zamlar yapmas› için
de geçerlidir.
Görüldü¤ü gibi Türkiye’de yaflananlar, s›n›f mücadelesinin boyutlar› yoktur
PKK de¤erlendirmelerinde. Her fley ama her fley PKK’nin etraf›nda dönmekte-
dir. S›k›yönetimin ilan ediliflini kendi varl›¤›na, “mücadele”sine mal edebilmek-
tedir. Ecevit hükümetinin düflüfl nedeni de yine “PKK’nin geliflimini engelleye-
memesi” olarak ilan edilmifltir. PKK’ye göre 1982 Lübnan iflgali de PKK hedef-
lidir; PKK’nin “silinip süpürülmesi”ni amaçlamaktad›r.
Keza oligarflinin siyasi tutsaklar› teslim alma sald›r›lar›ndan 1 A¤ustos Ge-
nelgesi ve Eskiflehir Tabutluklar›’n›n gündeme getirilmesi de PKK’ca kendileri-
nin hedef al›nd›¤› fleklinde aç›klanm›flt›r. Bunlardan Eskiflehir tabutluklar›na ilifl-
kin olan› ilginçtir. PKK’ye göre 1991’deki flartl› sal›verme ile TC PKK’ye provo-
kasyon tertiplemektedir, ama PKK bunun fark›nda oldu¤u için Zindan Konfe-
rans› ile bu bofla ç›kar›l›r: 1 Kas›m 1991’de Mehmet fiener provokasyonu et-
kisizlefltiriliyor; TC, bir gün içinde, yani 2 Kas›m’da yeni bir provokasyonu Es-
kiflehir tabutluklar›n› devreye sokar. Ancak Eskiflehir ölüm hücrelerinin aç›l›fl›
“PKK’ye karfl› yeni bir provokasyondur” denilmesine karfl›n, Eskiflehir tabutluk-
lar› sald›r›s› PKK’li tutsaklarca birkaç günlük açl›k grevi yap›larak geçifltirilmifl;
Miliyetçilik Ç›kmaz› 241

ciddi bir direnifl sergilenememifl, zaferden sonra direniflin sahiplenilmesi unu-


tulmam›flt›r.
Veya iflte bir baflka örnek:
“Kongreye cevap olarak sömürgecili¤in att›¤› somut ad›mlar vard›r.
Bunlardan biri ‹stanbul Gazi mahallesinde Alevi insanlar›m›za karfl› ger-
çeklefltirilen katliamd›r. 5. Kongre’nin Türkiye metropollerine ve Türkiye
devrimine iliflkin kararlar› ve pratikte bu yönlü at›lan ad›mlar, mevcut re-
jimi böyle bir katliama itti...” (Özgür Halk, Ocak 1996, say› 62)
PKK benmerkezcili¤inin solla iliflkilere yans›y›fl›, kendi d›fl›nda hiçbir gelifl-
me istemeyiflinde ifadesini bulmufltur. Tüm sol kendi mücadelesini onun politi-
kalar›na göre ayarlamal›d›r. ‹stedi¤i budur. Solu kendine tabi k›lmaya çal›flt›¤›
birlik anlay›fl› da bunun sonucudur. D›fl›ndaki siyasal yap›lar›n ba¤›ms›z siya-
sal kimlikleri oldu¤u gerçe¤ini görmezden gelmifltir. Buradan da kendi d›fl›nda-
ki her geliflmeye “TC’nin ifli” diye bakacak bir noktaya savrulmufltur. Saban-
c›’n›n cezaland›r›lmas› karfl›s›ndaki de¤erlendirme ve hezeyan bunun sonucu-
dur. Her fleyi kendi etraf›nda döndüren benmerkezcili¤in üretti¤i sübjektivizm,
olaylar› sa¤l›kl› çözümleme, do¤ru sonuçlara ulaflma gücünden de yoksundur.
Bu baflar›lamay›nca, yerine komploculuk teorileri ortaya ç›kmaktad›r.
PKK’ye göre herkes ama herkes, devletin tüm kurum ve kurulufllar›, emper-
yalizm ne yap›yorsa onun için yap›yordur, hep ona karfl›d›r, u¤raflt›klar› tek ko-
nu kendileridir. O nedenle komplolar, örgüte ajan sokmalar, provokasyon ter-
tipleri birbirini izlemektedir. TC’nin ald›¤› tüm kararlar, politikada taktik de¤i-
flikliklerin tek nedeni PKK’d›r. K›saca, herkes PKK’y› “bo¤maya”, “tasfiye etme-
ye” u¤raflt›¤› için komplolar, ajan-provokatör faaliyetleri ve provokasyonlar›n
ard› arkas› kesilmiyor. PKK tarihi, bir yan›yla bunlar›n tarihi durumuna getirili-
yor.

Ajan-provokatör, Ev Sahibi-Misafir Anlay›fl› ve


Sol ‹çi Çat›flmalardaki PKK Rolü
PKK Hareketi, 12 Eylül öncesinde kendisinin içinde yer ald›¤› “sol içi çat›fl-
malar”daki olumsuz tavr›n› da ayn› mant›¤a dayand›rm›fl, bu mant›k çat›flma-
y› körükleyen bir zemini ortaya ç›kartm›flt›r. Örne¤in, Tekoflin, “TC’nin ajan-
provokatör örgütü” ilan edilerek adeta imha edilmifl. HK, DHB vb. yap›lar, pek
çok Kürt örgütü ise “TC’nin uflaklar›” denilerek ölümlere varan çat›flmalar ya-
flanm›flt›r. Yüzlerce insan ölmüfltür bu çat›flmalarda. D›fl›ndaki siyasal yap›lan-
malar›n ba¤›ms›z siyasal kimliklerinin oldu¤u ve buna uygun politikalar›n› ha-
yata geçirme hakk› oldu¤u gerçe¤inin üzerinden atlanm›fl, izlenen politikala-
r›n PKK politikalar›yla denk düflmemesi, flu veya bu oranda karfl›s›nda olmas›,
PKK’nin tav›r almas›na yetmifltir. Her fleyin alt›nda komplo arayan mant›kla pek
çok hareket “uflak”, “ajan-provokatör” olarak de¤erlendirilerek TC’nin PKK’ye
yönelik ‘’komplosu”nun bir parças› olarak ele al›nm›fl, ona uygun tav›r tak›n›l-
m›flt›r. PKK, bu yaklafl›m›yla herkesin kendi ba¤›ms›z politikalar›ndan vazgeçe-
rek politikalar›na angaje olmas›n› istemifl, bunu dayatm›flt›r.
PKK’nin 1978’de söyledikleri Kürdistan’daki di¤er devrimci-demokrat güç-
lere yaklafl›m›ndaki çarp›kl›¤› aç›kça göstermektedir:
242 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Yurtseverlik bayra¤› alt›nda toplananlar demokratik güçlerden say›-


l›r. Bu güçler aras›nda da demokratik kurallar uygulan›r. Bu bayrak d›-
fl›nda baflka bayrak alt›nda toplananlar için -e¤er aldanmam›fllarsa- ya-
flama hakk› bile yoktur.” (Kürdistan Devriminin Yolu)
PKK’nin “yurtseverlik bayra¤›” olarak ifade etti¤i ise kendisidir. Bu yakla-
fl›m Kürdistan’daki tüm sol içi çat›flmalar›n PKK merkezli olarak ç›kmas›n›n da
nedeni olmufltur. O dönemde Kürdistan’da yer al›p da PKK’nin çat›flmad›¤› ne-
redeyse hiçbir devrimci ve yurtsever örgüt olmamas› çarp›c›d›r.
Bu yaflananlar›n temel nedeni kendine ve halka güvensiz bir siyasi yap›
olan PKK’nin di¤er devrimci ve yurtsever güçleri zora dayanarak tasfiyeye gi-
riflmesidir.
Örgütümüz ise bu dönemdeki çat›flmalar ve PKK’nin yaklafl›m›na iliflkin
mevcut tabloyu flöyle ifade ediyordu:
“Kürdistan’daki sol içi çat›flmalar oligarfliye karfl› mücadeleden daha
fliddetli bir düzeye ve düflmanl›¤a ulaflabilmifltir. KUK-PKK, PKK-UDG,
PKK-HK aras›ndaki çat›flmalarda onlarca devrimci hayat›n› kaybetmifltir,
da¤larda uzun menzilli otomatik tüfeklerle çat›fl›lm›flt›r. PKK (yani Apo-
cular) çat›flmalara bafllarken ‘fliddet yoluyla hakimiyet’ kuraca¤›n› heves
etmekteydi, ideolojik mücadeleye itibar etmiyordu.” (D Devrimci Sol dergisi,
Temmuz 1980, say› 3, sayfa 6)
PKK’nin 84’ten sonraki geliflimi içinde böyle yo¤un bir sol içi çat›flma olma-
m›flt›r, ama bu PKK’nin bu hatal› çizgiyi terk etti¤inin bir göstergesi de¤ildir.
Çünkü her fleyden önce, bu sürecin, bu çat›flmalar›n bir özelefltirisi yap›lmam›fl-
t›r. Benzer koflullar ortaya ç›kt›¤›nda ayn› fleylerin yaflanmayaca¤›n›n garanti-
si yoktur bu anlamda.
Mant›¤› özünde de¤iflmedi¤i, örne¤in 1993’te Dersim’de dört TDKP’linin
öldürülmesinde görülmüfltür. Bu olay vesilesiyle çok daha aç›k ifade edilmifltir
ki, PKK Türkiye Kürdistan›’nda kendisini ev sahibi görmekte, orada devrimci fa-
aliyet yürütecek tüm güçlerin kendinden “onay” almas›n› istemektedir. Tabii ay-
n› mant›k bu defa PKK’y› Türkiye’de misafir haline getirir, PKK’y› “Türk So-
lu”ndan onay almak durumunda b›rak›r. Örne¤in PKK, “Türkiyelileflme” karar›
al›rken, ev sahiplerine sormufl mudur acaba?.. PKK’nin bu mant›¤› gerçekte
Türkiye soluna ve bu solla ittifaka bak›fl›n›n ne derece yüzeysel oldu¤unu, bu
mant›¤›n sol içi çat›flman›n zeminini de her zaman diri tuttu¤unu ortaya koyu-
yor. Türkiye soluna evsahibi-misafir iliflkisi içinde bakan bir anlay›fl, gerçekten
karfl›l›kl› yükümlülüklerin üstlenildi¤i, ortak sorumluluk duyan birlikleri elbetteki
kolay kolay gerçeklefltiremez.
PKK’nin 1995’teki 5. Kongre’sinde rahatl›kla flu de¤erlendirme yap›labil-
mifltir: “Türkiye içindeki s›n›f mücadelesinde de durum bundan farkl› de-
¤ildir. Objektif ajanl›¤› zaten aflamayan sol flimdi önemli düzeyde sübjek-
tif ajanl›¤a da dönüfltürülmüfltür.”
PKK, herkesin kendi politikalar›na angaje olmas›n› istemekte, siyasal yap›-
lar›n kendi ba¤›ms›z politikalar›ndan vazgeçerek “bar›fl”, “uzlaflma” politika-
lar›n›n bir parças› olmas›n› beklemekte, bunu kabul etmeyenlere de “özel sa-
vafl”›n bir uzant›s› gözüyle bakmaktad›r. Bu bak›fl aç›s›, her türlü birli¤i daha
Miliyetçilik Ç›kmaz› 243

bafltan yaflamamaya mahkum etmektedir.

Ortado¤u Politikac›l›¤›;
HER fiEY‹ BEL‹RLEYEN PRAGMAT‹ZM
PKK’nin Barzani ve Talabani ile olan iliflkileri, PKK pragmatizminin tipik ör-
ne¤idir. PKK ç›karlar› gere¤i Barzani ve Talabani’yi kimi dönem “iflbirlikçi”,
“ihanetçi”, “ajan”, kimi dönem de “yurtsever” olarak nitelemifltir. Düflmanl›kla-
r›n nerede bafllay›p dostluklar›n nerede bitti¤i belirsizdir. Bu bak›fl aç›s› PKK
önderi Abdullah Öcalan’a “Barzani ile masaya oturur musun” sorusuna flu ce-
vab› verdirtmifltir:
“Otururuz gayet tabi. Bunlar benim için o kadar önemli de¤il, fleytan-
la da otururuz.”((Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, s. 225)
PKK önderli¤inin ittifaklara ne kadar de¤er verdi¤ini göstermesi bak›m›n-
dan IKDP ile yap›lan yaz›l›-çizili, resmi bir ittifak› “O ciddi bir fley de¤ildi. KDP
ittifaktan anlamaz” demesi ve böylesi ittifaklar›n “tasfiye için” yap›ld›¤›n› aç›k-
ça ifade etmesi “birlik” yaklafl›m›n›n alt›nda yatan pragmatizmi göstermekte-
dir.
PKK yay›n organlar›nda Barzani ve Talabani’nin iflbirlikçili¤ini, ihanetini
anlatan yaz›lar saymakla bitmez. Gün gelir Cahfl’t›r onlar. “Hamidiye Alayla-
r› komutan›”d›rlar. Ama ayn› Talabani bir bakm›fls›n›z, Öcalan’›n sa¤ taraf›n-
da oturmufl, birlikte aç›klama yapmaktalar.
Bu anlay›fltaki PKK önderi devrimcileri ve yurtseverleri ihbar etmekle ünle-
nen karfl›-devrimci Do¤u Perinçek’le de bir araya gelmekte mahsur görmemifl-
tir. Üstelik buna olmad›k de¤erler biçilmifltir:
“Do¤u ta oradan kalk›p buraya gelmifl, biz bir iki gün misafir etmifliz
çok mu? Ne mutlu Do¤u’ya ki 1989 ve ‘91’de ta oralardan kalk›p bura-
ya geldi. Cesaretle geldi... Do¤u bunu yap›yor da bizim o çok elefltiren
utanmazlar niye bir gün selam yollam›yor...” (Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, s.
308)
Pragmatizm ve ilkesizlik PKK’y› öyle bir hale getirmifltir ki, günübirlik ç›kar-
lar› için her fleyi ve herkesi kullanabilmektedir.
Tüm iliflkilerin günübirlik olarak güç dengelerine göre faydac›l›k temelinde
geliflti¤i bu iliflkiler Ortado¤u politikac›l›¤›n›n temel karakteristi¤idir. Ortado¤u
politikac›l›¤›; ilkelere göre de¤il günübirlik ç›karlar için hareket eden, bugün
dost oldu¤una yar›n düflman olan, el yordam›yla önünü açmaya çal›flan poli-
tik davran›fllar› ifade eder. Bu çizgi PKK taraf›ndan adeta teorilefltirilmifltir:

“Uluslararas› alan› derinden ilgilendiren diplomatik ve politik hesaplar


her geçen gün a¤›l›k kazanacak, de¤ifliklikler olacakt›r. Biri di¤erinin ya-
n›nda yer al›rken, bir bakars›n ertesi gün daha farkl› bir konuma geçmifl-
tir. Bugünün düflman› yar›n›n dostudur, yar›n›n dostu düflman olabilir.
Böylesine h›zl› de¤ifliklikleri görmek ve buna haz›r olmak politikan›n ge-
re¤idir. Ortado¤u’da politikan›n dili çeliflkili de¤iflik yaklafl›mlar› esas al-
may› zorunlu k›lar. ‘Sonuna kadar dost’ veya ‘sonuna kadar düflman’
yaklafl›m› fazla geçerli de¤ildir.” (Özgür Halk, 1996, Ali F›rat, say› 72, s.6)
244 Miliyetçilik Ç›kmaz›

PKK’nin Tahammülsüzlü¤ü ve Tahammülsüzlü¤ün Kökeni


PKK’nin dün Devrimci Sol’a, bugünse DHKP-C’ye yönelik de¤erlendirmele-
rinde ilk göze çarpan bir tahammülsüzlüktür. Bu tahammülsüzlü¤ün birinci ya-
n›, PKK politikalar›na angaje olmay› reddedifltir. ‹kinci yan› Parti-Cephe ideolo-
jisi karfl›s›nda duyulan güvensizliktir. PKK’nin bugün geldi¤i noktada telaffuz
etti¤i Türkiyelileflmekten birlikteliklere kadar her fley zaten Parti-Cephe ideolo-
jisinin dünden bu yana söyleyegeldikleridir. Öte yandan PKK genel olarak da
solun geliflimini, bir alternatif hale gelmesini fazla istemez. Birliklerde bile sür-
dürdü¤ü tutum bunun kan›t›d›r.
Devrimci Sol’un, DHKP-C’nin mücadeleyi gelifltirmesi yaln›zca oligarflinin
rahats›zl›k duymas› gereken bir konudur. Ülkemizde silahl› temelde bir halk ha-
reketinin geliflmesi ve yayg›nlaflmas› bir yan›yla da ulusal kurtulufl hareketine
verilebilecek en büyük destektir. Çünkü bu ayn› zamanda, düflmana vurulacak
darbenin ve mücadelenin tüm yurt sath›nda gelifltirilmesidir. Hal buyken, her
f›rsatta “geliflemiyor”, “öncülük yapam›yor” ve hatta “devletin iflini kolaylaflt›-
r›yor” diye nitelenen, hareket edilen, yok say›lan sol’un geliflmesi neden isten-
mez?
Çünkü aç›k ki, böyle bir geliflme PKK’nin devlete karfl› kendini dayatma gü-
cünü -tek bafl›na oldu¤u koflullardakine göre- düflürecek, reformist-uzlaflmac›
politikalar›n önü bir ölçüde t›kanacakt›r.
Bu temelde birlik sorunu aç›s›ndan da diyebiliriz ki, siyasal kimli¤inden ta-
viz veren bir tak›m gruplar›n, PKK’nin gücündün yararlanarak bir yerlere ulafl-
mak gibi pragmatik yaklafl›mlardan cesaret alan PKK’nin solu yok say›p, kü-
çümseyip, “Kendini inkar et bana gel” mant›¤› içerisinde gerçeklefltirdi¤i ve
gerçeklefltirece¤i hiçbir ittifak›n gelifltirici olmayaca¤› aç›kt›r. Bu mant›¤›n sahi-
bi PKK’nin sola kol-kanat gerdi¤i gibi bir imaj vermeye çal›flmas› ise yaln›zca
bu mant›¤› perdelemeye hizmet eder.
fiu temel gerçe¤i kimse unutmamal›d›r: Siyasal birlikler, birlik yapanlar›n
gücü ne olursa olsun, ba¤›ms›z kimliklerini ve programlar›n› koruma, sürdürme
ilkesi çerçevesinde gerçeklefltirilir. PKK’nin etraf›nda gerçekleflen birliklerde ise
böylesi bir yaklafl›m yoktur. E¤er karfl›s›ndaki bu yaklafl›mdaysa, PKK o proto-
kolü iki günde bir kenara koyar. Bu tür birliklerin ömrünün uzun olmayaca¤›
veya sadece ka¤›t üzerinde kalaca¤›n› görmek için solun yirmi y›ll›k prati¤in-
den ders ç›karmak yeterlidir.
PKK’nin bütün birlikçilik görüntüsünün alt›nda “PKK önderli¤inde birli¤e
evet” diyecek olanlar›n kendine tabi k›l›nmas› vard›r; bu birlik görünmez koflul-
lar içerir: Bu birlikte yer alanlar›n Kürdistan mücadelesinde hiçbir iddias› olma-
yacakt›r. PKK, bu hareketlerden Kürdistan’daki geliflmeler karfl›s›nda Türkiye’yi
harekete geçirecek birer “Protesto hareketi” olmalar›n› beklemektedir. Kendisi
Kürdistan’da gerilla savafl› verdi¤ine göre, “Türk Solu” da metropolde Kürdis-
tan ulusal kurtulufl mücadelesini desteklemeyi esas almal›d›r. Yukar›daki al›nt›-
larda da görülece¤i gibi, Kürdistan’da silahl› mücadeleyi esas alan PKK, ra-
hatl›kla Türkiye’de silahl› mücadeleyi “terörizm”, “çatapat” olarak görmekte-
dir. Türkiye’de silahl› mücadele veren bir örgütün varl›¤›ndan sevinç duymas›
gereken PKK’nin bu de¤erlendirmeleri yapmas›, bir yan›yla oligarfliye belli me-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 245

sajlar› vermeye amaçlarken, bir yan›yla da ba¤›ms›z politik kimli¤i ve progra-


m› olan bir sol istemedi¤inin bir tezahürü olarak görülmeli.
Bu mant›k, niyet ne olursa olsun devrimci mücadelenin kendi d›fl›nda gelifl-
mesini istememeyi içinde tafl›r. Türkiye Solu’nun birtak›m eksik ve zaaflar›n›, si-
yasi kiflili¤ini tam bulamam›fl birtak›m yap›lar› pefline takmak için kullanan, bu-
nu da solu afla¤›layarak yapmaya çal›flan PKK, ba¤›ms›z politik hat izleyen ve
halklar›n kardeflli¤i ve birlikte mücadelesi fliar›na yönelimi kendi mücadelesi-
nin önünde engel olarak görüyor olmal› ki, bunlar› faflizmin, özel savafl›n ek-
me¤ine ya¤ süren geliflmeler olarak de¤erlendirebilmektedir.
Devrimci Sol PKK’nin bu mant›¤›n› flu flekilde de¤erlendirmifltir:
“PKK’nin tüm giriflimlerinde oldu¤u gibi birlik-cephe giriflimlerinde de
odak nokta kendisidir. Birlik de¤il, ortak mücadele de¤il, kendi deyimle-
riyle kullanacaklar› güçler, kifliliksiz, kimliksiz grup veya grupçuklar
arar. Dolay›s›yla mücadele eden bir güç olmas›na ra¤men hiçbir zaman
mücadeleyi daha da güçlendirecek birliklere, ittifaklara yanaflmaz, bu ko-
nuda herhangi bir baflar› sa¤layamaz. Sa¤layamam›flt›r.” (Devrimci Sol
Merkez Komitesi, Sahte Birlik Ça¤r›lar›n› De¤il Mücadeleyi Yükseltelim)
Demek ki, de¤iflmesi gereken bir birlik anlay›fl› ve kültürüyle karfl› karfl›ya-
y›z.
PKK, Türkiye halklar›n›n mücadelesi aç›s›ndan özellikle bir noktaya kadar
önemli geliflmeler sa¤layan, olumluluklar yaratan bir ulusal harekettir. Onun
mücadelesinden, gerilla savafl›ndan art›lar›yla, eksileriyle ç›kar›lacak dersler
vard›. Ancak belirtilmelidir ki, gerilla savafl›n›n yaratt›¤› olumluluklara düflen
en büyük gölge, belki de PKK’nin solla iliflkiler ve ittifaklar konusundaki prati-
¤idir.
Bu gölgenin kalkmas›, Türkiye halklar› aç›s›ndan bir ilerleme olacakt›r. Dev-
rimci birliklerin, ittifaklar›n önünü açacakt›r. Elefltirileri görmezden gelmek,
elefltirilere tepki duymak, bu gölgeyi ortadan kald›rmaz.
Bu dizi boyunca izlenebilece¤i gibi, ortada aç›k bir pragmatizm vard›r.
Dün söyledi¤ini bugün reddeden tutars›zl›klar vard›r. Bunlar tart›fl›lmal›d›r.
‹nan›yoruz ki, halklar›m›z, Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Çerkes, Laz, Boflnak,
tüm Anadolu halklar›, yanl›fllar› eleyerek, düzelterek, halklar›n devrimci birli¤i-
ni sa¤layacak, Anadolu’da Devrimci Halk ‹ktidar›’n› kuracakt›r. Bu tarihsel ba-
flar›da pay sahibi olmak isteyen herkes, hatalar›na ac›mas›z, halklara karfl›
sonsuz bir sorumluluk içinde olmak zorundad›r.
Tarih, herkesi bu noktada de¤erlendirip yarg›layacakt›r.
246 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
K‹M N‹YE ELEfiT‹R‹R?
K‹M N‹YE ALKIfiLAR?

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
4 Temmuz 1998
Say›: 88

“Y
olun neresindeyiz?” ve “Nereye gidiyoruz?”... Bu iki soru, dev-
rimci bir hareketin zaman zaman kendini gözden geçirip mutla-
ka cevaplar›n› vermesi gereken iki önemli sorudur.
Bu sorular›n sorulmad›¤›, dolay›s›yla cevaplar›n›n verilmedi¤i yerde, ya
kendili¤indencilik ya da nerede oldu¤unun, nereye gitti¤inin aç›kl›kla görülme-
sini istememe vard›r. Bu sorular ve cevaplar›, özellikle hareketin flu veya bu ne-
denle önemli politik tespitler yapt›¤›, mevcut politikalar›nda de¤iflikliklere gitti-
¤i, örgütsel anlamda yeni ve farkl› ad›mlar›n söz konusu oldu¤u her süreçte
mutlaka daha özel bir gereklilik tafl›r.
Geçti¤imiz say›larda yay›nlanan yaz› dizimizde ortaya koymaya çal›flt›¤›-
m›z “PKK Nereden Nereye?” sorusu ve cevab›, iflte bu çerçevede önemlidir.
PKK’nin nereden nereye geldi¤i, gitti¤i, bizi ideolojik mücadele aç›s›ndan,
halklar›m›z›n ortak ç›karlar› aç›s›ndan ilgilendiren bir sorudur.
Hatip Dicle ve M. Can Yüce, geçen hafta yay›nlanan yaz›lar›nda bu yaz›
dizimize iliflkin baz› fleyler söylediler. Hatip Dicle, do¤rudan herhangi bir be-
lirtme yapmadan “k›r›c› ve y›k›c› bir üslup” sergilendi¤ini belirtiyor. Can Yüce
ise zor ve hassas bir süreçten geçildi¤ini, elefltiri ve tart›flmalarda bunu gözet-
mek gerekti¤ini, Kurtulufl’un buna uygun davranmad›¤›n› belirtiyor.
Ancak her ikisinde de bir nokta atlan›yor: Elefltiriyi niye ve hangi hedefle
yapt›¤›m›z. Bu atlanarak ne üslup, ne de zamanlama tart›fl›labilir.
Elefltiri, bilinir ki, devrimciler aç›s›ndan önemli ve etkili bir silaht›r. ‹deolojik
mücadelenin de en belli bafll› arac›d›r.
Elefltirinin ifllevini tam olarak yerine getirebilmesi ise, bir, do¤ru bir biçim-
de ortaya konulmufl olmas›na, ikinci olarak da do¤ru bir biçimde alg›lanmas›-
na ba¤l›d›r.
Evet, biz PKK’nin mevcut politika ve yöntemlerini be¤enmiyor, do¤ru bulmu-
yor ve elefltiriyoruz. ‹çerdi¤i tüm yanl›fll›klara, bugünü ortaya ç›karan yanl›fl
tespitlere ra¤men, dünkü, ‘84’ten itibaren gelifltirdi¤i mücadelesini halklar›m›-
z›n ç›kar›na daha uygun buluyoruz. Be¤enip be¤enmeme ölçümüz de bu. Çok
kabaca bir ayr›mla söylersek, PKK’nin ‘84- ‘90 prati¤inden devrimci bir çizgi-
nin ç›kma olas›l›¤›, bugünkü politikalar›n›n içinden devrimci bir çizgi ç›kma
olas›l›¤›na göre daha güçlüydü. Hareket kendini de¤ifltirip dönüfltürebilirdi.
Ancak bar›fl, uzlaflma politikalar›nda ›srar edildikçe, böyle bir dönüflümün ko-
flullar› da ortadan kalkmaktad›r.
Tabii PKK’deki bu de¤ifliklikler, bar›fl, ateflkes politikalar› kimilerinin de ho-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 247

fluna gidiyor. PKK lideri, bar›fl, diyalog dedikçe onlar alk›fll›yor, devam et de-
vam et diyorlar. Bu kimilerinin kimler oldu¤u da s›r de¤il.
Öncelikle iflte bu nokta bilinmeli; biz devrimci bir konumdan elefltiriyoruz,
PKK’nin da emperyalizme, oligarfliye karfl› net bir tav›r içinde olmas›n› istiyor,
bunu öneriyor, bunun mümkün olabilmesi için terk edilmesi gereken yanl›fllar›
gösteriyoruz.
‹flte size yak›n zamanlarda yay›nlanm›fl bir baflka “elefltiri” ve de¤erlendir-
me örne¤i; bu de¤erlendirmede “Nereden nereye?” sorusu sorulmufl ve “so-
nuç”lar ç›kar›lm›fl:
“Aradan geçen y›llar stratejimizi s›navdan geçirdi. Kürdistan koflulla-
r›nda, özellikle Kuzey Kürdistan koflullar›nda silahl› eylemin çözüm olma-
d›¤›, bunun yarardan çok zarar verdi¤i, karfl› tarafa yarad›¤› görüldü...
Kürt halk› büyük zararlara u¤rad›...” (Deng, Haziran ‘98, say›: 47)
De¤erlendirmenin sahibi PSK Genel Sekreteri Kemal Burkay. 5. Kongreleri-
nin aç›fl konuflmas›nda yapm›fl.
Y›k›c› elefltiri, zamans›z elefltiri bu olsa gerek.
Niye?
Kürt halk›n›n u¤rad›¤› büyük zararlardan, Kuzey Kürdistan’da silahl› müca-
dele yürütenleri, yani baflta PKK’y› sorumlu tutuyor.
Biz halk›m›z›n silahl› mücadele temelindeki kurtulufl savafl›n›n geliflmesini is-
tiyoruz. O silahlardan vazgeçmeyi.
Bu yüzdendir ki, PKK bar›fl dedikçe, uzlaflma, ateflkes dedikçe, PSK’n›n öv-
güsünü al›r. Bunu elefltirmezler.
Devam edelim:
“Her iki toplum bak›m›ndan da son 15-20 y›l›n özelli¤i, sorunlar› flid-
det ve savafl yoluyla çözmeye çal›flan e¤ilim ve güçlerin ön plana geçme-
sidir. Bu güçler flanslar›n› denediler ve her iki kesimde de bir sonuca ula-
flamad›lar. Bundan böyle de ulaflmalar› mümkün de¤il...”
Silahl› mücadele flans›n› denedi, sonuca ulaflamad›, art›k s›ra “bar›fl” poli-
tikalar›nda diyor. PKK’nin bar›fl demesiyle kendini “hakl› ç›km›fl” görüyor.
Biz nas›l görüyoruz?
Bizim 12 Eylül sonras› devrimci, yurtsever hareketlerin durumuna iliflkin or-
taya koydu¤umuz bir tespit vard›r: Türkiye solu, yenildi¤i için ricat kararlar› al-
mad›; ricat kararlar› ald›¤› için yenildi.
Bugün de durum benzerdir; PKK, silahl› mücadelede ›srar ettikçe, bu nokta-
da önüne ç›kan engelleri devrimci bir tarzda aflmaya yöneldikçe güçlenecek,
halklar›n çözümünün gerçekleflme flans› artacak; silahl› mücadeleden uzaklafl-
t›kça, zay›flayacak, çözüm flans› azalacakt›r.
Elefltirdi¤imiz terslik buradad›r; PKK çözüm flans›n› art›rmak için gerilla mü-
cadelesini geri çekip “uzlaflma”, “diyalog” politikalar›n› öne ç›kar›yor. Ger-
çekte bunu yapt›kça halklar›n devrimci çözümünden uzaklafl›yor.
Devam edelim:
“Rejim bizim (yani PSK reformizminin -bn-) önümüze bentler, duvar-
lar gererken, Kürt ulusal hareketinin do¤al, sa¤l›kl› geliflme kanallar›n› t›-
karken, provokasyonlar ve yan›ltmalarla kitlelerin yönünü baflka yana
248 Miliyetçilik Ç›kmaz›

çevirdi. Kürt hareketini terörize etti... “


Silahl› mücadeleyi “provokasyona gelme” olarak, “terörizm” olarak adlan-
d›ran bir “elefltiri”yle karfl› karfl›yay›z.
Elefltirinin “zamanlamas›” da kendilerine göre son derece uygun!
“Bu savafl›n kazan›m› yoktur ve olmayacakt›r. Bizim baflta ... söyledi-
¤imiz bu gerçe¤in anlafl›lmas› için ne yaz›k ki 15-20 y›l›n geçmesi ve
bunca a¤›r bir bedelin ödenmesi gerekti... Ama bu yöndeki süreç baflla-
m›flt›r ve savafl d›fl› yöntemlerin, diyalogun, bar›flç› ve siyasal araçlar›n
yeniden a¤›rl›k kazanmas› kaç›n›lmazd›r...”
Evet, reformizmin elefltirisi pek “k›r›c›” da gözükmüyor. Daha do¤rusu, za-
ten PKK’nin bugününe bir elefltiri yok. O yaln›zca dünü, silahl› mücadelenin te-
mel oldu¤u ve bunda ›srar edildi¤i zaman› elefltirip, bugünkü “savafl d›fl› yön-
temlere”, “diyaloga” alk›fl tutuyor, destekliyor. Elefltirmiyor.
Peki biz?
Biz elefltiriyoruz.
Emperyalizmle, oligarfliyle diyalog, bar›fl, uzlaflma denildi¤inde bizim tüy-
lerimiz diken diken oluyor çünkü... Çünkü, bunlarda halklar›m›za karfl› bir tu-
zak görüyoruz. Bunlarda halklar›m›z›n zulüm ve sömürü alt›ndaki yaflam›n›n
devam›n› görüyoruz. Ve k›yas›ya elefltiriyoruz.
Elefltirmeye devam edece¤iz.
Evet, süreç zor ve hassast›r. Ama hangi sürecimiz zor de¤il ki? Ne zaman
elefltirece¤iz o halde? Süreçlerin bu zorlu¤unun d›fl›nda bir hareket için daha
özel durumlar olur, bunlar gözetilir. Gözetiyoruz. Ama sürecin zorlu¤u dediniz
mi, bu elefltiriyi yads›maya götürür.
Türkiye halklar›n›n devrimci, yurtsever hiçbir gücünün zay›flamas›n›, hele ki
oligarfli karfl›s›nda siyasi aç›dan geri ad›mlar atmas›n› istemeyiz. Atarsa elefl-
tiririz, çünkü bilir ve inan›r›z ki, halklar›m›z›n kurtuluflu, emperyalizme ve oli-
garfliye karfl› amans›z bir silahl› savafl› gelifltirmekten, uzlaflmamaktan ve halk-
lar›m›z›n birli¤ini sa¤lamaktan geçer.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 249

Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM‹N HESAPLARI

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
11 Temmuz 1998
Say›: 89

2
5 Haziranda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Kürt sorununa
iliflkin bir rapor kabul edildi. “Güneydo¤u Anadolu’da ve Kuzey Irak’ta
yerlerinden edilmifl kimselerin ve göçmenlerin insani durumu” isimli ra-
por, TBMM parlamenterlerinin karfl› çabalar›na ra¤men kabul edilirken, ilk haline
göre de oldukça de¤iflikli¤e u¤rad›.
Rapordaki de¤ifliklikler emperyalizmin Kürt sorununu nas›l ele ald›¤›n›, bu so-
runu gündemine al›rken hesaplar›n›n neler oldu¤unu gerçekte görmek isteyen her-
kese gösterecek nitelikteydi.Kürt ulusalc› çevreler, emperyalizmden büyük beklen-
tiler içinde olduklar› için ve yine emperyalizmin bu konudaki her sözüne, tavr›na
büyük önemler, de¤erler yükledi¤i için, ilk günlerde adeta ne diyeceklerini bile-
mez durumdayd›lar. Ama a¤›r basan görüfl, raporu Türkiye oligarflisine karfl› el-
de edilmifl bir zafer olarak görme e¤ilimiydi.
Raporu haz›rlayan ‹sviçreli parlamenter Ruth Gaby Mangold raporda Türkiye
oligarflisinin karfl› ç›kt›¤› birçok ifade ve taleplere yer vermiflti gerçekten. Bunlar›n
içinde “Kürt halk›na kültürel ve siyasal haklar›n tan›nmas›; OHAL’in kald›-
r›lmas›; TSK’n›n verdi¤i zararlar›n karfl›l›¤›nda tazminat ödenmesi; Kürt so-
rununu inceleyecek uluslararas› bir konferans›n düzenlenmesi ve T.C.’nin
Lozan anlaflmas›n› reddetmesi, yeni bir anlaflma ve flart›n imzalanmas›” gi-
bi maddeler vard›. Esas›nda maddelere bak›ld›¤›nda görülür ki, ço¤unluk “insan
haklar›” düzeyindeki taleplerdir. Ama daha önemlisi, sonuç olarak kabul edilen
raporun muhtevas›d›r. “Uluslararas› Konferans” önerisi reddedilmifltir sonuçta. ‹s-
veçli parlamenter PKK’nin muhatap kabul edilmesini önerirken bu reddedilmifltir.
Dahas›, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi, gerçekte “terörizm” ve PKK de terörist bir
örgüt olarak görülmüfltür.
Esas›nda bundan sonra o raporda ne yazarsa yazs›n, onun devrimci, demok-
ratik bir muhtevas›n›n olmas› düflünülemez. Ama kimi Kürt ulusalc› çevreler bunu
bile görmezden gelmeyi tercih etmifllerdir.
Sürgünde Kürt Parlamentosu (PKDW) gibi meflrulu¤u emperyalizmin kap›lar›n-
da arayan ulusalc›lar, emperyalizmin raporundaki bu özü görmek yerine, insan
haklar› çerçevesinde önerilen taleplerin üzerine atlad›lar. Raporu haz›rlayan Man-
gold’un bile, o kadar çok de¤ifliklik karfl›s›nda tepkiyle karfl›lay›p reddetti¤i rapor
için “genel olarak iyi” de¤erlendirmesini yapt›lar. PKK’y› bir “terörist” örgüt ola-
rak gören ve “k›nayan” karara “genel olarak iyi” diyen PKDW’nin bu tavr›, bir
yanl›fl de¤erlendirme, raporu yeterince incelememe vs. sonucu de¤ildir. “Genel
250 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olarak iyi” fleklindeki de¤erlendirme, bir sonuçtur. Özünde kendi özgücüne de¤il,
baflka güçlere bel ba¤lama vard›r. “Bar›fl”a endekslenmifl bir mücadele anlay›fl›
vard›r. Emperyalizmden icazet arayan bir politika vard›r. Emperyalistlerin elbette
kendilerine göre Kürt sorununda bir “çözüm”leri vard›r. Y›llard›r oligarflinin halka
karfl› sald›r›lar›n› politik olarak destekleyen, askeri olarak finanse eden, malzeme-
sini sa¤layan emperyalizmle, Kürt sorununun çözülmesini isteyen emperyalizm
AYNI emperyalizmdir. Emperyalizm Türkiye’ye silah satarken de, Türkiye’deki
cuntalar› desteklerken de, “flu Kürt sorununu art›k çözün” derken de ayn› fleyi, ken-
di ç›karlar›n› esas almaktad›rlar. Buna hiç kimsenin kuflkusu olmamal›d›r.
Buradan Avrupal› emperyalistlerin Kürt sorununa “ilgisi”nin, istedikleri “çözü-
mün” muhtevas›n› da ç›karmak mümkündür: Emperyalistlerin dayatt›¤› çözüm ile yi-
ne emperyalist patentli bask› ve teröre dayal› sald›r›lar›n öz olarak hiçbir fark› yok-
tur. Her ikisinde de as›l olarak halk›n silahl› mücadelesini bitirmek, ba¤›ms›zl›k, kur-
tulufl umutlar›n› yok etmek as›l hedeftir. Emperyalizm Ortado¤u politikalar› çerçeve-
sinde K›br›s vb. sorunlarla birlikte Kürt halk›n›n savafl›n› da yok etmeyi hedefleye-
rek istikrarl› bir Türkiye yaratmay› istiyor. Böylelikle emperyalist tekellerin Kürdis-
tan’› hem kaynak, hem de pazar olarak daha rahat ve daha fazla sömürebilmele-
ri de sa¤lanm›fl olacakt›r. Avrupa Konseyi’nin kabul etti¤i rapor ve buradaki tan›m-
lamalar, emperyalistler üzerine kurulan hayallerin de sonudur. Emperyalistlerin Tür-
kiye oligarflisi üzerindeki bask›lar›na iliflkin yap›lan teorik tahlillerin iflas›d›r.
Emperyalizmin el att›¤› ve taraflar›n da bu elin müdahalelerini kabul edip
onaylad›klar› nerede halk›n yarar›na bir fley ç›kt› ki? Eritre devrimin arifesindeydi,
ABD el att›, iktidar›n yeni adaylar›yla iliflki gelifltirdi, iktidar›n yeni adaylar› da bu
iliflkiyi kabul edip, emperyalizmin icazetinde iktidar› devrald›lar... fiimdi soruyo-
ruz, Eritre’de ne oldu, devrim mi olmufltu, peki bu devrim ne yapt›, devrimi birlik-
te yapan Eritre ve Etiyopya flimdi nas›l olup da birbirleriyle savafl durumuna gel-
diler? Ayn› fley daha yak›n zamanda Kongo’da olmad› m›?
Emperyalizmin oligarfli üzerindeki bask›lar› üzerine infla edilen teorileri, biz
özellikle ‘88’lerden bu yana duyuyor, dinliyoruz. Bugün legal partilerde demir
atanlar, o günlerde Türkiye oligarflisinin art›k Avrupa’n›n, Amerika’n›n bask›s›na
daha fazla dayanamayaca¤›n›, mecburen demokratikleflmeler yapaca¤›n› “tah-
lil”(!) ediyorlard›. Legal parti kurmalar›n›n en temel gerekçelerinden biri de buy-
du. Tahlilleri gerçekleflmedi ama onlar yine legal partilerini kurdular. Ayn› tahlil,
uzunca bir süredir Kürt ulusalc› çevrelerde yap›l›yor, Avrupa’n›n, ABD’nin Kürt so-
rununda çözüm istedi¤ini, oligarflinin emperyalizmin bask›lar›na daha fazla da-
yanamayaca¤›n› yaz›p söyleyip duruyorlar. Rapor bu tür tahlillerin de iflas›d›r.
Emperyalizmin çözümlerinin bugün görünür iki yan› var; bir, ulusal kurtulufl sa-
vafl›n›n tasfiyesi, iki, oligarflinin de insan haklar›na riayet etmesi! Asl›nda savaflan
güçlerin kabul etmedi¤i yerde emperyalist planlar›n, çözümlerin hiçbir uygulanma
flans› yoktur. Emperyalist müdahalelerin hüküm sürmeye bafllad›¤› yerlere bak›n,
orada savaflan güçlerin uzlaflmas›n› görürsünüz.
Emperyalizmin yapt›¤› hiçbir giriflim halklar›n ç›kar›na olamaz. E¤er bunda net-
sek yap›lacak fley de bellidir. Halklar›n gerçek kurtuluflu olan Devrimci Halk ‹ktida-
r›’n›n kurulmas› d›fl›ndaki tüm çözümleri reddetmek. Herfleyi kendi ç›karlar›n› koruma
temelinde ele alan emperyalizme karfl› net bir tav›r gösterilmeden halklar›n ç›kar›na
bir sonucun elde edilmesi mümkün de¤ildir. Tarih bunu defalarca kez kan›tlam›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 251

Kurtulufl
B‹R B‹RL‹K KADAVRASI
ÜZER‹NDE ‹NCELEME

BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
Halk ‹çin Kurtulufl
KAZANALIM
1 A¤ustos 1998
Say›: 92

G
üncel geliflmeler içinde bo¤ulmak, günlük söylemlerin yald›zlar›na
tak›l›p olaylara, geliflmelere tarihsel perspektiften bakamamak, si-
yasette önemli bir zaaft›r. Bu nedenle bu yaz›m›zda biraz tarihten,
tarihteki bir birlikten söz edece¤iz.
Y›l 1982’tir. Cunta gelmifl, cunta karfl›s›nda kimileri her fleye ra¤men müca-
deleyi, direnifli tercih ederken, kimileri de mültecili¤i seçmifllerdir.
‹flte 1982’de, ço¤unlu¤unu ikinci grupta yer alanlar›n oluflturdu¤u siyasi ha-
reketler, yurtd›fl›nda bir araya gelip bir birlik olufltururlar. Ad›na da Faflizme
Karfl› Birleflik Direnifl Cephesi ad› verilir bu birli¤in.
Büyük iddialar› vard›r.
Önce bu birli¤i oluflturanlara bakal›m:
PKK, DY, Acil, TKEP, ‹flçinin Sesi, SVP, Dev-Savafl, TK‹P.
Hangileri var bugün siyasi arenada?
Ne oldular? Nas›l oldu da böyle oldu?
‹flte size tarihsel perspektiften bir yok olufl öyküsü.
Peki bu tarihsel perspektif bugün neyi, nereyi iflaret ediyor dersiniz?
Bu birlik de çok somutmufl.
Hatta öyle ki, devrimin program› hani neredeyse tümüyle somutlanm›fl.
“Bu dönem tümüyle iktidara yönelme dönemi olarak görülmelidir” diye de
tespit edilmifl.
Neyle, nas›l yöneleceksin?
Bu yurtd›fl› cephe, askeri bir örgütlenme de¤ildir, silahl› bir mücadele çizgi-
si de yoktur, ama silahl› mücadele savunucular›yla, sovyetik ayaklanmac›larla,
yasal particiler yan yana gelip, iktidara yöneleceklermifl! Öyle anlaflm›fllar.
Aral›k 1982’de Devrimci Sol imzas›yla yay›nlad›¤›m›z Cephe Üzerine adl›
broflürde bu durumu flöyle de¤erlendirmifliz:
“Devrimcilerle oportünistleri ay›ran temel ölçüt, egemen s›n›flar›n dev-
letini y›kacak bir mücadele çizgisine ve prati¤ine sahip olup olmamalar›-
d›r. Yoksa devrim iste¤ini ortaya koyan iyi niyetli sözleri, bir liberal de,
bir oportünist de her zaman söyleyebilir ve söyleyecektir de.”
Hala da söylemiyorlar m›?
Bu yurtd›fl› cephenin temel felsefesi, kurulufl gerekçesi, “12 Eylül öncesi bir -
lik olamad›k, yenildik” düflüncesine dayanmaktayd›. Oysa bu gerçekten kaç›fl-
t›. Herkes kendi gerçe¤inden kaçmaktayd›. 12 Eylül öncesi birlik laf›n› a¤›zla-
r›na bile almayanlar, baflta DY ve PKK olmak üzere bir anda birlikçi kesilmifl-
252 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lerdi. Sorun güçsüzlüktü.


Ç›k›fl noktas› böyle flekillenince, birlik anlay›fl›n›n da çarp›k flekillenmesi ka-
ç›n›lmazd›. Ayn› broflürde flöyle yaz›ld›:
“12 Eylül öncesi PKK ve DY, izledikleri politikalar ve birli¤i zedeleyici,
eylem ve güç birli¤ini yokedici, siyasetlere yasak uygulay›c› tav›rlarla,
birli¤in yarat›lmas›nda onar›lmas› olanaks›z yaralar açm›flt›r. Bugün de
tam tersi bir anlay›flla yeni hatalar yap›lm›fl, adeta ‘birlik olal›m da ne
olursa olsun’ düflüncesiyle birlik abese vard›r›lm›flt›r.”
Demek ki, birlik kurmak tek bafl›na çok fley ifade etmiyor.
Onun neden kuruldu¤u, nas›l kuruldu¤u, neyi nas›l yapaca¤› belirleyicidir.
Ayn› broflürde flu cümleyi yazm›fl›z:
“Oportünizm ve milliyetçilik el ele verip içinde bulunduklar› ç›kmazdan
kurtulmaya çal›fl›yorlar.”
Ancak bu paragraf flu cümlelerle bitirilmiflti.
“... Tabii herfleyden önce ‘cephe’ birlikleri devam edebilirse... ‹lkesizlik
ve içine düfltükleri açmaz ve çaresizlik sonucu oluflturduklar› bu cephenin
devam edece¤i kuflku götürür.”
Kuflku götürmeyecek olan; yaz›lanlar›n do¤ruland›¤›d›r.
Muhasebesiz bafllayan›n sonuçlar›n›n muhasebesini yapmaya da kimse ko-
lay kolay cesaret edemez
Yurtd›fl› cephe, 12 Eylül öncesi adeta unutularak oluflturulur. 12 Eylül önce-
sinin siyaset yasakç›s› DY oradad›r. 12 Eylül öncesi, Kürdistan’da kendi d›fl›n-
daki siyasetlerin varl›¤›n› kabul etmeyip onlar› ya karfl›-devrimci ilan eden, ya
da “Türk Solu” deyip “misafir” olarak gören PKK oradad›r.
Sen benim yapt›¤›m›, ben de senin yapt›¤›n› unutay›m denmifl, her fley unu-
tulmufltur. Sonuç? Sonucu en baflta ortaya koyduk.
Kimileri için sonun bafllang›c› oldu bu cephe.
Kimileri, biraz güç kazan›nca, hiç de kendi düflüncelerine uygun olmayan
bu birli¤i b›rak›verdiler.
Sonuçta da kim niye b›rakt›, bu kadar büyük iddialara sahip bu birlik ne ol-
du, meçhul kald›.
Türkiye’de oluflturulmufl en kapsaml› birlik oldu¤u iddias›na sahip bu cep-
he, birlik konusundaki en büyük ciddiyetsizli¤in, sorumsuzlu¤un örne¤i olarak
tarihe kaydoldu.
Yurtd›fl› cephenin ülke içinde hiçbir aya¤› yoktu. En baflta bu nedenle yafla-
yamazd›. Ço¤u mücadeleyi tatil etmiflti. Hiçbir birlik, mücadele arenas›n› terk
etmifl bu güçleri bir anda savaflç› siyasetlere dönüfltürmeye muktedir olamaz-
d›. Olmad›.
Ka¤›t üzerindekiler bafllang›çt›r.
O, hayat›n içinde, iflçilerin, memurlar›n, gençli¤in içinde, gecekondularda
ete kemi¤e bürünür.
Ka¤›t üzerinde birlik olan, hayat›n içinde birlik olam›yorsa, o birlik ölür.
Yaflad›¤›n› sananlar, ancak kendini kand›r›r.
Yurtd›fl› cephe, devrim tarihimiz aç›s›ndan bir ölü birlik ’tir. Kadavra olarak
incelendi¤inde gerçekten çok yararl› olaca¤› kesindir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 253

Kurtulufl
B‹R ‹DD‹A KEND‹ KEND‹NE
NASIL ÇÜRÜTÜLÜR?

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
15 A¤ustos 1998
Say›: 94

Ö
nce bir “genel do¤ru”yu ortaya koyal›m: Suni her ad›m, hayat›n
içinde kendisine gerçek bir karfl›l›k bulamayaca¤› için baflar›s›zl›¤a
mahkumdur. Bu suni ad›mlara iliflkin ortaya at›lan iddialar ise, yine
bizzat hayat›n kendisi taraf›ndan yalanlan›r.
PKK’nin DHP prati¤i bu “genel do¤ru”nun kan›tlanmas›na yeni bir örnek
oluflturmaktad›r.
DHP nas›l bir örgüttür? Daha do¤rusu ba¤›ms›z bir örgüt müdür?
Bu soru Türkiye solunda çeflitli vesilelerle tart›flma konusu olmufltur.

Bu Konuda DHKP’nin Yazd›klar› fiunlard›r:


“14- (...) Birleflik kuvvetlerin bir parças› olarak da DHP say›lmakta-
d›r. DHP diye bir örgüt yoktur asl›nda. Sadece PKK manevra alan›n› ge-
niflletmek için baz› insanlar›na bu ad› kulland›r›yor. Bu yol tehlikeli ve
birlik konusunu iyice açmaza sokan bir yoldur. Çok zor de¤ildir. Herkes
kendisine ba¤l› ‘örgüt’ler kurup bu tür isimler kullanabilir. Devrimciler
birbirlerini aldatmazlar.(...)
17- PKK’nin ‘Türkiyelileflme’ program› yeni de¤ildir. Bu konuda ‘sol
yapamad›, bekledik, bunun için flimdi yap›yoruz’ sözleri do¤ru de¤ildir.
90’dan itibaren Türkiye için örgüt kurma, DHP’yi gelifltirme gündemlerin-
de oldu. Yapamad›lar.
DHP’nin fonksiyonu sadece PKK propagandas›n› yapmak ve PKK üslu-
buyla sola, özellikle de bize küfretmekti. Baflka da bir kayda de¤er ifli ol-
mam›flt›r. Örgütümüzün Darbe ihanetiyle karfl› karfl›ya oldu¤u süreçte ise
çok çi¤ bir flekilde militanlar›m›z› saflar›na ça¤›rm›fl, darbecilerle ayn›
a¤›zdan ‘DS bitti’ demifltir. Oldukça f›rsatç› ve de ilkel, kaba bir anlay›fla
sahiptir. DHP, do¤al ki PKK mant›¤› içerisinde geliflemez, özgün bir çizgi-
ye kavuflamaz. Alt düzeyde bir PKK reklamc›s› olur. Ya PKK, ya DHP var-
d›r, ikisi birden var olamaz. Eski SBKP gibilerinin anlay›fllar› karikatüri-
ze edilmektedir.”((Devrimci Sol, Mart 1998, say› 10)

Yaz›lanlara Verilen Cevaplar fiuydu:


Devrimci Sol dergisinde bu yaz›n›n yay›nlanmas›n›n hemen ard›ndan ç›kan
Alternatif dergisinde, bu tespitlerimize, “klasik” bir üslupla cevap verildi.
“DHP mücadele sahas›nda yerini ald›¤›ndan beri sürekli böyle itham-
254 Miliyetçilik Ç›kmaz›

larla karfl› karfl›ya geldi... Siyaset sahnesine ç›kt›¤›ndan bu güne DHP


hakk›nda gerek düflman›n t›rnak içine almak laz›m; dost güçlerin,özellik-
le DHP’nin PKK uzant›s› oldu¤u, tafleron örgüt oldu¤u, taktik bir örgüt ol-
du¤u sürekli gündemlefltirilmeye çal›fl›ld›. Buradaki ilginç benzerli¤in al-
t›n› çizmek gerekiyor. Devlet bu dili kullan›rken, baz› sol güçler de¤erlen-
dirmelerinde ayn› ifadeleri sol bir söylemle DHP’ye yöneltmifltir.
...DHKP-C’nin DHP’ye yaklafl›m›n›n temeli ... bu anlay›fllardaki siyasi
çizginin yetmezli¤inin a盤a ç›kmas› ve DHP gerçekli¤inde bunun görül-
mesidir...” (Alternatif,say› 9)
Devletin dili, özel savafl yöntemi deyip iflin içinden ç›kmak, bu arkadaflla-
r›n s›kça baflvurdu¤u bir yöntemdir, ayn› yönteme baflvurmufllar yine. Ama ve-
rilen cevap hiçbir fleyi aç›klam›yor. DHP gerçekli¤i, DHP çizgisi deniyor, nere-
de, Türkiye’de hangi mücadele alanlar›nda, hangi prati¤in içinde görülmüfl bu
çizgi belli de¤il. Kendisi görülmeyen bir “örgüt”ün çizgisi nas›l görülebilirdi
ki?
DHP’nin nas›l bir örgüt olup olmad›¤› konusundaki iddialar, zaten çoktan
hayat taraf›ndan yerli yerine oturtulmufltur.
PKK’nin Türkiyelileflme söylemi ve iddias›n›n yeni bir siyasal tercihin, dönü-
flümün de¤il, propagandif, salt askeri amaçl›, suni bir ad›m oldu¤unu söyledik,
yazd›k. “Türkiye ortam›na devrimci bir halk partisi dayatmak” düflüncesinin so-
nucu olan DHP, gerçekte daha bafltan baflar›s›zl›¤a mahkumdu. “Türkiye orta-
m›”, bu “dayatmay›” kabul etmemifltir.
DHP’ye ve Türkiyelileflme söylemine iliflkin gerçekleri ortaya koydu¤umuz-
da, Kürt ulusalc› çevreler ve DHP ad› alt›nda ayr› bir örgüt olduklar› iddias›n-
dakiler büyük tepki gösterdiler. Hakarete varan fleyler yaz›p DHP’nin “ayr›”,
“ba¤›ms›z” bir örgüt oldu¤unu kan›tlamaya çal›flt›lar.

‹flte DHP’ye ‹liflkin Tespitlerimizin Do¤rulu¤unun Yeni Bir Kan›t›


Geçti¤imiz aylarda Ortado¤u’da yap›lan “PKK V. Ortado¤u Konferan-
s›”nda al›nan kararlar, bu tart›flmay›, tart›flmaya yer b›rakmayacak bir aç›kl›k-
la bitiriyor:
‹flte kararlar:
“Türkiye Devrimi’ne ‹liflkin Al›nan Kararlar
Partimiz, Türkiye Devrimi’ne bafltan beri stratejik yaklaflm›flt›r. Bu
yaklafl›m gelinen aflamada, hem bir süredir yürütülen Devrimci Halk Par-
tisi çal›flmalar› ve hem Birleflik Halk Kuvvetleri’ni oluflturma çal›flmalar›
ile pratik ifadeye kavuflmufltur. Bu anlamda PKK, Ortado¤u’da Devrimci
Merkez olmas› do¤rultusunda pratik ad›m›n› atm›flt›r; dolay›s›yla DHP de
PKK ideolojisinin Türkiyelileflmesi sürecinde bir köprü görevindedir.
Bu temelde PKK V. Ortado¤u Konferans›, PKK’nin Türkiyelileflmesi’ne
iliflkin olarak;
1- IV. Ulusal Konferans’ta DHP’nin merkezilefltirilmesi karar› al›nm›fl-
t›r. Önümüzdeki süreçte merkezilefltirmeye yönelik çal›flmalar›n h›zland›-
r›lmas› ve bu temelde kadro e¤itiminin süreklilefltirilmesini, ... karar alt›-
na al›r.”((Özgür Halk, say› 90, 15 Temmuz 1998)
Miliyetçilik Ç›kmaz› 255

Konferans› yapan, PKK’d›r.


Bu konferans, DHP’nin PKK taraf›ndan “görevlendirilmifl” oldu¤u karar›n› te -
yit ediyor.
PKK taraf›ndan yap›lan bir konferans, “ba¤›ms›z”, “ayr›” bir örgüt olan
DHP’yi “merkezilefltirme” karar› al›yor.
Konferans, bu “ba¤›ms›z” örgütün kadrolar›n›n nas›l e¤itilece¤ini bile karar
alt›na al›yor!
Böyle bir örgütsel ba¤›ms›zl›k, böyle bir “ba¤›ms›z örgüt” gören, duyan, bi-
len var m›?
Gerçekte daha fazla söze gerek yok. Tutars›z her politika, eninde sonunda
kendi tutars›zl›¤›n› a盤a vurur. Olan budur. Karar›n ifade etti¤i budur.
Karar›n ifade etti¤inin önemi ise fluradad›r: Art›k sola bu tür olumsuz gele-
nekler tafl›maya bir son verilmelidir. Hiçbir açmaz, hiçbir ç›kmaz, bu tür suni
yöntemlerle afl›lamaz. Afl›lamayaca¤› gibi, yeni olumsuzluklara yol aç›lm›fl
olur.
Söz konusu örgütlenme bugün DBG ad› verilen örgütlenme içinde de “ba-
¤›ms›z” bir örgüt olarak yer almaktad›r. O zaman herkes bir “yan örgüt” kura-
rak gelsin böyle birliklere. Fazladan bir oy hakk› olur!
DHKP’nin uyar›s›n›n yerindeli¤i bir kez daha görülüyor bunda. DHKP’nin
çok aç›k söyledi¤i gibi, devrimciler birbirlerini ve halk› aldatmazlar.
256 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
15 A⁄USTOSTAN BUGÜNE

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
22 A¤ustos 1998
Say›: 95

1
5 A¤ustos, halklar›m›z›n kurtulufl mücadelesinde önemli tarihlerden
biridir. 1984 A¤ustosunun ortalar›, Türkiye Kürdistan›’nda gerillan›n
ilk ç›k›fl›na tan›k olmufltur. Cuntan›n bask› ve terörünün, halk kitleleri
üzerinde yaratt›¤› pasifikasyonun ve depolitizasyonun büyük ölçüde sürdü¤ü o
y›llarda patlayan silahlar, hemen pek çok kesimi flaflk›nl›¤a sürükledi.
Ayaklanma teorilerinin sahipleri, cuntan›n beyinlerini teslim ald›¤› kesimler,
gerilla mücadelesinin k›sa zamanda yenilece¤ini düflünüyorlard›.
Peki biz ne düflünüyorduk? PKK’nin 12 Eylül’de mücadele arenas›n› terk
eden politikalar›na yönelik elefltirilerimizle birlikte bu ç›k›fl› Türkiye halklar›n›n
mücadelesini gelifltirebilecek bir ç›k›fl olarak gördük.
Gerilla mücadelesinin bu topraklarda kök salabilece¤inden ise hiç kuflku-
muz yoktu. Gerilla hata yapmad›¤› sürece gerilla geliflebilirdi.
Nitekim geliflti de. Ancak bu geliflimde özellikle baz› etkenler a¤›rl›kl› bir et-
kide bulunmufltu. ‹ran-Irak savafl›yla bölgede oluflan koflullar, savafl›n geliflmesi
için oldukça uygun bir ortam yarat›yordu. PKK’nin “‹flçi Partisi” olma, “Mark-
sizm-Leninizmi” esas alma iddias›na ra¤men savafl ve amaçlar ulusal niteliktey-
di. Savafl›n ulusal niteli¤i ise, Kürt halk› aras›nda gerillan›n belli bir noktadan
itibaren k›sa sürede genifl bir destek bulmas›n› sa¤layan faktör durumundayd›.
84’te bafllay›p ›srarla sürdürülen gerilla savafl›, cunta sürecinin afl›lmas›nda
halk ve devrimcilere moral olmas› aç›s›ndan olumlu bir ifllev gördü. Giderek
kitlesel ayaklanmalar yaratan bir boyuta da ulaflt›. Ancak süreç bir noktadan
sonra, ayn› geliflimi göstermemeye, t›kan›kl›klar sergilemeye bafllad›.
Ulusal temeldeki bu gerilla mücadelesinin bugün geldi¤i noktadan sözünü
etti¤imiz etkenleri daha net ayr›flt›rmak mümkündür.
Bafllang›çta gerilla savafl›n›n gelifltirilmesinde oldukça önemli olan avantaj-
lar bir süre sonra hareketin dezavantajlar›na dönüfltü.
Büyük ölçüde bölge koflullar›na yaslanmak, bir süre sonra savafl› ayn› dü-
zeylerde sürdürebilmek için bölge ülkelerine yaslanma zorunlulu¤unu getirdi.
Elbette daha farkl› tercihler de yap›labilirdi, ancak milliyetçili¤in belirledi¤i
pragmatizm savafl› bu temelde gelifltirdi.
Savafl›n ulusal karakteri ise, bir süre sonra dezavantaja dönüfltü. ‹lk baflta
k›sa sürede yay›lma olana¤› sa¤layan ulusall›k, bir süre sonra, savafl› daha ge-
nifl bir alana yayamaman›n gerekçesi durumuna geldi.
Ulusalc›l›¤›n yol açt›¤› dezavantajlar bununla da s›n›rl› de¤ildi. Ulusalc›l›k,
ittifaklar politikas›ndan devrimci savafl›n ilke ve kurallar›na kadar her fleyde
Miliyetçilik Ç›kmaz› 257

pragmatizmin, dar bir bak›fl aç›s›n›n egemen olmas›n› getirdi. Bu ise somut
olarak, Türkiye soluna karfl› hatal› bir bak›fl aç›s›n›, devrimci eylem çizgisinin
terk edilmesini, bölgede yanl›fl ittifaklar›, emperyalizme karfl› kararl› bir tutum
alamay›fl› beraberinde getirdi.
Gerilla savafl›n›n geliflimi sürecinde, PKK’nin program›nda yaz›l› oldu¤u gi-
bi Marksizm-Leninizm’de daha kesin bir ›srar gösterilmesi, savafl›n s›n›fsal ni-
teli¤inin ön plana ç›kar›lmas› ve buna uygun tav›r ve taktiklerin gelifltirilmesi,
söz konusu avantajlar›n dezavantaja dönüflmesini engelleyebilecek tek yoldu.
Ancak PKK bu yolu tercih etmedi. Tersine ulusalc› çizgi daha da derinlefltirildi,
sosyalizm hedefinden iyice uzaklafl›ld›, gerilla savafl›nda ve geliflen köylü ha-
reketinde s›n›fsal boyut hemen hemen hiç görülmedi. Kuflkusuz bu yol daha
zahmetli, daha zor bir yoldu.
PKK ise 87’lerden itibaren hep k›sa vadede sonuç almaya yönelik politika
ve taktikler gündeme getirdi. 84 ç›k›fl› stratejiye göre “uzun süreli bir halk sava-
fl›”n›n bafllang›c›yd›. Ancak hem gerilla taktiklerinde k›sa vadeli, hem politika-
da k›sa vadeli hedeflere yönelindi. Örne¤in gerilla koruculu¤a karfl› k›sa vade-
de sonuç almak için korucu ailelerine de yönelen sald›r›lar gerçeklefltirdi. Politi-
ka düzeyinde ise daha k›sa vadede sonuç almak için hedefler sürekli s›n›rland›-
r›ld›, ba¤›ms›zl›ktan oligarfliyle federasyona, özerklik gibi alternatiflere gelindi.
‘84 ç›k›fl› devrimci bir ç›k›flt›r. Ancak geliflimi içinde savafl›n askeri ve poli-
tik anlamda karfl› karfl›ya kald›¤› t›kan›kl›klar›, devrimci bir perspektifle aflmak
yerine, k›sa vadeli olanlar tercih edilerek, ulusalc› çizgi öne ç›kar›lm›fl, bu ise
t›kan›kl›klar› daha da büyütmüfl ve neticede bugünkü “bar›fl” politikalar›n›n ha-
kim oldu¤u sürece gelinmifltir.
Devrimci hareket, Türkiye Kürdistan›’ndaki gerilla prati¤ini de¤erlendirir-
ken, örne¤in flu noktaya her zaman özel olarak dikkat çekmifltir. ‘84’te baflla-
yan gerilla savafl›, gerek tecrübesizlikler, gerek bölge koflullar›n›n k›smen de-
¤iflmeye bafllamas›, gerekse de kitle çal›flmas›ndaki, gerilla taktiklerindeki ye-
tersizlikler gibi çeflitli nedenlerle, 86’ya gelindi¤inde büyük darbeler yemifl, ol-
dukça zorlu bir sürece girmifl, adeta varolmayla yok olma aras›nda bir s›n›r
çizgisine gelmifltir. ‹flte bu noktada gerilla savafl›nda ›srar edilmifl, ve o kritik
eflik bu ›srarla afl›lm›flt›r. Kay›plardan korkmamak ve savaflta ›srar, sonraki ge-
liflmenin de önünü açm›flt›r.
Ancak gerilla savafl›n›n bu büyük dersiyle birlikte, 84’ten 98’e uzanan sü-
recin bütününde görmemiz gereken baflka dersler de vard›r; ki bunlar esas›n-
da Türkiye Kürdistan›’ndaki gerilla mücadelesine özgü olmay›p, pek çok ülke-
de yaflanm›fl, görülmüfltür.
Görülmüfltür ki, gerilla tek bafl›na her fley de¤ildir. Gerilla savafl›n›n hangi
amaca yöneldi¤i belirleyicidir. Görülmüfltür ki, güç olmak her fley de¤ildir, o
gücün hangi politikan›n emrinde oldu¤u önemlidir.
PKK önderli¤indeki gerilla mücadelesinin temel sorunlar› bugün iflte bu nok-
talardad›r.
Gerilla savafl› 14 y›ld›r sürmektedir. Kürt halk› 84’ten bu yana da¤larda bin-
lerce evlad›n› flehit vermifltir. 15 A¤ustos kahramanl›¤›n›n ve o günden bu yana
ödenen bedellerin bofla gitmemesi, savafl›n devrimcileflmesi, amac›n halk›n ikti-
dar›na kilitlenmesiyle mümkündür. Kürt halk›n›n önündeki devrimci yol budur.
258 Miliyetçilik Ç›kmaz›

KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN KÜRT M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N‹N
MUHASEBE
ZORUNLULUĞU MUHASEBE ZORUNLULU⁄U

Devrimci Sol Devrimci Sol Dergisi


Say› 11 Tarih: A¤ustos 1998

H
er savafl›n dönüm noktalar› vard›r. Bu bazen ideolojik, politik bir dönüm
noktas›, bazen askeridir. 76-77’lerde siyasi arenada varolmaya baflla-
yan, bugüne ulaflan as›l varoluflunu ise 15 A¤ustos 1984 ç›k›fl›yla ger-
çeklefltiren PKK, bugün hemen her aç›dan iflte böyle bir dönüm noktas›ndad›r.
Önündeki seçenekler çok fazla de¤ildir.
Türkiye Kürdistan› için Almanya’n›n bir eyaleti gibi, veya Çeçenistan gibi bir
statü mü olacak?
PKK, bak›n nas›l anlafl›yorlar, bar›fl›yorlar diye sürekli örnek olarak verdi¤i bir
FKÖ, bir ‹RA, bir ELN, FSLN veya benzerleri gibi mi olacak?
Binlerce flehitle yürütülen silahl› savafl, sonuçta bir Güney Afrika’daki, bir Kon-
go’daki gibi, hiçbir gerçek devrimci dönüflümü sa¤lamayan bir “son”la m› sonuç-
lanacak?
Yoksa bunlardan baflka sonuçlar ortaya ç›karmas› pek mümkün olmayan mev-
cut politikalar terkedilip, milliyetçilikle hesaplafl›l›p devrimci bir çizgiye, devrimci
bir çözüme mi yönelinecek?
Bu tercih, y›llard›r art›lar›yla eksileriyle mücadele eden bir örgüt olan PKK’nin
en az›ndan belli bir süre için Türkiye Kürdistan›’n›n, ve binlerce flehidin kaderi
üzerine bir tercihtir.
PKK’nin bugünkü politikalar›nda a¤›r basan, öne ç›kan yan, emperyalizmle ve
oligarfliyle bar›fl, uzlaflma e¤ilimidir. Ancak bu henüz bitmifl bir süreç de de¤ildir,
Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesi farkl› dinamikleri de içinde tafl›maktad›r.
‘90’dan bu yana PKK taraf›ndan öyle politikalar izlenmifltir ki, kavramlar, ev-
rensel tezler Kürt ulusalc›l›¤›n›n literatüründe alt üst olmufl, askeri, siyasi açmazlar
üst üste y›¤›lm›flt›r. Ama PKK bu gerçe¤iyle karfl› karfl›ya gelmekten, bunlar› tart›fl-
maktan sürekli adeta kaçmaktad›r. Bu, do¤al olarak PKK’nin “mevcut durum” tes-
pitini bile mu¤laklaflt›ran sonuçlar yaratmaktad›r. Mücadelenin bugün içinde bu-
lundu¤u duruma iliflkin bir yandan “Ölüm kal›m savafl› verildi¤i” tespit edilirken,
ayn› günlerde bu y›l›n da “zafer y›l›” ilan edildi¤ini, çözüme her zamankinden da-
ha yak›n olundu¤unun söylendi¤ini görebilirsiniz.
Açmazlar›, t›kan›kl›klar› gizlemeye yönelik propaganda ve tahliller, do¤al ola-
rak abart›c›, gerçekler üzerinde oynayan bir biçim alm›flt›r. PKK içinde bulundu¤u
durumu hangi biçimde ve hangi nedenlere ba¤l› olarak aç›klarsa aç›klas›n, ya-
flanan sorunlar›n, t›kan›kl›klar›n nedeni ne oligarflinin fliddetlenen sald›r›lar›, ne de
Barzani ve ard›ndan gelen fiemdin ihanetidir. Bugün ulusal hareketin yaflad›¤› t›-
kan›kl›¤›n esas kayna¤› PKK’nin kendisidir. Milliyetçi ideolojisi, ve bu ideolojiyle
Miliyetçilik Ç›kmaz› 259

birlikte yaflayan pragmatizmidir. Ancak PKK bunu görmekten, kabul etmekten


uzakt›r. “Diplomasi alan›nda elde edilen baflar›lar” ulusal hareketin geliflmesinin,
güçlenmesinin kan›t› olarak gösterilmeye çal›fl›l›rken, yine pragmatist anlay›flla ele
al›nan “Türkiyelileflme” teorileri ile t›kan›kl›¤a çözüm aranmaktad›r. Bu tür prag-
matist yaklafl›mlarla soruna çözüm aramak geçici olarak bir soluk almay› sa¤la-
yabilse bile, sorunun esas kayna¤›na inmekten kaçmak gelecekte ulusal hareketi
çok daha büyük açmazlarla karfl› karfl›ya b›rakacak, Kürt ulusalc›lar› ve ulusal ha-
rekete destek veren kitleler büyük hayal k›r›kl›klar›yla karfl› karfl›ya kalacaklar, bel-
ki de o gelecek hiç olmay›p, PKK de dünyada bugün onlarca örne¤i olan, bar›fl
yap›p siyasi arenadan silinen güçlerden biri olacakt›r.
‹flte karfl› karfl›ya bulunan tercih böylesine hayati önemdedir ve esas›nda dev-
rimci anlamda varolmakla yokolman›n tercihidir. Bu tercihin halklar›n ç›kar›na net -
leflmesi, baflta iktidar hedefi olmak üzere mu¤laklaflt›r›lan, reddedilen veya çarp› -
t›lan her fleyin yeni bafltan tart›fl›lmas›, yeni bafltan yerli yerine oturtulmas›yla
mümkündür.

Herfleye Yeni Bafltan m› Bafllayaca¤›z?


Nas›l bir siyaset? Nas›l bir taktik anlay›fl›?
Emperyalizm kim? Egemen s›n›flar kim?
Çözüm ne demektir? Hedef nedir?
Teoriyle pratik aras›ndaki ba¤ nedir?
PKK’nin teori ve prati¤inde bütün bunlar tart›flmal› hale gelmifltir. Kavramlar›n
burjuva içerikle riyle, devrimci içerikleri birbirine kar›flm›flt›r.
PKK’de günlük politika esast›r. Dolay›s›yla dün söylenen bugün unutulmakta,
unutturulmak istenmek tedir. Bu kavramlardaki kar›fl›kl›¤›n bile görülemeyece¤i,
her türlü tart›flma ve ideolojik mücadeleyi engelleyen daha vahim bir durumun da
yarat›c›s›d›r. Her fley “taktik” oldu¤u belirtilen tahlil ve tav›rlar etraf›nda biçimlen-
mekte; hala varoldu¤u söylenen strateji baflka yönü, art›k ana çizgi haline gelen
taktikler baflka yönü göstermektedir.
Kürt ulusalc› hareketin politikalar›n›n ana ekseni durumundaki “çözüm”den ne
anlafl›ld›¤›, bilinçli bir tercihle somutlanmamakta, karfl›daki muhataba göre de¤i-
flen onlarca çözüm tan›mlamas› yap›lmaktad›r.
Dostun, düflman›n bile net tariflerini bulmak mümkün de¤ildir art›k. Düflman
kamp›n flu veya bu aç›klamas›, politikas› övgülere bo¤ulabilirken, devrimcilere
karfl› tersine küçümseyen bir tutum gelifltirilebilmektedir.
Her fley bu kadar içiçe girmiflse, çözümden bar›fla, tekelci burjuvaziden em-
peryalizme kadar bunlar›n içerikleri, s›n›fsal nitelikleri mu¤laklaflt›r›lm›flsa, herfleyi
yeni bafltan tart›flmak bir gerekliliktir.

Emperyalizm Kimdir ve Ne ister?


Bazen ABD emperyalizmi, bazen de Avrupa emperyalizmi üzerine teoriler ge-
lifltirilip bunlar›n Türkiye oligarflisini çözüme zorlayaca¤› söylenmifltir. Avrupa ve
ABD emperyalizminin “çözüm”den kendi ç›karlar› d›fl›nda bir fley kastetmifl ola-
mayacaklar› gerçe¤ini bir kenara b›rak›n, bu ülkelerin kendi anlad›klar› bir çözüm
için bile bir zorlamalar› görülmemektedir.
260 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Emperyalizme iliflkin evrensel, güncel bilinen tüm gerçekler PKK teorisinde yok-
tur. O adeta farkl› bir emperyalizmi tarif etmektedir bize. Onun tarif etti¤i emper-
yalizm, Lenin’in tarif etti¤i emperyalizmden oldukça uzakt›r. Halklar›n sorunlar›n›
“çözen” bir emperyalizmdir bu. ‹nsan haklar› savunucusudur. Diplomasisine bü-
yük önem verilen bir emperyalizmdir. Asl›nda karfl›m›zda neyin oldu¤u bellidir.
Kendine “bar›fl jandarmas›” rolünü biçen yeni dünya düzeninin emperyalizmidir
bu. Karfl›s›nda sosyalist bir sistemin olmad›¤› koflullarda özgürlük, demokrasi, in-
san haklar› gibi halklar›n mücadelesinin sonucu olan kavramlar› kendine maletme-
ye çal›flmakta ve ne yaz›k ki bu propaganda ve güç dayatmas› çeflitli çevreleri et-
kisi alt›na almaktad›r. Herfley çok da basittir asl›nda. Emperyalizm bizi neden sev-
sin? Neden bizim halk›m›z›n iyili¤ini, mutlulu¤unu istesin? Avrupa bizi neden sev-
sin? Evet, çok basit. Onun ç›karlar›na hizmet ediyorsan, istediklerini veriyorsan se-
ver. E¤er bizi sevmeye bafllam›flsa önce kendimizden flüphe duyar›z.
Bugüne kadar ABD’ye, Avrupa emperyalizmine iliflkin söylenenleri, yaz›lanla-
r› tekrar etmeyece¤iz. Yaln›zca son örne¤e bakmak yeterlidir. Avrupa Konseyi Par-
lamenterler Meclisi’nin Haziran sonunda Kürt sorununu görüfltü¤ü toplant›yla ilgi-
li PKK Genel Baflkan› Öcalan hemen karar öncesi “Avrupa Konseyi’nin bütün ka -
rarlar›na uymaya haz›r›z” aç›klamas› yapm›flt›.
Ne var ki, Avrupa Konseyi’nin karar› hiç de Kürt ulusalc›lar›n›n beklentilerine
uygun olmad›. Herfleyden önce al›nan karar PKK’nin ve mücadelesinin meflrulu¤u-
nu tan›m›yor, bir terör örgütüne indirgiyordu.
Hadi uyun flimdi bu karara?
Uyamaz. Çünkü bu karara uymak kendini inkar etmektir.
Peki, PKK neden böyle kendi aç›klamas›n›n açmaz›yla karfl› karfl›ya kalmaktad›r?
Bu sorunun cevab› Emperyalizm konusundaki bulan›kl›kt›r.
Hiçbir devrimci örgüt, emperyalizmin kararlar›na uymaya haz›r›z demez.
Denilebilir ki, burada bir parça taktik, politika var. Hay›r, hiçbir politika, tak-
tik devrimcileri ideolojik anlamda böyle bir açmazla, mu¤lakl›kla karfl› karfl›ya ge-
tiremez. Getiriyorsa o politikada, o taktikte derin bir yanl›fll›k vard›r.
Avrupa Konseyi’nden ç›kan kararla Kürt ulusalc› çevreler bir hayal k›r›kl›¤› daha
yaflad›lar. Bu sefer de Avrupa’y› o kadar da önemsememek gerekti¤i, kendi ç›karla-
r›na, TC ile olan iliflkilerine göre hareket ettikleri, edecekleri söylenmeye baflland›.
Peki tüm bunlar deneyle mi ö¤reniliyor? Herfleye yeniden bafltan m› bafllanacak?
Emperyalizm, kapitalizm yeniden mi keflfedilecek? Deneycilikle Marksizm-Leninizm
olmaz. Gereken yeniden bir keflif de¤il ama Marksizm-Leninizmi esas almakt›r.
Bu olmad›¤›nda emperyalizme yönelik bu tepki ve söylemler de geçici olur.
Arada böyle beklentiler karfl›l›k bulamay›nca devrimci dönüfller yap›l›r. Sonra ba-
fla dönülür, tekrar Avrupa emperyalizminin baflkentlerine mektuplar yaz›lmaya
bafllan›r.
Biz böyle bir politikay› reddediyoruz. Emperyalizmin özünde hiçbir de¤ifliklik yok-
tur. Onun halklar›n kaderine iliflkin olumlu bir karar almas›n› ihtimal dahilinde görmü-
yoruz. Emperyalizmin halklar için en ileri kararlar almas›ndan bile flüphe duyar›z.
Yanl›fll›k milliyetçi düflüncededir.
Emperyalizm kim? Kürdistan’› ony›llard›r sömüren emperyalizm de¤il mi?
Yeryüzünde dünya halklar›n› sömüren, tüm zulümlerden sorumlu olan emper-
yalizm d›fl›nda bir baflka emperyalizm yoktur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 261

Evet “Kürt sorunu” dünya sorunu haline gelmifltir. Ama nas›l? Hemen tüm em-
peryalistler, çeflitli devletler bir biçimiyle kullanay›m hesab›ndad›r. Biz de onlar›n
hesaplar›ndan yararlan›r›z deniliyorsa, giderek bu hesaplar›n bir parças› olman›n
kaç›n›lmaz oldu¤u da bilinmelidir. Emperyalizmin neyi, niçin yapt›¤› do¤ru kav-
ranmad›¤›nda her gün hayal k›r›kl›klar› yaflamak kaç›n›lmazd›r. “Kürt meselesi ar-
t›k dünya meselesi” haline geldi deyip, bu yanl›fl de¤erlendirildi¤inde, yine her
gün, koskoca dünya bu sorunu hala niye çözmüyor diye flaflk›nl›klardan flaflk›nl›k-
lara düflülür.
Bölge savafl› denilmifl, bu savafltan Kürt halk›n›n özgürlü¤ünün ç›kaca¤› söylen-
mifltir. ABD emperyalizminin Körfez sald›r›s› döneminde gördük. Bölge savafllar›n›
emperyalistler ç›karmakta, kendi ç›karlar› temelinde yönlendirmektedirler. Bunu gö-
remeyip Ortado¤u’da bölgesel savafl tespiti yapmak, eski SSCB topraklar›nda em-
peryalizmin denetimindeki milliyetçi hareketleri olumlamak, emperyalizmin yeni
dünya düzeni politikalar›n›n da do¤ru çözümlenemedi¤ini göstermektedir.
Emperyalizmden olmayacak fley beklenirse olaca¤› budur. Tarihi adalet isteni-
yor emperyalizmden. Emperyalizm mi adaleti sa¤layacak? Çok net söylüyoruz;
emperyalizm “Kürt sorununu” çözmez.
Çözerse halk›n aleyhine çözer.

Egemen S›n›flar Kimdir Ne Yaparlar?


Kürt ulusalc› çevreler, “taktik”lere ve burjuva politikas›ndaki geliflmelere öyle ki-
litlenmifllerdir ki; Türkiye oligarflisinin, oligarfli içerisindeki “sivil ve asker” kanatla-
r›n ne yapmak istediklerine dair teorik tespitler bir kaç ayda bir, hatta bazen birkaç
haftada bir de¤iflir. Oysa Türkiye’de emperyalizmin ve oligarflinin politikalar› aç›-
s›ndan ikide bir böyle de¤ifliklikler olmamaktad›r. De¤ifliklik tespit ve teorileri, ege-
men s›n›flar›n flu ya da bu kesiminin demagojik, propagandif aç›klamalar›na afl›r›
önem verilmesinden ve as›l olarak da bar›fl beklentilerinden ba¤›ms›z de¤ildir.
Strateji, halk iktidar› hedefi art›k iyice sisler ard›nda kald›¤› için, her fley suni
umutlar, hep “finali” yaflama, art›k “çözüm”ün kaç›n›lmaz oldu¤u, sona gelindi¤i
propagandas› üzerinde flekillenir... Güncel politikalar buna göre flekillenir; Özal çö-
zecek, bir baflka zaman Mesut çözecek, TÜS‹AD çözecek, MGK çözecek... Sonra?
Bunlar ç›kmazd›r. Ç›kmaz oldu¤u, bu temelde gelifltirilen tüm politikalarda gö-
rülmüfltür. Ç›kmaz olmas›, halklar için bir çözümü egemen s›n›flardan bekleme çe-
liflkisinden kaynaklanmaktad›r. Oligarfliyle uzlaflmaya dayal›, oligarflinin egemen-
li¤indeki bir “Federasyonu”, Kürt halk›na “çözüm” olarak sunmak, egemen s›n›f-
lar›n iflidir. Özal federasyonu iflte böyle telaffuz etmifltir. Oligarflinin egemenli¤in-
deki bir federasyonu ulusal kurtuluflçular isteyemezler. Bu, ne yürütülen savafl›n
karfl›l›¤›, ne de Kürt halk›n›n kurtulufludur. hiçbir egemen s›n›f iktidar›, kendi ikti-
dar›n› kendili¤inden, gönüllü olarak hal ka vermez, halkla paylaflmaz. Bunun
mümkün olabilece¤ini düflünmek, s›n›f gerçe¤ini reddetmek, burjuvaziyi de s›n›f
olarak de¤il sadece “iyi insanlar, kötü insan”lar olarak de¤erlendirmek demektir.
Peki, dost, düflman kim? Bunlar öyle günlük politikalarla taktik diye mu¤laklafl-
t›r›labilir mi? Halk›n bilincini, devrimin hedeflerini bulan›klaflt›ran politikalar nas›l
taktik olur? E¤er taktik burjuva politikalar›yla siyaset yapmaksa o zaman burjuva
politikas› ne, devrimci politika ne? Burjuvazi alas›n› yap›yor. Burjuvazinin manev-
262 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ralar›n› yüzy›llar›n deneyimine sahip burjuvaziden daha iyi kim yapabilir?


Egemen s›n›f halklar› sömürdü¤ü için egemen s›n›ft›r. Sömürüsünü sürdürmek
için gözünü k›rpmadan zulüm uygulad›¤› için egemen s›n›f t›r. Aptal m› emperya-
lizm? Ulusal harekete destek verdi¤i söylenen Ortado¤u’daki devletler aptal m›?
Kendi ç›kar› varsa destek verir. Karfl›l›¤›n› ister. ‹spat et kendini der. Kendi Kürd’üne
karfl› destek verdi¤i Kürt’ü kullan›r. Barzani’ye destek verilir o da silah›n› kendi hal-
k›ndan yurtseverlere çevirir. Di¤eri ‹ran’l› Kürtleri öldürür, Pastarlara teslim eder.
Egemen s›n›flar›n iktidarda oldu¤u bölge devletleriyle iliflkiler de s›n›fsal bak›fl
aç›s›ndan uzakt›r. Che, y›llar önce, gerilla savafl›na haz›rlan›rken bir baflka ülke
topraklar›ndan yararlanma konusunda flunlar› söylüyordu:
“Hiçbir zaman, topraklar› üzerinde harekatta bulunulan bir hükümetin
kay›ts›z flarts›z yard›mc›l›¤›na, müttefikli¤ine hatta sadece kay›ts›zl›¤›na bi-
le güvenilmemelidir; her zaman, daima mutlak biçimde düflman bir kamp
içinde bulunuyormuflças›na davran›lmal›d›r. Bu kampta, tabii ki istisnalar
bulunabilir; fakat bunlar genel kural› bozmaz.” (Askeri Yaz›lar, s. 121)
Egemen s›n›flar kendi düzenlerini sürdürmek için, bir yandan her türlü zulme,
di¤er yandan her türlü manevraya baflvururlar. Baflvuracaklar› manevralar›n s›n›-
r› yoktur. Böyle oldu¤u içindir ki, onlar›n yapt›¤›na burjuva politikac›l›¤› denilmifl-
tir. Ne yaparlarsa yaps›nlar, bununla sonuçta kendi sömürü düzenlerini sürdürmek
istediklerinden emin olunmal›d›r.

Mücadelemiz Kime Karfl› ve Ne ‹çin?


PKK’nin parti ambleminden orak çekici ç›karmas› kuflkusuz ki yaln›zca biçim-
sel bir de¤ifliklik de¤ildi. Bu de¤ifliklik, do¤rudan nas›l bir gelecek düflünüldü¤üy-
le ilgili bir de¤ifliklikti. Hemen ard›ndan baz› söylemler öne ç›km›flt›r. Örne¤in bun-
lardan biri “Biz insanl›k hareketiyiz” diye ifade edilenidir. Ne demektir?
Bu, gerçekte öyle bir tan›mlamad›r ki, s›n›f mücadelesini, halk›n mücadelesini,
ezilenlerle ezenlerin savafl›n› gizliyor, genellefltiriyor. Bir ad›m ötesi, reddetmektir.
fiimdi iflte bu noktada PKK’nin prati¤ine bakal›m: Emperyalizme dokunma, ifl -
birlikçisi tekelci burjuvaziye dokunma, toprak a¤alar›na dokunma, kim kal›yor ge -
riye? Da¤da gezen asker. Sadece askere karfl› savaflacaks›n. Peki sonra? Sonra
“askeri güçle çözülmüyor”, “her iki taraf da askeri güçle birbirine galip gelemez”,
“bu iflin sonu yok” denir. Askeri anlamda yap›lacak bir fley kalmad›¤› tespit leri
yap›l›r. Emperyalizm PKK’y› “terörist örgüt” ilan edince “Biz hangi ç›karlar›na za-
rar verdik ki bize terörist diyorlar” diye hayret edilir.
Bu da yeni ortaya ç›kan bir olgu de¤ildir. Daha önce de çeflitli defalar belirt-
ti¤imiz gibi, PKK siyasi olarak varoldu¤undan bu yana emperyalizme yönelme-
mifl, Kürdistan’›n orta yerindeki üslere vurmam›flt›r. Toprak a¤alar›na karfl› da ay-
n› tutum sözkonusudur. 84 gerilla savafl›n›n bafllang›c›ndan bugüne kadar, koru-
culuk vesilesiyle olanlar d›fl›nda A¤alara karfl› ne silahl› eylemler gündeme getiril-
mifl, ne de köylülü¤ün demokratik hareketi örgütlenmifltir. 15 y›ld›r yayg›n bir ge-
rilla savafl›n›n sürdürüldü¤ü bir bölgede toprak iflgalleri olmamas› çok çarp›c›d›r.
Devrimcilik aç›k ve düz olmak zorundad›r. Kime karfl› savafl›yoruz? Eskaza ik-
tidar› al›rsak, a¤alara dokunmayacak m›y›z, tekellere dokunmayacak m›y›z?
Belirtti¤imiz gibi çözüm ne? Nas›l bir federasyon? Bu hangi s›n›flar›n çözümüdür, ik-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 263

tidar kimin iktidar› olacakt›r? Bunlar halen somutlanmam›fl, cevaplanmam›fl sorulard›r.


Almanya’daki bir eyalet kadar, ya da Çeçenistan kadar “özgürlü¤ün” muhte-
vas› nedir? Nas›l biçimlenecektir? Somutlay›n, ayr›nt›land›r›n, halka anlat›n.
Tart›flma sonuçta buraya gelmelidir.
Biz Almanya’n›n bir eyaleti gibi olmak istemiyoruz. Biz kapitalizm koflullar›n-
da, faflizm koflullar›nda eyalet de, dil de istemiyoruz. Biz devrim istiyoruz.

‹ttifak Ne ‹çin Nas›l?


Kavramlar› ve pratikleri devrimci içeri¤inden boflaltma, birlikler, ittifaklar ala-
n›nda da geçerlidir. PKK herfleyin kendi ekseninde dönmesini ister ve bunu daya-
t›r. Bu dayatmay› kabul etmeyene ise düflmanlafl›r. PKK bundan ç›kmal›d›r.
Benmerkezcilik, pragmatizm, afla¤›lama PKK’nin Türkiye soluna yönelik yakla-
fl›mlar›n›n ana hatlar›d›r. Sürekli elefltirir ve küçümser. Evet, aradaki iliflkiler olma-
s› gerekti¤i gibi olmam›flt›r. Oligarflinin vahfli sald›r›lar› karfl›s›nda ittifaklar olma-
s› gerekti¤i gibi oluflturulamam›flt›r. Ama bunlar›n aç›klamas› “Türk Solu flöyle,
Türk solu böyle” basitli¤iyle yap›lamaz.
PKK Türkiye soluna sürekli olarak “biz bu kadar yapt›k da siz ne yapt›n›z?”
söylemiyle yaklaflm›flt›r. Hay›r, muhasebe böyle olmaz. Ne yapt›n›z? Belli bir güç
olmak m› yaln›zca mesele?
‘84 ç›k›fl›, gerilla savafl›n›n geliflebilirli¤inin kan›tlanmas›, bunlar olumlu fleyler.
Ama geldi¤imiz noktaya bakal›m. PKK’nin geldi¤i noktada izlenen politika ayn› za-
manda pekala gerilla savafl›n›n çözüm olmad›¤›na da “kan›t” oluflturabilecek bir nok-
taya gelmifltir. “Ne yapt›k, ne yapmad›k”›n muhasebesinde politikalar ve al›nan siya-
si sonuçlar temeldir. Al›n iflte Kongo’da, Eritre’de, Etiyopya’da devrim oldu. Onlar da
birfleyler yapt›lar, büyük gerilla güçleri oldular, ve sonuçta da üstelik iktidar oldular.
Peki ne oldu? Halklar lehine ne de¤iflti? Dünya halklar› buralarda emperyalizme kar-
fl› yeni mevziler mi kazand›? Öyle olmad›¤› görülüyor. Demek ki, belli bir gücün za-
fer sarhofllu¤u içerisinde biz herfleyi yapt›k siz ne yapt›n›z sorusu yanl›fl bir sorudur.
PKK önce biz ne yap›yoruz, nereden nereye geldik diye kendisine sormal›d›r.
Esasta Türkiye solunun geliflmesi de istenmemifltir. PKK kendi d›fl›ndaki istisna-
s›z her eylemi, her geliflmeyi kendisinin geliflmesine engel olarak görmüfltür. Bunu
somut olarak görmek isteyenler bizim özellikle 90 at›l›m dönemimizden itibaren
PKK’nin bize karfl› tavr›n› araflt›rmal›d›rlar. Önce yapt›¤›m›z eylemleri tabanda üst-
lenmifl, biraz zaman geçince onlar› mahkum etmek için adeta ç›rp›nm›flt›r. Oysa
o süreçte objektif olarak Kürt ulusal hareketine silahl› destek veren tek güç biziz -
dir. Ama o bunu karalama yolunu seçmifltir. Nedeni dedi¤imiz gibidir; baflkas›n›n
güçlenmesinde kendi gerilemesini görmektedir. Bu tabii ideolojik güçsüzlüktür.
Kimin ne yap›p yapmad›¤› bab›nda Türkiye solunun da PKK’ye soracaklar›
vard›r. Baflkalar› ölür kal›rken siz ne yapt›n›z? 12 Temmuz’da, 17 Nisan’da siz
ne yapt›n›z? Bir fley yapmak bir yana, bilmek bile, onun gündeme gelmesini bile
istemezsiniz. Kürt ulusalc›l›¤›n›n kendi d›fl›ndaki geliflmelere bak›fl›ndan kaynakla-
nan bir sonuçtur bu. Herfley kendi ekseninde dönecektir.
12 Temmuz’da, 17 Nisan’da ne yapt›n›z sorusunun cevab› “biz savafl›yoruz
ya” diye de verilemez. Herkes kendine göre savafl›yor. Biz diyoruz ki, flunu flöyle
yanl›fl buluyoruz, ama flunu destekliyoruz ve desteklemiflizdir de. Pekala PKK bugü-
264 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ne kadar Türkiye solunun, devrimci hareketin neyini desteklemifltir? Onun da en az


herkes kadar böyle bir sorumlulu¤u yok mudur? PKK’nin bugüne kadar iyi dedi¤i
bir eylem, kendi d›fl›ndaki bir geliflmeye somut bir destek sunmas› var m›? Yoktur.
PKK bu boyutuyla ne bugünü ve tabii ne de dünü tart›fl›yor. Biz “dünü b›rak›p
bugüne bakal›m” anlay›fl›nda de¤iliz. Mesela aradan y›llar geçse de sol içi çat›fl-
malar› tart›flmaya devam edece¤iz. PKK de gücün, flehitlerin arkas›na s›¤›n›p, ta-
rihi yok sayamaz. Art›k bu gerçekler tart›fl›lacakt›r. Art›k küfretme, tehdit etme, hot-
zot dönemi bitmifltir.
Önce “sol engelliyor” diye hemen tüm solla çat›flt›. 12 Eylül sabah› bu mant›k
yok mu oldu? Pek bir fley olmamas› bunun afl›ld›¤›n› göstermez. Dersim’de dört
TDKP’linin PKK taraf›ndan öldürülmesi anlay›fl›n esasta devam etti¤ini gösteriyor.
12 Eylül öncesi sol içi çat›flmalar, 12 Eylül sonras› ricat gibi konular gündeme
getirildi¤inde PKK’lilar›n de¤iflmez cevab› fludur; “biraz da dönüp sonuçtan baka-
l›m, kim hakl› sonuç göstermiyor mu?”
‹deolojik meselelere böyle bak›lmaz. Bu “en güçlü bensem, en do¤ru da be -
nim” demektir, ki, hiçbir bilimselli¤i yoktur. Bir hareket flu veya bu koflullarla bir-
likte geçici olarak güç alabilir, peki sonra? Bu güç nereye yönlendirilecek? Evet,
biz flimdi “sonra?..” diyoruz.
Gelinen noktada a盤a ç›kanlar, PKK’nin geçmiflten bu güne bünyesinde tafl›-
d›¤› ideolojik açmazlard›r. Savafl›n geliflti¤i, gelifltirildi¤i süreçlerde pek gözükme-
yen bu açmazlar 90’lardan bu yana izlenen politikalar içerisinde bir bir a盤a
ç›km›fl, PKK’y› zorlamaya bafllam›flt›r.
Dünden bugüne gerçekleflmeyen öngörüler, yanl›fl politik tahliller birbirine ekle-
ne eklene gerçekte tutars›z, ideolojik aç›dan zay›f bir politik tarih ortaya ç›karm›flt›r.

Birlik Ve ‹ttifaklarda Pragmatizm


Daha yak›n zamanda bizimle ortak bir protokol imzalayan PKK, bize dayat-
malar›n› kabul ettiremedi¤i noktada, bu defa bizim olmamam›z üzerine kurulu bir
birli¤i gündeme getirmifl ve çeflitli manevralarla kurdurmufltur. Ortak protokolumuz
dan buraya nas›l gelindi¤ini ortaya koymak durumunday›z. Bu geliflmeler, ayn›
zamanda bir PKK tablosunu da ortaya ç›karacakt›r.
DBG’nin kuruluflunda a盤a ç›kan, aç›k düflmanl›k zihniyeti ve bir tav›r al›flt›r.
Biz bu tav›r al›fl›n nedenini iyi biliyoruz. PKK’y› çok iyi tan›yoruz. Art›k defalarca
da kan›tlanm›fl, görülmüfl oldu¤u gibi, PKK hiçbir zaman kendi d›fl›nda hiçbir gü-
cün geliflmesini istemez. Ya her fley kendi ekseninde olacakt›r ya da bunu kabul
etmeyenlere, çok basit ve çok bilinen özel harbin yedekleri veya do¤rudan özel
harpçi denilip iflin içinden ç›k›l›r. Biz PKK ile protokol yapt›¤›m›zda PKK’nin birlik-
lere, ittifaklara bak›fl›n› bilmiyor de¤ildik, protokole uyulmamas› bu anlamda bir
ihtimaldi. Ama özellikle protokolü isteyen onlard›. Ve bu noktada bizim istedi¤i-
miz an lamda bir protokol yapmak tarihsel olarak da siyasal olarak da bir kaza-
n›md›. Çok küçük bir olas›l›k da, PKK’nin siyasi çözüm t›kan›kl›¤›n› anlay›p dev-
rimci rotaya girmesiydi. Bu olas›l›k da denenmeliydi. Ama çok k›sa süre sonra bu-
nun böyle olmad›¤› anlafl›ld›. Buna ra¤men peflini b›rakmad›k. Hem de sadece
alan ve bölgelerde tart›flarak sorunu noktalamad›k. Her düzeyde tart›flt›k. Ve so-
nuç alamad›k. Çünkü siyasi çözüm, bar›fl politikalar›n›n aleti olmad›k. Onlar ade-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 265

ta protokol yokmufl gibi davranmak istiyorlard›. Yani kendi ihtiyaçlar› oldu¤u za-
man sen onlar›n istedi¤i do¤rultuda hareket edeceksin, ama onlar ortak bir eyle-
me yanaflmayacaklard›. Biz bütün bunlar› da bilerek protokolü imzalad›k. Bizim
için kaybedecek hiçbir fley yoktu. Tersine geliflirse Cephe’nin inflas›n›n ad›mlar›
at›lacak, geliflmez se solda bilinen yapt›lar, olmad› olumsuzlu¤una bir halka da-
ha eklenecekti, bu riski göze ald›k. Biz devrimci iliflkilerde safl›¤›n temizli¤in ol-
mas›ndan yanay›z. Bunun tersine herfley politikad›r, taktiktir deyip, ilkesizlik, fay-
dac›l›k, f›rsatç›l›k ha kim hale gelirse devrimcilik anlam›n› yitirir ve s›radan kasa-
ba politikac›l›¤›na dönüflür. Böyle düflünmek kolayd›r, ama biz bunu kendi devrim-
cili¤imizin kirlenmesi olarak görürüz. Bunun için bu tür politika ve taktiklere bafl-
vurmay›z. Bugün PKK politika yapma, taktik ad›na en kaba faydac› politikalar› ne
yaz›k ki, Türkiye solunda egemen k›lm›flt›r. Örgütsel ba¤›ms›zl›k ve örgütsel kiflilik
hiçbir zaman vazgeçilmezdir. PKK de bizim bu yan›m›z› bir kez daha gördü ve
bu yan›m›z onlara bizim öyle kendi eksenlerinde döndürebilecekleri bir hareket
olmad›¤›m›z› kavratt›. PKK gerek Irak’ta gerek Türkiye’de diyebiliriz ki onlarca
protokol yapm›flt›r. Ve hepsini de tek tarafl› PKK ortadan kald›rm›flt›r. Dikkat çeki-
cidir, bizim d›fl›m›zda flimdiye kadar hiç kimse bu protokolleri PKK’nin bozdu¤u-
nu ortaya koymam›flt›r. PKK kendisini her fleye hükmeden, dokunulmaz bir güç
olarak gördü¤ü için de bu aç›kl›¤›m›z onlarda büyük tahammülsüzlük yaratm›flt›r.
Tahammülsüzleflmifltir, çünkü PKK onca kitle gücüne ve silah›na ra¤men, ideolojik
olarak zay›ft›r. Öyle ki insanlar›n›n baflka bir dergiyi okumas›n› bile istemez. Binlerce
insan sürekli bir abart› ve hayal dünyas›nda yaflat›l›r. ‹flte bunun için Parti-Cephe’nin
söylemlerine, ilanlar›na yasak getirilmifltir. ‹nsanlar sonsuza kadar hayal dünyas›nda
yaflat›lamaz. Bir hareket milliyetçilikle, pragmatizmle, reformizmle bir yere kadar geli-
flebilir. Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da bir çok hareket böyle geliflmifl ve yok ol-
mufltur. Biz bu gerçe¤i bilerek Marksist-Leninistiz ve o safl›¤›m›z› koruyaca¤›z.
PKK bugün art›k hemen herkesin gördü¤ü gibi Kürdistan veya Türkiye devrimi-
ni de¤il, emperyalistler eliyle kapitalist sistem içinde bir ‹RA veya Latin Amerika
bar›fl› istemektedir. PKK, bizi bu politikan›n alan›na sürükleyerek, uluslararas› bo-
yutta iflte bütün örgütler denetimimde... ya siyasal çözüme yanafl›rs›n›z ya da da-
ha güçlü vururum... propagandas›n› düflünmüfltür. Bu oyuna alet olmay›nca düfl-
man ilan edilmemiz onlar için kaç›n›lmazd›. Pragmatizmin, milliyetçili¤in politika
tarz› budur. DBG’ye yüklenen misyon da kuflku duyulmas›n ki ayn› muhtevadad›r.
Bugün bu birli¤in üyeleri sözde ne derlerse desinler bu politikan›n aleti durumun-
dad›rlar. Dikkat edin, devrim söylemi yoktur hiç ortada. MED TV’de de çok aç›k
söylenmifltir; Bu Güç Birli¤i demokratik platformda neden eski T‹P’i yaratmas›n!..
Bugün ÖDP de ayn› fleyin peflindedir. Biri gerilla temelinde ortaya ç›k›p geliflmifl,
di¤eri silahl› mücadelenin, illegal örgütlenmenin reddi temelinde ortaya ç›k›p le-
gal parti kurmufl; ikisi de ayn› fleyi söylüyor!.. Silah›n, gerillan›n her fley demek ol-
mad›¤›na çarp›c› bir örnektir bu.

Günlük Politika Ve Taktikler Batakl›¤›


Herfleyin “taktikler” üzerine infla edildi¤i Kürt ulusalc› hareketinde, pragma-
tizm de teorisi yap›larak politikan›n asli bir unsuru haline getirilmifl, bütün iliflkile-
rine ve tav›rlar›na yön veren bir tarza dönüfltürülmüfltür.
266 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Biz Kemalistleri oldukça iyi tan›yanlardan birisiyiz. Onlar›n diliyle politika yap-
mak, onlar›n diliyle savafl› yürütmek bizim uzmanlaflt›¤›m›z bir aland›r. Bu adam-
lar› yola getirmek bafll› bafl›na büyük bir yarat›c›l›kt›r.” (Ali F›rat, Özgür Halk, S. 74)
Nedir peki Kemalistlerin dili? Milliyetçilik, pragmatizm, amaca ulaflmak için
herfleyi kullanmak. K›sacas› burjuva politikac›l›¤›. Abdullah Öcalan’a göre Mus-
tafa Kemal “iyi bir ittifakç›d›r, taktikçidir.” (A. Öcalan, Serxwebun, S.187)
Düflmana karfl›, devrimci politikalarla de¤il de onun “diliyle” yani burjuva po-
litikalar›yla savafl› yürütmeyi temel alman›n yanl›fll›¤› bir yana, savaflta bu tarz te-
mel al›nd›ktan bu tarzda uzmanlafl›ld›ktan sonra, bunun sadece düflmana karfl›
kullan›lan bir tarz olmaktan ç›k›p tüm iliflkilere, tüm davran›fllara yön veren bir tar-
za dönüflmesi kaç›n›lmaz olur. Bu tarz dost güçlerle iliflkilerde de, birlik anlay›fl›n-
da da, savafl›n sürdürülüfl biçiminde de kendini a盤a vurur.
Mesela bugün, yani SSCB da¤›ld›ktan, sosyalizm y›k›ld›ktan sonra deniyor ki
“revizyonizme karfl› olsayd›k yaflatmazlard›”. Yani bu ne demek? Biz asl›nda Sov-
yetler Birli¤ine karfl›yd›k ama yaflamak için, yaslanacak bir yere ihtiyac›m›z oldu-
¤u için o zaman karfl› oldu¤umuzu söylemedik. Bu Kemalizmden al›nm›fl pragma-
tizm de¤il de nedir? Bu mant›k revizyonizm y›k›ld›ktan sonra da tabii bu sefer yas-
lanacak baflka yer arar. Emperyalizme dokunmaz, ondan “çözüm” bekler.
Devrimci safl›k kaybedilirse devrim ne o zaman? Devrimcilik burjuvaziyi taklit
etmekse neden devrim yapal›m?
Kemalistlerin diliyle düflmana karfl› savafl bak›n nas›l sürdürülüyor: “Kemalist-
leri daha fazla ürkütmek, politikada daha sert k›r›lmalara yol açabilir. Il›m-
l› yöntemlerle bu kesimi elveriflli hale getirmek istiyorlar. Hatta yürüttü¤ü-
müz gerilla savafl› bile... S›n›rl› tarzda yürütmek deriz biz buna. Nedir bu?
... Onlar› gerillaya al›flt›rd›ktan sonra ›l›ml›, halkç› politikalara al›flt›rabiliriz,
kemalist orduyu gerillaya al›flt›rmak inan›lmaz bir geliflmedir. Özellikle halk-
ç›l›¤›... ‹flte, o zaman bak›n kemalistler nas›l yola geliyorlar. Bizimle de ko-
nuflacaklar, hem de çok kibarca konuflacaklar.” (Ali F›rat, Özgür Halk, s. 74)
Bu ne demektir? ‹ktidara, devrime yönelmeyeceksin, savafl›n çap›n› büyütme-
yeceksin ki Kemalistler ürkmesinler, kendilerini tehlikede görüp üzerine fazla gel-
mesinler. Onlar› gerillaya, halkç› politikalara al›flt›r›rken sen haz›rl›k yapacaks›n,
sonra aniden vuracaks›n. “M. Kemal de böyle yapm›flt›. Bafllang›çta pek bir fley
yapmam›flt›, ama sonra birdenbire vurdu.” (age)
Tabii bu arada birileri kalk›p generalleri, tekelci burjuvaziyi cezaland›rmaya
bafllay›p Kemalistleri ürküttü mü ona da karfl› ç›kacaks›n.
Peki bunca y›l sonra Kemalistler gerillaya, halkç› politikalara ne kadar al›flt›
acaba? Yüzbinlik ordular gerillaya al›flt›¤› için mi Kürdistan’a y›¤›ld›? Al›flt›¤› için
mi bu kadar imhaya yöneliyor, bunun için mi Irak yolgeçen han›na çevrildi, iflgal
edilip seferler düzenleniyor? Halkç› politikalara al›flt›¤› için mi bir HADEP’e bile
yaflam hakk› tan›mak istemiyor?
Elbette ki çok s›n›rl› da olsa baz› demokratik haklar›n kullan›labiliyor olmas›, re-
formist solun önünün aç›lmas› silahl› mücadelenin yaratt›¤› sonuçlard›r. Ama bunla-
ra bak›p da Kemalistlerin gerillaya, halkç› politikalara al›flmaya bafllad›¤›n›, de¤ifle-
ce¤ini, hatta sonralar› söylendi¤i gibi “ilericileflece¤i”ni beklemek, Kemalizmi, ordu-
yu, faflizmi hiç tan›mamak demektir. Kemalist ordunun al›flt›¤›, al›flaca¤› “sosyalist-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 267

ler” nas›l sosyalistlerdir? Gerçek sosyalistlerin, devrimcilerin durmadan katledildikle-


ri, kaybedildikleri, yüzlercesinin, binlercesinin iflkencelerden geçirildi¤i, tutsak al›n-
d›¤› neden görülmüyor? Mahkum edilmek istenen herfleye, ilgili ilgisiz “Kemalizm”
yaftas› asanlar›n bunlar› söylemesi, sorumuzu daha da önemli hale getiriyor.
Elbette meseleye Marksist-Leninist, devrimci bak›fl aç›s›yla de¤il de, pragmatist
milliyetçi bak›fl aç›s›yla bak›ld›¤›nda egemen s›n›flar cephesindeki geliflmelerden
ç›kar›lan sonuçlar, beklentiler de çok farkl› olur. Ordu içinden bir Lebed ç›kaca¤›
beklentisine de girilir örne¤in.
“Art›k MHP tarz› bir faflist darbe planlama yerine, Lebed türü bir deneyi-
mi haz›rlayabilirler. Dünyan›n bütün güçleri, hatta Amerika bile Yeltsin ye-
rine Lebed’i kabul edebiliyor. Bu aç›k bir iflarettir. Türk ordusuna ‘sen de
kendi Lebed’ini haz›rla’ biçiminde bir iflarettir bu.
(...) Kürdistan’daki savafl›m›m›z›n geliflimi ve Türkiyelileflmesinden dola-
y› o zaman bir bakacaks›n›z ki; Türk ordusunda nas›l kahramanlar ortaya
ç›k›yor... H›zl› bir solculuk gösterebilirler. Kürt sorununu herkesten daha
çarp›c› ortaya koyabilirler, hatta elinizdeki delilleri de alabilirler.” (Ali F›rat,
Özgür Halk, 15 Mart 97, s. 74)
Orduda bir yenilenme, de¤iflim bekleniyor. Peki nereden var›l›yor böyle bir so-
nuca? “‹flte, bize ald›klar› tav›r kadar, flebekeye de tav›r al›nd›. Bu Kemalist-
lerin kendilerini bir yenileme iflaretidir. Hatta TÜS‹AD’›n raporunu da buna
eklemek gerekiyor. Her ne kadar genelkurmay bu rapora çok karfl› gibi görü-
nüyorsa ve ‘çok karfl›y›z’ diyorlarsa da, asl›nda kemalist parti kendini yeni-
lemeye haz›rlan›yor.” (age)
Asl›nda yenilenen, de¤iflen bir fley yoktur. Bu durum bir y›l sonra 15 Ni-
san1998 tarihli Özgür Halk’ta flöyle tespit ediliyor: “Çeteler; deflifre olan bir kaç
uzant›s› ve sivri ucu haricinde tüm organlar›yla ve yine bu devletçe yönlen-
diriliyor, kullan›l›yor ve besleniyorlar...”
Bir y›l önce söylenenlerle flimdi söylenenler birbirinden ne kadar farkl›d›r. Or-
duda yenilenme, TÜS‹AD raporu, Lebed’ler hepsi bofla ç›km›flt›r. Bir y›l önce yap›-
lan tüm tespitler, tahliller iflas etmifltir. Peki böyle bir yanl›fla, beklentiye nas›l dü-
flüldü? Bunun cevab› verilmez, muhasebesi yap›lmaz.
Tahliller nas›l bofllu¤a düflüyor, nas›l isabetsiz ç›k›yor, ortada. Ama kimse bunla-
r›n pefline bakm›yor. Söyleyen de, dinleyen de unutuyor sanki. Her gün yeni bir fley,
her gün yeni bir çözüm formülü, her gün yeni bir burjuva politikac›s›n›n çözüm un-
suru olarak gösterilmesi. Evet, hepsi bofl ç›km›flt›r ve bofl ç›kmaya da mahkumdur.
Politika nedir, taktik nedir o halde? Halklar› yanl›fl umutlar, tahliller peflinde sü-
rüklemek mi? Çaresiz, bunlar da tart›fl›lacakt›r.

Zaferin Hayalini mi ‹stiyorsunuz Kendisini mi?


Gerçekleflmeyen finaller, gerçekleflmeyen kurtar›lm›fl bölgeler, Kürdistan top-
raklar› üzerinde gerçekleflmeyen savafl hükümetleri... Bir yan›yla, yanl›fl bir halk
savafl› anlay›fl›n›n sonucunda gerçekleflmiyor bunlar. Di¤er yan›yla, gerçekleflme-
sinin ne kadar istendi¤i tart›flmal›d›r. Çünkü bir yandan bunlar›n sözü edilirken,
as›l taktikler burjuva güçler aras›ndaki çeliflkiler, onlardan birilerinin sunaca¤› çö-
zümler veya onlar› “çözüme zorlamak” üzerine flekilleniyor. Susurluk kazas› olur,
268 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kontrgerilla devletinin birçok pisli¤i ortaya dökülür ama PKK hala ordudan,
MGK’dan, burjuva partilerinin flu veya bu liderinden beklentilerini devam ettirir.
Devletin ve kurumlar›n›n iflleyiflini çözümlemekten uzakt›r.
Hükümetten umut kesilir, MGK çözecek diye bak›l›r. Hatta ordu çözmek istiyor-
dur fakat siviller önünde engel oluflturuyordur. Ayd›nl›k’tan süzülüp gelen, Yalç›n
Küçük’te “tez”ler olarak formüle edilen görüfller, PKK’de takti¤e, politikaya, ordu-
da çözüm aray›fllar›na dönüflür.
Ordudan da bir fley ç›kmaz ama abart›yla sahte umutlar yarat›lmaya devam edilir.
“23 ayda Türkiye de¤iflecektir”.
23 ay geçiyor. Bir fley de¤iflmiyor bu 23 ayda da. Ama neden bu yanl›fl tah-
lili yapt›k diye yine de sorulmuyor. Çünkü Türkiye’nin de¤iflip de¤iflmemesi de
önemli de¤il son tahlilde. ‹fli nas›l olsa Avrupa çözecektir. Bu defa propaganda-
n›n a¤›rl›¤› o alana kay›yor:
“TC Avrupa’da, Ortado¤u’da, hatta dünyadan tecrit olmufltur.” Elbette tecrit et-
mek için o alanda mücadele edilir. Ayr› konu. Ama Türkiye’nin tecrit edilmiflli¤i fa-
lan yok. Kuzey Irak’› iflgal etmifl, istedi¤i zaman giriyor bombal›yor, yak›p y›k›yor
kimden ne kadar ses ç›k›yor, kim pratik bir tav›r al›yor. Katletmeye, kaybetmeye
devam ediyor, kimden ne kadar ses ç›k›yor? Kontrgerillan›n kurmaylar› Orgeneral
Çevik Bir, Genelkurmay baflkan› Hakk› Karaday› Avrupa’da, ABD’de el üstünde
tutuluyor. ABD Karaday›’ya emperyalizme sa¤lad›¤› “üstün” hizmetlerinden ötürü
liyakat niflan› tak›yor. Halk› katletmek, gerillay› imha etmek için silah al›m›nda,
teknoloji, deney, bilgi aktar›m›nda bir zorluk mu görüyorlar? Hay›r. Basbaya¤› t›-
k›r t›k›r al›yorlar istediklerini.
Kendi kamuoyunun da etkilemesiyle insan haklar› çerçevesinde emperyalizmin
yapt›¤› göstermelik elefltirilere, emperyalist devletlerin Türkiye üzerindeki pazar
sorunundan kaynaklanan aralar›ndaki ki mi çeliflkilere bak›p da TC tecrit oldu,
oluyor gibi sonuçlara varmak hayal ürünüdür, kendini kand›rmakt›r. Emperyalizm
Kürt sorununu “çözmek” için TC gibi sad›k bir müttefikini karfl›s›na al›p, Kürtlere
tercih etmez. Neden etsin? Kürtler emperyalizme TC’den çok daha fazla bir ç›kar
m› sa¤layacak? Sa¤layacaksa böyle bir “çözümü” Kürtler ister mi, TC ezece¤ine
emperyalizm ezsin daha iyi mi diyecek?
E¤er Türkiye halklar›na güvenilseydi, devrime güvenilseydi bu gaflar, tutars›z-
l›klar ortaya ç›kmazd›.
Evet, hiç yolu yok, PKK yeniden bir muhasebeye girmek, kendini ideolojik olarak sor-
gulamak zorundad›r. Tüm elefltirilere “Kemalizm” demekle art›k iflin içinden ç›k›lamaz
Art›k bunun zaman› gelmifltir. Bundan kaç›lamaz.
Milliyetçilikten ö¤renilen herfley reddedilmeden, eylem anlay›fl›n› da, ittifak an-
lay›fl›n› da, emperyalizme, sömürücü bölge devletlerine bak›fl aç›s›n› da çarp›klafl-
t›ran pragmatizm reddedilmeden, Kürt halk›n›n kurtulufl yolu asla bir berrakl›¤a
kavuflmaz; her fleyin günlük ele al›nd›¤›, her fleyin karmafla içinde, herfleyin yar›
alacal› oldu¤u bir yolda ayak sürümeler devam eder.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 269

Kurtulufl
Emperyalistler Kürt Sorununu Çözemez!
KÜRT ULUSAL HAREKET‹
EMPERYAL‹STLER‹N KEND‹S‹N‹
SÜRÜKLEMES‹NE ‹Z‹N VERMEMEL‹D‹R
EMPERYALİSTLER
KÜRT SORUNUNU
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÇÖZEMEZ
28 Kas›m 1998
Say›: 6

K
ürt ulusal hareketi, ateflkes-bar›fl politikalar›n›n geldi¤i noktada, daha ön-
ce de çeflitli biçimlerde telaffuz edilen “silahlar› b›rakmaya” art›k haz›r
oldu¤unu aç›klam›fl ve ulusal hareket art›k farkl› bir sürecin kap›s›na ge-
lip dayanm›flt›r. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik sald›rganl›¤›, ard›ndan PKK Genel
Baflkan› Öcalan’›n Rusya’ya, oradan da ‹talya’ya gidifli, Kürt ulusal hareketi aç›-
s›ndan uzun süredir gündemde olan baz› geliflmelerin bir anlamda “erken do-
¤um” yapmas›n› sa¤lad›.
Bu geliflmelerin içinde do¤an, “emperyalist çözüm”den baflka bir fley de¤ildir.
Öcalan taraf›ndan öne sürülen ve her biri üzerinde ayr›ca durulabilecek olan
flartlar, Öcalan’a halen bulundu¤u ‹talya’da bir statü tan›n›p tan›nmamas›, belki
çeflitli sarkmalara, belirsizliklere yol açacak ancak art›k bu süreci çok fazla etkile-
meyecek faktörlerdir. Çocuk do¤mufl ve ad› konmufltur.
Olay nedir? Olay, PKK’nin yanl›fl emperyalizm ve devrim tahlilleridir. Emper-
yalistlere, bölge devletlerine, bunlar aras›ndaki çeliflkilere dayanarak düflünülen
bir mücadele ve çözümün sonucudur.
Suriye, ard›s›ra Yunanistan, ard›ndan Rusya... Ve flimdi ‹talya... Hesaplar tut-
mamaktad›r. Suriye’nin bölge devletleriyle, Yunanistan’›n Türkiye’yle, Rusya’n›n
ABD’yle çeliflkilerine dayanarak gelifltirilen politika ve planlar, sonuçta tutmam›fl-
t›r. Her zaman belirtilmifltir; bu çeliflkilerden flu veya bu ölçüde yararlan›labilir, an-
cak bu çeliflkiler esas al›nd›¤›nda, bir süre sonra bu çeliflkilerden birinin taraf›
olunmaktan kurtulunamaz. Bugün de sanc›s› yaflanan budur.
Gelinen noktada, ‹talya eksenli düflünülen “statü” ve politikalar, siyasi çözümü
art›k aç›kça Avrupa eksenli düflünmek demektir. Öcalan’a “siyasi statü” verilip ve-
rilmeyece¤i ayr› bir konudur (kald› ki, esas olarak böyle bir statü de yoktur.) Böl-
ge devletleri ve emperyalizm tahlillerine dayan›larak yap›lan tahliller iflas etmifl-
tir. fiimdi ad›m ad›m Avrupa’n›n kabul edebilece¤i bir çizgi gelifltirilmektedir. He-
nüz gerek emperyalist ülkelerin tav›rlar› aç›s›ndan, gerekse de PKK’nin izledi¤i,
izleyece¤i politikalar aç›s›ndan çeflitli belirsizlikler vard›r; ama buna ra¤men flu-
nu kesin olarak söyleyebiliriz; Ne Avrupa Birli¤i, ne ABD, ne Rusya’ya dayan›la-
rak Kürt sorununun çözümü gerçekleflemez. Gerçekleflir diyenler, daha pek çok
kez yan›lacaklard›r. Ancak bu yan›lg›, pratikte yaflayarak göründü¤ünde, yan›lg›-
n›n sahipleri için art›k ifl iflten geçmifl olacakt›r.
Emperyalizm ne Kürt halk›n›n, ne de baflka halklar›n ç›karlar›n› düflünmez. Ter-
sini düflünen, tarihi bir yan›lg› içinde olup, emperyalizm gerçe¤inden ya haber-
sizdir, ya da bu gerçe¤i görmezden gelmektedir.
270 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Emperyalizme övgüler dizmek, devrimcilerin, yurtseverlerin ifli olamaz. Bu, em-


peryalizmin dünya halklar›na karfl› düflmanl›¤›n›, dünyan›n say›s›z , bölgesinde
emperyalizmin gerçeklefltirdi¤i vahfleti gizlemektir. Kürt ve Türk kardeflli¤i, Kürt ve
Türk halklar›n›n kurtuluflu, emperyalizme övgüler yaparak de¤il, emperyalizme
karfl› savafl›larak kazan›l›r.
Avrupa Birli¤i nedir? Bu emperyalist birlik, insan haklar›n›, özgürlükleri savu -
nur mu? Halklar›n ç›karlar›n› savunur mu?
Avrupa Birli¤i, Avrupa emperyalistlerinin kendi iç pazarlar›n› korumak, ABD
ve Japonya karfl›s›nda rekabet edebilmek ve yeni pazar alanlar›n› denetimleri al-
t›na alabilmek için daha güçlü olmak amac›yla kurduklar› bir birliktir. ‹nsan hak-
lar›n›n, demokrasinin evrenselli¤i gibi söylemler, yaln›zca bu emperyalist birli¤in
makyajlar›d›r. Avrupa Birli¤i’nin ilk ad›m›, Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u’dur.
Kömür ve çelik konusunda aralar›ndaki rekabete son verip dünya pazarlar›nda is-
tedikleri fiyat› belirleyebilmek için kurulmufltur. Sonra bu birli¤in kapsam› giderek
genifllemifl, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u AET’ye kadar ulaflm›flt›r. Avrupa Birli¤i ve
di¤er siyasi, askeri kurumlaflmalar bu temel üzerinde yükselir. Bunlar›n hepsinin
Avrupal› emperyalistler aç›s›ndan anlam›, daha güçlü olmak, dünya ölçüsünde sö-
mürü pastas›ndan daha büyük bir dilim koparmak içindir.
Avrupal› emperyalistlerin dünya halklar›na karfl› gerçeklefltirdikleri katliamlar,
sayfalara s›¤maz. Daha çok yak›n zamanda Ruanda’da yüzbinlerce insan›n kat-
ledilmesinin sorumlusu bu Avrupa Birli¤i emperyalistlerinden baflkas› de¤ildir. Kör-
fez’de Ortado¤u halklar›na yönelik sald›r›da, hepsi ABD’yle birliktedir. Yugoslav-
ya’da dökülen kanda onlar›n parma¤› vard›r.
Son on y›lda, insan haklar›, demokrasi söylemlerini daha öne ç›kar›p, nerede
halklar›n silahl› mücadelesi varsa, onu tasfiye etmeyi özel bir misyon olarak üst-
lenmifllerdir. El Salvador’dan Guatemala’ya kadar hepsine bak›n, bar›fl ve teslimi-
yet süreçlerinin bir aya¤› hep Avrupa’dad›r; Avrupa emperyalistleriyle kurulan ilifl-
kilerdedir.
Yapt›klar› hep ayn› fleydir; ülkelere “daha fazla insan haklar›”, ulusal, sosyal
kurtulufl hareketlerine de “diyalog”, “ateflkes” tavsiye ediyorlar. Bu telkinleriyle
hem kendi “demokrat”l›klar›n› pekifltiriyor, hem de destek diyerek s›rt›n› Avrupa’ya
dayayan tüm reformistlerin, uzlaflmac›lar›n umut kap›s› olmaya devam ediyorlar.
Böylece bar›fl, demokrasi hayallerinin sürmesini sa¤l›yorlar.
Son derece çarp›c› de¤il midir; devrimci mücadeleye iliflkin haberleri sansür
eden, çok s›n›rl› olarak duyuran Reuters, Associated Press, AFP, DDA vb. emper-
yalist medya, herhangi bir yerde ateflkes ilan edilmeye veya bar›fl görüflmeleri
bafllamaya görsün, çok h›zl› ve genifl bir biçimde bu haberleri dünyaya duyur-
maktad›r. PKK’nin 3. ateflkesinde de an›lan haber ajanslar› büyük bir h›zla bu ha-
beri tüm dünyaya geçmifllerdi. Dünyan›n herhangi bir yerindeki “uzlaflma” emper-
yalizmin heyecanlanmas›na yetiyor. Bu, halklara direnme ve baflkald›rma de¤il,
uzlaflma ve bar›fl mesajlar›n› vermenin heyecan›d›r.
‹ngiltere’den Fransa’ya, ‹talya’dan Almanya’ya kadar tüm Avrupa emperyalist-
leri ve kapitalizme geri dönüflüm sanc›s›n›n tüm olumsuzluklar›n› yaflayan Rusya
da “bar›fl”› destekliyor. Avrupa emperyalizmi, uluslararas› rekabet ve pazar sava-
fl›n›n gere¤i olarak “bar›fl” ve “siyasi çözüm” yanl›s› tutumuyla Türkiye’yle iliflkile-
rinin niteli¤ini de belirliyor. Avrupa emperyalizminin Avrupa Birli¤i’ne girmek için
Miliyetçilik Ç›kmaz› 271

can atan Türkiye üzerinde ekonomik ve siyasi etkisini artt›rma, Türkiye’yi daha bü-
yük bir pazar olarak kullanma hesaplar›, “Kürt sorunu”na ilgisinin de nedenidir.
Emperyalizm, Avrupal›s›yla, Amerikal›s›yla dünyay› emperyalizm için “dikensiz
bir gül bahçesine” çevirmek istiyorlar. Her fleyin özeti budur. Emperyalizme göre
dünyan›n dikenleri, anti-emperyalist kurtulufl savafllar›d›r. Bunlar›n tasfiyesi veya
imhas›, emperyalizmin bugün için de temel politikas›d›r.
Avrupa emperyalistlerinin gerçe¤i buyken, neyin üzerine hesap yap›l›yor? Em-
peryalistler Ortado¤u’da ve di¤er bölgelerde yeni mevziler kazanmak derdinde-
dir. Almanya Ortado¤u’da bir güç olmak istiyor. ‹talya da ayn› konumdad›r. Ame-
rika’yla Avrupa aras›nda bu konudaki çeliflkiler görünüfltedir. Özde ayn›d›rlar.
Onlar›n sözünü etti¤i çözüm ve bar›fl, teslim alma, bitirme bar›fl›d›r. Bugünkü fark-
l› söylemleri ise, Ortado¤u’da inisiyatif kapma savafl›yla ilgilidir. Bu “bar›fl”ta ini-
siyatif sa¤layan, Türkiye ve Ortado¤u üzerinde de belli bir inisiyatif sa¤lam›fl ola-
cakt›r.
Emperyalist ‹talya’n›n kendisinin ve tüm Avrupa emperyalistleri ad›na gerçek-
lefltirmeye çal›flt›¤› hesaplar› oldu¤u unutulup, “Viva ‹talya” slogan› att›r›l›yor. Bu-
nun öz olarak “Viva ABD” demekten hiçbir fark› yoktur. Yeri geldi¤inde Mahir’le-
rin, Deniz’lerin miras›ndan söz edenler, onlar›n hangi slogan› att›klar›n›, hiç ol-
mazsa flimdi hat›rlamal›d›rlar. Onlar ba¤›ms›zl›¤›n gerektirdi¤i, halklar›n kurtulu-
flunun gerektirdi¤i slogan› at›yorlard›: “Yanki Go Home” yaz›yordu onlar›n yürü-
yüfllerinde tafl›nan dövizlerde. Onlar son nefeslerinde dahi “Kahrolsun Amerikan
Emperyalizmi” diyenlerdir. “Viva ‹talya” diyerek bu miras tafl›nabilir mi?
Türkiye’de flovenizmin “‹talyan mallar›n› boykot” propagandas›na karfl›l›k,
Kürtlerin de “Türk mallar›n› boykot” edip “ak›n ak›n” ‹talyan mallar›n› ald›klar›n›n
propagandas› yap›l›yor. Bu, çok aç›k bir “icazetçi” tav›rdan baflka bir fley de¤il-
dir. Bu mant›k, sa¤l›kl› bir bak›fl aç›s›n›n ürünü olamaz. Kürt halk› niye “ak›n ak›n”
emperyalist ‹talya’n›n mallar›na hücum etsin? PKK Genel Baflkan› Öcalan’a siya-
si iltica hakk› verdi¤ini kabul etsek bile, bu ‹talya’y› emperyalist bir ülke olmaktan
ç›kar›r m›? Emperyalist ç›karlar›ndan vazgeçti¤i anlam›na gelir mi? Bu kafa yap›-
s›, bunun bir ad›m sonras›nda “Türkiye’nin sömürgesi olmaktansa ‹talya’n›n sömür -
gesi olal›m” diye düflünür. Devrimciler, yurtseverler hiçbir emperyalist ülke için, ne
taktik ad›na, ne de baflka bir fley ad›na “yaflas›n” diyemezler.
Hiç kimse emperyalistleri halklar›n dostu olarak göstermeye kalkmamal›d›r. Bu
halklar›n ç›karlar›na, halk kurtulufl savafllar›na s›rt dönmektir. Emperyalistler, yer-
yüzünde hiçbir halka ne özgürlük, ne de bar›fl getirmemifllerdir.
E¤er emperyalistler, herhangi bir kurtulufl hareketine “yard›m” ediyorlarsa,
“kucak aç›p” iliflki kuruyorlarsa, bu ancak tek bir amaçl›d›r. Bu iliflki içinde emper-
yalistler halklar›n mücadelesini kendi ç›karlar› için kullan›r, etkisiz hale getirir, dev-
rimi bitirir, teslim al›r. Dünyada yaflanan bütün örnekler bunun kan›t›d›r. Emperya-
lizm Kürt ulusal hareketini de icazeti alt›na almak ve bitirmek istiyor. Her ne yap›-
yorsa bunun için yap›yor ve her ne yaparsa bunun için yapacakt›r.
El Salvador bar›fl›, Guatemala bar›fl›, Filistin bar›fl›, herkesin gözleri önünde-
dir. ABD’nin onay›yla, Avrupal› emperyalistlerin hamili¤inde geliflen bu bar›fl sü-
reçlerini aylarca gazetelerden izledik. Peki flimdi ne oluyor? Emperyalist medya
yazm›yor. Çünkü bar›fl isteyenlere, diyalog önerenlere karfl› “kötü örnek” olacak-
t›r. Evet, El Salvador’da, Guatemala’ da, bir zamanlar ülkelerinin önemli bir k›s-
272 Miliyetçilik Ç›kmaz›

m›nda denetimi ellerinde bulunan bu gerilla hareketlerinin bitiflinin trajik öyküsü


yaz›lmaktad›r flimdi. Kimi “bar›fl anlaflmas›”n›n bir maddesi olan “gerillalara ifl
bulma” anlaflmas›na uyulmad›¤›n›n peflindedir, kimi de “bar›fl protokolündeki
maddelere ra¤men” hala demokratikleflme yolunda hiçbir ad›m at›lmamas›ndan
s›zlan›p durmaktad›r. Ama ancak s›zlanabilmekte, baflka bir fley yapamamakta-
d›rlar. Çünkü silahlar› b›rakm›fllard›r, çünkü kendi kendilerini güçsüzlefltirmifl, tes-
lim olmufl bir güç durumundad›rlar. Ne deniliyordu, güya El Salvador ve Guate-
mala halk›n›n ç›karlar› korunacakt›? Ne deniyordu? Avrupal› emperyalistler bu ba-
r›fl›n güvencesi olacak, hatta ekonomik olarak yard›mlarda bulunacaklard›. Ne ol-
du?.. Ya Filistin’de ne oluyor? CIA’n›n denetimini kabul eden noktaya geldi bar›fl
süreci. Hala Filistinli tutsaklar zindanlarda. Yak›n zamanda Siyonizmin zindanlar-
da sürdürdü¤ü bask›lara karfl› açl›k grevindeydiler. Hani bar›fl? Bu nas›l bar›fl?
Hala Filistinliler katlediliyor sokaklarda. Bar›fl anlaflmas› imzalan›rken, dünyaya
neyin propagandas› yap›l›yordu?
Emperyalizme ve faflizme karfl› halklar›n ortak mücadele bayra¤› dalgaland› -
r›lmazsa, halk›n iktidar› hedefinde ›srarl› olunmazsa, emperyalistlerin deste¤ine
oynanmas›, bu deste¤in, yani emperyalizmin icazetinin al›nd›¤› noktada da tesli-
miyet kaç›n›lmazd›r.
Kürt ulusal hareketi, Öcalan’›n son aç›klamas›nda da yerinde bir biçimde be-
lirtti¤i gibi, bir “tercih”le karfl› karfl›yad›r. Ancak Öcalan’›n tercihini kullanaca¤›-
n› aç›klad›¤› yön, yanl›fl yöndür. Savafl›n bafllad›¤› noktadaki tüm hedeflerden
vazgeçifltir. PKK için “Nereden Nereye?” sorusunun yerindeli¤i, do¤rulu¤u, bu
muhasebenin zorunlulu¤u, ‹talya’da olup bitenlerle bir kez daha kan›tlanm›flt›r.
Evet, nereden nereye? Ç›k›fl noktas›nda, PKK imzal› yaz›l› metinde “otonomi,
özerklik vb.” isteyenleri gericilikle, emperyalizmin hizmetinde olmakla suçlamak-
tan, bizzat kendilerinin otonomi istemesine... ‹stenen o “otonomi”nin bile bir ger-
çekli¤i yoktur. Olsa olsa tümüyle k›r›nt›lardan ibaret bir “çözüm”ü kabul etmeye
bir geçiflin, dahas› düzen içileflmeye bir geçiflin ara söylemi olarak kal›r.
Kürt ulusal hareketi, kesin bir tercihle karfl› karfl›yad›r. Hiçbir yurtsever gücün,
emperyalizmle flu veya bu biçimde uzlaflmas›n› istemeyiz. ‹ste¤imiz, önerimiz, bu
tercih, halklar›n kurtulufl savafl›n› sürdürmekten yana yap›lmas›d›r. “Akan kan”,
“bar›fl” üzerine bofl söylemlerden vazgeçilmelidir. “Akan kan dursun, kimse ölme-
sin” pankartlar›n› açanlara bak›n, hepsi Avrupa’n›n bask›s›yla demokratikleflme
uman reformistlerdir. Ölümün ac›s›n› bir kere olsun duymayanlar, hissetmeyenler
halklar›n akan kan›n›n ve cenazelerinin üzerinde propaganda yap›p, bu düzen
içinde yaflamay› ve “bar›flç›l” siyaseti garantileyecekler. “Kimse ölmesin” denecek
ama, dünyada açl›ktan ve emperyalizmin haydutlu¤undan, ülkemizde kontrgeril-
la katliamlar›ndan, faili meçhullerinden, kaybetmelerinden binlerce insan ölmeye
devam edecek! Onlar yine “Akan kan” edebiyat› yap›p “silahlar sussun” diyecek-
ler.
Emperyalizm üzerine, oligarfli içi çeliflkiler üzerine sahte, bofl umutlar yarat -
maktan vazgeçilmelidir. Son ateflkes karar›n›n al›n›fl biçimi ve sürecin geliflimi, bu
çeliflkiler üzerine gelifltirilen politika ve taktiklerin nas›l bir açmaz oldu¤unu yete-
rince ortaya koymufl olmal›d›r. Evet, bizzat PKK sözcülerinin ifade etti¤i gibi, 3.
ateflkeste PKK aldat›lm›flt›r. Bir ulusal kurtulufl hareketi bu kadar basit bir biçimde
aldat›labilir mi? Bu aldanman›n maddi temeli, PKK’nin oligarfli içi çeliflkiler üzeri-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 273

ne yapt›¤› tahlillerdir. Tekelci burjuvazinin belli kesimlerinden çözüm beklentisi içi-


ne girmesidir. Bugün ayn› aldan›fl ihtimali, emperyalizme iliflkin tahliller aç›s›ndan
söz konusudur. ‹talya’da veya bir baflka emperyalist ülkede PKK Genel Baflkan›’n›
“davet” edecek üç-befl milletvekili ç›kabilir; ancak bu bir devlet politikas›na dönü-
flüyorsa, bilinmelidir ki, orada kendi denetimine almak, emperyalist çözümün ko-
flullar›n› oluflturmak için bir “davet” vard›r. O emperyalist ülkenin baflbakan›n›n
yeflil, pembe veya baflka bir renk olmas›, bu gerçe¤i de¤ifltirmez.
Emperyalizm gerçe¤i bizim niyetlerimizle de¤iflmez. Ba¤›ms›z, özgür yaflaya-
ca¤›m›z demokratik bir ülke için, halklar aras› bir bar›fl için, halklar›n asla birbi-
rine düflürülemeyece¤i, birbirine k›rd›r›lamayaca¤› bir dünya için, yani ülkemizde
ve dünyada halk iktidarlar›n› kurmak için, sosyalizm için savaflmak zorunday›z.
Halklar›n bar›fl› böyle bir düzende mümkündür. Biz böyle bir bar›fl› ölümüne savu-
nuyoruz. Hiçbir bedelden kaçmadan “Kurtulufla Kadar Savafl” diyoruz. Bar›fl iste-
mek, demokrasi istemek budur. Kürt halk›n›n bar›fl›, kurtuluflu da buradad›r. Kürt
ulusal hareketi bütün bu gerçekleri görerek, PKK’y› bugünkü noktaya sürükleyen
yan›lg›lar›n› görerek, emperyalist politikalar ve çözümler peflinde sürüklenmekten
h›zla ç›kmal›, halk kurtulufl savaflç›lar›n›n saf›ndaki yerini almal›d›r. Gelinen nok-
ta, hiçbir muhasebenin ve hiçbir tercihin gelece¤e ertelenmesine izin vermeyen bir
kader an›d›r. Ulusumuzun, halklar›m›z›n kaderini tayin hakk›n› KEND‹M‹Z mi kul-
lanaca¤›z, yoksa bu hakk› EMPERYAL‹STLER mi kullanacak? Muhasebe ve tercihi-
mizle cevaplayaca¤›m›z soru budur.
274 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
ABD’N‹N ÇÖZÜM PLANINA
KARfiI ÇIKILMALI,
EMPERYAL‹ZM‹N DENET‹M‹NDEN
ÇIKILMALIDIR
KÜRDİSTANDA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
19 Aral›k 1998
Say›: 9

P
KK Genel Baflkan› taraf›ndan 13 Aral›k’ta Med TV’de yap›lan aç›kla-
malar, pek çok aç›dan tart›fl›lmaya muhtaç yanlar içermektedir. Ancak
tart›fl›lmayacak olan PKK’nin kendini “emperyalist çözüm”e uydurma
do¤rultusundaki gerileyiflidir. Aç›klamalar esas olarak bunun üzerinde flekillen-
dirilmifltir. Kadrolara, savaflç›lara seslenifller içinde as›l mesaj ABD’yedir.
ABD’ye “Apo’suz PKK” mesaj› verilmifltir.
At›lan ad›mlar›n, gelifltirilen taktik ve manevralar›n anlam› ortadad›r; em-
peryalizme güven verme ve sistem içine gidifltir. Ancak söz konusu panelde,
bu gidifl tart›flma konusu bile olmam›flt›r.
PKK, devrimcilerle tart›flmal›, halka ve devrimcilere olan bitenin siyasi anla -
m›n› aç›klamal›d›r. Öcalan söz konusu aç›klamada da “Kürt sorununun çözü-
mü” konusunda emperyalistleri muhatap alm›flt›r.
Bu öteden beri izlenen bir yöntemdir. PKK Genel Baflkan› devrimcilerin ken-
disine yöneltti¤i hiçbir elefltiriyi, hiçbir soruyu cevaplamamakta, devrimcilerin
ça¤r›lar›na, taleplerini kaale almamakta, ama ABD’nin bilmem kaç›nc› derece-
den bir sözcüsünün bir demeci üzerine aç›klamalar yap›p, onun iste¤ini karfl›-
layan taktik ve manevralar gelifltirmektedir.
Özgürlük, ba¤›ms›zl›k herfley pazarl›k konusu haline getirilmifltir.
Emperyalizmin halklar›n taleplerini karfl›layabilece¤i söylenmektedir. Türki-
ye oligarflisine karfl›, Türkiye faflizmine karfl› AB’den ve ABD’den tav›r almas›
istenilmekte, bu yönde emperyalistlere ça¤r›lar yap›lmaktad›r.
Nedir bu tablo? Bu tabloda bir tuhafl›k yok mu?
Emperyalizmden çözüm bekleyenler büyük bir gaflet içindedirler. Kürt yurt-
severleri içinde bu tabloda bir tuhafl›k oldu¤unu, emperyalizmden halklar›n le-
hine bir sonuç beklenemeyece¤ini görenler de var. Mevcut politikalara çok sis-
temli olmayan itirazlar ve elefltiriler dile getirilmektedir. Bu tart›flma geliflmeli-
dir. Yoksa “Roma zaferi” vb. ile gerçekler küllenemez.
Taktikler, sloganlar, teorilerin adeta ciddiyeti kalmam›flt›r. Mesela, Türkiye-
lileflme meselesi ne oldu? Biz ›srarla bunun taktik, hatta taktik bile say›lamaya-
cak propagandif bir kavram oldu¤unu söylerken uzun uzun bunun “stratejik ol-
du¤u”, “zaten PKK’nin ç›k›fl›n›n böyle oldu¤u” vs. teoriler yap›ld›. Evet, flimdi
ne oldu Türkiyelileflme meselesi? Kavram olarak bile an›lm›yor. Bugünün taktik-
lerinde, teorilerinde, Öcalan’›n konuflma ve yaz›lar›nda “Türkiye”ye iliflkin her-
hangi bir fley görülmüyor.
Bütün bu sorular›n da cevaplanaca¤› flüphelidir.
PKK’yla bafltan beri sa¤l›kl› bir ideolojik mücadele zemini olmam›flt›r. Her-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 275

fley “taktik” diye geçifltirilmifl, zaman›n›n unutturmas›na terk edilmifl, birbirleri-


nin tam z›dd› onlarca fley birarada savunulmufltur.
Mesela flimdi PKK’y› neye göre elefltirece¤iz? Neyi esas alaca¤›z?
PKK’nin ç›k›fl bildirgesini mi, PKK program›n› m›, 5. Kongre kararlar›n› m›,
Öcalan’›n son konuflma ve de¤erlendirmelerini mi?
Hangisi PKK? Bu soruya istedi¤imiz cevap, ayn› zamanda bir ideolojik mü-
cadele ça¤r›s›d›r. PKK’nin bugün bu noktaya gelmesinde, ideolojik mücadele-
den kaç›fl›n›n, devrimcilerin uyar› ve elefltirilerini kaale almamas›n›n da son de-
rece önemli bir pay› vard›r.
Bir yanda sa¤dan soldan al›nm›fl sivil toplumcu düflünceler, bir yanda silah-
l› mücadele... Bu temel bir uyumsuzluktur. Hem anti-emperyalist, hem milliyet-
çi. Bu bir baflta temel uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluklar›n içerisinden sürekli ma-
nevralarla, taktik ad› verilen savrulmalarla politika yap›lmaya çal›fl›lmaktad›r.
Son derece enteresand›r; emperyalizmin çözümüne angaje oldukça, PKK
sözcülerinin a¤z›nda daha fazla devrim, iktidar sözcükleri duyurulur olmakta-
d›r. Bugünlerde Özgür Halk’ta, Med TV’de yay›nlanan yaz› ve konuflmalara ba-
k›n; “devrimimiz, iktidar›m›z...” diye bafllayan cümlelere tan›k olunuyor bolca.
Ne devrimi, ne iktidar›? Devrim mi kalm›fl ortada? ‹ktidar ihtimali mi kalm›fl?
Bunlar›n tart›fl›lmas›, politikalar plan›nda savunulmas› bile söz konusu de¤il.
Hangi iktidardan, hangi devrimden söz ediyorsunuz?
AB’nin, ABD’nin bulaca¤› ve onaylayaca¤› bir çözümün halka iktidar geti-
rece¤ini mi düflünüyorsunuz, bu kadar m› teoriden ve gerçeklerden habersizsi-
niz, veya herkesi bu kadar cahil mi san›yorsunuz? AB’nin, ABD’nin bulaca¤›
ve onaylayaca¤› bir çözümün bir devrimle ne ilgisi olabilir? Bunun ÖDP’lilerin
her kongresinde politikalar biraz daha sa¤a kayarken, düzenle biraz daha bü-
tünleflilirken, salonda daha fazla Mahir resmi bulundurup daha fazla sosya-
lizmden söz etmelerinden bir fark› yoktur. Bu, düzen içileflmeyi, teslimiyeti giz-
lemeye yönelik basit propagandadan ibarettir.
Söz konusu aç›klamada halka, kadro ve savaflç›lara karfl› kullan›lan üslu-
bun onaylanmas›, 14 y›ll›k gerilla savafl›n›n çeflitli olumsuzluk veya yanl›fllar›-
n›n sorumlulu¤unun savaflç›lara yüklenmesi gibi bir anlay›fl›n benimsenmesi
mümkün de¤ildir. Bu da ideolojik mücadeleden ve muhasebeden kaç›fl, bu ka-
ç›fl içinde de emperyalistlere belli mesajlar verilmesidir. PKK’nin yanl›fl, eleflti-
rilmesi gereken pek çok eylemi vard›r elbette. Ancak bu eylemlerin çok büyük
ço¤unlu¤u PKK’nin milliyetçilik ve pragmatizm temelindeki yanl›fl çizgisinin so-
nuçlar›d›r. Bu çizgi bir yana konulup, savaflç›lar›n hatalar› düzeyinde tart›fl›la-
maz. Ancak bugün bu da talidir; as›l sorun nihai anlamda Kürt sorununa ilifl-
kin tespit ve politikalard›r.
PKK, bir yol ayr›m›ndayd›. Son ad›mlar, bu kavflakta halklar›n devrimci çözümü
yoluna de¤il, emperyalistlerin çözümü yoluna sap›ld›¤›n›n iflaretleriyle doludur.
Geliflmelere iliflkin söylediklerimiz çok k›sa ve özlüdür:
B‹R; Geliflmeler bir ABD operasyonudur.
‹K‹; ABD’nin çözüm plan›na karfl› ç›k›lmal›d›r. Çünkü bu yeniden ba¤›ml›l›k,
daha çok sömürü demektir.
14 y›ld›r sürdürülen gerilla mücadelesinin karfl›l›¤›, sonucu asla bu olmama-
l›d›r. Bu halklar›m›z için, devrimimiz için bir kay›pt›r.
276 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM ÇÖZEMEZ!

EMPERYALİZM
ÇÖZEMEZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
19 Aral›k 1998
Say›: 9

P
lan netlefliyor. ABD plan› ad›m ad›m uygulan›yor. fiimdi uluslararas›
mahkeme, uluslararas› konferans ad›mlar› telaffuz edilmeye bafllanm›fl-
t›r. AB de, ABD de bunda hemfikirdir. PKK Genel Baflkan› Öcalan da
bunlar› kabul edebilece¤ini aç›klam›flt›r... Yani emperyalizmin vicdan›na teslim
edilmifl bir Kürt çözümü.
Emperyalistler bu mahkeme veya konferansla bir yandan Türkiye’nin insan
haklar› dosyas›n› ç›kar›rken, bir yandan da PKK’y› (daha do¤rusu silahl› mü-
cadeleyi) mahkum edecek ve kendi çözümlerini dayatacaklar. PKK de bu çö-
züme boyun e¤ecek. Aksi halde yaflam hakk› tan›nmayacak. ABD plan›n›n esa-
s› budur. Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas› ve ard›ndan di¤er geliflmelerle em-
peryalizmin çözümünün dayat›lmas›n›n bir ABD operasyonu oldu¤u; ABD ile
Avrupa emperyalistleri aras›nda Kürt sorunun “çözümü” konusunda özde bir
fark olmad›¤›; ‹talya’n›n bu operasyonda Türkiye oligarflisi ve PKK’ye “geri
ad›m”lar› att›rma misyonunu üstlendi¤i art›k daha net görülüyor. Abdullah
Öcalan’›n ‹talya’ya geldi¤inden bu yana yapt›¤› aç›klamalar ve en son PKK
Genel Baflkanl›¤›n› b›rakma, PKK’ye de “yeni bir hat çizme” karar›yla ABD
plan› bir ad›m daha ilerlemifltir. E¤er PKK k›sa sürede kendini bu plan›n d›fl›na
atamazsa, geliflmeler, Öcalan’›n deyifliyle “bizim terörümüz dahil her türlü te-
röre karfl›y›z” çerçevesinde geliflecektir.

EMPERYAL‹ZM GERÇE⁄‹ HATIRLANMALIDIR!

1- Emperyalizm Halklar›, Devrimci Önderleri Yarg›layamaz


En baflta belirtmeliyiz ki, bugün, emperyalistlerin telaffuz etti¤i biçimde ve
koflullarda yap›lacak bir uluslararas› mahkeme veya uluslararas› konferans,
devrimcilerin kabul edebilece¤i, halklar›n ç›kar›na olacak bir giriflim de¤ildir.
Bunlarla amaçlad›klar›; Türkiye oligarflisinin bask› ve sömürüsünün biraz “ehli-
lefltirilmesi”, ulusal temeldeki silahl› mücadelenin tasfiyesi ve Kürt halk›n›n hak
k›r›nt›lar›na “ikna” edilmesinden ibarettir.
Emperyalizmin denetimindeki bir mahkeme veya konferansa ilke olarak kar-
fl› ç›k›lmal›d›r. Emperyalizm halklar› yarg›layamaz. Devrimcileri yarg›layamaz.
Devrimci önderleri yarg›layamaz. Tam tersine; emperyalizm tarihsel olarak, si-
yasal olarak suçludur. Hesap vermek durumunda ve zorundad›r.
Emperyalistler, Türkiye’yi yarg›layabilirler. Biri patron biri uflakt›r. Ancak bu
yarg›lamada “Türkiye’nin katliamc›l›¤›n›” ortaya ç›karmak, böyle bir yarg›la-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 277

may› kabul etmenin, meflrulaflt›rman›n gerekçesi olamaz. Böyle bir yarg›lama


kabul edildi¤i anda, PKK veya Öcalan, herfleyden önce kendi meflruluklar›n›
reddetmifl olurlar.
‹talya’ya gelifl, çok aç›kt›r ki, emperyalizmin icazetine girifltir. Ancak ‹tal-
ya’ya gelinmekle de kal›nmam›fl, oraya emperyalistlerin Kürt sorununu çözme-
lerini sa¤lamak için gelindi¤i aç›klanm›flt›r. Bu icazeti resmen kabullenifli ol-
mufltur. Bunlar, taktik vs. diyerek aç›klanabilecek bir ad›mlar de¤ildir. Emper-
yalizm bu zeminde yarg›lama, terörü reddetti¤ini aç›klama ve benzeri çok çe-
flitli dayatmalarda bulunma imkan› elde etmifltir.
PKK önderine ça¤r›m›z; derhal emperyalizmin denetiminden ç›kmal›d›r. Bu-
nun hangi biçimde olaca¤› belirleyici de¤ildir, bu gerekirse tutsakl›k pahas›na
da olabilir. Aslolan emperyalizmin iradesini kabul etmemektir.

2- Emperyalizm Çözemez
‹talya’n›n Kürt sevdas› niye? Neyin karfl›l›¤›? Çözüm için ‹talya’ya bir rol bi-
çenler bu sorunun cevab›n› vermelidirler.
Her siyasal tavr›n ve “çözüm”ün kuflku yok ki kazanan› ve kaybedeni var-
d›r. Peki öyleyse söz konusu çözümde kim kazan›yor? Kim kaybediyor?
Avrupa emperyalistlerinin “siyasi çözüm”den ne kastettikleri, esas›nda “s›r”
de¤ildir. Bu “çözümün” flartlar›n› ve muhtevas›n› çok aç›k ortaya koymaktad›r-
lar. Buna ancak “görmek istemeyenler” görmüyor. Bu “çözüm”ün özü, Kürt ulu-
sal mücadelesinin ezilip, istenilen noktaya getirilmesi ve birtak›m kültürel “hak-
lar”la mücadelenin bitirilmesidir. ‹talya Baflbakan› D’Alema’n›n söyledikleri bu
aç›dan oldukça nettir.
“Bizim için Öcalan’›n terörden vazgeçmesi s›¤›nma hakk› için temel ön
flart.(...) Ülkenizdeki (Türkiye-bn-) anlaflmazl›¤a bar›flç› bir çözüm bu-
lunmas›ndan yanay›z. Baflka ülkeler için de ayn› fleyi arzu ediyoruz.(...)
Bizim prensibimiz fliddet ve terörün reddedildi¤i bar›flç› çözümden ya-
na. Bu insanlar›n baz› kültürel, geleneksel haklar›n›n tan›nmas› gerekti-
¤ine inan›yoruz.
Tony Blair ‹rlanda problemini müzakerelerle çözümledi... Türkiye’nin
de bar›flç›l bir çözüm aramas› ak›lc› de¤il midir?” (21 Kas›m, Sabah)
Bu sözlerin ABD’nin defalarca yapt›¤› aç›klamalardan bir fark› yoktur. Bu-
gün kimi farkl› söylemlerde bulunmalar› farkl› düflündüklerinden dolay› de¤il-
dir. Ayr›l›klar›, aralar›ndaki çeliflkilerden, uygulama biçimlerinden ve zamanla-
ma fark›ndan kaynakl›d›r. Ama halklar›n mücadelesinin ezilmesi noktas›nda is -
tedikleri ayn›d›r. Ezilmifl bir mücadele ve bunun y›k›nt›lar› aras›nda kimi
“hak”lar ile bitirilmifl umutlar.. . K›sacas› istenilen Kürt halk›n›n mücadelesinin,
emperyalizmin ç›karlar›na ters düflmeyecek bir noktada tasfiye edilmesidir.
1995 y›l›n›n sonlar›nda emperyalizmin bar›fltan, siyasi çözümden çokça
bahsetti¤i bir dönemde bundan ne anlad›¤›n› flöyle özetlemifltik:
“Kuflkusuz bu çözüm, sistemi de¤ifltiren, s›n›rlar› bozan, istikrars›zl›k
yaratan bir çözüm de¤il, tersine tekelleri ve emperyalizmi güçlendirecek,
mevcut savafl› ortadan kald›racak, geliflip iktidar mücadelesine dönüflme-
sini engelleyecek, oligarflik diktatörlü¤ün ve emperyalizmin ekonomik po-
278 Miliyetçilik Ç›kmaz›

litikalar›n› devam ettirecek bir içeri¤e sahip olmal›d›r.” (M. Ali Baran, Kur -
tulufl say› 25, 30 Aral›k 1995)
Bu gerçe¤i kabul etmeyenler, ‹talya’n›n ve di¤er emperyalist ülkelerin “Kürt
Sevdas›”n›n nedenini mutlaka aç›klamak zorundad›r.
fiu ilgiye bak›n. Yaln›zca son aylarda gerek ABD’de gerekse de Avrupa’da
onlarca “Kürt konferans›” düzenlendi. 6-7 Nisan’da Washington Enstitüsü tara-
f›ndan Türkiye’nin Ortado¤u’daki durumunu ve Kürt sorununu ele alan bir toplan-
t› yap›ld›. Bu toplant›n›n ard›ndan 6-7 Haziran’da ‹sviçre’nin Cenevre kentinde
bir konferans düzenlendi. Yine Haziran ay› içerisinde Almanya, Rusya ve
ABD’de “Kürt sorunu”nu ele alan üç konferans daha gerçeklefltirildi. Bunu 27-28
Haziran tarihlerinde Bonn’da Gustav Streman Enstitüsü’nün düzenledi¤i konfe-
rans izledi. Temmuz ay›nda yine Washington Enstitüsü taraf›ndan Kürt sorunu ele
al›n›rken, ayr›ca Viyana ve Brüksel’de de konferanslar yap›ld›. Son olarak da ya-
k›n süreçte Oslo’da bir konferans daha düzenlendi. Milletvekillerinden CIA uz-
manlar›na; yazarlardan siyasetçilere kadar çeflitli kesimlerin kat›ld›¤› bu toplan-
t›lar›n de¤iflmeyen gündemi, Kürt halk›n› teslim alacak “bar›fl” formülleriydi.

3- Emperyalizm Türkiye’yi Gözden Ç›karamaz


Emperyalizm daha aktif roller yükledi¤i, ikinci bir ‹srail yapmak istedi¤i Tür-
kiye konusunda oldukça hassast›r. Türkiye’de krizin, istikrars›zl›¤›n de¤iflmez
gündem olmas›, emperyalizm cephesinde de derin kayg›lar yaratmaktad›r. S›k
s›k gündeme getirilen “Kürt sorunu”, emperyalizm için özellikle bu aç›dan çö-
zülmesi gereken bir sorundur. Türkiye’de yükselen devrimci mücadeleyle bera-
ber ulusal hareket, izledi¤i politikalar ne olursa olsun emperyalizm ve oligarfli-
nin hedefi durumundayd›. Emperyalizmin Ortado¤u’da yeni misyonlar yükledi-
¤i; Orta Asya, Kafkasya ve Balkanlar’da izledi¤i politikada önemli roller verdi-
¤i Türkiye’de istedi¤i her fleyden önce “istikrar” ve “güven”dir. Ve bunu sa¤la-
mak için devrimci hareketi ezmek, PKK’y› da istedi¤i noktaya getirmek zorun-
dad›r. Bunun için de oligarflinin izledi¤i iflkence, katliam, köy yakma, s›n›r öte-
si operasyonlar gibi tüm politikalar›nda oligarfliye her türlü deste¤i vermektedir.
Emperyalistlerin Türkiye’ye yapaca¤› bask›ya büyük misyonlar biçip, bun-
dan büyük sonuçlar bekleyenlerin görmesi gereken olgu budur. Efendisi ufla¤›-
na sahip ç›kacakt›r. “Kürt sorunu konusunda flunu flunu yap” diye yapaca¤› her
türlü bask› da, efendinin ufla¤›n›n istikrar› için yapaca¤› bir “bask›” olacakt›r.
Kürt halk›na da, efendinin ve ufla¤›n›n sömürü ve zulüm düzenini tehlikeye sok-
mayacak kadar hak verilecektir. Bu efendi uflak iliflkisini do¤ru tahlil etmeyen-
ler, efendi konusunda da, uflak konusunda da sürekli yan›lacaklard›r. Onlar›n
yan›lg›s›ndan ise efendi ve uflak güçlenir.

4- Emperyalizm Üzerine Hayali Teoriler Hayata Uymaz


PKK Genel Baflkan› Öcalan, dün Türkiye’deki oligarfli içindeki klikler üzeri-
ne gelifltirdi¤i politikalarda düfltü¤ü büyük yan›lg›y›, bugün emperyalistler ara-
s›ndaki farkl›l›klar konusunda tekrar etmektedir. Öcalan Özal’dan Menderes’e,
Mesut Y›lmaz’dan Boyner’e, hatta flimdilerde “ondan demokrat bile olmaz” de-
di¤i Mesut Y›lmaz’a bile öylesine misyonlar yüklemifl, kah tekelci burjuvalar-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 279

dan, kah ordu içindeki “klik”lerden çözümleri beklemifltir. Ama yan›lg›lar›n›n


bedelini hep ulusal mücadelenin gerilemesiyle ödemifltir.
13 Aral›k’ta MED TV’de yapt›¤› konuflmada “hepsine emperyalist etiketi ya-
p›flt›ramay›z... solu var, sosyalisti var, komünisti var... hepsini hedef alamay›z”
diyor. Evet, bugün ‹ngiltere’de “sol” bir iktidar var. ‹talya’da daha da ötesi
kendine sosyalist, komünist diyenler hükümet orta¤› durumunda. Ama Öca-
lan’›n görmedi¤i de¤il, ama görmek istemedi¤i fley; bunlar›n hepsinin emper-
yalist düzeninin kurallar›n› kabul ederek iktidara tafl›nm›fl olduklar›d›r.
Emperyalist iktidarlara yaslanmay› perdelemek için de zaman zaman “Avrupa
kamuoyu” söylemine baflvurulmaktad›r. Evet, Avrupa’da “demokrat” say›labilecek
bir kamuoyu oldu¤u, bunlar›n özellikle yeni-sömürge ülkelerdeki insan haklar›na
karfl› duyarl› olduklar› do¤rudur. Ama emperyalist ülkelerin politikalar›n› bu kamu-
oyu mu belirliyor? Kürt sorunu için bu kamuoyu harekete geçirilebilir; ama bu ka-
muoyuyla emperyalizmin politikalar›n› özdefl göstermek, bir yan›ltmacad›r.
Suriye’den ç›k›fl, Rusya’ya gidifl ve ‹talya’ya gelifli “normal” göstermek için
3. Dünya Savafl› teorileri yap›l›yor. Kim ç›karacakt› bu savafl›, neden vazgeç-
ti; belli de¤ildir. Dünya savafllar› bu kadar kolay m› ç›k›yor veya bu savafllar-
dan emperyalistler bu kadar kolay m› vazgeçiyor? Bunu iddia edebilmek için
en az›ndan yak›n tarihten bihaber olmak gerek. Ama biliyoruz ki, “bihaber”
olmak söz konusu de¤il. O halde, emperyalizm konusunda, ancak bir k›sm›n›
alt alta s›ralad›¤›m›z bu “teorilerin” anlam› nedir?
PKK, yine her fleyi alt üst ederek olaylar›, kavramlar› kendi ifline geldi¤i gibi
kullan›yor. Bulan›klaflt›r›lan, içi boflalt›lan, çarp›t›lan kavramlar sayesinde politi-
kalar›n›n “do¤rulu¤u”nu, “hakl›l›¤›”n› göstermeye çal›fl›yor. PKK’nin yapt›¤› ger-
çekleri kabaca gizlemeye çal›flmaktan baflka bir fley de¤ildir. Fakat ne PKK de-
di diye ‹talyan emperyalizmi “demokrat” olur, ne de emperyalizm kanl› yüzünü
gizleyebilir. Bunlar emperyalizm gerçe¤ini görmekten ve tart›flmaktan kaç›flt›r.

5- Gerçe¤e Gözlerimizi Kapamam›zla Emperyalizm De¤iflmez


Emperyalizm Kim? Sömürgecilik Nedir? Yeni Sömürgecilik Nedir? Bunlar
iflin abc’sidir; ama tart›flmaya buradan bafllamak gerekiyor.
ABD’ye “rolünüzü oynay›n” diye ça¤r› yap›l›yor. Peki ABD’nin rolü ne?
ABD’nin bugüne kadar dünya halklar›n›n ulusal kurtulufl savafllar› karfl›s›ndaki
rolü ne olmufltur? Mesela Vietnam’› hat›rl›yor muyuz? Buraya “adalet için” geldik
deniyor. Adalet, nas›l ve ne zamandan beri emperyalistlerle birlikte an›l›r oldu?
Güncel, taktik politikalar içinde temel politikalardan da kaç›fl vard›r.
Emperyalizm Ortado¤u’da ne yapmak istiyor? Senin konumun ne? Di¤er
halklar›n konumu ne? PKK Genel Baflkan› bunlar› tart›flm›yor.
Belki dünkü programlar›nda, kararlar›nda yaz›l›d›r; ama PKK bugün yeni-
den bu temel politikalar›n› aç›klamak zorundad›r.
NATO’ya karfl› m›s›n›z? AB’ye karfl› m›s›n›z? Yeni Sömürgecili¤e karfl› m›s›n›z?
Benim baz› ulusal haklar›m olsun, bunu kim nas›l verirse versin mi diyorsu-
nuz? Bu tam da yeni sömürgeciliktir zaten. Al›n iflte Türkiye. Bir bayra¤›, ken-
di milli s›n›rlar›yla belirlenmifl topraklar› var. Meclisi, hükümeti flusu busu var.
Ama ba¤›ms›z m›? Hay›r. Mesele buradad›r. Böyle ulusall›k istiyorsan›z, bunu
280 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tüm emperyalistler vermeye raz› ve haz›rd›r. ‹stenilen bu mu?

6- Hiçbir Halk, Hiçbir Önderlik ‹radesini Emperyalizme Teslim


Ederek Siyasal Varl›¤›n› Sürdüremez
Abdullah Öcalan’›n önce ‹talya’ya geliflinin hemen ard›ndan yapt›¤› 7
maddelik aç›klaman›n, ard›ndan son olarak PKK Genel Baflkanl›¤›’ndan ayr›l-
ma tavr›n›n içeri¤i ve zamanlamas›, ola¤an de¤ildir . Bunlar emperyalizmin
gölgesi ve dayatmas› alt›nda at›lm›fl ad›mlard›r.
Otonomi; niye daha önce de¤il de, orada gündeme getirilmifltir? Niye emper-
yalizmin elinde (yar› da olsa) tutsak düflüldü¤ünde bu aç›klamalar yap›lmaktad›r?
PKK Genel Baflkan› Abdullah ÖCALAN’›n ‹talya’ya gitmesinin ard›ndan
‹talyan emperyalizmi taraf›ndan gözalt›na al›nmas›nda esas olarak, Avrupa
emperyalist güçlerinin PKK’nin yürüttü¤ü mücadeleyi kendi denetimleri alt›na
alabilme hesab› oldu¤u a盤a ç›km›flt›r.
Fakat emperyalizmin tüm bu hesaplar›n›n yan›s›ra ortaya ç›kan bir baflka
gerçek de PKK’nin içinde bulundu¤u durumdur. PKK’nin çizgi olarak geçmiflten
bu yana küçük-burjuva milliyetçi bir çizgi oldu¤u kimse için s›r de¤ildir. Bilinir
ki, küçük burjuva milliyetçili¤inin eninde sonunda varaca¤› yer emperyalist po-
litikalar›n denetimine girmek olur. Çünkü küçük-burjuva milliyetçili¤i tutarl› bir
politika izleyerek emperyalizme cepheden tav›r alamaz. Bu tav›rs›zl›k “emper-
yalistler aras› çeliflkilerden yararlanmak” ad› alt›nda devrimci bir politika ola-
rak gösterilmeye çal›fl›l›r. Bu, tipik bir Ortado¤u politikac›l›¤›d›r. Bu politikan›n
özü ise kendine güvenmeyen, halka yaslanmak yerine emperyalizmden medet
uman icazetçi bir çizgidir.
Bugün için gelinen nokta, kendi özgücüne güvenmeyen, dost-düflman ayr›-
m›n› yapamayan bir çizginin kaç›n›lmaz sonucudur. Bir önceki de¤erlendirme-
mizde belirtti¤imiz gibi, bir “erken do¤um”dur. Bu sonuç emperyalizmle giri-
len iliflkilerin daha da derinleflmesiyle sürecek olan bir sürecin de bafllang›c›-
d›r. Çünkü PKK savafl›n›n gelece¤i aç›s›ndan bir tercih yapm›flt›r. “Siyasallafl-
ma”, “Devletleflme” denilerek as›l niteli¤i perdelenmeye çal›fl›lan bu tercih,
Kürt halk›n›n kurtuluflunu silahl› bir savaflla kazanmak yerine emperyalizme,
emperyalist “çözüm”e havale eden bir tercihtir. PKK Önderli¤i kendisinin ve
partisinin gelece¤ini ‹talya ve bir bütün olarak Avrupal› emperyalistlerin eline
teslim etmektedir. Bu nas›l bir politikad›r ki, emperyalizme bu kadar büyük bir
güven duyulmakta, onlardan çözüm beklenmektedir. fiu anda at›lan bütün
ad›mlar da kendilerini ABD’ye kabul ettirme çerçevesinde sürmektedir.

PKK KEND‹ GERÇE⁄‹N‹ SORGULAMALIDIR:

1- “Hür Türlü Teröre Karfl› Olmak” Halk Kurtulufl Savaflç›lar›n›n ‹fli De¤ildir
PKK Genel Baflkan›, ‹talya’da yapt›¤› ilk aç›klamalardan birinde “bizim te-
rörümüz de dahil olmak üzere her türlü terör” söylemiyle, halklar›n silahl›
temeldeki direnifl ve kurtulufl savafllar›n›n hakl›l›¤›na, meflrulu¤una gölge düflü-
ren bir tavra girmifltir. Bu “terör karfl›tl›¤›na” yabanc› de¤iliz. ÖDP’sinden
‹HD’sine ve bilcümle reformistlere kadar y›llard›r bunu söylüyorlard›. Emperya-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 281

lizmin icazet vermek için y›llard›r tüm güçlere dayatt›¤› fley de budur. Ne var
ki, bir ‹HD’linin bile PKK’nin mücadelesi terördür dememek için direnebildi¤i
bir ortamda, PKK önderli¤inin kendi mücadeleleri hakk›nda böyle kavramlar
kullanmas›, kuflkusuz ki hiçbir taktik ad›na savunulamaz.
Bunlar silahl› mücadeleyi reddediflin, emperyalistlere güven vermenin söy-
lemleridir. Bu söylemle kazan›labilecek hiçbir fley yoktur. Bu, PKK’nin kendini
ve bugüne kadarki mücadelesini, flehitlerini inkar›d›r.

2- Amerika’ya Kurflun S›kmamak Meziyet De¤il, Neden S›kmad›n›z?


Öcalan’›n geçmiflte söyledi¤i ve bizim de çeflitli yaz›lar›m›zda and›¤›m›z
bir sözü vard›r: “Biz ABD’ye ne yapm›fl›z da üzerimize bu kadar geliyor?”
diye soruyordu Öcalan.
Geçti¤imiz günlerde, Öcalan’›n ‹talya sürecinin bafllad›¤› bu süreçte, ayn›
fley bir ARGK komutan› taraf›ndan dile getirildi: “biz Amerika’ya ne yapm›fl›z
ki, tek kurflun s›km›fl m›y›z?” diyordu komutan.
Do¤rudur. PKK ç›k›fl›ndan bu yana ABD emperyalizmine kurflun s›kmam›fl,
Kürdistan’›n orta yerindeki üslere dokunmam›flt›r. Ama mesele de tam da bu
noktadad›r zaten. Neden s›kmad›n›z? Neden s›km›yorsunuz?
ABD emperyalizmine kurflun s›km›yorsunuz. Avrupa emperyalizmine kurflun
s›km›yorsunuz. Nedir o zaman? Yürütülen ulusal kurtulufl savafl›n›n ulusall›¤› ve
ba¤›ms›zl›kç› özü nerededir?
Kürt ulusalc›lar›n›n gazetesinde Faysal Da¤l›, “art›k eskisi gibi bakmamak
laz›m, Amerika düflman›m›z de¤il” diyor. O halde düflman kimdir?
PKK sorgulamal›d›r; daha ç›k›fl bildirgesinden itibaren emperyalizme karfl›
pek çok fley söyleyen, devrimcilerin anti-emperyalist yan›n›n zay›f olmas›yla
elefltirmesi karfl›s›nda bu elefltiriyi kabul etmeyen PKK, nas›l olmufltur da, 14
y›ll›k mücadelesinde ABD’ye bir kurflun s›kmam›flt›r?
Söylemler mi gerçe¤i söylemiyordu bugüne kadar? Pratik mi ç›k›fltaki söy-
lemlerin tersine geliflmifltir? Bu nas›l mümkün olabilmifltir?

3- Orak-Çekiç Nas›l ve Ne ‹çin Feda Edildi?


Benzer tart›flmalar PKK parti ambleminden orak-çekiç’i ç›kartt›¤›nda da ya-
flanm›flt›r. Bunun sosyalizmden kopufl oldu¤u, emperyalizme mesaj vermek ol-
du¤unu söylemiflizdir. PKK reddetmifltir bu elefltirileri. Peki gelinen noktaya na-
s›l gelindi öyleyse? Orak-Çekiç’i ç›kartmak m› taktikti, yoksa elefltirilere karfl›
biz sosyalizmi savunuyoruz demek mi?
Hiç kuflku yok ki, PKK’nin ambleminden orak çekicin ç›kar›lmas›, ne biçim-
sel bir de¤ifliklik, ne s›radan bir mesaj de¤ildi. Daha önemli tercihlerin ve yö-
nelimlerin ifadesiydi. Gerçekte gelinen nokta, bu de¤iflikli¤in gösterdi¤i yönde
var›lan ve var›lmas› da kaç›n›lmaz olan bir noktad›r.
Son olarak ileri sürülen “otonomi” talebi de, gelinen aflamay› göstermesi aç›s›n-
dan ibret vericidir. Ba¤›ms›zl›k, federasyon, flimdi otonomi. Ve üstelik bunu da em-
peryalistler eliyle kazanmay› düflünmek. Otonomiyi telaffuz etmenin bile emperya-
lizmin hizmetinde olmakla elefltirildi¤i PKK program›ndan nereye gelinmifltir?
PKK sorgulamal›d›r; bugüne kadar savunulanlar içinde taktik olan neydi,
282 Miliyetçilik Ç›kmaz›

strateji neydi? Gerçekten söylenildi¤i gibi bir strateji var m›yd›? Yoksa küçük-
burjuva milliyetçili¤ine giydirilen bir sosyalizm görünümü müydü bunlar?

4-Talabani ve Barzani Çizgisinden Ne Fark Kalm›flt›r?


Gelinen noktaya bakal›m: Otonomi deniyor, emperyalistlerin inisiyatifi ka-
bul ediliyor. O halde Barzani’nin, Talabani’nin “eksi¤i” ne? Onlar da on y›l-
lard›r otonomi diyor. Kald› ki sosyalist olduklar›n› falan da iddia etmiyorlar. Bu
koflullarda ba¤›ms›zl›k olmaz, otonomi gerçekçidir derken daha tutarl› de¤iller
mi? Sosyalistli¤in k›stas› ne? Fark ne? Bölge devletleriyle, emperyalistlerle ilifl-
ki mi? Peki bu aç›lardan özde bir fark kal›yor mu?
Kuflkusuz henüz iflbirli¤i anlam›nda Barzaniler gibi bir geliflme söz konusu
de¤ildir. Ancak görülmesi gereken fludur; milliyetçilik oraya götürüyor. Emper-
yalistlerin cenderesine girildi¤inde oradan ç›k›lmas› zordur.
Tüm geliflmelerin esas› da burada dü¤ümlenmektedir. Geliflmeler küçük-bur-
juva milliyetçili¤in çözümsüzlükleri ve iflas›d›r. PKK’nin sorgulamas› gereken
yer de buras›d›r.

5- Türkiye Oligarflisi Kürt Halk›n› Kimin Silahlar›yla Katletti?


Daha dün Kürt yurtseverleri taraf›ndan da dile getirilen gerçekler var; Tür-
kiye ordusu Alman silahlar›n› kullan›yordu. Almanya’dan al›nan tank›n arkas›-
na ba¤lan›p sürüklenen gerillay› unuttuk mu?
Kürt halk›n›n, gerillan›n tepesinde ‹talyan helikopterleri dönüp duruyordu.
fiimdi bunlar Kürt sorununu çözecek, öyle mi?
fiimdi Almanya’n›n Türkiye oligarflisine satt›¤› silahlar›n sözü edilmiyor.
‹talyan helikopterleri, TSK’n›n pek çok “ihtiyac›n›” karfl›layan Koç-Fiat ortak-
l›¤› telaffuz bile edilmiyor.
Ama gerçek ortadad›r. Kürt halk›n› vuran, katleden silahlar›n sahiplerinden,
Kürt sorununun çözümü isteniyor.
Kontrgerillay› kim örgütledi?
Türkiye’de infazlar, katliamlar, kay›plar, iflkenceler kimin için yap›l›yor? Bu
soruya herkes “teorik” olarak tekelci burjuvazi için, toprak a¤alar› için diye ce-
vap verir. Peki kim bu tekeller? Kimlerle iflbirli¤i içindeler?
“Ben ç›karlar›m› nas›l sürdürürüm”; emperyalizmin tek kayg›s› budur.
Tüm bu gerçekleri unutturan, unutulmas›n› dayatan politika ve taktikler sor-
gulanmaya muhtaçt›r.

SONUÇ:
Ne otonomiyle, ne emperyalistlerin icazetinde bir baflka “çözüm”le Kürt
halk› kurtulamaz. Tek çözüm halklar›m›z›n ortak mücadelesi ve iktidar›d›r. Oli-
garflik devlet y›k›lmadan hiçbir halk›n kurtuluflu olamaz. Kürt halk›n›n kurtuluflu
kapitalizmde, yeni-sömürgecilikte de¤il, devrimdedir.
Oligarfliyle emperyalizmin, Avrupa emperyalizmiyle, ABD’nin istedikleri ve
ç›karlar› temelde farkl› de¤ildir. Emperyalizmin “çözümü” oligarfli taraf›ndan
da çeflitli zamanlarda gündeme getirilip tart›flt›r›lm›flt›r. Bu iflin bafl›n› ilk çeken
Özal olmufl, onu Bask modelini gündeme getiren Çiller, sonra TÜS‹AD ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 283

TOBB’un raporlar› izlemifltir. Ancak bunlar tart›fl›l›rken de, temel politika olan
bask›, terör, iflkence politikas› kesintisiz sürdürüldü. Çünkü verilecek bütün
“hak”lar “terörün kökünün kaz›nmas›” flart›na ba¤l›yd›. Bu yan›yla geleneksel
politikalar sonuna kadar sürdürüldü.
Oligarflinin “kültürel hak”, yat›r›m vb. gibi söylemleri tümüyle demagojidir.
Oligarflinin bugün için ne böyle bir niyeti vard›r, ne de bunu yapabilecek gü-
cü. Sald›rmak, Kürt halk›n› tümüyle ezmek hala temel politikad›r. Kültürel hak
vb. politikalar ancak bu fliddet ve terör politikas›n›n ikinci aya¤› olma özelli¤i-
ni tafl›maktad›r ve bununla da asimilasyonu amaçlamaktad›r. Zaten oligarfli
cephesinde kültürel hak, siyasi çözüm vb. gibi konular daha çok ciddi sald›r›
süreçleri sonras›nda gündeme gelmekte, herkes kendi aç›s›ndan uygun an› kol-
lamaktad›r. Nitekim son yaflanan geliflmelerle beraber “iflte tam zaman›” di-
yenler hemen ortaya ç›k›verdi. F›rsat bu f›rsatt›. Abdullah Öcalan da yakalan-
m›flken, hemen gerekli “çözüm” için atak yap›labilirdi. Washington menfleli kö-
fle yazarlar›ndan Yasemin Çongar’›n söyledikleri böyle düflünenlerin istemleri-
ni somut olarak göstermekte: “Ankara’n›n PKK liderinin askeri, etkinli¤inin
s›n›rlanmas›n› f›rsat bilip, Güneydo¤u’da sosyal ve iktisadi aç›l›mlar› h›z-
land›rmas›, bunu dünyaya anlatmas› gerek.” (Milliyet 23 Kas›m ‘98)
Çeflitli tart›flmalarla beraber bugün MGK’n›n politikalar› bellidir. Tüm halk
kesimlerini hedefleyen topyekün bir sald›r› MGK’n›n temel politikas›d›r. Türki-
ye için politika yapmak emperyalizm kadar “kolay” de¤ildir. Kasetlerle bir ge-
cede hükümetlerin devrildi¤i, yolsuzluklar›n, ahlaks›zl›klar›n, “dosya savaflla-
r›”n›n gündemden hiç inmedi¤i bir ülkede bask› ve terör tek geçer akçe olma-
ya devam etmektedir. Nitekim oligarfli savafl tehditlerinden, flovenizmden me-
det ummakta, sald›r›lar›n› giderek t›rmand›rmaktad›r.
Bugün tüm bu yaflananlar emperyalizm ve oligarflinin ne istedi¤ini, Kürt so-
rununu nas›l “çözmeye” çal›flt›¤›n› bir kez daha göstermektedir. Her ikisi de
yöntemlerindeki farkl›l›klara ra¤men ulusal kurtulufl hareketini tasfiyeye u¤rafl› -
yor; Kürt halk› ise özgürlü¤ünü, gelece¤ini istiyor. Bunun yolu da emperyalizm
ve oligarfliye karfl› savafltan, halklar›n birleflik mücadelesinden geçiyor. Kürt
halk› kurtulufla bu yoldan gidecektir.

ÇA⁄RI:
Yurtsever bir gücün, oligarfliyle silahl› savafl yürüten bir gücün tasfiyesi, Tür-
kiye halklar›n›n ve devriminin ç›kar›na de¤ildir. Devrimciler böyle bir geliflme-
yi engellemek için elefltiri ve uyar›y› bir görev bilirler. Bu görevimizi, sürecin
bafl›ndan bu yana yerine getirdik. Bunu halklar›m›za karfl› sorumlulu¤umuzun
bir gere¤i olarak görüyor ve sürdürüyoruz.
Kimin ne yapmaya çal›flt›¤› ortadad›r. hiçbir subjektif kayg› bunlar›n görül-
mesine engel olmamal›d›r. Bu gerçekler, PKK’nin içine girilen “emperyalist çö-
züm” çizgisini terketmesini, PKK önderli¤inin emperyalizmin denetiminden ç›k-
mas›n› dayatan gerçeklerdir.
Bunun için henüz geç de¤ildir. Sa¤l›kl› bir muhasebe, devrimci bir irade bu
süreci tersine çevirebilir. Ancak mevcut durum tersine çevrilmedi¤inde, bu yolun
sonunda Kürt halk›n›n kurtuluflunun olmad›¤›, olmayaca¤› son derece aç›kt›r.
284 Miliyetçilik Ç›kmaz›

KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN ANT‹-EMPERYAL‹ZM VE
MUHASEBE
ZORUNLULUĞU ENTERNASYONAL‹ZM DEVR‹MLER‹N
CAN DAMARIDIR
EMPERYAL‹ZM, SOL VE GERÇEKLER
Devrimci Sol Devrimci Sol Dergisi
Say› 11 Tarih: A¤ustos 1998

T
ürkiye, emperyalizmin yeni sömürgesi durumunda olan bir ülkedir. Türki-
ye oligarflisi, emperyalizmle içice geçmifl iflbirlikçi bir egemen s›n›ft›r.
Böyle bir ülkede, oligarflinin iktidar›na son vermek, faflist devleti y›kmak
isteyen herkes, demokrasiyi savunan herkes, bask› ve sömürünün kayna¤› olan
emperyalizme karfl› da mücadele etmek zorundad›r. Devrimci olman›n da, de-
mokrat olman›n da asgari ölçütlerinden biri budur. Kavramlardaki dejenerasyon
bu konuda da ayyuka ç›km›flt›r. Avrupa emperyalizminden medet uman biri pe-
kala kendini “devrimci” diye adland›rabilmekte, emperyalizmin iradesini ve ica-
zetini kabul eden biri kendine “yurtsever” diyebilmektedir.
Sosyalizmi savundu¤unu iddia edip emperyalizme karfl› tek bir eylem yapma-
yanlar›n sömürüye karfl› olduklar› tart›flmal›d›r; faflizme karfl› demokrasiyi savun-
du¤unu söyleyip de emperyalizme karfl› ç›kmayanlar›n “demokrasiden yana” ol-
duklar› tart›flmal›d›r. Milliyetçi, yurtsever oldu¤unu söyleyip de ülkemizi iflgal eden
emperyalizme karfl› tav›rs›z kalanlar›n “ba¤›ms›zl›ktan yana” oldu¤u tart›flmal›d›r.
Ba¤›ms›zl›ktan, demokrasiden, sosyalizmden yana olman›n ortak noktas›, em -
peryalizme karfl› olmakt›r. Çünkü emperyalizme karfl› savaflmadan, emperyaliz-
min ülkemiz üzerindeki tahakkümüne ve varl›¤›na son vermeden, bunlar› gerçek-
lefltirmek mümkün de¤ildir.
Türkiye solunda uzunca bir süredir emperyalizm konusundaki bu genel ve ke-
sin do¤rularla ilgisi olmayan çeflitli tav›rlar görülmekte; bu tav›rlar› hakl› ve do¤-
ru gösterebilmek için de “zorunluluk”lardan emperyalizmin de¤iflti¤ine, kimsenin
“globalleflme ve küreselleflme”nin d›fl›nda kalamayaca¤›na kadar pek çok gerek-
çe ileri sürülmektedir.

Emperyalizmin De¤iflti¤ini Kim Nas›l Söyleyebilir Ki?


Ortada bir “komünizm tehlikesi” de yok. Ama emperyalizm yine sald›rgan,
yine dün yan›n dört bir köflesine müdahalelerde bulunuyor. Fazla geriye gitme-
ye gerek yok. Daha geçenlerde büyükelçiliklerinin bombalanmas›na karfl›l›k iki
ülkeyi bombalad›. Sudan’da kimyasal silah fabrikas› diye bombalad›¤› yer, Afri-
ka’n›n en büyük ilaç fabrikas›yd›. Ne oldu? En son yine Irak’a bombalar, füzeler
ya¤d›rd›. De¤iflen emperyalizm bu mu?
Bir yandan NATO, bir yandan Avrupa Birli¤i, en baflta eski sosyalist ülkeler-
de s›n›rlar›n› geniflletiyorlar. NATO, yeni bir strateji gelifltirip, BM onay› olmadan
hareket edebilmesini meflrulaflt›rmaya çal›fl›yor. Bunun daha sald›rgan bir NATO
anlam›na gelece¤i ise ortadad›r. Bosna’ya BM arac›l›¤›yla asker y›¤an emper-
yalizm, bunu daha sonra sadece NATO askerlerinden oluflan bir askeri gücün
Miliyetçilik Ç›kmaz› 285

denetimine dönüfltürmüfl durum da. Afrika’ya, Balkanlar’a yönelik “çokuluslu as-


keri güç”ler oluflturuluyor. Hani “de¤iflme”?
Emperyalizmin dayatmalar›na uymayan “terörist” ilan ediliyor. Ve ona karfl› her
türlü sald›r›, dayatma, ambargo böylelikle meflrulaflt›r›lm›fl oluyor. 1990’l› y›llar bo-
yunca Ruanda’da, Irak’ta, Cezayir’de, Liberya’da, Sierra Leone’de, Somali’de, Su-
dan’da, Yugoslavya’da, eski SSCB s›n›rlar› içindeki ülkelerde yüzbinlerce insan ha-
yat›n› kaybetti. Kim bunlar›n sorumlusu? “De¤iflen emperyalizm” de¤il mi? Emper-
yalistlerin karlar› artt›kça dünyan›n birçok bölgesinde açl›ktan, hastal›ktan ölenlerin
say›s› art›yor. Tüm bunlar›n sorumlusu “de¤iflen emperyalizm” de¤il mi?
Emperyalizmde bir de¤iflme olmad›¤›na göre, de¤iflme, emperyalizmden bir
fleyler bekler hale gelenlerdedir. Türkiye solunda, demokrasi, Kürt sorunu ve in-
san haklar› konusunda emperyalizmden çözüm bekle yen kesimlerin bafl›nda re-
formistler ve Kürt ulusal hareketi gelmektedir. Bu kesimler taraf›ndan emperyaliz-
me say›s›z ça¤r›lar yap›lm›fl, emperyalizmin ortaya koydu¤u çözüm paketlerinin
uygulanmas› istenmifltir.
Emperyalizme karfl› bu tav›r ve yaklafl›mlar, Kürt ulusalc›lar› taraf›ndan daha
çok “taktik” olarak adland›r›lm›fl, elefltiriler böyle geçifltirilmifltir. Kuflkusuz bir si-
yasi hareket veya bir ülke, çeflitli zor dönemler yaflar, geri ad›m ataca¤› zaman-
lar, koflullar da olur. Ama bu, devrimci teorinin bu biçimde “taktik” ad›na bozul-
mas›n› hakl› ç›karmaz.
Che’nin Birleflmifl Milletlerde yapt›¤› konuflma bu aç›dan üzerinde önemle du-
rulmas› gereken bir örnektir. Küba, devrimini yapal› uzun zaman olmam›flt›r ve
baflta ABD emperyalizmi taraf›ndan devrim y›k›lmak istenmektedir. Ekonomik
zorluklarla karfl› karfl›yad›rlar. ‹flte bu ortamda Che, Birleflmifl Milletler’in 19. Ge-
nel Kurulu’nda bir konuflma yapar. Devrimci teoriyi, devrimci tavr› bu koflullarda
bile diplomasiye, taktiklere kurban etmez:
“Bizler, Marksistler olarak, çeflitli uluslar aras›nda bar›fl içinde birarada
yaflaman›n sömürenlerin sömürülenlerle birarada yaflamas› anlam›na gel-
medi¤ini savunduk. Her türlü sömürgeci bask›ya karfl› tam ba¤›ms›zl›k
hakk›n› elde etmek için mücadele, Birleflmifl Milletler’in kabul etti¤i bir bafl-
ka ilkedir. Bu nedenle, bugün Portekiz Ginesi denilen sömürge ülkeyle ve öz-
gürlük istekleri için katledilen Angola ve Mozambik halklar›yla dayan›flma-
m›z› aç›kl›yor, Kahire Bildirgesine uygun biçimde tüm gücümüzle bu halk-
lara yard›m edece¤imizi bildiriyoruz.
(...) Bar›fl içinde birarada yaflama ilkesinin, ‹ngiliz Guyanas› denilen ül-
kede oldu¤u gibi halklar›n iradesiyle alay etmek anlam›na gelmedi¤ini de
belirtmek zorunday›z. ‹ngiliz Guyanas›’nda Baflbakan Cheddi Jagon her tür-
lü bask› ve düzenbazl›¤›n kurban› oldu. Ülkesinin ba¤›ms›zl›¤›, zaman ka-
zanmak için belirsiz bir tarihe ertelendi, bu arada halk›n iradesi ayaklar al-
t›nda çi¤nendi, dalavereyle bafla geçirilen yeni hükümetin uysalca boyun
e¤mesi güvence alt›na al›nd› ve ancak bu koflullar gerçeklefltirildikten son-
ra söz konusu Latin Amerika ülkesinin güdük bir özgürlükten yararlanma-
s› sa¤land›.
(...) Amerika Birleflik Devletleri’ni yönetenlerin kafa yap›s›n› biliyoruz.
Bar›fl› bize çok pahal›ya ödetmeyi planl›yorlar. Cevab›m›z, hiçbir bedelin
onurumuzdan daha yüksek olmayaca¤›d›r.” (Politik Yaz›lar, s. 191 210)
286 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Emperyalizmle Uzlafl maya Giden Yolun Tafllar›n›


Revizyonizm Döflemeye Bafllam›flt›r;
Emperyalizme karfl› tavr›n mu¤laklaflt›r›lmas›, as›l olarak 1960’l› y›llarda
SSCB’nin gelifltirdi¤i politikalara kadar uzan›r. Bu y›llar Sovyetler Birli¤i’nde
SBKP 20. Kongresinde al›nan kararlar›n, sosyalizmi ve sosyalistli¤i tahrip eden
sonuçlar›n›n görülmeye bafllad›¤› y›llard›r. Bu revizyonist politikalar sosyalizmi
sinsice çürütmeye bafllam›fl ve bu çürüme kendisini “anti emperyalizm” ve “enter-
nasyonalizm” anlay›fl›nda da a盤a vurmufltur.
SBKP 20. Kongresi’nde al›nan kararlar› belirleyen revizyonist anlay›fl “emper -
yalistlerle bar›fl içinde birarada yaflama” düflüncesidir. Buna göre Sovyetler Bir-
li¤i art›k emperyalizmi s›n›fs›z, sömürüsüz topluma ulaflmak için yeryüzünden si-
linmesi gereken bir sömürü sistemi olarak görmemeye bafllam›flt›r. Bu politikan›n
ortaya ç›kard›¤› en önemli hastal›k, faydac›l›kt›r. Bundan böyle Sovyetler Birli-
¤i’nin tüm politikalar›, ittifaklar siyaseti,ulusal ve halk kurtulufl mücadeleleriyle
iliflkisi, emperyalistlerle oluflturulan statükolar›n bozulup bozulmayaca¤› düflünü-
lerek belirlenmifltir. SSCB, bu politikas›yla, emperyalist sömürüyü parçalayarak
kendi ülkelerinde devrim yapmak isteyen halk kurtulufl hareketlerini desteklemek
bir yana, tam aksine bu hareketleri engelle yen, köstekleyen olmufltur. Emperya-
lizm ve SSCB aras›n da oluflan statükolar›n bozul mamas› için, çeflitli ülkelerde
geliflen ulusal ve devrimci kurtulufl hareketleri feda edilmifltir.
Bu revizyonist politikaya karfl› bafl›n› ÇKP’nin çekti¤i oportünizm ise, Sovyetler
Birli¤i’ni “sosyal emperyalist” olarak de¤erlendirerek olumsuzlu¤a yeni bir halka ek-
lemifl ve bu anlay›fl da karakteristik ifade sini “Düflman›m›n düflman› dostumdur” çar-
p›kl›¤›nda bul mufltur. Böyle olunca da e¤er bir ülkedeki ulusal ya da sosyal kurtulufl
mücadelesi veren bir hareketi Sovyetler Birli¤i destekliyorsa, Sovyetler Birli¤ine kar-
fl› olmak ad›na, bu hareketlerin karfl›s›ndaki karfl› devrimci örgütlenmelerin destek-
lenmesi gibi büyük yanl›fll›klar yap›lm›flt›r. Bunun en çarp›c› örne¤i, s›kça belirtildi¤i
gibi, Angola’d›r. Angola’daki kurtulufl mücadelesini Sovyetler Birli¤i destekliyor di-
ye, ÇKP Angola’daki kontra örgütlenme olan UNITA’y› aç›ktan desteklemifltir.
Sovyetler ve Çin böylelikle emperyalizmle, bölgesel amaçlarla gerici faflist ülke
ve güçlerle iflbirli¤ini, uzlaflmay› meflrulaflt›rm›fl, dünyan›n çeflitli ülkelerinde kendi et-
kileri alt›ndaki partiler de bu politikay› dünya ölçe¤inde yayg›nlaflt›rm›fllard›r.
Sonraki y›llarda AEP de kendi cephesinden benzer tav›r ve ittifaklar gelifltir-
mekte bir sak›nca görmemifltir. “Sovyet iflgaline karfl› ç›kan Kemalist generalle -
rin” cuntas›n› desteklemifl ve 12 Eylül askeri faflist cuntas›na ilk deste¤i veren ül-
ke olma “onuruna” sahip olmufltur. Destek verdikleri cunta, binlerce devrimci, de-
mokrat, halktan insan› iflkenceler den geçiren, katleden, hapse den, tüm hak ve
özgürlükleri zorla, bask› ve terörle gaspeden 12 Eylül faflist cuntas›d›r.
Devrimci bir örgüt, devrimci bir ülke, emperyalizme karfl› tav›rdan ve enter-
nasyonalizmden asla vazgeçmemek durumundad›r. Bugün zaman zaman Kü-
ba’n›n da “kuflatmay› k›rmak” ad›na benzer yaklafl›mlar›na tan›k olunmakta, Kü-
ba, devrimden sonraki y›llarda bir Angola konusunda gösterdi¤i aç›k enternas-
yonalist tavr›, aç›k devrimci dayan›flmay›, bir Che’nin Birleflmifl Milletler’de gös-
terdi¤i aç›k tavr› koymakta tereddütlü davranmaktad›r. Küba özgücüne güvenen
bir ülkedir; bu anlamda bugüne kadarki prati¤inde emperyalizme teslim olma,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 287

uzlaflma yoktur. Sosyalist ülkelerdeki karfl› devrimlerin ard›ndan karfl› karfl›ya kal-
d›¤› kuflatma alt›nda, aday› bat›r›r›z deme kararl›l›¤›n› göstermifltir. Ancak enter-
nasyonalizmden her geri ad›m at›fl da, devrim aç›s›ndan bir tavizdir. Enternas-
yonalizm, devrimleri yaflatacak bir nefes borusudur. DHKP’nin Kurulufl Kongre-
si’nde bu koflullar de¤erlendirildi¤inde ortaya konulan anlay›fl fluydu:
“Bu enternasyonal tavr›n kalk›fl noktas› Marksizm Leninizmi kendi so-
mut koflullar›m›zda tahlil ederek, kendi ülke devrimimizi gerçeklefltirmektir.
Ama ülke devrimi, ülke s›n›rlar›na veya belirli bir bölgeye hapsedilerek dün-
ya halklar›ndan tecrit edilerek gelece¤i tehlikeye at›lamaz. Sürekli devrimin
s›n›rlar›n› gelifltirmeyen, yeni devrimler sa¤lamayan, dün yan›n dört bir ya-
n›na yay›lm›fl ulusal sosyalist kurtulufl hareketlerinin geliflip güçlenmesine
destek olmayan ve emperyalizme darbeler vurma yan bir devrim, okyanus-
ta yaln›z kalm›fl bir adaya benzer. Hiçbir devrim kendisini yaln›z b›rakma-
mal›d›r. Yaln›z kalmak aç, susuz kalmak ve ölmek demektir.” (Kongre Belge -
leri 1, Dursun KARATAfi, s.233)
Burada da elbette aslolan, devrimin gelece¤i aç›s›ndan, günü, dönemi kurtar-
may› de¤il, uzun vadeli düflünebilmek tir. Anti emperyalizm ve enternasyonalizm
tüm dünya devrimlerinin gelece¤idir.

Emperyalizmle ‹flbirli¤i, Uzlaflma, Birlikte Yaflama Teorileri


‹flas Etmifltir! ‹flas›n Kan›t›, Y›k›lan Koca Bir Sistemdir!
fiimdi SBKP’nin, ÇKP’nin, AEP’in izledi¤i politikalar›n sonuçlar›na bakal›m.
Güya bu politikalar devrimi, “sosyalist anavatan”lar› güçlendirecekti. Peki ne ol -
du? Yüzlerce sayfal›k yaz›larla teorilefltirilen bu uzlaflmac› politikalardan kim ka-
zançl› ç›kt›? Cevab› çok net olarak ortadad›r. Emperyalizmle birlikte yaflama,
emperyalizmin de¤il ama bu politikay› benimseyen sosyalist ülkelerin ve devrim-
lerin sonunu getirmifltir. Bu teorilere göre, emperyalizmle birlikte yaflama politi-
kas›, gerekirse çeflitli ülkelerdeki devrimlerin feda edilmesi, uzun vadede sosya-
list sistemi güçlendirecek, emperyalizmle ekonomik yar›flma içinde sosyalizmin
üstünlü¤ü kan›tlanacak, emperyalizm böylelikle zay›flat›lacakt› vs. vs. Sonuç? Bu
teori ve politikalar›n devrimci olmad›¤›, büyük bir faturayla olsa da kan›tlanm›fl-
t›r. Bugün emperyalist çözümün kabul edilmesi gerekti¤ini söyleyenler, bu teori-
lerin tekrar›ndan baflka bir fley söylemifl olmamaktad›rlar.

Emperyalizmle Uzlaflmak Kapitalizmle,


Sömürü Düzeniyle Uzlaflmakt›r;
Emperyalizmden insan haklar›, demokrasi veya Kürt sorununa çözüm bekle-
nirken, bunun teorisi yap›l›rken, unutulan veya unutturulmaya çal›fl›lan fley, em-
peryalizmin bir sömürü düzeninin en üst aflamas› oldu¤udur. Emperyalizm kapi-
talizmdir. Yani tüm kötülüklerin, bask› ve zulmün, sömürünün kayna¤› budur.
Emperyalizm Türkiye oligarflisi üzerinde bask› yapacak ve demokratikleflme
gerçekleflecek! Mant›k neresinde bunun? Devrimci teori neresinde?
“Irak’a demokrasi, Kürtlere özerklik.” Bu, Barzani’nin on y›llard›r ›srarla sa-
vundu¤u formülasyondur. Kuzey Kürdistan’daki Kürt ulusal hareke ti de flimdi he-
men hemen ayn› noktadad›r. Ancak burada çok daha önemli olan bu statükonun
288 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“emperyalizmin zorlamas›, himayesi alt›nda” gerçeklefltirilmesinin isteniyor olu-


fludur. Hangi demokrasi? Nas›l bir özerklik? Emperyalizmin himayesindeki bu
demokrasinin en iyi ihtimalle bir burjuva demokrasisi olaca¤› bellidir. O halde
bu formülasyon, bir, emperyalizmin denetim ve yönlendirmesini, iki, kapitalizmi
kabul etmektir. Üç, bu kabul edifl, do¤al olarak halk›n iktidar›ndan, devrim ve
sosyalizmden vazgeçifli içerir.
‹talya süreciyle birlikte Kürt ulusalc›lar› taraf›ndan emperyalizm üzerine yaz›-
l›p çizilenler, tümüyle flirazesinden ç›km›fl, burjuva yazarlarla ayn› paralel de de-
¤erlendirmeler yap›lmaya bafllanm›flt›r. Tabii bu konuda say›s›z savrulufllar da
yaflanmak tad›r. Deyim yerindeyse bir sa¤a, bir sola savrulunmaktad›r. Politika-
lar›n temelinde pragmatizm olunca, bu kaç›n›lmazd›r.
17 Temmuz 1998’de, yani PKK Genel Baflkan›’n›n ‹talya’ya ç›k›fl›ndan bir kaç
ay önce MED TV’de yap›lan bir panelde, KDP temsilcisinin “büyük devletlerle iflbir-
li¤ini” savunmas› karfl›s›nda KDP’li yi stüdyodan kovan Öcalan flunlar› belirtiyordu:
“Kürtler özgüçleriyle Ortado¤u’ya bir ittifak› kabul ettirdikleri zaman bü-
tün Ortado¤u’yu titretirler, istedikleri noktaya getirirler. ‹radesi o lanlar bu-
nun böyle oldu¤unu bilirler... Baz› örümcek kafal›lar yüzlerce y›ld›r mutlak flu
devletin bu devletin adaml›¤›, yahut büyük güçlere dayanal›m, küçük güçle-
rin nesi var (diyorlar)... Büyük güçler bu Kürdistan’› 200 y›ld›r imha ettiler.
Kürdistan gitti. Zor bela, bu o¤ul, k›zlar›n korkunç direnifliyle bir Kürdistan
fleref ve onuru kurtar›lmaya çal›fl›l›yor... Baflar›rsak ne mutlu... Baflaramasak
da hiç olmazsa tarihe flerefimizle direndik, flerefimizle öldük diyece¤iz.”
Evet, burada dile getirilenler öz olarak do¤rudur. Emperyalizm, bu Kürdis-
tan’› 200 y›ld›r imha edenlerdir.
Peki o halde, bu güçlerden nas›l olur da adalet beklenile bilir? Nas›l olur da,
bunlar›n Kürt sorununu çözmesi istenir? Onlar›n bulaca¤› çözümün bu imha po-
litikalar›ndan ba¤›ms›z olaca¤› nas›l düflünülür? Emperyalizme bu övgüler ne-
dendir? E¤er mesele “söylemler”se, emperyalizm insan haklar›n› dün de savunu-
yordu. Özellikle 80’lerin bafl›ndan bu yana emperyalizm demokrasi flampiyon-
lu¤u yapmaktad›r. Ama katleden, cuntalar yapt›ran da onlard›r.
Tüm bunlar unutulup emperyalizmin Ortado¤u politikalar› çerçevesinde Kürt so-
rununda tak›nd›¤› tutum, bu konuda Türkiye’ye yönelik “elefltirileri” esas al›n›p, bu
manevran›n önü arkas› hesap edilmiyor. Milliyetçilik iflte tam burada somutlan›yor.
Almanya’n›n bir eyaleti kadar özgürlük istemenin, Güney’de yap›lan›n Ku-
zey’de de yap›lmas›n› istemenin, kah IRA’y›, kah FKÖ’yü örnek göstermenin bafl-
ka anlam› yoktur. Soral›m: FKÖ baflar›l› m›? IRA baflar›l› m›?
Bunun cevab›n› almak için soraca¤›m›z tek bir soru daha var: Sistemi de¤ifl -
tirdiler mi? Bunun cevab› hay›rsa, orada bir baflar› yoktur.
Emperyalizm hangi kurtulufl hareketini esenli¤e götürmüfl tür ki?
Bir ulusal kurtulufl hareketi ne için yola ç›km›flt›r? BA⁄IMSIZLIK.
Peki bu hareket ayn› zamanda Marksist-Leninist oldu¤unu, devrimci oldu¤unu
iddia ediyorsa, bir fley daha amaçlanm›fl olmal›d›r: SOSYAL‹ZM.
Yani, her halükarda emperyalizmden kopulmas› ve kapitalizmin y›k›lmas› ge-
reklidir. Çünkü ba¤›ms›zl›¤›n, halk iktidar›n›n ve sosyalizmin baflka türlü yaflam
flans› bulmas› mümkün de¤ildir.
PKK’nin çeflitli ulusal örgütlerden fark›, bafltan ba¤›ms›zl›k misyonuyla ve si-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 289

lahl› savafl temelinde ortaya ç›km›fl olmas›d›r. Bu misyon kaybedildi¤inde fazla bir
ay›rdedicilik kalmayacakt›r. PKK bugün anti emperyalist midir, ba¤›ms›zl›kç› m› -
d›r? Bu soruya “evet” cevab› vermek zordur. Emperyalist çözümün kabul edildi¤i-
nin, emperyalizmin denetim ve iradesinin kabul edildi¤inin aç›kland›¤› noktada,
bu sorunun cevab› zaten “hay›r”d›r. Ba¤›ms›zl›¤a giden yolu zafere ulaflt›racak
olan gerilla savafl› da ayn› flekilde “bitirilmeyle” karfl› karfl›yad›r. PKK’nin geçti¤i-
miz günlerde yapt›¤› “bar›fla yanaflmazlarsa silahl› savafl› yükseltiriz” aç›klamas›,
art›k silahl› savafl›n stratejik de¤il, bar›fl politikalar›n›n taktik bir arac› olarak gö-
rüldü¤ünün ifade edilmesidir. Bu aç›klamayla birlikte “birinci tercihimiz bar›flt›r”
denilmifltir zaten. “Bar›fl” kelimesinin kula¤a hofl gelen yan›n›n d›fl›nda bu sözün
özünde, OL‹GARfi‹YLE yap›lacak olan bir bar›fl vard›r. Yani, oligarflinin düzeni, ik-
tidar› kabul edilmektedir. Kapitalizm sürecektir. Bunu kabul ettikten sonra, art›k an-
ti emperyalistlik, sosyalistlik tart›flma d›fl› kalm›fl demektir. Bunlar› toplam olarak
ifade edersek, gelinen nokta yeni dünya düzeninin kabul edilmesidir. Süreç kuflku
yok ki, hala farkl› yönelimlere de aç›kt›r. Ama koflullar›n bir kurtulufl hareketini ken-
dili¤inden Marksist-Leninist çizgiye itmeyece¤i de aç›kt›r.
PKK enternasyonalist midir? Bunun çok sözünü etmesine ra¤men, politikalar›,
taktikleri tersini göstermifltir hep. Enternasyonalist de¤ildir. Türk halk›n› düflünmez
çünkü. Ortado¤u halklar›n› düflünmez. Her soruna devrimci, sosyalist bak›fl aç›-
s›yla de¤il, yaln›zca Kürt gözüyle bakar. Nas›l olursa olsun Kürdün ç›kar›na ol-
sun... Milliyetçili¤in bafllad›¤› ve güçlendi¤i zemin budur iflte. Ve asl›nda Kürdün
ç›kar›na diye yap›lan pragmatizm, faydac›l›k yine Kürt halk›n›n mücadelesine za-
rar veriyordur. Ancak günlük ç›karlar, politikalar ad›na bu görülmek istenmez. En
somutu Körfez krizleridir. 91’de “iflimize yarayacaksa...” diyerek emperyalist
sald›r› desteklendi. ABD’nin son sald›r›s›nda da sergilenen tav›r ayn›d›r. Enter-
nasyonalistler emperyalizmin bir halk› katletmesini hiçbir biçimde hiçbir koflulda
onaylayamaz, bundan yarar umamazlar. Enternasyonalizm ve anti- emperyalizm
birbirinden ba¤›ms›z düflünülemez. EMPERYAL‹ZM BUDUR
Emperyalizmin “global kriz” diye adland›r›lan bugünkü krizi as›l olarak 70’li
y›llarda a¤›rlaflmaya bafllam›flt›r. 74 Petrol bunal›m›, krizin derinleflmesinin ilan›
gibiydi. 79 80’li y›llarda patlak veren “borç krizi” bu bunal›m›n yeni bir döne-
mi oldu. Emperyalizmin Latin Amerika diktatörlüklerini “demokratiklefltirmeye”
bafllamas› bu dönemdedir. Emperyalizm bu dönemi Reagan ve Thatcher’de ifa-
desini bulan politikalarla karfl›lad›. Bu politikan›n özeti fluydu. Emperyalist ülke-
lerde “refah devleti” uygulamas›na s›n›r getirilmesi, yani sosyal harcamalar›n bu-
danmas› ve sömürge ülkelerin emperyalist sermayeye sonuna kadar aç›lmas›. Bu
politikaya da “neo-liberal” politika ad› verilir.
Emperyalizm, krizden kurtulabilmek için sosyalizmin dünya çap›nda prestij
kazanmas› sonucunda bir dönem zorunlu olarak katland›¤› bu “refah devleti” po-
litikas›na art›k son vermek zorundayd›. Politik aç›dan da uygun bir zamand›. Sos-
yalist sistem revizyonist politikalar ve uygulamalar sonucu bu y›llarda siyasal
ekonomik gücünü yitirmeye bafllam›fl, emperyalizmin ideolojik sald›r›lar›na ce-
vap veremez hale gelmiflti.
Emperyalist ideolojinin mutfa¤› gibi çal›flan enstitüler, vak›flar, üniversiteler,
“bilim adamlar›”, iktisatç›lar, medya vb. tüm kurumlar har›l har›l çal›flarak “neo
liberalizm” ve “serbest piyasa ekonomisi”nin kaç›n›lmazl›¤›n› anlatmaya koyul-
290 Miliyetçilik Ç›kmaz›

dular. Sald›r›n›n ideolojik deste¤ini onlar sa¤l›yordu. “Refah Devleti”nin tasfiye-


sinde onlara büyük ifl düflecekti.
“Neo liberal”izm, devletin ekonomiden çekilmesini de öngörüyordu. Yani
devlet “kamu hizmetleri” politikas›ndan vazgeçecek, esas olarak halk›n yararlan-
d›¤› e¤itim, sa¤l›k, bar›nma vb. hizmetler parça parça tasfiye edilecek, bu alan-
lar sermayenin pazar› haline gelecekti. Özellefltirmelerin yolu böylelikle aç›ld›.
Tabii bu ifl o kadar kolay de¤il di. Bunun için bir süre sonra Avrupa solu dev-
reye sokuldu. Kazan›lm›fl haklar›na sahip ç› kan iflçi s›n›f›n› geriletmekte bu silah
kullan›lacakt›. IMF de dün ya ölçüsünde aktifleflip “yap› sal uyum programlar›y-
la” ye ni sömürgeleri emperyalizmin bu yeni politikalar›na adapte etti.
Bu kand›rmaca 80’lerde bafllad›¤›nda (yani borç krizi s›ras›nda) tüm yeni sö-
mürge ülkelerin d›fl borç toplam› 700 milyar dolard›. ‘93’e gelindi¤inde bu rakam
1 trilyon 800 milyar dolar olmufltu. Bugün ise, 2 trilyonu çoktan aflm›fl durumda.
‹flte “globalleflme” denilen fleyin halklara faturas›.
‹flte dünyay› demokratiklefltirmeye, insan haklar›n›n uygulanmas›n› sa¤lamaya
çal›flan(!) emperyalizmin dünya halklar›na ç›kard›¤› fatura! Emperyalizmin “glo-
balleflme” politikalar› halk›n s›rt›na binen a¤›r bir yükten baflka bir fley de¤ildir.
Globalleflme diye adland›r›lan olay, as›l olarak sermayenin globalleflmesidir,
yani, hiçbir s›n›r ve engel tan›madan dolaflabilmesi, yat›r›m yapabilmesi ve kat-
lanarak büyüyebilmesi demektir. Öyle de oldu.
‘94 verilerine göre “Çok uluslu emperyalist flirketler” yeni sömürgelerde 12
milyon kifli istihdam etmifllerdi ve bunun yüzde 75’ini 1985’ten sonraki 10 y›l
içinde, yani “globalleflme” sürecinde gerçeklefltirmifllerdi. Tabii bunu kimsenin
babas›n›n hayr›na yapmam›fllard›. ‘80’lerden sonraki kazan›mlar›na bak›ld›¤›n-
da kimin geliflip kalk›nd›¤› daha aç›k görülmekte.
‘70’lerin bafl›nda 30 bin flu beye sahip olan bu tekeller 70’lerin sonunda flu-
be say›s›n› 80 Bin’e, 93’de ise 200 Bin’e ç›kard›lar, 97’de ise 210 Bin’i aflm›fl-
lard›r. Buna paralel olarak da 1986 90 aras›nda y›lda 37 milyar dolar olan ser-
maye ihrac› 93’de 160 milyar dolara f›rl›yordu. Y›ll›k cirolar› ise koca koca ülke-
lerin, hatta k›talar›n Gayr› Safi Mili Has›las› ile boy ölçüflecek duruma gelmifltir.
97’ verilerine göre bir kaç örnek bu durumun çarp›c›l›¤›n› göstermeye yetecektir.
Dünyan›n en büyük dört emperyalist tekelinin y›ll›k cirosu Çin’in GSMH’s›na
eflit, tüm Afrika k›tas›n›n GSMH’s›n dan ise fazlad›r. Bu tekellerden General Mo-
tors’un 96 cirosu 168,4 milyar dolar, ayn› y›l Türkiye GSMH’s› 186 mil yar do-
lard›. 200 emperyalist flirket, dünya GSMH’s›n›n yüzde 31,2’sini gerçeklefltirir-
ken, istihdam ettikleri iflçi say›s› dünya ifl gücünün yüzde birini bile bulmuyor.
Emperyalistler de, iflbirlikçi oligarfliler de sürekli kriz edebiyat› yapmaktalar.
Emperyalizm krizin yükünü yeni sömürgelere, yeni sömürge iktidarlar› da bu yü-
kü kendi halklar›na yüklemektedirler. Emperyalist flirketler, flu son zamanlardaki
borsa krizlerinde yeni sömürge ülkelerin 198 milyar dolar›n› kapt›lar. Emperya-
lizmin bu süreçten oldukça karl› ç›kt›¤› kesin. ‘82 borç krizinden sonra yaln›zca
IMF’nin borçland›rma politikalar›ndan da 717 mil yar dolar k‚r etmifllerdi.
Krizin derinleflmesine paralel olarak ‘98 y›l›nda dev sermaye evlilikleri de ön-
ceki y›llar›n kat kat üzerine ç›kt›.
Bu sermaye evlilikleri, sat›n almalar ve krizler sonucu olan iflaslarla, pazarlar
ve sermaye giderek daha az say›da tekelin elinde toplanmakta, büyük bir serma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 291

ye yo¤unlaflmas› yaflan maktad›r. Az say›da tekel, pazarlar› istedi¤i gibi yönlen-


direbilmekte, fiyatlarla istedi¤i gibi oynayabilmektedir.
Bu birleflmeler ve sermaye yo¤unlaflmalar› iflçi k›y›mlar›n› da beraberinde ge-
tiriyor. Krizin as›l yükünü yine emekçiler çekiyor. Artan iflsizlik, enflasyon, yoksul-
luk halklar› günden güne daha kötü yaflam koflullar›na sürüklüyor. IMF bir yandan
yat›r›m programlar›yla uluslararas› sermayenin ç›karlar›n› güvence alt›na al›rken,
di¤er yandan uygulanan programlarla emekçilerin s›rt›na binen yükü artt›r›yor.
Kamu harcamalar›n›n k›s›lmas›, Özellefltirmeler, Sosyal güvenlik reformu ad›
alt›nda, emeklilik yafl›n›n yükseltilmesi, ‹flçi ücretlerinin düflürülmesi
Tüm bunlar IMF’nin yeni sömürgelere dayatt›¤› ve en son “Asya Kaplanlar›’na
da uygulatt›¤› politikalar.
Bu IMF baflka birinin kurumu mu? Emperyalizmin bir sürü kurumu, güya insan
haklar›n›n uygulanmas›n›, dünya halklar›n›n mutlulu¤unu düflünüyor, ama bu ‹MF
tüm iflleri sabote ediyor öyle mi?
Emperyalizm a¤›r bir krize girdi ve tekellerin kasas› dolmaya devam ediyor
ama ayn› zamanda h›zl› bir çöküfl yafl›yor. Marks’›n deyimiyle kendi mezar›n›
kazmaya devam ediyor. Emperyalizm bu krizde kendi k›yametini görüyor. Panik
halinde en üst düzeydeki iflbirli¤i örgütleriyle bu k›yameti durdurmaya çal›fl›yor.
Emperyalizm gerçekten de büyük bir “felakete” do¤ru sürükleniyor. Peki ya tüm
dünya halklar›n›n yaflad›¤› felaket?
‹fiTE RAKAMLAR! Bugün dünyada 1 milyar 300 milyon insan yetersiz besle -
niyor, içecek temiz su bulam›yor; 1 milyar kifli bafl›n› sokacak ev bulam›yor. 841
milyon insan mutlak açl›k s›n›r›nda, yani ölümle yaflam aras›ndaki ince çizgide
duruyor. Yine 2 milyar insan, günde iki dolardan az, 1 milyar insan ise 1 dolar-
dan az gelirle yafl›yor. Buna yaflamak denebilirse... Mozambik’te do¤an her 4
çocuktan biri, 20 yafl›na basmadan s›radan hastal›klardan ölüyor. Afrika’da or-
ta lama bir aile 29 y›l öncekinden yüzde 20 daha az tüketiyor. (Emperyalizmin
70’lerden bu yanaki gelifliminin insan haklar›, demokrasi konusunda “da ha du-
yarl›”olma yönünde oldu¤unu söyleyenler, yaln›zca bu bilgiye baks›nlar yeter.)
Yeni sömürge ülkelerde yafla yan 4,4 milyar insan›n yaklafl›k dörtte üçü sa¤l›k
hizmetlerinden yoksun. Dünyada 2 milyar anemili insan var ve bunun sadece 50
milyonu emperyalist ülkelerde yafl›yor. Geriye kalan a¤›rl›kl› kesim yeni sömürge-
lerdeki yoksul halk. 1998 y›l›nda mal ve hizmetler tüketimi 24 trilyon dolara ula-
flacak. Bu üretimin yüzde 86 gibi büyük bir k›sm›n› dünya nüfusunun sadece yüz
de 20’si tüketirken, en yoksullar ise sadece yüzde 1,3’ünü tüketiyor.
1960’l› ‘70’li y›llarda yoksul insan say›s› ki bu istatistikte yaln›zca günlük ge-
liri 1 dolar›n alt›nda olanlar ele al›n›yor 200 milyon kadard›. ‘90’lar›n ikinci ya-
r›s›nda ise bu say› 2 mil yara yükselmifl durumda. Halklar yoksullafl›yor. Yoksul-
luk öldürüyor. Halklar› yoksullaflt›ran, katleden emperyalizm halklar›n sorununu
çözecek; Bu iddia yaln›zca gülünç ve iflbirlikçidir. 150 milyon çocuk temel e¤iti-
mini dahi alam›yor. 120 milyon çocuk sokaklarda yafl›yor, 20 milyon çocuk kö-
le gibi çal›flt›r›l›yor. Bunlar›n müsebbibi emperyalizmdir!
‹flte yoksullar dünya nimetlerinden bu kadar yararlanabiliyorlar.
Dünya nüfusunun en zengin yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si aras›ndaki
gelir fark› otuz y›l önce 1/30 iken, bugün 1/78’e yükselmifl durumda. Bak›n ba-
kal›m dünya emperyalizmle nereye do¤ru gidiyor? Emperyalizm dünya halklar›
292 Miliyetçilik Ç›kmaz›

için bunu yap›yor iflte!


Yoksullar›n yaflam›ndan çal›nan paylar emperyalist tekellerin kasas›na akmak-
ta, onlar da ayn› h›zla servetlerine servet katmaktad›rlar.
7 milyon nüfuslu ‹sviçre’nin y›ll›k geliri, yar›m milyar Afrikal›n›n y›ll›k gelirine
eflit. 1996’da dünyan›n en zengin 10 adam›n›n serveti 133 milyar dolard›. Bu,
en yoksul 48 ülkenin y›ll›k gelirlerinin 1,5 kat› ediyor. Dünyan›n en zengin 225
kiflisinin serveti 2,5 mil yar yoksula eflit. EMPERYAL‹ZM BU ‹fiTE!
Dünyan›n her yerinde halklar gün geçtikçe artan bir h›zla yoksullu¤a, açl›¤a
sürüklenirken, tekeller onlar›n s›rt›ndan kazand›klar› parayla bask› ve tahakküm-
lerini daha da artt›rmaktad›rlar.
Bu tablo karfl›s›nda ba¤›ra ça¤›ra, gelir adaletsizli¤inden, yoksulluktan, açl›k-
tan dem vuran yine emperyalist haydutlar oluyor. Oysa yarat›lan tablo, kendi
marifetleridir. Daha fazla kar etmek için iflçi ücretlerini her gün biraz daha düflü-
ren kendileridir. Her kriz döneminde onbinlerce iflçiyi soka¤a atan yine bu tekel-
lerdir. IMF eliyle, sömürge ülkeleri her y›l da ha fazla borç bata¤›na iten, bu ül-
kedeki iflbirlikçi yönetimlerin borçlar›n› ödemesi için halk› daha fazla ezsin, sö-
mürsün diye kamç›layan, art›k dünyan›n tek hakimi haline gelmifl emperyalist te-
kellerden baflkas› de¤ildir. EMPERYAL‹ZM BUDUR!
Bunu yüzlerce, yüzlerce kez yazmak istiyoruz. Bu gerçeklerin üstü çizilerek
hiçbir politika üretilemez. Üretilirse, bu politikan›n ad› devrimci politika olmaz.
“Devrim için savaflmayana sosyalist denmez” sözünden esinlenerek söyler-
sek, “emperyalizme karfl› savaflmayana devrimci denmez.”
Emperyalizm, “21. yüzy›l toplumsal patlamalar yüzy›l› olacak” diye feryat fi-
gan ediyor. Pek yak›nda tüm dünyan›n bafllar›na çökece¤i kabusunu görüyorlar.
Korkular› hiç de yersiz say›lmaz. Çünkü sefaletin içinde, ölümün efli¤in de yafla-
yan insanlar için isyan, büyük bir cüret de¤il neredeyse can havliyle sar›ld›klar›
bir silaht›r art›k. Asya ve Latin Amerika ülkelerinde krizle birlikte patlayan halk
hareketleri kabusu do¤ruluyor.
Blair ve Clinton G 7’leri acil toplant›ya ça¤›r›yorlar. G 7 toplan›yor fakat bu-
radan da “çözüm” ç›km›yor. Tüm emperyalist kamptan giderek artan “TEHL‹KE’’
sinyalleri duyuluyor.
Bir “çözüm”e varsalar bile bunun yeni sömürge ülkeleri daha a¤›r bir borç yü-
kü alt›na sokmaktan, bunu karfl›lamak için iflbirlikçi iktidarlar›n ve tekellerin
emekçi halk› daha fazla ezip sömürmesinden, daha fazla iflsizlikten, açl›ktan
baflka bir sonuç yaratmayaca¤› kesin. Belki bugün emperyalizm ‘80 bafllar›nda
oldu¤u gibi “yap›sal” bir de¤iflimin efli¤inde. Ama bu, emperyalizmin krizinin
yarataca¤› sonuçlar›n k›sa bir süre daha ertelenmesinden baflka bir anlam tafl›-
m›yor. Bugün de¤ilse, yar›n kabuslar› gerçekleflecek.
Dünya halklar›n›n ç›kar›, emperyalizmle birlikte, bar›fl içinde yaflamakta olamaz.
Çünkü emperyalizmin dünya halklar›na sundu¤u tablo, hiçbir tart›flmaya yer verme-
yecek kadar aç›kt›r. Dünya halklar›n›n gelece¤i, emperyalizmsiz bir dünyadad›r.
Halklar›n öncüleri, öncülük misyonlar›n›, emperyalizme karfl› savaflarak yeri-
ne getirmek zorundad›rlar. Emperyalizme karfl› savaflmayanlar, halklar›n öncüsü
olamazlar.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 293

Kurtulufl
CEVAP ‹STEYEN SORULAR

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Ocak 1999
Say›: 11

K
ürt ulusal hareketi kritik bir süreçten geçiyor. Art›k herkes sürecin bu
niteli¤inde hemfikir. Böyle süreçleri devrimci bir tarzda aflmak, karar-
l› ve ›srarl› bir ideolojik hatta yürümekten geçer. Kürt ulusal hareketin-
de ise, kararl› bir ideolojik tav›r bir yana, kelimenin gerçek anlam›yla ideolo-
jik-teorik bir kaos söz konusu. Politika ad›na hemen her fley söyleniyor.
Kuflkusuz en büyük kaos veya savrulma, emperyalizm konusunda yaflan›-
yor. Emperyalizm konusunda üzerinde durulan tutars›z zemin, iyice kayganlafl-
m›fl ve emperyalizm konusunda tam bir savrulma yaflanmakta, tüm Marksist-Le-
ninist literatür, devrimci teori tersyüz edilmektedir.

I. Emperyalizmin Kürt Sevdas› Nereden Geliyor?


‹flte geçti¤imiz hafta içinde, Kürt ulusal hareketinin çeflitli kurumlar› taraf›n-
dan yay›nlanan baz› aç›klamalardan birkaç paragraf:
Ulusal Kongre Haz›rl›k Komitesi , yay›nlad›¤› bildirgede “Avrupa Birli¤i ve
ABD’ye Kürt sorununu çözmeleri” yönünde ça¤r› yap›yor.
PKK Merkez Komitesi, 24-25 Aral›k’ta “‹talya Hükümetine ve Avrupa Birli¤i
ülkelerine” bafll›kl› bir aç›klama yap›yor ve “AB ülkelerini siyasi çözümde ce -
saretli ad›mlar atmaya” ça¤›r›yor.
Aç›klamada, “ABD’nin kendi ç›karlar› için Kürt halk›n›n hakl› özgürlük ta -
leplerine olumsuz yan›t verdi¤i” belirtilerek flu tespit yap›l›yor: “(ABD) böyle-
ce TC’nin vahfletine ortakl›k yapma durumuna düflüyor. Halk›m›z›n yafla-
d›¤› trajedinin sorumlulu¤u alt›na giriyor. ‹talya ve AB’nin olumlu yakla-
fl›mlar›n›n önünü t›k›yor.”
‹talya ve AB sorunu çözmek istiyor ama, ABD önünü t›k›yor. Yani... ABD ile
Avrupa aras›nda çeliflki var; o halde buradan yüklenmek laz›m. ‹flte PKK-MK
aç›klamas›ndaki mant›k ve politika bu.
Bu “çeliflki” tespiti zaten yanl›fl, ama onu bir tarafa b›rakal›m flimdi: diye-
lim ki, ‹talya ve AB çözmek istiyor. Devrimciler böyle bir durumda hemen so-
rarlar: NEDEN?
‹talya ve Avrupa Birli¤i NEDEN Kürt sorununu çözmek istiyor?
Hemen ard›ndan bir soru daha: NASIL çözmek istiyor?
Evet, ‹talya’n›n ve Avrupa devletlerinin Kürt sorununu “çözmek istemesi”nde
devrimciler hemen bir B‹T YEN‹⁄‹ ararlar. Çünkü onlar emperyalistlerdir. Tarih-
leri boyunca halklar›n lehine bir fley yapmam›fllard›r ve yapmayacaklard›r.
Çözmek istiyorlarsa, bu iflin alt›nda bir ifl vard›r.
294 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Emperyalizm, halklar› sömürerek, sömürgelefltirerek yaflar.


Emperyalizmin bulaca¤› bir çözüm de, halklar üzerindeki sömürüsünü ve ül-
kelerin kendine ba¤›ml› olmas›n› SÜRDÜRECEK bir çözümdür.
De¤ilse, emperyalistlerin ‹NT‹HAR etmeye karar vermifl olmas› gerekir.

II. Emperyalizme Kendimizi Kan›tlamak Zorunda m›y›z?


Özgür Politika’n›n Baflyaz›s›nda yaz›yor: “Kürtler ve Öcalan hakk›nda
önyarg›lar›n ortadan kalkmas› için Avrupal›lar›n mutlaka flans tan›mala-
r› gerekti¤i aç›k. Dünyaya ‘terörist’ olarak tan›t›lm›fl bir halk›n ve onun
öncülerinin insanl›¤›n temeli olan uluslararas› adalet gere¤i kendilerini
kan›tlama hakk› vard›r. Kürtler ve Öcalan da bu hakk› kullanmak isti-
yor.”
“ABD’ye bir kurflun mu s›kt›k, niye böyle yap›yor?” deniliyor. “Say›n
Öcalan hayat›nda eline silah almam›flt›r” diye bir aç›klama yapma ihtiyac› du-
yuluyor.
Bir kurtulufl hareketi ve onun önderi, kendini emperyalizme “kan›tlamak”
zorunda de¤ildir. Kendini onlara kabul ettirmek için, onlar›n ölçüleri içine gir-
mek zorunda de¤ildir. Bu, kendi kimli¤ini inkard›r.
Avrupa kim oluyor ki bir halk›n kaderi, onlar›n verece¤i “flans”a ba¤l› ha-
le geliyor? Ya emperyalistler bu flans› hiç vermezlerse ne olacak?
Evet, PKK ve Öcalan, “dünyaya ‘terörist’ olarak tan›t›lm›flt›r” . Ama terörist
diyenler ve dünyaya da öyle tan›tanlar, zaten “flans” istedi¤iniz bu emperya-
listler de¤il mi?
Emperyalistlere “hay›r, biz terörist de¤iliz” mi diyece¤iz? Nas›l ikna edece-
¤iz onlar›? Çünkü her fleyden önce ulusal ve devrimci hareketlerle, emperya-
listlerin TERÖR‹ZM TANIMI FARKLI. Burada yap›lacak iki fley vard›r: Birincisi,
terörizmin ulusal ve devrimci gerilla savafl›yla ayn› fley olmad›¤›n› anlatmakt›r.
Bunun emperyalistleri ‹KNA etmesi zordur. Ama buna ra¤men, dünya halklar›-
na bunu b›kmadan, usanmadan anlat›r›z. ‹kincisi, sömürüye karfl› ç›kmak terö-
rizmse, ba¤›ms›zl›k için savaflmak terörizmse, emperyalizme karfl› savaflmak
terörizmse, adalet için, onur için silaha sar›lmak terörizmse, evet B‹Z TERÖR‹S -
T‹Z , diyebilmektir.
Avrupa emperyalistlerinden “terörist” olunmad›¤›n› kan›tlamak için “flans”
istemek, siyasi bir gaflettir. Merak etmeyin, onlar neyin ne oldu¤unu, kimin ne
oldu¤unu çok iyi biliyorlar. Ama Avrupa’dan bu flans› isteyenler, kendilerinin
art›k “dünkü gibi” olmad›klar›n›, olmayacaklar›n› kan›tlamak için bir “flans” is-
tiyorlarsa, o zaman sorun baflkad›r.

III. Kavramlar› ve Gerçekleri Çarnp›tmak Taktik midir?


Yukar›da Özgür Politika Baflyaz›s›ndan yapt›¤›m›z al›nt›da deniliyor ki; “in -
sanl›¤›n temeli olan uluslararas› adalet gere¤i...”
Ne demektir flimdi bu?
“Uluslararas› adalet” dedi¤iniz fley nedir? Kimin adaletidir, nas›l oluflmufl-
tur? Bu nas›l, ne zaman “insanl›¤›n temeli” olmufltur?
Teorik olarak, politik olarak bunlar›n cevab› yoktur. Belirsizlik üzerine bü-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 295

yük laflar edilmektedir.


Uluslararas› adalet dedi¤iniz SOYUT bir fleydir. Adalet ya burjuvazinin ç›-
karlar›n› gözeten burjuvazinin adaleti ’dir, ya da halk›n ç›karlar›n› gözeten hal -
k›n adaleti ’dir. Bugün Birleflmifl Milletler’de ve di¤er emperyalist devletlerin be-
lirleyicili¤indeki uluslararas› mahkemelerde geçerli olan hukuk, burjuvazinin
hukukudur. Bu mahkemelerin zaman zaman halktan kiflilerin veya bütün olarak
bir halk›n lehine bir karar almas› bu adaletin niteli¤ini de¤ifltirmez.
Oligarflinin mahkemelerinde de böyle kararlar ç›kar zaman zaman. Oligar-
fli kendi iflkencecilerini, katillerini yarg›lar, bazen ceza bile verebilir.
Uluslararas› mahkemelerde de emperyalist efendi, genel insan haklar›, de-
mokrasi gibi demagojileri gere¤i böyle kararlar ç›kartt›r›r. Kendi tekellerini,
ufla¤› durumundaki yeni-sömürge yönetimleri yarg›lar.
Biz de, ülkemizdeki mahkemeleri kulland›¤›m›z gibi, bu mahkemeleri de
kullanabiliriz. Ama bunun için böyle “insanl›¤›n temeli olan uluslararas› ada-
let” gibi garip teoriler yapmaya gerek yoktur.
‹flte, bir “tespit” daha: “TC, PKK Genel Baflkan›’n›n kendilerine teslim
edilece¤ini beklerken, 24 saat geçmeden iadesinin gerçekleflmeyece¤i an-
lafl›ld›. ‹TALYA, NATO içerisinde TC’nin müttefiki idi. Ancak di¤er taraf-
tan ‹TALYA çal›flanlar›n üzerine kurulmufl demokratik bir ülkedir. (‹talya
Anayasas›, Md. 1/1)”
fiimdi bu say›n yazar (Serhat Bucak), ‹talya’n›n demokratik bir ülke oldu¤u-
na inanmam›z› istiyor. Hem de “çal›flanlar›n üzerine kurulmufl” bir demokratik
ülke.
Evet, ‹talya’da bir demokrasi var; ama bunun ad› BURJUVA DEMOKRAS‹-
S‹’dir. Burjuvazi ise “çal›flan” bir s›n›f de¤il, ASALAK, SÖMÜRÜCÜ bir s›n›ft›r.
Dolay›s›yla ‹talyan demokrasisi de, asalaklar›n, sömürücülerin demokrasisidir.
Gerçekleri ne kadar e¤ip bükerseniz bükün, bu, budur.
Serhat Bucak, e¤er yazd›¤›na kendisi inan›yorsa, ‹talyan Anayasas›’n›n
fazla etkisi alt›nda kalm›fl demektir. Ayn› gözle TC Anayasas›’na bakarsa, ora-
da da “kanabilecek” pek çok madde bulunur. Ama e¤er yazd›klar›na inanm›-
yor da bunu “taktik” ad›na yaz›yorsa, emperyalizm gerçe¤ini, kapitalizm ve
sömürü gerçe¤ini gizlemek, taktik ad›na asla savunulamayacak bir fleydir ve
asla devrimcilerin, demokratlar›n, yurtseverlerin ifli de¤ildir.

IV. Emperyalizm Nedir?


Önceki yaz›lar›m›zda, geliflmelerin her fleyi gerekirse yeni bafltan tart›flma
gere¤ini gösterdi¤ini belirtmifltik. Gerçekte yapt›¤›m›z bu birkaç al›nt› bile, bu-
nun ne kadar zorunlu oldu¤unun kan›tlar›d›rlar.
Emperyalizm nedir? Demokrasi nedir? Adalet nedir? S›n›f gerçe¤inden ko-
puk bir demokrasi ve adalet var m›d›r? Kapitalizm nedir? Burjuvazi kimdir?..
Bütün bunlar adeta unutulmufltur. Veya unutmufl görünmektedirler.
Bu gerçekler unutulacak fleyler de¤ildir. O halde unutman›n d›fl›nda, bir
baflka ihtimal daha söz konusudur. Bunlar art›k ‹NKAR ED‹LMEKTED‹R.
Elbette, emperyalizme karfl› savaflmaktan vazgeçiyorsan›z, emperyalizm
hakk›ndaki Marksist-Leninist tespitleri uzun süre savunamazs›n›z. Çünkü emper-
296 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yalizm hakk›ndaki Marksist-Leninist teori, devrimcilere emperyalizmle uzlaflma-


may› ve savaflmay› ö¤ütler. Elbette, bir halk›n kurtulufl davas›, emperyalizmin
adaletine teslim edilirse, bunun “çözüm” olaca¤› savunulursa, adalet konusun-
da da devrimci bir bak›fl aç›s›ndan tahlil ve tan›mlar yap›lamaz...
Evet, Kürt ulusal hareketinin, PKK’nin siyasal, ideolojik konumunu tam bir
aç›kl›kla ortaya koymaya ihtiyac› vard›r. PKK’y› dost ve savaflan bir örgüt ola-
rak gören ve hep böyle görmek isteyen devrimciler de, bunu istiyor.

V. Yeniden Yap›lanma; Kim ‹çin Ne ‹çin?


PKK önderi Öcalan’›n yak›n zamanda yapt›¤› bir aç›klamadan PKK’nin
gündeminde bir “yeniden yap›lanma” oldu¤u ö¤renilmifl bulunuyor.
Bu yeniden yap›lanman›n hedefi, amac›, flekli ne olacak, neye hizmet ede-
cek, çok kesinleflmifl aç›klamalar yoktur ortada. Ancak var olan e¤ilim ve ifla-
retlerin çok olumlu olmad›¤› da ortadad›r.
“Yeniden yap›lanma” elbette kendi bafl›na olumlu veya olumsuz bir anlam
tafl›maz. Önemli olan bu yeni yap›n›n neye yönelece¤i, neye hizmet edece¤i-
dir. Gorbaçov’un “perestroyka”s› da bir “yeniden yap›lanma”yd›. Sonuçlar›n›
biliyoruz.
PKK, yeniden yap›lanacaksa, bu her fleyden önce köklü bir özelefltiriyi içer-
mek zorundad›r.
PKK “milliyetçi çizginin”, pragmatizmin, strateji ve taktikleri kavray›fl›n›n
özelefltirisi üzerinde, Marksist-Leninist bir yap›lanma oluflturmal›d›r. Halklar›n
ç›kar›na olan budur. Kürdistan ve Türkiye devriminin ç›kar›na olan budur. Yok-
sa, emperyalizm için, emperyalizmin icazetini almak için gündeme getirilecek
bir yap›lanma, ne PKK’ye, ne Kürt halk›na hay›r getirmez.

VI. K›sacas›;
Sorular daha çoktur ve uzat›labilir. Örne¤in yine en baflta milliyetçilik ne-
dir? Sömürgecilik nedir? Sorular›n›n cevaplar›, emperyalizm tahliline ba¤l› ola-
rak mutlaka cevap bekleyen sorulard›r. Bu sorular›n cevaplanmas›ndan kaç›l›p
her fley “taktikti”, “politikayd›” denilerek kaos içinde b›rak›labilir; ama bu em-
peryalizmin icazetine do¤ru kay›fl› h›zland›rmaktan baflka bir sonuç vermez.
Yar›n bir bakm›fls›n›z, savaflmak, mücadele etmek için tüm nedenleri kendi el-
lerinizle ortadan kald›rm›fls›n›z.
ÖYLE YA, EMPERYAL‹ZM DÜfiMAN DE⁄‹L, ÖZALLAR, SABANCILAR DÜfi-
MAN DE⁄‹L, TOPRAK A⁄ALARI DÜfiMAN DE⁄‹L, KAP‹TAL‹ZM DÜfiMAN DE-
⁄‹L... K‹ME KARfiI, NE ‹Ç‹N SAVAfiACAKSINIZ O ZAMAN? Kürt halk›na kim-
leri düflman olarak göstereceksiniz?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 297

Kurtulufl
“GÜNEY G‹B‹ OLMAYI” ‹STEMEK?

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
16 Ocak 1999
Say›: 13

K
ürt kimli¤i on y›llarca inkar edildi. Kimli¤i inkar edilenin hiçbir hakk›
da olmazd› tabii. Kürt halk›n›n varl›¤›n› on y›llard›r inkar edenler, Kürt
ulusal kurtulufl mücadelesinin geliflmesiyle birlikte, önce yar›m a¤›zla
da olsa “Kürt kimli¤i” ni tan›maktan söz etmeye bafllad›lar. Ard›ndan da “baz›
sosyal-kültürel haklar” ›n tan›nmas› gündeme girdi. Ancak bu “baz› haklar” me-
selesi, hemen herkesin a¤z›nda farkl› fleyler ifade etmektedir. Kimi için tümüy-
le “demokratik talepler” meselesidir. Kimi için “bar›fl”›n flart›. Kimi için “emper-
yalist çözüm”ün bir parças›.
Kürt halk› aç›s›ndan, devrimciler ve yurtseverler aç›s›ndan sorun, bunlar›n
istenip istenmemesi de¤il. Elbette istiyoruz. Sorun, bunlarla yetinilip yetinilme-
yece¤idir. Sorun, bunlar›n ne pahas›na al›naca¤›d›r.
Özellikle 90-91’den bu yana Kürt kimli¤inin tan›nmas›, Kürtçe yay›n ve e¤i-
tim hakk›, kültürel özerklik vb. çokça tart›fl›ld›. Susurluk Devleti, bu tart›flmay›
sürekli olarak öncelikle “terörün bitirilmesi” flart›na ba¤lad›. Demirel, 1991’de
Baflbakanl›k koltu¤una oturur oturmaz. “Art›k buna karfl› ç›kmak mümkün
de¤il. Türkiye Kürt realitesini tan›mak zorunda” diyerek Susurluk Devle-
ti’nin Kürt halk›n› düzen s›n›rlar› içinde tutmak için izleyece¤i yeni politikas›n›n
çerçevesini çiziyordu.
Bu politika bir yandan bask›, terör ve katliamlar› iyice artt›r›rken di¤er yan-
dan da halk› yeniden devlete ba¤laman›n araç ve yöntemlerini içinde bar›nd›-
r›yordu. Bunlardan birinin veya ötekinin öne ç›kmas› ise bir süreç ve zamanla -
ma meselesiydi. Gelinen aflamada bu politika öz olarak de¤iflmemifltir. Emper-
yalistlerle oligarfli aras›nda bu konuda esas›nda temel bir ayr›l›k yoktur, ayr›-
l›k zamanlama ve baz› koflullara iliflkindir.
Oligarfli kendi cephesinden bu do¤rultuda çeflitli ad›mlar da atmaktad›r.
Örne¤in bu amaçla devrimci-demokrat-yurtsever özel radyolar birer birer ka-
pat›l›rken Kürdistan’da bizzat kontrgerillaya ba¤l› “Kürtçe de yay›n yapan”
radyolar kurulmufltur. Vericileri, stüdyolar› OHAL bölgesindeki askeri garnizon-
lar›n içinde bulunan, itirafç›lar›n, iflbirlikçilerin, askerlerin yay›n yapt›klar› bu
radyolarda halk› etkilemek için Kürtçe kullan›lm›flt›r. Örne¤in 1992 y›l›nda ku-
rulan Dicle’nin Sesi Radyosu; Grup Yorum, fi›wan Perwer’in Kürtçe parçalar›n› ya-
y›nlayarak halk›n ilgisini çekmeye çal›fl›rken yay›n aras›nda OHAL bildirilerini
Kürtçe okuyor, gerillalara Kürtçe “teslim ol” ça¤r›lar› yap›yordu!..
Asl›nda bu örnek son derece çarp›c›d›r. Oligarfli “Kürtçe”den de¤il, düzen d›-
fl› bir muhtevaya sahip, Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤›n›, özgürlü¤ünü fliarlaflt›ran bir
298 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kürtçe’den korkuyor. Kürtçe konusunda yapt›¤› zamanlama da buna iliflkindir. Oli-


garfli bu “hakk›”, mevcut düzeni kabul etme kofluluyla tan›ma politikas› izlemekte-
dir.
Emperyalistlerin “Kürt sorununa demokratik çözüm” diyerek dayatt›klar› em-
peryalist çözümler de Kürt halk›na benzer haklar›n tan›nmas›n› öngörmektedir. Su-
surluk Devleti’nin Kürt halk›n› teslim almas›na, gerillay› yok etmesine veya tasfiye-
sine ba¤l› olarak birtak›m kültürel haklar› tan›yabilece¤i, di¤er ulusal kurtulufl mü-
cadeleleri örneklerinde de defalarca görüldü¤ü gibi mümkündür. Çünkü kapita-
lizmde egemen s›n›flar›n temel derdi sömürünün süreklili¤ini sa¤layabilmektir. Mü-
cadelenin yükselmesine paralel olarak tan›nan ve tan›may› düflündükleri haklar da
sömürü düzeninin sürmesi flart›na ba¤l›d›r ve Kürt halk›n›n ç›kar›na de¤ildir.
Belli ölçülerde Genelkurmay›n görüfllerini de yans›tt›¤› belirtilen Emekli Orge-
neral Do¤an Beyaz›t, geçti¤imiz günlerde kendisiyle yap›lan bir röportajda “Kürt-
çe’nin yasallaflt›r›lmas›na” iliflkin flunlar› söylüyordu:
“Türkiye bu ay›pla 21. Yüzy›la giremez. Ama bu Türkiye’nin kültür zen-
ginli¤ini oluflturan bütün alt kimlikler için geçerli. Bir alt kimli¤e bir lütuf, bir
taviz olmamal›. Kendi kültürel s›n›rlar› içinde kalmak kayd›yla, Türk insan›-
n›n kafas›nda bu mutlaka yer almal›d›r.” (Radikal, 14 Aral›k)
Bu aç›klaman›n ortaya koydu¤u fludur; oligarfli de, ordu da bu tür kültürel hak-
lar vermeye haz›rlanmaktad›rlar.
Tabii “haz›rl›k”lar›n›n iki boyutu vard›r hala, bir yandan PKK’y› bitirmek için te-
rörü dizginsizce sürdürme; di¤er yandan da bunun Kürt halk› aç›s›ndan farkl› bir
dinamizme yol açmas›n› önleyecek ideolojik, psikolojik savafl› sürdürme. Kürt kim-
li¤inin tan›nmas›n›n telaffuz edilmeye bafllanmas›yla birlikte, “üniter devlet”, “Tür-
kiyelilik”, “Türk yurttafll›¤›” daha s›k vurgulan›r olmufltur.
Bu arada son zamanlarda Genelkurmay taraf›ndan dile getirilen, Kürtçe ser-
best olur ama, befl ayr› lehçe oldu¤u için e¤itim olmaz, veya, sadece Kürtlere de-
¤il, tüm alt kimliklere bu hakk› tan›mak gerek gibi söylemler de Kürt sorununu mu¤-
laklaflt›rma, söz konusu haklar›n önemini küçültme çerçevesindedir.
Devrimci-yurtsever kesimlerin de yararlanabilece¤i yasal boflluklar oluflturmak-
tan çekinen, varolanlar› da kapatmaya çal›flan Susurluk Devleti, devrimci bas›n ve
yay›n üzerinde her türlü terörü uygularken, MED TV’nin yay›n yapmas›n› ve halk
taraf›ndan izlenmesini engellemek için her türlü bask› ve zoru kullan›rken, di¤er
yandan da “Kürdistan’a özel” TV kanal› kurdurman›n ad›mlar›n› 1995’te atm›flt›r.
Bu konuda ilk ad›m, eski Özel Harp Dairesi baflkanlar›ndan Kemal Yamak’›n kir-
vesi çeteci Mehmet Ali Alt›nda¤’›n 1996’da Diyarbak›r’da yay›na bafllayan SÖZ
TV’dir. Dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’›n da deste¤iyle bafllanan bu proje, za-
man›n henüz uygun olmad›¤› gerekçesiyle bir anlamda yar›m kalm›flt›r.
fiimdi gündemde Güney Kürdistan’da Barzani taraf›ndan kurulacak olan Kür-
distan Televizyonu (KTV) var. Oligarfli belli çekincelerine ra¤men, daha çok da de-
netimi alt›nda tutabilmek için destekliyor. Uydu arac›l›¤›yla Türkiye ve Avrupa’y›
da kapsayan genifl bir alana yay›n yapabilecek olan KTV, ABD emperyalizminin
bölgesel ç›karlar› gere¤ince devreye sokuldu. TV’nin kuruluflunda Turksh Daily
News gazetesinin sahibi ‹lnur Çevik de görev alm›flt›r. MED TV’nin önünü kesmek
ve halk üzerindeki etkisini yok etmek amac›yla Kürtçe’nin iki lehçesinin yan›s›ra
‹ngilizce, Arapça, Türkçe yay›n yap›lmas› da düflünülmektedir. ‹flbirlikçi KTV, em-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 299

peryalizmin Ortado¤u politikalar›nda bir basamak olarak, Türkiye oligarflisinin


denetim ve deste¤inde kullan›lacakt›r. K›sacas›, bu “Kürtçe” TV, ulusal bilinci kö-
reltmenin, sömürü düzeninin devam›n›n TV’si olacakt›r.
PKK Genel Baflkan› Öcalan, yapt›¤› konuflmalarda s›k s›k “çok fley mi istiyoruz
sanki” demektedir. Görüldü¤ü gibi, mesele az veya çok fley istemekten önce, ne-
yin nas›l, ne karfl›l›¤›nda istendi¤idir. Öcalan, son konuflmalar›nda yine emperya-
lizme seslenerek Güney’de olan bizde de olsun diyordu. Meselenin bir yerde
“püf” noktas› da burada. Güney’de olan nedir? Evet, Kürtçe TV, e¤itim, hatta bir
“parlamento” her fley sa¤lanm›flt›r Barzani ve Talabani’ye. Bunlar› sa¤layan da,
“güvence” alt›na alan da emperyalizmdir. Emperyalizm bunu ne karfl›l›¤› yapt›¤›
ise çok aç›k de¤il mi?
Emperyalizmin Barzani, Talabani sevgisi nereden kaynaklan›yor acaba diye
bir düflünsek!
Veya soruyu flöyle de sorabiliriz; emperyalizm, flu anda Öcalan’a s›n›rl› bir ka-
bul gösteriyor olsa da, niye Öcalan’› Barzani ve Talabani kadar sevmiyor acaba?
Emperyalizmin bu sevgisini kazanmak için Barzani ve Talabani gibi olmak ge-
rekiyor. Emperyalizmin Kuzey’de de, Güney’deki gibi bir statü oluflturmas› için,
Kuzey’deki güçlerin de Güneydekiler gibi olmas› gerekiyor.
Yani çok daha aç›k söylersek; Öcalan bir Barzani olursa, emperyalizm Öca-
lan’› da Barzani kadar sever; Kuzeydekiler, Güneydekiler gibi olursa, emperya-
lizm, Kuzey’e de Güney’in statüsünü verir.
Mesele emperyalizmin ne yap›p yapmayaca¤› de¤il, Kürt ulusalc›lar›n ne yap›p
yapmayaca¤›d›r. Bir Barzani olacaklar m›? PKK bir KDP, KYP olacak m›?
Barzani olmak, sömürü düzeninden yana olmakt›r. Emperyalizmin Ortado¤u
politikalar›n›n savunucusu ve uygulay›c›s› olmakt›r.
O halde emperyalizmi muhatap alarak “Güney kadar bir özgürlük istiyoruz”
diyenler, bunu çok daha iyi düflünmek zorundad›rlar. Ba¤›ms›zl›ktan buraya geri-
lemek, savunulanlar›n, Barzani’den, Talabani’den bir fark› kalmamas› demektir.
300 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
CAN YÜCE K‹ME, NE D‹YOR?
‹⁄NEY‹ DE, ÇUVALDIZI DA ÖNCE
CAN YÜCE KİME NE KEND‹N‹ZE BATIRMALISINIZ
DİYOR?
İĞNEYİ DE
ÇUVALDIZI DA
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÖNCE KİNDİNİZE
30 Ocak 1999
BATIRMALISINIZ
Say›: 15

C
an Yüce (22 Ocak tarihli Özgür Politika’daki yaz›s›nda özetle) “AB ve
ABD aras›ndaki çeliflkiler abart›lmamal›, Avrupa henüz ABD’nin
politikalar› karfl›s›nda ba¤›ms›z bir tarzda kafa tutacak durumda
de¤il” diyor.
Kime diyor? Önce kendine söylemeli. Bu çeliflkiyi kim abartt›? Kim bu çeliflki
üzerine politikalar, taktikler gelifltirdi? fiimdi en az›ndan sonuçtan görerek abart›l-
mamas› gerekti¤i söyleniyorsa, bunu sormak hakk›m›zd›r.
Avrupa’ya çözecek diye güvenen sizsiniz, çöz diyen sizsiniz. AB’ye, ABD’ye
mektuplar yazan, plan›n›z› kabul ediyoruz diyen sizsiniz. Kuzey Irak’taki kadar bir
statü istiyoruz diyen sizsiniz.
Ekonomik olarak ABD’nin daha etkin oldu¤unu yeni mi keflfettiniz?
AB, ABD’ye karfl› kafa tutacak durumda de¤ilmifl... Hala asl›nda sorunun özü
anlafl›labilmifl de¤il. S›n›fsal ç›karlar›, emperyalizmi hala anlayam›yor. Hala ne
olup bitti¤ini göremiyor.
Siz de¤il miydiniz, ABD büyükse çözsün diyen? ABD mutlaka bizle iliflki kura-
cak... Biz ABD’ye ne yapt›k ki diyen siz de¤il miydiniz?
fiimdi bu tahlilleri yapman›n bir anlam›, ifllevi yok. Her fley bu kadar ayan be-
yan ortaya ç›kt›ktan sonra bunlar› söylemek mesele de¤il. Devrimci önderlik, öngör-
mektir.
Ha, biz bunlar› önceden de biliyorduk diyorsan›z, madem böyle idi, madem bi-
liyordunuz, neden güvendiniz Avrupa’ya? Nas›l güvenip de bu yürüyüfle ç›k›ld›?
Hay›r, emperyalist çözüme beyin kilitlenmifl ve en ç›plak gerçekler bile görün-
mez olmufltu. Can Yüce’nin yaz›s›nda görünen ç›plak gerçek budur.
Kürt ulusalc›lar›n›n ve PKK önderli¤inin hep söyleyegeldi¤i bir nakarat var; “An-
lam›yorlar!” ... PKK’nin “taktik”lerine, “politika”lar›na yöneltilen her elefltiri bu kar-
fl› elefltiriyle karfl›lan›yor. Hiç kimse anlam›yor, ne sol anl›yor ne kendi insanlar› an-
l›yor... Hiç kimse... ‹yi de o zaman do¤ru dürüst anlat›n da herkes anlas›n... Ama
her zaman ve daima anlafl›lm›yorsan›z o zaman sizde bir fley var.
Nitekim, Can Yüce de yaz›s›nda “zaten anlam›yorlar, Türkiye solu kavra-
yam›yor” derken yine dedi¤i noktaya iliflkin bir fley anlatm›yor. Sadece benim gi-
bi anlay›n diyor. Herkes senin gibi anlamak zorunda de¤il.
Fakat bunun da ötesinde herkesi Roma’y›, AB ve ABD’yi, PKK’nin bunlara ilifl-
kin politikas›n› anlamamakla suçlayan Can Yüce’nin de neyi ne kadar anlad›¤›
flüpheli. Çünkü, Can Yüce hayal k›r›kl›¤› yaflarken, ABD, AB çeliflkilerinin abart›l-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 301

mamas› gerekti¤ini, Roma’larda çözümün ç›kmayaca¤›n› söylerken, ayn› gazete-


nin arka sayfas›nda Öcalan’la yap›lan röportajda Avrupa Birli¤i’nin çözece¤i
umutlar› tazeleniyor:
“‹talya’da bu konuda bir ad›m atmak istedik, ama bu yar›m kald›, fakat
tamamlamak ise gerçekten bir insanl›k görevidir. Kürtler Roma’ya bu temelde
bir umut ba¤lam›fllard›r. Ve bu umudu sürdürmeliyiz.”
Evet Öcalan böyle söylüyor.
Demek ki, Can Yüce de pek do¤ru anlamam›fl.
Biz neyi anlayal›m? Hangisini anlayal›m? Hangisi PKK’nin politikas› ve tahlille-
ridir?
Can Yüce devam ediyor:
“Bu noktada reformist hayallere kap›lanlara, ucuz çözüm aray›fl›nda olan-
lara, çözümü ülkemizde de¤il, dünyan›n baflka merkezlerinde arayanlara Ro-
ma yürüyüflü çok çarp›c› bir yan›t olmufltur.”
Gerçekten kime söylüyor? fiafl›lacak bir fley?
Çözümü ülkemizde de¤il, dünyan›n baflka merkezinde arayan kim gerçekten?
“Apo Roma’ya geldi sorun çözülecek” hayalini kuran kim?
Can Yüce gölge boksu yap›yor anlafl›lan. Sa¤a sola yumruk sall›yor ama kime
sallad›¤› belli de¤il. Oysa yumruk sallad›¤› gölge kendi gölgesinden baflkas› de¤il.
Yani Öcalan çözümün “dünyan›n baflka merkezlerinde aranamayaca¤›n›”
kan›tlamak için mi gelmiflti Roma’ya?
‹nsan› güldürmeyin. Böyle bir iddiada bulunana yaln›zca gülünür çünkü.
Öcalan’›n Roma’ya ayak bast›¤›ndan itibaren söyledi¤i her kelime, o günden
sonra Kürt ulusalc›lar›n›n gazete ve dergilerinde yaz›lan her kelime bu iddiay› ya-
lanlar.
Can Yüce bunlar› bilmiyor mu? Biliyor elbette.
Ama durumu kurtarmak, öngörüsüzlüklerini, bu taktiklerin, politikalar›n iflas›n›
gizlemek için gelifligüzel konufluyor. Ve kendince son darbeyi indirerek, Roma yü-
rüyüflünün “en büyük anti-emperyalist eylem” oldu¤unu iddia ediyor. Sonra da “Bu
gerici dünyan›n bizi tan›mamalar›, kabul etmemeleri bizim için onurdur, do¤-
ru yolda oldu¤umuzu gösterir” diyor. Yapmay›n, o gerici dünyan›n PKK’y› kabul
etmesi için neler söylendi, neler yap›ld›, herkes biliyor.
Sen git emperyalizmin icazetine gir, bu sorunu çözseniz çözseniz siz çözersi-
niz de, eski tespitlerinden, taleplerinden vazgeçip Avrupa’n›n kabul edebilece¤i ka-
dar bir otonomi istiyorum de... Sonra da bunu en büyük anti-emperyalist eylem ilan
et.
Politikalar›n iflas›n›n sonucu, teorik bir sefalettir.
302 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
Emperyalizm ve Faflizm
Devrimcileri, Yurtseverleri,
EMPERYALİZM VE Halklar› Yarg›layamaz!
FAŞİZM
DEVRİMCİLERİ,
YURTSEVERLERİ,
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
HALKLARI
12 Mart 1999
YARGILAYAMAZ
Say›: 21

SOMUT TALEPLER; ABDULLAH ÖCALAN’A UYGULANAN


TECR‹TE SON VER‹LMES‹,
DAVA ARKADAfiI TUTSAKLARLA AYNI YERE KONULMASI,
ONLARLA AYNI KOfiULLARDAN YARARLANMASININ
SA⁄LANMASI OLMALIDIR

A
bdullah Öcalan’›n tutsak edilerek Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte gerek
emperyalizmin baflkentlerinden, gerekse Kürt ulusalc›lar cephesinden,
reformist ve oportünist çevrelerden günlerce bir “adil yarg›lama” talebi
yükseldi durdu.
Oysa emperyalist cephenin sözcüsü olup da Türkiye oligarflisinden “adil yar-
g›lama” talebinde bulunanlar›n ço¤u ya Abdullah Öcalan’a yönelik kontra ope-
rasyonunda do¤rudan yer alanlard› ya da olan bitene seyirci kalarak, Öcalan’›n
ülkelerine girmesine izin vermeyerek onay verenlerdi.
Mesela kontra operasyonunun mimar› ABD’nin D›fliflleri Bakan› Madaleine Alb-
right, 19 fiubat’ta yapt›¤› bas›n toplant›s›nda, “Adil mahkeme, aç›k ve fleffaf
olan ve hukuk kurallar›na uyulan mahkemedir. Türkiye’de de bu olmal›. Adil
ve fleffaf olmal›...” derken, Birleflmifl Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ad›na
yap›lan aç›klamada, “Türkiye’den uluslararas› kanunlar çerçevesinde adil bir
yarg›lama süreci” istendi¤i belirtiliyordu. Benzer türden aç›klamalar ‹talya, Yuna-
nistan, Almanya gibi emperyalist devletlerin hükümet temsilcileri taraf›ndan da ya-
p›ld›. Bunlar emperyalizmin ikiyüzlülü¤ünün belgeleridir. Hem Öcalan’›n tutsak
edilmesini sa¤lam›fllar, hem de kendi elleriyle teslim ettikleri Türkiye’den “adil yar-
g›lama” istiyorlar.
Ama iflin garibi emperyalizm bu ikiyüzlülü¤ünü ortaya koyarken kimileri de
“uluslararas› mahkeme” diyordu. Hangi uluslararas› mahkeme? Uluslararas› mah-
keme denilen fley bu ikiyüzlü emperyalistlerin mahkemesi de¤il mi?
Bunlar yanl›fl fleylerdir.
Halklar› ezen, sömüren, ulusal haklar›n› gasp eden, katleden emperyalizm ve
iflbirlikçileridir. Halklara her türlü zulmü reva görenlerin, sömürenlerin, katledenle-
rin hiçbir koflulda halk›n›n kurtuluflu için savaflan devrimcileri, yurtseverleri yarg›-
lamaya haklar› yoktur. Yarg›layamazlar. “Uluslararas› mahkeme” de olsa burjuva
hukukuna göre yap›lacak bir yarg›lama kabul edilemez.
Devrimcilerin, yurtseverlerin halklar›n katillerinden böyle bir talebi olamaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 303

Faflizmin yasalar›na göre yap›lan hiçbir yarg›lama AD‹L olamaz. En ba¤›ms›z


savc›lardan, hakimlerden de oluflsa burjuvazinin hukukuna ve yasalar›na ba¤l› bir
mahkeme ba¤›ms›z olamaz, o yasalara göre yap›lan bir yarg›lama adil olamaz.
Faflizmin yarg›lamas› kabul edilemez. Ama buna ra¤men onlar yarg›lamaya kal-
karlar, yarg›larlar, bu onlar›n sorunudur. Böyle bir durumda o kürsüleri devrimci-
lerin, halk kurtulufl savaflç›lar›n›n nas›l kullanaca¤› ise bellidir.

Özel Statüye Son Verilmelidir


Tutsak düflen devrimcilerin, yurtseverlerin özgür b›rak›lmas›n› istemek her za-
man ve her süreçte geçerli olan ve bunun için mücadele edilmesi gereken bir ta-
leptir. Ama bu tutsakl›k koflullar›na iliflkin güncel acil talepler için mücadele edil-
mesinin önünde de engel de¤ildir. Bugün için güncel ve acil olan talepler Abdul-
lah Öcalan’›n nas›l, hangi mahkemede yarg›lanaca¤›ndan önce içinde bulundu-
¤u tecrit kofluluna son verilmesi olmal›d›r. Abdullah Öcalan’›n ‹mral› Adas›’nda
tecrit koflullar›nda askeri hapishaneye çevrilen bir yerde ayr› olarak tutulmas› fa-
flizmin kendi yasalar›na bile ayk›r›d›r.
Kendisini savunacak avukatlara s›n›rlama getirilmesi, avukat görüflmesinde s›-
fat›, görevi ne olursa olsun maskeli kiflilerin görüflme yerinde bulunmas›, savunma-
s›n› üstlenme talebinde bulunan avukatlarla görüfltürülmemesi, DGM savc› ve ha-
kimlerinin ‹mral›’ya gidip ifade ve tutuklama karar› almalar› bunlar hep oligarfli-
nin kendi hukukunu bile aç›kça çi¤nedi¤i uygulamalar›d›r.
Elbette bu tecrit koflullar›nda can güvenli¤i de tehdit alt›ndad›r, fiziki ya da psi-
kolojik iflkenceye tabi tutulmad›¤›n›n da kimse garantisini veremez. Zaten bir tut-
sa¤› denizin ortas›nda bir adada tecrite tabi tutman›n kendisi tek bafl›na iflkence-
dir. Yap›lan haz›rl›klardan anlafl›lan odur ki, Abdullah Öcalan’›n içinde bulundu-
¤u koflullar de¤ifltirilmeyecek, tek bafl›na ‹mral›’da tutulacak, burada mahkeme
önüne ç›kar›lacakt›r.
Bunlar kabul edilemez. Abdullah Öcalan’›n;
TECR‹T DURUMUNA DERHAL SON VER‹LMEL‹D‹R;
DAVA ARKADAfiLARININ BULUNDU⁄U HAP‹SHANELERDEN B‹R‹NE DERHAL
NAKL‹ YAPILMALIDIR;
NAK‹L YAPILDI⁄I HAP‹SHANEDE DAVA ARKADAfiLARININ YANINA VER‹L-
MEL‹, D‹⁄ER S‹YAS‹ TUTSAKLARIN SAH‹P OLDU⁄U TÜM KOfiULLARDAN YA-
RARLANMASI SA⁄LANMALIDIR;
SAVUNMASINI ÜSTLENME TALEB‹NDE BULUNAN AVUKATLARLA DERHAL
GÖRÜfiMES‹ SA⁄LANMALI, AVUKAT SAYISINA SINIRLAMA GET‹R‹LMEMEL‹D‹R.
304 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
BAfiLAMADAN B‹TEN B‹R EYLEM
OLARAK “DGM BOYKOTU”
BAŞLAMADAN VE TAVRIMIZ
BİTEN BİR EYLEM
OLARAK “DGM
BOYKOTU” VE
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
TAVRIMIZ
9 Nisan 1999
Say›: 25 Tutsaklar Örgütlenmesi

Ç
eflitli örgütlerden dava tutsaklar› 17 Mart 1999 tarihinden itibaren
DGM Boykotuna bafllam›fllar ve bunu halklar›m›za ilan etmifllerdi:
“Bizler Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan çeflitli parti
ve örgüt davalar›ndan tutsaklar olarak 17 Mart 1999 tarihinden itibaren
süresiz olarak DGM boykotunu bafllatt›¤›m›z› ilan ediyoruz.” Gelinen afla-
mada bu ilan›n üzerinden daha bir ay bile geçmeden söz konusu eylem bitme
noktas›na gelmifl, hatta fiilen bitmifltir denilebilir. Zira eylemi öneren ve en çok
tutukluya sahip olan PKK dava tutsaklar› eylemin ilan edildi¤i günden bu yana
bulunduklar› birçok hapishanede duruflmalara ç›kmaya devam etmifllerdir. Bu-
nun da ötesinde 23 Mart 1999 tarihinde PKK tutsaklar› taraf›ndan örgüt ve
partilere yap›lan aç›klamada eylem s›n›rland›r›larak gerçekte resmen bitirilmifl-
tir. Bu aç›klamada PKK’li tutsaklar›n getirdikleri öneri flöyledir; “169. madde-
den gelenlerden bafllayarak, ö¤renci gençlikten gelenler, gösterilerden ge-
lenler, bas›n yay›n, legal kurumlar, HADEP’ten gelenler” DGM’lere ç›ks›n
denilmifltir. Oysa 17 Mart’ta yap›lan aç›klamada “... Taleplerimiz kabul edi-
linceye kadar boykotumuz devam edecektir. DGM’leri tan›mayaca¤›z,
DGM’lere ç›kmayaca¤›z. Bundan böyle Türkiye ve Kürdistan’da DGM’lere
ç›kar›lmak istenen herkesi savc› ve hakimlere ifade vermemeye, DGM’leri
tan›mamaya ça¤›r›yoruz...” denirken çok de¤il bir hafta sonra adeta herke-
se DGM’lerdeki duruflmalara ç›k›lmas› önerilmifltir. Her iki aç›klaman›n aras›n-
da sadece alt› gün vard›r... Asl›nda bu öneri deyim yerindeyse minareyi çala-
n›n k›l›f›n› haz›rlamas›n›n resmidir sadece. Zira zaten PKK tutsaklar› eylemin
gere¤ini bu bir hafta da bile yerine getirmemifllerdir. Yaflananlar bir eylemin
içi nas›l boflalt›l›r, tutars›zl›k nedir sorular›n›n yaflanan son cevab› olmufltur.
Öyle ki bu öneri ve yaflananlar aç›kça “Boykot eyleminin sürmesini istemi-
yoruz” anlam›na gelmektedir.
Böylece son DGM boykotunda eylemde ilkesizli¤in ve tutars›zl›¤›n , laçkal›-
¤›n yeni bir örne¤i daha sergilenmifl oldu. Gelinen aflamada gerek fiilen ey-
lemden çekilmeler gerekse de PKK tutsaklar›n›n DGM duruflmalar›na ç›kmalar›
ve yaflama geçirdikleri son önerileri sonucu DGM boykotu art›k fiilen bitmifltir
denilebilir. Peki ne oldu da aradan 10 gün geçmeden bu noktaya gelinmifltir?
Neden çok büyük bir iddia tafl›nmas›na ra¤men uygulanmad›? Neden Fiili ola-
rak hiç bafllat›lmad› ve daha 10 gün geçmeden bitirildi? Sorular›n cevab› bel-
lidir asl›nda. Son yaflanan örnek de dahil, bugüne dek onlarca-yüzlerce örnek-
te ç›kan bu ilkesiz, tutars›z, sorumsuz davran›fllar›n en temel nedenleri bu so-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 305

rular›n da cevaplar›d›r. Kime nas›l hizmet edece¤i, yarar›n›n ve zarar›n›n ne


olaca¤› hesaplan›lmadan, o günkü sürecin ihtiyac› olup olmad›¤›na ve devrim-
ci mücadeleyi gelifltirip gelifltirmeyece¤ine bak›lmadan, grup ç›karlar› ve sub-
jektif kayg›larla eylem yapmalar›na çokça tan›k olunmufltur.
Eylemlerin amac› ve hedefi büyük iddialara ve kararl›l›k gösterilerine ra¤-
men, gerçekte mu¤lakt›r. Sonuca ulafl›r m›, ulaflmaz m›, bu o kadar da önem-
li de¤ildir onlar için. Olumsuz da olsa, kamuoyuna yap›lan aç›klamalar›n, ça¤-
r›lar›n tersi bir pratik de izlense sorumluluk tafl›nmaz, muhasebe yap›lmaz,
özelefltiri verilmez ve bu tekrar tekrar yaflanmaya devam eder. Son DGM boy-
kotu bu gerçekleri alan›m›zda bir kez daha göstermifltir. DHKP-C Tutsaklar› d›-
fl›ndaki örgütlerin, PKK tutsaklar›n›n önerisiyle içinde do¤rudan yer ald›¤› ve
birlikte örgütledi¤i DGM boykotunun 17 Mart 1999’da yap›lan bafllang›ç
aç›klamas›nda talepleri flöyle ifade edildi;
“... - fiimdiye kadar yap›lan tüm DGM yarg›lamalar›n›n sonuçlar›yla
birlikte iptal edilmesi,
- DGM’lerin kapat›lmas›,
-PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan’›n Türkiye ve Kürdistan cezaev-
lerinde bulunan devrimci yurtsever demokrat tutsaklar›n bulundu¤u ceza-
evlerinden birine verilmesi...”
Talepler içerisinde “DGM’lerin Kapat›lmas›” yer alsa da, eylemi önerenler
için as›l olarak bu talebin hedeflenmedi¤i aç›kt›. Eylemin as›l hedefi Abdullah
Öcalan’›n devrimci-demokrat, yurtsever tutsaklar›n bulundu¤u bir cezaevine ve-
rilmesi olarak belirleyiciydi. Bizce bu talep do¤ru olmas›na ra¤men önerilen ey-
lem bu talebe denk düflen bir eylem de¤ildi. Bu konudaki düflüncelerimiz bizzat
PKK tutsaklar› taraf›ndan çok iyi bilinmektedir. DHKP-C tutsaklar› olarak sürecin
hemen bafl›nda ‹MRALI STATÜSÜNÜN bozulmas› A. Öcalan’›n ‹mral›’dan ç›kar-
t›larak dava arkadafllar›yla birlikte kalmas›, özel sorgu ve yarg› gibi uygulama-
lara son verilmesi için tüm hapishanelerde barikat ve rehine alma gibi net ey-
lemler önerdik. Yüzlerce tutsa¤›m›z› bu taleplerle düflman›n karfl›s›na do¤rudan
ç›kartmaya ve sonuçlar›n› gö¤üslemeye haz›r oldu¤umuzu ilan ettik.
Ancak önerilerimiz kabul edilmedi. Bu duruma ra¤men deste¤imizi koruduk
ve de¤iflik flekillerde sürdürdük. Bu çerçevede DGM boykotuna da kendi ba-
¤›ms›z tavr›m›zla destek verdik. Bunun nedenini halklar›m›za ve kamuoyuna
yapt›¤›m›z aç›klamada da belirttik. 11 Mart 1999 tarihinde yapt›¤›m›z aç›kla-
mada flöyle dedik; “... As›l olarak talepler kabul edilebilir talepler olmakla
birlikte bizler bugün aç›s›ndan DGM’lerin statülerine iliflkin bir eylemlili-
¤i gerekli görmemekteyiz. Di¤er yandan eylem taleplerinden ‘Abdullah
Öcalan’›n Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan devrimci demokrat
yurtsever tutsaklar›n bulundu¤u cezaevlerinden birine verilmesi’ fleklinde-
ki talep bugün için öne ç›kar›lmas› gereken bir taleptir. Ancak bu taleple
yap›lacak bir eylemin sürece yay›lan belirsizli¤e sürüklenen ve sonuç al-
maktan uzak bir eylem tarz› olmamas› gerekti¤i aç›kt›r. Tersine sonuç al-
ma kararl›l›¤› tafl›yan, Abdullah Öcalan’a yönelik özel yarg›lama ve tec-
rit statüsünü bozacak bir eylem biçiminin hayata geçirilmesi do¤ru olan
bir biçim olurdu. Bu nedenlerle bugün aç›s›ndan yukar›daki içeriklerle
306 Miliyetçilik Ç›kmaz›

DGM Boykotu tarz›ndaki bir eylemi gerekli bulmuyoruz.


Ancak bununla birlikte yap›lan eylemi kendi belirledi¤imiz süreler içe-
risinde destekleyecek ve 17 Mart tarihinden itibaren mahkemelere bizler
de DHKP-C tutsaklar› olarak ç›kmayaca¤›z.”
Bafl›ndan itibaren bu aç›klamam›za sad›k kald›k ve ba¤›ms›z tavr›m›za uy-
gun bir pratik izledik. Ancak bu aç›klamam›zla destekledi¤imiz DGM boykotu
eyleminin bizzat önerenler taraf›ndan içinin boflalt›ld›¤›n› gördü¤ümüz için ge-
linen aflamada eyleme kendi ad›m›za son veriyoruz. Kuflkusuz yaflanan gelifl-
melerin böyle bir flekil almas›n›n nedenleri aras›nda adeta “destek”, “dayan›fl -
ma” ad›na solun kimi do¤rular› savunamaz oluflu da vard›r. Oysa neyin do¤-
ru neyin yanl›fl oldu¤u, olaca¤› bu çevreler taraf›ndan da genel olarak bilinir.
Ancak esas olan bu do¤rular› yaflama geçirme gücüdür. Bunun olmad›¤› yer-
de devrimci sorumluluk ve ilkeli, tutarl› olmaktan bahsedilemez. Devrimci ilke-
lerin yerini pragmatizm almaya bafllad›¤›nda ise art›k neyin neden yap›ld›¤›,
kime hizmet edece¤i, verilen sözün veya kamuoyuna aç›klanan bir karar›n ye-
rine getirilmemesinin devrimci mücadeleye zarar verece¤i umursanmaz olur.
Öyle de olmufltur...
K›saca PKK tutsaklar› gerçekçi ve sonuç almaktan uzak kendi programlar›-
n› uygulamakta oportünist sol da “dostluk” ad›na bu ilkesizli¤e göz yummak-
tad›r. Sadece bu da de¤ildir kuflkusuz. Asl›nda A. Öcalan’›n tutsak al›nmas›y-
la hapishanelerde bafllayan eylemlilik süreci, denilebilir ki traji-komik bir hal
alm›flt›r. Öyle ki kimileri ölüm orucu ilan etmifl, kimi hapishanelerde ölüm oru-
cu savaflç›lar› bant takm›fl ama daha iki hafta dolmadan ölüm orucundan vaz-
geçmifllerdir. Süresiz açl›k grevleri ilan edilmifl ama k›sa bir süre geçince dö-
nüflümlü-dönüflümsüz gibi ne oldu¤u belirsiz flekilde sürdürülmüfl ve nihayetin-
de Nisan ay›n›n bafl›nda bunlardan da vazgeçilmifltir.
Peki ne oldu ölüm orucu ilanlar›...
Bu kadar ucuz mu kimi eylemlerin içini boflaltmak...
Neden yap›ld› o zaman... Neden bitirildi, madem bafllamak do¤ruydu, ki-
mi de¤erlendirmeler üzerine oturuyordu bugün de¤iflen ne... “Marksistler”,
“komünistler” k›saca devrimci düflündü¤ü iddias›nda olanlar böyle mi karar
al›p uygularlar... Sorular uzat›labilir ama gereksizdir. Tüm bunlardan ç›kar›l-
mas› gerekenler vard›r. Çok de¤il biraz ciddi olmak ve kendi omuzlar› üzerin-
de kendine ait bir kafay› tafl›mak yeterlidir.
Son yaflanan örnek çok aç›kt›r ki, devrimci mücadeleye hiçbir fley kazand›r-
mam›flt›r. Aksine kaybettirmifltir. Bu sonucu yaratanlar her zamanki gibi yine
bunlar› görmeyecek ve de¤erlendirmeyecektir tabii. Devrimci tarzda de¤erlen-
dirmesi demek muhasebe yapmas› ve yanl›fl›n› görmesi, özelefltiri vermesi de-
mektir. Sorumsuzlu¤u ilke haline getirenlerin bunu yapmayaca¤› aç›kt›r. Ancak
gerçekleri gizleyebilmeleri, tarihi yap›lan yanl›fllar›n üzerini örterek flekillendire-
bilmeleri mümkün de¤ildir. Tüm yaflananlar halklar›m›z›n da gözleri önündedir.
Sonuç olarak 17 MART 1999 tarihinden ba¤›ms›z tavr›m›zla destek verdi-
¤imiz DGM BOYKOTU eyleminden yukar›da ifade etti¤imiz nedenlerle çekili-
yor ve yaflanan tutars›zl›¤a, sorumsuzlu¤a ve ilkesizli¤e ortak olmayaca¤›m›z›
ilan ediyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 307

Kurtulufl
KÜRT HALKININ ÇIKARLARI

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
16 Nisan 1999
Say›: 26

K
ürt halk›n›n ç›karlar› nerede? Oligarfli diyor ki, iflte “Kürt kökenliler Meclis
baflkan› bile olabiliyor”. Peki nas›l oluyor? Kürtlü¤ünü inkar ederek. Oligar-
flinin sömürü ve zulüm düzenine itirazs›z evet diyerek. Evet, burada bir ç›kar
var. Bu, Kürt egemenlerinin ç›karlar›d›r. Kürt egemen s›n›flar›n›n ç›karlar› oligarfliyle
bütünleflmektir ve öyle yapm›fllard›r.
Küçük burjuvazi de Kürt halk›n›n ç›karlar› için milliyetçili¤i öneriyor. Milliyetçili¤in
halklara neler vaadetti¤i say›s›z örnekle birlikte çok daha aç›k hale gelmifltir. Ba¤›ms›z-
l›k, anti-emperyalizm, anti-kapitalizm içermeyen bir milliyetçili¤in bir halka verebilece-
¤i “en iyi” fley; “kendi” ulusal bayra¤› alt›nda sömürülmeye devam etmektir.
Demek ki “Kürtlü¤ünü inkar” da, Kürt milliyetçili¤i de Kürt halk›n›n ç›kar›na de¤il-
dir. Bunlar›n hiçbiri Kürt halk›n›n sorunlar›n› çözemez. Anadolu halklar›n›n birlikte mü-
cadelesi, birlikte iktidar› kurtuluflun tek yoludur. Y›llard›r ›srarla savundu¤umuz, haya-
ta geçirdi¤imiz budur. Bu devrimci politikay›, Kürt milliyetçileri y›llarca “Kemalistlik”le,
“misak-› millicilik”le suçlam›fl, ancak yaflad›klar› askeri, politik t›kan›kl›klar sonucu, Tür-
kiyelileflmekten söz eder olmufllard›r.
Ancak Türkiyelileflmekten her söz edifl, söylendi¤iyle kalm›flt›r. Geçti¤imiz y›l, t›ka-
n›kl›¤›n derinleflmesi sonucu, “Türkiyelileflme” söylemi de daha öne ç›kt›. Biz bunun bir
taktikten, hatta yaln›zca propagandif bir söylemden fazla bir anlam tafl›mad›¤›n› söy-
lerken, onlar “stratejik” bir düflünceleri oldu¤unu iddia ettiler. Tart›flma, Roma süreciy -
le bitti. Türkiye, Türk halk› unutuldu.
Roma süreci, emperyalizmin müdahalesiyle bitti ve PKK yeniden “Türkiyelileflmeyi”
hat›rlad›. Bunun sonucu olarak PKK 6. Kongresinde Anadolu Halk Kurtulufl Ordusu’nu
(AHKO) kurma karar› al›nm›fl. Hem de “bizzat” kendileri yapacaklarm›fl bu ifli.
Daha önce DHP vard›. PKK, DHP’yle Türkiye devrimine müdahale edecekti. Olma-
d›. Bu kez, bizzat PKK “Türkiyelileflece¤ini” aç›klad›. fiimdi AHKO!.. PKK’nin “Türki-
yelileflmesi” de, “Türkiye devrimi için” örgütler, ordular kurmas› da, Türkiye solu’yla
birlikler, ittifaklar kurmas› da esas olarak hep ayn› amaca yöneliktir. Türkiye, Türk hal-
k›, Türkiye Solu, PKK’nin politika ve taktiklerinde, yaln›zca, taktikler için gerekli oldu-
¤unda hat›rlanacak unsurlard›r.
Y›llard›r yüksek politikalar, büyük taktikler ad›na kitlelere ve sola kabul ettirilmeye
çal›fl›lan, ulusal talepleri kullanarak güç olmak ve emperyalizmi çözüm konusunda zor-
lamakt›r. Yani PKK, bak›n ben bu kadar güçlüyüm, sol da benim yan›mda, herkes be-
nimle birlikte, istersem Türkiye’yi yakar›m anlay›fl› ile hareket etmifltir. Ve ne yaz›k ki
sol da hala bu gerçe¤i anlayacak durumda de¤ildir. Anlayacakt›r ama daha birçok
deney yaflamalar› gerekir. Oportünist sol yaflayarak görecektir. D›fl›m›zdaki solun fay-
dac›, ilkesiz yaklafl›mlar›, PKK’ye bu tür gariplikleri sürdürme cesareti veren olgular-
dan biridir. DHP’ye iliflkin söylemiflizdir; böyle bir örgüt yoktur. Kimse kimseyi kand›r-
maya çal›flmas›n. Olmayan bir örgütün siyasi hareketlerin birlik, ittifak platformlar›na
308 Miliyetçilik Ç›kmaz›

dayat›lmas› kabul edilemez. O zaman her örgüt, üç befl naylon örgüt kurup, ço¤unluk
sa¤lamaya m› çal›flacak? Bunun sonu yoktur... Bunlar› yazd›k, söyledik... Ama d›fl›m›z-
daki sol bunlar› tart›flm›yor. ‹lkeli davran›rsa, f›rsatç›, faydac› hesaplar›n›n bozulaca-
¤›ndan korkuyor. Çürüyor.
Esas›nda örgüt olay›n›n ciddiyeti de ortadan kald›r›lm›flt›r. DHP’nin nas›l bir örgüt
oldu¤u, bizzat PKK’nin kendi belgeleriyle ortaya konulmufl oldu. DHP’ye iliflkin tüm ka-
rarlar PKK kongrelerinde, konferanslar›nda al›n›yor; “DHP’nin savaflç›lar›” PKK kamp-
lar›nda yetifltiriliyor. Mesela önce ARGK’de yer al›yor, sonra “DHP’de istihdam edili-
yor”... Bunlar ortadad›r. Ama bu ilkesizli¤e sessiz kalanlar›n bir tavr› hala yoktur or-
tada. Yar›n da AHKO’yu muhatap al›rlar.
Olmayan örgütlerle, olmayan mücadeleyle hiçbir sonuç elde edilemez. Peki Kürt mil-
liyetçi hareketi bu “taktik”leriyle hangi sonucu almak istiyor? Kürt milliyetçili¤i, emper-
yalizmi çözüm konusunda zorlama çizgisinde yürüdü¤ü için, kendi kontrolünün d›fl›nda
bir gücün geliflmesi, düflündükleri çözümü engelleyece¤i, milliyetçi rotay› bozaca¤›, em-
peryalistleri ve oligarfliyi farkl› taktiklere itece¤i, gündemde çözüm olmayaca¤› düflün-
cesi ile hareket etmifltir. PKK’nin subjektif bir k›s›m düflünceleri bir kenara b›rak›l›rsa ken-
di d›fl›ndaki sola düflmanl›¤›n›n veya tahammülsüzlü¤ünün temeli de burada aranmal›-
d›r. Bunun için sürekli bize karfl› düflmanl›k beslemifl, denetim alt›na almak istemifl, ala-
may›nca da düflmanl›¤› büyütmüfltür. Protokolun iflletilmemesi esas olarak bu nedenle-
dir. Kullanmak istedi, kullanamay›nca tehlikeyi gördü ve tasfiye etmeyi gündemine ald›.
Darbecilerin de oldu¤u BDG’nin kurulmas›n›n da baflka bir aç›klamas› olamaz.
Bu ayn› zamanda emperyalizme ve oligarfliye de bir mesajd›r. ‹ddial›, kendi bur-
nunun do¤rultusunda giden, uzlaflmaz, emperyalizm ve oligarflinin hedefi durumunda-
ki devrimci harekete karfl› oldu¤unu gösteriyor. Oportünistler ise bu konuda Cephe’yi
tasfiye etmek için sadece bir araçt›r. Kendisi için tehlike yoktur. Daha önceki Sabanc›
eylemindeki tav›rlar›, general cezaland›rmalar› konusundaki tav›rlar› hepsi bunun için-
dir. Yani oligarfliye bak›n ben böyle yapm›yorum ben makulum mesaj› verilmifltir. Da-
ha 90, 91 y›llar›nda burjuva bas›nla yap›lan röportajlarda Devrimci Sol’a iliflkin ola-
rak “onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da... Bir ta-
nesini hizaya getirmek çok zor” (7 aral›k 1991, Sabah) denilmifltir. Bir devrimci ha-
reket, bunu nas›l, ne maksatla söyleyebilir? Defalarca yazm›fl›zd›r bu ve benzeri ko-
nuflmalar›. Kimse tart›flmam›flt›r. Üzerinden atlanm›flt›r. Bunlar›n uzlaflma mesajlar› ol-
du¤unu yazm›fl›zd›r, güçle, gerillayla gözleri kamaflanlar bunu görmek istememifller-
dir. Askeri güç tek bafl›na hiçbir fleydir; bunu art›k herkes görmelidir. O askeri gücün
hangi amaç ve programla savaflt›¤› önemlidir.
Birileri durmadan halk savafl›ndan söz ediyor. Birileri komünistli¤inden taviz vermi-
yor, bir di¤eri ise bar›fl diye tutturmufl ve hepsini kendine tabi k›l›yor. BDG adl› yap›n›n
durumunun özeti budur. Kongre kararlar›nda savaflma kararlar› al›nmas›n› sevinçle kar-
fl›lad›klar›n› aç›klad› baz›lar›. Sanki bu tür karar ilk kez al›n›yor. Siz savafl›n ne için “yük-
seltilece¤ine” bak›n... Durum böyle olunca, hesaplar üzerine kurulu BDG adl› bu birli¤i,
“iki ayr› cephenin birleflmesi” veya halklar›n birli¤inin ifadesi vs. diye de¤erlendirmek,
ayaklar› havada bir iddiad›r. Anadolu halklar›n›n birlikte kurtulufluna, birlikte savafl›na
inan›l›yorsa, yap›lacak fley, böyle AHKO gibi suni örgütler, BDG gibi hesapç›, tasfiyeci,
hainleri meflrulaflt›ran birlikler kurmak de¤il, ciddi bir muhasebedir. Bu muhasebeyle mil-
liyetçi çizgiyi terk edip devrimci çizgiye gelmektir.
Anadolu halklar›n›n birlikte örgütlenmekten, birlikte savaflmaktan ve birlikte iktida-
r›ndan baflka kurtulufl yoktur. Bu Anadolu ihtilalinin tek zafer flans›d›r. Bu birli¤i ise mil-
liyetçi hareketler de¤il, ancak devrimci hareket baflarabilir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 309

Kurtulufl
SAHTEKARLIK GERÇE⁄‹ B‹L‹P DE
B‹LMEMEZL‹KTEN GELMEKT‹R
SAHTEKARLIK
GERÇEĞİ BİLİP DE
BİLMEMEZLİKTEN
GELMEKTİR
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Nisan 1999
Say›: 27

Umur Hozatl›’ya Cevap Vesilesiyle Bir Kez Daha


Mavi Çarfl› Katliam›n› Savunanlara:
“Oligarfli bar›fla yanaflm›yorsa bu tür eylemler meflru mu?”, “Daha da
beter olacak” diye yazmas›n› biliyorsun; Peki Niye, “ARKADAfiLAR, YOL-
DAfiLAR, KÜRT YURTSEVERLER‹, EMPERYAL‹ZM VE TÜRK‹YE DEVLE-
T‹ NE YAPARSA YAPSIN, DEVR‹MC‹ EYLEM ‹LKELER‹NDEN UZAKLAfi-
MAYIN, MAV‹ ÇARfiILAR B‹R DAHA OLMASIN” diye yazm›yorsun da
“daha beter olacak” diye yaz›yorsun? Bunlara cevap verece¤ine bilinen
üslupla, devletle ayn› konuma düflmek, PKK’ye, Kürt halk›na karfl› olmak
sözleriyle devrimci elefltiriden kurtulmak istiyorsun.”

Ö
zgür Politika yazarlar› da Kurtulufl okuyormufl demek ki! Çünkü ne-
reden ak›llar›na estiyse, Kurtulufl’ta ç›kan bir yaz›ya cevap yazm›fl-
lar. Aylard›r, y›llard›r, bu gazetede, veya ayn› çizgideki baflka ga-
zetelerde ç›kan yaz›lar üzerine elefltiriyer yaz›yoruz. Ama Kürt milliyetçili¤inin
bu elefltiriler karfl›s›ndaki tavr›, hep duymazdan gelmek ve ideolojik mücadele-
den kaçmak olmufltur.
Peki 18 Nisan tarihli Özgür Politika’da Umur Hozatl› imzas›yla ç›kan yaz›,
bu ideolojik mücadeleden kaç›fl çizgisinin d›fl›nda bir yaz› m› derseniz, ne ya-
z›k ki cevab›m›z hay›r. Yaz›n›n bafll›¤› bunu göstermeye yeter zaten. Umur Ho-
zatl›, yaz›s›na flu bafll›¤› koymufl: “C›mb›zlama Sahtekarl›k ve Devrimci Sakat-
l›k”.
Umur Hozatl› yaz›s›n›n giriflinde “Kurtulufl gazetesinin 26 Mart tarihli say›-
s›nda yay›nlanan bir yaz› beni dehflete düflürdü” diye yaz›yor. E¤er bir dev-
rimciyi, yurtseveri dehflete düflürecek bir yaz›dan söz edilecekse, bu hiç kuflku
yok ki, Umur Hozatl›’n›n bizim elefltirdi¤imiz yaz›s›d›r. Çünkü bir devrimci, bir
yurtsever, ancak, halka yönelik Mavi Çarfl› gibi eylemlerin elefltirildi¤i de¤il,
savunuldu¤u bir yaz›dan dolay› dehflete düflebilir.
Ama Umur Hozatl›, bizim yaz›m›z› okuyunca dehflete düflmüfltür. Çünkü biz,
yaz›m›zda, laf kalabal›¤› içinde bo¤du¤u halka yönelik eylemlerin savunucu-
lu¤unu en ç›plak haliyle gösterdik.
O bu mant›¤›n› sorgulayaca¤›na “sald›r›ya” geçiyor. Sahtekar kim?
Biz bu tür bir üslubu benimsemeyiz. Kimseye kolay kolay sahtekar demeyiz.
310 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Ama Umur gibileri çok al›flk›nd›rlar; çünkü küfürle, hakaretle ideolojik mücade-
le yapt›klar›n› san›rlar. Hep böyledirler. Kimse elefltirsin istemezler. Herkes flak-
flakç› olsun isterler. Katliam m› yapm›fl... Alk›fllayacaks›n, sayg› duyacaks›n. En
az›ndan “anlayacaks›n”.
Halk› katledebilir. Önemli de¤il. Önemli olan bar›fl!.. Bar›fl’a ulafl da nas›l
ulafl›rsan ulafl.
Elefltirdi¤imiz ve al›nt› yapt›¤›m›z yaz›da Umur Hozatl›’n›n dedi¤i aç›kt›.
Kürtlerin bar›fl istemine cevap verilmezse daha da beter olacak. Özü budur.
Peki biz ne dedik ? Bu tür eylemler yanl›flt›r ve bu tür eylemler hiçbir gerekçey-
le savunulamaz, bu tür eylemlere sayg› duyulamaz.
Umur Hozatl› anl›yor ama anlamamazl›ktan geliyor. Demagoji yaparak kur-
tulmak istiyor. H›z›n› alam›yor; elefltirdin mi, o halde devlet yanl›s›s›n, o halde
Kürt halk›na karfl›s›n... Geç bunlar›. Y›llard›r bunlar› duyduk. ‹flinize gelmedi
mi ajan, devlet yanl›s›, Kemalist, sosyal flovenist... Dahas› MGK ve Özal bile,
devrimcilerden iyi... NATO, ABD bile iyi... D’Alema’y›, Papa’y›, bilmem han-
gi burjuva “flahsiyeti” Kürt dostu görüp, Cephe’yi Kürt halk›na düflman gören
mant›k, düzeltilemez ölçüde çarp›kt›r.
Umur Hozatl› ne diyor? Yok yaz›s›ndan c›mb›zlama yap›lm›fl, yok, do¤rusu
flöyleymifl. Herkesi aptal yerine koyman›n anlam› yok. Biz ne yazd›¤›m›z› çok
iyi biliyoruz. Anlam›yorsan tekrar oku.
Özü fludur:
Mavi Çarfl› gibi halk› katletmek için planlanm›fl eylemleri savunuyor musun,
savunmuyor musun? K›n›yor musun, k›nam›yor musun? Sayg› duyuyor musun,
duymuyor musun?
Ne diyorsun? Bunu yaz. Bir fley yazacaksan, bunlara cevap ver.
Ama hay›r, o bunlar› cevaplamak yerine laf› doland›r›yor. fiiddete karfl›y-
m›fl, bar›fl yanl›s›ym›fl. Onu tart›flm›yoruz zaten seninle. Çünkü senin fliddete
karfl›l›¤›n da, bar›fl yanl›s› oluflun da zaten devrimci bir zeminde de¤il. Bar›fl
istedi¤in için Mavi Çarfl›’y› savunuyorsun. Senin bar›fl takti¤in böyle biçimleni-
yor. Bar›fl›n ha, yoksa böyle olur diyorsun. Yaz›n›n özü bu.
Evet, biz bu eylemlerin, yani do¤rudan halka yönelmifl eylemlerin devrimci-
likle, Kürtlükle, intikamla (ve tabii bar›flç›l›kla da) ilgili olmad›¤›n› söyledik.
Söylemeye devam ediyoruz. SEN NE D‹YORSUN?.. Devrimci eylem mi bunlar,
do¤ru mu, NE D‹YORSUN?
Oligarfli bar›fla yanaflm›yorsa, bu tür eylemler meflru mu? “Daha da beter
olacak” diye yazmas›n› biliyorsun; peki niye, “ARKADAfiLAR, YOLDAfiLAR,
KÜRT YURTSEVERLER‹, EMPERYAL‹ZM VE TÜRK‹YE DEVLET‹ NE YAPARSA YAP-
SIN, DEVR‹MC‹ EYLEM ‹LKELER‹NDEN UZAKLAfiMAYIN, MAV‹ ÇARfiILAR B‹R
DAHA OLMASIN” diye yazm›yorsun da, “daha beter olacak” diye yaz›yor-
sun? Bunlara cevap verece¤ine bilinen üslupla, devletle ayn› konuma düflmek,
PKK’ye, Kürt halk›na karfl› olmak sözleriyle devrimci elefltiriden kurtulmak isti-
yorsun.
Yaz›n›n bütünü bar›fl ça¤r›s› yap›yormufl! Laf m› bu? Bizim elefltirimize ce-
vap m›? O zaman flöyle soral›m: Bar›fl olmad›¤› sürece Mavi Çarfl› gibi eylem-
leri meflru görüyor musun? Kaçacak yerin yoktur Umur Hozatl›.
Odalara kadar girecek demiflsin. Ne girecek? Neye “aman ha!”? Ne olma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 311

s›n?
Bar›fl olmazsa Mavi Çarfl›lar olacak vs. denilen bu. Biz de tam bunu elefl-
tirmifliz. Do¤ru yapm›fl›z. Yazd›¤›na, yaklafl›mlar›na do¤ru teflhis koymufluz.
Umur Hozatl›’n›n niye gocundu¤u, niye sald›rganlaflt›¤› anlafl›l›yor. “Bar›flç›l›k”
edebiyat›yla gizledi¤i halka yönelik eylemlerin savunuculu¤unu a盤a ç›kard›k
çünkü.
O “devlet yanl›s›”, “sahtekar” gibi haddi olmayan adland›rmalarla bu yü-
zünü gizlemeye al›fl›yor. Bu tarz, bu çevrenin genel tarz›d›r. Ya¤c›, dalkavuk
olmazsa herkes devlet yanl›s›d›r. Kontrad›r, özel savafla hizmet etmektedir...
bu söylemlere çok tan›k olunmufltur. Tabii çünkü biz Mavi Çarfl›’y› yapmad›k.
Çünkü biz do¤ru devrimci eylem çizgisini söyledik.
Mant›k enteresan de¤il mi? Mavi Çarfl›’y› yakanlar kontra olmuyor, onlar›n
“devlet yanl›s›” oldu¤u, “Kürt halk›na karfl› oldu¤u”, hatta ‹HT‹MAL olarak
OLAB‹LECE⁄‹ Hozatl›’n›n akl›na bile gelmiyor, ama bu karfl›-devrimci eylemi
elefltirenlere rahatl›kla “devlet yanl›s›” diyebiliyor!
Umur Hozatl› ne diyor? Mavi Çarfl› olmas›n ama bar›fl olsun. E¤er bar›fl,
Mavi Çarfl›larla gelecekse o bar›fl olmaz olsun. E¤er halklar, Mavi Çarfl› katli -
amlar›yla kurtulacaksa, kurtulmas›n!
Evet, Umur Hozatl›’ya göre, kontra eylemi ile devrimci eylemi ay›rt eden
özellik nedir acaba? Sadece sonuca bak deniyorsa, kontra da eylemlerle so-
nuç yarat›r. Mavi Çarfl› da sonuçlar yaratm›flt›r.
Soru ve sorun çok aç›kça ortadad›r:
Mavi Çarfl›, Carusel, devrimci eylem mi? K›n›yor mu? Yoksa sayg› m› duyu-
yor? Umur Hozatl› ne diyor?
Biz kolay kolay kimseye sahtekar demeyiz. Ama bir sahtekarl›k varsa, o da
gerçe¤i bilip de bilmemezlikten gelmektir. Ne kastedildi¤ini, ne denildi¤ini an-
lad›¤› halde yavuz h›rs›z rolüne soyunmakt›r.
Tekrar ediyoruz; Mavi Çarfl›, Carusel gibi eylemler, halka yönelik katliam-
lard›r ve devrimcilikle ilgisi yoktur.
Bunlar› söylemek sizi rahats›z ediyor, biliyoruz. Ama söylemek zorunday›z.
Aksi halde devrimcilik bunlarla özdeflleflecek. Bunlar› söyledi¤imiz için arka-
dafllar›m›z fiili sald›r›lara u¤rad›. Önemli de¤il. Söylemeye devam edece¤iz.
‹ster misin, her tarafta halk toplant›lar› yapal›m. Bütün siyasetler, ayd›nlar,
halktan yana olan herkes kat›ls›n. Devrimci eylem nedir, yanl›fl olan nedir? Kim
neyi neden yapar? ... Tart›flal›m. Bütün dünyan›n gözleri önünde bunu yapa-
l›m. Yapmazs›n›z. Devlet yanl›s›, PKK’ye, Kürt halk›na karfl› deyip k›flk›rtmak
daha kolay.
Geçmifle bak. Bu anlay›flla neler yap›ld›? ‹çte, d›flta neler oldu? ‹yi kim kal-
d›? Sadece ABD, NATO, tekeller... Sonra bunlar›n ne yapt›¤› biliniyor. Sahte-
karl›k de¤il ama bilmeme, milliyetçilik gözleri kör etmifl. Milliyetçili¤in fayda-
c›l›¤› buralarda sonuç vermifltir. AB’den medet umulmufltur. AB’ye çöz, Clin-
ton’a çöz, Tony Blair’e çöz denmifltir. Bu “çöz”lerin ad› “Roma Yürüyüflü” ol-
mufltur. “Zafer” olmufltur.
Sonuç ortada. Peki biz ne yapt›k da “sahtekarl›k” gibi nitelemelerle sald›r›-
yorsunuz.
Bunlar yanl›fl dedik.
312 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Dahas›;
Sömürgecilik yanl›fl,
Buna dayal› strateji ve taktikler yanl›fl,
Emperyalistlere güvenmek yanl›fl,
Faydac›l›k taktik diye savunulamaz, yanl›fl, dedik.
‹sa, Muhammed, papa, politika ve övgüleri kime ne kazand›rd›? Emperya-
lizm mi yumuflad›? Ortado¤u devletleri mi de¤iflti? Ne getirdi? Dost ve düflman
kavramlar›n›z› art›k gözden geçirmeniz gerekmiyor mu?
Hiçbir yol yok. Ya devrimci muhasebe ile devrimci çizgi egemen olacak, ya
da emperyalist çözüm taktiklerine teslim olunacakt›r. Hiç yükseklerde uçman›n
gere¤i yoktur. Her fley ortadad›r. Bizim söylediklerimiz de aç›kt›r. Okumad›n›z-
sa okuyun.
Yanl›fl› savunan iyi, do¤ruyu söyleyen kötü.
Lafa bak; Mavi Çarfl› gibi eylemlerin devrimci ilkeler temelinde elefltirisi
“devletin bak›fl aç›s›” imifl.
Elefltirilerimiz flu anlama gelmekteymifl; “Kürtlerin devlet taraf›ndan yok
edilmek istenmesini reddeden ve Kürtlerin bu imhaya karfl› bafllatt›¤› dev-
rimci mücadeleyi sekteye u¤ratmaya hizmet eder nitelikte...”
Neler de yapm›fl›z?! Tüm bunlar, bu s›fatlar neden peki? Devrimci eylem
halk› katletmek de¤ildir demifliz. Bu eylemler kontra eylemidir demifliz. Umur
Hozatl›’ya göre bu söylediklerimiz do¤ru de¤il. Böyle derseniz devlete hizmet
edersiniz diyor Umur Hozatl›. Peki ne diyece¤iz? Halk› katletmek devrimcidir
diyece¤iz. Halk› katletmek Kürt halk›n› savunmakt›r diyece¤iz. Bu eylemlerin
olmas›n› istemiyorsan›z Kürt halk›n›n sorunlar›n› çözün diyece¤iz.
Böyle mi Umur Hozatl›?
Bunlar›n ad› devrimcilik mi olacak o zaman?
Böyle dersek devlete de¤il de devrime mi hizmet etmifl olaca¤›z? O zaman
bize “sahtekar” demeyecek misin?
‹yi ama senin devrim diye de bir derdin yok ki, bar›fl da bar›fl diyorsun.
Bizim dediklerimiz devlet yanl›s› söylemi ha! ‹yi, o zaman daha çok Mavi
Çarfl› katliam›, daha çok Çetinkaya, Carusel vb. yapmaya, savunmaya devam
edin. Biz de “devlet yanl›s›” elefltirilerimize devam edece¤iz.
Devam edin. Devrimcilik ad›na devam edin!
Tabii... Ne kadar makul ve mant›kl›; halk› katleden devrimci, karfl› ç›kan
devlet yanl›s›... Ne güzel bir mant›k. Bu mant›¤a kim ne anlatabilir ki? ‹flte bu
kafa yap›s›d›r ki, faflist taban› ikiye katl›yor, Türk flovenizmini gelifltiriyor.
Ben dedim oldu. Ben yapt›m oldu. Herkesin de bunu böyle kabul etmesi is-
teniyor. Mavi Çarfl›’y› yak›p insanlar› katledenlerin kontra olabilece¤ini bir sa-
niye dahi düflünmeyenler, devrimcilere a¤›zlar›na geleni söylüyorlar.
Söyleyin. Ama söyledikleriniz bizi de¤il sizi yaralar.
Mavi Çarfl›lar›n bata¤›na daha fazla saplan›rs›n›z.
Ama elefltirilerimizi, yazd›klar›m›z› daha iyi anlaman›z› öneririz. Çünkü biz
sizi o Mavi Çarfl›lar batakl›¤›ndan ç›karmak istiyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 313

Kurtulufl
Birlik mi, Cephe mi, Silahl› m›, Silahs›z m›,
Hepsi Birden mi? Evet! Hepsine Evet!
Ama Nas›l Ve Ne ‹çin?
BAĞIMSIZLIK,
BA⁄IMSIZLIK, DEMOKRAS‹ VE
DEMOKRASİ VE SOSYAL‹ZM ‹Ç‹N B‹RL‹⁄E EVET
SOSYALİZM İÇİN
BİRLİĞE EVET
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30

B
u düzene karfl› savaflmak isteyen herkesi birlefltirelim. Birlikte savafla-
l›m. Bunun gereklili¤ini ve do¤rulu¤unu kim reddedebilir ki? Birlik mi,
Eylem ve Güç Birli¤i mi, Cephe mi, silahl› m›, silahs›z m›, hepsi bir-
den mi? Hepsi olabilir. Hepsine evet. Kim var buna? Kim samimiyetle buna ya-
naflacak?
fiimdiye kadar birçok deney yafland›. Bunlar ne kazand›rd›, ne kaybettirdi,
ortadad›r. Az say›da olumlu örnekle kazand›klar›m›z çok de¤erli olmakla bir-
likte, nicelik olarak son derece azd›r. Ama olumsuzluklar, kendi bafl›na bir li-
teratür oluflturmufltur. De¤erleri, ilkeleri, kurallar›, iliflkileri tahrip etmifltir.
Pek çok örnek vard›r ki, birliktelikler yeni sorunlar ekleyerek, iliflkileri daha
da kötülefltirerek sona ermifltir. Her bir örnek tek tek tart›fl›labilir. Son “birlik”
örneklerinden biri olan BDG de bunun istisnas› de¤ildir. Tersine, o daha “ya-
flarken” solda y›llar y›l› izi sürecek olan olumsuzluklar›n kayna¤› olmufl ve ol-
maya devam etmektedir. BDG ’de yapt›klar› her pratik, att›klar› her imza, onu
oluflturan siyasetlerin y›llar y›l› s›rt›nda bir kambur olarak kalacakt›r.
Bütün bu örneklerin ›fl›¤›nda, birlik nedir, dayan›flma, dostluk nedir, emper-
yalizme ve faflizme karfl› cephe nedir sorular›na yeniden dönülmelidir. Bu, te-
orik bir tart›flma için gerekli de¤ildir. Elbette bu sorular› cevaplamak, mu¤lak-
laflt›r›lan teorinin netleflmesine de bir katk›da bulunacakt›r, ama daha önemli-
si “neden olmuyor, nas›l bu hale geldi?” sorular›na cevap bulmal›y›z.
Sorulardan kaçarak hiçbir yere var›lamaz; Bu sorular› tart›flmaktan kaç-
mak, y›llar içinde olumsuzlu¤u büyütmekten baflka ifle yaramam›flt›r. Hiç kimse
demagoji yapmaya kalkmas›n. Her fley çok aç›kt›r. En küçük bir pankart, tek
bir slogan etraf›ndan dönen f›rt›nalar yaz›l›d›r bu birliklerin tarihinde. Kiminle
nas›l birlik yap›p, kimi nas›l tasfiye ederim, baflkalar›n› kendi politik ç›karlar›-
ma ve taktiklerime nas›l alet ederim anlay›fllar› sürdü¤ü müddetçe hiçbir birlik
gerçekleflemez. Ne mi gerçekleflir? ‹flte BDG ile PKK’nin durumu. Hiç kimse var
olmayan› var göstermesin. Hiç kimse ne kendisini, ne baflkas›n› aldatmas›n.
Ad› geçen bu birlik, PKK’nin kendi politik ç›karlar› için ve de Cephe’yi tasfiye
için kuruldu. Birli¤i darbeci art›klar›yla kurduran PKK’d›r ama bu birlik içinde
esas›nda PKK yoktur. Ortak karar alt›na al›nan eylemlere pek kat›lmaz veya
göstermelik kat›l›r. BDG’nin as›l ifli PKK eylemlerine yedeklenmektir. PKK kendi
istedi¤ini yapm›fl, di¤erlerinin gelip desteklemesini istemifltir. Onlar da güçleri
314 Miliyetçilik Ç›kmaz›

oran›nda destek vermifl, daha do¤rusu politikas›z bir biçimde sürüklenmifller-


dir. BDG’nin PKK faaliyetleri d›fl›nda hemen hiçbir faaliyeti yoktur. Gündemi
flöyle yönlendirdik, birlik olduk, güç olduk diyebilece¤i hiçbir eylemlili¤i yok-
tur.
Bize karfl› kurulmufltur dedik; feryat edildi. Bunlar bize nas›l denir denildi.
Onlarca kez sorduk; darbeci kontralar›n orada ifli neydi? Kim getirdi? Kim
dayatt›? Hangi güçleri vard›, devrime ne katk›lar› vard› ki, vazgeçilmez oldu-
lar? Yine sorduk; biz neden ça¤r›lmad›k, kim ça¤›rmad›? Hesap neydi? Sonuç
ne oldu?
Art›k her fley ayan beyand›r. Bu gerçekleri gizleyenler, üzerinden atlayan-
lar, cevap veremiyor. Sorular›m›z hala cevaps›zd›r. Bir siyasi hareket aç›s›n-
dan ne kadar zavall› bir durum; bir birlik kurmufl, bunun nas›l kuruldu¤unu
aç›klayam›yor. Bir siyasi hareket aç›s›ndan ne ac› bir kifliliksizleflme; birilerini
dar›lt›r›m, beni ete¤inden uzaklaflt›r›r diye gerçekleri aç›klayam›yor.
Birlik Anlay›fl›n›n Temellerindeki Sakatl›k ; Legalde ve illegalde, düzene
karfl›, emperyalizme ve faflizme karfl› demokrasiden yana bütün güçler nas›l
birleflir? Mücadele iste¤i ve kararl›l›¤› bunun ön flart›d›r. ‹liflkilerde aç›kl›k ve
samimiyet ön flart›n bir baflka maddesidir. Demokrat kesimleri kapsayacak bir
birli¤in ›srarl›, kararl› bir demokrasi mücadelesi zeminine, devrimciler aras›n-
daki bir birli¤in de devrim hedefine oturmas›, zaten iflin do¤as› gere¤idir.
Ne demokrasi mücadelesi, ne devrim mücadelesi, kitleler olmaks›z›n verile-
mez. ‹flte bu noktada birlikteliklerin bir baflka olmazsa olmaz flart› ortaya ç›-
kar; o da birliklerin halk güçlerinin birli¤i olmas› veya halk› örgütlemeye yöne-
lik olmas›d›r.
Bak›n birlik tart›flmalar›na; tam bir ufuksuzluk hakimdir. Seçimler gelir, HA-
DEP’i, genel olarak Kürt milliyetçili¤i, ÖDP’si, EMEP’i birli¤in gereklili¤ini ha-
t›rlar. Seçim geçer, gereklilik unutulur.
Bu ufuk, ne seçim zaman›, ne baflka bir zaman halk›n birli¤ini sa¤lamaya
dek uzanmaz. Siyasi hareketlerin, legal partilerin birli¤i tart›fl›l›r hep.
“‹llegal” platformda da farkl› de¤ildir. Birlik gündeme geldi¤inde “tepe bir-
li¤i mi, tabandan m›” türü tart›flmalar geliflir.
Birlik tart›flmalar›n›n en büyük k›s›rdöngüsü budur gerçekte. Ama halka git-
mek, kitleleri söz, karar, inisiyatif sahibi yapmak hiç kimsenin ifline gelmedi¤i
için, bu k›s›r döngüden de ç›k›lamaz. Bu nedenle, birli¤in hayat›n içindeki ze-
minleri olabilecek bir muhtevaya sahip halk meclisleri, demokratik muhalefet
meclisleri sol için pek cazip gelmez.
Birlikler, yedekleme, tasfiye, faydalanma hesaplar› üzerine de¤il, ortak he-
defler temelinde kurulur; PKK baflta olmak üzere, hiçbirisinin söyleyebilece¤i
tek kelime yoktur. ‹flte bu politikalar, bu oyunlar, bu kafa yap›s› küçüktür, basit-
tir. Büyük sözler arkas›na gizlenmifl basitliklerle, bencilliklerle, küçük hesaplar-
la doludur. Güçsüzdür, güçsüz oldu¤u için hemen hiçbir konuda ideolojik net-
li¤i yoktur. Bu nedenle kendine güvensizdir. Güvensiz ve korkakt›r. Bunun için
sonuç alan, somut, devrimi büyüten birliklerden kaçar. Bunun için yaflananla-
ra iliflkin hemen hiçbir muhasebe yapmaz. O kadar güçsüzdür ki, muhasebe
yaparsak, yapt›r›rsam yok olurum diye düflünür. Bir di¤er örgüt k›zar, iliflkiler
Miliyetçilik Ç›kmaz› 315

“gerginleflir” diye düflünür. Elbette örgütler aras› sayg› tart›fl›lamaz, elbette bir-
birini anlamak gerekir; ama bütün bunlar do¤ru ve yanl›fllar› tart›flmamak de-
¤ildir. Birlik anlafl›labilen asgari hedeflerle ortak noktalar üzerinde yükselir.
Ama güçsüzlerin ve faydac›lar›n birli¤i bunu reddeder. Asgari hedeflerde bir-
leflmek nedir? Emperyalizme karfl› olmak, faflizme karfl› olmak. Bask› ve zulme
karfl› olmak... ve bütün bunlar› devrim ekseninde birlefltirip düflmana vurmak-
t›r. Peki bugün bu var m›d›r? Veya var deniliyorsa ne yap›l›yor? Ciddi sorun-
lar, ciddi yaklafl›mlarla, ciddi örgütlenmelerle çözülür. Sol hep zay›f haf›zal›
bir görünüm arzeder. Bundan da pek rahats›z olmaz, çünkü ifline gelir. Olum-
suzluklar›n hat›rlanmas› istenmez.
Protokol Örne¤i; Bunun en somut ve son hali devrimci hareketle PKK ara-
s›ndaki protokoldür. Bu protokolde ne dedik, ne önerdik, kim bunu neden uy-
gulamad›? Yine onlarca soru sormufluzdur; tek bir sat›r cevap verilememifltir.
Verilemez de. Çünkü protokolün gere¤ini yapmayanlar, cevap vermeyerek,
protokolü bozarak, kendi anlay›fllar›n› sergilemifllerdir. Biz, bize angaje olma-
yan, bizim dedi¤imizi yapmayan örgütlerle birlik yapmay›z demifllerdir. Proto-
kol mü, onlar için hiç önemli de¤ildir. Yaz›l›r, ama ka¤›t üzerinde kal›r, prati-
¤e geçirilmez. PKK’nin böyle bir çok giriflimi, imzalad›¤› protokoller vard›r. El-
bette biz verdi¤imiz sözün, att›¤›m›z imzan›n, yazd›¤›m›z her kelimenin takip-
çisi oluruz. PKK bunu da istemez. Onun için her fley günlüktür. Ciddiyetsizdir.
Bugün dedi¤ini, yazd›¤›n›, yar›n reddeder. En vahimi de reddetti¤ini de aç›k
söylemez. Pratikte reddeder. Onun gere¤ini yapmaz. Onun takti¤i ne yap›p
yap›p, kendi istedi¤i eksende döndürmek, kendi taktiklerine hizmet ettirmektir.
O, ortak bir ifl, ortak bir eylemlilik yapmaz. Kendisi yapacak, kendisi düzen-
leyecek, herkes ona eklenti olacak. Özü budur. Yüksekten konuflmay›, bol ke-
seden vaat etmeyi çok sever. Ama pratikte tam tersidir. Onun sözünü etti¤i da-
yan›flma, enternasyonalizm, birlik sadece kendi ç›karlar› içindir. Bu konuda
denilebilir ki, bu, solda genel bir hastal›kt›r. Ama PKK bunun prototipidir. Hiç
kimse onlarla yar›flamaz. Bunu bugün BDG içinde yer alan di¤er siyasetler bil-
miyor mu? ‹stisnas›z hepsi çok iyi biliyorlar. Hatta bizden de iyi biliyorlar. Ama
bilmezden geliniyor. Çünkü faydac›l›k, onlar› o birlikte tutan as›l nedendir.
Ne Yap›lmal›? Legal particiler, sol denilince yaln›z kendilerini kabul eder-
ler. Baflkas› olsun veya olmas›n yok sayarlar. Y›llarca bunu yapt›lar. Hala da
yapmaya çal›fl›yorlar. Ama yolun sonuna geldiler. Art›k herkesi yok say›p dört
tane legal partiyi, her geliflmede ismen dahi yan yana dizemiyorlar. Devrimci-
leri, illegal solu yok sayan bu anlay›fl birbirleriyle rekabetini, birbirlerini yeme-
lerini getirdi. Seçimlere büyük umut ba¤lad›lar. Birbirlerine karfl› ispat yar›fl›na
girdiler, medyan›n da pohpohlamas›yla kendilerini büyük zannettiler. Oligarfli-
nin basit ve çirkin oyununu görmediler, görmek istemediler. Oligarflinin hesab›
ilk etapta devrimci hareketi güçten düflürmek veya yok etmekti. Bunun için le-
galist reformist partiler desteklenmeliydi. Dahas› oligarfli tasfiye etmek istedi¤i
CHP gibi partilerin oylar›n› düflürmek için de ÖDP gibilerini çok aç›k bir flekil-
de kulland›. Ve oligarfli onlara benim istedi¤im kadar gelifleceksiniz, fazlas›
zararl› olur dedi. Geliflemezlerdi. Halleri ortadad›r. Hiç kimse yüksek perde-
den atmaya kalkmas›n. Yok solun birli¤ini sa¤lam›fllarm›fl, yok sol dalga yara-
316 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tacaklarm›fl, yok birlik emekçilerle olur (siz bunu sendikac›lar anlay›n) gibi laf-
lar›n pratikte bir hiç oldu¤u aç›k ve net ortaya ç›km›flt›r. fiimdi yeniden düflün-
melidirler. Devrimcilerden kaçmak, onlar› karalamak, oligarfliye yaranmak için
olmad›k düflünmedik sözler etmek size ne kazand›rd›?
Meclislere neden hep uzak durdunuz? Baflta hay›r derken, hatta engelleyi-
ci bir çaba içinde olurken, sonra ismini biraz evirip çevirip kendiniz gündeme
getirdiniz. Ama yapamad›n›z da. Yapamazs›n›z. Bunlar sizin için ç›k›fl yolu
de¤il. E¤er gerçekten devrim veya daha dar olarak demokrasi için bir birli¤i
istiyorsan›z, devrimcilere s›rt dönmekten vazgeçeceksiniz. Çünkü bu ülkede
demokrasi mücadelesinin de as›l motor gücü, devrimcilerdir. Bu gerçe¤i gör-
medi¤iniz sürece, CHP’nin, “ilerici” tekelci burjuvalar›n kuyru¤unda dolaflmak-
tan baflka bir fley yapamazs›n›z.
Kürt Milliyetçili¤i ve HADEP; bütün yapt›klar›n› birlik konusundaki bütün
söylemlerini yeniden düflünmelidir. Herkes benim etraf›mda birleflmelidir. Kürt-
ler ma¤rurdur, biz ezildik, biz öldük, herkes Kemalist, herkes flovenist sözleri-
ni, pratiklerini, ciddiyetsizliklerini, faydac›l›klar›n›, dünyay› kendi etraflar›nda
döndürmek isteyen anlay›fllar›n› tekrar düflünmelidirler. Sa¤a sola küfretmenin
art›k bir anlam› yoktur. Yapaca¤›n›z her türlü faydac›l›k, kendi ekseninizde po-
litika yapma çabas› dönüp sizi vuracakt›r. Biraz geriye bak›n. Geçmifl seçim-
de yine yüksek perdeden bar›fl, demokrasi bloku laflar› ettiniz. Hesap seçimdi.
Birileriyle ittifak da yapt›n›z. Seçim bitti, ortakl›k da bitti. Demek sorun demok-
rasi de¤ilmifl, sorun birkaç oy daha fazla alabilmekmifl.
“Türkiye Partisiyiz” dediniz. Kürt ve bar›fl sözcükleri d›fl›nda ne yapt›n›z?
Türkiye’de yaflayan halklar›n hangi sorunlar›yla ilgilendiniz? Nas›l Türkiye par-
tisi oldunuz, Türkiye partisi olarak ne yapt›n›z? Yapmad›n›zsa neden?.. Yapa-
mazs›n›z... Sonuç ortadad›r. Art›k sa¤› solu suçlamaktan vazgeçip kendinize
dönün. Yap›lan birlik önerilerini düflünün. Sizin de kat›ld›¤›n›z önerilerdi bun-
lar. Neden yapmad›n›z? Halk meclisleri, demokratik bir anayasa önerisi, bir-
çok ortak pratik önerisi, alanlarda birlikler, ne oldu? Yaflanan zulüm ve bask›-
ya karfl› ilgisizli¤inizin bir aç›klamas› olmal›d›r. En genel anlamda bir dayan›fl-
may› bile hayata geçirmeyen çizginiz, her türlü birli¤in önündeki as›l engeldir.
Herkesi kendi “bar›fl”, uzlaflma politikalar›na yedekleme ›srar›n›z, engeldir.
BDG’de Yer Alanlar; Amaç devrimdi. Böyle diyordunuz. Kuruldu¤unuz-
dan beri bu amaçla ne yapt›n›z? Hangi kararlar› ald›n›z? Hangi eylemleri yap-
t›n›z? Bunlara tekrar bak›n. Göreceksiniz ki ortada PKK’nin yapt›¤› birkaç yü-
rüyüfle Avrupa’da kat›lmak ve onun d›fl›nda yine PKK ile ilgili birkaç korsan
gösteriye kat›lmaktan baflka HEMEN H‹ÇB‹R fiEY YOKTUR... Neden yoktur?
PKK gerçekten BDG içinde yer alm›fl m›d›r, alm›flsa BDG protokolü do¤rultusun-
da PKK’nin bir prati¤i olmufl mudur? Bu ve daha birçok sorunun cevab›n› bize
de¤il, kendinize vermek zorundas›n›z... PKK’nin geldi¤i nokta aç›k ve net or-
tadad›r... Ya devrim, ya düzen... Buna karar vereceksiniz. Daha dün elefltirile-
rimize burun k›v›ranlar, bugün ne yazd›¤›m›za, ne dedi¤imize, nas›l dedi¤imi-
ze ve nereye gelindi¤ine tekrar tekrar bakmal›d›r. Yine birlik için dün ne de-
dik, bugün nereye geldik, ne olmal›, neden olmuyor sorular›n› cevapland›rma-
l›s›n›z. Her fley çok h›zl› ve gözler önünde yaflan›yor, hiçbir fley art›k kaçamak-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 317

larla, demagojilerle yapay teorilerle aç›klanamayacak kadar ç›plakt›r.


Ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm ‹çin, çok çeflitli güçler, birbirinden
farkl› çat›lar alt›nda birleflebilir; Birlikleri tek bir modelle ve yaln›zca devrim he-
defiyle s›n›rlam›yoruz. Yaln›zca anti-emperyalist temelde, yaln›zca haklar ve
özgürlükler mücadelesi temelinde veya sosyalizm için, veya hepsini içerecek
tarzda çok çeflitli birlikler oluflturulabilir. Elbette bunlar›n her birinin kendine
özgü biçimleniflleri de olacakt›r. Biz kimsenin birlik yapmas›na karfl› de¤iliz.
Ama birlik nedir, ne için yap›lmal›d›r, ne sonuç al›nm›flt›r, ne olmal›d›r? Daha
ileri birlikler, gerçek birlikler nedir, bugünkü koflullarda yaflanan bunca musi-
betten sonra tart›flmak istiyoruz. Birlik sözünü etmek, s›radan, ucuz bir söylem
olmaktan ç›kar›lmal›d›r. Birlikler provokasyonlara, küçük hesaplara arac› olma-
mal›d›r.
Emperyalizme ve faflizme karfl› güçler nas›l birleflir? Esas›nda yukar›daki
tablo, “nas›l birleflmez” in cevab› olmufltur. Nas›l birleflirin cevab› da ayn› tab-
lonun içinden ç›kar. Bunun için herkes kendi cephesinden adeta varl›k koflulu
sayd›¤› dayatmalardan vazgeçmelidir. Birlik benim etraf›mda olursa olur, yok-
sa olmaz anlay›fl›yla hiçbir yere var›lmad›¤›, var›lamayaca¤› defalarca görül-
müfltür.
318 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
DÜNDEN BUGÜNE
NELER SÖYLEND‹?

DÜNDEN BUGÜNE
NELER SÖYLENDİ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30

B
u s›ralar solun özellikle tart›flmas› gereken bir kaç bafll›k var: eylem çizgisi,
milliyetçilik, emperyalizm, uzlaflma veya savafl çizgisi... Bu tart›flma esas
olarak Kürt miliyetçili¤inin nereden nereye geldi¤ini, öte yandan solun bu
seyir karfl›s›ndaki konumunu ortaya ç›karacak bir tart›flmad›r. Yanl›fl eylem çizgisini,
milliyetçili¤i, bir kez de yak›n tarih sayfalar›na dönerek gözden geçirmeye yarar
var. “Neden flimdi hat›rlat›yorsunuz” denebilir.
Birincisi, bugün kiminin “zaman› m›” diye karfl› ç›kt›¤›, kimilerinin sanki yeni bir
fleymifl gibi tekrarlamaya bafllad›¤› elefltirilerimizi, yeni söylemedi¤imizi ortaya koy-
mak için.
‹kincisi, elefltiri karfl›s›ndaki duyars›zl›¤› ve sorumsuzlu¤u ortaya koymal›y›z. Y›l-
larca uyard›k. “Bu yol yanl›flt›r, ç›kmazd›r” dedik. Sonuçlar›n ne olabilece¤ini kestir-
mek güç de¤ildi. Bunlar› ifade ettik. Ama yanl›fl eylem çizgisi ve milliyetçilik derinle-
flerek sürdü.
Üçüncüsü, bunlar› tam da bugün, tekrar söylemek zorunday›z. Çünkü derin bir
kafa kar›fl›kl›¤› yaflanmaktad›r solda... Faflizm ne, emperyalizm ne, dost kim, düfl-
man kim, adalet ne, nas›l uygulan›r, birlikler neye hizmet eder... bunlar belirsizlefl-
mifltir; kavramlar adeta i¤difl edilmifltir. Dahas›, sol tarihi unutmufl: adeta yaflanma-
m›fl gibi davranmaktad›r.
O halde kavramlar› yeniden yerli yerine oturtmak için yap›lmas› gereken fleyler-
den biri de, yaflananlar› hat›rlamak ve hat›rlatmakt›r.
Yaz›lanlar, söylenenler buradad›r iflte. Bu tarihin bir parças›d›r yanl›zca.
Tarihin bu parças›nda öne ç›kan isimler vard›r. Bugün faflist rejim taraf›ndan tut-
sak edilen, oligarflinin bafl› üzerine pazarl›klar yapt›¤› Öcalan onlardan biridir.
Ama unutulmamal›d›r: sorun Öcalan olay› de¤ildir. Esas sorun milliyetçi kafa so-
runudur. Ve bir örgütün çizgisi sorunudur. Her kim olursa olsun: e¤er milliyetçilik bir
anlay›fl, bir çizgi haline gelmiflse bundan da flu veya bu flekilde yaflanacakt›r.
Bu yüzden de elefltirmeye devam edece¤iz.
Son olarak, bu sat›rlarda bir öngörü vard›r. Devrimci hareketin öngörüsüdür bu.
Öngörmemifl olup da bugün haks›z ç›karmay›, bu noktaya gelinmemesini tercih
ederdik; ama kurulufl mücadelesinde duygulara yer yoktur.

Eylem Çizgisi
Ne demifllerdi?
Mavi Çarfl›’dan sonra milliyetçi çizgiyi elefltirdik. Rahats›zl›k duyanlar oldu. “Biz
yapmad›k diyorlar, karfl› olduklar›n› söylüyorlar, neden elefltiriyorsunuz” dedi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 319

ler. Oysa bu bir anlay›flt›r, çizgidir. Ve bu çizgi; bir, yeni de¤ildir; iki, y›llarca aç›k-
tan savunulmufltur. Sonuçlar› yanl›zca kendisi için de¤il, herkes için a¤›r olmaktad›r.
Mavi Çarfl›’lardan sonra bir yandan “sayg› duyuyoruz” denilirken, bir yandan
da “biz bu tür eylemlere her zaman karfl› olmufluzdur” fleklinde aç›klamalar da ya-
p›ld›. Do¤ru de¤ildir. Örnekleri afla¤›dad›r.
O zaman da elefltirdik, flimdi de elefltiriyoruz, elefltirmeye devam edece¤iz.
7 Aral›k 1991, Sabah, A. Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan: “Çok kan
dökülecek diyorum, geçen y›l binse bu y›l onbin... Bizi do¤uda bombalarsan,
biz de Kapal›çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz.”
31 aral›k 1991, Berxwedan, A. Öcalan’›n BBC ile röportaj›ndan “bu biçimde
tepkiler artarak devam edebilir... Ve benim elimden geldikçe de ben buna güç
verece¤im, örgütleyece¤im, yönlendirece¤im tabii yani... E¤er bunlar böyle de-
vam ederse san›r›m bu ifller, belirtti¤im gibi daha da t›rmanarak devam eder...
Gelin baz› siyasi görüflme kanallar›n› aç›k tutal›m, bir tane temsilcilerini gön-
dersinler dedik. Niye bir tanesi karfl›m›za ç›km›yor? Ben haz›r›m, yine aç›k
söylüyorum. Daha da t›rmanmas›n› önlemek için, bir tane siyasi temsilcileri
ç›ks›n, bu biçim terörü önleyelim. Niye gelmiyorlar? Ne yapal›m daha?”
23 A¤ustos 1992, PKK Kuzey Botan Eyalet Komutanl›¤› aç›klamas›: “...madem
fi›rnak imha ediliyor, öyleyse Ankara ve ‹stanbul da yak›lacakt›r; Tükiye’nin
sivil güçleri ve Türk memurlar› da savafl›m›z›n hedefi olacakt›r.” 1993’te tek ta-
rafl› ateflkes sürecinde Abdullah Öcalan’›n aç›klamas›: “... dedi¤im gibi uyar›y›
aç›kça yap›yorum. Biz bu konuda di¤er güçler gibi de de¤iliz, yapt›k m› feci ya-
par›z. ‹ki y›ld›r uyar›yorum, art›k yeter! Özellikle bu toplant›da bunu vurgulu-
yorum, elli kifli, yüz kifli birden öldürüldü¤ünde bir daha bize y›k›lmas›n...”
9 Eylül 1993, Özgür Gündem, A.Öcalan: “Özel harp turizmden gelen gelirle
yürütülüyor. Bu y›l onun için birkaç uyar› eylemi yap›ld›. Ancak çok net ve ke-
sin söylüyorum. Bugüne kadar can kayb› olmad›, ama bundan sonra olacak
can kay›plar›ndan ben sorumlu de¤ilim. Art›k anlamal›s›n›z bizi. Bu ülkede sa-
vafl var, turizm yoktur.. ...Bugüne kadar insanlara zarar gelmemiflse, bu on-
lara yönelmedi¤imiz içindir. Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de
ölse, hiç kimse bizi sorumlu tutamaz.”
Ekim 1993, Özgür Gündem, A.Öcalan: “Halk›m›z› göç ettirmeye devam eder-
lerse biz de göç ettirmesini biliriz.. Yak›l›p y›k›l›yor Kürdistan... Türkiye’nin de
yak›l›p y›k›lacak yerleri vard›r. Kültür de¤erlerimiz talan edilmeye devam eder-
se, biz de kültür de¤erlerine yönelebiliriz.”
Ekim 1993, PKK Dersim Eyalat Ana Karargah Komutanl›¤› imzal› bildiriden: “
....3. Sömürgeci özel savafl›n bir kolu olan burjuva bas›n›n da¤›t›m› ve sat›m›
yap›lmayacakt›r.
“4. Burjivaz gazeteleri okunmayacakt›r.
“5. TV’ler izlenmeyecek, tüm televizyonlar kapat›lacakt›r.
“6. Kent merkezlerinde ve k›rsaldaki tüm antenler indirilecek ve hangi ge-
rekçeyle olursa olsun(haber dinleme dahil) TV’ler aç›klamayacakt›r.
“7. Sömürgeci asimilasyon kurumlar›ndan olan tüm okullar kapat›lacak,
buralarda görev yap›lmayacakt›r.
“8. Tüm ö¤retmenler derhal görevlerini b›rakacaklard›r...”
320 Miliyetçilik Ç›kmaz›

25 Temmuz 1994, Kurt-A haberinden: “Türk devletinin Kürdistan’da orman-


lar› yakmalar› üzerine Garzan eyaletinden bir grup gerillan›n bu olaylara mi-
sileme olarak Çukurova metropollerine gönderildi¤i ARGK Bas›n Bürosu tara-
f›ndan bildirildi. Bu gerilla grubunun gerçeklefltirdi¤i eylemler flunlard›r: 3 elek-
tirik trafosunun imha edilmesi, 1 TNT deposunu yakma, 29 ayr› yerde orman
ve baz› ekinlerin yak›lmas›d›r.”
Mart 1999, PKK Merkez Komitesi ad›na Osman Öcalan: “ fiunu söyleyelim,
devrimimize zarar verdi¤i zaman elefltirece¤iz. Bu hareketlerin ne getirip ne gö-
türece¤ini gözleyece¤iz. Tehlikesi de varsa bir kesim halk›m›z›n görüflüdür.
Bafllang›çta karfl› olmak istemiyoruz.. ‘K›sasa k›sas’ diyenlere de sayg› duyu-
yoruz.”

Ne demifltik?
4 Eylül 1993, Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele, say› 61, M. Ali Ba-
ran: “.... Devrimciler karfl›-devrim cephesini büyütmeyi de¤il, küçültmeyi hedef-
lerler. S›n›fsal olarak emperyalizm ve oligarfliyle çeliflkileri olan tüm s›n›f ve ta-
bakalar› devrim cephesine katmak için taktiklerini ve eylem hedeflerini itina ile
belirlerler. Tüm bunlar› yaparken de, gelece¤in devrimci halk iktidar›n›n kuru-
cular› olarak , faflist burjuva adaletiyle devrimci adaletin farkl›l›¤›n› hiçbir be-
lirsizli¤i yer vermeden halka gösterdiler. Bu anlamda devrimcilerin her eylemi
ve her tavr› halka devrimci iktidar sözü verenlerin anlay›fl›n› yans›tmal›d›r.
Do¤al ki, oligarfliyle ayn› taktikleri kullanmak ya da devrimci adaletle burjuva
adaleti aras›ndaki kal›n çizgileri göstermemek, belirsizlikler yaratan her türlü
eylem ve davran›fl, oligarflinin ifline yarayaca¤› gibi devrimci adaleti de tart›-
fl›l›r hale getirilecektir.”
“Bugünkü süreçte, böylesi yanl›fl bir eylem çizgisi esas olarak milliyetçi bir
anlay›fltan kaynaklan›yor. Ve na yaz›k ki bu tür eylemlere çokça rastlan›yor.”
9 ekim 1993, Mücadele, say› 66, “PKK yanl›fl eylem çizgisinde ›srar ediyor”
bafll›kl› yaz›dan: “Dar ulusalc› bak›fl aç›s›n›n sahip oldu¤u, halklar›n kardeflli-
¤inin gözard› edildi¤i yerde, silahlar rotas›n›, hedeflerini flafl›r›r, sa¤a sola vur-
maya, böylece gücünü kaybetmeye bafllar. Yurtsever hareket ülkemiz devrimi
aç›s›ndan kay›p anlam›na gelecek böylesi bir geliflmeyle yüzyüze gelmek iste-
miyorsa, bu yanl›fl eylem çizgisinden vazgeçmelidir.”
6 May›s 1995, Kurtulufl, “Halka zarar veren eylem kimin ifline yarar?” bafll›kl›
yaz›dan: “... bu tür eylemlerden sonra devletin Kürdistan’da uygulad›¤› katli-
amc› politikaya karfl› ç›kanlar›n de¤il, devletin yan›nda yer alanlar›n say›s›
artmaktad›r. Halka zarar vererek bundan daha olumlu düflünceler do¤aca¤›n›
beklemek kadar büyük bir yan›lg› olamaz. S›radan halk kitlelerinin zarar gö-
rebilece¤ini düflünmeden yap›lan eylemlerin ne devrimcilikle, ne yurtseverlikle,
ne devrimci adaletle bir ilgisi olabilir. Devrimci adalet halk kitlelerinin bulun-
du¤u yerlere bomba yüklü arabalar koymak, herhangi bir ma¤azaya bomba
at›p ‘kim ölürse ölsün, yeter ki benim sesim ç›ks›n’ demek de¤ildir... Böylesi bir
adalet anlay›fl› daha iktidar olmadan bu tür uygulamalara yol açarsa, iktidar-
da iken halka nas›l bakaca¤› s›r olmasa gerektir. Bu tür eylemler halk› müca-
deleden uzaklaflt›r›r, devrimcili¤i ‘terörizm’ olarak göstermek isteyenlerden
Miliyetçilik Ç›kmaz› 321

baflka kimsenin ifline yaramaz. Bu tür yanl›fl eylemler nedeniyle, devlet Türk-
Kürt düflmanl›¤›n› körüklemekte, Türk flovenizmini k›flk›rtmakta ve siyasi an-
lamda güç toplama imkanlar› bulabilmektedir.... Hedefi mu¤lak, halka zarar
veren eylemler kontrgerilla provokasyonlar› için de ortam yaratmakta, oligar-
flinin arad›¤› bulan›kl›¤› art›rmaktad›r.”

Emperyalizme Bak›fl
Ne demifllerdi?
Roma sürecinde ve arkas›nda yaflanan geliflmelerde bir kez daha a盤a ç›kt›:
PKK, emperyalizmi tan›mamaktad›r. Emperyalistleri sorunlar› çözecek, Kürt halk›n›n
taleplerini karfl›layacak bir güç olarak görmektedir. Bu kavray›fl onu, “tarihi Roma
yürüyüflü”nden bugüne getirmifltir. Ders ald› m›? Alm›fl görünmüyor. Politikalar›n›,
“taktik”lerini belirleyen hala emperyalizlerin bölgeye yönelik planlar›nda bir yer
kapma arzusudur...
Rafet Ball›, “Kürt Dosyas›”, A. Öcalan ile röportajdan: “... Kürtler art›k daha
fazla Amerikan ve ‹ngiliz askerlerine ba¤lanmak istiyorlar. Türk askerlerinden
hoflnut de¤iller. Yani Türklerden hoflnut de¤iller.” “... Gerçekte ABD’ye ba¤lan-
ma, ‹ngilizlere ba¤lanma bir ileri ad›md›r... Türkiye’ye ba¤lanma, ‹ran’a ba¤-
lanma daha geridir. Irak’a ba¤lanma daha geridir. BM’ye dolay›s›yla ABD’ye
ba¤lanma belli oranda ileri bir ba¤lanmad›r. Yani despot ve kötü bir kocadan
daha demokrat bir kocaya ba¤lanmakt›r.... Tercihimiz de¤ildir. Fakat di¤er bir
e¤ilim de geliflecektir. Özgürlük e¤ilimi geliflecektir. Dolay›s›yla ba¤›ml›l›k za-
y›flayacak, özgürlük, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi güçlenecektir.” (Sf.245-246)
15 may›s 1995, Özgür Halk, A. Öcalan ile Amerikal› emekli diplomat D. E. Karn
röportaj›: “kesinlikle flimdiye kadar direkt bir ABD kurumuna ve kiflilerine yöne-
lik eylemlerimiz olmam›flt›r ve hedef seçilmemiflledir. ABD ile hiçbir savafl içinde
olmad›¤›m›z halde ABD’nin ve istihbarat çevrelerinin PKK’y› dünya’da en bü-
yük tehlike olarak görmesine ben flafl›r›yorum. Biz ABD’ye ne yapt›k da ABD
böyle üzerimize geliyor?” “‹srail ile dost olan tek ülke Türkiye’dir diyen ‹srail çe-
flitli biçimlerde tüm gücüyle üzerimize gelmifl ve Türkiye’nin tüm suçlar›n› ört-
bas etmifltir. Soyk›r›m› en a¤›r yaflayan bir halk olarak Yahudi halk›n›n, özel-
likle ‹srail devletinin önemli çevrelerinin Kürt halk›na karfl› Türkiye ile iliflki için-
de hareket etmesini son derece tehlikeli bulmaktay›z. “ “Bizim ‹srail’e yöneltti-
¤imiz herhangi bir sald›r›m›z yoktur. ‹srail’in tek tarafl› Türkiye rejimini bu ka-
dar destekleyip üzerimize sald›rmas›n› anlayam›yoruz. Bir an önce bu tutumun-
dan vazgeçmesinin daha do¤ru olaca¤› kan›s›nday›z. ABD’nin bile ölçüsüz üze-
rimize gelmesinde san›yorum biraz ‹srail lobilerinin de etkisi vard›r.”
A¤ustos 1995, A. Öcalan’›n Amerikal› emekli diplomat D. Alolph ile röportaj›n-
dan: “ABD ç›karlar›na hiçbir zaman sald›rmad›k. E¤er gerçekten demokrasiye
inanc›n›z varsa, yapman›z gereken tek fley insan haklar›n› savunun, demok-
rasi mücadelesi veren bir hareket oldu¤umuzu görmenizdir. Sizler kadar ba-
¤›ms›z, büyük bir devlet istemiyoruz. Tek ulustan oluflan bir Amerika kadar fe-
derasyon istiyoruz.”
15 fiubat 1996, A.Öcalan ile röportaj, Özgür Halk;
“- fiimdi Amerika silahl› mücadeleyi terörizm olarak görüyor. Bu sorunun si-
322 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yasi yöntemle çözülmesini istiyor. Bu ABD görüflü üzerine düflünceleriniz nedir?


“- Abdullah Öcalan: Amerika Kürt sorunu gerçekten siyasi yöntemle çöze-
cekse biz birgün bile savaflmak istemeyiz. Üstümüze gelmezlerse bizde onlar›n
üstüne gitmeyece¤iz. Hem de kay›ts›z flarts›z fakat Türkiye’nin de buna uyma-
s› ve güçlerini üzerimize sald›rtmamas› gerekir.
“- Yani siz diyorsunuz ki, silahl› savafltan vazgeçmemizin flart›, Amerika,
Avrupa ülkeleriyle birlikte Kürt sorununa iliflkin kuzey Kürdistan’da bar›fl›n te-
sisi için bir siyasi çözüm plan› getirsin kabul edelim.
“- Abdullah Öcalan: Tabii e¤er böyle planlar› var ise, yürütmek istiyorsa biz
buna haz›r›z. fiarts›z bu plan› teyit ederiz, bizden istenileni yapaca¤›z.”
22 ocak 1999, Özgür Politika, ERNK Do¤u Avrupa temsilcisi Mahir Welat’›n
aç›klamas›: “Rusya e¤er güç olmak istiyorsa, Kafkaslarda, Ortado¤u’da kendi
ç›karlar›n› korumak istiyorsa, Kürdistan ulusal kurtulufl mücadelesi ile ilgilen-
mek zorundad›r. Karfl›l›kl› ç›kar var. Sorun politika de¤iflikli¤i de¤il, ittifak so-
runudur. Sorun ç›kar sorunudur, Rusya’n›n ç›kar› Kürdistan’dad›r.”

Ne demifltik?
9 Ekim 1993, Mücadele, say› 66, “Ulusal Kurtulufl emparyalizme karfl› mücade-
leden geçer” bafll›kl› yaz›dan: “ Halklar›m›z›n gerçek kurtuluflunun anti-emper-
yalist, anti-oligarflik mücadeleden geçti¤ini bir an için unutan, ya da yanl›zca
sözde kabul eden hiçbir ulusal hareket, halklar› özgürlü¤e kavuflturumaz. Do-
lay›s›yla, günümüzde ulusal mücadele, as›l olarak, anti-emperyalist mücadele-
den geçmektedir.”
30 mart 1994, “ Kürt Ulusal Hareketi’nin içinde Bulundu¤u Durum ve tavr›m›z
Üzerine” bafll›kl› 18 say›l› Kongre Kararlar›ndan: “...(Bu) Pratikteki görünümüy-
le milliyetçili¤in bir devam› olarak, hangi yöntemle, kimin arac›l›¤›yla, kimin
deste¤iyle, olursa olsun s›n›rlar› belirlenmifl veya burjuva anlamda Kültürel
haklar›n al›nd›¤› belirli oranda kendilerinin yönetti¤i sosyalist olmayan bir dü-
zen savunuculu¤udur. Emparyalistlerle, oligarfliyle uzlaflma anlay›fl›nda ve po-
litikalar›nda klasik Kürt milliyetçileri, ony›llard›r savafl›n getirdi¤i açmazlar ve
yorgunluk sonucu emparyalizme aç›k iflbirli¤ini savunma cüretini gösterirken
PKK bir kaç y›ll›k bir savafltan sonra bu sürece girmifltir. PKK bu savafl›n k›sa
süreli olmas›ndan kaynakl› olarak aç›k iflbirli¤ini savunmaya henüz cesaret
edememektedir..”
“ (...) PKK küçümsenmeyecek siyasi askeri ve kitlesel gücüne ra¤men mil-
liyetçi bak›fl aç›s›n›n getirdi¤i strateji ve taktikler sonucu t›kanma sürecine gir-
mifltir. Bu strateji ve taktikleri sorgulay›p ML çözümlemeler bulma yerine, t›ka-
n›kl›¤›n önünü açmak için emperyalistlerle ve oligarfliyle uzlaflma sürecini bafl-
latm›flt›r. fiu andaki tüm siyasi ve askeri faaliyeti bu uzlaflmay› sa¤lamaya yö-
neliktir. Bu uzlaflmay› teorik bir zemine oturtma çabas› içindedir.”
14 ocak 1995, ‹flçi Hareketi, Özel say›. 5: “... Kürt halk›n›n yaflad›¤› ac›lara
son vermek için önce ‘kim kardefl kim de¤il’ do¤ru saptamak gerekiyor. Burju-
va milliyetçi bir bak›flla, Kürt olan herkesi kardefl görenler, emperyalizme yas-
lanan ve böylece Kürt emekçilerini s›n›fsal ç›karlar› için satan iflbirlikçilere f›r-
sat yaratmaktan baflka bir sonuç elde edemezler. Bu ise ulusal bask›y›, ezilen-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 323

lerin çekti¤i ac›y› ortadan kald›rmaya de¤il, bunun zeminini güçlendirmeye


hizmet eder. Alt edilebilecek bu düflmandan kurtulup daha güçlü bir baflkas›-
n›n kollar›na at›lmak bir halk için iyilik de¤il kötülüktür. Bu kötülü¤ün ac›s›
‘B›rakuji’ ac›s›ndan daha hafif olmayacakt›r.”
16 Eylül 1995, Zafer Yolunda Kurtulufl: “S›k›lan her kurflun e¤er gerçekten ifl-
birlikçileriyle birlikte emperyalizmi hedefliyorsa, çekilen silah emperyalizm top-
raklar›m›zdan kovulana kadar k›n›na sokulmayacaksa devrimcidir ve halkla-
r›n kurtulufluna hizmet eder. Tersi, halklar›n kurtuluflu ile oynanmaktad›r.”
14 Ekim 1995, Zafer Yolunda Kurtulufl, M. Ali Baran, “Slogan›m›z Bar›fl m›?” bafl-
l›kl› yaz›dan: “Emperyalistler ve iflbirlikçileri, devrimci hareket aç›s›ndan önemli
bir güç olan bu potansiyeli öldürüp, Kürt ve Türk halklar›n›n devrimci iktidar›-
n›n oluflturulmas›n› engelemek isterken, biz bu gücün olumlu yanlar›n› destek-
leyerek, olumsuzluklar›n› mahkum edip, rotas›n› de¤ifltirebilmeliyiz. Bu rota de-
¤ifltirilmezse yani devrimci halk iktidar›n›n kurulmas› hedefine yöneltilmezse,
emperyalistlerin çizdi¤i platformda çözüm aray›fllar› devam edecektir. Kimse
Kürt halk›n›n ulusal haklar› ajitasyonu çekmeye kalkmas›n. Kimsenin bunlar›
reddetti¤i yoktur. Sorun, Kürt, Türk ve di¤er halklar›n iflçi s›n›f›n›n ortak ç›kar-
lar›n›n nerede oldu¤u ve hangi politikalarla, taktiklerle savafl›laca¤›d›r.”

Onlarca kez söyledik;


PKK’nin halka zarar veren eylemleriyle ilgili defalarca yazd›k, uyard›k. Yapanla-
ra yapmamalar› gerekti¤ini, bunun zarar verdi¤ini söyledik. Uyarmayanlara uyar-
malar›n›, mahkum etmelerini, yoksa alt›nda kalacaklar›n› söyledik. Uyar›lar ne ka-
dar yerini buldu, tart›fl›l›r...Ama biz tarihe ve halk›m›za karfl› sokumlulu¤umuzu yeri-
ne getirdik.
“Yurtseverler Dersim’de olumsuz Geleneklerini Sürdürüyorlar” (mücadele, S.26,
26 Aral›k 1992)
“‹kna Yerine Dayatmac›l›k” (Mücadele, S. 26, 26 Aral›k 1992)
“Devrimin Dostlar›na da Düflmanlar›na da Halk›n Adaleti” (Mücadele S. 26, 26
Aral›k 1992)
“Yanl›fl Eylem Çizgisi üzerine” (Mücadele S.55, 24 Temmuz 1993)
“PKK Yanl›fl Eylem Çizgisinde Israr Ediyor” (Mücadele, S.66, 9 Ekim 1993)
“Devrimcilerin Yurtseverlerin Dersim S›nav›” (Mücadele,S.67, 16 Ekim 1993)
“Yanl›fl Eylem Çizgisiyle Halk Deste¤i Kazan›lamaz.” (Mücadele S.110, 17 fiu-
bat 1994)
“Yanl›fl Eylem Çizgisi Terkedilmelidir” (Halk›n Gücü Özel S.16 temmuz 1994)
“Mücadeleye Hizmet Eden Eylem do¤rudur” (Mücadele, S.108, 3 Eylül 1994)
“Halka Zarar Veren Eylem Kimin ‹fline Yarar?” (Kurtulufl, S.14, 6 May›s 1995)
“Sultan Ahmet Meydan›na Bomba Konuldu. Hedef Ne, Kimin Ç›kar›na, Bu Na-
s›l Tarz?” (Kurtulufl say› 77, 18 Nisan 1998)
“PKK Nereden Nereye?” (Kurtulufl, 23 May›s 1998’den itibaren 6 Hafta)
“fiovenizmi Güçlendirmenin kime Faydas› olur? Halka Yönelik bombalamalar sü-
rüyor, Kim Yap›yor, Niye Yap›yor? A盤a Ç›karal›m, Tüm Devrimciler, Yurtseverler
Olarak mahkum Edelim.” (Kurtulufl,say› 85, 13 Haziran 1998)
324 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
Hat›rlamak zorunday›z
NE DED‹LER, NE DED‹K?

NE DEDİLER
NE DEDİK?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31

D
ünden bugüne PKK’nin ve bizim söylediklerimizi yazmaya devam
ediyoruz. Geçen hafta eylem çizgisi ve emperyalizme bak›fl üzerine
yaz›lanlar› derlemifltik. Oligarfli yazd›klar›m›z› sansürledi. Bu hafta,
PKK’nin solla iliflkileri, “birlikçili¤i” ve oligarfliyle uzlaflma aray›fllar› üzerine
yaz›yoruz. Yazd›klar›m›z, yaz›lanlar›n, söylenenlerin çok küçük bir bölümüdür
asl›nda. Bizim ilkelerimizi, duyarl›l›¤›m›z› ve öngörülerimizi gösteren; PKK’nin
da ilkesizlik ve öngörüsüzlü¤ünü gösteren yüzlerce sayfal›k bir külliyat vard›r
esas›nda.
Bu, bir anlamda tarih bilgisidir.
“Ders al›nmazsa tekerrür eder” denir tarih için. Ders almayanlar için zama-
n› gelmifl de geçmektedir; art›k bu dersi ç›karmak zorundad›rlar.
Yoksa gerileyiflleri daha da h›zlanacakt›r.

Solla ‹liflkiler
Ne Demifllerdi?
PKK “birlikçi”dir; hatta denebilir ki Türkiye solundaki “en birlikçi” siyasettir.
Fakat bu laftad›r, samimi de¤ildir. Gerçekte kendi d›fl›ndaki her türlü geliflme-
ye tahammülsüzdür. Birlikleri faydac›d›r; kullanmak içindir. Ayn› PKK, sol içi
çat›flmalarda da baflrollerden birini oynam›flt›r. Di¤er yandan kendi d›fl›nda
geliflen solu afla¤›lam›fl, küçük görmüfl; hatta gelifltirmeye çal›flt›¤› devletle ma-
saya oturup pazarl›k yapma sürecinde bir engel olarak de¤erlendirmifltir. Bu
anlamda en tehlikeli yap› gördü¤ü devrimci harekete hep uzak durmufl, hatta
düflmanca yaklaflm›flt›r...
Nisan 1990, A, Öcalan, “Gerilla Savafl›n›n Güncel Sorunlar›” bafll›kl› aç›k-
lamadan: “Türk solu biraz emekleyen ve s›n›fta kalan bir soldur. (...) ‹de-
olojik olarak dogmatikler, ya afl›r› liberal ya da çok dogmatik. Siyasi yön-
den gerçekten sekterdirler, gerekli esneklik yoktur. (...) Halk›n mücadele-
sinin önünde bir öncü de¤il bir engeldir. (...) ama insanlar›n kalitesi o
kadar parçalanm›fl, o kadar düzen taraf›ndan teslim ve esir al›nm›fl ki bir
türlü kendilerine gelemiyorlar. (...) Devletle ideolojik ayr›m konusunda
net de¤iller, devletle ideolojik politik ayr›flmalar›, netleflmeleri zay›ft›r.”
7 Aral›k 1991, A.Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan Sabah: “Onla-
r› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da. Fakat çok
çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok zor. Terörist mi diyelim
Miliyetçilik Ç›kmaz› 325

art›k, çok ilkeller.”


7 Aral›k 1991, A. Öcalan’›n Semih ‹diz ile röportaj›ndan, Cumhuriyet:
“PKK’nin Dev-Sol’la yapt›¤› bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev-Sol,
PKK’nin bir flehir içi uzant›s› m›?
“- Genelde ortaya ç›kard›¤›m ortam türü solu biraz nefes al›r duruma
getirmifltir. Ama Dev-Sol’a çok bilinçli görev verdi¤imizi söylemek müba-
la¤al›d›r. Dev-Sol’un bizden güç ald›¤› do¤rudur. Ama bizim gidin flu flu
flunlar› öldürün demek gibi bir talimat›m›z yoktur. Bunu çok aç›kça belir-
tiyorum. Biz bunlar› iyi kullanabilirdik. Türk solu bir hayli geri.”.
“... Türk solu bir hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapatlar, terö-
rist mi diyelim art›k. Çok ilkeller. Tipik terör kelimesinden biraz bu mu an-
lafl›lmal›? Bizim durumumuz farkl›. Bizim için fliddet, politikan›n basit bir
arac›.”
13 Temmuz 1993, Ali F›rat, Özgür Gündem: “Hele hele sol maskeli baz›
flakflakç›lar›n tarihin çarp›t›lmas›n› ›srarla ve hem de sosyalizm ad›na
sürdürmeleri, gerçe¤in bu niteli¤ini de¤ifltirmez. Bu tip sahte solcular Kür-
distan halk›n›n tarihsel yazg›s› konusunda en suçlu kesimlerdendir. Bun-
lar›n uzaktan yak›ndan sosyalizmle hiçbir iliflkilerinin bulunmad›¤›, bun-
lar›n sol Kemalistler oldu¤unu ve bu tutumlar›nda ›srar ederlerse en bafl-
ta gelen suçlular durumuna düflecekleri iyi bilinmelidir.”
Ekim 1993, Dersim Eyaleti Askeri Konseyi: “HK (TDKP-bn), mücadelemi-
zin Dersim’de kök salmas›yla devreye sokulmufl provokatif bir güçtür. ...
bu nedenle bu güçlere karfl› devrimci faaliyetlerinden vazgeçmeleri için
sert bir uyar› yap›lm›fl ve 6 elemanlar› cezaland›r›lm›flt›r. Ayn› yolda ›s-
rar ederlerse tavr›m›z›n daha da sertleflece¤i bilinmelidir.”
1995, PKK 5. Kongresi Kararlar›ndan: “Türkiye içindeki s›n›f mücadele-
sinde de durum bundan farkl› de¤ildir. Objektif ajanl›¤› zaten aflamayan
sol flimdi önemli düzeyde sübjektif ajanl›¤a da dönüfltürülmüfltür.”
Eylül 1997, PKK’nin tafleron örgütü DHP ad›na Meral K›d›r’›n aç›klamalar›,
Özgür Halk: “PKK ile ayn› platformda yer almayan hiçbir yaklafl›m›n sa-
hipleri, ne kadar keskin bir anti-emperyalist ve sosyalist söyleme sahip
olursa olsunlar karfl›-devrim cephesinin ö¤esi, emperyalizm ve sömürge-
cili¤in uflaklar›, ajanlar› s›fat›ndan ötesine lay›k olamazlar.”

Ne Demifltik?
Temmuz 1980, Devrimci Sol dergisi, say› 3: “Kürdistan’daki sol içi çat›fl-
malar oligarfliye karfl› mücadeleden daha fliddetli bir düzeye ve düflman-
l›¤a ulaflabilmifltir. KUK-PKK, PKK-UDG, PKK-HK aras›ndaki çat›flmalar-
da onlarca devrimci hayat›n› kaybetmifltir, da¤larda uzun menzilli oto-
matik tüfeklerle çat›fl›lm›flt›r. PKK (yani Apocular) çat›flmalara bafllarken
‘fliddet yoluyla hakimiyet’ kuraca¤›n› heves etmekteydi, ideolojik mücade-
leye itibar etmiyordu.”
1985, “Cephe üzerine” broflüründen: “PKK Kürdistan’da kendi d›fl›nda-
ki, siyasetlerin varl›¤›n› kabul etmeyerek, onlar hakk›nda ya karfl›-dev-
rimci ya da ‘Türk solu’ gibi de¤erlendirmelerde bulunmufl, halk saflar›
326 Miliyetçilik Ç›kmaz›

aras›ndaki güçleri karfl›-devrim saflar›nda görmüfl, halk düflmanlar›na


uygulanmas› gereken yöntemleri bu gruplara uygulam›fl ve egemen güçle-
rin yararlanabilece¤i malzemeyi bu güçlere bol bol sunmufltur”
9 Ekim 1993, Mücadele, “PKK yanl›fl eylem çizgisinde ›srar ediyor” bafll›k-
l› yaz›dan: ‘’PKK’nin dostlar ve ittifaklar anlay›fl›ndaki bu günübirlik, fay-
dac› bak›fl aç›s›, kuflkusuz güven sars›c›d›r. ‹ttifaklar politikas› devrimci
bir rotaya oturtulmal›, dost, düflman tasnif edilmelidir. Bu belirsizlik ne-
deniyledir ki, PKK hiçbir devrimci, demokrat güçle kal›c› ittifaklar olufltu-
ramamaktad›r. Devrimciler güçlü, kal›c› dostluklardan ve ittifaklardan
yanad›r. ‘fiakflakç›’lar, ya¤c›lar; sadece faydac›lar ve kendine güvensiz-
lerdir.”
Temmuz 1994, Kurtulufl, “Sahte Birlik Ça¤r›lar›n› De¤il Mücadeleyi Yüksel-
telim”: “PKK tüm sözlerine, büyük konuflmalar›na ra¤men devrimci hare-
keti tasfiye etmekten baflka bir amaç tafl›mamaktad›r. Birlik vb. ça¤r›lar›
hep bu amac›n meflrulaflt›r›lmas›na hizmet eden birer ‘taktikten’ baflka bir
fley de¤ildir. Elde edilmek istenen Türkiye devrimi falan da de¤ildir. Sade-
ce ve sadece t›kanan geliflmesine bir nefes ald›rmak isteniyor. Ve bunun
için de burjuvazi karfl›s›nda yeni bir pazarl›k gücü elde edilmek isteniyor.
Türkiye devrimi için mücadeleyi gelifltirip güçlendiren yap›lar›n tasfiyesi,
geride kalan kifliliksiz, kimliksiz birkaç grupçu¤un istenildi¤i gibi yönlen-
dirilen konuma getirilmesiyle milliyetçi politikalar›n burjuvazi karfl›s›nda
gücü artacak, her fley ondan sorulacakt›r...”

Oligarfliyle Uzlaflma Aray›fllar›


Ne Demifllerdi?
PKK, milliyetçi temelde sürdürdü¤ü mücadelenin baflar›ya ulaflamayaca¤›n›
kesin olarak gördü¤ü 1990’lardan itibaren iki alternatifle karfl› karfl›yayd›. Ya
bu milliyetçi anlay›fl› terk ederek birlikte mücadele, birlikte kurtulufl diyecek; ya
da düflman›yla anlaflmaya çal›flacakt›. ‹kincisini tercih etti. “Federasyon” söy-
lemleriyle bafllayan bu süreç, t›kanmaya paralel olarak “otonomi”, “kültürel
özerklik” ve “kültürel haklar›n verilmesi” noktas›na kadar geldi...
“Kürdistan Devriminin Yolu” broflüründen: “Kapitalist sömürgecilik alt›n-
da ulusal inkarc›l›¤a ve ulusal yok olufla karfl› koyman›n tek yolu, Ulusal
Kurtulufl Mücadelesinin gelifltirilmesidir. ... sömürgeci düzende baz› re-
formlar› gerçeklefltirmekle sorunu çözüme kavuflturaca¤›n› savunan soru-
nun çözümünün devrimde ulusal ba¤›ms›zl›kta oldu¤unu göremeyen tüm
görüfller özünde ezen ezilen ulus milliyetçili¤inden kaynaklan›p sömürge-
cili¤i meflrulaflt›rmaya hizmet eder. ...”
7 Aral›k 1991, Cumhuriyet, A. Öcalan’›n Semih ‹diz ile röportaj›ndan:
“fiimdi bir Türk-Kürt çeliflkisinde bunu (H›rvat-S›rp çat›flmas›n› -bn) da-
ha geride b›rakacak bir geliflme Türkiye’ye ne kazand›racak? Kana kan,
göze göz, bu yaklafl›m bize göre biraz ilkel. Bunun yerine daha uygar
yöntemleri denemek cesur olmak gerekir.”
24 Mart 1991, Milliyet, A. Öcalan’›n M. Ali Birand ile röportaj›ndan:
“PKK’nin tüm tutuklular› serbest b›rak›ls›n, tüm davalar düflürülsün ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 327

özgür bir siyasal faaliyete izin verilsin. O zaman karfl›l›kl› bir atefl kesme-
ye hemen haz›r›z.”
24 Mart 1991, Milliyet, A. Öcalan’›n M. Ali Birand ile röportaj›ndan: “Bi-
rand: ... Somut olarak ne istiyorsunuz, onu söyleyebilir misiniz?
“Apo: Olup-biteni do¤ru kavraman›z› istiyorum. Dogmalara ba¤l› kal-
mayal›m. Tabular› y›kmaya haz›r›z. Size, bana flöyle flöyle ba¤›ms›zl›k ver
demiyorum. Yalvarm›yoruz da. Art›k Kürt’ün inkar› afl›ld›. O zaman bu
insanlar›n kendi tarihlerini incelemelerini, kültürlerini neden yasakl›yor-
sunuz? Demokratik haklar›n› verin. Böyle bir tart›flma ortam› sa¤lans›n.
Demokratik bir ortam kurulsun. Düflünce özgürlü¤ü istiyorum. ‹flte, bu ilk
ad›mlar›n at›lmas›n› bekliyoruz... ... Ne zaman ki halklar›n özgürlü¤ü ve
eflitli¤i sa¤lan›r, parti kurma hakk› verilir, o zaman silahlar› b›rak›r›z.
Oysa bugün silah› b›rakmak bizden teslimiyet istemektir. Biz de buna ha-
z›r de¤iliz.
“Biz demokratik bir yap› içinde, eflit, insan ve ulusal haklara sahip ye-
ni bir düzenleme peflindeyiz. Yani ne pahas›na olursa olsun, biz ayr›lmak
ve ayr› bir devlet kurmak peflinde de¤iliz. Ancak, uzun vadede bir Kürt
devleti oluflmas›na da karfl› de¤iliz... Biz Türkiye’de do¤al haklar›m›z›n
peflindeyiz. Ba¤naz bir Kürt milliyetçili¤i içinde kalman›n Kürtlere yarar
getirece¤ine de inanm›yorum. Nas›l ba¤naz bir Türk milliyetçili¤i içinde
kalmak bir fley getirmediyse aksine, çok fley götürdüyse, ba¤naz Kürt mil-
liyetçili¤inin de bir yarar getirmeyece¤ine inan›yorum. ‹flte bu çerçeve
içinde çözüm aramaya çal›fl›yoruz. Bu bir kiflilik sorunudur.”
7 Aral›k 1991, Sabah, A. Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan: “..
Birkaç ay hükümetin samimi ad›mlar atmas›n› bekleyece¤iz. ... Ben Tür-
kiye’nin çok kötü y›k›l›fl›ndan zevk alan biri de¤ilim. Beni devlet okuttu.
Silahla s›n›rlar› parçalayal›m havas›nda de¤iliz.”
17 Mart 1993, A. Öcalan, tek tarafl› ateflkes ilan›nda yap›lan aç›klamalar-
dan: “Kürdistan halk›n›n PKK önderli¤inde bar›flç›l çözüm için uzatt›¤› el
karfl›l›k bulmal›d›r. S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz yoktur.”
1994, A. Öcalan’›n Brüksel’deki Uluslararas› Kuzey Kürdistan Konferan-
s›’na gönderdi¤i mesajdan: “Siyasi çözüm ve serbest siyasi faaliyetler için
zemin oluflturulursa silahl› savafl›n tamamen sona erdirilmesinin önünü
açaca¤›m›z› da aç›kl›yorum.”
1995, PKK 5. Kongresi kararlar›ndan: “... TC savaflta zarar ettikçe dev-
rimin zaferinin savaflla yarat›laca¤›n› ancak siyasal diyalo¤a da her za-
man aç›k olunaca¤›n› kararlaflt›rarak parti genel baflkanl›¤›n› ve merkez
komitesini bu tür siyasal çözüm aray›fllar› için yetkili ve görevli k›ld›.”
1996, A. Öcalan’›n Fatih Altayl› ile röportaj›ndan: “fiayet TC mevcut
ateflkese do¤ru anlam vermemekte ›srar ederse, 1996 y›l›nda savafl›n cid-
di bir yo¤unlukta geliflece¤i ve devrimin daha da yak›nlaflaca¤› y›l olacak-
t›r.”

Ne Demifltik?
29 May›s 1993, Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele, “Silahl› mü-
328 Miliyetçilik Ç›kmaz›

cadele mi uzlaflmaya hizmet mi?” bafll›kl› yaz›dan: “Bilinmelidir ki, s›n›flar


mücadelesi, savafllar, iç savafllar, hiçbir zaman iyi niyetle yürümez, yü-
rümüyor da. Hele iktidar sorunu olan bir hareketin iktidar hedefinden
vazgeçmesi ise, deyim yerindeyse tam bir felakete yol açar. Örnekleri de
var. Egemen s›n›flar savafllarda inisiyatifi ele geçirdiler mi, devrimci-
yurtsever güçleri ezmeden b›rakmazlar.”
14 Ekim 1995, Zafer Yolunda Kurtulufl, M.Ali Baran, “Slogan›m›z Bar›fl
m›?” bafll›kl› yaz›dan: “Strateji ve taktikler, faflist devletin y›k›lmas›na gö-
re belirlenmedi¤inden herkes milliyetçi taktiklere hizmet eden herkes, her
fley çok iyi, tersi ise çok kötüdür. Bu yan›yla Marksist-Leninistler bar›fl di-
ye ba¤›rmad›¤›ndan ve bütün program ve taktiklerini buna göre düzenle-
medi¤inden kötü, ifle yaramaz... Boyner kadar bile olam›yorlar... Do¤ru-
dur, asla Turgut Özal, Boyner ve Sabanc› gibi Kürt halk›n› düflünmeyece-
¤iz. Çünkü Kürt halk›n›n düflmanlar› halk› düflünmezler. Onlar halk› dü-
flünüyor görünseler de biz tersini düflünece¤iz. Hile arayaca¤›z. Ve bugün,
birileri bar›fl deyip, devrimci hareketin geliflmesini engellemek istiyorsa bu
bar›fla karfl› ç›kaca¤›z ve daha çok savafl diyece¤iz. Kürt ve Türk halkla-
r›n›n ç›karlar›, kurtuluflu, emperyalizme ve oligarfliye hizmet eden bofl ba-
r›fl sloganlar›nda de¤il, daha çok savafltad›r.”
25 Kas›m 1995, Zafer Yolunda Kurtulufl, M. Ali Baran, “Faflizm Devrimle
Yenilir” bafll›kl› yaz›dan: “... Kürt milliyetçileri, her ne pahas›na olursa ol-
sun Kürt devleti dar penceresinden dünyaya bakt›klar›ndan politik, aske-
ri, diplomatik vb. her türlü mücadeleyi, Türkiye oligarflisi ve emperya-
lizmle pazarl›k masas›na oturmak için sürdürmektedirler. Kürt milliyetçi-
leri için ‘bar›fl’ ve ‘demokrasi’ kavramlar› uzlaflma taktiklerine hizmet et-
tikleri oranda anlam kazan›rlar. Bu taktikte, Kürt ve Türk halklar›n›n,
Türkiye’de yaflayan tüm halklar›n devrimci halk iktidar› yoktur. Türkiye
faflizminin y›k›lmas› yoktur. Her fley, baz› Kürt ulusal talepleri içindir. Bu
ulusal taleplerin k›s›rl›¤› de¤il, bu k›s›r ulusal tepkiler gözleri öylesine kör
etmifltir ki, meclise üç-befl milletvekili sokmak için halk› katleden SHP ile
ittifak yap›lm›fl, CHP-DYP koalisyonu desteklenebilmifltir.”
Miliyetçilik Ç›kmaz› 329

Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM VE OL‹GARfi‹
DEVR‹MC‹LER‹, YURTSEVERLER‹,
HALK KURTULUfi MÜCADELELER‹N‹
KÜRDİSTAN’DA YARGILAYAMAZ
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31

O
ligarfli, PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan’›n mahkemesiyle ilgi-
li haz›rl›klar›n› tüm h›z›yla sürdürüyor. Bir yandan ‹mral›’da özel du-
ruflma salonu infla edilirken, di¤er yandan “yarg›laman›n” anti-de-
mokratik yanlar›n› meflrulaflt›rmak için propaganda kampanyas› sürdürüyor.
Oligarfli, emparyalist efendilerine “adil yarg›lama” sözü vermifltir. Ancak
bundan hareketle, adil bir yarg›lama beklemek, her aç›dan yanl›flt›r. Çünkü
emperyalistlerle oligarflinin bu davadaki amac› birdir.
Avrupa’l› heyetler gelir bakar; tutsa¤›n kald›¤› hücrenin metrekaresi yeter-
liyse, duruflma salonu yeterince geniflse, avukatlar da varsa, herfley standart-
lara uygun demektir.
Koflullara iliflkin yap›lmas› gereken bir tart›flma varsa, bu Öcalan’›n tutsak-
l›k statüsüne iliflkindir. Tecrit koflullar›, zaten düzenin kendi yasalar›na göre bi-
le, her türlü “demokratik”, “adil” yarg›lama koflullar›n›n ortadan kald›r›lmas›
demektir.
Bütün bunlar meselenin bir yan›d›r.
Davada aslolan siyasal muhtevad›r.
Oligarfli Öcalan nezdinde bir halk›n ulusal kurtulufl mücadelesini yarg›la-
maya çal›flacakt›r. ‹flte burada, oligarflinin planlar›, Avrupal› heyetlerin ne de-
di¤i de¤il, bizzat yarg›lanmak istenenlerin tavr› belirleyici hale gelir.
Oligarflinin “yarg›lanmas›n›” kabul ederek yap›lan her tart›flma, oligarflinin
davas›na güç verir.
Yap›lan tüm spekülasyonlara ra¤men, oligarflinin ne yapmak istedi¤i aç›k-
t›r. Oligarfli, PKK önderini “en a¤›r flekilde” cezaland›rmak ve bu dava vesile-
siyle Kürt ulusal kurtulufl mücadelesini ve bizzat PKK’y› geriletmek istemektedir.
Tüm manevralar›, demagojileri, komplolar› bu yöndedir.
Bu dava üzerine daha bafl›ndan itibaren Kürt milliyetçileri taraf›ndan kuru-
lan beklentiler, hayali, bofl beklentilerdir. Bu davan›n çözüm için bir f›rsat ol-
mas› gibi beklentiler, s›n›flar mücadelesinin en temel gerçeklerine ayk›r›d›r.
Bar›fl, çözüm hayallerini bir yana b›rak›p, bu davaya bir devrimcinin yar-
g›lanmaya ve halk›n mücadelesinin, gerillan›n mahkum edilmeye çal›fl›ld›¤› bir
dava olarak bakmak gerekir.
Dolay›s›yla davaya iliflkin do¤ru tav›r da bu zeminde geliflmelidir.
Devrimcilerin bu durumda yükseltecekleri fliar bellidir: Emperyalizm ve oli-
garfli devrimcileri, yurtseverleri, halklar›n kurtulufl mücadelelerini yarg›laya-
330 Miliyetçilik Ç›kmaz›

maz.
Biz bu dava boyunca da emperyalizmin ve oligarflinin devrimcileri, yurtse-
verleri, halk kurtulufl savaflç›lar›n› yarg›layamayaca¤›n› en güçlü sesimizle hay-
k›rmaya devam edece¤iz.
Her devrimci, yurtsever önderin verece¤i hesap vard›r kuflkusuz. Ama bu
hesap, oligarflinin mahkemelerine de¤il, halka, tarihe verilecek bir hesapt›r.
1 Eylül ateflkesine, sekiz maddeye ba¤l›y›z aç›klamalar›, icazet arayan
aç›klamalard›r. Bu davan›n bir mevzi savafl› oldu¤unu görmeyen bir yaklafl›m-
d›r. Davada ve d›flar›da savunulacak olan, bir halk›n kurtulufl savafl›n›n meflru-
lu¤udur. Baflka her fley, davan›n mu¤laklaflmas›na ve oligarflinin manevra ala-
n›n›n genifllemesine hizmet edecektir. 1 Eylül ateflkesinin ilan edilmesinin he-
men ard›ndan PKK taraf›ndan flu aç›klama yap›lm›flt›r:
“1 Eylül’den itibaren bafllad›¤›m›z ateflkes için biraz daha bekleyece-
¤iz. Ama gerekeni görmezsek, dürüstlü¤ü, tutarl›l›¤›, bar›fl için umutlu bir
imkan› görmezsek, ac›d›r demeyece¤iz...” (15 Eylül 1998, Özgür Halk)
Herfley ortadad›r.
O günden sonra oligarfli, Kürt milliyetçili¤inin bekledi¤i hiçbir ad›m› atma-
m›flt›r. Sürekli gerileyen Kürt milliyetçili¤i olmufltur. Bu aç›kmalaya ba¤l› kal›n-
mam›flt›r. Öcalan’›n tutsak al›nabilmesi, bu geriye gidiflin sonucudur. Dava, bu
anlamda bir sürecin de sonucudur. DAHA FAZLA GER‹YE G‹D‹LECEK YER YOK-
TUR.
Daha gerisi, teslimiyettir.
Baflta bizzat Öcalan olmak üzere yarg›lanmaya çal›fl›lanlar, bu davay› an-
cak, 20 y›ll›k mücadelenin meflrulu¤unu savunarak bir kazan›ma çevirebilirler.
Bunun d›fl›ndaki her manevra, her “taktik”, Kürt ulusal kurtulufluna ancak zarar
verir.
Kürt halk›n›n talepleri meflrudur.
Bu talepleri elde etmek için yürüttü¤ü mücadele meflrudur.
Bu mücadele için örgütlenmesi meflrudur.
Bu meflrulu¤u yarg›lamak, emperyalizmin ve oligarflinin haddi de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 331

Kurtulufl
SORGULAMANIN ZORUNLULU⁄U
VE HALUK GERGER’‹N YER‹
Haluk Gerger, Ayd›n Sorumlulu¤unun
SORGULAMANIN
ZORUNLULUĞU VE ve Kürt Milliyetçili¤inin Neresinde?
HALUK GERGER’İN
YERİ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31

Z
or ve netleflme isteyen bir süreçten geçiyoruz. Zorluk yanl›zca düflma-
n›n sürekli bask›s›, MHP’li bir hükümet ihtimaliyle karfl› karfl›ya oluflu-
muzdan kaynaklanm›yor. ‹deolojik teorik anlamda netleflme ihtiyac›-
n›n, devrimcilerin ve devrimci hareketin meflrulu¤unun kitlelere kabul ettirilme-
si ihtiyac›n›n ortaya ç›kt›¤› bir süreç bu. Devrimciler, ilkeleri ve kurallar›yla ken-
dilerini kitlelere adeta yeniden tan›tmak zorundad›rlar.
Bu ortamda ayd›nlara da tabii ki önemli bir görev düflecektir. Kimileri bu
ortam› f›rsat bilip, kendilerini düzenin kuca¤›na atacak belki. Halka karfl› duy-
duklar› s›n›rl› sorumluluklardan uzaklaflacaklar. Bu niyette olanlar, bu tart›flma-
n›n d›fl›ndad›r. Ama s›n›flar mücadelesi içinde azçok tutarl› bir konumda bulu-
nan ayd›nlar›n neyi nas›l yapaca¤› önemlidir.
“Fikir Adam›” Enflasyonu; Televizyonlar›n, gazetelerin ço¤almas›, do¤al
olarak bu TV ve gazetelerde “yorum” yapacak yazar ve konuflmalara olan ih-
tiyac› da artt›rd›. Ve ülkemiz tam bir “yorumcu” enflasyonuyla karfl› karfl›ya kal-
d›. Benzer bir durum, günlük gazetelerin ç›kmas›yla birlikte, devrimci, yurtse-
ver bas›nda da yaflan›yor.
Devrimci, yurtsever günlük bas›n yazar, yorumcu “ihtiyac›n›” karfl›lamak
için ço¤unlukla ya Cumhuriyet gazetesi kadrolar›na, ya da y›lg›nlaflm›fl eskile-
re kofltular. Çok çeflitli siyasi hareketlerin “döküntüleri” topland›. Özellikle de
Kürt milliyetçili¤inin yay›n organlar›, pragmatizmin sonucunda eskilerin, y›lg›n-
lar›n, döneklerin kürsüsü haline geldi. Bunlar›n de¤erlendirmesi uzun ve ayr›
bir konudur. Ne varki, yine de birkaç noktay› belirtmeden geçmek mümkün de-
¤il. Bu y›lg›nlar, dönekler buralarda gerillalar›n cesetleri üzerine pervazs›zca
“politika” yap›yor, gerillaya fedailik öneriyorlar. Böyle bir ikiyüzlülü¤e, sami-
miyetsizli¤e yolaçanlar, bu kirlenmenin sorumlusudurlar. Y›lg›nlara, döneklere
sunulan bu kürsüde, y›lg›nlar›n döneklerin kürsüsünün as›l sahiplerine ödedik-
leri bedel ço¤unlukla Türkiye soluna sald›r› olmaktad›r “Türk Solu”na küfret-
mek, hakaret etmek, en az›ndan durmadan elefltirmek, Kürt milliyetçili¤inin ya-
y›n organlar›nda yazman›n adeta koflulu olmufltur.
Haluk Gerger de bir süredir Özgür Bak›fl ve Özgür Politika’da yazmakta-
d›r. Yukar›da sözünü etti¤imiz y›lg›nlar, dönekler aras›nda göremeyece¤imiz,
tersine kendi demokrat çizgisinde belli ölçülerde tutarl›l›¤›yla de¤er verdi¤imiz
bir ayd›n olan Haluk Gerger de ne yaz›k ki, Kürt milliyetçili¤inin yay›n organ-
lar›ndaki bu “gelene¤e” uydu. Peki bu gelenek nereden kaynaklan›yor? Han-
gi bak›fl aç›s›n›n ürünü. Bu bak›fl aç›s› içinde bir ayd›n›n yeri, sorumlulu¤u ne
332 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olmal›d›r? Haluk Gerger hocan›n yaz›lar› temelinde bu sorulara cevap verme-


ye çal›flal›m.
Ayd›n, Aç›k ki, Bilimsel ve Sorgulay›c› Olmak Zorundad›r; Bir halk›n
kurtulufl mücadelesini desteklemek ayd›n›n görevidir. Dolay›s›yla Haluk Ger-
ger’in bu mücadeleyi desteklemesinde hiçbir ayk›r›l›k yoktur. Ama destekle-
mek, gönül ba¤›yla ba¤lanmak, veya bizzat onun üyesi olmak, bunlar birbirin-
den ayr› ve ayr›flt›r›lmas› gereken tav›rlard›r. Haluk Gerger’le bir “ayd›n” ola-
rak m›, bir “PKK’li” olarak m›, bir “Kürt milliyetçisi” olarak m› tart›flaca¤›z?
‹flte, Haluk Gerger’in yaz›lar› itibar›yla bunu netleflirmek oldukça zordur.
Sorun bir halk›n ulusal haklar›n› savunmaksa, elbette bu herkesin görevidir.
Ama bir ulusal hareket ça¤›m›zda nedir, nas›l olmal›d›r? Bir ulusal hareket di-
¤er bir halk›n sayg›s›n› ve deste¤ini nas›l kazan›r? Kazanmam›flsa neden ka-
zanmam›flt›r? Savunmak, desteklemek, bunlar› d›fltalamaz; tersine ancak bun-
lar yap›ld›¤›nda yerine oturur. Hele bir ayd›n›n deste¤i aç›s›ndan bunlar daha
da elzemdir.
Haluk Gerger yaz›lar›nda öyle bir bak›fl aç›s› benimsemifltir ki, herfleye Kürt
milliyetçili¤inin merkezinden bak›yor. Örne¤in seçimler vesilesiyle yazd›klar›,
tam bu bak›fl aç›s›n›n ürünü olmufltur. Onlar hep do¤ru yapm›fl ama her nas›l
olmuflsa di¤er halklar onlar› desteklememifl ve faflistleflmifl. Böyle bir tespit ola-
maz, bunun bilimsellikle ilgisi yoktur.
Elbette Haluk Gerger gibilerinden, en az›ndan mevcut s›n›rlar› itibar›yla ör -
güt anlay›fl›yla bakmalar›n› bekleyemeyiz. Ama en az›ndan objektif ve bilim-
sel olmak zorundad›rlar. Sorgulay›c› olmak zorundad›rlar. Bir hareketi destek-
lemek, onu her fleyiyle savunmak, yanl›fllar›n› es geçmek de¤ildir. Haluk Ger-
ger tam da bunu yapmaktad›r. Böyle yapt›¤› müddetçe ulusal talepleri de sa-
vunmufl olamaz. Bu tav›r yanl›fllar›, hatalar› süreklilefltirir. PKK’nin yanl›fl çizgi-
de ›srar etmesinde bu tür desteklerin az›msanmayacak bir rolü vard›r.
Destek ve Elefltiri, Savunma ve Sorgulama Birbiriyle Çeliflmez; Güce
meyletme, yanl›z “kitlelerin” de¤il tarihsel misyonlar›na hiç uygun olmasa da,
küçük burjuva düflünüfl tarz›n› terkedemeyen ayd›n›n da bir özelli¤idir. Bu e¤i-
lim, ülkemizde ad› siyasi hareket olan ama esas›nda ayd›nlara yedeklenen ve-
ya ayd›nca düflünüp politika üreten kesimlerin de tavr› olmufltur. PKK hayranl›-
¤›, PKK flakflakc›l›¤› uzun süre bu kesimlerin politikalar›n› belirlemifltir.
Söyledi¤imiz gibi, bir hareketin mücadelesinden baflar›lar›ndan ö¤renmek,
dersler ç›karmak baflka birfleydir; onu taklit etmeye çal›flmak baflka fley. Sonuç-
ta ortaya ç›kan tek gözlü bir bak›flt›r. Üstelik bu bak›fl fazla sorgulama, yorum-
lama yetene¤inde de de¤ildir.
Yanl›fllar iflte böyle bir “destek çemberi” içinde çok daha kolay meflrulafl›r.
Bu yüzeysel, sa¤l›ks›z destekle kuflat›lan hareket veya kifli, art›k her konuda
“en do¤ru” oldu¤unu düflünmeye bafllar, kendini her türlü elefltirinin üzerinde
görür. PKK bir anlamda bir süreci yaflam›flt›r . Kimi iyi niyetiyle, kimi kendi he-
saplar›yla sürekli olarak PKK’nin yanl›fllar›n› görmezden gelmifl, devrimcilerin
asla kabul edemeyecekleri tespit ve taktiklerle büyük hikmetler keflfedilmifl, te-
orinin ciddiyetsizlefltirilmesi karfl›s›nda geçifltirme, idare etme tavr› benimsen-
mifltir. Bunlar flimdi “acaba gelinen noktada benim hiç pay›m yok mu?” diye
Miliyetçilik Ç›kmaz› 333

sormal›d›rlar. O “büyük hikmet”ler keflfedip olmad›k fleylerin teorisini yapma-


ya çal›flanlar, bak›n bakal›m, bu taktiklerle NEREYE GEL‹ND‹?
Sormayan ve Cevaplamayan Bir Haluk Gerger, Kendi Yerini de Ta -
rif Edemez; Ulusal taleplerde neyi savunuyor, neyi destekliyorsunuz? Ba¤›m-
s›z birleflik Kürdistan› m›? Federasyonu mu, otonomiyi mi, yoksa en son ‹mra-
l›’dan ç›kan sekiz maddelik öneri paketini mi? Neyi savunuyorsunuz?
Baflkanl›k Konseyi’nin son aç›klamas› oradad›r.
Haluk Gerger bu aç›klaman›n neresindedir.?
Hangi düflüncenin saf›ndas›n›z. Bu sekiz maddenin mi, yani “demokratik
cumhuriyet” mi diyorsunuz. PKK legalleflsin, genel af m› diyorsunuz?.. Bunlar
birbirinden farkl› fleylerdir ve bir ulusal hareketi desteklemek demek, bunlar-
dan birine iliflkin bir tercih sahibi de olmak demekir.
Hangi saftas›n›z? Ayd›n susmaz. Orta yol aramaz. Kürt ulusal talepleri,
halklar›n kurtuluflunun yolu nerededir?
“Demokratik Cumhuriyet” kavram›, yazd›¤›n›z gazetelerde sessizce sansür
ediliyor. Ama bu aç›klanm›fl bir görüfltür. Siz ve yazd›¤›n›z gazeteler, bu tes-
bite kat›l›yor musunuz, kat›lm›yor musunuz? Kurtulufl nerede, devrim nerede,
sosyalizm nerede? Hatta ulusal haklar nerede?
Ne 7 maddede, ne 8 maddede yok bunlar.
“8 Madde”ye Roma’da aç›klanan “7 Madde”den gelindi. Aç›n bak›n o za-
manki gazete ve dergilere. O 7 maddenin de elefltirisi yoktur. Kürt halk›n›n ulu-
sal kurtuluflu mücadelesini, taleplerini destekliyorum diyenlerin hemen tamam›,
bu 7 maddeyi de hiç sorgulamam›flt›r. Niye ba¤›m›zl›ktan, federasyondan vez-
geçildi¤i sorulmam›flt›r. Bu 7 maddenin, otonominin niye emperyalizmin dene-
timine girildi¤i bir dönemde ortaya at›ld›¤› sorulmam›flt›r. Sonuç, gelinen nok-
tad›r. 7 madde sorgulansayd›, tart›fl›lsayd›, belki bugünkü noktaya gelinmeye-
cekti. Öcalan tutsak al›nmayacakt›.
“Türk Solu”, “Kemalistlik” ve Haluk Gerger; “Türk solu” kavram›n›n kö-
keni sömürgecilik teorisidir. Ama bu teori ve bu teori üzerine gelifltirilen tüm
strateji, politika ve taktikler çökmüfltür art›k. Bu görülmelidir. Art›k duygusal at-
mosferlerden, ucuz suçlamalardan vazgeçilmelidir. Türk solu deyip küfür eder
gibi konuflulmamal›d›r. Siz neredesiniz, e¤er ülkeyi milliyetlere göre bölecek-
sek siz milliyetinize göre neredesiniz? Kürt, Türk, Boflnak, Arap, Türkiye’yi ve-
ya Anadolu’yu böyle mi tasnif edece¤iz? Bunlar hiç yak›flm›yor. Teorik, ideolo-
jik seviyeyi daha fazla düflürmeden düflünmelisiniz... Bu tan›mlaman›n, Anado-
lu halklar›n›n mücadelesine, bu halklar›n içinde flu veya bu ölçüde örgütlenmifl
siyasi hareketlerin iliflkilerinin gelifltirimesine hiç mi hiçbir katk›s› yoktur.
Sizde mi deney yaflamak istiyorsunuz? Yaflanan deneyler yetmediyse, o za -
man yaflayacaks›n›z, ama bu söylediklerimizi asla unutmay›n.
“Türk solu” nakarat› bayatlam›flt›r art›k. Bu üsluptan vazgeçilmelidir. Sanki
afla¤›lar gibi Türk solu, Kürt solu, baflka?.. Anadolu’da yaflayan bütün halkla-
r› böyle mi tasnif edece¤iz? Bu s›n›fsall›k, bilimsellik mi oluyor? Bunlardan,
Kürt milliyetçilerinin ucuz, kaba üslubundan vazgeçilmelidir. E¤er bir sol var-
sa, iyi veya kötü güçlü veya güçsüz, bunun içinde Haluk Gerger de, bir bafl-
kas› da vard›r. Kimse ucuz laf etmemelidir. Kimse kendisini tepelere, “sorum-
334 Miliyetçilik Ç›kmaz›

suz” mevkilere yerlefltirip solun sorunlar›n› tart›fl›p elefltiremez.


Kald› ki, ben Türk soluyum diye kimse kendisini tan›mlamamaktad›r. Kürt
halk›n›n PKK’ye tap›nd›¤›n› da kimse iddia ve izah edemez. Evet, ortada çok-
ça kullan›lan “Türkler” ve “Kürtler” söylemi vard›r, bu Kürt milliyetçilerinin ba-
k›fl aç›s› sonucu ortaya ç›kar›lan kavramlard›r? Bir bilim adam›, bu üslüpla tar-
t›flamaz. Neden, niçin, nas›l sorular›n› sormayan bir bilim adam›n›n bilimselli-
¤inden flüphe edilir.
Haluk Gerger bu sorular› sormuyor, do¤al olarak cevap da vermiyor. Yaz›-
lar›n› Kemalistler, Türk solu afla¤›lamalar›yla doldurup herkese roller biçiyor.
ÖDP, CHP flunu yaps›n, baflkalar› flunu yaps›n vs... Her fleyin oda¤›nda Kürt
milliyetçili¤i olacak.
Ne Kemalisti? Kim bu Kemalistler? Kemalizm nedir? Kemalizm Türk milliyet-
çili¤iyse, pragmatizmse, s›n›fsall›¤›n olmamas› ise bunlar›n tümü Kürt milliyet-
çili¤inde de yok mu? Kim Kemalist? Bir k›s›m sözler dillere pelesenk edilmifl,
anlam› düflünülmeden tekrarlan›p durmaktad›r.
Örne¤in bir yaz›n›zda ( 25 Nisan, Özgür Politika) “Türkiye sosyalist ha-
reketi içinde, sol kemalistleri bir müttefik olarak görenlerin...” diyor ve bu-
nun üzerine sol kemalistlerle faflistlerin ne kadar benzer olduklar›n› ortaya ko-
yup elefltiri yap›yorsunuz. Sol kemalistleri müttefik olarak gören Cephe çizgisi-
dir. Ama bu Cephe’nin ilk örgütlendi¤i döneme iliflkindir. ‹ttifak yap›lacak böy-
le bir Kemalizm kalmam›flt›r Türkiye’de. Dolay›s›yla bugünün Türkiye’sinde “sol
kemalistleri müttefik olarak gören” bir sosyalist hareket yoktur. Peki o zaman ya-
z›lanlar kimedir, niyedir? Bir bilim adam›, olmayan “kimilerine” karfl› yazmaz.
Kürt milliyetçili¤i “Sol duyars›z” diye yazar. Biraz sonra anlars›n›z ki, kas-
tedilen CHP’dir. Ona göre CHP de “Türk solu”dur, DHKP-C de. Pervazs›zca ve
sorumsuzca “Türk Solu MGK’y› destekliyor” diye yaz›yor; kastedilen DSP’dir.
Ama bu bulan›kl›¤› bilinçli olarak yarat›r. Çünkü “Türk solu”, Kürt milliyetçili¤i-
nin her türlü baflar›s›zl›¤›n›n, açmaz›n›n “günah keçisi” yap›lacakt›r. Onun için
mümkün oldu¤unca kötülenmeli, küçültülmelidir..
Seçimler, fiovenizm; Haluk Gerger HADEP’in seçimlere kat›lmas›na kar-
fl›yd›? Neden karfl›yd›? HADEP neden seçime sokuldu? Ne kazand›? Bütün
bunlar› tart›flmak gerekmiyor mu? Bütün bunlar belli bir bak›fl aç›s›n›n ürünü
olarak ortaya ç›km›yor mu? Bask› m›, elbette baflta HADEP olmak üzere ileri-
ci, demokrat herkese çok büyük bask›lar vard›r. Kürt milliyetçileri kendilerine
yönelik bask›lar› abartarak vermede ustad›r. Ama baflkalar›na yönelik bask›la-
r› izlemez bile. Kendisini hiç ilgilendirmez. Haluk Gerger de neredeyse olay-
lara böyle bakar hale gelmifltir.
Özellikle Türkiye Kürdistan›’nda tüm bask› ve teröre ra¤men, Kürt halk›n›n
önemli bir kesimi cesur bir sahiplenme göstermifltir. Bir yaz›n›zda da aktard›-
¤›n›z Lice, Diyarbak›r örneklerinde oldu¤u gibi, istikrarl› davranm›flt›r. Ama
bunlar, Kürt halk›n›n di¤er kesimlerinin, “Bat›dakilerin” oylar›n›n neden al›n-
mad›¤›n›, neden “referandum” taktigine baflvuruldu¤unu, bununla kimlere han-
gi mesajlar›n verilmeye çal›fl›ld›¤›n› aç›klamaz. Oysa bunlar da üzerinde du-
rulmaya ve aç›klanmaya muhtaçt›r.
Bilimsel olunmal›d›r. Evet, flovenizm vard›r. Peki nas›l geliflti? Neler oldu,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 335

Balkanlardaki halklar›n birbirini bo¤azlamas› nas›l ortaya ç›kt›? Da¤›lan


SSCB’de, emperyalistlerin gelifltirdi¤i milliyetçi hareketleri kim ilerici olarak
gördü? Türkiye’deki Mavi Çarfl›lar gerçekten kendili¤inden mi ortaya ç›kt› ve-
ya birilerinin dedi¤i gibi sayg› duyulacak, halk›n meflru müdafaa eylemleri mi?
Emperyalistlerden nas›l icazet dilenildi ve Anadolu halklar›n›n karfl›s›nda sol-
culuk nas›l Avrupa emperyalistleriyle içli-d›fll› olmak flekline dönüfltürüldü? Ha-
luk Gerger bu konularda ne diyor? Bunlar susarak geçifltirilemeyecek önemde-
dir; arada mazur görülebilecek fleyler de¤ildir. Haluk Gerger di¤er halklara
nas›l seslenecek? Yoksa Umur Hozatl› gibi “çözün, Mavi Çarfl›lar olmas›n” m›
diyor?
Kürt Milliyetçi Bak›fl Aç›s›n›n Haluk Gerger’i Teslim Ald›¤› Nokta;
Kürt milliyetçili¤i uzun süredir, Kürt halk› de¤il “Kürtler” kavram›n› tercih edi-
yor. Kürtler kim? Milliyetçili¤in bunu nas›l kulland›¤›, nas›l tan›mlad›¤› ortada.
Haluk Gerger bu tan›mlamaya ne diyor?
Kürtler kim?.. Yani mafyac›s›, iflbirlikçisi, feodal a¤as›, teleci tüccar›, miti,
ajan›, iti kopu¤uyla bütün Kürtler bizim midir? Türkler kim? ‹flbirlikçi tekeller, bü-
yük toprak sahipleri, MGK, ordu, burjuva partileri, hatta MHP, M‹T, polis, çete-
ler, hepsi bizim midir?.. Bunlar› düflünmek zaman› de¤il midir art›k? Bu kavram-
lar, tan›mlar nereden ç›kt›? Anlamak ve anlatmak zaman› de¤il midir art›k?
Bir yaz›n›z› flöyle bitiriyorsunuz; “... çünkü hastal›¤›n ilac› bizde, Kürtte,
devrimcide, emekçide. ‹nsan›n iyisinde, güzelinde, sizlerde.”(18 Nisan ‘99,
Özgür Politika) Bir daha bak›n bu cümlenize. Burada bir kategori yanl›fl› yok
mu? Ulusal aç›dan bir belirtme mi, s›n›fsal aç›dan m›, ikisi birlikte mi? Birliktey-
se bile yine yanl›fl de¤il mi? ‹laç “Kürtte” mi, “Kürt halk›”nda m›?
‹flte hemen buradan “Roma’ya” geçebiliriz. Emperyalizm üzerine söylenen-
ler konusunda ne diyor Haluk Gerger? Avrupa eliyle çözmek anlay›fl›n›n ad›
nas›l oldu da “Roma yürüyüflü”, “Zafer yürüyüflü” oldu? ABD’ye, NATO’ya,
BM’ye nas›l ça¤r›lar yap›ld›, onlara hangi roller biçildi. Son günlerdeki yaz›-
lar›n›zda, NATO’nun, emperyalizmin tüm dünyay› nas›l teslim almaya çal›flt›-
¤›n› yaz›yorsunuz. Do¤ru da yaz›yorsunuz; ama o yazd›klar›n›zla “ABD büyük
devletse rolünü oynas›n”, “Avrupa çözecek” tespitleri nas›l yanyana geliyor?
“8 madde”de, BM’nin, Avrupa Birli¤i’nin, Konseyi’nin ve AG‹T’in “gözlemci”
olarak ça¤r›lmas›n› nas›l karfl›l›yorsunuz? Ba¤›ms›z, bileflik Kürdistan’dan ‹m-
ral›’dan aç›klanan sekiz maddeye nas›l gelindi? Roma’dan ç›kar›lmas› gereken
ders nedir? Bunlar› ortaya koymak zaman› de¤il mi?
Hem de öyle bir zaman›d›r ki, gecikmek, Kürt halk›n›n kurtulufluna, ulusal
ç›kar›na s›rt dönmekten baflka anlam tafl›maz.
Hangi Tabular, Nas›l Y›k›lacak?; “Tabular y›k›lacak...” Çeflitli yaz›lar›n›
bu belirtmeyle bitiriyor Haluk Gerger. Ayd›n misyonuna yak›fl›r bir kavram ve
tav›r. Ama ya Kürt ulusalc›lar›n›n saflar›nda yarat›lan tabular karfl›s›ndaki tav-
r› nedir?
“Taktik” deyince akan sular durur mesala Kürt milliyetçili¤inde.
Kürt milleyetçili¤inde taktikler, ço¤u zaman hangi iliflki ve çeliflkilerin sonu-
cu oldu¤u bilinmeyen-aç›klanmayan, ve neden oldu¤u sorulmamas› gereken ta-
bulard›r. Önderlik öyle bir taktik izliyorsa, bir bildi¤i vard›r; bu “taktik”ler ge-
336 Miliyetçilik Ç›kmaz›

nel teori aç›s›ndan, ilkeler aç›s›ndan elefltirilemez, sorgulanamaz. Hikmetinden


sual olunamaz.
PKK Baflkanl›k Konseyi, hiçbir devrimci, yurtsever hareketin tarihinde efli
benzeri görülmemifl bir teori ve politika gelifltiriyor. Türkiye oligarflisine iflbirli-
¤i ça¤r›s› yap›yor; bu, Ortado¤u, Kafkasya, Balkanlar halklar›na karfl› bir ifl-
birli¤i üstelik. Türkiye oligarflisine, bizle anlafl›n, biz de sizi destekleyelim, ora-
lara birlikte aç›lal›m teklifi yap›l›yor. Duran Kalkan’›n, Baflkanl›k Konseyi’nin ve
Osman Öcalan’›n ardarda yapt›klar› aç›klamalarda söylenen tastamam budur.
Biz kendi pay›m›za “bu kadar da olmaz” diye diye okuduk, yurtseverlik ad›-
na, devrimcilik ad›na tüylerimiz ürpererek okuduk bu teorileri. Siz nas›l okudu-
nuz? Baflkanl›k Konseyi de tabu mu? O tabu k›r›lmayacak m›?
PKK emperyalizme karfl› m›d›r? PKK oligarfliye karfl› m›d›r? PKK mevcut ka-
pitalist sisteme karfl› m›d›r? PKK yeni sömürgecilik koflullar›n›n d›fl›nda ulusal ta-
lepleri nas›l savunuyor? Bugün ulusal talepleri savunmak, ba¤›ms›zl›k, demok-
rasi ve sosyalizmden ayr› düflünülebilir mi?
HADEP Türkiye partisi midir? Öyleyse bunun için ne yapm›flt›r? Program›n-
da ne vard›r, prati¤inde ne vard›r? Neden böyle oldu¤unu pratikte kan›tlaya-
mam›flt›r? Öyle olmad›¤› halde, neden kendisini böyle adland›rm›flt›r?
‹ster silahl› savafl ve PKK, ister demokratik mücadele ve HADEP aç›s›ndan
ele al›n, bu ve benzeri onlarca soruya cevap vermek zaman›d›r. Bunlara do¤-
ru cevaplar verilmeden ne Kürt halk›n›n ulusal talepleri, ne halklar›n kardeflli-
¤i, birli¤i, ne de devrimci iktidar savunulamaz.
Siz de “elefltirinin zaman› de¤il” diye mi düflünüyorsunuz yoksa? Peki elefl-
tirinin zaman› ne zaman? Bu yuvarlan›fl, oligarfliyle uzlaflma ve hatta teslimi-
yetle sonuçland›¤›nda m›? O zaman ne ifle yarayacak o elefltiri, tarihe bir not
düflmüfl olmaktan baflka... Devrimciler, ayd›nlar tarihe not düflmenin ötesinde
bir misyonun sahibidirler; bu, tarihi yazmak, yarat›lmas›na kat›lmakt›r.
Sürecin bu noktalara gelece¤i defalarca yaz›l›p çizilmifltir. Süreç ilerledik-
çe, öyle bir hale gelmifltir ki, bunu görmeyen bir tek kendileri kalm›flt›r.
“Hepimizin kurtuluflu, özgücüne dayal› ulusal birli¤ini tam anlam›yla ve
kurumsal yap›larla gerçeklefltirmifl bir Kürt mücadelesine ba¤l›d›r.” (31 Mart
‘99, Özgür Politika) diyorsunuz örne¤in bir yaz›n›zda da. Burada söz etti¤iniz
“Hepimiz” kimdir acaba? Söz etti¤iniz “kurtulufl” ne türden bir kurtulufltur?
Bunu netlefltirmek, yukar›daki sorular› cevaplamadan mümkün de¤ildir.
Sadece elefltiren konumdan da ç›kmal›s›n›z art›k. Madem Türkiye solu ek-
sik, siz yap›n. Zekan›z m›, bilginiz mi eksik? Benim iddiam yok denir genellik-
le. Niye yok, olsun!
Sesleniflimiz, ça¤r›m›z tüm ayd›nlarad›r. Hadi siz de 24 saatinizi verin.
Gencecik savaflç›lar gibi siz de ölün. Siz de illegalitede yaflay›n.
Türkiye ayd›n› neden yapmaz bunu?
Kendini hep yaz›p çizmeyle s›n›rlar. Yaz›p çizecek ve elefltirecektir.
Kim vermifl bu misyonu onlara? Bu iflleri gençler yapar, biz yine elefltirmeye
devam ederiz. Elefltiri hakk›n› kazanmak için, elefltirdiklerinizin mücadelesini flu
veya bu biçimde paylaflmal›s›n›z. Hariçten gazel okuyan, tek icraat› laf olan ay-
d›n gelene¤i geride kalmal›d›r art›k. De¤ilse, ayd›n›n de¤eri kalmayacakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 337

Kurtulufl
ABDULLAH ÖCALAN’A MEKTUP

ABDULLAH
ÖCALAN’A MEKTUP
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32

S
ay›n Abdullah Öcalan,

Oligarfli, sizi ve sizin flahs›n›zda Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesini


yarg›lay›p mahkum etmek istiyor.

Yan›n›zday›z.
Egemen s›n›flar devrimcileri, yurtseverleri, halklar› yarg›layamaz.
Yaln›z de¤ilsiniz.
“San›k” sandalyelerinde tek kifli bile olsak, yaln›z de¤ilizdir.
Düflmanla yüz yüzeyken ve tek bafl›m›zayken de hiç yaln›z kalmad›k.
1988’de, cuntan›n açt›¤›, sivil cuntac›lar›n sürdürdü¤ü mahkemede, önderli¤i-
mizle, kadrolar›m›zla, taraftarlar›m›zla bizim nezdimizde halk kurtulufl müca-
delesini mahkum etmeye çal›fl›rlarken flöyle ifade etmifltik bunu:
“Spartaküs vard› salonda. Yan›nda yüzlerce kendisi gibi köle arkadafl-
lar›yla.
Sonra Baba ‹shak hiçbir duruflmay› kaç›rmad›.
Bedreddin bir köfleye divan›n› kurmufl, Torlak ve Börklüce’yle birlikte
müritlerini dinliyordu.
Tupac Amaru da sessiz ve vakur kiflili¤iyle oturuyordu bu davada. Ya-
n›nda beyaz adama lanet okuyan binlerce k›z›lderili vard›.
Pir Sultan gelmiflti, elinde saz›, dilinde ‘dostun selam›’...”
Bu kadar da de¤ildi tabii.
Dünya proletaryas›n›n ö¤retmenleri Marks ve Engels, Lenin’den Mao’ya,
Ho Amca’dan Castro’ya, Dimitrov’dan Che’ye, dünya devriminin muzaffer ön-
derleri de oradayd›lar.
Onlarla birlikte yarg›lanan de¤il, yarg›layand›k. Onlarla birlikte tarihin yar-
g›s›n› savunmufltuk orada.
Biliyoruz ki, ‹mral›’da da olacaklar.
Dünyan›n tüm zalim ve sömürücüleri de orada olacak.
Yani k›sacas›, mahkeme salonu denilen o 10-20 bilemediniz 100- 150 met-
rekarelik yerler sömürenlerle dünya halklar› aras›ndaki savafl›n bir mevzisin-
den baflka bir fley de¤il. Söyleyece¤iniz her söz, ya dünya halklar›n›n, ya di-
¤er taraf›n hofluna gidecek.
“‹ki taraf›” birden hoflnut etmek mümkün de¤ildir.
338 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Say›n Öcalan,
Siz de kuflkusuz çok iyi biliyorsunuz ki, oligarfli için sorun tabii ki bir kifliye
flu veya bu cezay› vermifl olman›n ötesindedir.
Oligarfli bu davada halklar›n kurtuluflu için do¤ru olan, devrimci olan ne
varsa mahkum etmek istiyor. Oligarfli bu davada halklar›n kurtulufl umudunu
bo¤mak istiyor.
Buna karfl› koymak durumunday›z Say›n Öcalan. Yirmi bini aflk›n flehidimiz
ad›na, mücadelenin hakl›l›¤›n› ve meflrulu¤unu savunmal›y›z o kürsüde.
‹mral›’dan yapt›¤›n›z çeflitli aç›klamalar ve mektuplar vesilesiyle yeni baz›
de¤erlendirmelerinizi ö¤renmifl olduk.
Çok yeni fleyler söylüyorsunuz; bu yeni fleyler içerisinde tek tek ele ald›¤›-
m›zda do¤rular ve yanl›fllar bir arada duruyor. E¤er süreci, stratejileri, politi-
kalar› yeniden flekillendireceksek, bu de¤erlendirmeyi yaparken do¤rular› ve
yanl›fllar› ay›ral›m.
Yine bu arada, bunlar›n asl›nda yeni olmad›¤›n›, ‘93’ten beri düflündü¤ü-
nüzü belirtiyorsunuz. Birkaç aç›klaman›zda “Ben zaten 90’lar›n bafl›nda art›k
sonuç alamayaca¤›m›z› görmeye bafllam›flt›m” diyorsunuz. Keza yine Roma
dönemindeki bir konuflman›zda art›k TC ordusunun da, gerillan›n da askeri
olarak daha fazla bir fley yapamayacaklar›n› söylemifltiniz. Yani o zamandan
bir anlamda “t›kanma” tespiti yap›yordunuz.
Söylediklerinizin do¤ru yanlar› var. Sezgisel veya deneysel de olsa baz›
gerçeklerin düflündü¤ünüz gibi olmad›¤›n› gördünüz. Ama bunlar› gördü¤ünüz
veya sezdi¤inizde “ne yap›yoruz, nereye gidiyoruz, nas›l düflündük, neden dü-
flündüklerimiz uygulanmad›, bu yol, bu strateji, bu taktikler yanl›fl” demediniz.
Cüretle yanl›fl olan›, hayata uymayan› masaya yat›rmad›n›z. Ve dostlar›n›z›,
do¤ru söyleyenleri ne yaz›k ki hiç dinlemediniz. Bu koflullarda bunlar› söyle-
mek ne kadar anlaml› bilemiyoruz; ama siyasal ve tarihsel olarak bunlar› söy-
lemek zorunday›z. Aç›klamalar›n›zda, sekiz maddede yeni bir yol ve yöntem-
ler üzerine düflündü¤ünüz görülüyor. Ama bir bütün olarak, bak›fl aç›s› yanl›fl-
l›¤›n› korumaya devam ediyor. Do¤rular bu yanl›fl bütün içerisinde kayboluyor,
yok oluyor, geri olana hizmet ediyor. Bunlar›n, en az›ndan belli bafll›lar›n› ele
almak istiyoruz.
A- ‹mral›’dan aç›klad›¤›n›z sekiz madde de “doksanl› y›llardan itibaren
baz› sapt›rmalara ra¤men, Kürtlerin ifade özgürlü¤üne de aç›k hale gelen
demokratik cumhuriyet sistemi”nden söz ediyorsunuz. Hangi demokratik sis-
tem Say›n Öcalan? Hangi ifade özgürlü¤ü?
En baflta bu tespitinizi ele ald›k. Çünkü “demokratik cumhuriyet” tespiti yap-
mak, bugüne kadarki devrimci mücadelenin meflru zemine sahip olmad›¤›n›
söylemek demektir.
Bunu siz de biliyorsunuz, o halde nereden ç›kt› bu “demokratik cumhuriyet”
tespiti? Bunlar›n Türkiye’de olmad›¤›n›, Türkiye’de bütün halklara zulüm ve
esaret uygulayan, bütün ezilenlerin sesini fliddetle bast›rmaya çal›flan düzenin
niteli¤i hiçbir zaman demokratik cumhuriyet olmad›. Oligarflik diktatörlük de-
mokrasiyle hükmünü sürdüremezdi zaten, onun için faflizme baflvurdular. De-
mokratikli¤in, demokrasinin nas›l oluflaca¤›n› hepimiz çok iyi biliyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 339

B- Yine bu sekiz maddede “Ülkemiz” diyorsunuz, baflka aç›klamalar›n›zda


“ortak vatan” diyorsunuz; bunlar çok do¤ru tespitler. Keflke bunlar› y›llar önce
söyleseydiniz. Özgür koflullarda söyleseydiniz. Ama yine de zarar›n neresin-
den dönülürse kard›r. Bu ülke, bu vatan bütün halk›m›z›n. Halk kim; bu toprak-
lar üzerinde yaflayan, emperyalistlerle, iflbirlikçi tekellerle, toprak a¤alar› ile
çeliflkisi olan herkestir, bütün ezilenlerdir. Kürt, Türk, Arap, Laz, Çerkes, Gür-
cü, Asuri, Boflnak, Azeri, Terekeme, Rum, Ermeni bütün ezilen halklard›r. Va-
tan ve halk kavramlar› derinlefltirildi¤inde, neler yanl›fl, neler do¤ru ve nas›l
yapmal›y›z›n cevab› kendili¤inden ortaya ç›kar. Vatan üzerinde sözünü etti¤i-
miz bütün halklar yafl›yorsa, ve bu halklar›n as›rlard›r süren birliktelikleri var-
sa, bu gerçe¤i görmezden gelip, halklar› milliyetlerine göre ay›r›p her milliye-
tin ba¤›ms›z örgütlenmesini ve mücadelesini savunmak yanl›flt›r. Düflünün, Ana-
dolu’dan Rumeli’ye kadar ülkemizde yaflayan bütün milliyetler sadece milli ta-
leplerini baflat hale getirip mücadele ederse sonuç ne olur? Bu, milliyetlerin bir-
birini bo¤azlamas›ndan baflka bir sonuç do¤urmaz. Devrimciler her zaman s›-
n›fsal ve ulusal mücadeleyi birlikte ele alm›fllard›r. Bu birliktelik gözard› edildi-
¤inde emperyalistlerin devreye girmesi ve mücadeleyi sapt›rmas› çok zor olma-
m›flt›r. Ülkemiz ve vatan kavramlar› üzerinden sömürgecilik, ayr› örgütlenme te-
orileri yeniden gözden geçirilmelidir. Bu gözden geçirme Türkiye devrimini
güçlendiren sonuçlar verecektir.
C- Kaç›r›lman›z›n ayn› zamanda Türkiye’ye karfl› da bir komplo oldu¤unu
belirtmiflsiniz; Türk-Kürt çat›flmas›n› isteyen baz› güçler var demiflsiniz. Kaç›r›l-
man›zda bu neden var m› bilemiyoruz, ama emperyalistlerin böyle bir çat›flma-
y› istedi¤i aç›kt›r.
Buna ba¤l› olarak, bir Türk-Kürt çat›flmas›n› engellemek istedi¤inizi belirti-
yorsunuz. Elbette do¤ru bir amaç. Savunman›z buna hizmet etti¤i ölçüde bu
yan›yla da özel bir önem tafl›yacakt›r.
Ama neden “Türk-Kürt çat›flmas›n›” önlemek gibi bir “görev” ç›kt› önünüze?
Buraya nas›l gelindi?
Ne yap›ld› da oligarfli Türk flovenizmini, milliyetçili¤i bu kadar gelifltirebil-
me imkan› buldu? Strateji, emperyalistlerle, farkl› ülkelerle iliflkiler, Kürtlü¤e,
Türklü¤e, Türk halk›na bak›fl aç›s› nas›ld› ki, böyle bir geliflme oldu?
Tabii bunlar sorgulanmal›; ama flunu da eklemeliyiz; “Türk-Kürt” çat›flmas›-
n› engellemek, oligarfliyle bar›flmaktan geçmiyor. Yap›lmas› gereken, bu çizgi-
nin muhasebesini yap›p, halk›n karfl›s›na ciddi bir özelefltiriyle ç›kmak ve mü-
cadeleyi, örgütlenmeyi Anadolu halklar›n›n birli¤i, kardeflli¤i temelinde gelifl-
tirmektir.
D- Avrupa ve ABD’nin komplosundan söz ediyorsunuz, Özellikle ABD’ye
vurgu yap›yorsunuz. Bütün bunlar da do¤ru. Evet ama Say›n Öcalan, bütün bu
yaflad›klar›n›zdan sonra, taraftarlar›n›za, mücadelenizi destekleyenlere çok
daha aç›k ve net mesajlar vermeniz gerekmiyor mu?
Bugün çok aç›k ki; Türkiye’deki hiçbir hükümet ABD’nin, dolay›s›yla
MGK’n›n iradesi d›fl›nda önemli hiçbir konuda ad›m atamaz. Peki durum bu
iken, siz sekiz maddede hangi çözümü öneriyorsunuz? Roma’ya geldi¤inizde,
Avrupa’n›n ve ABD’nin kabul edebilece¤i yedi maddeyi önerdiniz. Denediniz,
karfl›l›¤›n› siz özgürlü¤ünüzle ödediniz, Ama bu konularda hala aç›k ve net,
340 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ciddi bir muhasebe olmad›¤› görülüyor.


Olmad›¤› için sekiz maddede hala BM, AB, AG‹T’i gözlemci olarak ça¤›r›-
yorsunuz.
Bütün dünya, ABD’nin sizi Türkiye oligarflisine neyin karfl›l›¤›nda verdi¤ini
çok iyi biliyor. PKK’nin diflleri sökülecek, güçsüz b›rak›lacak, ezilecek, bunun
sonucunda, oligarfli hem de pazarl›ks›z bir k›s›m kültürel haklar vererek “soru-
nu çözdüm” diyecek. Elbette ABD, ne Kürt halk›na ne de baflka bir halka sev-
dal› de¤il. O att›¤› her ad›m›n kendi ç›karlar›n› güçlendirmesini ister. Türkiye
oligarflisi de, ulusal güçler de kendisine hizmet etsin ister. Bunun için mümkün
oldu¤u kadar sorunu sürece yayar. Hiçbir zaman kendi d›fl›nda çözüm iste-
mez. Ne zaman ister; iflte yaflad›¤›m›z Yugoslavya örne¤i. UÇK her gün daha
çok bombalay›n, iflgal edin diyor, ‹flte Barzani, Talabani örne¤i. Y›llard›r Ku-
zey Irak’ta yaflanan zulüm. Emperyalizm bütün halklarla oynuyor, adeta alay
ediyor; sana demokrasi laz›m,bir di¤erine insan haklar› laz›m, baflkas›na se-
nin kültürel haklar›n yok diyor; herkesle oynuyor. Bazen önünü aç›yor, destek-
liyor gibi görünüyor. Bazen bafl›na bombalar ya¤d›r›yor. Buna yolaçan nedir
Say›n Öcalan? Buna yolaçan, s›n›fsal ve ulusal mücadeleyi birlefltiren devrim-
ci zeminde durmamakt›r. Buna yolaçan, halklar›n birli¤i, ortak mücadelesi ve
ortak iktidar hedefinden uzaklaflmakt›r. Dar ulusal ç›karlara hapsolmakt›r. Bu
zeminden ç›k›lmal›d›r. Do¤ru devrimci rotaya girildi¤inde; vatan, halk, özgür-
lük ve kurtulufl ifadeleri gerçek anlam›n› bulurlar.
Kurtulufl nerededir Say›n Öcalan? Bugün Irak Kürdistan›’nda olan biten ne-
dir? Görünüflte Kürt ulusal talepleri ile ilgili her türlü haklar› vard›r. Emperya-
lizmin deste¤iyle Irak halk›na bomba ya¤d›rarak bu sa¤lanm›flt›r. Peki kurtulan
kim, kimden kurtuldular? Muhtemel ki, emperyalizm Kosova’y› da Yugoslav-
ya’dan ay›racak. Kurtulmufl olmayaca¤› çok aç›k. En önemlisi de, farzedelim
ki, emperyalizmin deste¤i olmadan bir k›s›m kültürel haklar verildi. Nitekim,
Saddam bunu defalarca vermifltir. Sonra neler oldu¤u herkesin malumudur. 0
halde devrimci zemin nedir? Ortak vatan kavram› etraf›nda yeni bir strateji,
geçmiflle hesaplaflmadan ç›kar›lamaz.
E- Say›n Öcalan, bundan bir süre önce “PKK, Nereden Nereye?” bafll›¤›y-
la bir dizi yaz› yazm›flt›k. O zaman daha ortada Roma da yoktu, ama bizce
o soruyu sorman›n zaman› gelmiflti yine de. Biliyoruz ki, o ve benzeri yaz›la-
r›m›z› tepkiyle karfl›lad›n›z. Ama biz elefltiriyi de dostlu¤un bir parças› olarak
ele al›yorduk. Bu soru (“Nereden Nereye?”) sorulmal›yd›.
fiimdi düflünüyoruz da, e¤er o zaman, gerçekten bu soruyu sormufl, cevap-
lar›n› tart›flm›fl, ‘93’ten bu yana düflünmeye bafllad›klar›n›z› masaya yat›rm›fl
olsayd›n›z Roma olmayacakt› belki. Ve daha önemlisi siz orada, ‹mral›’da ol-
mayacakt›n›z.
Tutsak düflmenize üzüldük. Ama adeta kendiniz haz›rlad›n›z bu sonucu. Et-
raf›n›zdaki flakflakç›lar›n da bunda önemli bir pay› var. Hala anlamakta güç-
lük çekiyoruz, kendinizi nas›l öyle tümüyle emperyalistlerin eline teslim edebil-
diniz? Nas›l güvendiniz? “Baflka çare yoktu” gibi bir cevab› kabul edilemez
buluruz. Yapaca¤›n›z tek fley emperyalistlerin denetimi alt›nda olan o iliflkiler
a¤›n›n d›fl›na ç›kmakt›. Yani “biz demifltik” meselesi de¤il ama o zaman her-
kes Roma Zaferi’nin türküsünü söylerken, biz “bir an önce emperyalistlerin de-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 341

netiminden ç›k›lmal›d›r” ça¤r›s› yap›yorduk. Tabii etraf›n›zdaki flakflakç› siya-


setlerden, kiflilerden farkl› bir sesti bizimki. Sesimizden pek hofllan›lm›yordu.
Bu nedenle s›k s›k bize “kemalist”ten, “flovenist”e uzanan adlar konuluyor, hat-
ta zaman zaman “özel savaflç›l›¤›m›z” bile telaffuz ediliyordu. Ama bir yerde
bunlar› önemsemiyoruz flu an. Çünkü bunlar yaln›zca birer sonuç. Sorun, bu
sonuçlar› yaratan teori ve yöntemlerdir.
F- ‹mral›’dan yapt›¤›n›z aç›klamalarda bir nokta çok dikkat çekiciydi. Bu
Mavi Çarfl› gibi eylemler için “d›fl güçler” yapt›r›yor demifltiniz? Öyle mi de¤il
mi, çok önemli de¤il. Ama PKK’y› en iyi tan›yan sizsiniz, böyle bir fley nas›l ih-
timal dahilinde görülebiliyor? Hangi iliflkiler yaratt› bu durumu? Ülkelerle veya
örgütlerle kurulan iliflkilerin mant›¤› neydi?
Evet Say›n Öcalan, y›llard›r bizi ve birçok kesimi bu noktada politika bil-
memekle elefltirdiniz. Do¤rudur, bizim bildi¤imiz politikada bunlar yok. Bugün
sürdürülen politikalar gözden geçirilmek zorunda de¤il midir? Hangi politika
kime hizmet etti, do¤ru olan nedir?
G- Devletin yeniden yap›lanmas› diyorsunuz. MGK da yeniden yap›lanma-
dan söz ediyor. Nedir bu yeniden yap›lanma? MGK’n›n ne dedi¤i, ne yapmak
istedi¤i aç›kt›r; onlar sars›lan iktidarlar›n›n güvencesini almak istiyor. Sorun biz
ne istiyoruzdad›r. Biz bu devleti ne reformlarla, ne de bir k›s›m Kürt kültürel
haklar›n›n verilmesiyle yeniden yap›land›ramay›z. Bu devlet, tüm mekanizma-
s›yla felç edilmeden, ezilenlerin devrimci iktidar› infla edilmeden hiçbir fley ger-
çekleflemez. Türkiye’deki demokrasi sorunu devrimci iktidar sorunudur. Bunun
d›fl›ndaki her çözüm devletin bekas›n› ve mevcut sistemin ömrünü uzatmaktan
baflka hiçbir ifle yaramaz.
Bu nedenle vatan›n ve halk›n kurtulufl çizgisinde mücadele sürmelidir. Bir
yandan da yanl›fllar›n, eksiklerin üzerine gidilebilir. Ama o çizgiyi reddetti¤i-
nizde yanl›fllar› bulma ve aflma flans› da ebediyen kaybedilmifl denektir.
H- Teslim Töre’ye yazd›¤›n›z mektupta 20. Yüzy›l›n sonundaki geliflmelere
iliflkin yapt›¤›n›z de¤erlendirmede “...faflizm ve her tür sa¤ totaliter rejim-
lerin çözülüflünü, 1990’larda reel sosyalist demokrasi yoksunu total sis-
temlerin çözülüflü eklenince 2000’ci y›llar›n galibi genel anlamda demok-
ratik sistem olmufltur” demektesiniz.
Yani diyorsunuz ki, art›k dünyada faflizm, her tür sa¤c› diktatörlük çözüldü,
sosyalist diktatörlükler de çözüldü, demokratik sistem galip... Do¤ru de¤il Sa-
y›n Öcalan. Bu çözümlemeleri dünya gerçe¤iyle, ülkemiz gerçe¤iyle ba¤dafl-
t›rmak mümkün de¤il. Egemen olan demokrasi de¤il, emperyalist sistemdir. Ye-
ni sömürgelerde faflizm hüküm sürmektedir. Emperyalistler için, dinlerin, dille-
rin, kültürlerin hiçbir önemi yoktur. Parçalas›nlar, atomlar›na kadar parçalas›n-
lar diyerek halklar› böler ve güçten düflürürler. Hala bunu yapmaya devam edi-
yorlar. Demokratik sistem nerededir? Ne ülkemizde “Demokratik Cumhuri-
yet”ten, ne dünyada “demokratik sistem”den söz edilemez. Bunlar zorlama tes-
pit ve yorumlard›r.
I- Ortak vatan› benimsedi¤inize göre PKK’nin legalleflmesi, af ve Kürt kimli-
¤inin tan›nmas› neyi çözecektir? Bunca ac›, bunca flehit sadece Kürtçe konufl-
mak, yazmak ve Kürtler de vard›r demek-dedirtmek için mi? Zaten doksanlar-
342 Miliyetçilik Ç›kmaz›

dan beri Kürtlerin ifade özgürlü¤ü var diyorsunuz. O halde mücadelenin ama-
c› nedir? Bu yol do¤ru de¤il Say›n Öcalan. Bu yol, emperyalizmin ve oligarfli-
nin her ne flekilde olursa olsun, devrimci düflünceleri ezme ve yoketmesine hiz-
met eder.
Elbette ortak vatan. Ve bu vatan üzerinde yaflayan bütün ezilen halklar›n or-
tak ç›karlar›, bütün ezilen halklar›n s›n›fsal ve ulusal ç›karlar›. Kürde ait ne var-
sa de¤il, bütün halklar›m›za ait olumlu olan, ilerici olan, mücadelesine hizmet
eden ne varsa önümüze al›p, halklar›n birlikteli¤ini yeniden yarat›p, emperya-
listlerin ve oligarflinin oyunlar›n› bozmal›y›z. ‹nsanlar›, devrimcileri Türk solu,
Kürt solu, Arap solu, Laz solu, fleklinde ay›rarak de¤il; milliyetleri ne olursa ol-
sun devrimci iktidar temelinde birlefltirmeli ve iktidar› istemeliyiz.
L- Kimse devrimcileri affedemez Say›n Öcalan. Ezilenler ad›na yola ç›km›fl
hiçbir devrimci kendisi için olmasa bile, yoldafllar› için de af isteyemez. Öz-
gürlük tarihin hiçbir döneminde egemenler eliyle sa¤lanamaz. Gerçek özgür-
lük, gerçek legalleflme, gerçek demokratikleflme ancak devrimci iktidarla müm-
kündür. Teori düz ve aç›kt›r. Yaflananlar, yaflad›klar›m›z da çok aç›k ve ç›plak-
t›r. Emperyalistler, iflbirlikçiler her türlü komployu kuracaklard›r. Ne kadar tra-
jik olursa olsun, bunlar dünyan›n sonu de¤ildir. Biz ne istedi¤imizi bilirsek, biz
yolumuzu aç›k ve net çizersek, egemenler her zaman korkulu rüyalar görmeye
mahkumdurlar. Egemenler, zalimler sizi yarg›layamaz. Siz yarg›layacaks›n›z.
Oras› siyasi bir arenad›r. Ezilenlerle ezenlerin çat›flma arenas›d›r. Bütün ezi-
lenlerin kurtuluflu, halklar›n kardeflli¤i, özgürlük, mevcut sistemin yok edilmesiy-
le mümkündür. Ezenler ve ezilenler ayakta durdukça; kellenizi almak için cel-
latlar ç›rp›n›rken siz bar›fl isteyen konumda de¤ilsiniz. Bar›fl› ancak ezilenlerin
iktidar› sa¤layabilir. O zaman siyasi arenada ezenler yarg›lanacakt›r.
‹flte flimdi siz, ezilenlerin sesi olmal›s›n›z.
Dostlu¤umuzu, dayan›flmam›z› sunuyoruz. Emperyalizme ve faflizme karfl›
savaflanlar›n dostuyuz. Dost olarak, halklar›m›z›n ç›karlar›n›n gere¤i olarak, o
kürsüde ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizmi savunman›z› bekliyoruz. Size
yak›flan, sizden beklenen budur.
Sa¤l›k ve esenlik diliyoruz. Dostça selamlar›m›z› yolluyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 343

Kurtulufl
HÜSEY‹N CEVAH‹R’‹N
30 YIL ÖNCE YAZDIKLARI

HÜSEYİN
CEVAHIR’İN 30 YIL
ÖNCE Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
YAZDIKLARI 28 May›s 1999
Say›: 32

1
960’l› y›llar›n ikinci yar›s›nda geliflen gençlik hareketinin önderlerin-
den birisidir. SBF-DER Baflkanl›¤› yapt›. T‹P içerisindeki ayr›flmada
Mahir Çayan’la birlikte tav›r ald›. THKP-C’nin önder kadrolar›ndan
birisi oldu.
Bu dönemdeki mücadele içerisinde Karadeniz’den Dersim’e, Diyarbak›r’a
kadar birçok alanda görev ve sorumluluklar üstlendi. O’nu Fatsa’da köy faali-
yetleri yürütürken görürüz. Örne¤in Karadeniz’i neredeyse bir bafltan bir ba-
fla dolaflm›flt›r. Yine baflka bir defas›nda Alia¤a’da iflçilerin grev çad›r›ndad›r.
Sonra Diyarbak›r’da Bismil ve Silvan köylüleriyle birliktedir. Bir baflka zaman
yoksul Dersim köylüleriyle omuz omuzad›r. Onlar›n ö¤retmeni ve ö¤rencisidir.
Mücadelenin içinde ö¤renmifl halka gitmifl, halktan ö¤renmifl ve halka ö¤-
retmifltir. Önderlik vas›flar›n› bu mücadelenin içinde kazanm›flt›r.
Hüseyin Cevahir partinin Genel Komite üyesidir. Komitede yap›lan iflbölü-
müne göre Kürdistan’dan sorumluydu. Bu nedenle Kürdistan’›n de¤iflik bölge-
lerine gidip geldi. Örgütlenmeler yapt›, araflt›rmalarda bulundu ve Kürt soru-
nuna iliflkin çeflitli yaz›lar da yazd›.
O günkü koflullarda gerilla savafl›na flehirden bafllanmas› nedeniyle ‹stan-
bul’a geçip flehir gerilla eylemlerinde yer almas›na ra¤men do¤du¤u toprak-
larla siyasi, örgütsel ba¤›n› da koparmad›.
Cevahir Kürt milliyetindendir. Çocuklu¤u Dersim’in Mazgirt ilçesinde geçti.
Kürt halk›n›n ac›lar›n› çocuklu¤unda yaflad›, gördü ve dinledi. ‘38’in an›lar›y-
la büyüdü.
Do¤du¤u ve yaflad›¤› topraklara en çok duyarl›l›k tafl›yan Cephelilerden bi-
risiydi. Parti-Cephe’nin Kürt sorununa bak›fl aç›s›n›n oluflmas›nda Cevahir’in
önemli yeri vard›r.
Parti-Cephe’nin isabetli tahlilleriyle ulusal soruna yaklafl›m›n› bütünlefltirmifl
ve do¤ru sonuçlar ç›karm›flt›r.
May›s 1970 tarihli Ayd›nl›k Sosyalist Dergi’nin 19. say›s›nda Cevahir im-
zas›yla yay›nlanan Diyarbak›r, Bismil, Silvan izlenimleri, O’nun bu konudaki
ilk inceleme ürünlerinden birisidir.
Cevahir izlenimlerinin bafllar›nda Bismil köylülerini ve toprak sorununu an-
lat›r.
“Köylüler iki bölüme ayr›labilir: Da¤ köylüleri ve ova köylüleri.
Halk geçimini tah›l üretiminden sa¤lamaktad›r. Ekilebilir toprak mik-
tar› 2 milyon dönümün üstündedir. Topraklar›n bir k›sm› a¤alar›n elinde.
344 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Obaya traktör ve di¤er tar›m aletlerinin girmesine ra¤men a¤a ve fieyh


bask›s› devam etmekte.”
O y›llarda daha hemen hiçbir grubun Kürt sorununu tan›mlayamad›¤› koflul-
larda Kürt halk›n›n çeliflkileri ortaya konur.
“Yine Bismil’deki kavgalar›n adam vurmalar›, bir tek nedeni var: TOP-
RAK, Bir yanda a¤a topraklar› 10 binlerce dönümü bulurken, bir yanda
a¤alar hazine topraklar›na el atm›fllar, 2 milyon dönümü aflan topra¤›n
yüzde 80’i ihtilafl›. Bu ihtilafl› durumu da flimdilik bir tek fley çözümlü-
yor; YILDIRMAK...”
Halk 1970’lerde de yoksul, topraks›z ve açt›r. Çeliflkiler a¤a ve jandarma
zulmüyle bast›r›lmaktad›r.
Cevahir yaz›s›nda yer yer de köylülerin anlat›mlar›n› aktar›r:
“Komandolar bizim köye geldiler. Hepimizi içtima ettiler. Sonra, kofltu-
rup güldüler. Ard›ndan da bafllad›lar dayak atmaya. Anlam›yorum bir
türlü bu nas›l ifl, bu nas›l hükümet, bu nas›l düzen? Komandolar bekçi-
den su istediler. Bekçi suyu getirince bafl›ndan afla¤› döküp gülüfltüler.”
Cevahir köylülere yönelik bask›lar› çok çeflitli yönleriyle anlat›r. Özellikle
“silah toplama” gerekçesiyle halk üzerinde sürdürülen bask›ya iflaret eder. 0
dönem su istedikleri bekçiden ald›klar› suyu bekçiye dökenlerle, bugün halka
d›flk› yediren, Mardin’de, fi›rnak’ta, Van’da halk› kaç›r›p katledenler ayn›d›r,
de¤iflmemifltir. Kürtçülük “bölücülük” suçlamalar›, demagojileri o zaman da
vard›r; buna iliflkin olarak da Cevahir flunlar› yazar:
“Hangi taraftan tutulursa tutulsun, bir bozukluk, bir kokuflmuflluk ve
bir yolsuzlukla karfl›laflmaktas›n›z, ‹ktidar bu durumu iyi bildi¤i için dik-
katleri bilinçli bir biçimde baflka tarafa çekmekte; yo¤un bir ‘Kürtçülük’
oldu¤unu yaymaktad›r. Oysa Kürtçülük yoktur. Olan kendi ana dilini kul-
lanma hakk›na sahip eflit vatandafl olma özlemidir. Ve ancak, gerçek eflit-
lik flartlar›nda Türkiye halklar›n›n gerçek birli¤inin ve kardeflli¤inin inan-
c›d›r.”
Türkiye halklar›n›n birli¤i ve kardeflli¤i ve gerçek eflitlik Kürt sorununda 29
y›l önce do¤ru olarak yakalanan temel halkalard›r.
Cevahir bask› ve iflkenceleri ve bask›n›n sosyal temellerini ortaya koymaya
devam ediyor:
“... Bunlar birkaç örnek. Bismil’de bunlardan daha kötü, daha akla
hayale s›¤maz iflkenceler yap›lm›flt›r. Bunlar› yapanlar bu memleketin as-
kerleri. Yapt›ranlar da emperyalizmin iflbirlikçileri ve toprak a¤alar›, ifl-
kence yap›lanlarsa ülkenin halk›...”
Y›llard›r bask› ve zulmün sorumlular› tüm aç›k kimlikleriyle ortadad›r. Bask›
ve zulüm uygulayanlar politikalar›ndan vazgeçmemifllerdir. Emperyalizm ve
oligarflinin politikalar›n›n de¤iflti¤ini ummak ve onlarla bar›flmaya çal›flmak
körlüktür.
Parti-Cephe’nin bu konudaki yaklafl›mlar›n› tahrif ederek y›llard›r Parti-Cep-
he’yi ve önderlerini “Kemalist”, “sosyal floven” olarak niteleyen Kürt milliyetçi-
li¤i emperyalizm konusunda nerelere savrulduklar›na bak›p, y›llarca önce Par-
ti-Cephe’nin bu konuda hangi tespitler yapt›¤›n›, sosyal flovenlere karfl› nas›l
Miliyetçilik Ç›kmaz› 345

ideolojik mücadele yürüttü¤ünü sorunu özü itibar›yla nas›l do¤ru biçimiyle or-
taya koydu¤unu bir kez daha görmek zorundad›r.
Cevahir, Bismil’deki gözlemlerinden sonra, Silvan’a geçmifltir.
“Silvan’›n merkezinde 8 Nisan 1970 günü, sabah saat üç sular›nda üç
bine yak›n jandarma, komando birlikleri 6 helikopter ve topçu, keflif uçak-
lar›n›n deste¤iyle etraf› kuflatt›lar. Görenler sanki bir düflman kalesi mu-
hasara alt›na al›nm›fl da düflürülecek san›rd›. Gürültülerden uyan›p evin-
den ç›kan herkesi istisnas›z belli bir toplama yerine götürüyorlar. Toplan-
ma yeri Tekel iflletmesi meydan› Çalakorte fiador’un yukar› k›sm› idi.
Olup-bitenleri ö¤renmek için bafl›n› d›flar›ya ç›karan herkes bu toplama
yerlerine aktar›ld›. Toplama yerlerinde halka, sürün, yat, kalk, yuvarlan
emirleri ile toplu halde iflkence edildi ve halk› s›rtüstü-yüzükoyun yere ya-
t›r›yor, üzerinde tepiniyorlard›.”
Cevahir arama ve iflkencelerin tüm bölgede sürdü¤ünü, iflkencelerin en yo-
¤ununun ise Derik, Eruh ve Siirt taraflar›nda yap›ld›¤›n› yazar. ‹flkencelere,
operasyonlara iliflkin örnekler verir.
Gözlemlerinin, incelemelerinin ›fl›¤›nda sorunu tahlil eder.
“Ülkemizin emperyalizmden, iflbirlikçilerinden ve toprak a¤alar›ndan
temizlenip halk›m›z›n kurtuluflu ve mutlulu¤unu istiyorsak, yüzy›llard›r
Türk halk›yla kader birli¤i yapm›fl, düflmana karfl› omuz-omuza dövüfl-
müfl bir Kürt halk› var. Bu halk›n Türk halk› gibi çözümlenmemifl binler-
ce sorunu ortada duruyor. A¤a bask›s›, açl›k, zulüm, iflbirlikçi iktidar›n
terörü Do¤u’da kol geziyor.”
Cevahir ayr›ca emperyalizmin Ortado¤u’da halklar aras›na düflmanl›k so-
kup emperyalizme karfl› verilen mücadeleyi hafifletmeye çal›flt›¤›na iflaret ede-
rek tarihsel bir uyar› yapar:
“‹flte durumun can al›c› noktas› buras›. Türkiye devrimcileri uyan›k
davran›p bu oyunu flimdiden bozmaya çal›flmazlarsa ileride çok büyük
açmazlara düflebilirler.”
Emperyalizmin 1970’lerde yo¤unlaflan Ortado¤u’ya yönelik manevralar›,
karfl›m›za iflbirlikçi kukla bir Kürt yönetimi ve emperyalizmden icazet dilenen
Kürt milliyetçilerini ç›karm›flt›r.
Sorunun çözümüne iliflkin olarak da Cevahir, flunlar› belirtir:
“Do¤u sorunu ancak devrimci yoldan çözüme ba¤lanabilir. Bu devrim-
ci iktidar u¤runa Kürt ve Kürt devrimcileri, bütün yurtseverler omuz omu-
za çal›flmal›d›rlar. Halklar› var olan, gerçek kardeflli¤i pekifltirmeli, bafl
düflman emperyalizme karfl› mücadele edilmeli ve uyan›k olunmal›d›r. Tek
do¤ru yol budur. Yoksa hangi saflarda olursa olsun burjuva flovenizmine
düflmek emperyalizmin oyununa gelmektir, bölücülüktür.”
Cevahir bunlar› yazd›¤›nda y›l 1970’tir. O dönem Kürt milliyetçili¤inin, sö-
mürgecilik tespiti yapanlar›n, ayr› örgütlenmeyi savunanlar›n esamesi bile
okunmamaktad›r. Bu paragrafta her fley, sorunun devrimci çözümü vard›r.
346 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
HAKLI OLAN, MEfiRU OLAN
KÜRT HALKIDIR

KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32

T
arih, milattan yüzy›l kadar öncesidir. Yer, Roma. Egemenler ve ezilenler ara-
s›ndaki ilk büyük kavgalardan birine tan›k olunur o zaman. Ezilenlerin ön-
deri Katilina’d›r. Ezenlerin ordusuna ise, asl›nda ezilenler s›n›f›ndan olup,
egemenlerin deste¤iyle bafla seçilen Çiçeron komuta etmektedir.
Ezilenler köledirler. Hiçbir haklar› yoktur. Hayvanlar gibi yaflamaya mahkum
edilmifllerdir. Mülkleri yoktur, canlar› da köle sahibinindir.
Ayaklan›rlar. Toprak ve Hürriyet istemektedirler.
Ayaklanmaya kat›lan komutanlardan biri flöyle der: “Bütün anlaflmazl›klar›n
ve savafllar›n kayna¤› olan zenginli¤i istemiyoruz. ‹stedi¤imiz, sadece özgür-
lüktür.”
Ezilenler yenilir. Katilina savafl alan›nda katledilir.
Ama toprak ve hürriyet kavgas› bitmez.
Aradan az bir zaman geçmifltir ki, bir kez daha ayaklan›r ezilenler. Tarih M.Ö.
73’tür.
70 köle Spartaküs’ün öncülü¤ünde isyan edip silahlan›r. Dört bir yandan gelip
kat›lanlarla k›sa sürede bir orduya dönüflürler.
Ezilenlerin ordusu...
Savafl›rlar... Yine yenilirler... Ama savafl bitmez...
M.Ö. 100’lü y›llardan bugüne... 2000 y›l.
2000 y›ld›r sürüyor bu kavga.
Biny›llard›r tarih, ezenlerle ezilenler aras›ndaki savafl›n tarihidir.
Köle sahipleriyle köleler aras›nda, krallar, senyörlerle köylüler aras›nda, burjuva-
ziyle iflçiler aras›nda...
Kavga sömüren ve zulmedenlerle halk aras›nda sürüyor.
Sömürenler ve zulmedenler, katletmekle yetinmediler hiç. Ayaklanan köleyi, köy-
lüyü, iflçiyi; asi, eflk›ya, anarflist, terörist, bölücü, bozguncu ilan ederek, insanlar›n
kafalar›nda da mahkum etmeye çal›flt›lar.
Edebildiler mi? Hay›r. Tarihsel kavga sürdü.
Hiçbir yenilgi, hiçbir propaganda ezilenlerin hakl›l›¤›na gölge düflüremez. Hiç-
bir zulüm adalet ve hürriyet istemekten al›koymaz insanlar›.
Ezilenlerin ezenlere karfl› sürdürdü¤ü bu savafl hakl› bir savaflt›r.
Bin y›llara uzanan kesintisizli¤in kayna¤›nda bu hakl›l›k vard›r.
Fransa’da, Almanya’da, Rusya’da iflçiler, köylüler ayaklan›r. Yenerler, yenilirler.
Anadolu’da yoksul köylüler ayaklan›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 347

Hakça, ortakça bir yaflam isterler. Türkmen, Kürt, Rum, Ermeni... Kardefllik sof-
ras›nda birleflip savafl›rlar.
Katledilirler. Yenilirler.
Ama Anadolu’nun bir baflka yerinde uç verir ayaklanma. Çünkü tarihsel olarak
yenilmemifllerdir. Çünkü isteklerinde hakl›d›rlar. Kavgalar› meflrudur.
Bask›, zulüm, yasaklar, sansürlerin gücü, bu gerçe¤i de¤ifltirmeye yetmez.
Köle sahiplerinin soyundan gelen oligarfli, bask›yla, terörle bitiremedi¤i ezilenle-
rin mücadelesini, bas›n›n›, mahkemelerini kullanarak mahkum etmeye çal›fl›yor.
Tarihsel kavga sürüyor.
Tarihsel kavgan›n bir yan›, Kürt halk›n›n mücadelesinin hakl›l›¤› ve meflrulu¤u
üzerinde yo¤unlaflm›fl durumda. Öcalan davas› nezdinde Kürt halk›n›n taleplerinin
hakl›l›¤›, mücadelesinin meflrulu¤u mahkum edilmek isteniyor.
Kim hakl›, kim meflru sorusu üzerinde yo¤unlafl›yor kavga. Cevab› bellidir.
Cevab› biny›llardad›r.
Bir halk›n dilini yasaklamak, hakl› m›d›r?
“Hakl›y›z” diyemezler. Her türlü demagoji yapabilirler ama hakl›y›z diyemezler.
Sömürmek, zulmetmek, meflru mudur?
Katlederler, köyleri yak›p y›karlar, insanlar›m›za pislik yedirirler, iflkence yapar-
lar, ›rza geçerler, ama bunlar meflrudur diyemezler. Her türlü demagojiyi yapar,
ama bunlar› yap›yoruz ve bunlar meflrudur, do¤rudur diyemezler.
Hakl› ve haks›z olanlar bellidir.
30 bin ölünün sorumlulu¤unu, kurtulufl için savaflanlara y›kmaya çal›flmalar›, hak-
s›zl›klar›n› ve gayr› meflruluklar›n› gizlemek içindir.
30 bin ölü, istisnalar› d›fl›nda halk›m›z›n ölüleridir. Askerdir, gerillad›r.
Asker, aldat›larak kendi halk›na karfl› savaflt›r›land›r. Sömürü ve zulüm düzenini
korumak için savafl›rken ölmüfltür. Yanl›fl safta ölmüfltür. Gerilla halk›n›n kurtuluflu için
ölmüfltür. Do¤ru saftad›r.
Askerin de gerillan›n da ölümlerinin sorumlusu düzenin sahipleridir. Çünkü bu sa-
vafl, sömürü ve zulüm düzeni oldu¤u için süren bir savaflt›r. Savafl›n sonu, sömürü ve
zulüm düzeninin y›k›lmas›yla gelecektir. Bu savaflla, halk›m›z hür, vatan›m›z ba¤›m-
s›z olacakt›r.
Hakl› ve meflru olan sömürü ve zulüm düzeni de¤il; sömürü ve zulüm düzenine
karfl› savaflt›r.
HAKLI VE MEfiRU OLAN HAKLILI⁄INI VE MEfiRULU⁄UNU SAVUNANLAR KA-
ZANACAKTIR.
Bu tarihin hükmüdür.
‹mral›’daki DGM’nin hükmü, bu hükmü de¤ifltiremez.
348 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TÜRK‹YE OL‹GARfi‹S‹N‹N
DUYMAK ‹STED‹KLER‹

TÜRKİYE
OLİGARŞİSİNİN
DUYMAK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
İSTEDİKLERİ 11 Haziran 1999
Say›: 34

T
ürkiye’nin ne kadar demokratik oldu¤unu kan›tlamak için gerçekler, te-
ori, her fley e¤ilim bükülmektedir. MGK’ya, orduya övgüler, bunun ifa-
desidir.
Denir ki,
“fiiddet, art›k cumhuriyetin gündeminden kesin kalkmal›d›r. San›yo-
rum, Türkiye’de tüm kesimlerin konsensus sa¤lad›klar› en temel bir konu
budur. Kimse sorunlar›n fliddetle çözülece¤ine inanm›yor.”
‹flte tam da oligarflinin duymak istedi¤i sözler.
fiu tespite bak›n:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi demokratik laik hareketlenmesi bafla-
r›ya gitmek zorundad›r. Demokratik cumhuriyet sisteminde fliddete yer
olamaz. Sorunlar›n çözüm dili isyan veya devrim olamaz. Bar›fl içinde
anayasal evrim yolu geçerlidir. Yirminci yüzy›l›n sonu bunu böyle emret-
mektedir.”
Buradan ç›kan sonuç fludur:
Bir, faflist rejim demokratik-laik bir hareketlenme içindedir.
‹ki, demokratik cumhuriyette devrimler gereksizdir.
Üç, bar›fl içinde anayasan›n yeniden düzenlenmesini içerecek bir evrim ge-
reklidir. Bunlar oligarflinin duymak istedikleridir.
Bu tav›r flöyle pekifltirilir:
“1990’lardan sonra birlik içinde Türkiye’de insan haklar›nda geliflme-
ler var. Bundan sonra isyan yanl›flt›r. Mesele çözüm yoluna girmifltir. Ba-
r›fl ve kardefllik için duyarl› olmak gerekir.”
Peki oligarflinin kontrgerilla örgütlenmesini hayat›n her yan›na yaymas›
1990’larda de¤il midir? 1990’larda binlerce flehit, yüzlerce kay›p olmam›fl m›-
d›r?
Cevab› burada yoktur.
Oligarfli “faflizm” kelimesini duymak istemez. “Devrim”, “kurtulufl” kavram-
lar›n› bo¤mak ister. “Devlet terörü”, “emperyalizmin ufla¤›”, “iflbirlikçi”, “katli -
amc›” denilmesinden rahats›zd›r.
Ve Öcalan sayfalar tutan yaz›lar› ve saatler süren konuflmalar›nda hiç an-
maz bu kelimeleri. Oligarfli neleri duymak isterse o literatürle konuflur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 349

Öyle ki, 15 y›ld›r süren savafl için onlarca sayfal›k savunmada bir kez ol-
sun “halk savafl›” demez; “isyan, kapsaml› eylemlilikler” gibi kavramlarla ge-
çifltirir.
Oligarfli, faflist rejimin demokrasi oldu¤unun söylenmesini duymak ister.
Devrimlere gerek kalmad›¤›n›, her fleyin evrim içinde çözülebilece¤ini, kurtulufl
savafllar›n›n yanl›fl oldu¤unu duymak ister.
Öcalan’›n savunmas›nda oligarflinin duymak istemedi¤i kavramlar yoktur.
Bafltan sona oligarflinin duymak istedikleriyle doludur. Savunman›n bütününde
oligarflinin hakl›l›¤› ve meflrulu¤u vard›r. Düzenin aklanmas› vard›r.
Demokratik cumhuriyet var. Siyasi özgürlük var, düflünce özgürlü¤ü var...
Sadece demokrasinin eksiklikleri var, ki onlar da engellenemezcesine düzelme
yoluna girmifl... Bu durumda silahl› mücadele tümden yanl›flt›r.
Provokasyon, d›fl mihrak teorilerini hakl› gösteren savunmalar, oligarfliye
büyük moral vermifltir. Her alanda düzenin meflruiyetinin sa¤lanmas›na hizmet
etmektedir.
350 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
‹mral›’da ne Kürt Halk›, ne de
Baflka Bir Halk Yoktu
‹MRALI’DA EZ‹LENLER YOKTU
İMRALI’DA
EZİLENLER YOKTU
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34

T
üm toplumsal sistemlerde mahkemeler “düzeni korumak” için vard›r.
Oligarflinin mahkemeleri de oligarflinin düzenini korumak, bu düzene
karfl› ç›kanlar› “yarg›lay›p cezaland›rmak” için kurulmufltur. ‹mral›’da
31 May›s’ta bafllayan dava, günlerdir gündemin ilk s›ralar›nda yeral›yor. “Yar-
g›” koltu¤unda oturanlar, 15 y›ld›r süren bir gerilla savafl› nedeniyle huzurla-
r›n›n bozulmas›n› cezaland›rmak istiyorlar. “San›k” kürsüsünde ise, bu savafl›n
önderi konumundaki Öcalan var.
Yani ezenler ve ezilenler aras›ndaki savafl ‹mral›’da özel olarak yap›lan o
duruflma salonunda da sürüyor.
OL‹GARfi‹ KEND‹ SINIFSAL ÇIKARLARINA UYGUN OLARAK, siyasal, hu-
kuksal, askeri, ideolojik bir savafl veriyor ‹mral›’da. Bu dava nezdinde askeri
ve örgütsel olarak Kürt milliyetçi hareketine darbe vurmak, ideolojik olarak da
Kürt halk›n›n mücadelesini mahkum etmek istiyor. Gerillay› ve halk› moralsiz-
lefltirmek, istiyor. Yap›lan her fley bu amaçlara uygundur.
Abdullah Öcalan ise, oligarflinin bu savafl›n›n karfl›s›na, “af, legalleflme,
bar›fl” talepleriyle ç›k›yor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hizmetinde olma
eksenine oturan bir “savunma” yap›yor.
Bunu onaylamak mümkün de¤ildir.
Yarg›layanlar, kendi s›n›f ç›karlar›na uygun davran›yorlar. Düzene karfl› sa-
vaflman›n hesab›n› soruyorlar. Halk savaflç›lar›n›n s›kt›¤› her kurflunun hesab›-
n› soruyorlar.
Ama Öcalan yapm›yor bunu.
HESAP SORMUYOR ORADA.
Örgüt ad›na, Kürt halk› ad›na, Anadolu halklar› ad›na hesap soran bir ko-
numda de¤il.
Tersine, yanl›fl yapt›k diyor, kendisine iflkence yap›lmad›¤›n› belirtip flükran-
lar›n› sunuyor; faili meçhullerde, iflkencehanelerde katledilen gerillalar›n, Kürt
ayd›nlar›n›n ve köylülerinin hesab›n› sormuyor.
HALKIN ÇIKARLARINI SAVUNMUYOR.
Bütün meseleyi dil sorununa indirgeyip, onlarca y›ld›r u¤runa mücadele edi-
len talepleri bir ç›rp›da silip at›yor. Ne toprak sorunundan, ne demokrasi soru-
nundan, ne sömürüden kurtulufltan bahsetmiyor.
Öcalan’a göre dil konusunun d›fl›nda güllük gülistanl›k, demokratik bir ülke
Türkiye.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 351

Ve bu nedenle de, Öcalan orada, ezilen halklar›n, tarihi yazan s›n›flar›n


de¤il, onlar› s›n›f düflmanlar›yla bar›flt›rmak, savaflanlar› legallefltirerek tasfiye
etmek isteyen bir konumdad›r.
Tavr›n bütününde bar›fl ad›na, hiçbir fley istemeden halk›n mücadelesine ve
Genel Baflkan› oldu¤u örgüte “son noktay› koyma” ; yani ideallerden vazgeç-
me ve vazgeçti¤ini de ispat etmeye çal›flma vard›r.
Bu tavr›n elbette ki devrimcilikle ilgisi yoktur. Bu tavr›n anlay›flla karfl›lana-
cak bir yan› yoktur. Bu tavr›n “derin anlamlar” yüklenecek bir yan› da yoktur.
Ortaya ç›kan tablo, onaylanamaz, herhangi bir mazeretle mazur gösterile-
mez.
Ortaya ç›kan tablo, tekil olarak Öcalan’›n tavr› da de¤ildir.
Roma’daki yedi madde, ‹mral›’daki sekiz madde diye diye buraya gelinmifl-
tir. Bunlar hem Öcalan, hem de PKK Baflkanl›k Konseyi taraf›ndan benimsen-
mifltir. Çözümsüzlü¤ü kendi elleriyle haz›rlam›fllard›r.
Öcalan’›n “bar›fl ve kardefllik” ça¤r›lar›na hala büyük anlamlar yükleyen-
ler, yüklemeye çal›flanlar, art›k gerçe¤e dönmelidir. Gerçek; ‹mral›’da Kürt hal-
k›n›n ç›karlar›n›n, devrimcili¤in bir savunmas›n›n olmad›¤›d›r.
“Devletin hizmetine girmek” ten sözediliyor orada; bunun “bar›fl” k›l›f›na so-
kulmas› neyi de¤ifltirir? Gerçek, görülmelidir.
Bu yol batakt›r, bu yol moralsizleflmedir, bu yol devrimci dinamikleri tümden
yitirmektir. Bu yolda hiçbir halk›n hiçbir ç›kar› yoktur. Bu yol, bugüne kadar
ödenen bedellerin bofluna ödenmesi demektir.
Orada, ‹mral›’da Öcalan’›n yapmas› gereken oligarflinin icazetine s›¤›n-
mak de¤il, halk›n mücadelesinin, taleplerinin meflrulu¤unu savunmakt›. O, Kürt
halk›n›n ç›karlar›n›, halk kurtulufl savafllar›n›n tarihsel meflrulu¤unu savunma-
yan farkl› bir çizgiyi tercih etti. Oligarflinin, karfl›- devrimcilerin, halk düflman-
lar›n›n d›fl›nda kimse bundan mutluluk duyamaz; ama sorun sevinmek, ÜZÜL-
MEK sorunu de¤il,
DO⁄RUNUN NEREDE OLDU⁄UNU BULMAK sorunudur.
Sorun, ister bir çal›flma alan› olsun, isterse bir mahkeme salonu, DO⁄RU
YERDE DURMAK sorunudur.
352 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TERC‹H ERTELENEMEZ;
‹MRALI’DAK‹ TEOR‹ VE TAVIR, YA
KABUL, YA DA RED ED‹LECEK
TERCİH ARASI YOKTUR
ERTELENEMEZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35

P
KK ,geçmifl bir yana, Öcalan’›n Suriye’den ç›kmak zorunda b›rak›lma-
s›ndan bu yana hayati önemde yol ay›r›mlar›na gelmifl, tercihlerle kar-
fl› karfl›ya kalm›fl; ama her seferinde aç›k tercihleri ertelemifl, erteledik-
çe de geri çizgi derinleflmifltir.
Hayat, önümüze getirmifl bir tercihi dayat›yorsa, ondan kaçamazs›n›z. PKK
kah Öcalan’›n destekleyen aç›klamalar›yla, kah savafla devam söylemi ve bu-
na denk düflen pratik ç›k›fllar›yla, tam bir çeliflkili durum içinde bu tercihten
mümkün oldu¤unca kaç›nmaya çal›flmaktad›r.
Ama fazla kaçamaz.
“Biz bar›fla da savafla da haz›r›z” aç›klamalar› da bir fley ifade etmez.
Öcalan’›n ‹mral›’da ortaya koydu¤u görüfller, savafl›n zeminini siyasal ola-
rak ortadan kald›rmaktad›r zaten. Hem, Öcalan’›n aç›klamalar›na ba¤l›y›z de-
mek, hem de savafl› sürdürmekten sözetmek, mümkün de¤ildir. Çünkü bu ikisi
birbirinin tamamen z›dd› durumdad›r.
Art›k isyan yanl›flt›r diyor Öcalan.
Art›k fliddet yanl›flt›r diyor.
“Sorunun bu boyuta gelmesinde”, “devlet kadar, 90’lardan itibaren
“demokratikleflmeye” ayak uyduramay›p eski yöntemde, yani silahl› sa-
vaflta ›srar eden PKK’nin da sorumlulu¤u vard›r” diyor.
Savunmas›nda söyledikleri ortadad›r.
“Demokratik çözüm alternatifsizdir” diyor.
“Devrimcilikte çak›l›p kalmay›” mahkum ediyor.
“Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› art›k geçerlili¤ini yitirmifltir” diyor.
S‹Z NE D‹YORSUNUZ?
“Her ideolojinin kendini uygulayabilme olana¤› var” m›fl art›k; “Zor gerek -
sizleflmifltir” diyor Öcalan.
Ya zor gereklidir, bunun uygulay›c›s› olarak gerilla da olur; ya zor gerek-
sizleflmifltir, gerillaya da gerek yoktur.
Bunlardan biri kabul, di¤eri reddedilecektir.
Öcalan “sistemin içinde çözüm olanaklar› vard›r” diyor.
Ya sistemin içine gireceksiniz, ki bu durumda gerilla ve savafl, sistemin içi-
ne s›¤maz; ya da sistemin d›fl›nda olacaks›n›z, ve ancak o zaman gerilladan,
savafltan sözedebilirsiniz.
HANG‹S‹?
‹mral›’da tarih inkar edilmifltir. 20 y›ll›k mücadele mahkum edilmifltir. Burju-
va demokrasisi ve “Bat›” aklanm›flt›r. Türkiye oligarflisi aklanm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 353

Oligarfliye güçlerimizi birlefltirelim, baflka ülkeleri sömürelim deniyor.


Bunlara ba¤l›ysan›z, bunlar PKK’nin, bir silahl› örgütlenmenin varolufl koflul-
lar›n›n zaten inkar›d›r.
Bu biçimiyle varolunamaz gerçekten.
hiçbir örgüt böyle temel bir çeliflkiyle yaflayamaz.
Bir yandan bu görüflleri kabul edip bir yandan da gerilla temelinde sürdü-
rülen bir mücadele hiçbir sonuç yaratamaz. O zaman iflte gerçekten “boflu-
na” ölünmüfl olur. Çünkü mücadelenin bir hedefi yoktur.
Öcalan, art›k bir fleyi istemiyoruz ve silahl› savafltan da vazgeçiyoruz di-
yor.
Ama bunu bu ç›plakl›¤›yla ifade etmek mümkün olmad›¤› için, “Kürt dili,
kültürü” diye zaten ABD’nin çözüm plan›nda bulunan, tekellerin bile kabul et-
ti¤i talepler öne sürülmekte, burjuva demokrasinin faziletleri üzerine de teori
yap›lmaktad›r.
PKK ne yapacakt›r?
E¤er yeni tasfiyece, inkarc›, devletçi çizgiyi savunacaksa, kavramlar yaz›-
lar, her fley de¤iflecektir. Mesela; “TC” de¤il, “devletimiz”, denilecektir bundan
böyle.
“faflizm” de¤il, “demokratik cumhuriyet”
“devrim” de¤il, “demokrasi” denilecektir.
“Avrupa çözsün” ça¤r›lar› yerine “Avrupa kar›flmas›n” denilecektir.
“Kemalist” suçlamas› yerine, kemalist olunmas› tavsiye edilecektir.
“Kürdistan” yerine “Güneydo¤u” kullan›lacak.
“Sömürgecilik” yerine, “birlikte d›fla aç›lma” teorisi yap›lacakt›r.
Gerçek budur.
Bunu kabul edecek misiniz?
PKK binlerce flehidi, a¤›r bedelleri inkar m› edecek?
ETMEMEL‹D‹R. Akan kan pefllerini b›rakmaz. Tarih ve halk affetmez.
“Büyük düflünmek”, “büyük savaflmak” PKK literatürünün karakteristik kav-
ramlar›ndand›r. fiimdi büyük bir muhasebe yapmak zaman›d›r. Çünkü karfl›n›z-
da kaç›n›lmaz bir tercih vard›r. Do¤ru tercihler, ancak köklü muhasebelerle ya-
p›l›r.
354 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
UKKTH, Kemalizm, Yeniden Yap›land›rma,
Yurtseverlik...
DEVR‹MC‹LER NEY‹ TARTIfiIR,
DEVRİMCİLER NEYİ NEY‹ TARTIfiMAZ?
TARTIŞIR, NEYİ
TARTIŞMAZ? Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35

B
ir yandan “Atatürk milliyetçisiyim” denilirken, hala sa¤a sola en a¤›r
suçlamalardan biri olarak “Kemalist” demeyi sürdürmek, art›k yaln›zca
mizahi bir durum haline gelmifltir. Türkiye oligarflisine “anlafl›rsak Kaf -
kaslara birlikte yay›labiliriz” diyen bir anlay›fl›n, yine hala ayn› aymazl›¤a sa¤›
solu “sosyal floven” olarak suçlayabilmesi de ayn› ölçüde mizahi olarak kabul
edilebilir.
Ama tabii bunlar art›k bir anlay›fl, bir tarz olarak uyguland›¤› için ortada mi-
zahtan çok daha öte bir fley vard›r. Burada bu tan›mlar›n, politikalar›n do¤rulu-
¤u yanl›fll›¤› de¤il, devrim ve devrimcilik tart›flmal› hale gelmifltir. Devrimcilerin
tart›flmamas› gereken fleylerin tart›fl›lmaya baflland›¤› noktada, do¤al olarak
DEVR‹MC‹L‹⁄‹N KEND‹S‹ TARTIfiILIR HALE GELM‹fiT‹R.
Kim Kemalist, kim devrimci, devrimcilik nedir, Kemalizm nedir, ya bunlara
herkes do¤ru dürüst, tarihe ve bilime uygun cevaplar verir, ya bunlar› kullanmak-
tan vazgeçer. Akflam sabah Kemalistler, sosyal flovenistler diyen ba¤›r›n, ne ola-
cak? Evet biz otuz y›ld›r Kemalistlerin emperyalizme karfl› tav›r al›fl›n› savunuyo-
ruz ve savunmaya devam edece¤iz. Kemalistler anti-emperyalist yanlar› olmakla
birlikte, kapitalizmi savunurlar. Do¤as› gere¤i emperyalizmle daha sonra içli d›fl-
l› olmufllard›r. Bu yanlar›n› reddediyoruz, mahkum ediyoruz, ya siz?.. Kemalist
derken neyi mahkum ediyorsunuz, sadece Türk milliyetçili¤ini mi?
Madalyonun di¤er yüzünde Kemalizmin tipik taklitçisi Kürt milliyetçili¤i orta-
ya ç›kar iflte o zaman.
Her fleye “Kürt merkezli” bakmak; herfleye ezen-ezilen gerçe¤ine gözlerini
kapay›p “ulus” temelinde bakmak, bunlar milliyetçili¤in karakteristik özellikleri-
dir. Bugün art›k, “Türkleri Anadolu’ya biz getirdik, Kurtulufl Savafl›’n› bizim saye -
mizde kazand›lar. Kürtler olmasa yaflayamazlar” gibi birçok ifadeyi kullanarak
kendine yer açmaya çal›flan, yaln›zca dil ve kültür mücadelesi verip kapitalizme
bir çeliflkisi olmad›¤›n› söyleyen kafa yap›s›, kat›ks›z Kemalisttir, Kemalizmin
Kürtlere uyarlanm›fl halidir. Bu kafa yap›s› egemen güç oldu¤unda, kaç›n›lmaz
olarak flovenist olur. Bu ifadeler bunun belirtileridir.
Dünyada hiçbir devrimci güç, hiçbir zaman, mücadele etti¤i egemen güce;
“gel benimle birlikte ol, Ortado¤u’ya Kafkaslara Balkanlara aç›lal›m, istikrar›
sa¤layal›m, içte ve d›flta güçlenelim” dememifltir.
Bu aç›lma, bu istikrar, bu güçlenme, herkes biliyor ki, egemen s›n›flar içindir;
onun güçlenmesi, onlar›n düzeninin pekiflmesi demektir. Bu nas›l devrimciliktir,
nas›l yurtseverliktir ki, egemen s›n›flar›n sömürü ve zulüm düzenini güçlendirme-
yi politika olarak savunuyor? BU TEOR‹ VE POL‹T‹KALARDA DEVR‹M VE DEVR‹M -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 355

C‹L‹K YOKTUR. Var diyen, söylesin: Oligarflinin Kafkasya’ya aç›lmas›, oligarfli-


nin istikrar›, kimin ç›kar›nad›r? Halkla oligarflinin ç›karlar›n›n ayn› oldu¤u savu-
nuluyorsa, o zaman yine devrimcilik yoktur.
Devrimcilik nedir? Kime karfl› mücadele ediyoruz? Niçin devrimciyiz? Devrim-
cilik esas olarak neyi içerir? Bunlar›n cevaplar›n›n içinde oligarflinin istikrar› için
çal›flma yoktur. Emperyalistler gibi yay›lmac›l›k yoktur. BUNLAR TARTIfiILMAZ-
DIR. Bunlar›n cevab›, oligarflinin sömürü ve zulüm düzenini y›kmakta birleflir. Oli-
garflinin sömürü ve zulüm düzenini y›kmay› de¤il, güçlendirmeyi hedefleyen hiç-
bir teori ve politika, devrimci olamaz.
Herkes bir “yeniden yap›land›rma” tutturmufl. Düzen kendi ç›kmazlar›n› çöz-
mek, aflmak istiyor, tekelleri güçlendirmek istiyor. Yeniden yap›land›rma veya res-
torasyon denilen fleyin anlam› budur. Peki hangi devrimci, hangi devrimci örgüt,
gel, düzeni birlikte yap›land›ral›m der? Hangi yurtsever, sadece dilini konuflma
karfl›l›¤›nda sömürü, emperyalizme ba¤›ml›l›¤a onay verir? “Yeniden yap›land›r-
ma”ya ortak olmak, rejimle bütünleflmektir. YIKMAYA ÇALIfiTI⁄IMIZ DÜZEN‹ “YE-
N‹DEN YAPILANDIRMAK” DEVR‹MC‹LER‹N ‹fi‹ OLAMAZ VE BU TARTIfiILAMAZ.
Herkes kendine gelsin. Halk›m›z›n deyifliyle a¤z›ndan ç›kan› kula¤› duysun.
Devrimcilik ad›na hiç tart›fl›lamayacak fleyler, do¤alm›fl gibi tart›fl›l›rken, kimi-
leri de, devrimcilerin tart›flmas›z savunacaklar› fleyi, tart›fl›l›r fleyler olarak görü-
yorlar. Örnek At›l›m.
At›l›m, “Seçimler, 1 May›s ve Görevlerimiz” bafll›kl› yaz›m›zda Kürt milliyetçi-
lerine iliflkin yazd›klar›m›z› ele alarak, tam da burada vurgulad›¤›m›z flekilde
“ne dedi¤ini bilmeksizin” davranmaktad›r. Biz flöyle demifliz;
“MHP ve DSP’nin oy art›fl›, ancak pek çok etkenle birlikte aç›klanabilir.
Bu etkenlerin içinde di¤er düzen partilerinin iflas›ndan, halk›n Kürt milli-
yetçili¤i ad›na yap›lan halka yönelik eylemlere karfl› tepkisine, emperyaliz-
me yönelik bir tavr›n ifadesine kadar çeflitli etkenler vard›r.”
Yani, nedenlerden biri olarak “halk›n Kürt milliyetçili¤i ad›na yap›lan halka
yönelik eylemlere karfl› tepkisi”ni belirtmifliz.
At›l›m, bu cümleyi flöyle “tefsir” ediyor: “Kurtulufl gazetesi... oluflan top-
lumsal ortama neden olarak da Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmek
için verdi¤i mücadeleyi gösteriyor.”
Bizim belirtti¤imizde “Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk› için verdi¤i mü-
cadele” var m›? Yok. At›l›m oldu¤u iddias›nda. Kürtleri savunuyor görünecek ya!
Biz, dediklerimizin ard›ndan da eklemifliz ki, “yanl›fl eylem” tek bafl›na bir ol-
gu de¤ildir: “Bu noktaya gelinmesinde ne yaln›zca son bir kaç eylem, ne de
yaln›zca son bir kaç ay sözkonusu de¤ildir... bir bütün olarak milliyetçi ha-
reketin hareket tarz› bu sonucu yaratm›flt›r.”
Yazd›klar›m›z›n bu bölümünde de “Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›
için verdi¤i mücadele” sözkonusu edilmiyor. Bir ulusun ulusal haklar› için, kurtu-
luflu için mücadelesi de¤il burada tart›fl›lan. ÇÜNKÜ BU DEVR‹MC‹LER AÇISIN-
DAN TARTIfiILMAZ.
Bunu, hiç kuflkumuz yok ki, At›l›m da çok iyi görüyor. Ama At›l›m gördü¤ünü
görmezden gelip, istedi¤ini görmek zorunda. Baflka türlü birilerine nas›l yarana-
cak ki?
356 Miliyetçilik Ç›kmaz›

At›l›m yine yaz›yor: “E¤er güç kayb›na neden olarak PKK’nin varl›¤› gös-
terilecekse...” At›l›m zorluyor.
Yazd›¤›m›zla bu At›l›m tefsirinin ne ilgisi var?
At›l›m zorluyor, çünkü birazdan “son darbe”yi vuracak.
At›l›m, “E¤er güç kayb›na neden olarak PKK’nin varl›¤› gösterilecekse...”
dedikten sonra devam ediyor: “... gösterilecekse, Kurtulufl, aç›k olarak 15
A¤ustos kalk›flmas›n› mahkum etmelidir. 1989-90 Serh›ldanlar›n› aç›kça
mahkum etmek zorundad›r. Ya da genel olarak ulusal boyunduru¤a karfl›
aya¤a kalkan ezilen ve sömürge uluslar›n hakl› baflkald›r›lar›n› reddetmek
zorundad›r.”
Biz neyi mahkum edip neyi savunaca¤›m›z› biliriz ve bu konuda da SON DE-
RECE KEND‹M‹ZE GÜVENL‹, ‹ST‹KRARLIYIZDIR. Devrimci hareketleri, örgütleri
anl›k, y›ll›k de¤erlendirmeyiz. At gözlükleriyle bakmay›z. At›l›m öyle koca laflar
edip, “özelefltiri” vermemiz gerekti¤ine hükmedece¤ine kendi geçmifline ve bu-
günkü durumuna bakmal›. Hem de tekrar tekrar, döne döne.
Biz Marksist-Leninistiz. Bizimle tart›flan bir örgütü veya kifliyi de devrimci ve-
ya yurtsever görüyorsak tart›flmam›z devrimci platformlardad›r. Yani devrimcile-
rin tart›flmas›d›r. Bunlar biline biline ve hiç ilgisi ve gere¤i yokken UKKT’y› savu-
nuyor musunuz, uluslar›n baflkald›r› hakk›n› reddetmek zorundas›n›z gibi bir ifa-
de tastamam ne dedi¤ini, nerede ve kiminle tart›flt›¤›n› bilmemenin ifadesidir.
Yurtsever misiniz? Halklar›n ç›karlar›n› savunacaks›n›z.
Düzenle iflbirli¤ini, devletin hizmetine girmeyi, kimse ulusal haklar›n savunul-
mas›yla aç›klayamaz. Hiçbir hak ad›na bunlar› savunmak meflrulaflt›r›lamaz. El-
bette, kimse bize masal anlatmas›n, her halk, her ulus kendi dilini, kültürünü kul-
lanabilmelidir. Kendini özgürce ifade etmelidir. Her ulusun ulusal kimli¤i meflru-
dur. Bütün bunlar› savunmak için devrimci olmaya gerek yoktur. Bunlar emper-
yalistlerin uluslararas› anlaflmalar›nda dahi yer alan, burjuva hukukun dahi red-
detmedi¤i olgulard›r. Kim hala bunu tart›fl›yorsa kendini aptal yerine koyuyor de-
mektir veya bilgisiz, cahildir. Bu yan›yla uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n› sa-
vunuyor musunuz, savunmuyor musunuz gibi maskaral›klarla u¤raflacak halimiz
de yoktur. Bu tart›flmay› gidip Türkiye oligarflisiyle veya MGK ile yapmal›d›rlar.
Ama teori, ilkeler, devrimcilik o kadar bozulmufltur ki, kim neyi tart›flt›¤›n›n far-
k›nda de¤ildir.
Mustafa Kemal’i ve UKTH’y› nas›l tart›flaca¤›m›z bellidir. Emperyalistlere ve
Türk ulusunu yok etmek isteyenlere karfl› Mustafa Kemal’in önderli¤ini yapt›¤›
Türk ulusal mücadelesinin ve millili¤ini savunuruz. Onun kapitalist oldu¤unu bile
bile, onun gelecekte kapitalist rotadan ayr›lmayaca¤›n›, veya nesnel ve öznel ko-
flullar gere¤i emperyalist denetime tekrara girece¤ini bile bile savunuruz hem de.
Ama bir güç, ben devrimciyim, ben sosyalistim, ben bu düzene karfl›y›m diyerek
uluslar›n kaderini tayin hakk›n› isterse, bunun için mücadele bafllat›rsa, üslup,
tarz, strateji ve taktikler tümden de¤iflir. Yani Kemalistler gibi hareket edemez-
ler. Devrimciler, bafl çeliflki ezen ulus veya feodalizmle veya baflka bir fleyle...
neyle olursa olsun, her koflulda anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-kapitalist ol-
mak zorundad›r. Hiçbir kurtulufl hareketi emperyalizm ve feodalizme karfl› ç›kma-
dan YURTSEVERL‹K s›fat›n› kazanmam›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 357

Yurtseverlik soyut bir toprak sevgisi de¤ildir. Yurtseverlik o topra¤›n ba¤›ms›z-


l›¤›n› savunmak, o topraklar üzerinde hak ve hürriyetleri savunmakt›r. Yurtsever-
lik s›fat›, emperyalistlere karfl› olmadan, zalimlere, sömürücülere karfl› olunma-
dan hak edilemez. Yurtseverlik vatan duygusudur. O vatan üzerinde yaflayan
HALKLARIN ç›karlar›n› savunmakt›r. Halk›n olan her fleye sahip ç›kmakt›r. O hal-
de yurtseverlik vatand›r. Emperyalizme karfl› olmakt›r, zulme karfl› olmakt›r, halk
için iyi olan› istemektir. Demek ki, Marksist-Leninistlikten öte yurtsever olmak için
UKKTH’y› devrimci anlamda savunmak gerekir. O yan›yla sosyal flovenizm,
UKKTH’y› savunup savunmama gibi tart›flmalar çocukçad›r.
At›l›m hangi “uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›”ndan sözediyor acaba?
Acaba At›l›m’›n kendisi mevcut prati¤inde bunu savunuyor mu?
At›l›m, Öcalan ve PKK Baflkanl›k Konseyi ad›na yaz›l›p aç›klananlar› okumu-
yor galiba. Bu savunulanlarda UKKTH nerede?.. Hangi UKKTH’dan bahsediyor-
sunuz? Bu denilenlerde 15 A¤ustos’un, Serh›ldanlar›n savunmas›n› buluyor mu
At›l›m? Ama At›l›m, PKK’ye, e¤er TC’yi demokratik cumhuriyet olarak görüyorsa-
n›z, keflke daha 70’lerde meseleye böyle bakabilseydik diye düflünüyorsan›z, 15
A¤ustos’u, Serh›ldanlar› mahkum etmeniz gerekir demiyor. Bizim yazd›klar›m›z-
da bir fleyler söylemek için mercekle araflt›rma yapan At›l›m, bunlar› görmüyor,
okumuyor mu acaba? Görüyor, okuyorsa, ayn› fleyleri niye PKK’ye söylemiyor,
veya niye söyleyemiyor? Onu bundan al›koyan nedir?
At›l›m’›n bu tutars›zl›klar› yeni de¤ildir. Henüz belleklerde çok tazedir.
1980’e gelirken PKK’ye, “ulusal kurtuluflu için mücadele eden bir harekete”
nas›l bak›yordunuz, ne diyordunuz? “15 A¤ustos kalk›flmas›” oldu¤unda neler
söylüyor, neler düflünüyordunuz? Yazsan›z da herkes ö¤rense. Yazsan›z da her-
kes flu PKK’nin size göre nas›l karfl›-devrimci oldu¤unu, karfl›-devrimcili¤inin size
göre kaç y›l, nas›l sürdü¤ünü, ve sonra da nas›l birden bire onun beyniyle düflü-
nür hale geldi¤inizi bir görse. Mutlaka yaz›n, herkes görsün, ö¤rensin. Bunlar›
kendi taraftarlar›n›za anlat›rsan›z hiç de¤ilse iç e¤itiminizi tamamlars›n›z, çok
daha faydal› bir ifl yapm›fl olursunuz.
Bir ulusal hareketi veya bir devrimci örgütü bir k›s›m yanl›fll›klar yapt› diye, dev-
rimci olmayan tav›rlara girdi diye 1991’e kadar “karfl›-devrimci” ilan eden kimdir?
Y›llarca birbirleriyle çat›flm›fllar, karfl›l›kl› onlarca devrimci öldürülmüfl ve hiçbir cid-
di muhasebe yapmadan, bu tav›rlar›n› unutup, birden bire vahiy inmiflçesine karfl›
devrimci dedikleri örgütü göklere ç›karmaya bafllam›fllar. Göklere ç›karma aflama-
s› da hemen afl›lm›fl, onun bir eklentisi haline gelmifller. Beyinlerini onlar yönlen-
dirmeye bafllam›flt›r art›k. Bunlar› aç›klay›n. Bize karfl› PKK’y›, Kürt halk›n› savunma
ad›na saçmal›klar yaratmay›n. Onun için siz siz olun UKTH’y› savunuyor musunuz
diye sorarken, veya flovenist gibi sözler ederken k›rk kez düflünün.
Türkiye’de her fley ucuzlam›flt›r. Buna izin vermece¤iz her ne pahas›na olur-
sa olsun devrimcili¤in safl›¤› ve temizli¤i korunacakt›r. Hiç kimse bofluna kendi-
ni allay›p pullamas›n. Herkes her fleyi biliyor, biz birbirimizi çok iyi tan›r›z. Genç
kuflaklar bilmiyor yuttururuz diye düflünülüyorsa bu çok büyük bir yan›lg›d›r.
Kimileri hezeyan halinde resmen sokak çocuklar› gibi f›rsatç›l›k yap›yor, aca-
ba bir noktadan üste ç›kabilir miyim hesab› içinde alavere dalavere peflindeler.
Bu çocuk oyunlar›ndan vazgeçin, biraz daha sorumlu olun. Bu rekabet, bu h›rs
sizi yiyip bitirir, kendi kendinize sayg›n›z› kaybedersiniz.
358 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
20 YILDA Ö⁄REND‹K
DEN‹LENLER, 20 YIL ÖNCE
20 YILDA ÖĞRENDİK TARTIfiILIP ÇÖZÜMLENENLERD‹R
DENİLENLER,
20 YIL ÖNCE
TARTIŞILIP
ÇÖZÜMLENENLERDİR Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36

Dönüp Mahirlere bak›n, 70’lere bak›n... “Büyük da¤lar› biz yaratt›k”


havas›ndayken göremedi¤iniz gerçekleri belki flimdi görebilirsiniz...

D
aha önceki yaz›lar›m›zda belirtti¤imiz gibi, kapitalizmin, emperyalist
demokrasinin, ABD ve MGK çözümünün kabul edilmesi nedeniyle bü-
tün içinde çok fazla bir fley ifade etmiyor olsa da, Öcalan’›n savun-
mas›nda PKK aç›s›ndan yeni ve do¤ru kavramlar da sözkonusudur.
Ortak vatandan, tek devlet çat›s› alt›nda olmaktan sözedilmektedir örne¤in.
Ama devrimciler bunlar› 30 y›ld›r söylüyorlard› ve her söyleyifllerinde de Kürt
milliyetçili¤inin Kemalistlikten, flovenistli¤e uzanan “elefltiri” bombard›man› al-
t›nda kal›yorlard›.
Ortak mücadele, ortak örgütlenme diyorduk 30 y›ld›r.
Devrimle, koflulsuz her ulusun kendi kaderini tayin hakk› olaca¤›n›, ama
Marksist-Leninistlerin tek bir devlet çat›s› alt›nda olmay› savunacaklar›n› söylü-
yorduk.
Bunlar, farkl› biçimlerde gündeme getirildi ‹mral›’da.
Yarg›ç bunlar› neden flimdi savunuyorsunuz diye sordu; Öcalan, 20 y›lda
geldi¤imizi nokta buras›d›r diye cevaplad›.
Kürt milliyetçileri bu aç›k net Marksist- Leninist gerçekleri neden göremedi-
ler? 20 y›lda ö¤rendik diyorlar. Do¤ru söylemiyorlar. Onlar devrimcili¤i, dev-
rimcilerden, Mahirlerden ö¤rendiler. Ama devrimcili¤i reddedip milliyetçili¤e
sar›l›nca, bütün devrimci gerçekleri reddederek, afla¤›layarak, yoketmek iste-
diler. Lenin, Stalin, Mao, herkesi yok sayd›lar. Tabii bunlar yok say›l›nca, he-
nüz devrimi yapamam›fl, “baflar›s›z olmufl” Mahir de kim oluyordu ki?
“Büyük çözümleme”, “insanl›k manifestosu”, “21. Yüzy›l manifestosu” deni-
len savunmadaki hemen her fley, daha Mahir’lerin 70’lerde enine boyuna tar-
t›fl›p küçük burjuva milliyetçisi yanlar›yla mahkum etti¤i, do¤ru yanlar›yla da
teorilefltirdi¤i görüfllerdir.
Mahir’in o dönem yazd›klar›na tekrar bakal›m:
“... M. Belli’ye göre Türkiye’deki milli meselenin her zaman ve her flart
alt›nda tek bir çözüm yolu vard›r; Kürt emekçi halk›n›n ç›karlar›yla ba¤-
daflan tek formül vard›r; o da meseleyi flartlar ne olursa olsun, misaki mil-
li s›n›rlar› içinde ele almak gerekir.
Oysa bu görüfl temelden yanl›fl ve anti- sosyalist bir görüfltür. Bilindi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 359

¤i gibi, devrimci proletarya milli meseleyi uluslar›n kendi kaderlerini ta-


yin hakk›n›n ›fl›¤› alt›nda ele al›r. Biz, uluslar›n kendi kaderlerini tayin
hakk› ›fl›¤› alt›nda diyoruz ki; ‘her flart alt›nda her zaman meseleyi Mi-
sak-› Milli s›n›rlar› içinde ele almak gerekir veya Kürt emekçi halk›n›n ç›-
karlar›yla ba¤daflan tek çözüm yolu ayr›lma hakk›n›n kullan›lmas›d›r’ di-
yen görüfller yanl›flt›r. Bu görüfllerin sahipleri her iki taraf›n burjuva ve-
ya küçük burjuva milliyetçi unsurlar›d›r. Oysa devrimci proletarya mese-
leyi diyalektik bir tarzda ele al›r. Yani uluslar›n kendi kaderini tayin et-
me hakk›n›n öngörüldü¤ü, ayr›lma, özerklik, federasyon vb. çözüm yolla-
r›n›n hangi flartlar alt›nda ve ne zaman geçerli olabilece¤ini aç›kça orta-
ya koyar.” (THKP-C Dava Dosyas›, Yar Yay›nlar›, sf.241)
Evet, y›llard›r olan budur. Türk taraf›ndaki küçük burjuva milliyetçiler misak-
› milliyi mutlaklaflt›rm›fl, Kürt taraf›ndaki küçük burjuva milliyetçiler ise ayr›l›¤›
mutlaklaflt›rm›fllard›r. Bar›fl, uzlaflma politikalar›na kadar, ba¤›ms›zl›k, ayr›l›k
d›fl›nda bir fley söylemek, e¤er Türkseniz sosyal flovenlikle, Kürtseniz ihanetle
damgalanmak için yeterliydi.
“Sömürgecilik” teorisiyle ayr›l›¤› mutlaklaflt›ran Kürt milliyetçili¤i, gerçekte
ne Türkiye’nin sosyo-ekonomik yap›s›n›, ne de emperyalizmle girilen yeni sö-
mürgecilik iliflkilerini göremiyor, çözümleyemiyordu. Bunlar, Mahirler taraf›n-
dan en aç›k haliyle ortaya konulmufltu oysa.
Sömürgecilik teorisi ve bunun üzerinde gelifltirilen tüm strateji ve taktikler if-
las etmifltir. ‹mral›’daki teoriler bu iflas›n sonucudur. Orada bu teoriyle bir ye-
re var›lamayaca¤›n›n itiraf› da vard›r.
Ama bunlar, ‹mral›’ya gelmeden de görülebilirdi.
‹mral›’da gördüklerini söyledikleri de yeni de¤ildir ve ne yaz›k ki, ‹mral›’da
gördükleri devrimci bir pencereden görünenler de de¤ildir.
20 y›l sonra yeni bir fleyler görmüfllerdir, ama bu t›kan›kl›¤› aflan de¤il, ça-
reyi mücadeleyi tasfiye etmekte, düzen içine girmekte bulan bir “çözüm”dür.
‹mral›’da uzun y›llar›n deneyiminin sonucu olarak aç›klanan “sentez”ler de
Türkiye solunun tart›flma gündemine 30 y›l önce giren görüfllerdir.
Yine Mahir’den aktaraca¤›m›z bir baflka al›nt›, bunu ortaya koyacakt›r:
“Toplant›da Kürt meselesini de tam bir flovenist, bir küçük burjuva mil-
liyetçisi gibi ele alm›flt›r Mihri Belli. “Türkiye’de afla¤›-yukar› dört milyon
Kürt yafl›yor. Bu Kürt toplulu¤u ile, Türklerin kardeflli¤i tarihin s›nav›n-
dan geçmifltir. 19. Yüzy›la kadar, Kürtler Osmanl› ‹mparatorlu¤unun do-
¤u s›n›rlar›n› korudular (alt›n› biz çizdik)... 1880’den 1925 fieyh Said is-
yan›na kadar sözü edilecek bir Kürt isyan› olmad›. O dönem, Osmanl› im-
paratorlu¤unun da¤›ld›¤›, bölündü¤ü dönemdir. Milli topluluklar›n hemen
hepsi isyan etti. Ermenisi, Rumu, Bulgar›, Arab›. Ama Kürtler isyan etme-
diler o çöküfl döneminde (alt›n› biz çizdik.)” Bu laflar› edenin Mihri Belli
oldu¤unu bilmesen, Osmanl› Hanedan›n›n son flehzadesinin konufltu¤unu
zannedersin.”
‹mral› savunmas› ve Baflkanl›k Konseyi üyelerinin konuflmalar›yla, Belli’nin
o gün söyledikleri aras›ndaki benzerlik çarp›c›d›r. Küçük- burjuva milliyetçili¤i
dün egemen s›n›flara güven vermek için Kürtlerin Osmanl› ‹mparatorlu¤unun
360 Miliyetçilik Ç›kmaz›

do¤u s›n›rlar›n› korudu¤unu öne ç›kar›rken, bugün, Kürt milliyetçili¤i Türklerin


Anadolu’ya Kürtler sayesinde yerleflti¤ini, öne ç›kar›yorlar. O gün Ermenisi,
Rumu, Bulgar›, Arab› isyan etti, bir tek Kürtler etmedi vurgusu öne ç›kar›l›rken,
bak›n bugün Öcalan’›n savunmas›nda ne söyleniyor:
“Tarihe bakt›¤›m›zda, özellikle Büyük Selçuklular›n ‹ran, Irak, Suriye
ve Kürt illerinde kurulan imparatorluk ve daha sonra da özellikle Merva-
niler, Artuko¤ullar›, Eyyübiler, Ak ve Kara koyunlularda ve birçok küçük
beyliklerde Kürt ve Türk üst tabakalar›, dolay›s›yla ba¤l› halk ortak va-
tan ve ortak devleti içiçe yaflama gibi bir olguyu temsil ediyorlar. Birbir-
leriyle çat›flmadan ziyade, uzlaflmal› iliflki biçimini yo¤unca beraber yafl›-
yorlar. Ortak Devlet anlay›fl› hiçbir kavimle birlikte, ne Araplar ne Acem-
le, ne Ermeni ve Bizansl›larla böyle yaflanm›yor.”
Vurgu ayn›, yaln›za ifade ediliflleri farkl›.
Mahir’in Belli’yle polemi¤ini aktarmaya devam ediyoruz:
“Ve Bay Mihri Belli devam ediyor. ‘Ve proleter devrimcileri, bütün mil-
li davalar›n savunucusu olduklar› gibi, Türkiye’nin toprak bütünlü¤ünün
de en tutarl› savunucular›d›rlar. Ve Türkiye’nin toprak bütünlü¤ü bu
1970 y›l›nda bir tek flekilde savunulabilir: Kürt halk›na eflit haklar tan›-
makla, onun varl›¤›n› tan›makla, bu halka ana dilini konuflma hakk›n›
tan›makla ve bu halk›n gönül r›zas›yla Türkiye’de kardefl Türk halk›yla
birlikte yaflamay› istemesini sa¤lamakla, biz meseleyi böyle koymaktay›z.’
Arkas›ndan hemen bilimsel sosyalizmin de meseleyi böyle koydu¤unu (!)
ilave ediveriyor! Asl›nda her zaman oldu¤u gibi Mihri Belli, sosyalistlere
de¤il, küçük burjuva radikallerine hitab etmektedir burada da. Onlara,
“sak›n bizim hakk›m›zda yan›lmay›n, bizler enternasyonalist de¤il, ger-
çek milliyetçileriz. Siz bize dokunmay›n, biz de sizin gerinizden emekleye-
rek gelelim, sizlere omuz verelim. Bu arada sak›n ha sizden öncekilerin
yapt›¤› gibi yan›l›p da Kürtler üzerinde asimilasyon politikas› falan da
uygulamaya kalkmay›n. Ak›ll›l›k edip onlara kendi dillerini konuflma ve
kültürlerini gelifltirme hakk›n› lütfederseniz milli s›n›rlar› daha iyi koru-
yabilirsiniz!” diyor. Marksist-leninistlerin bütün meselelere halklar›n ger-
çek mutlulu¤unu, gerçek bar›fl› sa¤layacak olan sosyalist hareketi güçlen-
dirme aç›s›ndan bakacaklar›n› ve milli meseleye de bu aç›dan bakmak ge-
rekti¤ini; flartlara göre ayr›lmak, bölgesel özerklik, federasyon haklar›n›n
savunulaca¤›n› veya sadece asimilasyon politikas›na karfl› ç›k›laca¤›n›
unutuyor! Asl›nda bir küçük burjuva radikalinden pek farkl› olmayan bu
kerameti kendinde kifliyi sanki marksist-leninistmifl gibi elefltirmeye kalk-
mak da biraz tuhaf oluyor!”
Ayn› tuhafl›k yaflan›yor bugün de.
‹mral›’da savunulan görüflleri, savunan Marksist- Leninistmifl gibi elefltirmek,
gerçekten hem bir tuhafl›k, hem de literatür aç›s›ndan büyük bir zorluk yarat›-
yor.
Ve tabii as›l benzerlik bu da de¤il.
Küçük burjuva milliyetçili¤inin söyledikleri her iki dönemde de ayn›d›r.
Siz bize dokunmay›n, sizlere omuz verelim. Kürt milliyetçili¤inin gelifltirdi¤i
Miliyetçilik Ç›kmaz› 361

ve hem ‹mral›’da, hem d›flar›da “kararl›l›kla” savunulan, dil hakk›m›z› verin,


gücümüzü birlefltirelim, Türkiye Cumhuriyetini güçlendirelim anlay›fl›n›n ayn›s›-
d›r bu. Yaln›z o günden biraz daha ilerlemifltir. O gün, “Ak›ll›l›k edip onla-
ra kendi dillerini konuflma ve kültürlerini gelifltirme hakk›n› lütfederseniz
milli s›n›rlar› daha iyi koruyabilirsiniz!” denilirken, bugün “s›n›rlar› koruma-
n›n” da bir adam ötesinde birlikte yay›lmac›l›k önerilmektedir.
Sorunun özü ise, Mahir’in al›nt›daki son sözlerindedir:
Marksist- Leninstler soruna her flart alt›nda sosyalist hareketi güçlendirme
aç›s›ndan bakarlar. Çünkü halklar›n kurtuluflu bundad›r. Neyin nas›l savunula-
ca¤› da buna göre belirlenir.
Ayr›l›k m›, federasyon mu, tek devlet mi, veya öncesinde ayr› örgütlenme
mi, ortak örgütlenme mi, seksiyon örgütlenme mi, bütün bunlar, tüm halklar aç›-
s›ndan, tüm ülke aç›s›ndan devrimi en iyi hangisinin gelifltirece¤ine göre belir-
lenmelidir. Kürt milliyetçili¤i iflte bunu görememifltir.
Bunu 20 y›lda ö¤renmediniz. Henüz ö¤renmifl de de¤ilsiniz. En az›ndan
Kürt halk›n›n, Anadolu halklar›n›n ç›karlar›n› savunmakta ›srarl›ysan›z, milliyet-
çili¤i reddedip yeniden devrimcili¤i ö¤reneceksiniz. Süreç nas›l geliflirse gelifl-
sin, eninde sonunda devrimi gelifltirmekten, devrimcilikten baflka seçenek ol-
mad›¤›n› hayat ö¤retecektir. Baflka hiçbir yol yoktur. Viva ‹talya’dan sonra Vi-
va ABD de Kürt milliyetçili¤ini kurtaramaz. Yaln›zca ideolojik yenilgiyi derin-
lefltirir.
Türkiye solundaki tüm zay›fl›klara, yalpalamalara, sa¤c›laflmalara ra¤men
kimse “Viva ‹talya” deme noktas›na savrulmad› da niye Kürt milliyetçileri sav-
ruldu? Kimse biz ABD’ye bir zarar vermedik söylemiyle emperyalistlerden bu
denli aç›kça icazet dilememiflken, bunu niye Kürt milliyetçili¤i yapt›?
Bunlar son derece önemli sorulard›r. Kürt milliyetçileri bu sorular› duymak
bile istemiyorlar belki, ama bu sorular sorulmufltur ve ne kadar isterlerse iste-
sinler, bu sorular› beyinlerinden ç›kar›p atamazlar. Bu sorular onlar›n beynini
kemirmeye devam edecektir. Bunun yerine hala Türkiye solunu suçlamak bey-
hudedir.
Biri flöyle diyor: “Öcalan’›n savunmas›nda, ayr›nt›l› olarak aç›klad›¤›
gibi ayr›lma, nesnel (co¤rafik ve demografik) nedenlerle ne mümkündü,
ne de istenilir bir çözümdü. Bütün bunlara karfl›n Türkiye solu, “gayri
mülki”, yani topra¤a ba¤l› olmayan bir çözüm önerme basiretini göster-
medi. Bunun yaln›z ve yaln›z Kürtlerin görevi oldu¤unu sand›. Oysa (...)
Türkiye sosyalist solunun benimsedi¤i yaklafl›m, Kürt soluyla olan daya-
n›flma görevini d›flar›dan ve uzaktan destekle s›n›rl›yor. Her türlü sinerji-
yi olanaks›z k›lan bu deste¤in “k›ymeti harbiyesi” de ister istemez zay›f
kal›yordu. (Nail Sat›lgan, Özgür Bak›fl, 5 Haziran 1999)
Ayr›lman›n nesnel nedenlerle mümkün olmad›¤›n› Öcalan savunmas›nda
ayr›nt›lar›yla aç›klam›fl, ama Türkiye solu bu noktada bir çözüm önerememifl-
mifl. Türkiye solu 30 y›ld›r ayr›lman›n nesnel koflullar›n›n olmad›¤›n›, tersine
tüm nesnel koflullar›n ortak örgütlenmeyi, ortak mücadeleyi ve tek devleti da-
yatt›¤›n›, savunuyor. Onlarca, yüzlerce kitap, makale ç›km›flt›r bu konuda.
Ama siz baflkanlar›n› dinleyecek halde olmad›¤›n›z için, bunlar› yok sayd›n›z.
362 Miliyetçilik Ç›kmaz›

fiimdi bu gerçeklere bu kadar zaman gözlerinizi kapam›fl olman›z› gizlemek


için solu suçluyorsunuz. Beyhude.
Hiç bofluna abuk subuk teorilerle, saçmal›klarla ne kendi beyninizi, ne de
baflkas›n› yormay›n. Ne dünya tarihi, ne de Türkiye devrimci hareketi Kürt mil-
liyetçili¤i ile bafllamad›, onunla da bitmeyecektir. Devrimcili¤in, milliyetçilik ve
burjuva politikac›l›¤› olmad›¤›n›, devrimcili¤in emperyalist demokrasiyi savun-
mak olmad›¤›n›, devrimcilerin uluslar›n kaderlerini tayin hakk›n› ve halklar›n
birli¤ini nas›l savundu¤unu, devrimci örgütün ne olup olmad›¤›n›, devrimcili¤in
devrim demek oldu¤unu herkes ö¤renecektir.
Devrimcili¤in devletin mahkemelerinde hesap veren de¤il, hesap soran ol-
du¤unu ö¤reneceksiniz. Hiç kendinizi zorlamay›n. Hiç kimseyi inand›ramazs›-
n›z. hiçbir tav›r, hiçbir güç, hiçbir inkar, dünya devrim tarihini, tarihimizi, zin-
danlarda ve mahkemelerde direnmifl yüzlerce flehidimizi, devrimci teorileriyle,
devrimci yaflamlar› ve pratikleriyle tarihimize malolan Che’mizi, Mahirimizi,
Denizimizi yok edemez.
Tarihimizi yok edemezsiniz.
Tarihi yok etmeye kalk›flanlar, ancak kendi bitifllerinin tarihini yazabilirler.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 363

Kurtulufl
ÇÖZÜMÜN NE OLDU⁄UNU
HALA B‹LMEZDEN GELENLERE
ÇÖZÜMÜN NE
OLDUĞUNU HALA
BİLMEZDEN
GELENLERE
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say›: 38

H
ay›r diyoruz, ‹mral›’da söylenenler, savunulanlar, Kürt sorununun çözümü
de¤ildir. Sorunun yanl›fl tarif edildi¤i yerde, çözümün do¤ru olmas› müm-
kün de¤il zaten.
Hala bir çok çevre ve Kürt milliyetçileri ne dedi¤imizi y›llard›r anlamam›fl ve san-
ki hiçbir fley denilmiyormufl ve bu güne kadar da hiçbir fley söylenmemifl gibi saf saf
“çözümünüz ne?” diye soruyorlar.
Tabii ki kafas› sömürgecilik teorisi ile flartlanm›fl, milliyetçi hareketten baflka bir
fley göremeyen, hatta Öcalan’›n sözlerinden baflka herfleye beynini kapatm›fl bir ka-
fa, Türkiye’deki halklar›n kurtulufl yolunu göremez.
Bu yolu y›llard›r gösteriyoruz. “Çözümün perspektifine” sahip olmayan bir güç
varsa, bu PKK’d›r. Y›llard›r “çözüm” ad›na neler savunulmad› ki? Ba¤›ms›z devlet
denildi, bundan baflka bir çözümü telaffuz edenler de hain ilan edildi. Sonra fede-
rasyon denildi, otonomiye geçildi... Hepsi tek do¤ru görüfltü, hepsi “çözüm”dü. Pe-
ki hangisi do¤ruydu bunlar›n? hiçbiri mi? Peki o zaman bugün ‹mral›’da savunula-
n›n do¤ru oldu¤unu nereden bilece¤iz?
Sömürgecilik teorisinin iflas etti¤i, bu konudaki strateji ve taktiklerin iflas etti¤i bu
ortamda bile devrimci çözümün iktidar meselesi oldu¤unu anlamayanlar, daha çok
çözüm nedir diye sorup dururlar. Biz yine de anlatmaya devam ederiz.
Peki sizin çözümünüz nedir?
Asl›nda hiçbir çözümleri yoktur. Onlar›n çözüm diye yutturmaya çal›flt›klar›
MGK’n›n ve ABD’nin dediklerini kabul etmektir. Halk›n mücadele ruhunu yoketmek-
tir. Çözüm dedi¤iniz, yeni mahalli idareler yasas›, Kürt dili, TV’si ile ilgili geliflmeler-
se, BU TEOR‹, BU “ÇÖZÜM” S‹ZE A‹T DE⁄‹L, MGK VE ABD’YE A‹TT‹R. Evet bunu
yapacaklard›r, ama burada devrim yoktur. Hiç kimsenin kurtuluflu yoktur. Bu çözüm
plan›, devrimi engellemenin plan›d›r. Bu kadar aç›k bir olguyu size kim nas›l anlata-
bilir? Bilemiyoruz. Ama hayat anlatacakt›r.

PKK Ne Yapmal›?
Baflka bir yol, baflka bir alternatif yokmuflças›na “Peki öyleyse PKK ne yapmal›?
diye soruluyor. Bunu da çok yazd›k. çok söyledik. En baflta M‹LL‹YETÇ‹L‹K TERK ED‹L-
MEDEN, ESK‹ TEZLER TERK ED‹LMEDEN, MARKS‹ST-LEN‹N‹ST B‹R ROTAYA G‹R‹L-
MEDEN YEN‹ DEVR‹MC‹ DÜfiÜNCE KAVRANAMAZ.
Devrimci bir kafa ile düflünülmezse, emperyalizmin zaferi, “demokrasinin eflsiz
zaferi” diye ifade edilir. Faflist devlete “demokratik” denilir. Y›kmaya çal›flt›¤›m›z
devlete iflbirli¤i önerilip birlikte Ortado¤u’ya, Kafkasya’ya yay›lmaktan bahsedilir.
364 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹fiTE B‹Z‹M ÇA⁄RIMIZ, DEVR‹MC‹ DÜfiÜNCEM‹Z, DEVR‹MC‹L‹KTEN VAZGEÇ‹P


EMPERYAL‹ZM‹N ZAFER‹N‹ KUTSAYANLARA KARfiI DEVR‹MC‹L‹⁄E ÇA⁄RIDIR. Hal-
k›n iktidar›na ça¤r›d›r. PKK ne yapmal›d›r sorusunun cevab› buradad›r.
Tabii ki PKK eski, geçersizli¤i kan›tlanm›fl bütün düflüncelerini de¤ifltirmelidir.
Devletin düflüncelerini de¤il, devrimci düflünceleri savunmal›d›r.
Kimi akl› evveller de “ne yani PKK sizin örgütünüze mi gelsin”... gibi ciddiyetsiz
sözler ediyor. Bu edepsizlikleri genellikle devrimci mücadeleye hiç kat›lmam›fl veya
hiçbir bedel ödememifl, hiçbir siyasi sorumluluk tafl›mayan kimseler yapmaktad›r.
Kendi hallerine bakmadan, ukalaca bütün bir Türkiye solunun mücadelesinin, sava-
fl›n›n olmad›¤›ndan sözetmektedir.
Biz devrimci mücadelenin ne olup olmad›¤›n› çok iyi biliriz. Bedelin ne oldu¤u-
nu da çok iyi biliriz. Kabal›k ve ilkellik ise bizden uzak olsun. Ne dedi¤imiz çok aç›k-
t›r. Dedi¤imiz, devrimci bir rotad›r. Milliyetçili¤in reddidir. Bir hedefte birleflmektir.
‹ktidar hedefinde birleflmektir. Emperyalizme karfl› birleflmektir. Faflizme karfl› birlefl-
mektir. Evet, halk›m›z› Kürt Türk diye, Laz, Çerkes diye, Kürt iflçisi, Türk iflçisi diye,
Türk genci, Kürt genci diye, Kürt derne¤i, Türk derne¤i, Türk solu, Kürt solu, Laz so-
lu diye bölemezsiniz. Bölenler devrimci de¤il, milliyetçidir. Milliyetçilik reddedilmeli-
dir.

Devrimcilik, O Kadar E¤ilip Bükülebilen, Esnetilebilen Bir


Tan›m ve Tutum De¤ildir
Söylediklerimizde, elefltirilerimizde, uyar›lar›m›zda anlafl›lmayacak hiçbir yan
yoktur
“Biz ABD’nin bölgede istikrar sa¤lamas›na karfl› de¤iliz” diyenlerin halklar›n ç›-
karlar›n› düflünmedi¤ini, baya¤› milliyetçilik yapt›¤›n› söylüyoruz ve söylemeye de-
vam edece¤iz. Ama bunlar› göremeyenler, görmek istemeyenler ciddi ciddi sat›r
aralar›nda bunlar› es geçin, bar›fla bak›n diyenlerin ciddiyeti ve ahlak› sorgulanma-
l›d›r.
Söyler misiniz, ABD bölgede kimin üzerinden, kiminle birlikte, kimin zarar›na na-
s›l iktidar sa¤layacak? Yani Irak’ta, ‹ran’da, Kafkasya’da, Türkiye’de ABD halklar›
katletsin, bombalar ya¤d›rs›n, halka ve uluslara ait ne varsa, yok etsin. Uluslararas›
flirketlerini yerlefltirsin, sömürsün, kültürlerini yok etsin. Gerekirse s›n›rlar› yeniden de-
¤ifltirsin, yeter ki Kürtlere de bir yer versin. Sonra bu Kürtlere verilen yer de ABD’nin
sömürgesi olsun. Aç›k söylenen bu de¤il midir? Söylediklerinizden, savunduklar›n›z-
dan neden utan›yorsunuz? Aç›kça, cesaretle, Öcalan gibi demokrasinin eflsiz zafe-
rini neden yüksek sesle tekrarlam›yorsunuz? Neden ABD onay vermeden hiçbir fley
olmaz demiyorsunuz? Bunlar› aç›kça yazar savunursunuz ve devrimci olmad›¤›n›z›
da eklersiniz. Yok, devrimci olundu¤u iddias› varsa, bunlar savunulamaz. Bunlar
söylenemez.
Ay›pt›r, yaz›kt›r. Türkiye devrimci hareketi çok büyük de¤erler yaratm›flt›r; idam
sehpalar›nda, iflkencelerde, ölüm oruçlar›nda, da¤larda, flehirlerde intihar eylemle-
riyle çok büyük de¤erler yaratm›flt›r. Hiç de¤ilse bunlara sayg›l› olun.
Onlar›n hiçbirisi, hiçbir zaman, devrimci yaflamlar›n›n hiçbir saniyesinde
ABD’nin eflsiz zaferinden bahsetmediler. Her zaman KAHROLSUN AMER‹KA dedi-
ler. Onlar hiçbir zaman faflist devleti demokratik diye yutturmad›lar.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 365

Evet, bugün bunlar› görmeyelim mi, hep birlikte “Yaflas›n ABD!” ve “Yaflas›n
DEVLET!” diye mi ba¤›ral›m? Ve bunun ad›na sürece uygun en do¤ru taktik, do¤ru
anlay›n, böyle mi diyelim? B›rak›n bu çocuklar›, yafl›n›za, bafl›n›za yak›flm›yor. He-
le ki, kimi kendini bilmezler var, devrimci hareketin tarihini suçlamak için her türlü
ahlaks›zca sözleri edebiliyorlar. Bunlara flimdilik cevap vermiyoruz, ama verece¤iz.
Öcalan da hala baflkalar›n› “çözüm”ü olmamakla elefltiriyor. 30 Haziran tarihli
Özgür Politika’da yay›nlanan aç›klamalar›nda ‹mral›’daki tavr›n› elefltirenlere yöne-
lik olarak “onlara sormak laz›md›r, çözüm üzerine görüflleri nedir.” diye soruyor.
Öcalan, en az›ndan devrimcilerin, Marksist-Leninistlerin bu soruya cevab›n› bili-
yor.
Günümüz dünyas›nda ulusal bir sorunun devrimci çözümünün ne oldu¤unu da
çok iyi biliyor. Ama Öcalan bunu anlamak istemedi.
Çünkü böyle bir çözüm esas al›nd›¤›nda hiçbir ülke destek vermezdi. Emperya-
listlerle, bölge devletleriyle mevcut iliflkiler kurulamazd›.
Ya devrim, ya ölümdür. Özgür vatan›n yolu budur. Öcalan bu yolu riskli buldu.
Reddetti. Milliyetçilik kolayd›. Üstelik emperyalizm körüklüyordu. Emperyalizme da-
yanarak parça kopar›labilirdi. Hep buna oynand›. Olmad›. fiimdi yine emperyaliz-
me dayan›l›yor, ama bir parça koparmaktan “ne verirse”ye geldi. Yol bitti. Ne ko-
par›rsak kard›r hesab› yap›l›yor. Bunda bir çözüm yoktur.
Öcalan’›n sordu¤u sorunun cevab› basit ve aç›kt›r. ÇÖZÜM DEVR‹MD‹R. Devrim-
ci, emperyalizme ve faflizme karfl› savafl›p, halk›n iktidar› için, sosyalizm için sava-
fland›r. Bu tan›mlar, hiçbir biçimde esnetilmez. ‘’Büyük politika”lar, “taktik”ler, dev-
rimci çözümün ve devrimcili¤in ne oldu¤u gerçe¤ini ortadan kald›rmaz. Tersi yeni
sömürgecili¤in savunulmas›d›r, yeni dünya düzeninin savunulmas›d›r. Kitlelerin dev-
rimci dinamiklerinin öldürülmesidir. Emperyalizm ve oligarfli de bunu istiyor. Çözüm
Anadolu halklar›n›n birli¤indedir. Birlikte iktidar›ndad›r. Elbette hala Türk solu, Kürt
solu diyen bir mant›k, bunu anlayamaz. Elbette emperyalizmin onay› ve icazeti ol-
madan hiçbir ad›m at›lamayaca¤›n› düflünenler, art›k halk›n iktidar›n› ak›llar›n›n
ucundan bile geçiremezler. Ve bu noktada faflist iktidar›, kapitalist sistemi, yeni dün-
ya düzenini daha kabul edilebilir hale getirmek için yeni teoriler yap›l›r. ‹MRALI’DA
YAPILAN BUDUR. ‹mral›’da savunulanlarda bunun d›fl›nda anlamlar bulmak, hele ki
buna “Kürt sorununun çözümü” gibi bir misyon yüklemek, aymazl›kt›r. Halk› devrim-
cileri aptal yerine koymakt›r.
366 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
BUNLARI MI
SAVUNUYORSUNUZ?
BU MU BARIŞ? BU MU BARIfi?
BU MU
DEMOKRASİ? BU MU DEMOKRAT‹KL‹K?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40

Hala anlamayanlara... Hala ne anlama geldi¤ini düflünmeden “ba -


r›fl” diyenlere...
Bunlar› m› savunuyorsunuz?
Bar›fl, ulusal kurtulufl dedi¤iniz bu mu?
Bu sözlerde bunlar yok.
Burada sadece emperyalizme övgü var.
‹nkarc›l›k var.
Bunlarda hala “Kürt”e iliflkin bir fley görüyorsan›z, o, Amerikanc›
Kürt milliyetçili¤idir.
Derin bir ABD ve emperyalist demokrasi hayranl›¤› geliflmifltir.
Savunulan demokrasi, Amerikan tipi bir demokrasidir.
ABD’nin politik, askeri gücüne tabi olma vard›r.
“Bar›fl”›n anlam›, ABD çözümüdür. Burada devrimci, ilerici hiçbir
fley yok.
MGK siyaset belgesi, ABD çözümü, Anayasa Mahkemesi Baflkan› ne
kadar devrimciyse, ilericiyse, burada da o kadar ilericilik var.

B
unlar› m› destekliyorsunuz? Cevab›n›z evet ise, söyleyecek bir fley kal-
mam›flt›r. Kolay gelsin. Desteklemeye devam edin:

“Dünyada reel-sosyalizmin çözülüflü, genelde otoriter ve totaliter re-


jimlerin genifl bir co¤rafyada çözülüfl ve çöküfl sürecine girmeleri dünya
çap›nda demokratik sistemin zaferine götürdü” (Öcalan)
“Demokrasinin, yüzy›l›n sonunda tam zaferini ilan etmesi, tekni¤in,
üretimin bu en muazzam ça¤›nda nedensiz olmay›p, demokratik sistemin
mekanizmalar›yla yak›ndan ba¤lant›l›d›r.” (Öcalan)
“Günümüz demokrasileri... 20’inci yüzy›lda... faflizmin total amans›z
diktatörlü¤üyle, z›t yöndeki reel-sosyalizmin, totaliter rejimlerine karfl›
direnerek, yüzy›l›n sonunda kesin zaferini ilan etmifltir.” (Öcalan)
“Birçok ülkede benzer sorunlar›n belki de yüzy›llardan sonra bu yönlü
yumuflamayla çözüldü¤ü ve Avrupa demokratik sisteminin bunun örnek-
leriyle dolu oldu¤u aç›kt›r.” (Öcalan)
“Gerçekten bu sistemi inançl›, ölçülü ve nas›l uygulad›klar›n› bilen top-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 367

lumlar günümüzün en geliflkin toplumlard›r. Devletleri, dünyada gücünü


kabul ettiren devletlerdir. ABD ve ‹ngiltere’nin dünyaya nas›l yön verdi¤i
göz önüne getirilirse bu gayet aç›kt›r.”((Öcalan)
“Avrupa ülkelerinin deneyimi, tüm bu savafllar›n sonunda kararl› de-
mokratik sistemi gelifltirmifl ve bu üstünlü¤e yol açarken, Bat› uygarl›¤›
bu anlamda, demokratik uygarl›k olarak da adland›r›labilir... art›k dün-
ya uygarl›¤› anlam›n› da yakalam›fllard›r.” (Öcalan)
“Demokrasi, adeta bir dil ve kültür bahçesidir. Günümüzün en geliflkin
güçlü ülkeleri yine bunun aç›k ifadeleridir. Tüm Avrupa ülkeleri, Kuzey
Amerika net ispatlar›d›r.” (Öcalan)
“Bir gecede savafllar›n ve bir gecede bar›fllar›n gerçekleflti¤i dünyam›z-
da, Kosova’dan sonra s›ra Ortado¤u’dad›r. Çünkü ABD Ortado¤u ve Tür-
kiye’de huzur istemektedir, istikrar istemektedir. K›br›s’tan sonra, s›ra
Kürdistan sorunundad›r. Abdullah Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas›yla
bafllayan bölgede bar›fl plan› yavafl yavafl, ad›m ad›m bir yere do¤ru git-
mektedir. Bu düzlemde önemli diken Kürt sorunudur, onun halli gerek-
mektedir... gerçek flu ki, tek kutuplu hükümran güç istedi¤ini yap›yor.
Ona göre ç›ban bafl› olan yerde, temizlik ve düzenleme gerekli. Onu da
kendisi yap›yor. Baflka flekillerde kainat›n patronu zaten olunmaz.”
Yaflar Kaya , Sürgünde Kürdistan Parlamentosu Baflkan› (5 Temmuz 1999,
Özgür Politika)
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›na
göre düzenleme yapabilir... Ama bunu yaparken bir halk› kurban etmeye
kalk›fl›rsa, bunun onay görmeyece¤ini herkes bilmelidir.”
PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil Bay›k (20 Haziran ‘99, Özgür Politika)
“Bir devlet veya s›n›rl› özgürlük yolu aç›kça orada fliddeti, hatta uygar
düzeyi aflan her tür kavgac›l›k asla meflru olamaz.” (Öcalan)
“PKK burada direndi. Kendini gelifltirmeden ziyade afl›r› tekrarlayarak
direndi... Halbuki reel-sosyalizmin çözülüflünden, demokratik çözüm tar-
z›n› ç›karabilmeliydi. ‘Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› ilkesi’nin art›k
geçerlili¤ini yitirdi¤ini... görmeliydi.” (Öcalan)
“2000’e dayan›rken PKK’nin hem kendini aflma hem de sorunu tekrar
çözüme yöneltme gibi iç içe yaflad›¤› çeliflkili konumunu çözerse, tarihi ro-
lünü oynam›fl olacakt›r. Bir devrimci örgütten, demokrat örgüte dönüfle-
rek bunu gerçeklefltirebilecektir.” (Öcalan)
“Ve tüm göstergeler, Cumhuriyetin hem toplumsal ölçülerinde, hem de,
ideolojik de¤er yarg›lar›nda, h›zl› bir demokratik hareketlenmeyi yaflad›¤›
art›k bunun hiç engellenemeyece¤i bir aflamay› yakalad›¤›n› göstermekte-
dir.” (Öcalan)
“Doksanalt›lardan itibaren tekrar devletten gelen dolayl› mesajlarla
kontrol alt›na almaya, ateflkesler biçiminde demokratik siyasi sürece ha-
z›rl›k yapmaya çal›flt›m. Tam istenilen düzeyde olmasa da süreci daha
kontrollü olarak demokratik çözüme yatk›n hale getirdi¤imi belirtmeli-
yim.” (Öcalan)
368 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Kiflisel düzeyde yine dikkate al›nmas› gereken temel bir çal›flmam,


PKK’nin yetmifller dünyas›ndan kalma program ve propaganda tarz›n›
doksanl› y›llardan itibaren de¤ifltirmeye ve aflmaya iliflkin çabalar›md›r.
Resmi olmasa da fiili olarak Türkiye genelinde demokratikleflmeyle ba¤-
lant›l›, Kürt toplumunun art›k feodal koflullar› demokratik iradesiyle afla-
bilece¤i ve böylelikle demokratik birlik çözümüne yapt›¤›m vurgulard›r.
Bunu ilgili devlet kurulufllar› gayet iyi bilmektedir.” (Öcalan)
“Türkiye bir büyük politikaya karar vermelidir... T›pk›, Alparslan, Ya-
vuz Sultan Selim ve Mustafa Kemal Atatürk gibi karar vermelidir... Mese-
le tarihi olarak oldu¤u gibi tüm Kürtleri dostlu¤a, kardeflli¤e çekmek, Ab-
dülhamid’in, Mustafa Kemal’in yapt›¤› kadar yapmak.” (Öcalan)
Miliyetçilik Ç›kmaz› 369

Kurtulufl
KÜRT HALKI ANADOLU
HALKLARIYLA BERABER
KAZANACAKTIR
KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
6 A¤ustos 1999
Say›: 41

A
nadolu halk› 1920’lerin bafl›nda onurlu bir savafl verdi. Ama bu sa-
vafl›n sonunda, ba¤›ms›zl›k kazan›lmas›na ra¤men, ‹ktidara gelen
halk de¤ildi. Bu yüzden ba¤›ms›zl›k savafl›n›n sonras›nda halk›m›z›
bekleyen yine sömürü, yine bask› alt›nda bir dönem oldu. 1920’li y›llar boyun-
ca Kürt halk›, farkl› etkenler de olmakla birlikte ulusal haklar› için yeniden
ayakland›. Her aya¤a kalk›fl› kanla bast›r›ld›.
Türk halk›n›n çocuklar›, daha çok Kurtulufl savafl›n›n an›lar›yla büyürken,
Kürt halk›n›n çocuklar› katliamlar›n an›lar›yla büyüdü. Aradaki bu y›llar Türk,
Kürt tüm halk›m›z›n mücadelesinin oldukça geri oldu¤u y›llard›r.
1960’l› y›llarla birlikte halk›m›z›n hak ve özgürlükler mücadelesi yeniden
yükselmeye bafllar. Bu savafl giderek Türkiye devriminin yolunu netlefltiren bir
aflamaya ulafl›r. Bu silahl› mücadele temelinde bir yoldur. 1970’lerin ilk y›llar›
boyunca Türk, Kürt bu yolda birlikte savafl›l›r.
1970’li y›llar boyunca çocuklar›m›z art›k ço¤unlukla Mahir’lerin, Deniz’le-
rin, 15-16 Haziran’lar›n an›lar›n› dinlerler daha çok.
1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda devrimci mücadele oldukça geliflmifltir. Kit-
leselleflmifl, Anadolu genelinde yayg›nlaflm›flt›r. Bu y›llar 1970-72 silahl› müca-
delesinin de etkilerini tafl›yan bir Kürt milliyetçili¤inin de ortaya ç›kt›¤› y›llar-
d›r. Ancak yine de hayat›n çeflitli alanlar›nda her milliyetten halk›m›z›n müca-
delesinde genel bir birliktelik vard›r.
Araya 12 Eylül cuntas› girer. 1980’li y›llar›n ortalar›ndan itibaren mücade-
le yeniden geliflirken, art›k mücadelenin flekilleniflinde görünür bir ayr›m var-
d›r. Kürt milliyetçili¤i, bafllang›çta etkilendi¤i Marksizm-Leninizmden, 1970’le-
rin bafl›ndaki devrimci geleneklerden uzaklaflt›¤› ölçüde milliyetçili¤i ve her
alanda ayr› örgütlenmeyi teflvik eder.
Milliyetçilik temelindeki ayr› örgütlenme ve ayr› mücadele, halk›m›z›n gücü-
nü böler, bir yandan ulusal mücadeleyi güçlendirir gibi gözükürken, milliyetçi-
li¤in emperyalizme, düzene yanaflmas› ölçüsünde de nihai kurtulufl mücadele-
sini güçsüz düflürür.
Bu süreç art›k bir anlamda sonuna gelmifltir.
Bir deneydir, yaflanm›flt›r, Kürt gençleri, yafll›lar›, ulusal kurtuluflu isteyen,
ba¤›ms›zl›k isteyen, sosyalizm isteyen çok çeflitli talep ve özlemleriyle bu sava-
fla kat›lm›fl, binlercesi flehit düflmüfltür.
Uzun süren bir savafl yürütüldü. Savafl görünürde askeri anlamda hala sü-
370 Miliyetçilik Ç›kmaz›

rüyor olsa da siyasal aç›dan art›k bir “son”a gelinmifltir. Öcalan’›n silah b›rak-
ma ve ülkeyi terk ça¤r›s›yla birlikte bu “görünürdeki savafla” da son verilmesi
gündemdedir.
Sonuç nedir? Evet, bu savafl Kürt halk›n›n ulusal kimli¤ini yeniden kazanma-
s›nda önemli bir rol oynam›flt›r. “Kürt sorunu”nun ülke ve dünya gündemine gir-
mesini sa¤lad›¤› da aç›kt›r. Ama sonuç nedir? Hiçbir yerde, hiçbir halk, bun-
lar için binlerce flehit, onbinlerce tutsak vermez, onca bedel ödemez, onca fe-
dakarl›¤a katlanmaz.
Sonuç al›namam›flt›r. Bu sonuçsuzluk, milliyetçi çizgiden kaynaklanmakta-
d›r. Kürt milliyetçili¤i, Anadolu halklar›yla birleflmeyi baflaramam›fl, bunu iste-
memifl, devrimcileflememifl ve savafl›n böyle bir hüsranla sonuçlanmas›na yol
açm›flt›r.
Bugün Kürt milliyetçi hareketinin tasfiyesi ve teslimiyeti söz konusudur. Ve
ne yaz›k ki, tasfiye bizzat bu hareketin önderli¤i ve yönetim kademesi taraf›n-
dan yürütülmektedir.
Ama böyle diye Kürt halk›n›n ulusal özlemleri, ulusal ve s›n›fsal, sosyal, ya-
ni sömürü ve zulümden kurtulufl özlemleri bitecek midir? Hay›r! Halklar›n mü-
cadelesinde zaferlerden daha çok yenilgiler de vard›r. Ama halklar her sefe-
rinde yeniden aya¤a kalkmay›, eskisinden daha güçlü ve daha do¤ru bir mü-
cadele yürütmeyi bilmifllerdir.
Kürt halk› da bunu baflaracakt›r. Elbette neden böyle oldu, bu sonuç nas›l
ortaya ç›kt›, bütün bunlar› tart›flacakt›r. Çünkü bu, herhangi birinin kiflisel soru-
nu de¤ildir. Tart›fl›lacak ve do¤ru yeniden bulunacakt›r.
Do¤ru asl›nda orta yerdedir. Bu Anadolu halklar›n›n birli¤idir. 1970’lerden
günümüze süren mücadelede bu birliktelik do¤rultusunda da kesintisiz bir mü-
cadele vard›r zaten. Ayr› örgütlenmenin, ayr› mücadelenin alternatifi, ortak ör-
gütlenme, ortak mücadeledir. Bu bilimsel, tarihi gerçek, ülkemiz somutunda bir
kez daha kan›tlanm›flt›r.
Hiçbir fley halklar› kurtulufl özleminden vazgeçiremez. Geçici yenilgiler, ge-
çici moral bozukluklar›, geçici umutsuzluklar yaflanabilir. Ama umut da yine
hayat›m›z›n, mücadelemizin içindedir.
Ba¤›ms›zl›¤›m›z›, sömürü ve zulümden kurtuluflumuzu kazanaca¤›z. Bunu
hiçbir fley, ama hiçbir fley engelleyemeyecektir. Zafer, Anadolu halklar›n›n ola-
cakt›r. Kim ne derse desin, kim ne savunursa savunsun, kim ne yaparsa yap-
s›n, tüm dünya üzerimize çökse de Anadolu halklar› kazanacak...
BÖLÜM 2

B‹RL‹KLER, ‹TT‹FAKLAR
ve
PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 373

CEPHE ÜZERİNE
KÜÇÜK BURJUVA M‹LL‹YETÇ‹LER‹
VE CEPHE

CEPHE ÜZER‹NE Broflürü


DEVR‹MC‹ SOL
Devrimci Sol Aral›k 1982
Devrimci Sol Dava Dosyas›

C
ephe bildirgesine imza koyan siyasetlerden biri de PKK’d›r. PKK’n›n
cephe konusundaki görüflleri ilginçtir. ‹lginç oldu¤u kadar, nereden
nereye geldi¤ini göstermesi bak›m›ndan ele al›n›p tart›fl›lmal›d›r.
PKK, Kürdistan’da sol içi çeliflkilerin silahl› çat›flmaya dönüflmesinden birinci
dereceden sorumlu küçük burjuva milliyetçi bir siyasettir. Bu küçük burjuva mil-
liyetçi siyaset ulusal sorunun çözümüne milliyetçi temelde yaklaflt›¤›ndan, halk
aras›nda milliyetçi duygular› körüklemifl ve milliyetler aras›nda düflmanl›k to-
humlar› ekmifl, halklar aras›nda milli çitler örmüfltür.
PKK, Kürdistan’da kendi d›fl›ndaki siyasetlerin varl›¤›n› kabul etmeyerek,
onlar hakk›nda ya karfl›-devrimci ya da “Türk solu” gibi de¤erlendirmelerde
bulunmufl, halk saflar› aras›ndaki güçleri karfl›-devrim saflar›nda görmüfl, halk
düflmanlar›na uygulanmas› gerekli yöntemleri bu gruplara uygulam›fl ve birli-
¤in bozulmas›nda önemli bir rolü olmufl, egemen güçlerin yararlanabilece¤i
malzemeyi bu güçlere bol bol sunmufltur.
Bugün PKK hiçbir fley olmam›flças›na ve tüm bu olumsuzluklar›n d›fl›ndaym›fl
gibi birlik ve cepheler kurmakta ve bunlara kat›l›nmas› için ça¤r›lar yapmakta-
d›r.
12 Eylül öncesi birlik yap›lamamas›n›n nedenleri irdelenip, birli¤i parçala-
y›c› ve bölücü siyasetler tespit edilir ve ortaya konulursa, bu konuda hangi si-
yasetin ne derece suçlu oldu¤u anlafl›lacakt›r. PKK, 12 Eylül öncesi sol içi ça-
t›flmalarda onlarca devrimciyi katletmifltir. Türkiye solu genel olarak flu ya da
bu ölçüde sol içi olumsuzluk içinde yer alm›fl, yer yer bu çat›flmalar›n yarat›c›-
s› olmuflsa da, DY d›fl›nda hiçbiri PKK’n›n tavr›na yaklaflmam›flt›r. ‹deolojik mü-
cadele diye bir sorunu olmad›¤›n› belirten PKK, devrimciler aras›ndaki çeliflki-
nin siyasal platformda silahl› mücadeleyle çözümlenece¤ini söylemifl ve yer yer
bunun uygulanmas›na da bafllam›flt›r. Sol içi silahl› çat›flmalar›n büyümesinde
bu yanl›fl ve sakat anlay›fl›n rolü büyüktür.
Türkiye iki uluslu bir devlettir. Bu devlet içerisinde Kürt ve Türk uluslar›yla
az›nl›k milliyetler bulunmaktad›r. Kürt ulusu ezilen, Türk ulusu ise ezen görünü-
mündedir. Her iki halk üzerinde oligarfli ve emperyalizm taraf›ndan kurulan
egemenlik sonucu halklar›m›z kölece yaflamaya itilmifltir. Ayr›ca Kürt ulusuna
yönelik ulusal bask› da uygulanmaktad›r. Halklar›m›z›n ortak düflman› emper-
yalizm ve oligarfli olup, onun günümüzdeki temsilcisi faflist cuntad›r. Halklar›-
m›z›n kurtuluflu ortak mücadele temelinde, ortak örgütlülü¤ün ifadesi olan pro-
374 Miliyetçilik Ç›kmaz›

letarya partisinde örgütlenmeden geçiyor. Halklar›m›z›n kurtuluflu önündeki


bafl düflman bugün ne ise, 12 Eylül öncesi de oydu. Yaln›zca görünümde bi-
çimsel bir de¤ifliklik olmufltur.
Ulusal sorunun çözümünün bu ba¤lamla ele al›nmas›, ortak düflmana karfl›
ortak mücadelede, halklar›m›z›n devrim mücadelesinde önemli bir sapmad›r.
‹ki halk›n proletaryas›n›n savaflç› partisinde örgütlenmesini engelleyen hiçbir
neden yoktur. 12 Eylül öncesi iki halk›n tek örgütte örgütlenmesini savunan
Marksistlere, Kürt küçük burjuva milliyetçi gruplar›n yaklafl›m› dar milliyetçi te-
meldeydi. Bu siyasetler böyle bir örgütlülü¤ün olamayaca¤›n›, iki halk›n tek ör-
gütte örgütlenmesinin Kürt ulusunun ulusal devrimini geciktirece¤ini, koflullar›n
Kürt kurtulufl hareketi için olgunlaflt›¤›n›, bugün Kürdistan’›n metropol Türk dev-
leti taraf›ndan iflgal edilmesiyle devrimin objektif flartlar›n›n olufltu¤unu, Kürt
ulusunun tek bafl›na devrimini gerçeklefltirece¤ini... vb. söylemektedirler. Bu
tespitler egemen güçler karfl›s›nda devrim güçlerinin bölünmesinden dolay›
devrimci mücadeleyi zaafa u¤ratm›fl ve gücün bölünmesine yol açm›fl, karfl›-
devrim güçleri karfl›s›nda devrim güçlerini zay›flatm›flt›r. Bu düflüncenin tehlike-
li yan›, halklar aras›nda düflmanl›klar yaratmas›d›r. Milliyetler düzeyinde ör-
gütlenme, halk› dernek, sendika vb.ye kadar bölmüfltür. Marksistlerin ulusal so-
runa yaklafl›mlar› ulusal de¤il, s›n›fsal temeldedir.
Ülkemiz koflullar› her iki halk›n, proletaryan›n savaflç› partisinde örgütlen-
mesini zorunlu k›lmaktad›r. Ne Türk, ne de Kürt halk›n›n içinde bulundu¤u flart-
lar ve bölgemiz konjonktürü sorunu tek bafl›na ele al›p çözmemize olanak ta-
n›mamaktad›r.
PKK 12 Eylül öncesi, ulusal sorunun çözümünde ayr› örgütlenme ve ayr› mü-
cadeleyi mutlaklaflt›r›p, “Marksist çözüm” olarak ileri sürüyordu. Kürt milliyet-
çisi siyasetlerle, 12 Eylül öncesi de¤il bir partide örgütlenmek, eylem ve güç
birli¤i gerçeklefltirmek dahi olanaks›zd›. Ayn› olanaks›zl›k Kürt milliyetçilerinin
kendileri için de geçerliydi. 12 Eylül’e k›sa bir süre kala DDKD, KUK ve Öz-
gürlük Yolu aras›nda, PKK’ya karfl› “güç birli¤i” sa¤lanm›flt›. Düflman güçleri-
ne karfl› oluflmas› gereken güç ve eylem birlikleri, birbirlerine karfl› olufluyordu.
(Sorunumuz birlik oldu¤undan karfl›l›kl› oluflan gruplara girmeyece¤iz).
Kürt milliyetçi hareketlerinde milliyetçilik öyle bir saplant› halini alm›flt› ki,
Kürt halk›n› savunmak ve mücadelesini sürdürebilmek için ayr› bir örgütlenme
zorunlu bir koflul olarak getiriliyordu.
Yaz›m›zda, Kürt siyasetlerinin 12 Eylül öncesi ulusal soruna yaklafl›mlar›n-
daki temel görüfllerden hareketle, 12 Eylül sonras› oluflan düflünceleri ve bu dü-
flüncelerle aram›zdaki fark› ortaya koyup, nas›l bir cephe ve birlik oluflturulmak
istendi¤ini ortaya koymaya çal›flacak ve küçük burjuva milliyetçili¤inin cephe-
ye bak›fl›n› sergileyece¤iz. Burada PKK’n›n görüfllerine yer vermemizin nede-
ni, “cephe” bildirgesinde hakim olan düflüncelerin PKK ve DY’den kaynaklan-
mas›ndand›r.

Cephe’nin Acilli¤i Meselesi


PKK’n›n, Devrimci ‹flçi’nin Nisan 1982 tarihli say›s›nda, “Her iki ülke dev-
rimci hareketinin ittifak› temelinde tüm anti-faflist güçlerin birli¤ini yara-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 375

tacak, devrimci halk iktidar›n› hedefleyen bir mücadele ile Türkiye ve Kür-
distan’› bölge ve dünya devrimcilerinin sa¤lam bir üssü haline getirmek
kaç›n›lmaz bir görev, devrimin bu ülke demokratik hareketlerinin önüne
dayatt›¤› kesin bir hüküm haline gelmifltir.” diyerek birlikte mücadele ve or-
tak örgütlenmenin (cephesel de olsa) önemini vurgulamas›, iki halk›n devrimi-
nin zorunlu k›ld›¤› “cephe”nin “acilli¤ini” ortaya koymak için yeterli de¤ildir.
Özellikle cephenin hangi evreler ve hangi temel görevlerden geçilerek olufla-
ca¤› aç›k olarak belirlenmeli, ç›karlar› belirli bir düflmana karfl› uyuflan s›n›f ve
tabakalar›n, cephe içindeki statüleri ortaya konmal›d›r. cephede yer alacak
parti ve gruplar kombinezonunun nas›l oluflaca¤› ve hangi s›n›flar›n ç›karlar›
do¤rultusunda hareket edecekleri belirlenmelidir.
Ç›karlar›n› demokratik halk devriminde gören s›n›flar›n devrim cephesinde
yer almas› kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. Ç›karlar›n› demokratik halk devrimin-
de gören s›n›flardan yaln›zca proletarya kesintisiz devrim esprisi içinde, sos-
yalizme ve onun daha ileri aflamas› olan s›n›flar›n tarihe kar›flt›¤› komünizme
kadar uzanan bir devrim perspektifine sahiptir. Bu devrim anlay›fl› proletarya-
y› di¤er s›n›flardan ay›r›r. Cephede yer alan di¤er s›n›flar›n azami hedefi, de-
mokratik halk devrimidir.
Cephe, PKK’n›n belirtti¤i gibi, bugünün bir dayatmas› olarak ortaya ç›kma-
m›flt›r. Cephe dünün de önemli bir sorunuydu. Yaln›z flunu anlamakta yarar
var: PKK’n›n devrimin önemli bir sorunu olan cepheyi yenilgi sonras›na ertele -
mesi, onu yenilginin yaratt›¤› devrime güvensizli¤in ve içine düflülen çaresizli -
¤in sonucu olarak görmesindendir. 12 Eylül öncesi cephenin acil olmas›n› aç›k-
lamayan PKK, acil olmaktan neyi anlad›¤›n› belirtmelidir. 12 Eylül sonras› “iki
halk›n ve anti-faflist güçlerin” birleflik direnifl cephesinde yer almas›n› sa¤layan
ne tür bir nitelik de¤iflikli¤i olmufltur ki, cephenin acilli¤i dün de¤il de bugün
ortaya ç›km›flt›r? PKK cephenin acilli¤ini cuntaya ba¤lamamal›d›r. Çünkü Kür-
distan ile ilgili tespitlerinde, daha bafl›ndan Kürdistan’›n “metropol Türk devle-
ti” taraf›ndan iflgal alt›nda bulundu¤unu belirtiyor ve stratejisini bu temel dü-
flünceye dayand›r›yordu. Bu saptamadan sonra, burjuva demokrasisi ya da fa-
flizm tercihlerini ileriye sürüp, bugünkü yönetimin faflist oldu¤u tespitini yapa-
rak cephe ça¤r›lar›nda bulunmas›, savundu¤u stratejiyle çeliflmektedir. ‹lke ola-
rak ortak örgütlenme ve ortak mücadeleye karfl› olan PKK’n›n bu çeliflkisi, ye-
ni bir devrim modeli aray›fl› m›d›r?
Eski saptanan politikayla cunta zemininde politika yürütülemeyece¤ini kav-
rayan siyasetlerin, yeni politika aray›fllar› bizleri flafl›rtmamal›d›r. PKK’n›n dün
kabul etmedi¤i düflünceleri bugün kabul etmesi kendi ad›na ilerlemedir. Ortak
örgütlenme (cephesel de olsa) ve ortak mücadelenin kaç›n›lmazl›¤›n›n savunul-
mas›, temel tespitlerindeki de¤iflikli¤in ifadesi ve geçmiflin aç›k olmasa da bir
özelefltirisidir. PKK’n›n kayna¤› oldu¤u olumsuzluklar› geç de olsa görmesi, ha-
reketimizin daha bafl›ndan saptay›p ortaya koydu¤u düflüncelerin do¤rulu¤u-
nun kan›t›d›r.
12 Eylül öncesi PKK ve DY, izledikleri politikalar ve birli¤i zedeleyici, ey-
lem ve güç birli¤ini yok edici, siyasetlere yasak uygulay›c› tav›rlarla, birli¤in
yarat›lmas›nda onar›lmas› olanaks›z yaralar açm›flt›r. Bugün de tam tersi bir
anlay›flla yeni hatalar yap›lm›fl, adeta “birlik olal›m da ne olursa olsun” düflün-
376 Miliyetçilik Ç›kmaz›

cesiyle birlik abese vard›r›lm›flt›r. Oligarfli, 12 Eylül faflist cuntas›yla iktidar›n


özünde de¤ifliklik yapmadan iktidar biçimini de¤ifltirmifl, eskisinin yerine oli-
garflik ayg›t›n aç›k faflist iktidar biçimini geçirmifltir.
Faflizm, ülkemizin yeni-sömürgecilik iliflki a¤›yla emperyalizmin nüfuz ala-
n›na girmesi sonucu gerçekleflmifl ve süreklilik kazanarak kurumlaflm›flt›r.
PKK’n›n Devrimci ‹flçi’de belirtti¤i gibi, faflizmin kurumlaflmas› 12 Eylül sonra-
s› gerçeklefliyor de¤ildir. 12 Eylül’le gerçekleflen faflizmin aç›k icras›d›r.
Faflizme karfl› devrimci mücadelenin önündeki temel görev, proletarya par-
tisinin yarat›lmas›d›r. Cephe, partinin yarat›lmas›ndan sonra aciliyet kazan›r.
PKK’n›n cephenin acilli¤ini partiyi hesaba katmadan savunmas›, özünde parti-
nin yarat›lmas›n›n ve anti-faflist mücadeledeki belirleyicili¤inin inkar edilmesi-
dir. Hiçbir aciliyet, devrimcileri temel görevlerinden al›koymaz.
Halklar›m›z›n kurtuluflu oligarflik devlet ayg›t›n›n -günümüzdeki görünümü
faflist cuntan›n- parçalanmas›yla gerçekleflecektir. Oligarflik devlet ayg›t›n›n
parçalanmas›yla Kürt halk› üzerinde uygulanan ulusal bask›n›n kayna¤› da ku-
rutulmufl olacakt›r. Kürt halk›n›n tek bafl›na oligarfli ve emperyalizme karfl› mü-
cadelesini gelifltirerek, tek tek halklar›n kurtuluflunu gerçeklefltirmek olanakl›
de¤ildir.
Tekelci burjuvazi, ticaret burjuvazisi ve toprak a¤alar›n›n ortak güçleri kar-
fl›s›na, Kürt ve Türk halk›n›n bölünmüfl güçleri olarak ç›kmak, yenilgiyi daha
bafl›ndan kabullenmek olur ki, bunu hiçbir Marksist kabul etmez. PKK’y› elefl-
tirmemizin nedeni kendini Kürdistan halk›n›n Marksist temsilcisi olarak görme-
sindendir. PKK’n›n kabul etmek istemedi¤i, bizim de bafl›ndan beri ›srarla elefl-
tirdi¤imiz sahip oldu¤u küçük burjuva milliyetçi düflüncedir.

Küçük Burjuva Milliyetçili¤i Cephe Unsurudur


PKK Kürdistan’›n di¤er milliyetçilerine bak›fl›n› flu sözlerle ortaya koyuyor:
“... Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki ilkel milliyetçi hareketlerle... mü-
cadele edilmesi, Kürdistan köylülü¤ünün devrimci savafl içine güçlü bir
biçimde çekilmesi... zaferin kazan›lmas›nda çok önemli bir rol oynayacak-
t›r.” (Devrimci ‹flçi, Nisan 1982)
Düne kadar PKK da “ilkel milliyetçi hareketlerle” ayn› potada yer al›yor, ay-
n› fleyleri savunuyordu. Cephe içinde yer almas› PKK’y› “ilkel milliyetçilikten”
kurtarmaz. Milliyetçilik ile proleter devrimcilik aras›ndaki s›n›r, cephede yer
al›p almama de¤ildir. Sorunlara s›n›fsal ya da ulusal temelde bak›fl aç›s›,
Marksistlerle milliyetçileri birbirinden ay›ran temel farkt›r. PKK’n›n “ilkelli¤i”,
devrimin temel sorunlar›na aç›kl›k getirmeden cephe içerisinde yer almas›d›r.
PKK’da netleflmeyen devrimin temel sorunlar›, onu içinden ç›kamayaca¤› hata-
l› tespitlere sürükleyecektir.
PKK’ya sormak gerekiyor: Di¤er parçalardaki milliyetçileri milliyetçi yapan
fleyle, PKK’y› milliyetçilikten kurtaran fleyin s›n›r› nedir? Bu s›n›r nerede baflla-
y›p nerede bitiyor? Cephe içinde milliyetçilerin (hele bu ezilen ulustan olursa)
yer almayaca¤› flekilde devrimci bir ilke yoktur. Oluflacak cephede her iki ulu-
sun küçük burjuva milliyetçileri yer alacakt›r. Cephenin geliflerek kitlesel bir ni-
telik kazanmas›yla, ç›karlar› demokratik halk devriminde yatan s›n›f ya da ta-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 377

bakalar cephenin ö¤eleri olacaklard›r. Bu s›n›f ve tabakalar, proletarya parti-


sinin oluflturdu¤u (bafllang›çta parti savaflç›lar›n›n yer ald›¤› ve savaflt›¤›, par-
ti-cephe ayr›m›n›n yap›lmad›¤›) cephenin, ulusal ve s›n›fsal devrimci savafl›n gi-
derek geliflmesi ve yayg›nlaflmas›yla kaç›n›lmaz unsurlar› olacaklard›r. Müca-
delenin bu aflamas›nda, parti ve cephe kurmayl›¤› ayr›larak, politik ve askeri
liderli¤in birli¤i ilkesi, yerini liderli¤in ayr›l›¤›na b›rakacakt›r. PKK, iki halk›n
örgütlü birli¤i olan parti örgütlülü¤ünü a¤z›na dahi alm›yor.
Cephe içinde iki halk›n örgütlü ittifak› temelinde yarat›lan birlik, geçicidir
ve s›n›rlar› belirlenmifltir. Yarat›lan cephenin azami hedefi ortadad›r. Küçük
burjuva milliyetçi ulusal temelde örgütlenerek yarat›lan cepheler devrimi ger-
çeklefltirse bile yaln›z Kürdistan’› ba¤›ms›zlaflt›racakt›r. Ama Kürdistan nihayi
kurtuluflunu sa¤layamad›¤›ndan yeniden emperyalizmin a¤›na düflecektir. (Ör-
ne¤in Kemalist hareketin durumu).

Küçük Burjuva Milliyetçili¤i ve Oportünizm


Ülkemizin bugünkü koflullar›nda uluslar temelinde örgütlenmek ve bu düflün-
ceyi savunmak milliyetçiliktir. Marks, “milliyetçili¤in her türlüsü proletarya -
n›n devrimci mücadelesine zarar verecektir.” der. Birinin ç›k›p da, “ben
Marksistim” demesiyle nas›l Marksist olunmazsa, milliyetçi de¤ilim demekle de
milliyetçilikten kurtulunamaz. PKK da t›pk› böyle hareket ediyor. PKK’n›n, Kür-
distan’›n di¤er parçalar›ndaki, “ilkel milliyetçileri” say›p, Türkiye Kürdista-
n›’nda bulunan milliyetçileri belirtmemesi, Kürdistan’da kendi d›fl›nda kimseyi
tan›mamas›ndand›r. PKK kendisini Kürdistan’›n tek temsilcisi görüyor. Ve cep-
hede bu platformda yer al›yor. PKK’ya Kürdistan’›n temsilcisi olma yetkisini
cephe siyasetleri verebilir. Ama Türkiye devrimci hareketi vermez. fiunu özel-
likle belirtmekte yarar var: Milliyetçi hareketlerin cephe içinde yer almas›, Türk
ve Kürt halk›n›n proletaryan›n savaflç› partisinde örgütlenmesi gerçe¤ini de¤ifl-
tirmeyece¤i gibi, ayn› cephe içinde yer alsa bile milliyetçi örgütlenme ve dü-
flüncelerin teflhiri kaç›n›lmaz bir zorunluluktur.
Oportünizmin birlik ad›na devrimci ilkelerden vazgeçmesi, Kürt milliyetçili-
¤ine verilen primdir. Ayn› prim Türk küçük burjuva milliyetçilerine de verilirse,
Marksistler kimin temsilcisi olacak ve hangi halk›n ç›karlar›n› savunacakt›r?
Kürt ve Türk halk›n›n temsilcili¤i küçük burjuva milliyetçili¤ine verilirse, ortada
baflkalar›na verilecek temsilcilik kal›r m›? Türk küçük burjuva milliyetçileri siya-
si arenada aç›k olarak yer alm›yorlarsa da, mücadelenin geliflmesiyle onlar da
mücadeledeki yerlerini alacakt›r. Böyle bir durum gündeme geldi¤inde, Türk
küçük burjuvalar› d›fltalanacaklar m›? Cephe ad›na Kürdistan, küçük burjuva
milliyetçili¤ine terk ediliyor. Peki, ayn› cephe ad›na Türk halk›n›n yaflad›¤› böl-
gede küçük burjuva milliyetçili¤ine terk mi edilecek?

PKK Birlikten Yana M› De¤il Mi?


PKK’n›n Kürdistan’da, Kürt milliyetçilerini ve Marksistleri d›fltalamas› birlik
ad›na birli¤i bölmek de¤il de nedir? Hem en genifl anti-faflist birlik ça¤r›lar› ya-
pacak, hem de ifline gelmedi¤inde halk saflar›nda olmas› gereken güçleri d›fl-
talayacaks›n. PKK ile cephe birli¤i oluflturmak için, onu Kürdistan’›n temsilcisi
378 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olarak gören düflünce devrimci s›n›f mücadelesi yürütüme düflüncesi ile çeliflir.
“...Türk demokratik halk cephesiyle Kürdistan’da ulusal kurtulufl cephesi-
nin anti-faflist birleflik savafl›n›n objektif koflullar› do¤mufltur.” (Ayn› der-
gi) sözleri PKK’n›n nas›l bir platformda cephe içinde yer ald›¤›n› göstermekte-
dir. Bir tarafta Türkiye demokratik halk cephesi, di¤er tarafta Kürdistan ulusal
kurtulufl cephesi ittifak›yla gerçekleflen savafl cephesi. Bu görüfl Türkiye’deki s›-
n›f mücadelesini milliyetçilik temelinde bölmektir. Ama “cephe” öylesine mu¤-
lak ve oportünist bir zemin üzerinde kurulmufltur ki, bu bölünme onaylan›yor.
Onaylanm›yorsa, di¤er cephe ortaklar› görüfllerini aç›klamal›d›rlar. ‹lkesiz ya-
rat›lan cephe ya da birlikler, birçok soruyu yan›ts›z b›rakacakt›r. PKK ve
DY’den sorulara yan›t beklemek do¤ru de¤ildir. Çünkü devrimin temel sorunla-
r›na DY ve PKK taraf›ndan aç›kl›k getirilmedi¤inden, yap›lacak tespitlerin ne
zaman de¤iflece¤ini kestirebilmek de gerçekten güçtür.
“Türkiye sosyalist hareketi ciddi açmazlarla karfl› karfl›ya, ideolojik ve
politik çaresizlik içindedir.” (D. ‹flçi, Nisan 1982) diyen DY oportünizmi, PKK
milliyetçili¤iyle (devrimin temel sorunlar›n›n aray›fl›nda) tam da bu noktada uy-
gunluk içindedir. Birbirlerinden uzak düflüncelermifl gibi görünen oportünizm
ve milliyetçili¤i, “12 Eylül yenilgisi”, ortak tespitlere yöneltmifl ve cephe patfor-
munda biraraya getirmifl, ayn› aray›fllara itmifltir. Devrim aray›fllar› sürerken
cephe 盤›rtkanl›¤› yapmak hedef sapt›rma de¤il midir?
Oportünizm ve milliyetçilik el ele verip içinde bulunduklar› ç›kmazdan kur-
tulmaya çal›fl›yorlar. 12 Eylül öncesi tart›flmalar hat›rlan›rsa, DY’nin bu konu-
daki ustal›¤›n›n hangi boyutlara vard›¤› görülmektedir. PKK’n›n Kürdistan’da
milliyetçileri ve Marksistleri d›fltalamas›yla, TDHC ve KUKC ittifaklar›ndan ne-
yi anlad›¤› aç›kt›r. PKK, “Türk solu” olarak nitelendirdiklerini Türkiye demokra-
tik halk cephesinde, kendisini de tek bafl›na di¤er cephede görmekte ve her iki
cephenin “birleflik savafl›n›n” verdi¤i güçle, bir tarafta egemen güçlere di¤er
tarafta da “ilkel milliyetçi hareketlere” karfl› mücadele ederek zaferi gerçeklefl-
tirece¤ini düflünmektedir. Tabi her fleyden önce “cephe” devam edebilirse... il-
kesizlik ve içine düfltükleri açmaz ve çaresizlik sonucu oluflturduklar› cephenin
devam edece¤i kuflku götürür.
Cephe, Kürt ve Türk küçük burjuva s›n›f ve tabakalar›n› bünyesine alabile-
cek esnekli¤e ve manevra kabiliyetine sahip, ortak düflmana karfl› iki ulus mil-
liyetçilerini sonuna kadar cephe hatt›nda tutabilecek devrimci-yarat›c› inisiyati-
fe sahip olmal›d›r. Cephenin zorlu¤u esas olarak bu noktada ortaya ç›kacak-
t›r. Türk küçük burjuva milliyetçilerinin “misak› milli” s›n›rlar›n› bir bütün olarak
ve bölünmez görmeleri, bundan ödün vermeme geleneksel tutumlar›, cephe
önündeki önemli engellerdendir. Di¤er bir engel de Kürt küçük burjuvazi milli-
yetçi ak›mlardan gelecektir. Türk milliyetçilerine duyulan y›llar›n güvensizli¤i
ve proletarya partisinin önderli¤inde s›n›fsal temelde iki halk›n örgütlenmesi,
ezilen ulus milliyetçilerini rahats›z edecektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 379

SAHTE BİRLİK
ÇAĞRILARINI SAHTE B‹RL‹K ÇA⁄RILARINI DE⁄‹L,
DEĞİL, MÜCADELEY‹ YÜKSELTEL‹M
MÜCADELEYİ
YÜKSELTELİM

Devrimci Sol DEVR‹MC‹ SOL DERG‹S‹


Temmuz 1982 Devrimci Sol Merkez Komitesi

G
ündemi yeniden “Birlik”, “Cephe” vb. ça¤r›lar›n›n kaplad›¤› bir dö-
nemi yafl›yoruz. Ve deneylerimiz bize göstermifltir ki, bu durum ye-
ni kavgalar›n yeni ayr›l›klar›n göstergesidir. Çünkü, Türkiye de bir-
lik, cephe vb. ça¤r›lar›n›n anlam› budur. Mücadeleyi sürdürüp yükseltme, ge-
lifltirme güç ve cesaretine sahip olamayanlar›n, belli açmazlarla karfl› karfl›ya
olanlar›n bir kaç›fl veya açmazlar›na suni çözüm bulma arac› olarak gündeme
getirdikleri, cephe, birlik vb. ça¤r›lar›ndan fazla bir fley beklememeyi bugüne
dek yaflad›¤›m›z canl› örnekler bize çok iyi ö¤retmifltir.
Elbette, salt geçmifl örneklerden yola ç›karak bugün hakk›nda karar vermi-
yoruz, ancak bugünkülerin gündeme gelifl biçimleri ve geldikleri ortam bize bu
yorumu yapt›r›yor. Birlik vb. ça¤r›lar› yine zay›fl›¤›n, yine açmazlar karfl›s›nda
do¤ru politikalar üretememenin, yine mücadelenin getirdi¤i görevler karfl›s›n-
da kaç›fl yolu araman›n, yine birbirlerini suçlaman›n, devre d›fl› b›rakman›n
arac› olarak gündeme getiriliyor.
Geçmifle bak›yoruz. Gariptir ama onca bölünmeye, onca sol içi çat›flmaya
ra¤men, yine birlik ça¤r›lar› her zaman gündemdedir. Sürece olumlu hiç bir
katk›lar› olmasa da, mücadeleyi gelifltirip güçlendirmese de, yeni çat›flma ve
olumsuzluklar›n önünü açsa da birlik ça¤r›lar› yine vard›r. Bugün birlik ça¤r›s›
yapanlar›n hemen hepsinin içinde yer ald›¤› bu ça¤r› ve giriflimlerden bugüne
olumlu bir miras kalmam›flt›r. Olumsuzluklar›n uç noktas› ise bu ça¤r› ve giri-
flimlerin baflar›s›zl›kla sonuçlanmas›nda de¤il, as›l olarak baflar›s›zl›klar›n da-
hi ele al›n›p de¤erlendirilmemesinde, sanki hiç bir fley olmam›fl gibi unutulup
geçilmesindedir. Oysa her ça¤r›, her giriflim büyük iddialarla gündeme gelmifl,
isimleriyle dahi bu iddialar›n›n büyüklü¤ünü yans›tm›fllard›r. “‹htilalciler Cephe-
si” (1975), “Proleter Devrimcilerin Birli¤i” (1976), “UDC” (Ulusal Demokratik
Cephe), “Birlik Yolu”, “Direnifl Cephesi” vb... Peki bu büyük iddialardan giri-
flimlerden geriye ne kalm›flt›r? Koskoca bir hiç!.. Ve yeni çat›flma ve kavgala-
r›n yolunu açmas›yla, birlik konusunda olumsuz bir gelene¤i güçlendirmesiyle
(“Birlikçilik Hastal›¤›”) yaratan olumsuzluklarda cabas›... Her birlik giriflimi
sonras›, giriflimciler aras›nda amans›z bir kavga ve suçlamalar dönemi kaç›n›l-
mazd›r. Gündeme getirilen suçlamalarda Klifleleflmifltir art›k. Ya “ilkelerde” an-
laflamam›fllard›r, ya da bir süre sonra birlik girifliminin kendilerini yutmak için
haz›rlanm›fl bir tuzak oldu¤unu farketmifllerdir.
Birlik, cephe vb. giriflimlerinin sonuçlar›ndan ve karfl›l›kl› suçlamalardan
Türkiye devrimci-yurtsever hareketinin bu soruna bak›fl›ndaki olumsuzluklar›n
380 Miliyetçilik Ç›kmaz›

çeflitli yönlerini ç›karmak mümkündür. (gerçekten mücadelenin geliflmesini iste-


yen, birlik-cephe vb. sorunlara bu gözle bakanlar için bu deneylerin tek olum-
lu yönü de bu olsa gerek). Söylenenler büyük oranda do¤rudur, ilkelerde an-
laflamam›fllard›r, çünkü tüm bu giriflimlerde egemen olan ilkelilik de¤il ilkesiz-
liktir. Belirleyici olan, mücadeleyi gelifltirecek ilke ve anlay›fllarda anlaflma, or-
tak nokta bulmak çabas› de¤il, en fazla grupsal ç›kar› elde etme çabas›d›r. Ve
hiç birinin küçük hesaplar› birbirleriyle uyuflmad›¤› için de “ilkeler”de anlafla-
mazlar. ‹lkeler burada sadece görüntüdür, as›l olan ç›karlard›r. Keza birbirle-
rini yutmak istedikleri de do¤rudur. Yaflam›n k›zg›n prati¤inde geliflme sa¤la-
yamayanlar›n, yeni mevziler elde edemeyenlerin birbirlerinin varl›¤›na göz
dikmeleri, birbirlerini haz›r lokma olarak görmeleri de do¤ald›r.
Birlik vb. ça¤r›lar bazen de kendini merkez ilan edip kedi d›fl›nda herkesi
kendi ilke ve kurallar›na göre örgütlemeye, varolan yap›lar›n› da¤›t›p, bu ku-
rallar›, ilkeleri kabul etmeye zorlaman›n bir arac›d›r. Devrimci Yol’un 12 Eylül
öncesi Direnifl Komitelerine yükledi¤i anlam ve buna ba¤l› olarak gelifltirdi¤i
“Direnifl Cephesi” önerisi bu türden bir anlay›fl›n sonucudur. Ben merkezcili¤in
bir yans›mas› olan bu anlay›fl›n temelinde ise, yine kendine güvensizlik, yine
mücadelenin görevlerinden kaç›fl, yine kof görüntü hayalleri vard›r. Keza 12
Eylül öncesi TKP’nin UDC (Ulusal Demokratik Cephe) ça¤r›lar› da ayn› mant›-
¤›n ürünü olarak gündeme gelmifl ve k›sa sürede iflas etmifltir.
Birlik konusunda zaaflar›n ortak noktas› ise “Dostlar al›flveriflte görsün”e
benzetebilece¤imiz bir mant›¤›n egemenli¤idir. Hiç bir olumluluk vaadetmedi-
¤i halde, bu kadar çok birlik önerisinin yap›lmas›yla yapanlar›n da genellikle
mücadelenin boyutlar› karfl›s›nda yetersizlikleri a盤a ç›kanlar, zay›f düflenler
veya ismi var kendi yok yap›lar olmas› bunun en bariz göstergesidir. Öyle ki,
3-5 kiflilik topluluklar, bireyler dahi birlik ça¤r›lar› yapmaya, gayri ciddi görüfl-
ler üretmeye, sa¤a sola suçlamalar ya¤d›rmaya bafllam›fllard›r. Nas›l olsa kim-
se hesap sormuyor; nas›l olsa onca olumsuz deney, sonuçlar› hakk›nda tek bir
laf etmeksizin kavgayla sonuçlanm›flt›r; nas›l olsa birlik konusu isteyenin at kofl-
turabildi¤i bir alan olmufltur.
12 Eylül’de gereken dersleri ç›kard›¤›n› iddia eden Türkiye devrimci ve yurt-
sever hareketlerinin ne oranda ders ç›kard›klar›n›, asl›nda bu konuda hala de-
vam ettirdikleri çizgileri göstermektedir. Hiç bir ders ç›kar›lmam›flt›r ve flimdilik
ç›karmaya niyetleri de yoktur. Son dönemlerde yo¤unlaflan birlik, cephe vb.
ça¤r›lar› bunu göstermektedir.
Soyut anlamda ele al›nd›¤›nda, belli noktalarda ayn› amaçlar› tafl›yanlar›n
belirli bir platformda bir araya gelmeleri, güçlerini birlefltirip düflmana karfl›
birlikte savaflmalar› bir olumluluktur. Ama bu soyut halidir ve pratik hiç bir za-
man soyut belirlemelerle yürümez, geliflmez. Yaflam, ne denli ideal olursa ol-
sun, ne denli do¤ru ve olumlu olursa olsun, her geliflmenin karfl›s›na kendi ku-
rallar›n›, koflullar›n› diker ve baflar›y› bu kural ve koflullara uyum oran›nda
mümkün k›lar. Yaflam ise mücadeledir, mücadele ideolojidir, ilkelerdir, örgüt-
lenmedir. Tüm bunlar›n yerine ç›karlar› koymak ise daha bafltan hiç bir fley ya-
ratamamay› amaçlamak demektir, kendini ve çevresini oyalamak demektir.
Ve bugün yine laf olsun diye öneriler yap›lmakta, kendini ve çevresini oya-
lamak amac›yla, çeflitli hesaplarla ça¤r›lar yay›nlanmaktad›r. Bunlar› kaba çiz-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 381

gileriyle dahi ele ald›¤›m›zda, sonuçlar› olumlu olmayacak fleylerle u¤rafl›ld›-


¤›n› ve mücadelenin çeflitli niyetlere kurban edilmek istendi¤ini görebilmek
mümkündür. Evet, kabaca da olsa bunlar› ele almak, bu türden oyalamalar›n,
mücadeleyi yanl›fl rotalara yöneltme çabalar›n›n, gereksiz enerji harcaman›n
önüne geçmek gerekiyor.
Çünkü 12 Eylül’ün hemen ard›ndan bafllayan, mücadelenin yanl›fl rotaya
yönlendirilmesi, bofla enerji harcanmas›yla sonuçlanan çabalara son vermek,
her fleyden önce devrimci mücadelenin zorunlu bir görevidir. Bu türden sahte,
gayri ciddi, mücadelenin d›fl›nda her fleyi amaçlayan birlik ça¤r›lar›n›n dev-
rimci mücadeleye verdi¤i zarar hiç de az de¤ildir.
Her zaman oldu¤u gibi, mücadeleden kaç›fl› kamufle etme, mal› götürme,
görüntüyü kurtarma anlay›fllar›n›n do¤al bir yans›mas› olarak 12 Eylül sonra-
s›nda da gündeme gelen birlik, cephe ça¤r›lar›n›n, giriflimlerinin ilginç örnek-
lerine de k›saca da olsa de¤inmek bugünkü birlik ça¤r› ve giriflimlerini daha
sa¤l›kl› de¤erlendirmenin bir yolu olacakt›r.
12 Eylül sonras› bu türden giriflimlerin en ilginç örneklerinden biri DY ve
PKK’n›n öncülü¤ünde gerçekleflen FKBDC (Faflizme Karfl› Birleflik Direnifl Cep-
hesi) deneyidir. Tam bir fiyasko ve kavgalarla sonuçlanarak benzerlerinden
hiçbir fark tafl›mayan bu giriflimden bugün neredeyse övünç vesilesi olarak söz
edilmesi, hatta yeni sahte ça¤r›lar›n gerekçesi haline getirilmesi nedeniyle bu
giriflimin, daha do¤rusu bu fiyaskonun iç yüzünü k›saca da olsa ortaya koy-
mak gerekmektedir.
Daha ‘79’larda Ortado¤u’ya tafl›nan PKK ve 12 Eylül’ün ilk haftas›nda hav-
lu atan DY gibilerinin gündeme getirdikleri ve ad›na FKBDC denilen bu giriflim
daha öncekiler gibi kurulufl bildirisi d›fl›nda hiçbir etkinlik gösterememifl ve bu-
gün karfl›l›kl› suçlamalarla yadedilir hale gelmifltir.
FKBDC deneyi nedir, devrimci mücadeleye ne kazand›rm›flt›r sorular› hala
boflluktad›r. Böyle bir de¤erlendirmeyi yapmadan, sadece “giriflim” düzlemin-
de bir övünç vesilesi olarak ileri sürülmesinin siyasi ve ahlak› boyutu tart›fl›l›r
bir olgudur. Kald› ki, bu giriflimin niteli¤i, alt›nda yatan siyasi hesaplar da sor-
gulanmam›flt›r. Neden böyle bir giriflim yap›lm›flt›r, ne amaçlanm›flt›r, kim ne
tür hesaplar peflinde koflmufltur, sorular›ndan kaçmak mümkün de¤ildir. Ger-
çekten mücadele mi amaçlanm›flt›r, yoksa küçük siyasal hesaplar m› vard›r?
E¤er birlik konusunda yeni ve olumlu ad›mlar at›lmak isteniyorsa bu sorular›n-
da cevaplar› bulunmal›d›r.
Devrimci Hareket daha bafl›ndan itibaren bu cephenin bir yurtd›fl› cephesi ol-
du¤unu tespit etmifl ve amaç olarak ortaya koyduklar›yla mücadeleden yan çiz-
menin k›l›f› haline getirilece¤ini belirtmifltir. Çünkü o zaman da aç›kça ortaya ko-
nuldu¤u gibi bu cephede yer alan yap›lar›n hemen hiç birinin ilke ile herhangi
bir iliflkileri yoktur ve hemen hepsi de mücadeleyi tatil ederek mültecili¤i seçmifl-
lerdir. Cephe bu somut durumun meflrulaflt›r›lmas› için bir araçtan baflka ifllev gör-
memifltir. Ki cephenin yay›nlad›¤› yaz›da da bu aç›k olarak ortaya konulmufltur.
“Önümüzde duran devrimi haz›rlamak ve örgütleme görevi hiç bir gru-
bun tek bafl›na alt›ndan kalkamayaca¤› kadar büyük ve zorludur.
“Türkiye’deki faflist rejimin devrimle devrilip halklar›n devrimci-demok-
ratik iktidar›n› amaçlayan bir siyasal program gerçeklefltirecek temel örgüt-
382 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lenme birleflik direnifl cephesidir. Bunun d›fl›nda ne bir grubun tek bafl›na,
ne de baz› geçici eylem birliklerinin etraf›nda programs›z ve plans›z bir ara-
ya gelmifl gruplar›n siyasal iktidar sorununu çözmeleri mümkün de¤ildir.”
Görüldü¤ü gibi çizilen manzara tam bir umutsuzluk, karamsarl›k manzara-
s›d›r. Hiç kimse bir fley yapamaz, önce birlik olmak gerekir (ki cephenin gerek-
çelerinden biri de 12 Eylül öncesi birlik sa¤lanamad›¤› için yenilgiye u¤ran›l-
d›¤›d›r). Birlik olmadan ne mücadeleyi sürdürmek, ne siyasal bir program ç›ka-
rabilmek, ne de örgütlenebilmek mümkündür. O halde, yap›lan her fley birlik
sa¤lanamad›¤› sürece bofluna olacakt›r. Sonuç, ülkede her türlü zorlu¤a, iflken-
ce ve katliamlara ra¤men mücadeleyi terk etmeyip halk›n davas›n› savunan, bu
u¤urda mücadele eden devrimciler bofluna çaba harcayan maceraperestlerdir.
Ülkede mücadele flu veya bu flekilde sürdüren güçleri arkadan vurma anlam›n›
tafl›yan bu tespitler hiç bir zaman mücadeleden yana olan güçlerin tespitleri
olamaz. Ki, onlar›n amac› da mücadele de¤ildir zaten, mücadeleden yan çize-
bilecekleri k›l›flar› üretmektir. Cephe bu k›l›flardan sadece biridir.
Tekrarlarsak baflta DY olmak üzere Cephe’ye kat›lanlar›n bir ço¤unun var-
l›¤› bile tart›flmal›d›r. Ve cephe bu anlam›yla kaç›fllar›n›, mücadeleye yan çiz-
melerini meflrulaflt›ran bir araçt›r. PKK aç›s›ndan ise sorun biraz ayr›nt›l›d›r.
PKK’n›n da o dönem mücadele konusunda herhangi bir varl›¤› yoktur. Bir ta-
k›m haz›rl›klar› olmakla birlikte; kendini, yurtd›fl›na tafl›nmas›n› meflrulaflt›r›c›,
geçmiflini aklay›c› bir giriflime ihtiyac› vard›. Sol içi çat›flmalarla örülen geçmi-
fli ve Kürdistan’daki durumu böyle bir cepheyle meflrulaflabilirdi. Onun plan›
da budur ve Cephe’de kendini Kürdistan mücadelesinin temsilcisi, Kürt halk›-
n›n mücadele cephesi gibi kabul ettirdi¤i gibi, sol içi çat›flmalardaki sorumlu-
lu¤unu da bir yandan genele yükleyerek bir yandan da hiç bir ilgisi yokmufl
gibi bu çat›flmalar›n mahkum edilmesine kat›larak gizlemeye çal›flacakt›r. An-
cak sonras› malum. Kimsenin tarihi silmeye ve yeniden yazmaya gücü yetmez.
Cephe iflas etmifl, PKK d›fl›ndaki di¤erleri yeniden kendi tekkelerinin sorunla-
r›yla bafl bafla kalm›fl ve mücadele kaçk›n› konumlar›n› meflrulaflt›rma çabala-
r›na devam etmifllerdir. Cephe gibi bir kalkana sahip de¤illerdir art›k. PKK ise
yakalad›¤› bir tak›m f›rsatlar› do¤ru-yanl›fl de¤erlendirip Kürdistan’da bir güç
olabilmifl ve bu mücadeleyle olumsuzluklar›n›n bir k›sm›n› unutturabilmifltir. Bu
nedenledir ki, cephe konusunu hala kullanabilmekte, mücadelesine dayanarak
cepheyi olumlamaya (en az›ndan giriflim anlam›nda) çal›flmaktad›r.
12 Eylül sonras›n›n mücadele kaçk›nl›¤›yla veya mal› götürme, görüntüyü
kurtarma anlay›fl›yla gündeme gelmifl birlik-cephe giriflimleri sadece FKBDC
deneyi ile s›n›rl› de¤ildir tabi ki... PKK’n›n FKBDC hakk›nda aç›k ve samimi bir
de¤erlendirme yapmadan do¤ru-dürüst bir faaliyeti olmayanlarla kurdu¤u Dev-
rimci Birlik; TKP’nin mülteci revizyonizmini bir araya toplad›¤› Sol Birlik; keza
PKK d›fl›ndaki Kürt milliyetçilerinin Avrupa “Sosyal Demokratlar›” himayesinde
yürütmeye çal›flt›klar› Tevger gibi örnekler bu giriflimlerin belli bafll›lar›d›r.
Yurtd›fl›nda yap›lan bu giriflimler d›fl›nda ülkede de benzer türden çabalar
elbette ki gündemden hiç düflmemifltir. Özellikle 12 Eylül bask›lar›n›n bir neb-
ze olsun hafifledi¤i 1986-87 y›llar›ndan itibaren ortaya ç›kan bu türden giri-
flimlerin ortak noktas› ise, mücadelenin yaratt›¤› potansiyeli kendi etraf›nda to-
parlama çabalar›d›r. Kendilerinin de beklemedi¤i bir potansiyel ortaya ç›km›fl-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 383

t›r, iflçi, ö¤renci, memur kesiminde bafllayan hareketlilik onlara göre k›sa za-
manda denetime al›nabilecek bir olgudur ve bu da bir tak›m giriflimlerle sa¤-
lanabilirdi. ‹flte o dönem bafllayan ve bugün hala bitmeyen bu tart›flmalar›n,
giriflimlerin nedeni bundan baflka bir fley de¤ildir. Bunu nas›l yapacaklar› so-
rusunun cevab› ise yine mücadele de¤ildir. Yap›lmak istenen büyük iddialarla
ortaya bir tak›m kavramlar at›p kitleleri bu kavramlar etraf›nda toparlayabil-
mektir. Birleflik Sosyalist Parti vb. çabalar› bu nedenle gündeme gelmifl, ancak
herkes birbirini tasfiye etmeyi amaçlad›¤› için sonuçlar yine kavgalar ve karfl›-
l›kl› suçlamalar d›fl›nda geriye bir fley kalmam›flt›r. Hepsinin kendi tekkesine
döndü¤ü bu giriflim sahiplerinin bu anlay›fllar›n› terk ettiklerini bugün de söy-
leyemeyiz. Yine pusudad›rlar ve yine her f›rsat› de¤erlendirme peflindedirler.
Di¤er yandan her tür görüflün (görüflsüzlü¤ün) bar›nd›¤› ve esas olarak ör-
gütsüz küçük burjuva ayd›n bireylerden oluflan bir k›s›m çevrelerin gündeme
getirdikleri ve bir fley yaratamad›klar› halde kavgalar› bugün de süren Birlik
çabalar›n› da (Birlik Tart›flmalar› Düzenleme Kurultay› gibi) unutmamak gerekir.
Temelini mücadeleye (özellikle silahl› mücadeleye) karfl› olman›n, küfretmenin
oluflturdu¤u, kaçk›nl›¤›n, ideolojik, siyasi, ahlaki dejenerasyonun amaçland›¤›,
devrimci ilke ve kuralar›n mahkum edilmek istendi¤i, her fleyin oda¤›na bire-
yin yerlefltirildi¤i bu giriflimlerden bir sonuç al›nmas› beklenemezdi ve bir so-
nuçta ç›kmam›flt›r. Mücadelenin geliflimi bunlar› da ezip geçmifl, geriye kavga-
lar› ve küfürleri kalm›flt›r.
Burada de¤inmek ve öne ç›karmak istedi¤imiz olgu tüm bu birlik çabalar›n›n
hiç bir zaman mücadele ve örgütlenmeyi amaçlamad›¤›, gösterifl ve tatmin d›fl›n-
da dar grupsal ç›karlar›n kolland›¤› giriflimler olmas›d›r. Dikkat edilirse Birlik-
Cephe vb. türden ça¤r›larla gündemi meflgul etmeye, dikkatleri üzerine çekmeye
çal›flanlar›n, istisnalar hariç, hemen tümünün mücadeleyle en küçük bir ilgileri
yoktur. Mücadele etmezler, etmeye, bu zorlu¤a katlanmaya da hiç niyetleri yok-
tur, halk› ve kendilerini (ve de çevrelerini) oyalamak d›fl›nda bir amaç gütmezler.
Bu noktada PKK’n›n durumu özel bir durumdur. Son dönemlerde birlik ça¤-
r›lar›n› üst üste yineleyen (ki bu da ayr›ca incelenmeli) PKK mücadele eden bir
güçtür, ama biraz sonra daha genifl ele alaca¤›m›z gibi birlik istemeyen bir
anlay›fla sahiptir. PKK’n›n tüm giriflimlerinde oldu¤u gibi birlik-cephe giriflimle-
rinde de odak nokta kendisidir; birlik de¤il, ortak mücadele de¤il, kendi de-
yimleriyle kullanacaklar› güçler, kifliliksiz, kimliksiz grup veya grupçuklar arar.
Dolay›s›yla mücadele eden bir güç olmas›na ra¤men, hiç bir zaman mücade-
leyi daha da güçlendirecek birliklere, ittifaklara yanaflmaz, bu konuda herhan-
gi bir baflar› sa¤layamaz ve sa¤layamam›flt›r.

Bugün Kimler Nas›l Birlik ‹stiyor


Buraya kadar kabaca inceledi¤imizde birlik-cephe deney ve giriflimlerinden
anlayaca¤›m›z gibi, birlik Türkiye’de hiç bir zaman mücadeleyi gelifltirme, ye-
ni ad›mlar›n bafllang›c› olma amaçlar›yla gündeme getirilmemifltir. Genellikle
birlik ça¤r›lar›n›n alt› biraz deflildi¤inde s›r›tan olgu siyasal hesaplard›r, müca-
deleden kaç›flt›r.
Bugün yine birlik ça¤r›lar› gündemdedir. Ve bizler flayet mücadelenin gelifl-
384 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mesini, yeni kazan›mlar yaratmas›n› istiyorsak, bu birlik ça¤r›lar›n›n alt›n› defl-


meli, her ça¤r›ya soyut bir birlikçilik özlemiyle yaklaflmamal›y›z. Bugüne dek
sergilenen tutars›zl›klar› ve küçük hesaplar› göz önünde tutarak kuflkucu olma-
l›y›z. Bu, her fleyden önce halklar›n mücadelesi karfl›s›nda duyulmas› gereken
devrimci bir sorumluluktur.
Birinci olarak ele al›nmas› gereken “ça¤r›”, PKK Ortado¤u Temsilcili¤i im-
zas›n› tafl›yan ve 4.11.1991 tarihli (ki Aral›k ay› ortalar›nda da¤›t›lm›flt›r) “Tür-
kiye’li Tüm Devrimci ve Demokrat Güç ve Kiflilere” hitap eden ça¤r›d›r. Her
fleyden önce flunu belirtmeliyiz ki, örgütsel birli¤ini koruyan, siyasi kimli¤e sa-
hip bir örgütün bu garip ça¤r›y› ciddiye almas› beklenemez. Çünkü bir kere
ça¤r›, PKK ad›na de¤il PKK Ortado¤u Temsilcili¤i ad›na yap›lm›flt›r. Bir alan
temsilcili¤ini örgüt merkezlerinin muhatap almas› düflünülemez, ad› üstünde
Ortado¤u Temsilcili¤i... Ve böyle bir örgütlülük ise, ancak bulundu¤u alana öz-
gü ve o alan›n örgütlülüklerine yönelik çeflitli ça¤r›lar yapabilir. Kim olursa ol-
sun, bir örgütün Ortado¤u Temsilcili¤i kendini örgüt merkezlerini muhatap al›p
da tüm Türkiye hakk›nda politikalar öneremez, ça¤r›lar yapamaz. Yaparsa da
sadece kendini ba¤lar ve ba¤l› oldu¤u örgütün örgütsel iflleyifli ve amaçlar›,
niyetleri hakk›nda kuflku uyand›r›r. Do¤ald›r ki, ciddiye de al›nmaz. Di¤er yan-
dan, bu garip ça¤r›n›n ciddiye al›nmamas›n› (en az›ndan ciddi, ilkeli örgütler
aç›s›ndan) gerektiren bir noktada, ça¤r›n›n örgüt, dernek, kifli ayr›m› yap›lma-
dan herkese yap›lmas›d›r. Siyasi örgütlerle derneklerin, hatta kiflilerin ayn› po-
taya konuldu¤u böyle bir ça¤r›n›n tafl›d›¤› hakaret ö¤esinin yan›nda, gerçek-
ten birlik isteyip istemedi¤i yolundaki kuflkular› güçlendirdi¤i de bir gerçektir.
Di¤er yandan, yap›lan bu ça¤r›n›n somut olarak nas›l gerçeklefltirilece¤i,
nas›l ve nerede toplan›laca¤› konusunda da aç›k bir fley yoktur. Sadece “birlik
yapal›m” denilmifl ve susulmufltur. Ancak bunun nedenini aramamak gerekir,
çünkü amaç ve beklenti birlik de¤ildir. Ça¤r›y› yap›p ondan sonra susmak bafl-
ka anlam tafl›maz. Ve tabi ki, suçlu yine baflkalar› olacakt›r. Bu PKK’n›n anlay›-
fl›d›r. PKK bu ça¤r›s›yla sa¤l›kl›, ilkeli temelde oluflacak birliklerin önünü t›ka-
mak, daha bafltan herkesin reddedece¤i önerilerle ve yöntemlerle birlik istekle-
rini köreltmek istemifltir. Burada amaç birlik de¤ildir ve bunun en önemli iflaret-
lerinden biri de, PKK’n›n en yetkili a¤›zdan tüm Türkiye devrimcilerine en ba-
ya¤› küfürleri sarfetti¤i bir dönemde, böyle bir ça¤r›n›n gündeme gelmesidir.
Bir yandan sa¤a sola en baya¤› türden küfürlerle yap›lan sald›r›lar, dedikodu-
spekülasyon düzeyini aflmayan “elefltiri”ler, kontrgerillan›n aleti dedi¤i burjuva
bas›n›n arac›l›¤›yla devrimcilere yönelik suçlama ve karalamalar gündemde tu-
tulurken, di¤er yandan yap›lan bu tip birlik ça¤r›lar›n›n hiçbir samimiyeti ve
inand›r›c›l›¤› olamazd› ve sonuçsuz kalmaya da mahkumdur; ki PKK’da bunu
biliyor olsa gerek ki, ça¤r›n›n d›fl›nda hiç bir giriflimde bulunmam›fl ve sanki
böyle bir ça¤r› yapan kendisi de¤ilmifl gibi “unutup” gitmifltir. Böyle olmas› da
do¤ald›r, çünkü PKK’n›n bu ça¤r›dan bekledikleri fazla bir fley de¤ildi, onun
için “taktik” bir ad›md› ve o ad›m at›lm›flt›. Art›k yeni bir ad›m gündemdeydi,
bu ise, HEP’de birlik ça¤r›s›yd›. ‹lginçtir ama bu, egemen birlikçilik anlay›fl›n›n
tipik göstergesidir. FKBDC’nin ne oldu¤u, hakk›nda bir de¤erlendirmenin yap›l-
mad›¤› bir aflamada Devrimci Birlik “kuruluyor”, Devrimci Birlik’in ne oldu¤u,
sonuçlar›n›n neler kazand›r›p neler kaybettirdi¤i de¤erlendirilmeden Ortado¤u
Miliyetçilik Ç›kmaz› 385

Temsilcili¤i imzas›yla yeni bir ça¤r› yay›nlan›yor ve bu ça¤r›yla ilgili hiç bir fley
yap›lmadan HEP’de birlik önerisi ortaya at›l›yor. Tüm bunlar›n ciddiyetle, dev-
rimci mücadeleyi gelifltirmeyi amaçlayan bir anlay›flla ilgisi yoktur.
Asl›nda bütün bunlarda anlafl›lmayacak bir yan yoktur. Bu PKK politikac›l›-
¤›d›r ve övünerek ifade ettikleri gibi Ortado¤u politikac›l›¤›n›n bir göstergesi-
dir. Bu ç›karlara göre her türlü manevray› olanakl› k›lan, hiç bir ilke ve kurala
sahip olmayan bir politikad›r. PKK’n›n burjuva bas›n› için verdi¤i demeçlerde,
Türkiye Sol hareketine ve özel olarak Devrimci Hareketimize yöneltti¤i suçla-
malar, karalamalar, daha da ötesi küfürler karfl›s›nda Devrimci Hareketimiz ya-
y›nlad›¤› “PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?” bafll›kl› bildiride vurguland›¤› gi-
bi, PKK’n›n kendi d›fl›nda sola bak›fl› “kullanma”, “yönetme” mant›¤›yla biçim-
lenmifltir ve bu, bugün daha da anlafl›l›r bir biçimde a盤a ç›km›flt›r.
Evet, PKK birlik istemiyor, kullanaca¤›, yönetece¤i kimliksiz grup veya grup-
çuklar ar›yor. Ve Ortado¤u Temsilcili¤i imzas› ile yay›nlanan bu son ça¤r›s›n-
da ilk anda bir birlik ça¤r›s› gibi görünse de asl›nda kendi dediklerini tekrar-
layacak ve esas olarak ulusal hareketin destekçisi konumunda kalacak grupla-
ra hitap etmektedir. Yaz›da geçen “Gelinen aflamada dün tamamlanmam›fl
görevlerin tamamlanmas› ve herkesin devrim karfl›s›ndaki sorumlulukla-
r›n› mutlaka yerine getirmesi gerekmektedir. (...) Partimiz Türkiyeli dev-
rimci ve demokrat tüm parti, örgüt, kitle kurulufllar› ve kiflilere günün da-
yatt›¤› görevleri tart›flma ve gerçekçi sonuçlara ulaflmada ciddi bir ad›m
olacak giriflimlere ça¤›rmaktad›r.” Burada sözü edilen birlik de¤il, PKK üslu-
buyla bir “görev emri”dir. PKK üslubunu biraz yak›ndan bilenler hemen anla-
m›fllard›r ki; “devrim” kendi ulusal mücadelesidir, görevler ise “bugüne kadar
Kürt sorunu hakk›nda hiç bir fley yapmayan”, “Türk solu”nun kendi ulusal mü-
cadelesine destekçi bir tutum tak›nmas›d›r.
Bu mant›k daha sonra gündeme sokulan politikalar ve söylenenlerle birlefl-
tirildi¤inde, çok daha vahim sonuçlara gebe bir durumun yarat›c›s› olmaya
adayd›r. Bu noktada birlik vb. tart›flmalar› bitmifltir. Art›k PKK’n›n kendi amaç-
lar› ve bu amaca giden yolun düzlefltirilmesi söz konusudur.
Hedefledi¤i amaca varmak için PKK’n›n seçti¤i yol ise hiç de devrimcilerin
benimseyebilece¤i bir yol de¤ildir. Temel yöntem kendi d›fl›ndaki herkesi bir
hiç saymak, hatta bunu elefltiriyle ilgisi olmayan küfürlerle yapmakt›r. Türki-
ye’de devrimcilik yoktur, herkes devrim istismarc›s›d›r, var olan tek devrimci ol-
gu Kürdistan’da PKK’n›n sürdürdü¤ü “devrim”dir; Türkiye solu bir enkazd›r,
ideolojik ve politik olarak düflkünlük içerisindedir, kifliliksizdir, teröristtir, h›rs›z-
d›r, sahtekard›r vb... Dahas› yap›lan her fleyi PKK yapm›flt›r, kendisi d›fl›nda
hiç kimse hiçbir fley yapmam›flt›r. Her fley kötüdür, iyi olan tek fley ölülerdir
(çünkü ölüler zarars›zd›r). Var olan bütün olumluluklarda ona aittir... (1) Ken-

(1) Son olarak 5-11 Temmuz 1992 tarihinde Yeni Ülke gazetesinin “Bir Konu
Bir Konuk” köflesinde Kamil Poyraz ad›yla yaz› yazan kifli, adeta süflörün sözleri-
ni tekrar ederek, bu kez de Türk halk›n›n öncüsü, kurtar›c›s› olma ad›na sola kü-
fürler savurmaktad›r. Yine herkes kötü, yine her fley, dün, bugün, bütün tarih kö-
tü, bütün önderler kötü... Kamil Poyraz’› dersini iyi ezberledi¤i için kutlamaktan
baflka bir fley gelmiyor elimizden.
386 Miliyetçilik Ç›kmaz›

disi d›fl›nda bir fley yapmaya kalkmak ise oldukça zararl›d›r, herkes neyi nas›l
yapaca¤›n› PKK’ya sormal›d›r. Ve onun her dedi¤ini, her tespitini kabul etme-
lidir. Çünkü Türkiye Solu’nun PKK’ya diyet borcu vard›r. Evet, gerçekten de
PKK böyle düflünüyor. Ona göre bugün Türkiye Solu varl›¤›n› (ne kadar kötü
olursa olsun bu varl›¤›n› ve yaflam›n›) PKK’ya borçludur. PKK’n›n talep etti¤i bu
diyet borcunun gerekçeleri ise az de¤ildir. Kabaca bir kaç tanesini s›ralarsak:
- Türkiye’de idam edilmeyenleri PKK kurtarm›flt›r, PKK mücadelesiyle bu
idamlar› durdurmufl, oligarfliyi korkutmufltur. Kendi d›fl›nda geliflen hiç bir fleye,
katliamlara, bask› ve teröre, her türlü sald›r›ya hiç bir tepki göstermeyen, böy-
le bir anlay›fla sahip olmayan PKK’n›n bunu iddia etmesinin mant›¤›n› kavramak
zordur. Kald› ki bu konudaki abartmay› ve her fleyi kendine yontmak anlay›fl›n›
görebilmek için, 12 Eylül sonras› idamlar›n geliflimine ve siyasi ortama kabaca
bir göz atmak yeterlidir. PKK’n›n kendi dünyas›nda yaflad›¤›n› görebilmek için
gereksiz de olsa tek bir örnek vermek yeterlidir. Erim-Dikler davas›, Devrimci
Sol Ana Davas›ndan ayr›lm›fl 6 Devrimci Solcu gerekti¤inde idam edilmek üze-
re rehine olarak idama mahkum edilmifltir ve bu da cuntan›n ilk alt› ay›nda bi-
tirilmifltir. Ancak bu alt› Devrimci Solcu, hala idam edilmemifltir. Ve ‘84 sonuna
kadar da PKK’n›n ülkede görünen, bilinen hiç bir faaliyeti yoktur. PKK o s›rada
“hiç bir grup tek bafl›na bir fley yapamaz” diyerek cepheler kurmak için Avru-
palardad›r. O halde bu alt› Devrimci Solcunun idam›n› kim engelledi?
- Firarlar› da PKK sa¤lam›flt›r... Çünkü PKK’n›n mücadelesiyle cezaevlerinde
yumuflama sa¤lanm›fl ve kimileri bundan yararlan›p firar etmifllerdir. Evet, flim-
di bu PKK’n›n sa¤lad›¤› bu olana¤›n de¤erini bilmeyip bir teflekkür bile etme-
yen, PKK’ya emrine haz›r›z tekmili vererek bu borcunu ödemeyen “kimileri”,
kalk›p da bu yumuflaman›n esas olarak cezaevleri mücadelesiyle sa¤land›¤›n›
ve bu noktada bafl› çeken cezaevlerinin herkesçe bilindi¤ini buralardaki firar-
lar›n esas olarak devrimci iradenin gücü ve yarat›c›l›¤› ile gerçekleflti¤ini söy-
lese ve de “PKK’n›n sa¤lad›¤›” bu yumuflamadan esas olarak Kürt yurtsever tut-
saklar›n›n yararlanmas› gerekti¤i halde, neden bugüne kadar tek bir Kürt yurt-
severin bu olanaktan yararlanamad›¤›n›, bunu neyin engelledi¤ini (acaba bun-
da da m› “Türkiye Solu” suçlu?..) sorsa, PKK nas›l bir cevap verecektir? Verile-
cek cevaplar› mutlaka vard›r, çünkü özel savafl, provokasyon, iflbirlikçilik, iha-
net vb. kavramlar o kadar basitlefltirilmifltir ki...
- Cunta seçim mi yapt›rm›flt›r, bunu da PKK’n›n mücadelesi sa¤lam›flt›r!.. Emi-
niz ki PKK, bu söylediklerine inand›racak insanlar buluyordur. Ama herkesin be-
lirli bir tarih bilgisi oldu¤u ve o dönemi bizzat içinde yaflayanlar›n henüz ölme-
di¤i bu dönemde böyle bir iddiay› ciddi bulmak, üzerinde düflünmek, kafa yor-
mak bizim iflimiz de¤il. Cuntan›n seçim programlar›n› aç›klad›¤› tarihlerde PKK
yine ülkede yoktur, bunu bilmeyen mi var? Ama yine de bilmedi¤imiz bir fleyler
vard›r. Örne¤in cunta o s›ralarda PKK’n›n Avrupa’da dolafl›p bir cephe kurma-
ya çal›flt›¤›n› haber alm›fl ve gelen bu büyük cephe tehlikesini göz önüne ala-
rak seçim oyununa baflvurmufl olabilir. Bilemiyoruz. Bilse bilse cuntac›lar bilir,
onlar da yay›nlad›klar› an›larda bu konuya bugüne kadar de¤inmediler.
- Be¤enmese de kendi d›fl›nda bir silahl› mücadele mi var, onu da PKK sa¤-
lam›flt›r. Nas›l sa¤lam›flt›r peki?.. Ortam haz›rlam›flt›r, silahsa silah, e¤itimse
e¤itim, paraysa para vb. (bunlar› vermemifltir ama vaat etmifltir). Ama nankör
Miliyetçilik Ç›kmaz› 387

“Türkiye Solu” bunun de¤erini hiç bir zaman bilememifltir. (PKK’n›n dediklerini
yapmam›flt›r.) Her fleyi bir kenara barakal›m, kimin kime karfl› nas›l bir tutum
içinde oldu¤unu, ortam haz›rlamak bir yana, engellemek için hemen her türlü
manevran›n yap›ld›¤›n› herkes biliyor. PKK’da biliyor tabi ki, ama o bilmeyen-
lere hitap ediyor.
Kald› ki, silahl› mücadele, yard›mla, destekle, hele hele vaatle geliflmez,
hatta verilmez. Bunun için öncelikle ba¤›ms›z ideolojik-siyasi bir çizgi, kararl›-
l›k, uzlaflmazl›k ve cesaret gerekir. Bunlar da Devrimci Hareketin öteden beri
sahip oldu¤u özelliklerdir.
- Oligarfli daha çok bask› için yeni hükümete (erken seçim), yeni yüzlere mi
ihtiyaç duymufltur, bunu da PKK sa¤lam›flt›r... Her fleyi kendisiyle bafllat›p biti-
ren bir anlay›fl›n mütevaz› olmas›n›, mücadelenin hakk›n› vermesini bekleyeme-
yiz. Bu anlamda PKK’n›n bu türden abartmal› iddialar›n› da fazla ciddiye al-
m›yor, herkesi lay›k oldu¤u, hak etti¤i biçimde de¤erlendirmek istiyoruz. Her-
kesin de böyle bakmas›n› bekleriz. Her olay› “ben” diye bafllatmak ve bitirmek
k›sa vadede bir fleyler kazand›rsa da bir süre sonra kendini vuran bir silah
haline gelir. Kald› ki, oligarfliye bask› için yeni hükümetler oluflturmas›na izin
vermek, hatta bir yerde desteklemek de vard›r bu politikada. Keza yeni yüzle-
ri “ben” canland›rd›m (Demirel, ‹nönü, Ecevit, Türkefl, Erbakan vb.) deyip on-
lar› da “taktik” ad›na desteklemek, önlerini açmak da vard›r. Düzenden umu-
du kesilen halk kitlelerine parlamentoya ve seçimleri yeniden umut olarak sun-
mak da vard›r. Her fleyi “ben” yapt›m diyenler bu gereksiz ve neye hizmet et-
ti¤i bilinmeyen abart›l› övünmeleri bir kenara b›rak›p bu sonuçlarda tafl›d›¤›
sorumlulu¤u ortaya koysa daha faydal› bir ifl yapm›fl olur.
Evet, PKK’n›n “ben yapt›m”lar›n› saymak oldukça uzun bir yer tutar. Bu ne-
denle k›sa kesiyoruz, amac›m›z sadece mant›¤› vermek ve bu mant›¤›n birlik
iste¤ine ne kadar uzak düfltü¤ünü ortaya koymakt›. Herfleyi “ben” yapt›m de-
yip örgütlere küfretmekle, varl›klar›n›, siyasi kimliklerini inkar edip PKK’ya tabi
olmalar›n› istemekle, diyet borcunuz var deyip bunu olur olmaz öne sürmekle
birlik anlay›fl› ba¤daflmaz.
Birlik diye sorun olan bir anlay›fl, bu dile¤ini, küfürler, tehditler eflli¤inde di-
le getirmez. Bir yandan birlik önerip bir yandan da “ezer geçerim” türünden
tehditler savurmak do¤ru bir çizginin de¤il kendine güvensizli¤in, t›kanm›fll›¤›n
ve yeni bir fley üretememenin ifadesidir.
Ve PKK milliyetçi temelde örgütlenen tüm örgütlerin tarihlerinde kaç›n›lmaz
olan bir t›kanmayla karfl› karfl›yad›r. Varolan çizgisiyle mücadeleye yeni bir
ad›m att›ramamakta, yeni kazan›mlar›n önünü açacak taktikler üretememekte-
dir. Çünkü stratejik anlay›fl›, kültürü buna uygun de¤ildir.
Bugün PKK ideolojik olarak sola sald›rd›¤› kadar burjuvaziye sald›rm›yor ve
burjuvaziyle aras›ndaki çizgi Sol’la aras›ndaki çizgiden daha incedir. Bu nok-
tada burjuvaziye yönelik uzlaflma ve görüflme ça¤r›lar›n› sola yönelik birlik
ça¤r›lar›ndan daha somut ve s›k yap›yorsa düflünmek, alt›nda yatan nedenleri
bulmak zorunday›z. Ve tüm bunlar, yukar›da da belirtti¤imiz gibi, sorunun kay-
na¤›ndaki yanl›fl strateji ve taktiklerden, dünyaya ve Türkiye’ye yanl›fl bak›fl›n
getirdi¤i ideolojik-siyasi t›kan›kl›ktan do¤maktad›r. Onu sola karfl› böyle h›rç›n-
laflt›ran ve burjuvaziye görüflme, uzlaflma ça¤r›lar›yla, seçim ittifaklar›yla, dü-
388 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zen kurumlar›na karfl› aç›k kap› diye adland›rabilece¤imiz bir tutum tak›nma-
ya iten de, bu içinde bulundu¤u durumdur. T›kan›kl›k burjuvaziye görüflme ka-
nallar› aç›k tutularak afl›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Kanallar›n aç›k tutuldu¤unun
mesajlar› ise esas olarak, görüflelim, uzlaflal›m ça¤r›lar›yla de¤il, sola sarfedi-
len küfürlerle, devrimciler ile aras›na çizgi çekildi¤i burjuva bas›n vas›tas›yla
gösterilerek verilmektedir. Terörist suçlamalar›, biz kendi aram›zda anlafl›r›z
ama onlarla nas›l anlaflacaks›n›z türünden mesajlar›, büyük flehirlerdeki terörü
durdururum sözleri hep bu çabalar›n ürünüdür. Ama PKK ne OsmanI›’y› ne de
bugünkü Osmanl› mirasç›lar›n› do¤ru analiz edemedi¤i için hep yan›l›yor.
Bu noktada birlik ça¤r›lar›yla ilgili hiçbir giriflim yapmadan ayn› günlerde
Türkiye Devrim Partisi’nin kurulaca¤›n› (kendi ifadeleriyle “dayat›laca¤›n›”)
aç›klamalar›n› da bu politikalar›ndan ayr› düflünmemek gerekir.
“Biz isterdik ki, Türkiye’nin devrimcileri taraf›ndan yap›ls›n (partiyi
kastediyor-bn) ama öyle anlafl›l›yor ki bu konuda fazla bir baflar› sa¤la-
yamayacaklar ve tam bir teorik bunal›m, pratik kargafla içinde yaflamak-
tad›rlar. Dolay›s›yla bir öncü çal›flmas›na bizim katk› teflkil etmemiz, Tür-
kiye ortam›na da bir devrimci halk partisi dayatmam›z kaç›n›lmaz hale
gelmifltir.” (A.ÖCALAN, 14.11.1991, Serxwebun, S. 120. Aral›k 1991)
Evet, “PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?” sorusunun cevab› art›k a盤a ka-
vuflmufltur. PKK, mutlaka Türkiye’yi de içine alan bir örgüt kurmak durumunda-
d›r. ‹deolojik-siyasi açmazlar› onu buna zorlamaktad›r. Bunun için kendi d›fl›n-
daki herkes yok say›lmal›, kötü olmal›d›r. ‹flte bu noktada ortaya ç›kan birlik
ça¤r›lar› ve bunun gereklerinin yap›lmamas› devrimcilere yönelik en baya¤›
hakaret ve küfürlerin sarfedilmesi bir anlam kazan›yor. Tüm bunlar kendi kura-
caklar› yeni örgüte meflru bir zemin yaratma “takti¤i”nin sonucudur tüm bun-
lar. Ve bu taktiklerine engel olan herkese, herfleye bütün güçleriyle sald›rmak
gerekiyor onlara göre. Dolay›s›yla her sald›r› ve hakaret bir öncekini arat›r bir
duruma dönüflerek sürüyor. Gerekti¤inde gündemi belirleyen, dost-düflman ta-
raf›ndan ciddiye al›nan (PKK görmek istemese de) Devrimci Hareketin varl›¤›
ve özellikle de her geçen gün geliflmesi, silahl› fliddeti yükseltmesi onlar› daha
da sald›rganl›¤a ve hakarete itmifltir. Onlar da ne ki, 3-5 terörist, onlar› hapis-
hanelerden bile biz kurtard›k, kaç ayaklanma yapm›fllard›r (bir süre önce kaç
eylem yapm›fllar diyorlard›) vb... Ve sözüm ona devrimciler “biz Türkiye’nin
PKK’s› ve APO’suyuz” diyorlarm›fl... Çok ilginç, devrimcilerin birilerine özenme
veya öykünme diye bir dertleri yoktur, kendi isimleri yeterlidir. Baflkas›na özen-
mek, öykünmek insan› yüceltmez, alçalt›r. Herkes “kendi” oldu¤u sürece bir de-
¤er tafl›r. Bu tür fleylerin ifade edilmesi pek de sa¤l›kl› düflünülmedi¤ini göste-
rir. Ayr›ca öyle olsa bile PKK’n›n bununla övünmesi gerekmez mi? Ama PKK si-
lahl› mücadeleyi baflkalar›n›n da gelifltirmesine sevinmiyor, k›z›yor. Neden?
Ve PKK kendi d›fl›nda geliflecek, güçlenecek silahl› bir hareketin Kürt halk›-
n› etkilemesinden de korkuyor. Zay›fl›klar›n›, sadece zora dayal› fleylerin çok
rahatl›kla k›sa sürede olumsuzluklara dönüflebilece¤ini kendileri de biliyor.
Onun için özellikle de Kürt kökenlilerin gerek önderlik mekanizmalar›nda, ge-
rekse ileri seviyelerinde yer ald›¤› devrimci örgütlenmelerden ürküyor, geliflme-
lerini istemiyor.
Öyle ki, silahl› mücadele veren hareketleri görmemek için ola¤anüstü çaba
Miliyetçilik Ç›kmaz› 389

sarf ediliyor. Sadece ölüler övülüyor, yaflayan, yaflatan her fleye kinle sald›r›l›-
yor. Yaflayan tek bir iyi fley yok. Herkes, devrimciler, halk, kadrolar, herkes ki-
fliliksiz ve devrimci de¤il. Yaflarken kötü olanlar ölünce birden bire çok iyi olu-
yor. Öyle ki, dünya’da tek kifli kal›yor devrimci olan...
Reel politikaya o denli fliddetli sald›rmas›na ra¤men, pratikte yap›lanlarla
as›l reel politikan›n PKK’da canland›rd›¤›n› karfl› ç›k›fllar›n sözde oldu¤unu gö-
rüyoruz. Örne¤in bugün ileri sürülen Ortado¤u devrimi ve daha da ilerisi Tür-
ki-Kürdi-Arabi federasyonu tezleri hangi maddi temelden ileri sürülmektedir.
Maddi temel burjuvaziyle uzlaflma görüflme çabalar›na yön veren mant›ktad›r.
O halde kof da olsa bir güç görüntüsü yaratmak gerekir, burjuvaziyle bu
“güç”le daha iyi pazarl›k edilebilir çünkü. Bunun do¤al sonucu ise Ortado-
¤u’da her ülkeye bir PKK kurma anlay›fl›d›r. Türkiye’ye, Irak’a, ‹ran’a, Azer-
baycan’a vb. her yere ad› parti olan bir PKK komitesi. Bu kadar büyük oyna-
yan ortam› “iyi” de¤erlendirip burjuvaziye ifltah›n› kabartacak öneriler yapan
PKK bu giriflimini bozacak bir geliflmeye elbette izin vermez. Geliflmenin dev-
rimci temelde olmas› da hiç önemli de¤ildir. Önemli olan PKK’n›n ç›karlar›, tak-
tikleridir. Bunun için gerekirse “ezip geçecektir”. Güç mü? Kürt halk› var. Bu
tüm küçük burjuvazinin eline geçirince üzerinde tepindi¤i bir güç anlay›fl›d›r.
Devrimciler ellerindeki gücün üzerinde tepinmez, bu gücü dostlar›na küfür et-
menin, sa¤a sola k›l›ç sallaman›n bir arac› haline getirmez.
Bunun ad› birlikçilik de¤il, tasfiyeciliktir. PKK tüm sözlerine, büyük konuflma-
lar›na ra¤men, devrimci hareketi tasfiye etmekten baflka bir amaç tafl›mamak-
tad›r. Birlik vb. ça¤r›lar› hep bu amac›n meflrulaflmas›na hizmet eden birer
“taktik”ten baflka bir fley de¤ildir. Elde edilmek istenen Türkiye devrimi falan
da de¤ildir. Sadece ve sadece t›kanan geliflmesine bir nefes ald›rmak ve bu-
nun içinde burjuvazi karfl›s›nda yeni bir pazarl›k gücü elde edilmek isteniyor.
Türkiye devrimi için mücadeleyi gelifltirip güçlendiren yap›lar›n tasfiyesi, geri-
de kalan kifliliksiz, kimliksiz birkaç grupçu¤un istenildi¤i gibi yönlendirilen ko-
numa getirilmesiyle milliyetçi politikalar›n burjuvazi karfl›s›nda gücü artacak,
her fley ondan sorulacakt›r. Amaç budur ve bu amaç için her türlü yol da mü-
baht›r. Ki, çok övündükleri Ortado¤u Politikac›l›¤›n›n özü de budur.
Ama bu planlar pek tutmam›flt›r. Çünkü Türkiye devrimini bir bütün olarak kav-
rayan ve gerek siyasi çizgisi, gerekse eylemleriyle Türk ve Kürt halklar›na gerçek
kurtulufl yolunu gösteren devrimci bir geliflim vard›r. Ve PKK’n›n bu politikalar›na
sessiz kalmad›. Devrimcilere yönelik ilk sald›r›lar›nda PKK’n›n ne yapmak istedi-
¤i, amaçlar› ortaya konunca PKK, bu durum karfl›s›nda belli bir sürece yayd›¤›
bu “taktiklerini” tüm zamanlamay› bir kenara b›rakarak ayn› anda gündeme sok-
mufl, ne yaparsam kard›r anlay›fl›yla hareket etmeye bafllam›flt›r. Bu ise gerçek
amac›n›n daha çabuk sergilenmesinden baflka bir sonuç yaratmam›flt›r.
Örgütsel birli¤e ve siyasi kimli¤e sahip hiç bir örgüt, burjuvaziyle uzlaflma-
görüflme çabalar› ve devrimcilere küfür eflli¤inde gündeme getirilen birlik ça¤-
r›lar›n› ciddiye alamazd›. Ve siyasi kimlik diye bir sorunu olmayanlar d›fl›nda
da ciddiye alan olmam›flt›r. Zaten bu kesimler kendi kendine hakaret eden, ne
dedikleri, ne yapmak istedikleri belirsiz bir sa¤l›ks›z ruh hali içerisindedirler.
PKK’n›n her dedi¤ini yay›n organlar›nda tekrarlayan, faflizme karfl› tek kurflun
s›kmayan oturup kalk›p PKK’ya flükranlar›n› sunan ve edilen küfürleri içtenlikle
390 Miliyetçilik Ç›kmaz›

benimseyip, tüm bu küfür ve hakaretlerin “hakettik, biz böyleyiz” vb. diyerek


kendi kendine tekrarlayanlar›n hangi ruhla devrimcilik yapt›klar›, onlar› moti-
ve edenin ne oldu¤u kuflkuludur. Di¤er yandan PKK’n›n yapmak istedikleri ko-
nusunda da Türkiye solunun büyük bir kesiminin yeni yeni akl› bafl›na gelmifl-
tir. Ancak ne yaz›k ki, bu kesimlerde treni kaç›rm›fl, uzun bir süre figüran ol-
duklar› bu oyunda siyasi kimliklerini büyük oranda yitirmifllerdir.

HEP’te Neyin, Kimin Birli¤i?


Günümüzde çeflitli kesimlerde tart›flma konusu olan birlik ça¤r›lar›ndan bi-
ri de “HEP’te Demokratik Birlik” olarak gündeme gelen ça¤r›d›r. Bafllang›çta
büyük iddialarla ortaya at›lan fakat daha sonras›nda bir sonuç ç›kmayan bu
giriflimle yukar›daki bölümde ele ald›¤›m›z faydac›, ben merkezci anlay›fl›n d›-
fl›nda ele alamay›z. Bu anlay›fl kendisinin yönetmedi¤i, kendi kararlar›n›n uy-
gulanmad›¤› hiç bir birli¤e yanaflmaz ve yer almaz. Burada ilkeler de¤il, bu
anlay›fl›n ç›karlar› önemlidir. HEP’te sa¤lanacak bir birlikte de egemen olacak
olan ilkesizlik, bu anlay›fl›n ç›karlar›n›n kolland›¤› bir yönetim ve al›nan karar-
lar olacakt›r. Bunu daha ayr›nt›l› ve örnekleriyle ele almadan önce HEP olgusu
üzerinde biraz durmak gerekiyor.
HEP, bugün onu sahiplenip savunanlar taraf›ndan da ifade edildi¤i gibi,
bafllang›çta “özel savafl”›n bir takti¤i olarak önü aç›l›p, desteklenen bir parti
olarak siyasi arenaya ç›km›flt›r. Ancak daha sonra çeflitli politikalar ve devrim-
ci mücadelenin etkisiyle HEP k›smen faydal› da olabilecek bir konuma çekilmifl-
tir. HEP’in nas›l ve kimler taraf›ndan kuruldu¤u, kuranlar›n niteli¤i herkesin bil-
di¤i olgular oldu¤undan bunun üzerinde fazla durmak gere¤ini görmüyoruz.
Önemli olan HEP’in milliyetçi temelde de olsa hak ve özgürlük mücadelesine
katk› sa¤layan bir kurum haline gelmesidir. Fakat bunu da sadece bir gücün
do¤ru politikalar›na ba¤lay›p, ülkenin koflullar›n›, çeflitli siyasi güçlerin manev-
ralar›n› ve devrimci mücadelenin etkisini reddeden görüfllerin üzerinde durma-
d›¤›m›z›, bunlar›, biraz da kiflisel böbürlenmeden kaynaklanan görüfller olarak
gördü¤ümüzü belirtelim...
HEP’in siyasi gündemde yerini almas› ve belirli bir misyon yüklenmesi esas
olarak 20 Ekim seçimleri nedeniyle olmufltur. Bu noktada esas olarak tart›flma-
n›n oda¤›n› 20 Ekim seçimlerindeki taktikler ve sonuçlar oluflturmal›d›r. Bu ko-
nunun de¤erlendirilmesi için PKK’n›n burjuva partileri ile iflbirli¤i konusuna na-
s›l bakt›¤›n› bilmek gerekiyor.
“Yani burjuva, küçük burjuva, reformist ve hatta devrimci ayr›m›n›
fazla öne ç›karmadan -fakat gelifltirece¤imiz iliflkide güçlerin niteli¤ini
dikkate alacak flekilde- hepsi ile dostluk temelinde iliflkiyi gelifltirmek ge-
rekir. Mevcut düzen içi güçler ve partilerle, onlar›n düzenle olan çeliflkile-
rini daha iyi a盤a ç›karmak için iliflkileri dostluk çerçevesinde götürmek
gerekir.” (A. ÖCALAN 8.5.1990, Cephe ve ‹ttifaklar Sorunu Üzerine, Sexwe-
bun, s. 106, Ekim 1990 syf.15) (abç)
Faflizmle yönetilen, tüm kurumlar›n›n bu temelde belirlendi¤i bir ülkede dü-
zen içi güçler ve partilerle, burjuva vb. ayr›m› yapmadan nas›l dostluk temelin-
de iliflki gelifltirilece¤ini de, düzen kurumlar›n›n düzenle çeliflkilerini art›rmak
Miliyetçilik Ç›kmaz› 391

için onlarla dostluk temelinde iliflkinin devrimci ilke ve taktiklerin neresinde yer
ald›¤›n› da biz bilemiyoruz. Ama biz bilmesek de, PKK’n›n kendi d›fl›ndakile-
rine yaklafl›m›n› belirleyen bu anlay›flt›r. Ve HEP konusundaki durumunda bu
anlay›fl d›fl›nda bir izah› yoktur. Bu anlay›fla yabanc› de¤iliz. Bu, TKP revizyo-
nizminin y›llarca uygulad›¤› burjuva, düzen partileriyle dostluk temelindeki ilifl-
kileri u¤runa tüm halklar› ve devrimcileri karfl›s›na ald›¤› bir politikad›r. Yeni
hiçbir yönü olmayan bu politikan›n bugün dönemsel sonuçlar›na bak›p da
“müthifl”, “ilk defa” vb. türünden tespitler yapman›n hiç gere¤i yoktur.
Bugün PKK yukar›da yapt›¤›m›z al›nt›daki görüfllerine uygun olarak HEP’i
desteklemesine, SHP ile ittifak kurmas›na, hatta SHP-DYP koalisyonuna güven
oyu vermesine onay verdi¤i halde, bütün olumsuzluklar›n suçunu yine devrim-
ci hareketlere y›kmaya çal›flmaktad›r. Özel savafl›n bir takti¤i olarak niteledi-
¤i seçimleri burjuva partileriyle ittifak kurarak kat›lan bir görüflün “Seçim Çare
De¤il, Devrim” fliar›n› elefltirmeye, küçümsemeye kalkmadan önce, Özel Savafl
Takti¤i dedi¤i seçimlere kat›lmakla neyi elde etti¤ini, seçimleri meflrulaflt›rmak,
daha fazla bask› ve terör için oligarfliye taze kan verme çabalar›na destek ya-
ratma d›fl›nda bir sonuç yaratamad›¤›n›, halklar›n ve devrimcilerin bu koalis-
yon döneminde yaflad›klar›n› çarp›tmadan aç›klamas›n›, burada kendi sorum-
lulu¤una düfleni samimiyetle ve dürüstçe üstlenmesi gerekirdi. Di¤er yandan se-
çim konusunda, biz devrimcilerle ittifak kurmak isterdik diye bir fleyde ileri sü-
rümez. Çünkü yollar daha bafltan ayr›lm›flt›. Seçimleri meflrulaflt›rmak, düzen-
den umutlar› kesilen halklar› yeniden parlamentonun kuyru¤una takma politika-
lar›yla kendi kurtulufllar›n›n, kendi mücadeleleriyle olaca¤›n› söyleyen devrim-
ci görüfl aras›nda herhangi bir ittifak olamazd›. Evet, PKK bu konuda ittifak
aram›flt›r. Arad›¤› yer ise düzen partilerinin platformudur. Burjuva milliyetçisi
SP ile yapt›¤› bir kaç görüflmeyi ise kimseye “devrimcilerle de görüfltük” biçi-
minde sunamaz. Bafl›ndan itibaren ki, bunu kendileri de itiraf ediyor, SHP ile
RP aras›nda tercih sorunu olmufltu. RP’nin MÇP ile ittifak› seçmesi üzerine SHP
ile ittifak kurulmufltur. Bu tercihte ilkeler veya SHP’nin ilerici ve benzeri nitelik-
leri de¤il, esas olarak baraj› aflmak kayg›s› ve SHP’nin Kürt sorununda son za-
manlarda tak›nd›¤› “Tan›yoruz” türünden yaklafl›mlar› olmufltur. Di¤er yandan
SHP’nin desteklenmesinde etkenlerden biri de kendi ifadeleriyle sa¤c› (ANAP,
DYP) gibi partilerin güçlenmesini engellemek, özel savafl›n önünde barikat
oluflturmakt›. Ki, seçim sonras› ilk de¤erlendirmelerde de bu aç›kça ifade edil-
mifltir. Bu de¤erlendirmeye göre özel savafl›n takti¤i bozulmufl, son kozlar› olan
erken seçimde bu taktikle ellerinden al›nm›flt›r. Devlet ve faflizm teorilerinden
bihaber bir flekilde özel savafl olgusunu her fleyden ay›r›p bir kenara koyan bu
anlay›fl›n seçim sonras› ç›kan somut durumda DYP-SHP koalisyonunu destekle-
mekten baflka bir çaresi yoktu ve öyle de olmufltur. Nitekim yine özel savafl›n
önünü t›kamak ve demokratik aç›l›m› sa¤lamak amac›yla koalisyona güven oyu
verilmifl ve bu da olgunluk ad›na, biz kan dökücü de¤iliz söylemlerine kan›t
göstermek, siyasi görüflme taleplerini canland›rmak ad›na savunulmufltur.
‹flte çat›s› alt›nda Demokratik Cephe Ça¤r›s› yap›lan HEP bu politikalarla ta-
n›mlanan bir partidir. Seçimlerde SHP ile ittifak kurup destekleyen, DYP-SHP
koalisyonunu ve özel savafl› durduraca¤›, bask›lar› hafifletece¤i, k›smi de olsa
demokratik bir aç›l›m sa¤layaca¤› gerekçesiyle güven oyu veren, dahas› par-
392 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lamentoda kifli düzeyinde dahi bir halk›n temsilcisi gibi davranamayanlar halk
ad›na politikalar üretip halk›n sözcüsü olamazlar. Di¤er yandan HEP milliyet-
çidir ve HEP’i destekleyip Demokratik Cephe için önerenlerin iddialar›n›n aksi-
ne (Kurultay sonras› HEP’in do¤ru bir çizgiye girdi¤ini iddia ediyorlar.) yeni
yönetimin en yetkili kiflisi, Baflkan› Feridun Yazar taraf›ndan sosyalist olmad›k-
lar›, esas sorunlar›n›n s›n›flar vb. de¤il Kürt halk› oldu¤u aç›k bir flekilde ifade
edilmifltir. Böyle bir partinin Kürt ve Türk iflçi s›n›f›n›n, emekçilerinin, yurtsever-
lerinin, ayd›nlar›n›n, kad›nlar›n›n, gecekondu yoksullar›n›n, köylülerinin, me-
murlar›n›n sorunlar›n›, ba¤›ms›zl›k, demokrasi, özgürlük taleplerini savunacak
düflünce ve cesarete sahip olmas› beklenemez.
Bu noktada HEP’te Demokratik Cephe önerisi üzerinde fazla bir fley söyle-
meye gerek kalm›yor. Ancak aç›klanmas› gereken önemli bir nokta var ki, o da
flu veya bu flekilde elde edilen olanaklar›n kendi ç›karlar› do¤rultusunda ve bu-
na hizmet etmek kayd›yla kendi d›fl›na dayat›lmas›ndaki anti-birlikçi, mücade-
lenin ç›karlar›n› gözard› edici tutumlard›r. Burada legal parti olay›na yaklafl›m-
daki yanl›fll›k bir yana, HEP gibi koflullar›n ortaya ç›kard›¤› bir olguyu dayat-
ma sorunu vard›r. Birlik ça¤r›lar›nda vb. ileri sürülen “ya birlik ya çürüme” ve
çeflitli platformlarda ifade edilen birleflmezseniz yok olursunuz vs. ifadeleri bu
anlay›fl›n ürünlerinden baflka bir fley de¤ildir.
Kuflkusuz M-L’ler esas olarak illegal yöntemlerle örgütlenir, mücadele eder
ve devrime haz›rlarken yasal mücadele yöntemlerini de asla reddetmezler ve
koflullar gerekli olgunlu¤a ulaflt›¤› anda legal parti de dahil tüm yasal olanak-
lar› de¤erlendirirler. Burada önemli olan bu koflullard›r. Mücadelenin geliflme
seyri, örgütlenme düzeyi ve ülkenin içinde bulundu¤u ekonomik-siyasi ortam
bunu belirler. Herhangi bir örgüt do¤rulu¤u veya yanl›fll›¤› tart›flma konusu ol-
mak kayd›yla kendilerinin içinde bulunduklar› koflullarda ve geldikleri aflama-
da art›k yasal parti zemininde de mücadele etmek gerekti¤i tespitini yapabilir.
Kimse buna engel olamaz. Ama ayn› yap›, ben böyle bir fley haz›rlad›m ve
kullan›yorum, o halde herkes benim etraf›mda birleflmelidir dayatmas›n› yapa-
maz. Yapt›¤› taktirde ise birli¤i de¤il sadece kendini dayatm›fl olur. Nitekim
HEP’te birlik ça¤r›s›yla ilgili toplant›larda, kat›lan bir k›s›m örgütler taraf›ndan
bu dayatman›n fark›na var›l›p itiraz edilmesi, dayatmac› konumun kabul edil-
memesi politikan›n sadece birilerince bilinmedi¤inin de göstergesidir. Tabi ki,
bu dayatmalar› kabul edip “birlik” kuranlar da var ve olacakt›r. Ama bunun
anlam›, örgütsel ve siyasal iflast›r. fiu veya bu flekilde ideolojik-pratik anlamda
bir teslimiyet demektir. ‹deolojik-pratik ba¤›ms›zl›ktan yoksun olan bu grupçuk-
lar çaresizlik ve yetmezliklerini bu sessizce boyun e¤iflleriyle sergilemifl, yönet-
meye de¤il yönetilmeye aday olduklar›n› da göstermifllerdir.
Buraya kadar ele ald›¤›m›z birlik anlay›fl›n›n kaynakland›¤› noktalar› da
belli ölçülerde açmam›z gerekiyor. Çünkü bu anlay›fl, flu veya bu flekilde her
dönem karfl›m›za ç›kmakta, belli bir dönem gündemi iflgal etmekte, devrimci
mücadelenin daha önemli sorunlar›n› ve görevlerini bir kenara itme tehlikesini
bar›nd›rmaktad›r.
Öncelikle soruna s›n›fsal bak›fl aç›s›yla, sahip olunan ideoloji ile do¤rudan
ilgisi oldu¤unu belirtmeliyiz. Küçük burjuvazinin ç›karc›l›¤› ve güçlü olana yas-
lanma ihtiyac› bu türden anlay›fllar›n her zaman zemini olmufltur. PKK özgülün-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 393

de de sorun farkl› bir kayna¤a sahip de¤ildir. Bu anlam›yla PKK’da egemen


olan s›n›fsall›k de¤il, milliyetçiliktir. Milliyetçili¤in her zaman ön planda oldu-
¤u bu tür örgütlenmelerin hemen her dönem belirli bir aflamadan sonra burju-
vaziyle uzlaflma-görüflme yollar› arad›¤›, ara bir çözüm için çeflitli ödünler ver-
di¤i bir gerçektir.
Bu tür anlay›fllar›n di¤er bir kayna¤› da ideolojik-siyasal anlamda sa¤lam
bir çizgiye, tutarl› bir yap›ya sahip olmamaktad›r. Bu konuda PKK’n›n durumu
çok iyi bir örnektir. Genelde tüm dünya çap›ndaki sorunlardan tutal›m da özel-
likle Ortado¤u üzerine birinci elden konuflan ve bu konudaki tahlillerinin do¤-
rulu¤unu anlata anlata bitiremeyen PKK b›rakal›m Ortado¤u’yu, dünyay›, Tür-
kiye’yi dahi sa¤l›kl› bir flekilde tahlil edememektedir. Ve tüm bu yanl›fll›klar zin-
ciri de Türkiye’yi ekonomik-siyasi yap›s›n› bilmemekten kaynaklanmaktad›r.
Her fleyden önce de PKK faflizmi, Türkiye’de faflizmin devlet yap›s›n› bilmemek-
tedir. Bunu ise uygulad›klar› politika ve taktiklerin derin analizlerini yapmadan
sadece hemen her gün verilen demeçlerden bir kaç›na bakt›¤›m›zda anlama-
m›z mümkündür. Özel savaflla hükümeti, düzen partilerini ayr› yerlere yerleflti-
ren, PKK’n›n koalisyon hükümeti döneminde yo¤unlaflan kontrgerilla eylemleri
karfl›s›nda neredeyse hükümeti aklayarak ona destek vaat etmesi faflizm olgu-
sundan bihaber oldu¤unu da göstermektedir:
“Hükümet bu konuda güçsüzse güçsüzlü¤ünü itiraf etsin, tutars›zsa tu-
tars›zl›¤›n›. Hükümet olmak için bizden yard›m istiyorsa yard›m›m›z› talep
etsin, biz yine gerekeni yapar›z.” (A. ÖCALAN, 2000’e Do¤ru, s.11, S: 15)
Bu tek bir örnek de¤ildir, a¤›zdan yanl›fll›kla ç›kan bir sözde de¤ildir. Ar-
flivler karanl›¤›nda bunun gibi yüzlerce ifade bulmak mümkündür. Keza müca-
deleleriyle demokrasiyi nas›l güçlendirdiklerini, Türk solu d›fl›nda düzen parti-
lerinin bile kendileri sayesinde cesaret kazan›p mücadele etmeye bafllad›klar›-
n› söylemesi de baflka bir örnektir. Ve ilginç olan› da “Türk sol”unu suçlarken
de burjuva partilerini örnek göstermesidir. Bu konuda: (Burada bir yanl›fl anla-
maya meydan vermemek için flunu hemen belirtmeliyiz ki PKK’n›n sürdürdü¤ü
silahl› mücadelenin önemi ve kazan›mlar›n› inkar etmek gibi bir amac›m›z yok-
tur. Kürt halk› nezdinde daha bir yo¤un olan bu kazan›mlar ve silahl› mücade-
le ayr›d›r, bunlar›n politikalarla de¤erlendirilmesi ayr›d›r.)
“Mücadelemizin sonuçlar›n› faflizme karfl› düzen partileri kadar bile
de¤rerlendiremiyorlar.” (A. Öcalan Serxwebun s.122 fiubat 1992 S.22)
Evet, faflizm konusunda Türkiye gerçe¤i konusunda birazc›k bir fleyler bilen
biri Türkefller’in, Ecevitler’in, Demireller’in, Erbakanlar’›n vb.lerinin düzen par-
tilerini faflizme karfl› mücadelesi konusunda ders ç›kar›p uygulayanlar olarak
de¤erlendiremez.
(...)

Birli¤i Mücadele ‹çinde Aramal›y›z, Görevlerde Aramal›y›z


Birlik konusunda, hemen herkesin her türlü niyetle ça¤r› yapt›¤› bu dönem-
de devrimciler mücadelenin ve görevlerinin sorumlulu¤unu duyarak soruna
yaklaflmal› ve yap›labilecekler ile yap›lamayacaklar konusunda net bir görüfle
sahip olmal›d›r. Birlik silah›n› art niyetlerden, küçük hesaplardan, kaç›fl arac›
394 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olmaktan, gösterifl meta› haline gelmesinden kurtarman›n tek yolu budur. Bu so-
rumlulu¤u tafl›mayanlarla, birlikçi görünmek için olur olmaz önerilerle kendini
gündeme sokmaya çal›flanlarla birlik ve benzeri olmaz. Öncelikle kendimizi,
ülkemizi, dostumuzu, düflman›m›z› tan›mak gerekir. Kimin ne yapaca¤›n› nas›l
yapaca¤›n›, kiminle nereye kadar gidilece¤ini hiç düflünmeden olur olmaz bir-
lik diye kendini ortaya atmak marazi bir durumdur. Ve gerçekten bir fleyler
yapmak isteyen, gücü oran›nda yapan, siyasi kimli¤e örgütsel birli¤e sahip
olan bir yap› böyle davranmaz, her fleyden önce mücadeleye ve görevlere
olan ba¤l›l›¤› ve sayg›s› buna engel olur.
Tüm bu olumsuzluklara ra¤men Türkiye’de hiç bir zaman birlik olmaz diye
bir önyarg›ya da sahip olmamak gerekir. Birlikte yap›lacak daha tutarl› ve sa¤-
lam birliklerin önünü açacak y›¤›nla görev ve f›rsat vard›r. E¤er mücadelenin
ç›karlar› ön planda tutulur ve biraz mütevaz› olunursa bu f›rsatlar›n de¤erlen-
dirilmesi, görevlere s›k›ca sar›l›n›rsa halklar›n beklentisine cevap verilmesi o
kadar da zor de¤ildir.
Evet, mütevaz› olmak ve en basitinden, en küçü¤ünden bafllamak gerekir.
Birlikte dernek kurabilmenin dahi çok zor oldu¤u bu olumsuzluklar-güvensizlik-
ler ortam›nda, hiç kimse “devrim için”, “demokrasi için” birlikler peflinde ko-
flup da kendini ve kendilerinden bir fleyler bekleyenleri oyalama, aldatma hak-
k›na sahip de¤ildir. Hiç kimse bu özlemleri, bu iyi niyeti kötüye kullan›p ayr›-
cal›¤› ile donat›lmam›flt›r. Mücadelenin, devrimin, halklar›n ç›karlar›n› düflün-
dü¤ünü iddia eden herkese bir kere daha sesleniyoruz. Büyük konuflmakla, sa-
¤› solu suçlay›p küfür etmekle, yapamayaca¤›n›z fleyler üzerine ahkam kes-
mekle hiç bir yere varamazs›n›z, hiç bir fley kazanamazs›n›z. Aksine çok fley
kaybedersiniz. Yaflam›n gerçeklerini, mücadelenin dayatt›¤› görevleri görmek
gerek. Bu, yap›lacak çok fleyin oldu¤unu size gösterecektir. Her gün karfl›m›za
ç›kan, kendini dayatan somut görevlerdir bunlar. Bu görevlerin bir k›sm›n› bir-
likte yapmamak için -özel niyetler d›fl›nda- hiç bir engel yoktur.
Katliamlara karfl› ç›kmak kimi devrimci ve yurtseverlerin görevidir. Bu görev
neden birlikte yap›lam›yor? Bunlar› birlikte yapmak için birlik görüflmeleriyle,
özel platformlar oluflturulmas›na gerek yok bizce. Ama kimileri kendini genel
devrimci mücadelenin ç›karlar›ndan ve görevlerinden öylesine soyutlam›fl ki,
kendine yönelik olmad›kça, bu türden sald›r›lara karfl› b›rakal›m birlikte tav›r
almay›, ses ç›karmak için bile özel davet bekler durumdad›r.
Oysa bugün katliamlara; tüm ülke çap›nda emekçi s›n›f ve tabakalara her
iki ulustan Türkiye halklar›na karfl› sürdürülen bask›-terör politikalar›na karfl›
ç›kmak, hemen her kesim üzerinde anlaflabilece¤i bir olgudur. Bu olguyu, bir-
likte, mücadelenin ç›karlar› temelinde somutlaflt›rmak zorunlu bir görevdir. Dü-
zenle anlaflma veya kendimize ait küçük hesaplar›m›z yoksa bu do¤rultuda
genel bir zemin oluflturmak zor de¤ildir.
Di¤er yandan “Yeni Dünya Düzeni”ni kurmaya çal›flan emperyalizmin tüm
dünya halklar›na yönelik sald›r›lar›na karfl› ç›kmak hemen herkesin anlaflabilece-
¤i bir zemindir. Sanm›yoruz ki, dönemsel veya grupsal ç›karlar ad›na veya “tak-
tik” ad›na Ortado¤u’da, Latin Amerika’da, Afrika’da her gün yeni ad›mlar atan,
hatta somut askeri gücünü burnumuzun dibinde üstlendiren emperyalizme karfl›
aç›k tav›ra karfl› olunsun. Buna karfl› ç›kmak herfleyden önce halklar›n hak ve öz-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 395

gürlük taleplerine ulus, kimlik mücadelelerine karfl› ç›kmak demektir. Bu konuda


da, anti-emperyalist bir platformda somut eylem birliktelikleri oluflturulabilir.
Her iki konuda da s›n›rlar› belirlenmifl eylem birlikleri için hiç kimsenin si-
yasi çizgisinden bir taviz vermesine gerek yoktur. Gerçekten ilkelere ba¤l›
olundu¤u iddia ediliyorsa, iflte anti-faflizm, anti-emperyalizm gibi herkesin an-
laflabilece¤i bir zemin vard›r. Ve bu zeminde yap›labilecek her türlü eylem bir-
li¤ine kat›lmaya ve çok daha büyük hedefler için birleflenlerin her halde gücü
vard›r. Di¤er yandan tüm devrimci-yurtseverleri toplama diye bir derdimiz de
olmamal›d›r. Samimi olan ve mücadele iste¤i duyanlar için, herhangi bir komp-
lekse sahip olmayanlar için, kendilerini bir yerlere ba¤l› veya diyet borçlusu
hissetmeyenler için böyle bir f›rsat vard›r.
Peki, daha büyük, daha kapsaml› birlikler hiç olmayacak m›d›r? Birlik ko-
nusu hep hayalperestlerin, küçük hesapç›lar›n, kullanmak ve kullan›lmak iste-
yenlerin alan›nda m› kalacakt›r? Elbette ki hay›r! Tüm bu çabalar mücadelenin
geliflimi karfl›s›nda erimek ve yok olmak zorundad›r. Herhangi bir baflar› flans-
lar› da yoktur. Halklar›n mücadelesinin birli¤i mücadele zemininin d›fl›nda bir
yerde gerçekleflmeyecektir, tayin edici olan her zaman mücadelenin kendisi
olacakt›r. Bunun öncüsünün, toparlay›c›s›n› kim veya kimler olaca¤› sorusunun
cevab› ise yine mücadele k›stas al›narak bulunabilir.
Bugün Türkiye devrimci-yurtsever hareketini esas olarak üç gruba ay›rabiliriz:
1- Stratejik veya taktik düzeyde do¤ru veya yanl›fl, düzene karfl› ileri veya
geri boyutlarda mücadele edenler.
2- Bir türlü kendi düflüncelerini hayata uygulayamayan ama yok da olmayan,
sürekli bir çevreyi etraf›nda bulunduran, klasik çal›flma tarz›n› aflamayanlar.
3- Sadece yaz›p çizebildikleri bir dergi ç›karma d›fl›nda hemen hemen hiç
bir fley yapmayan, sa¤a-sola ak›l veren, elefltiren, ahkam kesenler...
Bugün Türkiye’de birinciler olmadan di¤erlerinin yaflama flans› yoktur. Mü-
cadele, do¤ru temelde birlikler ve devrim birincilerin zemininde geliflecektir.
Bunun için mücadeleyi gelifltirmek amac›yla birlik isteyenleri öncelikle ve esas
olarak bu zeminde aray›fllar›na cevap bulmak zorundad›r, birlik bu zeminde
ele al›nmak zorundad›r. Ama bu hemen bugünden yar›na gerçekleflebilecek
kolayl›kta bir olgu da de¤ildir. Mücadele seviyesinin boyutlanarak geliflmesiy-
le birlikte, birlikler de bu süreç içerisinde çok çeflitli biçimler alarak gerçekle-
flecektir. Bunun d›fl›nda dayatmayla sa¤l›kl› bir birlik zeminin oluflmas› mümkün
de¤ildir. Henüz bir çok örgütün kendisine ve halka karfl› rüfltünü ispatlayama-
d›¤›, örgütsel birli¤ini dahi sa¤layamad›¤› koflullarda birlik ça¤r›lar› yapmak,
her türlü niyeti bir kenara b›rakal›m, havanda su dövmek anlam›na gelir. Mü-
cadelenin geliflmesiyle birlikte ikinci grupta ele ald›¤›m›z gruplarda geliflmeye
ayak uydurma veya da¤›lma süreçlerini yaflayacaklard›r. Ancak her iki durum-
da Türkiye devriminin bir kazan›m› olacakt›r. 3. kesimde ele ald›¤›m›z hiç bir
fley yapmaya niyetli olmayan sadece yaz›p çizen, elefltiren, ahkam kesenleri
ise ciddiye almaya gerek yok. Dergi finansmanlar› yok oldu¤unda, hiç bir za-
man devrimci olmayan, özde birer küçük burjuva ayd›n taklitçisi olan bu grup-
lar da yok olacaklard›r.
Evet biz birlikten yanay›z ve bu konuda mücadeleye, mücadelemize güve-
niyoruz.
396 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
ULUSAL MÜCADELEYE SINIF
PERSPEKT‹F‹ ‹LE SAH‹P ÇIKIYORUZ

ULUSAL
MÜCADELEYE SINIF
PERSPEKTİFİ İLE
SAHİP ÇIKIYORUZ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
2 Ekim 1993
Say›: 65

K
ürdistan’daki ulusal kurtulufl mücadelesine M-L bak›fl aç›s› ile yorum
getirmek, halihaz›rdaki mücadelenin do¤ru ve sahip ç›k›lmas› gere-
ken yanlar›n›n yan› s›ra, yanl›fl ve eksik oldu¤u için elefltirilmesi gere-
ken yanlar›n›n oldu¤unu da söylemeyi gerekli k›l›yor.
Do¤rulardan ve yanl›fllardan söz edildi¤inde, elefltirilerin hedefi olan çev-
relerden flöyle bir tepki al›n›yor: “Biz do¤rular›m›z sayesinde büyük bir siyasal
güç haline geldik. Mücadeleyi bugünkü aflamaya getirebilmifl olmam›z, anla-
y›fl›m›z›n do¤rulu¤unun kan›t›d›r.” Evet, bugünkü aflamaya geliflte, yurtsever
hareketin politikalar›nda do¤ru olan yanlar›n pay› aç›kt›r, yads›namaz. Hatta
incelenmesi, örnek al›nmas› gerekir. Bunlar›n bafl›nda silahl› mücadeleyi en
olumsuz koflullarda, her türlü engele ve kay›plara ra¤men ›srarla, inatla sürdür-
mek vard›r. Ancak bu durum yanl›fllar›n olmad›¤› anlam›na gelmez. Mücade-
lede bir dönem için kitlesel güce sahip olan›n, savafl› belli bir aflamaya getir-
mifl olan›n her söyledi¤i ve yapt›¤›n›n do¤ru oldu¤u söylenebilir mi? Yaflanm›fl
birçok deneyim söylenemeyece¤ini göstermifltir.
Devrimci hareket aç›s›ndan do¤ru ve yanl›fllar›n tespiti, sürecin tutana¤›n›
yazmak ya da mücadele edenlere ders vermek için de¤il, öncelikle kendi
ad›mlar›m›z› do¤ru yönde ve sa¤lam zemine atabilmek için gereklidir.
Devrimci hareket, baz› çevrelerin göstermek istedi¤i gibi, Türk halk›n› örgütle-
mek ve Kürk halk›na destek olmakla görevli “Türk Sol” hareketi de¤ildir. Kürt halk›-
n›n ulusal kurtulufl talebi de dahil, Türk ve Kürt halklar›n›n oligarfli ve emperyalizme
karfl› ulusal ve s›n›fsal kurtulufl talebini ifade eden bir devrim hareketidir. Bu anlam-
da, Kürdistan’da Kürt halk›n›n ulusal özgürlük talebine sahip ç›kmak, ulusal müca-
dele vermek, devrimci hareketin pratik ad›mlar›n› çoktan att›¤› bir görev olmufltur.
M-L anlay›fla sahip olanlar, dünyadaki her türlü geliflmeyi, s›n›flar mücade-
lesi süzgecinden geçirerek yorumlar, buna göre sonuçlar ç›kar›r, program olufl-
tururlar. Çünkü dünyadaki toplumsal geliflimin temel çeliflkisi emek-sermaye çe-
liflkisidir. Ancak bunlar› ifade etmek “Biz sadece s›n›fsal mücadele veririz” de-
mek de¤ildir. M-L hareket, halklar›n ulusal kurtulufl taleplerine de sahip ç›ka-
rak, ulusal kurtulufl mücadelelerine önderlik edebilir ve etmelidir. M-L anlay›fla
sahip hareketler, küçük burjuva hareketlere göre daha tutarl› ve özgürlük hare-
ketini sonuna kadar götürmede daha kararl› ulusal kurtuluflçulard›r.

Tutarl› Olman›n Koflulu S›n›f Perspektifiyle Mücadele Etmektir


Halklar›n ulusal kurtulufl talebine sahip ç›kan M-L anlay›fl, öncelikle bu mü-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 397

cadeleyi, devlet içi dar bir sorun olarak de¤il, emperyalizme karfl› verilen mü-
cadelenin bir parças› olarak yorumlar. Bu tespit, Kürdistan somutunda TC’yi
hedef olarak aradan ç›karmak ya da hedef bulan›klaflt›rmak de¤ildir. Çünkü
emperyalizmin ve iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› koruyan TC, emperyalizme karfl›
mücadelede do¤rudan hedeftir.
Emperyalizm bir dünya sistemi oldu¤u için, halklar›n ulusal özgürlük müca-
delesi, bu sisteme karfl› mücadeleden ayr› ele al›namaz. Tutarl› ve kararl› bir
emperyalizm karfl›tl›¤› esas al›nmadan ulusal ve s›n›fsal kurtulufl süreci do¤ru
bir çizgide gelifltirilemez.
FKÖ’nün geldi¤i nokta, halklar›n ders alabilece¤i aç›k bir örnektir.
Arap milliyetçisi anlay›fl›n etkisinden ve belirleyicili¤inden kurtulamayan
FKÖ, bu anlay›fl›n sonucu olarak, anti-emperyalist çizgisinden sürekli ödünler
verdi.
Filistin halk›na kendi düzenini kabul ettirmek isteyen emperyalist ülkeler,
FKÖ’yü dolayl› ya da do¤rudan kuflatarak yönlendirdiler. Sonunda FKÖ için-
de küçük burjuva milliyetçi çizgisinin temsilcisi El Fetih, ABD’nin koruyuculu-
¤unda dayat›lanlar› kabul ederek, çizgisindeki tutars›zl›¤›n nihai sonucuna
ulaflt›.
M-L anlay›fl›n ulusal soruna bak›flta esas ald›¤› ikinci ilke, mücadeleyi sade-
ce “d›fl düflman”a karfl› bir mücadele olarak görmemesidir. Ulusal özgürlük so-
rununu s›n›fsal özgürlük sorunu ile birlikte ele al›r. Çünkü emperyalizm ülkele-
ri sadece askeri güçle sömürgelefltirmiyor, sadece askeri güçle teslim alm›yor.
Esas olarak ekonomik, siyasi, askeri, kültürel alanlarda çok yönlü iliflkilerini ge-
lifltirerek ve o ülkelerde yaratt›¤› iflbirlikçiler arac›l›¤› ile sömürgeci sistemini
oturtuyor. Böylesi ülkelerin ulusal özgürlü¤ü s›n›fsal özgürlü¤ü anlam›na da ge-
liyor. Çünkü emperyalizmin kovulmas› ancak emperyalizmin iflbirlikçisi s›n›fla-
r›n da alafla¤› edilmesini zorunlu k›l›yor. Bir ülkede ulusal ba¤›ms›zl›k kazan›l-
m›fl, ama burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n etkinli¤i, varl›¤› sürüyorsa, bu ül-
keye emperyalizmin tekrar girmesini kimse engelleyemez.
Bugün Kürt ulusal mücadelesinin kitle taban› yoksul Kürt emekçi halk›d›r. Bu
halk, zaferle birlikte kendi ezilen, sömürülen, horlanan makus talihlerinin de¤i-
flece¤ine de inanm›flt›r. Kendi yoksullu¤unun, ezilmiflli¤inin nedenini, ulusal
kimli¤inin inkar edilmesinde gördü¤ü için ulusal mücadeleye özel bir önem
vermektedir. Ancak, daha bugünden s›n›fsal kurtulufl için mücadelenin ad›mla-
r› at›lmazsa, bu bilinç, ulusal mücadelenin temel gücü olan emekçi halk içinde
yayg›nlaflt›r›lmazsa, ulusal mücadelenin bir aflamaya geldikten sonra çak›l›p
kalmas›, uzlaflma e¤ilimlerinin güçlenmesi kaç›n›lmaz olur.
Mücadelenin geliflimi, belli toplumsal koflullarda öncünün belirledi¤i prog-
ram ve buna ba¤l› ittifak yap›s› taraf›ndan koflullan›r. ‹ttifak›n yap›s›n›n oluflu-
muna, öncünün politikalar› sebep olur. Bu yap›n›n niteli¤i ise, sürecin tutarl› ya
da tutars›z bir geliflim göstermesinde etkili olur. Hem ulusal mücadeleye dina-
mizm ve kararl› bir kat›l›m kazand›rmak ve hem de sürecin geliflimini garanti-
ye alacak bir bilinç yaratmak, s›n›fsal talepleri de gözard› etmeyen bir ulusal
kurtuluflçuluk perspektifini gerekli k›lar.
Son olarak, M-L anlay›fl, belli somut koflullarda, halk›n ulusal taleplerine sa-
hip ç›kmakla birlikte, bu mücadeleyi, genel sosyalizm mücadelesinin bir par-
398 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ças› olarak görür. Bu anlay›fl, Türk, Kürt ve az›nl›k halklar›n taleplerini, ortak
düflmana karfl› kazan›lacak bir zafer yürüyüflünde birlefltirme olana¤›n› yara-
t›r. (Mücadelede birlik Kürt halk›n›n ayr› devlet kurma hakk›n›n inkar› de¤il, sa-
vunulmas›d›r. Çünkü Kürt halk›, bu hakk› TC’ye karfl› zafer kazan›ld›¤› zaman
elde edecektir.) M-L bak›fl, halklar›n milliyetlerine göre örgütlenmesini de¤il, s›-
n›fsal özelliklerine göre örgütlenmesini öngörür. Bu temelde oluflan halklar›n
birleflik gücü, TC’nin ayak bast›¤› her yerde cephe açarak, TC’nin hareket ala-
n›n› daralt›r. Ayr›ca ülkemiz somutunda devletin floven k›flk›rtmalar›n› ve halk›
halka karfl› savafla sokma manevralar›n› bofla ç›karma yetene¤ine sahip olur.
Kürdistan’da ulusal mücadele veren bir ve ayn› siyasi örgüt, Bat›’da s›n›f
mücadelesini de veriyor ise, Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflu için vuran gerilla,
Türk halk›n›n talepleri için de Bat›’da vuruyorsa, bu siyasal örgütlenmenin hal-
ka verece¤i mesaj, ortak düflman› gösteren ve halklar›n birli¤ini ifade eden an-
lamda olacakt›r. Bugün yap›lan da budur. Bundan sonra da tutarl› ulusal kur-
tuluflçular olarak, devrimciler bu bilinçle hareket edecektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 399

Mücadele
ULUSAL KURTULUfi EMPERYAL‹ZME
KARfiI MÜCADELEDEN GEÇER

ULUSAL KURTULUŞ
EMPERYALİZME KARŞI
MÜCADELEDEN GEÇER Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
9 Ekim 1993
Say›: 66

D
ört parçaya bölünmüfl, parçalanm›fl ve her biri bir baflka devlet tara-
f›ndan iflgal ve ilhak edilmifl bir ülke ve parçalanm›fl bir ulus oldu¤u
için, Kürdistan’daki geliflmeler ister istemez genifl bir alan› ilgilendi-
riyor. Savaflan, politize olmufl bir halk durumunda Kürt halk›. Kürt halk›n›n bu
gerçe¤i, statükolar› tehdit eden bir durum yaratt›¤› için, emperyalizm taraf›n-
dan istenmeyen bir durumu ifade etmektedir. Emperyalizm böylesi durumlarda
“bar›fl”tan yana görünür. Ama o, “bar›fl”tan kendi egemenlik ve sömürü siste-
mini onaylayan, boyun e¤en ve kendi ç›karlar›na karfl› mücadele etmeyen bir
ortam›n oluflmas›n› anlar. Yaflan›lan gerçekler, emperyalizmin “yeni dünya dü-
zeni” ad› alt›nda oturtmaya çal›flt›¤› statükonun, emperyalist ya¤ma, talan ve
sömürü düzeninin halklara dayat›lmas› oldu¤unu göstermifltir. Ortado¤u’da
emperyalist sistemin güvencesi için, statükolar› tehdit eden bir güç olarak Kürt
halk›na yönelmesi kaç›n›lmaz. Emperyalist bar›fl için, emperyalist statükonun
oturmas› için, aya¤a kalkm›fl Kürt halk›n›n oturtulmas› -boyun e¤dirilmesi- he-
deflenecek.

Emperyalizmin ve TC’nin Kürdistan Politikas›


2. paylafl›m savafl› sonras› emperyalizm, kendine ba¤›ml›, yapay s›n›rlarla
oluflturdu¤u bir devlet ortaya ç›kard›. 1. paylafl›m savafl› sonras› dünya emper-
yalistler taraf›ndan paylafl›l›rken, yapay devletler oluflturmufl ve bu devletler
emperyalizme ba¤›ml› bir flekilde “yaflamaya” bafllam›fllard›. 2. paylafl›m sa-
vafl› sonras›, yeniden paylafl›mla birlikte, eski yapay devletlerin kimisi ortadan
kalkarken, kimisi “yaflamaya” devam etmifl, kimi bölgelerde ise yeni yapay
devletler çizilmiflti.
Latin Amerika’da, Afrika’da, Güney Asya’da oluflmufl bu devletlerin ço¤u-
nun bugün emperyalizmin sömürgeleri oldu¤u tart›flmas›z bir gerçek. Emperya-
lizm bu ülkelerde iflbirlikçi s›n›flar yaratarak ve bu s›n›flar arac›l›¤›yla kurdu¤u
çok yönlü ba¤lar› ad›m ad›m gelifltirerek, sömürgeci sistemini yeniledi. Bu ül-
kelerde, ekonomik, siyasi ve kültürel aç›dan içsel olgu haline geldi. Kendi ç›-
karlar›n› korumak için, o ülkelerin sözde ulusal ordular›n› da kendi kontrolüne
almakta zorlanmad›.
Osmanl› devleti y›k›l›rken, Kürt halk›, kendi ulusal devletini kurma sürecine
giremedi. Dahas›, bölünüp parçaland›. Kürdistan’›n di¤er yeni sömürge ülke-
lere benzer bir süreç yaflamas›n›n önü, 2. paylafl›m savafl›ndan sonra da aç›l-
mad›. Çok yönlü ç›kar çat›flmalar›n›n ve hassas dengelerin üzerine kurulu sta-
400 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tüko ile oynamak ne gerekli görüldü, ne de göze al›nd›.


Bugün, Kuzeybat› Kürdistan’da savaflan bir halk gerçekli¤i yaflan›yor.
Irak’ta henüz emperyalizmin istedi¤i bir düzen oturmad›. ‹ran ise tam denetim-
lerinde de¤il. Yani statüko çoktan bozuldu. fiimdi planlar yeni statükonun na-
s›l kurulaca¤› üzerine yap›l›yor.
Irak’ta, emperyalist Çekiç Güç askerlerinin korunmas› alt›nda bir Kürt Fede-
rasyonu oluflumuna gidildi. Türkiye için de benzer bir oluflumun istenebilece¤i,
emperyalizmin TC s›n›rlar› içinde bir Kürt federasyonuna hay›r demesi için bir
sebep olmad›¤› çok aç›kt›r. Yeter ki, bu federasyon da t›pk› Irak’taki gibi, em-
peryalist devletlerin hamili¤ini kabul etsin, emperyalizmin bölgedeki ç›karlar›-
n› güvence alt›na als›n, dokunmas›n. Ç›karlar›n› koruyacak siyasal ve ekono-
mik koflullar olduktan sonra, gerisi emperyalizm aç›s›ndan detayd›r. ‹ster görü-
nüflte ba¤›ms›z olsun, isterse federasyon olsun, de¤iflmez. Sadece di¤er ülke-
lerdeki iflbirlikçi devletleri bir biçimde ikna etme sorunu kal›r.
Bugün için TC Irak’takine benzer bir oluflumu kabul etmifl de¤ildir. Ancak,
bu benzer fleylerin denenmeyece¤i, gündeme gelmeyece¤i anlam›na gelmez.
Çünkü TC’nin mevcut uygulamalar›n›, emperyalizmin politikalar›n›n d›fl›nda
de¤il, onun bir parças› olarak de¤erlendirmek gerekiyor. Emperyalist devletler
aras› ç›kar çat›flmalar›ndan do¤an inisiyatif bofllu¤u, TC’nin apayr› bir politik
tutum gelifltirmesine olanak sa¤layacak kadar fazla de¤ildir. TC, mevcut statü-
koyu korumak için, tüm gücü ile sald›ran bir durumda. Kürt sorununda yap›lan
tek fley, askeri operasyon ve sald›r›lar› sürekli t›rmand›rmak oldu¤u için, gene-
rallerin sözü daha çok a¤›rl›k kazan›yor. Köylerin bombalanmas›, sürgünler, ifl-
kence ve katliamlarla halk can›ndan bezdirilerek, tamamen sindirilmek isteni-
yor ve uyanan ulusal kimliklerinin unutulmas› sa¤lanmaya çal›fl›l›yor.

Emperyalizme Karfl› Aç›k ve Net Bir Tav›r Al›nmadan


Özgürlük Kazan›lamaz
Mücadele sürecinde, emperyalist ülkelerdeki demokrat kamuoyunun deste-
¤ini almak önemlidir. Ama emperyalist devletlerin yard›m› ya da farkl› destek-
leri bir tuzaktan öte bir anlam tafl›maz. Bu tuza¤›n bedeli ise, oldukça a¤›rd›r.
Hiçbir halk, emperyalist devletlerin korumas› alt›nda, onlardan yard›m alarak,
ne gerçek özgürlü¤ün, ne de baflka bir kazan›m›n sahibi olamaz.
Bugün ulusal mücadelenin de s›n›fsal mücadelenin de hedefi mevcut yap› ol-
mas›na karfl›n, bu yap›n›n ba¤l› oldu¤u sistemi, emperyalist sömürgeci sistemi
göz önüne almadan, mücadeleyi anti-emperyalist bir rotaya oturtmadan, mü-
cadelede gerçek kurtulufl sa¤lanamaz.
‹flte Irak Kürdistan›’ndaki durum bunun tipik göstergesidir. Emperyalizmin
korumas› alt›nda, Irak tehdidini kullanarak onun her istedi¤ini yapmaya mah-
kum bir Kürt parlamentosu, Kürt halk›n›n ç›karlar›n› ve özgürlü¤ünü ifade ede-
bilir mi? Kendisini böylesine emperyalizme ba¤layan bir oluflum, ilerde Kürt
halk›n›n gerçek özgürlü¤ü için bir ilk ad›m olabilir mi? Irak’takine benzer bir
oluflumu TC kabul ederse, Kürt halk› özgürlü¤e yaklaflm›fl m› olacakt›r? Ulusal
hak k›r›nt›lar› ile yetinilebilir mi? Bu sorular bugünden düflünülmeli ve yan›tlan-
mal›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 401

Ad› Kürt olan bir federasyonun, bir devletin kurulmas› “ileri” bir “ad›m” gi-
bi görülebilir. Çünkü Kürt halk› kendi tarihinde, Mahabat Cumhuriyeti hariç,
böyle bir kazan›m elde edememifltir. Bu nedenle, Kürt emekçi halk›, kendi ezil-
miflli¤ini, yoksullu¤unu, bir ulus olarak kendi devletini kuramamas›na ba¤l›yor.
Bu da bir ölçüde do¤rudur.
Hem s›n›fsal bask› ve sömürüyü, hem de ulusal bask›y› yaflayan bir halkt›r
Kürt halk›. Eme¤ini çalan sömürücülerle birlikte, yaflan›lan dünya gerçe¤inden
ç›kart›lan dersler ›fl›¤›nda, halklar›n yaflad›¤› yeni sömürgeci iliflkilerle kurulan
kölelik zincirleri de halk›n bilincine ç›kar›lmal› ve anti-emperyalist bilinçle mü-
cadele etmesi gerekti¤i kavrat›lmal›d›r. Aksi taktirde, ulusal mücadele, ulusal
hak k›r›nt›lar›n›n verildi¤i bir aflamada çak›l›p kalma riskini sürekli tafl›r.
Halklar›m›z›n gerçek kurtuluflunun anti-emperyalist, anti-oligarflik mücadele-
den geçti¤ini bir an için unutan, ya da yaln›zca sözde kabul eden hiçbir ulu-
sal hareket, halklar› özgürlü¤e kavuflturamaz. Dolay›s›yla, günümüzde ulusal
mücadele, as›l olarak anti-emperyalist mücadeleden geçmektedir. Emperyaliz-
min manevralar›na, çeflitli “yard›m”lar›na karfl›, tutarl› bir anti-emperyalist çiz-
giyi de ancak M-L’ler yaflama geçirebilir ki, bugün bunun somut ad›mlar› ve
mücadele örnekleri mevcuttur.
402 Miliyetçilik Ç›kmaz›

BİRLİK
POLİTİKAMIZ, B‹RL‹K POL‹T‹KAMIZ, SOL’LA
SOLLA ‹L‹fiK‹LER‹M‹Z VE KEND‹NE GÜVEN
İLİŞKİLERİMİZ VE
KENDİNE GÜVEN
Kürt Ulusal Hareketiyle Birliktelik

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1996
Say›: 8

B
ugün Kürt Ulusal Hareketiyle mücadelede birlikteli¤in sa¤lanmas›, birlik
sorununun en önemli ayaklar›ndan biridir. Bu, hem örgütlü güçler anla-
m›nda örne¤in PKK ile ya da örne¤in demokratik platformda HADEP’le
birliktelikler aç›s›ndan; hem de fabrikada, mahallelerde, okullarda Kürt ve Türk
halk›n›n mücadele ve örgütlenme birlikteli¤ini sa¤lamak anlam›nda önemlidir.
Somut durum gerek örgütsel düzeyde, gerek alanlar özelinde geçmiflten beri
belli ad›mlar›n at›lmas›nda kimi sorunlar›n varl›¤›d›r. Örne¤in PKK, geçmiflte bir-
lik sorununda daha çok kendine tabi olacak güçleri kapsayan birlik çerçeveleri çi-
zerken, son süreçte ise ittifak aray›fllar› esas olarak yasalc›-legalist kesime yönelik
olmufltur. Ancak bunlar önümüzdeki süreci ipotek alt›na alan fleyler de¤ildir elbet-
te. Özellikle PKK’n›n son dönemde daha somut olarak dile getirilen sözlü aç›kla-
malar›nda olumlu bir yaklafl›m söz konusudur.
Halk›n birli¤i mi, örgütlerin birli¤i mi gibi bir ikileme girmeden, devrimci, yurt-
sever örgütlerin ve halk güçlerinin çeflitli düzeylerde birli¤inin savunulmas›, bu
noktada flablonlardan, kavram tart›flmalar›ndan uzak durulmas› bu yaklafl›m›n
kayda de¤er yanlar›d›r.
Bugün sorun daha çok pratiktedir. Sözlü olarak dile getirilen yaklafl›mlar haya-
t›n içerisinde de somut ifadelere kavuflturulursa olumlu bir yönelifl sa¤lanabilir. Bu
hiç de zor de¤ildir.
Kürt ve Türk halk›n›n birlikteli¤ini flu ya da bu biçimde sa¤lamak zorunday›z.
Halklar›m›z aras›nda tarihsel ya da güncel çeflitli çitler vard›r. Demokratik Muha-
lefet Meclisi, Halk Meclisleri tarz› örgütlenmeler, halklar›m›z aras›ndaki çitleri y›k -
mak da önemli bir role sahip olacaklard›r. Halklar›m›z aras›nda hem taktik hem
stratejik birlikteli¤in zorunlulu¤u neredeyse her gün yeniden kan›tlanmaktad›r. Ve
art›k flu çok aç›kt›r ki, birlikteli¤e uzak duran halk, kendi kurtuluflunu da geciktir-
mifl olacakt›r. Bu birlikteli¤in modellerini oluflturmal›y›z. Çünkü kurtuluflun yolu,
gerçekten de birlikte mücadeledir. Herkes bu birlikteli¤in içine gelmek zorundad›r.
Biçimi flöyle ya da böyle olur. Bu biçimler süreç içinde de¤iflebilir de. Ama bugün
varolan somutluk çerçevesinde pratik ad›mlar at›lmak durumundad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 403

DHKP-C-PKK
PROTOKOLÜ VE
DHKP-C - PKK PROTOKOLU
GELİŞMELER VE GEL‹fiMELER
Mücadele, Propagandif De¤il, Hayat›n
‹çinde Ete Kemi¤e Bürünen ‹ttifaklarla Geliflir
Devrimci Sol Dergisi
Devrimci Sol Mart 1998
Say›: 10

1
996’n›n son ay› içerisinde görüflmeleri tamamlanarak imzalanan ve
“Devrimci Cephe’nin ‹nflas› ‹çin Ça¤r›m›zd›r” bafll›¤›yla kamuoyuna
aç›klanan DHKP-C-PKK Protokolu, oligarfli aç›s›ndan bir telafl unsuru
olurken, halk kesimlerinde, devrimci demokrat çevrelerde belli bir memnuniyet
ve beklentiyle karfl›land›.
Geçen süreç, aç›kt›r ki bu beklentiye cevap olmam›flt›r. Bu kuflkusuz çok çe-
flitli aç›lardan de¤erlendirilebilir bir durumdur. Ancak bu yetersizli¤in sebebi
durumunda olanlar›n, birlik konusunda Türkiye soluna (kendi kavramlar›yla
“Türk solu’na”) sanki bütün bunlar hiç ortada yokmufl, bunlara iliflkin bir sorum-
luluklar› yokmufl gibi elefltirilerine, yukar›dan de¤erlendirmelerine devam etme-
leri, kendi bafl›na de¤erlendirilmesi gereken bir durumdur.
Örne¤in, en yak›n örnek olarak, Alternatif dergisinin son say›s›nda ARGK
ad›na flunlar belirtiliyor: ”Bu güce (DHKP-C’ye) her türlü birlik esprisiyle
yaklafl›ld›. Mücadele anlay›fllar›ndaki eksiklikler bunlar› birlikten uzak
tutuyor. Özellikle Kürdistan’daki savafl, onun kitleye yans›y›fl›, yine Tür-
kiye’de belli ad›mlar›n at›lmas› buna karfl›n bu güçlerin cephe örgütlen-
mesi d›fl›nda kendilerini tutmalar›, kendi kadrolar› içerisinde de rahats›z-
l›k yaratm›flt›r. Fakat tüm bunlara ra¤men kendi o bilinen çizgilerinde an-
lay›fllar›nda hala diretiyorlar. Oysa Marksizmin en önemli ilkesi her za-
man en genifl birlikteliklerden yana olmakt›r. Bu noktada Türkiye’ye giri-
flimizi de afl›r› derecede hazmetmeme durumlar› var. E¤er ‘demokrat›m,
devrimciyim’ diyorlarsa farkl› biçimlerde olmayabilir ama bölgesel düzey-
de, yerel düzeyde de¤iflik birliklere gelebilmeliler.” (Alternatif, Ocak-fiubat
1998, say› 67)
Bak›n bu al›nt›ya. ‹çinde böyle bir “Devrimci Cephe’ye Ça¤r›”n›n varl›¤›n›n
hiç bir izi yoktur. “Bölgesel, yerel düzeyde birliklere gelebilmeliler” diyor.
Oysa biz daha ötesine gelebilece¤imizi ortaya koymufluz. Peki ARGK ad›na
konuflan bir komutan bunu neden yok say›yor?
Yok say›yor, çünkü ARGK, ERNK ya da PKK’n›n gündeminde esas olarak böy-
le bir birlik, böyle bir Devrimci Cephe oluflturma düflüncesi de, çabas› da yoktur.
Birli¤e yanaflmad›¤›m›z› söyleyenler, protokolu tekrar okumal›d›rlar. Unutan-
lar, dikkatli okumayanlar tekrar baks›n. Ne dedik, ne oldu, neden yürümedi?
1- Biz Devrimci Cephe’nin inflas› için söz verdik. Bunun ad›mlar›n› pratikte
de atma konusunda karfl›l›kl› anlaflt›k, taahhütlerde bulunduk. “Gerekli bütün
çaba ve özveriyi göstermeye haz›r oldu¤umuzu” ortak imzayla ilan ettik. Bu,
404 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mücadelenin bütün alanlar›n› kaps›yordu. Devrimci Cephe kuflkusuz ki niyetler-


le de¤il, hayat›n içine yay›lan, alanlarda karfl›l›¤›n› bulan somut ad›mlarla, ör-
gütlenmelerle, kurumlaflmalarla yarat›lacakt›. ‹flte sorun da tam bu noktada ç›k-
t› ortaya.
2- ‹lk olarak protokolü hayata geçirecek, denetleyecek ortak bir komite olufl-
turulacakt›. Bu, protokolün oluflturulmas›ndan hemen sonra gündeme getirildi
ve anlaflmaya var›ld›. Nerede, nas›l oluflturulaca¤› hakk›nda karar al›nd›. PKK
komitenin oluflturulaca¤› yer için yeni düzenleme yapacaklar›n›, bunun için 1-
1,5 ay zaman tan›mam›z› istediler. Tan›d›k. Tam bir y›l geçti. Tek bir ad›m at›l-
mad›... “Ne oldu, niçin olmuyor?” sorular›m›z bir fley ifade etmedi. Hala ce -
vaps›zd›r.
Devrimci Cephenin inflas› için birlik, ciddi bir ifltir. Karar alt›na al›nan fley-
lerin yap›lmad›¤› ve neden yap›lmad›¤›n›n aç›klamas›na bile gerek duyulma-
d›¤› durumda bu ciddiyet ortadan kalkar.
3- Buna ra¤men alanlarda baz› ad›mlar atmak istedik. Zorlad›k. Hemen hiç-
bir alanda birlik yapmak istemediler.
Oysa: Protokolde, “Halklar›m›z›n cephesel birli¤ini kurup gelifltirmeyi
hedefleyen ittifak›m›z, partilerimizin örgütlü oldu¤u bütün legal kurum-
larda, sendikalar, meslek odalar›, çeflitli dernekler gibi tüm demokratik
mevzilerde, iflçiler, memurlar içinde, köylerde, bas›n ve kültür cephesinde,
ö¤renci gençlik içinde, zindanlarda, iflyerleri ve yerleflim alanlar›nda,
yurtd›fl›nda, halklar›m›z›n ve devrimimizin ortak ç›karlar› do¤rultusunda,
ortak düflmana karfl› ortak mücadele ve örgütlülükleri gelifltirmeyi ... kar-
fl›l›kl› olarak taahhüt eder.” demifltik.
Memur ve iflçilerde zar zor bir protokol imzaland›. Bu da ayr›ca mizahi
olaylarla doludur. Protokol metnine nas›l geçerse geçsin “bar›fl” kelimesini sok-
mak istediler. Öyle bir noktaya geldi ki “bar›flç›l mücadele” kelimeleri girdi. Ve
bu protokolün hiçbir maddesine, içeri¤ine uymad›lar. SES Genel Kurulu’nda
söz verdiklerini yapmad›lar. Koltuk kayg›s›yla üzerinde anlafl›lan biçimde bile
davranmayarak devrimci ittifaka s›rtlar›n› döndüler. Tav›rlar›n›n özelefltirisini is-
tedi¤imizde ise h›rç›nlaflt›lar. Kimse sorumluluk üstlenmedi. Maliye-Sen’de
“Yurtsever Emekçiler” protokolün kendilerini ba¤lamad›¤›n› söyleyip ittifaktan
kaçt›lar. Böyle bir gayri ciddilik bile onlar için sorun olmad›. Genel-‹fl’de tasfi-
ye kararlar›n›n alt›na imza att›lar. D‹SK Kongresi’nde, D‹SK’teki MGK tasfiye-
cili¤ine karfl› mücadelede birlikte olmad›lar.
4- Gençlikteki birlik çabalar› da sonuçsuz kald›. “Ya bizim dedi¤imiz olur,
ya da olmaz”› getirdiler. Sonuçta olmad›. Anlay›fl fluydu; her fley kendilerinin
merkezinde dönecekti. Bunun d›fl›ndaki her fley yanl›flt›.
5- Halk Meclislerinin birlikte oluflturulmas› için tek bir ad›m atmad›lar, gel-
mediler. fiöyle demifltik protokolde: “B‹RL‹⁄‹ TÜM ALANLARA YAYMAYI
HEDEFL‹YORUZ. Bugünün somut görevleri ›fl›¤›nda halklar›m›z›n demok-
ratik muhalefetini örgütlemek için tüm güçleri kucaklayacak bir meclisi
gelifltirmeyi, halklar›m›z› bu meclis arac›l›¤›yla söz ve karar sahibi k›lma-
y›, kendi kaderlerini kendi elleri aras›na alabilmeleri için bunun f›rsat ve
olanaklar›n› yaratmay›, bunun için en küçük yerleflim birimlerinden en
Miliyetçilik Ç›kmaz› 405

büyük metropollere kadar her alanda yerel halk meclisleri oluflturmay› bir
görev ve hedef olarak önümüze koyuyoruz.” Tüm devrimci kamuoyu tan›kt›r,
o günden bu yana pek çok yerde meclisler hayat bulmufltur, ancak bulunduk-
lar› alanlar dahil, PKK bu çal›flmalara kat›lmam›fl, baz› yerlerde kat›l›p kat›lma-
d›klar›n›n belirsiz oldu¤u ciddiyetsiz tablolar sergilenmifltir.
6- Yeni bir Anayasan›n yap›lmas› ve halka mal edilmesi ortak görüflümüz-
dü. Protokolde de aç›kça ifade edilmiflti: “... ba¤›ms›zl›k ve demokrasiyi he-
defleyen bir anayasa tasla¤› haz›rlay›p bunu halka maletmeyi, bu çal›fl-
man›n içine bütün anti-faflist, anti-emperyalist, özgürlükten, adaletten
yana tüm örgüt ve partileri ve kiflileri çekmeyi bir görev olarak önümüze
koyuyoruz.”
Anayasa Tasla¤›n› haz›rlad›k, kendilerine verdik. Hiçbir itiraz›m›z yok, sade-
ce Uluslar›n Kaderlerinin Tayin Hakk› biraz daha aç›ls›n dediler. Sorun yoktu.
Birlikte kampanyay› sürdürmeye gelince yanaflmad›lar. ‹flimiz var, güncel de¤il,
siz yap›n, bu tart›flma boyunca kulland›klar› genel söylemleridir. Ve kimle neyin
konuflulaca¤› belli de¤ildir. Ve hemen her konuflmada da ço¤unlukla muhatap-
lar de¤iflir. Ve yeni gelen “Ben bilmiyorum” der. Hatta, karfl›m›za öyle muhatap-
lar ç›kart›lm›flt›r ki, “Halk Meclisi mi, o da nereden ç›kt›”, diyebiliyordu.
7- Ortak pratik örgütleme konusunda öneriler yapt›k, bunun protokol süre-
cini de gelifltirece¤i aç›kt›. Örne¤in oligarflinin Irak iflgali gündeme geldi. Or-
tak bir fleyler yapal›m dedik. Yanaflmad›lar.
Newroz’da ortak hareket edelim dedik, yanaflmad›lar.
8- Hapishanelerde tutsaklar›n mücadelelerini ortak bir örgütlenmeye kavufl-
tural›m dedik. Olur dediler. Hatta kendileri (En üst düzeyde) Cezaevlerinde “Bir-
leflik Direnifl Komiteleri” kurulmas›n› önerdiler. Bunun nas›l olaca¤›n› aç›n dedik,
açmad›lar. Sonra cezaevleri merkezleri kendi aralar›nda tart›fls›n ve ortak bir
örgütlenme modeli bulunsun dedik. Cezaevleri tart›flt›. PKK tutsaklar› taraf›ndan
sonuçta “cezaevlerinde anlaflabilece¤imiz ortak nokta yok” denildi.
DHKP-C tutsaklar›n›n gönderdi¤i yaz›ya PKK Cezaevleri Merkezi yap›s›
ad›na verilen cevapta: “Herfleyden önce cezaevlerine, bak›fl›m›z farkl›, zin-
danlara biçtiklerimiz rol farkl›. Eylem anlay›fllar›m›z, zindana biçti¤imiz
roller birbirinden uzak... bu zeminde ortak bir platform, koordinasyon
merkezi oluflturmak oldukça zor... Genel için önerdi¤iniz ortak koordinas-
yon merkezini gerçekçi bulmuyoruz. ‹flleyece¤ini de sanm›yoruz” fleklinde
cevaplar verildi. Öyle ki gönderilen yaz›da “merkezi görüflmelerde birleflik
direnifl komiteleri fleklinde bir öneriniz var, nas›l flekillenece¤ini belirtme-
miflsiniz” denilmesine ra¤men, cevapta yine bir kelime dahi olsun buna de¤i-
nilmiyordu. O zaman niye önerilmiflti?
9- Bu somut geliflmelerin ortaya koydu¤u flu olmufltur: Bütün söylemleri pro -
pagandiftir. Sözdedir. Hiç kimse ile birlik yapamazlar. Yay›n organlar›nda be-
lirtilen “birlik yapal›m, ortak kurmayl›k kural›m” gibi sözler sadece propagan-
daya yöneliktir. Bu propaganda içerisinde en çarp›c› olan ise “Kim ne isterse
verelim” sözleridir; s›k s›k tekrarlan›r. Oysa PKK hiç kimse ile böyle bir iliflki
sürdürmez. PKK sadece kendisini destekleyen, kendi çevresinde dönen kullan›-
lacak güçler istemektedir.
406 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bunlar çok somut yaflad›¤›m›z gerçeklerdir. Protokolden önce bir gerilla böl-
gesinde çok zor durumdayd›k. PKK yine yüksekten sözler ediyordu. ‹sterlerse
karfl›l›¤›n› ödeyerek, isterlerse ödünç veya dayan›flma amac›yla o bölgede çok
cüzzi fleyler istedik. Cevap bile verilmedi.
Üstelik bu bölgede bir süre sonra iki insan›m›z silahlar›yla kaçt›lar. PKK bu
silahlar› ald› ve vermedi. ‹stedik, bir y›l geçti, hala cevap vermediler.
Dayan›flma, devrimcilik, ilkeler nerede?
Durum buyken birlikte neyi, nas›l yapaca¤›z?
fiu sözleri de PKK rahat eder; “‹sterseniz gelin birliklerimizi de yönetin”,
“fluradaki delegeleri paylaflal›m” vb. Siyaset ve örgüt gerçe¤inin böyle olama-
yaca¤›, gerçekçi olunmas› hat›rlat›l›r. Ama yat›r›m propagandayad›r.
10- PKK çevresindeki legal örgütler ÖDP gibi reformistlerle birlikte olmak is-
temifl, devrimcilerle görünmek istememifltir. Bu nedenle hiçbir eylem birli¤i ya-
p›lamam›flt›r. Bütün ›srarlar›m›z sonuçsuz kalm›flt›r. Protokolde de öngörülen le-
galde, demokratikte iflbirli¤i, bu politika nedeniyle mümkün olmam›flt›r. Bu ko-
nuda siyasi bir irade ortaya konmam›fl, protokolün alt›ndaki imza da bu alan-
larda kimse için bir fley ifade etmemifltir. Bunda, alanlarda merkezili¤in tan›n-
mamas›ndan çok, bizzat merkezi olarak birliktelikte, ortak ifl yapmada gönül-
süzlük sözkonusudur.
11- Denir ki, “günlük gazeteyi birlikte ç›karal›m, TV’yi de¤erlendirelim” vs.
‹yi, olur, ama siz bize bir proje önerin, onun üzerine konuflal›m deriz. Somut-
luk isteyince konu unutulur. PKK asl›nda bir fleyi paylaflmay›, ortak yönetmeyi
de¤il, sadece “iflçi” istemektedir.
12- Aç›k olduk, ve her konuyu, her konuflmay› ciddiye ald›k. Gerekti¤inde
baz› konularda yanl›fl düflündüklerini, yanl›fl bildiklerini söyleyip do¤ru bilgiler
verdik. Ve bir sorun varsa önce bize sorun dedik.
Ama bunlar hiç olmam›fl gibi, TV’de resmen sat›ld›k. Sabanc›’ya ya¤ çek-
me programlar› yap›ld›, övgüler dizildi. Eylemlerimiz flaibeli ilan edildi. Orta-
do¤u’da bir ülkenin ad› geçince, Mustafa Duyar’›n orada yakaland›¤› ö¤reni-
lince iyice telafllan›ld› ve o devlete ya¤ çekilip biz sat›ld›k.
13- Bize 30 Mart’ta bir TV program› önerdiler. Olur dedik. Program yap›l-
d›. 2 gün sonra ise kendilerinin karar›yla tek tarafl› program iptal edildi. Ne-
deni aç›kt›, her fley onlar›n olmal›yd›. Sonra sözkonusu program rafa kald›r›-
l›p 35 dönek reformist TV’ye ç›kart›l›p 30 Mart’la ilgili konuflturulur ve bunla-
r›n vitrinli¤inde kendileri ön plana ç›kar›l›r. Bu anlay›flla birlik yap›labilir mi?
14- Devrimci bir cephe kuflkusuz silahl› güçleri de, gerillay› da kapsayacak-
t›. Ama gerçek fludur, küçük iflleri yapamayanlar, gerillada birli¤i hiç yapa-
maz. Yap›ld›¤› ileri sürülen birliklerin de anlad›¤›m›z anlamda birliklerle, cep-
helerle iliflkisi yoktur. ‹flte her fley ortadad›r. “Birleflik Kuvvetler” denilmektedir.
Ortada öyle bir fley yoktur. Sadece TDP’nin birkaç insan› vard›r. Onun da ad›-
n› bile anmazlar.
Karadeniz’de, Toroslar’da yap›lan pek çok eylem, kendi yay›nlar›nda
ARGK ad›na üstlenilmifltir. Ancak Alternatif dergisinin son say›lar›nda yer alan
“Telsiz Konuflmalar›”nda ise bu eylemleri Birleflik Kuvvetler olarak yapt›klar›n›
söylüyorlar. Örnek, 17-18 A¤ustos Ülkede Gündem ve Özgür Politika’da Or-
du Mesudiye’de gerillan›n yol kontrolü yapt›¤›, bir polisin vuruldu¤u belirtili-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 407

yor. Haber “Karadeniz bölgesinde eylemliliklerini art›ran ARGK gerillala-


r›... “ diye bafll›yor. Ayn› eylem, Alternatif’in Kas›m-Aral›k ‘97 tarihli say›s›n-
da Birleflik Kuvvetler ad›na üstleniliyor. Benzer onlarca örnek var. Daha do¤-
rusu Alternatif’te Birleflik Kuvvetler ad›na üstlenilen eylemlerin önemli bir k›sm›
kitle yay›n organlar›nda ARGK olarak da üstlenilmifltir. Amaç ne? Kitle yay›n
organlar›nda ARGK, kitlenin okumad›klar›nda Birleflik Kuvvetler. Böyle bir an-
lay›fl olabilir mi, böyle birlik ciddiyeti olur mu? Ve yine ard›s›ra Birleflik Kuvvet-
lerin henüz yap›lanmas› ve program› olmad›¤› gibi sözler ediliyor. Kas›m
97’de Alternatif’te Birleflik Kuvvetler ad›na eylemler üstlenilirken, Kas›m 97 ta-
rihli Yurtsever Gençlik Dergisi’nde fiemdin Sak›k “Bu örgütlenmenin ismi res-
mi olarak henüz oluflturulmufl de¤ildir. Fakat öyle bir çal›flmam›z olacak-
t›r” demektedir. Bütün bunlar›n ciddiyeti yoktur.
Birleflik Kuvvetlerin bir parças› olarak da DHP say›lmaktad›r. DHP diye bir
örgüt yoktur asl›nda. Sadece PKK manevra alan›n› geniflletmek için baz› insan-
lar›na bu ad› kulland›r›yor. Bu yol tehlikeli ve birlik konusunu iyice açmaza so-
kan bir yoldur. Çok zor de¤ildir. Herkes kendisine ba¤l› “örgüt”ler kurup bu
tür isimler kullanabilir. Devrimciler birbirlerini aldatmazlar.
15- Alternatif dergisinden en baflta aktard›¤›m›z al›nt›n›n bafl›nda flöyle de-
niyor: “Son 4-5 y›ld›r Ovac›k-Dersim gibi alanlarda DHKP var. Beraber ha-
reket edildi. Bir k›fl süreci beraber geçirildi...” Ciddiyetsiz sözlerdir. “Birleflik
Kuvvetler” deyip sonra da eylemleri rahatl›kla ARGK ad›na üstlenmelerinde ol-
du¤u gibi, istedikleri gibi konuflup kimseye hesap vermemeye, aç›klama yapma-
maya al›flm›fllard›r. Dersim’de 4-5 y›ld›r oldu¤umuzun söylenmesi bilgisizlikten
de¤ilse küçümseme mant›¤›ndan kaynaklanmaktad›r. 91’ den beri, 8 y›ld›r Der-
sim’de gerillam›z vard›r. Al›nt›da belirtilen “k›fl› birlikte geçirdik” sözlerinin de
Dersim’le bir ilgisi yoktur. Sözkonusu beraberlik Tokat’ta olmufltur. S›vas’taki
operasyonlar nedeniyle Tokat taraf›na geçmifller, tesadüfi bir karfl›laflmada ilifl-
kilerinin olmad›¤›n› ve yard›m isteklerini belirtmeleri üzerine kendilerine s›¤›nak
dahil her türlü olanak sa¤lanm›flt›r. (Bas›na foto¤raflarla da yans›yan operas-
yonda görülen s›¤›nakt›r.) Hatta iliflki aç›s›ndan öyle bir durumdad›rlar ki, ken-
dilerini köylülere, kendi kimlikleriyle de¤il, DHKP-C kimli¤iyle tan›tm›fllard›r. Bir
örgüt baflkas›n›n ad›n› nas›l kullan›r, bu ne biçim anlay›flt›r?
16- ARGK’l› röportajda “yard›m ettik” anlam›nda sözler söylüyor. Esas›nda
bu çok daha farkl› yaz› ve konuflmalarda da belirtilir. Ne yard›m› etmifller,
aç›klas›nlar. Bu tür belirtmeler s›k s›k çeflitli yay›nlarda yaz›l›r, söylenir. Tekrar
söylüyoruz, do¤ru de¤ildir, tersi iddia ediliyorsa ne yapm›fllar, aç›klas›nlar.
17- PKK’nin “Türkiyelileflme” program› yeni de¤ildir. Bu konuda “sol yapama-
d›, bekledik, bunun için flimdi yap›yoruz” sözleri do¤ru de¤ildir. 90’dan itiba-
ren Türkiye için örgüt kurma, DHP’yi gelifltirme gündemlerinde oldu. Yapamad›lar.
DHP’nin fonksiyonu sadece PKK propagandas›n› yapmak ve PKK üslubuyla
sola, özellikle de bize küfretmekti. Baflka da bir kayda de¤er ifli olmam›flt›r. Ör-
gütümüzün Darbe ihanetiyle karfl› karfl›ya oldu¤u süreçte ise çok çi¤ bir flekil-
de militanlar›m›z› saflar›na ça¤›rm›fl, darbecilerle ayn› a¤›zdan “DS bitti” de-
mifltir. Oldukça f›rsatç› ve de ilkel, kaba bir anlay›fla sahiptir. DHP, do¤al ki
PKK mant›¤› içerisinde geliflemez, özgün bir çizgiye kavuflamaz. Alt düzeyde
408 Miliyetçilik Ç›kmaz›

bir PKK reklamc›s› olur. Ya PKK, ya DHP vard›r, ikisi birden var olamaz. Eski
SBKP gibilerinin anlay›fllar› karikatürize edilmektedir.
18- PKK kendi denetiminde olmayan hiçbir ortakl›¤a girmez, girmemekte-
dir. Eflitlik temelinde bir iliflki de tercihleri de¤ildir. ‹lla kendi denetim ve yön-
lendirmeleri olacakt›r. PKK’n›n içinde oldu¤u bir birli¤in ifl yapmas› bu koflula
ba¤lanm›flt›r. PKK’n›n denetiminin kabul edilmedi¤i yerde, PKK için imzalar,
anlaflmalar hükümsüzdür.
“Kurmayl›k m›, buyrun yapal›m” denilmektedir. Nas›l olacak, nas›l iflleyecek
sorular› ortadad›r. Somutlayal›m dedi¤imiz zaman susulur. Örneklerini yaflad›k.
‹flte protokol ortada. Uygulayal›m. Neden uygulanamad›? Tart›flal›m, muha-
sebe yapal›m ve yeniden bafllayal›m.
Kim nereden sorumlu, kimin yetkisi ne, s›n›rlar›n› belirleyelim. Devrimci
Cephe’nin her alanda nas›l infla edilece¤ini ayr›nt›l›, somut programlara ka-
vufltural›m. Bunlar›n yap›lmas›n›n önünde bizim aç›m›zdan bir engel yoktur.
Bunlarda gerekli ad›mlar› att›k ve yenilerini de atar›z. Ancak karfl›l›ks›z kalan,
hatta cevap bile verilmeyen ad›mlar, tek tarafl› ilerleyemez.
“Sol Kurultay›” düflüncesi ortaya at›ld›. Gerçekçi de¤il dedik. Ama siz ya-
pabiliyorsan›z yap›n. Olumlu sonuçlar ç›karsa, birliktelik sa¤lan›rsa biz gere-
keni yapar›z, dedik. Tek bir ad›m atmad›lar. Bizle birli¤i somutlamayan kim-
seyle yapamaz.
19- PKK uluslararas› iliflkiler düzeyinde dayan›flmac› bir tav›rda olmam›fl,
sürekli kendi d›fl›ndakileri, özellikle de bizi karalay›c› düflünceleri yaymay›
özel politika haline getirmifltir.
Temmuz 1997’de Küba’da yap›lan Uluslararas› Gençlik Festivali’nde da¤›t-
t›klar› bildiri bir örnek olarak çarp›c›d›r:
“... Türk devrimcileri henüz kendilerini Türk devletinin resmi ideoloji-
sinden, Kemalizm’den kurtaramam›fllard›r. Kendilerini Kemalizmden kur-
tarmaya güçleri yetmez ve bundan dolay› flovenizmin tutsaklar›d›rlar.
Türk devletinin taraf›ndad›rlar ve Kürt Gerillalara karfl› enternasyonal so-
rumluluklar›n› yerine getirmiyorlar.
... Böylelikle Türk solcular› her on y›lda tekrarlanan askeri darbe için
temel att›lar... Her fleyden önce flu gerçe¤e vurgu yapmak istiyoruz; Ke-
malizm bat› emperyalistleri taraf›ndan yönetilen gizli faflizmdir. Görevi
Ermenilere, Yunanlara ve Kürtler’e katliam gerçeklefltirmek ve kapitalist
sistemi korumakt›r. Türk solcular› bunu anlamazsa, enternasyonal so-
rumluluklar›n› yerine getiremezler.”
Buradaki üslubun, “Türk solu”na böyle bakan bir mant›¤›n birlik yapabilme-
si mümkün müdür?.. Sözlü ise akla hayale gelmedik karalama ve iddialar yap-
maktan geri durmamaktad›rlar. Bu gerçekler ortadayken her alanda yard›m,
dayan›flma, “ne isterseniz verelim, yapal›m” sözleri tam bir yan›ltmacad›r.
20 - PKK önderli¤i ço¤u zaman Türkiye solunu küçümseyerek siyaset yürüt-
müfltür. Bu mant›¤›n çeflitli sonuçlar› vard›r; bunlardan biri birliklerde hep ken-
disine tabii olacak iliflkiler aramakt›r. Çünkü Türkiye solu yönetilecek, yönlen-
dirilecek güçler olarak görülmektedir. Bu mant›k, oligarfliye çeflitli mesajlar ile-
tilmesinde de kullan›lm›flt›r.
Cumhuriyet gazetesinde Öcalan’la yap›lan bir röportajda kendisine flu so-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 409

ruluyor: “PKK’n›n Dev-Sol’la yapt›¤› bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev-Sol,


PKK’nin bir flehir içi uzant›s› m›?”
Öcalan cevapl›yor: “Genelde ortaya ç›kard›¤›m ortam türü solu biraz
nefes al›r duruma getirmifltir. Ama Dev-Sol’a çok bilinçli görev verdi¤imi-
zi söylemek mübala¤al›d›r. Dev-Solun bizden güç ald›¤› do¤rudur. Ama
bizim gidin flu flu flunlar› öldürün demek gibi bir talimat›m›z yoktur. Bu-
nu çok aç›kça belirtiyorum. Biz bunlar› iyi kullanabilirdik. Türk solu bir
hayli geri...”(Cumhuriyet, 7.12.1991, Semih ‹diz)
Kullan›lan ifade aç›k; “Dev-Sol’a çok bilinçli görev” vermiyorlar ama vere-
bilirler; yani yönlendirebilirler. PKK devletle anlaflmaya haz›r, PKK’n›n Dev-So-
lu etkileyecek kadar böyle bir gücü de var, o halde devlet bunu iyi de¤erlen-
dirmeli! Söylenen bu.
Yine bir baflka röportaj. ‹HA’n›n Öcalan’la yapt›¤› ancak ‹HA’da yay›nlan-
may›p MED TV’de yay›nlanan röportajda da flunlar söyleniyordu: “Merhum
Özal’›n vasiyeti vard›. Ben ona de¤er biçiyorum. Onu tekrar güncellefltire-
lim diyorum. Erbakan’›n da vard›r baz› yaklafl›mlar›. Onu güncellefltire-
lim diyorum. Hatta ordu içinde baz› sesler duyuluyor, onlara aç›kl›k ge-
tirmek için yani güzel bir Türkiye için bütün içtenli¤imle... Türkiye soluy-
la da iliflkilerim oldu. Hatta Dev-Sol gibileriyle de. Onlar› da siyasi arena-
ya dökmek gerekti¤i kan›s›nday›m. Bir çok böyle gruplar falan var. Hep-
sinin sorunlar›n› demokratik yelpaze içinde çözümlenmesine yönelik terci-
himi kullanaca¤›m. Baz›lar› bundan rahats›z olmas›n.”
Yani kim kimi nereye çekiyor? Kim kime hangi görevleri veriyor? Böyle bir
fley yoktur. Ve daha da önemlisi, anlay›fl sa¤l›ks›zd›r. Devrimci örgütlerle iliflki-
ler, burjuvaziye verilecek mesajlar›n aleti yap›lamaz.
21- PKK’da örgütlere tepeden bakan, onlar› yönlendirilecek, yönetilecek
güç olarak gören bu politika, tabana da yay›lm›flt›r. Herkes çok üstenci, kaba,
kendisini emir veren, baflkalar›n› ise emir alan olarak görmektedir. Sözlerin an-
lam› yoktur. Bugün söylenen yar›n reddedilir. “Boflverin, gelece¤e bakal›m...
Bu ifle bakal›m” denir. Baflka biri gelir, o da onu reddeder. Yani güncelde ken-
di politikas›nda ne varsa seni ona angaje etmeye çal›fl›r. Seni basit bir destek-
çi durumuna sokmak ister.
22- Gerillan›n ülkenin da¤lar›na yay›lmas› oligarfli için bir tehdittir. Ve ülke-
mizde s›n›flar savafl›n›n önünü aç›p devrimi gelifltirmenin en önemli gereklilik-
lerinden biri de aç›k ki bu yay›lmay› sa¤lamakt›r. Ancak “taktik” amaçlarla
gündeme getirilen bir yay›lman›n devrimi gelifltirme sonucunu yaratmayaca¤›
da aç›kt›r. PKK aç›s›ndan Türkiyelileflmeyi güncellefltiren Karadeniz’e aç›l›m ol-
mufltur. PKK bunu Türkiyelileflmenin kan›t› olarak göstermifltir. Ancak Karade-
niz’de PKK’n›n önemli bir gücü yoktur. Oligarfli bask›lar› artt›rmak için mevcut
durumu bilerek abartt› ve baflard› da.
23- Karadeniz’e, Toroslara yönelimin “taktik” de¤il, “stratejik” oldu¤u iddi-
as› ise esasta PKK’n›n temel stratejik tezlerinin iflas› anlam›na gelmektedir.
Sömürgecilik tezi iflas etmifl, Türkiyelileflme bu iflas›n sonucunda do¤mufltur.
Belirtti¤imiz gibi “Türkiyelileflme” PKK aç›s›ndan yeni bir fley de¤ildir. Ancak
Türkiyelileflme politik bir tercihtir, yaln›zca Türkiye’nin çeflitli da¤lar›na gerilla
410 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ç›karmakla Türkiyelileflilmifl olunmaz. Farkl› bir alanda HEP, HADEP çizgisi de


y›llard›r “Biz Türkiye’nin partisiyiz” iddias›nda bulunmaktad›r. Ve bu partilerin
Türkiye’nin hemen tüm illerinde flubeleri olmufltur. Ama buna ra¤men Türkiyeli-
leflememifllerdir. Bir Kürt partisi olarak kalm›fllard›r. Çünkü “Türkiyeli” bir bak›fl
aç›s›na, kafa yap›s›na sahip de¤illerdir, tersine bak›fl aç›lar› Kürt ulusalc›l›¤›n›n
dar ufkuyla s›n›rl›d›r. Meselenin özü, mücadelenin tüm alanlar›nda ayn›d›r.
Türkiyelileflmenin sömürgecilik teorisinin, ayr› devrim (ve bu anlamda ayr›
örgütlenme, ayr› mücadele) öngörüsünün iflas› oldu¤unu gizlemek için flimdi
biz bafltan beri bu perspektife sahiptik deniliyor.
Deniyor ki mesela, “... Devrimimizle Türkiye devrimi aras›ndaki iliflkiler,
herhangi iki ülke devrimi aras›ndaki iliflkiler de¤ildir. Halklar›m›z›n kade-
ri iç içe geçmifltir. Bu ve daha sayabilece¤imiz nedenler, devrimlerimizin
geliflme sürecinin birleflik karakterde olmas›n› koflulluyor ve zorunlu k›l›-
yor. (14 Eylül 1997, Ü. Gündem, M. Can Yüce) Yine deniyor ki, “... Bir dev-
rim olacaksa Türkiye ve Kürdistan’da birlikte olacakt›r.” (fiemdin Sak›k)
Kürt ulusalc› bas›n›nda bu aralar benzer pek çok söz, tesbit görebilirsiniz.
Bunlar› y›llarca biz söyledik. Ancak bunlar hep “Kemalizm” elefltirisiyle geçifl-
tirildi. Parti program›nda Türk halk›na Yunanistan halk› kadar bir ittifak de¤e-
ri biçen bir anlay›fl, bugün bunlar› söylerken, dünün bir de¤erlendirmesini yap-
mak durumundad›r. Yapmad›¤› sürece, bunlar›n bir inand›r›c›l›¤› olmayacak,
dahas›, bu tesbitler birlikler, ittifaklar anlam›nda da karfl›l›¤›n› bulamayacakt›r.

Sonuç olarak;
Partimiz ve PKK’n›n merkezi düzeydeki imzalar›n› tafl›yan protokol ortada-
d›r. Bugüne kadar att›¤›m›z her imzaya sad›k kald›k. Protokol’da da ayn› sa-
dakati gösterdik. Yapt›klar›m›z ortadad›r. Çok somut önerilerde, ›srarlarda bu-
lundu¤umuz halde PKK’n›n yapmad›klar› da ortadad›r. Protokolün gere¤ini ye-
rine getirebilmek için alanlarda PKK’l›lar›n adeta peflinden kofltuk. Anayasa’y›
haz›rlay›p sunduk. Prati¤e iliflkin önerilerde bulunduk. Her türlü aç›kl›¤› göster-
dik. Karfl›l›¤›nda buldu¤umuz ise, protokol öncesinden özel bir fark› olmayan
tav›r, davran›fl ve duyars›zl›klard›r.
Sorunlar›n tart›fl›lmas› gerekti¤i kendilerine de iletilmifl, ama cevap al›na-
mam›flt›r. Bu nedenle bu aç›klama zorunlu hale gelmifltir.
‹mzaya sahip ç›k›lmam›flt›r. Devrimci bir iliflki içine s›¤d›ramayaca¤›m›z
yöntemlerle karfl›m›za ç›k›lm›flt›r.
Anlay›fllar bu oldukça Devrimci Cepheyi infla etmek imkans›zd›r. Kafalar
de¤iflmelidir. Siyaset yöntemleri de¤iflmelidir.

Devrimci Cephe, Türkiye Devriminin Gere¤idir


fiu veya bu biçimde kurulacakt›r. Bundan vazgeçecek de¤iliz. Mücadele
içinde, savafl içinde hayal k›r›kl›klar›na yer yoktur. Bu defa, bu flekilde olma-
d›ysa, yeniden deneyece¤iz. Cepheleri, birlikleri sonuçsuz b›rakan anlay›flla-
ra karfl› mücadelemizi sürdürece¤iz. Bu, ayn› zamanda birlikler konusundaki
›srar›m›z›n, kararl›l›¤›m›z›n da bir göstergesidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 411

KİMİN İÇİN KİME


KARŞI BİRLİK K‹M‹N ‹Ç‹N, K‹ME KARfiI B‹RL‹K ?

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol A¤ustos 1998
Say›: 11

T
ürkiye solunda, yeni bir birlik deneyi daha yaflan›yor. Ancak, Haziran
bafl›nda kuruldu¤u aç›klanan Devrimci Birleflik Güçler’in (DBG), kuru-
lufl biçimi, program metni, birli¤in iflleyifli gibi pek çok aç›dan sol için
yenilik oluflturan herhangi bir yan› yoktur. Birli¤i oluflturanlar›n ço¤u, daha ön-
ce de ayn› türden birlikleri yaflam›fl ve denemifl durumdaki gruplard›r, ayn› yol-
dan bir kez daha geçmeye soyunmufllard›r. Neden “ayn› yoldan geçiyorlar”
diyoruz; çünkü sözkonusu birli¤in mayas›nda geçmifle dair herhangi bir de¤er-
lendirme, muhasebe, özelefltiri yoktur. Mevcut birli¤i olufltururken, bugüne ka-
dar oluflturulanlar›n en ilerisi, en somutu gibi gerçekle alakas›z nitelemelerle,
geçmifli atlama ve aklama “takti¤ini” tercih etmifllerdir.
Ama sorun yaln›zca bu kadarla s›n›rl› de¤ildir. Bu birlik, ayn› yoldan, geç-
mifltekilerin hepsine rahmet okuturcas›na olumsuzluklar, kirlilikler saçarak geç-
mektedir. “Bir yenili¤i yok” derken belki biraz haks›zl›k ediyoruz; ihanet çete-
siyle birlik gibi bir “yenili¤e” imza atm›fllard›r çünkü. Türkiye solunun sorunlu,
hastal›kl› birlik kültürüne, adeta kanser hücreleri ekmifllerdir. Ve iflin gerçe¤i,
flaflaal› propaganda çabalar›na, flimdilik birli¤i yere gö¤e s›¤d›ramamalar›na
ra¤men, pratik durum hiç de öyle de¤ildir ve ektikleri kanser hücrelerinin san-
c›s›n› yine en baflta kendileri çekmeye bafllam›flt›r.
DBG GERÇE⁄‹ 1:
Birlik süreci halktan ve devrimcilerden gizlenmektedir.
DBG’nin solun kültürüne serpti¤i en büyük kirlilik, bir kontra çetesi art›klar›-
n›n “siyaset” olarak birli¤e kabulüdür. Darbecilerin Güç Birli¤ine nas›l geldi¤i,
kimin ça¤›rd›¤›, neden ça¤›rd›¤›, ça¤r›ld›ktan sonra di¤er gruplar›n ne dedi¤i
hala bir SIRDIR. Gerçe¤i kendileri biliyor.
DBG’nin kurulufl aç›klamas›n da bu konuda yaln›zca MLKP’nin bir “flerhi”
vard›r. Ne var ki, yine bu s›r perdesi nedeniyle onlar aç›s›ndan da, madem son
anda darbecilere itiraz edeceklerdi, o halde bafltan neden itiraz etmedikleri
veya toplant›lar›n bafllang›c›nda darbeci kontralara itiraz etmeyip sonra ne-
den itiraz ettikleri belirsizdir.
Bu olay tart›fl›lmayacak kadar aç›kt›r. Darbeci birli¤e getirilecek ve ard› s›-
ra Cephe’ye karfl› düflmanca bir propaganda kampanyas›na yönelinecekti.
E¤er bafltan MLKP dahil di¤er örgütler, bu ifl yanl›fl gelifliyor, hesaplar var,
Cephe’nin ça¤r›lmamas› aç›k ki yanl›fl ve dürüst olmayan bir hesab›n ürünü-
dür, böyle birlik olmaz, darbeci kim? sorusu ve itiraz›n› ortaya koysalard›, o
412 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zaman her fley daha aç›klanabilir olurdu belki. Ama öyle olmam›flt›r.
Evet, darbeci kim? Bir art›k. Kimle, nerede, nas›l, neyin birli¤ini yapacak?
Herkes biliyor bu sorunun cevab›n›, ve biz inan›yoruz ki, Güç Birli¤ine kat›lan
siyasetlerin hiç birisi bunu görmeyecek kadar kör, anlamayacak kadar aptal
de¤ildir.
SORU: O HALDE NEDEN KABUL ED‹LD‹?
Buna cevap veremiyorlar.
Bunu biz cevaplayaca¤›z. Ancak bu cevaba geçmeden, bu “gizlili¤e” ve
s›r perdesinin “kal›nl›¤›na” iliflkin çarp›c› bir örnek daha ekleyelim.
Halk›n Günlü¤ü 1 A¤ustos tarihli 24. say›s›nda “aç›kl›k” üzerine teori yap-
t›¤› “Devrimci Birleflik Güçler” bafll›kl› yaz›ya flöyle giriyor;
“Hiçbir fley kapal› kap›lar arkas›nda cereyan etmemifl, zira etmesine de
karfl›y›z. Eylem birli¤i çal›flmalar›n›n her safhas› gerçekten öncekilerden
farkl› olarak, kitlelerin denetimine sunulmufltur. (...) Ki, biz sahip oldu-
¤umuz fikirleri, inançlar›m›z› asla gizlemeyiz. Dostlar›m›zla iliflkide dip-
lomasi benimsemeyiz... Dostlar›m›za elefltirilerimizi aç›k olarak söyleriz.”
Aç›kl›k üzerine bu kadar sözden sonra “Eylem birli¤i sürecini bir kez daha
objektif olarak ortaya koymak istiyoruz...” diyerek devam ediyorlar ve aç›kl›-
yorlar!
“Bu süreç fiili olarak MED TV paneline ça¤r› ile bafllad›... kimlerin ça¤-
r›l› oldu¤unu, kat›lacaklar›n› bilmiyorduk. Ve orada gördük. DHKP-C’nin
neden olmad›¤›n› da özel olarak sorduk. Geçerken belirtelim, gelen parti
ve örgütlerden hiç kimsenin karfl› bir tutumu da sözkonusu de¤ildi.”
Evet bu kadar. “DHKP-C niye yok” diye sormufllar, ancak ne cevap ald›kla-
r›n› yine yazm›yorlar, yine gizliyorlar, geçiyorlar. Geçerken de kimsenin karfl›
bir tutumu da sözkonusu de¤ildi diyorlar.
Kimse karfl› de¤il! Ama ça¤r›lm›yor! Her fleyden önce mant›ks›z bir cümle!
SORU: K‹M ÇA⁄IRMADI?
SORU: “DHKP-C N‹YE YOK?” D‹YE SORDU⁄UNUZDA NE CEVAP ALDI -
NIZ?
Bir çuval aç›kl›k teorisi yap›yor, bu soruyu da sordu¤unu yaz›yor, ama ce-
vab›n› yazam›yor? Hani aç›kl›k?
SORU: ALDI⁄INIZ CEVABI N‹YE AÇIKLAYAMIYORSUNUZ?
SORU: ALDI⁄INIZ CEVAP S‹Z‹ TATM‹N ETT‹ M‹?
CEVAP BEKL‹YORUZ.
Sorular›m›z elbette yaln›zca Halk›n Günlü¤ü’ne de¤ildir. Kim, ne önerdi?
Kim, ne cevap verdi? Bütün bunlar hepsinin birlikle ilgili yaz›lar›nda ›srarla
mu¤lak b›rak›lmaktad›r. Birlik sürecini halka ve devrimcilere aç›klayamamak
güçsüzlü¤ün, sübjektif bir zeminin ve gizli hesaplar›n varl›¤›n›n kan›t›d›r.

DBG GERÇE⁄‹ 2:
Böyle bir birli¤i bu siyasetlere kabul ettiren Cephe düflmanl›¤› ve
güçsüzlüktür.
Esas›nda yukar›daki sorunun, “kim ne dedi”nin ötesindeki cevab› bellidir:
B‹R‹, DHKP-C olmayacak deyip, darbecinin olmas›n› dayatm›fl, HERKES de ka-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 413

bul etmifltir. Peki neden kabul etmifllerdir? Birincisi, Cephe’ye gizli düflmanl›k-
t›r, yani bu yolla Parti-Cephe’yi geriletebilir miyiz? düflüncesi, hesab› vard›r.
‹kincisi, örgütlerin kendi durumlar›, ba¤›ms›zl›klar›, siyaset yapma sanatlar›,
devrimci safl›klar› öylesine gerilemifltir ki böyle bir dayatmaya teslim olunmufl-
tur. Hiç bir fleye itiraz edecek güçleri kalmam›flt›r. Baflka bir aç›klamas› varsa
kendileri anlatmal›d›r.
SORU: Baflka bir aç›klamas› var m›? Biri hariç, herkes DHKP-C’nin ça¤r›l -
mas›ndan yana ve DHKP-C ça¤r›lm›yor! Birli¤inizin oluflum sürecinde kararlar,
oy birli¤iyle mi, oy çoklu¤uyla m› al›nd›? Her ikisine göre de DHKP-C’nin ça¤ -
r›lmamas› karar›n›n ç›kmas› mümkün görünmüyor. O halde birli¤inizin üçüncü
bir karar alma biçimi mi vard›r? “Kararlar dayatma gücüyle al›n›r” gibi?..
Tabii ki biz darbecilerin bir güçleri olmad›¤›n›, hiç bir yerde var olamaya-
ca¤›n›, alanlarda birlik yapamayacaklar›n› biliyoruz. Ama bu bir fleyi çözmü-
yor. Çünkü ayn› fleyi herkes biliyor ve buna ra¤men DHKP-C’nin d›flta b›rak›l›p
darbecinin ça¤r›lmas› sorular› daha da büyütüyor. Kimse yalanlarla bu birli¤in
oluflumundaki gizli hesaplar› ve kendisinin bu hesaplara alet oluflunu gizleye-
mez.
fiimdi flu “çok do¤ru” sat›rlara bakal›m:
“... Ne var ki, eylem birli¤i güçlerinin hiçbirisinin iradesini kaale alma-
y›p, bafltan önkoflul dayat›p illa da benim dedi¤im olacak tarz›, eylem bir-
li¤i ruhuna terstir.” (Halk›n Günlü¤ü, Say› 24)
Bunu yazan kim? Üstelik kime yaz›yor?
Halk›n Günlü¤ü bunu DHKP-C’ye yönelik olarak yaz›yor. Yönünü flafl›rm›fl.
Sanki, biz gelmifliz, böyle bir dayatmada bulunmufluz, arkadafllar da bizi
elefltiriyor!
Dayatman›n alas›, bizim hiç bir zaman olmad›¤›m›z o zemin de var. Yan›-
bafl›ndaki, kendi bafl›ndaki dayatmadan sözedemiyor Halk›n Günlü¤ü.
Halk›n Günlü¤ü yine teslim olduklar› bu dayatmay› savunmaya soyunup,
darbecilerin ça¤r›lmas› “halk içi çeliflkilere ve fliddet dayatma kültürüne de
bir meydan okuyufltur” diyor. Bu deyifller de sahtedir. Bir fleyleri gizlemeye
çal›flman›n sonucudur. Darbecilerin gelmesinde Halk›n Günlü¤ü’nün de bir ro-
lü varsa, aç›klar, savunursunuz. De¤ilse bu iflgüzarl›k niye? E¤er fliddete karfl›
tav›r alacaksan›z, niye hemen yan›bafl›n›zdakilere bakm›yorsunuz? Her kes bi-
liyor ki, PKK, bu konuda Türkiye solunun en sab›kal› gruplar›ndan biridir.
DY’yle birlikte bu iflin kompedan›d›r. Daha yak›n zamanda Dersim’de PKK ta-
raf›ndan öldürülen TDKP’liler unutulmad›. “Halk içi çeliflkilere ve fliddet dayat-
ma kültürüne” bu nas›l tav›r? Herkes flunu bilmelidir, DBG’nin bilefliminin belir-
lenmesindeki gerçe¤i, hesaplar›, herkesin bu hesaplardaki rolünü ortaya koy-
may›p böyle suni gerekçeler uydurmaya çal›flt›kça çeliflkiler içinde bo¤ulacak-
s›n›z... Bunun ötesinde, e¤er darbecileri ça¤›rmakla bizim düflüncelerimizi de-
¤ifltirebilece¤inizi san›yorsan›z bu büyük yan›lg›d›r ve en önemlisi Halk›n Gün-
lü¤ü gerçek niyetini a盤a vurmufl oluyor. Darbecilerin arkas›nda duranlar, te-
lafi edilemez ad›mlar atm›fl olurlar. ‹deolojik mücadele yapar›z. Ama aç›k ol-
mak devrimcilere özgüdür. Görünüflte dost ard›s›ra düflmanl›k devrimcilerin
tavr› olamaz.
414 Miliyetçilik Ç›kmaz›

DBG GERÇE⁄‹ 3:
Mevcut bileflim, yalanla savunulmaya çal›fl›l›yor.
Hemen hepsi mevcut durumu aç›klayamama s›k›nt›s›ndad›r. Belki de bu s›-
k›nt›y› “aflmak” için olacak, çeflitli yaz›larda bu defa, sanki bizim birli¤e ça¤-
r›ld›¤›m›z ve ancak gitmedi¤imiz havas› yay›lmaya çal›fl›l›yor.
Halk›n Günlü¤ü 23. say›s›nda da flöyle yazm›flt›: “...DHKP-C, bu eylem
birli¤inde yeralmas› gereken önemli güçlerden biriydi.
Ö¤rendi¤imiz kadar›yla DBG bileflenlerinden hiçbirinin buna itiraz› da
yoktur. Devrimci oldu¤u için DHKP-C’ye böyle bir itiraz zaten kabul edi-
lemez de. Ancak DHKP-C; ‘kontra-darbeci’ olarak de¤erlendirdi¤i bir gü-
cün de eylem birli¤i içinde yeralmas› gerekçesiyle DBG giriflimine olumsuz
bir tutum alm›flt›r.”
AÇIK B‹R YALAN!
SORU: Bu yalana neden ihtiyaç duyuluyor?
Evet, neden Halk›n Günlü¤ü darbeciler var diye DHKP-C birli¤e gelmedi di-
yor. fiimdi do¤ruyu yazd›¤›m›zda kimsenin ifline gelmiyor. Resmen ve aç›kça
yalan söyleniyor. Biz Güç Birli¤ine ne zaman ça¤r›ld›k, kim bizi ça¤›rd›, han-
gi toplant›ya ça¤r›ld›k ve o ça¤r›lar›n hangisinde darbeciler var biz gelmeyiz
dedik. DBG üyeleri kamuoyuna gerçe¤i aç›kça izah edemediklerinden yalan
söylüyorlar.
Durum gerçekten vahimdir. 23 ve 24. say›lar›nda üst üste bu konuda yaz-
d›lar.
23. say›da diyor ki: “DBG bileflenlerinden hiçbirinin buna itiraz› da
yoktur”
SORU: Gerçekten “hiç birinin” mi itiraz› yok?
SORU: O zaman DHKP-C niye ça¤r›lmad›?
24. say›da kendilerini yalanl›yorlar. “DHKP-C niye yok” diye sormufllar çün-
kü, demek ki birileri ça¤›rmam›fl, demek ki birilerinin DHKP-C’ye itiraz› var.
Ama hani siz 23. say›da “zaten böyle bir itiraz kabul edilemez de” diyordu-
nuz. Neden bu itiraz› kabul ettiniz?
Ha, 23. say›da (sanki suçluyu gösterircesine) flöyle bir ifadeniz de var: “Bu
süreç fiili olarak MED TV paneline ça¤r› ile bafllad›. Bu TV’nin sahibinin
biz olmad›¤›m›z› herhalde herkes bilir. Panele gitti¤imizde (DHKP-C’nin
ça¤r›lmad›¤›n›) orada gördük.”
Yani Med TV’nin sahibi size DHKP-C’ye bizim de itiraz›m›z yok, ça¤›rd›k
ama gelmediler mi dedi? Öyleyse bunu aç›klamaktan niye korkuyorsunuz?
Öyleyse aç›klay›n, biz de diyelim ki, K‹M K‹ B‹Z‹M ÇA⁄RILDI⁄IMIZI VE
DARBEC‹LER VAR D‹YE REDDETT‹⁄‹M‹Z‹ SÖYLÜYORSA YALAN SÖYLÜYOR!
Yok, bu tamamen sizin iddian›zsa, o zaman siz yalan söylüyorsunuz.
SORU: Bizim ça¤r›ld›¤›m›z ama darbeciler var diye gelmedi¤imizi söyle -
yen, iddia eden kim?

DBG GERÇE⁄‹ 4:
Darbeciler meselesi birli¤e kat›lan herkesi vurmaktad›r.
Muhasebeyi ve hesap vermeyi hiç sevmeyen Kürt ulusalc›lar›n›n da, oportü-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 415

nizmin de, bir muhasebe sözkonusuysa kelime ve cümleleri standartt›r. “Geç -


mifli b›rakal›m gelece¤e bakal›m” derler. Biz öyle bakmay›z, geçmifli bozuk
olanlar›n gelece¤i olamaz diye düflünürüz. Darbecilerin oraya ça¤r›lmas›n›n
bize siz kat›lmay›n demek anlam›na geldi¤ini, darbecilerin oraya ça¤r›lmas›-
n›n bizim kat›lmayaca¤›m›z anlam›na geldi¤ini bilmeyen hiçbir örgüt yoktur.
Hiç bir örgüt itiraz etmemiflse, niyet ne olursa olsun aç›kça “Cephe yer alma -
mal›d›r” düflüncesi egemen olmufltur.
Ama, kimin ne önerdi¤inin, kimin kimi ça¤›rd›¤›n›n veya ça¤›rmad›¤›n›n ka-
l›n bir esrar perdesi arkas›na saklanmas›n›n, ortaya yalanlar atmak “zorunda
kalmalar›n›n” da gösterdi¤i gibi, darbeciler meselesi birli¤e kat›lan herkesi
vurmakta ve herkese Cephe neden istenmedi, korkulan nedir? sorusunu sordur-
maktad›r. Hatta o örgütlerin tabanlar› sormaktad›r, bunun için ortaya bir yalan
at›l›yor.
Üstelik bu yalan›n yer ald›¤› yaz›n›n devam›nda da flu var: Önce bizim dar-
beci var diye birli¤e kat›lmad›¤›m›z yalan› ortaya at›l›p, bizim herkese darbe-
ciler olmas›n biz olal›m diye dayatt›¤›m›z söylenip ard›s›ra da “Böyle bir da-
yatma kabul edilemez” diye yaz›yor.
Do¤rudur, birliklerde dayatma kabul edilemez. Baflkas› senin düflüncelerine
kat›lmak zorunda de¤ildir. Sorun birlik ise, birlik devrim için ise o noktada dev-
rimin kar ve zarar hesab› yap›l›r. Halk›n Günlü¤ü tam da bu noktada mant›¤›-
n› kaybetmektedir. Çünkü DBG’de görünen, aç›k bir dayatma vard›r, o da
DBG’ye DHKP-C’nin al›nmamas›, hatta DHKP-C’nin daha sonra birli¤e gelme-
sinin de önünün kesilmesi ve bunun için de darbeci art›klar›n DBG’de yeralan-
lara dayat›lmas›d›r. “Dayatma kabul edilemez” diye yüksek perdeden yazan-
lar, bu dayatmay› pekala kabul etmifllerdir. Pekala ne için kabul ettiniz bu da-
yatmay›? Darbeci ile birlikte devrime ne kazand›racaks›n›z sorusunun cevab›
yoktur. Tabii ki biz buradan o halde, sorun devrim de¤il, hesap baflkad›r diye
düflünürüz. Sorun bu kadar ç›plakt›r.
SORU: Birli¤e DHKP-C’yi ça¤›rmama ve darbeci art›¤›n› ça¤›rma karar›n›
kimler alm›flt›r? Bu konularda al›nm›fl kararlar yoksa bunu kim dayatm›fl, her -
kes bu dayatmaya hangi gerekçeyle boyun e¤mifltir?

DBG GERÇE⁄‹ 5:
Bu birlik Türkiye solunun ders ç›kartmamas›n›n sonucudur.
Darbecileri kim getirmiflse bir dayatma yapm›fl ve kabul ettirmifltir. Bu da-
yatmay› yapan, PKK’d›r. Bu flu demektir; bunu dayatan ve bu dayatmay› kabul
ettiren, bundan sonra kendisini elefltiren ve dümen suyunda gitmeyen örgütle-
re de gözda¤› vermektedir. MLKP protokole koydu¤u flerhte bu durumu k›n›yor.
Peki yar›n birileri de MLKP’den ayr›lanlar›n oluflturdu¤u ve MLKP’nin bir siya-
set olarak görmedi¤i KP-‹Ö’yü getirirse ne yapacak?
Muhtemel ki, darbecilerin varl›¤›na kesin tav›r alamad›¤›ndan, ya bu kez
de ‹nfla Örgütü nedeniyle tav›r alamayacak ya da ayr›lacakt›r. Tav›r alamazsa
kendini inkar etmifl olacak. Tav›r ald›¤›nda ise tutars›z duruma düflecek. Tam
bir açmaz! Üstelik açmaz sadece MLKP’nin açmaz› de¤ildir. Bu tür durumlar›n
yar›n hangi örgütün bafl›na gelece¤i hiç belli olmaz. TKP-ML’nin tarihine bak-
416 Miliyetçilik Ç›kmaz›

s›nlar. Her iki taraf için de geçerli. Devrimci hareketteki darbecilik döneminde
darbeciler için neler yapt›lar, sonra, birbirlerine “darbeci”, “mafyac›” demeye
bafllad›lar. MLKP dün darbecilerin ideolojik ayr›l›¤› oldu¤unu kan›tlamaya ça-
l›fl›yordu. Bugün farkl› fleyler söylemek zorunda kald›. Evet, muhasebe yap›lma-
d›¤› içindir ki, bugün MLKP afla¤› tükürse sakal, yukar› tükürse b›y›k açmaz›y-
la karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Kamburlar üstüste gelmekte, dün söyledi¤i, bir sonra-
ki geliflme içinde kendisini vurmakta, üstelik pek çok tutars›zl›¤a düflülmesi ka-
ç›n›lmaz olmaktad›r. Böyle tutars›z bir çizgi içinde bir yere var›lamaz. PKK,
hep kontra faaliyetleriyle bafl› dertte olan bir savafl örgütü. Kontrac› hamili¤in-
de sak›nca görmüyor. Ama Türkiye solu ders ç›kartm›yor. Biz sab›rl›y›z. Bekle-
riz. Ders ç›kartamamak ç›karmayanlar› er-geç çürütür ve öldürür. Biz iddiam›-
z› ve iç güvenimizi, kendi çizgimizi korumaya devam edece¤iz.
Ders ç›karmaman›n çok daha yak›n somut örne¤i DHKP-PKK protokolünün
geliflim sürecinden de ders ç›karmam›fl olmalar›d›r. DHKP-PKK protokolüne ilifl-
kin geliflmeleri yazd›k. Hapishane alan› da vard› bunlar›n içinde. Bizim proto-
kol çerçevesinde PKK’ya önerilerimiz ve PKK tutsaklar›n›n merkezi olarak buna
cevab›n› herkes okumufl olmal›. K›saca hat›rlatmak gerekirse, PKK Hapishane
örgütlülü¤ü, sonuç olarak protokolün kendileri aç›s›ndan bir fley ifade etmedi-
¤ini, ondan hareketle ortak bir fley yapmayacaklar›n› söylüyorlard›. Özet an-
lam› buydu cevaplar›n›n.
DBG’nin kuruluflunun ard›ndan Sa¤malc›lar’da “DBG Sa¤malc›lar Platfor-
mu” adl› bir birlik oluflturduklar›n› aç›klad›lar. Birlikleri alanlara tafl›n›yordu!
Peki hapishanelerde hangi konuda PKK ile birlik yapacaklar? Herkes, bütün
dünya bilir. PKK ölüm orucu sürecinde, katliamlar sürecinde cesetlerimizi ade-
ta seyretmifltir. Cesetlerimiz üzerinde provokasyon teorisi yapm›flt›r. Bu yan› ile
hapishanelerdeki Güç Birli¤i Platformu imzal› bildirilerin halk› yan›ltmaktan
baflka hiçbir anlam› yoktur. Öyle oldu¤u zaten aç›klamalar›n mürekkebi kuru-
madan görülmüfl, DBG üyeleri pratikte ayr› düflmüfltür.
Muhasebe yok, özelefltiri yok, daha dünkü olup bitenlerden ders ç›karma
yok. Ortakl›k yok, dayatma var. Ayaklar› ülkeye, alanlara basm›yor, ama ba-
fl› yükseklerden uçuyor. Bu hastal›kl› birlik kültürünü de¤ifltirme yönünde bir ni-
yet, böyle bir tart›flma yok; o halde olup bitecekler bafltan bellidir: ‹flte bunlar-
dan birkaç›:
Can› istedi¤inde birlik, istemedi¤inde iflimiz var denir. Yanl›fla sahip ç›k›l-
maz, özelefltiri yap›lmaz, sorumlu bulunmaz. Dayan›flma diye bir anlay›fl yok-
tur. Sen zordaysan yan›nda olmaz, f›rsat kollar. Eskaza bir darbeyle karfl›lafl›r-
san›z, hainleri korur. O bildi¤ini yapar. Seni de kendine endekslemek ister.
Onun program›na uyacaks›n. Do¤ru olan›, birlik program›n›n öngördü¤ünü
de¤il, ç›kar›na olan› esas al›r.
Ortak program, eylem plan› yap›l›r. Ama herkesin öteki cebinde baflka pla-
n› vard›r.
Ya örgüt reklam›n› yapar yada reklam›n› yapamayacaksa o kitle hareketi
olmamal›d›r diye düflünür. Kitleleri ve eylemi düflünmez. Kendi reklam›n› düflü-
nür. Güçsüzlü¤ünü pankart ve kuflla örtmeye çal›fl›r.
Sözlerinin bir ba¤lay›c›l›¤› yoktur. Bugün denilen yar›n reddedilir. Söz veri-
lir, tutulmaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 417

Eme¤i baflkas› harcamal›d›r, onun kendi iflleri vard›r. Ama ortak aç›klama-
y› o okumal›d›r.
Yükümlülük alt›na girmemek için tutanak tutmaktan kaç›l›r. Belge kalmas›n
istenir.
Hata kabul edilmez, elefltirilince en fazla, hata iki tarafl›d›r denilir ve mu-
hasebeden kaç›l›r. Siz ne derseniz deyin, o ya böyle gitsin der, ya birli¤i tü-
müyle ifllevsizlefltirir. Bu, muhasebe yapmaman›n y›llard›r süren tablosudur.

DBG GERÇE⁄‹ 6:
Kitlelerin gözünü boyamay› amaçlayan hiçbir birlik yaflayamaz.
Yap›lan protokol genel geçer fleylerle doludur. Siyasal anlamda somut bir
programa sahip olmayan bu birlik, örgütsel anlamda da bir birli¤in ruhuna uy-
gun iflleyifle sahip de¤ildir. ‹flleyiflin kurallar› öyle yaz›lm›flt›r ki, bu birlik, art›k
isteyenin istedi¤i fleye kat›ld›¤›, istemeyenin kat›lmad›¤› bir durumdad›r. Karar-
lar ço¤unluk itibar›yla al›n›r diye yaz›yor, sonra az›nl›k durumdakiler isterlerse
bu karara, eyleme kat›lmazlar deniyor. Hiç mi tüzük okumad›n›z? “Ço¤unluk
karar›” almak demek, az›nl›kta kalanlar›n o karara uymas› demektir. E¤er
az›nl›kta kalanlar uymayacaksa, orada bir ço¤unluk karar› yoktur, anlaflanla-
r›n birlikte ifl yapt›¤›, anlaflmayanlar›n seyretti¤i bir iflleyifl vard›r, ki ortak bir
organizasyonda, bundan daha gevflek bir madde biçimlendirmek de mümkün
de¤ildir zaten.
Niye böyle gevflek bir iflleyiflte hemfikir olunmufltur? Çünkü kimse kendi he-
saplar›n›n bozulmas›n› istememekte, daha öncekilerde oldu¤u gibi, bu birli¤e
iliflkin de ek bir sorumluluk, yükümlülük, fedakarl›k, emekçilik alt›na girmek is-
tememektedir.
Hesaplardan, h›rslardan, rekabetlerden, emek h›rs›zl›¤›ndan, ifline geldi¤i
kadar birlik mant›¤›ndan, verilen sözlerin tutulmamas›ndan kurtulamayan bir-
likler yaflamaz. Bu defalarca görüldü. Solun bu güçsüzlük politikas› devam et-
tikçe bunlar y›k›lamaz, tersine her geçen gün daha da artacakt›r. Bu flu demek-
tir, bu koflullar, bu kültür devam ettikçe ciddi bir birli¤in gündeme gelmesi, gel-
di¤inde yaflamas› zordur. Birlik için gerçekten çok ciddi bir çaba harcad›k.
Tüm eme¤imizi koyduk ortaya. Ama gördük ki 80’den bu yana toplumun ge-
çirdi¤i olumsuz de¤iflmeler büyük oranda sola da yans›m›flt›r. Sol devrimci po-
litikadan devrimci safl›ktan uzaklaflm›fl ve herkes di¤erini nas›l kullan›r›m he-
sap kitab› içindedir, korkunç boyutlarda rekabetçilik ve h›rs egemen olmufltur.
Bu noktada söylenecek her söz, önerilecek her politika sübjektif hesaplarla,
kayg›larla cevaplan›r duruma gelmifltir. Bu durum ideolojiyi yok etmifl, bir çok
siyaset ideolojik davranmaktan uzaklaflm›fl, söylenenler karfl›s›nda onun do¤-
rulu¤unu yanl›fll›¤›n› tart›flma bir kenara b›rak›lm›fl, karfl› olma, engelleme esas
al›n›r olmufltur. Herhangi bir öneriyi tart›flm›yor, gelifltirmeye de çal›flm›yor, sa-
dece sana cevap veriyor. Hatta tahrik ediyor, provoke ediyor. Bu koflullarda
birli¤in olmayaca¤› aflikard›r. Ne olacak sorusu tabii ki cevaps›z de¤ildir. Bu
kültür de¤iflmek zorundad›r. De¤ilse her fley dejenere edilmeye devam edile-
cektir. Kitlelerin gözünü boyamaya yönelik ad›mlarla bu durum ne gizlenebilir,
ne de¤ifltirilebilir. Türkiye solunun atmas› gereken ad›m, göz boyamak, flafla-
418 Miliyetçilik Ç›kmaz›

al› propagandalarla olmayan› var göstermek de¤il, bunlar› ciddi olarak masa-
ya yat›rmakt›r.

DBG GERÇE⁄‹ 7:
Taklitçilik ve baflka güçlere yaslanma üzerine siyaset yap›ld›kça tu -
tars›zl›ktan kurtulmak mümkün de¤ildir.
Bu birli¤in en “keskin” savunucular›ndan MLKP, ideolojik ba¤›ms›zl›¤›n›, es-
ki ideolojik çizgisini büyük oranda yitirmifltir. Bu, geçmifli ile ciddi bir hesap-
laflma yapmamas› demektir. Bunu yapmad›¤›ndan eklektik bir çizgiye ulaflm›fl-
t›r. Bu eklektik çizgi onu istikrars›zlaflt›rmakta ve çeflitli yerlere sürüklemektedir.
Bugün birçok siyaset MLKP’nin bu yönünü (önce DHKP-C, flimdi de PKK taklit-
çili¤i) elefltirmektedir. MLKP kendine özgü çizgisine oturmad›kça, aray›fl› sür-
dükçe istikrars›zl›¤› da sürecektir. Deney yaflamaya devam edecektir.
Bu yaln›zca MLKP için sözkonusu olan bir durum de¤ildir elbette. Politika-
lar›n›, taklitçilik veya onun bir baflka biçimi olan baflka güçlere yaslanma üze-
rine flekillendiren her kim olursa olsun, onu bekleyen kimliksizleflmedir. Daha
çok k›sa süre önce flöyle yaz›lm›flt›:
“Kendisi olmay› bir türlü baflaramayan, sürekli kendi d›fl›nda güçlere
dayanarak varolmaya, siyaset yapmaya çal›flanlar›n kendine güveninden
ve devrimci kararl›l›¤›ndan sözetmek mümkün de¤ildir. Çünkü baflka bir
güce dayanarak siyaset yapmaya kalkanlar bir süre sonra tapt›klar› gü-
ce teslim olurlar. Hemen herfleylerini bu güç belirlemeye bafllar. Burada
kimliksizlik ve kifliliksizlik vard›r. Politikada istikrar ve tutarl›l›k, kendi
do¤rular› için ölümüne savaflma kararl›l›¤› bir devrimci kimlik ve kiflilik
sorunudur. Bu kimli¤in ve kiflili¤in kazan›labilmesi ise, ancak dünyay›
de¤ifltirme iddias›yla savaflan, kendi omuzlar›n›n üstünde kendi bafl›n›
tafl›yan devrimcilerin ifli olabilir.”
Mevcut flekillenme burada tarif edilmifltir asl›nda.
Bugün PKK’n›n bütün teorileri “siyasal çözüm” üzerineyken, bunda taklit
edilecek bir yan bulmak, o örgütü ayn› çizgiye sürükler. MLKP örgütler aras›
iliflkileri de yanl›fl kavramaktad›r. Geçmifl ortak prati¤imizden biliyoruz; e¤er
birlik yap›yorsak, MLKP’ye göre “elefltiri tatile” ç›kar›lmal›d›r. Dolay›s›yla birlik
olunmad›¤› zamanlar› veya ideolojik mücadelenin daha bir öne ç›kt›¤› kesitle-
ri de do¤ru yorumlayamamaktad›r. Bizim için, biraz da seçilmifl bir ifade ile
olsa gerek iflçi-memur alan›nda “PKK’ya duydu¤umuz tepki nedeniyle çeflitli
kongrelerde PKK’y› desteklemedi¤imizi” yaz›yorlar. Yanl›flt›r. Bizim PKK’ya
duydu¤umuz özel bir tepki yoktur. Biz ideolojik bir mücadele sürdürüyoruz.
Bundan elde etmek istedi¤imiz sonuç da, PKK’n›n yokoluflu, erimesi de¤il, dev-
rimci çizgiye gelmesidir. Bizim tepkimiz de¤il ancak, onlar›n bize tav›r al›fl›
vard›r. MLKP, bizzat DBG prati¤inde buna tan›k olmufl olmas› gerekir. Protoko-
lün henüz sürdü¤ü süreçte PKK’l›lar›n hiçbir konuda sözlerinde durmamalar›,
alanlarda farkl› ittifaklar› tercihleri vard›r (aynen DBG prati¤inizde oldu¤u gi-
bi). Zaten ittifak diye birfley literatürlerinde yoktur. Politikay› öyle benimsemifl-
lerdir. Ç›kar› sendeyse hiçbir fley olmam›fl gibi geçmifli b›rakal›m deyip seni
kullanmaya çal›fl›r. O an ç›karlar hesab› de¤iflirse rahatl›kla farkl› bir ittifaka
Miliyetçilik Ç›kmaz› 419

yönelir. Bunun örneklerini yaflad›k, yazd›k. Ayn› fleyleri DBG prati¤indekiler de


yaflayacaklard›r.

SONUÇ:
Her fley belgeleriyle aç›klanmal›d›r. Bu tarihsel bir tart›flmad›r.
Biz kimsenin birlik yapmas›na engel olmay›z. Ama niyetler bize karfl› yönel-
miflse o niyetleri a盤a ç›kartmak durumunday›z. Bu nedenle bugün Güç Birli-
¤i içinde neden Cephe’nin ça¤r›lmad›¤›, neden darbecilerin getirildi¤i tart›fl-
mas› gerçe¤i a盤a ç›kartacak bir tart›flmad›r. Bu tart›flma kuflku yok ki, herke-
sin dost mu, düflman m›, gizli sakl› hesaplar› m› var, yüzünü ortaya ç›kartmak-
tad›r. Bunun için, bu sorular› ve sorunlar›, ben Cephe’ye düflman de¤ilim diyen
her kes tart›flmak durumundad›r. Ve belgeleriyle kamuoyuna aç›klamal›d›rlar.
Kim hangi niyetlerle darbecileri getirdi, kim hangi hesaplarla Cephe’yi ça¤›r-
mad›, usulen de olsa bizi devrimci bir güç olarak gören herkes bu kavgay› ver-
mek durumundad›r. Vermeyenler art niyetlidir, Cephe düflmanl›¤›yla maluldur,
bu hesaplar› a盤a ç›kartaca¤›z. Aç›kl›ktan, devrimci örgütler aras›nda dürüst,
artniyetsiz iliflkilerden yana olanlar, iddialar›na uygun olarak herfleyi aç›kça
ortaya koymal›d›rlar.
Sol öylesine teslim olmufltur ki, DBG’nin olufltu¤unun söylendi¤i birlik top-
lant›lar›na Mahir Say›n bile getirilmifltir. Mahir Say›n kimdir? Bir örgütü mü
temsil ediyor? Ediyorsa kimi? Ediyorsa bu örgüt nerede? Sadece “ba¤›ms›z”
bir kifli ise, kifli ile örgütler nas›l eflit olur? Bunu kabul etmek, örgütlerin kendi-
ni inkar›d›r, kendini inkar edenler do¤al ki, ne baflkalar›n›, ne ilkeleri, ne de
devrimi savunamaz. DHP’nin bir örgüt olmad›¤›n› her kes bilir. Bir DHP’li, “ben
HADEP ad›na da Alternatif ad›na da, PKK ad›na da konuflabilirim” der.
Bunu gizli de yapm›yorlar. Elbette böyle ortaya konuluyorsa, bu örgütün ad›
taflerondur. Olay nedir? PKK’n›n çeflitli yerlerde ço¤unluk sa¤lamak için bulun-
sun bab›ndan yapt›¤› basit Ortado¤u manevralar›d›r. Sol, buna da sessiz kal-
m›flt›r. Belgeler bütün bu ilkesiz, k›stass›z kat›l›mlar›n nas›l gerçekleflebildi¤ini
de ortaya koyacakt›r.
MLKP, flu anda birlik d›fl›nda olan güçlere de, DHKP-C dahil birli¤e kat›lma
ça¤r›s› yap›yor. Kim ad›na, ne ad›na yap›yor bu ça¤r›y›? DBG üyelerinin tümü
kat›l›yor mu bu ça¤r›ya? fiimdi ça¤r›l›yorsak, dün o ça¤r› karar› neden ç›kma-
m›flt›r? Bunu somut olarak ortaya koymadan hiç bir somutlu¤u olmayan ça¤r›-
larla, yukar›daki sorular›n cevaplar›ndan kaç›lamaz.
Tart›flma zemini vard›r. Örne¤in Halk›n Günlü¤ü, Cephe’nin darbeciler var
diye birli¤e kat›lmad›¤›n› yaz›yor. Biz, kendi cephemizden gerçekleri ortaya
koyduk. Yok böyle bir fley. Buna cevap vermek, aç›klama getirmek hakk› önce-
likle kendilerinindir. Öyle olmad›¤›n›, Cephe’nin hiçbir zaman birli¤e ça¤r›l-
mad›¤›n› ve ça¤r›lmama nedenini aç›klamal›d›rlar. Bize dost oldu¤unu söyle-
yenlerden gerçekleri söylemelerini bekleriz. Bu ayn› zamanda onlara düflen bir
sorumluluktur.
Solun en az›ndan bugün için, bu aç›kl›¤› gösterip göstermeyece¤i flüpheli-
dir. Bundan gerekli sonuçlar› ç›kar›p ç›karmayacaklar› da öyle. Dolay›s›yla bu
tart›flmadan bu gün için hemen bir sonuç da beklemiyoruz. Ama bu tart›flma
420 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tarihsel bir tart›flmad›r. Bu mücadeleye devam edilmelidir. Sorunlar› külleyerek,


görünüflte herkes olgun ama pratikte farkl› bir anlay›fl yürüyemez. Biz birlik ya-
pacaksak, birileri ile birlik olacaksak, PKK’n›n yapt›¤› gibi geçmifli b›rakal›m
anlay›fl› ile hiç bir sorun çözülemez. Türkiye halklar›n›n, devrimci örgütlerin ih-
tiyac› olan›n böyle birbirlik olmad›¤› bir kez daha görülecektir. Ö¤renmesini
bilenler için yeni bir ö¤reticiliktir.
Türkiye halklar›, Türkiyeli devrimciler olumsuzluklardan da dersler ç›karma-
s›n› ö¤reneceklerdir. Hayat ö¤retecektir. Bu nedenle bugün bu konuda söyle-
nen ve söylenecek her fley, yar›n için bir ders, bir yol gösterici olacakt›r. Tek-
rar tekrar geçilmemesi gereken yollarla, halklar›m›z›n, halk güçlerinin, devrim-
cilerin birli¤ine giden yol ayr›flacak, netleflecektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 421

Kurtulufl
PKK BAfiKANLIK KONSEY‹’NDEN
“Devrimci, Demokrat ve Yurtsever
PKK BAŞKANLIK Güçler”e:
KONSEYİ’NDEN
“Devrimci,
Demokrat ve
Yurtsever Güçler”e... Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40

- “BOfiUNA U⁄RAfiMAYIN, B‹Z‹ ‘BARIfi’TAN ALIKOYAMAZSINIZ.


- YA PEfi‹M‹ZE TAKILACAKSINIZ, YA DA ‹fi‹M‹ZE KARIfiMAYIN!
- AMA EN ‹Y‹S‹ S‹Z DE KEND‹N‹Z‹ DÜZENE UYARLAYIN!

P
KK Baflkanl›k Konseyi’nin Abdullah Öcalan’a verilen idam karar› son-
ras›nda yapt›¤› “Aç›klama”da ilk göze çarpan, art›k al›flk›n olundu¤u
üzere devleti “Bar›fla ikna etme” çabas›d›r. “Aç›klama”n›n bir parag-
raf›nda da “Devrimci, demokrat ve yurtsever güçler”e sesleniliyor. Ancak bu-
rada “ikna” etme gibi bir çaba yoktur. Özet olarak ifade etmek gerekirse “Ya
peflimize tak›lacaks›n›z, ya da iflimize kar›flmayacaks›n›z” deniyor. ‹flte söyle-
nenler:
“Ulusal kurtulufl savafl›m›z bafllat›ld›¤›nda; devrimci, demokratik ve
yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u savafla katk› ve destek sunmad›lar.
Ayn› tutumu bafllatt›¤›m›z bar›flç›, demokratik çözüm mücadelesi için de
sergilemektedirler. Öylesi bir konumda olmak taraf›m›zdan anlaml› görül-
memektedir. Nas›l bu tutum sahiplerine ra¤men savafl gelifltiyse, bedelle-
ri ne kadar a¤›r olursa olsun bar›flç›l, demokratik çözüm mücadelesi de
geliflecektir. Ancak Partimiz sizlere ra¤men bir çözümden yana de¤ildir.
Baflkan›m›z flahs›nda halk›m›z için verilen idam karar›na karfl› ç›kman›-
z› ve bafllat›lan sürece kat›l›m göstermenizi tarihi sorumlulu¤unuzun bir
gere¤i olarak belirtiyoruz. Bütün devrimci, demokratik ve yurtsever güç-
leri, ulusal imhaya karfl› durmaya, Demokratik Cumhuriyet temelinde çö-
züme katk›da bulunmaya ça¤›r›yoruz.” (8 Temmuz I999, Özgür Bak›fl)

Söylenenler aç›kt›r. PKK Baflkanl›k Konseyi’ne göre:


1- Devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u bugüne ka-
dar savafla katk› ve destek sunmam›fllard›r.
2- Ayn› tutumlar› “Bar›fl” sürecinde de devam etmektedir.
3- Bugüne kadar savafl› herkese ra¤men gelifltirmifllerdir.
4- Bundan sonra “Bar›fl”› da herkese ra¤men gelifltireceklerdir.
5- Ancak, “Bar›fl” sürecini sizinle tamamlamak isteriz... Demokratik Cumhu-
riyet temelinde siz de kat›l›n.
Peki bafltaki iddialar DO⁄RU mudur? PKK Baflkanl›k Konseyi söylediklerin-
de HAKLI m›d›r? Önce buna bakal›m.
422 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“ B i r l i k ” l e r Y a l a n M›yd›?
Hemen belirtmek gerekir ki, ne söylenenler do¤rudur, ne de hakl›l›k pay› var-
d›r. Çünkü, her fleyden önce “devrimci, demokratik ve yurtsever güçler” kendi
do¤ru ve yanl›fllar›yla ve güçleri oran›nda savafl›n taraf› olmufllard›r. Kimin ne
yap›p yapmad›¤› da hiç kimse için s›r de¤ildir.
Bu konuda PKK hiç kimseye bir fley söyleyebilme durumunda de¤ildir. Asl›n-
da tablo aç›klamada söyleneni tam tersinedir.
“Devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u” PKK’nin ya-
n›nda olmufltur.
PKK “Türkiye solu”nun önemli bir bölümüyle hep birlik, ittifak içindedir. Üs-
telik bu birliklerin hemen hepsinde “Türkiye solu” PKK’y› “Kürdistan’›n tek tem-
silcisi” olarak kabul edip flarts›z desteklerini sunmufllard›r. PKK e¤er do¤ru bir
ifl yapmak istiyorsa, bu birliklerin, bu flarts›z desteklerin do¤rulu¤unu-yanl›fll›¤›-
n›, ne ifle yaray›p yaramad›¤›n› tart›flabilir, ama “yan›m›zda olmad›lar” diye-
mez. Bu destek o kadar “ileri”dir ki, birlik yapt›klar› bu siyasetler, PKK savafl de-
yince savafl›, bar›fl deyince de bar›fl› savunmufllard›r. PKK, hadi devrimci hare-
ket bir yana ama birlik yapt›klar› bu siyasetleri en az›ndan “nankörlük” yap-
maktad›r: ‹flte bu “Birlik”lerden ilk akla gelenler:
12 Eylül 1980 cuntas› sonras›nda yurtd›fl›nda oluflturulan ve içerisinde PKK,
Dev-YoI, AciI, Dev-Savafl, SVP, ‹flçinin Sesi ve TKEP’in yer ald›¤› Faflizme Karfl›
Birleflik Direnifl Cephesi.
1988’de kurulan ve içinde PKK, Acilciler, TKP(B), DKP, SVP ve 16 Haziran
Hareketi’nin yer ald›¤› Devrimci Birlik Platformu
1983’te PKK, TKEP, MLSPB, TKP K›v›lc›m, TKP/ML Hareketi, TDP ve Devrim-
ci Partizan taraf›ndan oluflturulan Devrimci Demokratik Güç Birli¤i.
1998 Haziran’›nda PKK, TKP(ML), MLKP, DHP, TDP, TKP/ML, TKP/K›v›lc›m
ve darbeci hainler taraf›ndan oluflturulan halen varl›¤›n› koruyan Birleflik Dev-
rimci Güçler Platformu.
Söz konusu birlikler içerisinde yer alan örgütlerin pek ço¤u bugün siyasi
ömürlerini tamamlam›fl da olsalar, büyük iddialarla kurulan her birli¤in savafl›
büyütmek amac›yla kuruldu¤u ilan edilmiflti. Bu “Birlik”ler görevlerini yerine ge-
tirmemifllerse ve ortada Türkiye devrimi aç›s›ndan olumluluk de¤il olumsuzluk
söz konusuysa, bunun birinci dereceden sorumlusu PKK’d›r. Çünkü bu “Birlik”le-
rin bafl›n› PKK çekmifl, kendi politikalar›n› “Birlik”te yer alan örgütlere egemen
k›lm›flt›r. Onun da ötesinde pek ço¤u iradelerini PKK’ya teslim etmifllerdir. Bu-
gün de durum farkl› de¤ildir. K›saca ortada en az›ndan “Birlik”te yer alanlar
aç›s›ndan PKK’n›n söyledi¤i anlamda “Savafla katk› ve destek” sunmama diye
bir fley yoktur. Bir di¤er olas›l›k kal›yor ki, o da PKK’n›n “Birlik”te yer alanlar›
“ço¤unluk”tan saymamas› veya onlar› kaale almamas›. O zaman, PKK “Bir-
lik”lerde ne için yer ald›¤›n›n cevab›n› vermelidir.

Elefltiriye Tahammülsüzlük ‹deolojik Zay›fl›¤›n Sonucudur


Baflkanl›k Konseyi’nin “Aç›klama”s›nda da görüldü¤ü gibi Kürt milliyetçileri
kendilerini her türden elefltiriye kapatm›fllar, tahammülsüzleflmifllerdir. “Savafl›
nas›l gelifltirdiysek, bar›fl› da biz gelifltirece¤iz” diyerek d›fl›ndaki güçleri zaten
Miliyetçilik Ç›kmaz› 423

sürecin d›fl›nda b›rakmaktad›rlar.


Elefltiriye tahammülsüzlüklerinin nedeni, düzenle uzlaflmada ifadesini bulan
“Bar›fl”›n ne menem bir fley oldu¤unun bugün olmasa da bir süre sonra genifl
kesimlerce kavranacak olmas›d›r. ‹flte bu gerçe¤in a盤a ç›kmas›n› engellemek,
hiç de¤ilse geciktirebilmek bugün temel amaç olmufltur. Bu nedenle, bir yandan
‹mral›’da savunulan görüfllerin as›l niteli¤ini gizlemek için her türlü teorik cam-
bazl›k yap›lmakta, öte yandan her türden elefltirinin önüne geçebilmek için “yer-
siz”, “zamans›z” gerekçeleriyle, elefltirileri “düflmana hizmet etmekle” damga-
lamaktad›rlar. Öyle ki, miliyetçi hareketin düzenle uzlaflma yönündeki faaliyet-
lerinin bütününü desteklemeyen her kifli, kurum, örgüt ve parti “Düflmana hizmet
etmek”le suçlanmaktad›r.
Fakat asl›nda, art›k “düflman”›n kim oldu¤u, bu kavram›n kimi tan›mlamak
için kullan›ld›¤› belirsizdir. Bugün “düflman” kavram›n› kullanarak baflta kendi
kadro ve savaflç›lar›nda olmak üzere Kürt halk› ve kimi devrimci, demokrat ke-
simlerde hala milliyetçi hareketin eski konumunu korudu¤u yan›lg›s› yaratt›klar›
da aç›kt›r. Bar›fla karfl› ç›kan herkes düflmand›r. “Bar›fl”›n birinci dereceden mu-
hatab› olan oligarfli ve emperyalizm ise, dost olmaya en büyük adayd›r.

PKK, Solu Her Zaman Kullan›lacak Bir Güç Olarak Görmüfltür


Peki buna ra¤men PKK Baflkanl›k Konseyi neden söz konusu aç›klamada
sol’a da seslenme ihtiyac› duymakta, sol’a nas›l bir “tarihi sorumluluk” biçmek-
tedir?
Kürt milliyetçi hareketin “sol”a yaklafl›m› bellidir. PKK d›fl›ndaki güçleri sürek-
li küçümsemifl, olumlu hiçbir yanlar›n› görmemifl ve onlar›n geliflmesini de hiç-
bir zaman istememifltir((1). S›k s›k sola deste¤inden söz eden PKK’n›n kimseye
böyle bir deste¤i yoktur. Tersine PKK ile birlik yapanlar asla geliflip güçleneme-
mifltir.
Bu son sürece iliflkin olarak da Kürt milliyetçi hareketin “sol”a biçti¤i bir “ta-

(1) Söz konusu destek iddialar›n›n biri geçti¤imiz günlerde Öcalan’›n bas›na
yans›yan jandarma ifadelerinde de yer ald›. Öcalan’›n bu ifadelerinde Devrimci
Sol’a kamp yeri verdikleri gibi bir aç›klama yer almaktad›r.
Öcalan’›a konuya iliflkin aç›klamas› do¤ru de¤ildir.
Birinci olarak, bahsi geçen kamp yeri PKK’n›n de¤ildir. PKK’n›n daha önce kul-
lan›p terk etti¤i bir yerdir. Kamp yerinin sahibi Lübnanl›d›r. Söz konusu kamp ye-
ri PKK’n›n kamp›na yak›n oldu¤u için, orada kamp kurmay› düflünen devrimciler
de orada kamp kurulmas›n›n bir sak›ncas› olup olmad›¤›n› PKK’l›lara sormufllard›r.
Kampa iliflkin bunun d›fl›nda bir fley yoktur.
Öcalan söz konusu ifadesinde kampa çok büyük slogan yaz›lmas› nedeniyle de
DS ile aralar›nda sorun ç›kt›¤›ndan söz etmektedir. Bu da do¤ru bir aç›klama de¤il-
dir. PKK her zamanki gibi denetim alt›na almak istemifl, alamay›nca devrimci ha-
reketin aleyhine çal›flmaya bafllam›flt›r. Slogan yaz›lmas› konusu, bunda vesile ola-
rak kullan›lm›flt›r.
Öcalan’›n ayn› ifadelerinde ayr›ca Karadeniz’e ç›k›fllar›na iliflkin “DHKP-C ile it-
tifak yaparak ç›kt›klar›” belirtilmektedir. Bu konudaki geliflmeler az çok biliniyor.
Yap›lan aç›klamalara göre, devrimci hareket ile PKK aras›nda Karadeniz konusun-
da herhangi bir ittifak olmam›flt›r. Daha önce kamuoyuna aç›klanan çeflitli yaz›lar-
da belirtildi¤i gibi, cephe gerillalar›n›n bir k›fl Tokat k›r›nda çok zor durumda kal-
d›klar›ndan onlara yard›m etmesi d›fl›nda bir iliflki, ittifak anlaflmas› olmam›flt›r.
424 Miliyetçilik Ç›kmaz›

rihsel sorumluluk” yoktur. Bir yandan sol’a “gölge etme” denirken, di¤er yan-
dan da sol devletle “bar›fl”makta bir pazarl›k unsuru olarak kullan›lmak isten-
mektedir. Devlete ve emperyalizme, “Benimle anlafl›rsan ‘birlik’te oldu¤um, et-
kiledi¤im solu da ellerine teslim ederim” demekte veya demeyi arzulamaktad›r.
Milliyetçi hareketin mant›¤› bu yönde çal›flmaktad›r. Kendisiyle birlikte hareket
etmeyen, denetimine alamad›¤› örgütlere bu nedenle k›zmakta, elefltirilerine ta-
hammülsüz davranmaktad›r.
Baflkanl›k Konseyi’nin “Aç›klama”s›nda, “sizlere ra¤men bir çözümden ya-
na de¤iliz” denilerek, “Devrimci, demokratik, yurtsever güçler”den “Demokratik
Cumhuriyet temelinde çözüme katk›da bulunmalar›” isteniyor.
Bunun anlam› aç›kt›r: Bofluna u¤raflmay›n, bizi devletle uzlaflmaktan al›koya-
mazs›n›z; siz de bizim gibi geçmiflinizi inkar edin denilmektedir.
Öcalan da ayn› düflünceyi ilk “savunma”s›nda “Demokratik Birlik ‹çin Tezler”
bafll›¤› alt›nda ifade etmiflti. “Savunma’s›n›n taman›nda oldu¤u gibi bu bafll›kta
da düzenle nas›l bütünleflilece¤i “incelenmifl”, oligarfli ve emperyalizm ikna
edilmeye çal›fl›lm›flt›r. ‹nand›r›c›l›¤›n› kan›tlamak için de, devrimci, yurtsever ör-
gütlerin de kendilerini tasfiye etmesi istenmifltir. Söz konusu “tez” flöyle demek-
teydi:
“5- Baflka PKK olmak üzere yasad›fl› konumda olan birçok örgüt bar›fl-
la birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›d›r.”
‹flte, baflta Abdullah Öcalan olmak üzere Kürt milliyetçilerinin Marksist-Leni-
nistlerden, devrimci örgütlerden birinci talebi; düzen d›fl› örgütlerin tasfiyesidir.
Bar›fl ad› verilen teslimiyet sürecinin önünde hiçbir engel kalmamas›n› istemek-
tedirler.
Oligarfliyle iflbirli¤i yap›p, Türkiye’yi bölgede “lider ülke” haline getirip Bal-
kanlara, Kafkaslara, Ortado¤u’ya yay›lmay› düflünenler, elbette ülkede devrim-
ci güçlerin kalmas›n› istemeyeceklerdir. Ça¤r›n›n özü, esas› budur.
Elefltirmeye, bu gidiflin teslimiyet oldu¤unu söylemeye devam edece¤iz. Tüm
devrimciler, yurtseverler, elefltirmelidir. Evet, sessiz kalmak, onaylamakt›r. “Sa-
vafl› biz gelifltirdik, bat›rma hakk› da bize aittir’ demeye de kimsenin hakk› yok-
tur. Tart›flma Kürt halk›n›n tüm Anadolu halklar›n›n ç›kar› içindir ve sürdürülecek-
tir.
BÖLÜM 3

YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹


Miliyetçilik Ç›kmaz› 427

Mücadele
M‹LL‹YETÇ‹ POL‹T‹KALAR VE
DEVR‹MC‹ EYLEM

MİLLİYETÇİ
POLİTİKALAR VE
DEVRİMCİ EYLEM
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
12 Eylül 1992
Say›: 11


nsanl›k tarihi, ‘eski’ ile ‘yeni’nin çat›flmas›n›n ve bunlar› temsil eden s›n›f-
lar›n mücadelelerinin tarihidir. Bu tarih, eskinin varl›¤›n› sürdürmek için
uygulad›¤› ‘zor’un, yeniyi temsil eden bir baflka ‘zor’u do¤urdu¤unu ve
‘zor’ ile ayakta duran toplumsal sistemlerin yine ‘zor’ ile y›k›ld›¤›n› gösteren
örneklerle doludur. Bir baflka deyiflle, tarih boyunca egemen s›n›flar›n kullan-
d›¤› fliddet, ezilenlerin fliddetini zorunlu k›lm›fl ve karfl›-devrimci fliddetle ayak-
ta duran sistemler, devrimci fliddetle y›k›lm›flt›r. Yöntem olarak fliddet, onu kul-
lananlar›n elinde flekillenmifl, kullan›l›fl biçimlerinden hedeflerine, amaçlar›n-
dan sonuçlar›na kadar bir dizi farkl›l›k fliddetin s›n›fsal içeri¤ini belirlemifltir.
Ezenlerin fliddetiyle ezilenlerin fliddeti aras›ndaki temel ayr›m, fliddetin bu s›-
n›fsal içeri¤inde sakl›d›r. Belirleyici olan silah›n, bomban›n, tafl veya sopan›n
hangi amaçlar için, hangi hedeflere karfl› ve nas›l kullan›ld›¤›, hangi sonuçla-
r› yaratt›¤›d›r.
Tarihte bir s›n›f tavr› olarak fliddeti ilk kullananlar, köleci egemenlerdir. Bu-
gün de fliddeti sürekli üreterek yaflam›n her an›na yayanlar, yine egemen s›n›f-
lard›r. Ezilen halklara “modern” kölelikten kurtulmak için fliddetten baflka bir
seçenek b›rakmayanlar da onlard›r. Bu nedenle ezilenlerin devrimci fliddeti ta-
rihsel bir zorunluluktur.
Devrimci fliddetin bu tarihsel zorunlulu¤a hayatiyet kazand›rabilmesi, hak-
l›l›k ve meflrulu¤unu koruyabilmesi için, her fleyden önce ezilen halklar› temsil
edebilmesi, onlar›n isteklerini ve düflüncelerini yans›tabilmesi gereklidir. Hedef-
leri, kullan›l›fl biçimleri ve yaratt›¤› sonuçlarla ezilen halklar›n ç›karlar›na hiz-
met etmeyen, halklar›n birli¤ini, dostlu¤unu parçalayan fliddet, halklar› temsil
edemeyece¤i gibi, ezilen halklar için de hakl›l›k ve meflrulu¤unu da sa¤laya-
mazlar. Devrimci eylemlerde, hele devrimci fliddet eylemlerinde devrimci ilke-
lere göre hareket edilmedi¤i noktada, bu hakl›l›k ve meflrulu¤a gölge düflürül-
mesi, istenmeyen sonuçlar›n ortaya ç›kmas› kaç›n›lmazd›r.

Devrimci Eylem, Hedefleri, Yöntemleri Ve Yaratt›¤› Sonuçlarla


Halka Ve Devrime Hizmet Etmelidir
Silahl› ya da silahs›z devrimci eylem, tek bafl›na amaç de¤il, politikan›n
halka tafl›nmas›n›n bir arac›d›r. Devrimciler bu arac› büyük bir ustal›kla kullan-
mak zorundad›rlar. Do¤ru ve net hedeflere yönelmeyen, amaca uygun biçim-
428 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ler kazanmayan eylemlerin ve özellikle fliddet eylemlerinin olumsuz sonuçlar


yarataca¤› aç›kt›r.
Devrimci eylemin en önemli ilkelerinden biri, ‘halka zarar vermemek’tir.
Devrimciler, eylemlerde dostu düflmandan ay›r›r, dostlarda coflku ve moral,
düflmanda ise korku uyand›r›rlar. Devrimci eylemlerde, halk y›¤›nlar›n›n kendi
duygu ve düflüncelerini bulabilmeleri için, halka karfl› suç ifllemifl kifli ve kurum-
lar, halk düflmanlar›, karfl›-devrimciler cezaland›r›l›rken, halka zarar verilme-
mesine büyük bir özen gösterilmelidir.
Hedefin yanl›fl seçilmesi veya istenmeden de olsa suçsuz insanlara, halka
zarar verilmesi alt›ndan kalkmas› zor sonuçlar do¤urur. Devrimci bir bak›flla
yaklafl›lmad›¤›nda, duygusall›k ve tepkisellik eylem çizgini ilkel bir öç almaya,
intikamc›l›¤a kadar götürebilir. Ayn› flekilde politik hedeflerini ve sonuçlar›n›
gözetmeden eylem yapma ya da gelifligüzel misilleme mant›¤› ile yaklafl›ld›-
¤›nda, amaçlar bulan›klafl›r ve politika silahlar› kumanda edece¤i yerde, gide-
rek silahlar politikay› kumanda etmeye bafllar.
Bugün yaflananlar devrimci eylem çizgisinin netli¤i ve aç›kl›¤› üzerinde çok
daha fazla durmay› gerektiriyor. Oligarflinin M‹T ve kontrgerilla ile her gün ye-
ni provokasyonlar tezgahlamas› ve iletiflim araçlar› ile de halk› yalana bo¤ma-
s› karfl›s›nda, devrimci eylemlerle karfl›-devrimci provokasyon eylemleri aras›-
na çok daha kal›n bir çizgi çekilmelidir. En son fi›rnak katliam› ile bir kez da-
ha ortaya ç›kt›¤› gibi, Türkiye devrimi için bu zorunluluk kendisini sürekli his-
settirmektedir. fi›rnak katliam›n›n ard›ndan, ulusal hareketin çeliflkili aç›klama-
larla ve ard›ndan gerçeklefltirdi¤i çeflitli eylemlerle yanl›fl bir çizgide ›srar et-
mesi, bu sorunu daha da a¤›rlaflt›rmakta, bütün devrimci ve yurtseverler için
tart›flmay› daha da ciddi bir flekilde sürdürmeyi gerekli hale getirmektedir.
9. say›m›z›n, “Neden fi›rnak?” bafll›kl› yaz›s›nda flunlar› vurgulam›flt›k:
“PKK’n›n bugün bizim ilgimiz yok, olay provokasyon dedi¤i türden bir ey-
lemi yurtsever bas›na dahi PKK’ya ba¤latan olgu nedir? PKK bunu çö-
zümlemek zorundad›r ve çözümlemesine de eylem çizgisinden-anlay›fl›n-
dan bafllamak durumundad›r. Ancak görüldü¤ü kadar›yla PKK’n›n bu ko-
nuda somut bir ad›m atmaya niteyi olmad›¤› anlafl›l›yor. 23 A¤ustos
1992 tarihli ve Kuzey Botan Eyaleti Karargah Komutanl›¤› imzas›n› tafl›-
yan bildiride yer alan flu sözler bunun aç›k iflaretidir: ‘Partimiz ve halk›-
m›z katliam›n sorumlular›n› a¤›r bir flekilde cezaland›racakt›r. Madem
fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul ve Ankara da yak›lacakt›r. Türkiye’nin si-
vil güçleri ve Türk memurlar› da savafl›m›z›n hedefi olacakt›r.’ ‹flte
PKK’n›n bu türden provokasyon eylemlerinden dahi rahatça sorumlu ola-
rak gösterilmesine neden olan, yukar›daki sat›rlarda ifadesini bulan he-
deflerde, amaçlarda bir netlik tafl›mayan, milliyetçi kinle yo¤rulmufl, s›-
n›fsall›ktan uzak eylem anlay›fl›d›r.”
Bu yazd›klar›m›z›n üzerinden fazla bir zaman geçmeden, devrimci eylemle
provokasyon eylemini ay›ran çizginin belirsizleflti¤i ortamda, hangi eylemi ki-
min yapt›¤› seçilemez hale gelmifltir. Asl›nda bu noktada örne¤in bir yolcu uça-
¤›n› kimin kurflunlad›¤›n›n, mürettebat içindeyken vapuru kimin atefle verdi¤i-
nin, birçok suçsuz insan›n da bulunabilece¤i tenis kulübüne bomba koydu¤u-
nun fazla bir önemi kalmam›flt›r. Çünkü bu eylemlerin emekçiler için moral ve-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 429

rici, güven sa¤lay›c› ve mücadeleyi ilerleten bir niteli¤i olmad›¤› gibi, halkta
genel olarak belirsizlikle beslenen bir can korkusu ve kaos yaratm›fl, PKK yap-
s›n ya da yapmas›n, ulusal harekete mal edildi¤i noktada, bu eylemler, dev-
rimci eylemleri bulan›klaflt›rmak ve Kürt düflmanl›¤›n› körüklemek için kullan›l-
m›flt›r.
Türkiye bir devrime gebedir. Emperyalizmin ve oligarflinin devrimin karfl›s›-
na terörden baflka bir fley ç›karamad›¤› aç›kt›r. Devrim saflar›ndakiler için so-
run, oligarflinin terörü bugün hangi politikalara dayanarak yürüttü¤ünü göre-
bilmek ve bu politikalar› bofla ç›karacak ad›mlar› atmakt›r. Oligarflinin devrim
korkusuyla üzerine oynad›¤› belli bafll› politikalardan biri, Türk-Kürt düflmanl›-
¤› yaratarak emekçi halklar› bölmektir. Hesap, milliyetçili¤i sürekli körükleye-
rek baflat sorun haline getirmektir. Halklar›m›z›n mücadelesini bask›, terör ve
katliamlarla sindirmek ve zay›flatmakt›r. Bugün, hem kan›na girdi¤i “Mehmet-
çikleri” Kürt halk›n›n üzerine sürerek, iki halk› birbirine k›rd›rmaya çal›flmakta,
hem de Türkiye emekçilerinin hak ve özgürlükler mücadelesini köreltmeye, dev-
rimci mücadelenin taban›n› daraltmaya u¤raflmaktad›r.
fi›rnak katliam›n›n ard›ndan yap›lan aç›klamadaki “Madem fi›rnak imha
ediliyor, öyleyse Ankara ve ‹stanbul da yak›lacakt›r, Türkiye’nin sivil
güçleri ve Türk memurlar› da savafl›m›z›n hedefi olacakt›r” sözleri basit bir
öfkenin anl›k ürünü de¤il, ulusal hareketteki milliyetçi, faydac› anlay›fl›n sonu-
cudur. “Savaflt›r, halk da zarar görecektir” veya “Kurflun adres sormaz” man-
t›¤›, genel politika ve stratejide ulusal hareketi bu noktaya getirmifltir.
Çetinkaya ma¤azas› yang›n›nda, ortaya ç›kan siyasi sonuçlar, kontrgerilla
provokasyonlar›yla körüklenerek yeni bir sürecin önünü açt›¤›nda, PKK gerek-
li sorumluluktan uzak bir tav›rla, eylemi mazur göstermeye çal›flm›flt›r. Milliyet-
çi anlay›fl›n flekillendirdi¤i yanl›fl eylem çizgisi, PKK’n›n kendisini de zor bir du-
ruma soktu¤u halde, PKK bu olumsuzlu¤u gidermek yerine, “Kürdistan’da her
gün o kadar insan ölüyor” mant›¤› ile yanl›fl› savunan konumunu sürdürmüfltür.
Kapal›çarfl› ve Galleria’da patlayan bombalar için “Biz yapt›k” ya da “Yapma-
d›k” diye bir aç›klamada bulunmayan ve kontrgerillan›n provokasyonlar›na
aç›k kap› b›rakan PKK, emperyalizmi hedefleyen eylemlerde ise, çok “hassas”
davran›yor. Kendisiyle iliflkilendirilen ‹ngiliz Konsoloslu¤u’na at›lan bomba ile
ilgili olarak bas›na ERNK ad›na gönderilen aç›klamada; “‹ngiliz Konsoloslu-
¤u’nu biz bombalamad›k. Bundan ne ç›kar›m›z olabilir ki?” diyebiliyor.
Halka zarar veren eylemlerde gösterilmeyen hassasiyetin, emperyalizme karfl›
yap›lan eylemlerde gösterilmesi nas›l aç›klanabilir? Milliyetçi politikalar›n fay-
dac› anlay›fl› iflte böyle çeliflkili sonuçlar ortaya ç›kar›yor. Ayn› anlay›flla hare-
ket eden HEP’liler de ABD’nin davetine “evet” diyebiliyorlar.
Devlet güçlerinin Kürdistan’da gerçeklefltirdi¤i katliamlardan sonra A. Öca-
lan’›n “Biz de ‘Kapal›çarfl›’ya gir tara’ emri mi verelim?” gibi aç›klamalarda
bulunmas›, olay› daha da tehlikeli bir rotaya sokarken, Kapal›çarfl›’da,
‹TO’da, Galleria’da bombalar›n patlamas›yla provokatif hareketlerin de önü
aç›lm›fl oldu. A. Öcalan’›n bu sözleriyle beslenen ve benzer ifadelerle Çetin-
kaya ma¤azas› eylemini bile mazur göstererek savunmaya çal›flan anlay›fl,
provokatif eylemlerle devrimci eylemler aras›ndaki çizgiyi belirsizlefltirmekle
430 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kalmad›, Kürt halk›nda ve ulusal hareket saflar›nda yanl›fl bir bilinç de olufltur-
du. Kimi eylemlerin resmen reddedilmeyerek, Kürdistan’da propagandas›n›n
yap›lmas› ya da ‹stanbul’da reddedilen bir eylemin Kürdistan’da savunulabil-
mesi ve “taraftarlar›m›z yapm›flt›r” gibi geçifltirme tav›rlar tak›n›lmas›, daha bü-
yük olumsuzluklar›n önünü açmaktad›r. Kürt halk›n›n öylesi bir anlay›fl› ve onun
yol açt›¤› sonuçlar› intikam mant›¤› ile desteklemesi düflünülemez. Devrimcile-
rin görevi, iki halk›n dayan›flma ve kardeflli¤ini gelifltirerek oligarfliye karfl› mü-
cadeleye sokmakt›r
A. Öcalan’›n fi›rnak provokasyonundan sonra “Katliama katliamla cevap
vermeyece¤iz” demesi bu yanl›fl anlay›fl›n yaratt›¤› olumsuz sonuçlar› de¤ifltir-
memektedir. Bu noktada önemli olan ideolojik-politik olarak, eylem çizgisi ola-
rak flimdiye kadar halka ne tür mesajlar›n verildi¤idir. O yüzden de her fley-
den önce, bugüne kadar yap›lan hatalar›n aç›kça ortaya konulmas› gerekiyor.
Devrimci mücadeleye zarar vermemek ve benzer hatalar› tekrarlamamak için,
söylemek de¤il yapmak önemlidir. Ancak daha da önemlisi, bütün bunlara
kaynakl›k eden milliyetçi, faydac›, s›n›fsal zemine oturmayan anlay›fl› terk et-
menin gere¤ine inanmakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 431

Mücadele
DEVR‹M‹N DOSTLARINA DA
DÜfiMANLARINA DA
HALKIN ADALET‹
DEVRİMİN
DOSTLARINA DA
DÜŞMANLARINA
DA HALKIN Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
ADALETİ 26 Aral›k 1992
Say›: 26

B
ugün ülkede yaflanan çat›flmada bir k›s›m eylemin kimler taraf›ndan
yap›ld›¤› birbirine kar›flm›fl durumdad›r. PKK’n›n sürdürdü¤ü eylem
çizgisi, kontrgerilla eylemleriyle devrimci eylemin aras›nda bulunmas›
gereken kal›n çizgileri bulan›klaflt›rm›fl, kimi yerde ortadan kald›rm›flt›r. Bu bu-
lan›kl›k kimi zaman PKK’n›n kendi saflar›nda dahi kafa kar›fl›kl›¤›na yol aç-
makta, bir eylemin kim taraf›ndan yap›ld›¤›na iliflkin soruya farkl› yerlerde ve
farkl› kiflilerce birbirine z›t yan›tlar verilebilmektedir. Bu olay›n bir baflka yönü
de ‘eylem üstlenmedeki faydac›’ yaklafl›md›r. Böyle bir yaklafl›m ise bulunulan
yerdeki halk›n tepkisine göre üzeri örtülü ya da aç›ktan ayn› eyleme iliflkin de-
¤iflik, hatta z›t propaganda ve aç›klamalar›n yap›labilmesine yol açmaktad›r.
Milliyetçi pragmatist yaklafl›m›n “kurflun adres sormaz!” anlay›fl› bugünkü
süreçte kontrgerilla eylemleriyle devrimci eylemi birbirine kar›flt›rm›flt›r, 12 Ka-
s›m’da Diyarbak›r Belediye Baflkan› Turgut Atalay’›n yaralanmas›, koruma po-
lisinin öldürülmesi olay› bu bak›mdan dikkat çekici bir örnektir. Böyle bir hede-
fe yönelik olarak gerçeklefltirilen cezaland›rma eylemi Berxwedan Haber Ajan-
s› taraf›ndan kontrgerilla eylemi olarak nitelenmifl, ard›ndan da PKK Amed
Eyaleti komutanl›¤›nca üstlenilmifltir. Keza ‹stanbul’da bir süre önce gerçeklefl-
tirilen “vapur yak›lmas› eylemi” de kamuoyunda PKK’ya mal olmufl ve aradan
aylar geçmesine ra¤men PKK buna iliflkin herhangi bir aç›klama yapmam›fl,
geçti¤imiz günlerde ise yurtsever bas›nda ç›kan bir “haber yaz›s›nda” söz ko-
nusu “olay”, “kaza ile yanan vapur” biçimiyle yans›t›lm›flt›r. Üstelik bu haberin
dayand›¤› temel de “mahkemenin verdi¤i karar” olmufltur. Yani yurtsever ba-
s›n att›¤› bafll›kla, kulland›¤› üslupla, haberi verifl biçimiyle adeta vapur yak›l-
mas›n›n “kaza ile gerçekleflen” bir olay gibi vermifl, dahas› bu olay›n herhan-
gi bir örgütle iliflkisinin olmad›¤› imaj›n› yaratm›flt›r. Bu olay›n “kaza m›”, “ira-
di bir eylem mi” oldu¤u ya da kim taraf›ndan gerçeklefltirildi¤ini bilemeyiz.
Ancak burada üzerinde durulmas› gereken nokta, devrimci bir örgütün ya da
yurtsever bir yay›n organ›n›n konuya bu biçimde yaklaflmas›ndaki yanl›fl man-
t›kt›r. Devrimci bir örgüt yapt›¤› bir eylemi aç›kça üstlenir. Günah›n›n, sevab›-
n›n sorumlulu¤unu al›r. Kendisiyle iliflkileri olmad›¤› halde kendisine mal edil-
mek istenen bir “eylemi” ya da “olay›” yine ayn› netlikte aç›klar. Bu devrimci
bir sorumluluktur. Ulusal harekette bu yaklafl›m “bir tekle” ya da “gündem ka-
ç›rmayla” s›n›rl› de¤ildir. Tersine, sistemli olarak sergilenen bir anlay›fl›n ürünü-
dür. Bu anlay›fl ise özünde zeminini milliyetçi-faydac› mant›kta bulmaktad›r.
432 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kürdistan’da birçok eylemin benzer biçimde bulan›k olarak ortada durmas› da


yine bunun sonucudur. Ayn› mant›k eylem biçimlerine ve hedeflerine de yans›-
maktad›r. “Kurflun adres sormaz” anlay›fl› kahvehanelere, otobüs yolcular›na,
korucu ailelerine, flirketlerin mühendislerine, ö¤retmen ailelerine, vapurlara ka-
dar uzanmaktad›r. Bu da devrimci eylemlerde bulunmas› gereken netli¤i ve
devrimci eylemlerle provokatif eylemler aras›nda bulunmas› gereken kal›n çiz-
giyi ortadan kald›rmaktad›r.
Di¤er yandan halkla olan iliflkiler kimi yerlerde bir “talimatnameler dizisi”
haline gelmifltir. ‹nsanlar›n politik olarak kazan›lmas› yerine verilen emirleri ye-
rine getirmeleri yeterli görülmekte, emirleri yerine getirmeyene ise çeflitli ceza-
lar biçilip kararlar›n hayata geçirilmesi sa¤lanmaktad›r. Bugün yurtseverlerin
Kürt halk›na karfl› yaklafl›mlar›ndaki ar›zalardan dolay› Kürdistan’›n kimi yöre-
lerinde göçler yaflanmaktad›r.
Halka yaklafl›mda esas al›nmas› gereken ikna yöntemi yerine zorunlu asker -
lik, zorunlu vergi, cezalar ve talimatnameler gibi yöntemlerin esas olmaya bafl -
lad›¤› yerde gerilla halka yabanc›lafl›r. Çünkü gerilla her zaman için kendisin -
den daha üstün bir düflmana karfl› halk kitlelerinin deste¤ine yaslanmak zorun -
dad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 433

Mücadele
YURTSEVERLER DERS‹M’DE
OLUMSUZ GELENEKLER‹
SÜRDÜRÜYORLAR
YURTSEVERLER
DERSİM’DE
OLUMSUZ
GELENEKLERİ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
SÜRDÜRÜYORLAR 26 Aral›k 1992
Say›: 26

K
ürdistan’›n hemen her yerinde kendini gösteren ve TC’nin katliam ve
bask›lar› karfl›s›nda göç etme, köylerin boflalt›lmas›, örgütlülükten ve
direniflten kaçma gibi olgular mücadelenin önünde birer engel olarak
durmaktad›r. Ortaya ç›kan böyle bir tabloda esas olarak devrimci ve yurtse-
verler kendilerini sorgulamal›, soruna do¤ru teflhis koymal› ve bunu ortadan
kald›racak politikalar belirlemelidir. Bunlar yap›lmay›nca da bugün Dersim’de
oldu¤u gibi özellikle gerillalarla halk aras›ndaki iliflkilerde k›s›rl›¤›, gerillaya
güvenmeme, inançs›zl›k, karars›zl›k gibi sonuçlar› ortaya ç›km›fl ve halka, “iki
atefl aras›nda kald›k”, “yanl›fl yap›yorlar”, “ne yapaca¤›m›z› flafl›rd›k” gibi
e¤ilimler yayg›nl›k kazanmaya bafllam›flt›r.
Bütün bunlardan flüphesiz halk›n gerillay› desteklemedi¤i anlam› ç›kar›lma-
mal›d›r. Burada sorun halkla olan iliflkilerde gerillan›n halka yaklafl›m›d›r. Tun-
celi’de öteden beri bu konuda yurtsever hareket taraf›ndan olumsuz bir tutum
izlenmektedir. Nitekim bu tutum bugün Tunceli’de olumsuz bir gelenek olarak
varl›¤›n› sürdürmektedir. Halk› dönüfltürüp, politiklefltirmekten çok bilgi ak›fl›n›n
sa¤lanmas› ya da maddi anlamda bir yarar sa¤lanmas› ile yetinilmekte, bu da
uzun vadede olumsuz sonuçlar›n ortaya ç›kmas›na neden olmaktad›r. Tabii bu
sonuçlar bir bütün olarak de¤erlendirildi¤inde halk›n “devrimci adalete” olan
güven duygusunun da zedelenmesine yol açmaktad›r.
Bütün Kürdistan’da oldu¤u gibi devrimci adalet sorunu Dersim’de de bir ya-
ra olarak s›zlamaktad›r. Devrimci adalet halka mal edildi¤i, halk›n kavray›fl›-
na sunuldu¤u, devrimci fliddet ile halk›n adalet duygular› birlefltirilebildi¤i
oranda “halk›n adaleti” olabilir. Bunlar gözden uzak tutulup eylemlerde kolay-
c›l›¤a kaç›ld›¤›nda halkta gerillaya karfl› güvensizlik ve so¤uma bafl göster-
mektedir. Örne¤in, s›radan bir köylüyü iflbirlikçi olarak niteleyip ölümle ceza-
land›rd›ktan sonra hata yap›ld›¤›n›n söylenmesi ve üstelik kimi zaman buna bi-
le gerek duyulmamas› halktaki güveni elbette sarsacakt›r. Olanlar› halk›n göre-
meyece¤ini düflünmek ham hayalciliktir.
Halk› sadece “tamimnamelerle” yönetmeye kalk›p, iknadan, benimsetip
kavratmaktan uzak kal›nmas› da olay›n bir baflka yönüdür. Dersim’de ikna te-
melinden uzak olarak sürdürülen bu politikalarla, “TC’ye askere gidenler ce -
zaland›r›lacaklard›r”, “Dersim halk› Kürttür o halde Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤›
için savaflmal›d›r” gibisinden milliyetçi, dayatmac› yaklafl›mlar ise hem bu
olumsuz politikaya örnektir, hem de bu politika süren savafla zarar vermekte,
434 Miliyetçilik Ç›kmaz›

halk› gerilladan so¤utmaktad›r. Halka karfl› yaklafl›mda aç›kl›k, devrimci ada -


let konusunda sa¤lam, aç›k, net ve devrimci ilkelere dayanan bir çizgi izlenil -
memesinin sonuçlar› 21 Ekim günü Mazgirt Dedeba¤, Köyü’nde yaflananlar -
dan ortaya ç›kmaktad›r.
Mazgirt’e ba¤l› Dedeba¤ Köyü, 21 Ekim günü kendini PKK’l› diye tan›tan
ikisi kad›n 6 kifli taraf›ndan bas›lm›fl, ikisi çocuk, befl kad›n, befl erkek 12 kifli
öldürülmüfl, 4 kifli de yaralanm›flt›r. Köyü basan kifliler iki ailenin evlerini ara-
y›p para, alt›n ve av tüfeklerini ald›ktan sonra, 20.11.1992 günü Peri Su-
yu’nda bo¤ulan PKK’l› gerillan›n cesedini kimin buldu¤unu ve karakola neden
teslim etti¤ini sorarak iki aileyi kurfluna dizdiler. Ard›ndan evleri yak›p, evin
yan›ndaki dire¤e, cezaland›rman›n öldürülen gerillan›n üzerindeki doküman-
larla birlikte karakola teslim edilmesinden dolay› gerçeklefltirildi¤ini belirten
bir bildiriyi ast›ktan sonra köyden çekildiler. Bu olay bas›nda “PKK eylemi” ola-
rak yer ald›. 12 günlük bir sessizlikten sonra 3 Kas›m 1992 günü PKK, Gün-
dem gazetesinde bir aç›klama yaparak, eylemi kendilerinin de¤il kontrgerilla-
n›n gerçeklefltirdi¤ini belirtip, “Biz yapm›fl olsayd›k üstlenirdik. Üstelik on-
lar›n öldürülmesinde hiçbir ç›kar›m›z olamaz.” demifltir. Buna karfl›n Tunce-
li merkeze ba¤l› köylerde PKK gerillalar› halkla olan konuflmalar›nda eylemi
kendilerinin yapt›¤›n›, bundan sonra da yapacaklar›n› söylemektedirler. Buna
karfl›n yurtseverler olay›n ayd›nlat›lmas› için hiçbir somut ad›m atmam›fllar ve
olaya iliflkin ba¤lay›c› bir aç›klama yapmam›fllard›r. Sanki olay bilinçli olarak
ortada b›rak›lmaktad›r.
Bu eylem çizgisi ve eyleminin halka anlat›lmas›, gerçe¤in bütün aç›kl›¤› ile
ortaya konulmas› yap›lmay›nca gerillan›n herhangi bir eyleminin ard›ndan,
yurtseverler dahi “Acaba bizimkiler mi yapt› yoksa kontrgerilla m›?” fleklinde
tereddütler yaflamakta, halk aras›ndaysa, “Gerilla da yapsa, kontrgerilla da
yapsa lanet olsun” düflüncesi yayg›nlaflmaktad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 435

Mücadele
YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹ ÜZER‹NE

YANLIŞ EYLEM
ÇİZGİSİ ÜZERİNE
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Temmuz 1993
Say›: 55

B
ugün düflman, psikolojik savafla daha fazla a¤›rl›k veriyor. Bunun için
özel kurumlar, birimler oluflturulurken, bunun yan›nda kitle iletiflim
araçlar›n› bu yönde en iyi biçimde tasnif etmeye çal›fl›yor. Devrimcile-
rin, ilerici ve yurtseverlerin imhas›, halktan tecridi için her tür provokasyonu ya-
p›yor.
Bugün devletin “psikolojik savafl” diye adland›rd›¤› kirli savafl›n en önemli
araçlar›ndan biri provokasyonlard›r. Provokasyon zinciri toplumdaki çeflitli ay-
r›l›klar› körüklemekten, devrimcilerin kitleler nezdindeki sayg›nl›¤›n› yok ede-
cek eylemler düzenlemeye kadar uzan›yor. ‹flte bundan dolay›d›r ki, devrimci
eylemler bugün her zamankinden daha aç›k, net, hedefleri belli ve mesajlar›y-
la halklar› bilinçlendiren bir çizgide olmal›d›r. Düflmanla devrimciler aras›nda-
ki fark halk›n gözünde hiçbir tart›flmaya yol açmayacak bir kesinlikle ay›rt edil-
melidir.
Kürdistan’da savafl boyutlanmaktad›r. Gazete sayfalar›n› hemen her gün
PKK’n›n eylemleri ve oligarflinin gerillalara, halka yönelik katliam haberleri
dolduruyor. Bu haberlerde çocuklardan yafll›lara kadar ölüm listeleri s›ralan›-
yor. Halka hiçbir ayr›m gözetmeksizin sald›ran oligarfli, kimi katliamlar›n›
PKK’n›n üzerine y›k›yor. Aç›kt›r ki, PKK geçmiflteki eylem çizgisiyle böyle bir
zemini yaratm›flt›r. Bugün de olumsuzluk bu tip durumlarda PKK’n›n “yapt›k” ya
da “yapmad›k” biçiminde bir aç›klama yapmamas›yla sürüyor.
Yaflad›¤›m›z süreçte bazen hangi eylemlerin dost güçlere, hangilerinin
kontrgerillaya ait oldu¤u konusunda, de¤il halk›n, devrimcilerin bile flüpheye
düflmesi söz konusudur. Düflman bu tür eylemleri oldukça iyi kullan›yor. Bu or-
tam› ortadan kald›rmak her fleyden önce yurtseverlerin sorumlulu¤undad›r.
Devrimci eylem çizgisi konusunda bir kez daha yineliyoruz: Oligarflinin sal-
d›r› kurumlar›yla her geçen gün halk› yalana bo¤mas› karfl›s›nda, devrimci ey-
lemlerle karfl›-devrimci eylemler aras›nda çok daha kal›n bir çizgi çekilmelidir.
Böylelikle oligarflinin provokasyonlar yaratma alan› daralt›lacak ve düflman›n
teflhirinde daha tereddütsüz olunacakt›r.
436 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
PKK YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹NDE
ISRAR ED‹YOR

PKK YANLIŞ EYLEM


ÇİZGİSİNDE ISRAR
EDİYOR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
9 Ekim 1993
Say›: 66

9
Eylül tarihli Özgür Gündem gazetesinde, PKK lideri Abdullah Öca-
lan’›n Bar Elias’ta yapt›¤› bas›n toplant›s›n›n haberi yay›nland›. Bas›n
toplant›s›nda PKK lideri Abdullah Öcalan’›n turizm konusunda soru-
lan bir soruya verdi¤i cevap, bir yan›yla flimdiye kadarki s›n›fsal bir zemine
oturmayan ulusalc› anlay›fl›n›n bir tekrar›, di¤er yandan ise PKK’n›n bugün içi-
ne düfltü¤ü yanl›fl eylem çizgisinin boyutlar›n› vermesi anlam›yla ilginçtir. ‹lginç
oldu¤u kadar da anlaml› ve düflündürücüdür.
“Özel Harp turizmden gelen gelirle yürütülüyor. Bu y›l onun için birkaç
uyar› eylemi yap›ld›. Ancak çok net ve kesin söylüyorum. Bugüne kadar
can kayb› olmad›, ama bundan sonra olacak can kay›plar›ndan ben so-
rumlu de¤ilim. Art›k anlamal›s›n›z bizi. Bu ülkede savafl var, turizm yok-
tur.”
“Bugüne kadar insanlara zarar gelmemiflse, bu onlara yönelmedi¤imiz
içindir. Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de ölse, hiç kimse
bizi sorumlu tutamaz.”
PKK yaps›n ya da yapmas›n, bugüne kadar herhangi bir aç›kl›k getirileme-
yen birçok provokasyon eyleminden sorumlu tutulmas›n›n nedeni eylem çizgi-
sindeki yanl›fl anlay›flt›r.
Evet, PKK lideri Öcalan’›n bugüne kadar benzer birçok aç›klamas› oldu. Bu
da onlardan pek farkl› de¤il. Hedef ve amaçlar›nda net olmayan, s›n›fsall›ktan
uzak, bir anlay›fl daha önce de “Bizi do¤uda bombalarsan, biz de Kapal›-
çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz”, “Madem fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul
ve Ankara da yak›lacakt›r. Türkiye sivil güçleri ve Türk memurlar› da sa-
vafl›m›z›n hedefi olacakt›r” aç›klamalar›na neden olmufltur.
Bu turizm döneminde Antalya, Kufladas› ve Sultanahmet’te patlayan, TV ve
radyo haber bültenlerinden eksilmeyen, gazetelerin manfletlere ç›kar›p günler-
ce iflledi¤i bombalar, hemen her kesimden insana korkulu ça¤r›fl›mlar yapt›rd›.
Bugün söylenen “Bu y›l onun için birkaç uyar› eylemi yap›ld›” sözleri dev-
letin provokatif eylemlerinin zeminini haz›rlayan bir ifllev görür. Kürt halk›na
aç›lan özel savafl›n turizm gelirlerinden beslendi¤ini söyleyen Öcalan’›n bu ge-
rekçeyle “Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de ölse hiç kimse
bizi sorumlu tutamaz” sözleri, oligarflinin gelifltirmeye çal›flt›¤› floven duygu-
lar› körükleyici bir yaklafl›m›n ifadesidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 437

Peki, suçsuz insanlar öldü¤ünde bunun sorumlusu kimler olacakt›r? Oligar-


flinin Özel Harp Dairesi ad›yla çal›flan kontrgerillas›n›n, halka zarar veren pro-
vokasyon eylemleriyle hedef flafl›rtmak, devrimcileri tecrit etmek, en az›ndan
devrimci eylemlerin etkisini s›n›rland›rmak için s›k s›k bu yöntemleri kulland›¤›
bilinirken ve bunun yaflanm›fl örnekleri varken, “kimse bizi sorumlu tutamaz”
demek hiçbir fleyi de¤ifltirmiyor.
Bu yüzden PKK lideri yar›n öbür gün ‹TO, Kapal›çarfl›, Galleria örne¤i ben-
zer provokasyon eylemleri yafland›¤›nda, sorumlulu¤un ya yurtsever hareketin
ya da devrimci hareketin üzerine y›k›laca¤›n› düflünmüfl müdür? Belki yurtsever
hareketin gerçeklefltirdi¤i eylemleri üstlenme ve halka aç›klama gibi bir gele-
ne¤i olmayabilir. Ama devrimci hareketin provokasyon eylemleriyle devrimci
eylemler aras›na çizdi¤i kal›n çizgiyi bulan›klaflt›rmamaya da özen göstermek
gerekir.
Bu yüzden ulusal hareket, sahip oldu¤u misyonun gere¤i her sözünün ne
anlama geldi¤ini, dosta ve düflmana hangi mesaj› verece¤ini daha net biçim-
de ortaya koymak durumundad›r. Aksi halde, gerçek gücün silahlar›n ç›kard›-
¤› seste de¤il, onu yöneten düflüncelerde oldu¤u gerçe¤i göz ard› edilmifl olur.
Dar ulusalc› bak›fl aç›s›n›n sahip oldu¤u, halklar›n kardeflli¤inin göz ard› edil-
di¤i yerde, silahlar rotas›n›, hedefini flafl›r›r, sa¤a sola vurmaya, böylece gü-
cünü kaybetmeye bafllar. Yurtsever hareket ülkemiz devrimi aç›s›ndan kay›p
anlam›na gelecek böylesi bir geliflmeyle yüz yüze gelmek istemiyorsa, bu yan-
l›fl eylem çizgisinden vazgeçmelidir.
Özgücüne güveni esas alan, sa¤a sola sapmayan, kontrgerillaya provokas-
yon f›rsat› tan›mayan, sonuçlar›yla halka ve devrimcilere hizmet eden, kural-
s›zl›¤a düflmeyen bir eylem çizgisi, Türkiye devriminin bugün önündeki en
önemli görevlerden biridir.
438 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
DEVR‹MC‹ OTOR‹TE HALKA
DAYANMALIDIR

DEVRİMCİ OTORİTE
HALKA
DAYANMALIDIR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
30 Ekim 1993
Say›: 69

D
evrimciler halk kitleleri aras›nda halk›n hakl› talepleri ve nihai kurtu-
luflu için kararl› bir savafl›m verdikleri oranda kök salarlar. Halk›n gö-
zünde devrimci, özgürlük, eflitlik ve adaletin simgesi olmal›d›r. Sömü-
rüye, bask›ya, adaletsizli¤e karfl› savaflan; ezilenlerin taleplerini dile getiren
devrimci öncü, ancak böyle bir simge haline geldi¤inde halk› mücadeleye ka-
tarak zaferin yolunu gösterebilir. Evet, sadece yolunu gösterebilir; çünkü zafe-
rin kendisi de savafl›n büyük bir bölümünde oldu¤u gibi halk›n eseri olacakt›r.
Türk ve Kürt halklar›na emperyalizme karfl› ba¤›ms›z bir ülkenin, faflist zor-
bal›¤a karfl› halk demokrasisinin, kapitalist sömürüye karfl› sosyalizmin yolunu
göstermek ve halklar›m›z›, bu ac›larla dolu ama onurlu yolda seferber ederek
kaderimizi ellerimizle yaratmak için mücadele ediyoruz. Kendisine devrimci,
yurtsever, sosyalist, komünist diyen hemen herkes bu amaçlarda birlefliyor. Ay-
r› yollar önerenler, ayr› flekillenmelerle, ideolojik farkl›l›klarla ayr› yerlerde
ama ayn› idealler için mücadele ettiklerini ifade ediyorlar.
Çizilen farkl› mücadele yollar›nda kimin ne kadar yürüdü¤ü, görevlerini ne
kadar yerine getirdi¤i, ne kadar savaflt›¤› ve savaflmakta ne kadar kararl› ol-
du¤u elbette önemlidir. Ancak bugün daha da önemli olan fley mevcut düze-
yiyle bu savafl gücünün kime karfl› ve nas›l kullan›ld›¤›d›r. Bugüne kadar dev-
rimci mücadeleye yo¤un kat›l›m›, faflist iflgale karfl› derin öfkesiyle bilinen Der-
sim’in yaflanan olumsuzluklara karfl› gelifltirdi¤i tepki, bu noktada halk›n yap-
t›¤› önemli bir vurgudur. Bu vurgu de¤erlendirilmeli, art›k zorunlu hale gelen
halka yaklafl›m sorunu bir kez daha ele al›nmal›d›r.

Devrimin Yasalar› Halk ‹çindir


Kural, yasa, hukuk... Bunlar bütün toplumsal eylemlerin yaratmak zorunda
olduklar› kavramlard›r. Her toplumsal hareket, dayand›¤›, ç›karlar›n temsil et-
ti¤i kesimler ad›na kendi kural, yasa ve hukukunu oluflturur. Bu anlamda dev-
rimciler de devrim mücadelesinin belirli aflamalar›nda ilkelerini daha genifl ke-
simler için kurallar ve yasalar haline getirmek, giderek yeni bir hukuk yarat-
mak zorundad›rlar.
Kurallar›n do¤rulu¤u, yanl›fll›¤› ve uygulanabilir olup olmad›klar› kurallar›
belirlerken göz önüne al›nmas› gereken temel k›staslardand›r. Bu nedenle dev-
rimciler devrim yapmadan, iktidar› ele geçirmeden ancak bir iktidar ile uygu-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 439

lanabilecek yasalar› ortaya atmazlar. Devrimin, devrimci iktidar›n yasalar› y›l-


lar süren savafl›m›n içerisinde, halk›n ç›karlar›n› korumak için oluflur ve devrim-
ci otoritenin geçerli oldu¤u yerlerde uygulan›r.
Mücadelenin ilk aflamalar›ndan bafllayarak, devrimciler politikalar›n› genifl
halk kesimleri içerisinde benimseterek, devrimci ilke ve kurallar› toplumsal ilifl-
kilerin giderek daha büyük bir bölümüne yaymaya çal›fl›rlar. Bu süreç içerisin-
de devrimcilerin halka yapt›¤› ça¤r›lar kabul gördü¤ü ölçüde gederek gelenek-
leflerek yaflam› düzenleyen kurallar haline gelir. Bu süreç esas olarak iknaya
dayanmal›, halk›n emek ve sab›rla e¤itilmesi, olumlu örnekler yarat›lmas› he-
deflenmelidir.
Halk›n tepeden emir ve talimatlarla ya da bask› kurarak dönüfltürülemeye-
ce¤i aç›kt›r. Bu noktada devrimcilerin, yurtseverlerin var olan güçlerine daya-
narak halka bir tak›m ‘yasa’lar› zorla kabul ettirmeye çal›flmas› halk› kazan-
maya hizmet etmeyece¤i gibi, onu uzaklaflt›racakt›r. Halkla tart›fl›lmadan, hal-
k›n sorunlar›na çözüm olup olmayaca¤› de¤erlendirilmeden, sonuçlar› hesap-
lanmadan ortaya at›lan kurallarda ve halka zarar veren uygulamalarda ›srar
etmek, gerçekte “otorite” de¤il, sayg›nl›¤›n yitirilmesini getirecektir.
Halk ikna edilerek kazan›lmak zorundad›r. Özellikle karfl›-devrimin bask› ve
terörü alt›ndaki kitlelere devrimcilerin yaklafl›m› aras›ndaki fark› ç›plak bir fle-
kilde gösterecek tarzda olmal›d›r. Emekçi kitlelerin karfl› karfl›ya oldu¤u devlet
bask›s›, karfl›laflacaklar› kay›plar göz önüne al›nmadan kimi kurallar dayat-
mak, “yasa”lar ilan etmek oldukça tehlikelidir. Çünkü belirli bir devrimci otori-
te var olsa da, henüz bir iktidar gücüne ulafl›lmam›fl, karfl›-devrimin otoritesi or-
tadan kald›r›lmam›flt›r. Ve karfl›-devrimin otoritesi ortadan kald›r›lmad›kça yap-
t›r›m gücü, ceza uygulama yetene¤i yok edilmedikçe belirli bir alanda s›radan
insanlardan bu otoriteyi çi¤nemeleri beklenemez. Beklemek için önce ikna et-
mek, do¤rulu¤unu kavratmak, gereklidir. Bunu yapmadan bir tak›m kararlar›
dayatmak, halk›n devrimcileri de ayn› zorba kategoriye koymas›n› getirecek,
görünürde otorite kurulmufl olsa da bu gönüllü deste¤in yarat›c› etkisini bula-
mayacakt›r. Devrimcilerin güçlü oldu¤u dönemde sa¤lam görünen otorite, bu
güçlülük zedelendi¤inde daha büyük bir h›zla ortadan kalkacakt›r.
Halk›n ç›karlar›na uygun kurallar›n ‘yasa’ haline getirilmesi ise karfl›-devri -
min otoritesinin y›k›larak, devrimci otoritenin kuruldu¤u bir aflamada söz konu -
sudur . Bu noktada art›k karfl›-devrimin otoritesi ortadan kald›r›lm›fl, halk›n ör-
gütlü güçlerinin otoritesi kurulmufltur. Ülkenin belirli bir bölgesinde ya da tü-
münde ancak bu aflamada uyulmas› zorunlu yasalardan ve bu yasalar› uygu-
layacak iktidar ayg›tlar›ndan söz edilebilir. Konulan yasalara uymak halk için
karfl›-devrimin bask›s›n› getirmeyecek, genifl ölçüde kabul gören kurallar yasa
haline gelebilecektir. Bu noktada halk›n büyük ço¤unlu¤u bu yasalara uyma-
n›n kendi ç›karlar›n› savunmak anlam›na geldi¤ini kavram›fl bir durumda ola-
cak, geriye kalanlar ise bu yasalar› çi¤nemeyi, büyük ço¤unlu¤un ç›karlar›n›n
önünde engel olmay› göze alamayacaklard›r. Art›k yeni toplumun, devrimle ç›-
karlar› güvenceye al›nan emekçilerin otoritesi söz konusudur. Halk›n silahl› gü-
cü bu otoritenin güvencesi olmakla birlikte, bütün emekçiler de oluflumuna ka-
t›ld›klar› yeni mekanizmalar›, yasalar› koruyan, iflleten örgütler arac›l›¤›yla bu
süreçte belirleyicidirler art›k.
440 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Zor” Kime Karfl› Kullan›l›r?


Bütün bu mücadele süreci boyunca devrimciler zoru burjuvaziye ve onun
emrindekilere karfl› kullanmak için örgütlenirler. Peki ya halk tabakalar›, yani
iflçi s›n›f›, yar› proletarya, yoksul köylülük, flehir küçük burjuvazisi içinde yer
alan hiçbir unsura karfl› zor kullan›lmayacak m›d›r? Bunu ‘evet’ diye yan›tla-
mak ak›ld›fl›d›r. Çünkü karfl›-devrim, gerçekte ç›karlar› devrimde olan bu halk
tabakalar› aras›ndan çekip ald›¤› pek çok unsuru devrimci güçlere karfl› kulla-
nacak, bunun için çeflitli toplumsal çeliflkileri körükleyecek, gerici de¤er yarg›-
lar›n› besleyip ayakta tutacak ve kendisine iflbirlikçiler yaratacakt›r. Bugün Tür-
kiye ve Kürdistan’da yoksul halk tabakalar› aras›nda yer al›p oligarflinin bu
oyunlar›yla devrimci güçlere, gerçekte halka karfl› oligarflinin saflar›nda yer
alan pek çok unsur bu sorunun canl› yan›t›d›r. ‹stanbul’un emekçi semtlerinde-
ki muhbirlerden, Kürdistan’daki kontra elemanlar›na kadar pek çok unsurun
halk tabakalar›ndan çekilip al›nd›¤›n›, türlü oyunlarla tek tek unsurlar kadar
belirli bir kesimin bile devrimci- demokrat-yurtsever güçlere karfl› seferber edil-
di¤ini biliyoruz. Bu durumda devrimci fliddetin, oligarflinin paral› askerleri ka-
dar bu unsurlar› da hedef alaca¤› ve buna niyetlenen yenileri için ders verici
giriflimlerde bulunaca¤› aç›kt›r. Devrim kendisini bo¤mak isteyenleri bo¤ma-
dan ilerleyemez!
Ancak bütün bu genel do¤rular, pratik içerisinde gerekli özen ve seçicilik
gösterilmedi¤inde etkisini yitirme tehlikesiyle karfl› karfl›ya kal›r. Buna yol açan
yaklafl›mlar farkl› bölgelerde farkl› zamanlarda hep ayn› olumsuz sonucu do-
¤urur; devrimci adalet duygusunun zedelenmesi. Bu, bütün kurtulufl hareketleri
için öldürücü bir zaaft›r. Bugün Dersim’de yaflananlara bu aç›dan bak›ld›¤›n-
da, yurtsever hareketin gerek çeflitli kural ve yasalar ilan ederek, gerekse bu
yasalara uymad›¤› gerekçesiyle halktan insanlara karfl› fliddeti meflru ve kaç›-
n›lmaz gören bir anlay›fl güderek hareket etti¤i görülüyor. Bu, gerçekten ne ka-
dar tehlikeli oldu¤u son bir kaç olayla daha iyi anlafl›lan, ancak kesinlikle ye-
ni olmayan bir e¤ilim olarak y›llard›r yurtsever hareketin bünyesinde tafl›d›¤›
bir olumsuzluktur. Ulusal hareketin, halk› burjuva devlet anlay›fl›nda oldu¤u gi-
bi s›radan “vatandafl” olarak görmesi ve kestirmeden giderek “vatandafll›k yü-
kümlülükleri” dayatmas› genel ilkelerin koymaya çal›flt›¤›m›z devrimci anlay›fl-
tan uzak bir tutumdur. Bu tutum sonucu bugüne kadar onlarca insan›n yaflam›-
n› yitirmesi, daha önce korucularla yetinmeyip korucu ailelerini, hatta zaman
zaman köyleri bile hedefe koyan kimi sorumlular›n (Hogir vb.) verdi¤i zararla-
r› hat›rlatmakta ve gerçekte belki de daha büyük zararlar vermektedir. Bu za-
rar sadece yurtsever harekete de¤il, tüm devrimcilere karfl› halk›n güvensizli-
¤inin beslenmesinde somutlaflmakta, özel savafl›n kurmaylar›n›n eline koz ver-
mektedir.
Kürdistan’da bugüne kadar ilan edilen “zorunlu askerlik yasas›”, “zorunlu
vergi”, “TV-bas›n izleme yasa¤›”, on milyonlar› bulan “para cezalar›” ve gün-
lük pratik içerisinde di¤er devrimci hareketlerin taraftarlar›na angarya ifller
yüklenmek istenmesi ve herhangi bir kan›ta dayanmayan öznel yorumlarla in-
sanlar›n ajan-kontra vb. ilan edilmesi uygulamalar›, olumsuz sonuçlar› yafla-
nan ve bu yaklafl›m devam etti¤i sürece kaç›n›lmaz olarak daha da yaflanacak
Miliyetçilik Ç›kmaz› 441

olan uygulamalard›r. Örne¤in Dersim’de haberleri dinlemek için televizyonunu


açan bir köylü PKK Dersim Eyaleti Ana Karargah Komutanl›¤›’n›n Ekim 93 ta-
rihli “Hangi gerekçeyle olursa olsun (haber dinleme dahil) TV’ler aç›lmayacak -
t›r.” karar›na uymad›¤› için yine ayn› bildiri uyar›nca “ulusal kurtulufl kanunla-
r›na göre en sert flekilde” cezaland›r›lmay› hak etmifltir! Pek fazla söze gerek
b›rakmayan bu örnek bile PKK’n›n halka yanl›fl yaklafl›m›n›n ortaya ç›kard›¤›
olumsuz sonuçlar› gösteriyor. Çemizgezek Do¤an Köyü’nde Kahraman ailesin-
den 3 insan›n 5 milyon lira vergi için öldürülmesi ise bu yaklafl›m›n nerelere
vard›¤›n› göstermesi bak›m›ndan çarp›c› ve düflündürücüdür.
PKK bugün bütün bunlar› Kürt halk›n›n sonsuz fedakarl›¤›na dayanan gü-
cüyle yap›yor, fakat halka ikna temelinde yaklaflma ilkesini ›srarla gözard› et-
meye devam ediyor. Üstelik bu yanl›fl yaklafl›mlar Dersim’de sonuçlar› itibar›y-
la ç›plak bir flekilde görülebilen ancak Dersim’le s›n›rl› olmayan yaklafl›mlar-
d›r. PKK, Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunu temsil etti¤i iddias›n› tafl›yabilir, tafl›-
mal›, bu iddiaya sahip olmal›d›r. Ancak buna dayanarak kendisi gibi düflün-
meyenleri ya da s›radan halk› “ulusal kurtuluflun” karfl›s›na koyma yanl›fl›na sa-
hip olmamal›d›r, buna hakk› yoktur.
Hiç bir hareket adalet duygusunu zedeleyerek adalet isteyenleri, eflitlik duy-
gusunu çi¤neyerek eflitlik arayanlar›, bask› uygulayarak özgürlük için fedakar-
l›k yapmaya haz›r olanlar› peflinden sürükleme yetene¤ine sahip olamam›flt›r.
Ulusal kurtulufl ya da devrim halk›n özgürlüklerini bugünden garanti etmek zo-
rundad›r. Ezilen halklar›n bu talepleri ancak olanlar› en küçük eyleminde bile
titizlikle koruyanlar taraf›ndan gerçek içeri¤ine kavuflturularak yerine getirile-
bilir.
442 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Orman Yakma Gibi Eylemler De¤il
MÜCADELEYE H‹ZMET EDEN
EYLEM DO⁄RUDUR
MÜCADELEYE
HİZMET EDEN
EYLEM DOĞRUDUR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
3 Eylül 1994
Say›: 108

S
on aylarda pefl pefle geliflen orman yang›nlar› üzerine, eylem anlay›-
fl› konusu yeniden tart›flma gündemine girdi. Çünkü bu yang›nlar›n bir
k›sm›n›n, Kürdistan’da yaflananlara misilleme ve tepki olarak kasten
ç›kar›ld›¤›, dahas› baz› orman yang›nlar›n›n tek tek bireylerin ifli de¤il, iradi
olarak gerçeklefltirilen eylemler oldu¤u anlafl›ld›. Orman yang›nlar› genel ola-
rak aç›kça üstlenilmese bile, Kürdistan’da yaflananlara bir cevap gibi gösteril-
meye çal›fl›ld›.

Devlet Terörüne Verilecek Cevap Ne Olmal›?


Toplama kamplar›, iflkenceler ve katliamlar›n vard›¤› boyut vahflet düzeyine
ulaflt›. Gerillalar›n bulundu¤u da¤lar ile birlikte ormanlar da top atefline tutula-
rak ya da uçak ve helikopterlerden at›lan yak›c› maddelerle atefle veriliyor.
Bunlar biliniyor.
Bu vahflete, sürgünlere, yak›lan köy ve ormanlara verilecek cevap, halk›n
iktidar› ele geçirme mücadelesinin yükseltilmesidir. Diyarbak›r’a, Adana’ya ve
di¤er kentlerin varofllar›na gelen on binlerce köylünün düzene karfl› öfkesini bi-
linçle yo¤urup mücadeleye kanalize etmek, toplama kamplar›n› ya da büyük
flehir varofllar›n› mücadelenin s›cak mevzileri haline getirmek, Kürt halk›n›n mü-
cadele potansiyelini di¤er milliyetlerden emekçi halk›n sömürüye karfl› müca-
delesi ile birlefltirerek devrim yürüyüflünü güçlendirmek, devletin zorla göç et-
tirme ve yak›p y›kma politikas›na verilecek en etkili ve do¤ru cevapt›r.
Topra¤›ndan sökülüp kopar›lan ve birçok ac› çekmifl olan insanlar›n geldik-
leri yerlerde, çektikleri ac›lardan sorumlu gördükleri her fleye zarar vermek is-
temeleri anlafl›l›r bir durumdur. Ancak devrimciler, halk›n bu tepkisini onayla-
y›p teflvik etmek yerine siyasi bir perspektif kazand›rarak mücadeleye yarar
getiren bir eylemlilik yaratmay› amaçlarlar.

Devrimci Eylemin Hedefi ve Amac› Net Olmal›d›r


Bu do¤rular defalarca yaz›l›p çizildi¤i halde, Kürt ulusal hareketi çevreleri-
nin yanl›flta ›srarlar› devam ediyor. Küçük burjuva milliyetçi anlay›fl, yanl›fl ey-
lemlerin yol açt›¤› olumsuz sonuçlar› göremiyor.
Yanl›fl› savunma yöntemlerinden biri, orman yang›nlar›n› halk›n kendili¤in-
den tepkisi gibi göstermeye çal›flmak oluyor.
Ö. Ülke’nin 25 A¤ustos tarihli say›s›nda M. Hayri Do¤an imzal› yaz›da;
Miliyetçilik Ç›kmaz› 443

“Kürde, kirli savafl› yak›p y›kmay› bu kadar dayat›rsan›z; o da Türki-


ye’nin fluras›nda buras›nda ekonomiyi baltalayabilir. Turizme yönelebilir.
Kimi fertlerde atefl yakabilir; ormanlar tutuflabilir” deniyor. Yazar k›saca
bunca zulüm uygularsan›z, sonunda bafl›n›za böylesi sonuçlar gelir diyerek,
kendi anlay›fl›na göre devleti uyar›yor. Ya da s›k›flt›r›yor. Oysa “kimi fertler
atefl yakm›fl”, “ormanlar tutuflmufl”; bunlar›n oligarflinin bafl›n› a¤r›tmas› için
hiçbir sebep oluflturmayaca¤›n›, bu tür eylem ya da tepkilerin halk›n devrim yü-
rüyüflüne hiçbir katk› sa¤layamayaca¤›n›, oligarfliyi ne siyasi, ne de ekonomik
aç›dan zay›flatmayaca¤›n› görmüyor. Görmedi¤i için de kasti orman yang›n-
lar›n›, devletin uygulamalar›na karfl› sanki bir cevap gibi yorumluyor. Halk›n
do¤al bir tepkisi gibi yans›tarak -böyle olsa bile- yanl›fll›¤› üzerine tek kelime
etmeyerek bir ölçüde do¤ru eylemler düzeyinde de¤erlendirmifl oluyor.
Küçük burjuva milliyetçi anlay›fl, Ö. Ülke yazar›nda üstü örtülü de¤erlendir-
meye yol açarken, ARGK bildirisinde bu örtü kald›r›l›yor. Ülke yazar› orman
yang›nlar›n› “halk›n kendili¤inden tepkisi” gibi göstererek do¤ru eylem gibi
de¤erlendirirken, ARGK, orman yang›nlar›n› iradi olarak yapt›klar› misilleme-
ler fleklinde aç›kl›yor.
KURD-A’n›n 25 Temmuz 1994 tarihli bir haberine göre; “Türk devletinin
Kürdistan’da ormanlar› yakmalar› üzerine, Garzan eyaletinden bir grup
gerillan›n bu olaylara misilleme olarak Çukurova metropollerine gönderil-
di¤i ARGK bas›n bürosu taraf›ndan bildirildi. Bu gerilla grubunun gerçek-
lefltirdi¤i eylemler flunlard›r. 3 elektrik trafosunun imha edilmesi, 1 TNT
deposunu yakma, 29 ayr› yerde orman ve baz› ekinleri yakmad›r.”
Devlet Kürdistan’da orman yakarak halka ve gerillalara zarar veriyor.
ARGK de Türkiye’de orman yakarak halka zarar veriyor. Biri di¤erinin cevab›
olabilir mi? Devrimci adalet anlay›fl› böylesi bir mant›k üzerine flekillenebilir
mi? Elbette hay›r.
Bir kez daha sormak gerekiyor: Ormanlar› yakarak kime karfl› ne gibi so-
nuç al›naca¤›n› düflündünüz? Orman bölgelerinde yaflayan köylülerden baflka
zarar gören birileri var m›? Devlet ve oligarflinin s›k›nt›ya düfltü¤ünü mü san›-
yorsunuz? Orman yang›nlar› yoksa siyasi bir mesaj m› içeriyor? Ya da halkla-
r›n devrim yürüyüflünü güçlendiren bir sonuç mu yarat›yor.
Bu sorular›n hiçbirine olumlu cevap vermeleri mümkün de¤ildir. Tersine bu
tür eylemlerin Kürt ulusal hareketine karfl› düflmanl›¤› körüklemek için yo¤un bi-
çimde kullan›ld›¤› da ortadad›r. O halde nas›l savunulabilir orman yakmak?
Bunun tek aç›klamas›, küçük burjuva milliyetçi anlay›fl›n eski prati¤inden
hiçbir olumlu sonuç ç›karamam›fl olmas›d›r. Eskiden yap›lan yanl›fllar›n teme-
lindeki anlay›fl›n hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramadan sürüyor olmas›d›r.

Milliyetçi Politika Sorgulanmal›d›r


Bu anlay›fl›n en tipik dile getirilifline 23 A¤ustos 1992 tarihli Kuzey Botan
Eyaleti Karargah Komutanl›¤› imzal› bildiride rastlanm›flt›: Bildiride “Partimiz
ve halk›m›z katliam›n sorumlular›n› en a¤›r bir flekilde cezaland›racakt›r.
Madem fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul ve Ankara da yak›lacakt›r” denili-
yordu.
444 Miliyetçilik Ç›kmaz›

fiimdi de “Madem Kürdistan’daki orman yak›l›yor, Ege ve Marmara bölge -


lerinde de orman yak›lacakt›r” anlam›nda sözler ediliyor. Anlay›fl düzeyinde
hiçbir fark yok.
“Katliamlar›n sorumlular›n› a¤›r bir flekilde cezaland›rmak” ya da Kürdis-
tan’da “yanan ormanlar›n, köylerin hesab›n› sormak” için, Türk ve di¤er milli-
yetlerden emekçi halk› da yanlar›na katacak biçimde hedef belirlemek ak›lla-
r›na gelmiyor.
Di¤er milliyetlerden emekçi halk›, Kürt halk›n›n dostu olarak niteleseler bi-
le, eylem yaparken bu sözlerini unutuyorlar. Ya da s›n›fsall›ktan uzak, milliyet-
çi kinle yo¤rulmufl eylem anlay›fllar›, savunduklar› dostlu¤u gelifltirme amac›n›
bir tarafa itiyor, “Türklerin” de¤il “egemen s›n›flar›n” hedef al›nabilece¤i ey-
lemler örgütlemelerini engelliyor. Bu nedenle “‹stanbul ve Ankara da yak›la-
cak” diyerek yolcu uçaklar›n›n kurflunland›¤›, mürettabat içindeyken vapurlar›n
atefle verildi¤i, sivil insanlar›n bulundu¤u tenis kulübünün ve yolcu otobüsleri-
nin bombaland›¤›, yine Kapal›çarfl› gibi sivil halk›n kalabal›k biçimde bulun-
du¤u yerlere bomba konuldu¤u bir eylem çizgisi ortaya ç›k›yor.
Anlay›fl de¤iflmedi¤i için, orman yang›n› ç›kartmak da iradi olarak örgütle-
nebiliyor.
Bir eylem, yaratt›¤› sonuçlar devrime ve halka hizmet etti¤i ölçüde do¤ru
demektir. Aksi taktirde o eylemin do¤rulu¤u tart›fl›l›r. Sadece intikamc› mant›k -
la gelifltirilen, hedefleri net ve aç›k olmayan eylemlerin yaratt›¤› sonuçlar hal -
ka ve devrime yarar de¤il zarar verir.
Bu nedenle devrimciler, siyasal amaçlar›n› her türlü eylemlerine ilkesel dü-
zeyde egemen k›larlar. Emekçi halka zarar vermemek, devrimci eylem anlay›-
fl›n›n temel ilkelerinden biridir. Bir baflka ilke ise, hedeflerini seçerken tart›flma-
l›, bulan›k de¤il, net hedefler seçmektir. Vurulacak hedefin seçiminden, vurufl
tarz›na kadar her nokta verilmek istenen mesaja uygun olmal›d›r. Böylece kar-
fl›-devrimci provokasyon ile devrimci eylem aras›na kal›n bir çizgi çekerek, si-
yasal mesajlar›n›n bozulmas›n› engellerler.
Devrimcilerin defalarca belirtti¤i bu ilkeler görülmez ve intikamc› mant›kla,
s›n›fsal yaklafl›mdan uzak eylemler devam ederse, bunlar Kürt halk›n›n ac›lar› -
na çare olmad›¤› gibi, Kürt halk›n›n mücadelesine de hiçbir yarar getirmez. Mü -
cadeleyi zafere yak›nlaflt›rmak yerine daha gerilere götürür.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 445

Mücadele
YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹YLE HALK
DESTE⁄‹ KAZANILMAZ

YANLIŞ EYLEM
ÇİZGİSİYLE HALK
DESTEĞİ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
KAZANILAMAZ 17 Eylül 1994
Say›: 110

D
ersim Mazgirt’e ba¤l› Dar›kent beldesinde 11 Eylül günü ARGK ge-
rillalar› taraf›ndan 6 ö¤retmen öldürüldü. KURD-A’n›n “Ö¤retmen k› -
l›¤›ndaki 6 kontra cezaland›r›ld›” bafll›¤›nda yapt›¤› haberde ise
flöyle deniliyordu: “... ARGK gerillalar› bir süreden beri bölgede kontra fa-
aliyetlerde bulunan ö¤retmen k›l›kl› kiflilerin bulundu¤u lojmanlara bas-
k›n düzenledi. Bask›n› düzenleyen gerillalar, kontralar›n d›flar› ç›kmas›n›
istedi. D›flar›ya ç›kmayan kontralar evden atefl etmeye bafllay›nca gerilla-
lar taraf›ndan uzun menzilli silahla vuruldular...”
ARGK, öldürülen ö¤retmenler için “kontra” diyor ve buna uygun olarak da
cezaland›r›ld›klar›n› aç›kl›yordu. Di¤er ö¤retmenler için bilgiye sahip de¤iliz
ama, öldürülen ö¤retmenlerden Vedat ‹nan’›n kontra olmad›¤›n› iyi biliyoruz.
PKK’n›n ö¤retmenlere yönelik eylem anlay›fl› ve genellikle çeliflkili aç›klamala-
r› ise as›l olarak eylem çizgisinin sorgulanmas›n› gerektiriyor...

Vedat Ö¤retmen Demokrat Bir ‹nsand›


Gazetemizin okuru ve abonesi olan Vedat ‹nan 6 y›ld›r Dar›kent beldesin-
de ö¤retmenlik yap›yordu. Karsl›, Azeri milliyetinden demokrat ve yoksul bir
ailenin çocu¤u olan Vedat, okumay› seven, düflüncelerini aç›klamaktan çekin-
meyen, devrimci hareketi destekleyen, dürüst, geliflmeye aç›k bir insand›. Poli-
tik bilinci düflük olan eflinin baflka yere tayin istemesi yönündeki bask›lar›na
ra¤men, Kürt halk›na olan sevgisi nedeniyle bunu kabul etmemiflti. Dersim’e
gitmeden önce gazetemizin merkez bürosuna da gelmifl, özel timin kendisini
Mücadele okuru oldu¤u için defalarca tehdit etti¤ini söylemiflti. PKK gerillala-
r›n›n da kendisinin demokrat oldu¤unu bildi¤ini söyleyen Vedat, geçen y›l ge-
rillalara 5 milyon lira para verdi¤ini de anlatm›flt›...

Yanl›fl Eylem Çizgisi Düflman Saflar› Daraltamaz


PKK, devletin e¤itim kurumlar›n›n asimilasyona hizmet etti¤inden hareketle,
okullar› kontra yetifltirmeyi amaçlayan kurumlar olarak hedef al›yor. Okul ile
karakol aras›nda fark gözetmeyen bu askeri bak›fl, ayn› zamanda yanl›fl ey-
lem çizgisinin de zeminini oluflturuyor. Düzene, devlete olan bu hizmetin, des -
te¤in, bilinçli olup olmamas›n›n, aktif ya da pasif olmas›n›n ölçüleri düz bir ba -
446 Miliyetçilik Ç›kmaz›

k›fl aç›s›yla ayn›laflt›r›ld›¤›nda ise halk saflar›-düflman saflar› de¤erlendirmesin -


de yanl›fla düflmek kaç›n›lmaz oluyor. Adaletli, halk saflar›n› geniflletip, düfl -
man saflarda panik ve da¤›lma yaratan, düflman saflar›n› moral olarak çöker -
tip, halka moral veren eylem çizgisi yerine yanl›fl bir eylem çizgisi hayata ge -
çiriliyor. Suç ve ceza anlay›fl›ndaki bu yanl›fl çizgi, adaleti tesis edemedi¤i
için, düflman›n eline demagoji malzemesi vermifl oluyor. Bu, milliyetçilikten
beslenen, günlük ç›karlar› ön plana koyup, uzun vadede halk kitlelerinin kaza -
n›lmas›na hizmet etmeyen, hatta tersi bir sonuç yaratan pragmatizmden kay -
naklan›yor. Öte yandan, bu yanl›fl çizgi görülüp de¤ifltirilece¤ine, “Savaflta
her fley olabilir, kurflun adres sormaz” gibi sözlerle teorisi yap›l›p kal›c›laflt›r› -
l›yor.
Demokrat bir insan olan Vedat ‹nan’›n “kontrayd›” denilerek öldürülmesi,
bu yanl›fl çizginin sonuçlar›ndan yaln›zca birisi. Kontralar›n; halk›n can›na,
mal›na tecavüz eden ya da buna yard›mc› olan halk düflmanlar›n›n ölümle ce-
zaland›r›lmas›n›n adil oldu¤unu, do¤rulu¤unu anlatmaya gerek yok. Ancak,
eylemlerde kolayc›l›¤a kaçmay› al›flk›nl›k haline getiren yanl›fl bir çizgide ›srar
edilmesinin halka, halk güçlerine hiçbir yarar getirmeyece¤ini söylüyoruz. Ve
soruyoruz. Vedat ‹nan sorgulanarak, kontra oldu¤u kan›tlanarak m› “ceza”lan-
d›r›ld›, yoksa “Ö¤retmenler TC’ye hizmet ediyor, asimilasyona hizmet ediyor”
gibi bir anlay›flla m› “kotra” ilan edildi? Köylülerden, bölge halk›ndan bu ko-
nuda bilgi al›nd› m›? “Bir süreden beri bölgede kontra faaliyetlerde bulu-
nan ve gerilla k›l›¤›nda köyleri basarak, gerillaya destek verenleri ö¤ren-
mek istedikleri bildirilen kiflilerin, okullar›n aç›lmas›yla birlikte Dar›kent
beldesindeki okullara ö¤retmen olarak atand›klar› bildirildi.” fleklinde aç›k-
lamayla 6 y›ld›r ayn› beldede ö¤retmenlik yapan ve halk taraf›ndan sevilip,
demokrat olarak tan›nan Vedat ‹nan’›n kontra ilan edilmesi aras›nda çeliflki
yok mu?..
Bu sorular ço¤alt›labilir, ancak as›l olarak kiflisel olan bu sorular›n ötesin-
de, alt›nda yatan mant›k ortaya ç›kart›lmal›d›r. Aksi halde yanl›fla düflülmekten
kaç›lamayacak, halk deste¤i kazan›lamayarak objektif olarak düflman saflar›-
n›n genifllemesine hizmet edilecektir...
Miliyetçilik Ç›kmaz› 447

Kurtulufl
‹MRALI’DAN SONRA EYLEMLER
NEDEN BAfiLAMIfiTI? NEDEN
B‹TT‹? AVCILAR’A BOMBAYI
İMRALI’DAN SONRA K‹M, NEDEN KOYDU?
EYLEMLER NEDEN
BAŞLAMIŞTI... Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40

P
KK, Abdullah Öcalan’a ‹mral›’da idam karar› verilmesinin ard›ndan
bir dizi eylem yapt›. Bunlar aras›nda kendi bafl›na büyük fedakarl›k ör-
nekleri olan intihar eylemleri de vard›. “Fedai eylemleri” geçti¤imiz
günlerde ARGK taraf›ndan yap›lan bir aç›klamayla sona erdirildi.
Aç›klamada “Eylemlerin amac›na ulaflt›¤›” belirtiliyordu. Neden bafllam›flt›
eylemler? Neden sona erdirilmiflti? Bu kahramanl›klar ne içindi? Ama amaç
neydi?
Bunlar belirsizdir.
Cevab› olmayan baflka sorular da var.
Avc›lar’a kim bomba koymufltu mesela?
Bu k›sa eylemlilik süreci pek çok soruyu beraberinde getirmifltir:
1- Öcalan, bu eylemler sürerken yapt›¤› aç›klamada eylemleri “provokatif
ya da bireysel” olarak de¤erlendirdi. “Öcalan, avukat› Do¤an Erbafl’›n, Ela-
z›¤ ve ‹stanbul’daki olaylar konusunda ne düflünüyor sorusu üzerine,
flunlar› söylüyor. Bu tarz eylemleri do¤ru bulmad›¤›n› ve k›nad›¤›n› söy-
ledi. Bu tür eylemlerin provokatif ya da bireysel amaçl› yap›lm›fl olabile-
ce¤ini ve dikkatli olunmas› gerekti¤ini düflünüyor. Demokratik ve hukuk
kurallar› içinde tepkiler gelifltirilmesini gerekli buluyor.”
PEK‹ O ZAMAN K‹M YAPIYOR BU PROVOKASYONLARI? Öcalan neden
engellemiyor veya neden engelleyemiyor? Hala sözünün geçti¤ini söyledi¤i bir
örgütte, nas›l oluyor da bu tür provokasyonlar bir türlü engellenemiyor?
Bunlar bir örgüt için de, onun lideri için de son derece önemli sorulard›r.
‹steyenin istedi¤i zaman istedi¤i türde provokasyonlar yapabildi¤i bir örgüt
var o zaman ortada? Yoksa, baflka hesaplar, “mesaj”lar m› söz konusu?
2- Avc›lar eylemini PKK bu eylemlilik kapsam›nda m› yapm›flt›r? Avc›lar’da-
ki park halk düflmanlar›n›n karargah› m›yd›? Yoksa yüksek sosyete mi gidiyor-
du? Oraya hafta sonunu geçirmek için giden yüzlerce insan suçlu muydu?
Bu sorular› soruyoruz.
Bu sorular› soran yaln›zca biz de de¤iliz. Binlerce, onbinlerce insan, HALK
ve DEVR‹MC‹LER, bunlar› soruyor ve cevaplar›n› bekliyor.
3- ARGK taraf›ndan “fedai eylemlerinin” bitirilmesine iliflkin yap›lan aç›kla-
ma, Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylem çizgisini korudu¤unu ve bunu ha-
la politika yapman›n bir arac› olarak gördü¤ünü ortaya koyuyor.
ARGK aç›klamas›nda “yeni bir emre kadar fedai eylemleri yap›lmaya-
448 Miliyetçilik Ç›kmaz›

cak, çeflitli çevrelerden gelen sivil hedeflere yönelik sald›r›lar› önlemek için
çaba harcayacakt›r.” denilmektedir.
Yine Mavi Çarfl› üslubuyla karfl› karfl›yay›z anlafl›lan. Mavi Çarfl›’y› yakan
“yurtseverler” burada “çeflitli çevreler” olmufllar. Kimdir bu çeflitli çevreler? Bi-
liyorsan›z aç›klay›n! Ki bu konuda “önlemek için çaba” harcama talimat› veril-
di¤ine göre bunlar› biliyorsunuz! Aç›klay›n, Türkiye halklar› da ö¤rensin.
Öcalan bu eylemlere provokatif veya bireysel eylemler diyor. Aç›klay›n kim
bu provokasyonlar› yapanlar?
Biliyor da aç›klam›yorsan›z provokatörleri koruyorsunuz demektir.
“Çeflitli çevreler” yaln›zca hayal mahsulü güçlerse, halk› aldat›yorsunuz demektir.
Nedir? PKK bu sorulara aç›k, net cevaplar vermek zorundad›r. Halk›, dev-
rimcileri aldatmaya çal›flmaktan vazgeçin, yapt›¤›n›z›, yapmad›¤›n›z› aç›kla-
y›n! Türkiye soluna ve halka bu tür eylemlerle zarar vermekten vazgeçin art›k.
4- Amaç nedir? Sorun yaln›zca Mavi Çarfl›, Avc›lar sorunu de¤ildir. Daha
da tehlikelisi, bunlar›n bir politika düzeyinde savunulmas›d›r. Kürt milliyetçile-
rinin a¤z›ndan “Öcalan idam edilirse...” diye bafllayan tehditler yap›lmakta-
d›r. Ama bunlar›n birço¤u esas›nda devleti de¤il, Türk halk›n› hedef alan bir
muhtevadad›r. Türk halk› suçlu, onlar›n yaflad›¤› her yer hedef olarak görül-
mekte, gösterilmektedir.
Avc›lar’da halk›n gitti¤i bir parka konulan bomba, “bak›n nas›l Türk-Kürt ça -
t›flmas› ç›kar›r›z” › göstermek için mi konulmufltur
Evet, konulabilir. On tane daha Avc›lar’a bomba konulsun. Yüz tane daha
Mavi Çarfl› yap›ls›n. Ne kazan›lacakt›r? Bu tür eylemlerle devlete geri ad›m m›
att›r›lacakt›r?
Bunlar zaten görülmemifl, duyulmam›fl, ilk defa karfl›lafl›lan fleyler de¤ildir.
Devrimci mücadele tarihimizin hemen her döneminde kontrgerilla taraf›ndan
yap›lm›flt›r. Ama Kürt milliyetçileri öyle bir hale getirmifltir ki, sokaktaki insan-
lar sa¤da solda patlayan bir bomba oldu mu art›k “yine mi kontrgerilla” diye
de¤il, “yine mi PKK” diye düflünmeye bafllam›fllard›r.
Devrimci bir hareketin, yurtsever bir hareketin, ilerici bir hareketin böyle bir
tabloya neden olmas› düflünülebilir mi? Halka sald›rman›n, milyonlarca suçsuz
insan› suçlu görmenin meflru görüldü¤ü yerde devrimcilikten de, meflruluktan
da bahsetmenin olana¤› yoktur.
5- Sonuç; Mahkum Edin, Ya Da Üstlenin! Bu yol ç›kmazd›r. ‹lla ki sadece
bar›flmak, veya illa ki sadece görüflmek, veyahut da illa ki sadece idam›n en-
gellenmesi amaçlan›yorsa bile; devleti buna “zorlamak” için bu tür sald›r›lar›
“eylem” ad›na yapmak, sonuçta dönüp Kürt milliyetçilerinin kendilerini vuran
bir silah olacakt›r.
Kendilerini vuracakt›r, çünkü bir yandan genel devrimci mücadelenin mefl-
rulu¤unu y›prat›rken, esas olarak da kendi meflruluklar›n› tamamen ortadan
kald›rmaktad›r.
Köylerin boflalt›lmas› talimatlar›n› verenler, katliamlar›n sürmesi talimatlar›-
n› verenler, iflkenceye devam talimatlar› verenler sokaktaki insanlar m›d›r? Öy-
le olmad›¤›n› herkes bilir. Ama Kürt milliyetçileri bu toz duman içinde dengeli
düflünmekten tümden uzaklaflm›fllard›r. Bu eylemlerden vazgeçilmelidir. Herkes
vazgeçilmesi için elefltiri görevini yapmal›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 449

KONTRA
-ve kontraya KONTRA
hizmet eden- -Ve Kontraya Hizmet Eden-
EYLEMLER EYLEMLER

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Mart 1999
Say›: 10

D
evrim, bir de¤erler sistemidir. Onu, karfl›-devrimin büyük güçleri kar-
fl›s›nda ayakta tutan ve giderek kitlelerle bütünlefltiren bu de¤erlerdir.
Hem devrim öncesi, hem de iktidar›n halk›n iktidar› oldu¤u devrim
sonras›nda bu de¤erler belirleyici bir rol oynarlar. Karfl›-devrim bu nedenle, as-
keri-fiziki olarak yok edemedi¤i devrim hareketini, bu de¤erlere sald›rarak, kit-
leler nezdinde bu de¤erleri bulan›klaflt›rarak geriletmeye çal›fl›r. Bunun pek
çok yolu, yöntemi vard›r. Kontrgerillan›n esas olarak “psikolojik savafl” biçi-
minde yürüttü¤ü bu faaliyet aç›k propagandadan provokasyon eylemlerine ka-
dar uzan›r. Onun için, mesele, hangi yolla ve biçimde olursa olsun, devrimci -
lerin kendileri hakk›nda, eylemleri hakk›nda, hedefleri ve amaçlar› hakk›nda
flaibe yaratmak, onlar› halk›n gözünden düflürmektir.
Özellikle Susurluk’tan bu yana kontrgerillan›n yap›s›, örgütlenmesi, kimlerin
ne tür ba¤lant›lar› oldu¤u gibi konular oldukça öne ç›kt›. Kuflkusuz devlet ya-
p›s›n›n anlafl›lmas› ve teflhiri aç›s›ndan bu incelemeyi yapmak gerekli ve yerin-
dedir. Ancak bu yine de bizim aç›m›zdan tali bir yand›r; kontrgerilla ne yap›-
yor, neden yap›yor, yapt›klar›n›n devrimciler ve kitleler üzerindeki sonuçlar› ne-
ler, bizi as›l ilgilendiren iflin bu yanlar›d›r. Bunlar yeterince cevaplanmad›¤›n-
da, kontrgerilla meselesine politik de¤il polisiye bir mesele olarak bak›ld›¤›n-
da, bu tür bir ele al›flta sapla saman birbirine kar›fl›r. Bu kar›fl›kl›kta ise olan-
lar› hepimiz biliyoruz: Ya niteli¤i apaç›k devrimci eylemler “provokasyon” göz-
lü¤ünden bak›l›p karart›lmaya, ya da biçim ve sonuçlar› itibar›yla ancak kont-
ran›n yapaca¤› türden eylemler, devrimcilik, yurtseverlik ad›na yap›lmaya bafl-
lan›yor.
Kontrgerillan›n provokasyon politikas› izledi¤i ortadad›r. Bu politikaya uy-
gun provokasyon eylemleri de vard›r. Ama hangi eylemin kontrgerillan›n eyle-
mi oldu¤unu, hangi eylemin provokasyon amaçl›, ya da provokasyonun sonu-
cu olarak yap›lm›fl oldu¤unu ayr›flt›rabilmek için kontra eylemlerinin ve kontra-
ya hizmet eden eylemlerin iyi tan›nmas›, biçimleri ve sonuçlar› itibar›yla do¤-
ru tahlil edilebilmesi gerekir.
Ülkemiz s›n›flar mücadelesi tarihinde kontra eylemlerinin oldukça önemli bir
yeri olmufltur. Öyle ki bu eylemlerden kimileri, yap›ld›¤› dönemlerde oligarfli-
nin politikalar› aç›s›ndan belirleyici önemde olabilmifltir. Vapurlar›n bat›r›lma-
s›ndan Abdi ‹pekçi’lerin katledilmesine, Aksoy, Üçok, Mumcu gibi “ilerici-Ata-
türkçü” s›fatlar›yla tan›nm›fl ve esas›nda bu düzenin d›fl›nda olmayan insanla-
450 Miliyetçilik Ç›kmaz›

r›n katledilmesine, Marafl ve Gazi katliamlar›na kadar uzan›r bu liste. Öte yan-
dan biçim ve sonuçlar› itibar›yla bu kategoriye giren, ancak gerçeklefltirenle-
rin “sol” s›fatlar tafl›d›¤› eylemler de vard›r. Türkiye devrimi “kontra” eylemler
kadar, “kontraya hizmet eden” eylemlerden de büyük zarar görmüfltür. Sosya-
lizmden, ba¤›ms›zl›kç›l›ktan, devrimci siyaset tarz›ndan uzaklafl›l›p pragmatiz-
me, burjuva politikac›l›¤›na, düzen içi manevralara yaklafl›ld›kça bu tür eylem-
ler ço¤alm›fl, devrimcilerin “acaba falan hareket mi yapt›, kontrgerilla m›?” di-
ye sordu¤u bu tür eylemler ço¤ald›kça bu zarar da büyümüfltür.
Bu zarar›n büyüklü¤ünün en bariz göstergesi bu “acaba kim yapt›?” soru-
sunun art›k pek çok eylem karfl›s›nda sorulur hale gelmesi ve iflin daha da va-
himi, ço¤u durumda bu sorunun do¤ru bir biçimde cevaplanamaz olmas›d›r.
Öyle ki, bir “eylem”in yap›ld›¤›n› duyuyorsunuz, net olarak devrimciler ya da
karfl›-devrimciler yapm›flt›r denilemiyor, veya bunu olsa olsa karfl›-devrimciler
yapm›flt›r diyorsunuz, ama sonra bak›yorsunuz ki, eylem Kürt ulusalc›lar› tara-
f›ndan üstlenilmifl. Bir “eylem” yap›l›yor, ulusalc›lar›n bas›n yay›n organ›nda
bile “kontra eylemi” olarak nitelendiriliyor, ama sonra bak›yorsunuz ki, yapan-
lar eyleme kontra diyenlerden baflkas› de¤il.
“Kontra” eylemleriyle “kontraya hizmet eden” eylemler ço¤u kez biçimde
benzerlikler tafl›d›klar› gibi, sonuçlar› itibar›yla da çak›fl›rlar. PKK nezdinde so-
runun bir çizgiye dönüflmesi, gerek devrimci eylem hakk›nda, gerek Türk-Kürt
halk›n›n iliflkilerinde büyük tahribatlar yaratmakta olup, öyle s›radan üstlenip-
üstlenmeme manevralar›yla, sonradan bir “elefltiri” yap›p, olay› “alttakilerin”
s›rt›na y›k›p geçifltirilemeyecek kadar önem kazanm›fl, etkileri PKK prati¤ini de
aflan bir boyuta tafl›nm›flt›r.
Kontrgerillan›n dünya genelinde örgütleyicisi olan CIA’n›n bu tür örgütlen-
melere gerekçe olan “doktrin” ve “teori”leri, bu do¤rultuda CIA uzmanlar›n›n
haz›rlad›klar› talimatnameler s›kça yaz›l›p çizildi. Kontrgerilla örgütlenmesi ve
politikalar›n›n nas›l organize edilip nas›l uyguland›¤›n› belli bafll› bir kaç nok-
tada özetleyebiliriz yine de.
1950’li y›llar›n bafl›nda Amerikan tekellerinin sözcüsü olarak Rockfeller
Grubu’nun haz›rlad›¤› bir raporda flöyle deniyor:
“Gerek bizim, gerekse komünist olmayan di¤er dünya devletlerinin gü-
venli¤ini sa¤lamak için, mahalli kuvvetler ve ak›mlar taraf›ndan s›k›fl›k
durumda b›rak›lm›fl olan dost hükümet ve rejimlere silahl› yard›mlar yap-
ma zorunlulu¤unu duymal›y›z. Bu zorunlulukla yap›lacak askeri müda-
hale ne klasik askeri stratejiye uymakta, ne de geleneksel diplomatik mü-
dahaleye benzemektedir.
Bu askeri müdahalenin kendine özgü bir biçimi ve niteli¤i vard›r.” (Ak-
taran Emin De¤er, CIA, Kontrgerilla ve Türkiye, s.191)
Kontrgerilla örgütlenmeleri, dünya tekellerinin ihtiyac› sonucudur. “Klasik
askeri stratejiye, diplomatik kurallara uymayan” bu askeri müdahale, Gladio,
Özel Harp Daireleri, Ölüm Mangalar›, Sivil Faflist Hareketler ad› alt›ndaki çe-
flitli örgütlenmeler arac›l›¤›yla yap›lm›flt›r.
Bunlar›n finansman› da genellikle bizzat ABD taraf›ndan sa¤lanm›flt›r.
ABD’nin Savunma Bakan› Mc Namara da iflin bu k›sm›n› flöyle ortaya koyuyor-
du:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 451

“... Yap›lan yard›mlarda güttü¤ümüz temel amaç, gerekli oldu¤u yer-


lerde polis ve di¤er güvenlik kuvvetleriyle birlikte, ihtiyaç duyulan iç gü-
venli¤i sa¤layacak yetenekte yerli askeri ve yar› askeri güçlerin yetifltiril-
mesine yard›mc› olmakt›r.” (Age. S.200)
Peki bu örgütlenmeler ne yapacaklar? Cevab›n› esas olarak bildi¤imiz bu
soruya, bir CIA uzman› “Gizli Savafl Tekni¤i” ad›n› koyarak flu cevab› veriyor:
“Sabotaj›n her çeflidi, terör, organize edilmifl çapulculuk hareketleri,
hedef olarak al›nan uluslar›n, türlü yollardan ifsat edilmesidir. Bu taktik-
ler, f›rsat ve ihtiyaca göre de¤iflebilir ve k›z›l bloktaki uluslara karfl› sal-
d›r› fleklinde uygulanabildi¤i gibi, baz› müttefik ve tarafs›z ülkelerin için-
de de bir nevi savunma biçiminde uygulanabilir. Giriflilen birçok macera-
n›n ‘hofl’ taraflar› halkoyuna güzelce duyuruldu¤u halde, ‘kirli’ yanlar› ya
gizlenir, ya da s›k› Amerikan disiplini alt›nda yetifltirilen Amerikal› olma-
yan ajanlara ifl gördürmek suretiyle yap›lan ‘kirli ifl’ meydana ç›kt›¤› za-
man inkar yoluna sap›l›r.” (Age. S. 210)
Bu do¤rultuda örne¤in Türkiye oligarflisinin Genelkurmay’›n yönetiminde
uygulamaya bafllad›¤› AYAKLANMALARI BASTIRMA HAREKET‹ ve FM. 31/16
Sahra Talimatnamesi, bunlar› daha da somutlar (bu tür talimatnameler CIA ta-
raf›ndan kaleme al›nm›fl ve çevirisi yap›l›p tüm yeni-sömürgelerde uygulamaya
konulmufltur). Oluflturulan Özel Savafl kuvvetleri, bu Talimatnamede yaz›l›
“bask›n, pusu, tedhifl, iflkence yapma, rehin alma olaylar›, tahrik gibi” iflleri
yaparlar.
Amaç, aç›kt›r. Yeni-sömürgelerdeki ulusal ve devrimci kurtulufl hareketlerini
bast›rmak. Özü budur. Tabii bu noktada as›l hedef silahl› mücadele yürüten ör-
gütlerin yokedilmesidir. Emperyalizm tüm stratejilerini as›l tehlikenin silahl› mü-
cadele oldu¤u üzerine kurmufltur: “Ulusal kurtulufl hareketlerinde, gerilla
metodlar›na baflvurarak silaha sar›lan milliyetçiler yok edilmelidir. Silaha
sar›lmakla onlar›n al›n yaz›s› çizilmifltir. ‹sterse anti-komünist fikirlerle
bile yola ç›k›lm›fl olsun.” (Age. S. 192)
Bu nedenledir ki, kontrgerillan›n psikolojik savafl› da, provokasyon eylemle-
ri de as›l olarak silahl› mücadele üzerinde yo¤unlaflm›flt›r. Görünürde halk›, ay-
d›nlar› hedef alan provokasyon eylemlerinde de amaç genellikle yine devrim-
ci silahl› mücadelenin etkisizlefltirilmesidir. Kontrgerilla eylemleri dönemsel ola-
rak çeflitli taktik hedefler de seçerler kendilerine; yine CIA belgelerinde bu
amaçlar “bu yasalar ve anayasa ile ülke yönetilemez”, “huzuru aranan bir da-
va haline getirmek”, “can güvenli¤ini tek sorun haline getirmek”, “isyanc›lar›
halk düflman› göstermek”, “halk›n can›na, mal›na kastettiklerini kan›tlamak” gi-
bi çok çeflitli biçimlerde ifade edilmektedir.
Provokasyon eylemi nedir? CIA’n›n kontrgerilla örgütlenmesindeki amaç ve
yöntemleri esas olarak bunu ortaya koymaktad›r. Provokasyon eylemi biçim
olarak amaçs›z gibi görünür, ama zaten amaç da böyle görünmesidir. Ayd›n-
lara yönelik gibidir, ama as›l hedef halk hareketidir. Do¤rudan halk› hedefler
bazen, amaç halk›n terörize edilmesidir. Provokasyon eylemi devrimcileri ve-
ya halk hareketini haz›r olmad›¤› veya istemedi¤i zeminlere çekmeye çal›fl›r.
Türkiye kontrgerillas›n›n prati¤inde bunlar›n pek çok örnekleri vard›r.
452 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kontrgerillan›n bu amaçla gündeme getirdi¤i ilk eylemler, 70’li y›llar›n ba-


fl›ndad›r. Silahl› mücadelenin gündeme geldi¤i bir aflamad›r bu. Silahl› müca-
dele henüz bafllang›ç noktas›ndad›r. Daha do¤um aflamas›nda kitleler nezdin-
de silahl› mücadeleyi mahkum etmek için kontrgerilla h›zla harekete geçer.
Kontra eylemleri birbiri peflis›ra gelir. Kültür Saray› yak›l›r. Marmara Gemi-
si bat›r›l›r. Eminönü Araba Vapuruna, Kastamonu flilebine, Sirkeci gar›na bom-
ba konulur, sabotajlar yap›l›r. Seçilen hedefler halk›n kulland›¤›, ya da niyesi
niçini belli olmayacak hedeflerdir. Kültür Saray›’na kimin ne düflmanl›¤› ola-
cakt›r ki! Ya da kamuoyu “vapurdan ne istediler?” diye soracakt›r. Ancak bu
eylemler devrimcilere maledildi¤inde niye bunlar›n hedef seçildi¤i de a盤a ç›-
kar. Halka “iflte anarflistler böyle eylemler yap›yorlar” denilmek istenmektedir.
Ne o zaman, ne de daha sonra bu sabotajlarla ilgili hiç bir dava aç›lmaz.
Kontrgerilla, eylemleri devrimcilerin üzerine y›kmaya çal›fl›r. Bas›n bu görevi
üstlenir; sabotajlar gazetelerde “Anarflistler vapur bat›rd›” benzeri bafll›klarla
verilir.
Amaç, art›k giderek genifl kesimlere yay›lan devrimci hareketin amaçlar› ve
k›sa sürede yükselece¤i tahmin edilen silahl› eylemleri hakk›nda kitlelerde flüp-
heler, hatta tepkiler yaratabilmektir. Oligarfli “anarfli-terör” demagojisinin te-
mellerini bir yerde 70’li y›llardaki bu kontra eylemleriyle atm›flt›r.
77-80, kontra eylemlerin “kitlelere” yönelik katliamlar biçimini ald›¤› y›llar-
d›r; Bu süreçteki hemen tüm provokasyon amaçl› ve devrimcileri karalamaya
yönelik kontra eylemleri, sivil faflist hareket arac›l›¤›yla gerçeklefltirilmifltir. Oli-
garfli, bu yolla, sivil faflist terörün yo¤un sald›r›lar› ortam›nda “anarfli”, “sa¤-
sol çat›flmas›” imaj›n› bir ölçüde hakim k›lm›flt›r. Ki kontrgerilla aç›s›ndan
önemli olan budur. Önemli olan, devrimci mücadelenin hedefinin bulan›klaflt›-
r›lmas›d›r. Kontrgerillan›n bu noktadaki baflar›s› yaln›zca s›radan kitleler nez-
dinde de de¤il, küçük-burjuvazi ve revizyonist, reformist çeflitli siyasi hareket-
ler düzeyinde de oldukça etkili ve baflar›l› olmufltur.
Bu dönemin en öne ç›kan kontra eylemleri, iki türdür: Birincisi Abdi ‹pekçi
gibi, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Yaflar Do¤anay gibi kamuoyunda “sol”, “de-
mokrat” bilinen ayd›nlara yönelik cinayetler; ikinci tür ise kahvehanelere, oto-
büs duraklar›na, okullardan, fabrikalardan toplu ç›k›fllarda kitleye yönelik ta-
rama eylemleridir. Bu eylemler kontrgerilla ve oligarfli aç›s›ndan birden çok
amac› içeren eylemlerdir. Halk› sindirmek, devrimcileri geriletmek, “anarfli te-
rör” demagojisini güçlendirip, s›k›yönetimlerin, cuntalar›n, yeni bask› yasalar›-
n›n kamuoyunda kabul görece¤i bir zemin yaratmak, devrimci mücadelenin,
s›n›flar savafl›n›n amac›n›, özünü kitlelerin gözünden kaç›rmak, devrimci müca-
deleyi karalamak ve benzerleri en baflta say›labilir.
Dönemin burjuva bas›n›nda ve S›k›yönetim mahkemelerinin iddianamelerin-
de kahvehane tarama gibi eylemler ›srarla devrimcilere maledilmeye çal›fl›l›r.
Oysa bu tür eylemlerin tümü, faflistlere aittir, ama iflte tam bu noktada kontra
takti¤i devreye girmekte, devrimci eylemin hedefleri, biçimleri bu vesileyle ka-
rart›lmaktad›r. Halkla devrimcileri karfl› karfl›ya getirmenin bir yöntemidir bu.
Çünkü eylemler gerçekten de do¤rudan halka yöneliktir. Devrimci Sol ‹ddiana-
mesi’nde geçen flu sözler bu amac› ortaya koymas› aç›s›ndan oldukça çarp›c›-
d›r:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 453

“... Halk›n tümden tedirginli¤i, ülkenin yaflanmaz bir ortama sokulup


bir baflka düflman ülke egemenli¤ine sokulmas› çabalar›, bu örgütün yap-
mak istediklerinin özetidir.” (Hakl›y›z Kazanaca¤›z I, s.41)
Ama ondan da önce, kontra takti¤i s›cak savafl›n içinde de devrimcileri ›s-
rarla bu eylem biçimlerinin içine çekmeye çal›flmak yönünde olmufltur. Devrim-
cilerin yapmayaca¤› ve onaylamayaca¤› bu eylem biçimleri devrimcilerin üs-
tüne y›k›lmaya çal›fl›l›rken, yo¤un terörle devrimciler de ayn› yönteme baflvur-
maya zorlan›yordu. Kontran›n bu takti¤i büyük ölçüde tutmam›flt›r. Solda yer
yer bu bask›lanma alt›nda “onlar yap›yorsa biz de yapal›m, biz de tarayal›m”
türü e¤ilimler ortaya ç›kmas›na, yer yer kolayc› bir eylem tarz›n›n tercih edil-
mesine ra¤men, faflist teröre karfl› devrimci fliddet temelinde en üst düzeyde
mücadeleyi sürdüren Devrimci Sol’un ilkeli prati¤i, bunun önündeki as›l engel-
dir. Ne ayd›nlar›n katledilmesini, ne de bu tür kitle katliamlar›n› devrimcilerle
bütünlefltirememifller, tersine genifl kamuoyunda bu tür eylemler olunca, akla
gelen ilk fail faflistler olmufltur. Ancak, gerek sol içi fliddetin vahim derecedeki
yayg›nl›¤›, gerekse de çeflitli gruplar›n eylemlerinde yeterince özen gösterme-
mesi, yer yer bu tür iddialar›n inand›r›c›l›k kazanmas›na da neden olabilmifl-
tir.
1980’li y›llar›n sonlar›nda kontrgerilla eylemlerinin as›l hedefi, halk›n dev-
rimci fliddetini ve adaletini gölgelemeye yöneliktir; Silahl› mücadelenin cunta-
n›n ard›ndan ilk alt› ay›n sonras›nda büyük ölçüde tasfiye edilmesi nedeniyle,
bu dönemde çok öne ç›kan kontra eylemleri görülmez. Kontrgerillan›n ideolo-
jik, demagojik propaganda faaliyetleri, devrimcileri karalamaya yönelik psiko-
lojik savafl› bas›n ve TV arac›l›¤›yla alabildi¤ine yo¤unlaflm›flt›r, ancak bu da-
ha çok bir propaganda kampanyas› biçimindedir. Devrimcileri hapishanelerde
teslim alma ve kamuoyuna bunu gösterme oligarflinin as›l politikas›d›r ve kontr-
gerillan›n yo¤unlaflt›¤› alan da hapishanelerdir. Kontra eylemlerin önce tek
tek, sonra da çok daha yo¤unlaflm›fl olarak ortaya ç›k›fl› ise 80’li y›llar›n son-
lar›d›r.
1980’li y›llar›n sonlar›, devrimci mücadelenin yeniden geliflti¤i y›llard›r.
Kürdistan’daki gerilla mücadelesinin d›fl›nda ülke genelinde bir geliflme söz ko-
nusudur.
1 May›s 1989’da oligarfli bu geliflmeyi bast›rabilmek için gösterilere silah-
la müdahale eder. Devrimci Sol Güçler’in üzerine aç›lan ateflte Mehmet Akif
Dalc› katledilir. Ama art›k süreç farkl› geliflecektir. Y›llard›r her türlü pervas›zl›-
¤› yapan ve yapt›¤›n›n yan›na kar kalaca¤›n› düflünenler, yan›ld›klar›n› göre-
ceklerdir.
K›sa bir süre sonra Mehmet Akif Dalc›’n›n katili Kaz›m Çakmakç› adl› po-
lis, örgütümüz taraf›ndan cezaland›r›ld›. Bu cezaland›rma, uzun bir aradan
sonra yap›lan ilk cezaland›rma eylemidir. Çeflitli kesimler üzerinde sars›c› bir
etkisi oldu. Eylemin önemi, esas›nda yaln›zca bir katilin cezaland›r›lmas› de-
¤il, devrimci mücadelenin yeniden silahl› mücadelenin temel oldu¤u bir rotaya
oturmas›n›n ifadesi olmas›d›r.
‹flte bu nedenle kontrgerilla da daha bafltan sürece müdahalede bulunur ve
katil polisin cezaland›r›lmas› eyleminden hemen sonra, Prof. Muammer Aksoy
katledilir. Kontra eylemi bir çok bak›mdan 12 Eylül öncesinin Bedri Karafaki-
454 Miliyetçilik Ç›kmaz›

o¤lu, Cavit Orhan Tütengil, Abdi ‹pekçi cinayetlerine benzemektedir.


Kontrgerilla küçük-burjuva ayd›n kesimleri hedef seçiyor, ilk aç›k sonucu da
onlar üzerinden almay› amaçl›yordu. Nitekim 12 Eylül öncesi oldu¤u gibi, Mu-
ammer Aksoy’un katledilmesinden sonra da reformist sol ve ayd›nlar, hep bir-
likte “provokasyon”, “terörizm” diye aya¤a kalkt›lar. Ama provokasyon dedik-
leri, terör dedikleri Aksoy’un katledilmesi de¤il, devrimci mücadelenin gelifli-
miydi. Kontrgerilla, eylemiyle küçük-burjuva kesimlere ve statükocu sol kesimle-
re, “devrimci mücadele ve halk›n devrimci fliddeti geliflirse, bu tür fleyler de
olur ve sizin rahat›n›z da bozulur” diyor ve onlar› devrimci mücadeleye karfl›
ç›kmaya ça¤›r›yordu. Provokasyon edebiyat›yla halk›n fliddetine karfl› ç›kmak,
gerçekte kontran›n bu ça¤r›s›na uymak demekti. Ve ne yaz›k ki ülkemiz ayd›n›
ve statükocu solu s›k s›k bu oyuna düflüyordu.
Bu kesimlerin “devrimci eylemleri, ‘terörizm’ diye göstermeleri yeni bir olay
de¤ildi. Türkiye devrimci hareketi 1971 silahl› ç›k›fl›ndan bu yana hep böyle
süregelmifltir. 12 Mart 1971, 1975-80, 12 Eylül’den günümüze kadar sözcük-
ler de de¤iflmemek üzere hep ayn› fleyler söylenmifltir: ‘Anarfli, terör, cunta ge-
lir’ vb...”
Oysa çok aç›kt›: Oligarfli, devrimci mücadelenin geliflti¤i her yerde, ölüm
mangalar›, özel savafl gruplar›, sivil faflist hareket gibi örgütlenmelerine provo-
kasyon eylemleri yapt›r›p devrimcilere mal etme, hedefsiz bombalama ve sa-
botajlarla kargafla yaratma, ortada ve karizmas› olan kiflileri katlederek “flid-
dete karfl› olma psikolojisi” yaratma taktiklerini uygulamaktayd›. Bir anlamda
“iflte, devrimciler fliddete baflvurursa, sa¤c›lar da, devlet de baflvurur, kaos kar-
gafla do¤ar, var olan haklar da k›s›tlan›r” düflüncesini yarat›p, kamuoyunun
devrimci harekete karfl› ç›kmas› sa¤lanmak isteniyordu.
Bunda belli sonuçlar da al›yordu oligarfli. O zaman fiubat 90 tarihli Çö-
züm’de belirtti¤imiz gibi; “Reformist sol ve ayd›nlar dünyada olan biten bu
gerçekleri bilmelerine karfl›n, oligarflinin M. Aksoy gibilerini hedeflemesi
karfl›s›nda panik ve korkuya kap›larak tutars›z, nesnel gerçe¤e uymayan
yorumlarla faflizmin yapmak istediklerine objektif olarak destek oluyor-
lar”d›. Hemen “12 Eylül öncesine mi dönüyoruz?” sorular› sorulup “yeni cun-
ta haz›rl›¤›” tahlilleri yap›lmaya baflland›.
Kontrgerillan›n bu eylemleri Çetin Emeç’in katledilmesi, Sedat Simavi’nin
mezar›na bomba konulmas› gibi provokasyonlarla devam etti.
Kontrgerillan›n oyunlar› bofla ç›kar›ld›; çünkü, karfl›s›nda halka zarar ver-
memeyi ilke edinen, kolayc›l›¤›, pragmatizmi reddeden bir eylem çizgisi var-
d›: Kontrgerillan›n o süreçteki benzer eylemleri, sol ve ayd›nlar›n yeniden “pro-
vokasyon edebiyat›”na sar›lmas›na yolaçt›ysa da, as›l olarak halk kitleleri nez-
dinde istedi¤i sonucu yaratamad›. Çünkü Devrimci Sol’un birbiri peflis›ra ge-
len silahl›, silahs›z yüzlerce eyleminde her fley çok aç›k ve netti.
Bilinen genel bir do¤rudur: Egemenler her zaman kendi fliddetlerini meflru
göstermek, ezilenlerin fliddetini ise mahkum etmek çabas› içindedirler. Devrim-
ci eylem, bunun tersini ortaya koymak durumundad›r. Devrimci eylem ezilenle-
rin fliddetinin tarihsel hakl›l›¤›na ve meflrulu¤una gölge düflürmeyecek, tersine
bunu kan›tlayacak bir çizgide geliflmelidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 455

Devrimciler için eylem “araç”t›r. Ancak, tarihsel hakl›l›¤› ve meflrulu¤u ta-


mamlayan ilkelerin terkedilip, s›n›f bak›fl aç›s›n›n kaybedildi¤i yerlerde eylem-
ler giderek politikan›n araçlar›, sürdürülüfl biçimleri olmaktan ç›k›p amaçlafl›r.
Silah ve politika aras›ndaki iliflki bozulur. Politika silahlara de¤il, silahlar poli-
tikaya kumanda etmeye bafllar. Kadronun, savaflç›n›n kafas›nda eylem amaç-
lafl›r. Bunun sonucunda ise, ne olursa olsun eylem yapma, düflman›n yönelimi
nas›l olursa olsun, ayn› biçimde cevap verme mant›¤›, eylem anlay›fl›na hakim
olur. Art›k amaç ortadan kaybolmufltur. Devrimci eylemin kitleleri örgütleme,
kitleleri devrime kazand›rma hedefi unutulup, bunu sa¤laman›n adeta güven-
cesi olan eylem ilkeleri rafa kald›r›l›nca, art›k o eylemle devrimci bir sonuç ya-
rat›lmas› da mümkün de¤ildir. Tersine kazan›lanlar bile kaybedilir.
Devrimci Sol’un ve DHKP-C’nin prati¤i böyle bir devrimci bak›fl›n ›fl›¤›nda
geliflti¤i içindir ki, 89-90’l› y›llarda silahl› savafl›n geliflmesine paralel olarak
art›r›lan kontra eylemleri etkili olamad›. Tersine devrimci çizgi, halkta yaratt›¤›
güvenin ötesinde düflman›n› bile kontrgerillan›n amaçlar›n›n tam tersi yönde iti-
raflara zorlad›. Örne¤in bir gazetenin “Do¤al gaz planlar› Dev-Sol’un elinde”
diye halk› pani¤e düflürmek, anarfli-terör demagojisini güçlendirmek için orta-
ya att›¤› habere iliflkin, o günün koflullar›nda M‹T, “Devrimci Sol halka zarar
veren eylem yapmaz” aç›klamas›n› yapmak zorunda kal›yordu. Devrimci
Sol’un eylemi yap›fl biçiminden, üstlenme anlay›fl›na kadar herfleyinin büyük
bir aç›kl›k ve netlik tafl›mas› karfl›s›nda, kontra taraf›ndan yap›l›p Devrimci Sol
üzerine y›k›lmaya çal›fl›lan tüm eylemler, yine sahibinin üzerinde kalm›flt›r.
Kontrgerilla politikalar›, soldaki sa¤c›laflma, düzen içileflme ve pragmatizm
üzerine oynam›fl ve sonuç alm›flt›r: Kontrgerillan›n özellikle silahl› mücadelemi-
ze yönelik provokasyon eylemlerinin örgütümüz nezdinde sonuçsuz kalmas›,
kontra eylemlerinden vazgeçilmesi anlam›na gelmedi elbette. Kontra sald›r›la-
r› küçük-burjuva ayd›n kesimleri, statükocu oportünizmi, o s›ralarda legal par-
ticili¤in yolunu düzleyen reformistleri silahl› mücadeleye karfl› ç›karmakta etki-
li oldu¤u sürece sürdürülecekti. Ancak kontra eylemleri bundan daha fazlas›n›
da amaçlayamaz haldeydi.
Ta ki, “kontraya hizmet eden eylemler”in belirgin bir art›fl göstermesine ka-
dar.
1992’nin bafl›nda bir gösteri s›ras›nda ‹stanbul Bak›rköy’de Çetinkaya ad-
l› bir al›fl verifl ma¤azas›n›n yak›lmas› ve 11 kiflinin ölümü, bu aç›dan adeta
bir dönüm noktas› olmufltur. Kontrgerilla bu ortam› f›rsat bilip kontra eylemleri-
ni yo¤unlaflt›r›rken, Çetinkaya eylemini gerçeklefltiren Kürt ulusalc› hareket de
bu eylemin muhasebesini yap›p halka özelefltirisini verecek yerde, ayn› çizgi-
yi daha de¤iflik biçimlerde sürdürüp teorize edince, süreç, kontra eylemlerin
ve kontraya hizmet eden eylemlerin birbirine kar›flt›¤› bir sürece dönüfltü.
Çetinkaya eylemi , devrimci bir eylemin ilkelerinin ayaklar alt›na al›nmas›y-
d›. Böyle oldu¤u için de devrimci bir sonuç yaratmad›, tersine kamuoyunda bü-
yük bir tepki do¤urdu. Ve sonuçta öyle bir ortam olufltu ki, özellikle ‹stanbul gi-
bi büyük kentlerde Kürtler adeta genel ortamlarda kendi kimliklerini ortaya ko-
yamaz hale geldiler.
Bu çizgiyi, olumsuz sonuçlar›n›n tüm netli¤iyle ortaya ç›kt›¤› daha o günde,
bir anlamda daha bafllang›c›nda elefltirdik, Kürt ulusalc› hareketi bu noktada
456 Miliyetçilik Ç›kmaz›

uyard›k: “Devrimcilerin eylemleri düflman›n hiçbir kural tan›mayan, her


türlü yöntemi kullanan ‘kirli savafl’› karfl›s›nda, duygusal, tepkici, ne
olursa olsun misilleme yapay›m mant›¤›yla gerçeklefltirilemez. Böylesi du-
rumlarda zaten fliddet bir araç olmaktan ç›karak amaçlafl›r... Karfl›-dev-
rimci provokasyon eylemleriyle aras›ndaki duvar Çin seddi kadar kal›n ol-
mazsa devrimci çizgi giderek belirsizleflmeye bafllayacakt›r. Hedefini flafl›-
ran fliddet kendini vurur. Devrimci tav›r al›fl bu ilkeyi bafltac› etmelidir.”
(Mücadele, 15 Ocak 1992, s.36)
Öyle bir eylemdi ki, sonuçta, o anda özel olarak hedef olmayan, ne olup
olmad›klar› bile bilinmeyen 11 insan ölmüfl, birço¤u yaralanm›flt›. Amaç fark-
l›yd› belki ama eylem aç›kça halka karfl› bir nitelik kazanm›flt›. Kontrgerilla ey-
lemleri alabildi¤ine yo¤unlafl›rken, halk›n bilincini buland›rmaya çal›fl›rken, bu
eylem kontrgerilla için adeta “ilaç” gibi geldi. Oligarfli tüm kurumlar›yla ola-
y›n üzerine yo¤unlaflt›. Burjuva bas›n manfletlerinde “intikam istiyoruz” diye
yazmaya bafllarken, “Hizbullah”, “Kemalist-Asker-Polis Örgütlenmesi” ad› al-
t›nda kontra örgütlenmeler mantar biter gibi ortaya ç›k›p yeni provokasyonla-
ra girifltiler.
Sürecin zararlar› halka karfl› sorumluluk duyan bir muhasebeyle asgariye
indirilebilirdi. Ancak bu süreç tersi yönde geliflti ve Kürt ulusalc›l›¤› bu eylem
çizgisini teorilefltirmeye yöneldi. Öyle ki eylemi elefltiren devrimci, demokrat
kesimler bile “Kürt köyleri yanarken neredeydiniz?” söylemiyle susturulmaya
çal›fl›ld›. Oysa mant›¤›n sakatl›¤› tam da buradayd›.
Devrimciler karfl›-devrimin, kontrgerillan›n yöntemiyle savaflamazlard›. Böy-
le savaflt›klar›nda amaç farkl›l›¤› ortadan silinir, kimin ne yapt›¤›, niye yapt›¤›
belirsizleflir ve geriye iflte o kaos, anarfli ortam› kal›r. Yani tam da kontran›n
amaçlad›¤› gibi.

Çetinkaya’dan Baflba¤lara Uzanan Çizgi; 2 Temmuz 1993’te S›vas’ta


faflist-gerici bir güruh devletin gözetiminde bir katliam yapm›fl, onlarca ilerici,
demokrat insan bu katliamda diri diri yak›lm›flt›. Bu katliamdan bir süre sonra
Erzincan’›n Sünni Türk köyü Baflba¤lar’da da bir katliam yafland›. Devrimci,
demokrat kamuoyunun, halk›n hiç kuflkusu yoktu ki bu katliam› yapan kontrge-
rillayd›.
Hiç tereddütsüz flunlar› yazd›k o zaman: “Bu katliam oligarflinin halkla-
r› birbirine düflman etmek, din ve milliyetler çeliflkisini körüklemek için
düzenlenmifltir.
Oligarflinin halklar› birbirine düflman etmek isteyen takti¤i gündeme
sokulmuflken, bu tür bir katliam› devletten baflka kimse yapm›fl olamaz.
Baflba¤lar katliam› düpedüz bir provokasyon eylemidir... Bu katliamdan
sonra, oligarfli günlerce iletiflim araçlar›nda, camilerde, mahallelerde, ifl-
yerlerinde Sünni halk›n devrimci ve Alevilerce katledildi¤ini, Sünni halk›n
oldu¤u yerleflim birimlerinin sald›r›ya u¤rayaca¤› propagandas›n› yap-
m›flt›r.
Baflba¤lar katliam› boyutunda olmasa da, Erzincan ve Dersim’de de
Sünni Türk köylerine yer yer sald›r›lar devam etmifltir... Bunlar›n devrim-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 457

cilerin ifli olmad›¤› ve devrimcilerin bundan hiçbir ç›kar›n›n olamayaca¤›


halka anlat›lmal›d›r. Böylesi politikalardan oligarfliden baflka kimsenin
bir ç›kar› olamaz. Bu tür yöntemleri devrimciler asla kullanmaz ve tasvip
etmezler.” (Mücadele, 4 Eylül 1993)
Ancak gerçek farkl›yd›. “Eylem” PKK’l›lar taraf›ndan gerçeklefltirilmiflti.
fiunlar› yazd›k yine o zaman:
“Devrimciler karfl›-devrim cephesini büyütmeyi de¤il, küçültmeyi he-
deflerler. S›n›fsal olarak emperyalizm ve oligarfliyle çeliflkileri olan tüm s›-
n›f ve tabakalar› devrim cephesine katmak için taktiklerini ve eylem he-
deflerini itina ile belirlerler. Tüm bunlar› yaparken de, gelece¤in devrimci
halk iktidar›n›n kurucular› olarak, faflist-burjuva adaletiyle devrimci ada-
letin farkl›l›¤›n› hiçbir belirsizli¤e yer vermeden halka gösterirler. Bu an-
lamda devrimcilerin her eylemi ve her tavr› halka devrimci iktidar sözü
verenlerin anlay›fl›n› yans›tmal›d›r. Do¤al ki, oligarfliyle ayn› taktikleri
kullanmak ya da devrimci adaletle burjuva adaleti aras›ndaki kal›n çizgi-
leri göstermemek, belirsizlikler yaratan her türlü eylem ve davran›fl, oli-
garflinin ifline yarayaca¤› gibi devrimci adaleti de tart›fl›l›r hale getirecek-
tir.”
Getirmifltir de. Çetinkaya örne¤inde oldu¤u gibi, PKK bu eylemin de hesa-
b›n› halka vermemifltir. Y›llar sonra bu eylemin “iradi” olmad›¤›n› söyleyip ey-
lemin sorumlulu¤unu “baz› kiflilere” y›kman›n ise bu eylemin olumsuz sonuçla-
r›n› ortadan kald›rmak bak›m›ndan hiç bir önemi, anlam› yoktur ve olmam›flt›r.
Zaten bu tür eylemler PKK’n›n prati¤inde bir-ikiyle s›n›rl› kalmayan bir yo¤un-
luktad›r. Do¤rudan bir talimat sonucu yap›lm›fl olsun ya da olmas›n, izlenen
çizgi, milliyetçili¤in dar ufku, bu tür eylemleri ortaya ç›karan as›l zemindir. Bu
zemin sorgulanmadan bu tür eylemler de do¤all›kla sürecektir. Sürmüfltür. Ha-
la da devam etmektedir.

Kat›ks›z Milliyetçilik, Pragmatizm ve Sonuçta Gerilla Eyleminin Kur -


tulufl’a De¤il, Oligarfliyle Pazarl›¤a Hizmet Eder Tarza Dönüflmesi; Çe-
tinkaya’dan Baflba¤lar’a uzanan çizgi, PKK önderli¤i taraf›ndan teorize edil-
di¤i noktada yayg›nl›k kazanm›fl, Kapal›çarfl›’y› bombalar›z tehditlerinden
trenlere, otogarlara bomba koymaya kadar uzanan bir seyir izlemifltir.
“Halk›m›z› göç ettirmeye devam ederlerse biz de göç ettirmesini bili-
riz...
“... Yak›l›p y›k›l›yor Kürdistan... Türkiye’nin de yak›l›p y›k›lacak yer-
leri vard›r. Kültür de¤erlerimiz talan edilmeye devam ederse, biz de kültür
de¤erlerine yönelebiliriz.” (Abdullah Öcalan)
Düflünce tarz› böyle ortaya konulmufltur. Burada kaba bir milliyetçilik ve mi-
sillemecilik vard›r. Oligarflinin göç ettirmekten amac› bellidir, ve o kendi poli-
tikalar› do¤rultusunda bundan belli yararlar da sa¤lar. Peki böyle bir politikay-
la devrimcilerin, ulusal kurtulufl savafl› yürütenlerin eline ne geçer?
Bu çizgi, oligarflinin Kürt-Türk çat›flmas› yaratmaya yönelik politikalar›na da
objektif olarak güç vermifltir. PKK sürekli olarak Türk Solu’nu Türk halk› içinde-
ki flovenizmi engelleyememekle suçlarken, hiç gözönünde bulundurmad›¤› nok-
458 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ta budur. Hem bu tür eylemleri yapacaks›n, hem bu tür anlay›fllar› teorize edip
savunacaks›n, sonra da flovenizmi engelleyememekle baflkalar›n› suçlayacak-
s›n! Tüm Türkleri düflman ilan eden ve öte yandan iflbirlikçi, toprak a¤as› de-
meden “Kürt ol da kim, ne olursan ol” diyen bir bak›fl aç›s›n›n sakatl›¤›na de-
falarca dikkat çekilmifltir. Ancak PKK’n›n prati¤inde ve söyleminde pek bir de-
¤ifliklik olmam›flt›r. Sen gel flovenizmi azd›racak, ona zemin olacak her fleyi
yap, sonra “Türk Solu”nu suçla. Bu ne halklar›n kardeflli¤ine, ne adalete s›¤ar.
Oligarflinin Kürt-Türk çat›flmas› yaratmaya yönelik politikalar› karfl›s›nda iz-
lenecek politika belliydi; halklar›n kardeflli¤ini esas alan bir propaganday›
yükseltmek. Ama sadece propaganda bunu sa¤lamazd› elbette. Tüm solun pra-
ti¤i de bu kardeflli¤i ifade etmeli, pratik propagandaya uygun olmal›yd›. “Ni-
tekim Sivas katliam› bunun bir momentiydi. Bu noktada devrimciler esas
olarak halklar›n kardeflli¤ini iflleyip din, mezhep ve tüm milliyetler teme-
linde halklar›n birlikte mücadelesini savunarak oligarflinin oyunlar›n›
bozmak durumundad›rlar. Baflba¤lar gibi katliamlar ise oligarflinin iste-
¤iyle çak›flan ve halklar›n kardeflli¤i yerine halklar›n düflmanl›¤›n› körük-
leyen bir ifllev görmüfltür.” (Mücadele, 4 Eylül 1993, s.61)
Trenlere, otogarlara konulan bombalar ne kazand›rm›flt›r? Bu sorunun ceva-
b› verilmelidir. Mücadeleyi mi gelifltirmifltir, büyük flehirlerdeki Kürt ve Türk
emekçilerinin örgütlenmesine mi hizmet etmifltir, halklar›n kardeflli¤ini mi güç-
lendirmifltir? Bunlar›n hiçbirine olumlu bir cevap verilemez.
Zaten PKK’n›n bunlar› amaçlamad›¤› da bellidir. Ya neyi amaçl›yordu?
Mesele oligarfliyi “s›k›flt›rmaktan” ibaretti. Gerilla savafl›, devrimci fliddet,
halk›n kurtuluflunu hedeflemekten ç›k›p oligarfliyi bir an önce masaya oturtma-
ya hizmet eder hale gelince, bu tür eylemlerin “amaca daha uygun” oldu¤u
düflünülebilirdi. Pragmatizm, gerilla savafl›n›n t›kan›kl›klar›n› da bu yolla açma-
ya çal›flacakt›. Pragmatizm, kendini eylemlerin üstlenmesinde de göstermifl, or-
taya güvenilmez bir “üstlenme” anlay›fl› ç›km›flt›. Eylemler yap›l›yor, kamuoyu
tepki gösterince de üstlenmeyip ortada b›rak›l›yordu. ‹flte otogarlara, trenlere
konulan bombalarla yap›lan bu eylemler, do¤rudan s›radan halk› hedefleye-
rek, halklar›n kardeflli¤ini dinamitlemifl, kontrgerillan›n devrimci eylemleri ka-
ralamak, onlar›n hedeflerini bulan›klaflt›rmak amaçlar› için, “terörizm” dema-
gojisi için bulunmaz nimet olmufltur.
Fark›n belirsiz hale geldi¤i noktada, kontrgerillan›n manevra ve eylem ala-
n› genifllemifl demektir ve art›k bu noktada bir “kontra eylemi”ni “üstlenmek”
de do¤al hale gelir: Muhasebesi yap›lmayan ve esas olarak da milliyetçilikten
beslenen pragmatizm nedeniyle sürdürülmesinde yarar görülen eylem çizgisi,
ilkesizli¤i, kolayc›l›¤› besleyip büyüterek devam etmektedir. Böyle oldu¤u için-
dir ki, sol ve halk nezdinde kontrgerilla taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i çok aç›k
olmas› gereken “Güçlükonak katliam›” gibi katliamlar da PKK’n›n üstüne y›k›l-
makta, kitleler kime inanaca¤›n› flafl›rmaktad›r.
Öyle ki bu flaflk›nl›k Kürt ulusalc› bas›nda bile art›k s›k görülür bir durum ol-
mufl, onlar da hangi eylemi nas›l de¤erlendireceklerini bilemez hale gelmifller-
dir. ‹flte “örnek” bir olay:
13 Ekim ‘97 tarihli Ülkede Gündem: “Giresun’un fiebinkarahisar ile
Miliyetçilik Ç›kmaz› 459

Alucra ilçeleri aras›ndaki karayolunda, seyir halinde olan ve cenazeden


döndü¤ü belirtilen bir konvoya silahl› bir grup taraf›ndan atefl aç›ld›. 2
kiflinin öldü¤ü, 1’i a¤›r 9 kiflinin de yaraland›¤› olayda, silahl› grup yol-
cular›n de¤erleri eflya ve paralar›n› da gasp etti.”
Ülkede Gündem, eyleme iliflkin ihtiyatl› bir dil kullan›yor. Silahl› grubun ge-
rilla m›, yoksa kontra m› oldu¤u belli de¤il. Ancak Gündem a¤›rl›kla “kontra”
oldu¤u kan›s›nda, çünkü “gasp etme” ifadesini kullan›yor.
13 Ekim’de MED TV’de eylem, bir kontra eylemi olarak veriliyor.
Ve 14 Ekim tarihli Özgür Politika: “Giresun’daki konvoya sald›r›n›n ar-
d›ndan aç›klama yapan ERNK: Sald›r› kontrgerillan›n iflidir. (Manfletten)
11 Ekim günü Giresun’un fiebinkarahisar ile Alucra ilçeleri aras›ndaki
karayolunda, seyir halinde olan ve cenazeden döndü¤ü belirtilen bir kon-
voya atefl aç›ld›... 2 kiflinin öldü¤ü, 1’i a¤›r, 9 kiflinin de yaralad›¤› olay-
da, kontrgerilla elemanlar› taraf›ndan yolcular›n de¤erli eflya ve paralar›
da gaspedildi.”
Bu da ayn› olaya iliflkin sonuncu al›nt›. Kas›m-Aral›k 1997 tarihli Alternatif
Dergisi; “Ay›n 13’ünde Giresun’a ba¤l› fiebinkarahisar ve Alucra ilçeleri
aras›nda gerillalar›n yapt›¤› yol kesme eyleminde, yolun yar›m saat dene-
timde kald›¤› ve kitleye propaganda yap›ld›¤› bildirildi. Kaçmak isteyen
bir arac› gerillalar›n taramas› üzerine (Radyo haberinden al›nan bilgiye
göre) 4 kifli yaraland› ve 3 kifli öldü. Bu vurulanlar›n yolun güvenli¤ini
sa¤layan faflist devriyeler oldu¤u ö¤renildi. Ayr›ca gerillalar›n eylem so-
nucu 2 tabanca, 1 el cihaz› ve 9 bin marka el koyduklar›, kitleninse 160
milyon TL ba¤›flta bulunduklar› haber al›nd›.” (Aktard›¤›m›z al›nt›larda 11
ve 13 Ekim diye ayr› tarihler geçmesi bir tarih hatas›d›r. Söz konusu bölgede,
söz konusu tarihlerde anlat›lan flekilde tek bir olay vard›r.)
Evet, bunlar çizginin belirsizleflmesinin sonuçlar›d›r. Ve bu öyle do¤al kabul
edilir hale gelmifltir ki, örne¤in bu yukar›daki olaya iliflkin ne bir düzeltme, ne
ek bir aç›klama da yap›lmaz. Rahatl›kla “kontra” denir, ayn› rahatl›kla da üst-
lenilir. Aradan aylar da geçse, o eylemi kimin yapt›¤› konusunda önünüzde bir
netlik olmaz. ERNK aç›klamas›n› esas al›rsan›z, kontrad›r. “En son aç›klanan›”
geçerli sayarsan›z, eylemi “Birleflik Kuvvetler” e ba¤l› gerillalar yapm›flt›r.
Devrimin de¤erleri ve mücadelenin geliflimi aç›s›ndan say›s›z olumsuzlu¤a
kaynakl›k eden bu eylem çizgisi a¤›rl›kl› olarak PKK prati¤inde somutlanmak-
tad›r. Ö¤retmenlere yönelik “toptanc›” eylemlerden rastgele bir maden oca¤›-
na girip orada insanlar› öldürmek, halka zarar vermeme, net mesaj verme, an-
lafl›l›r olma gibi devrimci eylem ilkelerinin terkedilip, politika olarak pragma-
tizmin, kaba milliyetçili¤in, kolayc›l›¤›n benimsenmesi sonucu gündeme gelmifl
ve her an da gelebilecek eylemlerdir. Bu tür eylemlerden bazen “k›sa vadeli
sonuçlar” al›n›r gibi de gözükebilir, ama bu sonuçlar bir müddet sonra ters te-
pecek, tersine dönecek sonuçlard›r. Ancak bu sonuçlar, yaln›zca yapan› de¤il,
tüm devrimcileri, tüm devrimci eylemleri olumsuz etkileyecek bir nitelik tafl›rlar.
Bu noktada PKK, bu tür eylemlerle tüm sola, devrimcilere zarar veren bir ko-
numdad›r.
Devrimci eylemin ilkeleri bellidir. O adaletli olacak, yaln›zca düflman›na,
460 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yaln›zca cezaland›r›lmay› hakedene vuracakt›r. Bu devrimci eylemin s›n›f teme-


lidir. Bu temele oturmayan eylem, çarp›tmalara, provokasyon ve demagojilere
aç›k olacakt›r. Kontrgerilla da taktiklerini bu yanl›fll›¤›n üzerine infla edecek,
bu zeminde genifl kitleleri etkileme olana¤› bulacakt›r.
Eylemlerimiz dostu düflman› ay›rdetmeli, halk›n can ve mal güvenli¤ini orta-
dan kald›ran›n bizzat faflizmin kendisi oldu¤unu kitlelerin gözünde netlefltirme-
li, kitlelere yönelmesi gereken hedefleri net olarak göstermelidir. Bunlar elbet-
te ki esas›nda devrimci eylemin alfabesidir ve kimsenin bilmedi¤i fleyler de¤il-
dir. Ancak sorun eylemlere yön veren politikalardad›r. Nas›l ki reformizm, sa-
vunucular›n› icazetçi, dejenere, insanlar› bakmaya bile utand›rtacak eylemlere
yönlendiriyorsa, kaba milliyetçilik ve pragmatizm de bu sonuçlar› do¤urmakta-
d›r. Devrimci eylem çizgisinden uzak bu anlay›fllara yönelik elefltiri, uyar› ve
önerilerimize ek olarak flunu belirtiyoruz; Parti-Cephe’nin 28 y›ll›k devrimci ey-
lem prati¤i, gerçekte tüm sol için ilkeleri, kurallar›yla, biçimi ve muhtevas›yla
bulunmaz ar›l›kta bir örnektir.
BÖLÜM 4

PKK
ve
DEMOKRAT‹K MÜCADELE
Miliyetçilik Ç›kmaz› 463

Mücadele
DEVLET HEP’L‹LERE “YA EHL‹LEfi‹N
YA DA G‹D‹N” D‹YOR

DEVLET
HEP’LİLERE,
“YA EHLİLEŞİN YA
DA GİDİN” DİYOR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
1 fiubat 1992
Say›: 37


nönü’den HEP’lilere uyar›.” Uzun süredir günlük bas›nda benzer bafll›k
alt›nda ve ayn› içerikte haberler yer al›yor. SHP bununla, bünyesine ald›-
¤› ve eritmeyi hedefledi¤i HEP’lilerin “sivrilik, h›rç›nl›k” olarak nitelendir-
di¤i yanlar›n› törpülemeyi ve istedi¤i noktaya getirmeyi amaçl›yor.
20 Ekim seçimlerine kendi deyiflleriyle “en onurlu yol” olan ba¤›ms›z aday
ç›kararak girmeyi de¤il de, “devrimci demokrat sol ittifak” dedikleri SHP ile it-
tifak yap›p girmeyi ye¤leyen HEP’liler, flimdi iki tarafl› bask› alt›nda kalman›n
tedirginli¤ini daha fazla hissediyorlar. Ama tüm bu rahats›zl›klara, hatta Leyla
Zana ve Hatip Dicle’nin bask› alt›nda istifaya zorlanmalar›na ra¤men SHP-HEP
ittifak›ndan taraflar flimdilik memnun görünüyorlar. Derinleflen çeliflkilere bak-
madan ifli idare etmeye çal›fl›yorlar.
Bu birbirine tahammülün alt›nda, 20 Ekim seçimlerinde SHP ile HEP’in niye
ittifak yapma gere¤i duymalar›n›n nedenleri yat›yor. Taraflar seçim öncesi ka-
falar›nda ölçüp biçerek kendileri için “en yararl›s›n›n” ittifaktan geçti¤ini gör-
müfllerdi. Gerçi HEP’liler ittifak öncesi “düzen partisi” ilan ettikleri SHP için kö-
tü sözler sarfetmifllerdi, ama ittifak sonras› bu sözlerin pek önemi kalmam›flt›.
‹ttifak›n taraflar›ndan SHP; devlet partisi misyonuyla hareket ederek Kürt halk›-
n›n d›fllanmas›n› ve tamamen sistem d›fl›na itilmesini önlemek istiyordu ve ön-
celikle sistemin ç›karlar›n› düflünüyordu. Ayr›ca Kürt halk› içinde sadece di¤er
partilerin taban› erimekle kalmam›fl, kendisinin kökleri de iyice zay›flam›flt›. Bu
h›zl› erimenin yan›nda HEP’in seçimlere girememesiyle parlamento d›fl›na aka-
cak olan oylar› toparlamak için, HEP adaylar›n›n kendi listelerinden seçimlere
girmesine evet denmiflti. Bu ittifak oligarflinin uzun vadede ehlileflmifl, zarars›z
ve kontrol edilebilir bir Kürt hareketi yaratma program›yla da iç içe geçmifl ve
bu ittifak için SHP’ye yeflil ›fl›k yak›lm›flt›. Kürt halk›n› HEP arac›l›¤›yla SHP’ye
ve oradan sistemin içine tafl›man›n hesaplar›, SHP-HEP ittifak›n› gerektirmiflti.
HEP için ise, sorun SHP ittifak›yla her fleyden önce kaç milletvekili ç›kar›r›m
hesab›nda dü¤ümleniyordu. Görünüflte Kürt halk›n›n parlamentoda sesi olmak
hesaplar› içerisindeydi. Ama tabii ki SHP ile ittifak bu görünüflün alt›nda çok
daha genifl amaçlara aç›l›yordu. SHP ile ittifak içinde HEP iktidar orta¤› yap›-
l›rsa, Kürt halk› rahatlat›lacak ve savafl hükümeti önlenebilecekti. Böyle bir ik-
tidarda demokratik aç›l›mlara bel ba¤lan›yordu. Koltuk say›s›nda fazla pürüz
ç›kmay›nca ittifak umuldu¤undan kolay gerçekleflti. ‹lkesizlik ve pragmatizm
üzerinde yükselen böyle bir ittifak›n sanc›lar›n›n süreklileflmesinde ve kroniklefl-
mesinde yad›rganacak bir yan olamazd›. Birkaç milletvekili koltu¤u kapmak
464 Miliyetçilik Ç›kmaz›

için sisteme çark edip, devletin gölgesine s›¤›nan HEP bununla da kalmam›fl
oluyor ve ittifak tam bir ç›kar ortakl›¤› görünümü kazan›yordu. Kürt halk› için-
de taban› olmayan sistem partilerinin, özellikle “Kürt sorunu karfl›s›nda 70 y›l-
l›k geleneksel politikan›n partisi SHP”nin Kürt halk› nezdinde yeniden meflru-
laflma ve güven oluflturma çabas›na ister istemez katk›da bulunuyordu.
Art›k Kürt gerçe¤ini tan›d›¤› söylenip, ittifak yap›lan SHP’nin Kürt Konferan-
s›’na kat›ld› diye yedi milletvekilini partiden ihraç etti¤i, Kürt sorununda gele-
neksel politikadan taviz vermedi¤i, yaflananlara gözlerini kapad›¤› unutulur gi-
der. Hatta kontrgerillan›n bir bir kaybetti¤i HEP’lilere sahip ç›k›lmazken, çiz-
meyi aflt›lar diye Leyla Zana ve Hatip Dicle istifa ettirildi. Seçimler yap›ld›, kol-
tuklar paylafl›ld› ve SHP listelerinden yirmi civar›nda HEP’li Meclis’te koltuk ka-
zand›. Ancak çok geçmeden ilkesizlik ve pragmatizmin sanc›lar› su yüzüne ç›k-
t› ve Meclis’te SHP içinde HEP’liler krizi patlak verdi. L. Zana ve H. Dicle’nin
yemin törenleriyle bafllay›p, HEP kongresinde süren ve SHP Grup Baflkan›
Mahmut Al›nak’›n iç güvenlik görüflmelerindeki konuflmas› ve kürsüden indiril-
mesi ile t›rmanan Meclis ve SHP içindeki HEP’liler krizi, oligarfli için tahammü-
lü zor bir durum ortaya ç›kard›. Hele de H. Dicle’nin yurtd›fl›nda yapt›¤› konufl-
malar -her ne kadar ben öyle söylemedim, çarp›t›lm›fl dese de- art›k kelle alma-
y› gerektirecek noktaya ulaflm›flt›. Bir yandan HEP’le Kürt halk› içinde kaç›rd›k-
lar› ipin ucunu yakalama, Kürt hareketini parlamento çat›s› alt›nda ve sistem s›-
n›rlar› içerisinde tutmaya çal›flan sistem partileri di¤er yandan HEP kökenli
SHP milletvekillerinin çizmeyi aflan tav›rlar› sonucu, ayn› parlamento çat›s› al-
t›nda bulunmaya tahammül gösteremeyerek sivri ç›k›fllar yapanlar›n cezaland›-
r›lmas›n› istemeye bafllad›lar. ‹nönü cezay› daha bafltan kesmifl, yemin törenin-
de ayk›r› davrananlar› partisinden istifa etmifl saym›flt›. Ama art›k kamuoyu ve
parlamento için bu yeterli ve tatmin edici olmaktan uzakt›. M. Al›nak’›n iç gü-
venlik ile ilgili görüflmelerdeki konuflmas›ndan sonra ç›kan olaylarda DYP mil-
letvekili Münif ‹slamo¤lu’nun “HEP’liler burada oldu¤u sürece bu ifl yürü-
mez.” sözleri, bir yerde sistem partilerinin hislerine tercüman oluyordu. Ancak
bununla da kal›nm›yordu. Ülkenin birlik ve beraberli¤ine toz kondurmayanlar,
s›ra kapaklar›n›n yetmedi¤i yerde kaba kuvvete baflvurup, Meclis kürsüsünden
konuflmac› indirebiliyorlard›. Burjuva bas›n her zaman oldu¤u gibi, bu kez de
HEP’lilere yönelik haçl› seferinin bafl›n› çekiyor, HEP’lilerin “z›p›r militan tav›r-
lar›” için cezaland›r›lmalar›n› fliddetle istiyordu. fiovenizm adeta flaha kalkm›fl-
t›. HEP’liler günah keçisi ilan edilmifl, üzerlerine gidiliyor, SHP’de illa ceza ola-
rak kelle isteniyordu. Bu kervana seçim öncesi federasyon demeçleri verdi¤ini
unutan Cumhurbaflkan› Özal da kat›l›yordu. Özal 12 kiflinin öldü¤ü Çetinka-
ya Ma¤azas› olay›ndan sonra “Destekçileri Meclis çat›s› alt›nda bar›na-
mazlar.” diyerek, bu konudaki düflüncesini ortaya koyuyordu. SHP, HEP’e yük-
lenmesi için dört bir taraftan s›k›flt›r›l›yordu. Öte yandan HEP kökenli milletve-
killerine yönelen flovenizm nöbetlerinden SHP de pay›n› al›yordu. Durumun va-
hameti, günlük bas›n›m›z›n “ünlü köfle yazar› ve özgürlük düflkünü” Oktay Ek-
fli’yi bile çileden ç›karm›fl olacak ki, ona “SHP’den ne köy olur ne kasaba” de-
dirtebiliyordu. Ülke bütünlü¤ünün kundakland›¤›n› görüp tedirginlik isterisine
kap›lanlar aras›nda Ecevit ön s›ray› yine kimseye kapt›rmam›flt›. Ecevit
Miliyetçilik Ç›kmaz› 465

“SHP’den ayr›lsalar da, ihraç edilseler de o yabanc› bayraklar SHP’nin


s›rt›ndan TBMM’ye girmifltir.” diyerek “Baflbu¤”nun koltu¤una aday oldu¤u-
nu gösteriyordu. SHP kendisine yönelik “Hep bunlar› bafl›m›za siz bela ettiniz.
Meclis’e anarfliyi soktunuz” suçlamalar›ndan fazlas›yla rahats›z olurken, tem-
kinli davranmay› yine de elden b›rakm›yordu. ‹ttifaka giderken ortaya koydu-
¤u misyonun gereklerine uygun davran›yordu. Yemin töreninin sonras› Zana ve
Dicle’yi istifa etmeye ça¤›rmakla yetiniyordu, ama Hatip Dicle’nin yurtd›fl›nda-
ki konuflmalar› barda¤› tafl›r›yor, Leyla Zana ve Hatip Dicle istifaya zorlan›yor-
du. Önceleri istifa etmemizi halk istemiyor, onlar atabiliyorlarsa ats›nlar diye
diretenler, yine sözlerini unutarak, istifa dilekçelerini imzal›yorlar, kurultay ön-
cesi ‹nönü’ye rahat bir soluk ald›r›yorlard›.
‹flin bir baflka gerçe¤i reformist politikalar›n pefline düflme ve demokratik
aç›l›mlar beklemeydi ki, DYP-SHP hükümetine bile böyle bir misyon yüklenerek,
destek esirgenmemiflti. Ama seçimler öncesi ve koalisyonun oluflumunun ilk
günlerinde söylenenler flimdilerde unutuldu, hiç sözü edilmiyor. SHP-HEP ittifa-
k›na demokratik bakanlar, olmad›k ifller yükleyenler, “SHP-HEP ittifak›na
destek verilmesinin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine nispi olarak et-
kisi olabilecektir” diyenler, “Afl›r› bir düzeye vard›r›lan kontrgerilla terörünü
önleyebilecektir.” diye düflünenler, koalisyona demokratikleflme ça¤r›s› yapan-
lar sözlerini de¤ifltirerek sadece legal mevzi elde etmek için parlamentoya gir-
dik demeye bafllad›lar. Geçmiflte söylenenlerin yerini yo¤un bir flekilde legal
mevzi kazanma söylemi doldurur oldu. Ki böyle oldu¤u düflünülse bile, illa da
legal mevzi kazanmak ad›na geleneksel politikaya, “özel savafla” güvenoyu
vermek mi gerekiyordu? Yeni hükümetten Kürt halk› için demokratik aç›l›m bek-
leyenler, umduklar›n› bulamad›lar. fiimdi yan›lg›lar›n›n flaflk›nl›¤›yla “fiefkat
ölüm getirdi.” demeye bafllad›lar. Kendilerini reformist politikalar›n peflinden
sürükleyenler, hükümete güven oyu verenler ve oy verilmesi gerekti¤ini söyle-
yenler de yo¤unlaflan bask›larda pay sahibidirler. Devrimcilerin politikalar›n›n
do¤rulu¤unu, reformist politikalara bel ba¤layanlar›n yan›lg›lar› daha aç›k or-
taya koymaktad›r. Reformist politikalarla bir yere var›lmayaca¤›n› söylemek
için ille de böyle bir deney yaflamak gerekmiyor. Yanl›fl politik tahlil ve de¤er-
lendirmelerin, dar deneycili¤in a¤›na düflmekle sonuçlanmas›, hiçbir fley olma-
m›flças›na bugün bu ittifak›n demokratikleflmeye aç›lan bir kap› oldu¤unu en
do¤ru taktik olarak savunanlar›, ittifak›n legal mevzi elde etmek için yap›ld›¤›
savunusuna itmifltir.
Bugün HEP sorunu SHP için iki yan› keskin b›ça¤› and›r›yor. Bir yan›yla SHP
uysallaflm›fl ve kendisine tabi bir Kürt hareketi yaratmak isterken, di¤er yan›y-
la da HEP’lilerin bu “çocukça h›rç›nl›klar›ndan” sürekli rahats›zl›k duyma çelifl-
kisini tafl›yor. Ama karfl›l›kl› yarar yine de birbirine katlanma yönünde a¤›r ba-
s›yor, istifalar sineye çekiliyor.
HEP ittifak›n›n ve seçim yenilgisinin hesab›n› sormaya haz›rlanan parti içi
muhalefetin nefesini her gün ensesinde hisseden ve kap›ya dayanan parti ku-
rultay›na HEP sorununu en az›ndan dondurarak, sivrilikleri geçici de olsa tör-
püleyerek gitmek isteyen ‹nönü, bas›na yapt›¤› aç›klamalarla bu tepkileri bas-
t›rmay› hedefliyordu. ‹nönü, “Bu arkadafllar daha önce bizden ayr›l›p, yeniden
466 Miliyetçilik Ç›kmaz›

partiye dönmüfl arkadafllard›r. E¤er SHP’de devam etmek istiyorlarsa HEP’le


iliflkileri olmad›¤›n› her f›rsatta göstermelidirler. E¤er HEP’e dönmek istiyorlar-
sa, kendileri bilir.” diyerek SHP’li olduklar›n› kan›tlamalar›n› istiyordu.
Önümüzdeki günlerin flimdiden neler getirece¤ini kestirmek kolay de¤il, an-
cak görünen o ki, SHP sürgit kronikleflmifl bir HEP’liler sorunuyla yaflamak iste-
meyecek, ehlileflmifl ve uyum sa¤lam›fl olan HEP’lilerin d›fl›ndakileri bünyesin-
den artmaya çal›flacakt›r. Son istifa ettirme olay› geliflmelerin bu yönde olaca-
¤›na iflaret ediyor. Bundan sonra öyle gözüküyor ki, sivrilenler ve ehlileflmeyen-
lerin sadece SHP’de de¤il, parlamento çat›s› alt›nda bile bar›nd›r›lmamas› için
her fley yap›lacakt›r.
Bugün HEP kökenli milletvekillerinin önünde iki yol vard›r. Ya zor ve onurlu
olan› seçip kendilerine yak›flt›rd›klar› gibi bir halk›n sözcüsü olman›n gerekle-
rini yerine getirip, Meclis kürsüsünü bu yönde kullanarak yeni mevziler kaza-
nacaklar, ya da geleneksel politikaya onay veren kovulduklar› grup toplant›la-
r›na, al›nmad›klar› Meclis salonlar›na dönecekler. SHP’de kalmakta ayak dire-
yenler tepkiler karfl›s›nda “tahammül edilebilir” bir çizgiye çekileceklerdir. SHP
de, sistem de HEP’lilerin önümüzdeki süreçte buna zorlayacakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 467

Mücadele
HEP, KES‹N TERC‹HE ZORLANIYOR

HEP, KESİN
TERCİHE
ZORLANIYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
15 fiubat 1992
Say›: 38

“B
ugün HEP kökenli milletvekillerinin önünde iki yol vard›r. Ya
zor ve onurlu olan› seçip kendilerine yak›flt›rd›klar› gibi, bir
halk›n sözcüsü olman›n gereklerini yerine getirip, Meclis
kürsüsünü bu yolda kullanarak yeni mevziler kazanacaklar, ya da gele-
neksel politikaya onay veren kovulduklar› grup toplant›lar›na, al›nmad›k-
lar› Meclis salonlar›na dönecekler, SHP’de ayak direyerek tepkiler karfl›-
s›nda ‘tahammül edebilir’ bir çizgiye çekileceklerdir. SHP de, sistem de
HEP’lileri önümüzdeki süreçte buna zorlayacakt›r.” (Mücadele, Say›:37,
Sayfa:8)
“Devlet HEP’lilere ya Ehlileflin ya da Gidin Diyor” bafll›kl› yaz›m›z›n üzerin-
den çok geçmedi, devlet ve SHP, HEP’lilere daha fazla yüklenmeye bafllad›.
Yemin töreniyle birlikte sistemin partilerinin, militarist güçlerinin, bas›n-ya-
y›n organlar›n›n sald›r›s› karfl›s›nda sürekli gerileyen HEP’lilerin nabz›n› yaka-
layan sistem, HEP’lileri iyice köfleye s›k›flt›r›p, art›k kesin tercihe zorluyor.
MGK toplant›s›nda “herkes tav›r koysun” diyerek do¤rudan HEP’lileri hedef
alan Özal’dan sonra, Çankaya’dan yap›lan resmi aç›klamada, HEP’lilerin
“TBMM kürsüsünde bu bölücü terör örgütü ile yandafl olup olmad›klar›n› ve on-
lar› destekleyip desteklemediklerini aç›kça beyan etmeleri” isteniyordu. De-
mokratikleflme iste¤iyle ve özel savafl›n önüne geçme düflüncesiyle, pefline ta-
k›ld›klar› SHP lideri ‹nönü, HEP’lilerin deste¤ini de alarak koltu¤una kurulduk-
tan sonra, devletin HEP’lilere yönelik ehlilefltirme politikas›n›n kararl› bir savu-
nucusu oldu¤unu gösteriyordu. “HEP’lilerin terörü k›namas›n›” Meclis gruplar›
toplant›s›nda isteyen ‹nönü “ya kal›n politikam›za ayak uydurun, ya da çekin
gidin” mesaj›n› veriyordu. Daha da ileri gidip “Art›k SHP’lileflin” diyordu.
Sistem HEP kökenlileri karfl›s›nda, iktidar›yla, muhalefetiyle blok halinde ta-
v›r koyarken, HEP’liler hala yalpal›yor, SHP’de, koalisyonda ayak diriyorlar.
Hükümetin politikas›yla devletin ve militarist güçlerin politikalar›n› birbirinden
ay›rarak, hükümetin demokratik aç›l›mlar›n›n ve özel savafl›n durdurulmas›n›n
önünde “görülmeyen devleti” engel olarak görme tavr› içine giriyorlar.
“Hükümet taraf›ndan bugüne kadar hiçbir somut ad›m at›lmad›. Dik-
kat edilirse, Demirel ve ‹nönü’nün görüflünden sonra, Do¤u’da bask› ve
fliddet t›rmand›r›lm›flt›r. Adeta ‘Bak sen flefkatli devlet falan dedin ama ol-
muyor iflte. Ancak bask›yla, fliddetle olur’ gibi bir mesaj verilmek isteni-
yor. Hükümet soruna demokratik yöntemlerle yaklaflmaktan vazgeçsin di-
468 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ye ne gerekiyorsa yap›l›yor. Devletin yöneticisi konumundaki hükümet,


görülmeyen devleti etkileyemiyor, denetimi alt›na alam›yor.” HEP Baflkan›
F. Yazar’›n bu aç›klamas›nda, hükümetten demokratikleflme beklentisinin hala
sürdürüldü¤ü görülüyor. Ama Demirel hiç tereddüte yer b›rakmayacak kadar
aç›k ve net olarak hükümetin tavr›n› koyuyor. Cudi’de gerçeklefltirilen dahil,
sürdürülen operasyonlarla ilgili sorulan soruya, “Yap›lan bütün operasyonlar
benim bilgim dahilinde yap›lm›flt›r.” cevab›n› verirken, görünmeyen devlet
dahil, devleti etkiledi¤ini, denetimi alt›na ald›¤›n› anlatmak istiyor. Kontrgeril-
lay› iktidara geldi¤inden bu yana a¤z›na almayan Demirel, devletin gizli sak-
l›s› olmad›¤›n› göstermifl oluyor. ‹çiflleri Bakan› ‹. Sezgin, kontrgerilla tart›flma-
lar›na aç›kl›k getirirken, hükümetin tavr›n› daha da aç›k olarak ortaya koyu-
yor. Sezgin’e göre, “Devlet terörü de yoktur, kontrgerilla terörü de.” Sezgin,
“E¤er bu kontrgerilla nerede ise, ne yapm›flsa, gelip bana söylesin” der-
ken, HEP’lilerin “devlet terörü de var” deyifllerini cevapl›yor.
Ama HEP’liler bütün bu olumsuzluklara ve kendilerinin SHP içinde eritilme
çal›flmalar›na ra¤men, SHP’den kopamad›klar› gibi, koalisyonu da destekle-
mekten vazgeçmiyorlar. Hatta zorla istifa ettirilen Leyla Zana ve Hatip Dicle,
‹nönü’den partiye dönmelerinin önündeki engellerin kald›r›lmas›n› isteyebili-
yorlar.
Geçti¤imiz günlerde yap›lan, ‹stanbul ‹l örgütünün 1. Ola¤an Kongresinde,
tart›flmalar SHP ile ittifak ve koalisyonun desteklenmesi, HEP’lilerin ve özellikle
Leyla Zana ve Hatip Dicle’nin parlamentodaki tavr› üzerine yo¤unlaflt›. Kong-
rede, “Bu ülkede ne Kürt halk›n›n Türk halk›na, ne de Türk halk›n›n Kürt
halk›na düflmanl›¤› vard›r. Ama bu ülkede her iki halka da düflman bir
yap› vard›r. O da resmi ideoloji dedi¤imiz 70 y›ll›k ideolojidir.” diyen HEP
Genel Sekreteri Ahmet Karatafl, nedense bu 70 y›ll›k ideolojinin en h›zl› savu-
nucular›ndan biri olarak gördükleri SHP ile ittifaka nas›l r›za gösterebildikleri-
ne bir türlü de¤inmiyordu. Konuflmas›n›n devam›nda, “TC’yi tan›madan bu
ülkede yapmak istedi¤imiz fleyleri baflaramay›z. Bu devlet anlay›fl›n› tan›-
madan halklar›n birlikteli¤ini, halklar›n ç›karlar›n› ve mücadelesini tan›-
mak çok zordur.” tespitini yap›yor, ama ‹nönü’nün, Demirel’in yanlar›na Ge-
nelkurmay Baflkan› Gürefl’i de alarak bölgeyi ziyaretine ne kadar katk›lar› olup
olmad›klar›na de¤inmiyor, geleneksel politikan›n sonuçlar›n›n önlenebilece¤i
beklentilerinin oluflmas›nda paylar›n›n olup olmad›¤›n› geçiyordu. Üstelik ki-
minle, nas›l ve hangi koflulda federasyon sorusunu cevaplamadan, mevcut sis-
temin varl›¤› koflullar›nda federasyondan söz edebiliyor. Ve “Biz çok aç›k ifa-
de ile diyoruz ki, neden olmas›n Ortado¤u halklar› aras›nda bir federas-
yon. Neden olmas›n ç›karlar› ortak, yaflamlar› ortak, yüzy›llard›r birlikte
yaflam›fl bu halklar›n eflit koflullara dayal›, bar›fl içerisinde bir federasyon
niye olmas›n” diyebiliyordu.
fiüphesiz, kongrede farkl› görüfllere de tan›k olunuyordu. Ama elefltiriler ce-
vaps›z b›rak›larak geçifltirilmeye çal›fl›l›yordu. Çal›flma raporunun okunmas›
üzerine söz isteyen konuflmac›lardan Üsküdar ilçe üyesi Ahmet Ünal, “(...)
Son bir-iki y›ld›r geliflen kitle eylemleri, Kürt halk›n›n devlet ve onun si-
yasal uzant›lar› olan kurum ve partilerden gittikçe kopuflunu yaratt›. ‹s-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 469

tisnas›z tüm partiler eriyip birer tabela partisine dönüfltüler. HEP’i kendi-
sine yak›n gören, ondan beklentileri bulunan kitleler, koptuklar› yere sü-
rüklenmifllerdir. ‹flte SHP ve HEP ittifak› bu rolü üstlenmifltir.” diyordu. Ko-
nuflmas›na HEP’li milletvekillerinin parlamentodaki tav›rlar›n›, baflka bir halk›n
milletvekillerinin tavr›n› örnek göstererek elefltiriyordu. ‹spanya’da 1984’te se-
çimlere kat›lan Bask halk›, Huari Batisuna önderli¤indeki halk cephesine oy ve-
rerek yedi milletvekili ç›karmay› baflarm›flt›. Bafl›ndan itibaren kararl› bir tav›r
sergileyen milletvekilleri, parlamentoya girip yemin etmeyi reddediyorlard›. ‹ki
y›l boyunca direnen ve uzlaflmac›, uyum sa¤lay›c› gelene¤i y›kmay› baflaran
Baskl› milletvekillerinin bu tavr›, halka örnek olurken, ölüm mangalar›n›n boy
hedefi haline gelmelerini de getirmiflti. Ölüm mangalar›n›n sald›r›lar› soruncu,
iki milletvekillerini de bu tav›rlar›n›n bedeli olarak “kurban” vermifllerdi. Ama
her fleye ra¤men, Huari Batisuna milletvekilleri mücadelelerini parlamento d›-
fl›nda sürdürüyor ve kendi istedikleri koflullarda parlamentoya kabul edilmele-
rini ‹spanya yönetimine kabul ettiriyorlard›.
Sistemin dayatt›¤› kurallara boyun e¤en, sistemin partilerinden bir fleyler
bekleyen HEP’liler, önümüzdeki baflar›l› örneklerden ders almal›d›rlar. Ama bu-
nun için zor ve onurlu olan› seçip, kendilerine yak›flt›rd›klar› gibi bir halk›n söz-
cüsü olman›n gereklerini yerine getirebilmelidirler. Gelenekler yaratmak, halk-
lar için demokratik-legal mevzi kazanmak uzlaflmaz bir mücadele sürecini ve
bedel ödemeyi gerektiriyor.
470 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
HEP’TE MANDACILIK

HEP’DE
MANDACILIK

Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele


26 Aral›k 1992
Say›: 26

H
EP, Meclis’teki Çekiç Güç oylamas›nda ‘hay›r’ diyemedi, ortak bir ta-
v›r dahi belirleyemedi. Oylama öncesinde Genel Baflkan Ahmet Türk
yapt›¤› aç›klamada, yap›lan tart›flmalarda kabul oyu verilmesinden
yana olan milletvekilleri ile red oyu verilmesini savunan milletvekillerinin ken-
dilerince hakl› gerekçeler önü sürdüklerini ifade ederek, ba¤lay›c› bir karar al-
mad›klar›n› bildirdi.
Küçük burjuva dar milliyetçi bak›fl aç›s›n›n bir ürünüdür bu. Kendi toprakla-
r›nda iflgal kuvvetlerinin varl›¤›n›n devam› için ‘evet’ demek, bir halk ad›na ko-
nufltu¤unu söyleyenler için utanç vericidir. Bu mandac›l›kt›r. Reddedilen bir
efendinin yerine baflka bir efendiye gönüllü köleli¤i kabul etmektir, ki bu önce-
kinden daha afla¤›lay›c›d›r. Yeni dünya düzeninin bafl efendisi Amerikan em-
peryalizmine kölece boyun e¤enler, Kürt halk› ad›na konuflamazlar. Amerikan
emperyalizminin, Amerikan bar›fl›n›n ne menem bir fley oldu¤unu tarihten ders
alarak ö¤renmifllerse, flimdi Ortado¤u’da Kürt halk›n›n yaflad›klar›na bir bak-
s›nlar yeter. Ama bir kez gözler dar milliyetçi bak›fl aç›s›yla boyanmayagör-
sün, Amerikan postallar›n›n Kürdistan topraklar›ndaki iflgali onlar› için hiçbir
fleydir.
Bugün Kürdistan’da terör estiren ordular kimin deste¤iyle sürdürmekte katli-
amlar›n›, silahlar nereden gelmektedir? TC ordusu kimin deste¤iyle Irak toprak-
lar›nda operasyonlar›n› sürdürüyor, kontrgerillac›lar hangi ülkede derslerini
al›p, Türkiye ve Kürdistan’da bu ö¤rendiklerini uyguluyorlar? Daha baflka so-
ruya gerek yoktur ama sonuç ortada. Kürt burjuva ve küçük burjuvalar›n›n pla-
tonik Amerikan aflk› devam ediyor. Bunun ad› bir kölelikten bir köleli¤e geçifl-
ten baflka bir fley de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 471

Mücadele
HEP YÖNET‹C‹LER‹
ANKARA DGM’DE

HEP YÖNETİCİLERİ
ANKARA DGM’DE

Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele


2 Ocak 1993
Say›: 27

1
9 Eylül 1992 günü Ankara’da yap›lan HEP II. Ola¤anüstü Genel Ku-
rulu’nda, “bölücülük”, “PKK propagandas› yapmak” vb. gerekçelerle
25 Eylül 1992 tarihinde gözalt›na al›nan ve içlerinde HEP Eski Genel
Baflkan› Feridun Yazar’›n da bulundu¤u 15 HEP yöneticisi hakk›nda aç›lan da-
va 25 Aral›k günü Ankara DGM’de bafllad›.
Aç›lan dava, devletin öteden beri HEP’e yönelik olarak sürdürdü¤ü komplo
ve sindirme operasyonlar›n›n en önemli aflamas›n› oluflturuyor. Devlet flimdiki
aflamada HEP’i tüm uzlaflmaya dönük politikalar›na ra¤men içine sindirebilmifl
de¤il, ama HEP’siz de yapam›yor. Çünkü HEP olmasa baflka birisi olacak ve
daha önemlisi Kürt halk›na yaslanacak, kendilerini fazla rahats›z etmeyen ve
ehlilefltirilmifl bir partiye ihtiyaçlar› da var. Ancak Kürt halk›n›n HEP yolu ile so-
runlar›n› kamuoyunun önüne getirmesinden, ulusal mücadelesinde bir basa-
mak olarak kullanmas›ndan rahats›zl›k duyuyorlar. HEP’in iki arada bir dere-
de kalm›fll›¤› devletin de zikzakl› politika izlemesini getiriyor. Bu nedenle HEP
Kürt halk›n›n sorunlar›na sahip ç›kma ve ba¤›ms›z bir çizgi izleme e¤ilimlerini
art›rd›kça, ona sald›rarak ehlilefltirmeye çal›fl›yorlar. Ama daha da ötesi gücü-
nü kontrgerilladan alan ve Ankara’da sürdürülen devlet terörüne deste¤ini esir-
gemeyenlerden biri olan DGM Bafl Savc›s› Nusret Demiral için HEP fazla ileri
gidiyor. Kontrgerilla için HEP’in bu hali bile tehlikelidir, tahammülsüzlü¤ü bu-
nu gösteriyor.
DGM savc›lar› HEP’in sessizli¤inden de cesaret alarak onun üzerindeki bas-
k›lar›n› ve tehditlerini art›rmakta ve giderek kendi kabullenecekleri noktaya
çekmeye çal›flmaktad›rlar. Dava bir yandan HEP’i daha çok köfleye s›k›flt›rmak,
di¤er yandan da onu bu s›k›flm›fll›k içerisinde ehlilefltirmek amaçl› olarak aç›l-
m›flt›r. Bir taflla iki kufl vurmak için HEP’in sürekli üzerine gidiyorlar.
(...)
472 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
KÜRD‹STAN ULUSAL MECL‹S‹ “B‹N
YILLIK ÖZLEM”E CEVAP OLACAK MI?

KÜRDİSTAN
ULUSAL MECLİSİ
“BİN YILLIK
ÖZLEM”E CEVAP Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
OLACAK MI? 27 fiubat 1993
Say›: 35

U
zun bir süredir, yurtsever hareketin gündeme sokmaya çal›flt›¤› “Kür-
distan Ulusal Meclisi” (KUM), Avrupa’da yap›lan seçimlerle bugün
kendisini bafllang›çtan farkl› tan›mlar bir duruma gelmifltir. Yurtsever
hareket, KUM’u neredeyse iki y›la yak›n bir süredir telaffuz etmektedir.
Kuflkusuz, mücadele içinde yeni örgütlenmeler, organlar her zaman olacak-
t›r, olmal›d›r da. Önemli olan bunun yerinde ve zaman›nda yap›lmas› ve mü-
cadeleyi zenginlefltiren, önünü açan, savafl› çeflitli cephelere yayacak ad›mlar
olmas›d›r.
Bugün için ister istemez KUM’dan ne beklendi¤i nas›l bir rol verildi¤i önem
tafl›maktad›r.
Bize böyle bir soruyu sordurtan, daha çok da KUM’un rolünün anlafl›lama-
mas›, ayr› tan›mlar yap›lmas› ve bugünden kendisine gerçekleflmeyecek görev-
ler üstlendirilmesidir.
KUM’la ilgili yap›lan de¤erlendirmeleri s›ralarsak bu durum daha iyi anla-
fl›l›r olacakt›r.
Örne¤in bir yerde;
“Ulusal Meclis, ulusun bütün s›n›flar›n› harekete geçiren, ona politik
kiflilik ve irade veren, var olan direnme mücadelesinin bütün ülke çap›n-
da yasallaflmas›d›r.” (Berxwedan- A. Do¤an, Say›:153 syf :9) denilerek “Ulu -
sun bütün s›n›flar›” buna dahil edilmektedir. Hemen flu soru kafalara tak›lmak-
tad›r: “Ulusun bütün s›n›flar›n›” savunmak ne kadar do¤ru olacakt›r. KUM’da
herkes temsil edildi¤ine göre KUM ezilen Kürt emekçilerini, Kürt halk›n› ne ka-
dar temsil edecektir?
S›n›fsal bak›fl belirsizlefltirildi¤i noktada burjuvazi de, toprak a¤alar› da,
köylüler de KUM içinde olacak demektir.
KUM konusunda baflka bir tespite gelince;
“... Meclis tüm Kürtleri temsil eden; en üst kurum olacak, yasalar ç›ka-
racak, uluslararas› alanda Kürtleri temsil edecektir.” (Berxwedan-Say›:153
syf: 6)
Burada da tüm Kürtleri temsil eden, ba¤lay›c› kurum olarak, yasalar ç›ka-
ran ve dünyada temsil yetkisi olacak roller veriyor kendine.
Herhalde en önemlisi flu olmaktad›r;
“... seçimler Kürdistan’›n dört parças›nda, Kürtlerin yaflad›klar› Sovyet
Miliyetçilik Ç›kmaz› 473

Cumhuriyetlerinde ve Kürdistanl›lar›n yaflad›¤› 11 Avrupa ülkesinde...”


(age) diyerek s›n›rlar da en genifl flekliyle ifade edilmektedir.
Özetlersek; KUM “bütün s›n›flar›” hareket geçirecek, “devletleflmenin” bir
ifadesi olacak, denge aflamas›na tekabül edecek, tüm dünya Kürtlerini temsil
edecek, kanun yapacak, uygulayacak bir kurum, en üst organ olarak görülü-
yor.
Nereden bak›l›rsa bak›ls›n, bugün ortada tüm Kürtleri temsil edebilecek bir
yap› yoktur. En baflta pratik olarak Kürdistan parçalar›n›n durumlar› özellikle
buna engeldir.
KUM’un yetki ve yapt›r›m gücü ne olacakt›r? Do¤al ki, KUM’u ba¤layan ka-
rar mekanizmas›nda PKK olacakt›r. KUM kararlar› da ister istemez PKK ve yan
organizasyonlar›n› ba¤layabilir.
KUM tan›mlan›rken Kürt ulusunun “bütün s›n›flar›”ndan bahsedilmektedir.
Burada s›n›fsall›k ortadan kald›r›lm›flt›r. Biz PKK’n›n Kürt milliyetçili¤ini eleflti-
rirken, her fleye Kürt ulusal bak›fl aç›s›yla yaklaflt›¤›ndan söz ederken Kemalist
olmakla suçlan›yoruz. Peki, ulusal hareket bu durumu neyle aç›klayacakt›r? Ye-
ri gelince Marksistlik kimseyi b›rak›lm›yor ama, ulusal kurtulufl yolunda önemli
bir ad›m olarak nitelenen ve ad› ulusal meclis olarak tan›mlanan bir kuruma
burjuvaziden toprak a¤alar›na kadar bütün s›n›flar dahil edilebiliyor.
KUM, Kürt emekçi s›n›flar›n› temsil etmekten çok, yurtsever hareketin bu sü-
rece denk düflen bir örgütlenmesi olmaktad›r.
KUM’a verilen rollerin, ne kadar›n› yapabilece¤ini zaman daha iyi göste-
recektir. Ama gerçek olan bir fley var ki, KUM yurtsever hareketin iradesini
yans›tacakt›r.
KUM yurtsever hareketin bugünkü politikalar›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. “Ulu-
sal Meclis”, “Konsey” ya da “fiura”lar biçiminde organlar, özgün yanlar›na
karfl›n her ulusal ya da sosyal kurtulufl hareketinin gündeminde olmufl ama bir
bütün olarak da halklar›n iradesini yans›tm›flt›r.
Örne¤in Filistin’de, ulusal meclis çeflitli e¤ilimleri ba¤r›nda tafl›m›fl ve Filis-
tin halk›n›n iradesi olabilmifltir.
El Salvador’da yine de¤iflik organlar oluflturulabilmifltir.
Sorun bu tür kurumlar›n olmas›ndan çok, ne zaman nas›l örgütlenildi¤i, ro-
lü ve ne yap›lmak istendi¤idir. Filistin halk›n›n silahl› direniflinin tasfiye edilme-
si sonucu, bu meclis giderek her fleyin yerine konulmufl ve FKÖ bütünüyle dip-
lomasiyle ifl bitiren bir örgüt haline gelmifltir.
Bugünkü ç›kmaz›n›n temel nedeni budur.
Ulusal hareket elbette kendini farkl› tan›mlama hakk›na sahiptir. Ama bu bü-
tün bir Kürt halk› oldu¤unda durum daha farkl› olacakt›r.
Türkiye ve Kürdistan’da devletle savafl›n boyutland›¤› flu kesitte, silahl› mü-
cadelenin boyutland›r›lmas› sorununa daha çok kafa yormak gerekirken, s›k
s›k “siyasal aç›l›m”dan, “ateflkes”ten söz edilmesi ve ard›ndan KUM’un olufltu-
rulmas› gelecek aç›s›ndan böyle bir tehlikenin de varl›¤› anlam›n› tafl›maktad›r.
Ulusal hareket bugün Avrupa ile s›n›rl› kalan ve daha çok diplomasi alan›n-
da ad›m atacak bu tür bir örgütlenmeye çok özel bir rol yüklemektedir.
“Avrupa’da yaflayan Kürt toplumu taraf›ndan seçilen KUM milletvekil-
lerinin bafllatt›klar› açl›k grevinin yank›lar›... as›l yank›s›n› diplomatik
474 Miliyetçilik Ç›kmaz›

alanda bulmufltur. Avrupa’n›n çeflitli demokratik kurulufllar›, demokrat


insanlar› Avrupa hükümetleri ve Avrupa toplulu¤u nezdinde meflru bir si-
yasal aç›l›m yaratm›flt›r.” (Y. Ülke, say›:121, 14-20 fiubat 1993)
Yukar›daki tespitler de söylediklerimizi do¤rular niteliktedir. Pratik görünü-
mü itibar›yla kendine diplomatik bir misyon biçen KUM’un oynayaca¤› rol bu
çerçevede olacakt›r.
Türkiye ve Kürdistan’da mücadeleyi siyasal alanda kucaklayacak örgütlen-
meler elbette olacakt›r. Yine savaflan, iktidar sorunu olan bir hareketin “devlet -
leflme” gibi bir ad›m› olmas› gereklidir. Ancak do¤ru olan bunu yerinde, za-
man›nda yapmak, rolünü aç›k biçimde tan›mlamak ve silahl› mücadeleye hiz-
met edecek hale getirmektir.
Parti toplant›lar›na kat›lan, düzenleyen, ifllevi son derece s›n›rl› olan KUM
belki Kürt halk›nda var olan bin y›ll›k özleme bir cevap gibi gösteriliyor.
Kürt halk›nda mücadele elbetteki coflku, kimlik ve kiflilik yaratm›flt›r. Ama
bunu KUM gibi yap›larla yapmak, sürdürmek oldukça zordur.
Bugün yap›lmas› gereken fley ulusal mücadeleyi boyutland›rmak, diploma-
siyi abartmamak, “siyasal çözüm” ad›na bir fleylerden vazgeçmemektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 475

Mücadele
YEN‹ VE DAHA GÜÇLÜ NEWROZ

YENİ VE DAHA
GÜÇLÜ NEWROZ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
13 Mart 1993
Say›: 37

H
er y›l oldu¤u gibi bu y›l da oligarfli günlerce önceden Newroz kabu-
su görmeye bafllad›. Özellikle geçen y›llardan ç›kard›¤› derslerle de
bu y›l Newroz’a karfl› flimdiden güç gösterilerine bafllad›. Ne paha-
s›na olursa olsun, Kürt halk› nezdinde Newroz bir mücadele günü, ulusal uya-
n›fl günü ve mücadelenin yükseltildi¤i bir dönem olmamal›yd›.
Günlerce önceden bafllat›lan sald›r› provalar›n›n, psikolojik savafl›n ve güç
gösterilerinin amac› bellidir. Bütün bunlarla korku ve kaos yarat›larak radikal
kitle hareketinin geliflmesi engellenmeye çal›fl›l›yor.
Oligarfli Newroz için flimdiden teyakkuza geçerken gereken mesajlar› da
vermeye ve ortam› kendi lehine çevirmeye gayret ediyor. Kitlesel kat›l›m› engel-
lemek için de “kan dökülecek” yorumlar›yla s›k s›k geçmifl y›llardaki Newroz
katliamlar›na ça¤r›fl›m yapt›rmaktad›r.
Nitekim son sald›r›lar dört ana bölgede yo¤unlaflm›fl durumda. 8 komando,
4 piyade, 1 mekanize, 4 batarya taburunun yan› s›ra 12 da¤ komando bölü-
¤ünün kat›ld›¤› operasyonlara hava deste¤i de sunuluyor. Bu bölgeler Kürt
halk›n›n mücadelesinin ve gerilla sald›r›lar›n›n yo¤unlaflt›¤› yerlerdir.
Oligarfli klasik “yasak”, “sald›r› ve katliam” politikalar›n› bugün de devam
ettirirken göstermelik olarak ama ayn› zamanda da s›n›rlar›n› kendi çizece¤i
Newroz kutlamalar›na izin verdi¤ini aç›klam›fl bulunuyor.
Newroz Kürt halk› aç›s›ndan yeni bir soluk, yeni bir dönüm noktas› olsun is-
temiyor. fiimdiden ipleri s›k› s›k›ya tutmaya çal›flmas›n›n nedeni budur. Kürt
halk›na aç›kças› soluklanma imkan› vermek istemiyor. Onun için yeni jandar-
ma genel komutan› Kürdistan’a gidiyor ve bu s›cak dönemin bizzat yönlendi-
ricisi olmak istiyor. Yeni haz›rl›klar yap›larak Newroz için “hareket merkezi”
ad› alt›nda kirli savafl› yürütecek bir organizasyon bile kuruluyor.
Foça, Bolu ve Kayseri komando okullar›ndan yeni birlikler kayd›r›l›rken
üçüncü orduya ba¤l› birlikler de yeni takviyelerle operasyonlara kat›l›yor.
Oligarfli bugün geçen y›l oldu¤u gibi Newroz’u ola¤anüstü gerginlik orta-
m›nda geçirmek istemiyor. Bu günü mümkün oldu¤unca daha az hareketlilik
içerisinde fakat her fleyiyle kontrol alt›na alarak geçifltirmek istiyor. Bu yüzden
de bir yandan tansiyonu yükseltecek davran›fllardan mümkün oldu¤unca kaç›-
n›rken, di¤er yandan askeri y›¤›nak, tehdit ve gözda¤› ile Kürt halk›n› pasifi-
ze etmeye, Newroz’da evlerine hapsetmeye çal›fl›yor. Oligarfli bu hedeflerine
476 Miliyetçilik Ç›kmaz›

varmak için de kimi yerlerde kutlamalara ses ç›karmazken, kimi yerlerde çeflit-
li boyutlarda sald›r›lara giriflebilir. Hatta Kürt halk›n›n mücadelesini geriye gö-
türmek için f›rsatlardan yararlanmaya çal›flacakt›r. Zarars›z ve kendisi için kul-
lanabilece¤i bir Newroz aramaktad›r.
Bu konuda HEP ise, bar›flç› Newroz kutlamalar› mesaj›n› veriyor. Elbette
Newroz’u kutlamak gerek ama bu devletin çizdi¤i s›n›rlar içine hapsolarak ol-
maz.
Burjuva bas›n› HEP’in bu giriflimlerini “HEP’ten bar›fl ata¤›” olarak verdi.
HEP yetkilileri ‹çiflleri Bakan› ve Baflbakan nezdinde de giriflimlerde bulundu-
lar. Devletin yetkilileri bu görüflmelerde flov yapmaktan öteye geçmediler. HEP
örgütleri ‹stanbul, ‹zmir, Bursa, Adana ve Mersin’de stadyumlarda Newroz kut-
lamalar› için baflvuruda bulundu.
HEP Genel Baflkan› Ahmet Türk; “Newroz’un bayram havas› içinde geç-
mesi için giriflimlerimizi sürdürüyoruz. Endiflemiz bir k›v›lc›m›n beraber-
ce getirece¤i büyük olaylar. Bunun için Baflbakan ve ‹çiflleri Bakan›’na
kayg›m›z› ilettik.” (4 Mart 1993-Günayd›n)
HEP geçen y›lki gibi bir katliamdan, bir provokasyondan korkuyor. O katli-
am›n yarat›c›s› devlettir. Ve devlet katliam korkusuyla Newrozu sahiplenilmesin
istiyor. Korkmak yerine kararl›l›k sergilemek ve aç›k bir politika izlemek en
do¤ru olan›d›r. HEP, Newrozlar› salonlara hapsetmeye çal›fl›yor.
Peki izin verilmezse ne olacakt›r? Bu noktada önemli olan Newroz’u her ko-
flulda kutlama (yasal-yasad›fl›) mant›¤›na sahip olmakt›r. Newroz konusunda
yasal ad›mlar at›lm›yorsa fiili kutlamalar olabilmelidir. Newroz sadece salon-
lara hapsedilmemeli, Serh›ldanlar›n, kitle hareketlerinin yarat›ld›¤› bir biçime
dönüflmelidir.
Devletin pasifikasyon politikas›n› k›rman›n, mücadeleyi yükseltmenin bir ba-
sama¤› olmal›d›r bu y›lki Newroz. HEP tabii ki soruna sadece yasak savma
mant›¤›yla yaklafl›yor. Onun için Nevroz’u salon toplant›lar›na hapsetmekten
kaç›nm›yor. Newroz kutlamalar› Kürt halk›n›n en do¤al hakk›d›r. Ve bu hak
için bedel ödenmifltir. O nedenle Newroz gerçek bir mücadele gününe dönüfl-
melidir. Bu da korkarak, çekinerek “kan dökülecek”, “provokasyon olacak” gi-
bi bir yaklafl›mla olmaz.
HEP bu tür yöntemle yaklafl›rsa, yar›n salon d›fl›ndaki toplant›lara yüz çevi-
recek hale gelir. Ve salon kutlamalar›n›n olaca¤›n›n garantisi de yoktur. Kürt
ulusal hareketi ise bu y›lki Newroz’a iliflkin politikas›n› “... Newroz bayram›y-
la gerçeklefltirece¤imiz ataklarla zaferi yakalayabiliriz. Bunun için topye-
kün savafla karfl› topyekün direnifle geçelim. Örgütlenebildi¤imiz kadar
örgütlenebilelim, düflmana her f›rsatta vurabildi¤imiz kadar vural›m.”
(ERNK- Mart 1993) diyerek ifade ediyor.
Kuflkusuz Newroz mücadelenin yükseltildi¤i, oligarflinin sald›r›lar›na yan›t
verildi¤i ve inisiyatif kazan›lan bir dönem olma yan›yla de¤erlendirilirse bu
tespit do¤rudur. Newroz yasak savma mant›¤›yla kutlanamaz. Tersine bugün
çok farkl› bir dönem ve görevler vard›r, Kürdistan’da. Terörün boyutland›r›ld›-
¤›, kontrgerilla taktiklerinin alabildi¤ince pervas›zlaflt›r›ld›¤› bir dönemdir bu.
PKK geçen y›l izledi¤i yanl›fl taktiklerle Newroz konusunda devletin sald›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 477

r›lar›na zemin haz›rlad›¤› gibi halk› olmayacak beklentiler içine soktu. Umar›z
bu y›l gerekli dersler ç›kar›lm›fl olsun. Yine de yukar›daki “zaferi yakalama”
kavram› ile ne ifade ediliyor tam aç›lm›fl de¤ildir. Yaln›z bafl›na bir Newroz
kutlamas›yla “zafer yakalama” do¤ald›r ki mümkün de¤ildir. O nedenle New-
roz dönemine ola¤anüstü bir rol verilmemelidir.
Yine ayn› bildiride; “... Bunun için gerilla ordumuzun donan›m›n› da ta-
mamlam›flt›r. 1993 y›l›, siyasal çözümün dayat›laca¤› bir y›l olacakt›r”
denerek bu döneme ayr› bir misyon verilmifltir. Yani çözüm kap›da gibi. Ya da
“siyasal çözüm” ad›na farkl› beklentiler varm›fl gibi. Bu Kürdistan ve Newroz
gerçe¤ine terstir.
Halka güven veren, onu aya¤a kald›ran taktikler izlenmelidir. Yeni Serh›l-
danlar yaratmak buradan geçer. Newroz’u kutlayamayacaksak bu mücadele-
de bir s›çramaya dönüfltürülemez. Newroz kutlamalar› dar s›n›rlara hapsedil-
memelidir. Oligarfliye bu taviz verilmemelidir.
478 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
HEP misyonunu yerine getiriyor

THE MARMARA’DA KOKTEYL


HEP MİSYONUNU
YERİNE GETİRİYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
17 Nisan 1993
Say›: 42

P
KK’n›n yapt›¤› ateflkes ça¤r›s›n›n ard›ndan, Halk›n Emek Partisi taraf›n-
dan The Marmara Oteli’nde “Talabani’nin mektubu, ateflkes sürecinin
de¤erlendirilmesi ve partinin görüfllerinin aktar›lmas›” amac›yla bir
kokteyl düzenlendi. Amaç burjuvaziyi ikna etmek olunca, kokteyl de ona göre
organize edilmiflti ve do¤al ki, burjuva bas›n yo¤un ilgi gösterdi. Cengiz Çan-
dar’dan Ertu¤rul Özkök’e, Mehmet Barlas’a var›ncaya kadar hepsi kokteylde
ön s›ralarda yerlerini ald›lar.
Bir yandan içki kadehleri tokuflturulur ve yudumlan›rken, di¤er yandan
“parti görüfllerini aktaran” HEP yöneticileri “parti olarak sorumluluklar›n›n bi-
lincinde olduklar›n›” aç›klad›lar. Genel Baflkan Ahmet Türk yapt›¤› konuflmas›n-
da Abdullah Öcalan’›n “Oyuncu sizsiniz, taraftar sizsiniz ve top sizde” diye-
rek iyi niyetini gösterdi¤ini söylüyordu. Türk, konuflmas›na “Hükümetin 70 y›l-
l›k geleneksel politikas›ndan taviz vermeyen anlay›fl›n› terk etmesi gerekir. Sa-
dece ekonomik yat›r›mlarla sorun çözülemez. Zaten istikrar olmayan bir bölge-
ye kimse yat›r›m da yapmaz. ‹ktidar›n olumlu ad›mlar ataca¤›na olan inanc›-
m› yitirmek istemiyorum. E¤er ateflkes süresince çözüm yolunda ad›mlar at›la-
mazsa, bölge halk›na söyleyecek bir fleyimiz kalmaz. Bugün demokratik bir
düzen için en uygun flartlar var. E¤er halk demokratik düzenden umudunu ke-
serse as›l tehlike o zaman bafllar.” diyerek devam etti. Anlafl›ld›¤› kadar›yla
Türk, k›smi düzelmeler karfl›l›¤›nda Kürt halk›n›n ulusal muhalefetinin düzen s›-
n›rlar› içine çekilebilece¤i konusunda burjuvaziyi iknaya çal›fl›yordu.
Kokteyl s›ras›nda gazetecilerle sohbet eden S›rr› Sak›k ise Talabani’nin gi-
riflimlerine iliflkin, bir gazetecinin “Talabani Amerika’dan izin almadan tuvale-
te bile gitmez. Bu giriflimlerini nas›l karfl›l›yorsunuz?” fleklindeki sorusu karfl›-
s›nda “Talabani de bir Kürt insan›d›r. Bu nedenle Kürt insan›n›n ölmesini o da
istemez. Türk ve Kürt halk›n›n bin y›ll›k bir dostlu¤u var. Sorun sadece 70 y›l-
l›k bir politikadan kaynaklan›yor. Talabani Çekiç Güç’ün Türkiye’ye yerlefltiril-
mesini olumlu karfl›l›yor. Bu onun düflüncesidir. Amerika ile iliflkisi konusunda
bir fley diyemeyece¤im, bunu kendisine sormak gerekir.” diyerek yan›tl›yordu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 479

Mücadele
DEMOKRAT‹K MÜCADELE B‹L‹NC‹

DEMOKRATİK
MÜCADELE BİLİNCİ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Nisan 1993
Say›: 43

B
ugün bizim gündemimizden biri Kürt halk›n›n pasifikasyonunun önüne
geçmek ve bu sald›r›lara karfl› halk› seferber etmektir. Bunun için ya-
rat›c› olup her çeflit arac› kullanmak, mücadeleyi zenginlefltirmek zo-
runday›z.
‹flte bu çat›flma içinde, yeni mevziler kazanmak, var olan mevzileri de ko-
rumak durumunday›z. Mücadelenin difle difl sürdü¤ü bugünkü noktada, yeni
mevziler için seferber olmak, çok çal›flmak, yarat›c› ve üretken olmak yan›nda,
var olanlar› da kitlesel k›lmak zorunludur.
Sorun, ayn› zamanda bu yeni mevzilerin nas›l kullan›laca¤›d›r da. Tam da
bu noktada flu sorular sorulabilir: Kürdistan’da bu mevzileri nas›l kullanaca-
¤›z? Nas›l bir program oluflturmak gerekiyor? Bu soruna nas›l bakmak gereki-
yor?
Demokratik mevzileri en somut haliyle devrim mücadelesi içinde kazan›r›z.
Ve bu mücadele bir yandan genifl y›¤›nlar› mücadeleye katarken, di¤er yan-
dan da en genifl kesimlerin ekonomik-demokratik taleplerini iktidara dayat›r.
Hak alma mücadelesi y›¤›nlar› örgütler. Geneldeki mücadeleyi bütünleyecek
tarzda, bu alandaki mücadeleye gereken önemi vermeliyiz. Kürdistan’daki de-
mokratik mücadeleyi ne abartmal›, ne de yok saymal›y›z. ‹ki e¤ilim de Kürdis-
tan gerçe¤ini ifade etmez. Ve oradaki mücadeleye zarar verir. Yani ne yok sa-
y›p bu alan› bofl b›rakmal›, ne de oldu¤undan fazla rol verip abartmal›y›z.
Özellikle flunu belirtelim; Kürdistan’daki koflullar göz önüne al›nmadan gün-
deme getirilecek demokratik mücadele ad›mlar› somut olmayacak, mücadeleyi
ilerletici bir ifllev görmeyecektir. Ayaklar› havada olan, soyut ve sadece tespit
düzeyinde kalan yaklafl›mlardan kurtulmak gerekir. Örne¤in, Kürdistan’daki
demokratik mücadeleye ‹stanbul’daki ya da Ankara’daki gibi bakamay›z. Ve-
ya orada oynayaca¤› rolü bekleyemeyiz. Elbette genel perspektif ayn›d›r, ama
Kürdistan’daki rolü, ifllevi daha ayr›d›r.
Bugün Kürdistan flehirleri eskiye göre daha çok önem kazanm›flt›r. Oligar-
flinin göç politikas› ile birlikte, Kürt emekçileri flehirleri doldurmufl, hem nüfus
olarak, hem de politik olarak flehirlerde bir de¤iflim ortaya ç›km›flt›r. Kald› ki,
flehirleri göz ard› eden bir politik hat, orada sadece k›ra s›k›fl›p kalmak zorun-
dad›r.
Ayr›ca, flehirlerde genç nüfus yo¤unlu¤u, iflsizlik olgusu, yoksullu¤un boyu-
tu çeliflkileri daha da derinlefltiren olgulard›r. En baflta da ulusal kimli¤e yöne-
480 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lik sald›r›lar›n buralarda daha aç›k biçimde yaflanmas› söz konusudur. Yine
memur, ö¤renci, avukat, doktor, mühendis gibi kesimlerin varl›¤›, potansiyel ta-
fl›mas›, mücadelenin Kürt ayd›n›n› etkilemesi ve bu kesimlerin mücadeleye s›-
cak yaklafl›m› da ayr› bir etkendir.
“Nas›l bir program?” sorusuna gelince; Bunlar esas olarak Kürt kimli¤inin
bilince ç›kar›lmas›, Kürt halk›n›n kendi gelece¤ini özgürce tayin hakk›n›n savu-
nulmas›, Kürt halk›na yönelik sald›r›, katliam ve kimliksizlefltirme politikalar›na
tav›r al›nmas›, ekonomik-demokratik, siyasal taleplerin savunulmas›d›r. Yani
Kürdistan’daki bir DKÖ’de çal›flt›¤›m›z, demokratik mücadelemizin buran›n so-
mutunda flekillenmesi gerekti¤i unutulmamal›d›r. Bunun metropollere göre öne-
mi ve boyutu farkl› olsa da, her fley gerilla savafl›na havale edilemez.
Öte yandan, demokrasi mücadelesi sadece flehirlerle s›n›rl› de¤ildir. Bütün
yerleflim birimleri, köy, kasaba, flehir vb. kapsar. Belki köylüler için kooperatif
örgütlenmeleri yanl›fl de¤ildir. Ama öncelik nedir, enerjimizi nereye vermeliyiz
sorusu gündeme geldi¤inde, as›l olarak k›rda gerillaya göre örgütlenmek öne
ç›kmaktad›r. Yani gerilla savafl›na göre örgütlenmeler oluflturmak, gerillaya
önem vermek gerekiyor. Ama bu, köylülerin taleplerine sahip ç›k›lmayacak an-
lam›na gelmez. Zaten gerillan›n varl›¤› da buna ba¤l›d›r.
fiehirlerde genifl y›¤›nlar› örgütlemek hedefimiz olmal›d›r. Her kesime poli-
tikalar götürmek gerekiyor. Ve bunlar için oluflturulacak DKÖ’lerin ifllev kazan-
mas› da böyle bir programa ba¤l›d›r. Demokratik mücadele sadece DKÖ’lerle
s›n›rlanmamal›d›r. DKÖ’lerin kapat›labilece¤i, ifllevinin Kürdistan koflullar›nda
s›n›rl› olaca¤› da düflünüldü¤ünde, daha çok yar› legal ve illegal ifllerli¤i gün-
deme sokmak gerekiyor. DKÖ’ler kapat›ld›¤›nda bile bu alanlardaki mücade-
leyi sürdürmek, kesintisiz k›lmak buna ba¤l›d›r.
Kürdistan’›n birçok flehrinde binlerce çal›flan› kapsayan DKÖ’ler olmas›na
karfl›n, bunlar›n ifllevi son derece s›n›rl›d›r. Daha do¤rusu, devrimci bir anlay›-
fla sahip olunmamas› sonucu, o potansiyel kullan›lamaz durumdad›r. Örne¤in,
binlerce ö¤retmene hitap edecek E⁄‹T-SEN gibi sendikalar olmas›na karfl›n, bu
potansiyel programs›zl›k nedeniyle öylece durmaktad›r. Elbette tüm kesimler si-
yasi bir yap›lanmayla örgütlenecektir, ama sendika, dernek, kooperatif vb. gi-
bi yap›lar da onlar› mücadeleye katacak araçlar olacakt›r.
Pekala, kontrgerilla ö¤retmenleri katletti¤inde, binlerce ö¤retmen protesto
için okullar› boykot edebilir, memurlar, iflçiler onlar› destekleyebilirdi. Yani Kür-
distan’da da olsa yaflam› durduracak, sald›r›lar karfl›s›nda tav›r alabilecek bir
program izleme olana¤› varken, bu bugüne kadar pek yap›lmad›.
O halde, demokratik örgütlenmeler bu boyutuyla da zengin k›l›nmal›d›r.
Yoksa sadece sald›r›, katliam ve bask›lar karfl›s›nda gazete ilan› veren, yasak
savma türünden ifllerle sürece denk düflmeyen tav›rlar alan anlay›fllar› görürüz.
Ya da baz› yerlerde oldu¤u gibi, polis bask›s›yla kap›s›na kilit vurulan, ifllev-
siz, sadece “e¤lenilen”, kahvehane gibi kullan›lan yerler olurlar. Kolayc› man-
t›k her fleyi gerillaya havale etmifltir. Gerilla elbette yükü tafl›yan olacakt›r.
Ama bu hiçbir fley yap›lmamas›n› getirmez. Örne¤in, devletin memurlara, ö¤-
retmenlere, sa¤l›k emekçilerine karfl› yürüttü¤ü sürgün ve y›ld›rma politikas›
karfl›s›nda yap›lacaklar vard›r. Politika üretildi¤inde böyle bir sald›r› yan›ts›z
kalmaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 481

Kürdistan’daki flehir mücadelesi yeralt› mant›¤›yla ele al›nd›¤›nda, gizlili¤in


önemi ve yeralt›n›n sa¤laml›¤› daha ayr› bir önem tafl›r. ‹flte flehir mücadelesi
ve demokratik mücadele de bu koflullar içinde, ona göre flekillenmek durumun-
dad›r. Demokratik mücadele ve DKÖ’ler bu gizlili¤i örten, onu besleyen, poli-
tika üreten bir yap›da olmal›d›r.
Bu baflar›lamazsa, ad› olan kendi olmayan, rolü abart›lan, iliflkileri legali-
ze edip dar s›n›rlara hapseden, insanlar› deflifre edip gelifltirmeyen, gerileten
bir durum ortaya ç›kar.
Gündelik ifller, tembellik, potansiyeli de¤erlendirememe, emek vermeme,
politika üretmeme, pragmatist ve esas olarak milliyetçilik zeminine hapsedilen
yaklafl›mlar bu alan›n bafll›ca eksikleri olmufltur. Aç›l›m yapan, politika üreten
DKÖ’ler oluflturmal›y›z. DKÖ’ler ifllevsizdir deyip bir kenara b›rakmak yerine,
onlara ifllev kazand›rmal›y›z.
482 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
KÜRD‹STAN’DA DEMOKRAT‹K
MÜCADELE

KÜRDİSTAN’DA
DEMOKRATİK
MÜCADELE Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
7 A¤ustos 1993
Say›: 57

“B
ugün Kürdistan’da bu platformdaki insanlar›n (demokratik
platform), demokratik mücadelenin içinde bulundu¤u t›ka-
n›kl›klar› görmezden gelmesi, kendi hata ve zaaflar›n› belir-
leyip aflma yerine inad›na sübjektif do¤rular›n› savunmalar›, t›kan›kl›kla-
r› aflman›n önündeki en büyük engeldir.”
Bundan üç ay önce bu sat›rlar› yazarken, Kürdistan’da demokratik mücade-
lenin küçümsendi¤ini, yeterli duyarl›l›k ve bilincin oluflturulamad›¤›n›, devlet te-
rörü karfl›s›nda geri ad›mlar at›ld›¤›n› söylemeye çal›fl›yor ve gerekli duyarl›l›-
¤›n oluflmas›n› istiyorduk. Bugün ayn› fleyler yine geçerli. Hatta topyekün sa-
vafl ad› alt›nda bafllat›lan terör dalgas›, bu duyarl›l›¤›n artmas›n› ve demokra-
tik mücadeleye daha fazla sar›l›nmay› gerekli k›l›yor.

Gelenekler Yarat›lamad›
Demokrasi ve hak arama/alma bilincinin yeterli olmad›¤› Kürdistan’da, bu
cephede mücadele sürdüren devrimcilere büyük sorumluluklar düflüyor. Öyle
ki, ülkemizin birçok bölgesinde do¤al bir davran›fl biçimine dönüflmüfl kimi
karfl› ç›k›fllar›, hak arama biçimlerini Kürdistan’da görmek mümkün de¤ildir. El-
bette bu durum bugün oluflmad›. Geçmiflten bugüne gelen süreçte bu cephe
üzerinde yeteri kadar durmayan ilerici, yurtsever anlay›fllar gelenekler yarata-
mazken, oligarfli bu alan üzerinde titizlikle durdu ve kirli savafl›n› sürdürebil-
mek için karfl›s›na ç›kabilecek demokratik bir muhalefeti istemedi.
Düflman›n önemini anlad›¤› bu cephe, ilerici, yurtsever anlay›fllarca bofl b›-
rak›l›p, gerekli duyarl›l›k gösterilmeyince, olmayan demokrasi ve hak arama
bilinci gibi, insan›n do¤al davran›fllar› hiç oluflmad›. Geleneksel devlet anla-
y›flla yo¤rulmufl halk kitleleri, karfl›s›ndaki gücün etkisiyle hiçbir hakk›n› ara-
mazken, boyun e¤meyi, suskunlu¤u, tepkisizli¤i yaflam biçimi haline getirmifl-
ti.
Böylesi bir nesnellikte kendisine M-L diyen her anlay›fl, verili bu durumu de-
¤ifltirmek içini, büyük bir sab›rla çal›flmal› ve insanlar› e¤itmeliydi. Ama bu ol-
mad›.
Yurtsever hareketin silahl› temelde yürüttü¤ü mücadele 1984’ten itibaren
Kürt halk› nezdinde büyük bir uyan›fla ve harekete yol açt›. Sempati temelinde
bafllayan bu hareket süreç içerisinde fiili destek haline dönüfltü ve giderek Ser-
h›ldan’lar› ortaya ç›kartt›. Demokratik bilinç ve demokrasi mücadelesi aç›s›n-
dan bir moment yakalanm›flt›. Ancak yurtsever hareketin yanl›fl politikalar› bu
Miliyetçilik Ç›kmaz› 483

momentin erimesinde küçümsenmeyecek katk› sa¤larken oligarfli, yo¤un sald›-


r›lar›yla demokrasi ve hak alma bilincini dumura u¤ratt› ve kitle hareketlili¤ini
en alt seviyelere indirdi.
3 ay önce bu gerçe¤i flu sat›rlarla ifade ediyorduk: “Yurtsever hareketin
gerilla mücadelesi d›fl›nda halk hareketlerine yöneldi¤i, Serh›ldan’lar›n
yafland›¤› bu süreçte, demokratik kurumlara küçümseyici, önemsenmeyen
bir yaklafl›m vard›. Gerilla her fleyi halleder, flehirlerdeki potansiyel de de-
mokratik kurumlarda kolayca örgütlenir bak›fl› hakimdi.” (Mücadele,
43.say›)
Bu anlay›fl pragmatik bir yaklafl›mla DKÖ’leri disiplinli ve örgütlü kitle ha-
reketleri haline dönüfltürmedi. Var olan potansiyel yasall›k çerçevesi içerisine
hapsedilerek, bu kurumlar “lojistik destek” gözüyle ele al›nd›. Oysa mevcut po-
tansiyel daha radikal kitle hareketlili¤ine dönüflmeliydi. Özellikle Vedat Ay-
d›n’›n cenazesinden sonraki süreçte düflüfl göstermeye bafllayan kitle hareket-
lili¤ine yurtsever hareketin gerekli müdahalelerde bulunmayarak, bu potansi-
yeli s›rf gerilla ve lojistik kaynak olarak de¤erlendirmesi bugünkü durumu ha-
z›rlad›.
Devletin ortaya ç›kan bu potansiyelden rahats›z olmas› ve bu potansiyeli
eritme amaçl› sürdürdü¤ü sald›r› dalgas› da hesaba kat›l›nca, Kürdistan’da kit-
le hareketlili¤i geliflece¤ine zay›flad› ve demokratik mevziler gün gün eridi.
Öyle ki, kimi bölgelerde gazetemiz bürosundan baflka demokratik mevzi
kalmazken, kimi bölgelerde demokratik yap›lar hiç aç›lmaz oldu. Hatta Ela-
z›¤’daki gibi açl›k grevi yapmak isteyen ailelere tav›r alan, bina içerisine sok-
mayan HEP’li partililer vard›. fiube yönetimini yenilemek amac›yla sorumluluk
alabilecek insan bulamayan Diyarbak›r HEP gibi örneklerin yan›nda, b›raka-
l›m demokratik kitle örgütünü, düzen partilerinin yerel binalar› dahi aç›lmaz ol-
du.
Bu geliflim ister istemez halk üzerinde de büyük etki yaratt›. Demokratik bi-
linci verecek, kitleleri kendi haklar› için mücadele ettirecek örgütlenmelerin ça-
l›flmamas› karfl›s›nda, halk›n demokrasi mücadelesine kat›l›m› en alt seviyelere
indi. Korku egemenli¤ini sürdürdü ve birçok DKÖ, kendi üyelerine yönelik sal-
d›r›lara karfl› durmad›; tepkilerini yeteri kadar gösteremedi. Kontrgerilla ama-
c›na ulafl›yordu. Dernek ve sendika yöneticilerinin öldürülmesi, kaç›r›lmas›, tep-
ki yerine korkuyu ön plana ç›kard›. Bunda anormal bir fley yoktu. Önderlik ya-
pacaklar görevlerini yapmazsa, halk›n terör dalgas› alt›nda ezilmesi gayet do-
¤ald›.
‹flte devrimciler özetlemeye çal›flt›¤›m›z bu nesnel zemin üzerinde hareket
etmek zorundalar. Devrimcilik var olan› de¤ifltirmek ve dönüfltürmek ise, Kür-
distan’da demokrasi bilincini yerlefltirip, demokratik mücadeleyi yükseltmek
görevi devrimcilerden baflkas›na ait de¤ildir.

Demokratik Mücadelenin Önemi Üzerine


Devrim kitlelerin eseridir. Kitlelerin kat›lmad›¤› bir devrim ad› ne olursa ol-
sun yaflayamaz. Bunun birçok örne¤i yafland›. Bu anlamda bir devrimci hare-
ketin kitlelerle olan ba¤lar›n›n derecesi, kitleleri etkileme gücü, kitlelere sundu-
484 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤u politikalar›n do¤rulu¤u devrimin baflar›s› için temel kriter olup ç›kmaktad›r.


Bir devrimci için en zorlu görev, kitleleri örgütlü hale getirip devrim yürüyüflü-
ne katabilmektir. ‹nsanlarla u¤raflmak, uzun soluklu, sab›rl› ve özveri gerekti-
ren bir faaliyettir. Kitlelerle olan ba¤lar›n›n yo¤unlu¤u veya azl›¤› devrimcinin
mücadeleye olan katk›s›n›n derecesini ortaya ç›kart›r.
Demokratik mücadele öncelikle kitle çal›flmas›d›r. Kitleleri e¤itmek, sistem
d›fl›na ç›kartmak, örgütlü hale getirmek demokratik mücadelenin özünü olufltu-
rur.
Bugün Kürdistan’da yaflananlara bakt›¤›m›zda oligarfli “denizi kurutma”
ad› alt›nda kitle pasifikasyonunu yaratmaya çal›fl›yor. Bunun için öncelikle dev-
rimcilere ve örgütlü güçlere sald›r›yor. E¤er örgütlü güçleri ve devrimcileri ber-
taraf edip kitlelerle ba¤lar›n› koparabilirse, daha sonraki süreçte kitleleri iste-
di¤i biçime sokabilecektir.
Ülkenin dört bir yan›nda “Al silah›n› ç›k karfl›ma” sözlerini Kürdistan’da da-
ha yo¤un olarak söylemektedir. Bu da oligarflinin demokratik mücadeleden
korktu¤unun somut bir göstergesidir. SS Kararnameleri, Ola¤anüstü Hal vb. uy-
gulamalar da bu korkunun farkl› tezahürleri ve oligarflinin kendini yaflatmak
için ald›¤› “önlem”lerdir.

Demokrasi Mücadelesi Veremeyen


Devrim Mücadelesi De Veremez
Öncelikle devrimcilerde demokrasi ve hak alma bilinci Marksist bir bak›fl
aç›s›yla içselleflmelidir. Demokrasi mücadelesinin önemini küçümsemek “Bura-
s› Kürdistan, ülkenin baflka yerlerine benzemez, elimizden gelen bu ka-
dar” sözleri, kitle çal›flmas›n›n zorlu¤u karfl›s›nda “kolay› seçme” ve böylelik-
le silahl› mücadeleyi olmas› gerekenden fazla abartma bugün Kürdistan’da de-
mokratik mücadeleyi sekteye u¤ratan hata ve zaafl› anlay›fllar olarak karfl›m›-
za ç›kmaktad›r.
E¤er bir devrimci demokratik plandaki çal›flmas›n›, geçici, “zorunlu bir afla-
ma”, istemeyerek çal›flt›¤› bir alan olarak görüp kendisini bu alana özgü yetifl-
tirmiyor ve yapmas› gerekenleri tam anlam›yla yapm›yorsa, “savaflç› olaca-
¤›m” demesinin samimiyeti tart›fl›lmal›d›r. Böylesi bir anlay›fl ne Marksizmin
abc’sinden bir haberdir ne de ülkemiz devrimini gerçekten istemektedir. O,
kendini gelifltirip kitleleri devrim saflar›na katma düflüncesiyle de¤il, deyim ye-
rindeyse kendini tatmin etmek için devrimcilik yapmaktad›r.
Daha önce saflar›m›zda “büyük bir savaflç› potansiyeli oldu¤unu” söylemifl-
tik. Ancak önemli olan bu potansiyeli yönetecek yöneticilik misyonuna sahip in-
sanlar›n olmas›yd›. Bu Kürdistan’da demokratik mücadeleyi sürdürmek aç›s›n-
dan da geçerli.
Kendini gelifltirip, yetkinlefltirme yerine, bütün zaman›n› gerilla olma hayal-
leriyle sürdüren bir kifli ister istemez mücadeleye sekte vurmakta ve kitle potan-
siyeline katk›s› düflmektedir.
Bir di¤er anlay›fl ise, demokratik mücadelenin zorlu¤unu gö¤üslemek iste-
memekte, kolay “yolu” seçmektedir. Hele ki Kürdistan’da demokratik planda
çal›flman›n büyük bir özveri gerektirdi¤i düflünülürse, herkesin bu alandan kaç-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 485

ma çabalar› bu alan›n gücünü zay›flatt›¤› gibi, olmas› gereken seviye yakala-


namamakta, kitle ba¤lar› zay›flay›p, toplumsal tepkiler örgütlenememektedir.
“Gerilla olma” ad› alt›nda kaç›fl› ifade eden bu anlay›fl, gerçekten gerilla ol-
may› hak eden insanlar› da zor durumda b›rakmakta ve as›l olarak da gerilla
faaliyeti içerisinde sorunlu kiflilikler olup ç›kmaktad›r. Savaflma, gerilla olma
hayali, demokratik alandan kaç›fl teorileriyle kirletilmemelidir.
Kitle iliflkisi yaratma yeterince kavranm›fl de¤ildir. Kolayc› yöntemler hep el
alt›nda tutulmakta, yarat›c›l›k temelinde, geniflleme politikas› flekillenmemekte-
dir. Dolay›s›yla da bu alanda her fleye ra¤men düflmana kendini kabul ettirme,
kurumlaflma, sa¤lam ad›mlar atma gerçekleflmemektedir. Düflman›n da bu ala-
na olan sald›r›lar› düflünülürse operasyon, toparlanma, operasyon k›s›rdöngü-
sü içerisinde daha ileri programlar ç›karmak mümkün olamamaktad›r. Öncelik-
le bu k›r›lmal›, demokratik mevziler daha s›k› korunup, gelenekler yarat›lmal›-
d›r.
“Kap›m›za kilit vurabilirsiniz, ama yüre¤imize asla” fleklinde biçimlenen bir
gelene¤imiz söz konusu. Bu anlay›fl› her zaman, her yerde ve her sald›r›da ya-
flama geçirdik. “Bu ifl bitti, demokratik mücadele verilmez, flartlar yok” deme-
dik. Kürdistan aç›s›ndan da farkl› bir gelenek söz konusu olamaz. Hele ki sa-
vafl›n daha aç›k ve zorlu yafland›¤› düflünülürse, bu anlay›fl›m›za s›k› s›k› sar›l-
mak daha elzem hale gelmifltir.
Kitlelerin durumu ne olursa olsun onlar› harekete geçirip yönlendirecek olan
devrimcilerdir. Kald› ki Dersim’de 23 Nisan flehitlerinin binlerle kald›r›lmas› hiç
de “potansiyel yok” gerekçesine uymuyor. Demek ki görev devrimcilerin elin-
de. Zaten onca bask› ve zulme karfl› potansiyelin olmad›¤›n› söylemek ve böy-
lelikle görevlerimizi yapmamak, diyalektikten hiçbir fley anlamamak anlam›na
gelir. Demokratik mücadele savafl›n di¤er alanlar› aç›s›ndan nefes borusu de-
mektir. Bu alan yeteri kadar görev yapmazsa, gerekli örgütlenmelere gitmez-
se, di¤er alanlar›n nefessiz kalmas› aç›n›lmazd›r ki, düflman›n istedi¤i de bu
olmufltur hep.
Kürdistan’da devrimcilik yapmak birçok alanda devrimcilik yapmaktan fark-
l› de¤il. fiartlar kimi yerde biraz daha a¤›r, kimi yerde biraz daha hafiftir. An-
cak oligarflinin sald›r›lar› her yer için geçerli, ülkenin baflka yerlerinde demok-
ratik mücadele -eksi¤iyle gedi¤iyle- sürüyorsa bu Kürdistan’da da sürebilir de-
mektir. Sadece farkl› koflullar›n farkl› çal›flma biçimleri ve farkl› örgütlenmeleri
söz konusu edilebilir ki, bunu aflacak olan da yine devrimcilerdir.
Kürdistan’da demokratik mücadeleyi yerlefltirip yayg›nlaflt›racak olan bafl-
ka güçler yok. Devrimciler d›fl›nda var olan güçler bu alan›n önemini kavraya-
cak ve do¤ru devrimci taktikler üretebilecek anlay›fllara sahip olmad›. O za-
man görev devrimcileri bekliyor.
486 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Baflkan Hatip Dicle...
DGM’den kongreye soruflturma...

DEP 1. KONGRES‹ YAPILDI


DEP 1. KONGRESİ
YAPILDI
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
18 Aral›k 1993
Say›: 76

D
EP 1. Ola¤anüstü Genel Kurulu 12 Aral›k günü Atatürk Spor Salo-
nu’nda polisin kuflatmas› alt›nda yap›ld›. Kongrede radikal kesimin
destekledi¤i Hatip Dicle, Kemal Burkay’c›lar›n destekledi¤i ‹brahim
Aksoy ve Mahmut K›l›nç baflkanl›¤a adayl›klar›n› koyarak yar›flt›lar. Üç tur sü-
ren seçimlerde en fazla oyu alan Hatip Dicle DEP Genel Baflkan› seçildi.
DEP 1. Ola¤anüstü Kongresi’nin yap›ld›¤› Atatürk Spor Salonu adeta kufla-
t›lm›fl gibiydi. Ankara’n›n tüm polisinin orada olmas›na ra¤men poliste gözle
görülür bir tedirginlik vard›. Farkl› timlere mensup hemen hemen tüm iflkence-
cilerin yüzlerini salonun ön s›ralar›nda görmek mümkündü.
Genel kurulu izlemek için gelenler polisin en az iki defa üst aramas›ndan
geçirilerek salona sokuldular. Kürsünün arkas›na büyük boy DEP amblemi,
Mehmet Sincar ve Yaflar Kaya’n›n resmiyle birlikte Türk bayra¤› as›l›yd›. Türk
bayra¤›n›n as›lmas› kongreyi izlemek için gelenleri oldukça flafl›rtt›. Ancak ön-
ceki HEP genel kurullar›n›n aksine tek tük sloganlar›n d›fl›nda hiçbir slogan at›l-
may›fl› ve yeflil, sar›, k›rm›z› bayraklar›n kongrede kullan›lmay›fl› kamuoyunda-
ki DEP imaj›n› silmek ve DEP’in ömrünü biraz daha uzatma amaçl› yap›ld›¤› iz-
lenimini verdi.
Kongrede yar›flan 3 aday ise tav›rlar›yla partide çatlakl›¤› de¤il partinin ka-
deri için iflbirli¤i içinde olduklar› görüntüsü çizmeye özel gayret gösterdi.
Genel kurula bafllamadan önce Mezopotamya Kültür Merkezi’nin halk
oyunlar› ekibi Kürt halk oyunlar›ndan figürler sundu. Halk oyunlar› ekibinden
sonra divan seçilerek Mehmet Sincar’›n nezdinde tüm devrim ve demokrasi fle-
hitleri için sayg› duruflu yap›ld›.
Sayg› duruflundan sonra kürsüye gelerek bir konuflma yapan DEP Eski Ge-
nel Baflkan› Yaflar Kaya’n›n vermek istedi¤i mesajlar›, daha net ve aç›k bir dil-
le ifade edifli dikkat çekiciydi.
Kaya konuflmas›nda; “biz bölücü de¤iliz, bütünlükçüyüz. Türk ve Kürt
halk›n›n kardeflli¤ini savunuyoruz. Ne PKK DEP’tir, ne de DEP PKK’d›r.
Biz legal s›n›rlar içerisinde ve s›n›rlar› belli yasal platformda mücadele
eden partiyiz. Ve PKK’n›n bize ihtiyac› yoktur. PKK ile hiçbir ba¤›m›z da
yoktur. PKK, 70 y›ll›k çözülemeyen Kürt sorununun bir ürünüdür. Biz de
Kürt sorununu demokratik yoldan çözümünü istedi¤imiz için yarg›land›k,
flehitler verdik. (...) Ve bu ülkenin gerçek sahipleri Kürtlerdir. Hiçbir bas-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 487

k› bizleri y›ld›ramaz. Milletin iradesiyle seçilmifl DEP milletvekillerini dev-


letin silah zoru dahi Meclis’ten ç›kartamaz” dedi.
Kongrede seçilmesine kesin gözüyle bak›lan DEP Diyarbak›r Milletvekili Ha-
tip Dicle konuflmas›nda, “Kürt sorunu PKK’s›z çözülemez. PKK terörist ör-
güt de¤ildir. Akan kan durdurularak Güneydo¤u’da referanduma gidilme-
lidir. (...) Bize PKK’y› nas›l de¤erlendiriyorsunuz diye soruyorlar. Bize
göre PKK bir siyasi partidir. Terörist bir örgüt de¤ildir. PKK 15 bin geril-
las›, 50 bine yak›n silahl› milisi ve milyonlarca sempatizan› olan bir par-
tidir. Böyle bir partiyi nas›l terörist olarak niteleyebiliriz. Kürt halk›na ka-
derini tayin hakk› verilmelidir. Sonuç ayr›lmak yönünde ise bu hak ken-
disine teslim edilmelidir. Bar›fl sa¤land›ktan sonra PKK’n›n askeri güçle-
ri, bölgede yerel savunma güçleri olarak kalabilir. Bu tür yaflanm›fl örnek-
ler vard›r. Bunlar› Filistin’de, El Salvador’da görebiliriz.” dedi.
DEP Ad›yaman Milletvekili Genel Baflkan aday› Mahmut K›l›nç ise Kürdis-
tan’da yaflanan katliamlara, köy boflaltmalara, son anti-terör yasas›, idamlar
ve Özgür Gündem gazetesinin kapat›lmas›na de¤inerek “Faflizan yöntemler-
le Kürt halk›n›n üzerine gidilmektedir. Özgür Gündem gazetesi de ayn›
gestapo yöntemleriyle bas›ld›.” dedi.
A¤›rl›kl› olarak Burkay taraftarlar›n›n destekledi¤i ‹brahim Aksoy ise konufl-
mas›n›n tamam›na yak›n›n› Lice’yle ilgili de¤erlendirmesinin d›fl›nda özellefltir-
me, Alevi ve Sünni halk›n birbirine düflürülmesi, son Sivas katliam› ve e¤itim-
deki çifte standart çarp›kl›¤›na ay›rd›.
DEP 1. Kongresi yer yer oligarflinin tahammül edebilece¤i bir çizgiye çekil-
me yanl›lar›yla, tutarl› bir çizgide sürdüremeseler de sistem d›fl› olma direnifli
gösterenlerin ç›k›fllar›na sahne oldu.
Çok k›sa bir süre önce aç›lan kapat›lma davas›yla DEP’i ehlilefltirme ope-
rasyonunu ›srarla sürdüren oligarfli de, gerek kongre s›ras›nda, gerek kongre
sonras›nda bu giyotini her zaman elinde tutaca¤›n› gösterdi. Kürt renklerinin,
sloganlar›n›n s›n›rland›¤›, Türk bayra¤›n›n süsledi¤i, yer yer hofl görünme kay-
g›s›yla yap›ld›¤› görülen düzenlemeye ra¤men DEP 1. Ola¤anüstü Kongre-
si’nde “PKK terörist de¤ildir” diyen Hatip Dicle’nin baflkanl›¤a seçilmesi oligar-
fli için istenmeyen bir geliflmeydi.
DEP Kongresi’nden umdu¤unu bulamayan oligarfli Hatip Dicle’nin “PKK bir
siyasi partidir” sözlerini ve Yunanl› parlamenterlerin konuflmalar›n› gerekçe
göstererek sald›r› furyas›n› sürdürdü.
Ankara DGM Baflsavc›s› Nusret Demiral da soruflturma açmakta gecikme-
di. Konrgreden birkaç gün sonra da adaylardan ‹brahim Aksoy Konya ve Ada-
na’da hakk›nda aç›lan iki davadan dolay› gözalt›na al›narak tutukland›.
Tüm bu sald›r›lar DEP’i düzene yamama operasyonunun devam›d›r. Demok-
ratik mücadeleye sadece parlamentarizmin yasal mücadele penceresinden ba-
kan, demokratik mücadeleyi parlamentoya hapseden, onun zenginli¤ini gör-
memekte ›srar eden bir DEP’in Kürt halk›n›n kurtulufl mücadelesine verebilece-
¤i fazla bir fley yoktur. Ne yaz›k ki, HEP ve DEP deneyleri flimdiye kadar bu
konuda fazlaca bir ad›m atamad›. HEP ve DEP’in bu olumsuz deneyimlerini
aflan, halk›n beklentilerine cevap verecek bir anlay›fl›n ne ölçüde içselleflti¤i
ise önümüzdeki günlerde görülecek.
488 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
DEP’L‹ M‹LLETVEK‹LLER‹ MECL‹S’‹
TERK ED‹P SICAK SAVAfiA
KATILMALIDIR
REBER
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
19 Mart 1994
Say›: 89

D
EP’in seçimlerden çekilmesiyle oligarfli uzun süredir tetikte tuttu¤u
“dokunulmazl›k silah›”n› ateflledi. Asl›nda dokunulmazl›klar›n kald›-
r›lmas› devletin siyasi tavr›n›n netleflmesiydi. Demokrasicilik oyunu
sona erdi, devlet aç›k oynamaya bafllad›.
Devletin Kürt halk›na karfl› uygulayageldi¤i bask› ve zulüm elbette sadece
DEP’le ya da DEP’i seçimlere katmamayla ilgili ve s›n›rl› de¤ildir. DEP’in gene-
rallerin emriyle seçimlere kat›lmas›n›n engellenmesi devlet politikas›n›n küçük
bir parças›d›r. ‹flin görünümüdür. Kürt halk›n›n direniflini yok ederek, ulusal ha-
reketi ortadan kald›rmak isteyen devlet, bu takti¤iyle Kürt halk›n›n seçme ve se-
çilme hakk›n› elinden alarak Kürt ulusal sorununu da reddetme politikas›n› de-
vam ettirmesinin ötesinde bir anlam tafl›m›yor. DEP milletvekillerinin dokunul-
mazl›klar›n›n kalkmas›, yerel seçimler için daha önceden ç›kard›klar› adayla-
r›n çeflitli sald›r›larla karfl› karfl›ya kalmalar› onlar›n ulusal kimliklerini savuna-
rak Kürt olduklar›n› söylemelerindendir. Faflizmin ›rkç› yüzü buna bile taham-
mül edememifltir. Demokrasinin en küçük bir k›r›nt›s›na dahi rastlaman›n ola-
naks›z hale geldi¤i ülkemizde bugün Kürt ulusal kimli¤ini savundu¤unu söyle-
yen milletvekillerinin yaka paça meclisten at›lmas›, partilerinin insanlar›n›n se-
çimlere sokulmamas› halklar›n ulusal onuruna yönelmifl bir sald›r›dan baflka bir
fley de¤ildir. TBMM üyelerinin generallerin bir dedi¤ini iki etmeyen birer kuk-
laya dönüfltü¤ü, seçimlerin faflizmin kirli savafl›n›n bir parças› haline geldi¤i
bir ortamda böyle bir seçim dayatmas›n› reddederek hiçbir partiye oy verme-
mek, DEP’lilerle dayan›flmak görevimiz olmal›d›r. Bu oligarflinin kontrgerillan›n
MGK’n›n seçim politikas›n› bofla ç›karmak için gerekli ve zorunludur. Bu çerçe-
ve içinde düflünüldü¤ünde, DEP’li milletvekillerinin de üzerine düflen görevler
vard›r.
Bir halk›n sözcülü¤üne soyunmak, bunu iddia etmek her fleyin göze al›nma -
s›n›, düflmana karfl› verilen mücadelenin kararl›, tutarl› ve bafl› dik olarak sür -
dürülmesini gerektirir. Halk›n temsilcisi olabilmek onu, her koflulda ve her me -
kanda savunmak, halk›n difli, t›rna¤›yla, kan›yla yaratt›¤› de¤erleri sahiplen -
mektir.
Oligarfli sald›r›lar›yla hak k›r›nt›lar›n› vermemek de¤il, halklar›n mücadele-
sini söndürmek plan›n› iflletiyor. Türkiye halklar›n› sindirmeye, savaflan güçleri
düzen s›n›rlar› içerisine çekmeye çal›fl›yor. Oligarflinin hedefi halk güçlerini za-
y›flatarak kendisi için en yararl› olan bir uzlaflma zemininde siyasi olarak, sin-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 489

direrek teslim almakt›r. Yani düzen kendi “bar›fl›”›n› tesis etmeye çal›flmaktad›r.
Bu gerçe¤i görmemek ve buna karfl› kararl› bir politika belirlememek, isten-
se de istenmese de süreç içinde saf d›fl› kalmakla eflanlaml›d›r.
Oligarfli Kürt halk›n› savafla davet etmifltir, bu savaflta onun kürsüsünden
Kürt halk›na seslenmek yerine Kürt halk›n›n savafl›n›n içinde olmak görevdir.
Bugünkü süreçte oligarflinin demokrasicilik oyununu oynad›¤› mecliste kalmak
bu oyunun bir perdesi olmak demektir. Kürt halk›n›n temsilcisi oldu¤unu söyle-
yenler mecliste kalarak Kürt halk›n› temsil edemezler. Kürt halk› savafltad›r,
“temsilcileri de” bu savafl›n içinde olmal›d›r. Türkiye halklar› DEP’ten her fleyi
göze alarak, her mekanda faflizme karfl› bafl› dik olmay›, gerçekleri hiçbir kay-
g› gütmeden savunmalar›n› bekliyor. Bu istek bofla ç›kart›lmamal›, gerçekten
halk›n vekillerine yak›flan siyasi tav›r al›nmal›d›r.
Kürt ulusu ad›na hareket ettiklerini söyleyen milletvekilleri için bugün tek bir
seçenek kal›yor; o da Meclis’i terk edip s›cak savafla kat›lmak.
490 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Yoksul
Halk›n Gücü HADEP NEREYE?

Daha ‹leriye mi, Yoksa Daha Geriye mi?..

HADEP NEREYE
Yoksul Halk›n Gücü Özel Say›s›
19 Mas›y 1994
Özel Say› 2

D
EP’in kapat›lmas› istemiyle aç›lan dava Anayasa Mahkemesi’nde sü-
rerken, kendini ayn› çizgide ifade eden yeni bir parti daha kuruldu.
‹smi Halk›n Demokrasi Partisi (HADEP) olan partinin Genel Baflkanl›-
¤›’na Murat Bozlak getirildi.
Bozlak, Özgür Ülke gazetesine verdi¤i demeçte, kurulan yeni partinin sa-
vundu¤u düflüncelerle DEP’in çizgisi aras›nda önemli bir fark olmad›¤›n› söyle-
yerek, DEP kapat›lmazsa birleflme olabilece¤ini söyledi. DEP’ten farkl› olarak,
HADEP’in kurulufl çal›flmalar›na “Hevdem” ve “Deng” dergisi çevrelerinin ka-
t›lmad›¤› ö¤renildi. Reformist Kürt milliyetçisi görüfllere sahip oldu¤u bilinen bu
çevrelerin ayr› bir parti çal›flmas› içinde oldu¤u belirtiliyor. Ayr› partileflmenin
nedeni ise sözü edilen çevrelerin son DEP kongresinde “tasfiye edilmifl” olma-
lar›... Öte yandan R›zgari dergisi çevresi ise “son geliflmeler üzerine yasal ala-
n›n terk edilmesi gerekir” fleklindeki görüfllerine ra¤men, HADEP çal›flmalar›na
kat›l›yor.
Partinin kurulufl çal›flmalar› s›ras›nda, yasal anlamda mücadelenin s›n›rlar›
ve hedefleri üzerine tart›fl›l›rken, çeflitli Kürt milliyetçisi siyasal çevrelerin HA-
DEP içinde kendi grup ç›karlar›n› ön plana ç›karmamalar› ve partiye siyasal
bir kimlik kazand›rmak için çaba göstermeleri yeni parti çal›flmas›nda öncelik-
le vurgu yap›lan konular› oluflturuyor.

“Türkiye Partisi” Olur mu?


Tüm gruplar›n üzerinde anlaflt›¤› ve alt› özellikle çizilen bir nokta ise kuru-
lan partinin bir “Türkiye Partisi” olmas› iste¤idir. Bu iste¤i hem çeflitli Kürt der-
gi çevrelerinin yaz›lar›nda, hem de Genel Baflkan Murat Bozlak’›n demeçlerin-
de görmek mümkün.
Ama bu sadece bir istek olarak kalmaya mahkum görülüyor. HEP ve DEP de
ayn› flekilde Türkiye partisi olma, yeni tüm milliyetlerden emekçi halk› kucakla-
ma amac›yla yola ç›km›fllar ama sonunda milliyetçi bir yaklafl›mdan kurtulama-
malar› bir yana, Kürt halk›n› bile temsil edememifllerdir.
Yeni kurulan HADEP de ayn› amac› önüne koyuyor. Ama bu amac›n, yafla-
m›n somutlu¤u içinde pratik bir olgu haline gelebilmesi do¤rultusunda en ufak
bir ad›m at›lmad›¤› için, onun da bu açmazla karfl› karfl›ya oldu¤unu söylemek
zor de¤ildir.
HADEP kurucular›, ad›n› aç›kça koyan bir “Kürt partisi” kurma yönünde
ad›m atm›yorlar. Öte yandan Türkiye partisi olal›m dediklerinde de her seferin-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 491

de onlar› bir “Kürt partisi” olmaya götüren anlay›fl› da sorgulam›yorlar. Bunda


da as›l neden Kürt milliyetçi anlay›flla hayat›n dayatt›klar› aras›ndaki farkl›l›k-
t›r.
Türk flovenizmine barikat olmak, Türk ve di¤er milliyetlerden emekçi halkla-
r›, mücadele içinde yan›na çekmeye çal›flmak gibi amaçlar bugün yaflam›n da-
yatt›¤› aç›k gerçekler durumundad›r. Devletin “böl, yönet” politikalar›n›, flove-
nist k›flk›rtmalar›n› bofla ç›karman›n,emekçi halklar›n birlik ve dayan›flmas›yla
mücadele gücünü art›rman›n en elveriflli yol ve yönteminin halklar›n ortak mü-
cadelesi oldu¤unu yaflam›n kendisi gösteriyor.
Ancak Türkiye partisi için yola ç›kanlar, yaflam›n gösterdi¤i gerçeklik zemi-
ninde, geçmiflteki HEP ve DEP deneyimlerini sorgulamak zorundad›rlar. Bu sor-
gulama hem HEP’in ve DEP’in kuruluflundaki temel mant›¤›, hem de bu alanda-
ki mücadelede kullan›lan yöntemleri, kurulan ittifaklar› içermeliydi. Ancak böy-
le bir muhasebe yapmak yerine, elefltiriler karfl›s›nda “Türkiye partisi olama-
mam›z›n nedeni Türk devrimcilerinin, demokratlar›n›n partimize gelmemesidir”
gibi suni gerekçeler ileri sürülmüfltü. Nitekim bu tür sözler bugün de söyleniyor.
Ancak bu tür sözlerin de “kendileri d›fl›nda neden arama ve kendilerini ak-
lama” d›fl›nda bir anlam› olmuyor. Ülkemizdeki bütün halklar› kucaklayacak
olan bir örgütlenmenin bu flekilde olamayaca¤› aç›kt›r. T›pk› geçmiflte de gö-
rüldü¤ü gibi...
Tüm milliyetlerden emekçi halklar›n birlik ve dayan›flmas›na giden yol önce-
likle, ulusal ve s›n›fsal mücadeleye, s›n›f bak›fl aç›s› ile bakabilmekten geçmek-
tedir. Kürt milliyetçi anlay›fl› ekseninde bir araya gelen çeflitli Kürt siyasal çev-
relerinin, aralar›na farkl› milliyetten kimi uluslar› da katsalar bütün halklar› ku-
caklayamamalar›n›n nedeni kendi anlay›fllar›ndaki ve hareket tarzlar›ndaki ek-
sikliktedir. S›n›f bak›fl aç›s›nda de¤il milliyetçi bak›fla sahip olmalar›d›r. Öte
yandan fluras› da aç›kt›r ki, halklar›n ortak mücadele ve ortak örgütlenmesi için
at›lacak ad›mlar legal alanla da s›n›rl› de¤ildir.

Legal Alan Mücadelesinin S›n›rlar›


HADEP’in kuruluflunda vurgu yap›lan noktalardan biri de “resmi ideolojiye
karfl› olmak”t›r.
Ancak bu sözlerin mücadele prati¤i içinde nas›l flekillenece¤i edilen sözler-
den daha önemlidir.
Hakk›nda kapatma davas› aç›lm›fl bulunan DEP’in Genel Baflkan› ve dört
milletvekili cezaevinde tutuklu iken, legal alanda nas›l bir mücadele verilece-
¤i, üzerinde ayr›ca durulmas› gereken bir konudur. Devletin DEP’e aç›kça ya
düzen içinde erimeyi ya da tasfiye olmay› dayatt›¤› bir süreçte HADEP’in de
ayn› politikan›n hedefi olaca¤› aç›kt›r. Bu anlamda “resmi ideolojiye karfl› ol-
ma” iddias›, devletin tasfiye ve ›slah etme çabalar›na nas›l bir cevap verilece-
¤i ile anlam kazanacakt›r.
HADEP, mevcut mücadelede aç›kça taraf olup, kendi taraf›n›n taleplerini
ifade eden ve bu talepleri her koflulda, her alanda ikirciksiz savunan bir parti
mi olacakt›r? Yoksa taraflar üstü görünüp herkese “ateflkes” ça¤r›s› yapmay›
bir misyon olarak m› benimseyecektir? Yasal alanda kalabilmek için yasalara
492 Miliyetçilik Ç›kmaz›

uyma kayg›s›n› her fleyin önüne mi tafl›yacak, yoksa meflrulu¤unu halk›n örgüt-
lü mücadelesine yaslanarak güçlendirme yoluna m› gidecektir?
Alt› Kürt milletvekili yapt›klar› siyasal konuflmalar nedeniyle tutuklu iken, mil-
letvekili s›ralar›n› iflgal eden di¤er Kürt milletvekillerinin neden hiçbir fley yap-
mad›klar›n› sorgulayacak ve harekete geçmeyenleri teflhir edecek midir?
Oligarflinin Kürt ve Türk halklar›n› birbirine k›rd›rmaya çal›flan politikalar›
ve buna zemin haz›rlayan davran›fllar› karfl›s›nda tavr› ne olacakt›r?
HEP’in, DEP’in bu konularda izledi¤i politikalar›n hangi sonuçlar› yaratt›¤›
-ya da yaratamad›¤›- bugün daha aç›kça ortadad›r. Devrimcilerin bu çevreler-
deki elefltirileri de biliniyor. Özetle belirtilmesi gereken; kurulan partilerin bir
türlü istenilen siyasi sonuçlar› yaratamamas›n›n temelinde milliyetçi bak›fl aç›s›
yatmaktad›r. Eksiklik, bu bak›fl aç›s›n›n biçimlendirdi¤i mücadele biçimleri ve
örgütlenme anlay›fl›ndad›r.
HADEP, legal alanda gerçekten halklar›n mücadelesine katk› sa¤layacak
bir fleyler yapmak istiyorsa, yukar›daki sorulara cevap aramal› ve bu cevapla-
r› bularak hareket etmelidir. Ve bunun da öncesinde, bugün ülke koflullar›n›n
Türk, Kürt, Arap Çerkez, Laz, tüm uluslardan ve tüm az›nl›k milliyetlerden ger-
çek yurtseverlerin önüne koydu¤u görev, halklar›m›z›n “özgür” taleplerini sa-
vunurken ortak ç›karlar›n› karfl›layacak ortak bir örgütlülük ve mücadele ihtiya-
c›na yan›t vermektir. At›lacak her ad›m buradan bafllamak zorundad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 493

Mücadele
HEP’den DEP’e Parlamento Deneyimi

M‹LL‹YETÇ‹L‹K AÇMAZINDA BO⁄ULAN


“PARLAMENTER MÜCADELE”
HEP’DEN DEP’E
PARLAMENTO
DENEYİMİ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
30 Temmuz 1994
Say›: 103

T
akvimler 13 Ekim 1989’u gösteriyordu. SHP’li 7 milletvekili; Adnan Ek-
men, Ahmet Türk, Salih Sümer, Kenan Sönmez, Hakk› Önal, Mehmet
Ali Eren ve Mahmut Al›nak, Paris Kürt Enstitüsü ile Fransa Özgürlük
Vakf›’n›n düzenledikleri “Kürt Ulusal Kimli¤i ve ‹nsan Haklar›” konulu konferan-
sa kat›lmak üzere Paris’e gittiler. SHP böyle bir davran›fla dahi tahammül ede-
meyerek konferansa kat›lan milletvekillerini ihraç etti. SHP’den daha önce ih-
raç edilmifl olan ‹brahim Aksoy’la birlikte ihraçlar bir anlamda legal Kürt par-
tisinin, Halk›n Emek Partisi’nin (HEP) kurulufl sürecini de fiilen bafllatm›fl oldu.
Bu ayn› zamanda Haziran 1990’da HEP’le bafllay›p ÖZEP, HEP ve HA-
DEP’le sürecek olan, Kürt halk›n›n hak ve özgürlük mücadelesi temeline oturan
legal partiler sürecinin de bafllang›c›yd›. Özgürlük ve Emek Partisi (ÖZEP),
SHP’den HEP’e bir s›çrama tahtas› olurken, parlamentoda bir misyonu temsilen
önce HEP, ard›ndan Demokrasi Partisi (DEP) yer ald›. Bu partiler kah yasal kay-
g›larla, kah daha genifl bir kitle partisi olma kayg›s›yla Türk ve Kürt halklar›-
n›n partisi olduklar›n›, milletvekilleri ise “Yaln›z Kürt halk›n›n de¤il” Türkiye
halklar›n›n parlamentodaki temsilcileri olduklar›n› iddia ettiler. Ancak elbette
temelindeki mant›k gere¤i pratik böyle geliflmedi. Hepsi bir “Kürt partisi” ola-
rak flekillendiler. Ne var ki Kürt ulusal sorununun çözümüne ne oranda katk›
sa¤lad›klar› hep tart›flmal› oldu. Bu partilerin ne getirip ne götürdü¤ünü do¤ru
bir flekilde de¤erlendirebilmek için Türkiye halklar›n›n taleplerini ne ölçüde di-
le getirebildiklerine, egemen s›n›flar›n sald›r›lar›na nas›l karfl›l›k verdiklerine
bakmak gerekir.

Düzen Karfl›s›nda Tutarl› ve Cesaretli Bir Tav›r Sergilenemedi


HEP kurulup kendisini bir parti olarak ifade edene kadar Meclis’te Kürt is-
minin duyulmas› dahi mümkün de¤ildi. Ancak, SHP’den ihraçlar›n sonras›nda
HEP’in kurulmas›yla bu do¤rultuda at›lan ad›mlar ba¤›ms›z bir politik hatta
oturtulamad›. Çünkü legal Kürt partisinde de çizgiyi belirleyen ilkeler de¤il,
pragmatizmdi. 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde SHP ile yap›lan ittifak bu tu-
tars›z çizginin bir örne¤i oldu. Henüz iki y›l önce Kürt kimli¤ini savunduklar›
için ihraç edildikleri partiyle “Kürt kimli¤ini parlamentoya tafl›mak” için yap›-
lan ittifak milliyetçili¤in pragmatizmiyle, egemen s›n›flar›n onlar› yeniden dü-
zen içerisinde çekmeye çal›flmas›n›n çak›flt›¤› noktayd› asl›nda. Kürt küçük bur-
juva milliyetçileri bu ittifak› “zorunlu beraberlik” olarak nitelendirmeyi tutars›z-
l›klar›n› gizlemek aç›s›ndan daha yararl› buldular. Bu “zorunlulu¤u” belirleye-
494 Miliyetçilik Ç›kmaz›

nin ne oldu¤u ise pek belli de¤ildi. Belli olan, düzenden, düzen partilerinden
kopuflta önemli mesafeler kat eden Kürt halk›n›n yüzünü yeniden düzen parti-
lerine döndürmek pahas›na elde edilecek “yarar”d›. Çünkü SHP ile ittifak 18
milletvekilinin meclise girmesini sa¤lam›flt›.
Milletvekillerinin yemin törenleri s›ras›nda ise k›z›lca k›yamet koptu. Hatip
Dicle, “Ben ve arkadafllar›m bu yemini anayasan›n bask›s› alt›nda okuyo-
ruz.” derken, Leyla Zana yemin sonunda “Ev sonda min ji bo gele Kurd ü
Tirk e (Bu yeminim Kürt ve Türk halk› içindir)” demiflti. fiovenist milletve-
killeri ise sanki nas›rlar›na bas›lm›fl gibi s›ra kapaklar›na vuruyor, bu sözlerin
geri al›nmas›n› istiyorlard›. Parlamentoda ilk kez böyle bir tav›r sergilenmiflti,
ancak bu sürdürülmedi. Bu onurlu tav›r sonras›nda özür dilenmesi devrimcile-
rin ve yurtseverlerin belleklerinde bir kendine güvensizlik örne¤i olarak kald›.
Böylesi tav›rlarla Kürt halk›n›n yüzlerce, binlerce flehitle yürüttü¤ü mücadelenin
temsilcisi olunamazd›.
Benzer bir olay Mahmut Al›nak’›n iç güvenlik görüflmeleri s›ras›nda konufl-
mas› s›ras›nda yafland›. DYP’liler Al›nak’›n konuflmalar›na tahammül edemeye-
rek azg›nca sald›rm›fllar ve Al›nak’› tartaklayarak kürsüden indirmifllerdi. SHP
içerisinde yer alan HEP kökenli milletvekilleri ise Al›nak’›n bu flekilde kürsüden
indirilmesine müdahale etme, flovenist milletvekillerinin sald›rgan tav›rlar›n›
Meclis yoluyla halka teflhir etme cesaretini gösteremediler.
Bu olaylar›n ard›ndan Hatip Dicle ile Leyla Zana, SHP’den ihraç edildiler.
Ard›ndan HEP kökenli 16 milletvekilinin SHP’den ayr›lmalar› ise biçimsel an-
lamda olumlu ve onurlu bir ad›md›. ÖZEP kuruldu, daha sonra HEP’e dahil ol-
du. Geçmiflteki birtak›m yan›lg›lar kabul edildi. Ancak bu çizgiye yönelen kök-
lü bir özelefltiri de¤ildi ve milliyetçilikten beslenen tutars›zl›klar son bulmad›.
Oligarfli s›k›flt›rd›kça HEP geri ad›m att›. Örne¤in genelkurmay›n yönlendirme-
siyle imzaya aç›lan “Ülke Bütünlü¤ü Bildirgesi” HEP’liler taraf›ndan önce imza-
lanmad›, daha sonra ise yine HEP’liler taraf›ndan “Ülke bütünlü¤ünü herkes-
ten önce biz savunuyoruz”, “Bildiriyi okumad›¤›m›z için imzalamad›k” gi-
bi sözlerle ilk tav›r sürdürülemedi, tersine oligarfliye güven verme manevralar›-
na baflvurma gere¤i duyuldu. Özcesi, izlenen, söylenenlerin, yap›lanlar›n so-
nuna kadar savunulmad›¤›, kendine güvensiz, ürkek bir politikayd›.
Yine HEP sürecinde, di¤er partilerden farkl› olundu¤unun alt› çizilmesi ge-
rekirken, farks›z olundu¤u kan›tlanmaya çal›fl›ld›. Bunun için Türkefl ile görüfl-
me yapmaktan dahi çekinilmedi. Düzenden icazet alabilmek, uzlaflmaya haz›r
olundu¤u mesaj›n› verebilmek için Kürt halk›n›n mücadelesini kanla bo¤mak-
tan baflka bir düflüncesi ve politikas› olmayan Türkefl ile görüflülmüfltü. Milliyet-
çi anlay›fl bir kez daha tutars›zl›k, ilkesizlik üretmiflti.
Benzer davran›fllar, DEP sürecinde de HEP’te yaflananlardan yeterli dersler
ç›kar›lmad›¤›ndan devam etti. 2 Mart 1994’te DEP milletvekilleri Orhan Do¤an
ve Hatip Dicle’nin dokunulmazl›klar› kald›r›lm›flt›. Ayn› gün Do¤an ve Dicle si-
yasi polisler taraf›ndan yaka paça gözalt›na al›nd›lar. Yanlar›nda bulunan Ah-
met Türk ve Leyla Zana ise düzenin kendi yasalar›n›n bile çi¤nenmesi olan bu
keyfiyete milletvekili s›fatlar›na karfl›n tepkisiz kal›yor ve izlemekle yetiniyorlar-
d›. Meflrulu¤a olan inanç eksikli¤i, oligarfliye kendilerini “a¤›rbafll›, olgun po-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 495

litikac›lar” olarak kabul ettirmeye çal›flan icazetçi ruh hali olaya müdahale et-
me cesaretinin önüne geçiyordu.

Parlamento, ‹ddia Edildi¤i Gibi “Bir Araç Olarak” Kullan›lmad›


HEP ve DEP süreçlerinde izlenilen milliyetçi politikalar sonucu, parlamento
iddia edildi¤i gibi bir araç olarak kullan›lmad›. Parlamentarist yolu savunma-
d›klar›n› söyleyenler, bunda samimi olduklar›n› ortaya koyacak tutarl›, ilkeli bir
çizgi izleyemediler. Oligarfli, hem HEP hem de DEP süreçlerinde, bu partiler
geri ad›m att›kça üzerlerine daha bir cesaretle gitti. Kürt halk›na yönelik sald›-
r›lardan, do¤rudan HEP ve DEP’e yönelik sald›r›lara kadar, oligarflinin bask›,
terör ve provokasyonlar›na karfl› radikal bir tutum sergilenmedi. Sald›r›lar art-
mas›na ra¤men gerçeklerin görülmesinin önüne geçen milliyetçilik, “bar›fl” ve
“kan dökülmesin” ça¤r›lar›n›n yinelenmesine, Kürt halk›n›n taleplerinden uzak
durulmas›na, inisiyatifin oligarflinin eline teslim edilmesine neden oldu.
1992 Newroz’unda devlet azg›nca sald›rm›fl ve ard›ndan fi›rnak yerle bir
edilip Kürt halk› göçe zorlanm›flt›. HEP ise tüm bu olup bitenlere adeta seyirci
kald›, hiçbir tutarl› politika üretilmedi. Kürt halk›n›n göçe zorlanmas› karfl›s›n-
da parlamentoda teflhir mekanizmalar› gerekti¤i gibi çal›flt›r›lmad›, parlamen-
to d›fl›nda halk›n göçe zorlanmas›na karfl› önlem olabilecek bir pratik sergilen-
medi. Göçe zorlanan 20 bin insan için Avrupa ülkelerinden iltica hakk› iste-
mek gibi “sembolik ve pratikte hiçbir fley ifade etmeyen” bir faaliyetle yetinil-
di. Oligarfli Kürt halk›n› katletmekte, göçe zorlamakta kararl› oldu¤unu ortaya
koyarken, “bar›fl”tan, “atefli söndürmek”ten söz edip küçük burjuva milliyetçi
hareket ile devleti uzlaflt›rmaya çal›flmaktan baflka bir fley yap›lmad›, politika
üretilmedi...
1992 y›l› sonlar›nda Meclis’te Çekiç Güç konusunda oylama yap›lm›flt›.
HEP Genel Baflkan› Ahmet Türk ise oylama öncesinde yapt›¤› aç›klamada, ka-
bul ve red oyu verilmesini düflünen milletvekillerinin kendilerine göre hakl› ge-
rekçeler öne sürdüklerini, HEP aç›s›ndan ba¤lay›c› bir karar almad›klar›n› söy-
lüyordu. Kürdistan aç›kça ABD taraf›ndan iflgal ediliyor ve HEP bu konuda
“ba¤lay›c›” karar alam›yordu. Küçük burjuva milliyetçi anlay›fl, emperyalizme
aç›ktan “hay›r” denmesine engel oluyordu...
Ayn› politikas›zl›k, ayn› t›kan›kl›k DEP sürecinde de yafland›. Parlamento bir
türlü bafllang›çta iddia edildi¤i gibi Kürt halk›n›n s›n›fsal ve ulusal ç›karlar›n›
savunmak amac›yla kullan›lam›yordu. Devlet sald›r›lar›n› daha da art›rm›flken
DEP Genel Baflkan› Yaflar Kaya 1993 y›l› ortalar›nda flunlar› söylüyordu: “...
Ben eminim, Kürt sorununun silahla çözümü bitmifltir. Kürt sorununu de-
mokrasi içinde, bar›fl içinde, demokratik yollarla, diyaloglarla, konuflarak
halletmek mümkündür... Devlet bu konuda bir ad›m atarsa biz parti ola-
rak hükümete destek oluruz, devlete destek oluruz. Yani Kürt sorunu ko-
nusundaki ad›mlar› destekleriz, yeter ki bafllang›ç olsun...”
K›sacas›, ne sorunun kendisi ne de çözüm yolu anlafl›lm›flt›. Devlet topyekün
sald›r›rken DEP bofllukta as›l› kalan, yank›s› bile olmayan “Topyekün bar›fl”
ça¤r›s›n› ›srarla yineliyordu. “Kardefl kavgas›na son” gibi bofl sloganlar temcit
pilav› gibi ›s›t›l›p ›s›t›l›p ortaya sürüldü. Milliyetçi anlay›fl Kürt halk›n›n kendi
496 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kaderini tayin hakk›n› d›fltalayan bir “bar›fl” talebi, egemenlerin icazetinde bir
“uzlaflma” talebi olmad›¤›n›, dahas› bunun sorunu çözmek de¤il t›kamak oldu-
¤unu kavrayam›yordu. Özetle DEP Meclis koridorlar›nda kulis yapmaktan, ara-
buluculuk denemelerine soyunmaktan öteye gidemedi.
2-3 Mart 1994 tarihlerinde DEP’lilerin dokunulmazl›klar›n›n kald›r›lmas›
acilen Meclis gündemine dayat›lm›flt›. Oligarfli art›k DEP’e ve DEP’lilere taham-
mül edemeyece¤ini ortaya koyuyordu. Dokunulmazl›klar› kald›r›lmak istenilen
DEP’liler ise durum bu noktaya gelmiflken Türkiye halklar›n›n taleplerini de¤il,
milletvekilliklerini savunmay› tercih ettiler. S›rr› Sak›k, “Cumhurbaflkan› ‘Kürt
halk›’ diyor, Baflbakan yard›mc›s› ‘Kürt halk›’ diyor, Alparslan Türkefl
‘Kürt halk›’ diyor. Onlar›n idam› istenmiyor ama biz diyoruz diye idam›-
m›z isteniyor” fleklinde kendini savunuyordu. Selim Sadak, söyledikleri fleyle-
ri Mesut Y›lmaz’›n da söyledi¤ini kan›tlamaya çal›fl›yordu.
HEP ve DEP Kürt halk›n›n s›n›fsal ve ulusal ç›karlar›n› savunmaktan adeta
aciz bir tav›r sergiledi, inisiyatif oligarflinin eline b›rak›ld› ya da bir baflka de-
yiflle oligarfli onlarla adeta oynuyordu ve böyle bir ortamda oligarfli HEP ve
DEP ile oynamakta pervas›z davrand›. Küçük burjuva milliyetçiler demokratik
faaliyeti, çeflitli kurumlar›ndaki varl›klar›na ra¤men esas olarak legal parti ça-
l›flmalar›na endekslemifllerdi. Di¤er kurumlardaki, kitle örgütlerindeki varl›klar›
da temelde legal partiyi esas alan bir faaliyet içindeydi. Çünkü “uzlaflma” di-
¤er demokratik alan çal›flmalar›yla de¤il, burjuvazinin at koflturdu¤u parla-
mentoda sa¤lanabilirdi, uzlaflma mesajlar›n› iletmede burjuvazinin parlamen-
tosu önemli bir mevziydi. Bu nedenle küçük burjuva milliyetçiler, inisiyatifi kap-
t›rma, kendileriyle oynanmas›, ilke, kural tan›mama pahas›na parlamentoda
kalmakta ›srarl› davrand›lar. Türkiye halklar›n›n ç›karlar› nas›l radikal bir flekil-
de savunulur, düzen nas›l teflhir edilir, burjuvazinin demokrasicilik maskeleri
nas›l indirilir, bütün kap›lar›n kapand›¤› bir noktada halk›n gerçek temsilcileri
olarak, halka verilen sözün gere¤i olarak s›cak savafla nas›l dönülür, tüm bun-
lar›n gereklerini yerine getirmek için radikal ad›mlar at›lmad›. Oligarflinin tefl-
hir edilmesi için ele geçen yüzlerce f›rsat, bir gün daha fazla parlamentoda
kalabilmek ad›na adeta tepildi, Türkiye halklar›na de¤il oligarfliye mesajlar ile-
tebilmek için didinildi.

Devrimci ve Yurtsever Tav›r Gerekti¤inde Halka Dönebilmektir


HEP’in kurulmas›ndan DEP’in kapat›lmas›na kadar geçen süre içerisinde
Kürt halk›ndan binlerce insan katledildi. 54 parti yöneticisi ve üyesi kontrgeril-
la sald›r›lar›nda katledildi, DEP Ankara il merkezi ve DEP genel merkezi bom-
bal› sald›r›lara u¤rad›. Yüzlerce partili gözalt›na al›narak iflkencelerden geçi-
rildi, tutukland›. Devletin tüm bu pervas›zca sald›r›lar›na ra¤men ne HEP’liler
ne de DEP’liler parlamentoyu terk etmeyi, halka dönmeyi düflündüler. Burjuva-
zinin parlamentosunu radikal flekilde kullanarak ülkemizdeki demokrasinin bir
“oyun” oldu¤unu gösterecek en vurucu, belirleyici ad›m› atmad›lar. Düzenin
her sald›r›s› yine düzenin teflhir edilmesi amac›yla de¤erlendirilebilir, oligarfli-
nin parlamenter olarak HEP ya da DEP’lilere tahammül etme süresi k›salsa da
icazetten uzak ve onurlu bir tav›r ortaya konulmal›yd›, ama konulmad›.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 497

Milliyetçi anlay›fl ve kendilerini savafl gerçe¤inin de¤il, bar›fl›n, uzlaflman›n


temsilcisi olarak görmeleri düzene karfl› radikal bir tav›r sergilenmesine engel
oldu. Milletvekilleri halka onlar› temsil etme sözü vermifllerdi, bunun yolu yön-
temi belliydi. Bunun yolu her fleyden önce burjuva parlamentosunda olundu¤u
koflullarda bile burjuva politikas›n›n labirentlerine dalmadan, demokrasicilik
oyununa angaje olmadan halk›n ç›karlar›n› ve taleplerinin, onurunun ç›plak sa-
vunucular› olmaktan geçiyordu.
Bu anlamda da halk›n gerçek temsilcisi olan milletvekilleri, devletin tüm bu
sald›r›lar›, bu mevzide mücadele etmenin tüm kanallar›n› t›kamas› karfl›s›nda
halka döner, parlamenter kimliklerini savafl içerisinde de¤erlendirerek tutarl›k-
lar›n› gösterirlerdi. Bu, düzenin en iyi teflhir edilme yolu olur. Türkiye halklar›-
n›n mücadele azmi ve kararl›l›¤› artt›r›lm›fl olurdu. Halk›n temsilcileri, halka dö-
nerek, halk içerisinde çal›flmalar›n› sürdürerek halk›n nas›l temsil edildi¤ini
dosta, düflmana göstermifl olurlard›. Gelinen noktada emekçi halka, yoksul
Kürt halk›na parlamento kürsüsünde verilmesi gereken mesaj as›l olarak tek bir
tav›rda odaklaflm›flt›.
Bu parlamentoyu onurlu, siyasal bir kararl›l›kla terk etmekten baflka bir fley
de¤ildi. Bu görülemedi ya da milliyetçi anlay›fl “köprüleri atma” anlam›na ge-
lecek bu tavr› alacak siyasi cesareti gösteremedi. Oysa HEP ve DEP’lilerin tu-
tars›z tav›rlar›, düzenin demokrasi demagojilerini bofla ç›karmam›fl hatta eksik-
li de olsa bir demokrasi var fleklindeki imaj› güçlendirmekten baflka bir ifle ya-
ramam›flt›r...

Kürt Ulusal Sorununun Çözümünü Emperyalizmde Aramak Kürt


Halk›na, Özgürlük Mücadelesine Bir fiey Kazand›rmaz
DEP’li milletvekillerinin bir bölümü tutuklan›rken bir bölümü ise bugün Avru-
pa’da bulunuyor. Avrupa’da bulunma nedenlerini ise DEP milletvekili Mahmut
K›l›nç flöyle aç›kl›yor: “Türkiye’yi s›k›flt›rmak, flikayet etmek amac›yla de-
¤il, düzeltmek amac›yla buralarday›z...”
Ard›ndan da ekleniyor: “Demokratikleflme gerçekleflmeden Türkiye’ye
dönmeyece¤iz.”
Oligarflinin kendilerine yönelik son gözalt› ve tutuklama sald›r›lar› karfl›s›n-
da çizdikleri tablo çaresiz, bir fley yapmayan, bu arada çaresizliklerini, tav›r-
s›zl›klar›n› birbirlerini suçlayarak örtmeye çal›flan bir tablodur. Avrupa’ya gi-
diflleri ve oradan yapt›klar› bu tutars›z aç›klamalarda yaln›zca bu tablonun,
politikas›zl›¤›n, kendi mevzilerinde direnifli örgütleyememelerinin bir parças›
ve devam›d›r.
DEP’liler Türkiye’de oligarfliden uzlaflma umutlar›n› kesmifl ve parlamentoda
çal›flma olanaklar› engellenmifl durumdayken çareyi emperyalizme icazette bu-
luyorlar. DEP’in kapat›lmas›n› Avrupa ülkelerinde parlamenterlerin nas›l de¤er-
lendirdi¤i fleklindeki bir soruyu Mahmut K›l›nç flöyle yan›tl›yor: “Özellikle Av-
rupa’n›n ça¤dafl ülkeleri sorunu yak›ndan izliyor ve tav›r belirliyorlar.
ABD Kongresi’nin yard›m› yüzde 25 k›smas› ve Senato’nun, Türkiye’nin
siyasi olarak baz› kurumlarca ve yönetimlerce k›nanmas›, Avrupa Parla-
mentosu’nun Kürtlere özerklik tan›nmas› ile ilgili karar›, Alman yönetimi-
498 Miliyetçilik Ç›kmaz›

nin zaman zaman sürekli ambargo kararlar› buna örnektir...” (9 Temmuz


1994, Özgür Ülke, abç )
ABD’yi ve Avrupa ülkelerini ça¤dafl ülkeler, bu ülke parlamentolar›n› da de-
mokratik parlamentolar olarak niteleyen milliyetçi bak›fl, dün oligarflide aray›p
karfl›l›k alamad›¤› “uzlaflma” ça¤r›lar›na bugün emperyalizmin “sorunu izle-
mesi ve tav›r belirlemesinde” yan›t bulmaya çal›fl›yor. Milliyetçili¤in kendine
güvensiz ruh hali, sorunun çözümünü halklarda, halklar›n kurtuluflu için sürdü-
rülen mücadelede de¤il emperyalizmde ar›yor. Oysa emperyalizmin kabul et-
ti¤i hiçbir “çözüm”ün Kürt ulusal sorununu çözmeyece¤ini art›k sokaktaki insan
biliyor. Tüm bu yaklafl›mlar›n özünde milliyetçili¤in açmazlar› yatmaktad›r. Em-
peryalizmin Kürdistan politikas›n›n temelinin, Kürt halk›n›n özgürlük mücadele-
sinin içini boflaltmak oldu¤u görülememektedir. Uzlaflman›n çözüm, emperya-
lizmle iliflkilerin ise diplomatik baflar› olarak gösterilmesi Türkiye halklar›na za-
rar vermektir. Halk›n temsilcileri olabilmek ise onu her koflulda ve her mekan-
da savunmaktan, halk›n difliyle, t›rna¤›yla, kan›yla yaratt›¤› de¤erleri sahiplen-
mekten geçmektedir. Türkiye halklar›, halk›n vekili oldu¤unu savunanlardan
kendi yanlar›nda, mücadelelerinde olmalar›n› beklemektedir....
Miliyetçilik Ç›kmaz› 499

Mücadele
DEP’liler Mahkeme Kürsüsünü Kullanamad›lar
HALKIN “VEK‹L‹” BÖYLE OLUNMAZ

HALKIN “VEKİLİ”
BÖYLE OLUNMAZ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
13 A¤ustos 1994
Say›: 105

D
EP’li milletvekillerinin parlamentodan d›fllanarak tutuklanmalar› ve
yarg› önüne ç›kar›lmalar›, Kürt halk›n›n sesini kesme politikas›n›n
parçalar›ndan biriydi. Oligarfli, parlamentoda ya da parlamento d›-
fl›nda en ufak demokratik muhalefet sesine bile tahammül edemez hale gelmifl
ve tüm demokratik kurumlara, derneklere, sosyalist bas›na sald›rd›¤› gibi,
DEP’i de tasfiye etme çabas› içine girmiflti. Bu nedenle DEP’li milletvekillerinin
yarg›lanmas›, oligarflinin sald›r›lar›na cevap vermek için bulunmaz bir f›rsat
do¤urmufltu. Mahkeme kürsüsü, yarg›lananlar›n düzeni yarg›lad›¤› bir kürsüye
dönüfltürülebilirdi.
Dokunulmazl›klar›n›n kald›r›lmas›, apar topar gözalt›na al›nmalar›, milletve-
kili olduklar› halde “konuflma” yapt›klar› için halklar›nda soruflturma aç›lmas›
ve en son uyduruk kan›tlara dayal› bir iddianame ile yarg› önüne ç›kar›lmala-
r›, vb. uygulamalar, düzenin siyasi ve hukuki yap›s›n›n çürümüfllü¤ünü, gayri
meflrulu¤unu göstermek için yetip de art›yordu. Mahkeme kürsüsü, bu çürümüfl-
lü¤ü teflhir etmenin yeri olabilirdi. Dahas›, bu kadarla da kal›nmaz, Kürt halk›-
na karfl› ifllenen suçlar›n, inkarc› politikalar›n, iflkence ve katliamlar›n, köy yak-
ma ve boflaltmalar›n da hesab›n›n sorulaca¤› tarihsel bir hesaplaflma alan›na
dönüfltürülebilirdi. Böyle bir hesaplaflma beklentisi içinde olan iç ve d›fl kamu-
oyu ve bas›n, bu nedenle duruflmalara yo¤un ilgi gösterdi. Kamuoyunun yo¤un
ilgisi, DEP’li milletvekillerinin yarg›layanlardan hesap sorma koflullar›n› daha
da elveriflli hale getirmiflti. Ama olmad›...
DEP’li milletvekilleri ne kendilerine yap›lan hukukd›fl›, gayri meflru muame-
leyi teflhir edebildiler, ne de Kürt halk›na karfl› ifllenen suçlar›n hesab›n› sora-
bildiler. Sadece uydurma kan›tlara dayal› iddianamede yer alan suçlamalara
cevap vererek, kendilerini kurtarmaya çal›flt›lar.

Hesap Sormak Yerine Hesap Verdiler


5 A¤ustos Cuma günkü duruflmada ilk sözü alan Ahmet Türk, tek tek suçla-
malara yan›t verdikten sonra, “Siyasi bir davayla karfl› karfl›yay›z. Siyasiler
yarg›y› töhmet alt›na sokmufltur. Yarg›n›n kendisini aklamas›n› umar›m.” diye-
rek karfl›s›ndaki DGM kurumundan hala bir fleyler bekledi¤ini ima etti. Sanki
siyasiler bask› kurmasa, DGM’lerin niteli¤i daha iyi olacakt›. Daha sonra söz
alan Leyla Zana “Demokrasi ve bar›fl taleplerimizde ›srarl› olaca¤›z.” diyerek
içeri¤i istenildi¤i gibi doldurulabilecek sözler söylemekle yetinirken, Orhan Do-
500 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤an flahs›na yönelik “suçlama”lar› tek tek yan›tlad›ktan sonra, ayr›ca bilinen
bir mesaj› sözlerinin aras›na s›k›flt›rmadan geçemedi. “Biri ben ba¤›ms›z Kür -
distan istiyorum demek istiyorsa, demelidir. Yeter ki, fliddete, silaha baflvurma -
s›n.” Böylece Do¤an’›n fliddete karfl› oldu¤unu mahkeme heyeti -sormadan- ö¤-
renmifl oldu.
8 A¤ustos Pazartesi günkü duruflmada savunmalara devam edildi. S›rr› Sa-
k›k kendisinin PKK ile hiçbir ilgisinin olmad›¤›n› ispat etmek için yo¤un bir ça-
ba harcad›. Hatta PKK’n›n otelini bombalamas› gibi flaibeli bir örne¤i kullana-
rak, PKK ile kendisi aras›ndaki mesafenin nerede ise korucular kadar oldu¤u-
nu anlatmaya çal›flt›. Hatip Dicle’nin yarg›laman›n hukuk d›fl›l›¤›n› örnekleyen,
rejimin genel politikas›n›n bir parças› oldu¤unu ifade eden konuflmas› olumluy-
du. Ancak yetersizdi. H. Dicle, devleti ve düzeni yarg›layan, teflhir eden ve he-
sap soran bir tutum alamad›. Ba¤›ms›z milletvekili Mahmut Al›nak ise, Millet-
vekilli¤ini kurtarmak için yapt›¤› tutars›zl›klar›na mahkemede de devam etti.
Kendini kurtarmak için çal›flt›.

Kürt Halk› Ad›na Konuflmad›lar


Milletvekillerinin hepsinin sözlerinde ortak yan, az ya da çok kendini kur-
tarma kayg›s›yd›. Kendini kurtarma kayg›s›n›n söz konusu oldu¤u durumda,
inisiyatifin DGM heyetinin eline geçmesi kaç›n›lmazd›. Öyle de oldu. DEP’liler
ayn› tutumu parlamentoda da göstermifllerdi. Parlamento kürsüsünde yapt›kla-
r› konuflmalarda, hiçbir zaman, bu kürsüyü Kürt halk›n›n taleplerinin dile geti-
rildi¤i bir mevzi olarak kullanmad›lar. Devlet güçlerinin, kontrgerillan›n sald›r›-
lar›n› teflhir edemediler, hesap soramad›lar. Bunda kiflisel konum kayg›s› ka-
dar, halk›n mücadelesinin, taleplerinin meflrulu¤una yeterince inanmamak da
etkili oldu. Küçük burjuva milliyetçi hareketin uzlaflma sinyalleri vermesi ise,
DEP’lilerin tavr›n› daha da olumsuz yönde etkiledi. Parlamenter mücadeleyi
adeta parlamentoda kalma mücadelesine çevirdiler.
Parlamentoyu böylesine etkisiz biçimde kullanan DEP anlay›fl›n›n mahkeme-
de düzeni yarg›layan bir tutum gelifltirmesini beklemek afl›r› iyimserlikten bafl-
ka bir fley de¤ildi. Nitekim “Yarg›lananlar yarg›l›yor” gibi manfletlerle durufl-
malar› haber yapan Ö. Ülke gazetesi, daha sonra u¤rad›¤› hayal k›r›kl›¤›n›
ifade etmek zorunda kald›.

Böyle Davrananlar Halk›n “Vekili” Olamaz


DEP’lilerin önlerinde, nas›l davranmak gerekti¤ine iliflkin örnek de yok de-
¤ildi. Kan ve can bedeli örneklerle yarat›lm›fl bir gelenek vard›. fieyh Bedred-
din’ler, Pir Sultan Abdal’lardan fieyh Sait ve Seyit R›za’lara uzanan, sultanla-
r›n, uleman›n, kad›lar›n, istiklal mahkemelerinin karfl›s›nda mücadelesinin mefl-
rulu¤una inanc› dile getirmifl flanl› bir gelenek vard›. Zalim önünde hesap ver-
mek yoktu. Ayn› gelene¤i 12 Eylül mahkemelerinde cuntay› yarg›layan devrim-
ciler de sürdürdüler. Mahkeme kürsülerinde cuntan›n halka karfl› iflledi¤i suçla-
r› ve suçlular› dile getirdiler, hesap veren de¤il hesap soran oldular.
Çünkü halk ad›na konuflman›n, halk›n taleplerinin sözcüsü olman›n gere¤i
buydu. Bu gereklili¤i yerine getirirken, kiflisel kayg›ya yer olamazd›. DEP’li mil-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 501

letvekilleri ise, DGM önünde halk ad›na de¤il, kendi adlar›na konuflmakla Kürt
halk›na karfl› ifllenen suçlar›n hesab›n› sormak yerine, kendilerini kurtarmaya
çal›flmakla, Kürt halk›n›n “vekili” ve “sözcüsü” olamad›klar›n›, olmad›klar›n›
gösterdiler.
Öte yandan, DGM’lerin ifllevsizlefltirilmesi için tüm demokrat, devrimci ve
yurtsever tutsaklara duruflmalar› boykot ça¤r›s› yapan PKK’l› tutsaklar›n bu
ça¤r›s›na DEP’lilerin uymamas› baflka bir tutars›zl›k örne¤iydi. Özgür Ülke’nin
bu konuda tek sat›r yazmamas› ise ayr›ca de¤erlendirilmesi gereken bir nokta
oldu.
502 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹flçi Hareketi
DE⁄ER Y‹T‹M‹NE B‹R ÖRNEK:
SIRRI SAKIK

DEĞER YİTİMİNE
BİR ÖRNEK;
SIRRI SAKIK ‹flçi Hareketi Gazetesi
17 Aral›k 1994
Özel Say›: 1

“Ben ülkemi sizlere flikayet edemem.”


“Ben Türkiye’de federasyona karfl›y›m.”

B
u sözler 8 Aral›k’ta sonuçlanan DEP davas›nda tahliye olan S›rr› Sa-
k›k’a ait. Bu sözler tutuklu DEP’li milletvekillerinin mahkemesini izle-
mek için Türkiye’de bulunan Frans›z eski Çevre Bakan› Segolene Ro-
yal ve beraberindeki heyete yönelik olarak kullan›lm›flt›. Sak›k’›n bu tavr› bir
anda uflak bas›n›n ve dalkavuk köfle yazarlar›n›n temel gündemi haline geldi.
Daha düne kadar vatan hainli¤inden teröristli¤e kadar söylemedikleri hiçbir
suçlama kalmayan DEP’li Sak›k, son söyledikleriyle adeta kahraman haline ge-
tirildi. Bu “köklü de¤iflimin” nedeni burjuvazinin politikalar›nda gündeme ge-
len bir de¤ifliklik de¤il, aksine S›rr› Sak›k’›n bir türlü uzaklaflamad›¤› uzlaflma-
c›l›¤›n›n bu sözlerde daha bir su yüzüne ç›kmas›yd›.
Bütün somutlu¤u ile S›rr› Sak›k’ta yans›mas›n› bulan bu uzlaflmac› tavr› DEP
siyasal sahneye ç›k›fl›ndan bu yana hep korudu. Meclis’i gerçek anlamda Kürt
halk›n›n kürsüsü olarak kullanma yerine bu konuda hayli pasif ve geri bir tu-
tum izledi. Tüm politikalar›na küçük burjuva milliyetçi bak›fl aç›s› yön verdi.
DEP’in içinde bulundu¤u uzlaflmac› tavra ra¤men, ekonomik ve siyasal bu-
nal›mdan ç›kamayan egemenler en küçük bir ayk›r› sese dahi tahammül ede-
memelerinin bir sonucu olarak DEP’i tasfiye giriflimlerine h›z verdi. Yönelen sal-
d›r›lara do¤ru devrimci tav›rla set çekemeyen DEP devletin daha da azg›nla-
flan sald›r›lar›yla karfl› karfl›ya kalmaktan kurtulamad›. Bu durumdan güç alan
devlet, dokunulmazl›klar›n› kald›rd›¤› DEP’li milletvekillerini cezaevine gönde-
rerek güç gösterisinde bulundu.
DEP’in, Kürt halk›n›n onurunu her koflulda savunmaktan uzak anlay›fl› mah-
kemelerde de devam etti. Egemen güçlerle k›yas›ya bir hesaplaflma mevzisine
dönüfltürülmesi gereken mahkeme kürsüleri, hukuki kayg›lar›n özgüce güven-
sizlikle birlikte sergilendi¤i s›radan bir hukuk platformuna dönüfltürüldü. Bu du-
rum Kürt halk›n›n mücadelesine ilerletici hiçbir etkide bulunmad›¤› gibi, vekil-
lerinden daha onurlu bir tav›r bekleyen halk üzerinde hayal k›r›kl›¤›na yol
açarken, egemenlere de güç ve kararl›l›k gösterisi yapabilecekleri bir zemin
sunulmufl oldu.
Gelinen noktada burjuva bas›n›n sat›l›k kalemlerinin S›rr› Sak›k’a sayfalar-
ca övgüler düzmesinin gerçek nedeni S›rr› Sak›k’›n ulusal onurdan uzak tavr›-
n› sergilemesidir. Tutunacak hiçbir dal› kalmam›fl olan iktidar yetkililerine böy-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 503

lesi bir f›rsat›n tan›nm›fl olmas›n›n utanc› S›rr› Sak›k’la beraber, as›l olarak,
devlet karfl›s›nda Kürt halk›n›n silahl› isyan›n› savunamayan, meflrulu¤una gü-
ven yerine Kürt emekçi halklar›n›n zafer yürüyüflüne “masumiyet” ve “bar›fl”
gösterileriyle gölge düflüren DEP gelene¤ine aittir.
Daha düne kadar “yabanc› kamuoyunun deste¤ini kazanma”, “diplomasi”
ad›na emperyalizmle dirsek temas›ndan kurtulamayanlar, bugün ne oldu da
“ülkelerini baflkalar›na flikayet etmekten” vazgeçtiler? Nedeni aç›kt›r. Hakl› bir
dava u¤runa bedel ödemeyi göze alamayanlar, dün “düflman” dediklerine,
bugün yaranman›n yollar›n› ararken, haysiyetsizli¤e düflmekten kurtulam›yor -
lar.
S›rr› Sak›k ve onun gibilerinin beklenti içine soktu¤u Kürt emekçisi, kendisi-
ni aldatanlara flu sorular› soracakt›r:
“Ülkem” dedi¤in topraklar neresidir?
Korumaya, hizmet etmeye çal›flt›¤›n kimdir? Yoksul Kürt halk› m›, yoksa
“Kimseye flikayet etmem” dedi¤in faflist devlet mi?..
Yoksa sen sadece kendi ç›karlar›n›n derdine düflmüfl, 9 ayl›k tutsakl›kla ak-
l› bafl›na gelen bir korkaktan baflka bir fley olmad›¤›n› m› itiraf ediyorsun?
Yar›n “Ne mutlu Türküm diyene” demen istendi¤inde hangi onurla karfl› ç› -
kacaks›n?...
504 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
“‹mral› Statüsü ve Avukatlar”

Öcalan’›n Avukatlar› Neden


Direnmezler?
“İMRALİ STATÜSÜ
VE AVUKATLAR”
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
6 A¤ustos 1999
Say›: 42

A
bdullah Öcalan’›n avukatlar›, 29 Temmuz günü bir aç›klana yapa-
rak, ‹mral›’ya gelifl gidifllerinde kendilerine yap›lan bask›lar› protes-
to ettiler.
Avukatlar, özellikle son iki üç haftad›r hem Öcalan’a, hem de avukatlara
yönelik kötü muamelenin belirgin bir hal ald›¤›n› vurgulayarak, “hukukd›fl›,
yasad›fl› ve keyfi uygulamalar›n son dönemde t›rmand›r›ld›¤›n›, avukatl›k
mesle¤i için tan›nan tüm güvenceleri bertaraf etti¤ini” belirttiler.
Aç›klamaya göre, her görüfle gittiklerinde avukatlar›n gömlekleri veya tiflört-
leri ç›kartt›r›l›yor, vücutlar›na bak›l›yor. Protez veya dolgu olup olmad›¤›na
bakmak için a¤›zlar› aç›l›yor. Üst bafl aramas› dört ayr› noktada hem dedek-
törlerle hem de elle yap›l›yor.
Avukatlara yönelik bu ve benzeri dayatmalar, kuflkusuz ki ilk kez gündeme
gelmiyor. Ancak oligarfli belki de ilk kez böyle bir dayatmay› ‹mral›’da sürek-
lilefltirme imkan› bulmufltur.
Çünkü, bugüne kadar yaflanmayan, avukatlar›n da aç›klamalar›nda de¤in-
medikleri bir nokta daha vard›r: Devrimci tutsaklar›n davalar›na bakan bir avu-
kat›n kendisine böyle davran›lmas›na izin verdi¤i flimdiye kadar görülmemifl-
tir.

E¤er “Onur K›r›c›”ysa Neden Buna Karfl› Direnilmez? Neden Kabul


Edilir? Aramalarda uygulanan hukuksuzlu¤u protesto ederek görüfle girmeyen
ve bu noktada do¤ru bir tav›r gösteren Öcalan’›n avukatlar›ndan Niyazi Bul-
gan tuhaf bir aç›klama yap›yor ve flöyle diyor:
“Böyle aç›kta bir barda¤›n içerisinde bulunan beyaz bir çubukla diflle-
rimize bak›yorlar. Steril olmad›¤› da aç›k. Steril olmamas›n›n d›fl›nda, çok
aç›k yasaya bir ayk›r›l›k teflkil ediyor.”
Bak›n: Steril de de¤ilmifl! Aç›klamadan öyle bir sonuç ç›k›yor ki, “çubu¤un
steril olmamas›” avukatlar› en az uygulaman›n hukuk d›fl›l›¤› kadar rahats›z
ediyor.
Bu durumda “Baflbakanl›k Kriz Merkezi” de pekala, “pardon, bu kadar ti-
tiz oldu¤unuzu bilmiyorduk, a¤z›n›z›n içini bundan sonra steril aletlerle kont-
rol ederiz” diyebilir.
Bulgan “onur k›r›c›” diyor, “Yar›n baflka bir arama yöntemiyle karfl›m›za ç›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 505

kacaklar. Belki daha farkl› fleyler isteyecekler bizden. Bütün bu usulsüz arama-
lar› kabul etmedi¤im için ben görüfle kat›lmad›m... di¤er avukatlar da bu uy-
gulamalardan rahats›z” diyor...
Madem Niyazi Bulgan protestosunu görüfle girmeyerek gösteriyor; o za-
man di¤erleri neden giriyor? Avukatlar bunu aç›klayabilirler mi?
“Onur k›r›c›” deyip de a¤z›n içine bak›lan aletin steril olup olmad›¤›n› tar-
t›flmak, “rahats›z” olmas›na ra¤men görüfllere girmeye devam etmek, sonra da
“flikayet edece¤iz” deyip iflin içinden ç›kmak devrimci, ilerici, yurtsever avu-
katlara yak›flan tav›r de¤ildir.

Kazanmak Zor, Kaybetmek Kolayd›r. Türkiye’de bir 12 Eylül yafland›.


Onbinlerce insan hapishanelere t›k›ld›.
Avukatlar, y›llarca tutsaklar›n d›flar›ya aç›lan tek pencereleri durumunday-
d›.
Yani görüfl, ço¤u zaman hayati önemdeydi.
Ama cunta tutsaklar›n avukatlar›yla görüflmelerinin önüne her türlü engeli
koydu. Yasaklar, yapt›r›mlar getirdi. E¤er görüfl yap›lmak isteniyorsa, bunlar
da kabul edilmek zorundayd›.
Ancak ne tutsaklar, ne de avukatlar böyle uygulamalar› kabul etmediler.
Bu durum yaln›zca cunta dönemine de özgü de¤ildi. Hapishanelerde bas-
k›n›n yo¤unlaflt›¤› hemen her defas›nda, siyasi davalara bakan devrimci avu-
katlar kurye olarak lanse edildiler. Gözalt›na al›nd›lar, iflkenceler gördüler, tu-
tukland›lar. Avukat görüflleri engellenmeye çal›fl›ld›. Her gittikleri yerde yeni
yapt›r›mlarla karfl›laflt›lar.
Hala da bu tür uygulamalar devam ediyor.
Ancak avukatlar bu uygulamalar›n yerlefltirilmesine izin vermediler, çünkü
bunun arkas›n›n gelece¤ini biliyorlard›.
Tutsaklar da izin vermediler; çünkü kendi ç›karlar› için avukatlara yap›lan-
lara seyirci kalman›n devrimcilikle ilgisi yoktu.
K›sa bir görüflme için kazan›lm›fl haklar sat›lamazd›.
Hak kazanmak kolay de¤ildir. Can vermek, kan dökmek, bedel ödemek ve
ödetmek gerekmifltir. Devrimci tutsaklar bu bedelleri ödemekten çekinmediler.
Bugün tan›nm›fl olan haklar›n tümü de halen sürmekte olan bu hak kazanma ve
koruma mücadelesinin bir sonucudur.
Devrimci avukatlar da kendi cephelerinden bu mücadelenin içinde oldular.
Avukatl›klar›na iliflkin her türlü engellemenin, keyfili¤in, yasad›fl›l›¤›n ortadan
kald›r›lmas›na çal›flt›lar. Gerekti¤inde haftalarca, aylarca görüfle de gitmedi-
ler. ‹nsanl›k onurunu, avukatl›k onurunu afla¤›layan uygulamalar› kabul etme-
diler.
Bu, bütün devrimci, demokrat avukatlar›n onurudur.

“Bar›fl”›n Aciliyeti, “Durumun Özgünlü¤ü” Veya Baflka Hiçbir Gerek -


çe, Onur K›r›c› Uygulamalar›n Kabul Edilme Gerekçesi Olamaz! Bu hak-
lar›n nas›l kazan›ld›¤›ndan Öcalan’›n avukatlar› da en az›ndan bütün di¤er
avukatlar kadar haberdard›rlar. Ama gene de böyle bir uygulamay› kabul
506 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ederler.
Kazanmak zor, kaybetmek kolayd›r. Hem de çok kolayd›r; “ben senin yap-
t›r›mlar›na uyaca¤›m” dedi¤iniz anda onlarca y›ld›r bunca bedel ödenerek ka-
zan›lm›fl olan haklar kaybedilmifl demektir.
Öcalan’›n avukatlar›n›n yapt›¤› aynen budur.
Üstelik, yaln›zca kendileriyle ilgili bir durum da de¤ildir bu. Bugün onlar›n
kabul ettiklerini, devlet, yar›n di¤er avukatlara daha yo¤un uygulamaya kalka-
cakt›r. Çünkü Öcalan’›n avukatlar› do¤ru dürüst tav›r almayarak devlete mefl-
ruluk zemini sunmaktad›rlar.
Bafltan beri gerek Öcalan’›n tutsakl›k koflullar›na, gerek mahkeme koflullar›-
na, gerekse de avukatlarla ilgili uygulamalara direnilmemesinin gerekçesi hep
“özel durum” olarak aç›klanm›flt›r. Nedir bu özel durum, belirsiz.
Ama bu dayatmalar›n kabul edilmesindeki mant›k bellidir: Nas›l ki Öca-
lan’›n mahkemede gereken tavr› almamas›n›n aç›klamas› “o s›radan bir militan
gibi davranamazd› elbette” diye aç›kland›ysa, avukatlar› için de ayn› mant›k-
la düflünülmüfltür; eh, elbette avukatlar› da s›radan bir militan›n avukat› gibi
davranamazlar:
“Bar›fl” acil, her fleyin önündeki bir sorunmufl. Peki avukatlar›n a¤z›n›n içi-
ne kadar bak›lmas›n›n bar›flla ne ilgisi vard›r? Siyasi çözümle ne ilgisi vard›r?
Bu uygulamaya teslim olmamak, bu dayatmay› kabul etmemek “devletle bar›fl”
giriflimlerini mi engeller? Veya her alanda bu ve benzeri onur k›r›c› uygulama-
lar› kabul ederek mi kazan›lacak bu bar›fl?
Sorun direnmenin meflrulu¤unu kabul edip etmeme sorunudur. Ta en bafl›n-
dan beri ‹mral›’da devletin dayatt›¤› hemen her fley kabul edilmifltir. Bu hem
içeride, hem de d›flar›da böyle olmufltur. ‹mral›’da bir direnifl çizgisi yoktur.
Mahkemenin gayr› meflrulu¤u üzerine söylenen neredeyse hiçbir fley yoktur.
Varsa bile en fazla Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’nin verdi¤i DGM’lerin hu-
kuksuzlu¤una iliflkin karara dayanarak söylenmifltir.
Yani bugünkü sorun, yaln›zca arama sorunu de¤ildir. Esas olarak, ‹MRALI
STATÜSÜ ve buna karfl› al›nan (daha do¤rusu al›nmayan) tav›r sorgulanmal›-
d›r.
Bafltan beri bunlara karfl› ç›k›lm›fl de¤ildir. Tek tük protesto aç›klamalar› ya-
p›lm›fl, ama bununla kalm›flt›r. Çünkü daha ilerisi direnifltir. O da “bar›fl politi-
kalar›na” ters görülmektedir.
Yapt›r›mlar› kabul etmek avukatl›k, yurtseverlik, ilericilik onurunun ayaklar
alt›na al›nmas›n› kabullenifltir. Daha genel olarak da, siyasi davalarda bundan
sonra devletin geliflebilecek sald›r›lar›n›n önünü açmakt›r.
Bu tavra son verilmelidir. E¤er böyle afla¤›l›yorlarsa, çözümü vard›r: Görü-
fle gitmezsin, olur biter. O çok de¤er verdi¤iniz uluslararas› kamuoyunda da
avukat görüflünün bu flekilde engellenmesi daha büyük bir etki yarat›r. Netice-
de devlet geri ad›m atar.
Ama sen e¤er ne yardan ne serden deyip yar›m saatlik bir görüfl için her
fleyi ayaklar alt›na al›rsan, protesto aç›klamalar›n›n da bir k›ymeti olmaz.
BÖLÜM 5

DOST K‹M?
DÜfiMAN K‹M?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 509

Mücadele
KOMPLOCU, HA‹N AL‹
AKGÜN’ÜN ‘AVUKAT VE
TANIK’LARINA B‹R CEVAP
KOMPLOCU HAİN
ALİ AKGÜN’ÜN
‘AVUKAT VE Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
TANIK’LARINA BİR 1 Kas›m 1990
CEVAP Say›: 7
Devrimci Sol Çanakkale Cezaevi Komitesi Ekim 1990 tarihli bildiri

H
areketimize karfl› komplocu faaliyetlerde bulundu¤u için taraf›m›z-
dan cezaland›r›lan Ali Akgün hainine birtak›m siyasi anlay›fllar›n sa-
hip ç›karak eylemimizi buland›rmaya çal›flt›klar› gözleniyor.
Cezaland›rma eyleminin hemen ard›ndan bulundu¤umuz Çanakkale Ceza-
evi’ndeki siyasetlerin tamam› alelacele bir araya gelerek, sözlü aç›klamam›z›n
d›fl›nda ayr›nt›l› yaz›m›z› dahi beklemeden, bizimle var olan siyasi iliflkilerini
kesme, bu hain için sayg› duruflu, ailesine baflsa¤l›¤› mesaj›, para yard›m›, ga -
zetelere ilan verme ve ‹HD arac›l›¤›yla komplocu olarak gömülmesini engelle -
me gibi tav›rlara girmifllerdir . Nedeni, bu haini cezaevi yaflam›ndan hareket-
le “devrimci” olarak görmüfl olmalar›ndand›r. Bunun maddi temellerini de “ta-
n›k” ad›n› verdikleri baz› kiflilerin tek yanl› anlat›mlar›na dayand›rm›fllard›r. Ali
Akgün haini, zaman›nda kendisi hakk›nda yürütülen gizli soruflturmay› çarp›-
tarak, yalan söyleyerek anlatt›¤› kimselerdir bu tan›klar. Siyasetler, bu tan›kla-
r›n anlatt›klar›n› bize do¤rulatma gere¤i duymadan, anlat›lanlar› do¤ru kabul
ederek hareket etmifllerdir. Siyasetlerin ortak aç›klamalar›, ilanlar› ve karfl›-dev-
rimcili¤i tescilli “Yüzy›l” dergisine gönderilen üç PKK’l›n›n imzas›n› tafl›yan
mektup da bu mant›¤›n ürünüdür. Bu mektup da dahil bugüne kadar yaz›lan-
lar›n ciddiyetten uzak, birtak›m zorlamalarla hayali ürünlere dönüflerek hare-
ketimizi karalayan ve eylemlerimizin hedefini buland›rmaya çal›flan bir anla-
y›fl haline geldi¤ini görüyoruz.
Bu nedenle üç PKK’l›n›n imzas›n› tafl›yan mektuba k›sa bir cevap verme zo-
runlulu¤u ortaya ç›km›flt›r:
Ortak aç›klama ve mektuptan aç›k olarak anlafl›lan tek fley, Ali Akgün’ün,
hakk›nda yürütülen gizli soruflturmay› -çarp›tarak ve yalanlar söyleyerek de ol-
sa- birtak›m insanlara anlatt›¤›d›r. Bunun nedenini daha önce yazd›¤›m›z› bil-
diride de aç›klad›k. Bu alçak, durumunu bildi¤i için meflrulaflma gere¤i duydu-
¤undan, ifline geldi¤i gibi, bir tak›m konular› aktarm›fl, yalan söylemifltir. Bizim
anlamad›¤›m›z, bunun söyledi¤i her fleyi do¤ru kabul etmeniz, bize do¤rulat-
ma gere¤i bile duymaman›zd›r. Bize bu güvensizlik, komplocu-provokatör ol -
du¤unu söylemifl olmam›za ra¤men, Ali Akgün’e bu güven nereden kaynakla -
n›yor? Oysa bizim bildi¤imiz, devrimci hareketler bu konularda birbirlerinin
yapt›¤› aç›klamalara itibar eder, flaibeli insanlar›n aç›klamalar›na de¤il. Bugü-
ne kadar biz hep böyle yapt›k. Siz onun yalanlar›n› peflinen do¤ru kabul edip,
onlar› alt alta s›ralayarak, komik duruma düflüyorsunuz. Umar›z bunun fark›na
var›rs›n›z.
510 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Yani, bundan sonra herhangi bir devrimci örgüt biri hakk›nda bu tür iddi-
alar öne sürdü¤ünde, biz flunu mu yapal›m; flaibeli unsurun her dedi¤ini do¤-
ru kabul edip, devrimci örgüte sald›rarak m› davranal›m? Bu olur mu arkadafl-
lar? Ama sizin yapt›¤›n›z aynen bu. fiimdi asl›nda Ali Akgün’ün yalanlar› olan
kimi iddialar›n›za k›saca cevap verelim.
Ali Akgün’ün durumu 1985’ten beri de¤il, 1982’den beri bilinmektedir. Ve
Ali Akgün, durumunun araflt›r›lmas› için hiçbir çabaya girmedi¤i gibi, her f›r-
satta hareket içinde kendini meflrulaflt›rmaya çal›flm›flt›r. Yani onun “›srarla” is-
tedi¤i bir soruflturma iste¤i yoktur. 1989 y›l›nda Ali Akgün’ün hiçbir talebi ol-
madan, durumu hakk›nda hiçbir flüphenin kalmamas› için, hareketimiz taraf›n-
dan, yeniden çok yönlü bir soruflturma bafllat›lm›flt›r.
Bu alça¤›n durumun netlefltirmek için çeflitli insanlarla yüzlefltirdik. Ancak
iddia edildi¤i gibi “polislik, provokatörlük iddias›n› ilk ortaya atan bir bayan”
diye biri yok. Dolay›s›yla onun “yalan söyledi¤inin ortaya ç›kt›¤›” iddias› da
tamamen hayal ürünüdür. Tersine, yüzlefltirmelerde kimi insanlar›n Ali Ak-
gün’ün yüzüne tükürüp “polis iflbirlikçisi, hain” diye, yüzüne karfl› hayk›rd›kla-
r›n› her nedense (?) size anlatma gere¤i duymam›flt›r. Anlatmas› da beklene-
mezdi, çünkü ifline gelmiyordu. Fakat, lütfedip bize sorsayd›n›z, biz, size an-
lat›rd›k. Sürekli, flöyle oluyor, böyle oluyor diye yazm›fls›n›z, kayna¤›n›z ne?
Biz söyleyelim, bir komplocu, alçak, yani Ali Akgün hainidir. Buradaki “Dev-
Sol temsilcisinin” kendisi hakk›nda “Kiflisel kan›m, Ali hakk›nda ortaya at›lan
iddialar›n as›ls›z oldu¤u yönündedir” dedi¤i fleklindeki iddian›z›n kayna¤› da
yine Ali Akgün’dür. Kendisine bu anlama gelebilecek hiçbir fley söylenmedi¤i
gibi, sözkonusu arkadafl›m›z›n düflüncesi de tam tersi yöndedir. Siz, yine, bu
alça¤›n söylediklerine itibar ederek, komik duruma düfltünüz. Oysa siyasi tem-
silci arkadafl›m›z› her zaman görebiliyordunuz. E¤er bu alça¤›n sizle bu konu-
lar› paylaflmas›n› do¤ru görüyorsan›z, niye arkadafl›m›za bu konu hakk›nda
hiçbir fley sormad›n›z? Böylelikle bu alça¤›n gerçek durumun da ö¤renirdiniz
ve maskesi de düflmüfl olurdu. Ancak, siz de, onun size birtak›m fleyleri anlat-
mas›n›n do¤ru olmad›¤›n›n fark›nda oldu¤unuz için, onun size anlatt›klar›n›, ta
ki cezaland›rma sonras›na kadar saklad›n›z. Bu geliflmeleri, bu denli ayr›nt›l›
biliyor idiyseniz ve sizi bu kadar ilgilendiriyorduysa neden bugüne kadar sak-
lay›p durdunuz? Cezaland›rma eyleminden sonra “kamuoyuna” sunma gere¤i-
ni duyman›z bir sorumluluk mu?
Gelelim Ali Akgün’ün “ideolojik ve politik çizgi” konusundaki Devrimci Sol
ile olan ayr›l›¤›na. 1989’da, hareket bu alçak hakk›nda yeniden soruflturma
bafllat›nca, kendini meflrulaflt›rmak ve hakk›nda verilecek bir karara karfl› gü-
vence sa¤lamak amac›yla, ulusal sorun ve benzeri konularda ayr›l›¤› oldu¤u
yalan›n› yaymaya bafllad›. Oysa, onun arad›¤› Devrimci Sol’un yapt›¤› sorufl-
turma sonuçlar›na karfl› bir güvenceydi. Soruflturma ilerledikçe, durumu daha
da netleflti, Ali Akgün’deki panik ve korku artt›. Ve yalan›n› daha ›srarl› bir fle-
kilde yay›p meflrulaflma çabas›na a¤›rl›k verdi. Ulusal sorun konusunu hep
maske olarak kulland›. PKK’l› arkadafllar› yan›ltan ve bu alça¤a fazlas›yla sa-
hip ç›kmalar›na neden olan fleylerden birinin de bu oldu¤unu san›yoruz.
Biz bu hesaplar›n fark›nda olmakla birlikte, do¤rusu PKK’l› arkadafllar› bu
kadar etkileyebilece¤ini düflünemedik.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 511

1989’da hareketimiz Ali Akgün hakk›nda yeniden soruflturma bafllat›nca ve


ilerleyen soruflturmayla birlikte suçlar› netleflmeye do¤ru gittikçe, birkaç defa
ko¤ufltan ayr›lmaya teflebbüs etti. Ancak, kendisine bunun suçlar›n› kabul et-
mek anlam›na gelece¤in söyleyerek komünde kalmas› sa¤land›. Yani sizin be-
lirtti¤iniz gibi Ali Akgün 1989’dan sonra kendi istedi¤i için de¤il, bizim zor-
lamam›zla ko¤uflta ve komünde kalmaya devam etti. Aksini anlatm›flsa yalan
söylüyor, siz de ona alet oluyorsunuz.
Gerek daha önceki ortak aç›klaman›zda, gerekse de mektupta yazd›¤›n›z
iddialar›n›z›n büyük bir bölümünün kayna¤› olan KUK’lu arkadafla gelince: Bu
insan da Ali Akgün taraf›ndan kullan›lm›flt›r. fiöyle ki, ileride aleyhine bir so-
nuç ç›kaca¤›n› bildi¤i için, “ileride sosyalist kamuoyunda durumum tart›fl›ld›¤›
zaman tan›¤›m olursun” diyerek kendisine tan›k tutmufl ve soruflturmay› çarp›-
tarak, yalanlar ekleyerek ifline geldi¤i gibi aktarm›flt›r. Bu nedenle bu insan›n
tan›kl›¤› da geçersizdir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, Ali Ak-
gün’ün durumunun “ileride sosyalist kamuoyunda tart›fl›labilece¤i” düflüncesi-
dir. Bu düflünce, soruflturman›n lehine sonuçlar do¤urdu¤u iddias›yla çeliflir.
Tam tersine Ali Akgün, durumunun ve iflledi¤i suçlar›n fark›nda oldu¤u için ve
soruflturma ile bunlar netleflmeye bafllad›¤›ndan, böyle bir -kendisinin yalanla
yönlendirdi¤i ve tan›¤›n da safça buna alet oldu¤u- tan›¤a ihtiyaç duymufltur.
Yoksa her fley lehine giderken neden böyle bir ihtiyaç duysun? Ki, KUK’lu ta-
n›k bu “tarihi bilgileri” bize de do¤rulatabilirdi. Öyle ya, günün yirmi dört sa-
ati birlikte kal›yorduk. Mektubunuzun ve ortak aç›klaman›z›n tamam› ile bu du-
rum aras›nda çeliflki çok aç›kt›r.
“Dev-Sol’un komploculuk-provokatörlük iddias› temelsizdir. Birlikte
yaflad›¤›m›z süreçte bu iddialar› do¤rulayan hiçbir olay yoktur.” (abç) flek-
lindeki iddian›za gelince, bu da bu alça¤›n size anlatt›klar›na dayan›yor. Ha-
reketimizin cezaland›rma ile ilgili bildirisinde bu hainin durumu aç›kça anlat›-
l›yor. Bu alçak 1982-1985 y›llar› aras›nda sözü edilen suçlar› ifllemifltir. Siz ise
bozulmufl plak gibi dönüp dolay›p cezaevine geliyorsunuz. “Birlikte yaflad›¤›-
m›z süreçte” bu iddialar› do¤rulayan bir fley olmad›¤›n› anlat›yorsunuz. Bir
komplocu veya provokatörün boynuna, durumunu belirtir bir yafta asarak do-
laflmayaca¤› aç›kt›r. E¤er böylesi bir yafta olsayd›, Bolflevik Merkez Komite-
si’nden bile polis ç›kmas› mümkün olmazd›. Elbette bu tür insanlar kendilerini
devrimci olarak tan›t›p öyle meflrulaflt›rmaya çal›flacaklard›r.
Ali Akgün’ün cezaevinde Dev-Sol’a katk›da (!) bulundu¤u iddian›z ise bir
baflka garip. Onun katk›s› (!) olup olmad›¤›n› biz biliriz, siz de¤il. Nas›l ki si-
zin içinizdeki birinin, günah ve sevaplar›n› sizden daha iyi bilemeyece¤imiz
gibi. Bu alça¤›n ne kadar katk›da bulundu¤u; kendisi hakk›nda hareketin yü-
rüttü¤ü gizli soruflturmay› dahi -çarp›tarak- sizlere aktarmas›ndan belli oluyor.
Anlatt›¤› her fley onun üçka¤›tç›l›¤›n› sergilemekten baflka bir ifle yaram›yor.
Yapt›¤›n›n ne oldu¤unu siz de bildi¤inizden, hemen ard›ndan “iliflkinin örgüt-
sel-teknik boyutlar›n› ise” aktarmad›¤›n› eklemeyi de ihmal etmemiflsiniz. Eh,
belli de oluyor. O hainin kendisi ile yüzleflmeye gelen insanlar› cinsiyetlerine
kadar -olay› çarp›tarak da olsa- size anlatmas›, do¤rusu ne kadar sorumlu (!)
davrand›¤›n› gösteriyor. Ayr›ca, eminiz ortal›k biraz durulunca, bu alça¤›n an-
latt›¤› daha neler neler ç›kacak, hep beraber görece¤iz.
512 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Size öyle fleyler anlatm›fl ki, onun “Dev-Sol içinde ve belli alanlarda çevre-
si oldu¤u” sonucuna bile varm›fls›n›z. Biz böyle bir çevre bilmiyoruz, olamaz
da. Ali Akgün’ün, y›llardan beri Devrimci Sol içinde nefretle an›lan bir alçak
oldu¤u ise herkes taraf›ndan bilinen bir gerçek. Siz bile “1985 y›l›ndan beri
hakk›nda komplocu ve hain gibi iddialar vard›” diyorsunuz. Eksik de olsa bir
fleyler bildi¤iniz aç›k. O zaman bu alça¤›n çevresi de ne oluyor, do¤rusu an-
layamad›k. Ayr›ca bu “çevrenin” (!) varl›¤›n› siz nereden biliyorsunuz? E¤er
öyle bir fley anlatt›ysa sizi bir defa daha kand›rm›fl. fiimdi bu alçak cezaland›-
r›ld›, e¤er bir çevresi olsayd› ona çoktan sahip ç›kmas› gerekmez miydi? An-
cak, bu alça¤a sahip ç›kan sizden baflka kimse de yok. Evet, ne yaz›k ki ger-
çek bu!
Ali Akgün, Devrimci Sol aç›s›ndan y›llar önce bitmifltir. ‹deolojik ayr›l›¤›n
tehlike oluflturaca¤›n› da nereden ç›kartt›n›z? Bu sübjektivizminizin kayna¤›
ne? Oysaki, Ali Akgün alça¤›n›n boyu da çap› da bellidir.
Bu alça¤›n anlatt›¤›na bakarak, bizim ideolojik ayr›l›ktan dolay› onu ceza-
land›rd›¤›m›z› iddia etmenize ise do¤rusu üzüldük. Biz bir cezaland›rma oldu-
¤u zaman, ilk önce cezaland›rmay› yapan örgütlerin söylediklerine itibar ettik.
Ayr›ca bizim bu konudaki tavr›m›z ve geleneklerimiz de çok aç›kt›r, ideolojik
ayr›l›k getirdi diye, flimdiye dek hiç kimseyi vurmad›k. E¤er bu alça¤›n ideolo-
jik bir ayr›l›¤› olsayd›, çeker giderdi. Ve kimse de engel olmazd›. Bugüne ka-
dar da bizim içimizde hep böyle olmufltur. Bizim bu konudaki tavr›m›z çok net-
tir. Ülkemizde bu cezaland›rmaya benzer pek çok cezaland›rma, di¤er yap›-
larca da gündeme getirilmifltir. Biz hiçbir zaman bunlar› burjuvazinin gözü
önünde bu flekilde tart›flmad›k, tart›flmay›z da. E¤er, gerekirse tart›flma platfor-
mumuzun ne oldu¤unu çok iyi biliyoruz, bunu herkes de çok iyi bilmelidir.
Sonuç olarak:
Bu yapt›klar›n›z, hareketimiz taraf›nda yap›lan bir cezaland›rma eyleminin
hedeflerini buland›rd›¤› gibi, “davadan dönen vurulur” demagojisine de mal-
zeme sunmaktad›r. Bu tav›rlar devrime de¤il, objektif olarak karfl›-devrime hiz-
met ediyor. Bir suçluyu aklamaya çal›flmak size de bir fayda sa¤lamaz. Herke-
si devrimci sorumlulu¤a davet ediyoruz.” deniyordu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 513

PKK LİDERİ NE
YAPMAK İSTİYOR
PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?

Devrimci Sol Devrimci Sol Haber Bülteni


Aral›k 1991

7
Aral›k 1991 tarihli Cumhuriyet, Sabah, Hürriyet, Milliyet gazetelerinde
PKK lideri Abdullah ÖCALAN’la yap›lan söylefli yay›nland›. Bu söylefli-
de A. ÖCALAN’›n, bir gazetecinin sordu¤u “PKK’n›n Dev-Sol’la yapt›¤›
bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev- Sol, PKK’n›n bir flehir uzant›s› m›?” sorusuna
verdi¤i cevap ilginç, ilginç oldu¤u kadar da anlaml› ve düflündürücüdür. “... Dev-
Sol’a çok bilinçli bir görev verdi¤imizi söylemek mübala¤al›d›r. Dev-Sol’un
bizden güç ald›¤› do¤rudur. Ama bizim gidip flu flu flunlar› öldürün diye bir
talimat›m›z yoktur. Bunu çok aç›kça belirtiyorum. Biz bunlar› çok iyi kulla-
nabilirdik.” (Cumhuriyet, 7.12.1991)
Hemen belirtelim ki, özellikle Hulusi SAYIN, Temel C‹NGÖZ, ‹smail SELEN gibi
Kürt halk›n›n düflman› kontrgerillac›lar› cezaland›rmam›zdan sonra, M‹T ve kontrge-
rilla taraf›ndan bas›na, Devrimci SOL’un PKK ile anlaflt›¤›, görev bölüflümü yapt›¤›
fleklinde asl› olmayan haberler dikte ettirilmifltir. Devrimci SOL’un ne PKK ile ne de
baflka bir örgütle bu veya buna benzer hiçbir anlaflmas› yoktur, olmam›flt›r.
Abdullah ÖCALAN’›n bir gazetecinin kontrgerilla kaynakl› haberlerden esinle-
nerek sordu¤u soruya verdi¤i cevap, sorunun cevab› olmaktan öte; bas›na, kamu-
oyuna, halka yanl›fl olumsuz mesajlar vermekte, devrimci-yurtsever örgütler aras›n-
daki dostlu¤u ve dayan›flmay› zedeleyen, engelleyen, egemen güçlere koz veren
anlamlar içermektedir.
Abdullah ÖCALAN, “Dev-Sol’a çok bilinçli bir görev verdi¤imizi söylemek mü-
bala¤ad›r...” derken kulland›¤› “çok bilinçli” ifadesiyle, adeta bir k›s›m görevler
verdi¤ini ima etmekte, bu anlama gelen bir imaj yaratmaktad›r. PKK lideri, Dev-
rimci SOL’a verdi¤i “çok bilinçli olmayan görevler” varsa, bunlar› halka aç›klama-
l›d›r. Devrimci SOL’a ne PKK lideri Abdullah ÖCALAN, ne de baflka bir örgüt gö-
rev veremez. Örgütümüzün ba¤›ms›z ideolojik-politik çizgisi ve buna uygun dev-
rimci bir prati¤i vard›r. Bu çizgi, özgücüne güveni esas alan, sa¤a-sola sapma-
yan, faydac›l›¤a ve kurals›zl›¤a düflmeyen, daha önce söylediklerini daha sonra
reddetmeyen, y›llard›r süregelen devrimci bir çizgidir. Ve herkes taraf›ndan bilin-
mektedir. Bunu Abdullah ÖCALAN’›n da çok iyi bildi¤ine inan›yoruz.
ÖCALAN devam ediyor: “... Biz bunlar› iyi kullanabilirdik. Türk solu bir
hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapatlar, terörist mi diyelim art›k. Çok
ilkeller. Tipik terör kelimesinden biraz bu mu anlafl›lmal›?” (1)

(1) Benzer niteleme ve ifadeler, daha seviyesiz bir flekilde, Turk›sh Daily
News’›n 4 Aral›k 1991 tarihli say›s›nda yer al›yor.
514 Miliyetçilik Ç›kmaz›

PKK lideri, “... biz bunlar› iyi kullanabilirdik...” derken devrimci literatürü, dev-
rimci-yurtsever-ilerici örgütler aras›ndaki iliflkinin özünü unutmufl gibidir. “Kullan-
mak” ne demektir? Kim kimi, ne için, neden, nerede, nas›l kullan›r? Birlilerinin bir
baflkas›n› kullanmay› düflünmesi; onlar› devrimci olarak, dost olarak görmemesi-
nin, karfl›-devrimci saflarda de¤erlendirmesinin sonucu olabilir ancak. Kendilerine
devrimci, sosyalist diyenlerin en az›ndan bu iddiada olanlar›n -birbirlerine karfl›
elefltirileri ne olursa olsun- kullanma mant›¤› sözkonusu olamaz. Baflkalar›n› kullan-
ma yöntemi, o çokça elefltirilen ve kendi d›fllar›nda hemen herkes için uygun s›fat
olarak kullan›lan “Kemalizm”in politik yöntemidir. Ortado¤ulu küçük burjuva poli-
tikac›lar›n yöntemidir. Ve bu özünde burjuva ideolojisinin yans›mas›d›r.
PKK liderine hat›rlatmakta yarar görüyoruz. Devrimci SOL’u kimse kullanamaz.
Devrimci SOL kendini kimseye kulland›rmaz ve kimseyi kullanmaz. Dahas›, Dev-
rimci SOL, dostunu düflman›n› ay›rtetmesini iyi bilir. Dostlar›n› hiç unutmad›¤› gibi
düflmanlar›n› da unutmaz ve affetmez. Devrimci SOL’un dostlu¤u, kendi örgütsel
kiflili¤ini bir yana iterek, devrimci görevlerini yerine getirmeyerek sözde dost gö-
rünen, ama birbirlerinin yüzüne gülüp arkas›ndan kuyu kazmak ikiyüzlülü¤ü içine
girenlerin dostlu¤u türünden de¤ildir. Bir baflkas›n›n flakflakç›l›¤›n› yaparak dev -
rimci görevlerinden kaç›fl› gizleme, hiç de¤ildir. Bu gerçe¤i PKK da, hemen her-
kes kadar bilmektedir. Belki PKK, kendini kulland›ranlar› kullanmaya al›flm›fl ola-
bilir; ama Devrimci SOL’un kendini kulland›ranlar s›n›f›ndan olmad›¤›n› ve de hiç-
bir zaman bunun gerçekleflemeyece¤ini görmüfl olmal›d›rlar. Ve san›r›z “biz bun-
lar› iyi kullanabilirdik” sözleri, bu s›k›nt›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›kmaktad›r.
PKK’l› dostlar›m›za belirtmek isteriz ki; “kullanma” ile flekillenmifl faydac› ide-
olojilerin yön verdi¤i politik yap›lar, tüm güç gösterilerine ve devrimci söylemleri-
ne ra¤men iç yap›lar›nda güçsüzlü¤ü ve zaaf› tafl›rlar. Bu politikan›n mant›¤›,
“ben güçlüyüm, o halde herkesi kullan›r›m”d›r. Güçsüzlü¤ün ve zaaf›n ortaya ç›k-
t›¤› nokta tam da buras›d›r. Güç olmaktan ç›k›ld›¤› veya zaafa düflüldü¤ü an, “kul-
lanma”,”kendini kulland›rmaya” dönüflür.
PKK lideri, M‹T ve kontrgerillan›n yönetiyor dedi¤i günlük bas›nda yaz›lmak
üzere Devrimci SOL’un “terörist” oldu¤unu ilan ediyor. Bu tespit PKK tarihinde bir
dönem noktas› olsa gerekir. Faflizme karfl› her ne flekilde olursa olsun, silahl› mü-
cadeleyi savunan istisnas›z tüm örgütler, egemen güçler ve onlar›n destekçileri re-
formistler taraf›ndan hep böyle suçlanm›fllard›r. Silahl› mücadeleye “terörizm”
damgas› vurulmufl, silahl› mücadele yürütenler Marksist-Leninist, ilerici, yurtsever
ayr›m› yap›lmadan kitlelerden tecrit edilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bu durum PKK için de
geçerlidir. PKK silah› eline ald›¤› andan itibaren teröristlikle suçlanm›fl, hatta bir-
çok kesim taraf›ndan da karfl›-devrimci ilan edilmifltir. Ama gerek oligarflinin, ge-
rekse de faflizme ve emperyalizme karfl› mücadele etme diye bir sorunu olmayan-
lar›n bu tür ithamlar› ve demagojileri fazla anlaml› de¤ildir. Egemen güçlerin “te-
rör” demagojisine sar›lmas›, onlar›n s›n›fsal konumlar› gere¤idir. Ve mücadelenin
geliflmesiyle bu demagoji etkisiz kalmaya mahkumdur. Yine reformistlerin, devrim
için savaflmamaya yeminli olanlar›n “terörizm” demagojileri de çeflitli biçimlerde
hep sürecektir. Onlar›n misyonu, çöken, tükenen, mücadele karfl›s›nda gücü kal-
mayan burjuvaziyi sinsice güçlendirmekten baflka bir fley de¤ildir. Kuflkusuz bu
gerçekleri PKK lideri de bilmek durumundad›r. PKK lideri “terörizm”in ne anlama
geldi¤ini, kimi kimlere karfl› kulland›¤›n› düflünmelidir. Dahas›, kendi tarihlerini
Miliyetçilik Ç›kmaz› 515

unutacak kadar bellek kayb›na u¤ram›fl olamaz. O halde sorun nedir? PKK yeni
bir sürece mi girmektedir? Devrimci SOL’un nas›l bir örgüt oldu¤unu, mücadele
çizgisini, düflüncelerini, mücadele çizgisini, düflüncelerini, prati¤ini yeni ö¤renmifl
olmayaca¤›na göre de¤iflen nedir? Evet, de¤iflen bir fley olmal›d›r. De¤iflen Dev-
rimci SOL de¤il, PKK’d›r.
PKK liderinin Devrimci SOL’la ilgili “... Tipik terör kelimesinden biraz bu mu
anlafl›lmal›...” söylemini 7 Aral›k 1991 tarihli Sabah gazetesinde yay›nlanan flu
sözler daha anlaml› k›l›yor: “Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz
belki anlafl›r›z da fakat çok çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok
zor.”
Bu sözlerin gerçekten söylenip söylenmedi¤inden emin de¤iliz. Çünkü sosya-
listlik, ilericilik misyonu tafl›yan hiç kimse en az›ndan faflizme karfl› ilerici güç ola-
rak gördü¤ü bir örgütün faflist yönetimlerce “›slah edilmesi”ni isteyemez. Bu söz-
ler gazetecinin çarp›tmalar› da olabilir. Böyle olmas› durumunda Abdullah ÖCA-
LAN’›n, gerek tekzip yoluyla gerekse baflka kanallar kullan›larak çarp›tmalar›n
düzeltilmesini istemesi gerekirdi. Bunlar yap›lmad›¤›na göre cevap vermek zorun-
lu hale geliyor.
Abdullah ÖCALAN “onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum” derken Tür-
kiye oligarflisinin Devrimci SOL’u ›slah etmesini, burjuvaziyle uzlafl›c› bir çizgiye
getirmesini, sindirmesini mi istiyor? Yani devrimci eylemlerimize son vermemizi,
SHP ile uzlaflmam›z› m› istiyor? Devam ediyor Abdullah ÖCALAN; “Biz belki an-
lafl›r›z da. Fakat çok çatapatlar yani.” diyor. “Islah” sözcü¤ü, bu sözlerle biraz
daha anlam›n› buluyor. “Biz belki anlafl›r›z da” derken oligarfliyle anlaflmas›n›
kastediyor kuflkusuz. Çünkü söylefliyi yapanlar ona göre Türk egemen güçlerinin
temsilcileridir. Evet onlar anlaflabilir... ilkesiz, faydac›, kullanma, mant›¤›n›n ha-
kim oldu¤u bir politika oligarfliyle uzlaflma, anlaflma eksenine girdi¤i noktada
devrimci kurallar›, enternasyonalizmi, dostluklar› unutmak zorundad›r. Böyle du-
rumda dostlar ve düflmanlar süratle yer de¤ifltirirler. Art›k bünyeyi sessizce kemi-
ren, zaman zaman ortaya ç›kan ama silahlar›n gücü nedeniyle fazla göze çarp-
mayan, gizlenen uzlaflmac›, özgücüne güvenden yoksun bir çizgidir.
Gerçek güç silahlar›n ç›kard›¤› seste de¤il onlar› yöneten düflüncelerdir. Düflün-
celerin zay›f yada yanl›fl oldu¤u yerde silahlar nihai hedefe varmay› sa¤layamaz;
rotas›n› flafl›r›r, sa¤a sola vurmaya ve etkisizleflmeye yol açar. Ulusal ve toplumsal
mücadeleler tarihi bunlar›n çokça örne¤i ile doludur. Günümüzde bunun en somut
örne¤ini Celal TALABAN‹ ve Mesut BARZAN‹ önderli¤indeki Silahl› Kürt Milliyet-
çi hareketi oluflturuyor.
PKK’l› arkadafllar›n SHP ile uzlaflmay› desteklemeleri, oligarflinin DYP-SHP hü-
kümetine güvenoyu vermeleri ve uzlaflma isteklerinde ›srarl› olmalar› kendi tarihle-
rinden ve dünya devrimleri tarihinden yeterli dersleri ç›kartmad›klar›n› gösteriyor.
“Bir tanesini hizaya getirmek çok zor” diyor ÖCALAN. Do¤rudur. Bu gerçe¤i
Abdullah ÖCALAN’›n da anlamas› sevindiricidir. Bizim “hizaya” gelmemiz, geti-
rilemememiz bir olumsuzluk de¤il, aksine Türkiye halklar› için bir onurdur. Ama
PKK liderine göre “teröristler”, “hizaya” getirilmelidir. Hizaya gelmenin anlam›,
“Belki biz anlafl›r›z da” dedi¤ine göre oligarfliyle uzlaflma olmal›d›r. Bunu reddet-
ti¤imiz biliniyor. Devrimci SOL’un oligarflinin partilerinden bekledi¤i hiçbir fley
516 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yoktur. Oligarfliden demokrasi, halklar için özgürlükler bekleyenler büyük bir ya-
n›lg› içerisindedirler. Umudumuz odur ki, bu beklenti içinde olanlar, yan›lg›lar›n›
erken zamanda anlar ve kendilerini düzeltirler. On y›llar›n flövenist, halk düflman›
burjuva partilerine mesaj verirken; iflas etmifl, her fleyiyle a盤a ç›km›fl, halktan
tecrit olmufl ve tüm umudunu SHP iktidar›na ba¤lam›fl reformist TKP söylemiyle ko-
nuflmak PKK liderine hiç yak›flm›yor. Hele “›slah” ve “terörizm” tespitleri mizahi
bir nitelik tafl›yor.
“Teröristlik”, “‹lkellik”, “çatapatl›k” vb. sözcükler kullan›rken çok dikkat edilme-
lidir. Devrimci SOL’un bu özelliklere sahip olmad›¤› herkes taraf›ndan çok iyi bili-
nir. Devrimci SOL’un silahlar› hedef flafl›rma durumunda de¤ildir. PKK liderinin dü-
flünce tarz› ve mant›¤›yla hareket edildi¤inde, bizzat onun söyledi¤i “bizi do¤u-
da bombalarsan, bizde Kapal›çarfl›ya gir tara emri verece¤iz” sözlerine baka-
rak, PKK için, teröristlik, çatapatl›k, ilkellik nitelemelerini kullanmak rahatl›kla
mümkündür. Elbette biz kimilerinin basit ve ucuz bir tarzda yapt›¤› gibi, devrimci,
ilerci-yurtsever bir harekete, bir k›s›m yanl›fllar›ndan yola ç›karak “terörist” dam-
gas› vurmay›z. Bizim için esas olan onun mücadelesinin muhtevas›d›r ve tavr›m›-
z› ona göre belirleriz.
PKK lideri, sahip oldu¤u misyon gere¤i söyledi¤i her sözün ne anlama geldi-
¤ini, nas›l yorumlanaca¤›n›, kimlere hangi mesaj› verece¤ini düflünmek zorunda-
d›r. Onun, “Kapal›çarfl›ya gir tara” emri verip vermeyece¤ini bilemeyiz -bu kendi-
lerinin bilece¤i bir ifltir- ama biz savaflç›lar›m›za böyle bir talimat vermez ve do¤-
rudan halk› hedefleyen böyle bir eylemi devrimci eylem olarak görmeyiz. Böyle
bir eylemi devrimci içeri¤i olmayan, hedefsiz, halk› karfl›s›na alan “kör terör” ola-
rak de¤erlendirip mahkum ederiz. Ancak bu tür eylemler, çizgi haline gelmedi¤i
sürece de PKK’ya olan bak›fl›m›z de¤iflmez. Bugün böyle bir düflüncenin prati¤e
geçirilmesinden öte, kafalarda var olmas› ve halka yans›t›lmas› dahi büyük bir
yanl›fll›kt›r. Bu, oligarflinin gelifltirmeye çal›flt›¤› milliyetçi floven duygular› körükle-
yici, halklar› birbirine k›rd›rmadan fayda umanlara prim verici bir yaklafl›md›r.
Faflizme ve emperyalizme karfl› mücadele eden güçlerin enerjilerini mücadele-
ye harcayacaklar› yerde, halklara bir fley kazand›rmayan, tersine zarar veren bu
tür anlams›z tart›flmalara girmesi, hiç olmamas› gereken, istemedi¤imiz bir fleydir.
Ama ne yaz›k ki, bu tart›flmay› bafllatan biz de¤iliz.
Biz, Türkiye’deki faflist yönetim alafla¤› edilmeden, devrimci halk iktidar› kurul-
madan Türkiye halklar›n›n özgürlü¤e kavuflmas›n›n mümkün olmad›¤›na inan›yo-
ruz. Tüm elefltirilerimize, çeflitli yanl›fl düflüncelerine ve tav›rlar›na ra¤men PKK’y›
bu mücadelede dostumuz, müttefi¤imiz olarak görüyoruz. Onlar, bizlerin oligarfli
taraf›ndan “›slah edilmesini “ isteseler de, “terörist” olarak niteleseler de, bu tes-
pitimiz geçerlili¤ini koruyacakt›r.
DEVR‹MC‹, ‹LER‹C‹, YURTSEVERLER ARASINDA DÜfiMANLI⁄I DE⁄‹L, DOSTLU-
⁄U GEL‹fiT‹REL‹M!
TARTIfiMAYI VE ELEfiT‹R‹Y‹ KEND‹ ‹Ç‹M‹ZDE, MÜCADELEY‹ FAfi‹ZME KARfiI
YAPALIM!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 517

Mücadele
“MÜCADELE” HALKLARIN
KARDEfiL‹⁄‹N‹ VE ORTAK
“MÜCADELE” KURTULUfiU SAVUNUYOR,
HALKLARIN
KARDEŞLİĞİNİ VE SOSYAL‹ZM MÜCADELES‹ VER‹YOR
ORTAK
KURTULUŞU Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
SAVUNUYOR.. 17 Ekim 1992
Say›: 16

Y
eni Ülke’nin 11-17 Ekim 1992 tarihli say›s›nda “Mücadele’de PKK
Sendromu” bafll›kl› Haber Merkezi imzal› bir yaz› ile hemen yan› ba-
fl›nda M. Can Yüce imzal› “Mücadele Neyin Mücadelesini Veriyor”
bafll›kl› bir köfle yaz›s› yer al›yor.
Her iki yaz›da da ortak olan Mücadele’de devrimci hareketin ulusal hare-
kete elefltirilerinin hazmedilemedi¤idir. Yeni Ülke, devrimci hareketin “milliyet-
çilik” elefltirisini sanki yeni bir fleymifl gibi gösteriyor. Oysa, devrimci hareke-
tin bu konudaki düflüncesi 1978’den beri ayn›d›r ve üstelik baflkalar› gibi bir
zamanlar karfl›-devrimci görürken, flimdi tam tersi pragmatik yaklafl›mlar da
sunmamaktad›r. M. Can Yüce ise daha ileri gidip, bu noktada Mücadele ile
2000’e Do¤ru aras›nda paralellik kurmaya çal›fl›yor. Bir zamanlar ulusal ha-
reketi karfl›-devrimci gören, “Apo’cu çeteler” bafll›klar›yla ihbar eden ve iddi-
anamelerin kendilerinin s›k›yönetim komutanlar›na verdi¤i bilgilerle oluflturul-
du¤uyla övünen Perinçek ile ulusal hareketin flörtünü (hem de arada onca ölü
varken) herkes biliyorken ve karfl›-devrimci Perinçekçilerin solda meflrulaflmala-
r›n› kimlere borçlu oldu¤u aç›kken, M. Can Yüce boflu bofluna bizimle 2000’e
Do¤ru aras›nda benzeflim kurmaya çal›fl›yor. E¤er, “milliyetçilik” elefltirileri art-
m›flsa, bunun nedeni M. Can Yüce’nin iddia etti¤i gibi bir “kampanya” oldu-
¤undan de¤il, ulusal hareketin mücadelesinde giderek a¤›rl›¤›n› hissettiren uz-
laflmac› çizgidendir. Biz dostlar›m›za yönelik kampanya yürütmeyiz, bizim
kampanyalar›m›z do¤rudan düflman› hedefler ama elefltiriye aç›k olmayanlar,
sahte “dostlar” taraf›ndan pragmatik tarzda övülmeye al›flk›n olanlar, en küçük
elefltiriyi dahi kald›ramad›klar›ndan bunu kendilerine karfl› “kampanya” olarak
de¤erlendiriyor ve bundan hareketle kendi insanlar›na devrimcilerle tart›flma-
ma, yay›nlar›n› okumama; çeflitli etkinliklerinde stand açt›rmama yasaklar› ko-
yabiliyorlar. Yüce ve Y. Ülke “dost ve do¤al müttefik” görüyoruz de¤erlendir-
melerinde samimi iseler Mücadele’nin elefltirilerine tahammüllü olmal›d›r. Çün-
kü dostluk elefltiri ile birlikte yürür. M. Can Yüce, olgun olmaya çal›flt›¤› yaz›-
s›nda elefltirilerimizi temellendirerek, cevap verece¤i yerde yine Kemalizm, Mi-
sak-› Milli ve “özel savafl” silah›na sar›l›yor. Art›k Kemalizm, Misak-› Milli ve
“özel savafl” söylemleri kabak tad› vermifltir. Elefltirilerimizin özüne cevap ver-
mek yerine bu söylemlere sar›lmak bir fley aç›klam›yor, devrimci hareketin “uz-
laflma” elefltirilerine cevap vermiyor. Bizim Kemalist, Misak-› Millici oldu¤umuz
ve özel savafl yöneticileriyle paralelli¤imizi ispat çabas› yerine, burjuvaziyle
uzlaflma ve siyasi çözüm peflinde olunmad›¤› ba¤›ra ba¤›ra aç›klanmal›yd›.
518 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Oysa bu nokta es geçiliyor.


M. Can Yüce bizim Kürt sorununda ‘70’li y›llar›n tezlerini tekrarlad›¤›m›z›
söylüyor. M. Can Yüce ‘70’li y›llar›n hangi tezlerini kastediyor bilemiyoruz.
Kendileri aç›s›ndan ‘70’li y›llar›n tezlerinin bugün “bir ütopyan›n peflinde kofl-
mak” olarak de¤erlendirildi¤ini biliyoruz. Kastetti¤i herhalde bugün ütopya
dedikleri bu “komünizm” tezleri olmal›. Ancak bizim aç›m›zdan böyle bir so-
run yok ve bunu her zaman söyledik. Biz ‘70’li y›llarda da bugün de sadece
ulusal sorunda de¤il, bütün temel konularda (devrim, örgüt, çal›flma tarz›) ay-
n› tezleri savunuyoruz, çünkü sosyalizmi, komünizmi dün de bugün de ütopya
olarak görmedik, görmüyoruz. Ancak M. Can Yüce yine de insafl› davranm›fl.
Çünkü biz sadece ‘70’li y›llar›n de¤il, 140 y›ll›k bir geçmifle sahip tezleri tek-
rarl›yoruz. Marksizm ve onun ça¤›m›zdaki yorumu Leninizm 140 y›ld›r “ulusal
temelde de¤il, s›n›fsal temelde örgütlenme ve mücadele” diyor. Biz de bunu
tekrarl›yoruz. Çünkü Marksist-Leninistiz ve M-L ad›na halklar› “ulusal temelde”,
“milliyetçilik” temelinde örgütlemek gerekti¤ini savunamay›z. Dün yapmad›¤›-
m›z bu “dönüflü” bugün emperyalizmin “sosyalizm çöktü, komünizm öldü” de-
magojilerinden etkilenerek hiç yapamay›z. Evet, Yüce ayn› tezleri tekrarlad›¤›-
m›z› söylemekle bizi elefltirdi¤ini, hatta suçlad›¤›n› san›yor. Ama biz bunu suç-
lama olarak görmüyoruz ve iflçi ve emekçilerin s›n›fsal temelde örgütlenip, bir-
likte kurtuluflunu gerçeklefltiren -M. Can Yüce’ye göre- eskimifl Marksist-Leninist
tezleri tekrarlamaya devam edece¤iz.
M. Can Yüce “Türkiye Devrimi” dedi¤imiz için bizi Kemalist ve Misak-› Mil-
lici ilan ediyor. Kelimelerle oynayarak bir yere varmaya çal›flmak bizim man-
t›¤›m›z olmamal›. Bu mant›¤a göre “Rus Devrimi” diyen Lenin ve Stalin de bir
numaral› Çarc› idiler ve onlar da Çarl›k Rusyas›’n›n savunucular›yd›lar. Öyle
ya, onlarca ulusun ve az›nl›¤›n yaflad›¤›, yüze yak›n dilin konufluldu¤u bir em-
peryalist ülkede “Rus Devrimi” diye ortaya ç›km›fllar, partilerine Rusya Sosyal
Demokrat ‹flçi Partisi ad›n› vermifllerdi. Çarl›k Rusyas›’n›n s›n›rlar› içinde yer
alan halklar›n ortak mücadelesini ve birlikte kurtuluflunu gerçeklefltirmifllerdi.
M. Can Yüce, Kemalist ve Misak-› Millici oldu¤umuzu ispatlad›ktan sonra
“özel savafl” yetkilileriyle “paralellik” gösterdi¤imizi de ispatlay›p, “Ek yorum
yapmaya gerek var m›?” sorusuyla tafl› gedi¤ine koyuyor.(!) Öyle ya, biz de ‹.
Sezgin gibi fi›rnak bask›n›n›n baflar›s›zl›k üzerine reddedildi¤ini ve New-
roz’dan sonra inisiyatifin ele al›nd›¤›n› söylemifliz. Tamam iflte özel savafl tak-
ti¤ine ortak oldu¤umuzun ispat›. “Ek yorum yapmaya gerek” olmayacak biçim-
de “özel savafl” yetkilileriyle “paralellik” içinde isek, peki “ARGK gerillalar›n›n
gece, flehir merkezinde bulunan tabur ve di¤er devlet kurum ve kurulufllar›na
yönelik bask›n sonras› sabaha karfl› flehirden ayr›ld›¤›” temelindeki ilk aç›kla-
malar› yapanlar ne oluyor? Kendilerinin de yazarlar› aras›nda bulundu¤u kimi
yurtsever bas›nda sürmanflet yer alan “PKK fi›rnak’› bast›” haberleri kime hiz-
met ediyor? Mücadele yaz›nca “özel savafl”, milliyetçi pragmatizm yap›nca
“devrimci savafl” m› oluyor?
Yüce, önce okudu¤unu iyi anlamal›d›r. Mücadele’deki “Neden fi›rnak” ya-
z›s›nda oligarflinin Kürdistan’a Newroz sald›r›s›yla “kendince ele ald›¤› inisi-
yatifi” kaybetmek istemedi¤i söylenmektedir. Nedir bu “kendince inisiyatif”?
Oligarflinin korku-terör-provokasyon yöntemiyle Newroz sonras›nda Kürt halk›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 519

n›n Serh›ldanlar›nda gerileme yaratmas›d›r. M. Can Yüce hay›r gerileme olma-


d› diyor. Olabilir, kendi görüflüdür. Biz farkl› düflünüyoruz. Ve bu düflünceleri-
miz M. Can Yüce’nin dedi¤i gibi “uzaktan bakarak” de¤il, Kürdistan’da yafl›-
yor olmam›zdan kaynaklan›yor.
Hemen her farkl› düflünce “özel savafl takti¤ini” uyguluyor fleklinde de¤er-
lendirilince do¤al olarak M. Can Yüce’nin de akl›na baflka fley gelmiyor. Ke-
malist, Misak-› Millici, özel savafl deyip bitir iflini. Mant›k bu! Tart›flman›n önü-
nü t›kaman›n ve tart›flmada kolayc› yoldan sonuca gitmenin yoludur bu. Ayr›-
ca bu tür tespitler ile taraftarlar devrimci harekete karfl› flartland›r›l›yor ve sol
ile araya kal›n duvarlar çekilip, burjuvazi ile aradaki çizginin inceltilmesi
önündeki engeller birer birer kald›r›l›yor. Ki sola karfl› izlenen bu taktik bizim
›srarla elefltirdi¤imiz noktalardan biridir ve uygulanan genel politikadan ba-
¤›ms›z de¤ildir. Y. Ülke ve M. Can Yüce’nin bu yaz›lar› da elefltirilerimiz kar-
fl›s›nda bu takti¤in bir üst boyuta s›çrat›lmas›ndan baflka bir fley de¤ildir. E¤er
bir “kampanya”dan söz edilecekse bundan söz edilmelidir. Evet bir kampan-
ya var, küçümseme ve hakaretle bafllad›. “Ne yapmak isteniliyor?” diye sorul-
du¤unda bu daha aç›k ve hedef gösteren küfürlere dönüfltü ve bugün de du-
yarl›l›kla dile getirilen elefltirilere karfl› tahammülsüzlük ve flartland›rmaya dö-
nüfltü.
E¤er bizim baz› tespitlerimizin burjuvazinin tespitleriyle benzeflmesi “özel
savafl takti¤ine” paralellik ise M. Can Yüce köflesinden devrimci hareketi “ide-
olojik açmaz içinde” olmakla suçlamas› ne oluyor? Her gün bas›n-yay›n kurum-
lar›nda “sosyalizm öldü¤ü” için devrimci hareketin ideolojik açmaz içinde ol-
du¤unu ilan eden “özel savafl yetkilileriyle” M. Can Yüce aras›nda paralellik
kural›m m›? Hay›r, biz tart›flmay› bu tür kolayc› yerlere sapt›rmayaca¤›z. Mil-
liyetçilerin M-L’lerle tart›flmalar›nda eskiden sadece Kemalizm, Misak-› Milli vs.
vard›, son dönemde buna “özel savafl” da eklendi. Bu suçlamayla solun a¤z›
t›kanmak isteniyor. Özel savafl›n soldan destekçisi suçlamas›yla töhmet alt›na
girmek istemeyenlerin susmas› amaçlan›yor. M. Can Yüce, devrimci hareketin
ve Mücadele’nin özel savafl yetkilileriyle iliflkisini biliyor olsa gerek. Temel Cin-
göz, Hulusi Say›n, ‹smail Selen gibi...
“Il›ml›” özel savafl kurmaylar›yla “iliflkimiz” biliniyor. O nedenle flu Kema-
lizm ve özel savafl kart›n› olur olmaz yerde kullanmaya gerek yok. Bu kart ba-
z› hesaplaflmalarda M. Can Yüce’ye karfl› kullan›labilir.
M. Can Yüce, bizim bir fleyleri kan›tlama “peflinde ve derdinde” oldu¤umu-
zu söylüyor. Hakl›d›r, biz Türk ve Kürt halklar›n›n kardeflli¤ini, kurtulufllar›n›n
milliyetçilikte de¤il, sosyalizmde oldu¤unu, milliyetçi politikalar›n dünyadaki
örneklerinin uzlaflmaya götürdü¤ünü, bunun en son örneklerinin de Barzani-Ta-
labani iflbirlikçileri oldu¤unu, “kan›tlama peflinde ve derdinde”yiz. Bu derdimi-
zin nedensiz olmad›¤›n› bugün herkes görüyor ve birçoklar› söylemeye baflla-
d› da. Ama M. Can Yüce ve Y. Ülke’nin as›l derdi Mücadele ve devrimci ha-
reket oldu¤u için biz konu oluyoruz. Yüce, e¤er bir “kampanya”dan söz ede-
cekse, devrimci hareketi “terörizm”, “terörist”, “14-15 yafl›nda çocuklar›n eli-
ne silah verip bakkal-banka soyduruyorlar” vb. fleklinde suçlayan ve bütün so-
lu enkaz, çürümüfl, adam olmaz, düflkün vb. fleklinde afla¤›layan; Türkiye solu
tarihini toptan silen; her fleyi tukaka ilan edip, Türkiye flubesi kuran anlay›flta
520 Miliyetçilik Ç›kmaz›

aramal›d›r bu “kampanya”y›. Aynaya bakma önerisini kendine yapmal›d›r. O


zaman geliflmeleri “tersinden okuyan”›n kim oldu¤unu da görecektir.
M. Can Yüce, devrimci hareketin “politik olarak y›¤›nlar› örgütleyemedi¤i-
ni” ve “Türkiye’de çekim merkezi olmakta zorluk çekti¤ini” söylüyor. M. Can
Yüce, neyse ki, “çekim merkezi olam›yor” dememifl, “çekim merkezi olmakta
zorluk çekiyor” demifl. Her mücadelenin zorluklar› vard›r ve devrimci hareke-
tin de birtak›m zorluklar› olmas› do¤ald›r ve bunlar da s›r de¤ildir.
“Tersinden okuyan” M. Can Yüce’nin, devrimci hareketin “politik olarak y›-
¤›nlar› örgütleyemedi¤i” tespitinin halk deste¤inden, halk›n terörizme karfl›
devlete polise destek verdi¤i demagojilerini tekrarlayan “özel savafl yetkilile-
riyle paralellik” gösterdi¤ini söylemeyece¤iz. M. Can Yüce’ye Kürdistan ve
PKK haberleri ve yay›nlar› d›fl›nda arada bir de olsa baflka fleyleri de okuma-
s›n› önerece¤iz. Örne¤in, iflah olmaz, düflkün, tarihsiz, köksüz vb. “Türk” iflçi
ve emekçilerinin de “arada bir” direnifl yapma “Hakl›y›z Kazanaca¤›z”, “Ya-
flas›n Halklar›n Kardeflli¤i”, “Yarg›s›z ‹nfazlara ve Kürdistan’da Katliamlara
Son” sloganlar›n› atma yanl›fl›n› yapt›klar›n› o yay›nlarda okuyabilir. E¤er M.
Can Yüce, “cezaevlerinde çok okuma” gibi bir “özel savafl takti¤i”ne düflmek-
ten çekinmiyorsa okumal›d›r, tart›flmal›d›r. Çünkü PKK yay›nlar› d›fl›nda fleyler
okursa savafl›n Türkiye’nin dört bir yan›nda sürdü¤ünü görür.
Yüce, sadece yurtsever gerillalar›n silah s›kt›¤›n›, di¤er patlayan fleylerin
“çatapat” oldu¤unu düflünüyorsa, diyece¤imiz pek bir fley yok!
M. Can Yüce, duvarlara kanlar›yla örgütünün ad›n› yazmay›, yüzlerce nam-
luya, bombaya ra¤men teslimiyeti reddetmeyi, “ciddi bir savafl” olarak de¤il
de “terörizm”, “çatapat” olarak görüyor ve burjuvaziye yap›lan “belki biz an-
lafl›r›z da bunlar› nas›l hizaya getireceksiniz” flikayetlerini devrimci hareketin
“ciddiyetsiz savafl”›na delil olarak kabul ediyorsa diyecek bir fleyimiz yok.
M. Can Yüce, en az›ndan “dost ve do¤al müttefikleri”nin flehitlerine sayg›
göstermesi gerekmez mi? Bu insanlar trafik kazas›ndan ölmüyor, yüzlerce ka-
tile karfl› savaflarak ve direniflleriyle destanlar yaratarak ölüyorlar. Yoksa bu in-
sanlar “en hakiki Müslüman” olmad›klar› için mi flehit say›lm›yorlar?
M. Can Yüce, “E¤er dost ve do¤al müttefiklerimiz kendilerine uzat›lan eli
yakalama gücünü ve becerisini gösteremiyorsa onun sorumlusu kimdir?” diye
soruyor. Burada tart›flma konusu olan bizim becerikli veya beceriksizli¤imiz
de¤il. ‹ki elleri de “siyasi çözüm” paketleriyle dolu olanlar›n ve elefltiri ad›na
devrimci harekete her türlü küfür ve hakareti savuranlar›n ayn› anda “dost ve
do¤al müttefikleri”ne ellerini uzatma becerisini nas›l gösterdikleridir. Tart›fl›lma-
s› gereken bu “beceri”dir. Bizim ellerimizin nereye uzand›¤› konusunda hiçbir
tart›flmaya yer yoktur. Sadece elimizi görebilecek kadar da olsa bize dönmüfl
bir dost yüzü görmek istiyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 521

Mücadele
“M‹SAF‹R” STATÜSÜ KOYMAK
YASAKÇILIKTIR

“MİSAFİR”
STATÜSÜ KOYMAK
YASAKÇILIKTIR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
6 Kas›m 1993
Say›: 70

P
KK’n›n Dersim gerilla komutan› Dr. Baran 28 Ekim ‘93 tarihli Özgür
Gündem gazetesinde yay›nlanan röportaj›nda, son günlerdeki rahat-
s›zl›k yaratan olaylar› de¤erlendirirken, bölgedeki siyasi gruplara ye-
ni bir statü biçti: Misafirlik!
“Biz Filistin’de misafirdik, Türkiyeli dostlar da bizim misafirimiz” di-
yen Dr. Baran, ismi Türkçe olan ama üyelerinin niteli¤i ve programlar› itibariy-
le Kürt ve Türk örgütü olan devrimci yap›lanmalar›n, sanki kendilerinden son-
ra bölgeye gelmifl, Kürt ulusunun d›fl›nda olan yap›larm›fl gibi görülmesinin ve
varl›klar›na ancak koflullu izin verilebilecek “misafirler” olarak kabul edilmesi-
ni istiyor. Misafir olman›n koflullar› ise daha önce aç›klanm›flt›: “Egemenlik
saham›zda yürütülecek tüm faaliyetlerden sorumlu tek güç PKK’d›r. Di¤er
güçler alaca¤› tüm kararlarda partimizi bilgilendirmek ve onay almak du-
rumundad›r.” (Ekim ‘93 tarihli Dersim Askeri Konseyi imzal› bildiriden) Filis-
tin kamplar›n›n durumunu da gözönüne al›rsak, misafir statüsü deyince kendi-
ni “kamp” faaliyetiyle s›n›rlayan, halk içinde siyasal çal›flma yapmayan, bir
fley yapaca¤› zaman ise PKK biriminden “izin ve onay” alan bir konumun kas-
tedildi¤i anlafl›lmaktad›r.
PKK kendi d›fl›ndaki devrimci örgütlere siyasi çal›flma yasa¤› getirmek iste-
mektedir. Söylenenlerin aç›k anlam› budur. Dr. Baran’›n bu aç›klamalar›ndan
sonra, Dersim’de yaflanan olaylar›n alt›nda yatan mant›k da daha net bir bi-
çimde ortaya ç›km›fl oluyor. Dr. Baran, Dersim’de kontrgerilla faaliyetlerine yö-
nelmek ad›na tüm sola yönelmenin teorisini yapmaktad›r.
TDKP, bu militanlar›na sahip ç›kt›¤› halde, Dr. Baran’›n hala ›srarla “Sahip
ç›k›yorlarsa burada bir yanl›fll›k vard›r. O zaman bu birlikler kesinlikle onlar›n
denetiminden ç›kan birliklerdir.” demesinin herhangi bir inand›r›c›l›¤› yoktur.
Art›k, bu grubun “kontra faaliyeti” diye nitelenen PKK’ya karfl› propaganda
yapm›fl olmas› da tart›flma konusu olmaktan ç›kmaktad›r. Çünkü bu gruba
“kontra” diyerek sald›rmak ile “misafir gibi davran” deyip siyaset yasa¤› ge-
tirmek aras›nda fazla bir fark yoktur.
Nitekim bu mant›k 31 Ekim ‘93 tarihli Özgür Gündem gazetesinde Davut
Utkun imzal› bir yaz›da daha da sivriltilerek ifade edilmifltir: “Bilindi¤i gibi
özel savafl Dersim’e sadece askeri gücüyle, asimilasyoncu Kemalist politi-
kas›yla yönelmiyor. Alan itibariyle kimi bölgesel ve sosyal özelliklerini
dikkate alarak çeflitli ‘sol’ güçleri örgütleyip özgürlük mücadelesinin kar-
fl›s›na ç›karmaktad›r.”
522 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Her fleyi tersyüz eden sübjektivizmin bu kadar›na ya politikada duygusal ol-


mak ya da geliflmelere milliyetçi bak›fl aç›s›n›n dar ufkundan bakmak yol açar.
Yurtseverlerin sübjektivizmi kayna¤›n› ikincisinden almaktad›r. Türkiye ve Kür-
distan’da devlete karfl› verdi¤i silahl› mücadele ile dosta ve düflmana kendini
kabul ettiren, bu u¤urda flehitler veren bir siyasi örgütü ve yine silahl›-silahs›z
belli bir mücadele içinde olan di¤er devrimci örgütleri, devletin “örgütleyip öz-
gürlük mücadelesinin karfl›s›na” ç›kard›¤›n› söylemek, sadece bunu söyleyenin
amac›n› tart›flt›racak bir çarp›tma örne¤idir.
Öte yandan ‹smail Beflikçi de “Türk soluna yönelimi mücadeleden kaç›fl”
olarak niteleyerek Davut Utkun’un de¤erlendirmesini farkl› bir aç›dan tamaml›-
yor: “Bu koflullarda baz› Kürt gençlerinin, enternasyonalist sloganlarla,
Kürt örgütlerinden uzak durmas›, ancak, kaç›fl olarak de¤erlendirilebilir.
En büyük yurtseverlik devrimciliktir. En iyi devrimcili¤i de yurtseverlik
olarak koyabiliriz. Kan›mca Türk sol yap›lar›na yönelmeler, bu bak›mdan
da bir kaç›flt›r.” (Berxwedan, 15 Eylül 1993)
Mücadeleden kaçma diye bir olgunun varl›¤›n› ifade etmek yararl› bir göz-
lemdir. Ancak sübjektif zorlamalarla bir “kaç›fl” tan›m› yapmadan ve bir nok-
tay› daha unutmadan; mücadeleden kaç›fl›n bir çok yolu vard›r. Örne¤in do-
¤udan bat›ya göç etmek bir kaç›flt›r. Bat›da DEP’te oturarak ya da kahvelerde
keskin bir yurtsever olarak görünüp, bedel ödeme zaman› geldi¤inde binbir
dereden su getirmek de bir kaç›flt›r. Radikal mücadele veren bir örgütlenmenin
cüretkar eylem çizgisine, gerektirdi¤i bedelleri göze alamay›p yan çizmek de
bir kaç›flt›r. Örnekler ço¤alt›labilir. S›n›flar mücadelesinde ve ulusal özgürlük
savafllar›nda direnifllerin, kahramanl›klar›n yan› s›ra her zaman inançs›zl›klar,
kaç›fllar da olmufltur.
“Türk sol” yap›lar›na yönelmeyi bir kaç›fl olarak niteleyenler, Kürt, Türk kad-
ro ve taraftarlar›yla savaflan ve flehitler veren devrimci hareketleri yok sayan
bir sübjektivizmin içindedirler ve kimsenin halklar›m›z›n kurtulufl mücadelesinin
flu aya da bu parças›n› yads›maya hakk› olmasa gerek.

Provokasyonlara Aç›k Ortamdan Kaç›nmak Gerekir


Kendi d›fl›ndaki siyasi yap›lar› “misafir” ilan eden Dr. Baran, ayn› röporta-
j›nda flöyle diyor. “Bizim de Türkiyeli sol dostlar›m›zdan, sol örgütlerden iste-
di¤imiz budur. Halk›m›za zarar vermesinler. Halk›m›z› afl›r› zorlamas›nlar. Düfl-
mana hizmet edecek politikalara kesinlikle alet olmas›nlar. Vazgeçsinler, misa-
firli¤in de bir kural› vard›r.”
Dr. Baran ile “dost” kalabilmek için “misafirli¤in kural›”na uymak dayat›l-
m›fl oluyor. Bu bölgede mücadeleye Dr. Baran ve onun çizgisinden önce bafl-
layanlar, Dersim halk›n›n öz çocu¤u olan devrimciler misafirlik konumunu ka-
bul edebilirler mi? Dostlu¤un temeli böyle bir dayatma olabilir mi? Hangi fa-
aliyetin düflmana hizmet etti¤ine kim karar verecektir? Örne¤in PKK’y› elefltir-
mek ya da onun “izin ve onay›n›” almadan baflka bir siyasi anlay›fl›n çal›flma
yapmas› “düflmana hizmet” midir? Böylesine mu¤lak ifadeler dost ile düflman›
ay›rmakta kullan›l›rsa, yurtsever hareket, s›k s›k düflece¤i hatalarla sadece
dostlar›n› yitirme riskine girmifl olmaz, kontran›n provokatif eylemlerine de ze-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 523

min haz›rlar.
“Batman’da Amed’de kontra faaliyeti Hizbullah olarak flekilleniyordu.
Dersim’de sol maskeyle flekilleniyor.” demenin ve bölgedeki devrimci örgütle-
rin tümünü hiçbir maddi temeli olmaks›z›n bu biçimde suçlaman›n, devrimcilere
karfl› sald›r›lar› hakl› ç›karmaya çal›flman›n ötesinde hiçbir amac› ve mant›¤›
yoktur. Zaman›nda kontra ba¤lant›lar› ayan beyan ortada olan Hizbullahla bi-
le ateflkes yapabilen PKK anlay›fl›na mensup bir kiflinin, Dr. Baran’›n, Dersim’de
savaflan devrimci örgütlerle eylem ve güç birli¤i arayaca¤›, kontra faaliyetleri-
nin bu devrimci zeminde bofla ç›kart›lmas›n› sa¤lamaya çal›flaca¤› yerde, tam
tersine, o örgütlere yönelerek faaliyetlerini yasaklamaya kalkmalar›, üzerinde
ciddiyetle düflünülecek bir konu durumundad›r. Bu konu üzerinde kafa yorul-
maz, hatalar sorgulanmazsa, “özel savafl” kurmaylar›n› sevindiren, halka ve
devrime zarar veren geliflmelere yol açan zemin ortadan kalkm›fl olmayacakt›r.

Milliyetçi Bak›fl Mi? Marksist Leninist Bak›fl M›?


Kendi d›fl›ndaki gruplara siyaset yasa¤› koymak PKK’n›n eski bir al›flkanl›-
¤›d›r. 12 Eylül öncesinde de PKK etkin oldu¤u yerlerde di¤er devrimci-yurtse-
ver hareketlere hayat hakk› tan›mam›fl, birçok devrimciyi “ajand›r” diyerek öl-
dürmüfltü. 12 Eylül’den sonra bu tutumun özelefltirisinin verildi¤i ifade edilse
de, bugün yaflanan gerçekler eski anlay›fl›n de¤iflmedi¤ini gösteriyor. Yurtse-
ver hareket yine ilkeli eylem ve güç birlikleri yerine pragmatist ittifaklara yöne-
liyor. Yine etkinli¤ini art›rmak için yasakç›, hegemonyac› dayatmalar getiriyor
ve fliddet kullan›yor.
Üstelik bugün yasakç› mant›k daha ileri götürülerek, gerekçeleri milliyetçi
anlay›fl temelinde teorize ediliyor: “Enternasyonalist partiler baflka ülkeler-
de örgütlenmezler. Her parti kendi ülkesinde di¤er kardefl partileri temsil
eder. Kürdistan’da PKK’n›n tüm di¤er kardefl partileri temsil etti¤i kabul
görmeli ve gerilla mücadelesi desteklenmeli.” (Selim Ferat, Ö. Gündem, 29
Ekim 1993)
Evet, gerilla mücadelesi, Kürt halk›n›n ulusal özgürlük mücadelesi desteklen-
melidir. Bu ayn› zamanda, devrimci olarak nitelenmenin kofluludur. Ama
PKK’n›n tüm di¤er kardefl partileri temsil etmesi anlam›nda bir yorumla, Kürdis-
tan’da örgütlenmenin gereksiz oldu¤u sonucuna varmak do¤ru de¤ildir.
PKK’n›n kardefl parti olarak görülebilmesi için ayn› ideolojik-politik çizgiye sa-
hip olmak gerekir. Oysa PKK’yla di¤er devrimci örgütler aras›nda görüfl ayr›-
l›klar› oldu¤u bilinen bir gerçektir.
Ortak örgütlenmeyi savunan tüm yap›lar› “destekçi” olarak görmenin ve
“Türk solu” olarak tan›mlaman›n hiçbir hakl› gerekçesi yoktur. Bir siyasi hare-
ketin niteli¤ini as›l belirleyen olgu, onun ideolojik-politik çizgisi, program› ve
bu temelde gelifltirdi¤i mücadele prati¤idir. Bir siyasi gruba Kürt solu mu, Türk
solu mu yoksa Kürt-Türk solu mu diyece¤iz, buna o grubun program ve prati-
¤ine bakarak karar vermek en do¤ru yaklafl›md›r.
Türk ve Kürt halk›n›n ortak örgütlenmesini ifade eden M-L’ler Kürdistan’›n
misafiri de¤il yerlisidir. Bir halk›n içinde misafir ya da yerli olmak, ya da siya-
si faaliyet göstermenin meflrulu¤una sahip olmak, o halk›n tarihsel ç›karlar›
524 Miliyetçilik Ç›kmaz›

do¤rultusunda savafl›p savaflmama, halka kendisini benimsetip benimsetmeme


zemininde ifadesini bulan siyasal çizgiye ba¤l› bir olayd›r.
Kald› ki, PKK’n›n teorisini yapmaya çal›flt›¤› fley, kendi içinde de tutarl› de-
¤ildir. PKK’n›n yasakç›l›¤› yaln›z Türk solu diye ifade etti¤i kesime de¤il, Kürt
solu diye nitelenenlere karfl› da ayn›d›r. Bu anlamda PKK kendi d›fl›nda hiçbir
güç istememektedir. Bunun için de ittifak, güçbirli¤i hatta en basit koordinas-
yonlardan bile kaçmaktad›r. Cephe faaliyeti sürdürdü¤ü siyasi gruplara karfl›
bile yasakç› ve dayatmac›d›r. Kamer Özkan ve Arif Demir’in öldürülmesi bu-
nun örne¤idir.

‹ttifak M› Çat›flma M›?


Selim Ferat’n yaz›s› yasakç› politikay› ilan ediyor: “PKK’n›n Kürdis-
tan’daki sömürgeci partilerin faaliyetlerini yasaklama karar›na uyarak
(...) Türk solu (...) Kürdistan’› terk etmeliydi. Kürdistan’da hala zemin
arayan Türk solu, bundan böyle iflgalci güçlerin yaratt›¤› zemine dayana-
rak solcu politika yapamayacakt›r.” (Ö. Gündem, 29 Ekim ‘93) “Türk solu”
nitelemesi ile kendini bir kez daha ifade eden milliyetçi bak›fl, daha ileri so-
nuçlara var›yor. Varl›¤› TC ile savafl üzerine kurulu devrimci hareketleri “iflgal-
ci güçlerin yaratt›¤› zemine dayanarak” solculuk yapmakla itham ediyor. Ve
Kürdistan’da politika yapmay› yasakl›yor. Sanki ikide bir ittifak yap›p bozufl-
tuklar› Ayd›nl›kç› do¤u Perinçek’i muhatap al›r gibi yap›lan su saptamalarda
hiçbir ayr›m görülmüyor.
fiimdiye kadar att›¤› her ad›m› TC ile savaflarak atan, Kürdistan’da, Türki-
ye’de elindeki her mevziyi, flehitler pahas›na kazanan bir hareketin, siyaset
yasa¤› getiren farkl› “otorite”leri de dinlemesi beklenemez. Devrimci örgüt her
fleyden önce ba¤›ms›zl›¤›n› korumak zorundad›r. Bunu yitirenler halka önder-
lik edemezler. Bu anlamda da M-L’ler güç dayatmas›na teslim olmazlar. Bunu
yurtsever çevreler de biliyor. Ama buna ra¤men bunlar söylenebiliyorsa, ya
daha sonraki ad›mlar›n hesab› yap›lm›yor ya da bu yaz›da flimdiye kadar ifa-
de edilmeyen devlete uzlaflma mesaj› içeren farkl› amaçlar var demektir.
Çat›flmay› davet eden provokatif ortamlar yerine, neden yurtsever çevrenin
akl›na, ittifak yapmak yönünde ad›m atmak gelmiyor?
Her siyasi grup, di¤er gruplarla farkl›l›klar› temelinde dostça bir rekabet
içindedir. Dayan›flma ve eylem birlikleri bile bu rekabeti yok etmez. Her siya-
si grup kendi anlay›fl›n›n geliflip güçlenmesi do¤rultusunda çaba sarf eder.
Ama bu çaba baflkalar›n› etkisizlefltirmek için zor kullanma yöntemi kullan›la-
rak yap›l›rsa, yasakç› mant›kla yap›l›rsa, bunun ad› dostça bir rekabet de¤il,
halka ve devrime zarar verecek bir kaos olur. Türk ve Kürt halklar›na yönelik
devlet sald›r›lar›n›n alabildi¤ine artt›¤› koflullarda, savafl› daha ileri aflamala-
ra tafl›man›n gere¤ine inan›l›yorsa, Türk ve Kürt halklar›n›n ittifaklar›na ve mü-
cadele veren devrimci-yurtsever örgütlerin dayan›flmas›na bir de¤er veriliyor-
sa, yasakç› ve dayatmac› politikalar yerine eylem ve güç birliklerini öne ç›ka-
ran politikalar esas al›nmal›, bu yönde ad›mlar at›lmal›d›r.
Devrimci örgütler aras›ndaki iliflkileri halk içerisindeki çeliflkiler kategorisin-
de görüp, “dostluk esas al›narak” çözüme gidilmesi için geç de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 525

Mücadele
DARBEC‹ ARTIKLARINA KORUMALIK
YAPAN PKK’LILAR DEVR‹MC‹
DE⁄ERLER‹ UNUTMUfi
DARBECİ GÖRÜNÜYORLAR
ARTIKLARINA
KORUMALIK YAPAN
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
PKK’LILAR...
2 Temmuz 1994
Say›: 101 Bursa Özel Tip Cezaevi Devrimci Sol Tutsaklar›

D
evrimci Sol’a karfl› darbe yapmaya soyunan kontrgerilla çocuklar›,
devrimci hareketin hukukuna göre yarg›lan›p tarihin çöp sepetine
at›ld›lar. Halk›n adaleti karfl›s›nda korkuya kap›lan darbeci çete en
son, düflmana s›¤›n›p kendi istekleriyle Gebze Cezaevi’nde koruma alt›na al›n-
m›flt›. Gelinen süreçte, karfl›-devrimci yanlar›n› kendi içlerinde iflletmeye baflla-
y›p birbirlerini yemeye bafllayan darbeci art›klar›ndan Harun Kartal (HK), es-
ki çetesine karfl› can güvenli¤i isteyip düflmana s›¤›nd›.
Düflmandan koruma isteyen HK, halk›n adaletine karfl› kendisine bir güven-
lik flemsiyesi aramaya bafllad›. Buldu da... ‘94 y›lbafl›nda açl›k grevi “direni-
fli” yaparak kaçt›klar› Bursa Özel Tip Cezaevi’ndeki PKK’l›larla kurdu¤u “iyi
iliflki”lere güvenerek, Bursa’ya sevkini istedi. Cezaevine gelir gelmez ayr› bir
ko¤uflta düflman taraf›ndan özel korumaya al›nan darbeci çete art›¤› HK, ilk
f›rsatta PKK’l›lara haber göndererek görüflme istedi. Eski dostlar›yla görüflme-
ye giden PKK’l›lar oldukça flafl›rd›lar; HK, PKK’l› olmak istiyordu!
Devrimci Sol’a karfl› suç ifllemifl, ellerine devrimci kan› bulaflm›fl çete art›¤›
HK’a, PKK’l›lar mal bulmufl ma¤ribi gibi sar›ld›lar. Devrimci Sol’un suçlu ilan
etti¤i ve halk›n adaletinin hesap sordu¤u HK’›n, “güvenli bir liman” olarak gör-
dü¤ü PKK ko¤ufluna geçme talebi PKK’l›larca kabul edildi! Devrimci de¤erler,
devrimci ilkeler ve devrimci gelenekler bir anda hiçe say›ld›. Ve suçlu bir çete
art›¤›na kucak aç›ld›. PKK’l›lar›n pragmatizmi, bütün devrimci de¤erlerin ayak-
lar alt›na al›narak suçlu birine “güvenlik flemsiyesi” aç›lmas›nda sak›nca gör-
medi.
Devrimci Sol taraf›ndan suçlu ilan edilen bir çete art›¤›n›n, küçük burjuva
milliyetçili¤inin pragmatizmiyle “güvenceye” al›nmaya kalk›fl›lmas›, taraf›m›z-
dan kabul edilemez. PKK’l›lar, pragmatistçe davrand›klar› ve devrimci de¤er-
lerden uzaklaflt›klar› için uyar›ld›lar.
HK’n›n öncelikle Devrimci Sol’a teslim olmas› ve halk›m›za karfl› darbecilik
sürecinde iflledi¤i suçlar›n hesab›n› vermesi gerekti¤i belirtildi. HK’›n adaleti-
mize ve halk›m›za hesap vermedi¤i sürece suçlu konumunun devam edece¤i
ve herhangi bir güvenlik flemsiyesinin alt›na s›¤›nm›fl olmas›n›n, suçlu konumu-
nu de¤ifltirmeyece¤i PKK’l›lara iletildi.
PKK’l›lar›n küçük burjuva milliyetçi anlay›fllar›na hakim olan pragmatist yak-
lafl›mlar›, uyar›lar›m›z› ve devrimci tavr›n gereklerini görmezden gelmelerine
neden oldu. HK’›n darbecilerden kaçm›fl olmas›n›n, kendileri için bir “özeleflti-
ri” olarak kabul edildi¤ini belirterek, bu suçluyu ko¤ufllar›na almakta ›srarl›
526 Miliyetçilik Ç›kmaz›

davrand›lar.
Bizler bugüne kadar, darbeci çetenin suçlar›n› ve tavr›m›z› hiç kimseden
saklamad›k. Dost da düflman da, darbeci çeteye karfl› olan tavr›m›z› iyi biliyor.
Bu yüzden de HK, halk›n adaletine karfl› düflman taraf›ndan halen tek bafl›na
bir ko¤uflta koruma alt›nda tutuluyordu. Halk›n adaleti izin vermedi¤i sürece,
oradan ç›k›p (PKK’n›n ko¤uflu da olsa) baflka bir ko¤ufla geçmesi olanaks›z-
d›. Bunu iyi bilen PKK’l›lar, Devrimci Sol’dan “rica”da bulundular. Devrimci
Sol’un idareye gidip “biz HK’y› art›k suçlu olarak görmüyoruz. Onu
PKK’l›lar›n ko¤ufluna verebilirsiniz.” demesini beklediler. Elbette, PKK’l›lar
rica etti diye, devrimci ilkelerimize ayk›r› olan böyle bir fleyi yapamazd›k.
Bizler devrimci de¤erlere ve geleneklere uygun olarak PKK’ya uyar›m›za
yapm›fl ve suçlu bir çete art›¤›na kucak açman›n yanl›fll›¤›n› belirtmifltik. Çün-
kü, düne kadar halk›n adaletine karfl› düflman›n özel korumas›nda yaflayan bir
çete art›¤›na, bugün PKK’l›lar›n güvenlik flemsiyesi açmaya kalkmas›n›n ne an-
lama geldi¤ini düflünmeleri gerekir. Bu durum karfl›s›nda, bir suçluyu ko¤uflla-
r›na almaya kalkt›klar›nda, devrimci ilkelere sahip olmad›klar› ve devrimci de-
¤erlerin, iliflkilerin zeminini ortadan kald›rd›klar› için; siyasi iliflkilerimizi kese-
ce¤imizi kendilerine belirttik.
Uyar›lar›m›z›n ard›ndan fiilen siyasi iliflkilerimizi kestik. PKK’l›lar da HK’›
ko¤ufllar›na almak için idareye talepte bulundular. Ancak PKK’l›lar›n bütün ›s-
rar›na ra¤men düflman HK’› PKK’l›lar›n ko¤ufluna veremiyordu. Çünkü ceza-
evinde Devrimci Solcular vard›.
Ko¤ufluna almak istedi¤i çete art›¤›n› idareye kabul ettiremeyen PKK’l›lar,
düflmana karfl› tav›r gelifltirme yerine, Devrimci Solcular› suçlamaya yöneldiler.
Devrimci Solcular idareye gidip “Bu adam› PKK’n›n ko¤ufluna verin” dememifl-
lerdi. O yüzden de “idarenin güvenlik tasarrufundan yararlanarak” HK’›n
PKK’n›n ko¤ufluna geçmesini engelliyorlard›. Bu haliyle de Devrimci Sol “ida-
reyle iflbirli¤i” yap›yordu! Ne kadar basit!
Cezaevleri sürecini yak›ndan izleyen herkes, düflmanla objektif olarak ki-
min iflbirli¤i içinde oldu¤unu çok iyi biliyor. Zindan konferans› sonras›nda ce-
zaevleri politikas› ad›m ad›m uzlaflmac›-teslimiyetçi çizgiye kayan PKK’l›lar›n,
Bursa Özel Tip Cezaevi ve Eskiflehir süreçleri gözlerimizin önünde yafland›.
Düflman›n en küçük bir yapt›r›m›na dahi “Biz savafl esiriyiz. Ses ç›kar›rsak kat-
lediliriz.” gerekçesiyle tav›r alamayan PKK’l›lar›n Bursa tarihi, uzlaflma, tesli-
miyet ve eylem k›r›c›l›k örnekleriyle bezenmifltir. Hiçbir hak kazan›m› direnifli
içinde yer almayan PKK’l›lar, devrimcilerin direniflle kazand›klar› haklara dire-
niflsiz ortak olmay› “politika” haline getirmekte sak›nca görmediler. Tabii ki,
devrimcilerin direniflini eylem k›r›c› tav›rlar›yla k›rmay› becerememifllerse!..
‘93 y›l›nda, cezaevindeki hak gasplar›na karfl› Devrimci Sol’un bafllatt›¤›
SAG parça parça haklar› kazanmaya bafllad›¤›nda, 15. günde “Biz de var›z”
diyerek sürece girip dört gün sonra “bizden bu kadar” deyip SAG eylemimizi
k›rd›klar› ve bununla objektif olarak düflmana güç verdikleri henüz unutulmad›.
Direnifl ortakl›¤›n› yapt›¤›m›z TKP/ML T‹KKO, KAWA, KUK tutsaklar›n›n da
elefltirilerine maruz kalan PKK’l›lara öncelikle haf›zalar›n› yoklamalar›n› öneri-
riz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 527

PKK Tutsaklar›n›n Aç›klamas›


Son günlerde Bursa Özel Tip Cezaevi’nde yaflanan baz› geliflmelerden
ötürü Devrimci Sol ile var olan siyasal iliflkilerimiz ciddi düzeyde etki-
lenmifl bulunmaktad›r.
“D.S/ Bedri Ya¤an” taraftar›, Harun Kartal ad›nda bir arkadafl›n ya-
n›m›za gelme istemi karfl›s›nda DS’lilerin tavr› “düflmanca” diyebilece¤i-
miz bir çizgide seyretmifltir. Dahas› devrimciler aras›nda çözümlenmesi
gereken sorun, tüm uyar› ve zaman›nda müdahalemize karfl›n, DS’liler
taraf›ndan düflmana aksettirilerek karfl›-devrimci bir yönelime girilmifl-
tir. ‹hbarc› konuma düflüp, idareyle iflbirli¤i yapan DS bununla da kalma-
yarak “PKK saflar›nda da olsa cezaland›rma hukukumuz geçerlidir” de-
yip, PKK’ya aç›kça tav›r alm›flt›r.
DS kendi iradesini her fleyin ve herkesin üstünde görmektedir. Buna
izin vermeyiz. Kendi irademizin üstüne ç›kan bir iradeyi tan›mad›¤›m›z
gibi buna fliddetle karfl› olaca¤›z. Biz Harun Kartal’› yan›m›za almaya ça-
l›flaca¤›z. DS’nin sözlü ya da fiili herhangi bir sald›r›s› karfl›s›nda gere-
ken devrimci yan›t› verece¤iz. Tercihini PKK’dan tarafa yapan Harun
Kartal’›n siyasi geçmifli hakk›nda hesap sormak, özelefltiri almak bun-
dan böyle sadece PKK’ya ait olacakt›r. Hem bir devrimci gelenek, hem de
PKK’n›n temel özelli¤i olan elefltiri-özelefltiri, kiflilik çözümlemesi, bütün
PKK’l›lar için oldu¤u gibi, Harun Kartal için de iflletilecek devrimci bir
süreç ve mekanizmad›r. Ancak bu süreci iflletmek ve kamuoyunu bilgi-
lendirmek art›k PKK’n›n tasarrufundad›r. DS bu hakk› kendinde bula-
maz.
Tüm bu geliflmeler bizi, Bursa Özel Tip Cezaevi özgülünde DS ile si-
yasal ve sosyal iliflkilerimizi kesmemize yeterli neden olmufltur. Dolay›-
s›yla bugünden itibaren DS do¤ru tutum sahibi oluncaya dek bu karar›-
m›z› hayata geçiriyoruz.
PKK’l› Savafl Tutsaklar›
Bursa Özel Tip Cezaevi
31.5.1994

Cezaevinde düflman›n sald›r›lar›na karfl› al›nan toplu tav›rlar›n hiç içinde


yer almayan PKK’l›lar, içine düfltükleri geri-pasifist çizgilerini kendi kitlelerine
dahi aç›klayamaman›n s›k›nt›s›n› duyuyorlar. ‘93 sonunda, düflman›n ‹stanbul
DGM tutuklular›n› Bursa’da toplama planlar›n› bofla ç›karmak için Devrimci
Sol’un bafllatt›¤› genel direnifl sürecini PKK’l›lar sadece uzaktan izlediler.
TDKP, T‹KB, TKP/ML T‹KKO tutsaklar›n›n da kat›l›m›yla süren direnifl, çok daha
fazla say›da tutuklusu bulundu¤u halde PKK’l›lar› hiç ilgilendirmiyordu! Üstelik,
genel direnifl bafllad›¤› günlere kadar sürdürdü¤ü “tutuklular›n› mahkemeye
göndermeme” tavr›n› ise, düflman›n “gerekirse zorla getiririz” tehditlerinden
sonra kald›rd›.
Düflman›n, devrimci tutsaklar› ayr› ayr› cezaevlerine da¤›tma planlar›na
karfl› Devrimci Sol bütün cezaevlerindeki tutsaklar›yla genel direnifli sürdürür-
ken, ayn› ko¤ufl içinde yaflad›¤›m›z PKK’l›lar bizden çok çok uzakta yafl›yor-
lard›! Direnifle gözlerini kapamalar› bir yana, devrimci dayan›flma ve de¤er-
lerden de uzakt›lar. Devrimci Solcular ve di¤er devrimci tutsaklar SAG’nin iler-
leyen günlerinde olmalar›na karfl›n, PKK’l›lar idare ile yemek azl›¤›-çoklu¤u ko-
528 Miliyetçilik Ç›kmaz›

nusunda kavga etmeleri, do¤rusu düflman› bile flafl›rt›yordu.


Özellikle genç ve devrimci duyarl›l›¤›n› koruyan PKK kitlesi dahi bu durum-
dan duydu¤u rahats›zl›¤› ortaya koymaktan kaç›nmad›. Devrimci Solcular›n
genel direnifl içinde her gün att›klar› “Yaflas›n Açl›k Grevi Direniflimiz” sloga-
n›na gizliden gizliye gelip kat›lan PKK’l› duyarl› tutsaklar “Bu ne biçim ifl. Bi-
zimkiler neden direnifl içinde de¤il.” sorusunu Devrimci Solculara soruyorlard›.
Nitekim, Devrimci Solcular genel direnifli zaferle bitirdi¤inde, PKK kendi kit-
lesinin zafer halaylar›na kat›lmas›n› engelleyemedi.
Devrimci Solcular genel direniflleriyle tutuklu yoldafllar›n› ‹stanbul’a gönder-
meyi kazand›klar›nda, PKK’l›lar, düflmana gidip “bizim tutuklular› da gönde-
rin” diye talepte bulundular. Ama düflmandan çok ac› ve ö¤retici bir cevap al-
d›lar: “Siz direnifl içinde yoktunuz ki!”
Devrimci tutuklular, ‹stanbul’a gönderildikten sonra, PKK kamuoyuna Özgür
Gündem gazetesiyle bir aç›klama yapt›. “Devlet PKK’ya ayr›mc› davran›yor.
PKK’l› tutuklular› Sa¤malc›lar’a sevk etmiyor.” Oysa, PKK’l›lar bu “ayr›mc›l›¤›”
Buca’da da yaflam›flt›, bilmeleri gerekirdi. Buca’da yoldafllar›m›z 43 günlük
SAG direnifliyle havaland›rma haklar›n› kazand›klar›nda, düflman, direnifl için-
de yer almayan PKK’l›lar›n havaland›rmaya ç›k›fl haklar›n› gasp etmeyi sürdür-
müfltü. O zaman da “ayr›mc›l›k yap›l›yor” diye aç›klamalarda bulunmufllard›.
Evet düflman devrimci güçleri bölmek için “ayr›mc›l›k” yapar. Ama gerçekleflen
durum bunun ötesindedir; bir yanda düflman›n direniflimize boyun e¤mek zo-
runda kalmas›, di¤er yanda da direnmeyenlere karfl› tavr›na devam etmesi var-
d›r. Onu gözden uzak tutup “ayr›mc›l›¤a” s›¤›nmak kendini aldatmaktan bafl-
ka bir fley de¤ildir.
Statükolar›n› bozaca¤› gerekçesiyle Diyarbak›r’daki tutuklu yoldafllar›m›z›
ko¤ufltan atan, yoldafllar›m›z› düflmana teslim etmekten çekinmeyen PKK anla-
y›fl›; burada ise utanmadan bizi “iflbirlikçilik” ve “karfl›-devrimci yönelime gir-
me” ile suçluyor. Darbeci art›¤› HK’› ko¤ufllar›na almay› idareye kabul ettire-
miyorlarsa, gelip bize ricada bulunacaklar›na, düflmana tav›r almay› ö¤renme-
lerini öneririz. Bizlerin düflmana giderek “HK’› PKK’l›lara verebilirsiniz” deme-
mizi isteyenler, iflbirlikçilikten ne anlad›klar›n› ortaya koyuyorlar. Bizler
“dost”a da düflmana da aç›kça flunu belirtiyoruz; HK Devrimci Sol’a karfl› suç
ifllemifl ve bu yüzden bizim hukukumuza göre mutlaka yarg›lanacak olan bir
darbeci art›¤›d›r! Düflman›n, çete art›¤› HK’› Devrimci Sol’a karfl› güvenlik al-
t›nda tutmak amac›yla, (PKK’n›n da olsa) baflka ko¤ufla vermemesi bizim soru-
numuz de¤ildir. PKK’l›lar, ko¤ufluna birisini almak istiyorlarsa siyasi bir yap›
oldu¤unu hat›rlayarak siyasi tavr›n› ortaya koymay› becermelidir. Bu tav›r ise,
devrimcilere de¤il, düflmana karfl› olmal›d›r.
Bir süre önce Bart›n’da PKK ko¤uflundan ayr›l›p yan›m›za sevk isteyen genç
bir unsuru samimi görmeyerek ko¤ufltan ç›kard›¤›m›zda, PKK’l›lar bu insan› ge-
ri almak istediler. Bizim bir itiraz›m›z›n olmamas›na ra¤men düflmana bunu ka-
bul ettiremeyen PKK’l›lar, genç unsuru düflman›n inisiyatifine ve icazetine terk
ederken, siyasi tav›r koyman›n ne oldu¤unu yine unutmufllard›!
Hiç bir fiili direnifl içinde görmedi¤imiz, “aman katlediliriz” mant›¤›yla bü-
tün yapt›r›mlar› kabullenen PKK anlay›fl›, bugün düflman karfl›s›nda daha da
geriliyorsa; devrimci tutsaklar›n düflmana karfl› dikti¤i direnifl hatt›n›n arkas›n-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 529

da saklan›yor oluflundand›r.
“Zindan konferans› kararlar› elimizi kolumuzu ba¤l›yor” sözlerinin ard›na
saklanan PKK’l›lara söyleyecek tek sözümüz var: Önce uzlaflmac› kafalar›n›z›
çözün! Sizin elinizi kolunuzu ba¤layan zindan konferans› de¤il, devletle uzlafl -
maya kilitlenen siyasi çizginizdir.
Sonuçta PKK, fiili olarak kesik olan iliflkilerimize karfl›l›k, iliflkileri kesti¤ini
aç›klad›¤› bildirisinde yavuz h›rs›z misali karalama ve hakaret tavr›na girmifl-
tir. Bununla kendi gerçekli¤ini, pragmatizmini ve ilkesizli¤ini örtmeye çal›flan
PKK bir kez daha devrimci ilke ve de¤erlerden nasibini almad›¤›n› belgelemifl-
tir. Unutulmamal›d›r, günefl balç›kla s›vanmaz ve PKK bu tavr›yla devrimci mü-
cadeleye zarar vermekten baflka bir fley yapmaz.
Gelinen noktada, gerek ilkesiz ve pragmatist tavr› nedeniyle bir darbeci ha-
ine hamilik yapmaya soyunmas› ve gerekse de devrimci hareketimize sald›r›
ve hakaret tavr›na girmifl olmas› nedeniyle, ilkesiz-pragmatist tavr›ndan vazge-
çene, hareketimize ve halk›m›za özelefltiri verene kadar Bursa Özel Tip Ceza-
evi’nde PKK’l›larla siyasal, sosyal hiçbir iliflkimiz olmayacakt›r!
530 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Özgür Ülke’nin “Mücadele”ye Husumeti

“DURSUN KARATAfi’A ÖZGÜRLÜK”


‹LANINA SANSÜR KOYAN MANTIK
ÖZGÜR ÜLKE’NİN K‹MDEN YANADIR?
“MÜCADELE”YE
HUSUMETİ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Eylül 1994
Say›: 111

Ö
zgür Ülke gazetesi yöneticileri, devrimcilere karfl› ilkesiz, pragma-
tist ve dostça demenin mümkün olmad›¤› tav›rlar›n› sürdürüyor. 22
A¤ustos tarihli say›lar›nda “Okuyucuya Rapor” bafll›kl› bir yaz›da,
dostu-düflman› birbirine kar›flt›ran, devrimcilerle karfl›-devrimcileri yan yana ko-
yup çalakalem “suçlayan” sözlerine rastlam›fl ve kendilerinden devrimcilere
karfl› aç›k olmalar›n› istemifltik.
Ama Özgür Ülke’nin bu elefltiriyi dikkate almad›¤›na, dostu-düflman› birbi-
rine kar›flt›rmaya devam etti¤ine bir kez daha tan›k olduk.

“‹lan Alm›yoruz”
Geçti¤imiz hafta içinde Özgür Ülke gazetesine bir ilan verilmek istendi.
‹lan, Fransa’da tutuklanan Devrimci Sol önderi Dursun Karatafl ile ilgiliydi. ‹lan
servisindeki görevli kifli ilan› alamayacaklar›n› belirtiyordu. Bir yanl›fll›k m› var
düflüncesiyle Özgür Ülke yöneticileri telefonla arand›¤›nda, yine ayn› cevap
al›nd›. Dursun Karatafl’la ilgili ilan› kesinlikle almayacaklar›n› belirtiyorlard›.
Evet, bir tav›r sözkonusu idi. Devrimci hareketin önderi Fransa’da tutuklan›-
yor ve Türkiye hükümeti iade için tüm olanaklar› ile seferber oluyorken, Özgür
Ülke yöneticileri, bu geliflmeleri bildikleri halde, destek olmak flöyle dursun,
ilan almayarak bize s›rtlar›n› dönüyorlard›. Özgür Ülke birçok siyasi çevreden
ilan al›yordu. Bunlar aras›nda “Tahkim” ve “Taraf” gibilerinin de olmas›, Öz-
gür Ülke’nin siyasal çevre konusunda oldukça “genifl” oldu¤unu gösteriyordu.
Öte yandan “Önderimiz ‹brahim Kaypakkaya” sözleri ile bafllayan çeyrek say-
fal›k ilanlar alm›fllard›. Keza PKP Genel Sekreteri Guzman için ald›klar› ilanlar
da vard›.

Özgür Ülke’nin Gerekçesi Neydi?


Konuflmaya gitti¤imiz Özgür Ülke gazetesinin yetkilisi, gazetelerinin haber-
cilik anlay›fl›na ve Özgür Ülke’nin davalar›na giren kimi avukatlara yönelik
Mücadele’nin yapt›¤› elefltirilerin haks›z oldu¤u ve elefltiri s›n›r›n› aflt›¤› için
ilan almad›¤›n› söylüyordu.
Mücadele ve Çevresine Tav›r Alm›fllard›
Biz, küçük burjuva milliyetçi hareketi, elefltirilerimizi de ortaya koyarak
özellikle silahl› mücadele konusunda ald›¤› tutumuyla destekledi¤imizi aç›kça
ilan eden ve bunu söylemekle kalmay›p pratikte gösteren bir anlay›fl›n parça-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 531

s›yd›k. Yani kimileri gibi “karfl›-devrimci” diye nitelemedik. Ama yanl›fl olan po-
litika ya da tutumlar›n› her zaman elefltirdik. Bu ülkenin topraklar›na aya¤›n›
sa¤lam bir flekilde basan, her türlü flabloncu küçük burjuva anlay›fl› reddeden
ba¤›ms›z devrimci politikam›zla, elefltirilerini içinde gizleyip flakflakç›l›k yapa-
rak Kürt küçük burjuva milliyetçi hareketinin eteklerine tutunarak ayakta kalma-
ya çal›flanlardan ayr› düfltük. Aç›kça yap›lan elefltiriyi dostlara verilen de¤erin
bir ifadesi olarak gördük.
Özgür Ülke’ye de devletin sald›r›lar› karfl›s›nda tüm gücümüz ve olanakla-
r›m›z ölçüsünde sahip ç›kan, ama hata gördü¤ümüzde eveleyip gevelemeden
dosdo¤ru elefltiren bir tutum izledik.
Bu tutum ve düflüncelerimize Özgür Ülke okuyucular› da tan›kt›r.
Böyle oldu¤u halde bu elefltirileri kendilerine yönelik bir sald›r› gibi görüp
tav›r alman›n “gerekçesi” haline getirdiler. ‹lk say›lar›nda “Okuyucu bizi elefl-
tirsin, elefltiride hoflgörü göstermesin” gibi gerçekten kendine güvenen ve sa-
mimi görünen sözler etmelerine ra¤men, bu sözlerin tam tersi davrand›lar.
Elefltirilere bu ölçüde tahammülsüzlük, ya kendine güvensizli¤in ya da burnu
havalarda olman›n bir ifadesidir.

Avukatlar›na Elefltiri Özgür Ülke’yi Neden Bu Kadar Etkiledi?


Avukatlar›na yönelik elefltirilere gelince; asl›nda sözlerimizin çok de¤il az
bile oldu¤u ortaya ç›kt›. Biz o yaz›y› yay›nlad›ktan sonra, bir k›s›m tutuklu ya-
k›nlar›ndan bu avukatlardan baz›lar›n›n yeni marifetlerini de ö¤rendik. Gere-
kirse yazaca¤›z. Bunlar bir tarafa, avukatlara “kontrad›r” demedik. Deseydik
elefltirmez, kontralara ald›¤›m›z tavr› al›rd›k. Onlar›n “demokratl›k” iddialar›n›
sorgulad›k. fiimdi de söylediklerimizi do¤rulayan geliflmeler yafl›yoruz.
Osman Ergin için yazd›klar›m›za fena halde bozulmufllar. Avukat Ergin, da-
ha önce Devrimci Sol için hiç olumsuz söz söylemiyormufl, ama bu yazd›klar›-
m›zdan sonra o bile olumsuz konuflmaya bafllam›fl (!)
Biz ne yazm›flsak ç›k›yor; dedik ki, Devrimci Sol toplu davas›ndan azledil-
meyi kendine yediremeyen Osman Ergin, sinsi yap›s›yla gizliden gizliye Dev-
rimci Sol husumetini sürdürdü.
fiimdi de hakk›nda yaz› yazd›k. Bize karfl› yine en küçük bir sözüne ve tep-
kisine rastlamad›k. Ama kinini gidip Özgür Ülke yöneticilerine kusmufl ve ya-
lan söylemifl. Sanki daha önce Devrimci Sol’a husumeti yoktu da bu yaz›m›z
üzerine bafllad›¤› gibi göstermifl. Do¤rusu onun için “hiç kimseyle çat›flmaz,
hele aç›ktan tart›flmas›na ise neredeyse tan›k bile olunmam›flt›r” derken,
“O’nun hep kinini kusmak için f›rsat kollad›¤›n›” söylerken ancak bu kadar isa-
betli de¤erlendirme yap›labilirdi. Adam kendisi için söylenenleri 3-5 gün için-
de teyit etti. Özgür Ülke gazetesinin davalar›na girmesi, Özgür Ülke yönetici-
lerinin gücünü boyam›fl anlafl›lan.
Osman Ergin gibilerinin husumetini önemsemiyoruz. Ama halk saflar›nda
gördü¤ümüz, de¤erlendirdi¤imiz bir yay›n mevziinin böylesine küçük hesap-
larla yanl›fl yapmas›, devrimci harekete husumetle yaklaflmas› sadece halklar›-
m›z›n mücadelesine zarar vermektedir.
532 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TÜRK-KÜRT ÇATIfiMASINI K‹M ‹STER?
BU ÇATIfiMADAN K‹M KAZANIR?
ÇATIfiMAYI K‹M ENGELLER?
TÜRK-KÜRT
ÇATIŞMASINI
KİM İSTER?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31

Ç
eflitli çevrelerde Türk-Kürt çat›flmas›n›n giderek “kaç›n›lmaz” hale gel-
di¤i, yak›nlaflt›¤› gibi “tespitler” yap›l›yor. Bu tespitlerin var olan bir
durumun tahlilinin sonucu mu oldu¤u, yoksa bu tespiti yapanlar›n is-
teklerini mi yans›tt›¤› meçhuldür. Bu meçhulün a盤a ç›kar›lmas› için dünya halk-
lar›n›n deneylerine, bu deneylerin sonuçlar›na ve nihayetinde ülkemizdeki so-
mut duruma bakmal›y›z.
Böyle bir çat›flmay› emperyalizmden baflkas› istemez.
Veya oligarfli her fleyini kaybetmifltir; art›k baflvuraca¤› tek araç odur.
Ama hay›r. Emperyalistler ve oligarfli böyle bir çat›flmay› körüklese bile, bir
devrimci hareket, bir yurtsever hareket, bu çat›flman›n taraf› olmaz.
Buna ra¤men, devrimciler, yurtseverler, devrimi örgütleyecektir. Buna ra¤-
men birli¤i savunacakt›r.
Buna ra¤men adaletli olacakt›r.
Bir siyasi hareketin davas›n›n hakl›l›¤›n› tüm halklara göstermesinin yolu bu-
radan geçer. Bunlar bilinmeyen fleyler de¤il. Ama bilmezlikten geliniyor. Bir ta-
rafta “kardefllik safsatas›” diye yaz›yor.
Biz, halklar›m›z›n kardeflli¤ini anlatmaya çal›fl›yoruz.
Bir devrimcinin yurtseverlere karfl› halklar›n kardeflli¤ini kan›tlamak zorunda
kalmas› çarp›c› bir durumdur. Tarih boyunca TERS‹ olmufltur. Egemen s›n›flar
düflmanl›¤› körüklemifltir, oligarfli düflmanl›¤› körüklemifltir; halklar›n kardeflli¤i
bir yana, inkarla, imhayla egemen ulus d›fl›ndakileri yok etmeye çal›flm›flt›r; dev-
rimciler, yurtseverler bunun karfl›s›nda halklar›n kardeflli¤ini savunmufltur.
Bir de flimdi yaflad›¤›m›za bakal›m. Oligarflinin böl-parçala-yönet politikas›-
na karfl› ideolojik bir kavga yürütüyoruz; bu do¤rultuda kitlelere seslenmeye ça-
l›fl›yoruz; ama bunun yan›nda, halklar›n kardeflli¤ini bir de sola kan›tlamaya ça-
l›fl›yoruz. O da tersinden olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yor.
Kürt milliyetçili¤i, bir süredir ›srarla kardefllik söylemine karfl› ç›k›yor; bunun
bir safsata oldu¤unu söylüyor.
Karfl› ç›kt›¤›, oligarflinin sahte kardefllik söylemleri olsa neyse. Bir yurtsever
olarak ona karfl› ç›kars›n, ama halklar›n kendi gerçe¤ini de ortaya koyars›n.
Hay›r, öyle yapm›yor. Oligarflinin “kardefllik” demagojisine karfl› ç›km›yor.
Anadolu’nun bir nesnelli¤i olan kardeflli¤in kendisine karfl› ç›k›yor.
Durum böyle olunca, oligarflinin kendi cephesinden yürüttü¤ü sahte “kardefl-
lik” propagandas›na daha genifl bir zemin yarat›lm›fl oluyor. Hat›rlayal›m flöy-
le bir; mesela birkaç y›l önce gazetelerde kontra kaynakl› “Kürtler Türkleri sö -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 533

mürüyor” bafll›kl› haberler ç›kard›. MGK “Kürt” kelimesinin an›lmas›na izin ver-
miyordu. “Ne mozayi¤i ulan” diyordu baz›lar›. Büyük flehirlere “vize” koyulma-
s› tart›fl›l›yordu. Egemen s›n›flar›n o günkü ç›karlar›na uygun olan da buydu.
Bunlar düflmanl›k politikalar›yd›. Ama flimdi öyle bir zemin do¤du ki, oligar-
fli de tersine propagandaya geçti. Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylemleri
karfl›s›nda, burjuva yazarlar, halk›n savunucusu rolüne soyunma imkan› buldu-
lar. MGK Kürt ulusal mücadelesine karfl›, imha politikas›n› sürdürürken, ayn› za-
manda Kürt halk›n›, olabildi¤i kadar kazanma politikas›n› devreye soktu. Tabii
bu politikan›n içinde “kardefllik” propagandas›n› da yap›yor.
Yukar›da de¤indi¤imiz gibi ortada yine çarp›c› ve çarp›k bir durum vard›r.
Aynen emperyalizm konusunda oldu¤u gibi ... Ba¤›ms›zl›k için savaflanlar, yurt-
severler, “Viva ‹talia” derken, faflistler “Kahrolsun ‹talya, Kahrolsun Emperya-
lizm” slogan› at›yordu ya; flimdi de ç›karlar› halklar›n birli¤inden, kardeflli¤in-
den geçenler, halklar›n kardefl olmad›¤› yolunda fetvalar vermeye, Kürt-Türk ça-
t›flmas›n›n teorisini yapmaya bafllarken, oligarfli de tersinden bir propaganday-
la bu zemini de¤erlendirmeye çal›fl›yor.
Oligarflinin “ayr›m gayr›m yoktur” söylemi iflte böyle ç›k›yor.
Milliyetçi çizgi hatalar›yla oligarfliye hem flovenizmi k›flk›rtma zemini, hem
de sahte kardefllik söylemini sürdürme zeminini sunmaktad›r. Yanl›fl, halka yö-
nelik eylemlerin karfl›-devrime hizmet etmesi iflte böyle sonuçlar do¤urmaktad›r.
Bu tablonun kendisi, bafll› bafl›na bir sorgulama konusudur.
Kürt milliyetçili¤inin “kardefllik safsatas›” söylemini, Anadolu halklar›n›n kar-
deflli¤ine karfl› yürüttü¤ü propaganday›; Kürt-Türk çat›flmas›na iliflkin kayna¤›
belirsiz, kan›ts›z “öngörülerini” kayg›yla izliyoruz; ve uyar›yoruz:
Halklar›n kardeflli¤iyle oynamay›n. Bu teori ve söylemlerde halklar›m›z›n ç›-
kar› yoktur. Bu teori ve söylemler, kimseyi olumlu bir noktaya götürmez.
PKK Baflkanl›k Konseyi’nin en son aç›klamas›nda flu söyleniyor: “TC, Baflkan
Apo’nun oluflturdu¤u çözüm flans›n› do¤ru de¤erlendirmez ve ulusal önder-
li¤imiz flahs›nda Kürt ulusal iradesini imhaya yönelirse, bu durum onlarca
y›l sürecek bir Türk-Kürt düflmanl›¤›n›n geliflmesine... neden olacakt›r.”
TC imhaya yönelirse, Türk-Kürt düflmanl›¤› geliflir, deniliyor. TC imhaya yö-
nelirse, bunun mant›ki sonucu TC’ye karfl› düflmanl›¤›n büyümesidir; “Türk”lere
karfl› de¤il. Mant›k sakatt›r. Örne¤in, TC böyle bir fley yaparsa, oligarfli hesap
vermekten kurtulamaz demiyor da, Türk-Kürt çat›flmas›ndan söz ediyor.
Bu teoriler niçin yap›l›yor, “kardefllik safsatas›” söylemlerinden ne umuluyor,
aç›klanmaya muhtaçt›r.
Oligarflinin milliyetçili¤i, flovenizmi gelifltirmesi, kendi taban›n› geniflletme
amaçl›d›r. Kürt milliyetçili¤i de kendi kitle taban›n› geniflletmek için bu teoriyi
gelifltiriyorsa, yanl›fl yap›yor. Halklar aras›nda gerginlikler, kemikleflme yarat›-
l›rsa, ulusal temelde genifllenebilir de elbette. Ama bu nereye götürür, sonucu
ne olur, nereye kadar gider? Bunu herkes iyi hesap etmeli.
Böyle bir ihtimal var olsa dahi, devrimcilerin, yurtseverlerin görevi bunu yal-
n›zca TESP‹T etmek de¤ildir. Bunun karfl› önlemlerini tart›fl›p uygulamakt›r. fiura-
s› çok aç›kt›r ki, her durumda, Türk halk› içinden de, Kürt halk› içinden de biri-
leri bu çat›flmaya karfl› ç›kacaklard›r. Esas al›nmas› gereken de bu tav›rd›r.
Biz, gelece¤i bu tav›r üzerine kuraca¤›z.
534 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
KÜRT-TÜRK ÇATIfiMASI ÇIKAR MI?

BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
KAZANALIM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34

K
ani Y›lmaz bir süre önce flöyle yaz›yordu: “... ça¤r›lar cevaps›z b›-
rak›l›r, mahkeme ad› alt›nda kirli cumhuriyetin tan›k oldu¤umuz
tutumu sürdürülürse, ip kopar ve hiç kimsenin sonuçlar›n› kesti-
remeyece¤i, bundan öncekilerin tümünü aratacak bir dönem bafllar. ‹ki
ulus yani Kürtler ve Türklerin baflta Kürdistan ve Türkiye metropolleri ol-
mak üzere dünyan›n her taraf›nda yan yana yaflamalar›n›n koflullar› or-
tadan kalkar ve özlenen bar›fl yerini iki ulusun sonu çok trajik olabilecek
savafl›na b›rakm›fl olur.”
Bu tür ifadeler mahkeme sürerken de pek çok yaz› ve aç›klamada tekrarlan-
d›.
S›n›f mücadelesi, halklar›n aleyhine olacak bir geliflmeyi tehdit olarak kul-
lan›p yönlendirilemez. Bu bir yana, ‹mral›’daki duruflmalarda “demokratik
cumhuriyet”, “devletimiz”, “art›k isyan yanl›flt›r” vs. denildikten, ve PKK’n›n da
bu görüfllere kat›ld›¤›n›n aç›klanmas›ndan sonra, “Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar” gi-
bi tehditlerin hiç bir etkisi de, “çözüm gücü” de yoktur.
Bu da bir yana, böyle bir çat›flma “öngörüsünün” nereden ç›kt›¤› daha
önemli bir sorundur.
Türkiye oligarflisi içinde yaflan›lan süreçte Kürt-Türk çat›flmas› istemiyor.
Kürt ve Türk halklar›n›n da böyle bir iste¤i, ruh hali yoktur.
Böyle bir çat›flma ancak ABD isterse ç›kabilir.
Peki durum böyleyken PKK neye dayanarak bu tespiti yap›yor?
Bunun da bir cevab› yok ortada.
Kürt-Türk çat›flmas›n›n eflikteki tehlike oldu¤unu ileri süren onlarca yaz› ve
aç›klamada, bunun nedenlerine iliflkin tek bir fley bulamazs›n›z.
Kim ç›karacak bu çat›flmay›, o da belli de¤ildir.
Tekrarlayal›m; Türkiye oligarflisinin flovenizmi k›flk›rtt›¤› do¤rudur; ama so-
mut olarak bugün bir Türk-Kürt çat›flmas›n› örgütledi¤i söylenemez.
Halk›m›z ise, Türk’üyle, Kürt’üyle, tüm k›flk›rtmalara ra¤men, sezgisiyle, ge-
lenekleriyle, yüzy›llara uzanan birlikteli¤iyle y›llard›r böyle bir çat›flmadan
uzak durmay› baflarm›flt›r.
Kim öyleyse? Kim ç›karacak bu çat›flmay›, nas›l ç›kacak?
fiimdi bak›n; PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Osman Öcalan, geçti¤imiz gün-
lerde flöyle demiflti:
“Art›k askerlerin analar› PKK’ya karfl› zoraki bir tepki gösterseler de,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 535

‘yeter art›k’ diyor... Yani Türk halk› daha fazla insanlar›n ölmesini iste-
miyor. Ve yine Türk toplumu savafl›n masraflar›na katlanmaya yeltenmi-
yor... Bu nedenle de diyoruz ki, Türk toplumu da art›k bir çözüme haz›r-
d›r. Önemli olan Türk devletinin askeri ve siyasi tüm yetkililerinin bu me-
saj› almas› ve bu mesaja do¤ru bir yan›t vermesidir” (13 May›s 1999, Öz-
gür Politika)
Ama, Osman Öcalan ayn› röportaj içinde flunlar› da söylüyor:
Soru: “Türk devleti çözüm yönünde ciddi bir tutum sergilemezse neler
geliflebilir? Yani bir Kürt Türk savafl› do¤ar m›?”
Osman Öcalan: “Bu kesinlikle do¤ar... önderli¤ine herhangi bir tasfiye
çabas› bu halk› tümüyle Türk devletine ve ulusuna karfl› bir umutsuzluk
içerisine itecek. Bu umutsuzluk her düzeyde bir çarp›flmay› getirecek. ‹flte
o zaman Önderli¤imizin de bütün çabas›yla önlemek istedi¤i ve herkesin
korktu¤u bir gerçeklik ortaya ç›kacakt›r. Bir Kürt ve Türk çat›flmas› orta-
ya ç›kacakt›r.”
“Türk devleti” çözmüyor, niye çözmüyorsun diye “Türk ulusuna” düflman
olunuyor. Çünkü art›k Türk egemen s›n›flar›yla, oligarfliyle, halk› ay›rdetmeyi
unutmufl. Unutmak istiyor. Kendi mant›¤›yla çeliflme pahas›na meseleyi Türk
halk›na getiriyor. Çeliflkiye bak›n:
Hem, Türk halk› art›k daha fazla insanlar›n ölmesine raz› de¤il ve çözüme
de haz›r diyor. Ama öte yandan Türk devleti, önderli¤i tasfiyeye yönelirse, Kürt
halk› “Türk devletine ve ulusuna karfl›” çarp›flmaya girecek.
Niye, neden, nas›l?
Osman Öcalan’›n sözlerinde ç›kan sonuçlardan biri fludur; “Türk-Kürt çat›fl-
mas› do¤acak” ve bu çat›flma, as›l olarak Kürt halk›n›n umutsuzluk içindeki tep-
kisinin ürünü olacak. Sen nesin o zaman ? Kimsin? Siyasi misyonun ne? Kürt
halk› nezdinde, umutsuzlukla böyle bir yönelime girmenin yanl›fl oldu¤unu ni-
ye söylemiyorsun? Kürt halk›n› niye bu konuda uyarmaya, e¤itmeye çal›flm›yor-
sun?
O zaman sen bu çat›flmay›, Kürt halk›n›n böyle bir yönelim içerisine girme-
sini istiyorsun. ‹stemiyorsan, söylemen, yapman gereken aç›k; ama o sözlere
hemen hiç bir PKK aç›klamas›nda rastlayam›yoruz.
Mücadelede taraflar vard›r. Ulusal bir mücadelede taraflar, ezen ulus ve
ezilen ulustur. S›n›f mücadelesinde ise ezenler (egemen s›n›flar) ve ezilenler
(halk) vard›r.
Emperyalizmle birlikte ulusal mücadelede de, taraflar›n art›k yaln›z ulusal
kimlikle ifade edilmesi ça¤› kapanm›flt›r. Çünkü “ulus”un içinde yeralan burju-
vazi, ulusal ba¤›ms›zl›k düflüncesinin karfl›s›na geçmifl, iflbirlikçileflmifltir. Dola-
y›s›yla, ulusal savafl da s›n›f savafl›n›n bir parças› olarak yürür.
Bugün Kürt milliyetçili¤inin dilinde s›n›flar yoktur; “Halk ve egemen s›n›flar”
literatürden ç›km›flt›r. Ezen ezilen, sömüren sömürülen yok. Varsa yoksa, “Kürt-
ler” ve “Türkler”. Kim bu “Kürtler” ve “Türkler”? Bugüne kadar ki savafl Kürtler-
le Türklerin savafl› m›yd›, yoksa “TC Sömürgecili¤ine” mi karfl›?
Dilinizdeki “Kürtler” ve “Türkler” kim? Baybaflinler, Buldanlar, toprak a¤a-
lar› m›? “Kürt” olsun da mafyac› olsa da farketmez mi?
536 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bu mant›kt›r ki, on küsur y›ll›k savaflta, en güçlü olunan yerlerde bile ne em-
peryalizme, ne tekellere, ne de toprak a¤alar›na dokunulmam›flt›r. Hiç bir ül-
kede olmayan bir tarzda, halk savafl› s›n›fsall›ktan, en az›ndan köylülü¤ün top-
rak sorunundan uzak sürdürülmüfltür. Kürdistan’da tekellere karfl› tav›r da s›n›f-
sall›ktan uzakt›r; tekellere karfl› da “harac›n› ver, yafla” tavr› geçerli olmufltur.
Halk ve egemen s›n›flar ayr›m› yap›lmad›¤› içindir ki, ittifaklar içinde bile dü-
flünülmemesi gereken “Kürt”ler, milliyetçi hareket içinde yeralm›fl, ulusal kurtu-
luflçular›n do¤al ittifak› olmas› gereken Türk halk› ise, adeta itilmifl, karfl›ya
al›nm›flt›r. Örne¤in, süren bu savaflta ölen askerlerin anneleri, karfl›-devrimin
etki alan›na girmifltir. Bunun nedenini düflünmüyor PKK.
Do¤al olan bu de¤ildir. Amerikan aileleri “Benim çocu¤umun Vietnam’da
ifli ne?” diyerek Amerikan iktidar›n›n karfl›s›na ç›kt›. Anadolu’da da asker aile-
leri “benim çocu¤um niye halka kurflun s›k›yor” diyebilmeliydi. Dedirtmeyen
nedir? Oligarflinin flovenist propagandalar› m›? Tek bafl›na aç›klamaz. Bu flo-
venist propagandan›n bu kadar etkili olabilmesi nas›l mümkün oldu? Sorular
devam eder.
Yanl›fl stratejik çizgi nas›l bir birikim yaratt›? Asker aileleri bu birikimin so-
nucu nas›l karfl›-devrimin etki alan›na girdiler?
Her ulusal hareket, di¤er halklar›n sayg›s›n› kazan›r. Yanl›fl çizgi, milliyetçi
literatür, bu sayg›n›n oluflmas›n›n önünde engeldir.
Ondan sonra “Türk-Kürt çat›flmas› ihtimali”nin eflikte oldu¤undan sözedili-
yor. E⁄ER ÖYLEYSE, BU ‹HT‹MAL NASIL Efi‹⁄E KADAR GELD‹? GELMEMES‹
‹Ç‹N NE YAPTINIZ?
Karfl›m›zdaki mant›k flöyle: “Ça¤r›ya cevap vermeyen, zulüm yapan devlet,
ama bunlar devlet ça¤r›ya cevap vermezse, Türklerle Kürtler birbirine girer” di-
yor.
Neden, niçin, nas›l?
Devlet yap›yor, onlar halka k›z›yor.
Emperyalizm ve oligarfli yap›yor, onlar Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar diyorlar.
Bunda mant›¤›n esamesi yok.
Bir PKK’l› ç›k›p da bunun mant›¤›n› izah etsin art›k.
Ama belki de art›k ‹mral›’dan yap›lan son aç›klamalarla birlikte bu izaha
da gerek yok. Çünkü art›k demokratik cumhuriyet çat›s› alt›nda yaflanmaya ka-
rar verilmifltir. Bir tek “dil sorunu” nedeniyle Kürt-Türk çat›flmas› ç›kar›lacak de-
¤il ya!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 537

Kurtulufl
K‹M K‹M‹ NASIL KULLANIR?
PKK NEDEN KULANILMAYA AÇIKTIR?

KİM KİMİ NASIL


KULLANIR
PKK NEDEN
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
KULLANILMAYA
2 Temmuz 1999
AÇIKTIR
Say›: 37

Ö
calan’›n ikinci savunmas›n›n en dikkate de¤er yanlar›ndan biri,
PKK’n›n kullan›ld›¤›na ve kullan›labilece¤ine iliflkin bölümleriydi.

“PKK, tüm olup bitenlerin sorumlusu olarak görülse bile, içinde bizzat
özüne ters düflen, onu özel amaçlar› içini kullanan kifli, grup hatta devlet
seviyesinde güçleri görmezsek ve her birisinin sorumluluk pay›n› do¤ru
bilerleyemezsek, bu bizi zincirleme yanl›fll›klara götürür.”
“Muhtemelen Araplar’›n yeni yaklafl›mlar›, Saddaml› veya Saddams›z
devreye girebilir. Türkiye ile çeliflkilerine göre PKK ile çeflitli düzeyde var
olan iliflkileri daha da gelifltirecekler.”
“‹ran, tarihte oldu¤u gibi Türkiye ile ideolojik boyut da kazanm›fl çe-
liflkilerini yine gerek Hizbullah, ama daha çok da Kürtlere, PKK’ye daya-
l› olarak kullanacak ve çat›flma ortam›n›n derinleflerek devam›nda temel
bir faktör olacakt›r. S›n›rl› iliflkilerin geliflim potansiyeli yüksektir.”
“Suriye... Kürtleri, PKK’yi daha yak›n bir müttefik olarak de¤erlendire-
cek bu çat›flman›n derinleflerek sürmesinde önemli bir rol oynayacakt›r.”
“Rusya... En rahat Kürtler ve PKK’den yararlanmak isteyecek ve sava-
fl› daha da t›rmand›racak süper güç konumundad›r”.
“Türkiye karfl›t› güçlerin yine Türkiye içinde bu temelde ç›kar sa¤la-
yanlar›n elinden kullanacaklar› bir silah al›nacak ve hatta do¤ru de¤er-
lendirilirse güce dönüfltürülebilecektir. PKK’nin siyasi varl›¤›na böyle çö-
zümsel, bilimsel yaklafl›m gerçekten günümüzün ve gelece¤in Türkiyesinin
en önemli kazan›m› olacakt›r.”
Öcalan herhangi biri gibi PKK’y› kullan›rlar diyor. E¤er örgüt üzerinde et-
kim sürüyor, düflüncelerimi kabul ederler diyorsan, (ki silah b›rakt›rma sözko-
nusu oldu¤unda Öcalan bu etkisinin oldu¤unu söylüyor) kullan›lmas›n› da en-
gelle. Bir önderin kendi örgütü hakk›nda bu tür tahliller yapabilmesi ilginçtir.
Y›llard›r bir çizgi haline getirilen pragmatizm ve Ortado¤u politikac›l›¤›,
bölge ülkeleriyle, emperyalistlerle kurulan iliflkiler, bugün “Kullan›lma”n›n PKK
için kolay telaffuz edilebilir bir kavram haline gelmesine yolaçm›flt›r.
Devrimci bir örgüt kullan›lmaz. Bu tart›fl›lamaz.
E¤er kullan›ld›¤›ndan, kullan›lma ihtimalinden sözediliyorsa, orada devrim-
ci bir yap› ve devrimci politikalar yok demektir.
538 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
“TÜRK SOLU” KAVRAMI
NEDEN UYDURULDU?

BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
KAZANALIM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
30 Temmuz 1999
Say›: 41

1
980 sonras›, as›l olarak da 1980’li y›llar›n ikinci yar›s›ndan itibaren,
Türkiye solunda 1980 öncesi pek olmayan, olsa da kullan›lmayan bir
kavram kullan›lmaya baflland›: “Türk Solu”.
Geçmiflte 1960’l› y›llar›n sonunda böyle bir dergi ad› vard›, ama o ismin
tafl›d›¤› anlamla, o süreçteki yeriyle sonraki kullan›l›fl biçimi bir hayli farkl›yd›
birbirinden.
“Türk Solu” kavram›n›n bu yeni biçiminin mucidi ve tafl›y›c›s› Kürt milliyetçi-
li¤iydi.
Kürt milliyetçili¤i, kendi geliflim zeminini geniflletmek için böyle bir ayr›mda
yarar gördü ve hayat›n her alan›na bu ayr›m› tafl›d›. Bu ayr›m, bu temelde yü-
rütülen pratik, flovenizme de çok daha genifl bir etki alan› kazand›rd›.
Kürt milliyetçi mant›k, her fleyi böldü... Herkesi milliyetçilik için, bloklaflmak
için kulland›. Kendini kulland›rtt›.
Öcalan’›n bas›na yans›yan ifadelerinde de yer ald›. Öcalan ve Kürt milli-
yetçili¤i istiyordu ki, her fley bloklaflmal›yd› . Kürtler ve Türkler olmal›yd›. S›n›f-
lar, halk olmamal›yd›... Kürt’e ait her fley iyi, Türk’e ait her fley kötü olmal›yd›.
Kürt kim, Türk kim belli de¤ildi. Türk kötü oland›... PKK’ya karfl› olan Kürde kar-
fl›yd›. PKK’ya karfl› olan herkes Türk’tü ve kötüydü. Sol da PKK’y› elefltiriyorsa
Türk’tü... Ve “Türk Solu” kavram› uyduruldu. “Bloklaflmaya” hizmet etmiyorsan,
s›n›f, halk, devrim ortak mücadele diyorsan Türk Solu olacaks›n. Öyle oldu.
Oysa hiç kimse, hiçbir örgüt, ben sadece Türklere hitap ediyorum, demiyor-
du; Türk devrimi yapaca¤›m diyen kimse de yoktu. Bildi¤imiz kadar›yla hiçbir
siyasetin yaln›zca Türklerin aras›nda örgütlenme gibi bir anlay›fl› da yoktu...
Ama Kürt milliyetçili¤ine göre “Türk solu” yine de vard›.
Türk kimdi, belli de¤ildi. Bu soruyu bile cevaplamak, bu topraklar üzerinde
maharet isterdi. Anadolu’da kimler yaflard›, nas›l yaflam›fllard›, unutturulmak
istendi. Sadece Kürtler ve Türkler olmal›yd›. Onlar böyle bloklaflmal›yd›. Blok-
laflmal›yd› ki düflmanl›k oluflsun... Düflmanl›k oluflsun ki milliyetçilik kolayca
güçlenebilsin. Kürtler kendisinindi, Türkler devletin. Kürtler öne ç›ks›n, devrim
öne ç›kmas›nd›. Kürtler sorunu baflat sorun olsun istediler.
Türk solu bu anlay›flla uyduruldu. Peki Laz, Arap, Gürcü, Çerkes, Asuri...
solu var m›yd›? Varsa neredeydiler, yoksa neden yoktular? Hay›r onlar önemli
de¤ildi. Kürt milliyetçili¤i ancak Türk milliyetçili¤i ile gelifltirilebilirdi. Bloklafl-
ma için bu flartt›...
Ve kimi akl› evveller hemen bu Türk solu ifadesini benimsediler. Kimileri ha-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 539

la da devam ediyor. Türk solu diyor ama Türklerle ilgili de bir fley söyledikleri
de yoktur... PKK öyle dedi¤i için onlar da benimsemiflti.
Sol nezdinde de, halk nezdinde de bu ayr›m yarat›ld›.
Peki yarat›ld› da ne oldu?
Bu Anadolu halklar›n› güçsüzlefltirdi. Türkiye solunun ba¤›ms›zl›k, demokra-
si, sosyalizm mücadelesinin dinamiklerini parçalad›.
Bu yol ne kazand›rd› sorusunun cevab› ise ‹mral›’d›r. ‹mral›’dan tüm sola yö-
neltilen ideolojik sald›r›d›r.
Sonuçtan da olsa, dönüp sorulmal›d›r:
Milliyetçili¤i kim neden yaratmak istedi?
Sonra ne oldu?
Kim ne kazand›?
Türk solunu kim neden uydurdu?
Türk solu kim, Laz solu kim, Kürt solu kin?
Sol Nedir?.. Devrimcilik nedir?
Devrimcilik, milliyetçili¤e kurban edilmifltir.
Devrimin yarar›na olan de¤il de, Kürt olan iyi, do¤ru say›lm›flt›r.
Bu ülkede, oligarfli bile flovenizm konusunda kendine s›n›rlar koyarken, Kürt
milliyetçili¤i adeta bir kampanya halinde Türklerin ve Kürtlerin neden bir ara-
da yaflayamayaca¤›n›n teorisini yapmaya, bunu kan›tlamaya giriflmifltir.
fiimdi yine bafla dönülüp, biz hep birlikte yaflanmas›ndan yana olduk deni-
liyor.
Do¤ru olan hangisidir? Kürt milliyetçili¤i, “politika” yapmadan, “taktik”
yapmadan cevaplamal›d›r bu soruyu. Halklar›n cevab› bellidir ama pragmatiz-
miyle hiçbir ilkesi kalmam›fl olan Kürt milliyetçili¤ininki belirsizdir.
Asl›nda sizin ölçülerinize göre Mahirler, Denizler de “Türk solu”ydu. Ama
bu noktada pragmatizminiz a¤›r bas›yordu yine. Anadolu halklar›n›n Mahirle-
re, Denizlere yönelik sempatisini istismar edebilmek için bunu söyleyemezdi-
niz. Tersine Mahirlerin, Denizlerin takipçisiyiz, onlar›n miras›n› biz sürdürüyo-
ruz sözlerini tekrarlad›n›z hep.
Peki Mahirler, Denizler, böyle mi ö¤rettiler?
Hay›r, onlar ne emperyalizme, ne oligarfliye karfl› mücadele konusunda, ne
oligarflinin mahkemelerindeki tav›r konusunda bunlar› ö¤retmediler. Bu mirasa
birazc›k sayg›n›z varsa, yeniden ö¤reneceksiniz.
Bir muhasebe yapacaksan›z, bu ayr›mlar›n, halklar›n kardeflli¤inin, birlikte
yaflamas›n›n neden ve nas›l gerekli, mümkün oldu¤unun, sizin buna neden kar-
fl› durdu¤unuzun muhasebesini de yapacaks›n›z.
Halklar›m›z bu son s›nav› da aln›n›n ak›yla vermifltir.
Anadolu halklar›n› birbirine düflürmeye kimsenin gücünün yetmeyece¤ini
göstermifltir.
Devrimciler, devrimi bu güçlü kardefllik, birlik zemininde gelifltirecektir.
Milliyetçilik, ömrünü tamamlam›flt›r.
540 Miliyetçilik Ç›kmaz›

DOSTLUK VE
ELEŞTİRİ
DOSTLUK VE ELEfiT‹R‹

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1999
Say›: 14


deolojik mücadeleye her dönem önem veren bir gelene¤e sahibiz. Çün-
kü bu ekonomik, demokratik ve siyasal mücadeleyle birlikte temel müca-
dele cephelerinden biridir. ‹ktidar› hedefleyen bir siyasi hareket, bu cep-
helerden herhangi birini ihmal etmez.
‹deolojik mücadele de kendi içinde çeflitli mevzilere ayr›l›r. Burjuvaziye kar-
fl› yürütülen ideolojik mücadele, sol içindeki çok çeflitli sapmalara karfl› yürütü-
len ideolojik mücadele, örgütün ve halk örgütlülüklerinin içinde yürütülen ide-
olojik mücadele, bafll›ca mevzilerdir. Bu mücadelenin hangi mevzilerde yo¤un-
laflaca¤›, hangi araçlarla, hangi biçimlerde yürütülece¤i elbette dönemlere,
koflullara göre de¤iflir.
Oportünizme, reformizme veya kendini çok çeflitli biçimlerde ortaya koyan
sapmalara karfl› ideolojik mücadele de ertelenemezdir. Mahir’in dedi¤i gibi
“oportünizmin panzehirinin ideolojik mücadele” oldu¤una inan›r›z. Bu yüzden
de ideolojik mücadele ad›na, soyut teori yapmak, elefltiriyormufl gibi yap›p
zülfü yare dokunmaktan kaç›nmak, birlik ad›na ideolojik mücadeleden, eleflti-
riden vazgeçmek bizim tutumumuz olmam›flt›r hiçbir zaman.
‹deolojik mücadele görünümü alt›nda kendi gerçe¤ini gizlemek de bizim tu-
tumumuz olamaz. ‹deolojik mücadele bir “mat” etme arac› de¤il, halk› ve ken-
di kadrolar›n› bilinçlendirme, dost güçlere yönelik bir uyar›, do¤ru çizgiye çek-
me arac›d›r.
THKP-C’nin oluflum sürecinden bafllayarak bugüne kadar bu anlay›fl›m›z
çerçevesinde ideolojik mücadele sürdürdük. Bu konuda da aç›k ve somut bir
tarz›n sahibiyiz. Solun bundan çok hoflnut oldu¤u söylenemez elbette. Elefltiri-
nin kendisini tart›flmak yerine ço¤u kez “kaba”, “birlik anlay›fl›na uygun de¤il”
gibi gerekçelerle elefltiri savuflturulmaya çal›fl›lm›fl, as›l olarak da elefltiri tarz›-
m›zdaki somutluk, aç›kl›k hofllar›na gitmemifltir.
Son dönemde de özellikle Kürt milliyetçili¤ine yönelik elefltirilerimiz “eleflti-
ri” konusu yap›lmaktad›r. Gerekçe olarak “zaman› de¤il” denilmektedir. Kimi-
si daha ileri gidip bunu “f›rsatç›l›k” olarak de¤erlendirmektedir.

‹lginç Bir Durum Var; Kendisine Yönelik Elefltirilere Bir fiey


Demeyenler, PKK’ye Elefltiri Yöneltilmesine Karfl› Ç›kmaktad›rlar
Kuflkusuz ki siyasi hareketler için çok özel dönemler, koflullar olabilir. Me-
sela hareketimizin darbe ihanetiyle karfl› karfl›ya kald›¤› dönem böylesi bir dö-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 541

nemdir. Bugün “yeri zaman› de¤il” diye PKK’n›n, ‹mral›’daki savunmalar›n


elefltirilmesine karfl› ç›kanlar, o zaman hiç de böyle bir hassasiyet içinde de¤il-
lerdi. Tersine, b›rak›n elefltiride bu özel durumu gözetmeyi, yaz›lar›yla, pratik
tav›rlar›yla kuflatmay› tamamlayan bir halka durumundayd›lar.
Do¤al ki, dün dostluk temelinde davranmak bir yana, bölünüp parçalanma-
m›z için ellerinden gelen herfleyi yapanlar, bugün “zaman› de¤il” derken sa-
mimi de¤il hesapl›lard›r. Ama bu bir yana herfleyin inkar edildi¤i, devrimin,
devrimcili¤in meflruiyetinin tart›fl›ld›¤›, oligarflinin bu zeminde ideolojik sald›r›-
ya geçti¤i bir zamanda ideolojik mücadele yap›lmayacaksa, ne zaman yap›-
lacak?
Bu konuda son derece çarp›k anlay›fllar geliflmifltir. Bunu da Kürt milliyetçi-
li¤inin sola “kazand›rd›¤›” bir özellik sayabiliriz. Öyle bir tarz oluflmufltur ki,
ittifakla ideolojik mücadele, dostlukla elefltiri bir arada olmazm›fl gibi bir man-
t›k ç›km›flt›r ortaya. Bu tarz›n özünde yatan, pragmatizmdir, ilkesiz birliktelik-
lerdir. Tav›r, aç›kça da idarei maslahatç› bir tav›rd›r; sen benim yanl›fl›m› gör-
me, ben de senin yanl›fl›n› görmeyeyim tavr›d›r.
Bu tür dostluk ve ittifaklar bize göre de¤ildir. Yanl›fla göz yummak zorunda
kalaca¤›m›z bir iliflki biçiminde mutlaka devrimin aleyhinde olan bir fley var-
d›r.
Pragmatizmin çizgileflmesiyle, Ortado¤u politikac›l›¤›n›n yerleflmesiyle kim
dost, kim düflman ay›rmak oldukça zorlaflm›flt›r. Tekellerin “deste¤ine” büyük
de¤erler biçme, genelkurmay› soldan daha yak›n görme gibi dost-düflman kav-
ramlar›n› alt üst eden yaklafl›mlara tan›k olduk. Halk güçleri içinde, dost güç-
ler içinde görülen, en az›ndan öyle görüldü¤ü söylenen hareketlerin, çok ra-
hatl›kla özel savafl›n aleti olmakla suçlanabildi¤ini gördük. Sübjektif hesaplar-
la çok kolay bir araya gelindi¤ini, ve tabii ayn› kolayl›kla da bu birlikteliklerin
da¤›ld›¤›n› gördük.
Dostun düflman›n böylesine birbirine kar›flmas›n›n temelinde devrim ve dev -
rimcilikten uzaklaflma vard›r.
‹ttifaklara, dostluklara devrimci bir bak›fl aç›s›yla bak›lmad›¤›nda, iliflkilerin
flu veya bu biçimde y›pranmas›, karfl›l›kl› güvensizli¤in geliflmesi, geleneklerin
tahribi de kaç›n›lmazd›r. Bu tür iliflkiler, mücadelenin geliflimine, iliflkilere, te-
mel devrimci ilke ve kurallara büyük zararlar vermektedir. Bunu herkes gör-
mek durumundad›r.
Bunlar› sürekli gündemde tutmaya, elefltiri ve uyar› görevimizi yerine getir-
meye çal›flt›k. “Bize ne” de diyebilirdik pekala. “‹yi iliflkiler” ad›na, bunlar›
görmezden gelebilirdik. Ama bundan devrim kazançl› ç›kmazd›. K›sa vadeli
“iyi iliflkiler” u¤runa, halk güçlerinin gerçek cephesinin inflas›ndan bir tu¤la
çalm›fl olurduk. Çünkü bu tarz›n, iliflkileri uzun vadede iyiye götürdü¤ü görül-
memifltir.

Kayg›m›z Halk›n Devrimin Ç›karlar›d›r


Esnek oldu¤umuz yerde de, en sert biçimde elefltirdi¤imiz noktada da ölçü-
müz bu olmufl, bunun gerektirdi¤ini yapmaya çal›flm›fl›zd›r.
Siyasi hareketleri günübirlik, kah devrimci, kah karfl› devrimci ilan etmek bi-
542 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zim iflimiz de¤ildir. Yapt›¤›m›z her tan›m›, söyledi¤imiz her sözü ölçüp biçerek
söylemifl, sorumlulu¤unu tafl›m›fl›zd›r.
Dostumuza dost, düflman›m›za düflman›zd›r.
Ne dostumuzun hatalar›ndan dolay› dostlu¤umuzu sileriz, ne de düflman›-
m›z›n oyunlar›, manevralar› karfl›s›nda düflmanl›¤›m›z› unuturuz.
PKK somutunda da böyledir bu. Daha 1978-79’larda hemen tüm solun
“Apocular” diyerek sald›rd›¤›, pek çok siyasetin onlar› karfl›-devrimci ilan etti-
¤i, “Do¤u’nun MHP’si” diye niteledi¤i koflullarda; PKK’y› oligarfliye, reformist-
lere karfl› savunan biz olduk.
1979 Eylül’ünde ç›kan Dev-Genç’in kapa¤›nda “Faflizmin Terörü ve ‘Bölü-
cülük’ Yaygaralar›, Kürt ve Türk Halklar›n›n Ortak Mücadelesini Engelleyemez”
diye yazarken, hemen onun alt›nda flu belirtiliyordu:
“Bugün Apo’cular üzerinde yap›lan ihbar ve provokasyon çizgisine
karfl›, devrimciler ilgisiz kalamazlar... Apo’cular en genifl anlamda Kürt
milliyetçili¤i temelinde oligarfliye tav›r alan Kürt yurtseverleridir. Mücade-
le anlay›fllar›n›n Kürdistan halk›n› kurtulufla götürmesi mümkün de¤ildir.
Bu böyledir diye onlar› karfl› devrime ihbar etmek devrimcilerin görevi
olamaz... Ayd›nl›k’›n ajan muhbir tavr›na karfl› tüm Türkiye solundaki
guruplar dersler ç›kartmal›d›r.”
Ama PKK, y›llar sonra, o gün kendisine karfl› ajan, muhbir faaliyetinin ba-
fl›n› çeken Ayd›nl›k’ç›lar› dost olarak görüp, karfl›-devrimci Ayd›nl›k çetesinin
bafl› Perinçek, tören k›talar›yla karfl›larken, öbür taraftan da devrimci hareke-
te sald›r›yordu. Bunlar› da yaflad›k. Ama bunlar bizim dostluk, ittifak çizgimi-
zi, elefltiri-özelefltiri anlay›fl›m›z›, tarz›m›z› de¤ifltirmedi yine de. Biz do¤ru bil-
di¤imizi, ço¤u kez karfl›l›¤›n› görmesek de yapmaya devam ettik. 1978’de ol-
du¤u gibi 1984 sonras›nda da, 1990’larda da ayn›d›r. Pratik, siyasi deste¤i-
mizi sunduk, a¤›r kay›plarla yüzyüzeyken silahl› eylemler örgütledik; ama sa-
hiplenirken, elefltirimizi de sak›nmad›k.

Dostluk Ad›na fiakflakç›l›k Bekleyenler Bizden Böyle Bir fieyi


Bulamayacaklard›r Ama Herkes En Güç Dönemlerinde
Yanlar›nda Olaca¤›m›zdan Da Emin Olmal›d›r
Bugün bizi “zamans›z” veya “sert” elefltiri yapmakla “elefltirenler”, PKK
ad›na avukatl›k yapanlar, bugünkü durumu tahlil etmekten, gerçek durumu gör-
mekten uzakt›rlar. PKK’ya yaslanmak, BDGP içinde sürüklenmek, onlar›n ger-
çekleri görmesinin önündeki engeldir. ‹deolojik mücadele aç›s›ndan durum son
derece aç›kt›r; e¤er siz devrimi savunuyorsan›z ve birileri devrimi tasfiye et-
mek, silahl› savafl› mahkum etmek noktas›na gelmiflse, sizin savaflt›¤›n›z güçle-
re el uzatm›fl, ona iflbirli¤i teklif ediyor, onu güçlendirmekten sözediyorsa, ve
siz orada zamans›z, yersiz gibi gerekçelerle susuyorsan›z, objektif olarak bu
tasfiyecili¤e güç veriyorsunuz demektir.
Böyle bir görev “nazik dönem” gibi gerekçelerle geçifltirilemez. “Nazik dö -
nem” in özgün görevlerini ayr›ca yerine getirebilirsiniz, bu konuda gerekli si-
yasi tavr› al›rs›n›z, buna bir engel yoktur. Öcalan’›n oligarfli taraf›ndan tutsak
edilmesine, tecrit statüsünde tutulmas›na karfl› ç›kmak gerekir. Ancak en baflta
Miliyetçilik Ç›kmaz› 543

karfl› ç›kmas› gerekenlerin, bizzat Öcalan’›n ve PKK’n›n karfl› ç›k›fl›n›n olmad›-


¤› yerde, sizin yapabilece¤iniz de s›n›rl›d›r. Bu da “nazik dönem görevleri”
meselesinin bir di¤er yan›d›r. Kimse Öcalan’›n ve PKK’n›n bu tavr› sürdü¤ü
müddetçe bu çerçevenin d›fl›na ç›kamaz. Siz oligarflinin yarg›lamaya hakk› ol-
mad›¤›n›, DGM’lerdeki hukuksuzlu¤u elefltirirken, Öcalan devlete, yarg›ya çok
iyi davrand›klar›, çok örnek bir flekilde yarg›lad›klar› için sayg› ve flükranlar›-
n› sunmaktad›r.
Kimse kendini aldatmas›n. Böyle bir durumda “destek”leyenlerin neyi des-
tekleyece¤i de belirsizleflmifltir zaten. Zaman› de¤ildir diyenler, dayan›flmay›
yükseltmek gerek diyenler, farkl› ne yap›yorlar acaba? Hiçbir fley! Yapacakla-
r› bir fley de yoktur. En fazla PKK’l›lar›n baz› gösterilerinde pankart açabilirler.
Bunun ötesinde, kimse deste¤i, dayan›flmay›; Öcalan’›n ‹mral› kürsüsünde sa-
vundu¤u görüfllere destek, o görüfllerle dayan›flma olarak sunamaz, bunu iste-
yemez.
Herkes, gerek ‹mral›’da, gerekse de PKK taraf›ndan söylenenler, yap›lanlar
karfl›s›nda, bu tür zaman zemin gerekçelerine sar›lmadan, eveleyip geveleme-
den, ne mal›na ne m›h›na demeden aç›kça düflüncelerini söylemelidir. ‹deolo-
jik mücadele budur. Dostluk da budur. Kürt milliyetçili¤inin daha geri, daha
olumsuz bir noktaya savrulmas›n› istemeyen herkes, bu elefltirileri yapmak du-
rumundad›r. Yanl›fllar aç›kça ortaya konmuyorsa, orada devrimin, halklar›m›-
z›n ç›karlar› d›fl›nda bir tak›m hesaplar, kayg›lar var demektir.
Yöntem farkl›l›klar›, üslup farkl›l›klar› olacakt›r, olaylara farkl› bakmam›z da
do¤ald›r, ama önemli olan ideolojik mücadelede ilkeli, tutarl› olmakt›r. ‹deolo-
jik mücadele karfl›l›kl› bir sayg› içinde yürümek zorundad›r. Bununla birlikte
sayg›, elefltirilerin yumuflat›lmas›, yuvarlanmas› de¤ildir. Görüflleriniz, elefltiri-
leriniz karfl›n›zdakinin hofluna gitmeyebilir. Bunu asla amaçlamasan›z da, kar-
fl› taraf›n elefltiri, ideolojik mücadele olay›na bak›fl›ndaki çarp›kl›k nedeniyle
iliflkileriniz de bozulabilir. Ama do¤rulu¤unuza, hakl›l›¤›n›za inan›yorsan›z,
söylemek zorundas›n›z. Dostluk da, ilkeli, tutarl› olmak da bunu gerektirir.
‹lkeli, kurall› davranman›n da bir bedeli var. Biz bu bedeli ço¤u zaman yal-
n›z kalarak ödedik. Karfl›m›zda “cephe”ler olufltu. Biz çizgimizi sürdürdük.
Çok rahatl›kla söyleyebiliriz ki, hemen pek çok siyaset, pragmatizm kulvar›na
girip iliflkilerden siyaset tarz›na kadar burjuva kültürden etkilenirken, biz bu et-
kilenmenin en uza¤›ndayd›k. Bu, ilkeli ve kararl› tutumumuz sayesindedir.
Birlik ve ittifaklar konusunda kadrolardan taraftarlara kadar devrimci bir
bak›fl aç›s›n› esas alan bir bilinç oluflturduk. Kimi niye elefltirdi¤imiz, niye des-
tekledi¤imiz, nas›l sahiplendi¤imiz bilinir ve anlafl›l›r. Öcalan’›n tutsakl›¤›n›n
daha bafl›nda as›l fliar olarak “oligarflinin halklar›, devrimcileri, yurtseverleri
yarg›layamayaca¤›” fliar›n› öne ç›kard›k. Pratik olarak da tecrit statüsüne kar-
fl› ç›k›lmas› için can bedeli sürdürülecek bir direnifli önerdi¤imiz biliniyor. Bu
statü parçalansayd›, bugün yaflananlar›n en az›ndan belli bir düzeyde engel-
lenebilece¤i de ihtimal dahilindedir. Bizim anlad›¤›m›z dostluk budur iflte. Bu
süreçte en az›ndan çeflitli geliflmelerin netleflmesini bekleyen bir tutarl›l›k için-
de davranm›fl, örne¤in iflkence, ilaç gibi konularda gelifltirilen spekülasyonla-
ra iliflkin görüfllerimizi sakl› tutmufluzdur. Ama ‹mral›’da siyasal anlamda hiç-
bir biçimde onaylanamayacak bir çizgi ortaya ç›kt›¤›nda, d›flar›da PKK bu çiz-
544 Miliyetçilik Ç›kmaz›

giye kat›lmakla kalmay›p, süreç Mavi Çarfl›’lar yönünde geliflme e¤ilimine gir-
di¤i noktada, art›k susmak hiçbir gerekçeyle hakl› olamazd›. Bu noktada ide-
olojik mücadelemiz olmas› gerekti¤i gibi bu mevzide yo¤unlaflm›flt›r.

Dostluk, Siyasi Hareketler Aras›nda Dayan›flma Konusunda


Mahirlerden Güçlü Bir Gelenek Devrald›k
Bu gelene¤i yeni örnekler yarat›p gelifltirdik. Bu gelenek içinde sahte dost-
luk gösterilerine, basit manevralara yer yoktur. Faydac›l›k yoktur. Temel ölçüle-
rimiz d›fl›nda küçük hesaplar, kullanma kayg›lar› yoktur. F›rsatç›l›k hiç yoktur.
“F›rsatlar” peflinde olsak, Türkiye solunda bunlardan bolca bulunaca¤›na flüp-
he yoktur. Bu konuda son derece ilkeli olmam›za karfl›n, bize veya birbirleri-
ne, baflkalar›na karfl› ço¤u kez f›rsatç› yaklafl›lm›flt›r.
Dostlukta ve elefltiride aç›k bir prati¤imizin oldu¤unu san›yoruz.
Yanl›fllar› elefltirmeye devam edece¤iz. Hele ki devrimcilik ad›na burjuva te-
orilerin, devrimci iliflkiler ad›na burjuva iliflkilerin oldu¤u yerde elefltiri görevi-
mizi asla ihmal edemeyiz. Çünkü bunlara tan›k olup susmak, klasik deyiflte ol-
du¤u gibi, onaylamakt›r. HAYIR, BUNLARI ONAYLAMADIK VE ONAYLAMA-
YIZ.
Y›llard›r dile getiriyoruz. Gerçek dostlar›n›n ya¤c›lar, dalkavuklar oldu¤unu
sananlar yan›lg› içindedir. Bu tarz iliflkiler ne kendilerine, ne de devrime hiç-
bir fley kazand›rmaz. Bunlar›n mücadelenin, devrimin ç›karlar›yla ilgisi yoktur,
yaln›z günlük hesaplar vard›r.
BÖLÜM 6

PRAGMAT‹ZM
Miliyetçilik Ç›kmaz› 547

Mücadele
GÜNEY KÜRD‹STAN VE
M‹LL‹YETÇ‹ PRAGMAT‹ZM

KÜRDİSTAN Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele


21 Kas›m 1992
Say›: 21 Mesut Demirel

K
ürdistani Cephe’nin Güney Kürdistan’da kurduklar› devlete icazet al-
mak için bafllatt›¤› sald›r›yla gündeme gelen Peflmerge-PKK çat›flmas›
ve bunun ard›ndan TC ordular›n›n Güney Kürdistan’a girmeleri ile bo-
yutlanan geliflmeler, ulusal hareketin YNK ve IKDP güçleriyle anlaflma imzala-
malar›n›n ard›ndan yeni bir aflamaya geldi. TC-Peflmerge ittifak› ile yurtsever-
ler aras›ndaki çat›flma flimdilik durulma görünümünde.
Geliflmeler ulusal kurtulufl mücadelesi verdi¤ini iddia eden bir hareket için
milliyetçi-pragmatik politikalar›n hangi boyutta tehlikeler tafl›d›¤›n› göstermifltir.
PKK liderli¤ini üç gün önce “Yakalad›¤›m›z f›rsat önemlidir. Dolay›s›yla
uluslararas› kapsam› büyüktür. Dar mahalli bir çat›flma alan› olarak bak-
m›yoruz. Yine, ‘Kürdün Kürde karfl› savafl›’ olarak bakm›yoruz.” (27 Ekim
1992, Gündem Gazetesi) diye aç›klama yapt›ktan iki gün sonra, “Özellikle
Türk devletinin oyunlar›n› bozmak istiyoruz. Kürdü Kürde k›rd›rtma
oyunlar› var.” fleklinde konuflturan bu milliyetçi-pragmatist yaklafl›mlard›r.
Bütün bunlar›n gerisinde yatan olgu, Ortado¤u’da bütün bir düflman kamp›
içerisindeki dengelerden, çatlaklardan yararlanarak ayakta durma çabas›n›n
bölgedeki çeflitli ulusal hareketlerin politik çizgilerinin hala belirgin bir unsuru-
nu oluflturmas›d›r. Daha Körfez savafl› s›ras›nda, ulusal hareketin önderli¤i Tür-
kiye ile emperyalistler aras›nda bir tercih söz konusu oldu¤unda Kürtlerin “da-
ha demokratik bir koca” olarak emperyalistleri tercih etmesi gerekti¤ini söyler-
ken, ABD’nin bölgedeki manevralar›ndan pek de rahats›z görünmüyordu. Oy-
sa emperyalizme tav›r bir ulusal kurtulufl hareketi için turnusol ka¤›d›d›r. Em-
peryalistlerle çeliflkileri keskinlefltirmeyelim tavr› içerisinde, politikalar›n› bölge-
deki gerici-faflist iktidarlar aras› ç›kar çat›flmalar›na dayamak büyük hatad›r.
Bu tür çeliflkiler geçici bir süre yarar sa¤lasa da ilkesizli¤in kendini vuran bir
silah oldu¤u unutulmamal›d›r. Türkiye, ‹ran ve Suriye’nin Kürt ulusal hareketine
karfl› gerçeklefltirdikleri toplant› bunun en son ve dersler ç›kar›lmas› gereken ör-
neklerindendir. Bölgedeki devletler, e¤er Kürt ulusal hareketi onlar için yeterin-
ce tehlikeli hale gelmiflse, senin benim topra¤›m diye bakm›yorlar, ezmek için
güçlerini birlefltirmekte tereddüt göstermiyorlar.
Yurtseverlerin taktik esneklik olarak ifade etti¤i pragmatik politikalar›, Gü-
ney Kürdistan’daki iflbirlikçi liderlere karfl› tutumda bir kez daha izlendi.
“Kürdün Kürde k›rd›r›lmas›” politikas›n›n bu derece ad›mlar atabilmesinde,
emperyalizmin bölgedeki manevralar›na tav›r al›nmayarak iflbirlikçilere hare-
548 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ket alan› b›rak›lmas›n›n rolü vard›r. Öte yandan iflbirlikçilerin kimli¤i ve hare-
ketlerine tam teflhis konulmam›fl, Özal ile iflbirli¤i görüflmeleri bile yanl›fl de-
¤erlendirilmifltir.
A. Öcalan’›n Sabah gazetesindeki röportaj›nda söyledikleri bu aç›dan ör-
nektir: “Talabani asl›nda o kadar iflbirlikçi de¤ildir. Kesinlikle onun bütün
yaflam› taktiklerden ibarettir. Fakat belli bir ilkesi yoktur pratikte... Buna
mecburdur da. Baz›lar› Talabani’yi çok elefltirir. Hiçbiri onun kadar den-
geleri eflit tutamaz. (...) Herkes bir sisteme dayan›rken o sistemlere sonu-
na kadar aç›kt›r. ‹flte bu özelli¤i ve ilginçli¤i vard›r. Buna mecburdur. Ya-
flad›¤› gerçeklik onu mutlak günlük taktik de¤ifltirmeye iter”
PKK liderli¤i flimdilerde Talabani’ye hainlikle nitelendirirken, ona yönelik bu
övgülerini de düflünmesi gerekirdi. Talabani ve Barzani TC yöneticileri ile gö-
rüflmelerini sürdürürken, iflbirli¤i yolunda aç›k aç›k ilerlerken, Abdullah Öcalan
bu görüflmeler için, “talabani’nin bu gezisi (Ankara gezisi -bn) iflbirlikçi-
likten, normal diplomatik iliflkiye geçiflin bir nevi ara biçimi oluyor. Yine
de çok önemli. Kürtlerin Türkiye ile iliflkilerini resmilefltirmeleri aç›s›ndan
çok önemlidir.” diyordu. Bu dönem ulusal hareket, Talabani vas›tas›ya, “Özal-
Demirel çeliflkisi”nden de yararlanarak, TC’yi “siyasal çözüm”e zorlayabilece-
¤ini, TC ile resmi görüflmelerin yolunu açabilece¤ini düflünüyordu. Oysa son
peflmerge sald›r›s›n›n ana hatlar› bu görüflmelerden sonra ortaya ç›km›flt›r.
Talabani’nin Ankara görüflmelerini iflbirlikçilikten diplomatik iliflkiye geçifl
olarak de¤erlendirip, ard›ndan sald›r› bafllay›nca hain ilan etmek tutarl› bir
davran›fl de¤ildir. Bu tutars›zl›k, çevresindeki güçlerin anl›k konumlar›na göre
yat›r›m yapan pragmatist politikalarda yatmaktad›r. Bunun, h›zla sa¤a sola
savrulmalar›n s›k yafland›¤› Ortado¤u gibi bir bölgede bir hareketi dost düfl-
man ayr›m›nda içinden ç›k›lmaz kar›fl›kl›klara sokaca¤› aç›kt›r. Nitekim, çat›fl-
ma esnas›nda Talabani ve Barzani’yi ay›rt etmeden hainlik ve iflbirlikçilikle suç-
layan ulusal hareket, uzlaflma zemininin Talabani ile yakalanmas› üzerine, bu
kez hemen Talabani’ye dönük suçlamalar›n› yumuflatm›fl, hedefe Barzani’yi
koymufltur. Peflmerge sald›r›s›n›n papaz ve cellatlar› aras›nda yap›lan bu ayr›-
m›n tutarl› bir taraf› olmad›¤›, yar›n farkl› tutumlar› gerektirece¤i aç›kt›r.
Yaflanan bu örnekler milliyetçili¤in ve pragmatizmin nerelere kadar varaca-
¤›n› göstermesi bak›m›ndan da somut bir örnektir. Bugün Türkiye’de kendi ka-
deri hakk›nda söz sahibi olan Kürdistan’›n gelece¤i, emperyalizmi ve oligarfli-
yi y›kacak bir devrimle olanakl›d›r. Bu ise, silahl› mücadeleye milliyetçili¤in ve
pragmatizmin yön vermesiyle de¤il, s›n›fsal bak›fl aç›s›n›n silahl› mücadeleye
hükmetmesiyle olanakl›d›r. Bugünkü devlet mekanizmas›n› ancak böyle parça-
lay›p y›kabilir ve sosyalizmi kurabiliriz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 549

Mücadele
TAR‹H Ö⁄RET‹YOR

DÜNDEN BUGÜNE
AYDINLIK VE PKK ‹L‹fiK‹S‹ - 1
DÜNDEN BUGÜNE
AYDINLIK VE PKK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
İLİŞKİSİ 23 Ekim 1993
Say›: 68

Burjuva milliyetçisi, ihbarc› Ayd›nl›k ve Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤› için savaflt›¤›n› söyleyen yurtsever hare-
ket PKK... Bir dönem birbirlerine göre “ajan-provokatör örgüt”ü, “cinayet flebekesi”ydiler.
Günü geldi birbirlerine “yüksek de¤er” biçtiler.
Burjuva milliyetçili¤iyle pragmatizmin “balay›” dönemiydi bu dönem. Ama bitti.
Ulusal kurtuluflçulukla burjuva milliyetçili¤i, halk savafl›yla teslimiyetçilik, savafl örgütüyle ihbarc›l›k yan
yana olamazd› çünkü.
Bu ittifak, mücadelenin do¤as›na ayk›r› olan›yd›, çat›flma ise do¤al olan›. fiimdi çat›flma var. fiimdi yine “be-
flinci kol” ve “yeni dünya düzeninin piyonu” tan›mlamalar› yap›l›yor.
Yurtsever hareket Dersim’de sol içi iliflkilerdeki tutars›zl›¤›na ve yanl›fllar›na bir yenisini ekledi, devrimci ka-
n› döktü, olay›n teorisini yapmaya çal›fl›yor.
Ayd›nl›k kendisine “yüksek de¤er” biçilen günlerin bitiflinden bu yana biriktirdi¤i düflmanl›¤› bu f›rsat› de-
¤erlendirerek kusuyor. Tam da milliyetçi, ihbarc› çizgisine yarafl›r tarzda oligarflinin aç›klamalar›ndan, devrimci-
lerin dostça elefltirilerine kadar her fleyi kullanmaya çal›fl›yor.
Tüm bu olan bitenin flafl›lacak yan› yok gerçekte. Ancak tarihten ö¤renmesini bilmeyenler flafl›r›yor. Ancak
devrimci ilkelerin d›fl›na ç›k›p, pragmatizmin zemininde beklentilere girenler, hayal k›r›kl›¤›na u¤ruyor.
Ayd›nl›k; Türkiye solunda s›k s›k tart›fl›lan ve genel olarak ilkesizli¤in hakim oldu¤u bir konu.
Burjuva milliyetçi, ihbarc› Ayd›nl›kç›lar konusunda devrimci hareketin tavr›n›n net oldu¤unu dost da, düfl-
man da iyi bilir. Biz dün ne söylediysek bugün de ayn›s›n› söylüyor, savunuyoruz. Dostumuzu da, düflman›m›z›
da günübirlik seçmiyoruz. Büyük bir aymazl›k içinde günübirlik ç›karlar için Ayd›nl›k çizgisiyle flört edenlerin
“gerekçelerini” hiç tasvip etmedik. Oysa bunu devrimcilik ya da yurtseverlik ad›na yapanlar var. Bunun ad›n› aç›k
koyal›m; bu pragmatizmdir ve gelece¤i nokta bugün PKK’n›n içine düfltü¤ü durumdur. Ders ç›kar›lmal›d›r.
PKK’n›n dostlar ve ittifaklar anlay›fl›ndaki bu günübirlik, faydac› bak›fl aç›s›, kuflkusuz güven sars›c›d›r. ‹tti-
faklar politikas› devrimci bir rotaya oturtulmal›, dost, düflman tasnif edilmelidir. Bu belirsizlik nedeniyledir ki
PKK hiçbir devrimci, demokrat güçle kal›c› ittifaklar oluflturamamaktad›r. Devrimciler güçlü, kal›c› dostluklardan
ve ittifaklardan yanad›r. Ve inan›yoruz ki en iyi dost, mücadele içinde olup elefltirendir. “fiakflakç›”lar, ya¤c›lar
sadece faydac›lar ve kendine güvensizlerdir. ‹flte bu yüzden Ayd›nl›kta oldu¤u gibi ittifaklar›n düflmanl›klara dö-
nüflebildi¤ini de¤erlendirmekte yarar vard›r.
Tarihin bu kesitini bu amaçla bir kez daha gündeme getiriyoruz. Ö¤retici olaca¤›n›, bugünkü geliflmeleri yo-
rumlamada yol gösterici olaca¤›n› düflünüyoruz.

Burjuva Milliyetçili¤iyle Pragmatizmin ‹ttifak›


“... Özellikle Ayd›nl›k çevresinden baz› de¤erlendirmeler bize dayat›l›-
yor. (...) Beflinci kol gibi bize sald›rmalar›, bunlar›n sol içinde bir ajan-
klik olduklar›n› kan›tlamadan baflka bir sonuca yol açmamaktad›r. ...” 6
Ekim 1993 tarihinde Özgür Gündem’de yay›nlanan röportaj›nda bunlar› söy-
lüyor PKK Sekreteri Öcalan.
Bu cümleler çok de¤il, 14-15 ay öncesinin aç›klamalar›yla karfl›laflt›r›ld›¤›n-
550 Miliyetçilik Ç›kmaz›

da, ilk göze çarpan iki de¤erlendirmenin aras›ndaki flafl›rt›c› uzakl›k olacakt›r.
Ayd›nl›k çizgisi bugün PKK aleyhindeki özel yay›n›nda bu flafl›rt›c› uzakl›¤› ya-
ratan rüzgarlar›n adeta ters yönden esmeye bafllamas›d›r. Bugün var güçleriy-
le çat›fl›yor, birbirlerini y›pratmaya çal›fl›yorlar. Birbirlerine onlarca sayfan›n
ayr›ld›¤›, övgülerin dizildi¤i tablo nereden ç›km›fl, nas›l flekillenmifltir? Ve yine
bugün çeliflkiler durup dururken mi keskinlefliyor? De¤ildi elbette, her olayda
oldu¤u gibi, bunun da bir öncesi vard›.

1988-89; ‹lkesizli¤in Pragmatizmle ‹ttifak›


12 Eylül öncesi ihbarc› tavr›yla soldan teflhir ve tecrit olan Ayd›nl›k çizgisi,
‘87’lere do¤ru gelindi¤inde, birden bire bu durumunu “fark ederek” tekrar sol-
da yer alman›n yollar›n› aramaya bafllad›. Toplumsal muhalefetin hemen her
yan›nda boflluklar vard›. Bu yolu önce “Gökyüzü” çevresiyle gençlikte arama-
ya çal›flt›lar. Ne var ki, bunu unutmayan, cuntan›n bellekleri silmesine izin ver-
meyen Dev-Genç gelene¤i, ihbarc›lar›n solun gövdesine uzanan bu yolunu kes-
tiler. Devrimci hareketin ihbarc› Ayd›nl›k çizgisine karfl› koydu¤u kesin ve net
tavr› gören Ayd›nl›k ve lideri Do¤u Perinçek, baflta PKK olmak üzere gelenek-
sel sola yanaflmaya bafllad›. Solun güçsüzlü¤ünden kaynaklanan “yumuflakl›-
¤›n›” kullanarak kendine yer açmaya çal›flt›. Ama esas olarak da PKK’n›n gü-
cünü hesaba katarak, adeta PKK’c› kesildi. ‘79-’80’lerdeki “eflk›ya çetesi” bafl-
l›klar›n›, ‘84-85’lerde “Saçak” dergisindeki “bölücü hainler” deyifllerini unu-
tup, bir anda yurtsever hareketin, Kürt sorununun savunucusu(!) olup ç›kt›.
‹flte tam da bu süreçte, 23-25 Eylül 1989 tarihleri aras›nda Do¤u Perinçek
2000’e Do¤ru dergisi ad›na fiam’da PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan’la
görüfltü. Üç gün boyunca Perinçek sorular sordu, Öcalan yan›tlad›, sohbetler
edildi.
fiam’daki bu gezide Perinçek’in “2000’e Do¤ru’ya böyle bir olanak tan›d›-
¤›n›z için teflekkür ederiz” sözlerine, PKK Genel Sekreteri Öcalan flu karfl›l›¤›
verdi:
“Her fleyden önce, içinden geçti¤imiz ve oldukça zorluklarla dolu bu
dönemde, buraya kadar lütfetti¤iniz için teflekkürlerimle bafllamak iste-
rim. fiahs›n›zda baflta Türkiye halk› olmak üzere ayd›nlar›na, devrimci
güçlerine bir anlamda rapor sunmak istiyorum. Bu nedenle geliflinize yük -
sek bir de¤er biçtik. ” (abç) (2000’e Do¤ru 15 Ekim 89 say›. 8)
12 Eylül öncesi ve sonras› Ayd›nl›kç›lar› ve Perinçek’in PKK’ya yönelik kam-
panyalar›n› duyanlar›n, okuyanlar›n ve bilenlerin parma¤›n› ›s›raca¤› bu cüm-
lelerle oldukça “s›cak” ve “samimi” bir ortamda karfl›land› Perinçek.
Öcalan, üç günün sonunda Perinçek’i ayn› “s›cak” duygularla flu cümleler-
le u¤urluyordu: “Buraya böyle tarihi bir aflamada, hele uzun bir fas›ladan
sonra geliflinize yüksek de¤er biçiyoruz. Bu anlamda bir kez daha teflek-
kürlerimi belirtiyorum. Dolay›s›yla bütün devrimcilere, tan›d›klara, dost-
lara ve halklar›m›za selam ve sayg›lar›m› sunuyorum.”
Perinçek bu röportaj› 2000’e Do¤ru’da 15 Ekim 89’dan itibaren befl hafta
üst üste “Abdullah Öcalan Perinçek’e anlatt›” bafll›¤›yla dizi halinde yay›nla-
d›. Sonra da kitap haline getirdi.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 551

‹ki taraf da çok memnundu. ‹lkesizlik ve pragmatizm temelindeki bu yak›n-


laflmada Perinçek-Ayd›nl›k çizgisi sol içinde yeniden meflrulaflmaya bafll›yordu.
Ki, Perinçek ve tayfas›n›n esas amac› da buydu. Burjuva milliyetçili¤inden, ih-
barc›l›¤›ndan, PKK ve sola olan düflmanl›¤›ndan, karfl›-devrimci çizgisinden
verdi¤i en küçük bir gerçek “taviz” yoktu asl›nda. Dün neyse bugün de oydu-
lar. Ancak siyasi olarak var olmalar› için “koflullar” böyle gerektiriyordu ve on-
lar da bunu yap›yorlard›.
PKK da durumdan memnundu. Çünkü Ayd›nl›kç›lar›n dergi olanaklar›ndan
“yararlanarak” kitlelere (Öcalan’›n deyimiyle Türk halk›na) düflüncelerini akta-
r›yor, propagandalar›n› yap›yorlard›. Ayr›ca sonraki süreçte düflünülerek Ay-
d›nl›kç›lar›n yasal partilerinden yararlanmak da hedefleniyordu.

Her fiey Karfl›l›kl›


Bafllayan yak›nl›k ve fiam’da pekiflen dostluk orada kalacak de¤ildi elbet.
Bu dostlu¤un daha da ilerletilmesi gerekiyordu. Nitekim, bunun ad›mlar› bir bir
at›ld›.
Ayd›nl›kç›lar yay›nlar›nda PKK ve Kürt halk› lehine yaz›lar yaz›yorlard› bol-
ca. Sayfalar›n› ve partilerini ard›na kadar PKK’ya açt›lar. Her fley karfl›l›kl›yd›.
7 A¤ustos 1990’da Diyarbak›r’da tutuklanan Do¤u Perinçek cezaevinde do¤-
ruca PKK tutsaklar›n içine gitti. Sonraki günlerde PKK tutsaklar›yla çekilmifl
“dostluk” resimlerini bol bol yay›nlad› Perinçek. Do¤rusu PKK potansiyeline,
Kürt halk›na benzer birçok örnekle mesaj vermesini biliyordu Perinçek.
Bir yandan da PKK tutsaklar› Ayd›nl›kç›lar›n 2000’e Do¤ru ve Yüzy›l dergi-
lerine mektuplar yaz›yor, röportajlar yap›yorlard›. Röportaj yapanlardan biri
de flu anki Özgür Gündem ve Özgür Halk yazarlar›ndan PKK tutsa¤› M. Can
Yüce idi. (Bkz. 21 Ekim 91, Yüzy›l Dergisi)
Do¤u Perinçek 5,6,7 Nisan ‘91 tarihlerinde ikinci kez A. Öcalan’la görüfl-
tü. Bu kez görüflme yeri Bekaa’daki Mahsun Korkmaz Akademisi’ydi.
‹kinci görüflmede Öcalan’›n ve tabii Perinçek’in de bu dostluktan do¤an
memnuniyetleri her hallerinden okunuyordu. Öcalan Perinçek’e toplad›¤› “ge-
lincik çiçeklerini” uzat›p flöyle diyordu:
“Daha kapsaml› ve doyurucu konuflma imkan› do¤du¤una sevindim.
2000’e Do¤ru deneyimi iyi bir örnek oldu. Bu temelde bir geliflmeye de ze-
min haz›rlad›. Çok gecikmifl de olsa bu çabadan övgüyle bahsetmeliyim.
Türkiye kamuoyunu, halk y›¤›nlar›n›, gerçeklerimiz konusunda ayd›nlat-
mak, bir rapor sunmak görevimize ba¤l›y›z.” (14 Nisan 1991, 2000’e
Do¤ru, Say.8)
Daha sonra bir kez de 2000’e Do¤ru dergisinin genel yay›n yönetmeni Fe-
rit ‹lsever’i Bekaa’da a¤›rlad› Öcalan.
May›s 91’de 2000’e Do¤ru (Ayd›nl›kç›lar) bu kez de Cudi da¤›nda PKK ge-
rillalar›n›n aras›ndayd› ve “Cudi’deki kampa ilk kez 2000’e Do¤ru girdi” övü-
nüflüyle veriyorlard› haberi (12 May›s 91, 2000’e Do¤ru)

Ve Sosyalist Parti “Patlama Yapt›”


Seçim çal›flmalar›n› sürdüren Sosyalist Parti ve lideri Perinçek ‹stanbul, An-
552 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kara vb. gitti¤i tüm illerde bozuma u¤ruyordu. Miting alanlar› bofltu, salonlar›
ise bir türlü dolduram›yordu. Derken yine imdatlar›na yurtseverler yetiflti. Diyar-
bak›r, Batman, Cizre, Silopi’de Do¤u Perinçek’i binlerce kifli karfl›l›yor, selam-
l›yor, slogan at›yordu. Bu gösterilerden sonra 2000’e Do¤ru’nun 19 Ekim
1991 tarihli kapa¤›nda “Emekçiler sahaya indi. Sosyalist Parti patlama yapt›”
bafll›klar› okunuyordu.
Oysa ne Sosyalist Parti’nin ne de Perinçek’in patlama yapt›¤› yoktu. Sosya-
list Parti’nin ad› geçen yerlerde herhangi bir taban› da yoktu. PKK’n›n ilkesiz
ve tutars›z pragmatizmiyle yönlendirilen yurtsever taband› Perinçek’i karfl›la-
yan...
Ama ifller düflünüldü¤ü gibi gitmedi. Karfl›l›kl› hesaplar birbirini tutmad› ve
seçim sonras› yeniden hafif de olsa, ‘80 öncesinin rüzgarlar› esmeye bafllad›
aralar›nda. Bu iliflki, ilkesizli¤in, faydac›l›¤›n, “ittifak” politikalar›n› dejenere
eden bir örne¤iyle; tecrit olmufl bir Ayd›nl›k’› kitlelerin gözünde yeniden “sol”
olarak meflrulaflt›rarak devrime zarar veren bir fatura b›rakt› geriye. PKK da
bugün kendi aç›s›ndan bir fatura ödemeye devam ediyor. Mücadelede geçmi-
fli unutman›n bedeli olmufltur hep. Mücadele gerçe¤inden geçmifle “sünger
çekme” yoktur.

Ayd›nl›k Dün Halklar›n Kurtuluflunun Neresindeydi?


Evet, bugünden bak›ld›¤›nda, PKK ve Ayd›nl›k’›n özellikle 89’larda yakla-
flan, “olumlu”laflan iliflkilerinin giderek bozuldu¤unu görüyoruz.
Peki, acaba o süreçte iliflkiler gerçekten yans›t›ld›¤› gibi olumlu muydu? Ve
sonras›nda iliflkilerin bozulmas›, çat›flman›n bafllamas› flafl›rt›c› m›yd›? Ne biri,
ne de öteki... ‹liflkiler gerçekten tamamen faydac› bir yaklafl›mla “iyi” gibi gö-
rünüyor ve gösteriliyordu. Bugünkü durum hiç de flafl›rt›c› de¤ildir. fiafl›rt›c›
olan bugünkü çat›flma durumu de¤il, dünün ittifak›d›r. Yurtsever hareket ittifak-
lar›nda bir kez daha yanl›fl yapm›fl ve ihbarc›-karfl› devrimci bir çizgide yer
alan ayd›nl›kç›lar›n solda meflrulaflmas›na ön ayak olmufltu.

‘89-90’lar›n PKK Dostu Ayd›nl›kç›lar›, 12 Eylül Öncesinin


‹hbarc›lar› Karfl›-Devrimcileridir
Ayd›nl›kç›lar özellikle ‘78-’80 döneminde tüm güçleriyle karfl›-devrime hiz-
met edip ihbarc›l›klar›n› sistematik hale dönüfltürdüler. Ayd›nl›k sayfalar› dev-
rimci-yurtseverlerin resimlerinin boy boy afifle edildi¤i, isim ve ev adreslerinin,
özgeçmifllerinin yay›nland›¤› bir gazete haline geldi.
fiam’da ve Bekaa’da Öcalan’›n dostluk elini uzatt›¤›, geliflini tarihsel bulup
“yüksek de¤er biçti¤i” Perinçek, acaba 12 Eylül öncesinde baflyazarl›¤›n› yap-
t›¤› Ayd›nl›k gazetesinde PKK’ya karfl› nas›l bir politika izliyordu.
Bu dönemle ilgili aktaraca¤›m›z birkaç al›nt› yeterince fikir verecektir:
22 A¤ustos 1979 günkü baflyaz›s›nda “Apocular› yenmenin yolu”nu yaz›-
yordu Perinçek. “Apocular›n cinayetlerine son vermenin zaman›n›n gelip
geçti¤i”nden bahsediyordu.
Ayd›nl›k “Belgelerle ve olaylarla Do¤u’daki 15 grup” bafll›¤›yla 28 Hazi-
ran ‘79’da yeni dizi bafllatt›.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 553

PKK’l›lar için “iki elimiz yakan›zda”, “Bu cinayet flebekesinin peflini b›rak-
mayaca¤›z”, “Apocu katilleri tek tek sapt›yoruz” manflet ve spotlar›yla sürdü-
rüldü bu yay›n.
Ayd›nl›k PKK’n›n yönetici ve militanlar›n› isim isim, adres ve örgütteki yerle-
riyle, özgeçmiflleriyle aç›klamaya bafllad›.
1 Temmuz 1979 tarihli Ayd›nl›k’ta dizi sürüyor: Bu kez “Apocular›n Bat-
man’daki çetesini Mahsun Korkmaz, Veysi Güzel ve Osman Ergin yönetiyor”
bafll›¤› yer al›yor. Daha altta ise PKK’l›lar için “Camiden ç›kan halk› tarad›lar”
bafll›¤› var.
5 Temmuz ‘79; T‹KP MK üyesi Kemal Çamk›ran “Zeki ÖN’ün katili Apocu
Müslüm Erikli’dir” diye aç›kl›yor.
6 A¤ustos; dizi devam ediyor. Yeni bafll›klar flöyle “Apocular nedir ne ya-
par?”, “Apo kimdir?”, “Ve di¤er elebafllar› ve katiller”. Bu bafll›klarla Mustafa
Karasu ve uzun bir PKK’l› listesi kod adlar›, görevleri, özgeçmiflleri ve iflledik-
leri iddia edilen “cinayetler” aç›klan›yor.
8 Temmuz 1979; “Apocu caniler hakk›nda ne biliyorsan›z gazetemize ve
ilgili mercilere iletiniz.”, “Apocu katiller yakalanmadan Do¤u’da huzur sa¤la-
namaz.”
12 Temmuz 1979; “Tunceli’de ve Diyarbak›r’da Apocular›n befl cinayetini
aç›kl›yoruz.”
27 A¤ustos 1979; “Apocu cinayet flebekesinin flefi iflte Apo” bafll›¤› ve
Öcalan’›n resmi.
Bunlar Ayd›nl›k’›n 79 y›l› boyunca sürdürdü¤ü ihbar kampanyas›ndan sa-
dece birkaç örnek.
Ayd›nl›k hainleri ayn› süreçte sadece PKK’ya de¤il tüm sola yönelik ihbar-
lar›n› da sürdürüyordu: “49 sahte sol” deyip devrimci örgütler hakk›nda dizi-
ler yay›nl›yor; bu gruplar hakk›nda (üye, yönetici, sempatizan vb.) ö¤renebil-
di¤i en genifl bilgileri gazete sütunlar›nda yay›nl›yordu...

Kendini 12 Eylül’e Kan›tlamaya Çal›flan Ayd›nl›k


Ayd›nl›kç›lar›n PKK’ya ve sola yönelik ihbarc›l›klar› 12 Eylül öncesiyle s›n›r-
l› kalmad›. Hasbelkader cuntan›n mahkemelerinde “san›k”t› onlar da. Kendile-
rini affettirmek, “suçsuz” olduklar›n› kan›tlamak için, ihbarc›l›klar›n› öne sürdü-
ler. Ayd›nl›kç›lar ve Perinçek özellikle s›k›yönetim mahkemelerinde 12 Eylül ön-
cesi PKK’ya yönelik ne denli “cesur”, “kararl›” bir mücadele yürüttüklerini
övünçle anlatt›lar.
‹hbarc›l›kta, onursuzlukta s›n›r tan›mayanlar›n sorgular›ndan bir iki örnek
aktaral›m.
“Urfa, Silvan, Siverek’te devletin yönetim ve emniyet görevlileri (...)
Apocular karfl›s›nda boyun e¤erken, T‹KP üyeleri tek bafllar›na kald›klar›
zaman bile bu cinayet çetesine karfl› mücadeleye devam etmifllerdir... Bi-
zim bu kararl›l›¤›m›z› hayret ve övgü ile karfl›layan valilerin, emniyet mü-
dürlerinin ve s›k›yönetim görevlilerinin say›s› da az de¤ildir. Kendilerinin
tan›k olarak dinlenmesini isteyece¤iz.” (Do¤u Perinçek’in Sorgu’su syf. 179)
“Partimiz, devletin simgesi olan ‹stiklal Marfl›’na yap›lan sayg›s›zl›¤a
554 Miliyetçilik Ç›kmaz›

en önde karfl› ç›km›fl (...) ‹stiklal Marfl›’na sayg› göstermeyenlerle birlefl-


meyece¤ini belirtmifltir. Bütün kongrelerimiz ‹stiklal Marfl› ile aç›lm›flt›r.
Belgeler ekli olarak sunulmufltur (Dosya 7)” (agy syf.125) (abç)
(...)
“Partimiz, orduyu parçalamak bir yana orduyu düflman ilan edenlerin
adresini göstermifltir.” (abç) (agy. Sf.24)
1981’de cuntan›n askeri mahkemelerinde bunlar› söyleyen ne AP’dir, ne
CHP, ne de RP veya MHP’dir. Bunlar› söyleyen her dönem “proleter devrimci-
li¤i” kimseye b›rakmayan, oligarflinin uzant›s› olarak kendine sol içinde yer
arayan Ayd›nl›kç›lar ve onlar›n lideri Perinçek’tir.
‹flte, 12 Eylül öncesi PKK’y› yok etme savafl›nda devletin polisinden askerin-
den daha “kararl›” u¤raflmakla övünen bu Ayd›nl›kç›lar, birden bire ‘89’larda
PKK’l›lar›n “yüksek de¤er biçtikleri” dostu haline geldiler. Ne ad›na, hangi il-
ke, hangi tutarl›l›k ad›na?
Ortada ne bir ilke ne de tutarl›l›k vard›. Sadece ilkesizlik ve milliyetçi prag-
matizme dört elle sar›lma vard›...

PER‹NÇEK, 22 A¤ustos ‘79


“Apocular›n cinayetlerine bir son verilmesi için üzerine gitmenin za-
man› gelip geçmektedir. Bu katiller çetesinin hesab›n›n görülmesi ülkemi-
zin en önemli sorunlar›ndan biri haline geldi. Devlet içinde bu tehlikenin
kavranmaya baflland›¤› anlafl›l›yor. (...)
Apocular’dan hesap sorulmal›d›r. Bu çete Türkiye’de kargaflal›k ç›ka-
ran onlarca çeteden biridir. Ancak bunlar›n bugün yapt›klar›n›n önüne
geçilmesi aciliyet kazanm›flt›r. (...)”
(Do¤u Perinçek’in Ayd›nl›k’taki baflyaz›s›ndan)

PER‹NÇEK, 22 Eylül ‘89


“2000’e Do¤ru’ya böyle bir olanak tan›d›¤›n›z için çok teflekkür ede-
riz. S›k s›k gazetelerin manfletlerine ç›k›yorsunuz. Dolay›s›yla toplumun
bütün kesimleri sizi merak ediyor ve ilgiyle izliyor... Biz istiyoruz ki, ka-
muoyu sizi sizden dinlesin.”

ÖCALAN, 6 Ekim 1993


“Özellikle Ayd›nl›k çevresinden baz› de¤erlendirmeler bize dayat›l›yor.
(...) Beflinci kol gibi bize sald›rmalar›, bunlar›n sol içinde de bir ajan-klik
olduklar›n› kan›tlamaktan baflka bir sonucu yol açmamaktad›r. (Abdullah
Öcalan, 6 Ekim 93, Özgür Gündem)

ÖCALAN, 23 Eylül ‘89


“Her fleyden önce, içinden geçti¤imiz ve oldukça zorluklarla dolu bu
dönemde, buraya kadar lütfetti¤iniz için teflekkürlerimle bafllamak iste-
rim. fiahs›n›zda baflta Türkiye halk› olmak üzere, ayd›nlar›na, devrimci
güçlerine bir anlamda rapor sunmak istiyoruz. Bu nedenle geliflinize yük-
sek de¤er biçtik. (Abdullah Öcalan’›n fiam’da Do¤u Perinçek’i karfl›larken
Miliyetçilik Ç›kmaz› 555

söyledikleri, 2000’e Do¤ru, 15 Ekim 1989, s:88)

Nisan ‘89 YEN‹ ÇÖZÜM


Devrimciler dostunu, düflman›n› günübirlik seçmedi hiç... Ayd›nl›k ihbarc›la-
r› karfl›s›nda hep ilkeli oldular. Devrimciler ‘89’da solu bu konuda flöyle uyar›-
yordu.
“Utanmadan ‘reform mu, devrim mi?’ sorusu sorarak ve sözde devrim-
den yana tav›r belirleyerek kitlelerin ve solun kafas›n› bir kez daha bu-
land›rmaya çal›fl›yorlar.
Her üç-befl y›lda bir kendi kendini inkar edenlere, düflüncelerini kökten
de¤ifltirenlere, kendilerine kendilerinin bile inanmad›¤› bir durumda bafl-
kalar› nas›l inan›r? Baflkalar›n›n kendilerine inanmalar›n› nas›l bekleye-
bilirler? Ayd›nl›k’›n karfl›-devrimci çizgisini bugün utangaçça deflifre
edenler, gerçekleri daha aç›kyüreklilikle gözler önüne sermelidirler. Sami-
mi iseler, tereddütlü, ürkek, kuflkulu tav›rlar›n› atmal›, gerçekler üzerine
cesaretle giderek hesap sormal›d›rlar.
Evet, Ayd›nl›kç›lar konusunda kafas› kar›fl›k sol, yeniden düflünmeli ve
Ayd›nl›k’›n sol saflarda yeri olup olmad›¤›n› belirlemelidir. Bunun için ye-
terli malzemeyi Ayd›nl›kç›lar sunuyor. Geçmiflte ve bugün yap›lan hiçbir
fley unutulmamal›d›r.”
556 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
TAR‹H Ö⁄RET‹YOR

DÜNDEN BUGÜNE AYDINLIK


VE PKK ‹L‹fiK‹S‹ - 2
DÜNDEN BUGÜNE
AYDINLIK VE PKK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
İLİŞKİSİ-2 30 Ekim 1993
Say›: 69

“ÇIKARCI” DE⁄‹L KALICI ‹TT‹FAKLAR


hbarc›l›klar›n›n, burjuva milliyetçisi politikalar›n›n belgelerini sunarak
kendilerini cuntaya “kan›tlayan” Ayd›nl›kç›lar için yap›lacak tek fley “ya-
sal” faaliyetlerini sürdürebilecekleri demokrasinin gelmesini beklemekti.
Öyle de yapt›lar.
Cuntadan sözde “sivil yönetim”e geçildi¤i, ama cuntan›n öz olarak devam
etti¤i ‘84 y›l›, PKK’n›n da gerilla savafl› temelindeki ç›k›fl›n›n y›l›d›r. PKK, Eruh-
fiemdinli bask›n›yla Kürdistan’da gerilla mücadelesini t›rmand›rmaya baflla-
m›fl, flehitler pahas›na bir savafl› yürütmektedir. Ayd›nl›kç›lar›n PKK’ya bak›fl›n-
da ise bir de¤ifliklik yoktur. Ayd›nl›k’a göre bu y›llarda PKK yine “terör”, “ci-
nayet” örgütüdür. ‘85’te de durum ayn›d›r. K›saca Ayd›nl›k, PKK yak›nlaflmas›-
n›n bu y›llarda esamesi bile okunmuyor. PKK-Ayd›nl›k dostlu¤u için daha y›llar
var.
‘86 y›l› Ayd›nl›kç›lar için “yo¤un” bir y›ld›r. Demokrasi “az” da olsa gelmifl-
tir. Art›k Ayd›nl›kç›lar “yasal parti” için çal›flmaya bafllayabilirler. Ancak 12
Eylül öncesinin ihbarc›, devletçi çizgilerinden dolay› solda büyük ölçüde teflhir
ve tecrit olman›n handikap›n› tafl›yan Ayd›nl›kç›lar genifl tabanl›(!) bir parti kur-
mak için kollar› s›varlar. Bunun için de “imtiyazl›”, “popüler” sosyalistler(!) ara-
n›r. M. Ali Aybar, U¤ur Cankoçak gibi eski tüfek “sosyalistler” ve Yalç›n Küçük
gibi ayd›nlar bulunur ve bunlarla hareket etme “baflar›s›” gösterilir. Etap Mar-
mara’larda toplant›lar, tart›flmalar tüm h›z›yla sürer.
Ayd›nl›k, çizgisi gere¤i ikiyüzlüdür. ‘84’te, ‘85’te, ‘86’da PKK’l›lar için kul-
land›klar› “bölücü”, “terörist”, “hain” literatürü bu toplant›larda h›zla de¤iflip
yerini keskin bir “devrimci” literatüre b›rakt›.
‘87’ye gelindi¤inde Ayd›nl›kç›lar parti kurma çal›flmalar›n›n yan› s›ra daha
genifl bir perspektifle(!) gençli¤i de örgütlemeyi hedeflediler. “Gökyüzü” girifli-
mi bu dönemde ortaya kondu. Ancak Devrimci Gençlik Ayd›nl›kç›lara burjuva
milliyetçi çizgilerini, ihbarc› geleneklerini gençlik içinde yayma f›rsat› vermedi.
Çünkü Devrimci Gençlik geçmifli unutmam›flt›, bellekleri güçlüydü ve Ayd›nl›k
çizgisinin mevcut durumdaki ikiyüzlülü¤ünün fark›ndayd›. Bu noktada solu da
uyarmaya çal›flt›lar. Ancak sol bu konuda duyars›zl›¤› ve mu¤lakl›¤› tercih et-
ti. Yer yer geçmifl hat›rlat›ld›¤› için elefltirenler oldu. Dev-Genç’liler buna ra¤-
men ›srarl› oldular tav›rlar›nda. Ve “Gökyüzü” deneyimi onlara k›sa bir dönem
Miliyetçilik Ç›kmaz› 557

“umut” verdiyse de fiyaskoyla sonuçland›. Perinçek’in “gecesini gündüzüne ka-


tarak” Gökyüzü dergisine yazd›¤› yaz›lar ve toplant›lar hiçbir ifle yaramad›.
Bu y›llarda da Ayd›nl›kç›lar gündelik söylemlerini de¤ifltirmelerine karfl›n, PKK
ve di¤er sola bak›fl aç›lar›nda öncekini yads›yan resmi bir de¤ifliklik söz konu-
su de¤ildi.
Ve yine bu süreçte “ifl bilir” Ayd›nl›kç›lar Aybar’lar›, Koçak’lar› ekarte edip
‘88’de “Sosyalist Partiyi” kurmay› “baflard›lar”.
Çünkü art›k onlara ihtiyaçlar› yoktu. Aylar süren toplant› ve tart›flmalarda
popüler sosyalistlerle, o toplant›lara kat›lmaktan kendini al›koyamay›p kiflilik-
sizleflmifl “radikal” solcularla kol kola görülmüfller, art›k kamuoyunda “sol” ola-
rak yad›rganmayacaklar› bir “meflruiyet” elde etmifllerdir.

‹hbarc›l›¤›n Muhasebesi Kirli Geçmifline Sar›l›yor


Ayd›nl›kç›lar tam da partiyi kurduk, baflkan›m›z da var dedikleri s›rada ken-
di içlerinden ayr›larak Sosyalist Birlik dergisini yay›nlayan bir grup daha ç›kt›
sahneye. ‘89’a girilmifltir art›k. Tüm bu evrelerde PKK’yla özel hiçbir yak›nl›¤›
olmayan Ayd›nl›k’›n tam da bu s›rada PKK’ya “yak›nlaflt›¤›n›”, “dost” oldu¤u-
nu görüyoruz. Büyük reklamlarla duyurulan “Ayd›nl›k muhasebesi”, herkesle
“uzlaflmaya” haz›r solu “nihayet Ayd›nl›k da de¤ifliyor” beklentisine sokmufltu.
Öyle ya, dünya de¤ifliyordu, demirperdeler y›k›l›yordu, Ayd›nl›k da de¤iflir-
di!..
Ne var ki bu ihbarc›, ihanetçi tayfas›n›n muhasebesinde gerçekte hiçbir
olumluluk yoktu. Olumluluk bir yana tam tersine geçmifline sahip ç›k›fl vard›.
Muhasebelerinde ihbarc› geçmifllerine özellikle girmemeleri dikkat çekiciydi.
Tüm laf kalabal›¤› aras›nda, geçmifllerinde bula bula esasl› bir yanl›fl bulmufl-
lard›. O da, ‘78’de kendilerine inen “vahiy” sonucu 5 y›l içinde “Ruslar›n” sal-
d›raca¤› ve bir dünya savafl›n›n ç›kaca¤› “kehaneti” ile ilgilidir. O günlerde,
bu “vahiy” sonras›nda Ayd›nl›k’›n ermifl(ler)i peflindeki kutsanm›fl müritleriyle
toplan›p bu büyük dünya “facias›n›” önlemek, milyonlar›n, hatta milyarlar›n ca-
n›n› kurtarmak için rotay› Sovyetlere çevirmek ve bu konuda “önlemler” gelifl-
tirmek karar› alm›fllar ve hemen arkas›ndan 4. ordunun Rus-Sovyet s›n›r›na kay-
d›r›lmas› gerekti¤i türünden oligarfliye ak›l vermeye bafllam›fllard›r.
Ayd›nl›k muhasebesini “elefltiren” Sosyalist Birlikçiler o günleri flöyle yaz›-
yorlard›:
“SSCB 5 y›l içinde sald›racakt›. Dünya savafl› 5 y›l içinde ç›kacakt›...
Yeni bir dünya savafl›ndan ve Türkiye’nin SSCB iflgali alt›na girmesinden
geçece¤imizi düflündük, bu ihtimale karfl›, do¤rusu bugün hat›rlamas› bi-
raz komik gelen haz›rl›klara girifltik.”
Kuflkusuz bu tahlilden hareketle yapt›klar› di¤er fleyler hiç de komik de¤il-
di.
Perinçek’in muhasebesini yetersiz bularak Ayd›nl›k’tan ayr›l›p Sosyalist Bir-
lik dergisini ç›kartanlar 4. say›lar›nda da flöyle diyorlard›:
“Geçmiflin muhasebesi noktas›na geldi¤imizde yollar iyici ayr›flmaya
bafllad›. 12 Eylül öncesinin ve mahkemeler döneminin de¤erlendirilmesi
bilinçli olarak geriye b›rak›ld›. (...) Biz, bu tart›flmalarla birlikte 12 Eylül
558 Miliyetçilik Ç›kmaz›

öncesini gündeme getirdik. Özellikle devlet ve orduyla uzlaflan politikala-


r› kan›tlar›yla ortaya koyduk. Bu tutumumuz (karfl›s›nda) muhafazakar
yönetimin ‘geçmiflimizi yok etmek isteyenler’, ‘piflmanl›k duyuyorlar’, ‘Biz
esas olarak do¤ruyduk’, ‘Yüzde seksen do¤ruyduk’ sözleriyle muhasebe-
den ne anlad›klar›n› ilan ettiler.”
Ayd›nl›kç›lar›n “cesur” muhasebecileri Sosyalist Birlik’teki itiraflar›yla Ay-
d›nl›k’›n kirli geçmiflini dökmeye devam ettiler:
“T‹KP 1978 Ocak’›ndaki kuruluflundan itibaren, Türkiye devletinin ve
orduyu d›fl tehdide karfl› koruma-güçlendirme çizgisini benimsemifl ve uy-
gulam›flt›r. Bunun yüzlerce kan›t› var. Birinci kongredeki 10 maddenin 1.
maddesi Milli Savunman›n güçlendirilmesine iliflkindir. Bu tutumu alan
ikinci bir parti yoktur.
“Buna ba¤l› olarak flunu belirtmeliyiz ki; o dönem solun di¤er ak›mla-
r›na karfl› düflmanca tav›r al›fl›m›z, sadece baz› ak›mlar›n halka ve bu
arada bize karfl› fliddet kullanmalar›na tepki de¤ildir, do¤rudan do¤ruya
devlet ve ordu konusundaki tutumumuzdan kaynaklanmaktad›r. Nitekim
sorgunun bir yerinde bak›n ‘Orduyu parçalamak bir yana T‹KP orduyu
parçalama amac›yla faaliyet yürüten y›k›c›lara karfl› uyan›kl›¤› savun-
maktad›r’. derken bir hakim s›n›f söylemiyle konufluyoruz. Bir baflka yer-
de, Genelkurmay ile ayn› düflündü¤ümüzü ifade ediyoruz. (...) Sola çat-
ma aç›s›ndan, daha kötüsü var. Orduyu parçalamak amac›n› güden par-
ti hiç ordunun daha fazla silahlanmas›n› ve modernleflmesini ister mi?
Hiç orduya yönelen sald›r›y› gö¤üsler mi? Partimiz orduyu parçalamak bir
yana, orduyu düflman ilan edenlerin adreslerini göstermifltir.” (Sosyalist
Birlik, Mart 1989)
‹flte Ayd›nl›kç›lar›n dünü budur. Yaz›lanlar bu dünü yaflayanlar›n anlat›m›-
d›r. ‹hbarc›l›k teori düzeyine yükseltilmifltir Ayd›nl›k’ta.
Ayd›nl›k’›n muhasebesinde dünün bir de¤erlendirilmesi, bir özelefltirisi yok-
tur. Ve üstelik muhasebeyi reddederek itirafta bulunanlar›n anlatt›klar› Ayd›n-
l›k’›n halka düflman yüzünü bir kez daha tüm ç›plakl›¤›yla göstermifltir. Tüm
bunlar›n solun gözünü açmas›, belle¤ini canland›rmas› gerekirken, solun Ay-
d›nl›k karfl›s›ndaki duyars›z ve aymaz tavr› sürmüfltür.
Muhasebe bir kez daha ortaya koymufltur ki ambalaj›, pazarlamas› de¤ifl-
tirilmeye çal›fl›lsa da Ayd›nl›k yine ayn› Ayd›nl›k’t›.
Ayd›nl›k’ta de¤iflen hiçbir fley yoktu. Ama faydac› mant›¤›n egemen oldu¤u
sol, gözlerini bu gerçe¤e kapad›. PKK da ayn› mant›¤a sar›larak Ayd›nl›k’la
iliflki kurmakta, hatta dostluk gelifltirmekte bir sak›nca görmedi; hem de Ayd›n-
l›k’› meflrulaflt›rmay› bile göze alarak.

PKK’de ‹kinci De¤ifliklik ve Karasu’nun Ayd›nl›k Muhasebesi


PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu gelinen noktada dünün Ayd›nl›k dost-
lu¤unu ve bugünü de¤erlendiriyor. 14 Ekim ‘93’te Özgür Gündem’deki yaz›-
s›nda, dünü aç›klarken “Ayd›nl›k çevresinin bir dönem PKK’ya yak›n olmaya
çal›flt›¤›n›”, PKK’n›n da Ayd›nl›k çevresini ‘80 öncesi tavr›n› bilmesine ra¤men
“12 Eylül’den ders alm›fllar” biçiminde “iyi niyetlice de¤erlendirerek bu yak›n-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 559

laflma iste¤ini geri çevirmedik”lerini belirtiyor. Bugünü aç›klarken ise siyasi


aç›dan pek de içeri¤i dolu olmayan bir belirleme yap›yor: “Ne var ki, Do¤u
Perinçek ve Ayd›nl›k anormal bir vaka olarak karfl›m›zda duruyor.”
Önce dünün aç›klamas› üzerinde durmak gerekiyor. fiöyle deniyor: “12 Ey-
lül’den ders alm›fllar biçiminde iyi niyetli de¤erlendirdik.” Ne demek “iyi niyet-
li de¤erlendirme”. Buradan Karasu’ya dolay›s›yla PKK’ya yöneltilecek bir soru
ç›k›yor ortaya. Ayd›nl›kç›lar›n 12 Eylül’den ders ald›klar›na dair “iyi niyetli de-
¤erlendirme”nize neden olan ne gibi geliflmeler oldu? ‹hbarc›, karfl›-devrimci
çizgilerini mi mahkum ettiler? Devrimcilere düflmanl›klar›n›n özelefltirisini mi
verdiler? Sola, halka, devlete bak›fl aç›lar›n› m› de¤ifltirdiler? Bu konularda
pratik ad›mlar m› att›lar? Bunu yapt›larsa nerede, ne zaman ve nas›l yapt›lar?
Nedir böyle “iyi niyetli” düflünmenize neden olan? Devrimci-demokrat kamu-
oyu bu söylenenlerden hiçbirine tan›k olmad›.
Kald› ki; tersine Do¤u Perinçek bu süreç boyunca pek çok kez eski ihbarc›
çizgisine sahip ç›km›fl, savunmufl ve “yine yapaca¤›n›” aç›kça belirtmiflti. Y›l
1986, Haftal›k Yeni Gündem dergisinin Sosyalist Parti kurulufl çal›flmalar›yla il-
gili yapt›¤› röportajda Do¤u Perinçek Sosyalist Parti’nin kuruluflu, Ayd›nl›kç›la-
r›n 12 Eylül öncesi soldan d›fllanm›fll›¤› vb. üzerine sorulan sorular› ustal›kla
geçifltirdikten sonra “geçmiflte sosyalistlerin önemli bir bölümü sizde sim-
gelenen hareketin insanlar›yla karfl› karfl›ya geldi. Mesela ihbarc›l›k ko-
nusunu hat›rlars›n›z” sorusuna “... isteyen ihbarc›l›k desin, bir daha da
yapar›m” yan›t›n› veriyor Perinçek. (bkz. Yeni Gündem, 23-29 Haziran 1986)
Evet, çok aç›k ve net olarak Perinçek ihbarc›l›¤›n› bu dönemde de kabul edi-
yor ve “bir daha yapar›m” diyebiliyordu.
Peki sonraki süreçte Ayd›nl›k’›n PKK’ya bak›fl›nda ve ihbarc›l›¤›nda bir de-
¤ifliklik mi oldu? Bu soruya verilecek cevap da hay›rd›r. Örne¤in 1987’lerde
Ayd›nl›k’›n yay›nlar›nda PKK’yla ilgili bölümlerde “Avrupa’da siyasal cinayet”,
“Tetikteki parmak izi” (2000’e Do¤ru) vb. gibi hiç de dostça olmayan bafll›k-
lar görülebiliyordu. Yine ‘88’lerde yazd›klar› bir yaz›da “iki yüz KUK gerilla-
s›n›n Türkiye’ye girdi¤i” belirtildikten sonra “PKK, KUK’cular› s›¤›naklar›na al-
mayacaklar›n› ve gördükleri yerde atefl açacaklar›n› belirtti” türünden yaz› ve
yorumlarla k›flk›rt›yor ve esasta sola düflman tav›rlar›n› sürdürüyorlard›.
‹flte böylesi bir süreçte görüntüdeki ve “imaj”daki de¤iflikli¤in ötesinde siya-
sal anlamda olumlu en ufak bir geliflmenin olmad›¤› Ayd›nl›kç›lar cephesinde
ne hikmetse olumluluklar görülüyor olacak ki “iyi niyetli” yaklafl›mlarla, geçmifl-
ten ders ald›klar› payesi biçiliyor kendilerine.
‹lginçtir, Karasu ayn› de¤erlendirmeyle Ayd›nl›kç›lar›n 12 Eylül öncesi ih-
barc›l›klar›n› kendilerinin bildi¤ini belirtiyor ve bunu kendi durumunu örnek ve-
rerek aç›kl›yor.
“12 Eylül’den önce PKK’lar› ihbar etmelerine, polisle iflbirli¤i içinde ka-
rakollarda çal›flmalar›na ra¤men bu yaklafl›mlar›n› elimizin tersiyle itme-
dik. Örne¤in cezaevinde 13 y›ldan fazla yatmama, Ayd›nl›kç›lar›n poliste
ifade vermeleri ve mahkemede ceza almam için savc›dan ›srarc› olmalar›
neden olmuflken...” diyor Karasu.
Karasu ayr›ca “çeflitli siyasetler ve Dev-Sol baflta olmak üzere” tüm so-
560 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lun Ayd›nl›kç›lar ve Perinçek konusunda kendilerini uyard›klar›n› ve bu tav›rla-


r›yla ileride piflman olacaklar›n› belirttiklerini de ekliyor.
PKK’n›n iyi niyetine neden olacak herhangi bir olumlu geliflme yoktur Ayd›n-
l›kç›larda. Tersine solun uyar›lar› vard›r. Ama PKK bunlar› de¤il, sadece o an-
daki görünümü ve ç›karlar›n› esas alarak hareket etmifltir. 89’daki bu politika,
günü-birlik politika üzerine infla edilen sözde bir dostluktur. Ayd›nl›kç›lar›n ih-
barc›l›klar›, ihanetçilikleri, karfl›-devrimci cephede olduklar› biline biline, k›sa
vadeli ç›karlara kurban edilmifltir genel ç›karlar.
Oysa devrimciler, yurtseverler dostu ve düflman› ay›rmada kesin, net ve
devrimin ç›karlar›yla çak›flan bir yaklafl›ma sahip olmak zorundad›rlar. Yani
dostlar›n›, düflmanlar›n› iyi seçmelidirler. Dostça elefltirileri art niyetten ay›rma-
l›, gerçek yüzünü gizlemeye çal›flan sinsi düflmana karfl› devrimin ç›karlar› ge-
re¤i titiz olmal›d›rlar.
Bu politikaya “Perinçek anormal vaka” vs. diyerek aç›klama getirmeye ça-
l›flman›n fazlaca bir anlam› yoktur. Perinçek ve Ayd›nl›k “anormal” de¤il, “bi-
linen” bir vakad›r.
Türkiye’de s›n›f mücadelesi içinde olup da bunu bilmemek mümkün de¤ildir.
Berxwedan’›n 15 Ocak 1993 tarihli say›s›nda, Perinçek’e flunlar söyleni-
yor: “Say›n Perinçek, bu katliamdan sonra ‘1992’ye kadar Türkiye hal-
k›nda PKK’ya karfl› bir hoflgörü vard›’ iddias›yla TC’nin katliam baflar›s›-
na paralel bir de¤erlendirmede bulunmufltur. (...)
“May›s ‘92’nin Teori (Dergisi -bn-)sinde ‘PKK Hizbullah’a kontrgeril-
la diyor. Bu gerçe¤i yans›tm›yor.’ diyerek belki de Hizbullah’›n ‘Halk Gü-
cü’ oldu¤unu iddia ediyor. (...)
“Say›n Perinçek PKK’nin Güney Kürdistan’da örgütlenmesine hay›flan-
m›fl görünüyor. Kuzeyde Türk devletine, güneyde Barzani’ye ikisine bir-
den meydan okuyorsun. Bu da önemli bir taktik hatad›r.” (Teori-29)
“Perinçek burada bir köy a¤as› kadar kinini kusuyor. (...)”
Bütün bunlar› Perinçek’e “de¤er”ler biçen günübirlik, temelsiz bir “dostluk-
tan” sonra, bu süreci aç›klayamaman›n zorlamas› alt›nda söylemek baflka fley-
dir; bafl›ndan bu yana Ayd›nl›k çizgisini ait oldu¤u yerde b›rakarak tutarl› bir
devrimci tavr›n sürdürücüsü olarak söylemek baflka...

Bir Cenaze Töreni;


Turnusolda Dostluklar›n Rengi Görülüyor
PKK’l› tutsak Hüseyin Hüsnü Ero¤lu, açl›k grevindeyken Eskiflehir Ceza-
evi’nden Ayd›n’a coplar, kalaslar alt›nda sürgün edilirken katledildi. Tarih
A¤ustos 1989’dur. Hüseyin Ero¤lu t›pk› Karasu gibi, Ayd›nl›kç›lar›n ihbar edip
yakalatt›rd›klar› ve ceza verilmesi için özel çaba sarf ettikleri bir yurtseverdir.
Hüseyin Ero¤lu’nun cenazesi ‹stanbul’a getirilir. Ve iflte bu pragmatik anla-
y›fl›n sonucundad›r ki, Ayd›nl›kç›lar yakalat›p ceza verdirdikleri bir flehidin ce-
nazesine utanmadan, hiç s›k›nt› duymadan çelenkleriyle kat›lmak isterler. An-
cak Devrimci Sol Güçler onlar› tan›maktad›r. Ve Ero¤lu özelindeki durumu da
bilmektedirler.
Devrimci Sol Güçler, o gün Ayd›nl›kç›lara “Ero¤lu’nu ihbar edip ölüme gön -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 561

derenler onun cenazesine kat›lamaz” diyerek ‘89 A¤ustos’unda Hüseyin


tav›r ald›lar. Bu tavra Hüseyin Ero¤lu’nun aile- Hüsnü Ero¤lu’nun cenazesine
si de kat›lm›flken, yurtseverler o günkü “politi-
kat›lmak isteyen ihbarc› Ayd›n -
ka”lar› ve “dostluklar›” gere¤i Ayd›nl›kç›lara
l›kç›lara devrimcilerin ald›¤› tavr›
sahip ç›kt›lar. Buna ra¤men, ihbarc› Ayd›nl›kç›-
lar›n çelenkleri parçalanarak, ihbarc›lar saf d›- elefltirenlere flu yan›t verilmiflti.
fl› edildiler. Bu görevi öncelikle yurtseverlerin
yerine getirmesi gerekirken, bir yan›yla Ayd›n- Karfl›-devrimci
l›kç›lar›n ölüme gönderdi¤i yoldafllar›n›n cena- PDA’c›lar›n
zesine ayn› ihbarc›lar›n kat›lmas›na destek ol- provokasyonlar›na karfl›
mufllard›r. Pragmatizmin trajik bir örne¤i olsa uyan›k olal›m.
gerek bu.
Bir devrimcinin dünyas›nda da, bilincinde
Eylül ‘89-YEN‹ ÇÖZÜM
de paradokslara yol açacak, devrim mücade-
lesine sonuçta engeller ç›karacak olan böylesi “(...) Ancak cenazenin bu
trajik anlar, sonuçlar yaflamaman›n yolu, kufl- onurlu havas›n› bozmaya çal›-
kusuz istikrarl› bir politik hatt›r. Dostu düflman› flan, geçmifli ve bugünü ihbarc›
iyi belirlemektir. Ayd›nl›kç› anlay›fl›n devam› ola-
‘78-80 y›llar› aras›nda burjuva milliyetçi bir rak yeniden sol içinde yer edin-
çizgiye oturan Ayd›nl›k hainleri, ihbarc›l›¤› si- meye çal›flan ve bunu yaparken
yasi faaliyetlerinin vazgeçilmez bir parças› de yine eski yöntemlerini elden
sayd›lar. Egemen güçler ad›na ellerinden ge- b›rakmayan “Sosyalist Parti”li
len her fleyi yapt›lar. Polisle, askerlerle birlikte provokatörlerin bu çabalar›n›n
devrimcileri, yurtseverleri yok etmenin “savafl›-
ilk denemesi, cenazede sergile-
n›” verdiler.
dikleri tahrik ve sald›r› giriflimi
Devrimci hareket ‘78’lerde net bir politikay-
oldu.
la “Tercihini burjuvaziden yana yapan,
T‹KP-Ayd›nl›k milliyetçilerinin devrimci ve
Onlara bu ortam› sa¤layan,
anti-faflist saflarda yeri yoktur” diyerek, o yine oportünizm ve ilkesiz birlik-
süreçten sonraki tüm ittifaklar›n› buna göre bi- lerden hala medet umanlard›r.
çimlendirdi. Yo¤un bir teflhir ve tecrit politika- Bugün ilkesiz ve uzlaflmac›
s›yla bu tav›r tüm sola yayg›nlaflt›r›lmaya çal›- e¤ilimler yüzünden karfl›-dev-
fl›ld›. Bu kararl› teflhir ve tecrit politikas›, süreç rimci Ayd›nl›k anlay›fl›n›n yeni
içinde solun tutars›z da olsa ald›¤› tav›rla bir- oyunlarla sol içine s›z›p eski ifl-
leflince, etkili olmufl ve T‹KP-Ayd›nl›k hainleri levlerini yerine getirmeleri, önü-
büyük oranda soldan tecrit edilmifllerdir. müzdeki süreçte hesab› verile-
Ancak 12 Eylül sonras›n›n belleklerini yiti- meyecek sonuçlara neden ola-
me u¤ratt›¤› solun, biraz da kendine güvensiz- cakt›r.
li¤i ve faydac› yaklafl›m›n›n sonucunda, T‹KP-
Ancak bunu göremeyen kimi
Ayd›nl›k hainleri 89’lar›n sonlar›na do¤ru ken-
anlay›fllar›n ilkesiz ve uzlaflmac›
dilerine sol içinde yer bulmaya bafllad›lar.
E¤er bugün Ayd›nl›kç›lar tekrar sola ya-
tutumlar›, karfl›-devrimci Ayd›n-
manm›fllarsa, sol ad›na hareket edip Küba’ya, l›k anlay›fl›na provokasyon vb.
Kore’ye gidip görüflmeler yapabiliyorlarsa ve e¤ilimlerine kolay zemin sa¤la-
bugün sol içinde görünüp bu sayede “sol içe- m›flt›r ve sa¤layacakt›r. (...)”
562 Miliyetçilik Ç›kmaz›

rikli” günlük gazete ç›karabiliyorlarsa bunun sorumlulu¤u ve vebali solun


omuzlar›ndad›r. PKK da bu yan›yla geçmiflteki Ayd›nl›k’a gösterdi¤i dostlu¤u
daha radikal biçimde sorgulamal›d›r. Bunlar› vurguluyoruz, çünkü PKK’y› em-
peryalizme ve oligarfliye karfl› silahl› mücadele veren dost bir örgüt olarak de-
¤erlendiriyoruz. Dostlar›m›z›n yan›lmamalar›n›, savafl› daha sa¤l›kl› bir zemin-
de sürdürebilmenin gere¤i olarak görüyoruz. Bunun için dostla düflman› ay›r-
mada daha hassas olmal› ve bunu yaparken de devrimci ilkelerden uzaklafl›l-
mamal›d›r diyoruz.
Düflünün ki, e¤er Ayd›nl›kç›lar bu dostlu¤u bozma konusunda kararl›(!) ol-
masalard›, belki de temelsiz olan bu dostluk bugün sürüyor olacakt›. (PKK Av-
rupa Temsilcili¤i’nin ‘91’de 2000’e Do¤ru’ya aç›k mektubu hat›rlans›n.)
Ayd›nl›k’›n karfl›-devrimci çizgisini bir türlü anlamayan, anlamak istemeyen
sol, hala al›nmas› gereken tavr› alabilmifl de¤ildir. Aç›k olan fludur; solun bu
kadar ilkesiz, bu kadar flekilsiz, tutars›z oldu¤u koflullarda, Ayd›nl›k daha çok
kafalar› kar›flt›racak, “kullanay›m” diyenleri “kullanacakt›r”.
Evet, dostluklar bitti. Y›l ‘93. fiimdi düflmanl›k hüküm sürüyor. E¤er geçmifl-
ten ders ç›kar›lmazsa, bu düflmanl›klar›n yine “dostlu¤a” dönüflmeyece¤inin de
-ne yaz›k ki- hiçbir garantisi yok. Böylesi “dostluklar” bizden Irak olsun.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 563

CEZAEVİ
DİRENİŞLERİ Provokasyon korkusu PKK ve DHP tutsaklar›na
1
faflizmin Buca Katliam›’n› onaylat›yor

BUCA
D‹RENMEYENLER TESL‹M
OLMAYA MAHKUMDUR
Cezaevi Direniflleri 1- Buca Kitab› (Haziran Yay›nevi)
1995

Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK ve DHP tutsaklar› yapt›klar› aç›klamada


DHKP-C’ye sald›rmaktan da geri durmad›lar. Bu yüzden, yukar›daki ortak aç›k -
laman›n yan›nda DHKP-C tutsaklar› da bir aç›klama yapt›lar.

3
0 Eylül 1995 tarihli Özgür Politika Gazetesinde yay›nlanan ‹stanbul
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK ve DHP’li tutsaklar imzal› “Katliamla-
ra Aç›k Kap› B›rakmayal›m” bafll›kl› aç›klama faflizmin Buca Ceza-
evi’ndeki devrimci tutsaklar› katletmesinin, sorumlulu¤unu DHKP-C tutsaklar›n›n
bafle¤mez tutumlar›na yükler bir nitelikte. “Provokasyonlara aç›k kap› b›rakma-
yan, uyan›k ve politik yaklafl›m” ad›na Buca Cezaevi’nde direnifl destan› yara-
tan DHKP-C tutsaklar›n› üstü kapal› bir biçimde “provokatör” ilan ediyorlar.
“Provokasyon olur, katlediliriz” korkusuyla y›llard›r cezaevlerinde direnifl kaç-
k›nl›¤› yapan PKK tutsaklar› gelinen noktada direniflleri de, faflizmi k›flk›rtan
katliam zemini yaratan davran›fllar olarak kendince mahkum ediyor.
21 Eylül’de Buca Cezaevi’ne yönelik faflizmin planl› katliam sald›r›s› ne ilk-
ti ne de son. Devrimci mücadele boyutland›kça, devrimci savafl halk› kapsaya-
rak yayg›nlaflt›kça, karfl› devrimin sald›r›lar›n›n tükenmiflli¤in ifadesi olarak her
alanda azg›nlaflarak artaca¤› devrimin de¤iflmez yasalar›ndan biridir. Burada
bütün mesele direnerek ve savaflarak zafere yürümekte. Direnme ve savaflma
yerine; uzlaflmay› ve teslimiyeti seçenler özgürlü¤ü ve zaferi de kucaklayamaz-
lar. Karfl› devrimin azg›n sald›r›lar›na karfl› daha büyük bir kararl›l›k ve fliddet-
le cevap veremeyenler her alanda yenilmeye mahkumdurlar. PKK tutsaklar›n›n
mant›¤›na göre karfl› devrimin sald›r›lar›n› etkisizlefltirecek devrimci fliddetin
kendisini de “provokasyon” ilan etmek mümkündür.
Faflizm, y›llard›r devrimci tutsaklara sald›r›yor ve onlar› teslim almaya çal›-
fl›yor. Faflizmin DHKP-C savaflç›lar›na sald›rmas›, onlar› katletmesi, tüm tutsak-
lara ve halka vermek istedi¤i bir mesajd›: “Teslim olun”. Evet faflizm, devrimci-
lere ve halka “Teslim olun” diyor. O yüzden direnen, bafle¤meyen, teslim ol-
mayan özgür tutsaklar› katlediyor. Çünkü onlar›n gelene¤inde “Teslim olmak”
diye bir sözcük yok. Çünkü onlar direnerek savaflarak tüm halk kesimlerine za-
feri müjdeliyorlar.
PKK tutsaklar›n›n ö¤renemedi¤i ac› bir gerçek var. Teslim olmak belki pro-
vokasyonlar›n önüne geçebilir. Fakat faflizmin katliamlar› ve sald›r›lar› için pro-
vokasyon bahanesine gerek yok. Katliam faflizmin yaflam kayna¤›d›r. Teslim al-
mayla yetinmez ajanlaflt›rmak, hainlefltirmek için sald›rmaya, katletmeye de-
564 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Buca Direnifli’nin ruhunu kavramaktan uzak olan bu aç›klamaya cevap Sa¤malc›lar Ce -


zaevi’ndeki TKP(ML), T‹KB, TKP/ML, MLSPB, Ekim, DHKP-C ve Devrimci Yol Davas›
Tutsaklar›ndan geldi.

KATL‹AMLARA AÇIK KAPI


BIRAKMAMAK D‹RENMEKLE
MÜMKÜNDÜR
Bizler Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki devrimci tutsaklar olarak 30 Eylül 1995 tarihli Özgür
Politika gazetesindeki ‹stanbul Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK’li ve DHP’li tutsaklar›n
“Katliamlara Aç›k Kap› B›rakmayal›m” bafll›kl› aç›klamas›nda devletin Buca Cezaevi’ndeki
katliam›na devrimci tutsaklar›n uzlaflmaz direniflçi tav›rlar›n›n neden oldu¤unu ima eden
aç›klamaya zorunlu bir cevap verme ihtiyac›n› hissediyoruz.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK’li tutsaklar aç›klamalar›nda; “Türk sömürgeci faflizmi-
nin çözümsüzlü¤ünün derinleflti¤i her dönemde böylesi provokasyon ve sald›r›lar› uygu-
lamaya koydu¤unu”, “son süreçte bu çözümsüzlü¤ün daha da derinleflti¤ini ve özellikle
devrimci muhalefet güçlerinin birer rehine olarak tutuldu¤u cezaevlerine böyle bir süreç-
te sald›rabilece¤inin belli oldu¤unu” söyleyerek, faflizmin cezaevlerine yönelik katliam
sald›r›lar›na giriflece¤ini belirtiyor. Bu politika karfl›s›nda tüm devrimci tutsaklar›n birlik-
te, kararl› bir flekilde direnmeleri gerekti¤i çok aç›kken, Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK’li
tutsaklar aç›klamalar›nda “uyan›k ve politik yaklafl›m içinde olma” ad›na, direnmenin kat-
liamlara zemin haz›rlad›¤›n›, provokasyona neden oldu¤unu ima ederek uzlaflmay› öneri-
yorlar.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK’li tutsaklar, düflman›n, genelde, tüm emekçi kesimle-
re, özelde de devrimci mücadelenin bafle¤mez sürdürücüleri olan devrimci tutsaklara sal-
d›r›lar›n› tüm toplumu teslim almak ve susturmak amac›yla her geçen gün artt›rd›¤›n› gör-
mek durumundad›rlar. Faflist devlet Buca’da devrimci tutsaklar› katlederken, tüm topluma
“devlete baflkald›ran›n, direnenin bafl›n› ezeriz” mesaj›n› vermek istedi. Bugün iflçilerin,
memurlar›n grevleri ve di¤er emekçi kesimlerin direniflleriyle açmaz› iyice derinleflen ege-
men s›n›flar›n dayatmalar›na karfl› tüm emekçilerin ve devrimci güçlerin birlikte direnme-
leri zorunlu görevdir. Faflist devletin “teslim olun” dedi¤i yerde direnmemek “uyan›k ve
politik yaklafl›m” olamaz. Aksine bu sald›r›lar karfl›s›nda uyan›k ve politik yaklafl›m, dev-
rimci güçlerin birlikte daha güçlü direniflleri örgütlemeleridir.
Buca Cezaevi’nde faflist devletin katliam sald›r›s› karfl›s›nda teslim olmayan devrimci
tutsaklar, düflman›n politikalar›n› provokasyona gelmeme ad›na sessiz kalarak de¤il, kah-
ramanca direnerek ve flehitler vererek bofla ç›karm›flt›r.
Sa¤malc›lar cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n düflman›n sald›raca¤› belliyken “katliam-
lara gidecek provokasyonlara aç›k kap› b›rakmayan”, “uyan›k ve politik yaklafl›m” olarak
önerdikleri uzlaflma, faflist devletin “teslim olun” ça¤r›s›na sessiz kalmakt›r. Sald›r›n›n
devrimci tutsaklar› oda¤a koyarak, tüm toplumu hedefledi¤i sald›r›lar›n bundan sonra da
artarak sürece¤i gerçe¤i gözönüne al›nd›¤›nda, bu sald›r›lar›n bofla ç›kart›lmas› için, daha
Miliyetçilik Ç›kmaz› 565

güçlü direnifller örgütlemek zorunlulu¤u da anlafl›lacakt›r. Burada kazan›mlar› koruma


ad›na eylemsizli¤i savunmak teslimiyettir.
Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsaklar›, Buca Cezaevi kahraman direniflçilerinin, düflma-
n›n tüm toplumu hedefleyen bu sald›r›s›n› kendi alanlar›nda flehitler pahas›na parampar-
ça etmesini görmüyor. Bunun sonucu olarak Buca Cezaevi Direnifli’ni karalayan bir yak-
lafl›ma sürükleniyor.
Faflist devletin sald›r›lar›n›n nedenini, provokasyona zemin haz›rlayan direnifller ola-
rak gören Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK’li tutsaklar, aç›klamalar›nda, katliam›n sorumlu-
lu¤unu direnip teslim olmayan devrimci tutsaklara yüklüyor. Buca Cezaevi’ndeki destan-
s› direnifli provokasyon ilan ediyor.
Varolan haklar› yitirmemek için direnmemenin çare olmad›¤›, aksine, faflist devletin
tüm cezaevlerinde daha sistemli bir flekilde sald›r›lar›n› artt›rd›¤› ortadayken, Sa¤malc›lar
Cezaevi’ndeki PKK’li tutsaklar›n yapmas› gereken, direnifllerin karfl›s›nda de¤il, içinde yer
almakt›r. Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n kendi aç›klamalar›nda belirttikleri
“zaman, dönemin büyük görevleri üzerine yürüme, büyük amaçlar için gerekirse her fleyi-
ni çekincesiz ortaya koyma zaman›d›r” gerçe¤i kendilerini de ba¤layan bir durumdur.
PKK’li arkadafllar› söylediklerine uygun davranmaya davet ediyoruz. Aksi davran›fllar,
y›llarca kan, can pahas›na yarat›lan devrimci de¤erlere zarar verir.
vam eder.
“Provokasyona geliriz, katlediliriz” korkusuyla düflman›n hemen her türlü
dayatmas›n› kabul eden prati¤in bugün geldi¤i nokta direniflleri engelleme ça-
bas›d›r. Bugün baz› cezaevlerinde PKK’li tutsaklar›n direnen devrimci tutsakla-
ra karfl› tav›r al›fllar› sözkonusu. Özellikle Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tut-
saklar› hemen her direniflte özgür tutsaklar›n karfl›s›nda yeralmaktad›r. Düflman
keyfi arama dayat›r, hemen herkes buna karfl› tav›r al›r, Sa¤malc›lar Ceza-
evi’ndeki PKK tutsaklar› ‘‹ki de¤il on kez aransak da bizim için sorun de¤il’
der. Düflman devrimci tutsaklara sald›r›r, bu durumu protesto etmek için slo-
gan atmak, tav›r almak sözkonusudur: Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsak-
lar› “Tav›r al›rsak, slogan atarsak hepimize sald›r›rlar” der ve hiçbir eyleme ka-
t›lmaz. Özgür tutsaklar say›m vermeme eylemi gerçeklefltirir: düflman›n hiçbir
ko¤ufltan say›m almayaca¤› korkusuyla Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsak-
lar› düflman›n kap›s›na dayan›r. “Gelin bizim ko¤ufllardan say›m al›n” der. Ne
yaz›k ki, bu davran›fllar düflman›n gözleri önünde ve ona aç›ktan ifade edile-
rek, mesajlar verilerek yafland› ve yaflan›yor.
PKK tutsaklar› baz› cezaevlerinde özgür tutsaklar›n direniflleri sonucu rahat
çal›flma ortam›na sahip olurken, direnifl düflmanl›¤›na varan bu tür tav›rlardan
da vazgeçmiyorlar. Varolan haklar›n kaybedilece¤i korkusuyla düflman›n da-
yatmalar› karfl›s›nda direnmemeyi ve eylemsizli¤i tercih ediyorlar. Direnenleri
de düflman katliam›na zemin haz›rlamakla suçluyorlar.
Devrimci tutsaklar›n olmad›¤› baz› cezaevlerinde direnmemenin varolan
haklar› da kaybettirdi¤i gerçe¤ini görmek istemiyorlar. Örne¤in PKK tutsaklar›
d›fl›nda kimsenin bulunmad›¤› Diyarbak›r Cezaevi’nde 1994 y›l› sonlar›nda
düflman sald›rm›fl ve iki yurtsever tutsa¤› katletmifltir. Ortada hiçbir “provoka-
566 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tör” yokken düflman›n dayatmalar› karfl›s›nda radikal tav›r al›nmazken böyle


bir sald›r›y› Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n mant›klar›na göre
aç›klamak oldukça zor. Oysa durum apaç›k ortada: Düflman yapt›r›mlar› kabul
ettirmeyle ifli b›rakm›yor. ‹tirafç›l›¤›, ajanl›¤›, hainli¤i dayat›yor. Erzurum Ceza-
evi’ndeki itirafç›laflt›rma sald›r›lar› ortadad›r. Karfl›s›nda direnen bir güç olma-
yan faflizm yapt›r›mlar›n kabul edilmesiyle yetinmemifl, “Hain olacaks›n›z, iha-
net edeceksiniz” diyerek azg›nca sald›rmaya devam etmifltir.
PKK tutsaklar›n›n düflman sald›r›lar› karfl›s›ndaki yapt›r›mlar› kabul eden uz-
laflmac› tav›rlar›ndan örnekleri fazlas›yla mevcut. Bunlardan çarp›c› bir örne¤i
ifade etmek bu durumu daha anlafl›l›r k›lacakt›r. 1994 y›l› sonlar›. Düflman Di-
yarbak›r Cezaevi’ne sald›rm›fl ve bir yurtsever tutsa¤› katletmifltir. Ayn› gün
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki DHKP-C tutsaklar› olay› duyar duymaz tüm siyaset-
lere -öncelikle PKK’ye- katliama karfl› tav›r alma konusunda bir eylem progra-
m› önerirler. Say›m vermeme, koridor ve flebekede slogan atma, aileler vb. ka-
muoyunu birlikte harekete geçirerek katliamlar›n önünde set oluflturma içeri¤in-
de olan program karfl›s›nda Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar› yine her
zamanki gibi “böyle yaparsak buraya da sald›r›rlar, bizi de katlederler, fiili ta-
v›r almaya gerek yok, bas›n aç›klamas› yapar›z” diyerek devrimci tutsaklar›n
bu eylemlerini gerçeklefltirmemelerini istemifllerdir. DHKP-C tutsaklar› kendi ey-
lem programlar›n› kimi siyasi anlay›fllarla birlikte yaflama geçirip katliama kar-
fl› tav›r al›rken, Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar› ise kendi ko¤ufllar›n-
da att›klar› sloganla yetinmifllerdir. Daha sonras›nda yine bu davran›fl kadar il-
ginç olan geliflme ise, kendilerine ait gazetede, say›m vermeme eylemini PKK
tutsaklar›n›n gerçeklefltirdi¤i aç›klamas› yay›nlanm›fl ve DHKP-C tutsaklar›n›n
sözü bile edilmemifltir. Görünen o ki, kendi yay›n organlar› da PKK tutsaklar›-
n›n “uyan›k ve politik” yaklafl›m›n› kavrayamam›fl. Tam tersi, yavuz h›rs›z mi-
sali eylemi üstlenerek geliflmeleri çarp›tarak kamuoyuna sunmufllard›r. Bu tür
örnekleri ço¤altmak mümkün fakat gereksiz.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n kavramas› gereken bir di¤er
nokta kendilerinin de s›kça ifade etti¤i gibi direniflin zafere, teslimiyetin ihane-
te götürece¤idir. Düflman›n kendi iradesini dayatt›¤› noktada “uyan›kl›k ve po-
litiklik” ad›na uzlaflmak, teslim olmaya ve giderek ihanet yolunun aç›lmas›na
neden olur. Düflman iradesi karfl›s›nda her ne flart alt›nda olursa olsun devrim-
ci iradeyi daha kararl› bir flekilde koyman›n kazan›mlar› ortadad›r. ‹flte Buca
Cezaevi’ndeki destans› direnifl sonras› düflmana kabul ettirilen irade. Buca Ce-
zaevi’nde devrimciler bugün kendi iradelerinin üstün gelmesinin kazan›mlar›y-
la hareket ediyorlar. Oysa benzer katliam›n yafland›¤› Diyarbak›r Cezaevi’nde
hangi tutsa¤›n nereye sürgün edildi¤i bile aylarca ö¤renilemedi. Yurtsever tut-
saklar kaç›r›l›p itirafç›l›¤a zorland›. ‹flte iki farkl› davran›fl ve iki farkl› sonuç.
Buca Cezaevi’ndeki destans› direniflin en önemli yan› ise özgür tutsaklar›n “bi-
zi teslim alamazs›n›z, devrimcileri ve halk› teslim alamazs›n›z” mesaj›n› fafliz-
min surat›na çarparak, ülkemiz ve dünya halklar›na iletmesidir. PKK tutsaklar›
halklar›m›za hangi mesaj› iletmifltir? Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›
yaklafl›mlar›n›n sonuçlar›n› iyi düflünmelidirler.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›, katliamlara aç›k kap› b›rakma-
mak için direnmemeyi vaaz ederken, DHKP-C’ye sald›rmaktan da geri durmu-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 567

yor. “Cezaevlerini esas politika zemini olarak gören ve bütün taktiklerini de ce-
zaevlerinde bunun etraf›nda flekillendiren DHKP-C” diyerek DHKP-C’nin dev-
rimci prati¤ine sald›rmak onu karalamak direnenleri, savaflanlar› “provokatör”
ilan etmek Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n DHKP-C’nin savafl›
hangi alanlarda yükseltti¤ini görebilmeleri ve anlayabilmeleri için öncelikle
dar siyasi bak›fl aç›lar›ndan kurtulmalar› gerekir.
Katliam korkusu ve direnifl kaçk›nl›¤› Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsak-
lar›na Buca direnifli ile ilgili garip de¤erlendirmeler yapt›r›yor. Diyorlar ki,
“Asl›nda rejimin çözümsüzlü¤üne sol ad›na kendi politik çözümsüzlü¤ü ile
yan›t olma durumundan ç›kamad›. Buca Cezaevi’ndeki planlanm›fl provo-
kasyonu görüp bofla ç›karmak bir yana düflman›n istedi¤i zemin ve za-
manda ve istedi¤i biçimde karfl›lamas› da bunun son bir örne¤i oldu.” ‹fl-
te Buca’daki katliam›n ve destans› direniflin dar kafal›ca bir yorumu. Evet siya-
si iktidar tükenmiflli¤inden dolay› savunmas›z silahs›z devrimci tutsaklara sal-
d›r›yor. Direndikleri bafl e¤medikleri için de özellikle DHKP-C tutsaklar›na sal-
d›r›yor. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsaklar›n›n bu durumda önerdi¤i çözüm, di-
renmemek, uzlaflmak, düflman›n direnen tüm halk kesimlerine vermek istedi¤i
“Teslim olun, uzlafl›n” mesaj›na, çözüm ad›na önerilen yine düflman›n istedi¤i
gibi davranmak. Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n bu aç›klamas›
elindekini kaybetmemek için tav›r almama mant›¤›n›n geldi¤i noktay› ifade edi-
yor. Fakat gariptir yine ayn› aç›klamada “zaman dönemin büyük görevleri
üzerine yürüme büyük amaçlar için gerekirse her fleyini çekincesizce orta-
ya koyma zaman›d›r. Böylesi bir zamanda önlenebilecek provokasyon ve
katliamlara, kap›lar› aç›k tutmamak ise her devrimci hareketin unutama-
yaca¤› bir sorumluluktur” denilerek her fley birbirine kar›flt›r›l›yor. Direnme-
yi görev kabul etmeyenler her fleyini çekincesizce ortaya koyamazlar. Sa¤mal-
c›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar› hem “zaman›n büyük görevlerinden” hem
“herfleyini çekincesizce ortaya koyabilmekten” hem de bu ifade ettiklerinin tam
karfl›t› olarak provokasyon ve katliamlar› önlemek ad›na düflman›n iradesini
dayatt›¤›, teslim olmaya zorlad›¤› bir noktada, uzlaflmay›, teslim olmay› öneri-
yor. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsaklar› ya ne dedi¤ini bilmiyor ya da görünü-
flü kurtarmak için boylar›ndan büyük laflar ederek her fleyi birbirine kar›flt›r›-
yorlar.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n kavramak zorunda oldu¤u
baflka bir nokta ise var olan haklar› kaybetmemek için uzlaflma, direnmeme ta-
v›rlar›n›n tutsak kitlesini faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda duyars›zlaflt›rd›¤›d›r. Bu-
ca Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n içler ac›s› durumu buna ac› bir örnektir.
Düflman DHKP-C savaflç›lar›na azg›nca sald›rm›fl ve 3 yi¤it DHKP-C savaflç›s›-
n› katletmiflken DHKP-C savaflç›lar›n›n kald›¤› ko¤ufllarda bombalar patlarken,
yaral› tutsaklar kan revan içerisinde koridorda sürüklenirken Buca Ceza-
evi’ndeki PKK tutsaklar› “provokasyon olmas›n” korkusuyla slogan dahi atma-
yarak tüm bu olaylar› sessizce izlemifllerdir. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsak-
lar› da devrimci tutsaklar›n protesto eylemliliklerine kat›lmayarak baflka bir ta-
v›rs›zl›k örne¤i göstermifllerdir. Gözlerinin önünde süren katliama suskun kal-
mak k›l›n› bile k›p›rdatmadan sessizce izlemek sonras›nda da tav›r almaktan
568 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kaç›nmak kolay anlafl›l›r fleyler de¤il. Durum buyken Sa¤malc›lar Cezaevi PKK
tutsaklar›n›n “tüm insanl›¤›” sald›r›lara ve katliamlara karfl› duyarl› olmaya, he-
sap sormaya ça¤›rmas› samimiyetsizliktir. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsakla-
r› sözlerinin gere¤ini önce kendileri yerine getirmek zorundad›rlar. Sonra “tüm
insanl›¤a” ça¤r› yapabilirler ancak. Devrimci politika samimi ve dürüst davran-
may› gerektirir. PKK tutsaklar› bu suskunluklar›n› ve tav›rs›zl›klar›n› bir kenara
b›rakmak zorundad›r.
Zafere yürüyebilmek için, özgürleflebilmek için direnmek ve savaflmak zo-
runlu kofluldur. Karfl› devrimle, devrim güçleri aras›ndaki mücadele her alanda
her cephede iradelerin birbirine kabul ettirilmesi savafl›d›r. Düflman iradesine
boyun e¤mek onunla uzlaflmak teslimiyet ve ihanetle sonuçlan›r. Ancak direne-
rek ve savaflarak özgürleflilir. Bu mücadelenin her alan›n›n de¤iflmez yasas›d›r.
Düflman›n kendi iradesini dayatt›¤›, teslim olmaya zorlad›¤› noktada uzlafl-
mak, kaç›fl yollar› aramak yenilgiyi ve ihaneti getirir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 569

Kurtulufl
HALKLARIN KARDEfiL‹⁄‹YLE
OYNAMAYIN!

KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30

B
ir tarafta “kardefllik safsatas›” diye yaz›yor. Biz, halklar›n kardeflli¤ini
anlatmaya çal›fl›yoruz. Bir devrimcinin yurtseverlere karfl› halklar›n
kardeflli¤ini tan›tlamak zorunda kalmas› çarp›c› bir durumdur. Tarih
boyunca tersi olmufltur. Egemen s›n›flar düflmanl›¤› körüklemifltir, oligarfli düfl-
manl›¤› körüklemifltir, halklar›n kardeflli¤i bir yana, inkarla, imhayla egemen
ulus d›fl›ndakileri yoketmeye çal›flm›flt›r; devrimciler yurtseverler bunun karfl›s›n-
da halklar›n kardeflli¤ini savunmufltur.
fiimdi çok farkl› bir tablo ç›k›yor ortaya.
Oligarflinin böl-parçala-yönet politikas›na karfl› ideolojik bir kavga yürütü-
yoruz; bu do¤rultuda kitlelere seslenmeye çal›fl›yoruz. Ama bunun yan›nda,
halklar›n kardeflli¤ini bir de sola kan›tlamaya çal›fl›yoruz. O da tersinden ol-
mad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yor.
Kürt milliyetçili¤i, bir süredir ›srarla kardefllik söylemine karfl› ç›k›yor; bunun
bir safsata oldu¤unu söylüyor. Karfl› ç›kt›¤› nedir peki? Oligarflinin sahte kar-
defllik söylemleri olsa neyse. Ona karfl› ç›kar, ama halklar›n kendi gerçe¤ini de
ortaya koyars›n.
Hay›r, öyle yapm›yor. Oligarflinin “kardefllik” demagojisine karfl› ç›km›yor.
Anadolu’nun bir nesnelli¤i olan kardeflli¤in kendisine karfl› ç›k›yor.
Durum böyle olunca, oligarflinin kendi cephesinden yürüttü¤ü sahte “kar-
defllik” propagandas› daha genifl bir zemin yarat›lm›fl oluyor. Hat›rlayal›m flöy-
le bir; mesela birkaç y›l önce gazetelerde kontra kaynakl› “Kürtler Türkleri sö-
mürüyor” bafll›kl› haberler ç›kard›. MGK “Kürt” kelimesinin an›lmas›na izin ver-
miyordu. “Ne mozayi¤i ulan” diyordu baz›lar›.
Egemen s›n›flar›n o günkü ç›karlar›na uygun olan da buydu.
Bunlar düflmanl›k politikalar›yd›. Ama flimdi öyle bir zemin do¤du ki, tersi-
ne propagandaya geçti. Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylemleri karfl›s›n-
da, burjuva yazarlar, halk›n savunucusu rolüne soyunma imkan› buldular.
MGK Kürt ulusal mücadelesine karfl›, imha politikas›n› sürdürürken, ayn› za-
manda Kürt halk›n›, olabildi¤i kadar kazanma politikas›n› devreye soktu. Tabii
bu politikan›n içinde “kardefllik” propagandas›n› da yap›yor.
Aynen emperyalizm konusunda oldu¤u gibi yine çarp›k bir durum ç›k›yor
ortaya.
Ba¤›ms›zl›k için savaflanlar, yurtseverler, “Viva ‹talya” derken, faflistler
“Kahrolsun ‹talya, Kahrolsun Emperyalizm” slogan› at›yordu ya, flimdi de ç›-
570 Miliyetçilik Ç›kmaz›

karlar› halklar›n birli¤inden, kardeflli¤inden geçenler, halklar›n kardefl olmad›-


¤› yolunda fetvalar vermeye, Kürt-Türk çat›flmas›n›n teorisini yapmaya bafllar-
ken, oligarfli de tersinden bir propagandayla bu zemini de¤erlendirmeye çal›-
fl›yor. Oligarflinin “ayr›m gayr›m yoktur” söylemi iflte böyle ç›k›yor.
Milliyetçi çizgi hatalar›yla oligarfliye hem flovenizmi k›flk›rtma zemini, hem
de sahte kardefllik söylemini sürdürme zeminini sunmaktad›r.
Yanl›fl, halka yönelik eylemlerin karfl›-devrime hizmet etmesi iflte böyle ha-
yat bulmaktad›r.
Bu tablonun kendisi, bafll› bafl›na bir sorgulama konusudur. Kürt milliyetçi-
li¤inin “kardefllik safsatas›” söylemini, Anadolu halklar›n›n kardeflli¤ine karfl›
yürüttü¤ü propaganday›; Kürt Türk çat›flmas›na iliflkin kayna¤› belirsiz kan›ts›z
“öngörülerini” kayg›yla izliyoruz; ve uyar›yoruz; bu teori ve söylemlerde halk-
lar›m›z›n ç›kar› yoktur. Bu teori ve söylemler, kimseyi olumlu bir noktaya götür-
mez.
PKK Baflkanl›k Konseyi’nin en son aç›klamas›nda flu söyleniyor:
“TC, Baflkan Apo’nun oluflturdu¤u çözüm flans›n› do¤ru de¤erlendir-
mez ve ulusal önderimiz flahs›nda Kürt ulusal iradesini imhaya yönelirse,
bu durum onlarca y›l sürecek bir Türk-Kürt düflmanl›¤›n›n geliflmesine.
neden olacakt›r.”
Cümlede bir mant›k hatas› var.
TC imhaya yönelirse, Türk-Kürt düflmanl›¤› geliflir, deniliyor.
TC imhaya yönelirse, bunun mant›ki sonucu TC’ye karfl› düflmanl›¤›n büyü-
mesidir; “Türk”lere karfl› de¤il.
Mant›k sakatt›r. Örne¤in, TC böyle bir fley yaparsa, oligarfli hesap vermek-
ten kurtulamaz demiyor da, Türk-Kürt çat›flmas›ndan sözediyor.
Bu teoriler niçin yap›l›yor, “kardefllik safsatas›” söylemlerinden ne umulu-
yor, anlamak mümkün de¤il. Oligarflinin milliyetçili¤i, flovenizmi gelifltirmesi,
kendi taban›n› geniflletme amaçl›d›r. Kürt milliyetçili¤i de kendi kitle taban›n›n
geniflletmek için bu teoriyi gelifltiriyorsa yanl›fl yap›yor.
Halklar aras›nda gerginlikler, kemikleflme yarat›l›rsa, ulusal temelde genifl-
lenebilir de elbette. Ama bu nereye götürür, sonucu ne olur, nereye kadar gi-
der? Bunu herkes iyi hesap etmeli.
BÖLÜM 7

SOL ‹Ç‹ fi‹DDET


ve
PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 573

KÜRDİSTAN’DA
OLİGARŞİNİN KÜRD‹STAN’DA OL‹GARfi‹N‹N
TERÖRÜ VE
KÜRT
TERÖRÜ VE KÜRT M‹LL‹YETÇ‹LER‹
MİLLİYETÇİLERİ

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Mart 1980
Say› 1

S
›k›yönetimle birlikte Kürdistan’da bask› ve devlet terörü artmaya bafl-
lad›. Bu bask› ve terör devrimci mücadelenin oldu¤u her yerde zaten
vard›. 14 Ekim seçimlerinden sonra h›z› art›rarak sürmeye bafllad›.
Bafllang›çta Diyarbak›r gibi Kürt milliyetçilerinin yo¤un oldu¤u yerlerde s›k›yö-
netimin varl›¤› ile yoklu¤u tart›fl›l›r bir olayd›. Çünkü bu gibi yerlerde devrimci
mücadeleden bahsetmenin imkan› da yoktu. Sivil faflistlerin olmay›fl› da buna
eklenince rahatlar›na diyecek yoktu. Sivil ve resmi faflistlerin bulundu¤u yerler-
de ise devrimci mücadelenin varl›¤› bu siyasetleri, kendilerinin bulundu¤u yer-
ler d›fl›ndaki yerleri Kürdistan d›fl› ilan etmelere kadar vard›rd›lar. Orada olan-
lar› ise “Türk Solu” ad›yla adland›r›p, iflin kolay›na kaçman›n yolunu bulan bu
pasifist milliyetçiler pasifistliklerini gizleyeceklerini san›yorlar. Pasifistliklerine
teorik gerekçeler de bulmufllar. Anti-sömürgecilik tespiti yapan siyasetler “Kürt
Solu”, yapmayanlar ise “Türk Solu”nu temsil ederler. Ne kadar çok anti-sömür-
gecilikten bahsedersen o kadar çok ulusal meseleyi savunan olursun. Sanki
Marksistlerin milli mesele konusunda diyecekleri fley yokmufl gibi. Hayat›n ken-
disi ise hiçte böyle olmad›¤›n› göstermifltir. Halen de göstermektedir. ‹flte Kah-
ramanmarafl soyk›r›m›n› protesto kampanyas› bunun en güzel örne¤i. Bir sürü
Kürt milliyetçisi siyasetlerin yapt›klar› ortada. Bu siyasetler “provokasyona ge-
liriz, Kürdistan’› haritadan silerler” teraneleri ad› alt›nda hiç bir fley yapmama-
y› ye¤lediler. Bir fleyler yapmak isteyeni de güçlü olduklar› yerlerde engelleme-
ye çal›flt›lar. Bu nas›l ifltir ki, hem Kürt ulusunu en çok kendinin savundu¤unu
söyleyeceksin, hem de en mütevaz› protesto biçimini bile yapmayacaks›n. ‹lk
bak›flta çeliflkili gibi görünmesine ra¤men, bu duruma hiçte susmamak gerek,
bu pasifist milliyetçilerden baflkas› da beklenemezdi zaten. Onlara göre Ma-
rafl’ta katledilenler Türk’tü, o da onlar› ilgilendirmezdi! Kendi milliyetçi siyaset-
lerinden tek tük adamlar› vuruluyorsa onlar› anmak yeterli. Baflta demifltik ya
kendi siyasetlerinin oldu¤u yerler d›fl›ndakiler Kürdistan de¤ilmifl. Ne diye bir
de kalk›p Marafl’› protesto edecekmifl. Do¤rusu ya milliyetçili¤in böylesi de gö-
rülmemifl, faflist AP hükümetinin kurulmas›yla bask› ve terörün artmas› milliyet-
çileri flaflk›na çevirdi. Daha evvel derneklerinde oldukça rahat olanlar, rahat-
s›z olmaya bafllad›lar. Rahats›zl›¤›n ucu onlara kadar dayanm›flt›. Sanki iflken-
ce yaln›z onlara yap›l›yormufl gibi feryatlar bafllad›. Asl›nda y›llard›r iflkence
yap›l›yor, y›llard›r iflkencelerde devrimciler öldürülüyor. Bir kez milliyetçi olma-
ya duras›n, dünya onun çizdi¤i milliyetçi s›n›rlar içinde döner durur. Milli me-
574 Miliyetçilik Ç›kmaz›

selenin, kararl› savunucular› devrimci proletaryadan baflkas› olmayaca¤› aç›k,


hem dünya prati¤i hem de ülkemiz prati¤i bunu göstermifltir.
Devrimci Sol olarak biz ne yapt›k Kürdistan’da. Biz de çok fley yapt›¤›m›z›
iddia edemeyiz. Kürdistan’da çözülmesi gereken sorunlar bizi bekliyor. Yap-
mam›z gerekenler bizi bekliyor. Neler yapabiliriz. Genel yapabilece¤imiz fley-
lerle birlikte iç ulusal bask›ya karfl› mücadele vermek zorunday›z. Yani k›saca
milli bask›n›n her türlü tezahürüne karfl› ç›kmak gerekir. Bunlar neler olabilir.
Kürt ulusunun kendi dilini kullanamamas›, ordunun Kürdistan’da yapt›¤› tat-
bikatlara karfl› ç›k›lmas›, geçmiflte hakl› olan mücadelelerini genç arkadafllara
aktarma, milliyetçilerin gerçek yüzlerini a盤a ç›karma, her türlü flovenizme
karfl› mücadele vs. milli bask›n›n her biçimine karfl› ç›k›lmad›kça Kürdistan’da
örgütlemeyi sa¤lamak olanaks›zd›r.
KÜRD‹STAN’DA DEVR‹MC‹ ÖRGÜTLENMEY‹ GEL‹fiT‹REL‹M!
KAHROLSUN OL‹GARfi‹N‹N M‹LL‹ BASKI POL‹T‹KASI!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 575

SOL İÇİ ÇATIŞMA


VEYA SOL ‹Ç‹ ÇATIfiMA VEYA
DEVRİMCİ
YOL’UN
DEVR‹MC‹ YOL’UN SALDIRGANLI⁄I
SALDIRGANLIĞI

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1980
Say› 3

F
aflizmin kitle katliamlar›na yönelik planlar›n› uygulad›¤› bir dönemde,
ne yaz›k ki genel olarak sol “cephe” tam bir da¤›n›kl›k içindedir. En
çok ihtiyaç duyulan “birlik” ise sadece dergi sayfalar›nda kalan bir
sözcükten baflka fonksiyon kazanmam›fl durumdad›r. Böylesine da¤›n›kl›¤›n so-
nuçlar› ise birçok yönden anti-faflist mücadele için tehlikeler içermektedir. Oli-
garfli, yalan ve demagojiye dayanan yay›nlar› vas›tas›yla, sol hareketin da¤›-
n›kl›¤›n› gerici propaganda için bir malzeme olarak kullan›yor. Halk›n baz› ke-
simleri ise, gerek bu propagandan›n etkisinde kalarak, gerekse de, -böylesine
bir da¤›n›kl›¤›n kaç›n›lmaz bir sonucu olarak- önder bir savaflan parti göreme-
di¤i için karamsar ve karars›zl›k içinde bekliyor. Özellikle CHP’nin art›k
“umut” olmad›¤›n› gören genifl halk y›¤›nlar›, sol gruplara bak›nca, ya ehveni
fler mant›¤›yla yeniden oligarflinin partilerine yöneliyor, ya da karamsarlafl›-
yor.
Böylesine bir durum söz konusu iken, sol gruplar›n kendi aralar›ndaki çat›fl-
malara girmesi ise, mevcut olumsuzluklar›n üzerine tuz biber ekiyor. Sol içi ça-
t›flmalar, oligarflinin gerici propagandas›na malzeme sa¤larken, genifl halk kit-
lelerinin Sol’a yönelimini de olumsuz yönde etkiliyor. Hatta baz› bölgelerde -
Tunceli gibi- halk, sol gruplardan “nefret” eder hale gelmifltir.
Kürdistan’daki sol içi çat›flmalar oligarfliye karfl› mücadeleden daha fliddet-
li bir düzeye ve düflmanl›¤a ulaflabilmifltir. KUK-PKK, PKK-UDG, PKK-HK aras›n-
daki çat›flmalardan onlarca devrimci hayat›n› kaybetmifltir, da¤larda uzun
menzilli otomatik tüfeklerle çat›fl›lm›flt›r. PKK (yani Apocular) çat›flmalara bafl-
larken “fliddet yoluyla hakimiyet” kuraca¤›n› heves etmekteydi, ideolojik müca-
deleye itibar etmiyordu. Sonuç ne olmufltur? PKK özelefltiri vermek zorunlulu¤u
duymufltur. Ak›t›lan devrimci kan›, halk›n nefreti, oligarflinin hiç yoktan kazan-
c› pahas›na bir özelefltiri! Bu deneyin tüm devrimci gruplara ders olmas› gere-
kirken sol içi çat›flmalardan hala “deney” bekleyen gruplar yok de¤ildir.
TKP ve Devrimci Yol PKK’n›n tecrübesini yaflamak istemektedirler.
576 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Dersim Sol ‹çi Çat›flmay› Mahkum Ediyor

NAMLULAR HALKA, DEVR‹MC‹LERE


DE⁄‹L DÜfiMANA YÖNELMEL‹D‹R
DERSİM SOL İÇİ
ÇATIŞMAYI
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
MAHKUM EDİYOR
16 Ekim 1993
Say›: 67

S
on günlerde, Dersim’deki geliflmeler ve PKK’n›n Dersim Eyalet Komu-
tanl›¤› ad›na pefl pefle yapt›¤› aç›klamalar ve eylemler tüm dikkatleri
bu bölgenin üzerine çekti. Durumdan faydalanmak isteyece¤i aç›k
olan devlet kadar, Türkiye devrimci ve demokrat kamuoyu da bu bölgedeki ge-
liflmeleri izliyor.

Önce Devrimci-Demokrat Ö¤retmenler Hedef Oluyor


Mefleyolu Köyü’nde 22 Haziran akflam› biri E⁄‹T-SEN üyesi iki ö¤retmen öl-
dürüldü. Kontrgerillan›n devrimci-yurtsever olarak bilinen ö¤retmenlere yönelik
sald›r›lar› oldu¤u biliniyordu. Bu nedenle ö¤retmenlerin kontrgerilla taraf›ndan
öldürülmüfl oldu¤unu düflünen E⁄‹T-SEN Dersim flubesi, ö¤retmenlerin cenaze-
sine sahip ç›kt›. Ve tören yaparak kald›rd›.
Ancak Gerçek dergisinin 15. say›s›nda PKK Dersim Eyalet Komutan› Dr. Ba-
ran’la yap›lan röportajda, kamuoyu flaflk›nl›k içinde ö¤retmenlerin PKK taraf›n-
dan “cezaland›r›ld›¤›”n› ö¤rendi. Dr. Baran E⁄‹T-SEN’in ö¤retmenlerin cena-
zesine sahip ç›k›fl›n› da sert bir dille elefltiriyor ve bunu art niyetli bir yaklafl›m
olarak gördü¤ünü söylüyordu.
Dersim’de gerginlik yaratan bu aç›klama, asl›nda daha sonraki geliflmele-
rin de habercisi oldu.
Bunu izleyen günlerde Ekim 1993 tarihli ve PKK Dersim Eyaleti Ana Karar-
gah Komutanl›¤› imzal› bir bildiriyle bir dizi “yasaklama” karar› aç›kland›.
Burjuva gazetelerin okunmamas›ndan TV izlenmemesine kadar pek çok “tali-
mat”›n yer ald›¤› bu bildiride ö¤retmenlere yönelik olarak da flunlar belirtili-
yordu.
“... 7- Sömürgeci asimilasyon kurumlar›ndan olan tüm okullar kapat›-
lacak. Buralarda görev yap›lmayacakt›r.
8- Tüm ö¤retmenler derhal görevlerini b›rakacaklard›r...”
Bu kararlar›n aç›klanmas›n›n hemen ard›ndan Ovac›k’ta görev yapan iki
ö¤retmen 4 Ekim günü kaç›r›ld› ve öldürüldü. ‹ki ö¤retmenin ölümünden iki gün
sonra da bu kez Pertek-Pirinçli ‹lkö¤retim lojman› bas›ld›. Ve dört ö¤retmen öl-
dürüldü, bir ö¤retmen de yaraland›. Eylemlerin kimisi üstlenilmedi. Ancak ba-
s›nda ve halk aras›nda PKK’n›n yapt›¤› yaz›l›p söylendi. PKK tekzip etmedi. Bu
geliflmeler ö¤retmenler aras›nda flaflk›nl›k ve tepkilere yol açt›.
TC’nin asimilasyon amaçl› e¤itimini bofla ç›karma do¤rultusundaki amaca
kimse itiraz etmezken, bu amaca ulaflmak için, sanki asimilasyonun tek sorum-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 577

lusu ö¤retmenlermifl gibi, ilk baflta ö¤retmenlerin hedef al›nmas›n› onaylayan


yoktu. Ve üstelik, öldürülen ö¤retmenlerden baz›lar› halk içinde sevilen, de-
mokrat, yurtsever olarak bilinen insanlard›.
Köylerde görev yapan ö¤retmenler görevlerini b›rak›rlarken, merkezdeki
ö¤retmenler toplu istifa girifliminde bulundular. Bu giriflimler Valilik ve Milli E¤i-
tim Müdürlü¤ü taraf›ndan kabul edilmedi. 11 Ekim’de Dersim merkezde ilk, or-
taokul ve liselerde görevli ö¤retmenler derslere girmediler. Valilik E¤it-Sen flu-
be baflkan› ve alt› ö¤retmeni a盤a ald›. Ancak Dersim’de olaylar ö¤retmenler-
le de s›n›rl› kalmad›.

Geliflmeler Sol ‹çi Çat›flmaya Dönüflüyor


30 Eylül tarihinde Tekoflina Sosyalist’ten Kamer Özkan vuruldu. PKK ad›na
eylemi üstlenen aç›klamada Tekoflina Sosyalist’in M‹T’in yönlendirdi¤i bir örgüt
oldu¤u, Özkan’›n da halka karfl› pek çok suç iflleyen resmi bir M‹T üyesi oldu-
¤u için “cezaland›r›ld›¤›” aç›kland›.
Bir süre sonra Pertek’e ba¤l› Gülbahçe Köyü’nden dört kifli, Ovac›k Ifl›kve-
ren köyünden alt› kifli ve Burnak Köyü’nde dört kifli zorla kaç›r›ld›. Kaç›r›lanlar
aras›ndan kurtularak geri dönen bir kiflinin ifadesine göre kaç›r›lanlar›n hepsi
TKP-ML taraftar› insanlard›. Ve PKK gerillalar› taraf›ndan kaç›r›lm›fllard›. PKK
ile TKP-ML aras›ndaki iliflkilerin gerginleflmesi de bu kaç›r›lmalar›n öncesine
uzan›yor. Bir süre önce da¤›t›lan ve PKK elefltirisini de içeren TKP-ML MK-AK
imzal› bildiri üzerine bölgedeki PKK gerillalar› T‹KKO’lulara “özelefltiri verilme-
lidir. Yoksa sizi ezip geçeriz” uyar›s›nda bulunmufllard›.

Dört TDKP’linin Öldürülmesiyle Sonuçlanan PKK Sald›r›s›


Son olarak 9 Ekim’de PKK taraf›ndan Hozat ilçesi Tavuklu Köyü’nde bulu-
nan 10 kiflilik bir TDKP grubuna sald›r›ld›. Sald›r›da TDKP’lilerden 4’ü ölürken,
ikisi a¤›r dört kifli yaraland›. (Yaral›lar›n durumuna, nerede oldu¤una iliflkin ke-
sinleflmifl bilgiler elde edilemiyor.) TDKP-MK imzas›yla 13 Ekim’de yay›nlanan
bildiride sald›r› bir katliam olarak nitelenerek fliddetle k›nan›yor ve “Partimiz
ve Kürdistan örgütümüz (...) PKK’n›n sürüklemek istedi¤i çat›flmalara,
(...) karfl›l›kl› misillemelere girmeyecektir.” vurgusu yap›l›yordu. Bildiride
PKK’n›n eylemi “yürütülen yol, izlenilen çizgi ve halka ve onun en kararl›
savunucusu Kürdistan örgütümüze karfl› yap›lan sald›r›, despotik Kürt
burjuvazisinin, politikas›n›n bir ifadesidir.” sözleriyle yorumlan›yordu.
Olay kamuoyuna, önce KURD-HA taraf›ndan duyuruldu. Buna göre, ARGK
Ana Karargah Komutanl›¤› “TDKP’lilerin belediye baflkan›na sahip ç›karak
bir gerilla birli¤imize sald›rd›lar. Sald›r›lar üzerine bafllayan çat›flmada 8
kiflilik TDKP grubundan 6 kifli öldü, ikisi de sa¤ olarak gerillalar›m›z›n
eline esir düflüyor.” aç›klamas›n› yapt›ktan sonra, böylesi bir çat›flmay› iste-
mediklerini ancak birliklerin zorunlu kald›¤› için kendilerini savunduklar›n› be-
lirtiyordu.
Ancak daha sonra elimize geçen Ekim ‘93 Dersim Eyaleti Askeri Konseyi
imzal› bildiride ise olay›n geliflimi daha farkl› aç›klan›yordu. “HK, mücadele-
mizin Dersim’de kök salmas›yla devreye sokulan provokatif bir güçtür.
578 Miliyetçilik Ç›kmaz›

(...) Halk›m›za ve partimize karfl› komploculuktan vazgeçmeleri konusun-


da defalarca uyar›lar yap›ld›. Bu yönlü ›srarl› uyar›lar›m›za ra¤men bu
karfl›-devrimci çabalar›ndan vazgeçmeyince 9 Eylül günü bir birli¤imiz
taraf›ndan tutuklanmak ve gerekçeler kendilerine aktar›lmak istendi. An-
cak bu ça¤r›m›za uymayan HK’lilere atefl edilmek zorunda kal›nd›. Karfl›-
devrimci güçten 6 kifli ölürken iki kifli de esir al›nm›flt›r.” Eylemi aç›klamak-
ta bir zorlama oldu¤u aç›kt›. Öte yandan ise bildiride dile getirilen “çat›fl-
ma”n›n bu noktada kalmayaca¤›n› ortaya koyuyordu. Bildiride HK aç›kça
“karfl› devrimci bir güç” olarak ilan ediliyordu. Ve HK’nin “PKK’ya karfl›” ne
tür komplolar yapt›¤› gibi bir “gerekçe” aç›klamaya gerek görülmemiflti.

Kamuoyu Dersim’den Haberdar Ama Dersim...


Tüm bu geliflmeler olurken devrimci-demokrat kamuoyu tüm dikkatlerini Der-
sim’e yöneltmiflken, Dersimliler kendi d›fllar›nda olan biteni ö¤renme olanakla-
r›ndan yoksunlar. Çünkü Dersim’de hiçbir gazete bayii gazete satm›yor.
PKK’n›n son birkaç ay içindeki gazete bayilerine yönelik “Gündem satt›r›lm›-
yorsa, hiçbir gazete, dergi satmayacaks›n›z, sosyalist bas›n da dahil” biçimin-
deki tehditlerinden bu yana, gazete bayileri bir “protesto” tavr› olarak hiçbir
yay›n organ›n› satm›yorlar. Sonuçta sosyalist bas›n bugün Dersimlilere ulafla-
m›yor.
Bu arada sosyalist bas›na yönelik bir baflka geliflme de Özgür Gelecek mu-
habiri Ferhat Eren’in PKK’l›lar taraf›ndan “Özgür Gelecek’te muhabirlik yap-
mayacaks›n” denilerek tehdit edilmesiydi. Ferhat Eren’in PKK’l›lar taraf›ndan
kaç›r›ld›¤› ve “muhabirli¤i b›rakt›m” demesi üzerine b›rak›ld›¤› da yap›lan
aç›klamalar aras›nda yer ald›.

PKK’y› Protesto Eylemleri


Bugüne kadar PKK’ya yönelik “protesto”lara genellikle asker, polis cenaze-
lerinde, sivil faflistlerin örgütledi¤i gösterilerde rastlanabiliyordu. Ancak faflist-
lerden, sivil polislerden, lümpenlerden oluflan bir güruh söz konusuydu, hepsin-
de. Oysa bu kez durum farkl›yd›, protestolara kat›lanlar Dersim’in devrimci de-
mokrat insanlar›yd›.
Yurtsever hareketin Dersim’de zorla savaflç› almas›, zorunlu vergilendirme
yapmas›, halktan kopuk halk› e¤itmeyen yasaklay›c› kararlar almas›, öteden
beri belli bir tepkinin birikmesine yol açm›flt›. Ö¤retmenlerin arkas›ndan dört
TDKP militan›n›n öldürülmesi bu tepkiyi daha da büyüttü. Ve ilk kez Dersim’de
PKK’y› protesto eden bir kitlesel eylemlili¤e dönüfltü.
Ovac›k’ta 11 Ekim’de bir yürüyüfl yapan 500-600 kiflilik bir halk toplulu¤u,
protestolar›n› “Halklar Kardefltir”, “Ö¤retmen Katliam›na Son” gibi sloganlar-
la dile getirdiler. Ovac›k Karakolu yürüyüfle önce müdahale etmedi. Ovac›k
Karakolu Komutan›, PKK’n›n protesto ediliyor olmas›n› oradaki kitleye karfl› kul-
lanarak “Yürüyüfle kat›lma iste¤i” belirtti. Kitle taraf›ndan bu giriflim an›nda
reddedildi. Bundan sonra helikopter ve panzerlerle yürüyüfle müdahale edildi.
Yürüyüfl saat 10.00 s›ralar›nda sona erdi.
Hozat’ta ise 9 Ekim günü yaklafl›k 2000 kiflilik bir halk toplulu¤u PKK’n›n
Miliyetçilik Ç›kmaz› 579

yanl›fl eylemlerini protesto ve cenazeleri sahiplenme amaçl› bir yürüyüfl yapt›.


Yürüyüflte “Kahrolsun Faflizm Yaflas›n Mücadelemiz”, “Halk›z Hakl›y›z Kaza-
naca¤›z” gibi sloganlar at›ld›. Devrimci Sol Güçler Hozat’taki cenaze töreni-
ne, düflmana propaganda malzemesi vermemek amac›yla PKK aleyhine slo-
gan at›lmamas› gere¤ini belirterek flartl› kat›ld›lar. ‹brahim D›flkaya ve Hidayet
Dumru bu yürüyüflle birlikte Hozat’ta topra¤a verildi. Hozatl› analar gelenekle-
rini yaflatarak mezarlar›n bafl›nda a¤›tlar yakt›lar. Mezar bafl›na gelen ö¤ren-
ciler ve halk burada sayg› durufluyla bafllatt›klar› bir anma yapt›lar. Anmada-
ki konuflmalarda “devrimcinin devrimciyi katletmesini” k›nad›klar›n›, “olay›n
flaflk›nl›¤›n› ve üzüntüsünü halen yaflad›klar›n› ve bir aç›klama yap›lma-
s› gerekti¤ini” belirttiler. Anma boyunca slogan at›lmad›. Bunun nedeni sorul-
du¤unda verdikleri yan›t onlar›n duyarl›l›klar›n› yans›t›yordu: “Oligarfli ve em-
peryalistler devrimcilerin birbirini k›rmas›n› ve halk›n da devrimcilere
karfl› ayaklanmas›n› istiyor. Biz bu provokasyonlara gelmeyece¤iz. Evet
PKK’n›n bu eylemlili¤ini k›n›yoruz. Taktikleri (zorla vergilendirme, ev
yakma, zorunlu askerlik, e¤itimcilerin öldürülmesi) devrimci bir hareke-
tin yapmas› bizleri flafl›rt›yor. Ama yine de slogan atmad›k. Böyle bir du-
rum devlet güçlerini sevindirecektir. Cenazeleri sahiplendik, çünkü onlar
flehitlerimizdir. Yunus Aydar’›n cenazesi Pertek Koçp›nar Köyü’nde, Düzgün
Çakmak’›n cenazesi ise Hozat’›n Kilise Köyü’nde kald›r›ld›.
Ovac›k, Hozat ve Mazgirt’te PKK’y› k›namak amac›yla esnaf kepenk kapat-
t›. 12 Ekim’de Dersim merkezinde de ayn› amaçla kepenk kapatma eylemi ger-
çekleflti. Pertek Lisesi ö¤rencileri de PKK gerillalar› taraf›ndan TDKP’lilere yö-
neltilen sald›r›y› ve 6 ö¤retmenin vurulmas›n› protesto etmek için okulu boykot
ederek, flehir merkezinde bir yürüyüfl yapt›lar.
Bu tepkilerin hemen arkas›ndan PKK Dersim Eyaleti Askeri Konseyi imzal›
Ekim 1993 tarihli bir bildiri daha yay›nlad›. Bildiride;
“fiunu tekrardan hat›rlatal›m. ‹znimiz ve onay›m›z d›fl›nda kepenk ka-
patmak suçtur. Ve bu suça bulaflanlar cezalar›n› çekeceklerdir. Hangi ge-
rekçe ile olursa olsun kontak ve kepenklerini kapatanlar›n tümünü biliyor
ve elebafllar›n› tan›yoruz. Bunlar en sert flekilde cezaland›r›lacakt›r.” de-
nildi. Böylece PKK, kendi d›fl›ndaki her türlü siyasi faaliyeti güç dayatarak ya-
saklad›¤›n› ilan etti.
PKK bildirisinde provokatör ilan edilerek “Halk›m›z›n gazab›ndan kurtula-
mayacaklard›r” denilen ve isimleri say›lan kiflilerden H›d›r Gönüldar’›n Gerçek
dergisi muhabiri, Kemal Özer ve Hüseyin Aygün’ün de ayn› derginin okurlar›
oldu¤u ö¤renildi.
Ayn› günlerde bu geliflmelere iliflkin ERNK Avrupa örgütü imzal› bir aç›kla-
ma yap›ld›. Ö¤retmenlerin öldürülmesi konusunda “sanki ö¤retmenlere karfl›
bir tavr›m›z varm›fl biçimindeki düflman propagandas› da temelsiz ve ya-
land›r (...) Ne E⁄‹T-SEN isimli ö¤retmen kuruluflu ne de ilerici ö¤retmen-
lerle bir sorunumuz vard›r. Ama devletin maafll› ajan› konumundaki biri
cezaland›r›ld›¤›nda bunu çarp›tmak da kimseye yarar getirmez.” denilen
aç›klamada, devrimci örgütlere iliflkin olarak da “Bizim ne TDKP ne de bafl-
ka bir sol örgüte karfl› özel bir tavr›m›z yoktur.” denilerek, hiçbir sol örgüt-
580 Miliyetçilik Ç›kmaz›

le çat›flma ya da onlar› karfl›lar›na alma, susturma gibi bir politikalar›n›n olma-


d›¤› kaydedildi.
Dersim’deki sorunlar ne böyle olan biten her fleyi, devrimci öldürmeleri, hal-
ka yönelik bask›lar› yok sayan, sureti haktan görünen aç›klamalarla ne de “iz-
nimiz d›fl›nda flunu bunu yapmak yasakt›r” türünde güç dayatarak çözülür.
Dersim halk› sol içi çat›flma istemiyor.
Dersim, kucak açt›¤›, destekledi¤i devrimci, yurtsever hareketlerden bu so-
rumlulu¤u bekliyor.

Kamer Özkan Neden Vuruldu?


Dersim’de sol gruplar aras›ndaki iliflkileri, esas olarak da yurtsever hareket-
le iliflkileri olumsuz bir sürece sokan, halk›n PKK’ya yönelik protestolar›na yol
açan geliflmelerin bir basama¤› da Tekoflina Sosyalist üyesi Kamer Özkan’›n
öldürülmesiydi.
Kamer Özkan, 30 Eylül’de Dersim’in köylerinden Gömemifl’e gelen PKK ge-
rillalar› taraf›ndan evinden ç›kart›l›p, yar›m saat kadar konuflulduktan sonra öl-
dürüldü. Eylemi Ekim 1993 tarihli bir bildiriyle üstlenen “PKK Dersim Eyaleti
Askeri Komite” eylemin gerekçelerini flöyle aç›kl›yordu: “Kamer Özkan M‹T
taraf›ndan kurulan, yönlendirilen ve tamamen M‹T örgütlenmesi olan Te-
koflin adl› örgüt içinde yer al›p, yönlendirmekle, vatana ve halka ihanet
suçu ifllemifltir.”
Tekoflina Sosyalist ise 4 Ekim tarihli bildirisinde Kamer Özkan’›n öldürülme-
sinin alt›nda “önemli siyasi ve ideolojik gerçekler” oldu¤unu belirterek flu aç›k-
lamada bulundu: “Kamer yoldafl›n bölgede askeri çal›flmalar› organize ede-
cek bir kifli oldu¤unu bilen PKK, onu ortadan kald›r›p devrimci sosyalist
hareketlerin geliflmesini engellemeye çal›flm›flt›r.”
Pek çok devrimci-demokrat siyasi hareket bu iddialar aras›nda Kamer Öz-
kan’›n kiflili¤i özelinde bir fley söyleyebilecek durumda de¤il kuflkusuz. Ancak
bu noktada bir fley söylemek de gerekmiyor. Çünkü ajan, iflbirlikçi nitelemele-
ri bu olay özelinde hiçbir fley ifade etmemektedir. PKK’n›n bir yandan Tekofli-
na Sosyalist’le cephe kurma çal›flmalar› içindeyken, di¤er yandan ayn› grubu
“M‹T örgütlenmesi” olarak nitelendirmesinin Kamer Özkan’›n öldürülmesini bu
zeminde hakl› göstermeye çal›flmas›n›n hiçbir siyasi tutarl›l›¤› yoktur.
En basitinden Tekoflina Sosyalist UKC çal›flmalar›na girdi¤i PKK bu faaliye-
ti onlarla paylaflt›¤› s›rada, onlar›n “M‹T taraf›ndan kuruldu¤unu, yönlendirildi-
¤ini” bilmiyor muydu? “Biliyorsa” buna ra¤men birlik olunmas› hangi noktada-
ki bir pragmatizmin ürünüdür? Ya da böyle bir fley söz konusu de¤ilse, “öldür-
menin” aç›klamas› nedir?
Gerçeklefltirilen “cezaland›rma” her fleyden önce böyle bir siyasi tutarl›l›k
zeminine oturmad›¤›, grup ve kifli düzeyinde “ajan ve iflbirlikçi” denilip geçifl-
tirilmeye çal›fl›ld›¤› noktada, bunun devrimciler taraf›ndan “hakl›” görülmesi
mümkün de¤ildir. PKK, halk saflar›nda gördü¤ü bir grubu, kendisi için bir “en-
gel” olarak gördü¤ü anda ajan, M‹T kuruluflu vb. niteleyip, sald›rma hakk›na
sahip oldu¤unu savunuyorsa, böylesi “eylem”lerin yarataca¤› tahribat› daha
iyi hesaplamak durumundad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 581

Mücadele
DEVR‹MC‹LER‹N, YURTSEVERLER‹N
DERS‹M SINAVI

DEVRİMCİLERİN
YURTSEVERLERİN
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
DERSİM SINAVI
16 Ekim 1993
Say›: 67

Ü
lkemiz solu, bugün önemli bir s›navla karfl› karfl›yad›r. Bu s›nav Der-
sim’dedir. Ama etkileri, sonuçlar› itibar›yla Dersim’le s›n›rl› de¤ildir.

Olumsuzluklardan korunmak için yaflananlardan ders al›nmas› gerekiyor.


Oligarflinin, derinleflen krizine, açmazlar›na çözüm bulmak için, sivil faflistler-
den kontrgerillaya, ordudan Alevi-Sünni çat›flmas›n› körüklemeye kadar, tüm
kozlar›n› devreye soktu¤u bir aflamada, mücadelenin ve devrimci, yurtsever ör-
gütlenmelerin sol içi bir çat›flmaya tahammülü yoktur. Türkiye solu, flimdi dün-
den ç›kar›lan ya da hep ç›kar›ld›¤› söylenen derslerden bir s›nava girecektir.
Oligarfli seksenli y›llar boyunca, “12 Eylül öncesine dönme” demagojisi ya-
p›p durdu. Evren’lerin, Özal’lar›n 12 Eylül öncesini bir “fobi” haline, “tehdit”
unsuru haline dönüfltürmesi karfl›s›nda, devrimci hareket hiçbir tereddüt duyma-
dan, 12 Eylül öncesini, halklar›m›z›n yükselen mücadelesini, yaratt›¤› de¤erle-
ri anti-faflist mücadele karfl›s›nda verdi¤i flehitleri onurla savundu. Oligarflinin
sözcülerinin iflçilere, memurlara hak alma eylemlerinde yöneltti¤i “12 Eylül ön-
cesine mi dönmek istiyorsunuz?” sorusuna, mücadele edenler cesaretle “evet”
yan›t›n› verdiler. Devrimciler aç›s›ndan 12 Eylül öncesinin “korkulacak”, geri
dönülmek istenmeyecek tek bir yan› vard›; sol içi iliflkiler-çat›flmalar boyutuyla
kuflkusuz 12 Eylül öncesinin istenilir olmas› mümkün de¤ildi.
Dersim’de son bir hafta içinde yaflananlar, özellikle PKK aç›s›ndan bu ça¤-
r›fl›mlara yol açm›flt›r. Baflta PKK olmak üzere, tüm devrimciler, yurtseverler bu-
gün bir Dersim s›nav›yla karfl› karfl›yad›r. Bu s›nav bir yan›yla geçmiflten ç›ka-
r›lan derslerle, bir yan›yla da ülkemiz koflullar›n›n önümüze koydu¤u görevler-
le, halklar›m›za karfl› duyulan sorumlulukla afl›lacakt›r. Dünden gerekli dersin
ç›kar›lamad›¤› ya da bugüne karfl› gerekli sorumlulu¤un duyulmad›¤› noktada,
bu ikisinden birinin bile eksik oldu¤u noktada, herkes bilmelidir ki, bu s›nav
afl›lamayacakt›r.

Sol ve Yurtsever Örgütler S›rtlar›ndaki “80 Öncesi”


Kamburundan Kurtulmak Zorundad›r
Bu sorunu aflmak için tekrar tekrar geriye bakmak gerekiyor. Bugün Der-
sim’deki geliflmelerin oda¤›nda PKK vard›r. Ve yay›lmas›, geliflmesi hiç de ola-
s›l›k d›fl› olmayan bu çat›flmalar›n belli bir anlay›flla bütünleflen bir zemini var-
d›r. Çat›flma anl›k, yaln›zca “belli”, s›n›rl› bir sorun üzerinde gündeme gelen
582 Miliyetçilik Ç›kmaz›

bir geliflme de de¤ildir. Bu zemin, yurtsever hareketin kendi d›fl›ndaki devrim-


ci ve yurtsever yap›lara siyaseti yasaklayan anlay›fl›d›r. Bu anlay›fl›n dün oldu-
¤u gibi bugün de dolayl› ya da aç›k pek çok iflareti sözkonusudur.
12 Eylül öncesi aç›s›ndan ele al›nd›¤›nda, PKK Kürdistan’da sol içi çeliflki-
lerin silahl› çat›flmaya dönüflmesinde birinci derecede sorumlu bir yap›d›r.
1985’te Devrimci Sol taraf›ndan yay›nlanan “Cephe Üzerine” adl› broflürde
bu anlay›fl flöyle elefltirilmiflti:
“PKK, Kürdistan’da kendi d›fl›ndaki siyasetlerin varl›¤›n› kabul etme-
yerek, onlar hakk›nda ya karfl›-devrimci ya da ‘Türk solu’ gibi de¤erlen-
dirmelerde bulunmufl, halk saflar› aras›ndaki güçleri karfl›-devrim safla-
r›nda görmüfl, halk düflmanlar›na uygulanmas› gereken yöntemleri bu
gruplara uygulam›fl ve egemen güçlerin yararlanabilece¤i malzemeyi bu
güçlere bol bol sunmufltur.”
PKK 12 Eylül öncesi sol içi çat›flmalarda onlarca devrimcinin ölümünün so-
rumlulu¤unu tafl›yor.
Gelinen noktada, kafalarda uyanan bir soru vard›r: PKK, 12 Eylül öncesi
sol içi çat›flmalar› yeniden mi bafllat›yor? Bu katliamlar, bu tav›rlar neden?
PKK, 1982’de kendisinin içinde yer ald›¤› ve as›l sorumlulu¤unu tafl›d›¤› sol içi
çat›flmalara iliflkin bir özelefltiri yapm›flt›r.
O dönemde de belirttik; bu özelefltiri de, DY’den TDKP’ye kadar pek çok
grubun sol içi çat›flmalara iliflkin yapt›¤› özelefltiriler gibi yüzeysel, sol içi ça-
t›flmalar›n temelinde yatan mant›¤›n özüne inmeyen, bu mant›¤› mahkum etme-
yen bir özelefltiriydi. Ancak gelinen noktada bu kadar›yla bile bu özelefltirinin
samimi olup olmad›¤› tart›flma konusudur. O yüzden, sol içi çat›flmalar›n ya-
flanmamas› isteniyorsa, geçmiflin sa¤l›kl› bir elefltiri-özelefltirisi yap›l›p ders ç›-
kar›lmas› gerekiyor. Di¤er sol örgütler gibi PKK da bunun d›fl›nda de¤ildir.

Sol ‹çi Çat›flma Anlay›fl›n›n Kökeni Kendine ve Halka Güvensizliktir


Bugün Dersim’de ortaya ç›kan ancak Dersim’le s›n›rl› olmayan ve dün kök-
lü bir biçimde özelefltirisi verilmeyen bu anlay›flt›r. 13 Temmuz 1993’te Özgür
Gündem gazetesinde yay›nlanan ve Ali F›rat imzas›n› tafl›yan bir yaz›, bugün-
kü geliflmelerin habercisi say›labilir. Dersim üzerine yaz›lan bu yaz›n›n sonu
Ali F›rat taraf›ndan flöyle ba¤lanm›flt›r:
“... Hele sol maskeli baz› flakflakç›lar›n tarihin çarp›t›lmas›n› ›srarla ve
hem de sosyalizm ad›na sürdürmeleri, gerçe¤in bu niteli¤ini de¤ifltirmez.
Bu tip sahte solcular Kürdistan halk›n›n tarihsel yazg›s› konusunda en
suçlu kesimlerdendir. Bunlar›n uzaktan yak›ndan sosyalizmle hiçbir ilifl-
kilerinin bulunmad›¤›n›, bunlar›n sol Kemalistler olduklar›n› ve bu tutum-
lar›nda ›srar ederlerse en baflta gelen suçlular durumuna düflecekleri iyi
bilinmelidir.”
Buradaki nispeten “kapal›” yaklafl›m, geçti¤imiz günlerde Ekim 1993 tari-
hi ile yay›nlanan PKK Dersim Eyaleti Askeri Konseyi’nin bir bildirisinde daha
aç›k bir hale dönüfltürülüyor ve flöyle deniyor:
“Kendisine ‘sol, ilerici, devrimci, demokrat’ diyenler, Kürdistan’da fa-
aliyet gösteren her güç, PKK ve Kürt halk gerçekli¤ini kabul etmek zorun-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 583

dad›r. Egemenlik saham›zda yürütülecek tüm faaliyetlerden sorumlu tek


güç PKK’d›r. Di¤er güçler alaca¤› tüm kararlarda partimizi bilgilendirmek
ve onay almak durumundad›rlar.”
Bu sat›rlar›n, bu mant›¤›n sahibi olanlar›n, sol içi çat›flmaya karfl› olmalar›-
n›n, bu konuda “özelefltiri” yay›nlamalar›n›n hiçbir anlam› yoktur, olmayacak-
t›r. Bu anlay›fl›n kökeni, kendine ve halka güvensizliktir, PKK’n›n prati¤i bunu
yads›yor görünse de, egemen olan bu anlay›flt›r. Ancak kendine ve halka gü-
venmeyen bir siyasal yap›, di¤er devrimci, yurtsever gruplarla iliflkilerini zor
temeline oturtma gere¤ini duyar.
Aç›kças› fludur; PKK Dersim halk›n› istedi¤ince örgütleyememekte; ve bun-
dan dolay› fliddete baflvurarak herkesi sindirmek istemektedir. Bu, kendi ide-
olojisine ve halka güvensizlikten baflka bir fley de¤ildir. Ancak fluras› da unu-
tulmamal›d›r. Hangi konumda olursa olsun, hiçbir örgüt kendi kurallar›n›, dü-
flüncelerini baflkalar›na zorla kabul ettiremez. Örgüt oldu¤unu, halk için ölümü
göze ald›¤›n› söyleyen hiçbir yap›, böylesi bir bask›ya boyun e¤mez.
“Bask›”yla geliflmeyi teorilefltiren bir anlay›fl kendine her zaman çat›flacak
birilerini bulabilir. Bugün TDKP ise, yar›n baflka birileri olabilecektir. Hiç kim-
seyi bulamasa halka yönelecek, halkla çat›flacakt›r. Ne yaz›k ki, bunun say›s›z
örnekleri vard›r.
Yurtsever hareketin Dersim’deki protesto eylemlerini yorumlay›fl› ve bu pro-
testolara karfl› ald›¤› tav›r da bu örneklere bir yenisini katt›. Dersim halk›n›n
devrimcilerin öldürülmesini yürüyüfllerle, kepenk ve kontak kapatarak protesto
etmesi karfl›s›nda, yurtseverlerin yapmas› gereken bu tavr›n siyasal anlam›n›
düflünmek olmal›yd›. Ancak öyle olmad›. PKK Dersim’de yay›nlad›¤› yeni bir
aç›klamayla soldan can alan “fliddet”ini bu kez halka yöneltti:
“‹znimiz ve onay›m›z d›fl›nda kepenk ve kontak kapatmak suçtur ve bu
suça bulaflanlar cezalar›n› çekeceklerdir. Hangi gerekçeyle olursa olsun,
kontak ve kepenkleri kapatanlar›n tümünü biliyor ve elebafllar›n› tan›yo-
ruz. Bunlar en sert flekilde cezaland›r›lacaklard›r.”
PKK, Dersim halk›n›n tavr›n›, tepkisini iyi de¤erlendirmek zorundad›r. PKK
devrimcilere, ilericilere, halka sald›r›lar›na derhal son vermelidir. Yurtseverler
de iyi biliyor ki, bu aç›klamayla “cezaland›r›lmak” istenen halkt›r. Devrimci,
yurtsever örgütlerin kadrolar›, savaflç›lar›d›r.

Kavranmas› Gereken ‹ki Halka


Bu noktada kavranmas› gereken ilk halka, devrimci ve yurtsever örgütler
aras›ndaki iliflkilerin cephelerin, güç birliklerinin gerçek anlamda bir dostluk ve
güven temeli üzerine oturmas› gerekti¤i; bu güçler aras›ndaki iliflkilerin siyaset
yasaklar› üzerine flekillenemeyece¤idir. ‘80’den bu yana, PKK say›s›z birli¤in,
cephenin içinde yer alm›fl, kurucusu olmufltur. Ancak solla yap›lan bu ittifakla-
r›n tümü ka¤›t üzerinden ç›k›p ülke prati¤ine aya¤›n› basamam›flt›r.
Görülüyor ki, yaln›zca pragmatizm üzerinde flekillenen ve ad›na büyük id-
dialarla, flaflaal› s›fatlar yak›flt›r›lan cepheler, birlikler, s›n›f mücadelesini bir
ad›m bile ilerletmek bir yana, sol içi iliflkilerdeki olumsuz mant›klar›, bak›fl aç›-
lar›n› törpüleme ifllevi görmekten bile uzakt›r ve uzak kalm›flt›r. Baflka türlü ol-
584 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mas› da mümkün de¤ildir. Çünkü bu ittifaklar programlar›ndaki, kurulufllar›n-


daki çarp›kl›klar›n ötesinde, hiçbir geçmiflin ilkeli, tutarl› bir elefltirisi üzerine
oturmam›fl, siyaset yasaklar›ndan çat›flmalara kadar her fley “es” geçilmifltir.
Kavranmas› gereken ikinci halka, Kürdistan’›n PKK’n›n mülkü olmad›¤›d›r.
Ülke topraklar›, bu topraklarda yaflayan halklar›n kurtuluflu için savaflan, çar-
p›flan tüm güçlere aç›kt›r. Ve kimse bu noktada kendi ad›na “tekel”ler ilan ede-
mez. Tersine, bu topraklar üzerinde gerçekten mücadele eden tüm güçlerin
yapmas› gereken, sosyalist bir rekabet içerisinde dostlu¤u temel alarak halkla-
r›m›z›n savaflan güçlerini birlefltirmeyi hedeflemektir.
Devrimci hareket soruna bafl›ndan beri bu temelde yaklaflarak, Kürt halk›-
n›n ulusal kurtulufl mücadelesinin yan›nda olmufl, bu mücadeleyi flu ya da bu
ölçüde omuzlayan tüm devrimci, yurtsever güçlerle dostlu¤u esas alm›fl ve bu-
güne kadarki iliflkileri de bu temelde biçimlenmifltir. Devrimci hareketin yurtse-
ver hareketle tarihinin hiçbir kesitinde düflmanl›¤› olmad›. Devrimci hareketin
ilkeli, tutarl› ve devrimin ç›karlar›n› esas alan yaklafl›m› PKK’n›n solun büyük bir
kesimiyle çat›flt›¤› y›llarda bile dost kalabilmenin zemini oldu. ‘79’larda oligar-
fli ve solun büyük bir bölümü “Apocular” demagojisiyle PKK’ya sald›r›rken,
devrimci hareket bu sald›r›lar›n karfl›s›na ç›km›fl, ulusal yurtsever harekete dost-
ça elefltirilerini sürdürürken, desteklenmesi gereken yan›na vurgu yapm›flt›r.
Mücadelede dost ve düflman›n belirlenmesi, günübirlik geliflmeler üzerine
de¤il, mücadele süreci ile bütünleflen ciddi de¤erlendirmelerin üzerine oturma-
l›d›r. Bir o kadar önemli olan konu da, ilkelere ba¤l› kalabilmektir. K›sa vade-
li ç›karlar› u¤runa halklar›m›z›n kurtulufl mücadelesinin güçleri, olanaklar›, di-
namikleri çi¤nenmelidir. Hele ki, terk edilmesi gereken dar milliyetçi bak›fl aç›-
s›n›n kendi d›fl›ndaki sola da dayat›lmak istenmesinin mücadeleye hiçbir yarar
getirmeyece¤i aç›kt›r.

Sol ‹çi fiiddet Kullanmaya Karfl› Herkes Tav›r Almal›d›r


Oligarflinin “topyekün savafl”›yla, “kirli savafl”›yla Kürt halk›n›n özgürlük
mücadelesine, tüm devrimci ve yurtsever örgütlere sald›rd›¤›, “bitirme”yi hedef-
ledi¤i bir süreçte, yurtsever hareketin sola yöneltti¤i bu sald›r›lar›n bir an ön-
ce durdurmas› gerekti¤i tart›fl›lmayacak kadar aç›kt›r. Dersim’deki bu olumsuz-
luklara son vermek ve olumsuzlu¤un yay›lmas›n› önlemek, her fleyden önce ve
herkesten önce yurtseverlerin sorumlulu¤undad›r.
Dersim’de sol içi fliddete karfl› herkes ilkeli ve etkin bir tav›r almal›d›r. Tür-
kiye solu, devrimciler, yurtseverler geçmiflten bugüne baflaramad›¤› bu görevi,
hiç de¤ilse oligarflinin “kirli savafl”› alabildi¤ine t›rmand›rd›¤›, katliam ve pro-
vokasyonlar› temel politika haline getirdi¤i bugün baflarmal›d›r.
Devrimci hareketin darbecilik ihanetine karfl›, devrimci harekete düflmanl›k
d›fl›nda bir amaçlar› ve varl›k nedenleri olmaya kontra çetesine karfl› yürüttü¤ü
mücadele karfl›s›nda, bol bol “sol içi fliddet” edebiyat› yap›p, ortal›¤› buland›-
ranlar, gerçek sorumluluklar›n› iflte bu sorunda göstermeliler. Aylard›r enerjini-
zi sarf etti¤iniz, tüm “çeliflkilere” ra¤men “bir araya gelmeyi baflard›¤›n›z” so-
run, “sol içi” bir sorun de¤ildi. Devrimcilerin kendi içlerinde ortaya ç›kan bir
ihanetle hesaplaflmas›yd›. “Sol içi fliddet” iflte bugün Dersim’de karfl›n›zda du-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 585

ran olgudur. E¤er bir fley yap›labiliyorsa ve yap›lmas› gerekiyorsa onun yeri
buras›d›r, mücadelenin önüne ç›kan bu somut sorundur. Bu görev, pragmatiz-
me düflmeden, devrimin uzun vadeli ç›karlar›n›n sorumlulu¤uyla yerine getiril-
melidir. 1990 A¤ustos’unda çeflitli gruplar›n kat›l›m›yla yap›lan “Sol ‹çi ‹liflki
ve Çat›flmalar” konulu bir toplant›n›n sonuç bildirisinde sol içi çat›flmalara flöy-
le bir teflhis konuyordu:
“Çat›flmalar›n ve di¤er olumsuzluklar›n en baflta gelen nedeni, devrim-
ci gruplara damgas›n› vuran küçük burjuva s›n›f ideolojisidir. Bunun so-
nucu olarak ortaya ç›kan grupçuluk, ideolojik zeminde mücadele verme
yerine, devrimci ahlak ve de¤erlerimize ters düflen bir biçimde karalama
ve spekülasyonlara baflvurma, elefltiri ve özelefltiri mekanizmas›n› ifllet-
meme, kendi d›fl›ndaki devrimci gruplara tahammülsüzlük ve sol içi de-
mokrasiyi ortadan kald›rma olarak ortaya ç›kmaktad›r.”
Devrimci Sol’dan PKK’ya, TKP/ML T‹KKO’ya kadar pek çok grubun imzas›-
n›n oldu¤u bu metinden bir aktarma daha yapmak istiyoruz.
“Geçmiflte ac› örneklerini yaflad›¤›m›z ve egemen s›n›flar›n ekme¤ine
ya¤ sürmek istemiyorsak, bugün daha sorumlu ve duyarl› davranmak,
devrimci dayan›flma ve ilkelerimize daha kararl› sahip ç›kmak ve faflist
devletin sol içi çat›flmay› körükleyici provokasyonlar›n› bofla ç›karmak
için daha çok çaba harcamak zorunday›z. Bu konudaki görevlerimiz ve
sorumluluklar›m›z faflizme karfl› mücadelemizden ayr›lmaz.”
Evet, bugün bu sorunu faflizme, oligarfliye karfl› mücadeleden ayr› görmek
yaln›zca büyük bir yan›lg› olacakt›r. Herkesi, baflta imza sahipleri olmak üze-
re, bu metinde ifade edilen ça¤r›ya bugün pratikte yan›t vermeye ça¤›r›yoruz.
586 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Dersim ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Komutanl›¤›:
Sol ‹çi Çat›flma, Kime Kazand›r›r, Kime Kaybettirir

PKK’NIN TAR‹H‹NE SÜRDÜ⁄Ü


YEN‹ B‹R LEKE
PKK’NIN TARİHİNE
SÜRDÜĞÜ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
YENİ BİR LEKE
23 Ekim 1993
Say›: 68

eçen hafta Dersim’de meydana gelen geliflmelerin, PKK’n›n sola yönelik fliddetinin, tekil

G bir olay olarak görülemeyece¤i ortadad›r. Yap›lan aç›klamalar, olay›n arkas›nda, sola yö-
nelik fliddet kullanma konusunda teori düzeyine ç›kar›lan bir mant›¤›n var oldu¤unu, bu
mant›k sorgulanmadan ve de¤iflmeden benzer olaylar›n tekrar ortaya ç›kabilece¤ini gösterdi.
Dergimize gönderilen Devrimci Sol ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Komutanl›¤› imzal› ve
Ekim 1993 tarihli aç›klamalarda, geliflmeler genifl olarak de¤erlendiriliyor.
Sorumlu davranarak çat›flma ortam›na girmekten uzak kald›klar›n› söyleyen ve silahlar›n düfl-
mana yöneltilerek savafl›n yükseltilmesi gerekti¤ini belirten ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Ko-
mutanl›¤›, sorunun çözümü için somut önerilerde bulunuyor. Söz konusu iki aç›klamay› afla¤›da
yay›nl›yoruz.

“PKK, Kürdistan’da tek güç olma ve buna göre davranma mant›¤›yla, önce hal-
k› kendine “ba¤lama”y› hedefleyen yasaklara ve yanl›fl yöntemlere baflvurarak, di-
¤er örgüt taraftarlar›n› kendi örgütsel ifllerinde kullanmak için zorlayarak ve sonuç-
ta devrimci bir örgüte katliam biçimine yönelerek kontrgerillac›lar›n ekme¤ine ya¤
sürmüfltür. Oligarfli halklar›m›za karfl› açt›¤› kirli savaflta, iyice köfleye s›k›flm›fl du-
rumda. Her türlü yöntemi kullanarak, büyüyen, geliflen mücadelenin önüne geçme-
ye çal›fl›yor, fakat baflaram›yor, baflaramayacak. Oligarfliye karfl› verilen savafl›n
gittikçe büyüdü¤ü bir süreçte, devrimcilerin namlular›n› birbirine yöneltmesi düfl-
man› sevindirmekten baflka hiçbir ifle yaramaz. Devrimcilerin umut oldu¤u bir afla-
mada, sol içi çat›flma, halk›n devrimcilere karfl› olan güveninin sars›lmas›n› da be-
raberinde getirir. Halk› umutsuzlu¤a iter, devrimcilerin kitlelerle olan ba¤lar›n›n
kopmas›na neden olur. Kaybeden mücadele ve halk olur, kazanan ise oligarfli.
Sol içi çat›flmalar devrim tarihimizde yeni yaflanan bir durum de¤ildir. Onlarca
devrimci yaflam›n› sol içi çat›flmalarda yitirmifltir. Halen kafalardaki eski mant›¤›n
y›k›lamam›fl oldu¤u, 12 Eylül öncesi mant›¤›n bugüne tafl›nd›¤› aç›k olarak görül-
mektedir. Bugüne kadar hemen hemen bütün örgütler sol içi çat›flmalara iliflkin
yazm›fl-çizmifl, kendince çözüm önerilerinde bulunmufltur. Ancak bunun önüne ge-
çilmesi için ciddi ad›mlar at›lmam›fl, söylenenler sadece lafta kalm›flt›r.
Sol içi çat›flman›n 12 Eylül öncesinin sorunu gibi görüldü¤ü ve ifllenmifl olan
suçlar›n en ufak bir özelefltiri dahi verilmeden üstünün küllendi¤i süreçte, Der-
sim’de meydana gelen ve halka kaybettiren bu çat›flma sorunu yeniden gündeme
gelmifltir.
Sol içi çat›flmada suç dosyas› oldukça kabar›k olan PKK’n›n savaflan bir güç ol-
mas›ndan ötürü, geleneksel sol taraf›ndan geçmiflte yapt›klar›na es geçilmifl, yafla-
n›lan süreçteki halka yönelik yanl›fllar›na, “savafl seyri içerisinde olabilir” hoflgö-
rüsüyle yaklafl›larak bugüne gelinmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 587

Oligarfliyi sevindiren bu sald›r› ve katliam, yurtsever hareket PKK’n›n ne yap-


maya çal›flt›¤›n›, nereye gitti¤ini aç›k olarak sorgulamas›n›, sola bak›fl›n› netlefltir-
mesini gerektiriyor. Evet, PKK ne yapmaya çal›fl›yor? Sola karfl› yöneltti¤i namlu-
lar›yla neyi ispatlamak istiyor? Anlafl›l›yor ki, sald›r›da amaç, bölgede tek güç ve
otorite olmakt›r. Ve PKK bu noktada kendisine engel olabilecek hiçbir grubu iste-
miyor.
Bugün TDKP’ye yönelen bu katliam di¤er savaflan örgütlere de dayat›lm›fl, böy-
le bir ortam körüklenmifltir. Ancak politik öngörüyle düflman› sevindirecek bu or-
tama düflülmemifltir. Bu tekkeci mant›¤›n, biraz geliflip güçlendi¤inde, d›fl›ndaki
örgütlere siyasi ambargo koymaya çal›flmas›, onlar› küçümsemesi, da¤lar› ben ya-
ratt›m havas›na girmesi, sorunlar› çözmeyece¤i gibi dost güçler aras›ndaki iliflki-
leri de tart›fl›l›r hale getirecektir.
Örgütler aras› sorunlar, yine örgütler aras› görüflmeler, tart›flmalar sonucunda,
meselelere dostluk temelinde yaklafl›mla çözülür. Bir taraftan dostluktan dem vur-
mak di¤er taraftan dostlu¤a s›¤mayacak davran›fl biçimleri sergilemek samimiyet-
sizlikten baflka bir fley de¤ildir. Birbirimize karfl› aç›k ve samimi olunmas› gerek-
ti¤ini art›k ö¤renmeliyiz.
PKK’n›n halka karfl› yanl›fl eylemleri, kontrgerillac›lar›n kullanabilece¤i ve ki-
min yapt›¤›n› tart›fl›l›r hale getirdi¤i askeri prati¤i karfl›s›nda, PKK’n›n TC’ye kar-
fl› savaflan bir güç olmas›n› esas alan yaklafl›m›m›zdan dolay›, ideolojik elefltiriyle
kal›nm›fl, bunun y›prat›c›, dostluk iliflkilerini zedeleyici bir hale dönüflmesine engel
olunmaya çal›fl›lm›flt›r.
PKK bugün elefltiriyi b›rakm›fl, d›fl›ndaki örgütleri karalar nitelikte ve hatta ah-
laki de¤erlere dahi yönelen bir sald›r› biçiminde hareket ediyor. O yüzden de bun-
dan sonra konuya iliflkin olumlu ad›mlar› öncelikle PKK’n›n atmas› gerekiyor.
PKK’n›n Ekim 1993 tarihli Dersim Eyaleti Askeri Konseyi ad›na yap›lan aç›k-
lamada (ifllemifl oldu¤u suça k›l›f bulmaya çal›flarak) TDKP’nin kendi aralar›na
ajan soktu¤u, 28 Eylül 1993 tarihinde Milli Köyü’ne yak›n bir yerde üç gerillala-
r›n› flehit ettikleri gibi gerçekle hiçbir ilgisi olmayan iddialar yer al›yor. Ayn› aç›k-
lamada di¤er solun bu bölgede yapacaklar›ndan dolay›, kendilerinden izin alma-
lar› gerekti¤i belirtiliyor. Mademki ajan sokma, gerillalar›n› flehit etme gibi olaylar
geliflmiflti, PKK flu ana kadar neden kamuoyunu ve devrimci örgütleri bu konuda
bilgilendirmemifltir? Zevahiri kurtarma mant›¤›yla, gerçekle ilgisi olmayan aç›kla-
malarla bir yere var›lamaz.
Ayn› bildiride PKK, tarihimizden do¤ru dersler ç›karal›m diyor. Do¤rudur, ta-
rihten do¤ru dersler ç›karmas›n› PKK’ya biz de öneriyoruz. Kendi deyimleriyle ye-
ni “Rayberler” ç›kar›lmak istenmiyorsa, bir an önce yanl›fl uygulamalardan, dav-
ran›fllardan vazgeçilmelidir.

SOL ÖRGÜTLERE ÇA⁄RIMIZDIR


Bugüne kadar yaflan›lan sol içi çat›flmalarda kaybedenin halk›m›z, kazanan›n
ise düflman oldu¤u aç›kt›r. Dersim’de yaflanan olay›n sadece bölge özgülünde kal-
mayaca¤›, tüm Türkiye sath›n› etkileyece¤i de bir gerçektir. Bu durum karfl›s›nda
tüm sol sa¤duyulu ve so¤ukkanl› bir biçimde davranmal›, sorun devrimci yöntem-
lerle çözülmelidir.
Gerçeklefltirilen katliam yeni bir sol içi çat›flmay› yeniden solun gündemine sok-
mufltur. Bu olumsuzlu¤un önüne bir an önce geçilmeli, düflman daha fazla sevindiril-
memelidir. Devrimci örgütler -baflta PKK- bugüne kadar içinde yer alm›fl oldu¤u oran-
da sol içi çat›flmalarda pay›na düflen hesab› aç›k bir biçimde halka vermelidir. ‹nti-
588 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kamc› davran›fl biçimlerinden kaç›n›lmal›, sorun kan davas›na dönüfltürülmemelidir.


Bu konuda ilk ad›m› atmas› gereken taraf PKK’n›n kendisidir. Bu ad›m› da, ön-
celikle elinde tutmufl oldu¤u iki TDKP’liyi serbest b›rak›p el koymufl oldu¤u silah-
lar› teslim ederek atmal›d›r.

DERS‹M VE TÜM KÜRD‹STAN HALKI


Sana öncülük etti¤ini iddia edenlerin, bugün namlular›n› yeniden birbirlerine
yöneltmesi karfl›s›nda sessiz kalmak sorunlar› çözmeyece¤i gibi, aksine daha da
derinlefltirecektir. Halk›m›z bu konuda üstüne düflen sorumlulu¤u yerine getirme-
lidir. Unutmayal›m ki, devrimciler de yanl›fl yapar, yanl›fl kararlar alabilir. Yap›-
lan yanl›fllar karfl›s›nda halk›m›z›n alaca¤› tutarl› tav›r, örgütlerin kendilerini ye-
niden gözden geçirmesini, kendilerine çekidüzen vermelerini, yanl›fll›klar›ndan ge-
ri ad›m atmalar›n› sa¤layacakt›r. Korkmak, susmak çözüm de¤ildir. Daha büyük
olumsuzluklar› getirecektir. Hele ki, korkudan göç etmek, çok daha büyük olum-
suzluklar›n nedeni olacakt›r. Bask› ve zor karfl›s›nda tarihimiz boyunca gösterdi-
¤imiz direnifli yine göstermeliyiz. Göç, ülkeyi terk etme oligarflinin iste¤idir. Oligar-
fliyi sevindirmeyelim.
Halk›m›z, hangi örgüt olursa olsun, yapm›fl olduklar› olumsuzluklar›n karfl›s›-
na dikilmelisiniz. E¤er bunu yapam›yorsan›z, bunu onayl›yorsunuz demektir. Siz-
lerin alaca¤› tav›r, sol içi çat›flmalar› engelleyecek temel faktörlerden biridir. Yeni-
den devrimcilerin birbirlerini vurmas›n› istemiyorsan›z, bundan rahats›z oluyor-
san›z çat›flmaya zemin haz›rlayan örgütlere karfl› tav›r almal›, korkmadan, çekin-
meden bu örgütlere -olumsuzluklar›n› giderinceye kadar- sunmufl oldu¤un maddi
ve manevi deste¤i çekmeli, hiçbir flekilde yard›mc› olmamal›s›n. “Benim ad›ma ya-
p›yorsan, beni dinlemen gerek” diyebilmelisiniz. Kimse halka dayanmadan bir fley
yapamaz. Bugün sesini ç›karmaz, susarsan, yar›n senin ad›na iktidar olanlar›n
neler yapabilece¤i s›r de¤ildir. Alaca¤›n›z tav›r yanl›fl yapana “dur” diyecek, olum-
suzluklar›n önüne geçecektir.

ÇÖZÜM ÖNER‹LER‹M‹Z
1- PKK’n›n Dersim halk›n› devrimcilerden so¤utan eylem ve taktikleri, sola kar-
fl› giriflti¤i katliam en genifl biçimde mahkum edilmeli, iflledi¤i suç konusunda cid-
di bir özelefltiri istenmelidir.
2- Acil olarak, halka aç›k devrimci bir platform toplanmal›, PKK’n›n son olum-
suzlu¤u ve tüm yanl›fll›klar› elefltirilmeli, sorgulanmal›d›r. Platformda ba¤lay›c›
kararlar ç›kart›lmal›d›r. Bu kararlar halk›n kat›l›m› ve tan›kl›¤›yla teminat alt›na
al›nmal›d›r.
3- TDKP’ye karfl› giriflilen sald›r›y› gerçeklefltiren grup ve komutanlar devrim-
cilerin oluflturaca¤› bir komisyon taraf›ndan halk›n önünde yarg›lanmal›, cezalar
halk taraf›ndan verilmelidir.
4- El konulan silah ve malzemeler derhal iade edilmeli, birlikte götürülen 2
TDKP’li serbest b›rak›lmal›d›r.
Dersim’de halktan örgüt taraftarlar›na ve bir devrimci örgüte karfl› yap›lan sal-
d›r›y› mahkum ediyoruz.
Sol içi çat›flma kontrgerillac›lar› sevindirir, halka kaybettirir. Sol içi çat›flma
ulusal ve s›n›fsal kurtulufl önünde en büyük engel olacakt›r. Sola karfl› de¤il, düfl-
mana karfl› mücadele yükseltilmelidir.
YAfiASIN DEVR‹MC‹LER‹N KARDEfiL‹⁄‹-B‹RL‹⁄‹ VE MÜCADELES‹!
YAfiASIN DEVR‹MC‹ SOL!”
BÖLÜM 8

STRATEJ‹, TAKT‹K
ve
PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 591

Mücadele
NEDEN fiIRNAK?

NEDEN ŞIRNAK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele


29 A¤ustos 1992
Say›: 9

O
ligarfli 18 A¤ustos’tan itibaren fi›rnak’› ablukaya al›p Kürt halk›na
sald›rd› ve neredeyse fi›rnak’›n tamam› tahrip edildi, yak›l›p y›k›ld›.
Bu katliam sald›r›s›ndan kurtulabilenlerden yüzlercesi gözalt›na
al›nd›. Birinci sald›r› yetmeyince, ikinci bir sald›r› gündeme sokuldu ve hedefe
ulafl›ld›... fiehir boflald›, fi›rnak’tan büyük bir göç bafllad›. fi›rnak’ta yaflanan-
lar ve ortaya ç›kan sonuçlar özelde Kürt milliyetçi hareketinin bugünkü duru-
mu, eylem çizgisi ve genelde Türkiye devrimci hareketi ile iliflkileri noktalar›n›n
yeniden düflünülmesini gerektiren önemli bir olgudur.
Olay›n nas›l buraya vard›¤›n› görebilmek için oligarflinin Newroz’dan iti-
baren bölgedeki politikas›n›n kavranmas› gerekir. fi›rnak olay› bu anlamda
DYP-SHP koalisyonunun Kürdistan politikas›n›n Newroz’dan sonra ikinci önem-
li ata¤›d›r ve bu noktada oligarfli belirli zarar› göze alm›flt›r. Bugün olay› izah
etmekte zorlanmalar› çaresizliklerinin en göze çarpan biçimidir ve dedi¤imiz
gibi, oligarfli bunu göze alm›flt›r. Demirel tüm bu katliam ve provokasyon poli-
tikalar›n›n teflhiri karfl›s›nda açmazlar›na, çaresizliklerine yönelik sorulara
“Her fley programa uygun olarak devam etmektedir.” diyebilmektedir.
DYP-SHP koalisyonunun Kürdistan’a yönelik program›n›n özünde, tüm halk-
lara karfl› sürdürdü¤ü bask›-terör-provokasyon-psikolojik savafl yöntemleri var-
d›r. Bat›daki yarg›s›z infazlar, gözalt›nda kaybolmalar, halk deste¤i vb. türü
yöntemler, Kürdistan’da da kontrgerilla cinayetleri toplu katliamlar ve y›ld›rma-
pasifize etme yöntemleri olarak biçimlenmektedir. fi›rnak bu politikan›n örnek-
lerinden biridir ve 15 A¤ustos öncesinden böyle bir “operasyon”un haz›rl›kla-
r› bafllat›lm›flt›. TV ekiplerinin bölgeye götürülüp abart›l› çat›flma görüntülerinin
kamuoyuna yans›t›lmas›, bölgede büyük ve gerçek bir savafl sürdü¤ü yolunda
kitlelerin haz›rlanmas›, 15 A¤ustos y›ldönümüne iliflkin abart›l› demeçlerin ve-
rilip provokasyon ve mizansenlerin gündeme getirilmesi ve arkas›ndan fi›rnak
vahfletinin sahnelenmesi...
Tüm bu abart›larda bir amaç olsa gerekti.
Amaç fi›rnak vahfletini meflrulaflt›rmakt›, bölgedeki savafl›n do¤al bir sonucu
olarak gösterilmesinin koflullar›n› haz›rlamakt›. Yukar›da da vurgulad›¤›m›z gi-
bi, oligarfli böyle bir “program›” olufltururken, belli rizikolar› ve bugün yaflad›-
¤› çaresizli¤i göze alm›flt›. Çünkü kendine göre çok daha büyük amaçlar peyin-
deydi. Kitle taban›n›n yok edilmesi, flehirlerin boflalt›lmas›, s›n›r ötesi kara hare-
kat› ve hatta Irak’ta belirli bir bölgeyi tutma hesaplar› bu program dahilindedir.
592 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Neden fi›rnak sorusuna gelince: fi›rnak, çevresindeki birkaç ilçe (Cizre, ‹dil, Nu-
saybin gibi) ile birlikte uzun süredir Kürt halk›n›n ulusal mücadelesinde ön pla-
na ç›kan ve kimi zaman bu mücadelenin barometresi olma özelli¤ini tafl›yan bir
kent durumundad›r. Kuflkusuz bunun önemli ve somut nedenleri var tabii ki...
Öncelikle fi›rnak ve çevresindeki yerleflim merkezleri PKK aç›s›ndan stratejik bir
öneme sahiptir. Botan-Behdinan hatt›n› tutma, Meclis ve Savafl Hükümeti olufltur-
ma politikalar› buralara stratejik önem kazand›ran bafll›ca olgudur diyebiliriz.
Milliyetçi hareket -Newroz s›ras›nda belirli bir darbe yemifl olsa da- bu bölge-
de belirli bir etkinlik ve kitle taban› sa¤lam›fl durumdad›r. Gerek Newroz’un
olumsuz etkilerini silmek ve gerekse de Botan-Behdinan politikalar›nda bu etkin-
lik ve kitle taban›n› daha verimli ve aktif k›lmak aç›s›ndan PKK’n›n fi›rnak ve sö-
zü edilen yerleflim merkezlerinde belirli bir at›l›ma geçmesi do¤al ve kaç›n›lmaz
bir olgudur. Ancak bu at›l›m›n nas›l biçimlenece¤i ayr› bir konudur.
Oligarfli aç›s›ndan ise sorun, PKK’n›n Botan-Behdinan politikalar›n› engelle-
mek, Meclis ve Savafl Hükümeti giriflimlerini tabans›z b›rakmak yan›nda, en ge-
nelde ulusal mücadeleye darbe vurmakt›r. Newroz s›ras›nda bu politikada be-
lirli bir geliflme sa¤lanm›flt›r ve oligarfli kendince ele ald›¤› inisiyatifi kaybetmek
istememektedir. Do¤rudan Kürt halk›n› hedefleyen yo¤un bir bask›-terör-provo-
kasyon politikas› uzun bir süredir oligarflinin Kürdistan’daki tek ve temel yönte-
midir. Amaç gerillay› halktan so¤utmak, klasik deyimle “denizi kurutmak”t›r.
Bu klasik “denizi kurutma” politikalar›n› 18 A¤ustos gününden itibaren ele
almak ve PKK 18 A¤ustos günü fi›rnak’a sald›rd› m›, sald›rmad› m› tart›flmala-
r› yürütmek, bugün devrimcilerin yaklafl›m› olamaz. Oligarfli, flu veya bu flekil-
de böyle bir sald›r›n›n gerekçesini yaratmaya çal›flacak ve uygulamak isteye-
cektir. Burada önemli olan oligarflinin bu politikas›n› tespit edebilmek ve olas›
taktiklerinin önünü t›kamakt›r. Bu ise özellikle DYP-SHP koalisyonunun kuruldu-
¤u aflamadan itibaren Türkiye devrimi ve Kürt milliyetçi hareketin en önemli
gündem maddelerinden biri olarak kendini dayatm›fl durumdad›r. Ancak bu
gündem baflta Kürt milliyetçi hareket olmak üzere, kimi kesimlerce görülmedi,
dikkate al›nmad›. Seçim-parlamento-siyasi çözüm hesaplar› içerisine girilerek -
bilinçsiz de olsa- DYP-SHP koalisyonuna politikalar› için uygun bir zemin sunul-
du. Ve sonuç ortadad›r; önce Newroz ve arkas›ndan bugün fi›rnak... Sonuç
binlerce insan›n göçü, demoralize bir kitle ve sürekli ertelenmek zorunda kal›-
nan politikalar.
Önce fi›rnak’ta ortaya ç›kan durumu biraz daha yak›ndan ele almam›z ge-
rekiyor. Bunu yapmadan önce aç›kça vurgulamal›y›z ki, oligarfli tüm u¤rafllar›-
na ve demagojilerine ra¤men, fi›rnak’ta yapt›klar›n› izah edemez, meflrulaflt›ra-
maz durumdad›r. Her ne kadar istedi¤i, arzulad›¤› sonuçlardan bir k›sm›n› ya-
ratabilmifl olsa da, bunu siyasi koz haline getirmekte zorlanmakta, Türkiye halk-
lar›na durumu anlatamamaktad›r. Bu anlamda oligarfli, uzun vadede kendini vu-
ran silahlarla ç›km›flt›r fi›rnak’tan. Bu önemli noktay› vurgulad›ktan sonra, oli-
garflinin fi›rnak’ta hangi sonuçlar› elde edebildi¤ine kabaca de¤inebiliriz.
Birincisi, oligarfli “denizi kurutmak” politikas›n›n bir gere¤i olarak Kürt hal-
k›n› hedeflemifltir ve fi›rnak’ta sürdürülen bask›-terör-provokasyon politikalar›
ile pasifikasyon ve y›ld›rma politikalar›nda, Newroz’dan sonra yeni bir ad›m
daha atm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 593

Birinciye ba¤l› olarak PKK’n›n Botan-Behdinan, Meclis ve Savafl Hükümeti


politikalar›nda önemli bir rol üstlenecek olan kitle taban› fiilen sürgüne tabi tu-
tulmufltur. Bugün fi›rnak’ta yaflanan ve binlerle ifade edilen göç, devletin elde
etmek istedi¤i sonuçtur; örgütlü ve sempatizan bir kitle taban›n›n da¤›t›lmas›d›r.
Üçüncüsü, hemen tüm propaganda-iletiflim araçlar› kullan›larak aç›k veya
gizli bir flekilde sorumluluk PKK’n›n üzerine b›rak›lm›flt›r. PKK sald›rd› böyle ol-
du propaganda ve demagojilerinin pek bir önemi yoktur ve kastetti¤imiz de bu
de¤ildir. Burada kitleye verilen mesaj önemlidir. Kürt halk›na PKK sald›r›rsa biz
de size vururuz mesaj› verilmifl ve örgütle, örgütün politika ve eylemleriyle kit-
leler aras›nda bir so¤ukluk, bir kopukluk yarat›lmas› amaçlanm›flt›r. Ve Kürt hal-
k› bu mesaj› alm›flt›r.
Dördüncü olarak da, Türkiye ve dünya kamuoyu nezdinde büyük çapl› bir
s›n›r ötesi harekat›n gerekçesi yarat›lm›flt›r. ‹stisnas›z tüm devlet yetkililerinin
(asker-sivil) s›n›r ötesini iflaret etmesi ve büyük miktarda askeri gücün bölgeye
kayd›r›lmas›, fi›rnak sonras› daha az yad›rgan›r olmufltur.
Bafltan da vurgulad›¤›m›z gibi, bütün bunlar oligarflinin DYP-SHP koalisyo-
nuyla birlikte tüm gücüyle uygulamaya soktu¤u ve Newroz’da belirli sonuçlar
ald›¤› bask›-terör-provokasyon politikas›n›n sonuçlar›d›r ve fi›rnak bu politikan›n
son ad›m› de¤ildir. Ancak yukar›da da de¤indi¤imiz gibi, bütün bunlar uzun
vadede devrimci bir önderlikle oligarflinin kendini vuran bir silah› olmaktan öte-
ye gitmeyecektir. Oligarflinin biraz daha ç›kmaza girmesinden, biraz daha
halklardan tecrit olmas›ndan baflka bir sonuç yaratmayacak politikalard›r. Ne
var ki, bu böyle diye oligarflinin teflhirine umut ba¤lamak da devrimcilerin de-
¤il reformistlerin anlay›fl›d›r. Bu politikalar›n teflhiri ile engellenmesi ayr› konu-
lard›r ve devrimciler aç›s›ndan önemli olan da bu politikalar›n uygulama zemi-
nini ortadan kald›racak taktik çizgiler oluflturmakt›r. Teflhir ikinci ve sonraki bir
sorundur. Do¤ru devrimci politikalar üretilip yaflama geçirilmedi¤i sürece, oli-
garfli bu politikas›nda ›srar edecek ve kendisi aç›s›ndan olumsuz sonuçlar› gi-
derecek uygulamalar› gündeme sokmaktan geri durmayacakt›r. fiu anda oligar-
flinin çekmecelerde bekletti¤i “reform paketleri” esas olarak buna yöneliktir.
Bunun için ne yap›lmal›d›r? Bafltan da belirtti¤imiz gibi, bugün için PKK fi›r-
nak’a sald›rd› m›, sald›rmad› m› tart›flmalar› sorunun özünü gözden kaç›rmak-
t›r, bundan sonras›n› salt bir teflhir faaliyetine ba¤lamakt›r. Oysa ortada bir tefl-
hir faaliyetiyle veya kazan›lan uluslararas› kamuoyunun etkisiyle engelleneme-
yecek politikalar ve düzeltilemeyecek olumsuz sonuçlar vard›r. Yeni fi›rnak’lar›
salt bu yöntemle ve bu türden yöntemleri esas alan taktiklerle engellemek müm-
kün de¤ildir.
Ancak bugün görünen o ki, ulusal harekette, oligarflinin “denizi kurutma”
biçiminde flekillenen klasik takti¤i pek dikkate al›nmamakta, fi›rnak oligarfli içi
kliklerin çat›flmas›n›n bir ürünü olarak sunulmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu noktada
PKK lideri A. Öcalan’›n Özgür Gündem gazetesi ile telefon görüflmesinde ile-
ri sürdü¤ü görüfller önemli kavray›fl eksikliklerini ve taktik belirsizlikleri içer-
mektedir. Mu¤lak, sonradan reddedilmeye uygun tarzda da olsa, fi›rnak ve
hatta Newroz olaylar› hükümet d›fl›nda karanl›k bir elin marifeti, provokasyo-
nu olarak gösterilmek istenmektedir.
Böyle bir bak›fl ve de¤erlendirme, daha önce de çeflitli kereler vurgulad›¤›-
594 Miliyetçilik Ç›kmaz›

m›z gibi, Türkiye’de devlet yap›s›n›, faflizmin biçimleniflini kavrayamamaktan,


tahlil edememekten kaynaklanmaktad›r. Sorunu bu flekilde Özal-Hükümet çelifl-
kisine indirgemek, politikay› çok basit biçimleriyle yürütmek ve as›l önemlisi de
kendi güç ve politikalar›n› sürecin d›fl›nda görmektir. Bu türden, devlet içinde-
ki burjuva fraksiyonlar› aras›ndaki çeliflkilerle oynamak, hatta her gün “kan ve
intikam” sözcükleriyle devrimci-yurtsever hareketlere, halklar›n mücadelesine
karfl› kin kusan Demirel’i masum gösterecek flekilde “Hükümet haz›rl›ks›zd›, ha-
z›rl›ks›z yakalat›lm›flt›r” veya “Özal ... özel savafl›n kirli yüzünü hükümete y›k-
t›. Temiz k›sm›n› kendisi ald›” türünden sözler söylemek, devletin yap›s›n›n ve
politikalar›n›n kavranamad›¤›n›n önemli iflaretlerindendir.
Gerçi böyle bir yaklafl›m ulusal hareketin çizgisini uzun bir süredir belirle-
mektedir. Burjuva fraksiyonlar aras›nda tercih yapma, DYP-SHP hükümetini
destekleme, onlardan demokrasi ve “siyasi çözüm” bekleme, uluslararas› ka-
muoyuna hitap eden taktikler uygulama, emperyalizmle do¤rudan çat›flmaya
girmeme vb. tüm politikalar›n kayna¤›na yerleflmifl durumdad›r. Ancak New-
roz, böyle bir yaklafl›m›n iflas›n› gösterdi ve ulusal hareketin bundan gerekli
dersleri ç›karmas› gerekirdi. Oysa bugün görüyoruz ki, en radikali federasyon-
da somutlanan siyasi çözüm, masaya oturtma, görüflme anlay›fl› ulusal hareke-
tin tüm politika ve taktiklerini, eylem çizgisini belirlemeye devam etmektedir.
Ayn› görüflmede PKK liderinin fi›rnak olay›n› di¤er bir aç›klay›fl flekli de,
devletin PKK’n›n flehirlere yönelme (zaman zaman ele geçirme, bask›n düzen-
leme) takti¤ini bozma, provoke etme yöntemi oldu¤u biçimindedir. Bu aç›kla-
y›fl biçimlerinden hangisi esast›r, herhalde bir süre sonra netleflir, ancak bura-
da de¤inilmesi gereken birkaç nokta vard›r.
Halk savafl› stratejisine göre biçimlenmifl bir gerilla mücadelesinde flehirle-
re yönelme, süreli olarak iflgal etme bir eylem biçimi olarak vard›r ve bu yön-
tem çeflitli devrim deneylerinde uygulanm›flt›r. Amaç, düflman denetimine dar-
be vurma, güç gösterisi ve flehirlerdeki kitlelere yönelik ajitasyon-propaganda
yap›p örgütlenmede ad›mlar atmakt›r. Fakat bu tür eylemlerde önemli olan, he-
def seçilen kentin iyi tespiti ve amaçla sonuç aras›nda olumlu bir ba¤lant›n›n,
uyumun kurulmas›, iyi hesap edilmesidir. Ve bugüne kadar yaflanan deneyler-
de görülmüfltür ki, devrimci önderlikler, belirli ölçüde örgütlenme ve denetime
sahip olduklar› yerleflim merkezlerini hedef seçmemifl, buralardaki örgütlülük
ve denetimlerini riske edecek askeri hareketlerden kaç›nm›fllard›r. Yap›lm›fl
olanlar da çok ince hesaplarla, örgütlülük ve denetimlerini riske etmeyecek bi-
çimlerde gerçeklefltirilmifltir. Bu noktalardan ele al›nd›¤›nda, PKK’n›n belirli bir
kitle taban›n›n, örgütlenmesinin ve denetiminin oldu¤u ve de oligarflinin provo-
kasyon için f›rsat kollad›¤› fi›rnak gibi bir kent, böyle bir eylem biçimi için ne
derece uygundur?
PKK, biz fi›rnak’a girmedik diyor.((1) Devletin böyle bir provokasyona ha-
z›rland›¤›n› biliyorduk diyor. Bunu do¤ru kabul etmek zorunday›z. Ancak yine

(1) fi›rnak’ta durumun hesapland›¤› gibi gitmedi¤inin anlafl›lmas›ndan sonra, yap›lan ilk
aç›klamalarda olay “ARGK gerillalar›n›n gece flehir merkezinde bulunan tabur ve di¤er devlet
kurum ve kurulufllar›na yönelik yapt›¤› bask›n sonras› sabaha karfl› flehirden ayr›ld›¤› temelin-
de olmas›na ra¤men” biçiminde gayri resmi olarak aç›klanm›fl, sonradan bu resmi olarak yap›-
lan “biz girmedik” aç›klamas›na dönüflmüfltür.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 595

de sorun bunu söylemekte çözümlenmiyor. PKK, devletin böyle bir provokasyo-


nunu engellemek için hangi takti¤i benimsemifltir? fi›rnak kendili¤indencili¤e
mi terk edilmifltir? ‹nisiyatif tamamen devlete mi b›rak›lm›flt›r? PKK’n›n ne gibi
önlemleri vard›?.. Biz girmedik demek, bu türden sorular›n muhatab› olmaktan
kurtulman›n yolu de¤ildir.
Ve as›l önemlisi de PKK eylem anlay›fl›n› sorgulamak zorundad›r. Öyle bir
imaj oluflmufltur ki, fi›rnak olay› duyulur duyulmaz -burjuva bas›n ve oligarflinin
sözcülerini bir kenara b›rakal›m- baflta yurtsever bas›n olmak üzere herkes ey-
lemi PKK’ya ba¤lay›p “PKK fi›rnak’› bast›” türünden bafll›klar atabilmifltir.
PKK’n›n bugün “bizim ilgimiz yok, olay provokasyon” dedi¤i türden bir eyle-
mi yurtsever bas›na dahi PKK’ya ba¤latan olgu nedir? PKK bunu çözümlemek
zorundad›r ve çözümlemesine de eylem çizgisinden-anlay›fl›ndan bafllamak
durumundad›r. Ancak görüldü¤ü kadar›yla PKK’n›n bu konuda herhangi bir
anlay›fl-çizgi do¤rultma niyeti yoktur. 23 A¤ustos 1992 tarihli ve Kuzey Botan
Eyaleti Karargah Komutanl›¤› imzas›n› tafl›yan bildiride yer alan flu sözler bu-
nun aç›k iflaretidir: “Partimiz ve halk›m›z katliam›n sorumlular›n› a¤›r bir
flekilde cezaland›racakt›r. Madem fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul ve Anka-
ra da yak›lacakt›r. Türkiye’nin sivil güçleri ve Türk memurlar› da savafl›-
m›z›n hedefi olacakt›r.” ‹flte PKK’n›n bu türden provokasyon eylemlerinden
dahi rahatça sorumlu olarak gösterilmesine neden olan, yukar›daki sat›rlarda
ifadesini bulan hedeflerde, amaçlarda bir netlik tafl›mayan, milliyetçi kinle
yo¤rulmufl, s›n›fsall›ktan uzak eylem anlay›fl›d›r. PKK, bu türden provokasyon
eylemleriyle politikalar›n›n, siyasi amac›n›n karart›lmas›n› istemiyorsa, öncelik-
le bu eylem anlay›fl›n› sorgulamal›d›r.
Sorunumuz fi›rnak’taki olumsuzlu¤un günah›n› yükleyecek birilerini bulmak
de¤ildir. Özelde kimilerinin sorumlulu¤u büyük olsa da, tüm Türkiye devrimci-
yurtsever hareketi bu olaydan dersler ç›karmak zorundad›r. Ve en büyük ders
de, Türkiye devrimci yurtsever hareketinin ortak bir strateji etraf›nda çeflitli dü-
zeylerde birlikler gerçeklefltirmesi zorunlulu¤udur. Bu ortak nokta, Türkiye dev-
rimidir ve giderek bu olgudan uzaklaflmaya çal›flan PKK en büyük dersi ç›kar-
mak zorunlulu¤undad›r.
PKK bugün yüzünü Türkiye devrimci hareketine ve emekçi halklara çevirmek
ve milliyetçilikten ar›n›p s›n›fsall›¤a yönelmek zorundad›r. Milliyetçi politikalar
üzerinde flekillenen tüm strateji ve taktikler belirli bir noktaya kadar gidebilir
ve bu nokta burjuvaziyle uzlaflma-görüflme aray›fl›nda son bulur. Kürt ulusunun
kurtulufl mücadelesinin çözümü de s›n›fsal mücadelede ve Türkiye devriminde-
dir. Bunun yolu ise Türkiye devrimci hareketiyle bir “siyasi çözüm” bulmaktan
geçmektedir. Oligarfli ve emperyalizmin bugün “siyasi çözüm” anlam›nda ulu-
sal harekete verebilece¤i hiçbir fley yoktur. ulusal hareketin tek “siyasi çözü-
mü”ü, ulusal ba¤›ms›zl›kt›r ve bu da oligarfli ve emperyalizmin görüflme masa-
s›nda yoktur. PKK’n›n engel olarak gördü¤ü ve bu do¤rultuda tasfiyeye çal›flt›-
¤› Türkiye devrimci hareketi ise bu “siyasi çözüm”ü savunan ve sa¤layacak
olan tek güçtür.
596 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
SAVAfi DO⁄RU POL‹T‹K HATTI
ZORUNLU KILIYOR

SAVAŞ DOĞRU
POLİTİK HATTI
ZORUNLU KILIYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
26 Aral›k 1992
Say›: 26

B
ugün savafl ülke genelindeki milyonlarca emekçinin ve halklar›n gele-
ce¤ini belirliyor. Emekçiler ve ezilen halklar her gün her saat bu ger-
çe¤i soluyor. Bu gerçekte bir yanda güçlükler, fedakarl›klar, örnek ta-
v›rlar mücadeleyi daha ileriye tafl›yacak geliflmeler, di¤er yanda bask› zulmün
ve zorbal›k var. Her ikisi de ülkenin içinde bulundu¤u politik durumun genel
hatlar›n› oluflturuyor. Kürdistan’da yaflananlar bu atmosferin d›fl›nda de¤ildir.
Kölelefltirmeye, sömürmeye, ezip yok etmeye karfl› direnifl ve baflkald›r›, sava-
fl›n geliflen yan›n› oluflturuyor. Ancak sonuçlar›n›n kesinli¤ini yine de uygulana-
cak politikalar belirliyor. Sürecin ve halk›n gerisinde kal›nd›¤› durumda, geri-
lemelerin sürpriz olmad›¤› dünyadaki pek çok örnekleriyle biliniyor.
Emekçilerin ve ezilen halklar›n yaflad›¤› zulmü ancak, onlar› savaflta geldi-
¤i noktay› daha ileriye götürecek silahlarla donatarak hafifletebiliriz. Savafl ise
esas olarak politik bir tutumdur. Klasik deyimiyle savaflta namlular›n nas›l ve
nereye çevrilece¤ini politika belirler. Politikada yanl›fll›k, elde bulunan en güç-
lü silahlar› bile etkisiz hale getirebilir. Savafl üstünlük ise do¤ru strateji ve tak-
tiklerle, cesurca hamle yapan›nd›r.
Kürdistan’da bugün süren savafl›n karfl› karfl›ya kald›¤› t›kan›kl›k ve açmaz-
lar bu noktada ortaya ç›k›yor. Savafl›n önünü devrimci tarzda açmak, oligarfli-
nin yak›n süreçteki politikalar›n›n karfl›s›na yeni politikalar koymay› dayat›yor.
Newroz’da t›rmanan süreç buradaki devlet politikas›n›n nas›l biçimlenece¤ini
yeterince aç›k bir biçimde ortaya koydu. Devletin hesab› mücadeleyi her yol-
dan kan kayb›na u¤ratmak, hamle üstünlü¤ünü ele geçirmektir. Bunun için de
her türlü ‘kirli oyuna’ baflvurmaktan çekinmiyor. Açt›¤› psikolojik savafl›n ka-
zand›¤› boyut da bununla ilgilidir.
Bu savaflta devrimci ve ulusal örgütlenmeler aç›s›ndan gösterilebilecek en
büyük zaaf politikas›zl›kt›r. Mevcut duruma denk düflen politikalar›n üretileme-
yiflidir. Gerillalar ve halk›n nas›l vuraca¤›n›, nas›l karfl› koyup direnece¤ini bi-
lememesi, kendi gücüne güvenin umutsuzlu¤a ya da “ne yapabiliriz ki” ye dö-
nüflmesi demektir. Bu dönüflüm san›ld›¤› kadar zor de¤ildir. Zaten devletin psi-
kolojik sald›r›lar›n›n arkas›ndaki niyet de budur. Bugün Kürdistan’da devletin
ortaya koydu¤u politikalar karfl›s›nda adeta “çaresizlik”le özdeflleflen geliflme-
lerin halk›n savaflmak ya da savaflmamak iste¤iyle ilgili oldu¤u söylenemez.
Çünkü Kürdistan’da halk savafl›yor. Burada halk›n en önemli sorunu ne yapa-
ca¤›n› bilememesidir. Örgütlenmelere karfl› bafl gösteren ‘güven bunal›m›n›n’
ortadan kald›r›lamamas›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 597

Halk politika istiyor. Sald›r›ya nas›l karfl›l›k verece¤ini politikay› nas›l t›r-
mand›raca¤›n› bilmek istiyor. Serh›ldanlar, kepenk kapatmalarla geçen süreç
bir noktaya geldi t›kand›. Art›k serh›ldanlar›n da önünü kapad›. Filistin intifa-
das› ders verici bir örnektir. Tafl atan ‹ntifada b›çak ve silah kuflan›r duruma ge-
lemeyince kendi kendinin önünü t›kad›. Geliflmeler Filistin hareketi ile büyük
benzerlikler tafl›yor.
Sürecin önünü açman›n yolu halka nas›l direnilece¤ini, nas›l savaflaca¤›n›
somut olarak göstermektir. Hiçbir düflman bir halk› topyekün köylerde flehirler-
de kuflatma alt›na almaya, gündüz üçten sonra soka¤a ç›kartmamaya gücü
yetmez. Hiçbir silah tek bafl›na evlerin mahallelerin alt›n› üstüne getirmeye ye-
tenekli olamaz. Yeter ki her girdi¤i yerde ona istedi¤ini rahatça yapma f›rsat›
vermeyen örgütlü bir direniflle karfl›lafls›n. Çünkü e¤er bedeli flehitler vermekse
hiçbir silah bütün halk› öldüremez.
Kürt halk› flehit vermekten korkmuyor. Engel olan bu de¤ildir. Newroz’da
haz›rd› ve haz›r olu¤unu da fiilen gösterdi. Engel olan bir kez kufland›ktan son-
ra bir gün öyle bir gün böyle politikalarla yar› yolda kalma korkusudur. ‹stik-
rar ve örgüt yoksunlu¤una duydu¤u güvensizliktir.
598 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
SÖMÜRGE TEOR‹S‹N‹N VARDI⁄I
YER “S‹LAHLARA VEDA”

SÖMÜRGE
TEORİSİNİN
VARDIĞI YER
“SİLAHLARA VEDA” Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
1 May›s 1993
Say›: 44

1
984 y›l›nda Kürdistan ulusal mücadelesinde aç›lan sayfa kapan›yor.
Kürdistan’da yeni bir sayfa aç›l›yor. Kürt halk›n› aya¤a kald›ran, ken-
dini kabul ettirmesi ve kimli¤ini kazanmas›nda stratejik önemde rol
oynayan silahlar susmufl bulunuyor. Bir-iki y›l öncesine kadar yap›lan ayaklan-
ma, savafl hükümeti kurma ça¤r›lar›ndan eser kalmad›. Bugün revaçta olan
“ateflkes”, “silah b›rakma”, “devletle masaya oturma ve uzlaflma”. Ba¤›ms›z
Kürdistan’dan “zerrece taviz vermeyenler”, federasyon ve birlikten baflka fley-
den söz etmez hale geldiler. Amaç siyasal çözüm ad› verilen uzlaflma ve dev-
letle masaya oturman›n yollar›n› arama olunca, bu noktaya gelmek hiç de
sürpriz olmuyor. Devlet ulusal hareketin nabz›n› alm›fl, ona göre flerbet verir
hale gelmifltir. Hükümet içinse Kürdistan’da silahlara veda ettirmek en büyük
prestij kayna¤›n› oluflturuyor. Böyle bir baflar› ekonomideki baflafla¤› gidifli bi-
le unutturacak kadar önem tafl›yor. Bugünlerde devlet PKK’y› tamamen avucu-
nun içine alman›n hesaplar›yla meflgul ve bunu da alabildi¤ine rahat bir biçim-
de “politik manevra” olarak göstermeye kalk›yor.
Asl›nda bizim aç›m›zdan PKK’n›n geldi¤i nokta hiç de flafl›rt›c› de¤ildir.
PKK kendisini milliyetçilikle s›n›rlad›¤› ve bunu da bir yan›yla “sömürge teori-
sine” dayand›rd›¤› sürece, bir yerden sonra t›kanmas› kaç›n›lmazd›r. Böyle bir
durumda, ister istemez uzlaflma ve devletle masaya oturma her fleyin önüne ge-
çecektir. Ama solun büyük bir bölümü için bunu söylemek mümkün de¤ildir. De-
neyci sol her seferinde zikzaklar çizerek ilerlemifl, kendisine güvensizli¤i PKK
ve Kürt sorununa yaklafl›mda da fazlas›yla göstermifltir. PKK’ya alk›fl tutanlar,
neredeyse Kürdistan’› PKK’ya tapulayanlar, PKK’n›n bugün geldi¤i noktaya ba-
k›p veryans›n ediyorlar. Dün PKK’ya göz k›rpanlar, bugün PKK’y› elefltirmek
için yola koyuluyorlar!
Özellikle kendisine M-L, sosyalist deyip toz kondurmayan kimileri, sömürge
teorisini de savunabilmifller, çeliflkilerini görememifllerdir. Özellikle 12 Eylül ye-
nilgisinden ve PKK’n›n ç›k›fl›ndan sonra var olan bu gibi anlay›fllar›n kayna¤›n-
da ilkesizlik, faydac›l›k ve mücadeleye yüz çevirme vard›r.
12 Eylül yenilgisiyle sa¤a sola savrulan sol gruplar içinden bir k›sm› sömür-
ge tespiti yaparak Kürdistan ve Kürt sorununu bafllar›ndan savd›lar. Sömürge
tespitiyle Kürdistan Kürt yurtseverlerine havale edildi ve ulusal sorun karfl›s›n-
da basit bir destekçilik konumuna gelinmifl oldu. Böylelikle de Kürt yurtseverle-
rin “sosyal floven”, “Kemalist” suçlamalar›ndan da yakalar›n› kurtararak, Kürt
sorununun “çözümünün” en keskin sorumlulu¤una soyundular.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 599

K›sacas›, “sömürge teorisi”, Kürt yurtseverleri aç›s›ndan ulus temelinde ör-


gütlenme ve mücadelenin dayana¤› olurken, kendilerine “Türk solu” denmesi-
ni sürdürebilenler aç›s›ndan ise Kürdistan’da mücadeleden kaç›fl›n teorisi oldu.
PKK bugün geldi¤i noktaya “sömürge teorisi”nden ve onun ikiz kardefli mil-
liyetçili¤i ›srarla savunarak geldi. PKK’n›n uzlaflmaya dönük yat›r›mlara yönel-
mesinin alt›nda “sömürge teorisi” vard›r. Ve PKK bu teoriyi ba¤›ms›z k›s›r olu-
flumlarla birlikte ›srarla savunmaktan bu noktaya gelmifltir. Bugün sömürgecilik
teorisinin ç›kmaz soka¤› PKK’y› uzlaflmaya ve silah b›rakmaya götürüyor.

“SÖMÜRGE TEOR‹S‹”N‹N MÜCADELEYE YANSIMALARI

1- “Sömürge Teorisi” Emperyalizme Karfl› Tav›rs›zl›k ve


Uzlaflmac›l›¤›n Zeminini Yarat›yor
Ulusal temelde mücadele yürüten hareketler anti-emperyalist tav›rlar göster-
seler de s›n›f karakterleri gere¤i bu tavr› sonuna kadar götürememekte, geliflme-
lere göre sa¤a-sola savrulmakta, yalpalamakta, sonuçta emperyalizmle uzlafl-
ma e¤ilimleri giderek a¤›r basmaktad›r. Bu hemen hemen her ulusal kurtulufl ha-
reketinin kaç›n›lmaz kaderidir. Küçük burjuva s›n›f karakteri ve milliyetçilik, ulu-
sal hareketi sonuçta bu noktaya sürüklemektedir. Küçük burjuva s›n›f karakterin-
den ve dar milliyetçi bak›fl aç›s›ndan kurtulup, ML düflünceye ve proleter bir ön-
derli¤e do¤ru bir evrim gösteremeyen tüm ulusal hareketler, uzun ya da k›sa va-
dede, mücadelenin flu ya da bu aflamas›nda emperyalizme yanaflmaktad›r.
S›n›f karakteri ve milliyetçi dar bak›fl aç›s›n›n ortaya ç›kard›¤› bu zemini,
milliyetçili¤in teorik g›das›n› oluflturan “sömürge teorisi”ni savunanlar, “sömür-
geciye”, yani TC’ye karfl› mücadeleyi s›n›fsal özünden soyutlay›p ulusal müca-
deleyi odak noktas›na yerlefltirmektedirler.
“Kürdistan devrimi en ön planda Türk sömürgecili¤ini hedef k›lar.”
(Kürdistan Devriminin Yolu)
Emperyalizm dönemindeki sömürgecilik iliflkilerini kavrayamayan, sömür-
gecilikle emperyalizmin ba¤›n› kopartan anlay›fl›n do¤al sonucudur bu yakla-
fl›m. Hedef “Türk sömürgecili¤i”dir. Bak›fl aç›s› bu olunca, görünen olgulardan
hareket edip, görünenin arkas›ndaki gerçekli¤i çözümleme gücüne sahip olun-
may›nca, ister istemez sadece görünenle u¤raflmak, gerçek tehlikeyi gözard›
etmek kaç›n›lmaz hale geliyor. Ulusal hareket için de söz konusu olan budur.
Bu düz mant›¤a göre, Kürdistan’› sömürgelefltiren emperyalizm de¤il,
TC’dir. Bu nedenle esas hedefe emperyalizmi oturtmak gereksiz olmaktad›r.
Emperyalizmi mücadelesinin odak noktas›na koymayan bir ulusal kurtulufl
hareketinin, do¤al olarak emperyalizme karfl› tutarl› bir tav›r almas›n› bekle-
mek hayalcilik olur... Zaten Kürt ulusal hareketlerinin bugüne kadar ciddi bir
anti-emperyalist tavr›na, anti-emperyalist hedefe yönelen bir eylemine rastla-
mak da mümkün olmam›flt›r.
Emperyalizm, Türk sömürgecili¤ine destek veren d›fl güç olarak tan›mlan›p
oda¤a “Türk sömürgecili¤i” yerlefltirilince, daha tali planda ele al›nan emper-
yalizme karfl› tav›r ya da tav›rs›zl›k “taktik” olarak aç›klanmaya çal›fl›l›yor. Bu-
nun sonucunda TC’ye ‘destek oldu¤u’ için hedef olan emperyalist güçler, ulu-
600 Miliyetçilik Ç›kmaz›

sal hareketle ba¤ kurarsa, tabii ki ulusal hareketin hedefleri aras›nda yer al-
maktan ç›kacakt›r. Çünkü hedefler aras›na girmesinde esas belirleyici olan em-
peryalizmin TC’ye destek vermesidir. “Sömürgecilik teorisi” iflte bu yaklafl›m›y-
la karfl›t›na dönüflebilecek c›l›z bir anti-emperyalizmi içeriyor. Ezilen ulus milli-
yetçili¤i hareketleri gere¤i güçlü bir anti- emperyalist yap›ya sahip olmas› ge-
rekirken, “sömürgenin sömürgesi” teorisi, yukarda belirtilen mant›k çerçevesi-
ne s›k›fl›p kald›¤›nda anti-emperyalizm ilkesi bir kenara at›lmakta, daha da ile-
ri gidilerek emperyalizmle köprüler kurulmaktad›r. Ulusal hareketin emperya-
lizm karfl›s›ndaki tav›rs›zl›¤› ve emperyalizmle uzlaflmaya kap›lar›n›n aç›k ol-
mas› temelde buradan kaynaklan›yor.
“Sömürge teorisi”, halklar›n bafl›na bela olan, yaflad›¤› bütün ac›lar›n, bas-
k›lar›n, katliamlar›n ve sömürünün bafl sorumlusu olan emperyalizmi devre d›-
fl› b›rakarak, sadece onun yerli iflbirlikçilerini hedef al›yor. As›l düflman›n he-
def al›nmad›¤›n›, sadece onun maflas›, sömürüsünü gerçeklefltirmesinin arac›
olan güçlerin hedef al›nd›¤› koflullarda sa¤l›kl› sonuçlara ulaflmak mümkün ol-
muyor. Hatta sonuca ulaflmak için mutlaka hedef al›nmas› gereken as›l sömür-
geci güçlerden giderek medet umulma noktas›na geliniyor.
Bunun en tipik örneklerini Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki Kürt ulusal ha-
reketlerinde görmek mümkün. Esasta sorunu, sömürgecilik yaklafl›m›n›n sonu-
cu olarak, ba¤l› oldu¤u parçadaki devlete karfl› mücadele sorunu olarak alg›-
layan bu hareketler, bu mücadelede emperyalizmden medet umma, onunla ilifl-
kilere girme, giderek emperyalizm taraf›ndan kullan›lma noktas›na gelmifltir.
“Sömürgeci” devlet karfl›s›nda destek güç arayan, kendi özgücüne ve halklar›-
n›n gücüne güvenmeyen bu hareketler sadece emperyalizm taraf›ndan de¤il,
hatta ço¤u kez bölge devletleri taraf›ndan da kullan›lma durumuna düflmüfller-
dir. Kendi halk›n›n bir bölümünü, ezen devletlerle iliflkiye girilmesi, bu devlet-
lerden destek al›nmas› bunun tipik örne¤idir.
‹ran ile Irak kendi aralar›ndaki çat›flman›n ürünü olarak birbirlerini zay›flat-
mak amac›yla karfl› taraftaki Kürt hareketleriyle iliflki gelifltirmifl, kendi parça-
s›ndaki Kürt hareketini ezmeye çal›fl›rken di¤er parçadaki Kürt hareketini de
ç›karlar› do¤rultusunda kullanma gayretleri içinde olmufllard›r. Bu yaklafl›mla-
ra olumlu yan›t veren Kürt hareketlerinin ulusall›¤› da sorgulama noktas›na düfl-
mektedir. Asl›nda tam anlam›yla ulusal bir bilinçten de yoksundurlar. Anti-em-
peryalist tutum konusunda ilkesiz olan küçük burjuva milliyetçili¤i, bir nokta-
dan sonra milliyetçili¤i de sapt›rmakta, çarp›k hale getirmektedir. Sözde afl›r›
milliyetçi tutum içerisinde olanlar, bir ad›mla bunun tam tersi tutum alabilmek-
tedirler. Burada genel olarak Kürt ulusunun ç›karlar›n› düflünmekten çok, par-
ças›n›n ve parçada mücadele yürüten hareketin ç›karlar›yla düflünmek söz ko-
nusudur. Sömürgecilik teziyle de birleflen bu yaklafl›m “sömürgeci” devlete kar-
fl› her yard›m› kabul etme noktas›na getirmektedir ulusal hareketleri. Bu yan›y-
la sömürge teorisi, sömürgeci devlete karfl› olan her fleyi “kullanma” mant›¤›n-
dan hareketle kendisi de “kullan›lma”ya aç›k bir zemin yaratmaktad›r. Ki, Kürt
hareketlerinin tarihi bunun örneklerine bolca tan›kl›k etmektedir. Kürtlerin bir-
birine karfl› kullan›lmas› da bundan ayr› düflünülemez. Körfez krizi sonras›nda
emperyalizmin Kürtleri Saddam’a karfl› koz olarak kullanmas›, Kürtlerin üzerin-
de oynanan oyunlar ve Irak’taki Kürt ulusal hareketinin bu oyunlar›n bir aleti
Miliyetçilik Ç›kmaz› 601

durumuna düflmesi, her fleye ra¤men TC ve emperyalizmle uzlaflma ve Sad-


dam karfl›s›nda destek arama çabalar› bunun son örne¤i oldu.
Benzer giriflimler Türkiye Kürdistan›’ndaki Kürt ulusal hareketi için de geçer-
lidir. Bafllang›çta di¤erlerine göre daha tutarl› olan bu hareket de sonuçta di-
¤erleriyle ayn› zemine do¤ru h›zla kaymaktad›r. Sosyalizm cephesinde yafla-
nan olumsuz geliflmelerle birlikte bu ülkelerde milliyetçili¤in f›flk›rmas›ndan
kendine hakl›l›k pay› ç›karan ulusal hareket geçmiflte savundu¤unu söyledi¤i
“s›n›f bak›fl›”n›n art›k yetersizli¤inden bahsetmektedir. Bugüne kadar “tutarl›”
davranmas›nda sosyalizmden etkilenen bir hareket olmas› önemli rol oynam›fl-
t›r. Ancak sosyalizm cephesinde bugün yaflananlar ulusal hareketin sosyalizm-
den etkilenen yaklafl›mlar›n› tümüyle ortadan kald›r›nca, emperyalizmin kendi
gücünü daha çok dayatt›¤› bir dünyada, sömürgecilik tezinin bir sonucu ola-
rak anti-emperyalizmi mücadelesinin oda¤›na oturtmayan ulusal hareketi on-
dan medet umma noktas›na getirmifltir. Bu bir yan›yla sömürge teorisinin olay›
s›n›fsal de¤il, ulusal bak›fl aç›s›ndan ele alan, “sömürgeci”ye karfl› her türlü
“yard›m›”, “fleytanla bile iflbirli¤i yapma” ad› alt›nda mübah görme mant›¤›-
n›n da ürünüdür.
Sömürge teorisinin içinde bar›nd›rd›¤› ve karfl›t›na dönüflme e¤ilimini tafl›-
yan c›l›z anti-emperyalizmin mücadeledeki sonuçlar› olan tav›rs›zl›k, uzlaflma-
c›l›k ve emperyalist güçlerden medet umma gibi sonuçlar›na özellikle ulusal ha-
reket aç›s›ndan Körfez krizinden sonra bolca tan›k olduk.
Körfez krizi s›ras›nda savafl› “it dalafl›” olarak niteleyen, emperyalizmin
oyunlar›n› kolaylaflt›ran tav›rs›zl›k bunlardan sadece biridir. Bunlara;
“Kürtler art›k daha fazla Amerikan ve ‹ngiliz askerlerine ba¤lanmak
istiyorlar.” (Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, sf. 245)
“Gerçekte ABD’ye ba¤lanma, ‹ngilizlere ba¤lanma bir ileri ad›md›r.
(...) Yani despot bir kocadan daha demokrat bir kocaya ba¤lanmad›r.”
(age, sf. 246)
deyifllerini ve,
“(...) NATO sözde siyasal sorunlar›n ve daha çok da insan haklar› so-
rununun, hatta ba¤›ms›zl›k isteyen halklar›n istemlerinin çözümlenmeye
çal›fl›ld›¤› siyasal kuruma dönüflüyor. NATO bugün kendi gündemine Sov-
yetler Birli¤i’ni, Yugoslavya’y› ve Çekoslavakya’y› al›yor! Yar›n Türki-
ye’yi gündemine alacakt›r. Türkiye’den ‘üniter devlet’ anlay›fl›n› terk et-
mesini ve federasyondan ba¤›ms›zl›¤a kadar kendisini aç›k tutmas›n› is-
teyecektir. O çok güvendi¤i NATO’nun yar›n ya da öbür gün TC’ye bunu
dayatmas› fazla flafl›rt›c› olmamal›d›r.” (Serxwebun, say›: 119, sf. 22)
yaklafl›m›na da eklemek gerekiyor.
“Emperyalizmin eski emperyalizm olmad›¤›” ve “kendini ça¤›n gereklerine
uydurdu¤u”nu söyleyen ulusal hareket önderli¤i R. Ball› ile röportaj›nda, “(...)
Ben ABD’nin her fleyine karfl›y›m demiyorum. ABD tekni¤ini, bilimini, hal-
k›n› karfl›ma alm›yorum. ABD’nin her fleyi benim düflman›md›r demiyo-
rum. ABD ile hiç iliflki kurulmaz demiyorum.(...)” (abç) (Kürt Dosyas›, Ra-
fet Ball›, sf. 244) diyerek mesaj iletiyor. Emperyalizmin “her fleyine karfl›” ol-
mayan ulusal hareket kendi ifline yarayabilecek emperyalist çözümlere de aç›k
602 Miliyetçilik Ç›kmaz›

oldu¤unu ifade ediyor asl›nda. NATO’ ya yaklafl›mlar› ise bunu tamaml›yor.


Emperyalizme yönelik beklentiler içine giren ulusal hareket, Kürdistan’daki
egemenli¤ini pekifltirecek olan Çekiç Güç’e karfl› da herhangi bir tav›r gelifltir-
me, onlar›n oyunlar›n› bozma çabas› içine girmiyor. Bu ad›m› sessizce kabul-
leniyor. ABD’nin her fleyine karfl› olmad›¤› aç›klamalar›n› Çekiç Güç’e de faz-
la karfl› olmad›¤›n› göstererek kan›tl›yor adeta...
“Sömürge teorisi” emperyalizm tan›m›n› yumuflatan, emperyalizmden me-
det uman ve emperyalizmin yede¤ine düflme potansiyelini tafl›yan bir anlay›fl›
beslemektedir. Yukar›daki tan›mlamalar ve yaklafl›mlar, bunun aç›k kan›tlar›n›
oluflturmakta, “sömürge teorisi”nin besleyip büyüttü¤ü bu potansiyel tehlike ulu-
sal hareketin mesajlar›nda kendini aç›kça ortaya koymaktad›r.

2- Devrim Hedefinden Yoksun Olan “Sömürge Teorisi” Kürt


Halk›n› Kurtulufla Götürmüyor
Sömürge teorisi, devrim hedefinden yoksundur; çünkü, teorik olarak her ne
kadar “Kürdistan Devrimi”nden bahsediliyor olsa da, ülke devrimini, devletin
y›k›lmas›n› bir bütün olarak önüne koymayan, olaya s›n›fsal zeminde yaklafl-
mayan, kurtuluflun buradan geçti¤ini görmeyen bir hareketin yaklafl›m› devrim
perspektifinden yoksundur. Teorik olarak ifade edilen, gerçek yaflamda ifade-
sini bulmayan perspektif de, yaflanan gerçekliklerle yitecektir. Art›k teorik dü-
zeyde bile olsa devrim laf› unutulacakt›r.
Kürdistan’› “sömürge” olarak ele alan yaklafl›mlar, bunu, ayr› devrim ve ay-
r› örgütlenmenin temeline oturtmakta, halklar› milliyetlerine göre bölmektedir.
Oysa gerek Türkiye Kürdistan›’›nda yaflayan Kürt halk›n›n, gerekse Türk hal-
k›n›n ve di¤er az›nl›k milliyetlerden halklar›n kurtuluflunun yolu Türkiye’de ya-
flayan emekçi halk kesimlerinin iktidar› almas›ndan, devleti y›karak ülkeden
emperyalizmi kovup, oligarflinin iktidar›na son vermesinden ve kendi iktidar›n›
kurmas›ndan geçiyor. Ezilen y›¤›nlar›n iktidar› al›p bask›ya, sömürüye son ver-
medi¤i koflullarda, halklar›n gerçek kurtuluflunun sa¤lanmas› mümkün de¤ildir.
Olay› s›n›fsal boyutlar›ndan kopararak ulusal s›n›rlar içine hapseden sömürge
teorisi, Kürt halk›n› gerçek kurtulufla götürmekten uzakt›r. Kürt halk› ulusal dev-
letine sahip olsa bile -ki bu tezin savunucular›n›n yaklafl›mlar› bunu gerçeklefl-
tirme gücünden yoksundur- ulusal s›n›rlar içinde kalm›fl, devrimi, sosyalizmi
önüne hedef olarak koymam›fl bir hareketle gerçek kurtulufla ulaflamaz. Çünkü
ulusal devlet, kapitalizmi ortadan kald›rma, sömürüye son verme perspektifin-
den yoksundur.
Kürt halk›n›n kurtuluflunu ülke devriminden ayr› ele alan yaklafl›m Kürt hal-
k›n›n, Türk halk›n›n ve az›nl›k halklar›n›n ortak düflman›n›n oligarfli oldu¤unu ve
halklar›n kurtuluflunun ortak düflmana karfl› ortak örgütlenmeden geçti¤ini, Kürt
halk›n›n kendi kaderini tayin hakk›n›n önündeki as›l engel olan TC devletinin
ancak ülke devrimi ile ortadan kald›r›labilece¤i gerçe¤ini göz ard› ediyor.
“Sömürge teorisi”nin ortaya ç›kard›¤› milliyetçi yaklafl›m bunu görmedi¤i
için, ortak düflmana karfl› mücadelede halklar›n gücünü bölüyor. Çünkü s›n›f te-
melinde emekçilerin ortak örgütlenmesini savunmay›p, ulusal temelde bir örgüt-
lenmeyi önüne hedef koydu¤undan, halklar›n milliyetlere göre örgütlenmesini
Miliyetçilik Ç›kmaz› 603

savunuyor. Böyle bir yaklafl›m iradeden ba¤›ms›z olarak, -halklar›n milliyetler


temelinde örgütlenmesiyle- halklar› birlefltirmekten çok ortak düflman karfl›s›n-
da onlar›n güçlerini bölüyor. Emekçi halklar›n, egemen s›n›flara karfl› mücade-
lesini zay›flat›yor.
Emperyalizm ve oligarfli “devletin bütünlü¤ü”nü savunup Kürt halk›n›n ulu-
sal kimlik mücadelesini “bölücülük” olarak suçlarken, devrimciler Kürt halk›n›n
ulusal kimlik mücadelesine destek veriyor, bu talebe sahip ç›k›yor; Kürt halk›-
n›n kendi kaderini tayin hakk› olarak ayr› devlet kurma hakk›n› savunuyor.
Ama devletin, kendine karfl› yürütülen mücadelede halklar›n bir araya gelme-
sini istemedi¤i, halklar›n gücünü bölmek için elinden gelen çabay› gösterdi¤i,
hatta halklar aras›nda düflmanl›¤› körüklemeye çal›flt›¤› koflullarda, oligarfliye
karfl› yürütülen mücadeleyi s›n›fsal zeminde sürdüren devrimciler do¤ru yakla-
fl›m›n ve halklar›n ç›karlar›n›n bir gere¤i olarak halklar›n kardeflli¤ini, ortak ör-
gütlenme ve mücadeleyi savunarak halklar› birlefltirmeye çal›fl›yorlar.
Ayr› devrim ve ayr› örgütlenmeyi savunan “sömürge teorisi”nin sahipleri, s›-
n›rlar› içinde bulunduklar› devletin y›k›lmas›n› hedef almayan, halklar›n ortak
mücadelesini savunmayan yaklafl›mlar›n›n yanl›fll›¤›n› pratikte yaflayarak görü-
yor. Kürdistan Devrimi ve “Ba¤›ms›z Kürdistan” sloganlar›yla yola ç›kanlar, bu-
nun, s›n›rlar› içinde bulunulan devlet y›k›lmadan gerçekleflmeyece¤ini gördük-
lerinde tam tersine bir yaklafl›m içine giriyorlar. Ayr› örgütlenmeyle sonuca ula-
flamayan, merkezi devlete ra¤men ayr› “devrim” hayalleri suya düflen Kürt mil-
liyetçi hareketlerinin önünde iki yol vard›: Ya do¤ru çözümü görüp, mücade-
lelerini, sömürge teorisini dayanak olarak kullan›p hapsettikleri dar ulusal s›n›r-
lardan kurtararak ayn› devlet çat›s› alt›nda bulunduklar› halklar›n kurtulufl mü-
cadelesiyle birlefltirecekler ya da merkezi devlete ra¤men bu ifl olmuyor diye-
rek devletle uzlaflmay›, “olanakl›” olan çözümleri kabul etmeyi, dayatmay› se-
çeceklerdi.
Ulusal hareketler ikinci yolu seçtiler. Irak’taki Kürt milliyetçi hareketleri bas
bas ba¤›r›yorlar; “Biz ayr› devlet kurmaya çal›flm›yoruz, otonomi istiyoruz” di-
ye. fiunu aç›kça ifade ediyorlar; emperyalizme ra¤men, bölge devletlerine
ra¤men bir Kürt devleti kurabilmek olanakl› de¤ildir. O halde “yap›lacak ifl”,
“olanakl›”, “kabul edilebilir”, “çözümler” peflinde koflmakt›r. Zaten Kürt milli-
yetçi örgütleri de bunu yap›yorlar ve Kürt halk›na büyük ac›lar yaflat›yorlar.
“Sömürge teorisi” sosyal kurtulufl düflüncesini içsellefltiremedi¤inden, dev-
rim perspektifinden yoksun oldu¤undan “ulusal sorun”a sistem içi “çözüm”leri
tart›flt›rabilmekte, sistemle uzlaflma potansiyeli tafl›maktad›r. Bu potansiyel ha-
rekete geçti¤inde ise, sonun nerede noktalanaca¤›n›, hangi geri noktalara sav-
rulaca¤›n› kestirmek ise mümkün de¤ildir.
Yanl›fl perspektifin ortaya ç›kard›¤› bu trajedi farkl› boyutlarda da olsa ül-
kemizdeki Kürt ulusal hareketi için de geçerlidir. TC’ye ra¤men ayr› bir devlet
kurman›n, ba¤›ms›z Kürdistan’a ulaflman›n olanakl› olmad›¤› gerçe¤ini yafla-
m›n dayatmas›yla kavramaya bafllayan ulusal hareket de “olanakl›”, “kabul
edilebilir”, “çözümler” peflinde koflmaya bafllad›. Art›k Ba¤›ms›z Kürdistan, ay-
r› devlet sloganlar›n›n yerini TC ile görüflme ça¤r›lar› ve federasyon önerileri,
uzlaflma çabalar› ve “Biz ayr›lmak ve ayr› devlet kurmak peflinde de¤iliz”,
“Devlet olup olmamayla ba¤›ms›zl›¤› kar›flt›rmamak gerekir” söylemleri ald›.
604 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Böylece ulusal hareket sömürge teorisi’yle teorik olarak ifade etti¤i, ancak pra-
tikte sahip olmad›¤› devrim perspektifini, sömürge teorisinin ç›kmazlar›n› yafla-
d›kça teoride de terk etti ve devrim perspektifini hepten yitirdi, sömürgecilik te-
zinin uzlaflma potansiyeli yeflermeye bafllad›.

KURTULUfi TÜRK VE KÜRT HALKLARININ B‹RL‹KTE


SAVAfiINDAN GEÇ‹YOR
“Sömürgecilik”, “ba¤›ms›z Kürdistan”, “ayr› örgütlenme” vb. tespitlerinin
içinde merkezi TC devletinin parçalanmas›, y›k›lmas› yoktur. PKK için bu sorun
Türklerin sorunudur, onlar halletmelidir; Kürdistan parças› TC’den kopart›ls›n
yeterlidir. Aç›kças› merkezi devlet y›k›lmaks›z›n, Yeni-sömürgecili¤in tahakkü-
mü alt›ndaki iki ulusun da kurtuluflunun mümkün olmad›¤› göz ard› edilmekte-
dir. Kürt ulusal hareketi güçlenmifl olsa da merkezi devlet oldu¤u yerde Kürdis-
tan’a güç y›¤acak olanaklar› bulabilmektedir. Bu ç›k›fls›zl›k PKK’y› devletin çiz-
di¤i s›n›rlar içerisinde uzlaflmaya itmektedir. Silahlar devletle uzlaflmaya kur-
ban edilmektedir.
Gerçekte Kürdistan için ister Türkiye’nin sömürgesi densin isterse denmesin,
emperyalizme ve merkezi devlete karfl› birlikte mücadele, birlikte örgütlenme
zorunludur.
Ancak, TC bafl hedef gösterilirken emperyalizm bir kenara b›rak›l›nca, bafl-
lang›çta emperyalistlerle çeliflkileri derinlefltirmeme, ard›ndan yak›nlaflma ve
dirsek temaslar›, onun peflinden çözüm ve uzlaflma için destek aray›fllar› gün-
deme gelmektedir. Bu bir aya¤› aksak küçük burjuva milliyetçili¤i için pek çok
kez böyle olmufltur. Bu nedenle, Avrupa’da oluflturulan “KUM” bile emperya-
listlerin TC’yi uzlaflmaya zorlamas› için bir araç olarak kullan›lmak istenmekte-
dir. Emperyalist güçlerin çizdi¤i s›n›rlar üzerinde hareket etmek ve bunu TC
üzerinde bask› olarak kullanmak bir fleyler koparmaya kalkmak çözüm de¤il-
dir. Çözümsüzlü¤ün sonucudur.
Bugün gelinen noktada kaba çizgiler flunlard›r: Art›k silahl› mücadele Kürt
halk›n›n ulusal kurtuluflunu söküp alacak bir araç olmaktan ç›km›fl, TC ile ma-
sa bafl›nda kullan›lan bir araç haline gelmifltir. Olas› eylemlerin, silahl› tav›r
al›fllar›n amac› art›k TC’yi daha iyi koflullarda uzlaflmaya zorlamakt›r. Radikal,
devrimci, yurtsever çizgi reformculu¤a do¤ru evrilmektedir. Bu durum, giderek
statükocu hale gelen ulusal hareketi devletle pazarl›¤› bozabilecek, statükola-
r› altüst edebilecek ç›k›fllara karfl› duyarl› hale getirmektir. Bu nedenle uzlaflma
umutlar› yak›nlaflt›kça PKK silahl› mücadeleyi yürüten devrimcilere karfl› daha
sald›rgan bir üslup kullanmaktad›r.
Sonuçta bir kez daha de¤inmek gerekir ki, faflizmin masas›nda çözüm ol-
mam›flt›r. Faflizmi tan›mak istemeyenlere faflizm ac› dersler vererek kendini ta-
n›tacakt›r. Faflizm reformu yads›d›¤›, faflizm y›k›lmadan ciddi anlamda hak ka-
zan›lmayaca¤›, kazan›lsa bile ömrünün çok k›sa oldu¤u görülecektir.
Gelinen noktan›n da ortaya koydu¤u gibi, Kürt ve Türk halklar›n›n düflman-
lar› da birdir, kurtulufl yollar› da. Bu nedenle; Kürt halk› için de, Türk halk› için
de, di¤er milliyetlerden halklar için de birlikte örgütlenme ve birlikte mücade-
leden baflka kurtulufl yolu yoktur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 605

Mücadele
Kürdistan’da Devlet Terörü Boyutlan›yor

YEN‹ KATL‹AMLAR DA YETMEYECEK


KÜRDİSTAN’DA
DEVLET TERÖRÜ
BOYUTLANIYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
10 Temmuz 1993
Say›: 53

G
örünen odur ki, oligarfli önümüzdeki süreçte bütün iç ve d›fl bask›la-
r› göze alarak halka sald›rmaya devam edecek, toplu katliamlara,
provokasyonlara baflvurmaktan çekinmeyecektir. ‹nsan haklar›, de-
mokrasi, flefkat söylemlerini delen bu katliam politikas› “her fleye ra¤men” uy-
gulanacak bir politikad›r. Çok uzun süremeyece¤i aç›kt›. Oligarfli bu sürede
ulusal hareketi en az›ndan belirli bölgelere s›k›flt›rmak istemekte, hareketsiz b›-
rakabilece¤i ölçüde kontrol alt›na alabilece¤ini hesaplamaktad›r. Ancak ilk
sald›r›lar›na ald›¤› yan›tlar›yla sars›lmas›, bu iradesinin de uzun süre devam
edemeyece¤ini gösteriyor.
Son günlerde tekelci bas›n›n att›¤› manfletlere bak›ld›¤›nda Kürdistan’da yo-
¤unlaflt›r›lan devlet sald›r›lar›na PKK’n›n verdi¤i yan›tlar›n oligarfliyi telafla dü-
flürdü¤ü gözleniyor. A¤›z birli¤i eden burjuva bas›n›n “Panik sald›r›s›”, “Apo
ipini çekti” yollu güven afl›layan manfletleri asl›nda oligarfli cephesindeki hu-
zursuzluk ve telafl› yans›t›yor. Y›llard›r tekrarlanan “terör örgütünün son ç›rp›-
n›fllar›” edebiyat› her eylemle bir kez daha tersyüz olmakta. Bu nedenle bir
noktada odaklaflan yalan bombard›man› da fazla bir ifle yaram›yor. Çünkü
halk art›k kanm›yor!
PKK’n›n tek tarafl› ateflkesi kald›rarak yeniden savafl› yükseltmesi ve arka
arkaya kay›plar verdirmesi devlet güçlerini sarsarken daha da sald›rganlaflt›r›-
yor. Gerillaya yönelik net vurufllar yapmakta zorlanan devlet güçleri kay›pla-
r›n ac›s›n› halktan ç›kar›yorlar. Gerillaya belli kay›plar verdirmekle birlikte, ne
zaman nerede sald›r›ya u¤rayacaklar›n›n korkusu ve tedirginli¤iyle yaflad›kla-
r› için psikolojik-moral üstünlü¤ü bir türlü ele geçiremiyorlar. Ruh hali tedirgin-
lik olan savafl güçlerinin tipik davran›fllar›yla sivil halka sald›rarak, korkular›n›
hafifletmeye çal›flmalar› da kar etmiyor. Sonuçta devlet güçleri, savafl› istedik-
leri yerde, zamanda de¤il, beklemedikleri anda, beklemedikleri yerde kabul-
lenmek zorunda kald›klar› için a¤›r kay›plar vermekten kurtulam›yorlar.
Devlet güçlerinin Kürdistan’da bugün en belirgin politikas›, yak›p-y›kmak,
köyleri boflaltmak, gerillay› desteksiz b›rakacak alanlar yaratmak. Ancak bu
politikan›n metropollere yans›yan etkileri de göz önüne al›nd›¤›nda oligarfli
aç›s›ndan çözüm olmayaca¤› aç›k. Yine de gerillay› halktan yal›tma politikas›
karfl›s›nda direnmek büyük önem tafl›yor.
Devlet, özellikle s›n›ra yak›n yerleflim birimlerini boflaltmaya kararl› görünü-
yor. Bununla birlikte daha önce de denenen “stratejik köyler” oluflturma politi-
606 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kas› da iflleyecek. Devlet güçlerinin köylerden baflka, kasaba ve ilçe merkezle-


rine yönelik taciz eylemleriyle, halka gözda¤› vererek, gerilladan koparma ça-
bas› ise devam ediyor. Geceleri “PKK bast›” görüntüsüyle kasabalar, kentler
kurflun ve roket ya¤muruna tutuluyor. Her eylemden, her bask›ndan sonra “ge-
nifl çapl› operasyon” diye çevre köyleri basan devlet güçleri, yak›p y›karak in-
tikam al›yorlar. Bunun as›l önemli yan›, göçü h›zland›rmaya yönelik olmas›.
Devlet k›sa vadede çözüm olmasa bile, uzun vadede Kürdistan’da belli bölge-
leri boflaltma ve nüfusu Bat›’ya kayd›rma politikas›nda baflar›l› olaca¤›na ina-
n›yor. Özal’›n bu konuda söylediklerinin dikkate al›nd›¤› görülüyor.
PKK’n›n bugüne kadar göçü önleyecek politikalar› yaflama geçirememesi,
hatta kimi bölgelerde “taktik” ad›na desteklemesi, milyonlarca Kürt insan›n›n
ülkeyi terk etmesini getirdi. Örne¤in fi›rnak’ta devlet güçlerinin gerçeklefltirdi-
¤i provokasyon ve katliamdan sonra PKK göçü teflvik etmiflti.
Bugün pek çok bölgede gerillaya lojistik destek sa¤layacak yerleflim birim-
lerinin, hatta gerilla kayna¤›n›n ortadan kalkmas› söz konusudur. Bunun önü-
ne geçilebilmesi için halk›n yerini-yurdunu terk etmeyip, direnifli gelifltirmesi ör-
gütlenmelidir. PKK’n›n Lice’den göç edenlere halk›n yard›m etmemesi, mallar›-
n› sat›n almamas› ve araç sa¤lamamas› yönündeki ça¤r›s› bu noktada geç de
olsa bir tavr›n oluflmas› anlam›nda olumludur.
Devletin pervas›zca sald›rd›¤› ve daha da sald›rganlaflaca¤› göz önüne
al›nd›¤›nda halkta düflmana yönelik öfke ve tepkinin de büyümesi kaç›n›lmaz-
d›r. Bu noktada uzlaflmaya aç›k kap› b›rak›larak yürütülecek bir karfl› savafl›n,
uzun dönemde derin zaaflara düflebilece¤i gerçe¤i de dikkate al›nmal›d›r. Bu
noktada bugün onca fedakarl›kla yürütülen savafl›n, reformizme yaflam hakk›
tan›mayan bir bilinçle yaflama geçirilmesi de en az devletin politikalar›na kar-
fl› yürüyen mücadelenin kendisi kadar önemlidir. fiu iyi kavranmal›, iyi kavra-
t›lmal›d›r: Kürt halk›n›n kurtuluflu yap›lacak “ateflkes”lerde, TC ile “siyasi çö -
züm”de de¤il, devrimdedir. Ve bu devrim Türkiye devrimiyle kopmaz bir ba-
¤a, ortakl›¤a sahiptir.
Faflizmin Kürt halk›na yönelik tüm sald›r›lar›na bu bilinçle karfl› konulmal›,
Kürt halk›n›n sessizlik içinde katliamlarla bo¤ulmas›na izin verilmemelidir. Gö-
rev, Türkiye ve Türkiye Kürdistan’›nda faflizmi gömmektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 607

Mücadele
SERHILDANLARIN YARATICISI
S‹LAHLI MÜCADELED‹R

SERHILDANLARIN
YARATICISI
SİLAHLI
MÜCADELEDİR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
28 A¤ustos 1993
Say›: 60

T
ürkiye devletin resmi vahfletiyle sars›l›yor. Kürdistan’da akan kan›n
haddi hesab› yok. Fazla tercih hakk› yok. Ya oligarflinin terörüne bo-
yun e¤ilip istedi¤i insanlar olaca¤›z ya da anlad›¤› dilden yan›t verip
mücadeleyi bugüne kadar nas›l sürdürdüysek ayn› flekilde sürdürece¤iz.
Savafl›m›z silahl› mücadele temelinde daha da gelifltirilip büyütülmelidir.
Kitlelerin umudu olmay› sa¤lamak ve onlar›n gerçek kurtuluflunun yolunu ayd›n-
latmak için, onlarca kez kan›tland›¤› gibi, silahl› mücadele temelindeki bir mü-
cadele perspektifini her yerde tavizsiz bir flekilde sürdürmek bugün devrimcile-
rin önündeki en büyük görevdir.
Türkiye halklar› kendileri için kimlerin nas›l mücadele verdi¤ini iyi biliyor.
12 Temmuz’lar›n, 17 Nisan’lar›n kendileri aç›s›ndan de¤erini kavrad›lar. Ve
bir yan›yla da bunun sonucu olarak devrimcileri destekleyip savafla çeflitli bo-
yutlar›yla kat›lma arzular›n› giderek daha fazla ifade ediyorlar.
Silahl› mücadelenin önemi üzerine çok fley yaz›l›p çizilmesine gerek yok.
B›rakal›m baflka yerleri, Kürdistan’da silahl› mücadele temelinde sürdürülen
mücadelenin Kürt halk› üzerindeki etkilerini ve sonuçlar›n› görmemek için kör
olmak gerekir.
1992 Newroz’u öncesi yurtsever hareket Kürt halk›na ‘ayaklanma’ ça¤r›s›
yapt›¤›nda, halk bu ça¤r›ya olumlu yan›t vermifl ve haz›rl›klara bafllam›flt›r. O
tarihlerde flunlar› söylemifltik: “Ayaklanma ça¤r›s›n›n etkisi güçlü göründü.
Gerillaya kat›l›m (özellikle liseli gençlikten) neredeyse ak›n ak›n denilebi-
lecek bir düzeye yükseldi. Evlerde siperler kaz›lmaya, sokaklarda barikat-
lar kurulmaya, silah ve cephane stoku yap›lmaya baflland›...”
Kürt halk›n›n yurtsever hareketin ça¤r›s› karfl›s›nda, her fleyi göze al›p, bu-
na uygun haz›rl›k yapmas›, silahl› mücadelenin gücüdür.
Newroz sonras› ayaklanma ça¤r›s› “yap›lmad›”¤›n›n aç›klamas› ise Kürt
halk› üzerinde olumsuz etkiler yaratt›. Bu olumsuzluk silahl› mücadelede de¤il,
tam tersine silahlara baflvurulmayaca¤› mesaj›n›n kendisinde yatmaktad›r. Ki
daha sonralar› yer yer “Gerillalar art›k buraya gelmesin.” diyen bir memnuni-
yetsizli¤in oluflmas›, kitle eylemlerinden uzaklafl›lmas› da bu yanl›fl takti¤in ürü-
nü olarak flekillenmifltir.
1993’te Kürt halk› aç›s›ndan koflullar daha da kötüdür. Düflman daha orga-
nize olmufl, gerekli dersleri ç›karm›fl, bask› ve fliddetini kesintisiz bir hale ge-
608 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tirmifltir. Buna ra¤men 23 Nisan’da Dersim’de katledilen Devrimci Sol gerilla-


lar›n›n cenazeleri binlerle ifade edilebilecek bir kitle kat›l›m›yla sahiplenildi.
Cenaze törenleri Kürdistan’da uzun zamand›r düzenlenen en kitlesel gösteriler-
den biriydi. Bu, silahl› mücadelenin do¤ru ve yerinde kullan›lmas› kadar uzlafl-
maz bir tutumla sürdürülmesi de silahl› mücadelenin halk taraf›ndan kucaklan-
mas›nda belirleyici bir önem tafl›maktad›r.
Her iki örnekte silahl› mücadelenin kitleler üzerindeki olumlu-olumsuz etkisi
rahatl›kla görülebiliyor.
Bu topraklar üzerinde yaflayan baflta Kürt halk› olmak üzere halklar›m›z on
y›llar›n ezilmiflli¤ini, devrimcilerin, yurtseverlerin silahl› temelde verdi¤i müca-
deleyi gördükçe a¤›r a¤›r aflmaya bafllad›; kendi benli¤ini buldu. Hak arama
ve hakk›na sahip ç›kma bilincine sahip olmaya bafllad›.
Bugüne kadar silahl› mücadele vermemek için teori üstüne teori üretenler
de, yaflanan bu gerçekleri görmemek için ya sessizli¤i seçtiler ya da -yan›lg›-
lar›n› düzelteceklerine- baflka teorilere s›¤›nd›lar. Ama yaflam onlar› yalanla-
maya devam ediyor.
Ne söylenirse söylensin; kitleler kendi kurtulufllar›n›n nerede oldu¤unu görü-
yor. Ne “bar›fl” ça¤r›lar›, “uzlaflma” politikalar›, ne de silahl› olmayan müca-
dele biçimleri halklar›m›z üzerinde bu denli etki yaratm›yor. Serh›ldanlara, kit-
lesel cenaze törenlerine, halk›n devrimcileri sahiplenifline bakmak yeter de ar-
tar bile.
E¤er Türkiye’de bir devrimin zorunlulu¤una inan›yorsak, bu devrimi halkla-
r›m›za arma¤an edecek yegane gücün de silahl› temelde sürdürülecek devrim-
ci bir mücadele çizgisi oldu¤una da inanmam›z gerekir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 609

Mücadele
HALK SAVUNMA KOM‹TELER‹

REBER

Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele


2 Ekim 1993
Say›: 65

G
eçti¤imiz günlerde “özel ordu” elemanlar›n›n e¤itim gördü¤ü Ela-
z›¤’daki karargahlar›n› denetleyen Mehmet A¤ar “e¤itim görenlerin
Ekim ay›ndan itibaren görev yerlerine da¤›t›lacaklar›” müjdesini (!)
verdi.
Neyin müjdesiydi bu?
A¤ar’›n bu müjdesi özellikle MHP’li sivil faflistlerden seçilen ve “topyekün
bitirme” hedefinin taze piyonlar› olan kelle avc›lar›n›n “iflbafl›” yapmalar›n›n
müjdesiydi.
Di¤er bir deyiflle, bu müjde Kürdistan’da daha fazla katliam, iflkence, bas-
k› ve terörün habercisiydi. Bugün kontrgerillan›n soluksuz çal›flmas› göz önüne
al›nd›¤›nda, bu müjdenin anlam› daha iyi anlafl›lacakt›r.
Peki bu müjdeye yan›t oluflturabilecek bir kitle örgütlülü¤ü ve mücadelesi
söz konusu mu? Yine salt da¤daki gerilla m› bu müjdeyi bertaraf edecektir?
Bugün Kürdistan’da radikal kitle mücadelesinin eksikli¤i olanca h›z›yla ken-
dini dayat›yor. On y›ld›r gerilla savafl›n› sürdüren yurtsever hareket, kontrgeril-
lan›n flehir sald›r›lar›na karfl›, alternatif politikalar üretecek perspektiften ve
programdan yoksun oldu¤u için, radikal kitle mücadelesine de sahip de¤ildir.
Unutmamak gerekir ki, gerilla perspektifiyle örgütlenmekten yoksun bir an-
lay›fl her fleyi gerilladan bekler hale getirir. Bu mant›k sonucudur ki, bir yan-
dan her türlü bask› ve sald›r›ya ra¤men topraklar›nda kalmas› gereken köylü
kesimler “Ne yapabiliriz ki” diyerek h›zla “zorunlu” göç olay›n› gündeme ge-
tirmifllerdir.
Di¤er yandan Batman, Diyarbak›r baflta olmak üzere kontrgerilla kaynakl›
“faili meçhul” (asl›nda faili belli olan) katliamlar›n h›z kazanmas›n›n ard›ndan,
ayn› yanl›fl mant›¤›n ürünü olarak “Biz ne yapabiliriz, bu ifli ancak gerilla çö-
zer” anlay›fl› geliflmifl ve yerleflmifltir. Bu da kitleleri kendi gücüne güvenmeme-
ye, bu bilinçle hareket etmemeye götürmüfltür.
Gerilla perspektifiyle örgütlenmek ve mücadele etmek baflkad›r, her fleyi ge-
rilladan beklemek, gerillaya havale etmek baflkad›r. Yurtsever hareketin gelifl-
tirdi¤i anlay›fl ikincisidir. Bunun sonucunda da yurtsever hareketten kitlelerin
kendi sorunlar›na ve genel geliflmelere karfl› duyarl› olmas›, sahiplenmesi, ra-
dikal bir kitle mücadelesi beklemek gerçekçi de¤ildir.
Tüm bunlara ra¤men, Kürdistan’da radikal kitle mücadelesinin zemini var-
d›r, Kürt halk› bu dinamiklere sahiptir. Bu anlamda bizim için sorun var olan
örgütlülü¤ümüzün daha da sa¤lamlaflt›r›lmas›, ileriye götürülmesidir. Önümüz-
610 Miliyetçilik Ç›kmaz›

deki süreçte mücadelenin daha da fliddetlenerek sürece¤ini göz önüne al›rsak,


yurtsever hareketin yanl›fllar›n› ve yetmezliklerini de dikkate alarak bugünden
yar›na sa¤l›kl› iradi bir kitle çizgisini hayata geçirebiliriz. (Bu flu ana kadarki
örgütlülü¤ümüzü yads›ma anlam›n› tafl›m›yor.)
Gecemizi gündüzümüze katarak, mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev ve
giderek bütün kent merkezlerini kapsayacak flekilde çal›flma alan›m›z› genifllet-
meliyiz. Gerilla perspektifinden hareketle yap›lmas› gereken bu çal›flma, halk›
“savunma komiteleri” fleklinde örgütleyerek yap›lmal›d›r. Bunun en önemli ge-
reklerinden biri olan halk›n silahland›r›lmas› ve savafl yetene¤ini gelifltirme
mutlak sa¤lanmal›d›r. Ancak bu tür bir örgütlenme ile halk›n can ve mal güven-
li¤ini, ekonomik-demokratik sorunlar›n› da göz önüne al›p, siyasal içerikli bir
muhtevayla mücadele etmesi sa¤lanabilir. Biz halk hareketiyiz diyorsak, halka
güvenmeli ve halk› savaflt›rmas›n› bilmeliyiz. Kürt halk› bizden bunu istiyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 611

Mücadele
MEfiRULUK, M‹LL‹YETÇ‹L‹K VE
DEVR‹MC‹L‹K

MEŞRULUK,
MİLLİYETÇİLİK VE
DEVRİMCİLİK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32

D
evrimci, yurtsever bir hareketin meflrulu¤unun temeli, ne için savaflt›¤›d›r.
Ancak amaç ve hedef, her türlü yolu ve yöntemi meflru k›lmaz. Amaca
ulaflmak için her yolu mübah gören anlay›fl, siyasette makyavelizm ola-
rak adland›r›l›r ve burjuvaziye özgüdür, devrimcilerin savunabilece¤i, uygulayabi-
lece¤i bir siyaset tarz› de¤ildir. Dolay›s›yla amaca ulaflmak için izlenecek yol ve
baflvurulacak amaçlar da meflrulu¤un bir di¤er temeli haline gelir. Tarihsel, siyasal
olarak meflru olmakla bu meflrulu¤u kitleler nezdinde benimsetmek, kuflkusuz ayr›
fleylerdir ve bu noktada “izlenen yol, baflvurulan araçlar” kitleler nezdindeki mefl-
rulu¤un belirleyicisi haline gelir.
Bu aç›dan bugün solun bir meflruluk sorunu yaflad›¤›n› söylemek mümkündür.
Devrimciler, kitleler nezdinde bu yan›yla tart›fl›l›r durumdad›r. Tabii sorun devrimci-
lerin meflru olup olmamas› de¤ildir. Elbette meflrudur. Ama devrimcilik, solculuk
PKK milliyetçili¤i nezdinde ne hale getirilmifltir, bunun soldaki, kitlelerdeki yans›ma-
lar› neler olmufltur, sorun buradad›r.
Bugün hayat›n ve halk›n içinde olan herkes tan›kt›r ki, genifl bir kesim, devrim-
cileri PKK (daha tam bir ifadeyle PKK’n›n eylemleri) konusundaki tavr›yla de¤erlen-
dirir olmufltur. Neden bu hale gelmifltir peki? Devrimciler, PKK’y› bir “ulusal hare-
ket” olarak savunmakta bugüne kadar tereddütsüz davranm›fllard›r. Ne var ki, bu-
gün bu savunuyu, elefltirileri belirtmeden yapmak imkans›z hale gelmifltir. Çünkü sa-
vunulan hareket, kendi meflruluk zeminini büyük ölçüde daraltm›fl, tarz olarak asla
savunulamayacak eylemleri çizgilefltirmifltir.
Ulusal bir hareketin demokratik, ilerici niteli¤i, emperyalizme ve yerli egemen
güçlere, feodal güçlere karfl› ç›k›fl›nda ifadesini bulur. Oligarfli karfl›s›nda savaflan
silahl› bir güç olarak halk güçlerinin saf›nda bulunan PKK, emperyalizme ve feodal
güçlere karfl› tav›rs›zl›¤›yla, ilerici, demokrat yan›n› zay›flatm›flt›r.
‹lerici, demokratik bir ulusal mücadelenin gere¤i, di¤er halklar›n ç›karlar›n› da
düflünmektir. PKK bu noktada da tersine bir yaklafl›mla, di¤er halklar› afla¤›lay›c›,
onlar›n ç›karlar›na gözlerini kapayan bir çizgi izlemifltir. fiu veya bu siyasi tav›r so-
nucunda Türk halk›n›n, Türkiye solunun zarar görecek olmas›, onu hiç ilgilendirme-
mifltir. Bu bak›fl aç›s›yla SHP’yle ittifak yapmakta da, karfl›devrimci Ayd›nl›k’› mefl-
rulaflt›rmakta da sak›nca görmemifl, sivil faflistlere karfl› bulunduklar› alanlarda ge-
rekli tavr› almam›fl, bütün olaylara “Kürtlerin” ç›karlar› temelinde bakm›fl, di¤er ko-
nularda daha çok “bu sizin sorununuz” tavr›n› gelifltirmifltir. Buradaki “Kürtlerin” ta-
n›mlamas› önemlidir. “Kürt halk›” de¤il, “Kürtler” yaklafl›m›, mafyac›s›yla, toprak
a¤as›yla, burjuvas›yla “Kürt” olan herkesin, her fleyin sahiplenilmesini beraberinde
612 Miliyetçilik Ç›kmaz›

getirmifltir. Bu sahiplenme, PKK çizgisindeki burjuva siyaset tarz›n› daha da pekifl-


tirmifl, pragmatizmi koyulaflt›rm›fl; ama daha da önemlisi, devrimden ve emperya-
lizme, egemen güçlere karfl› olmaktan giderek uzaklafl›lm›flt›r. Bu çizgide “Kürt”
olan her fley savunulup korunurken, “Türkler”e yönelik ise bir afla¤›lama, karalama
tarz› gelifltirilmifltir.
‹flte bu noktada her fley tersine dönmüfltür. Çünkü baflka uluslar›, halklar› afla¤›-
lama, karalama, devrimcilerin tarz› de¤ildir. Egemen güçlerin di¤er uluslar› ezmek
için izledikleri bir politikad›r.
Kürt milliyetçili¤inin politik çizgisinde Türk halk›n›n, Anadolu halklar›n›n ç›karla-
r›, ancak demagoji olarak vard›r. “Türkiyelileflme” bunun ç›plak ifadesidir. Ro-
ma’ya gidiflin hemen öncesindeki süreçte aylarca “Türkiyelileflme”nin teorisi yap›l-
m›fl, bizim “bu propagandif bir söylemdir” elefltirimiz reddedilip olmad›k suçlama-
lar yap›lm›flt›r. PKK’n›n ç›k›fl›nda tüm Anadolu halklar›n›n ç›karlar›n› savunmak ol-
du¤u iddia edilerek, bugüne kadar hep Türkiye solundan beklendi, ama madem
Türkiye solu yapam›yor, o zaman biz yapal›m diye düflündüklerini belirtmifllerdir.
Ama bu teorinin ömrü de Roma’ya kadard›r. Roma’ya gider gitmez Türk halk›, Ana-
dolu’nun di¤er halklar› yok say›lm›fl, “Kürtlerin” otonomisi karfl›l›¤›nda Anadolu
halklar› befl dakikada unutulmufltur.
PKK’n›n Türk halk›n›n ç›karlar›n› savunmad›¤›, emperyalizme dayand›¤›, Roma
süreciyle birlikte kitlelerin gözünde netleflmifltir. NATO’nun Yugoslavya’ya müdaha-
lesiyle birlikte PKK’n›n politikalar›yla Yugoslavya’ya müdahale aras›nda da bir pa-
ralellik kurulmufl ve bu karfl› bir düflüncenin geliflmesini sa¤lam›flt›r.
Roma’ya s›¤›n›fl... emperyalizmle pazarl›klar... gizli servislerin denetiminde gi-
difl gelifller... halka yönelik eylemler... Papa’ya, emperyalistlere övgüler... “Viva
‹talya” sloganlar›... Bunlar›n birbiri peflis›ra yafland›¤› bu süreçle birlikte genifl halk
kitleleri “bu mu solculuk?”, “devrimcilik bu mu?”, “halk› böyle mi savunacaks›n›z?”
sorular›n› giderek daha fazla sormaya bafllam›flt›r. Bu soru giderek s›radan halk kit-
lelerinin de ötesinde, bizzat solcu, devrimci çevrelerde de sorulmaya bafllanm›flt›r.
Kitleler nezdinde bu soruyu sorduran; PKK’n›n EYLEM Ç‹ZG‹S‹ ve D‹PLOMAS‹ an-
lay›fl›d›r.
Bir an önce sonuç almak için, oligarfliyi bir an önce masaya oturtmak için fayda-
c›, adaletsiz, devrimci olmayan bir askeri eylem çizgisi uygulanm›fl, bu tarz giderek
devrimci de¤er ve ilkeleri, halklar aras›ndaki iliflkileri TAHR‹P edici bir hal alm›flt›r.
PKK’n›n diplomasi anlay›fl› da ayn› tahrip edici sonuçlar› yaratm›flt›r. Çünkü
PKK’n›n diplomasi dedi¤i, emperyalistlere karfl› bir mücadeleden uzak durmak ve em-
peryalistlere güven vermek üzerine flekillenmifltir. Bu çerçevede sürekli olarak emper-
yalistlerden medet uman, emperyalizmi Türkiye üzerinde bask› yapmaya, müdahale-
ye ça¤›ran bir söylem gelifltirilmifl, bu da halk kitleleri nezdinde solla emperyalizmi
yan yana getiren bir sonuç do¤urmufltur. “Gavura” karfl› halkta var olan tepkiler, bu
defa PKK’ya ve onunla ayn› gördü¤ü ölçüde de sola yönelmifltir. Anti-emperyalizmiy-
le Türkiye halklar›n›n gündemine ve gönlüne giren Türkiye solu üzerine tam da bu
noktada gölge düflmüfl, halk, devrimcilerin bu yan›na kuflkuyla bakar olmufltur.
Israrla Avrupa Birli¤i, BM, NATO Türkiye’ye müdahaleye ça¤r›lm›flt›r. Buna,
ÖDP gibi reformist kesimlerin her söze Avrupa’yla bafllayan, her konuda Avrupa’y›
örnek veren, Avrupa’n›n bask›s›yla gerçekleflecek demokratikleflmeyi bekleyen po-
litika ve söylemleri de eklenince, tabii ki solun anti-emperyalistli¤i konusunda hal-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 613

k›n kafas› kar›flm›fl, solla emperyalizm birbirine karfl›t olarak de¤il, yan yana düflü-
nülmeye bafllanm›flt›r. Çarp›kl›¤a bak›n flimdi; bir yandan IMF’ye karfl› propagan-
da yürütülüyor, bir yandan bu ça¤r›lar. NATO’yu ça¤›r›yorsan, IMF’ye de evet di-
yeceksin. Avrupa Birli¤i’ne evet diyorsak, emperyalizme ba¤›ml›l›k iliflkilerini de
onaylayacaks›n. Halk, kendi sa¤duyusu içinde böyle düflünmüfl, faflistler de bu du-
rumu kullanm›flt›r. Halk›n düflünce tarz› yanl›fl de¤ildir. O bu tür söylemlerin mant›-
ki sonucunu düflünmüfltür. Faflistler ise, “Kahrolsun Emperyalizm” diye sahte slogan-
lar atarak bu süreçten karl› ç›kmak istemifller, baflar›l› da olmufllard›r.
K›sacas›, EYLEM Ç‹ZG‹S‹ HALKA YÖNEL‹K EYLEMLERE, D‹PLOMAS‹ MANDA-
CILI⁄A dönüflmüfl, bu eylem çizgisi ve diplomasi anlay›fl› kitleler nezdinde var olan
devrimcilik ölçülerini altüst etmifltir. PKK’n›n prati¤i içinde devrimcilik, ulusal kurtu-
luflçuluk, adaletsiz, halk› katleden bir anlay›fl olarak görülür hale gelmifltir
Çok çeflitli alanlarda, çeflitli siyasi hareketlere yönelik olarak insanlar›n “‹yisiniz,
hakl›s›n›z da bir de PKK’y› savunuyor musunuz?” tarz›nda yaklafl›mlar›na s›kl›kla
rastlanm›flt›r. Bunu sadece, geri, flovenizmin etkisi alt›ndaki kesimlerin tepkisi ola-
rak düflünmek do¤ru de¤ildir.
Ulusal taleplerin veya bu talepler do¤rultusunda bir mücadelenin oldu¤u hemen
her yerde, karfl›-devrimci, gerici kitle taban› içinde karfl› bir flovenist ak›m geliflebi-
lir. Ancak ülkemizde flovenist temeldeki geliflme bunun s›n›rlar›n› çok aflm›fl, daha
genifl kitleler nezdinde bir yans›ma bulmufltur. Bu anlamda milliyetçili¤i, flovenizmi
gelifltiren etkeni do¤ru anlamak gerek. Baz› akl› evveller, bizim “Kürt ulusal müca-
delesi nedeniyle milliyetçili¤in geliflti¤ini” yazd›¤›m›z› belirtiyorlar. Ya okuduklar›n›
anlamam›fllar, ya da çarp›tmak ifllerine geliyor. Yazd›¤›m›z da, olgunun kendisi de
çok aç›kt›r. Milliyetçili¤i, flovenizmi gelifltiren Kürt milliyetçi hareketinin YANLIfi ey-
lem ve politika çizgisidir.
Egemen s›n›flar›n “Türk ›rkç›l›¤›” düflüncesi yeni de¤ildir. Osmanl›’n›n son dö-
nemlerinden beri vard›r ve hemen her iktidar taraf›ndan flu veya bu ölçüde benim-
senmifl, sürdürülmüfltür. Kürt ulusal mücadelesi içinde Türk ›rkç›l›¤›n›n karfl›s›na halk-
lar›n kardeflli¤i, halklar›n ortak ç›karlar› de¤il, Kürt milliyetçili¤i konulmufl, Kürt mil-
liyetçili¤inin egemen s›n›flar›n milliyetçilik tarz›na çok yak›n biçimde adalet ve ku-
ral tan›madan sürdürülmesi, di¤er ulus ve halklar›n afla¤›lanmas›, Türk ›rkç›l›¤› ve
daha genifl anlamda Türk milliyetçili¤inin geliflmesi için daha elveriflli bir ortam
oluflturmufltur.
Öyle bir politika gelifltirilmifl ve bu politikalar do¤rultusunda öyle eylemler ya-
p›lm›flt›r ki, aç›kça halk hedef al›nm›flt›r. Devleti, emperyalizmi, toprak a¤alar›n› he-
deflemeyenler, halk›, ormanlar›, ulusal de¤erleri rahatl›kla hedef alm›fllard›r. Bu tab-
loda tabii ki devrimcilik yoktur. Ama bu tablo devrimcilik olarak yans›t›ld›¤›nda,
halk›n kafas›nda devrimcilere dair var olan pek çok olumlu düflünce y›k›lm›flt›r.
Böyle oldu¤u içindir ki, oligarfli tüm solu PKK’yla özdefllefltirme politikas› izle-
mifl, hemen her eylem PKK’ya mal edilmifl, tüm devrimci örgütler “PKK tafleronu”
olarak lanse edilmifltir((1) Bu propagandan›n tümüyle etkisiz oldu¤u söylenemez.
Eylemleriyle, propagandas›yla di¤er halklar›n sempatisini de¤il, tepkisini toplayan
bir siyasi hareketi öne ç›karmak elbette oligarflinin ifline gelirdi. Tabii bu tepkinin

(1): ‹flin ilginci, PKK da böyle alg›lanmas›nda bir mahzur görmemifl, tersine, gerçek öyle
olmamas›na ra¤men tüm solu yönlendirdi¤i, onlara söz geçirebilece¤i imaj›n› bilinçli olarak ver
614 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yaln›z “di¤er halklar” içinde de¤il, bizzat Kürt halk› içinde oldu¤unu belirtmek ge-
rek. HADEP’in “Do¤u” ve özellikle de “Bat›”daki milyonlarca Kürt’ün oylar›n› bir
türlü alamamas›nda, bu eylem çizgisinin hiçbir pay› olmad›¤›n› söylemek, gerçek-
lerden uzaklaflmakt›r.
Devrimci hareket kitleler nezdinde meflrulu¤unu kabul ettirmekte çok büyük, ge-
ri döndürülemez ad›mlar atm›flt›r. Oligarflinin tüm bask› ve terörüne ra¤men, “refor-
mist alternatiflere” ra¤men, Susurluk eylemlerinde, 1 May›s’larda halk›n “illegal”,
“yasad›fl›” Cephe bayra¤› alt›nda toplanmas› bunun ifadesidir. Ama tabii, baflta
belirtti¤imiz gibi, tarihsel ve siyasal olarak meflrulu¤umuzla, bunun kitleler nezdin-
deki yans›mas›, her zaman bire bir de¤ildir. Kitleler nezdinde meflruluktaki afl›nma,
1 May›s 99’daki kitlesellik düflüflünün nedenlerinden biridir.
Devrimci Hareket, PKK karfl›s›nda bafl›ndan itibaren do¤ru ve istikrarl› bir ko-
numda olmufltur. Ulusal talepler itibar›yla, ulusal bir hareket olarak PKK savunulmufl-
tur, gerek oligarflinin sald›r›lar› ve demagojileri karfl›s›nda, gerekse de özellikle ‘84-
’85’ler öncesi solun pek çok kesiminin PKK’ya yönelik ajan-provokatör, karfl›-dev-
rimci de¤erlendirmeleri karfl›s›nda, PKK yerli yerine oturtulmufltur. Ama PKK, sahip-
lenilen ve savunulan niteliklerinde tutarl›, devrimci bir konumda kalmam›fl, çizgisi
her geçen gün milliyetçilik yönünde geliflmifl, emperyalizm ve egemen s›n›flarla uz-
laflmaya kadar gitmifltir.
Bu gerileyifl her alanda yans›mas›n› gösterip, eylem çizgisine, ittifaklar politika-
s›na yans›m›fl ve bu noktada devrimcilerin PKK’y› savunmas›n›n koflullar› büyük öl-
çüde ortadan kald›r›lm›flt›r. Devrimci propaganda, PKK’n›n prati¤inin ortaya ç›kar-
d›¤› engellere çarpmaya bafllam›flt›r. Oligarflinin halk› katletti¤ini söyleyen bir dev-
rimcinin “Sanki siz farkl› m› yap›yorsunuz?” cevab›n› almas› adeta do¤al hale gel-
mifltir. “Siz” derken kastedilen, esas›nda PKK’d›r. Ama tüm solu kafas›nda ayn›lafl-
t›ran kitleler nezdinde, bunun tüm sola yönelik bir karfl›tl›¤a dönüflmesi de engelle-
nemeyen bir sonuç olmufltur.
Eylem çizgisi, adalet anlay›fl› konusunda devrimciler, Kürt milliyetçi çizgisiyle fark-
l›l›klar›n› daha net ortaya koymak, hem pratikte daha özenli olmak, hem de bunu do¤-
rudan propagandan›n ve ideolojik mücadelenin bir parças› haline getirmek zorunda-
d›rlar. Oluflan bu mu¤lakl›¤› ortadan kald›rmak durumunday›z. Mavi Çarfl›lar› yaratan
eylem çizgisinin, politikan›n ne ulusal kurtulufl mücadelesi, ne de devrimcilik demek ol-
mad›¤›n› kitlelere anlatmal›, göstermeliyiz. Meflruluk ad›na hiç kuflku yok ki, Anadolu
halklar›n›n ulusal, s›n›fsal taleplerinin hiçbirinden vazgeçmek söz konusu de¤ildir. Kürt
halk›n›n ulusal haklar› ayn› kararl›l›kla savunulacak, bu do¤rultudaki her mücadele, ile-
rici, demokratik nitelik tafl›d›¤› sürece desteklenecektir. Ama gerileyen meflrulu¤un ye-
niden kazan›lmas›, yanl›fllar karfl›s›nda çok daha net olmay›, net düflüncelerimizi kitle-
lere daha yayg›n biçimde tafl›may› gerektirir. Bütün bunlarla sonuç olarak, devrimcili-
¤in, bozulan, zedelenen tüm de¤er ve ilkelerini yeniden yerli yerine oturtaca¤›z.

mifltir. Öcalan’›n burjuva bas›nla yapt›¤› bir röportajda Devrimci Sol’a iliflkin “PKK’n›n Dev-
Sol’la yapt›¤› bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev-Sol, PKK’nin bir flehir içi uzant›s› m›?” sorusu-
na verdi¤i cevap flöyleydi:
“Genelde ortaya ç›kard›¤›m ortam türü solu biraz nefes al›r duruma getirmifltir. Ama Dev-
Sol’a çok bilinçli görev verdi¤imizi söylemek mübala¤al›d›r. Dev-Sol’un bizden güç ald›¤› do¤ru-
dur. Ama bizim gidin flu flu flunlar› öldürün demek gibi bir talimat›m›z yoktur. Bunu çok aç›k-
ça belirtiyorum. Biz bunlar› iyi kullanabilirdik...”
Miliyetçilik Ç›kmaz› 615

Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹ VE ‹NKARCILI⁄I
MAHKUM EDEL‹M

MİLLİYETÇİLİĞİ VE
İNKARCILIĞI
MAHKUM EDELİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34

M
illiyetçili¤in eninde sonunda kendi açmazlar›yla karfl›laflmas› kaç›-
n›lmazd›. Öcalan bu açmazlarla karfl›laflt›¤›nda, devrimci bir mu-
hasebe yerine, reddiyecili¤i seçip, oradan da düzenin savunulma-
s›na ulaflt›.
Geçmifl mücadeleyi hemen tüm yönleriyle reddederken, düzene ve düzen
güçlerine övgüler bafllad›.
Öcalan esas›nda kimseye söylenecek bir fley de b›rakmam›flt›r. Geçmifli in-
kar etti¤ini, yanl›fl yapt›¤›n›, devletin hakl› oldu¤unu, kendisi anlat›yor. Her fle-
yi aç›k söylüyor.
Kürt uzak ve yak›n tarihi karfl›s›nda tam bir reddiyecilik söz konusudur.
“Keflke 70’lerde böyle düflünseydim” diyor.
O günden bugüne yanl›fl düflündü¤ünü, mücadeleyi yanl›fl biçimlendirdi¤i-
ni söylüyor.
‹nkarc›l›k Kürt tarihine uzan›yor: “Bu isyanlar› ileri, geri veya siyasi, mil-
li saymak bile abart›l›d›r. Asl›nda özde böyle niyet tafl›m›yorlar. Bu daha
çok bir örtü anlay›fl›d›r. Yal›n a¤a-bey-reis-fleyh ç›kar›, daha çok hane-
dan aile ç›karlar›n›n yönlendirdi¤i ve ç›kmaz› derinlefltiren Kürt halk›n›n
tarihine büyük ac›lar, katliamlar veren geliflmeye de¤il, bafl afla¤›ya götü-
ren özelliklere sahipler... Esasta da kim çok pay verirse gözü onda olan
bir temel anlay›flla bir önemli sonuca gidilemeyece¤i aç›kt›r. Trajedi, ta-
lihsizlik buradad›r. ‹nsan›n ‘keflke bu isyanlar, bunlar›n tarihi olmasay-
d›’ diyesi geliyor.”
Mustafa Kemal cumhuriyeti korumak için bu ayaklanmalar› kanla bast›rd›
ve cumhuriyetin korunmas› tarihi bir ad›md›r diyerek de Kürt isyanlar› karfl›s›n-
daki katliamlar› meflrulaflt›r›yor.
Evet, fieyh Sait, Koçgiri gibi isyanlarda emperyalizmin k›flk›rtmalar› vard›r,
ama demokratik, ulusal yanlar› da vard›r. Bu nedenle her fleyiyle reddedile-
mezler. Ve hiçbir durumda, bask›, katliamlar meflru de¤ildir.
‹nkarc›l›k yak›n döneme geliyor: “Ölüm oruçlar›, kendini yakmalar, bin-
lercesinin bombay› kendinde patlatmas› intihar eylemleri, yine asla tasvip
edilmeyecek sivil kitle hedeflenmesi mevcut toplumsal yap›n›n derin etkisi
alt›nda olmak kadar, yetersiz bilinç ve anormal duygu ve iradenin de so-
nucudur.”
Dün bunlar› “kahramanl›k” diye niteleyen Öcalan’›n bu sözleri trajiktir.
Geçmifli de¤erlendirmek, do¤rular› ve yanl›fllar› ay›rdedip do¤rular temelin-
616 Miliyetçilik Ç›kmaz›

de bir ç›k›fl ve çözüm yolu bulmak farkl› bir fley, kiflisel ve siyasal her düzeyde
tümden inkar etmek farkl› bir fleydir.
Öcalan ikincisini yapmaktad›r.
ABD hariç hemen tüm emperyalistleri suçlam›flt›r. Ama daha üzerinden çok
fazla geçmemifltir. 13 Aral›k’da MED TV’de yapt›¤› konuflmada “hepsine em-
peryalist etiketi yap›flt›ramay›z... solu var, sosyalisti var, komünisti var...
hepsini hedef alamay›z” diyordu.
Gerçek bir muhasebe, 70’lerden bu yana hangi yanl›fllar›n sonucunda bir
t›kan›kl›¤a, çözümsüzlü¤e geldi¤ini ortaya koymaktad›r.
Gerçek bir muhasebe, o zaman emperyalistlerle ilgili neden öyle düflündü-
¤ünü, nerede yan›ld›¤›n› ortaya koymakt›r.
Gerçek bir muhasebe, intihar eylemlerini hangi mücadele çizgisinin ç›kar-
d›¤›n› ortaya koymakt›r.
Bunlar› yapm›yor Öcalan.
Tüm tarihi inkar edip iflin içinden ç›k›yor.
Her fleyi inkar edince, her fleyi yeni bir bütün içine oturtmaya çal›fl›yor. Mil-
liyetçilik, uzlaflmac› özünü gösteriyor ve Öcalan içinde yer al›nacak yeni bü-
tün olarak oligarflinin faflist iktidar›ndan baflka bir fley olmayan “demokratik
cumhuriyet”i keflfediyor.
Milliyetçilik ve inkarc›l›k, düzenin otoritesini tan›mayla sonuçlan›yor.
Milliyetçili¤i ve inkarc›l›¤› mahkum edelim. Devrimcili¤i ve mücadeleyi yük-
seltelim.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 617

Kurtulufl
NE OLACAK? NE OLMALI?

NE OLACAK
NE OLMALI?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34

“S
ömürgecilik” teorisiyle ç›k›ld› yola, iflas etti; Ba¤›ms›zl›k Birleflik
Kürdistan denildi, iflas etti. Türkiyelileflme denildi; tutmad›. Suri-
ye’de bölge devletlerine dayanma politikas› izlenip, emperyalist-
lere çöz ça¤r›s› yap›ld›. Çözmediler.
Roma’da Avrupa’ya dayanarak otonomi isteme ve ABD’ye ça¤r›... Avrupa
ve ABD cevap verdi. Cevap ‹mral›’yd›.
fiimdi ‹mral› ’da ABD’ye dayanma ve MGK’ya övgü... ABD ve MGK çözüm-
leriyle paralellik kuracak teoriler gelifltirme...
Son dayan›lan ABD çözümü bir biçimiyle uygulanacakt›r. Ama PKK d›fl›n-
da. PKK ile pazarl›k edilmeyecektir; ama daha önce emperyalistler nas›l kul-
land›ysa, flimdi de MGK ve ABD kullanacakt›r. Öcalan’›n savunmas›nda söyle-
di¤i pek çok fley, daha bugünden ABD ve MGK’n›n dünya halklar›na vermek
istedikleri mesajlara uygundur ve böyle bir “kullanma” için çok fazla malze-
meyle doludur.
Öcalan, onlar›n istedikleri gibi konufluyor. Devleti akl›yor, oligarfliye bir fley
demiyor. Övüyor. Demokratik cumhuriyet diyor. “Devletimiz” diyor. fiiddetin
“ç›kmaz” oldu¤unu söylüyor. Gayr› meflru ilan ediyor.
Bu deney de iflas edecektir. ABD ve oligarfli, istedikleri gibi yönlendirip,
kendi çözümlerini zamana yayacaklard›r.
‹dam en az›ndan bugün için emperyalistlerin ve oligarflinin gündeminde ol-
mayacakt›r. Olmas› halinde bile bu istemedikleri bir fley olacakt›r. Oligarfli is-
tedi¤i gibi konuflan birini neden idam etsin!
Öcalan’›n konuflmalar›nda ulus, ulusal hareket ve bütün Kürt tarihi reddedil-
mifltir. Bu noktada öyle uç noktaya var›lm›flt›r ki, “asimilasyon” savunulmakta-
d›r art›k; “Türkiye’de ise yasakla ve engellemelerle isyanc›l›¤a, toplumun
yabanc›laflmas›na yol aç›yor. Sa¤l›kl› bir asimilasyona da f›rsat vermi-
yor.” denilmektedir.
20 y›ld›r söylenenleri ‹mral›’da reddetmenin ne anlama geldi¤ini, bu sonu-
cun nas›l ortaya ç›kt›¤›n› herkes görmek zorunda.
Sen her fley yanl›flt›, kavrayamad›k, yüzeyseldik, amatördük, dogmatiktik,
yanl›fl yapt›k dersen, bugün oligarfliden ne hakk› isteyebilirsin ki?
Oligarfli, yanl›fl yapt›nsa düzelt ve teslim ol der. Bu anlamda pazarl›k flan-
s› yoktur.
Klasik reformist liberal partilerden, TÜS‹AD’dan, ‹HD’den bile daha geri bir
618 Miliyetçilik Ç›kmaz›

konumda taleplerde bulunulmaktad›r. Ve ilginçtir, oligarfli bunlar› kabul etme-


mektedir. Bu bir s›n›f savafl›d›r, s›n›f savafl›n› ya zorla kazan›rs›n, ya yok edi-
lirsin. Baflka bir aç›klamas›, baflka bir sonuç biçimi yoktur.
Kürt milliyetçi hareketi bu gerçekleri hiçbir zaman ö¤renemedi. Ö¤renmek
istemedi. Bu süreçte ya ö¤renecek, ya yok olacakt›r. Yok olman›n çok çeflitli bi-
çimleri vard›r.
BAfiKA H‹ÇB‹R YOL YOKTUR. BÜTÜN TEOR‹LER ARTIK G‹ZLENEMEYECEK
B‹Ç‹MDE ‹FLAS ETM‹fiT‹R. ARTIK DENEYECEKLER‹ TEK YOL KALMIfiTIR; DEV-
R‹MC‹ B‹R GEÇM‹fi MUHASEBES‹ YAPIP DEVR‹MC‹ Ç‹ZG‹YE GELMEN‹N DI-
fiINDA H‹ÇB‹R fiEY, MEVCUT ÇÖZÜMSÜZLÜ⁄Ü DE⁄‹fiT‹RMEZ.
Öcalan kime söyledi¤i, kime yöneldi¤i belirsiz bir biçimde “anlafl›lmaya-
cak ne var, anlay›fl gösterilmeyecek ne var” diyor. Son noktay› koymak istiyo-
rum diye feryat ediyor.
Beni anlay›n, söylediklerimin iyi anlafl›lmas› laz›m diye tekrar tekrar sesle-
niyor. Oligarfli anl›yor. Çok iyi anl›yor. Ama oligarfli s›n›fsal konumuna uygun
hareket ediyor. Daha önceleri de belirtti¤imiz gibi belki af da ç›karacak, Kürt
dilini serbest b›rakacak, ama seninle pazarl›k etmeyece¤im, önce seni ezece-
¤im, bitirece¤im, sonra bunlar› yapaca¤›m diyor.
Gerçekten de gelinen nokta itibar›yla, Öcalan için de, PKK için de tercih-
ler, alternatifler iyice s›n›rlanm›flt›r. Bu durumdan iki ç›k›fl yolu vard›r:
B‹R‹NC‹ YOL; temiz, saf devrimci yoldur. Ki bu çok farkl› bir fleydir; bugün
yap›lanlarla, devrimcilik ad›na gösterilenle hiç bir ilgisi yoktur. Orda, ‹mral›’da
ezenler ve ezilenler vard›r. Sorun hangi taraftas›nd›r; kimin ç›karlar›n› savun-
du¤undur... Bu yolun devrimcilikle ilgisi yoktur.
‹K‹NC‹ YOL; tamamen teslim olup bütün yapt›klar›mdan piflman›m demektir.
Bunu çok dolayl› biçimde söylüyor Öcalan. Ama bunu bir “pazarl›k” içinde ya-
p›yor.
fiu anda örgüt benim kontrolümde, bana kanal aç›n bitireyim... diyor.
Birinci yolu tercih etmeyen Öcalan, ikinci yolun kabul edilmesi için ç›rp›n›-
yor.
Oligarfli anl›yor ama hay›r, ben seni bitirece¤im diyerek, moral bozmaya,
parçalamaya, güçsüzlefltirmeye oynuyor.
Bu yol ne Öcalan’›, ne PKK’y› hiçbir yere götürmez. Geri çekilecek art›k hiç
bir yer kalmam›flt›r. Geri çekildikçe oligarfli daha fazla sald›racakt›r. Kürt-Türk
çat›flmas› ç›kar tespitleri de onlar için fazla bir fley ifade etmeyecektir.
Ne yaz›k ki bu ikinci yol, hem Öcalan, hem de Baflkanl›k Konseyi taraf›n-
dan benimsenmifltir.
Aç›kça görülen fley, bu iflin bitirilmek istendi¤i, ama yol bulamad›klar›d›r.
‹flte bunlar› görerek, bilerek defalarca yazd›k, bu yoldan vazgeçin, devrim-
ci rotaya girin, Anadolu ihtilali çizgisini benimseyin, halklar›n kardeflli¤i bura-
dan geçer, bar›fl› ancak devrimciler sa¤lar, bar›fl ancak devrimci iktidarla ha-
yat bulur dedik, demeye devam ediyoruz. Bu yol batakt›r; bu yol moralsizlefl-
medir, bu yol devrimci dinamikleri tümden yitirmektir. Bu yolda hiçbir halk›n
hiçbir ç›kar› yoktur; bu yol, bedellerin bofluna ödenmifl olmas› demektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 619

Kurtulufl
YALNIZCA D‹L SORUNU MU?
HER fiEY B‹R TEK D‹L ‹Ç‹N M‹YD‹?

YALNIZCA DİL
SORUNU MU?
HER ŞEY BİR TEK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
DİL İÇİN MİYDİ? 18 Haziran 1999
Say›: 35


öyle diyor Öcalan: “Kürt sorununun sonuçta bir dil ve kültür öz-
gürlü¤ü sorununa indirgenebilece¤i gözönüne getirildi¤inde al›-
nacak dersler gerçekten çarp›c›d›r.”
Evet, gerçekten çok çarp›c›d›r; 20 y›ld›r yürütülen bir savaflta verilen
binlerce flehidin yaln›zca “dil sorunu” için oldu¤unu düflünmek, çarp›c›dan da
öte tüyler ürperticidir.
Ama gerçek bu de¤ildir. Kürt halk›n›n sorunlar›n›, taleplerini “dil, kültür” so-
rununa indirgemek, emperyalizmin çizdi¤i çerçeveye uyum sa¤lamak için ge-
lifltirilen bir söylemden ibarettir. Klasik reformist liberal partilerden, TÜS‹-
AD’dan, ‹HD’den daha geri bir konumda taleplerde bulunulmaktad›r. Ancak il-
ginçtir, art›k istenilen hemen hiç bir fley kalmam›fl olmas›na ra¤men, oligarfli ka-
bul etmemektedir. Çünkü bu bir s›n›f savafl›d›r. Tüm ideolojin ve siyasal hedef-
lerinden vazgeçerek uzlafl›yorsan, kendi kendini kesin bir yenilgiye mahkum
ediyorsun demektir. Oligarflinin bu zeminde uzlaflmas› için adeta bir neden kal-
mam›flt›r. Kürt milliyetçileri, bu gerçekleri görmemekte ›srarl› olmufllar, hala em-
peryalizmin ve oligarflinin çizdi¤i bu çerçeve içinde “çözüm” aramaktad›rlar.
Bu çerçeveye uyum sa¤lamak için, “Kürt”ün kelime olarak an›lmas›n›n d›fl›n-
da hemen her fleyi inkar edilmifltir. Öcalan’›n savunmas›, bu yan›yla bir inkar
belgesine dönüflmüfltür.
Kürt isyanlar›n›n “ulusal” yan›, demokratik yani inkar edilmifltir.
20 y›ld›r sürdürülen savaflta yaflanan ac›lar›n sorumlulu¤u da oligarfliyle
ulusal hareket aras›nda “pay” edilip, bu mücadelenin meflrulu¤u, hakl›l›¤› in-
kar edilmifltir.
Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› inkar edilmifltir.
Sosyalizmin kazan›mlar› inkar edilmifltir.
Kürt ulusunun varl›¤› inkar edilmifltir.
Burjuva yazlar›n bile bu kadar aç›kça söylemeye cesaret edemeyece¤i bir
biçimde, asimilasyon meflru görülmüfl, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünde
Türklerin ve Kürtlerin ortak kimli¤ini keflfedilmifltir.
Bunlar, inkarlara yeni bir halka eklenmesinin d›fl›nda, gerçe¤i de¤ifltirmez.
Ortada tüm yönleriyle bir ulusal sorun vard›r. Ve elbette sorun çözümsüz de-
¤ildir. Kürt ulusu vard›r. Ulusal sorunu da vard›r. Sorun yaln›zca dil’den ibaret
de¤ildir. Sorun Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤›, hürriyetleri ve kurtuluflu sorunudur.
Kürt halk›n›n kurtuluflu Türk ve di¤er halklarla birliktedir. Milliyetçilik açma-
620 Miliyetçilik Ç›kmaz›

z›n›n, PKK stratejisinin iflas›n›n gösterdi¤i en temel gerçeklerden biri budur.


Anadolu halklar›n›n ulusal, s›n›fsal tüm sorunlar›n›n çözümünün özgü, ikti-
dar sorunudur. Bunu ancak devrimciler savunur. Milliyetçiler savunamaz. ‹flte
Barzani, Talabani, fieyh Said, PKK... sonuç ortadad›r. Bu ça¤ çoktan kapan-
m›flt›r; Marksizm-Leninizmin olmad›¤› yerde kurtulufl olmaz. Yaln›z Kürt halk›-
n›n de¤il, bütün halklar›m›z›n hak ve özgürlü¤ünü Marksist-Leninistler savunur.
Kemalistler, Kürt milliyetçilerinden daha tutarl› ve ileri olmufllard›r. Onlar
hiç de¤ilse, ne istediklerini bilmifller, ciddi ve kararl› olmufllard›r.
Kürt milliyetçili¤inde bu ciddiyet de yoktur.
Son üç-befl ay içinde savunulanlar› yanyana koyun; bafl›n›z döner.
Devletleflmeden otonomiye, savafl› yükseltmekten oligarfliyle birlikte emper-
yalist ak›nc›l›¤a soyunmaya kadar bir uçtan bir uca kaç kez gidilip gelinmifltir.
Ciddiyet yoktur. Art›k atacak tek bir geri ad›m›m›z yoktur denilir; daha aç›k-
lanman›n mürekkebi kurumadan daha da gerilere savrulunur.
Tüm bu geliflmeler, çözümün yaln›zca devrimde oldu¤unu kan›tlam›flt›r.
Oligarflinin faflist düzenini “demokratik cumhuriyet” olarak adland›rmak,
bir çözüm platformu ç›karmaz ortaya. Oligarfliyle birlikte bulunacak bir çö-
züm, Kürt halk›n›n taleplerini karfl›layamaz. Evet, oligarflinin verebilece¤i en
fazla dil serbestli¤idir; zaten bu bilindi¤i için sorun dil sorununa indirgenmek-
tedir. Peki Kürt yoksullar›n›n toprak sorunu ne olacak? Di¤er demokratik hak-
lar sorunu ne olacak? Kürt halk›n›n sömürülmesi ne olacak? Kendi kaderini
üzerinde gerçekten söz hakk› olacak m›? bunlar oligarfliyle çözülebilecek so-
runlar de¤ildir.
Emperyalizme ve oligarfliye karfl› mücadele edilmeden, sistem tümden de-
¤ifltirilmeden hiç bir halk›n kurtuluflu sa¤lanamaz. Sa¤lan›r diyenler, gizli veya
aç›k emperyalizme hizmet ediyorlard›r. Sisteme hizmet ediyorlard›r.
Kürt milliyetçili¤inin teori ve tezlerinin tümü iflas etmifltir.
‹mral›’da gelinen nokta, ideolojik bir yengilidir. Sömürgecili¤e dayal› bütün
stratejik, taktik tezler, iflas etmifltir.
Sadece dil için ne ölünür ne öldürülür. Bugün anadilde e¤itim hakk› art›k
derneklerin bile talepleri aras›ndad›r. Tüzük maddesi haline gelmifltir. PKK bu-
nun için mi mücadele etti? 20 bin flehit, onbinlerce tutsak, bunun için miydi?
Sadece dil için savaflan bir ulusal hareket olamaz.
Hiç bir Kürt milliyetçi hareketi flimdiye kadar kendi prestijini bu kadar dü-
flürmemifl, bu kadara geri bir duruma gelmemifltir.
Milliyetçili¤in ç›kmazlar›, çözümsüzlü¤ü tüm ç›plakl›¤›yla ortadad›r.
Haklar›n kurtuluflu, ortak örgütlenme, ortak mücadeleden; haklar›n kardefl-
li¤i ve birli¤i, Ba¤›ms›z Türkiye’de, Devrimci ‹ktidar’dan geçer.
Kürt halk›, k›r›nt›larla oyalanmas›na, kand›r›lmas›na izin vermeyecektir.
Kürt halk› mandac›, icazetçi, inkarc› tarihinin yenecektir.
Kürt halk› Ortado¤u politikalar›n›n kurban› olmaktan ç›kacakt›r.
Bunun yolu, zaten kader ve yaflam birli¤i içinde oldu¤u Anadolu haklar›y-
la kurtulufl için birleflmektir.
Bunun yolu, k›r›nt›lar için de¤il, kurtulufl için savaflmakt›r.
Ezilmeye, horlanmaya, emperyalizmin kulu kölesi olmaya devam edecek -
sek, “dil özgürlü¤ü” neye yarar?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 621

Kurtulufl
DEMOKRAT‹K CUMHUR‹YET
NE DE⁄‹LD‹R?

DEMOKRATİK
CUMHURİYET NE
DEĞİLDİR? Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35

K
ör gözlerin gördü¤ü, sa¤›r kulaklar›n duydu¤u bir gerçek varsa o da
bu ülkede faflizm oldu¤udur. Bu ülkenin faflizmle idare edildi¤i gerçe-
¤ini görmemek, normal olarak mümkün de¤ildir.
Kan›tlamak için klasiklerden-ustalardan al›nt›lar yapmaya u¤raflmaya
gerek olamayacak kadar aç›k, gözler önünde yaflanan bir gerçektir faflizm.
Ve faflizm öyle bir yönetim anlay›fl›na sahiptir ki; kendini görmek istemeyenle-
re de bir biçimde gösterir, varl›¤›n› kabul ettirir.
Asl›nda solda art›k pek fazla da yap›lmayan bir tart›flmayd› bu. Ta ki, ‹m-
ral› duruflmas›na kadar!..
Düne kadar yeni-sömürgecilik iliflkilerinin bafllad›¤› 1950’leri, faflist yöneti-
min bafllang›c› olarak kabul etmeyenler, faflizmi hiçbir s›n›fsal dayana¤› olma-
mas›na ra¤men 1923’e kadar uzatanlar flimdi “Demokratik Cumhuriyet”i kefl-
fettiler. Türkiye’nin siyasal yap›s›n› do¤ru tahlil eden devrimciler, s›rf Kemalist
küçük-burjuva diktatörlük dönemine faflizm demedikleri için ucuz demagojiler-
le “Kemalist”, “Misak-› Millici”, “sosyal floven” ilan edildiler. Ve tüm bu tan›m-
lamalar her defas›nda adeta birer küfür gibi kullan›ld›.
Bugün Mustafa Kemal’in “Misak-› Milli”nin, sanki y›llarca bunlar› söyleyen-
ler kendileri de¤ilmiflçesine, büyük bir aymazl›kla savunuldu¤una tan›k oluyo-
ruz. Bir anda öyle çok keflif kaplad› ki ortal›¤›... “Atatürk’ün kültür milliyetçili-
¤i”nden “Demokratik Cumhuriyet”e kadar neler söylenmiyor ki?!
Peki birdenbire ne oldu da “faflist-sömürgeci TC”, “Demokratik Cumhuriyet”
oldu?
“Birdenbire” olan hiç bir fley yoktur. Olanlar yaflanan bir tarihsel sürecin
geldi¤i bitifl noktas›d›r. Milliyetçili¤in bitifli, tükeniflidir.
Dar milliyetçili¤in “kronik” hastal›¤› pragmatizmdir. Her fleye bu gözle ba-
k›l›r. Merkezde kendileri ve kendi dar milliyetçi ç›karlar› vard›r. Böyle oldu¤u
için de bir an olsun dünyaya s›n›f bak›fl aç›s›yla bakamazlar. Düflünceleri, ey-
lemleri, politikalar› s›n›f d›fl›d›r. ‹deoloji belirsiz, mu¤lak; milliyetçi ç›karlar ne-
reden esiyorsa o yönde flekillenmeye aç›kt›r. Dünyada devrimci bir dalga yük-
seliyordur, bakars›n›z “en h›zl› solcu” olmufllard›r. Devletin ad› da “sömürgeci-
faflist”tir. Emperyalizm taktik baflar›lar kazan›r, sosyalizm bir gerileme yaflar,
bel ba¤lanan sosyalist devletler y›k›l›r bir andan emperyalizmin müflfikli¤i ve
ard›ndan da devletin “demokratikli¤i” keflfedilir.
fiu hale bak›n...
Kürt milliyetçilerine “demokratik cumhuriyet”in, faflizmin ne oldu¤unu anlat-
622 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Demokratik devlet nedir?


“Proletarya diktatörlü¤ü, tarihin bugüne dek kaydetti¤i en demokratik devlet-
tir. Birincisi, her fleyden önce o, bugüne kadar ki devlet biçimlerinin tersine ço¤un-
lu¤un yani iflçilerin, yoksul köylülerin, emekçilerin sömürücü az›nl›k üzerindeki
diktatörlü¤ü oldu¤u için en demokratik devlettir. Yine, o, bugüne kadar ki devletle-
rin tersine sürekli kendi kendini yok olufla götüren bir devlettir. Bu devletin demok-
rasiyi d›fltalad›¤› ise, bilimsel gerçeklikle ba¤daflmayan bir iddiad›r. ‹kincisi, pro-
letarya diktatörlü¤ü, kendisinden önceki devletler gibi demokrasiyi biçimsel düzey-
de de¤il, do¤rudan örgütlemesi yan›yla en demokratik devlettir. Proletarya ve
emekçi halk›n kendi öz örgütleriyle iktidara kat›ld›¤›, politikan›n belirlenmesinde
ve prati¤e geçirilmesinde do¤rudan söz sahibi oldu¤u için en demokratik devlettir.
Üçüncüsü, proletarya diktatörlü¤ü, hiçbir s›n›f, kesim ya da kifliye ayr›cal›k tan›-
mad›¤›, yöneticilerin ayr›cal›klar›n› yok etti¤i için en demokratik devlettir.” (Hak-
l›y›z Kazanaca¤›z, cilt: 2, sf: 689).

mak zorunda kal›yoruz.


Bunu en son onlara anlatmak gerekirdi asl›nda. Çünkü onlar demokrasiyi
de faflizmi fliddetin ne ölçüde kulland›¤›na ba¤l› olarak tan›mlam›fllard›r flimdi-
ye kadar. Kemalizmin faflistli¤i üzerine yazd›klar› neredeyse ciltler dolusu ya-
z›lar› vard›r. Bunu kan›tlamak için neredeyse bir tek Roma ‹mparatorlu¤unun
devlet biçimine bile faflizm demedikleri kalm›flt›r. Bu koroya sadece Kürt milli-
yetçileri de¤il, oportünist sol da dahildir. Çünkü öyle abes teoriler vard›r ki, fa-
flizmi s›n›fsal tahlilinden tamamen soyutlay›p sadece bir fliddet uygulanmas›na
indirgemifllerdir. Böyle olunca “evde koca daya¤›” da faflizm olur, Kunta Kin-
te’nin aya¤›n›n baltayla kesilmesi de... Y›llarca insanlar› böyle saçmasapan,
hiçbir ideolojik, s›n›fsal temele dayanmayan sübjektif “teorilerle” u¤raflt›r›p
durmufllar, kendileri gibi düflünmeyenlere de her türlü yak›flt›rmay› yapm›fllar-
d›r.
Teorinin dayana¤› böyle sübjektif ve zay›f oldu¤u için “bir anda” tersinin
söylenmesi de hiç flafl›rt›c› de¤ildir. Y›llard›r söylüyoruz: Milliyetçilik dünyaya
at gözlü¤üyle bakmakt›r. Hele bir de dizginlerini emperyalizme kapt›rd› m›,
emperyalizm nereye bakt›rmak istiyorsa oraya bakar, neyi göstermek istiyorsa
onu görür. Faflizm demokrasi olur, binlerce devrimcinin, demokrat›n, halktan
insanlar›n katili faflist ordu “kurtar›c›”, “demokrat ordu” olur. Tüm bask› ve kat-
liam politikalar›n›n uygulay›c›s› MGK “sorun çözücü” ilan edilir.
“Demokratik Cumhuriyet ne de¤ildir?” sorusuna, bu ülkede yaflayan halk-
tan herhangi bir insan olarak cevap verecek olursak, laf› fazla doland›rmaya
gerek kalmaz. Cevap çok aç›k ve net olarak fludur: Demokratik Cumhuriyet,
Türkiye Cumhuriyeti devleti de¤ildir!..
Bir devlet biçiminin siyasal anlamda ad› konulacaksa ve buna demokratik
denilecekse;
“Demokratiklik her fleyden önce yaflan›lan ça¤›n geliflimi yönünde ta-
v›r almakt›r. Bundan ötesi ise, halk kitlelerinin, kendi öz örgütleriyle ik-
tidara do¤rudan kat›l›m›, politikalar›n oluflturulmas› ve prati¤e geçirilme-
sinde karar ve söz sahibi olmas›, seçmenin ve seçilmenin yan› s›ra gerek-
ti¤inde görevden alma hakk›n›n varl›¤› vb. özelliklerle ölçülür. E¤er bir ta-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 623

k›m biçimsel kriterler aranacaksa, birkaç partinin varl›¤› veya yoklu¤u


de¤il, bu k›staslar aranmal›d›r. Ve bunlar›n ülkemizde olmad›¤› bir ger-
çektir.” (Hakl›y›z Kazanaca¤›z, cilt: 2, Sf: 673)
“Hizmetine girmekten” bahsedilen devlet, ça¤›n geliflimi yönünde hangi ta-
v›r içerisindedir? B›rakal›m halk kitlelerinin kendi öz örgütlenmeleriyle yöneti-
me kat›lmas›n›, halk›n örgütlenmesinin önündeki en büyük engel bu devletin
kendisidir. Meflru örgütlenmeleri de¤il YASAL örgütlenmeleri bile basan, da¤›-
tan, kapatan, engelleyen bir yönetimin demokratikli¤inden bahsetmek siyasi
körlükle aç›klanamaz. Bu tan›mlamada aç›k bir mesaj ve ça¤r› var; ben senin
için demokratik derim, seni demokratik gösteririm sen de demokratik görüne-
cek bir fleyler yapars›n. Kürt dili, kültürü konusunda bir fleyler yap›p “çözüm”
sa¤lan›r. Böyle anlafl›r›z. Sonra da hep birlikte “devletimizi” kalk›nd›r›r›z...
Hatta senin yay›lmac› politikalar›n›n en büyük destekçisi ben olurum. Söylenen
bundan baflka bir fley de¤ildir. Ne ac›d›r ki tüm bu söylenenler y›llar›n müca-
delesiyle yarat›lan tüm de¤er ve geleneklerin inkar›, imhas› pahas›na söyleni-
yor. Ve ne ac›d›r ki, bu söylenenler “merkezi” olarak da sahiplenilip savunulu-
yor.
624 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
DEVR‹M DE⁄‹L ANAYASAL EVR‹M,
HALK DEMOKRAS‹S‹ DE⁄‹L
BURJUVA DEMOKRAS‹S‹,
KÜRDİSTAN’DA TEK SOSYAL‹ZM DE⁄‹L KAP‹TAL‹ZM
YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35

K
üçük burjuva milliyetçili¤i bir ara kategoridir; ya sosyalizmi, ya kapi-
talizmi tercih edecektir. Tercih edebilece¤i bir üçüncü alternatif yok-
tur. Küçük burjuva hareketler ve ülkeler, onlarca örnekte görülmüfltür
ki, sosyalizme yönelmedikleri noktada kapitalizmle, emperyalizmle bütünlefl-
mifllerdir.
PKK da Kürt küçük burjuva milliyetçili¤inin ifadesi olarak ortaya ç›km›flt›r.
Bafllang›çta sosyalizmden etkilenmifl bir hareketti. Tüm küçük burjuva hareket
ve ülkeler gibi, sosyalist sistem güçlü oldu¤u sürece, sosyalizmden etkilenme
ve sosyalist vurgular belli bir güçte kendini sürdürdü. Ancak sosyalist ülkeler-
deki karfl›-devrimler ve kapitalist restorasyonla birlikte, onlar da sosyalizmden
kimi h›zla, kimi daha yavafl bir flekilde uzaklaflmaya bafllad›lar. Bunun PKK’da-
ki yans›mas›, bayra¤›ndan orak çekicin ç›kar›lmas› olmufl, ard› s›ra eski sosya-
list ülkelerde emperyalizmin k›flk›rtt›¤› milliyetçi hareketlerin onaylanmas›yla,
sosyalizmin temel de¤erlerinin elefltirisiyle ve emperyalist yeni dünya düzeni
üzerine teorilerle derinleflmiflti.
‹deolojik anlamda bak›ld›¤›nda, ‹mral›’da söylenenler, bu sürecin do¤al,
mant›ki sonucudur. ‹mral›’da söylenenlerin özeti, kapitalist bir düzende yafla -
ma tercihidir.
Öcalan’›n savunmas›nda, bu tercih üç ayr› bafll›k alt›nda somutlanmaktad›r.
Birincisi; burjuva demokrasisine övgülerdir. “Bat›” de¤erleri yüceltilmekte,
Amerika’dan, ‹ngiltere’ye kadar emperyalistlerin övgüsü yap›lmakta, emperya-
lizmin demokrasisi 20. Yüzy›l›n galibi ilan edilmekte ve bunun karfl›s›nda du-
ranlar›n “kazanma” flans› olmad›¤› belirtilmektedir.
‹kincisi; Öcalan bu bütün içinde tabii ki sosyalizmi de yönetim biçimi ola-
rak da, ekonomik bir düzen olarak da mahkum etmektedir. Tüm bunlar› söyle-
dikten sonra savunmas›n›n sonunda sosyalizmi savundu¤una yönelik vurgular›-
n›n bir anlam› kalmamaktad›r. Bu vurgular, keza son aç›klamalar›nda söyledi-
¤i “Demokratik çözüm sosyalizmden uzak de¤ildir” türünden aç›klamalar, da -
ha çok yeni teorinin kabul ettirilmesine yönelik “yumuflat›c›” aç›klamalard›r.
Üçüncüsü; Öcalan savunmas›n›n bafl›nda da sonunda da flu formülü tekrar-
l›yor: “Demokratik laik cumhuriyette Demokratik birlik” çözümü...
YAN‹; bugünkü duruma demokratik cumhuriyet diyor. Kürt kültürel haklar›,
daha da do¤rusu dil serbestli¤i yeterince olmad›¤› için eksik bir “demokratik
cumhuriyet” bu. Ama eksikli¤i bu kadar.
Asl›nda, diyor, bu koflullarda fliddetin de meflrulu¤u yok.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 625

Buradan hareketle de 70’lerden itibaren Uluslar›n Kendi Kaderlerini Tayin


Hakk›’n›, bu do¤rultuda sürdürülen fliddeti, gerilla savafl›n›, ulusu, her fleyi red-
dediyor.
Bunun yerine “Anayasal Evrim” yolunu savunuyor.
fiöyle diyor:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi demokratik laik hareketlenmesi bafla-
r›ya gitmek zorundad›r. Demokratik cumhuriyet sisteminde fliddete yer
olamaz. Sorunlar›n çözüm dili isyan veya devrim olamaz. Bar›fl içinde
anayasal evrim yolu geçerlidir. Yirminci yüzy›l›n sonu bunu böyle emret-
mektedir.”
20 y›l sonra var›l›yor bu “bilince”. 20 bin flehitten sonra.
Bu bilince Suriye’de var›lm›yor. Roma’da da de¤il. ‹mral›’da... Neden? ‹m-
ral›’da okudu¤u Leslie Lipson’un “Demokratik Uygarl›k” kitab›ndan etkilendi¤i-
ni aç›kl›yor Öcalan. Ama hiç kuflku yok ki, sorunun cevab› bu olamaz. Bunla-
r› 5 y›ld›r savunuyorum aç›klamas› ikna edici de¤ildir. “Devletleflme”den söze-
dilmesinin üzerinden fazla zaman geçmemifltir. Baflta da söyledi¤imiz gibi, ge-
linen noktan›n ideolojik teorik temelleri geçmiflte vard› kuflkusuz. Ama bu temel
hep inkar edilmifltir. fiimdi, “biz bunlar› dün de savunuyorduk” aç›klamas›, bu
temeli do¤ru bir biçimde çözümlemenin sonucu de¤il, mevcut durumu kabullen-
dirme ihtiyac›n›n sonucudur.
Biliyoruz ki, Öcalan’›n konuflma ve yaz›lar› içinden, “5 y›ld›r bunlar› savu-
nuyorum” tezini kan›tlayacak pek çok söz de bulunabilir. Çünkü durmadan her
fley söylenmifltir; ayn› günlerde hem silahl› mücadelenin gelifltirilmesinden,
hem diplomatik yollardan sözedilmifltir. Bunlar›n aç›klamas›, küçük burjuva mil-
liyetçili¤inin pragmatizminde, tutars›zl›¤›ndad›r.
Sonuçta, anayasal evrim yoluna gelinmifltir.
“Yap›lmas› gereken Cumhuriyeti ve onun ortak vatan gerçe¤ini tart›fl-
mas›z kavramak, kabul etmek, onun içinde Atatürk kiflili¤i de dahil, top-
lumsal sorunlar›n daha demokratik çözümünü, TBMM’de tart›flarak, ge-
rekti¤inde gruplaflarak asla geriye ve ayr›l›kç›l›¤a düflmeden, gerekti¤inde
ayn› cumhuriyet, misak-› milli esaslar›na ba¤l› ama daha demokratlaflt›-
ran, çözümlerle bunu birçok toplumsal birime tafl›ran, gerek yeni parti ve
ittifaklar› da deneyerek, bir çok Avrupa devletinde yap›ld›¤› demokrasiyi
yayg›nlaflt›rarak, cumhuriyet devrimcili¤ini demokratik evrimlerle ilerlet-
mek demokratik cumhuriyete götürmekti. Do¤rusu, ama halen baflar›la-
mayan› da tam budur.” (Öcalan’›n savunmas›ndan)
Söylenen, savunulan son derece aç›k.
Bu, dün söylenen baflka fleylerin inkar›d›r. Bayraktan orak çekiç ç›kar›ld›-
¤›nda, bunun biçimsel de¤il, ideolojik bir tercihin sonucu oldu¤unu söylemifliz-
dir; ama Kürt milliyetçileri bunu kabul etmemifllerdir. Sonuç flimdi ç›plak hale
gelmifltir.
Kapitalist bir düzende “özgür birlik”ten, sorunlar›n da “anayasal evrim” yo-
luyla çözümünden sözedilmektedir. Hem de 1982 cunta anayasas› onaylana-
rak.
‹mral› savunmas›nda 1982 Anayasas›’n›n “temel insan haklar›, özgürlükle-
626 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ri konusunda kapsaml› oldu¤u” belirtilmektedir.


1982 Anayasas› savunularak var›lacak yer neresidir?
1982 Anayasas›n›n s›n›rlar›n› çizdi¤i bir rejimi, “demokratik cumhuriyet”
olarak adland›rmak, düzeni aklamakt›r. Bu düzenle temel bir çeliflkisinin olma-
d›¤›n› söylemektir. Tek sorun dil kültür sorunudur, düflünce siyaset özgürlü¤ü
vard›r demenin anlam› da budur zaten.
Öcalan “mesele çözüm yoluna girmifltir” diyor. Bu, ancak oligarfli cephesin-
den bir çözümdür.
Demek ki, çözüm kendi bafl›na mu¤lak, belirsiz bir sözdür.
Devrim mi, burjuva demokrasisi mi?
Sosyalizm mi, kapitalizm mi?
As›l cevaplanacak sorular bunlard›r.
Çünkü devrimin çözümüyle, burjuva demokrasisinin çözümü, sosyalizmin
çözümüyle, kapitalizmin çözümü birbirinden temelden farkl›d›r.
Tek bafl›na çözüm çözüm deyip durman›n hiç bir anlam› yoktur. Kapitalizm
içinde çözüm mü, sosyalizm içinde çözüm mü?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 627

Kurtulufl
“KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE...”

“KÜRT SORUNU
ÇÖZÜLÜRSE...”
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36

S
on günlerde baflta Kürt milliyetçileri olmak üzere, çeflitli çevrelerin di-
linde bir tekerleme: “Kürt sorunu çözülürse...” flöyle olacak, böyle ola-
cak. Onlara bak›l›rsa, bu sorun çözülünce, tüm ifller yoluna girecek,
güçlü bir ülke, özgür bir halk, ortal›k güllük gülistanl›k olacak.
Peki nas›l çözülecek diye sormadan baflka bir soru sormal›y›z:
Her fleyden önce, “Kürt sorunu” nedir?
Ba¤›ms›zl›k sorunu mu? Asimilasyon sorunu mu? Ulusal kimli¤in tan›nmas›
sorunu mu? Feodalizm sorunu mu? Toprak sorunu mu? Demokrasi sorunu mu?
Di¤er halklarla birlikte iktidar sorunu mu?
Yoksa sadece bir dil sorunu mu?
E¤er böyleyse bu büyük bir sorun say›lmaz.
Ama o zaman bu sorun çözülmekle, yukar›da çizilen o “gülük gülistanl›k”
tablo ç›kmaz ortaya.
O halde sorunun tarifinde, ve ancak ondan sonra da çözümün tarifinde bir
netleflme ihtiyac› vard›r.
“Kürt sorunu çözülürse...” diye bafllayan ve hemen hepsinin alt› bofl kalan
o tahliller karfl›s›nda, flimdi “Kürt sorunu nedir?” sorusunu yeniden sormak za-
man›d›r.
Yaln›zca bunu da de¤il. Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› (UKKTH) ne-
dir? Devrimciler UKKTH’n› nas›l savunur? Bu sorular da tekrar ve tekrar sorul-
mal›d›r. Kim ne diyor, hangi temellere dayand›rarak söylüyor, veya bir temele
mi dayand›r›yor söylerken, yoksa öylesine, söylemifl olmak için mi söylüyor;
aç›kl›k getirilmek zorundad›r.
Örne¤in, düne kadar her önüne geleni hiçbir temeli olmadan, akl›na esti-
¤inde “bu UKKTH’y› tan›m›yor, öyleyse flovenisttir, kemalisttir” diye karalayan
Kürt milliyetçisi PKK, bugün, UKKTH’n›n devri geçmifltir, yanl›flt›r diyor.
Do¤ru mu?
Hay›r, UKKTH vard›r ve bu halklar›n devrimci iktidar›yla gerçekleflir.
Çizgiler iyice kal›nlaflm›flt›r.
Ayr›mlar keskinleflmifltir.
Devrimciler birlefltirir, emperyalizm böler: Bu kal›n bir çizgidir.
Ya devrimci bir çizgiye sahipsindir, ki bu halklar›n kurtulufluna hizmet eder;
ya da devrimci olmayan bir ulusal çizgiye sahipsindir, bu da emperyalizme
hizmet eder.
628 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bu da kal›n bir çizgidir ve emperyalizm ça¤›n›n gerçe¤idir.


Böyleyken, ne oldu¤u belirsiz bir “çözüm” laf›d›r tutturup, kah emperyalist-
leri, kah düzen partilerini, kah MGK’y› “çözücü” unsur olarak göstermek, bu
çizginin emperyalizm taraf›nda durmak demektir.
Ne olursa olsun çözüm, nereden gelirse gelsin çözüm, kim yaparsa yaps›n
çözüm anlay›fl›, koyu bir makyavelizmdir.
Bu makyavelizm gerçekte çözümsüzlü¤ü savunur.
Çünkü sorunu iyice daraltm›fl, emperyalistlerin, egemen s›n›flar›n kabul ede-
bilece¤i hale gelmifltir.
Bunu yapmakla da savundu¤u strateji ve politikalar›n bir çözümsüzlük oldu-
¤unu, kendisinin icazet içinde politika yapt›¤›n› gizler. Öyle ya, sorun mesela
sadece bir dil sorunuysa, tabii ki emperyalistler de, düzen partileri de çözebi-
lir. O zaman kah Özal’›n, kah Y›lmaz’›n, kah MGK’n›n, hatta kah MHP’nin so-
runu çözecek bir güç olarak görülmesi, emperyalistlere “çöz” ça¤r›s› yap›lma-
s› normal hale gelir.
Makyavelizmin Ortado¤u, Bizans, Osmanl› siyasetinde yeri vard›r. Ama
devrimci politikada, yurtsever politikada makyavelizme yer yoktur. Çünkü mak-
yavelist politika sorunlar› çözme de¤il, durumu idare etme, geçifltirme, külleme
politikas›d›r.
Kürt sorunu yerli yerinde duruyor.
Kürtçe konuflman›n yasalarda yeri olsa, Kürtçe e¤itim yapan okullar aç›lsa
sorun çözülecek mi? Hay›r. Bu, dil serbestli¤iyle çözülemeyecek genifllikte bir
sorundur.
Evet, dil sorunu demokratik bir taleptir. Biz, ne bu talep için mücadele edil-
mesine, ne de bunun yerine getirilmesine karfl›y›z. Anadolu’da yaflayan tüm
halklar›n kendi anadillerini konuflabilmesi, hem demokratik mücadelemizin bir
parças›d›r, hem de devrim program›m›z›n yerine getirmeye vadetti¤i bir talep-
tir.
Ama biz, bu meselenin düzen içinde çözümünün bütün sorunun çözümü,
bütün musibetlerin de hallolmas› anlam›na gelmeyece¤ini biliriz.
Tart›flt›¤›m›z mesele baflkad›r. Mesele, Kürt sorununun dil meselesine s›k›flt›-
r›lmaya çal›fl›lmas›d›r.
Yaln›zca bir dil serbestli¤iyle bu ülkede temelde hiç bir fley de¤iflmeyecek-
tir. Herkes bunu yaflayacak ve görecektir.
Sorun nedir öyleyse?
Sorun emperyalizme ba¤›ml›l›k sorunudur.
Sorun faflizm sorunudur.
Sorun toprak sorunudur.
Sorun tüm hak ve özgürlükler sorunudur.
Sorun ilhaka ve asimilasyona son verilmesi sorunudur.
Sorun, bir ulusun kendi kaderini tayin hakk› sorunudur.
Kürtçe dil serbestli¤iyle, tüm bu sorunlar çözülmüfl mü olur?
Sorunu dil sorunuyla s›n›rlay›p ard› s›ra da “bu mesele çözülsün, her fley
güllük gülistanl›k olsun” diye düflünenlerin, böyle söyleyenlerin, bu tür tablolar
çizenlerin ya Türkiye gerçe¤inden haberi yoktur ya da ak›llar› bafllar›nda de-
¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 629

Kürt sorunu çözülecektir. Ama Kürt sorununu çözecek olan ne emperyalist-


ler, ne düzen partileri, ne MGK’d›r.
Kürt sorunu çözülecektir. Ama Kürt sorununun çözülmesi ne dille, ne beledi-
ye meclisleriyle, ne yasallaflmayla olacak fley de¤ildir.
Türkiye’de Kürt sorunu devrimci iktidar sorunudur.
Devrimci iktidar dedi¤imiz HALKLARIN B‹RL‹KTE ‹KT‹DARIDIR, BA⁄IMSIZ-
LIKTIR.
Bölünmeye dayal› sömürgecilik teorileri ve stratejileri iflas etmifltir. Sahiple-
ri bile bu tür gerçek d›fl› teorileri savunabilecek durumda de¤ildir. Bu teoriler
kaybettirmifl, neticede bugünlere kadar getirmifltir.
Herkes bunlar› tekrar ve tekrar tart›flacak, her fley yerli yerine oturacak.
30 y›ld›r bizi suçlayanlar, bu 30 y›l boyunca söylediklerimiz neredeyse vir-
gülüne kadar do¤ruland›¤› halde, bizi suçlamaya devam da edebilirler.
Ama art›k kimsenin ucuz suçlamalarla bir yere varamayaca¤›n› bilmelidir-
ler.
Halklar›n kurtulufl özlemleri, devrimci mücadelesi hiçbir zaman bitmez.
PKK her fleyin merkezine kendisini koydu¤u için, kendi ideolojik yenilgisini
genellefltirip isyanlar dönemi bitmifltir diyor.
Hay›r. Biten, isyanlar dönemi de¤ildir.
Biten yaln›zca, feodal, burjuva, küçük-burjuva milliyetçi isyanlard›r.
Hiç kimse umutsuzlu¤a kap›lmas›n. Türkiye devrimci hareketi birlikte savafl›
büyütecek ve sorunu çözecektir.
B‹RL‹KTE ‹KT‹DARI KURARAK çözecektir.
630 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
UMUTLARINIZI ÖLDÜRMEY‹N...
‘MAHALL‹ ‹DARELER KANUNU’
GEL‹YOR!
UMUTLARINIZI
ÖLDÜRMEYİN...
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36

M
ahalli idarelerde bir reform yap›lmas›, burjuva siyasetinde son dö-
nemde epeyce tart›fl›ld›. Tart›flman›n önünü açan Özal olmufltu. Ç›-
k›fl noktas›, devletin her fleye merkeziyetçi bir perspektiften bakt›¤›,
bunun hantall›k getirdi¤i ve de¤iflmesi gerekti¤iydi.
Bu, ifade edilen nedendi.
Peki gerçek neden ne?
Bu da, devletin bir yandan demokratiklefliyormufl izlenimi verirken di¤er
yandan da denetimini en küçük birimlere kadar s›klaflt›rma, daha etkin hale
getirme ihtiyac› hissetmesiydi.
Bugün Mahalli ‹dareler Kanunu tekrar burjuvazinin gündeminde.
Mesut Y›lmaz 16 Haziran günü düzenledi¤i bir bas›n toplant›s›nda flöyle di-
yordu: “Bu kanunla, il genel meclislerinin yerel parlamentolar gibi çal›fl-
mas›n› sa¤layaca¤›z.”
Ertu¤rul Özkök de 18 Haziran günlü köflesinde olay› de¤erlendiriyor. Öz-
kök’e göre, DGM’ler yasas›ndaki “partileri bile aflan konsensüs”te oldu¤u gi-
bi, Mahalli ‹dareler Yasas›’nda da bir uzlaflma sa¤lanmal›d›r. Çünkü ancak
böylelikle Ankara’da yaflanan bürokratik t›kan›kl›k afl›labilir, daha icraatç› bir
sistem yerleflir, siyasi performans somut hale gelir, vesaire, vesaire... Tabii,
“baz›lar› bu reformu ‘eyalet sistemine’ geçifl olarak görebilir”; ama “bu kadar
kuflkucu olman›n hiç gere¤i yok.”
Özkök, yaz›s›n›n son sat›rlar›nda HADEP’e de de¤inerek flöyle diyor:
“18 Nisan seçiminden sonra Güneydo¤u’da HADEP’ten seçilen beledi-
ye baflkanlar›, merkezi yönetimle iliflkiler konusunda çok iyi aç›klamalar
yapt›lar. fiimdi yerel parlamento gibi çal›flan il genel meclislerinin olufltu-
rulmas›, belki de y›llard›r arad›¤›m›z çözümü sa¤layabilir. Hem de bunun
için ‘siyasi çözüme’ gerek kalmadan bölgelere hem siyasi, hem ekonomik,
hem sosyal dinamizmi getirebiliriz.”
Özkök’ün söyledikleri aç›kt›r: HADEP devletle bir çat›flma içinde olmaz,
onun iradesini kabul ederse belediyelerde flimdiki gibi s›n›rl› bir etkinlikle de-
vam edebilir; ama bu (sümme hafla!) eyalet sistemi falan de¤ildir.
Hesap Kürt milliyetçilerinin a¤z›na da bir parmak bal çalmakt›r. Görünen o
ki, bunda baflar›l› da oldular. HADEP çevresi hemen tasar›n›n üzerine atlaya-
rak bir “demokratikleflme” aramaya bafllad›. Devletin bu giriflimini “demokra-
tik cumhuriyet” olman›n bir göstergesi saymalar› da kuvvetle muhtemeldir.
Öküzün alt›nda buza¤› aramak eski, bilinen bir tarzd›r. Kendileri aç›s›ndan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 631

olumlu veya olumsuz olaca¤›n› düflündükleri hemen her fleyde ayn› anlay›fl› ge-
lifltirmifllerdir. Gerçek anlamlar› düflünmemifller, laf›zlara tak›lm›fllar, hatta bun-
lardan yola ç›karak kocaman sonuçlara varm›fllard›r.
Örne¤in, 5 Haziran günü Özgür Bak›fl’ta Analiz köflesinde Mehmet Tigris
imzas›yla yay›nlanan flu yaz›da oldu¤u gibi:
“Türkiye’de kangren haline gelmifl birçok sorun gibi, bu sorunlar da
yap›sald›r. Sistemden kaynaklanmaktad›r. 1930 y›l›nda ç›kan ve halen
yürürlükte olan 1580 say›l› belediye kanunu, o dönemin despotik ve kat›
merkeziyetçi anlay›fl›n›n damgas›n› tafl›maktad›r. Oysa belediye meclisle-
rinin KENT PARLAMENTOSU niteli¤ine kavuflarak güçlü, ÖZERK, DE-
MOKRAT‹K, bölgesel özelliklere uygun planlama ve bütçe yapan, vergi ko-
yabilen bir yap›ya kavuflturulmas›, dünyadaki ça¤dafl, demokratik gelifl-
menin gere¤idir.”
Kimden özerk, nas›l demokratik, neresi güçlü? Cevab› yoktur. San›rs›n›z ki
devlet federasyon ilan etmifl, Kürt milliyetçileri de bunu alk›fll›yorlar. Yok öyle
bir fley. Özerklik, demokratiklik burjuvazinin de¤il Kürt milliyetçilerinin kafas›n-
da olan fleylerdir. Yani bir “mesaj” almakta, bundan yola ç›k›p yorumlar yap-
makta, sonra da kendi hayal alemlerine dal›p bunlara inanmaktad›rlar.
Devlet Kürt halk›n› çok sevdi¤inden mi böyle bir “reform” yap›yor? Yoksa
çok mu demokrasi heveslisi? Hay›r. Ne Kürt halk›n› sever, ne de demokrasi is-
ter. Devlet yaln›zca daha iyi yönetmek, daha iyi sömürmek, kitle muhalefetini
daha iyi ezmek ister. Bunun yöntemlerini arar ve bulmaya çal›fl›r.
Bir baflka Özgür Bak›fl yazar›n›n, Ümit V. Devrim’in görüflleri de “ilginç”tir:
“Bilinmezli¤ini koruyan bir baflka konu da, halk›n büyük deste¤iyle
yerel yönetimleri ele geçiren HADEP’li yönetimlere nas›l bir yaklafl›m içe-
risinde olunaca¤›d›r. Bilinen bir fley var ki, d›flar›dan gelen uyar› do¤rul-
tusunda seçimlere girmesine göz yumulan HADEP, bütün engellemelere
ra¤men kazand›¤› yerel yönetimlerle yasalar›n çizdi¤i çerçeveyi aflmadan,
flimdiye kadar büyük bir titizlikle yar› özerk yerel iktidar›n elde tutulma-
s›na çaba harcamaktad›r.”
Bu sat›rlar› okuduktan sonra “acaba biz mi Türkiye’de yaflam›yoruz, yoksa
Kürt milliyetçileri mi” diye sordunuz mu? Ümit V. Devrim’in çizdi¤i “çerçe-
ve”nin ülkemiz gerçe¤iyle, faflizm gerçe¤iyle uzaktan yak›ndan ilgisi yoktur.
“Yasalar›n çizdi¤i çerçeveyi aflmadan”, “yar› özerk yerel iktidar›n elde tutul -
mas›” ne demektir? Bizim anlad›¤›m›z fludur: Bugünkü yasalar yar› özerk yerel
iktidarlara el veriyor. Ne zamandan beri? 1990’lar›n bafl›ndan beri olmas›n
sak›n? Ne de olsa demokratikleflme o dönemlerde bafllad›... Bunlar›n hiçbirisi
do¤ru de¤ildir. Türkiye’de yasalar yerel iktidarlara da izin vermezler, özerk ol-
mayan yerel iktidarlara da izin vermezler, yar›-özerk yerel iktidarlara da izin
vermezler. Bunlardan bahsetmek komik bile de¤ildir. Komik olan yaln›zca Ümit
V. Devrim’in yaz›s›na koydu¤u bafll›kt›r: “Umudunuz Yüre¤inizi Is›ts›n.”
Siyasi bir tahlil yap›yorsan›z siyasi gerçeklere uygun olmal›d›r. Kendi haya-
li gerçeklerinize göre politika yaparsan›z hep alt›nda kal›rs›n›z, hep ezilirsiniz.
Hem de öyle bir ezilirsiniz ki, gün gelir kimse sizi oradan ç›karamaz.
Unutmay›n:
632 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Birincisi, oligarflinin “demokratikleflme” denilerek ifade edilen tedbirlerinde


halk›n yarar›na aramak, aç›kça safdilliktir. Böyle bir fley bulamazs›n›z. Devle-
tin tek derdi varl›¤›n› sürdürebilmektir. Faflist bir rejim demokratikleflerek varl›-
¤›n› sürdüremez. Yok olur. Devletin ald›¤› hiçbir tedbir onu demokratiklefltir-
mez; bunlar›n hepsi de faflist rejimi güçlendirmeye, sa¤lamlaflt›rmaya dönük-
tür.
‹kincisi, devletin ald›¤›, alaca¤› tedbirlerin tümü de, daha gününü doldur-
madan etkisiz kalacak, yeni tedbir aray›fllar›na bafllayacaklard›r. Çünkü krizin
nedeni yaflanan ve yasalarla düzeltilebilecek, reforme edilebilecek durumda
olan ufak tefek sorunlar de¤ildir. Krizin nedeni rejimin kendisidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 633

Mevcut teoride
Kurtulufl
DEVR‹ME, SOSYAL‹ZME,
ENTERNASYONAL‹ZME YER YOK
Peki art›k ne var?
ABD’N‹N ‹CAZET‹NE SI⁄INMA TÜRK‹YE
DEVRİME, OL‹GARfi‹S‹YLE ‹fiB‹RL‹⁄‹
SOSYALİZME,
ENTERNASYONALİZ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ME YER YOK... 25 Haziran 1999
Say›: 36

PKK’NIN ÖNÜNDEK‹ TEMEL SORU;


YOLA “‹MRALI TEOR‹S‹”YLE M‹ DEVAM ED‹LECEK?
(Ki bu bitifltir)
YOKSA DEVR‹MC‹ B‹R MUHASEBE M‹ YAPILACAK?

P
KK bugün neyi savunuyor? “‹flin içinde olan”lar›n, yay›nlar› izleyebilenle-
rin bile bir ç›rp›da cevaplayabilece¤i bir soru de¤il bu. Çünkü savunulan-
lar›n içinde her fley var. Bar›fl da savafl da, sosyalizm de, faflist devlet de
var, devrim de var, burjuva demokrasisine övgüler de. Ama aç›k ki, bunlar›n hep-
sini bir arada savunmak mümkün de¤ildir. O halde bunlar›n bir k›sm› yaln›zca ze-
vahiri kurtarmak için söylenen sözler, bir k›sm› ise gerçek düflüncelerdir.
Peki PKK somutunda hangileri gerçek, hangileri sözdedir?
Gerçek flu ki, ABD çözümünün esas al›nd›¤›, oligarfliye uzlaflman›n ötesinde
iflbirli¤i teklif edildi¤i, burjuva demokrasisinin övüldü¤ü, zaferin emperyalist de-
mokraside oldu¤u söylendikten sonra di¤erlerini hala söylüyor olman›n hiç bir
önemi, k›ymeti yoktur.
Peki bu bitmifl bir süreç midir? Buna cevap vermek de oldukça güçtür ve as›l
cevab›, PKK’n›n kendisi verecektir. ‹mral›’da savunulanlar karfl›s›nda tak›n›lacak
tutum, belirleyici olacakt›r. Bu tart›flma kaç›n›lmaz olarak sürmektedir ve sürüp
çok geç olmadan da sonuçlanacakt›r. S›n›flar mücadelesinde iki arada bir dere-
de uzun süre duramazs›n›z. Ya orada, ya buradas›n›zd›r.
Öcalan’›n Avrupa’ya ç›k›fl›ndan sonra ortaya ç›kan ve Avrupa emperyalizmi-
ne iliflkin beklentilerin bofllu¤unu gösteren tav›rlar, ard›ndan Öcalan’›n emperya-
listlerin marifetiyle oligarfliye teslim edilmesi ve devam›nda da dava aç›lmas›,
PKK’da k›smen de olsa emperyalizme karfl› söylemlerin ve savafl vurgusunun güç-
lenmesine yolaçm›flt›. Ama somut bir zemine, sa¤lam bir muhasebeye dayanma-
yan bir söylem de¤iflikli¤iydi bu. Öyle oldu¤u içindir ki, o gün bugündür
PKK’n›n, PKK yöneticilerinin ne savundu¤u, ne söyledi¤i belirsiz hale geldi.
Serxwebun’un Nisan say›s›nda PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil Bay›k’la
yap›lm›fl bir röportaj yer al›yordu. Bu röportaj’da söylenenler, PKK’n›n art›k “ge -
ri çekiliflin” s›n›r›na geldi¤ini söylüyor, bu yan›yla uzlaflman›n, teslimiyetin önünü
kapat›yor görünüyordu.
fiöyle diyordu Cemil Bay›k:
634 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Biz düflmana karfl› ‘93’ten beri belli bir kavram temelinde yaklafl›m
gösterdik. Baflkan Apo 1993-95-98’de giderek somutlaflt›rd›¤› bir program
sundu ve bu temelde sorunu siyasallaflt›rmak, sorunu çözmek istedi. Fakat
düflman her defas›nda bunu bizim bir zay›fl›¤›m›z olarak gördü, böyle yo-
rumlad› ve bundan yararlanarak bizi vurmak istedi. ... O aç›dan art›k bi-
zim düflmana gösterebilece¤imiz bir esneklik kalmam›flt›r. Hele hele öylesi
bir komployu gerçeklefltirdikten sonra, bizim art›k verebilece¤imiz bir taviz,
atabilece¤imiz bir esnek ad›m yoktur.
“Düflman tüm iyi niyetimize, tüm çabalar›m›za ra¤men, bunlar› elinin
tersiye itmifltir. Yine hiçbir öndere, hiçbir halka uygulanamayacak bir bas-
k›y›, fliddeti, terörü uygulam›flt›r. Ve bugün bu komployla bir ulus üzerinde,
bir ulusun iradesi üzerinde büyük bir soyk›r›m yürütmeye çal›flmaktad›r.
Baflar›l› olur, baflar›s›z olur bu ayr› bir mesele, ama düflman›n yaklafl›m› bu
aç›dan çok nettir... Dolay›s›yla bize kalan tek fley, tercihimiz olmasa da sa-
vaflt›r ve bu savafl› kazanmakt›r. Biz, art›k baflka bir fley düflünemeyiz...
Baflka türlü davranmak kesinlikle büyük bir gaflettir. Bu da kesinlikle soy-
k›r›m›n baflar›s›na her türlü zemini sunmad›r.”
Söyledi¤i bunlard›. Yaz› içinde tekrar tekrar alt› çizilen yaklafl›m buydu.
PKK’n›n talepleri, savunduklar› aç›s›ndan Roma’da, ‹mral›’da ne kadar geriledi-
¤i ortadayd›. Art›k daha fazlas› yok diyordu Cemil Bay›k:
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas› gere-
ken ad›md›r. Bilmem arkas›ndaki güçlerin, dayan›lan sistemin ad›m atmas›
gerekiyor. Önderli¤in çok somut ça¤r›lar› oldu. ‹talya’da oldu, yak›n zaman-
da 8 maddelik ça¤r›s› oldu, ona cevap vermeleri gerekiyor. Hem de pratikte,
öyle sözlü de de¤il. ... O zaman PKK bunu yeniden düflünebilir, de¤erlendi-
rebilir. Aksi taktirde PKK’nin öyle de¤erlendirece¤i herhangi bir fley yoktur.
PKK’nin önünde tek seçenek kalm›flt›r; o da savaflt›r, savafl› sonuna ka-
dar gelifltirmektir ve zaferdir.”
Geri ad›mlar sürdü. Öcalan ‹mral›’da aç›klad›¤› 8 maddeyle, Roma’daki 7
maddenin de çok gerisine düflmüfltü zaten. Art›k geriye çekilecek bir yer kalma-
m›fl gibiydi. Ama Öcalan davas› bafllay›nca görüldü ki varm›fl! Gerilemenin s›n›-
r› olmad›¤› görüldü bir kez daha. Tabii daha gerisinin ad› art›k ancak uzlaflma,
teslimiyet, inkar gibi s›fatlarla konulabilirdi.
Anlafl›lan o ki PKK yöneticileri, böyle bir durumu ihtimal dahilinde görüyorlar-
d›. PKK Baflkanl›k Konseyi üyeleri, çeflitli röportajlar›nda kendilerinin flafl›rmad›-
¤›n› ›srarla söylediler. Cemil Bay›k, davadaki muhtemel geliflmelere iliflkin sözko-
nusu yaz›da flunlar› söylüyordu:
“Baz› çevreler belki bar›fl beklentileri içerisine girebilir. Önderli¤in Avu-
katlar vas›tas›yla kamuoyuna yönelik gelifltirdi¤i mesajlar var. Önderlik
kendi koflullar›nda bir çaba gelifltiriyor, Kürt halk›na o koflullarda bile yine
bir tak›m mevziler kazand›rmaya çal›fl›yor. Fiziki olarak imha olacaksa da,
olmayacaksa da böylesi bir faaliyetin, çal›flman›n içerisindedir. Yani Kürt
halk› üzerinde gelifltirilmek istenen soyk›r›m tehlikesini çok iyi biliyor. Bu-
nun önüne geçmek istiyor...
Tüm çal›flmalar› bu yönlüdür. Bunun anlafl›lmas› gerekiyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 635

Bunu baflka türlü görmek, anlamak kesinlikle gaflet olur. Bundan kalka-
rak mücadeleyi geriye çekmek, savafl› geriye çekmek, eylemlili¤i geriye çek-
mek kesinlikle düflman›n soyk›r›m politikas›na sonuna kadar kap›lar› aç-
mak olur.” (Sexwebun, Nisan 1999)
Pekala ne oldu bu sözlerden sonra? Savafl niye geri çekildi?
Bunun gerekçesi Öcalan’›n tutsakl›¤› ise, yaz›da buna iliflkin de bir belirtme
vard› zaten:
“E¤er biz de Önderli¤imizin fiziki imhas›n›n önünü almak istiyorsak, yi-
ne Kürt halk›n›n önderli¤iyle, kahraman flehitleriyle, kan›yla, eme¤iyle ya-
ratt›¤› mevzileri elden ç›karmak istemiyorsak, yap›lmas› gereken bellidir.
Yani gaflete düflmemedir, kendi kendimizi aldatmamad›r. Tümüyle mücade-
leyi en üst düzeyde yo¤unlaflt›rmad›r.”
Oligarflinin Öcalan’› ve Öcalan Davas›’n› Kürt halk›n›n mücadelesini ve
PKK’y› tasfiye etmek için kullanmaya çal›flaca¤›n› tahmin etmek zor de¤ildir. Oli-
garfli kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan do¤al olarak bunu yapmaya çal›flacakt›.
Bay›k da bunu öngörüyordu: “Dikkat edilirse; Önderli¤imizi isteselerdi ya-
kalad›klar›nda fiziki olarak imha edebilirlerdi. Ama bunu yapmad›lar, ya-
pamad›lar. Çünkü bunu yapsalard› aleyhlerine olurdu. Öndelik’le e¤er uz-
laflmay› baflar›rlarsa, bunu kendileri için daha do¤ru bir yol olarak görü-
yorlar. fiimdi buna çal›fl›yorlar. ‹flte Önderlik üzerinde o yürüttükleri bu ka-
dar bask› bundan ötürüdür. Uzlaflmaya zorlamak, iflte giderek mümkünse
çizgi de¤iflikli¤ine zorlamak ve böylelikle PKK’yi teslim almak. Yani devrim-
ci özünden boflalt›p uzaklaflt›rmak, böylelikle teslim almak. E¤er bunu ba-
flaramazlarsa tabii ki fiziki imhalar› gündeme getirecekler, d›flarda yine yö-
nelimlerini artt›racaklar. Bu aç›dan önümüzdeki dönem sald›r›lar›n daha da
devam edece¤i bir dönemdir. Bunu böyle anlamak gerekiyor... Buna haz›r-
l›kl› olmak gerekiyor.”
Uzunca aktard›k. Çünkü ne söylediklerinin tam anlafl›lmas›n› istiyoruz. Bunlar
aç›k ki ayak üstü söylenmifl fleyler de¤il. Ama de¤eri ayak üstü söylenmifl bir söz-
den fazla da de¤il. Sonucun gösterdi¤i bu çünkü.
Bunlar bir günde unutuldu çünkü.
Sanki bunlar hiç söylenmemifl gibi baflka bir çizgi savunulmaya baflland›.
Tutarl› bir önderlik, söyledi¤i her söze sahip ç›kand›r.
Evet, söylenenlerin yanl›fl oldu¤u tespit edilebilir. O zaman bu aç›klan›r.
Ama PKK’da bu da yok.
Biz bir ay önce flöyle flöyle tespitler yapm›flt›k, ancak onlar yanl›flt›r, süreci
do¤ru tahlil edememifliz, do¤ru öngörememifliz... Hay›r bunu da söylemiyorlar.
Çizgi de¤iflikli¤i gerçekleflmifltir. Öcalan geçmiflte savundu¤u ve PKK’ya ma-
lolan ne varsa, her fleye yanl›fl demifltir. Geçmifl tarihi inkar etti¤i gibi, bugün de
isyan art›k hakl› de¤ildir diyerek yürütülen mücadeleyi mahkum etmektedir.
Yine savunmalar›ndaki düflünceleriyle, 6. Kongre kararlar›n›n tümünü inkar et-
mektedir.
Peki bu durumda neyi savunuyorsunuz? Çizginiz nedir?
Önderli¤imiz as›l›rsa flöyle olur, böyle olur demek, bir siyasi çizginin ifadesi
olamaz. Zaten söylenenler, önderli¤imiz as›l›rsa devrim yapar›z, asmazsan›z,
636 Miliyetçilik Ç›kmaz›

devrimden, Kürt halk›n›n kurtuluflundan vazgeçiyoruz minvalindedir ve hiç bir tu-


tarl›l›¤a da, oligarfli cephesinden cayd›r›c›l›¤a da sahip de¤ildir.
Keskin sözlerin arkas›nda büyük bir umutsuzluk yatmaktad›r. Yaln›zca Öca-
lan’›n idam edilip edilmemesine ba¤lanm›fl bir çizgi, aç›k ki bir kurtulufl çizgisi,
bir siyasi çizgi de¤ildir.
Sorun siyasal olarak PKK’n›n neyi savunup savunmad›¤›d›r. O savunmada
söylenen her fleyi onayl›yorsan›z, o savunman›n tefsir edilecek, “flu anlamda...
bu anlamda” denilecek hiç bir yan› yoktur. O savunmada ne UKKTH, ne devrim,
ne Kürt halk›n›n ç›karlar› yoktur. Sadece devlet ve ABD vard›r.
Teorik, ideolojik olarak söylenenlere sahip ç›kmakla, Öcalan’a sahip ç›kmak
ayr› fleylerdir. Hareketin önderli¤ini yapm›fl bir kifliye, oligarfli karfl›s›nda sahip
ç›kmak elbette gerekli ve do¤ru bir tutumdur. Ama bu onun savundu¤u fleylerin
sahiplenilmesi demek de¤ildir.

Nisan’da Savaflmaktan Baflka Yolumuz Yok Diyen


Cemil Bay›k, Haziran’da Ne Söylüyor?
PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil Bay›k, 20 Haziran ‘99 tarihli Özgür Po-
litika’da yay›nlanan yaz›s›nda flunlar› söylüyordu: “Belirleyici olan etken hem
Türk devletidir, hem de Baflkan Apo’dur. Bu iki güç belirleyici olacakt›r. Yi-
ne üçüncü bir güç olarak da ABD vard›r. Süreç, tamamen bu güçlere ba¤l›-
d›r. ‹ster çözüm yönünde olsun, isterse klasik çözüm biçimi olsun ikisinden
de bu güçler söz sahibidir, sonucu bunlar belirleyecektir. ... ABD’nin duru-
mu biraz farkl›. Her ne kadar bu komplonun düzenleyicisi, pratik uygulay›-
c›s›, yönlendiricisi, yöneticisi olsa da ABD’nin belli bir çözümü var. Yeni
Dünya Düzeni içerisinde kendisinin ç›karlar› temelinde bir çözümü var. Ta-
bii ki, bu belki bizim istedi¤imiz çözüm de¤ildir ama bir çözümdür. Bu an-
lamda dikkate al›nabilir.”
Tek seçenek savaflt›r görüflünden, ABD çözümüne gelinmifltir.
Ertesi gün de devam› yay›nlanan röportajda a¤›rl›kl› olarak emperyalistlere
seslenifl vard›r:
“Bat› e¤er isteseydi sorunu çözerdi. Nas›l ki, Kosova’da çözüyorsa, Kür-
distan’da da çözer. Kosova’da çözen, Filistin’de çözen Kürdistan’da rahat
çözer. Buna gücü var. Bize ra¤men çözüm olmuyor diyemez. Bat›, çözümü
istemedi¤i için bugünkü sorunlar ortaya ç›km›flt›r. ... Avrupa hiç olmazsa
bundan sonra sorumluluklar›n› yerine getirmeli. Çünkü çözümü ortaya ç›-
kartabilecek önemli bir güçtür. Onun için çözümsüzlük politikas›ndan vaz-
geçip, çözüme kat›lmal›d›r.”
Evet, emperyalistler Kosova’da bir sorunu çözdüler! Halklar› katlederek, yer-
lerinden yurtlar›ndan ederek. Bunu mu istiyor Cemil Bay›k? Burjuva gazetecilerin
bile savunamaz hale geldi¤i bir emperyalist sald›r›y›, çözüm biçimi olarak kabul
etmek, meflrulaflt›rmak hangi devrimcili¤e, hangi milliyetçili¤e s›¤›yor?
Ama Cemil Bay›k, bu röportaj›nda emperyalistlerden çözüm isteme ve onla-
ra bu güveni verme konusunda ›srarl›d›r. fiöyle diyor bir kaç paragraf sonra da:
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›na
Miliyetçilik Ç›kmaz› 637

göre düzenleme yapabilir.”


Böyle diyor.
Bunun neresi devrimci?
Neresi enternasyonalist?
Neresi yurtsever?
Baflka halklara ne yaparsan yap, benim sorunumu çöz diyor.
Hala PKK enternasyonalisttir diye ç›rp›nanlar, hala Öcalan’›n ‹mral›’da orta-
ya koydu¤u çizgiyi enternasyonalist, devrimci diye savunmaya çal›flanlar, sonuç-
suz, çaresiz bir u¤rafl›n içindedirler. Gerçe¤i o kadar çarp›tamazlar.
Öcalan ‹mral›’da, kendisini Türkiye oligarflisine teslim eden komplonun as›l
mimar›na tek kelime söylemiyor.
“Niye?” sorusu tak›l›yor kafalara.
Cevab› Baflkanl›k Konseyi üyelerinin aç›klamalar›nda veriliyor.

ABD Çözümü PKK’y› Açmazdan Kurtar›r m›?


Öcalan’›n Kenya’dan kaç›r›l›fl›n›n esas sorumlusu ABD ve MGK iken, ABD ve
MGK’ya neden dokunulmuyor? Neden onlara yönelik bir fley söylenmiyor? Da-
ha ilk günlerde bunlar yerine Yunanistan hedef al›nd›. Amaç, ABD’nin deste¤ini
almak, ve Türkiye oligarflisinin Yunanistan düflmanl›¤›n› körükleyerek bir fleyler el-
de etmekti.
fiimdi de gerek Öcalan’›n, gerekse de Baflkanl›k Konseyi’nin aç›klamalar›nda
ayn› “taktik” izleniyor. Çünkü art›k çözüm ABD’ye endekslenmifltir.
Cemil Bay›k röportajda bunu aç›kça söylüyor.
Bu ideolojik yenilginin itiraf›d›r. ABD çözümünü aç›kça savunur hale gelinmifl-
tir.
Bu itiraflar, devrimcili¤in, anti-emperyalistli¤in aç›kça reddedildi¤inin, t›pk›
Barzani ve Talabani gibi “emperyalistler olmadan çözüm olmaz” demektedirler.
‹yi ama flimdi kimse size sormayacak m›; Barzani için, Talabani için neler söyle-
diniz? Geçmiflte onlar› ve politikalar›n› hangi s›fatlarla tan›mlad›n›z? Ve yine ken-
dinize sormayacak m›s›n›z; Barzani’yle hala neden çat›fl›yorsunuz? Emperyalist
çözümde anlafl›ld›¤› noktada, bu çat›flman›n Barzani ile Talabani’nin egemenlik
çat›flmas›ndan fark› kalm›fl m›d›r? Hatta Barzani kendi çizgisinde daha tutarl› de-
¤il midir? Onlar kendi iktidarlar› için emperyalizm ile iflbirli¤i yapt›lar. Türkiye
devleti ile iflbirli¤i yapt›lar. Peki flimdi siz ne yap›yorsunuz? Onlar hiç de¤ilse si-
zin gibi, birlikte olup Ortado¤u’ya, Kafkaslar’a, Balkanlar’a aç›lal›m dememifl-
lerdi.

Teslimiyet Teorilefltiriliyor
Geçti¤imiz günlerde yay›nlanan Duran Kalkan’›n konuflmalar›, teslimiyetin
ad›m ad›m teorisinin yap›lmaya baflland›¤›n›n bir göstergesi oldu:
“Süreç de¤ifliyor ve biz çözüm ar›yoruz. O nedenle geçmiflteki gibi dav-
ran›fllar gösteremeyiz. Çözümü de¤il de, mücadeleyi gelifltirmek istedi¤imiz
dönemin sloganlar›yla, mücadele biçimleriyle bu dönemi götüremeyiz. Bu
dönem çözüm dönemi. Çözüm aray›fl›m›z, 15 fiubat’tan sonra biraz farkl›-
l›k arzetmifltir. Karfl› tarafla farkl› bir diyalog zemini ararken, uluslararas›
638 Miliyetçilik Ç›kmaz›

güçler bizi böyle bir duruma sürüklediler. Hakimdirler. Bu anlamda çözümü


bizim de bu gerçe¤i görme temelinde aramam›z gerekli. Sistem içine girmifl
olarak, s›f›rdan bafllayarak yeniden çözüm ad›m› at›p ulusal, kültürel soru-
numuzu çözüp, ad›m ad›m gelifltirmemiz bizim için bir zorunluluk oldu. Bu-
nu da herkesin iyi görmesi, anlamas› önemli.” (6 Haziran ‘99, Ö. Politika)
Emperyalistler hakimdir, onlar›n d›fl›nda çözüm yoktur, öyleyse onlar›n kabul
edebilece¤i yolu izlemek gerek. Emperyalistlere seslenifl de sürüyor zaten, gaze-
te flöyle aktar›yor:
“Ve bu mahkeme oluyorsa, bu mahkemeyi yaratanlar asl›nda ABD ve
Avrupa’n›n kendisidir. ... Avrupa’n›n sorumlulu¤u gere¤i, sorunun çözümü
yönünde ciddi ad›mlar atmas› gerekti¤ini belirten Kalkan, ‘bu anlamda hem
Türkiye’nin demokratiklefltirilmesi do¤rultusunda Genel Baflkan›m›z›n ve
partimizin yürüttü¤ü mücadeleye, bas›n yay›n kurulufllar›ndan, bu çözüm
do¤rultusunda çaba harcamalar›n› istiyoruz, bekliyoruz’ dedi.”

Devrim Nas›l Suland›r›l›r?


PKK cephesindeki bu derin ideolojik çözülme sürüyor. Bu defa Baflkanl›k Kon-
seyi’nden Ali Haydar Kaytan 17 Haziran tarihli Özgür Politika’da yay›nlanan
demecinde iflte bunun bir örne¤ini veriyor. Röportaj yapan devrim konusunda ne
düflündü¤ünü soruyor. fiunlar› söylüyor:
“Devrime gelecek olursak flunlar belirtilebilir; sosyalist karakterdeki kla-
sik devrimler insan›n ruhundan çok midesine hitap ettiler. ... Buna ra¤men
devrimin özü; insan› de¤ifltirmek, dönüfltürmek ve yüceltmektir diyorum.
Bunu baflard›¤›n›z zaman yaratt›¤›n›z bu insan›n kendisi bir yarat›c› ola-
rak yaflayaca¤› bir dünyay› kurmakta zorlanmayacakt›r. Bana göre bar›fl
koflullar›nda bunu yapmak, savaflta oldu¤undan çok daha kolayd›r. Ama
devrimi ekonomik koflullardaki de¤iflim olarak ele alanlar için durum daha
da de¤ifliktir. Böyleleri PKK’nin devrim anlay›fl›ndan sapt›¤›n› düflünebilir-
ler. Ama gerçek öyle de¤ildir. ‹nsan›n bulundu¤u her yerde bizim devrimi-
miz yürür. ... Her insan kendi bafl›na bir dünyad›r, kendi iç dünyas›n›n de-
rinliklerine do¤ru bir keflfe ç›kma yüreklili¤ini gösterebilen kaç kifli var. En
büyük devrim budur. Asla bitmeyecek ve insan var oldukça sürüp gidecek
olan devrim budur. Biz buna sevgi devrimi diyoruz. PKK’nin özü böyledir.”
‹nsan devrimi reddetmifl ama bunu aç›kça da söyleyemiyorsa, ancak bu tür
sözler edebilir. Yok devrim insan›n iç dünyas›nda olurmufl da, bu da ancak en iyi
bar›fl koflullar›nda olurmufl vs. vs. Soruda hangi devrimden bahsedildi¤i belli.
Devrimi böyle suland›rmak yetmiyormufl gibi, bir de dünya devrimlerini mah-
kum ediyor Kaytan. Onlar yaln›z midelere hitap etmifller, kendileri ruhlara hitap
ediyormufl...
O ruh dedi¤i nedir acaba?
16. yüzy›l Osmanl›s› gibi olup, Kafkaslara do¤ru ak›nlara ç›kmak m›?
Kemalizmi 20 y›l sonra yeniden keflfedip Kemalistlere övgü ya¤d›rmak m›?
“Sevgi devrimi”nin bir parças› da bu mu?
MGK’ya methiyeler düzmek mi?
Kaytan’›n sözünü etti¤i ruh hangisinde?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 639

Clinton’dan, Tony Blair’den çözüm beklemek mi?


Emperyalist demokrasiye övgüler mi? Burjuva demokrasisinin zaferini ilan et-
mek mi, sizin “devriminiz”?
Ali Haydar Kaytan sosyalist mi? Devrimi savunuyor mu? Aç›klasa da, sosya-
listse, onun savundu¤u sosyalizmin nas›l bir sosyalizm oldu¤unu, nas›l bir dev-
rimden yana oldu¤unu herkes ö¤rense.
Devrimi reddedebilirsiniz, ama aç›k olun. Bofluna zorlamay›n. Zorlamay›n ve
her fleyi alt üst etmeyin. Devrime ve sosyalizme bu kadar bir sayg› gösterin. Si-
zin sorununuz sadece dil... Onu fierafettin Elçi de, çeflitli burjuva kesimler de sa-
vunuyor.
Mesele anlafl›lm›flt›r. Kavramlar› e¤ip bükmeye, o anlamda de¤il, bu ba¤lam-
da zorlamalar›yla hala devrimle ba¤ kurmaya çal›flman›n gere¤i yoktur. Devrim
ve sosyalizm son k›r›nt›s›na kadar terkedilmifltir. Art›k sosyalizm, devrim k›l›f› kul-
lan›lmamal›d›r. Bu, devrimi, sosyalizmi savunmaya devam edenlere gösterilmesi
gereken zorunlu bir sorumluluk ve sayg›d›r.
“ELVEDA SOSYAL‹ZM” D‹YORSANIZ, “DEVR‹MLER ÖLDÜ” D‹YE DÜfiÜNÜ-
YORSANIZ, AÇIK SÖYLEY‹N!

MGK Çözecek!
“Allahtan umut kesilmez” deyiflinde oldu¤u gibi, Kürt milliyetçilerinde de em-
peryalistlerden ve düzenden umut kesilmiyor bir türlü.
PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Duran Kalkan, May›s bafl›nda yay›nlanan bir ya-
z›s›nda MHP’nin iktidar orta¤› olmas›n›n çözüm flans›n› art›raca¤›n› söylüyordu.
Ali Haydar Kaytan da MHP’nin parlamentoya sokulmas›n› flöyle de¤erlendiriyor:
“TC’nin buna büyük ölçüde haz›r oldu¤unu söylemek zor. Ancak kan›m-
ca bu do¤rultuda baz› haz›rl›klar var. MHP’ye güç verilerek parlamentoya
sokulmas›n› ve hükümete ortak edilmesini bu haz›rl›klar›n bir parças› ola-
rak görüyorum. Son genel seçimlerde devletin kazand›¤› söylemi de bunu
do¤ruluyor san›r›m...”
Tam bir kurgu.
Hala beklentiler yaratma sürdürülüyor. PKK’nin acaba “çözüm gücü olabilir”
demedi¤i herhangi bir burjuva parti, lider kalm›fl m›d›r?
Özal, Menderes, Boyner, Y›lmaz, ‹nönü, Erbakan ve bunlar›n partileri, MGK,
hangisi için söylenmedi? Hangisine “flans”lar tan›mad› PKK? Bu tahlil ve politika-
lar ne oldu, ne kadar do¤ru ç›kt›, bunlar üzerine infla edilen taktik ve politikalar
ne kazand›rd›? Cevab› ‹mral›’d›r. Düzenden beklentiler ‹mral›’ya kadar getirmifl-
tir. Ama hala bu defa da MHP çözüm gücü olabilir deniyor. Geçmiflten ders al-
ma hiç yok. Deneycilik yanl›fl bir yöntemdir ama sonuçta bir yöntemdir. Ama
PKK’da deneycilik de yok esas›nda. Deniyor, yan›l›yor, AYNI fiEY‹ yine deniyor.

Baflkanl›k Konseyi Netleflmek Zorundad›r Devrime Yürüyecekse,


“‹mral› Teorisini” Reddetmek Zorundad›r
Baflkanl›k Konseyi, ortaya tutarl› bir politika, istikrarl› bir çizgi koyamamakta-
d›r; her söylenen bir öncekini reddetmektedir. Bir süre “uyuflturucu veriliyor, inan-
may›n” denilerek idare edildi, “O koflullarda” yap›lacak aç›klamalar›n partiyi
640 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ba¤lamayaca¤› aç›kland›. Kitleler öyle flartland›r›ld›. Ama gerçe¤in böyle olma-


d›¤› ortaya ç›kt›. B›rak›n uyuflturucuyu, kötü bir söz bile yoktur; bunun için mah-
keme kürsülerinde devlete flükranlar sunulmaktad›r. Elbette Türkiye’de rejim de-
¤iflmediyse, ki de¤iflti¤ine dair bir iflaret yoktur, bunlar birfleylerin karfl›l›¤›nda
oluyor.
Ne savunuluyor, netleflmek zorundad›r.
Ba¤›ms›z birleflik Kürdistan m›? Öcalan yanl›fl diyor.
Ayr›l›k m›? Yanl›fl diyor.
Federasyon, otonomi mi? Yanl›fl diyor.
PKK uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›n› savunuyor mu? Öcalan “devri
geçmifltir” diyor.
Sosyalizmi savunuyor musunuz? Öcalan, “Sosyalist bir devletten bahsedilse
de bunlar ütopik olmaktan öteye gidemeyen mezhep düzeyinde anlay›fllard›” di-
yor.
Silahl› mücadeleyi savunuyor musunuz? 70’lerden itibaren savrulduk, daha o
zamandan demokratik çal›flmal›yd›k diyor.
Demokrasinin zaferi eflsizdir diyor.
Dogmatiktik, yüzeyseldik, amatördük diyor.
1990’da legalleflme zemini vard›, yaflamad›k diyor.
1993-96’da devlet bizi sildi süpürdü diyor.
Sen neyi savunuyorsun Cemil Bay›k?
Baflkanl›k Konseyiniz neyi savunuyor?
Bu anlat›lanlar›n içinde, Öcalan’›n kat›ld›¤›n›z› aç›klad›¤›n›z görüfllerinde, ar-
t›k silaha, isyana, halk savafl›na yer yoktur.
Bu anlat›lanlar›n tümü “Biz ideolojik ve siyasi olarak yenildik” demektedir.
Ne diyorsunuz?
Devlet, gerçekten de askeri anlamda bu süreçte çeflitli darbeler de vurmufl ola-
bilir. Ama yenilenler, yenilgiyi kabul etmedi¤i, teslim olmad›¤› sürece, asla yenil-
mifl say›lmazlar. Ne diyorsunuz, yenilgiyi kabul mü edeceksiniz?
Ya ‹mral›’da çözüm olur, ya da her fley biter gibi sözler aç›k bir inançs›zl›¤›
gösteriyor. ‹mral›’da hiç bir fley bitmez. ‹mral›’da flu anda oligarfliyi de¤il, ken-
dinizi vuruyorsunuz. Ya bu yoldan ç›kacaks›n›z, ‹mral›’y› sorgulay›p muhasebe
yapacaks›n›z, ya da her yönüyle iflas edeceksiniz. Hala her fley bitmifl de¤ildir.
Her fley sizin elinizdedir. Öcalan’›n dediklerinin gizli sakl› bir yan› yoktur. As›l
sizin ne dedi¤iniz önemlidir.
KEND‹ ‹DEOLOJ‹S‹N‹, PRAT‹⁄‹N‹ TÜMDEN MAHKUM ETM‹fi, YANLIfiTI DE-
Y‹P 1970’LERDEN ‹T‹BAREN YAPILAN HER fiEY‹ YADSIYAN, B‹NLERCE fiEH‹D‹
YANLIfiLARA KURBAN VERD‹⁄‹N‹ SÖYLEYEN B‹R HAREKET, ARTIK NE SÜRDÜR-
DÜ⁄Ü MÜCADELEN‹N TEKRARIYLA, NE DE AYNI TEOR‹ VE SÖYLEMLERLE YA-
fiAYAMAZ. K‹TLELERE, MAHKUM ED‹LEN BU ANLAYIfiLAR ‹Ç‹N BEDEL ÖDETT‹-
REMEZ.
NE DEN‹L‹YOR?
NE YAPILACAK?
BU SORUYA CEVAP VERECEKS‹N‹Z.
BUNDAN KAÇMAK MÜMKÜN DE⁄‹LD‹R.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 641

Kurtulufl ATEfiKESLERDEN ‹MRALI’YA;


K‹M ‹STED‹? K‹ME, NEYE YARADI?
DEVR‹MC‹ TAKT‹KLER M‹YD‹?
DÜZENE DÖNÜfiÜN STRATEJ‹K
ATEŞKESLERDEN
İMRALI’YA... ADIMLARI MI?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Temmuz 1999
Say›: 37

A
teflkeslere iliflkin son bir ay içinde yaz›l›p söylenenler, ve nihayet ‹mral›’da
“söylenmeyenler”, bu süreçlerin nas›l geliflti¤ini, neye hizmet etti¤ini yeni-
den tart›flmay› ve söylenenleri pratikte s›namay› mümkün hale getirmifltir.
Özellikle sonuncu ateflkes’te görmek isteyen herkes için art›k her fley nettir.
Ateflkes, düzenle bütünleflmenin ad›m›d›r. TC’nin hükümranl›¤› kabul edilmifltir.
Ama düzenden bir türlü karfl›l›k gelmemektedir. ‹mral›’da art›k TC’den cevap bek-
leme flans› kalmam›fl, TC’nin hükümranl›¤›n› kabul etme çok daha aç›k formüle
edilmifltir
“Takti¤in” temelinde oligarfliyle uzlaflma oldu¤u için, tüm ateflkeslerde inisiya-
tif de oligarflide olmufltur.
‹lk ateflkes 17 Mart 1993’te ilan edildi. Ateflkes hemen tamam›yla Özal’›n ini-
siyatifinde geliflmiflti. O kadar ki ateflkesin nas›l bir bas›n toplant›s›yla aç›klana-
ca¤› bile bu görüflmelerde belirlenmiflti. Ateflkes 20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar
diyerek aç›klanm›flt› sonra somut hiçbir geliflme olmamas›na ra¤men yine
Özal’›n iste¤i üzerine uzat›ld›. Bu ateflkes 83 gün sürdü. ‹kinci ateflkes 15 Ara-
l›k 1995’te ilan edildi. Devrede yine “arac›lar” vard›. Ateflkesin gerekçesi “seçim
sürecine giren TC’ye bir flans tan›mak” olarak aç›kland›. Öcalan “ateflkesin ha-
yat bulmas›n›n devletin ve kurulacak yeni hükümetin tavr›na ba¤l› olaca¤›n›” be-
lirtmiflti. Seçimler yap›ld› beklentilerin hiçbiri gerçekleflmedi.
Üçüncü ateflkesin ilan› ise 1 Eylül 1998’dedir. Bu ateflkes art›k tümüyle oligar-
flinin çeflitli kesimlerinin denetim ve yönlendirmesinde flekillenmifltir.
Bu ateflkese iliflkin Ekim ay›nda gündeme gelen tart›flmalar üzerine Özgür Po-
litika 20 Ekim’de flu manfleti kullanm›flt›. “Ateflkesi Türkiye’nin ‹stedi¤i Belgelendi”
‹stemenin ötesinde, ateflkesin, ateflkes taleplerinin nas›l flekillenece¤ini belirle-
yen de “Türk taraf›” idi.
Aç›klamalara göre, “Türk taraf›”, maddeler halinde iki liste göndermiflti. Birin-
cisi listede kendilerinin “istekleri” vard›. Bu listede flunlar isteniyordu.
“PKK siyasi duruflunu gözen geçirmelidir;
Devletin politikas› ‘93 ateflkesinden sonra a¤›rlaflt›. Devleti dönüfltürmek
için sizler de yani muhaliflere düflen görevler var, bu görevlerinizi yerine ge-
tirmelisiniz;
1 Eylül Bar›fl Günü bir ateflkes ilan edilmelidir. Gerçekleflirse, biz buna fi-
ili cevap veririz. Devlet mekanizmalar›n› kilitleriz ve provokasyonlara izin
vermeyiz; Ateflkesin siyasi sonuçlar› de¤erlendirilmelidir. Siz bu süreçten
daha karl› ç›kars›n›z”.
642 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹kinci listede ise “PKK’n›n isteyebilecekleri “ yaz›l›yd›:


“Operasyonlar›n durdurulmas›; Koruculuk sisteminin da¤›t›lmas›; Atefl-
kes süreli olabilir, bir süre koyabilirsiniz;
Avrupa’dan da gözlemci talebi olabilir;
‹ç kamuoyuna yönelik ça¤r›lar yapabilirsiniz. ‘93’teki gibi genifl kat›l›m-
l› bir bas›n toplant›s›yla ateflkes ilan edilebilir, hatta yabanc› flahsiyetler
bunun içinde bulunabilir.” Her fley bu minvalde geliflti.

‹mral›’da Görüflmeler ‹nkar Ediliyor?


Öcalan, duruflmalar›n önceki bölümlerinde Genelkurmay’la ve baflka devlet
yetkilileriyle görüflüldü¤ünü aç›klam›flt›. 23 Haziran’da yeniden bafllayan durufl-
malarda ise orduyla görüflmelere iliflkin bu kez flu aç›klamay› yapt›: “Ordu be-
nimle görüfltü demedim. Görüflme de¤il bize dolayl› bir flekilde bilgi notlar›
geldi. Bunlar ‘devletin demokratik at›l›mlar›n› PKK zora sokuyor’ fleklinde
bilgi notudur. Bunlar 1996’dan sonra geldi. Bu yönde ad›mlar at›lmakta-
d›r. Bunlar bize iletildi.”
Neden ilk aç›klamadan vazgeçildi? Günlerce belgeler yay›nlanm›flt› bu konuda.
Genelkurmay’›n ilk aç›klamaya tepkisi biliniyor. Genelkurmay bu iliflkiyi inkar et-
ti. Bu merciiyle çat›flma ve çeliflki içine girmeme tavr› bu konuda da sürdürülmüfltür.
Konuyu fazla uzatmadan 11-12 Haziran tarihli Özgür Politika’dan flu ifade-
leri aktarmakla yetinece¤iz. ‹ki gün üst üste “sekiz sütuna manflet” yap›larak “in-
kar edilen görüflmeler” bafll›¤› alt›nda flunlar yaz›ld›.
“Bugün Öcalan’› basit bir suçlu gibi göstermeye çal›flan Türk devletinin
en bafl›ndakiler, Kürt sorununun siyasi çözümü için de¤iflik zamanlarda
PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan ile direk ve dolayl› olarak diyaloga gir-
diler Türk genelkurmay›n›n yalanlad›¤› bu görüflmelerin ilki 1993’de döne-
min Cumhurbaflkan› Turgut Özal taraf›ndan bafllat›ld›.”
“Tansu Çiller Kürdistan’da en kanl› savafl› uygulamaya geçirdi¤i dönem-
de Öcalan’a arac› göndererek diyalog istedi”
“Baflbakan yard›mc›s› olan Hikmet Çetin de PKK ile dolayl› yollardan
iliflkilendi.”
“Kürt sorununu siyasi çözümü için PKK Genel Baflkan› Abdullah Öca-
lan’a arac› gönderenlerden biri de dönemi baflbakan› Mesut Y›lmaz.”
“‹liflkilenme boyutunu aflarak somut bir plana kavuflturulan ve istemle-
rin dile getirildi¤i süreç olmas› aç›s›ndan görüflmelerin en ilgi çekeni ise Re-
fah yol döneminde Necmettin Erbakan taraf›ndan bafllat›n ‘at›l›m’d›.
“Arabuluculuk devlet düzeyinde oldu.”
“Türk genelkurmay› da görüfltü”
Kürt sorunun siyasi çözümü için, ateflkesin ilan edilmesi için de¤iflik ta-
rihlerde Türk taraf› ad›na PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan da gönderi-
len kifliler aras›nda Türk Genelkurmay› temsilcileri de bulunuyor.”
“PKK ile Türk Genelkurmay› aras›nda ilk resmi görüflme 1997 Nisan ay›
sonunda Hollanda’n›n ARHE‹M kentinde bir otel lobisinde gerçekleflti.”
“30 temmuz 1998’de PKK’n›n cezaevindeki temsilcilerinden Sabri Ok ile
görüflen Türk Genelkurmay temsilcileri, PKK dan Kürt sorununun çözümü
Miliyetçilik Ç›kmaz› 643

için 1 Eylül dünya bar›fl gününde ateflkes ilan edilmesini öneriyorlard›.”


“Türkiye, 16 A¤ustos tarihinde bir arac› yoluyla gönderdi¤i mesajda ise
somut öneriler getiriyordu.”
Öcalan, bu kez ›srarla görüflme olmad›¤›n› kan›tlamaya giriflmifltir. Duruflma-
da yap›lan aç›klamaya ilaveten 25 Haziran tarihli Özgür Politika’da yay›nlanan
aç›klamalar›nda da ayn› konu üzerinde flunlar› söylüyordu:
“1993’lerden itibaren Türk kesiminden, devlet kesiminden çok c›l›z da
olsa mesaj getiren bir kesim oldu¤unu belirten Öcalan flunlar› vurgulad›:
‘Fakat bu yanl›fl aksettirilmemeli. Yanl›fl anlafl›lmamal›. Bir güçle, bir odak-
la görüflmem yok. Türkiye bu mücadelede zorlan›nca demokratik aç›l›mlar
yapmak isteyenler oldu. Ama güçsüzdüler’...”
Söylenenler ortada, yaz›lanlar ortada.
Yanl›fl anlayan kim? Yanl›fl aksettiren kim?
Günlerce bu konuda belgeler yay›nlayanlar kendinizsiniz.
Bir güçle görüflme yokmufl. Erbakan’›n gönderdi¤i mektuplar anlat›l›yor.
Çiller’den Mesut Y›lmaz’a, Hikmet Çetin’e ve nihayet Genelkurmay’a kadar
herkesle arac›lar vas›tas›yla görüflülüyor. Peki neden inkar ediliyor flimdi bunlar?
Do¤ru hangisidir?
Daha önce görüflmeler mi abart›lm›flt›r? Yoksa Öcalan’›n aç›klamalar› m› ger-
çe¤in üstünü örtmektedir?
‹ki cevap da birbirinden olumsuzdur.
Ancak ateflkeslerin gelifliminde hiç bir giz yoktur.
Öyle ki, devlet ateflkesin taleplerinin ne olaca¤›n› dahi söylüyor ve aynen uy-
gulan›yor.
Hangi anlay›fl, hangi düflünce devletin kendisiyle oynamas›na izin veriyor.
Devlet, basit bir savafl hilesi yap›yor...
Kah gazetecilerini gönderiyor, kah Marksizm-Leninizm ölmüfltür, ça¤d›fl›d›r di-
yen Talabani gibilerini gönderiyor, kah bas›n dan›flmanlar›n› veya baz› alt rütbe-
li askerlerini gönderiyor ve her seferinde SONUÇ ALIYOR.
Yapaca¤›m diyor... yapm›yor... ve her seferinde Kürt milliyetçi hareketi buna
inan›yor. Bunun bir NEDEN‹ OLSA GEREK.

Neden; Stratejiye, Zafere ‹nançs›zl›kt›r


Sorunun özü Öcalan’›n ‹mral›’dan yazd›¤› çeflitli mektuplarda ifade etti¤i
“1970’lerden itibaren demokratik mücadele etmeliydik” sözündedir.
Öcalan, en son olarak 24 Haziran tarihli Özgür Politika’da yay›nlanan aç›k-
lamas›nda da flunlar› söylemifltir:
“Elde edece¤in özgürlük için ulaflaca¤›n amaç için kulland›¤›n araç ge-
reksizdir. Bu çat›flman›n gere¤i yok. Bu 1990’lar›n bafl›nda bitmeliydi.”
Sorunun özü iflte bu anlay›fltad›r. Bu anlay›fl, savafl› bitirmek için ortaya ç›kan
her vesileye adeta sar›lm›flt›r. Devlet de bu zaaf› iyi tespit etmifl ve bu çerçevede
ateflkesler konusunda istedi¤i gibi oynam›flt›r. Stratejinin ç›kmaz› görülmüfl, ama
ne devrimci tarzda bir muhasebe, ne de ders ç›kartma olmad›¤›ndan art›k beyin-
de ve politikalarda, taktiklerde düzene dönmenin hesab› yap›lm›flt›r. Denize dü-
flen y›lana sar›lm›fl, her sesi, her hileyi umut olarak görmüfltür.
644 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
DEMOKRAT‹K DEVR‹M‹ KÜRT
M‹LL‹YETÇ‹LER‹NDEN VE
YA⁄CILARINDAN Ö⁄REN‹YORUZ
DEMOKRATİK
DEVRİMİ KÜRT
MİLLİYETÇİLERİNDEN
VE YAĞCILARINDAN Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÖĞRENİYORUZ 2 Temmuz 1999
Say›: 37


mral›’daki ilk günden ve savunmadan beri Kürt milliyetçilerinde bir tefsir ya-
r›fl›d›r gidiyor. Özgür Bak›fl ve Politika yazarlar› Abdullah Öcalan’›n “de-
mokratik cumhuriyet” tespitlerinin Marksizm-Leninizm’le pek de güzel ba¤-
daflt›¤›n› göstermek için birbirleriyle yar›fl halindeler.
Teori bunun için allak bullak edilmifltir. Denebilir ki Marksizm-Leninizm’in bu
kadar aya¤a düflürüldü¤ü bir dönem daha Türkiye’de yaflanmam›flt›r.
Üstelik, ters yüz edilen yaln›zca teori de de¤ildir. Kitlelerin kendi yaflamlar›n-
da gördükleri; ac›yla, iflkenceyle, kanla, katliamla, sürgünle s›nad›klar› gerçek-
ler de tersyüz edilmektedir.
Öyle bir hale getirilmifltir ki, adeta Kürt milliyetçileri kitlelerden halüsinasyon
gördüklerine inanmalar›n› beklemektedir.
Demokratik devrim nedir?
Burjuva demokratik devrim nedir?
Emperyalizm koflullar›nda demokratik devrimlerin öncüsü kimdir?
Teoriyle ilk defa hafl›r neflir olan herkes bunlar› ö¤renerek ifle bafllar.
Ö¤rendi¤imiz ilk fley fludur: E¤er demokrasi deniyorsa, “kimin demokrasisi?”
diye sormal›s›n. E¤er devlet deniliyorsa, “kimin devleti?” diye sormal›s›n. E¤er
devrim deniliyorsa, “kimin devrimi?” diye sormal›s›n. Bunlar› sormadan ileri ge-
ri bu kavramlar› kullanmaya kalkt›¤›nda içini boflaltm›fl, anlams›zlaflt›rm›fl olur-
sun.
Bir yerde devletin varl›¤›ndan söz ediyorsak, bu, toplumun karfl›t s›n›flara bö-
lünmüfl oldu¤unu gösterir. Bu s›n›flardan hakim olan›, di¤erlerine karfl› hakimiye-
tini sürdürebilece¤i bir bask› ve zor ayg›t›na ihtiyaç duyar. Devlet, daima ege-
men s›n›flar›n elindeki bu zor ayg›t› olmufltur. Bu durum ilk s›n›fl› toplumlardan fa-
flist rejimlere kadar böyledir. Bunu Marksizmin kurucular›ndan birine baflvurarak
anlatmakta yarar var. Engels flöyle der: “Devlet, s›n›f karfl›tl›klar›n› frenleme
ihtiyac›ndan do¤du¤una, ama ayn› zamanda, bu s›n›flar›n çat›flmas› orta-
s›nda do¤du¤una göre, kural olarak en güçlü s›n›f›n, ekonomik bak›mdan
egemen olan, ve bunun sayesinde, siyasi bak›mdan da egemen s›n›f duru-
muna gelen böylece ezilen s›n›f› boyunduruk alt›nda tutmak ve sömürmek
için yeni araçlar kazanan s›n›f›n devletidir.” (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Dev-
letin Kökeni, s. 237-238)
Cumhuriyet de bir devlet oldu¤una göre, onun demokratik veya anti-demok-
ratik olmas›ndan önce “kimin cumhuriyeti?” oldu¤u sorusu sorulmal›d›r.
Halk›n, ezilen kitlelerin, emekçilerin, Kürt ve Türk halk›n›n bütün az›nl›klardan,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 645

din ve milliyetlerden halk›m›z›n devleti mi?


Yoksa sömürücülerin, zalimlerin devleti mi?
Sokaktaki çocuk bile bu devletin gerçek sahibinin tekeller, generaller, iflbirlik-
çiler ve emperyalistler oldu¤unu bilir. Bu cumhuriyetin, yani Türkiye Cumhuriye-
ti’nin “demokratik cumhuriyet” oldu¤u iddias› gerçek bir körleflmedir.
Peki genel olarak “demokratik cumhuriyet”, “demokratik devlet” diye bir fle-
yin varl›¤›ndan söz edilemez mi? Onun bir s›n›f devleti oldu¤u, yani ne kadar
demokratik olursa olsun gerçekte bir bask› arac› oldu¤u unutulmazsa e¤er, böy-
le bir fleyin tarihte var oldu¤undan söz edilebilir.
Ama yaln›zca tarihte; yoksa ülkemizde de¤il.
Demokratik cumhuriyet (ki bu asl›nda burjuva düzeninde siyasal demokrasi
demektir), bir demokratik devrimden sonra gerçekleflir. Demokratik devrim ise
emperyalizm öncesi kapitalizm ça¤›nda burjuvazinin önderli¤inde geliflir.
Demokratik devrimler her fleyden önce uluslar›n kendi kaderlerini tayin hakk›-
n› tan›r,
S›n›f örgütlenmelerini tan›r,
Kitlelerin örgütlenme, toplanma, siyasal amaçlar› için mücadele etme hakk›n›
tan›r,
Ve feodalizmi tasfiye ederler...
Yani demokratik devrimlerle birlikte, kitleler o güne kadar tarih boyunca gör-
medikleri genifllikte hak ve özgürlüklere sahip olurlar. Emperyalizm öncesi dö-
nemde bu devrimlerin öncüsü burjuvazidir; çünkü emekçi kitlelerin feodalizmden
“özgürlefltirilmeleri”, burjuvazi için de serbest bir iflgücü ortaya ç›kart›r ve sömü-
rüsünü kolaylaflt›r›r.
En genifl demokratik taleplerin gerçekleflme biçimi olarak Demokratik devrim-
ler, her dönem, feodalizmi yaflam›fl toplumlar›n en keskin taleplerinden biri olmufl-
tur. Ama bu devrimler bütün toplumlarda ayn› dönemlerde ortaya ç›kmam›flt›r.
Çünkü, Kürt milliyetçileri ve onlar›n ya¤c›lar› biraz düflünürlerse hat›rlarlar; ta-
rihsel bir yasa vard›r, ad›: Eflitsiz geliflim yasas›d›r.
Tarih bu yasaya uygun olarak geliflir. Bu ne demektir? Bu, baz› toplumlar henüz
feodalizmi yaflar ve demokratik devrimin sanc›lar› içinde k›vran›rken, baz› toplum-
lar da kapitalizme çoktan geçmifl olurlar, hatta emperyalizme geçerler demektir.
fiimdi birkaç sat›r yukar›dakileri tekrar okuyun: Demokratik devrimin emper-
yalizm öncesi dönemdeki öncüsü kimdi? Burjuvazi. Peki emperyalizm dönemin-
deki öncüsü kim olacak? Burjuvazi mi?
Hay›r, burjuvazi olamaz. Çünkü art›k emperyalizm bütün dünyay› bir a¤ gibi
sarm›fl ve devrime öncülük yapabilecek bir ulusal burjuvazi b›rakmam›fl, giderek
de bunlar›n tümüyle tasfiye olmas›n› sa¤lam›flt›r. Yani k›sacas› emperyalizmle bir-
likte burjuvazi kalan “devrimci barutunu” da yitirmifl, tarih sahnesinde hiçbir “ile-
rici” misyonu kalmam›flt›r.
Çünkü neden? “Burjuvazinin vatan› yoktur” da ondan. Bunlar Marx’›n sözle-
ridir, hat›rl›yor olabilirsiniz. Burjuvazi için, para kazanabilece¤i her yer vatand›r.
Yani onun vatan› cebidir. Kendi gücüne dayanarak de¤il de emperyalistlere s›r-
t›n› dayayarak daha fazlas›n› kazanabilece¤ini düflündü¤ünden iflbirlikçilik yap-
makta en ufak tereddüt göstermeyecektir, göstermemifltir.
Evet, burjuvazi öncülük yapamaz. Peki küçük burjuvazi öncülük yapabilir mi?
646 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bir dereceye kadar evet. Örnekleri yaflanm›flt›r. Hepsinden önce de, o Kürt
milliyetçilerinin art›k pek be¤enmeyen ve örnek almaya karar verdikleri Kema-
lizmle yaflanm›flt›r. Kemalizm bir burjuva demokratik devrime önderlik yapmaya
kalkm›flt›r; ama eni sonu bir küçük burjuvad›r, götürebilece¤i yere kadar götür-
mesine ra¤men s›n›rlar› vard›r... Feodalizmi bütün olarak tasfiye edememifl, ulu-
sal soruna flovenizmle yaklaflm›fl, s›n›f örgütlenmelerini engellemifl, siyasal de-
mokrasi diye bir fleyi uygulamak akl›n›n ucundan geçmemifltir.
Bunlar› yapsayd› flafl›rt›c› olurdu.
O halde, sorun hala orta yerde: Milli sorun var, örgütlenme sorunu var, feoda-
lizm sorunu var, siyasal demokrasi sorunu var... Bunlar› kim çözecek? Demokra-
tik devrimin önderli¤ini emperyalizm flartlar›nda kim yapacak?
PROLETARYA yapacak. Proletarya öncülü¤ünde önce demokratik devrimin
flartlar› yerine getirilecek, sonra kesintisiz olarak sosyalist devrime geçilecek.
Muhtemel ki sizin de hala bir usta olarak gördü¤ünüz (yoksa öyle de¤il mi?)
Lenin flöyle der:
“Her fley tam da söyledi¤imiz gibi oldu. Devrimin seyri, gerekçelerimizin
do¤rulu¤unu onaylad›. Önce ‘bütün’ köylülükle birlikte monarfliye karfl›,
büyük toprak sahiplerine karfl›, ortaça¤ rejimine karfl› (ve bu ölçüde devrim
bir burjuva demokratik devrim olarak kal›r.) Sonra yoksul köylülükle bir-
likte, yar› proleterlerle birlikte, tüm sömürülenlerle birlikte, k›r zenginleri,
kulaklar, spekülatörler de dahil kapitalizme karfl› ve bu ölçüde devrim sos-
yalist bir devrim olur. Birincisi ile ikincisi aras›na yapay olarak bir Çin sed-
di çekmeye, bu ikisini birbirinden proletaryan›n haz›rl›k derecesinden ve k›r
yoksullar›yla birleflme derecesinden herhangi bir baflka fleyle ay›rmaya ça-
l›flmak, Marksizmi muazzam çarp›tmak ve baya¤›laflt›rmak, onun yerine li-
beralizmi geçirmek demektir.”
Kürt milliyetçilerinde tefsirin moda oldu¤unu ve bu sat›rlar›n anlafl›lamayabi-
lece¤ini düflünerek aç›klayal›m:
1. Demokratik devrimin öncüsü proletaryad›r.
2. Proletarya bu devrimi kesintisiz sürdürür.
3. Devrimin ilk aflamas›nda demokratik devrimin görevlerini yerine getirir.
4. Devrimin ikinci aflamas› sosyalist devrimdir.
5. ‹ki aflama aras›na Çin seddi çekmeye kalkan Marksizm’i baya¤›laflt›rmak
istiyordur.
fiimdi durup biraz nefeslenelim. (An›lar›n› canland›raca¤›n›, eski bilgilerini
hat›rlataca¤›n› umdu¤umuz bu k›sa anlat›mdan sonra özellikle Kürt milliyetçileri-
nin nefeslenmeye ihtiyac› vard›r.)
S›ras›yla neyi anlat›yor Marksizm?
Demokratik cumhuriyet dedi¤imiz fleyin asl›nda burjuvazinin s›n›f devleti oldu-
¤unu,
Bu devlet biçiminin burjuvazinin önderli¤inde emperyalizm öncesinde kurul-
mufl bulundu¤unu,
Emperyalizmle birlikte burjuvazinin önderli¤inin koflullar›n›n kalmad›¤›n›,
Demokratik devrimin ancak proletarya önderli¤inde ve sosyalist devrime ev-
rilerek zafere ulaflt›r›labilece¤ini.
Türkiye’de bir demokratik devrim oldu mu? Olduysa ne zaman oldu?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 647

Yoksa ‘90’larda ortaya ç›kan demokratik cumhuriyetle mi oldu?


Bu demokratik cumhuriyeti kim kurdu?
Teori öyle bir çarp›t›lm›flt›r ki, biraz sorgulan›nca tam bir kördü¤üme dönüfl-
mektedir. Ay›pt›r, bari Marksizm’le aç›klamaya çal›flmay›n durumu...
Sorular›n›z› cevaplamaya devam edelim.
Böyle bir fley, yani bir demokratik devrim yoktur ülkemizde. Olmam›flt›r. Sö-
zünü etti¤imiz gibi yar›m kalm›fl bir burjuva demokratik devrim vard›r ve bu da
yeniden yüzünü emperyalizme döndü¤ünde, sömürge tipi faflizm ülkemize yer-
leflmekte zorluk çekmemifltir.
Evet, bizim ülkemizde de demokrasi olacak. Ama ülkemizdeki demokrasi so-
runu, faflist rejimin ortadan kald›r›lmas› sorunudur. Emperyalizmin, iflbirlikçi tekel-
ci burjuvazinin, toprak a¤alar›n›n, tefeci-tüccarlar›n hakimiyeti sürdü¤ü müddet-
çe demokrasinin “d”sinden bahsedilemez. Ne yapaca¤›z o zaman? Anti-emper-
yalist, anti-oligarflik halk devrimimizi örgütleyece¤iz. Baflka türlü bir demokratik
devrim olmaz. Baflka türlü bir demokratik cumhuriyet olmaz. Olur diyenler ses-
sizce devrimi reddediyordur. Örnekleri var. Düzenin içinde legalleflip reformlar-
la mücadele etme yolunu seçiyorlar onlar da. Ama legalleflenler bile aç›kl›kla
devrimden vazgeçtiklerini söyleme cesaretini gösteremiyorlar. Bunu bu kadar sa-
delikle ifade eden bir tek Kürt milliyetçileri olmufltur.
Ya devrim ya düzen... Ya demokrasi ya faflizm... Ya ba¤›ms›zl›k ya emperya-
lizmin kuklas› olma... Baflka yolu yoktur.
Biz devrim diyoruz. Devrim diyenler düzene karfl› nas›l mücadele edilece¤ini
ve demokratik devrimin nas›l gerçeklefltirilece¤ini, sömürünün nas›l ortadan kal-
d›r›laca¤›n› ve sosyalizmin nas›l kurulaca¤›n› iyi bilirler.

Teori Cambazlar›n›n Demokrasi Üzerine Yeni Keflifleri


Öyle teoriler yap›yorlar ki, insan›n içinden “Aman Allah›m! Bu kadar da ol-
maz!” demek geliyor.
Dilin kemi¤i yok... Söyle söyleyebildi¤in kadar. Zannediyorlar ki söyledikleri-
ni sorgulayan da yok. Herkes onlar› okuyacak, eh zaten Öcalan’› derinli¤ine an-
layan onlar oldu¤una göre, “h›m, demek ki böyleymifl” diyecek!
fiu sözlere bak›n:
“Marksizm’i kapsaml› ölçüde araflt›ranlar bilirler. Demokratik Cumhuriyet,
Lenin’in dedi¤i gibi, ‘Marx’›n bütün eserlerini k›rm›z› bir çizgi gibi iflaretleyen
temel fikirdir.’ Bu konuda ‘Fransa’da S›n›f Savafl›mlar›’ (Marx), ‘Erfurt Prog-
ram›n›n Elefltirisi’ (Engels), ‘‹ki Taktik’ (Lenin ve ‘Devlet ve Devrim’ (Lenin)
adl› kaynaklara göz atmak yeter.” (Ö. Politika, 18 Haziran 1999)
Beyimiz af buyursun, biz teoride zat-› alileri kadar ustalaflamad›¤›m›zdan öy-
le derin tahliller yapam›yoruz. Biz, ay›pt›r söylemesi, biraz düzüz. Biz flöyle dü-
flünüyoruz: Demokratik cumhuriyet dedi¤inde devrimi istiyor musun istemiyor mu-
sun? Devrimci misin de¤il misin? Halk›n iktidar›ndan yana m›s›n, burjuvazinin ik-
tidar›ndan yana m›s›n?
Olaya “evrensel bakan” haflmetmeap ders vermeye devam ediyorlar:
“... Marksistler, kapitalist rejimde de çokuluslu bir Demokratik Cumhuri-
yet’in kurulabilece¤inin mümkün oldu¤unu bilirler. Bu konuda da Türki-
648 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ye’de sosyalistler aras›nda yanl›fl düflünceler çok yayg›n. Bu yanl›fl düflün-


celere göre, tutarl› bir demokrasi veya Demokratik Cumhuriyet, kapitalist
sistemde gerçekleflmesi mümkün olmayan bir fleydir, sosyalist sistemde de
gereksiz hale gelir.”
Nelerle u¤rafl›yoruz! Kapitalist rejimde de çokuluslu demokratik cumhuriyet
kurulabilirmifl. Sen emperyalizm ne demek, sömürge ne demek, faflizm ne de-
mek, iflgal ne demek, ulusal bask› ne demek biliyor musun? Kafas›nda fikir jim-
nasti¤i yap›yor, “madem öyle, h›m, o zaman böyle” diyor, sonra da büyük kaflif
edalar›nda solu elefltirip “bunlar tutarl› bir demokrasiye hiç inanm›yor” diyor. Sa-
lataya gerek yok, aç›k söyle. Alem aptal, bir ak›ll› o. Çok okumufl, flimdi de kö-
fle sahibi olmufl, oradan gazel okuyor. Yaln›z herhalde hep “emperyalizm önce-
si” dönem için yaz›lanlar› okumufl olsa gerek. Hele emperyalizm 3. Bunal›m dö-
neminde hiç gelmemifl. Çünkü hala emperyalizme ba¤›ml› bir çarp›k kapitalizm-
de demokratik cumhuriyet rüyalar› kuruyor.
Yaz›k, çok yaz›k. Teoriyi bunun gibiler yap›yor... Yap›yor demek yanl›fl, i¤difl
ediyor.
Ve böyleleri o kadar çok ki Özgür Politika’da!
Bir baflkas› da Amerika’dan bak›yor.
Tabi insanlar Amerika’dan, Angola’dan, Yeni Gine’den, hatta Güney Kutbun-
dan, Patagonya’dan da bakabilir. Ama sorun nereden bakt›¤› de¤il, bakarken
de gözünde kimin gözlüklerini tafl›d›¤›d›r.
Amerika’dan bakan›n gözünde Amerika’n›n gözlükleri var. Bu muhterem de
flöyle buyurmufllar:
“E¤er son günlerdeki baz› generaller önderli¤inde demokratik bir cunta f›-
s›lt›lar›n› bir yana b›rak›rsak, toplumda demokrasiyi ve bar›fl› prensip olarak
kabul eden bütün kesimleri içine alacak ortak bir platformun oluflturulmas›
en iyi yoldur. Demokrasiden kast›m Bat›l› anlamda ço¤ulcu ve özgürlükçü
demokrasidir. Çünkü Bat›l› demokrasilerin hepsinde etnik ve dini gruplar bü-
yük ölçüde ahenkli bir flekilde yaflamaktad›rlar. Bazen Türkiye’de Bask ve
Kuzey ‹rlanda sorunu Kürt sorunuyla karfl›laflt›r›lsa da bu sorunlar›n Kürt
sorunlar›yla fazla bir benzerli¤i yoktur. Her iki sorun da Avrupa Birli¤i ge-
nelinde istisnai sorunlard›r denebilir.” (19 Haziran 1999, Ö. Politika)
Bu Amerika’n›n bir hikmeti var diye düflünece¤imiz geliyor. Bizim burjuva ya-
zarlar da dahil, Amerika’ya gidince bir hal oluyor, hidayete eriyorlar. Hepsi de de-
mokrasi ve insan haklar› afl›¤› kesiliyor. Kesilmeleri yetmiyor, bütün dünya hakk›n-
da da engin görüfl ve fikirlere sahip oluyorlar. fiuna bak›n: Amerika’da bilgisaya-
r›n›n bafl›na geçmifl, her yer hakk›nda ahkam kesiyor, bilip bilmeden konufluyor.
Sa¤olsun, bu engin ak›llar›ndan ve fikirlerinden bizleri de faydaland›r›yor. Baz› ge-
nerallerin demokratik bir cunta yapaca¤› f›s›lt›lar› gelmifl beyimizin kula¤›na. Kim
f›s›ldam›fl? Niye ona f›s›ldam›fl da baflkalar›na f›s›ldamam›fl? Nereden duymufl?
Mesela biz duymad›k, ama o duyduysa bunun bir nedeni olmal›. Akl›m›za baflka
sorular da geliyor ama neyse. fiimdi bunlar› geçelim de cevaplayal›m bakal›m, na-
s›l bir demokrasi isteyecekmifliz? Bat›l› bir demokrasi isteyecekmifliz. Niye? Çünkü
Bat›l› demokrasilerde bütün etnik ve dini gruplar ahenk içinde yafl›yorlarm›fl.
‹nsan›n içinden böylelerine gülmek bile gelmiyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 649

Kurtulufl
BU KISIR DÖNGÜNÜN ADI MI
“USTA POL‹T‹KA”?
K‹M K‹M‹ OYALIYOR?
BU KISIR
DÖNGÜNÜN ADI MI
“USTA POLİTİKA”
KİM KİMİ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
OYALIYOR? 16 Temmuz 1999
Say›: 39

“A
d›m atma s›ras› Kürtlerin ve PKK’nin de¤il, TC’nindir. Kürt-
ler ad›na PKK Genel Baflkan› Öcalan, savafl›n durdurulmas›
ve köklü bir bar›fl için somut önerilerini sunmufltur. fiimdi
Türk taraf› bu önerileri kabul edip etmedi¤ini... ifade etmelidir.” (3 Tem-
muz 1999, Özgür Politika)
Bu cümleleri biz daha önceden de hat›rl›yoruz. Mesela aylar öncesinden
Serxwebun’da Cemil Bay›k da ayn› fleyleri söylüyordu. fiöyle diyordu Bay›k:
“Biz düflmana karfl› ‘93’ten beri belli bir kavram temelinde yaklafl›m
gösterdik. Baflkan Apo 1993-95-98’de giderek somutlaflt›rd›¤› bir prog-
ram sundu ve bu temelde sorunu siyasallaflt›rmak, sorunu çözmek istedi...
O aç›dan art›k bizim düflmana gösterebilece¤imiz bir esneklik kalmam›fl-
t›r. Hele hele öylesi bir komployu gerçeklefltirdikten sonra, bizim art›k ve-
rebilece¤imiz bir taviz, atabilece¤imiz bir esnek ad›m yoktur.”
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas› ge-
reken ad›md›r. Bilmem arkas›ndaki güçlerin, dayan›lan sistemin ad›m at-
mas› gerekiyor. Önderli¤in çok somut ça¤r›lar› oldu. ‹talya’da oldu, yak›n
zamanda 8 maddelik ça¤r›s› oldu, ona cevap vermeleri gerekiyor. Hem de
pratikte, öyle sözlü de de¤il... O Zaman PKK bunu yeniden düflünebilir,
de¤erlendirebilir. Aksi taktirde PKK’nin öyle de¤erlendirece¤i herhangi bir
fley yoktur.” (Serxwebun, May›s 1999)
Hep ayn› fley.
Geri ad›m at›l›yor; deniliyor ki, art›k daha baflka ataca¤›m›z bir ad›m yok-
tur, s›ra TC’dedir.
TC hiçbir cevap vermiyor, çeflitli “mesaj”lar›yla oyal›yor veya tek cevab›
daha çok sald›r› oluyor.
Ama bu arada PKK taban›, devrimci, yurtsever çevreler bu geri düflüncele-
re al›flt›r›lm›fl oluyor ve 3 ay, 5 ay sonra bir geri ad›m daha.
‘91 ateflkesinden bu yana süreç böyledir.
Bu ateflkese cevap verilmezse flöyle olur, böyle olur denmifl, hiçbir fley ol-
mam›fl, bir süre sonra yine bir ateflkes ilan edilmifltir.
“TC’ye” flu kadar, bu kadar süre tan›nm›fl, oligarfli hiç t›nmam›fl, ama PKK
da sanki o süreyi tan›yan kendisi de¤ilmifl gibi, söyledi¤ini unutmay› ve UNUT-
TURMAYI tercih etmifltir.
Art›k daha fazla ataca¤›m›z geri ad›m yok denmifl, ba¤›ms›zl›ktan, federas-
650 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yona, ondan otonomiye, ve nihayetinde “demokratik cumhuriyet’te birlik”e ge-


linmifltir.

GER‹YE, HEP DAHA GER‹YE...


Y›llard›r olan bu.
Peki hala 1999’un 3 Temmuz’unda Özgür Politika “art›k ad›m atma s›ras›
TC’de” derken, inand›r›c›l›¤› ne?
Daha birkaç ay önce PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Cemil Bay›k ayn› sözle-
ri, kelimesi kelimesine söylemifl,. PEK‹ SONRA NE OLMUfi?
Geri ad›mlara DEVAM!
Öyle ki art›k geri ad›m at›lacak yer kalmam›fl.
Cevap s›ras› TC’deymifl.
Senin istedi¤in, u¤runda mücadele etti¤in bir fley kalmam›fl zaten. Dilse,
Kürtçe TV’yse, onlar zaten ABD’nin inayetiyle verilecek. O zaman hala bu bü-
yük politika, büyük güç havalar›nda “ad›m atma s›ras› TC”de, yoksa flöyle
olur, böyle olur demenin alemi ne?
K‹M K‹M‹ OYALIYOR gerçekten?
K‹M K‹M‹ ALDATIYOR?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 651

Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹KLE GEL‹fiT‹;
M‹LL‹YETÇ‹L‹K NEDEN‹YLE TIKANDI
‹DEOLOJ‹K YEN‹LG‹S‹ DE
MİLLİYETÇİLİKLE
GELİŞTİ;
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N SONUCU OLDU
MİLLİYETÇİLİK
NEDENİYLE TIKAN- Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
DI... 30 Temmuz 1999
Say›: 41

P
KK y›llar y›l› Türkiye soluna dudak büktü. Küçümsedi, afla¤›lad›, hep kul-
lanmay› düflündü. O her fleyiyle do¤ruydu, usta bir taktikçi, büyük poli-
tikalar yapand›, Türkiye solu ise “geri”ydi, kendisinden ö¤renece¤i çok
fley vard›... PKK literatüründe sola iliflkin kullan›lan tan›m ve s›fatlar›n küçük bir
bölümünü aktarmak, bu bak›fl aç›s›n›n tan›nmas› aç›s›ndan yetecektir: “S›n›fta
kalan”, “bir mezhep olmaktan öteye gidememifl”, “kendi halk›yla diyalogu
yok”, “sekter”, “halk›n mücadelesinin önünde öncü de¤il bir engel”, “insanlar›n
kalitesi parçalanm›fl, düzen taraf›ndan teslim ve esir al›nm›fl” (Yeni ülke, say›
28, Abdullah Öcalan), “enkaz”, “i¤difl edilmifl sol”, “ifle yaramaz sahte sol”,
“en geveze”, “avare tak›m›”, “en ölgün” (Serxwebun, say› 107, s. 14), “Fafliz -
me teslim olmay› ve tasfiyecili¤i ye¤leyen sol” (Serxwebun, say› 106, s. 17).
PKK bunlar› neye dayanarak söylüyor, solu bu kadar afla¤›lama cüretini ne-
reden buluyordu?
Çünkü sol bilmem kaç y›ll›kt›, PKK’n›n esamesi okunmazken sol vard›, buna
ra¤men bir PKK ortaya ç›km›fl, solun pabucunu dama atm›flt›... PKK h›zl› gelifl-
mifl, sol ise PKK’n›n bu geliflmesine yetiflememiflti bile...
Peki neden, nas›l bir zeminde geliflmiflti böyle bir hareket?

Do¤ru Bir Halka; Ama Yanl›fl Bir Zincirde...


PKK, ‘84’teki ç›k›fl›nda do¤ru halkay› bir ucundan yakalam›flt›r. Bu halka si-
lahl› mücadeleyi temel almas›d›r. Tabii silahl› mücadele zorlu, bedeller isteyen
bir mücadele biçimidir. Büyük darbelerin yenildi¤i 85- 86 döneminde de ka-
y›plara ra¤men savafl› sürdürme kararl›l›¤› göstermifl, güven yaratm›flt›r.
Ancak PKK’n›n geliflmesinin tek boyutu bu de¤ildir. Daha da önemli olan,
PKK’n›n milliyetçi bir zeminde ortaya ç›km›fl olmas›d›r.
Ezilen ulus gerçe¤inin oldu¤u hemen her yerde milliyetçilik belli bir geliflme
dinami¤i sa¤lar. Dahas› bu, uzunca bir süre, s›n›fsal çizgiden daha etkin bir
çizgi gibi de görülebilir. Mücadelenin ivmesine ve kitleselleflmesine bakarak
ayakta durdu¤u zeminin daha güçlü oldu¤u yan›lsamas›n› yaratabilir.
Ancak bu yaln›zca bir yan›lsamad›r. Gerçek öyle de¤ildir. S›n›flar mücade-
lesinin veya baflka ifadeyle emperyalizmle halklar aras›ndaki mücadelenin çok
çeflitli biçimleri, bu zeminin çeflitli geliflme dinamikleri tafl›mas›na ra¤men, si-
yasal aç›dan zay›f bir zemin oldu¤unu göstermektedir. PKK nezdinde bu bir
kez daha görülmüfltür. ‘84’ten sonraki h›zl› geliflme; ama ‘90’lar›n bafl›ndan
652 Miliyetçilik Ç›kmaz›

itibaren de gerileme, daralma, lokalize olma milliyetçili¤in ortaya ç›kard›¤› so-


nuçlar olmufltur.

Marksizm-Leninizmden Etkilenme ve Giderek Milliyetçili¤in


Açmazlar›na Teslim Olma;
Bafllang›çta PKK’da Türkiye devrimci hareketinden; Marksizm-Leninizmden
oldukça önemli düzeyde etkilenme vard›r. Partinin ad› da bir yerde bunu gös-
terir. PKK veya Partiya Karkeren Kürdistan; yani Kürdistan ‹flçi Partisi... Ama
bu etkilenmenin d›fl›nda, “iflçi”, PKK’n›n yaln›zca ad›ndaki bir s›fatt›r. Çünkü o
ne bafllang›çta, ne de daha sonra proletarya ideolojisi do¤rultusunda aç›k bir
s›n›fsal zeminde olmayacakt›r.
PKK hareketinin kitle taban› bafllang›çta yoksul ve topraks›z köylülük olmufl-
tur. Bir ulusal hareket için baflka türlüsü de olamaz zaten. Ulusal bask›ya kar-
fl› onur ve kimlik mücadelesi ve “ba¤›ms›zl›k” talebi ve buna ek olarak baflta
toprak a¤alar› olmak üzere egemen s›n›flar›n tasfiye edilece¤i sözleri bu ke-
simleri gerilla hareketinin çevresinde toparlar.
Ancak milliyetçilik kendi içindeki geliflme dinamiklerine ra¤men, ayn› za -
manda içinde açmazlar› da bar›nd›ran bir politikad›r.
S›n›fsal boyutun giderek bafllang›çtaki noktan›n da gerisine çekilmesine, mil-
liyetçili¤in yaratt›¤› daralmaya ba¤l› olarak bu taban da kendi içinde de¤ifliklik-
ler geçirmifltir. Giderek daha fazla esnaflara, toprak a¤alar›na, Kürt “ifladamla-
r›”na, Kürt burjuvalar›na dayan›r hale gelmifltir. Bu anlamda yaflananlar bir k›s›r
döngü olmufl; her fley daralmay› artt›rm›flt›r. K›rda silahl› mücadelenin ayaklar›n›
basabilece¤i tek sa¤lam zemin, yoksul ve topraks›z köylülüktür; bununla birlikte
bu zeminde sonuna kadar yaln›zca milliyetçi propagandayla kal›namaz. Eylem-
lerle, örgütlenmeyle, s›n›fsal tav›r al›fllarla sömürünün de sona erdirilece¤inin
gösterilmesi gerekir. Çünkü kitlelerin gerçek s›n›f ç›karlar› buradad›r.
PKK bunu yapmam›flt›r. Giderek Kürt orta ve egemen s›n›flar›n ç›karlar›yla
daha içli d›fll› olmufl, politikalar bu çerçevede belirlenmeye bafllam›flt›r.
Milliyetçili¤in yaratt›¤› di¤er bir açmaz da, milliyetçilikle yürütülen bir ha-
reketin gerek askeri, gerek politik anlamda lokalize olmufllu¤udur. PKK devrim-
cileflmemifltir, ülkemiz gibi halklar›n içiçe yaflad›¤› bir co¤rafyada Kurtulufl Sa-
vafl›n› s›n›fsal temelde yapmam›fl; di¤er halklarla birlik olmak bir yana, bu
halklar nezdinde sayg›nl›k bile kazanamam›flt›r. Bunun geriletici, zay›flat›c› et-
kilerini gördü¤ünde ise Ortado¤u kurnazl›klar›yla, ne anlama geldi¤i belirsiz
ve tutarl›l›ktan uzak bir “Türkiyelileflme” söylemi tutturmufl, tafleronlar kullana-
rak öyle yap›yor gibi görünmeye gayret etmifl, ama hiçbir inand›r›c›l›¤› da ol-
mam›flt›r.
Milliyetçili¤in ikiz kardefli pragmatizm ise, PKK’ya yine ilk dönemlerinde
geliflme imkan› sa¤lar gibi görünmüfltür. Pragmatizm temelinde pek çok sol
gruba sald›r›p adeta çal›flma yapt›¤› bölgeleri bunlardan temizlemesi, geliflme-
sini kolaylaflt›rm›flt›r. Bölge ülkeleriyle kurdu¤u iliflkiler, geliflmesini kolaylaflt›r-
m›flt›r. Pragmatizmin yön verdi¤i ittifaklar politikas› ona baz› “ek” imkanlar
sa¤lam›flt›r. Korucu ailelerine yönelik sald›r›lardan “Bat›”daki eylemlerine ka-
dar, ilkesiz, kurals›z eylem çizgisi de geçici bir süre için PKK’n›n otorite kur-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 653

mas›na hizmet etmifltir. ANCAK... ANCAK bu pragmatizm bir süre sonra dö-
nüp KEND‹S‹N‹ VURMAYA BAfiLAMIfiTIR. Bu noktada süreç tersine evrilmeye
bafllayacak ve dün onu gelifltiren tüm bu politika ve taktikler, art›k onu gerile -
ten nedenlere dönüflecektir .

Bar›fl, Diyalog, Ateflkes... Düzende Kalmak ‹steyenlerin


Talepleri PKK’n›n “Stratejileflmifl Taktikleri” Haline Geliyor
Milliyetçilik özünde ve nihayetinde bir burjuva ideolojisidir. Bu teorik do¤-
ru, her seferinde yeniden kan›tlanmaktad›r. PKK ad›ndaki “iflçi” s›fat›na ra¤-
men, esas olarak ç›k›fl›ndan itibaren küçük burjuva Kürt milliyetçili¤inin ifade-
si olmufltur. Devrimci hareket, bafltan itibaren de PKK’y› böyle tan›mlam›flt›r.
Süreç içinde milliyetçilik temelinde burjuva, feodal unsurlar›n hareket içindeki
etki ve a¤›rl›¤› da artmaya bafllam›fl, onlar›n talepleri daha fazla dile getiril-
meye bafllanm›flt›r.
Nitekim uzlaflma aray›fllar› önce devletle de¤il, toprak a¤alar›yla, tefeci
tüccarlarla bafllam›fl ve bir noktadan sonra da onlar›n yörüngesine girilmifltir.
Burjuva veya feodal egemen s›n›flara karfl› tek bir eylem yap›lmam›flt›r. Yap›l-
d› denilen yerde de ya toprak a¤alar›n›n kimilerine karfl› baflka toprak a¤ala-
r›yla anlaflma içinde iktidar savafl› için yap›lm›flt›r. Yoksa egemen s›n›flar›n tas-
fiyesi bir hedef olmaktan ç›km›flt›r. Gerçi bafllang›çta bunlar yaz›l› olarak ifa-
de edilmifl, PKK’n›n hedefleri aras›nda say›lm›flt›r; ancak tarihlerinin hiçbir dö-
neminde pratikte buna uygun davran›lmam›flt›r. Tabii, bunun PKK literatüründe-
ki ad› “taktik”tir; ama PKK çizgisinin iyice ecifl bücüfl hale gelmesi, oligarfliyle
çeliflki içindeki Kürt egemen kesimlerini kazanma gayretleri, bunlara misyon
biçmeler, iflbirlikçi tekelci burjuvaziyi soldan daha ilerici ilan etmeler, general-
leri sorun çözücü gören yaklafl›mlar, emperyalizmden destek, hatta ABD’nin-
NATO’nun müdahalesini istemeler... ve nihayetinde ‹mral›’da söylenilip savu-
nulanlar, bütün bunlar›n hiç de “taktik” le s›n›rl› olmad›¤›n› göstermifltir.
Sömürüsüz toplum esas olarak yoksul ve topraks›z köylülü¤ün, k›r proletar-
yas›n›n ve bir bütün olarak da iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n talebidir. Burjuva-
zinin, küçük-burjuvazinin literatüründe ise s›n›fs›z, sömürüsüz toplum yoktur. Ulu-
sal niteli¤ini tümden kaybetmemifl Kürt burjuva, feodal, küçük-burjuva çevrelerin
istekleri farkl›l›klar tafl›makla birlikte mevcut düzende kendi statülerini kendi kim-
likleriyle sa¤lamlaflt›rmak isterler. Ulusal savafl› ve milliyetçi hareketi de bunun
için desteklerler. Ama emperyalizme kesin olarak karfl› olmay› gerektiren “ba-
¤›ms›zl›k” onlar›n ufkunun d›fl›ndad›r. Bu nedenle bafllang›çta destekledikleri sa-
vafl›n, bir noktadan sonra bitmesini istemeye bafllarlar. Çünkü savafl›n bedelle-
ri büyümüfl, var olanlar› da kaybetme tehlikesi büyümüfltür. Bir an evvel ve ba-
z› “haklarla” uzlaflman›n yap›lmas› art›k daha çok istenir hale gelir.
Kürt milliyetçi hareketinin en kitlesel dönemi say›labilecek serh›ldanlar dö-
neminde özellikle esnaf, tüccar kesimin a¤›rl›¤› daha da belirginleflir. Bu an-
lamda PKK’n›n en güçlü oldu¤u dönemler en güçsüz oldu¤u dönemlerin de ha -
bercisidir.
PKK çizgisinde bu geliflme ideolojik, örgütsel karfl›l›¤›n› bulmakta gecikme-
mifl, Yaflar Kaya gibilerinin dilinden teorize de edilmifltir. Her ulusun burjuva-
654 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zisi var, Kürtlerin neden olmas›n denilmifltir. Bu kesimler, kendi ç›karlar›n› ko-
rumak için en a¤›r darbeleri, en olumsuz geliflmeleri bile bir çözüm beklenti-
siyle karfl›lam›fllard›r.

Barzani-Talabani “‹lkel Milliyetçi”... Ya PKK?


Barzani-Talabani çizgisi PKK’n›n çokça elefltirdi¤i bir çizgidir. Gerçi bu ko-
nuda da ciddi, tutarl› olmam›fllard›r. Yeri gelmifl, Barzani ile ittifaklar kurmaya
çal›flm›fl, yeri gelmifl, Talabani arac›l›¤› ile faflist rejimle “mesaj” teatisinde bu-
lunmufl, ateflkes ilan›nda bafl köfleye oturtmufltur. PKK, her ne kadar onlar için
sürekli olarak “ilkel milliyetçi” tan›m›n› kullansa da, kendini Talabani-Barzani
çizgisiyle karfl›laflt›rmaktan da geri kalmam›flt›r. Her ikisinin de bunca y›ld›r
mücadele ediyor olmas›na ra¤men bir arpa boyu yol gidemediklerini, kendile-
rinin ise ‘84’ten bu yana gelifltirdikleri mücadeleyle onlar›n onlarca y›ld›r ya-
pamad›¤›n› yapt›¤›n›; uluslararas› politikalarda hesaba kat›lan bir güç haline
geldi¤ini söyleyip, bundan da bir övünç pay› ç›karm›flt›r.
Kuflkusuz söylenenler bir yan›yla do¤rudur. Barzani ve Talabani ile karfl›laflt›-
r›ld›¤›nda, PKK, Ortado¤u politikac›l›¤›n›n kompedan› olan bu iki güçle afl›k ata-
bilir hale gelmifl, üstelik onlarla çat›flmaya girebilecek kadar da güçlenmifltir.
Ancak sorun bu de¤ildir.
Barzani ve Talabani’nin dünü ve bugünü aras›nda fazla bir fark yoktur; dün
ne idiyseler bugün de odurlar. Onlar›n siyasi zeminleri dün oldu¤u gibi bugün
de (ilkel de olsa) milliyetçiliktir. Ancak PKK kendini hep onlardan ayr› bir yere
koyup Marksist-Leninist oldu¤unu iddia etmesine ra¤men, onlardan farks›z bir
çizgiye oturmufltur. Bugün ise milliyetçilik zeminini bile kaybetmifltir. ‹mral› bu-
nun ifadesidir.
Öcalan ‹mral›’da flöyle diyordu: “Türkler, Türkiye uluslaflmas›n›n köke-
niydi buna da itiraz olunamazd› ve do¤ald›. Devletin temel kurucu gücü
olarak baflka türlü de olunamazd›. Herkesin bu uluslaflmada yerini alma-
s› Atatürk’ün ‘Ne Mutlu Türküm’ demesinin de tarihi anlam› buydu.”
Söylenenlerin Türkçesi, oligarflinin y›llard›r tart›flt›rd›¤› gibi ne idü¤ü belir-
siz bir “üst kimlik” anlay›fl›na fit olunmas›, bunun Türklük olmas›nda karar k›-
l›nmas›, “Atatürk milliyetçili¤i”nin faziletlerinin keflfedilmesidir.
Bu büyük keflifle birlikte PKK’da Kürt milliyetçili¤i nas›l yaflayacakt›r? Kema-
list Türk milliyetçili¤iyle PKK’n›n Kürt milliyetçili¤i nas›l uzlaflt›r›lacakt›r?
Barzani-Talabani’nin hiç de¤ilse kendi içinde bir tutarl›l›¤› vard›r. Ortado-
¤u ülkeleriyle “yay›lmac›l›¤a” soyunmam›fllard›r hiç olmazsa. PKK’n›n böyle
bir tutarl›l›¤› da kalmam›flt›r. Nerede duracak? fiimdilik meçhuldür. Bu gidiflle
hiç de iyi bir yerde durmayaca¤› aflikar.
Gerçekte, durman›n zaman› çoktan gelmifl de geçmektedir.
Emperyalizmin icazetini kabul etmekten vazgeçmeden,
Burjuvaziye ç›kar birli¤i yapmaktan vazgeçilmeden,
Ciddi bir muhasebe yaparak devrimcileflmeden,
Halklar›m›z›n ortak ç›karlar›n› ve ortak kurtuluflunu savunmaya bafllama-
dan,
Özetle, milliyetçilikten vazgeçilmeden durmak art›k mümkün de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 655

TÜRKİYE
DEVRİMİNİN TÜRK‹YE DEVR‹M‹N‹N STRATEJ‹S‹
STRATEJİSİ VE
KÜRT VE KÜRT M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N‹N
MİLLİYETÇİLİĞİNİ
N STARTEJİSİZLİĞİ
STRATEJ‹S‹ZL‹⁄‹

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1999
Say›: 14

T
ürkiye solunun 80 öncesi temel tart›flma konular›ndan biri “devrim stra -
tejisi” dir. Tart›flma, as›l olarak “Halk Savafl›” m› “Sovyetik Ayaklanma”
m› çerçevesinde yo¤unlaflm›flt›. Elbette Halk Savafl›’n›n da Sovyetik
Ayaklanman›n da farkl› yorumlar› vard›. Bu tart›flmada en özgün yaklafl›mlar-
dan biri de KSD’ninkiydi. KSD kabaca, bir stratejiye sahip olunmamas›n›n te-
orisini yap›yor, bunun önceden belirlenemeyece¤ini söylüyordu.
1980-1990’l› y›llarda solun çok büyük bir bölümünün bu aç›dan KSD’lilefl-
ti¤ini söyleyebiliriz. Ortada savunulan, kararl›l›kla uygulanan hemen hiçbir
strateji kalmam›fl, stratejiler fiilen, pratik olarak rafa kald›r›lm›flt›r. Günübirlik
politik tercihler esas al›nm›flt›r. Bakm›fls›n›z, y›llar›n “iflçici” siyasetleri gecekon-
dulara yönelmifl, ayaklanmac›lar silahl› mücadeleye, “gerilla”ya soyunmufl...
Veya y›llar›n halk savafl›, silahl› propaganda savunucular› geçen ony›llara ra¤-
men emperyalizme ve oligarfliye karfl› tek bir kurflun s›kmam›fl, legalitede t›k›-
l›p kalm›fl... Kürt milliyetçili¤inin pragmatik, günübirlik politika tarz›, buna
denk düflen strateji ve taktik anlay›fl›, solun gözünde de stratejinin önemini
azalt›yor, taktiklerin “önemini” ola¤anüstü art›r›yordu. PKK böyle yap›p “ba-
flar›l›” oldu¤una göre, do¤ru tarz da buydu, demek ki herfley taktiklerdeydi!
Bu düflünüfl tarz›n›n yanl›fll›¤› ve bu tarz›n “geçici” sonuçlar› karfl›s›nda ken-
di stratejilerinden flüpheye düflenlerin yan›ld›klar› bugün art›k görülmüfltür.
Ama elbette bunun görülmesi için bu deneyin sonucunu beklemek gerekmiyor-
du. Çünkü herkes bilirdi ki, stratejisizlik el yordam›yla ilerlemeye çal›flmakt›r;
her an yoldan sapma tehlikesiyle yaflamakt›r. Aç›klad›klar› stratejik hedefte net
olmayanlar, devrim, sosyalizm kararl›l›¤›n› tafl›mayanlar, her an “farkl› seçe-
nekleri” de el alt›nda bulundurmak istediklerinden, stratejik çizgide de bilinçli
olarak belirsizli¤in savunucusudurlar. Geçti¤imiz günlerde YCK ad›na yap›lan
bir aç›klama bu anlay›fl›n nas›l bir ideolojik-politik çarp›kl›¤a yolaçt›¤›n› gös-
termesi aç›s›ndan ilginçtir. Aç›klamada flöyle denilmektedir; “intikam ruhu ile
fedaileflelim. ... Ne pahas›na olursa olsun amac›m›z bar›flt›r.”
PKK literatüründe (6. Kongre kararlar›nda) fedai savafl›, gerilla savafl›n›n
bir biçimi, halk savafl›n›n bir parças› olarak ortaya konulmaktad›r; ortada bir
strateji vard›r: Halk Savafl›. Ama “stratejik hedef” in bu stratejik çizgiyle ilgisi
yoktur. Hedef, halk›n iktidar› de¤il , ne oldu¤u belirsiz bir “bar›fl” t›r.
Strateji, net bir hedefe sahip olmak ve bu hedefe nas›l bir yoldan ulafl›laca-
¤› konusunda netleflmifl olmakt›r. Türkiye solunun iktidar perspektifi kazanma-
656 Miliyetçilik Ç›kmaz›

s›yla strateji konusunu gündeme almas› ayn› döneme denk düfler.


1960’l› y›llara kadar Türkiye solundaki hemen tek örgütlü güç durumunda
olan TKP, gerçekte hemen hiç bir dönem aç›k bir stratejiye sahip olmam›flt›r. Le-
galleflmeye endeksli, düzenle uzlaflma halindeki taktikler, onun tüm siyasal ya-
flam›n› belirlemifltir. Görünürde (veya teoride) hedefinde “sosyalist devrim” var-
d›r; bu devrimi gerçeklefltirmek için de sovyetik bir ayaklanmay› öngörür; an-
cak örgütlenmesinde, mücadelesinde, politikalar›nda, prati¤inde böyle bir
ayaklanman›n haz›rl›¤› da görülmez. Oysa stratejiye sahip olmak, bir ›srara
sahip olmak, o strateji do¤rultusunda düflman›n tüm engellemelerine ra¤men,
durmaks›z›n, b›kmaks›z›n ad›mlar atmakt›r. TKP’nin siyasal yaflam›nda hemen
hiç bir konuda bu ›srara rastlanmaz. Asl›nda stratejik, taktik herfley “141-
142’ye Hay›r” çerçevesinde legalleflmeye çal›flmaktan ibarettir.
Stratejik hedef, bu hedefe ulaflmak için izlenmesi gereken askeri strateji
kavramlar›n›n tart›fl›lmaya bafllanmas›, Türkiye solunun 50 y›ll›k revizyonist ge-
lenekten kopuflunu oluflturan halkalardan biridir. Bu kopuflta THKP-C bütünlük-
lü bir stratejik görüfle ulaflm›flt›r.
TKP/ML’nin benimsedi¤i strateji, gerek siyasal hedef aç›s›ndan, gerekse de
askeri aç›dan daha çok Çin’in tekrar› mahiyetindedir. THKO ise, askeri bak›fl
aç›s›n›n hakim oldu¤u fokocu bir çizgiyi benimsemifltir.
THKPC, THKO ve TKPML bu stratejileri do¤rultusunda Türkiye’de silahl› mü-
cadeleyi de ilk bafllatanlard›r. Bu mücadele o günün koflullar›nda son derece
önemli siyasal sonuçlar yaratm›flt›r. Türkiye devriminin yolu çizilmifl, önü aç›l-
m›flt›r. 74’lerden sonra geliflen mücadele ve örgütlenme, as›l olarak bu döne-
min ürünüdür. Silahl› mücadelenin yürütülüflüne, hedeflerine iliflkin pek çok il-
ke ve gelenek de bu dönemin ve prati¤in ürünüdür. Kürt milliyetçili¤inin ken-
dinden öncekini ve kendi d›fl›ndakini yok sayan benmerkezcili¤ine karfl›n, si-
lahl› mücadeleyi, gerillay› bafllatan Türkiye Solu’ndan baflkas› de¤ildir. Üstelik
bu pratik içinde son derece görkemli gelenekler yarat›lm›flt›r. Bu gelenekler,
Kürt milliyetçili¤inin gelifltirece¤i silahl› mücadele prati¤inde gün gün eritile-
cek, dejenere edilecektir.

Türkiye Gerçe¤inde Stratejik Hedef


THKPC stratejik hedefini flu k›sa formülasyonla ifade eder: “Stratejik hede -
fimiz anti-emperyalist, anti-oligarflik devrimdir.”
Bu stratejik hedef tan›m› ülkemizin sosyoekonomik yap›s›n›n tahlilinin sonu-
cudur. “Ülkemizde belirleyici olan süreç feodal süreç de¤il, ‘kapitalist’ sü-
reçtir. Ancak kapitalizm, ABD, Japonya ve Avrupa’daki gibi kendi iç di-
nami¤i ile geliflen kapitalizm de¤il, emperyalizme ba¤›ml› ve bunun uzan-
t›s› olarak ortaya ç›km›fl ve flekillenmifltir. Bu nedenle de, emperyalizmin
bunal›m› di¤er yeni sömürge ülkelerde oldu¤u gibi, ülkemizde de hat saf-
hada hissedilmektedir.
Ülkemizde emperyalizmin esas müttefiki yerli egemen s›n›f, bafltan be-
ri emperyalizmle bütünleflmifl olan iflbirlikçi tekelci burjuvazidir. Tekelci
burjuvazi siyasi, ekonomik ve ideolojik olarak sömürü düzenini sürdüre-
bilmek ve yönetebilmek için kapitalizm öncesi unsurlarla (toprak a¤as›,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 657

tefeci-tüccarlar) iflbirli¤ine ihtiyaç duymaktad›r.” (DHKP Program›)


Bu tablonun özeti fludur:
“Üretici güçlerin geliflmesini engelleyen sosyal ve siyasal güçler, em-
peryalizm ve oligarflidir.”
Devrimimizin anti-emperyalist, anti-oligarflik karakteri bunun sonucudur.
Bunun için, stratejik hedefte ›srar, kapitalist düzeni, emperyalist demokrasi-
yi hiç bir biçimde kabul etmemektir. Stratejik hedefte ›srar, emperyalizm ve oli-
garfliyle uzlaflmamakt›r.
Bunlar, taktikler, büyük politikalar ad›na, asla vazgeçilmeyecek ilkelerdir.
Bu ilkelerin çi¤nendi¤i yerde, art›k mevcut düzeni yerle bir edecek bir stra-
tejiden uzaklafl›lm›fl demektir. Hiç bir laf kalabal›¤› bu uzaklaflmay› gizleye-
mez.
Bu stratejik hedefe nas›l ulafl›laca¤›, yani emperyalizmin nas›l kovulup, oli-
garflik iktidar›n nas›l devrilece¤i ise, savafl›n yürütülüfl biçimi aç›s›ndan bir stra-
tejiye sahip olmay› gerektirir.
THKPC bu stratejiyi “Politikleflmifl Askeri Savafl Stratejisi” (PASS) olarak ta-
n›mlam›flt›r: “Silahl› propaganday› temel, öteki politik ekonomik ve demok-
ratik mücadele biçimlerini, bu temel mücadele biçimine tabi olarak ele
alan devrimci stratejiye, politikleflmifl askeri savafl stratejisi denir.”
DHKP-C program›nda “Kurtuluflun Yolu” bu strateji temelinde tan›mlanm›flt›r:
“Emperyalizm, ekonomik-politik olarak her alanda ülkeye hakim olup,
iflbirlikçi iktidar› yönetip denetlemektedir.
Emperyalizme ba¤›ml›, faflizmle yönetilen ülkemizde seçimle iktidar›n
niteli¤ini de¤ifltirmek mümkün de¤ildir.
Bu nedenle Partimiz, emperyalizm ve oligarflinin denetim ve yönetimin-
deki faflist iktidar›n ancak halk›n silahl› savafl›yla y›k›laca¤›na inan›r.
(...)
Halk savafl›n›n temel biçimi silahl› mücadele olmas›na ra¤men, müca-
delenin tek biçimi de¤ildir. Halk savafl› ülkemiz koflullar›nda POL‹T‹KLEfi-
M‹fi ASKER‹ SAVAfi STRATEJ‹S‹’ni esas al›r. Bu strateji, flehirde ve k›rda
gerilla savafl›n› temel al›r. Gerilla savafl› yan›nda halk kitlelerinin günlük,
k›sa vadeli hak ve özgürlüklerini, ç›karlar›n› savunur. Bunlar için müca-
dele eder. Devrimi yozlaflt›r›p yolundan sapt›rmak isteyen her türlü sap-
ma düflüncelere karfl› ideolojik mücadele verir. Halk›n günlük, ekonomik-
demokratik mücadelesine öncülük ederken, bu mücadele ile nihai kurtulu-
flun sa¤lanamayaca¤›n›n propagandas›n› yap›p iktidar hedefini gösterir.
Ancak, silahl› mücadele d›fl›ndaki tüm mücadele flekillerini silahl› halk sa-
vafl›n› güçlendirici ve ona ba¤l› olarak ele al›r.”
Strateji, bu hedeflere ulafl›ld›¤›nda kurulacak iktidar›n niteli¤inin tan›mlan-
mas›yla tamamlan›r:
“Halk savafl›n›n hedefi, emperyalizm ve oligarflinin ekonomik, siyasal
yönetimini ve faflist devleti y›k›p, yerine Devrimci Halk ‹ktidar›’n› kur-
makt›r.
Devrimci Halk ‹ktidar›, emperyalizm ve oligarfli d›fl›nda kalan tüm halk
s›n›f ve tabakalar›n›n devrimci iktidar›d›r.”
658 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Ço¤u kez karmakar›fl›k edilen strateji sorununun özeti budur.


Farkl› siyasi hareketler, elbette bu stratejiyi farkl› da tan›mlayabilirler. Ama
strateji dedi¤imiz fley, eninde sonunda böyle bir netliktir. Çok daha özetleye-
rek söylersek, stratejimiz, oligarflik iktidar›, politikleflmifl askeri savafl strateji-
siyle y›k›p yerine devrimci halk iktidar›n› kurmakt›r. Bir stratejiye sahip oldu¤u
iddias›nda bulunana sorulacak iki temel soru vard›r: Bir, kime karfl› savafl›yor-
sunuz, iki, nas›l bir iktidar› hedefliyorsunuz? Bu cevaplar, sözkonusu politika-
lar›n devrimci mi, düzen içi mi oldu¤unu da belirler. Kime karfl› savaflt›¤› ve
nas›l bir iktidar kurmak istedi¤i konusunda netli¤e sahip olmayanlar, veya te-
orik olarak bunu söyleyip, pratikte kime karfl› savaflt›¤›, nas›l bir iktidar istedi-
¤i belirsiz olanlar, bir stratejiye de sahip de¤illerdir. Sahip olduklar› bir strate-
ji varsa e¤er, bu ancak ka¤›t üzerindeki bir stratejidir.
Kürt milliyetçili¤i, gerilla savafl› temelindeki farkl› görünümüne ra¤men, bu
tür bir stratejisizli¤in tipik bir örne¤i durumundad›r.
Yukar›da çerçevesini çizdi¤imiz olgular aç›s›ndan PKK’n›n stratejisine, “tak-
tik”leriyle bu strateji aras›ndaki iliflkiye bakt›¤›m›zda, görülen budur.

Anti-Emperyalist, Anti-Feodal, Anti-oligarflik Olmayan Bir Halk


Savafl› Stratejisi
PKK “Ba¤›ms›z Sosyalist Kürdistan” stratejik hedefiyle ortaya ç›km›flt›r. Bu
hedefe ulaflmak için benimsedi¤i devrim stratejisi ise Halk Savafl›’yd›. Bu bü-
yük ölçüde Vietnam Halk Savafl›n›n taklidi olarak biçimlenen bir stratejiydi.
Özellikle 84’den bu yana “stratejik” anlamda gerilla savafl›n›n bir süreklili¤in-
den söz edilebilir ama stratejik hedef tam bir bulan›kl›k içinde oluflmufltur.
Halk Savafl› verilen hemen tüm ülkelerde s›n›fsal ve ulusal yan birlikte ele
al›nm›flt›r. Mahir ülkemiz somutu aç›s›ndan bunu flöyle formüle etmifltir.
“Ülkemizdeki bafl çeliflki oligarfli ile halk›m›z aras›ndad›r. Oligarfli için-
de bizzat emperyalizm yerald›¤› için devrimci savafl sadece s›n›fsal plan-
da yürümeyecektir. Savafl, s›n›fsal ve ulusal planda yürüyecektir. fiüphe-
siz oligarflik devlet cihaz›n›n militarize gücü yetersiz kal›p, Amerikan or-
dular›n›n aç›kça savafl içinde yeralmas›na kadar s›n›fsal yan a¤›r basa-
cakt›r.” (Kesintisiz Devrim, Devrimci Sol, sf. 139)
Kürt milliyetçi hareketi Vietnam halk savafl› taklitçili¤ine ra¤men bu anlay›-
fl›n çok uza¤›ndad›r. Savafl›n ulusal niteli¤i ba¤›ms›zl›k hedefinde, bu da anti-
emperyalizmde ifadesini bulur. Ama Kürt milliyetçili¤i bafl›ndan itibaren anti-
emperyalist bir tav›r içinde olmam›flt›r.
ABD kimdir, Avrupa kimdir? Belli de¤ildir. Strateji aç›s›ndan bu güçler düfl-
man kategorisinde midir, dost mudur, ittifak güçleri midir, belli de¤ildir.
Bu kar›fl›kl›¤›n sonucudur ki, emperyalizme iliflkin hemen her olay özelinde
farkl› de¤erlendirmeler yap›labilmifl, ama bu de¤erlendirmelerde hep beklen-
ti yan› a¤›r basm›flt›r. Sanki ABD dünyada insan haklar›n›n temel savunucusu,
sanki Avrupa emperyalistleri halklar›n dostudur.
Mesela 7 fiubat 1999’da Med TV’de flunlar söyleniyordu: “Avrupa Öca-
lan’› tutuklamad›, yarg›lamad›lar... bu önemli bir mesajd›r, olumlu, de-
¤erlendirilmesi gereken bir mesajd›r... Almanya, ‹talya, Fransa’n›n ve di-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 659

¤er ba¤lafl›klar›n›n Kürt hareketine örtülü bir deste¤idir.” Bir de sonraki


de¤erlendirmeleri, Öcalan Türkiye oligarflisine teslim edildikten sonraki
sözleri hat›rlayal›m. Ama bu çeliflkinin PKK için önemi yoktur. Bundan bir
ders de ç›karmam›flt›r. Çeliflki için illa ki, olaylar›n onu yalanlamas›n›
beklemek gerekmez PKK’da. Çünkü PKK’da teorinin belkemi¤i yoktur. 7
fiubat’ta Med TV’de bu sözler edilirken, 9 fiubat tarihli Serxwebun’da da
flunlar yaz›l›yd›: “Avrupa’dan dost olmaz, onlar›n vicdanlar› cüzdanlar›-
d›r... Bu (aralar›ndaki) çeliflkiler mazlum halklar›n karfl›s›nda, iflçi s›n›-
f›n›n mücadelesinin oldu¤u yerde biter...”
Bu kafa kar›fl›kl›¤›n›n oldu¤u yerde, esas›nda zaten bir stratejiden sözetmek
mümkün de¤ildir.
Pratik bir yönelim hiç bir dönem yoktur. Teoride ise anti-emperyalist yanlar
90’lara kadar belli ölçüde vard›r. Ancak özellikle ‘90’l› y›llarla birlikte sosya-
list sistemin y›k›lmas› sonras›nda, kendisine emperyalist sistem içinde yer ara-
yan bir evrim sözkonusudur.
Peki bu savafl ne kadar “anti-oligarflik” veya en az›ndan “anti-feodal”d›r?
PKK’n›n prati¤ine bakt›¤›m›zda bu noktada da tam bir belirsizlik görürüz.
Toprak a¤alar›na tav›r yoktur. Toprak iflgalleri bir mücadele biçimi olarak
hiç bir zaman gündeme gelmemifl, getirilmeye de çal›fl›lmam›flt›r. Oysa toprak
sorununun çözümü, halk ordusunun s›n›fsal temelini oluflturan yoksul köylülü-
¤ün temel taleplerindendir ve bu nedenle toprak iflgalleri tüm halk savafllar›n-
da karakteristik bir eylem biçimi olarak ortaya ç›km›fl; gerilla askeri anlamda
da toprak a¤alar›na yönelmifltir. Kürdistan prati¤inde bu yoktur. 80 öncesi PKK
prati¤inde toprak a¤alar›na karfl› yer yer al›nan tav›r ise, s›n›fsal olmaktan
çok, bölgedeki güç iliflkilerine dayanan, toprak a¤alar›n›n baz›lar›na karfl›
baflka toprak a¤alar›n› yan›nda tutma tavr›d›r.
Tekellere tav›r yoktur. Ne Kürdistan’da, ne de daha sonra “Bat› metropolle-
rine” tafl›nan eylemlerde tekeller hedeflenmemifltir. Pratik olarak böyle bir yö-
nelim yoktur, siyasi olarak ise özellikle bar›fl, çözüm politikalar›n›n çizgi hali-
ne dönüfltü¤ü dönemlerde, tekellere ilerici bir rol yüklenmifl, onlar›n sorunu çö-
zebilece¤i öngörülmüfl, bu nedenle de kendileri d›fl›nda tekellere yönelen dev-
rimci eylemlere de karfl› ç›km›fl, bu eylemler vesilesiyle tekellere karfl› olmad›k-
lar› mesaj›n› vermek için devrimci eylemleri karalam›fllard›r.
Dolay›s›yla yine Vietnam örne¤inden çok uzak bir tablo vard›r karfl›m›zda.
Daha tam bir deyiflle, ne Vietnam örne¤ine, ne ülkemiz gerçe¤ine uygun ol-
mayan bir halk savafl›yla karfl› karfl›yay›z. Bu uygunsuzluk tabii kaç›n›lmaz ola-
rak hem askeri, hem siyasal bir t›kan›kl›¤› da do¤uracakt›.

T›kan›kl›k, Hedeflerden Vazgeçifl Nas›l Gizlenmeye Çal›fl›ld›?


Kürt milliyetçili¤i uzun y›llar gerilla savafl› sürdürmüfltür; ama süreç içinde
netleflti¤i haliyle s›n›fsal planda emperyalizme ve oligarfliye karfl› olmayan,
kendini baz› haklarla s›n›rl› tutan bir gerilla savafl›d›r bu. Pratik, gerilla sava-
fl›n›n tümü boyunca böyledir. Teori ise baflta daha çok devrim, sosyalizm vur-
gusu tafl›mas›na ra¤men giderek dönüflmüfl ve nihayet son dönemde pratikle
tam “uyum” sa¤lam›flt›r.
660 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Halk savafl› stratejisinde halk›n ordusu, belirleyici bir öneme sahiptir. Ayak-
lanmayla bütünleflerek sonucu tayin eder. Ancak Kürt milliyetçi hareketi aç›s›n-
dan stratejik hedeften uzaklaflmaya ba¤l› olarak gerillan›n rolü de de¤iflime
u¤ram›fl, gerilla bar›fl, diplomasi politikalar›n› güçlendiren bir araca dönüfl-
müfltür, gelinen noktada ise yaln›zca bir “tehdit unsuru” halindedir. ‹mral›’da
savunulan görüfllerin içinde gerillan›n yeri budur.
Bir dönem de “serhildan”lara bu strateji içinde önemli bir rol yüklenildi.
Ama oligarflinin bask› ve terörü, PKK’n›n kitle hareketine yanl›fl yaklafl›m› ve
gerilla çizgisinde güven sars›c› geliflmelerle birleflince bir dönem sonra Serhil-
danlar bitme noktas›na geldi. Ama burada da PKK mant›¤›, yanl›fl›n›, eksi¤ini
bulup serhildanlar› yeniden örgütlemeyi önüne koyaca¤›na, abart›c›l›kla, 100-
150 kiflilik ve herhangi bir süreklili¤i olmayan gösterileri bile serhildan olarak
niteleyip mevcut durumu geçifltirmeyi tercih etti. Abart›c›l›k, gerçe¤i çarp›tma,
her zaman döner ve sahibini vurur. Emperyalizme iliflkin abart›lar öyle olmufl-
tur. ‹flbirlikçi tekelci burjuvaziye, burjuva parti liderlerine, MGK’ye yönelik
abart›lar, yine ayn› flekilde olmufltur. Savafl›n düzeyine, geliflimine iliflkin de
hep abart› hakim olmufl, bir muhasebe imkans›z hale getirilmifltir.
6. Kongre sonras› askeri anlamda stratejik çizgi “gerilla + serhildanlar +
fedai savafl›” fleklinde formüle edilmifltir. Bu formülasyon kendi iç tutarl›l›¤› ol-
mayan, siyasal ve askeri anlamda PKK’n›n karfl› karfl›ya oldu¤u t›kan›kl›klar›
çözmekten uzak bir formülasyondur. “Bir an önce bar›fl” politikas›n› güçlendir-
mekten uzak bir hedefi de yoktur.
PKK prati¤indeki halk savafl›, politik ve askeri aç›lardan taklitçi, tek yanl›,
dogmatik ve pragmatiktir. Kurtar›lm›fl bölgeler, taklitçi, flabloncu anlay›fl›n en
çarp›c› yanlar›ndan biridir. 80’li y›llar›n sonundan itibaren sürekli olarak kur-
tar›lm›fl bölgelerin sözü edilmifl, kurtar›lm›fl bölgeler üzerinde “Botan Behdinan
hükümeti” gibi oluflumlar öngörülmüfl, ancak bu politika ve taktiklerin hiç bir
karfl›l›¤› olmam›flt›r. Ne var ki de¤iflik vesilelerle tekrar tekrar tan›k oldu¤umuz
gibi PKK prati¤inde ders ç›karma yoktur. Bu konudaki açmaz, imkans›zl›klar,
öngörülenin ne siyasal, ne askeri anlamda mevcut koflullara uygunsuzlu¤u gö-
rülmek istenmemifl ve dolay›s›yla kurtar›lm›fl bölgeler söyleminde ›srar edilmifl-
tir.
PKK’n›n t›kan›kl›¤› gizlemek için gelifltirdi¤i “taktik” söylemlerden biri de
“Türkiyelileflme”dir. Do¤ru bir temelde ele al›nd›¤›nda devrimci stratejiye do¤-
ru at›lm›fl bir ad›m olarak de¤erlendirilebilecek olan bu söylem, PKK’da yine
her zamanki ciddiyetsizlik içinde telaffuz edilmifl, ne teoride, ne askeri çizgi-
de bunun içi doldurulmam›flt›r.
Gerilla ise kelimenin tam anlam›yla s›n›fsall›ktan ve adaletten uzak, kolay-
c› bir savafl sürdürmüfltür. Gerillan›n hedefi neredeyse sadece asker olmufl, ko-
ruculu¤a karfl› mücadelede de korucular›n aileleri hedeflenmifltir. fiehir gerilla-
s› ise genel anlamda oluflmam›fl, olufltu¤u kadar›yla da Kürt milliyetçili¤inin
“oligarfliyi bir an önce bar›fla zorlama” politikas›na uygun olarak ilkesiz, ku-
rals›z bir pratik sergilemifl, halka yönelmifltir. fiehirlerde Kapal›carfl›’ya, garla-
ra, otobüslere konulan bombalarla biçimlenen pratik bir süre sonra dar kitle
eylemlerinde de halka yönelik bir flekillenme yaratm›flt›r. Halk otobüslerinin,
özel araçlar›n yak›lmas›, s›radan esnaflara yönelik sald›r›lar sürekli bir eylem
Miliyetçilik Ç›kmaz› 661

çizgisine dönüflmüfltür. Mavi Çarfl› eylemi ise bu anlay›fl›n nerelere varabilece-


¤inin tipik bir göstergesidir.
Böyle bir gerillan›n halk›n güvenini, en az›ndan sayg›s›n› kazanmas› müm-
kün olmam›fl, tersine Kürt halk› içinde bile bafllang›çta kazand›¤› sayg›, destek
bu pratik sonucunda daralm›flt›r. Bu pratik ayn› zamanda PKK’da hakim olan
salt askeri bak›fl aç›s›n›n sonucudur.
THKPC daha bafltan silahl› savafl›n askeri ve politik yan›n› birlikte alm›flt›r.
Silahl› propaganda bu ele al›fl›n biçimlerinden biridir:
“Silahl› propaganda, askeri de¤il politik mücadeledir. Ferdi de¤il, kit-
levi mücadele biçimidir. Yani silahl› propaganda, pasifistlerin iddia etti¤i
gibi kesin olarak terörizm de¤ildir. Bireysel terörizmden amaç ve biçim
olarak farkl›d›r. Silahl› propaganda, belli bir devrimci stratejiden hareket-
le, emekçi kitleleri elle tutulur, gözle görülür maddi ve somut eylemlerden
hareketle, soyuta gider. Maddi olaylar etraf›nda siyasi gerçekleri aç›kla-
yarak, kitleleri bilinçlendirir, onlara politik hedef gösterir. Silahl› propa-
ganda halk›n düzene karfl› memnuniyetsizli¤ini ajite eder, onlar› emper-
yalist beyin y›kaman›n giderek etkisinden kurtar›r.”
Vietnam taklidiyle sonuç alamama, ülkemiz gerçe¤ini de do¤ru tahlil ede-
meyip, buna uygun bir savafl tarz› gelifltirememe, t›kan›kl›¤› yaratm›fl, PKK ön-
derli¤i bu noktada halk savafl›yla sonuç almaktan umudu kesmifltir. Bu nokta-
dan itibaren de savafla, fliddete iliflkin söylemler de¤iflmeye bafllam›flt›r. Örne-
¤in Öcalan daha ‘91-92’de hareketimizi karalama amaçl› bir ifadesinde flöy-
le demekteydi: “Türk Solu bir hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapat-
lar, terörist mi diyelim art›k. Çok ilkeller. Tipik terör kelimesinden bu mu
anlafl›lmal›? Bizim durumumuz farkl›. Bizim için fliddet, politikan›n basit
bir arac›.” (Cumhuriyet, 7. 12. 1991, Öcalan’la Bekaa’da röportaj, )
Bu sözlerde ifade edilen anlay›fl›n içinde “halk savafl›”n› bulmak mümkün
de¤ildir. Tersine burada halk›n silahl› savafl›na, devrimci fliddete, burjuvazinin
literatürüyle yaklafl›lmaktad›r. fiiddet’i araç de¤il de amaç olarak gören mi var-
d›r da Öcalan bunlar› söylemek ihtiyac› duymaktad›r?
Bir yandan devrimci fliddet “terörizm” olarak nitelendirilirken, öbür yandan
PKK kongrelerinde halk savafl› üzerine, metropollerde devrimci fliddeti gelifltir-
mek üzerine kararlar al›nmaktad›r. Bu durum PKK gerçe¤inin bir özetidir. Söz-
de teori, strateji her fley vard›r. Ama pratikte bütün bunlar anlam›n› kaybetmifl-
tir.
Bu dolayl› sözler, ‹mral›’da daha bir aç›kl›¤a kavuflmufl, halklar›n direnifl ve
savafl›n›n meflrulu¤u mahkum edilmifltir. Kürt isyanlar›n› ulusall›kla ilgisi yok di-
ye nitelemekten, 60’l› y›llar›n sonundaki gençli¤in mücadelesini egemen s›n›f-
lar›n diliyle “anarfli” olarak adland›rmaya, ve nihayetinde art›k isyan meflru
de¤il diyerek bugün yürütülecek bir mücadelenin hakl› ve meflru olmayaca¤›n›
söylemeye kadar, her türlü fliddet, her türlü savafl “mahkum” edilmektedir. Bu
noktada art›k stratejileri tart›flman›n anlam› kalmam›flt›r.
Mesele halk savafl›n›n nas›l uyguland›¤›ndan önce, stratejik hedefin bütü-
nüyle tasfiye edilmifl olmas›ndad›r. Kendi tesbitleri çerçevesinde de olsa, anti-
emperyalist, anti-feodal, anti-sömürgeci bir devrim hedeflenmemektedir. Buna
662 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ba¤l› olarak HALKIN ‹KT‹DARI hedefi kalmam›flt›r.


PKK esas›nda flu anda dünün TKP’si konumundad›r. Devrim teorilerine, stra-
tejilere iliflkin laf kalabal›¤› içinde TKP’nin de bütün istedi¤i 141-142’nin kal-
d›r›l›p düzen içine kabul edilmesiydi. 141-142 kald›r›l›nca Türkiye tamamen
demokratikleflmifl olacakt›. Türkiye demokrasisinin temel eksikli¤i buydu. Yani
aynen Öcalan’›n dil k›s›tlamalar› için çizdi¤i çerçeveye benzer bir çerçeve çi-
zilmekteydi. 141-142 kald›r›ld›. Türkiye’ye demokrasi gelmedi. Bildi¤imiz fa-
flizm yine devam etti. Ama TKP ders ç›karmad›, düzen içine yerleflme “strate-
jik hedefinden” asla vazgeçmedi. Sonuçta da murad›na erdi, legalleflti. VE B‹T-
T‹!

Kürt Milliyetçili¤i ‹mral› Teorisi ve “Stratejisiyle” Ayn› Yoldad›r.


Stratejik hedeften uzaklafl›ld›kça “zafer” propagandas› artm›flt›r. Halk, ha
bugün ha yar›n zafer kazan›lacak bir hava içine sokulmufltur. Her sene zafer
y›l› ilan edilmifl, zafer gerçekleflmemifl, ama bu sorgulanmay›p sonraki sene de
zafer y›l› ilan edilmifltir. Hemen her geliflme “yak›nda önemli geliflmeler ola-
cak” yolunda tahlillerin nedeni haline getirilmifltir. O tahliller do¤ru ç›kmam›fl,
ama sonraki geliflmeler de ayn› mant›kla tahlile devam edilmifltir. Yaln›zca bu
olgu bile, PKK’n›n bir stratejisi olmad›¤›n›n aç›k bir göstergesidir.
Son olarak ‹mral›’da stratejiyle, kavramlarla oynanmaya devam edilmekte-
dir. Asl›nda her fleyden vazgeçilmifltir ama hala demokratik cumhuriyet, de-
mokratik devrim laflar› a¤›zlarda sak›z gibi çi¤nenmektedir. Ne emperyaliz-
min yeni-sömürgesi ve faflizmle yönetilen Türkiye, demokratik cumhuriyet kav-
ram›yla yanyana getirilebilir, ne de Öcalan’›n en önemli sorun olarak gördü-
¤ü dil, kültür serbestli¤iyle demokratik devrim gerçekleflmifl olacakt›r. Bunlar
devrimci teoriyi, demokrasinin ve devrimlerin dünya ülkelerindeki geliflimini az
çok bilen herkesin bildi¤i gerçeklerdir. Ama, Amerikan çözümünü Kürt halk›-
na, ayd›nlar›na kabul ettirmek için bu gerçekler bile bile çarp›t›lmaktad›r.
PKK’n›n ‹mral›’da aç›klanan çizgisinde, ne strateji, ne taktik, ne bir hedef
yoktur. Strateji, taktik ad›na söylenenler, ideolojik yenilgiyi ve Amerikan çözü-
münü kabul etmeyi gizlemek için kullan›lan bofl sözlerden ibarettir.
BÖLÜM 9

UZLAfiMANIN
KAÇINILMAZ SONU
TASF‹YEC‹L‹K
Miliyetçilik Ç›kmaz› 665

Mücadele
“EMPERYAL‹STLER‹N GEL‹fiT‹RMEK
‹STED‹KLER‹ YEN‹ ORTADO⁄U
DÜZEN‹N‹ ESK‹ STATÜKODAN
“EMPERYALİSTLERİN
GELİŞTİRMEK
DAHA TEHL‹KEL‹ BULUYORUZ”
İSTEDİKLERİ YENİ
ORTADOĞU Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
DÜZENİNİ...” 1 Nisan 1991
Say›: 17

B
ugün Kürt sorununa ilişkin tartışma ve gelişmeler kamuoyu
gündeminde geniş bir yer tutmaya başladı. Körfez krizinin ar-
dından Ortadoğu’da yerleştirilmek istenen “yeni düzen” içerisin-
de Kürt sorunu da önemli bir yer oluşturuyor. Ortadoğu’daki Kürt örgütle-
rinin konuya olan çeşitli yaklaşımları da bu açıdan gündemde olan ve
önem taşıyan diğer bir yandır. Bu yaklaşımlar içerisinde Ortadoğu’daki
örgütlenmede önemli bir yer tutan PKK’nın getirdikleri de tartışma gün-
demi içindeki odak noktalardan biridir. Bu çerçevede Abdullah Öcalan’la
yaptığımız bir röportajı aşağıda yayınlıyoruz.

MÜCADELE: Ortado¤u’da yaflanan s›cak savafl, röportaj› yapt›¤›m›z bu -


günlerde bitmifl görünüyor. Emperyalizmin Irak halk›na yönelik bafllatt›¤› sald› -
r› ve bugün bu sald›r›n›n bitirilifli ile ilgili de¤erlendirmeniz nedir?

ÖCALAN: Sorunuza cevap vermeden önce, böylesi röportajlar›n birer mü-


cadele arac› olarak ele al›nmas› ve ayn› zamanda devrimci anlay›fllar›n daha
yak›ndan tan›nmas›na, görüfllerinin böyle resmi, ciddi platformlarda yans›t›l-
mas›na örnek teflkil etmesi aç›s›ndan sizin bu talebinizi karfl›lamaktan memnun
oldu¤umuzu belirtmek istiyorum.
Kuveyt’in iflgaliyle birlikte geliflen Körfez krizinin al›fl›lagelmifl bir de¤erlen-
dirmesini yapmayaca¤›z. Bize göre en önemli yan; savafl›n, dayat›lmak isteni-
len, ad›na yeni düzen de denilen ve dünya halklar›n›n pek lehine görmedi¤i-
miz bir geliflmeye darbe teflkil etmesidir. Irak rejiminin ve önderli¤inin s›n›f ya-
p›s›, amaçlar›, yöntemleri ne olursa olsun benimseyip benimsememenin de d›-
fl›nda ki, bu konuda bizim de elefltirilerimiz vard›r, yarg›lar›m›z vard›r. Ama bu
son Kuveyt olay›nda tavr›n›, yan›nda ve karfl›s›nda yer alanlar›n yaklafl›mlar›n-
dan de¤iflik görüyoruz. Biz BM’de Güvenlik Konseyi kararlar› biçiminde an›-
lan kararlar›, onun arkas›ndan Irak’a yönelik gelifltirilen ambargoyu, hava sal-
d›r›lar›n› ve en son kara savafl›n›; her ne kadar Bush insanl›¤›n tecellisidir, hu-
kukun zaferidir diyorsa da bizim bu de¤erlendirmeleri böyle kabul etmemiz
mümkün de¤ildir. Uluslararas› hukuk düzeni, uluslararas› camian›n baflar›s› ve
zaferi denilen fley, emperyalistlerin afla¤›l›k ve kendi bencil ç›karlar› etraf›nda
kurduklar› koalisyonun baflar›s› ve zaferinden baflka bir fley de¤ildir. Eskiden
bunu ‹ngiliz emperyalizmi ABD emperyalizmi ile birlikte yapard›. fiimdi buna
reel sosyalizmin temsilcileri de utanmadan kat›l›yor ve ad› BM Konseyi karar-
666 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lar›, insanl›¤›n kaderini yönlendirecekleri, hukukun garantisi oluyor... Yarg›m›z


bu de¤erlendirmelerin karfl›s›ndad›r.
Tabii ki, Irak’›n direnifli bafl›ndan belliydi ki zaferi sa¤layamayacakt›. Aske-
ri anlamda mümkün de¤ildir. Bir defa mümkün olmamas›n›n alt›nda düzenli or-
dular›n emperyalizmin bu kadar güçlü ordular›yla karfl› karfl›ya gelmesinden
sonuç almas›, bu savafl yöntemiyle ve arazi kofluluyla mümkün de¤ildi. Bunun
üzerinde durulabilir. Konumuz bu de¤il. Di¤er yandan Irak halk›n›n haz›rl›k du-
rumu, yine mevcut bölgesel koflullar pek fazla dikkate al›nmam›flt›r. Fakat as-
keri baflar› için ortam uygun olmasa da siyasi yönden önemli bir geliflmeye yol
açt›¤› söylenebilir. Keyfince iktidar de¤ifltirme, keyfince halklar›n kaderi hak-
k›nda karar almak gibi bir gidiflata böyle bir karfl› koyma önemlidir. Mevcut
örnekler içerisinde anlaml›d›r. Sonuçlar› ne olabilir derseniz; Ortado¤u’nun
bar›fl ve istikrar›n›n sa¤lanmas›ndan ziyade ortam›n daha da gergin bir siya-
si atmosfere bürünece¤ini belirtmeliyiz. Baz› çeliflkiler biraz daha ön plana ç›-
kacak, özellikle Arap monarflilerinin durumu daha tart›flmal› ve Arap halk y›-
¤›nlar›n›n muhalefetine aç›k hale gelecektir. Filistin meselesi kendini biraz da-
ha fazla dayatacakt›r. Ve bence en önemlisi de Kürt meselesi önemli bir ad›m
atacakt›r. Bafl›ndan beri bizim bir yarg›m›z fluydu; Körfez krizinin küllerinden
veya y›k›nt›lar›ndan bir Ekim Devrimi ç›kabilir.

MÜCADELE: Sizin de belirtti¤iniz gibi bugün aç›s›ndan Saddam’›n durumu -


nu ön plana ç›karmak do¤ru de¤il. Saddam’›n Halepçe katliam›n›, Irak halk› -
na yönelik diktatörce uygulamalar›n› biliyoruz. Ama emperyalizmin Ortado -
¤u’da tamamen kendi denetiminde bir düzen kurmak istedi¤i ve sald›r›y› da
onun için bafllatt›¤› çok aç›kt›. Bölgede kriz ilk ç›kt›¤›nda özellikle sizin yakla -
fl›m›n›z, tarafs›z kalaca¤›n›za yönelik bir izlenim do¤urmufltu. Hatta baz› ya -
y›n organlar›na da yans›m›flt›. Bugün art›k çok aç›k biçimde ortaya ç›km›flt›r ki;
emperyalizmin tek hedefi Saddam de¤il. Emperyalist güçlerin yeni bir dünya
düzeni olarak adland›rd›klar›, ama özünde emperyalist iflgalden baflka bir fley
olmayan böylesi bir sald›r›ya karfl›, bölgedeki devrimci güçlerin almas› gere -
ken tav›r ne olmal›yd› ve bundan sonraki tav›r ne olmal›d›r?

ÖCALAN: Evet, bize göre hiç flüphesiz Saddam’›n yöntemlerinin hepsini


tasvip etmek mümkün de¤ildir. Halepçe katliam›, Irak içi demokratik geliflmeye
yönelik diktatörlü¤ü, bunlar elefltirilmeli, karfl› konulmal›. Bafltan beri biz görü-
flümüzü ve yarg›m›z› böyle koyuyorduk. Yaln›z meseleler Saddam’›n meselesi
olmaktan ç›km›flt›r. Saddam’›n kiflili¤ini ister popülarize etme, ister çok karala-
ma biçimindeki yaklafl›mlar biraz gerçe¤i gölgeliyor. Sizin de belirtti¤iniz gi-
bi bir düzen geçirilmek isteniyor Ortado¤u halklar›n›n bafl›na. Bu düzen geçi-
rilirken, bir hedef gerekti; Dünya halklar›n›n karfl›s›na ç›karabilecekleri, ulusla-
raras› kamuoyu karfl›s›na ç›karabilecekleri, kendilerine göre çirkinlefltirdikleri,
herkesin vurun diyebilece¤i bir hedef gerekti. Bunu Saddam’›n kiflili¤inde ge-
lifltirmek istediler. Emperyalizmin bu tip yaklafl›mlar›n›n yan›nda yer almak bi-
zim için mümkün de¤ildir. Ve bu da tarafs›z olup olmamaktan ziyade bizim il-
keli anti-emperyalist tarz›m›zdan kaynaklan›yor. Bu bizim ne Saddam yanl›s›
olmam›z anlam›na geliyor ne de emperyalistlerin Irak rejimine, giderek Irak
Miliyetçilik Ç›kmaz› 667

halk›na yönelik tüm uygulamalar›na da göz yumaca¤›m›z anlam›na. O kadar


gafil de¤iliz. Emperyalistlerin gelifltirmek istedikleri yeni Ortado¤u düzenini,
eski statükodan daha tehlikeli buluyoruz. Eski statüko da önemli oranda emper-
yalizmin çizdi¤i bir statükoydu. Biraz Sovyetler’in a¤›rl›¤› vard›. fiimdi biraz
daha ABD’nin bafl›n› çekti¤i koalisyonun egemenli¤ini gelifltirmek istiyor. Sov-
yetler’i biraz daha zay›flatmak ve radikal rejimleri de Irak hatta Suriye, Libya,
‹ran gibi rejimleri daha da s›k›flt›rarak biraz daha bölgeye girerek kontrolünü
gelifltirmek istiyor. Bu hiç flüphesiz bölge halklar›n›n aleyhinde bir durumdur.
Buna karfl› bizim tavr›m›z, kesinlikle halklararas› daha geliflkin bir mücadele,
özellikle bafltan beri belirtti¤imiz gibi Kürt halk›n›n devrimci potansiyelini ha-
rekete geçirmek. Ekim Devrimine efl düzeyde k›lmak. Öyle bir enternasyonalist
rol oynatmak. Türkiye’deki mücadeleyi bu temelde biraz zorlamak. Filistin dev-
rimini biraz daha zorlamak, mümkünse taktik düzeyde de olsa radikal rejim-
lerle iliflkiler gelifltirmek. Bafltan beri bizim yaklafl›m›m›z budur. Bu yaklafl›m›n
epey önemli sonuçlar›n› biz ortaya ç›kard›k. fiimdi de san›yorum herhangi bir
dönemle k›yaslanamayacak bir biçimde a¤›rl›k oluflturmufl bulunuyoruz. PKK
art›k flöyle de¤erlendirmelere konu olabilmektedir. “Yeni düzenlemede PKK’n›n
yeri ne olacakt›r. Ve PKK’y› nereye koyaca¤›z?” Bu soruya ayr›ca cevap ver-
mek isterim.

MÜCADELE: Konuyla ilgili yan›yla birlikte bölgedeki yeni düzenleme içeri -


sinde Kürt devriminin önemini sürekli vurguluyorsunuz. Ama özellikle yaz›lar› -
n›zda de¤indi¤iniz bir konu var. 17 Ekim benzetmesi. Bu konuyu daha somut
bir flekilde açar m›s›n›z?

ÖCALAN: Bu soruyu flöyle de açabiliriz. Bu düzenlemeler içerisinde ger-


çekten Kürtlerin durumu ne olacakt›r? Gerçekten yeni düzenlemelere Kürtler
resmen sokulmasa da kendini gittikçe duyuraca¤› aç›kt›r. Resmi platformlarda
gündeme getirilmek istenmiyor. Geleneksel Ortado¤u devletlerinin alerjisi ve
istemezli¤i yüzünden bu böyledir. Emperyalizm de Kürt meselesini gerek iflbir-
likçileri nedeniyle kaç›rmak istemiyor, ç›kar›na uygun bir çözüm ar›yor. Kürt
devrimi, art›k objektif ve subjektif olarak emperyalizmin aleyhine çal›flan bir
odak, dolay›s›yla geçifltirmek istiyor ama bize göre nas›l ki Filistin Devrimi
‘60’lar›n ortalar›ndan itibaren Ortado¤u’nun gündemini en çok iflgal eden bir
mesele olduysa, Kürdistan Devrimi de her ne kadar ‘60’lardan beri, ki özel-
likle Irak Kürdistan› bir geliflmeyi yafl›yorsa da zaman zaman kendini hissetti-
ren bir durumdayd›. (...) Ve flimdi art›k uluslararas› düzenlemeler sözkonusu ol-
du¤unda, Kürtler ne olacakt›r deniliyor. Türkiye Cumhurbaflkan› bile flunu söy-
leyebiliyor. “Irak’taki yeni düzenlemede Kürt-Arap-Türk federasyonu düflünüle-
bilir.” Resmi görüflünü böyle koyuyor. fiüphesiz bunu herhalde Türkiye için de
düflünecektir. Yani Türkiye’deki Kürtler için de bir federasyon. Yani düzen ken-
disi bile daha flimdiden Kürtler için bir model gelifltiriyor. Ama bize göre mo-
del, yani devrimci seçenek, bizim mücadele anlay›fl›m›z bu düzenlemelerin
içinde de¤il, bu düzenlemeleri bofla ç›karacak bir biçimde kullan›lmal›d›r. Ha-
ni I. dünya savafl› sonras› düzenlemeler vard›. Ekim Devrimi buna f›rsat verme-
di. Yine II. dünya savafl› sonras›nda ulusal kurtulufl devrimleri vard›. Emperya-
668 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lizmin düzenlerini önemli ölçüde parçalad›lar, biliyorsunuz... Öyle anlafl›l›yor


ki, flimdi de böyle bir rol oynayabilir. Ortado¤u’da dayat›lmak istenen emper-
yalist düzenlemelere en etkili devrimci karfl› koyuflu gerçeklefltirecek bir devrim
olabilir. (...) Bu konuda ilkeliyiz. San›yorum, s›n›rl› da olsa gerçekleflme ifade-
si sözkonusu olabilir.
Körfez krizi asl›nda bir ç›ban› deflti, patlatt›. Arap ç›ban› biçiminde de ol-
sa bütün Ortado¤u halklar›n›n, emperyalizmin gerçekten i¤renç bir biçimde
besleyip durdu¤u iflbirlikçileri vas›tas›yla hastal›kl› hale getirdi¤i halklar›n, ac›-
dan gözlerini açmas› ve bugün dayat›lmak istenene öfke ve tiksinti ile bakma-
s›na yol açt›. Kesinlikle bu düzenlerden, ben hay›r görmüyorum. Halk›ma bir
fley verdiklerine inanm›yorum. Hepsi de birlefltiler, bu birleflme, kesinlikle em-
peryalist koalisyonda afla¤›l›k iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› kollamaktan baflka bir
anlama gelmez. Dolay›s›yla Körfez krizinin de biraz da olsa h›zland›rd›¤› si-
yasi gerginlik, savafl sonu daha da t›rmanacak, bu arada Kürdistan’da fitil ro-
lü oynamaya devam edecektir. Hiç flüphesiz baz› sorunlar var. Yine buna ön-
derlik eden PKK’n›n zorlanmas› var. Fakat yine de anti-emperyalist rolü en iyi
oynayacak bir alan. San›r›m en çok dikkat çekilmesi gereken bir nokta bu ve
herhalde emperyalizmin de en çok dikkat etti¤i nokta da budur. Bu konuda
Özal’›n san›r›m son dil serbestli¤i ve baz› Kürt örgütleri ile görüflme teflebbüs-
leri oldu¤undan bahsediliyor. Ve yine bir Kürt himayecili¤i gelifltirilmek isteni-
yor.

MÜCADELE: Bu konuya tekrar dönmek istiyoruz ama dünya ve bölgemizde -


ki konjonktürel geliflmelerle ba¤lant›l› bir soruya da iflaret etmek istiyorum.
Gorbaçov yönetiminin geldi¤i noktada sosyalizm ve kurtulufl hareketlerini yad -
s›d›¤›n›, Körfez krizinde emperyalizmle birlikte tav›r ald›¤›n› görüyoruz. Geli -
nen aflamada Gorbaçov yönetimini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

ÖCALAN: San›r›m biraz da bunu Sovyet sosyalizminin rolüyle birlefltirmek


gerekiyor. Bize göre do¤ru bir enternasyonalist ilke temelinde de¤il, devlet ç›-
karlar›yla ilgiliydi. ‘80’lere do¤ru gelindi¤inde ulusal kurtulufl hareketlerini
destekleme, Sovyetler’e art›k yarar getirmiyordu. A¤›r yük teflkil ediyordu. Hat-
ta Do¤u Avrupa ülkelerinin durumu bile a¤›r yük teflkil ediyordu.
Keza Sovyetler Birli¤i içindeki halklar›n durumu da farkl› de¤ildi... Bunlar-
dan kurtulmak istiyordu. Sovyetler Birli¤i içinde Rus, Ukrayna gibi uluslar›n tefl-
kil etti¤i en geliflmiflleri bürokratik kapitalizm yoluyla semirmifller. Art›k kapita-
lizmde daha ileri gitmek istiyorlar. Yani bu tekelci devlet kapitalizminden, (ki
biraz da böyle geliflmeyi yaflad›klar› anlafl›l›yor) dünya sermayesiyle daha iyi
iliflki kurarak, kapitalist bütünleflmeye kendilerini katarak bir anlamda uluslara-
ras› arenadan, pazardan, kendi paylar›n› art›rmak için bu politikaya yöneli-
yorlar. ABD ile iflbirli¤i-zirveler, yeni kurulmak istenen düzenlerinde hep bu
vard›r. Art›k ç›karlar› eskisi gibi ulusal kurtulufl hareketlerini ve di¤er devrimci
hareketleri desteklemek de¤il, bilakis onlara karfl› ç›kmak ve böylelikle
ABD’den ve uluslararas› sermayeden olumlu tav›r koparmak...
Bir ç›kar mant›¤› temelinde bak›l›yor. Önceden destekleyecek güç kazan›-
yordu, flimdi karfl› ç›kacak güç kazan›yor. Art›k karfl› ç›kmak biçiminde de¤il
Miliyetçilik Ç›kmaz› 669

uzlaflarak ABD’den pay alma yolunu tutuyor. Körfez krizinden öyle anlafl›l›yor
ki, bu konuda baya¤› kararl›lar. Ve halklar›n aleyhine emperyalizme ortak ta-
v›r alabilmede utanmaz noktalara kadar gidebileceklerini gösteriyorlar.

MÜCADELE: Yani gelinen noktada Gorbaçov yönetimini revizyonizmin da -


yand›¤› ç›kmaz›n bir sonucu olarak görebilir miyiz?

ÖCALAN: Tabii eskiden beri revizyonizmin özellikle Sovyet içi olay olmak-
tan hatta bir parti olay› olmaktan ç›k›p tam sermaye ile bütünleflme noktas›na
gelmesidir.

MÜCADELE: San›r›m Körfez krizi Gorbaçov yönetiminin hiçbir flekilde ulu -


sal kurtulufl savafllar›n› destekleme diye bir derdinin olmad›¤›n›, rahatl›kla halk -
lara ihanet edebilece¤ini Bush’la anlaflarak aç›k bir flekilde göstermifltir.

ÖCALAN: ABD’nin basit bir iflbirlikçisi olabilece¤ini ve halklar›n art›k gü-


venmemesi gerekti¤ini ortaya ç›kard›. Bu çok önemlidir. Devrimler gelifltirilmek
isteniyorsa bunlar›n durumunu ç›kar mant›¤› temelinde de¤erlendirmek gerekir.
Asl›nda ABD’den de öyle ciddi pay koparma gücünde de de¤iller. Bu kadar
afla¤›l›k duruma düflmesini yad›rg›yoruz. Normal bir denge politikas› bile gü-
dülmüyor, silik bir uzlafl›c›l›k.

MÜCADELE: Bölgedeki geliflmeleri emperyalizmin yeni düzenlemeleri aç› -


s›ndan bu flekilde özetledikten sonra bizi daha yak›ndan ilgilendiren di¤er bir
konuya, Irak’taki Kürt örgütlerin durumuna de¤inmek istiyorum. Bilindi¤i gibi
Irak’taki Kürt örgütleri bir cephe kurdular. Saddam’›n yenilgisi üzerine kurul -
mufl baz› hesaplar var. Irak’ta emperyalizmin denetiminde otonom bir Kürt
devleti oluflturarak, bunun denetiminin Türkiye’ye verilece¤i söylentisi dolafl› -
yor. Bu konudaki düflüncelerinizi ö¤renebilir miyiz?

ÖCALAN: (...) Emperyalizm Kürdistan gerçe¤inin fark›nda, Sevr’den beri


fark›nda. Emperyalizmin politikas› burada i¤rençtir. Ç›karlar› elverdi mi bir ç›r-
p›da gözden ç›kar›r, gerektirdi¤inde öne ç›kar›r. Yine Kemalist rejimi güç du-
rumda b›rakmak için mesele üzerinde duruyorlard› ama dürüst de¤illerdi. fiim-
di yeniden piyasaya, emperyalist destekli bir çözüm ç›kar›lmak isteniyor. Bah-
setti¤iniz otonomi hiç flüphesiz emperyalizmin de onay›n› görüyor. Washing-
ton Post geçenlerde yay›nlad›¤› makalede flöyle diyor: “Ba¤›ms›zl›k e¤ilimine
yani Kürt halk›n›n otorite tan›mayan e¤ilimine karfl› otonomici güçlerle Özal ve
ABD anlaflt›.” Amaç aç›kt›r: Kürtler sistemi zorlamas›n, statükoyu zorlamas›n,
ba¤›ms›zl›k e¤ilimleri kösteklensin. Yaklafl›m çok aç›k, iflbirlikçi e¤ilimler güç-
lendirilmek isteniyor, Irak’taki muhalefetin de buna çoktan raz› oldu¤unu bili-
yoruz. Otonomicilik eskiden beri savunduklar› ve s›n›f ç›karlar›yla çok ba¤lan-
t›l› bir yaklafl›md›r. Bizim bu konuda yaklafl›m›m›z tamamen devrimci mücade-
leyi dayatmak, otonomicili¤e karfl›, devrimci, ba¤›ms›zl›k e¤ilimini esas almak-
t›r. Bugün buna karfl›l›k çabalar gelifltiriliyor. Özal’›n son dil serbestli¤i, Kürtle-
ri himaye etme çabalar› hem de üç devlette, hatta dört devlette Kürtleri hima-
670 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ye alt›na alma niyet ve çabalar› var.

MÜCADELE: Asl›nda tarih aç›s›ndan herhalde sürpriz geliflmeler olmuyor.


Bölge halklar›n›n özellikle emperyalizm ve iflbirlikçilerini zorlad›¤› dönemlerde
reformist e¤ilimleri güçlendirme politikalar›n›n örnekleri daha s›k görülüyor.
Bugün Türkiye’de resmi a¤›zlar sonunda Kürtlerin varl›¤›n› kabul etti. Özal,
Türkiye’de 12 milyon Kürt oldu¤unu aç›ktan söyledi. Dahas› Kürtçenin konuflul -
mas›na konan yasa¤›n kalkmas›n› aç›klad›. Ortaya ç›kan bu geliflmeleri, özel -
likle Kürt ulusal mücadelesi üzerindeki sonuçlar› aç›s›ndan de¤erlendirir misi -
niz?

ÖCALAN: San›r›m özel savafl uygulamalar›ndan bahsediyorsunuz. Hemen


flunu söyleyeyim: Ben bu dil serbestli¤ini de özel savafl uygulamas›n›n içinde
ele al›yorum. Ve hatta dil serbestli¤i de¤il, dil yasaklamas› biçiminde de¤erlen-
diriyorum. Sözümona dil serbestli¤i, bu da yalan. Serbest olan flu: Konuflabi-
lirler ama, toplant›larda konuflmak yasak, e¤itimde yasak, gösterilerde yasak,
devlet dairelerinde yasak, insanlar›n toplu halde olduklar› yerlerde yasak... Bir
defa bu bir hakaret yasas›d›r. Dil serbestli¤i ad› alt›nda bir dili yasaklama söz-
konusudur. Dünyan›n hiçbir ülkesinde dil üzerinde bu kadar yasaklama yoktur.
Güney Afrika’da bile zencilerin dili üzerinde bir yasaklama yok, okullar› var,
radyolar› var. O kadar gaddarl›¤›na ra¤men ‹srail siyonizmi bile Arap dilini
yasaklam›yor. Arapça gazete, Arapça radyo, Arapça üniversite var. (...) Onun
için baz›lar›n›n sand›¤› bir liberalleflme de¤il, içinde biraz özel savafl amaçla-
r› olan bir giriflimdir. Onun da alt›nda dedi¤im gibi Kürtleri himaye alt›na al-
mak, Irakl› örgütlerden baz› iflbirlikçileri çekmek ve Ortado¤u’da daha güçlü
gözükebilmek için Kürt kozunu kullanmak istiyor. Daha önce bu kozu Irak ve
‹ran kullan›yordu. fiimdi de Türkiye kullanmak istiyor. Mesele budur. Asl›nda
gündemde olan özel savafl›n taktiklerini iyi anlamak, üzerinde durmak gereki-
yor.

MÜCADELE: Son dönemde Türkiye kamuoyuna yans›yan ABD kaynakl›


kontrgerilla taktikleri son geliflmelere ›fl›k tutuyor san›r›m. Bu taktiklere özel yer
veriliyor. Bu özel savafl ve kontrgerilla taktiklerini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

ÖCALAN: Bu çok önemli bir konudur. Bence Türkiye kamuoyu sa¤c›s›yla-


solcusuyla, gerçe¤iyle de¤il görüntüsüyle u¤raflmaktad›r. 12 Mart y›llar› san›-
r›m giderek kontrgerilla denen Özel Harp Dairesi denilen olay›n art›k a¤›rl›¤›-
n› duyurmaya bafllad›¤› y›llard›r. Hem de bütün devlet ve toplum üzerinde...
Özel Harp Dairesi’nin 1958’de kuruldu¤unu biliyorum. Özel Harp Dairesi Tür-
kiye’de bir Gladyo benzeridir. Dolay›s›yla anti-komünist bir temelden her türlü
demokratik geliflmeye karfl›l›k veren ordu içinde bir teflkilat: 12 Mart’la alaka-
s› kesin... Ard›ndan 12 Mart sonras› arenay› nas›l buland›rmak istedi. (...)
Kontrgerillan›n as›l büyük hamlesi 12 Eylül’de bafllam›flt›r. 12 Eylül tamamen
Özel Savafl Dairesi’nin ifli. Ki Evren’in konumu (...), Özal-ANAP meselesini de
kesinlikle bunlar›n sivil kolu olarak de¤erlendirmek gerekir. Dolay›s›yla, bizce
‘80-90 aras›nda toplum müthifl kirletildi. Kontrgerilla yöntemleriyle toplum kir-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 671

letildi. (...) Öyle anlafl›l›yor ki toplum, tarihinde hiç görülmedik bir biçimde yal-
n›z bu dönemde özel savafl-kontrgerilla eliyle kolay kolay alt›ndan ç›kamaya-
cak bir tecavüze u¤rad›, kirletildi. En kötü kirletme de büyük oranda toplumun
ajanlaflt›r›lmas›nda sa¤land›... Son Körfez Krizi dolay›s›yla milyonlarca insan
panik havas›na sokarak kaç›rtt›lar. Özellikle Botan’daki halk› mücadelenin ge-
liflmesiyle birlikte boflaltt›lar. (...) Türkiye’nin muhalefeti-devrimci muhalefeti i¤-
difl edilmifltir. Devrimci örgütler terörle susturulmufltur. Gerçekten ancak icazet-
li sahte sol ç›k›fllara zemin sunuluyor. Yani biz dört bafl› mamur bir karfl›-dev-
rimle, onun özel savafl uygulamalar›yla karfl› karfl›yay›z.

MÜCADELE: 12 Eylül’ün en büyük baflar›s›, Türkiye solu üzerinde gerçek -


lefltirdi¤i depolitizasyondur demek san›r›m yanl›fl olmayacakt›r. Bugün gelinen
noktada sizin de bahsetmifl oldu¤unuz tüm bu savafl taktiklerine karfl› solun, re -
formistçe düzene adaptasyonunu, radikal mücadeleye karfl› olma tavr›n›, k›sa -
cas› geneldeki bu suskunlu¤unu nas›l de¤erlendiriyorsunuz?

ÖCALAN: Gerçekten özel savafla ba¤l›yoruz ve bask›yla, pasifikasyonla


Türkiye devrimci muhalefeti özellikle solu kötü bir operasyondan geçirilmifl. ‹fl-
te TBKP, resmen Özal-Evren rejiminden icazet alarak bütünleflmek istiyorlar.
(...) Biz özel savafl› çok yak›nen yafl›yoruz. Bizim buna karfl› asl›nda en etkili
cevab›m›z ‘84’te bafllatt›¤›m›z at›l›md›r. Savaflarak insanlar daha iyi ö¤reni-
yor. Biz bu temelde etkilemek istedik. (...) Fakat gerçekten Türkiye üzerindeki
özel savafl do¤ru dürüst daha anlafl›lamam›flt›r. Çok ayd›n›, sosyalisti olmas›-
na ra¤men yaflad›klar› rejimi daha tan›m›yorlar. En kötüsü, ço¤u buna kurban,
alet oluyor ve inan›r m›s›n›z kamuoyu bir tür özel savafl yöntemleriyle oyalan›-
yor. Özal’›n yaln›z aile hikayeleriyle y›llard›r bu toplum uyuflturuluyor. (...) Fa-
kat flunu da hemen belirteyim, özel savafl›n bu kadar geliflti¤i bir zeminde mut-
laka mücadeleye birileri sahip ç›kacakt›r... Özel savafla bu kadar gereksinme
duyuluyorsa mücadeleye de o kadar gereksinme vard›r. (...)

MÜCADELE: PKK’n›n ‘84’ten bu yana içinde bulundu¤u durumu nas›l de -


¤erlendiriyorsunuz? Yine bugünkü Ortado¤u konjonktüründe geliflmelerle bir -
likte Türk ve Kürt halklar›n›n önündeki görevleri nas›l belirliyorsunuz, bu konu -
daki yaklafl›m›n›z nedir?

ÖCALAN: 15 A¤ustos at›l›m›, günümüze do¤ru vard›¤› boyutta önemli so-


nuçlar yaratt›. Hem bölgesel, hem de Kürt ulusal sorununu önemli bir aflama-
ya ulaflt›rmada rol oynad›. Meseleyi uluslararas›laflt›rd›. Kürt-Türk iliflkilerinde
sorular ortaya ç›kartt›. fiimdi art›k yaln›z devrimciler de¤il, düzenin hemen bü-
tün kesimleri, Kürt-Türk iliflkileri üzerine araflt›rma yap›yorlar, politika belirleme-
ye çal›fl›yorlar. 15 A¤ustos at›l›m› bu anlamda Kürt meselesini sosyal dayanak
aç›s›ndan geleneksel feodal-afliretçi önderlikten al›p bir emekçi önderli¤e kay-
d›rma biçiminde rol oynad›. ‹smail Beflikçi hocan›n böyle bir de¤erlendirmesi
var. ‹kincisi, meseleyi uluslararas›laflt›rd› demifltik. Üçüncüsü, devrimci yöntemi
egemen k›ld›. (...) Bunlar önemlidir. Bundan sonraki gidiflat da san›r›m daha
aç›k bir biçimde bu konunun sergilenmesi olacak. (...) Halklar›n lehine politi-
672 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kaya a¤›rl›k vermek, halklar› siyasi yönden güçlendirmek istiyoruz. (...) Orta-
do¤u halklar›n›n, ülkelerinin ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤üdür. Bunda çok ›srarl› ve
ilkeli davranaca¤›z. Kürt ulusunu kesin bir ayr›l›kç›l›¤a, dar bir milliyetçili¤e
düflürmemeye düflürmemeye büyük özen gösterece¤iz. fiüphesiz Kürt meselesi-
nin devrimci çözümünü, ba¤›ms›zl›k çözümünü ilkede hep göz önüne getirece-
¤iz, ama taktikte çok esnek olaca¤›z. Halklar›n birbirinden ayr›lmas› de¤il, öz-
gün temellerde birleflmesine yüksek de¤er biçece¤iz. Bu durum Ortado¤u Fe-
derasyonunun temel tafl› olabilir. Dolay›s›yla halklar›n büyük federasyonuna
do¤ru gitmede rolümüzü en iyi biçimde oynamaya çal›flaca¤›z. (...) Bundan
sonra gerçekten Türk halk› baflta olmak üzere iliflkilerde eflitli¤i ve özgürlü¤ü,
ba¤›ms›zl›¤› esas alan geliflmeler h›z kazanacakt›r. Baz› taktik iliflkiler kesinlik-
le gözard› edilmemelidir.
Mesela devletlerle olur, bölgesel devletlerle olur ve hatta düzenin baz› tem-
silcileriyle bile siyasi görüflmeler oldu¤unda bunu bir taviz olarak, reformizme
prim vermek olarak de¤il, tam tersine devrimi güçlü ç›karman›n takti¤i olarak
de¤erlendirmeliyiz. fiimdilik geliflmeler bu düzeydedir. Kesinlikle bundan son-
ra at›l›m, daha da çok derinli¤ine ve geniflli¤ine sürdürülecektir. (...)

MÜCADELE: Bu röportaj›n mücadele aç›s›ndan, devrimcilerin ciddi plat -


formlarda, ciddi mücadele birlikteliklerinde, ciddi yaklafl›mlar›n ortaya ç›kma -
s›nda, hizmet edece¤ine inan›yoruz. MÜCADELE dergisi olarak bu röportaj
için teflekkür ederiz.

ÖCALAN: Ben de teflekkürlerimi tekrarl›yorum. Bu vesileyle Mart ay›na gi-


rerken 12 Mart’›n 20, yine K›z›ldere’nin 19. y›ldönümü vesilesiyle gerçekten
ç›k›fl›m›z› o k›z›l insanlara sayg› ve onun yaman ard›llar› olmak gibi yüce bir
tutkuya da her zaman ba¤lanmaya özen gösterdik ve bununla iftihar ettik. Tür-
kiye devrimci gençli¤ine, Devrimci Sol’una her zaman üstün bir yer vermifltik.
Bugün buna karfl› rolümüzü çok daha iyi yerine getirecek durumday›z. ‹ftihar-
la belirtiyoruz ki, devrimciler aras›nda çok sa¤lam ba¤lar kurulacakt›r. Sizler-
le yapt›¤›m›z flu röportaj bunun içinde önemli bir ad›md›r. De¤erlerini devrim-
cilerin iyi bilece¤ine, yine halklar›m›z›n mücadelelerine güç kataca¤›na içten
inan›yor, bu vesileyle Türkiye devrimcilerine ve halklar›na selam ve sevgileri-
mi, mücadelelerinde baflar›larla dolu bir dönem geçirmelerini diliyorum.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 673

Mücadele
UZLAfiMA

UZLAŞMA
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
27 Mart 1993
Say›: 39 Mesut Demirel

A
lman faflistleri Yunanistan’› iflgale giriflti¤inde KKE (Yunanan Komü-
nist Partisi) küçük bir partiydi. Faflist iflgale karfl› direnifl bayra¤›n›
yükselten KKE herkesin bir kenarda durdu¤u dönemde h›zla büyüdü.
Genifl bir cephesi (EAM), 50 bine varan askeriyle güçlü bir ordusu (ELAS) ve
Atina’da yüz binleri yürütebilecek denli siyasi otoritesi vard›. 1945’e gelindi-
¤inde Alman ordular› çekilmek zorunda kalarak, KKE emir verse ELAS’›n eline
geçecek duruma gelmiflti. Ancak KKE yönetiminin buna cesareti yoktu. Arna-
vutluk’tan Yugoslavya’ya devrimci iktidarlar kurulurken KKE yöneticileri iktida-
r› silah zoruyla alman›n meflruiyetine inanacaklar›, kurulacak devrimci iktida-
r› yaflatacaklar›na güvenecekleri yerde, umutlar›n› ‹ngiliz emperyalizminin ina-
yetine ve seçimlerin ‘meflruiyetine’ ba¤lad›lar.
KKE yöneticileri “masaya oturmak” için ellerinden geleni yapt›lar. Koskoca
ELAS ordusu KKE yöneticilerinin masabafl› pazarl›klar› için bir araç olarak kul-
lan›ld›. Kendilerine iktidar› arma¤an eden orduyu ufak tefek reformlar u¤runa
feda ettiler. Tarihsel körlük onlar› Varkiza Anlaflmas›’n› imzalamaya götürdü.
Bu anlaflma uyar›nca “demokratik” bir seçime kat›lma karfl›l›¤›nda ELAS da¤›-
t›ld›. Silahlar› hükümet kuvvetlerine teslim edildi. Silah b›rak›lmas›n›n hemen ar-
d›ndan bu silahlarla Yunan faflistleri komünistlere karfl› gerçek bir k›r›ma girifl-
tiler. fiehirlerde ve k›rlarda KKE ve ELAS mensuplar› katledildi, tutukland›, sü-
rüldü.
Tarih devrimci at›l›ma takatleri olmayan önderlerin devrimleri masa baflla -
r›nda karfl›-devrimin ellerine teslim etmelerine pek çok kez tan›k oldu. 1980
sonras› bunun çok yak›n örnekleriyle doludur.
El Salvador’da devrimci at›l›ma önderlik eden FMLN-FDR için 1983 ve son-
ras› meydana gelen geliflmeler sonucunda örgütün sa¤a çekilerek uzlaflmac›
bir çizgiye yöneltilmesi konusunda 15 günlük Mücadele’de flunlar› söylemifltik:
“1984’ten günümüze silahl› mücadelenin yer yer yükseltilmesi de da-
hil hemen her fley ‘masaya oturmak’ içindir. Zaman zaman hükümeti zor
durumda b›rakan eylemler, kitle gösterileri; görüflmeler öncesi sald›r›lar
düzenleme veya tek tarafl› ateflkesler hep bu amaçl›d›r.”
Uzlaflma peflinde koflan FMLN giderek etkinli¤ini yitirme noktas›na gelmifl-
tir. Bugün art›k bütün u¤rafl›s› oligarfliyle masaya oturmakt›r.
Uzlaflmac›l›k bir çizgi olarak en genelde reformizme tekabül etmektedir.
Hayata ve mücadeleye karfl› radikal olmakta güçlük çekenler, geliflmenin önü -
674 Miliyetçilik Ç›kmaz›

nü açacak politikalar üretemeyenler, karfl›lar›ndaki iradeye boyun e¤erler.


Onun çizdi¤i s›n›rlar içerisinde hareket etmeyi kabul ederler. Bu her zaman
masa bafl›nda gerçekleflen bir anlaflma sonucu olarak gündeme gelmez. Z›m-
ni bir anlaflma sonucu olarak da gündeme gelebilir, böyle bir anlaflma olmak-
s›z›n da kifliler, örgütlenmeler, siyasi oluflumlar koflullara boyun e¤ebilirler.
Uzlaflmac›l›k ve reformizm hangi alanda ve ne tür yöntemlerle olursa olsun
bir tarz, bir tutumdur. ‹ster gerilla mücadelesinde olsun, ister bir okulda akade-
mik mücadele olsun, isterse sendikal mücadelede olsun sürekli olarak k›r›nt›
haklarla yetinir, bu haklar› alabildi¤ine abartarak büyük ifller becerdi¤i kan›s›-
n› uyand›rmaya ve kendisi dahil herkesi de buna ikna etmeye çal›fl›r. Zorlu
grevlerdeki devaml› taviz politikas› ve patronlarla anlaflal›m da nas›l olursa ol-
sun mant›¤› onun iflidir. Yürüyüfl ve mitinglere e¤er polis izin vermiyorsa, ken-
dini düzene dayatarak meflru haklar›n› savunmak yerine yasaklara boyun e¤-
mek, düzenin en az›ndan gelinen aflamada kabul edebilece¤i çözümlere sar›l-
mak da onun iflidir.
Ekonomik-demokratik alanda söz konusu olan bu davran›fl daha genifl öl-
çeklerde politik mücadele alan›nda da kendisini gösterir. ‹ster silahl› mücade-
le yöntemini benimsemifl olsun, isterse genel ayaklanmay› savunuyor olsun uz-
laflmac›l›k hemen her yerde kendini benzer biçimlerde gösterir. Olaylar ve ni-
telikleri de¤iflmifl ancak mant›k de¤iflmemifltir. Burada sorunun özü iktidar›n el-
de edilebilece¤ine olan inançs›zl›k, devrim yürüyüflünde motivasyon ve karar-
l›l›k eksikli¤idir. Uzlaflmac›l›k politik yetersizlik, sürecin önünü açamama, yan-
l›fl politik rotalar vb. gibi daha her ç›kmaza giriflinde uzlaflma e¤ilimleri güç
kazan›r ve giderek temel politika haline gelir.
Savafl bir taraf›n kendi iradesini di¤er tarafa kabul ettirmesidir. Bu iradenin
kabul ettirilmesi karfl› taraf›n tamamen teslim al›nmas›n› içerebilece¤i gibi,
onun kendisi için zarars›z bir konuma sokulmas› fleklinde de geliflebilir ki ço-
¤unlukla çat›flma ve savafllar bu flekilde sonuçlan›r.
Bugün de politik rotalar›n yanl›fll›¤›n› yaflayanlar›n, bu politikalar›n›n getir-
di¤i t›kan›kl›klar› aflma do¤rultusunda do¤ru politikalara yönelecekleri yerde,
açmazlar›n›n çözümü olarak uzlaflmaya yöneldiklerini görüyoruz. Hangi ge-
rekçeyle olursa olsun böyle bir anlay›fl› gündeme getirmekle, savunmakla ya
da uygulamakla uzlaflma zeminine düflenlerin buradan kendilerini kurtarmala-
r› zordur. Bu durum geri çekilme, savafl›n k›zg›n an›nda saflar›n toparlanmas›,
eksikliklerin giderilmesi, yeni ve daha ileri koflullar›n yarat›lmas› için gündeme
gelebilecek ve karfl›l›kl› dengelerin, kazan›m ve kay›plar›n iyi hesaplanarak
gerçeklefltirilen anlaflmalar›n, uzlaflmalar›n örne¤i olarak sunulamaz. Çünkü
tarihte yaflanan bu türden benzer örnekler bugünkü durumdan tamamen farkl›
ve z›tt›r.
Savafl›n orta yerinde silah b›rakmalar›n, tek tarafl› ateflkeslerin flimdiye ka-
dar yaflanan deneylerden de a盤a ç›kt›¤› gibi bu tarz ara anlaflmalarla ilgisi
yoktur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 675

Mücadele
KÜRT HALKININ KURTULUfiU
UZLAfiMADAN DE⁄‹L
KÜRT HALKININ
MÜCADELEDEN GEÇMEKTED‹R
KURTULUŞU
UZLAŞMADAN
DEĞİL
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
MÜCADELEDEN
10 Nisan 1993
GEÇMEKTEDİR
Say›: 41

Ayaklanma Ça¤r›s›ndan Bar›flç› Newroz’a

1
992 Newroz’unda PKK’n›n takti¤i ‘93’ten farkl›yd›. O dönem New-
roz’u sahiplenen ve devletin dayatmalar›na karfl› ç›kan bur tutumun
yan›nda, daha da ileri gidilerek Newroz öncesi ayaklanma ça¤r›lar›
yap›ld›.
“Her fley topyekün bir halk savafl› için; parolam›z budur. Haz›rl›klar›-
n›z› tam yap›n. Görevlerinizi iyi kavray›n. Ve mutlaka baflar›n. (...) Si-
lahlan›n! Her köy bir ayaklanma merkezi, her ev bir çat›flma mevzisi, her
aile bir gerilla-serh›ldan birli¤i haline getirilsin. Da¤da yay›lan gerilla ey-
lemlerine köyden flehire, devletin varl›¤›na yönelen silahl› serh›ldanlar ge-
lifltirerek karfl›l›k verin(...)
Gizli yeralt› depolar› yap›n. Buralara bol miktarda erzak depolay›n ki,
yar›n düflman›m›z bizi açl›kla tehdit edemesin. Her köyün, her evin depo-
lar› olmal›d›r. Hava sald›r›lar›na karfl› yeralt› s›¤›naklar›, tüneller yap›n.
Eli silah tutan herkes en yak›n gerilla birli¤ine kat›ls›n.” (ARGK Merkez
Askeri Konseyi- Mart 1992- Serxwebun-Mart 1992- Say› 123, Syf. 13)
Ayaklanma, silahlanma, halk›n savafla ça¤r›lmas› elbette her silahl› hareke-
tin sorunudur. Ancak ayaklanma takti¤i ile her zaman oynanmayaca¤›n› Mü-
cadele gazetesi olarak aylar önce ifade etmifltik. Nitekim, bu takti¤in sürece
denk düflmedi¤i daha sonra da görüldü.
Geçen y›l ayn› dönemde ayaklanma ça¤r›s› yapan PKK, bir y›l sonra 1993
Newroz’unda ise flu ça¤r›lar› yap›yordu: “...Halk›m›z›n özgürlük tutkular›
geliflmifltir. ‹ster sert bir bask› içinde olsun, ister izin verilsin mutlaka çe-
flitli gösterilerle kendini hissettirecek, kendi giysileri, renkleri, türküleri,
çalg›lar› ile meydanlar› coflturacakt›r. Milli bayram havas› içerisinde kar-
fl›lanacakt›r Newroz. Ve mümkün oldu¤unca bar›flç›l bir biçimde geçiril-
meye çal›fl›lacakt›r. Halk›m›z Newroz’u bar›flç›l kutlayacak.” (Abdullah
Öcalan, Yeni Ülke, Say›: 125 14-20 Mart 1993, syf: 5)
Bir y›l önce ayaklanma ça¤r›lar› yapanlar, Newroz eylemlerini üstlenmek
için özel say›lar ç›karanlar, savafl bilançolar› yay›nlayanlar ve savafl› boyutlan-
d›rmaktan söz edenler, bu y›l söylediklerini unutmufl görünüyorlar. Geçen y›l
yaz›lanlar›, kendileri söylememifl gibi “bar›flç›l Newroz”dan, “kan dökme-
mek”ten söz ediyorlar.
Bu bir y›lda ne de¤iflti diye sorulabilir. Bu y›lki Newroz flu aç›dan önemliy-
676 Miliyetçilik Ç›kmaz›

di: Bir yandan, devlet Kürt halk› Newroz’u kutlamas›n, Newroz mücadelede
bir s›çrama dönemi olmas›n diye her tür tedbiri al›rken, Kürt ulusal mücadele-
sini geriletmeye çal›fl›rken Newroz’u ciddi ve yayg›n bir flekilde kutlamak dev-
lete cevap olacakt›. Özellikle devletin Irak Kürdistan’›ndaki sald›r›lar› sonucu
yaratmaya çal›flt›¤› hava ancak böylesi bir güçlü ç›k›flla bozulabilirdi.
Newroz, savafl›n boyutlanmas›, teslimiyete karfl› bir mücadele günü olarak
flekillendi. Ve en önemlisi de Kürt halk› bu milli bayram›n›, mücadele ve daya-
n›flma gününü, yüzleri bulan flehitleriyle kazand›. Daha geçen y›l Newroz kat-
liam› unutulmad›.
Devlet, PKK “bar›flç›l Newroz” isterken Newroz günü Cizre’de, insanlar so-
ka¤a ç›kt›¤›nda “bu sokaklar sizin de¤il, devletin” diyerek insanlar› engelliyor
ve özel tim sokakta ikili üçlü gruplar halinde dolaflanlara bile müdahale ediyor-
du. Yine Adana’da, ‹stanbul’da Newroz’lara sald›r›yor ve katliam yap›yordu.
Geçen y›l ayaklanma ça¤r›s› nas›l o sürece denk düflmediyse ve bundan
mücadele zarar gördüyse bugün de “bar›flç›l kutlama” ad›na mücadeleden ge-
riye düflülmüfltür.
Silahl› savafl› yürüten bir örgüt taktiklerini belirlerken “savaflç›l”, “bar›flç›l”
ayr›m› yapmaz. Hele bu süreç, mücadelenin yükseltilmesi ve devletin sald›r›la-
r›n›n bertaraf edilmesi gereken bir süreçse, oradaki taktik, silahl› savafl›n ge-
reklerine, öncünün durumuna ve y›¤›nlar›n ruh haline göre belirlenmek duru-
mundad›r.
Newroz gibi bir kutlamada ise taviz verip geri ad›m atmak, “bar›flç›l”, “kan
dökmemek” gibi söylemlerle mesaj vermek olsa olsa PKK’n›n “yeni politikala-
r›”n›n ürünüdür. Unutulmas›n ki, mücadele etmeksizin bir güç olmak mümkün de-
¤ildir. Devlete “bak›n ben bar›flç›y›m” mesajlar›n› verip uzlaflma aramak, böyle

SÖYLENENLER... UNUTULANLAR...
PKK VE TALABAN‹-BARZAN‹
PKK’n›n, devletle do¤rudan temas› olan Talabani ve Barzani’yi arabulucu olarak seçmesi,
gerek Özal’a gerekse de Demirel’e gazeteciler arac›l›¤›yla iletti¤i uzlaflma mesajlar› PKK’n›n gel-
di¤i noktay› aç›klar durumdad›r.
PKK yay›n organ› “Berxwedan” dergisi TC’nin Irak Kürdistan’›nda PKK kamplar›na yapt›¤›
sald›r›dan sonra ç›kard›¤› 20 sayfal›k özel say›y› Talabani-Barzani’ye ay›rm›fl ve “Kürdistan tari-
hinde: ‹hanetin Son Perdesi”ni bafll›k yaparak iki liderin portresini vermiflti.
Talabani için; “Celal’e verilen son rol, PKK’n›n imhas›na Hamidiye Alaylar› Komutanl›¤›”
bafll›¤› ile flunlar söylendi;
“Talabani’nin bir yan› feodal, bir yan› burjuvayd›. Ayd›nd› ama kararl›s›ndan de¤il, karars›z
ve korkak olanlar›ndan, baflkalar›na yarananlar›ndan, halk›na güvenmeyenlerindendi.
‹ngilizleri çok seven ayn› zamanda ‹ngilizlerin de çok sevdi¤i, bu yüzden ‹ngiliz ‹brahim
ad›yla da an›lan ‹brahim Ahmet’e damat olunca flans› aç›ld›.
(...)
Bir di¤er ad› ‘66’n›n cahfl›’yd›. Celal Kürt tarihinde iç çat›flmalar›n ve bozgunculu¤un ad›y-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 677

politikalar belirlemek PKK’ya bir fley kazand›rmayacakt›r. Newroz’daki devrim-


ci taktik; Newroz’u sahiplenmek, ona sahip ç›kmak ve mücadeleyi yükseltmektir.
Devrimci, yurtsever güçlerin politikalar›, aç›k, anlafl›l›r, kitleleri e¤iten ve
gelifltiren, mücadeleye katan bir hat üzerinde olmal›d›r. Oysa PKK’n›n Newroz
takti¤inde bu yoktur. Tersine halka sessiz durmas› ö¤ütlenmektedir. Halk “ses-
siz” olacaksa, neden bu halka “silahlan›n” ça¤r›s› yapt›n›z? Neden “ayaklan-
maya” ça¤›rd›n›z?
Mart 1993 y›l›nda savafl ça¤r›lar›n› yineleyen PKK, 2 hafta sonra “ateflkes”
ça¤r›s› yapm›flt›r. Gelinen yer PKK politikalar›n›n t›kand›¤›, PKK’n›n politik ola-
rak geriledi¤i ve geçmifl tespitlerini bir yana b›rakt›¤› bir uzlaflma noktas›d›r.
Tabii 15 gün içinde olan bu “de¤iflimleri” kimse anlayabilmifl de¤ildir. PKK uz-
laflma önerirken, devlet ise bildi¤ini yapmaya devam etmektedir.

Ateflkes: “Zafer At›l›m›” m› Yoksa Gerileme mi?


PKK, savafl ça¤r›lar› yapt›¤›, 1993 y›l› için önüne yeni hedefler koydu¤unu
söyledi¤i bir kesitte tek tarafl› ateflkes ilan etti. 17 Mart’ta ilan edilen bu ateflke-
sin ayr›ca Newroz öncesi aç›klanmas› anlaml›d›r. Ve tabii nedenleri de vard›r.
1993 Newroz öncesi;
“... ulusal önderimiz A. Öcalan, Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü-
¤ü için savaflan herkese, parti kadrolar›na, ERNK saflar›nda yer alanla-
ra, ARGK savaflç›lar›na önümüzdeki sürecin görevlerini, ‘1993 y›l›n› f›r-
t›nal› bir savafl y›l› haline getirelim.’ biçiminde belirlemifltir.” (ERNK, Mart
1993) denmekteydi.
Peki savaflacaksan›z, mücadeleyi yükseltecekseniz, o halde neden ateflkes
ve hemen ard›ndan neden bir uzlaflma?

d›. 1963’te direnifli terk etmifl...


Celal kimin adam›yd›? Gençli¤inde Maocu, 1963’e kadar KDP’li, 1963-66 aras›nda fiahç›,
1966-70 aras›nda Irak Baasç›s›...
Tüm bunlar› Kürt halk› için mi yap›yordu? Kesinlikle hay›r. O, Tahran’›n, Washington’un
Londra, Paris, Bonn ve Ankara’n›n adam›yd›... (...)
Celal’de ilke yoktu. 1982’den 1987’ye kadar KDP’yle iç çat›flmay› sürdürdü. Kürt halk› ve
ba¤›ms›zl›k mücadelesi mi? Onlar da ne? Bu de¤erler Celal’i hiç ilgilendirmezdi. (...)
Halepçe katliam›ndan sonra dünyan›n gözü ve hayretleri içinde Saddam’› yanaklar›ndan öp-
tü. Saddam düflkünlük karfl›s›nda kendisini geri çekmesine ra¤men, tepkiler gelince de ‘diplo-
masi gere¤i’ dedi. (...)
Celal yeni patron bulmufltu: TC, IMF-CIA memuru Özal’›n Kürdistan dan›flman› olmufltu.
Helikopterle seyahat ediyor, Vedat Ayd›n’›n katledildi¤i gün katil Kozakç›o¤lu’nu ziyaret ediyor,
‘PKK silah b›raks›n’ diyor , ‘TC’nin tabiyetine geçmek istiyoruz’ diyor, Kürdistan petrollerini ba-
bas›n›n mal› gibi emperyalistlere pazarl›yordu. Celal, Sosyalist Enternasyonal toplant›s›nda bi-
le Özal’›n gayri resmi dan›flman› Cengiz Çandar’la kol kola girecek, Türk kontrgerilla uzman› Efl-
ref Bitlis’le üstelik üstünde TC ordusu parkas›yla beraber olacak kadar TC dostuydu...” (Berx-
wedan, Ekim 1992, Özel Say›, syf:7)
Barzani için ise; “Barzani: Yaflas›n Türkiye Cumhuriyeti Kahrolsun PKK” bafll›¤›yla söyle-
678 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Ateflkes için flunlar söylenmektedir.


“Biz güçlü mevzilerde oldu¤umuz bir dönemde ateflkes ça¤r›s›n› yap›-
yoruz. Bu ça¤r› Ankara taraf›ndan geri çevrilirse, savafl› Kürdistan gene-
linde daha da fliddetlendirip yayaca¤›m›z› aç›klamak istiyoruz. (...)
1993 y›l›nda geçmifl ile k›yaslanamayacak kadar haz›rl›k yap›lm›flt›r.
Dolay›s›yla ak›l almaz bir biçimde t›rmand›r›lacak, varl›¤›m›z›, gelece¤i-
mizi korumak için ölümüne savaflmaya devam edece¤iz...” (ERNK 16 Mart
1993- Kürdistan Haber Ajans›)
Tüm PKK yaz›lar›nda bu yan› görmek mümkündür. Yani bir yanda PKK çok
güçlüdür. 1993 y›l› için “f›rt›nal› savafla haz›r›z, savafl› t›rmand›raca¤›z” de-
nirken, di¤er yandan da ateflkes ilan ediliyor.
Ateflkesin amac› nedir? Ve ateflkesle ne amaçlayacaks›n›z? O ki çok güçlü-
sünüz, TC kay›plar veriyor, hedefinize do¤ru neden ilerlemiyorsunuz? Örne¤in
Botan-Behdinan savafl hükümeti, Botan’›n kurtar›lmas›, kurtar›lm›fl bölgeler he-
deflerinde neden ›srar etmiyor, onlar› neden gerçeklefltirmek için yürüyüflünü-
ze devam etmiyorsunuz?
Güçlü olan bir silahl› örgüt, bu kez o gücünü silahl› ayaklanma, y›¤›nlar›n
silahlanmas› ve devrimin ilerlemesi için kullanmaz m›? Yeni mevziler ele geçir-
mek, yeni at›l›mlar için ad›m atmaz m›? Ateflkese gelince;
“Kürdistan halk›n›n PKK önderli¤inde bar›flç›l çözüm için uzatt›¤› el
karfl›l›k bulmal›d›r. Giderek fliddetlenen savafl ac› sonuçlar› birlikte getir-
mekte ve her geçen gün yeni yeni kanlar akmaktad›r. Eflit ve özgür temel-
de, kardeflçe bir yaflam için yapt›¤›m›z bu ça¤r› bütün bu ac›lara son ve-
recek de¤erdedir.” (ERNK Avrupa Örgütü- 28 Mart 1993)
Anlafl›ld›¤› kadar›yla PKK “bar›flç›l” çözüm istiyor. Ve yeni “kan” ak›t›lmas›-

nenler de farkl› de¤ildi;


“Baba 1979’da ölmüfltü. (Molla Mustafa Barzani-bn) Baban›n yan› s›ra CIA’n›n güvenilir
Kürt önderleri listesinde yer alan iki kardeflse Irak’la savafla tutuflan ‹ran’a ihtiyaç duydular. Ön-
ce KDP’yi devrald›lar. Sözde kongre seçimleriyle alm›fllard›, haram olsun, baba kongreleri ayak-
kab›s›n› sallayarak ve küfürle yönetirdi, o¤ullar› bunu bile beceremezlerdi. Tahran’›n Kereç vil-
lalar›na yerleflen iki kardefl, duvardan fiah’›n resmini indirmifl, Humeyni’nin resmini asm›fllard›.
‹lginçtir, bu villalar fiah’›n istihbarat örgütü olan SAVAK’›n ajanlar› için yap›lm›flt›.
(...)
1988’den sonra Avrupa’ya ç›kt›, aman bizi kurtar›n turlar›na, gazetelere demeç verdi, ‘silah-
l› mücadele hatayd›’, ‘Kürt sorunu otonomi sorunudur’ ‘PKK teröristtir.’ dedi.
(...)
Kürt ‘önderi’ Türk devleti Kürt köy ve flehirlerini bombalarken o, ‘Yaflas›n Türkiye Cumhu-
riyeti, Kahrolsun PKK’ diye ba¤›r›yordu. (age, syf.5)
Abdullah Öcalan ise bu iki lider için;
“Bunlar sahtekarl›ktan vazgeçmedikçe, bizim de onlara karfl› kararl› duraca¤›m›z çok aç›k-
t›r. Ve bu durum bilinmektedir. Bunlar oyun oynamak istiyor. Bu oyunlara müsaade yok. Bun-
lar klasik, ba¤›ml› bir politik faaliyetin cambazl›¤›n› yap›yor... (...) TC’nin kap›s›n› tak›rdat›yor.
‘Halen açm›yor bize’ diyor. Onlar›n kula¤› hep kap›lara dayanm›fl, birisi gel dese, hemen f›rla-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 679

n› istemiyor. Peki bu “bar›flç›l” çözüm nas›l olacakt›r? “Bar›flç›l çözüm” Kürt


halk›na verilecek üç-befl k›r›nt› ile mi bulunacakt›r? Daha düne kadar di¤er Kürt
milliyetçi gruplar› reformlar› savundu¤u için “hain”, “iflbirlikçi” ilan eden PKK,
neden üç-befl k›r›nt› u¤runa “bar›flç›l çözüm”ü savunur olmufltur?
Ayr›ca çözüm nedir? Çözümün bar›flç›l olmas› nas›ld›r? Bunlar aç›k de¤il-
dir. Ve PKK bugüne kadar söylediklerini bir kenara koyuyor. Daha düne kadar
Ekim Devrimi’nin misyonunun yüklendi¤i Kürdistan devrimini unutmufl görün-
mektedir.

“Faflizmin Masas›nda Çözüm Yok”


PKK ateflkesle “siyasal çözüm” ad›na silahl› savafl›n getirdi¤i kazan›mlar›
heba etmektedir. Ve savafltan uzaklaflacak ad›mlar› atmaktad›r.
Böyle bir geliflmeye biz daha önce de parmak basm›fl ve flunlar› söylemifl-
tik.
“Türkiye ve Kürdistan’da devlet ve savafl›n boyutland›¤› flu kesitte, si-
lahl› mücadelenin boyutland›r›lmas› sorununa daha çok kafa yormak ge-
rekirken, s›k s›k ‘siyasal aç›l›m’dan, ‘ateflkes’ten söz edilmesi ve ard›ndan
‘Kürdistan Ulusal Meclisi’nin oluflturulmas› gelecek aç›s›ndan böyle bir
tehlikenin de varl›¤› anlam›n› tafl›maktad›r.” (Mücadele- 27 fiubat 1993-
say› 355- syf 10)
Süreç daha önce söylediklerimize do¤ru yol al›yor. “Siyasal çözüm” ad›na
yola ç›k›ld›¤›nda, gelinen nokta ister istemez uzlaflmac›l›k olacakt›r.
PKK kendini politik olarak aflan, yenileyen bir örgüt olamam›flt›r. M-L’ler
1983 y›l›nda PKK’ya iliflkin yapt›klar› bir de¤erlendirmede PKK’n›n önündeki
açmaz› koymufllard›. Dar ulusal bak›fl aç›s›, milliyetçi politikalar, politika ad›-

yan davetsiz misafir gibiler...” (A. Öcalan-age-shf:10)


PKK, Talabani-Barzani için kullanmad›¤› s›fat b›rakmad›. “Ajan” olmalar›ndan “iflbirlikçi”
olmalar›na kadar her s›fat› onlara lay›k gördü. Ancak bunlar› söylememifller gibi birdenbire unu-
tarak Talabani ve Barzani ile dostluk kurulmaya, Talabani’yi arabulucu yapmaya kadar ifller iler-
letildi.
Bugün de Talabani s›k s›k PKK ad›na konuflmakta, PKK ad›na de¤erlendirmeler yapmakta,
Özal ve Demirel nezdinde ise PKK temsilcisi gibi davranmaktad›r.
PKK’n›n geldi¤i nokta böylesine tehlikelidir. “‹flbirlikçi”, “hain” diye çat›flt›¤›, “Kahrolsun
PKK” diyenlerle bugün kol kolad›r. Olanlar çok çabuk unutulmufl, yaflananlardan hiç söz edil-
mez olmufltur.

PKK VE BURKAY
18-19 Mart 1993 tarihlerinde PSK lideri Kemal Burkay ile PKK lideri Abdullah Öcalan bir
araya gelerek ortak bir protokol imzalad›lar. 9 maddelik bir anlaflma imzalayan bu iki parti, ge-
lecekte de iflbirli¤i için ad›m att›klar›n› vurgulad›lar.
Y›llard›r ayr› saflarda olan ve birbirlerine karfl› politik tutumlar› çok net olan bu iki partinin
anlaflmalar› anlafl›l›r gibi de¤ildi. PSK’ya göre ilk ça¤r› PKK’dan gelmiflti. PSK da PKK’n›n gel-
di¤i noktay› “sevindirici” bulmufl ve ça¤r›y› kabul etmiflti.
680 Miliyetçilik Ç›kmaz›

na ilkesizlik ve pragmatizm, kendine güvensizlik PKK’y› bugün uzlaflma arama-


ya itmifltir.
M-L’ler, bugüne kadar hep dostça, PKK’n›n kendini aflmas› için hep elefltirel
tutum ald›lar. Yeri geldi ac›mas›z oldular. ‹ttifak politikas›ndan seçimlere kadar,
PKK’n›n açmazlar›na dikkat çektiler. PKK bunlar› dikkate almad›. Almak bir ya-
na “uzlaflma damar›” ne zaman kabarsa hep solu, devrimci hareketi afla¤›la-
yan, “terörizm” nitelemeleriyle suçlayan oldu. Bugün bunlar nas›l aç›klanacak-
t›r? Devletin ... “özel savafl”, “iç harekat” politikalar› de¤iflmifl midir? Ve dev-
let Kürt halk›na gerçek özgürlü¤ünü verebilir mi?
Ateflkes ilan edilerek, fliddetle “siyasal çözüm” ad›na masaya oturmak için
uzlaflma kap›lar› açmak PKK’ya bir fley kazand›rmayacakt›r. Kürt halk›n›n öz-
gürlü¤ü uzlaflmada aranmamal›d›r. Çözüm uzlaflmada de¤il, silahl› savafl› yü-
rütmededir. Yani daha çok silahlanmak, halk› silahland›rmak ve savaflmakt›r
sorun. Kürt halk›n›n kurtuluflu mücadelede aranmal›d›r. O nedenle hep “fafliz-
min masas›nda çözüm yok” tespiti yapt›k. Aylar öncesinde bunu anlatmaya ça-
l›flt›k. PKK, ateflkes ile “Dünya ve Türkiye kamuoyuna TC’nin terörist devlet ol-
du¤unu ispat etme” amac›n› tafl›d›¤›n› aç›klam›flt›r. Bu gerekçe do¤ru de¤ildir.
Ve ateflkesi hakl› ç›karamaz. Bu taktik ile kimseyi ikna etmek mümkün de¤ildir.
Tersine, Kürt halk›n›n mücadelesi meflru ve hakl›d›r.
Ancak PKK, KUM ile Avrupa ve dünyada bafllatt›¤› ama baflar›l› olamad›¤›
diplomasi politikas›n› “ateflkes” ile yapmak istemektedir. “Siyasal aç›l›m”a des-
tek için uzlaflman›n kap›lar›n› bu taktiklerle açmay› deniyor ki bu politika teh-
likelidir ve silahl› savafl›n pazarl›k unsuru haline getirildi¤i her yerde sonuç tam
bir trajedi olmufltur.
Yaflananlar bir kez daha PKK politikalar›n›n çözümsüzlü¤ünü ve Kürt halk›-

Yaln›z PKK bugüne kadar hep silahl› mücadeleyi savundu. “Ba¤›ms›z Kürdistan”dan söz et-
ti. PSK ise silahl› mücadeleyi hep “terörizm” diye niteledi ve “Ba¤›ms›z Kürdistan”a her zaman
karfl› ç›kt›. Hatta PKK, PSK’y› “iflbirlikçi”, “hain”, “Kürt reformisti”, “uzlaflmac›” vb. diye nitele-
di.
PSK ise PKK’ya her zaman düflman gözüyle bakt›. Onu “terörist”, “kan döken” ve “Kürt sa-
vafl›na zarar veren” bir örgüt olarak gördü. Bugüne kadar PKK ile PSK aras›nda hep bunlar ko-
nufluldu, hep bu nitelemeler oldu. Yani bu iki örgüt, birbirlerini “hain”, “iflbirlikçi” olarak de-
¤erlendirmiflti. Ve yay›n organlar›nda, yaz›larda, konuflmalarda hep bu tan›mlamalar geçti.
PKK, ad›na ne derse desin ortada olan bir gerçek var ki, o da PKK’n›n ittifaklar›n› daha dü-
ne kadar küfretti¤i Burkay’lar, Barzani’ler, Hizbullah’lar oluflturmaktad›r. Hatta bu zincire yar›n
“karfl›-devrimci” ilan ettikleri yeni “parti” ve “gruplar” da girerse flafl›rt›c› olmamal›d›r.

PKK VE H‹ZBULLAH
PKK’n›n ittifak politikas›na en iyi örneklerden biri san›r›z, Hizbullah’a karfl› tutumudur. Dün
savafl›lan Hizbullah bugün PKK müttefiki ilan edilmifl ve anlaflmalar yap›lm›flt›r.
Hizbullah’›n nas›l bir güç oldu¤unu anlatmaya gerek duymuyoruz. PKK da daha düne ka-
dar Hizbullah’la çat›flm›fl, onun hakk›nda tespitler yapm›flt›r.
“Evet. Hizbikontra MHP’nin Kürdistanl›laflm›fl biçimidir. Kürdistan devrimine dayat›lan is-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 681

n›n kurtuluflunun ancak M-L’lerin öncülü¤ünde, Türk ve Kürt halklar›n›n ortak


mücadelesinden geçti¤ini göstermifltir.

PKK Ne Yapmak ‹stiyor?


PKK bugünkü politikalarla silah b›rakmas›n›n koflullar›n› yaratmak amac›nda-
d›r. Ancak bu zaman sorunudur. Bu boyuta ulaflm›fl bir hareket “silah b›rakt›m”
diyerek silah b›rakamaz. O nedenle bugün uzlaflman›n kap›lar›n› açm›flt›r.
PKK bu ça¤r›s›n›n tam bir “siyasal zafer” oldu¤unu ilan ediyor. ‹nsanlar›n›,
savaflç›lar›n› da buna inand›rmaya çal›fl›yor. PKK’y› bugün güç yapan ve halk
y›¤›nlar›n› aya¤a kald›ran silahl› savafl›n kendisi olmufltur. Bugün savafltan vaz-
geçilmesi, uzlafl›lmas› tüm kazan›mlar› yok edecek, Kürt halk› yeni bir umutsuz-
luk sürecine sokulacakt›r. Bunun baflar› yan› yoktur. Ve gerçekte olan da budur.
PKK bugün tüm tespitlerini bir bir b›rak›yor. Ortak örgütlenmeyi savunan ve
kendisi gibi düflünmeyen herkesi Misak› Millici, Kemalist olarak niteleyen PKK,
bugün “S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz yoktur.”, “Türkler ve Kürtler etle
t›rnak gibi birbirinden ayr›lamazlar.” demektedir.
Uzlaflmas›n›, ateflkesi “taktik” yap›yoruz diye aç›klayan PKK geldi¤i nokta-
y› görmek zorundad›r. Bugün geldi¤i nokta Talabani-Barzani ile kolkola olmak,
Hizbullah’la ittifak› savunmakt›r.
Nitekim Irak Kürdistan’›nda emperyalizmin gölgesinde oluflturulan kukla fe-
dere Kürt devletine ABD yeni senaryo gere¤i yeni ekler yapmak istemektedir.
“Yeni Dünya Düzeni” çerçevesinde Ortado¤u’da düzenlemeler yapt›ran ABD
kendi denetiminde bir Kürt hareketi ve çözümü istemektedir.
PKK’n›n ateflkes politikalar› ABD ve di¤er emperyalistleri memnun eden bir
durum yaratm›flt›r. PKK bunlar› bir kez daha düflünmelidir.

lami renkte uluslararas› islami devrim gelene¤ini de, ‹ran Devrimi’ni de kullanarak, biçim de-
¤ifltirmifl MHP’dir.” (A. Öcalan: Hizbullah, MHP’nin Kürdistanl›laflt›r›lm›fl biçimidir”, A. Öcalan,
Yeni Ülke, Say›: 123, 28 fiubat- 6 Mart 1993 syf: 5)
Hizbullahla ilgili böylesi tespitler yap›l›rken, bunlar unutulmuflças›na, Hizbullahla anlaflma
yap›lm›flt›r.
27 fiubat 1993 tarihli PKK-MK imzal› “halk›m›za” bafll›kl› bildiride,
“... bundan dolay› ilk deste¤i Ramazan ay› dolay›s›yla sald›r›lar› durdurarak veriyoruz. Ay-
n› biçimde kendileri de Ramazan ay› dolay›s›yla sald›r› giriflimlerinde bulunmayacaklar›n› belirt-
mifllerdir.”
Anlaflma yetmemifl olacak ki, bu kez de MHP’li Hizbikontra diye niteledi¤i bu güçle ittifak
için çabalamaya bafllam›flt›r.
PKK-MK imzas›yla 30 Mart 1993 günü “kamuoyu” bafll›¤›yla yay›nlanan bildiride flu ça¤r›
var;
“... Önümüzdeki süreçte bu birli¤e Kürdistan’›n di¤er güçlerinin de dahil edilmesi hedef-
lenmektedir. Biz buna Hizbullah hareketini de dahil etmek istiyoruz. Ramazan ay› sürecinde ger-
çeklefltirilen ateflkesin de buna zemin olabilece¤ine inan›yoruz.”
PKK Hizbullah’a kontrgerilla diyordu. fiimdi kontrgerilla ile ittifak çabalar›n› nas›l izah edi-
yor acaba?
682 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
Tek Tarafl› Ateflkes Uzat›ld›

PKK UZLAfiMAYI DER‹NLEfiT‹R‹YOR

PKK UZLAŞMAYI
DERİNLEŞTİRİYOR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Nisan 1993
Say›: 43

O
rtado¤u’da yeni dünya düzeninin yerlefltirilebilmesi için Kürt soru-
nunun mutlaka halledilmesi gerekti¤inin fark›nda olan ABD, soru-
nun önemli bir aya¤› olan Güney Kürtlerini, Kürt Federe Devleti yo-
luyla flimdilik kontrol alt›na alm›fl durumda. ABD’nin sorununun di¤er önemli
bir aya¤› ise Türkiye Kürdistan›’yd›. Buradaki sorunu bir flekilde “halletmesi”
gerekiyordu ve bu nedenle gerek TC, gerekse PKK nezdinde dolayl› ve dolay-
s›z zorlamalar› söz konusu idi. Bugün bu çabalar belirli bir aflamaya gelmifl
durumdad›r.
ABD, bir yandan “Türk anayasas› s›n›rlar› içerisinde...” diyerek, s›n›rlar›n
korunmas› gerekti¤ini belirtirken, di¤er yandan, “siyasi kolayl›klar...” deyip,
bunun s›n›rlar›n› da mu¤lak b›rakarak Kürt halk›na tan›nabilecek haklar konu-
sunda federasyondan kültürel özerkli¤e de¤in bir yelpaze b›rakmaktad›r.
Sorunun TC devleti aç›s›ndan yaln›zca askeri önlemlerle çözülemeyece¤inin
ortaya ç›kt›¤› bir süreçte, ABD’nin dayatmalar›n›n da gündeme girmesiyle TC
kurmaylar› da tutumlar›nda belirli de¤ifliklikler yapmak zorunda kald›lar. fiim-
diye de¤in, ‘devlet güçlüdür’, ‘isterse onlar› ezer geçer’, ‘taviz yok’ vb. politi-
kalar›n› izleyen TC, flimdilerde baz› haklar› tan›yabilece¤ini aç›k aç›k söyle-
mektedir. Hatta Mart bafl›nda benzer bir üslup içerisinde olan Demirel, ‹nönü,
Sezgin flimdi daha farkl› konuflmak gere¤ini duymaktad›rlar.
Bafllang›çta, “Terör yapanlarla masaya oturulmaz” diyorlard›. Daha 16
Mart’ta, “4-5 bin kalaflnikofla 4-5 bin adamla Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse bö-
lemez. Devlet kan dökenlerle pazarl›¤a oturmaz.” diyen Demirel, 31 Mart’ta,
“Bir sükunet vard›r ve bu sükunetten de memnuniyet vard›r... Henüz ortada
operasyon yapacak bir durum yok (Bahar Operasyonu -bn)...” demektedir. Ge-
nelkurmay Baflkan› Gürefl ise, PKK’n›n önerisine dikkatli yaklafl›lmas›n› söylü-
yor.
Bütün bunlar›n yan›nda, devlet bir yandan uzlaflmay› reddederken di¤er
yandan PKK’y› kendi istedi¤i s›n›rlar içerisinde uzlaflmaya zorlaman›n bir yo-
lu olarak sald›r›lar›n› da yo¤unlaflt›rd›. Devletin kendi aç›s›ndan çizdi¤i s›n›r-
lar son “Kürt Zirvesi” ad› verilen ve bir tür daralt›lm›fl Milli Güvenlik Kurulu top-
lant›s›nda belirlendi. Buna göre, PKK silah b›rak›rsa, Ola¤anüstü Hal kalka-
cak, piflmanl›k yasas›n›n kapsam› geniflletilecek, yat›r›mlara a¤›rl›k verilecek,
iflsizlik önlenecek, özel sektöre teflvikler art›r›lacak, asker çekilecek, Kürtçe TV
vb. haklar tan›nacak, Kürt kimli¤inin tan›nmas› gündeme gelebilecek. Devlet
Miliyetçilik Ç›kmaz› 683

aç›s›ndan en az›ndan flimdilik s›n›rlar bunlar. Ve bunlar Kürt halk› için hiçbir
fley ifade etmemektedir. Bu koflullarda HEP gibi bir parti varken, legal bir par-
ti olarak PKK’ya gerek de yoktur zaten.
TC devleti zor yolunu kullanarak PKK’y› en geri noktalarda uzlaflmaya zor-
lama politikas› izlerken, di¤er yandan da yurtsever çevrelerdeki burjuva, kü-
çük burjuva, toprak a¤alar› ve ayd›n kesimi kullanarak onu daha da geriye it-
mek istemektedir. Bugün uzlaflman›n en keskin savunucular› PKK çevresindeki
burjuva ve küçük burjuva ayd›n kesimleridir. Bunlar zaman zaman, sürdürülen
faflist terör nedeniyle TC devletini suçsuz gösterme tav›rlar›na da girmektedir-
ler. HEP’in parti toplant›lar› neredeyse oligarfliyle kaynaflma toplant›lar› haline
getirilmektedir. Bu kesimlerde flimdi her fley uzlaflman›n gerçeklefltirilmesine ki-
litlenmifltir. Bunun gerçeklefltirilmesi için, ama nas›l olursa olsun gerçeklefltiril-
mesi için ellerinden geleni yapmaktad›rlar. Bunlar PKK’n›n uzlaflma batakl›¤›-
na uzanan yolda birer yol aç›c› rol oynamaktad›rlar.
Öte yandan ister uzlaflma gerçekleflsin, ister gerçekleflmesin, devlet var
olan ortam› kendi lehine çevirebilmek için, ulusal mücadelenin taban›n› erite-
bilmek, kendine maddi kitle zemini yaratabilmek için parti liderleriyle Kürdis-
tan gezileri düzenlemektedir. Çeflitli illerde düzenlenen mitinglerde halka flef-
kat gösterileri düzenlendi, Kürt halk› bir kez daha aldat›lmak istendi.
PKK lideri Öcalan 16 Nisan’da Beyrut’ta Talabani, Burkay ve HEP milletve-
killeri ile birlikte düzenledi¤i bas›n toplant›s›nda, bu kez süresiz olarak ateflke-
si uzatt›klar›n› aç›klad›. Öcalan “Ateflkes için koflulum falan yok” derken, bir
ayl›k tek tarafl› ateflkes süresince hükümetten olumlu sinyaller ald›klar›n›, bun-
dan dolay› ateflkesi uzatt›klar›n› belirtmektedir.
Sormak gerekiyor: Bu sürede 46 gerillan›n öldürülmesi mi olumlu sinyal? ‹ki
bin gözalt› m›, yaflanan onca iflkence ve tutuklamalar m› olumlu sinyal, yoksa
bombalanan, yak›lan, y›k›lan, zorla boflalt›lan köyler mi?
Bir kez uzlaflmac›l›k gözleri karartmayagörsün, düflman›n timsah gözyaflla-
r› dahi olumlu sinyaller olarak de¤erlendirilir. Uzlaflma platformu olarak öne
sürülen koflullara bak›l›rsa, bugün Kürdistan’da halk›n sordu¤u soru akla geli-
yor; “Peki, madem böyle olacakt›, niye o kadar flehit, niye onca zulüm, iflken-
ce, kay›p, eziyet?”
Evet, bugün uzlaflma çizgisinde ›srar edenler, Kürt halk›n›n evde, kahvede,
iflyerinde, köyde, tarlada sordu¤u bu soruya cevap bulmak zorundad›r.
Bütün bunlara ra¤men Kürt halk› yine de savaflanlara ve savaflacak olanla-
ra bak›yor. Çünkü Kürt halk› faflizmin “bir parmak bal” politikas›n›n kendisi
için bir fley ifade etmedi¤ini yak›n tarihten biliyor.
684 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Mücadele
UZLAfiMA NE KAZANDIRDI,
NE KAYBETT‹RD‹?

UZLAŞMA
NE KAZANDIRDI Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
NE KAYBETTİRDİ? 29 May›s 1993
Say›: 48

P
KK’n›n tek tarafl› ateflkes ilan›ndan günümüze kadar yaflananlar, tan›k
olunanlar uzlaflman›n, faflizmin masas›nda çözüm araman›n geçerli
yol olmayaca¤›n› bir kez daha göstermifltir. PKK, “ateflkes”ten “siyasi
çözüm”den söz ederken devlet güçleri Kürt halk›na karfl› kirli savafl› sürdürme-
ye, t›rmand›rmaya devam ediyor.
Mücadelenin daha çok yükseltilmesi, silaha daha çok sar›l›nmas› gereken
böylesi bir aflamada “uzlaflma” manevralar› yapmak PKK’ya kaybettirecek,
devlete ise “kazand›racakt›r.” Bugün böyle bir “manevran›n” baflka bir anlam›
yoktur. Zaten devlet de buna böyle yaklaflarak, sorunu bu yan›yla “halletme-
ye” çal›fl›yor. Devletin gündeme getirdi¤i “taktikleri” sonuçta klasik, ama ge -
çerli deyiflle “ez, silahs›zland›r, ehlilefltir” politikas›nda dü¤ümleniyor. Nitekim
egemen s›n›flar› y›llard›r en çok ürküten fley, s›n›fsal ve ulusal mücadele oldu.
Hele son dönemde s›n›fsal ve ulusal mücadelenin silahl› zeminde geliflmesi, kit-
leselleflme, Kürt halk›n›n giderek mücadelesinin boyutlan›r olmas› oligarfliye
hep korkulu anlar yaflatt›. Yaflatmaya da devam ediyor.

Silahl› Mücadele Oligarflinin Korkulu Rüyas›d›r


Oligarfli, y›llard›r tüm gücünü mücadeleyi ezmek için seferber etmesine kar-
fl›n bunda baflar›l› olamam›flt›. Dünyada komünist partilerin isim de¤ifltirip sos-
yalist ülkelerin geçici de olsa yenilgiler ald›¤›, devrimci mücadelenin yer yer
gerileyip, “uzlaflmaya” sar›ld›¤› bir dönemde, ülkemizdeki silahl› mücadele
her geçen gün boyutlanmaktayd›. Bu boyutlanma karfl›s›nda ise oligarfli bir
yandan bir fley yapamaman›n, engel olamaman›n çaresizli¤ini yaflarken, di-
¤er yandan da zulmünü, zorbal›¤›n› artt›r›yordu. ‹flte oligarfli y›llard›r tüm ça-
balar›na, faflist cuntalar›na, kirli savafllar›na, imha politikalar›na karfl›n elde
edemedi¤ini, bugün PKK’n›n “ateflkes” politikalar›yla, “siyasi çözüm” yakla-
fl›mlar›yla ortaya ç›kan durumu de¤erlendirerek elde etmeye çal›flmaktad›r.
PKK’n›n “ateflkes” ilan› ve “siyasi çözüm” ad›na silahl› mücadeleyi durdur-
mas› ve uzlaflma tav›rlar›, bugünkü süreçte devlete y›llard›r yapamad›klar›n›
yapma f›rsat›n› vermifltir. En baflta devlet ulusal hareketi devreden ç›karabilece-
¤i ya da deyim yerindeyse “en az zararl› hale getirebilece¤inin” hesab›n› ya-
parak bu süreçte oldukça rahatlam›flt›r. Bu hesaba göre devlet y›llard›r kendisi-
ni y›pratan, moral ve güç kayb›na yol açan, halk kitleleri nezdinde devleti tart›-
fl›l›r hale getiren Kürdistan’daki mücadelenin devreden ç›kar›lmas› hesaplar› ile
yeni ad›mlar atacak ve otoritesini tekrar pekifltirecektir. Devletin bu hesab›n›n fa-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 685

turas› için tek yol, silahl› mücadelenin daha güçlü bir biçimde sürdürülmesidir.
“Ateflkes”ten sonra devlet en baflta silahl› mücadelenin ç›kmaz oldu¤unu ifl-
leyecek ve buna örnek olarak da, PKK’n›n son 9 y›ll›k mücadelesini göstere-
cektir. Öncelikle halk kitlelerinde umutsuzluk yayma, devletin y›k›lamayaca¤›
imaj›n› pekifltirme bu dönemde devletin psikolojik savafl›n›n ana noktalar›n› tefl-
kil edecektir. Kald› ki, PKK’n›n ateflkes ilan› sonras› devlet güçlülük gösterileri
yapmaya devam etmifl, sald›r›lar›n› artt›rm›fl ve savunmas›z kalan, kurtulufl
umutlar› içine sokulan Kürt halk›n› sald›r›lar›yla, terörüyle bunaltarak teslim al-
maya çal›flmaktad›r. Ulusal mücadelenin sürdü¤ü dönemde alabildi¤ine teflhir
olan, yüzlerindeki maskeleri düflürülen devletin eli kanl› katilleri, bugün Kürt
halk›n›n karfl›s›na kuzu postu içindeki kurt olarak ç›kmaya bafllam›fl ve Kürt hal-
k›na devletin büyüklü¤ünü anlat›r olmufltur.
Baflbakan, ‹çiflleri Bakan›, Bölge Valisi, hemen tüm yetkililer uzlaflma ça¤r›-
lar›n›n ard›ndan zil tak›p oynar hale gelmifltir. Uzlaflma ça¤r›lar›yla devlete za-
fer tatt›r›lm›fl ve ‹çiflleri Bakan› Sezgin’e “Eflk›yayla pazarl›k m›, gelsinler teslim
olsunlar” dedirtmifltir.
Bilinmelidir ki, s›n›flar mücadelesi, savafllar, iç savafllar hiçbir zaman iyi ni-
yetle yürümez, yürümüyor da. Hele iktidar sorunu olan bir hareketin iktidar he-
definden vazgeçmesi ise, deyim yerindeyse tam bir felakete yol açar. Örnek-
leri de var. Egemen s›n›flar savafllarda inisiyatifi ele geçirdiler mi, devrimci-
yurtsever güçleri ezmeden b›rakmazlar. ‹ki karfl›t s›n›f›n (burjuvazi ve proletar-
ya) ç›karlar› hiç bir zaman uzlaflma zemininde aranamaz. Bu s›n›flardan biri
di¤erini mutlaka alt edecektir. Yunan iç savafl›nda komünist partinin tüm “iyi ni-
yetine” ra¤men, sonuçta tasfiye edilen Komünist Partisi olmufltur. Ve s›rf bu ne-
dene Yunan halk› a¤›r bedeller ödemifltir. ‹ran’da gericilerle yap›lan uzlaflma
iktidar›n yitirilmesini ve a¤›r bedeller ödenen bir savafl›n kaybedilmesini, bin-
lerce insan›n yitirilmesini ve bunun sonucunda mücadelenin on y›llarca geriye
gitmesini getirmifltir.

Ateflkes Yumuflama De¤il, Daha Fazla Terör Getiriyor


Türkiye ve Kürdistan’da yaflananlar da bu gerçe¤in d›fl›nda ele al›namaz.
A¤›r bedeller ödenerek bugüne gelinmifl ve mücadelede hayli yol al›nm›flt›r.
Halk nezdinde mücadele umut ve gelecek olmufltur. Kürt halk›n›n aya¤a kalkt›-
¤›, ulusal hareketin mevziler kazand›¤›, devlet otoritesinin zaafa u¤rad›¤› bir
kesitte uzlaflma masalar›nda çözüm araman›n a¤›r bedelleri olacakt›r. Ve dev-
let bu bedelleri hiç kuflkusuz ödetecektir. Zira y›llard›r devlet ilk defa böylesi-
ne önemli bir nokta yakalam›flt›r. Bugün uzlaflma ça¤r›lar› Kürt halk›nda ger-
çekleflmeyecek umutlar yaratm›fl ve bu durum özellikle ifllenir olmufltur. Bu du-
rum Kürt halk›n›n elini kolunu ba¤layan en temel etken olmufltur. Devlet sald›r›-
lar›yla bunu derinlefltirecek ve Kürt halk›n› umutsuzlu¤a, giderek de teslim al-
maya itecek politikalar gelifltiriyor, gelifltirecektir.
O nedenle kimsenin “Biz ateflkes ilan ettik, devlet uymuyor” diye yak›nma-
ya hakk› yoktur. Soral›m önce; devlet niye ateflkese uysun? Daha düne kadar
PKK devleti sömürgeci, faflist vb. olarak görmüyor muydu? PKK daha düne ka-
dar “Ba¤›ms›z Kürdistan” deyip sömürgeci devleti y›kmay› düflünmüyor muy-
686 Miliyetçilik Ç›kmaz›

du? “Sömürge TC” deyip ona karfl› savaflm›yor muydu? O halde bugün de¤i-
flen nedir? Neden savafl b›rak›l›p uzlaflma aran›yor?
Yine daha düne kadar Kürt kimli¤ini yok sayan, Kürt halk›na katliamlar re-
va gören, Kürt halk›n› ezmeye çal›flan bu devlet de¤il miydi? Oligarflinin de-
¤iflmesi için neden ne olabilir? Devlet faflist ise, bugün bu niteli¤i de de¤iflme-
di¤ine göre, elbette oligarfli kirli savafl›na devam edecektir. Asl›nda de¤iflen
ulusal hareketin kendisi olmufltur. Yoksa devletin de¤iflmesi için ortada bir ne-
den yok. Dün oldu¤u gibi bugün de devlet oligarflinin ç›karlar› için vard›r.
‹flte uzlaflma politikalar›, öylesine güvensiz ve güçsüz bir ruh hali yaratm›fl-
t›r ki, her fley iktidarlardan istenir, oligarflinin insaf›na b›rak›l›r olmufltur. Evet
bugün ulusal hareket k›blesini devletten yana dönmüfl ve onun ataca¤› ad›mla-
r› beklemeye bafllam›flt›r. Tabi devlet ad›m at›yor, atm›yor de¤il. Devletin att›¤›
ad›mlar kirli savafl ad›mlar›d›r. Kürt halk›n› sindirme, umutsuzluk yaratarak
kendisini dayatmakt›r. Kald› ki, devlet bu durumda katliam politikalar›n› gizle-
me ve Kürt halk›n› “kazanma” ad›na reform niteli¤inde birtak›m ad›mlar da
atabilir. Olay›n bu boyutundan çok devlet PKK’daki gerileyifli ve uzlaflma ya-
n›n› görerek PKK’y› geriletmek ve istedi¤i noktaya getirmek istemektedir.
Özellikle siyasi iktidar yitirdi¤i prestijini, ç›kmaz›n› PKK sorununu “aflarak”
tekrar kazanmak için bugün ad›m atmaktad›r. Ve kabul etmek gerekir ki, bu du-
rum devlet için doping olmufl, siyasi iktidar büyük moral kazanm›flt›r. Y›pranan
koalisyon için bu durum taze kan olmufltur da diyebiliriz.
PKK’n›n ateflkes ça¤r›lar›, uzlaflma ça¤r›lar› Türkiye’de ve Kürdistan’da “yu-
muflama”y› de¤il, tersine devletin terörünün boyutlanmas›n› getirecektir. PKK’dan
sonra devlet M-L hareketi ezmek, tasfiye etmek, silahl› mücadeleyi “bitirmek”
amac›yla terörünü boyutland›racakt›r. Kürdistan’da umutsuzlu¤u, y›lg›nl›¤› derin-
lefltirmek amac›yla kirli savafl›n› yeni koflullar›na göre sürdürecektir. Devlet bugün
kazand›¤› moralle, psikolojik atmosferle sonuç almak isteyecek ve tüm kozlar›n›
oynayacakt›r. Unutulmamal›d›r ki, savaflta güç olundu¤u, bir irade olarak ortaya
ç›k›ld›¤› ölçüde yeni mevziler kazan›labilir. Ve ileri ad›mlar at›labilir. Bu savafl›n
bir yasas›d›r. Aksi durumda ise bir güç olamaz, gerilemeye bafllars›n›z.
Bugün oligarfliye “Bak›n biz iyi niyetliyiz” deyip ondan da iyi niyet bekle-
mek tam anlam›yla siyasi safl›k ve körlüktür. O zaman devletin varl›k nedeni
nedir? Karfl›m›zda faflist bir devlet oldu¤u aç›kken, ona iyi niyet mesajlar› sun-
mak çözüm de¤ildir.
Evet, PKK’n›n faflizmin masas›nda çözüm aramas›, uzlaflma politikalar› tek
kelimeyle devlete yarayacak, devletin otoritesini pekifltirmesine yol açacakt›r.
Ulusal hareketin Kürdistan’daki bofllu¤unu devlet çeflitli biçimlerde doldur-
ma manevralar›na girmeye çal›flacakt›r. Ulusal hareket bugün Kürt halk›n›n ge-
ri yanlar›na hitap ederek gerçekleflmesi mümkün olmayan beklentiler yarat-
makta ve Kürt halk›n› umutsuzlu¤a sevk etmektedir. Nitekim bugün devlet silah-
l› mücadeleye karfl› her tür politikay› sürdürmekte, silahl› mücadeleyi söndüre-
bilece¤i bofl umutlar›na kap›lmaktad›r.
Ama unutulmamal›d›r ki, M-L hareket yaflananlardan dersler ç›karacak ve
devlete bu zaferi tatt›rmayacakt›r. Yine savaflmayan, olmayacak beklentilere
giren, girecek olan bir hareketin gelece¤i olmayaca¤› gibi, tarihsel sorumluluk-
lar› da düflünülmeyecek kadar a¤›rd›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 687

Mücadele
KÜRT HALKININ YALNIZ
OLMADI⁄INI KANITLAMALIYIZ

KÜRT HALKININ
YALNIZ
OLMADIĞINI Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
KANITLAMALIYIZ 26 Haziran 1993
Say›: 51

M
GK, Ola¤anüstü Hal’in 4, Çekiç Güç’ün kalma süresinin de 6 ay
daha uzat›lmas›na karar verdi. Ç›kmas› muhtemel tek karar da buy-
du kuflkusuz.

Ola¤anüstü Hal Ulusal Bask›n›n, Çekiç Güç ise Ulusal Onursuzlu¤un


Politikas› Olarak Sürdürülüyor: Ola¤anüstü Hal uygulamas› aç›s›ndan bak›l-
d›¤›nda, oligarfli Kürdistan’da arzulad›¤› “çözüm”ün çok uza¤›ndad›r. Yapabi-
lece¤i tek fley, bask› ve terörü süreklilefltirmek, t›rmand›rmakt›r. Ve bu noktada
oligarflinin flimdilik Ola¤anüstü Hal’i uzatmak d›fl›nda bir alternatif üretmesi
zaten mümkün de¤ildir.
Çekiç Güç’ün “görev süresi”nin uzamas› gerekti¤ini - uzayaca¤›n› ise ABD
D›fliflleri Bakan› Warren Christopher, 12 Haziran’da aç›klam›flt›. Hem de An-
kara’da düzenledi¤i bir bas›n toplant›s›nda “Çetin (TC D›fliflleri Bakan› kaste-
diliyor) ve ben, Çekiç Güç’ün görev süresinin TBMM taraf›ndan uzat›lmas›n›
görüfltük, san›r›m uzat›lacak.” diyordu.
Kuflkusuz aç›klamas›n›n sonunda kulland›¤› “san›r›m” sözcü¤ü, yaln›zca
diplomasinin bir gere¤i. Asl›nda sanm›yor, biliyor. Parmak kald›racak olanla-
r›n “Çekiç Güç’ü kald›raca¤›z” vaadiyle iktidara gelen DYP ve SHP’den olma-
s› da kayg›land›rm›yor onu. Direktifi getiren kendisidir ve TBMM’de ço¤unlu-
¤un parma¤›n›n bu direktif do¤rultusunda kalkaca¤›ndan emindir.
MGK, karar›yla ABD’nin bu direktifini “milli”lefltirmifltir yaln›zca. Elbette
ABD’den böyle bir direktif gelmiflken ve üstelik Christopher, bu 6 ayl›k uzatma
karfl›s›nda “Kobra ve A-10 uçaklar›n›n Türkiye’ye verilmesi için Kongre’ye bafl-
vurulaca¤›n›” aç›klam›flken, CIA’yla, Pentagon’la iç içe bir MGK’dan, ulusal
onursuzlu¤u d›fl politika haline getiren bir iktidardan baflka türlü karar da bek-
lenemez.

“fieytan Ayr›nt›larda Gizli”; MGK Karar›n›n Ayr›nt›s› Önümüzdeki


Günlerin Politikas›n› Gösteriyor: MGK’n›n uzatma karar›nda kal›plaflm›fl
aç›klama ve gerekçelerin d›fl›nda yer alan bir cümle, yaflan›lan süreç aç›s›n-
dan karar›n kendisinden daha önemli görünüyor. Kararda hükümetten “Ola¤a-
nüstü Hal’in 4 ay sonra kald›r›labilmesi için hükümetin gerekli yasal düzenle-
meleri süratle yapmas›” da isteniyor. Bunun anlam› aç›kt›r. Devlet bu süreçte
genel anlam›yla Kürt halk›n›n ulusal mücadelesini hangi yollarla, yöntemlerle
688 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olursa olsun bitirmeye çal›flacakt›r.


Kürdistan’daki katliamlar›n alabildi¤ine yayg›nlaflt›¤›, köy ve mezra boflalt-
malar›n özel bir politika olarak tüm h›z›yla devam etti¤i, kontrgerillan›n yine
ço¤u kez Hizbullah ad›yla “faili meçhul” cinayetlerine h›z kazand›rd›¤›, ‹ran
s›n›r›na ve operasyon bölgelerine yeni özel timlerin, komando birliklerinin kay-
d›r›ld›¤› bir süreçte böyle bir karar›n baflka bir anlama gelmeyece¤i aç›kt›r.
ABD’nin Suriye-PKK iliflkisi konusunda ilk kez do¤rudan devreye girerek Su-
riye’yi uyarmas›, Öcalan’› ülkeden ç›karmas›n› istemesi ve PKK’n›n Türkiye’de-
ki -özellikle turistlere yönelebilecek- eylemlerinden Suriye’yi sorumlu tutaca¤›n›
aç›klamas›, bu politikan›n, ABD’nin de onay ve deste¤iyle yürütüldü¤ünü gös-
teriyor. “Tek yanl› ateflkes” devlete böylesi bir politikaya baflvurma cesareti ver-
mifltir. Kuflkusuz devlet, gerillay› böylesi bir politikayla yok edemeyece¤ini bi-
liyor, ancak ayn› zamanda PKK’y› siyasal olarak daha fazla geriletmenin he-
saplar›n› yap›yor. Son süreçte yaflanan uzlaflma aray›fllar› devletin bu yönde-
ki umudunun kayna¤›d›r.

Kürt Halk›n›n Yaln›z Olmad›¤›n› Gerilla Mücadelesini Yükselterek


Göstermeliyiz: Bugün devlet, katliamlarla kendi “çözüm”ünü ar›yor. Bu umu-
dunu gerçeklefltirmeye çal›fl›yor. Buna karfl›n biz halk›n çözümünü dayatmak
durumunday›z. Gerilla mücadelesi ve halklar›n dayan›flmas›, birli¤i bu çözü-
mün anahtar›d›r. Ve bu anlamda Kürt halk›n› desteklemenin, savaflan yan›n› sa-
hiplenmenin ve devletin umutlar›n› yerle bir etmenin yolu, her iki noktada da
pratik ad›mlar atmaktan geçiyor. Kürdistan’da halka s›k›lan her kurflun ülke ge-
nelinde mücadelemizle, protestolar›m›zla yan›t bulmal›d›r. Bu güncel görev ye-
rine getirilmedikçe, gerçek çözümün, halklar›m›z aras›nda birlik ve güvenin ya-
n›ndan bile geçemeyiz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 689

Mücadele
Uluslararas› platformlarda Kürt sorunu tart›flmas›

UZLAfiMA, “ÖZGÜRLÜK
YÜRÜYÜfiÜ”NÜ B‹T‹R‹R
UZLAŞMA
“ÖZGÜRLÜK
YÜRÜYÜŞÜ”NÜ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
BİTİRİR 9 Nisan 1994
Say›: 92

M
art ay›na girerken Kürt ulusal sorununa çözüm konusunda hareket-
li bir tart›flma yaflanmaya baflland›. ABD ve Avrupa devletlerinin
ard›ndan, konu Brüksel’de toplanan Uluslararas› Kuzey Kürdistan
Konferans›’nda dile getirildi. Brüksel’deki konferans’ta en çok dikkati çeken bil-
diri PKK Genel Sekreteri A. Öcalan’›n gönderdi¤i mesajd›.

ABD ve Avrupa Emperyalistlerinin Tavr›


Gerek Avrupa’n›n ve gerekse ABD’nin “terörizme karfl› Türkiye oligarflisinin
yan›nda oldu¤u”nu ilan ettikleri biliniyordu. Ancak Ortado¤u’da emperyalist
ç›karlara uygun düflecek yeni statükolar›n oluflmas› için belli planlar peflinde
olduklar›, özellikle Kürt halk›n›n ulusal uyan›fl›n›n yaratt›¤› politizasyonun za-
rars›z hale getirilmesi için, yeni sömürgeci iliflkileri koruyan çerçevede, emper-
yalist sistem içi çözüm yollar› üzerinde durduklar› da s›r de¤ildi.
K›fl mevsiminden ç›k›l›rken, biraz da Türkiye’deki yerel seçim öncesi k›z›flan
siyasal atmosferin ve uluslararas› alanlarda yank› bulan geliflmelerin ard›ndan
emperyalist devletler, Kürt sorununa iliflkin yaklafl›mlar›n› bir kez daha günde-
me getirdiler. 9 Mart’ta Türkiye’yi ziyaret eden ABD D›fliflleri Bakan Yard›mc›-
s› Stephen Oxman bir gazetecinin sorusu üzerine flöyle dedi: “Hem Türki-
ye’nin terörizme karfl› mücadelesini destekledi¤imizi, ayn› zamanda Tür-
kiye’nin s›n›rlar›n›n korunarak bölgedeki soruna politik çözüm bulunma-
s› gerekti¤ini ifade ediyorum.” K›sacas›, ABD Kürt halk›n›n ulusal haklar›n-
dan baz›lar›n›n verilerek, iflbirli¤i yap›labilece¤i oluflumlar dahilinde, ancak
TC’nin de s›n›rlar› korunmas› flart›yla soruna çözüm bulunmas› gerekti¤ine ifla-
ret etmekteydi.
Ayn› konuda Avrupa Parlamentosu da Mart ay› içinde, çözüm önerisini da-
ha aç›k ve anlafl›l›r ifadelerle dile getirdi¤i bir karar ald›. Kürt milletvekillerinin
dokunulmazl›klar›n›n kald›r›larak tutuklanmalar›n›n k›nand›¤› kararda dördüncü
madde olarak flu talebe yer verildi: “(Avrupa Parlamentosu) Türk hüküme-
tinden Türkiye’deki Kürt halk›n›n otonomi haklar›n›n tan›nmas›n› ister.”
ABD’nin görüflleriyle özde ayn› olan bu kararda da Kürt halk›n›n k›smi ulu-
sal haklar›n›n verilmesi istenmekteydi.
Avrupa Parlamentosu’nun ald›¤› bu karar ve ABD D›fliflleri Bakan Yard›mc›-
s›n›n demeci, bir aç›dan, emperyalistlerin oligarfliye verdi¤i zaman kredisinin
bitti¤i biçiminde yorumlanabilir. Nitekim bundan alt› ay önce, Genelkurmay
baflkan›n›n “baharda bu sorun mutlaka bitecek” sözleri ile kesin bir zaman s›-
690 Miliyetçilik Ç›kmaz›

n›r› koymas›, emperyalist devletlerle yap›lan görüflmelerde al›nan bir zaman


kredisi olarak de¤erlendirilmiflti. Bu süre içinde oligarfli Kürt halk›na yönelik efli
görülmedik bir terör harekat› sürdürürken, emperyalist devletler de kendi he-
saplar› gere¤i uluslararas› anlaflmalara ters düflen bu vahflete s›rtlar›n› döndü-
ler, görmezden geldiler.
Ancak oligarfli, Kürt halk›n›n ulusal hak talebini zorla bast›rma politikas›n-
da istedi¤i baflar›y› bir türlü sa¤layamad›.
TC’ye tan›nan kredinin bitti¤ine iflaret eden aç›klamalar›na ra¤men, emper-
yalist devletler, TC’ye politik ve askeri desteklerini sürdürüyorlar. Demokratik
kamuoyunun uluslararas› insan haklar› sözleflmelerine ayk›r› hareketlerinden
dolay› TC’ye müeyyide uygulanmas› yönündeki talepleri flimdilik bu politikay›
de¤ifltirmiyor. Emperyalist devletler bu tür talepleri reddediyorlar. Elbette onlar,
TC gibi bir müttefikle çeliflkilerini derinlefltirme yoluna gitmeyecek, TC’yi karfl›-
lar›na almayacaklard›r. Çünkü bölgedeki ç›karlar› aç›s›ndan Türkiye oligarflisi
gibi sad›k bir iflbirlikçiye her koflulda ihtiyaçlar› vard›r. Bölgedeki inisiyatifleri-
ni güçlendirme konusunda birbirleriyle de çekiflme içinde olan emperyalist dev-
letlerin buna ters düflecek bir tavra girmeleri beklenemez.

Emperyalist Politikan›n Belirleyici Etmeni Kendi Ç›karlar›d›r


Emperyalist devletlerin Ortado¤u politikalar›n› belirleyen as›l olgu, kendi
emperyalist ç›karlar›d›r. Bölgenin petrol aç›s›ndan zengin kaynaklara sahip ol-
mas›, uzun y›llardan beri, emperyalizmin bölge üzerinde egemenli¤ini koru-
mak için özel çaba içinde olmas›na yol açm›flt›r. Emperyalist devletlerin de¤ifl-
mesini istemedikleri tek olgu kendi ç›kar iliflkileri ve sömürü kanallar›d›r.
Kürt halk›n›n ulusal haklar›n› talep etmesi de, demokratik halk iktidar›n› he-
deflemedi¤i ve anti-emperyalist bir muhtevada olmad›¤› sürece, emperyaliz-
min stratejik ç›karlar›na ayk›r› de¤ildir. Kürt halk›na otonomi verilmesi, hatta
Güney Kürdistan’da oldu¤u gibi ba¤›ms›z devlet kurma ad›m› at›lmas› emper-
yalizm aç›s›ndan çok önemli de¤ildir. Önemli olan, kendi iflbirlikçilerinin ikti-
darda olmas›, yeni sömürgeci yap›n›n muhafaza edilmesidir. Bugün emperya-
list iliflkiler içinde biçimlendirilen en yayg›n sömürgecilik bu tarzda olan›d›r.
Birçok üçüncü dünya ülkesi de sözde ba¤›ms›zd›r. Kendi devleti, dili, bayra¤›
vb. vard›r, ama hepsi de emperyalizmin sömürgesi ve kuklas›d›r.
Bu nedenlerden dolay›, gerek ABD’nin ve gerekse Avrupa emperyalist dev-
letlerinin Kürt halk›na otonomi tan›nmas›ndan söz etmeleri, emperyalizmin Tür-
kiye oligarflisi karfl›s›nda Kürt halk›n›n yan›nda bir tav›r al›fl› gibi görülemez.
Böyle görmek, en büyük körlük olur. Emperyalizmin ve özellikle ABD’nin bölge-
de oturtmaya çal›flt›¤› statü, halklar›n özgürlük talebine cevap veren de¤il, onu
durdurmay› ve yeni sömürgecilik iliflkileriyle bo¤may› planlayan bir statüdür.

Kürt Ulusal Hareketinin Diplomasi Giriflimi ve Baz› Mesajlar›


Emperyalist devletlerin Ortado¤u’ya iliflkin kendi sömürgeci sistemlerini mu-
hafaza etmeye yönelik giriflimleri sürerken, PKK’n›n uluslararas› alanda destek
bulmay›, diyalog ça¤r›lar›n› içeren aç›klamalar yapmas›, bu iliflkilerin kavran-
mas›n›n, de¤erlendirilmesinin önemini daha da art›rmaktad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 691

PKK, uluslararas› alanda tüm Kürt halk› ad›na söz hakk› olan bir örgüt ola-
rak kabul edilebilmek için büyük çaba harc›yor. Bu çaba sadece diplomatik
alandaki mücadelede yo¤unlaflmak anlam›nda de¤il, verilen mesajlar anlam›n-
da da ayr› bir önem kazan›yor.
Belçika’n›n baflkenti Brüksel’de Mart ay›nda yap›lan Uluslararas› Kuzey
Kürdistan Konferans›’na A. Öcalan’›n gönderdi¤i bildiri, bu aç›dan daha ön-
ceki tüm çabalar›n tipik bir özeti durumunda. Öcalan’›n bildirisinde önemli me-
sajlar var.
Bu mesajlar›n ilki “PKK ayr› bir devlet kurman›n d›fl›nda bir yaklafl›m
göstermiyor söylemi de, hiçbir dayana¤› olmayan, yak›flt›rmadan baflka
bir fley de¤il” sözlerinde ifadesini buluyor. A. Öcalan ayr› bir devlet kurmak
gibi bir amaçlar›n›n olmad›¤›n›, bu yönlü propagandalar›n kendi gerçeklerini
yans›tmad›¤›n› ifade etme ihtiyac› duyuyor. ‹kinci olarak, “Türk devleti ile gö-
rüflmeler temelinde diyalog yoluyla, demokrasi içinde halk›m›z›n meflru
taleplerini dile getirme ve bu konuda bir sonuca varma temelinde bir sü-
reç bafllat›lacak olursa, buna taraf olaca¤›m›z› belirtmek istiyorum.” diye-
rek oligarfli ile diyalog ça¤r›s› yap›yor. “Federasyon dahil bütün alternatif-
leri de bu temelde tart›flmaya haz›r›z” diyor. Karfl›l›kl› bir ateflkese haz›r ol-
du¤unu belirttikten sonra, üçüncü önemli mesaj olarak “Siyasi çözüm ve ser-
best siyasi faaliyetler için zemin oluflturulursa, silahl› savafl›n tamamen
sona erdirilmesinin önünü açaca¤›m›z› da aç›kl›yorum” diyerek silahl› mü-
cadelenin belli koflullarda sona erebilece¤ini belirtiyor.
Üç önemli mesaj, uluslararas› bir platformda hem emperyalist devletlere,
hem de oligarfliye gönderiliyor...
Öcalan’›n bu mesajlar›, kimileri taraf›ndan “büyük taktik, ince diplomasi”
olarak yorumland›. Asl›nda bu mesajlar yeni de¤ildi. Öcalan, 1993 bahar›n-
da PKK ateflkes ilan etti¤i zaman Celal Talabani ve Kemal Burkay’la birlikte
yapt›¤› bas›n toplant›s›nda da benzer düflünceleri ifade etmiflti. Ve o zaman da
ateflkes karar› büyük bir taktik baflar› olarak görülmüfltü. Bunun göstergesi ola-
rak ateflkes karar› sonucu savafl› dayatan taraf›n PKK de¤il, Türkiye oligarflisi
oldu¤unun dünya kamuoyuna gösterildi¤i ileri sürülmüfltü. Uluslararas› alanda,
Kürt halk›n›n ulusal varl›¤›n› inkar eden oligarflinin as›l sald›rgan taraf olarak
gösterilmesi ile Kürt ulusal mücadelesinin uluslararas› meflruiyet kazanma yolu-
nun aç›ld›¤› söylenmiflti.

Mesajlar ve Taktik Sorunu


Bugün de, Brüksel Konferans›’na gönderilen mesaj›n taktik olarak inceli¤i-
ne övgü düzenler, ayn› sonuçlar›n kazan›m›ndan söz ediyorlar. Örne¤in FKÖ
gibi uluslararas› alanda diplomasi yapman›n zeminin haz›rlamak, oligarfliyi
“köfleye s›k›flt›rmak” gibi sonuçlar› say›p döküyorlar.
Uluslararas› alanda oligarfliyi s›k›flt›rma, Kürt ulusal hareketinin söz sahibi
olmas›n› sa¤lama gibi diplomatik kazan›mlar, elbette ne yads›nmal›, ne de kü-
çümsenmelidir. Bu do¤rultuda at›lacak ad›mlar›n mücadeleye belli bir katk›s›
olacakt›r.
Ancak, “diplomasi” ad›na emperyalist devletlere “bar›fl”, “uzlaflma” mesaj-
692 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lar› gönderilmesi yoluyla de¤il, do¤rudan halklar›n deste¤ini kazanmaya çal›fl-


mak durumunda, söz konusu katk›n›n gerçeklik kazanmas› olanakl› olabilir. ‹kin-
cisi, uluslararas› platformda, özellikle emperyalist devletlerle iliflkiler zemininde
diplomasi yapmak say›s›z tuzaklarla dolu olan bir aland›r. Bu aç›dan, Arafat’›n,
Barzani ve Talabani’nin uluslararas› diplomasi ad›na girdikleri iliflkiler ve bu ilifl-
kilerin onlara getirdi¤i “katk›” ortadad›r ve zengin deneylerle, derslerle doludur.
Öte yandan, uluslararas› diplomasi ad›na PKK’n›n bir süredir yapt›¤› giri-
flimler ve özellikle geçen y›lki süreç de iyi de¤erlendirilmelidir. Geçen y›l uygu-
lanan ateflkes takti¤inden sonra, ileri sürüldü¤ü gibi “Oligarflinin sald›rgan ta-
raf oldu¤u ortaya ç›kt›”¤›na göre, TC’ye sunulan uluslararas› destekte bir azal-
ma olmas› gerekirdi. Çünkü bu takti¤in üzerinde oturdu¤u beklenti bir yan›yla
buydu. Oysa emperyalist devletlerin oligarfliye deste¤i azalmam›fl, yer yer art-
m›flt›r. Bunda da flafl›lacak bir yan yoktur. Çünkü emperyalist devletlerin politi-
kalar›n› belirleyen olgu, kimin hakl› olup olmad›¤›n› görmek de¤il, kendi em-
peryalist ç›karlar›d›r.
Bu durum gösteriyor ki, emperyalist devletler nezdinde oligarflinin teflhir
edilmesini uzun boylu abartmak, bu teflhirin belli sonuçlar yaratmas›n› bekle-
mek yanl›flt›r.
Abdullah Öcalan’›n “ayr› devlet istemiyoruz”, “diyalogla çözelim” ve “ser-
best siyasal faaliyet zemini olursa savafl sona erer” mesajlar› içeren bildirisi-
nin, ABD ve Avrupa devletlerinin “otonomi” öneren kararlar›yla ayn› zamana
denk düflmesi bir baflka aç›dan anlaml› olmufltur.
12 y›ll›k gerilla mücadelesi süresince, ABD ve Avrupa devletlerinin askeri
hedeflerine bir kez olsun yönelmeyen PKK, flimdiye kadar ABD ve Avrupa’y›
do¤rudan karfl›s›na almadan “sömürgecili¤e karfl› savafl”t›. Bugün ABD ve Av-
rupa politikalar›n› dikkate alarak, bu devletleri biraz daha fazla yan›na çek-
mek ve hatta onlar›n deste¤ini almak gibi bir politika izlenmektedir. Bu durum-
da söylenecek tek fley, hiçbir “sömürgecili¤e karfl› savafl”›n, emperyalist dev-
letleri karfl›s›na almadan zafere yürümedi¤idir. Dahas› emperyalist devletlerin
dolayl› deste¤ini arayan politikalar›n özgürlük yürüyüflünü hedefinden sapt›ra-
ca¤› ve yeni emperyalist ba¤›ml›l›klara götürece¤i aflikard›r.

Uzlaflma Aray›fl› Taktik De¤il, “Stratejik” Hatad›r


Diplomasi ad›na at›lan “taktik” ad›mlar›n ne getirip, ne götürdü¤ü mesele-
si d›fl›nda, belki de daha önemli olan nokta, bu taktik ad›mlar›n mücadelenin
stratejik geliflimi içinde hangi anlamlara geldi¤idir.
A. Öcalan’›n sundu¤u bildiride tam bir mant›k bütünlü¤ü görülmektedir. Ki,
uzlaflma anlam› tafl›yan bu mant›k ve yaklafl›m tarz›, PKK’da yeni ortaya ko-
nulmad›. Geçen y›lki ateflkes ilan› sürecinde de ifade edildi, daha sonra da de-
falarca tekrar edildi.
ARGK Askeri Konsey Baflkan› Cemil Bay›k, Mart ay› içinde Özgür Gün-
dem’e verdi¤i demecinde, “Bu savafl daha çok sürecek mi?” fleklindeki bir so-
ruya flöyle karfl›l›k veriyor: “E¤er (devlet) mevcut politikas›n›n sonuç ver-
medi¤ini görür, Kürt halk›n›n temel siyasal, kültürel, hukuki ve insani so-
runlar›na görüflmeler yoluyla yaklafl›rsa savafl uzamaz, sona erer.”
Miliyetçilik Ç›kmaz› 693

Çok net olarak anlafl›laca¤› üzere, ARKG Askeri Konseyi Baflkan› “sömür-
geci” devletin varl›¤›n›n tasfiyesinden de¤il, onunla oturup “sorun”lar› görüfl-
mekten söz etmektedir. A. Öcalan ise, böylesi bir görüflme için beklentilerini
daha somut biçimde ifade etmektedir. “Ayn› devlet çat›s› alt›nda, diyalog ve
serbest siyasal faaliyet hakk›”. K›sacas›, bu flartlarda anlaflma ve savafl›n so-
na ermesinden söz edilmektedir.
Bu noktada, Kürt ulusal hareketinin as›l dinami¤ini oluflturan gerilla gücü
bir pazarl›k unsuru haline gelmektedir. Gerilla, halk ordusunu oluflturma ve
halk iktidar›n› kurman›n temel arac› de¤il de, “serbest siyasal faaliyet” hakk›
elde etmek için ihtiyaç duyulan bir güç olmaktad›r. Herkesin bildi¤i ve PKK’n›n
da daha önce defalarca söyledi¤i bir gerçe¤i hat›rlamak gerekir: Gerilla silah
b›rak›rsa, bu Kürt ulusal hareketinin intihar› olur. Çünkü egemen s›n›flar inisi-
yatifi bir kez ele geçirdiler mi, tüm baflkald›r› unsurlar›n› ezip yok etmeden b›-
rakmazlar. Gerillan›n silah b›rakmad›¤›, ama savaflmay› durdurdu¤u koflullar-
da ise, Kürt ulusal hareketi belki intihar etmemifl olur. Ancak, gerilla gücü ka-
ç›n›lmaz olarak iktidar perspektifi olamayan bir siyasal pazarl›k sürecinin un-
surlar›ndan biri durumuna gelir. Ki, bu durumun ad› uzlaflmad›r.
Uzlaflmadan yani belli koflullarda bir anlaflmaya varmaktan söz ediliyor. Bu
noktada birçok soru ve sorun akla gelmektedir. Örne¤in, federasyon türü bir
statüde anlaflma oldu¤u varsay›ls›n. Demokratik olaca¤› ileri sürülen bir Kürdis-
tan ile faflist ve emperyalizmin iflbirlikçisi TC’nin “federatif” birli¤i düflünülebi-
lir mi? Ayn› devlet çat›s› alt›nda bir çözüm aray›fl›na raz› olmak, Kürt ulusunun
“ayr› devlet kurma hakk› dahil kendi kaderini tayin etme hakk›na” bugünden
konulan bir s›n›r de¤il midir? S›k s›k gündeme getirilen diyalog ça¤r›lar›, oli-
garflinin kendi koflullar›nda bir çözüm için daha sald›rgan bir tav›r içine girme
cesaretini art›rmaz m›? Bu sorulara mücadele aç›s›ndan olumlu cevaplar ver-
mek mümkün de¤ildir.
Mücadelenin geliflimi içinde belirli ara kazan›mlar›n gündeme gelmesi
mümkündür. Ancak, bu ara kazan›mlar nihai hedef olarak belirlenir ve strate-
jik, taktik ad›mlar bu pazarl›k üzerine sürdürülürse, bu noktadan sonra söz ko-
nusu kazan›mlar› mücadeleyi daha da ileriye tafl›yacak basamaklar olarak de-
¤erlendirmek mümkün olmaz.
Öte yandan, bugün yap›lan diyalog ça¤r›lar› ya da yarat›lan anlaflma ha-
vas› halk içinde yak›n çözüm beklentisini güçlendirmektedir. Halk› böyle bir
beklenti içine sokmak yanl›flt›r. Devletin, halk› y›ld›rmaya çal›flt›¤›, burjuva ve
küçük burjuva çevrelerden “bar›fl hemen flimdi” türü kampanyalarla nas›l olur-
sa olsun bar›fl isteyen taleplerin yükseldi¤i koflullarda bu türden bir “çözüm”
beklentisini güçlendirmek, pazarl›k yoluyla uzlaflma arayan bir hareketin bile
aleyhinedir, pazarl›k gücünü azalt›r. Kald› ki, oligarflinin verece¤i baz› ulusal
hak k›r›nt›lar›na raz› olmamak hedefleniyorsa, halkta çözüm beklentisini de¤il,
mücadele iste¤ini güçlendirici politikalar›n gündemde tutulmas› gerekir.
Ama as›l önemlisi, oligarfliyle oturulacak masada, Kürt halk›n›n özgürlü¤ü
ad›na hiçbir fleyin bulunmad›¤›n›n kavranmas›d›r. Oligarfli tasfiye edilmeden,
ne Kürt halk›, ne de Türk ve di¤er milliyetlerden halklar, gerçek anlamda öz-
gürleflmenin koflullar›n› yaratamazlar.
694 Miliyetçilik Ç›kmaz›

‹ktidar Perspektifi Terk Edilmemeli


Kürt ulusal hareketinin önünü açmak ve daha ileri aflamalara tafl›mak gibi
bir amac› öne sürerek PKK uluslararas› alanda “diplomasi” giriflimine a¤›rl›k
verirken, ülke içindeki mücadelede iktidar perspektifini terk etti¤ini ortaya ko-
yuyor. Ulusal hareketin önünü açmak, gücünü art›rmak için gerekli olan fley,
uluslararas› alanda söz hakk› vb. de¤il, ülke içindeki mücadelenin eksik ve za-
aflar›n›n giderilmesidir.
Kürt ulusal hareketinin milliyet temelinde ayr› örgütlenme perspektifine sa-
hip olmas› ve buna ba¤l› olarak mücadeleyi salt Kürdistan ile s›n›rl› bir bak›fl
aç›s›yla yürütmesi, mücadele gücüne nesnel bir s›n›r getirmektedir. PKK müca-
deleyi Türk ve di¤er milliyetlerden emekçi halk› da içine alarak, oligarflinin
ayak bast›¤› her alanda cephe açma perspektifiyle ele alm›yor. Oligarflinin di-
¤er bölgelerini lojistik destek alanlar› ya da misilleme bölgeleri olarak görü-
yor. Bazen “her yer savafl alan›” dense de, savafl bir bölgeye s›k›flmaktan kur-
tulam›yor. Bu da oligarfliye Kürt ulusal hareketi karfl›s›nda genifl imkanlar ka-
zand›r›yor. fiovenist k›flk›rtmalar sonucu, Türk halk›n› k›smen kendi kirli savafl
politikas›n›n pefline takabildi¤i gibi, Kürdistan’dan bat›ya göç etmifl Kürt hal-
k›n›n (ki, genel Kürt nüfusunun yar›s›ndan fazlas›) savafl d›fl› kalmas›n› engelle-
yemiyor. Bat›daki potansiyeli de¤erlendiremiyor.
Sürecin, bat›da da yeni cepheler açmay› dayatt›¤› bir aflamada, PKK küçük
burjuva milliyetçi bak›fl aç›s›n› sorgulamak yerine, ayn› bak›fl aç›s›yla ad›m at-
maya çal›fl›yor. TDHP gibi oluflumlara gidiyor. Ama sonuç alam›yor.
Bizim “t›kanma” dedi¤imiz olgu, iflte budur. Milliyet temelinde örgütlenme-
nin ve savafl› bir bölgede örgütleme perspektifinin içinde var olan zay›f yan,
t›kanman›n kayna¤›d›r. Bu “t›kanma”d›r ki, PKK’n›n iktidar› devirerek devrimci
halk iktidar› kurma perspektifini dile getirmesini engelliyor. PKK “sömürgeci
devlet”in varl›¤›n› tasfiye etmekten de¤il, onunla oturup konuflmaktan ve belli
koflullarda anlaflmaktan söz ediyor.
Ki, “taktik” ad›na at›lan ad›mlar içinde en tehlikeli taviz, devrimci halk ikti-
dar›n› kurma perspektifinden uzaklaflmad›r. Yeni sömürgeci emperyalist sistem
içinde, emperyalizmin varl›¤›n› ve iflbirlikçilerini tasfiye etmeyen ve devrimci
halk iktidar›n› kurmaya yönelmeyen bir hareket, emperyalistler için çok kolay
bir yem olur; sonuçta ulafl›lacak nokta ister Türkiye s›n›rlar› içinde bir Kürt fe-
derasyonu biçiminde olsun, isterse d›fl›nda bir devlet biçiminde; bu de¤iflmez.
Güney Kürdistan’daki (Kuzey Irak) Kürt federasyonu oldukça ö¤retici bir dene-
yimdir. Y›llardan beri kendi özgücüne de¤il de, emperyalist devletlerden ald›¤›
deste¤e güvenerek ad›m atmaya çal›flan Güney Kürdistan’daki feodal milliyetçi si-
yasal çizgi, sonunda emperyalizmin Ortado¤u politikalar›n›n do¤rudan uzant›s›
olmaktan kurtulamam›flt›r. Emperyalizmin korumas› alt›nda kurulan bu “federas-
yon”un Güney Kürdistan halk›na gerçek anlamda bir özgürlük getirmedi¤i ulusal
ya da s›n›fsal taleplerini karfl›lamad›¤› tart›flma götürmeyecek kadar aç›kt›r.
Ulusal mücadelenin halklar›n özgürleflme yürüyüflünde belli bir sonuca ulaflmas›
için baflvurmas› gereken yol, uzlaflma aray›fl› de¤il, mücadeleyi s›n›f temeline oturtup
tüm milliyetlerden emekçilerin kat›l›m›n› sa¤layarak TC’nin her yan›n› gerçekten bir
savafl alan›na çevirmek ve halklar›n devrimci iktidar›n› kurma hedefine yönelmektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 695

Mücadele
“S‹V‹L-S‹YAS‹ ÇÖZÜM” DEN‹LEN
TASF‹YEC‹L‹K

“SİVİL SİYASİ
ÇÖZÜM” DENİLEN
TASFİYECİLİK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
6 A¤ustos 1994
Say›: 104

E
mperyalist devletlerin, özellikle de ABD’nin Kürt sorununa ilgisi gözle
görülür biçimde art›yor. Elbette, gerek Ortado¤u’daki statükolar›n olu-
flumunda gerekse oligarflinin uygulad›¤› politikalar içinde ABD’nin et-
kisi yeni de¤ildir. Emperyalizme göbe¤inden ba¤›ml› Türkiye oligarflisi,
ABD’nin denetim ve yönlendiricili¤ini her zaman sadakatle kabul etmifltir. 12
Eylül faflist cuntas›n›n tezgahlanmas›ndan, cuntan›n biçimlendirdi¤i siyasal ya-
p›ya kadar her aflamada, hatta siyasal parti kongreleri içinde bile Amerikal›-
lar›n müdahale izlerini görmek mümkündür. Ayn› fleyin Kürt sorununda da söz
konusu oldu¤unu söylemek için de bir çok neden vard›r. Ancak flimdiye kadar
biraz daha gizli kapakl› yap›lan müdahaleler son aylarda daha aç›k telaffuz
edilmeye baflland›, gözle görülür hale geldi. ABD’den Türkiye’ye gelen ve as›l
gündemi Kürt sorunu olan Bakan yard›mc›lar›n›n temaslar›, ABD’ye davet edi-
len ve belirli düzeyde yönetim temsilcileri taraf›ndan kabul edilen DEP heyetle-
ri ile görüflmeler, askeri yard›m üzerine getirilen k›s›tlama kararlar›, ABD’nin
gözle görülür hale gelen “ilgisi”nin somut biçimlerinden baz›lar›yd›.

ABD Emperyalizmi “‹stikrarl›” Bir Ortado¤u ‹çin Kürt


Sorununun “Çözümünü” ‹stiyor
Emperyalizm aç›s›ndan “istikrar”›n ne oldu¤u art›k iyi biliniyor. Dünyan›n
neresinde emperyalizmin ç›karlar›n› tehdit eden bir halk hareketi varsa, oras›
istikrars›z olarak niteleniyor. Anti-emperyalist tutum ve politikalara sahip siya-
si hareketlerin ya da iktidarlar›n varl›¤› dünya istikrar›n› bozan unsurlar› ola-
rak niteleniyor. Ama örne¤in bir Etiyopya, Sudan ya da baflka Afrika ülkele-
rinde milyonlarca insan›n açl›ktan ölmesine yol açan felaketler emperyalizm
aç›s›ndan “istikrar”s›zl›k olarak nitelenmiyor. ‹stikrar›n varl›¤› ya da yoklu¤u
emperyalizm ve onun kukla iktidarlar›n›n siyasal egemenli¤inin güçlülü¤üne,
ekonomik ç›karlar›n›n güvenli¤ine göre tespit ediliyor.
Ortado¤u aç›s›ndan ise “istikrar” sa¤lama operasyonlar› anti-emperyalist
yönelim, tutum ve politikalar› bütünüyle ortadan kald›rmak, çat›flmalar› sona
erdirmek olarak flekilleniyor. Büyük petrol rezervlerinin bulundu¤u ve ayn› za-
manda iyi bir pazar oldu¤u için jeopolitik önemi büyük olan Ortado¤u’da son
y›llarda birçok emperyalist müdahale yap›ld›.
‹ran-Irak savafl›nda Irak desteklenerek, ‹ran yer yer ald›¤› anti-emperyalist
tav›rdan vazgeçmeye zorland›. Savafl›n sonunda bu kez dize getirilmesi için
hedefe konan ülke, Arap milliyetçisi bir politika ile Ortado¤u petrolleri üzerin-
696 Miliyetçilik Ç›kmaz›

de güç sahibi olmak isteyen Saddam’l› Irak’t›. Körfez savafl› ile Saddam’›n t›r-
naklar› törpülendi. Suriye’ye bask› uygulanarak Ortado¤u’daki etkinli¤i k›r›ld›.
Ard›ndan bölgenin devrimci dinamiklerini simgeleyen Filistin direnifli masaya
yat›r›ld›. Ve ‹srail’le uzlaflma sürecine sokularak “istikrars›zl›k” kayna¤› olmak-
tan en az›ndan bir süre için ç›kar›ld›. Böylece emperyalizm “yeni dünya düze-
ni” ad›yla ifade etti¤i statükoyu oturtmak için belli bir mesafe alm›fl oldu.
Ortado¤u’daki emperyalist egemenli¤in en önemli üç aya¤› ‹srail-M›s›r ve
Türkiye olarak görülmekteydi. Bu süreçte gerek Türkiye’nin kendisine biçilen bu
rolü oynayabilmesi için, gerekse Ortado¤u’da istikrar› oturtabilmek için geriye
kalan sorunlar içinde Kürt sorunu öne ç›kt›. Kuzey Kürdistan baflta olmak üze-
re Kürt halk›n›n verdi¤i özgürlük mücadelesi ve silahl› savafl, do¤rudan emper-
yalizmin ç›karlar›ndan, egemenli¤inden çok bölge devletlerini hedef al›yor ol-
sa da, tafl›d›¤› potansiyel itibar›yla, emperyalizmin yerlefltirmeye çal›flt›¤› den-
geler aç›s›ndan çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri durumuna gel-
di.

Emperyalizmin “Çözüm”ü Özgürlük Mücadelesinin Tasfiyesidir


ABD için “istikrarl› bir Türkiye”, asl›nda Kürt halk›n›n ulusal taleplerinin kar-
fl›land›¤› de¤il, bask› alt›na al›nd›¤›, her türlü toplumsal muhalefetin susturuldu-
¤u bir durumu ifade ediyor. Bu anlamda ABD Kürt halk›n›n özgürlük mücade-
lelerini bast›rmak için, kendi ç›karlar› gere¤i oligarflinin yan›nda yer ald›. Bafl-
ka ülkelerde edindi¤i kontrgerilla deneyimlerini oligarflinin militarist güçlerine
aktard›, bizzat e¤itimine kat›ld›. Ordu, polis vb. devlet güçlerinin sadece e¤i-
timine de¤il, silah, araç, gereç aç›s›ndan güçlendirilmesine katk›da bulundu.
Ulusal kurtulufl mücadelesinin “ezilmesi” ve yeniden eski statükonun oturtul-
mas›, bölge istikrar› aç›s›ndan emperyalizmin ilk tercihiydi. Ancak KUKM bel-

PRAGMAT‹ZM VE “‹SLAM‹ ÇÖZÜM”


Partiler, kitle örgütleri hatta emperyalist devletler Kürt ulusal sorunu konusunda tart›fl›yor, “çö-
züm” yollar› öneriyor, olas›l›klar› de¤erlendiriyorlar. Paneller, konferanslar düzenleniyor... Her kafa-
dan bir ses ç›k›yor. Kimi sivil çözüm, kimi siyasi çözüm diyor. Devrim hariç her türlü çözümden söz
ediliyor. Sivil, siyasi, askeri, ‹slami vb....
Bunlardan birisi de 9-10 Temmuz günlerinde Berlin’de düzenlenen “Kürt Sorunu ve ‹slami Çö-
züm Konferans›”yd›. Konferans›n konusu kadar konuflmac›lar da dikkat çekiciydi. Müslüman kardefl-
ler örgütünden Fehmi Huweydi, DEP’ten Nizamettin To¤uç, fieyh Sait’in torunu -eski DYP’li yeni ba-
¤›ms›z milletvekili A.Melik F›rat, eski RP’li yeni DP MKYK üyesi Altan Tan, Özgür Ülke’den Selahat-
tin Çelik, ERNK ad›na Mustafa Karasu ve konferans› düzenleyen Kürdistan ‹slami Hareketi (K‹H) ad›-
na Abdurrahman Dürre ile Mele Sait’in yan› s›ra çeflitli dini örgütlenmelerin temsilcileri... Ayr›ca dü-
zenlenen konferansa PKK Genel Sekreteri A. Öcalan da bir mesaj gönderdi.
Konferans sonras›nda kamuoyuna topluca aç›klanan sonuç bildirgesi ise oldukça çarp›c›yd›.
Çünkü konferansa kat›lanlar çözüm olarak “Savafl›n taraflar›n› Hucurat Suresi’nin 9. ayetine uygun bir
temelde Kuran’›n hakemli¤ine ve bar›fla” ça¤›rd›lar. ERNK Temsilcisi Mustafa Karasu’nun sonuç bil-
dirgesini onaylamas› ilk bak›flta biraz flafl›rt›c› gibi gelse de küçük burjuva milliyetçi anlay›fl›n prag-
matik yaklafl›mlar› hat›rland›¤›nda, asl›nda genel yaklafl›m›n do¤al bir parças› oldu¤u söylenebilir.
Toplant›n›n sonunda imzalanan bildirinin içeri¤i bir yana, toplant›ya kat›lan kiflilerin niteli¤i da-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 697

li bir aflamaya geldikten ve oligarflinin inkarc› ve imhac› politikas›n›n iflas› or-


taya ç›kt›ktan sonra, emperyalizm “sorunun çözüm”ü için yeni aray›fllara yö-
neldi. Yeni aray›fllar için oligarfli kadar “tutucu” olmas› mümkün de de¤ildi, ge-
rekli de... Çünkü bir halk›n baz› ulusal haklar›n› tan›mak, emperyalist egemen-
lik sistemi için temelden bir tehdit anlam›na zaten gelmiyordu. Öncelikli soru-
nu, emperyalist egemenli¤ini garanti alt›na alacak iflbirlikçi siyasal yap›lar›n
güçlendirilmesi ya da oluflturulmas›yd›.
Körfez savafl›ndan hemen sonra Irak’ta Saddam iktidar›n›n da¤›laca¤› var-
say›m› üzerine yap›lan hesaplarla Ortado¤u’da devlet s›n›rlar› bile yeniden çi-
ziliyordu. Ancak Irak ve Saddam iktidar› da¤›lmad›; bölge devletlerinden ve
halklar›ndan emperyalizmin bekledi¤inin üzerinde bir tepki yükseldi ve bu se-
naryolardan çabuk vazgeçildi.
Geriye mevcut s›n›rlar›n korundu¤u bir statüko içinde Kürt ulusal hareketini
kontrol alt›na alma ve giderek tasfiye etme seçene¤i kald›. Bunun için gerek
ABD’nin ve gerekse Avrupal› emperyalistlerinin izlenmesini istedikleri politika,
Kürt halk›n›n baz› ulusal haklar›n›n verilerek, silahl› direniflin toplumsal temeli-
nin zay›flat›lmas› ve deste¤i daralan gerillan›n yok edilmesi idi. Emperyalizmin
iradesini yans›tan bu politika ilk olarak Özal’›n baflbakanl›¤› döneminde dile
getirildi. Ancak oligarfli, içinde bulundu¤u derin kriz nedeniyle kendi politika-
lar›nda küçük de olsa esnemeler, taktik de¤ifliklikler yapmak durumunda de¤il-
di. Bunun yerine, bir yandan Özal ya da ayn› politikay› dile getirenler konufl-
turularak Kürt halk›n›n vaatlerle oyalanmas› ve gündemin “meflgul” edilmesi
sa¤lan›rken MGK’ca yürütülen bast›rma ve imha uygulamas›na devam edildi.
Bu arada emperyalistlerle uzlaflmalar, pazarl›klar yap›ld›, programlar ha-
z›rland›. Emperyalizmden istenen süreler içinde oligarfli istedi¤i sonucu alama-
d›. Üstelik Kürdistan’daki katliamlar dünya kamuoyuna yans›maya ve çeflitli

ha bafllang›çta pragmatizmin ilk örne¤ini ortaya koydu. Örne¤in toplant›da temsilcisi ve sonuç bil-
dirgesinde imzas› bulunan Müslüman Kardefller örgütüne yönelik PKK de¤erlendirmesi oldukça il-
ginçtir. “Din Sorununa Devrimci Yaklafl›m” adl› kitab›nda A. Öcalan genelde ABD emperyalizmi, özel-
de Türk iflbirlikçileri taraf›ndan ‹slam dininin ‹slam kökenli halklar›n uyan›fl›n› engellemek için kul-
lan›ld›¤›n›, bu çerçevede sahte ‹slamc› ak›mlara Ortado¤u monarflilerince muazzam parasal destekler
yap›ld›¤›n› anlatt› ve buna örnek olarak da Müslüman Kardefller örgütünü verdi. Oysa ayn› örgütün
önde gelenlerinden Fehmi Huweydi’ye, küçük burjuva milliyetçileri kendi organize ettikleri konfe-
ransta “Kürt Sorununa ‹slami Çözüm” üzerine düflüncelerini ifade ettirmekte bir sak›nca görmedi.
Konferansa biraz daha genifl tabanl› ve etkili bir görünüm verebilmek için, ça¤›rd›klar› Müslüman
Kardefller örgütü için dün söyledikleri sözleri, yapt›klar› de¤erlendirmeleri bir kenara att›lar.
Pragmatizm, dünü ve yar›n› de¤il, sadece bugünün ç›karlar›n›, bugünün gerekliliklerini düflünür.
Büyük ço¤unlu¤u Müslüman olan Kürt halk›n›n deste¤ini kazanabilmek ad›na, din ve ‹slam konusun-
da PKK pragmatizminin bafllang›c› yeni de¤ildir. Çeflitli dergi ve gazetelerde yer alan makalelerde is-
lama yaklafl›m de¤iflik boyutlar›yla ele al›nd›ktan sonra bu görüfllerin derlenip toparland›¤› bir kitap,
“Din Konusunda Devrimci Yaklafl›m” ad›yla ve Ali F›rat imzas›yla 1991 y›l›nda yay›nlanm›flt›. Küçük
burjuva milliyetçi önderlik taraf›ndan devletin kendi önüne dikmek istedi¤i “din” engelini aflmak,
devletin elinden din arac›n› almak için etkili bir yaklafl›m getirildi¤i iddia ediliyordu bu kitapla.
Devletin halk›n dini duygular›n›, kendi egemenlik amaçlar› için kullanmas›n›n önüne geçmek
için bir tutum belirlemek elbette yanl›fl de¤ildi. Ve elbette cephe örgütlenmesi içinde özgürlükten,
698 Miliyetçilik Ç›kmaz›

demokratik kurumlar›n hareketlenmesine yol açt›. Bu koflularda emperyalist


devletlerin hükümetleri de, bask›lar›n› art›rd›lar. Almanya biri 26 Mart
1992’de, di¤eri 15 Nisan 1994’te iki kez silah ambargosu koyarak, ABD ise
May›s ay› içinde Türkiye’ye yapt›¤› askeri yard›m›n yüzde 25’ine çeflitli koflul-
lar koyarak bask›lar›n› somut hale getirdiler. Ambargo ve k›s›tlamalar daha
sonra kalkm›fl da olsa, uyar›c› nitelikleri itibar›yla önemliydi.
ABD ve Almanya, silahl› mücadele veren PKK’ya karfl› oligarfliyi destekle-
diklerini aç›kl›yorlar, ancak oligarflinin uygulad›¤› salt askeri çözüm politikas›
nedeniyle sivil halk›n temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine karfl› olduk-
lar›n›, soruna sivil çözüm bulunmas› gerekti¤ini belirtiyorlard›.

Emperyalistlerin Kayg›s› ‹nsan Haklar› ‹hlalleri mi?


Amerikan kongresi AG‹K Komisyon Baflkan› Senatör Denis De Concini, bun-
dan bir süre önce gazetelere yans›yan demecinde “... Çeflitli konulardaki d›fl
politika ç›karlar›yla hükümetlerimizin kesiflmesine ra¤men, Türkiye’de
kötüleflen insan haklar› durumu, Türkiye’nin bölgesel-siyasi ifllevlerle yö-
netici rol oynamas›n› desteklemeyi giderek zorlaflt›rmaktad›r.” derken
ABD’nin uyar›s›n› “insan haklar› savunuculu¤u” temelinde dile getirmiflti. Keza
Temmuz ay› içinde Türkiye’ye gelen ‹nsan Haklar› ve Çal›flma Yaflam›ndan So-
rumlu ABD D›fliflleri Bakan Yard›mc›s› John Shattuck da ABD’nin Kürt sorununa
yaklafl›m›n› “‹nsan Haklar› ‹hlalleri” üzerine oturtuyordu. Türkiye’deki insan
haklar› ihlallerinin birço¤unu Türkiye’nin “terörist eylemlere karfl› hakl› müca-
delesi”nden kaynakland›¤›n› belirten Shattuck, ne olursa olsun terörizme karfl›
mücadele gerekçesiyle insan haklar›n›n ihlal edilmesine karfl› olduklar›n› belir-
tiyordu.
Sanki düne kadara Türkiye’deki insan haklar› ihlallerinden haberleri yoktu.

eflitlikten yana olan Müslümanlar›n, dürüst din adamlar›n›n yer alabilmesinin koflular›n› oluflturmak
gerekiyordu. Ama bu konuda ad›m atarken niye -kitapta önerildi¤i gibi- “‹slam dini ve ulusal kurtu-
lufl aras›ndaki do¤ru iliflkiyi kuran ayetlerine dayanarak aç›klamak” gere¤i duyuluyor. Kitapta bunun
yan›t›n› bulmak zor. Çünkü yan›t küçük burjuva milliyetçi hareketin ve önderli¤inin çizgisini, tüm tak-
tiklerini belirleyen pragmatizmdedir.
Pragmatik anlay›fl, do¤ru olan› de¤il o an için “yararl›” olan tutumu benimser. PKK önderli¤i de
öyle yapt›. ‹slami, onun toplumda var olan olumsuz misyonunu, egemenlerce kullan›l›fl tarz›n› gör-
mezden gelerek kendi amaçlar› için yeniden yorumlad›. Zorlama, faydac›, popülist ve tarih bilimini
hiçe sayan bir yorum... K›sacas› milliyetçi önderlik kendi ulusal kurtulufl proram›n› ortaya koyup, dü-
rüst ve halktan yana, zulme, zorbal›¤a ve emperyalizme karfl› olan Müslümanlar› bu program için mü-
cadeleye ça¤›rmak yerine kendi çizgisine ‹slami bir renk katarak Müslümanlar için çekici hale getir-
meye çal›flt›.
“Din Sorununa Devrimci Yaklafl›m” kitab›nda yap›lan, özetle, “‹slam›n devrimci özü”, “‹slam›n
eflitlikçi özü”, “‹slam›n gerçek devrimcilefltirici, uygulay›c› yönü”, “uygarl›¤›n görkemli haz›rlay›c›s›
‹slam” gibi nitelemelere bolca yer verilerek, ‹slama yeni bir anlam ve ifllev yüklenmesiydi. Bu ayn›
zamanda mevcut mücadelenin ‹slam›n amaçlar›na ters düflmedi¤inin de, Müslüman halka anlat›lma-
l›yd›.
Bu tür yaklafl›mlar k›sa vadede belli yararlar sa¤lam›fl olsa bile devletin öteden beri kulland›¤›
din arac›n› etkisiz hale getirmedi. Tersine fliddet araçlar› d›fl›nda devletin elinde bulunan siyasal,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 699

Ya da bugünkü siyasal bask› ve terör rejimini kurumlaflt›ran 12 Eylül askeri cun-


tas›n› tezgahlayanlar kendileri de¤ildi.
Asl›nda emperyalizm kendi egemenlik sistemini yaymak için, ideolojik plan-
da “insan haklar›” ve “demokrasi” kavramlar›n› hep bir demagoji malzemesi
olarak kullanm›flt›. Vietnam’da onbinlerce Vietnaml›y› katlederken kendisini
“demokrasi” savaflç›s› ilan etmiflti. Keza dünyan›n birçok ülkesinde kan dökü-
cü, iflkenceci faflist diktatörlükleri iflbafl›na getiren veya destekleyen de yine
ABD’nin kendisi idi. Onun savundu¤u “insan haklar›” ABD emperyalizminin ç›-
karlar›n›n oldu¤u yerde bafllar, bitti¤i yerde sona ererdi.
ABD ve di¤er emperyalistler, insan haklar›n›n de¤il her zaman kendi ege-
menliklerinin savunucusu oldular. Öte yandan gerek “insan haklar›” demagoji-
leriyle olsun, gerekse özellikle DEP’in kapat›lmas›yla ortaya ç›kan “demokrasi”
demagojileriyle olsun oligarflinin köfleye s›k›flt›¤› da bir gerçek.
Avrupa Parlamento Baflkanlar› Toplant›s›na kat›lan Cindoruk ülkeye dönü-
flünde bu s›k›flm›fll›klar›n› flöyle dile getirdi. “Türk demokrasisine güven kay-
bolmufl. En ac› olan, eski do¤u Avrupa blokunun bile bizden hesap sor-
mas›d›r. Baz› terörle mücadelemizi destekliyor. Türkiye’nin bölünmesine
karfl›lar. Ancak bir siyasi partinin kapat›lmas›n› bat›ya anlatamazs›n›z.”
Ülke politikalar›n› belirlemede pek bir etkisi olmayan Karayalç›n bile Brük-
sel’de, Avrupa Birli¤i Komisyon Baflkan› ile yapt›¤› bir görüflmeden sona, Tür-
kiye’ye döner dönmez kat›ld›¤› ilk MGK toplant›s›nda “Bu ifl böyle gitmez” di-
yerek Avrupa’da kendisiyle yap›lan bask›lar› a盤a vuruyordu.
ABD ve Avrupa’n›n bask›s›n›n böylesine yo¤unlaflmas›, ne onlar›n insan
haklar› ihlallerini yeni görmüfl olmalar› ne de sadece DEP’li milletvekilleri soru-
nuydu. Sorun, TC’nin uygulad›¤› askeri çözüm politikas› ile bu iflin çözülece¤i-
ne ve emperyalistler için istikrarl› bir ortam›n oluflturulaca¤›na olan inanc›n bit-

sosyal ve kültürel egemenlik araçlar› Kürt halk› nezdinde etkisiz hale gelirken, din olgusu diri kald›.
Tüm düzen partileri Kürdistan’da birer tabela partisi haline geldi¤i halde, Refah Partisi kendi taban›-
n› koruyabildi. PKK ise yerel seçimlerde tüm düzen partilerine tav›r ald›¤› gibi RP’ye tav›r alamad›.
Birçok korucu RP listelerinden seçime girdi¤i halde, ‹slam› bir seçim malzemesi haline getiren bu
parti teflhir edilemedi. Hatta baz› bölgelerde DEP’e oy vermesi beklenen kesimlerin DEP seçimden
çekilince RP’ye yöneldi¤i gözlendi.
Batman ve Diyarbak›r’da kontrgerillan›n oyunca¤› durumuna gelen Hizbullah’›n bir kanad›n›n
bunca eylemlerine hatta kendilerini aç›kça devlet yanl›s› nitelemesine ra¤men, teflhir ve tecrit edile-
rek etkisizlefltirilmeyiflinin bir nedeni de din olgusunun hala diri kalmas›d›r. Devletin gerek RP ve ge-
rekse Hizbullah arac›l›¤›yla bölgede kendi politikalar›n› uygulamaya devam etmesi ise bir fleyi söy-
lemeye olanak veriyor; ‹slamc› görünerek Müslüman halk› kazanma politikas›, devletin dini alet ola-
rak kullanma zemininin canl› kalmas›na katk›da bulundu. Ama bu politikan›n tek olumsuz sonucu bu
kadarla s›n›rl› de¤ildir. Ulusal kurtulufl mücadelesinin amaç ve hedeflerinde bulan›kl›k ve ideolojik-
politik çizgisinde kafa kar›fl›kl›¤› yaratmas› da uzun vadede kaç›n›lmaz sonuçlard›r.
Pragmatizmin dünden bugüne yaratt›¤›, olumsuz sonuçlar› de¤erlendirmek yerine, çözümü Hu-
curat Suresi’nde bulunan konferans sonuç bildirgelerinin alt›na ERNK imzas› atmak, “‹slamc› çözüm”
tart›flmalar›n›n daha da meflrulaflmas›n›n d›fl›nda bir sonuç yaratmayacakt›r. Ama akla baflka bir so-
ru daha geliyor. Mele Abdurrahman Dürre’nin dedi¤ine göre ‹slam›n özü sulh ve anlaflma. Yoksa
devrimci özü dedikleri, ›srarla tekrarlad›klar› “siyasi çözüm”ün dinsel ifade edilifli olmas›n.
700 Miliyetçilik Ç›kmaz›

mifl olmas›yd›.

“Sivil Çözüm” Aldatmacas›


Bundan sonra at›lmas› istenen ad›m konusunda, Türkiye’ye gelen ‹nsan
Haklar› ve Çal›flma Yaflam›ndan Sorumlu ABD D›fliflleri Bakan Yard›mc›s› John
Shattuck’un “sivil çözüm” sözü oldukça anlaml›yd›. Bir dizi görüflmenin ard›n-
dan “Buradaki temaslar›m s›ras›nda sivil ve demokratik çözümleri konufl-
tuk.” diyen Shattuck, ABD politikalar›n› ifade ederken “Bizim taraf›m›zda si-
vil ve daha çok demokratik çözümler onaylanmaktad›r.” diyerek “sivil çö-
züm” kavram›n› bir kez daha kulland›.
ABD sözcüsünün sorunun dile getirildi¤i her defas›nda ›srarla siyasi çözüm
yerine sivil çözüm kavram›n› kullanmas›, elbette rastgele yap›lm›fl bir seçim de-
¤il. Siyasi çözümden, genel anlam›yla siyasal çat›flman›n taraflar›n›n oldu¤un-
dan hareketle, karfl›l›kl› olarak oturup uzlaflma süreci anlafl›l›r. Devletin ne
PKK’y› ne de DEP’i Kürt halk› ad›na “taraf” olarak kabul etmekten uzak bulun-
du¤u bir süreçte, siyasal çözüm sözü de ayaklar› havada ve eksik kal›yordu.
Emperyalizmin, oligarfliye PKK ya da DEP ile görüflme yapma dayatmas› yok-
tu. Hatta emperyalizmi “ikna” etmeye çal›flan DEP milletvekillerine ABD’li yet-
kililer “PKK’n›n d›fl›nda bir çözüm” istediklerini ifade etmekten geri durmam›fl-
lard›.
Sivil çözüm ise, masaya oturma, vb. süreçlere girmeden, taraflar›n anlafl-
mas› gibi gereklilikler do¤madan siyasal sistemde baz› de¤ifliklikler yap›lmas›
uygulamas›n› belki de en iyi ifade eden kavramd›. Bu de¤ifliklikler üniter dev-
let içinde tüm ülkede k›smi özerkli¤e sahip bölgelerin oluflturulmas›, bu temel-
de baz› ulusal, kültürel haklar›n tan›nmas› vb. olabilirdi. Ki kendi dilinde e¤i-
tim ve bas›n yay›n hakk› verilmesi gibi bizzat Çiller’in dile getirdi¤i baz› ha-
z›rl›klar da, söz konusu “sivil çözüm” politikas›n›n içeri¤i hakk›nda bir fikir ver-
di.
ABD’li bakan yard›mc›s›n›n “sivil çözüm” sözü ile Çiller’in Kürtçe e¤itim ve
yay›n hakk› sözü flüphesiz biraz daha ayr›nt›land›r›larak ve bazen de süslene-
rek sunulacakt›r. Ancak özü itibariyle, bu uygulaman›n, Kürt halk›n›n özgürlük
talebini yok etmek için, onu birtak›m ulusal hak k›r›nt›lar› ile aldatma anlam›
tafl›d›¤› çok aç›kt›r. Buna karfl›n küçük burjuva milliyetçi hareketin bu tür “çö-
züm”lere kap› aralayan politikalar›, giriflimleri de sürüyor.
Geçti¤imiz Mart ay› içinde Brüksel’de yap›lan Kuzey Kürdistan Konferans›-
na gönderdi¤i mesajda, PKK lideri A. Öcalan yapt›¤› önerilerle dikkati çekmifl-
ti. PKK lideri ayr› devlet gibi bir dayatmalar›n›n olmad›¤›n› belirttikten sonra,
Türk devleti ile diyalog yoluyla sorunlara çözüm arayabileceklerini ve serbest
siyasal faaliyet zemini olursa savafl›n sona erebilece¤i mesaj›n› vermiflti.
Böylesine aç›kça yap›lan ve özgürlük savafl›n›n nihai hedeflerinden vazgeç-
ti¤ini aç›kça ilen eden bir uzlaflma ça¤r›s›n›n bile oligarfli taraf›ndan kabul
edilmemesi, Filistin ya da ‹rlanda, hatta El Salvador’da örnekleri bilinen görüfl-
me uzlaflma yolunu en az›ndan flimdilik bir ölçüde t›k›yor. Bu tav›r, “sivil çö-
züm” diye nitelenen politika aç›s›ndan ise hiçbir fleyi de¤ifltirmedi elbette. E¤er
görülebilirse, emperyalizmin Kürt ulusal hareketini tasfiye etme ve Kürt halk›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 701

n›n özgürlük talebini ulusal hak k›r›nt›lar› ile bo¤ma plan›n› daha fazla a盤a
ç›kard›.
Emperyalizmin manevralar›n›n görülmesi ve bu manevralar› geriletecek al-
ternatif politikalar›n üretilmesi gerekti¤i bu süreçte tersine olarak, Avrupa’da
bulunan DEP milletvekillerinin temaslar› içinde, milliyetçi bak›fl aç›s› ile düflünü-
len siyasal körlük örnekleri artmaya bafllad›. Avrupa halklar›na, demokratik ku-
rumlar›na Kürt halklar›n›n taleplerini anlatarak, ulusal özgürlük mücadelesine
katk› yapan, çekilen ac›lar› dünya halklar›na duyuran ve bu yan›yla halk›n mü-
cadelesine olumlu bir katk›da bulunan DEP milletvekilleri, emperyalist devletle-
rin kap›lar›n› afl›nd›r›rken, bu olumlulu¤un z›dd›na dönüflmesine yol açacak
yaklafl›mlarla emperyalizmin politikalar›na alet olma tuzaklar›na düflüyorlar.
ABD ziyaretleri s›ras›nda Temsilciler Meclisi Komisyonlar›n›n kimi üyelerin-
den, komisyon baflkan ya da yard›mc›lar›ndan randevu al›p görüflme yapma-
lar›n›, Kürt sorunun duyurulmas› için önemeli bir ad›m olarak görüyorlar. Çe-
flitli ABD’li yetkililere sorunlar› anlatabilmifl olmay›, Türkiye’nin s›k›flt›r›lmas›na
yol açacak önemli bir giriflim olarak yorumluyorlar.
Oysa yan›l›yorlar.
Birincisi, ABD yönetimi Türkiye ve Kürdistan’daki durumlar›, oldukça yak›n-
dan ve sürecin içinden zaten izliyor. Önemli olan Kürt halk›n›n sesini emper-
yalist devletlerin yöneticilerine de¤il, kamuoyuna, emekçilerine duyurabilmek-
tir.
‹kincisi, randevu al›p görüflme yapman›n da sorunlar›n çözümünü kolaylafl-
t›raca¤› gibi peflin yarg›lara düflülmemelidir. Irakl› feodal-milliyetçi liderler C.
Talabani ve M. Barzani y›llard›r ceplerinde diplomat pasaportu, ülke ülke do-
lafl›yor, emperyalist devletlerin kap›lar›n› afl›nd›r›yorlar. Bu anlamda ABD’li se-
natörler aç›s›ndan kap›lar›n› çalan ilk Kürt vekiller DEP’liler de¤ildir. DEP’liler
e¤er biraz Irakl› Kürt liderlerin deneyiminden ders ç›karabilirse, onlar gibi ha-
reket etmenin bofl bir çaba oldu¤unu görmekte zorlanmayacakt›r.
Emperyalist devletlerin kap›lar›nda Kürt halk› için hiçbir olumlu katk›, ka-
zanç elde etme olana¤› yoktur.
702 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Devrimci Gençlik
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N AÇMAZLARI
SINIFSAL BAKIfiLA AfiILACAK

MİLLİYETÇİLİĞİN
AÇMAZLARI
SINIFSAL BAKIŞLA Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Devrimci Gençlik
AŞILACAK 26 Kas›m 1994
Say›: Özel say› 39

B
ugün Kürdistan’daki silahl› mücadele ve millici temelde de geliflmifl ol-
sa Kürt ulusal hareketi ciddi bir devrimci potansiyel yaratm›flt›r. Ulusal
kimli¤i inkar edilen, bask› gören ve sömürülen Kürt halk›, oligarflinin
bu politikas›na karfl› on y›ld›r sürdürdü¤ü silahl› direnifli ile eski statükolar› sars-
m›fl, inkarc› politikay› iflas ettirmifl, düzeni ciddi bir siyasal ve ekonomik kriz-
le yüz yüze b›rakm›flt›r. Kürt halk›n›n direnme dinami¤i, Türkiye devrimini de
etkileyen bir güce sahip olmufl, halklar›m›z›n devrimci halk iktidar›na do¤ru yü-
rüyüflünde önemli bir avantaj yaratm›flt›r.
Ancak yaflan›lan bu sürecin di¤er bir özelli¤i de, mücadele içinde var olan
birtak›m zay›fl›klar›n giderilmemesi durumunda, söz konusu avantaj›n bir süre
sonra dezavantaja dönüflmesinin kaç›n›lmaz olaca¤›d›r. Sözünü etti¤imiz za-
y›fl›klar Kürt ulusal hareketinin sürecin bafl›ndan itibaren milliyetçi temelde ör-
gütlenen ve mücadele eden karakterinden ileri gelen sonuçlard›r.

Emekçileri Bölmek Yerine Birlikte Mücadeleye Yöneltmek


Ancak S›n›fsal Bak›flla Mümkündür
Kürt ulusal hareketine oligarflinin verdi¤i cevaplardan biri, halklar› karfl›
karfl›ya getirmek fleklinde oldu. Kürt halk› en meflru haklar›n› isterken, oligarfli
flovenizm k›flk›rt›c›l›¤› ile güç toplamaya çal›flt›. Buna karfl›l›k, milliyet temelin-
de geliflen Kürt hareketi Kürt yoksul köylüsünün di¤er emekçi halklarla kol ko-
la, omuz omuza bir mücadeleye girmesini, ortak ç›karlar›n› ifade eden bir po-
litika üretilmesini sa¤layamad›. Oysa Kürt halk›n›n ulusal talepleri ile di¤er mil-
liyetlerden emekçi halk›n demokratik talepleri birbirine karfl›t de¤il, tersine bir-
biri ile uyum halinde olan taleplerdi.
Milliyet temelinde örgütlenmenin bu noktada ortaya ç›kan birinci zay›fl›¤›,
di¤er milliyetlerden emekçi halk ile Kürt halk›n› ortak bir politika etraf›nda ha-
rekete geçirememesi; ikinci zay›fl›¤› ise Kürdistan’dan büyük flehirlere göç et-
mifl Kürtleri bulunduklar› yerde cephe gerisi gücü olmaktan ileri bir konuma ge-
tirememesidir. Oligarfli bunu iyi kulland›.
Vietnam’da oldu¤u gibi stratejik köyler kurmak yerine, on binlerce Kürt köy-
lüsünü, milliyetçi temeldeki mücadele aç›s›ndan etki gücü azalacak alanlara,
yani bat›daki büyük flehirlere sürdü. Bu alanlarda, misilleme eylemleri ve lojis-
tik destek iliflkileri ötesinde bir hareket gelifltiremeyen Kürt milliyetçi hareketi
aç›s›ndan bu durum bir handikap olarak kald›. Yar›s›ndan fazlas› Kürdistan d›-
fl›na sürülen Kürt halk›n›, buralarda giderek etkisizlefltirmek yerine, devrimin
Miliyetçilik Ç›kmaz› 703

aktif bir potansiyeli haline getirmek için çözüm “Ülkeye dönün” ça¤r›lar›n›n ya-
n› s›ra ve esas olarak, savafl cephelerini, di¤er emekçi halklarla birlikte Kürdis-
tan d›fl›nda da açmakt›. Bu ise bir niyet ve istek sorunundan öte, s›n›f temelin-
de bir örgütlenme ve mücadele ile olabilirdi. ‹flte bugünkü sürecin dayatt›¤› ve
afl›lmas› zorunlu gerekliliklerden biri budur. Mücadele s›n›fsal bir temele otur -
mad›¤› sürece, flimdiye kadar al›nan mesafenin daha ileri tafl›nmas› mümkün
olmad›¤› gibi, korunmas› bile süreç içinde tehlikeye girecektir.

Uzlaflmac› E¤ilimin Geliflmesi Milliyetçili¤in Kaç›n›lmaz Sonucudur


Ulusal taleplerle hedeflerini s›n›rlayan milliyetçi hareket karfl›s›nda oligarfli
ve emperyalizmin bir baflka takti¤i, ulusal direnifle destek olan halk›n karfl›s›-
na a¤›r bir bedel koyup, savafl›n en olumsuz sonuçlar›na katlanmas›n› sa¤lar-
ken, bir taraftan da baz› ulusal hak k›r›nt›lar› verilece¤i beklentisi yaratarak,
onursuz bir “bar›fl”›n koflullar›n› oluflturmakt›r.
‹fl bir kez, ulusal haklar›n kazan›m› ile s›n›rland› m›, savafltan b›kt›r›lan halk
için pazarl›k masas›nda uzlaflma ve bar›fl› araman›n koflullar› do¤mufl olur.
Ulusal haklar pazarl›k konusu olur. Böylesi bir uzlaflma sürecini haz›rlayan sa-
dece kifli ya da partilerin niyetleri de¤ildir.
Hatta kifli ve partiler “Biz devrim istiyoruz. Biz sosyalizm istiyoruz” diyebi-
lirler. Ama e¤er bir halk hareketinin siyasal program› milliyetçi anlay›flla olufl-
turulmufl ise direnifl içinde yer alan halk, ulusal hak kazan›mlar› için harekete
geçirilmiflse, art›k bu nesnellik sonuç üzerinde etkili olmaya bafllam›fl demektir.
‹nsanlar savafl›n a¤›r bedellerini yaflarken, kazanmak için önlerine koyduklar›
ulusal haklar› en az›ndan tart›flmaya aç›k hale gelirler. Taviz ve uzlaflmac›l›k
bu aflamadan sonra bafllar.
Emperyalizm, Kürt halk›na baz› ulusal hak k›r›nt›lar›n›n verilerek, soruna bir
“çözüm” bulunabilece¤ini ileri sürerken, hesab› Kürt halk›na özgürlüklerini ver-
mek de¤il, direnifli bu k›r›nt›larla daha kolay tasfiye edebilece¤ini düflünmesi-
dir. Oligarfli ise böylesi manevralar› bile yapabilecek güçte olmad›¤› için bu
plan yürürlü¤e konulam›yor. Ancak yar›n böylesi bir tasfiyecilik gündeme gel-
di¤inde, Kürt milliyetçi anlay›fl›n buna karfl› do¤ru politika gelifltirmesi zor ola-
cakt›r. Tersine daha bugünden ›srarla siyasi çözüm isteyen taraf›n Kürt milliyet-
çi anlay›fl olmas›, böylesi bir tasfiyecilik plan›na karfl› konulamayaca¤› düflün-
cesini güçlendirmektedir.
Do¤rusu binlerce flehit verilerek bugüne getirilen bir ulusal kurtuluflçulu¤un,
ulusal hak k›r›nt›lar› için pazarl›k masas›na oturmas› özgürlükler için yürüyen
bir halk›n intihar›d›r.
Söylem ve niyet ne olursa olsun, milliyet temelinde örgütlenme ve mücade-
lenin do¤al mecras› bu yönde akar. Milliyetçi anlay›fl, ittifak politikalar›ndan
eylem çizgisine, kitlelere gösterdi¤i hedeften, üretti¤i politikalara kadar kendi
nesnelli¤ini kendi yarat›r. Ve bir noktadan sonra baflka bir fley söylemenin an-
lam› kalmaz. Halk›n mücadele potansiyelini emperyalizmin pazarl›k masala-
r›nda eritip tüketmemek için, daha bafltan, iktidar hedefine yönelen ve özgür-
leflme sorununu s›n›fsal kurtuluflla birlikte ele alan bir politika flartt›r. ‹ttifaklar›,
eylem çizgisini, halk›n motivasyonunu, politik bilincini, ulusal ve s›n›fsal kurtu-
704 Miliyetçilik Ç›kmaz›

luflçuluk çizgisinde flekillendiren bir hareket, emperyalizmin uzlaflma tuzaklar›-


na karfl› tutarl› kalabilir.

Milliyetçilik Emperyalizm Karfl›s›nda Tutars›zd›r


Bölge devletleri ve emperyalist devletler, Kürt halk›n›n özgürlük talebine kar-
fl›d›r. Ancak, bolca örne¤i görüldü¤ü gibi, kendi aralar›ndaki ç›kar çeliflkileri
nedeni ile çeflitli biçimlerde destekler tav›rlar içine girmifllerdir. Örne¤in ‹ran,
Irak’taki Kürt hareketlerini, Irak ‹ran’daki Kürt hareketlerini uzun y›llar birbirle-
rine karfl› desteklemifllerdir. Keza son olarak Irak’ta Saddam’a karfl› bir iç mu-
halefet örgütleme peflinde koflan ABD’nin Barzani ve Talabani’yi desteklemesi
de benzer bir kullanma politikas›n›n ürünüdür.
Emperyalistler ve bölge devletlerinin Kürt sorununu kendi ç›kar› için kullan-
ma politikalar› hep olacakt›r. Bu noktada sorun, bir halk hareketinin çevresin-
deki güçlerle nas›l ba¤ kurdu¤udur. Milliyetçi dar bak›flla hareket edildi¤inde,
baflkalar›n›n elinde bir kart olmaktan öte bir güç olunamayaca¤› ve art›k ge-
reklili¤i kalmad›¤›nda nas›l bir kenara at›ld›¤›na iliflkin örnekler, bizzat Kürt
halk›n›n mücadele tarihi içinde oldukça fazlad›r. Uzat›lan her “el”, “katk›s›
olur” deyip tutulmaz. Çünkü baz› ellerin yeri geldi¤inde faturas› a¤›r olur.
Do¤ru yaklafl›m milliyetçi anlay›fl yerine, sürece s›n›fsal süzgeçten bakabil-
mek, politik yönelimi bu anlay›fl temelindeki ilkeler üzerine oturtmakla buluna-
bilir. Bir özgürlük hareketinin anti-emperyalist muhtevas›n›n tutarl› olabilmesi
için, kendi iç devrim sürecinde s›n›fsal bir yaklafl›ma sahip olmas› flartt›r. Em-
peryalizmin ekonomik ve siyasal varl›¤›na do¤rudan tav›r alan, bunun yan› s›-
ra onun iflbirlikçisi, asalak-sömürücü s›n›flara karfl› da tutarl› ve ilkeli bir tav›r
gelifltiren bir hareket, hiçbir zaman, ne emperyalistler, ne de bölge devletleri
taraf›ndan bir kart olarak kullan›lamaz.

Ulusal Kurtuluflu Zafere Tafl›yacak Güç DHKP-C’dir


Ülkemizde ulusal sorunu çözebilmek halklar›n özgürlük mücadelesini zafe-
re tafl›yacak, emperyalizmin ve oligarflinin mücadeleyi tasfiye etmek için dene-
yece¤i taktikleri bofla ç›karacak tek güç, s›n›f temelinde örgütlenen, halklar›m›-
z›n ulusal ve s›n›fsal kurtuluflunu birlikte ele alan ve çözümü uzlaflma masala-
r›nda de¤il, iktidar› ele geçirme aflamas›nda arayan devrim hareketidir. Bu ha-
reket DHKP önderli¤inde DHKC çat›s› alt›nda siyasi mesajlar› ile net, ilkeleri ve
savaflç› gelenekleri ile giderek ülkenin her yan›nda geliflen emekçi halklar›n
devrim yürüyüflüdür. DHKP çizgisi, Kürt halk›n›n ulusal taleplerini savunan bir
siyasal anlay›fl›n, di¤er milliyetlerden emekçi halklar için de çekim merkezi ol-
mas›na ve bu temelde savafl›n yayg›nlaflmas›na olanak yaratmaktad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 705

‹flçi Hareketi
PKK, Uzlaflma Ça¤r›lar›na Emperyalistlerden
Destek Ar›yor
EMPERYAL‹STLER‹N MASASINDA
ÖZGÜRLÜK YOKTUR
EMPERYALİSTLERİ
N MASASINDA
ÖZGÜRLÜK ‹flçi Hareketi Gazetesi
YOKTUR 17 Aral›k 1994
Özel say› 1

A
BD, Almanya, Fransa, ‹ngiltere ve di¤er baz› bat›l› devletlerin bafl-
kanlar› ile Birleflmifl Milletler, Avrupa Güvenlik ve ‹flbirli¤i konferans›
(AG‹K), Avrupa Konseyi ve NATO gibi uluslararas› kurulufllar›n yetki-
lilerine gönderilen PKK Genel Sekreteri A. Öcalan imzal› ve 7 Kas›m 1994 ta-
rihli mektup ile PKK, uzlaflma politikas› için uluslararas› destek bulmak çabala-
r›na yeni bir halka ekledi.
Mektubunda, “Alt›n› çizerek ifade etmek isterim ki, biz çözümü savaflta
görmeyen, siyasi tercihleri esas alan ve diyalog yoluyla mevcut durumun
afl›labilece¤ine inanan bir tutumu benimsiyoruz” diyen A. Öcalan, ayr›ca
“karfl› taraf haz›rsa hemen b›rakal›m bu savafl›” diyerek bir kez daha atefl-
kes ve diyalog ça¤r›s› yapt›.
A. Öcalan’›n mektubunda, içerik olarak baz› özel vurgular ve mektubun
gönderildi¤i adreslerin anlam› itibar›yla yeni baz› noktalar olmakla birlikte,
söylenen birçok fley PKK’n›n uzlaflma politikas› çerçevesinde daha önce ifade
edilmiflti.

Uzlaflmac› Politikan›n ‹lan›: 1993 Ateflkesi


“Kürdistan halk›n›n PKK önderli¤inde bar›flç›l çözüm için uzatt›¤› el
karfl›l›k bulmal›d›r.”
“S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz yoktur.”
Bu sat›rlar PKK Genel Sekreteri A. Öcalan imzas› ile emperyalist devletle-
rin baflkanlar›na ve çeflitli uluslararas› kurumlara gönderilen son mektuptan
al›nmad›r. Bu sözler, 17 Mart 1993’te, yani birbuçuk y›l önce, A. Öcalan’n›n
Lübnan’da tek tarafl› ateflkes ilan etti¤i bas›n toplant›s›nda söylendi. PKK’n›n
uzlaflma politikas›n› ciddi olarak ilk defa aç›kland›¤› toplant› bu oldu.
Newroz öncesi, kalabal›k bir gazeteci grubu ça¤›r›larak yap›lan ateflkes
karar› aç›klamas› kamuoyunda genifl yank› yaratm›flt›. Üstelik flafl›rt›c› da ol-
mufltu. Çünkü daha bir hafta öncesine kadar PKK’n›n ülke içindeki birimleri
halka silahlanma ve daha fliddetli bir savafl için haz›rl›k ça¤r›lar› yap›yor,
ayaklanma ile son darbeyi vurmaktan söz ediyorlard›. ‘91 ve ‘92 Newroz’un-
da yaflanan Serh›ldanlar› hat›rlayan oligarfli de ciddi bir gerilim yafl›yordu.
Ama tüm savafl ça¤r›lar› sanki olmam›fl gibi, A. Öcalan, y›llard›r “uzlaflma-
c›”, “reformist” diye niteledi¤i Kemal Burkay ve yine benzer özelliklere sahip
Celal Talabani’yi yan›na alarak bir bas›n toplant›s› düzenledi ve tek tarafl›
ateflkes ilan etti. Bu bas›n toplant›s›n›n perde arkas›nda o s›ralar Ankara’daki
706 Miliyetçilik Ç›kmaz›

devlet kurumlar›n›n kap›s›nda s›k s›k görülen C. Talabani’nin özel bir çabas›
oldu¤u biliniyordu.
Devrimci hareket bu ateflkes karar›n› aç›kça elefltirdi ve yanl›fll›¤› üzerine
PKK yöneticilerini uyard›. Faflist bir devlet kurumlaflmas›n› örgütleyerek halka
kan kusturan oligarfli ile masaya oturarak nas›l bir çözüm bulunabilirdi? ‘Çö-
züm’ün bar›flç›l biçimi nas›l olabilirdi? “S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz
yok” derken verilmek istenen mesaj neydi? Bu ve benzer sorular›n cevab› hep
ayn› noktaya ç›k›yordu: Uzlaflma.
Milliyet temelinde örgütlenen ve savafl› bir bölge ile s›n›rl› olarak gelifltiren
PKK, en güçlü göründü¤ü süreçte, iktidar hedefinden uzaklaflt›¤› anlam›na ge-
len bir uzlaflma politikas›n› böylece ilan ediyordu.
Dünyada pek çok örne¤i görüldü¤ü üzere, milliyet temelinde örgütlenen ve
mücadele eden hareketler, bir noktadan sonra ortaya ç›kan t›kan›kl›¤› aflmak
için uzlaflma kap›lar›n› çalmaya bafll›yorlar. PKK’n›n uzlaflma ça¤r›s› bu an-
lamda, kendi siyasi-ideolojik çizgisinin sonucuydu.

Böyle “Taktik” Olur mu?


PKK, ateflkes ile birlikte ilan etti¤i bu uzlaflma politikas›n› “taktik” olarak ni-
teliyordu. Bu taktik savunulurken “Dünya ve Türkiye kamuoyuna TC’nin terörist
devlet oldu¤unu ispat etme”, “Kürt halk›n›n varl›¤›n› inkar eden Türkiye oligar-
flisinin sald›rgan tutumunu teflhir etme” gibi gerekçeler ileri sürülüyordu. “Tak-
tiklerde alabildi¤ine esnek olma, stratejide özgürleflme hedefine ba¤l› kalma”
ilkesi ile aç›klanan ve savunulan bu politikan›n salt esnek bir taktik olmad›¤›
süreç içinde daha net ortaya ç›kt›.
1993 ateflkesi bir süre sonra fiili bir durumla sona ererken, bu süre zarf›n-
da oligarflinin tutumu hiç de¤iflmedi. Ezmek için sonuna kadar sald›rd›. Üstelik
oligarfli bu politikas›n› sürdürürken, en büyük deste¤i emperyalist devletlerden
gördü. Türkiye’nin silah ihtiyac› baflta Almanya ve ABD olmak üzere emperya-
list devletlerden karfl›land›. Zaman zaman bat› kamuoyunun bask›s› ile silah
ak›fl›nda geçici duraksamalar olduysa da, bu durum, Türkiye’nin dünyada en
fazla silah alan 4. ülke durumuna gelmesini engelleyemedi.
Devletin sald›r›lar› son birbuçuk y›l içinde en üst düzeyine ulaflt› ve yak›l›p
y›k›lan iki binden fazla köyün boflalt›larak k›rlar›n insans›zlaflt›r›lmas›, uygula-
mas› bu dönem yo¤unlaflt›. Gözalt›nda kay›plar, toplama kamplar›, DEP millet-
vekillerine kadar uzanan silahl› sald›r›lar, Ankara’n›n göbe¤inde DEP Genel
Merkezi’nin bombalanmas› gibi birçok sald›r› bu süreçte gerçekleflti.
K›sacas› “Dünya ve Türkiye kamuoyuna TC’nin terörist devlet oldu¤unu is-
pat etme” amac› ile uygulanan taktik, TC’nin sald›rgan tutumunu azaltmad›¤›
gibi, tersine art›rd›. Üstelik emperyalist devletler, kendi ülkelerinde PKK’n›n fa-
aliyetlerini yasaklama ya da engelleme gibi tav›rlar gelifltirerek, oligarflinin sal-
d›rgan politikalar›na destek oldular.

PKK Uzlaflma Kap›s›n› Açt›kça, Oligarfli Daha fiiddetli Sald›rd›


Ateflkesin sonucu bunlar olmas›na ra¤men, PKK “taktik” diye ileri sürdü¤ü
uzlaflma politikas›n› 1994 y›l› Mart ay›nda biraz daha gelifltirerek, bir kez da-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 707

ha ortaya sürdü. Brüksel’de yap›lan Kuzey Kürdistan Konferans›na, kendi im-


zas› ile gönderdi¤i mektupta A. Öcalan “ayr› bir devlet kurma gibi bir ›srarla -
r› olmad›¤›n›” , “görüflmeler ve diyalog yoluyla bir süreç bafllat›l›rsa buna taraf
olacaklar›n›” ve “siyasi çözüm ve serbest siyasi faaliyetler için zemin oluflturu-
lursa silahl› savafl›n tamamen sona erdirilmesinin önünü açacaklar›n›” belirti-
yordu.
TC’nin terörist ve sald›rgan taraf oldu¤unu ispat etme amac›n› çok çok aflan
ve PKK’n›n uzlaflma politikas› aç›s›ndan net ifadeler içeren mektup, oligarfli ta-
raf›ndan sadece “PKK’n›n s›k›flt›¤›” biçiminde yorumland›.
Ne oligarflinin arkas›ndaki güç olan emperyalist devletlerin politikas›nda,
ne de oligarflinin sald›rganl›¤›nda bir de¤ifliklik olmad›. Tersine “görüflmeler ve
diyalog” için son derece elveriflli görünen düzen içi bir kurum olan DEP’in tas-
fiyesi PKK’n›n bu aç›klamas› ile ayn› süreçte gündeme geldi. DEP’li milletvekil-
leri önce parlamentodan tasfiye edildiler. Sonra da çeflitli hapis cezalar›na
çarpt›r›ld›lar. “Terörist” oldu¤u ispat edilmeye çal›fl›lan TC ise, bu teflhiri umur-
samad›¤›n›, son olarak Özgür Ülke gazetesinin üç binas›n›n planl› ve perva-
s›z biçimde bombalanmas› ile bir kez daha ortaya koydu.
Artan devlet terörünün yan› s›ra, PKK’n›n halka “bu ifl yak›nda çözülecek”
mesaj›n› vermesi, kitlesel eylemlerde ciddi bir gerilemeye yol açt›. PKK’n›n s›-
k›flt›¤› görünümü ile birlikte bu durum, oligarflinin sald›r›lar›n› daha pervas›zca
art›rmas›n› beraberinde getirdi.
PKK’n›n oligarfliyi teflhir etme “takti¤inin” Avrupa kamuoyunda bir ölçüde
sonuç yaratt›¤› söylenebilir. Ancak Avrupal› emperyalist devletler aç›s›ndan
Ortado¤u’da mevcut statükolar› tehdit eden bir ulusal kurtulufl hareketinin tas-
fiye edilmesi kendi ç›karlar›na uygundu. TC’nin “terörist, sald›rgan” taraf oldu-
¤u ise onlar için bir s›r de¤ildi.

Emperyalistlerin Masas›nda Özgürlük Yoktur


Tüm bu geliflmelere ra¤men, PKK Genel Sekreteri A. Öcalan, 7 Kas›m
1994 tarihli son mektubunda, uzlaflma politikas›n› daha da gelifltirerek yeni-
den gündeme getirdi.
Mektubun dikkat çekici ilk özelli¤i, do¤rudan emperyalist devlet baflkanla-
r›na ve yine emperyalistlerin denetiminde olan uluslararas› kurulufllara gönde-
riliyor olmas›yd›. ‹kinci dikkat çekici nokta ise, emperyalistlerden harekete geç-
melerinin istenmesiydi.
Mektupta sorunun uluslararas› niteli¤ine dikkat çeken Öcalan, devam›nda,
“... takdir edersiniz ki, dünyan›n hiçbir yerinde acil bir müdahaleyi bu
kadar dayatan bir sorun yoktur” belirlemesinden sonra “Dünyan›n art›k
bu devlet katliam›na seyirci kalmamas› gerekti¤ine ve Kürdistan’daki
Türk özel savafl uygulamalar›na karfl› tutum almas› gerekti¤ine inan›yo-
rum. (...) Yapaca¤›n›z giriflimleri ve ataca¤›n›z ad›mlar› sonuna kadar
destekleyece¤imi ifade ediyorum” diyordu.
Dünya flimdiye kadar birçok katliama seyirci kald›. Milyonlarca insan›n öl-
dü¤ü emperyalist paylafl›m savafllar› biraz geçmifl bir tarih say›lsa bile, Viet-
nam’da ABD’nin, Cezayir’de Fransa’n›n iflgali ile gerçeklefltirdi¤i katliamlarda
708 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ölen yüzbinlerce insan, son olarak L. Amerika ülkelerindeki iç savafllarda,


ABD’nin Irak’a müdahalesinde ve emperyalist düzeni tehdit eden birçok yerde
katledilen onbinlerce insan unutulabilir mi?
Emperyalizmin ç›karlar› gerektiriyorsa, yüz binlerce insan›n ölümünü göze
alabildi¤ini gösteren bu örnekler ortada iken, emperyalist devletlerden “akan
kan›” durdurmas› beklenebilir mi? Özgürlükleri için savaflan bir halk özgürlük-
lerin düflman› emperyalist devletlerden bir destek bulabilir mi?
Bu sorulara olumlu cevap vermek mümkün de¤ildir. Emperyalist devletler sa-
dece kendi ç›karlar›n› korumak ve güçlendirmek için harekete geçerler. Kald›
ki, Ortado¤u’ya böylesi bir müdahaleleri öteden beri vard›r. Irak’a yönelik po-
litikalar›, Filistin’de Arafat arac›l›¤›yla yerlefltirmeye çal›flt›klar› statüko, Güney
Kürdistan’da Talabani-Barzani gibi feodal-milliyetçi güçleri kullanarak olufltur-
duklar› kukla federe Kürt devleti, emperyalist müdahalenin birer örne¤idir. Tür-
kiye’de ise oligarflinin Kürt ulusal hareketini bast›rma çabalar›n› bafl›ndan iti-
baren destekliyorlar. Ayr›ca “sivil çözüm” ad› alt›nda Kürtçe e¤itim, yay›n ser-
bestli¤i gibi ulusal-kültürel hak k›r›nt›lar› vererek silahl› ulusal hareketin toplum-
sal taban›n› boflaltmay› öneriyorlar.
Emperyalistlerin bu politikas› yeni de¤ildir. Birçok defalar kamuoyuna yan-
s›d›. Son olarak AG‹K Eflbaflkan› Dennis De Concini bu önerilerini 24 Kas›m
tarihli AG‹K raporunda gündeme getirdi.
A. Öcalan ulusal hak k›r›nt›lar› vererek silahl› hareketin alt›n› boflaltmay›
öneren emperyalist devletlerden soruna müdahale etmelerini talep etmekte ve
atacaklar› ad›mlar› destekleyece¤ini vaat etmektedir.
Bunun anlam› bölgede emperyalizmin inisiyatifini daha da art›rma ve onla-
r›n tasfiyeci planlar› için daha fazla kap› açmaktan baflka bir fley de¤ildir. Bu
politika emperyalizmin flemsiyesi alt›nda özgürlük aramakt›r. “Taktik” bir hata
de¤il, stratejik bir hata olarak, bunca bedel ödenerek elde edilen kazan›mla-
r›n emperyalistlerin masas›na yat›r›lmas›d›r.
Emperyalizmin masas›nda ne özgürlük, ne de özgürlü¤e giden yolda mev-
zi bir kazan›m vard›r. Hiçbiri yoktur. Faflist TC devletine yap›lan uzlaflma ça¤-
r›s› gibi, emperyalist devletlere yap›lan “harekete geçin” ça¤r›s› da Kürt halk›-
na sadece daha fazla esaret ve ac› verir.

Do¤ru Yaklafl›m “Savafl› Yayg›nlaflt›rma, Devrimi Dayatma”d›r


“Daha fazla kan dökülmesini engellemenin yolu” ne oligarfli ile, ne de em-
peryalizm ile uzlaflma masas›na oturmaktan geçer. Do¤ru olan yaklafl›m “sa-
vafl› yo¤un yaflama, bar›fl› dayatma” de¤il, “savafl› yo¤un yaflama, yayg›nlafl-
t›rma ve devrimi dayatma”d›r. Daha fazla kan dökülmesini engellemenin de,
çekilen ac›lar›n sona ermesinin de yolu, zulüm ve sömürü düzenini yok etmeyi
hedefleyen bir iktidar mücadelesine yönelmektir. Faflizmin bask› ve fliddetini
ancak halklar›n devrimci fliddeti geriletip yok edebilir.
Kürt halk›n›n ulusal özgürlük mücadelesinde belli bir t›kan›kl›¤› yaflad›¤› bir
gerçektir. Bu t›kan›kl›k uzlaflma politikalar›yla de¤il, devrimle afl›lacakt›r. Tayin
edici güç halklar›n iktidar› hedefleyen örgütlü mücadelesidir.
Bunun için öncelikle mevcut gerilla hareketini, oligarfli ile ya da emperya-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 709

list devletlerle yap›lmas› düflünülen görüflmelerde gerekti¤inde savafl› bitirecek


bir pazarl›k gücü olarak de¤il, iktidar› ele geçirmek için savafl› büyüterek so-
nuna kadar sürdürecek bir politik-askeri güç olarak de¤erlendirmek gerekir. ‹k-
tidar› hedefleyen ve ele geçirecek büyüklü¤e ulaflmay› önüne koyan bir geril-
la hareketi ise, mevcut düzen s›n›rlar› içinde savafl› düzenin her yan›na yay-
g›nlaflt›rmay› amaçlayan bir askeri stratejiye sahip olmal›d›r. Bunun için tüm
milliyetlerden emekçi y›¤›nlar›n deste¤ini kazanmay› olanakl› k›lan, Kürt halk›-
n›n ulusal kurtulufl talebi ile birlikte tüm emekçi s›n›flar›n sömürüden kurtulufl ta-
leplerini de kapsayan bir politik program flartt›r. Böylesi bir program sadece
askeri aç›dan savafl› yayg›nlaflt›rman›n toplumsal temelini olgunlaflt›rmaz, ay-
n› zamanda oligarflinin Türk halk› içinde floven k›flk›rtmalarla güç toplama ma-
nevralar›n› da s›n›rlar. Ve halklar› birbirine k›rd›rma politikalar›n› bofla ç›kar-
t›r.
Bu politikan›n nesnel zemini her zamankinden daha fazla elverifllidir. Ülke-
de yaflanan ekonomik, siyasi ve sosyal kriz, genifl emekçi y›¤›nlar› her geçen
gün daha fazla sefalete itmekte, memnuniyetsizlik artmaktad›r. Öte yandan,
ulusal haklar›n› ve kimli¤ini isteyen Kürt halk›n›n bu talebi ile emekçi y›¤›nlar›n
insanca yaflama talebi birbirine karfl›t talepler de¤ildir. Kürt halk›na savafl
açan oligarfli, bu savafltan herhangi bir gelir elde edip bunu da Türk halk›na
veriyor de¤ildir. Tersine, Kürt halk›n›n taleplerini bast›rma savafl›, di¤er milli-
yetlerden halklara daha yo¤un bir yoksullaflma olarak yans›yor. Kürt halk›na
savafl açan ve inkar-imha politikas›n› dayatanlar ile emekçi y›¤›nlar› sömüren,
yoksullu¤a itenler ayn› egemenlerdir, yani oligarfli ve onun arkas›ndaki güç
olarak emperyalistlerdir. Bu durum, Kürt halk›n›n ulusal özgürlük mücadelesiy-
le emekçi y›¤›nlar›n sömürü ve zulüm düzeninden kurtulma mücadelesinin yan
yana getirilmesini olanakl› k›lan en temel olgudur. Yani düflman ortakt›r.
Öte yandan tüm emekçi y›¤›nlar›n deste¤ini kazanmay› amaçlayan politik
bir program, milyonlarcas› bat›ya do¤ru göçe zorlanan ve ulusal kurtulufl mü-
cadelesinde k›smen ya da tamamen at›l kalan Kürt emekçi y›¤›nlar›n›n da ye-
niden aktif mücadele içinde devrime yönelmesinin flartlar›n› yaratacakt›r. Tüm
milliyetlerden emekçi halk›n omuz omuza mücadelesinin geliflece¤i bu zemin,
büyük ac›lar çeken Kürt halk›n›n öfkesinin bat›daki mücadeleyi ateflleyici bir et-
men olmas›n›n yan› s›ra, halklar aras› kardeflli¤i de güçlendirecek ve flovenist
k›flk›rtmac›l›¤›n etkilerini en aza indirecek, oligarfliyi yaln›zlaflt›racakt›r.
Özcesi, Kürt ulusal hareketi aç›s›ndan gelinen aflama, mevcut t›kan›kl›k ne-
deni ile gelinebilecek son nokta de¤ildir. Gelinen aflama, Kürt halk›n›n özgür-
lük yürüyüflünün di¤er halklar›n özgürlük talebi ile birlefltirilebildi¤i bir çizgide,
devrime yürümenin elveriflli bir zemini olabilir. Olmas› gereken budur.

Uzlaflma Politikas›n›n Varaca¤› Yer Barzani’nin Durumudur


A. Öcalan son olarak yazd›¤› mektupta mevcut t›kan›kl›¤› aflmak için Türki-
ye devrimine yönelmek yerine, emperyalist devletlere ça¤r› yaparak “uzlaflma”
politikas›na destek istiyor. Bu giriflimini yaparken, uluslararas› diplomasi ala-
n›nda Kürt halk› ad›na taraf kabul edilmeyi de elde edilecek önemli bir kaza-
n›m olarak de¤erlendiriyor. Bunun için daha farkl› giriflimleri oldu¤u biliniyor.
710 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Ancak uluslararas› diplomasi alan›nda, hem Kürdistan tarihinde hem de Orta-


do¤u’da o kadar aç›k ve sonu kötü olan örnekler var ki, böylesi giriflimleri de-
¤erlendirirken bu örnekleri göz önüne almamak en iyimser ifadeyle safl›k olur.
Arafat’›n Filistin halk›n›n mücadelesinde geldi¤i yer tart›fl›lmayacak kadar
aç›kt›r. Arafat kendi uzlaflmac› politikas›n› Filistin halk›na kabul ettirmek için
zor kullanma noktas›na kadar gelmifl, emperyalistlerin statükosunu oturtmak
için u¤raflan adam olmufltur. Keza bugün C. Talabani ile M. Barzani de ulus-
lararas› alanda tan›nan, bilinen, kendileriyle görüflme yap›lan flahsiyetler ol-
malar›na ra¤men, gelinen noktada emperyalizmin Ortado¤u politikalar›n›n bir
uzant›s› olmaktan ileri gidemeyen bir konuma düflmüfllerdir. Kendi gücüne de-
¤il de, emperyalistlerin gücüne bel ba¤laman›n varaca¤› yer iflte budur.
Emperyalistlere bel ba¤laman›n en çarp›c› örneklerinden biri, yine Kürdis-
tan tarihindedir. Melle Mustafa Barzani, Irak yönetimine karfl› verdi¤i y›llar sü-
ren mücadelesinin sonunda, d›fl güçlere bel ba¤laman›n faturas›n› tam bir ye-
nilgiye u¤rayarak ödedi. Mücadelesi s›ras›nda ‹ran fiah› ile ba¤ kuran, fiah’›n
para ve silah yard›m›n› kabul eden Barzani, 1975 y›l›nda ‹ran ve Irak’›n Ce-
zayir’de yapt›klar› bir anlaflma sonucu s›n›rlar› kapatmalar› üzerine birdenbi-
re desteksiz kald›. Ard›ndan ABD yönetiminden Irak’a bask› yaparak sald›r›la-
r›n› durdurmas›n› istedi. “Bize söz verdi¤iniz gibi yard›m edin ve yan›m›z-
da olun. Hayat›m›z›, ailemizin namusunu korumak için bu probleme na-
muslu bir çözüm bulun.” (Barzani, Dr. M. S›raç Bilgin, syf. 258) diyen Bar-
zani’yi ABD, ç›karlar›n›n gere¤i olarak yüz üstü b›rakt›.
Emperyalist devletlere ve kurulufllara “destek” ça¤r›s› yaparken, yak›n tarih-
te yaflanan bu örnekleri göz önüne alarak, Kürt milliyetçi hareketi, önündeki
sorunlar› yeniden ve yeniden tart›flmal›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 711

MGK’CILIK, MGK
TERÖRÜ VE MGK’CILIK, MGK TERÖRÜ VE
TASFİYECİLİĞİ...
TASF‹YEC‹L‹⁄‹ KARfiISINDA
DEVR‹MC‹LER‹N YANINDA DURMAYANLAR
DEVR‹MDEN YANA OLAMAZLAR
Devrimci Sol Dergisi
Devrimci Sol A¤ustos 1998
Say› 11

1
997’nin bafl›nda Türkiye solundaki baz› anlay›fllar› yeni bir kavramla
ifade etme gere¤i do¤du. Reformizmin, icazetçili¤in geldi¤i son nok-
ta olan bu durumu “MGK’c›l›k” olarak tan›mlad›k. Sol, devrimci, sos-
yalist olma iddias›ndaki kimi güçlerin süreç içinde -ki konumunu oldukça isa-
betli ve aç›k biçimde ortaya koyan bu tan›m- giderek sol literatürde yayg›n bi-
çimde kullan›lmaya baflland›. Çünkü gerçekten de durumu en iyi ifade eden
kavram buydu.
MGK’c›l›k, kendini düzene teslim etmeye haz›r tükenmifl solun ihtiyaçlar›y-
la, oligarflinin solun bir k›sm›n› yedekleme ihtiyac›n›n çak›flt›¤› noktada ortaya
ç›km›flt›r. Ama bu ortaya ç›k›fl esas›nda bir sonuçtur. Hep baflka güçlere bel
ba¤lam›fl TKP revizyonizminin, hep düzen içinde meflruluk aray›fl› içinde olmufl
DY tasfiyecili¤inin ve ayn› kulvardaki benzerlerinin çeflitli aflamalardan geçe-
rek geldi¤i noktad›r.
12 Eylül cuntas›ndan sonra pek çok örgütün ricatlar›yla, mültecili¤i tercih
ediflleriyle bafllayan süreç, hapishanelerdeki teslimiyet politikalar›ndan, oligar-
flinin mahkemelerindeki icazetçi, inkarc› savunmalardan geçerek, sivil top lum-
culu¤un keflfine ve 87-88’lerdeki Kuruçeflme “birlik” tart›flmalar›na kadar gel-
di. Bu bir çürüme, tükenme ve sa¤c›laflma süreciydi. Ve bir yerde durmas› da
mümkün de¤ildi.
Durmad›. Örgüt düflmanl›¤›n›n, illegal örgüt tasfiyecili¤inin teorisi yap›larak
“örgüt olmayan örgüt” lere ulafl›ld›. Bu “örgüt olmayan örgüt”ler kuflkusuz ki,
“yasal” olacaklard›. S›n›f savafl›m›, çat›flma, hesaplaflma, radikalizm art›k ya-
sal parti dura¤›na gelmifl olan bu solun literatüründe hiç bulunmayacak kav-
ramlard›. Tüm politika ve söylemler, hal ve tav›r art›k öncelikle düzene kendi-
ni kabul ettirme, oligarflinin icazetini alma üzerinde flekillendirilecekti. Silahl›
mücadeleyle, silahl› mücadeleyi yürüten örgütlerle araya kesin bir s›n›r çizile-
cek, hatta onlara düflmanlafl›lacakt›. Bu, düzene kendini kabul ettirmenin temel
flartlar›ndan biriydi.
Türkiye solundaki belki de en kapsaml› ve en pervas›z, en yüzsüz ve en
sa¤c› tasfiyecilik giriflimlerinden biriydi bu. Binlerce flehit unutuldu, binlerce
kadro ve taraftar›n umutlar›yla, hayalleriyle tam bir burjuva politikac›l›¤› utan-
mazl›¤›yla oynand›.
Bu kesimler art›k yaln›zca militan kadro ve taraftarlar›na, yaln›zca halka
dayanarak ayakta duramazlard›. Çünkü zaten halka bir güvenleri kalmam›flt›.
Kaç›n›lmaz olarak düzen içi politika yapacaklar ve hemen her dönem düzen
712 Miliyetçilik Ç›kmaz›

içinde yaslanacak bir güce ihtiyaç duyacaklard›.


Bu sol, çürümenin, sa¤c›laflman›n en uç noktalar›na gelmiflti art›k. Kongre-
lerde, dergilerde hala devrimden, sosyalizmden arada bir de olsa sözediliyor-
du. Ne var ki Susurluk süreciyle birlikte halk hareketinin geliflmesi, saflaflmala-
r›n h›zlanmas› nedeniyle bu tür makyaj hileleri de ifle yaramaz hale geldi. Ifl›k
söndürme eylemleri ve özellikle gecekondu semtlerindeki süreklileflen gösteriler
sürecin bir simgesi oldu adeta. ‹flin bafl›nda her fley karmakar›fl›k görünüyor-
du, tekelci patronlar da, reformistler de, devrimciler de, hatta Genelkurmay bi-
le ›fl›k söndürüyordu. Ama her fley giderek netleflmeye bafllad›.
Devrimciler hedefi ortaya koydular: Susurluk Devleti . Halk da Susurluk Dev-
leti’nden hesap sorulmas› talebiyle, adalet istiyordu. ‹lk ayr›m burada netleflti.
MGK’ c›lar›n bir k›sm› (en baflta Ayd›nl›k karfl›-devrimcileri) Çiller Özel Örgü -
tü ’nü diline dolarken, di¤er bir k›sm› Susurluk Devleti’ni Çiller-A¤ar-Bucak üç-
lüsüyle s›n›rlam›flt›. Bu ikinci kesim, ANAP’la ayn› çizgideydi.
Oligarfli de “zor” durumdayd›. ‹flte, Türkiye solunun bir kesimindeki gelifl-
melerle, oligarflinin yönetememe krizinin yolaçt›¤› bu flekillenme, MGK solcu-
lu¤unun da önünü açt›.

MGK Solculu¤u “fieriat Tehlikesi” ‹le Mayaland›


Mevcut düzen partileri yönetemiyor, hiçbiri burjuva medyadaki tüm propa-
ganda ve parlatmalara ra¤men umut haline getirilemiyor, hiçbiri mevcut sistem
içerisinde istikrarl› bir hükümet oluflturam›yor, oligarflik güçler içerisinde Susur-
luk sürecinden itibaren a盤a ç›kan da¤›n›kl›¤› ve hesaplaflmay› toparlayam›-
yor, yönetememe krizi her geçen gün büyüyordu. Oligarflik yönetimin merkezi-
leflti¤i yer olan Milli Güvenlik Kurulu iflte bu süreçte öne ç›kt›. Ve 97’nin baflla-
r›nda sürece aç›k bir biçimde müdahale etti. Reformizmin düzen içilikte karar
k›lan kesimlerinin MGK’c›laflmas› da bu süreçte netleflti. MGK, sürece müdaha-
lesini “fleriata karfl› tav›r” görünümüyle gerçeklefltirmiflti.
MGK art›k aleni olarak ortaya ç›km›fl, “ben yönetiyorum ve yönetece¤im”,
“Partiler, hükümetler benim memurumdur” diyordu. Bu müdahale tekelci burju-
vaziye geçici bir güç kazand›rm›flt›. Ama ayn› zamanda bir tükeniflti, çünkü bu
son kozlar›ndan biriydi. Nitekim sonraki süreç bunu kan›tlam›fl, MGK’n›n da
düzen partileri gibi açmazlar› oldu¤u görülmüfltür. Rejim dökülüyor, “MGK da
olmasa ...” denilecek durumdad›rlar. Ancak MGK da bu dökülüflün önüne ge-
çebilecek flansa ve güce sahip de¤ildir.
MGK’n›n fleriata karfl› “savafl” ilan etmesiyle Türkiye solunda da MGK’n›n
“ilericili¤i” keflfedildi. Hatta “Kürt sorunu”nu çözmek istiyordu. Oligarfliden
icazet alma peflinde olan, düzen içinde yaslanabilecek bir güç aray›fl›nda
olanlar, arad›klar›n› bulmufllard›. Böylelikle MGK politikalar› do¤rultusunda
politika yap›lmaya baflland›.
Baflka güçlere bel ba¤lama ve icazetçilik öylesine derine ifllemiflti ki,
MGK’n›n “öncelikli tehdit, fleriat” de¤erlendirmesiyle birlikte devrimci, yurtse-
ver olma iddias›ndaki bir gazetede ayn› iddialara sahip bir yazar, MGK’dan
bir generalin “eskiden sola karfl› çok haks›zl›k yapt›k, art›k daha farkl› davra -
naca¤›z” dedi¤ini yazabiliyordu. Solun bu kesimi MGK’n›n kararlar›yla, “kon-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 713

sept”leriyle, hatta bu türden söylentilerle yönlendirilen bir konumdayd›.


“Haks›zl›k” yapm›fllarm›fl. Bu söze de¤er biçenler MGK’yla devrimciler ara-
s›nda olan bitenin “haks›zl›k” gibi bir kavrama s›k›flt›r›lamayaca¤›n› düflüne-
meyecek kadar körlük ve sarhoflluk içindeydiler. Haks›zl›km›fl. Ony›llard›r cun-
talar yapan, s›k›yönetimler, ola¤anüstü haller ilan eden, katleden, kaybeden,
köyleri yak›p, y›kan MGK de¤ilmifl gibi. Ama bir kez pusula flafl›r›lmaya gör-
sün; bütün bunlar unutulabiliyordu.
R›dvan Budak, Türkiye’nin Avrupa Birli¤i üyeli¤i için emperyalist ülkelerin
baflkentlerinde cirit at›yor; ÖDP Demirel’in anayasaya uygun hareket etti¤inin
savunuculu¤unu yap›yor; Kürt ulusalc›lar MGK’n›n tehdit de¤erlendirmesinde-
ki de¤ifliklikten Kürt sorununda yumuflama ve çözüm beklentisine giriyordu.
ÖDP’si, S‹P’i, HADEP’i, karfl›-devrimci ‹P’le birlikte harekete geçiyorlar. Bunu
genellikle “Ne Darbe, Ne fieriat” , veya ayn› anlamdaki “Ne Refahyol, Ne Ha -
z›rol” sloganlar›yla yürüttüler. Ama slogan›n “ne darbe...” bölümünün hiçbir
anlam› yoktu. Çünkü o süreçte böyle bir “ihtimal” sözkonusu de¤ildi. 12 Eylül
zaten sürüyordu. Dolay›s›yla slogan›n bu k›sm›, yaln›zca reformizmin fleriata
karfl› MGK’yla ayn› paralelde oldu¤unu perdelemeye yar›yordu.
MGK’c›l›k art›k günlük politika ve de¤erlendirmeleri bile belirliyordu. Ifl›k
eylemleri sürerken burjuva medyada yeralan “mumun alt›ndan DHKP-C ç›kt›”
haberi herkesten daha çok reformizmi ürküttü. Devrimci bir örgütün Malte-
pe’de hainleri cezaland›rmas›na ilk tepki kendilerine insan haklar› savunucusu
s›fat›n› lay›k gören solculardan ve reformist legal partilerden geldi. Daha k›sa
süre önce hapishanelerde binlerce devrimci tutsa¤›n Ölüm Orucunu yaln›zca
seyredenler, flimdi aktifleflmifl, Sultanahmet’te mitingler yap›yorlard›.
Pekala MGK’yla reformizmi birlefltiren neydi? MGK sürece iliflkin müdaha-
lelerinde toplumun de¤iflik kesimlerini kendine yedekleme ihtiyac› duyuyor, ba-
¤›ms›z siyaset yapabilme güç ve cesaretini kaybetmifl reformizm ise düzen için-
de dayanacak bir güç, daha rahat siyaset yapacak zemin ar›yordu; bu pratik
ihtiyaçlar› temelinde MGK’yla düzeni restore etmekte anlaflt›lar. Dolay›s›yla
günlük politikalar› da giderek daha fazla çak›flmaya bafllad›. MGK, Refah-
yol’u düflürmek için kararlar al›p, tanklar yürütürken, ÖDP, S‹P, HADEP, hep bir-
likte Refahyol’a karfl› mitingler düzenlemeye bafllad›lar. MGK sendikac›lar›
patron örgütleriyle birlikte nicedir göstermedikleri bir duyarl›l›k ve aktivite için-
de MGK politikalar› do¤rultusunda milyonlar› soka¤a dökmekten söz ettiler.
MGK’c›l›¤›n bafl›n› çeken ÖDP, S‹P gibileri “Ne Refahyol, Ne Haz›rol” vb.
sloganlarla, D‹SK ise “biz cumhuriyeti koruyoruz” aç›klamalar›yla MGK’c›l›kla-
r›n› gizlemeye çal›fl›rken, bir fleyi unutuyorlard›. fieriat madem böyle bir tehli-
keydi de, bunu tespit etmek, veya bu tehlikeye karfl› harekete geçmek için ni-
ye MGK karar›n› beklediniz? Siz ne biçim siyasi partiler, büyük konfederas-
yonlars›n›z ki, “öncelikli tehdit”leri kendi bafl›n›za tespit edemiyorsunuz? Her
fley ortadad›r; reformizmin fleriata karfl› “aktif”(!) mücadelesi, MGK’n›n “önce-
likli tehdit irticad›r” karar›ndan sonrad›r. Gerici ak›mlara karfl› mücadele et-
mek farkl› bir fley, onu bafl çeliflki seviyesine ç›kart›p MGK’n›n yede¤ine düfl-
mek farkl› fleydir. Yanl›fl, birincisinde de¤il, ikincisindedir. Sol bu dönemde öy-
lesine MGK etkisi alt›ndad›r ki, bak›n bugün dergilere, “konsept” denilen, as-
l›nda kimsenin de tam Türkçe karfl›l›¤›n› veremedi¤i kelime t›rnaks›z falan s›k-
714 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ça kullan›l›r olmufltur. Düne kadar “konsept” mi vard›? Biz süreçleri bu “kon-


sept”lerle mi tahlil ediyorduk? Karfl›-devrimin hemen her sald›r›s›n› “bilmem ne
darbesi” diye adland›ranlar veya hergün darbe geldi gelecek ruh halini yafla-
yanlar tabii ki “konseptlere” fazlas›yla önem vermeye, de¤er biçmeye bafllad›-
lar. Oysa MGK’n›n yeni “konsept” dedi¤inde hiçbir özgünlük, özellik yoktu.
Burjuvazinin kendi iç çeliflkileri de¤iflen “konseptler” ad› alt›nda kamuoyuna,
özel olarak da bu reformist icazetçi, iflbirlikçi sola mal edilmeye çal›fl›lm›flt›.
MGK politikas› y›llardan beri ayn›yd› ve aynen sürüyordu. Bu politikan›n özün-
de devrimi engellemek vard›r. MGK’n›n ald›¤› her karar eninde sonunda buna
yöneliktir, buna hizmet etmektedir. Bu anlamdad›r ki, MGK’n›n flu ya da bu tak-
ti¤ini destekleyenler gerçekte devrimin karfl›s›na ç›kmaktad›r.

MGK’c›l›¤›n Kökü Geçmifltedir


Elbette ki MGK’c›l›k, özü itibar›yla yeni de¤ildir. MGK’c›l›¤› ortaya ç›karan
süreci 50 y›ll›k TKP revizyonizmine ve soldaki parlamenterist-reformist gelene-
¤e uzatmak mümkündür. Ancak o kadar geriye gitmeyelim, çünkü sol en net
saflaflmay› 71 silahl› mücadelesi ve sonras›nda yaflam›flt›r. MGK’c›l›¤›n kökü,
TKP’nin bu dönemdeki CHP icazetli UDC (Ulusal Demokratik Cephe) politika-
lar›na, DY’nin 1977 seçimlerindeki CHP deste¤ine, KSD’nin “faflizm olmad›¤›-
n›” kan›tlamak için ç›rp›n›fllar›na, baflta bunlar olmak üzere çeflitli kesimlerin
oligarfli içindeki çeliflkilere bel ba¤lama tav›rlar›na kadar gider. Bu kökte, or-
du içinde, hatta 12 Eylül cuntas› içinde bile ilerici kanatlar arama vard›r. Bu
kökte, 1983 seçimlerinde ANAP’tan demokrasi bekleyen mant›k vard›r.
Dünden bugüne izlenen politikalara bak›ld›¤›nda, MGK’c›l›k noktas›na ge-
lenlerin hangi politikalar›n sahipleri oldu¤u da görülür.
12 Eylül öncesi mücadeleye kimler provokasyon dedi, kimler anti-MHP çiz-
giye çekmeye çal›flt›?
Kimler 12 Eylül mahkemelerinde biz devlete karfl› de¤ildik diye aç›klama-
lar yapt›?
Kimler Kürt ulusal kurtuluflu çizgisinde savaflan gerillalar› terörist, eflk›ya di-
ye adland›rd›?
Kimler, halk kurtulufl savaflç›lar›n›n cezaland›rma eylemlerine “yaflama hak-
k›” ad›na “k›namalar” yay›nlad›?
‹flte, bunlar›n hemen hepsi bugün MGK’c›d›r.
90’l› y›llar›n bafllar›ndan itibaren oligarflinin tüm vahfletiyle sürdürdü¤ü in-
faz, kaybetme politikalar› karfl›s›nda kimler hangi tavr› ald›lar? O gün infazla-
ra tav›r almay›p, bunu devrimci hareketle oligarfli aras›nda bir çat›flma gibi gö-
renler, dahas› bu çat›flmay› da sessizce, tav›rs›z bir biçimde izleyenler, “insan
haklar›” ad›na bile, insanlar›n ortadan kald›r›ld›¤› bu infaz operasyonlar›na
karfl› ç›kamayanlar, evet, bugün hemen hepsi MGK’c›d›r.
‹flte bunlar, 12 Eylül’den sonra da y›llard›r MGK’n›n “hassasiyetlerini” dik-
kate alarak politika yapm›fllard›r. Örne¤in MGK solcusu ÖDP, Kürdistan’a ad›-
m›n› bile atmad›¤› gibi genel olarak Kürdistan’da olan bitenlere de hemen hiç-
bir ciddi tepki göstermemifl, biran için bile olsa “Kürtçü” görünmüfl olmaktan,
ulusal mücadeleye “destek” vermekle suçlanmaktan korkmufltur. MGK sendika-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 715

c›s› D‹SK kendi yetkili kurullar›n›n yazd›¤› broflürleri Kürdistan’a iliflkin bölüm-
leri nedeniyle kendisi toplatm›flt›r. Bugünün MGK’c›s›d›rlar.
Görüldü¤ü gibi MGK’c›l›k bir sonuçtur. ‹zledikleri politikalar›n, yapt›klar›
tercihin mant›ki sonucu olarak MGK solu, MGK sendikac›l›¤› düzenin çeflitli
güçleriyle do¤rudan ve dolayl› ittifaklar biçimin de devrimi engellemeye soyun-
mufllard›r. Do¤rudan veya dolayl› devrimin önüne engel olmaya soyunmak ba-
takl›¤a saplanmakt›r. Bu batakl›kta kalmakta ›srar edenler bo¤ulmaya ve yok
olmaya mahkumdur.

Kürt Ulusalc›l›¤›n›n MGK’c› Hayalleri


MGK’n›n 28 fiubat kararlar›ndan ve de gizli siyaset belgesinden sonra re-
formistlerle birlikte Kürt ulusalc› çevreler de MGK’n›n Kürt meselesine karfl› yu-
muflad›¤›, çözmek istedi¤i tespitleri yapm›fllar, askerlerin çözmek istemesine
ra¤men “sivillerin” buna yanaflmad›¤› teorisini gelifltirmifllerdi. Hatta kimileri
h›z›n› alamayarak o süreçte tutuklu bulunan baz› HADEP’lilerin serbest b›rak›l-
mas›n› bile bu politikaya ba¤lam›flt›. Bu bir yan›yla MGK’y› do¤ru tahlil ede-
memenin, bir di¤er yan›yla da, herfleyi kendi merkezinde düflünüp en ufak ge-
liflmelerden bile büyük politik tahliller yapma tarz›n›n bir sonucuydu. Nitekim,
baz› HADEP’lilerin serbest b›rak›lmas›n› böyle tahlil ederken, k›sa süre sonra
da yine HADEP’lilerin tutuklanmas› üzerine bu söylediklerini unutup “Bu tutuk -
lamalar Türkiye’nin Irak’ta Kürt federasyonuna karfl› ç›kmas› anlam›na geliyor”
gibi do¤rusu ba¤lant› kurmakta bir hayli güçlük çekti¤imiz sözler edilmeye
baflland›. Türkiye oligarflisi buna karfl› oldu¤unu hiç saklamad› ki. Tam tersine
ABD’nin Irak’a yönelik son sald›r›s›na bafllang›çta destek verip vermemekteki
ikircikli tavr›n nedeni ABD’nin Irak’ta Kürt devleti kuraca¤› endiflesiydi. Ve
özellikle de Ecevit nezdinde dile getirilen bu endifle ABD, ‹ngiltere gibi emper-
yalistler taraf›ndan böyle bir fley olmayaca¤›na dair güvence verilmesiyle gi-
derildi. Ve Türkiye 91’deki Körfez krizinde oldu¤u gibi, Irak’a yönelik sonraki
sald›r›larda da ABD’nin yan›nda olmufltur. Türkiye oligarflisi ABD ile birliktedir.
Bunun tart›flmas› bitmifltir art›k.Güncel politika, taktik ad›na her gün bir fley
söylemek, geçmiflte söylediklerini unutmak devrimci politika olamaz. Devrimci-
lerin temel görüflleri, taktikleri her gün de¤iflemez. HADEP’e oligarflinin niçin
sald›rd›¤›, böyle uzak ba¤lant›lar kurulmas›na gerek kalmayacak kadar aç›k-
t›r. Ama bu aç›kl›¤a vak›f olmak için MGK’n›n politikalar›n›, ne yapmak istedi-
¤ini do¤ru tespit etmek gerekiyordu. Refah’tan, ‹slamc›lardan sonra devrimci-
lere özellikle de hareketimize ve HADEP’e yo¤un sald›r›lar bafllatm›fllard›r.
MGK, HADEP’i kitleden soyutlamak, sindirmek ve giderek bütün düzen karfl›t›
güçleri sindirip arenada burjuva partileri ve burjuva partilerinden özde farkl›
olmayan bir iki reformist grubu yaflatmak istiyordu. Bu reformistler ise demok-
rasicilik oyunu için, vitrin için gereklidir. Bunun d›fl›ndaki herkes flu veya bu öl-
çüde MGK’n›n hedefidir. HADEP ve Kürt ulusalc› çevreleri, ne devlet ne de
MGK gerçe¤ini anlayamad›klar›ndan ham hayaller peflindeler. Çok aç›kt›r;
HADEP’in devrimcilerden sürekli kaçmas›, ÖDP’nin yan›bafl›ndan ayr›lmamas›
da onu kurtaramam›flt›r. Faflizm kime nas›l yaklaflaca¤›n› iyi bilmektedir.
Her alanda peflpefle gelifltirilen sald›r›lar Kürt ulusalc›lar›n›n MGK’c›l›¤›n›n
716 Miliyetçilik Ç›kmaz›

uzun sürmesine izin vermedi. Bu defa ters yönde tahliller revaçtayd›. MGK’ya,
orduya olmad›k roller atfettikten sonra, farkl› bir uç noktaya savrulup “derin
tehlikelerden” söz edilmeye baflland›. Bu derin tehlikeler de yeni de¤ildi oysa.
Dün de bugün de Kürt meselesini zor yoluyla bitirmek, k›smi kültürel haklar ve
yerel yönetimlerle sorunu çözmek gündemdeydi. Bunun için de oligarflinin de-
yimiyle önce “terörün bitirilmesi” gerekiyordu. Bu çerçevedeki bask›lar, propa-
gandalar sonucunda gerekli iç ve d›fl kamuoyu oluflturuldu¤unda bu tür uygu-
lamalar da yapacaklard›r. Sorun Kürt meselesini çözmek de¤il, Türkiye oligar-
flisinin istikrar›n› yeniden sa¤lamak ve iktidar› sa¤lamlaflt›rmakt›r. MGK her tür-
lü yöntemle bu sonuca ulaflmak istiyordu ve bugün de öyledir. Mesele bu ka-
dar basit ve aç›kt›r. Ama her hükümete, her MGK toplant›s›na ve neredeyse her
MGK aç›klamas›na büyük misyonlar biçenler ve buna büyük politika diyenler,
yan›ld›klar›n› tekrar ve tekrar göreceklerdir. HADEP’in reformizmle ayn› para-
lelde, MGK’dan icazet almak için sürdürdü¤ü reformist çal›flma tarz›, ÖDP’nin
koltuk de¤ne¤i olma politikalar›, ç›kmazd›r. Faflizme karfl› direnmenin baflka
biçimleri de oldu¤unu, sadece yasal s›n›rlar içerisinde mücadele edilemeyece-
¤ini görmek zorundad›rlar. Kürt halk›n›n direniflinin yasalara s›¤d›r›lamayaca-
¤›, hele ki bu direniflin oligarfli içi çeliflkilere göre belirlenen politikalarla sür-
dürülemeyece¤i, 28 fiubat sonras›n›n en aç›k sonuçlar›n dan biridir.

MGK’c›l›k ‹flas Etmifl,


MGK’n›n Suçlar›na Ortak Olmufllard›r
MGK düzen içindeki en etkili, belirleyici güçtü, ama kadri mutlak de¤ildi.
MGK’c›lar›n ortaya sürdükleri de bildik düzen partileriydi ve kamuoyuna ver-
dikleri sözleri tutmayacaklar› aflikard›. ‹flte bu gerçek, dönüp en baflta MGK’c›
solu ve sendikac›lar› vurdu.
Susurluk’un üstü, “fleriata karfl› cumhuriyeti koruma” misyonuyla hükümete
getirilen MGK partileri taraf›ndan örtülüyor, hiçbir reformist hayale yer b›rak-
mayacak bir terör uygulan›yordu. Ama insan bir kez düzen içileflmeye karar
verdi mi, beynini bir kez burjuvaziye teslim etti mi, bunun görülmesi de olanak-
s›zlafl›yordu.
Türkiye tarihinde görülmedik biçimde her fley a盤a ç›kt›. Darbe diyenler,
ara rejim kara rejim diyenler Türkiye’deki faflizm gerçe¤iyle bir kez daha kar-
fl› karfl›ya geldiler. 12 Eylül sürüyordu. Bunu görmeyenler k‚h ANAP’la, k‚h De-
mirel’le birlikte hareket ettiler. Hatta ANASOL-D’nin kuruluflu na destek verdi-
ler. ANASOL-D’nin yapt›klar› ve yapmad›klar› ise gerçekte MGK’c›l›¤›n iflas›-
n›n kesin bir belgesidir.
Asl›nda ÖDP reformizmi burjuva medya arac›l›¤›yla yayd›¤› tüm havaya
karfl›n solun bir kesiminin tükenifl sürecinin ad›yd›. Kendilerinin itiraf etti¤i gi-
bi içlerinde gençler yoktu. Yoksul halktan da pek bir fley göremiyorlard›. Poli-
tik anlamdaysa devrimcilerden kaçmak için ne laz›m geliyorsa yap›yorlard›.
Bu süreç yaflan›rken çok yak›nda yan›n›zda CHP’yi arayacaks›n›z diye yazm›fl-
t›k. ÖDP ve reformizme iliflkin yapt›¤›m›z tüm tespitlerde oldu¤u gibi, bunun
do¤rulanmas› için de fazla beklemeye gerek kalmad›.
MGK’c› sol, bir süre sonra ne yapaca¤›n› bilemez hale geldi. ANASOL-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 717

D’ye MGK politikalar› do¤rultusunda destek vermifllerdi ama ne bu deste¤i


hakl› göstermek için, ne de sürdürmek için en ufak bir gerekçe elde edemedi-
ler. Üstelik oligarfli içi çeliflkiler daha karmafl›klaflm›fl ve reformizm kime yak›n
duraca¤›n› flafl›rm›flt›. ANASOL-D hükümet MGK taraf›ndan gözden ç›kar›laca-
¤›n› anlay›nca karfl› sald›r›ya geçti. Karfl›l›kl› aç›klamalar yap›ld›. Bu süreç,
günlük ve aç›k siyasetin içine boylu boyunca dalan MGK’n›n da açmazlar›n›,
güçsüzlüklerini a盤a ç›kard›. MGK oldukça prestij yitirdi. Bu süreç derinlefle-
cektir. Burjuva partilerinin çeflitli ittifaklar› karfl›s›nda MGK’y› destekleyenlerin,
Mesut Y›lmaz hükümetini destekleyenlerin hayal k›r›kl›klar› büyüyecektir. Oli-
garfli aras›ndaki çeliflki adeta arap saç›na dönmüfltür. Bu çeliflki hemen her yer-
de yans›mas›n› bulacakt›r. Bu çeliflkiler etraf›nda politika yapanlar ise oradan
oraya savrulmaktan kurtulamayacakt›r.
Bütün bu geliflmeler içinde, 28 fiubat kararlar›yla MGK’n›n yan›na ald›¤›
güçlerin bir k›sm› yavafl yavafl kendisinden uzaklaflm›fl, duruma göre de¤iflen
yeni saflaflmalar oluflmufltur. Hükümet içinde yer alan ANAP, DSP, DTP gibi dü-
zen partileri bile MGK’n›n üzerinde en “hassas” flekilde durdu¤u “fleriat tehli-
kesi” konusunda farkl› yaklafl›mlar ortaya koymaya bafllam›fllar, aç›k bir çat›fl-
maya dönüflmese bile yapt›klar› aç›klama ve davran›fllarla MGK’yla farkl› dü-
flündükleri izlenimini kamuoyuna yans›tmaya çal›flmaktad›rlar. Niçin böyle bir
izlenim yaratmaya çal›flt›klar›, hesaplar› ayr› bir konudur. Ama sonuçta
MGK’n›n partileri yan›nda MGK solcular› “daha MGK’c›” bir konumda görül-
mektedirler. Ve elbette çok çarp›c›d›r; ANAP’›n, DTP ve DSP’nin bile MGK’yla
paralel görünmek istemeyip belli çeliflkilerini ön plana ç›kartt›klar› bu süreçte
MGK’n›n as›l yandafllar› bir k›s›m sol veya sol görünümlü gruplar, sendikac›-
lard›r. Bunlar›n bafl›n› Do¤u Perinçek çekmektedir ve birçok sol kesimi gizli ve-
ya aç›k kendisine yedeklemifltir. Solun bu süreçteki tavr› asla unutulmayacak ve
tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Ve biz onlar›, tarih önünde Susurluk dev-
letinin bütün icraatlar›n›n suç orta¤› olmaktan sorumlu tutaca¤›z. Bugün
MGK’ya yenilikçi roller biçenler, MGK’ya karfl› mücadele etmeyenler,
MGK’n›n yan›ndad›rlar.
Çeflitli güçlerin MGK’dan uzaklaflt›¤› bu süreçte, MGK yeni bir hamle ya-
parak bu defa “ülkücü mafyay›” da “öncelikli tehdit”ler listesine alm›fl, ve bir
kez daha reformist, iflbirlikçi, icazetçi solcular, MGK’da yeni ilericilikler keflfe-
dip, MGK’c›l›¤› sürdürmeye gerekçeler bulmufllard›r. MGK’n›n çeflitli alanlar-
da devrimcileri tasfiyeye yönelik giriflimlerinde de MGK sendikac›l›¤› ve MGK
solculu¤u, bu tavr› sürdürmüfllerdir. 1 May›s’ta devlet erkan› gibi davranan bu
MGK solcular›, devrimcileri 1 May›s alanlar› d›fl›nda tutmakta MGK’yla ortak
davranm›fl, Genel-‹fl’te oldu¤u gibi devrimcilerin tasfiyesine imza atm›fllard›r.
Bunlar MGK solculu¤unun deste¤i olmadan MGK’n›n yapamayaca¤› fleylerdir.
Bu sendikac›, legal partici tasfiyeciler, hepsi MGK ile, devletle iflbirli¤i halinde
çal›flm›fllar, s›rtlar›n› onlara dayam›fllard›r. Ara yol yoktur. Ya MGK’n›n ya da
devrimcilerin yan›nda yer alacaklard›r. MGK solu, tercihini MGK’dan yana
yapmaktad›r. Çok aç›kt›r ki, MGK tasfiyecili¤i karfl›s›nda devrimcilerin yan›n-
da durmayanlar, s›fatlar›, iddialar› ne olursa olsun, devrimden, halktan yana
olamazlar. Bunlar devrimci olmad›¤› gibi ilerici, demokrat da de¤illerdir. Bu
anlay›fllarla sonuna kadar mücadele edece¤iz.
718 Miliyetçilik Ç›kmaz›

MGK’c›l›k, gençli¤i tek tiplefltirmeye yönelik MGK genelgesine karfl› tav›r


konusunda da kendini göstermifl, MGK gerçekte tüm gençli¤i hedef alan bu
genelgeyi, kamuoyuna sadece “türbanc›lara” karfl›ym›fl gibi yans›tm›fl, bunu
esas alan solcular›m›z da bu konuda tav›r almaktan çok çeflitli gerekçelerle ka-
ç›nm›fllard›r. O zamana kadar, “Bizim faflistlerle de, islamc›larla da bir derdi-
miz yoktur, bizim derdimiz Kürdistan’d›r” deyip duran Kürt ulusalc›lar› bile is-
lamc›larla ilgili görüfl belirtmeye bafllay›p, islamc›larla birlikte MGK genelge-
sine karfl› eylem yap›lmas›n› elefltirmeye kalkm›fllard›r. MGK’n›n oyunu Cep-
he’lilerin genelgeye karfl› tavr›yla bozulmufltur.
Hemen burada eklemeliyiz ki, bu konuda MGK’ya karfl› aç›k tav›r almayan-
lar, yaln›zca MGK solculu¤u da de¤ildir. MGK solculu¤unun teorileri, legal
particili¤i reddeden komünist, ihtilalci, M-L s›fatlara sahip oportünist solu da flu
veya bu ölçüde etkisi alt›na alm›fl, bu kesimler MGK genelgesi karfl›s›nda ne
yapacaklar›n› bilemez bir tutum içine düflmüfllerdir. Oportünizmin bu süreçte
MGK solculu¤un dan etkilenmeleri ilk de de¤ildir. Susurluk süreci boyunca ba-
z› farkl› kayg›larla da olsa MGK solcular›yla ortak hareket etmeyi tercih etmifl-
ler, kimi MGK solculu¤unun “Ne Refahyol, Ne Haz›rol” mitinglerine kat›lm›fl,
kimileri “Ne Refahyol, Ne Haz›rol” slogan›n›n “Ne Darbe Ne fieriat” slogan›n-
dan farkl› oldu¤unu kan›tlamaya çal›flarak MGK solculu¤unun teorik etki alan›-
na girmifllerdir.
MGK’c›l›k Türkiye solu aç›s›ndan üzerinde önemle durulmas›, incelenmesi
gereken bir olgudur. “Bir zamanlar›n” TKP’si, Devrimci Yol’u, keza Kurtulufl
Sosyalist Dergi’si, Komünist Emek Partisi gibi komünistten, sosyalistten afla¤› s›-
fatlar tafl›mayanlar, bu noktaya nas›l gelmifllerdir? Kuflkusuz bu sorunun ceva-
b›, yaln›zca bu siyasi hareketleri tahlil etmekten daha fazla bir öneme sahip-
tir. Bu, herkesin bugün içinde bulundu¤u konumu, pratik tutumlar›n›, ideolojik
yap›lar›n› gözden geçirmesi için gerekli bir incelemedir.
Emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni”ne karfl› ç›kamayan, Türkiye’nin Avru-
pa Birli¤i’ne al›nmas›n› isteyen, demokratikleflmeyi emperyalizmin icazetinde
arayanlar faflizm gerçe¤ini unutarak, kendilerine düzen içinde ve düzenin par-
lamentosunda yer arayanlar, halka ve devrimcilere s›rt›n› dönerek düzen güç-
leriyle ittifak aray›fllar›na girenlerin vard›¤› ve varaca¤› nokta MGK’c›l›kt›r.
Bunlar›n hepsi ÖDP’de, S‹P, HADEP, BP, EMEP’te fazlas›yla vard›r.
Bu nedenledir ki, MGK’n›n sald›r›lar› karfl›s›nda devrimcilerin de¤il, düze-
nin taraf›nda yer almaktad›rlar.
Emperyalizme ve tekellere tav›r almama, ihtilali reddetme, düzen içinde
meflrulaflmay› esas alma, devrimi de¤il, düzen içi reformlar› esas alma, emper -
yalizmi ve tekelleri yede¤ine almaya çal›flma, devleti karfl›s›na alma yerine
burjuva parti ve hükümetleri hedef yapma, Demirel’i bile savunma, yurttafl ede -
biyat›n› ön plana ç›karma gibi, bütün bu tav›rlar, MGK’c›l›¤a giden yolu döfle-
mifllerdir ve halen bu tav›rlar›n sahipleri aç›s›ndan ayn› yolu uzatmaktad›rlar.
Bu yol düzenin tam içine giden bir yoldur ve bu yoldaki tüm manevralar, han-
gi görünüm veya söylem alt›nda olursa olsun, devrime karfl›, düzenin hizmetin-
dedir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 719

Kurtulufl
ROMA YÜRÜYÜfiÜ, NASIL
ÇIKMAZ B‹R SOKA⁄A DÖNÜfiTÜ?

ROMA YÜRÜYÜŞÜ
NASIL ÇIKMAZ BİR
SOKAĞA DÖNÜŞTÜ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say› 31

Ö
zellikle Roma sürecinden itibaren ›srarla ve sürekli PKK’y› elefltirdik ve
uyard›k. Emperyalistlere umut ba¤lamaktan vazgeçin, emperyalizme
güvenmeyin! Tüm iradilik, “Roma yürüyüflü” söylemlerine ra¤men,
Öcalan’›n emperyalizmin elinde adeta rehin konumda oldu¤u dönemde “hemen
‹talya’y› terk etmeli, emperyalistlerin denetiminden ç›kmal›d›r” ça¤r›s›n› yapt›k.
“Çözüm” beklentisi hemen tüm çevreleri sarm›flt›. Çözüm neredeyse an meselesiy-
di art›k. fiöyle demifltik o zaman:
“Henüz gerek emperyalist ülkelerin tav›rlar› aç›s›ndan, gerekse de
PKK’n›n izledi¤i, izleyece¤i politikalar aç›s›ndan çeflitli belirsizlikler vard›r;
ama buna ra¤men flunu kesin olarak söyleyebiliriz; Ne Avrupa Birli¤i, ne
ABD, ne Rusya’ya dayan›larak Kürt sorununun çözümü gerçekleflemez. Ger-
çekleflir diyenler, daha pek çok kez yan›lacaklard›r. Ancak bu yan›lg›, pra-
tikte yaflayarak göründü¤ünde, yan›lg›n›n sahipleri için art›k ifl iflten geçmifl
olacakt›r.” (28 Kas›m 1998, Kurtulufl)
Ne yaz›k ki öyle oldu. Avrupa’n›n, ABD’nin “çözmeyece¤i” ifl iflten geçtikten
sonra görüldü. Kürt milliyetçi çevreler, flafl›rd›lar, hayal k›r›kl›¤›na düfltüler.
Oysa, ad›na “Roma Yürüyüflü” denilse de oraya geliflin hangi zorunluluklar ve
politikalar sonucu oldu¤unu ve orada ne yap›lmaya çal›fl›ld›¤›n› herkes görüyordu.
“‹talya’ya gelifl, çok aç›kt›r ki, emperyalizmin icazetine girifltir. Ancak
‹talya’ya gelinmekle de kal›nmam›fl, oraya emperyalistlerin Kürt sorununu
çözmelerini sa¤lamak için gelindi¤i aç›klanm›flt›r. Bu icazeti resmen kabulle-
nifl olmufltur. Bunlar, taktik vs. diyerek aç›klanabilecek ad›mlar de¤ildir. Em-
peryalizm bu zeminde yarg›lama, terörü reddetti¤ini aç›klama ve benzeri çok
çeflitli dayatmalarda bulunma imkan› elde etmifltir.
PKK önderine ça¤r›m›z; derhal emperyalizmin denetiminden ç›kmal›d›r.
Bunun hangi biçimde olaca¤› belirleyici de¤ildir; bu gerekirse tutsakl›k paha-
s›na da olabilir. Aslolan emperyalizmin iradesini kabul etmemektir.” (19 Ara-
l›k 1998, Kurtulufl)
Elbetteki sorun, sadece Öcalan’›n Roma’daki konumu de¤ildi, sorun do¤rudan
mücadelenin kendisine iliflkin bir tercihle ilgiliydi,
“Ulusumuzun, halklar›m›z›n kaderini tayin hakk›n› KEND‹M‹Z mi kulla-
naca¤›z, yoksa bu hakk› EMPERYAL‹STLER mi kullanacak? Muhasebe ve
tercihimizle cevaplayaca¤›m›z soru budur.” (28 Kas›m 1998, Kurtulufl)
Sorduk; “PKK Önderli¤i kendisinin ve partisinin gelece¤ini ‹talya ve bir
bütün olarak Avrupal› emperyalistlerin eline teslim etmektedir. Bu nas›l bir
720 Miliyetçilik Ç›kmaz›

politikad›r ki, emperyalizme bu kadar büyük bir güven duyulmakta, onlar-


dan çözüm beklenmektedir.” (19 Aral›k 1998, Kurtulufl)
Yazd›k; “ABD operasyonu sürüyor. fiu tabloya bak›n, Öcalan’›n gelifli, gi-
difli nas›l gerçeklefliyor? Gizli servisler, polisler, güvenlikler, gizlice uça¤a
bindirmeler... Bu örgütün iradesi nerede? Ne gelme zaman›n›, ne gitme za-
man›n› kendileri belirleyemiyor.” (30 Ocak 1999, Kurtulufl)
Tablo, devrimcilerin kabul edebilece¤i bir tablo de¤ildi.
Üstelik bu koflullarda, her gün biraz daha geriye giden aç›klamalar yap›l›yordu.
Öcalan’›n bu koflullarda otonomi isteyen, federasyondan vazgeçen yedi mad-
delik önerisinin ne anlama geldi¤ini de yazd›k. Bu önerilerin Avrupa emperyaliz-
miyle uyum sa¤lamak için yap›ld›¤›n› yazd›k. Yine dinlemedi, 7 madde önemsen-
medi. “Taktik”ti ne de olsa. Olan biten, “taktik” olarak bile yanl›flt› ama daha kö-
tüsü, taktik de de¤ildi.
Emperyalizm bu politikaya Öcalan’› teslim ederek cevap verdi. Elefltiri ve uya-
r› görevimizi sürdürdük; bu gidiflat›n sonu iyi de¤ildir, geçmiflten bugüne sömür-
gecilik tezinden bafllamak üzere bütün politikalar›n›z›, bütün taktiklerinizi, emper-
yalizme güvenen anlay›fl›n›z›, Türkiye devriminden uzak duran anlay›fl›n›z›, milli-
yetçili¤inizi sorgulay›n dedik... Dinleyen kim? Onlar hep büyük siyaset yapar. Hiç
kimseyi dinlemezler.
“Emperyalizmin Ortado¤u’da yeni misyonlar yükledi¤i; Orta Asya, Kaf-
kasya ve Balkanlar’da izledi¤i politikada önemli roller verdi¤i Türkiye’de is-
tedi¤i her fleyden önce ‘istikrar’ ve ‘güven’dir. Ve bunu sa¤lamak için dev-
rimci hareketi ezmek, PKK’y› da istedi¤i noktaya getirmek zorundad›r. Bu-
nun için... oligarfliye her türlü deste¤i vermektedir.
Emperyalistlerin Türkiye’ye yapaca¤› bask›ya büyük misyonlar biçip,
bundan büyük sonuçlar bekleyenlerin görmesi gereken olgu budur. Efendisi
ufla¤›na sahip ç›kacakt›r. ‘Kürt sorunu konusunda flunu flunu yap’ diye ya-
paca¤› her türlü bask› da, efendinin ufla¤›n›n istikrar› için yapaca¤› bir ‘bas-
k›’ olacakt›r. Kürt halk›na da, efendinin ve ufla¤›n›n sömürü ve zulüm düze-

Bu ça¤r›, 19 Aral›k 1998 tarihli Kurtulufl’ta yay›nlanm›flt›:

“ÇA⁄RI:
Yurtsever bir gücün, oligarfliye silahl› savafl yürüten bir gücün tasfiyesi,
Türkiye halklar›n›n ve devriminin ç›kar›na de¤ildir. Devrimciler böyle bir ge-
liflmeyi engellemek için elefltiri ve uyar›y› bir görev bilirler. Bu görevimizi,
sürecin bafl›ndan bu yana yerine getirdik. Bunu halklar›m›za karfl› sorumlu-
lu¤umuzun bir gere¤i olarak görüyor ve sürdürüyoruz.
Kimin ne yapmaya çal›flt›¤› ortadad›r. Hiçbir sübjektif kayg› bunlar›n gö-
rülmesine engel olmamal›d›r. Bu gerçekler, PKK’n›n içine girilen “emperyalist
çözüm” çizgisini terk etmesini, PKK önderli¤inin emperyalizmin denetimin-
den ç›kmas›n› dayatan gerçeklerdir.
Bunun için henüz geç de¤ildir. Sa¤l›kl› bir muhasebe, devrimci bir irade
bu süreci tersine çevirebilir. Ancak mevcut durum tersine çevrilmedi¤inde, bu
yolun sonunda Kürt halk›n›n kurtuluflunun olmad›¤›, olmayaca¤› son derece
aç›kt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 721

nini tehlikeye sokmayacak kadar hak verilecektir. Bu efendi-uflak iliflkisini


do¤ru tahlil etmeyenler, efendi konusunda da, uflak konusunda da sürekli
yan›lacaklard›r. Onlar›n yan›lg›s›ndan ise efendi ve uflak güçlenir.” (19 Ara-
l›k 1998, Kurtutufl)
Yan›lm›fllard›r.
Ne efendiden, ne uflaktan beklediklerini bulamam›fllard›r. Efendiler aras›ndaki
çeliflkiler üzerine kurulan hayaller de suya düflmüfltür.
Sonuçta, siyasal anlamda, çözüm anlam›nda hiçbir fley elde edilemedi¤i gibi,
Roma’da “siyasi statü” de elde edilememifl ve Öcalan ‹talya’y› terk etmek zorun-
da b›rak›lm›flt›r.
“Esasen Roma sürecini tek bafl›na de¤erlendirmek mümkün de¤ildir. Ro-
ma süreci bir yerde sonuçtur. Sürecin bütününe, PKK’n›n bütün bir geliflim
çizgisine bakmadan Roma’y› do¤ru bir biçimde anlamak, yorumlamak, hat-
ta elefltirmek mümkün de¤ildir.” (30 Ocak 1999, Kurtulufl)
Henüz çok tazedir. NATO çözsün, ABD çözsün, Avrupa Birli¤i rolünü oynas›n,
ABD büyük devletse çözsün deyifllerinin mürekkebi bile kurumam›flt›r... Viva ‹talya
sloganlar›, ‹talyan mallar› boykotuna karfl› ‹talyan mallar›n› alma tav›rlar› hala çok
tazedir. Bütün bu teoriler niçin ve neden yap›ld›? Ne kazan›ld›? Kimin için yap›l-
d›? Bunlar hiç sorgulanmad›. Sorgulayan ya denileni, denilenlerin “derinli¤ini”
anlayamamakla suçland› ya da “düflman” ilan edildi. Öyle bir hale geldi ki dost
kim, düflman kim, emperyalizm nedir, emperyalizm bir halk›n sorunlar›n› neden
çözsün, emperyalizm bir halk› özgürlü¤e neden kavufltursun... her fley unutuldu.
Unutturulmak istendi. Beyinler, düflünceler adeta felç edildi. Dünyan›n en büyük te-
röristi, en büyük katliamc›s› ABD, halklar›n sorunlar›n›n çözümünde rol oynayacak
büyük devlet olmufltu. Yüzy›llar›n sömürgecisinin baflbakan› Tony Blair, Türkiye’ye
öneriliyordu. Türkiye neden Tony Blair’ler ç›kartm›yor diye k›z›l›yordu. ‹talya’ya
övgüler durmak bilmiyordu. Sonra... Sonras› trajiktir; sonra bu büyük devlet ABD,
bu çöz denilen ABD, bu özgürlükler beklenen ABD, bu Tony Blair’ler, viva ‹talya-
lar, Öcalan’› Türkiye oligarflisine teslim ettiler.

Kenya Sonras›
Özellikle Öcalan’›n yakalanmas›ndan sonra Kürt milliyetçi cephede ne yap›la-
ca¤›na iliflkin kargafla hakim oldu. Denilebilir ki her kafadan bir ses ç›kmaya bafl-
lad›. Bir yandan Öcalan’› teslim etti¤i için emperyalizme sözde bir tav›r gelifltiri-
liyor, pratikte ise tam tersine yine emperyalizmin deste¤i aranarak t›pk› geçmiflte
oldu¤u gibi bu güçlerin çözmesi isteniyordu. Sanki bütün kötülüklerin anas› Yuna-
nistan’m›fl gibi önce Yunanistan hedefe konuluyor, k›sa süre içinde ondan da vaz-
geçiliyor, tekrar eski rotaya giriliyordu. Avrupa, ABD sorunu çözmeliydi.
Hatta bu PKK Baflkanl›k Konseyi’nin dilinde flöyle dile getirildi; emperyalistler,
baflta ABD ve Avrupa Birli¤i, Öcalan’› teslim etmekle hata etmifllerdi, ama bu ha-
talar›n› düzeltmeliydiler. Böyle diyordu Baflkanl›k Konseyi. “Suç ifllediniz, önderi -
mizi teslim ettiniz, bunun hesab›n› soraca¤›z” demiyor, diyemiyor... Bunun hesa-
b›n› sizin ekonomik, politik, askeri, bütün ç›karlar›n›za darbeler vurarak soraca-
¤›z, sizin iflbirlikçi devletinizi y›karak devrimle sizi yok edece¤iz, halklar›n özgür-
lü¤ünü ve kurtuluflunu sa¤layaca¤›z, diyemiyor... Diyemedi¤i için de, Baflkanl›k
722 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Roma- ÖCALAN’IN 7 MADDEL‹K Konseyi oldukça yumuflak, sessiz bir


ÖNER‹ PAKET‹ dönüfl yaparak Öcalan’dan sonra
1- Kürt bölgelerine yönelik askeri operas- bolca sözü edilen emperyalizm karfl›-
yonlar›n durdurulmas›, t› söylemini de geri ald›. Aç›klamalar
2- Göç ettirilen insanlar›n tekrar köylerine yine “Sizinle düflman de¤iliz” mesaj-
lar›n› tafl›maya bafllad›. Zaten ger-
geri dönmelerinin sa¤lanmas›,
çekten de hiçbir zaman düflman ol-
3- Köy koruculu¤unun kald›r›lmas›,
mad›lar. Ancak Öcalan teslim edilin-
4- Türkiye s›n›rlar› bozulmadan bölgemize
ce pek çok kimse kendine “biz kimiz,
otonomi verilmesi,
biz neden emperyalistlere güvendik”
5- Türklerin sahip oldu¤u tüm demokratik sorusunu sesli sessiz, dolayl› dolays›z
haklar›n Kürtlere de verilmesi, sordular.
6- Kürt kimli¤inin, dilinin ve kültürünün Art›k hiçbir fley gizlenemezdi, hiç-
resmi olarak tan›nmas›, bir fley “taktik” ad›na örtbas edile-
7- Din özgürlü¤ünün ve plurizmin (ço¤ul- mezdi.
culu¤un) oluflmas›. Emperyalistler kendi önderlerini
teslim etmiflti. Ne yap›lacak sorusuna
Bu, emperyalizmin icazetinde bir “çözüm cevap vermeliydiler. Nicedir unutulan
paketi” idi. Emperyalizmin kabul edebilece¤in- emperyalizm sözü telaffuz edilecekti
den fazlas›n› istemiyordu Öcalan. Oysa otonomi mecburen. “9 Ekim komplosu”nun
diyenler bir zamanlar hain ilan edilirdi. fiimdi bafl›n› çeken güç olarak ABD’ye yö-
emperyalizm taraf›ndan çizilen çerçevede politi- nelik sözler edilmeye baflland›. Ama
ka yap›lacakt›. sonra?.. Sonras› meçhuldü.
Roma’da ortaya at›lan 7 madde üzerine flöy- Kargafla NATO’nun Yugoslav-
le dedik o zaman: ya’ya sald›r›s›nda da sürdü. Milliyet-
“Kürt ulusal hareketi, Öcalan’›n son aç›kla- çi çevreler bafllang›çta büyük oranda
mas›nda da yerinde bir biçimde belirtti¤i gibi, “NATO ve ABD çifte standard› b›rak -
bir ‘tercih’le karfl› karfl›yad›r. Ancak Öcalan’›n mal›d›r, Kürt sorununu da çözmelidir”
tercihini kullanaca¤›n› aç›klad›¤› yön, yanl›fl yaklafl›mlar›n› dile getirdi. Ama kimi-
yöndür. Savafl›n bafllad›¤› noktadaki tüm hedef- leri bir süre sonra da olsa bunun yan-
lerden vazgeçifltir. PKK için ‘Nereden Nereye?’ l›fl oldu¤unu, kendilerinin böyle bir
sorusunun yerindeli¤i, do¤rulu¤u, bu muhase- müdahaleyi istemedi¤ini vurgulama-
benin zorunlulu¤u, ‹talya’da olup bitenlerle bir ya bafllad›lar. Ama emperyalist güç-
lere iliflkin çarp›k teoriler duruyordu.
kez daha kan›tlanm›flt›r. Evet, nereden nereye?
Ne istendi¤i belirsizdi hala. Kürt so-
Ç›k›fl noktas›nda, PKK imzal› yaz›l› metinde ‘oto-
rununu kim, nas›l ve ne biçimde çöze-
nomi, özerklik vb.’ isteyenleri gericilikle, emper-
cekti? Bunun cevab› esasta yoktu. Ye-
yalizmin hizmetinde olmakla suçlamaktan, biz-
ni ö¤retilmeye çal›fl›lan asl›nda yeni
zat kendilerinin otonomi istemesine... ‹stenen o olmayan fedai tarz›, savafl› Anado-
‘otonomi’nin bile bir gerçekli¤i yoktur. Olsa olsa lu’ya ve büyük flehirlere yaymak gibi
tümüyle k›r›nt›lardan ibaret bir ‘çözüm’ü kabul tespitlerin hiçbiri yeni de¤ildi ve so-
etmeye bir geçiflin, dahas› düzen içileflmeye bir nuç almam›flt›. Tam bu dönemde kimi-
geçiflin ara söylemi olarak kal›r.” (28 Kas›m leri de Mavi Çarfl›, Carussel gibi ey-
1998, Kurtulufl) lemlerle milliyetçili¤i körükleyip ya-
Gerçekten de 6 Nisan 1999’da ‹mral›’dan pay çat›flmalar ç›kart›p sonuç almak
aç›klanan 8 Maddeyle bu “geçifl” gerçekleflmifltir. istiyordu. Bu anlay›fl farkl› düflünenle-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 723

re ra¤men hala sürmektedir. ‹MRALI- ÖCALAN’IN 8 MADDEL‹K


AÇIKLAMASI
“Sekiz Madde” ve “Netleflme” 1- 1 Eylül 1998 ateflkes sürecinin her
Bu kargaflaya, bu çözümsüzlü¤e alanda tam bir sorumluluk alt›nda sürdürülme-
son veren denebilir ki Öcalan’›n sekiz si.
maddelik önerisidir. Bu sekiz maddelik 2- Devletin baflta af olmak üzere, bar›fl
öneride ise birleflik ba¤›ms›z Kürdis- için alaca¤› tedbirler temelinde silahl› çat›flma-
tan, federasyon ve otonomiden tümüy- lara kal›c› bir flekilde son verilmesi.
le vazgeçilmifl ve nihayetinde “demok- 3- ‘90’l› y›llardan itibaren baz› sapt›rmala-
ratik cumhuriyet” keflif edilmifltir. Buna ra ra¤men, Kürtlerin ifade özgürlü¤üne de aç›k
ba¤l› olarak, önerilen “paket”te art›k hale gelen demokratik cumhuriyet sisteminin,
sadece bu cumhuriyet içinde kültürel güven vermesiyle birlikte tüm sorunlar›n ba-
k›r›nt›larla, ABD’nin ve MGK’n›n ver- r›flç›l çözüm zemini olarak görülmesi.
dikleriyle yetinmek vard›r. Baflka da 4- Bu koflullar alt›nda PKK’n›n kendini de-
bir fley yoktur. Anlafl›lan o ki, Baflkan- mokratik sistem içinde yasallaflt›rmaya haz›r-
l›k Konseyi bu sekiz madde konusunda lanmas›.
hiç de k›sa olmayan bir süre düflündü.
5- En az›ndan devletin tavr›n› yeni parla-
Kuflkusuz Baflkanl›k Konseyi bunun ne
mento ve hükümet kuruluflunda görünceye ka-
anlama geldi¤ini çok iyi biliyordu. As-
dar aktif bir toplumsal bar›fl, af ve kardefllik
l›nda Öcalan ‹mral›’dan hep bu çerçe-
slogan› alt›nda bir siyasal eylem çizgisinin be-
vede mesajlar gönderdi. Ama bu not-
nimsenmesi ae kararl›ca uygulanmas›.
lar Baflkanl›k Konseyinin tereddütleri
6- Tüm uluslararas› bar›fl, insan haklar›
nedeniyle olsa gerek ki ne sahiplenildi,
kurulufllar›, hükümet ve parlamentolar›n bu te-
ne de yok say›ld›. Anlafl›lan o ki bir
melde destek sunmas›.
tart›flma süreci yaflad›lar. Emperyaliz-
7- E¤er öngörüldü¤ü gibi bu do¤rultuda
mi, hem de Öcalan’› teslim eden em-
bir uygulama geliflirse BM, AB, Avrupa Konse-
peryalizmi yeniden nereye yerlefltire-
yi ve AG‹T’in sürece gözlemci olarak kat›lmas›.
ceklerdi? Cevab›n› buldular. Emperya-
lizm hata etmiflti. Ama hatay› düzelt-
8- Türkiye’de ilgili tüm çevrelerin kamu,
meliydiler. Bir baflka sorun daha vard›: özel, partiler, bas›n-yay›n ve tüm sivil toplum
Oligarfliye nas›l bir güven verecekler- kurulufllar›nca, geliflmelerin taraf›mca özde bu
di? Cevab›n› Duran Kalkan’›n röporta- temelde oldu¤unu bilerek ülkemize ve demok-
j›yla verdiler. 16. yüzy›l Osmanl›s› iyi ratik sisteme katk›lar›n›n hayati önem tafl›d›¤›-
bir örnekti. Türkiye içte ve d›flta Bal- n›n bilinmesi.
kanlar’da, Kafkaslar’da Ortado¤u’da
aç›lmak için kendileriyle anlaflmal›yd›. BUNLARI B‹Z SÖYLESEYD‹K,
Aksi halde aç›lamazd›. Özel savafl kli¤inin sözcüsü olurduk.
Öcalan’›n teslim edilmesinden son- Ne Kemalistli¤imiz kal›rd›, ne flovenistli¤i-
ra kendi kitlelerine ve dünya kamuoyu- miz!
na hesap soracaklar›n›, savafl› her yer- Ajan ilan edilirdik.
de yükselteceklerini, devletin yapt›¤›na ‹flte 8 madde ve iflte PKK baflkanl›k kon-
piflman olaca¤›n›, hatta ayaklar›na ge- seyinin bunu onaylayan aç›klamas›.
lip yalvaracaklar›n› bütün dünyaya ilan Kim Kemalist? Kim flovenist?
ediyorlard›: K‹M M‹SAK-I M‹LL‹C‹?
“Bundan sonra dünyay› ve Türk Art›k kimse tart›flmay› buraya s›k›flt›ramaz.
724 Miliyetçilik Ç›kmaz›

devletini flafl›rtaca¤›z. Yapt›¤›na bin piflman edece¤iz. Ve herkes aya¤›m›za


kapanacak, art›k bar›fl istiyoruz diyecek.” (PKK-MK Üyesi Osman Öcalan, 7
Mart 1999, Özgür Politika)
Ama Abdullah Öcalan farkl› fleyler söylüyordu; ateflkes devam etmeliydi en
baflta. Mavi Çarfl› gibi eylemleri k›n›yor, hatta daha önce kendisinin de savundu-
¤u, teorilefltirdi¤i intihar eylemlerini de benimsemedi¤ini söylüyordu. Bu çeliflki na-
s›l çözümlenecekti? Bunlar›, belki daha da fazlas›n› Baflkanl›k Konseyi zor da ol-
sa de¤erlendirdi ve sonuca vard›...
SONUÇ, ‹mral›’dan ç›kan sekiz maddeye uyum sa¤lamakt›. Bu sekiz madde-
yi Baflkanl›k Konseyi karar› haline getirmekti. Getirdiler.
Sekiz maddede devrim yok. Hiçbir “ara çözüm” de yok. Düzenin s›n›rlar› için-
de de olsa ciddi bir “demokratikleflme” bile yok; çünkü zaten var olan Cumhuri-
yet esas olarak “demokratik”...
Avrupa çözer diye düflünülmüfltür. Avrupa’n›n çözmeyece¤i a盤a ç›k›nca, ge-
riye MGK kal›yor. O zaman MGK çözer. O zaman tüm politika “ne kopar›rsam
kard›r”a geliyor.
8 MADDE, bir yenilgidir. Kürt küçük burjuva milliyetçili¤i ideolojik olarak ye-
nilmifl durumdad›r. Emperyalistlerin, devletin “evet” diyece¤i noktaya kadar geri-
lenmifltir. Sonuçta bir fleyler kurtar›lmaya çal›fl›l›yor.
Esas›nda bu noktaya çok daha önce gelinmifltir. Ancak bu teorilefltirilememifl-
tir. Bunun yerine DHP vb. aray›fllara yönelinmifltir. 15 y›ll›k bir gerilla savafl›n›n
üzerine k›r›nt›lar›n kabul edilece¤i bir çözümün teorisini yapmak zordur.

Ve Daha Sonra...
Bir yandan k›r›nt›lar üzerine pazarl›k edilirken, di¤er yandan Baflkanl›k Konse-
yi, “altemperyalizm” teorisini gelifltirmekte ve sonra da bu emperyalist yay›lmac›-
l›¤› beraber yapmaya soyunmaktad›r.
PKK Baflkanl›k Konseyi, Türkiye oligarflisine, güçlerimizi birlefltirelim, 16. yüz-
y›l›n Osmanl›s› gibi, Ortado¤u’ya, Kafkasya’ya, Balkanlara birlikte aç›lal›m diyor.
Aç›l›p ne yap›lacak?
Ortado¤u’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da emperyalizmin tafleronlu¤u yap›lacak.
Enternasyonalizm üzerine “Türk solu”na ders vermeyi çok seven Kürt milliyetçi-
li¤i flimdi bunu cevaplamak durumundad›r: Enternasyonalizm bu mu? Ortado-
¤u’ya, Kafkaslara, Balkanlara yay›lmak isteyen Türkiye oligarflisine güç vermenin
neresi enternasyonalizme s›¤d›r›lacak?

Bu Yolun Ç›k›fl› Yok!


Kürt milliyetçili¤inin “8 madde” do¤rultusunda izleyece¤i yol, teslimiyete götürür.
Ama daha kötüsü, Baflkanl›k Konseyi’nin önerdi¤i, “birlikte yay›lmac›l›k” yoludur.
Bu yol, yurtsever bir hareketin yolu olamaz.
Bu tarihi yan›lg›dan derhal dönülmelidir.
Peki ne olacak? Veya ne olmal›?
Sorun devrim ve iktidar sorunudur. Anadolu halklar›n›n birlikte kurtuluflu soru-
nudur. Sorun böyle ele al›nmad›¤› sürece, her yolun sonu yenilgidir. Ama devrim
ve iktidar ekseninde süreci tersine çevirmek de mümkündür.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 725

Kurtulufl
YEN‹ HÜKÜMET, ÖCALAN
DAVASI VE “SORUN”UN ÇÖZÜMÜ

KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


4 Haziran 1999
Say› 33

D
SP-MHP-ANAP protokolüne “Kürt sorunu”na iliflkin ne var diye bakan-
lar, baflta flu cümlelerle karfl›laflt›lar: “... bar›flç›l milliyetçilik anla-
y›fl›, ulusal birli¤imizin ve ülke bütünlü¤ümüzün baflta gelen gü-
vencesidir.”
Tabii bu bariz bir demagoji cümlesiydi. fiovenist MHP ve DSP, protokole “ne
mozayi¤i ulan” diye yazamayacaklar› ve ya Ecevit’in meflhur “köy-kent” pro-
jesiyle durumu geçifltiremeyeceklerine göre, böyle bir fleyler yazmal›yd›lar.
Bunun devam›nda söylenen ise fludur:
“.... bölücü ak›mlara ve her türlü teröre karfl› devlet güvenlik güçleri-
nin özverili ve baflar›l› mücadelesi kesin sonuç al›ncaya kadar kararl›l›k-
la sürdürülecek.”
Ülke genelinde “her türlü terör” ad› alt›nda halk›n mücadelesine, devrimci-
lere yönelik bask› ve terörün sürece¤ini anlatan bu sat›rlar, Kürt sorunu özelin-
de de hak ve özgürlük isteyenleri hedefleyen bask› ve katliam politikalar›n›n
sürece¤inin ifadesidir.
Kürt halk›n›n talebine iliflkin baflka bir fley yoktur protokolünde.
Zaten “Kürt sorunu” gibi temel bir konuda DSP veya MHP’nin bir yetkileri,
inisiyatif alanlar› da yoktur. Bu konuda MGK’n›n politikalar›n› uygulamaya de -
vam edeceklerdir.
Protokolün aç›klad›¤› günlerin ertesinde bafllayan Öcalan davas›ndaki ge-
liflmeler de kimin ve hangi politikan›n belirleyici oldu¤unu bir kez daha göster-
mektedir.
Bu davada Öcalan, savunmas›n› “af ve legalleflme” üzerine kurulmufltur;
Kürt halk›n›n talepleri hemen hemen hiç telaffuz edilmemekte, “demokratik
cumhuriyet”in kabulü temelinde “son nokta” konulmak istenmektedir. Ama oli-
garfli bu aç›klamay› da kaale almayan bir politika içindedir.
‹stenen, dayat›lan bir fley yok, o halde oligarfli Öcalan’›n bu tavr›na niye
karfl›l›k vermiyor diye düflünebilir.
Hükümetin politikas› ve davan›n seyri ayn› paraleldedir ve her ikisi de oli-
garflinin bafl›ndan beri izledi¤i politikan›n devam› niteli¤indedir: Klasik deyifl-
le “ez ve çöz”...
Oligarfli, davan›n geliflimi aç›s›ndan da s›n›fsal konumuna uygun hareket
ediyor; belki af da ç›karacak, Kürt dilini, Kürtçe TV’yi serbest de b›rakacak,
ama önce ezece¤im, sonra bunlar› yapaca¤›m diyor. Bu konuda emperyalist-
lerle Türkiye oligarflisi aras›nda temel bir çeliflki de yoktur. Bu emperyalistlerin
726 Miliyetçilik Ç›kmaz›

de neticede hay›r demeyece¤i bir çözümdür.


Bundan bir ay önce Fransa Cumhurbaflkan› ile Demirel görüflmesinde, Öca-
lan davas›na iliflkin olarak Fransa Cumhurbaflkan› Demirel’e flunlar› söylüyor:
“DGM’lerden askeri hakimi ç›kar›n, ondan sonra Öcalan hakk›nda ne
karar verirseniz verin, tek bir itiraz›m›z olmayacakt›r.”
Bu sözler Avrupa’n›n mant›¤›n› anlamak aç›s›ndan son derece ö¤reticidir.
Bu mant›k Öcalan davas›nda da, Kürt sorununun çözümü konusunda da ayn›
temelde çal›fl›r. Sonuçta göstermelik haklar tan›ns›n da nas›l olursa olsun, Av-
rupa için önemli de¤ildir.
Hükümet protokolünde dile getirilen “kesin sonuç”, mücadeleyi ezmek, hal-
k›n kurtulufl umudunu bo¤mak, moralini bozmak, bir daha aya¤a kalkma ce-
saretini bulamayacak hale getirmektir. Bunu hiçbir zaman baflaramayacaklar-
d›r; ama amaçlad›klar› budur. Böyle oldu¤u içindir ki, oligarfli Öcalan taraf›n-
dan davada dile getirilen af, legalleflme gibi talepleri dikkate alm›yor. Bunlar,
esasen TÜS‹AD’›n bile zaman zaman savundu¤u fleylerdir; ancak s›n›f müca-
delesi zemininde herkes s›n›f tavr›yla hareket ediyor; oligarfli önce ezip hak k›-
r›nt›lar›yla sorunun üstünü küllemeyi düzenin gelece¤i aç›s›ndan daha uygun
görüyor ve buna uygun davran›yor.
Kürt halk› da sorunun çözümüne kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan bakmak
durumundad›r. Sorun iktidar sorunudur. ‹ktidar temelinde düflünülmeden Kürt
sorununa iliflkin hiçbir çözüm yoktur. Bunun d›fl›nda emperyalistler, reformist-
ler, “bar›fl”ç›lar taraf›ndan sözü edilen türdeki “çözüm”lerin çözüm olmakla bir
alakas› yoktur; bu çözümlerin tek bir ortak yan› vard›r; her fley Kürt halk›n›n
düzen içine çekilmesi, mücadelesinin bitirilmesi üzerinde flekillenmektedir.
Oligarflinin tüm vaatlerinin bofla ç›kmas› gibi; reformistlerin ve Kürt milliyet-
çilerinin bugüne kadar bazen emperyalistlere, bazen Özal, Boyner gibi burju-
va politikac›lara, hatta MGK’ya dayanarak ortaya att›klar› tüm bar›fl çözüm
beklentileri de bofla ç›km›flt›r. Emperyalizmin ve oligarflinin icazetinde bir çö-
zümün iflah olmaz savunucular› son olarak Öcalan davas›n› bir “f›rsat” olarak
de¤erlendirmifl ve yine beklentiler hüzünle sonuçlanm›flt›r.
“Do¤u’ya büyük yat›r›m paketleri” haz›rlamaya,TÜS‹AD’›n “demokratiklefl-
me raporu” gibi raporlar yay›nlanmaya devam edecek, hükümetler y›k›l›p ku-
rulacak, birileri hep olmad›k “bar›fl”, “çözüm” hayallerinden sözetmeyi sürdü-
recek, ama de¤iflen bir fley olmayacakt›r. Hangi milliyetten olursa olsun, Ana-
dolu halklar›n›n kaderini de¤ifltirecek tek fley, hükümet de¤ifliklikleri de¤il, ‹K-
T‹DAR de¤iflikli¤idir. ‹ktidar›n egemen s›n›flar›n iktidar› olmaktan ç›kar›l›p HAL-
KIN iktidar›n›n kurulmas›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 727

Kurtulufl
‹MRALI DAVASI ÜZER‹NE

Hiçbir fiey Halk›n Mücadelesinin


İMRALI DAVASI Meflrulu¤unu Gölgeleyemez
ÜZERİNE

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


4 Haziran 1999
Say› 33

3
1 May›s’ta ‹mral›’da bafllayan dava, günlerdir gündemin ilk s›ras›nda
yeral›yor. ‹mral›’da süren dava, birçok aç›dan önemlidir. Bu davan›n
bir kiflinin “yarg›lanmas›”n›n ötesinde bir anlam› vard›r. Siyasi dava-
lar›n görüldü¤ü her mahkeme salonu gibi, ‹mral›’da özel olarak kurulan DGM
salonu da s›n›flar mücadelesinin alanlar›ndan biridir. ‹ddia ve savunma, ezen
ve ezilen aras›ndaki savafl›n yans›mas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Peki s›n›f mücadelesinin bu alan›nda 31 May›s ve devam›nda ne oldu?
Oligarfli kendi s›n›fsal ç›karlar›na uygun olarak, hem askeri, hem ideolojik
boyutlar›yla olan bir savafl veriyor ‹mral›’da. Bu dava nezdinde askeri olarak
Kürt milliyetçi hareketine darbe vurmak, ideolojik olarak da Kürt halk›n›n mü-
cadelesini mahkum etmek istiyor. Gerillay› ve halk› moralsizlefltirmek, umutsuz-
laflt›rmak, oligarflinin bu mahkemedeki amac›d›r. Her ad›m›, her ata¤› buna uy-
gundur.
Abdullah Öcalan ise, oligarflinin bu savafl›n›n karfl›s›na, af, legalleflme, ba-
r›fl için Türkiye Cumhuriyeti devletinin hizmetinde olma eksenine oturan bir “sa-
vunma”yla ç›km›flt›r.
Öcalan’›n “savunma” ad›na yap›klar›n›, söylediklerini onaylamak mümkün
de¤ildir.
Kuflkusuz ‹mral›’da söylenen her söz, al›nan her tav›r daha uzun süre tart›-
fl›lacakt›r. O görüfl ve düflüncelerin nas›l ortaya ç›kt›¤›, neleri amaçlad›¤›, ne-
yin ifadesi oldu¤u sorgulanacakt›r. Ancak bundan önce ‹mral›’daki tavr›n ge-
nel ve k›sa bir de¤erlendirmesini yapmak durumunday›z.
Yarg›layanlar, kendi s›n›f ç›karlar›na uygun davran›rken, yarg›lanmak iste-
nen taraf aç›s›ndan ayn› fley geçerli de¤ildir. “‹ddia” ve “savunma”n›n, yarg›-
layanlar›n ve yarg›lanmak istenenlerin tarihsel mevzilenifli, ‹mral›’da bir baflka
biçimde bürünmüfltür. Ezenler ve ezilenlerin ç›karlar› yoktur ‹mral›’da. Dünya
haklar› yoktur. “Yarg›lanmak” istenenlerin mevzisinde, halklar›n ç›karlar›, halk-
lar›n mücadelesinin meflrulu¤unu savunma yoktur. Bunun yerine; egemenlerin,
emperyalistlerin ç›karlar›na ve “çözüm” planlar›na uygun olarak, hiçbir fley is-
temeden halk›n mücadelesine ve Genel Baflkan› oldu¤u örgütlenmeye “son
noktay› koyma”; yani ideallerinden vazgeçmeye ve vazgeçti¤ini de ispat etme-
ye çal›flma vard›r.
Salonda do¤rudan veya temsilen bulunan herkes, kendi s›n›f tavr›yla hare-
ket etmekedir. Bu tav›rla hareket etmeyen bir tek Öcalan’d›r. Öcalan orada,
ezilen halklar›n, tarihini yazan s›n›flar›n de¤il, onlar›n s›n›f düflmanlar›yla ba-
728 Miliyetçilik Ç›kmaz›

r›flmak, savafllar› legallefltirerek tasfiye etmek isteyen rolündedir.


Bu tavr›n elbetteki devrimcilikle ilgisi yoktur.
Bu tavr›n anlay›flla karfl›lanacak bir yan› yoktur.
Bu tavr›n “derin anlamlar” yüklenecek bir yan› da yoktur.
Ortaya ç›kan tablo, tekil olarak Öcalan’›n tavr› da de¤ildir.
Roma’daki yedi madde, ‹mral›’daki sekiz madde diye diye buraya gelinmifl-
tir. Bunlar hem Öcalan, hem de PKK Baflkanl›k Konseyi taraf›ndan benimsen-
mifltir. Çözümsüzlü¤ü kendi elleriyle haz›rlam›fllard›r.
Öcalan’›n “bar›fl ve kardefllik” ça¤r›lar›na hala büyük anlamlar yükleyen-
ler, yüklemeye çal›flanlar art›k gerçe¤e dönmelidir. Gerçek, ‹mral›’da Kürt hal-
k›n›n ç›karlar›n›n, devrimcili¤in bir savunmas›n›n olmad›¤›d›r. “Devletin hizme-
tine girmek”ten sözediliyor orada; bunun bar›fl k›l›f›na sokulmas› neyi de¤iflti-
rir? Gerçek, görülmelidir.
“Demokratik Cumhuriyet” deniyor, Kürt halk›n›n ifade özgürlü¤ü oldu¤un-
dan sözediliyor, orada halk›n bildi¤i, tan›d›¤› Türkiye’nin d›fl›nda bir Türkiye
tarif ediliyor.
Bununla da yetinilmiyor; Öcalan oligarfliye, Irak Kürdistan›’n›n “misak-› mil-
li” s›n›rlar› içine kat›lmas›n› öneriyor; iflgalcili¤i öneriyor. Kürdistan’›n dört par-
ças›, oligarflinin iflgal ve ilhak› alt›nda m› birlefltirilecek? PKK Baflkanl›k Konse-
yi’nin 16. Yüzy›l teorisi ve oligarfliye “Kafkasya’ya, Ortado¤u’ya birlikte aç›l-
ma” önerisiyle, Öcalan’›n bu önerisi çak›fl›yor. Çünkü temelindeki mant›klar
ayn›d›r; bu mant›k, ne olursa olsun oligarfliyi bar›fla, çözüme ikna etmektir.
Gerçe¤e dönülmelidir.
Bu yol batakt›r; bu yol moralsizleflmedir, bu yol devrimci dinamiklerin tüm-
den yitirilmesidir. Bu yolda hiçbir halk›n hiçbir ç›kar› yoktur. Bu yol, bugüne ka-
dar ödenen bedellerin bofluna ödenmesi demektir.
Öcalan “ülkemiz” diyor, “vatan” diyor; bu kavramlar do¤rudur; ama keflke
bu koflullarda de¤il de, daha önce kullansayd›. Daha önce, ç›kmazlar›n, çö-
zümsüzlüklerin kaynaklar›ndan biri olan “sömürgecilik” teorileri terkedilip Ana-
dolu devriminden, halklar›m›z›n birlikte mücadelesinden, birlikte iktidar›ndan
yana olunsayd›.
fiimdi, ‹mral›’da vatan demek, ülkemiz demek, Öcalan’›n savunmas›n›n bü-
tünü de gözönüne al›nd›¤›nda devrimci bir içeri¤e sahip de¤ildir ne yaz›k ki.
Bu teorilerin iflas etti¤i art›k kabul edilmelidir. Milliyetçili¤in çözüm olmad›-
¤›, halklar için emperyalistlerin ve oligarflinin icazetinde bir bar›fl ve çözümün
olmad›¤› görülmelidir.
Halklar›n kardeflli¤i, bar›fl›n yolu, ne af’tan ne legalleflmekten geçmiyor. Bu-
nu ancak devrimci bir iktidar sa¤lar.
‹mral›’da Öcalan taraf›ndan kullan›lan her kelime bizim literatürümüzün d›-
fl›ndad›r. Sergilenen her tav›r, mahkeme salonundaki devrimci geleneklerimizin
d›fl›ndad›r.
Öcalan’›n yapmas› gereken oligarflinin icazetine s›¤›nmak de¤il, halk›n mü-
cadelesinin, taleplerinin meflrulu¤unu savunmakt›. O, Kürt halk›n›n ç›karlar›n›,
halk kurtulufl savafllar›n›n tarihsel meflrulu¤unu savunmayan farkl› bir çizgiyi
tercih etti. Oligarflinin, karfl›-devrimcilerin, halk düflmanlar›n›n d›fl›nda kimse
bundan mutluluk duyamaz; ama sorun sevinmek, üzülmek sorunu de¤il, DO⁄-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 729

RUNUN NEREDE OLDU⁄UNU BULMAK sorunudur.


Kimse art›k “söylenenlerin DER‹NL‹⁄‹N‹ ANLAMAK LAZIM” deyip aldatma,
oyalama yolunu seçmemelidir.
Ne derin, ne genifl olan hiç bir fley yoktur; herfley çok ç›plak ve berrakt›r.
Elbette hiçbir fley halklar›n mücadelesinin meflrulu¤unu gölgeleyemez. Öca-
lan’›n “Demokratik Cumhuriyet” tesbiti yapmas›, mücadelenin meflrulu¤unu in-
kard›r. Silahl› savafl›n siyasal olarak yanl›fl pratik olarak da bofl yere verildi¤i-
ni, onbinlerce flehidin bofl yere öldü¤ünü söylemektedir. Ama ülkemiz gerçe¤i
ve halklar›n meflrulu¤u ne Öcalan’›n ne de bir baflkas›n›n söyledikleriyle de¤ifl-
mez. De¤iflmemifltir.
Anadolu halklar›n›n mücadelesi hakl› ve meflrudur. Ve hakl› olanlar eninde
sonunda kazanacakt›r. Sorun, kazanmak için nas›l bir yoldan yürünece¤idir.
Öcalan’› bu noktaya getiren açmaz, iflte tam bu noktadad›r.
Do¤ru, tüm yönleriyle bir kez daha a盤a ç›km›flt›r. Kürt milliyetçi hareketi
bundan sonra ancak bu do¤ruyu esas alarak yürüyebilir. Tersini yapmak, bu-
güne kadar yap›lan tespitlerle, ayn› yolda yürümek; ç›kmaz›, çözümsüzlü¤ü
büyütecektir.
Asl›nda bütün yollar, bütün “çözüm ihtimalleri” denenmifltir; biri hariç. De-
nenecek tek yol vard›r; bu, geçmifli devrimci anlamda reddedip devrimci çiz-
giye gelmektir.
730 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
TERC‹H YANLIfiSA, ÇÖZÜM
YANLIfiSA, B‹R YANLIfi TÜM
DO⁄RULARI GÖTÜRÜR
TERCİH YANLIŞSA
ÇÖZÜM YANLIŞSA
BİR YANLIŞ TÜM
DOĞRULARI Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
GÖTÜRÜR 11 Haziran 1999
Say› 34


mral›’da yap›lan gecikmifl bir muhasebedir. Yanl›fl zamanda ve yanl›fl
yerde. Böyle oldu¤u içindir ki, do¤rularla yanl›fllar içiçe. Do¤rular, yafla-
n›lan belli bir prati¤in sonucu. Devrimcilerin y›llard›r iflaret etti¤i t›kan›k-
l›klar, açmazlar, yanl›fll›klar ancak flimdi kabul ediliyor.
Ama yanl›fl›n afl›lmas› sorunu yok.
Onun yerine inkarc›l›k var.
Tüm geçmifl inkar edilip, do¤rular›n yan›na, inkarc›l›k ve düzene yani “de-
mokratik cumhuriyete” s›¤›nma konularak, daha büyük bir yanl›fla düflülüyor.
BU YANLIfi TÜM DO⁄RULARI GÖTÜRÜYOR.
Bu muhasebede deniliyor ki; “sadece, ayr› devlet anlam›nda yorumlanan
‘uluslar›n kaderlerini tayin hakk›’ gerçekten, bu yorumuyla bir ç›kmazd›.
Kürdistan prati¤inde, sorunu yokufla sürme yan› a¤›r bas›yordu.”
Oysa bu hep belirtilmiflti. Çözümün flu veya bu biçiminin mutlaklaflt›r›lma-
mas› gerekti¤i onlarca defa yaz›l›p çizilmiflti.
Ama o zaman kimseye kulak as›lm›yordu.
(fiimdi Leslie Lipson adl› bir yazara büyük de¤er biçiliyor!)
Muhasebe flöyle devam etmekte: “ayr› devlet, federasyon, otonomi ve
benzeri yaklafl›mlar›n bile, geri ve bazen çözümsüzlü¤e yol açt›¤›n› pra-
tikte görünce; demokratik sistem üzerinde yo¤unlaflma, bana çok önemli
geldi. Bunda askeri, silahl› güç yolunun giderek t›kanmas›n›n da büyük
pay› vard›r.”
Yanl›fl›n do¤rular› götürmesi böyle oluyor iflte.
Evet, ayr› devlet, federasyon, otonomi, bunlardan birini mutlaklaflt›rmak,
bazen gerilik, bazen çözümsüzlüktür. Söylenmifltir.
Dahas›; askeri, silahl› güç yolunun t›kanmas› tesbiti do¤rudur.
Söylenmifltir. Ama t›kand›¤›n› gördükten sonra de¤il. Devrimciler, ayr› ör-
gütlenmeyle ve bu stratejiyle bu t›kan›kl›¤›n kaç›n›lmaz oldu¤unu öngörmüfller-
dir.
Neyse, diyelim geç de olsa bu do¤rular tesbit edildi.
Peki çözüm?
Do¤rular› götüren yanl›fl burada geliyor iflte.
Muhasebenin sahibi diyor ki, bu nedenle “demokratik sistem” üzerine yo-
¤unlaflt›m.
“Demokratik sistem” dedi¤i, oligarflinin düzeni.
Muhasebe sahibi, bu t›kan›kl›klardan hareketle, t›kan›kl›¤›n NEDENLER‹N‹
Miliyetçilik Ç›kmaz› 731

çözümleyip, oradan DEVR‹MC‹ B‹R ÇÖZÜME gitmek yerine, mevcut düzen


içinde bir ç›k›fl ar›yor.
Niye örne¤in, “demokratik sistem” diye adland›r›lan alternatif üzerine “yo-
¤unlafl›l›yor” da, HALKIN birlikte ‹KT‹DARI üzerine yo¤unlafl›lm›yor?
Tabii bu bir devrimci muhasebe de¤il.
Oligarflinin açt›¤› dava çerçevesinde, içinde bulunulan tutsakl›k koflullar›n-
da ve içinden bir türlü ç›k›lamayan siyasal, askeri çözümsüzlükler içinde, dü-
zen içinde kendine bir yaflam alan› bulma kayg›s›yla yap›lm›fl bir muhasebe.
Böyle olunca;
Halka hesap verme yok, oligarfliye hesap verme var.
Nedenlerini aray›p bulma yok, sonuçlardan hareketle yeni tercihi hakl› gös-
termeye çal›flma var.
Muhasebe sahibi, asl›nda girdi¤i yeni yolun gerekçelerini aç›klamak konu-
sunda s›k›nt›l›d›r.
“Bunda askeri, silahl› güç yolunun giderek tak›nmas›n›n da büyük pa-
y› vard›r.”, “ayr› devlet, federasyon, otonomi ve benzeri yaklafl›mlar›n bi-
le, geri ve bazen çözümsüzlü¤e yol açt›¤›n› pratikte görünce...”
“Özellikle 93’ten sonra dönüflme; dünya çap›ndaki geliflmeleri görerek çö-
züm konusunda yarat›c›l›¤›n› gösterememesi bir noksanl›k olarak görülebilir.
“Bunda hem devletin yaklafl›mlar›n›n eski kat›l›¤› aflmas› hem de pra-
tikte ayr›l›kç› yaklafl›m›n gerçekçi olmamak, pek yararl› bir yol olmamak
kadar ac› ve kayb›n›n çok olmas›n›n da pay› büyüktür.”
Bunlar birbirinden farkl› neden ve sonuçlard›r.
Daha aç›kças›, neden demokratik cumhuriyette karar k›l›nd›; silahl› müca-
delenin t›kanmas› m›, kay›plar›n büyüklü¤ü mü, “ça¤›m›z›n demokrasinin zafer
ça¤›” olmas›ndan m›, ayr› devlet, federasyon gibi çözümlerin çözüm olmad›-
¤›n›n anlafl›lmas›ndan m›?..
Bu s›k›nt›, de¤iflimin niteli¤ini anlatmakta da sözkonusudur: “Bu dönüflüm,
asla bir döneklik ve tasfiyecilik olarak görülmek flurada kals›n, gerçek bir
devrimci dönüflüm olarak alg›lanmal›d›r” deme ihtiyac› duyulmas›, bu s›k›n-
t›n›n tezahürüdür.
Gerçekleri görmek elbette döneklik, tasfiyecilik de¤ildir. Ama o gerçekleri
gördükten sonraki yönelim nereye? Sorun budur. E¤er varsa, döneklik ve tasfi-
yecili¤in ortaya ç›kaca¤› nokta da buras›d›r.
Muhasebe sahibi, önerdi¤i yolun izlenmemesi durumu için flunlar› söylüyor:
“Aksi halde her iki taraf kaybeder, düflman kazan›r, ac› artar, tarih
kaybeder.”
Kimdir bu düflman? Kaybedecek olan kimdir?
Tam bir kar›fl›kl›k.
Ama iflte bir do¤ru daha: “Yine al›flageldik inkarc› milliyetçi yaklafl›m
kadar, dar ayr›l›kç› ilkel milliyetçi yaklafl›mla da do¤ru ortaya konula-
maz.”
Do¤ru ama... Yerine hangi yaklafl›m› koyaca¤›z?
Mesela ABD’nin yaklafl›m› ne “inkarc› milliyetçi”dir, ne de “ayr›l›kç› ilkel
milliyetçi”. Do¤ruyu, ortaya ABD’nin yaklafl›m›yla m› koyaca¤›z?
732 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Demokrasinin zenginli¤i” içinde bak›yor muhasebe sahibi.


Ama “s›n›fs›z” bir demokrasi bu. Burjuva demokrasisi mi, halk demokrasisi
mi belli de¤il. Ama oligarflinin düzeni içinde bir demokrasiden sözedildi¤ine
göre, bu en fazla ABD’nin denetiminde bir burjuva demokrasisidir.
ABD’nin demokrasisinde, dilden baflka tüm ulusal, s›n›fsal haklar›m›zdan
vazgeçerek yaflamak için mi döküldü bunca kan?
‹mral›’daki muhasebe iflte bunun cevab›na hiç girmiyor.
Çünkü bunun cevab›, yapt›¤› tercihle birlikte verilemez.
Art›k kurtulmal›y›z dedi¤i “ilkel milliyetçi yaklafl›m” vard›r hala. Demokratik
cumhuriyet diyor, bu cumhuriyetin tek eksi¤i, Kürt dili, kültürü üzerindeki k›s›t-
lamalar. O da verilince tamam olacak. Peki Türkler?
Onlar›n bir sorunu yok ‹mral›’daki aç›klamaya göre.
Hani “Türkiyelileflme” karar› ne oldu? Bunun muhasebesi de yok ‹mral›’da.
Pek çok do¤ruyu “tesbit” edebilirsiniz.
Zaten onlar› bugüne kadar görmemek için kör olmak veya Kürt milliyetçili-
¤i penceresinden bak›yor olmak gerekti.
Pencere de¤iflmemifltir. Ama pencerenin yeri de¤iflmifltir.
Pencere flimdi düzenin “demokratik cumhuriyet” binas›na monte edilmifltir.
Oradan devrimci çözümün görülmesi art›k daha zor, hatta imkans›zd›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 733

Kurtulufl
AMER‹KANCI ÇÖZÜM

AMERİKANCI
ÇÖZÜM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say› 34

Ö
calan’›n savunduklar› ABD çözümünden ibarettir. Bir halk›n kendi
kaderini tayin hakk›n›, kendi devrimci iktidar› temelinde kullanma-
s›, hiç bir zaman emperyalistlerin sorunu ve iste¤i olmam›flt›r. Em-
peryalistlerin Kürt sorununa yaklafl›mlar› da hep bunun d›fl›nda farkl› çerçeve-
lerde geliflmifl; Avrupa emperyalistleri sorunu daha çok “insan haklar›” sorunu
çerçevesinde görürken, ABD de “sorun demokratikleflme sorunu” diye adlan-
d›rm›flt›r.
Emperyalistlere güvenerek çözme politikas›, sonuçta Kürt milliyetçilerini de
ayn› fleyleri söylemeye getirmifltir.
Öcalan, sorgusu ve savunmas›nda çatmad›¤›, beni kullanmak istediler de-
medi¤i ülke b›rakmam›flt›r.
Sadece Türkiye oligarflisi ve ABD’ye çatm›yor.
Çünkü geride bir tek ABD’ye ve MGK’ya yaslanarak çözüm kalm›flt›r.
Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›l›fl›ndan itibaren dayat›lan ABD çözümüydü.
Aradaki tüm geliflmeler bu operasyonun bir devam› niteli¤ini tafl›d›.
Bunu bir kaç ay önce söyledi¤imizde herkes dudak büküyordu.
“Emperyalistler bu mahkeme veya konferansla bir yandan Türkiye’nin
insan haklar› dosyas›n› ç›kar›rken, bir yandan da PKK’y› (daha do¤rusu
silahl› mücadeleyi) mahkum edecek ve kendi çözümlerini dayatacakt›r.
PKK da bu çözüme boyun e¤ecek. Aksi halde yaflam hakk› tan›nmayacak.
ABD plan›n›n esas› budur. Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas› ve ard›ndan
di¤er geliflmelerle emperyalizmin çözümünün dayat›lmas›n›n bir ABD ope-
rasyonu oldu¤u; ABD ile Avrupa emperyalistleri aras›nda Kürt sorununun
‘çözümü’ konusunda özde bir fark olmad›¤›; ‹talya’n›n bu operasyonda
Türkiye oligarflisi ve PKK’ya ‘geri ad›m’lar› att›rma misyonunu üstlendi¤i
art›k daha net görülüyor. Abdullah Öcalan’›n ‹talya’ya geldi¤inden bu ya-
na yapt›¤› aç›klamalar ve en son PKK Genel Baflkanl›¤›n› b›rakma,
PKK’ya da ‘yeni bir hat çizme’ karar›yla ABD plan› bir ad›m daha ilerle-
mifltir. E¤er PKK k›sa sürede kendini bu plan›n d›fl›na atamazsa, geliflme-
ler, Öcalan’›n deyifliyle ‘bizim terörümüz dahil her türlü teröre karfl›y›z’
çerçevesinde geliflecektir.” (19 Aral›k 1998, Kurtulufl)
Yukar›da aktar›lan bu al›nt›ya tekrar tekrar bak›lmal›d›r.Öcalan’›n Suri-
ye’den ç›kart›lmas›n›n bir ABD operasyonu oldu¤u yaz›lm›flt›r. Kimileri bunu
ancak Öcalan Roma’dan ayr›lmak zorunda b›rak›l›nca, ve hatta kimileri de an-
734 Miliyetçilik Ç›kmaz›

cak Türkiye oligarflisine teslim edilince görmeye bafllam›flt›r.


PKK kendini bu plan›n d›fl›na ç›karamam›fl ve iflte ‹mral›’da “her türlü terö-
re karfl›y›z” noktas›na gelinmifltir.
Çok aç›k ve net söylenmifltir her fley. Netli¤i sa¤layan; yaln›zca PKK’y›,
stratejisini, politikalar›n› do¤ru tahlil edebilmenin sonucudur.
Bugün Öcalan’›n savunduklar› ABD’nin çözüm plan›ndan daha öte bir fley
de¤ildir. Öcalan’›n ‹mral› savunmas›nda söyledikleri, kavramsal olarak da tü-
müyle ayn›d›r.
“San›ld›¤›ndan daha fazla cumhuriyetin tarihsel temeli ve anayasal
ifadesi demokratik çözüme uygundur... Hem mahalli hem genel siyasi ka-
t›l›mla sorunlara çözüm imkan› özellikle gelifltirecek baz› yasalarla -örne-
¤in yerel yönetim yasas›- daha da imkan dahilinde ve gündemdedir. Bu
aç›dan sorun siyasi de¤il demokratiktir dememizin anlam› bir kez daha
aç›kça karfl›m›za ç›k›yor.”
ABD çözüm budur iflte.
Amerikan çözümü yeni bask›lar ve zulümler demektir. ABD hiç bir halk› kur-
taramaz.
D›flta ABD, içte MGK; ABD ve MGK onay vermeden bu ifl çözülmez düflün-
cesine gelinmifl ve flimdi ‹mral› duruflmalar›nda bu iki kesime övgüler düzülmek-
te, onlar›n kabul edebilece¤i fleyler söylenmekte, onlar›n verece¤i kadar› isten-
mektedir.
“Kimse sorunlar›n fliddetle çözülece¤ine inanm›yor. Bunun, aç›k ve ta-
rihten en büyük dersi ç›karm›fl görünen ve büyük zor gücüne ra¤men, bu
gücün etkisini ancak, yarat›c› ça¤dafl bir demokrasiyle yönlendirmede
kullanan ve aç›kça doksan ortalar›ndan beri MGK konseptleri ile yürütü-
len, içinden geçmekte oldu¤umuz tarihi aflamayla da, kan›tlanmaktad›r.
Ordu darbe yapm›yor. Ordu en demokratik görünen partilerden bile daha
duyarl›, demokrasinin ölçütlerini hat›rlat›yor.”
Bu sat›rlar› okuyan birinin, bu sözleri söyleyenin bu ülkede yaflad›¤›ndan
flüphe etmesi çok do¤ald›r. Y›llard›r ve hadi diyelim, sözü edilen konseptlerden
bu yana, bu ülkede infazlar›, bask›lar›, gecekondular›n her köflesine, her de-
mokratik kuruma uzayan terörü uygulatan kim acaba? MGK e¤er sorunlar›n
fliddetle çözülece¤in inanm›yorsa, kim uyguluyor bu fliddeti?
Hayali bir “demokratik cumhuriyet” tan›m› ve hayali “demokrasi güçleri”yle
düzene teslim olmak meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. Tüm bu tahlil ve tesbitlerin
baflka bir anlam› yoktur.
Bak›n mesela ne deniyor: “Afla¤›-yukar› di¤er tüm a¤›rl›kl› siyasal, eko-
nomik ve sivil kurulufllar›n da aç›k ifade etmezlerse de, bir büyük demok-
rasi aray›fl›nda olduklar›, anlaml› bir demokratikleflmeden kaç›nan kesi-
min olmad›¤› da, aflaman›n tarihi de¤erini ortaya koyar.”
Herkes demokrasi aray›fl›nda, demokratikleflmeden kaç›nan kimse yok! Pe-
ki kim engelliyor öyleyse demokrasiyi?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 735

Kurtulufl
Savunmay› Savunma Ad›na Neler Söyleniyor?

ÖCALAN’A RA⁄MEN APO’CULUK

ÖCALAN’A RAĞMEN
APOCULUK
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say› 36

H
er ülkeye göre de¤iflen bir politika... Suriye’de baflka... ‹talya’da
baflka... Türkiye’de baflka... Bunu aç›klamaya çal›flm›yor hiç biri.
Çünkü o zaman karfl›s›na pragmatizm ç›kacak. Milliyetçili¤in ba¤›m-
s›z olmayan çizgisi ç›kacak. Onu nas›l aç›klayacak?
‹mral›’da söylenenleri do¤ru anlamak laz›m diyorlar, derinli¤ine anlamak
laz›m diyorlar, ama do¤ru anlafl›laca¤›ndan bir türlü emin olamad›klar› için
ayr›ca kendileri de her sözdeki derin anlamlar› anlat›yorlar, yetmiyor, söylen-
meyen sözleri ekleyerek söylenenlerin “mealini” yeniden yaz›yorlar... Velhas›l,
yo¤un bir çabad›r gidiyor.
Bütün bu çaba Öcalan’›n ‹mral›’da söylediklerinin, yaz›l› aç›klad›klar›n›n
“do¤ru anlafl›lmas›” için.
Ama ortaya son derece ilginç bir tablo ç›k›yor; derin anlamlar peflinde ko-
flarken, ço¤u kez neyi savunduklar›n› kar›flt›r›yorlar. Hiç ilgisiz ba¤lant›lar ç›-
k›yor ortaya. O hareketin, milliyetçili¤in, sömürgecili¤in teorisini yapan yanl›fl
yapt›k diyor, onlar hala do¤ru diye, derinli¤ini anlamak laz›m diye ak›l almaz
teoriler uyduruyor.
Sanki Öcalan yabanc› bir dilde konufluyor da, onlar tercümesini yap›yorlar.
Tercümeye ihtiyaç gösteren bir fley yok ortada oysa.
Biz yine de bu tercümelerden bir k›sm›n›, baz›lar›n›n alt›na k›sa notlar dü-
flerek bilginize sunuyoruz.

5 Haziran 1999 / Özgür Bak›fl


Psikolojik Savafl / ‹rfan Cüre
“Konuflmalar›, tarz›, kimi zamanlar anlafl›lmaz cümleleriyle düflmanla-
r›nda yar›m kalm›fl ac›l› bir sevinç, dostlar›nda da buruk bir hüzün yara-
t›yor. Ama o hiç kimsenin gitmedi¤i bir yoldan gidiyor. O nedenle ifli zor,
görevi büyük. Onu sadece hukuksal gerekçelerle yarg›lay›p silmek isteyen-
lerin hevesini kursa¤›nda b›rakt›. Art›k kamuoyunda ‘ceza infaz edilirse
ne olur?’ tart›flmas› yap›l›yorsa, bu sorunun siyasal platforma tam anla-
m›yla çekildi¤inin ispat›d›r.”
Net bir tav›r da ayn› tart›flmay› yapt›ramaz m›yd› say›n Cüre? Ha, karfl›-
devrimcilerden önce “asal›m” diyenlerden baz›lar›ndaki tav›r de¤iflikli¤ini kas-
tediyorsan›z, o zaman soral›m, niye as›lmas›n› istemekten vazgeçtiler? Vazgeç-
tiler çünkü, kendi deyiflleriyle “bu adam iflimize yarayabilir” diye düflünmeye
bafllad›lar. Yani... taleplerini en aza indiren, tarihi, mücadelesini inkar eden
736 Miliyetçilik Ç›kmaz›

bir savunmayla “ceza infaz edilirse ne olur? Tart›flmas›” yaratmak, savunma-


n›n baflar›s› veya do¤rulu¤unun kan›t› de¤il, sorgulanmas› gerekti¤inin kan›t›
olur ancak.
Dava siyasal platforma çekilmifl. Siyasal platform dedi¤iniz ne? Yani Öca-
lan, devrimi, sosyalizmi savunsayd›, dava baflka bir platformda m› olacakt›?
Türkiye’de devrimcilerin ony›llara uzanan mahkeme gelenekleri var; s›radan
dernek davalar›nda bile insanlar siyasal tav›r almakta, siyasal tart›flmalar yap-
t›rtmaktad›rlar. Bunu Öcalan’›n ‹mral›’daki çizgisini meflrulaflt›rmak için ikide bir
söylemek, mahkemedeki tavr›n zay›fl›¤›n›n ifadesinden baflka bir fley de¤ildir.
‹rfan Cüre, sola da Öcalan’›n kafesteki sesine sahip ç›kma ça¤r›s› yap›yor:
“Yaflanan bunca ac›n›n, çekilen ›zd›rab›n, zindanlarda, sürgünlerde,
kay›plarda, Türkiye solunun uzun k›fl›n›n karlar› alt›nda yitirdi¤imiz ar-
kadafllar›m›z›n, abilerimizin, fabrikadaki iflçinin, tarladaki köylünün, vel-
has›l halklar›m›za reva görülen tüm kötülüklerin öcünü almak istiyorsa-
n›z, Öcalan’›n kafeste yank›lanan sesine cevap verin.”
Neye ça¤›r›yorsun solu? Yank›lanan o seste bir “öç alma” yok. Hesap sor-
mak yok. Siz nas›l duydunuz kimsenin duymad›¤› bu sözleri? Art›k geçmifli bir
yana b›rakal›m diyor kafesteki ses? Söyleneni duymuyor musunuz, okumuyor
musunuz?

1 Haziran 1999 / Özgür Politika / Ufuktan


“‹lk günkü duruflma sürerken TC kanallar›nda yo¤un bir karalama ve
küçük düflürme kampanyas› bafllat›ld›. Bu pani¤in alt›nda, Öcalan’›n da-
ha sonraki günlerde söyleyeceklerinin korkusu yat›yor. Çünkü 75 y›ll›k Ke-
malist despotizmin temeli olan inkar ve imha politikalar› tart›flma konusu
olacak. Öcalan ve avukatlar›, Savafl›n nedenlerini, Kürtlerin taleplerini ve
TC’nin bu taleplere yaklafl›m›na de¤inecek. Kürtlerin dil, kültür, anadilde
e¤itim, can ve mal güvenli¤i gibi temel haklar›n›n, son 75 y›lda nas›l gas-
pedildi¤i; TC’nin Kürtler üzerindeki katliam ve zulmü ve buna karfl› Kürt-
lerin hak arama mücadelesi irdelenecek. ‹flte savafl 盤›rtkanlar›n›n ve Kürt
düflmanlar›n›n as›l korkusu ve pani¤i buradan kaynaklan›yor.”
Böyle mi oldu pekala? Olmad›.
Ama önemli de¤ildi. Bu defa neden böyle olmad›¤›n›n “teorisi” yap›lmaya
baflland›.
Davaya iliflkin beklentilerle devam ediyordu yaz›:
“Bu dava Kürt halk›ndan daha çok düflürülmüfl Türkiye halk› için bir
flanst›r. Bar›fla karfl› savafl›, kardeflli¤e karfl› nefreti ve intikam› tercih
eden bir düzeye düflürülen bir halk; bu dava ile kendi rejimini sorgulaya-
bilir.”
Öcalan’›n Savunmas›na göre sorgulanacak bir fley yok ki ortada.

1 Haziran 1999 / Özgür Politika


Katiller Sürüsü / Cahit Mervan
“Kürt halk› katilleri tan›yor. Kürt halk› onun varl›¤›na ve gelece¤ine
katledenleri tan›yor. ‹mral›’da bafllayan davan›n sonuçlar› ne olursa ol-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 737

sun, TECE Kürtlerin gözünde katil bir devlettir. O çoktan vicdanlarda yar-
g›lanm›fl ve cezaya çarpt›r›lm›flt›r. Hiçbir fley bu devleti aklamaya, pakla-
maya yetmez.
TECE bir kez daha tarihi tekerrür ettirmek istiyor. Aklan›p, paklanmak
istiyor. Ama nafile. Bu kez geçit yok. Ne ekmiflse onu biçecek. TECE kay-
bedecek... Bu böyle biline.”
Oysa bu yaz›n›n yaz›ld›¤› saatlerde ‹mral›’da yaz›lan tarih çok farkl›yd›.
Oradan hesap sorma yok.
Katil devlet, orada çoktan demokratik cumhuriyet olmufltu. Mervan “Hiçbir
fley bu devleti aklamaya, paklamaya yetmez” derken, ‹mral›’da iki taraf›n da
hata yapt›¤›, ama önemli olan›n art›k gelecek oldu¤u vs. söyleniyordu.

1 Haziran 1999 / Özgür Politika


Onlar Ne Yapt›klar›n› Bilmiyorlar / Sabri Ag›r
“Baflkan Apo’nun Türk devletini tarihiyle ve günümüzdeki prati¤iyle
yarg›lamaya bafllad›¤› bu süreç, hala kifliliklerin kendilerini yarg›lama-
s›yla pratik bir eylem ve devrimin somut görevlerinden birine dönüflmü-
yorsa, ne bu devrimden, ne de Baflkan Apo ve O’nun yarg›lad›¤› sistem-
den bir fley anlafl›lm›fl demektir.”
Art›k adeta senaryo yap›l›yor. Herkesin gözü önündeki tablo, baflka türlü
resmediliyor. ‹mral›’da “Türk devletini tarihiyle ve günümüzdeki prati¤iyle yar-
g›layan” bir tablo yok, ama onun gönlü öyle istiyor, öyle olmufl gibi yaz›yor.
‹yi daha da ileri götürüp, art›k bu kadar da olmaz dedirtecek tefsirlere girifli-
yor:
“Baflkan APO’nun sistemi yarg›layan ilk sözleri ‘Devletin gösterece¤i
iyi niyete karfl›l›k benim de verdi¤im karar budur...’ demesi bundan son-
raki süreçte sistemi en çok zorlayacak nokta oluyor.”
Ne diyelim biz flimdi bu cümleye?
Öcalan’›n aktar›lan sözünde sistemi yarg›layan tek bir kelime, tek bir harf
gösterin. Ve bu sözler, sistemi bundan sonra en çok zorlayacak nokta imifl!
2 Haziran 1999 / Özgür Politika / Ufuktan
Kansevici Bas›n
“Milli Güvenlik Kurulu’nun flubesi gibi çal›flan ‘Türkiye medyas›’ bu
tehlikeli ve sorumsuz çizgiyi, elbette Milli Güvenlik Kurulu’na ra¤men, TC.
Genelkurmay›’ndan habersiz izlemiyor. Demek ki TC’nin resmi ve gerçek
görüflü de¤iflmiyor. Kürt halk›na karfl› savafl›n sürdürülmesi ve Kürtlerin
imha edilerek sorunun çözümünde ›srar ediliyor.”
Ama, ‹mral›’da devletin 90’dan beri demokratikleflti¤i, çözüme niyetlendi¤i
teorileri yap›l›yor.

Süreci ‹yi Anlamak / S›rac Bilgin


“... Böylece (asl›nda TC taraf›ndan bir komediye dönüfltürülen) ‘nak-
len yay›n’ plan›n› da konuflarak Türk Halk›’na istemlerini daha iyi nak-
ledebilir, kimin dökülen kan›n müsebbibi oldu¤unu, kimin bar›fl istedi¤ini
anlatabilirdi...”
738 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Cemal Uçar da böyle onayl›yordu Öcalan’›n tavr›n›. Peki dökülen kan›n mü-
sebbibi kimmifl?
Öcalan bu soruya ikili cevap veriyor, iki taraf da sorumludur diyor.
Yazar›n bekledikleri olmuyor. Ayn› yazardan al›nt›ya devam ediyoruz:
“(...) Asl›nda kendisi yarg›ç olma f›rsat›n› elde etmiflken, bunu aç›k bir
flekilde, oldukça usta bir flekilde kullanmaya bafllad›. Bunu flu cümleler-
den çok iyi ç›karabiliriz; ‘ben, e¤er f›rsat verilirse demokratik cumhuriyet
temelinde Türk Devleti’ne hizmet etmeye haz›r›m.’ ‹flte bam teli buradad›r;
‘demokratik cumhuriyet temelinde’... Baflkan Apo, daha sonra yay›nlana-
cak olan ifadesinde demokratik cumhuriyet konseptini de aç›yor... Buna
göre bu cumhuriyet, Kürt ve Türk halklar›n›n eflitlik içinde yaflad›klar› ta-
mamen demokratik bir cumhuriyettir... Bu cümle asl›nda sistemi tümden
red edici niteliktedir, ama oldukça yumuflak ifade edilmifl, ama iyi formü-
le edilmifl bir cümledir.”
“(...) Korsanca esir alma olay› mahkeme sürecini uluslararas› hukuk
aç›s›ndan gayri meflru k›lm›flt›r” demeye getiriyor. Burada Güney Afrikal› Li-
der Ebrahim Davas›’na gönderme yap›yor ve ›rkç› rejimin benzer bir olayda
bu lideri nas›l beraat ettirdi¤ini “hat›rlat›yor”.
Yorumluyor. ‹mral›’da hizmetine haz›r›m deniyor, o sistemi hem de TÜM-
DEN reddetti¤inden bahsediyor. Peki niye “demeye getiriyor”? Ne diyorsa
der, bunu engelleyen mi var orada?
“Baflkan Apo, mahkemeye müdahil olarak sokuflturulan ‘flehit ailele-
ri’ne ve böylece olay› sapt›ran faflist yönetime, oligarflinin cellatlar›na da
cevap yetifltirmekten geri durmuyor. fiu cümle çok ilginçtir: ‘Ben kendi
pay›ma düfltü¤ü kadar›yla flehit ailelerinden özür diliyorum.’”
fiimdi bu cümlenin faflist cellatlara cevap yetifltirmekle ne ilgisi var, deme-
yin sak›n. Biraz sonra yazar bu cümlenin tefsiriyle sizi ayd›nlatacak.
“fiimdi bu cümleyi do¤ru okuyamayanlar, ‘vay be, Baflkan özür diledi’
diye ortaya ç›kabilirler. Oysa bu cümlede koskoca bir felsefe gizlidir. fiu-
nu diyor, ‘bu insanlar›n ölümünden savafl›n iki taraf› da sorumludur. Ben
savafl›n bir taraf›y›m ama bir de di¤er taraf var. Siz, bu flartlarda bana
kolayca yüklenebiliyorsunuz. Ama çocuklar›n›z› bizim karfl›m›za diken
faflist sisteme hiç bir sözünüz yok. Hatta yüzünüzü onlara döndürdü¤ü-
nüzde, çocuklar›m›z feda olsun! diyorsunuz. Bu da sizin adaletiniz. E¤er
gerçekten cezaland›r›lacak biri varsa o da çocuklar›n›z› bu haks›z savafla
sürükleyen tepedekilerdir. Onlar›n yakas›na yap›fl›n’...”
Ya, o bir cümle ne derin anlamlarla yüklüymüfl gördünüz mü!
Ama hala neden hep “demeyip”, “demek istedi¤i”nin cevab› hala yok.
Öcalan bunlar› niye söylemiyor da, böyle derin anlaml› konuflup ancak
“arif olan›n” anlayaca¤› halde b›rak›yor; hadi diyelim Özgür Bak›fl’›n, Politi-
ka’n›n münevver yazarlar› bunu anlad›, peki halk›m›z nas›l bu derin anlamla-
r› çözecek.
Asl›nda ne yapt›klar›n›n fark›nda de¤iller. Öcalan düflüncelerini ifadeden
aciz veya düflündüklerini söylemekten korkan birimidir ki, s›radan cümleleri bi-
le böyle tefsir edilmeye çal›fl›l›yor?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 739

Sonsuza Yürüyen Manifesto/ Zeynel Abidin.


“31 May›s 1999 manifestosu bafllad›. ... Trajik ve soylu ve en az yal-
vaçlar›nki kadar hece hece erdem dam›tarak... Bir de ancak yürek gözü ve
ak›l kula¤› olanlar›n görüp duyabilecekleri kadar naif... Ruhunda ölmüfl-
lü¤ün tohumunu tafl›mayanlar›n ve bu Turani barbarlar›n ak›l almaz
oyunlar›na pirim verecek bir kafa bulan›kl›¤› olmayanlar›n anlayaca¤›
dilden yaz›lm›fl bir insanl›k dersine flahit oldu, 21. yüzy›l›n flafa¤›...
Yaln›z bir sorun var. Baflkan Apo gibi bir yüceli¤i anlama sorunu...”
Yazar böyle biri sorun oldu¤unu kabul edip yukar›da örnekleri aktar›lan tür-
de yorumlarla sorunu “çözmeye” girifliyor.
‹flte bir “tercüme” daha:

2 Haziran 1999/ Zeynel Abidin/ Özgür Politika


“Sokrates’in savunmas›ndan bir örnekle anlamaya çal›flal›m bu mani-
festoyu... (Yazar burada Sokrates’in savunmas›ndan bir bölüm aktar›p
flöyle devam ediyor.) Bu savunman›n 31 May›s 1999 manifestosundaki
karfl›l›¤› da fludur: Ey Ankaral›lar! Beni kanl› teröristlikle suçlayanlar›n
sizleri ne kadar afla¤›lad›klar›na bak›n da uyan›n art›k. Dersim’de, Zi-
lan’da ve A¤r›’da onbinlerce Kürd’ü, kad›n ve çocuklar›yla birlikte a¤z›
örülü ma¤aralarda yakan kim? Bir buçuk milyon Ermeni’yi yok ederek
dünyan›n ilk soyk›r›m›n› yapan bunlar de¤il mi? Dört binden fazla köyü
yakan, yüzlerce Kürt ayd›n›n› faflist çetelerine infaz ettiren, kesik bafll› ge-
rilla cenazeleriyle hat›ra foto¤raf› çektiren ay-y›ld›zl› canileri tan›m›yor
musunuz?”
Görüyor musunuz ‹mral›’da neler söylenmifl?

3 Haziran Özgür Politika Tersine/ Selim Ferat


“Bu bir dünya davas›d›r. Kimsenin kurtuluflu yok. Kürtleri bölenler ta-
rihe hesap verecekler.
Bölünmeye ‘eyvallah’ diyen Kürtler de hesap verecek.
Bu dava, ne söylenirse söylensin, 700. Y›l›nda Osmanl›/Türk egemen-
li¤inin tarihinin cetvele vurulmas›yla sonuçlanacak. Türkiye sadece kilo-
metrekare de¤il, sosyal bir taban› tamamen kaybediyor. Defalarca vurgu-
lad›k. Kürdistan’da Türk nüfuzu sona eriyor.”
Bu da bu beklentilerle yaz›lm›fl bir yorum. Ama beklenti gerçekleflmemifl,
dahas› dava sürüyor, beklentilerin tersine bir seyir var, ama o sanki dava öy-
le sürüyormufl gibi yaz›yor.

3 Haziran Özgür Politika/ Satranç / Hüseyin Mehmet


“Bugünlerde siyasi yap›lar, Kürtler, Kürt sorunu ile yak›ndan, uzaktan
ilgilenenler de Öcalan’›n mesaj›n› tam anlam›yla anlam›fl de¤iller.”
Onun flikayeti de ayn›!

4 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Ufuktan


Ayn› günlerde Özgür politika flunlar› yazmaya devam ediyordu:
740 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“... Antalya’da katledildikten sonra toplu olarak bir çukura gömülen ve


sonra oradan ç›kar›larak çöplü¤e at›lan gerillalar›n yak›nlar›na kim he-
sap verecek? Diyarbak›r cezaevinde gardiyan ve jandarmalar›n kalas ve
silahlar› ile yaflam›n› yitiren 10 Kürt devrimcinin hesab›n› kim versin?
(...) Köy yollar›nda, meralarda sürü otlat›rken, kap›s›n›n efli¤inde ye-
mek yerken, iflyerine giderken katletti¤iniz Kürtlerin yak›nlar› sizi ba¤›fl-
layacak m›? Bu kadar kan bofla m› akt› öyle mi?”
Kime soruyorsunuz bu soruyu?
Bu sorunun cevab› ‹mral›’da...

4 Haziran 1999/ Özgür Politika


Mahkeme ve Öcalan’›n Tutumu/ Z. Yener Orkuno¤lu.
“Birincisi, konuflmaya ahlaki aç›dan veya y›¤›n psikolojisi aç›s›ndan
de¤erlendirmek. Öcalan’›n duruflmadaki as›l tavr›n› anlamak için önce
konuya ahlaki aç›dan yaklaflmaktan uzak durmak gerekiyor. Soruna ah-
laki aç›dan veya y›¤›n psikolojisi aç›s›ndan yaklaflmak, Özel Savafl Daire-
si’nin psikolojik tuza¤›na düflmek olur. Konuya ahlaki ve psikolojik aç›-
dan yaklafl›l›rsa, Öcalan’›n tavr› ‘hayal k›r›kl›¤›na’ yol açm›fl gibi olabi-
lir. Baz› insanlar Öcalan’›n duruflman›n ilk günü yapt›¤› aç›klamay› an-
lamam›fl olabilirler. Öcalan’›n iflkence edilmedi¤ini belirtmesi, savaflta
ölen asker ailelerinin ac›lar›n› paylaflmas› ve özür dilemesi, ‘kahraman-
ca’ olmayabilir. Ama bu çok önemli ve belirleyici de¤ildir. ‹nan›yorum ki,
Kürtler flöyle düflünüyorlard›r: ‘Apo’nun bir bildi¤i var’.”

4 Haziran 1999/ Özgür Politika Reha Muhtar’a 31 May›s Günü Saat


13.30-16.30 Aras›nda Ne Oldu? /Sinan Durmaz.
“Her birey ya da kurum, o gün o saatlerde baflkan Apo’nun duruflunu
Kürdistan Devrimi’ne bak›fl aç›lar›n›n do¤al bir yans›mas› olarak aynen
yans›tt›lar. Bu devrimin dünya devriminin yeni merkez üssü oldu¤unu
kavramayan her birey ya da kurum, kendi marjinalliklerini ola¤an bir so-
nuçmufl gibi kabullenerek, Baflkan Apo’nun kararl›l›¤›n› ve kendine güve-
nen kiflili¤ini görmezden geldiler. Çünkü marjinalleflmenin kedini en çabuk
d›fla vurdu¤u durum hamaset edebiyat› idi, gereksiz ve de sorumsuz kah-
ramanl›klard›. Onlara göre baflkan Apo esmeli ve gürlemeliydi; faflizm de-
meliydi; mahkemenizi tan›m›yorum demeliydi; devletinizi y›kmaya geldim
demeliydi... vb. Kendileri y›llarca bunlar› yapt›lar. Ald›klar› mesafe, gel-
dikleri durak ortada.
(...) O’nu bir türlü anlamak istemediler, anlayamad›lar. Gerçekte ise
anlayamad›klar› Türk egemenlik sistemiydi. Marksist devlet tan›m›n› ez-
berlemekle 30 y›ld›r ald›klar› sonuç ortada. Kitleler hala devletin yede¤in-
de.”

7 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Herkes Hesab›n› Do¤ru Yapmal›d›r/ Tay -


lan Pir.
“(...) Peki neden Baflkan Apo politik esenlikten de öte ad›mlar at›yor?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 741

Bütün çabas› halklar›m›z aras›nda giderek kaç›n›lmazlaflan kardefl


kavgas›n› engellemeye dönüktür. Mahkemeyi de bu temelde son bir f›rsat
olarak görmekte ve de¤erlendirmeye çal›flmaktad›r. Bu f›rsat›n da kaç›r›l-
mas› durumunda nerede bafllay›p nerede bitece¤i belli olmayan kanl›
halklar bo¤azlaflmas›n›n giderek kaç›n›lmazlaflt›¤›n› görüyor. (...) ‹fl bu
noktaya dayand›ktan sonra kavramlar›n, tavizkar ad›mlar›n ve sözlerin
fazla bir de¤eri kalmaz.
Sorunun en ilginç yan› ABD ve Avrupa sözcülerinin de ‘Baflkan›n›z ne-
den TC’nin üstüne yürümüyor, tavr›n› sertlefltirece¤ine böyle yap›yor? Sa-
y›n Öcalan’›n hesap soran konumda ve biraz radikal olmas›n› bekliyor-
duk’ sözünü söylemeleridir. Bizzat Baflkan Apo’yu TC’ye teslim eden
ABD’nin ve O’na Avrupa’da ayak basabilece¤i bir kar›fl toprak b›rakma-
yanlar›n bugün PKK’ye bu sözleri söylemifl olmalar› her fleyi aç›klamaya
yetmemektedir”.
Hangi ABD veya Avrupa sözcüsü, baflkan›n›z neden TC’nin üstüne yürümü-
yor daha radikal olmas›n› bekliyorduk demifl, bilmiyoruz. Demiflse de herhal-
de “dost sohbetlerinde” söylemifl olmal›lar. Emperyalistlerin mahkemelerde
bekledi¤i kurtulufl savaflç›lar›n›n, önderlerin teslim olmas›d›r. Onlar›n farkl› bir
fley istemesi mümkün de¤ildir. Ama kan›ts›z, desteksiz onlar (emperyalistler) ra-
dikal davranmas›n› bekliyorlar, demek ki radikal davranmamas› do¤rudur
mant›¤›n› yürütüyor.

8 Haziran 1999/ Özgür Politika/ ‹mral› Bir Tribünal’dir/ Mehmet fiahin


“(...) Manisal› gençlere, ‹zmir’li dansç› k›zlara bile iflkence eden dev-
letin, kendisine karfl› silahl› mücadele yürüten bir örgütün liderine ve ta-
raftarlar›na nas›l davranaca¤›n› ise anlatmaya ihtiyaç yok.”
Süreç hiç de yazar›n öngördü¤ü gibi geliflmedi. Mant›ken yazd›¤› do¤ruy-
du. Peki ne oldu? Devam edelim.
“(...) Aradan bir hafta zaman geçti. fiimdi karfl› taraf›n ç›k›fl›, devle-
tin ataca¤› ad›mlara göre tav›r belirlenmelidir. Hatta bu ifl için, süre bi-
çilmeli yan›t istenmelidir. Aksi takdirde süresiz ve flarts›z tek yanl› ad›m-
lar, ‘devlet Öcalan ve PKK ile oynuyor’ söylemini, tezini güçlendirecek,
PKK’nin kitleler, yurtsever kesimler nezdindeki imaj›n› zedelemek için kul-
lan›lacakt›r.
(...) ‹kinci raundda ise ‘devlet, 75 y›ld›r uygulad›¤› inkar, k›y›m ve k›-
r›m politikalar›ndan dolay› Kürt halk›ndan özür dilemeli, haklar›n› tan›-
d›¤›n› ilan etmeli’ diye hayk›rmal›d›rlar. Yine ‘yüce Türk devleti taraf›n-
dan bok yedirilen, Yeflil yurt köylüleri neden bu salonda yok’, ‘nerede
Güçlükonakl›lar, fiükran Ayd›nlar’ diye sorulmal›d›r.”
Ne yaz›k ki “süresiz ve flarts›z tek yanl› ad›mlar” devam etmektedir.
Ne ikinci raundda, ne de baflka her hangi bir zaman, onlar sorulmad›.

9 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Savc› Kelle ‹sterken/ M. S›rac Bilgin


“Mesela e¤er dost bildi¤iniz, devrimci mücadeleyi destekledi¤ini sand›-
¤›n›z biri size yaklaflarak ›srarla ‘baflkan Apo can havliyle bunlar› söylü-
742 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yor’ derse, bilin ki bu adam direkt olmasa da objektif bir ajand›r. Çünkü
dünyan›n bütün ciddi ajanslar› ve mas medyas› bunun tam aksini göster-
mifl bulunuyor. Aralar›nda Toronto News, New York Times, Le Monde,
Suddeutsce Zeitung, The Ekonomist gibi dünyan›n her taraf›nda en say-
g›n olarak kabul edilen yayg›n organlar›n›n bulundu¤u bir dizi haberlefl-
me organ›, Baflkan Apo’nun mahkemelerdeki tav›rlar›yla ve sundu¤u pro-
je ile Türk devletine musallat olan faflist zihniyeti müthifl bir flekilde s›k›fl-
t›r›ld›¤›n›, bar›fl projesinin desteklenmesi gerekti¤ini söylerken bir Kürt
aksini iddia ediyorsa ne demeli?”
Yazar emperyalist yay›nlar› referans gösterip savunmay› savunuyor. Aç›k
bir “aklama” yap›yor, ama aklama yaz›lar›n›n çoklu¤undan flikayetçi yine de.
fiöyle devam ediyor.
“(...) ‹mral› olay› baflland›¤›ndan bu yana hemen her yazar, sanki
Baflkan Apo’yu ‘aklama’ gibi bir endifle ile hareket ediyor. Baflkan Apo
‘flunu söylemedi’, ‘flu önder gibi hareket etmedi çünkü...’ diye bafllayan
cümlelerin çoklu¤u, asl›nda inançs›zl›¤›n kal›nt›lar›n› tafl›r gibidir. ‹lk gün
için do¤ru olan bu tür ayd›nlatma amaçl› çabalar zaman ilerledikçe ina-
n›rl›¤›n› yitirmekte, düflman›n ifline gelmektedir. Yazarlar›m›z art›k ‘akla-
ma’ teflebbüslerinden vazgeçsinler.”
Evet, bizce de vazgeçilmeli bu yersiz çabadan.

14 Haziran 1999 / Özgür Politika E¤ri Otural›m Ama Mutlaka Do¤ru Tar -
t›flal›m/ Taylan Pir.
“(...) Türk devleti, büyük esneklik tafl›yan bu bar›fl ve diyalog ça¤r›s›-
n› da geri çevirirse ve ‘savafla tümünü tasfiye edene kadar devam ve
Apo’ya idam’ derse, böyle bir karar en çok Kürtlere hizmet edecektir.
PKK’ye hizmet edecektir. PKK ve Kürtler y›llard›r kazanmaya çal›flt›klar›
ama, kazanamad›klar› iliflkiler ve dostluklar kazanacaklard›r.”
‹yi o zaman.
Sen oligarflinin “savafla tümünü tasfiye edene kadar devam ve Apo’ya
idam” demesini savunmal›s›n.
Öyle ya, sen Kürtlerden, PKK’dan yana de¤il misin?
Asl›nda yazd›¤›n çok aç›k; “Türk devleti, büyük esneklik tafl›yan bu bar›fl ve
diyalog ça¤r›s›n› da geri” ÇEV‹RMEZSE, bu Kürtlere hizmet etmeyecek, PKK’ya
hizmet etmeyecektir?
Peki o zaman sen kimden yanas›n kardeflim?
Niye Özgür Politika’da yaz›yorsun?
Özgür Politika kimden yana?
KÜRT M‹LL‹YETÇ‹ CEPHEDE DE BU SAÇMALAMALARA DUR D‹YEN B‹R‹LER‹
ÇIKMALI
Miliyetçilik Ç›kmaz› 743

Kurtulufl
SIRADAN M‹L‹TAN OLAB‹LMEK O
KADAR KOLAYSA OLUN BAKALIM!

SIRADAN MİLİTAN
OLABİLMEK O
KADAR KOLAYSA
OLUN BAKALIM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say› 36

A
bdullah Öcalan’›n ‹mral› duruflmalar›ndaki tav›r ve aç›klamalar›n› sa-
vunmak, aklamak, derinli¤ine yorumlamak için Kürt milliyetçilerinin
saf›nda çok yo¤un bir çaba görüldü. Gerçekten de durum aç›klan-
maya muhtaçt›.
Ancak aç›klamalar öyle bir noktaya vard› ki, yanl›fl› savunmak için temel
devrimci de¤erler, devrimci gelenekler, ayaklar alt›nda paspas yap›lmaya bafl-
land›. ‹flte bunlardan baz›lar›:
8 Haziran 1999/ Özgür Bak›fl/ Che Olmak/ Hüseyin Akyol.
“Öcalan’›n ilk sözleri yarg›layan taraf› flok etti. Hatta planlar›n› alt üst
etti. Bilahare yeni önlemler al›p naklen yay›nlamay› düflündükleri duruflma-
da olup bitenleri c›mb›zlay›p vermeye bafllad›lar. Duruflma salonundaki tam
28 kameradan Genelkurmay örgütlenmesi ‘Kriz Merkezi’ne ulaflt›r›lan gö-
rüntü ve sesler dikkatlice ay›klan›p AA ve TRT’ye verilmeye baflland›.”
Mesele devrimci geleneklerimizde yeri olmayan bir tavr› savunmak olunca,
mant›k uçup gidiyor . Devlet naklen yay›nlamay› düflünüyormufl baflta. Devlet
ne bekliyordu ki naklen yay›nlamay› düflünüyordu. Devlet, naklen yay›n› ancak
inkar›n daha koyusu, hizmete girmenin daha pervas›zcas› karfl›l›¤›nda düflüne-
bilece¤ine göre, bunu bekliyor olmal›yd›. Yazar, ne dedi¤inin fark›nda de¤il,
ama devam ediyor:
“‹flte davay› bu kanallardan izleyen kimi ‘dostlar›m›z’ daha ikinci gün-
den itibaren m›z›rdanmaya bafllad›lar. Vay Öcalan nas›l ‘düflünce özgür-
lü¤ü var’ derdi falan. Sonras›nda ‘efendim biz onun Che gibi davranma-
s›n› beklerdik. Deniz Gezmifllerin gelene¤ini devam ettiremedi’ söylemleri
bafllad›. Öyle ya Öcalan ‘sizin mahkemelerinizi tan›m›yorum’ diye söze
bafllay›p bir siyasi savunma yapmal› ve gururla idam sehpas›na gitmeliy-
di. Geriye kalanlarsa ne yaparsa yaps›nd›. Daha sonra Türkiye’de iç sa-
vafl m› ç›karm›fl, Türk-Kürt savafl› m› bafllarm›fl ona neydi can›m? O kah-
ramanl›¤›n› yaps›n, tarihe kahraman olarak geçsindi. fiimdiye kadar ki
biriktirdi¤i imaja yaz›k de¤il miydi? Biz geride kalanlar nas›l olsa idam
edildi¤i günde kar›nca karar›nca anmas›n› yapard›k. ‹flte böylesi bir ruh
halletti, hortlak gibi dolafl›yor aram›zda bugünlerde...
Niye karikatürleflme ihtiyac› duyuluyor? Çünkü devrimcilerin yakla-
fl›mlar›n› oldu¤u gibi ortaya koydu¤unda onu mahkum edemeyecek.
Sorunu inkar etme gelene¤indeki Türk egemenlerine sorunu kabullenip,
744 Miliyetçilik Ç›kmaz›

küçük ad›mlar att›rabilmek amac›yla Öcalan talepleri en anlafl›l›r, en alt


kademeye indiriyor. Kimi ‘dostlar›m›z’ yine canh›rafl ba¤›r›yor: Apo da-
vaya ihanet etti.”

2 Haziran 1999/ Özgür Politika/ ‹mral›’y› Anlayal›m/ M. Sirac Bilgin


“(...) Kürt Lideri sözde mahkeme karfl›s›nda birkaç stratejik çizgiden
birini takip ederek ç›kabilirdi. Bu çizgileri kal›n çizgileri ile zikredesek; bi-
rincisi ve en kötüsü; ciddi idam isteminden korkarak ‘piflmanl›k’tan bah-
sedilebilirdi. ‹kincisi; ‘kahramanl›k’ beklentisi yaymaya çal›flanlar›n duy-
gular›na cevap vererek, mahkemeyi tan›mad›¤›n› beyan edebilir, afl›r›l›k-
lara baflvurabilirdi. Böylece Türkiye’nin tam bir kan gölüne çevrilmesine
yol açabilirdi. Oysa O, üçüncü yolu seçti; mahkemeyi içine sindiremese de
tan›d› ve buray› bir bar›fl platformu olarak kullanmaya karar verdi.”

3 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Dünya Merce¤inde Kürdistan / Mahmut


Baksi.
“Öte yandan, Apo’nun sözlerini iyi kavramak gerekiyor. (...) Olay, bir
yi¤itlik, bir kabaday›l›k sorunu de¤il. Sorun, alabildi¤ine siyasald›r. Ve
Kürt halk›n›n gelece¤iyle ilgilidir. Birileri Apo’nun sözlerini ‘TC’nin emri-
ne girerim ya da çal›fl›r›m’ biçiminde anl›yorsa bu insanlar›n iyi niyetin-
den flüphe ederim. Çünkü, Apo bu sözleri kendi öngördü¤ü sistemin ve bu-
na ba¤l› çözüm ekseninde telaffuz ediyor.”

7 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Engin Ekiner/ Öcalan, Neden Deniz


Gezmifl De¤ildir?
“(...) Abdullah Öcalan, bu nedenle Deniz Gezmifl de¤ildir. Deniz’ler ya-
kaland›klar›nda geride ne büyük bir halk deste¤i, ne de az çok ifllevli bir
örgüt vard›. Bu koflullarda hükümet ve devlete çözüm önerisi sunulamaz-
d›, çünkü toplumda bu önerilerin hayata geçmesini zorlayacak bir güç
yoktu. Bu koflullarda yapabilecekleri en do¤ru fley, mahkemede görüflleri-
ni bir kere daha ortaya koymak ve onurlar›yla ölmekti. Öcalan oldukça
farkl› bir konumda”

14 Haziran 1999/ Özgür Politika/ Apolar› Asmak Gerek!/ ‹. Metin Ayçiçek


“(...) Che’den farkl› bu adam. ‘Ölüm nereden gelirse gelsin’ demiyor.
Yani yaflam› seviyor. Yaflam› seviyor, çünkü O: Bar›fl›n bir bireyin yafla-
m›n›n böylesine ba¤l› oldu¤u tarihsel örneklerin belki de en önemlisini
oluflturuyor. Ve ‘asmay›n beni’ diyor: ‘Ölümden korkum yok. E¤er çözüm
olacaksa halklar›n bar›fl› için, buyrun can›m fedad›r. Ama dikkat edin
misyonuma. Asmay›n beni, bar›fl öksüz kalmas›n, kararmas›n halklar›n
önündeki bar›fl umudu!’ diyor.”

14 Haziran 1999/ Özgür Politika E¤ri Otural›m Ama Mutlaka Do¤ru Tar -
t›flal›m/ Taylan Pir
“Herkes O’nun gözü pek, kahramanca ç›k›fl yapan her hangi bir mili-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 745

tan gibi tav›r gelifltirece¤ini sand› ve buna kendisini flartland›rarak, bunu


bekledi.
(...) Belki de Kürtlerden çok Apo ve Kürt düflmanlar› Baflkan’›n böyle
bir tav›r içine girmesini istiyor ve bekliyorlard›. Ama O, hiç kimsenin bek-
lemedi¤ini, ummad›¤›n› yapt›.
(...) Baflkan mahkemede s›radan bir militan gibi, ‘sizi ciddiye alm›yo-
rum, sordu¤unuz hiç bir soruya cevap vermiyorum, benden hesap sora-
mazs›n›z as›l hesap vermesi gerekenler sizlersiniz’ deseydi ne ifle yarard›?
Hangi sorunu çözerdi, ya da çözüm tart›flmas›n› bafllat›rd›?
(...) Halklararas› gerilim doruktayken bir k›v›lc›m çak›lsa nelerin olup
bitece¤ini tahmin etmek bile zor de¤ilken ve e¤er böyle bir olay bafllarsa
geri dönüflün imkans›zl›¤› flimdiden görünürken, milyonlar›n yüre¤inde ve
beyninde özel bir önem kazanan bir halk önderinden böyle ucuz kahra-
manl›k beklemek neyin nesi oluyor? Bunun bir marifet olmad›¤› ortada
de¤il mi?”

AYIPTIR. BU SÖZLERLE BÜTÜN DÜNYADAK‹ VE ÜLKEM‹ZDEK‹ DEVR‹MC‹LE-


RE, HAYATINI VERENLERE HAKARET ED‹YORSUNUZ.
DAHASI KEND‹N‹ZE, KEND‹ fiEH‹TLER‹N‹ZE HAKARET ED‹YORSUNUZ.
ONLARI UCUZ KAHRAMANLAR OLARAK SUÇLADI⁄INIZIN FARKINDA MI-
SINIZ?
TÜM TAR‹H‹, KIZILDERELER‹, 6 MAYISLARI, 18 MAYISLARI, TANYALARI,
DÖRTLER‹, ÖLÜM ORUÇÇULARINI ‹NKAR ETT‹⁄‹N‹Z‹N FARKINDA MISINIZ?
H‹Ç B‹R fiEY GÖRMÜYORSANIZ, KEND‹ TAR‹H‹N‹ZE BAKIN.
B‹R YANLIfiI, OLUMSUZLU⁄U SAVUNMAK ‹Ç‹N BU KADAR AYIP YETER!
YAPMAYIN, KEND‹N‹Z‹ KÜÇÜLTÜYORSUNUZ.
NE BAfiKALARINI, NE DE KEND‹N‹Z‹ BU SÖZLERLE ‹NANDIRAMAZSINIZ!
“Che’den farkl› bu adam. ‘Ölüm nereden gelirse gelsin’ demiyor. Yani ya -
flam› seviyor” ... diyor biri. Che ölüm heveslisi mi acaba? Ne diyor bu? Dev-
rimcilerin yaflama ve ölüme nas›l bakt›klar› bellidir. Ama zorluyor iflte. Duruma
bir “aç›klama” gerekiyor çünkü.
Teori ad›na akla mant›¤a s›¤mayan ne kadar saçmal›k varsa söyleniyor.
Yok Apo Deniz olamazm›fl, çünkü Denizlerin arkas›nda kitle deste¤i yokmufl
da ondan öyle yapmak zorundaym›fllar. Öcalan, Neden Deniz Gezmifl De¤il-
dir? diye ciddi ciddi yaz›yorlar.
Yapmay›n. Saçmalamay›n. Castro’lar›n, Dimitrovlar›n arkas›nda da m› kitle
deste¤i yoktu?
Pir Sultan’lar öyle yapmamal› m›yd›lar?
Devrimlerin önderleri de, s›radan militanlar› da kahramanl›¤› ancak gerek-
ti¤i anda, gerekti¤i zamanda gerekli tavr› alabildiklerinde, düflmanla uzlaflma-
d›klar›nda, teslimiyetin her biçimini reddettiklerinde, ve gerekti¤inde canlar›-
n› ortaya koyabildiklerinde, kazan›rlar.
Kimsenin mahkeme kürsülerinde devrimci gelenekleri izleyerek dara¤açlar›-
na giden devrimcilere, ucuz kahramanl›k, s›radanl›k diyerek hakaret etmeye
hakk› yoktur. Bunlar› söyleyenler kendi bilmezlerdir.
746 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
NEY‹ TARTIfiMIYORUZ?

KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


25 Haziran 1999
Say› 36

O
rtada bir kaos havas› var. Kavramlar allak bullak olmufl. Sorunlar
ve çözümleri belirsizleflmifl. Kaosu oluflturan unsurlar esasen kaç y›l-
lar›n ürünü. Kaç y›llard›r kavramlar o kadar belirsizlefltirildi ki. Po-
litika, taktik ad›na, her fley öylesine alt üst oldu ki...
‹mral›’da bir dava ve ortada bir yanl›fl var.
Yanl›fl olarak görmeyenlerin bile savunmakta çok zorland›klar› bir tav›r var.
Bunu savunmak, aklamak için k›rk dereden su getiriliyor.
Öyle ki Marks’tan, Lenin’den al›nt›lar› pek sevmeyen Kürt milliyetçili¤ini,
son günlerde “Demokratik Cumhuriyeti” aç›klamak, devrimcileri bu konuda “ik-
na” etmek için bol Marks’l›, Lenin’li yaz›lar bile yazmaya bafllad›lar.
Ama yanl›fl› savunamamas›n›n s›k›nt›s› yokedilemiyor.
S›k›nt›dan kurtulman›n iki yolu var. ‹lki, tabii ki devrimci yol. E¤riyi, do¤ru-
yu yerine oturtmak. Bunun için muhasebe yapmak. Onlar baflka, ikinci bir yo-
lu tercih ediyorlar. Yine sola sald›rarak, hakaretler ya¤d›rarak içlerinin aç›lma-
s›n› sa¤lamaya çal›fl›yorlar.
‹stedi¤inizi yaz›n söyleyin, ama içiniz aç›lmaz. Çünkü iç karart›n›z›n, s›k›n-
t›n›z›n nedeni flu “Türk solu” de¤il.
Solun hiç söylemedi¤i fleyleri söylüyormufl gibi gösteriyorlar.
Devrimcilerin bu olayda neyi tart›fl›p neyi tart›flmad›klar›n› bile ayr›flt›ran bir
özene sahip de¤iller. Sol flöyle söylüyor, böyle söylüyor diye, devrimcilerin, re-
formistlerin, di¤er Kürt milliyetçilerinin, burjuva köfle yazarlar›n›n söyledikleri-
ni çorba yap›p bafll›yorlar elefltiriye.
Solu, anlamamakla suçluyorlar.
Adada ileri sürülen görüfller var.
Anlam›yor olabiliriz. Derinli¤ini kavrayam›yor olabiliriz.
Anlat›n. Aç›n. Ama bu da yok. Çünkü devrimci ilkeler, kurallar, teori çerçe-
vesinde kal›nd›¤›nda bunun imkans›zl›¤›n› herse görüyor.
Kimileri “zaman› de¤il” deyip iflin içinden ç›k›yor. Kuflkusuz, herkesi ayn›
sepete koymuyoruz. Baz›lar› “flu flu görüfllere kat›lmak mümkün de¤il, bunlar
tart›fl›lmal›” diye bir kay›t düflüyorlar hiç de¤ilse. Bu bir ölçüde anlafl›labilir-
dir. Ama bu bak›fl aç›s›yla da tart›flman›n, elefltirinin zaman› hiç bir zaman gel-
meyecektir.
Peki ne zaman, zaman›?
Hay›r, tart›flman›n zaman›d›r.
Genel ve soyut bir tart›flmadan sözetmiyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 747

Tart›flma bir muhasebeye hizmet et- NEY‹N M‹LL‹YETÇ‹LER‹


melidir.
MGK-TÜS‹AD Hükümeti “milliyetçi”
Peki tart›flman›n çerçevesi ne ola- DSP “milliyetçi”
cak? Bafltan belirleyelim: ANAP “milliyetçi”
Yaln›z bugünü tart›flm›yoruz. Yaln›z MHP “en milliyetçi”
bir kifliyi tart›flm›yoruz. Burjuva muhalefet partileri “milliyetçi”
Korkak m›, cesur mu, cahil mi, pey- Cumhurbaflkan› “milliyetçi”
gamber mi, bu bizim tart›flma konumuz Ordu “milliyetçi”
de¤il. Bu görüflleri ‹talya’dan beri mi, Polis “milliyetçi”
93’ten beri mi, hatta daha ilk sömürge- ‹stihbarat teflkilatlar› “milliyetçi”
cilik tesbitini yapt›¤› andan beri mi sa- Burjuva medya “milliyetçi”
vundu¤u da esas›nda tart›flt›¤›m›z konu Yani devlet kat›nda etkin ve yetkin olanlar›n
de¤il. ve onlar›n yan›nda yöresinde kim varsa hepsi
Mesela deniyor ki, bizle anlafl›n, “milliyetçi”
birlikte Kafkasya’ya, Ortado¤u’ya aç›- Ama bu “milliyetçilik” nas›l bir milliyetçi-
lal›m. likse hepsi külliyen AMER‹KANCI.
Biz bunu soruyoruz: Bu bir devrim- E¤er flöyle ifade edilirse milliyetçileri yerli
cinin söyleyebilece¤i bir fley mi? yerine oturtacak, kavram kargaflas› da sona ere-
Deniyor ki, zafer demokrasinin! cektir.
Deniyor ki, ABD istedi¤i gibi çöz- TÜRK‹YE VATANDAfiI AMER‹KAN M‹LL‹ -
sün, bizim bir itiraz›m›z olmaz. YETÇ‹LER‹.
Deyin ki, bunlar devrimci bir görüfl- Evet tas tamam böyledir. Hatta kimisi ayn›
tür. zamanda pasaportlu Amerikan vatandafl› da ol-
Diyemiyorsan›z, ve hem de bunlar› mufllard›r.
mahkum etmeyip laf› doland›r›yorsan›z Peki, sadece onlar m› Amerikanc›.
‹slamc›s› AMER‹KANCI.
bofluna tart›fl›yorsunuz demektir.
Hala “solculuk” numaralar› çeken, demok-
Görüyoruz. Dinliyoruz.
rat›m, ilericiyim diyen burjuva yazlar›n hemen
Yok flunu demek istedi, bunu demek
neredeyse hepsi AMER‹KANCI.
istedi diye zorlamay›n kendinizi.
“2. Cumhuriyetçisi” AMER‹KANCI, “Yeni
Ne demek istiyorsa diyor. Herfley Dünya Düzencisi” AMER‹KANCI...
aç›k zaten. Hariçten yapt›¤›n›z ekler, Menderes’in gözü ayd›n. “TÜRK‹YE’Y‹ ‹K‹N-
yorumlar durumu kurtarm›yor. C‹ AMER‹KA YAPACA⁄IM” diyordu, epeyce me-
Yanl›fl› savunmak zor ifl tabii. Hele safe al›nd›, mezar›nda rahat uyuyabilir.
bir de onun “teorisini” yapmaya soyun- Yaln›z bir tek eksik kald›: Türkiye’nin ad›n›
muflsan›z, bir yerde tökezlemeniz, bir “Amerikanya” diye de¤ifltirdiler mi tamamd›r.
çarp›kl›¤› gözlerden gizleyeyim der- Böylece resmi ifllemlerde ortaya ç›kan prosedür
ken, baflka açmazlara düflmeniz kaç›- sorunu da ortadan kalkar. TBMM’de de Amerikan
n›lmaz. vatandafl› milletvekili sorunlar› bir daha yaflan-
Deniyor ki, e¤er TC idam ederse, maz.
bu TC’nin bitifli olur. Ama öyle olmayacak. Türkiye 2. Amerika
TC’nin bitiflini istemiyor musunuz olmayacak.
peki? Bu ülkede Amerikanc› olmayanlar da var.
Deniyor ki, (aynen yaz›yoruz) idam Vatanseverler var. Devrimciler var, halk var.
ederse, bu Kürtlerin ifline yarar, Amerikanc› olmayanlar, uflakl›¤› reddeden-
PKK’n›n ifline yarar. Peki ne istiyorsu- ler; ülkesine, onuruna, namusuna sahip ç›kanlar
nuz öyleyse? kazanacak sonunda. Halk kazanacak.
748 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Bu sat›rlar, bizim için Öcalan’›n idam edilmesi daha iyi anlam›na gelmiyor
mu?
Hay›r öyle de¤il diyorsan›z, siz Kürtlerden, PKK’den de¤il, TC’den yanas›-
n›zd›r...
‹flte böyle saçmalamalar...
Neyi tart›fl›yor, neyi savunuyor belli de¤il.
Daha bir ay önce oturduklar› yerden, “kendinizi patlat›n” diye ak›l veren-
ler, flimdi “TC’yle uzlaflma”n›n faziletleri, getirece¤i yararlar üzerine yaz›yor-
lar. Yaz›yor. S›rt›nda yumurta küfesi yok. Kendini patlatacak olan, can vere-
cek, kan dökecek olan da kendisi de¤il.
Bir baflkas› kalk›p “Pavlov’un köpekleri gibi flartland›r›lm›fl Türk halk›” diye
yaz›yor. Dilin kemi¤i yok. Ama beyninde sorumluluk da yok. Yüre¤inde halk
sevgisine, haklar›n kardeflli¤ine dair bir duygu da yok.
Bu normal görülüyor.
Normal görüldü¤ü için olsa gerek, kalemi eline alan, idam olursa, Türk-Kürt
çat›flmas› ç›kar diye yaz›yor.
Ama flunu yazm›yor: “EY Kürt halk›, idam olursa, Türk halk›na yönelik k›fl-
k›rtmalara kap›lmay›n, idam›n sorumlusu Türk halk› de¤ildir. Öfkenizi, tepkini-
zi fluna yöneltin...” Evet, bunu demiyorlar. Çünkü, Kürt milliyetçili¤i oligarfliyi
“Türk-Kürt çat›flmas›yla” tehdit ediyor. Taktik bu.
Yukar›dakine benzer bir durum. ‹dam edersen, senin için kötü olur diye oli-
garfliyi ikna etmeye çal›fl›yorlar. Oligarfli sana niye inans›n, senin oligarflinin
iyili¤ini düflünmeyece¤ini düflünür oligarfli de. Çünkü s›n›fsal bakar.
Kimle tart›fl›yor, kime ne mesaj veriyor, belirsiz.
Ama dedik ya, devrimci teori, üslup, ilke, kural, her fley zaten dejenere edil-
di¤i için, böyle bir tarz da “normal” kabul ediliyor.
Hay›r. Normal de¤il.
Devrimciler oligarflinin ç›karlar›n› savunmaz. Oligarfliye ak›l vermez.
Vermeye kalkarsa, Sabah’›n baflyazar› Güngör Mengi’den, Hürriyet’in ak›l
vericisi Ertu¤rul Özkök’ten ne fark› kal›r?
Neyi tart›fl›yorsunuz: TC için hangisi iyidir?
Özkökler de ayn› fleyi tart›fl›yor.
O zaman yanl›fl zemindesiniz.
Bizim neyi tart›flt›¤›m›za tekrar bak›n.
Do¤ru zemin oras›d›r.
Orada yaln›zca halk›n ç›karlar› vard›r çünkü. Halklar›m›z›n kurtulufl savafl›-
n›n, devrimin gelifltirilmesi vard›r.
Nirengi noktas› budur.
Bu noktaya dönün.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 749

Kurtulufl
‹MRALI SAVUNMASINDA
YEN‹ B‹R fiEY YOK

İMRALI
SAVUNMASINDA
YENİ BİR ŞEY YOK
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Temmuz 1999
Say› 37

A
bdullah Öcalan, karar öncesi yapt›¤› savunmadan ve ayn› günlerde
yapt›¤› aç›klamalarda, ‹mral›’dan daha önce yaz›l›-sözlü olarak
aç›klad›¤› görüfllerini “derinlefltirerek” sürdürdü.

Karfl›-Devrim Nas›l Devrimci Bir ‹fllev Görüyor?


“Sovyet sisteminin 1990’lara do¤ru çözülüflü, en az 200 y›l önceki
Frans›z ‹htilali kadar demokratik dönüflüm üzerine etkide bulunma po-
tansiyeli tafl›r. Gerçekten baflta Do¤u Avrupa olmak üzere, dünyan›n pek
çok ülkesinde demokratikleflme yönünde geliflmelere yol açm›flt›r. Nas›l,
Sovyet Ekim Devrimi Türkiye’nin ulusal kurtuluflunda en önemli d›fl kat-
k›ya yol açm›flsa; bu çözülüfl de yan› bafl›ndaki Türkiye ve di¤er Türki
Cumhuriyetler üzerinde So¤uk Savafl döneminden kalma ve demokratik-
leflmeyi zorlaflt›ran statükodan uzaklaflma yönünde, o kadar derinden
olumlu geliflmelere yol açm›flt›r”.

“Anarfli, Dogmatizm”
Oligarflinin, burjuvazinin literatürü giderek yerleflmektedir. 60’l› y›llar›n so-
nundaki gençlik mücadelesi, aynen oligarfli gibi “anarfli” olarak de¤erlendiril-
mektedir.
“PKK’nin kurulufl y›llar›; So¤uk Savafl›n kat› ideolojik kamplara ayr›l-
m›fl, Kürt objektivitesinin a¤›r bir inkar ve iradesizli¤i yaflad›¤› statükocu
y›llard›r. Ayr›ca anarflik yan› a¤›r basan, demokratikleflmeyi pek tan›ma-
yan gençlik; sa¤-sol kamplara alabildi¤ine parçaland›¤› bir sürecin dam-
gas›n› tafl›r. Hem program hem eyleminde bu y›llardaki dogmatik, ideolo-
jik yaklafl›mla, gençli¤in radikal ç›k›fl›n›n derin izleri vard›r”.

Ayr›l›¤› Savunmak Yanl›flt›, Çat›flma Tarz› Yanl›flt›, Devletleflme Yan -


l›flt›, Köy Korucular›na Yönelim Yanl›flt›...
“Yani ayr› bir devlet veya o anlama gelebilecek, program formülasyo-
nun gerçekçi ve gerekli olmad›¤› ortaya ç›km›flt›r.
Benim, Avrupa Seferine ç›k›fl›m› devletleflme olarak nitelendirmemde de
ayn› yaklafl›m› belirtmem tutars›zl›k olarak görülmemelidir. E¤er egemen
yan ayr›l›kç› biçimde olsa idi, bu büyük bir tutars›zl›k olarak veya basit
bir piflmanl›k olarak de¤erlendirilebilinirdi.
750 Miliyetçilik Ç›kmaz›

fiu do¤rudur, dar ayr›l›kç›l›k biçiminde siyaset yapma ve güç olma bir


büyük ç›kmazd›r.
Hele hele en üst düzeyde sorumlu olarak çat›flma tarz›n›n benim iste-
di¤im do¤rultuda geliflti¤ini sanmak büyük yanl›fll›l›k olur.
Kat›l›m gösteren herkes kendine göre ‘Kanun benim’ anlay›fl›ndan ha-
reket ederek b›rakal›m PKK’nin resmi yönetmenlik esaslar›na göre, feodal
kurallara bile ters gelen birçok tutum ve eylem içine girmifltir. Özellikle
1987’de köy korucular›na yönelim ad› alt›nda hiç yönelinmemesi gereken
sivillere, bu arada kad›n ve çocuklara, çat›flmalarla ilgisi olmayan kiflile-
re yönelim olmufltur.
Özellikle 1993-1996 devlet bünyesinde de kontrolden ç›kman›n yayg›n
yafland›¤›, bir çok faili-meçhul kay›plarda bu durumun önemli pay› bu-
lundu¤u, devletin gücünün yasad›fl› kullan›ld›¤› resmi ‘Susurluk Rapo-
ru’nda aç›kça dile getirilmektedir.
‹stenildi¤i gibi olmam›flsa ve benim de asla kabul edemeyece¤im, siya-
si ve ahlaki olarak tasvibi mümkün olmayan olaylar ve öldürmeler ol-
muflsa; bundan her iki taraf›n objektif ve sübjektif sorumluluklar› do¤ru
konuldu¤unda ancak, adil davran›lm›fl olur. En baflta gelen sorumlular-
dan›m. Ama tek sorumlu de¤ilim.”

Türkiye’nin Yay›lmac›l›¤›na Yol Gösteriliyor:


“Cumhuriyetin kuruluflundan beri Türkiye’nin, içte demokratikleflmeme
d›flta da büzülme, gücüne göre önderlik edebilecek rolünü oynamamas›n-
da Kürt sorununda gereken bilimsel demokratik yaklafl›m› gösterememek
temel nedendir”.
“E¤er do¤ru de¤erlendirmezsek Türkiye’nin 21.yüzy›l kayb› olmak ka-
dar, do¤ru de¤erlendirilmesi halinde sadece geçmiflin bu en a¤›r kilit so-
runundan kurtulmakla kalmayacak, gelecek yüz y›lda bölgede lider ülke
olma flans›n› yakalamas› anlam›na gelecektir.”
Öcalan oligarflinin yönetimindeki Türkiye’nin bölgede “lider ülke” olmas›n›
istiyor. Savunmas›n›n ileriki bölümlerinde de tekrar bu konuya vurgu yap›yor:
“Türkiye burada büyük tehlikelerden korunmak kadar, tersine yani güç
kayna¤›na dönüfltürme flans›na sahip olacakt›r. ‹çte ve d›flta PKK’nin as-
keri savafl olanaklar› çözümle birlikte Türkiye’nin hizmetine girecektir.
Avrupa olmak üzere bir çok mevziye girme ve gerçekten bölgede lider
ülke konumuna yükselme bu ç›kmazdan ve çat›flma ortam›ndan kurtulma
ile yak›ndan ba¤lant›l›d›r. Türkiye’nin stratejik olarak tehlike arzeden
birçok odaklar karfl›s›nda çözümle birlikte güç kazanmas› iflin can al›c›
özüdür.”

“Dil Yasa¤›na Kadar...” En Önemli Sorun Bu.


Öcalan’›n savunmas›n›n en belirgin yanlar›ndan biri, as›l olarak oligarfliye
yönelik bir elefltirisinin olmamas›, tek elefltiri noktas›n›n dil yasa¤›nda dü¤üm-
lenmesidir. En “radikal” bölümde bile ifade edilen budur.
“Bugün herkes PKK’nin yöntemlerindeki radikalizmden bahsederken
Miliyetçilik Ç›kmaz› 751

bunun dayand›¤› tarihi ve siyasi hakimiyet tarz›n› görmüyor. Dil yasa¤›-


na kadar varm›fl bir bask› biçimi her ç›k›fl›n fliddetli olmas›na dolay›s›yla
bast›rman›n benzer geliflmesine yol açar.”

Ama Gerçek Bir Kürtçe Özgürlü¤ü de ‹stenmiyor:


“Zaten çat›flma alan›nda do¤ru dürüst e¤itim yürütülmedi¤i gibi yap›-
lan da kalitesizdir. Türkçe’nin geliflememesi kadar, Kürtçe’nin de bilinen
durumu halk› son derece e¤itimsiz kültürsüz her etkiye, özellikle dine, afli-
retçili¤e aç›k bir y›¤›n haline getirmektedir.”
Böyle diyen Öcalan savunmas›n›n sonundaki “çözüm önerilerinde” bu ko-
nuya aç›kl›k getiriyor, neyi isteyip istemedi¤i daha aç›k hal al›yor.
“5- Kürt sorununun en pratik çözümünün demokratik ve kültürel hak-
lar›n› kullanmadan geçti¤i, ç›kmaz›n böyle afl›laca¤› ve fliddetle art›k bir
yere var›lamayaca¤› dava dolay›s›yla daha iyi anlafl›lm›flt›r. Demokratik
ve kültürel kimlik iyi anlafl›lmal›d›r. Siyasi kimlikten farkl›d›r. Daha çok
devletle özgür yurttafl ve özgür toplum temelinde demokratik birli¤i ifade
eder. Kültürel kimlik tarihten gelen varl›¤›na sahiplenmeyi ifade eder.
“Pratik çözüm Türk ulusal de¤erlerinin, baflta Türkçe olmak üzere te-
mel e¤itim dili olarak ö¤retmek, Kürtçeyi de serbest ifade ve e¤itim dili
olarak b›rakmakt›r. Her iki dillin ihtiyaca göre ö¤renilmesi asl›nda ana-
yasan›n da bir gere¤idir. Dil yasaklama anayasaya ayk›r›d›r. Demokra-
tik aç›l›m zaten Türkiye’nin genel bir sorunudur. H›zl› ekonomik gelifl-
meyle feodal toplum yap›s›n›n çözülmesi daha da h›zlanacakt›r. Bölge
halk› yo¤un bir demokratikleflme ve kültürel ifade sorununu bu temelde
aflarsa bundan ülke ve devletin birli¤i zarar görmez, tersine vazgeçilmez,
gönüllü birlik ortaya ç›kar, zorlama her zaman ayr›l›kç›l›¤› körükler.
‹nand›r›c› biçimde ç›karlar›n›n ülke ve devletin bütünlü¤ünden geçti¤i iyi
anlat›l›rsa hiç kimse ayr›lmay› düflünmez. Bunun d›fl›nda tüm birlik anla-
y›fllar› bozulmaya mahkumdur.”
Öcalan’›n çözüm iste¤i, mesela Anayasa Mahkemesi baflkan›n›n istedikle-
rinden daha fazla de¤il. Hatta ondan bile az fley istiyor:
“Sorunlar›m›z›n çözüm yolu art›k Demokratik Sistemin gelifltirilmesin-
den ve çizilecek çerçevesinden geçmektedir. Bu konuda Anayasa Mahke-
mesi Baflkan›’n›n 37. Kurulufl Y›ldönümünde yap›lan konuflmas›ndan
al›nan k›sa baz› bölümler umut vermekte ve do¤ru yolu göstermektedir.”
“ABD’de resmi dil ‹ngilizcedir. Ancak herkes kendi dilini konuflmakta-
d›r. Bu büyük bir tehlike de¤ildir. Bunu söylemekle federal bir yap›dan
bahsetmiyorum. Üniter devlet yap›s› içinde dil ve kültürel özellikler rahat-
ça gelifltirilebilmeli. Fransa buna örnektir. Kültürel ad›m birlikte yaflama-
ya götürür. Bir dil yasa¤› nedir demeyin. Bu çok önemlidir. Kendisini ifa-
de edebilmektir. Sadece Türkiye’de de¤il, di¤er ülkelerde de isyana götü-
rebilir. Kültürel temel haklar ölçüsünde demokratik devlet temelinde kar-
fl›t olmaktan ç›k›p birli¤e dönüflebilir. 15 y›lda kaybedilen gücü göz önü-
ne getirin. Gönüllü birliktelik Türkiye’yi Ortado¤u’nun çekim gücü lider
devleti konumuna getirir.”
752 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Öcalan da AB’ye Girmekten Yana...


Öcalan savunmas›n›n bir yerinde sorunun çözülmemesi halinde Türkiye’nin
Kosova benzeri müdahalelere maruz kalabilece¤ini belirtiyor:
“Kürt hareketinin baflta Kuzey Irak olmak üzere dünya çap›nda kazan-
d›¤› mevzilenme, kurumlaflma düzeyi koflullar olgunlaflt›¤›nda Kosova
benzeri müdahalelere bahane edilece¤i aç›kt›r.”
PKK Baflkanl›k Konseyi üyeleri Avrupa’ya Kosova gibi çözerler isteseler di-
ye ça¤r› yaparken, ‹mral›’da söylenen farkl› gibidir. Ama ‹mral›’da da esas›n-
da Avrupa’ya bir karfl› ç›k›fl yoktur:
“6- D›fl politika üzerinde de mevcut ç›kmaz›n nas›l etkide bulundu¤u
daha çarp›c›d›r. Özellikle Avrupa kendi ç›karlar›na da dayal› demokrasi
gerekçelerini göstererek istedi¤i gibi davranmakta, AB’ye bu nedenle giri-
lememektedir.”
Peki Türkiye, AB’ye girince ne olacak?
Bu Kürt halk›n›n ç›kar›na m› olacak?
Bunlar›n cevaplar› yok ‹mral›’da.

PKK’y› “Tehlike” Olmaktan Ç›karmak!


Öcalan’›n savunmalar› boyunca çözümün zorunlulu¤unu ve kendisinin de
bunun için yaflamas› gerekti¤ini kan›tlamakta ileri sürdü¤ü temel tezler flunlar:
* Çözüm olmazsa Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar.
* Avrupa müdahale eder,
* PKK baflkalar› taraf›ndan kullan›l›r,
* PKK tehlikeli hale gelir,

Dolay›s›yla “Çözüm” Önerilerinde Bunlar Önemli Bir Yer Tutuyor:


“2- PKK’nin askeri sorun olmaktan ç›kmas›, Kürt sorununun siyasal
çözümünün yolunu açacak ve beraberinde siyasi sorun olmaktan ç›kmas›
anlam›na da gelecektir. Devletin bütünlü¤ünü birli¤ini zorlamaktan, ona
güç verme sürecine girilecektir. Devletle demokratik bütünleflme yolu aç›l-
d›kça devlete karfl›t konum afl›lacakt›r. Yasal sürecin gerekleri iflledikçe
demokratik tarz aç›k tutuldukça PKK’nin tüm iç ve d›fl merkezleri, ku-
rumlar› anlams›z hale gelecek, tehlike olmaktan ç›kacakt›r. Bu da gerçek-
ten devlet aç›s›ndan kendini afl›r› kilitlenmeden kurtaracak, maddi mane-
vi güç kayb›n› önleyecektir.
Ç›kmazda ve çat›flma sürecinde ileri çapta devlete yabanc›laflm›fl, ters
düflmüfl Kürt halk y›¤›nlar›n›n da bu çözüm tarz›yla rahat kazan›laca¤›
aç›kt›r.
Ekonomik verimlilik ve bütünlük en az siyasal birlik kadar önemli ka-
zan›mlara yol açacakt›r. Türkiye’nin ekonomik kurtuluflu kadar bölgesel
üstünlü¤ü ve baflar›s›n›n sorunun çözümüne ne kadar ba¤l› oldu¤u görül-
dü¤ü gibi gelece¤inin büyük kazan›m›n›n da bundan geçti¤i aç›kt›r. (...)
7- ‹ç ç›kmaz ve çat›flma ortam›n›n demokratik çözüm yolu, en çarp›c›
etkisini d›fla aç›l›mda gösterecektir. A¤›r ekonomik ve siyasal sorunlar›n›
çözmüfl, güçlü ekonomik ve demokratik yap›s›yla Türkiye Cumhuriyetinin
Miliyetçilik Ç›kmaz› 753

her d›fl politika ad›m›n›n daha baflar›l› sonuç vermesi kaç›n›lmazd›r. En


baflta AB’ne üyelik sorun olmaktan ç›kacak ve gerçekleflecektir.
Bölgesel liderlik özgücüne dayal› olarak, en iddial› konuma gelecektir.
Özellikle Kürtlerin bölgesel dostlu¤u, bölgesel gücüne büyük katk› sa¤la-
yacakt›r. Tarihte oldu¤u gibi günümüzde ve gelecekte de Kürtlerin bu ro-
lü Ortado¤u’da hakl› ve güçlü olman›n temeli olacakt›r. Stratejik bir teh-
like olarak görülmekten ç›k›p dayan›lan temel bir güç haline gelecektir.”

Devletin Duyarl›l›¤› Öcalan’›n Sorumlu Yaklafl›m›


Öcalan 24 Haziran tarihli Özgür Bak›fl’ta yay›nlanan aç›klamalar›nda da
PKK’y› “tehlike” olarak niteliyordu:
“Öcalan, 21. yüzy›la daha tehlikeli bir kavgan›n taflmamas› gerekti¤i-
ni anlatarak flöyle dedi: ‘Bu sürdürülmemeli. As›l görev budur. Bunu ya-
flamak için flahs›m için söylemiyorum. Yaflamak istiyorum demedim. Bu-
nu önlemek laz›m. Devlete yönelen tehlikenin ortadan kald›r›lmas› gerekir.
Tehlike büyüktür. Bir yarg›lamayla sonuç ald›k diyemeyiz. Zaten benim
savunmam hukuki de¤il, siyasidir. Ne pahas›na olursa olsun mevcut ça-
t›flmay› sürdürmek amac› afl›yor. Elde edece¤in özgürlük için ulaflaca¤›n
amaç için kulland›¤›n araç gereksizdir. Bu çat›flman›n gere¤i yok. Bu
1990’lar›n bafl›nda bitmeliydi.”
“Ç›kmaz derinleflirse 15 y›lda s›n›rl› olan bu hareket daha genifl zama-
na ve daha büyük kay›p verecek bir altyap›ya sahiptir. Ne pahas›na olur-
sa olsun, bu sorunda ben oldu¤um için yine bu sorunu çözmede de var ol-
mam gerekti¤ini düflünüyorum. ‘Devlet için hizmet ederim’ sözü budur.
Amaç temel özgürlük için çat›flma niye? 1990’lardan sonra bunu hep
söyledim. Tehlike büyük. Bu tehlike görüldü¤ü yerde durdurulmal›d›r.”
Savunma’da bu tehlikenin nas›l “bertaraf” edilece¤i ise flöyle aç›klan›yor:
“Gerçek devletin olgun ve duyarl› yaklafl›m›n›n seçkin bir örne¤i ile
karfl› karfl›yay›z. Bu yaklafl›m›n prati¤e geçmesi beraberinde arzulanan
geliflmeleri ortaya ç›karacakt›r. 1 Eylül 1998 tek tarafl› ateflkese iliflkin
‹mral› sürecinde de üzerinde daha önemle durmam›z, olaylar› de¤il yüzde
elli çok çok alt bir düzeye indirmifltir. Bu düzeye güçsüzlükten veya ken-
dili¤inden gelinmemifltir. Sorumlu bir yaklafl›m›n, yeni bir süreci bafllat-
ma gere¤i, bir yandan devlet duyarl›l›¤› öte yandan gücümüz ölçüsünde
buna yan›t vermeyle gerçekleflmifltir. Bundan sonra yap›lmas› gereken
aç›klamada da dile getirildi¤i gibi ad›mlar›n at›lmas›, PKK’n›n silahl› mü-
cadeleyi b›rakmas›, bu ifle son verilmesidir. Manevi etkimi kullanarak bu
rolümü baflar›yla yerine getirece¤ime inanc›m› belirtmek istiyorum.”
754 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
DEVR‹MC‹L‹K ADINA BUNLAR
SAVUNULUYOR

DEVRİMCİLİK
ADINA BUNLAR
SAVUNULUYOR
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Temmuz 1999
Say› 37

“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede kendisi-


ne göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›na göre düzenleme
yapabilir.”
(PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil BAYIK Haziran ‘99, Özgür Politika)
“fiimdi 21. Yüzy›la girerken Türkiye’nin önünde 16. Yüzy›lda oldu¤u gibi bir
sorun var. ‹lerlemeyi sa¤layabilmek için kendisini güçlü k›lacak iliflki ve ittifakla-
ra ihtiyac› var... “Türkiye devletinin Kürdistan ile çeliflki, çat›flma ve savafl içeri-
sinde olmas› kesinlikle böyle bir yönelimi için engeldir. ...
E¤er Osmanl› yöneticilerinin yapt›¤›na benzer biçimde tarihten ders ç›kar›rsa,
güncel duruma uyarlam›fl politikalar üretebilir. Kürtlerle çözümü, anlaflmay› esas
al›rsa, Kürt ulusunun gücünü arkas›na al›r ve onun deste¤i ile birleflirse Do¤u’ya
ve Güney’e yönelik aç›l›m›n› yürütebilir.”
PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Duran KALKAN (23-24 Nisan ‘99, Özgür Politika)
“Bat› e¤er isteseydi sorunu çözerdi. Nas›l ki, Kosova’da çözüyorsa, Kürdis-
tan’da da çözer. Kosova’da çözen, Filistin’de çözen Kürdistan’da rahat çözer. Bu-
na gücü var. Bize ra¤men çözüm olmuyor diyemez. Bat›, çözümü istemedi¤i için
bugünkü sorunlar ortaya ç›km›flt›r ... Avrupa hiç olmazsa bundan sonra sorum-
luluklar›n› yerine getirmeli. Çünkü çözümü ortaya ç›kartabilecek önemli bir güçtür.
Onun için çözümsüzlük politikas›ndan vazgeçip, çözüme kat›lmal›d›r.”
PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil BAYIK (21 Haziran ‘99, Özgür Politika)

B
unlar›n ne anlama geldi¤ini aç›klayacak kimse yok mu? Kürt milliyet-
çileri içinde bunlar›n devrimcilikle iliflkisi olup olmad›¤›n› aç›klayacak
kimse yok mu?
ABD emperyalizmine karfl› olmadan, onun ç›karlar›yla uyum sa¤layarak na-
s›l devrimci, nas›l enternasyonalist olunabiliyor? Devrimciler, emperyalizme
dünya halklar›n›n düflman› olarak bakarlar. Bu yüzy›ll›k dünya tarihinin ortaya
koydu¤u bir sonuçtur. Bu, her gün yaflad›klar›m›z›n ortaya koydu¤u bir gerçek-
tir. Emperyalizm dünya çap›nda bir sömürü sistemidir. Sömürdü¤ü tüm ülkeler-
de halklar, bask› ve terörle yönetilmektedir. Çünkü baflka türlüsü mümkün de-
¤ildir. Diktatörlükler, faflizm, emperyalizmin eseridir.
Bu yüzy›l içinde emperyalizme yönelik yan›lg›l› bak›fllar zaman zaman gün-
deme gelmifl, ama bizzat emperyalizm bu yan›lg›lar› düzeltmifltir.
Hele ABD? Devrimcilerin asla yan›lmayaca¤› bir konudur. B›rak›n devrimci-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 755

leri, hangi görüflten olursa olsun, sokaktan HANG‹ EMPERYAL‹ZM,


herhangi birini çevirin, size ABD’nin nas›l HANG‹ DEVR‹M?
bir ülke oldu¤unu söyleyebilir. Ondan halkla-
24 Haziran ‘99 tarihli Özgür Bak›fl’ta
ra bir yarar gelmeyece¤ini bilir.
Serhat Ararat imzas›yla ç›kan “Güney Emper-
Biz ABD’nin ç›karlar›na karfl› de¤iliz de-
yalizm ve Devrim” yaz›s›nda flöyle deniyor:
niyor.
ABD’nin ç›karlar› ve halklar›n ç›karlar› “KDP ve YNK temsilcileri bir kez daha
her zaman karfl› karfl›yad›r. Peki kimden ya- Washington’dayd›lar... Neden ille de ta Ame-
nay›z o zaman? rikalara gidip onlar›n dayat›c›l›klar›na ve belir-
“Kosova gibi...” deniyor. leyici tutumlar›na s›¤›nma gere¤i duyuyorlar...
Kosova’da halklar›n kan› döküldü, emper- Ortada bir çarp›kl›¤›n, bir sakatl›¤›n,
yalist silah tekelleri durmadan çek kesti. Kürtlerin ulusal ç›karlar› ve iradesiyle çeliflen
Durum buyken, bu söylenenlerin anlam› gerçekli¤in oldu¤u aç›kt›r. Çözümü kendi ara-
nedir? lar›nda ve kendi ülkelerinden bulmak yerine,
Türkiye oligarflisine Kürtlerin gücünü ar- çözümü emperyalist merkezlerde aramalar›,
kana alabilirsin deniyor. Nas›l söylenebili- iflbirlikçi, ba¤›ml› bir duruflu anlat›yor.”
yor? Emperyalizmden, devrimden sözediliyor.
Tüm bu söylenenlerde halklar›n, Kürt hal- Kime anlat›yorsunuz bunlar›? Kime ne
k›n›n ç›karlar› nerede? Hay›r, bu söylenenler- söylüyorsunuz? Serhat Ararat böyle diyor,
de art›k ulusall›k da sözkonusu de¤ildir. Çün- ama Baflkanl›k Konseyi’nin söyledikleriyle bu
kü ulusal bir ç›kar›n savunulmas›, savunulan- çok farkl›d›r.
lar› gerçeklefltirecek bir ideoloji sözkonusu Baflkanl›k Konseyi ABD’nin istikrar›na
de¤ildir. kar›flmay›z diyor... Oysa ki Ararat’›n yaz›s›nda
Garip, çarp›k anlay›fllar esasta kapitaliz - konuldu¤u gibi, ABD aç›s›ndan bölgede istikrar
min, emperyalizmin savunuculu¤una dönüfl - demek, bölgedeki devrimci dinamiklerin tasfi-
müfltür. Art›k hemen her fley buna göre bi- yesidir. ABD istikrar›n›n baflka hiç bir anlam›
çimlenmekte, burjuva politikac›l›¤› yap›lmak- yoktur.
ta, burjuva bir literatür kullan›lmaktad›r. Devam ediyor Ararat:
Arada bir emperyalizme “karfl›t” birkaç “ABD’nin plan›nda, devrimin kesin ezil-
kelime edilmesi bir fleyi de¤ifltirmiyor. mesi, ideolojik ve politik olarak tamam›yla
Suriye’den ç›kt›ktan itibaren ne Öca- tasfiyesi var... TC ve KDP’nin devrim karfl›s›n-
lan’›n, ne PKK’n›n iradesi olmad›. Herfleyi daki tutumlar›n›n da ABD’ninkiyle örtüfltü¤ünü
ABD belirliyor. Kürt milliyetçileri en “iradi”
bir kez daha vurgulamak istiyoruz...
davrand›klar› noktada bile as›l olarak
ABD, belli ki bu yaz aylar›nda a¤›rl›¤›n›
ABD’nin cevab›n› düflünüp ad›m at›yorlar.
Güney’e koymaya çal›flacakt›r. Geliflmeler bu-
Yani sürecin geliflimi fludur; inisiyatif
nu gösteriyor. Bu karfl› devrimci çabalar› bofla
ABD’dedir. PKK uyum sa¤l›yor.
ç›karman›n çok yönlü önlemlerini almak gere-
Pekala PKK’n›n bu noktadaki beklentisi
ne? kiyor.”
Esas›nda bir beklentiden önce, ABD d›fl›n - Nas›l al›nacak önlem?
da bir fley yap›lamayaca¤›na iliflkin ulaflt›k- ABD’nin bölgede kendisine göre istikrar
lar› sonuç vard›r. Bu, politikada, taktikte yaratmas›na bir fley demeyerek mi?
ABD emperyalizmine teslimiyeti, tabi olmay› Devrim mi kald›? Emperyalizm teorisi mi
getirmifltir. kald›? ABD alk›fllan›yor. Umut, çözüm ABD’de
Kürt milliyetçilerinin bu “uyum” karfl›s›nda görülüyor art›k.
bekledikleri ise bir fley de¤ildir; ABD sorunu Çözülmesi gereken sorun budur.
756 Miliyetçilik Ç›kmaz›

çözecek, dil hakk› verecek... hepsi bu.


Verecektir. Daha da ötesi, mahalli idareler ve di¤er k›smi düzenlemelerle
“Kürt sorununu” halledecektir. Ama daha katmerli bir yoksulluk ve zulüm birlik-
te gelecek. Demokratikli¤in esamesi olmayacak. Herfleyin ABD’nin elinde oldu-
¤u bir ortam oluflacak. Türkiye bölgede zulüm oda¤› olacak.
Söylenenlerin anlam› çok aç›kt›r.
Tüm bu ç›plakl›¤a ra¤men, bu anlam› görmeyenler, halka karfl› sorumsuz-
durlar.
Kimse kendini kand›rmas›n. Baflkalar›n› kand›rmaya çal›flmas›n.
Demokratik cumhuriyet diye bir proje yoktur. Kimse olmayan fleyleri uydur-
mas›n. Bu içi bofl kavramlar, ABD çözümüne, MGK’ya tabi olman›n teorik ör-
tüsüdür. Sadece dil iste¤i var. Bu da bir fley istemiyor demek de¤ildir. Taban›
tatmin etmeye yöneliktir.
Herkes faflizmin de, demokratikleflmenin de, demokratik cumhuriyetin de,
emperyalizmin de ne oldu¤unu çok iyi bilir. Kimse boflu bofluna u¤raflmas›n.
Bunlar devrimcilik ad›na, enternasyonalistlik ad›na kimseye yutturulamaz.
Tüm devrimcileri, demokratlar›, ilericileri, Kürt, Türk, tüm Anadolu halklar›-
n›n ç›kar›n› savunanlar, tüm bunlar› tart›flmamak, hiç bir biçimde, H‹Ç B‹R GE-
REKÇEYLE halklar›m›z›n ç›kar›na olamaz.
Bunlar tart›fl›lmal›d›r.
Halklar›m›z›n aleyhine olabilecek geliflmeleri önlemenin tek yolu budur.
Gerçe¤e gözlerinizi kapayarak ne bu görüfllerin sahiplerini desteklemifl, ne
Kürt halk›n›n ç›karlar›n› savunmufl olmazs›n›z.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 757

Kurtulufl
KÜRT SORUNU, D‹L SORUNU

KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


2 Temmuz 1999
Say› 37

D
o¤ru bir çözüm bulman›n ön koflulu, sorunu do¤ru tan›mlamakt›r. Her-
kesin dilinde bir “Kürt sorunu” var ama, sorunun ne oldu¤u, neleri
içerdi¤i konusunda rivayetler muhtelif.
Oligarflinin baz› kesimleri, sorunu bir “terör sorunu” ndan ibaret görmüfl ve-
ya öyle görülmesini istemifllerdir. Dolay›s›yla “çözüm” de bellidir: Askeri çö-
züm; yani katliam. Bir k›sm› bütün sorun “d›fl güçlerin k›flk›rtmas›” diye tarif et-
mifltir. Bir di¤er k›sm› ise sorunun “Güneydo¤u’nun geri kalm›fll›¤›” veya “Do -
¤u’daki afliretler” oldu¤unu söyleyip, çözümlerini de buna göre oluflturmufl,
“çözüm ekonomiktir” demifllerdir.
Soruna müdahale edenler artt›kça sorunun tarifi de çeflitlenmifltir; Avrupa
emperyalistleri Kürt sorununu ço¤unlukla “kültürel haklar” sorunu olarak tan›m-
larken, ABD emperyalizmi “sorun Türkiye’nin demokratikleflmesi sorunudur”
buyurmufllard›r.
Elbette sorunu onlar›n nas›l tan›mlad›¤›ndan çok, halk›n nas›l yaflad›¤› ve
halk güçlerinin nas›l tan›mlad›¤› önemliydi.
Ne yaz›k ki gelinen noktada bu konuda da tam bir karmafla hakim olmufl-
tur.
Dün bu konu “tart›fl›lmaz”d›.
Kürt sorunu demek, en baflta ve temel olarak “Kürt ulusunun kendi kaderini
tayin hakk›” demekti.
Bu, bugün de böyledir.
Böyle oldu¤u için de, “Kürt sorunu”nun çözümü, Kürt halk›n›n kendi kaderi-
ni tayin hakk›n› kullanabilece¤i DEVR‹MC‹ HALK ‹KT‹DARI’n›n kurulmas› soru-
nuyla bütünleflmifltir.
Peki bugün savunulanlar nedir?
‹mral›’da tarif edilen Kürt sorunu “dil sorunu”ndan ibarettir.
Öcalan döne döne dil meselesinden bahsetmekte, baflka da hiç bir fleyden
sözetmemektedir.
Mesela geçmifl Kürt isyanlar›n› de¤erlendirirken flöyle söylemektedir: “Bu
isyanlar için en küçük bir engel bile yeterlidir. Bunlardan en önemlisi de
dil yasa¤›d›r, bu isyan› tahrik eder”. Ama yaln›z o günün de¤il, sonras›n›
da en önemli sorunu budur: “Anayasa mahkemesi baflkan› Mahkemenin 37.
Kurulufl y›ldönümünde bu dil yasa¤›n› dile getirmifltir. 1970’li y›llara ka-
dar dünyan›n hangi yerinde olursa olsun bu tür yasaklar isyan›, anarfli-
758 Miliyetçilik Ç›kmaz›

yi do¤urur, bunun toplumsal zeminini yarat›r. Kürtlere devletin sald›¤› ce-


za da¤a ç›kmay›, korkuyla yaflamalar› PKK’yi ç›kartt›. Ç›k›fl nedeni do¤-
ru de¤erlendirilmeli.”
Son derce çarp›k ve çeliflik bir tablo ortaya ç›km›flt›r:
HEM “KÜRT SORUNU TÜRK‹YE’N‹N TEMEL SORUNUDUR” DEN‹LMEKTE,
HEM DE KÜRT SORUNU B‹R TEK D‹L SORUNUNA ‹ND‹RGENMEKTED‹R.
Demek ki Türkiye’nin en önemli sorunu, Kürtçe dil sorunudur.
Peki bu sorun nas›l çözülecek derseniz, onun cevab› da flöyle veriliyor Öca-
lan taraf›ndan:
“Çözüm yolu Kürtçe’nin özel yaflamda ve yay›n dilinde gelifltirilmesi-
dir... PKK’nin isyan›n›n son isyan olmas› gerekti¤ini belirten Öcalan ‘Ta-
viz istemeyece¤iz. PKK’n›n çat›flmas› ortadan kald›r›lmal›. 15 y›ld›r yafla-
nanlar ortada. Bundan sonraki çat›flma çok daha tehlikelidir’ dedi.” (24
Haziran, Özgür Bak›fl).
Dil sorunu özel yaflamda ve yay›nda gelifltirilince geriye bir sorun kalm›yor.
‹flte Öcalan’›n “demokratik cumhuriyet”, “demokratik devrim” diye üzeri ör-
tülen “çözüm”ünün esas› budur.

HER fiEY TEKRAR YERL‹ YER‹NE OTURTULMALIDIR:


1- Kürt sorunu ülkemizin tek ve temel sorunu de¤ildir. Kürt sorunu anti-em-
peryalist, anti-oligarflik devrim muhtevas›n›n içerdi¤i sorunlardan biridir.
2- Kürt sorunu dil k›s›tlamalar›ndan ibaret de¤ildir.
Baflka bir aç›dan ele alal›m:
1- Dil sorunu Kürt halk›n›n sorunlar›n›n yaln›zca bir parças›d›r.
2- Kürt halk›n›n sorunlar›, özgün yanlar›na ra¤men, Anadolu halklar›n›n ya-
flad›¤› sorunlarla bütünlük içindedir.
3- Bu sorunlar›n çözümü tek bir bütünden geçer.
4- Bu tek bütün, Anadolu ihtilalidir.
Bu temel öncelik halledilmeden Kürt sorunu çözüm aflamas›na gelmifl ol-
maz.
Hedef emperyalizm ve oligarflidir. Bu hedeften sapanlar H‹Ç B‹R SONUCA
ULAfiAMAZLAR. Bu hedefle uzak yak›n ilgisi olmayan milliyetçiler hiç bir so-
runu çözemez. Çözemeyecekleri bir kez daha kan›tlanm›flt›r. Milliyetçiler de-
neylerden ö¤renemiyorlar.
Dil sorunu da ancak bu çerçevede düflünülmelidir.
KÜRT M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹ BU ÇERÇEVEDEN UZAKLAfiTI⁄I ‹Ç‹N EN TEMEL SO-
RUN OLARAK GÖRDÜKLER‹ D‹L KONUSUNDA B‹LE DEVR‹MC‹ B‹R TALEP OR-
TAYA KOYMAMAKTADIRLAR.
Art›k teori komedilefltirilmifltir. Dil sorunu, demokratik devrimle ilgisi olma-
yan, s›radan bir CHP’linin, düzenin anayasa mahkemesi baflkan›n›n dahi ge-
risinde “KÜRTÇEY‹ DE SERBEST ‹FADE VE E⁄‹T‹M D‹L‹ OLARAK KULLAN-
MAK...” diyerek savunulmaktad›r.
Ama aldatma sürmektedir. Kürtçe dilini bile Türkçe’yle eflit düzeyde ele al-
mayan, bunu bile serbest diyerek tercihe b›rakan oldukça geri bir talep etra-
f›nda demokratik devrim masallar› söylenmektedir. Bunun ne demokratik dev-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 759

rimle, ne reformculukla, ne devrimle, ne düzene muhalif olmakla, ne demokrat-


l›kla, hemen hiç bir ilgisi yoktur.
Kürt milliyetçili¤inin “Türkiye’nin en önemli sorunu” diye ortaya koyduklar›
düflüncelerde Anadolu’nun di¤er halklar›, iflçiler, köylüler, esnaflar, emperya-
lizmin ve faflizmin ezdi¤i herkes yoktur; di¤er diller, kültürler, ba¤›ms›zl›k, de-
mokrasi, tekeller, sömürü, iktidar, hiçbir fley yoktur... Onlar için art›k tek fley,
Türkiye’de MHP’lilerin bile kolay kolay reddedemedi¤i Kürtçe’nin kullan›lma-
s›d›r ki o da zaten yasak de¤ildir. Ancak k›smi bir tak›m yasal düzenlemeler
gerektirecek konular vard›r. Bunu da oligarfli uygun bir zamanlamayla hallede-
cektir. Bu nedenle kimse demokratik devrimi Kürtçenin yasal düzenlemesine in-
dirgeyemez.
Öcalan’›n son savunmas›nda “DEMOKRAT‹K VE KÜLTÜREL K‹ML‹K ‹Y‹
ANLAfiILMALIDIR, S‹YAS‹ K‹ML‹KTEN FARKLIDIR” diyerek dil konusunda
flunlar› söylemeye devam ediyor:
“PRAT‹K ÇÖZÜM TÜM ULUSAL DE⁄ERLER‹N‹N BAfiTA TÜRKÇE OL-
MAK ÜZERE TEMEL E⁄‹T‹M D‹L‹ OLARAK Ö⁄RETMEK, KÜRTÇEY‹ SER-
BEST ‹FADE VE E⁄‹T‹M D‹L‹ OLARAK BIRAKMAKTIR... HER ‹K‹ D‹L‹N
‹HT‹YACA GÖRE Ö⁄REN‹LMES‹ ASLINDA ANAYASANIN DA B‹R GERE-
⁄‹D‹R ... D‹L YASAKLAMA ANAYASAYA GÖRE AYKIRIDIR... DEMOKRA-
T‹K AÇILIM ZATEN TÜRK‹YE’N‹N GENEL B‹R SORUNUDUR...”
Bu talep, Kürt ulusal haklar›n›n yan›nda devede kulak bile de¤ildir.
Kürt halk›n›n bugüne kadar sürdürdü¤ü mücadele, bunun için de¤ildir.
Bu, Türkiye’deki demokratik devrim içinde çok küçük bir olgudur. Bu görüfl-
lerle Kürt halk›n›n ç›karlar› savunulamaz.
Kürt halk›n›n ve di¤er halklar›m›z›n ulusal kimlik, yoksulluk, ba¤›ms›zl›k so-
runlar›n›n nedenleri mevcut iktidar ve emperyalizmdir. Bütün bu sorunlar› ya-
ratan iflbirlikçi iktidard›r. Bugünkü zulmün sorumlusu iktidard›r. Ulusal kimlik-
leri reddeden, ulusal onurlar› çi¤neyen bunlard›r.
BU ‹KT‹DAR BÜTÜN BUNLARI EMPERYAL‹ZME BA⁄IMLI POL‹T‹KALARLA
YAPMIfiTIR. BU NEDENLE ‹KT‹DAR SORUNU OLMAYAN, EMPERYAL‹ZME
KARfiI OLMAYAN H‹Ç B‹R GÜÇ H‹Ç B‹R HALKIN EN KÜÇÜK B‹R SORUNU-
NU DAH‹ ÇÖZEMEZ ÇÖZER‹M D‹YENLER O HALKIN DÜZENE KARfiI POTAN-
S‹YEL‹N‹ DÜZEN PART‹LER‹NE MEVCUT DEVLETE TESL‹M EDER.
760 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
‹MRALI’DA NE OLDU?
NE YAPILDI?
NE SAVUNULDU?
İMRALI’DA NE
OLDU? NE YAPILDI?
NE SAVUNULDU?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say› 38


mral›’da Öcalan taraf›ndan savunulan görüfllerin ne anlama geldi¤ini,
Öcalan davas›n›n MGK taraf›ndan nas›l bir politikan›n arac› haline geti-
rilmek istendi¤ini do¤ru kavramak, önümüzdeki süreci do¤ru kavramak
aç›s›ndan flartt›r.
‹mral›’daki savunma sola, sol tarihe, sosyalist de¤erlere, devrimci ideoloji-
ye do¤rudan bir sald›r›d›r. Hiç kimse evirip çevirmesin. Hiç kimse kendini zor-
lamas›n. Hiç kimse devrim, sosyalizm laf›zlar› ard›na MGK görüfllerini, emper-
yalist demokrasiyi gizlemeye çal›flmas›n.
Her fley çok aç›k ve nettir. Herkes, s›radan köfle yazarlar›na kadar, s›radan
halka kadar ‹mral›’da olan biten nedir, neden Türkiye’de hiç görülmeyen bir
biçimde, bu denli fleffaf, hatta biraz tiyatroya benzeyen duruflmalar yap›ld›.
Bunlar›n bir anlam› olsa gerek.
Her fley MGK’n›n iste¤i ve planlamas› do¤rultusunda sürmektedir. Bu durum
duruflmada de¤il, daha uçaktayken bafllam›fl ve hala da sürmektedir. MGK,
“MGK konsepti” diye adland›r›lan bütün düflüncelerini ‹mral›’da söyletmifl ve
bunun propagandas›n› yapm›flt›r. Her nedense, her vesileyle flu devlet yanl›s›,
flu özel harpçi, flöyle yapt›n o halde devletten yanas›n fleklindeki ucuz tesbitle-
ri çok sevenler, bu yaflananlar karfl›s›nda eveleyip gevelemekte, devletin oyun-
lar›n›n nas›l bozuldu¤una, davan›n nas›l siyasilefltirildi¤ine iliflkin ahkam kes-
mektedirler.
Devletin bozulan herhangi bir oyunu yoktur. Öcalan’›n dava boyunca sür-
dürdü¤ü tav›r ve savunmalar›, oligarflinin tezlerini ve propagandalar›n› güçlen-
dirmifl, Kürt ulusal mücadelesi ve devrimci mücadele karfl›s›nda aç›k bir psiko-
lojik üstünlük sa¤lamas›na hizmet etmifl, ABD çözümünün uygulanmas›n›n ko-
flullar›n› haz›rlamakta bir ad›m olmufltur. Devletin bozulan oyunu nerede bun-
larda? Devlet daha ne istesin? Devletin oyununun bozuldu¤u türündeki yorum-
lar›n tek kelimesinde damla kadar gerçeklik yoktur.
Davay› siyasilefltiren, tart›flt›ran MGK ve MGK’n›n talimatlar›yla hareket
eden medyad›r. Yarg›c›ndan savc›s›na kadar herkes ne yapaca¤›n› MGK’n›n
planlamas› ile ö¤renmifl ve yapm›flt›r. Türkiyeli devrimciler ve halk›m›z, devrim-
ci davalar nas›l görülür, egemenlerin tavr› nedir, iyi bilir. Bu mahkemelerde
devrimcilerin bir tek kelimeyi sarf edebilmek için ne mücadeleler verildi¤i tari-
himizde yaz›l›d›r. Yaln›z bizim ülkemizde de¤il, hemen bütün dünyada (ki bu-
na burjuva demokrasisinin oldu¤u ülkeler de dahildir) egemenler devrimcilerin
propagandas›n› yapt›rtmamak için çok özel çabalar harcarlar. Bu gerçe¤i bi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 761

zim tekrar etmemize de gerek yoktur. Devrimcili¤in abc’sini bilen herkes, bunu
bilir.
Peki ne olmufltur ‹mral›’da? Yarg›ç fluraya, buraya bir mesaj›n›z var m› di-
ye sormufltur? Bu mesaj›n ne olaca¤›n› bilmeseler, bu soru sorulur muydu?
Mahkemelerin egemen s›n›flarla devrimciler aras›nda nas›l bir mücadele are-
nas› oldu¤unu bilen herkes, bu sorunun cevab›n› da bilir. Bilmezden gelenler,
hala kendini aldat›yordur. Yaz›kt›r. Devrimcili¤i tümden yok etmeyin. Kendini-
zi yok edersiniz. Her fley MGK’n›n inisiyatifi ve icazeti ile MGK siyaset belge-
sini uygulayabilmek amac› ile yap›lmaktad›r. Bir pazarl›k yoktur. Sadece ve sa-
dece MGK’n›n söylediklerini kabul etme ve yans›tma vard›r. E¤er buna pazar-
l›k deniliyorsa, veya bu süreç bir gizli pazarl›k eflli¤inde sürdürülüyorsa, bu
pazarl›k de¤il, MGK’ya uyum sa¤lamakt›r. ABD’ye uyum sa¤lamakt›r.

“‹MRALI’DA BARIfi” DA B‹R KURGUDUR


Kimileri Öcalan’›n mahkemeyi bir “görüflme masas›na” çevirdi¤ini yazd›-
lar. ‹mral›’da “BARIfi GÖRÜfiMELER‹” yap›l›yordu. Hay›r yoktur öyle bir fley.
Öcalan da ‹mral›’daki tavr› bir bar›fl olarak de¤erlendiriyor. Öcalan 30 Ha-
ziran tarihli Özgür Politika’da yay›nlanan bir aç›klamas›nda “Savaflanlar ba-
r›fl yapar. Savaflmayanlar›n bar›fl hakk› da, söz hakk› da olamaz.” diyor.
Öcalan hangi savafltan söz ediyor?
Kendisinin teorik, pratik, tarihsel, ahlaki her yönden reddetti¤i savafltan m›
söz ediyor? Hala yüksek perdeden seslenmeye devam m› edilecek?
O savafla yanl›flt› diyen... 20 y›lda bunlar› ö¤rendik diyen... 70’lerde de-
mokratik mücadele vermeliydik diyen... Geçmifle gençlik anarflizmi diyen... sa-
dece dil isteyen ve demokraside dil üzerindeki bask›lardan baflka da bir eksik-
lik bulmayan... MGK ve ABD’den medet uman... Her fleyi reddeden Öcalan,
kimseye ders vermek durumunda de¤ildir. Geldi¤i noktay› 20 y›lda -o onbinler -
ce flehit pahas›na (!)- ö¤rendi¤ini söyleyen, “evet flimdi ö¤rendim” diye durufl-
malarda geçmifli mahkum eden Öcalan, e¤er bu söyledikleri do¤ruysa, ders
vermeden önce, kendi gerçe¤ini sorgulamak zorundad›r.
Öcalan ve Kürt milliyetçileri hala yaz›lar›nda “Türk solu”ndan söz ediyor-
lar. Pekala ‹mral›’da savunulan “Demokratik birlik” olunca bu “Türk solu” ge-
reksizleflmiyor mu? Sadece dil isterken UKKTH yanl›flt› derken, hala “Türk so-
lu” demeyi sürdürmek, nas›l bir anlay›fl›n, nas›l bir mant›¤›n ürünüdür? Anlafl›-
lan Öcalan yeni düflüncelerine hala uyum sa¤layamam›flt›r.
Hala m› Türk solu? .. Peki Kürt solu kim? Laz, Çerkes, Arap, Gürcü solu kim?
Bu kadar inkardan sonra milliyetçilik de yap›lamaz. Milliyetçili¤in de bir ku-
ral› vard›r.
Öcalan’›n savunmas›nda milliyetçilik de yoktur. Sadece devlet ve ABD var-
d›r. Onlar›n duymak istedikleri, onlar›n icazetini alm›fl öneri ve tesbitler vard›r.
Türkiye solu devrimcidir. ‹nkarc› de¤ildir. Oligarfliye, emperyalizme karfl›
davas›n› her zaman savunmufltur. Anadolu halklar›n›n gelece¤i üzerinde de
her türlü söz hakk› vard›r. Savaflmaksa savaflm›flt›r. Bedel ödemekse ödemifltir.
Kimse aksini iddia edemez.
Öcalan hala “güç” tap›nmas› içinde elefltirilere karfl› koyma çabas› içinde.
762 Miliyetçilik Ç›kmaz›

ÖCALAN’IN Güç mü? Evet, ama nas›l?


SÖYLED‹KLER‹NDE Evet, sizin yapt›¤›n›z› yapmad›k. Yapsay-
ÖZETLE NELER VAR? d›k; mesela milliyetçilik yapsayd›k, çeflitli
devletlerle hareketimizin, halk›m›z›n gelece-
¤ini ipotek alt›na koyan iliflkileri kabul etsey-
- Orduya övgüler dik, bir çok güç bizim de önümüzü açard›,
- Atatürk’e övgüler desteklerdi. Her fley ortadad›r. Ve siz bugün
- Kürt isyanlar›n› mahkum etme yapt›klar›n›z› mahkum ediyor, KULLANILDI⁄I-
- Emperyalizmin zaferini ilan etme NIZI söylüyorsunuz. Sorun budur. Sorun bu
- Silah yanl›fl kulvara düflmeden güçlenme sorunudur.
- ‹syan yanl›fl Kullan›ld›¤›n› söyleyenler, hele ki bu kulla-
- UKKTH yanl›fl n›lman›n bedeli onbinlerce flehit ve tutsaksa,
- Ayr›l›k yanl›fl çok ciddi bir hesap vermek sorumlulu¤uyla
yüzyüzedirler. Ne Kürt halk›, ne de baflka bir
- Federasyon yanl›fl
fley Öcalan’a tapulu de¤ildir. Öyle gören, ya-
- Otonomi yanl›fl n›lg› içindedir. Kürt halk›n›n tek ve temel soru-
- 20 y›ld›r yapt›klar›m›z yanl›fl nu da dil de¤ildir. Dil sorunlar›n küçük bir
- 70’lerde demokratik mücadele ver- parças›d›r. Temel olan faflizm ve emperya-
meliydik lizmdir. Devrim sorunudur. Bunu reddedenler,
- 90’larda legalleflmeliydik hiç bir halk ad›na yüksek perdeden konufla-
- Dogmatiktik, amatördük mazlar. Baflkas›na ak›l hiç veremezler.
Peki DO⁄RU NED‹R? Kürt solu kim? Sol olan ne? Solla ilgili ne
kald›? Emperyalist demokrasinin zaferini ilan
Tüm bunlardan sonra geriye ne kal-
ve kabul etmenin neresi solculuk? ABD bölge-
d›? de ne yaparsa yaps›n, bir fley demeyiz, yeter
ÖCALAN’A SORULAR: ki sorunu çözsün demenin neresi sol?
-Kürdistan sömürge midir? ‹mral›’da gündeme iflte bu sorular gelmifl-
- Emperyalizm kim? Emperyalizme tir.
karfl› m›s›n›z? Kürt solu, Türk solu hala dilde dolafl›yor
- Kapitalizme karfl› m›s›n›z? ama tabii terkedilen kavramlar da var. Mese-
- Devletin niteli¤i nedir? la Öcalan böyle bir durumda kendisine karfl›
ç›kanlara normal olarak “devlet yanl›s›”, “ke-
- ‹mral› öncesi süreçte do¤ru yapt›¤›-
malist”, “sosyal floven”, “özel savafl kli¤inin
n›z, do¤ru dedi¤iniz bir fley var m›? aleti” vs. demeliydi. Ama bunlar art›k terke-
- Bölgede lider ülke olunca ne yapa- dilmifltir. Çünkü o elefltirilen Kemalizme övgü
caks›n›z? Kime, ne için liderlik yap›lacak? dönemi bafllam›flt›r. O elefltirilen devletle bü-
Türkiye ABD’nin truva at› rolünü mü oyna- tünleflme yoluna girilmifltir.
yacak? ÖCALAN ‹MRALI’DA OLMASAYDI, savun-
- Kürt-Türk çat›flmas›n› kim ç›kara- mada ifade edilenler ortaya ç›kacak m›yd›?
cak? Ç›karsa siz ne yapacaks›n›z? Neden E¤er evet denilirse, o halde Öcalan bilerek
asla böyle bir çat›flmaya ortak olmay›n, gitmeliydi. Nas›l olsa çözüm bu flekilde sa¤-
lan›yor. ÖYLE OLMADI⁄I AÇIKTIR. Mahke-
bu çat›flma emperyalizmin oyunudur de-
menin bir devrimci kürsü olarak kullan›lmad›-
miyorsunuz? ¤›, orada b›rak›n devrimci çözümü, en az›n-
- Devrimi savunuyor musunuz? ‹mra- dan bilinen görüfllerin savunulmad›¤›, tersine
l› teorisinin devrimle ba¤› nas›l kurulur? hemen her fleyin mahkum edilip reddedildi¤i
Miliyetçilik Ç›kmaz› 763

de aç›kt›r.
Daha bir ay öncesinden Öcalan’›n dedikleri de aç›k, ‹mral›’daki farkl›l›k da
aç›k! Evet, Öcalan, daha ilk ateflkesten beri düzenle bütünleflmeye yönelik bir
hat izlemifltir. Bu anlamda ‹mral›’da söylenenler birden bire ortaya ç›kmam›fl-
t›r. Ama bu ölçüde bir mahkum etme, bu ölçüde burjuva demokrasisinin onay-
lanmas›, tarihin reddi, isyan›n reddi, UKKTH’n›n reddi vb. yenidir ve ‹MRA-
LI’DA ORTAYA ÇIKMIfiTIR.
Bunun için herkes ne dedi¤ini çok iyi bilmelidir.
fiunu demek istedi, flöyle derinli¤ine anlamak laz›m gibi fleyler, ‹MRALI
GERÇE⁄‹N‹ DE⁄‹fiT‹RMEZ.
Mesela; hangi demokratik devrimden bahsediliyor. Savunulanlar›n devrim
ile uzaktan yak›ndan bir iliflkisi yoktur. Ulusal kurtuluflçulukla da bir iliflkisi yok-
tur. Sadece ulusall›¤› ilgilendiren D‹L KÜLTÜR SORUNU olarak, demokratik
devrim kapsam›nda ifade edilebilecek küçük sorunlar vard›r. Bu küçük sorun-
lar da çözülünce demokratik devrim olacak! O zaman teori flöyle mi flekillene-
cek: MGK ve ABD Türkiye’de demokratik devrim mi yapm›fl oluyor? Yani ordu,
ilerici bir rol oynuyor, tekelleri, emperyalistleri, feodal kal›nt›lar› yok edecek,
faflizmi yok edecek ve demokratik devrim gerçekleflecek.
Yani bu mu deniyor flimdi? Olan biten demokratik devrimle aç›klanacaksa,
teori de mecburen böyle olacak. Bunun için herkes akl›n› bafl›na toplamal›d›r.
‹lla da savunaca¤›m diye saçmalamay› bir yana b›rakmal›d›r.
‹MRALI’DA GÖRÜNEN NED‹R? Söylenenler nedir? Kim söyletiyor? Sen on-
lar›n istediklerini söylersen, onlar› aklarsan, geride savunulacak hiçbir fley b›-
rakmazsan, tabii ki her fley fleffaf olur. Tabii engel olmaz. Oligarfli mutludur.
Baflar›l›d›r. Kendi düflüncelerini düflman›na söyletmifltir.
fiimdi ne olacak?
Görünen o ki, böyle devam edecektir. ‹nkar temelinde konuflmalar, aç›kla-
malar, teorik aç›l›mlar devam eder. Oligarfli içi dengelerde bir de¤ifliklik ol-
mazsa, Öcalan’› idam etme politikas› gündeme gelmeyecektir, ve rehine ola-
rak ellerinde tutarlar.
Davan›n hemen ard›ndan rehine politikas› resmilik kazanm›flt›r. Birden bire
dü¤meye bas›l›r gibi bütün medya as›lmas›n kampanyas› açt› bile. Egemenler
böyle istiyor. Kamuoyu yaratacaklar. Her fleyin bir bedeli de ödülü de vard›r.
Öcalan 20 y›l›, tarihi reddederek, k›r›nt› karfl›l›¤›nda PKK’y› tasfiye edece¤ini
söyleyerek, bunu ald›. Aç›k, basit gerçek budur.
Kimse Öcalan kendi bar›fl projelerini tart›flt›r›yor, yine gündemi belirledi di-
yerek kendini aldatmas›n. Hay›r, oligarfli ve onun sözcüleri, “Öcalan’› nas›l
kullan›r›z?”› tart›fl›yorlar. Devrimciler aç›s›ndan ac›, incitici, üzücüdür ama ger-
çek budur.
‹mral›’da devrim savunulmam›flt›r.
‹mral›’da ne Kürt halk›n›n, ne bütün olarak Anadolu halklar›n›n ç›karlar› sa-
vunulmam›flt›r.
‹mral›’da yeni bir “çözümleme”, devrimci politika yoktur, reddiyecilik var-
d›r, vazgeçifl vard›r.
Devrimci çözüm de¤il, MGK ve ABD çözümü vard›r.
Dolay›s›yla ‹mral›, ideolojik bir yenilgi noktas›d›r.
764 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
AMER‹KANCILIK VE YURTSEVERL‹K
YANYANA OLAMAZ

AMERİKANCILIK VE
YURTSEVERLİK
YAN YANA OLAMAZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say› 38

“B
ir gecede savafllar›n ve bir gecede bar›fllar›n gerçekleflti¤i
dünyam›zda, Kosova’dan sonra s›ra Ortado¤u’dad›r. Çünkü
ABD Ortado¤u ve Türkiye’de huzur istemektedir, istikrar is-
temektedir. K›br›s’tan sonra, s›ra Kürdistan sorunundad›r. Abdullah Öca-
lan’›n Suriye’den ç›kar›lmas›yla bafllayan, bölgede bar›fl plan› yavafl ya-
vafl, ad›m ad›m bir yere do¤ru gitmektedir. Bu düzlemde önemli diken Kürt
sorunudur, onun halli gerekmektedir. Siz isterseniz buna dünya jandar-
mal›¤›, isterseniz yeni dünya düzeni deyin, ne derseniz serbestsiniz. Ama
gerçek flu ki, tek kutuplu hükümran güç istedi¤ini yap›yor. Ona göre ç›-
ban bafl› olan yerde, temizlik ve düzenleme gerekli. Onu da kendisi yap›-
yor. Baflka flekillerde kainat›n patronu zaten olunmaz.” Yaflar Kaya , Sür-
günde Kürdistan Parlamentosu Baflkan› (5 Temmuz 1999, Özgür Politika)
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›na
göre düzenleme yapabilir... Ama bunu yaparken bir halk› kurban etmeye
kalk›fl›rsa, bunun onay görmeyece¤ini herkes bilmelidir.” PKK Baflkanl›k
Konseyi Üyesi Cemil Bay›k (20 Haziran ‘99, Özgür Politika)
“Demokrasi ile bölgenin en etkili gücü olunur. Avrupa Birli¤ine engel
kalmaz. Türkiye’ye karfl› oynayanlar ittifa¤›na koflar. Ç›kmazdaki ekono-
mi hem içte hem d›flta ata¤a kalkar. Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da
etkili olman›n gerçek gücüne kavuflur.” Abdullan Öcalan (25 Haziran
1999, Özgür Politika)
Yukar›da üç al›nt› var. Kendi örgütlerini temsilen söylüyorlar. Bu söylenenle-
rin, yaz›lanlar›n devrimcilikle, ulusalc›l›kla, Kürt halk›n›n ç›karlar› ve kurtulufluy-
la ne ilgisi var? Aç›klayacak, anlatacak kimse yok mu?
Devrimcili¤i, sosyalistli¤i bir yana b›rakt›k; ULUSALCILIK BU DE⁄‹LD‹R diye-
cek kimse yok mu? BU SÖZLERDE ULUSALCILIK NEREDE?
DEVR‹MC‹L‹K NEREDE?
KURTULUfi NEREDE?
Bu sözlerin tek anlam› Amerikanc›l›¤›n itiraf›d›r.
Burada ABD emperyalizmine teslim olufl vard›r. Ona tabi olma vard›r.
Bizim gördü¤ümüz budur. ‹lk bak›flta da, derinli¤ine bakt›¤›m›zda da anla-
d›¤›m›z budur.
Demokratik Cumhuriyet diyenler... Taktik diyenler... Tefsir yapmaya merakl›
olanlar... Bunlar›n ne anlama geldi¤ini aç›klamayacak m›s›n›z? Bu sözleri tef-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 765

sir etmeyecek misiniz?


Yaflar Kaya kimdir? Kürdistan Parlamentosu Baflkan›.
Ne söylüyor: Dünyan›n efendisi ABD’dir ve ona uymak gerekir. Peki bu par-
lamento kimin parlamentosudur: TBMM gibi burjuvalar›n, toprak a¤alar›n›n
parlamentosu mu, iflçisi, köylüsü, memuru, esnaf›, ayd›n›, küçük burjuvazisiyle
Kürt halk›n›n m›? Bu parlamento ABD’nin dünya egemenli¤ini kabul eden, ku-
rulacak bir Kürdistan’› da Amerika’n›n yeni-sömürgesi olarak düflünen bir par-
lamento mudur?
E⁄ER ÖYLE DE⁄‹LSE, bu parlamento ad›na konuflan birinin Amerikanc›l›¤›
nas›l kabul görmektedir?
Cemil Bay›k PKK ad›na konufluyor.
Ne söylüyor? ABD istedi¤ini yaps›n.
“Kürt halk›n› savunma ad›na” bir çekince koyuyor Cemil Bay›k. Kürt halk›-
na bir fley yapmay›n da baflka halklara ne yaparsan›z yap›n.
Ne kadar derin bir enternasyonalizm!
Öcalan gerek duruflma boyunca, gerekse de ayr›ca yapt›¤› aç›klamalarda
Avrupa ülkelerine s›kça çatm›fl, onlar› suçlam›flt›r. Ama herkesin farketti¤i bir
di¤er gerçek, Öcalan’›n ABD’den hiç sözetmemesidir. Kendisini Türkiye oligar-
flisine teslim eden ABD oldu¤u halde hem de!
Neyin karfl›l›¤›nda ABD korunuyor?
Niçin, kimin politikalar›na paralel di¤erleri karfl›ya al›nd›? Cevaps›zd›r.
ABD çözümü yürürlüktedir. Öcalan, PKK Baflkanl›k Konseyi ve PKDW de bu
çözümü savunmaktad›r.
Hala flüphesi olan var m›?
ABD çözümü ad›m ad›m yürüyor. Gündemde piflmanl›k yasas›, mahalli ida-
reler yasas› ve radyo, tv düzenlemeleri var. Bunlar olacakt›r. Ama önce ez-
me... Veya ayn› paralelde, bunlar› peyderpey yapma. Oligarflinin politikas›
de¤iflmemifltir.
Öcalan’›n bu do¤rultuda de¤erlendirmeyi hedeflemektedir. Öcalan bu rolü
oynamazsa veya PKK’y› ezemezlerse, farkl› politikalar gündeme gelir. Buna
Öcalan’›n idam› da dahildir.
Ancak haldeki süreç, ABD çözümü do¤rultusundad›r. fiimdi kamuoyu olufl-
turuluyor. Mahkeme ve Öcalan’›n tav›r ve aç›klamalar› da bu kamuoyunu olufl-
turman›n araçlar›yd›lar. Bu aflama MGK ve ABD’nin istedi¤i gibi tamamlanm›fl-
t›r.
Hedef, devrimci dinamikleri yoketmektir. Hedef oligarflinin ve emperyaliz-
min istikrar›d›r. Hedef devletin bekas›d›r. Herfley bu plana göre düzenlenmifl-
tir.
ABD bölgede ne yaparsa yap›ls›n, ona kar›fl›lmayacak, tabi olunacak.
Ama bununla da kal›nm›yor.
Öcalan’›n ve Baflkanl›k Konseyi’nin gelifltirdi¤i “bölgede lider ülke” olmak
teorisi de, as›l olarak ABD politikalar›na tabi olman›n bir parças›d›r.
Cemil Bay›k, baflka halklar›, baflka ülkelere ne yaparsan yap diyor.
Öcalan, ve di¤er Baflkanl›k konseyi üyeleri, birlikte Ortado¤u’ya, Kafkas-
ya’ya Balkanlar’a aç›lal›m, di¤er ülkeleri, halklar› sömürelim, ya¤malayal›m
diyorlar. Aynen 16. Yüzy›l Osmanl›s› gibi.
766 Miliyetçilik Ç›kmaz›

PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Duran Kalkan ne diyordu hat›rlayal›m:


“Türkiye bu eski durumu bir biçimde aflmak durumda. 20. yüzy›ldaki
gibi kendi dar kal›plar› aras›nda kalamaz. Art›k bu de¤iflecektir, d›fla aç›-
l›m sa¤layacakt›r. E¤er do¤ru yöntemleri bulunursa 16. Yüzy›lda oldu¤u
gibi büyük bir geliflmeye yol açabilir. Yok do¤ru yöntemleri bulunmaz, ge-
rekli iliflki, ittifaklar sa¤l›kl› kurulamazsa o zaman bu geliflme imkan›
kaybedilir.” (23-24 Nisan, Özgür Politika)
Devam›nda Türkiye ABD ve ‹srail’le ittifak yapm›flt›r ama yetmez. Kürt gücü-
nü de arkas›na almal›d›r diyordu.
BU TEOR‹LER‹N ANLAMI NE?
DEVR‹MC‹L‹K, ANT‹-EMPERYAL‹STL‹K, YURTSEVERL‹K NEREDE? BU SÖZLER-
DE HALKIN ÇIKARLARI NEREDE?
YOKTUR!
BU GÖRÜfiLERDE HALKIN ÇIKARLARININ ZERRES‹ YOKTUR!
SÖZLER, EN ÇIPLAK HAL‹YLE EMPERYAL‹ST POL‹T‹KALARIN SAVUNULMA-
SIDIR.
Aç›kça emperyalizmin, emperyalistli¤in savunulmas›d›r.
PKK’n›n Balkanlar, Kafkaslar, Ortado¤u’ya aç›lma politikas› esas olarak
ABD’ye ça¤r›d›r. Ona tabi olunaca¤›n›n bir de bu noktadan ilan›d›r. Çünkü
Türkiye’nin ABD politikas›n› uygulad›¤›n›, özellikle bu say›lan bölgelerde
ABD’nin tafleronu oldu¤unu PKK da biliyor.
Türkiye oligarflisine böyle lider olup fluralara aç›lal›m demek, ABD’ye ben
bu bölgelerde senin ad›na senin politikalar›n› uygular›m demektir.
Yorum de¤il, söylenenlerin dümdüz anlam› budur.

Kimiz Neyiz, Neyi Savunuyoruz, Kimi Savunuyoruz?


Herkesin önündeki soru budur.
Yurseverlikle, devrimcilikle Amerikanc›l›¤› yan yana getirmek, bin dereden
su getirip bunun teorisini yapmak, teorisyenlik de¤il ama olsa olsa karfl› dev-
rimcili¤i bile savunmaya müsait bir kafa yap›s›n›n oldu¤unu gösterir. Devrimci-
lik, anti-emperyalistliktir.
Yurtseverlik, anti-emperyalistliktir.
Anti-emperyalistlik en baflta anti-amerikanc›l›kt›r. Devrimcilik, ABD emper-
yalistleri, tüm yeryüzünü denetim alt›na alsa, devrimcilere ADIM ATACAK TEK
B‹R YER, NEFES ALACAK TEK B‹R ALAN BIRAKMASA DA SON NEFES‹NE KA-
DAR emperyalizme karfl› savafl› sürdürmektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 767

Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹KTE TEOR‹ ÇOK
TEOR‹SYENDEN GEÇ‹LM‹YOR

MİLLİYETÇİLİKTE
TEORİ ÇOK

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


9 Temmuz 1999
Say› 38

Ö
zgür Bak›fl ve Politika sayfalar›nda teorik inciler dökülmeye devam
ediyor. Demokratik devrim teorisinden Öcalan’›n söylediklerine ka-
dar her fley e¤ilip bükülüp mevcut duruma, daha do¤rusu “‹mra-
l›”ya bir aç›kl›k getirilmeye çal›fl›l›yor. Her birini ele almak ne mümkün, ne de
gerekli.
Ancak bir k›s›m var ki, teoriyi, ‹mral›’ya uydurmaya çal›fl›rken, hala Türki-
ye soluna dil uzatmaya, haddi olmayan konularda ahkam kesmeye devam edi-
yor.
Mesela;
Ziya Orkuno¤lu, 26 Haziran tarihli Özgür Politika’da; “Öcalan’› demokra-
tik cumhuriyet düflüncesine götüren flunlard›r” diyerek Sovyetler Birli¤inin çö-
zülmesinden günümüzde pragmatik davranmak gerekti¤ine kadar pek çok fley
s›ral›yor.
“Öcalan, 20 y›lda edinilen deney ve Suriye sonras› yaflanan ac› tecrü-
beden flu sonucu ç›kard›: Kürtler en tutarl› deste¤i yine Türk emekçilerin-
den elde edebilirler. Bu destek için en iyi öneri ise, Bar›fl ve Demokratik
Cumhuriyet düflüncesidir... Kürt ulusal hareketi, Türk solunun büyük bö-
lümünü Kemalist olmakla suçluyor. Hakl› olarak. Fakat ayr› bir devlet
kurma isteminin dar bir bak›fl aç›s› oldu¤unu farketmiyordu.”
Öcalan’›n teorilerini savunmak için çok zorluyor.
Öcalan flu sonuca varm›fl... en tutarl› destek Türk emekçileri olabilirmifl...
Öcalan’›n savunmas›nda bir tek yerde o emekçilerden söz edilmez. Ama ya-
zar yorum ad›na uyduruyor iflte.
Ve hala, hiç utanmadan sola Kemalist demenin hakl› oldu¤unu söylüyor. Pe-
ki Öcalan’›n Mustafa Kemal hakk›nda söyledikleri ne olacak? Bir di¤eri de me-
sela Fetullahç›lar›n güçlenmesini “aç›klamak” için flunu yazm›fl: “1980 cunta-
s›ndan sonra bir çok Türk solcusu için bask›lardan kurtulman›n yolu Cuma na-
maz›na gitmekti.” Dam üstünde saksa¤an...
Bu tespitin yer ald›¤› sütunun ad› “Amerika’dan”. Bu adamlarda de¤il ka-
bahat. Böyle onlarcas›, yüzlercesi olabilir belki. Ama bunlara gazetesinde sü-
tun verenlere ne demeli? Böyle adamlara o köfleleri vermenin, Kürt halk›na ne
yarar› var acaba? Kürt halk›n› nas›l ayd›nlat›yor bunlar?
29 Haziran 1999 tarihli Özgür Politika’da Mustafa Çakar yaz›yor;
“Bu nedenle devlet devletli¤ini yapmal› sadece bir k›sm›n›n de¤il, bü-
768 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tün yurttafllar›n›n hassasiyetini görerek, Hukuk Devleti çark›n› döndür-


meli, iç bar›fl›n korunmas› için bekleneni yapmal›d›r.”
Devlet devletli¤ini yapmal›... Hangi devlet?
fiimdi Marksist-Leninist devlet kuram› üzerine teori mi yazal›m burada? Ama
yarar› yoktur san›r›z. Çünkü, tüm kavramlar yerinden oynam›fl, düflünceler alt
üst olmufl. Devleti anlatmak yetmez. Emperyalizmi anlatacaks›n, UKKTH’n› an-
latacaks›n. Belki en bafla dönüp s›n›flar› anlatacaks›n ki, devleti anlayabilsin.
3 Temmuz 1999 tarihli Özgür Politika ‹brahim Ülger yaz›yor: “Öcalan
hamlesini yapt›, s›ra, biz özgürlükten yana olanlarda. Hz. ‹sa, Roma Ca-
navarlar›na karfl› Kudüs’e yürümüfltü. Öcalan ise Ankara’ya yürüdü.”
Bir ara “Roma Yürüyüflü” teorisi yap›lm›flt›. Üstelik “devletleflmeye do¤ru”
bir yürüyüfltü bu. Sonra Öcalan ‹mral›’da “devletleflme”yi reddetti. Hatta Kürt-
ler gibi geri köylü toplumlar›n devletleflemeyece¤inin bile teorisini yapt›... Ama
bunlar ders alm›yorlar. ‹nkar› görmüyorlar. fiimdi de “Ankara Yürüyüflü” (!)
Peki bu nas›l bir yürüyüfl ki, ancak kontrgerillan›n kar maskeli elemanlar›
Öcalan’› teslim al›nca bafll›yor? Faflist rejim taraf›ndan kaç›r›l›ncaya kadar ni-
ye beklenmifl acaba? Kendinizi böyle flaflaal› tan›mlarla, masallarla aldatma-
y›n. Yürüyüfl falan yok ortada. Bu kadar gerçekten uzaklaflmay›n.
4 Temmuz 1999 tarihli Özgür BAKIfi’ta Serhat Ararat; “Yeni Dünya Düze-
ni’nin hakk›m›zdaki karar› idamd›r. Bunu 15 fiubat korsanl›k hareketiy-
le gösterdiler. TC’nin hakk›m›zdaki karar› ise hiç tart›flmaya yer vereme-
yecek kadar aç›kt›r. Bu sistem içinde bize tek bir koflulla yer var.
O halde kendimiz için varl›¤›m›z, özgür gelece¤imiz ve onurumuz için
temel yol olan devrimci mücadeleye yüklenmekten, bunda ›srar etmekten
baflka seçene¤imiz olmad›¤› çok aç›kt›r...
Kürtler bu düzene s›¤mazlar; onlar, idama de¤il, özgürlü¤e mahkum-
durlar...” diyor.
Diyor ama ayn› gazetede, ayn› anlay›fl, Yeni Dünya düzenine soruna mü-
dahale edip çözmesi için ça¤r›lar yap›yor. Öcalan, ‹mral›’da Kürtleri bu düze-
ne s›¤d›rmaya çal›fl›yor. Serhat Ararat’›n as›l sorunu, bu çeliflkinin nas›l afl›la-
ca¤›d›r.
4 Temmuz 1999 tarihli Özgür Politika’da Ceyhun Süreyya flunlar› yaz›yor;
“Baflkan Apo’nun mahkeme sürecinde ortaya att›¤› Demokratik Cum-
huriyet talebi, dünyam›z›n içinde bulundu¤u bu süreçte TC standartlar›n-
da bir demokratik Devrim olgusu içermektedir. Bu talebin arkas›nda dur-
mak ve onun yaflamla buluflmas›na katk› sunmak, aralanan Demokratik
Devrim kap›s›n› ard›na dek açarak Sosyalizmi hedeflemek, baflta Anado-
lu ve Kürdistan halklar› olmak üzere tüm ezilen halklar›n ve ilerici insan-
l›¤›n mücadelesini 21. Yüzy›la taflraya ve ard›ndan pefli s›ra, emperyaliz-
me karfl› büyük zaferler kazanmay› getirecektir.
(...) Baflkan Apo’nun mahkemedeki tavr› ve talebi tüm bu olas› gelifl-
melerin önünü açm›flt›r. Sorun hukuk alan›nda ç›k›p, siyasal arenaya ta-
fl›r›lm›flt›r. Baflkan Apo her zamanki gibi en s›k›flt›¤› anda, hatta ‘kaybet-
ti’ denildi¤i noktada kazanmas›n› bilmifltir.
(...) Tüm bunlara ek olarak bar›fl talebinin de gerçekleflmesi sonucun-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 769

da ortaya ç›kabilecek durumu da do¤ru de¤erlendirmek özellikle, Türkiye-


li devrimciler aç›s›ndan oldukça önemlidir. Y›llard›r süren kirli savafl, TC
taraf›ndan uygulanan politikalar sonucunda baflta iflçi s›n›f› olmak üzere
tüm ezilen kesimler üzerinde flovenizmi gelifltirmifl, bunun sonucunda te-
mel çeliflki dahi unutturulmufltur.”
‹flte bir “derinli¤i anlama” klasi¤i. ‹mral›’da demokratik devrim kap›s› ara-
lanm›fl. Gerçekten görülmüyor mu, gerçekten bu yaz›lanlara inan›l›yor mu, bi-
lemiyoruz. ‹mral›’da bir kap› aralanm›flt›r, ama bu PKK’n›n tasfiyesi, devrimci
dinamiklerin köreltilmesi kap›s›d›r. Öcalan’a da bu do¤rultuda bir rol yüklenil-
mifltir.
Öcalan ne kazanm›fl Allah aflk›na söyler misiniz? Asal›m’c›lar›n onu asma-
may› tart›flmaya bafllamas› m› kazanmak? Bu görüfl de¤iflikli¤inin ne pahas›na
gerçekleflti¤i ortada de¤il mi?
Bütün bunlardan sonra kalk›p bir de Türkiyeli devrimcilere ak›l vermeye kal-
k›flmak biraz tuhaf olmuyor mu?
5 Temmuz 1999 tarihli Özgür Politika’da Taylan Pir yaz›yor; “(...) fiimdi
yemeden içmeden O’nun ortaya att›¤› tezler üzerinde tart›flmaya bafllama-
d›lar m›? O’nun sayesinde emperyalist komplo sonucu kap›n›n efli¤ine ka-
dar getirilen halklar bo¤azlaflmas›n›, yüz y›la yay›lacak olan büyük savafl
tehlikesini görmeye bafllamad›lar m›?
(...) Mahkemede nas›l bir tav›r gelifltirildi ve bunun sonuçlar› ne olur-
du? Çözüm üreten, müzakere ve tart›flma bafllatmak ve büyük kazanma,
kazand›rma planlar› yapmak akl›n›n ucundan geçer miydi? Duygular›na
yenilmekten yakas›n› kurtarabilir miydi?
Türkiye Cumhuriyeti yemesin, içmesin Baflkan Apo gibi her koflul alt›n-
da büyük düflünen, büyük plan yapan ve asla duygular›na yenilmeyen,
bütün zorlamalar karfl›s›nda dahi hata yapt›r›lamayan bir rakibe sahip
oldu¤u için dua etsin.
(...) Baflkan Apo’ya e¤er gerçekten bir f›rsat verilirse, bu ülkede yafla-
yan insanlar dünyan›n en mutlu, en zengin, en demokrat, hümanist in-
sanlar› olacakt›r. Sokaktaki kan içici Türk’ten nas›l demokrat Türk kiflili-
¤i ç›kartabilece¤inin en anlaml› örne¤ini yaflamak mümkün olacakt›r.
(...) Apo kendi yöntemleriyle halklar›m›z› gerçekten büyük terbiye etmeyi
baflarabilecek gücü olan bir halk önderidir.
Gerçekten de e¤er f›rsat verilirse çok de¤il, bir y›l içinde O’ndan en faz-
la nefret edenlerin dahi en büyük sevgilisi haline gelecek ve onlar› da bü-
yük terbiye edecektir.”
Ne çözümü, kullanmay› tart›fl›yorlar. Ama o bunu göremiyor. ‹mral›’y› sa-
vunmak için olan bitene gözlerini kapam›fl.
Halka sayg›s›z, “Kan içici Türk” diyen kafa ›rkç› bir kafad›r. Ve öte yandan,
övmenin ölçüsünü bile kaç›rm›fl. Bütün Türkiye halklar›n› “büyük terbiye”den
bahsediyor... ‹nsan›n bir fley demeye dili varm›yor.
SONUÇ:
Milliyetçilikte teori çok. Öcalan, yar›n bugünkü düflüncelerini de reddedip
“yeni” düflünceler savunsun, onlar› da savunurlar, bu defa onlardaki derin an-
770 Miliyetçilik Ç›kmaz›

lamlar› çözüp onlar›n teorisini yaparlar.


Ama dikkat edilirse, hiç biri konuyu, sorunlar› teorik tart›flm›yor.
Korkuyorlar. Nas›l tart›flacaklar? fiimdi zamanlama yap›l›yor. “Kitle” yeni
tesbit ve “aç›l›mlar›” hazmetsin istiyorlar. Ondan sonra daha teorik yaz›lar da
gelecektir.

Bütün Suç Türk Medyas›nda m›?


Hemen hepsinin ortak noktalar›ndan biri, dönüp dolafl›p “Türk medyas›”na
k›zmalar›d›r.
Medyaya niye k›z›yorsunuz ki? Ad› üstünde: Burjuva medya! Burjuva oldu-
¤u için de bu medya tabii ki ifline geleni alacak ve çarp›tacak, karalayacak.
Bunlar› elefltirebilirsiniz de, ama kendi gerçe¤inizi görmek kofluluyla. Siz o ka-
dar çok malzeme verdiniz ki. Medya bunlar› hayal bile edemezdi.
Bak›n her gün küfreden Emin Çölaflan gibileri bile “kullanal›m” diyor, “ol -
mazsa befl dakikada asar›z” diyor. Rehine politikas› budur. Çölaflan’a k›zal›m,
küfredelim, hiç kuflku yok ki hepsini de haketmifl biridir, ama ona “kullanal›m”
deme cesaretini veren nedir? ‹mral›’daki tav›r, orada savunulan teoriler olma-
sayd›, o böyle bir fleyi yazabilir miydi? Burjuvazi bu kozu nas›l elde etti?
Öcalan’› neden “asmamak” gerekti¤ini, neden kullanmak istediklerini art›k
çok aç›k bir dille söylüyorlar. Bu cepheden tav›r alabiliyor musunuz? Bu cep-
heden cevap verebiliyor musunuz. “Türk bas›n›”na? Mesele budur. Bunu yapa-
m›yorsunuz. Çünkü bunu yapabilmeniz için ‹mral› savunmas›n› reddetmeniz,
Öcalan’a karfl› ç›kman›z gerekecek.

‹fli; “Onaylamak”, Baflkalar›na Küfretmek; Karfl›l›¤›nda “Köflesi” Var


Özgür Politika’da örgüt gibi görünen ama örgüt olmayan, kifliliksiz, hiç bir
devrimci prati¤i olmayan, ülkeden ve dünyadan habersiz, birilerinin avukatl›-
¤›n› yapmak karfl›l›¤›nda sa¤a sola küfreden baz› zavall›lar var. Bu tür insan-
lar›n beyni pisliklerle doludur. Provokatör ruhludurlar. Hiç bir zaman, hiç bir
yerde devrime bir katk›lar› yoktur. Bunlara dikkat edilmeli, muhatap al›nmama-
l›d›rlar. Küfredip köfle hakk›n› al›yor. Yapt›¤› ifl budur. Beynini baflkas›na kira-
layanlar›n ne kendilerine, ne de baflkalar›na faydalar› olmaz. Y›llard›r üç kifli-
yi örgütleyememifl, hep birilerinin ete¤ine tutunarak “varolmufl” ama mücade-
le edenlere dil uzat›yor. Bu kiflileri muhatap almak devrime hakarettir.
“Kürt faflist partisi kurulsun... Kürtlerde de anarflistler ç›ks›n...”
S‹Z NE YAPMAYA ÇALIfiIYORSUNUZ.
6 Temmuz 1999, Özgür Politika ‹pler ‹nceliyor, Renas Kaya
“(...) Art›k kardefllik bitmifltir, Türk Kürt kardefltir diyen bir Kürt gör-
meyeyim, vallahi döverim” fleklinde tepkilerin yan› s›ra, akl› selim olma-
ya çal›flanlar bile heyecanlar›n› yenemiyor.
“Durun önce Yarg›tay ve meclis karar›n› bekleyelim.” Ve daha sözleri
bitmeden “Valla eylemlere bafllamak gerekir”...
(...) “Hakl›s›n savafl k›z›flmal›”
“Baflkan gerçekten çok insanc›l, kardefllik duygusu yerine milliyetçili¤i
gelifltirmeliydi. Baflkan Türkler için bir flanst›r”...
Miliyetçilik Ç›kmaz› 771

Örne¤in Baro odas›nda bir avukat, Kürt Faflist Partisi’nin kurulmas›


gerekti¤ini savunurken Kimi mimar ve mühendisler de “Kürtlerde anar-
flistler ç›kacak. Sa¤a sola bomba yerlefltirecek. O zaman görürler savafl›n
felaketi nedir. Kürt anarflistleri de olmal›”...
Önümüzdeki günlerde iplerin kopmas› halinde ortaya ç›kacak tehlikelerin
adeta ip uçlar›n› veriyorlar.
(...)
“Kürtleri ancak Baflkan durdurabilir” Herkesin gözü ‹mral›’da.
Evet, bunlar› yaz›yor Özgür Politika yazar›. EN BÜYÜK PUNTOLARLA YA-
ZACAK- EN YÜKSEK SES‹M‹ZLE HAYKIRACA⁄IZ:
BU SATIRLARDA DEVR‹MC‹L‹K YOKTUR. BU SATIRLARDA YURTSEVERL‹K
YOKTUR. BU SATIRLARDA SA⁄DUYU YOKTUR. BU SATIRLARDA HALK SEVG‹-
S‹ DE YOKTUR. Ne diyor bu Özgür Politika yazar›? Akl›nca devleti tehdit edi-
yor. “Bak›n, Öcalan’›n önerdi¤i çözüme gelmezseniz böyle olur ha...” Bir kah-
vehanede birilerinin konuflmas›n› duymufl... Asl›nda duymufl mu duymam›fl m›
o da belli de¤il... Oradan zorluyor. Yorumluyor. Genelliyor.
Bir avukat “Kürt faflist partisinin kurulmas› gerekti¤ini” söylemifl. Bu da ya-
z›s›na alm›fl. Peki faflist diye kime denir? Halk› katledenlere de¤il mi? Bu tür
saçmal›klar› “düflünce” diye savunanlar› ne diye yaz›yor, meflru göstermeye
çal›fl›yorsun? Sen halk›n katledilmesini mi savunuyorsun? Sana göre Kürt halk›
da masum Türkleri kaç›r›p iflkence edip öldürmeli mi? Bavul cinayeti mi yap-
mal›? Kürt milliyetçilerinin de Marafl’›, Çorum’u mu olsun istiyorsun?
Bir baflkas› “bizim de anarflistlerimiz olacak” bab›nda fleyler söylemifl. Ge-
ne ayn› mant›k. Sa¤a sola bomba koyacakm›fl anarflistler. Sa¤ sol dedi¤in ne-
resi? Yap›lmayan fleyler mi bunlar? Kontrgerilla yapm›yor mu? Kürt milliyetçile-
ri yapm›yor mu? B›rak›n o zaman, Susurluk çetelerine havale edin, onlar sizin
ad›n›za da zevkle yapacaklard›r. Ondan sonra da “Kürt halk›n›n meflru tepki-
sidir, bak›p izleyece¤iz, destekleyip desteklemedi¤imize ondan sonra karar ve-
rece¤iz” deyin.
S‹Z ÇILDIRDINIZ MI? BU HALKLAR B‹N YILDIR B‹R ARADA YAfiIYOR. B‹N
YILDIR H‹ÇB‹R GÜÇ, H‹ÇB‹R HÜKÜMDAR, H‹ÇB‹R ‹KT‹DAR HALKLARIMIZIN
ARASINA DÜfiMANLIK TOHUMLARI EKMEY‹ BAfiARAMADI. YAPTIKLARINI-
ZIN, YAZDIKLARINIZIN B‹N YILDIR YAPILAMAYANI YAPMAYA ÇALIfiMAK OL-
DU⁄UNU GÖREMEYECEK KADAR KÖRLEfiT‹N‹Z M‹?

Ça¤r›lar Kime?
Savafl Ne ‹çin
Affa karfl› m›s›n›z?
CEVAPSIZ SORULAR
“Türkiye’nin Sorunlar› Bitti”
“(...) Türkiye, ‹srail ve CIA ile iflbirli¤i yaparak, dünyan›n bütün s›n›r-
lar›n› ihlal ederek Öcalan’› Türkiye’ye getirdi ve sonra hiçbir hukuki da-
yana¤› olmayan DGM’lerde yarg›land›. Biliniyor ve ö¤rettiler. DGM’ler
Kürtler için var ve burada demokratik bir devletin hukuk kurallar› ifllemez
ve burada verilen kararlar›n tümü siyasidir.” (30 Haziran 1999, Özgür Po-
772 Miliyetçilik Ç›kmaz›

litika, Hüseyin Mehmet)


‹flte Kürt milliyetçili¤inin benmerkezcili¤inin karakteristik bir örne¤i. Tabii
ABD Irak’› da PKK için bombalad›. Afganistan da Öcalan’a komployu gölge-
lemek için bombaland›. DGM de mutlaka öyle kurulmufltur. Ama hat›rlamaz ki,
DGM’ler ilk kuruldu¤unda kendileri yoktu, DGM’lere karfl› bu ülkede mücade-
le edilirken, henüz ortada yoktular.
Ne yapal›m ki, benmerkezcilik, körlüktür, haf›za kayb›d›r.
AF
“Piflmanl›k” duymas› ve “affedilmesi” gerekenler Kürtler, devrimciler,
sosyalistler ve yurtseverler de¤il, insan haklar› ve demokrasi sicili olduk-
ça kirlenen rejim ve onun temsilcili¤ini yapanlard›r. Affa ihtiyac› olanlar
da onlard›r.” (4 Temmuz 1999, Özgür Politika, Ufuktan)

Bu Onurlu Bir Tav›rd›r!


Devrimciler, yurtseverler aff› savunmazlar. Ve do¤rudur. As›l af dilenmesi
gerekenler egemen s›n›flard›r, Koçlard›r, Sabanc›lard›r, iflkencecilerdir, katiller-
dir, ›rz düflmanlar›d›r, generallerdir.
Ama af tart›flmalar›nda bugüne kadar hep farkl› bir tav›r tak›n›lm›flt›r. K›z-
d›¤›m›zda reddedip, devletten “çözüm mesajlar›” ald›¤›m›zda affa “s›cak bak-
mak” tutarl› bir politika olamaz.
Ve dahas›, bizzat PKK Genel Baflkan› Öcalan ilk savunmas›nda af istemifl-
tir. O anlay›fl elefltirilmeden, bu karfl› ç›k›fl, yüzeysel kalmaya mahkumdur.

ERNK Annan’dan Destek ‹stedi.


ERNK Balkanlar Temsilcili¤i, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a gönderdi¤i
mektupta, PKK Genel Baflkan›’na yönelik “idam karar›n›n bir an önce durdu-
rulmas›” ve Kürt sorununa “siyasi adil bir çözüm bulunmas›” için gerekli ad›m-
lar› atmas›n› istedi.
ERNK: “Kürt sorununun çözümünün bölge ülkeleriyle olan iliflkilerde de
daha çok hareketlilik ve canl›l›¤› getirece¤i ortadad›r. Fakat bunlar›n ifa-
desini bulabilmesi ve hayata geçebilmesi için herkesin yarar›na olacak te-
mel hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi ve parti önderli¤imizin 8 madde-
lik çözüm önerilerinin pratik ad›mlar›n›n at›lmas› gerekmektedir (...)
Öcalan, yaflanan savaflta bir denge ve afl›r›l›klar› önleme gücü oldu¤u gi-
bi Türkiye’nin iç ve d›fl istikrar› aç›s›ndan da belirleyici bir güçtür.” (...)
“Bu mahkeme sonucunda özellikle BM, ABD ve Avrupa ülkelerinin de so-
rumluluklar› dikkate al›narak, bu sorumlulu¤u aç›kça üstlenmeleri gerek-
mektedir. (...)” (5 Temmuz 1999, Özgür Politika)
HADEP “ABD rolünü oynas›n” der, Özgür Politika yazar› onu üstü örtülü tek-
zip ederek “ikiyüzlü uygarl›k”tan söz eder ve iki gün sonra ERNK Kofi An-
nan’dan “destek” ister. Bunun politika sözlü¤ündeki karfl›l›¤› makyavelizmdir.
B‹RLEfiM‹fi M‹LLETLER K‹M‹N ÖRGÜTÜDÜR? ANNAN K‹MD‹R? BUNLAR KÜRT
HALKINI ÇOK SEVD‹KLER‹NDEN M‹ B‹R ÇÖZÜM ARAYIP BULACAKLAR? DE-
⁄‹LSE, N‹YE ÇA⁄RI YAPILIR? Bunlar›n cevab› yoktu. Ne olursa olsun, nas›l
olursa olsun, ama çözüm olsun... Anlay›fl tam olarak budur. Kald› ki, söyledik-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 773

leri de yenilir yutulur cinsten de¤ildir. “Türkiye’nin içte ve d›flta istikrar›” ne de-
mektir? Rejimin istikrar› m› kastediliyor? Devrimciler, yurtseverler iflbirlikçi reji-
mi ortadan kald›rmak için mücadele ederler. Rejimin istikrar› üzerine kafa yor-
mak, istikrars›zl›¤a çözüm yollar› üretmek onlar›n misyonu de¤ildir. B›rak›n bu-
nu faflizm yaps›n... Burjuvazi yaps›n... AMA S‹Z YAPMAYIN.

YAJK ve YCK’den Haz›r Olun Mesaj›


YCK de aç›klamas›nda Kürdistanl› gençleri PKK Genel Baflkan› Abdullah
Öcalan ve son siyasal geliflmeler konusunda duyarl› ve haz›rl›kl› olmaya ça¤›r-
d›. “‹ntikam Ruhu ile fedaileflelim, Baflkan Apo ile bütünleflelim,” (...) “Ne
pahas›na olursa olsun amac›m›z bar›flt›r. ‹nsanl›¤›n özgürleflmesi için
Kürdistan halk›n›n yüzy›llard›r ezilmiflli¤i ve sömürülmüfllü¤üne son ve-
rilmesi, tüm insanl›¤›n huzurlu ve özgür bir temelde yaflamas› için ulusal
önderimiz Baflkan Apo’nun demokratik cumhuriyet çözüm önerisini sonu-
na kadar savunuyoruz.” (5 Temmuz 1999, Özgür Politika)
“NE PAHASINA OLURSA OLSUN AMACIMIZ BUDUR”; ‹fiTE DÜfiÜNCELE-
R‹N‹N ÖZET‹... Her fley bar›fl için! Gerilla da, fedai eylemleri de bar›fl için!
Bu aç›klaman›n bir kez daha gösterdi¤i fludur: gerillan›n olmas› bir fley ifa-
de etmez. Sorun ne için vard›r, amaç nedir?
Gerillada amaç yok olmufltur.
Eylem de yap›l›r, bombalar da patlat›l›r, ama sonuçsuzdur. Çünkü strateji
kalmam›flt›r art›k, savunulan politikalarda bir sonuç alma amac› kalmam›fl, her
fley bir tek dil sorununda s›n›rlanm›flt›r.
Kürtçe dil, yay›n için hiç bir yerde onbinlerce flehide malolacak bir gerilla
savafl› olmam›flt›r, canl› bombalar çok daha büyük idealler için patlatm›flt›r ken-
dini. Savafl›n amaçlar› büyümeli, devrimcileflmelidir.
774 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
Kürt Milliyetçili¤inin Ça¤r›s› Devam Ediyor:
“ABD ROLÜNÜ OYNASIN”

KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


9 Temmuz 1999
Say› 38

Ö
calan’› Türkiye oligarflisine teslim etti. Kendi çözümünü yürürlü¤e
koydu. Daha ne yaps›n? Daha baflka ne istiyorsunuz ABD’den? O
rolünü oynuyor! Sizin rolünüz ne?
30 Haziran tarihli Özgür Politika’da bir bafll›k: “HADEP’liler: ABD rolünü
oynas›n”
Haberin devam›nda HADEP Adana ‹l örgütü yöneticilerinin ABD Adana 2.
Konsolosu ile görüfltüklerini ö¤reniyoruz
HADEP’liler, ABD’den “Kürt sorununun çözülmesi ve PKK Genel Baflkan› Ab-
dullah Öcalan’›n idam edilmemesi için ABD’nin devreye girmesini” istiyorlar.
“ABD’nin bugüne kadar Kürt halk› lehine bir aç›klama yapmad›¤›n› hat›rla-
tan” HADEP yöneticisi görüflmenin devam›n› da flöyle aktar›yor: “ABD’nin bu
tavr›n›n HADEP ve Kürt halk›n› endiflelendirdi¤ini söyledik. Kürtlerin
uzatt›¤› dostluk elinin karfl›l›ks›z kald›¤›n› ve son olarak, Öcalan’›n Ken-
ya’dan Türkiye’ye iade edilmesinde ABD’nin birinci derecede rolü oldu¤u-
nu belirttik.”
Peki HADEP yöneticisi bunlar› söyledikten sonra, mesela bunlar› unutmaya-
caklar›n›, dünya halklar›n›n, Kürt halk›n›n bunun hesab›n› soraca¤›n› veya en
az›ndan bunun Kürt halk›na düflmanl›k oldu¤unu mu söylüyor?
Hay›r. HADEP yöneticisi devam ederek “ABD’nin Kürt sorununun çözü-
münde rolünü oynamas› gerekti¤ini... ABD’nin isterse Öcalan’›n idam›n›
engelleyebilece¤ini ve geçmiflin yaralar›n› sarabilece¤ini” belirtiyor.
Musibet ö¤reticidir diyoruz tekrar tekrar.
Musibetten de ö¤renmemek iflah olmak bir durumdur.
Adana HADEP yöneticisinin tavr› ne yaz›k ki kiflisel veya tekil bir tav›r de-
¤il. ‹flte bir haber:
“PKK lideri Öcalan’a idam karar› ‹ngiltere, Pakistan ve Hollanda’da
yap›lan eylemlerde protesto edildi. Avrupa ülkelerine ‘üzerine düfleni yap’
ça¤r›s›nda bulunuldu.” (Özgür Bak›fl, 5 Temmuz 1999)
PKK Baflkanl›k konseyi aç›klamalar›ndan ERNK, ARGK ad›na yap›lan aç›k-
lamalara kadar, hemen her aç›klamada, ABD’ye, Avrupa’ya sorunun çözümü
için üstlerine düfleni yapmalar› ça¤r›s› tekrarlan›yor.
Kosova’y› çözdüler, isterlerse bunu da çözerler deniyor.
Yine ABD elçiliklerine mektuplar, yine Avrupa ülkelerine ça¤r›lar.
‹yi ama, Öcalan’› Türkiye oligarflisine teslim eden ABD de¤il mi?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 775

‹yi ama, Öcalan, AVRUPA ÜLKELER‹ BEN‹ KULLANDILAR, KULLANMAK ‹S -


T‹YORLAR dedi. Hala kime ça¤r› yap›yorsunuz?
Öcalan aç›k söylüyor; onlar›n Kürt sorununa ilgisi, müdahalesi, kullanma
amaçl›d›r. Ça¤r› yapanlar, “karfl›l›kl› ç›karlar temelinde” kullan›lmaya haz›r ol-
du¤unu mu söylüyor?
Mesele budur: “karfl›l›kl› ç›karlar temelinde” emperyalistlerle, bölge devlet-
leriyle kurulan iliflkiler, Kürt milliyetçili¤inin bugünkü noktaya gelmesinde son
derece önemli bir paya sahiptir. Ama ayn› yolda ›srar ediliyor.
Bu adeta temel bir politika, bir kültür olmufl.
A¤z›n› açan, kalemi eline alan, Avrupa’s›z, ABD’siz konuflam›yor, yazam›-
yor.
Gerek Özgür Bak›fl’a, gerekse de Özgür Politika’ya bak›ld›¤›nda görülür
ki, hala Avrupa ülkelerine yönelik beklentiler hiç bitmemekte, Avrupa ülkelerin-
den “bir parlamenter seviyesinde” yap›lan aç›klamalara bile çok çok büyük
önem atfedilmekte, gazetelerin belli bafll› iri manfletlerini bunlar oluflturmakta-
d›r. Hala emperyalizmden çözüm bekliyorlar. Hala umutlular. Çünkü kendi
güçlerine güven kalmam›fl.
Çünkü, halka güvenleri kalmam›fl.
Çünkü silahl› mücadeleye, halk savafl›na inanç kalmam›fl. Çünkü kurtuluflun
kendisine inanm›yorlar.
ABD’ye, Avrupa’ya bir biçimde “müdahale edin” de bu ifli bitirelim denili-
yor.
Emperyalistler müdahale edip ne yapacak?
Türkiye oligarflisinin sömürü ve zulüm düzeninin bekas› temelinde müdaha-
leden baflka bir müdahale mümkün mü?
Ama oligarflinin sömürü ve zulüm düzenini kabul etmiflseniz, ABD’nin yeni
dünya düzenini kabul etmiflseniz, onlara ça¤r› yapmakta da bir sak›nca kalm›-
yor.
ABD’YE ROLÜNÜZÜ OYNAYIN, AVRUPA’YA SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE
SORUMLULUK ÜSTLEN‹N D‹YENLER! Ya bu devrimcilikle, yurtseverlikle ilgisi
olmayan tav›rdan vazgeçin, ya da B‹Z OL‹GARfi‹N‹N FAfi‹ST DÜZEN‹N‹, EM-
PERYAL‹ZM‹N YEN‹ DÜNYA DÜZEN‹N‹ KABUL ED‹YOR, BU DÜZEN‹ SAVUNU-
YORUZ deyin.
Hem yurtsever, devrimci oldu¤unuz iddias›nda bulunmak, hem de emperya-
listlere yalvar›p durmak mümkün de¤ildir.
Bir yerden bir yere karar vereceksiniz!
776 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
BARIfi OLUNCA... NE OLACAK?

BARIŞ OLUNCA...
NE OLACAK

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


23 Temmuz 1999
Say› 40

“B
ar›fl” Kürt sorununa iliflkin hemen her yaz›n›n içinde art›k adeta
olmazsa olmaz bir kavram durumunda. Kürt milliyetçili¤inin tüm
sözleri bar›fla var›yor. Zaten 1977’de de bar›fl için yola ç›km›flt›k
denilince, her sözün bafl›n›n ve sonunun da bar›fl olmas› do¤al.
“Bar›fl”a karfl› ç›kanlara ise a¤›z dolusu küfretmek, saçma sapan teorilerle,
bu emperyalist bar›fla karfl› ç›kanlar› mahkum etmek, hali haz›rdaki as›l u¤rafl-
lar›.

“Bar›fl”› Savunanlar Neyi Savunuyorlar?


Her fleyden önce flunu ortaya koyal›m; çokça sözü edilmesine ra¤men, or-
tada herhangi bir “bar›fl projesi” yoktur. Bir taraf tüm görüfllerini inkar etmifl,
hemen tüm taleplerinden vazgeçmifl, di¤er taraf buna ra¤men muhatap bile
kabul etmiyor, ben bildi¤imi, istedi¤imi yapar›m diyor. Tablo budur. Burada iki
taraf›n bar›fl› yoktur, teslim olanlar, teslim alanlar vard›r. Dün Kürt milliyetçili-
¤inin savundu¤u bar›fl, hiç olmazsa daha farkl› görünüyordu, taraflar, dayat›-
lan talepler vard›. Bugünkü tablo ise belirtti¤imiz gibidir. Bugün, Kürt milliyet-
çili¤i bu tabloyu “bar›fl” perdesiyle gizlemeye çal›flmaktad›r.
Bar›fl› savunanlar, gizli veya aç›k çerçevesi ‹mral›’da çizilen devrimci halk
iktidar› ile veya demokratik halk devrimi ile veya demokratiklikle ilgisi olma-
yan devletin görüfllerini savunuyorlar.
Bunun için de sözü edilen ünlü demokratik cumhuriyetin içeri¤ini tart›flmak
yerine bunu es geçip sadece “bar›fl-savafl” diyerek, karfl›tl›¤› kendilerinden
menkul ikilemlerle gerçekleri demagojik bir flekilde gizlemek istiyorlar.
Sözü edilen demokratik cumhuriyeti, bizzat devlet, MGK dikte ettirmifltir.
Bunu savunanlar›n devrimcilikle ilgisi yoktur, bilinçli veya bilinçsiz tüm devrim-
ci hareketi, tüm halk potansiyelini tasfiye etmek, yok etmek istemektedirler.
Hiç kimse demagoji yapmas›n. Hiç bir kurnazl›¤a, duygu sömürüsüne, has-
sasiyet gerekli, zor dönem anlay›n, çözüldü-çözülecek gibi kerameti kendinden
menkul sözlerle kimseyi aldatmaya kalkmas›n.
Bar›fl sorununu ele al›r ve PKK’n›n bu konuda izledi¤i çizgiyi elefltirirken,
pek çok kez FKÖ, Guatemala gibi örneklere baflvurduk. Ancak bugün PKK aç›-
s›ndan bu örneklerin bile çok daha gerisinde bir süreç söz konusudur. Çünkü
bu ülkelerde taraflar›n karfl›l›kl› oturup, özü de¤iflmese de belli konularda pa-
zarl›k yapt›¤›, ekonomik-sosyal, siyasal kimi düzenlemelerin yap›lmas›n›n en
Miliyetçilik Ç›kmaz› 777

az›ndan ka¤›t üzerinde imzaland›¤› süreçler söz konusudur. PKK’n›n bar›fl›nda


ise talep edilen, düflmana dayat›lan bir fley de kalmam›flt›r.

Bu Bar›fl›n, ‹mral›’daki Demokratik Cumhuriyetin ‹çeri¤ini


Tart›flamayanlar, Tart›flmay› Bast›rmaya Çal›fl›yor
Hiç kimse, size ne, bar›fl› savaflanlar yapar, biz savaflt›k, biz istedi¤imizi
yapar›z, Kürtleri biz temsil ederiz gibi ham, basit düflüncelerle tart›flmalar› bas-
t›rmaya kalkmas›n. Ne Kürt halk›, ne de savafl, bu sözleri edenlerin tapulu mül-
kü de¤ildir. Yaln›z kendilerinin savaflt›¤› sözleri ise, hala kendi d›fl›nda hiçbir
fley görmeyen dizginsiz bir bencillik, kendini be¤enmifllik, de¤er bilmezlik ürü-
nüdür. Devrimcilikten, halk kitlelerinin ç›karlar›ndan hiçbir fley anlamayan, hal-
k› ve devrimcili¤i babas›n›n özel mülkiyeti gören bu kafa yap›s› devrimci ola-
maz. HERKES KONUfiACAK! Bu ülke topraklar›nda kan dökmüfl, kan ak›tm›fl
ve hala dökmeye devam eden, tutsak olmufl, iflkence görmüfl ve hala görmeye
devam eden, ülkesini seven, halk› iIe birlikte olan herkes KONUfiACAK! Hiç-
bir halk, hiç kimsenin babas›n›n mal› de¤ildir. Babas›n›n mal› anlay›fl›n› savu-
nanlar, ülkeyi kendi çiftli¤i, halk› da çiftlik marabalar› zannedenlerdir. Art›k o
hain, o kontra, flu devlet yanl›s›, flu psikolojik savafla hizmet ediyor, suçlama-
lar›, yavan, hiçbir fley ifade etmeyen kelime ve s›fatlard›r. Bu anlay›fl›n sahip-
leri, bu köylü kurnazl›klar›n› bir tarafa b›rakmal›d›rlar. Art›k bu sözlerle, asa-
r›z, keseriz, biz büyü¤üz, biz biliriz, biz savafl›r›z bask›lar›yla kimseyi sustura-
mazs›n›z.

“Bar›fla Karfl› Savafl” Kürt Milliyetçili¤inin Uydurmas›d›r


Kimi akl› evveller, “bar›fla karfl› savafl” dedi¤imizi yaz›yorlar. Kimileri de bu
saçmal›¤› flöyle gelifltiriyorlar: “Varl›k mücadelesi veren bir ulus, neden ‘fa-
flizmle uzlafl›yor’ diye sürece çomak sokmaya kalk. Bunun ‘tüm gücünü-
zü yitirinceye, ulus olarak yok oluncaya, onbirlerce genci daha topra¤a
verinceye kadar savafl’ demekle ne fark› var ki?”
Beyni boflalm›fl, ucuz konuflmaya al›flm›fl tipler. ‹kna etmekte zorlan›yorlar.
Asl›nda kabul edemiyor, bunu demagojiyle gizlemeye çal›fl›yor. Savafl bir
program›n ürünüdür. Önemli olan programd›r. Neyin istendi¤i, neyin hedeflen-
di¤idir. Ne istedi¤in belli de¤ilse, veya “çözümün” devlete biat etmek, emper-
yalizmi meflrulaflt›rmak ise, o savafl ancak bunlar›n ifline yarar.
Biz böylesine yan›lt›c› bir savafltan söz etmiyoruz.

Biz devrim için bir savafltan söz ediyoruz. Peki ya siz? Siz nas›l bir savafl-
tan söz ediyorsunuz? Siz savafltan de¤il, Kürt-Türk çat›flmas›ndan söz ediyor-
sunuz. Çok farkl› yerlerdeyiz. Siz da¤dan düze inmekten söz ediyorsunuz. Biz
devrimden, meselenin özü budur.

Savafl Ne ‹çin?
Dilinizde hep bar›fl var. Savafltan söz edildi¤inde art›k, gerekirse 15 y›l da-
ha savafl›r›z deniliyor. Sorun savaflmak de¤il.
Ne için savafl›lacak?
778 Miliyetçilik Ç›kmaz›

20 y›ld›r yanl›fl yapt›k diyor Öcalan. Savafl› sürdürerek 20 y›ll›k yanl›fla m›


devam edilecek? Öcalan 90’larda flunu, flunu görüp, fliddeti terk etmeliydik di-
yor. Gördünüz, o halde hala niye savafl? Gerekirse 15 y›l daha savafl›r›z di-
yenler, ne dediklerini biliyorlar m›? Kimi aldatmak, yan›ltmak istiyorlar? Yaln›z-
ca Kürt dili için mi binlerce flehit daha verilecek?
Halk›n savafl›, halk›n iktidar› içindir.
Bar›fl savafl meselesinde bizim yerimiz nettir:
B‹Z M‹LL‹YETÇ‹L‹K BAYRA⁄INI KALDIRIP EMPERYAL‹ZM‹ DAVET ETMED‹K.
B‹Z BA⁄IMSIZLIK VE SOSYAL‹ZM BAYRA⁄INI KALDIRIP EMPERYAL‹ZME SA-
VAfi AÇTIK.
S‹Z NE YAPACAKSINIZ?
Bar›fl›n›z ne için, savafl›n›z ne için?
Bundan sonra teoriyi düzeltmezseniz, devrimci rotaya girmezseniz, ne için
savaflt›¤›n›z› da anlatamayacaks›n›z.

Silah ve Savafl Her fieyi Örter mi?


Biri aynen flöyle yaz›yor: “Bir hareketin bu aflamada PKK’y› ‘ihanet’le
suçlayabilmesi için, ARGK’n›n 20 bin gerillas›na karfl› oransal olarak en
afla¤›s›ndan 100 bin gerillay› seferber ediyor olmas› laz›m.”
Hiç kimse, tutsakl›k, akan kan vs. deyip veya savafl› sürdürüyoruz ya diye-
rek gerçekleri gizlemesin. Savafl m›?.. UÇK da savafl›yordu. Ayn› soruyu sora-
ca¤›z yine: K‹M ‹Ç‹N, NE ‹Ç‹N?
Silah m›? Gerilla m›?.. Afrika’daki kabileler de silahlan›yor, gerilla birlikle-
ri kuruyorlar. Barzani, Talabani de silahl›. Silahlar kendi bafl›na hiçbir fleyin
göstergesi de¤ildir. Hiçbir fley ifade etmez. Tekrar edelim; ne için silahlan›yor,
ne için savafl›l›yor, bütün mesele burada.
Söze de¤il prati¤e bakmak laz›m havalar›nda büyük laflar ediyorlar. Peki
pratik ne? Neyin prati¤i? Amaç ne? Tek kelime yok.
Zaten 20 y›l yanl›fl yapt›k dedikten sonra ayn› fleyi tekrar etmenin bir anla-
m› yoktur. Yine emperyalizme tek kurflun s›kmadan, yine toprak a¤alar›na do-
kunmadan, yine tekelci burjuvaziye dokunmadan savafl›lacaksa, ne isteniyor?

Bar›fl Demeden Önce ‹nkar› Tart›flal›m


Bu süreçte yap›lanlar, savunulanlar tart›fl›lmadan, bunun muhasebesi yap›l-
madan gelecekle ilgili kimsenin söz söyleme hakk› yoktur.
Bak›n neler söylendi:
1970’lerden beri demokratik mücadele vermeliydik.
20 y›ll›k savafl›m›z yanl›flt›.
90’lardan itibaren daha da büyük yanl›flt›.
Ayr›l›¤› savunmam›z yanl›flt›, UKKTH art›k geçersizdir.
Federasyon yanl›flt›, otonomi yanl›flt›.
Sömürgecilik yanl›flt›, kemalizm kötü de¤il iyiydi.
Sosyalizm de faflizm gibi kötü bir diktatörlüktü.
Yirminci yüzy›lda zafer demokrasinindir.
Demokrasinin zaferi eflsizdir, ulusal sorunlar› da en iyi bunlar çözer.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 779

Bat› uygarl›¤› art›k dünya uygarl›¤›d›r.


Bunu kabul edenler kazanacakt›r.
Bunlar› söyleyenler, bunlar› kabul edenler veya bunlar› kabul edip etmedi-
¤ini söylemeden bar›fl diyenler, aç›kça biz devletçi olduk, ama bunlar› görmez-
den gelin diyorlar.
Bunun için bar›fl demeden önce yukar›da sözünü ettiklerimizi tart›flmaya ça-
¤›r›yoruz. Her kim olursa olsun, bunlar› tart›flmadan bar›fl diyenler, objektif ola-
rak devletin görevlisi, savunucusu misyonunu üstlenmifllerdir. Kan, flehit, savafl,
bedel do¤rudur. Hepsi do¤rudur, ama art›k ne için, hangi amaçla sorular›na
cevap vermeden hiçbir duygusal atmosfer gerçekleri gizleyemez. Hangi savafl,
ne için savafl, ideolojik, pratik olarak kendi reddetti¤iniz savafl› art›k savuna-
mazs›n›z. Savunmak, kullan›lmak demektir. Gücü baflkas›n›n hizmetine vermek
demektir. Tart›flacaks›n›z, hiçbir yolu yoktur. YA DEVLETTEN YANASINIZ, YA
DEVR‹MDEN!

Bar›fl Olursa...
Kimileri ciddi ciddi sözü edilen çerçevede bar›fl olursa, Türkiye halklar›n›n
ne kazanaca¤› üzerine yaz›p duruyor. Asl›nda yazam›yor. Yazam›yor, çünkü
ABD çözümünün bir parças› olan bar›fl›n ne oldu¤unu sezgisel de olsa, az da
olsa anl›yorlar. Ama flimdiye kadar savunduklar›n› reddetmek, devrimcileflmek,
bunlar›n devrimle ilgisi yok demek, bunlar›n kurtuluflla ilgisi yok demek, zor ge-
liyor. ‹flte burada dengesizleflme bafll›yor. Bir yandan bekleyin pazarl›k halin-
deyiz, anlafl›yoruz, çözüldü, çözülecek, hassas dönem diyerek bask› alt›nda
tutuyorlar, bir yandan flimdiye kadar tart›flmas›z Kürt milliyetçili¤i üslubuyla
söyledikleri var. Bunlar› cüretle afl›p devrimcileflemiyorlar. Ama bu süreç yafla-
nacak. Geliflmeler her fleyi çok daha berrak ortaya ç›karacakt›r.
Evet, çözüm oluyor. MGK’n›n ve ABD’nin istedi¤i çözüm ad›m ad›m gelifli-
yor. Piflmanl›k yasas› ç›kar›l›yor, belki yatakl›k gibi küçük suçlardan tutsak bu-
lunanlar da ç›kar›lacak. Mahalli idareler yasas› gündemde, Kürtçe diline ilifl-
kin baz› düzenlemeler yeniden yap›lacakt›r, ZATEN ‹STENEN DE BAfiKA B‹R
fiEY YOKTUR. Anayasa Mahkemesi’nin iste¤i kadar demokratikleflme isteniyor-
du. MGK siyaset belgesinin istedi¤i kadar isteniyordu. Hiç kimse endiflelenme-
sin, bar›fl buysa, talep buysa, bunlar› MGK ad›m ad›m yerine getiriyor. Zaten
bunlar› yapmazsa, ABD’den kolay kolay kredi de alam›yor. Zamana yay›p
bunlar› yapmaya çal›flacakt›r.
Bar›fl savunucular› merak etmesin, bunlar yap›lacak ve Türkiye’deki devle-
tin niteli¤i, yani faflizm oldu¤u gibi duracak, hatta devrimci, demokrat hatta
ilerici halk üzerinde çok daha katmerli bir bask› uygulanacakt›r.

“Bar›flm›fl” Bir Türkiye Tablosu


Kürtçe TV var. Kürtçe dili ile ilgili bir yasak yok. Mahalli idareler yasas› ç›-
kart›lm›fl. HADEP özgürdür. Peki bu tabloda emperyalizme hangi darbeyi vur-
mufl oluyorsunuz? ‹flbirlikçi tekellerin, oligarflinin hangi ç›karlar›na engel olu-
yorsunuz? Toprak a¤alar›n›n hangi ç›karlar›n› engelliyorsunuz? Hiçbir fley!
Hiçbirini engelleyemezsiniz. Zaten emperyalizmin istedi¤i budur. MGK’n›n is-
780 Miliyetçilik Ç›kmaz›

tedi¤i budur. Bir mücadele bitirilmifl ve emperyalizme, oligarfliye vurulan bir


darbe yok.
Peki halk? Kürt halk› dahil, bütün halklar, ne yarar ve ne zarar görecek?
Ony›llard›r, savaflt›¤›, biriktirdi¤i örgütlülü¤ünü, potansiyelini da¤›tacak. Ve
bizzat o örgüt halka bask› yapacak. Art›k baflkald›rmayacaks›n›z, art›k vatan-
dafl olacaks›n›z, devletinizle bütünlefleceksiniz diyecek. HADEP tipik bir burju-
va partisi olarak meclisteki partilere eklenecek. Oligarfli bu moralsizlik ortam›
ve örgütlülü¤ün da¤›ld›¤› koflullarda herkese, bütün devrimci demokratlara sal-
d›rmaya devam edecektir.
Dahas›; silah yanl›flt›, baflkald›rmak yanl›flt›. Türkiye devleti öz olarak de-
mokratikti denilerek devrimcilere do¤rudan burjuvazinin dili ile sald›r›lm›flt›r.
Bu pratikte ifadesini nas›l bulacakt›r? Bunun pratikteki ifadesi, DEVLET‹N YA-
NINDA DEVR‹MC‹LERE KARfiI SAVAfiMAKTIR. Düzenin istikrar›n› korumakt›r.
Dahas› devletle birlikte Ortado¤u’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da emperyaliz-
min tafleronlu¤unu yapmakt›r.
Hangi DEMOKRAT‹KL‹K? Öcalan’›n, PKK’n›n demokratl›¤›, Anayasa Mah-
kemesi’nin, ABD’nin, MGK’n›n demokratl›¤› kadard›r ve onlar bu demokratl›k
maskesinin alt›nda halklara karfl› her türlü zulmü, bask›y› ve sömürüyü MEfiRÜ
GÖRÜRLER.
Peki DEMOKRAT‹K DEVLET DED‹⁄‹N‹Z NED‹R?
Devletin demokratikleflmesi nedir? Yukar›daki tabloya ekleyebilece¤iniz bir
fley var m›? Öcalan’›n bar›fl olursa diyerek çizdi¤i tabloyu hat›rlay›n. Bar›fl
olursa, Türkiye flöyle güçlenecek, böyle yay›lacaktan baflka bir fley demiyordu.
Halk için hayalini kurdu¤u bir fley bile yoktur.
Dünyada hiç kimseyi, Kürt dili serbest olursa, devlet demokratikleflir, de-
mokratik cumhuriyet olur diye uydurulmufl düflüncelerle ikna edemezsiniz.
Dünya halklar› yüzy›llard›r süren mücadeleleriyle bar›fl› da, savafl› da dev-
rimci anlam›yla tan›mlam›fllard›r. Ya devrimi ve halk›n ç›karlar› savunulur, ya
devletin. Çünkü iki taraf›n kastetti¤i savafl ve bar›fllar farkl› farkl›d›r.
Evet, K‹M‹N K‹MLE BARIfiINDAN YANASINIZ?
NE ‹Ç‹N SAVAfiTAN YANASINIZ?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 781

Kurtulufl
UÇAN KUfiTAN MEDET!..

KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


23 Temmuz 1999
Say› 40

D
urum nedir? Ne oluyor, ne olacak? Kürt sorununda, Öcalan konusun-
da herkes bunlar›n cevab›n› ar›yor. Geliflmeler iyiye mi, kötüye mi gi-
diyor? ‹yili¤i, kötülü¤ü kime göre, neye göre de¤erlendirece¤iz?
Öcalan’›n son geliflmeleri de¤erlendirirken flunlar› söylemifl:
“Öcalan intihar eylemlerine son verildi¤ine iliflkin aç›klamalar›n Türk
devleti taraf›ndan iyi de¤erlendirilmesi gerekti¤ine vurgu yapt›. (...) ‘Tür-
kiye’de siyasal karar almada hakim olan güçler bu durumu iyi de¤erlen-
dirmeli’ diyen Öcalan, bunun anlaml› bir ad›m oldu¤unu, iyi anlafl›l›r de-
¤erlendirilirse sa¤l›kl› bir diyalogun bafllang›c› olabilece¤ini belirtti.
‘HADEP’li yöneticilerin b›rak›lmalar› önemli bir ad›md›r’ diyen PKK
Genel Baflkan› Öcalan, bunun da iyi de¤erlendirilmesi gerekti¤ine dikkat
çekti.”
PKK intihar eylemlerine son vererek “iyi” bir fley yapm›fl.
Devlet de HADEP’lileri serbest b›rakarak iyi bir fley yapm›fl.
Öcalan’a göre bunlar “diyalogun” bafllang›c› olabilecek ad›mlar!
Durum nedir?
Öcalan gibi iyi iflaretler alan bir baflkas› PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Du-
ran Kalkan... Duran Kalkan 15 Temmuz tarihli aç›klamas›nda flu de¤erlendir-
meleri yap›yor:
“... Gittikçe seviye kazanan, olgunlaflan bir yaklafl›m›n var oldu¤unu
k›smen hissediyoruz. Bu, bundan sonraki sürecin olumlu yönde geliflebi-
lece¤ine biraz iflaret veriyor... HADEP yöneticilerinin b›rak›lmas› bir çö-
züm için bafllang›ç olacaksa iyidir, de¤erlidir, yerindedir. Bizden de, Par-
timizden de, Kürt taraf›ndan da gerekli karfl›l›¤› görür. Her olumluluk,
karfl› olumlulu¤u gelifltirir.”
Kalkan da “olumlu iflaretler” al›yor. Bu iflaretlerin ne oldu¤unu belirtmiyor...
“‹flaretleri” herkes göremiyor, veya herkesin gördü¤ünü de¤erlendirmesi farkl›
oluyor.
Bu iflaretleri göremeyenlerden biri de Özgür Politika.
Duran Kalkan’›n aç›klamas›n›n yay›nland›¤› günkü Özgür Politika’n›n
“Ufuktan” köflesindeki baflyaz›s›nda ise tam tersi bir hava var: Yaz›n›n bafll›¤›
“Çetelik resmilefliyor”. Devam›nda da flu söyleniyor:
“TC elefltiri ald›¤› temel hususlarda de¤iflim ve dönüflüme meyilli gö-
rünmüyor... Kürdistan’da her türlü hukuksuzlu¤un ve keyfili¤in kayna¤›
782 Miliyetçilik Ç›kmaz›

olan Ola¤anüstü Hal Yasas› yeniden uzat›l›yor... köyler, bahçeler, ba¤lar


yak›l›yor. Her gün yeni köyler göçertiliyor. TC hala çetecilikle, inkarc› ve
imhac› siyasette ›srarl› görünüyor. ‹yi niyetli düflünmek için flimdilik veri
yok.”

Durum iyi mi, kötü mü?


Cevab›n› flöyle verebiliriz:
E¤er Amerikan çözümünden yanaysan›z, durum iyidir!
Çünkü ABD plan› ad›m ad›m iflliyor.
Bunun d›fl›ndaki yorumlar, “iflaretler’’ temelsizdir.
HADEP’liler serbest b›rak›ld›. Ard›s›ra yorumlar. Peki ne olmufl? Yeni olan
ne? HADEP seçime sokulmufltu zaten. Kapat›lmam›flt›. O zaman da bunun ‘’çö-
züm yolunda bir iflaret” oldu¤u tahlilini yapm›flt› Kürt milliyetçileri. Çözüm mü
var? ‹flaretler var ama çözüm yok.
Ama öte yandan Amerikan plan› sürüyor. Pazarl›k yok. MGK siyaset belge-
si uygulan›yor.
Kürt milliyetçili¤i bir gün öyle, di¤er gün tam tersi yönde de¤erlendirmeler
yapabiliyorlar. Bir gün “çözüm kap›da” diyorlar. Ertesi gün, ortal›k yan›p y›k›-
lacak deme gere¤i duyuyorlar, çünkü o gün bir “iflaret” almam›fllard›r.
Hatta yukar›da örnek verdi¤imiz gibi, yan yana sütunlarda farkl› de¤erlen-
dirmeler görmek mümkündür.
Bu dengesizlik, bu çeliflkili kafa yap›s›, icazetçi kafa yap›s›n›n ürünüdür.
Bu kafa yap›s›, egemen s›n›flar›n verdikleri “iflaretlere” , “mesajlara” göre
düflünür, o mesajlara göre her gün fikir de¤ifltirir. Egemen s›n›flar, bu kafa ya-
p›s›n›, istedi¤i gibi düflündürtür. Yönlendirir.

Mesut Y›lmaz, Yaflar Kemal’le görüflür, mesajd›r.


HADEP’liler b›rak›l›r, mesajd›r.
TÜS‹AD bir aç›klama yapar, mesajd›r.
Anayasa Mahkemesi Baflkan›, mutad demokratikleflme isteklerini dile geti -
rir. Mesajd›r.
A¤ustos ay›ndaki askeri fluralar› generallerden daha büyük merakla izlenir,
kimlerin terfi veya emekli ettirildi¤ine göre mesajlar ç›kar›l›r.
MHP iktidar orta¤› olur, “h›mmm, oligarfli çözüm gücü olarak MHP’yi düflü -
nüyor”dur. Falan kifli, falan bakanl›¤a atan›r, mesaj...
Mesajlar bitmek bilmez.
“Baz› generaller önderli¤inde demokratik bir cunta f›s›lt›lar›n›” ilk onlar du-
yarlar.
Onlar bakt›klar› her yerde bir mesaj, bir iflaret görürler.

Çözüm ha bugün ha yar›nd›r.


Y›llard›r böyledir bu. Defalarca bu y›l diye, flu mevsim diye takvimler ver-
mifl, kesin sonuçlanaca¤›n› söylemifllerdir. Olmam›flt›r. Ama bir defa olsun, ya-
hu biz bu iflaretleri yanl›fl de¤erlendiriyoruz galiba, bizim bu tarz›m›zda bir
yanl›fll›k olsa gerek dememifllerdir.
Gördü¤ünüz gibi, mesajl› politika sürüyor hala.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 783

Öcalan’›n idam›ndan sonra, egemen s›n›flara “çözümü ne kadar istedikle-


rinin” mesaj›n› vermek için, daha fazla eylem yapabilecekken yapm›yorlar.
Mesaj tamam. Ayn› dönemde, e¤er bar›fl› kabul etmezseniz, ortal›k neye dö-
ner, Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar mesaj›n› vermek için de, “sivil hedeflere” (yani
halka) yönelik de birkaç eylem yap›yorlar. Bu da mesaj!
Her fley mesaj.
Kürt milliyetçili¤inin ald›klar›n› düflündükleri mesajlar, kendi kurgular›ndan
ibarettir, egemen s›n›flardan çözüm ve icazet beklemekten bir türlü vazgeçme-
melerinin bir sonucudur.
Emperyalizm ve oligarfli, Kürt milliyetçi hareketini ve Kürt halk›n›n devrimci
dinamiklerini flu veya bu biçimde tasfiye etmeye çal›fl›yor. Att›klar› her ad›m
buna yöneliktir. At›lan ad›mlarda bunun d›fl›nda anlamlar, iflaretler görenler,
ya aldan›yorlar, ya da kendi icazetçi, teslimiyetçi çizgilerini gizlemek için kit-
leleri aldatmaya çal›fl›yorlar.
Devrimciler, emperyalizme ve oligarfliye karfl› savaflarak halk›n iktidar›n›
kurmay› hedefleyenler, yaln›zca HALKTAN ve DEVR‹MC‹ POL‹T‹KALARDAN
medet umarlar. Art›k ABD çözümünü kabul edip bir an önce bu do¤rultuda bu
ifle “son noktay›” koymaktan baflka bir fley düflünmeyenler ise art›k UÇAN
KUfiTAN medet ummak zorundad›r. Bu “kufl”lar karfl›-devrimci de olsa, tekelci
de olsa, emperyalist de olsa fark etmez.
Bunlardan medet umanlara göre “durum iyi”yse, HALKLARIN ALEYH‹NE,
EMPERYAL‹STLER‹N VE OL‹GARfi‹N‹N LEH‹NE B‹R DURUM var demektir.
784 Miliyetçilik Ç›kmaz›

İMRALI’DA
KONULAN ‹MRALI’DA KONULAN SON NOKTA:
SON NOKTA:
BİZ YENİLDİK
B‹Z YEN‹LD‹K DEVLET KAZANDI
DEVLET KAZANDI

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1999
Say› 14

DO⁄RULAR VE YANLIfiLAR AYRIfiMIfiTIR;


SÖMÜRGEC‹L‹KTEN BAfiLAYARAK
M‹LL‹YETÇ‹ TEOR‹ ÇÖKMÜfi, DEVR‹MC‹LER‹N DO⁄RULARI D‹LE GET‹RD‹⁄‹
ORTAYA ÇIKMIfiTIR.
‹MRALI PKK ‹Ç‹N B‹R “SON”DUR.
SONRASI NE OLACAK?
SONRASININ “ESK‹N‹N TEKRARI” OLMASI MÜMKÜN DE⁄‹LD‹R. YA EM -
PERYAL‹ZM‹N VE OL‹GARfi‹N‹N YEDE⁄‹NDE B‹R GÜÇ OLUNACAK,
YA DEVR‹MC‹LEfi‹LECEKT‹R.

T
ürkiye halklar› ve devrimciler, ‹mral›’da bir yenilginin tan›¤› oldular. ‹m-
ral›’da yarg›layan de¤il, yarg›lanan olmay› kabul eden PKK Genel Bafl-
kan› Abdullah Öcalan, o kürsüde “imkan verilirse... son noktay› koy -
mak istedi¤ini” söylerken, gerçekte son noktay› çoktan koymufltu bile.
Zafere ulaflmadan konulan son nokta, yenilgidir. Yenilgi ideolojiktir. Ger-
çekte askeri anlamda darbeler yenilmifl, belli alanlarda s›k›fl›lm›fl, güç kayb›na
u¤ran›lm›fl olunsa da bir yenilgi yoktur. Gerilla varl›¤›n› ve savafl›n› sürdürecek
durumdad›r. Ama hiç bir askeri güç, idealleri olmadan, ideolojisi olmadan,
varl›¤›n› ve savafl›n› sürdüremez. ‹deolojik yenilgi, teslimiyet teorileri tümden
ve kesin bir biçimde reddedilmedi¤inde, askeri olarak da devam edecektir.
Öcalan’›n “imkan istedi¤i”, ideolojik, siyasal aç›dan konulan bu son nokta-
y› fiziki olarak da tamamlamakt›r. Yenilgi kabul edilmifltir. Bundan ötesi fiziki
olarak teslim olman›n koflullar›na, örne¤in gerillan›n da¤dan nas›l indirilece¤i-
ne iliflkindir ki, bu tali bir sorundur.
Türkiye solu aç›s›ndan gerek geçmifl y›llar›n do¤ru bir de¤erlendirmesini ya-
pabilmek, gerekse de bugünü tam olarak aç›klayabilmek aç›s›ndan özgün bir
durum vard›r önümüzde.
Bir yanda, sol ad›na asla savunulamayacak, telaffuz bile edilemeyecek te-
oriler savunulurken, öte yanda hala sürmekte olan bir savafl var. Bir hareketin
önderi, o hareketin Baflkanl›k Konseyi, son derece aç›k bir biçimde teslimiye-
tin teorisini yap›p, emperyalizme, oligarfliye iflbirli¤i teklif ederken, ayn› hare-
ketin gerilla güçleri, devletle askeri çat›flmay› sürdürüyor.
Bu durum, hala kimilerinin kafas›n› kar›flt›r›yor, gerçe¤i görmelerine engel
oluyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 785

Sorun, ne Öcalan’›n kiflisel tavr›na indirgenebilir, ne de “dayan›flma” ad›-


na sola karfl› bir ideolojik sald›r› biçimine bürünen bu geliflmelere sessiz kal›-
nabilir.
Türkiye solu, sorumlu, Türkiye halklar›n›n, Türkiye devriminin ç›karlar›n›, ge-
lece¤ini esas alan siyasi, ideolojik bir tav›r gelifltirmek durumundad›r. Sol aç›-
s›ndan sorun, yaln›zca d›fl›ndaki bir gücü de¤erlendirmek de¤il, ayn› zaman-
da kendi yaflad›¤› süreçlerin de de¤erlendirilmesidir. PKK’n›n geldi¤i nokta,
yaln›zca PKK aç›s›ndan de¤il, solun büyük bölümü aç›s›ndan da bir muhasebe
zorunlulu¤unu do¤urmufltur. Bu muhasebeden kaçmak isteyenler, ideolojik ola-
rak daha büyük savrulmalar yaflamay› engelleyemezler.
‹mral›, devrimcili¤e, devrimci ideolojiye sald›r›d›r. ‹mral›’da ortaya ç›kan
ideolojik ve pratik tav›r, ony›llard›r yaratt›¤›m›z geleneklere, devrimci ideoloji-
ye bir sald›r›d›r. Kimse bunu görmezden gelme hakk›na sahip de¤ildir. Kimse
bunu küçük hesaplar›yla sessizce geçifltirme sorumsuzlu¤una düflmemelidir.
Karmakar›fl›k edilen devrimci teori, politika, strateji, taktik netleflecek, ayak-
lar alt›na al›nan geleneklerimiz bu sürecin tahribat›ndan kurtar›lacak, devrim-
cilik ar›nd›r›lacakt›r. Öcalan’la dayan›flma ad›na, bar›fl› destekleme ad›na, bu
görevin yerine getirilmesinin önüne ç›kanlar, bütün bunlardaki sorumluluklar›n›
da büyütmüfl olacaklard›r.

Neyi Savunuyorlard›?
PKK bafllang›çta neler savundu, dünden bugüne savunduklar› nas›l de¤iflti?
Bunlar, PKK program›ndan bafllayarak, yüzlerce belge ve yaz›dan uzun al›nt›-
larla aktar›labilir. Ancak bu gereksizdir. Bugün art›k fazla bir anlam› yoktur.
Ama art›k “saçmal›k” derecesinde bir görüfl de olsa, hala PKK’n›n ayn› çiz-
gide oldu¤unu, de¤iflikliklerin taktikler ve politik ustal›k oldu¤unu, hatta as›l he-
defin hala de¤iflmedi¤ini veya yola zaten “bar›fl” için ç›kt›klar›n› söyleyenler
karfl›s›nda baz› hat›rlatmalar yapmakta yarar var.
Gerçekte bu yaklafl›mlar da fazla ciddiye al›nmayabilir. Çünkü Kürt milliyet-
çili¤inde teorinin bir ciddiyeti yoktur zaten. Örne¤in, y›llarca sömürgecilik sa-
vunulup, sonra bütünüyle propagandif bir söylem olarak “Türkiyelileflme” savu-
nulmaya baflland›¤›nda biz zaten bafltan beri Türkiye partisiydik denilmemifl
midir? fiimdi ayn› teori “biz bar›fl ad›na yola ç›kt›k” diye yap›l›yor.
Hay›r, böyle bir fley yoktur.
Yola Türkiye oligarflisiyle Kürt dili üzerindeki serbestlik karfl›s›nda “bar›fl”
yap›p onun hizmetine girmek için de¤il, “Ba¤›ms›zl›k” denilerek ç›k›lm›flt›r.
Hedef, “ba¤›ms›z birleflik Kürdistan”d›r.
Bunlar o kadar “net” ve “kesin” ifade edilen hedeflerdir ki, bir Kürt’ün bun-
lar›n d›fl›nda bir fley savunmas›, ihanetle eflde¤erdi. PKK bu mant›kla Barzani-
cilerden Kürt milliyetçili¤i temelinde örgütlenen reformist siyasetlere kadar bir
çok kesimi ihanetçi olarak tan›mlam›flt›r.
Bunlar tart›fl›lmazd›r, çünkü yine PKK’n›n teorisinin en temel tezine göre
“Türkiye sömürgecidir”.
“Emperyalist sistemden kopmak gerekti¤ini” söyler PKK. ‹lk belgelerinde,
emperyalistlerin ve bölgedeki iflbirlikçilerinin düzeninin devrilmesini hedefledi-
786 Miliyetçilik Ç›kmaz›

¤ini yazar.
Yani bafllang›çta “devrim” vard›r PKK’n›n önünde. PKK’n›n ilk ç›kard›¤› te-
mel yaz›l› belgelerinden biri de zaten “Kürdistan Devriminin Yolu” bafll›¤›n› ta-
fl›maktad›r. Ortadaki bunca belge karfl›s›nda, yüzü k›zarmadan hala “Biz ba-
r›fl için yola ç›kt›k” diyebilenlerin hiç bir ciddiyeti olamaz. Onlar için her fley,
bir burjuva politikac›s› aç›s›ndan oldu¤u gibi önemsizdir, kitleleri aldatmak
için her fley söylenebilir.
Halk savafl›yla, sömürge bir Türkiye’den ayr›l›p ba¤›ms›z birleflik bir Kürdis-
tan’›n kurulmas› olarak özetlenebilecek bu ç›k›fl teorisi, y›llarca savunulan te-
oridir.
Bunlar› bafll›klar halinde belirtmekle yetindik. PKK’n›n geçmiflten bugüne
pek çok metinlerinde bunlar›n de¤iflik ifadeleri vard›r. Bunlar yaz›l› belgelerde,
sözlü aç›klamalarda savunulmufltur ama süreç, daha bafl›ndan itibaren de bu
tesbitlere uygun geliflmemifltir. Örne¤in PKK Program›ndaki, Kurulufl Bildirge-
si’ndeki kesin ifadelere ra¤men emperyalizme pratik olarak hiç bir zaman kar-
fl› olunmam›flt›r. Halk savafl› denmifl, savafl›n s›n›fsal boyutu tümüyle yads›nm›fl-
t›r.
Art›k düzenle bütünleflmenin nas›l olaca¤›n›n tart›fl›ld›¤› bugün bile hala
Kürt milliyetçilerinin yaz›lar›nda devrim’den, sosyalizm’den sözedilmesine rast-
lamak mümkündür. Ama alt› bofl sözlerdir bunlar. Ciddiyeti, inand›r›c›l›¤›, sa-
mimiyeti ve PKK’n›n örgütlenmesinde, mücadelesinde, politikalar›nda bir karfl›-
l›¤› yoktur. Ama teoriyi ele al›fltaki bu ciddiyetsizli¤e ve tutars›zl›¤a ra¤men,
milliyetçili¤in bir hareketi nereden nereye savuraca¤›n›n görülmesi aç›s›ndan
bafllang›çta söylenenler hat›rlanmal›d›r. Bugüne birden bire gelinmemifltir.

Politikay› Nas›l Kavrad›lar, Nas›l Uygulad›lar?


PKK, siyasi arenaya ç›kt›¤›nda kendini Marksist-Leninist olarak tan›mlad›.
Partinin “Kürdistan ‹flçi Partisi” fleklindeki ad› da bu tan›mlamaya uygundu.
Ama bunun d›fl›ndaki politikalar›nda, taktiklerinde, örgütlenme biçimlerinde,
çal›flma tarz›nda, üslubunda baflka da bir uygunluk bulmak zordur. Kuflkusuz
Marksizm-Leninizmden de¤iflik düzeylerde etkilenmeler devam etmekteydi,
ama süreç her konuda milliyetçilik lehine bir evrim içindeydi.
Milliyetçilik kendini en aç›k biçimiyle Kürt milliyetçi hareketinin politika ya-
p›fl tarz›nda göstermifltir. Bu tarz zaman içinde sola da sirayet ederek ciddi bir
bozulman›n kayna¤› olacakt›r.
Bu tarz›n sihirli sözcü¤ü “taktikler”dir. Öyle bir “taktik anlay›fl›” gelifltirilmifl-
tir ki, devrimcili¤e, halklar›n ç›kar›na ayk›r› yap›lan ne varsa, ad› taktik olmufl-
tur. Emperyalistlerle iliflkileri taktik diye yorumlanm›flt›r. Bugün bu iliflkilerin
“kullan›lma” oldu¤u itiraf edilmektedir.
Gelifltirilen pragmatizm, PKK prati¤inde dost, düflman her fleyin birbirine
kar›flmas›n› beraberinde getirmifltir. Barzani ve Talabani’yle kurulan iliflkiler,
bu pragmatizmin çarp›c› örnekleridir. Kah dost olunmufl, kah savafl›lm›flt›r. Ba-
zen biriyle, bazen ötekiyle dost olunup, bir di¤erine karfl› birlikte savafl›lm›flt›r.
Türkiye soluna yaklafl›m ise, tüm bu ilkesizlikler, çarp›kl›klar karfl›s›nda elefl-
tirecek güçleri susturma ve onlar› kullanma amac› çerçevesinde biçimlenmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 787

Türk solu, Kürt solu kavramlar› icat edilip, Türkiye Soluna sürekli afla¤›lamalar-
la, hakaretlerle, küçümsemelerle seslenilmifltir. PKK mevcut gücüne ra¤men,
Türkiye soluna destek olan de¤il, geliflmesini istemeyen bir konumda olmufltur.
Benmerkezcilik bu tarz›n di¤er karakteristik davran›fl›d›r. Dünyan›n merke-
zine kendilerini koymufllar, kimsenin politika bilmedi¤ini iddia edip, herkesi
kendi söylediklerine inanmaya, dahas› kendi politikalar›na tabi olmaya zorla-
m›fllard›r.

Bu Tarz›n Sonuçlar›
Solu ve bir çok ilerici kesimi bu söylemleri ve tarzlar›yla büyük ölçüde etki-
lemifllerdir. O hale getirilmifltir ki, “ezilen ulus ad›na” ne yap›l›rsa yap›ls›n mefl-
rudur anlay›fl› kabul ettirilmek istenmifltir. Kendine güvensiz, ideolojisine gü-
vensiz sol, güç bask›lanmas› alt›nda bunu büyük ölçüde de kabul etmifltir. He-
men her türlü yanl›fl, çarp›kl›k, ezilen ulus edebiyat›yla görmezden gelinmifltir.
Kürt milliyetçilerinin bu edebiyat içinde “Türk solu” kavram›n› adeta bir afla¤›-
lama, bir hakaret sözüne çevirmeleri sonucu, özellikle de Türk kökenli devrim-
cilerin kendi milliyetini söylemeye utand›¤› bir ortam yarat›lm›flt›r.
Tüm bunlar›n sonucunda, devrimcili¤i, Marksizm-Leninizm’i dejenere etmifl-
ler, burjuva ideolojisini ve burjuva politikac›l›¤›n› sol saflara tafl›m›fllar, üslup-
ta, eylem biçiminde devrimcilere ait olamayacak ölçüler uygulam›fllar ve bun-
lar› da “devrimci politika” diye göstermifllerdir.

Neleri ‹nkar Ediyorlar?


Bu soruya verilebilecek en k›sa cevap, “neyi inkar etmiyorlar ki?” fleklinde
olabilir.
Sosyalizmi, devrimcili¤i, anti-emperyalistli¤i, enternasyonalizmi pratikte ve
teoride ad›m ad›m inkarla geliflen süreç, ‹mral›’da toptan bir inkara ulaflm›flt›r.
‹mral›’da inkar edilmedik, mahkum edilmedik bir fley b›rak›lmam›flt›r.
‹nkar›n karfl›l›¤›nda ise yeni kabuller vard›r.
Dün yine sözde de olsa reddedilenler, mahkum edilenler meflrulaflt›r›lm›fl,
aklanm›fl, onaylanm›fl, kabul edilmifltir.
HERfiEY AÇIKTIR. SÖYLENENLER‹N ANLAMI YORUM GEREKT‹RMEYECEK
KADAR ORTADADIR. K‹MSE “DER‹N ANLAM” TAHL‹LLER‹YLE SÖYLENENLER‹
FARKLI GÖSTEREMEZ.
‹fiTE SÖYLENENLER:
Afla¤›da yaln›zca Öcalan’›n söylediklerinden baz› tesbitler aktar›yoruz.
Benzer tesbitler PKK Baflkanl›k Konseyi Üyeleri ve Kürt milliyetçili¤inin teoris-
yenli¤ine soyunan baz›lar› taraf›ndan da de¤iflik biçimlerde tekrarlanm›flt›r.
“Dünyada reel-sosyalizmin çözülüflü, genelde otoriter ve totaliter re-
jimlerin genifl bir co¤rafyada çözülüfl ve çöküfl sürecine girmeleri dünya
çap›nda demokratik sistemin zaferine götürdü.”
“Demokrasinin, yüzy›l›n sonunda tam zaferini ilan etmesi, tekni¤in,
üretimin bu en muazzam ça¤›nda nedensiz olmay›p, demokratik sistemin
mekanizmalar›yla yak›ndan ba¤lant›l›d›r. Toplumlar›, dolay›s›yla birey-
leri, hiçbir sistem, kendi do¤all›¤›nda bu kadar a盤a ç›karamam›fl ve ya-
788 Miliyetçilik Ç›kmaz›

rat›c› k›lamam›flt›r. Gücünü özgürlefltirmeden al›r. Basit ve zor geliflir.


Ama, sonuçlar›n›n en h›zl› ve güçlü görünen rejimden daha güçlü oldu¤u
günümüzde tamamen kan›tlam›flt›r.”
“Sovyet sisteminin 1990’lara do¤ru çözülüflü, en az 200 y›l önceki
Frans›z ‹htilali kadar demokratik dönüflüm üzerinde etkide bulunma po-
tansiyeli tafl›r. Nas›l, Sovyet Ekim Devrimi Türkiye’nin ulusal kurtuluflun-
da en önemli d›fl katk›ya yol açm›flsa; bu çözülüfl de yan› bafl›ndaki Tür-
kiye ve di¤er Türki Cumhuriyetler üzerinde So¤uk Savafl döneminden kal-
ma ve demokratikleflmeyi zorlaflt›ran statükodan uzaklaflma yönünde, o
kadar derinden olumlu geliflmelere yol açm›flt›r.”
“Günümüz demokrasileri... 20’inci yüzy›lda... faflizmin total amans›z
diktatörlü¤üyle, z›t yöndeki reel-sosyalizmin, totaliter rejimlerine karfl›
direnerek, yüzy›l›n sonunda kesin zaferini ilan etmifltir.”

Sözler Yorum Gerektirmeyecek Kadar Aç›k; Sosyalizm, Sosyalizmin


Kazan›mlar› ‹nkar Ediliyor, Emperyalist Demokrasi Savunuluyor
Bu sözler, hiç tart›flmas›z, kesin bir SAF DE⁄‹fiT‹RMEN‹N ifadesidirler. Bu
saf de¤iflikli¤i di¤er konularda da görülecektir.
“SÖMÜRGEC‹ TC” TEOR‹S‹NDEN VAZGEÇ‹LM‹fi, FAfi‹ST YÖNET‹M‹N DE -
MOKRAT‹K CUMHUR‹YET OLDU⁄U SAVUNULMAKTADIR
“1990’lardan sonra birlik içinde Türkiye’de insan haklar›nda geliflme-
ler vard›r. Bundan sonra isyan yanl›flt›r. Mesele çözüm yoluna girmifltir.”
“Tez antitezden yeni bir sentez do¤ar. Devlet-PKK karfl›tl›¤›, Demokra-
tik Cumhuriyet sentezine, zaferine yol açar.”
“Ben demokratik cumhuriyet çat›s› alt›nda toplanmak gerekti¤ine ina-
n›yorum.”
“Günümüz Türkiye Cumhuriyeti istenilen düzeyde olmazsa da demok-
ratikleflmede epey mesafe ald›¤› aç›kt›r. Anayasal ifadesi de temel insan
haklar›, özgürlükleri konusunda kapsaml›d›r. Uygulama sorunlar› daha
a¤›rl›ktad›r. Kald› ki, de¤iflim ihtiyac›, kapsaml› ve tüm toplum kesimle-
rince istenmektedir. Cumhuriyet hem ilkesel, hem toplumsal temelde bü-
yük bir demokratik hareketlenmeyi yaflamaktad›r.”

Demokratik Cumhuriyet Teorisinin Sonucu; ‹syan, Halk›n Savafl›n›n


‹nkar› ve Reddidir
“Her ideoloji, inanç zora baflvurmadan da teknik bas›n-yay›n baflta ol-
mak üzere olanaklar›yla, do¤ruysa kendini uygulayabilir. Yani bu anlam-
da da zor gereksizleflmifltir.”
“Türkiye’nin... bat›laflma çabalar› sonuç vermifltir. Toplum ve siyasi
yap›daki fliddet, nas›l ki bu yüzy›llar›n deviniminde önemli rol oynad›ysa,
art›k bu anlam›n› yitirecek ve tarihin hurdal›¤›na at›lacakt›r. fiiddet, ge-
reksizleflti¤i gibi, her zamankinden fazla toplumun ilgisizli¤i ve çözüm-
süzlü¤ü nedeniyle ortada de¤ersiz kalacakt›r .”
“En zor sorunu böyle çözüme giderse art›k fliddet onun devrimci, kar-
fl› devrimci, darbeci, dinci biçimleri de gündemden oldukça düfleceklerdir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 789

Bat› tarz› sorunlar› ele al›fl h›zl› bir sürece girecektir.”


“Demokratik sisteme veya onun devlet yap›s›na ba¤l› olduktan sonra,
her parti çözüm gücünü zora baflvurmadan bulabilir.”

UKKTH’n› Reddediyorlar
“Yetmifllerde moda olan, ve uyguland›¤›nda sadece, ayr› devlet anla-
m›nda yorumlanan ‘uluslar›n kaderlerini tayin hakk›’ gerçekten, bu yoru-
muyla bir ç›kmazd›. Kürdistan prati¤inde, sorunu yokufla sürme yan› a¤›r
bas›yordu.”
“PKK burada direndi. Kendini gelifltirmeden ziyade afl›r› tekrarlayarak
direndi... Halbuki reel-sosyalizmin çözülüflünden, demokratik çözüm tar-
z›n› ç›karabilmeliydi. ‘Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› ilkesi’nin art›k
geçerlili¤ini yitirdi¤ini... görmeliydi.”

Kürt ‹syanlar› da, Gençli¤in 70’li Y›llardaki Mücadelesi de ‹nkar


Edilip Devlet Politikas› Savunulmaktad›r
“Atatürk’ün kurdu¤u Cumhuriyeti etkilense bile ne Hitler’in Alman-
ya’s›, ne Stalin’in Rusya’s› gibi, cumhuriyeti afl›r› totaliter k›lmak iste-
medi, Fethi Okyar ile ikinci liberal deneme olan Serbest F›rka olay›nda da
karfl›m›za ç›kar. Liberal bir cumhuriyet geliflmesinden yanad›r, ama, bu-
nu felsefi ve toplumsal temelini yakalama gücünden yoksundur. Daha
sonraki Kürt isyanlar› için de yapabilece¤imiz yorum ayr› çizgidedir. Hat-
ta, yerel güçlerin al›flageldikleri genel nizama gelememe, al›flageldikleri
bafl›na buyruk yaflam ve s›n›rl› yabanc› etkisi rol oynar ki, geliflen ve git-
tikçe güçlenen Cumhuriyet karfl›s›nda baflar› flanslar› olamazd›.”
“PKK’nin kurulufl y›llar›; So¤uk Savafl›n kat› ideolojik kamplara ayr›l-
m›fl... y›llard›r. Ayr›ca anarflik yan› a¤›r basan, demokratikleflmeyi pek
tan›mayan gençli¤in; sa¤-sol kamplara alabildi¤ine parçaland›¤› bir sü-
recin damgas›n› tafl›r.”

Ba¤›ms›zl›ktan Vazgeçilmifl, “TC” ile Bütünleflme, Devletin Hizmetine


Girme Savunulmaktad›r
“PKK, Cumhuriyeti parçalayan iddias›ndan onu güçlendiren temel ol-
gulardan birisine dönüflecektir.”
“Bununla kesinlikle bölücülük, ayr›l›kç›l›k geliflmez. Tersine önü al›n›r.
Zay›flama olmaz, yine güçlenme do¤ar. Devlete ba¤l›l›k geliflir. Çünkü,
devlet art›k daha fazla kendinindir.”
“... dil ve kültür özgürlü¤ü a¤›rl›kl› baz› yaklafl›mlar› gelifltirirse, ger-
çekten tarihi bir aflama yakalan›r. Bölge halk›, devleti demokratik irade-
siyle tan›y›p birleflmeyle art›k korku, endifle kalkar... benim devletim an-
lay›fl› geliflir. ‹syan, çat›flma zeminleri de böyle kalkar... anayasal vatan-
dafll›k, ifade özgürlü¤üyle bütünleflti mi, sorun büyük oranda çözüm yo-
luna girmifltir.”
“PKK sadece karfl›t olmaktan ç›kmakla kalmayacak, devletin en önem-
li destek gücü olacakt›r.”
790 Miliyetçilik Ç›kmaz›

“Ancak, demokratik çözüm tarz›n›n zenginli¤i karfl›s›nda, ayr› devlet,


federasyon, otonomi ve benzeri yaklafl›mlar›n bile, geri ve bazen çözüm-
süzlü¤e yol açt›¤›n› pratikte görünce; demokratik sistem üzerinde yo¤un-
laflma, bana çok önemli geldi.”

Anti-Emperyalistlik ‹nkar Ediliyor, Emperyalizm Savunuluyor


“Birçok ülkede benzer sorunlar›n belki de yüzy›llardan sonra bu yönlü
yumuflamayla çözüldü¤ü ve Avrupa demokratik sisteminin bunun örnek-
leriyle dolu oldu¤u aç›kt›r.”
“Gerçekten bu sistemi inançl›, ölçülü ve nas›l uygulad›klar›n› bilen top-
lumlar günümüzün en geliflkin toplumlar›d›r. Devletleri, dünyada gücünü
kabul ettiren devletlerdir. ABD ve ‹ngiltere’nin dünyaya nas›l yön verdi¤i
göz önüne getirilirse bu gayet aç›kt›r.”
“Avrupa ülkelerinin deneyimi, tüm bu savafllar›n sonunda kararl› de-
mokratik sistemi gelifltirmifl ve bu üstünlü¤e yol açarken, Bat› uygarl›¤›
bu anlamda, demokratik uygarl›k olarak da adland›r›labilir. Çünkü gücü-
nün alt›nda bu sistemi gelifltirmifl olmas› yatar. Demokratik sistem en az
bilimsel-teknik üstünlük kadar önemlidir. Karfl›l›kl› etkilemeleri güçlenme-
lerine yol açm›fl ve art›k dünya uygarl›¤› anlam›n› da yakalam›fllard›r.”
“Demokrasi, adeta bir dil ve kültür bahçesidir. Günümüzün en geliflkin
güçlü ilkeleri yine bunun aç›k ifadeleridir. Tüm Avrupa ülkeleri, Kuzey
Amerika net ispatlar›d›r.”

Halklar Bir Yana B›rak›lm›fl, Türkiye Oligarflisiyle Birlikte


Emperyalizmin Tafleronu Olmak Savunuluyor
“Do¤ru de¤erlendirilmesi halinde sadece geçmiflin bu en a¤›r kilit soru-
nundan kurtulmakla kalmayacak, gelecek yüz y›lda bölgede lider ülke ol-
ma flans›n› yakalamas› anlam›na gelecektir.”
“Türkiye burada büyük tehlikelerden korunma kadar, tersine yani güç
kayna¤›na dönüfltürme flans›na sahip olacakt›r. ‹çte ve d›flta PKK’nin as-
keri savafl olanaklar› çözümle birlikte Türkiye’nin hizmetine girecektir.”
“... d›fl politikada itilen baflta Avrupa olmak üzere bir çok mevziye gir-
me ve gerçekten bölgede lider ülke konumuna yükselme bu ç›kmazdan ve
çat›flma ortam›ndan kurtulma ile yak›ndan ba¤lant›l›d›r.”
“‹ç ç›kmaz ve çat›flma ortam›n›n demokratik çözüm yolu, en çarp›c› et-
kisini d›fla aç›l›mda gösterecektir. En baflta AB’ne üyelik sorun olmaktan
ç›kacak ve gerçekleflecektir.”
“Bölgesel liderlik özgücüne dayal› olarak, en iddial› konuma gelecektir.
Özellikle Kürtlerin bölgesel dostlu¤u, bölgesel gücüne büyük katk› sa¤la-
yacakt›r. Tarihte oldu¤u gibi günümüzde ve gelecekte de Kürtlerin bu ro-
lü Ortado¤u’da hakl› ve güçlü olman›n temeli olacakt›r. Stratejik bir teh-
like olarak görülmekten ç›k›p dayan›lan temel bir güç haline gelecektir.”
“Bu temelde Balkanlardan Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya kadar güçlen-
menin yolu aç›lacakt›r.”
Bunlar› söyleyenlerin devrimcilikle bir iliflkisi kalmam›flt›r art›k.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 791

Al›nt›lar›n bu kadar› yeterlidir. Gerçekte Öcalan’›n ‹mral›’daki mahkemede


yapt›¤› birinci ve ikinci savunmalar›n, verdi¤i dilekçelerin, duruflmalar s›ras›n-
da yarg›çlara verdi¤i cevaplar›n tümü, buraya al›nt› olarak konulabilir ve he-
men her sat›r› yukar›dakilerle ayn› muhtevadaki görüfllerden ibarettir.

‹mral›’da Konulan “Son Nokta”,


PKK’n›n Tasfiyesi ve Devrimcili¤e Bir Sald›r›d›r
Öcalan, konuflmalar›nda ‹mral›’da “son nokta”y› koymak istedi¤ini söyle-
mekteydi.
“Son nokta”, emperyalizmin ve MGK’n›n yönlendiricili¤inde bir tasfiye ha-
reketidir.
Ama söylenenleri daha da vahim hala getiren PKK Baflkanl›k Konseyi’nin
de tüm bu söylenenlere kat›ld›¤›n› aç›klayarak tasfiyeye ortak olmas›d›r.
‹mral›’da neler söylendi¤inin bafll›klar›n› anmak, orada devrimci bir tahlil,
öngörü, talep olmad›¤›n› ortaya koyuyor zaten yeterince.
‹mral›’da emperyalizmin, MGK’n›n, oligarflinin duymak istedikleri söylen-
mifltir.
Atatürk’e, misak› milliye, orduya, MGK’ya övgüler vard›r. Emperyalizme
övgüler vard›r. Baz› emperyalist ülkeleri suçlamas› bunu de¤ifltirmiyor, onlar
da daha çok ABD’nin ve Türkiye oligarflisinin duymak istedikleri çerçevededir.
Oligarflinin y›llard›r milliyetçi harekete ve devrimci harekete karfl› savuna
geldi¤i tüm tezleri do¤rulayan teoriler gelifltirilmifltir.
UKKTH’n›n döneminin geçti¤i, art›k gerekli olmad›¤›, uluslar›n de¤il, farkl›
kültürlerin oldu¤u söylenmektedir. Bu, ç›k›fllar› dahil her fleyi yanl›fl yapt›klar›-
n›n itiraf›d›r. Devamla, 70’lerden itibaren sa¤-sol çat›flmas›n›n nas›l herkesi sa-
vurdu¤u, demokratik çerçevede mücadele etme olanaklar›n›n oldu¤u, bunu
yapmak gerekti¤i söyleniyor. Bu da her fleyin nas›l inkar edildi¤inin aç›k kan›-
t›d›r ve bu durumda oligarflinin dökülen kan›n sorumlusu PKK’d›r sözü kan›tlan-
m›fl olur. Yani PKK yanl›flla bafllam›fl, devlet kendini savunmufl olur. Böylece
devletin her türlü katliam›, kaybetmeleri, iflkenceleri, köy yakmalar›, boflaltma-
lar› meflru olur.
Tarihteki bütün Kürt isyanlar›n› afla¤›l›yor, yanl›flt› diyor. Milli özelli¤ini tar-
t›flmak bile gereksizdi diyor. Keflke hiç olmasayd› diyor. Bütün bunlar, oligarfli-
nin bile söylemeye cesaret edemedi¤i kadar aç›k inkarc›l›kt›r. Elbette çeflitli
Kürt isyanlar›n›n feodalizm içindeki yerleri, emperyalistlerle iliflkileri tart›fl›labi-
lir, ama ne yaz›k ki zaman›nda bunlar› tart›flanlara hain demifllerdir, flovenist,
devletçi, kemalist demifllerdir. Bugün bunlar› söylemeleri devrimcilerin tutumu-
nu kabul etmek anlam›na gelmiyor, tersine Öcalan her fleyi reddedip devletin
ony›llard›r süren inkarc›, bask›c› tutumunu akl›yor.

PKK fiimdi Nerede?


1990-91’den itibaren “bar›fl”, “ateflkes” taktikleri çerçevesinde gelifltirilen
çizginin emperyalizmle ve düzenle bütünleflmeye yöneldi¤i daha aç›k görülür
olmufltur; elefltirilerimizle bu yönelimin karfl›s›nda durmaya çal›flt›k, evet orta-
da bir t›kan›kl›k vard›, o gün itiraf edilse de edilmese de gerçek buydu ve t›ka-
792 Miliyetçilik Ç›kmaz›

n›kl›k farkl› tesbit ve çözümleri gerekli k›l›yordu. Bu noktada PKK’y› ›srarla mu-
hasebeye ça¤›rd›k. Ancak PKK muhasebe yerine, bu çizgiyi derinlefltirmeye
devam etti. Bir süre sonra emperyalizme aç›ktan övgüler düzülen, burjuva dü-
zen partilerinden çözüm beklenen, “çözüm”ün art›k tümüyle emperyalizmin ka-
bul edebilece¤i bir çerçeveyle çizildi¤i bir aflamaya gelindi. Bu noktada
PKK’n›n “nereden nereye?” geldi¤ini ortaya koyarak uyar› ve elefltirilerimizi
sürdürdük. Art›k gelinen noktada sorulmas› gereken ise, PKK’n›n nerede oldu-
¤u, s›n›f mücadelesinin neresinde hangi tav›r ve konum içinde oldu¤udur.
Bugün art›k PKK’n›n lideri, yönetici mekanizmalar› taraf›ndan aç›kça “ame-
rikanc›l›k” yap›lmaktad›r. Bu ideolojik yenilgi ve savrulman›n varabilece¤i “son
nokta”lardan biridir. Ama buna ra¤men, sürecin çok çeflitli etkenler alt›nda ge-
liflti¤ini hesaba katarak belki herfleyin henüz nihai sonucunu, biçimini almad›-
¤› söylenebilir. Ama gelinen noktan›n tesbiti yine de önemlidir.
Anti-emperyalistlik yoktur; Bugün aç›kça ABD’ye sizin tahakkümünüze karfl›
bir diyece¤imiz yoktur denilmektedir. Yaflanan onca musibete ra¤men hala
ABD’ye, Avrupa’ya ça¤r›lar yap›lmakta, “Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar” diyerek
emperyalist müdahaleye davet ç›kar›lmaktad›r. Genelkurmay kemalistli¤i savu-
nulmaktad›r. Yani emperyalizme karfl› tav›r alan bir kemalistik de yoktur. Düpe-
düz bugünkü Amerikanc› genelkurmay›n, düzenin kemalistli¤i savunulmakta-
d›r.
Anti-faflist, anti-devlet özelli¤i yok olmufltur. “Devletimiz” üslubunun benim-
senmesi ve devlete övgülerle, demokratik cumhuriyet tespitleriyle geçmifl söy-
lemlerinden tamamen farkl›, do¤rudan devleti yücelten kendi varl›klar›n› inkar
eden bir çizgiye gelmifllerdir. Bu çizginin devrimcilikle hiç bir ilgisi yoktur. Dü-
zeni meflrulaflt›ran devrimcili¤i meflru görmeyen reddeden bir çizgidir.
Demokratl›¤› da tart›fl›labilir. Anti-emperyalizmin, anti-faflizmin, anti-devle-
tin olmad›¤› yerde demokratl›k olamaz. Keza oligarfliye Ortado¤u’da, Balkan-
lar’da, Kafkaslar’da “emperyalist” rol biçilmifl, birlikte bu rolü oynayal›m de-
mifllerdir. Bu, aç›kça halklara sald›r› politikas›d›r. Demokratl›klar›, Kürt dili ve
kültürünü savunmalar› kadard›r. Bununla s›n›rl›d›r. Bunlar› savunmak için do¤al
ki, ne illegal olmaya, ne silahl› mücadeleye, ne ölmeye ne de öldürmeye ge-
rek yoktur. Düzen bunlar› kendi yeniden yap›land›rma projesi içinde gündemi-
ne alm›flt›r.
‹mral›’da ABD çözümü savunulmufl ve bu çözüm halen yürürlüktedir. PKK da
bu çözümü kabullenen bir siyasal, pratik tutum içindedir. PKK’nin nerede oldu-
¤u ABD çözümü karfl›s›ndaki tavr›yla belirlenmektedir.

Anlat›lanlar, Biz Yenildik Devlet Kazand› Demektir


Devlet kazand›ysa sen yenilgiyi itiraf ettiysen art›k hiçbir rolün, iddian kal-
mam›fl demektir. Anlat›lanlar ders ç›kartma de¤il, ideolojik politik yenilginin
aç›k ve kesin itiraflar›d›r. Bu durumda ideolojik ve politik olarak PKK diye bir
fley ortada kalmam›flt›r. Kendi kendisini tasfiye etmifltir. Pazarl›k flans› da kal-
mam›flt›r. Kendisini tasfiye eden bir güç pazarl›k edemez. Etti¤i noktada ken-
disini aldat›r. Birileri kullan›r. Bugün yap›lan sadece tasfiyenin fiziki olarak na-
s›l yap›laca¤›d›r. Bu program devletin program›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 793

E¤er Bu Çizgide Devam Edilirse Tasfiyecili¤in Bofl Sorumlusu


Baflkanl›k Konseyi Olacakt›r
Baflkanl›k Konseyi bu görüfllere kat›ld›¤›n› aç›klam›flt›r. Ve dünya devrim ta-
rihine devletin tasfiye operasyonunu gönüllü olarak kabul etmifl bir örgüt ola-
rak geçecektir. Baflkanl›k Konseyi bu yoldan geri dönmelidir. Devletin tasfiye
operasyonunu kabul etmemelidir. Hay›r, biz hem bu görüflleri savunup hem de
mücadeleye devam ederiz diyorlarsa bu çeliflkiyle sürdürülecek mücadelenin
hiç bir sonuç yaratmas› mümkün de¤ildir. Meflru olmad›¤›, yanl›fl oldu¤u aç›k-
lanan bir çizgide yap›lan mücadele, yal›n hali ile bile bile intihar etmektir.
PKK, bu noktada halka hesap vermek zorunda kalacakt›r. Halk yanl›fl oldu¤u-
nu bilerek neden bedel ödendi¤inin hesab›n› sorma hakk›na sahip olacakt›r.
Veya yanl›fl bilinen çizgide ›srar baflka güçlerin hesab›na çal›flmay› getirecek-
tir. Türk, Kürt çat›flmas›n› bu günkü aflamada oligarfli istemiyor. ‹stemesi kendi-
ni inkar anlam›na gelir. Bunu sadece emperyalistler ister. Baflkanl›k Konseyi
emperyalistlerin iste¤ine göre hareket etmeyecekse Kürt, Türk çat›flmas› ç›kar
söyleminin yerine “emperyalistler ve iflbirlikçiler halklar› çat›flt›ramaz. Birbirine
düflüremez. PKK bu oyuna gelmeyecektir” demelidir. Aksi halde emperyalizmin
denetimindeki bu çat›flman›n veya program›n sorumlular›ndan biri de PKK ola-
cakt›r. Bu PKK’n›n UÇK olmas› demektir. Hala bir parça anti-emperyalistlik, de-
mokratl›k, ulusall›k kalm›flsa mevcut yoldan geri dönülmelidir.

Sorun Tüm Türkiye Solunun Sorunudur


Mevcut ideolojik politik yenilgi, devlete teslimiyet, kendini inkar, yaln›z
PKK’y› ilgilendiren bir sorun de¤ildir. Bütün Türkiye devrimcilerini, bütün halkla-
r› çok yak›ndan ilgilendirmektedir. Halk›m›z ve dünya halklar› bu yenilgiyi yal-
n›z PKK’n›n de¤il, milliyetçili¤in de¤il, devrimcilerin yenilgisi olarak kabul ede-
cek ve oligarfli bu zeminde halk› umutsuzlu¤a sürüklemek isteyecektir. Böyle de
yap›yorlar Bunun için PKK, “benim sorunum” deyip iflin içinden ç›kamaz. Bu so-
run gerek halk›m›z gerek Türkiyeli devrimci ve ilericiler, gerekse tüm dünyadaki
anti-emperyalist, anti-faflist bütün kesimler taraf›ndan tart›fl›l›p ders ç›kart›lmal›-
d›r. Bu tart›flma devrimcili¤in ne olup olmad›¤›n›, oportünizmi, reformizmi, mil-
liyetçili¤i her türlü sapk›n teoriyi yeniden gündeme getirmelidir. Kim ne dedi,
kim ne yapt›, Marksizm-Leninizm nas›l kirletilmeye kalk›ld›? Kim hangi amaçlar
için bunu yapt›. Emperyalizme ve oligarfliye nas›l kozlar verildi? Bu ve daha bir-
çok sorun bu zeminde çok aç›k ve net tart›fl›lmak zorundad›r. Hiç kimse bu tar-
t›flmalar›n üstünü kanla, yüksek sesle, provokasyonlarla örtemez. Bu tart›flma
halk›m›z›n gelece¤i için vazgeçilmezdir. Bu tart›flma halk içinde yap›lmal›d›r.
Kan› dökülen, bedel ödeyen hakt›r. Bütün halklard›r. Bütün devrimcilerdir. Bedel
ödeyenlerin sorma, tart›flma, sorgulama, yarg›lama, ders ç›kartma hakk›n› hiç
kimse engelleyemez Bu sorgulama art›k hiçbir flekilde kapat›lamaz.

Do¤rular, Yanl›fllar Ortaya Ç›km›flt›r;


PKK Hasap Verme Durumundad›r;
Özelefltiri Verecek Olan Da PKK’d›r
PKK hesap sorma, niye yapmad›n›z, niye desteklemediniz deme durumun-
794 Miliyetçilik Ç›kmaz›

da de¤il, hesap verme durumundad›r. Eski üslupla hiçbir yere varamazlar. Kal-
d› ki eski üslubu, yani hesap soran, kendini arz›n merkezine koyan, herkesi et-
raf›nda döndürmek isteyen süreci kendileri kendi elleriyle bitirmifllerdir. Yer de-
¤ifltirmifllerdir.
Çok aç›k tarihi gerçek bizim do¤rular› söyledi¤imiz, onlar›n ise bu do¤ru-
lara “devletçi”, “kemalist” diye cevap verdikleridir. fiimdi herfley çok aç›k, da-
ha kesin ve net a盤a ç›km›fl, tablo de¤iflmifltir. Kendilerinin de¤il, bizim ve bir-
çok devrimcinin söylediklerinin gerçek oldu¤u ortaya ç›km›flt›r. Milliyetçili¤in
ç›kmaz oldu¤u ortaya ç›km›flt›r. Biz onlara yirmi y›ld›r, hatta otuz y›ld›r bu ger-
çe¤i her vesileyle söyledik. Onlar hakaretlerle cevap verdiler. Bu gerçekleri
görmek, bilmek için ne yirmi y›l, ne de bir kaç y›l bedel ödemeye gerek yok.
S›radan asgari Marksist-Leninist bilgisi olanlar dahi bu gerçe¤i bilirler. Mark-
sizm-Leninizm’in bilimsel gerçe¤ini de¤ifltirmeye milliyetçili¤in gücü yetmez...
De¤ifltirmeye kalkt›lar. Yaflanan somutu, halk›n ç›karlar›n› yok saymaya kalkt›-
lar.

Dostlu¤umuz ve Elefltirimiz Bir Bütün Olmufltur


Bütün yanl›fll›klara ra¤men, anti-devlet, anti-faflist, demokrat bir niteli¤e sa-
hip olunan her noktada destekledik. Yanl›fllar› elefltirerek do¤ruyu göstermek is-
tedik. Ama korkunç bir kendini be¤enmifllik, korkunç bir güce tapma, onun
üzerine tepinme, ne oldum delisi olma, demagoji, abart› ile gerçekler küllen-
meye çal›fl›ld›. Bu yolun devrimci olmad›¤›, bu yolun halklar› kurtulufla götüre-
medi¤i bir kez daha PKK deneyimleriyle ispatlanm›flt›r. Ne yaz›k ki emperya-
lizm dünyan›n her taraf›nda milliyetleri dinleri mezhepleri körüklüyor ve yine
ne yaz›k ki, ne ac› ki kimileri bu oyuna geliyor. Türkiye halklar› bu oyunlara
karfl› bilinçlenecek ve emperyalizmin k›flk›rtma politikalar›n› bozacakt›r. Dev-
rimcilik üzerindeki kir ve pas ortadan kalkacak, halklar›n birlikteli¤ini esas
alan, iktidar›n› esas alan, ortak mücadele yeniden yükselecektir.

Ödenen Bedellere Sayg› Muhasebe Demektir


A¤›r bedeller ödenmifltir. Do¤rudur, herkes bedel ödemifltir. Ama en çok
PKK ödemifltir. Bu da do¤rudur, ama art›k bu noktaya saplan›p kal›namaz. Mü-
cadelenin, bedel ödemenin gereksiz, yanl›fl oldu¤unu kendileri söylemektedir.
O halde art›k bedel ödedik üzerinden tart›flma bast›r›lamaz. Zarar›n neresin-
de dönerseniz kard›r. Kendinize sayg› için, flehitlerinize, tarihinize sayg› için
bu muhasebe gereklidir. Bu muhasebe ahlaki olarak da gereklidir. Art›k hiçbir
fleyin üzeri, taktik politika diyerek, insanlar› baflka düflüncelere kapatarak, sa-
¤a sola devletçi, kemalist diyerek kapat›lamaz. Gerçekleri gizlemenin hiçbir
yarar› yoktur. Bu silah sizi vurur, sizi çürütür ve alt›ndan kalkamazs›n›z. Cüret-
li olmak zaman›d›r. Bir hareket t›kanabilir. Yanl›fl yapabilir. Bunlar anlafl›labi-
lir. Ama bir hareket bunlardan ders ç›kart›p devrime nas›l yürüyece¤inin hesa-
b›n› yeniden yapar. Ben yanl›fl yapt›m deyip bütün tarihini geçmiflini eylemini
ideolojisini devlete teslim etmez. Devlete sen hakl›s›n demez. Olabilir. Dünya
devrimler tarihinde devrimci hareketler onlarca kez yenilmifltir. Bütün örgütsel
varl›klar› yok olmufltur. Ama devrim iddias›n› koruyarak kendilerini düzeltmifl
Miliyetçilik Ç›kmaz› 795

yeniden aya¤a kalkm›fl ve devrime yürümüfllerdir. PKK bunu yapmal›d›r. Do¤-


rudur. Bütün stratejik, taktik, ideolojik görüflleri çökmüfltür. Ama PKK devrim id-
dias›yla yola ç›km›flt›r. Devrimci bir potansiyeli tafl›maktad›r. Bu zeminde Tür-
kiye devletine biat etmeyi de¤il, devleti y›kman›n stratejisini gelifltirmelidir.

Milliyetçilik De¤il Devrimci Çizgi


‹deolojik iflas sergilendikten sonra hala çözümden, zaferden, yüzy›ll›k Kürt-
Türk savafl›ndan sözetmenin anlam› nedir?
Ortado¤u’da yenilen hiç bir güç, hiç bir zaman yenildi¤ini kabul etmez.
Bu, direniflin ifadesi olarak bir “kabul etmeme” de¤ildir. Yaln›zca kendi gerçe-
¤ini gizlemenin bir ifadesidir. Köylülük abart›c›l›¤› ve Ortado¤u kurnazl›¤› dev-
rimci politikan›n yerini al›nca bu tür ucube durumlar ortaya ç›k›yor. Bundan ç›-
k›lmal›, gerçe¤e dönülmelidir.
Mevcut teslimiyeti reddedip, mücadelenin devrimci bir muhtevada devam›-
n› sa¤layabilecek devrimci bir strateji, Kürt milliyetçili¤i etraf›nda flekillenmez.
Zaten PKK’y› bugüne getiren bu milliyetçi çizgidir. Milliyetçi çizgi tümden red-
dedilmelidir. Bütün Türkiye halklar›n›n ç›karlar›n› temsil edebilecek çizgi, Türki-
ye devriminin çizgisidir. Bu çizgi halklar› bölüp her halka göre strateji yarat-
may› de¤il, bütün halklar›n birlikte örgütlenmesini birlikte mücadelesini ve ikti-
dar›n› esas al›r. ‹flte PKK devrimci potansiyelini tümden yitirmeden çizgisini bu
zeminde tart›flmal›, devrimcili¤i bulmal›d›r. O zaman tart›flma çok daha sa¤l›k-
l› olacak ve o zaman PKK gerçekten iddias›nda samimidir, cüretlidir denebile-
cektir. Aksi halde PKK’n›n kendini sorgulama yetene¤i dahi olmad›¤›, siyasi
iradesini tümden kaybetti¤i ortaya ç›kacakt›r. Bu yol PKK için yeni açmazlar,
daha karanl›k günler demektir. Bu yol tercih edilmemelidir. PKK kendisini Tür-
kiye devrimci hareketinin bir unsuru olarak görmelidir.
PKK’n›n yeni misak› milli projesi Kafkaslar’a, Ortado¤u’ya, Balkanlar’a ya-
y›lma politikas› Turgut Özal’›n politikas›d›r. “Anayasal vatandafll›k” gibi söy-
lemler, Demirel’lerin bütünüyle oyalama amaçl› politikalar›d›r. Emperyalistle-
rin, iflbirlikçilerin politikalar›nda ne Kürt ne de baflka hiçbir halk›n ç›kar› ola-
maz. Bunlar› savunmak devrimcilerin ifli olamaz. Savunanlar›n devrimcilikle de
iliflkisi olamaz.
6. Kongre kararlar›yla, ayn› dönemlerdeki “8 madde”nin ve ‹mral›’daki sa-
vunman›n hiç bir ilgisi yoktur. Nas›l bir silahl› savafl sorusu da yeniden cevap-
lanmak zorundad›r. 15 y›l savaflt›k, 15 y›l daha savafl›r›z söylemi bir fley ifa-
de etmez. NE ‹Ç‹N savaflacaks›n›z, NASIL savaflacaks›n›z sorular›n› cevapla-
mak gerekir. 15 y›l bu strateji ve politikalarla savafl›lm›flt›r. Kazan›lan baflar›-
lar ve mevziler vard›r; ama t›kanm›flt›r. Tekrar›n getirebilece¤i hiç bir fley yok-
tur.
796 Miliyetçilik Ç›kmaz›

1 MAYIS
ÖNCESİ, SONRASI, 1 May›s, Öncesi, Sonras›, De¤erlendirmeler
DEĞERLENDİRMELER
MEfiRULU⁄U VE DEVR‹MC‹ K‹ML‹⁄‹
K‹TLELER NEZD‹NDE YEN‹DEN
KAZANMALIYIZ

Devrimci Sol Dergisi


Devrimci Sol Temmuz 1999
Say› 14

Ö
calan’›n Roma’ya gelifliyle birlikte ülke içinde oligarfli taraf›ndan
flovenist bir kampanya bafllat›lm›fl, Öcalan’›n Kenya’dan kaç›r›l›p
getirilmesi sonras›nda ise, bu kampanya psikolojik, ideolojik bir sa-
vafl biçiminde sürdürülmüfltür. ‹deolojik kavramlar›n, siyasi tav›rlar›n, eylemle-
rin hangisinin kime ait oldu¤unun belirsizleflti¤i bu süreçte, halk ve devrimci-
ler, belki de ülkemiz tarihinin en yo¤un psikolojik, ideolojik sald›r›s›na maruz
kalm›flt›r.
Bu ideolojik, psikolojik kampanya, uzunca bir dönemdir semt bask›nlar›,
huzur operasyonlar›, gözalt›lar, tutuklamalar biçiminde sürdürülen bask›lar›n
oldu¤u bir ortamda hayata geçirilmifltir. Bu bask›, terör ve psikolojik savafl ha-
len de sürmektedir.
12 Mart Gazi ve 16 Mart katliam›n›n y›ldönümlerine iflte böyle bir süreçte
girildi. Oligarflinin bu y›ldönümlerinde ne yapmaya çal›flaca¤›n› tahmin etmek
zor de¤ildi. Kitlelerin içinde bulundu¤u durum da belliydi. Ancak sola tam bir
öngörüsüzlük hakimdi. Cephelilerin her iki alanda birlikte davranma önerileri
de reddedildi. Oligarflinin politikas›n›, kitlelerin durumunu k›sacas› sürecin öz-
günlü¤ünü kavramaktan uzak tav›rlar›yla yine Cephe’ye karfl› kumpaslar peflin-
de kofltular. D›fl›m›zda oluflturduklar› veya oluflturuldu¤u iddia edilen birliktelik-
ler, ilkesiz, sübjektif hesaplarla oluflturulan birliklerin ak›betine iliflkin örnekler
olmaktan öteye geçemediler.
Anmalar öncesinde, her zaman oldu¤u gibi en yüksek perdeden aç›klama-
lar yap›lm›flt›... “Tart›flmaya gerek yok”tu, 12 Mart’ta “kitlesellikleriyle, görsel-
likleriyle” orada olacaklard›.
Gazi’de olamad›lar. O gün olabileceklere iliflkin bir öngörü ve bunun kar-
fl›s›nda üretilmifl bir politika yoktu. Politika olmay›nca tek bir pankart, tek bir
dövizleri bile görülmedi ortada. Anma öncesi d›fltalamak için ellerinden gele-
ni yapt›klar› Meclis ise pankart›yla, kitlesiyle oradayd›.
16 Mart’ta da çok farkl› olmad›. Bizim birlikte davranma önerimizi redde-
denler kendi aralar›nda birlefliverdiler. 13 örgüt, dergi birlefltiler... Sonuç, 50-
60 kifliydi. 13 örgüt, 50-60 kifli (veya kendi rakamlar›yla 150!) Ne reformist-
lerin, ne Kürt milliyetçilerinin “kitleleri” yoktu ortada. Gençli¤in onurlu gelene-
¤ini ‹YÖ-DER’liler sürdürdü.
Bizim cephemizden bunlar yeterli miydi? Hay›r! Ama bunu tespit etmek ken-
di bafl›na çok önemli de¤ildi. Neden olmad›¤›n› görmek gerekirdi.
Ard›ndan seçimler yap›ld› ve flovenizmin yükselifline tan›k olundu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 797

Daha bu durum yeni yeni enine boyuna tart›fl›lmaya bafllanm›flken de 1 Ma-


y›s’a gelindi.
Kitlesellikte büyük bir düflüfl vard›. Düflman›n çeflitli biçimlerdeki kuflatmas›
yar›lamam›flt›.
Tabii ki durumu tart›flmak, ciddiyetle ele almak gerekiyordu.
Ama dergilerin 1 May›s sonras› yaz›lar›na bakarsan›z b›rak›n böyle bir cid-
diyetle yaklaflmay›, ço¤unda sanki böyle bir olumsuzluk yaflanmam›fl gibiydi.
Kimileri kitlesellikte düflüfl tespiti yapmakla birlikte niyesi, nedeni konusunda
yüzeysel etkenler üzerinde dolafl›yorlard›. Kimileri de bütün bunlar› b›rak›p bi-
zim neden 1 May›s rakamlar›n› vermedi¤imiz üzerine kalem oynat›yorlard›.
Bunu kendilerine dert edinenlerin baz›lar›n›n alandaki varl›¤›, iki haneli rakam-
lar›n bile alt s›n›rlar›ndayd› ama bunu dert etmiyorlard›.

Sol tart›flmal›d›r:
Meflruluk ve Devrimci Kimlik Sorunu Nas›l Ortaya Ç›km›flt›r?
Oysa alanda dert edinilmesi gereken farkl› bir sorun vard›r. Daha do¤rusu
bu sorun, y›llard›r parça parça birikmifl, son 45 ayl›k süreçte iyice büyümüfl ve
1 May›s alanlar›nda kendini ortaya koymufltur. Sorun devrimcili¤in meflruiyet
zemininin daralt›lmas›, kitlelerin gözünde devrimcilik kimli¤inin çarp›t›lmas›d›r.
Tart›fl›lmas› gereken de budur.
1 May›s sonras› yapt›¤›m›z ilk de¤erlendirmede bunu ortaya koyduk. Bu so-
nuçtu. Nedenlerini de ortaya koyduk. Bu nedenlerin en önemlilerinden biri de
Kürt milliyetçili¤inin, teorisiyle, örgütlenmesiyle, eylem çizgisiyle yolaçt›¤› tah-
ribatt›.
Bu defa sol, bu neden üzerine tart›flaca¤›na Kürt milliyetçili¤inin avukatl›¤›-
na soyundu. Bu ifli can›n› difline takarak yapanlardan biri olan At›l›m, h›z›n›
alamay›p bu düflüncelerimizde “sosyal flovenizm” tespit ediyor, PKK’y› “en çok
savunan” unvan›n› hak eder görünüyordu. Kurtulufl’taki 1 May›s yaz›s›na atfen
flöyle diyordu:
“Devrimci hareketin yeniden meflrulu¤unu kazanmak zorunda oldu¤u
ifade edilen yaz›da, ‘Devrimci hareketin PKK ile özdefllefltirilmesinin önü-
ne geçilmelidir’ diyerek Kürt ulusal hareketinin desteklenmesini, meflruluk
derecesine indirecek kadar da ileri götürüyor sosyal flovenizmini.” (At›l›m,
say›:16)
Kurtulufl’ta ortaya konulan› ne kadar do¤ru kavray›p ne kadar do¤ru aktar-
d›¤›n› bir yana b›rak›yoruz. Ama bunlar› yazanlar, ne o say›da, ne de daha
sonraki say›larda yapt›¤›m›z tespitin özüne iliflkin hiç bir fley söylememifltir. Ör-
ne¤in, kitleler nezdinde flu veya bu ölçüde bir meflruluk sorunu var m›d›r, yok
mudur, varsa, bu sorun nereden do¤mufltur, nas›l ortadan kald›r›lacakt›r? Bun-
lara iliflkin hiç bir tart›flma yoktur. Hayat›n flu veya bu ölçüde içinde olan, kit-
lelerle s›n›rl› da olsa karfl›laflan herkes gerçekte böyle bir sorunun ortada oldu-
¤unu bilir, görür. Sorunu yok saymak, sorunu ortadan kald›rmaz. Ama oportü-
nizm ço¤unlu¤u itibar›yla bu durumdad›r.
Onlar bu aymazl›¤› sürdürürken, Mavi Çarfl› “eylemi” gündeme geldi.
Herkes için son derece uyar›c›yd›. Art›k geçifltirmecili¤in, avukatl›¤›n, Kürt
798 Miliyetçilik Ç›kmaz›

milliyetçili¤inin çizgisindeki bu yanlar› görmezden gelmenin vakti geçmiflti.


Ama görmemeye devam ettiler. Bu noktada bile Kürt milliyetçili¤ine bir fley de-
memeyi baflard›lar. Bir fley derken bile bu çizgiyi, Mavi Çarfl› “eylemi”ni mefl-
rulaflt›ran söylemler kulland›lar.
Hayat yine de s›k›flt›r›yor herkesi. Belli sorunlara de¤inmeden teori, politika
yapmak imkans›zlafl›yor, o zaman da “sorumlusu kim”, “kayna¤› ne?” deme-
den, yaln›zca olgular› tesbit etmekle yetiniyorlar. Örne¤in biri “psikolojik sa-
vafl” üzerine yaz›yor, ama o savaflta kimin hangi rolü üstlendi¤ini, kimin bu sa-
vaflta düflmana bolca malzeme verdi¤ini bulam›yorsunuz. Herkes flovenizmin
kitleleri etkiledi¤ini eninde sonunda yazmak durumunda kal›yor, ama bu etki-
nin nas›l olup da bu hale dönüfltü¤ünün, bundan kimlerin sorumlu oldu¤unun
cevab›n› yine bulam›yorsunuz. Bir di¤eri MHP’nin yükseliflinin nedeni olarak
“devrimcilik ad›na ortal›kta dolaflan reformistlerin sosyal flovenist politikas›d›r”
diye say›yor, ama ayn› yaz›da Kürt milliyetçili¤inden bahis yok.
Bu yöntem kimseyi bir yere götürmez. Herkes gerçe¤i görecek, tart›flacak-
t›r. Sol, mevcut sürece iliflkin, s›n›rl› da olsa varolan durumu tahlil etmeye çal›-
flan yaz›lar›nda adeta kendini bir açmaza hapsetmifl, ad›n› koyamad›¤› bir
fleylere karfl› savaflmaktad›r. Kürt milliyetçili¤inden söz etmeden, onu elefltirme-
den bunlar› tahlil etmek mümkün de¤ildir. Ama sol, kendi güçsüzlü¤ü ve çare-
sizli¤i içinde Öcalan’›n mahkum etti¤i fleyleri dahi savunmaya çal›flan garip
bir durumdad›r. Bundan ç›k›lacakt›r. Bu gariplik sonuna kadar sürdürülemez.
Herkes tart›flacakt›r.

Bir Soru fiudur: Oligarflinin fiovenizm Politikalar›n›n Geliflip


Beslendi¤i Ortam Nas›l fiekillenmifltir?
PKK aç›s›ndan durum fludur; savunulan çizginin yaratt›¤› t›kan›kl›k görül-
müfl, devrimci bir biçimde aflmak yerine savafl› ne kopar›l›rsa kard›r mant›¤›y-
la bitirme noktas›na gelmifltir. Bir an önce “bar›fl olmal›”, oligarfli masaya otur-
tulmal›, gerekirse emperyalistlerin bu do¤rultudaki müdahalesi sa¤lanmal›d›r,
tek amaç budur. Politikalar, silahl› eylemler... herfley buna yöneliktir. Ne yap›p
edip oligarfliyi “bar›fla raz› etme” adeta bir saplant› halindedir. Bu siyasal ve
askeri anlamda tam bir dengesizlik hali ortaya ç›karm›flt›r. Teoride, politikada,
eylemde devrimci ilkeler, gelenekler ayaklar alt›na al›nm›fl, emperyalizme öv-
güler, halka yönelik eylemler do¤allaflm›flt›r.
Bu dengesizlik hali flovenizmin de geliflti¤i zemindir.
Böyle bir eylem çizgisinin bir siyasi hareketi tüketece¤i bellidir. En yak›n
örne¤i Cezayir’dir. Bafllang›çta devleti zora sokan ilkesiz kurals›z fliddet, bir
süre sonra dönüp kendini vurmaya bafllam›flt›r. Ayn› fley ülkemizde de yaflan-
m›flt›r. Örne¤in koruculu¤u etkisizlefltirmek için çoluk çocuk korucu ailelerine
yönelen fliddet, belki bir dönem koruculu¤u geriletir gibi olmufl, ama sonra ter-
sine dönmüfl, bu fliddetin adaletsizli¤i, kazan›labilecek veya tarafs›zlaflt›r›labi-
lecek belli kesimleri Kürt milliyetçili¤inin düflman› haline getirmifl, koruculuk ön-
görülenin de ötesinde bir güce, kurumlaflmaya dönüflmüfltür. Büyük flehirlerde
patlat›lan bombalar, bir an için, PKK’y› ve Kürdistan’daki fliddeti de tart›flt›rm›fl-
t›r belki ama, bu tart›flma Kürt milliyetçili¤inin halk nezdinde güvenilmezli¤i,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 799

adaletsizli¤i düflüncelerini de oluflturmufltur.


Ancak burada vurgulanmas› gereken bir baflka nokta fludur; bu çizgi “dö-
nüp kendisini vurman›n” ötesinde solu da vurmufl, zarar vermifltir.
Bir di¤er soru bu noktada ortaya ç›kmaktad›r: Kürt milliyetçili¤i, devrimci
mücadeleye nas›l zarar vermifltir?

PKK Milliyetçili¤i Devrimci Mücadelenin Meflruluk Zemininin


Daralmas›n›n Bafll›ca Sorumlusudur
Öcalan’›n bütün bunlar için gelinen noktada söyledi¤i “yanl›fl yapt›k”t›r.
Bu yanl›fllar, kuru bir “yanl›fl yapt›k”la geçifltirilemez. Sonuçlar› bir kaç aç›k-
lamayla ortadan kald›r›lmaz. Bunlar öyle yanl›fllard›r ki; halk›m›z› milliyetlere
göre bölmüfl, hatta bununla yetinmeyip mezheplere göre bölmeye kalkm›fl,
Kürt Aleviler Birli¤i gibi oluflumlara gidilmifltir. Bunun karfl›l›¤›nda iktidar›n ve-
ya MHP gibilerinin “Türk Aleviler Birli¤i” yaratmas› herhalde zor olmaz. Sen-
dikalarda, derneklerde, gençlikte, mücadelenin oldu¤u her alanda halk milli-
yetlere göre bölünmüfltür. Demokratik kitle örgütlerinin yönetimlerinde “Kürt”
kontenjanlar› ay›rmak, kan›ksanm›flt›r. Yanl›fl strateji, bunun getirdi¤i yanl›fl tak-
tikler, oligarflinin ve MHP’li faflistlerin hiç de büyük bir çaba sarfetmeden flove-
nizmi hortlatarak, vatan›n bölünmezli¤i diyerek, kitleleri etkileyip devrimcileri
bölücü göstermelerine yetmifltir.
“Savaflt›r olur”, “kurflun adres sormaz”, “siz yakarsan›z biz de yakar›z” an-
lay›fl› sol nezdinde de kabul görmeye, en az›ndan sessizlikle, tarafs›zl›kla kar-
fl›lanmaya bafllay›nca solun meflruiyet zeminine yönelik tehlike de büyümüfl, gi-
derek solun tümünün bu eylemlerle özdefllefltirilmesi gündeme gelmifltir.
Emperyalizmden destek almak, emperyalizmin müdahalesiyle çözümü sa¤-
lamak ad›na emperyalizme tav›r al›nmam›fl, övgüler dizilmifltir. “Viva ‹talya”
slogan› solun tarihine bir utanç slogan› olarak yaz›lm›flt›r. Faflistler Kürt milli-
yetçili¤inin bu gafletini görmüfl ve y›llard›r ifllenen “bunlar d›fl desteklidir” söy-
lemini iyi kullanm›fllard›r.
Çok somut olarak, “flovenizmin geliflti¤i zemin” dedi¤imiz bu politikalard›r
iflte. Bu süreç hala da devam etmektedir. Öcalan’›n ‹mral›’da yapt›¤› aç›klama-
lar, özellikle de “falanca ülkeler bizi kulland›, kullanmak istedi... bu mesele
halledilmezse gelecekte de kullan›rlar” fleklindeki ifadeleri, bu propaganday›
güçlendirmek bir yana adeta “kan›tlam›fl”, MHP’li faflistler ve oligarfli, devrim-
cilere karfl› mücadeleyi “d›fl güçlere” karfl› verilen bir savafl olarak gösterip ka-
muoyu nezdinde bask› ve teröre “hakl›l›k” kazand›rm›fllard›r.
Kürt milliyetçili¤inin yol açt›¤› bu sorunu, yaln›zca emperyalizme övgüler ve
yanl›fl eylem çizgisi çerçevesinde de tart›flmak mümkün de¤ildir. Çünkü sorun
daha genifl kapsaml›d›r ve do¤rudan çizgiye iliflkindir. Kimileri bunu kavra-
maktan uzak bir tarzda, biz bunlar› yazd›¤›m›z zaman “o halde 1984 at›l›m›-
n› mahkum edin, ezilen uluslar›n hakl› baflkald›r›lar›n› da reddedin” gibi ah-
kam kesmeye devam edebilirler, ama sorun budur. Emperyalizm ve yanl›fl ey-
lem çizgisi tart›flmalar›ndan ç›k›p, di¤er konulara bakt›¤›m›zda da ayn› sonuç-
lar ç›kar karfl›m›za.
PKK önderli¤indeki savaflta, toprak a¤alar›na ve tekellere hiçbir zaman do-
800 Miliyetçilik Ç›kmaz›

kunulmam›fl, mücadeleyi askerle s›n›rl› tutmufllard›r. Bu anlay›fl bütün halka


adaleti, hak ve özgürlük istemlerini düflündürtmemifl, tersine, oligarflinin yön-
lendirmesiyle de adeta “kendisine karfl›” verilmifl bir savafl olarak alg›lamas›-
na neden olmufltur.
‹flte bu bütünlük içerisinde, milliyetçi Kürt hareketi, Türk ve di¤er halklar
nezdinde meflruiyetini yitirmifl, giderek de, bir ulusal hareket olarak alg›lanma-
m›flt›r. Tersine oligarflinin “bölücü”, “d›fl destekli”, “yeni Sevr” propagandalar›
etkili olmufltur. PKK oligarflinin bu yöntemlerini bozacak hiçbir politika gelifltir-
medi¤i gibi, her türlü s›n›fsall›ktan uzak “Kürtler” söylemiyle, “Viva ‹talya”,
“ABD çözsün, Blair çözsün”, “Avrupa müdahale etsin” gibi politika, taktik ve
söylemlerle adeta oligarfliye yard›m etmifltir.
fiimdi ‹mral›’da baz› Avrupa devletleri güya elefltirilmekte, hatta suç duyu-
rusunda bulunulmaktad›r. “Bunlar beni kulland›, bunlar Kürt-Türk savafl›
ç›karmak istiyordu, Türkiye’ye tuzak kuruluyordu” gibi sözler, çok ucuz ve
yine büyük taktik (!) hesaplarla söylenmektedir. Ve tabii bütün halklar›n as›l
düflman›, ça¤›m›z›n Nazileri ve Hitler’i, Amerika ve Clinton, özenle ve ›srarla
korunmaktad›r. Bu tav›rlar oligarflinin demagojilerini gerçek, yalanlar›n› do¤ru
gibi gösterebilmesine, psikolojik savafl›n etkisini güçlendirebilmesine hizmet et-
mifltir. O kürsüden oligarflinin iddialar›n›, propagandalar›n› çürütmek yerine,
demagojilere güç veren ve dolay›s›yla, devrimcilerin meflruiyet zeminine sald›-
ran aç›klamalar yap›lm›flt›r.
Denilir ki, tek sorumlu Kürt milliyetçili¤i mi? Devrimcilerin sorumlulu¤u yok
mu? Elbette vard›r. Ama bu farkl› türden bir sorumluluktur. Devrimci hareketin
flovenizmi besleyen, meflruiyet zeminini daraltan hiçbir politikas›, eylemi yok-
tur.
Do¤rudur; devrimci hareket çeflitli bölgesel veya baflka güçler taraf›ndan
korunup kollanan, ç›karlar› gere¤i önü aç›lan Kürt milliyetçili¤i hareketini afla-
cak, o politikalar› bozacak, politika ve eylem hatt›n› yeterince gelifltirememifl-
tir. Elbette biz Marksist-Leninistiz ve bunun nedenlerini, niçinlerini çok köklü in-
celeriz. Ama bu durum ne Kürt milliyetçili¤inin, ne de oportünizmin hatalar›n›
gizleyemez. Düflmanl›klar›n›, bizi etkisiz hale getirmek için nas›l hareket ettik-
lerini, hareketimize karfl› ne tür tezgahlar kurduklar›n› unutturamaz veya hakl›
gösteremez. Meflruiyet zemininin nas›l ortadan kalkt›¤›n›, devrimci ilke ve ku-
rallar›n nas›l bu kadar tahrip oldu¤unu, devrimci örgütler aras›ndaki iliflkilerin
neden böyle bir k›s›r döngüye ve kullanma, kullan›lma iliflkilerine hapsoldu¤u-
nu do¤ru çözmek için en baflta Kürt milliyetçili¤i do¤ru tahlil edilmek, onun so-
rumlulu¤u ç›kar›lmak durumundad›r. Elbette esas olarak gelece¤e bakaca¤›z,
geçmifle tak›l›p kalmayaca¤›z. Ama yeri geldikçe bu sürecin daha iyi kavran-
mas› için, dersler ç›kar›labilmesi için anlataca¤›z.

Kürt Milliyetçili¤inin Emperyalizme, Oligarfliye Yak›nlaflmas›yla


Devrimci Harekete Sald›rmas› Birbirine Paralel Geliflmifltir
1990-’91 y›llar› hareketimizin at›l›m y›llar›d›r. Oligarflinin bir kaç ilde loka-
lize etti¤i Kürt milliyetçi hareketinin d›fl›nda Türkiye’nin bir çok kentinde ve k›s-
men k›rsal alanlarda Devrimci Sol silahl› savafl› bafllam›flt›r. Bu y›llarda Kürt
Miliyetçilik Ç›kmaz› 801

milliyetçi hareketi her zamanki al›flkanl›klar› gere¤i kendi d›fl›nda neden savafl
gelifltirilmez diye sa¤a sola, özellikle de hareketimize hakaretler ya¤d›rmakta,
küçümsemekte küfretmektedir. THKP-C’den ald›¤› gelene¤i sürdüren Devrimci
Sol, ne Kürt milliyetçi hareketinin, ne de hiçbir sol yap›n›n flimdiye kadar sür-
düremedi¤i, yapamad›¤› bir mücadele bafllat›r. Bütün halk›m›z buna Kürt hal-
k› da dahildir nezdinde adalet olgusunu ön plana ç›kart›r. En büyük halk düfl-
manlar›, iflkenceciler, generaller, ihbarc›lar, uluslararas› operasyonlarda görev
yapm›fl M‹T ajanlar›, CIA ajanlar› cezaland›r›l›r. Savafl giderek birçok kente
yay›l›r. Düflman generalleri “siz Güneydo¤u’yu b›rak›n, buray› biz hallederiz,
‹stanbul’u halledin” derler. Oligarflinin kurmaylar›, halka karfl› savafl karar›
alanlar, 12 Eylül suçunu iflleyenler panik halindedir. Soka¤a ç›kamaz hale gel-
mifllerdir. Binlerce ordu ve polis gücü bu halk düflmanlar›n›n korunmas›na ay-
r›lm›flt›r. Amerika’n›n güvenlik flirketleri Türkiye’ye tafl›nmaya bafllam›flt›r. Türki-
ye solunda, ilerici, devrimci kamuoyunda atmosfer tümden de¤iflmifltir. Sosya-
list sistemin y›k›lmas›yla, sosyalizmi yeryüzünden silece¤ini zanneden emper-
yalistler ve iflbirlikçileri büyük bir hayal k›r›kl›¤› içerisindedirler. Silahl› eylem-
lili¤i kitlesellik tamamlam›flt›r. Emperyalizm ve oligarflinin yaratmak istedi¤i tes-
limiyet ve umutsuzlu¤un yerini büyük bir coflku ve devrim heyecan› sarm›flt›r.
Art›k yaln›z “Güneydo¤u” de¤il, tüm ülkede savafl vard›r.
Ama bizim savafl›m›z farkl› bir savaflt›r . ‹flbirlikçi tekelleri, her yönüyle bili-
nen, teflhir olmufl halk düflmanlar›n›, iflkencecileri, emperyalistleri hedef alm›fl-
t›r. Çok zorunlu olmad›kça devletin s›radan güçlerine dokunulmam›flt›r.
Emperyalistler ve oligarfli tehlikeyi gördüler. Bu hareket ne milliyetçi, ne
mezhepçiydi. Halk› milliyetlere, dinlere göre ay›rm›yor, bölmüyor, birlefltiriyor-
du. S›radan insanlar› de¤il, do¤rudan devleti, devletin kurmaylar›n› hedef al›-
yordu. Emperyalistleri ve tekelleri hedef al›yordu. “Suçlu bunlard›r” diyordu
halka.
Korku derinlefltikçe oligarfli ve emperyalistler bütün yasalar›n› bir kenara
iterek, kay›plar, infazlar politikas›na baflvurdular. Bunun yan›nda örgüt içeri-
sinde yönlendirebilecekleri zaafl› kiflilikleri bulup k›flk›rtmaya ve parçalamaya
çal›flt›lar.

Kürt Halk›n› da Etkileyen Devrimci Savafl›m›z,


PKK’n›n Oklar›n› Bize Yöneltmesine Yol Aç›yor
Devrimci Sol, Marksizm-Leninizm bayra¤› elinde, Türkiye topraklar›nda her
gün geliflen, güçlenen, halk›n adaletini savunan, devrim için savaflan tek etki-
li güçtü. Halk›n adaleti denilince Devrimci Sol’un akla geldi¤i bir pratik orta-
ya konulmufltu. Sokaktaki s›radan insan bile cezaland›rma eylemlerimiz karfl›-
s›nda “Devrimci Sol yapm›flsa mutlaka bir suçu vard›r” diyecek duruma gelmifl-
ti.
Bu savafl Kürt halk›n› da derinden etkiledi. Kürt milliyetçili¤inin “yaln›z biz
savafl›yoruz, herkes devletin destekçisi, herkes Kemalist, herkes floven” söylem-
lerine büyük darbe vurdu. Özellikle de Kürdistan’da halka karfl› savafl› yöne-
ten generallerden Kürt kasab› olarak bilinen Hulusi Say›n, bizzat katliamlara
kat›lan, iflkence yapan Temel Cingöz ve ‹smail Selen’in cezaland›r›lmas›ndan
802 Miliyetçilik Ç›kmaz›

sonra, Kürt milliyetçisi PKK birdenbire en üst düzeyde hareketimize karfl› tav›r
almaya bafllad›. Karalama, yalanlar, oligarfliye yaranmak için iletilen mesaj-
lar birbirini takip etti.
Öyle ki, PKK’n›n dilinde iflkenceciler, en büyük halk düflmanlar›, M‹T ajan-
lar›, askerlere katletme ve iflkence emirleri verenler, savafl›n kurmaylar› ans›z›n
“bar›flç›”, “›l›ml›” generaller olarak ilan edildiler: “Onlar bir fleyler yapt›kla-
r›n› san›yorlar. General Selen ve Ersöz’ü öldürdüler. ‹ki tane çok ›l›ml› (öl-
çülü, insafl›, makul) komutan› öldürmekle ne yapt›lar? Böylesi eylemle-
rin devrimci bir orjini oldu¤u nas›l söylenebilir?” (Abdullah Öcalan, Turkish
Daily News, 4 Aral›k 1991) Spekülasyonlar aral›ks›z sürdürüldü (1) . Onlar›n
Kürt sorununda “çözüm”den yana oldu¤u iddia edildi. “Çözüm”ün ne oldu¤u
belirsizdi. Bunlar tamamen yalan ve uydurma tahlillerdi. Amaç hareketimizi
karalamak, etkisini azaltmak ve düflmana “bak›n, biz onlar gibi yapm›yoruz,
onlar kötü, biz iyiyiz” demekti. Düflmana kendilerinin öyle bir düflmanl›klar›n›n
olmad›¤› mesaj›n› iletmek için adeta ç›rp›nd›lar. Mesela flöyle ifadeler PKK li-
derinin a¤z›ndan çok rahat duyulabiliyordu: “Onlar› Türkiye nas›l ›slah ede-
cek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da. Fakat çok çatapatlar yani. Bir ta-
nesini hizaya getirmek çok zor. Terörist mi diyelim art›k çok ilkeller.” (7
Aral›k 1991, Sabah, Öcalan’la Röportaj) Mesaj buydu ve çok aç›kt›. ‹mral›’da
kan›tlama f›rsat› bulduklar› gibi ›slah olmaya haz›rd›lar. Zaten o günden de bu
mesaja ters düflecek bir pratikleri yoktu. Öyle bir hale geldi ki, Bekaa’da uçan
kufla bizim ne kadar kötü oldu¤umuzu anlatt›lar. Hemen tüm çal›flma alanlar›n-
da bize yönelik karalama faaliyetleri, PKK’n›n önceliklerinden biri durumun-
dayd›.
Kendilerine “mesaj” getirdi¤i iddia edilen oligarflinin gazetecilerine hiç ye-
ri ve gere¤i yokken, Devrimci Sol’un ne kadar kötü, ne kadar terörist oldu¤u-
nu anlatt›lar. Özellikle ‘91, ‘92 boyunca yerli ve yabanc› bas›na, herkese hak-
k›m›zda bir fleyler söylediler. Biz terörist, onlar iyi ve bar›flç›yd›. Onlar uzlafl›r-
d› ama bizle ne yap›lacakt›?
Bütün bunlar› görmezden gelemezdik. fiu veya bu hesaplarla susamazd›k.
Bu tür sald›r›lar›n yo¤unlaflt›¤› dönemde Merkez Komite’miz imzal› bir bildiriy-
le “PKK lideri ne yapmak istiyor?” diye sorduk.
“Abdullah Öcalan ‘Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum’ der-
ken, Türkiye oligarflisinin Devrimci Sol’u ›slah etmesini, burjuvaziyle uz-
lafl›c› bir çizgiye getirmesini, sindirmesini mi istiyor?”
Öcalan o s›ralar yine burjuva bas›na yapt›¤› aç›klamalarda isteseler Dev-
rimci Sol’u kullanabileceklerini belirten ifadeler kullanmaktayd›. Bildirimizde
bu konudaki düflüncelerimizi de flöyle dile getirmifltik:
“PKK’l› dostlar›m›za belirtmek isteriz ki; ‘kullanma’ ile flekillenmifl fay-

(1) Özgür Politika’n›n 15 Nisan 1996 tarihli say›s›nda “Hüseyin Baybaflin An-
lat›yor” yaz› dizisinde flöyle bir manflet vard›: “Hulusi Say›n’› A¤ar Öldürttü”. Dev-
rimci bir hareket bu eylemi üstlenmifl, konuya iliflkin aç›klamalar yap›lm›fl, ama
onun için önemli de¤il, o bir mafyac›n›n aç›klamalar›n› esas al›yor. Asgari gazete-
cilik anlam›nda bir sorumluluk bile yok. Ama tabii amaç gazetecilik de¤il zaten. So-
run devrimci hareketin eylemlerini karalamak.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 803

dac› ideolojilerin yön verdi¤i politik yap›lar, tüm güç gösterilerine ve dev-
rimci söylemlerine ra¤men, iç yap›lar›nda güçsüzlü¤ü ve zaaf› tafl›rlar. Bu
politikan›n mant›¤›, ‘Ben güçlüyüm, o halde herkesi kullan›r›m’d›r. Güç-
süzlü¤ün ve zaaf›n ortaya ç›kt›¤› nokta tam da buras›d›r. Güç olmaktan
ç›k›ld›¤› veya zaafa düflüldü¤ü an, ‘kullanma’, ‘kendini kulland›rmaya’
dönüflür.
“‹lkesiz, faydac›, kullanma mant›¤›n›n hakim oldu¤u bir politika oli-
garfliyle uzlaflma, anlaflma eksenine girdi¤i noktada devrimci kurallar›,
enternasyonalizmi, dostluklar› unutmak zorundad›r. Böyle durumda dost-
lar ve düflmanlar süratle yer de¤ifltirirler. Art›k bünyeyi sessizce kemiren,
zaman zaman ortaya ç›kan ama silahlar›n gücü nedeniyle fazla göze
çarpmayan, gizlenen uzlaflmac›, özgücüne güvenden yoksun bir çizgidir.”
PKK liderinin ne yapmak istedi¤i aç›kt› asl›nda, ama bizim görevimiz onla-
r› devrimcili¤e, devrimci çizgiye ça¤›rmakt›.

Kendi D›fl›nda Hiç Bir Eylem, Hiçbir Güç ‹stemeyen PKK,


Darbe ‹hanetini Kullanmaya Çal›fl›yor
Kuflkusuz biz küçük burjuva milliyetçi hareketini iyi tan›yorduk. Onlar ken-
di d›fllar›nda hiç bir gücün olmas›n› istemezlerdi. Bunun teorisini de yapm›fllar-
d›. Kitlelerine kendileri d›fl›ndaki herkesin hain, ajan oldu¤unu, en az›ndan
“özel savafl”›n oyununa geldi¤ini empoze ediyorlard›. Hele ki bu kendi d›fl›n-
dakiler, Kürt kökenliyse defalarca hainlik s›fat›n› hak etmifl oluyorlard›. Herfle-
yi onlar bilirdi. Her fley onlar›n flablonlar›na göre olmal›yd›.
Kuflkusuz Marksist-Leninist de¤illerdi. Her ne kadar sosyalist sistem ayaktay-
ken, sosyalizmden etkilenmifllerse de, ideolojileri esas olarak milliyetçilikti. Ve
ayn› ideolojiyi paylaflt›klar› dünyadaki pek çok benzerleri gibi ayn› süreçte ay-
n› sorunlar› yafl›yorlard›.
Y›l 1991-’92’dir. Sosyalist sistem y›k›lm›flt›r. Dünyada birçok devrimci veya
ulusal hareketi umutsuzluk sarm›flt›r. Silah b›rakmalar, legalleflmeler, emperya-
lizmle uzlaflmalar gündemdedir. PKK da bu süreçten ciddi bir biçimde etkile-
nir. Milliyetçili¤e dayal› teorinin ideolojisi esas›nda sa¤lam ilkeler, tesbitler,
tezler üzerine oturmaz. Bu ideoloji, kullanma ve kulland›r›lmaya dayal›d›r. Böl-
ge devletlerinin deste¤inin ve milliyetçili¤in de sonuç alamayaca¤›n› görmeye
bafllarlar. Zaten SSCB tümden y›k›ld›¤›ndan mevcut bölge devletlerinin de da-
ha fazla direnemeyerek emperyalizme teslim olma süreci ile birlikte PKK’n›n
teslim olma süreci de derinleflir. Adeta ayn› paralellikte ilerler.
Bu süreçte bir yandan emperyalizme teslim olman›n teorileri yap›l›rken, bir
yandan da hareketimizi baltalamak, sabote etmek için herfley yap›l›r. PKK tes-
lim olma sürecinin teorisini yaparken, önünde bir engel kalmas›n› istemez. Ha-
reketimizin bu konuda siyasi ve pratik düzeyde engel oldu¤unu çok iyi bilmek-
tedir. Kendileri ABD ve oligarfli ile bar›fl›rken, ülkede devrimci bir sesin, hare-
ketin olmas› hesaplar›na hiç de uygun de¤ildir.
Bizse hiç de onlar›n görmek istedi¤i durumda de¤ilizdir.
12 Temmuzlar›, 16-17 Nisanlar› yaflayan Devrimci Sol, oligarflinin tüm in-
faz, kaybetme politikalar›na ra¤men hiç kimsenin ummad›¤› bir h›zla yeniden
804 Miliyetçilik Ç›kmaz›

toparlan›r ve kesintisiz savafl›na devam eder. ‹flte bu ortamda oligarfli darbe


ihanetini tezgahlar. ‹mha ile sonuç alamayan oligarfli, bununla sonuç almaya
çal›fl›r. Büyük bir savafl bafllar. Bu savafl devrim ve karfl›-devrimin savafl›d›r. Bir-
çok oportünist yap› (ki bunlar›n bir ço¤u oligarflinin ve Kürt milliyetçilerinin
planlar›n› anlayamayacak kadar basit düflünen rekabetçi gruplard›r) ve PKK
için beklenen an gelmifltir. Bizi yalanlarla, ideolojik mücadeleyle yenemeyen-
ler, oligarfliyle paralel darbeci hainleri destekleyerek bizi yoketmek istemifller-
dir. PKK öncülü¤ünde bir k›s›m sol birleflerek bizi her alanda tecrit etme, dar-
becileri karfl›m›za ç›karma, onlar›n propagandalar›n› yapma, yay›nlar›n› bas-
ma, koruma, anti-propaganda rollerini lay›k›yla yerine getirmifllerdir. Ve yine
darbeci kontralara ilk destek Bekaa’dan burjuva bas›na yap›lm›flt›r. Öcalan
yapt›¤› aç›klamada darbecilere yönelik Kartal operasyonundan dolay› Devrim-
ci Sol önderini flaibe alt›na sokacak fleyler söylüyor, öte yandan hareketimizin
da¤›ld›¤›n›, bitti¤ini düflünüp yeni politikalar gelifltiriyorlard›.
Hareketimiz, bu ideolojiden yoksun çatlak sesleri bir kenara iterek müca-
delesine devam etmifltir. Ama darbe, özellikle de Kürt milliyetçilerine büyük
bir koz vermifltir. Ça¤r›lara bafllam›fllard›r; “yokoldunuz, gelin bize kat›l›n”
deme cüreti bulmufllard›r. Kürt milliyetçileri art›k biraz daha rahatt›r. Biraz da-
ha pervas›z teslimiyet teorilerini yap›p, emperyalizme övgüler düzülebilecek-
tir.
Ama yan›ld›lar. Devrimci Sol, DHKP-C’ye dönüflerek dostlar›na ve düflman-
lar›na gereken mesaj› verdi. Tekrar bafllad›lar. Yokedilemeyen DHKP-C engeli-
ne karfl› kampanyalar›n› sürdürmeye devam ettiler. ‹stisnas› yoktur ki, DHKP-
C’nin emperyalizme, tekellere ve 12 Eylülcülere yönelik bir tek eylemi karalan-
mas›n, flaibelendirilmesin! PKK art›k çok aç›k kendi d›fl›nda hiç bir eylem iste-
memektedir. Yapanlara karfl›, kaba demagojilerle burjuva bas›na kontran›n
dikte ettirdi¤i haberlere paralel karalama faaliyetine bafllam›fllard›r. Amaç
aç›k ve nettir. ABD ve oligarfliye teslim olunurken, inkarc›l›¤› teorilefltirirken en-
gel kalmas›n istemektedirler.

Kürt Milliyetçili¤i, Bu Süreci Yaflarken, Sol Da Her fieyi Tahrip


Etmifltir; Bu Tahribattan Yanl›fllar› Elefltirmeyen Herkes Sorumludur
PKK teorisi ve prati¤iyle, politika ve taktikleriyle Türkiye solunda pek çok fle-
yi köreltmifl, dejenere etmifl, tahrif etmifltir. Türkiye solunda devrimci literatür d›-
fl› ne varsa çok büyük bir bölümü PKK’yla girmifltir. Adeta devrimcili¤in gele-
ce¤i karart›lm›flt›r.
Elbette burada as›l önemli olan, bütün bunlar›n PKK’yla s›n›rl› olmayan bir
etki ve yayg›nl›¤a ulaflm›fl olmas›, tüm solu töhmet alt›na sokmas›d›r. Bu, solun
çeflitli konulardaki yetersizlikleriyle de birleflince ortaya çok elveriflli koflullar-
da dahi, sürece denk düflen mücadeleyi örgütleyemeyen, geliflimi sa¤layama-
yan bir sol tablosu ç›km›flt›r.
Asl›nda tablo aç›kt›r. fiöyle bir dönüp kendimize bakal›m; biz nas›l bir imaj
verebiliyoruz? Halk düzen partilerinden umutsuz. Alternatif kim var? Devrimci-
ler. Peki devrimciler ne durumda?
Adaleti tart›fl›lan bir sol... Emperyalizme ne kadar karfl› oldu¤u tart›fl›lan bir
Miliyetçilik Ç›kmaz› 805

sol... Verdi¤i sözleri tutup tutmayaca¤› belli olmayan bir sol... Fütursuzca hal-
ka yönelik eylem yapabilen bir sol... Sabanc›lar› öven bir sol... Tabloda bun-
lar vard›r. K›sacas› devrimciler güven verecek bir durumda de¤iller. ‹flte bu tab-
lonun yarat›lmas›nda belirleyici pay PKK’n›nd›r. Bunlar› flu veya bu gerekçey-
le meflrulaflt›ran oportünizm de sorumludur.
Bütün bunlar› ortaya ç›kan sonuca bakarak söyledi¤imiz düflünülebilir. Ha-
y›r. Bu gidifli ad›m ad›m görüp ortaya koymufluzdur.
Biz her zaman küçük burjuva milliyetçili¤inin gerçe¤ini bilerek, onlar› pra-
ti¤imizle, düflüncelerimizle devrimci rotaya çekmek istedik. Ne kadar baflard›k
veya baflaramad›k, neden yetersiz kald›k, bu elbette tart›fl›l›r. Ama diyebiliriz
ki, bizim bu anlay›fl ve prati¤imiz, Kürt milliyetçili¤inin teslim olma sürecini
uzatm›flt›r. fiimdi sormak gerekiyor; oportünizm veya Kürt milliyetçili¤inin ba-
r›fl politikalar›n› güçlendirenler, ona destek verenler, onlarla birlikte darbeci
hainleri destekleyenler, Mavi Çarfl› gibi eylemleri meflrulaflt›ranlar, K‹ME, NE-
YE, NASIL H‹ZMET ETM‹fiLERD‹R?

Devrimci Bir Protokol ve PKK’n›n Kullan›lacak Güç Aray›fl›;


DHKP-C Düflmanl›¤› Sürüyor
Evet, biz Kürt milliyetçileriyle protokol da yapt›k. Ama biz devrimin proto-
kolünü yapt›k. Onlar ise devrimden çok uzak olduklar› için protokolün tek bir
sat›r›na bile uymad›lar ve tek tarafl› protokolü bozdular. Protokole uyarlarsa,
devrimi esas alacaklar, stratejik, taktik her konuda de¤ifleceklerdi. Bunu yapa-
mazlard›. Kullan›r›z diye düflündüler. Kullanamayacaklar›n› gördüklerinde tek
kelime aç›klama cesareti gösteremeden protokolü bozdular.
Ve kullan›lacak baflka güçler arad›lar.
Buldular. BDGP’yi kurdular. Ama burada ne sola, ne halk›m›za aç›klanma-
yan bir s›r vard›: DHKP bu birlikte olmayacakt›, asla olmamal›yd›. Birli¤in PKK
için temel ilkesi buydu. DHKP olursa PKK bar›fl politikalar› do¤rultusunda di¤er
örgütleri kullanamazd›. Yine de di¤er örgütlere PKK sonsuza kadar güvene-
mezdi. Bizim asla ve asla gelmememizi garanti alt›na almal›yd›. Bunun için la-
netlenmifl, hiçbir varl›¤› olmayan darbeci hainleri bulup di¤er örgütlere dayat-
t›lar. Kimsenin itiraz edecek gücü yoktu. Kald› ki gizliden herkesin ifline geli-
yordu. PKK’n›n kitlesiyle, silah›yla bedava güç olacaklar ve bu arada DHKP gi-
bi bir engelden kurtulacaklar veya etkisizlefltireceklerdi. Tutanaklara geçirilme-
yen, PKK’n›n fikir babas› oldu¤u bu düflünce “s›r” olarak kalacakt›.
Öyle bir hale geldi ki, BDGP, PKK’n›n bar›fl ve teslimiyet politikalar›n›n ken-
di çaplar›nda propagandas›n› yapan, bu politikalara övgüler düzen bir yap›
olup ç›kt› ve bunun karfl›l›¤›nda PKK’n›n özellikle de Avrupa’daki gösterilerine
bir kaç kifliyle kat›l›p pankart açma hakk›n› ald›lar.
Arada bir de MED-TV’de PKK’n›n BDGP içerisindeki solu toparlay›p oligar-
fliye “bak›n herkes benimle birlikte” dedirtmek için ve de bu sola hesap sorup
afla¤›lamak için yapt›¤› paneller vard›r. Bu paneller ibreti alem için, ders ç›-
kartmak için, herkesin devrimcili¤in ne olup olmad›¤›n› anlamas› için yeniden
izlenmeli. PKK asl›nda bu birlikte yoktur. Hiçbir zaman PKK ile birlikte bir ey-
lemlilik, bir kampanya düzenleyememifllerdir zaten. PKK en fazla temsili dü-
806 Miliyetçilik Ç›kmaz›

zeyde kat›lm›flt›r. Bu nedenledir ki, PKK, panellerde kendisi birli¤in d›fl›nday-


m›fl gibi adeta sorgulama yapm›flt›r. Hesap sormufltur. Ve istisnas›z her panel,
panel yöneticisinin veya PKK’l›n›n “ne olacak bu Türk solunun hali?” alayc› so-
rular›yla doludur. Sol ne elefltirebilmifl, ne cevap verebilmifl, ne bir tek politika
ortaya koyabilmifltir. Sürüklenmifl, sürüklendikçe politikas›zlaflm›fl, politikas›z-
laflt›kça, hiç bir fley yapamad›kça demoralize olmufl ve o bataktan bütün ›srar-
lar›m›za ra¤men ç›kamam›fllard›r.
Bu yedeklenme, bu angaje olma, bu güçsüzlük ve çaresizlik sürdükçe, opor-
tünizmin geliflmeleri do¤ru de¤erlendirme imkan› da olmayacakt›r. Yukar›da
da k›smen de¤indi¤imiz gibi, art›k PKK’ya, PKK liderine ra¤men PKK’y› savun-
ma durumundad›rlar. At›l›m’›n Mavi Çarfl› eylemine iliflkin geçti¤imiz günlerde
yazd›klar› buna çok çarp›c› bir örnektir. 20. say›s›nda güya psikolojik savafl›
ve “manipülasyon”u ele al›rken, At›l›m diyor ki: “‹lerici, yurtsever, devrimci
kamuoyuna karfl› yürütülen psikolojik savafl sald›r›s›n›n kafalarda ‘aca-
ba’ sorusunu uyand›rmaya dönük oldu¤unu vurgulam›flt›k. Mesela bu
sald›r›n›n devrimcilere karfl› yo¤unlukla uyguland›¤› 90’l› y›llar›n bafl›n-
da Dev-Sol’un devrimci suikast eylemlerinin ‘provokasyon’, ‘kliklerin ifli’
‘iç çat›flma’ vb. oldu¤u iddialar› o denli yinelendi ki, ne yaz›k ki bir k›s›m
ilerici çevre dahi bu yalanlara kand›.”
Bunlar› yazan At›l›m, biraz sonra da flunu söylüyor: “Fakat ac› olansa bu
sald›r›lara çokça maruz kalan Dev-Sol çevresinin bundan yeteri kadar
ders ç›karmamas›d›r. Bu yüzden Kurtulufl, ‘Mavi Çarfl›’ gibi flüphesiz yan-
l›fl ve kontrolsüz fliddet eylemlerine ‘kontrgerilla eylemi’ yaftas›n› yap›flt›-
rarak tersten ayn› hataya düflmektedir.”
At›l›m ve At›l›m gibileri halen Mavi Çarfl›’n›n neden, niçin yap›ld›¤›ndan
zerre kadar birfley anlamam›fllard›r. Sübjektif olarak kontrgerilla ifli olup olma-
mas› birfley de¤ifltirmez. Eylemin kendisinin niteli¤ine, ifllevine bakmal› herkes.
Bu görülmedi¤inde, elbette ki, bizim meflruiyet konusunda sözünü etti¤imiz tes-
pitlerden bir fley anlamaz, bir sonuç ç›karamazlar. Bizzat o hareketin lideri
Mavi Çarfl› eylemi için “Biliyorum Türk-Kürt çat›flmas› ç›karmak isteyenler yap-
t›rd›” der; ama oportunizm hala “hay›r öyle de¤il” der. Anlafl›lmaz bir savun-
ma içerisindedirler. Bu savunma, kimin ne ifline yar›yor, kendilerinin de buna
somut bir cevaplar› oldu¤unu sanm›yoruz.
Biz psikolojik savafl› da, manipülasyonu da, kontrgerillay› da çok iyi biliriz.
At›l›m gibileri bunlar› bilmez veya bildi¤i büyük ölçüde teoriktir. O sözünü et-
ti¤i eylemlerimiz hakk›nda flaibe yaratmak isteyenlerin bafl›nda Kürt milliyetçi-
leri gelir. Ama bunu nedense görmez, görüyorlarsa da yazmaz, yazamazlar.
Çarp›kl›k buradad›r iflte. Birfleyleri, birilerini elefltiriyor ama ortaya... Bütün bu
spekülasyonlar›, önce Kürt milliyetçili¤i yapm›flt›r. At›l›m bunlar› unutturmak is-
ter.
Kürt milliyetçileri neden eylemlerimizi flaibeli hale getirmek istemifltir? At›l›m
bunun cevab›n› bilmez mi? MGK’ya, Genelkurmay’a mesaj vermek için. Opor-
tünizm Öcalan’›n say›s›z röportaj ve aç›klamas›ndaki mesajlar› okumam›fl m›-
d›r? Hulusi Say›n, ‹smail Selen, Hiram Abas eylemlerine iliflkin yarat›lmak iste-
nen flaibeli havan›n nedenini bilmez mi? Milliyetçiler kendi d›fllar›nda hiç kim-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 807

se olmas›n istemifllerdir (2) . Uzlaflma politikalar›n›, devrimin olmad›¤› politika-


lar› savunanlar böyle davran›r. At›l›m bunlar› bilir mi, bilir, ama söylemek ifli-
ne gelmez. At›l›m gibileri hesaplar› için hep susmufltur.
Mavi Çarfl›’y›, Kürt milliyetçili¤inin devrimci harekete ve devrimci eylemle-
re karfl› sald›r›lar›n› anlamayanlar, bunu nedenleriyle, niçinleriyle, sonuçlar›y-
la çözümleyemeyenler, bugünkü durumu da çözümleyemeyecek, belki ancak
sonuçtan bir fleyler ortaya ç›kt›kça, gerçe¤in bir bölümünü reddedemez hale
geleceklerdir. Örne¤in Öcalan’›n jandarma ifadesinde geçen “öyle bir milli-
yetçilik yarat›n ki herkes milliyetler temelinde bloklafls›n” fleklindeki sözler, ge-
rek Öcalan’›n, gerekse de PKK Baflkanl›k Konseyi’nin tekrar tekrar “Türk-Kürt
çat›flmas›”ndan bahsedip, bu tehditle emperyalizme davetiye ç›karmalar›, Ma-
vi Çarfl›’y› hala anlamayanlar için ö¤retici olmal›d›r.
Bugüne kadar ne yaz›k ki, ne ideoloji, ne deney, hiç bir fleyden ö¤reneme-
mifllerdir. Belki ‹mral›’da olanlar ö¤retir. Geçmiflte düflünülüp de bir türlü aç›k-
l›kla söylenemeyenler, art›k ‹mral›’da söyleniyor çünkü. Umar›z bu gerçek, bu
arkadafllar›n sa¤l›kl› bir muhasebe yapmas›na yard›mc› olur.
Bu muhasebede, meflruiyet sorununa da, seçim sonuçlar›n›n, 1 May›s’›n ne-
den öyle oldu¤una cevaplar da vard›r. Devrimcili¤e safl›¤›n›, temizli¤ini yeni-
den kazand›rmal›y›z. Devrimciler, bu tahribattan ideolojik, pratik her boyutuy-
la kurtulmal›, devrimcili¤i ar›nd›rmal›, ilke ve kurallar› yeniden tüm faaliyetle-
rinde hakim k›lmal›d›rlar. 1 May›s derslerinin özeti budur.

(2) PKK, s›k s›k sola her türlü deste¤i sunduklar›ndan ve sunabileceklerinden
sözetmifltir. Oysa gerçek böyle de¤ildir. Türkiye soluna hemen hiç bir konuda bir
destekleri sözkonusu olmam›flt›r.
Öcalan’›n geçti¤imiz günlerde bas›nda yeralan ifadelerinde de Devrimci Sol’a
kamp yeri verdikleri gibi aç›klamalar geçmektedir. Do¤ru de¤ildir. Sözü edilen kamp
yeri PKK’n›n de¤ildir. Daha önceden onlar›n kullan›p terketti¤i bir aland›r. Kamp
yerinin sahibi Lübnanl›d›r. Ancak kamp yeri PKK’n›n kamp›na yak›n oldu¤u için,
orada kamp kurmam›z›n kendileri aç›s›ndan bir sak›ncas› olup olmad›¤› kendileri-
ne sorulmufltur. Hepsi budur.
Yine, kamp yerine çok büyük slogan yazd›¤›m›z ve bundan dolay› sorun ç›kt›¤›
söylenmektedir. Bu sözlerinde bir “do¤ruluk” pay› olmakla birlikte eksiktir ve so-
runun özü de¤ildir. PKK her zamanki gibi denetim alt›na almak istemifl, alamay›n-
ca aleyhimize çal›flm›flt›r. Her yerde bunu yapm›flt›r. Slogan yaz›lmas› bunda vesile
olarak kullan›lm›flt›r.
Öcalan’›n ayn› ifadelerinde ayr›ca Karadeniz’e ç›k›fllar›na iliflkin “DHKP-C ile it-
tifak yaparak ç›kt›klar›” aç›klamas›n› yapt›¤› belirtilmektedir. Bu konuda PKK ile
Partimiz ve Cephemiz aras›nda hiç bir ittifak yap›lmam›flt›r. Daha önce DHKP-PKK
Protokolü vesilesiyle izah etti¤imiz gibi bir k›fl onlara yard›m etmemiz d›fl›nda bir
iliflki, ittifak anlaflmas› yoktur.
808 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
NE D‹YORLAR?

“Biz Bar›flaca¤›z...
Ya Peflimize Tak›l›n, Ya Da ‹flimize Kar›flmay›n!”
NE DİYORLAR?

Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl


30 Temmuz 1999
Say› 41

A
rt›k al›flt›k; PKK Baflkanl›k Konseyi, çeflitli vesilelerle yapt›¤› aç›klama-
larla “devrimci, demokrat ve yurtseverleri” bar›fla ikna etmeye çal›fl›-
yor...
Ancak Baflkanl›k Konseyi’nin ‹mral›’da verilen idam karar› sonras›nda yap-
t›¤› “Aç›klama”da “ikna” etme gibi bir çaba da yok...
Burada “devrimci, demokrat, yurtsever güçlere” özetle, “ya peflime tak›la-
caks›n›z, ya da iflimize kar›flmayacaks›n›z” diyor.
Baflkanl›k konseyinin aç›klamas› flöyle:
“Ulusal kurtulufl savafl›m›z bafllat›ld›¤›nda; devrimci, demokratik ve
yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u savafla katk› ve destek sunmad›lar.
Ayn› tutumu bafllatt›¤›m›z bar›flç›, demokratik çözüm mücadelesi için de
sergilemektedirler. Öylesi bir konumda olmak taraf›m›zdan anlaml› görül-
memektedir. Nas›l bu tutum sahiplerine ra¤men savafl gelifltiyse, bedelle-
ri ne kadar a¤›r olursa olsun bar›flç›l, demokratik çözüm mücadelesi de
geliflecektir. Ancak Partimiz sizlere ra¤men bir çözümden yana de¤ildir.
Baflkan›m›z flahs›nda halk›m›z için verilen idam karar›na karfl› ç›kman›-
z› ve bafllat›lan sürece kat›l›m göstermenizi tarihi sorumlulu¤unuzun bir
gere¤i olarak belirtiyoruz. Bütün devrimci, demokratik ve yurtsever güç-
leri, ulusal imhaya karfl› durmaya, Demokratik Cumhuriyet temelinde çö-
züme katk›da bulunmaya ça¤›r›yoruz.” (8 Temmuz 1999, Özgür Bak›fl)
fiimdi burada söylenenleri tekrar s›ralayal›m... PKK Baflkanl›k Konseyi’ne
göre;
Birincisi, devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u bugü-
ne kadar savafla katk› ve destek sunmam›fllard›r. ‹kincisi, ayn› tutumlar›n› “ba-
r›fl” sürecinde de devam ettirmektedirler. Üçüncüsü, PKK, bugüne kadar sava-
fl› herkese ra¤men gelifltirmifltir ve dördüncüsü, bundan sonra “bar›fl”› da her-
kese ra¤men gelifltirecektir. Son olarak da, PKK, “bar›fl” sürecini “devrimci, de-
mokratik ve yurtsever güçler’le birlikte tamamlamak ister; bu güçler, demokra-
tik cumhuriyet temelinde PKK’ya kat›lmal›d›r.
PKK Baflkanl›k Konseyi’nin iddialar›n›n do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤una baka-
l›m... Sonuçta ortaya ç›kacak tablo, PKK’n›n tarihi nas›l tersine çevirdi¤ini gös-
terecektir.
PKK “birlik”lerin içinde hatta önünde de¤il miydi?
Hiç kimsenin “savafla katk› ve destek” sunmad›¤› iddias› PKK’n›n klasik ben-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 809

merkezcili¤inin örneklerinden biridir. Do¤ru de¤ildir. “Devrimci, demokratik


ve yurtsever güçler”, eksi¤i, fazlas›yla, esas olarak da güçleri oran›nda hep
bu savafl›n taraflar›ndan biri olmufllard›r. Bunlar yaflanm›fl ve tarihe yaz›lm›flt›r.

Gerçekler, PKK’n›n ‹ddias›n›n Tam Tersidir.


‹ttifaklar, birlikler tarihine bir bak›n, Bunlar›n birço¤unda PKK da vard›r. Ve
PKK, bu birliklerin büyük ço¤unlu¤unda kendisini Kürdistan’›n yegane temsilci-
si, bütün di¤erlerini de “Türk solu” olarak görmüfltür. Yaln›zca PKK de¤il, bir-
lik yapt›¤› siyasetler de PKK’ya bu gözle bakm›fllar ve her türlü “destek”i sun-
mufllard›r. Öyle ki, PKK savafl dedi¤inde savafl›, bar›fl dedi¤inde bar›fl› savun-
mufllard›r.
Bunlar›n do¤rulu¤u-yanl›fll›¤›, faydas›-zarar› tart›fl›labilir, ama gerçek bu-
dur.
Bizim ilk hat›rlad›¤›m›z “birlik”ler flunlard›r:
12 Eylül 1980 sonras›nda yurtd›fl›nda PKK, Dev-Yol, Acil, Dev-Savafl, SVP,
‹flçinin Sesi ve TKEP taraf›ndan oluflturulan Faflizme Karfl› Birleflik Direnifl Cep-
hesi.
1988’de PKK, Acilciler, TKP(B), DKP, SVP ve 16 Haziran Hareketi taraf›n-
dan oluflturulan Devrimci Birlik Platformu.
1993’te PKK, TKEP, MLSPB, TKP-K›v›lc›m, TKP/ML Hareketi, TDP ve Devrim-
ci Partizan taraf›ndan oluflturulan Devrimci Demokratik Güç Birli¤i.
1998 Haziran’›nda PKK, TKP(ML), MLKP, DHP, TDP, TKP/ML, TKP/K›v›lc›m
ve darbeci kontra çetesi taraf›ndan oluflturulan, bugün de varl›¤›n› koruyan Bir-
leflik Devrimci Güçler Platformu.
Hat›rlanacakt›r. Bu birliklerin tümü de flaflaal› sözlerle kurulmufl ve savafl›
büyütme iddias› tafl›m›flt›r.
Peki bunlar›n bafl›n› kim çekmifltir?
PKK.
PKK, bu birliklerde kendi politikalar›n› di¤erlerine dayatm›flt›r. E¤er bu bir-
likler görevlerini yerine getiremediyse, birliklerde yer alan siyasetler “katk› ve
destek” sunmad›larsa sorumlusu da birinci dereceden PKK’d›r. Çünkü herkes
sunmak için haz›rd›r, üstelik birço¤u iradelerini de teslim etmifltir.
En az›ndan “birlik”te yer alanlar aç›s›ndan PKK’n›n söyledi¤i anlamda “sa-
vafla katk› ve destek” sunmama diye bir fley yoktur. Di¤er bir olas›l›k, PKK’n›n
“birlik”te yer alanlar› “ço¤unluk”tan saymamas› veya onlar› kaale almamas›-
d›r.
E¤er öyleyse, PKK bu “birlik”lerde ne için yer ald›¤›n›n cevab›n› vermelidir.

PKK Elefltiriye Tahammülsüzdür


Baflkanl›k Konseyi’nin ‘’aç›klama”s›nda görülen bir di¤er nokta, her türden
elefltiriye tahammülsüzlüktür.
Bir yandan kimsenin “destek ve katk›” sunmad›¤›n› söyleyecek, di¤er yan-
dan “savafl› nas›l gelifltirdiysek, bar›fl› da biz gelifltirece¤iz” diyecek... Böyle-
ce d›fl›ndaki güçleri zaten sürecin de d›fl›nda b›rakmaktad›rlar.
Bu tav›rdaki vefas›zl›¤› tart›flm›yoruz.
810 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Burada esas olan, kimsenin elefltirmesini hazmedememedir. Hazmedemez;


çünkü, bilir ki, düzenle uzlaflmada ifadesini bulan “bar›fl”›n ne demek oldu¤u
genifl kesimlerce kavranacakt›r. Üstelik, bu gerçe¤i yaln›zca biz de¤il, çok da-
ha genifl bir kesim dile getirecektir. PKK, tahammülsüzlü¤üyle flimdiden bu sü-
recin önünü almaya çal›flmaktad›r. ‹mral›’da savunulan görüfllerin as›l niteli¤i-
ni gözlemek için yap›lan teorik cambazl›klar›n, “yersiz”, “zamans›z” gerekçe-
lerinin, elefltirileri “düflmana hizmet etmekle” damgalamas›n›n nedeni budur.
Bugün kim ki milliyetçi hareketin düzenle uzlaflma yönündeki faaliyetlerinin
bütününü desteklemiyor; hangi kifli, kurum, örgüt ve parti olursa olsun “düflma-
na hizmet etmek”le suçlanmaktad›r.
Peki “düflman” kimdir? Gerçekte o da belirsizdir. Bu kavram›n kullan›lmas›-
n›n nedeni, baflta kendi kadro ve savaflç›lar›nda olmak üzere Kürt halk› ve ki-
mi devrimci, demokrat kesimlerde hala eski konumlar›n› koruduklar› yan›lg›s›
yaratmakt›r. Hay›r, art›k eskisi gibi bir “düflman”dan söz edilemez. Dahas›,
“bar›fl”›n esas muhatab› olan oligarfli ve emperyalizm ise, dost olmaya en bü-
yük adayd›r.

Sol Dost mu, Yoksa Yaln›zca Kullan›lacak Bir Güç mü?


Öyleyken, PKK Baflkanl›k Konseyi’nin söz konusu aç›klamada sola da ses-
lenme ihtiyac› duymas› aç›klanmaya de¤erdir. Esasen, Kürt milliyetçilerinin
yaklafl›mlar›nda yeni bir fley yoktur. Onlar d›fllar›ndaki güçleri sürekli küçümse-
mifl, olumlu hiçbir yanlar›n› görmemifl ve onlar›n geliflmesini de hiçbir zaman
istememifllerdir. Mütemadiyen sola verdikleri büyük destekten söz ederler; ama
böyle bir fley olmam›flt›r. Çok somut olarak; PKK ile birlik yap›p da geliflen tek
bir güç gösterilemez.
Son süreçte, Kürt milliyetçilerinin hesaplar›nda sol iki flekilde de¤erlendiri-
lir. Bir, “gölge etme” denir, her tür müdahalesi bafltan mahkum edilir. ‹ki; dev-
letle “bar›fl”makta bir pazarl›k unsuru olarak kullan›lmak istenir. Devlete ve em-
peryalizme, “Benimle anlafl›rsan ‘birlik’te oldu¤um, etkiledi¤im solu da elleri-
ne teslim ederim” der veya demeyi arzular.
Mant›k budur.
Bu vesileyle, Öcalan’›n bas›na yans›yan jandarma ifadelerinde de yer alan
bu destek iddialar›n›n birine de¤inmek gerek... Bu ifadelerde Devrimci Sol’a
kamp yeri verdikleri gibi bir aç›klama yer almaktad›r.
Bu da do¤ru de¤ildir.
Birinci olarak, bu kamp yeri PKK’n›n de¤ildir. Kendilerinin daha önce kul-
lan›p terk etti¤i bir yerdir. Sahibi bir Lübnanl›d›r. Buras›, PKK’n›n kamp›na ya-
k›n oldu¤u için, devrimciler orada kamp kurulmas›n›n bir sak›ncas› olup olma-
d›¤›n› PKK’l›lara sormufllard›r. Bunun d›fl›nda bir fley yoktur. ‹fadelerde kampa
çok büyük slogan yaz›lmas› nedeniyle de devrimci hareket ile aralar›nda so-
run ç›kt›¤› söylenmektedir ki, bu da do¤ru de¤ildir. PKK her zamanki gibi de-
netim alt›na almak istemifl, olmay›nca devrimci hareket aleyhine çal›flmaya
bafllam›flt›r. Slogan meselesi, bir vesile olarak kullan›lm›flt›r.
Gene Karadeniz’e iliflkin, devrimci hareket ile “ittifak yaparak ç›kt›klar›”
söylenir... Bu konudaki geliflmeler az çok biliniyor. Devrimci hareket ile PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 811

aras›nda bu konuda herhangi bir ittifak olmam›flt›r. Daha önce kamuoyuna


aç›klanan çeflitli yaz›larda belirtildi¤i gibi, bir k›fl onlara yard›m edilmesi d›-
fl›nda da bir iliflki yoktur.
PKK’n›n “sol”a yönelik “Sizlere ra¤men bir çözümden yana de¤iliz” deme-
si, “devrimci, demokratik, yurtsever güçler”den “Demokratik Cumhuriyet teme-
linde çözüme katk›da bulunmalar›” istemesi samimi de¤ildir. Gerçekte söyle-
nen, “Bofluna u¤raflmay›n, bizi devletle uzlaflmaktan al›koyamazs›n›z; siz de
bizim gibi geçmiflinizi inkar edin”dir.
Bu düflünce Öcalan’›n ‹mral›’daki ilk savunmas›nda “Demokratik Birlik ‹çin
Tezler” bafll›¤› alt›nda ifade etti¤i düflüncedir. Öcalan’›n “Savunma”s›n›n tama-
m›nda oldu¤u gibi “sol” konusunda da düzenle nas›l bütünleflilece¤inin teorisi
yap›l›yor, oligarfli ve emperyalizm ikna edilmeye çal›fl›l›yordu. Üstelik Öcalan
inand›r›c›l›¤›n› kan›tlamak için, devrimci, yurtsever örgütlerin kendilerini tasfi-
ye etmesini istiyordu. Söz konusu “tez”de flöyle diyordu:
“Baflta PKK olmak üzere yasad›fl› konumda olan birçok örgüt bar›flla
birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›d›r.”
Talep bu kadar somuttur: Marksist-Leninistler, devrimci örgütler, düzen d›fl›
örgütler “normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›”; yani kendilerini
tasfiye etmelidir.
“Bar›fl”›n; gerçekte ise teslimiyetin önünde bir engel kalmamas› için bu ar-
zulanmaktad›r.
Oligarfliyle iflbirli¤i içinde, faflizmle yönetilen bir Türkiye’yi “lider ülke” ha-
line getirerek Balkanlara, Kafkaslara, Ortado¤u’ya yay›lmay› düflünen milliyet-
çilik, elbette bunun önünde engel kalmas›n› da istemez.
Elefltirmeye, bu gidiflin teslimiyet oldu¤unu söylemeye devam edece¤iz.
Tüm devrimciler, yurtseverler, elefltirmelidir. Evet, sessiz kalmak, onaylamakt›r.
“Savafl› biz gelifltirdik, bat›rma hakk› da bize aittir” demeye de kimsenin hak-
k› yoktur. Tart›flma Kürt halk›n›n, tüm Anadolu halklar›n›n ç›kar› içindir ve sür-
dürülecektir.
812 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kurtulufl
ABD Çözümü Ve Tasfiye Operasyonu Sürüyor

‹MRALI’DAN “SON NOKTA” ‹Ç‹N


SON ADIM: S‹LAHLI
ABD ÇÖZÜMÜ VE
TASFİYE MÜCADELEYE SON! ÜLKEY‹ TERK!
OPERASYONU
SÜRÜYOR Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
6 A¤ustos 1999
Say› 42

A
bdullah Öcalan ‹mral›’dan yapt›¤› aç›klamalara 3 A¤ustos’ta bir ye-
nisini ekledi. Öcalan avukatlar› arac›l›¤›yla yapt›¤› aç›klamada
PKK’ya, “1 Eylül’den itibaren güçlerini s›n›rlar›n d›fl›na çekme ve si -
lahl› mücadeleye son verme” ça¤r›s› yapt›.
Öcalan yapt›¤› aç›klamada flunlar› söyledi:
“Türkiye’de çat›flma ve fliddet ortam› insan haklar› ve demokratik ge-
liflmenin önünde engel teflkil etmektedir. A¤›rl›kl› olarak Kürt sorunun-
dan kaynaklanan fliddet bunda temel rol oynamaktad›r. Ç›kmaz› aflmak
ve sorunlar›n çözüm yolu fliddete son vermeyi gerektirmektedir.
“Bu nedenle PKK’n›n 1 Eylül 1998’den beri tek tarafl› yürütmeye ça-
l›flt›¤› ateflkes sürecinden, 1 Eylül 1999’dan itibaren silahl› mücadeleye
son vermeye ve güçlerini bar›fl için s›n›rlar›n d›fl›na çekmeye ça¤›r›yo-
rum. Böylelikle demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog ve uzlaflma
aflamas›n›n geliflece¤ine inanc›m› belirtiyorum.”
Süreç kendi mant›¤› içinde ilerliyor. ‹mral› süreci, gerek Öcalan taraf›n-
dan, gerekse de MGK taraf›ndan ABD çözümünü mümkün k›lacak bir seyir
içinde planlanm›flt›r. Ve bu plan hemen hemen aksamas›z sürdürülmektedir.
Öcalan’›n söylediklerinin anlam› da, mahkemenin genel gidiflat›n›n göster-
dikleri de ortadayd›. Ancak Kürt milliyetçili¤i bu anlam› görmemek, gösterme-
mek için “derin anlamlar” tart›flmas› içinde gerçekleri gizleme yolunu tuttu.
Kürt milliyetçi hareketi ise, bir yandan flu veya bu biçimde eylemleri sürdüre-
rek, di¤er yandan da ço¤u kez her anlama gelebilecek aç›klamalarla sürecin

GER‹YE...
Roma’da 7 madde
1- Kürt bölgelerine yönelik askeri operasyonlar›n durdurulmas›,
2- Göç ettirilen insanlar›n tekrar köylerine geri dönmelerinin sa¤lan-
mas›,
3- Köy koruculu¤unun kald›r›lmas›,
4- Türkiye s›n›rlar› bozulmadan bölgemize otonomi verilmesi,
5- Türklerin sahip oldu¤u tüm demokratik haklar›n Kürtlere de veril-
mesi,
6- Kürt kimli¤inin, dilinin ve kültürünün resmi olarak tan›nmas›,
7- Din Özgürlü¤ünün ve plurizmin (ço¤ulculu¤un) oluflmas›. (Abdullah
Öcalan)
Miliyetçilik Ç›kmaz› 813

OYALAMA
“Bundan sonra dünyay› ve Türk devletini flafl›rtaca¤›z. Yapt›¤›na bin pifl-
man edece¤iz. Ve herkes aya¤›m›za kapanacak, art›k bar›fl istiyoruz diye-
cek.” (Osman Öcalan. Abdullah Öcalan’›n tutsak edilerek Türkiye’ye getiril-
mesinden sonra. 7 Mart 1999 Özgür Politika)

genel gidiflat›n›n görülmesini engelleme-


ye çal›flt›.
DAHA GER‹YE...
‹mral›’da 8 madde
Do¤rusu elbette kimseyi kand›rmaya
“Türkiye ve Dünya Kamuoyuna
kalkmadan; gerçekleri söyleyerek, niyet- Süreçle ‹lgili Aç›klamamd›r:
lerinizi bütün aç›kl›¤›yla ortaya koyarak, 1- 1 Eylül 1998 ateflkes süreci-
halk› aldatmaya kalkmadan bütün bunla- nin her alanda tam bir sorumluluk
r›n olmas›d›r. Ama pragmatizmin, veya alt›nda sürdürülmesi.
egemen s›n›f politikalar›n›n oldu¤u yerde 2- Devletin baflta af olmak üze-
re, bar›fl için alaca¤› tedbirler teme-
bu mümkün de¤ildir. Ancak her fley yine
linde silahl› çat›flmalara kal›c› bir
de bir bir gün ›fl›¤›na ç›k›yor. Bu gidifla- flekilde son verilmesi.
t›n sonu fludur, savunulan ABD çözümü- 3- ‘90’l› y›llardan itibaren baz›
dür, PKK’n›n ve tüm devrimcilerin tasfiye sapt›rmalara ra¤men, Kürtlerin ifa-
edilmek istenmesidir denildi¤inde itiraz de özgürlü¤üne de aç›k hale gelen
edenler, iflte Öcalan’›n son ça¤r›s›yla demokratik cumhuriyet sisteminin
ç›plak tasfiyecilikle karfl› karfl›ya gelmifl- güven vermesiyle birlikte tüm so-
runlar›n bar›flç›l çözüm zemini ola-
lerdir. Gerçeklere ç›plak bakmay› ö¤ren-
rak görülmesi.
meyenler, onlar›n alt›nda kal›r, ezilir. 4- Bu koflullar alt›nda PKK’n›n
Hiçbir oyalama sonsuza kadar sürdü- kendini demokratik sistem içinde
rülemez. Gerçek d›fl›, düzmece, kendi yasallaflt›rmaya haz›rlanmas›.
hayal alemlerinin, kurgular›n›n ürünü 5- En az›ndan devletin tavr›n›
olan teori ve beklentilerin, sonuçta hiçbir yeni parlamento ve hükümet kuru-
luflunda görünceye kadar aktif bir
ifle yaramad›¤› görülür.
toplumsal bar›fl, af ve kardefllik slo-
Kürt milliyetçili¤i beklentiler yaratan gan› alt›nda bir siyasal eylem çizgi-
politikas›n› sürdürerek, bu süreçte de or- sinin benimsenmesi ve kararl›ca
tada somut hiçbir fley yokken, devletin uygulanmas›.
ad›m att›¤› tespitleri yapt›lar. En a¤›r sal- 6- Tüm uluslararas› bar›fl, in-
d›r›lardan, en fliddetli kay›plardan bile san haklar› kurulufllar›, hükümet
bir çözüm beklentisi, bir mesaj ç›kard›- ve parlamentolar›n bu temelde des-
tek sunmas›.
lar. Öcalan’›n bugünkü tasfiye ça¤r›s›na
7- E¤er öngörüldü¤ü gibi bu
gelen sürecin, bu süreç boyunca söyle- do¤rultuda bir uygulama geliflirse
nenlerin, yaz›lanlar›n “derinli¤ini” bir BM , AB, Avrupa Konseyi ve
tek onlar kavrad›lar. Gözleri kör, kulak- AG‹T’in sürece gözlemci olarak ka-
lar› sa¤›r oldu. t›lmas›.
Birkaç hafta önce, Öcalan’›n yaz›lar›- 8- Türkiye’de ilgili tüm çevrele-
rin kamu, özel, partiler, bas›n-yay›n
na iliflkin yap›lan yorumlar üzerine flöyle
ve tüm sivil toplum kurulufllar›nca,
yazm›flt›k: geliflmelerin taraf›mca özde bu te-
“‹flte bir ‘derinli¤i anlama’ klasi¤i. melde oldu¤unu bilerek ülkemize ve
‹mral›’da demokratik devrim kap›s› demokratik sisteme katk›lar›n›n ha-
aralanm›fl. Gerçekten görülmüyor mu, yati önem tafl›d›¤›n›n bilinmesi.”
gerçekten bu yaz›lanlara inan›l›yor (Abdullah Öcalan, 10 Nisan 1999)
814 Miliyetçilik Ç›kmaz›

OYALAMA
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas›
gereken ad›md›r...
“Baz› çevreler belki bar›fl beklentileri içerisine girebilir. Önderli¤in
Avukatlar vas›tas›yla kamuoyuna yönelik gelifltirdi¤i mesajlar var. Ön-
derlik kendi koflullar›nda bir çaba gelifltiriyor, Kürt halk›na o koflullarda
bile yine bir tak›m mevziler kazand›rmaya çal›fl›yor...
“Bunu baflka türlü görmek anlamak kesinlikle gaflet olur. Bundan
kalkarak mücadeleyi geriye çekmek, savafl› geriye çekmek, eylemlili¤i ge-
riye çekmek kesinlikle düflman›n soyk›r›m politikas›na sonuna kadar ka-
p›lar› açmak olur.” (Cemil Bay›k, Nisan 1999, Özgür Politika)

mu, bilemiyoruz. ‹mral›’da bir kap› aralanm›flt›r, ama bu PKK’n›n tasfi-


yesi, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesinin bitirilmesi, devrimci dinamikle-
rin köreltilmesi kap›s›d›r. Öcalan’a da bu do¤rultuda bir rol yüklenmifl-
tir.
“Öcalan ne kazanm›fl Allah aflk›na söyler misiniz? Asal›m’c›lar›n onu
asmamay› tart›flmaya bafllamas› m› kazanmak? Bu görüfl de¤iflikli¤inin
ne pahas›na gerçekleflti¤i ortada de¤il mi?”
Son ça¤r›n›n anlam› herhalde art›k tart›fl›lmayacak kadar aç›kt›r. Ama ar-
t›k tecrübelerimizle biliyoruz ki, Kürt milliyetçileri, en baflta da ya¤c›l›¤› mes-
lek edilmifl destekçiler, bu ad›mda da yeni derin anlamlar bulacaklar, yeni te-
oriler yapacaklard›r. Ama iflleri bitmeye-
DAHA DA GER‹YE... cek yine, Öcalan’dan yeni “sürpriz”ler,
Öcalan’›n ‹mral› Savunmas›
yeni “ça¤r›”lar gelmeye devam edecek-
“PKK, Cumhuriyeti parçala- tir.
yan iddias›ndan onu güçlendiren Öcalan bu son ça¤r›s›yla art›k istedi-
temel olgulardan birisine dönüfle- ¤im hiçbir fley yok demektedir. Bu “çiz-
cektir. Yarg›çlar bunu görebilme- gi”nin sonu yoktur.
li. Yirmibefl bine yak›n mensubu-
nu kaybetmifl, on bini aflk›n ceza- Kuflkusuz, bu yolun buraya gelece¤i-
evinde, daha yeni seçimlerde bir ni görmek için kahin olmak gerekmiyor-
buçuk milyonluk seçmen tarafta- du. fiehitliklerin, kahramanca eylemle-
ra sahip bir hareketi Cumhuriyet rin, silahlar›n, halka yönelik katliam bo-
mahkumu, karfl›t› yapmamak ta- yutundaki sald›r›lar›n; her fleyin, ama
rihi bir görevdir. Hatas›, yanl›fl› her fleyin kilitlendi¤i tek hedef devletle
olsa da yap›lan›n orta düzeyde masaya oturabilmekti. Bütün söylenenler
resmen çokça dile getirilen bir ve yap›lanlar, “flu kadar süre veriyoruz,
savafl oldu¤u, her savafl›n da bir oturmazsan›z flöyle olur, böyle olur” di-
bar›fl› oldu¤unu, PKK’nin de s›- ye yap›lan tehditlerin amac› da buydu.
n›rl› olarak bile, devlet yol açar-
Ama kurtulufl mücadelesi, tehditlerle
sa bar›fl yoluna girmekten, ortak
vatan ve Demokratik Cumhuriye-
sürdürülecek bir mücadele de¤ildir. ‹de-
te lay›k oldu¤u, de¤eri gücü ver- olojik olarak yenilgi noktas›ndaki bir ha-
mekten çekinmeyece¤i, bu güçte reket silahl› patlamaya devam edebilir
oldu¤u görülecektir.” (‹mral›, Ab- ama bunu sonsuza kadar sürdüremezdi.
dullah Öcalan, Birinci Savunma, Bir yerde “art›k buraya kadar” demek
31 May›s 1999) gerekiyordu. Öcalan iflte bunun ad›n›
Miliyetçilik Ç›kmaz› 815

Emperyalistlerden beklentiyle
OYALAMAYA DEVAM
“Bat› e¤er isteseydi sorunu çözerdi. Nas›l ki, Kosova’da çözüyorsa,
Kürdistan’da da çözer. Kosova’da çözen, Filistin’de çözen Kürdistan’da
rahat çözer. Buna gücü var... Avrupa hiç olmazsa bundan sonra sorum-
luluklar›n› yerine getirmeli. Çünkü çözümü ortaya ç›kartabilecek önemli
bir güçtür. Onun için çözümsüzlük politikas›ndan vazgeçip, çözüme kat›l-
mal›d›r.”
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›-
na göre düzenleme yapabilir.” (Cemil Bay›k, 20 Haziran 1999, Özgür Po-
litika)
“Bir gecede savafllar›n ve bir gecede bar›fllar›n gerçekleflti¤i dünya-
m›zda, Kosova’dan sonra s›ra Ortado¤u’dad›r. Çünkü ABD Ortado¤u ve
Türkiye’de huzur istemektedir, istikrar istemektedir. K›br›s’tan sonra, s›-
ra Kürdistan sorunundad›r. Abdullah Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas›yla
bafllayan, bölgede bar›fl plan› yavafl yavafl, ad›m ad›m bir yere do¤ru git-
mektedir.” (Yaflar Kaya, 5 Temmuz 1999, Özgür Politika)

koymufltur.
Bu, “silahl› mücade- “Son Nokta”dan Öncesi...
leye son”dur. ‹mral›, ‹kinci Savunma
‹mral›, Abdullah Öcalan’›n ‹kinci Savunmas›,
Yine birkaç say› önce 23 Haziran 1999
flöyle yazm›flt›k: “PKK, PKK’nin askeri sorun olmaktan ç›kmas›,
adeta teslim olacak da, Kürt sorununun siyasal çözümünün yolunu aça-
teslim olacak yol bula- cak ve beraberinde siyasi sorun olmaktan ç›k-
mayan bir görünümde- mas› anlam›na da gelecektir. Devletin bütünlü-
dir.” fiimdi ise görüntü- ¤ünü birli¤ini zorlamaktan, ona güç verme süre-
yü kurtarmaktan da vaz- cine girilecektir. Devletle demokratik bütünlefl-
geçilmektedir. me yolu aç›ld›kça devlete karfl›t konum afl›la-
cakt›r. Yasal sürecin gerekleri iflledikçe demok-
Öcalan daha en bafl-
ratik tarz aç›k tutuldukça PKK’nin tüm iç ve d›fl
tan itibaren ABD çözü-
merkezleri, kurumlar› anlams›z hale gelecek,
münü kabul etmifl ve tehlike olmaktan ç›kacakt›r. Bu da gerçekten
kendisine de bu çözümü devlet aç›s›ndan kendini afl›r› kilitlenmeden kur-
kolaylaflt›racak bir “rol” taracak, maddi manevi güç kayb›n› önleyecek-
yüklemifltir. tir. Türkiye karfl›t› güçlerin yine Türkiye içinde
Bu ‹mral›’da baflla- bu temelde ç›kar sa¤layanlar›n elinden kullana-
yan bir anlay›fl de¤ildi. caklar› bir silah al›nacak ve hatta do¤ru de¤er-
Öncesi de vard›. Esas lendirilirse güce dönüfltürülebilecektir. PKK’nin
siyasi varl›¤›na böyle çözümsel, bilimsel yakla-
olarak uzun zamand›r
fl›m gerçekten günümüzün ve gelece¤in Türki-
utangaçça da olsa ye’sinin en önemli kazan›m› olacakt›r. PKK’nin
ABD’nin müdahale et- küçümsenmesi nas›l büyük kay›plara, tehlikele-
mesi, “rolünü oynama- re yol açt›ysa; do¤ru ele al›nmas›, kazan›lmas›
s›”, sorunu çözmesi iste- da bir o kadar kazan›m ve güce kavuflturacak-
niyordu. t›r. Karfl›l›¤›nda fazla bir taviz söz konusu de¤il-
Ancak ‹mral› sonun dir. Baz› yasal düzenlemelerle demokratik yolla-
bafllang›c› olmufltur. r› bütünleflme ve dönüflme için aç›k b›rakmakt›r.
816 Miliyetçilik Ç›kmaz›

VE fi‹MD‹...
Silah› B›rakma ve Ülkeyi Terk Ça¤r›s›
“Türkiye’de çat›flma ve fliddet ortam› insan haklar› ve demokratik
geliflmenin önünde engel teflkil etmektedir. A¤›rl›kl› olarak Kürt soru-
nundan kaynaklanan fliddet bunda temel rol oynamaktad›r. fiiddeti
aflmak ve sorunlar›n çözüm yolu fliddete son vermeyi gerektirmekte-
dir. Bu nedenle PKK’nin 1 Eylül 1998’den beri tek tarafl› yürütmeye
çal›flt›¤› ateflkes sürecinden, 1 Eylül 1999’dan itibaren silahl› müca-
deleye son vermeye ve güçlerini bar›fl için s›n›rlar›n d›fl›na çekmeye
ça¤›r›yorum. Böylelikle demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog
ve uzlaflma aflamas›n›n geliflece¤ine inanc›m› belirtiyorum. Bununla
birlikte tüm devlet ve toplumun ilgili kurum ve yetkililerini bu bar›fl
ve kardefllik sürecinin baflar›s› için, duyarl› ve destek olmaya, ulusal
ve uluslararas› hükümet ve kurulufllar› da olumlu temelde yard›mlafl-
maya ça¤›r›yorum.” (‹mral›, Abdullah Öcalan, 3 A¤ustos 1999)

‹mral›, ideolojik, siyasi ve örgütsel olarak yenilgidir. Halklar›n silahl› kur-


tulufl mücadelesinin inkar› ve mahkum edilmesi, devletin ve emperyalizmin
meflruiyetinin çok aç›k biçimde kabul edilmesidir. Dahas›, “demokratik cum-
huriyet” ilan edilen devletin sunaca¤› her türlü çözüme de haz›r olundu¤unun
ifade edilmesidir. Bu söylenenlerin mant›ki sonucu elbette “silahlar›n b›rak›l -
mas›” olacakt›. Bundan ötesi bir zamanlama sorunudur. Öcalan kendine gö-
re, ABD, MGK kendine göre, herkes hesaplar› çerçevesinde zamanlama yap-
maktad›r, ama bunlar›n hepsi flu anda ayn› yöndedir.
‹mral›’da bafltan itibaren söylenen her fley buna hizmet etmektedir. ABD
çözümü, gerek MGK arac›l›¤›yla, gerekse de Öcalan arac›l›¤›yla ad›m ad›m
uygulanmaya devam etmektedir.
Geri kalan bütün sesler, tehdit amac›yla verilen demeçler, “onurlu bir ba-
r›fl”a yap›lan vurgular, hepsi ama hepsi bofltur, siyasi aç›dan anlams›z ve ifl-
levsizdir, ço¤u durumda da oyalama, kitleyi yeni ad›mlara haz›rlama amac›y-
la yap›lm›flt›r.
Bu ça¤r›, bu anlamda ne flafl›rt›c›, ne de beklenmedik bir geliflmedir. Öca-
lan bu ça¤r›y› esas olarak daha ‹mra-
Daha Geriye Haz›rlama l›’daki savunmas› s›ras›nda yapm›flt›r.
“... Gittikçe seviye kazanan, ol- Ancak orada ça¤r› “uzat›lan bar›fl
gunlaflan bir yaklafl›m›n var oldu- elinin tutulmas›” üzerine oturmaktay-
¤unu k›smen hissediyoruz. Bu, bun- d›. fiimdi bir ad›m daha -ki bu art›k
dan sonraki sürecin olumlu yönde at›labilecek en son geri ad›mlardan
geliflebilece¤ine biraz iflaret veri- biridir- at›lm›fl ve devlet kabul etmese
yor.... HADEP yöneticilerinin b›ra- de biz silahl› savafl› b›rakaca¤›z nok-
k›lmas› bir çözüm için bafllang›ç tas›na gelinmifltir.
olacaksa iyidir, de¤erlidir, yerinde-
dir. Bizden de, Partimizden de, Elbette Öcalan’›n PKK’ya yapt›¤›
Kürt taraf›ndan da gerekli karfl›l›¤› silahlar› b›rakma ve ülke d›fl›na ç›kma
görür. Her olumluluk, karfl› olumlu- ça¤r›s› emperyalizm ve faflist rejim
lu¤u gelifltirir.” (Duran Kalkan, 15 aç›s›ndan büyük bir kazan›md›r.
Temmuz 1999, Özgür Politika) Ama ABD ve MGK plan› daha faz-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 817

las›n› gerektirmektedir.
Ötesi, yaln›zca PKK’n›n de¤il, herkesin silahlar› b›rakmas›d›r.
Herkesin teslim olmas›d›r. Daha aç›k bir deyiflle bütün solun tasfiye edilme-
sine güç verilmesidir. Öcalan’dan istenen bir yan›yla da budur.
PKK da, Öcalan da en bafltan beri bu durumun fark›ndad›r.
Nitekim, Öcalan ‹mral›’daki savunmas›nda böyle demekteydi:
“5- Baflta PKK olmak üzere yasad›fl› konumda olan birçok örgüt ba-
r›flla birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›d›r.”
Her fleyde oldu¤u gibi, burada da bir ad›m daha geriye at›lm›flt›r:
fiimdi “bar›flla birlikte” demekten vazgeçilip, “bar›fltan önce” tasfiye isten-
mektedir.
Öcalan’›n “silahlar› b›rakma” ça¤r›s› PKK’ya yöneliktir. Ama bu ça¤r›n›n
kapsam› daha genifltir.
Öcalan, son aç›klamas›nda; “A¤›rl›kl› olarak Kürt sorunundan kaynakla-
nan fliddet burada temel rol oynamaktad›r. Ç›kmaz› aflmak ve sorunlar›n çö-
züm yolu fliddete son vermeyi gerektirmektedir” demektedir ki, bu, yaln›zca
PKK’n›n de¤il fliddeti esas alan bütün hareketlerin fliddete son vermesi için bir
çaba anlam›na gelir.
Geride b›rak›lan binlerce flehit vard›r.
Tutsaklar vard›r.
Evlatlar›n›n parçalanm›fl cesetlerini teslim alabildiyse kendini flansl› sayar
hale getirilmifl ac›l› aileler vard›r.
Koca bir onbefl y›l vard›r.
Ya Öcalan’›n aç›klamas›, PKK’n›n kendini kibarca tasfiye etme ça¤r›s› bun-
lar›n üzerine kalem çekmektedir.
Kimileri, Öcalan’›n son ça¤r›s›n›n “ne büyük bir politik ad›m oldu¤u”,
TC’yi nas›l da s›k›flt›raca¤› üzerine teorilere de devam edebilirler. Ama ger-
çek budur ve hiçbir demagoji, uydurma teoriler bu gerçe¤i de¤ifltirmez.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 819

İçindekiler

1. KİTAP
Önsöz 3
BÖLÜM 1
BİZ NE DEDİR?

Kürdistan ve Türkiye’de Kürt sorunu 7


Solun durumu 31
Kürdistan’da Ulusalcı Silahlı Mücadele ve ML’lerin Buna Karşı Tavrı 34
Kürtleri ve Kürt Halkını Tartışmak Tabu Değil! 61
Oligarşinin Musul-Kerkük Konusundaki Açmazları ve Kürt Hareketi 65
Dersimler, Halepçeler, Cudiler Kürt Halkı Gerçeğini Yok Edemeyecektir 73
Kürt ulusu bir gerçektir, Kurtuluşu anti-emperyalist
anti-oligarşik halk devrimindedir 77
Kürdistan’da Örgütlenme ve Mücadele Sorununa Nasıl Bakıyoruz 81
Savaşı Yeniden Örgütlemekte Israr, ve Direniş Yılları 84
Kürt Ulusal Hareketinin İçinde Bulunduğu Durum ve Tavrımız... 88
Emperyalizmin Politikaları Kürt Halkına Özgürlük Değil... 91
Emperyalizm ve İşbirlikçilerinin Dublin Buluşmaları Sürüyor 95
Sloganımız Barış mı? 104
Seçim İçin Değil, Devrim İçin Birlikler Oluşturalım 108
Sabancı Merkezini Basmamızdan Sonra Doğan Spekülasyonlar Üzerine 117
Med TV’de 1 Mayıs Açık Oturumu 118
Oligarşinin HADEP’e Saldırısı 120
Kuzey Irak ve Kürt Halkının Önderlik Gerçeği -1 122
Kuzey Irak ve Kürt Halkının Önderlik Gerçeği - 2 134
Gerçekçilik ve “Gerçek”ten Çıkarılan Sonuç 145
Bucaklar ve Kurtuluş 147
Halkların Kardeşliğini “Susurluk’taki Devletten Hesap Soralım”
Çizgisinde Pekiştirebiliriz 149
Sorulacak Hesap Ortaktır 151
Masa 154
Savaş ve Barış 156
Parti-Cephe Halkların Birliğidir Parti-Cephe
Ulusal Sorunun Çözümüdür 158
Tüm Ulusları Kurtaracak Tek Bir İdeoloji Vardır 164
Tam Bağımsızlık 166
PKK Nereden Nereye -1 168
PKK Nereden Nereye -2 181
PKK Nereden Nereye -3 192
PKK Nereden Nereye -4 204
PKK Nereden Nereye -5 219
PKK Nereden Nereye -6 233
820 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Kim Niye Eleştirir? Kim Niye Alkışlar? 246


Emperyalizmin Hesapları 249
Bir Birlik Kadavrası Üzerinde İnceleme 251
Bir İddia Kendi Kendine Nasıl Çürütülür? 253
15 Ağustostan Bugüne 256
Kürt Milliyetçiliğinin Muhasebe Zorunluluğu 258
Emperyalistler Kürt Sorununu Çözemez! 269
Emperyalizmin Denetiminden Çıkılmalıdır 274
Emperyalizm Çözemez! 276
Anti-Emperyalizm Ve Enternasyonalizm Devrimlerin Can Damarıdır
Emperyalizm, Sol Ve Gerçekler 284
Cevap İsteyen Sorular 293
“Güney Gibi Olmayı” İstemek? 297
Can Yüce Kime, Ne Diyor? İğneyi De, Çuvaldızı Da
Önce Kendinize Batırmalısınız 300
Emperyalizm Ve Faşizm Devrimcileri,
Yurtseverleri, Halkları Yargılayamaz! 302
Başlamadan Biten Bir Eylem Olarak “DGM Boykotu” Ve Tavrımız 304
Kürt Halkının Çıkarları 307
Sahtekarlık Gerçeği Bilip De Bilmemezlikten Gelmektir 309
Bağımsızlık, Demokrasi Ve Sosyalizm İçin Birliğe Evet 313
Dünden Bugüne Neler Söylendi? 318
Hatırlamak Zorundayız Ne Dediler, Ne Dedik? 324
Emperyalizm Ve Oligarşi Devrimcileri,
Yurtseverleri, Halk Kurtuluş Mücadelelerini Yargılayamaz 329
Sorgulamanın Zorunluluğu Ve Haluk Gerger’in Yeri Haluk Gerger,
Aydın Sorumluluğunun Ve Kürt Milliyetçiliğinin Neresinde? 331
Abdullah Öcalan’a Mektup 337
Hüseyin Cevahir’in 30 Yıl Önce Yazdıkları 343
Haklı Olan, Meşru Olan Kürt Halkıdır 346
Türkiye Oligarşisinin Duymak İstedikleri 348
İmralı’da Ne Kürt Halkı, Ne De Başka Bir Halk Yoktu
İmralı’da Ezilenler Yoktu 350
Tercih Ertelenemez; İmralı’daki Teori Ve Tavır,
Ya Kabul, Ya Da Red Edilecek! Arası Yoktur 352
UKKTH, Kemalizm, Yeniden Yapılandırma, Yurtseverlik... 354
20 Yılda Öğrendik Denilenler, 20 Yıl Önce Tartışılıp Çözümlenenlerdir 358
Çözümün Ne Olduğunu Hala Bilmezden Gelenlere 363
Bunları Mı Savunuyorsunuz? Bu Mu Barış? Bu Mu Demokratiklik? 366
Kürt Halkı Anadolu Halklarıyla Beraber Kazanacaktır 369

BÖLÜM 2
BİRLİKLER, İTTİFAKLAR VE PKK

Küçük Burjuva Milliyetçileri Ve Cephe 373


Miliyetçilik Ç›kmaz› 821

Sahte Birlik Çağrılarını Değil, Mücadeleyi Yükseltelim... 379


Ulusal Mücadeleye Sınıf Perspektifi İle Sahip Çıkıyoruz 396
Ulusal Kurtuluş Emperyalizme Karşı Mücadeleden Geçer 399
Birlik Politikamız, Sol’la İlişkilerimiz Ve Kendine Güven
Kürt Ulusal Hareketiyle Birliktelik 402
DHKP-C - PKK Protokolu Ve Gelişmeler 403
Kimin İçin, Kime Karşı Birlik ?! 411
PKK Başkanlık Konseyi’nden
Ya Peşimize Takılacaksınız, Ya Da İşimize Karışmayın 421

2. KİTAP
BÖLÜM 3
YANLIŞ EYLEM ÇİZGİSİ

Milliyetçi Politikalar Ve Devrimci Eylem 427


Devrimin Dostlarına Da Düşmanlarına Da Halkın Adaleti 431
Yurtseverler Dersim’de Olumsuz Gelenekleri Sürdürüyorlar 433
Yanlış Eylem Çizgisi Üzerine 435
PKK Yanlış Eylem Çizgisinde Israr Ediyor 436
Devrimci Otorite Halka Dayanmalıdır 438
Mücadeleye Hizmet Eden Eylem Doğrudur 442
Yanlış Eylem Çizgisiyle Halk Desteği Kazanılmaz 445
İmralı’dan Sonra Eylemler Neden Başlamıştı? Neden Bitti?
Avcılar’a Bombayı Kim, Neden Koydu? 447
Kontra -Ve Kontraya Hizmet Eden- Eylemler 449

BÖLÜM 4
PKK VE DEMOKRATİK MÜCADELE

Devlet HEP’lilere “Ya Ehlileşin ya da Gidin” Diyor 463


Hep Kesin Tercihe Zorlanıyor 467
HEP’te Mandacılık 470
HEP Yöneticileri Ankara DGM’de 471
Kürdistan Ulusal Meclisi “Bin Yıllık Özlem”e Cevap Olacak mı? 472
Yeni ve Daha Güçlü Newroz 475
HEP Misyonunu Yerine Getiriyor; The Marmara’da Kokteyl 478
Demokratik Mücadele Bilinci 479
Kürdistan’da Demokratik Mücadele 482
DEP 1. Kongresi Yapıldı 486
DEP’li Milletvekilleri Meclis’i Terk Edip Sıcak Savaşa Katılmalıdır 488
HADEP Nereye? Daha İleriye mi, Yoksa Daha Geriye mi?.. 490
Milliyetçilik Açmazında Boğulan “Parlamenter Mücadele” 493
Halkın “Vekili” Böyle Olunmaz! 499
822 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Değer Yitimine Bir Örnek: Sırrı Sakık 502


Öcalan’ın Avukatları Neden Direnmezler? 504

BÖLÜM 5
DOST KİM, DÜŞMAN KİM?

Komplocu, Hain Ali Akgün’ün ‘Avukat Ve Tanık’larına Bir Cevap 508


PKK Lideri Ne Yapmak İstiyor? 513
“Mücadele” Halkların Kardeşliğini ve Ortak Kurtuluşu Savunuyor,
Sosyalizm Mücadelesi Veriyor 517
“Misafir” Statüsü Koymak Yasakçılıktır 521
Darbeci Artıklarına Korumalık Yapan PKK’lılar
Devrimci Değerleri Unutmuş Görünüyorlar 525
“Dursun Karataş’a Özgürlük” İlanına Sansür Koyan
Mantık Kimden Yanadır? 530
Türk-Kürt Çatışmasını Kim İster? Bu Çatışmadan
Kim Kazanır? Çatışmayı Kim Engeller? 532
Kürt-Türk Çatışması Çıkar mı? 534
Kim Kimi Nasıl Kullanır? PKK Neden Kulanılmaya Açıktır? 537
“Türk Solu” Kavramı Neden Uyduruldu? 538
Dostluk Ve Eleştiri 540

BÖLÜM 6
PRAGMATİZM

Güney Kürdistan Ve Milliyetçi Pragmatizm 547


Dünden Bugüne Aydınlık Ve PKK İlişkisi 1 549
Dünden Bugüne Aydınlık Ve PKK İlişkisi 2 556
Katliamlara Açık Kapı Bırakmamak Direnmekle Mümkündür
Direnmeyenler Teslim Olmaya Mahkumdur 563
Halkların Kardeşliğiyle Oynamayın! 569

BÖLÜM 7
SOL İÇİ ŞİDDET VE PKK

Kürdistan’da Oligarşinin Terörü ve Kürt Milliyetçileri 573


Sol İçi Çatışma Veya Devrimci Yol’un Saldırganlığı 575
Namlular Halka, Devrimcilere Değil Düşmana Yönelmelidir 576
Devrimcilerin, Yurtseverlerin Dersim Sınavı 581
PKK’nın Tarihine Sürdüğü Yeni Bir Leke 586

BÖLÜM 8
STRATEJİ, TAKTİK VE PKK

Neden Şırnak? 591


Miliyetçilik Ç›kmaz› 823

Savaş Doğru Politik Hattı Zorunlu Kılıyor 596


Sömürge Teorisinin Vardığı Yer “Silahlara Veda” 598
Yeni Katliamlar Da Yetmeyecek 605
Serhıldanların Yaratıcısı Silahlı Mücadeledir 607
Halk Savunma Komiteleri 609
Meşruluk, Milliyetçilik Ve Devrimcilik 611
Milliyetçiliği ve İnkarcılığı Mahkum Edelim 615
Ne Olacak? Ne Olmalı? 617
Yalnızca Dil Sorunu Mu? Her Şey Bir Tek Dil İçin Miydi? 619
Demokratik Cumhuriyet Ne Değildir!. 621
Devrim Değil Anayasal Evrim, Halk Demokrasisi Değil
Burjuva Demokrasisi, Sosyalizm Değil Kapitalizm 624
“Kürt Sorunu Çözülürse...” 627
Umutlarınızı Öldürmeyin... ‘Mahalli İdareler Kanunu’ Geliyor! 630
PKK’nın Önündeki Temel Soru;
Yola “İmralı Teorisi”yle mi Devam Edilecek? (Ki Bu Bitiştir)
Yoksa Devrimci Bir Muhasebe mi Yapılacak? 633
Ateşkeslerden İmralı’ya Kim İstedi? Kime, Neye Yaradı?
Devrimci Taktikler miydi? Düzene Dönüşün Stratejik Adımları mı? 641
Demokratik Devrimi Kürt Milliyetçilerinden
Ve Yağcılarından Öğreniyoruz 644
Bu Kısır Döngünün Adı mı “Usta Politika”? Kim Kimi Oyalıyor? 649
Milliyetçilikle Gelişti; Milliyetçilik Nedeniyle Tıkandı
İdeolojik Yenilgisi de Milliyetçiliğin Sonucu Oldu 651
Türkiye Devriminin Stratejisi ve Kürt Milliyetçiliğinin Stratejisizliği 655

BÖLÜM 9
UZLAŞMANIN KAÇINILMAZ SONU TASFİYECİLİK

“Emperyalistlerin Geliştirmek İstedikleri Yeni Ortadoğu Düzenini.... 665


Uzlaşma 673
Kürt Halkının Kurtuluşu Uzlaşmadan Değil Mücadeleden Geçmektedir. 675
PKK Uzlaşmayı Derinleştiriyor 682
Uzlaşma Ne Kazandırdı, Ne Kaybettirdi? 684
Kürt Halkının Yalnız Olmadığını Kanıtlamalıyız 687
Uzlaşma, “Özgürlük Yürüyüşü”nü Bitirir 689
“Sivil-Siyasi Çözüm” Denilen Tasfiyecilik 695
Milliyetçiliğin Açmazları Sınıfsal Bakışla Aşılacak 702
Emperyalistlerin Masasında Özgürlük Yoktur 705
MGK’cılık MGK Terörü Ve Tasfiyeciliği Karşısında Devrimcilerin
Yanında Durmayanlar Devrimden Yana Olamazlar 711
Roma Yürüyüşü, Nasıl Çıkmaz Bir Sokağa Dönüştü? 719
Yeni Hükümet, Öcalan Davası Ve ... “Sorun”un Çözümü 725
İmralı Davası Üzerine
Hiçbir Şey Halkın Mücadelesinin Meşruluğunu Gölgeleyemez 727
824 Miliyetçilik Ç›kmaz›

Tercih Yanlışsa, Çözüm Yanlışsa, Bir Yanlış Tüm Doğruları Götürür 730
Amerikancı Çözüm 733
Savunmayı Savunma Adına Neler Söyleniyor?
Öcalan’a Rağmen Apo’culuk 735
Sıradan Militan Olabilmek O Kadar Kolaysa Olun Bakalım! 743
Neyi Tartışmıyoruz? 746
İmralı Savunmasında Yeni Bir Şey Yok 749
Devrimcilik Adına Bunlar Savunuluyor 754
Kürt Sorunu, Dil Sorunu 757
İmralı’da Ne Oldu? Ne Yapıldı? Ne Savunuldu? 760
Amerikancılık ve Yurtseverlik Yanyana Olamaz 764
Milliyetçilikte Teori Çok: Teorisyenden Geçilmiyor 767
Kürt Milliyetçiliğinin Çağrısı Devam Ediyor:
“ABD Rolünü Oynasın” 774
Barış Olunca... Ne Olacak? 776
Uçan Kuştan Medet!.. 781
İmralı’da Konulan Son Nokta: Biz Yenildik Devlet Kazandı 784
1 Mayıs, Öncesi, Sonrası, Değerlendirmeler...
Meşruluğu Ve Devrimci Kimliği Kitleler Nezdinde Yeniden Kazanmalıyız 796
Ne Diyorlar? 808
ABD Çözümü Ve Tasfiye Operasyonu Sürüyor İmralı’dan
“Son Nokta” İçin Son Adım: Silahlı Mücadeleye Son! Ülkeyi Terk! 812
Seçme yaz›lar

mral›’da Öcalan taraf›ndan savunulan
görüfllerin ne anlama geldi¤ini, Öcalan
davas›n›n MGK taraf›ndan nas›l bir po-
litikan›n arac› haline getirilmek istendi-
¤ini do¤ru kavramak, önümüzdeki süreci do¤-
ru kavramak aç›s›ndan flartt›r. ‹mral›’daki sa-
vunma sola, sol tarihe, sosyalist de¤erlere,
devrimci ideolojiye do¤rudan bir sald›r›d›r.
Hiç kimse evirip çevirmesin. Hiç kimse kendi-
ni zorlamas›n. Hiç kimse devrim, sosyalizm
laf›zlar› ard›na MGK görüfllerini, emperyalist

M‹LL‹YETÇ‹L‹K ÇIKMAZI
demokrasiyi gizlemeye çal›flmas›n.
Her fley çok aç›k ve nettir. Herkes, s›radan
köfle yazarlar›na kadar, s›radan halka kadar,
görüyor; ‹mral›’da olan biten nedir, neden
Türkiye’de hiç görülmeyen bir biçimde, bu
denli fleffaf, hatta biraz tiyatroya benzeyen
duruflmalar yap›ld›?
Bunlar›n bir anlam› olsa gerek.
Her fley MGK’n›n iste¤i ve planlamas› do¤-
rultusunda sürmektedir. Bu durum duruflmada
de¤il, daha uçaktayken bafllam›fl ve hala da
sürmektedir. MGK, “MGK konsepti” diye ad-
land›r›lan bütün düflüncelerini ‹mral›’da söy-
letmifl ve bunun propagandas›n› yapm›flt›r.

Boran

You might also like