Professional Documents
Culture Documents
(1978-2000)
M‹LL‹YETÇ‹L‹K
ÇIKMAZI
Boran
Seçme Yaz›lar
(1978 - 2000)
M‹LL‹YETÇ‹L‹K
ÇIKMAZI
B O R A N Ya y › n l a r ›
B O R A N Ya y › n l a r ›
Boran Yay›nevi:
Alemdar Mahallesi
Hamam Sk. No.4/4
Ca¤alo¤lu/‹stanbul
Miliyetçilik Ç›kmaz› 3
Önsöz...
BORAN Yay›nlar›
BÖLÜM 1
B‹Z NE DED‹K?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 7
KÜRDİSTAN’DA VE
TÜRKİYE’DE KÜRT KÜRD‹STAN VE TÜRK‹YE’DE
SORUNU
KÜRT SORUNU
KÜRTLER‹N TAR‹HSEL GEL‹fi‹M‹ VE
TÜRK‹YE’DE KÜRT MESELES‹
KÜRD‹STANDA VE TÜRK‹YE’DE KÜRT SORUNU Broflürü
Devrimci Sol DEVR‹MC‹ SOL 1978
DEVR‹MC‹ SOL DAVA DOSYASI
T
ürkiye’nin önemli ve çözülmesi gereken sorunlar›ndan biri, milli sorundur.
Yani Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etmesi hakk›n›n tan›nma-
s›, Kürt ve Türk halklar› aras›ndaki milli düflmanl›¤›n ortadan kald›r›lmas›,
ulusal eflitli¤in sa¤lanmas›d›r. Demokratik halk devrimi kendi içinde milli meselenin
de çözümünü içerir.
Böylesine önemli bir sorun, ne yaz›k ki, Türkiye solunda sadece “tart›flma”, “yaz-
ma-çizme” sorunu olarak gündeme gelmifltir. Yaz›-çizilerinde birbirlerini “sosyal flo-
ven” olarak suçlayanlar, gerçekte Kürdistan’da hiçbir fley yapmam›fllard›r. Bu durum
da, Kürdistan’›n Kürt milliyetçilerinin bir alan› olmas›na yol açm›fl, sanki devrimcile-
rin milli meseleyle, Kürdistan’la bir iliflkileri yokmufl gibi görünmüfltür. Oysa milli me-
sele, pratikte de, örgütlenmede de Marksist-Leninistlerin çözece¤i bir gerçektir.
fiüphesiz, milli mesele, s›n›f mücadelesi karfl›s›nda ikincildir. Fakat s›n›f mücade-
lesine ba¤l›, onun çözümleyece¤i bir sorun olarak gündemdedir. Burada burjuva
milliyetçili¤inin kendi ç›karlar›n› ve ulusal devlet kurma e¤ilimlerini tart›flm›yoruz. Bi-
zim aç›m›zdan önemli olan, milliyetçilik ve enternasyonalizm aras›nda kesin s›n›r çe-
kildikten sonra, sorunun ele al›nmas›d›r. “Proletarya, eflitli¤i ve ulusal devlet kur-
ma eflitli¤ini tan›rken, bütün uluslar›n proleterlerinin birli¤ine pek büyük önem
verir ve her ulusal talebi, her ulusun ayr›lma hakk›n› iflçilerin s›n›f mücadelesi
aç›s›ndan de¤erlendirir.” Yani “Her türlü burjuva milliyetçili¤ine karfl› savafl-
mazsak, bütün uluslar›n iflçileri aras›nda eflitlik u¤runa mücadele etmezsek, o
hedefe do¤ru yol alamay›z.” (Lenin, Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›)
Bu noktada ortaya ç›kan sorun, ezilen ulusun burjuva milliyetçili¤ine karfl› tav›r-
d›r. Marksist-Leninistlerin bu konudaki tavr›, ezilen ulus milliyetçili¤inin, ezen ulusun
bask› politikas›na karfl› olan demokrat yan›n› desteklemektir. Bu da s›n›f ç›karlar› aç›-
s›ndan gereklidir. “Proleterler ulusal sorunda kendi ilkelerini ileri sürerler. Onla-
r›n burjuvaziye sa¤lad›¤› destek ancak flarta ba¤l› olabilir.”
Milli meselenin teorik olarak tart›fl›lmas›, ortaya konmas›, bize göre s›n›f müca-
delesinin gereklerinin yerine getirilmesi ve buna ba¤l› olarak Kürdistan’daki prati¤e,
Türkiye genelindeki ezen ulusun flovenizmine karfl› ajitasyon ve propaganda yürütül-
mesine ba¤l› bir olayd›r. Yoksa, soyut tart›flmalar yapmak, mangalda kül b›rakma-
mak, iflin pratikten kopuk gevezeli¤i olur.
Önemli olan Kürt meselesini objektif olarak tahlil etmek, de¤erlendirmek ve bu-
na uygun çözümleri prati¤imize aktarmakt›r. Biz bunu yapmaya çal›fl›yoruz.
8 Miliyetçilik Ç›kmaz›
anti-emperyalist kurtulufl savafl›yla birlikte, Kürt halk›nda ikili bir tav›r geliflir. Kimi
Kürt afliretleri M. Kemal’i destekler, kimisi de Rus devriminden önce kurtuluflu Çarl›k-
ta görürken, bu kez gözlerini emperyalist devletlere dikerler. Bu durum asl›nda güç-
süz feodal ö¤elerin kaç›n›lmaz sonudur.
Kürt toplumunun bu feodal yap›s›, objektif olarak kendini bölgedeki güç durumu-
na göre ayarlamas›na neden olur. Bu yüzden her Kürt hareketi kaç›n›lmaz olarak
ba¤r›nda çeflitli yanlar› bir arada yaflat›r. Örne¤in, Kürt afliretlerinin birço¤u M. Ke-
mal’i desteklerken, bir k›s›m Kürt afliretlerinin feodal ayaklanmalar› da olur. Bunlar-
dan Koçgiri (1921) ayaklanmas›, talepleri ulusal olmas›na karfl›n, o günün uluslara-
ras› platformunda, Kemalizmin ve Türkiye’deki genel ulusal ilerici hareket karfl›s›nda
gerici karakter gösterir. Her olay› tek tarafl› yorumlamak yanl›flt›r. 1919’daki fieyh
Mahmut önderli¤indeki Kürt hareketi ‹ngiliz emperyalizmine karfl›, Kemalistlerle da-
yan›flma içindeydi. ‹ngilizler fieyh Mahmut hareketini ordusuyla, uçak filolar›yla bas-
t›rd›lar. Ama ayn› de¤erlendirmeyi Koçgiri için yapamay›z. Zaten Kürt toplumunun
sosyal yap›s› (feodal afliret yap›s›) nedeniyle ulusal bütünlük içinde bir Kürt hareketi
beklemek mümkün de¤ildi. Buna karfl›, ça¤›m›z›n emperyalizm ça¤› olmas›ndan ötü-
rü, Kürtlerin de ulusal uyan›fl›n d›fl›nda kalmas› sözkonusu olamazd›. Bu aç›dan da
Kürt hareketlerinde ikili e¤ilim, ulusal-feodal (ya da ilerici-gerici) e¤ilim bir arada var
olmufltur.
Küçük burjuvazinin anti-emperyalist kanad› Kemalistler, Kürtleri, Türk kurtulufl sa-
vafl›na katmak için çaba harcad›lar. Bu Kemalistler için, Türk ulusal kurtuluflunun sa¤-
lanmas› için vazgeçilmez bir ittifakt›. E¤er M. Kemal Kürtleri bu ittifaka katamasay-
d› yenilece¤inin bilincindeydi. Çünkü o zaman Kürtler, emperyalistlerin “böl-yönet”
politikalar› gere¤i “özerklik” ad›na ayakland›r›labilirlerdi. M. Kemal, Kürtleri kazan-
mak politikas›na uygun olarak, Irak’daki fieyh Mahmut hareketini destekledi. fieyh
Mahmut da Kemalistlerle birleflen bir tav›r içindeydi. “Mahmut Sette, Süleymani-
ye’nin Anglo-Irak birlikleri taraf›ndan 1924 yaz›nda yeniden al›nmas›na ka-
dar, Sevr Antlaflmas›’n›n de¤ifltirilmesini isteyen Kemalistlerle birleflti.” (Avukat-
s›z Halk Kürtler)
M. Kemal, ulusal kurtulufl savafl›n› bafllatt›¤› Samsun’a ç›k›fl y›llar›nda flöyle diyor-
du:
“Kürtlerin serbestçe geliflmelerini temin için ›rki ve içtimai hukuklar› aynen
kabul edildi. Böylece, yabanc›lar›n Kürtler üzerinde yapaca¤› propagandalar›n
bu flekilde önünün al›naca¤›, Kürtlere malum olmas› hususu belirtildi.”
Kemalistler bu ittifak› sa¤layarak, emperyalist devletlerin dayanaklar›n› parçala-
y›p kurtulufl savafl›n› baflar›ya ulaflt›rd›lar. Bu platformda Kürt halk›n›n ulusal sorunu
ne durumdayd›?
Stalin’in belirtti¤i gibi, “Ankara’n›n savafl›m›, emperyalizm güçlerini da¤›t›-
yor, emperyalizmi güçten ve hükümdarl›ktan düflürüyor ve böylece dünya dev-
rim oda¤›n›n, SSCB’nin geliflmesini kolaylaflt›r›yordu.” Osmanl› devleti parç-
alanm›fl ve yeni Türk devleti kurulmufltu. Ama bu ulusal devrimin, gene Sta-
lin’in belirtti¤i gibi “ay›rt edici özelli¤i... ‘ilk ad›m’da, geliflmesinin birinci ev-
resinde, burjuva kurtulufl hareketi evresinde, geliflmesinin ikinci evresine, ta-
r›msal devrim evresine geçmeye bile kalk›flmaks›z›n çak›l›p kalmas›d›r.” (Ulusal
Sorun ve Sömürgeler Sorunu) Çünkü Türk kurtulufl savafl›n›n önderli¤i “sol” küçük
12 Miliyetçilik Ç›kmaz›
III. BÖLÜM
A- KÜRD‹STAN ULUSAL DEVR‹M‹, TÜRK‹YE’DEK‹ ANT‹-OL‹GARfi‹K,
ANT‹-EMPERYAL‹ST DEMOKRAT‹K HALK DEVR‹M‹N‹N B‹R PARÇASIDIR
Türkiye’de, demokratik halk devriminde, s›n›fsal mevzilenme aç›s›ndan Kürt milli
meselesinin konumu ne olacakt›r?
Demokratik halk devriminde ana s›n›flar iflçiler, köylüler ve küçük burjuvazidir. Ül-
ke emperyalizmden ve oligarfliden kurtulmak durumundad›r. Bu çerçevede sorun, yal-
n›zca, Türk iflçisi, küçük burjuva ve köylülerin ayr› bir sorunu de¤ildir. Çokuluslu Tür-
kiye devletinde, Demokratik Halk Devriminden ç›karlar› olan s›n›flar ayn› zamanda
da Kürt köylüleri, küçük-burjuvalar›d›r (Ki, bu durum, ulusal pazar›na sahip ç›kan bir
Kürt burjuvazisi olsa bile, çokuluslu devlet olma özelli¤inden ötürü böyle olmal›d›r.)
Ulusal sorunun çözümü, s›n›flar mücadelesine ba¤l›d›r. Demokratik halk devrimi prog-
ram›, Kürt ulusunun kurtuluflunu da gerçeklefltirecek olan programd›r. Emperyalizme
ba¤›ml› Türkiye, çokuluslu devlet yap›s› içinde olmas›na karfl›n yeni-sömürge bir ülke-
dir. Burada önemli olan nokta, yeni-sömürgecilik iliflkilerinin, yaln›zca Türkleri ilgilen-
diren bir sorun olmad›¤›d›r. (ki böylesine milletler ayr›m›na göre sömürü biçimi zaten
olmaz).
1940’lardan bu yana Türkiye’de geliflen kapitalizm, çarp›k da olsa, do¤as› gere-
¤i bütün milliyetleri kaynaflt›rd›, kapal› köy ekonomilerini y›kt›, afliret düzenlerini sarst›,
köyden flehre göç (özellikle büyük flehirlere olan göçler) Türk ve Kürt milliyetindeki in-
sanlar›n s›n›f temelinde kaynaflmalar›na yol açt›. Bunun verileri aç›kt›r. Bu geliflim, iyi
veya kötü olarak de¤erlendirilecek bir olgu de¤il, gerçektir. Öyleyse program›m›z bu
gerçe¤e göre olmal›d›r. Yeni-sömürgecilik iliflkilerinin tüm Türkiye sath›n› sarmas› ve s›-
n›f iliflkileri, demokratik devrim sorununda ayr›l›kç› devrim teorilerini y›km›flt›r. Türki-
ye’de hakim üretim biçimi çarp›k kapitalizmdir. Kapitalizm Türkiye’de 1923’lerden
sonra emperyalizmle ba¤lar›n› tam anlam›yla koparmadan geliflmifl, 1940’lardan son-
ra ABD ile iliflkilerin bafllamas›yla sömürgeleflme süreci h›zlanm›flt›r. (2)
Cumhuriyet dönemine kadar Kürdistan’›n yap›s› feodaldir. Köylüler a¤a ve fleyh
sömürüsü alt›ndad›r. Feodal birimlerin direnifli cumhuriyet döneminde de devam eder.
Kemalist iktidar, gerici s›n›f temelinden ötürü, bu yap›y› “milli bütünlük” ad›na milli
bask› ve asimilasyon politikas› uygulayarak da¤›t›r. Bu feodal iliflkileri toprak devrimi
yoluyla çözülüflü de¤il, zorla üstyap›da siyasi bir de¤iflimdir. Toprak a¤alar› ve fleyh-
lerin ç›karlar› korunur, topraklar› geniflletilir. 1940’lardan sonra Kürdistan’daki hakim
s›n›flar›n, Kemalist iktidarla, yerli ticaret-bürokrat burjuvazisiyle ittifaka girmesi sonu-
cu feodal yap› çözülmeye bafllar. Kürdistan’›n bu yap›s›na yar›-feodal demek daha
do¤ru olacakt›r. Kürdistan’da yar›-feodal yap›n›n çözülmesinin nispeten yavafl bir sü-
reç izlemesi, toprak a¤alar› ve fleyhlerle hakim Türk s›n›flar› aras›ndaki ittifak yüzün-
dendir. (3) a¤alar ve fleyhler, zorunlu kalmad›kça eski feodal yöntemlerle sömürüyü
daha “iyi” bulurlar; maliyet düflüklü¤ü nedeniyle üretimin kapitalistleflmesine tabiat-
lar› gere¤i sömürü olanaklar› azald›¤› ölçüde baflvururlar. Fakat yavafl da olsa ka-
mürücü s›n›flar, Türkiye genelinde ayn›d›r. Türkiye’de ayn› ekonomik sistem, çok mil-
liyetli halk› sömürmektedir. Kürt hakim s›n›flar›, a¤alar, fleyhler, bu hakim s›n›flarla it-
tifaka girmifllerdir. (yani oligarfli içinde yer alm›fllard›r.)
Çokuluslu Türk devletinin ezen ve ezilen s›n›flar› bu flekillenme ile karfl› karfl›yay-
ken, mili bask› ne durumdad›r?
Milli bask›n›n, tarihsel konumu içerisinde ve hangi s›n›flarca uyguland›¤›n› belirt-
mezsek, devrim hedefimizi yanl›fl tespit ederiz. Türkiye’de milli bask›, emperyalizm-
le iflbirli¤i içinde bulunan hakim s›n›flarca uygulanmaktad›r. Tarihsel geliflimi içinde
bakt›¤›m›zda, hakim Türk s›n›flar›n›n (Osmanl› ‹mparatorlu¤unun son dönemi ve
Cumhuriyet sonras› (4) milli bask› siyaseti, Cumhuriyet döneminde, siyasi bir ilhak
politikas› biçiminde uygulanm›fl, do¤al olarak da Kürdistan topraklar›, emperyalist
yeni-sömürgeci iliflkilerin içine girmifltir. Bu süreç içinde Kürt toplumunun a¤a, fleyh,
hakim sömürücü s›n›flar›, Türk bürokrat-ticaret burjuvazisiyle ittifak yapm›fllard›r.
Bu çerçeveden hareket edersek görürüz ki, milli bask›, ezen ve ezilen ulus çelifl-
kisi olarak, sömürgeci-sömürge biçimine dönüflmemifltir. (Bu konuyu ayr› bir bafll›k
alt›nda detayland›raca¤›z). Böylelikle meseleye iki ulus halk›n›n ayr› ayr› mücadele
“ittifak›” olarak bakamay›z. Bu s›n›flar mevzilenmesini, ezen ve ezilen ulus aras›n-
daki milli meseleyle s›n›f mücadelesi aras›ndaki ba¤› do¤ru kavrayamamakt›r. Türk
hakim s›n›flar› (uygulad›¤› s›n›fsal bask› ve milli bask› ile) Türk hakim s›n›flar›yla itti-
faka girdi¤inden, sorunu s›n›flar mücadelesi çerçevesi içinde, Kürt köylülerine, küçük
burjuvazisine ve demokrat güçlere, yani Kürt ulusuna uygulanan milli bask› siyaseti
olarak ele almal›y›z.
Yeni-sömürgecilik iliflkilerinden ötürü, Türkiye’de gerçekleflecek demokratik halk
devrimi, Türk ve Kürt uluslar›n›n ulusal devrimlerini de içerecektir. Türk iflçileri, köylü-
leri, küçük burjuva ve anti-emperyalist kesimlerinin emperyalist boyunduruktan kur-
tulmas› ile Kürt iflçileri, köylüleri, küçük burjuva ve anti-emperyalist kesimlerinin ulu-
sal kurtuluflu, emperyalizmden kurtulufl temelinde, ortak mücadele içinde yeni tip bir
ulusal kurtulufl biçiminde gerçekleflecektir. Kürt ulusuna yönelik milli bask› politikas›-
na baflvuruluyor olmas› bu platformla çeliflmez. Çünkü, mili bask›n›n ortadan kald›-
r›lmas›, demokratik halk devrimi sürecinde, oligarfliye karfl› mücadeleyle sa¤lana-
cakt›r. Kürt köylülerinin, toprak a¤alar›na karfl› mücadelesi oligarfliye karfl› mücade-
lenin kendisidir. O halde sorunu, t›pk› iki ayr› devrim sürecinde olan, Angola, Mo-
zambik, vs. gibi ülkelerin ulusal kurtulufl savafl›yla Portekiz proletaryas› aras›ndaki
“ittifak” ve “dayan›flma” olarak de¤erlendirmek mümkün müdür? Mümkün diyenler
vard›r. Bilinmelidir ki, ittifaklar, bir ülke içinde s›n›flar aras›nda olur. Ayr›ca, emper-
yalizm dönemiyle birlikte, ulusal kurtulufl savafl› veren ülkelerle emperyalist ülkelerin
proletaryas› aras›ndaki ittifaktan bahsedilebilir. Ama Türkiye’de durum, s›n›flararas›
ittifak kapsam›ndad›r: Ve bu öyle bir mihverdedir ki, ittifak ayn› zamanda Kürt ulu-
sunun kendi kaderini tayin hakk›n› ve milli bask›ya karfl› mücadeleyi kendi kapsam›-
(4) Milli bask›, kapitalizmle birlikte ortaya ç›kan bir olgudur. Yani uluslar›n or-
taya ç›kmas› beraberinde ulusal bask›y› da getirmifltir. Bu çerçevede bakt›¤›m›zda,
ancak Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun son dönemleri ve Cumhuriyet sonras›nda, Kürt
ulusu üzerinde milli bask›dan söz edebiliriz. Bundan önceki bask›lar feodal birimler
aras›ndaki çat›flmalard›r.
16 Miliyetçilik Ç›kmaz›
na almaktad›r. (5)
R›zgari’nin ittifak siyaseti flöyle: “Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl hareketi ile Türk pro-
letaryas›n›n ittifak›”(!) “Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflu” kime karfl› gerçekleflecek? Tür-
kiye genelinde demokratik halk devrimini, iki ayr› toplumsal devrim kapsam›nda gö-
renler için mesele bu kadar basittir elbette. Sanki, bir Kürt ulusal kurtulufl hareketi
var, bir de ayr›ca bir Türk ulusal ya da halk kurtulufl hareketi var; sonuçta, bu iki ha-
reket ittifak etmeli. Zaten, böylesine bir sonuca varmas›, Türkiye gerçe¤inin zorlan-
mas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Türkiye’deki ittifaklar iki ayr› toplumsal formasyon aras›ndaki ittifaklar kapsam›n-
da de¤ildir. Tabii ki bu flekilde Türk ve Kürt ulusunu birbirinden kopartanlar, ayr› bir
“devrimci mücadele” ad›na milliyetçilikten baflka bir fley yapamazlar. Çünkü Türki-
ye’de demokratik halk devriminin s›n›f ittifaklar›ndan biri olan Kürt köylüleri, küçük
burjuvazisi, ayn› zamanda milli bask›ya u¤rarlar. Sorunun di¤er bir boyutu da, Kürt
ulusunun kendi iç dinami¤iyle geliflememesi, egemen s›n›flar›n›n (toprak a¤alar›n›n)
mevcut düzenle bütünleflmeleridir. Bu anlamda, iki ayr› ekonomik sistemden (baz›la-
r› sömürgeci-sömürge diyerek iflin içinden s›yr›l›yorlar) bahsetmek mümkün olmad›¤›-
(5) Kemalizme de ittifaklar aç›s›ndan bir aç›kl›k getirmek yararl› olacakt›r. M. Ça-
yan, Kemalistlerin, emperyalizme karfl› milliyetçilik taban›nda küçük burjuvazinin “sol”
kesimi olarak de¤erlendiriyor. Bu noktadan hareket ederek M. Çayan’› Kemalizmin Kürt
ulusu karfl›s›ndaki ›rkç›-floven tavr›n› göremedi diye suçlamak (örne¤in, “kurtulufl” gibi)
tek yanl› bak›fltan öteye gitmez. M. Çayan, sadece Kemalizmin anti-emperyalist yan› üze-
rinde durmufl ve ittifaklar aç›s›ndan bunu vurgulam›flt›r. Bu noktadan kalkarak, M. Ça-
yan Kemalizmi “dört bafl› mamur” bir devrimci olgu olarak görseydi, milliyetçilik teme-
linde bir “sol” olarak yorumlamazd›. Böylesine bir yorumlay›fl, Kemalizmin anti-emper-
yalist yan›n› vurgulamak anlam›na gelir.
Sorunun M. Çayan’da milli mesele aç›s›ndan ele al›nmad›¤› aç›kt›r. Önümüzdeki gö-
rev de zaten bu sorunu asgari de olsa aç›kl›¤a kavuflturmakt›r. Kemalizm bu çerçevede
nas›l de¤erlendirilecektir? Sorunun özü, emperyalizme tav›r alan, küçük burjuva “sol”
kesimiyle saptanan ittifakt›r. Bu 1971 öncesine kadar, Kemalistlerin ordu ve çeflitli sos-
yal tabakalar üzerindeki etkisinden ötürü. “Kemalizm ittifak›” olarak adland›r›lm›flt›r.
Milli mesele konusunda ittifaklar› örne¤in oligarfliye tav›r alan Kürt milliyetçileriyle it-
tifakla bu çeliflmeyecek midir? Burjuva milliyet e¤ilimi tafl›yan ve kendi milliyetinin ç›-
karlar›n› savunan iki ulusun küçük burjuva milliyetçili¤inin birbiriyle çeliflmesi çok do-
¤ald›r. (Fakat Kurtulufl Savafl›’nda, iki ulus farkl› ç›karlar›n› savunan milliyetçiler, em-
peryalizm karfl›s›nda birleflebilmifltir.) Türkiye’nin çokuluslu olmas› gerçe¤i budur. Dev-
rimcilerin görevi bu burjuva s›n›rlar› aflmak, Türk-Kürt emekçilerinin s›n›fsal birli¤ini,
ulusal kardefllik, eflitlik temelinde sa¤layabilmektir. O halde, ezilen-ezen ulus ayr›m›nda
biz, ezilen ulus milliyetçi¤ini destekleriz. Bu noktada Kemalizmle yap›lan ittifak›n özü,
küçük burjuvazinin “sol” kanad›n›n emperyalizme karfl› tav›r almas›d›r. Kemalizmin,
Kürt ulusuna uygulad›¤›, milli bask› politikas› ile, emperyalizme tav›r alan 1920’lerin
Kemalizm politikas› birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Çünkü Kemalist iktidar 1923’den son-
ra devrimi ileriye götüremedi. ‹flçilere, köylülere ve Kürtlere karfl› bask› uygulad›. Ke-
malistlerin o dönemdeki niteli¤i buydu. Bizi ilgilendiren, Kemalistlerin “sol” tavr›, emper-
yalizmle ba¤›ml›l›k iliflkileri gelifltikten sonra önem kazanm›flt›r. Özellikle 1960’lardan
sonra Kemalistlerin emperyalizme karfl› olan tavr›n› bir kenara b›rak›p, ittifaklar içine
almamak mümkün de¤ildi. Bu emperyalizme karfl› ortak mücadelede iki ulustan emper-
yalizme tav›r alan milliyetçilerinin ayn› ittifak içine al›nmas›d›r. Ve do¤al olarak kendi
içinde çeliflkilidir. Aksi takdirde, salt Kürt küçük burjuva milliyetçilerini ittifaka al›p,
Türk küçük burjuvazinin “sol” kanad›n› bir kenara b›rakmak sekterlik olur.
Di¤er bir nokta da, Kemalizmin ittifaklar içinde ele al›nmas›n›n özü, küçük burjuva
“sol” kanad›n ittifaka al›nmas›d›r. Bugün bu tav›r -demokratik halk devrimi süresince-
gündemdedir. Fakat bugün küçük burjuva “sol” kanad›, eskiden oldu¤u gibi Kemalistlerin
a¤›rl›¤› yüzünden “Kemalizm” bafll›¤› alt›nda ele alman›n zorunlulu¤u kalkm›flt›r. 12
Mart 1971’den sonra Kemalizm bu fonksiyonunu yitirmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 17
na göre, iki ayr› toplumsal devrimden bahsetmek de mümkün de¤ildir. Sorunu Çar-
l›k Rusyas› örneklemesiyle de koymak son derece yanl›flt›r. Çünkü çarl›k Rusyas›’nda
kendi iç dinami¤i ile geliflen bir kapitalizm ve onun sömürgeleri vard›r. Di¤er yan-
dan da kendi ulusal mücadelesini veren sömürge burjuvazileri vard›r. Yine Çarl›k
Rusyas›’nda Çarl›¤a karfl›, sömürgelerdeki ulusal mücadele de burjuva demokratik
devriminin bir parças›yd›. Türkiye’de böylesine bir “durum” aramak mümkün de¤il-
dir. Çünkü Çarl›k Rusyas›’ndaki gibi kendi iç dinami¤iyle geliflen bir kapitalizm ve
Kürdistan ulusal pazar› için savaflan burjuvazi yoktur.
Türkiye’de demokratik halk devrimi program› iki noktay› kapsar:
- Emperyalizmi kovmak, oligarfliyi y›kmak. (Tekelci burjuvazinin büyük toprak
a¤alar›n›n iktidar›na son vermek, mallar›na el koymak, mülksüzlefltirmek. Bunun ay-
n› zamanda anti-feodal yan› da vard›r).
- Buna ba¤l› olarak, Kürt milli meselesini çözmek. (Kürt halk›n›n, kendi kaderini
kendisinin tayin etmesi hakk›n› tan›mak.) (6)
Program›n birinci noktas› kendi içinde birçok k›sma ayr›labilir. (Anti-emperyalist,
anti-faflist devrim meselesi). Kürt halk›n›n kendi kaderini kendisinin tayin etmesi ilke-
si, demokratik halk devriminin vazgeçilmez ilkesidir. Çünkü demokratik halk devri-
mi, ayn› zamanda da Kürt milli meselesini çözecek ittifaklara sahiptir. Kürt köylüle-
rinin demokratik halk devriminde yer almas›, bu ilkenin uygulanmas›na ba¤l›d›r.
Bu çerçevede Türkiye’deki çeliflkileri flu flekilde s›ralamak mümkündür.
1- Emperyalizm ile Türkiye halklar› aras›ndaki çeliflki (Emperyalizmle Türk köylü-
leri, iflçileri ve küçük burjuvazisiyle, Kürt köylüleri, küçük burjuvazisi ve iflçileri ara-
s›nda ve tekelci sermaye, büyük sanayiciler, bankerler, büyük toprak a¤lar›yla, pro-
letarya, köylülük ve küçük burjuvazi aras›ndaki çeliflki. Bu çeliflki, birçok çeliflkiye ay-
r›labilir. Fakat birbirinden ayr›lmaz. Çünkü örne¤in, köylülerin, toprak a¤alar› yan›n-
da tekelci sermaye ile çeliflkileri vard›r)
2- Oligarfli ile tekel d›fl› burjuva gruplar› aras›ndaki çeliflki.
3- Oligarfli içi çeliflkiler,
4- Oligarfli ile Kürt ulusu aras›ndaki çeliflki (milli mesele) (7). Bu Kürdistan’da Kürt
köylüleri ile oligarfli aras›ndaki çeliflki biçiminde yans›maktad›r.
Bu çeliflkiler içinde, temel çeliflki, demokratik halk devrimini belirleyen çeliflki, em-
peryalizm ve oligarfli ile Türkiye halklar› aras›ndaki çeliflkidir.((8)
Kurtulufl bu devrimin gerçekleflmesindedir. Kürt milli meselesinin çözümü de bu
(6) Demokratik halk devrimi, Kürtlere kendi kaderini tayin hakk›n› tan›rken, ayn›
zamanda ülkemizdeki az›nl›k milliyetlere kendi özgürce geliflmelerini -dar burjuva milli-
yetçili¤i alan›na girmeden elbette!- sa¤lar. Çünkü demokratik halk devrimi, bask›n›n her
türlüsünün sosyal temelinin ortadan kalkmas› demektir. Diktatörlük yaln›zca gericili¤e,
emperyalist unsurlara, karfl›-devrimcilere yöneliktir. Türkiye’de az›nl›k milliyetler, Laz-
lar (Karadeniz Bölgesinde), Çerkezler, Ermeniler, Araplar (Güney Anadolu Bölgesinde)
vs.dir. fiüphesiz ki, bunlar ulus niteli¤inde de¤ildir, fakat ortak dil, tarih ve gelenekleri
vard›r. Bu aç›dan az›nl›k milliyetlerin üzerindeki bask›n›n ortadan kalkmas› gerekir.
(7) Oligarfli ile Kürt köylüleri aras›ndaki çeliflkiyi, birinci çeliflmeden ayr› ele alma-
m›z biçimine iliflkindir; ayr›ca da Kürt ulusuna uygulanan milli bask›y› belirtmektedir.
Daha önce de söyledi¤imiz gibi Türk ve Kürt ayr›m› iki ayr› toplumsal formasyon biçi-
minde ele al›namaz. Fakat, bu arada uygulanan milli bask›y› da bir kenara b›rakmak
ezen ulus flovenizmi olur ve iki ulustan emekçi halk›n birli¤ine zarar verir.
(8) Temel çeliflki konusuna k›saca de¤inmekte yarar var:
Bilindi¤i gibi temel çeliflki, belirli bir süreçte, süreci bafltan sona tayin eden çeliflki-
18 Miliyetçilik Ç›kmaz›
devrime ba¤l›d›r. Fakat Türkiye’de ayr›ca bir Kürt ulusundan söz ediliyorsa, Kürt ulu-
sunun ayr› bir devlet kurma hakk›ndan da söz edilmek zorundad›r. Zaten uluslar›n
kendi kaderlerini tayin hakk›n› savunmak, her ulusun kendi devletini kurma hakk›n›
da savunmak demektir. Yanl›fl anlafl›lmamas› gereken nokta. Kürt ulusunun ulus ola-
rak da özgürlü¤e kavuflmas›n›n ayr› bir devrim ekseninde ele al›nmas›d›r. Bu duru-
ma, küçük burjuva Kürt milliyetçilerinin Kürdistan’da ana çeliflkiyi “sömürgecilik” ola-
rak ele almalar› örnek verilebilir. “Kurtulufl” da, “sömürgecilik” tezine sar›ld›¤› hal-
de, Marksizmden uzaklaflmamak için, “Oligarfli ile Kürt ulusu aras›ndaki çeliflki bu-
gün için ikincil bir çeliflkidir.” diyor. Oysa, sömürgeci-sömürge iliflkisi böyle olur mu?
Bu noktada k›l›f olarak Çarl›k Rusyas› ve onun sömürgeleri getirmektedir. Olsa olsa
oportünizmin baflvuraca¤› bir k›l›ft›r bu. Çünkü toplumsal formasyonlar› ayr› olan iki
toplumsal yap›y› ayn› kefeye koymak oportünistçe bir yöntemdir. Oligarfli ile Kürt ulu-
su aras›ndaki çeliflkiyi “sömürgecilik” biçiminde ele alan bir siyasetin sömürge ülke
ad›na “ikincil çeliflki” tespiti yapmas› tutars›zl›k de¤il midir? Kendine göre tutars›zl›k
saym›yorsa, ya Rusya ile Türkiye’nin ayn› toplumsal formasyonda oldu¤unu ispat et-
melidir ya da Marksizme yeni bir “katk›”da bulundu¤unu itiraf etmelidir.
dir.
Emperyalist-kapitalist ülkelerde temel çeliflki burjuvazi-proletarya çeliflmesidir. Çün-
kü burjuva demokratik devrim tamamlanm›fl, ülkenin önündeki ad›m sosyalist devrim-
dir.
Yar›-sömürge, sömürge ülkelerde ise durum farkl›d›r. Burjuva demokratik devrim ge-
rçekleflmemifltir. Burjuva demokratik muhtevadaki demokratik halk devriminde temel çe-
liflme, emperyalizm ve oligarfli ile emekçi halk aras›ndad›r. Süreci bafltan sona belirleyen
ve yeni bir nitelik aflamas›na getirecek olan çeliflme budur. Bu çeliflmenin çözümünden
sonra, temel çeliflme, demokratik halk iktidar› ile sosyalist inflan›n önündeki engeller
aras›ndad›r.
Bizim gibi ülkelerde, temel çeliflmenin, burjuvazi-proletarya biçiminde ortaya ç›kma-
mas›n›n nedeni, kendi iç dinami¤iyle kapitalizmin geliflmemifl olmas›d›r. Var olan iflbirli-
kçi burjuvazi-emperyalizm-toprak a¤alar› ile halk aras›ndaki çeliflmedir. Bunun d›fl›nda,
zaten bir “burjuva s›n›f›” aramak mümkün de¤ildir.
M. Çayan da ülkemizdeki temel çeliflmeyi bu flekilde tespit etmektedir:
“Ülkemizde tekelci kapitalizm kendi iç dinami¤i ile geliflmedi¤inden ve yerli tekelci
burjuvazi, bafltan emperyalizmle bütünleflmifl olarak do¤du¤undan, stratejik hedefimiz
(yani temel çeliflme) anti-emperyalist, anti-oligarflik devrimdir.” ‹ç dinami¤in önündeki
engel emperyalizm ve oligarflidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 19
(9) Bu konuya iliflkin bilgi için, ayr›ca Kurtulufl’un 1976/6. say›s›nda syf. 99-
100-103-191’deki görüfllere bak›labilir.
20 Miliyetçilik Ç›kmaz›
pitalist geliflmenin en yeni aflamas›na, mali sermaye aflamas›na ba¤l› oldu¤u özel
bir dönem içinde bulunmaktay›z” diyor.
Bugünün mali sermayesi “nas›l olursa olsun, nerede olursa olsun, hangi ara-
çlarla olursa olsun, bütün mümkün topraklara el koymak e¤ilimindedir”. O hal-
de, emperyalizm ça¤›nda, mali sermayenin sömürgeci politikas›n›n d›fl›nda bir sö-
mürgecilik olabilece¤ine inanmak, saf hayalciliktir.
Sömürgecili¤i bugün emperyalizmden ay›rmak mümkün de¤ildir. Emperyalizm
bizatihi sömürgecili¤in ta kendisidir. Kurtulufl, 1977/14. say›s›nda flöyle diyor.
“K›saca emperyalizm ve sömürgecilik zamandafl olaylar de¤ildir. Ve sömür-
geci ülkelerin mutlaka emperyalist olmalar› gibi bir flart yoktur.”(syf. 24-25)
Evet, sömürgecilik yaln›z ça¤›m›za özgü de¤ildir. Bu tamam. Fakat “Sömürgeci
ülkelerin emperyalist olmalar› gibi bir flart yoktur” aç›klamas›n›n gere¤i nerededir?
Kapitalizmden önce, bir ülkenin sömürgeci olabilmesi için, zaten -bilinece¤i üzere
emperyalizm do¤mad›¤›ndan- emperyalist olmas› gibi bir flart yoktur. Öyleyse kafa
kar›flt›ran “sömürge teorisyeninin” böylesi bir aç›klamaya suçluluk duygusu içinde
(Asl›nda sömürgecilik için emperyalist olmak gerekir ama biz öyle diyemiyoruz.) sö-
mürgecilik için emperyalist olmay› “flart” aramamas› baflka ne anlama gelir? Bir tek
alternatif vard›r: O da, mali sermayenin tüm dünya topraklar›n› paylaflt›¤›, sömürge-
lefltirdi¤i ça¤›m›zda, sermayenin tüm dünya topraklar›n› paylaflt›¤›, sömürgelefltirdi-
¤i ça¤›m›zda, emperyalist olmayan bir ülke “sömürgeci olabilir”, “sömürge sahibi
olabilir” demektir. Hay›r, böylesi bir “teori” Leninist olmaktan çok uzakt›r. Hemen
Portekiz sömürgecili¤i denecektir. Portekiz sömürgecili¤i kapitalizmin eski evresine
tekabül eder, emperyalizm ça¤›nda ise Portekiz sömürgeleri, gerçekte, emperyaliz-
min sömürgeleridir. Portekiz sadece bir araçt›r. O halde nerede kald›, Portekiz’in
“sömürge sahibi olabilece¤i”? olamaz! Ama “sömürgecili¤i” idealist olarak “ispat”
etmeye azmetmifller, elbette durmayacaklard›r. Yine de soracaklar. “O takdirde,
emperyalist olmas›na zaten gerek yoktur. Portekiz’in nas›l sömürgelere sahip
olabildi¤i izah edilemez.” Evet gerçekten de, sömürgecili¤i izah etmek oldukça zor!
Sömürgecilik konusunda genel k›staslar, tasvirler getirmek, farkl› tarihsel dönem-
leri, s›n›flar› birbirine kar›flt›rmak, yok saymak, insan› idealizmden baflka bir yere
götüremez.
Sömürgecili¤i genel k›staslar, tasvirler içinde ele alan yöntem elbette ki, sömür-
geci ülkenin s›n›f temeline bakmay› gerekli görmez. Çünkü nas›l olsa, emperyalist ol-
masa da, k›staslar tamamsa bu ifl tamamd›r. Bir ülkenin “sömürge” oldu¤unun ispa-
t› için sömürge ülkeye bakacaks›n, tasvir, reçete tamamsa “hiç kuflkusuz oras› sömür-
gedir”. Meseleye bu flekilde bakmak sömürgecilik gerçe¤inin s›n›f temelinin kesinlik-
le inkar›d›r.
Sömürgecili¤in kapitalizmden önce var olmas›, günümüz aç›s›ndan bir fley ifade
etmez. Çünkü kapitalizmin geliflmesiyle beraber, meta dolafl›m›n›n h›zlanmas› ulusal
s›n›rlar›n d›fl›na taflmas›, kapitalizmin hem yaratt›¤› metalar›n d›fl pazara sürümünü
çözümlemifl, hem de kapitalizmin ihtiyaçlar›na d›fl pazarlar, sömürgeler cevap ver-
mifllerdir. Kapitalizmden önceki dönemde, sermayenin birikimine hizmet eden sö-
mürgecilik ya¤maya ve metaa ihrac›na dayan›yordu. Emperyalizm dönemiyle birlik-
te sömürgecilik de tekellerin ihtiyaçlar›na göre biçimlenmifltir. Art›k sömürgecili¤in
özü, mali sermayenin sermaye ihrac›na dayanmaktad›r. Tekeller, kendi ihtiyaçlar› iç-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 21
in, (gerek sermaye ihrac›, gerekse de hammadde, meta pazar›, iflgücü) sömürge
topraklar u¤runa k›yas›ya bir mücadeleye girifltiler. Emperyalist devletler dünyan›n
bütün topraklar›n›n sömürgelefltirilmesi, kendi aralar›nda yeniden paylaflt›r›lmas› iç-
in k›yas›ya birbirine girdiler. 1. ve 2. emperyalist paylafl›m savafl›, sömürge toprak-
lar›n›n yeniden paylafl›m savafl› idi. Mali sermaye öylesine bir güçtür ki, bu s›n›fsal
temel d›fl›nda, sömürge politikas›ndan, sömürge sahibi olabilmekten söz etmek dü-
pedüz saçmal›kt›r.
Ama “sömürge teorilerinin” iddialar› durmak bilmiyor!
Emperyalizm ça¤›n›n bafllamas›yla birlikte, tüm dünyan›n topraklar›n› kendi ara-
lar›nda kar›fl kar›fl paylaflan dev mali sermaye egemenli¤i, kendi d›fl›nda bir güç ta-
n›maz oldu. Eski sömürge sahipleri (kapitalizmin ilk evrelerinde sömürge sahibi olan-
lar) giderek elindeki sömürgelerini yitirmeye bafllad›lar, hatta -Portekiz gibi- ülkeler
bile emperyalist devletlerin yar›-sömürgesi haline geldiler. Lenin’in bu durumu aç›k
olarak de¤erlendirmesi flöyledir:
“Büyük devletlerin sahip olduklar› sömürgelerin yan›na küçük devletlerin
hafif bir yayg›nl›k gösteren sömürgelerini de koyduk. (Sözkonusu olan tablo
syf. 95’deki 1876 y›l› ile 1914 y›l› aras›nda çeflitli emperyalist ülkelerin sömür-
ge elde etme durumlar›n›, oranlar›n› belirtiyor.) Bu sömürgeler, denebilirse,
mümkün ve olas› bir ‘yeniden paylaflma’ olay›n› bekleyen topraklard›r.” (Em-
peryalizm. Syf. 96)
Bundan flu aç›k sonuç ç›kar ki, emperyalizm ça¤›nda tek bir sömürgecilik politi-
kas›ndan bahsedilebilir: O da mali sermayenin sömürgecili¤i. Tekel öncesi dönem-
den kalma sömürgelerin varl›¤›n› sürdürmesi -ki bu da do¤al bir durumdur, do¤ada,
toplumda hiçbir fley bir anda yok olmaz- kesinlikle bunlar›n paylafl›lmay› “bekle-
yen”, (ki art›k “bekleyen” de¤il de, birçok kez paylafl›lm›fl bulunan demeliyiz) top-
raklar oldu¤u anlam›na gelir. Baflka bir fley de¤il...
Ama “Kurtulufl” bu görüflte de¤il ve “büyük” iddialar ileri sürüyor:
“Sömürgeci ülkeler emperyalist bir nitelik tafl›d›klar›ndan, sömürgecilik de
genellikle bu dönemin bir olgusu zannedilmekte ve giderek bundan ‘yar›-sö-
mürge bir ülkenin sömürgece olamayaca¤›’ fleklinde yanl›fl bir sonuç ç›kar›l-
maktad›r. Oysa sömürgeci bir ülkenin ille de emperyalist bir ülke olmas› diye
bir koflul sözkonusu de¤ildir.” (Kurtulufl, say› 6, syf. 94)
fiimdi biz “Haydi bu söylediklerini kan›tla.” Dedi¤imizde hemen “Portekiz örne-
¤i” burnumuza dikiliverecektir. Bütün “sömürge teorilerinin” ve “Kurtulufl”un kurtulu-
flu Portekiz örne¤idir.
“Portekiz’in yar›-sömürge bir ülke oldu¤u ve yar›-sömürge bir ülkenin, ya-
ni de¤iflik emperyalist ülkelerin denetimi alt›nda ve onlar›n kendi aralar›ndaki
çekiflme alanlar›ndan birini teflkil eden bir ülkenin de ayn› zamanda sömürge-
ci olabilece¤i görülmektedir.” (Kurtulufl, say› 6, syf. 86)
Kurtulufl’un Lenin’i kendisine “kan›t” göstererek kan›tlamak istedi¤i fley, ›zd›rapla
ve tekrarla üzerinde durdu¤u fley nedir? Yar› sömürge bir ülkenin de sömürgelere sa-
hip olabilece¤i... Farkl› iki fleyin birbirine kar›flt›r›ld›¤› ve birbirine karfl› “kan›t” ola-
rak ileri sürüldü¤ü hemen görülmektedir: Portekiz gibi ülkeler sömürgelere ne zaman
sahip olmufllard›r? Tekel öncesi dönemde. Öyleyse, tekel öncesi dönemde (Yani bafl-
ka bir anlat›mla, emperyalist olmak gerekmez!) sömürgelere sahip olmas› gerçe¤i-
22 Miliyetçilik Ç›kmaz›
manl› devletinin y›k›m› üzerinde kurulan yeni Türk devleti için de ayn› durum geçerliy-
di. Emperyalizm ça¤›nda Türk Devleti’nin oluflmas› bir bak›ma, zaten emperyalist sö-
mürgecili¤e karfl› savafl içinde gerçekleflmiflti.
Bu aç›dan emperyalizmle ekonomik aç›dan, siyasi aç›dan tam anlam›yla ba¤lar›-
n› kopartamam›fl Türk devletinin, burjuvazi yaratma çabalar›, onu tekrar emperyaliz-
min kuca¤›na do¤ru itmiflti. Zaten, emperyalizm ça¤›nda, sosyalist program› uygula-
maya sokamayan bir küçük burjuva devletinin, kapitalizm yolunu seçmesinden sonra
dünya ekonomisinin bir halkas› durumuna gelmesi kaç›n›lmazd›. Bu aç›dan söyleye-
biliriz ki, Türk devletinin emperyalizm ça¤›nda, sömürgecili¤i Kürdistan’a uygulaya-
bilmesinin s›n›fsal temeli yoktu. ‹çsel bir kapitalizmin ihtiyaçlar› da zaten henüz do¤-
mam›flt›. Bütünüyle bir iç pazar›n yarat›lmas› ise, bilindi¤i gibi emperyalist üretim ilifl-
kilerinin ülkeye girmesiyle birlikte oldu. Bununla birlikte Kürdistan da çokuluslu Türk
devletinde milli bask›n›n sultas› alt›nda sömürgeleflti. (Emperyalizmin Yeni-Sömürgesi
Türkiye Gerçe¤i)
II. paylafl›m savafl› ertesine kadar Kürdistan’›n durumuna bakarsak; sömürgecili¤i
uygulayacak bir s›n›f temeli ve kapitalizmin yap›sal ihtiyac› olmad›¤›ndan, burada sö-
mürgeci bir politika uygulanamazd›. (Kimse eski tip sömürgecili¤in, yani feodal, feti-
hçi, köleci bir sömürgecili¤in uyguland›¤›n› da iddia edemez.). Öte yandan sömür-
geci bir politika uygulayacak bir yap›ya ulaflabilmenin ancak kapitalist-emperyalist
dünya ekonomisinin bir parças› olmakla mümkün olabilece¤ini hesaba katarsak, ye-
ni Türk devletinin, sömürgeci de¤il ama bir ilhak politikas›, milli bask› politikas› uygu-
lad›¤›n› söyleyebiliriz. Nitekim öyle de oldu.
Milli bütünlü¤ünü sa¤lamaya çal›flan Kemalist iktidar, gerici s›n›f temelinde, jeno-
sid ve bask› uygulad›. Kürdistan’› ilhak etti. 1945’lerde bu durum tamamlanm›fl ve
Türkiye emperyalizmin tam pazar› olmaya namzet hale gelmifltir.
Kürdistan çokuluslu Türk devletinin milli bask›s› alt›nda yeni-sömürge durumuna gir-
mifltir.
Bu gerçe¤i kabul edemeyenler hemen “kan›tlar›n›” ileri sürüyorlar:
“Kürdistan’›n sömürge olamayaca¤›n› iddia edenlerin yan›ld›¤› nokta, yal-
n›zca emperyalist ülkelerin sömürgeleri olabilece¤i fleklindeki görüfltür.” (Kurtu-
lufl)
Bu yavan “görüfl” Kürdistan’›n Türk devletince, hangi s›n›fsal temelde ve hangi dü-
zenin yap›sal ihtiyaçlar›n› gidererek sömürgelefltirildi¤ini “kan›tlayan”, “beylik” bir id-
diadan baflka bir fley de¤ildir. Daha önce bu konunun üzerinde durduk. Tekrar söy-
leyelim: Ça¤›m›zda yeni-sömürge bir ülke, sömürge politikas› izleyemez. Marksist sö-
mürgecilik teorisi aç›s›ndan bu mümkün de¤ildir. Portekiz örne¤i bunu kan›tlamaz; ter-
sine eski tip sömürgecili¤in, emperyalizmle birlikte son buldu¤unu göstermesi aç›s›n-
dan tipik bir örnektir. (Ki Türkiye, Portekiz örne¤ine de benzemez. Bir kere Türkiye ço-
kuluslu bir devlettir. ‹kincisi, sömürge devralmam›flt›r. Yani Portekiz gibi sömürge sahi-
bi olabilecek tekel-öncesi sömürgeci politika izleyememifltir. Bu aç›dan, çokuluslu Çar-
l›k Rusyas›’yla k›yaslanamaz.)
Baflka bir sorun ise, Kürdistan’›n “sömürge” diye tasvir edilen durumdur. (Bkz. Kur-
tulufl, 1976, say› 6, syf. 63-104-105)
Bu duruma göre:
1- Kürdistan ilhak edilmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 25
K›saca toparlarsak;
Osmanl› ‹mparatorlu¤u, yar›-sömürge oldu¤undan, Kürdistan’› yeni Türk devletine
“sömürge” olarak miras b›rakmam›flt›r.
Yeni Türk devleti, kendi iç dinami¤iyle kapitalizmin var olmamas›ndan dolay› sö-
mürgecili¤i uygulayamazd›. Milli bütünlük ad›na siyasi ilhak, jenosid politikas›n› uy-
gulad›. Milli bask› siyasetini sürdüren çokuluslu Türk devleti, emperyalizmin yeni-sö-
mürgesi haline geldi. Kürtlerin kendi devlet örgütlenmesine sahip olamamas› ve Kür-
distan’›n siyasi ilhak›, “sömürge” olmas›n›n kan›tlar› de¤il, Türk devletinin milli bask›
siyasetinin sonuçlar› olarak görülmelidir.
“Uluslar›n istedikleri gibi örgütlenme haklar› vard›r; zararl› olsun, yararl› ol-
sun, hangisi olursa olsun, kendi ulusal kurumlar›n› muhafaza etmeye haklar›
vard›r (...) ama bu, sosyal demokrasi, uluslar›n zararl› kurumlar›na karfl›,
uluslar›n akla uygun olmayan taleplerine karfl› mücadele etmeyecek demek de-
¤ildir. Tam tersine, bunu yapmak, uluslar›n iradesini, proletaryan›n ç›karlar›na
en uygun biçimde örgütlenmelerini sa¤layacak tarzda etkilemek, sosyal demok-
rasinin görevidir.” diyor.
Burjuva milliyetçilerin bu çerçeve içinde ulusal örgütlenme kurumlar›n› kurma hak-
lar› vard›r. Lenin’in dedi¤i, “Burjuva milliyetçili¤inin ilkesi genel olarak milliyetin gelifl-
mesidir.” Bu yüzden, milliyete göre örgütlenmeyi, kurumlaflmay› istemek, burjuva mil-
liyetçilerinin iflidir. Fakat sorun bu noktay› aflmaktad›r. Ezilen ulus milliyetçileri (Kürt
milliyetçileri) ayr› örgütlenmeyi “Marksizm” k›l›f› alt›nda getirmekte, “Ayr› devrim ya-
p›laca¤› için ayr› örgütlenme gerekir çünkü buras› sömürgedir.” demektedirler.
Böylesine bir “görüflle” ayr› örgütlenmeyi savunmak, aç›kt›r ki, “Marksist” k›l›f al-
t›nda burjuva milliyetçili¤inin geliflmesini istemekten baflka bir anlama gelmez. Prole-
tarya, uluslararas› planda ortak mücadele ilkesini benimsedi¤i halde millici s›n›rlar ve
örgütler için de kavgas›n› vermektedir. Burjuva s›n›rlar› içinde verdi¤i s›n›fsal savafl,
dünya çap›ndaki s›n›f savafl›n›n bir parças›d›r. Bu anlay›fla göre, ayn› burjuva devlet
s›n›rlar› içinde çeflitli uluslar›n proleterlerinin tavr›, kesinlikle ortak mücadeleden yana
olmal›d›r. Çünkü ayn› devlet çat›s› alt›nda, çeflitli milliyetlerden iflçilerin, emekçilerin s›-
n›f savafl› birleflmekte ve ortak zemin kazanabilmektedir. Bu koflullar varken, ayr› ör-
gütlenmeyi savunman›n gerekçesi “ayr› devrim” olamaz. Somut olarak tart›flacaksak,
Kürt ulusunun, zaten kendi devleti yoktur ki, Kürt proleterleri kendi içinde ayr› devrim
yaps›n, ayr› örgütlensin! Türk devletine ve hakim s›n›flara karfl› s›n›fsal savafl somut
olarak Türk proleterleri ve emekçilerinin mücadelesiyle birleflmekte, çak›flmaktad›r. (Yi-
ne, “sömürgesel” bahaneyle Portekiz-Angola-Mozambik iliflkisi verilmeye kalk›fl›lma-
s›n. Çünkü bu tip ülkelerde bir kere çokuluslu devlet özelli¤i yoktur. Sömürgesel dev-
rim sözkonusudur. Türkiye’de ise ancak Türkiye genelinde, emperyalizme karfl› sömür-
gesel devrim sözkonusudur.) (11)
Öyleyse, çokuluslu devlette, s›n›f mücadelesinin ortak hedefi haline gelen Türk dev-
leti ve hakim s›n›flar›na karfl› mücadele sözkonusuysa (ki bu s›n›fsal mücadele Kürt ulu-
sunun kendi kaderini tayin hakk›n› içerir) ayr› örgütlenmeyi savunmak, Yunanistan,
Brezilya gibi farkl› devlet s›n›rlar› içinde yer alan de¤iflik uluslar›n ayr› örgütlenmesi-
ni savunmak de¤il, ayn› devlet s›n›rlar› içinde milliyetlere göre bölünmüfl bir örgütlen-
meyi savunmakt›r. Devrimciler, bu yanl›fl burjuva hayallere ve zararl› ak›mlara karfl›
mücadeleyi ihmal edemezler.
Türk ve Kürt halklar›n›n oligarfliye karfl› örgütlenmesi, demokratik halk diktatörlü-
¤ünü gerçeklefltirmeye yönelecektir; program budur. Bu durumu k›sa da olsa PASS’ye
göre özel olarak irdelemekte yarar var.
Bilindi¤i gibi, Türkiye burjuva demokratik devrimini yapamam›flt›r. Türk devleti ulu-
sal devrimini yapm›fl fakat tekrar yeni-sömürge olmufltur. Türkiye’de bu, emperyalizm-
den ba¤lar› kopartmak, faflizmi yok etmek, toprak sorununu ve ulusal sorunu çözüm-
lemek anlam›na gelmektedir. Eskiden, I. ve II. Bunal›m döneminde burjuva demokra-
tik devrimini yapamayan ülkelerin iki sorunu vard›: Ulusal sorun, emperyalizmden kur-
tulmak; toprak sorunu, feodalizmi tasfiye etmek. Bugün ise, özü burjuva demokratik
devrim olmas›na karfl›n, demokratik halk devrimi esas olarak iki noktay› kapsar: Em-
peryalizmi ve faflizmi tasfiye etmek. Devrim bu çerçevede, ayn› zamanda da, toprak
sorununu ve milli sorunun çözümünü de kendi içinde tafl›maktad›r. Milli sorunun devrim-
ci anlamda baflka bir çözümü mümkün de¤ildir. Bugün, ön planda olan anti-faflist (anti-
oligarflik) mücadele Kürt ulusunun kurtuluflunu ve ulusal taleplerini içermektedir. Çünkü oli-
garflik devlet, Türkiye halklar›na (Kürt ve Türk halk›na) kan kustururken, Kürt ulusuna da,
ulusal bask›, flovenizm politikas› uygulamaktad›r. “Komünizme ve bölücülü¤e karfl›” bur-
juvazinin yapt›¤› propaganda bunu aç›kça göstermektedir. K›sacas›, demokratik halk
devriminin bugünkü aflamas›nda s›n›fsal yan›n a¤›r basmas›, Kürt ulusunun ç›karlar›na ve
mücadelesine ters düflmemekte, uyum göstermektedir. Görünürdeki çeliflki ise (s›n›fsal yan
ile Kürt ulusunun ç›karlar›) sadece biçimseldir ve milli bask›n›n var oluflundan kaynaklan-
maktad›r.
Emperyalizmin III. Bunal›m döneminde yeni-sömürge ülkelerin tek devrim stratejisi olan
PASS’ye göre, s›n›f mevzilenmesi ve ittifaklar›, ulusal sorun aç›s›ndan da nas›l konacak-
t›r? Demokratik halk devriminin hedeflerinde bir araya gelen anti-oligarflik mücadele ile
milli bask›n›n ortadan kald›r›lmas› mücadelesi, s›n›f mevzilenmesini de belirginlefltirmifltir.
Yeni-sömürge ülkemizde, devrimin temel güçleri iflçi s›n›f›, köylülük ve küçük burjuvazidir.
(Devrimden yana olan anti-emperyalist demokrat güçler de vard›r fakat devrimin temel
güçleri aras›nda say›lmazlar) Kürt emekçi halk›yla Türk emekçi halk› ayn› temel güçler iç-
erisinde de¤erlendirilirler. Yaln›z bu noktada devrimcilere düflen görev, iki halk aras›nda-
ki ulusal çeliflkileri (ulusal düflmanl›¤›) kendi kaderini tayin hakk› temelinde propaganda
ve ajitasyon yürüterek çözmek, karfl›l›kl› güveni devrim mücadelesi içinde pekifltirmektir.
Demokratik halk devrimini gerçeklefltirmenin yolu, halk savafl›d›r. PASS’ye göre halk sa-
vafl›n›n ilk aflamas› öncü savafl›d›r. Halk savafl›nda devrimin izleyece¤i rota, (III bunal›m
döneminde flehir ve k›r gerilla savafl›n›n diyalektik birli¤i sözkonusu olmas›na karfl›) k›rlar-
dan flehirlere do¤rudur. Devrimde temel savafl alan› k›rlar olmas›ndan ötürü, temel güç
köylülerdir. fiehirlerde proletaryan›n fiziki olarak belirleyici güç haline gelmesi devrimin
son aflamas›na tekabül eder. (Tabi ki, bu, flehirlerdeki faaliyeti k›rla bir bütün halinde yü-
rütmek gerekti¤ini d›fllamaz.) bu çerçevede ulusal sorun nas›l ele al›nabilir? fiehir-k›r diya-
lektik birli¤i temelindeki politik faaliyet program›, Kürdistan için de geçerlidir. Fakat önce-
likle söyleyelim ki, politik çal›flma kesinlikle Kürdistan’›n özelliklerine, sorunlar›na dayan-
mal›d›r. Ayr›ca Kürdistan’da ideolojik platformdaki mücadele de son derece önemlidir.
Kürdistan’daki ulusal bask›ya karfl› mücadele köylülerin, emekçilerin çeliflkilerini gündeme
alarak yürütülmelidir. Öyle ki, ulusal bask›ya karfl› mücadele, ayn› zamanda Kürt köylü-
lerinin, emekçilerinin, faflist devletin ordusuna, polisine, toprak a¤alar›na, sermayedarla-
r›na karfl› mücadelesinin kendisi olmal›d›r. Bunun d›fl›ndaki milliyetçi, yanl›fl hedefleri gös-
terenlere karfl› mücadele edilmelidir.
Genel devrim mücadelesi aç›s›ndan de¤erlendirilecek di¤er bir husus da fludur: Kür-
distan’da halk›n büyük ço¤unlu¤u köylerde oturmaktad›r ve korkunç bir yoksulluk içinde-
dirler. Azg›n bir sömürü (toprak a¤as›, tefeci sermayedar) alt›nda ezilmekte ve gerekli ih-
tiyaçlar›n› a¤›r fiyatlarla alabilmektedirler. Bunun karfl›s›nda ürünleri düflük fiyatlarla ara-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 29
c›lar ve a¤alar taraf›ndan gasp edilmektedir. K›rl›k bölgeler, emperyalizme karfl› müca-
dele aç›s›ndan uygun koflullara sahiptir. O halde, k›rl›k bölgelerde, köylüler aras›nda ya-
p›lacak çal›flmalara, yani k›rsal çal›flmaya, Kürdistan’da a¤›rl›k verilmelidir. Bu çerçeve-
de, k›rsal bölgelerdeki çal›flmalar, Kürdistan’›n özelliklerinin, çeliflkilerinin tahlili üzerinde
yürütülmelidir. (K›rsal çal›flmay› ulusal bask›ya karfl› mücadeleyi de içererek genel devrim-
ci faaliyetle birlefltirme!) Hemen belirtmekte yarar vard›r: fiimdiye kadar, gerek k›rsal mü-
cadele konusundaki tecrübesizlik, gerekse de ulusal meselede prati¤e iliflkin ad›mlar at›-
lamamas›, teoride de genel bir eksiklik biçiminde yans›maktad›r. Teori, tecrübelere dayan-
d›¤› içindir ki, bugün Kürdistan’daki mücadele konusunda teorik de¤erlendirmelerimiz,
genel perspektifimizden hareketle edinece¤imiz tecrübe birikimlerine, hatalar›m›za, ba-
flar›lar›m›za ba¤l› olarak geliflecektir.
Bir baflka sorun da öncü savafl›n›n Kürdistan’da nas›l ele al›naca¤›d›r. Bilindi¤i gibi
öncü savafl›, silahl› propaganda temelinde kitlelerin devrim saflar›na çekilece¤i (suni den-
genin k›r›laca¤›) stratejik bir aflamad›r. Silahl› propaganda, flehirde ve k›rda yürütülecek
gerilla savafl› arac›l›¤›yla, kitlelere politik hedef gösterir, bilinçlendirir, oligarfliye karfl› güç-
lü bir alternatif örgütlenmenin varl›¤›n› gösterir vs.
Oligarfliye karfl› silahl› propaganda temelinde yürütülecek öncü savafl›, Türkiye Kür-
distan›’nda ayn› zamanda ulusal bask›ya karfl› mücadeleyi içererek yürütülebilir mi? Bu
soruya genel devrim stratejimiz aç›s›ndan olumlu cevap veriyoruz. PASS’ye göre flehir ve
k›r mücadelesinin diyalektik birli¤i, Kürdistan’da da bu genel program›n hayata geçme-
sini içerir çünkü milli bask›y› da çözümleyecek olan mücadele bunun içindedir. Ancak ön-
cü savafl› ve silahl› propagandan›n yürütülmesi aç›s›ndan Kürdistan’›n baz› özelliklerini
belirtmekte yarar var.
1- fiehirlerin durumu: Kürdistan’da flehirleflme oran› düflüktür. fiehir nüfuslar› belli dü-
zeydedir. Di¤er yandan, milli bask›n›n somut bir yans›mas› olarak, flehirlerde askeri de-
netim çok s›k›d›r. Dört bir yan askeri k›fllalarla donat›lm›flt›r.
2- K›rlar›n durumu: Bat›daki köylere nazaran, Kürdistan’daki köylerde kapal› köy eko-
nomisi, toprak a¤alar›yla olan çeliflkiler, tefecilerle iliflkiler daha yo¤undur. Üretti¤i ürün-
lerini ucuza satmas›, ihtiyaçlar›n› pahal›ya almas› köylüleri daha da yoksullaflt›rmaktad›r.
3- Yeni-sömürgecilik iliflkileri: Kürdistan’› Bat›daki gibi yo¤un bir flekilde sarmam›flt›r.
Bunu, ‹stanbul, Ankara, Adana, ‹zmir gibi büyük flehirlere yap›lan göçlerden ç›karabiliriz
çünkü sanayileflme belli merkezlerde yo¤unlaflt›r›lm›flt›r. Bunun di¤er bir nedeni de, tekel-
ci burjuvazinin c›l›z oluflu ve riskli, uzun vadeli yat›r›mlara girememesidir. Kürdistan’daki
yeni-sömürgecilik iliflkilerinin -bat›ya nazaran- geliflme sürecinde oluflu, bir yandan köylü
y›¤›nlar›n›n sermayedar-a¤a-tefeci bask›s› alt›nda oluflunu gösterirken, di¤er yandan da,
emekçilerin azg›n ordu-polis bask›s› yan›nda nispi refahla da tepkilerinin gevfletildi¤ini
göstermektedir.
4- Genifl Kürt köylü y›¤›nlar›, emekçileri, uzun y›llar, uygulanan milli bask› politikalar›
gere¤i, ordudan, hükümetten çekinmekte, onlar› daha çok gözlerinde büyütmektedirler.
Bu yüzden Kürt köylüleri, devletle dost geçinmeyi, devletle mücadele etmeye ye¤lemekte-
dir. Özellikle Dersim yöresinde, hala 1938 soyk›r›m›n›n “korkular›” sürmektedir. Milli bas-
k›n›n varl›¤›, devlet gücü eliyle, Kürt emekçi ve köylüleriyle oligarfli aras›ndaki suni den-
geyi öteden beri devam ettirmifltir. Bunlardan hangi sonuçlar ç›kar: PASS Kürdistan’a öz-
gü özellikleri hesaba katarak hayata uygulanmal›d›r. fiehirlerin durumu ve yeni-sömürge-
cilik iliflkilerinin -Bat›ya nazaran- düzeyi, Kürdistan’da flehirlere oranla, k›rlardaki müca-
dele ve örgütlenmeye a¤›rl›k vermemizi gerektirmektedir. Öte yandan politik hedeflerimi-
30 Miliyetçilik Ç›kmaz›
HAREKET‹M‹Z‹N
GEL‹fi‹M‹
VE
SOLUN DURUMU
DEVR‹MC‹
MÜCADELE
F
aflizmi teflhir etmenin, oyunlar›n› bozman›n, program›n› engellemenin, kitleleri
pasifize etmenin önüne geçmenin ve demagojik propagandalar›n› etkisiz k›lma-
n›n temel yolu “devrimci fliddet” temelinde bir mücadele olmak zorundad›r. Mü-
cadele edip etmemek sorununu tart›fl›rken temel k›stas›m›z faflizmin oyunlar›n› bozan, kit-
lelere hedef gösteren bir mücadelenin hayata geçirilip geçirilemedi¤idir.
Bu perspektiften hareketle Türkiye soluna bakt›¤›m›zda;
Faflizmin teflhirini ve kitlelerin bilinçlendirilmesini, bar›flç›l mücadele biçimlerini (uzla-
fl›c› de¤il, klasik mücadele biçimlerini -propaganda, ajitasyon, yay›n vs.-) temel alarak
gerçeklefltirme anlay›fl›nda olan ve iflçi s›n›f›n›n uzun evrede bu mücadele biçimleriyle bi-
linçlenip örgütlenece¤ini düflünen siyasi yo¤unluklar asl›nda büyük kentlerde iflçi s›n›f›n›n
ayakland›r›lmas›yla iktidar›n al›nmas›n› hedeflemektedirler. Tabii ki bu yo¤unluklar hiçbir
zaman “Biz silahl› mücadeleyi reddediyoruz” demiyorlar. Ama bu önemli de¤ildir. Esas
sorun temel mücadelenin, temel alanlar›n›n s›n›flar›n mevzilenmesinin nas›l seçildi¤idir.
Bu siyasetler ülkenin objektif ve sübjektif flartlar›n› yanl›fl ve eksik tespit etmifl, savunduk-
lar› revizyonist ve oportünist tezlerin gere¤i faflizme karfl› do¤ru bir mücadele çizgisi ve
takti¤i gelifltirememifllerdir. Ve yine yanl›fl örgüt ve devrim anlay›fl›, çal›flma tarzlar›ndan
dolay›, a¤›zlar›ndan hiç düflürmedikleri iflçi s›n›f› içerisinde de kal›c› bir örgütlenmeye sa-
hip olamam›fllard›r. Ekonomizmin ürünü reformist bir sendikal çizgi izleyen, legalizmi
aflamayan bu gruplar savaflç› bir örgütlenme anlay›fllar›n›n olmamas› sonucu, legal flart-
lar›n ortadan kalkmas›yla birlikte, k›smi de olsa var olan kitle iliflkilerinden kopmufl ve
mücadele arenas›nda görünmez olmufllard›r.
Büyük bir kesimi 12 Eylül’le birlikte hemen “ricat” kararlar› alarak önder kadrolar›n›
ülke d›fl›na ç›karm›fl ve siyasi faaliyetlerini durma noktas›na getirmifllerdir. Bir k›sm› ise
12 Eylül’le birlikte k›sa bir süre ajitasyon ve propaganda faaliyeti yürütmüfl ancak he-
men ard›ndan faaliyetsizlik dönemine girmifltir. Bir k›sm›n›n ise 12 Eylül’le birlikte ne ol-
duklar› bilinmemektedir. Sadece yurtd›fl›nda bazen yay›nlanan bildirilerin alt›nda imza-
lar›na rastlanmaktad›r. Asl›nda bu stratejik çizgiyi (ayaklanma) izleyenlerin bugünkü du-
rumlar› sürpriz de¤ildir. Her ne kadar dillerinden ve yaz›lar›ndan “proleter sosyalistlik”
gibi s›fatlar hiç düflmüyor ve bu s›fatlar› s›k s›k b›kt›r›rcas›na kullan›yorlarsa da, bunun
kendilerini aldatmak ve tatminden öte bir anlam ifade etmedi¤i art›k iyice a盤a ç›km›fl-
t›r.
Silahl› mücadeleyi temel ald›¤›n› ve halk savafl›n› savundu¤unu söyleyen gruplara ge-
lince; bu kesimin en önemli gruplar›ndan biri, 12 Eylül öncesi halk›n saflaflt›¤›n›, ülkede
bir “iç savafl” yafland›¤›n› söyleyen ve bu iç savafla uygun olarak “halk iktidar›n›n nüve-
leri” olacak flekilde direnifl komitelerini öneren, faflizmin yan› bafl›nda “kurtar›lm›fl bölge-
32 Miliyetçilik Ç›kmaz›
ler” oluflturma anlay›fl›yla hareket eden THKP-C’nin sa¤ yorumcusu DY’dir. Bu grup 12
Eylül öncesi siyasi gruplar› tan›mayarak, hemen herkesle çat›flarak devrimci kan› döke-
rek, siyaset yasaklar› koyarak ve siyasi çal›flma yapanlar› bizzat engelleyerek, eylem bir-
liklerini dejenere ederek birçok olumsuzlu¤un baflsorumlusudur. DY, küçük burjuvazinin
“güce tapma” e¤ilimini kullanarak, kendi kitlesine ve halka kendini oldu¤undan güçlü
göstererek yaln›z kendilerinin bildi¤i da¤lar yaratm›flt›r. Bu durum öyle bir hale gelmifltir
ki, DY kendisini Türkiye devrimci hareketinin “babas›” rolünde görmeye bafllam›flt›r.
Ülkemizde faflizme karfl› mücadeleyi ve kitlelerin içerisinde bulundu¤u durumu yanl›fl
de¤erlendiren, oligarflinin böl-yönet politikas›n›n (Alevi-Sünni ayr›m›) etkisiyle devrim stra-
tejisi ve taktikleri saptayan, “yak›n devrim hayalleri” içindeki DY, 12 Eylül aç›k faflizmi
ile birlikte var oldu¤unu iddia etti¤i “iç savafl”›n bir taraf› olarak çarp›flmas›z çekilmifl ve
arenada sadece sald›ran faflizm cirit atm›flt›r. ‹ç savafl, cephe, Direnifl Komiteleri ve ken-
dili¤inden saflaflan halk bir ç›rp›da yok oluvermifltir. Geriye da¤da, flehirde faflizmle bafl
bafla kalan militanlar›n teslim olmamak için sürdürdükleri direnifl ve zindanlara dolduru-
lan binlerce insan kalm›flt›r, hepsi bu kadar...
Örgütlü, faflizmi teflhir edici, faflizmin önüne set çekici bir mücadeleyi de¤il uygula-
mak, onun karar› bile yoktur kafalar›nda. Ancak ülke d›fl›nda birkaç gösteri, miting vs.
ve yerel alt düzeyde bir tak›m faaliyetler...
Halk savafl›n› savundu¤u iddias›nda olan Partizan da, 1976’dan bu yana hiçbir za-
man kendi savundu¤u çizgiyi hayata geçirememifl ve gerilla mücadelesine haz›rl›k diye
bar›flç›l mücadeleyi temel alm›flt›r. Yer yer gündeme gelen çat›flmalar› ise 12 Eylül önce-
si sivil faflist sald›r›lara karfl› savunma düzeyindeki yerel eylemlerden öteye gitmemifltir.
12 Eylül sonras› da bir y›l kadar bu çizgiyi sürdürmüfllerdir. 1981 bahar›ndaki “aktiflik”
kararlar›n›n aksine geri çekilmifller, siyasi faaliyetlerini çok dar bir alana hitap eden kla-
sik propaganda ve ajitasyona indirerek günümüze kadar gelmifllerdir. Tüm bunlar d›fl›n-
da mücadele, k›rsal alanlarda pusuya düflen veya ihbara u¤rayan militanlar›n faflizmin
resmi güçleriyle olan çat›flmalar› s›n›r›n› aflamam›fl ve faflizme karfl› iradi bir sald›r› poli-
tikas› izlememifltir.
Kürt milliyetçi ak›mlar› ise iki bafll›k alt›nda ele almak gerekiyor.
Birincisi; on y›llarca Kürdistan’da ayn› ideolojik ve politik tezleri savunan ve silahl›
mücadele karfl›s›na provokasyon edebiyat›yla ç›kan, asl›nda egemen güçlerin de¤irme-
nine su tafl›yarak Kürt halk›n›n kurtuluflunu engelleyen, burjuva fraksiyonlar›n›n pefline ta-
k›lan revizyonist-reformist anlay›fllard›r. Bunlar Kürdistan’da hala belli ölçülerde varl›¤›n›
korumakla birlikte, gerileme sürecine girmifltir.
As›l üzerinde durulmas› gereken, Kürdistan’da silahl› mücadeleyi provokasyon ola-
rak görenlerin ideolojik ve politik tezlerinin yanl›fll›¤›n› sergileyen, silahl› mücadeleyi sa-
vunan ve bu anlay›flla yo¤un bir potansiyel sa¤layan Kürt milliyetçi ak›mlard›r. Özellik-
le PKK gibi örgütler milliyetçi görüfller ve az›msanmayacak hata ve zaaflara ra¤men Kür-
distan’da silahl› mücadeleyi gelifltirerek revizyonizmin barikatlar›n› parçalam›flt›r. Ve PKK
bugünkü potansiyelini tart›flmas›z silahl› mücadeleye borçlu olmas›na ra¤men, bugün yer
ald›¤› “cephe” ile, izledi¤i çizgi ile, kendi geçmifliyle çeliflmektedir. Bugün PKK Kürt hal-
k›n›n kurtuluflu yolunda pasifizmin cephesinden ç›kmal›, milliyetçi görüfllerinden ar›narak
Kürt ve Türk halk›n›n s›n›fsal ve ulusal mücadelesinde yer almal›d›r.
THKP-C’nin sol yorumcusu gruplara gelince; bunlar›n bir kesimi “sol” bir anlay›fl›n sa-
vunucusu olmalar›na ra¤men, 12 Eylül öncesinde bu anlay›fllar›n›n gereklerini yerine ge-
tirmediler. Cunta sonras› ise faaliyetleri iyice s›n›rland› ve daha alt düzeyde bir çal›flma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 33
ya indirgendi. Öyle ki, kendi SP anlay›fllar›n› bile biçimsel de olsa hayata geçirememifl-
lerdir. Ancak yerel düzeyde birkaç muhbirin cezaland›r›lmas› ve eylem giriflimleri olmufl-
sa da, seslerini duyuracak bir mücadeleyi hayata geçirememifl ve giderek faaliyetsiz bir
görünüm yaratm›fllard›r. Bir k›sm›n›n ise zaten 12 Eylül öncesi güçsel varl›klar› son bul-
mufltu. Di¤er bir k›sm› ise 12 Eylül’le beraber yedikleri darbelerle, yanl›fl anlay›fllar›n›n
pratikte kan›tlanmas›yla da¤›lma veya kendini feshetme durumunda kalm›fllard›r. (1)
Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, siyasi yo¤unluklar› de¤erlendirirken, temel k›stas›m›z
faflizme karfl› set oluflturacak, onun oyunlar›n› bozacak bir mücadele çizgisinin hayata
geçirilip geçirilmemesi olmufltur. Yoksa k›sa süreli, yerel ve alt düzeyde süren örgütlenme
ve propaganda faaliyetleri, k›smen ve zaman zaman birçok grup taraf›ndan yap›lm›flt›r.
Bunlar› söylüyoruz diye faflizmle çat›flmada flehit düflen yurtseverleri, iflkencelerde, zin-
danlarda mücadele edenleri göz ard› etti¤imiz, her fleyi bir ç›rp›da yok sayd›¤›m›z zan-
nedilmesin. Tart›flt›¤›m›z temel noktan›n bu olmad›¤› aç›k. Biz de¤erlendirmemizi temel
al›nan mücadelenin ülkede bir siyasi sonuç yarat›p yaratmad›¤› noktas›ndan hareketle
yap›yoruz. Tüm bu olumsuzluklar dizisine, siyasi faaliyete iki y›l ara vermelerine, yurtd›-
fl›na tafl›nmalar›na, karars›zl›klar›na, zor karfl›s›nda teslimiyet politikalar›na ra¤men, bu-
gün birçok siyasetin -”zarar›n neresinden dönersen kard›r” mant›¤›yla da olsa- yeniden
siyasi faaliyete -yanl›fl veya do¤ru, kendi bildiklerince- kat›lma “cesaret”ini göstermesi
olumlu bir ad›md›r.
Ama ne var ki, solun cuntadan bu yana mücadele etmemesi, faflizmin önüne silahl›
bir mücadele çizgisi ç›karmamas›, faflizmin de program›n› engelsiz olarak ad›m ad›m
uygulamas›n› beraberinde getirmifl ve bununla da yetinmeyerek gelecek y›llara cuntasal
bir yönetimle devam edilmesinin program›n› oluflturmufltur.
‹flte solun “ayakta kalay›m”, “darbe yemeden bu dönemi atlatay›m” düflüncesinin bu-
gün gerçe¤i ne denli yans›tt›¤› ve kime hizmet etti¤i art›k aç›k ve net olarak ortaya ç›k-
m›flt›r. Çünkü gelecek günler, nisbi demokratik haklar›n oldu¤u bir dönem de¤il, aç›k fa-
flizmin devam› olacakt›r. Ve geleneksel sol bunu halk kitlelerine reva görmüfltür. Bugün
flöyle bir bak›ld›¤›nda neyi görüyoruz: Faflist terörle, bask›yla, iflkenceyle, zindanlara
doldurmakla pasifize edilen, her türlü demokratik hakk› elinden al›nan emekçi kitleler ve
demokratlaflma yoluna girmifl ve yozlaflmaya aç›k binlerce devrimci sempatizan ve fa-
flizmin süren bask› politikas›. Ortado¤u’da aç›kça jandarma rolü oynayan, halklara sal-
d›r›ya haz›rlanan bir Türkiye... Geleneksel Sol’un faflist cuntaya karfl› mücadele etmeme-
sinin yaratt›¤› yal›n gerçek budur. Bu durumu de¤ifltirmek imkans›z de¤ildir. Tüm olum-
suzluklara ra¤men faflizmin üstünlü¤ünü y›kmak ve program›n› baflar›s›z k›lmak mümkün-
dür. Faflizme karfl› silahl› temelde sürdürülecek mücadele bu sonucu sa¤layacakt›r. “Ri-
cat” karar› alanlar, ülke s›n›rlar›n› terk edenler, bu flartlarda bir fley yap›lamaz diyenler,
“demokrasi hayalleri” kuranlar yanl›fl düflüncelerinden vazgeçip, var olan kadrolar›n› si-
lahl› mücadeleye sokarlarsa, pekala istenen sonuca var›labilir. Bugünkü durumun gerçek
bir de¤erlendirilmesini yapanlar bu sonuca varmak zorundad›rlar. Aksi tutum yeni süreç-
te 12 Eylül öncesinin kör dövüflünü, kaosunu yeniden gündeme getirecektir.
Solun kendi içindeki ideolojik mücadele ise küfür edebiyat›na sar›lmadan, hotzotçu-
lu¤a meydan vermeden, eylem birli¤ini sa¤lay›c›, faflizme karfl› silahl› mücadeleyi yük-
seltici bir perspektifle ele al›nabilir, al›nmal›d›r.
K ü rdistan’da
Ulusalc› Silahl› KÜRD‹STAN’DA ULUSALCI
Mücadele ve
M L’lerin Buna
S‹LAHLI MÜCADELE VE
Karfl› Tavr› ML’LER‹N BUNA KARfiI TAVRI
T
ürkiye Kürdistan›’nda ulusalc› mücadele, silahl› olarak Kürt yurtseverleri
taraf›ndan sivil cuntaya karfl› sürdürülmektedir. 12 Eylül sonras›n›n ses-
sizli¤i, belli ölçüde de olsa, Türkiye Kürdistan›’nda (TK) bozulmakta. Kürt
halk›n›n ulusal benli¤ini yok etmek isteyen flovenist iktidar güçlerine karfl› ulusal
kurtuluflu gerçeklefltirmek amac›yla, Kürt küçük burjuva milliyetçi (ulusalc›) hare-
ketleri, silahl› temelde ulusal mücadeleyi sürdürme çabas›ndad›rlar.
Türkiye Kürdistan›’nda (TK) silahl› ulusalc› mücadelenin di¤er parçalara göre
geri olmas›n›n temelinde, oligarfliye ve emperyalizme karfl› Türkiye genelinde
y›llard›r sürdürülen bar›flç›l (uzlafl›c› de¤il) ve reformist geleneksel sol çizginin
Türk ve Kürt halklar›n›n mücadelesini ilerletememifl, özel olarak da Kürt halk›
üzerinde hakim güçler taraf›ndan sürdürülen Türk flovenist politika ve asimilas-
yonu geriletilememifl, ulusal bask› ve zulme karfl› etkili bir muhalefet oda¤› yara-
t›lamam›fl olmas›nda yatmaktad›r. Geleneksel sol hareketlerin seçti¤i mücadele
yöntemleri, bu günden sonra da güçlü bir halk hareketi yaratmaya yetmeyecek-
tir.
Ülkemizde silahl› mücadele, uzun süre geleneksel solun boy hedefi olmufl,
“macerac› sol” diye nitelenmifl, ilerici, anti-emperyalist, anti-faflist ve demokratik
yönü görmezlikten gelinmifl ve desteklenmesi bir yana, adeta oligarflinin resmi
a¤z›yla sald›r›lar ve karalamalar yöneltilmifltir. Sözü edilen bu oportünist ve re-
vizyonist kesimlerce siyasi mücadelenin temel biçimi silahl› olamaz... Buradan
hareketle, her türlü silahl› devrimci mücadele çizgisi yanl›flt›r, çünkü “macerac›-
l›k” t›r. Sa¤ sapmaya göre silahl› eylemlere destek olmak, macerac›l›¤a pirim
vermek, ona yard›mc› olmakt›r. Bu yaklafl›m tarz›, Türkiye geleneksel solunun or-
jinalitesinden kaynaklanmaktad›r. O kadar orjinal ki, Kürdistan hapishanelerin-
de yurtseverler intihar eylemi ve Ö.O. direnifliyle flehit vererek sivil cuntay› tefl-
hir etmeleri ve cuntan›n sald›r›lar›n› püskürtmeleri ve yine ‹st. Cezaevlerinde DS
ve T‹KB’nin Kürdistan’daki eylemi takiben ölüm orucuna bafllamalar› ve flehitler
vermeleri bile bunlar› etkilememifl, destekleme anlam›nda harekete geçirememifl-
tir. Cezaevleri mücadelesinde yeni bir eylem biçimi olan Ö.O direnifli, oportü-
nistlerce silahl› mücadele anlay›fl›n›n cezaevlerine yans›t›lmas› olarak görülmüfl,
daha bafl›ndan “macerac›” bir direnifl olarak damgalanm›flt›r.
San›r›z bu tav›r al›fl, oportünist solun silahl› devrim cephesine bak›fl aç›s›n›
gösteriyordur. TKP vb. cephede yer alan revizyonistlerin geçmiflten beri silahl›
solu de¤erlendirmesi, yukar›da yaz›l› oportünistlerden farkl› olmam›flt›r. Bu haliy-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 35
le oportünizmin her türlüsü “macerac›” ve “sol sapma” tespitini TKP vb. revizyo-
nist kesimlerden ödünç alm›fl, silahl› sol çizgiye karfl› tav›rlar›yla, ayn› potada
erimifllerdir.
fiayet oportünist sol, bugün Kürdistan’da silahl› mücadele yürüten yurtsever
Kürt hareketlerine aç›ktan “macerac›” diyemiyorsa bunun maddi temelini gele-
neksel solun macerac›l›k tespitindeki tav›r de¤iflikli¤inde aramamak gerekir. fiim-
dilik Kürdistan’daki geliflmeler kendilerine o kadar uzak ki, oradaki yurtseverle-
re sald›rmak, kendilerine fazladan bir fley kazand›rmayacakt›r. Baz› politik he-
saplarla hareket etmek, kendileri aç›s›ndan daha avantajl› görünüyor olsa ge-
rek.
alm›flt›r. PKK, cephe yay›nlar›nda, 12 Eylül öncesi savundu¤u temel teorik görüfl-
lerini baz› yönleriyle yads›yacak biçimde Kürt ve Türk halklar›n›n kurtulufluna ilifl-
kin yeni teorik saptamalarda bulunmufltur. Her ne kadar bu görüfller Cephe plat-
formunda dile getirilmiflse de, egemen güçlere karfl› iki halk›n ortak mücadelesi-
ni ve birlikte kurtuluflunun Demokratik Halk Devrimiyle (DHD) gerçekleflece¤ini
ileri sürmesiyle, 12 Eylül öncesi PKK’nin de içinde bulundu¤u ve savundu¤u “ulu-
sal temelde ayr› örgütlenme, ayr› mücadele” biçiminde formüle edilen milliyetçi
(ulusalc›) temele dayal› küçük burjuva teorik tespitlerini yads›m›flt›r.
Türk ve ulusal bask› alt›nda bulunan Kürt halk›n›n emperyalizm ve oligarfliye
karfl› örgütlenmesi ve ortak mücadelesini savunan M-L hareketleri “sosyal flove-
nist “ olmakla niteleyen Kürt ulusalc› hareketlerden PKK, 12 Eylül’le birlikte te-
orik saptamalar›n›n yanl›fll›¤›n› gördü. Bulunulan evrede Türkiye’nin sosyo-eko-
nomik ve siyasi yap›s›ndan kaynaklanan nedenlerle tek bafl›na Kürt halk›n›n mü-
cadele potansiyelini ulusal kurtuluflunu gerçeklefltiremeyece¤ini anlad›. “Cephe”
yaz›s›nda yer alan düflünceleriyle, ezilen ulus milliyetçili¤inden, M-L görüfllere
yak›nlaflmaya bafllad›.
Bu, PKK ad›na olumlu bir geliflme say›lmal›d›r. PKK, cuntadan yedi¤i darbe-
lerin etkisiyle, “yenilgi ortam›nda” Kürt ve Türk halk›n›n ortak kurtuluflunu sapta-
mas›na yönelerek cephe içerisinde yer al›yordu.
O dönem PKK için yapt›¤›m›z de¤erlendirme,”PKK cephe içerisinde kald›k-
ça ya süratle sa¤a çark edecek, ya da cepheden koparak silahl› mücadeleyi
savunma do¤rultusunda hareket edecektir”. Saptamam›z›n, süreç içinde do¤-
rulu¤u anlafl›lmaktad›r.
Nitekim PKK “cephe” içinde bulundu¤u sürece cephenin yap›s›na uygun ha-
reket etmifl, Kürdistan’da gözle görülür faaliyet içinde olmam›flt›r. “Yurtd›fl› cep-
hesi” ile bir yere var›lmayaca¤› anlafl›ld›ktan sonra cepheden kopmufltur.
Yurtd›fl› cephe bildirilerine imzas›n› atan di¤er hareketler ulusal sorunda ezi-
len ulus milliyetçi hareketlerine M-L ilkelerde tavizler veriyor. Kürt ulusunu emek-
çi halk›na M-L’nin temsil etmesini yads›yor, onun yerine ezilen ulusu, ulusal plan-
da küçük burjuva milliyetçi hareketlerine teslim ediyorlard›. Geçti¤imiz dönem-
de yurtd›fl›nda yarat›lan “birlik” ve “cephe”ler, kendisini uluslararas› iliflkilerde
de göstermifltir.
12 Eylül genelde Türkiye Solu’nu, özelde ise Kürt yurtseverlerini hem devlet-
ler hem demokratik kurulufllar ve partiler, hem de ulusal kurtulufl hareketleriyle
uluslararas› iliflki kurmaya ve gelifltirmeye itmifltir.
Bu konuda ‹ran ve Irak Kürdistan›’nda bulunan ulusalc› hareketlerin örgütsel
silahl› güç ve kitlesel olarak iyi durumda ve kendilerini bölge halklar› baflta ol-
mak üzere di¤er devletlere tan›tm›fl olmas› ve onlardan destek almalar›, Türkiye
Kürdistan›’ndaki silahl› yurtsever güçlere avantajlar sa¤lam›flt›r. Tabi bu durum,
ulusalc›lar›, s›n›f yap›s›na ve görüfllerinden kaynaklanan nedenlerden dolay›,
kendisini destekleyen devletlere ve hareketlere angaje edecek, onlar›n inisiyati-
fi do¤rultusunda hareket etmesini gündeme getirebilecektir.
‹ran-Irak Kürdistan›, ‹ran-Irak savafl›n›n da etkisiyle iktidar güçleri taraf›ndan
girilmeyen silahl› ulusalc› hareketler taraf›ndan kurtar›lm›fl bölgeler durumunda-
d›r. Oysa Türkiye Kürdistan›’nda durum böyle de¤ildir. Kürdistan’›n bu parças›n-
38 Miliyetçilik Ç›kmaz›
da zaman zaman devletin denetimi zay›flasa da, hiçbir zaman denetimi di¤er
parçalarda oldu¤u gibi bütünüyle kaybolmam›flt›r. Özelikle askeri cuntalar dö-
nemi, devlet otoritesinin ve denetimin en çok pekiflti¤i dönemler olmufltur.
Türkiye Kürdistan›’ndaki silahl› mücadele tarihinin eski olmamas› ve 12 Eylül
cuntas›n›n, devlete karfl› yeni yeni geliflmeye bafllam›fl olan silahl› mücadeleye
(1) vurdu¤u darbeler, Kürdistan’da devlete yönelik silahl› mücadeleyi kesintiye
u¤ratm›flt›r.((2)
Bu durum, Kürdistan’›n örgütlenme, askeri ve -halk›n bilinçlenmesi anlam›n-
da- politik olarak di¤er parçalarla k›yaslanmayacak ölçüde geri kalmas›na yol
açm›flt›r.
Dolay›s›yla di¤er parçalardaki ulusal temeldeki Kürt silahl› hareketlerinin ör-
gütlenmesi ileri boyutlarda olmas› ve sürmekte olan ‹ran-Irak savafl›n›n etkisiyle
parçalar›n bulundu¤u devletlerin iktidar güçleri, Kürdistan’›n parçalar›na müda-
hale edemeyecek derecede güçsüz duruma düflmüfl, di¤er parçalara manevra
yapma olana¤› verip, rahat nefes almalar›n› sa¤lad›¤› gibi, Türkiye Kürdista-
n›’nda bulunan yurtsever hareketlere de belirli s›n›rlar ölçüsünde rahat hareket
etme olana¤› sa¤lam›flt›r.
Di¤er parçalardaki ulusal hareketlerle kurulacak iliflkiler bu bak›mdan önem-
lidir. Tabi di¤er parçalarda bulunan hareketler de flimdilik olsa da ileride bu ilifl-
kilerinden yararlanma olana¤›n› bulabileceklerdir. Türkiye Kürdistan›’nda baflla-
yacak olan ve süreklili¤i korunacak ulusalc› silahl› bir hareketin güçlenmesi, be-
lirli ölçüde kitleleri saflar›na çekmesi ve denetim alan›n› geniflletilmesi, di¤er par-
çalardaki ulusalc›lar›n askeri manevra kabiliyetlerini, s›k›flt›r›ld›klar›nda denetim
alt›nda tutulduklar› bölgeyi terketme olana¤› sa¤layacakt›r. Ayr›ca, bu bölgede
aç›lacak cephe ile kitlesel kat›l›m artaca¤›ndan, Kürdistan (tüm parçalar dahil)
genelinde harekete kat›lm›fl genifl bir halk potansiyelinde ulusal mücadele ken-
dini gösterecek, alan›n geniflli¤inden dolay› ulusalc›lara kendi devletlerini kurma
yolunda cephe derinli¤ine sahip olma imkan› kazand›racakt›r. (Savaflta cephe
derinli¤i, savafl›n kazan›lmas›nda önemli faktörlerinden biridir.) Madem ki Tür-
kiye Kürdistan› gibi önemli bir bölgede cephe açma bu derece olumlu sonuçlar
yaratacakt› da, neden flimdiye kadar ad›mlar at›lmam›flt›r diye sorulabilir.
Bunun nedenleri; tarihsel, bölgesel, Kürdistan’›n parçalar›n›n bulundu¤u dev-
letlerden, ulusal parçalanm›fll›ktan, her parçan›n kendine özgü özelliklerinden,
ayn› devlet çat›s› alt›nda birlikte bulunan uluslar›n birbirleriyle iliflkilerinden, böl-
gesel özelliklerinden ve Kürt ulusalc› hareketlerin afliretçi, burjuva, küçük burju-
va s›n›fsal karakterlerinden kaynaklanmaktad›r.
Ortado¤u global›nda dengelerin de¤iflmesi; yeni dengelerin oluflmas› süre-
cinde parçalardaki ulusalc› hareketleri hem birbirleriyle hem de komflu devlet ik-
tidarlar›yla iliflki kurmaya ç›karlar› do¤rultusunda karfl›l›kl› yard›mlaflmaya ve
destek sunmaya itmifltir.
Ne var ki; flimdiki hali haz›rda Ortado¤u konjonktüründe yarat›lan dengele-
rin de¤iflmesi noktas›nda, ulusalc› hareketlere çeflitli devlet ve hareketlerce sunu-
lan destek, yard›m ve bar›nma gibi olanaklar›n ne zaman, nas›l bir biçime bü-
rünece¤i ve nas›l tek tarafl› kesilece¤i görülecektir.
Hem ad› geçen devletlerin, hem de Kürt ulusalc› hareketlerin s›n›fsal konum-
lar› ç›karc›l›klar›, fatalizmleri, birbirlerine karfl› diplomatik burjuva yaklafl›mlar›
onlar› “Tel Zaatar”lara götürecek, katleden ile katledilen durumuna düflürebile-
cektir.
için cephe gerisi fonksiyonunu yüklenmifltir. (Tabii IKDP ile iliflkilerinin devam›
durumunda.)
Her ne kadar sivil cunta, eylemlerin bafl›nda Barzani’nin eylemlerin içinde
ve eylemlerle iliflkisi olmad›¤› fleklinde aç›klamada bulunmuflsa da, bunun do¤-
ru olmad›¤› sonradan anlafl›lm›flt›r.
Barzani, ‹ran taraf›ndan Saddam’a karfl› desteklenmektedir.
Bölgede meydana gelen kamplaflmada ‹ran, Suriye ve bölgenin d›fl›nda ol-
mas›na ra¤men Libya, anti-emperyalist devletleri meydana getirmektedirler.
Dolay›s›yla Barzani hareketi de bu kamplaflmada, ç›karlar›ndan dolay› ile-
rici (anti-emperyalist anlamda) denilen gruplar›n yan›nda yer almaktad›r. Böl-
ge dengelerinin de¤iflmesi durumunda, tam z›dd› kampta yer alaca¤› gibi...
Kürdistan tarihinde bunun örneklerine rastlanm›flt›r. Bundan sonras›nda da
olmamas› için neden yok.
IKDP, bölgenin ilerici kanad› yan›nda yeralmas› çerçevesinde silahl› müca-
deleyi savunan PKK ile iliflkiye girmifltir.
Türkiye Kürdistan›’nda bafllat›lacak askeri harekat için en uygun bölge,
hem komflu devletler, hem de uluslararas› iliflkiler aç›s›ndan, Irak Kürdistan›’n›n
Barzani bölgesidir.
Dolay›s›yla Kürdistan genelinde (tüm parçalar dahil) ayr› ayr› ve ba¤›ms›z
faaliyet gösteren Kürt milliyetçi örgütleriyle iliflkileri ve ittifaklar› ya da tersi böl-
genin devletler aras›nda güç dengelerine göre olmufltur.
Bölge devletleri ise, Kürt örgütleriyle iliflkilerinde ç›karlar› do¤rultusunda ha-
reket etmekte, dengelere göre ya iliflkilerini daha ileri boyutlara vard›rmakta,
ya da en aza veya tümden kesmeye indirgemektedir.
Ulusalc› hareketlerin emperyalizmin genel ç›karlar›na zarar verdikleri ve
ulusal ezilmifllikten kurtulup kendi ba¤›ms›z devletlerini kurma yolundaki müca-
delelerinde anti-emperyalist mücadelenin genel ç›karlar›na zarar verip onunla
çeliflmedikleri sürece, ilerici devletlerden yada baflkalar›ndan yard›m görmele-
ri ve destek almalar›n›n karfl› ç›k›l›r taraf› yoktur.
Belirtti¤imiz gibi sorun; deste¤in kimlerden geldi¤i de¤il -bu da önemlidir
ama- as›l mesele, hareketin genelde kimlere ve hangi güçlere karfl› geliflti¤idir.
Emperyalistlerin ve gerici rejimlerin kendi aralar›ndaki çeliflkilerden yarar-
lanmak, M-L bir yaklafl›md›r.((3) Dipnotlarda yaz›l› örneklere bak›p Mao’yu ve
Stalin’i emperyalistlerin bir kesimine karfl› di¤er kesimi ile ittifaklara giriflmele-
rinden dolay› haks›z bulabilmek mümkün mü? Her iki liderin de ittifaklar konu-
sunda do¤ru taktikler izledikleri savafl sürecinde ve sonras›nda kan›tlanm›flt›r.
Bu çerçevede PKK’nin bölge devletlerinden ve Barzani hareketinden yard›m
görmesi ve bunlarla iliflki içinde bulunmas› yanl›fl de¤ildir.
Barzani hareketi, flimdiki bölge konjonktüründe en genelde anti-emperyalist
mümkün.
Kurtulufl’un Kürdistan’a iliflkin ulusal program›na koydu¤u Kürdistan’›n Tür-
kiye’nin sömürgesi oldu¤u tespiti, 12 Eylül öncesinin saptamas›d›r.
Buna 12 Eylül sonras› yeni hareketler eklendi. Yenilerin hepsi soruna ayn›
do¤rultuda yaklaflmamakla birlikte, aralar›nda baz› benzerlikler bulunmakta-
d›r. Baz›lar› “cephe” kurarak ve cephe içinde yurtsever örgütlerden birine yer
vererek, bu örgütü Kürdistan’›n meflru temsilcisi saym›fllard›r. (DY, PKK, ‹flçinin
Sesi, Dev-Savafl, TKEP, Emekçi, SVP’nin içinde yer ald›¤› cephe).
Baz›lar› da K. Hareketi gibi Kürdistan’› Türkiye’nin sömürgesi oldu¤u tespi-
tini yapm›flt›r.
Kürdistan’› sömürge statüsüne indirgeyen hareketler, Kürt milliyetçilik olgu -
sunu okflayarak Kürt devrimcilerini kazanmak istiyorlar. Öyle ya “bak›n biz de
sömürgecili¤i kabul ettik” masal›yla, Kürt yurtseverlerini saflar›na çekmek he-
sab›ndad›rlar.
12 Eylül öncesi iki halk›n ortak örgütlenmesi ve mücadelesini savunan, ne
var ki, Kürdistan’da ulusalc› hareketler karfl›s›nda varl›klar›n› gösterecek duru-
ma dahi gelemeyen, (denilen döneme, Kürdistan’› sömürge olarak saptayan
Kurtulufl dahil) çok s›n›rl› say›labilecek istisnalar d›fl›nda bu siyasi hareketler
Kurtulufl’un bu konudaki olumsuz deneyini görmezlikten gelerek sömürgecilik
teorisine sar›ld›lar. Oysa Kürdistan’da var olman›n Kürt emekçilerini örgütleme-
nin do¤ru yönteminin sömürgecilik tespitinde yatmad›¤›n›, bunun milliyetçili¤i
meflrulaflt›r›p onu güçlendirdi¤ini ve yeni milliyetçi örgütler (Kurtulufl’tan ayr›-
lan Tekoflin gibi) do¤urdu¤unu ilk gösteren ve bu konuda deney sahibi KSD gi-
bi yaflayarak da olsa anlayacaklard›r. Öyle ya, bir yandan tespitlerinde (sö-
mürge tespiti) Kürtleri saflar›na çekmenin politik hesaplar›n› yapacaks›n, ama
di¤er yandan yine ayn› nedenlerle parçalanmaya u¤ray›p yeni bir ulusalc› (Te-
koflin’i) do¤uracaks›n.
Kurtulufl’un ve ulusalc› hareketlerin sömürgecilik teorisi, anti-Leninist sömür -
gecilik teorisidir . ‹flte bu teori, bu nedenle yanl›fl ve ezilen ulus milliyetçili¤ine
hizmet eder, proletaryan›n s›n›fsal ç›karlar›n› yads›r.
Bu tespit sömürgecilik konusundaki yanl›fllar› bir yana, günümüz koflullar›n-
da, ezilen ulus milliyetçili¤inin teorik ve ideolojik dayanaklar›n›n temelini olufl-
turmaktad›r. Bu nedenle bilinçli proletarya, ulusal meselede ideolojik ve teorik
tespitlerini ezilen ulus milliyetçili¤inin temel dayanaklar›na yöneltmelidir.
Soruna bu çerçevede yaklaflmayan bir mücadele çizgisi, ulusal sorunu ezi-
len ulus milliyetçi hareketlerine teslim eder, onu meflru k›lar, dolay›s›yla bu yak-
lafl›m tarz› M-L yaklafl›m olamaz. Sömürgecilik tespiti, Kürt milliyetçi e¤ilimle-
ri etkiler, onlar› do¤ru yolday›z düflüncesine sevk edebilir. Milliyetçi temelde
mücadele yürütme, emekçi halklar›n ayr› ayr› mücadelesini ve halklar›m›z›n
(Kürt ve Türk halk›) (4) emperyalizme karfl› ortak örgütlenmesi ve mücadelesi-
ni bölen, bunun yayg›nlaflmas›nda meflru zemin yaratan fonksiyona sahiptir.
çili¤i de ezen ulusa karfl› kendi ulusal bur- Devrimci Hareket Söyledi¤i
juva ç›karlar›n› savunur.
Elbetteki sosyal flovenist politikan›n
Gibi Prati¤e Geçirmifltir
ezilen ulusa karfl›, ezmeye dayanan geri- Bir silahl› hareket, em-
ci yan›yla, ezilen ulus milliyetçili¤inin eze- peryalizmin bölge ç›karla-
ne karfl› mücadelesinin ilerici ve demokra- r›na genel anlamda karfl›
tik muhtevas› gözard› edilemez. Ve bun- m›d›r, yoksa tersine emper-
lardan birincisine bütünüyle karfl› ç›k›p ta- yalist ç›karlara hizmet mi
v›r al›n›rken, ezilen ulus milliyetçilerinin ediyor? Buna verilecek ya-
ezilmiflli¤e baflkald›r›fl› desteklenir. n›t, o hareketin M-L nezdin-
Sosyal flovenizm konusunda M-L iddi- de konumunu ortaya koya-
al› Kürdistan’› Türkiye’nin sömürgesi diye cak ve desteklenir bir hare-
tahlil eden Kurtulufl vb. kendi d›fl›ndaki ket mi, de¤il mi oldu¤u an-
hareketleri anti-sömürgeci (Kürdistan’› sö- lafl›lm›fl olacakt›r..
mürge kabul etmeme anlam›nda) tespitle-
Bir hareketi ilerici ve
rinden dolay› sözümona mahkum etmek-
hakl› yönlerinden dolay›
tedirler.
desteklemek, onu her yö-
Yukar›da da aç›kland›¤› üzere, sömür-
gecilik tespiti yapanlar ya sosyal floveniz-
nüyle (gerici) desteklemek
min M-L literatürdeki anlam›ndan haber- anlam›na gelmemelidir.
sizdirler ya da Kürdistan’a yönelik politik
hesaplar›ndan dolay› bu kavram› d›fllar›n-
daki sola angaje etmek istiyorlar.
Sosyal flovenistlik, her zaman aç›ktan kendi burjuvazisini savunarak siyasal
sahnede boy göstermez, de¤iflik görünümler alt›nda ortaya ç›kabilir.
Türkiye Kürdistan›, Türkiye’nin herhangi bir bölgesi gibi ele al›namaz. Ezilen
ulusal özellikleri ve ayr› bir ulus oldu¤u gerçe¤i hiçbir zaman gözden uzak tu-
tulmamal›d›r. Ortak örgütlenme ad›na, ezilen ulusun ulusal özellikleri, ulusal bas-
k› alt›nda tutulmuflluk durumu, kendi kaderini kendisinin özgürce belirleme hak-
k›na sahip oldu¤u yads›namaz. M-L bir hareket, iki uluslu bir devlette ezen ve
ezilen ulusun halk›n› devrimci hareket saflar›nda birleflik ortak bir örgüt etraf›n-
da, örgütlemek istiyorsa, her iki ulusun ulusal özelliklerini, ezilen ulusun özgül
durumunu hesaba katarak, örgütlenmede gerekli esnekli¤i yaratabilmelidir.
Merkezi örgütün Kürdistan bölge komitesi, hem örgütlenmede, hem de müca-
dele hedeflerinin seçilmesinde ezilen ulusun ihtiyaçlar›na cevap vermeli, manev-
ra kabiliyetine sahip olmal›d›r.
Merkezi örgütlenme içerisinde Kürdistan örgütlenmesine tan›nan esneklik
merkezi örgütlenme ile çeliflmeyecektir. Tam tersine, merkezi örgütlenmeyi pekifl-
tirici fonksiyona sahip olacakt›r. Kald› ki, baflka türlü hareket etmek, ezilen ulu-
sun ulusal varl›¤›n› ve ulusal bask› alt›nda tutuldu¤unu inkar etmek olur. Örgüt-
lenmede ve hedeflerin seçilmesinde salt “Türk” olgusuyla hareket etmek, Kürdis-
tan’› Türkiye’nin herhangi bir bölgesiymifl gibi ele almak, hangi görünüm alt›n-
da olursa olsun, ad› flovenizmdir. Demek ki bilerek ya da bilmeyerek, M-L ad›-
na da sosyal floven konuma düflülebilir. Kürt yurtseverleri, ulusal soruna M-L te-
melde yaklaflan siyasetlerin bu tespitlerinden hareketle “sosyal floven” demekte-
dirler. Bunlara göre ortak örgütlenmeyi ve mücadeleyi savunanlar (sömürgeci
52 Miliyetçilik Ç›kmaz›
dur.
M-L’lerin destek vermeyecekleri eylemler, gerici ve haks›z eylemlerdir. Mark-
sizm, her türlü savafla ve her türlü toplumsal baflkald›r›ya karfl› ç›kmaz, onun ka-
bar›fl›n› engellemez. Oysa emperyalizmin ç›karlar›na hizmet eden, onun hakimi-
yetinin yerleflmesine yard›mc› olan ulusal çerçeveli kitle deste¤ine sahip hareket-
ler dahil her türlü toplumsal karakterli hareketlerin karfl›s›na ç›kar, bunun gelifl-
mesini ve kitleler içinde kök salmas›n› engellemek için mücadele eder.
Yine bu çerçevede her ezilen ulusun ulusal baflkald›r›fl› desteklenemez. Bu ko-
nuda saptanm›fl ve hiçbir M-L’in karfl› ç›kamayaca¤› ilkeler do¤rultusunda hare-
ket etme gerçe¤i vard›r.
fiayet bu konuda ilkesizlik hakim olsayd›, her türlü ulusal baflkald›r›fl M-L’ler
taraf›ndan desteklenirdi. Ezilmifllik, hakl›l›k için yeterli ölçüt olurdu. Ne var ki
toplumsal olaylara M-L’lerin bak›fl›, hiç de bu muhtevada olmam›flt›r.
Ulusalc› bir hareketin baflkald›r›fl›, kendi özgül s›n›rlar› içinde hakl› dayanak-
lara sahip olabilir. Ne var ki bu baflkald›r›fl emperyalizmin genel ç›karlar›yla pa-
ralellik içine girebilir. Yani parça bütünle çeliflebilir. Kendi içinde tutarl› ve hak-
l› konuma sahip olmas›na ra¤men, emperyalizmin ç›karlar›na karfl› olma anla-
m›nda bütünle çeliflkiye düflebilir, ona zarar verebilir. Bu durumda bütün, belir-
leyici olma özelli¤inden dolay›, bu parçaya k›yasla birincildir, savunulmas› ge-
rekendir. Bu aç›klamalardan sonra, Türkiye Kürdistan›’yla silahl› ulusalc› hareket-
lerin durumu a盤a kavuflturulmal›d›r. Örne¤in; silahl› PKK hareketi bulunulan ev-
rede iki uluslu devlette ve Ortado¤u global›nda emperyalizmin ç›karlar›na kar-
fl›d›r ve eylemleri ona zarar vermektedir. Yani hem kendi özgülünde, hem de ge-
nelde emperyalizme karfl›d›r, parça bütünle çeliflmemektedir.
Oysa geçmiflte yaflanan Irak Kürdistan›’ndaki Barzani hareketinin bir döne-
mi, PKK’nin aksine olumsuz örnek oluflturmufl, parça kendi içinde hakl› olmas›-
na (ulusal ezilmiflli¤e karfl› olma anlam›nda) ra¤men, Ortado¤u bütününde geri-
ci fiah rejimi arac›l›¤›yla emperyalizmin bölge ç›karlar›na hizmet etti¤inden, bü-
tünle çeliflmifl ve haks›z konuma düflmüfltür. Barzani’nin sözü edilen dönemdeki
Irak’a baflkald›r›fl› gerici bir baflkald›r›flt›.
Ezen-ezilen ulus çerçevesinde konu ele al›nd›¤›nda, ezilen ulusun ezene kar-
fl› baflkald›r›fl›, ilk bak›flta hakl› temellere dayan›yormufl gibi gözükebilir. Barza-
ni hareketinin 1970 y›llar›n›n ilk yar›s›nda görümü bu do¤rultudayd›. Oysa bu
dönem Molla Barzani, ABD’nin Ortado¤u jandarmas› konumundaki ‹ran fiah›n-
dan yard›m al›yor ve emperyalizmin bölgesel ç›karlar› do¤rultusunda anti-em-
peryalist Irak BAAS iktidar›n› fiah karfl›s›nda güç durumda b›rak›yordu.
SONUÇ
Kürdistan’da ulusalc› hareket PKK’nin 84 A¤ustosu’nda bafllatt›¤› silahl› mü-
cadele, uzun bir aradan sonra Türkiye genelinde sessizli¤i bozdu.
Sivil cunta askeri cunta dönemi boyunca halk üzerindeki uygulamalar›n› ye-
ni dönemlerle birlikte yasal çerçeveye oturttu. Yani genel durumda ve siyasi at-
mosferde gerçekte hiçbir de¤ifliklik yapmad›; sadece yasal olmayan görünüm
kazand›.
Ülkede demokratik hiçbir kurum ve hakk›n bulunmad›¤›, legal ve yar›-legal
tüm olanaklar›n yasal olarak yok edildi¤i bir ortam yarat›ld›.
Bunlara ek olarak oligarfli, d›fl politikas›nda yeni yap›lanma ve bünye de¤i-
flikli¤i içine girmifltir. Emperyalist ç›karlar do¤rultusunda Ortado¤u çap›nda ye-
ni angajmanlara girmenin sürecini yaflamaktad›r.
Türkiye’nin Ortado¤u’daki stratejik önemi, emperyalizmin bölge ç›karlar› aç›-
s›ndan göreceli olarak artmaktad›r. Bölgenin ve ülkemizin bulundu¤u konjonktür-
de emperyalist ç›karlar›n gere¤i olarak halka siyasi gerçekleri göstermenin, on-
lar› bilinçlendirmenin ve en genelde anti-emperyalist saflara çekmenin araçlar›
son derece s›n›rlanm›flt›r. Dergi, bildiri vb. gibi olanaklardan yararlanarak genifl
halk kitlelerine ulaflma ve Kürt halk›na ulusal bilinci vermenin onlar› bu do¤rul-
tuda örgütleme ve giderek harekete geçirmenin imkanlar› alabildi¤ince s›n›rlan-
d›r›lm›flt›r.
Böyle bir ortamda siyasi mücadelenin silahl› biçimi, Kürdistan’da sivil cunta-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 59
n›n yasallaflm›fl yüzünün (katliamc›, ulusal bask›c› ve teröre dayal› aç›k faflist yü-
zünü) a盤a ç›kmas›n› sa¤lad›:
‹ster M-L, ister ulusalc› temelde geliflen bir hareket, emperyalizmin iflgali al-
t›nda ve aç›k faflist rejimle yönetilen bir devlette faaliyetini gerçekleri aç›klama
kampanyas›n› yürütmesi; kendi özgücünün d›fl›nda egemen güçlerin, kendi için-
deki muhalefetini iktidar oda¤›nda açaca¤› gedi¤in, burjuva anlamdaki toplum-
sal muhalefetin geliflmesine ba¤layamaz.
‹flte PKK’nin bulunulan noktada -devrimci ve yurtsever anlamda- muhalefetin
ve sesin ç›kmad›¤› bir dönemde Kürdistan’da gerçeklefltirdi¤i eylemler, önemini
bu noktada ortaya koymaktad›r. Komflu devletlerden ve Barzani hareketinden
destek görmesi bir yana, kendi gücüne dayanarak kararl› bir biçimde eylemler
koymas›, bizim gibi ülkelerde oportünizmin ve bunlardan hiç de geri kalmayan
Kürt yurtseverlerinin oligarfli karfl›s›ndaki geleneksel pasifist anlay›fllar› ve burju-
va muhalefetinin güdümünde geliflecek -toplumsal bir muhalefete bel ba¤lama
anlam›nda- icazet ortam› bekleyen e¤ilimleri sivil cuntan›n kitleleri apolitiklefltir-
me do¤rultusundaki program›n› engelleyecek, bu program› halk kitleleri nezdin-
de teflhir edecek, buna ba¤l› olarak Kürt halk› üzerindeki ulusal bask›, asimilas-
yonu vb. engelleyecek devrimci faaliyet içinde olmad›klar›n› göstermifltir.
PKK’nin eylemleri sonucu, “sivil cuntan›n” Kürdistan’a iliflkin program› a盤a
ç›km›flt›r. Cuntan›n Kürt halk›na yönelik operasyon ve köy bask›nlar› gözalt›na
almalar›, militarist güçleriyle gözda¤› veren askeri hareketleri, TV, radyo, bas›n
arac›l›¤›yla demeçleri okuma-yazma kurslar› ad› alt›nda yoksul Kürt köylülerinin
Türklefltirilmeye yönelik çal›flmalar›, ihbarc›l›k yapanlar› mükafatland›rmas›, ge-
rici-faflist Kürtleri silahland›rma faaliyetleri dünya ve ülke kamuoyuna eylemlerin
bafllamas› ve sürdürülmesiyle yans›t›lm›flt›r.
Bulgaristan’da az›nl›kta bulunan Türklerin adlar›n›n Bulgarlaflt›r›lmas› konu-
sunda f›rt›nalar koparan her çeflit burjuva katmanlar›, dünya gericili¤i ve Türki-
ye’nin demokrat geçinenleri bile her ne hikmetse kendini bildi bileli az›nl›k gibi
bir durumu da olmayan Kürt ulusuna yap›lanlar karfl›s›nda seyirci kalman›n öte-
sinde, sivil cuntay› desteklemektedirler.
Demokrat, ayd›n, ilerici ve namuslu olman›n k›stas›, Kürt ulusuna yap›lan bas-
k› ve zulme karfl› sessiz kalmak m›d›r? Kürtlerin -asimilasyonla- Türklefltirilmesi mi-
dir? Kürt yurtseverlerinin da¤larda hunharca militarist güçlerce katledilmesi midir?
‹flte PKK’nin gerçeklefltirdi¤i eylemler yukar›da yaz›l› gerçekleri kendisine kar-
fl› anti-kampanyan›n yo¤unlu¤una ra¤men kamuoyuna duyurmufltur. Sivil cunta
içinde Evren ile ordusunun sahip oldu¤u konumun boyutunu ortaya ç›karm›flt›r.
Kürdistan’da silahl› temelde gerçeklefltirilen eylemlere bak›p “macerac›” ya da
“sol sapma” diyerek mahkum etmek ve “karfl›-devrimin ekme¤ine ya¤ sürüyor”
demek, M-L hareketin harc› olmamal›d›r. Meseleye macerac› damgas› basacak
temelde yaklaflanlar›n, eylemlerinin ve bu do¤rultuda yürütülen faaliyetlerin ya-
ratt›¤› etkilere ve düflman kamp›nda açt›¤› gediklere flöyle bir bakmalar›, yerin-
de bir hareket olacakt›r.
Silahl› mücadeleye karfl› olanlar›n öncelikle 12 Eylül sonras› cuntan›n kitlele-
ri sindirmesi, Kürt ulusuna karfl› uygulad›¤› flovenist politikas› karfl›s›nda kendile-
rinin ne yapt›klar›na bakmal›d›rlar. 4-5 y›ld›r neredeler ve ne yap›yorlar?
PKK’nin karfl› ç›k›lacak yönleri elbette ki var, ama bunlar silahl› mücadeleyi
60 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Yeni ÇÖZÜM
KÜRTLER‹ VE KÜRT HALKINI
TARTIfiMAK TABU DE⁄‹LD‹R
K Ü RTLER‹ VE
K Ü RT HALKINI
TA RTIfiMAK TA B U
Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
DE⁄‹LD‹R
Temmuz-A¤ustos 1987
Say›: 6
- “Türk Kürtleri!..”
- “Kürtçe konuflan halk...”
- “Kürtler...”
- “Kürt sorunu...”
Ö
zellikle son aylarda yo¤unlaflmak üzere, uzun bir süredir bas›n ve
yay›n organlar›nda, bu tür ifadeler kan›ksanmaya baflland›. Her ne
kadar “anarflist, terörist, bölücü hareketler” fleklindeki resmi ideolo-
jinin ve çeflitli uzant›lar›n›n söylemleri yine a¤›rl›k tafl›sa da, ortada bir “Kürt
Sorunu” ve Kürt halk›n›n hakl› istemleri oldu¤u gerçe¤i, iyice gizlenemez hale
geldi. Buna koflut olarak, kullan›lan kavram ve nitelemeler de de¤iflmek zorun-
da kalmaktad›r. Bir k›sm› çekine çekine ifade etmifl de olsa, burjuva yazar-çi-
zer tak›m›ndan resmi yetkililere, küçük burjuva ayd›n-ilerici çevrelere kadar ge-
nifl bir kesimce, ortada aç›kça ad› konulmas› gereken bir “Kürt Sorunu” oldu-
¤u kabul edilmeye baflland›. Devlete (egemen s›n›flara) ak›l vermekten, pratik
çözümler önermeye, “uzman gözüyle” taktik ve stratejiler sunmaya kadar; her-
kes, sorunun önemine uygun bir fleyler üretme çabalar›na girdi.
Son dönemde yo¤un tart›flma ve tepki yaratan PKK’nin bir k›s›m eylemleri
ve devlet güçlerinin aciz kalmas› da, “Kürt Sorunu”nun meflrulaflmas› ve her ke-
simde ciddi olarak tart›fl›lmas› sürecini h›zland›rd›. U¤ur Mumcu’dan M. Ali Bi-
rand’a, C. Arcayürek’ten Çetin Emeç ve Ali Sirmen’e kadar, belli bafll› köfle ya-
zarlar›, “Kürt Sorunu”nun niteli¤ini ve önemini ortaya koyan yaz›lara a¤›rl›k
verdiler.
Birkaç örnek verelim:
“(...) Her fleyden önce hiç çekinmeden flu soruyu aç›kl›kla sormal›y›z:
Do¤u’da terörist eflkiya dedi¤imiz kifliler, asl›nda orada ba¤›ms›z bir
devlet kurmak isteyen Kürt halk›n›n (abç) ço¤unlu¤unun vurucu gücünü
oluflturan bir ba¤›ms›zl›k ordusu mu?”
Bu soruya yazar kendisi olumsuz yan›t vermekle birlikte, “tarafs›z” Le Mon-
de muhabirinin bir röportaj›n› ele al›p yorumluyor ve bölge halk›n›n; “Biz
Kürt’üz, ama devletimiz bu devlettir” dediklerini belirtiyor. (14 Temmuz
Cumhuriyet. Ali Sirmen)
13 Temmuz tarihli Hürriyet’te ise, Ertu¤rul Özkök flunlar› yaz›yor:
“Ankara’da yap›lan tahlillerde, flu sorunun cevab› aran›yor:
62 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Yeni ÇÖZÜM
OL‹GARfi‹N‹N MUSUL-KERKÜK
KONUSUNDAK‹ AÇMAZLARI
OL‹GARfi‹N‹N VE KÜRT HAREKET‹
MUSUL-KERKÜK
KONUSUNDAK‹
AÇMAZLARI VE
K Ü RT HAREKET‹ Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
Haziran 1988
Say›: 14 Ercan KARA
S
on günlerde Musul-Kerkük konusu kamuoyunda en fazla tart›fl›lan ko-
nulardan biri haline geldi. Konunun böylesine güncelleflmesinin en
baflta gelen nedeni, ‹ran-Irak savafl›n›n giderek ‹ran lehine bir geliflme
seyrine girmesi ve Kürt Ulusal Hareketi’nin emperyalizmi ve bölgedeki gerici
güçleri tedirgin eden bir güç haline gelmifl olmas›d›r.
Bugünlerde Türkiye’nin olas› bir müdahalesi tart›fl›l›yor. Gerici-floven çevre-
ler Musul-Kerkük’ün iflgal edilmesi için 盤l›klar at›yor ve bir askeri müdahale-
nin ne denli hakl› ve meflru olaca¤›n› göstermek için;
- Türkiye’nin bölgedeki tarihi haklar›ndan,
- Musul-Kerkük bölgesinde 1 milyona yak›n Türk’ün yaflad›¤›ndan,
- Bölgede kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye’nin güvenli¤ini tehdit edece-
¤inden,
- Türkiye’nin ihtiyaç duydu¤u petrolün 1/3’ünü temin etti¤i petrol boru hat-
t›n›n tehdit alt›na girece¤inden ve dolay›s›yla Türkiye’nin ekonomik ç›karlar›n›n
tehdit edildi¤inden vb. dem vuruyorlar.
Gerici-floven çevrelerin k›flk›rtmalar› ve olas› bir iflgalin zeminini haz›rlama
çabalar›na karfl›n, oligarflinin ileriyi görebilen daha ak›ll› sözcüleri, kar-zarar
hesab› yapmakta ve bir müdahalenin “macera” olmaktan öteye gitmeyece¤ini
aç›k bir dille belirtmekteler.
‹ktidar çevrelerinin verdi¤i sinyaller ise ikili. Hem herhangi bir askeri müda-
haleyi düflünmediklerini yineliyorlar, hem de geliflmeleri çok dikkatli izledikle-
rini, bölgede bir Kürt devletinin kurulmas› ya da böyle bir ihtimalin belirmesi
halinde Türkiye’nin buna kay›ts›z kalamayaca¤›n› vurguluyorlar. Bu yönde ki-
mi haz›rl›klar›n yap›ld›¤› da kimse için s›r de¤il. Devlet yönetiminin tepesinde
de¤erlendirme toplant›lar› yap›l›yor. Türkiye rahats›zl›k duydu¤u konularda da-
ha aç›k mesajlar veriyor. Bu arada s›n›r bölgesine askeri birlikler sevk edilerek
y›¤›nak da yap›ld›. Malatya ve Diyarbak›r hava üslerindeki uçaklar, bir ope-
rasyon için “teyakkuz” durumuna geçirildiler. Türkiye, güneydo¤u bölgesini
tehlikeli uçufl bölgesi ilan etti ve buraya izinsiz girecek tüm uçaklar›n düflürüle-
ce¤ini aç›klad›.
Bu arada ABD ile temaslar da sürüyor. ABD yetkilileri s›k s›k Türkiye’ye ge-
lerek üst düzeyde görüflmeler yap›yorlar. Bu görüflmelerin bölgedeki geliflme-
lerle do¤rudan ilgili oldu¤u ve ABD’nin, bölgede Türkiye’nin daha aktif rol al-
mas› yönünde bask›da bulundu¤u da bir gerçek.
66 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Tüm bunlar, “bir iflgal gündemde mi?” sorusuna yan›t vermeyi gerekli k›l›-
yor. Bugün Türkiye oligarflisi, Musul-Kerkük bölgesini iflgale kalk›flabilir mi?
Bu sorunun yan›t›, emperyalizmin Ortado¤u politikas› ve bu politikada Tür-
kiye’ye verdi¤i rol, bölgedeki güçler dengesi, Türkiye’nin NATO ittifak› içinde-
ki durumu, AET ile olan iliflkileri ve Türkiye oligarflisinin geleneksel d›fl politika-
s›n›n de¤erlendirilmesi ›fl›¤›nda verilebilir ancak.
te¤ine sahip. Üstelik bu ordu y›llarca süren gerilla savafl› içinde yetiflti, Irak or-
dusuna karfl› say›s›z savafllardan geçerek yetkinleflti.
‹çinde ML e¤ilimleri tafl›sa da a¤›rl›kla burjuva-feodal-küçük burjuva bir ön-
derli¤e sahip bu hareket dünyadaki ilerici, anti-emperyalist güçler taraf›ndan
destekleniyor. Kimi Arap ülkeleri de (Suriye, Libya gibi) kendi politik ç›karlar›
ve hesaplar› gere¤i olsa da destek veriyor. ‹ran’›n tutumu da farkl› de¤ildir.
Ancak ‹ran’›n Kürt Ulusal Hareketi’nin yan›nda gözükmesine bakarak alda-
n›lmamal›d›r. ‹ran’›n deste¤i geçicidir ve sadece bugünkü ç›karlar›n›n bunu ge-
rektiriyor olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. ‹ran bugün, Irak Kürdistan›’nda Kürt
ulusal güçleriyle Irak’a karfl› birlikte savafl›yor olsa da yar›n bu güçlere yöne-
lik tutumunu rahatl›kla de¤ifltirebilir. Çünkü ‹ran ne geçmiflte ne de bugün ba-
¤›ms›z bir Kürt devletinden yana olmam›flt›r. ‹ran’›n tavr› tipik bir pragmatizm-
dir. ‹ran Irak’taki Baas rejimini y›kmak için Kürt ulusal hareketini destekliyor,
onun gücünden yararlanmaya çal›fl›yor. Oysa ‹ran’daki Kürtler üzerinde jeno-
sit uygulan›yor. Böyle bir rejimden, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakk›n› ta-
n›mas›n› beklemek safdillik olur. ‹ç politikas› tamamen gerici olan bir yöneti -
min, ulusal soruna yaklafl›m› hiçbir zaman demokratça olamaz.
O halde Kürt ulusal hareketini bekleyen tehlike nedir? Bu tehlikeyi bertaraf
etme olana¤› var m›d›r?
Irak’›n yenilgisi halinde muhtemel geliflme (bölgeye emperyalist bir müda-
hale olmamas› halinde) Irak’ta ‹ran’›n denetiminde bir fiii devletinin kurulmas›-
d›r. ‹ran, kendi denetimi d›fl›nda (üstelik ‹ran’da Kürtler’in varl›¤›ndan dolay›
do¤rudan ‹ran’› etkileyecek) bir Kürt devletinin kurulmas›na raz› olmayaca¤›
için muhtemeldir ki Kürt ulusal güçlerini ezmeye yönelecektir. Yani, bir çat›flma
kaç›n›lmaz gibidir.
Kürt ulusal hareketi bu tehlikeyi görüyor. Ama hareketin ML olmayan prag-
matik önderli¤i tehlikeyi yeterince dikkate al›yor mu, bu tart›fl›labilir. ‹ran dev-
rimine kat›lan ve bu devrimin en ön saflar›nda çarp›flan güçlerin devrim sonra-
s› kanl› tasfiyesi yeterince ö¤retici olmal›. Kald› ki, Kürt Ulusal Hareketi kendi
mücadele tarihinde say›s›z ihanete tan›k oldu. Ayn› ac› tecrübeler bir kez da-
ha yaflanmamal›d›r.
Kuflkusuz her ba¤›ms›zl›k hareketi, kendi davas› için çeflitli güçlerle yard›m-
laflma, hatta ittifak yapabilir, yapmal›d›r da... Ama kendi ba¤›ms›zl›¤›n› her
koflulda koruyarak. Bu ilke yeterince önemsenmeden hareket edilir ve destek
alma ad›na baflka güçlerin inisiyatif alan›na girilirse bundan zarar görecek yi-
ne o hareket olur. Bu bak›fl aç›s› ›fl›¤›nda Kürt Ulusal Hareketi, ‹ran’›n inisiya-
tif alan›na girmekten özenle kaç›nmal›, gelecekte ‹ran’la da savaflabilece¤inin
hesab›n› yapmal›d›r.
ti’nin gelece¤i konusunda Türkiye’yi tatmin edecek bir politik tutum içine girer-
se, bir iflgalin en önemli gerekçesi ortadan kalkm›fl olur. Türkiye oligarflisi,
‹ran’›n Kürt Ulusal Hareketi’ne iliflkin pragmatist politikas›n›n fark›ndad›r ve ge-
lece¤e yönelik hesaplar›n› da de¤erlendirebilecek durumdad›r. Muhtemeldir
ki, bu konuda, pazarl›klar da yap›l›yor.
‹ran, Irak Kürdistan›’nda daha fazla ilerlemekten kaç›narak flu andaki sta-
tükoyu korumaya da yönelebilir. Zira o da emperyalizmin ve Türkiye oligarfli-
sinin mevcut geliflmeler karfl›s›nda ataca¤› ad›m› hesap etmek zorunda. Yine
‹ran, Türkiye’ye rahats›zl›k duydu¤u konularda (Kürt Ulusal Hareketi ve petrol
boru hatt›n›n güvenli¤i konular›nda) flimdiden baz› güvenceler verebilir. Bunlar
ihtimal d›fl› fleyler de¤il.
Kamuoyunda tart›fl›lan “askeri müdahale” konusu, abart›l› bir de¤erlendir-
me ile ele al›n›yor. Türk Ordusu’nun Irak Kürdistan›’na yönelik askeri operas-
yonlar›na bakarak Musul-Kerkük’ün iflgal edilmesini büyük olas›l›k olarak de -
¤erlendirmek yan›lg›d›r. ‹flgal, herhangi bir askeri operasyonla (üstelik s›n›rl›)
efl tutulamaz. Çok daha güç ve sonuçlar› aç›s›ndan çok daha a¤›r bir eylem-
dir. Üstelik bölgenin Kürt halk›n›n yaflad›¤› bir bölge olmas›, halk›n kendi ulu-
sal kurtuluflu için y›llard›r mücadele etmesi, Kürt peflmergelerinin gerilla sava-
fl› konusundaki deneyimleri, askeri müdahale için Türkiye oligarflisini tekrar tek-
rar düflündürmeye yeter de artar bile. ‹flgalin uluslararas› sonuçlar›, bölge den-
geleri üzerindeki etkisi, hesaba kat›lmas› gereken önemli faktörlerdir.
Özetle, Musul-Kerkük’ü iflgal etmek oligarfli için tam bir macera demektir.
Kald› ki, Türkiye oligarflisi, bir askeri iflgalin macera olaca¤›n› de¤erlendirebi-
lecek kadar deneyime sahiptir. Ortada Kore ve K›br›s deneyleri var ve bunlar-
dan ç›kar›lan dersler, at›lacak ad›mlar konusunda çok hesapl› olunmas› gerek-
ti¤ini tekrar tekrar hat›rlat›yor. Zaten bugün oligarflinin kimi ak›l hocalar›, orta-
ya ç›kabilecek olas› sonuçlar› de¤erlendirerek kar-zarar hesab› yap›lmas› ge-
rekti¤ini söylemekte, bir askeri müdahale konusunda “aman ha” demektedir-
ler.
Tersi bir yaklafl›mla bugün, hiçbir koflulda askeri müdahale olmaz demekte
yan›lg›d›r. Küçük de olsa bir askeri müdahale olas›l›¤›n› gözard› etmemek ge-
rekiyor. Bizim gibi ülkelerde milli kriz süreklidir ve oligarfli krize çare bulama-
d›¤› noktada uzun vadede istikrars›zl›¤› derinlefltirecek olsa bile k›sa vadeli çö-
zümleri tercih edebilir. Bu çerçevede iflgal, mevcut krize bulunan çare olarak
gündeme gelebilir. ‹fade etti¤imiz gibi küçük bir olas›l›k olarak kabul edilmeli-
dir.
Bir askeri müdahale konusunda Türkiye oligarflisini düflündüren çeflitli fak-
törler var. Kuflkusuz oligarfli bu faktörleri dikkate alacakt›r. K›saca de¤erlendir-
mekte yarar var.
Birinci olarak ; bir iflgal durumunda baflta Sovyetler Birli¤i ve sosyalist ülke-
ler olmak üzere tüm dünya ilerici kamuoyu Türkiye’ye karfl› cephe al›r, Türki-
ye’nin uluslararas› platformlarda yaln›zl›¤› artar. Buna karfl›l›k Sovyetler’in ola-
s› bu müdahaleye, karfl› müdahale ile yan›t vermesi de olanakl› gözükmüyor.
Afganistan’dan çekilme karar› alan Sovyetler Birli¤i, bafllang›çta sert ç›k›fllar
yapsa bile gerçekleflen oldu bittiyi bir süre sonra kabullenmek zorunda kalabi-
lir. T›pk› K›br›s’ta oldu¤u gibi. Ama Sovyetler, Kürt Ulusal Hareketi’ne daha ak-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 71
Asl›nda Türkiye oligarflisinin önünde tek yol var: Kürt gerçe¤ini kabul et-
mek... Egemen güçler sonuna kadar Kürt gerçe¤ini inkar edemez. Kürt Ulusal
Hareketi’nin geliflmesi, dünyadaki benzer örneklerinde görüldü¤ü gibi eninde
sonunda Türkiye’yi de taviz vermeye zorlayacakt›r. Birkaç y›l önce ile bugün
birbirleriyle k›yaslans›n; nereden nereye gelindi¤i görülecektir! Kürt kelimesini
kullanmak bile yasakken flimdi hemen herkesin kabul etti¤i bir “Kürt Sorunu”
var ortada. Kürt sorunu her kesimce aç›ktan tart›fl›l›yor art›k.
Türkiye’nin Irak Kürdistan›’na yönelik bir askeri müdahalesi, emperyalizm
ne ölçüde destek verirse versin sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Kürt halk›n›n
kendi kaderini tayin etmesini hiçbir güç engelleyemez.
Tüm devrimciler, yurtseverler, gerici-floven güçlerin iflgal propagandas›na
fliddetle karfl› ç›kmal›d›r. E¤er “savafl” ad›na dizginsiz bir bask›n›n, her türlü
haks›zl›¤›n meflru say›ld›¤› siyasal koflullar›n egemen olmas›n› istemiyorsak;
e¤er flovenizm dalgas›n›n ülkeyi bir bafltan bir bafla sarmas›n› istemiyorsak bu-
nu yapmaya zorunluyuz.
Görev egemen s›n›flar›n floven propagandas›na karfl› ç›kmak, Kürt halk›n›n
kendi kaderini tayin etme mücadelesini desteklemektir.
Kimi sol ayd›nlar gibi, Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmas›n› Türkiye’nin ulu-
sal ç›karlar›na ayk›r› görmek ve böyle bir geliflme karfl›s›nda Türkiye’nin kay›t-
s›z kalmamas›n› söylemek tek kelime ile kat›ks›z bir sosyal-flovenizmdir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 73
Yeni ÇÖZÜM
DERS‹MLER, HALEPÇELER, CUD‹LER
KÜRT HALKI GERÇE⁄‹N‹
DERS‹MLER, YOK EDEMEYECEKT‹R
HALEPÇELER,
CUD‹LER
K Ü RT HALKI
GERÇE⁄‹N‹ Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Yeni ÇÖZÜM
YOK EDEMEYECEK Eylül 1989
Say›: 27 ‹brahim CENG‹Z
“D
o¤uda savafl vard›r. Karfl›m›zdakiler düflmand›r. Onla
ra yard›mc› olanlar da düflman muamelesi görecektir.” (G.
Kurmay Baflkan› Org. Torumtay)
r›, tan›d›klar› ziyaret için köylere girifl ç›k›fl yasak ve izne tabi. Direnen, top-
raklar›n› terk etmek istemeyen köylerin meralar› ormanlar›, otlaklar› tarlalar›
yak›l›yor, görüldükleri yerde gözalt›na al›n›yor, haftada bir “ihbar var” diye-
rek evleri bas›l›yor, aran›yor, toplu dayaklardan geçiriliyor, d›flk› yemeye zor-
lan›yorlar. Aranan kiflilerin operasyonlar›na “sülaleleri” de kat›lmaya zorlana-
rak da¤lara savaflmaya ç›kmak zorunlulaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. Örgütlenen ko-
ruculuk ve muhbir a¤›yla gerici faflist unsurlara tam bir sulta verilmek isteniyor.
Oluflturulan fiflleme sistemi yüzbinlerce insan› devlet yanl›s›/düflman› olarak
tasnif ediyor. Gerici faflist afliretler silahland›r›larak ulusal güçlere karfl› kulla-
n›l›yor...
Düzenli birliklerin yetersizli¤i görüldükçe yeni düzenlemelere gidiliyor.
“Özel Kolordular”, “Özel Tim”ler, “Anti Gerilla” birlikleri, Ölüm Mangalar›,
uzman seyyar iflkence ekipleri, özel s›n›r birlikleri, siyasi polis vb. lerine ilave
olarak yeni iç savafl birlikleri yetifltiriliyor. Bunlar›n da yetersiz kald›¤› noktada
terhis olanlardan uzmanlaflm›fl askerlere el at›larak onlardan özel paral› birlik-
ler kuruluyor. Ancak tüm bu yöntemler oligarflinin ç›kmaz›n› aflmas›na yard›m-
c› olamad›¤› gibi, baflar›s›zl›¤›n›n da birer göstergeleri oluyor.
Oligarfli di¤er yandan kendi aras›nda varolan çat›flmalar› ve siyasal krizi-
ni Kürt, Bulgaristan, K›br›s sorununu güncellefltirerek kamuoyunda canl› tutma-
ya çal›fl›yor. Varolan krize böylelikle “milli bütünlük” sa¤lamak ad› alt›nda ge-
çici çözümler getirmifl olacakt›. Son geliflmeler de bunu ispatl›yor. DYP ve SHP,
ANAP’›n “milli bütünlük” politikas›na angaje olmufl durumdad›rlar. Faflizmin
politikas›na teslim olan SHP ülkemizde sosyal demokratl›¤›n ne anlama geldi-
¤ini en aç›k flekliyle ortaya koyuyor. Demirel ise ANAP’› olaylar karfl›s›nda da-
ha tavizsiz bir politika izleme do¤rultusunda sürekli olarak uyarmaktad›r. De-
mirel’e demokratl›k payesini do¤ru görenlerimiz, 12 Eylül sonras› denize dü-
flenin y›lana sar›lmas› esprisinde oldu¤u gibi flimdi kime sar›ld›klar›n› acaba
anlayabiliyorlar m›? Milli bütünlü¤ü emperyalizmin ayaklar› alt›na seren oli-
garfli milliyetçili¤i demagojik platformda ön plana ç›kar›rken, esas olarak em-
peryalizmin pazar› durumundaki ülkeyi ve kendi saltanat›n› kaybetmeme çaba-
s›ndad›r.
Mücadelenin silahl› temelde yükselmesi baflta devrimci kesimleri olmak üze-
re, giderek demokrat, ilerici hatta halk›n bir kesimini de etkiledi¤i aç›kt›r. Bu olay
konuyu sol içinde de güncellefltirmifltir.
Özal’›n, bu olaya destek olanlar›n da düflman görülecek ve ezilece¤i fleklinde-
ki demeçleri Kemalist dönemden gelen bir gelene¤in devam›d›r. Burjuvazi ciddi
boyutta geliflen her Kürt hareketi karfl›s›nda ülke genelinde sola da sald›rm›flt›r.
Son dönemde en s›radan gecelere, panellere izin verilmemesinin yan› s›ra ç›-
kan sosyalist dergilerin hemen hemen hepsi toplat›lm›flt›r.
Bafllang›çta ayd›nlar›m›z› pek rahats›z etmeyen PKK hareketi, geliflim içinde oli-
garflinin destek verenlere de yönelmesiyle ayd›nlar› da saflaflmaya itmektedir. De-
mokrat kimli¤e sahip ç›kmada bu saflaflma içerisinde belli olacakt›r.
Emperyalizm aç›s›ndan ise durum bugün netlefltirilmifl de¤il. Onun politikas› her
zaman ayn›, silahl› radikal hareketleri ezme, kendisiyle uzlaflm›fl ve kendisinin ta-
n›yaca¤› belirli bir ulusal-kültürel özerkli¤i içeren politikalard›r. Çünkü onun için
önemli olan sömürünün devam›d›r. PKK’nin ise bugün öne ç›kan program›nda bir
76 Miliyetçilik Ç›kmaz›
HAKLIYIZ
KAZANACA⁄IZ
II
IV. KÜRTLER‹N ULUSLAfiMA SÜREC‹ ULUSAL BASKI
VE SORUNUN ÇÖZÜM PLATFORMU
K Ü RT ULUSU
B‹R GERÇEKT‹R
K U RTULUfiU
ANT‹-EMPERYAL‹ST
ANT‹-OL‹GARfi‹K Hakl›y›z Kazanaca¤›z II, Kürt Ulusu Bir Gerçektir Kurtuluflu Anti-
HALK
emperyalist Anti-oligarflik Halk Devrimindedir.
DEVR‹M‹NDED‹R
DEVR‹MC‹ SOL SAVUNMA
gölgelemez.
Ayr›ca flunu da unutmamak gerekiyor; bu ittifak iki kesimin, kendi bafl›na
yapt›¤› bir ittifak de¤ildir. Elbette bu da olabilir. Ama bizim sözünü etti¤imiz
ittifak; proletaryan›n önderli¤indeki bir ittifakt›r. Proletaryan›n önderli¤i,
1923’deki gibi bir sonucu önleyecek temel unsur oldu¤u gibi, flovenizme kar-
fl› mücadelesiyle de, ezilen ulus milliyetçilerine güven ortam›n›n da sa¤lay›c›-
s›d›r. Ezen-ezilen ulus ayr›m›nda proletaryan›n tavr›, ezilen ulus milliyetçilerini
desteklemek olacakt›r. Dolay›s›yla ezilen ve ezen ulus milliyetçileri aras›ndaki
çeliflkiden pani¤e kap›l›p, bunlar›n ortak ç›karlar› temelinde bir araya getirile-
meyece¤ini söylemek, kendi gücüne güvensizli¤in itiraf edilmesinden baflka bir
anlama gelmez. Biz, sosyal prati¤in tan›kl›¤›nda, her iki ulustan milliyetçilik ta-
ban›nda geliflecek anti-emperyalist sol kesimlerin bir cephe içinde mücadeleye
sokulabilece¤ini söylüyoruz. Kald› ki, bugün Türk küçük-burjuva milliyetçileri-
nin sol kesimi, politik bir örgütlülü¤e sahip de¤ildir. Bu temelde bugünkü süreç-
te ittifak sorunu, Türkiye halklar›n›n devrimci hareketiyle, Kürt küçük-burjuva
milliyetçileri aras›nda olacakt›r. Ama ileriki süreçlerde anti-emperyalist temel-
de bir Türk küçük-burjuva hareketinin flekillenmesi, proletaryan›n Kürt küçük-
burjuva milliyetçileriyle ittifak yapmas›n› engellemez. Tercih durumunda prole-
tarya hareketi, Kürt küçük-burjuva milliyetçilerinden yana tav›r belirleyecektir.
Ki bu durumda anti-emperyalist Türk küçük-burjuva kesimleri, zaten flovenizme
kurban gitmifl ve anti-emperyalist konumdan uzaklaflmaya bafllam›fl demektir.
Özetle, anti-emperyalist, anti-oligarflik halk devrimi mücadelesinde Kürt kü-
çük-burjuva yurtsever hareketleri, milliyetçilik taban›nda emperyalizm ve oli-
garfliye karfl› tav›r ald›klar›ndan, objektif olarak Türkiye Devrimci Hareketi’nin
ittifak› durumundad›rlar. Marksist-Leninistlerin görevi bu ittifak› somut bir ger-
çek haline getirmektir...
Miliyetçilik Ç›kmaz› 81
KÜRD‹STAN’DA
ÖRGÜTLENME KÜRD‹STAN’DA ÖRGÜTLENME
VE MÜCADELE
SORUNUNA VE MÜCADELE SORUNUNA
NASIL BAKIYORUZ NASIL BAKIYORUZ
YOLUN NERES‹NDEY‹Z?
Devrimci Sol Devrimci Sol Merkez Komitesi
A¤ustos 1990
K
ürt gerçe¤i, PKK’nin Kürdistan’da sürdürdü¤ü silahl› mücadele sonucu
kimsenin reddedemeyece¤i bir olgu haline gelmifl bulunuyor. Kürt ulu-
sal hareketinin ‘84 sonras› h›zla geliflmesi ve ulaflt›¤› nokta silahl› mü-
cadeleyi savunan tüm örgütler için dikkate al›nmas› gereken ve önemli dersler
içeren yönler tafl›yor. Özellikle cüret, at›lganl›k, herkese ve her fleye ra¤men
do¤ru bildi¤inde ›srar ve silahl› mücadelede kararl› olma ö¤eleriyle tafl›d›¤›
olumluluk, bu hareketin örnek al›nmas› gereken en önemli yan›d›r. Biz yarata-
n› kim olursa olsun olumlu olan her fleye sahip ç›kmal›, gerekti¤inde savunma-
l› ve baflkalar›n›n do¤rular›n› teslim etmede komplekssiz davranmal›y›z.
Bu PKK’yi tüm yönleriyle olumlad›¤›m›z anlam›na gelmiyor. Milliyetçi çizgi-
si beraberinde kabal›¤›, devrimci adalet ölçülerinden uzakl›¤›, pragmatizmi
de getirmifltir. Ve bu olumsuz ö¤elerden ar›nma anlam›nda iflaretler verdi¤i de
söylenemez. Yine PKK, 12 Eylül cuntas›na karfl› mücadele etme yolunu seçme-
mifl, daha 12 Eylül öncesinde geri çekilme karar› alm›flt›r. Kendi özgün duru-
munu iyi de¤erlendirerek ‘84 sonunda silahl› bir at›l›m yapmas› ve k›sa süre-
de h›zla geliflmesi, onun daha önceki politika ve taktiklerini hakl› ç›karamaz,
ç›karmamaktad›r.
PKK’nin Kürdistan’daki geliflimi ve tek alternatif güç olmas›, bizim saflar›-
m›zda ister istemez, Kürdistan’da niçin örgütlü bir güç olmad›¤›m›z sorusunu
gündeme getirmekte ve hareketin Kürdistan’da örgütlenme sorununa nas›l yak-
laflt›¤› konusu merak unsuru haline gelmektedir.
Bugün Kürdistan’da silahl› mücadeleyi yürütecek bir güç olmaktan uzak ko-
numda oldu¤umuz bir gerçektir. Bu noktada Kürdistan’da flimdiye kadar niçin
örgütlenemedi¤imiz de hakl› olarak elefltiri konusu olmaktad›r. Asl›nda bunun
nedenini daha önce anlatt›klar›m›z›n içinde aramam›z gerekiyor.
Hareketimiz, 12 Eylül öncesi stratejik alanlarda örgütlenme perspektifine
uygun olarak Kürdistan’da örgütlenmeye yönelmifl, belli bir güç haline de gel-
mifltir. Belli bölgelerde hem kitlesel boyutta bir geliflme sa¤lanm›fl, hem de si-
lahl› k›r ekiplerimizi oluflturarak k›r gerillas›n› yaratma konusunda mesafe al›n-
m›flt›r. Genel olarak bak›ld›¤›nda Kürdistan’da geliflen güçlerden biriydik. 12
Eylül darbesi ile birlikte bu bölgede bilinen kay›plara maruz kald›k, güçlerimiz
erimeye bafllad› ve daha önce de belirtti¤imiz gibi 1985’e gelindi¤inde örgüt-
lü k›rsal faaliyetimiz bitme noktas›na geldi.
Bu sonucun ortaya ç›kmas›n›n pek çok nedeni olmakla beraber, Kürdis-
82 Miliyetçilik Ç›kmaz›
KONGRE
BELGELER‹
I
SAVAfiI YEN‹DEN ÖRGÜTLEMEKTE ISRAR
VE D‹REN‹fi YILLARI
S AVAfiI YEN‹DEN
ÖRGÜTLEMEKTE
ISRAR VE
D‹REN‹fi YILLARI KONGRE BELGELER‹ -1
RAPOR
U
zun tart›flmalar, kendilerinin de inanmad›¤› flaflaal› programlar haz›rlan-
d›ktan sonra, pratikte tek bir ad›m at›lmadan, baflta DY ve PKK olmak
üzere, herkes birbirini suçlayarak cephenin esamesi okunmaz oldu.
“Biz demifltik” demenin hiçbir anlam› yoktu. Çünkü hemen herkes oynanan
oyunun ve kepazeli¤in fark›ndayd›. Öylesine sorumsuzlard› ki, neden da¤›ld›kla-
r›n›, neden her fleyi ile anlaflt›klar› programlar›n› hayata geçiremediklerini halka
aç›klamak zahmetinde bile bulunmuyorlard›. Bu sorumsuzlu¤un, ahlaki düflkünlü-
¤ün, bu örgütleri nereye kadar götürece¤ini yaflayarak görecektik. Do¤ald› ki, at-
t›klar› her yanl›fl ad›m›, sahte ve yalanc› yüzlerini ortaya ç›kartan, gerçekleri söy-
leyen bizler, burjuva ideolojisi ile yo¤rulmufl bu solun düflmanl›¤›n› kazanacakt›k.
Bu partisiz cepheye öncülük eden ve istisna olarak daha sonra radikal bir mü-
cadele çizgisini hayata geçiren PKK’nin durumuna da k›saca de¤inmekte yarar
var. PKK, daha 12 Eylül öncesinde (1979) içerisinde itirafç›lar›n ç›kmas› ve he-
men hemen bütün Kürt milliyetçi örgütlerle ve di¤er sol gruplarla çat›flarak büyük
oranda gücünü tüketmifl olmas› nedeniyle bozguna u¤ram›fl ve bunun sonucu ola-
rak panik halinde ülkeyi terk etmifltir. Her ne kadar PKK önderli¤i bu durumu “dü-
zenli bir flekilde geri çekilme” olarak de¤erlendiriyorsa da gerçe¤in böyle olma-
d›¤›n› kendileri de, herkes de biliyor.
PKK, genel olarak Türkiye solunun 12 Eylül sonras›nda yaflad›¤› bozgunu ve
yenilgiyi 12 Eylül öncesi yaflam›flt›r. Güçten düflmüfl, önderli¤ini yurtd›fl›na tafl›m›fl
PKK, 12 Eylül’le birlikte Kürdistan’da estirilen faflist terörle binlerce taraftar ve kad-
rosunun, halktan insan›n adeta toplama kamplar›nda toplanmas›yla büyük bir mo-
ral çöküntüyü yaflam›flt›r. Düzenli bir geri çekilmenin olmad›¤› 12 Eylül sonras›n-
da yaflananlardan da a盤a ç›km›flt›r. PKK bu süreçte, ülkede, cezaevlerinde ve
yurtd›fl›nda hemen her konuda güçsüzlü¤ü ve demoralizasyonu yaflamaktad›r. 12
Eylül öncesi, kendi d›fl›ndaki sol gruplar› fiziki olarak tasfiye ederek ve bunu teori-
lefltirerek yapt›¤› sald›r›lar sonucu hemen hemen tüm soldan da tecrit olmufl ve bu
sorumsuzlu¤unu birçok siyasal yap›y› karfl›-devrimci ilan edecek boyuta kadar t›r-
mand›rm›flt›r. Ülkede faflizme bir kurflun s›kacak gücü kalmam›flt›r. Oysa görev 12
Eylül faflizminin kurumlaflmas›n› engellemek ve faflizmin program›n› bozmakt›.
PKK bu mücadelede yoktur. ‹flte PKK, içinde bulundu¤u sübjektif durumun sonucu
olarak, yeniden moral kazanmak ve toparlanabilmek için, samimi olmayan bir fle-
kilde geçmiflte yanl›fll›klar da yapt›klar›n› söyleyip, yeniden solla iliflkilerin kap›la-
r›n› açmaya çal›flt›. Zaten güçsüz, hiçbir fley yapmaya niyeti olmayan di¤er sol
Miliyetçilik Ç›kmaz› 85
buna dünden haz›rd›. Böylece, o ad› var kendi yok cephe faaliyetleri ortaya ç›k-
t›. Cephe faaliyetleri ortaya ç›kt›¤›nda, PKK’nin Kürdistan’da yanl›fl taktikleri ve
çizgisine ra¤men radikal bir hareket oldu¤unu, revizyonizmin provokasyon teori-
lerini y›kt›¤›n› ve bu nedenle desteklenmesi gerekti¤ini, PKK’nin as›l misyonunun
radikalizm oldu¤unu, ama bu pasifist cephe içerisinde kal›rsa, bu radikalli¤ini yi-
tirece¤ini belirtmifltik. Pasifist cephenin da¤›lmas›yla PKK yeniden kendi rotas›na
girmifl ve koflullar›n› da iyi de¤erlendirerek ‘84 A¤ustos’unda at›l›m yapm›flt›r.
PKK, bu ç›k›fl›n› 12 Eylül faflizmine karfl› mücadele eden tek güç olarak göstermek
istemektedir. Bu bilinçli bir çarp›tmad›r. 1984 A¤ustos’una gelindi¤inde, cunta ül-
kedeki tüm muhalefet güçlerini etkisiz k›lm›fl, ‘82 Anayasas› onaylanm›fl, ‘83 se-
çimleri yap›lm›fl ve cuntan›n önüne koydu¤u demokrasiye geçifl program› uygulan-
maktad›r. Bu anlam›yla, PKK’nin ç›k›fl tarihi 12 Eylül faflizminin program›n› bozan
bir taktik olmam›flt›r. Kuflkusuz halk kitlelerinin ve solun yeni bir dinamizm kazan-
mas›nda çok farkl› biçimlerde ve boyutlarda ders ç›kar›lmas› gereken etkileri ol-
mufltur. Ama tüm bunlar, PKK’nin 12 Eylül faflizmine karfl› mücadele etmedi¤i, da-
ha 12 Eylül gelmeden panik halinde ülkeyi terk etti¤i, aç›k faflizmin kurumlaflma-
s›na di¤er sol gibi seyirci kald›¤›, oportünist cephelerle oyaland›¤› gerçe¤ini de-
¤ifltirmez...
bir halka, adaleti, namuslu yaflamay›, onurlu olmay› isteyen bir halka sahibiz. ‹k-
tidarlar yönetememektedir. Halk yeni bir de¤iflimin olmas› gerekti¤inin bilincinde-
dir ama bu de¤iflimi kimin ve nas›l yapaca¤›n› bilmemekte olup, bunun aray›fl› içe-
risindedir. Millici temelde de olsa geliflen Kürt hareketi büyük bir devrimci potan-
siyel yaratm›fl olup, devrimci halk iktidar› yürüyüflünde büyük bir güçtür. Ortado-
¤u’nun di¤er ülkelerindeki Kürt halk›, devrimimizin potansiyel destek güçleridir.
...Kürt milliyetçi hareketleri içinde do¤rudan revizyonizmin uzant›s› olup, bun-
lar›n Kürdistan temsilcili¤ini yapanlar, tüm umutlar›n› emperyalizm ve oligarfli ile
uzlaflmaya ba¤lad›klar›ndan, oligarflinin zaman zaman devreye soktu¤u bir güç
gibi hareket etmektedirler. Bunlar, halk taban›ndan çok, baz› ayd›n ve bürokratla-
r› etki alt›nda tutuyor olup, önemli bir güce de sahip de¤illerdir. Bütün bu olumsuz
özelliklerine ra¤men, reformist anlamda da olsa Kürt halk›n›n ulusal taleplerini sa-
vunmaya devam ettikleri, düzenle tamamen uzlafl›p, devrimcilere karfl› tav›r alma-
d›klar› sürece sol yelpazede kabul edilmelidirler. Dostluk ve dayan›flma da bu yel-
paze ‹çerisinde flekillenecektir.
12 Eylül öncesi, Kürt milliyetçili¤i temelinde Türkiye Kürdistan›’nda mücadele
eden, hatta silahl› tav›r al›fl içerisine giren irili ufakl› birçok grup, bugün ya ne
yapt›¤› belirsiz durumdad›r, ya da arada bir ç›kard›klar› yay›nlarla varl›klar›n›
göstermeye çal›flmaktad›rlar. Milliyetçilik bayra¤›n› PKK’nin yükseltmesiyle, varl›k-
lar›n› sürdürmekte güçlük çekmifl, var olan tabanlar›n›n büyük bir k›sm›n› da
PKK’ye kapt›rm›fllard›r. PKK d›fl›nda revizyonizmin do¤rudan uzant›lar› olan Kürt
milliyetçileri dahil hemen hepsi, PKK’nin mücadelesiyle da¤›lma sürecine girmifl-
lerdir. Bu süreci sosyalist sistemin y›k›lmas› daha da h›zland›rm›fl, onlar› yok olu-
flun s›n›rlar›na getirmifltir. Son bir ç›rp›n›fl olarak PKK’nin cephe vitrinine dahil olup
hiç de¤ilse adlar›ndan söz ettirmeye çal›flm›fllarsa da, bunun da sonuçsuz bir ça-
ba oldu¤u bilinmektedir. Bu durum, onlar› süratle anti-PKK tavr›yla silahl› mücade-
le düflmanl›¤›na ve burjuvaziyle uzlaflmaya götürmektedir. Aralar›nda belirli fark-
l›l›klar olmas›na ra¤men, genel durumlar› böyledir. Bir bütün olarak bu gruplar da
burjuvaziyle resmen uzlaflmad›klar›, ulusal özelliklerini koruduklar› ve düzen mu-
halifi olduklar› sürece, dostluk ve sol s›n›rlar› içinde ele al›nmal›d›r.
Türkiye Kürdistan›’nda, millici temelde silahl› mücadeleyi sürdüren en etkin ve
dinamik güç PKK olgusudur. Milliyetçilik temelinde gelifltirdi¤i klasik sömürgeci tes-
pitine dayanan stratejik çizgisinin açmaz› ortaya ç›km›flt›r. Stratejik çizgisindeki
bu açmazl›k onu emperyalistlerle ve oligarfliyle uzlaflmaya götürerek, bafllang›ç-
ta savundu¤u “ba¤›ms›z Kürdistan” tezinden vazgeçmeye zorlamaktad›r. Oligar-
fli ile federasyon, masaya oturma ça¤r›lar› hep bunun ürünleridir. Bu anlay›fl ne-
deniyledir ki, emperyalizmi karfl›s›na almama, onu yedekleme düflünce ve prati¤i-
ni sözde farkl› fleyler söylese de gelifltirmektedir. Ve yine bu nedenledir ki, emper-
yalizm ve oligarfliyle uzlaflma programlar›n› bozabilecek devrimci hareketlere kar-
fl› düflmanca bir tutum içerisine girmektedir. Bu anlay›fllar› nedeniyle, özellikle ha-
reketimize karfl› özel bir ilgi ve düflmanca bir tutum içerisindedirler. Görünüflte,
Türkiye devrimini gelifltirecek her türlü ittifaka ve dayan›flmaya haz›r olduklar›n›
kamuoyuna ilan etmelerine karfl›n, pratikte tam tersi bir tutum içerisindedirler. Ken-
dilerine alternatif olabilecek savafl› sürdürmede iddial› hiçbir devrimci örgütle cid-
di bir iliflki, ittifak ve dayan›flmaya girme yanl›s› olmam›flt›r. Tersine dostluk ad›na,
ideolojik mücadeleden öte, afla¤›lama, küfür ve hakaret yöntemini burjuva ve em-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 87
peryalist bas›n dahil her yere tafl›m›fl, bilerek güç ve eylem birli¤inin önünü kes-
mifltir. PKK, sadece kendi emir ve talimatlar›yla hareket eden, gerekti¤inde kulla-
nabilece¤i, her fleyiyle kendine muhtaç, dalkavuk, iddias›z küçük gruplarla iliflki
sürdürmeyi ye¤lemifltir. Bunlardan da hiçbir sonuç ç›kmay›nca, Türkiye devrimini
örgütlemek için kendi yönetim ve denetimlerinde sözüm ona bir “parti” kurmufllar-
d›. PKK’nin bilinen tek güç, ben merkezci nitelikleri baflka bir gücü gelifltirip, ken-
disine alternatif olmas›na engeldir. Bunun için kendi kurduklar› bir partiyi de ge-
lifltirmeyeceklerdir.
Ayr›ca PKK küçümsenemeyecek orandaki silahl› gücüne ve kitle potansiyeline
ra¤men, ideolojik olarak kendisine güvensiz bir harekettir. 12 Eylül öncesi s›rf bu
nedenle faaliyet sürdürdükleri bölgelerde solu fiziki olarak tasfiye kararlar› alm›fl,
hemen her örgütle çat›flmaya girmifl, onlar› ajan örgütü ilan etmifltir. Bugün de bu
anlay›fl›n› hiç de¤ifltirmemifl olup, sahip oldu¤u silahl› gücün de etkisiyle daha teh-
likeli bir biçimde bu anlay›fl›n› uygulamaktad›r. Bu anlay›fl›n› de¤ifltirmeye niyetli ol-
mad›¤› da görülmektedir. Bu tavr›n› sürdürdükçe devrimci yurtsever örgütlerle çat›-
fl›p, devrimci kan› ak›tacak ve devrimci birliklerin sa¤lanmamas› için tüm köprüleri
atacakt›r. PKK’nin bu tavr› da oligarfliyle masaya oturma takti¤i içerisinde ele al›n-
mal›d›r. PKK oligarflinin masaya oturma sinyallerini ald›¤›nda, tüm Türkiye solu da-
hil dost gördü¤ü tüm güçleri düflman ilan etme faydac›l›¤›na sahiptir. PKK bugün
ulusal temelde oligarfliye karfl› sürdürdü¤ü silahl› mücadeleyle, Türkiye ve Kürdis-
tan devrimi aç›s›ndan önemli bir güçtür. Bu potansiyeli ve gücü, oligarflik devletin
y›k›lmas›, Türk ve Kürt halklar›n›n devrimci halk iktidar› için savafl›m›n›n örgütlen-
mesi do¤rultusunda çaba sarfetmeliyiz. Onlar›n tüm düflmanca yaklafl›mlar›na kar-
fl›n, dostluk yaklafl›m›m›z› özenle korumal›y›z. Ama bu tavr›m›z, milliyetçili¤in hal-
ka ve sola yönelik yer yer karfl›-devrimci tav›rlar›na prim verece¤imiz anlam›na gel-
mez. Keza, oligarfliyle masaya oturma ve Kürt halk›n›n kurtuluflunu oligarfli ve em-
peryalizmle uzlaflmada görme düflünce ve taktiklerine, daha yo¤un biçimde karfl›
ç›karak, ideolojik mücadele vererek ve Kürt halk›n›n pratik mücadelesinde yer ala-
rak bunu sa¤lamal›y›z. Özetle, olumsuz yanlar›n›n üzerine gitme, olumlu yanlar›n›
destekleme ve devrimci bir rotaya çekme yaklafl›m›n› sürdürmeliyiz.
Eksi¤iyle, fazlas›yla, olumlu ve olumsuz özellikleriyle Türkiye solunun tablosu
budur. Ekonomik, politik ve sosyal krizin giderek derinleflti¤i, kitlelerin alternatif-
sizlik içerisinde bocalay›p, karfl›-devrimci gerici ak›mlara e¤ilim gösterdi¤i, kulla-
n›l›p, devrimci potansiyelinin harcand›¤› koflullarda alternatif olmak gerekiyor.
Halk kitlelerinin yoksulluk ve sefaletinin her gün biraz daha artt›¤›, adaletsizli-
¤in, katliam ve bask›lar›n t›rmand›¤›, halk kitlelerinin yaflam›n› örgütleme sorunla-
r›n›n kendini dayatt›¤› bu koflullarda, halk› alternatifsiz b›rakamay›z.
Kürt ve Türk halklar›n›n milliyetler, dinler ve mezhepler temelinde birbirlerine
karfl› k›flk›rt›l›p yönetilmeye çal›fl›ld›¤›, katliamlar›n düzenlendi¤i ortamda halklar›-
m›z› alternatifsiz b›rakamay›z.
Kürt halk›n›n devrimci potansiyelinin oligarfliyle uzlaflma ad›na harcanmas›na
göz yumup, Kürt halk›n› alternatifsiz b›rakamay›z...
Türkiye ve Kürdistan’›n devrime gebe oldu¤u koflullarda halklar›m›z› öncüsüz
ve alternatifsiz b›rakamay›z.
88 Miliyetçilik Ç›kmaz›
KONGRE
BELGELER‹
II
“KÜRT ULUSAL HAREKETININ ‹ÇINDE
BULUNDU⁄U DURUM VE TAVRIMIZ ÜZERINE”
KARARLAR
KONGRE BELGELER‹ -II
KARARLAR
KARAR 18
K
ürt ulusal hareketi, Türkiye Kürdistan›’nda ve Kürdistan’›n di¤er par-
çalar› üzerinde askeri, siyasal ve kitlesel olarak geliflmifltir. Kürt milli-
yetçi hareketler içerisinde M-L’den en çok etkilenmifl hareket PKK ha-
reketidir. PKK küçümsenmeyecek siyasi, askeri ve kitlesel gücüne ra¤men, mil-
liyetçi bak›fl aç›s›n›n getirdi¤i strateji ve taktikler sonucu t›kanma sürecine gir-
mifltir. Bu strateji ve taktiklerini sorgulay›p M-L çözümlemeler bulma yerine, t›-
kan›kl›¤›n önünü açmak için emperyalistler ve oligarfliyle uzlaflma sürecini bafl-
latm›flt›r. fiu andaki bütün siyasi, askeri faaliyeti bu uzlaflmay› sa¤lamaya yö-
neliktir. Ve bu uzlaflmay› teorik bir zemine oturtma çabas› içerisindedir. Bu ze-
minde ›srar etmek PKK’y› -hala sözde de olsa savundu¤u- sosyalizmden daha
da uzaklaflt›racakt›r. Bu zeminden uzaklaflt›kça da, milliyetçilik ve bu politika-
n›n taktikleri ucube biçimlere bürünerek sol ve ulusall›k ad›na savunulamaya-
cak duruma gelecektir.
Asl›nda PKK, deneysel olarak oligarflik devlet cihaz› parçalan›p y›k›lmadan
Kürt halk›n›n kurtuluflunun olamayaca¤›n› görmektedir. Ama Kürt milliyetçili¤i
onun varl›k flart›d›r ve milliyetçilik silah›n› b›rakt›¤›nda, güç olmaktan ç›kaca-
¤›n› düflünmektedir. Oysa milliyetçilik sa¤lam bir zemin de¤ildir. Özünde bur-
juva ideolojisidir. Bu ideolojiyle flekillenen PKK, M-L ve burjuva milliyetçili¤inin
eklektik bir uygulamas›yla yol almaya çal›fl›rken, bunun açmazlar›n› da en de-
rin biçimde yaflamaktad›r. PKK, bu açmaz›n› sorgulay›p devrimci anlamda
çözmedikçe, milliyetçili¤in boyutlanmas›, uzlaflmac›l›¤›n derinleflmesi kaç›n›l-
mazd›r.
PKK, bütün bu açmazlar› yaflarken, kendi d›fl›ndaki sol ve yurtsever güçler-
le birlik zemininden de ›srarla kaçmaktad›r. Kimi siyasi yap›larla yapmaya ça-
l›flt›¤› birlikler ise, tamamen propagandaya yönelik, göstermelik birliklerdir.
PKK, ideolojik sa¤laml›¤›na güvenmedi¤inden oligarfliye darbeler vuran, dev-
rimi ilerleten gerçek birliklerden kaçmaktad›r. Bu açmaz, bu zaaf, onu güç ve
eylem birliklerine ve ayr›ca tüm sola, kullanma, kontrol alt›nda tutma bak›fl›yla
yaklaflmaya götürmekte, kendisinin desteklemedi¤i, yönlendirmedi¤i, deyim
yerindeyse kendine kap›kulu olmayan, hiçbir güçle birlik politikalar› gelifltirme-
mektedir. Bu anlay›flla, kendi d›fl›nda savaflan, kendilerini elefltiren, örgütümüz
baflta olmak üzere, hemen her örgütü birlik zemininden uzaklaflt›rmak için su-
ni tav›rlar içerisine girip itmektedir. Böylece kendilerine kap›kulu olmayan her-
kes her an “sömürgecilerin ve kontrgerillan›n uzant›s› olabilir” nitelemesiyle
karfl›ya al›n›rken, ne idü¤ü belirsiz kimselerden oluflmufl, kifliliksiz, DHP gibi
Miliyetçilik Ç›kmaz› 89
paravan bir örgüt kurularak Türkiye solunu temsil etme hakk› verilmifltir. Bu tür
giriflimler, bu kafa yap›s› milliyetçili¤in getirdi¤i ilkesizli¤in, kaba faydac›l›¤›n
sonucudur. Politika emperyalizm ve oligarfliyle uzlaflma oldu¤unda ve milliyet-
çilik stratejisi t›kand›¤›nda, dost ve düflman kavramlar› her an s›kça yer de¤ifl-
tirebilir. Çünkü onun politikalar›n› belirleyen ülke ve dünya devrimi de¤ildir.
Milliyetçili¤in meflrulu¤unu sa¤lamak ve bu amaca varmada önlerine ç›kacak
engelleri ortadan kald›rmak bu noktada görev haline gelir. Milliyetçi hareket-
lerin bütün dünyada kan›ksayarak uygulad›¤› politikalar bunlard›r. Öyle ki, bu
politika dün her fleyiyle birlikte oldu¤u, göklere ç›kard›¤› bir gücü milliyetçi po-
litikalar›na engel oldu¤u noktada, rahatl›kla karfl›-devrimci ilan edip çat›fl›r.
Milliyetçilik zay›f bir ideoloji oldu¤undan, ideolojik mücadeleden kaçar.
‹deolojik mücadele yerine, güce ve silaha tapmay› esas al›r. Bunun için de ken-
di denetiminde olmayan, kontrol edemeyece¤ini düflündü¤ü kal›c› birliklere
girmez.
PKK, tüm bu olumsuzluklar›na karfl›n, hala faflizme karfl› önemli bir güçtür.
T›kan›kl›klar›na ve açmazlar›na ra¤men, Türkiye Kürdistan›’nda etkinli¤ini sür-
dürmektedir. Bugünkü koflullarda ve uygulad›¤› politikalarda, ideolojik olarak
kendini yenilemesi ve M-L bir rotaya girmesi uzak bir olas›l›kt›r. Ancak Partimi-
zin geliflip güçlenmesi, etkisi ve siyasal bir güç olmas›yla politika ve taktikle-
riyle, ideolojik mücadelesiyle bir yandan PKK’y› do¤ru bir çizgiye çekmeye ça-
l›fl›rken, bir yandan da açmazlar›n›n önüne açar. PKK’y› ve tüm Kürt milliyetçi-
lerini milliyetçilik açmaz›ndan uzaklaflt›rman›n tek yolu, anti-emperyalist, anti-
oligarflik hedef do¤rultusunda tüm güçlerin birli¤ini sa¤lamak için çaba sarf et-
mektir. Bunu gerçeklefltiremedi¤imizde, emperyalizm ve oligarfli Kürt milliyetçi-
li¤i üzerinde çok çeflitli manevralarla oligarflinin ömrünü uzatacak, bu hareke-
ti bölme, güçten düflürme taktiklerini sürdürecektir.
Hangi teoriyle, hangi ideolojiyle ortaya ç›karsa ç›ks›n, milliyetçili¤in kurtu-
lufla de¤il uzlaflmaya götürdü¤ü, Kürt ve Türk halklar› birlikte savaflmadan,
mevcut devlet y›k›lmadan hiçbir ulusun ve halk›n kurtulamayaca¤› bilinmelidir.
Bu gerçek her gün biraz daha fazla kendini kabul ettirmektedir.
Kürt milliyetçili¤inin yeterli bir elefltirisini yapt›¤›m›z söylenemez.
“Savaflan bir gücü fazla elefltirmemek gerekir” anlay›fl› sonucu çok çarp›c›
yanl›fll›klar yapt›klar›nda elefltirsek de, bunu sürekli k›ld›¤›m›z ve etkili hale dö-
nüfltürdü¤ümüz söylenemez. Milliyetçili¤i görünen yüzü ve savafl›yla ele al›p,
onun temellerine inmekten kaçmamal›y›z. Milliyetçili¤i politikalar›n›, çal›flma
tarz›n›, taktiklerini, ideolojik kaynaklar›n›, devrimci harekete ve halka verdi¤i
zararlar› tüm boyutlar›yla ele al›p, halk kitlelerine milliyetçili¤in gerçek yüzünü
gösterebilmeliyiz. Bu nedenle Kürdistan’da askeri ve siyasi örgütlenmemizi ge-
lifltirmek, propaganda, ajitasyon faaliyetlerimizi nitelikli bir hale getirmek zo-
runday›z.
Kürdistan komitemiz, Kürdistan’daki Propaganda Birliklerimiz, Kürt halk›n›n
ulusal talepleriyle s›n›fsal taleplerini birlefltirebilmelidir. Milliyetçi olmamak,
milli talepleri reddetmek demek de¤ildir. Kürt halk›n›n ulusal taleplerine dev-
rimci bir içerikle sahip ç›kabilmeliyiz.
Kürdistan Komitemiz, silahl› birliklerimiz, Kürdistan örgütleri olarak Kürt
halk›n›n içinden Kürt halk›na seslenebilmeli, propaganda ve ajitasyon bu ze-
90 Miliyetçilik Ç›kmaz›
minde gelifltirilmelidir.
Kürt milliyetçili¤inin siyasi faaliyetlerimizi engelleme ve zorbal›klar›na kar-
fl› asla boyun e¤memeliyiz. Ölümlerimiz pahas›na da olsa, Kürt halk›na ger-
çekleri aç›klay›p, örgütlenme faaliyetlerimize ve çal›flmam›za devam etmeliyiz.
PKK, Kürt milliyetçileri aras›nda olumlu özellikler tafl›yan bir örgüt olmas›na
karfl›n, Kürt milliyetçili¤inin tarihi geliflimi ele al›nd›¤›nda, kendileri “ilkel milli-
yetçi” diye niteledikleri klasik Kürt milliyetçilerinden özde farkl› olmay›p, sade-
ce biçimde farkl›d›r. Bu biçim PKK’nin sözde, k›smen sosyalist Iiteratürü kullan-
mas›d›r. Pratikteki görünümü ise milliyetçili¤in bir devam› olarak hangi yöntem-
le, kimin arac›l›¤›yla, kimin deste¤iyle olursa olsun s›n›rlar› belirlenmifl veya
burjuva anlamda kültürel haklar›n al›nd›¤›, belirli oranda kendilerinin yönetti-
¤i, sosyalist olmayan bir düzen savunuculu¤udur. Emperyalistlerle, oligarfliyle
uzlaflma anlay›fl›nda ve politikalar›nda klasik Kürt milliyetçileri, ony›Ilar›n sa-
vafl›n›n getirdi¤i açmazlar ve yorgunluk sonucu emperyalizmle aç›k iflbirli¤ini
savunma cüretini gösterirken, PKK birkaç y›ll›k bir savafltan sonra bu sürece
girmifltir. PKK, bu savafl›n k›sa süreli olmas›ndan kaynakl› olarak, aç›k iflbirli-
¤ini savunmaya henüz cesaret edememektedir.
Sözde birbirlerini hain ilan eden bu güçler, milliyetçilik temelinde birleflmek-
te olup, özde birbirlerinden farkl› de¤illerdir. Fark sadece bir kesimin, milliyet-
çili¤in açmazlar›n› ancak emperyalizmin çözebilece¤i anlay›fl›na varmas›, di-
¤erinin ise bu gerçe¤i görüp buna göre politikalar olufltururken, henüz emper-
yalizmle aç›k uzlaflmay› savunmaya cesaret edememesidir. Bir yan›yla da sa-
vafl›n geldi¤i aflama henüz buna uygun de¤ildir. Aralar›ndaki savafl Kürdistan
üzerinde bir güç ve otorite savafl›d›r. Bu zemin ise, emperyalistlerin ve oligar-
flilerin manevra yapt›¤›, kendi ç›karlar› do¤rultusunda halklar› yönlendirmeye
çal›flt›klar› zemindir.
Kürdistan halk› bütün tarihi boyunca ulusal kimli¤ini kaybetmemek için sü-
rekli olarak baflkald›rm›fl ve büyük direnifller yaratm›flt›r. Ama, geri toplumlar-
da maddi zeminini bulan güç ve otorite olma zaaf›n› bilen emperyalizm, bu
zemini kullanarak Kürt halk› içerisinde hainleri örgütlemifl, halk› bölmüfl, par-
çalam›fl ve sonuçta halk›n birli¤ini engelleyerek direnifllerini bast›rm›flt›r.
Bugün Kürt milliyetçi örgütleri aras›nda süregelen savafl, bu tarihin uzant›-
s›d›r. Bu nedenle, Kürt ulusal hareketinin tarihini, kahramanl›klar›n›, hainlerini,
bu zeminde nas›l egemenliklerini sürdürdüklerini, nas›l Kürt ulusunun birli¤ini
parçalay›p kurtuluflunu engellediklerini gelinen aflamada yeniden incelemek
gerekir. Bu yan›yla Kürt halk›n›n tarihinden ve emperyalist politikalardan ç›ka-
r›lacak çok önemli dersler vard›r. Çünkü emperyalizm, devrim tehlikesini gör-
dü¤ü her yerde ayn› politikalar› yeniden gündeme sokacakt›r. Milliyetçilik sila-
h› ise bugün emperyalizmin en kolay kullanabildi¤i silah durumundad›r. Bu si-
lah› onun elinden almak, emperyalist manevralar› bozmak ve halklar›n birli¤i-
ni sa¤lamak devrimcilerin baflat görevlerindendir.
PKK ile tüm yanl›fll›klar›na ve milliyetçi çizgisine ra¤men, faflizme ve oligar-
fliye karfl› savaflt›¤›, devrimcilere düflmanca yaklafl›m ve pratik tav›rlar içerisi-
ne girmedi¤i sürece askeri, siyasi olarak en dar ve en genifl anlam›yla Cephe
içerisinde birli¤e kadar uzanan bir anlay›flla, her konuda birlikten yanay›z. Bu
anlay›fl›m›z düzene karfl› savaflan tüm siyasi yap›lar için de geçerlidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 91
MÜCADELE
EMPERYAL‹ZM‹N POL‹T‹KALARI KÜRT
HALKINA ÖZGÜRLÜK DE⁄‹L
E M P E RYAL‹ZM‹N YEN‹ ESARETLER GET‹R‹R
POL‹T‹KALARI
K Ü RT HALKINA
Jeopolitik Aç›dan Önemli Bir Bölge: Ortado¤u
ÖZGÜRLÜK DE⁄‹L
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
YEN‹ ESARETLER
8 Ocak 1994
GET‹R‹R
Say› : 79
O
rtado¤u, emperyalist devletlerin 1900’lü y›llar›n bafl›ndan bu yana
özel bir önem verdi¤i ve emperyalist ç›karlar›n› korumak ve devam
ettirmek için yo¤un bir çaba içinde oldu¤u bir bölgedir.
Bu özel önemin öncelikli nedeni 1900’lü y›llarda keflfedilen büyük petrol re-
zervleridir. O y›llardan itibaren Ortado¤u ülkelerinden birço¤u emperyalizmin
ordular› taraf›ndan iflgal edildi, talana maruz kald›.
Günümüzde de Ortado¤u jeopolitik öneminden hiçbir fley kaybetmifl de¤il-
dir. Avrupa devletleri petrol ihtiyaçlar›n›n yüzde 50’sini, ABD yüzde 20’sini ve
Japonya yüzde 75’ini Ortado¤u ülkelerinden karfl›l›yor. Dahas› yine emperya-
lizmin yaratt›¤› suni düflmanl›klar yüzünden birbirine karfl› ya da kendi halk›-
na karfl› silahlanma yar›fl›na giren Ortado¤u ülkeleri, emperyalist devletler için
karl› bir silah pazar› konumundad›rlar.
Jeopolitik önem kendisinin petrol ak›fl›ndaki t›kan›kl›klar›n, petrol fiyatlar›n-
daki dalgalanmalar›n ya da mevcut pazarlardaki daralmalar›n emperyalist ka-
pitalist ekonomilerde yaratt›¤› sars›nt›larla da ortaya koyuyor. Bu nedenle Or-
tado¤u halklar›n›n anti-emperyalist yönelimleri, devrimci, ulusal kurtuluflçu halk
hareketleri, emperyalizmin stratejik ç›karlar›n› tehdit eden hareketler olarak
tasfiye edilmeye çal›fl›l›yor.
Emperyalizmin Kürt sorununa “ilgisi”ni de bu çerçevede ele almak gereki-
yor.
nin yan› s›ra, s›n›fsal taleplerinin de gündemde oldu¤u keskin toplumsal çelifl-
kilerin yaflan›yor olmas› ve devletin statükocu ve kat› geleneksel tavr› gibi ne-
denlerle, oligarfli böylesi siyasi manevralara girebilecek durumda de¤ildi. Böy-
lece oligarfli tüm gücüyle sadece askeri operasyonlara a¤›rl›k verdi.
PKK aç›s›ndan, oligarfli ile masaya oturmak, ilk etapta kendisine Kürt halk›-
n›n meflru temsilcisi konumunu kazand›raca¤› gerekçesiyle, bir kazan›m gibi
görüldü ve ›srarla “siyasal çözüme haz›r›z”, “masaya otural›m” ça¤r›lar› ya-
pan taraf PKK oldu.
Emperyalizm ve TC’nin askeri operasyonlara a¤›rl›k vermesi ise yurtsever
çevrelerde “TC ve emperyalizm Kürt sorununu, PKK’y› d›fllayarak çözmek isti-
yor” biçiminde yorumland›.
Oysa bu durum eksik ve yanl›flt›r. E¤er emperyalizm PKK’de devrimcilik ad›-
na ne varsa bunlar› yok edebilirse, pekala PKK’li bir çözüme de evet diyecek-
tir. Kürt halk› içinde koruculara dayal› politikan›n kal›c›l›¤› olamaz. Kemal Bur-
kay gibi Avrupa’n›n yedekte tuttu¤u uzlaflmac›lar›n da Kürt halk› içinde siyasal
gücü yoktur.
Bu durumda emperyalizm aç›s›ndan sorun, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi-
nin içini boflaltmak, onun radikal yan›n› törpülemek, onu uysallaflt›rmak ve ken-
disi için tehlikeli olmayacak bir çizgide anlaflma masas›na oturtmakt›r.
Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM VE ‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N‹N
DUBL‹N BULUfiMALARI SÜRÜYOR
E M P E RYAL‹ZM
VE
‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N
‹N DUBL‹N Zafer Yolunda Kurtulufl
BULUfiMALARI 23 Eylül 1995
SÜRÜYOR
Say›: 10
O
rtado¤u, tarihi boyunca her dönem üzerinde en çok tart›fl›lan, ege-
men olunmak için en olmad›k hesaplar›n yap›ld›¤›, ihanetlerin her
türüne tan›kl›k etmifl bir bölgedir. Bunun böyle olmas›nda geçmiflte
özelikle ticaret yollar›n›n üzerinden geçmesi, üç k›tay› birlefltirici yönü ve zen-
gin petrol yataklar› önemli rol oynam›flt›r. Yak›n tarihimizde özellikle Fransa ve
‹ngiltere’nin hakimiyet bölgesi olan bu topraklar günümüzde ABD emperyaliz-
minin el att›¤› ve üzerinde birçok oyun oynad›¤›, tam hakimiyet sa¤lama, “di-
kensiz gül bahçesine” çevirme hesaplar›yla k›y›mlar düzenledi¤i, iflbirlikçili¤i
dayatt›¤› topraklard›. Örne¤in 1916’da Skkes Picot anlaflmas›yla ‹ngiltere ve
Fransa aras›nda yap›lan paylafl›m tümüyle petrol yataklar› gözönüne al›narak
yap›lm›fl, anlaflma sonras›nda zengin petrol yataklar›n›n ciddiye al›n›r bir ke-
simi baflka bir ülke ad› alt›nda zorla ayr›lm›fl ve iflbirlikçi-hain Kuveyt devleti
bu dönemde bizzat emperyalistler eliyle oluflturulmufltur.
‹srail de benzer bir sürecin ürünüdür. 2. Paylafl›m Savafl› sonras›nda den-
geleri kendi lehine çevirme hesaplar› içindeki ABD’nin bölgede bekçili¤ini
yapmas› amac›yla kurulmufl ve kuruluflu için onbinlerce Filistinlinin kan› ak›t›l-
m›fl, topraklardan sürülmüfltür. K›sacas› Ortado¤u tarihi Arap, Fars, Kürt ve
Türk halklar›na karfl› sömürgeci ve emperyalist sald›rganl›¤›n en çok sahnelen-
di¤i, üzerinde egemenlik savafllar›n›n verildi¤i bir bölge olarak stratejik öne-
mini hep korumufltur. Bu, dün için oldu¤u gibi bugün için de geçerlidir. Bugün,
Ortado¤u, Orta Amerika ve Yak›n Asya ile birlikte emperyalizmin hayat kay-
na¤› olan petrolün en çok üretildi¤i bölgelerden biridir ve emperyalist ekono-
minin can damar›n› oluflturmaktad›r. Günümüzde baflta ABD olmak üzere em-
peryalist ülkelerin ç›karlar›n›n tehdit alt›na girdi¤inde neleri göze ald›klar› ve
ne büyük sald›rganl›klar› gerçeklefltirdi¤i düflünülecek olursa konu daha iyi an-
lafl›l›r.
Ancak, flunu belirtmek gerekir ki, Ortado¤u bir yandan bu özellikleri göste-
rirken, di¤er yandan halklar›n direniflinin oda¤› olma özelli¤ini de göstermifl
ve emperyalizmin hesaplar› hiçbir zaman bütünüyle tutmam›fl, emperyalizm
hiçbir dönem, Ortado¤u halklar›n›n ulusal ya da s›n›fsal halk kurtulufl hareket-
lerini yok edememifl ve kendi istedi¤i çizgiye tam olarak çekememifltir. Küçük
burjuva milliyetçi hareketler de, her türden kaypakl›klar›na, bukalemun gibi iki-
de bir renk ve saf de¤ifltirmelerine ra¤men, yine de bu kategoriye dahil edile-
bilirler. Emperyalizmin, gerek var olan iktidarlar› ve gerekse de kurtulufl hare-
ketlerini iflbirlikçilefltirmek, kendi ç›karlar›n›n temsilcisi ve savunucusu haline
96 Miliyetçilik Ç›kmaz›
tirilmek isteniyorsa, kap›s› çal›nacak adres bellidir. ‹ran, Irak Kürtlerini; Irak,
‹ran Kürtlerini desteklemifltir. Destek yollar› ve neresinin hedef al›naca¤› gün
afl›r› de¤iflmektedir. Bugün el s›k›fl›lana yar›n tetik çekilmektedir. Milliyetçi ba -
k›fl , günlük ç›karlar etraf›nda dönüp dolaflan faydac› politikalar, kendi özgücü-
ne güvensizlik, kendi d›fl›ndakilere bal ba¤lama zihniyeti ve küçük burjuva
yaklafl›m› ortaya böyle iliflkiler zincirini ç›kartm›flt›r. Bütün yap›lan, düflmanlar
aras›nda var olan dengeler aras›nda oynamak, birbirlerinin zaaflar›ndan ya-
rarlanma, iç çeliflkilerinden faydalanma üzerine tesis edilmektedir. Ve do¤al
olarak da bu zihniyet Kürt halk›n›n kendi kaderini tayin hakk›n› unutmufl, em-
peryalizmin oyunlar› üzerine bir yere oturmufltur. Bu saatten sonra da girifli-
len iliflkiler suç ortakl›klar›, ortak ç›karlar vb. nedenlerden bu önderliklerin Kürt
halk›n›n ç›kar› do¤rultusunda hareket etmesi beklenemez. Tam tersine girdikle-
ri çukur öylesine derinleflmifltir ki, bugün Filistin’in gelece¤ini emperyalizmin
ipote¤i alt›na sokan bir Arafat bile, onlar kadar aç›k sözlü ve pervas›z de¤il-
dir.
Ortado¤u’da bu ortam›n yarat›c›s› olan emperyalizm, hep flu ya da bu fle-
kilde kazançl› ç›kan taraf durumundad›r. istedi¤i zaman KDP ve KYB’yi, bazen
ise ‹ran ve Irak Kürtlerini birbiriyle savaflt›rm›flt›r.
Körfez savafl› sonras› ise Ortado¤u’da “Yeni Dünya Düzeni” çerçevesinde,
“Yeni Ortado¤u Düzeni” yarat›lmaya çal›fl›lmakta, bu amaçla yeni senaryolar,
yeni haritalar haz›rlanmaktad›r.
ABD ve di¤er emperyalist güçler, Körfez savafl› sonras›nda yenik ç›kan Sad-
dam karfl›s›nda birçok ileri ad›m atm›flt›r. Bunlardan ilki Saddam güçlerinin 36.
paralelin kuzeyine ç›kmas›n›n yasaklanmas›d›r. Ard›ndan bölgeye Çekiç Güç
yerlefltirilmifl, Kürt örgütleri birlefltirilmifltir. ABD ve Türkiye, Barzani ve Talaba-
ni ile iliflkilerini gelifltirmifltir. Erbil’de bir Kürt hükümetinin kurulmas› da yap›-
lanlar aras›ndad›r. 1992 y›l›nda ise KYB ve KDP önderleri Özal eliyle Anka-
ra’da buluflturuldu ve Saddam ve PKK’ye karfl› bir ittifak oluflturuldu. Bu ittifa-
k›n mimar›n›n ise ABD oldu¤unu söylemeye gerek yoktur. ittifak›n hemen erte-
sinde ise Türkiye’nin s›n›r ötesi operasyonlar› ve KDP-KYB’nin PKK’ye sald›r›la-
r› bafllad›.
Dublin’e Do¤ru
Mevcut hükümete, emperyalizmin ve iflbirlikçisi Türkiye’nin olanca deste¤i-
ne ra¤men, yine de KDP ve KYB aras›ndaki sorunlar hiç bitmek bilmedi ve en
son May›s ‘95’te tekrar iki örgüt aras›nda yeni bir çat›flma dönemi bafllad›.
Bu çat›flmalar daha önce de yer yer oluflmufltur ancak bugün gelinen afla-
mada emperyalizmin, kendi içinde yapt›¤› planlar netlik kazanm›fl ve somut
ad›mlar at›lma aflamas›na gelmifltir. Bu nedenle bu yeni çat›flma, kendili¤in-
denci bir sürece terk edilmemifl ve emperyalist güçler olaya müdahale ederek,
taraflar› Dublin’de bir araya gelmeye zorlam›flt›r. Bu amaçla KDP ve KYB tem-
silcileri Dublin’de 9-11 A¤ustos tarihlerinde bir araya gelmifltir. Toplant› Ame-
rikal› temsilcilerin denetimindedir ve Türkiye’den bir yetkili de konu kendisini
de ilgilendirdi¤inden gözlemci statüsüyle toplant› masas›ndad›r. Toplant› masa-
s›nda bir de INC (Irak Ulusal Konseyi) vard›r. Bu örgüt tam bir Amerikanc› ör-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 99
Kurtulufl
SLOGANIMIZ BARIfi MI?
SLOGANIMIZ
BARIfi MI? Zafer Yolunda Kurtulufl
14 Ekim 1995
Say›: 14 M. Ali BARAN
F
aflizmin halka karfl› açt›¤› savafl yükselirken, devrimci savafl›n da gelifl-
mesi ve faflizmin politikalar›n› bozmas› gerekir. Türkiye’nin oligarflik
yönetim yap›s› hemen bütün süreçlerde çeliflkilerle dolu olmufl, bu çelifl-
kiler farkl› süreçlerde, derinleflip yükselmekle birlikte hep süregelmifl ve bunun
yans›malar› siyasi arenada görülmüfltür. Devrimci savafl›n ve halk hareketinin
geliflmedi¤i veya zay›f oldu¤u koflullarda kendi aras›ndaki bu çeliflkileri ko-
layca çözmesini bilen oligarfli, devrimci savafl›n geliflti¤i koflullarda bu çeliflki-
leri çözmekte zorlanmakta, hatta kendi aralar›nda yo¤un tasfiyelere ve çat›fl-
malara girmektedir. Bugün bu süreci yafl›yoruz. Egemen güçler çeliflkilerini
geçmiflte oldu¤u gibi, küçük çat›flmalarla veya siyasi arenada çözemedi¤in-
den, her gün biraz daha artan oranda kendi aralar›ndaki tasfiyeler, çat›flma-
lar geliflmektedir. Birbirine karfl› ekonomik, siyasi, askeri, ahlaki hemen her fle-
yi kullanarak, giderek sertleflmektedirler. Son olarak Türkefl’in, Sabanc›’n›n
Kürdistan için Bask modelini önermesi üzerine söyledikleri aç›kça bir meydan
okuma, bir tav›r al›flt›r. Bu tav›r al›fl kal›c› m›d›r? Olmayabilir. Bu ayr› bir tar-
t›flmad›r. Türkefl, Türkiye tekelci sermayesinin gözdelerinden Sabanc›’ya karfl›
malum üslubunu kullan›rken ne dedi¤ini ve dediklerinin ne anlama geldi¤ini
iyi biliyordu elbette. Menzir’in iktidar orta¤› SHP’ye “vatan haini” deyifliyle,
Türkefl’in Sabanc›’ya söyledikleri aras›nda fark yoktur. Türkefl ve Menzir ger-
çekte ayn› örgütün insanlar› olup bir ideolojiyi savunmakta ve bunun etraf›nda
karfl› devrim cephesini toparlamak istemektedirler. Bu karfl› devrim cephesinin
esas karargah› Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Bu karargah›n üretti¤i politikalar
hemen hemen tüm polis, özel tim ve jandarma teflkilat›n› yönlendiriyor diyebi-
liriz. Oligarfli, kendi gelece¤inden endifle etmeye bafllad›¤›nda, kendisine gü-
ven veren güçleri aramaktad›r. Bu nedenle, oligarfli içerisindeki çeflitli serma-
ye kesimleri, bugün geleceklerini güvence alt›na alman›n esas yolu olarak flid-
dete ve bu fliddeti süreklilefltirecek, insan kayna¤›n› sa¤layacak faflist MHP ide-
olojisine sar›lmaktad›r. Ecevit’in Türkefl’den farkl›l›¤›n›n ay›rt edilemez hale
gelmesi ve son geliflmeler karfl›s›ndaki tav›rlar›n› da bu anlay›flla de¤erlendir-
meliyiz.
Hangi burjuva partisi iktidar olursa olsun, ulusal, devrimci geliflmenin önü-
ne geçmenin temel yolu olarak, karfl› devrimci fliddeti seçecektir. Zaman za-
man veya belirli süreçlerde egemen güçlerin baz› kesimlerinin çeflitli d›fl güç-
lerin ç›karlar›na da cevap verecek flekilde ve bu güçlerin zorlamas›yla veya
baflka birçok nedenle çeflitli “reformist” tercihli e¤ilimler gündeme gelebilir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 105
Kurtulufl
SEÇ‹M ‹Ç‹N DE⁄‹L,
DEVR‹M ‹Ç‹N
B‹RL‹KLER OLUfiTURALIM
SEÇ‹M ‹Ç‹N
DE⁄‹L,
DEVR‹M ‹Ç‹N
B‹RL‹K Zafer Yolunda Kurtulufl
OLUfiTURALIM 30 Aral›k 1995
Say›: 25 M. Ali BARAN
S
eçim bitti. Daha bitmeden yeni seçim tart›flmalar› bafllad›. Türkiye oli-
garflisinin kaderi bu. Art›k oligarflinin k›smen de olsa biriken sorunla-
r›n› çözerek iktidar› sürdürmesi hayal olmufl durumda.
Hükümet kurmak bütün burjuva partileri için kabus olmufl. Oligarflinin aç-
mazlar› öylesine derinleflmifl ki, bu açmazlar konusunda neredeyse hiçbir po-
litika üretemiyorlar, hemen bütün burjuva partileri kelime ve ton farkl›l›klar›yla
ayn› fleyleri söylüyorlar. Söyleyenler de söylediklerini uygulamaktan aciz olup,
y›¤›nla açmazla karfl› karfl›yad›r. Hiçbir sorunu çözemeden seçim, yeni hükü-
met için koalisyonlar ve yeniden seçim tart›flmalar›yla y›llar geçiriyorlar. “Biz
çözeriz” diye ortaya ç›kan yeni burjuva partileri daha varl›¤›n› ispatlamadan,
emperyalizme kan›tlamadan yok olup gidiyorlar. Burjuvazinin çözümsüzlü¤ü
kendini yaln›z ekonomik politikalarda de¤il, ideolojik, ahlaki, kültürel hemen
her konuda kendini dayatmakta ve sistem yenilenme yetene¤ini kaybedip çü-
rüyerek yok olufla do¤ru gitmektedir. Elbette kapitalist sistem, devrimci irade ve
halk hareketi olmadan kendi kendine yok olmayacakt›r. Yanl›fl, eksik, yetersiz-
liklerle dolu olsa da ülkemizde bir devrimci hareket vard›r ve geliflmektedir.
Son seçimlere büyük umutlar ba¤layan, seçimlerden flu veya bu ölçüde is-
tikrar kazanarak ç›k›laca¤›n› zanneden bütün burjuva partileri bir kez daha
hezimete u¤ram›fl ve istikrars›zl›k daha da derinleflmifltir. ‹flbirlikçi tekeller ve
emperyalizm, CHP-DYP koalisyonunun bozulmas›yla ortaya ç›kan hükümet kri-
zini genifl tabanl› bir hükümet kurarak aflmaya çal›flt›lar. Bu düflünceleri gerçek-
leflmeyince seçim, hükümet krizini çözecek anahtar olmaya bafllad›. Tekeller,
mecliste baflaramad›klar› genifl tabanl› hükümeti seçimle oluflturma yoluna git-
mifl, flimdilik baflarm›fl görünüyorlar! Burjuvazinin gündeminden inmeyen
ANAP-DYP-DSP, veya bu eksende geliflecek bir çok alternatif hükümet modeli,
tekellerin öncelikli tercihidir. Nitekim, daha resmi seçim sonuçlar› bile ilan edil-
meden TÜS‹AD’›n gazete ilanlar›yla ve de muhtelif yollarla partileri yönlendir-
meye çal›flmas›, keza ABD ve Avrupa emperyalistlerinin ayn› do¤rultudaki is-
tekleri aflikar olup krizin daha da derinleflmesinin önüne geçme çabalar›d›r.
Devrimci mücadelenin geliflmesiyle halk kitlelerinin özgürlük, adalet ve in-
sanca yaflama özlemleri maddi bir güç haline gelince, burjuva partileri aras›n-
daki söylem farkl›l›klar› da giderek ortadan kalkm›flt›r. Bu partiler, halk kitlele-
rine, farkl›l›klar›n› anlatmakta güçlük çekmektedir. Bunlardan k›smen farkl› olan
ise Refah Partisi’dir. O da mevcut sistemin açmazlar›n› ve de kitlelerin istemle-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 109
rini görerek soldan çald›¤› bir k›s›m düflünceleri islam motifleriyle birlefltirip kit-
lelerin ekonomik ve siyasal çeliflkilerini demagojik propagandalarla yönlendir-
meye çal›flm›flt›r. Her ne kadar burjuva partileri Refah Partisi’ni sistem d›fl› ilan
etmiflse de, Refah ekonomik ve siyasal politikalar›yla emperyalist kapitalist sis-
temin d›fl›nda bir model önermemektedir; sadece kapitalist modeli ‹slam motif-
leriyle gizleyip yeni bir k›l›fla sunmak istemektedir. Emperyalistler ve tekeller ta-
raf›ndan Refah›n öncelikle tercih edilmemesi Türkiye oligarflisinin geleneksel
ideolojik, politik, kültürel, yap›lanmas›nda uyumsuzluklar›n ortaya ç›kaca¤›,
bunun yeni handikaplar yarataca¤› vb. nedenlerledir. Refah’›n ne kapitalizme
ne de emperyalizme bir tav›r al›fl› yoktur. Bu nedenle ABD ve tekeller Refah’tan
sistemin korunaca¤› sözünü alm›fl olduklar›ndan Refah’la yap›lacak olan bir
koalisyona veya herhangi bir biçimde ortaya ç›kacak iktidar›na esasta karfl›
de¤ildirler. Ama, flimdilik al›fl›lageleni sürdürecek olan ve istikrars›zl›¤› daha
fazla derinlefltirmeyecek partiler varken, Refah’a ihtiyaç yoktur. Zorland›klar›n-
da, seçeneksiz kald›klar›nda Refah’› tercih edecekler ve Refah da emperyaliz-
me, oligarfliye uyum sa¤lamak için büyük bir maharet gösterecektir. Emperya-
lizm ve tekeller politikada ak›lc›d›rlar. Yar›n sistemi tümden de¤ifltirmeyi hedef
alan devrimci hareketin geliflmesi ve iktidar› alma tehlikesine karfl› ortaya ç›k-
t›¤› süreçte de¤il Refah, tekellerin varl›¤›na göz yumacak, piyasa ekonomisini
sürdürecek sol s›fatl› partilerin iktidar›n› bile tercih etmekten çekinmezler. Bu-
gün henüz bu tehlike yoktur. Emperyalizmin partileri ve iktidarlar› destekleyip
desteklememe temel ölçüsü; “yeni dünya düzenine” karfl› olup olmad›klar›nda-
d›r.
Bugün emperyalistler ve iflbirlikçi oligarfli için en yak›n tehlike Kürt halk›n›n
ulusal mücadelesinin sistemden kopmas› ve Kürt halk›n›n Türk ve di¤er halk-
larla birleflerek tüm ülke sath›n› sarmas›, faflizmi alafla¤› etmesiyle sonuçlanma-
s›d›r. Muhtemel ki, yeni kurulacak koalisyon veya d›fltan destekli az›nl›k hükü-
metinin program›nda gizli veya aç›k, emperyalistlerin “Kürt Çözümü” de yer
alacakt›r. TÜS‹AD’›n, ‹SO’nun eski ve yeni M‹T’cilerin ve hemen bütün burjuva
partilerinin, Ordunun, bu çözüme giderek ›s›nd›¤› ve kamuoyu oluflturmaya ça-
l›flt›¤› art›k s›r de¤ildir. Sorun nas›l yap›laca¤›ndaki farkl›l›klarda ve zamanla-
ma sorunundad›r. Burjuva partilerinin kavgas› bu temeldeki farkl›l›klar nedeniy-
ledir. Emperyalist çözümün propagandas› ve uygun zemininin oluflturulmas›,
Turgut Özal taraf›ndan bafllat›lm›fl, Tansu Çiller hükümeti taraf›ndan daha aç›k
sürdürülmüfl ve belirli bir etki yaratarak bugüne kadar geliflmifltir.
Egemen güçlerin halklar›n ç›karlar›n› düflündükleri, bu nedenle çözümler
ürettikleri söylenemez. Bunu ön koflul kabul edersek emperyalistlerin “Kürt Çö-
zümü” programlar› kendi ç›karlar›n›n daha çok zarar görmemesi ve gördükle-
ri zararlar›n telafi edilmesi içindir. Denir ki; “tekeller, süren savafltan zarar edi-
yor, bütçenin önemli bir kesimi savafla gidiyor vb. nedenlerle çözüm istiyor”.
Do¤ru ama, çözüm istemelerinin temel nedeni bunlar de¤ildir. Hakim güçler
esas olarak süren savafl›n iktidar› hedeflemesi, Kürt ve Türk halklar›n›n birlikte
savafl›yla kurulacak devrimci iktidardan korkmaktad›rlar. Emperyalizm ve te-
kelleri “çözüm”e zorlayan budur. Kuflkusuz bu çözüm, sistemi de¤ifltiren, s›n›r-
lar› bozan, istikrars›zl›k yaratan bir çözüm de¤il, tersine tekelleri ve emperya-
lizmi güçlendirecek, mevcut savafl› ortadan kald›rarak, geliflip iktidar mücade-
110 Miliyetçilik Ç›kmaz›
çözüm için bir araçt›r. Bu rolünü daha iyi oynayabilmek iç ve d›fl kamuoyunda
çözüm konusunda bask›y› artt›rabilmek için meclise girmeyi ve çözüm masas›n-
da muhatab kabul edilecek güç olmay› esas alm›flt›r. HADEP ideolojisinin sis-
temi reddetmedi¤i, tersine sistem içi çözümü kabul etti¤i bilindi¤inden bir çok
burjuva kesim ve emperyalistler HADEP’in meclise girmesinden yana olmufllar-
d›r. K›smi propaganda faaliyetlerini engelleme, seçmen kütüklerindeki sorunla-
r› saymazsak esas olarak HADEP’in seçimlere kat›lmas›na engel olunmam›flt›r
denilebilir. Oligarfli k›sa vadede kendi aras›ndaki rekabeti esas alm›fl, HA-
DEP’in seçimlere girmesiyle kendi rakiplerini güçsüzlefltirmeyi düflünmüfltür.
HADEP’in Kürdistan’›n bir k›s›m illerinde oy ço¤unlu¤unu alaca¤› bilinmiyor
de¤ildi. Tersine oligarfli bunu bilerek hareket etmifl ve bu durumu da emperya-
list çözümün destek toplamas›nda bir araç olarak kullanmak istemifltir. Oligar-
flinin bu tavr›, “çözüm” program›n› güçlendirecek bir atmosferin yarat›lmas›
için gerekliydi. HADEP, iktidar› hedefleyen, bütün Türkiye halklar›n›n kurtuluflu-
nu düflünerek hareket eden bir parti de¤ildir. HADEP’in tarz›, program›, söyle-
mi Kürt milliyetçi ç›karlar› kapsam›ndad›r. HADEP, bu yap›s›yla Türkiye Kürdis-
tan’› d›fl›nda propaganda ve örgütlenme olanaklar›na sahip de¤ildir. HADEP;
baraj› aflma sorunu da oldu¤undan güç aray›fl›na girmifl, hemen bir çok burju-
va partisine tekliflerde bulunmufl, reddedilince son çare olarak parlamentarist
sol partilerle sözü edilen seçim blokunu kurmufltur.
HADEP, Türkiye Kürdistan› için Kürt ulusal haklar›n› savunmay› temel al›r-
ken; Türk halk› için ise, en fazla yine burjuva demokrasisini düflünmektedir. Fe-
derasyon, özerklik, Kürt-Türk kardeflli¤ini telaffuz ederken emperyalistlerin ve
tekellerin varl›¤›n›n son buldu¤u halklar›n devrimci iktidar›n›n kuruldu¤u koflul-
lardan söz etmemektedir. Onlar›n öngördü¤ü çözüm: Amerika ve Almanya’da-
ki gibi, sistemin de¤iflmeden kald›¤›, baz› kültürel haklar›n kullan›ld›¤› ve ye-
rel yönetimlerin kendi sistemi içerisinde iflledi¤i bir çözümdür. Bu tür bir çö-
züm; istikrar kazanmak isteyen kendine güvenen tekellerin çözümüdür. Demok-
rasi ise, her fleyin kapitalistlerin ç›karlar›na göre flekillendi¤i tekellerin demok-
rasisidir. Kürt halk› için otonomi veya federasyon, di¤er halklar için demokra-
siyi savunan düflüncelere yabanc› de¤iliz. Bu anlay›fl›n as›l sahipleri on y›llar-
d›r Irak Kürdistan›’ndaki mücadelelerini bu düflüncelerle ifade eden Barzani ve
Talabani’dir. Düflünce tarz› milliyetçilik olunca, temelde farkl›l›klar olmuyor.
Geçmiflte mahkum ettikleri Barzani ve Talabani’nin düflüncelerini bugün kendi -
leri savunmaktad›rlar. Mücadelenin s›n›rlar› ulusal taleplerle daralt›l›nca, bu
düflünceleri anlamak mümkündür. Bu noktada HADEP’in bar›fl fliar›n› yükseltme-
si ve parlamento dahil bütün araçlar› bu do¤rultuda kullanmak istemesi anlafl›-
labilir. Geçmiflte HEP’in SHP listelerinden aday olup meclise girmesi, bugün
HADEP’in seçime girmesinin esas amac› oligarfliyle uzlaflma araçlar›n› güçlen-
dirmektir. Amaç budur. Bunun d›fl›nda söylenen “Türkiye halklar›n›n Partisiyiz,
demokrasi, emek” vb. sözleri sadece as›l amaçlar›n› güçlendirmek için baflvur-
duklar› geçici propagandalard›r.
Bar›fl Bloku’na giren, destek olan, özellikle de bar›fl blokunu oluflturan par-
lamentarist partiler, gruplar esasta, devrimci iktidar perspektifine sahip olma-
d›klar›ndan, faflist iktidar›n devrimci fliddete dayanarak y›k›lmas›n› istemedik-
lerinden parlamenter mücadele ile burjuva demokrasisinin sa¤lanmas› fleklin-
112 Miliyetçilik Ç›kmaz›
nin aç›klamas› olabilir. Blokun di¤er partileri ise, büyük flehirlerde Kürt oylar›
üzerinde ucuz zafer hesaplar› yap›p meflrulaflmak istemifltir ama, bu hesapla-
r› tutmay›nca tam bir flok yaflam›fllard›r. Hayalleri çok büyüktü. Neredeyse Rus-
ya’daki gibi solu yeniden aya¤a kald›racak ve herkesi kurtaracaklard›! Olma-
d›, hayaller gerçekleflmedi . Buran›n Türkiye oldu¤unu unutmufl Türkiye halkla-
r›n› tan›mam›fllard›r; mücadele gerçe¤inden ise, habersizdiler. Bedel ödeme-
den hiçbir fley kazan›lamazd›, seçim bile.
Blok, seçim için kurulmufl ve devrimci mücadeleye de bu gözle bakt›¤›ndan
seçim d›fl›nda hiçbir fley düflünemez olmufltur. Bu nedenle kitlelerin seçime ka-
t›lmad›¤›, sand›¤a gitmedi¤i, bu seçimlerin ve meclisin meflru olmad›¤›n›n hay-
k›r›ld›¤›, kitlelerin bunun için sokaklara döküldü¤ü ve her türlü mücadele biçi-
minin kullan›larak kitlelerin harekete geçirildi¤i bir ortam› düflünmelidirler. Bu-
nun için birliklerin, bloklar›n oluflturuldu¤u ve kitlelerin mücadelesinin boyutlan-
d›¤›, halk›n burjuva partilerinden meclisten, düzenden daha çok koptu¤u koflu-
lar› düflünmelidirler. Bunu hayal edemezler. Etmediler. Çünkü, bu tür bir müca-
dele anlay›fllar› yok. Ayn› kafa yap›s› Gazi’deki halk›n ayaklanmas›n› “provo-
kasyon” olarak görür. Halk›n meflru mücadelesini kabul etmez. Ayn› kafa ya-
p›s› meflrulu¤u düzen yasalar› içerisinde mücadele olarak gördü¤ünden bütün
burjuva partileriyle iyi geçinir, MHP’yi bile düflman olarak görmez. Geçmiflle-
rinden küçümseyerek söz ederler; piflmanl›k gösterirler, “iflte bak›n dün
MHP’lilerin bölgelerinden geçemezdik, bugün arkadafllar›m›z MHP’ye gi-
rip ç›kabiliyor, her fley de¤iflti” derler. Kongrelerine MHP’lileri ça¤›r›rlar. Bü-
tün bunlar› kendilerini burjuvaziye kan›tlamak için yaparlar.
Bar›fl blo¤u halklar›m›z›n mücadelesini gelifltirmek, faflizme karfl› devrimci
halk alternatifini oluflturmak için kurulmam›flt›r. Zaten devrimci alternatif de bu
flekilde oluflturulamaz. Blok, “faflist t›rman›fl› engelleme, MHP’nin geliflimini en-
gelleme, bunlar karfl›s›nda barikat olma” gibi TKP’nin eski tezlerini de yayma-
y› ihmal etmemifltir. Bu düflünceler tümden yanl›flt›r; faflizmi MHP’den veya
Menzir’lerden ibaret görmek, faflist devlet partilerini ve faflist devlet ayg›t›n›
gizlemekten baflka bir ifle yaramaz. Gelinen aflamada faflizmi MHP olarak
göstermek süregelen vahfleti sadece MHP’ye malederek devleti ve di¤er faflist
burjuva partilerini aklamak demektir; aklama ayn› zamanda birlikte yönetme-
yi, birlikte yaflamay› meflru görmek demektir. Faflizm olgusu içerisinde MHP be-
lirleyici bir güç olmay›p faflist burjuva partiler taraf›ndan kullan›lan bir güçtür,
her dönem de böyle olmufltur. Kullan›lm›fl, ifli bitince bir tarafa at›lm›fl, ihtiyaç
duyulunca tekrar gündeme sokulmufltur. Faflist devlet böylece devletin tarafs›z-
l›¤› demagojisiyle faflizmi gizlemeye çal›flm›flt›r. Ama, bugün art›k kontrgerilla-
n›n devlet oldu¤u bütün unsurlar›yla a盤a ç›km›fl bir gerçektir. Buna ra¤men,
faflizmi MHP ile özdefllefltirip “MHP’yi geriletmek, faflist t›rman›fl› engellemek”
gibi düflünceleri öne sürenler, faflist devletin kendini demokrat gösterme oyunu-
nun aleti oluyorlar demektir.
Seçimlerde baflka bir tav›r da, hemen her seçimde ba¤›ms›z aday ç›karma
takti¤ine baflvuranlard›. Eme¤in Partisi Giriflimcileri ve bir kaç siyasi yap› ba-
z› bölgelerde ba¤›ms›z adaylar ç›karm›fl ama, her zaman oldu¤u gibi, hiçbir
olumlu sonuç yaratamam›fllard›r. Her ne kadar E P Giriflimcileri “amac›m›z
116 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
SABANCI MERKEZ‹N‹
BASMAMIZDAN SONRA DO⁄AN
SPEKÜLASYONLAR ÜZER‹NE
DEVR‹MC‹ HALK
K U RT U L U fi Zafer Yolunda Kurtulufl
CEPHES‹ HABER 20 OCAK 1996
B Ü LTEN‹ Say›: 28
DHKC Bülteni Say›: 20 Tarih: 18 Ocak 1996
(...)
3
- Sabanc›lar›n Kürt çözümünü düflündü¤ü ve bu nedenle hedef al›nd› -
¤› fleklindeki düflünceler saçmad›r, kas›tl›d›r.
Sadece Sabanc›lar de¤il, Koçlar, tüm iflbirlikçi tekeller ve onlar›n örgütü TÜ-
S‹AD, TOBB, di¤er sermaye kurulufllar› tüm burjuva partileri ABD ve Avrupa
emperyalistlerinin öngördükleri “Kürt çözümünü” savunmaktad›r.
Özcesi; iflbirlikçi tekellerin sundu¤u çözüm, Kürt halk›n›n özgürlük mücade-
lesinin ezilmesiyle tekeller ve emperyalizm için rahat sömürü ortam›n›n olufltu-
rulmas›d›r. Ayr›ca bu emperyalist çözümü ilk savunan Turgut Özal olup bunu
Tansu Çiller hükümeti devam ettirmifltir. TOBB eski baflkan› Yal›m Erez’in Do¤u
Ergil’e haz›rlatt›¤› Kürt Raporu ABD’nin Tansu Çiller’e haz›rlatt›¤› rapordur.
Ama oligarfli içi güçler dengesi ve Kürt ulusal hareketinden çeflitli beklentileri
ve temelde zamanlama hesaplar› nedeniyle, flimdilik bu rapordaki düflünceler
uygulama olana¤› bulamamaktad›r. Emperyalist çözüm için kamuoyunun ha-
z›rlanmas›, güçler dengesinin düzenlemeleri ile uygun gördükleri zamanda sö-
zü edilen çözüme baflvurmak istemektedirler.
Bu çözüm Kürt halk›n›n kurtuluflu olmayacakt›r.
Kürt halk›n›n kurtuluflu baflta Türk halk› olmak üzere, tüm ezilen halklarla
birlikte Türkiye oligarflisini y›k›p halklar›n devrimci iktidar›n›n kurulmas›yla ger-
çekleflecektir.
Kürt halk›n› katleden, soyk›r›m yapan, ulusal kimli¤ini tan›mayan Türkiye
Cumhuriyeti tarihi boyunca ezerek, katlederek susturmak isteyen iflbirlikçi bur-
juvazi ve onlar›n iktidarlar›d›r.
fi›rnak’tan ‹stanbul’a kadar, tüm ülkemizi da¤lardan gecekondulara kadar
kana bulayan iflbirlikçi tekeller ve ortaklar›d›rlar.
Kürdistan’daki kafa ve kulak keserek vahflet tablolar› yaratan kanl› eller Sa-
banc›lar›n elleridir. Onlar hiçbir zaman, halk›n hak ve özgürlüklerine iliflkin
hiçbir sorunu çözemezler.
118 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
MED TV’DE
1 MAYIS AÇIK OTURUMU
MED TV’DE 1
M AYIS AÇIK Zafer Yolunda Kurtulufl
OTURUMU 18 May›s 1996
Say›: 45
M
ED TV’de 8 May›s’ta 1 May›s ‘96’n›n de¤erlendirildi¤i bir aç›k otu-
rum düzenlendi.Aç›k oturuma DHKP-C, MLKP, T‹KB, ÖDP, Emek Ba-
r›fl Bloku, ERNK, TKP/K›vlc›m, HADEP, Sosyalist Alternatif,
KESK...kat›ld›lar.
Kat›l›mc›lar›n kimi bizzat orada bulunarak, kimi telefonla kat›ld›.
3 saati aflk›n süren aç›k oturum, konusu 1 May›s olmas›na karfl›n, Türkiye
Solunun hemen bütün acil sorunlar›n›n da masaya geldi¤i bir tart›flmaya tan›k-
l›k etti.
DHKP-C Temsilcisi, aç›k oturumda 1 May›s’› atefl alt›nda yürünen bir zafer
olarak belirtirken, halklar›m›z›n tan›kl›¤›nda Demokratik Muhalefet Cephesi
ça¤r›s›n› bir kez daha dile getirdi.
(...)
Kurtulufl
OL‹GARfi‹N‹N HADEP’E SALDIRISI
KÜRD‹STAN’DA
TEK YOL DEVR‹M Zafer Yolunda Kurtulufl
29 Haziran 1996
Say›: 51
H
ADEP Kongresi sonras›nda her renkten burjuva medya, kudurmufl gi-
bi sald›rmaya bafllad›. Bayra¤›n indirilifli kafalara ifllenmek için on-
larca kez tekrar tekrar gösterildi. Kibarl›k elden b›rak›l›p spikerler
aç›ktan küfür dolu sözler etmeye bafllad›lar. Hatta kontrgerillan›n Elbistan’a gi-
den HADEP delegelerine yönelik katliam› bile “halk infialde, ne yaps›n” deni-
lerek hakl› gösterilmeye çal›fl›ld›.
‹lk iki günlük bombard›mandan ve estirilen floven dalgadan sonra istedikle-
rini bulamayan egemenler, gündemi biraz durultup ak›l hocalar›n› ekranlara ç›-
kartmaya ve HADEP’i burjuva demokratik zeminden uzak tutulmamas› gerekti-
¤ini vurgulay›p, bir saflaflt›rma içine sokmaya çal›flt›lar.
Olay, çok yönlü olarak de¤erlendirilmelidir. Ortaya ç›kan tabloda en çok
dikkati çeken olgu, oligarflinin gerçekten büyük çapl› olarak estirdi¤i floven
dalgaya ra¤men istedi¤i sonuçlar› alamamas›d›r. Gerçekten de Yeni Dünya
Düzencisinden, fleriatç›s›na kadar bütün televizyonlar insanlara bayrak al›p so-
ka¤a ç›kma ça¤r›s› yapmas›na ra¤men ertesi gün bir kaç küçük ve kat›l›ms›z
eylem d›fl›nda bu ça¤r›lar genel olarak halkta yank›s›n› bulamam›flt›r. ‹kincisi,
kay›plar konusundaki Galatasaray eylemlerinden, Emek Partisi önündeki sald›-
r›ya ve bununla birlikte HADEP yöneticilerine ve kitlesine yönelik sald›r›ya ka-
dar ortaya ç›kan önemli bir görüntü vard›r. Bu görüntü, oligarflinin reformcu,
legalci, yasalc›, devrimci, yurtsever demeden tüm kesimlere büyük bir fliddetle
yüklenmeye bafllamas›d›r. Üçüncü mesele ise, HADEP’e yönelik olarak oligar-
flinin ayr›flt›rma çabalar›d›r.
Oligarfli açmazlar içinde çözüm olarak önüne hiçbir fley koyamamaktad›r.
fiiddeti ve bask›y› önüne koymufltur. HADEP Kongresi sonras›nda Mehmet
A¤ar’›n televizyon ekranlar›ndan spikerin sorular›n›n bitiminde izin alarak ek-
ledi¤i son sözleri çok çarp›c›d›r. A¤ar, “ekonomik çözüm, sosyal çözüm flu
bu diyebilirsiniz ama kimse siyasi çözüm konusunda a¤z›n› açmas›n” tü-
ründen bir deyiflle çok aç›k tarzda devletin revizyondan geçirilmesi yönünde
fikir belirtenlere içinde gözda¤› da sezilen mesaj göndermifltir.
HADEP Kongresi’nde bayrak indirilme tavr›n›n gelifltirilmesini öteden beri-
dir terörüne belli hakl› zeminler arayan kontrgerilla için f›rsat gibi de¤erlendi-
rilmifl ve floven bir demagoji içinde sald›r›lar›n› h›zland›rm›flt›r. Özellikle ayn›
sürece gelen Emek Partisi üye ve yöneticilerine yöneltilen sald›r› son dönemle-
rin en kapsaml› ve vahfli sokak sald›r›s›d›r.
Bu sürecin daha da derinleflece¤i gözükmektedir. Oligarflinin içinde bulun-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 121
du¤u kriz, tahmin edilenden daha derindir ve en düzen yanl›s› yönelimlere bi-
le izin vermeyip üzerlerine fliddetle yönelmesi bir yan›yla saflaflmay› derinlefl-
tirmek ve bütün sivri uçlar›n› törpülemelerini istemesini ifade ederken, di¤er ya-
n›yla da flu anki düzen içi konumlan›fllara bile tahammülsüzlü¤ünün gösterge-
si olmufltur.
Oldukça çapl› bir floven dalgaya ra¤men, halk ne soka¤a dökülmüfl ve ne
de ortal›k bayraktan görülmez olmufltur. Oligarflinin beklemedi¤i bu geliflme,
üzerinde düflünülmesi gereken bir olayd›r ve halk›n içinde bulundu¤u psikolo-
jiyi göstermesi aç›s›ndan çarp›c›d›r. Halk›m›z burjuva medyan›n ve politikac›-
lar›n sözlerine ve ekranlardan akan yalanlara eskiden oldu¤u kadar itibar et-
memektedir. Kuflkusuz bayrak olay› ile ilgili belli bir öfke birikimi olmufltur, bu
es geçilmemelidir. Ne kadar do¤ru bir eylem tarz› oldu¤u da tart›fl›labilir. Ama
bugünün tart›flmas›n›n, bugünün sorununun oda¤›na yerlefltirilemez.
Yeni süreç, halklar›n bu durumu gözönüne al›narak oligarfli taraf›ndan da-
ha genifl ve kapsaml› provokasyonlara aç›k bir süreçtir. Kendine soluk borusu
açmak için ç›rp›nan oligarfli, halklar›n bu psikolojisini de dikkate alarak göz-
leri as›l hedeflerden sapt›rmak ve devrimci ve yurtseverlerle halk aras›ndaki
köprüleri tahribe yönelik ad›mlar atmas› olas›d›r. S›k›flt›¤› köflede kendisini zo-
ra sokan tüm kesimlere karfl› aç›k bir fliddet politikas› yürütecektir. fiiddet bu
anlam›yla tüm kesimlere karfl› olacakt›r.
Türkiye ve Kürdistan halklar› ve önder güçler, tam da bu süreçte asla geri
ad›m atmamal›, sald›r›y› üzerine çekmeme ad›na geri çekilmemeli tam tersine
oligarflinin bu krizini daha da derinlefltirici taktik ad›mlar gelifltirmelidir.
Çok fazla alternatifi yoktur oligarflinin. Bu anlamda tüm halklar›n din, mez-
hep, milliyet temelinde olmayan ama iflte tam da bu noktada s›n›f temelinde,
özgürlük ve ba¤›ms›zl›k temelinde birlefltirmek, sald›r›lar› birlikte gö¤üslemek
ve bu düzeni alafla¤› etmek için birlikte savaflmak gereklidir.
Krizi yumuflatmay›, konumlan›fllar›m›z› korumay› de¤il, oligarfliye artan bü-
yüklük ve say›da vurmay›, çeliflkilerini yo¤unlaflt›rmay› ve devrimci savafl› ge-
lifltirmeyi önümüze koyal›m.
122 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
KUZEY IRAK VE KÜRT HALKININ
ÖNDERL‹K GERÇE⁄‹ -1
KUZEY IRAK VE
KÜRT HALKININ
ÖNDERLİK Kurtulufl
GERÇEĞİ 14 Eylül 1996
1 Say›: 7
T
arihler de¤ifliyor... Örgütler, önderler de¤ifliyor... Emperyalizme yap›-
lan ça¤r›lar de¤iflmiyor. Esaret zincirinin bir türlü k›r›lamamas›n›n s›rr›
iflte bu de¤iflmezliktedir asl›nda. De¤iflmesi gereken de budur. (...)
‘60’l› y›llar boyunca kanl› savafllara sahne olur Irak Kürdistan’›. Irak yöne-
timiyle Kürt ulusal hareketi aras›nda sürekli savafl durumu vard›r. Süreç atefl-
kesler ve çat›flmalar aras›nda gidip gelir. Ateflkeslerin pek ço¤unda Irak yöne-
timinin zay›fl›klar›, BAAS içindeki çeliflkiler belirleyicidir. Bu yüzden Irak yöne-
timi her ateflkesi Kürt halk›na karfl› yeni sald›r› haz›rl›klar› için de¤erlendirir.
Ateflkesler bir tek Kürt halk›n›n ifline yaramaz.
‘70’lerin bafl›nda yine bir ateflkes yap›lm›flt›r. BAAS, ateflkesle “demokratik”
çözümler ad› alt›nda manevralar yaparken, Talabani’yi Kürt halk›n›n temsilcisi
gibi lanse edip, “Kürt halk›n› bölüp parçalayarak nas›l yönetirim” hesaplar›
içindedir. Irak yönetiminin de kabul etti¤i ateflkes, KDP saflar›nda ise yine her
zamanki beklentilerin kayna¤› olmufl, “ebedi bar›fl” rüyalar› görmeye baflla-
m›fllard›r. KDP art›k “savafl›n sonuna” gelindi¤ini söylemeye bafllar. Ama on-
lar, “otonomi” ye epeyce yaklaflt›klar›n› düflünürken, Irak 1975 Mart’›nda atefl-
124 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“destek” olmufltu. Ancak yine ayn› ABD, geliflmelerin farkl›laflt›¤› noktada des-
te¤ini kesiverdi.
(...)
Y›l 1994
ABD, Almanya, Fransa, ‹ngiltere gibi emperyalist ülkelerin Devlet Baflkanla-
r›na bir mektup ulafl›yor.
Mektup, 7 Kas›m tarihini tafl›yor ve alt›nda PKK Genel Sekreteri Abdullah
Öcalan’›n imzas› var.
“Alt›n› çizerek belirtmek isterim ki, biz çözümü savaflta görmeyen si-
yasi tercihleri esas alan ve diyalog yoluyla mevcut durumun afl›labilece-
¤ine inanan bir tutum benimsiyoruz.”
Ve sonra s›ra dünya emperyalistlerine “ça¤r›”ya geliyor:
“... takdir edersiniz ki, dünyan›n hiçbir yerinde acil bir müdahaleyi bu
kadar dayatan bir sorun yoktur... Dünyan›n art›k bu devlet katliam›na
seyirci kalmamas› gerekti¤ine ve Kürdistan’daki Türk özel savafl uygula-
malar›na karfl› tutum almas› gerekti¤ine inan›yorum... Yapaca¤›n›z giri-
flimleri ve ataca¤›n›z ad›mlar› sonuna kadar destekleyece¤imi ifade ediyo-
rum.”
10 y›ll›k gerilla savafl›n›n ard›ndan Öcalan da, Barzani’lerin, Talabani’le-
rin ça¤r›s›n› yineliyor.
Emperyalistlerin o günden önce de, o günden sonra da yapt›¤› giriflimler bi-
liniyor. Oligarfliyi daha fazla, daha modern silahlarla donatmak, Kürt halk› ve
Türkiye halklar›na yönelik tüm katliam ve vahflet politikalar›n›n arkas›nda ol-
mak, s›n›r ötesi operasyonlar›n destekçisi olmak vs. vs.
Ama bir kez bu yola girildi mi, niyet ne olursa olsun bir kez “çözüm” em-
peryalizmden beklenir hale gelindi mi, bunlar görünmez art›k. “Ça¤r›”lar, kat-
liamlara paralel yinelenip durur.
(...)
Ve Y›l 1996
Talabani Irak deste¤indeki Barzani güçlerinin sald›r›s› karfl›s›nda yine
ABD’ye ça¤r› yap›yor:
“ABD yard›m›m›za gelmelidir. E¤er onlar bize ihanet eder yard›m›m›za
gelmezlerse gidecek baflka yer buluruz.”
Evet, 1991’de “Amerika sahtekarl›k yap›yor” diyen sanki Talabani de¤ildir.
Yine ayn› yere s›¤›nm›flt›r. Yine “Medet ya emperyalizm” 盤l›¤›ndan baflka fley
duyulmamaktad›r a¤z›ndan.
ABD gelmifl, Irak’› bombalam›fl ve gitmifltir. Hamileri Çekiç Güç çat›flma
alan›n› ilk terkedendir. Ve durum her geçen gün Talabani’nin aleyhine gelifl-
mektedir. Talabani flimdi bir kez daha Amerika’n›n “sahtekarl›¤›n›” keflfedecek-
tir belki. Ama ilk f›rsatta yine ona s›¤›nmaktan, yine ona ça¤r› yapmaktan ge-
ri kalmayacakt›r. Çünkü bir kez elini, kolunu emperalizme teslim etmifltir. fiim-
di tekrar tekrar “medet ya emperyalizm” diye ça¤›rmaktan baflka çaresi kal-
mam›flt›r. Halk›na, savafl›na de¤il, iflbirlikçi yönetimlere ve emperyalizme gü-
ven, iflte onu böyle çaresiz, güçsüz b›rakm›flt›r.
126 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“Gerçeklik”...
Talabani ve Barzani s›k s›k ba¤›ms›z bir Kürt devletini savunmad›klar›n›, bu-
nun gerçekçi olmad›¤›n› söylemekte, otonomiden, özerklikten, federasyondan
sözetmektedirler. Kuflkusuz bu, “ba¤›ms›zl›k” için emperyalizmden icazet ala-
mayaca¤›n› düflünen milliyetçi önderlikler aç›s›ndan zorunlu bir sonuçtur.
Ama bu asl›nda ikincil bir sonuçtur. Bir yerde izlenen yanl›fl politikalar›n ne-
deni de¤il, sonucu durumundad›r. Neden, ilk baflta, Kürt sorununun çözümü-
nün, Kürt halk›n›n kurtuluflunun, bölge halklar›n›n kurtuluflundan, içinde bulunu-
lan ülkedeki devrimci mücadeleden koparmakta aranmas›d›r.
Bu “kopma” Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›k ve özgürlük talebini bafltan zay›fla-
tan bir faktördür. Herfleyden önce, bölgedeki gerici iktidarlar y›k›lmadan tek
bafl›na Kürt halk›n›n kurtuluflu gibi bir formülasyona bölgedeki güç dengeleri
izin vermez. ‹flte bu yol, Kürt halk›n›n kurtuluflunu di¤er halklar›n kurtuluflun-
dan, içinde bulunulan ülkeden kopararak Kürt Ulusal Hareketini güçsüzlefltir-
mekte ve Kürt ulusal önderliklerini emperyalizmden destek bulmaya, emperya-
lizmin kabul edebilece¤i çözümler aramaya itmektedir.
Milliyetçi önderlikler, bu politikalar›n› hep “gerçekçilik”le aç›klaya geldiler.
Ortada bir “gerçeklik” vard› ama bu, onlar›n gerçek diye gördü¤ünden farkl›
birfleydi. ‹çinde bulunduklar› ülkenin halk›ndan ayr› bir mücadeleyle ba¤›ms›z-
l›¤› elde etmeleri zordu gerçekten de. Ç›k›fl noktalar› yanl›flt›, elbette do¤ru
noktaya varam›yorlard›. ‹flte bu noktada çözümü di¤er halklarla birlikte müca-
delede aramak yerine “ba¤›ms›zl›k”, “devrim” gibi hedeflerinden vazgeçiyor
ve “gerçekçilik” ad›na bölge devletlerinin icazetinde bir çözüm aramaya yö-
neliyorlard›. Barzani ve özellikle de bir zamanlar sosyalizmden bile sözeden
Talabani bu noktada, bafllang›çtaki talep ve hedeflerini ad›m ad›m küçülterek
bugünlere gelmifller ve bugün art›k emperyalizme ve iflbirlikçi devletlere “ne
kadar hak verirseniz, o kadar› kabulümüz” deme noktas›na gelmifllerdir.
mesi, s›n›fsal geliflmelerin dar bir bak›fl aç›s›yla ele al›nmas›ndad›r. Kurtuluflu
bulunduklar› ülkedeki di¤er halklarla birlikte mücadelede görmeyen küçük bur-
juva milliyetçi önderlikler, halklarla de¤il, sömürücü egemen s›n›flar›n devletle-
riyle girilen iliflkilerde, bu devletlerin aralar›ndaki çeliflkileri kullanal›m derken,
rahatl›kla bölge devletlerinin oyunca¤›, birbirlerine karfl› kulland›klar› bir koz’a
dönüflmektedirler. Koz kazanmaya kalkanlar, koz olmaktad›r k›sacas›.
Bu durum bugün kendini çok somut olarak Barzani ve Talabani’nin geldik-
leri noktada göstermektedir. Bafllang›çta k›smen gizli, dolayl› olan iliflkiler, sü-
reç içinde alenileflmifl ve bundan hiç de ba¤›ms›z olmayan bir geliflme içinde
ba¤›ms›z Kürt devleti söylemi de yerini özerkli¤e, federasyona b›rakm›flt›r.
Pragmatizm ve bölge devletleriyle kurulan iliflkiler ise sonuçta do¤rudan ya da
dolayl› olarak emperyalist politikalara, emperyalizmin Ortado¤u hesaplar›na
angaje olmay› beraberinde getirmifltir. Barzani ve Talabani, ‹ran’›, Irak’›, Tür-
kiye’yi kullanal›m derlerken, bu devletler onlar› kullanm›fl, birbiriyle çat›flt›r›l-
m›fl, baflta PKK olmak üzere di¤er Kürt örgütlerinin üzerine sald›rtm›fllard›r. ‹fl-
te flimdi geldikleri noktada biri ‹ran’a, di¤eri Irak’a yaslanm›fl ve birbirlerine
karfl› “imha” savafl› yürütür konuma düflmüfllerdir. Kullananlar kendilerini bile
yokedecek bir kullan›lma içindedirler.
s›n›, tutarl› bir ulusal bilince ve ilkelere bile sahip olmayan Talabani ve Barza-
ni kendi halklar›na ihanetlerinin ödülü olarak ceplerinde TC pasaportuyla An-
kara’da a¤›rlan›r oldular. Oligarflinin dönemsel politikalar›na ba¤l› olarak ba-
zen küsüyorlar, bazen de operasyonlara bizzat kat›l›p PKK’ye karfl› birlikte sal-
d›r›yorlar.
Tüm örnekler bir yana, tek bafl›na bu iliflki içinde milliyetçi önderliklerin it-
tifaklar›ndaki pragmatizmi tüm boyutlar›yla ve çeflitleriyle görmek mümkündür.
Bu iliflkiler a¤›, iflbirlikçidir, ihanete ve teslimiyete aç›kt›r ve Vedat Ayd›n’›n kat-
ledildi¤i gün Ola¤anüstü Hal Bölge Valisi Kozakç›o¤lu’nu ziyaret edecek ka-
dar da Kürt halk›n›n duygular›na yabanc›d›r.
nomik geliflme farkl›l›klar›na ra¤men, halklar› çat›flmas›z birarada tutan, emperyalizme kar-
fl› direnmelerini sa¤layan, emperyalizme karfl› halklar›n gücünü birlefltiren, sosyalizmin ilke-
lerinden, kurumlar›ndan baflka bir fley de¤ildi.
Halklar› birbirine düflüren, o vahfli milliyetçi savafllar› yaratan, körükleyen, onlar› yeni-
den emperyalizme muhtaç hale getiren, ulusal kaynaklar›n› birbirlerine karfl› savafllarda tü-
ketmelerine yolaçan ise yine kapitalizmdir, emperyalizmdir.
Emperyalizmin, burjuvazinin ulusal sorunu çözemeyece¤i, hiçbir halka kendili¤inden
“kendi kaderini tayin hakk›”n› tan›mayaca¤›, yüzy›ll›k tecrübe ile bilinmektedir. Bugün yafla-
nanlar›n da kan›tlad›¤› baflka bir fley de¤ildir.
Milliyetçilik ve küçük burjuvazi, emperyalizmin haklar› birbirine k›rd›rma politikas›n›n
do¤rudan-dolayl› sonuçlar› olan çat›flmalar› kullanarak kendi pragmatizmlerini, emperyaliz-
me yak›nlaflmalar›n› gizlemeye ya da “hakl›” göstermeye çal›flmaktad›rlar. 70 y›lda, 40 y›l-
da sosyaliz bu sorun çözmemifl de flimdi emperyalizm mi çözmektedir?
Sosyalizmi savunmak, uluslar›n özgürlü¤ünü de savunmak ve güvence alt›na almakt›r.
“Sosyalizm iyidir, ancak ulusal sorunu çözemez” gibi yaklafl›mlar›n hiçbir maddi temeli yok-
tur, demagojiktir. Tersinden, uluslar›n özgürlü¤ünü savunup sosyalizmi savunmamak da
mümkün de¤ildir. Tarihsel olarak kan›tlanm›fl olan ve sosyalist ülkelerdeki kapitalist restoras-
yonun, restorasyon sonras› çat›flmalar›n da de¤ifltirmedi¤i bir gerçek vard›r:
“Özel mülkiyet ve sermaye insanlar› kaç›n›lmaz olarak birbirinden ay›r›yor, ulusal
nifak› körüklüyor ve ulusal bask›y› güçlendiriyorsa, kollektif mülkiyet ve emek de ay-
n› flekilde kaç›n›lmaz olarak insanlar› birbirlerine yaklaflt›r›r, ulusal nifak› ortadan
kald›r›r ve ulusal bask›y› yokeder.” (S Stalin Eserler C.5. S.29)
Ulusal sorunun çözümü, ça¤›m›zda ve bugünümüzde yine sosyalizmdedir. Ve bu anlam-
dad›r ki, ulusal kurtuluflun halklar›n nihai kurtuluflunun yolu da proletarya ideolojisinin öncü-
lü¤ünden ve sosyalizmden geçecektir.
Elbette “proletaryan›n ideolojik öncülü¤ü” sorunu soyut, teorik bir sorun de¤ildir. Progra-
ma bir sat›r eklemifl olmakla proletarya ideolojisini ve sosyalizm savunulmufl olmaz. Bu ide-
olojik öncülük ve çözümü sosyalizmde görmek bir halk›n ulusal kurtulufl savafl›n›n biçimleni-
flini, hedeflerini, ittifaklar›n› belirleyen bir somutluktur.
Sorunun proletaryan›n öncülü¤ünde ve sosyalizm perspektifiyle ele al›nmas›n›n temel ola-
rak say›labilecek iki yan› vard›r: Birincisi, “ulusal sorunu sömürgelerin kurtuluflu genel soru-
nu ile kaynaflt›rmak; ikincisi, ulusal sorunla sermayenin egemenli¤i, kapitalizmin devrilmesi
ve proletarya diktatörlü¤ü aras›ndaki organik ba¤ temelinde hareket etmek...” Söylenen
aç›kt›r: emperyalizme karfl› ç›kmadan, emperyalizmin egemenli¤ine son vermeden ve de ka-
pitalist üretim iliflkilerinin d›fl›na ç›kmadan ulusal sorunun çözümü mümkün de¤ildir.
Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesindeki önderlik zaaf› da iflte bu iki noktada bütün
ç›plakl›¤›yla karfl›m›za ç›k›yor.
Bugün Kürt ulusall›¤› için mücadele etti¤ini söyleyen Kürt örgütlerinin genel karakteri em-
peryalizmin egemenli¤ine karfl› savaflmak yerine -ki emperyalizmle iliflkileri bafll› bafl›na ay-
r› bir konudur- emperyalizm destekli çözümler peflindedirler... B›rakal›m sermayenin, kapita-
lizmin egemenli¤ine son vermeyi -ki hemen hiçbirinde toprak a¤alar›na, yerel mütegallibe-
ye karfl› politik ve pratik bir tav›r yoktur-, b›rakal›m bulunulan parçalardaki oligarflik, küçük
burjuva diktatörlükleri y›kmay›, ba¤›ms›z bir devlet hedefi de ortadan kalkm›flt›r art›k.
Emperyalizme karfl› mücadele ve oligarflik iktidar›n devrilmesiyle, halk iktidar› ve sosya-
lizm ön koflullar› atlan›ld›¤›nda, sorunun art›k proletaryan›n öngördü¤ü çözüm yolunun d›-
fl›nda bir mecrada geliflmeye bafllad›¤› aç›kt›r.
Ve bu mecrada halklar›n kurtuluflu, özgürlü¤ü yoktur; ancak sömürülmesinin, ba¤›ml›l›-
¤›n yeni ve daha ince biçimleri olabilir.
134 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
KUZEY IRAK VE KÜRT HALKININ
ÖNDERL‹K GERÇE⁄‹ - 2
KUZEY IRAK VE
KÜRT HALKININ
ÖNDERLİK Kurtulufl
GERÇEĞİ 21 Eylül 1996
2 Say›: 8
“Kuzey Irak kan gölü”, “100 peflmerge ölü”, “çat›flmalar durmuyor”... Kuzey
Irak’taki geliflmeler aylard›r buna benzer bafll›klarla yans›yordu. Çat›flma ancak bir
taraf›n -Barzaninin- üstünlü¤üyle durmufl görünüyor. Ama “nereye kadar?” sorusu-
nun cevab›n› da kimse veremiyor. fiimdi çat›flman›n yerini “Göç” dram› alm›fl du-
rumda. “‹ç çat›flma” ise yine eflikte duruyor; güçlerini y›pratmadan geri çekilen Ta-
labani’nin “gerilla savafl›na” haz›rland›¤› haberleri yer al›yor bas›nda. Elbette ha-
z›rl›k ne Irak, ne ‹ran egemen s›n›flar›na karfl› de¤il, Barzani’ye karfl›.
Dram, trajedi; ad›na ne derseniz deyin, hiç eksik olmad› bu topraklardan. Çe-
kiç Güç himayesindeki Kürt devleti topraklar›nda aylard›r, y›llard›r sürüyor iç çat›fl-
ma. Ve daha öncesine uzan›yor. Bu savafl, Kürt milliyetçi hareketlerinin bitmek tü-
kenmek bilmeyen birbirleriyle çat›flmalar›n›n yeni bir halkas›, bir devam› yaln›zca.
Bu çat›flman›n sonunda ne ba¤›ms›zl›k, ne de özgürlük yok. K›r›lan Kürt halk›, k›ran
da.
Bu k›sa dizi, “iç çat›flma”n›n da çok k›sa bir özetini yans›t›yor. Burada an›lma-
yan irili-ufakl› onlarca çat›flma vard›r daha. Ama sorunun özü emperyalizme karfl›
durmay›flt›r. Sorunun özü, Kürt halk›n›n haklar›n›n hep icazetçilik temelinde aray›fl-
t›r. Emperyalizme ve iflbirlikçilerine karfl› aç›k bir savafl çizgisine gelinmeden bu k›-
s›rdöngüden ç›k›lmas› da mümkün görünmemektedir. Bu anlamdad›r ki, yaz›m›z›n
bu bölümünde esas olarak sorunun bu boyutunu da ele almaya çal›flt›k.
Barzani, Talabani gibileri bugün Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunun önderleri de-
¤il, Kürt halk›n›n s›rt›ndaki kamburlard›r. Kürt halk› emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k
ve özgürlük yoluna girebilmek için önce bunlar›, bu milliyetçi önderlikleri s›rt›ndan
atmak durumundad›r.
K
ürt halk› tarih boyunca barbar imparatorluklarca, emperyalizm tara-
f›ndan, onlar›n iflbirlikçisi olan diktatörlükler taraf›ndan maruz b›rak›l-
d›¤› zulmün ve k›y›m›n d›fl›nda bir baflka k›y›m› da iç çat›flmalar›nda
yaflad›.
Elbette sorun Barzani ve Talabani’yle s›n›rl› de¤ildir. Milliyetçilik temelinde
örgütlenen hemen tüm Kürt örgütleri flu ya da bu düzeyde bu çat›flman›n için-
de olmufllard› ve bugün de içindedirler. Barzani ve Talabani (ve zaman zaman
bu çat›flman›n bir parças› olan PKK) birbirleriyle ne için savafl›yorlar? Bitmek
bilmeyen bu iç çat›flmalar›n sebebi ne?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 135
Kurtulufl
GERÇEKÇ‹L‹K VE “GERÇEK”TEN
ÇIKARILAN SONUÇ
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
28 Eylül 1996
Say›: 9
B
ir zamanlar bir “Befl Parçac›lar” vard›. Savunduklar›n›n özü, Kürdis-
tan’›n tüm parçalar›nda tek bir örgütlülük çat›s› alt›nda bir mücadele ve
tüm parçalarda efl zamanl›, “birlikte” kurtulufltu. Hayatta en ufak bir kar-
fl›l›¤› yoktu bu teorinin. Tutmad›. Böyle bir düflünce daha sonra baflkalar› taraf›n-
dan da en az›ndan tam bu haliyle savunulmad›.
Ancak Kürt sorunu özelinde milliyetçi çizgi a¤›rl›¤›n› korudu. Kimse “befl par-
çac›l›¤›” savunmuyordu ama di¤er halklarla birlik temelinde bir politikay› da sa-
vunan olmad›. Asl›nda bu daha bafltan onlar aç›s›ndan bir açmaz oluflturuyor-
du: Hemen tüm Kürt örgütlenmeleri, nihai anlamda “Birleflik Kürdistan” deseler
de esas olarak içinde bulunduklar› ülkedeki Kürdistan parças›n›n kurtuluflu çerçe-
vesinde mücadele ediyor, buna göre örgütleniyorlard›. Yani asl›nda ne içinde bu-
lunulan ülke halk›yla ittifak sözkonusuydu, ne de tüm Kürt halk›n›n ittifak›. Bu bafl-
tan kendini aç›k bir güçsüzlü¤e, çözümsüzlü¤e mahkum etmekti oysa. Nitekim
Kürdistan’›n hemen her parças›nda geliflen süreç de bunu gösterdi.
Bugün Kuzey Irak somutundaki geliflmeler, Kürt halk›n›n kurtuluflu ve Kürdis-
tan’›n ba¤›ms›zl›¤› sorununun hangi noktalar temelinde flekillendi¤ini, bu flekillen-
meyle hangi sonuçlar›n al›nabildi¤ini ve nas›l flekillenmesi gerekti¤ini görmek
için aç›k bir vesile olmufltur. Kendini bölge halklar›ndan, Kürdistan’›n parçalar›-
n›n içinde yerald›¤› ülke halklar›ndan koparan milliyetçilik temelindeki bir Kürt
örgütlenmesi, politik askeri açmazlarla karfl› karfl›ya kalmaktan kaç›nam›yor. Bu
çizgi de¤ifltirilmedi¤i, milliyetçilik esas al›nmaya devam edildi¤i sürece de milli-
yetçili¤in kaç›n›lmaz sonucu olan pragmatizm, onlar› Kürdistan’› bölüp parçala-
yan bölge devletleriyle “ittifak” yapma gibi bir kapana s›k›flt›r›yor.
KDP’nin, KYB’nin, PKK’nin ve di¤er Kürt örgütlenmelerinin ç›k›fl noktas›nda fe-
odalizme karfl› tav›r, sosyalizmi savunup savunmama gibi pek çok farkl›l›k var-
d›r; ama bir ayn›l›k vard›r ki, o bugün karfl› karfl›ya olduklar› sorunlar›n, Kuzey
Irak’taki istikrars›z, güvensiz durumun da adeta aç›klamas› gibidir. Bu ayn›l›k bu-
lunduklar› ülkelerin halklar› karfl›s›ndaki tutumlar›d›r. Gerek KDP, KYB olsun, ge-
rekse de PKK olsun, ç›k›fllar›ndan bu yana, sürecin hiçbir aflamas›nda içinde bu-
lunduklar› ülkenin halklar›yla do¤rudan, aç›k bir ittifak ve birleflme politikas›, pra-
ti¤i içinde olmam›fllard›r. Bu mant›¤›n geçmifle uzanan kökünü ve “teori”sini ör-
ne¤in PKK’nin “Kurulufl Bildirisi” ad›yla yay›nlad›klar› kitapta bulabiliriz.
Bu kitapta Kürdistan Devrimi’nin ittifaklar› birincil ve ikincil diye ayr›l›yor. Birin-
cil ittifaklar olarak gençlik, ayd›n tabaka ve devam›nda kent küçük burjuvazisiyle,
di¤er milli güçler say›l›yor. ‹kincil ittifaklar ise kendi içinde “üç halka”ya ayr›l›yor.
146 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
BUCAKLAR VE KURTULUfi
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
16 Kas›m 1996
Say›: 6
S
edat Bucak... Susurluk kazas› onun ismini bir kez daha öne ç›kard›.
Bir DYP milletvekili... Afliret reisi.... Korucu bafl›... Toprak a¤as›... Ya
da bunlar›n daha toplam bir ifadesi olarak bir “savafl a¤as›”...
Susurluk kazas› Türkiye’nin gündemine devletin mafyalaflmas›n›, burjuva
bas›nda siyaset-polis-mafya üçgeni diye ifade edilen ama gerçekte kontrgeril-
la denen fleyden baflka bir fley olmayan örgütlenmeyi getirmifltir. Ama Susur-
luk’un gündeme getirmesi gereken fleylerden biri de Kürdistan’daki “Bucak”lar
gerçe¤idir. Bucaklar gerçe¤i Kürdistan’daki toprak a¤al›¤› meselesidir.
Bucak’lar 80’den önce de Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflunun önüne dikildi.
Sald›r›lar, katliamlar yapt›, iflkenceler uygulad›... 12 Eylül’den sonra Bucak
afliretinin silahl› adamlar› cuntayla “pürüz”ler yaflad›lar. Kürt halk›n›n mücade-
lesi yeniden yükseldi¤inde “pürüz” giderildi. Bucak’lar 93’de A¤ar’la anlafl›p
afliret olarak korucu oldular. Art›k do¤rudan devletin silah›yla dikileceklerdi
ulusal kurtuluflun karfl›s›na.
Toprak a¤al›¤›, tekelci burjuvazinin cuntalarla oligarfli içinde bir ad›m da-
ha öne ç›kt›¤› zamanlarda gündeme getirilip sonra yine unutulan bir mesele,
toprak reformu meselesi. ‘23’lerden itibaren onlarca kez gündeme gelmifl, an-
cak hiçbirinde de böyle bir reform olmam›flt›r. Tekelci burjuvaziyle toprak a¤a-
lar›n›n, tefeci tüccarlar›n›n ittifak› olan oligarflik yap› bütün bu süreçler boyun-
ca bileflimini korumufltur.
Bütün bu süreç içinde k›rda çeflitli çözülmeler yaflanm›fl, ancak toprak a¤a-
l›¤› çözülememifltir. Çözülmedi¤inin en iyi göstergelerinden biri her dönem ge-
rek TBMM’de, gerekse de örne¤in cuntan›n oluflturdu¤u Dan›flma Meclisi gibi
organlarda toprak a¤alar›n›n temsilinin hep bir biçimiyle sa¤lanm›fl olmas›d›r.
Kamran ‹nan’lar, Bucak’lar oraya toprak a¤alar›n›n temsilcisi olarak gelmekte-
dirler.
Tar›m›n istihdam edildi¤i nüfus 1960’da % 75 iken, bu oran 1970’de %
66’ya, 1980’de % 58’e düflmüfltür. 1990’larda bu rakam›n % 50 civar›nda ol-
du¤u tahmin edilmektedir.
K›rda nüfus azalm›flt›r, mant›ken herkese düflebilecek toprak artm›fl olmal›y-
d›. Ama öyle olmad›, ayn› süreçte k›rsal alandaki topraks›z köylü oran› da afla-
¤› yukar› ikiye katlanm›flt›r. 1950’de % 14,5 olan topraks›z köylü oran›,
1980’de % 31’e ç›km›flt›r. Kürdistan’da bu oran 1980 rakamlar›yla % 45’in
üstüne ulaflm›flt›r.
Topraks›zlaflma 80’li ve 90’l› y›llar boyunca da sürmüfltür. “Toprak reformu”
148 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
HALKLARIN KARDEfiL‹⁄‹N‹
“SUSURLUK’TAK‹ DEVLETTEN HESAP
SORALIM” Ç‹ZG‹S‹NDE PEK‹fiT‹REB‹L‹R‹Z
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Kurtulufl
30 Kas›m 1996
Say›: 8
A
盤a ç›kan tüm hukuksuzlu¤a, pisli¤e ra¤men, her türlü hukuksuzluk ve
pislik, “devletin bekas›” ad›na savunulmaya, “ne yap›ld›ysa bölücüle -
re, teröristlere karfl› yap›ld›” denilerek “mazur” gösterilmeye çal›fl›l›-
yor. Kontrgerillaya karfl› a盤a ç›kan tepki, flovenizmle bo¤ulmaya ya da en
az›ndan yumuflat›lmaya çal›fl›l›yor. Susurluk’ta a盤a ç›kan devlet, toplumsal mu-
halefet cephesini geniflletirken, iktidardakilerin ve kontrgerilla politikalar›n›n uy-
gulay›c›lar›n›n toplumsal tabanlar›n› da iyice daraltt›. Adeta tecrit oldular. fiove-
nist bir propagandayla MHP’de, BBP’de örgütlenen faflist taban› kitle deste¤i
olarak kullanmaya çal›flmalar›, katilli¤i, uyuflturucu müptelal›¤› bunca ayyuka
ç›km›flken “Çatl›’y› savunma”ya çal›flmalar› da bu çaresizliklerinin ürünüdür.
‹flte bu noktada a盤a ç›kan tüm bu pisli¤in, hukuszulu¤un, cinayetlerin kar-
fl›s›na halklar›n birlikteli¤iyle ç›kmak Kontrgerilla devletine karfl› mücadele
özellikle de bugünkü güncellik aç›s›ndan Türk ve Kürt halklar›n›n birlikte müca-
delesini sa¤lay›p buna vurgu yapmak daha özel bir önem ve anlam tafl›yor.
Elbette bu birlikteli¤in yaln›zca propagandif aç›dan de¤il, halklar›m›z›n de-
mokratik mücadelesi aç›s›ndan da, nihai kurtulufl mücadelesi aç›s›ndan da bü-
yük önemi vard›r.
Halklar›m›z›n birleflik ve demokratik mücadelesi aç›s›ndan çok daha net bir
zemin vard›r bugün. Kürt ve Türk halk› adalet, özgürlük, eflitlik, söz ve karar
hakk›, örgütlenme hakk›, ulusal haklar, ba¤›ms›zl›k ve demokrasi talepleri te-
melinde birlikteliklerini gelifltirip pekifltirebilirler.
Yaflanan geliflmeler “bar›fl sorunu”nu mu, “kirli savafl” söylemini mi bafla ala-
ca¤›z türünden tart›flmalar› bir anlamda geride b›rakm›flt›r. “Susurluk’taki dev-
letten hesap sormak” tüm bunlar› içerdi¤i gibi, daha fazlas› için de halklar›m›-
z›n önünü açacak bir muhtevaya sahiptir. HADEP’ten di¤er Kürt ulusal çevrele-
rine kadar pek ço¤unun söyleminde zaman zaman “Demokratik Türkiye” vurgu-
su yap›ld›. Kürt halk›n›n ulusal haklar› ve kurtuluflu aç›s›ndan e¤er ki buna ger-
çekten inan›yorsak, bunun mücadelesini bugün ve birlikte öne ç›karabiliriz.
Susurluk’taki Devlete karfl› demokratik talepler çerçevesinde bir mücadele,
tüm devrimci demokrat, yurtsever örgütlülüklerin, çeflitli s›n›f ve katmanlardan
halk kesimlerinin birlikteli¤i aç›s›ndan uygun bir ortam› a盤a ç›kard›¤› gibi,
ayn› uygunluk halklar nezdinde de sözkonusudur. HADEP ve di¤er Kürt ulusal
çevreler, bu zeminde düflünmeli ve hareket etmelidir.
Karfl›m›zda Türk ve Kürt halk›n›n kan›n› döken, can›na kesteden, gelece¤i-
ni karanl›¤a bo¤maya çal›flan hain bir yap› var. Ad› kontrgerillad›r. Devlettir.
150 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
SORULACAK HESAP ORTAKTIR
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
7 Aral›k 1996
Say›: 9
B
ugünlerde pek çok yaz›ya, söze Susurluk diye bafll›yoruz. Ama ger-
çekten de Susurluk, pek çok fleyi öylesine çarp›c› bir flekilde ortaya
koymufltur ki, bunlar bir yerde bugüne de¤in söylene gelen her fleyin
tekrar› için, bu yeni göstergelerin ›fl›¤›nda onlar›n tekrar gözden geçirilip tar-
t›fl›lmas› için bir vesile oluflturmaktad›r.
Devlete, devletin yap›s›na iliflkin belirlemeler belki de bu tart›flman›n en öne
ç›kan yan›d›r. Ancak ötesi de vard›r ve bu öteye de mutlaka geçilmelidir. Kar-
fl›m›zda halklar›m›za yönelik savafl›, tabiri caizse Edirne’den Kars’a kadar ya-
yan bir düflman vard›r. Bu yaln›zca co¤rafi bir yayg›nl›k de¤ildir. Bu, ayn› za-
manda tüm ulus ve milliyetlerden halklar› karfl›s›na alan bir karfl›-devrimci sa-
vaflt›r.
Katilin Türk’ü, Kürt’ü yok. Katilin kimli¤inde kontrgerilla yaz›yor; özel tim
yaz›yor, korucu yaz›yor, itirafç› yaz›yor. Katledilenin kimli¤i de esas›nda yal-
n›zca Kürt, Türk de¤il; katledilenlerin kimli¤inde devrimci yaz›yor, yurtsever
yaz›yor, halk yaz›yor.
Elbette ç›kar›lacak sonuçlar, dersler var; halklar›m›z›n mücadele içindeki so-
mut, genifl birlikteli¤ini sa¤layamay›fl›m›z, devletin niteli¤inin, katliamc› yüzü-
nün, hukuk d›fl›l›¤›n›n böylesine a盤a ç›kt›¤› bir noktada bile, kontrgerillan›n
hala flovenizme sar›l›p kitlelerin bir kesimini bu olay karfl›s›nda en az›ndan
nötrlefltirme politikalar›n› sürdürebilmesine uygun bir alan b›rak›yor.
Ç›kar›lacak sonuç, halklar›m›z›n birli¤i, çok çeflitli düzeylerdeki ittifak› ve
kardeflli¤i sorununda genel geçer sözlerden öte çok daha somut ve pratik
ad›mlar atmam›z gerekti¤idir.
Ç›kar›lacak sonuçlar üslubumuza, kulland›¤›m›z kavramlara kadar geniflle-
tilebilmelidir. Elbette sorun flimdi kalk›p örne¤in “sömürgecilik” tart›flmalar›
yapmak de¤ildir. Ama mücadele ve örgütlenmenin çok daha somut sorunlar›
aç›s›ndan önem tafl›yan baz› fleyler yine de ister istemez tart›fl›lacakt›r. “Türk
özel savafl›” deniliyordu örne¤in. Ne kadar do¤ru bu kavram? Halklar›m›z›n
kurtulufl savafl›n›n önümüze koydu¤u görevler aç›s›ndan ne kadar uygun ve ne
kadar yeterli? Evet, devleti belirleyen egemen-ezen ulusu tan›mlamada “Türk”
denilmesi, belli durumlarda kurumlar›n bu s›fatla an›lmas› teorik olarak yanl›fl
de¤ildir. Ama iflte o özel savafl› yürüten ittifak Susurluk’ta kendini tüm ç›plakl›-
¤›yla göstermifltir ki, zalimler Türk, Kürt demeden bir araya gelmifllerdir.
Örne¤in bu tan›mlama Kürt egemenlerinin Türkiye halklar›na karfl› yürütü-
len savafltaki rolünü yeterince ortaya koyuyor mu?
152 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Örne¤in bu kavram›n savafl› soyut anlamda bir Türk-Kürt savafl› olarak yan-
s›tma gibi bir dezavantaj› yok mu?
Susurluk bu tür tan›mlamalar›n temelinin zay›fl›¤›n› ve bunun da ötesinde
halklar›n kardeflli¤i ve mücadele birli¤i aç›s›ndan ilerletici olmad›¤›n› da bir
anlamda ortaya koymufltur.
Ortak düflman sözü ve vurgusu belki de beraberinde ortak mücadele ve or -
tak örgütlenmeyi de ça¤r›flt›rd›¤› için bugüne kadar Kürt yurtsever çevrelerin-
de pek tercih edilen bir tan›m de¤ildi. Ama mademki bugün herkes flu veya bu
biçimde birlikten söz ediyor, bunu art›k daha s›k ve daha net kullanmak da ge-
rekir.
Daha önce gerek HEP gerekse de HADEP, kurulufllar›nda bir “Türkiye parti -
si” olduklar›n›, onu amaçlad›klar›n› belirtmifllerdi. Bu esas›nda çok aç›k bir zo-
runlulu¤un, hayat›n dayatmas›n›n, Türkiye ve Türkiye Kürdistan› gerçe¤inin so-
nucuydu. Farkl› biçimlerde bugün ayn› fleyi PKK önderli¤i PKK için telaffuz et-
mektedir. Ancak HEP’in, HADEP’in bu iddias›n›n hayat›n içinde niye karfl›l›¤›-
n› bulmad›¤›n› sorgulamadan kurulmufl veya kurulabilecek yasal bir “Kürt” par-
tisinin de, PKK’nin da iddia ve niyeti havada kal›r. Bu tür suni zorlamalar ye-
rine gerçekten “Türkiye Partisi” olabilmeyi sa¤layacak bir ittifak anlay›fl›na gel-
mek gerekir. Niyet ya da propagandif söylemler yeterli de¤ildir. Halklar›n kar-
deflli¤i ve ittifak›n› ad›m ad›m örmek gerekmektedir. Her ad›m›m›zla, eylemi-
mizle bu savafl Türkle Kürdün savafl› de¤il, bu savafl Türk ve Kürt halk›n›n mil-
liyetsiz, vatan hainlerine, halklar›m›za zulüm uygulayanlara karfl› ORTAK sa-
vafl›d›r diyebilmeliyiz.
Gerek halklar nezdinde, gerekse de Kürt halk›n›n ya da Türk ve Kürt halk›-
n›n temsilcisi olma iddias›ndaki devrimci, yurtsever örgütler düzeyinde yak›n
geçmifl olumlusuyla, olumsuzuyla üzerinde durulmas› gereken bir tarihtir.
Düflünün, Cizre’de insanlar yürüyor, Zonguldak direniflini desteklemek için
yürüyorlar... Zonguldak-Botan sloganlar› at›l›yor... ‹stanbul’da Lice’nin yak›l›p
y›k›lmas›na karfl› gösteriler örgütleniyor... Kuflkusuz büyük yetersizlikler de var
bu geçmiflte. Bu yetersizliklerin oldu¤u koflullarda daha etkili olan flartlanm›fl-
l›klar, önyarg›lar var. Yanl›fl eylem çizgisinin bu noktada yol açt›¤› tahribatlar
var. Ama olumluluklar da var.
Nereden tutaca¤›z, neyi öne ç›karaca¤›z? Yakalamam›z, öne ç›karmam›z
gereken halka belli. Ancak bir sorun daha var; bütün bunlar›, yaln›zca d›fltan
bir destek sorunu olarak m› görüp alg›layaca¤›z?
Böyle yaparsak yanl›fl yapar›z.
Böyle yaparsak halklar›m›z›n kurtuluflunu kendi ellerimizle geciktirmifl olu-
ruz.
Böyle yaparsak, kendimizi, oligarfli karfl›s›nda kendi ellerimizle güçsüzlefl-
tirmifl oluruz.
Düflünün, bin operasyon yapt›k diyor kontrgerilla flefi. Nerede, nas›l, kime
karfl› yap›ld› bu operasyonlar? 500’ü ‹stanbul’da, Ankara’da, Adana’daysa,
500’ü Kürdistan’da bu operasyonlar›n. Nas›l olacak flimdi? Herkes kendi he -
sab›n› m› soracak? ‹stanbul’da kaybedilen bir devrimcinin hesab›, Batman’da
kaç›r›l›p katledilen bir yurtseverin hesab›ndan ayr› m› tutulacak?
Evet, her fley bir yana bu bin operasyonun hesab›n› birlikte sormak duru-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 153
munday›z.
Bugün demokratik alanda birlikteli¤i sa¤lamak aç›s›ndan hiçbir engel yok-
tur. Ama tersine büyük bir zorunluluk vard›r.
Bu noktada kuflkusuz HADEP’e büyük ifl düflmektedir. HADEP daha genifl bir
ittifaklar politikas› gelifltirerek, keza kongre sonras› geliflen içe kapan›kl›¤› k›-
rarak bu süreçte üzerine düfleni yerine getirebilir.
Programatik tart›flmalar, hatta kavramlara iliflkin tart›flmalar böyle bir birlik-
teli¤in önüne geçmemek durumundad›r. Adalet, özgürlük ve ulusal haklar ta-
lepleri temelinde, ya da örne¤in, hepsi bir yana “Bin operasyonun suçlular›n-
dan hesap sorma” temelinde bir araya gelinebilir.
‹steyelim. Birlikte hesap sormam›z gereken bunca fley varken kardeflli¤imiz
birli¤imiz engel tan›maz.
154 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
MASA
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
18 Ocak 1997
Say›: 14
A
¤r›’da bir masa... Etraf›nda Baflbakan, bakanlar, yard›mc›lar›... Masa-
da bir de Kürt halk› var asl›nda. Fiili olarak o da orada. Çünkü bakan-
lar Kürt halk›n› tart›fl›yor; resmi aç›klamaya göre tart›fl›lan Kürt halk›n›n
sorunlar›n› çözmek... Kürt halk›n›n o masan›n as›l tart›flma konusu oldu¤u do¤ru,
ama gerçekte tart›fl›lan Kürt halk›n›n sorununun çözümü de¤il, Kürt halk›n›n sorun-
lar› temelinde gelifltirdi¤i mücadelenin “çözülmesi!”. Yani nas›l yapar, eder bu
aya¤a kalk›fl› durdurabiliriz?
Kürt halk› A¤r›’da oligarflinin hükümetlerinin yeni bir flovunu daha seyretti. Her
fley ‘91’de kurulan DYP-SHP hükümetinin Kürdistan’da yapt›¤› Bakanlar Kurulu top-
lant›s›n› hat›rlat›yordu. Yaln›z yer de¤iflikti. O gün yer Diyarbak›r’d›. Bugün A¤r›.
O gün toplant›, SHP’nin Kürt halk›ndan ald›¤› oylar karfl›s›nda yaratt›¤› beklen-
tilere cevap olsun diye yap›lm›flt›. Bugün ise iktidar olunca Kürdistan’da da kontr-
gerillan›n politikalar›n› aynen sürdüren RP’nin yüzünü gizlemek için yap›l›yor. Ya-
ni k›sacas›, masada de¤iflik partiler de olsa, kurulan sonuçta bir oyalamaca ma-
sas› olmaktan öteye geçmiyor hiç. Masada düzen partileri oldu¤u sürece de fark-
l› bir rol üstlenmesi söz konusu de¤il
Lice’de bir masa... Lice halk› yetkililerle görüflmek istiyor. Muhatap al›nm›yor.
Bir heyet o masada ilçedeki yetkililerle görüflme yapmaya gidiyor. Ama masa yi-
ne bofl kal›yor. Oligarflinin ilçedeki temsilcisi olan yüzbafl› evlere yönelik operas-
yonlar› ve Lice’ye gelen heyetin terörize edilmesini yönetiyor. Görüflmeye gelen
heyetten KESK yöneticisi yumruklan›yor... A¤r›’daki masada vaatler ya¤d›r›lan
Kürt halk› burada zorla, terörle koruculu¤a zorlan›yor. Onun isteklerine burada
verilen cevap terör.
Ortado¤u’da bir masa... Masan›n iki ucu da dolu. Fiilen de resmen de muha-
taplar masada, Arafat ve Netanyahu oturuyor masada... Netanyahu El Halil’den
çekilmeyece¤ini aç›kl›yor ve Arafat’tan kendi içindeki teröristlere -Hizbullah bom-
bac›lar›na karfl›- önlem almas›n› istiyor. Arafat ise halk› karfl›s›nda zor durumda ol-
du¤unu, bu toplant›dan hiç de¤ilse halk›n›n öfkesini yat›flt›racak bir sonuçla ç›kma-
s› gerekti¤ini tart›fl›yor. Art›k çaresiz. Art›k alternatifsiz. Art›k teslim olmufl bir komu-
tan o. O yüzden masan›n karfl›s›nda oturan›n verdi¤i kadar›yla yetinmek zorunda.
Türkiye’ye, Türkiye Kürdistan›’na dönüyoruz yeniden.
Bu y›l, yani “97’de masaya oturulacak” diyor kimileri. Masaya k›rk türlü otu-
rulabilir. Ve masaya oturanlar da çok çeflitli olabilir. Bu yüzden masaya oturmak-
tan söz etmenin anlam› belirsizdir. Nas›l bir masa, hangi koflullarda, hangi muha-
taplarla? Bunu geçen y›l da söylemifllerdi esas›nda. Dünyay› çok iyi tahlil etti¤i,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 155
uluslararas› politikay› iyi bildi¤i iddias›ndakiler, geçen y›l da, Türkiye’nin 96’da
art›k bu “kirli savafl›” daha fazla sürdüremeyece¤i, Avrupa’n›n ve ABD’nin bask›-
lar›na karfl› daha fazla direnemeyece¤i tahlilleri yap›p “96’n›n gündeminde ma-
sa var” diyorlard›. Olmad›. O masa kurulmad›. Ama “illa masa” diyenler için dert
de¤ildi. ‘96’da olmazsa, ‘97’de olurdu. Ama illa da “masa”yd›. Bir dönem de flu
ilginç söylem gelifltirilmemifl miydi? “Herkes kendi teröristiyle bar›flt›!” Asl›nda
böyle de de¤ildi. Evet, sosyalist ülkelerdeki karfl› devrim rüzgar›yla paralel geli-
flen bir bar›fl rüzgar› esmiflti, ama bu yine de “herkesin teröristiyle bar›flt›¤›” bir
süreç haline -emperyalizmin çok istemesine ra¤men- dönüflmedi. Bu söyleme kay-
nakl›k eden iki geliflme vard› esas olarak; Filistin-‹srail ve ‹ngiltere-lRA... Bunlar
dünya kamuoyunda da çok tan›nan, çok bilinen ülke ve hareketlerdi.
Ancak ikisinin de nas›l geliflti¤i biliniyor. ‹kisinden de ne ç›k›p-ç›kmad›¤› bilini-
yor. ‹ngiltere-IRA “bar›fl”› zaten pek geliflememifl bir süreç olarak kald›. Geliflen Fi-
listin-‹srail süreci oldu. Ve sonuçta da herkes flunu dedi: Böyle bir geliflmeden, böy-
le bir bar›fltan bizi allah korusun. Arafat’›, El Fetih’i kendi halk›na karfl› polis, jan-
darma haline getiren bu süreci hala bir “bar›fl süreci” olarak adland›rmak müm-
kün mü? Bu çok aç›k bir biçimde bir teslimiyet süreci olmufltur.
“Bu y›l masaya oturacaklar...” deniyor. Denilmesinden öte böyle düflünülüyor,
böyle umuluyor. Böyle isteniyor. Bunlar hayaldir. Bofl beklentilerdir. Bu sonucu ve-
ren tahliller çarp›k bir mant›¤›n süzgecinden geçirilmifltir.
En fazla ne olur? Bu art›k görülmüfltür. “fiu Kürt TV’yi verelim” diyebilirler. Bir-
kaç da Kürtçe e¤itim yapacak okul aç›l›r.
fiimdi “bar›fl” demek art›k bir fley ifade etmiyor. Filistin örne¤i bar›fl ambalaj›-
n›n ard›nda ne oldu¤unu çok genifl kesimlere gösterdi. Bu yüzden olsa gerek ki,
flimdilerde kimse tek bafl›na “bar›fl” sözünü etmiyor pek. “Elbette adil bir bar›fl”
kavram› tercih ediliyor çokça. Bunun içeri¤i nedir? Sömürenlerle sömürülenler, za -
limlerle zulmedilenler aras›nda hem bar›fl olacak, hem de bu “adil” olacak. Ölçü-
sü ne? Ne olursa adil olacak bu bar›fl? Hangi koflullarda adaletsiz say›lacak? ‹fl-
te “adil bar›fl” deyip duranlarda da bunun cevab› yoktur.
Özellikle reformist kesimler bugün izledikleri “bar›fl” politikas›n›n reformist, uz-
laflmac›, teslimiyetçi yüzünü gizlemek için bu s›fat› kullanmaktad›rlar. Onlar b›ra-
k›n Kürt halk›n›n kurtuluflunu, özgürlü¤ünü, baz› s›n›rl› reformlar›, demokratik hak-
lar› alma konusunda bile kararl› de¤illerdir. Bu yüzden bu kadar›n› bile kavgayla
koparma tutumu gösterememekte, “flunlar› vermezsen bu adil bir bar›fl olmaz” di-
ye önceden ilan edememektedirler. Çünkü esasta reformcunun ruh hali, egemen-
lerle savaflmadan yaflamak, o ne verirse onu kabul etmektir.
“Bar›fl istiyoruz, ama adil bir bar›fl” diye neredeyse klifleleflen söz, giderek s›-
radan bir demagojiye dönüflmektedir. Kula¤a hofl gelen ama alt› bofl, mücadele-
yi bofllu¤a düflüren bir deyifltir. Ve onu böyle belirsiz, halklar›n mücadele hedefle-
rini mu¤laklaflt›ran bir tarzda kullanmak a¤›r bir sorumluluk üstlenmektir. Kürt hal-
k›n›n kurtuluflunu, özgürlü¤ünü isteyenler, art›k neredeyse emperyalist politikan›n
göstergesi haline gelen “masa”dan, “adil bar›fl” demagojisinden uzak durmal›,
Kürt halk›n›n, tüm Türkiye halklar›n›n bilincini bulan›klaflt›ran, bulan›klaflt›rmay›
amaçlayan tüm manevralara, tüm kavramlara karfl› ç›kmal›, halk›n nihai kurtulufl
hedefini, kendi iktidar› hedefini öne ç›karmal›d›rlar. Halklar›n önderi, öncüsü ol-
ma sorumlulu¤u bu noktada somutlaflmaktad›r.
156 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
SAVAfi VE BARIfi
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
8 fiubat 1997
Say›: 17
S
avafl ve bar›fl. ‹nsano¤lunun diline giren en eski kavramlardan biridir
herhalde. Toplumlar sömürenler ve sömürülenler, ezenler ve ezilenler
diye s›n›flara ayr›lmadan önce insanlar bunun anlam›n› bilmiyordu
flüphesiz. Sonra s›n›flar ç›kt› ortaya ve insanlar savaflmak zorunda kald›. Sa-
vafl›, savaflmay› ö¤rendi, tabii karfl› tezi olan bar›fl› da.
Son y›llarda ülkemizde de en çok telaffuz edilen kelimelerden biri “bar›fl”.
Soyut olarak tek bafl›na ele al›nd›¤›nda kula¤a hofl geliyor tabii. Kim savafl is-
ter, kim bar›fltan yana olmaz ki? Ama soruyu baflka bir biçimde, “savafl› kim
bafllatt›”, “ne için savafl, ne için bar›fl” veya “savafl” diyenler “neden savafl”,
“bar›fl” diyenler “neden bar›fl” istiyorlar diye sordu¤umuzda kavramlar›n an-
lamlar› da yerli yerine oturacakt›r.
Mesela, tarihe geri dönersek savafl› ilk bafllatan kölelerdi diyebiliriz. Köle
yap›lmak istenenler efendilere karfl› koymasalard›, köle olmaya ya da köle kal-
maya raz› olsalard›, köle isyanlar›na baflvurmasalard› gayet tabii ki savafl da
olmazd›, “bar›fl” devam ederdi. O halde savafl› bafllatt›klar›, kölelik düzenini
y›kmak istedikleri için köleler haks›zd›r. Ayn› fley feodal dönem için de geçer-
li. Burjuvazi ve köylüler feodal beylere karfl› ayakland›klar›, düzeni y›kmaya
çal›flt›klar› için savafl yanl›s›d›rlar, kan akmas›na sebep olmufllard›r, bar›fl› boz-
mufllard›r. Oysa uslu uslu yerlerine otursalard›, bar›fl› bozmasalard› olmaz m›y-
d›? Yok hay›r olur mu, köleler kölelikten kurtulmak, serfler (köylüler) ve burju-
vazi gerici feodal düzeni y›kmakta, bunun için savaflmakta hakl›yd›lar m› den-
mektedir. O halde günümüze gelelim.
S›n›flar var m›? Var. Sömürü var m›? Var. Uluslar üzerinde bask› var m›?
Var. Peki bunlara karfl› savaflmak suç mu veya baflka bir biçimde soral›m; sö-
mürüye, zulme karfl› olmak, ulusal haklar›, ba¤›ms›zl›¤› istemek; bunlar için sa-
vaflmak, “bar›fl bar›fl” diyenler için ne ifade etmektedir?
Sorunun özü fludur; sömürünün, zulmün ortadan kalkmas›n›, özgürlü¤ü, ulu-
sal ba¤›ms›zl›¤› gerçekten istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Bu soruyla birlikte
“bar›fl”tan ne beklendi¤ine verilecek cevap, gerçekte ezenlerle ezilenler ara-
s›nda hangi tarafta saf tutuldu¤unun da göstergesi olacakt›r.
Sömürüyü, zulmü yapanlarla, ulusal haklar› gasp edenlerle, nas›l bir bar›fl
yap›lacakt›r? Diyelim hadi silahlar› b›rakt›k. Sömürü, zam, zulüm, iflkence, ifl-
sizlik ortadan kalkacak m›? Kürtlerin ulusal haklar› tan›nacak m›? Cevap. Kim-
senin buna “evet” diyebilece¤ini sanm›yoruz. Peki bunlar nas›l sa¤lanacak; 1
Miliyetçilik Ç›kmaz› 157
Kurtulufl
PART‹-CEPHE HALKLARIN B‹RL‹⁄‹D‹R
PART‹-CEPHE ULUSAL SORUNUN
PARTİ-CEPHE
HALKLARIN
ÇÖZÜMÜDÜR
BİRLİĞİDİR
PARTİ-CEPHE
ULUSAL SORUNUN Halk ‹çin Kurtulufl
ÇÖZÜMÜDÜR 12 Nisan 1997
Say›: 25
T
HKP-C’nin ideolojisi, prati¤i, yaratt›¤›, yarat›lmas›na önayak oldu¤u
gelenekler, yüceltti¤i de¤erler, bugün görülmektedir ki, hemen tüm sol
çevrelerde, hatta ayd›n demokrat kesimde dün oldu¤undan daha bü-
yük bir ilgi konusudur. Bu esas olarak THKP-C teorisi ve prati¤inin yaflayan ve
bu 27 y›ldaki tüm darbelere, imhaya ve ihanetlere ra¤men geliflmesini sürdü -
ren bir çizgi olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Parti-Cephe bugün Türkiye solu-
nu teorik olarak da, pratik olarak da etkileyen, yönlendiren bir güç durumun-
dad›r. Dolay›s›yla kimse onu yok sayamamakta, THKP-C ideolojisindeki bu
güç, araflt›rma, inceleme konusu olmaktad›r.
THKP-C’nin ülkemiz soluna b›rakt›¤› olumluluklar›n miras›, bugün çok daha
genifl bir kesim taraf›ndan görülmektedir. Art›k THKP-C’nin, Mahir’lerin, K›z›l-
dere’nin devrim tarihimizdeki yerinin, devrimci hareketin geliflimi üzerindeki
etkisinin sadece bir kahramanl›ktan ibaret olmad›¤›, THKP-C’nin ideolojik, po-
litik, kültürel, stratejik, taktik, devrimci gelenekler pek çok aç›dan yön veren bir
miras oldu¤u çok çeflitli kan›tlar›yla ortaya ç›km›flt›r. Kendini bir fleyler yazmak
zorunda hissedip de bu gerçe¤i hala görmezden gelmeye çal›flanlar, K›z›lde-
re’nin yaln›zca kahramanl›¤› üzerine yazmakta zorlanmaktad›rlar. “Çizgisi bir
yana...”, “görüflleri bir yana...” falan diye bafllayan cümlelerle yaz›lan K›z›l-
dere anma yaz›lar›, art›k aç›kça komik kaçmaktad›r. Herkes “fleyi bir yana...”
demeyi b›rakmal›. Diyecek olan varsa, küçük-burjuva, macerac›lar diye aç›kça
yazmal›, ki kendi yerinin neresi oldu¤u daha net görülsün. Evet, THKP-C’nin
ideolojisi, prati¤i ve gelenekleri karfl›s›ndaki tutum, art›k herkesin Türkiye so-
lundaki yerinin neresi oldu¤unun da flaflmaz bir ölçütüdür.
Gerçekte K›z›ldere’deki kahramanl›k da, Parti-Cephe çizgisiyle özdeflleflen
tüm pratik tav›rlar ve teorik tespitler de birbiriyle bütünlü¤ü içinde görülmelidir.
THKP-C, teorisi bir baflka yönü gösterirken, prati¤i bir baflka yönde seyreden;
teorisi ya da prati¤i yalpalayan bir çizgi de¤ildir. THKP-C’nin geliflim sürecini
anlatan “ideolojik netleflmeye paralel olarak prati¤e müdahale etme” anlay›fl›,
bu bütünlü¤ün de en iyi anlat›m›d›r.
Bu bütün, çok k›saca özetlemek gerekirse, THKP-C’nin devrimin yoluna ilifl-
kin Öncü Savafl› ve Halk Savafl› stratejik çizgisini önermesinden, anti-emper-
yalist, anti-oligarflik bir devrimi ve Devrimci Halk ‹ktidar›’n› hedeflemesinden,
silahl› savafl›n temel al›nmas›ndan, bu çizgiyi hayata geçirebilecek militan, sa-
vaflç› bir devrimci kiflilik ve çal›flma tarz›ndan; enternasyonalizmden, halka,
devrime s›n›rs›z bir ba¤l›l›ktan oluflur. Demokratik Halk Devrimi bu çerçevede
emperyalizme karfl› ba¤›ms›zl›k, faflizme karfl› demokrasiyi öngörerek demok-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 159
s›ndan ortaya koyduklar›n›n derin etkisi alt›nda kendi yolunu çizmifltir: Silahl›
bir savafl›n temel al›nmas›, Cepheleflme, Ordulaflma bunlar›n bafll›calar›d›r.
Ama bunlar THKP-C’nin izleyicisi, temsilcisi olmaya yetmez. Çünkü ayn› Ma-
hir, “gerilla savafl›n›n tek bafl›na nitelik belirleyici olmad›¤›n›, onun han -
gi amaçlarla verildi¤inin önemli oldu¤unu” da, örne¤in yerel çeflitli gerici
güçlerin gerilla savafl›na baflvurabilece¤ini de söyler. Gerilla savafl›n›n düzen
içi çözümlere hizmet etmeye yöneldi¤i nokta, THKP-C çizgisiyle art›k hiçbir
benzerli¤in kalmad›¤› noktad›r. Öte yandan, PKK de bu tarihsel baflkald›r›n›n
ürünü olmakla birlikte, Kürt sorununda THKP-C’den alabildi¤ine uzakt›r do¤al
olarak. O Mahir’in öngördü¤ünün tersine “ayr›lmay› mutlaklaflt›rarak” siyaset
arenas›na ç›km›flt›r. Ve tam da bu noktada t›kanm›flt›r.
Ayr›l›¤› mutlaklaflt›rarak siyaset arenas›na ç›kan PKK önderli¤i, bugün geli-
nen noktada ise federasyondan söz etmeye bafllam›fl, ama bunu da devrimci
çözümlerden biri olarak de¤il, mevcut düzen çerçevesinde bir çözüm olarak te-
laffuz etmeye bafllam›flt›r. Örne¤in flöyle demektedir:
“Herfleyden önce Türkiye ile gelifltirilecek federatif bir yap›lanma hem
mümkündür, hem de krizden ç›k›fl›n en sa¤lam güvencesidir. Hiç kimse fe-
deratif oluflum sa¤lanmadan Türkiye’de krizlerin çözüm bulaca¤›n› san-
mas›n.” (Ö Özgür Halk, Mart 1997, s.59 )
Bu noktan›n da THKP-C’nin, K›z›ldere’nin miras›yla ilgisi yoktur.
THKP-C’nin o baflkald›r›s›n›n, o uzlaflmazl›¤›n›n ve devrimci iktidar hedefi-
nin sürdürücüsü olunabiliyor mu? Parti-Cephe çizgisi emperyalizme karfl› tari-
hin hiçbir döneminde e¤ilmeyen, bükülmeyen, sapmayan bir harekettir. Emper-
yalizmin karfl›s›nda böyle dik durulabiliyor mu? K›z›ldere’nin temsilcisi, ancak
bu sorulara evet cevab› verildi¤inde olunabilir.
Kurtulufl
TÜM ULUSLARI KURTARACAK
TEK B‹R ‹DEOLOJ‹ VARDIR
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
18 Nisan 1997
Say›: 26
1
May›s’›, yaln›z iflçi s›n›f›n›n de¤il, tüm halk›n ve tüm uluslar›n birlik
mücadele ve dayan›flma günü olarak kutlamal›y›z. Bu neden böyle-
dir?
‹flçi s›n›f›n›n bugün ülkemizde ne durumda bulundu¤u, sürmekte olan sava-
fl›n içinde ne ölçüde yerald›¤›, kimilerinin ona yükledi¤i “hayali, flabloncu” rol-
leri ne ölçüde üstlenebildi¤i bir yana, iflçi s›n›f›n›n ideolojisi tarih içindeki ro-
lünü sürdürmeye devam ediyor.
‹flçi s›n›f› ideolojisi denilen, Marksizm-Leninizmdir. Sosyalizmdir.
Bu ideoloji, ço¤u kez anlafl›ld›¤›n›n tersine yaln›zca iflçi s›n›f›n›n de¤il, tüm
emekçi s›n›f ve katmanlar›n kurtuluflunun ideolojisidir. ‹flçi s›n›f› ideolojisinin bu
niteli¤i, uluslar sözkonusu oldu¤unda da geçerlidir.
‹flçi s›n›f› ya da baflka deyiflle proletarya ideolojisi ayn› zamanda bütün
uluslar›n, halklar›n kurtulufl ideolojisidir. Çünkü, proletarya ideolojisinin reh-
berlik etti¤i bir devrimin, en baflta gelen tarihi rollerinden biri de ulusal bask›-
y› tüm sosyal temelleriyle birlikte ortadan kald›rmas›d›r.
Tarihsel günler, donmufl, mekanik bir içeri¤e sahip olamazlar. Onlar›n on-
y›llar, yüzy›llar içinde üstlenecekleri rol, içerikleri, süreçler içinde geliflir, de¤i-
flir, zenginleflir. Bugün 1 May›s’› sadece “iflçi s›n›f›n›n” birlik, mücadele daya-
n›flma günü olarak almak, bu geliflimi, zenginleflmeyi kavrayamamakt›r. Birlik,
mücadele, dayan›flma, bugün bu topraklarda yaflayan her kesimden halk›n,
tüm ulus ve milliyetlerin gündemidir. 1 May›s’› iflte bu nedenle, tüm halk›n, tüm
uluslar›n birlik, mücadele, dayan›flma günü olarak, tüm halk›, tüm uluslar›, pro-
letarya ideolojisi çerçevesinde, sosyalizm hedefi için birlefltirmenin günü ola-
rak görüyoruz. Bu noktada çok çeflitli teorik tart›flmalar yap›lm›fl, yorumlar ge-
lifltirilmifltir. Ama bunlar›n ötesinde dünyan›n son on y›l›ndaki geliflmelere bak-
mak, bize sorunun pratikteki boyutunu göstermeye yetecektir:
‹lk olarak, dünyan›n son on y›l›nda yaflanan en önemli geliflmelerden biri,
sosyalist ülkelerdeki kapitalist restorasyondu. Bu süreci onbinlerce insan›n bir-
birine k›rd›r›ld›¤› “milliyetçi savafllar” dönemi izledi. ‹flte bu dönemde flu ç›p-
lak olarak görüldü; iflçi s›n›f›n›n ideolojisi, halklar› birarada tutarken, burjuva -
zinin ideolojisi onlar› birbirine düflürüyor, birbirine katlettiriyordu. Sosyalizmin
uygulan›fl›nda, özel olarak da ulusal sorunun çözümüne yönelik politikalar›n-
da eksikler, gedikler bulmak mümkündür, ancak sorunun esas› biraz önce be-
lirtti¤imizdir. Halklar, sosyalizm koflullar›nda, ulusal bask›y› esas olarak orta-
dan kald›rm›fl, bask› olmadan, zor olmadan birarada yaflayabilmifllerdir.
‹kinci olarak; proletaryan›n ideolojisini rehber edinmeyen, yani sosyalizmi
Miliyetçilik Ç›kmaz› 165
Kurtulufl
TAM BA⁄IMSIZLIK
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
21 Haziran 1997
Say›: 35
O
ligarfli kurmayca davran›yor. Bunu son dönemin iki önemli geliflmesi
içinde somut olarak görmek mümkün. MGK, Kürt sorununda “ilk kez”,
aynen TÜS‹AD gibi askeri önlemlerin d›fl›nda ekonomik, sosyal önlem-
lerin de al›nmas› gerekti¤inden sözediyor.
‹zleyen günlerde yay›nlanan MGK bildirisinde “ilk kez” Kürtlere yönelik bir teh-
dit bulunmuyor. Tüm dikkatler “irtica”ya yöneltiliyor ve toplumun “sol-demokratik”
kesimleri bu do¤rultuda seferber ediliyor.
Ve ayn› günlerde onbinlerce asker sessiz sedas›z Kuzey Irak s›n›r›na sevkedili-
yor. Cephane, istihkam, levaz›m haz›rl›klar› yap›l›yor.
Birbirinden apayr› gibi görünen ve sanki farkl› yaklafl›mlar› ifade eden bu po-
litik ve askeri giriflimler ayn› günlerde, ayn› karargah taraf›ndan yürütülüyor. Ve
bunlar oligarfli aç›s›ndan birbirini tamaml›yor.
Plan›n ayr›nt›lar› da var. Kuzey Irak’a sald›r›n›n hemen arifesinde yayg›n gö-
zalt›lar, tutuklamalar oluyor, Demokrasi Gazetesi kapat›l›yor.
Solcu büyük teorisyenler MGK’n›n “art›k s›ra ekonomik-siyasi önlemlerde” de-
yiflinden hareketle “yeni bir politika” tespitleri yap›p henüz daha bunu tahlil eder-
ken, karfl›lar›na en çapl› s›n›rötesi sald›r ç›k›yor.
Tahlillerin ayaklar› havada kal›yor.
Ve yine ayn› günler; “bayrak davas›ndan” tutuklu bulunan HADEP yöneticileri
serbest b›rak›l›yor.
Kafalar kar›fl›yor.
Solcu büyük teorisyenler HADEP yöneticileri b›rak›l›nca hemen “yumuflama”
tespiti yap›yor. Pat ard›ndan HADEP’lilere ceza.
Kafalar yine allak bullak.
Siyasi, ideolojik savrulmalar nereden ç›k›yor, nas›l ç›k›yor? Ya da halk›n de¤il
de, çeflitli burjuva, küçük-burjuva kesimlerin ç›kar ve görüflleri ilerici, yurtsever ya-
p›lar içinde nas›l hakim politika haline gelebiliyor?
Kilit nokta örgütsel ve ideolojik anlamda tam ba¤›ms›z olmak, siyasi anlamda
tam ba¤›ms›zl›¤› savunmakt›r.
Yalpalamalar›n, oligarflinin her manevras› karfl›s›nda kafalar›n kar›flmas›n›n
önlemi böyle bir siyasi çizgidedir.
Do¤ru bir kurmayl›k da ancak bu temeldeki net bir çizgiyle mümkündür.
Oligarfli kurmayca çal›fl›yor diyoruz. Çünkü çeflitli manevralar›n örtüsü alt›nda
oligarflinin -ve emperyalizmin- bu noktada net bir amac› vard›r. Ne yap›p edip
Kürt ulusal mücadelesini, ba¤›ms›zl›k mücadelesini durdurmak, yoketmek. Ne ya-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 167
p›p yap›p Kürdistan’daki ilhak› sürdürmek. Ne yap›p yap›p Kürt halk›n› sömürme-
yi sürdürmek. Oligarfli savafl derken de, bar›fl derken de, askeri çözüm derken de,
sivil çözüm derken de amac› hep budur. Oligarflinin kendine daha güvenli sivil-
asker kesimleri, çeflitli Kürt ulusal çevrelerinin kendisine bakarak politika ve taktik
belirledi¤ini görüyor. Ve bu noktada bir yandan “yumuflayaca¤›” izlenimi vererek
beklentileri pekifltirirken di¤er yandan sald›r›yor. Kafa kar›fl›kl›¤› yarat›yor ve böy-
lece sald›r›lar›na karfl› geliflebilecek tepkileri de pasifize etme becerisini gösteri-
yor.
Kuzey Irak iflgal edilirken de, ayn› günlerde Diyarbak›r’da tekelci burjuvazi ta-
raf›ndan “Yoksulluk Zirvesi” düzenlenirken de amaç tektir. ‹flgalin ve yoksulluk zir-
vesinin ayn› günlere denk gelmesi ise oligarflinin çok yönlü politikas›n›n ifadesidir.
Yoksulluk zirvesine kat›lan tekelci burjuvalar, bir anlamda flunu söylüyorlard›;
“onlar orada iflini yap›yor, biz de burada iflimizi yapal›m...”
Devrimciler, yurtseveler de kendi iflini yapacakt›r. Devrimcilerin, yurtseverlerin
ifli Kürt halk›n›n oligarflinin terörüne karfl› savafl›n› örgütlemek ve oligarflinin dema-
gojilerine, demokrasicilik manevralar›na karfl› halk› uyarmak, uyan›k tutmakt›r.
Bu görev ancak uzlaflmac›l›ktan, icazetçilikten uzak duruldu¤unda yerine geti-
rilebilir. Tam ba¤›ms›zl›¤› savunmak halka güvendir. ‹deolojiye güvendir. Savafl›
sürdürmede kararl›l›kt›r. Bunun olmad›¤› ve savunulmad›¤› yerde düzen içerisinde
ittifaklar aramak, ba¤›ms›zl›¤›n bedelinin a¤›rlaflt›¤› noktada düzen içi çözümler
aramak kaç›n›lmaz hale gelir.
Kürt sorunu özelinde gerek ayd›n çevrelerinde, gerekse de Kürt ulusalc› çevre-
lerde karfl›m›za s›k s›k ç›kan kafa kar›fl›kl›¤›n›n, s›k s›k gündeme gelen beklentile-
rin kayna¤› buradad›r. HADEP’in bugün içine düfltü¤ü durum da iflte yine bunun
sonucudur. Kürt ulusalc› çevrelerin kendi içinde bile HADEP’e, HADEP’in bugün
uygulad›¤› politikalara karfl› elefltiriler, tepkiler yo¤unlaflmaktad›r. Ama burada so-
run HADEP’in flu ya da bu yöneticisi sorunu de¤ildir. Sorun, mücadelenin hangi
alan›nda olursa olsun böyle bir politik çizgi netli¤ine sahip olup olmama sorunu-
dur. HADEP ulusal kurtuluflu için savaflan bir halk›n legal alandaki bir mevzisi ol-
maktan ziyade düzen içi çözüm aray›fllar›n›n bir ifadesi olmufltur. HADEP yöneti-
cilerinden Sedat Yurttafl yak›n bir zamanda yay›nlanan bir röportaj›nda “tam ba -
¤›ms›zl›¤›n modas› art›k geçti” diyordu. Bu mant›k elbette ki, demokratik mücade-
lede militanca yeralamayacakt›r. Bu mant›k elbette ki, “aman yumuflama var, boz -
mayal›m” diyerek Kuzey Irak’taki gibi bir imha sald›r›s›na karfl› gereken tavr› al-
mayacakt›r.
Kürt halk› için, bu topraklarda yaflayan tüm halklar için, vatan›m›z için tam ba-
¤›ms›zl›k istiyoruz. Bunda net olal›m. Bunda net olundu¤unda hiçbir fley, kafalar›
kar›flt›ramaz. Çünkü bu noktada bizim aç›m›zdan da tüm politikalar, stratejiler, le-
gal, illegal nas›l olursa olsun tüm örgütlenmeler, halk›m›z›n ve ülkemizin ba¤›ms›z-
l›¤›na hizmet edecektir.
168 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
PKK
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
1 23 May›s 1998
Say›: 82
BAfiLARKEN...
Tart›flmadan, elefltirmeden, sorgulamadan, muhasebe yapmadan ilerlenemez.
Ulusal hareket dünden bugüne savundu¤u, izledi¤i stratejilerin, politikalar›n,
taktiklerin elefltiri ve muhasebesini yapmaktan uzakt›r. Pragmatizm bunun önünde
engeldir. Öngörülenlerin gerçekleflmemifl olmas›, birbiriyle aç›kça çeliflen taktik-
ler, savafl›n ortaya ç›kard›¤› açmazlar›n hemen hiçbiri tart›fl›lmamaktad›r.
Ulusal hareket kendi elefltirisini, muhasebesini yapm›yor. Türkiye solunun da
ulusal hareket karfl›s›nda elefltiri ve muhasebe görevini yerine getirdi¤ini söyle-
mek mümkün de¤ildir. Daha do¤ru bir deyiflle ne deste¤i, ne de elefltiriyi bir tür-
lü yerine oturtamam›flt›r.
1978-79’larda oligarflinin “bölücülük” demagojisiyle “Apoculara” sald›r›rken,
solun önemli bir bölümü de PKK’y› ajan-provokatör, karfl-›devrimci olarak de¤er-
lendirip bu sald›r›ya soldan destek oluyordu. PKK, 1984’te gerilla savafl›n› bafl-
latt›¤›nda da, büyük bir kesimi ayn› de¤erlendirmelerini koruyor, silahl› mücade-
lenin çok geçmeden yenilece¤i düflüncesini tafl›yordu.
PKK güç kazand›kça de¤erlendirmeler de de¤iflmeye bafllar. Kimileri ajan-pro-
vokatör demekten flakflakç›l›¤a evrilirler. Bu kesimlerin Kürdistan’›n sosyo-ekono-
mik yap›s›na iliflkin tahlilleri de ayn› sa¤l›ks›z çizgiyi izler. Dün ortak yeni-sömür-
gecilik tespiti yapanlar, PKK güçlenince Kürdistan’› sömürge ilan ederler.
Tabii bütün bu iliflkilerin sa¤l›ks›z biçimleniflinde PKK pragmatizminin de
önemli bir pay› vard›r.
***
Mesela bir Ayd›nl›k çizgisinin muhtelif dönemleri ilginçtir.
1970’li y›llar›n sonunda PKK Ayd›nl›k’a göre “Apocu provokatörler”dir. Ayd›n-
l›k, Apocular› gazetesinde isim isim ihbar eder.
1984’te silahl› savafl bafllam›flt›r. Ayd›nl›kç›lar›n cuntan›n icazeti alt›nda ç›kar-
d›¤› Saçak adl› dergide PKK’nin ad› “asker katilleri”dir, “terörist”tir.
1980’li y›llar›n sonuna do¤ru, bu tespitierin sahibi olan Do¤u Perinçek’in PKK
kamplar›nda askeri törenle karfl›land›¤›na tan›k oluruz. Bu süreçte Ayd›nl›k’a gö-
re PKK “yurtsever”dir.
Sonra yine bildik Ayd›nl›k karfl›-devrimcili¤i ç›kar karfl›m›za. PKK’ye her türlü
iftira ve karalamay› yapan Perinçek, bu dönemde PKK’nin “Amerika’n›n güdü-
münde” oldu¤unu yazmaya bafllar.
Türkiye solunda da PKK’ye iliflkin bu kadar olmasa da zik-zaklar çoktur.
Bir TKP-ML gelene¤i, PKK’y› kah karfl›-devrimci, kah halk saflar›nda, kah dev-
rimci ilan etmifl, bu de¤erlendirmeler birkaç kez yer de¤ifltirmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 169
K
ürt ulusal kurtulufl mücadelesi, 1984 ç›k›fl›ndan itibaren -eylem çizgi-
sindeki kimi yanl›fll›klarla- yer yer olumsuzluklara yol açsa da, bu sü-
reçte esas olarak olumlu, ilerletici bir iflleve sahip olmufltur. 1991 son-
lar›na do¤ru netleflen ve bugüne kadar gelen çizgi ise, yanl›fl bir kanala ak›-
fl›n tüm göstergelerini tafl›maktad›r.
Bu geliflim, ne yaln›zca Kürtleri ne de yaln›zca PKK’y› ilgilendiren bir sorun
olarak görülemez. Türk ve Kürt halk›n›n ve di¤er Anadolu halklar›n›n tarihsel
geçmifli ve tarihsel birlikteli¤i, herhangi bir halka iliflkin geliflmeleri birbirine s›-
k›ca ba¤lamaktad›r.
PKK’nin daha 1991’in son aylar› içinde Kürdistan’daki mücadeleyi Türkiye
metropollerine tafl›mas› zorunlulu¤unu ifade ediflinde de görülece¤i gibi, Tür-
kiye ve Kürdistan’da süren ulusal ve s›n›fsal mücadele “kaderbirli¤i” içindedir-
ler. Bu bile, her iki halk›n kurtuluflunun ortak oldu¤unu, örgütlülüklerinin de or-
tak olmas› gerekti¤ini göstermektedir.
Dünyada, ulusal ve s›n›fsal mücadeleler tarihinde pek çok örne¤ine rastla-
d›¤›m›z, bir hareketin çizgi de¤ifltirmesine, ya da görünürdeki çizgisinden ger-
çek çizgisine oturmas› örne¤ine bugün Türkiyeli devrimciler de tan›k olmakta-
d›r.
1970’li y›llarda, prestiji alabildi¤ine yükselmifl olan sosyalizmden ve dev-
rimci hareketten büyük ölçüde etkilenerek Marksizm-Leninizmle sosyalizmle ulu-
salc›l›¤› harmanlayarak ortaya ç›kan PKK’de, 1980’li y›llar›n sonuna do¤ru
öne ç›kan ise küçük-burjuva milliyetçili¤i olmufltur.
Yurtsever hareketin, oligarfli ile anlaflarak (ki, bu bir uzlaflmad›r) silah b›rak-
may›, ba¤›ms›zl›k yerine Türkiye oligarflisi ile federasyonu tart›flt›¤› düflünülür-
se, PKK’deki geliflmelerin Türkiye halklar›n›n ç›kar›na olmad›¤› görülecektir.
PKK’nin oluflum sürecindeki söylem ve iddialar›ndan bu noktaya gelifli Mark-
sist-Leninistler aç›s›ndan sürpriz olmasa ve önceden görülse de, bu geliflim, in-
celenmesi, dersler ç›kar›lmas› gereken bir olgudur.
Ricat - Hicret
1979 ortalar›na gelindi¤inde, 1978 y›l›nda kuruluflunu resmi olarak ilan
eden PKK güçten düflmüfl, tümüyle yenilgi psikolojisine kap›lm›flt›. Gerek oligar-
flinin operasyonlar›, gerek içerisinden ç›kan itirafç›lar, gerekse de birçok insa-
n›n yaflam›n› yitirdi¤i sol içi çat›flmalar PKK’y› bu duruma getirmiflti.
Bu noktada PKK bu ç›kmazdan kurtulman›n ve kendi varl›¤›n› sürdürmenin
tek yolu olarak yurtd›fl›na ç›k›fl› gördü. Ülke topraklar› terk edildi.
“Bakt›k ki ülkede kalsak en fazla bir ay ya da iki ay kalabilecek ve so-
nunda bo¤ulaca¤›z... Yurtd›fl›na ç›k›fl›m›z, Hz. Muhammed’in Mekke’den
Medine’ye hicretine benziyor. O zaman Hz. Muhammed oldukça s›k›flt›r›l-
m›flt›, e¤er bir gece daha kalsayd› bo¤ulacakt›. ‹flte bizimki de tamamen
böyleydi. E¤er kalsayd›k bir iki ayda bo¤ulurduk...” (A Abdullah Öcalan,
Serxwebun, May›s 1990, say› 101, s. 104 )
PKK deha sonra yapt›¤› de¤erlendirmelerde, ülkeyi terk etmelerini oligarfli-
nin PKK’ye özel olarak yönelmesine ba¤lar. Bu, tarihi sonradan yeni duruma
uydurmaktan baflka bir fley de¤ildir. 1978 Kas›m›’nda resmi olarak kuruluflunu
ilan eden PKK’nin 1978 Aral›k’›ndaki Marafl katliam›na iliflkin de¤erlendirme-
si bu tür tarih yaz›m›n›n karakteristik bir örne¤idir:
“... Marafl partimizin etkinlik kurdu¤u bir saha idi. Partimizin Marafl
katliam› üzerine de¤erlendirmesi vard›r... kesinlikle bizim yol açt›¤›m›z
uyan›fla faflizmin verdi¤i bir cevapt›r.” (P PKK Tarihi )
PKK, belli bir güç olmas›yla beraber en uç noktaya savrulan benmerkezci
anlay›fl›yla o y›llarda gerçekleflen tüm geliflmeleri de kendine ba¤l› olarak aç›k-
lamaya çal›flmaktad›r. Bu tarihte, Marafl katliam›, sonras›nda s›k›yönetimin ila-
n›, Ecevit’in iktidardan düflmesi PKK kaynakl› geliflmeler olarak ifade edilmek-
tedir.
Oysa ülkemizdeki s›n›f mücadelesinin giderek yükseldi¤i bu y›llarda PKK,
kendi örgütsel yap›s›n› bile korumakta zorlanan, henüz ciddi bir gücü olmayan
bir örgütlenmedir. Nitekim yukar›daki de¤erlendirmenin yap›ld›¤› PKK Tarihi
isimli kitab›n bir baflka yerinde ise bu durum aç›kça ifade edilmifltir:
“1978-1979’da örgütü ilan etti¤imizde ifl yapabilecek adam›m›z yok-
tu. Bu nedenle geriye çekilifli ve 6 y›l gibi bir haz›rl›k evresini yaflad›k.”
PKK ‘80 öncesi süreçte ne anti-faflist mücadele görevlerini do¤ru tespit et-
mifl, ne devlet karfl›t› bir mücadele gelifltirmifltir. Sürece hiçbir müdahalede bu-
lunamay›p, kendi çizgisinin sonucu olan bir zay›flama sonucu yurtd›fl›na ç›k›l-
m›flt›r. Tabii bu zay›flaman›n gerçek nedenlerine inilince, karfl›lar›na mesela
PKK’nin di¤er sol örgütlerle çat›flmas› ç›kacakt›r. Bunlar› tespit etmek yerine
Marafl katliam› üzerine sübjektif de¤erlendirmelerle, ç›k›fl› “mazur” göstermek
tercih edilmektedir.
Ortada düzenli bir geri çekilifl yoktur. 12 Eylül sonras› hapishanelerde, yurt-
d›fl›nda yaflananlar bunu yeterince göstermektedir zaten. Bu süreçte PKK genel
bir demoralizasyon içindedir.
174 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Sonuçta PKK’nin belli bir haz›rl›k sürecinin arkas›ndan tekrar ülkeye girerek
silahl› savafl› bafllatmas› ve gerilla savafl›yla önemli baflar›lar elde etmesi o dö-
nemde yurtd›fl›na ç›k›fl› meflrulaflt›rmaya yetmemektedir. Çünkü bu ç›k›fl› aç›kla-
ma mant›¤› ve tarz› son derece sakatt›r. Bu mant›k, reformist ve revizyonist ge-
lene¤i k›r›p silahl› mücadele ile halklar›n kurtuluflunun yolunu açan ‘71 silahl›
mücadelesinin fiziki yenilgisini kendileri gibi savafl alan›n› terk etmemesine
ba¤layabilmifltir:
“Bence yurtd›fl›ndaki çal›flmalar o dönemde de düflünülmeliydi. Filistin
gerçe¤i iyi de¤erlendirilse, fazla acele edilmese ve bizim deneyimimiz
1970’lerden sonra sab›rla uygulanm›fl olsayd›, Türkiye devrimcili¤i 12
Mart faflizmi karfl›s›nda ezilmezdi.
(...) Mahir Çayan ve arkadafllar› bunu ülke içinde yapmak istediler.
Deniz Gezmifl ve yoldafllar› gerçekte birer militan olmaktan öteye pek bir
fley düflünmediler ve baflar›l› olamad›lar. ‘Kaçarsak bu yi¤itli¤e s›¤maz’
dediler. Bu dar ve fazla önlemlere dayanmayan bir yaklafl›md›, dolay›s›y-
la çok ciddi bir f›rsat›n kaç›r›lmas›yd›.” (S Seçme Yaz›lar, Abdullah Öcalan,
s. 212 )
PKK önderi kendi terk edifllerini meflrulaflt›rmak için ‘71 dönemine inkarc›
bir mant›kla yaklaflmaktad›r. PKK’nin elefltirdi¤i pratik, her fley bir yana en ba-
sitinden ülkedeki 50 y›ll›k revizyonist, reformist gelene¤in k›r›lmas› silahl› mü-
cadele gelene¤inin köklefltirilmesi ve Türkiye devriminin yolunun çizilmesidir.
E¤er ‘71’in önderleri, o koflullarda mücadele arenas›n› terk etselerdi, ne K›z›l-
dere’ler olurdu, ne o siyasal sonuçlar ortaya ç›kard›. Kendisi de ‘71 silahl› mü-
cadelesinin yaratt›¤› sonuçlardan biri olan Kürt ulusal hareketi de olmayacak-
t› belki.
12 Eylül ve PKK
12 Eylül geldi¤inde PKK’nin ülke içinde hemen hiçbir faaliyeti yoktur. O
çoktan, bütün kadrolar›yla ülkeyi 1979 ortalar›nda terk etmifltir. Dolay›s›yla
cuntaya karfl› da bir direnifl program› olmam›flt›r. Bu sürece iliflkin PKK’nin de-
¤erlendirmeleri oldukça çeliflik ve tutars›zd›r:
“... 12 Eylül faflizminin iktidara geliflinin birinci nedeni, PKK önderli-
¤indeki ulusal kurtulufl mücadelemizi tasfiye etmektir. Bu kesin olarak
belgelenmifl olan bir durumdur. Amaç hareketimizi bir daha do¤mamaca-
s›na imha etmekti.” (S Seçme Yaz›lar A, s.82 )
Bu sürece iliflkin bir baflka de¤erlendirme ise flöyledir:
“Faflist-askeri darbe gerçekleflti¤inde, UKM’nin örgütsel yap›s› geliflen
mücadeleyi ilerletmeye yetmiyor ve bir örgütsel bunal›m yaflan›yordu.
Böyle bir yap›yla Eylül darbesine karfl› savaflamayaca¤›n› anlayan dev-
rimci mücadele, di¤er sol örgütlerin de darbeye karfl› ç›kacak güç ve ni-
yetlerinin olmad›¤›n› gördü¤ü için güçlerini toparlama, e¤itme ve haz›rla-
ma çal›flmalar›na yöneldi. Bunun için yurtd›fl›na aç›lmay› ve yurtd›fl› ola-
naklar›ndan faydalanmay› gerçeklefltirdi.” (Ö Özgür Halk, 15 Aral›k 1993, s.
13 )
Daha ‘79 ortalar›nda ülkeyi terk eden, tüm faaliyetlerini ask›ya alan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 175
¤› belirtilmektedir.
Ancak bu geliflme kendi içinde, PKK’nin gerilla stratejisinin açmazlar›n› da
bar›nd›rmaktayd› ve çok geçmeden bunlar da a盤a ç›kmaya bafllad›.
PKK’nin gerilla savafl› stratejisi as›l olarak büyük ölçüde Vietnam devrimini
örnek al›yordu. “Kurtar›lm›fl bölgeler” düflüncesi bunun ürünüydü. “Bir parça
özgür vatan” fliar› da bu çerçevede ortaya at›lm›flt›. Ama iflte bu noktada Tür-
kiye Kürdistan›’n›n gerçekleriyle, PKK’nin halk savafl› stratejisi aras›ndaki çelifl-
ki ortaya ç›kt›.
Kurtar›lm›fl bölgeler, hemen her y›l “bu sene bir parça özgür vatan›m›z ola-
cak” denilmesine ra¤men, bir türlü gerçeklefltirilemedi. Yine buna ba¤l› olarak
flekillendirilen halk örgütlenmeleri de hayata geçirilemedi. 1990’lar›n bafl›nda
Türkiye Kürdistan›’nda çok yayg›n bir potansiyel ortaya ç›km›fl olmas›na ra¤-
men, buna denk düflecek, bu potansiyelin kendisini ifade edebilece¤i halk ör-
gütlülükleri yoktu ortada.
1987 ve sonras›nda kurtar›lm›fl bölgelerin neden gerçekleflemedi¤i sorgu-
lanmaks›z›n, bunun yaratt›¤› ve giderek savafl› etkiler hale gelen askeri açmaz-
lar üzerinde durulmadan, ayn› fliar tekrarlanmaya devam etti. (Bunlar›n neden
gerçekleflemedi¤inin tek cevab› elbette halk savafl› stratejisinin yanl›fll›¤› de¤il-
dir, daha baflka nedenler de vard›r. Bunlara ileriki bölümlerde de¤inece¤iz.)
Güçlenirken Güçsüzleflmek
PKK, 1984 15 A¤ustos at›l›m›ndan bugüne karfl›laflt›¤› tüm zorluklara ra¤-
men silahl› mücadelede ›srarl› olmas›yla bugün bir güç olabilmifltir. Belli bir dö-
neme kadar “Ba¤›ms›z Özgür Kürdistan” › propagandas›n›n oda¤›na yerleflti-
ren PKK, Kürt ulusunda gelifltirdi¤i ulusal bilinçle orant›l› olarak halk›n müca-
deleye destek ve kat›l›m›n› da sa¤layabilmifltir.
Binlerce flehit pahas›na ve Kürt ulusuna gösterilen “ba¤›ms›zl›k” hedefi ile
90’I› y›llar›n bafl›nda oligarfli karfl›s›nda ciddi bir güç konumuna gelmeyi ba-
flaran PKK, ne yaz›k ki, ayn› dönemde gündeme getirdi¤i politikalarla da en
güçlü göründü¤ü bir aflamada, politik olarak en güçsüz dönemini yaflamaya
bafllam›flt›r. Gerilla gücüne ve kitle deste¤ine ra¤men ba¤›ms›zl›k hedefinden
giderek uzaklafl›p, düzen içi çözümlere bel ba¤lamas›yla politik olarak güç-
süzleflmifltir. PKK’y› h›zla uzlaflmac›l›k noktas›na do¤ru iten nedenleri PKK’nin
s›n›f temelinde; proletaryan›n s›n›f bak›fl aç›s›na sahip olmay›fl›nda, Marksist-
Leninist temellere oturmay›fl›nda; ç›kt›¤› koflullarda etkisinde kald›¤› sosyaliz-
min sistem olarak güç ve prestij yitiriflinde aramak gerekir.
Sosyalizmden etkilenmifl, küçük burjuva milliyetçi temelde de olsa önüne
koydu¤u ba¤›ms›zl›k hedefiyle oligarfli karfl›s›nda silahl› bir güç olan PKK’nin
uzlaflmac› çizgisi de¤iflik olaylar karfl›s›ndaki tutumlar›yla giderek belirginlefl-
mifltir. PKK’nin böylesi bir “düflüfl” çizgisine gelmesi do¤al ki, bir anda olma-
m›flt›r. Bunun nedeni, PKK’nin bünyesinde var olan eksikliklerin, dünyada ve ül-
kemizde yaflanan geliflme ve de¤iflmelerin yanl›fl yorumuyla birleflmesidir.
PKK, kendisini ne olarak adland›r›rsa adland›rs›n, ve yine baflkalar› PKK
için ne tür nitelemelerde bulunurlarsa bulunsunlar, PKK’nin Kürtlerin tarihsel ge-
liflimine iliflkin tespitlerinden ittifaklar politikas›na, sosyalizm ve devrim anlay›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 179
Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 2
SÖMÜRGEC‹L‹KTEN
PKK TÜRK‹YEL‹LEfiMEYE
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
2 30 May›s 1998
Say›: 83
Baflta PKK olmak üzere, tüm Kürt milliyetçi grup ve örgütler ortaya ç›k›fllar›ndan
itibaren sömürgecilik tespiti yapm›fl ve “Ba¤›ms›z Kürdistan” eksenli bir söylemi te-
mel alm›fllard›r. Öyle ki sömürge tespiti ve ba¤›ms›z Kürdistan hedefi Kürt ulusalc›
hareketlerin varl›k flart› olmufltur. Sorunu ele al›fllar›n›, Kürdistan’la ilgili “sömür-
gecilik” tespiti yapmayanlar› -e¤er Kürtse- “ulusal hain” olarak, -e¤er Türkse- “Ke-
malist, sömürgecili¤in iflbirlikçisi” olarak ilan etmeye kadar vard›rm›fllard›r.
Sömürgecilik tart›flmas›n›n en yo¤un oldu¤u dönem do¤al ki, ‘80 öncesidir. O
günün yak›c› anti-faflist mücadelesi bir yana b›rak›larak, varsa yoksa Kürdistan bir
sömürge midir, de¤il midir tart›flmalar›na hapsolunmufltur.
Kendine güvensiz, ulusal sorun konusunda bir politika oluflturamayan birçok sol
grup, o günün koflullar›nda “sömürgecilik” tespiti yapmazken, PKK’nin belli bir güç
olmas›yla beraber h›zla sömürgecilik tespiti yapmaya bafllam›flt›r. Kürdistan’› s›rt-
lar›nda bir yük olarak görüp ulusal sorun konusunda hiçbir fley yapmayanlar Kürdis-
tan’› PKK’ye havale ederek “kurtulmufllard›r” bu durumdan.
***
Sömürgecilik PKK’nin en temel teorik tespitlerinden biridir. PKK’nin devrim stra-
tejisi, ideolojisi, Buna göre biçimlenmifltir. Kuzey Kürdistan’›n emperyalizmin de¤il
T.C’nin sömürgesi oldu¤u tespiti, PKK’nin ilk ç›k›fl›ndaki sosyalist söylemlerine ra¤-
men, ulusal kurtulufl hedefiyle s›n›rl› bir hareket olmas›n›n da gerekçesidir.
Sömürgecilik, milliyetçi bak›fl aç›s› ve pragmatizm, bu ideolojik yap› içinde bir-
birini tamamlayan yanlar olmufltur.
Dolay›s›yla gerek mücadelenin sürdürülüflü içinde karfl›lafl›lan politik ve askeri
açmazlar, gerekse de eylem çizgisindeki, ittifak anlay›fl›ndaki olumsuzluklar›n kay-
na¤›n› da bu ideolojik yap›da aramak gerekir.
Dersim’de dört TDKP’linin öldürülmesinin teorisi aç›kt›: Herkes Kürdistan’da mi-
safirdir deniliyordu. Tabii misafir de ev sahibine tabi olacak, onun dediklerine uya-
cakt›... Tam milliyetçili¤in tezahürü olan bir mant›kt›... Ayn› mant›k Kuzey Irak’ta
PKK’nin karfl›s›na dikildi. Kuzey Irak’ta da Barzani PKK’ye ayn› fleyi söyledi. Ama bu
defa bunu PKK kabul etmiyordu.
***
Sömürgecilikten kayna¤›n› alan ulusal kurtuluflçu çizgi, küçük-burjuva milliyet-
çili¤in kaç›n›lmaz karakteri olan pragmatizme düflmekten uzak duramad›. Ve bir
noktadan sonra her fley, politikalar, taktikler, ittifaklar, iliflkiler, eylemler, bu prag-
matizmin bir tezahürü haline geldi. Hep k›sa vadeli düflünüldü.
182 Miliyetçilik Ç›kmaz›
K›sa vadede pragmatik bak›fl aç›s›ndan yararl› görünen fleyler, uzun vadede
olumsuz geliflmelerin koflullar›n› haz›rlad›.
Gelinen nokta, biraz da bu olumsuzluklar›n toplam bir sonucu olarak ideolojik,
stratejik tezlerin iflas etmesidir. Sömürgecilikten Türkiyelileflmeye, ba¤›ms›zl›ktan
“Çeçenistan kadar, Almanya’n›n eyaletleri kadar” bir “özerklik” istemeye gelinmifl-
tir.
Art›k asl›nda apaç›k hale gelen ideolojik zay›fl›k silahla örtülüyor. Silah tek ba-
fl›na ideolojinin göstergesi de¤ildir. Silah, her tür politikay› hakl› hale getiren bir
araç da de¤ildir. Afrika’da da Asya’da da silahl› mücadele veren onlarca örgüt var.
Ama bunlar›n önemli bir k›sm› silahl› mücadeleyi düzen içi hedefler do¤rultusunda
kullanmaktad›r. Mahir’in zaman›nda çok net ve özlü bir biçimde belirtti¤i gibi “Ge-
rilla savafl› tek bafl›na nitelik belirleyici de¤ildir.” Sorun gerilla savafl›n›n hangi
amaçlar, programlar ve hedeflerle yürütüldü¤üdür.
Ortada bir savafl var. Bu do¤ru. Ama s›n›fsall›k bu savafl›n politikas›n›n, prati¤i-
nin, program›n›n neresindedir? Ulusall›¤›n neresine nas›l denk düflüyor?
***
Devrimci Hareket, sömürgecilik tespiti yapmad›¤› için Kürt milliyetçi gruplarca
y›llarca “Kemalist” olmakla, “Kemalizm”in etkisinde kalmakla suçlanm›flt›r. Ara-
dan y›llar geçmifl ve art›k günümüze gelinmifltir. Bugün art›k baflta PKK olmak üze-
re, “sömürge” Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤›ndan söz eden kimse kalmam›flt›r. Dünün
hararetli sömürgecilik tespiti yapanlar›, bugün nerededirler? Oysa ulusal sorun ko-
nusunda Marksist-Leninistler dün ne söyledilerse, bugün de onu söylemektedirler.
Dün ortak örgütlenme, tek devrim ve ortak kurtulufl öneren, bu do¤rultuda mücade-
le eden devrimci hareketi hayat bir kez daha do¤rulam›flt›r.
fiunu art›k herkes kabul etmek zorundad›r. Demek ki, sömürgecilik teorisiyle bu
ifl bitmiyor. Demek ki, Marksist-Leninistler milliyetler temelinde örgütlenmez. Bafl-
ka çaresi, yolu yoktur; bu teorik temel de¤iflecektir.
P
KK’ya göre Kürdistan Osmanl›’dan T.C.’ye sömürge olarak miras kal-
m›flt›r. Bugün de T.C.’nin “klasik sömürgesi”dir. Birçok Kürt milliyetçisi
hareket gibi PKK’nin da teorik tespitlerinin oda¤›nda “Türk sömürgeci-
li¤i” olgusu vard›r.
“Askeri alanda Kürdistan’da çok güçlü olan Türk burjuvazisi, ekono-
mik , sosyal, kültürel alanlarda oldu¤u gibi, siyasal alanda da sömürge-
cili¤i rahat gelifltirebilmektedir. Kapitalist sistemde de herkes gücü ora-
n›nda söz sahibidir. Türk burjuvazisinin gücü de, Kürdistan’› sömürgelefl -
tirmeye yetmektedir.” (Kürdistan Devriminin Yolu)(abç)
Sömürgecilik geçmiflte Türkiye solunda en fazla tart›fl›lan konulardan biri-
dir. Denilebilir ki, o dönem aç›s›ndan söylenebilecek fazla da bir fley kalma-
m›flt›r. Ancak bugün yürütülen tart›flma o tart›flmalar›n bir tekrar› de¤ildir. O
kapsamdaki bir tart›flman›n gere¤i de yoktur zaten. Onlar, bir yerde bugün
afl›lm›fl tart›flmalard›r.
Gelinen noktada PKK’nin ba¤›ms›zl›k hedefinden uzaklaflmas› , ulusalc› ba-
k›fl aç›s›n›n gelinen noktada t›kanmas› ve PKK’nin uzlaflmac› bir çizgiye h›zla
kay›fl›, sömürgecilik teorisinin sonucu olan hemen her fleyin terk edilmekte olu -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 183
flinde kofltu¤u için; daha önemlisi ayn› devlet ya çal›fl›lan ad›mlar, savafl›n tüm Tür-
kiye hatt›na yay›lmas›n›n zorunlulu-
s›n›rlar› içinde yaflayan uluslar›n-halklar›n s›-
¤unun kabulüdür. Çünkü pratik bunu
n›fsal kurtuluflu kendisini tali olarak ilgilen-
istiyor, pratik bunu dayat›yor. ‹flte
dirdi¤i için, yurtsever milliyetçi bir harekettir.
tam da bu noktada tek bafl›na Kürt
Denilebilir ki, her ülke devrimcileri kendileri- milliyetçili¤i etraf›nda sürdürülen bir
ni öncelikle kendi ülkelerinin kurtulufluna mücadele ve örgütlenme, savafl›n ih-
adar, ona önderlik eder. Ancak çokuluslu dev- tiyac›na cevap veremez oluyor.
letlerde bu böyle dar kavranamaz. Bütün bir Bir bak›ma milliyetçi teori ülke
emperyalizm dönemi, yani bu yüzy›l içindeki gerçe¤i karfl›s›nda e¤ilmek zorunda
tüm ulusal ve s›n›fsal savafllar, bunun böyle kalm›flt›r. Ancak tek bafl›na söylemde
kavranmamas› gerekti¤inin örnekleriyle dolu- kalan bir “Türkiyelileflme”nin bir an-
dur. lam› yoktur. Zira bugüne kadar savu-
PKK’nin göremedi¤i gerçeklik budur. Tür- nulanlar ne olmufltur? Hangi dersler
kiye orjinalitesinin yanl›fl tahlili, bu gerçekli- ç›kar›lm›flt›r? Neden bu noktaya ge-
¤i görmesini engelleyen temel faktördür. linmifltir? Neden dün de¤il de flimdi
Devrimci Hareketi, Kürt ulusal sorunu ko- savunulmaktad›r? Bunlar ortaya ko-
nusunda Misak-› Milli s›n›rlar› içinde düflün- nulmad›¤› sürece “taktik” bir “Türki-
mekle suçlayan PKK, ne yaz›k ki, tümüyle yelileflme”, “taktik” anlamda bile so-
ulusal çitlerle çevrili bir çizgiye sahip oldu¤u nuçsuz kalmaya mahkum olacakt›r.
Bu noktada sonuç olarak flunu da
halde kendisinin iflçi s›n›f›n›n bilimsel sosya-
belirtelim:
lizm görüflüyle hareket etti¤ini söyleyebil-
“Türkiyelileflme” do¤ru sonuçlar
mektedir. Bu gerçekten de çarp›c› bir çeliflki- ç›kar›l›rsa, savafl› yükseltme perspek-
dir. tifiyle yaklafl›l›rsa PKK için bir ç›k›fl
‹kincisi, “D›fl” nedenlerdir: noktas› olabilirdi... Bugüne kadar bu
Türkiye Kürdistan›’nda, ba¤›ms›z, demok- yap›lmad›. ‹stenmedi de... O neden-
ratik bir Kürdistan devletine, stratejik ç›karla- le sadece “keskin” bir ç›k›flla ve k›s-
r› gere¤i sadece Türkiye oligarflisi de¤il, yine mi askeri eylemlerle s›n›rl› kald›.
bölgesel stratejik ç›karlar› gere¤i Irak-‹ran- Stratejik bir bak›fl aç›s›na ula-
Suriye devletleri de karfl›d›rlar. Bu “d›fl” et- fl›l(a)mad›. “Türkiyelileflme” de, milli-
ken, en az birincisi kadar önemlidir. yetçi bir tarzda ele al›nd›¤› için dü-
Üçüncü bir etken ya da ikincisinin içeri- zen içi çözümlere, bar›fl ve diyalog
sinde say›labilecek bir etken olarak da emper- aray›fllar›na kurban edilmifltir. Oysa
yalizmin Ortado¤u’daki hesaplar›, ç›karlar› ve ad›na ne denirse densin, isteyen
Türkiye’deki fiili olarak varl›¤› say›labilir. Bu “Türkiyelileflme” desin, isteyen baflka
olgu da emperyalistler aç›s›ndan son on y›ll›k bir fley desin... Bugün devrimcilerin
geliflmelerle sa¤lanan avantajlar sonucu ken- görevi, Kürt, Türk ve tüm milliyetler-
den ülkemiz halklar›n›n ortak kurtulu-
disini hissettirmektedir. Türkiye halk›n›n
flu için halklar›m›z›n ortak savafl›n›
önemli bir deste¤ini -birlik düzeyinde olmasa
yükseltmektir. PKK’nin “Türkiyelilefl-
da- alamadan ama buna ra¤men kopufl afla- me” söylemi, daha bafltan kendi
mas›na gelmifl devrimci bir Kürdistan, em- pragmatik amaçlar› içinde bo¤ul-
peryalizmin de ifline gelmeyece¤inden hemen mufltur ve bu devrimci göreve hizmet
bo¤ulmaya çal›fl›lacakt›r. Bugünden ABD’nin etmemektedir. Stratejik aç›dan ülke-
Ba¤›ms›z Kürdistan’a yaklafl›m› biliniyor. miz halklar›n›n ortak örgütlenme ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 191
Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE? 3
“BA⁄IMSIZ KÜRD‹STAN’DAN
PKK TÜRK‹YEL‹LEfiME’YE...”
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
3 6 Haziran 1998
Say›: 84
P
KK’n›n yaz›l›, sözlü tüm aç›klamalar›na bak›ld›¤›nda tart›flmas›z olarak
görülen fludur: Bafl›ndan itibaren öngörülen devrim, bir Kürdistan dev-
rimi’dir. Bu devrim, ulusal kurtuluflçu bir muhtevaya sahiptir. PKK, tari-
hinin hiçbir döneminde, devrime Türkiye devrimi olarak bakmam›fl ve sorunu
sadece Kürdistan’›n kurtuluflu ile s›n›rland›rm›flt›r. Her fley buna göre biçimlen-
dirilmifltir.
Karfl› karfl›ya kal›nan sorunlar›n, s›k›nt›lar›n, açmazlar›n temeli, önce bura-
da aranmal›d›r. Bu temel, milliyetçi bak›fl aç›s›d›r. Bugün “Türkiye devrimi boy-
numuzun borcudur” diyenler bu anlay›flla Türkiye devrimine nas›l “önderlik”
yapacaklard›r. Kuflkusuz bu mümkün de¤ildir. Zira PKK’nin ideolojik-stratejik
hatt› buna uygun de¤ildir.
Ulusal kurtuluflçu bir hareket olarak ortaya ç›kan PKK, bunu “Ba¤›ms›z Kür-
distan” hedefi ile de somutlam›flt›r. Y›llarca teorik ve pratik düzeyde “Ba¤›ms›z
Kürdistan”› hedefleyen mücadele hatt›ndan sonra bu hedef giderek bir kenara
b›rak›lm›fl, sözü edilmez olmufltur. Onun yerine de¤iflik zamanlarda federas -
yon, otonomi, bar›fl, siyasi çözüm vb. aç›klamalar yap›lmaya bafllanm›flt›r. Son
süreçte ise daha çok “Türkiye devrimi” sözü öne ç›kar›lmaktad›r.
“Biz isterdik ki, Türkiye’nin dev- gerçe¤ini milliyetçilik bak›fl aç›s›na s›¤-
rimcileri taraf›ndan yap›ls›n. Ama d›rmaya çal›flan PKK’nin bu tür tespitler
öyle anlafl›l›yor ki bu konuda fazla yapmas›, tutars›zl›¤a düflmesi de kaç›-
bir baflar› sa¤layamayacaklar ve n›lmazd›r.
tam bir teorik bunal›m, pratik kar- Halklar›n sömürüldü¤ü ve ulusal
gafla içinde yaflamaktad›rlar. Dola- bask› alt›nda tutuldu¤u çokuluslu sö-
y›s›yla bir öncü çal›flmas›na bizim mürge devletlerde her koflul alt›nda
katk› teflkil etmemiz, Türkiye orta- halklar›n birlikte örgütlenmesi, birlikte
m›na da bir Devrimci Halk Partisi mücadelesi ve mevcut emperyalizmin
dayatmam›z kaç›n›lmaz hale gel- iflbirlikçi iktidarlar›n› y›kmalar› bütün
mifltir.”
ulus ve milliyetlerden emekçi halklar›n
Kim kime neyi dayat›yor?
kurtuluflunun tek yoludur. Gerçek kur-
PKK’nin önce Türkiye devrimcileri-
tuluflun yolu da buradan geçmektedir.
nin baflarmas›n› bekledi¤i de do¤ru
Bu, elbette ki milliyetçi bir bak›fl aç›s›y-
de¤ildir. Bafltan itibaren milliyetçi ba-
la de¤il, s›n›fsal bir bak›fl aç›s›yla müm-
k›fl aç›s›yla ayr› örgütlenmeye giden
kündür, ancak PKK ilk ç›k›fl›ndan itiba-
PKK, bunu meflrulaflt›rmak için zaman
ren bu anlay›fltan çok uzakt›r. Aksi du-
zaman Türkiye devrimcili¤inin “güçlü-
rum ise egemen s›n›flar›n ifline gelmek-
lü¤ünü” dile getirmifltir. Oysa devrimci
bir hareket her koflul alt›nda bulundu-
tedir. Tarihe bakt›¤›m›zda birçok kez
¤u co¤rafyada tüm halklar›n birlikteli- egemen s›n›flar›n halklar› ulusal, mez-
¤ini ve ortak mücadelesini savunur. hepsel, dinsel temellerde bölme ve bir-
Bafltan beri buna göre örgütlenmeyen birine k›rd›rma politikas› uygulad›¤›,
PKK gelinen aflamada yaflad›¤› politik böylece kendisine karfl› büyük bir güç
t›kan›kl›¤› giderememifl, bunun gerek- oluflmas›n› engelleyerek iktidar›n› daha
çesi olarak da “Türk solu”nun “görevi - da sa¤lamlaflt›rd›¤› görülecektir. Sonuç
ni yapmamas›n›” göstermifltir. Peki olarak “sömürge” teorileriyle amaçla-
“Türk solu”nun görevini yapmamas› nan “ayr› devlet olma” istemiyse, bu-
yeni mi keflfedilmifltir? Türkiye solunun nun da tek yolu, anti-emperyalist, anti-
görevini yap›p yapmad›¤›n› PKK neye oligarflik halk devrimi do¤rultusunda
göre belirlemektedir? Mesela emper- ortak düflmana karfl›, ortak savafl›m ör-
yalizm Körfez’de Ortado¤u halklar›na gütlemektir. “Sömürge” veya de¤il; hiç-
sald›r›rken sessiz kalmak m›d›r görevi- bir koflulda, halklar›n mücadelesini böl-
ni yapmak, yoksa emperyalizme karfl› meyi, halklar›n ortak ç›karlar›n›n yerine
savaflmak m›d›r? ulus ç›karlar›n› koymay› -hele hele ken-
dilerine Marksist-Leninist s›fat›n› yak›fl-
“Kapal›çarfl›” Yerine “Amanos - t›ranlar için- meflru göremeyiz. Mark-
lar” Veya “Karadeniz” mi? sist-Leninistler kendilerini hiçbir zaman
Hat›rlanacak olursa daha yak›n za- ulusal sorunla s›n›rlamaz, her zaman
mana kadar Kürdistan d›fl›nda eylem halklar›n genel ç›karlar›ndan hareketle
yapmak, PKK aç›s›ndan daha çok bir mücadeleyi yürütürler. Bu anlamda,
“tehdit” unsuru olarak kullan›lan bir halklar›m›z›n kurtuluflunun önündeki
yaklafl›md›; “Biz de savafl› Türki - tek engel ulusal bask› de¤ildir. Bu engel
ye’ye, büyük flehirlere yayar›z. ” biçi- emperyalizm ve oligarflidir. Türk ve
minde ifade edilen bir yaklafl›md› bu. Kürt halklar› için engel ayn›d›r.
196 Miliyetçilik Ç›kmaz›
ne, DHP gibi yap›lar›n cevap veremedi¤ini gördü¤ü oranda kendisini “Türkiye
Partisi” olarak ilan etme noktas›na gelmifltir. Bu yan›yla PKK geç de olsa bu
gerçe¤i görmeye bafllam›flt›r.
Ancak gördü¤ü bu gerçek karfl›s›nda savundu¤u talep ve hedeflerini bir ya-
na b›rakarak gerilemifl ve hedeflerini düzen içi güçlerin kabul edebilece¤i bir
noktaya çekmifltir. Çünkü “Ba¤›ms›z Kürdistan” hedefine ulaflman›n, milliyetçi
bir çizgi ve Kürdistan’a s›k›flt›r›lm›fl bir savaflla mümkün olamayaca¤› art›k de-
neycilikle dahi olsa görülmeye bafllanm›flt›r. Bu durumda ya stratejik çizgi göz-
den geçirilecek ya da talep ve hedefler küçültülerek oligarfli için kabul edilebi-
lir bir noktaya gelinecektir. Bu denli “bar›fl”tan söz etmenin temelinde de iflte
bu açmaz vard›r.
PKK bu tür bir giriflimle ayn› zamanda oligarfliye “benimle masaya otur-
mazsan diyalog yolunu açmazsan, savafl› bat›ya da yayar›m” mesaj› vermek
istemifltir. “Kapal›çarfl› mant›¤›” dedi¤imiz iflte budur.
DHP’ye biçilen misyonlardan biri de yanl›fll›¤›, çarp›kl›¤› bir yana, yap›la-
cak olan askeri eylemler ile oligarfliyi, bu boyutuyla “korkutmaya” yöneliktir.
PKK’nin DHP gibi yap›lar› tercihinin nedenlerinden bir di¤eri de kendilerinin
her dedi¤ini bir ayet gibi tekrarlamas›, kiflilikli bir politika yürütmemesidir. Kü-
çük burjuva milliyetçili¤i, niteli¤i gere¤i kiflilikli politika yürütülmesine karfl›d›r.
Milliyetçi çizgi kendi d›fl›nda ba¤›ms›z bir güce ve politikaya tahammül ede-
memektedir. Zira PKK; d›fl›ndaki güçleri kendi bar›fl politikalar›n›n hayata ge-
çirilmesi için de¤erlendirmek ve kullanmak istemektedir. Elbette politika ve ey-
lemlilikleriyle bunun karfl›s›nda olan güçler PKK taraf›ndan olmad›k karalama-
larla karfl›lafl›rlar.
Sonuç olarak, bizzat PKK’nin kendisi DHP’yi kurmufl, ona s›fatlar vermifl ve
sol ad›na misyonunu öne ç›kararak muhatap kabul etmifltir. Bu misyon Türkiye
devriminin “önderli¤i” olmufltur. Oysa DHP, Türkiye solunun alternatifi olamaz
ve olamam›flt›r da. Sadece, kendilerini “Kürt Solu” olarak görenlerin DHP de-
neyi ile kendilerine uygun bir “Türk solu” yaratma baflar›s›zl›¤› olarak tarihe
geçmifltir. Bu anlay›fl ve çarp›kl›k devam ettikçe “Türkiyelileflme” de hiçbir fley
kazand›rmayacakt›r.
PKK’nin tüm “dayatma” lar›na ra¤men DHP ülkemiz ve halklar›m›z gerçe¤i-
ne uymam›fl; ölü do¤mufltur. PKK içindeki Türk kökenli militanlardan oluflturu-
lan DHP, “Türkiye’nin öncü partisi” olmak bir yana, ciddi bir güç olarak var ol-
may› bile baflaramam›flt›r. DHP’nin yapt›¤› tek ifl PKK’ye övgüler düzmek, dev-
rimci hareketlere ise küfretmek olmufltur. ‹flte DHP ad›na konuflan Meral K›d›r’›n
söyledikleri:
“PKK ile ayn› platformda yer almayan hiçbir yaklafl›m›n sahipleri, ne
kadar keskin bir anti-emperyalist ve sosyalist söyleme sahip olursa olsun-
lar karfl›-devrim cephesinin ö¤esi, emperyalizm ve sömürgecili¤in uflakla-
r›, ajanlar› s›fat›ndan ötesine lay›k olamazlar.” (Özgür Halk, Eylül 1997,
say› 80)
Devrimci hareketlere böyle hayas›zca sald›ran DHP’nin ideolojik-politik bir
çizgisi, PKK’nin kaba bir savunucusu olmaktan öte bir misyonu yoktur. Kiflilik-
sizdir, kimliksizdir. Ve tüm bunlara ra¤men, PKK’nin beklentilerine cevap vere-
memifltir.
200 Miliyetçilik Ç›kmaz›
olmaktan öte bir fley de¤ildir. Tüm söylemlere ra¤men özünde amaç, “Türkiye-
lileflme” ad› alt›nda bar›fl politikalar› için bir bask› unsuru yaratmakt›r.
PKK’nin bugün söyledi¤i “Türkiye devrimi” iddias›n› gerçeklefltirecek bir
ideolojik politik çizgisi yoktur. Dar milliyetçi bak›fl aç›s› sonucu ulusal mücade-
le ile kendini s›n›rlayan PKK, Türkiye’nin bütününde iktidar› y›kacak bir müca-
deleyi hiçbir zaman hedeflememifltir. Keza gelinen aflamada PKK devleti y›k-
maktan de¤il, onunla belli koflullarda anlaflmaktan bahsetmektedir.
PKK y›llard›r ayr› örgütlenmeyi savunurken devrimci hareket, iktidar›n halk-
lar›n ortak mücadelesiyle al›naca¤›n› savunuyordu.
fiimdi sormak gerekiyor; PKK’nin yaflad›¤› bu çözümsüzlü¤ün sorumlusu
“görevlerini yapmayan Türk solu” mudur, yoksa halklar›n ortak mücadelesini
baltalayan milliyetçi bak›fl aç›s› m›?..
PKK’nin gerçekten Türkiyelileflmek gibi bir derdi varsa her fleyden önce ide-
olojik yanl›fllar›n› görmek durumundad›r. PKK bugüne kadar izledi¤i pratikle
halklar›n ortak mücadelesini gelifltirmeye hizmet etmedi¤i gibi, izledi¤i yanl›fl
politikalar ve yanl›fl eylem çizgisi de halklar›n mücadele birli¤ini zedelemifltir.
Küçük burjuva milliyetçi bak›fl aç›s› mahkum edilmeden “Türkiyelileflmek”ten
bahsetmek mümkün de¤ildir... PKK’nin bugün Türkiyelileflmekle ifade etti¤i
fleyler propagandif düzeyde bile olsa devrimci hareketin y›llard›r savundukla-
r›n› do¤rular niteliktedir. PKK’nin önünde iki yol vard›r: Ya do¤ru çözümü gö-
rüp yanl›fllar›n› mahkum ederek devrimcileflecek ya da “bu ifl olmuyor” diyerek
emperyalizm ve oligarfli ile uzlaflmay› kabul edecek.
Türkiyelileflme ve ‹ttifaklar
Bugün “Türkiyelileflmek”ten, “ortak mücadele”den, “halklar›n güçbirli-
¤i”nden bahseden ve üstelik bu bak›fl aç›lar›n›n ilk ortaya ç›k›fllar›ndan beri
var oldu¤unu iddia eden PKK, ç›kt›¤› y›llarda ittifaklar›n› s›ralarken pek de
böyle düflünüyora benzememektedir:
“Kürdistan devriminin ikincil ittifaklar› üç halkadan oluflur. Birincil
halka , Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki yurtsever hareketlerle ittifak›,
ikincil halka, Kürdistan’› sömürgelefltiren ülkenin devrimci hareketleri ile
ittifak›, üçüncü halka sosyalist ülkeler, ulusal kurtulufl hareketleri, gelifl-
mifl kapitalist ülkelerdeki iflçi s›n›f› hareketi ve tüm ilerici insanl›kla ku-
rulacak ittifak› içerir.” (K Kürdistan Devriminin Yolu)
PKK’nin y›llar önce belirledi¤i ittifaklar politikas›yla bugünkü Türkiyelileflme
söylemi aras›nda da¤lar kadar fark vard›r. Öyle ki, “Türk solu” dedi¤i devrim-
ci hareketleri Kürdistan’›n parçalar›ndaki milliyetçi örgütlerin arkas›na, “ikincil
ittifaklar›n ikincil halkas›” olarak koymufltur. Yani buna göre Barzani ve Tala-
bani gibi iflbirlikçi Kürt milliyetçi önderlikler bile Türkiye devrimci hareketinden
daha önceliklidir. Bugün PKK ne kadar Türkiye ve Kürdistan devriminin iç içe
geçmifl oldu¤unu söylese de ittifaklar politikas› ve prati¤i tümüyle buna terstir.
Bunlar y›llar önce söylenen fleylerdir, önemli de¤ildir diye düflünülebilir. Ne
var ki, birincisi, bu temel belgelerden birinde ifade edilmektedir. ‹kincisi,
PKK’nin Türkiyelileflme düflüncesinin hiç de “bafltan beri” olmad›¤›n› göster-
mektedir. Üçüncüsü, Türkiyelileflme söylemi ile birlikte, burada dile getirilen an-
202 Miliyetçilik Ç›kmaz›
n›n, ve di¤er az›nl›k milliyetlerin ayn› devletin hakimiyeti alt›nda oldu¤u gerçe-
¤ini görmezden gelmektedirler. Aç›kt›r ki, çokuluslu bir ülkede ayr› bir örgüt-
lenmeyi savunmak “Marksist” k›l›f alt›nda küçük-burjuva milliyetçili¤in savunul-
mas›d›r. (ki PKK bugün bu k›l›fa da gerek görmemektedir).
Bu noktada denilebilir ki, her ulusun ayr› örgütlenme hakk› yok mudur?
Evet, vard›r. Ancak tart›flt›¤›m›z bu de¤ildir. Bu sorun çerçevesinde her hak kul-
lan›lacak diye bir fley yoktur. Sorun bu hakk›n kullan›m›n›n nesnel gerçe¤e ve
halklar›n nihai ç›karlar›na ne kadar uygun olup olmad›klar›d›r. Hangisinin
emekçi s›n›flar› ve halk› güçlü k›laca¤›d›r.
Son olarak da Lenin’in bu konudaki yaklafl›m› üzerine birkaç cümle aktara-
l›m: “Ezilen ulusun sosyalistleri, ezilen ulusun iflçileriyle ezen ulusun iflçi-
lerinin tam ve kay›ts›z flarts›z birli¤ini, örgütsel birlik dahil olmak üzere,
savunmal› ve uygulamal›d›rlar. Bu olmadan burjuvazinin her çeflit entri-
kalar›, kallefllikleri ve hileleri karfl›s›nda proletaryan›n ba¤›ms›z politika-
s›n› savunamaz ve iflçi s›n›f› öteki ülkelerin iflçileriyle s›n›f dayan›flmas›-
n› gerçeklefltiremez.” (Uluslar›n Kaderlerini Tayin Hakk›, Lenin, s. 154)
Ayr› örgütlenmeyi savunmak tüm milliyetlerden emekçileri her bölgede, fle-
hirde, iflyerlerinde, fabrikalarda; hayat›n her alan›nda milliyetlerine göre böl-
mek demektir. Bu bak›fl aç›s› tüm halk kesimleri aras›nda suni ayr›l›klar yarat-
mak, derin uçurumlara yol açmak anlam›na gelir. Bunun sonucunda gelinecek
yer objektif olarak burjuva ideolojisine yedeklenmektir.
Burada da karfl›m›za bir baflka “özgünlük” ç›kmaktad›r. Ulus temelinde ör-
gütlenen PKK, bunun mant›ki sonucu olarak iflçiler, memurlar içinde ayn› flekil-
de ulus temelinde bir örgütlenme yaratamam›flt›r. ‹stemedi¤inden de¤il, koflul-
lar bunu imkans›z k›ld›¤›ndan böyle olmufltur. Milliyetçilik temelindeki örgütlen-
me, bu noktada objektif bir s›n›rla ve açmazla karfl› karfl›ya kalm›flt›r.
204 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 4
SAVAfi VE BARIfi
PKK
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
4 13 Haziran 1998
Say›: 85
Körfez krizi, 1991 seçimleri, 1991-92 Newroz’lar›, ateflkesler, PKK’nin bar›fl, uzlaflma
politikalar›nda önemli dönemeçlerdir. PKK pragmatizminin bütün bu süreç boyunca izle-
di¤i bu politikalar, “taktik”ler, o süreçteki sonuçlar› ne olursa olsun, gerçekte PKK’nin s›r-
t›nda birer kambur olarak kalm›fllard›r. Bugünkü siyasal t›kan›kl›k bir yerde de bu kambur-
lar›n PKK’nin üzerinde oluflturdu¤u yükün sonucudur. Bu kamburlar›n alt›nda PKK art›k,
emperyalizmin, oligarflinin karfl›s›nda siyasal aç›dan devrimci anlamda dik duramamakta,
politikalar› her geçen gün biraz daha geri konumlan›fllara savrulmakta, talepleri her geçen
gün biraz daha küçülmektedir.
Hemen hemen 90-91’den bu yana ›srarla, bar›fl, ateflkes, diyalog, siyasi çözüm diye
adland›r›lan politika izlenmektedir. Gelinen noktada temel olarak sorulmas› gereken bir
soru vard›r: Bu politikalar var olan savafl› gelifltirmifl midir, gelifltirmemifl midir? Askeri
aç›dan bir gerileme oldu¤u aç›kt›r. Evet, oligarfli, teslim olunmad›¤› sürece gerillay› yok
edemez, ancak gerileme de ortadad›r. Siyasal aç›dan gösterilen tek “ilerleme” uluslararas›
düzeyde daha genifl bir kabul görme, genifl bir iliflki a¤› oluflturmakt›r. Buna diplomaside
zafer diyorlar. Ancak bunun büyük bölümünün pragmatizm üzerinde flekillendirilmifl oldu-
¤unu, bundan emperyalistlerin kendi hesaplar›n›n da büyük rol oynad›¤›n› düflünecek olur
ve uluslararas› iliflkiler ve ittifaklar›n nihayetinde bir devrim için ikincil, tali oldu¤unu göz
önüne getirirsek, siyasal alanda da gerçek, ülke içi dinamiklere dayanan bir ilerlemeden
söz edilemeyece¤i ortaya ç›kar. Ama as›l savafl alan›nda kitle hareketi gerilemifl, Türkiye
halklar›n›n birli¤i, kardeflli¤i ve deste¤inin al›nmas› yönünde bir geliflme kaydedilememifl
olmas›, siyasal aç›dan da bilançonun eksi yan›n›n a¤›r bast›¤›n› gösterir.
Bilanço budur.
Bar›fl politikas› çerçevesinde söylenenlerin tümünü yan yana, alt alta getirmek, elbet-
teki bu yaz› dizisinin hacmini aflar. Ama bu kadar›yla bile yan yana gelenler, gerçekten fla-
fl›rt›c› oluyor. Bunlar devrimci bir politika ad›na nas›l söylenebiliyor sorusunu sorduruyor
insana.
Tüm ilerleme, zafer y›l› söylemlerine ra¤men sürekli geriye giden bir süreçtir bu.
Durum çok çarp›c› biçimde ortadad›r: Silahl› mücadelede ›srar edildi¤i süreç ilerleme-
yi, bar›fl politikalar›n›n esas al›nd›¤› süreç bir gerilemeyi ortaya koymaktad›r.
Bu izlenen politikan›n sorgulanmas›, mahkum edilmesi için bafll› bafl›na yeter bir so-
nuçtur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 205
“‹
lk günden günümüze kadar partimizin tek ça¤r›s› var. Bar›fl
bar›fl bar›fl... Buna karfl› savafl geliflti hep, savafl örgütlendiril-
di.” (Ö .Yurtsever Gençlik, Kas›m 1997, s . 9)
Bar›fl, bar›fl, bar›fl ... Onca savafl, devrim, gerilla, zafer söylemine karfl›n
bugün art›k her fley bar›fl ve masaya oturmak üzerine seferber edilmifltir.
“PKK bar›fl istiyor, TC istemiyor savafl›yor.”
Döne döne, tekrar tekrar söylenen bu.
Çok aç›k ki; iktidar sorunu olanlar›n, “Türkiyelileflme”yi ciddiye alanlar›n,
savafl› yaymaktan, Türkiye Devrimi’nden söz edenlerin söylemi böyle olamaz.
Veya, bu söylemin sahipleri böyle iddialarda bulunamazlar.
PKK, hem bu söylemleri kullan›yor, hem de hala devrim, hatta Türkiye dev-
rimi gibi iddialarda bulunabiliyor. Ancak gerçekte iddialar› geçmifline iliflkin-
dir, geçmifl teorisi ve gerilla savafl› üzerinden bu iddialarda bulunmaktad›r.
Ancak PKK’nin bugünü bunlar de¤ildir. Bugünde as›l olarak bar›fl, diyalog, uz-
laflma vard›r.
las›d›r. Her ne kadar PKK, söylemde “biz TC’nin tik aç›l›mlar›n imkan› geliflebile-
bar›fl yapmayaca¤›n› biliyoruz, Kemalistler cektir.” (Özgür Halk, Ekim 1991,
kolay kolay bar›fl için masaya oturmayacak-
A. Öcalan, Cephe ve ‹ttifaklar
t›r. TC kolay kolay taviz vermez. Ancak TC’yi
Sorunu Üzerine, say› 12)
köfleye s›k›flt›rmak için bar›fl savunarak onu
teflhir ediyoruz.” diyorsa da gerçek bu de¤ildir.
Bar›fl, ateflkes politikalar›, s›k s›k bu al›nt›da ol- MART ‘92
du¤u gibi “teflhir” amaçl› veya “taktik” diye ad- “Her fley topyekün bir halk
land›r›lmaktad›r. Ama Öcalan’›n “politika zaten savafl› için, parolam›z budur.
taktiklerden ibarettir” sözü hat›rlan›rsa, bunun Haz›rl›klar›n›z› tam yap›n. Gö-
hiç de bizim anlad›¤›m›z anlamda bir taktik ol- revlerinizi iyi kavray›n. Ve mut-
mad›¤› anlafl›l›r. laka baflar›n. (...) Silahlan›n!
Kald› ki yukar›daki sözlerin devrimci bir man- Her köy bir ayaklanma merkezi,
t›¤› da yoktur. Türkiye oligarflisinin faflist, katli- her ev bir çat›flma mevzisi, her
amc› oldu¤unu kan›tlamak, teflhir etmek için bu
aile bir gerilla-serh›ldan birli¤i
tür “bar›fl” ata¤›na gerek yoktur. Savafl› yükselte-
rek de bunu yapmak mümkündür.
haline getirilsin. Da¤da yay›lan
PKK bar›fl politikas›n› aç›ktan savunmay› uy- gerilla eylemlerine, köyden fle-
gun görmedi¤i durumda bu tür “teflhir”, “taktik” hire devletin varl›¤›na yönelen
gibi aç›klamalara baflvurmufltur. Bu da pragma- silahl› serh›ldanlar gelifltirerek
tizmin bir baflka yans›mas›d›r. karfl›l›k verin.(...)
Ama gerçekte tüm olgular “bar›fl, uzlaflma” Gizli yeralt› depolar› yap›n,
politikas›n›n ne teflhir, ne taktikle s›n›rl› olmay›p buralara bol miktarda erzak de-
stratejiye, son amaca dönüfltü¤ünü göstermekte- polay›n ki yar›n düflman›m›z bi-
dir. Öyle ki, giderek bu taktikler ‘flahinler’ ve ‘gü- zi açl›kla tehdit etmesin. Her kö-
vercinler’ diye nitelendirdikleri egemen s›n›flar›n
yün, her evin depolar› olmal›d›r.
kanatlar› aras›ndaki çeliflki ve çat›flmalara göre
Hava sald›r›lar›na karfl› yeralt›
biçimlenir olmufltur. Art›k çürümüfl ve halka karfl›
bir savafl makinas› olan devleti y›kmak gibi he- s›¤›naklar›, tüneller yap›n. Eli
defler terk edilmifltir. Önerilen taktiklerle adeta silah tutan herkes en yak›n ge-
çürüyen devleti “kurtaracak”, oligarflinin sorunla - rilla birli¤ine kat›ls›n.” (ARGK
r›na da çözüm getirecek formüller üreterek ne ka- Merkez Askeri Konseyi, Serxwe -
dar çözümden yana ve bar›flç› olduklar›n› ilan et- bun, Mart 1992, say› 123)
me yar›fl› bafllatm›fllard›r.
MART 1993
Bar›fl, Kimin, Hangi Taraf›n 17 Mart 1993; PKK tek ta-
Sorunlar›n› Çözecek? rafl› ateflkes ilan edildi¤ini aç›k-
Öyle olmufltur ki, art›k “bar›fl”›n kim için, han- l›yor, ‘93 Newroz’u için “Bar›flç›l
gi taraf›n sorunlar›n›n çözümü için önerildi¤i bi- Newroz” ça¤r›lar› yap›yor:
le kar›flm›flt›r. Tüm Kürt ulusalc›lar a¤›z birli¤i
“Kürdistan halk›n›n PKK
edip devleti, bu savafl›n “devlete ne kadar zarar
verdi¤ine” ikna etmeye çal›flmaktad›rlar. Bütçe- önderli¤inde bar›flç›l çözüm için
den “kirli savafl”a ne kadar pay ayr›ld›¤› yaz›l›p uzatt›¤› el karfl›l›k bulmal›d›r...”
ard›s›ra Türkiye oligarflisinin krizden ç›kabilmesi (ERNK Avrupa Örgütü, 28 Mart
için bu “kirli savafla” son vermesi gerekti¤i tavsi- 1993)
208 Miliyetçilik Ç›kmaz›
tek sunan sanki kendisi de¤ilmifl gibi yine sola sald›rm›flt›r. Bu konuda Ali F›rat, Aral›k
1991’de Özgür Halk dergisinde flunlar› söylüyordu:
“SHP’nin çöküflü demek, genelde Kemalizmin kuyrukçusu olan Türkiye solunun ve de-
mokratç›l›¤›n›n çöküflü demektir. Bu çok önemlidir. ‹cazetli olan böyle bir sol Kemalizm’den
kopuflu tam sa¤layamam›flt›r. Bu öyle bir demokratç›l›kt›r ki, devlet güdümlü politikalarla
ba¤lar›n› koparamam›fl, kendi halk›yla sa¤lam ba¤lant›lar kuramam›flt›r.”
Oysa izledi¤i “müthifl taktik” ile SHP’nin pefline tak›lan ve “Kemalizmin kuyrukçusu” du-
rumuna düflen elefltirdi¤i sol de¤il PKK olmufltur. Birkaç ay önce yaz›p çizdiklerini unutup
flimdi tam tersini söyleyenlerin baflkalar›n› de¤il kendi politikalar›n› sorgulamas› gerekmez
miydi? Fakat PKK böyle yapmam›flt›r.
Bu konuda Devrimci Sol, 1992 y›l›nda flöyle söylemektedir:
“Özel savafl›n bir takti¤i olarak niteledi¤i seçimlerde burjuva partileriyle ittifak kurarak
kat›lan bir görüflün ‘Seçim Çare De¤il Devrim’ fliar›n› elefltirmeye, küçümsemeye kalkmadan
önce Özel Savafl Takti¤i dedi¤i seçimlere kat›lmakla ne elde etti¤ini, seçimleri meflrulaflt›r -
mak, daha fazla bask› ve terör için oligarfliye taze kan verme çabalar›na destek yaratma d›fl›n -
da bir sonuç yaratmad›¤›n›, halklar›n ve devrimcilerin bu koalisyon döneminde yaflad›klar›n›
çarp›tmadan aç›klamas›n›, burada kendi sorumlulu¤una düfleni samimiyetle ve dürüstçe üst -
lenmesi gerekirdi.” (Devrimci Sol Merkez Komitesi, Sahte Birlik Ça¤r›lar›n› De¤il, Mücade -
leyi Yükseltelim)
PKK o günden bu yana da bu noktada ciddi bir de¤erlendirme yapmam›flt›r.
PKK’nin düzenden ve onun parlamentosundan beklentileri sonraki y›llarda da sürdü.
“Parlamentoda olmak ve hükümeti etkilemek” çabalar› 2 Mart 1994’te DEP milletvekillerinin
yaka-paça gözalt›na al›n›p tutuklanmas›yla tam bir trajediye dönüflmesine ra¤men gerçekler
görülmemifl ve bu politika devam ettirilmifltir. Hala da devam ettirilmektedir.
ye edilmektedir. Kimden yanay›z? Kimin sorununu çözmeye çal›fl›yoruz?
“Ordunun bu kadar denetiminde olan ve orduya sadece bir asma yap-
ra¤› görevi gören onun ekonomik ve diplomatik iflleriyle bu kadar u¤raflan
bu kesimin ordunun denetiminden ç›kmas› çok zor görünüyor. Dolay›s›y-
la uzlaflma olana¤› çok az oluyor. Ama nihayet ordu da çok zorlan›yor.
fiimdi devrimci fliddet Türkiye’de de biraz geliflecek ve onlar› daha da zor-
layacak. Dolay›s›yla ordunun içerisinde uzlaflma yanl›s› bir grup geliflebi-
lir. Bunun belirtileri flimdiden ortaya ç›kabilir.” (Seçme Yaz›lar 6, Abdullah
Öcalan, s. 177)
PKK’ye göre “siyasi”ler sorunu uzlaflarak çözmek istiyor. Ancak ordu buna
engel oluyor. (Gerçi PKK önderi 1998 bafl›nda da bunun tam tersini savunup,
ordunun çözmek istedi¤ini ama sivillerin bunu istemedi¤ini söyleyecektir, an-
cak o zaman öyle söylemekteydi.) Ama PKK savaflt›kça ordu da zorlan›yor, do-
lay›s›yla uzlaflma yanl›lar› orada da ç›k›yor.
Ordu zorlan›yor ve PKK’ye karfl› savafl› sürdüremiyorsa PKK neden uzlaflma
yanl›s› gruplar›n ortaya ç›k›p kendisiyle uzlaflmaya varmas›n› bekliyor? Neden
ordu da zorlan›yorsa savafl› daha da büyütüp devrimi gerçeklefltirmeyi hedef-
lemiyor? Çünkü PKK silahl› mücadele ile sonuca varabilece¤ine ihtimal vermi-
yor. Bu yüzden ordunun zorland›¤›n› söylese de savafl› daha da büyütüp dev-
210 Miliyetçilik Ç›kmaz›
raflt›¤›n› söyleyebilmifltir PKK önderi. Boyner yok flimdi ortada. Beymen’in ser-
mayesini art›rmakla meflgul. Ama Türkiye solu, DHKP-C yerli yerinde. Ne oldu
flimdi o de¤erlendirmeler? Bu zihniyet öyle bir noktaya gelmifltir ki, baflta Kürt
halk› olmak üzere y›llard›r Türkiye halklar›na uygulanan a¤›r sömürü ve kanl›
zulüm politikalar›n›n bafl sorumlular›ndan biri olan Sabanc› ’lara yönelik
DHKC’nin cezaland›rma eyleminden sonra provokasyon senaryolar›na kat›l›n-
m›fl, “ateflkes”, “bar›fl” politikalar›n›n bozulaca¤› korkusuyla hareket edilmifltir.
Neredeyse Kürt halk›n›n hamisi ilan edecekleri tekelci sermayenin bafl›, ifl-
birlikçi Sabanc›’n›n haz›rlad›¤› raporlar Kürt halk› için de¤il, düzeni kurtarmak
içindir. Ancak kör milliyetçilik bunu görmemifltir. Sistemin tehlikeye girdi¤i sü-
reçte “bu sorunu çözmekte geç kald›k” diyerek ulusal hak k›r›nt›lar› vermekten
söz eden Sabanc›lara dört elle sar›l›nm›flt›r.
Oligarflinin resmi sözcülerinin aç›klamalar›, baflbakanlar, genelkurmay bafl-
kanlar› PKK’y› her fleyden; mesela halk›n durumundan, devrimcilerin politika,
elefltiri ve önerilerinden, daha fazla ilgilendirir. Art›k al›fl›lm›flt›r; her hükümet
de¤iflikli¤i sonras› muhakkak kurulan her yeni hükümete, o hükümetin baflba-
kan›na iliflkin beklentiler ifade edilir. Kural bozulmaz ve hemen baflbakana bir
mektup yaz›larak “ne kadar iyi niyetli olduklar›” anlat›l›r ve beklenmeye bafl-
lar. Tek bir beklenti vard›r. O da bar›fl ve Kürt sorununun “siyasi çözümü”dür.
Her fleye bu gözlükle bak›l›r. ‹flin ilginç yan› hükümetler bozulur, yenileri kuru-
lur, kukla baflbakanlar de¤iflir ama PKK’nin beklentileri bir türlü bitmez.
Ülke devrime gebedir. Oligarfli yönetememektedir. Hükümetler bozulur, ku-
rulur. Ancak tüm hükümetler savafl hükümetleridir ve bu çok aç›k olmas›na kar-
fl›n ›srarla umut kesilmez. Kürt halk›, gerilla beklentiye sokulur. Her y›la iddial›
isimler verilir.
Bir y›l “zafer y›l›” d›r, di¤er y›l “final y›l›” olur. Ve bu k›s›rdöngü devam eder.
Savaflmak yerine bar›fl ummak... Savafl› yükseltmek yerine beklemek... Dos-
tunu yanl›fl yerde aramak... Kürt sorununun çözümünü ABD’de, Almanya’da
aramak... Özallar’dan, Boynerler’den, Sabanc›lar’dan medet ummak... Tüm
bunlar düzen içili¤e giden yolu döfleyen tafllard›r. Devrimcilerin tercihi ise dev-
rimdir.
Bar›fl ve “Türkiyelileflme”
“Sizin için çok aç›kça söyleyeyim ki, karfl› taraf bizi yok etme operas-
yonlar›n› durdursa, sadece burada bir sorun var anlamak gerekir tart›fl-
mak gerekir deyip bir ortam açarsa, biz bütün silahl› savafl›n çal›flmala-
r›ndan vazgeçmeye çal›fl›r›z.” (Abdullah Öcalan, Demokrasi gazetesi,
8.7.1996)
Oligarfli kendisine karfl› her türlü muhalefeti “ezmek, bitirmek” için olmad›k
yöntemler izlerken ve hiçbir muhalefete izin vermeyerek, katliam, kay›p ve in-
fazlarla kitleleri sindirmeye çal›fl›rken, oligarflinin “ortam açaca¤›” düflüncesiy-
le beklentiye girerek “zeytin dal›” uzatmak bu co¤rafyan›n gerçe¤i de¤ildir.
Bar›fl oda¤›ndaki tüm politika ve taktikler toplumsal geliflmeyi yanl›fl yönlen-
diren, çarp›k flekillendiren sonuçlar do¤urmaktad›r. Bu durum halk›n, savaflç›-
lar›n enerjilerinin bofla harcanmas›d›r ayn› zamanda. Yine, oligarflinin kitlele-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 213
Bar›fl, tek bafl›na soyut bir kavramd›r. Onun as›l niteli¤i “Kimle ve ne için
bar›fl” sorusunun cevab›yla belirginleflir. Ayn› zamanda sormal›y›z: “Savafl› -
yorsak kime karfl› ve ne için?” sorular› ile sordu¤umuzda konu daha iyi anla-
fl›lacakt›r. “‹flin di¤er yan›” iflte bunlarla birlikte görülür.
Devletin niteli¤i, varl›¤› ve y›llard›r bu ülkede halka karfl› sürdürülen savafl,
halk›n savaflmaktan baflka alternatifinin olmad›¤›n› göstermeye yetmiyor mu?
Devlet sald›r›rken halklar›m›za karfl› tüm güçlerini topyekün seferber ederken,
bar›fl isteyip halk› “bar›fl olacak” beklentilerine sokmak, bu sald›r›lar karfl›s›n-
da halk›n elini kolunu ba¤lamak de¤il midir?
Bugünkü sistemden, ç›kar› sistemin devam›nda olan güçlerden ve bu güçler,
halka karfl› aç›lan topyekün bir savafl› sürdürürken bir “çözüm” beklemek ne
kadar yerindedir? Halka karfl› açt›klar› savafl› niye durduracaklar? Savaflma-
malar› onlar›n kendi s›n›fsal konum ve ç›karlar›n› inkar etmeleri de¤il midir?
Devlet, faflizm, s›n›fsal ç›karlar nedir o zaman? Bu düzenden “iyi niyet”,
“insanc›ll›k” beklemek mümkün mü? E¤er öyleyse, üç bin köyün yak›l›p boflal-
t›lmas›n›, üç milyon insan›n sürgün edilmesini, katliamlar› nas›l izah edece¤iz?
E¤er bu düzenden çözüm beklenebilir deniliyorsa, söylenecek tek fley kal›-
yor geriye, bu devlet kim? Kimin? Halk kim, talepleri, ç›karlar› ne? En önemli-
si y›llard›r neden savafl›ld›, ne ad›na, niçin?
Israrla bar›fl diyenler, bar›fl› savunanlar tüm bu sorular›n cevab›n› da ver-
mek zorundad›rlar. “Dün savafl›n koflullar› vard›, bugün bar›fl›n” demek dünü
ve y›llard›r binlerce flehit ve nice bedel ödenerek sürdürülen savafl› aç›klaya-
maz. De¤iflen nedir? Dünden bugüne farkl› olan nedir, ne de¤iflmifltir? Oligar-
fli sald›rmaktan, katletmekten vaz m› geçmifltir? Dizginsiz sömürüsünü bir yana
m› b›rakm›flt›r? Ya da TÜS‹AD, MGK iktidar olmaktan vaz m› geçmifltir? “Al›n
siz yönetin” mi diyorlar?
214 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 5
“DEVR‹MC‹ fi‹DDET”TEN,
PKK “KÖR TERÖR”E
NEREDEN
NEREYE Halk ‹çin Kurtulufl
5 20 Haziran 1998
Say›: 86
H
alka yaklafl›m ve eylem anlay›fl›, birbiriyle yak›ndan ilgilidir, birbiri-
ni do¤rudan etkiler. Bu nedenle PKK’nin eylem anlay›fl›n›, eylem çiz-
gisine bakmadan önce halka yaklafl›m›n› ortaya koymakta yarar var.
Ulusal ve s›n›fsal hareketlerin yürüttü¤ü savafl›n maddi ve manevi kayna¤›
halkt›r. Tarihsel olarak ulusal kimli¤i ayaklar alt›na al›nm›fl Kürt halk›n› ve Tür-
kiye’deki tüm halklar› kazanma ve dönüfltürmede; sab›rl› bir çal›flma, do¤ru bir
yöntem ve halkla iliflkilerin ikna, e¤itim, dönüfltürme temelinde sürdürülmesi zo-
runludur. Bunlar›n d›fl›nda sekterlik, afla¤›lama ve zor yöntemi halkla var olan
220 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Konseyi)
Halka Ceza!
Bu yaklafl›m›n kökeni kendine ve halka güvensizliktir. Kendine güvensiz bir
yap› olan PKK özellikle Dersim’de halk› örgütleyemeyince, di¤er devrimci güç-
lerin örgütlenmesine karfl› sald›rgan bir politika izleyip herkesi sindirmeye ça-
l›flm›flt›r. Bu anlay›fl› sonucu 1993 Eylül’ünde o dönem k›rsal alanda faaliyet
yürüten TDKP’lilere sald›rarak dört devrimciyi katletmifltir. Halka yasak koyan,
bask› ve zorla bir fleyler yapt›rmaya çal›flan, çeflitli devrimci örgütlerin taraftar
ve sempatizanlar›n› kaç›ran ve dört devrimcinin ölümünden sorumlu olan
PKK’yi Dersim halk›n›n protesto etmesi karfl›s›nda PKK’nin tavr› öncekilerden
farkl› olmad›.
“‹‹znimiz ve onay›m›z d›fl›nda kepenk ve kontak kapatmak suçtur ve bu
suça bulaflanlar cezalar›n› çekeceklerdir. Hangi gerekçeyle olursa olsun,
kontak ve kepenkleri kapatanlar›n tümünü biliyor ve elebafllar›n› tan›yo-
ruz. Bunlar en sert flekilde cezaland›r›lacaklard›r.” (Ekim 1993, PKK Der -
sim Eyaleti Askeri Konseyi)
Bu aç›klamayla cezalandar›laca¤› söylenen HALK’t›r. Halk PKK’nin yanl›fl-
lar›n› görmüfl ve tepkisini ortaya koyarak bu yaklafl›m› protesto etmektedir.
Devrimci bir örgüt kendisine yönelen bu tepkiden hareketle yapt›¤› yanl›fllar›
görme ve halktan ö¤renme tevazusunu gösterebilmelidir. Bu “tevazu”dan önce
bir görevdir. E¤er yap›lan yanl›fllar görülmezse ve düzeltilmezse bu tav›rlar
halk›n devrim saflar›ndan uzaklaflmas›na sebep olacakt›r. Ancak PKK halk›n
tepkisinden ö¤renmesini de bilmemifl, halka yönelik zor, yeni uygulamalarla
sürdürülmüfltür. Örne¤in Dersim’de herhangi bir fleyi izlemek için televizyonu-
nu açan bir kifli PKK Dersim Eyaleti Ana Karargah Komutanl›¤›’n›n Ekim 1993
tarihli “Hangi gerekçeyle olursa olsun (haber dinlemek dahil) TV’ler aç›lmaya -
cakt›r” karar›na uymad›¤› için ayn› bildiriye göre “Ulusal kurtulufl kanunlar›na
göre en sert flekilde” cezaland›r›lacakt›r. Yine Dersim Çemiflgezek’e ba¤l› Do-
¤an Köyü’nde Kahraman ailesinden 3 kiflinin 5 milyon lira vergiyi ödemedik-
leri için öldürülmesi PKK’nin zora dayal› yaklafl›m›n›n nereye kadar vard›¤›n›
gözler önüne seriyor.
Halk kitlelerinin karfl› karfl›ya oldu¤u devlet bask›s›n›, halk›n yurtsever hare-
ketin dayatt›¤› yasalara uymas› halinde karfl›laflacaklar› kay›plar› göz önüne
almadan kimi kurallar dayatmak, “yasa”lar ilan etmek hiçbir yarar sa¤lamaz.
Çünkü belli bir devrimci otorite varolsa da, henüz bir iktidar gücüne ulafl›lama-
d›¤›, karfl›-devrimin otoritesi tümüyle y›k›l›p, yapt›r›m gücü, ceza uygulama ye-
tene¤i yok edilemedi¤i koflullarda, belirli bir bölgede s›radan insanlar›n karfl›-
laflacaklar› devlet bask›s› göz önüne al›nd›¤›nda bu otoriteye karfl› ç›kmalar›
zor kullan›larak sa¤lanamaz. Bu koflullarda halk›n devrimci, yurtsever hareket-
lerin koydu¤u kurallara, ça¤r›lar›na uymas› bekleniyorsa e¤er, önce bu kural-
lar›n do¤rulu¤unu kavratmak, ikna etmek, halk› örgütlemek gerekir. Bunlar›
yapmadan dayat›lan kurallar halk›n gözünde devrimcileri zorbalarla ayn› de-
receye indirecek, görünürde güce dayal› bir otorite kurulmufl olsa da halk›n gö-
nüllü deste¤i ve yarat›c›l›¤› devrimcilerin lehine ifllemeyecektir. Kürt ulusalc› ha-
222 Miliyetçilik Ç›kmaz›
m›flt›k önce, olmaz, kontrgerilla yap›yor dedik. Sonra bir bakt›k ki, bizim
birlikler taraf›ndan yap›lm›fl, bunun manevi sorumlulu¤unun alt›ndan
kalkmak için büyük bir ac› içindeydik. Düzeltmek için büyük bir çabaya
giriflmifltik, ama bu yöntem b›rak›lmad›. Kendilerine ekmek, su verenleri
bile katletmifller. Hatta oldukça hizmete yatk›n Jirki afliretinden tutal›m -
ki, en olumsuz afliret- di¤erlerine kadar s›rf böyle ‘beyim’ demifl ‘sana flu-
nu getirmedim, ama flunu getirdim, sana flöyle yararl› olmad›m ama böy-
le yararl› oldum.’ Yani yararl›l›kta bile insanlar›n yar›flt›¤› bir dönemi ce-
zaland›rmak için yeterli görüyorlar ve vuruyorlar. 12 yafl›ndaki çocukla-
r› kaç›r›yorlar, hiçbir askerlik yasas›nda bu yoktur. Onlar› kaç›r›rken dal-
ga dalga gelen üniversite gençli¤i baflta olmak üzere birçok kifliyi ‘metro-
pol çocu¤u’ ad› alt›nda cezaland›r›yorlar.
(...) Bu konuda sonuna kadar bir mu¤lakl›k, at izinin it izine kar›flt›-
¤› bir durum var.” (Özgür Halk, Ali F›rat. Aral›k 1997, 20. Y›l...)
Buradaki yaklafl›m›n bir yan› gerçekçidir. Ama o kadar. Yaklafl›m sorumlu-
luk üstlenen, muhasebe yapan bir yaklafl›m de¤ildir. Tabii ki, bu sonuçlar
PKK’nin anlay›fl›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Bu, pragmatizmin de¤iflik düzeylerde-
ki sonuçlar›ndan biridir. Halk› küçümseyen, halk savafl›n›n zaferine inanma-
yan, savafla art›k uzun vadeli bakmayan bir anlay›fl sonuçta zor kullanarak
halka kendi politikalar›n› uygulatma anlay›fl›n› gelifltirmifltir. Kürdistan’› ve Kürt
halk›n› kendi tekelinde gören milliyetçi bak›fl aç›s› zamanla halka karfl› flidde-
ti de meflru gören bir çizgi haline gelmifltir. Halk›n içinde bulundu¤u durum gö-
zard› edilerek örgütsel ihtiyaçlar do¤rultusunda “yasalar” dayat›lm›fl, ç›kan her
sorunda gerekli gereksiz fliddete baflvurulmufltur. Yap›lan “cezaland›rmalar”
da hakl› haks›z birbirine kar›flt›r›lm›fl, devrimcilerin adaletine duyulan güven
sars›lm›flt›r.
PKK’nin halka karfl› uygulad›¤› ilkesiz, kurals›z zor, örgüt içerisinde de gö-
rülmüfl, araflt›rma-soruflturma yap›lmadan “ajan oldu¤undan flüphe duyularak”
ya da “yetmezliklerinden” dolay› birçok savaflç› “cezaland›r›lm›fl”t›r.
“... Partimizin insan› kazanma ve dönüfltürme yaklafl›m›n›n yeterince
uygulanamamas› ve afl›nmaya u¤ramas› sonucunda, partimizin adalet il-
kelerine ayk›r› olup, suç derecesine varan birçok haks›z uygulama ve ce-
zaland›rmalar ortaya ç›km›flt›r.” (PKK 5. Kongre kitap盤›, s.256)
PKK her ne kadar bu tür olumsuzluklar›n “Parti çizgisine ayk›r›” oldu¤unu
söylese de geçmiflten bugüne geliflen zora dayal› yaklafl›m, PKK’nin politikala-
r›n›n sonucudur. Bir partinin adalet anlay›fl› halk kitleleri taraf›ndan mücadele
içerisinde görülecektir. Mücadele prati¤i içinde flekillenen adalet ya da adalet-
sizlik olgusu Parti program›nda ve kararlar›nda yaz›lanlardan çok daha belir-
leyici olacakt›r. PKK’nin pratikte flekillenen adalet anlay›fl›nda ise belirleyici
olan olumsuzluklard›r.
PKK sorunu derinlemesine araflt›r›p milliyetçi bak›fl aç›s›yla yo¤rulan fayda-
c› anlay›fl›n› sorgulayaca¤› yerde bu olaya da yüzeysel yaklaflm›fl; olumsuzluk-
lar› “cezaland›r›lanlar›n itibarlar›n› iade ederek” çözmeye çal›flm›flt›r. Bugün
aç›s›ndan PKK belirli bir gerileme yaflamas› sonucu daha önce halka dayatt›-
¤› kurallar› dayatamamaktad›r. Bununla birlikte sorunlar› yaratan zora dayal›
224 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“(...) fiimdi Kürdistan’da yedi ya- yaklafl›m çizgi olarak varl›¤›n› korumaktad›r. Bu
fl›ndan yetmifl yafl›na kadar, kad›n, er- anlay›fl›n yanl›fll›¤› anlafl›l›p terk edilmedi¤i sü-
rece de olumsuzluklar de¤iflik biçimlerde yaflan-
kek, çocuk herkes savaflabilir, öldürebi-
maya devam edecektir.
lir, yürüyebilir, örgütleyebilir.” (Serx -
webun, say› 101, s. 16) Pragmatizm ve Eylem
“fiimdi olanaklar geçmiflteki gibi PKK’nin bar›fl politikalar›n› ve buna ba¤l›
de¤il. Eskiden k›l›ç herkesin eline geç- olarak oligarfliyi bir an önce “masaya oturmak
miyordu. fiimdi b›çak çoktur, nas›l öl- zorunda b›rakma”ya yönelik taktikleri, PKK’nin
dürmek isterseniz öldürebilirsiniz. Si- eylem çizgisindeki yanl›fllar›n, olumsuzluklar›n
lahlar da vard›r, vas›ta da vard›r. ‹nsan iyice derinleflmesine de kaynakl›k etmifltir.
vuracak bir haini ve gidip baflka bir Bar›fl politikalar› do¤rultusunda uygulanan
“uzlaflmak için savafl” tarz› milliyetçi anlay›flla
köyde saklanacak. Vur ve saklan: Kim
birleflince kimi, neyi hedefledi¤i belli olmayan
yapt›? Gerillalar yapt› ve kaç›p da¤a birçok eylem yap›lm›fl; var olan olumsuzluklar
gittiler. PKK gerillalar› da¤da çoktur, daha da büyümüfltür. TC’yi uzlaflmaya zorla-
yani flimdi kim köyünde ne yaparsa ge- mak için dost-düflman ayr›m› gözetilmeksizin
rillaya mal olacakt›r. Kifli biraz dikkatli rastgele halk›n bulundu¤u yerlere sald›r› düzen-
yap›p kendini koruyabilirse yapt›¤› ey- lenmifl; devrimcilerin hakl›l›¤›n›, meflrulu¤unu
lem onun üzerine kalmaz, rahatl›kla zedeleyecek eylemler hayata geçirilmifltir.
da¤daki gerillaya, savafla mal olur.” ‹radi mi, Kendili¤inden mi? ; PKK iktidar he-
defini yitirmesinin ve milliyetçi anlay›fl›n›n ürünü
(agy. s. 17)
olan bu eylemleri “mazur” göstermek için flöyle
Söylenenler aç›kt›r. Hem halk›n
bir “zemin”e dayand›rmaya çal›flm›flt›r:
ve savaflç›lar›n politik seviyesinin düflük “Kürde, kirli savafl›, yak›p y›kmay› bu ka-
oldu¤unu söyleyeceksin, hem de her- dar dayat›rsan›z; o da Türkiye’nin fluras›nda
kesten “hain”leri öldürmelerini isteye- buras›nda ekonomiyi baltalayabilir. Turizme
ceksin. Hele hele feodal afliret düflman- yönelebilir. Kimi fertler de atefl yakabilir, or-
l›klar›n›n, kan davalar›n›n hala k›r›la- manlar tutuflabilir.” (Özgür Ülke, 25 A¤ustos
mad›¤› halktan bunu istemek; eylemde 1994, M. Hayri Do¤an)
“anarfli”yi körüklemekten baflka bir so- Bu yaklafl›mda görülen, adeta bir “köylü kur-
nazl›¤›”yla bu tür eylemlerin sorumlulu¤undan
nuç vermez. Ulusal kurtulufl mücadele-
s›yr›lma çabas›d›r. PKK bununla kimseyi kand›-
si verdi¤ini söyleyen bir hareketin yap- ramaz. PKK tüm halk›, tüm siyasi çevreleri kör,
mas› gereken fley bu olamaz. Hainlerin sa¤›r, aptal m› san›yor ki, buna inan›lmas›n›
cezaland›r›lmas›, halk›n devrimci ada- bekliyor? Aç›k ki, burada “kimi fertler yakabilir”
let duygular›na hitap eder tarzda ve bir derken adeta “yak›n’’ denilmekte, en az›ndan
örgütlülük içinde gerçeklefltirilir. Söyle- yak›lmas›n›n “meflru” oldu¤u söylenmektedir.
nenlerin varaca¤› mant›k ise “olsun da Savafl›, böyle bir mant›kla ancak milliyetçi anla-
nas›l olursa olsun”dur. Böylesi bir anla- y›fl›n esiri olmufl bir güç yürütebilir. devrimci bir
hareket ezen-ezilen, dost-düflman ayr›m›n› ya-
y›fl denetim d›fl› eylemlere yol açacak,
par, hedeflerini buna göre belirler. PKK bafllan-
neyin nas›l sonuçlanaca¤› belirsizlefle-
g›çta kendi milliyetçi anlay›fl›n›n ürünü olan bu
cek, düflman›n provokasyonlar›na da eylemleri, ideolojik güçsüzlü¤ünden dolay› ken-
aç›k bir ortam haz›rlayacakt›r. dinin yapt›¤›n› savunmak yerine, “siz sald›r›rsa -
226 Miliyetçilik Ç›kmaz›
küyor. Ancak ortada bir çeliflki yok. Mücadelenin giderek karmafl›klaflmas›, so-
runlar›n a¤›rlaflmas› karfl›s›nda kendi gücüne, zaferine inanmayan küçük bur-
juva milliyetçili¤i bir ç›k›fl ar›yor. Ç›k›fl›, devrimci çözümlerde bulma ve uygu-
lama gücüne, kapasitesine sahip olmad›¤› için, düflmanla uzlaflmada ar›yor.
Ama silahl› mücadele yürüten bir hareketin silahlar› koflulsuz b›rakmas›, o ha-
reketin ölümü demek oldu¤undan ulusalc› hareket silahlar› pazarl›k sonucu ma-
sabafl›nda b›rakman›n hesaplar›n› yap›yor. Silahlar› masabafl›nda b›rakabil-
mek için de, önce oligarfliyi masaya oturmaya raz› etmek gerekiyor. Bunun yo-
lu ise, bir yandan görüflme ça¤r›s› yaparken, di¤er yandan kendi gücünü dev-
let nezdinde kabul ettirmek için eylemleri sürdürmek, uzlaflma beklentilerinin
zay›flad›¤› noktada ise yükseltmekten geçiyor. Ulusal hareketin mant›¤› tam da
böyle flekilleniyor.
“Çok kan dökülecek ... biz de Kapal›çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz.”
diyen anlay›fl, daha sonra flunu söyleyebiliyor: “fiimdi bir Türk-Kürt çeliflki-
sinde bunu (H›rvat-S›rp çat›flmas›n› -bn.) daha geride b›rakacak bir ge-
liflme Türkiye’ye ne kazand›racak? Kana kan, göze göz, bu yaklafl›m bi-
ze göre biraz ilkel. Bunun yerine daha uygar yöntemleri denemek, cesur
olmak gerekir.” (Cumhuriyet, 7 Aral›k 1991, Öcalan’la röportaj)
Evet, devrimci mücadele “kana kan, göze göz” dür. Ve bu asla ilkellik de-
¤ildir. ‹lkellik “Kapal›çarfl›’ya girip tarand›¤›” noktada ortaya ç›kar. Ve elbette
kimse böyle bir ilkellikten yana olmaz. Ama bunu zorla m› yapt›r›yorlar
PKK’ye?.. Elbette hay›r! O halde bunlar› söylemenin anlam› nedir?
Bir yandan oligarfliye mesajlar veriliyor. Do¤ru kullan›ld›¤›nda halklar›n
kurtulufl umudu olan ve Kürt ulusal kurtulufl mücadelesini bu noktaya getiren si-
lahl› mücadele “ilkellik”, masaya oturup uzlaflmak “uygarl›k” olarak tan›mlan›-
yor. Öte yandan, oligarfliye karfl› net, aç›k bir flekilde “devrimci savafl› geliflti-
ririz” denmiyor da, H›rvat-S›rp çat›flmas›nda oldu¤u türden bir savafl› gelifltiri-
riz deniyor.
Yani, verilen mesajlarda sürekli vurgulanan iki fley var: Birincisi , görüflme-
lere aç›k olduklar›, demokratik ve siyasi çözümlerden yana olduklar›; ikincisi ,
iktidar bunu yapmazsa savafl› t›rmand›racaklar› ve daha çok kan dökülece¤i...
Ça¤r›lar›n ciddiyetine oligarfliyi inand›rmak için, ça¤r›n›n öne ç›kar›ld›¤›
dönemlerde, büyük flehirlerde gerçeklefltirilen eylemler yap›lan ça¤r›n›n ciddi-
yetine oligarfliyi inand›rmak içindir. Yoksa örgütlenmenin gelifltirilmesine para-
lel olarak savafl›n daha da boyutland›r›lmas›n›n ve silahl› savafl›n mant›¤›n›n
ürünü de¤ildir. “Bizim dedi¤imize gelmezsen her yerde vururuz” havas› yara-
t›lmak isteniyor.
Bir yandan ‘göze göz, difle difl’ yaklafl›m› “ilkel” bulunurken, di¤er yandan
“Kapal›çarfl›’ya gir tara” emirleri verilmekten bahsediliyor. Çetinkaya Ma¤a-
zalar›’ndaki olaylar yaflan›yor. Trenler, otogarlar hedef seçiliyor. S›radan, ma-
sum insanlar bu eylemlerin hedefi oluyor.
Milliyetçilikle uzlaflmac›l›¤›n kesiflti¤i noktada t›rmand›r›lan bu tür eylemler
bir yarar getirmiyor, tersine hedeflerin bulan›klaflmas›na yol aç›yor. Kendisi bir
fley kazanmazken -her ne kadar kazanç hesaplar›yla yap›lsa da düflman›n eli-
ne demagoji malzemesi veriyor-, ilkesiz, kurals›z fliddetle kendini yaral›yor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 229
lar›n› ellerinden alarak onlar› düzen için tehlike olmaktan ç›kard›lar. Ama si-
lahlar›n b›rak›ld›¤› noktada yeni bir düzen, yeni bir dünya için yürütülen sava-
fl›n yüce de¤erleri ortada kald›. Kazanan devrimciler de¤il, emperyalizm ve ifl-
birlikçileri oldu. “Yeni dünya düzeni”nde bir “sorun” daha ancak böyle “halle-
dildi”.
fiimdi El Salvador’da, Guatemala’da, Filistin’de egemen s›n›flar, uzlafl›p si-
lah b›rakan muhataplar›yla kedinin fareyle oynad›¤› gibi oynuyorlar. Ne ha-
zindir, muhataplar›n› bir biçimde teslim alan egemen s›n›flar, b›rak›n halk›n du-
rumunu iyilefltirecek fleyler yapmay›, anlaflmayla masada imza alt›na ald›klar›
“gerillalara ifl bulma” taahhütlerini bile yerine getirmemektedirler!
aran›yor. Bir hareket veya önderli¤i, tüm geliflmeleri bu kadar basit bir mant›k-
la aç›klama durumuna düflmemelidir. Önderli¤in görevi, insanlar›n› e¤itmek ve
hareketin mant›¤›n› örgüte egemen k›lmakt›r. Yok e¤er bu olmuyor da örgüt s›k
s›k ajan faaliyeti, provokasyon, tasfiye hareketi ve komplo diye ifade edilen
geliflmeleri yafl›yorsa, orada çizgiye iliflkin farkl› bir sorun var demektir.
Kapal›çarfl›’da, Galleria’da, trenlerde, otogarlarda, meydanlarda, çöp ku-
tular›nda bombalar patl›yor. Bu eylemlere iliflkin red ile kabul aras›nda gidip-
gelen aç›klamalarda böylesi eylemlere karfl› net bir karfl› ç›k›fl›n olmamas› ve
bu tür tepkilere ‘yeflil ›fl›k’ yak›lmas› kontrgerillaya da zemin haz›rlamaktad›r.
Bu noktada PKK, kontrgerillan›n sa¤da solda bomba patlatarak PKK’ye malet-
mesinde kendi sorumlulu¤unun ne kadar oldu¤unu da aramal›d›r. Çünkü oli-
garfliyi “masaya oturtmak” için “kör terör”ü t›rmand›rmaktan, Kapal›çarfl›’ya
‘gir tara’ emirleri vermekten bahsettinmi, sonuçta s›radan insanlar hedef al›na-
cakt›r. ‹flte, bu düflüncenin do¤mas›na yol açan mant›k, kontrgerillaya da PKK
ad›na eylem yapma zemini sunuyor. Çizgi belirsizlefliyor ve halk›n, hatta b›ra-
kal›m halk›, devrimcilerin, ilericilerin bile böyle bir eylemi kimin yapt›¤›n› ilk
anda ay›rt etmesi mümkün olmuyor. Ulusal harekete bir fley kazand›rmayan bu
mant›k çok fley kaybettiriyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 233
Kurtulufl
PKK NEREDEN NEREYE - 6
P
KK’nin sola ve ittifaklara bak›fl aç›s›n›, birkaç döneme ay›rarak ele ala-
biliriz. ‘80’e kadar olan süreç PKK’nin solla iliflkilerinin esas olarak
“çat›flmalarla” biçimlendi¤i bir süreçtir. Denilebilir ki, birlikler, ittifaklar
bu dönemde PKK’nin gündeminde yoktur.
Birlik sorunu PKK’nin gündemine ancak 12 Eylül 1980 cuntas›ndan sonra
girmifltir. FKBDC deneyiminin yafland›¤› bu birlik süreci, as›l olarak güçsüzlü-
¤ün sonucu olan bir birlik anlay›fl›n› flekillendirmifltir.
PKK aç›s›ndan birliklerin üçüncü dönemi olarak ayr›flt›r›labilecek dönem
ise, bu ikinci dönemin tersine “güç”ün biçimlendirdi¤i bir birlik anlay›fl› gelifl-
mifltir.
Bu süreç boyunca PKK’nin içinde yer ald›¤›, önderlik etti¤i birliklerin, ikili-
üçlü ittifaklar›n haddi-hesab› yoktur. Tabii muhasebesi de. Birlikler, ittifaklar ku-
rulmufl, bozulmufl, y›k›lm›fl, ayn› güçlerle dost olunmufl, düflman olunmufltur.
Bunlar›n ço¤unu da yine PKK kurmufl, y›kan da yine PKK olmufltur.
PKK’nin sola ve ittifaklara bak›fl aç›s›, böyle bir birlik kaosu yaratm›flt›r.
Solun elefltirilecek yanlar›, eksiklikleri, hatalar› yok mu? Oldu¤u kesin, ama
burada elefltiri yoktur. Al›nt›larda çok aç›k görülece¤i gibi burada bir afla¤›la-
ma, küçük görme, solu bugünüyle-geçmifliyle, yaratt›¤› olumlu de¤erleriyle yok
sayma ve hakaret vard›r. Peki nereden al›yor bu hakk›? Benim flu kadar geril-
lam var... Bu s›fatlar› kullanma hakk›n› kendilerinde görmelerinin özündeki dü-
flünce budur. Ama bu devrimci elefltirinin biçimi de¤ildir. Güç olmak, flu kadar
silahl› gerillaya sahip olmak kimseye bu hakk› vermez.
PKK’nin sola iliflkin bu yaklafl›m› gerçekte, solla birlik, ittifak üzerine tüm
söylemlerinin bir aya¤›n› bafltan bofla ç›karmaktad›r.
E¤er solun durumu ifade edildi¤i gibiyse, yani sol’un iler-tutar hiçbir yan›
yoksa, do¤al olarak sormak gerekiyor; Neden bu solla birlik yapmaya çal›fl›-
yorsunuz? Çünkü böyle bir sol’un ne halk›n mücadelesine, ne de ulusal hare-
ketin mücadelesine katk›s› olabilir. “Halk›n mücadelesinin önünde bir öncü de-
¤il de bir engel” durumunda olan sol’la yap›lacak ittifaklar›n mücadeleye kat-
k›s› olmas›n› bir yana b›rakal›m, ayakba¤› olacakt›r. O zaman böyle bir solla
neden ittifak kurulsun ki?
Bunda kendini “birlikçi” göstermekten, “ulusal” temelde örgütlenmeyi “hak-
l›” göstermeye kadar çeflitli etkenler söz konusudur. PKK iyi niyetlidir, solla itti-
fak yapmak istiyor, hatta her türlü yard›m› (adam, para, silah, ne isterseniz)
yapmaya haz›r, ama karfl›s›nda öyle bir sol var ki, ne yapsan›z bir ifle yara-
m›yor. PKK’nin çizmeye çal›flt›¤› tablo budur. Ama bu tablonun gerçekle ilgisi
yoktur. Ne sol, tüm eksiklik ve yetersizliklerine karfl›n PKK’nin tarif etti¤i gibi-
dir, ne de PKK birlik konusunda öyle çok fley yapan bir konumdad›r.
¤›ms›z Kürdistan”a ulaflman›n mümkün olmad›¤› sonucuna varan bir PKK için
kuflkusuz tercihler, öncelikler, ittifaklar da buna göre biçimlenecektir. Sosya-
lizmden, ba¤›ms›z Kürdistan’dan vazgeçince, geriye düzen s›n›rlar› içinde fe-
derasyon, otonomi, ulusal-kültürel özerklik gibi burjuva çözümler kal›yor. Bun-
lara ulaflmak için de art›k devrimci sol’la birlik olmak gerekmiyor. Devleti ma-
saya oturtmaya çal›flmak, devletle anlaflmak, uzlaflmak, emperyalistlerden me-
det ummak en büyük “taktik”ler oluyor.
Bu durumda sol’a pervas›zca sald›rman›n hiçbir sak›ncas› yoktur. Çünkü, o,
afla¤›lad›¤› sol ne kadar eksiklikleri ve hatalar› da olsa, yine de düzene karfl›-
d›r, düzeni de¤ifltirmeye ve devleti y›kmaya çal›flmaktad›r. Düzeni ve devleti
y›kmaya çal›flanlarla, düzene karfl› olmayan, devletle uzlaflmaya çal›flanlar›n
ise bir arada olmas› mümkün de¤ildir. Çünkü iflleri bozulacakt›r.
‹ttifaklar buna göre biçimleniyor. Tekelci burjuvazi içinden “ilerici” unsurlar
aran›yor. “Bar›fl” propagandas› etraf›nda birlikteli¤i sa¤lamak, temel birlik po-
litikas› oluyor. Seçim ittifaklar› öne ç›k›yor. Reformistler tercih edilir oluyor. Bu
devrimci hareketlerle tüm iliflkinin kesilmesini de gerektirmiyor tabii. Oligarfli
henüz bar›fla yanaflmad›¤›na göre, onlar› da el alt›nda bulundurmakta yarar
var diye düflünülüp, bu temelde iliflkiler kurulabiliyor.
Küçük burjuvazi hedefe ulaflmak için “her yol”u mübah görür. ‹lkeleri bir yana b›rakarak
dönemin güç dengelerine göre yerini belirler. Bu yüzden dostlar›n› ve düflmanlar›n› birbirine
kar›flt›r›r. PKK de özellikle kendi d›fl›ndaki hareketlerle ve ülkelerle gelifltirdi¤i iliflkilerde bu
mant›kla hareket etmifltir. PKK’nin Sovyetler Birli¤i’ne yaklafl›m› bu noktada onun ittifak po-
litikalar› aç›s›ndan çarp›c› bir örnektir.
“Sovyetlerin denetim sahas›nda, 1980’lerde buras› böyleydi, biz ne diye anti-sovyetçilik
yapal›m. Belki zarar›m›za olurdu. Diyeceksiniz ilkeden taviz mi verdiniz? Hay›r vermedim.
TKP’liler ne dediyse kendimizi savunmaya ald›k. Bu da ilkelere ba¤l› kalma tavr›d›r.” (Kürt
Dosyas›, Rafet Ball›, sayfa 290)
Ayn› PKK bugün, o zamanki SSCB’yi yerden yere vurmakta, sosyalizmin kazan›mlar›n›
bile reddeden de¤erlendirmeler yapmaktad›r.
240 Miliyetçilik Ç›kmaz›
si, ciddi bir davran›fl olmasa gerek. Hele bunu esas al›p bildiriler da¤›t-
mak gerçekleri kavrayamaman›n ayr› bir göstergesi oluyor. Bizce bu tu-
tum halklar›m›z aras›ndaki kardeflli¤in güçlenmesine hizmet etmemekte-
dir. (...)” (Berxwedan, 31 Aral›k 1991,s.4)
PKK, “burjuva bas›n›n yazd›¤› her fleye cevap veremeyiz” diyor. Ancak
devlete karfl› silahl› mücadele yürüten, PKK’nin da dost dedi¤i bir devrimci ha-
reket, yine PKK liderinin a¤z›ndan, devletin kulland›¤› dille “terörist” ilan edi-
liyor. Ortada bir oyun oldu¤u kesin. E¤er bu oyunu oligarfli oynuyorsa, ama-
c›, burjuva bas›n-yay›n organlar›n› kullanarak, kendisine karfl› savaflan iki gü-
cü birbirine düflürmek de¤il midir? Böyle bir oyunu ise ciddiye almamak, bu-
nun üzerine gitmemek, halklar›n kardeflli¤ini, devrimci örgütlerin birli¤ini ve
dayan›flmas›n› isteyen bir hareketin ciddiyeti ve sorumlulu¤uyla ba¤dafl›yor
mu? Ama PKK genellikle d›fl›ndaki sola karfl› bu sorumlulu¤u göstermez. Evet,
söz bize aittir, veya bas›n çarp›tm›flt›r deme gere¤i duymaz.
Ortado¤u Politikac›l›¤›;
HER fiEY‹ BEL‹RLEYEN PRAGMAT‹ZM
PKK’nin Barzani ve Talabani ile olan iliflkileri, PKK pragmatizminin tipik ör-
ne¤idir. PKK ç›karlar› gere¤i Barzani ve Talabani’yi kimi dönem “iflbirlikçi”,
“ihanetçi”, “ajan”, kimi dönem de “yurtsever” olarak nitelemifltir. Düflmanl›kla-
r›n nerede bafllay›p dostluklar›n nerede bitti¤i belirsizdir. Bu bak›fl aç›s› PKK
önderi Abdullah Öcalan’a “Barzani ile masaya oturur musun” sorusuna flu ce-
vab› verdirtmifltir:
“Otururuz gayet tabi. Bunlar benim için o kadar önemli de¤il, fleytan-
la da otururuz.”((Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, s. 225)
PKK önderli¤inin ittifaklara ne kadar de¤er verdi¤ini göstermesi bak›m›n-
dan IKDP ile yap›lan yaz›l›-çizili, resmi bir ittifak› “O ciddi bir fley de¤ildi. KDP
ittifaktan anlamaz” demesi ve böylesi ittifaklar›n “tasfiye için” yap›ld›¤›n› aç›k-
ça ifade etmesi “birlik” yaklafl›m›n›n alt›nda yatan pragmatizmi göstermekte-
dir.
PKK yay›n organlar›nda Barzani ve Talabani’nin iflbirlikçili¤ini, ihanetini
anlatan yaz›lar saymakla bitmez. Gün gelir Cahfl’t›r onlar. “Hamidiye Alayla-
r› komutan›”d›rlar. Ama ayn› Talabani bir bakm›fls›n›z, Öcalan’›n sa¤ taraf›n-
da oturmufl, birlikte aç›klama yapmaktalar.
Bu anlay›fltaki PKK önderi devrimcileri ve yurtseverleri ihbar etmekle ünle-
nen karfl›-devrimci Do¤u Perinçek’le de bir araya gelmekte mahsur görmemifl-
tir. Üstelik buna olmad›k de¤erler biçilmifltir:
“Do¤u ta oradan kalk›p buraya gelmifl, biz bir iki gün misafir etmifliz
çok mu? Ne mutlu Do¤u’ya ki 1989 ve ‘91’de ta oralardan kalk›p bura-
ya geldi. Cesaretle geldi... Do¤u bunu yap›yor da bizim o çok elefltiren
utanmazlar niye bir gün selam yollam›yor...” (Kürt Dosyas›, Rafet Ball›, s.
308)
Pragmatizm ve ilkesizlik PKK’y› öyle bir hale getirmifltir ki, günübirlik ç›kar-
lar› için her fleyi ve herkesi kullanabilmektedir.
Tüm iliflkilerin günübirlik olarak güç dengelerine göre faydac›l›k temelinde
geliflti¤i bu iliflkiler Ortado¤u politikac›l›¤›n›n temel karakteristi¤idir. Ortado¤u
politikac›l›¤›; ilkelere göre de¤il günübirlik ç›karlar için hareket eden, bugün
dost oldu¤una yar›n düflman olan, el yordam›yla önünü açmaya çal›flan poli-
tik davran›fllar› ifade eder. Bu çizgi PKK taraf›ndan adeta teorilefltirilmifltir:
Kurtulufl
K‹M N‹YE ELEfiT‹R‹R?
K‹M N‹YE ALKIfiLAR?
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
4 Temmuz 1998
Say›: 88
“Y
olun neresindeyiz?” ve “Nereye gidiyoruz?”... Bu iki soru, dev-
rimci bir hareketin zaman zaman kendini gözden geçirip mutla-
ka cevaplar›n› vermesi gereken iki önemli sorudur.
Bu sorular›n sorulmad›¤›, dolay›s›yla cevaplar›n›n verilmedi¤i yerde, ya
kendili¤indencilik ya da nerede oldu¤unun, nereye gitti¤inin aç›kl›kla görülme-
sini istememe vard›r. Bu sorular ve cevaplar›, özellikle hareketin flu veya bu ne-
denle önemli politik tespitler yapt›¤›, mevcut politikalar›nda de¤iflikliklere gitti-
¤i, örgütsel anlamda yeni ve farkl› ad›mlar›n söz konusu oldu¤u her süreçte
mutlaka daha özel bir gereklilik tafl›r.
Geçti¤imiz say›larda yay›nlanan yaz› dizimizde ortaya koymaya çal›flt›¤›-
m›z “PKK Nereden Nereye?” sorusu ve cevab›, iflte bu çerçevede önemlidir.
PKK’nin nereden nereye geldi¤i, gitti¤i, bizi ideolojik mücadele aç›s›ndan,
halklar›m›z›n ortak ç›karlar› aç›s›ndan ilgilendiren bir sorudur.
Hatip Dicle ve M. Can Yüce, geçen hafta yay›nlanan yaz›lar›nda bu yaz›
dizimize iliflkin baz› fleyler söylediler. Hatip Dicle, do¤rudan herhangi bir be-
lirtme yapmadan “k›r›c› ve y›k›c› bir üslup” sergilendi¤ini belirtiyor. Can Yüce
ise zor ve hassas bir süreçten geçildi¤ini, elefltiri ve tart›flmalarda bunu gözet-
mek gerekti¤ini, Kurtulufl’un buna uygun davranmad›¤›n› belirtiyor.
Ancak her ikisinde de bir nokta atlan›yor: Elefltiriyi niye ve hangi hedefle
yapt›¤›m›z. Bu atlanarak ne üslup, ne de zamanlama tart›fl›labilir.
Elefltiri, bilinir ki, devrimciler aç›s›ndan önemli ve etkili bir silaht›r. ‹deolojik
mücadelenin de en belli bafll› arac›d›r.
Elefltirinin ifllevini tam olarak yerine getirebilmesi ise, bir, do¤ru bir biçim-
de ortaya konulmufl olmas›na, ikinci olarak da do¤ru bir biçimde alg›lanmas›-
na ba¤l›d›r.
Evet, biz PKK’nin mevcut politika ve yöntemlerini be¤enmiyor, do¤ru bulmu-
yor ve elefltiriyoruz. ‹çerdi¤i tüm yanl›fll›klara, bugünü ortaya ç›karan yanl›fl
tespitlere ra¤men, dünkü, ‘84’ten itibaren gelifltirdi¤i mücadelesini halklar›m›-
z›n ç›kar›na daha uygun buluyoruz. Be¤enip be¤enmeme ölçümüz de bu. Çok
kabaca bir ayr›mla söylersek, PKK’nin ‘84- ‘90 prati¤inden devrimci bir çizgi-
nin ç›kma olas›l›¤›, bugünkü politikalar›n›n içinden devrimci bir çizgi ç›kma
olas›l›¤›na göre daha güçlüydü. Hareket kendini de¤ifltirip dönüfltürebilirdi.
Ancak bar›fl, uzlaflma politikalar›nda ›srar edildikçe, böyle bir dönüflümün ko-
flullar› da ortadan kalkmaktad›r.
Tabii PKK’deki bu de¤ifliklikler, bar›fl, ateflkes politikalar› kimilerinin de ho-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 247
fluna gidiyor. PKK lideri, bar›fl, diyalog dedikçe onlar alk›fll›yor, devam et de-
vam et diyorlar. Bu kimilerinin kimler oldu¤u da s›r de¤il.
Öncelikle iflte bu nokta bilinmeli; biz devrimci bir konumdan elefltiriyoruz,
PKK’nin da emperyalizme, oligarfliye karfl› net bir tav›r içinde olmas›n› istiyor,
bunu öneriyor, bunun mümkün olabilmesi için terk edilmesi gereken yanl›fllar›
gösteriyoruz.
‹flte size yak›n zamanlarda yay›nlanm›fl bir baflka “elefltiri” ve de¤erlendir-
me örne¤i; bu de¤erlendirmede “Nereden nereye?” sorusu sorulmufl ve “so-
nuç”lar ç›kar›lm›fl:
“Aradan geçen y›llar stratejimizi s›navdan geçirdi. Kürdistan koflulla-
r›nda, özellikle Kuzey Kürdistan koflullar›nda silahl› eylemin çözüm olma-
d›¤›, bunun yarardan çok zarar verdi¤i, karfl› tarafa yarad›¤› görüldü...
Kürt halk› büyük zararlara u¤rad›...” (Deng, Haziran ‘98, say›: 47)
De¤erlendirmenin sahibi PSK Genel Sekreteri Kemal Burkay. 5. Kongreleri-
nin aç›fl konuflmas›nda yapm›fl.
Y›k›c› elefltiri, zamans›z elefltiri bu olsa gerek.
Niye?
Kürt halk›n›n u¤rad›¤› büyük zararlardan, Kuzey Kürdistan’da silahl› müca-
dele yürütenleri, yani baflta PKK’y› sorumlu tutuyor.
Biz halk›m›z›n silahl› mücadele temelindeki kurtulufl savafl›n›n geliflmesini is-
tiyoruz. O silahlardan vazgeçmeyi.
Bu yüzdendir ki, PKK bar›fl dedikçe, uzlaflma, ateflkes dedikçe, PSK’n›n öv-
güsünü al›r. Bunu elefltirmezler.
Devam edelim:
“Her iki toplum bak›m›ndan da son 15-20 y›l›n özelli¤i, sorunlar› flid-
det ve savafl yoluyla çözmeye çal›flan e¤ilim ve güçlerin ön plana geçme-
sidir. Bu güçler flanslar›n› denediler ve her iki kesimde de bir sonuca ula-
flamad›lar. Bundan böyle de ulaflmalar› mümkün de¤il...”
Silahl› mücadele flans›n› denedi, sonuca ulaflamad›, art›k s›ra “bar›fl” poli-
tikalar›nda diyor. PKK’nin bar›fl demesiyle kendini “hakl› ç›km›fl” görüyor.
Biz nas›l görüyoruz?
Bizim 12 Eylül sonras› devrimci, yurtsever hareketlerin durumuna iliflkin or-
taya koydu¤umuz bir tespit vard›r: Türkiye solu, yenildi¤i için ricat kararlar› al-
mad›; ricat kararlar› ald›¤› için yenildi.
Bugün de durum benzerdir; PKK, silahl› mücadelede ›srar ettikçe, bu nokta-
da önüne ç›kan engelleri devrimci bir tarzda aflmaya yöneldikçe güçlenecek,
halklar›n çözümünün gerçekleflme flans› artacak; silahl› mücadeleden uzaklafl-
t›kça, zay›flayacak, çözüm flans› azalacakt›r.
Elefltirdi¤imiz terslik buradad›r; PKK çözüm flans›n› art›rmak için gerilla mü-
cadelesini geri çekip “uzlaflma”, “diyalog” politikalar›n› öne ç›kar›yor. Ger-
çekte bunu yapt›kça halklar›n devrimci çözümünden uzaklafl›yor.
Devam edelim:
“Rejim bizim (yani PSK reformizminin -bn-) önümüze bentler, duvar-
lar gererken, Kürt ulusal hareketinin do¤al, sa¤l›kl› geliflme kanallar›n› t›-
karken, provokasyonlar ve yan›ltmalarla kitlelerin yönünü baflka yana
248 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM‹N HESAPLARI
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
11 Temmuz 1998
Say›: 89
2
5 Haziranda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Kürt sorununa
iliflkin bir rapor kabul edildi. “Güneydo¤u Anadolu’da ve Kuzey Irak’ta
yerlerinden edilmifl kimselerin ve göçmenlerin insani durumu” isimli ra-
por, TBMM parlamenterlerinin karfl› çabalar›na ra¤men kabul edilirken, ilk haline
göre de oldukça de¤iflikli¤e u¤rad›.
Rapordaki de¤ifliklikler emperyalizmin Kürt sorununu nas›l ele ald›¤›n›, bu so-
runu gündemine al›rken hesaplar›n›n neler oldu¤unu gerçekte görmek isteyen her-
kese gösterecek nitelikteydi.Kürt ulusalc› çevreler, emperyalizmden büyük beklen-
tiler içinde olduklar› için ve yine emperyalizmin bu konudaki her sözüne, tavr›na
büyük önemler, de¤erler yükledi¤i için, ilk günlerde adeta ne diyeceklerini bile-
mez durumdayd›lar. Ama a¤›r basan görüfl, raporu Türkiye oligarflisine karfl› el-
de edilmifl bir zafer olarak görme e¤ilimiydi.
Raporu haz›rlayan ‹sviçreli parlamenter Ruth Gaby Mangold raporda Türkiye
oligarflisinin karfl› ç›kt›¤› birçok ifade ve taleplere yer vermiflti gerçekten. Bunlar›n
içinde “Kürt halk›na kültürel ve siyasal haklar›n tan›nmas›; OHAL’in kald›-
r›lmas›; TSK’n›n verdi¤i zararlar›n karfl›l›¤›nda tazminat ödenmesi; Kürt so-
rununu inceleyecek uluslararas› bir konferans›n düzenlenmesi ve T.C.’nin
Lozan anlaflmas›n› reddetmesi, yeni bir anlaflma ve flart›n imzalanmas›” gi-
bi maddeler vard›. Esas›nda maddelere bak›ld›¤›nda görülür ki, ço¤unluk “insan
haklar›” düzeyindeki taleplerdir. Ama daha önemlisi, sonuç olarak kabul edilen
raporun muhtevas›d›r. “Uluslararas› Konferans” önerisi reddedilmifltir sonuçta. ‹s-
veçli parlamenter PKK’nin muhatap kabul edilmesini önerirken bu reddedilmifltir.
Dahas›, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesi, gerçekte “terörizm” ve PKK de terörist bir
örgüt olarak görülmüfltür.
Esas›nda bundan sonra o raporda ne yazarsa yazs›n, onun devrimci, demok-
ratik bir muhtevas›n›n olmas› düflünülemez. Ama kimi Kürt ulusalc› çevreler bunu
bile görmezden gelmeyi tercih etmifllerdir.
Sürgünde Kürt Parlamentosu (PKDW) gibi meflrulu¤u emperyalizmin kap›lar›n-
da arayan ulusalc›lar, emperyalizmin raporundaki bu özü görmek yerine, insan
haklar› çerçevesinde önerilen taleplerin üzerine atlad›lar. Raporu haz›rlayan Man-
gold’un bile, o kadar çok de¤ifliklik karfl›s›nda tepkiyle karfl›lay›p reddetti¤i rapor
için “genel olarak iyi” de¤erlendirmesini yapt›lar. PKK’y› bir “terörist” örgüt ola-
rak gören ve “k›nayan” karara “genel olarak iyi” diyen PKDW’nin bu tavr›, bir
yanl›fl de¤erlendirme, raporu yeterince incelememe vs. sonucu de¤ildir. “Genel
250 Miliyetçilik Ç›kmaz›
olarak iyi” fleklindeki de¤erlendirme, bir sonuçtur. Özünde kendi özgücüne de¤il,
baflka güçlere bel ba¤lama vard›r. “Bar›fl”a endekslenmifl bir mücadele anlay›fl›
vard›r. Emperyalizmden icazet arayan bir politika vard›r. Emperyalistlerin elbette
kendilerine göre Kürt sorununda bir “çözüm”leri vard›r. Y›llard›r oligarflinin halka
karfl› sald›r›lar›n› politik olarak destekleyen, askeri olarak finanse eden, malzeme-
sini sa¤layan emperyalizmle, Kürt sorununun çözülmesini isteyen emperyalizm
AYNI emperyalizmdir. Emperyalizm Türkiye’ye silah satarken de, Türkiye’deki
cuntalar› desteklerken de, “flu Kürt sorununu art›k çözün” derken de ayn› fleyi, ken-
di ç›karlar›n› esas almaktad›rlar. Buna hiç kimsenin kuflkusu olmamal›d›r.
Buradan Avrupal› emperyalistlerin Kürt sorununa “ilgisi”nin, istedikleri “çözü-
mün” muhtevas›n› da ç›karmak mümkündür: Emperyalistlerin dayatt›¤› çözüm ile yi-
ne emperyalist patentli bask› ve teröre dayal› sald›r›lar›n öz olarak hiçbir fark› yok-
tur. Her ikisinde de as›l olarak halk›n silahl› mücadelesini bitirmek, ba¤›ms›zl›k, kur-
tulufl umutlar›n› yok etmek as›l hedeftir. Emperyalizm Ortado¤u politikalar› çerçeve-
sinde K›br›s vb. sorunlarla birlikte Kürt halk›n›n savafl›n› da yok etmeyi hedefleye-
rek istikrarl› bir Türkiye yaratmay› istiyor. Böylelikle emperyalist tekellerin Kürdis-
tan’› hem kaynak, hem de pazar olarak daha rahat ve daha fazla sömürebilmele-
ri de sa¤lanm›fl olacakt›r. Avrupa Konseyi’nin kabul etti¤i rapor ve buradaki tan›m-
lamalar, emperyalistler üzerine kurulan hayallerin de sonudur. Emperyalistlerin Tür-
kiye oligarflisi üzerindeki bask›lar›na iliflkin yap›lan teorik tahlillerin iflas›d›r.
Emperyalizmin el att›¤› ve taraflar›n da bu elin müdahalelerini kabul edip
onaylad›klar› nerede halk›n yarar›na bir fley ç›kt› ki? Eritre devrimin arifesindeydi,
ABD el att›, iktidar›n yeni adaylar›yla iliflki gelifltirdi, iktidar›n yeni adaylar› da bu
iliflkiyi kabul edip, emperyalizmin icazetinde iktidar› devrald›lar... fiimdi soruyo-
ruz, Eritre’de ne oldu, devrim mi olmufltu, peki bu devrim ne yapt›, devrimi birlik-
te yapan Eritre ve Etiyopya flimdi nas›l olup da birbirleriyle savafl durumuna gel-
diler? Ayn› fley daha yak›n zamanda Kongo’da olmad› m›?
Emperyalizmin oligarfli üzerindeki bask›lar› üzerine infla edilen teorileri, biz
özellikle ‘88’lerden bu yana duyuyor, dinliyoruz. Bugün legal partilerde demir
atanlar, o günlerde Türkiye oligarflisinin art›k Avrupa’n›n, Amerika’n›n bask›s›na
daha fazla dayanamayaca¤›n›, mecburen demokratikleflmeler yapaca¤›n› “tah-
lil”(!) ediyorlard›. Legal parti kurmalar›n›n en temel gerekçelerinden biri de buy-
du. Tahlilleri gerçekleflmedi ama onlar yine legal partilerini kurdular. Ayn› tahlil,
uzunca bir süredir Kürt ulusalc› çevrelerde yap›l›yor, Avrupa’n›n, ABD’nin Kürt so-
rununda çözüm istedi¤ini, oligarflinin emperyalizmin bask›lar›na daha fazla da-
yanamayaca¤›n› yaz›p söyleyip duruyorlar. Rapor bu tür tahlillerin de iflas›d›r.
Emperyalizmin çözümlerinin bugün görünür iki yan› var; bir, ulusal kurtulufl sa-
vafl›n›n tasfiyesi, iki, oligarflinin de insan haklar›na riayet etmesi! Asl›nda savaflan
güçlerin kabul etmedi¤i yerde emperyalist planlar›n, çözümlerin hiçbir uygulanma
flans› yoktur. Emperyalist müdahalelerin hüküm sürmeye bafllad›¤› yerlere bak›n,
orada savaflan güçlerin uzlaflmas›n› görürsünüz.
Emperyalizmin yapt›¤› hiçbir giriflim halklar›n ç›kar›na olamaz. E¤er bunda net-
sek yap›lacak fley de bellidir. Halklar›n gerçek kurtuluflu olan Devrimci Halk ‹ktida-
r›’n›n kurulmas› d›fl›ndaki tüm çözümleri reddetmek. Herfleyi kendi ç›karlar›n› koruma
temelinde ele alan emperyalizme karfl› net bir tav›r gösterilmeden halklar›n ç›kar›na
bir sonucun elde edilmesi mümkün de¤ildir. Tarih bunu defalarca kez kan›tlam›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 251
Kurtulufl
B‹R B‹RL‹K KADAVRASI
ÜZER‹NDE ‹NCELEME
BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
Halk ‹çin Kurtulufl
KAZANALIM
1 A¤ustos 1998
Say›: 92
G
üncel geliflmeler içinde bo¤ulmak, günlük söylemlerin yald›zlar›na
tak›l›p olaylara, geliflmelere tarihsel perspektiften bakamamak, si-
yasette önemli bir zaaft›r. Bu nedenle bu yaz›m›zda biraz tarihten,
tarihteki bir birlikten söz edece¤iz.
Y›l 1982’tir. Cunta gelmifl, cunta karfl›s›nda kimileri her fleye ra¤men müca-
deleyi, direnifli tercih ederken, kimileri de mültecili¤i seçmifllerdir.
‹flte 1982’de, ço¤unlu¤unu ikinci grupta yer alanlar›n oluflturdu¤u siyasi ha-
reketler, yurtd›fl›nda bir araya gelip bir birlik olufltururlar. Ad›na da Faflizme
Karfl› Birleflik Direnifl Cephesi ad› verilir bu birli¤in.
Büyük iddialar› vard›r.
Önce bu birli¤i oluflturanlara bakal›m:
PKK, DY, Acil, TKEP, ‹flçinin Sesi, SVP, Dev-Savafl, TK‹P.
Hangileri var bugün siyasi arenada?
Ne oldular? Nas›l oldu da böyle oldu?
‹flte size tarihsel perspektiften bir yok olufl öyküsü.
Peki bu tarihsel perspektif bugün neyi, nereyi iflaret ediyor dersiniz?
Bu birlik de çok somutmufl.
Hatta öyle ki, devrimin program› hani neredeyse tümüyle somutlanm›fl.
“Bu dönem tümüyle iktidara yönelme dönemi olarak görülmelidir” diye de
tespit edilmifl.
Neyle, nas›l yöneleceksin?
Bu yurtd›fl› cephe, askeri bir örgütlenme de¤ildir, silahl› bir mücadele çizgi-
si de yoktur, ama silahl› mücadele savunucular›yla, sovyetik ayaklanmac›larla,
yasal particiler yan yana gelip, iktidara yöneleceklermifl! Öyle anlaflm›fllar.
Aral›k 1982’de Devrimci Sol imzas›yla yay›nlad›¤›m›z Cephe Üzerine adl›
broflürde bu durumu flöyle de¤erlendirmifliz:
“Devrimcilerle oportünistleri ay›ran temel ölçüt, egemen s›n›flar›n dev-
letini y›kacak bir mücadele çizgisine ve prati¤ine sahip olup olmamalar›-
d›r. Yoksa devrim iste¤ini ortaya koyan iyi niyetli sözleri, bir liberal de,
bir oportünist de her zaman söyleyebilir ve söyleyecektir de.”
Hala da söylemiyorlar m›?
Bu yurtd›fl› cephenin temel felsefesi, kurulufl gerekçesi, “12 Eylül öncesi bir -
lik olamad›k, yenildik” düflüncesine dayanmaktayd›. Oysa bu gerçekten kaç›fl-
t›. Herkes kendi gerçe¤inden kaçmaktayd›. 12 Eylül öncesi birlik laf›n› a¤›zla-
r›na bile almayanlar, baflta DY ve PKK olmak üzere bir anda birlikçi kesilmifl-
252 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
B‹R ‹DD‹A KEND‹ KEND‹NE
NASIL ÇÜRÜTÜLÜR?
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
15 A¤ustos 1998
Say›: 94
Ö
nce bir “genel do¤ru”yu ortaya koyal›m: Suni her ad›m, hayat›n
içinde kendisine gerçek bir karfl›l›k bulamayaca¤› için baflar›s›zl›¤a
mahkumdur. Bu suni ad›mlara iliflkin ortaya at›lan iddialar ise, yine
bizzat hayat›n kendisi taraf›ndan yalanlan›r.
PKK’nin DHP prati¤i bu “genel do¤ru”nun kan›tlanmas›na yeni bir örnek
oluflturmaktad›r.
DHP nas›l bir örgüttür? Daha do¤rusu ba¤›ms›z bir örgüt müdür?
Bu soru Türkiye solunda çeflitli vesilelerle tart›flma konusu olmufltur.
Kurtulufl
15 A⁄USTOSTAN BUGÜNE
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Halk ‹çin Kurtulufl
22 A¤ustos 1998
Say›: 95
1
5 A¤ustos, halklar›m›z›n kurtulufl mücadelesinde önemli tarihlerden
biridir. 1984 A¤ustosunun ortalar›, Türkiye Kürdistan›’nda gerillan›n
ilk ç›k›fl›na tan›k olmufltur. Cuntan›n bask› ve terörünün, halk kitleleri
üzerinde yaratt›¤› pasifikasyonun ve depolitizasyonun büyük ölçüde sürdü¤ü o
y›llarda patlayan silahlar, hemen pek çok kesimi flaflk›nl›¤a sürükledi.
Ayaklanma teorilerinin sahipleri, cuntan›n beyinlerini teslim ald›¤› kesimler,
gerilla mücadelesinin k›sa zamanda yenilece¤ini düflünüyorlard›.
Peki biz ne düflünüyorduk? PKK’nin 12 Eylül’de mücadele arenas›n› terk
eden politikalar›na yönelik elefltirilerimizle birlikte bu ç›k›fl› Türkiye halklar›n›n
mücadelesini gelifltirebilecek bir ç›k›fl olarak gördük.
Gerilla mücadelesinin bu topraklarda kök salabilece¤inden ise hiç kuflku-
muz yoktu. Gerilla hata yapmad›¤› sürece gerilla geliflebilirdi.
Nitekim geliflti de. Ancak bu geliflimde özellikle baz› etkenler a¤›rl›kl› bir et-
kide bulunmufltu. ‹ran-Irak savafl›yla bölgede oluflan koflullar, savafl›n geliflmesi
için oldukça uygun bir ortam yarat›yordu. PKK’nin “‹flçi Partisi” olma, “Mark-
sizm-Leninizmi” esas alma iddias›na ra¤men savafl ve amaçlar ulusal niteliktey-
di. Savafl›n ulusal niteli¤i ise, Kürt halk› aras›nda gerillan›n belli bir noktadan
itibaren k›sa sürede genifl bir destek bulmas›n› sa¤layan faktör durumundayd›.
84’te bafllay›p ›srarla sürdürülen gerilla savafl›, cunta sürecinin afl›lmas›nda
halk ve devrimcilere moral olmas› aç›s›ndan olumlu bir ifllev gördü. Giderek
kitlesel ayaklanmalar yaratan bir boyuta da ulaflt›. Ancak süreç bir noktadan
sonra, ayn› geliflimi göstermemeye, t›kan›kl›klar sergilemeye bafllad›.
Ulusal temeldeki bu gerilla mücadelesinin bugün geldi¤i noktadan sözünü
etti¤imiz etkenleri daha net ayr›flt›rmak mümkündür.
Bafllang›çta gerilla savafl›n›n gelifltirilmesinde oldukça önemli olan avantaj-
lar bir süre sonra hareketin dezavantajlar›na dönüfltü.
Büyük ölçüde bölge koflullar›na yaslanmak, bir süre sonra savafl› ayn› dü-
zeylerde sürdürebilmek için bölge ülkelerine yaslanma zorunlulu¤unu getirdi.
Elbette daha farkl› tercihler de yap›labilirdi, ancak milliyetçili¤in belirledi¤i
pragmatizm savafl› bu temelde gelifltirdi.
Savafl›n ulusal karakteri ise, bir süre sonra dezavantaja dönüfltü. ‹lk baflta
k›sa sürede yay›lma olana¤› sa¤layan ulusall›k, bir süre sonra, savafl› daha ge-
nifl bir alana yayamaman›n gerekçesi durumuna geldi.
Ulusalc›l›¤›n yol açt›¤› dezavantajlar bununla da s›n›rl› de¤ildi. Ulusalc›l›k,
ittifaklar politikas›ndan devrimci savafl›n ilke ve kurallar›na kadar her fleyde
Miliyetçilik Ç›kmaz› 257
pragmatizmin, dar bir bak›fl aç›s›n›n egemen olmas›n› getirdi. Bu ise somut
olarak, Türkiye soluna karfl› hatal› bir bak›fl aç›s›n›, devrimci eylem çizgisinin
terk edilmesini, bölgede yanl›fl ittifaklar›, emperyalizme karfl› kararl› bir tutum
alamay›fl› beraberinde getirdi.
Gerilla savafl›n›n geliflimi sürecinde, PKK’nin program›nda yaz›l› oldu¤u gi-
bi Marksizm-Leninizm’de daha kesin bir ›srar gösterilmesi, savafl›n s›n›fsal ni-
teli¤inin ön plana ç›kar›lmas› ve buna uygun tav›r ve taktiklerin gelifltirilmesi,
söz konusu avantajlar›n dezavantaja dönüflmesini engelleyebilecek tek yoldu.
Ancak PKK bu yolu tercih etmedi. Tersine ulusalc› çizgi daha da derinlefltirildi,
sosyalizm hedefinden iyice uzaklafl›ld›, gerilla savafl›nda ve geliflen köylü ha-
reketinde s›n›fsal boyut hemen hemen hiç görülmedi. Kuflkusuz bu yol daha
zahmetli, daha zor bir yoldu.
PKK ise 87’lerden itibaren hep k›sa vadede sonuç almaya yönelik politika
ve taktikler gündeme getirdi. 84 ç›k›fl› stratejiye göre “uzun süreli bir halk sava-
fl›”n›n bafllang›c›yd›. Ancak hem gerilla taktiklerinde k›sa vadeli, hem politika-
da k›sa vadeli hedeflere yönelindi. Örne¤in gerilla koruculu¤a karfl› k›sa vade-
de sonuç almak için korucu ailelerine de yönelen sald›r›lar gerçeklefltirdi. Politi-
ka düzeyinde ise daha k›sa vadede sonuç almak için hedefler sürekli s›n›rland›-
r›ld›, ba¤›ms›zl›ktan oligarfliyle federasyona, özerklik gibi alternatiflere gelindi.
‘84 ç›k›fl› devrimci bir ç›k›flt›r. Ancak geliflimi içinde savafl›n askeri ve poli-
tik anlamda karfl› karfl›ya kald›¤› t›kan›kl›klar›, devrimci bir perspektifle aflmak
yerine, k›sa vadeli olanlar tercih edilerek, ulusalc› çizgi öne ç›kar›lm›fl, bu ise
t›kan›kl›klar› daha da büyütmüfl ve neticede bugünkü “bar›fl” politikalar›n›n ha-
kim oldu¤u sürece gelinmifltir.
Devrimci hareket, Türkiye Kürdistan›’ndaki gerilla prati¤ini de¤erlendirir-
ken, örne¤in flu noktaya her zaman özel olarak dikkat çekmifltir. ‘84’te baflla-
yan gerilla savafl›, gerek tecrübesizlikler, gerek bölge koflullar›n›n k›smen de-
¤iflmeye bafllamas›, gerekse de kitle çal›flmas›ndaki, gerilla taktiklerindeki ye-
tersizlikler gibi çeflitli nedenlerle, 86’ya gelindi¤inde büyük darbeler yemifl, ol-
dukça zorlu bir sürece girmifl, adeta varolmayla yok olma aras›nda bir s›n›r
çizgisine gelmifltir. ‹flte bu noktada gerilla savafl›nda ›srar edilmifl, ve o kritik
eflik bu ›srarla afl›lm›flt›r. Kay›plardan korkmamak ve savaflta ›srar, sonraki ge-
liflmenin de önünü açm›flt›r.
Ancak gerilla savafl›n›n bu büyük dersiyle birlikte, 84’ten 98’e uzanan sü-
recin bütününde görmemiz gereken baflka dersler de vard›r; ki bunlar esas›n-
da Türkiye Kürdistan›’ndaki gerilla mücadelesine özgü olmay›p, pek çok ülke-
de yaflanm›fl, görülmüfltür.
Görülmüfltür ki, gerilla tek bafl›na her fley de¤ildir. Gerilla savafl›n›n hangi
amaca yöneldi¤i belirleyicidir. Görülmüfltür ki, güç olmak her fley de¤ildir, o
gücün hangi politikan›n emrinde oldu¤u önemlidir.
PKK önderli¤indeki gerilla mücadelesinin temel sorunlar› bugün iflte bu nok-
talardad›r.
Gerilla savafl› 14 y›ld›r sürmektedir. Kürt halk› 84’ten bu yana da¤larda bin-
lerce evlad›n› flehit vermifltir. 15 A¤ustos kahramanl›¤›n›n ve o günden bu yana
ödenen bedellerin bofla gitmemesi, savafl›n devrimcileflmesi, amac›n halk›n ikti-
dar›na kilitlenmesiyle mümkündür. Kürt halk›n›n önündeki devrimci yol budur.
258 Miliyetçilik Ç›kmaz›
KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN KÜRT M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N‹N
MUHASEBE
ZORUNLULUĞU MUHASEBE ZORUNLULU⁄U
H
er savafl›n dönüm noktalar› vard›r. Bu bazen ideolojik, politik bir dönüm
noktas›, bazen askeridir. 76-77’lerde siyasi arenada varolmaya baflla-
yan, bugüne ulaflan as›l varoluflunu ise 15 A¤ustos 1984 ç›k›fl›yla ger-
çeklefltiren PKK, bugün hemen her aç›dan iflte böyle bir dönüm noktas›ndad›r.
Önündeki seçenekler çok fazla de¤ildir.
Türkiye Kürdistan› için Almanya’n›n bir eyaleti gibi, veya Çeçenistan gibi bir
statü mü olacak?
PKK, bak›n nas›l anlafl›yorlar, bar›fl›yorlar diye sürekli örnek olarak verdi¤i bir
FKÖ, bir ‹RA, bir ELN, FSLN veya benzerleri gibi mi olacak?
Binlerce flehitle yürütülen silahl› savafl, sonuçta bir Güney Afrika’daki, bir Kon-
go’daki gibi, hiçbir gerçek devrimci dönüflümü sa¤lamayan bir “son”la m› sonuç-
lanacak?
Yoksa bunlardan baflka sonuçlar ortaya ç›karmas› pek mümkün olmayan mev-
cut politikalar terkedilip, milliyetçilikle hesaplafl›l›p devrimci bir çizgiye, devrimci
bir çözüme mi yönelinecek?
Bu tercih, y›llard›r art›lar›yla eksileriyle mücadele eden bir örgüt olan PKK’nin
en az›ndan belli bir süre için Türkiye Kürdistan›’n›n, ve binlerce flehidin kaderi
üzerine bir tercihtir.
PKK’nin bugünkü politikalar›nda a¤›r basan, öne ç›kan yan, emperyalizmle ve
oligarfliyle bar›fl, uzlaflma e¤ilimidir. Ancak bu henüz bitmifl bir süreç de de¤ildir,
Kürt halk›n›n ulusal kurtulufl mücadelesi farkl› dinamikleri de içinde tafl›maktad›r.
‘90’dan bu yana PKK taraf›ndan öyle politikalar izlenmifltir ki, kavramlar, ev-
rensel tezler Kürt ulusalc›l›¤›n›n literatüründe alt üst olmufl, askeri, siyasi açmazlar
üst üste y›¤›lm›flt›r. Ama PKK bu gerçe¤iyle karfl› karfl›ya gelmekten, bunlar› tart›fl-
maktan sürekli adeta kaçmaktad›r. Bu, do¤al olarak PKK’nin “mevcut durum” tes-
pitini bile mu¤laklaflt›ran sonuçlar yaratmaktad›r. Mücadelenin bugün içinde bu-
lundu¤u duruma iliflkin bir yandan “Ölüm kal›m savafl› verildi¤i” tespit edilirken,
ayn› günlerde bu y›l›n da “zafer y›l›” ilan edildi¤ini, çözüme her zamankinden da-
ha yak›n olundu¤unun söylendi¤ini görebilirsiniz.
Açmazlar›, t›kan›kl›klar› gizlemeye yönelik propaganda ve tahliller, do¤al ola-
rak abart›c›, gerçekler üzerinde oynayan bir biçim alm›flt›r. PKK içinde bulundu¤u
durumu hangi biçimde ve hangi nedenlere ba¤l› olarak aç›klarsa aç›klas›n, ya-
flanan sorunlar›n, t›kan›kl›klar›n nedeni ne oligarflinin fliddetlenen sald›r›lar›, ne de
Barzani ve ard›ndan gelen fiemdin ihanetidir. Bugün ulusal hareketin yaflad›¤› t›-
kan›kl›¤›n esas kayna¤› PKK’nin kendisidir. Milliyetçi ideolojisi, ve bu ideolojiyle
Miliyetçilik Ç›kmaz› 259
Emperyalizme iliflkin evrensel, güncel bilinen tüm gerçekler PKK teorisinde yok-
tur. O adeta farkl› bir emperyalizmi tarif etmektedir bize. Onun tarif etti¤i emper-
yalizm, Lenin’in tarif etti¤i emperyalizmden oldukça uzakt›r. Halklar›n sorunlar›n›
“çözen” bir emperyalizmdir bu. ‹nsan haklar› savunucusudur. Diplomasisine bü-
yük önem verilen bir emperyalizmdir. Asl›nda karfl›m›zda neyin oldu¤u bellidir.
Kendine “bar›fl jandarmas›” rolünü biçen yeni dünya düzeninin emperyalizmidir
bu. Karfl›s›nda sosyalist bir sistemin olmad›¤› koflullarda özgürlük, demokrasi, in-
san haklar› gibi halklar›n mücadelesinin sonucu olan kavramlar› kendine maletme-
ye çal›flmakta ve ne yaz›k ki bu propaganda ve güç dayatmas› çeflitli çevreleri et-
kisi alt›na almaktad›r. Herfley çok da basittir asl›nda. Emperyalizm bizi neden sev-
sin? Neden bizim halk›m›z›n iyili¤ini, mutlulu¤unu istesin? Avrupa bizi neden sev-
sin? Evet, çok basit. Onun ç›karlar›na hizmet ediyorsan, istediklerini veriyorsan se-
ver. E¤er bizi sevmeye bafllam›flsa önce kendimizden flüphe duyar›z.
Bugüne kadar ABD’ye, Avrupa emperyalizmine iliflkin söylenenleri, yaz›lanla-
r› tekrar etmeyece¤iz. Yaln›zca son örne¤e bakmak yeterlidir. Avrupa Konseyi Par-
lamenterler Meclisi’nin Haziran sonunda Kürt sorununu görüfltü¤ü toplant›yla ilgi-
li PKK Genel Baflkan› Öcalan hemen karar öncesi “Avrupa Konseyi’nin bütün ka -
rarlar›na uymaya haz›r›z” aç›klamas› yapm›flt›.
Ne var ki, Avrupa Konseyi’nin karar› hiç de Kürt ulusalc›lar›n›n beklentilerine
uygun olmad›. Herfleyden önce al›nan karar PKK’nin ve mücadelesinin meflrulu¤u-
nu tan›m›yor, bir terör örgütüne indirgiyordu.
Hadi uyun flimdi bu karara?
Uyamaz. Çünkü bu karara uymak kendini inkar etmektir.
Peki, PKK neden böyle kendi aç›klamas›n›n açmaz›yla karfl› karfl›ya kalmaktad›r?
Bu sorunun cevab› Emperyalizm konusundaki bulan›kl›kt›r.
Hiçbir devrimci örgüt, emperyalizmin kararlar›na uymaya haz›r›z demez.
Denilebilir ki, burada bir parça taktik, politika var. Hay›r, hiçbir politika, tak-
tik devrimcileri ideolojik anlamda böyle bir açmazla, mu¤lakl›kla karfl› karfl›ya ge-
tiremez. Getiriyorsa o politikada, o taktikte derin bir yanl›fll›k vard›r.
Avrupa Konseyi’nden ç›kan kararla Kürt ulusalc› çevreler bir hayal k›r›kl›¤› daha
yaflad›lar. Bu sefer de Avrupa’y› o kadar da önemsememek gerekti¤i, kendi ç›karla-
r›na, TC ile olan iliflkilerine göre hareket ettikleri, edecekleri söylenmeye baflland›.
Peki tüm bunlar deneyle mi ö¤reniliyor? Herfleye yeniden bafltan m› bafllanacak?
Emperyalizm, kapitalizm yeniden mi keflfedilecek? Deneycilikle Marksizm-Leninizm
olmaz. Gereken yeniden bir keflif de¤il ama Marksizm-Leninizmi esas almakt›r.
Bu olmad›¤›nda emperyalizme yönelik bu tepki ve söylemler de geçici olur.
Arada böyle beklentiler karfl›l›k bulamay›nca devrimci dönüfller yap›l›r. Sonra ba-
fla dönülür, tekrar Avrupa emperyalizminin baflkentlerine mektuplar yaz›lmaya
bafllan›r.
Biz böyle bir politikay› reddediyoruz. Emperyalizmin özünde hiçbir de¤ifliklik yok-
tur. Onun halklar›n kaderine iliflkin olumlu bir karar almas›n› ihtimal dahilinde görmü-
yoruz. Emperyalizmin halklar için en ileri kararlar almas›ndan bile flüphe duyar›z.
Yanl›fll›k milliyetçi düflüncededir.
Emperyalizm kim? Kürdistan’› ony›llard›r sömüren emperyalizm de¤il mi?
Yeryüzünde dünya halklar›n› sömüren, tüm zulümlerden sorumlu olan emper-
yalizm d›fl›nda bir baflka emperyalizm yoktur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 261
Evet “Kürt sorunu” dünya sorunu haline gelmifltir. Ama nas›l? Hemen tüm em-
peryalistler, çeflitli devletler bir biçimiyle kullanay›m hesab›ndad›r. Biz de onlar›n
hesaplar›ndan yararlan›r›z deniliyorsa, giderek bu hesaplar›n bir parças› olman›n
kaç›n›lmaz oldu¤u da bilinmelidir. Emperyalizmin neyi, niçin yapt›¤› do¤ru kav-
ranmad›¤›nda her gün hayal k›r›kl›klar› yaflamak kaç›n›lmazd›r. “Kürt meselesi ar-
t›k dünya meselesi” haline geldi deyip, bu yanl›fl de¤erlendirildi¤inde, yine her
gün, koskoca dünya bu sorunu hala niye çözmüyor diye flaflk›nl›klardan flaflk›nl›k-
lara düflülür.
Bölge savafl› denilmifl, bu savafltan Kürt halk›n›n özgürlü¤ünün ç›kaca¤› söylen-
mifltir. ABD emperyalizminin Körfez sald›r›s› döneminde gördük. Bölge savafllar›n›
emperyalistler ç›karmakta, kendi ç›karlar› temelinde yönlendirmektedirler. Bunu gö-
remeyip Ortado¤u’da bölgesel savafl tespiti yapmak, eski SSCB topraklar›nda em-
peryalizmin denetimindeki milliyetçi hareketleri olumlamak, emperyalizmin yeni
dünya düzeni politikalar›n›n da do¤ru çözümlenemedi¤ini göstermektedir.
Emperyalizmden olmayacak fley beklenirse olaca¤› budur. Tarihi adalet isteni-
yor emperyalizmden. Emperyalizm mi adaleti sa¤layacak? Çok net söylüyoruz;
emperyalizm “Kürt sorununu” çözmez.
Çözerse halk›n aleyhine çözer.
ta protokol yokmufl gibi davranmak istiyorlard›. Yani kendi ihtiyaçlar› oldu¤u za-
man sen onlar›n istedi¤i do¤rultuda hareket edeceksin, ama onlar ortak bir eyle-
me yanaflmayacaklard›. Biz bütün bunlar› da bilerek protokolü imzalad›k. Bizim
için kaybedecek hiçbir fley yoktu. Tersine geliflirse Cephe’nin inflas›n›n ad›mlar›
at›lacak, geliflmez se solda bilinen yapt›lar, olmad› olumsuzlu¤una bir halka da-
ha eklenecekti, bu riski göze ald›k. Biz devrimci iliflkilerde safl›¤›n temizli¤in ol-
mas›ndan yanay›z. Bunun tersine herfley politikad›r, taktiktir deyip, ilkesizlik, fay-
dac›l›k, f›rsatç›l›k ha kim hale gelirse devrimcilik anlam›n› yitirir ve s›radan kasa-
ba politikac›l›¤›na dönüflür. Böyle düflünmek kolayd›r, ama biz bunu kendi devrim-
cili¤imizin kirlenmesi olarak görürüz. Bunun için bu tür politika ve taktiklere bafl-
vurmay›z. Bugün PKK politika yapma, taktik ad›na en kaba faydac› politikalar› ne
yaz›k ki, Türkiye solunda egemen k›lm›flt›r. Örgütsel ba¤›ms›zl›k ve örgütsel kiflilik
hiçbir zaman vazgeçilmezdir. PKK de bizim bu yan›m›z› bir kez daha gördü ve
bu yan›m›z onlara bizim öyle kendi eksenlerinde döndürebilecekleri bir hareket
olmad›¤›m›z› kavratt›. PKK gerek Irak’ta gerek Türkiye’de diyebiliriz ki onlarca
protokol yapm›flt›r. Ve hepsini de tek tarafl› PKK ortadan kald›rm›flt›r. Dikkat çeki-
cidir, bizim d›fl›m›zda flimdiye kadar hiç kimse bu protokolleri PKK’nin bozdu¤u-
nu ortaya koymam›flt›r. PKK kendisini her fleye hükmeden, dokunulmaz bir güç
olarak gördü¤ü için de bu aç›kl›¤›m›z onlarda büyük tahammülsüzlük yaratm›flt›r.
Tahammülsüzleflmifltir, çünkü PKK onca kitle gücüne ve silah›na ra¤men, ideolojik
olarak zay›ft›r. Öyle ki insanlar›n›n baflka bir dergiyi okumas›n› bile istemez. Binlerce
insan sürekli bir abart› ve hayal dünyas›nda yaflat›l›r. ‹flte bunun için Parti-Cephe’nin
söylemlerine, ilanlar›na yasak getirilmifltir. ‹nsanlar sonsuza kadar hayal dünyas›nda
yaflat›lamaz. Bir hareket milliyetçilikle, pragmatizmle, reformizmle bir yere kadar geli-
flebilir. Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da bir çok hareket böyle geliflmifl ve yok ol-
mufltur. Biz bu gerçe¤i bilerek Marksist-Leninistiz ve o safl›¤›m›z› koruyaca¤›z.
PKK bugün art›k hemen herkesin gördü¤ü gibi Kürdistan veya Türkiye devrimi-
ni de¤il, emperyalistler eliyle kapitalist sistem içinde bir ‹RA veya Latin Amerika
bar›fl› istemektedir. PKK, bizi bu politikan›n alan›na sürükleyerek, uluslararas› bo-
yutta iflte bütün örgütler denetimimde... ya siyasal çözüme yanafl›rs›n›z ya da da-
ha güçlü vururum... propagandas›n› düflünmüfltür. Bu oyuna alet olmay›nca düfl-
man ilan edilmemiz onlar için kaç›n›lmazd›. Pragmatizmin, milliyetçili¤in politika
tarz› budur. DBG’ye yüklenen misyon da kuflku duyulmas›n ki ayn› muhtevadad›r.
Bugün bu birli¤in üyeleri sözde ne derlerse desinler bu politikan›n aleti durumun-
dad›rlar. Dikkat edin, devrim söylemi yoktur hiç ortada. MED TV’de de çok aç›k
söylenmifltir; Bu Güç Birli¤i demokratik platformda neden eski T‹P’i yaratmas›n!..
Bugün ÖDP de ayn› fleyin peflindedir. Biri gerilla temelinde ortaya ç›k›p geliflmifl,
di¤eri silahl› mücadelenin, illegal örgütlenmenin reddi temelinde ortaya ç›k›p le-
gal parti kurmufl; ikisi de ayn› fleyi söylüyor!.. Silah›n, gerillan›n her fley demek ol-
mad›¤›na çarp›c› bir örnektir bu.
“Biz Kemalistleri oldukça iyi tan›yanlardan birisiyiz. Onlar›n diliyle politika yap-
mak, onlar›n diliyle savafl› yürütmek bizim uzmanlaflt›¤›m›z bir aland›r. Bu adam-
lar› yola getirmek bafll› bafl›na büyük bir yarat›c›l›kt›r.” (Ali F›rat, Özgür Halk, S. 74)
Nedir peki Kemalistlerin dili? Milliyetçilik, pragmatizm, amaca ulaflmak için
herfleyi kullanmak. K›sacas› burjuva politikac›l›¤›. Abdullah Öcalan’a göre Mus-
tafa Kemal “iyi bir ittifakç›d›r, taktikçidir.” (A. Öcalan, Serxwebun, S.187)
Düflmana karfl›, devrimci politikalarla de¤il de onun “diliyle” yani burjuva po-
litikalar›yla savafl› yürütmeyi temel alman›n yanl›fll›¤› bir yana, savaflta bu tarz te-
mel al›nd›ktan bu tarzda uzmanlafl›ld›ktan sonra, bunun sadece düflmana karfl›
kullan›lan bir tarz olmaktan ç›k›p tüm iliflkilere, tüm davran›fllara yön veren bir tar-
za dönüflmesi kaç›n›lmaz olur. Bu tarz dost güçlerle iliflkilerde de, birlik anlay›fl›n-
da da, savafl›n sürdürülüfl biçiminde de kendini a盤a vurur.
Mesela bugün, yani SSCB da¤›ld›ktan, sosyalizm y›k›ld›ktan sonra deniyor ki
“revizyonizme karfl› olsayd›k yaflatmazlard›”. Yani bu ne demek? Biz asl›nda Sov-
yetler Birli¤ine karfl›yd›k ama yaflamak için, yaslanacak bir yere ihtiyac›m›z oldu-
¤u için o zaman karfl› oldu¤umuzu söylemedik. Bu Kemalizmden al›nm›fl pragma-
tizm de¤il de nedir? Bu mant›k revizyonizm y›k›ld›ktan sonra da tabii bu sefer yas-
lanacak baflka yer arar. Emperyalizme dokunmaz, ondan “çözüm” bekler.
Devrimci safl›k kaybedilirse devrim ne o zaman? Devrimcilik burjuvaziyi taklit
etmekse neden devrim yapal›m?
Kemalistlerin diliyle düflmana karfl› savafl bak›n nas›l sürdürülüyor: “Kemalist-
leri daha fazla ürkütmek, politikada daha sert k›r›lmalara yol açabilir. Il›m-
l› yöntemlerle bu kesimi elveriflli hale getirmek istiyorlar. Hatta yürüttü¤ü-
müz gerilla savafl› bile... S›n›rl› tarzda yürütmek deriz biz buna. Nedir bu?
... Onlar› gerillaya al›flt›rd›ktan sonra ›l›ml›, halkç› politikalara al›flt›rabiliriz,
kemalist orduyu gerillaya al›flt›rmak inan›lmaz bir geliflmedir. Özellikle halk-
ç›l›¤›... ‹flte, o zaman bak›n kemalistler nas›l yola geliyorlar. Bizimle de ko-
nuflacaklar, hem de çok kibarca konuflacaklar.” (Ali F›rat, Özgür Halk, s. 74)
Bu ne demektir? ‹ktidara, devrime yönelmeyeceksin, savafl›n çap›n› büyütme-
yeceksin ki Kemalistler ürkmesinler, kendilerini tehlikede görüp üzerine fazla gel-
mesinler. Onlar› gerillaya, halkç› politikalara al›flt›r›rken sen haz›rl›k yapacaks›n,
sonra aniden vuracaks›n. “M. Kemal de böyle yapm›flt›. Bafllang›çta pek bir fley
yapmam›flt›, ama sonra birdenbire vurdu.” (age)
Tabii bu arada birileri kalk›p generalleri, tekelci burjuvaziyi cezaland›rmaya
bafllay›p Kemalistleri ürküttü mü ona da karfl› ç›kacaks›n.
Peki bunca y›l sonra Kemalistler gerillaya, halkç› politikalara ne kadar al›flt›
acaba? Yüzbinlik ordular gerillaya al›flt›¤› için mi Kürdistan’a y›¤›ld›? Al›flt›¤› için
mi bu kadar imhaya yöneliyor, bunun için mi Irak yolgeçen han›na çevrildi, iflgal
edilip seferler düzenleniyor? Halkç› politikalara al›flt›¤› için mi bir HADEP’e bile
yaflam hakk› tan›mak istemiyor?
Elbette ki çok s›n›rl› da olsa baz› demokratik haklar›n kullan›labiliyor olmas›, re-
formist solun önünün aç›lmas› silahl› mücadelenin yaratt›¤› sonuçlard›r. Ama bunla-
ra bak›p da Kemalistlerin gerillaya, halkç› politikalara al›flmaya bafllad›¤›n›, de¤ifle-
ce¤ini, hatta sonralar› söylendi¤i gibi “ilericileflece¤i”ni beklemek, Kemalizmi, ordu-
yu, faflizmi hiç tan›mamak demektir. Kemalist ordunun al›flt›¤›, al›flaca¤› “sosyalist-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 267
kontrgerilla devletinin birçok pisli¤i ortaya dökülür ama PKK hala ordudan,
MGK’dan, burjuva partilerinin flu veya bu liderinden beklentilerini devam ettirir.
Devletin ve kurumlar›n›n iflleyiflini çözümlemekten uzakt›r.
Hükümetten umut kesilir, MGK çözecek diye bak›l›r. Hatta ordu çözmek istiyor-
dur fakat siviller önünde engel oluflturuyordur. Ayd›nl›k’tan süzülüp gelen, Yalç›n
Küçük’te “tez”ler olarak formüle edilen görüfller, PKK’de takti¤e, politikaya, ordu-
da çözüm aray›fllar›na dönüflür.
Ordudan da bir fley ç›kmaz ama abart›yla sahte umutlar yarat›lmaya devam edilir.
“23 ayda Türkiye de¤iflecektir”.
23 ay geçiyor. Bir fley de¤iflmiyor bu 23 ayda da. Ama neden bu yanl›fl tah-
lili yapt›k diye yine de sorulmuyor. Çünkü Türkiye’nin de¤iflip de¤iflmemesi de
önemli de¤il son tahlilde. ‹fli nas›l olsa Avrupa çözecektir. Bu defa propaganda-
n›n a¤›rl›¤› o alana kay›yor:
“TC Avrupa’da, Ortado¤u’da, hatta dünyadan tecrit olmufltur.” Elbette tecrit et-
mek için o alanda mücadele edilir. Ayr› konu. Ama Türkiye’nin tecrit edilmiflli¤i fa-
lan yok. Kuzey Irak’› iflgal etmifl, istedi¤i zaman giriyor bombal›yor, yak›p y›k›yor
kimden ne kadar ses ç›k›yor, kim pratik bir tav›r al›yor. Katletmeye, kaybetmeye
devam ediyor, kimden ne kadar ses ç›k›yor? Kontrgerillan›n kurmaylar› Orgeneral
Çevik Bir, Genelkurmay baflkan› Hakk› Karaday› Avrupa’da, ABD’de el üstünde
tutuluyor. ABD Karaday›’ya emperyalizme sa¤lad›¤› “üstün” hizmetlerinden ötürü
liyakat niflan› tak›yor. Halk› katletmek, gerillay› imha etmek için silah al›m›nda,
teknoloji, deney, bilgi aktar›m›nda bir zorluk mu görüyorlar? Hay›r. Basbaya¤› t›-
k›r t›k›r al›yorlar istediklerini.
Kendi kamuoyunun da etkilemesiyle insan haklar› çerçevesinde emperyalizmin
yapt›¤› göstermelik elefltirilere, emperyalist devletlerin Türkiye üzerindeki pazar
sorunundan kaynaklanan aralar›ndaki ki mi çeliflkilere bak›p da TC tecrit oldu,
oluyor gibi sonuçlara varmak hayal ürünüdür, kendini kand›rmakt›r. Emperyalizm
Kürt sorununu “çözmek” için TC gibi sad›k bir müttefikini karfl›s›na al›p, Kürtlere
tercih etmez. Neden etsin? Kürtler emperyalizme TC’den çok daha fazla bir ç›kar
m› sa¤layacak? Sa¤layacaksa böyle bir “çözümü” Kürtler ister mi, TC ezece¤ine
emperyalizm ezsin daha iyi mi diyecek?
E¤er Türkiye halklar›na güvenilseydi, devrime güvenilseydi bu gaflar, tutars›z-
l›klar ortaya ç›kmazd›.
Evet, hiç yolu yok, PKK yeniden bir muhasebeye girmek, kendini ideolojik olarak sor-
gulamak zorundad›r. Tüm elefltirilere “Kemalizm” demekle art›k iflin içinden ç›k›lamaz
Art›k bunun zaman› gelmifltir. Bundan kaç›lamaz.
Milliyetçilikten ö¤renilen herfley reddedilmeden, eylem anlay›fl›n› da, ittifak an-
lay›fl›n› da, emperyalizme, sömürücü bölge devletlerine bak›fl aç›s›n› da çarp›klafl-
t›ran pragmatizm reddedilmeden, Kürt halk›n›n kurtulufl yolu asla bir berrakl›¤a
kavuflmaz; her fleyin günlük ele al›nd›¤›, her fleyin karmafla içinde, herfleyin yar›
alacal› oldu¤u bir yolda ayak sürümeler devam eder.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 269
Kurtulufl
Emperyalistler Kürt Sorununu Çözemez!
KÜRT ULUSAL HAREKET‹
EMPERYAL‹STLER‹N KEND‹S‹N‹
SÜRÜKLEMES‹NE ‹Z‹N VERMEMEL‹D‹R
EMPERYALİSTLER
KÜRT SORUNUNU
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÇÖZEMEZ
28 Kas›m 1998
Say›: 6
K
ürt ulusal hareketi, ateflkes-bar›fl politikalar›n›n geldi¤i noktada, daha ön-
ce de çeflitli biçimlerde telaffuz edilen “silahlar› b›rakmaya” art›k haz›r
oldu¤unu aç›klam›fl ve ulusal hareket art›k farkl› bir sürecin kap›s›na ge-
lip dayanm›flt›r. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik sald›rganl›¤›, ard›ndan PKK Genel
Baflkan› Öcalan’›n Rusya’ya, oradan da ‹talya’ya gidifli, Kürt ulusal hareketi aç›-
s›ndan uzun süredir gündemde olan baz› geliflmelerin bir anlamda “erken do-
¤um” yapmas›n› sa¤lad›.
Bu geliflmelerin içinde do¤an, “emperyalist çözüm”den baflka bir fley de¤ildir.
Öcalan taraf›ndan öne sürülen ve her biri üzerinde ayr›ca durulabilecek olan
flartlar, Öcalan’a halen bulundu¤u ‹talya’da bir statü tan›n›p tan›nmamas›, belki
çeflitli sarkmalara, belirsizliklere yol açacak ancak art›k bu süreci çok fazla etkile-
meyecek faktörlerdir. Çocuk do¤mufl ve ad› konmufltur.
Olay nedir? Olay, PKK’nin yanl›fl emperyalizm ve devrim tahlilleridir. Emper-
yalistlere, bölge devletlerine, bunlar aras›ndaki çeliflkilere dayanarak düflünülen
bir mücadele ve çözümün sonucudur.
Suriye, ard›s›ra Yunanistan, ard›ndan Rusya... Ve flimdi ‹talya... Hesaplar tut-
mamaktad›r. Suriye’nin bölge devletleriyle, Yunanistan’›n Türkiye’yle, Rusya’n›n
ABD’yle çeliflkilerine dayanarak gelifltirilen politika ve planlar, sonuçta tutmam›fl-
t›r. Her zaman belirtilmifltir; bu çeliflkilerden flu veya bu ölçüde yararlan›labilir, an-
cak bu çeliflkiler esas al›nd›¤›nda, bir süre sonra bu çeliflkilerden birinin taraf›
olunmaktan kurtulunamaz. Bugün de sanc›s› yaflanan budur.
Gelinen noktada, ‹talya eksenli düflünülen “statü” ve politikalar, siyasi çözümü
art›k aç›kça Avrupa eksenli düflünmek demektir. Öcalan’a “siyasi statü” verilip ve-
rilmeyece¤i ayr› bir konudur (kald› ki, esas olarak böyle bir statü de yoktur.) Böl-
ge devletleri ve emperyalizm tahlillerine dayan›larak yap›lan tahliller iflas etmifl-
tir. fiimdi ad›m ad›m Avrupa’n›n kabul edebilece¤i bir çizgi gelifltirilmektedir. He-
nüz gerek emperyalist ülkelerin tav›rlar› aç›s›ndan, gerekse de PKK’nin izledi¤i,
izleyece¤i politikalar aç›s›ndan çeflitli belirsizlikler vard›r; ama buna ra¤men flu-
nu kesin olarak söyleyebiliriz; Ne Avrupa Birli¤i, ne ABD, ne Rusya’ya dayan›la-
rak Kürt sorununun çözümü gerçekleflemez. Gerçekleflir diyenler, daha pek çok
kez yan›lacaklard›r. Ancak bu yan›lg›, pratikte yaflayarak göründü¤ünde, yan›lg›-
n›n sahipleri için art›k ifl iflten geçmifl olacakt›r.
Emperyalizm ne Kürt halk›n›n, ne de baflka halklar›n ç›karlar›n› düflünmez. Ter-
sini düflünen, tarihi bir yan›lg› içinde olup, emperyalizm gerçe¤inden ya haber-
sizdir, ya da bu gerçe¤i görmezden gelmektedir.
270 Miliyetçilik Ç›kmaz›
can atan Türkiye üzerinde ekonomik ve siyasi etkisini artt›rma, Türkiye’yi daha bü-
yük bir pazar olarak kullanma hesaplar›, “Kürt sorunu”na ilgisinin de nedenidir.
Emperyalizm, Avrupal›s›yla, Amerikal›s›yla dünyay› emperyalizm için “dikensiz
bir gül bahçesine” çevirmek istiyorlar. Her fleyin özeti budur. Emperyalizme göre
dünyan›n dikenleri, anti-emperyalist kurtulufl savafllar›d›r. Bunlar›n tasfiyesi veya
imhas›, emperyalizmin bugün için de temel politikas›d›r.
Avrupa emperyalistlerinin gerçe¤i buyken, neyin üzerine hesap yap›l›yor? Em-
peryalistler Ortado¤u’da ve di¤er bölgelerde yeni mevziler kazanmak derdinde-
dir. Almanya Ortado¤u’da bir güç olmak istiyor. ‹talya da ayn› konumdad›r. Ame-
rika’yla Avrupa aras›nda bu konudaki çeliflkiler görünüfltedir. Özde ayn›d›rlar.
Onlar›n sözünü etti¤i çözüm ve bar›fl, teslim alma, bitirme bar›fl›d›r. Bugünkü fark-
l› söylemleri ise, Ortado¤u’da inisiyatif kapma savafl›yla ilgilidir. Bu “bar›fl”ta ini-
siyatif sa¤layan, Türkiye ve Ortado¤u üzerinde de belli bir inisiyatif sa¤lam›fl ola-
cakt›r.
Emperyalist ‹talya’n›n kendisinin ve tüm Avrupa emperyalistleri ad›na gerçek-
lefltirmeye çal›flt›¤› hesaplar› oldu¤u unutulup, “Viva ‹talya” slogan› att›r›l›yor. Bu-
nun öz olarak “Viva ABD” demekten hiçbir fark› yoktur. Yeri geldi¤inde Mahir’le-
rin, Deniz’lerin miras›ndan söz edenler, onlar›n hangi slogan› att›klar›n›, hiç ol-
mazsa flimdi hat›rlamal›d›rlar. Onlar ba¤›ms›zl›¤›n gerektirdi¤i, halklar›n kurtulu-
flunun gerektirdi¤i slogan› at›yorlard›: “Yanki Go Home” yaz›yordu onlar›n yürü-
yüfllerinde tafl›nan dövizlerde. Onlar son nefeslerinde dahi “Kahrolsun Amerikan
Emperyalizmi” diyenlerdir. “Viva ‹talya” diyerek bu miras tafl›nabilir mi?
Türkiye’de flovenizmin “‹talyan mallar›n› boykot” propagandas›na karfl›l›k,
Kürtlerin de “Türk mallar›n› boykot” edip “ak›n ak›n” ‹talyan mallar›n› ald›klar›n›n
propagandas› yap›l›yor. Bu, çok aç›k bir “icazetçi” tav›rdan baflka bir fley de¤il-
dir. Bu mant›k, sa¤l›kl› bir bak›fl aç›s›n›n ürünü olamaz. Kürt halk› niye “ak›n ak›n”
emperyalist ‹talya’n›n mallar›na hücum etsin? PKK Genel Baflkan› Öcalan’a siya-
si iltica hakk› verdi¤ini kabul etsek bile, bu ‹talya’y› emperyalist bir ülke olmaktan
ç›kar›r m›? Emperyalist ç›karlar›ndan vazgeçti¤i anlam›na gelir mi? Bu kafa yap›-
s›, bunun bir ad›m sonras›nda “Türkiye’nin sömürgesi olmaktansa ‹talya’n›n sömür -
gesi olal›m” diye düflünür. Devrimciler, yurtseverler hiçbir emperyalist ülke için, ne
taktik ad›na, ne de baflka bir fley ad›na “yaflas›n” diyemezler.
Hiç kimse emperyalistleri halklar›n dostu olarak göstermeye kalkmamal›d›r. Bu
halklar›n ç›karlar›na, halk kurtulufl savafllar›na s›rt dönmektir. Emperyalistler, yer-
yüzünde hiçbir halka ne özgürlük, ne de bar›fl getirmemifllerdir.
E¤er emperyalistler, herhangi bir kurtulufl hareketine “yard›m” ediyorlarsa,
“kucak aç›p” iliflki kuruyorlarsa, bu ancak tek bir amaçl›d›r. Bu iliflki içinde emper-
yalistler halklar›n mücadelesini kendi ç›karlar› için kullan›r, etkisiz hale getirir, dev-
rimi bitirir, teslim al›r. Dünyada yaflanan bütün örnekler bunun kan›t›d›r. Emperya-
lizm Kürt ulusal hareketini de icazeti alt›na almak ve bitirmek istiyor. Her ne yap›-
yorsa bunun için yap›yor ve her ne yaparsa bunun için yapacakt›r.
El Salvador bar›fl›, Guatemala bar›fl›, Filistin bar›fl›, herkesin gözleri önünde-
dir. ABD’nin onay›yla, Avrupal› emperyalistlerin hamili¤inde geliflen bu bar›fl sü-
reçlerini aylarca gazetelerden izledik. Peki flimdi ne oluyor? Emperyalist medya
yazm›yor. Çünkü bar›fl isteyenlere, diyalog önerenlere karfl› “kötü örnek” olacak-
t›r. Evet, El Salvador’da, Guatemala’ da, bir zamanlar ülkelerinin önemli bir k›s-
272 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
ABD’N‹N ÇÖZÜM PLANINA
KARfiI ÇIKILMALI,
EMPERYAL‹ZM‹N DENET‹M‹NDEN
ÇIKILMALIDIR
KÜRDİSTANDA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
19 Aral›k 1998
Say›: 9
P
KK Genel Baflkan› taraf›ndan 13 Aral›k’ta Med TV’de yap›lan aç›kla-
malar, pek çok aç›dan tart›fl›lmaya muhtaç yanlar içermektedir. Ancak
tart›fl›lmayacak olan PKK’nin kendini “emperyalist çözüm”e uydurma
do¤rultusundaki gerileyiflidir. Aç›klamalar esas olarak bunun üzerinde flekillen-
dirilmifltir. Kadrolara, savaflç›lara seslenifller içinde as›l mesaj ABD’yedir.
ABD’ye “Apo’suz PKK” mesaj› verilmifltir.
At›lan ad›mlar›n, gelifltirilen taktik ve manevralar›n anlam› ortadad›r; em-
peryalizme güven verme ve sistem içine gidifltir. Ancak söz konusu panelde,
bu gidifl tart›flma konusu bile olmam›flt›r.
PKK, devrimcilerle tart›flmal›, halka ve devrimcilere olan bitenin siyasi anla -
m›n› aç›klamal›d›r. Öcalan söz konusu aç›klamada da “Kürt sorununun çözü-
mü” konusunda emperyalistleri muhatap alm›flt›r.
Bu öteden beri izlenen bir yöntemdir. PKK Genel Baflkan› devrimcilerin ken-
disine yöneltti¤i hiçbir elefltiriyi, hiçbir soruyu cevaplamamakta, devrimcilerin
ça¤r›lar›na, taleplerini kaale almamakta, ama ABD’nin bilmem kaç›nc› derece-
den bir sözcüsünün bir demeci üzerine aç›klamalar yap›p, onun iste¤ini karfl›-
layan taktik ve manevralar gelifltirmektedir.
Özgürlük, ba¤›ms›zl›k herfley pazarl›k konusu haline getirilmifltir.
Emperyalizmin halklar›n taleplerini karfl›layabilece¤i söylenmektedir. Türki-
ye oligarflisine karfl›, Türkiye faflizmine karfl› AB’den ve ABD’den tav›r almas›
istenilmekte, bu yönde emperyalistlere ça¤r›lar yap›lmaktad›r.
Nedir bu tablo? Bu tabloda bir tuhafl›k yok mu?
Emperyalizmden çözüm bekleyenler büyük bir gaflet içindedirler. Kürt yurt-
severleri içinde bu tabloda bir tuhafl›k oldu¤unu, emperyalizmden halklar›n le-
hine bir sonuç beklenemeyece¤ini görenler de var. Mevcut politikalara çok sis-
temli olmayan itirazlar ve elefltiriler dile getirilmektedir. Bu tart›flma geliflmeli-
dir. Yoksa “Roma zaferi” vb. ile gerçekler küllenemez.
Taktikler, sloganlar, teorilerin adeta ciddiyeti kalmam›flt›r. Mesela, Türkiye-
lileflme meselesi ne oldu? Biz ›srarla bunun taktik, hatta taktik bile say›lamaya-
cak propagandif bir kavram oldu¤unu söylerken uzun uzun bunun “stratejik ol-
du¤u”, “zaten PKK’nin ç›k›fl›n›n böyle oldu¤u” vs. teoriler yap›ld›. Evet, flimdi
ne oldu Türkiyelileflme meselesi? Kavram olarak bile an›lm›yor. Bugünün taktik-
lerinde, teorilerinde, Öcalan’›n konuflma ve yaz›lar›nda “Türkiye”ye iliflkin her-
hangi bir fley görülmüyor.
Bütün bu sorular›n da cevaplanaca¤› flüphelidir.
PKK’yla bafltan beri sa¤l›kl› bir ideolojik mücadele zemini olmam›flt›r. Her-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 275
Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM ÇÖZEMEZ!
EMPERYALİZM
ÇÖZEMEZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
19 Aral›k 1998
Say›: 9
P
lan netlefliyor. ABD plan› ad›m ad›m uygulan›yor. fiimdi uluslararas›
mahkeme, uluslararas› konferans ad›mlar› telaffuz edilmeye bafllanm›fl-
t›r. AB de, ABD de bunda hemfikirdir. PKK Genel Baflkan› Öcalan da
bunlar› kabul edebilece¤ini aç›klam›flt›r... Yani emperyalizmin vicdan›na teslim
edilmifl bir Kürt çözümü.
Emperyalistler bu mahkeme veya konferansla bir yandan Türkiye’nin insan
haklar› dosyas›n› ç›kar›rken, bir yandan da PKK’y› (daha do¤rusu silahl› mü-
cadeleyi) mahkum edecek ve kendi çözümlerini dayatacaklar. PKK de bu çö-
züme boyun e¤ecek. Aksi halde yaflam hakk› tan›nmayacak. ABD plan›n›n esa-
s› budur. Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas› ve ard›ndan di¤er geliflmelerle em-
peryalizmin çözümünün dayat›lmas›n›n bir ABD operasyonu oldu¤u; ABD ile
Avrupa emperyalistleri aras›nda Kürt sorunun “çözümü” konusunda özde bir
fark olmad›¤›; ‹talya’n›n bu operasyonda Türkiye oligarflisi ve PKK’ye “geri
ad›m”lar› att›rma misyonunu üstlendi¤i art›k daha net görülüyor. Abdullah
Öcalan’›n ‹talya’ya geldi¤inden bu yana yapt›¤› aç›klamalar ve en son PKK
Genel Baflkanl›¤›n› b›rakma, PKK’ye de “yeni bir hat çizme” karar›yla ABD
plan› bir ad›m daha ilerlemifltir. E¤er PKK k›sa sürede kendini bu plan›n d›fl›na
atamazsa, geliflmeler, Öcalan’›n deyifliyle “bizim terörümüz dahil her türlü te-
röre karfl›y›z” çerçevesinde geliflecektir.
2- Emperyalizm Çözemez
‹talya’n›n Kürt sevdas› niye? Neyin karfl›l›¤›? Çözüm için ‹talya’ya bir rol bi-
çenler bu sorunun cevab›n› vermelidirler.
Her siyasal tavr›n ve “çözüm”ün kuflku yok ki kazanan› ve kaybedeni var-
d›r. Peki öyleyse söz konusu çözümde kim kazan›yor? Kim kaybediyor?
Avrupa emperyalistlerinin “siyasi çözüm”den ne kastettikleri, esas›nda “s›r”
de¤ildir. Bu “çözümün” flartlar›n› ve muhtevas›n› çok aç›k ortaya koymaktad›r-
lar. Buna ancak “görmek istemeyenler” görmüyor. Bu “çözüm”ün özü, Kürt ulu-
sal mücadelesinin ezilip, istenilen noktaya getirilmesi ve birtak›m kültürel “hak-
lar”la mücadelenin bitirilmesidir. ‹talya Baflbakan› D’Alema’n›n söyledikleri bu
aç›dan oldukça nettir.
“Bizim için Öcalan’›n terörden vazgeçmesi s›¤›nma hakk› için temel ön
flart.(...) Ülkenizdeki (Türkiye-bn-) anlaflmazl›¤a bar›flç› bir çözüm bu-
lunmas›ndan yanay›z. Baflka ülkeler için de ayn› fleyi arzu ediyoruz.(...)
Bizim prensibimiz fliddet ve terörün reddedildi¤i bar›flç› çözümden ya-
na. Bu insanlar›n baz› kültürel, geleneksel haklar›n›n tan›nmas› gerekti-
¤ine inan›yoruz.
Tony Blair ‹rlanda problemini müzakerelerle çözümledi... Türkiye’nin
de bar›flç›l bir çözüm aramas› ak›lc› de¤il midir?” (21 Kas›m, Sabah)
Bu sözlerin ABD’nin defalarca yapt›¤› aç›klamalardan bir fark› yoktur. Bu-
gün kimi farkl› söylemlerde bulunmalar› farkl› düflündüklerinden dolay› de¤il-
dir. Ayr›l›klar›, aralar›ndaki çeliflkilerden, uygulama biçimlerinden ve zamanla-
ma fark›ndan kaynakl›d›r. Ama halklar›n mücadelesinin ezilmesi noktas›nda is -
tedikleri ayn›d›r. Ezilmifl bir mücadele ve bunun y›k›nt›lar› aras›nda kimi
“hak”lar ile bitirilmifl umutlar.. . K›sacas› istenilen Kürt halk›n›n mücadelesinin,
emperyalizmin ç›karlar›na ters düflmeyecek bir noktada tasfiye edilmesidir.
1995 y›l›n›n sonlar›nda emperyalizmin bar›fltan, siyasi çözümden çokça
bahsetti¤i bir dönemde bundan ne anlad›¤›n› flöyle özetlemifltik:
“Kuflkusuz bu çözüm, sistemi de¤ifltiren, s›n›rlar› bozan, istikrars›zl›k
yaratan bir çözüm de¤il, tersine tekelleri ve emperyalizmi güçlendirecek,
mevcut savafl› ortadan kald›racak, geliflip iktidar mücadelesine dönüflme-
sini engelleyecek, oligarflik diktatörlü¤ün ve emperyalizmin ekonomik po-
278 Miliyetçilik Ç›kmaz›
litikalar›n› devam ettirecek bir içeri¤e sahip olmal›d›r.” (M. Ali Baran, Kur -
tulufl say› 25, 30 Aral›k 1995)
Bu gerçe¤i kabul etmeyenler, ‹talya’n›n ve di¤er emperyalist ülkelerin “Kürt
Sevdas›”n›n nedenini mutlaka aç›klamak zorundad›r.
fiu ilgiye bak›n. Yaln›zca son aylarda gerek ABD’de gerekse de Avrupa’da
onlarca “Kürt konferans›” düzenlendi. 6-7 Nisan’da Washington Enstitüsü tara-
f›ndan Türkiye’nin Ortado¤u’daki durumunu ve Kürt sorununu ele alan bir toplan-
t› yap›ld›. Bu toplant›n›n ard›ndan 6-7 Haziran’da ‹sviçre’nin Cenevre kentinde
bir konferans düzenlendi. Yine Haziran ay› içerisinde Almanya, Rusya ve
ABD’de “Kürt sorunu”nu ele alan üç konferans daha gerçeklefltirildi. Bunu 27-28
Haziran tarihlerinde Bonn’da Gustav Streman Enstitüsü’nün düzenledi¤i konfe-
rans izledi. Temmuz ay›nda yine Washington Enstitüsü taraf›ndan Kürt sorunu ele
al›n›rken, ayr›ca Viyana ve Brüksel’de de konferanslar yap›ld›. Son olarak da ya-
k›n süreçte Oslo’da bir konferans daha düzenlendi. Milletvekillerinden CIA uz-
manlar›na; yazarlardan siyasetçilere kadar çeflitli kesimlerin kat›ld›¤› bu toplan-
t›lar›n de¤iflmeyen gündemi, Kürt halk›n› teslim alacak “bar›fl” formülleriydi.
1- “Hür Türlü Teröre Karfl› Olmak” Halk Kurtulufl Savaflç›lar›n›n ‹fli De¤ildir
PKK Genel Baflkan›, ‹talya’da yapt›¤› ilk aç›klamalardan birinde “bizim te-
rörümüz de dahil olmak üzere her türlü terör” söylemiyle, halklar›n silahl›
temeldeki direnifl ve kurtulufl savafllar›n›n hakl›l›¤›na, meflrulu¤una gölge düflü-
ren bir tavra girmifltir. Bu “terör karfl›tl›¤›na” yabanc› de¤iliz. ÖDP’sinden
‹HD’sine ve bilcümle reformistlere kadar y›llard›r bunu söylüyorlard›. Emperya-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 281
lizmin icazet vermek için y›llard›r tüm güçlere dayatt›¤› fley de budur. Ne var
ki, bir ‹HD’linin bile PKK’nin mücadelesi terördür dememek için direnebildi¤i
bir ortamda, PKK önderli¤inin kendi mücadeleleri hakk›nda böyle kavramlar
kullanmas›, kuflkusuz ki hiçbir taktik ad›na savunulamaz.
Bunlar silahl› mücadeleyi reddediflin, emperyalistlere güven vermenin söy-
lemleridir. Bu söylemle kazan›labilecek hiçbir fley yoktur. Bu, PKK’nin kendini
ve bugüne kadarki mücadelesini, flehitlerini inkar›d›r.
strateji neydi? Gerçekten söylenildi¤i gibi bir strateji var m›yd›? Yoksa küçük-
burjuva milliyetçili¤ine giydirilen bir sosyalizm görünümü müydü bunlar?
SONUÇ:
Ne otonomiyle, ne emperyalistlerin icazetinde bir baflka “çözüm”le Kürt
halk› kurtulamaz. Tek çözüm halklar›m›z›n ortak mücadelesi ve iktidar›d›r. Oli-
garflik devlet y›k›lmadan hiçbir halk›n kurtuluflu olamaz. Kürt halk›n›n kurtuluflu
kapitalizmde, yeni-sömürgecilikte de¤il, devrimdedir.
Oligarfliyle emperyalizmin, Avrupa emperyalizmiyle, ABD’nin istedikleri ve
ç›karlar› temelde farkl› de¤ildir. Emperyalizmin “çözümü” oligarfli taraf›ndan
da çeflitli zamanlarda gündeme getirilip tart›flt›r›lm›flt›r. Bu iflin bafl›n› ilk çeken
Özal olmufl, onu Bask modelini gündeme getiren Çiller, sonra TÜS‹AD ve
Miliyetçilik Ç›kmaz› 283
TOBB’un raporlar› izlemifltir. Ancak bunlar tart›fl›l›rken de, temel politika olan
bask›, terör, iflkence politikas› kesintisiz sürdürüldü. Çünkü verilecek bütün
“hak”lar “terörün kökünün kaz›nmas›” flart›na ba¤l›yd›. Bu yan›yla geleneksel
politikalar sonuna kadar sürdürüldü.
Oligarflinin “kültürel hak”, yat›r›m vb. gibi söylemleri tümüyle demagojidir.
Oligarflinin bugün için ne böyle bir niyeti vard›r, ne de bunu yapabilecek gü-
cü. Sald›rmak, Kürt halk›n› tümüyle ezmek hala temel politikad›r. Kültürel hak
vb. politikalar ancak bu fliddet ve terör politikas›n›n ikinci aya¤› olma özelli¤i-
ni tafl›maktad›r ve bununla da asimilasyonu amaçlamaktad›r. Zaten oligarfli
cephesinde kültürel hak, siyasi çözüm vb. gibi konular daha çok ciddi sald›r›
süreçleri sonras›nda gündeme gelmekte, herkes kendi aç›s›ndan uygun an› kol-
lamaktad›r. Nitekim son yaflanan geliflmelerle beraber “iflte tam zaman›” di-
yenler hemen ortaya ç›k›verdi. F›rsat bu f›rsatt›. Abdullah Öcalan da yakalan-
m›flken, hemen gerekli “çözüm” için atak yap›labilirdi. Washington menfleli kö-
fle yazarlar›ndan Yasemin Çongar’›n söyledikleri böyle düflünenlerin istemleri-
ni somut olarak göstermekte: “Ankara’n›n PKK liderinin askeri, etkinli¤inin
s›n›rlanmas›n› f›rsat bilip, Güneydo¤u’da sosyal ve iktisadi aç›l›mlar› h›z-
land›rmas›, bunu dünyaya anlatmas› gerek.” (Milliyet 23 Kas›m ‘98)
Çeflitli tart›flmalarla beraber bugün MGK’n›n politikalar› bellidir. Tüm halk
kesimlerini hedefleyen topyekün bir sald›r› MGK’n›n temel politikas›d›r. Türki-
ye için politika yapmak emperyalizm kadar “kolay” de¤ildir. Kasetlerle bir ge-
cede hükümetlerin devrildi¤i, yolsuzluklar›n, ahlaks›zl›klar›n, “dosya savaflla-
r›”n›n gündemden hiç inmedi¤i bir ülkede bask› ve terör tek geçer akçe olma-
ya devam etmektedir. Nitekim oligarfli savafl tehditlerinden, flovenizmden me-
det ummakta, sald›r›lar›n› giderek t›rmand›rmaktad›r.
Bugün tüm bu yaflananlar emperyalizm ve oligarflinin ne istedi¤ini, Kürt so-
rununu nas›l “çözmeye” çal›flt›¤›n› bir kez daha göstermektedir. Her ikisi de
yöntemlerindeki farkl›l›klara ra¤men ulusal kurtulufl hareketini tasfiyeye u¤rafl› -
yor; Kürt halk› ise özgürlü¤ünü, gelece¤ini istiyor. Bunun yolu da emperyalizm
ve oligarfliye karfl› savafltan, halklar›n birleflik mücadelesinden geçiyor. Kürt
halk› kurtulufla bu yoldan gidecektir.
ÇA⁄RI:
Yurtsever bir gücün, oligarfliyle silahl› savafl yürüten bir gücün tasfiyesi, Tür-
kiye halklar›n›n ve devriminin ç›kar›na de¤ildir. Devrimciler böyle bir geliflme-
yi engellemek için elefltiri ve uyar›y› bir görev bilirler. Bu görevimizi, sürecin
bafl›ndan bu yana yerine getirdik. Bunu halklar›m›za karfl› sorumlulu¤umuzun
bir gere¤i olarak görüyor ve sürdürüyoruz.
Kimin ne yapmaya çal›flt›¤› ortadad›r. hiçbir subjektif kayg› bunlar›n görül-
mesine engel olmamal›d›r. Bu gerçekler, PKK’nin içine girilen “emperyalist çö-
züm” çizgisini terketmesini, PKK önderli¤inin emperyalizmin denetiminden ç›k-
mas›n› dayatan gerçeklerdir.
Bunun için henüz geç de¤ildir. Sa¤l›kl› bir muhasebe, devrimci bir irade bu
süreci tersine çevirebilir. Ancak mevcut durum tersine çevrilmedi¤inde, bu yolun
sonunda Kürt halk›n›n kurtuluflunun olmad›¤›, olmayaca¤› son derece aç›kt›r.
284 Miliyetçilik Ç›kmaz›
KÜRT
MİLLİYETÇİLİĞİNİN ANT‹-EMPERYAL‹ZM VE
MUHASEBE
ZORUNLULUĞU ENTERNASYONAL‹ZM DEVR‹MLER‹N
CAN DAMARIDIR
EMPERYAL‹ZM, SOL VE GERÇEKLER
Devrimci Sol Devrimci Sol Dergisi
Say› 11 Tarih: A¤ustos 1998
T
ürkiye, emperyalizmin yeni sömürgesi durumunda olan bir ülkedir. Türki-
ye oligarflisi, emperyalizmle içice geçmifl iflbirlikçi bir egemen s›n›ft›r.
Böyle bir ülkede, oligarflinin iktidar›na son vermek, faflist devleti y›kmak
isteyen herkes, demokrasiyi savunan herkes, bask› ve sömürünün kayna¤› olan
emperyalizme karfl› da mücadele etmek zorundad›r. Devrimci olman›n da, de-
mokrat olman›n da asgari ölçütlerinden biri budur. Kavramlardaki dejenerasyon
bu konuda da ayyuka ç›km›flt›r. Avrupa emperyalizminden medet uman biri pe-
kala kendini “devrimci” diye adland›rabilmekte, emperyalizmin iradesini ve ica-
zetini kabul eden biri kendine “yurtsever” diyebilmektedir.
Sosyalizmi savundu¤unu iddia edip emperyalizme karfl› tek bir eylem yapma-
yanlar›n sömürüye karfl› olduklar› tart›flmal›d›r; faflizme karfl› demokrasiyi savun-
du¤unu söyleyip de emperyalizme karfl› ç›kmayanlar›n “demokrasiden yana” ol-
duklar› tart›flmal›d›r. Milliyetçi, yurtsever oldu¤unu söyleyip de ülkemizi iflgal eden
emperyalizme karfl› tav›rs›z kalanlar›n “ba¤›ms›zl›ktan yana” oldu¤u tart›flmal›d›r.
Ba¤›ms›zl›ktan, demokrasiden, sosyalizmden yana olman›n ortak noktas›, em -
peryalizme karfl› olmakt›r. Çünkü emperyalizme karfl› savaflmadan, emperyaliz-
min ülkemiz üzerindeki tahakkümüne ve varl›¤›na son vermeden, bunlar› gerçek-
lefltirmek mümkün de¤ildir.
Türkiye solunda uzunca bir süredir emperyalizm konusundaki bu genel ve ke-
sin do¤rularla ilgisi olmayan çeflitli tav›rlar görülmekte; bu tav›rlar› hakl› ve do¤-
ru gösterebilmek için de “zorunluluk”lardan emperyalizmin de¤iflti¤ine, kimsenin
“globalleflme ve küreselleflme”nin d›fl›nda kalamayaca¤›na kadar pek çok gerek-
çe ileri sürülmektedir.
uzlaflma yoktur. Sosyalist ülkelerdeki karfl› devrimlerin ard›ndan karfl› karfl›ya kal-
d›¤› kuflatma alt›nda, aday› bat›r›r›z deme kararl›l›¤›n› göstermifltir. Ancak enter-
nasyonalizmden her geri ad›m at›fl da, devrim aç›s›ndan bir tavizdir. Enternas-
yonalizm, devrimleri yaflatacak bir nefes borusudur. DHKP’nin Kurulufl Kongre-
si’nde bu koflullar de¤erlendirildi¤inde ortaya konulan anlay›fl fluydu:
“Bu enternasyonal tavr›n kalk›fl noktas› Marksizm Leninizmi kendi so-
mut koflullar›m›zda tahlil ederek, kendi ülke devrimimizi gerçeklefltirmektir.
Ama ülke devrimi, ülke s›n›rlar›na veya belirli bir bölgeye hapsedilerek dün-
ya halklar›ndan tecrit edilerek gelece¤i tehlikeye at›lamaz. Sürekli devrimin
s›n›rlar›n› gelifltirmeyen, yeni devrimler sa¤lamayan, dün yan›n dört bir ya-
n›na yay›lm›fl ulusal sosyalist kurtulufl hareketlerinin geliflip güçlenmesine
destek olmayan ve emperyalizme darbeler vurma yan bir devrim, okyanus-
ta yaln›z kalm›fl bir adaya benzer. Hiçbir devrim kendisini yaln›z b›rakma-
mal›d›r. Yaln›z kalmak aç, susuz kalmak ve ölmek demektir.” (Kongre Belge -
leri 1, Dursun KARATAfi, s.233)
Burada da elbette aslolan, devrimin gelece¤i aç›s›ndan, günü, dönemi kurtar-
may› de¤il, uzun vadeli düflünebilmek tir. Anti emperyalizm ve enternasyonalizm
tüm dünya devrimlerinin gelece¤idir.
lahl› savafl temelinde ortaya ç›km›fl olmas›d›r. Bu misyon kaybedildi¤inde fazla bir
ay›rdedicilik kalmayacakt›r. PKK bugün anti emperyalist midir, ba¤›ms›zl›kç› m› -
d›r? Bu soruya “evet” cevab› vermek zordur. Emperyalist çözümün kabul edildi¤i-
nin, emperyalizmin denetim ve iradesinin kabul edildi¤inin aç›kland›¤› noktada,
bu sorunun cevab› zaten “hay›r”d›r. Ba¤›ms›zl›¤a giden yolu zafere ulaflt›racak
olan gerilla savafl› da ayn› flekilde “bitirilmeyle” karfl› karfl›yad›r. PKK’nin geçti¤i-
miz günlerde yapt›¤› “bar›fla yanaflmazlarsa silahl› savafl› yükseltiriz” aç›klamas›,
art›k silahl› savafl›n stratejik de¤il, bar›fl politikalar›n›n taktik bir arac› olarak gö-
rüldü¤ünün ifade edilmesidir. Bu aç›klamayla birlikte “birinci tercihimiz bar›flt›r”
denilmifltir zaten. “Bar›fl” kelimesinin kula¤a hofl gelen yan›n›n d›fl›nda bu sözün
özünde, OL‹GARfi‹YLE yap›lacak olan bir bar›fl vard›r. Yani, oligarflinin düzeni, ik-
tidar› kabul edilmektedir. Kapitalizm sürecektir. Bunu kabul ettikten sonra, art›k an-
ti emperyalistlik, sosyalistlik tart›flma d›fl› kalm›fl demektir. Bunlar› toplam olarak
ifade edersek, gelinen nokta yeni dünya düzeninin kabul edilmesidir. Süreç kuflku
yok ki, hala farkl› yönelimlere de aç›kt›r. Ama koflullar›n bir kurtulufl hareketini ken-
dili¤inden Marksist-Leninist çizgiye itmeyece¤i de aç›kt›r.
PKK enternasyonalist midir? Bunun çok sözünü etmesine ra¤men, politikalar›,
taktikleri tersini göstermifltir hep. Enternasyonalist de¤ildir. Türk halk›n› düflünmez
çünkü. Ortado¤u halklar›n› düflünmez. Her soruna devrimci, sosyalist bak›fl aç›-
s›yla de¤il, yaln›zca Kürt gözüyle bakar. Nas›l olursa olsun Kürdün ç›kar›na ol-
sun... Milliyetçili¤in bafllad›¤› ve güçlendi¤i zemin budur iflte. Ve asl›nda Kürdün
ç›kar›na diye yap›lan pragmatizm, faydac›l›k yine Kürt halk›n›n mücadelesine za-
rar veriyordur. Ancak günlük ç›karlar, politikalar ad›na bu görülmek istenmez. En
somutu Körfez krizleridir. 91’de “iflimize yarayacaksa...” diyerek emperyalist
sald›r› desteklendi. ABD’nin son sald›r›s›nda da sergilenen tav›r ayn›d›r. Enter-
nasyonalistler emperyalizmin bir halk› katletmesini hiçbir biçimde hiçbir koflulda
onaylayamaz, bundan yarar umamazlar. Enternasyonalizm ve anti- emperyalizm
birbirinden ba¤›ms›z düflünülemez. EMPERYAL‹ZM BUDUR
Emperyalizmin “global kriz” diye adland›r›lan bugünkü krizi as›l olarak 70’li
y›llarda a¤›rlaflmaya bafllam›flt›r. 74 Petrol bunal›m›, krizin derinleflmesinin ilan›
gibiydi. 79 80’li y›llarda patlak veren “borç krizi” bu bunal›m›n yeni bir döne-
mi oldu. Emperyalizmin Latin Amerika diktatörlüklerini “demokratiklefltirmeye”
bafllamas› bu dönemdedir. Emperyalizm bu dönemi Reagan ve Thatcher’de ifa-
desini bulan politikalarla karfl›lad›. Bu politikan›n özeti fluydu. Emperyalist ülke-
lerde “refah devleti” uygulamas›na s›n›r getirilmesi, yani sosyal harcamalar›n bu-
danmas› ve sömürge ülkelerin emperyalist sermayeye sonuna kadar aç›lmas›. Bu
politikaya da “neo-liberal” politika ad› verilir.
Emperyalizm, krizden kurtulabilmek için sosyalizmin dünya çap›nda prestij
kazanmas› sonucunda bir dönem zorunlu olarak katland›¤› bu “refah devleti” po-
litikas›na art›k son vermek zorundayd›. Politik aç›dan da uygun bir zamand›. Sos-
yalist sistem revizyonist politikalar ve uygulamalar sonucu bu y›llarda siyasal
ekonomik gücünü yitirmeye bafllam›fl, emperyalizmin ideolojik sald›r›lar›na ce-
vap veremez hale gelmiflti.
Emperyalist ideolojinin mutfa¤› gibi çal›flan enstitüler, vak›flar, üniversiteler,
“bilim adamlar›”, iktisatç›lar, medya vb. tüm kurumlar har›l har›l çal›flarak “neo
liberalizm” ve “serbest piyasa ekonomisi”nin kaç›n›lmazl›¤›n› anlatmaya koyul-
290 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
CEVAP ‹STEYEN SORULAR
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Ocak 1999
Say›: 11
K
ürt ulusal hareketi kritik bir süreçten geçiyor. Art›k herkes sürecin bu
niteli¤inde hemfikir. Böyle süreçleri devrimci bir tarzda aflmak, karar-
l› ve ›srarl› bir ideolojik hatta yürümekten geçer. Kürt ulusal hareketin-
de ise, kararl› bir ideolojik tav›r bir yana, kelimenin gerçek anlam›yla ideolo-
jik-teorik bir kaos söz konusu. Politika ad›na hemen her fley söyleniyor.
Kuflkusuz en büyük kaos veya savrulma, emperyalizm konusunda yaflan›-
yor. Emperyalizm konusunda üzerinde durulan tutars›z zemin, iyice kayganlafl-
m›fl ve emperyalizm konusunda tam bir savrulma yaflanmakta, tüm Marksist-Le-
ninist literatür, devrimci teori tersyüz edilmektedir.
VI. K›sacas›;
Sorular daha çoktur ve uzat›labilir. Örne¤in yine en baflta milliyetçilik ne-
dir? Sömürgecilik nedir? Sorular›n›n cevaplar›, emperyalizm tahliline ba¤l› ola-
rak mutlaka cevap bekleyen sorulard›r. Bu sorular›n cevaplanmas›ndan kaç›l›p
her fley “taktikti”, “politikayd›” denilerek kaos içinde b›rak›labilir; ama bu em-
peryalizmin icazetine do¤ru kay›fl› h›zland›rmaktan baflka bir sonuç vermez.
Yar›n bir bakm›fls›n›z, savaflmak, mücadele etmek için tüm nedenleri kendi el-
lerinizle ortadan kald›rm›fls›n›z.
ÖYLE YA, EMPERYAL‹ZM DÜfiMAN DE⁄‹L, ÖZALLAR, SABANCILAR DÜfi-
MAN DE⁄‹L, TOPRAK A⁄ALARI DÜfiMAN DE⁄‹L, KAP‹TAL‹ZM DÜfiMAN DE-
⁄‹L... K‹ME KARfiI, NE ‹Ç‹N SAVAfiACAKSINIZ O ZAMAN? Kürt halk›na kim-
leri düflman olarak göstereceksiniz?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 297
Kurtulufl
“GÜNEY G‹B‹ OLMAYI” ‹STEMEK?
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
16 Ocak 1999
Say›: 13
K
ürt kimli¤i on y›llarca inkar edildi. Kimli¤i inkar edilenin hiçbir hakk›
da olmazd› tabii. Kürt halk›n›n varl›¤›n› on y›llard›r inkar edenler, Kürt
ulusal kurtulufl mücadelesinin geliflmesiyle birlikte, önce yar›m a¤›zla
da olsa “Kürt kimli¤i” ni tan›maktan söz etmeye bafllad›lar. Ard›ndan da “baz›
sosyal-kültürel haklar” ›n tan›nmas› gündeme girdi. Ancak bu “baz› haklar” me-
selesi, hemen herkesin a¤z›nda farkl› fleyler ifade etmektedir. Kimi için tümüy-
le “demokratik talepler” meselesidir. Kimi için “bar›fl”›n flart›. Kimi için “emper-
yalist çözüm”ün bir parças›.
Kürt halk› aç›s›ndan, devrimciler ve yurtseverler aç›s›ndan sorun, bunlar›n
istenip istenmemesi de¤il. Elbette istiyoruz. Sorun, bunlarla yetinilip yetinilme-
yece¤idir. Sorun, bunlar›n ne pahas›na al›naca¤›d›r.
Özellikle 90-91’den bu yana Kürt kimli¤inin tan›nmas›, Kürtçe yay›n ve e¤i-
tim hakk›, kültürel özerklik vb. çokça tart›fl›ld›. Susurluk Devleti, bu tart›flmay›
sürekli olarak öncelikle “terörün bitirilmesi” flart›na ba¤lad›. Demirel, 1991’de
Baflbakanl›k koltu¤una oturur oturmaz. “Art›k buna karfl› ç›kmak mümkün
de¤il. Türkiye Kürt realitesini tan›mak zorunda” diyerek Susurluk Devle-
ti’nin Kürt halk›n› düzen s›n›rlar› içinde tutmak için izleyece¤i yeni politikas›n›n
çerçevesini çiziyordu.
Bu politika bir yandan bask›, terör ve katliamlar› iyice artt›r›rken di¤er yan-
dan da halk› yeniden devlete ba¤laman›n araç ve yöntemlerini içinde bar›nd›-
r›yordu. Bunlardan birinin veya ötekinin öne ç›kmas› ise bir süreç ve zamanla -
ma meselesiydi. Gelinen aflamada bu politika öz olarak de¤iflmemifltir. Emper-
yalistlerle oligarfli aras›nda bu konuda esas›nda temel bir ayr›l›k yoktur, ayr›-
l›k zamanlama ve baz› koflullara iliflkindir.
Oligarfli kendi cephesinden bu do¤rultuda çeflitli ad›mlar da atmaktad›r.
Örne¤in bu amaçla devrimci-demokrat-yurtsever özel radyolar birer birer ka-
pat›l›rken Kürdistan’da bizzat kontrgerillaya ba¤l› “Kürtçe de yay›n yapan”
radyolar kurulmufltur. Vericileri, stüdyolar› OHAL bölgesindeki askeri garnizon-
lar›n içinde bulunan, itirafç›lar›n, iflbirlikçilerin, askerlerin yay›n yapt›klar› bu
radyolarda halk› etkilemek için Kürtçe kullan›lm›flt›r. Örne¤in 1992 y›l›nda ku-
rulan Dicle’nin Sesi Radyosu; Grup Yorum, fi›wan Perwer’in Kürtçe parçalar›n› ya-
y›nlayarak halk›n ilgisini çekmeye çal›fl›rken yay›n aras›nda OHAL bildirilerini
Kürtçe okuyor, gerillalara Kürtçe “teslim ol” ça¤r›lar› yap›yordu!..
Asl›nda bu örnek son derece çarp›c›d›r. Oligarfli “Kürtçe”den de¤il, düzen d›-
fl› bir muhtevaya sahip, Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤›n›, özgürlü¤ünü fliarlaflt›ran bir
298 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
CAN YÜCE K‹ME, NE D‹YOR?
‹⁄NEY‹ DE, ÇUVALDIZI DA ÖNCE
CAN YÜCE KİME NE KEND‹N‹ZE BATIRMALISINIZ
DİYOR?
İĞNEYİ DE
ÇUVALDIZI DA
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÖNCE KİNDİNİZE
30 Ocak 1999
BATIRMALISINIZ
Say›: 15
C
an Yüce (22 Ocak tarihli Özgür Politika’daki yaz›s›nda özetle) “AB ve
ABD aras›ndaki çeliflkiler abart›lmamal›, Avrupa henüz ABD’nin
politikalar› karfl›s›nda ba¤›ms›z bir tarzda kafa tutacak durumda
de¤il” diyor.
Kime diyor? Önce kendine söylemeli. Bu çeliflkiyi kim abartt›? Kim bu çeliflki
üzerine politikalar, taktikler gelifltirdi? fiimdi en az›ndan sonuçtan görerek abart›l-
mamas› gerekti¤i söyleniyorsa, bunu sormak hakk›m›zd›r.
Avrupa’ya çözecek diye güvenen sizsiniz, çöz diyen sizsiniz. AB’ye, ABD’ye
mektuplar yazan, plan›n›z› kabul ediyoruz diyen sizsiniz. Kuzey Irak’taki kadar bir
statü istiyoruz diyen sizsiniz.
Ekonomik olarak ABD’nin daha etkin oldu¤unu yeni mi keflfettiniz?
AB, ABD’ye karfl› kafa tutacak durumda de¤ilmifl... Hala asl›nda sorunun özü
anlafl›labilmifl de¤il. S›n›fsal ç›karlar›, emperyalizmi hala anlayam›yor. Hala ne
olup bitti¤ini göremiyor.
Siz de¤il miydiniz, ABD büyükse çözsün diyen? ABD mutlaka bizle iliflki kura-
cak... Biz ABD’ye ne yapt›k ki diyen siz de¤il miydiniz?
fiimdi bu tahlilleri yapman›n bir anlam›, ifllevi yok. Her fley bu kadar ayan be-
yan ortaya ç›kt›ktan sonra bunlar› söylemek mesele de¤il. Devrimci önderlik, öngör-
mektir.
Ha, biz bunlar› önceden de biliyorduk diyorsan›z, madem böyle idi, madem bi-
liyordunuz, neden güvendiniz Avrupa’ya? Nas›l güvenip de bu yürüyüfle ç›k›ld›?
Hay›r, emperyalist çözüme beyin kilitlenmifl ve en ç›plak gerçekler bile görün-
mez olmufltu. Can Yüce’nin yaz›s›nda görünen ç›plak gerçek budur.
Kürt ulusalc›lar›n›n ve PKK önderli¤inin hep söyleyegeldi¤i bir nakarat var; “An-
lam›yorlar!” ... PKK’nin “taktik”lerine, “politika”lar›na yöneltilen her elefltiri bu kar-
fl› elefltiriyle karfl›lan›yor. Hiç kimse anlam›yor, ne sol anl›yor ne kendi insanlar› an-
l›yor... Hiç kimse... ‹yi de o zaman do¤ru dürüst anlat›n da herkes anlas›n... Ama
her zaman ve daima anlafl›lm›yorsan›z o zaman sizde bir fley var.
Nitekim, Can Yüce de yaz›s›nda “zaten anlam›yorlar, Türkiye solu kavra-
yam›yor” derken yine dedi¤i noktaya iliflkin bir fley anlatm›yor. Sadece benim gi-
bi anlay›n diyor. Herkes senin gibi anlamak zorunda de¤il.
Fakat bunun da ötesinde herkesi Roma’y›, AB ve ABD’yi, PKK’nin bunlara ilifl-
kin politikas›n› anlamamakla suçlayan Can Yüce’nin de neyi ne kadar anlad›¤›
flüpheli. Çünkü, Can Yüce hayal k›r›kl›¤› yaflarken, ABD, AB çeliflkilerinin abart›l-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 301
Kurtulufl
Emperyalizm ve Faflizm
Devrimcileri, Yurtseverleri,
EMPERYALİZM VE Halklar› Yarg›layamaz!
FAŞİZM
DEVRİMCİLERİ,
YURTSEVERLERİ,
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
HALKLARI
12 Mart 1999
YARGILAYAMAZ
Say›: 21
A
bdullah Öcalan’›n tutsak edilerek Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte gerek
emperyalizmin baflkentlerinden, gerekse Kürt ulusalc›lar cephesinden,
reformist ve oportünist çevrelerden günlerce bir “adil yarg›lama” talebi
yükseldi durdu.
Oysa emperyalist cephenin sözcüsü olup da Türkiye oligarflisinden “adil yar-
g›lama” talebinde bulunanlar›n ço¤u ya Abdullah Öcalan’a yönelik kontra ope-
rasyonunda do¤rudan yer alanlard› ya da olan bitene seyirci kalarak, Öcalan’›n
ülkelerine girmesine izin vermeyerek onay verenlerdi.
Mesela kontra operasyonunun mimar› ABD’nin D›fliflleri Bakan› Madaleine Alb-
right, 19 fiubat’ta yapt›¤› bas›n toplant›s›nda, “Adil mahkeme, aç›k ve fleffaf
olan ve hukuk kurallar›na uyulan mahkemedir. Türkiye’de de bu olmal›. Adil
ve fleffaf olmal›...” derken, Birleflmifl Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan ad›na
yap›lan aç›klamada, “Türkiye’den uluslararas› kanunlar çerçevesinde adil bir
yarg›lama süreci” istendi¤i belirtiliyordu. Benzer türden aç›klamalar ‹talya, Yuna-
nistan, Almanya gibi emperyalist devletlerin hükümet temsilcileri taraf›ndan da ya-
p›ld›. Bunlar emperyalizmin ikiyüzlülü¤ünün belgeleridir. Hem Öcalan’›n tutsak
edilmesini sa¤lam›fllar, hem de kendi elleriyle teslim ettikleri Türkiye’den “adil yar-
g›lama” istiyorlar.
Ama iflin garibi emperyalizm bu ikiyüzlülü¤ünü ortaya koyarken kimileri de
“uluslararas› mahkeme” diyordu. Hangi uluslararas› mahkeme? Uluslararas› mah-
keme denilen fley bu ikiyüzlü emperyalistlerin mahkemesi de¤il mi?
Bunlar yanl›fl fleylerdir.
Halklar› ezen, sömüren, ulusal haklar›n› gasp eden, katleden emperyalizm ve
iflbirlikçileridir. Halklara her türlü zulmü reva görenlerin, sömürenlerin, katledenle-
rin hiçbir koflulda halk›n›n kurtuluflu için savaflan devrimcileri, yurtseverleri yarg›-
lamaya haklar› yoktur. Yarg›layamazlar. “Uluslararas› mahkeme” de olsa burjuva
hukukuna göre yap›lacak bir yarg›lama kabul edilemez.
Devrimcilerin, yurtseverlerin halklar›n katillerinden böyle bir talebi olamaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 303
Kurtulufl
BAfiLAMADAN B‹TEN B‹R EYLEM
OLARAK “DGM BOYKOTU”
BAŞLAMADAN VE TAVRIMIZ
BİTEN BİR EYLEM
OLARAK “DGM
BOYKOTU” VE
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
TAVRIMIZ
9 Nisan 1999
Say›: 25 Tutsaklar Örgütlenmesi
Ç
eflitli örgütlerden dava tutsaklar› 17 Mart 1999 tarihinden itibaren
DGM Boykotuna bafllam›fllar ve bunu halklar›m›za ilan etmifllerdi:
“Bizler Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde bulunan çeflitli parti
ve örgüt davalar›ndan tutsaklar olarak 17 Mart 1999 tarihinden itibaren
süresiz olarak DGM boykotunu bafllatt›¤›m›z› ilan ediyoruz.” Gelinen afla-
mada bu ilan›n üzerinden daha bir ay bile geçmeden söz konusu eylem bitme
noktas›na gelmifl, hatta fiilen bitmifltir denilebilir. Zira eylemi öneren ve en çok
tutukluya sahip olan PKK dava tutsaklar› eylemin ilan edildi¤i günden bu yana
bulunduklar› birçok hapishanede duruflmalara ç›kmaya devam etmifllerdir. Bu-
nun da ötesinde 23 Mart 1999 tarihinde PKK tutsaklar› taraf›ndan örgüt ve
partilere yap›lan aç›klamada eylem s›n›rland›r›larak gerçekte resmen bitirilmifl-
tir. Bu aç›klamada PKK’li tutsaklar›n getirdikleri öneri flöyledir; “169. madde-
den gelenlerden bafllayarak, ö¤renci gençlikten gelenler, gösterilerden ge-
lenler, bas›n yay›n, legal kurumlar, HADEP’ten gelenler” DGM’lere ç›ks›n
denilmifltir. Oysa 17 Mart’ta yap›lan aç›klamada “... Taleplerimiz kabul edi-
linceye kadar boykotumuz devam edecektir. DGM’leri tan›mayaca¤›z,
DGM’lere ç›kmayaca¤›z. Bundan böyle Türkiye ve Kürdistan’da DGM’lere
ç›kar›lmak istenen herkesi savc› ve hakimlere ifade vermemeye, DGM’leri
tan›mamaya ça¤›r›yoruz...” denirken çok de¤il bir hafta sonra adeta herke-
se DGM’lerdeki duruflmalara ç›k›lmas› önerilmifltir. Her iki aç›klaman›n aras›n-
da sadece alt› gün vard›r... Asl›nda bu öneri deyim yerindeyse minareyi çala-
n›n k›l›f›n› haz›rlamas›n›n resmidir sadece. Zira zaten PKK tutsaklar› eylemin
gere¤ini bu bir hafta da bile yerine getirmemifllerdir. Yaflananlar bir eylemin
içi nas›l boflalt›l›r, tutars›zl›k nedir sorular›n›n yaflanan son cevab› olmufltur.
Öyle ki bu öneri ve yaflananlar aç›kça “Boykot eyleminin sürmesini istemi-
yoruz” anlam›na gelmektedir.
Böylece son DGM boykotunda eylemde ilkesizli¤in ve tutars›zl›¤›n , laçkal›-
¤›n yeni bir örne¤i daha sergilenmifl oldu. Gelinen aflamada gerek fiilen ey-
lemden çekilmeler gerekse de PKK tutsaklar›n›n DGM duruflmalar›na ç›kmalar›
ve yaflama geçirdikleri son önerileri sonucu DGM boykotu art›k fiilen bitmifltir
denilebilir. Peki ne oldu da aradan 10 gün geçmeden bu noktaya gelinmifltir?
Neden çok büyük bir iddia tafl›nmas›na ra¤men uygulanmad›? Neden Fiili ola-
rak hiç bafllat›lmad› ve daha 10 gün geçmeden bitirildi? Sorular›n cevab› bel-
lidir asl›nda. Son yaflanan örnek de dahil, bugüne dek onlarca-yüzlerce örnek-
te ç›kan bu ilkesiz, tutars›z, sorumsuz davran›fllar›n en temel nedenleri bu so-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 305
Kurtulufl
KÜRT HALKININ ÇIKARLARI
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
16 Nisan 1999
Say›: 26
K
ürt halk›n›n ç›karlar› nerede? Oligarfli diyor ki, iflte “Kürt kökenliler Meclis
baflkan› bile olabiliyor”. Peki nas›l oluyor? Kürtlü¤ünü inkar ederek. Oligar-
flinin sömürü ve zulüm düzenine itirazs›z evet diyerek. Evet, burada bir ç›kar
var. Bu, Kürt egemenlerinin ç›karlar›d›r. Kürt egemen s›n›flar›n›n ç›karlar› oligarfliyle
bütünleflmektir ve öyle yapm›fllard›r.
Küçük burjuvazi de Kürt halk›n›n ç›karlar› için milliyetçili¤i öneriyor. Milliyetçili¤in
halklara neler vaadetti¤i say›s›z örnekle birlikte çok daha aç›k hale gelmifltir. Ba¤›ms›z-
l›k, anti-emperyalizm, anti-kapitalizm içermeyen bir milliyetçili¤in bir halka verebilece-
¤i “en iyi” fley; “kendi” ulusal bayra¤› alt›nda sömürülmeye devam etmektir.
Demek ki “Kürtlü¤ünü inkar” da, Kürt milliyetçili¤i de Kürt halk›n›n ç›kar›na de¤il-
dir. Bunlar›n hiçbiri Kürt halk›n›n sorunlar›n› çözemez. Anadolu halklar›n›n birlikte mü-
cadelesi, birlikte iktidar› kurtuluflun tek yoludur. Y›llard›r ›srarla savundu¤umuz, haya-
ta geçirdi¤imiz budur. Bu devrimci politikay›, Kürt milliyetçileri y›llarca “Kemalistlik”le,
“misak-› millicilik”le suçlam›fl, ancak yaflad›klar› askeri, politik t›kan›kl›klar sonucu, Tür-
kiyelileflmekten söz eder olmufllard›r.
Ancak Türkiyelileflmekten her söz edifl, söylendi¤iyle kalm›flt›r. Geçti¤imiz y›l, t›ka-
n›kl›¤›n derinleflmesi sonucu, “Türkiyelileflme” söylemi de daha öne ç›kt›. Biz bunun bir
taktikten, hatta yaln›zca propagandif bir söylemden fazla bir anlam tafl›mad›¤›n› söy-
lerken, onlar “stratejik” bir düflünceleri oldu¤unu iddia ettiler. Tart›flma, Roma süreciy -
le bitti. Türkiye, Türk halk› unutuldu.
Roma süreci, emperyalizmin müdahalesiyle bitti ve PKK yeniden “Türkiyelileflmeyi”
hat›rlad›. Bunun sonucu olarak PKK 6. Kongresinde Anadolu Halk Kurtulufl Ordusu’nu
(AHKO) kurma karar› al›nm›fl. Hem de “bizzat” kendileri yapacaklarm›fl bu ifli.
Daha önce DHP vard›. PKK, DHP’yle Türkiye devrimine müdahale edecekti. Olma-
d›. Bu kez, bizzat PKK “Türkiyelileflece¤ini” aç›klad›. fiimdi AHKO!.. PKK’nin “Türki-
yelileflmesi” de, “Türkiye devrimi için” örgütler, ordular kurmas› da, Türkiye solu’yla
birlikler, ittifaklar kurmas› da esas olarak hep ayn› amaca yöneliktir. Türkiye, Türk hal-
k›, Türkiye Solu, PKK’nin politika ve taktiklerinde, yaln›zca, taktikler için gerekli oldu-
¤unda hat›rlanacak unsurlard›r.
Y›llard›r yüksek politikalar, büyük taktikler ad›na kitlelere ve sola kabul ettirilmeye
çal›fl›lan, ulusal talepleri kullanarak güç olmak ve emperyalizmi çözüm konusunda zor-
lamakt›r. Yani PKK, bak›n ben bu kadar güçlüyüm, sol da benim yan›mda, herkes be-
nimle birlikte, istersem Türkiye’yi yakar›m anlay›fl› ile hareket etmifltir. Ve ne yaz›k ki
sol da hala bu gerçe¤i anlayacak durumda de¤ildir. Anlayacakt›r ama daha birçok
deney yaflamalar› gerekir. Oportünist sol yaflayarak görecektir. D›fl›m›zdaki solun fay-
dac›, ilkesiz yaklafl›mlar›, PKK’ye bu tür gariplikleri sürdürme cesareti veren olgular-
dan biridir. DHP’ye iliflkin söylemiflizdir; böyle bir örgüt yoktur. Kimse kimseyi kand›r-
maya çal›flmas›n. Olmayan bir örgütün siyasi hareketlerin birlik, ittifak platformlar›na
308 Miliyetçilik Ç›kmaz›
dayat›lmas› kabul edilemez. O zaman her örgüt, üç befl naylon örgüt kurup, ço¤unluk
sa¤lamaya m› çal›flacak? Bunun sonu yoktur... Bunlar› yazd›k, söyledik... Ama d›fl›m›z-
daki sol bunlar› tart›flm›yor. ‹lkeli davran›rsa, f›rsatç›, faydac› hesaplar›n›n bozulaca-
¤›ndan korkuyor. Çürüyor.
Esas›nda örgüt olay›n›n ciddiyeti de ortadan kald›r›lm›flt›r. DHP’nin nas›l bir örgüt
oldu¤u, bizzat PKK’nin kendi belgeleriyle ortaya konulmufl oldu. DHP’ye iliflkin tüm ka-
rarlar PKK kongrelerinde, konferanslar›nda al›n›yor; “DHP’nin savaflç›lar›” PKK kamp-
lar›nda yetifltiriliyor. Mesela önce ARGK’de yer al›yor, sonra “DHP’de istihdam edili-
yor”... Bunlar ortadad›r. Ama bu ilkesizli¤e sessiz kalanlar›n bir tavr› hala yoktur or-
tada. Yar›n da AHKO’yu muhatap al›rlar.
Olmayan örgütlerle, olmayan mücadeleyle hiçbir sonuç elde edilemez. Peki Kürt mil-
liyetçi hareketi bu “taktik”leriyle hangi sonucu almak istiyor? Kürt milliyetçili¤i, emper-
yalizmi çözüm konusunda zorlama çizgisinde yürüdü¤ü için, kendi kontrolünün d›fl›nda
bir gücün geliflmesi, düflündükleri çözümü engelleyece¤i, milliyetçi rotay› bozaca¤›, em-
peryalistleri ve oligarfliyi farkl› taktiklere itece¤i, gündemde çözüm olmayaca¤› düflün-
cesi ile hareket etmifltir. PKK’nin subjektif bir k›s›m düflünceleri bir kenara b›rak›l›rsa ken-
di d›fl›ndaki sola düflmanl›¤›n›n veya tahammülsüzlü¤ünün temeli de burada aranmal›-
d›r. Bunun için sürekli bize karfl› düflmanl›k beslemifl, denetim alt›na almak istemifl, ala-
may›nca da düflmanl›¤› büyütmüfltür. Protokolun iflletilmemesi esas olarak bu nedenle-
dir. Kullanmak istedi, kullanamay›nca tehlikeyi gördü ve tasfiye etmeyi gündemine ald›.
Darbecilerin de oldu¤u BDG’nin kurulmas›n›n da baflka bir aç›klamas› olamaz.
Bu ayn› zamanda emperyalizme ve oligarfliye de bir mesajd›r. ‹ddial›, kendi bur-
nunun do¤rultusunda giden, uzlaflmaz, emperyalizm ve oligarflinin hedefi durumunda-
ki devrimci harekete karfl› oldu¤unu gösteriyor. Oportünistler ise bu konuda Cephe’yi
tasfiye etmek için sadece bir araçt›r. Kendisi için tehlike yoktur. Daha önceki Sabanc›
eylemindeki tav›rlar›, general cezaland›rmalar› konusundaki tav›rlar› hepsi bunun için-
dir. Yani oligarfliye bak›n ben böyle yapm›yorum ben makulum mesaj› verilmifltir. Da-
ha 90, 91 y›llar›nda burjuva bas›nla yap›lan röportajlarda Devrimci Sol’a iliflkin ola-
rak “onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da... Bir ta-
nesini hizaya getirmek çok zor” (7 aral›k 1991, Sabah) denilmifltir. Bir devrimci ha-
reket, bunu nas›l, ne maksatla söyleyebilir? Defalarca yazm›fl›zd›r bu ve benzeri ko-
nuflmalar›. Kimse tart›flmam›flt›r. Üzerinden atlanm›flt›r. Bunlar›n uzlaflma mesajlar› ol-
du¤unu yazm›fl›zd›r, güçle, gerillayla gözleri kamaflanlar bunu görmek istememifller-
dir. Askeri güç tek bafl›na hiçbir fleydir; bunu art›k herkes görmelidir. O askeri gücün
hangi amaç ve programla savaflt›¤› önemlidir.
Birileri durmadan halk savafl›ndan söz ediyor. Birileri komünistli¤inden taviz vermi-
yor, bir di¤eri ise bar›fl diye tutturmufl ve hepsini kendine tabi k›l›yor. BDG adl› yap›n›n
durumunun özeti budur. Kongre kararlar›nda savaflma kararlar› al›nmas›n› sevinçle kar-
fl›lad›klar›n› aç›klad› baz›lar›. Sanki bu tür karar ilk kez al›n›yor. Siz savafl›n ne için “yük-
seltilece¤ine” bak›n... Durum böyle olunca, hesaplar üzerine kurulu BDG adl› bu birli¤i,
“iki ayr› cephenin birleflmesi” veya halklar›n birli¤inin ifadesi vs. diye de¤erlendirmek,
ayaklar› havada bir iddiad›r. Anadolu halklar›n›n birlikte kurtulufluna, birlikte savafl›na
inan›l›yorsa, yap›lacak fley, böyle AHKO gibi suni örgütler, BDG gibi hesapç›, tasfiyeci,
hainleri meflrulaflt›ran birlikler kurmak de¤il, ciddi bir muhasebedir. Bu muhasebeyle mil-
liyetçi çizgiyi terk edip devrimci çizgiye gelmektir.
Anadolu halklar›n›n birlikte örgütlenmekten, birlikte savaflmaktan ve birlikte iktida-
r›ndan baflka kurtulufl yoktur. Bu Anadolu ihtilalinin tek zafer flans›d›r. Bu birli¤i ise mil-
liyetçi hareketler de¤il, ancak devrimci hareket baflarabilir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 309
Kurtulufl
SAHTEKARLIK GERÇE⁄‹ B‹L‹P DE
B‹LMEMEZL‹KTEN GELMEKT‹R
SAHTEKARLIK
GERÇEĞİ BİLİP DE
BİLMEMEZLİKTEN
GELMEKTİR
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Nisan 1999
Say›: 27
Ö
zgür Politika yazarlar› da Kurtulufl okuyormufl demek ki! Çünkü ne-
reden ak›llar›na estiyse, Kurtulufl’ta ç›kan bir yaz›ya cevap yazm›fl-
lar. Aylard›r, y›llard›r, bu gazetede, veya ayn› çizgideki baflka ga-
zetelerde ç›kan yaz›lar üzerine elefltiriyer yaz›yoruz. Ama Kürt milliyetçili¤inin
bu elefltiriler karfl›s›ndaki tavr›, hep duymazdan gelmek ve ideolojik mücadele-
den kaçmak olmufltur.
Peki 18 Nisan tarihli Özgür Politika’da Umur Hozatl› imzas›yla ç›kan yaz›,
bu ideolojik mücadeleden kaç›fl çizgisinin d›fl›nda bir yaz› m› derseniz, ne ya-
z›k ki cevab›m›z hay›r. Yaz›n›n bafll›¤› bunu göstermeye yeter zaten. Umur Ho-
zatl›, yaz›s›na flu bafll›¤› koymufl: “C›mb›zlama Sahtekarl›k ve Devrimci Sakat-
l›k”.
Umur Hozatl› yaz›s›n›n giriflinde “Kurtulufl gazetesinin 26 Mart tarihli say›-
s›nda yay›nlanan bir yaz› beni dehflete düflürdü” diye yaz›yor. E¤er bir dev-
rimciyi, yurtseveri dehflete düflürecek bir yaz›dan söz edilecekse, bu hiç kuflku
yok ki, Umur Hozatl›’n›n bizim elefltirdi¤imiz yaz›s›d›r. Çünkü bir devrimci, bir
yurtsever, ancak, halka yönelik Mavi Çarfl› gibi eylemlerin elefltirildi¤i de¤il,
savunuldu¤u bir yaz›dan dolay› dehflete düflebilir.
Ama Umur Hozatl›, bizim yaz›m›z› okuyunca dehflete düflmüfltür. Çünkü biz,
yaz›m›zda, laf kalabal›¤› içinde bo¤du¤u halka yönelik eylemlerin savunucu-
lu¤unu en ç›plak haliyle gösterdik.
O bu mant›¤›n› sorgulayaca¤›na “sald›r›ya” geçiyor. Sahtekar kim?
Biz bu tür bir üslubu benimsemeyiz. Kimseye kolay kolay sahtekar demeyiz.
310 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Ama Umur gibileri çok al›flk›nd›rlar; çünkü küfürle, hakaretle ideolojik mücade-
le yapt›klar›n› san›rlar. Hep böyledirler. Kimse elefltirsin istemezler. Herkes flak-
flakç› olsun isterler. Katliam m› yapm›fl... Alk›fllayacaks›n, sayg› duyacaks›n. En
az›ndan “anlayacaks›n”.
Halk› katledebilir. Önemli de¤il. Önemli olan bar›fl!.. Bar›fl’a ulafl da nas›l
ulafl›rsan ulafl.
Elefltirdi¤imiz ve al›nt› yapt›¤›m›z yaz›da Umur Hozatl›’n›n dedi¤i aç›kt›.
Kürtlerin bar›fl istemine cevap verilmezse daha da beter olacak. Özü budur.
Peki biz ne dedik ? Bu tür eylemler yanl›flt›r ve bu tür eylemler hiçbir gerekçey-
le savunulamaz, bu tür eylemlere sayg› duyulamaz.
Umur Hozatl› anl›yor ama anlamamazl›ktan geliyor. Demagoji yaparak kur-
tulmak istiyor. H›z›n› alam›yor; elefltirdin mi, o halde devlet yanl›s›s›n, o halde
Kürt halk›na karfl›s›n... Geç bunlar›. Y›llard›r bunlar› duyduk. ‹flinize gelmedi
mi ajan, devlet yanl›s›, Kemalist, sosyal flovenist... Dahas› MGK ve Özal bile,
devrimcilerden iyi... NATO, ABD bile iyi... D’Alema’y›, Papa’y›, bilmem han-
gi burjuva “flahsiyeti” Kürt dostu görüp, Cephe’yi Kürt halk›na düflman gören
mant›k, düzeltilemez ölçüde çarp›kt›r.
Umur Hozatl› ne diyor? Yok yaz›s›ndan c›mb›zlama yap›lm›fl, yok, do¤rusu
flöyleymifl. Herkesi aptal yerine koyman›n anlam› yok. Biz ne yazd›¤›m›z› çok
iyi biliyoruz. Anlam›yorsan tekrar oku.
Özü fludur:
Mavi Çarfl› gibi halk› katletmek için planlanm›fl eylemleri savunuyor musun,
savunmuyor musun? K›n›yor musun, k›nam›yor musun? Sayg› duyuyor musun,
duymuyor musun?
Ne diyorsun? Bunu yaz. Bir fley yazacaksan, bunlara cevap ver.
Ama hay›r, o bunlar› cevaplamak yerine laf› doland›r›yor. fiiddete karfl›y-
m›fl, bar›fl yanl›s›ym›fl. Onu tart›flm›yoruz zaten seninle. Çünkü senin fliddete
karfl›l›¤›n da, bar›fl yanl›s› oluflun da zaten devrimci bir zeminde de¤il. Bar›fl
istedi¤in için Mavi Çarfl›’y› savunuyorsun. Senin bar›fl takti¤in böyle biçimleni-
yor. Bar›fl›n ha, yoksa böyle olur diyorsun. Yaz›n›n özü bu.
Evet, biz bu eylemlerin, yani do¤rudan halka yönelmifl eylemlerin devrimci-
likle, Kürtlükle, intikamla (ve tabii bar›flç›l›kla da) ilgili olmad›¤›n› söyledik.
Söylemeye devam ediyoruz. SEN NE D‹YORSUN?.. Devrimci eylem mi bunlar,
do¤ru mu, NE D‹YORSUN?
Oligarfli bar›fla yanaflm›yorsa, bu tür eylemler meflru mu? “Daha da beter
olacak” diye yazmas›n› biliyorsun; peki niye, “ARKADAfiLAR, YOLDAfiLAR,
KÜRT YURTSEVERLER‹, EMPERYAL‹ZM VE TÜRK‹YE DEVLET‹ NE YAPARSA YAP-
SIN, DEVR‹MC‹ EYLEM ‹LKELER‹NDEN UZAKLAfiMAYIN, MAV‹ ÇARfiILAR B‹R
DAHA OLMASIN” diye yazm›yorsun da, “daha beter olacak” diye yaz›yor-
sun? Bunlara cevap verece¤ine bilinen üslupla, devletle ayn› konuma düflmek,
PKK’ye, Kürt halk›na karfl› olmak sözleriyle devrimci elefltiriden kurtulmak isti-
yorsun.
Yaz›n›n bütünü bar›fl ça¤r›s› yap›yormufl! Laf m› bu? Bizim elefltirimize ce-
vap m›? O zaman flöyle soral›m: Bar›fl olmad›¤› sürece Mavi Çarfl› gibi eylem-
leri meflru görüyor musun? Kaçacak yerin yoktur Umur Hozatl›.
Odalara kadar girecek demiflsin. Ne girecek? Neye “aman ha!”? Ne olma-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 311
s›n?
Bar›fl olmazsa Mavi Çarfl›lar olacak vs. denilen bu. Biz de tam bunu elefl-
tirmifliz. Do¤ru yapm›fl›z. Yazd›¤›na, yaklafl›mlar›na do¤ru teflhis koymufluz.
Umur Hozatl›’n›n niye gocundu¤u, niye sald›rganlaflt›¤› anlafl›l›yor. “Bar›flç›l›k”
edebiyat›yla gizledi¤i halka yönelik eylemlerin savunuculu¤unu a盤a ç›kard›k
çünkü.
O “devlet yanl›s›”, “sahtekar” gibi haddi olmayan adland›rmalarla bu yü-
zünü gizlemeye al›fl›yor. Bu tarz, bu çevrenin genel tarz›d›r. Ya¤c›, dalkavuk
olmazsa herkes devlet yanl›s›d›r. Kontrad›r, özel savafla hizmet etmektedir...
bu söylemlere çok tan›k olunmufltur. Tabii çünkü biz Mavi Çarfl›’y› yapmad›k.
Çünkü biz do¤ru devrimci eylem çizgisini söyledik.
Mant›k enteresan de¤il mi? Mavi Çarfl›’y› yakanlar kontra olmuyor, onlar›n
“devlet yanl›s›” oldu¤u, “Kürt halk›na karfl› oldu¤u”, hatta ‹HT‹MAL olarak
OLAB‹LECE⁄‹ Hozatl›’n›n akl›na bile gelmiyor, ama bu karfl›-devrimci eylemi
elefltirenlere rahatl›kla “devlet yanl›s›” diyebiliyor!
Umur Hozatl› ne diyor? Mavi Çarfl› olmas›n ama bar›fl olsun. E¤er bar›fl,
Mavi Çarfl›larla gelecekse o bar›fl olmaz olsun. E¤er halklar, Mavi Çarfl› katli -
amlar›yla kurtulacaksa, kurtulmas›n!
Evet, Umur Hozatl›’ya göre, kontra eylemi ile devrimci eylemi ay›rt eden
özellik nedir acaba? Sadece sonuca bak deniyorsa, kontra da eylemlerle so-
nuç yarat›r. Mavi Çarfl› da sonuçlar yaratm›flt›r.
Soru ve sorun çok aç›kça ortadad›r:
Mavi Çarfl›, Carusel, devrimci eylem mi? K›n›yor mu? Yoksa sayg› m› duyu-
yor? Umur Hozatl› ne diyor?
Biz kolay kolay kimseye sahtekar demeyiz. Ama bir sahtekarl›k varsa, o da
gerçe¤i bilip de bilmemezlikten gelmektir. Ne kastedildi¤ini, ne denildi¤ini an-
lad›¤› halde yavuz h›rs›z rolüne soyunmakt›r.
Tekrar ediyoruz; Mavi Çarfl›, Carusel gibi eylemler, halka yönelik katliam-
lard›r ve devrimcilikle ilgisi yoktur.
Bunlar› söylemek sizi rahats›z ediyor, biliyoruz. Ama söylemek zorunday›z.
Aksi halde devrimcilik bunlarla özdeflleflecek. Bunlar› söyledi¤imiz için arka-
dafllar›m›z fiili sald›r›lara u¤rad›. Önemli de¤il. Söylemeye devam edece¤iz.
‹ster misin, her tarafta halk toplant›lar› yapal›m. Bütün siyasetler, ayd›nlar,
halktan yana olan herkes kat›ls›n. Devrimci eylem nedir, yanl›fl olan nedir? Kim
neyi neden yapar? ... Tart›flal›m. Bütün dünyan›n gözleri önünde bunu yapa-
l›m. Yapmazs›n›z. Devlet yanl›s›, PKK’ye, Kürt halk›na karfl› deyip k›flk›rtmak
daha kolay.
Geçmifle bak. Bu anlay›flla neler yap›ld›? ‹çte, d›flta neler oldu? ‹yi kim kal-
d›? Sadece ABD, NATO, tekeller... Sonra bunlar›n ne yapt›¤› biliniyor. Sahte-
karl›k de¤il ama bilmeme, milliyetçilik gözleri kör etmifl. Milliyetçili¤in fayda-
c›l›¤› buralarda sonuç vermifltir. AB’den medet umulmufltur. AB’ye çöz, Clin-
ton’a çöz, Tony Blair’e çöz denmifltir. Bu “çöz”lerin ad› “Roma Yürüyüflü” ol-
mufltur. “Zafer” olmufltur.
Sonuç ortada. Peki biz ne yapt›k da “sahtekarl›k” gibi nitelemelerle sald›r›-
yorsunuz.
Bunlar yanl›fl dedik.
312 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Dahas›;
Sömürgecilik yanl›fl,
Buna dayal› strateji ve taktikler yanl›fl,
Emperyalistlere güvenmek yanl›fl,
Faydac›l›k taktik diye savunulamaz, yanl›fl, dedik.
‹sa, Muhammed, papa, politika ve övgüleri kime ne kazand›rd›? Emperya-
lizm mi yumuflad›? Ortado¤u devletleri mi de¤iflti? Ne getirdi? Dost ve düflman
kavramlar›n›z› art›k gözden geçirmeniz gerekmiyor mu?
Hiçbir yol yok. Ya devrimci muhasebe ile devrimci çizgi egemen olacak, ya
da emperyalist çözüm taktiklerine teslim olunacakt›r. Hiç yükseklerde uçman›n
gere¤i yoktur. Her fley ortadad›r. Bizim söylediklerimiz de aç›kt›r. Okumad›n›z-
sa okuyun.
Yanl›fl› savunan iyi, do¤ruyu söyleyen kötü.
Lafa bak; Mavi Çarfl› gibi eylemlerin devrimci ilkeler temelinde elefltirisi
“devletin bak›fl aç›s›” imifl.
Elefltirilerimiz flu anlama gelmekteymifl; “Kürtlerin devlet taraf›ndan yok
edilmek istenmesini reddeden ve Kürtlerin bu imhaya karfl› bafllatt›¤› dev-
rimci mücadeleyi sekteye u¤ratmaya hizmet eder nitelikte...”
Neler de yapm›fl›z?! Tüm bunlar, bu s›fatlar neden peki? Devrimci eylem
halk› katletmek de¤ildir demifliz. Bu eylemler kontra eylemidir demifliz. Umur
Hozatl›’ya göre bu söylediklerimiz do¤ru de¤il. Böyle derseniz devlete hizmet
edersiniz diyor Umur Hozatl›. Peki ne diyece¤iz? Halk› katletmek devrimcidir
diyece¤iz. Halk› katletmek Kürt halk›n› savunmakt›r diyece¤iz. Bu eylemlerin
olmas›n› istemiyorsan›z Kürt halk›n›n sorunlar›n› çözün diyece¤iz.
Böyle mi Umur Hozatl›?
Bunlar›n ad› devrimcilik mi olacak o zaman?
Böyle dersek devlete de¤il de devrime mi hizmet etmifl olaca¤›z? O zaman
bize “sahtekar” demeyecek misin?
‹yi ama senin devrim diye de bir derdin yok ki, bar›fl da bar›fl diyorsun.
Bizim dediklerimiz devlet yanl›s› söylemi ha! ‹yi, o zaman daha çok Mavi
Çarfl› katliam›, daha çok Çetinkaya, Carusel vb. yapmaya, savunmaya devam
edin. Biz de “devlet yanl›s›” elefltirilerimize devam edece¤iz.
Devam edin. Devrimcilik ad›na devam edin!
Tabii... Ne kadar makul ve mant›kl›; halk› katleden devrimci, karfl› ç›kan
devlet yanl›s›... Ne güzel bir mant›k. Bu mant›¤a kim ne anlatabilir ki? ‹flte bu
kafa yap›s›d›r ki, faflist taban› ikiye katl›yor, Türk flovenizmini gelifltiriyor.
Ben dedim oldu. Ben yapt›m oldu. Herkesin de bunu böyle kabul etmesi is-
teniyor. Mavi Çarfl›’y› yak›p insanlar› katledenlerin kontra olabilece¤ini bir sa-
niye dahi düflünmeyenler, devrimcilere a¤›zlar›na geleni söylüyorlar.
Söyleyin. Ama söyledikleriniz bizi de¤il sizi yaralar.
Mavi Çarfl›lar›n bata¤›na daha fazla saplan›rs›n›z.
Ama elefltirilerimizi, yazd›klar›m›z› daha iyi anlaman›z› öneririz. Çünkü biz
sizi o Mavi Çarfl›lar batakl›¤›ndan ç›karmak istiyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 313
Kurtulufl
Birlik mi, Cephe mi, Silahl› m›, Silahs›z m›,
Hepsi Birden mi? Evet! Hepsine Evet!
Ama Nas›l Ve Ne ‹çin?
BAĞIMSIZLIK,
BA⁄IMSIZLIK, DEMOKRAS‹ VE
DEMOKRASİ VE SOSYAL‹ZM ‹Ç‹N B‹RL‹⁄E EVET
SOSYALİZM İÇİN
BİRLİĞE EVET
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30
B
u düzene karfl› savaflmak isteyen herkesi birlefltirelim. Birlikte savafla-
l›m. Bunun gereklili¤ini ve do¤rulu¤unu kim reddedebilir ki? Birlik mi,
Eylem ve Güç Birli¤i mi, Cephe mi, silahl› m›, silahs›z m›, hepsi bir-
den mi? Hepsi olabilir. Hepsine evet. Kim var buna? Kim samimiyetle buna ya-
naflacak?
fiimdiye kadar birçok deney yafland›. Bunlar ne kazand›rd›, ne kaybettirdi,
ortadad›r. Az say›da olumlu örnekle kazand›klar›m›z çok de¤erli olmakla bir-
likte, nicelik olarak son derece azd›r. Ama olumsuzluklar, kendi bafl›na bir li-
teratür oluflturmufltur. De¤erleri, ilkeleri, kurallar›, iliflkileri tahrip etmifltir.
Pek çok örnek vard›r ki, birliktelikler yeni sorunlar ekleyerek, iliflkileri daha
da kötülefltirerek sona ermifltir. Her bir örnek tek tek tart›fl›labilir. Son “birlik”
örneklerinden biri olan BDG de bunun istisnas› de¤ildir. Tersine, o daha “ya-
flarken” solda y›llar y›l› izi sürecek olan olumsuzluklar›n kayna¤› olmufl ve ol-
maya devam etmektedir. BDG ’de yapt›klar› her pratik, att›klar› her imza, onu
oluflturan siyasetlerin y›llar y›l› s›rt›nda bir kambur olarak kalacakt›r.
Bütün bu örneklerin ›fl›¤›nda, birlik nedir, dayan›flma, dostluk nedir, emper-
yalizme ve faflizme karfl› cephe nedir sorular›na yeniden dönülmelidir. Bu, te-
orik bir tart›flma için gerekli de¤ildir. Elbette bu sorular› cevaplamak, mu¤lak-
laflt›r›lan teorinin netleflmesine de bir katk›da bulunacakt›r, ama daha önemli-
si “neden olmuyor, nas›l bu hale geldi?” sorular›na cevap bulmal›y›z.
Sorulardan kaçarak hiçbir yere var›lamaz; Bu sorular› tart›flmaktan kaç-
mak, y›llar içinde olumsuzlu¤u büyütmekten baflka ifle yaramam›flt›r. Hiç kimse
demagoji yapmaya kalkmas›n. Her fley çok aç›kt›r. En küçük bir pankart, tek
bir slogan etraf›ndan dönen f›rt›nalar yaz›l›d›r bu birliklerin tarihinde. Kiminle
nas›l birlik yap›p, kimi nas›l tasfiye ederim, baflkalar›n› kendi politik ç›karlar›-
ma ve taktiklerime nas›l alet ederim anlay›fllar› sürdü¤ü müddetçe hiçbir birlik
gerçekleflemez. Ne mi gerçekleflir? ‹flte BDG ile PKK’nin durumu. Hiç kimse var
olmayan› var göstermesin. Hiç kimse ne kendisini, ne baflkas›n› aldatmas›n.
Ad› geçen bu birlik, PKK’nin kendi politik ç›karlar› için ve de Cephe’yi tasfiye
için kuruldu. Birli¤i darbeci art›klar›yla kurduran PKK’d›r ama bu birlik içinde
esas›nda PKK yoktur. Ortak karar alt›na al›nan eylemlere pek kat›lmaz veya
göstermelik kat›l›r. BDG’nin as›l ifli PKK eylemlerine yedeklenmektir. PKK kendi
istedi¤ini yapm›fl, di¤erlerinin gelip desteklemesini istemifltir. Onlar da güçleri
314 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“gerginleflir” diye düflünür. Elbette örgütler aras› sayg› tart›fl›lamaz, elbette bir-
birini anlamak gerekir; ama bütün bunlar do¤ru ve yanl›fllar› tart›flmamak de-
¤ildir. Birlik anlafl›labilen asgari hedeflerle ortak noktalar üzerinde yükselir.
Ama güçsüzlerin ve faydac›lar›n birli¤i bunu reddeder. Asgari hedeflerde bir-
leflmek nedir? Emperyalizme karfl› olmak, faflizme karfl› olmak. Bask› ve zulme
karfl› olmak... ve bütün bunlar› devrim ekseninde birlefltirip düflmana vurmak-
t›r. Peki bugün bu var m›d›r? Veya var deniliyorsa ne yap›l›yor? Ciddi sorun-
lar, ciddi yaklafl›mlarla, ciddi örgütlenmelerle çözülür. Sol hep zay›f haf›zal›
bir görünüm arzeder. Bundan da pek rahats›z olmaz, çünkü ifline gelir. Olum-
suzluklar›n hat›rlanmas› istenmez.
Protokol Örne¤i; Bunun en somut ve son hali devrimci hareketle PKK ara-
s›ndaki protokoldür. Bu protokolde ne dedik, ne önerdik, kim bunu neden uy-
gulamad›? Yine onlarca soru sormufluzdur; tek bir sat›r cevap verilememifltir.
Verilemez de. Çünkü protokolün gere¤ini yapmayanlar, cevap vermeyerek,
protokolü bozarak, kendi anlay›fllar›n› sergilemifllerdir. Biz, bize angaje olma-
yan, bizim dedi¤imizi yapmayan örgütlerle birlik yapmay›z demifllerdir. Proto-
kol mü, onlar için hiç önemli de¤ildir. Yaz›l›r, ama ka¤›t üzerinde kal›r, prati-
¤e geçirilmez. PKK’nin böyle bir çok giriflimi, imzalad›¤› protokoller vard›r. El-
bette biz verdi¤imiz sözün, att›¤›m›z imzan›n, yazd›¤›m›z her kelimenin takip-
çisi oluruz. PKK bunu da istemez. Onun için her fley günlüktür. Ciddiyetsizdir.
Bugün dedi¤ini, yazd›¤›n›, yar›n reddeder. En vahimi de reddetti¤ini de aç›k
söylemez. Pratikte reddeder. Onun gere¤ini yapmaz. Onun takti¤i ne yap›p
yap›p, kendi istedi¤i eksende döndürmek, kendi taktiklerine hizmet ettirmektir.
O, ortak bir ifl, ortak bir eylemlilik yapmaz. Kendisi yapacak, kendisi düzen-
leyecek, herkes ona eklenti olacak. Özü budur. Yüksekten konuflmay›, bol ke-
seden vaat etmeyi çok sever. Ama pratikte tam tersidir. Onun sözünü etti¤i da-
yan›flma, enternasyonalizm, birlik sadece kendi ç›karlar› içindir. Bu konuda
denilebilir ki, bu, solda genel bir hastal›kt›r. Ama PKK bunun prototipidir. Hiç
kimse onlarla yar›flamaz. Bunu bugün BDG içinde yer alan di¤er siyasetler bil-
miyor mu? ‹stisnas›z hepsi çok iyi biliyorlar. Hatta bizden de iyi biliyorlar. Ama
bilmezden geliniyor. Çünkü faydac›l›k, onlar› o birlikte tutan as›l nedendir.
Ne Yap›lmal›? Legal particiler, sol denilince yaln›z kendilerini kabul eder-
ler. Baflkas› olsun veya olmas›n yok sayarlar. Y›llarca bunu yapt›lar. Hala da
yapmaya çal›fl›yorlar. Ama yolun sonuna geldiler. Art›k herkesi yok say›p dört
tane legal partiyi, her geliflmede ismen dahi yan yana dizemiyorlar. Devrimci-
leri, illegal solu yok sayan bu anlay›fl birbirleriyle rekabetini, birbirlerini yeme-
lerini getirdi. Seçimlere büyük umut ba¤lad›lar. Birbirlerine karfl› ispat yar›fl›na
girdiler, medyan›n da pohpohlamas›yla kendilerini büyük zannettiler. Oligarfli-
nin basit ve çirkin oyununu görmediler, görmek istemediler. Oligarflinin hesab›
ilk etapta devrimci hareketi güçten düflürmek veya yok etmekti. Bunun için le-
galist reformist partiler desteklenmeliydi. Dahas› oligarfli tasfiye etmek istedi¤i
CHP gibi partilerin oylar›n› düflürmek için de ÖDP gibilerini çok aç›k bir flekil-
de kulland›. Ve oligarfli onlara benim istedi¤im kadar gelifleceksiniz, fazlas›
zararl› olur dedi. Geliflemezlerdi. Halleri ortadad›r. Hiç kimse yüksek perde-
den atmaya kalkmas›n. Yok solun birli¤ini sa¤lam›fllarm›fl, yok sol dalga yara-
316 Miliyetçilik Ç›kmaz›
tacaklarm›fl, yok birlik emekçilerle olur (siz bunu sendikac›lar anlay›n) gibi laf-
lar›n pratikte bir hiç oldu¤u aç›k ve net ortaya ç›km›flt›r. fiimdi yeniden düflün-
melidirler. Devrimcilerden kaçmak, onlar› karalamak, oligarfliye yaranmak için
olmad›k düflünmedik sözler etmek size ne kazand›rd›?
Meclislere neden hep uzak durdunuz? Baflta hay›r derken, hatta engelleyi-
ci bir çaba içinde olurken, sonra ismini biraz evirip çevirip kendiniz gündeme
getirdiniz. Ama yapamad›n›z da. Yapamazs›n›z. Bunlar sizin için ç›k›fl yolu
de¤il. E¤er gerçekten devrim veya daha dar olarak demokrasi için bir birli¤i
istiyorsan›z, devrimcilere s›rt dönmekten vazgeçeceksiniz. Çünkü bu ülkede
demokrasi mücadelesinin de as›l motor gücü, devrimcilerdir. Bu gerçe¤i gör-
medi¤iniz sürece, CHP’nin, “ilerici” tekelci burjuvalar›n kuyru¤unda dolaflmak-
tan baflka bir fley yapamazs›n›z.
Kürt Milliyetçili¤i ve HADEP; bütün yapt›klar›n› birlik konusundaki bütün
söylemlerini yeniden düflünmelidir. Herkes benim etraf›mda birleflmelidir. Kürt-
ler ma¤rurdur, biz ezildik, biz öldük, herkes Kemalist, herkes flovenist sözleri-
ni, pratiklerini, ciddiyetsizliklerini, faydac›l›klar›n›, dünyay› kendi etraflar›nda
döndürmek isteyen anlay›fllar›n› tekrar düflünmelidirler. Sa¤a sola küfretmenin
art›k bir anlam› yoktur. Yapaca¤›n›z her türlü faydac›l›k, kendi ekseninizde po-
litika yapma çabas› dönüp sizi vuracakt›r. Biraz geriye bak›n. Geçmifl seçim-
de yine yüksek perdeden bar›fl, demokrasi bloku laflar› ettiniz. Hesap seçimdi.
Birileriyle ittifak da yapt›n›z. Seçim bitti, ortakl›k da bitti. Demek sorun demok-
rasi de¤ilmifl, sorun birkaç oy daha fazla alabilmekmifl.
“Türkiye Partisiyiz” dediniz. Kürt ve bar›fl sözcükleri d›fl›nda ne yapt›n›z?
Türkiye’de yaflayan halklar›n hangi sorunlar›yla ilgilendiniz? Nas›l Türkiye par-
tisi oldunuz, Türkiye partisi olarak ne yapt›n›z? Yapmad›n›zsa neden?.. Yapa-
mazs›n›z... Sonuç ortadad›r. Art›k sa¤› solu suçlamaktan vazgeçip kendinize
dönün. Yap›lan birlik önerilerini düflünün. Sizin de kat›ld›¤›n›z önerilerdi bun-
lar. Neden yapmad›n›z? Halk meclisleri, demokratik bir anayasa önerisi, bir-
çok ortak pratik önerisi, alanlarda birlikler, ne oldu? Yaflanan zulüm ve bask›-
ya karfl› ilgisizli¤inizin bir aç›klamas› olmal›d›r. En genel anlamda bir dayan›fl-
may› bile hayata geçirmeyen çizginiz, her türlü birli¤in önündeki as›l engeldir.
Herkesi kendi “bar›fl”, uzlaflma politikalar›na yedekleme ›srar›n›z, engeldir.
BDG’de Yer Alanlar; Amaç devrimdi. Böyle diyordunuz. Kuruldu¤unuz-
dan beri bu amaçla ne yapt›n›z? Hangi kararlar› ald›n›z? Hangi eylemleri yap-
t›n›z? Bunlara tekrar bak›n. Göreceksiniz ki ortada PKK’nin yapt›¤› birkaç yü-
rüyüfle Avrupa’da kat›lmak ve onun d›fl›nda yine PKK ile ilgili birkaç korsan
gösteriye kat›lmaktan baflka HEMEN H‹ÇB‹R fiEY YOKTUR... Neden yoktur?
PKK gerçekten BDG içinde yer alm›fl m›d›r, alm›flsa BDG protokolü do¤rultusun-
da PKK’nin bir prati¤i olmufl mudur? Bu ve daha birçok sorunun cevab›n› bize
de¤il, kendinize vermek zorundas›n›z... PKK’nin geldi¤i nokta aç›k ve net or-
tadad›r... Ya devrim, ya düzen... Buna karar vereceksiniz. Daha dün elefltirile-
rimize burun k›v›ranlar, bugün ne yazd›¤›m›za, ne dedi¤imize, nas›l dedi¤imi-
ze ve nereye gelindi¤ine tekrar tekrar bakmal›d›r. Yine birlik için dün ne de-
dik, bugün nereye geldik, ne olmal›, neden olmuyor sorular›n› cevapland›rma-
l›s›n›z. Her fley çok h›zl› ve gözler önünde yaflan›yor, hiçbir fley art›k kaçamak-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 317
Kurtulufl
DÜNDEN BUGÜNE
NELER SÖYLEND‹?
DÜNDEN BUGÜNE
NELER SÖYLENDİ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30
B
u s›ralar solun özellikle tart›flmas› gereken bir kaç bafll›k var: eylem çizgisi,
milliyetçilik, emperyalizm, uzlaflma veya savafl çizgisi... Bu tart›flma esas
olarak Kürt miliyetçili¤inin nereden nereye geldi¤ini, öte yandan solun bu
seyir karfl›s›ndaki konumunu ortaya ç›karacak bir tart›flmad›r. Yanl›fl eylem çizgisini,
milliyetçili¤i, bir kez de yak›n tarih sayfalar›na dönerek gözden geçirmeye yarar
var. “Neden flimdi hat›rlat›yorsunuz” denebilir.
Birincisi, bugün kiminin “zaman› m›” diye karfl› ç›kt›¤›, kimilerinin sanki yeni bir
fleymifl gibi tekrarlamaya bafllad›¤› elefltirilerimizi, yeni söylemedi¤imizi ortaya koy-
mak için.
‹kincisi, elefltiri karfl›s›ndaki duyars›zl›¤› ve sorumsuzlu¤u ortaya koymal›y›z. Y›l-
larca uyard›k. “Bu yol yanl›flt›r, ç›kmazd›r” dedik. Sonuçlar›n ne olabilece¤ini kestir-
mek güç de¤ildi. Bunlar› ifade ettik. Ama yanl›fl eylem çizgisi ve milliyetçilik derinle-
flerek sürdü.
Üçüncüsü, bunlar› tam da bugün, tekrar söylemek zorunday›z. Çünkü derin bir
kafa kar›fl›kl›¤› yaflanmaktad›r solda... Faflizm ne, emperyalizm ne, dost kim, düfl-
man kim, adalet ne, nas›l uygulan›r, birlikler neye hizmet eder... bunlar belirsizlefl-
mifltir; kavramlar adeta i¤difl edilmifltir. Dahas›, sol tarihi unutmufl: adeta yaflanma-
m›fl gibi davranmaktad›r.
O halde kavramlar› yeniden yerli yerine oturtmak için yap›lmas› gereken fleyler-
den biri de, yaflananlar› hat›rlamak ve hat›rlatmakt›r.
Yaz›lanlar, söylenenler buradad›r iflte. Bu tarihin bir parças›d›r yanl›zca.
Tarihin bu parças›nda öne ç›kan isimler vard›r. Bugün faflist rejim taraf›ndan tut-
sak edilen, oligarflinin bafl› üzerine pazarl›klar yapt›¤› Öcalan onlardan biridir.
Ama unutulmamal›d›r: sorun Öcalan olay› de¤ildir. Esas sorun milliyetçi kafa so-
runudur. Ve bir örgütün çizgisi sorunudur. Her kim olursa olsun: e¤er milliyetçilik bir
anlay›fl, bir çizgi haline gelmiflse bundan da flu veya bu flekilde yaflanacakt›r.
Bu yüzden de elefltirmeye devam edece¤iz.
Son olarak, bu sat›rlarda bir öngörü vard›r. Devrimci hareketin öngörüsüdür bu.
Öngörmemifl olup da bugün haks›z ç›karmay›, bu noktaya gelinmemesini tercih
ederdik; ama kurulufl mücadelesinde duygulara yer yoktur.
Eylem Çizgisi
Ne demifllerdi?
Mavi Çarfl›’dan sonra milliyetçi çizgiyi elefltirdik. Rahats›zl›k duyanlar oldu. “Biz
yapmad›k diyorlar, karfl› olduklar›n› söylüyorlar, neden elefltiriyorsunuz” dedi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 319
ler. Oysa bu bir anlay›flt›r, çizgidir. Ve bu çizgi; bir, yeni de¤ildir; iki, y›llarca aç›k-
tan savunulmufltur. Sonuçlar› yanl›zca kendisi için de¤il, herkes için a¤›r olmaktad›r.
Mavi Çarfl›’lardan sonra bir yandan “sayg› duyuyoruz” denilirken, bir yandan
da “biz bu tür eylemlere her zaman karfl› olmufluzdur” fleklinde aç›klamalar da ya-
p›ld›. Do¤ru de¤ildir. Örnekleri afla¤›dad›r.
O zaman da elefltirdik, flimdi de elefltiriyoruz, elefltirmeye devam edece¤iz.
7 Aral›k 1991, Sabah, A. Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan: “Çok kan
dökülecek diyorum, geçen y›l binse bu y›l onbin... Bizi do¤uda bombalarsan,
biz de Kapal›çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz.”
31 aral›k 1991, Berxwedan, A. Öcalan’›n BBC ile röportaj›ndan “bu biçimde
tepkiler artarak devam edebilir... Ve benim elimden geldikçe de ben buna güç
verece¤im, örgütleyece¤im, yönlendirece¤im tabii yani... E¤er bunlar böyle de-
vam ederse san›r›m bu ifller, belirtti¤im gibi daha da t›rmanarak devam eder...
Gelin baz› siyasi görüflme kanallar›n› aç›k tutal›m, bir tane temsilcilerini gön-
dersinler dedik. Niye bir tanesi karfl›m›za ç›km›yor? Ben haz›r›m, yine aç›k
söylüyorum. Daha da t›rmanmas›n› önlemek için, bir tane siyasi temsilcileri
ç›ks›n, bu biçim terörü önleyelim. Niye gelmiyorlar? Ne yapal›m daha?”
23 A¤ustos 1992, PKK Kuzey Botan Eyalet Komutanl›¤› aç›klamas›: “...madem
fi›rnak imha ediliyor, öyleyse Ankara ve ‹stanbul da yak›lacakt›r; Tükiye’nin
sivil güçleri ve Türk memurlar› da savafl›m›z›n hedefi olacakt›r.” 1993’te tek ta-
rafl› ateflkes sürecinde Abdullah Öcalan’›n aç›klamas›: “... dedi¤im gibi uyar›y›
aç›kça yap›yorum. Biz bu konuda di¤er güçler gibi de de¤iliz, yapt›k m› feci ya-
par›z. ‹ki y›ld›r uyar›yorum, art›k yeter! Özellikle bu toplant›da bunu vurgulu-
yorum, elli kifli, yüz kifli birden öldürüldü¤ünde bir daha bize y›k›lmas›n...”
9 Eylül 1993, Özgür Gündem, A.Öcalan: “Özel harp turizmden gelen gelirle
yürütülüyor. Bu y›l onun için birkaç uyar› eylemi yap›ld›. Ancak çok net ve ke-
sin söylüyorum. Bugüne kadar can kayb› olmad›, ama bundan sonra olacak
can kay›plar›ndan ben sorumlu de¤ilim. Art›k anlamal›s›n›z bizi. Bu ülkede sa-
vafl var, turizm yoktur.. ...Bugüne kadar insanlara zarar gelmemiflse, bu on-
lara yönelmedi¤imiz içindir. Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de
ölse, hiç kimse bizi sorumlu tutamaz.”
Ekim 1993, Özgür Gündem, A.Öcalan: “Halk›m›z› göç ettirmeye devam eder-
lerse biz de göç ettirmesini biliriz.. Yak›l›p y›k›l›yor Kürdistan... Türkiye’nin de
yak›l›p y›k›lacak yerleri vard›r. Kültür de¤erlerimiz talan edilmeye devam eder-
se, biz de kültür de¤erlerine yönelebiliriz.”
Ekim 1993, PKK Dersim Eyalat Ana Karargah Komutanl›¤› imzal› bildiriden: “
....3. Sömürgeci özel savafl›n bir kolu olan burjuva bas›n›n da¤›t›m› ve sat›m›
yap›lmayacakt›r.
“4. Burjivaz gazeteleri okunmayacakt›r.
“5. TV’ler izlenmeyecek, tüm televizyonlar kapat›lacakt›r.
“6. Kent merkezlerinde ve k›rsaldaki tüm antenler indirilecek ve hangi ge-
rekçeyle olursa olsun(haber dinleme dahil) TV’ler aç›klamayacakt›r.
“7. Sömürgeci asimilasyon kurumlar›ndan olan tüm okullar kapat›lacak,
buralarda görev yap›lmayacakt›r.
“8. Tüm ö¤retmenler derhal görevlerini b›rakacaklard›r...”
320 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Ne demifltik?
4 Eylül 1993, Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele, say› 61, M. Ali Ba-
ran: “.... Devrimciler karfl›-devrim cephesini büyütmeyi de¤il, küçültmeyi hedef-
lerler. S›n›fsal olarak emperyalizm ve oligarfliyle çeliflkileri olan tüm s›n›f ve ta-
bakalar› devrim cephesine katmak için taktiklerini ve eylem hedeflerini itina ile
belirlerler. Tüm bunlar› yaparken de, gelece¤in devrimci halk iktidar›n›n kuru-
cular› olarak , faflist burjuva adaletiyle devrimci adaletin farkl›l›¤›n› hiçbir be-
lirsizli¤i yer vermeden halka gösterdiler. Bu anlamda devrimcilerin her eylemi
ve her tavr› halka devrimci iktidar sözü verenlerin anlay›fl›n› yans›tmal›d›r.
Do¤al ki, oligarfliyle ayn› taktikleri kullanmak ya da devrimci adaletle burjuva
adaleti aras›ndaki kal›n çizgileri göstermemek, belirsizlikler yaratan her türlü
eylem ve davran›fl, oligarflinin ifline yarayaca¤› gibi devrimci adaleti de tart›-
fl›l›r hale getirilecektir.”
“Bugünkü süreçte, böylesi yanl›fl bir eylem çizgisi esas olarak milliyetçi bir
anlay›fltan kaynaklan›yor. Ve na yaz›k ki bu tür eylemlere çokça rastlan›yor.”
9 ekim 1993, Mücadele, say› 66, “PKK yanl›fl eylem çizgisinde ›srar ediyor”
bafll›kl› yaz›dan: “Dar ulusalc› bak›fl aç›s›n›n sahip oldu¤u, halklar›n kardeflli-
¤inin gözard› edildi¤i yerde, silahlar rotas›n›, hedeflerini flafl›r›r, sa¤a sola vur-
maya, böylece gücünü kaybetmeye bafllar. Yurtsever hareket ülkemiz devrimi
aç›s›ndan kay›p anlam›na gelecek böylesi bir geliflmeyle yüzyüze gelmek iste-
miyorsa, bu yanl›fl eylem çizgisinden vazgeçmelidir.”
6 May›s 1995, Kurtulufl, “Halka zarar veren eylem kimin ifline yarar?” bafll›kl›
yaz›dan: “... bu tür eylemlerden sonra devletin Kürdistan’da uygulad›¤› katli-
amc› politikaya karfl› ç›kanlar›n de¤il, devletin yan›nda yer alanlar›n say›s›
artmaktad›r. Halka zarar vererek bundan daha olumlu düflünceler do¤aca¤›n›
beklemek kadar büyük bir yan›lg› olamaz. S›radan halk kitlelerinin zarar gö-
rebilece¤ini düflünmeden yap›lan eylemlerin ne devrimcilikle, ne yurtseverlikle,
ne devrimci adaletle bir ilgisi olabilir. Devrimci adalet halk kitlelerinin bulun-
du¤u yerlere bomba yüklü arabalar koymak, herhangi bir ma¤azaya bomba
at›p ‘kim ölürse ölsün, yeter ki benim sesim ç›ks›n’ demek de¤ildir... Böylesi bir
adalet anlay›fl› daha iktidar olmadan bu tür uygulamalara yol açarsa, iktidar-
da iken halka nas›l bakaca¤› s›r olmasa gerektir. Bu tür eylemler halk› müca-
deleden uzaklaflt›r›r, devrimcili¤i ‘terörizm’ olarak göstermek isteyenlerden
Miliyetçilik Ç›kmaz› 321
baflka kimsenin ifline yaramaz. Bu tür yanl›fl eylemler nedeniyle, devlet Türk-
Kürt düflmanl›¤›n› körüklemekte, Türk flovenizmini k›flk›rtmakta ve siyasi an-
lamda güç toplama imkanlar› bulabilmektedir.... Hedefi mu¤lak, halka zarar
veren eylemler kontrgerilla provokasyonlar› için de ortam yaratmakta, oligar-
flinin arad›¤› bulan›kl›¤› art›rmaktad›r.”
Emperyalizme Bak›fl
Ne demifllerdi?
Roma sürecinde ve arkas›nda yaflanan geliflmelerde bir kez daha a盤a ç›kt›:
PKK, emperyalizmi tan›mamaktad›r. Emperyalistleri sorunlar› çözecek, Kürt halk›n›n
taleplerini karfl›layacak bir güç olarak görmektedir. Bu kavray›fl onu, “tarihi Roma
yürüyüflü”nden bugüne getirmifltir. Ders ald› m›? Alm›fl görünmüyor. Politikalar›n›,
“taktik”lerini belirleyen hala emperyalizlerin bölgeye yönelik planlar›nda bir yer
kapma arzusudur...
Rafet Ball›, “Kürt Dosyas›”, A. Öcalan ile röportajdan: “... Kürtler art›k daha
fazla Amerikan ve ‹ngiliz askerlerine ba¤lanmak istiyorlar. Türk askerlerinden
hoflnut de¤iller. Yani Türklerden hoflnut de¤iller.” “... Gerçekte ABD’ye ba¤lan-
ma, ‹ngilizlere ba¤lanma bir ileri ad›md›r... Türkiye’ye ba¤lanma, ‹ran’a ba¤-
lanma daha geridir. Irak’a ba¤lanma daha geridir. BM’ye dolay›s›yla ABD’ye
ba¤lanma belli oranda ileri bir ba¤lanmad›r. Yani despot ve kötü bir kocadan
daha demokrat bir kocaya ba¤lanmakt›r.... Tercihimiz de¤ildir. Fakat di¤er bir
e¤ilim de geliflecektir. Özgürlük e¤ilimi geliflecektir. Dolay›s›yla ba¤›ml›l›k za-
y›flayacak, özgürlük, ba¤›ms›zl›k e¤ilimi güçlenecektir.” (Sf.245-246)
15 may›s 1995, Özgür Halk, A. Öcalan ile Amerikal› emekli diplomat D. E. Karn
röportaj›: “kesinlikle flimdiye kadar direkt bir ABD kurumuna ve kiflilerine yöne-
lik eylemlerimiz olmam›flt›r ve hedef seçilmemiflledir. ABD ile hiçbir savafl içinde
olmad›¤›m›z halde ABD’nin ve istihbarat çevrelerinin PKK’y› dünya’da en bü-
yük tehlike olarak görmesine ben flafl›r›yorum. Biz ABD’ye ne yapt›k da ABD
böyle üzerimize geliyor?” “‹srail ile dost olan tek ülke Türkiye’dir diyen ‹srail çe-
flitli biçimlerde tüm gücüyle üzerimize gelmifl ve Türkiye’nin tüm suçlar›n› ört-
bas etmifltir. Soyk›r›m› en a¤›r yaflayan bir halk olarak Yahudi halk›n›n, özel-
likle ‹srail devletinin önemli çevrelerinin Kürt halk›na karfl› Türkiye ile iliflki için-
de hareket etmesini son derece tehlikeli bulmaktay›z. “ “Bizim ‹srail’e yöneltti-
¤imiz herhangi bir sald›r›m›z yoktur. ‹srail’in tek tarafl› Türkiye rejimini bu ka-
dar destekleyip üzerimize sald›rmas›n› anlayam›yoruz. Bir an önce bu tutumun-
dan vazgeçmesinin daha do¤ru olaca¤› kan›s›nday›z. ABD’nin bile ölçüsüz üze-
rimize gelmesinde san›yorum biraz ‹srail lobilerinin de etkisi vard›r.”
A¤ustos 1995, A. Öcalan’›n Amerikal› emekli diplomat D. Alolph ile röportaj›n-
dan: “ABD ç›karlar›na hiçbir zaman sald›rmad›k. E¤er gerçekten demokrasiye
inanc›n›z varsa, yapman›z gereken tek fley insan haklar›n› savunun, demok-
rasi mücadelesi veren bir hareket oldu¤umuzu görmenizdir. Sizler kadar ba-
¤›ms›z, büyük bir devlet istemiyoruz. Tek ulustan oluflan bir Amerika kadar fe-
derasyon istiyoruz.”
15 fiubat 1996, A.Öcalan ile röportaj, Özgür Halk;
“- fiimdi Amerika silahl› mücadeleyi terörizm olarak görüyor. Bu sorunun si-
322 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Ne demifltik?
9 Ekim 1993, Mücadele, say› 66, “Ulusal Kurtulufl emparyalizme karfl› mücade-
leden geçer” bafll›kl› yaz›dan: “ Halklar›m›z›n gerçek kurtuluflunun anti-emper-
yalist, anti-oligarflik mücadeleden geçti¤ini bir an için unutan, ya da yanl›zca
sözde kabul eden hiçbir ulusal hareket, halklar› özgürlü¤e kavuflturumaz. Do-
lay›s›yla, günümüzde ulusal mücadele, as›l olarak, anti-emperyalist mücadele-
den geçmektedir.”
30 mart 1994, “ Kürt Ulusal Hareketi’nin içinde Bulundu¤u Durum ve tavr›m›z
Üzerine” bafll›kl› 18 say›l› Kongre Kararlar›ndan: “...(Bu) Pratikteki görünümüy-
le milliyetçili¤in bir devam› olarak, hangi yöntemle, kimin arac›l›¤›yla, kimin
deste¤iyle, olursa olsun s›n›rlar› belirlenmifl veya burjuva anlamda Kültürel
haklar›n al›nd›¤› belirli oranda kendilerinin yönetti¤i sosyalist olmayan bir dü-
zen savunuculu¤udur. Emparyalistlerle, oligarfliyle uzlaflma anlay›fl›nda ve po-
litikalar›nda klasik Kürt milliyetçileri, ony›llard›r savafl›n getirdi¤i açmazlar ve
yorgunluk sonucu emparyalizme aç›k iflbirli¤ini savunma cüretini gösterirken
PKK bir kaç y›ll›k bir savafltan sonra bu sürece girmifltir. PKK bu savafl›n k›sa
süreli olmas›ndan kaynakl› olarak aç›k iflbirli¤ini savunmaya henüz cesaret
edememektedir..”
“ (...) PKK küçümsenmeyecek siyasi askeri ve kitlesel gücüne ra¤men mil-
liyetçi bak›fl aç›s›n›n getirdi¤i strateji ve taktikler sonucu t›kanma sürecine gir-
mifltir. Bu strateji ve taktikleri sorgulay›p ML çözümlemeler bulma yerine, t›ka-
n›kl›¤›n önünü açmak için emperyalistlerle ve oligarfliyle uzlaflma sürecini bafl-
latm›flt›r. fiu andaki tüm siyasi ve askeri faaliyeti bu uzlaflmay› sa¤lamaya yö-
neliktir. Bu uzlaflmay› teorik bir zemine oturtma çabas› içindedir.”
14 ocak 1995, ‹flçi Hareketi, Özel say›. 5: “... Kürt halk›n›n yaflad›¤› ac›lara
son vermek için önce ‘kim kardefl kim de¤il’ do¤ru saptamak gerekiyor. Burju-
va milliyetçi bir bak›flla, Kürt olan herkesi kardefl görenler, emperyalizme yas-
lanan ve böylece Kürt emekçilerini s›n›fsal ç›karlar› için satan iflbirlikçilere f›r-
sat yaratmaktan baflka bir sonuç elde edemezler. Bu ise ulusal bask›y›, ezilen-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 323
Kurtulufl
Hat›rlamak zorunday›z
NE DED‹LER, NE DED‹K?
NE DEDİLER
NE DEDİK?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31
D
ünden bugüne PKK’nin ve bizim söylediklerimizi yazmaya devam
ediyoruz. Geçen hafta eylem çizgisi ve emperyalizme bak›fl üzerine
yaz›lanlar› derlemifltik. Oligarfli yazd›klar›m›z› sansürledi. Bu hafta,
PKK’nin solla iliflkileri, “birlikçili¤i” ve oligarfliyle uzlaflma aray›fllar› üzerine
yaz›yoruz. Yazd›klar›m›z, yaz›lanlar›n, söylenenlerin çok küçük bir bölümüdür
asl›nda. Bizim ilkelerimizi, duyarl›l›¤›m›z› ve öngörülerimizi gösteren; PKK’nin
da ilkesizlik ve öngörüsüzlü¤ünü gösteren yüzlerce sayfal›k bir külliyat vard›r
esas›nda.
Bu, bir anlamda tarih bilgisidir.
“Ders al›nmazsa tekerrür eder” denir tarih için. Ders almayanlar için zama-
n› gelmifl de geçmektedir; art›k bu dersi ç›karmak zorundad›rlar.
Yoksa gerileyiflleri daha da h›zlanacakt›r.
Solla ‹liflkiler
Ne Demifllerdi?
PKK “birlikçi”dir; hatta denebilir ki Türkiye solundaki “en birlikçi” siyasettir.
Fakat bu laftad›r, samimi de¤ildir. Gerçekte kendi d›fl›ndaki her türlü geliflme-
ye tahammülsüzdür. Birlikleri faydac›d›r; kullanmak içindir. Ayn› PKK, sol içi
çat›flmalarda da baflrollerden birini oynam›flt›r. Di¤er yandan kendi d›fl›nda
geliflen solu afla¤›lam›fl, küçük görmüfl; hatta gelifltirmeye çal›flt›¤› devletle ma-
saya oturup pazarl›k yapma sürecinde bir engel olarak de¤erlendirmifltir. Bu
anlamda en tehlikeli yap› gördü¤ü devrimci harekete hep uzak durmufl, hatta
düflmanca yaklaflm›flt›r...
Nisan 1990, A, Öcalan, “Gerilla Savafl›n›n Güncel Sorunlar›” bafll›kl› aç›k-
lamadan: “Türk solu biraz emekleyen ve s›n›fta kalan bir soldur. (...) ‹de-
olojik olarak dogmatikler, ya afl›r› liberal ya da çok dogmatik. Siyasi yön-
den gerçekten sekterdirler, gerekli esneklik yoktur. (...) Halk›n mücadele-
sinin önünde bir öncü de¤il bir engeldir. (...) ama insanlar›n kalitesi o
kadar parçalanm›fl, o kadar düzen taraf›ndan teslim ve esir al›nm›fl ki bir
türlü kendilerine gelemiyorlar. (...) Devletle ideolojik ayr›m konusunda
net de¤iller, devletle ideolojik politik ayr›flmalar›, netleflmeleri zay›ft›r.”
7 Aral›k 1991, A.Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan Sabah: “Onla-
r› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da. Fakat çok
çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok zor. Terörist mi diyelim
Miliyetçilik Ç›kmaz› 325
Ne Demifltik?
Temmuz 1980, Devrimci Sol dergisi, say› 3: “Kürdistan’daki sol içi çat›fl-
malar oligarfliye karfl› mücadeleden daha fliddetli bir düzeye ve düflman-
l›¤a ulaflabilmifltir. KUK-PKK, PKK-UDG, PKK-HK aras›ndaki çat›flmalar-
da onlarca devrimci hayat›n› kaybetmifltir, da¤larda uzun menzilli oto-
matik tüfeklerle çat›fl›lm›flt›r. PKK (yani Apocular) çat›flmalara bafllarken
‘fliddet yoluyla hakimiyet’ kuraca¤›n› heves etmekteydi, ideolojik mücade-
leye itibar etmiyordu.”
1985, “Cephe üzerine” broflüründen: “PKK Kürdistan’da kendi d›fl›nda-
ki, siyasetlerin varl›¤›n› kabul etmeyerek, onlar hakk›nda ya karfl›-dev-
rimci ya da ‘Türk solu’ gibi de¤erlendirmelerde bulunmufl, halk saflar›
326 Miliyetçilik Ç›kmaz›
özgür bir siyasal faaliyete izin verilsin. O zaman karfl›l›kl› bir atefl kesme-
ye hemen haz›r›z.”
24 Mart 1991, Milliyet, A. Öcalan’›n M. Ali Birand ile röportaj›ndan: “Bi-
rand: ... Somut olarak ne istiyorsunuz, onu söyleyebilir misiniz?
“Apo: Olup-biteni do¤ru kavraman›z› istiyorum. Dogmalara ba¤l› kal-
mayal›m. Tabular› y›kmaya haz›r›z. Size, bana flöyle flöyle ba¤›ms›zl›k ver
demiyorum. Yalvarm›yoruz da. Art›k Kürt’ün inkar› afl›ld›. O zaman bu
insanlar›n kendi tarihlerini incelemelerini, kültürlerini neden yasakl›yor-
sunuz? Demokratik haklar›n› verin. Böyle bir tart›flma ortam› sa¤lans›n.
Demokratik bir ortam kurulsun. Düflünce özgürlü¤ü istiyorum. ‹flte, bu ilk
ad›mlar›n at›lmas›n› bekliyoruz... ... Ne zaman ki halklar›n özgürlü¤ü ve
eflitli¤i sa¤lan›r, parti kurma hakk› verilir, o zaman silahlar› b›rak›r›z.
Oysa bugün silah› b›rakmak bizden teslimiyet istemektir. Biz de buna ha-
z›r de¤iliz.
“Biz demokratik bir yap› içinde, eflit, insan ve ulusal haklara sahip ye-
ni bir düzenleme peflindeyiz. Yani ne pahas›na olursa olsun, biz ayr›lmak
ve ayr› bir devlet kurmak peflinde de¤iliz. Ancak, uzun vadede bir Kürt
devleti oluflmas›na da karfl› de¤iliz... Biz Türkiye’de do¤al haklar›m›z›n
peflindeyiz. Ba¤naz bir Kürt milliyetçili¤i içinde kalman›n Kürtlere yarar
getirece¤ine de inanm›yorum. Nas›l ba¤naz bir Türk milliyetçili¤i içinde
kalmak bir fley getirmediyse aksine, çok fley götürdüyse, ba¤naz Kürt mil-
liyetçili¤inin de bir yarar getirmeyece¤ine inan›yorum. ‹flte bu çerçeve
içinde çözüm aramaya çal›fl›yoruz. Bu bir kiflilik sorunudur.”
7 Aral›k 1991, Sabah, A. Öcalan’›n Nezih Tavlafl ile röportaj›ndan: “..
Birkaç ay hükümetin samimi ad›mlar atmas›n› bekleyece¤iz. ... Ben Tür-
kiye’nin çok kötü y›k›l›fl›ndan zevk alan biri de¤ilim. Beni devlet okuttu.
Silahla s›n›rlar› parçalayal›m havas›nda de¤iliz.”
17 Mart 1993, A. Öcalan, tek tarafl› ateflkes ilan›nda yap›lan aç›klamalar-
dan: “Kürdistan halk›n›n PKK önderli¤inde bar›flç›l çözüm için uzatt›¤› el
karfl›l›k bulmal›d›r. S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz yoktur.”
1994, A. Öcalan’›n Brüksel’deki Uluslararas› Kuzey Kürdistan Konferan-
s›’na gönderdi¤i mesajdan: “Siyasi çözüm ve serbest siyasi faaliyetler için
zemin oluflturulursa silahl› savafl›n tamamen sona erdirilmesinin önünü
açaca¤›m›z› da aç›kl›yorum.”
1995, PKK 5. Kongresi kararlar›ndan: “... TC savaflta zarar ettikçe dev-
rimin zaferinin savaflla yarat›laca¤›n› ancak siyasal diyalo¤a da her za-
man aç›k olunaca¤›n› kararlaflt›rarak parti genel baflkanl›¤›n› ve merkez
komitesini bu tür siyasal çözüm aray›fllar› için yetkili ve görevli k›ld›.”
1996, A. Öcalan’›n Fatih Altayl› ile röportaj›ndan: “fiayet TC mevcut
ateflkese do¤ru anlam vermemekte ›srar ederse, 1996 y›l›nda savafl›n cid-
di bir yo¤unlukta geliflece¤i ve devrimin daha da yak›nlaflaca¤› y›l olacak-
t›r.”
Ne Demifltik?
29 May›s 1993, Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele, “Silahl› mü-
328 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
EMPERYAL‹ZM VE OL‹GARfi‹
DEVR‹MC‹LER‹, YURTSEVERLER‹,
HALK KURTULUfi MÜCADELELER‹N‹
KÜRDİSTAN’DA YARGILAYAMAZ
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31
O
ligarfli, PKK Genel Baflkan› Abdullah Öcalan’›n mahkemesiyle ilgi-
li haz›rl›klar›n› tüm h›z›yla sürdürüyor. Bir yandan ‹mral›’da özel du-
ruflma salonu infla edilirken, di¤er yandan “yarg›laman›n” anti-de-
mokratik yanlar›n› meflrulaflt›rmak için propaganda kampanyas› sürdürüyor.
Oligarfli, emparyalist efendilerine “adil yarg›lama” sözü vermifltir. Ancak
bundan hareketle, adil bir yarg›lama beklemek, her aç›dan yanl›flt›r. Çünkü
emperyalistlerle oligarflinin bu davadaki amac› birdir.
Avrupa’l› heyetler gelir bakar; tutsa¤›n kald›¤› hücrenin metrekaresi yeter-
liyse, duruflma salonu yeterince geniflse, avukatlar da varsa, herfley standart-
lara uygun demektir.
Koflullara iliflkin yap›lmas› gereken bir tart›flma varsa, bu Öcalan’›n tutsak-
l›k statüsüne iliflkindir. Tecrit koflullar›, zaten düzenin kendi yasalar›na göre bi-
le, her türlü “demokratik”, “adil” yarg›lama koflullar›n›n ortadan kald›r›lmas›
demektir.
Bütün bunlar meselenin bir yan›d›r.
Davada aslolan siyasal muhtevad›r.
Oligarfli Öcalan nezdinde bir halk›n ulusal kurtulufl mücadelesini yarg›la-
maya çal›flacakt›r. ‹flte burada, oligarflinin planlar›, Avrupal› heyetlerin ne de-
di¤i de¤il, bizzat yarg›lanmak istenenlerin tavr› belirleyici hale gelir.
Oligarflinin “yarg›lanmas›n›” kabul ederek yap›lan her tart›flma, oligarflinin
davas›na güç verir.
Yap›lan tüm spekülasyonlara ra¤men, oligarflinin ne yapmak istedi¤i aç›k-
t›r. Oligarfli, PKK önderini “en a¤›r flekilde” cezaland›rmak ve bu dava vesile-
siyle Kürt ulusal kurtulufl mücadelesini ve bizzat PKK’y› geriletmek istemektedir.
Tüm manevralar›, demagojileri, komplolar› bu yöndedir.
Bu dava üzerine daha bafl›ndan itibaren Kürt milliyetçileri taraf›ndan kuru-
lan beklentiler, hayali, bofl beklentilerdir. Bu davan›n çözüm için bir f›rsat ol-
mas› gibi beklentiler, s›n›flar mücadelesinin en temel gerçeklerine ayk›r›d›r.
Bar›fl, çözüm hayallerini bir yana b›rak›p, bu davaya bir devrimcinin yar-
g›lanmaya ve halk›n mücadelesinin, gerillan›n mahkum edilmeye çal›fl›ld›¤› bir
dava olarak bakmak gerekir.
Dolay›s›yla davaya iliflkin do¤ru tav›r da bu zeminde geliflmelidir.
Devrimcilerin bu durumda yükseltecekleri fliar bellidir: Emperyalizm ve oli-
garfli devrimcileri, yurtseverleri, halklar›n kurtulufl mücadelelerini yarg›laya-
330 Miliyetçilik Ç›kmaz›
maz.
Biz bu dava boyunca da emperyalizmin ve oligarflinin devrimcileri, yurtse-
verleri, halk kurtulufl savaflç›lar›n› yarg›layamayaca¤›n› en güçlü sesimizle hay-
k›rmaya devam edece¤iz.
Her devrimci, yurtsever önderin verece¤i hesap vard›r kuflkusuz. Ama bu
hesap, oligarflinin mahkemelerine de¤il, halka, tarihe verilecek bir hesapt›r.
1 Eylül ateflkesine, sekiz maddeye ba¤l›y›z aç›klamalar›, icazet arayan
aç›klamalard›r. Bu davan›n bir mevzi savafl› oldu¤unu görmeyen bir yaklafl›m-
d›r. Davada ve d›flar›da savunulacak olan, bir halk›n kurtulufl savafl›n›n meflru-
lu¤udur. Baflka her fley, davan›n mu¤laklaflmas›na ve oligarflinin manevra ala-
n›n›n genifllemesine hizmet edecektir. 1 Eylül ateflkesinin ilan edilmesinin he-
men ard›ndan PKK taraf›ndan flu aç›klama yap›lm›flt›r:
“1 Eylül’den itibaren bafllad›¤›m›z ateflkes için biraz daha bekleyece-
¤iz. Ama gerekeni görmezsek, dürüstlü¤ü, tutarl›l›¤›, bar›fl için umutlu bir
imkan› görmezsek, ac›d›r demeyece¤iz...” (15 Eylül 1998, Özgür Halk)
Herfley ortadad›r.
O günden sonra oligarfli, Kürt milliyetçili¤inin bekledi¤i hiçbir ad›m› atma-
m›flt›r. Sürekli gerileyen Kürt milliyetçili¤i olmufltur. Bu aç›kmalaya ba¤l› kal›n-
mam›flt›r. Öcalan’›n tutsak al›nabilmesi, bu geriye gidiflin sonucudur. Dava, bu
anlamda bir sürecin de sonucudur. DAHA FAZLA GER‹YE G‹D‹LECEK YER YOK-
TUR.
Daha gerisi, teslimiyettir.
Baflta bizzat Öcalan olmak üzere yarg›lanmaya çal›fl›lanlar, bu davay› an-
cak, 20 y›ll›k mücadelenin meflrulu¤unu savunarak bir kazan›ma çevirebilirler.
Bunun d›fl›ndaki her manevra, her “taktik”, Kürt ulusal kurtulufluna ancak zarar
verir.
Kürt halk›n›n talepleri meflrudur.
Bu talepleri elde etmek için yürüttü¤ü mücadele meflrudur.
Bu mücadele için örgütlenmesi meflrudur.
Bu meflrulu¤u yarg›lamak, emperyalizmin ve oligarflinin haddi de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 331
Kurtulufl
SORGULAMANIN ZORUNLULU⁄U
VE HALUK GERGER’‹N YER‹
Haluk Gerger, Ayd›n Sorumlulu¤unun
SORGULAMANIN
ZORUNLULUĞU VE ve Kürt Milliyetçili¤inin Neresinde?
HALUK GERGER’İN
YERİ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31
Z
or ve netleflme isteyen bir süreçten geçiyoruz. Zorluk yanl›zca düflma-
n›n sürekli bask›s›, MHP’li bir hükümet ihtimaliyle karfl› karfl›ya oluflu-
muzdan kaynaklanm›yor. ‹deolojik teorik anlamda netleflme ihtiyac›-
n›n, devrimcilerin ve devrimci hareketin meflrulu¤unun kitlelere kabul ettirilme-
si ihtiyac›n›n ortaya ç›kt›¤› bir süreç bu. Devrimciler, ilkeleri ve kurallar›yla ken-
dilerini kitlelere adeta yeniden tan›tmak zorundad›rlar.
Bu ortamda ayd›nlara da tabii ki önemli bir görev düflecektir. Kimileri bu
ortam› f›rsat bilip, kendilerini düzenin kuca¤›na atacak belki. Halka karfl› duy-
duklar› s›n›rl› sorumluluklardan uzaklaflacaklar. Bu niyette olanlar, bu tart›flma-
n›n d›fl›ndad›r. Ama s›n›flar mücadelesi içinde azçok tutarl› bir konumda bulu-
nan ayd›nlar›n neyi nas›l yapaca¤› önemlidir.
“Fikir Adam›” Enflasyonu; Televizyonlar›n, gazetelerin ço¤almas›, do¤al
olarak bu TV ve gazetelerde “yorum” yapacak yazar ve konuflmalara olan ih-
tiyac› da artt›rd›. Ve ülkemiz tam bir “yorumcu” enflasyonuyla karfl› karfl›ya kal-
d›. Benzer bir durum, günlük gazetelerin ç›kmas›yla birlikte, devrimci, yurtse-
ver bas›nda da yaflan›yor.
Devrimci, yurtsever günlük bas›n yazar, yorumcu “ihtiyac›n›” karfl›lamak
için ço¤unlukla ya Cumhuriyet gazetesi kadrolar›na, ya da y›lg›nlaflm›fl eskile-
re kofltular. Çok çeflitli siyasi hareketlerin “döküntüleri” topland›. Özellikle de
Kürt milliyetçili¤inin yay›n organlar›, pragmatizmin sonucunda eskilerin, y›lg›n-
lar›n, döneklerin kürsüsü haline geldi. Bunlar›n de¤erlendirmesi uzun ve ayr›
bir konudur. Ne varki, yine de birkaç noktay› belirtmeden geçmek mümkün de-
¤il. Bu y›lg›nlar, dönekler buralarda gerillalar›n cesetleri üzerine pervazs›zca
“politika” yap›yor, gerillaya fedailik öneriyorlar. Böyle bir ikiyüzlülü¤e, sami-
miyetsizli¤e yolaçanlar, bu kirlenmenin sorumlusudurlar. Y›lg›nlara, döneklere
sunulan bu kürsüde, y›lg›nlar›n döneklerin kürsüsünün as›l sahiplerine ödedik-
leri bedel ço¤unlukla Türkiye soluna sald›r› olmaktad›r “Türk Solu”na küfret-
mek, hakaret etmek, en az›ndan durmadan elefltirmek, Kürt milliyetçili¤inin ya-
y›n organlar›nda yazman›n adeta koflulu olmufltur.
Haluk Gerger de bir süredir Özgür Bak›fl ve Özgür Politika’da yazmakta-
d›r. Yukar›da sözünü etti¤imiz y›lg›nlar, dönekler aras›nda göremeyece¤imiz,
tersine kendi demokrat çizgisinde belli ölçülerde tutarl›l›¤›yla de¤er verdi¤imiz
bir ayd›n olan Haluk Gerger de ne yaz›k ki, Kürt milliyetçili¤inin yay›n organ-
lar›ndaki bu “gelene¤e” uydu. Peki bu gelenek nereden kaynaklan›yor? Han-
gi bak›fl aç›s›n›n ürünü. Bu bak›fl aç›s› içinde bir ayd›n›n yeri, sorumlulu¤u ne
332 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
ABDULLAH ÖCALAN’A MEKTUP
ABDULLAH
ÖCALAN’A MEKTUP
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32
S
ay›n Abdullah Öcalan,
Yan›n›zday›z.
Egemen s›n›flar devrimcileri, yurtseverleri, halklar› yarg›layamaz.
Yaln›z de¤ilsiniz.
“San›k” sandalyelerinde tek kifli bile olsak, yaln›z de¤ilizdir.
Düflmanla yüz yüzeyken ve tek bafl›m›zayken de hiç yaln›z kalmad›k.
1988’de, cuntan›n açt›¤›, sivil cuntac›lar›n sürdürdü¤ü mahkemede, önderli¤i-
mizle, kadrolar›m›zla, taraftarlar›m›zla bizim nezdimizde halk kurtulufl müca-
delesini mahkum etmeye çal›fl›rlarken flöyle ifade etmifltik bunu:
“Spartaküs vard› salonda. Yan›nda yüzlerce kendisi gibi köle arkadafl-
lar›yla.
Sonra Baba ‹shak hiçbir duruflmay› kaç›rmad›.
Bedreddin bir köfleye divan›n› kurmufl, Torlak ve Börklüce’yle birlikte
müritlerini dinliyordu.
Tupac Amaru da sessiz ve vakur kiflili¤iyle oturuyordu bu davada. Ya-
n›nda beyaz adama lanet okuyan binlerce k›z›lderili vard›.
Pir Sultan gelmiflti, elinde saz›, dilinde ‘dostun selam›’...”
Bu kadar da de¤ildi tabii.
Dünya proletaryas›n›n ö¤retmenleri Marks ve Engels, Lenin’den Mao’ya,
Ho Amca’dan Castro’ya, Dimitrov’dan Che’ye, dünya devriminin muzaffer ön-
derleri de oradayd›lar.
Onlarla birlikte yarg›lanan de¤il, yarg›layand›k. Onlarla birlikte tarihin yar-
g›s›n› savunmufltuk orada.
Biliyoruz ki, ‹mral›’da da olacaklar.
Dünyan›n tüm zalim ve sömürücüleri de orada olacak.
Yani k›sacas›, mahkeme salonu denilen o 10-20 bilemediniz 100- 150 met-
rekarelik yerler sömürenlerle dünya halklar› aras›ndaki savafl›n bir mevzisin-
den baflka bir fley de¤il. Söyleyece¤iniz her söz, ya dünya halklar›n›n, ya di-
¤er taraf›n hofluna gidecek.
“‹ki taraf›” birden hoflnut etmek mümkün de¤ildir.
338 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Say›n Öcalan,
Siz de kuflkusuz çok iyi biliyorsunuz ki, oligarfli için sorun tabii ki bir kifliye
flu veya bu cezay› vermifl olman›n ötesindedir.
Oligarfli bu davada halklar›n kurtuluflu için do¤ru olan, devrimci olan ne
varsa mahkum etmek istiyor. Oligarfli bu davada halklar›n kurtulufl umudunu
bo¤mak istiyor.
Buna karfl› koymak durumunday›z Say›n Öcalan. Yirmi bini aflk›n flehidimiz
ad›na, mücadelenin hakl›l›¤›n› ve meflrulu¤unu savunmal›y›z o kürsüde.
‹mral›’dan yapt›¤›n›z çeflitli aç›klamalar ve mektuplar vesilesiyle yeni baz›
de¤erlendirmelerinizi ö¤renmifl olduk.
Çok yeni fleyler söylüyorsunuz; bu yeni fleyler içerisinde tek tek ele ald›¤›-
m›zda do¤rular ve yanl›fllar bir arada duruyor. E¤er süreci, stratejileri, politi-
kalar› yeniden flekillendireceksek, bu de¤erlendirmeyi yaparken do¤rular› ve
yanl›fllar› ay›ral›m.
Yine bu arada, bunlar›n asl›nda yeni olmad›¤›n›, ‘93’ten beri düflündü¤ü-
nüzü belirtiyorsunuz. Birkaç aç›klaman›zda “Ben zaten 90’lar›n bafl›nda art›k
sonuç alamayaca¤›m›z› görmeye bafllam›flt›m” diyorsunuz. Keza yine Roma
dönemindeki bir konuflman›zda art›k TC ordusunun da, gerillan›n da askeri
olarak daha fazla bir fley yapamayacaklar›n› söylemifltiniz. Yani o zamandan
bir anlamda “t›kanma” tespiti yap›yordunuz.
Söylediklerinizin do¤ru yanlar› var. Sezgisel veya deneysel de olsa baz›
gerçeklerin düflündü¤ünüz gibi olmad›¤›n› gördünüz. Ama bunlar› gördü¤ünüz
veya sezdi¤inizde “ne yap›yoruz, nereye gidiyoruz, nas›l düflündük, neden dü-
flündüklerimiz uygulanmad›, bu yol, bu strateji, bu taktikler yanl›fl” demediniz.
Cüretle yanl›fl olan›, hayata uymayan› masaya yat›rmad›n›z. Ve dostlar›n›z›,
do¤ru söyleyenleri ne yaz›k ki hiç dinlemediniz. Bu koflullarda bunlar› söyle-
mek ne kadar anlaml› bilemiyoruz; ama siyasal ve tarihsel olarak bunlar› söy-
lemek zorunday›z. Aç›klamalar›n›zda, sekiz maddede yeni bir yol ve yöntem-
ler üzerine düflündü¤ünüz görülüyor. Ama bir bütün olarak, bak›fl aç›s› yanl›fl-
l›¤›n› korumaya devam ediyor. Do¤rular bu yanl›fl bütün içerisinde kayboluyor,
yok oluyor, geri olana hizmet ediyor. Bunlar›n, en az›ndan belli bafll›lar›n› ele
almak istiyoruz.
A- ‹mral›’dan aç›klad›¤›n›z sekiz madde de “doksanl› y›llardan itibaren
baz› sapt›rmalara ra¤men, Kürtlerin ifade özgürlü¤üne de aç›k hale gelen
demokratik cumhuriyet sistemi”nden söz ediyorsunuz. Hangi demokratik sis-
tem Say›n Öcalan? Hangi ifade özgürlü¤ü?
En baflta bu tespitinizi ele ald›k. Çünkü “demokratik cumhuriyet” tespiti yap-
mak, bugüne kadarki devrimci mücadelenin meflru zemine sahip olmad›¤›n›
söylemek demektir.
Bunu siz de biliyorsunuz, o halde nereden ç›kt› bu “demokratik cumhuriyet”
tespiti? Bunlar›n Türkiye’de olmad›¤›n›, Türkiye’de bütün halklara zulüm ve
esaret uygulayan, bütün ezilenlerin sesini fliddetle bast›rmaya çal›flan düzenin
niteli¤i hiçbir zaman demokratik cumhuriyet olmad›. Oligarflik diktatörlük de-
mokrasiyle hükmünü sürdüremezdi zaten, onun için faflizme baflvurdular. De-
mokratikli¤in, demokrasinin nas›l oluflaca¤›n› hepimiz çok iyi biliyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 339
dan beri Kürtlerin ifade özgürlü¤ü var diyorsunuz. O halde mücadelenin ama-
c› nedir? Bu yol do¤ru de¤il Say›n Öcalan. Bu yol, emperyalizmin ve oligarfli-
nin her ne flekilde olursa olsun, devrimci düflünceleri ezme ve yoketmesine hiz-
met eder.
Elbette ortak vatan. Ve bu vatan üzerinde yaflayan bütün ezilen halklar›n or-
tak ç›karlar›, bütün ezilen halklar›n s›n›fsal ve ulusal ç›karlar›. Kürde ait ne var-
sa de¤il, bütün halklar›m›za ait olumlu olan, ilerici olan, mücadelesine hizmet
eden ne varsa önümüze al›p, halklar›n birlikteli¤ini yeniden yarat›p, emperya-
listlerin ve oligarflinin oyunlar›n› bozmal›y›z. ‹nsanlar›, devrimcileri Türk solu,
Kürt solu, Arap solu, Laz solu, fleklinde ay›rarak de¤il; milliyetleri ne olursa ol-
sun devrimci iktidar temelinde birlefltirmeli ve iktidar› istemeliyiz.
L- Kimse devrimcileri affedemez Say›n Öcalan. Ezilenler ad›na yola ç›km›fl
hiçbir devrimci kendisi için olmasa bile, yoldafllar› için de af isteyemez. Öz-
gürlük tarihin hiçbir döneminde egemenler eliyle sa¤lanamaz. Gerçek özgür-
lük, gerçek legalleflme, gerçek demokratikleflme ancak devrimci iktidarla müm-
kündür. Teori düz ve aç›kt›r. Yaflananlar, yaflad›klar›m›z da çok aç›k ve ç›plak-
t›r. Emperyalistler, iflbirlikçiler her türlü komployu kuracaklard›r. Ne kadar tra-
jik olursa olsun, bunlar dünyan›n sonu de¤ildir. Biz ne istedi¤imizi bilirsek, biz
yolumuzu aç›k ve net çizersek, egemenler her zaman korkulu rüyalar görmeye
mahkumdurlar. Egemenler, zalimler sizi yarg›layamaz. Siz yarg›layacaks›n›z.
Oras› siyasi bir arenad›r. Ezilenlerle ezenlerin çat›flma arenas›d›r. Bütün ezi-
lenlerin kurtuluflu, halklar›n kardeflli¤i, özgürlük, mevcut sistemin yok edilmesiy-
le mümkündür. Ezenler ve ezilenler ayakta durdukça; kellenizi almak için cel-
latlar ç›rp›n›rken siz bar›fl isteyen konumda de¤ilsiniz. Bar›fl› ancak ezilenlerin
iktidar› sa¤layabilir. O zaman siyasi arenada ezenler yarg›lanacakt›r.
‹flte flimdi siz, ezilenlerin sesi olmal›s›n›z.
Dostlu¤umuzu, dayan›flmam›z› sunuyoruz. Emperyalizme ve faflizme karfl›
savaflanlar›n dostuyuz. Dost olarak, halklar›m›z›n ç›karlar›n›n gere¤i olarak, o
kürsüde ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizmi savunman›z› bekliyoruz. Size
yak›flan, sizden beklenen budur.
Sa¤l›k ve esenlik diliyoruz. Dostça selamlar›m›z› yolluyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 343
Kurtulufl
HÜSEY‹N CEVAH‹R’‹N
30 YIL ÖNCE YAZDIKLARI
HÜSEYİN
CEVAHIR’İN 30 YIL
ÖNCE Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
YAZDIKLARI 28 May›s 1999
Say›: 32
1
960’l› y›llar›n ikinci yar›s›nda geliflen gençlik hareketinin önderlerin-
den birisidir. SBF-DER Baflkanl›¤› yapt›. T‹P içerisindeki ayr›flmada
Mahir Çayan’la birlikte tav›r ald›. THKP-C’nin önder kadrolar›ndan
birisi oldu.
Bu dönemdeki mücadele içerisinde Karadeniz’den Dersim’e, Diyarbak›r’a
kadar birçok alanda görev ve sorumluluklar üstlendi. O’nu Fatsa’da köy faali-
yetleri yürütürken görürüz. Örne¤in Karadeniz’i neredeyse bir bafltan bir ba-
fla dolaflm›flt›r. Yine baflka bir defas›nda Alia¤a’da iflçilerin grev çad›r›ndad›r.
Sonra Diyarbak›r’da Bismil ve Silvan köylüleriyle birliktedir. Bir baflka zaman
yoksul Dersim köylüleriyle omuz omuzad›r. Onlar›n ö¤retmeni ve ö¤rencisidir.
Mücadelenin içinde ö¤renmifl halka gitmifl, halktan ö¤renmifl ve halka ö¤-
retmifltir. Önderlik vas›flar›n› bu mücadelenin içinde kazanm›flt›r.
Hüseyin Cevahir partinin Genel Komite üyesidir. Komitede yap›lan iflbölü-
müne göre Kürdistan’dan sorumluydu. Bu nedenle Kürdistan’›n de¤iflik bölge-
lerine gidip geldi. Örgütlenmeler yapt›, araflt›rmalarda bulundu ve Kürt soru-
nuna iliflkin çeflitli yaz›lar da yazd›.
O günkü koflullarda gerilla savafl›na flehirden bafllanmas› nedeniyle ‹stan-
bul’a geçip flehir gerilla eylemlerinde yer almas›na ra¤men do¤du¤u toprak-
larla siyasi, örgütsel ba¤›n› da koparmad›.
Cevahir Kürt milliyetindendir. Çocuklu¤u Dersim’in Mazgirt ilçesinde geçti.
Kürt halk›n›n ac›lar›n› çocuklu¤unda yaflad›, gördü ve dinledi. ‘38’in an›lar›y-
la büyüdü.
Do¤du¤u ve yaflad›¤› topraklara en çok duyarl›l›k tafl›yan Cephelilerden bi-
risiydi. Parti-Cephe’nin Kürt sorununa bak›fl aç›s›n›n oluflmas›nda Cevahir’in
önemli yeri vard›r.
Parti-Cephe’nin isabetli tahlilleriyle ulusal soruna yaklafl›m›n› bütünlefltirmifl
ve do¤ru sonuçlar ç›karm›flt›r.
May›s 1970 tarihli Ayd›nl›k Sosyalist Dergi’nin 19. say›s›nda Cevahir im-
zas›yla yay›nlanan Diyarbak›r, Bismil, Silvan izlenimleri, O’nun bu konudaki
ilk inceleme ürünlerinden birisidir.
Cevahir izlenimlerinin bafllar›nda Bismil köylülerini ve toprak sorununu an-
lat›r.
“Köylüler iki bölüme ayr›labilir: Da¤ köylüleri ve ova köylüleri.
Halk geçimini tah›l üretiminden sa¤lamaktad›r. Ekilebilir toprak mik-
tar› 2 milyon dönümün üstündedir. Topraklar›n bir k›sm› a¤alar›n elinde.
344 Miliyetçilik Ç›kmaz›
ideolojik mücadele yürüttü¤ünü sorunu özü itibar›yla nas›l do¤ru biçimiyle or-
taya koydu¤unu bir kez daha görmek zorundad›r.
Cevahir, Bismil’deki gözlemlerinden sonra, Silvan’a geçmifltir.
“Silvan’›n merkezinde 8 Nisan 1970 günü, sabah saat üç sular›nda üç
bine yak›n jandarma, komando birlikleri 6 helikopter ve topçu, keflif uçak-
lar›n›n deste¤iyle etraf› kuflatt›lar. Görenler sanki bir düflman kalesi mu-
hasara alt›na al›nm›fl da düflürülecek san›rd›. Gürültülerden uyan›p evin-
den ç›kan herkesi istisnas›z belli bir toplama yerine götürüyorlar. Toplan-
ma yeri Tekel iflletmesi meydan› Çalakorte fiador’un yukar› k›sm› idi.
Olup-bitenleri ö¤renmek için bafl›n› d›flar›ya ç›karan herkes bu toplama
yerlerine aktar›ld›. Toplama yerlerinde halka, sürün, yat, kalk, yuvarlan
emirleri ile toplu halde iflkence edildi ve halk› s›rtüstü-yüzükoyun yere ya-
t›r›yor, üzerinde tepiniyorlard›.”
Cevahir arama ve iflkencelerin tüm bölgede sürdü¤ünü, iflkencelerin en yo-
¤ununun ise Derik, Eruh ve Siirt taraflar›nda yap›ld›¤›n› yazar. ‹flkencelere,
operasyonlara iliflkin örnekler verir.
Gözlemlerinin, incelemelerinin ›fl›¤›nda sorunu tahlil eder.
“Ülkemizin emperyalizmden, iflbirlikçilerinden ve toprak a¤alar›ndan
temizlenip halk›m›z›n kurtuluflu ve mutlulu¤unu istiyorsak, yüzy›llard›r
Türk halk›yla kader birli¤i yapm›fl, düflmana karfl› omuz-omuza dövüfl-
müfl bir Kürt halk› var. Bu halk›n Türk halk› gibi çözümlenmemifl binler-
ce sorunu ortada duruyor. A¤a bask›s›, açl›k, zulüm, iflbirlikçi iktidar›n
terörü Do¤u’da kol geziyor.”
Cevahir ayr›ca emperyalizmin Ortado¤u’da halklar aras›na düflmanl›k so-
kup emperyalizme karfl› verilen mücadeleyi hafifletmeye çal›flt›¤›na iflaret ede-
rek tarihsel bir uyar› yapar:
“‹flte durumun can al›c› noktas› buras›. Türkiye devrimcileri uyan›k
davran›p bu oyunu flimdiden bozmaya çal›flmazlarsa ileride çok büyük
açmazlara düflebilirler.”
Emperyalizmin 1970’lerde yo¤unlaflan Ortado¤u’ya yönelik manevralar›,
karfl›m›za iflbirlikçi kukla bir Kürt yönetimi ve emperyalizmden icazet dilenen
Kürt milliyetçilerini ç›karm›flt›r.
Sorunun çözümüne iliflkin olarak da Cevahir, flunlar› belirtir:
“Do¤u sorunu ancak devrimci yoldan çözüme ba¤lanabilir. Bu devrim-
ci iktidar u¤runa Kürt ve Kürt devrimcileri, bütün yurtseverler omuz omu-
za çal›flmal›d›rlar. Halklar› var olan, gerçek kardeflli¤i pekifltirmeli, bafl
düflman emperyalizme karfl› mücadele edilmeli ve uyan›k olunmal›d›r. Tek
do¤ru yol budur. Yoksa hangi saflarda olursa olsun burjuva flovenizmine
düflmek emperyalizmin oyununa gelmektir, bölücülüktür.”
Cevahir bunlar› yazd›¤›nda y›l 1970’tir. O dönem Kürt milliyetçili¤inin, sö-
mürgecilik tespiti yapanlar›n, ayr› örgütlenmeyi savunanlar›n esamesi bile
okunmamaktad›r. Bu paragrafta her fley, sorunun devrimci çözümü vard›r.
346 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
HAKLI OLAN, MEfiRU OLAN
KÜRT HALKIDIR
KÜRDİSTAN’DA
TEK YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32
T
arih, milattan yüzy›l kadar öncesidir. Yer, Roma. Egemenler ve ezilenler ara-
s›ndaki ilk büyük kavgalardan birine tan›k olunur o zaman. Ezilenlerin ön-
deri Katilina’d›r. Ezenlerin ordusuna ise, asl›nda ezilenler s›n›f›ndan olup,
egemenlerin deste¤iyle bafla seçilen Çiçeron komuta etmektedir.
Ezilenler köledirler. Hiçbir haklar› yoktur. Hayvanlar gibi yaflamaya mahkum
edilmifllerdir. Mülkleri yoktur, canlar› da köle sahibinindir.
Ayaklan›rlar. Toprak ve Hürriyet istemektedirler.
Ayaklanmaya kat›lan komutanlardan biri flöyle der: “Bütün anlaflmazl›klar›n
ve savafllar›n kayna¤› olan zenginli¤i istemiyoruz. ‹stedi¤imiz, sadece özgür-
lüktür.”
Ezilenler yenilir. Katilina savafl alan›nda katledilir.
Ama toprak ve hürriyet kavgas› bitmez.
Aradan az bir zaman geçmifltir ki, bir kez daha ayaklan›r ezilenler. Tarih M.Ö.
73’tür.
70 köle Spartaküs’ün öncülü¤ünde isyan edip silahlan›r. Dört bir yandan gelip
kat›lanlarla k›sa sürede bir orduya dönüflürler.
Ezilenlerin ordusu...
Savafl›rlar... Yine yenilirler... Ama savafl bitmez...
M.Ö. 100’lü y›llardan bugüne... 2000 y›l.
2000 y›ld›r sürüyor bu kavga.
Biny›llard›r tarih, ezenlerle ezilenler aras›ndaki savafl›n tarihidir.
Köle sahipleriyle köleler aras›nda, krallar, senyörlerle köylüler aras›nda, burjuva-
ziyle iflçiler aras›nda...
Kavga sömüren ve zulmedenlerle halk aras›nda sürüyor.
Sömürenler ve zulmedenler, katletmekle yetinmediler hiç. Ayaklanan köleyi, köy-
lüyü, iflçiyi; asi, eflk›ya, anarflist, terörist, bölücü, bozguncu ilan ederek, insanlar›n
kafalar›nda da mahkum etmeye çal›flt›lar.
Edebildiler mi? Hay›r. Tarihsel kavga sürdü.
Hiçbir yenilgi, hiçbir propaganda ezilenlerin hakl›l›¤›na gölge düflüremez. Hiç-
bir zulüm adalet ve hürriyet istemekten al›koymaz insanlar›.
Ezilenlerin ezenlere karfl› sürdürdü¤ü bu savafl hakl› bir savaflt›r.
Bin y›llara uzanan kesintisizli¤in kayna¤›nda bu hakl›l›k vard›r.
Fransa’da, Almanya’da, Rusya’da iflçiler, köylüler ayaklan›r. Yenerler, yenilirler.
Anadolu’da yoksul köylüler ayaklan›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 347
Hakça, ortakça bir yaflam isterler. Türkmen, Kürt, Rum, Ermeni... Kardefllik sof-
ras›nda birleflip savafl›rlar.
Katledilirler. Yenilirler.
Ama Anadolu’nun bir baflka yerinde uç verir ayaklanma. Çünkü tarihsel olarak
yenilmemifllerdir. Çünkü isteklerinde hakl›d›rlar. Kavgalar› meflrudur.
Bask›, zulüm, yasaklar, sansürlerin gücü, bu gerçe¤i de¤ifltirmeye yetmez.
Köle sahiplerinin soyundan gelen oligarfli, bask›yla, terörle bitiremedi¤i ezilenle-
rin mücadelesini, bas›n›n›, mahkemelerini kullanarak mahkum etmeye çal›fl›yor.
Tarihsel kavga sürüyor.
Tarihsel kavgan›n bir yan›, Kürt halk›n›n mücadelesinin hakl›l›¤› ve meflrulu¤u
üzerinde yo¤unlaflm›fl durumda. Öcalan davas› nezdinde Kürt halk›n›n taleplerinin
hakl›l›¤›, mücadelesinin meflrulu¤u mahkum edilmek isteniyor.
Kim hakl›, kim meflru sorusu üzerinde yo¤unlafl›yor kavga. Cevab› bellidir.
Cevab› biny›llardad›r.
Bir halk›n dilini yasaklamak, hakl› m›d›r?
“Hakl›y›z” diyemezler. Her türlü demagoji yapabilirler ama hakl›y›z diyemezler.
Sömürmek, zulmetmek, meflru mudur?
Katlederler, köyleri yak›p y›karlar, insanlar›m›za pislik yedirirler, iflkence yapar-
lar, ›rza geçerler, ama bunlar meflrudur diyemezler. Her türlü demagojiyi yapar,
ama bunlar› yap›yoruz ve bunlar meflrudur, do¤rudur diyemezler.
Hakl› ve haks›z olanlar bellidir.
30 bin ölünün sorumlulu¤unu, kurtulufl için savaflanlara y›kmaya çal›flmalar›, hak-
s›zl›klar›n› ve gayr› meflruluklar›n› gizlemek içindir.
30 bin ölü, istisnalar› d›fl›nda halk›m›z›n ölüleridir. Askerdir, gerillad›r.
Asker, aldat›larak kendi halk›na karfl› savaflt›r›land›r. Sömürü ve zulüm düzenini
korumak için savafl›rken ölmüfltür. Yanl›fl safta ölmüfltür. Gerilla halk›n›n kurtuluflu için
ölmüfltür. Do¤ru saftad›r.
Askerin de gerillan›n da ölümlerinin sorumlusu düzenin sahipleridir. Çünkü bu sa-
vafl, sömürü ve zulüm düzeni oldu¤u için süren bir savaflt›r. Savafl›n sonu, sömürü ve
zulüm düzeninin y›k›lmas›yla gelecektir. Bu savaflla, halk›m›z hür, vatan›m›z ba¤›m-
s›z olacakt›r.
Hakl› ve meflru olan sömürü ve zulüm düzeni de¤il; sömürü ve zulüm düzenine
karfl› savaflt›r.
HAKLI VE MEfiRU OLAN HAKLILI⁄INI VE MEfiRULU⁄UNU SAVUNANLAR KA-
ZANACAKTIR.
Bu tarihin hükmüdür.
‹mral›’daki DGM’nin hükmü, bu hükmü de¤ifltiremez.
348 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
TÜRK‹YE OL‹GARfi‹S‹N‹N
DUYMAK ‹STED‹KLER‹
TÜRKİYE
OLİGARŞİSİNİN
DUYMAK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
İSTEDİKLERİ 11 Haziran 1999
Say›: 34
T
ürkiye’nin ne kadar demokratik oldu¤unu kan›tlamak için gerçekler, te-
ori, her fley e¤ilim bükülmektedir. MGK’ya, orduya övgüler, bunun ifa-
desidir.
Denir ki,
“fiiddet, art›k cumhuriyetin gündeminden kesin kalkmal›d›r. San›yo-
rum, Türkiye’de tüm kesimlerin konsensus sa¤lad›klar› en temel bir konu
budur. Kimse sorunlar›n fliddetle çözülece¤ine inanm›yor.”
‹flte tam da oligarflinin duymak istedi¤i sözler.
fiu tespite bak›n:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi demokratik laik hareketlenmesi bafla-
r›ya gitmek zorundad›r. Demokratik cumhuriyet sisteminde fliddete yer
olamaz. Sorunlar›n çözüm dili isyan veya devrim olamaz. Bar›fl içinde
anayasal evrim yolu geçerlidir. Yirminci yüzy›l›n sonu bunu böyle emret-
mektedir.”
Buradan ç›kan sonuç fludur:
Bir, faflist rejim demokratik-laik bir hareketlenme içindedir.
‹ki, demokratik cumhuriyette devrimler gereksizdir.
Üç, bar›fl içinde anayasan›n yeniden düzenlenmesini içerecek bir evrim ge-
reklidir. Bunlar oligarflinin duymak istedikleridir.
Bu tav›r flöyle pekifltirilir:
“1990’lardan sonra birlik içinde Türkiye’de insan haklar›nda geliflme-
ler var. Bundan sonra isyan yanl›flt›r. Mesele çözüm yoluna girmifltir. Ba-
r›fl ve kardefllik için duyarl› olmak gerekir.”
Peki oligarflinin kontrgerilla örgütlenmesini hayat›n her yan›na yaymas›
1990’larda de¤il midir? 1990’larda binlerce flehit, yüzlerce kay›p olmam›fl m›-
d›r?
Cevab› burada yoktur.
Oligarfli “faflizm” kelimesini duymak istemez. “Devrim”, “kurtulufl” kavram-
lar›n› bo¤mak ister. “Devlet terörü”, “emperyalizmin ufla¤›”, “iflbirlikçi”, “katli -
amc›” denilmesinden rahats›zd›r.
Ve Öcalan sayfalar tutan yaz›lar› ve saatler süren konuflmalar›nda hiç an-
maz bu kelimeleri. Oligarfli neleri duymak isterse o literatürle konuflur.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 349
Öyle ki, 15 y›ld›r süren savafl için onlarca sayfal›k savunmada bir kez ol-
sun “halk savafl›” demez; “isyan, kapsaml› eylemlilikler” gibi kavramlarla ge-
çifltirir.
Oligarfli, faflist rejimin demokrasi oldu¤unun söylenmesini duymak ister.
Devrimlere gerek kalmad›¤›n›, her fleyin evrim içinde çözülebilece¤ini, kurtulufl
savafllar›n›n yanl›fl oldu¤unu duymak ister.
Öcalan’›n savunmas›nda oligarflinin duymak istemedi¤i kavramlar yoktur.
Bafltan sona oligarflinin duymak istedikleriyle doludur. Savunman›n bütününde
oligarflinin hakl›l›¤› ve meflrulu¤u vard›r. Düzenin aklanmas› vard›r.
Demokratik cumhuriyet var. Siyasi özgürlük var, düflünce özgürlü¤ü var...
Sadece demokrasinin eksiklikleri var, ki onlar da engellenemezcesine düzelme
yoluna girmifl... Bu durumda silahl› mücadele tümden yanl›flt›r.
Provokasyon, d›fl mihrak teorilerini hakl› gösteren savunmalar, oligarfliye
büyük moral vermifltir. Her alanda düzenin meflruiyetinin sa¤lanmas›na hizmet
etmektedir.
350 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
‹mral›’da ne Kürt Halk›, ne de
Baflka Bir Halk Yoktu
‹MRALI’DA EZ‹LENLER YOKTU
İMRALI’DA
EZİLENLER YOKTU
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34
T
üm toplumsal sistemlerde mahkemeler “düzeni korumak” için vard›r.
Oligarflinin mahkemeleri de oligarflinin düzenini korumak, bu düzene
karfl› ç›kanlar› “yarg›lay›p cezaland›rmak” için kurulmufltur. ‹mral›’da
31 May›s’ta bafllayan dava, günlerdir gündemin ilk s›ralar›nda yeral›yor. “Yar-
g›” koltu¤unda oturanlar, 15 y›ld›r süren bir gerilla savafl› nedeniyle huzurla-
r›n›n bozulmas›n› cezaland›rmak istiyorlar. “San›k” kürsüsünde ise, bu savafl›n
önderi konumundaki Öcalan var.
Yani ezenler ve ezilenler aras›ndaki savafl ‹mral›’da özel olarak yap›lan o
duruflma salonunda da sürüyor.
OL‹GARfi‹ KEND‹ SINIFSAL ÇIKARLARINA UYGUN OLARAK, siyasal, hu-
kuksal, askeri, ideolojik bir savafl veriyor ‹mral›’da. Bu dava nezdinde askeri
ve örgütsel olarak Kürt milliyetçi hareketine darbe vurmak, ideolojik olarak da
Kürt halk›n›n mücadelesini mahkum etmek istiyor. Gerillay› ve halk› moralsiz-
lefltirmek, istiyor. Yap›lan her fley bu amaçlara uygundur.
Abdullah Öcalan ise, oligarflinin bu savafl›n›n karfl›s›na, “af, legalleflme,
bar›fl” talepleriyle ç›k›yor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin hizmetinde olma
eksenine oturan bir “savunma” yap›yor.
Bunu onaylamak mümkün de¤ildir.
Yarg›layanlar, kendi s›n›f ç›karlar›na uygun davran›yorlar. Düzene karfl› sa-
vaflman›n hesab›n› soruyorlar. Halk savaflç›lar›n›n s›kt›¤› her kurflunun hesab›-
n› soruyorlar.
Ama Öcalan yapm›yor bunu.
HESAP SORMUYOR ORADA.
Örgüt ad›na, Kürt halk› ad›na, Anadolu halklar› ad›na hesap soran bir ko-
numda de¤il.
Tersine, yanl›fl yapt›k diyor, kendisine iflkence yap›lmad›¤›n› belirtip flükran-
lar›n› sunuyor; faili meçhullerde, iflkencehanelerde katledilen gerillalar›n, Kürt
ayd›nlar›n›n ve köylülerinin hesab›n› sormuyor.
HALKIN ÇIKARLARINI SAVUNMUYOR.
Bütün meseleyi dil sorununa indirgeyip, onlarca y›ld›r u¤runa mücadele edi-
len talepleri bir ç›rp›da silip at›yor. Ne toprak sorunundan, ne demokrasi soru-
nundan, ne sömürüden kurtulufltan bahsetmiyor.
Öcalan’a göre dil konusunun d›fl›nda güllük gülistanl›k, demokratik bir ülke
Türkiye.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 351
Kurtulufl
TERC‹H ERTELENEMEZ;
‹MRALI’DAK‹ TEOR‹ VE TAVIR, YA
KABUL, YA DA RED ED‹LECEK
TERCİH ARASI YOKTUR
ERTELENEMEZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35
P
KK ,geçmifl bir yana, Öcalan’›n Suriye’den ç›kmak zorunda b›rak›lma-
s›ndan bu yana hayati önemde yol ay›r›mlar›na gelmifl, tercihlerle kar-
fl› karfl›ya kalm›fl; ama her seferinde aç›k tercihleri ertelemifl, erteledik-
çe de geri çizgi derinleflmifltir.
Hayat, önümüze getirmifl bir tercihi dayat›yorsa, ondan kaçamazs›n›z. PKK
kah Öcalan’›n destekleyen aç›klamalar›yla, kah savafla devam söylemi ve bu-
na denk düflen pratik ç›k›fllar›yla, tam bir çeliflkili durum içinde bu tercihten
mümkün oldu¤unca kaç›nmaya çal›flmaktad›r.
Ama fazla kaçamaz.
“Biz bar›fla da savafla da haz›r›z” aç›klamalar› da bir fley ifade etmez.
Öcalan’›n ‹mral›’da ortaya koydu¤u görüfller, savafl›n zeminini siyasal ola-
rak ortadan kald›rmaktad›r zaten. Hem, Öcalan’›n aç›klamalar›na ba¤l›y›z de-
mek, hem de savafl› sürdürmekten sözetmek, mümkün de¤ildir. Çünkü bu ikisi
birbirinin tamamen z›dd› durumdad›r.
Art›k isyan yanl›flt›r diyor Öcalan.
Art›k fliddet yanl›flt›r diyor.
“Sorunun bu boyuta gelmesinde”, “devlet kadar, 90’lardan itibaren
“demokratikleflmeye” ayak uyduramay›p eski yöntemde, yani silahl› sa-
vaflta ›srar eden PKK’nin da sorumlulu¤u vard›r” diyor.
Savunmas›nda söyledikleri ortadad›r.
“Demokratik çözüm alternatifsizdir” diyor.
“Devrimcilikte çak›l›p kalmay›” mahkum ediyor.
“Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› art›k geçerlili¤ini yitirmifltir” diyor.
S‹Z NE D‹YORSUNUZ?
“Her ideolojinin kendini uygulayabilme olana¤› var” m›fl art›k; “Zor gerek -
sizleflmifltir” diyor Öcalan.
Ya zor gereklidir, bunun uygulay›c›s› olarak gerilla da olur; ya zor gerek-
sizleflmifltir, gerillaya da gerek yoktur.
Bunlardan biri kabul, di¤eri reddedilecektir.
Öcalan “sistemin içinde çözüm olanaklar› vard›r” diyor.
Ya sistemin içine gireceksiniz, ki bu durumda gerilla ve savafl, sistemin içi-
ne s›¤maz; ya da sistemin d›fl›nda olacaks›n›z, ve ancak o zaman gerilladan,
savafltan sözedebilirsiniz.
HANG‹S‹?
‹mral›’da tarih inkar edilmifltir. 20 y›ll›k mücadele mahkum edilmifltir. Burju-
va demokrasisi ve “Bat›” aklanm›flt›r. Türkiye oligarflisi aklanm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 353
Kurtulufl
UKKTH, Kemalizm, Yeniden Yap›land›rma,
Yurtseverlik...
DEVR‹MC‹LER NEY‹ TARTIfiIR,
DEVRİMCİLER NEYİ NEY‹ TARTIfiMAZ?
TARTIŞIR, NEYİ
TARTIŞMAZ? Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35
B
ir yandan “Atatürk milliyetçisiyim” denilirken, hala sa¤a sola en a¤›r
suçlamalardan biri olarak “Kemalist” demeyi sürdürmek, art›k yaln›zca
mizahi bir durum haline gelmifltir. Türkiye oligarflisine “anlafl›rsak Kaf -
kaslara birlikte yay›labiliriz” diyen bir anlay›fl›n, yine hala ayn› aymazl›¤a sa¤›
solu “sosyal floven” olarak suçlayabilmesi de ayn› ölçüde mizahi olarak kabul
edilebilir.
Ama tabii bunlar art›k bir anlay›fl, bir tarz olarak uyguland›¤› için ortada mi-
zahtan çok daha öte bir fley vard›r. Burada bu tan›mlar›n, politikalar›n do¤rulu-
¤u yanl›fll›¤› de¤il, devrim ve devrimcilik tart›flmal› hale gelmifltir. Devrimcilerin
tart›flmamas› gereken fleylerin tart›fl›lmaya baflland›¤› noktada, do¤al olarak
DEVR‹MC‹L‹⁄‹N KEND‹S‹ TARTIfiILIR HALE GELM‹fiT‹R.
Kim Kemalist, kim devrimci, devrimcilik nedir, Kemalizm nedir, ya bunlara
herkes do¤ru dürüst, tarihe ve bilime uygun cevaplar verir, ya bunlar› kullanmak-
tan vazgeçer. Akflam sabah Kemalistler, sosyal flovenistler diyen ba¤›r›n, ne ola-
cak? Evet biz otuz y›ld›r Kemalistlerin emperyalizme karfl› tav›r al›fl›n› savunuyo-
ruz ve savunmaya devam edece¤iz. Kemalistler anti-emperyalist yanlar› olmakla
birlikte, kapitalizmi savunurlar. Do¤as› gere¤i emperyalizmle daha sonra içli d›fl-
l› olmufllard›r. Bu yanlar›n› reddediyoruz, mahkum ediyoruz, ya siz?.. Kemalist
derken neyi mahkum ediyorsunuz, sadece Türk milliyetçili¤ini mi?
Madalyonun di¤er yüzünde Kemalizmin tipik taklitçisi Kürt milliyetçili¤i orta-
ya ç›kar iflte o zaman.
Her fleye “Kürt merkezli” bakmak; herfleye ezen-ezilen gerçe¤ine gözlerini
kapay›p “ulus” temelinde bakmak, bunlar milliyetçili¤in karakteristik özellikleri-
dir. Bugün art›k, “Türkleri Anadolu’ya biz getirdik, Kurtulufl Savafl›’n› bizim saye -
mizde kazand›lar. Kürtler olmasa yaflayamazlar” gibi birçok ifadeyi kullanarak
kendine yer açmaya çal›flan, yaln›zca dil ve kültür mücadelesi verip kapitalizme
bir çeliflkisi olmad›¤›n› söyleyen kafa yap›s›, kat›ks›z Kemalisttir, Kemalizmin
Kürtlere uyarlanm›fl halidir. Bu kafa yap›s› egemen güç oldu¤unda, kaç›n›lmaz
olarak flovenist olur. Bu ifadeler bunun belirtileridir.
Dünyada hiçbir devrimci güç, hiçbir zaman, mücadele etti¤i egemen güce;
“gel benimle birlikte ol, Ortado¤u’ya Kafkaslara Balkanlara aç›lal›m, istikrar›
sa¤layal›m, içte ve d›flta güçlenelim” dememifltir.
Bu aç›lma, bu istikrar, bu güçlenme, herkes biliyor ki, egemen s›n›flar içindir;
onun güçlenmesi, onlar›n düzeninin pekiflmesi demektir. Bu nas›l devrimciliktir,
nas›l yurtseverliktir ki, egemen s›n›flar›n sömürü ve zulüm düzenini güçlendirme-
yi politika olarak savunuyor? BU TEOR‹ VE POL‹T‹KALARDA DEVR‹M VE DEVR‹M -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 355
At›l›m yine yaz›yor: “E¤er güç kayb›na neden olarak PKK’nin varl›¤› gös-
terilecekse...” At›l›m zorluyor.
Yazd›¤›m›zla bu At›l›m tefsirinin ne ilgisi var?
At›l›m zorluyor, çünkü birazdan “son darbe”yi vuracak.
At›l›m, “E¤er güç kayb›na neden olarak PKK’nin varl›¤› gösterilecekse...”
dedikten sonra devam ediyor: “... gösterilecekse, Kurtulufl, aç›k olarak 15
A¤ustos kalk›flmas›n› mahkum etmelidir. 1989-90 Serh›ldanlar›n› aç›kça
mahkum etmek zorundad›r. Ya da genel olarak ulusal boyunduru¤a karfl›
aya¤a kalkan ezilen ve sömürge uluslar›n hakl› baflkald›r›lar›n› reddetmek
zorundad›r.”
Biz neyi mahkum edip neyi savunaca¤›m›z› biliriz ve bu konuda da SON DE-
RECE KEND‹M‹ZE GÜVENL‹, ‹ST‹KRARLIYIZDIR. Devrimci hareketleri, örgütleri
anl›k, y›ll›k de¤erlendirmeyiz. At gözlükleriyle bakmay›z. At›l›m öyle koca laflar
edip, “özelefltiri” vermemiz gerekti¤ine hükmedece¤ine kendi geçmifline ve bu-
günkü durumuna bakmal›. Hem de tekrar tekrar, döne döne.
Biz Marksist-Leninistiz. Bizimle tart›flan bir örgütü veya kifliyi de devrimci ve-
ya yurtsever görüyorsak tart›flmam›z devrimci platformlardad›r. Yani devrimcile-
rin tart›flmas›d›r. Bunlar biline biline ve hiç ilgisi ve gere¤i yokken UKKT’y› savu-
nuyor musunuz, uluslar›n baflkald›r› hakk›n› reddetmek zorundas›n›z gibi bir ifa-
de tastamam ne dedi¤ini, nerede ve kiminle tart›flt›¤›n› bilmemenin ifadesidir.
Yurtsever misiniz? Halklar›n ç›karlar›n› savunacaks›n›z.
Düzenle iflbirli¤ini, devletin hizmetine girmeyi, kimse ulusal haklar›n savunul-
mas›yla aç›klayamaz. Hiçbir hak ad›na bunlar› savunmak meflrulaflt›r›lamaz. El-
bette, kimse bize masal anlatmas›n, her halk, her ulus kendi dilini, kültürünü kul-
lanabilmelidir. Kendini özgürce ifade etmelidir. Her ulusun ulusal kimli¤i meflru-
dur. Bütün bunlar› savunmak için devrimci olmaya gerek yoktur. Bunlar emper-
yalistlerin uluslararas› anlaflmalar›nda dahi yer alan, burjuva hukukun dahi red-
detmedi¤i olgulard›r. Kim hala bunu tart›fl›yorsa kendini aptal yerine koyuyor de-
mektir veya bilgisiz, cahildir. Bu yan›yla uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n› sa-
vunuyor musunuz, savunmuyor musunuz gibi maskaral›klarla u¤raflacak halimiz
de yoktur. Bu tart›flmay› gidip Türkiye oligarflisiyle veya MGK ile yapmal›d›rlar.
Ama teori, ilkeler, devrimcilik o kadar bozulmufltur ki, kim neyi tart›flt›¤›n›n far-
k›nda de¤ildir.
Mustafa Kemal’i ve UKTH’y› nas›l tart›flaca¤›m›z bellidir. Emperyalistlere ve
Türk ulusunu yok etmek isteyenlere karfl› Mustafa Kemal’in önderli¤ini yapt›¤›
Türk ulusal mücadelesinin ve millili¤ini savunuruz. Onun kapitalist oldu¤unu bile
bile, onun gelecekte kapitalist rotadan ayr›lmayaca¤›n›, veya nesnel ve öznel ko-
flullar gere¤i emperyalist denetime tekrara girece¤ini bile bile savunuruz hem de.
Ama bir güç, ben devrimciyim, ben sosyalistim, ben bu düzene karfl›y›m diyerek
uluslar›n kaderini tayin hakk›n› isterse, bunun için mücadele bafllat›rsa, üslup,
tarz, strateji ve taktikler tümden de¤iflir. Yani Kemalistler gibi hareket edemez-
ler. Devrimciler, bafl çeliflki ezen ulus veya feodalizmle veya baflka bir fleyle...
neyle olursa olsun, her koflulda anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-kapitalist ol-
mak zorundad›r. Hiçbir kurtulufl hareketi emperyalizm ve feodalizme karfl› ç›kma-
dan YURTSEVERL‹K s›fat›n› kazanmam›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 357
Kurtulufl
20 YILDA Ö⁄REND‹K
DEN‹LENLER, 20 YIL ÖNCE
20 YILDA ÖĞRENDİK TARTIfiILIP ÇÖZÜMLENENLERD‹R
DENİLENLER,
20 YIL ÖNCE
TARTIŞILIP
ÇÖZÜMLENENLERDİR Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36
D
aha önceki yaz›lar›m›zda belirtti¤imiz gibi, kapitalizmin, emperyalist
demokrasinin, ABD ve MGK çözümünün kabul edilmesi nedeniyle bü-
tün içinde çok fazla bir fley ifade etmiyor olsa da, Öcalan’›n savun-
mas›nda PKK aç›s›ndan yeni ve do¤ru kavramlar da sözkonusudur.
Ortak vatandan, tek devlet çat›s› alt›nda olmaktan sözedilmektedir örne¤in.
Ama devrimciler bunlar› 30 y›ld›r söylüyorlard› ve her söyleyifllerinde de Kürt
milliyetçili¤inin Kemalistlikten, flovenistli¤e uzanan “elefltiri” bombard›man› al-
t›nda kal›yorlard›.
Ortak mücadele, ortak örgütlenme diyorduk 30 y›ld›r.
Devrimle, koflulsuz her ulusun kendi kaderini tayin hakk› olaca¤›n›, ama
Marksist-Leninistlerin tek bir devlet çat›s› alt›nda olmay› savunacaklar›n› söylü-
yorduk.
Bunlar, farkl› biçimlerde gündeme getirildi ‹mral›’da.
Yarg›ç bunlar› neden flimdi savunuyorsunuz diye sordu; Öcalan, 20 y›lda
geldi¤imizi nokta buras›d›r diye cevaplad›.
Kürt milliyetçileri bu aç›k net Marksist- Leninist gerçekleri neden göremedi-
ler? 20 y›lda ö¤rendik diyorlar. Do¤ru söylemiyorlar. Onlar devrimcili¤i, dev-
rimcilerden, Mahirlerden ö¤rendiler. Ama devrimcili¤i reddedip milliyetçili¤e
sar›l›nca, bütün devrimci gerçekleri reddederek, afla¤›layarak, yoketmek iste-
diler. Lenin, Stalin, Mao, herkesi yok sayd›lar. Tabii bunlar yok say›l›nca, he-
nüz devrimi yapamam›fl, “baflar›s›z olmufl” Mahir de kim oluyordu ki?
“Büyük çözümleme”, “insanl›k manifestosu”, “21. Yüzy›l manifestosu” deni-
len savunmadaki hemen her fley, daha Mahir’lerin 70’lerde enine boyuna tar-
t›fl›p küçük burjuva milliyetçisi yanlar›yla mahkum etti¤i, do¤ru yanlar›yla da
teorilefltirdi¤i görüfllerdir.
Mahir’in o dönem yazd›klar›na tekrar bakal›m:
“... M. Belli’ye göre Türkiye’deki milli meselenin her zaman ve her flart
alt›nda tek bir çözüm yolu vard›r; Kürt emekçi halk›n›n ç›karlar›yla ba¤-
daflan tek formül vard›r; o da meseleyi flartlar ne olursa olsun, misaki mil-
li s›n›rlar› içinde ele almak gerekir.
Oysa bu görüfl temelden yanl›fl ve anti- sosyalist bir görüfltür. Bilindi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 359
Kurtulufl
ÇÖZÜMÜN NE OLDU⁄UNU
HALA B‹LMEZDEN GELENLERE
ÇÖZÜMÜN NE
OLDUĞUNU HALA
BİLMEZDEN
GELENLERE
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say›: 38
H
ay›r diyoruz, ‹mral›’da söylenenler, savunulanlar, Kürt sorununun çözümü
de¤ildir. Sorunun yanl›fl tarif edildi¤i yerde, çözümün do¤ru olmas› müm-
kün de¤il zaten.
Hala bir çok çevre ve Kürt milliyetçileri ne dedi¤imizi y›llard›r anlamam›fl ve san-
ki hiçbir fley denilmiyormufl ve bu güne kadar da hiçbir fley söylenmemifl gibi saf saf
“çözümünüz ne?” diye soruyorlar.
Tabii ki kafas› sömürgecilik teorisi ile flartlanm›fl, milliyetçi hareketten baflka bir
fley göremeyen, hatta Öcalan’›n sözlerinden baflka herfleye beynini kapatm›fl bir ka-
fa, Türkiye’deki halklar›n kurtulufl yolunu göremez.
Bu yolu y›llard›r gösteriyoruz. “Çözümün perspektifine” sahip olmayan bir güç
varsa, bu PKK’d›r. Y›llard›r “çözüm” ad›na neler savunulmad› ki? Ba¤›ms›z devlet
denildi, bundan baflka bir çözümü telaffuz edenler de hain ilan edildi. Sonra fede-
rasyon denildi, otonomiye geçildi... Hepsi tek do¤ru görüfltü, hepsi “çözüm”dü. Pe-
ki hangisi do¤ruydu bunlar›n? hiçbiri mi? Peki o zaman bugün ‹mral›’da savunula-
n›n do¤ru oldu¤unu nereden bilece¤iz?
Sömürgecilik teorisinin iflas etti¤i, bu konudaki strateji ve taktiklerin iflas etti¤i bu
ortamda bile devrimci çözümün iktidar meselesi oldu¤unu anlamayanlar, daha çok
çözüm nedir diye sorup dururlar. Biz yine de anlatmaya devam ederiz.
Peki sizin çözümünüz nedir?
Asl›nda hiçbir çözümleri yoktur. Onlar›n çözüm diye yutturmaya çal›flt›klar›
MGK’n›n ve ABD’nin dediklerini kabul etmektir. Halk›n mücadele ruhunu yoketmek-
tir. Çözüm dedi¤iniz, yeni mahalli idareler yasas›, Kürt dili, TV’si ile ilgili geliflmeler-
se, BU TEOR‹, BU “ÇÖZÜM” S‹ZE A‹T DE⁄‹L, MGK VE ABD’YE A‹TT‹R. Evet bunu
yapacaklard›r, ama burada devrim yoktur. Hiç kimsenin kurtuluflu yoktur. Bu çözüm
plan›, devrimi engellemenin plan›d›r. Bu kadar aç›k bir olguyu size kim nas›l anlata-
bilir? Bilemiyoruz. Ama hayat anlatacakt›r.
PKK Ne Yapmal›?
Baflka bir yol, baflka bir alternatif yokmuflças›na “Peki öyleyse PKK ne yapmal›?
diye soruluyor. Bunu da çok yazd›k. çok söyledik. En baflta M‹LL‹YETÇ‹L‹K TERK ED‹L-
MEDEN, ESK‹ TEZLER TERK ED‹LMEDEN, MARKS‹ST-LEN‹N‹ST B‹R ROTAYA G‹R‹L-
MEDEN YEN‹ DEVR‹MC‹ DÜfiÜNCE KAVRANAMAZ.
Devrimci bir kafa ile düflünülmezse, emperyalizmin zaferi, “demokrasinin eflsiz
zaferi” diye ifade edilir. Faflist devlete “demokratik” denilir. Y›kmaya çal›flt›¤›m›z
devlete iflbirli¤i önerilip birlikte Ortado¤u’ya, Kafkasya’ya yay›lmaktan bahsedilir.
364 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Evet, bugün bunlar› görmeyelim mi, hep birlikte “Yaflas›n ABD!” ve “Yaflas›n
DEVLET!” diye mi ba¤›ral›m? Ve bunun ad›na sürece uygun en do¤ru taktik, do¤ru
anlay›n, böyle mi diyelim? B›rak›n bu çocuklar›, yafl›n›za, bafl›n›za yak›flm›yor. He-
le ki, kimi kendini bilmezler var, devrimci hareketin tarihini suçlamak için her türlü
ahlaks›zca sözleri edebiliyorlar. Bunlara flimdilik cevap vermiyoruz, ama verece¤iz.
Öcalan da hala baflkalar›n› “çözüm”ü olmamakla elefltiriyor. 30 Haziran tarihli
Özgür Politika’da yay›nlanan aç›klamalar›nda ‹mral›’daki tavr›n› elefltirenlere yöne-
lik olarak “onlara sormak laz›md›r, çözüm üzerine görüflleri nedir.” diye soruyor.
Öcalan, en az›ndan devrimcilerin, Marksist-Leninistlerin bu soruya cevab›n› bili-
yor.
Günümüz dünyas›nda ulusal bir sorunun devrimci çözümünün ne oldu¤unu da
çok iyi biliyor. Ama Öcalan bunu anlamak istemedi.
Çünkü böyle bir çözüm esas al›nd›¤›nda hiçbir ülke destek vermezdi. Emperya-
listlerle, bölge devletleriyle mevcut iliflkiler kurulamazd›.
Ya devrim, ya ölümdür. Özgür vatan›n yolu budur. Öcalan bu yolu riskli buldu.
Reddetti. Milliyetçilik kolayd›. Üstelik emperyalizm körüklüyordu. Emperyalizme da-
yanarak parça kopar›labilirdi. Hep buna oynand›. Olmad›. fiimdi yine emperyaliz-
me dayan›l›yor, ama bir parça koparmaktan “ne verirse”ye geldi. Yol bitti. Ne ko-
par›rsak kard›r hesab› yap›l›yor. Bunda bir çözüm yoktur.
Öcalan’›n sordu¤u sorunun cevab› basit ve aç›kt›r. ÇÖZÜM DEVR‹MD‹R. Devrim-
ci, emperyalizme ve faflizme karfl› savafl›p, halk›n iktidar› için, sosyalizm için sava-
fland›r. Bu tan›mlar, hiçbir biçimde esnetilmez. ‘’Büyük politika”lar, “taktik”ler, dev-
rimci çözümün ve devrimcili¤in ne oldu¤u gerçe¤ini ortadan kald›rmaz. Tersi yeni
sömürgecili¤in savunulmas›d›r, yeni dünya düzeninin savunulmas›d›r. Kitlelerin dev-
rimci dinamiklerinin öldürülmesidir. Emperyalizm ve oligarfli de bunu istiyor. Çözüm
Anadolu halklar›n›n birli¤indedir. Birlikte iktidar›ndad›r. Elbette hala Türk solu, Kürt
solu diyen bir mant›k, bunu anlayamaz. Elbette emperyalizmin onay› ve icazeti ol-
madan hiçbir ad›m at›lamayaca¤›n› düflünenler, art›k halk›n iktidar›n› ak›llar›n›n
ucundan bile geçiremezler. Ve bu noktada faflist iktidar›, kapitalist sistemi, yeni dün-
ya düzenini daha kabul edilebilir hale getirmek için yeni teoriler yap›l›r. ‹MRALI’DA
YAPILAN BUDUR. ‹mral›’da savunulanlarda bunun d›fl›nda anlamlar bulmak, hele ki
buna “Kürt sorununun çözümü” gibi bir misyon yüklemek, aymazl›kt›r. Halk› devrim-
cileri aptal yerine koymakt›r.
366 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
BUNLARI MI
SAVUNUYORSUNUZ?
BU MU BARIŞ? BU MU BARIfi?
BU MU
DEMOKRASİ? BU MU DEMOKRAT‹KL‹K?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40
B
unlar› m› destekliyorsunuz? Cevab›n›z evet ise, söyleyecek bir fley kal-
mam›flt›r. Kolay gelsin. Desteklemeye devam edin:
Kurtulufl
KÜRT HALKI ANADOLU
HALKLARIYLA BERABER
KAZANACAKTIR
KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
6 A¤ustos 1999
Say›: 41
A
nadolu halk› 1920’lerin bafl›nda onurlu bir savafl verdi. Ama bu sa-
vafl›n sonunda, ba¤›ms›zl›k kazan›lmas›na ra¤men, ‹ktidara gelen
halk de¤ildi. Bu yüzden ba¤›ms›zl›k savafl›n›n sonras›nda halk›m›z›
bekleyen yine sömürü, yine bask› alt›nda bir dönem oldu. 1920’li y›llar boyun-
ca Kürt halk›, farkl› etkenler de olmakla birlikte ulusal haklar› için yeniden
ayakland›. Her aya¤a kalk›fl› kanla bast›r›ld›.
Türk halk›n›n çocuklar›, daha çok Kurtulufl savafl›n›n an›lar›yla büyürken,
Kürt halk›n›n çocuklar› katliamlar›n an›lar›yla büyüdü. Aradaki bu y›llar Türk,
Kürt tüm halk›m›z›n mücadelesinin oldukça geri oldu¤u y›llard›r.
1960’l› y›llarla birlikte halk›m›z›n hak ve özgürlükler mücadelesi yeniden
yükselmeye bafllar. Bu savafl giderek Türkiye devriminin yolunu netlefltiren bir
aflamaya ulafl›r. Bu silahl› mücadele temelinde bir yoldur. 1970’lerin ilk y›llar›
boyunca Türk, Kürt bu yolda birlikte savafl›l›r.
1970’li y›llar boyunca çocuklar›m›z art›k ço¤unlukla Mahir’lerin, Deniz’le-
rin, 15-16 Haziran’lar›n an›lar›n› dinlerler daha çok.
1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda devrimci mücadele oldukça geliflmifltir. Kit-
leselleflmifl, Anadolu genelinde yayg›nlaflm›flt›r. Bu y›llar 1970-72 silahl› müca-
delesinin de etkilerini tafl›yan bir Kürt milliyetçili¤inin de ortaya ç›kt›¤› y›llar-
d›r. Ancak yine de hayat›n çeflitli alanlar›nda her milliyetten halk›m›z›n müca-
delesinde genel bir birliktelik vard›r.
Araya 12 Eylül cuntas› girer. 1980’li y›llar›n ortalar›ndan itibaren mücade-
le yeniden geliflirken, art›k mücadelenin flekilleniflinde görünür bir ayr›m var-
d›r. Kürt milliyetçili¤i, bafllang›çta etkilendi¤i Marksizm-Leninizmden, 1970’le-
rin bafl›ndaki devrimci geleneklerden uzaklaflt›¤› ölçüde milliyetçili¤i ve her
alanda ayr› örgütlenmeyi teflvik eder.
Milliyetçilik temelindeki ayr› örgütlenme ve ayr› mücadele, halk›m›z›n gücü-
nü böler, bir yandan ulusal mücadeleyi güçlendirir gibi gözükürken, milliyetçi-
li¤in emperyalizme, düzene yanaflmas› ölçüsünde de nihai kurtulufl mücadele-
sini güçsüz düflürür.
Bu süreç art›k bir anlamda sonuna gelmifltir.
Bir deneydir, yaflanm›flt›r, Kürt gençleri, yafll›lar›, ulusal kurtuluflu isteyen,
ba¤›ms›zl›k isteyen, sosyalizm isteyen çok çeflitli talep ve özlemleriyle bu sava-
fla kat›lm›fl, binlercesi flehit düflmüfltür.
Uzun süren bir savafl yürütüldü. Savafl görünürde askeri anlamda hala sü-
370 Miliyetçilik Ç›kmaz›
rüyor olsa da siyasal aç›dan art›k bir “son”a gelinmifltir. Öcalan’›n silah b›rak-
ma ve ülkeyi terk ça¤r›s›yla birlikte bu “görünürdeki savafla” da son verilmesi
gündemdedir.
Sonuç nedir? Evet, bu savafl Kürt halk›n›n ulusal kimli¤ini yeniden kazanma-
s›nda önemli bir rol oynam›flt›r. “Kürt sorunu”nun ülke ve dünya gündemine gir-
mesini sa¤lad›¤› da aç›kt›r. Ama sonuç nedir? Hiçbir yerde, hiçbir halk, bun-
lar için binlerce flehit, onbinlerce tutsak vermez, onca bedel ödemez, onca fe-
dakarl›¤a katlanmaz.
Sonuç al›namam›flt›r. Bu sonuçsuzluk, milliyetçi çizgiden kaynaklanmakta-
d›r. Kürt milliyetçili¤i, Anadolu halklar›yla birleflmeyi baflaramam›fl, bunu iste-
memifl, devrimcileflememifl ve savafl›n böyle bir hüsranla sonuçlanmas›na yol
açm›flt›r.
Bugün Kürt milliyetçi hareketinin tasfiyesi ve teslimiyeti söz konusudur. Ve
ne yaz›k ki, tasfiye bizzat bu hareketin önderli¤i ve yönetim kademesi taraf›n-
dan yürütülmektedir.
Ama böyle diye Kürt halk›n›n ulusal özlemleri, ulusal ve s›n›fsal, sosyal, ya-
ni sömürü ve zulümden kurtulufl özlemleri bitecek midir? Hay›r! Halklar›n mü-
cadelesinde zaferlerden daha çok yenilgiler de vard›r. Ama halklar her sefe-
rinde yeniden aya¤a kalkmay›, eskisinden daha güçlü ve daha do¤ru bir mü-
cadele yürütmeyi bilmifllerdir.
Kürt halk› da bunu baflaracakt›r. Elbette neden böyle oldu, bu sonuç nas›l
ortaya ç›kt›, bütün bunlar› tart›flacakt›r. Çünkü bu, herhangi birinin kiflisel soru-
nu de¤ildir. Tart›fl›lacak ve do¤ru yeniden bulunacakt›r.
Do¤ru asl›nda orta yerdedir. Bu Anadolu halklar›n›n birli¤idir. 1970’lerden
günümüze süren mücadelede bu birliktelik do¤rultusunda da kesintisiz bir mü-
cadele vard›r zaten. Ayr› örgütlenmenin, ayr› mücadelenin alternatifi, ortak ör-
gütlenme, ortak mücadeledir. Bu bilimsel, tarihi gerçek, ülkemiz somutunda bir
kez daha kan›tlanm›flt›r.
Hiçbir fley halklar› kurtulufl özleminden vazgeçiremez. Geçici yenilgiler, ge-
çici moral bozukluklar›, geçici umutsuzluklar yaflanabilir. Ama umut da yine
hayat›m›z›n, mücadelemizin içindedir.
Ba¤›ms›zl›¤›m›z›, sömürü ve zulümden kurtuluflumuzu kazanaca¤›z. Bunu
hiçbir fley, ama hiçbir fley engelleyemeyecektir. Zafer, Anadolu halklar›n›n ola-
cakt›r. Kim ne derse desin, kim ne savunursa savunsun, kim ne yaparsa yap-
s›n, tüm dünya üzerimize çökse de Anadolu halklar› kazanacak...
BÖLÜM 2
B‹RL‹KLER, ‹TT‹FAKLAR
ve
PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 373
CEPHE ÜZERİNE
KÜÇÜK BURJUVA M‹LL‹YETÇ‹LER‹
VE CEPHE
C
ephe bildirgesine imza koyan siyasetlerden biri de PKK’d›r. PKK’n›n
cephe konusundaki görüflleri ilginçtir. ‹lginç oldu¤u kadar, nereden
nereye geldi¤ini göstermesi bak›m›ndan ele al›n›p tart›fl›lmal›d›r.
PKK, Kürdistan’da sol içi çeliflkilerin silahl› çat›flmaya dönüflmesinden birinci
dereceden sorumlu küçük burjuva milliyetçi bir siyasettir. Bu küçük burjuva mil-
liyetçi siyaset ulusal sorunun çözümüne milliyetçi temelde yaklaflt›¤›ndan, halk
aras›nda milliyetçi duygular› körüklemifl ve milliyetler aras›nda düflmanl›k to-
humlar› ekmifl, halklar aras›nda milli çitler örmüfltür.
PKK, Kürdistan’da kendi d›fl›ndaki siyasetlerin varl›¤›n› kabul etmeyerek,
onlar hakk›nda ya karfl›-devrimci ya da “Türk solu” gibi de¤erlendirmelerde
bulunmufl, halk saflar› aras›ndaki güçleri karfl›-devrim saflar›nda görmüfl, halk
düflmanlar›na uygulanmas› gerekli yöntemleri bu gruplara uygulam›fl ve birli-
¤in bozulmas›nda önemli bir rolü olmufl, egemen güçlerin yararlanabilece¤i
malzemeyi bu güçlere bol bol sunmufltur.
Bugün PKK hiçbir fley olmam›flças›na ve tüm bu olumsuzluklar›n d›fl›ndaym›fl
gibi birlik ve cepheler kurmakta ve bunlara kat›l›nmas› için ça¤r›lar yapmakta-
d›r.
12 Eylül öncesi birlik yap›lamamas›n›n nedenleri irdelenip, birli¤i parçala-
y›c› ve bölücü siyasetler tespit edilir ve ortaya konulursa, bu konuda hangi si-
yasetin ne derece suçlu oldu¤u anlafl›lacakt›r. PKK, 12 Eylül öncesi sol içi ça-
t›flmalarda onlarca devrimciyi katletmifltir. Türkiye solu genel olarak flu ya da
bu ölçüde sol içi olumsuzluk içinde yer alm›fl, yer yer bu çat›flmalar›n yarat›c›-
s› olmuflsa da, DY d›fl›nda hiçbiri PKK’n›n tavr›na yaklaflmam›flt›r. ‹deolojik mü-
cadele diye bir sorunu olmad›¤›n› belirten PKK, devrimciler aras›ndaki çeliflki-
nin siyasal platformda silahl› mücadeleyle çözümlenece¤ini söylemifl ve yer yer
bunun uygulanmas›na da bafllam›flt›r. Sol içi silahl› çat›flmalar›n büyümesinde
bu yanl›fl ve sakat anlay›fl›n rolü büyüktür.
Türkiye iki uluslu bir devlettir. Bu devlet içerisinde Kürt ve Türk uluslar›yla
az›nl›k milliyetler bulunmaktad›r. Kürt ulusu ezilen, Türk ulusu ise ezen görünü-
mündedir. Her iki halk üzerinde oligarfli ve emperyalizm taraf›ndan kurulan
egemenlik sonucu halklar›m›z kölece yaflamaya itilmifltir. Ayr›ca Kürt ulusuna
yönelik ulusal bask› da uygulanmaktad›r. Halklar›m›z›n ortak düflman› emper-
yalizm ve oligarfli olup, onun günümüzdeki temsilcisi faflist cuntad›r. Halklar›-
m›z›n kurtuluflu ortak mücadele temelinde, ortak örgütlülü¤ün ifadesi olan pro-
374 Miliyetçilik Ç›kmaz›
tacak, devrimci halk iktidar›n› hedefleyen bir mücadele ile Türkiye ve Kür-
distan’› bölge ve dünya devrimcilerinin sa¤lam bir üssü haline getirmek
kaç›n›lmaz bir görev, devrimin bu ülke demokratik hareketlerinin önüne
dayatt›¤› kesin bir hüküm haline gelmifltir.” diyerek birlikte mücadele ve or-
tak örgütlenmenin (cephesel de olsa) önemini vurgulamas›, iki halk›n devrimi-
nin zorunlu k›ld›¤› “cephe”nin “acilli¤ini” ortaya koymak için yeterli de¤ildir.
Özellikle cephenin hangi evreler ve hangi temel görevlerden geçilerek olufla-
ca¤› aç›k olarak belirlenmeli, ç›karlar› belirli bir düflmana karfl› uyuflan s›n›f ve
tabakalar›n, cephe içindeki statüleri ortaya konmal›d›r. cephede yer alacak
parti ve gruplar kombinezonunun nas›l oluflaca¤› ve hangi s›n›flar›n ç›karlar›
do¤rultusunda hareket edecekleri belirlenmelidir.
Ç›karlar›n› demokratik halk devriminde gören s›n›flar›n devrim cephesinde
yer almas› kaç›n›lmaz bir zorunluluktur. Ç›karlar›n› demokratik halk devrimin-
de gören s›n›flardan yaln›zca proletarya kesintisiz devrim esprisi içinde, sos-
yalizme ve onun daha ileri aflamas› olan s›n›flar›n tarihe kar›flt›¤› komünizme
kadar uzanan bir devrim perspektifine sahiptir. Bu devrim anlay›fl› proletarya-
y› di¤er s›n›flardan ay›r›r. Cephede yer alan di¤er s›n›flar›n azami hedefi, de-
mokratik halk devrimidir.
Cephe, PKK’n›n belirtti¤i gibi, bugünün bir dayatmas› olarak ortaya ç›kma-
m›flt›r. Cephe dünün de önemli bir sorunuydu. Yaln›z flunu anlamakta yarar
var: PKK’n›n devrimin önemli bir sorunu olan cepheyi yenilgi sonras›na ertele -
mesi, onu yenilginin yaratt›¤› devrime güvensizli¤in ve içine düflülen çaresizli -
¤in sonucu olarak görmesindendir. 12 Eylül öncesi cephenin acil olmas›n› aç›k-
lamayan PKK, acil olmaktan neyi anlad›¤›n› belirtmelidir. 12 Eylül sonras› “iki
halk›n ve anti-faflist güçlerin” birleflik direnifl cephesinde yer almas›n› sa¤layan
ne tür bir nitelik de¤iflikli¤i olmufltur ki, cephenin acilli¤i dün de¤il de bugün
ortaya ç›km›flt›r? PKK cephenin acilli¤ini cuntaya ba¤lamamal›d›r. Çünkü Kür-
distan ile ilgili tespitlerinde, daha bafl›ndan Kürdistan’›n “metropol Türk devle-
ti” taraf›ndan iflgal alt›nda bulundu¤unu belirtiyor ve stratejisini bu temel dü-
flünceye dayand›r›yordu. Bu saptamadan sonra, burjuva demokrasisi ya da fa-
flizm tercihlerini ileriye sürüp, bugünkü yönetimin faflist oldu¤u tespitini yapa-
rak cephe ça¤r›lar›nda bulunmas›, savundu¤u stratejiyle çeliflmektedir. ‹lke ola-
rak ortak örgütlenme ve ortak mücadeleye karfl› olan PKK’n›n bu çeliflkisi, ye-
ni bir devrim modeli aray›fl› m›d›r?
Eski saptanan politikayla cunta zemininde politika yürütülemeyece¤ini kav-
rayan siyasetlerin, yeni politika aray›fllar› bizleri flafl›rtmamal›d›r. PKK’n›n dün
kabul etmedi¤i düflünceleri bugün kabul etmesi kendi ad›na ilerlemedir. Ortak
örgütlenme (cephesel de olsa) ve ortak mücadelenin kaç›n›lmazl›¤›n›n savunul-
mas›, temel tespitlerindeki de¤iflikli¤in ifadesi ve geçmiflin aç›k olmasa da bir
özelefltirisidir. PKK’n›n kayna¤› oldu¤u olumsuzluklar› geç de olsa görmesi, ha-
reketimizin daha bafl›ndan saptay›p ortaya koydu¤u düflüncelerin do¤rulu¤u-
nun kan›t›d›r.
12 Eylül öncesi PKK ve DY, izledikleri politikalar ve birli¤i zedeleyici, ey-
lem ve güç birli¤ini yok edici, siyasetlere yasak uygulay›c› tav›rlarla, birli¤in
yarat›lmas›nda onar›lmas› olanaks›z yaralar açm›flt›r. Bugün de tam tersi bir
anlay›flla yeni hatalar yap›lm›fl, adeta “birlik olal›m da ne olursa olsun” düflün-
376 Miliyetçilik Ç›kmaz›
olarak gören düflünce devrimci s›n›f mücadelesi yürütüme düflüncesi ile çeliflir.
“...Türk demokratik halk cephesiyle Kürdistan’da ulusal kurtulufl cephesi-
nin anti-faflist birleflik savafl›n›n objektif koflullar› do¤mufltur.” (Ayn› der-
gi) sözleri PKK’n›n nas›l bir platformda cephe içinde yer ald›¤›n› göstermekte-
dir. Bir tarafta Türkiye demokratik halk cephesi, di¤er tarafta Kürdistan ulusal
kurtulufl cephesi ittifak›yla gerçekleflen savafl cephesi. Bu görüfl Türkiye’deki s›-
n›f mücadelesini milliyetçilik temelinde bölmektir. Ama “cephe” öylesine mu¤-
lak ve oportünist bir zemin üzerinde kurulmufltur ki, bu bölünme onaylan›yor.
Onaylanm›yorsa, di¤er cephe ortaklar› görüfllerini aç›klamal›d›rlar. ‹lkesiz ya-
rat›lan cephe ya da birlikler, birçok soruyu yan›ts›z b›rakacakt›r. PKK ve
DY’den sorulara yan›t beklemek do¤ru de¤ildir. Çünkü devrimin temel sorunla-
r›na DY ve PKK taraf›ndan aç›kl›k getirilmedi¤inden, yap›lacak tespitlerin ne
zaman de¤iflece¤ini kestirebilmek de gerçekten güçtür.
“Türkiye sosyalist hareketi ciddi açmazlarla karfl› karfl›ya, ideolojik ve
politik çaresizlik içindedir.” (D. ‹flçi, Nisan 1982) diyen DY oportünizmi, PKK
milliyetçili¤iyle (devrimin temel sorunlar›n›n aray›fl›nda) tam da bu noktada uy-
gunluk içindedir. Birbirlerinden uzak düflüncelermifl gibi görünen oportünizm
ve milliyetçili¤i, “12 Eylül yenilgisi”, ortak tespitlere yöneltmifl ve cephe patfor-
munda biraraya getirmifl, ayn› aray›fllara itmifltir. Devrim aray›fllar› sürerken
cephe 盤›rtkanl›¤› yapmak hedef sapt›rma de¤il midir?
Oportünizm ve milliyetçilik el ele verip içinde bulunduklar› ç›kmazdan kur-
tulmaya çal›fl›yorlar. 12 Eylül öncesi tart›flmalar hat›rlan›rsa, DY’nin bu konu-
daki ustal›¤›n›n hangi boyutlara vard›¤› görülmektedir. PKK’n›n Kürdistan’da
milliyetçileri ve Marksistleri d›fltalamas›yla, TDHC ve KUKC ittifaklar›ndan ne-
yi anlad›¤› aç›kt›r. PKK, “Türk solu” olarak nitelendirdiklerini Türkiye demokra-
tik halk cephesinde, kendisini de tek bafl›na di¤er cephede görmekte ve her iki
cephenin “birleflik savafl›n›n” verdi¤i güçle, bir tarafta egemen güçlere di¤er
tarafta da “ilkel milliyetçi hareketlere” karfl› mücadele ederek zaferi gerçeklefl-
tirece¤ini düflünmektedir. Tabi her fleyden önce “cephe” devam edebilirse... il-
kesizlik ve içine düfltükleri açmaz ve çaresizlik sonucu oluflturduklar› cephenin
devam edece¤i kuflku götürür.
Cephe, Kürt ve Türk küçük burjuva s›n›f ve tabakalar›n› bünyesine alabile-
cek esnekli¤e ve manevra kabiliyetine sahip, ortak düflmana karfl› iki ulus mil-
liyetçilerini sonuna kadar cephe hatt›nda tutabilecek devrimci-yarat›c› inisiyati-
fe sahip olmal›d›r. Cephenin zorlu¤u esas olarak bu noktada ortaya ç›kacak-
t›r. Türk küçük burjuva milliyetçilerinin “misak› milli” s›n›rlar›n› bir bütün olarak
ve bölünmez görmeleri, bundan ödün vermeme geleneksel tutumlar›, cephe
önündeki önemli engellerdendir. Di¤er bir engel de Kürt küçük burjuvazi milli-
yetçi ak›mlardan gelecektir. Türk milliyetçilerine duyulan y›llar›n güvensizli¤i
ve proletarya partisinin önderli¤inde s›n›fsal temelde iki halk›n örgütlenmesi,
ezilen ulus milliyetçilerini rahats›z edecektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 379
SAHTE BİRLİK
ÇAĞRILARINI SAHTE B‹RL‹K ÇA⁄RILARINI DE⁄‹L,
DEĞİL, MÜCADELEY‹ YÜKSELTEL‹M
MÜCADELEYİ
YÜKSELTELİM
G
ündemi yeniden “Birlik”, “Cephe” vb. ça¤r›lar›n›n kaplad›¤› bir dö-
nemi yafl›yoruz. Ve deneylerimiz bize göstermifltir ki, bu durum ye-
ni kavgalar›n yeni ayr›l›klar›n göstergesidir. Çünkü, Türkiye de bir-
lik, cephe vb. ça¤r›lar›n›n anlam› budur. Mücadeleyi sürdürüp yükseltme, ge-
lifltirme güç ve cesaretine sahip olamayanlar›n, belli açmazlarla karfl› karfl›ya
olanlar›n bir kaç›fl veya açmazlar›na suni çözüm bulma arac› olarak gündeme
getirdikleri, cephe, birlik vb. ça¤r›lar›ndan fazla bir fley beklememeyi bugüne
dek yaflad›¤›m›z canl› örnekler bize çok iyi ö¤retmifltir.
Elbette, salt geçmifl örneklerden yola ç›karak bugün hakk›nda karar vermi-
yoruz, ancak bugünkülerin gündeme gelifl biçimleri ve geldikleri ortam bize bu
yorumu yapt›r›yor. Birlik vb. ça¤r›lar› yine zay›fl›¤›n, yine açmazlar karfl›s›nda
do¤ru politikalar üretememenin, yine mücadelenin getirdi¤i görevler karfl›s›n-
da kaç›fl yolu araman›n, yine birbirlerini suçlaman›n, devre d›fl› b›rakman›n
arac› olarak gündeme getiriliyor.
Geçmifle bak›yoruz. Gariptir ama onca bölünmeye, onca sol içi çat›flmaya
ra¤men, yine birlik ça¤r›lar› her zaman gündemdedir. Sürece olumlu hiç bir
katk›lar› olmasa da, mücadeleyi gelifltirip güçlendirmese de, yeni çat›flma ve
olumsuzluklar›n önünü açsa da birlik ça¤r›lar› yine vard›r. Bugün birlik ça¤r›s›
yapanlar›n hemen hepsinin içinde yer ald›¤› bu ça¤r› ve giriflimlerden bugüne
olumlu bir miras kalmam›flt›r. Olumsuzluklar›n uç noktas› ise bu ça¤r› ve giri-
flimlerin baflar›s›zl›kla sonuçlanmas›nda de¤il, as›l olarak baflar›s›zl›klar›n da-
hi ele al›n›p de¤erlendirilmemesinde, sanki hiç bir fley olmam›fl gibi unutulup
geçilmesindedir. Oysa her ça¤r›, her giriflim büyük iddialarla gündeme gelmifl,
isimleriyle dahi bu iddialar›n›n büyüklü¤ünü yans›tm›fllard›r. “‹htilalciler Cephe-
si” (1975), “Proleter Devrimcilerin Birli¤i” (1976), “UDC” (Ulusal Demokratik
Cephe), “Birlik Yolu”, “Direnifl Cephesi” vb... Peki bu büyük iddialardan giri-
flimlerden geriye ne kalm›flt›r? Koskoca bir hiç!.. Ve yeni çat›flma ve kavgala-
r›n yolunu açmas›yla, birlik konusunda olumsuz bir gelene¤i güçlendirmesiyle
(“Birlikçilik Hastal›¤›”) yaratan olumsuzluklarda cabas›... Her birlik giriflimi
sonras›, giriflimciler aras›nda amans›z bir kavga ve suçlamalar dönemi kaç›n›l-
mazd›r. Gündeme getirilen suçlamalarda Klifleleflmifltir art›k. Ya “ilkelerde” an-
laflamam›fllard›r, ya da bir süre sonra birlik girifliminin kendilerini yutmak için
haz›rlanm›fl bir tuzak oldu¤unu farketmifllerdir.
Birlik, cephe vb. giriflimlerinin sonuçlar›ndan ve karfl›l›kl› suçlamalardan
Türkiye devrimci-yurtsever hareketinin bu soruna bak›fl›ndaki olumsuzluklar›n
380 Miliyetçilik Ç›kmaz›
lenme birleflik direnifl cephesidir. Bunun d›fl›nda ne bir grubun tek bafl›na,
ne de baz› geçici eylem birliklerinin etraf›nda programs›z ve plans›z bir ara-
ya gelmifl gruplar›n siyasal iktidar sorununu çözmeleri mümkün de¤ildir.”
Görüldü¤ü gibi çizilen manzara tam bir umutsuzluk, karamsarl›k manzara-
s›d›r. Hiç kimse bir fley yapamaz, önce birlik olmak gerekir (ki cephenin gerek-
çelerinden biri de 12 Eylül öncesi birlik sa¤lanamad›¤› için yenilgiye u¤ran›l-
d›¤›d›r). Birlik olmadan ne mücadeleyi sürdürmek, ne siyasal bir program ç›ka-
rabilmek, ne de örgütlenebilmek mümkündür. O halde, yap›lan her fley birlik
sa¤lanamad›¤› sürece bofluna olacakt›r. Sonuç, ülkede her türlü zorlu¤a, iflken-
ce ve katliamlara ra¤men mücadeleyi terk etmeyip halk›n davas›n› savunan, bu
u¤urda mücadele eden devrimciler bofluna çaba harcayan maceraperestlerdir.
Ülkede mücadele flu veya bu flekilde sürdüren güçleri arkadan vurma anlam›n›
tafl›yan bu tespitler hiç bir zaman mücadeleden yana olan güçlerin tespitleri
olamaz. Ki, onlar›n amac› da mücadele de¤ildir zaten, mücadeleden yan çize-
bilecekleri k›l›flar› üretmektir. Cephe bu k›l›flardan sadece biridir.
Tekrarlarsak baflta DY olmak üzere Cephe’ye kat›lanlar›n bir ço¤unun var-
l›¤› bile tart›flmal›d›r. Ve cephe bu anlam›yla kaç›fllar›n›, mücadeleye yan çiz-
melerini meflrulaflt›ran bir araçt›r. PKK aç›s›ndan ise sorun biraz ayr›nt›l›d›r.
PKK’n›n da o dönem mücadele konusunda herhangi bir varl›¤› yoktur. Bir ta-
k›m haz›rl›klar› olmakla birlikte; kendini, yurtd›fl›na tafl›nmas›n› meflrulaflt›r›c›,
geçmiflini aklay›c› bir giriflime ihtiyac› vard›. Sol içi çat›flmalarla örülen geçmi-
fli ve Kürdistan’daki durumu böyle bir cepheyle meflrulaflabilirdi. Onun plan›
da budur ve Cephe’de kendini Kürdistan mücadelesinin temsilcisi, Kürt halk›-
n›n mücadele cephesi gibi kabul ettirdi¤i gibi, sol içi çat›flmalardaki sorumlu-
lu¤unu da bir yandan genele yükleyerek bir yandan da hiç bir ilgisi yokmufl
gibi bu çat›flmalar›n mahkum edilmesine kat›larak gizlemeye çal›flacakt›r. An-
cak sonras› malum. Kimsenin tarihi silmeye ve yeniden yazmaya gücü yetmez.
Cephe iflas etmifl, PKK d›fl›ndaki di¤erleri yeniden kendi tekkelerinin sorunla-
r›yla bafl bafla kalm›fl ve mücadele kaçk›n› konumlar›n› meflrulaflt›rma çabala-
r›na devam etmifllerdir. Cephe gibi bir kalkana sahip de¤illerdir art›k. PKK ise
yakalad›¤› bir tak›m f›rsatlar› do¤ru-yanl›fl de¤erlendirip Kürdistan’da bir güç
olabilmifl ve bu mücadeleyle olumsuzluklar›n›n bir k›sm›n› unutturabilmifltir. Bu
nedenledir ki, cephe konusunu hala kullanabilmekte, mücadelesine dayanarak
cepheyi olumlamaya (en az›ndan giriflim anlam›nda) çal›flmaktad›r.
12 Eylül sonras›n›n mücadele kaçk›nl›¤›yla veya mal› götürme, görüntüyü
kurtarma anlay›fl›yla gündeme gelmifl birlik-cephe giriflimleri sadece FKBDC
deneyi ile s›n›rl› de¤ildir tabi ki... PKK’n›n FKBDC hakk›nda aç›k ve samimi bir
de¤erlendirme yapmadan do¤ru-dürüst bir faaliyeti olmayanlarla kurdu¤u Dev-
rimci Birlik; TKP’nin mülteci revizyonizmini bir araya toplad›¤› Sol Birlik; keza
PKK d›fl›ndaki Kürt milliyetçilerinin Avrupa “Sosyal Demokratlar›” himayesinde
yürütmeye çal›flt›klar› Tevger gibi örnekler bu giriflimlerin belli bafll›lar›d›r.
Yurtd›fl›nda yap›lan bu giriflimler d›fl›nda ülkede de benzer türden çabalar
elbette ki gündemden hiç düflmemifltir. Özellikle 12 Eylül bask›lar›n›n bir neb-
ze olsun hafifledi¤i 1986-87 y›llar›ndan itibaren ortaya ç›kan bu türden giri-
flimlerin ortak noktas› ise, mücadelenin yaratt›¤› potansiyeli kendi etraf›nda to-
parlama çabalar›d›r. Kendilerinin de beklemedi¤i bir potansiyel ortaya ç›km›fl-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 383
t›r, iflçi, ö¤renci, memur kesiminde bafllayan hareketlilik onlara göre k›sa za-
manda denetime al›nabilecek bir olgudur ve bu da bir tak›m giriflimlerle sa¤-
lanabilirdi. ‹flte o dönem bafllayan ve bugün hala bitmeyen bu tart›flmalar›n,
giriflimlerin nedeni bundan baflka bir fley de¤ildir. Bunu nas›l yapacaklar› so-
rusunun cevab› ise yine mücadele de¤ildir. Yap›lmak istenen büyük iddialarla
ortaya bir tak›m kavramlar at›p kitleleri bu kavramlar etraf›nda toparlayabil-
mektir. Birleflik Sosyalist Parti vb. çabalar› bu nedenle gündeme gelmifl, ancak
herkes birbirini tasfiye etmeyi amaçlad›¤› için sonuçlar yine kavgalar ve karfl›-
l›kl› suçlamalar d›fl›nda geriye bir fley kalmam›flt›r. Hepsinin kendi tekkesine
döndü¤ü bu giriflim sahiplerinin bu anlay›fllar›n› terk ettiklerini bugün de söy-
leyemeyiz. Yine pusudad›rlar ve yine her f›rsat› de¤erlendirme peflindedirler.
Di¤er yandan her tür görüflün (görüflsüzlü¤ün) bar›nd›¤› ve esas olarak ör-
gütsüz küçük burjuva ayd›n bireylerden oluflan bir k›s›m çevrelerin gündeme
getirdikleri ve bir fley yaratamad›klar› halde kavgalar› bugün de süren Birlik
çabalar›n› da (Birlik Tart›flmalar› Düzenleme Kurultay› gibi) unutmamak gerekir.
Temelini mücadeleye (özellikle silahl› mücadeleye) karfl› olman›n, küfretmenin
oluflturdu¤u, kaçk›nl›¤›n, ideolojik, siyasi, ahlaki dejenerasyonun amaçland›¤›,
devrimci ilke ve kuralar›n mahkum edilmek istendi¤i, her fleyin oda¤›na bire-
yin yerlefltirildi¤i bu giriflimlerden bir sonuç al›nmas› beklenemezdi ve bir so-
nuçta ç›kmam›flt›r. Mücadelenin geliflimi bunlar› da ezip geçmifl, geriye kavga-
lar› ve küfürleri kalm›flt›r.
Burada de¤inmek ve öne ç›karmak istedi¤imiz olgu tüm bu birlik çabalar›n›n
hiç bir zaman mücadele ve örgütlenmeyi amaçlamad›¤›, gösterifl ve tatmin d›fl›n-
da dar grupsal ç›karlar›n kolland›¤› giriflimler olmas›d›r. Dikkat edilirse Birlik-
Cephe vb. türden ça¤r›larla gündemi meflgul etmeye, dikkatleri üzerine çekmeye
çal›flanlar›n, istisnalar hariç, hemen tümünün mücadeleyle en küçük bir ilgileri
yoktur. Mücadele etmezler, etmeye, bu zorlu¤a katlanmaya da hiç niyetleri yok-
tur, halk› ve kendilerini (ve de çevrelerini) oyalamak d›fl›nda bir amaç gütmezler.
Bu noktada PKK’n›n durumu özel bir durumdur. Son dönemlerde birlik ça¤-
r›lar›n› üst üste yineleyen (ki bu da ayr›ca incelenmeli) PKK mücadele eden bir
güçtür, ama biraz sonra daha genifl ele alaca¤›m›z gibi birlik istemeyen bir
anlay›fla sahiptir. PKK’n›n tüm giriflimlerinde oldu¤u gibi birlik-cephe giriflimle-
rinde de odak nokta kendisidir; birlik de¤il, ortak mücadele de¤il, kendi de-
yimleriyle kullanacaklar› güçler, kifliliksiz, kimliksiz grup veya grupçuklar arar.
Dolay›s›yla mücadele eden bir güç olmas›na ra¤men, hiç bir zaman mücade-
leyi daha da güçlendirecek birliklere, ittifaklara yanaflmaz, bu konuda herhan-
gi bir baflar› sa¤layamaz ve sa¤layamam›flt›r.
Temsilcili¤i imzas›yla yeni bir ça¤r› yay›nlan›yor ve bu ça¤r›yla ilgili hiç bir fley
yap›lmadan HEP’de birlik önerisi ortaya at›l›yor. Tüm bunlar›n ciddiyetle, dev-
rimci mücadeleyi gelifltirmeyi amaçlayan bir anlay›flla ilgisi yoktur.
Asl›nda bütün bunlarda anlafl›lmayacak bir yan yoktur. Bu PKK politikac›l›-
¤›d›r ve övünerek ifade ettikleri gibi Ortado¤u politikac›l›¤›n›n bir göstergesi-
dir. Bu ç›karlara göre her türlü manevray› olanakl› k›lan, hiç bir ilke ve kurala
sahip olmayan bir politikad›r. PKK’n›n burjuva bas›n› için verdi¤i demeçlerde,
Türkiye Sol hareketine ve özel olarak Devrimci Hareketimize yöneltti¤i suçla-
malar, karalamalar, daha da ötesi küfürler karfl›s›nda Devrimci Hareketimiz ya-
y›nlad›¤› “PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?” bafll›kl› bildiride vurguland›¤› gi-
bi, PKK’n›n kendi d›fl›nda sola bak›fl› “kullanma”, “yönetme” mant›¤›yla biçim-
lenmifltir ve bu, bugün daha da anlafl›l›r bir biçimde a盤a ç›km›flt›r.
Evet, PKK birlik istemiyor, kullanaca¤›, yönetece¤i kimliksiz grup veya grup-
çuklar ar›yor. Ve Ortado¤u Temsilcili¤i imzas› ile yay›nlanan bu son ça¤r›s›n-
da ilk anda bir birlik ça¤r›s› gibi görünse de asl›nda kendi dediklerini tekrar-
layacak ve esas olarak ulusal hareketin destekçisi konumunda kalacak grupla-
ra hitap etmektedir. Yaz›da geçen “Gelinen aflamada dün tamamlanmam›fl
görevlerin tamamlanmas› ve herkesin devrim karfl›s›ndaki sorumlulukla-
r›n› mutlaka yerine getirmesi gerekmektedir. (...) Partimiz Türkiyeli dev-
rimci ve demokrat tüm parti, örgüt, kitle kurulufllar› ve kiflilere günün da-
yatt›¤› görevleri tart›flma ve gerçekçi sonuçlara ulaflmada ciddi bir ad›m
olacak giriflimlere ça¤›rmaktad›r.” Burada sözü edilen birlik de¤il, PKK üslu-
buyla bir “görev emri”dir. PKK üslubunu biraz yak›ndan bilenler hemen anla-
m›fllard›r ki; “devrim” kendi ulusal mücadelesidir, görevler ise “bugüne kadar
Kürt sorunu hakk›nda hiç bir fley yapmayan”, “Türk solu”nun kendi ulusal mü-
cadelesine destekçi bir tutum tak›nmas›d›r.
Bu mant›k daha sonra gündeme sokulan politikalar ve söylenenlerle birlefl-
tirildi¤inde, çok daha vahim sonuçlara gebe bir durumun yarat›c›s› olmaya
adayd›r. Bu noktada birlik vb. tart›flmalar› bitmifltir. Art›k PKK’n›n kendi amaç-
lar› ve bu amaca giden yolun düzlefltirilmesi söz konusudur.
Hedefledi¤i amaca varmak için PKK’n›n seçti¤i yol ise hiç de devrimcilerin
benimseyebilece¤i bir yol de¤ildir. Temel yöntem kendi d›fl›ndaki herkesi bir
hiç saymak, hatta bunu elefltiriyle ilgisi olmayan küfürlerle yapmakt›r. Türki-
ye’de devrimcilik yoktur, herkes devrim istismarc›s›d›r, var olan tek devrimci ol-
gu Kürdistan’da PKK’n›n sürdürdü¤ü “devrim”dir; Türkiye solu bir enkazd›r,
ideolojik ve politik olarak düflkünlük içerisindedir, kifliliksizdir, teröristtir, h›rs›z-
d›r, sahtekard›r vb... Dahas› yap›lan her fleyi PKK yapm›flt›r, kendisi d›fl›nda
hiç kimse hiçbir fley yapmam›flt›r. Her fley kötüdür, iyi olan tek fley ölülerdir
(çünkü ölüler zarars›zd›r). Var olan bütün olumluluklarda ona aittir... (1) Ken-
(1) Son olarak 5-11 Temmuz 1992 tarihinde Yeni Ülke gazetesinin “Bir Konu
Bir Konuk” köflesinde Kamil Poyraz ad›yla yaz› yazan kifli, adeta süflörün sözleri-
ni tekrar ederek, bu kez de Türk halk›n›n öncüsü, kurtar›c›s› olma ad›na sola kü-
fürler savurmaktad›r. Yine herkes kötü, yine her fley, dün, bugün, bütün tarih kö-
tü, bütün önderler kötü... Kamil Poyraz’› dersini iyi ezberledi¤i için kutlamaktan
baflka bir fley gelmiyor elimizden.
386 Miliyetçilik Ç›kmaz›
disi d›fl›nda bir fley yapmaya kalkmak ise oldukça zararl›d›r, herkes neyi nas›l
yapaca¤›n› PKK’ya sormal›d›r. Ve onun her dedi¤ini, her tespitini kabul etme-
lidir. Çünkü Türkiye Solu’nun PKK’ya diyet borcu vard›r. Evet, gerçekten de
PKK böyle düflünüyor. Ona göre bugün Türkiye Solu varl›¤›n› (ne kadar kötü
olursa olsun bu varl›¤›n› ve yaflam›n›) PKK’ya borçludur. PKK’n›n talep etti¤i bu
diyet borcunun gerekçeleri ise az de¤ildir. Kabaca bir kaç tanesini s›ralarsak:
- Türkiye’de idam edilmeyenleri PKK kurtarm›flt›r, PKK mücadelesiyle bu
idamlar› durdurmufl, oligarfliyi korkutmufltur. Kendi d›fl›nda geliflen hiç bir fleye,
katliamlara, bask› ve teröre, her türlü sald›r›ya hiç bir tepki göstermeyen, böy-
le bir anlay›fla sahip olmayan PKK’n›n bunu iddia etmesinin mant›¤›n› kavramak
zordur. Kald› ki bu konudaki abartmay› ve her fleyi kendine yontmak anlay›fl›n›
görebilmek için, 12 Eylül sonras› idamlar›n geliflimine ve siyasi ortama kabaca
bir göz atmak yeterlidir. PKK’n›n kendi dünyas›nda yaflad›¤›n› görebilmek için
gereksiz de olsa tek bir örnek vermek yeterlidir. Erim-Dikler davas›, Devrimci
Sol Ana Davas›ndan ayr›lm›fl 6 Devrimci Solcu gerekti¤inde idam edilmek üze-
re rehine olarak idama mahkum edilmifltir ve bu da cuntan›n ilk alt› ay›nda bi-
tirilmifltir. Ancak bu alt› Devrimci Solcu, hala idam edilmemifltir. Ve ‘84 sonuna
kadar da PKK’n›n ülkede görünen, bilinen hiç bir faaliyeti yoktur. PKK o s›rada
“hiç bir grup tek bafl›na bir fley yapamaz” diyerek cepheler kurmak için Avru-
palardad›r. O halde bu alt› Devrimci Solcunun idam›n› kim engelledi?
- Firarlar› da PKK sa¤lam›flt›r... Çünkü PKK’n›n mücadelesiyle cezaevlerinde
yumuflama sa¤lanm›fl ve kimileri bundan yararlan›p firar etmifllerdir. Evet, flim-
di bu PKK’n›n sa¤lad›¤› bu olana¤›n de¤erini bilmeyip bir teflekkür bile etme-
yen, PKK’ya emrine haz›r›z tekmili vererek bu borcunu ödemeyen “kimileri”,
kalk›p da bu yumuflaman›n esas olarak cezaevleri mücadelesiyle sa¤land›¤›n›
ve bu noktada bafl› çeken cezaevlerinin herkesçe bilindi¤ini buralardaki firar-
lar›n esas olarak devrimci iradenin gücü ve yarat›c›l›¤› ile gerçekleflti¤ini söy-
lese ve de “PKK’n›n sa¤lad›¤›” bu yumuflamadan esas olarak Kürt yurtsever tut-
saklar›n›n yararlanmas› gerekti¤i halde, neden bugüne kadar tek bir Kürt yurt-
severin bu olanaktan yararlanamad›¤›n›, bunu neyin engelledi¤ini (acaba bun-
da da m› “Türkiye Solu” suçlu?..) sorsa, PKK nas›l bir cevap verecektir? Verile-
cek cevaplar› mutlaka vard›r, çünkü özel savafl, provokasyon, iflbirlikçilik, iha-
net vb. kavramlar o kadar basitlefltirilmifltir ki...
- Cunta seçim mi yapt›rm›flt›r, bunu da PKK’n›n mücadelesi sa¤lam›flt›r!.. Emi-
niz ki PKK, bu söylediklerine inand›racak insanlar buluyordur. Ama herkesin be-
lirli bir tarih bilgisi oldu¤u ve o dönemi bizzat içinde yaflayanlar›n henüz ölme-
di¤i bu dönemde böyle bir iddiay› ciddi bulmak, üzerinde düflünmek, kafa yor-
mak bizim iflimiz de¤il. Cuntan›n seçim programlar›n› aç›klad›¤› tarihlerde PKK
yine ülkede yoktur, bunu bilmeyen mi var? Ama yine de bilmedi¤imiz bir fleyler
vard›r. Örne¤in cunta o s›ralarda PKK’n›n Avrupa’da dolafl›p bir cephe kurma-
ya çal›flt›¤›n› haber alm›fl ve gelen bu büyük cephe tehlikesini göz önüne ala-
rak seçim oyununa baflvurmufl olabilir. Bilemiyoruz. Bilse bilse cuntac›lar bilir,
onlar da yay›nlad›klar› an›larda bu konuya bugüne kadar de¤inmediler.
- Be¤enmese de kendi d›fl›nda bir silahl› mücadele mi var, onu da PKK sa¤-
lam›flt›r. Nas›l sa¤lam›flt›r peki?.. Ortam haz›rlam›flt›r, silahsa silah, e¤itimse
e¤itim, paraysa para vb. (bunlar› vermemifltir ama vaat etmifltir). Ama nankör
Miliyetçilik Ç›kmaz› 387
“Türkiye Solu” bunun de¤erini hiç bir zaman bilememifltir. (PKK’n›n dediklerini
yapmam›flt›r.) Her fleyi bir kenara barakal›m, kimin kime karfl› nas›l bir tutum
içinde oldu¤unu, ortam haz›rlamak bir yana, engellemek için hemen her türlü
manevran›n yap›ld›¤›n› herkes biliyor. PKK’da biliyor tabi ki, ama o bilmeyen-
lere hitap ediyor.
Kald› ki, silahl› mücadele, yard›mla, destekle, hele hele vaatle geliflmez,
hatta verilmez. Bunun için öncelikle ba¤›ms›z ideolojik-siyasi bir çizgi, kararl›-
l›k, uzlaflmazl›k ve cesaret gerekir. Bunlar da Devrimci Hareketin öteden beri
sahip oldu¤u özelliklerdir.
- Oligarfli daha çok bask› için yeni hükümete (erken seçim), yeni yüzlere mi
ihtiyaç duymufltur, bunu da PKK sa¤lam›flt›r... Her fleyi kendisiyle bafllat›p biti-
ren bir anlay›fl›n mütevaz› olmas›n›, mücadelenin hakk›n› vermesini bekleyeme-
yiz. Bu anlamda PKK’n›n bu türden abartmal› iddialar›n› da fazla ciddiye al-
m›yor, herkesi lay›k oldu¤u, hak etti¤i biçimde de¤erlendirmek istiyoruz. Her-
kesin de böyle bakmas›n› bekleriz. Her olay› “ben” diye bafllatmak ve bitirmek
k›sa vadede bir fleyler kazand›rsa da bir süre sonra kendini vuran bir silah
haline gelir. Kald› ki, oligarfliye bask› için yeni hükümetler oluflturmas›na izin
vermek, hatta bir yerde desteklemek de vard›r bu politikada. Keza yeni yüzle-
ri “ben” canland›rd›m (Demirel, ‹nönü, Ecevit, Türkefl, Erbakan vb.) deyip on-
lar› da “taktik” ad›na desteklemek, önlerini açmak da vard›r. Düzenden umu-
du kesilen halk kitlelerine parlamentoya ve seçimleri yeniden umut olarak sun-
mak da vard›r. Her fleyi “ben” yapt›m diyenler bu gereksiz ve neye hizmet et-
ti¤i bilinmeyen abart›l› övünmeleri bir kenara b›rak›p bu sonuçlarda tafl›d›¤›
sorumlulu¤u ortaya koysa daha faydal› bir ifl yapm›fl olur.
Evet, PKK’n›n “ben yapt›m”lar›n› saymak oldukça uzun bir yer tutar. Bu ne-
denle k›sa kesiyoruz, amac›m›z sadece mant›¤› vermek ve bu mant›¤›n birlik
iste¤ine ne kadar uzak düfltü¤ünü ortaya koymakt›. Herfleyi “ben” yapt›m de-
yip örgütlere küfretmekle, varl›klar›n›, siyasi kimliklerini inkar edip PKK’ya tabi
olmalar›n› istemekle, diyet borcunuz var deyip bunu olur olmaz öne sürmekle
birlik anlay›fl› ba¤daflmaz.
Birlik diye sorun olan bir anlay›fl, bu dile¤ini, küfürler, tehditler eflli¤inde di-
le getirmez. Bir yandan birlik önerip bir yandan da “ezer geçerim” türünden
tehditler savurmak do¤ru bir çizginin de¤il kendine güvensizli¤in, t›kanm›fll›¤›n
ve yeni bir fley üretememenin ifadesidir.
Ve PKK milliyetçi temelde örgütlenen tüm örgütlerin tarihlerinde kaç›n›lmaz
olan bir t›kanmayla karfl› karfl›yad›r. Varolan çizgisiyle mücadeleye yeni bir
ad›m att›ramamakta, yeni kazan›mlar›n önünü açacak taktikler üretememekte-
dir. Çünkü stratejik anlay›fl›, kültürü buna uygun de¤ildir.
Bugün PKK ideolojik olarak sola sald›rd›¤› kadar burjuvaziye sald›rm›yor ve
burjuvaziyle aras›ndaki çizgi Sol’la aras›ndaki çizgiden daha incedir. Bu nok-
tada burjuvaziye yönelik uzlaflma ve görüflme ça¤r›lar›n› sola yönelik birlik
ça¤r›lar›ndan daha somut ve s›k yap›yorsa düflünmek, alt›nda yatan nedenleri
bulmak zorunday›z. Ve tüm bunlar, yukar›da da belirtti¤imiz gibi, sorunun kay-
na¤›ndaki yanl›fl strateji ve taktiklerden, dünyaya ve Türkiye’ye yanl›fl bak›fl›n
getirdi¤i ideolojik-siyasi t›kan›kl›ktan do¤maktad›r. Onu sola karfl› böyle h›rç›n-
laflt›ran ve burjuvaziye görüflme, uzlaflma ça¤r›lar›yla, seçim ittifaklar›yla, dü-
388 Miliyetçilik Ç›kmaz›
zen kurumlar›na karfl› aç›k kap› diye adland›rabilece¤imiz bir tutum tak›nma-
ya iten de, bu içinde bulundu¤u durumdur. T›kan›kl›k burjuvaziye görüflme ka-
nallar› aç›k tutularak afl›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Kanallar›n aç›k tutuldu¤unun
mesajlar› ise esas olarak, görüflelim, uzlaflal›m ça¤r›lar›yla de¤il, sola sarfedi-
len küfürlerle, devrimciler ile aras›na çizgi çekildi¤i burjuva bas›n vas›tas›yla
gösterilerek verilmektedir. Terörist suçlamalar›, biz kendi aram›zda anlafl›r›z
ama onlarla nas›l anlaflacaks›n›z türünden mesajlar›, büyük flehirlerdeki terörü
durdururum sözleri hep bu çabalar›n ürünüdür. Ama PKK ne OsmanI›’y› ne de
bugünkü Osmanl› mirasç›lar›n› do¤ru analiz edemedi¤i için hep yan›l›yor.
Bu noktada birlik ça¤r›lar›yla ilgili hiçbir giriflim yapmadan ayn› günlerde
Türkiye Devrim Partisi’nin kurulaca¤›n› (kendi ifadeleriyle “dayat›laca¤›n›”)
aç›klamalar›n› da bu politikalar›ndan ayr› düflünmemek gerekir.
“Biz isterdik ki, Türkiye’nin devrimcileri taraf›ndan yap›ls›n (partiyi
kastediyor-bn) ama öyle anlafl›l›yor ki bu konuda fazla bir baflar› sa¤la-
yamayacaklar ve tam bir teorik bunal›m, pratik kargafla içinde yaflamak-
tad›rlar. Dolay›s›yla bir öncü çal›flmas›na bizim katk› teflkil etmemiz, Tür-
kiye ortam›na da bir devrimci halk partisi dayatmam›z kaç›n›lmaz hale
gelmifltir.” (A.ÖCALAN, 14.11.1991, Serxwebun, S. 120. Aral›k 1991)
Evet, “PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?” sorusunun cevab› art›k a盤a ka-
vuflmufltur. PKK, mutlaka Türkiye’yi de içine alan bir örgüt kurmak durumunda-
d›r. ‹deolojik-siyasi açmazlar› onu buna zorlamaktad›r. Bunun için kendi d›fl›n-
daki herkes yok say›lmal›, kötü olmal›d›r. ‹flte bu noktada ortaya ç›kan birlik
ça¤r›lar› ve bunun gereklerinin yap›lmamas› devrimcilere yönelik en baya¤›
hakaret ve küfürlerin sarfedilmesi bir anlam kazan›yor. Tüm bunlar kendi kura-
caklar› yeni örgüte meflru bir zemin yaratma “takti¤i”nin sonucudur tüm bun-
lar. Ve bu taktiklerine engel olan herkese, herfleye bütün güçleriyle sald›rmak
gerekiyor onlara göre. Dolay›s›yla her sald›r› ve hakaret bir öncekini arat›r bir
duruma dönüflerek sürüyor. Gerekti¤inde gündemi belirleyen, dost-düflman ta-
raf›ndan ciddiye al›nan (PKK görmek istemese de) Devrimci Hareketin varl›¤›
ve özellikle de her geçen gün geliflmesi, silahl› fliddeti yükseltmesi onlar› daha
da sald›rganl›¤a ve hakarete itmifltir. Onlar da ne ki, 3-5 terörist, onlar› hapis-
hanelerden bile biz kurtard›k, kaç ayaklanma yapm›fllard›r (bir süre önce kaç
eylem yapm›fllar diyorlard›) vb... Ve sözüm ona devrimciler “biz Türkiye’nin
PKK’s› ve APO’suyuz” diyorlarm›fl... Çok ilginç, devrimcilerin birilerine özenme
veya öykünme diye bir dertleri yoktur, kendi isimleri yeterlidir. Baflkas›na özen-
mek, öykünmek insan› yüceltmez, alçalt›r. Herkes “kendi” oldu¤u sürece bir de-
¤er tafl›r. Bu tür fleylerin ifade edilmesi pek de sa¤l›kl› düflünülmedi¤ini göste-
rir. Ayr›ca öyle olsa bile PKK’n›n bununla övünmesi gerekmez mi? Ama PKK si-
lahl› mücadeleyi baflkalar›n›n da gelifltirmesine sevinmiyor, k›z›yor. Neden?
Ve PKK kendi d›fl›nda geliflecek, güçlenecek silahl› bir hareketin Kürt halk›-
n› etkilemesinden de korkuyor. Zay›fl›klar›n›, sadece zora dayal› fleylerin çok
rahatl›kla k›sa sürede olumsuzluklara dönüflebilece¤ini kendileri de biliyor.
Onun için özellikle de Kürt kökenlilerin gerek önderlik mekanizmalar›nda, ge-
rekse ileri seviyelerinde yer ald›¤› devrimci örgütlenmelerden ürküyor, geliflme-
lerini istemiyor.
Öyle ki, silahl› mücadele veren hareketleri görmemek için ola¤anüstü çaba
Miliyetçilik Ç›kmaz› 389
sarf ediliyor. Sadece ölüler övülüyor, yaflayan, yaflatan her fleye kinle sald›r›l›-
yor. Yaflayan tek bir iyi fley yok. Herkes, devrimciler, halk, kadrolar, herkes ki-
fliliksiz ve devrimci de¤il. Yaflarken kötü olanlar ölünce birden bire çok iyi olu-
yor. Öyle ki, dünya’da tek kifli kal›yor devrimci olan...
Reel politikaya o denli fliddetli sald›rmas›na ra¤men, pratikte yap›lanlarla
as›l reel politikan›n PKK’da canland›rd›¤›n› karfl› ç›k›fllar›n sözde oldu¤unu gö-
rüyoruz. Örne¤in bugün ileri sürülen Ortado¤u devrimi ve daha da ilerisi Tür-
ki-Kürdi-Arabi federasyonu tezleri hangi maddi temelden ileri sürülmektedir.
Maddi temel burjuvaziyle uzlaflma görüflme çabalar›na yön veren mant›ktad›r.
O halde kof da olsa bir güç görüntüsü yaratmak gerekir, burjuvaziyle bu
“güç”le daha iyi pazarl›k edilebilir çünkü. Bunun do¤al sonucu ise Ortado-
¤u’da her ülkeye bir PKK kurma anlay›fl›d›r. Türkiye’ye, Irak’a, ‹ran’a, Azer-
baycan’a vb. her yere ad› parti olan bir PKK komitesi. Bu kadar büyük oyna-
yan ortam› “iyi” de¤erlendirip burjuvaziye ifltah›n› kabartacak öneriler yapan
PKK bu giriflimini bozacak bir geliflmeye elbette izin vermez. Geliflmenin dev-
rimci temelde olmas› da hiç önemli de¤ildir. Önemli olan PKK’n›n ç›karlar›, tak-
tikleridir. Bunun için gerekirse “ezip geçecektir”. Güç mü? Kürt halk› var. Bu
tüm küçük burjuvazinin eline geçirince üzerinde tepindi¤i bir güç anlay›fl›d›r.
Devrimciler ellerindeki gücün üzerinde tepinmez, bu gücü dostlar›na küfür et-
menin, sa¤a sola k›l›ç sallaman›n bir arac› haline getirmez.
Bunun ad› birlikçilik de¤il, tasfiyeciliktir. PKK tüm sözlerine, büyük konuflma-
lar›na ra¤men, devrimci hareketi tasfiye etmekten baflka bir amaç tafl›mamak-
tad›r. Birlik vb. ça¤r›lar› hep bu amac›n meflrulaflmas›na hizmet eden birer
“taktik”ten baflka bir fley de¤ildir. Elde edilmek istenen Türkiye devrimi falan
da de¤ildir. Sadece ve sadece t›kanan geliflmesine bir nefes ald›rmak ve bu-
nun içinde burjuvazi karfl›s›nda yeni bir pazarl›k gücü elde edilmek isteniyor.
Türkiye devrimi için mücadeleyi gelifltirip güçlendiren yap›lar›n tasfiyesi, geri-
de kalan kifliliksiz, kimliksiz birkaç grupçu¤un istenildi¤i gibi yönlendirilen ko-
numa getirilmesiyle milliyetçi politikalar›n burjuvazi karfl›s›nda gücü artacak,
her fley ondan sorulacakt›r. Amaç budur ve bu amaç için her türlü yol da mü-
baht›r. Ki, çok övündükleri Ortado¤u Politikac›l›¤›n›n özü de budur.
Ama bu planlar pek tutmam›flt›r. Çünkü Türkiye devrimini bir bütün olarak kav-
rayan ve gerek siyasi çizgisi, gerekse eylemleriyle Türk ve Kürt halklar›na gerçek
kurtulufl yolunu gösteren devrimci bir geliflim vard›r. Ve PKK’n›n bu politikalar›na
sessiz kalmad›. Devrimcilere yönelik ilk sald›r›lar›nda PKK’n›n ne yapmak istedi-
¤i, amaçlar› ortaya konunca PKK, bu durum karfl›s›nda belli bir sürece yayd›¤›
bu “taktiklerini” tüm zamanlamay› bir kenara b›rakarak ayn› anda gündeme sok-
mufl, ne yaparsam kard›r anlay›fl›yla hareket etmeye bafllam›flt›r. Bu ise gerçek
amac›n›n daha çabuk sergilenmesinden baflka bir sonuç yaratmam›flt›r.
Örgütsel birli¤e ve siyasi kimli¤e sahip hiç bir örgüt, burjuvaziyle uzlaflma-
görüflme çabalar› ve devrimcilere küfür eflli¤inde gündeme getirilen birlik ça¤-
r›lar›n› ciddiye alamazd›. Ve siyasi kimlik diye bir sorunu olmayanlar d›fl›nda
da ciddiye alan olmam›flt›r. Zaten bu kesimler kendi kendine hakaret eden, ne
dedikleri, ne yapmak istedikleri belirsiz bir sa¤l›ks›z ruh hali içerisindedirler.
PKK’n›n her dedi¤ini yay›n organlar›nda tekrarlayan, faflizme karfl› tek kurflun
s›kmayan oturup kalk›p PKK’ya flükranlar›n› sunan ve edilen küfürleri içtenlikle
390 Miliyetçilik Ç›kmaz›
için onlarla dostluk temelinde iliflkinin devrimci ilke ve taktiklerin neresinde yer
ald›¤›n› da biz bilemiyoruz. Ama biz bilmesek de, PKK’n›n kendi d›fl›ndakile-
rine yaklafl›m›n› belirleyen bu anlay›flt›r. Ve HEP konusundaki durumunda bu
anlay›fl d›fl›nda bir izah› yoktur. Bu anlay›fla yabanc› de¤iliz. Bu, TKP revizyo-
nizminin y›llarca uygulad›¤› burjuva, düzen partileriyle dostluk temelindeki ilifl-
kileri u¤runa tüm halklar› ve devrimcileri karfl›s›na ald›¤› bir politikad›r. Yeni
hiçbir yönü olmayan bu politikan›n bugün dönemsel sonuçlar›na bak›p da
“müthifl”, “ilk defa” vb. türünden tespitler yapman›n hiç gere¤i yoktur.
Bugün PKK yukar›da yapt›¤›m›z al›nt›daki görüfllerine uygun olarak HEP’i
desteklemesine, SHP ile ittifak kurmas›na, hatta SHP-DYP koalisyonuna güven
oyu vermesine onay verdi¤i halde, bütün olumsuzluklar›n suçunu yine devrim-
ci hareketlere y›kmaya çal›flmaktad›r. Özel savafl›n bir takti¤i olarak niteledi-
¤i seçimleri burjuva partileriyle ittifak kurarak kat›lan bir görüflün “Seçim Çare
De¤il, Devrim” fliar›n› elefltirmeye, küçümsemeye kalkmadan önce, Özel Savafl
Takti¤i dedi¤i seçimlere kat›lmakla neyi elde etti¤ini, seçimleri meflrulaflt›rmak,
daha fazla bask› ve terör için oligarfliye taze kan verme çabalar›na destek ya-
ratma d›fl›nda bir sonuç yaratamad›¤›n›, halklar›n ve devrimcilerin bu koalis-
yon döneminde yaflad›klar›n› çarp›tmadan aç›klamas›n›, burada kendi sorum-
lulu¤una düfleni samimiyetle ve dürüstçe üstlenmesi gerekirdi. Di¤er yandan se-
çim konusunda, biz devrimcilerle ittifak kurmak isterdik diye bir fleyde ileri sü-
rümez. Çünkü yollar daha bafltan ayr›lm›flt›. Seçimleri meflrulaflt›rmak, düzen-
den umutlar› kesilen halklar› yeniden parlamentonun kuyru¤una takma politika-
lar›yla kendi kurtulufllar›n›n, kendi mücadeleleriyle olaca¤›n› söyleyen devrim-
ci görüfl aras›nda herhangi bir ittifak olamazd›. Evet, PKK bu konuda ittifak
aram›flt›r. Arad›¤› yer ise düzen partilerinin platformudur. Burjuva milliyetçisi
SP ile yapt›¤› bir kaç görüflmeyi ise kimseye “devrimcilerle de görüfltük” biçi-
minde sunamaz. Bafl›ndan itibaren ki, bunu kendileri de itiraf ediyor, SHP ile
RP aras›nda tercih sorunu olmufltu. RP’nin MÇP ile ittifak› seçmesi üzerine SHP
ile ittifak kurulmufltur. Bu tercihte ilkeler veya SHP’nin ilerici ve benzeri nitelik-
leri de¤il, esas olarak baraj› aflmak kayg›s› ve SHP’nin Kürt sorununda son za-
manlarda tak›nd›¤› “Tan›yoruz” türünden yaklafl›mlar› olmufltur. Di¤er yandan
SHP’nin desteklenmesinde etkenlerden biri de kendi ifadeleriyle sa¤c› (ANAP,
DYP) gibi partilerin güçlenmesini engellemek, özel savafl›n önünde barikat
oluflturmakt›. Ki, seçim sonras› ilk de¤erlendirmelerde de bu aç›kça ifade edil-
mifltir. Bu de¤erlendirmeye göre özel savafl›n takti¤i bozulmufl, son kozlar› olan
erken seçimde bu taktikle ellerinden al›nm›flt›r. Devlet ve faflizm teorilerinden
bihaber bir flekilde özel savafl olgusunu her fleyden ay›r›p bir kenara koyan bu
anlay›fl›n seçim sonras› ç›kan somut durumda DYP-SHP koalisyonunu destekle-
mekten baflka bir çaresi yoktu ve öyle de olmufltur. Nitekim yine özel savafl›n
önünü t›kamak ve demokratik aç›l›m› sa¤lamak amac›yla koalisyona güven oyu
verilmifl ve bu da olgunluk ad›na, biz kan dökücü de¤iliz söylemlerine kan›t
göstermek, siyasi görüflme taleplerini canland›rmak ad›na savunulmufltur.
‹flte çat›s› alt›nda Demokratik Cephe Ça¤r›s› yap›lan HEP bu politikalarla ta-
n›mlanan bir partidir. Seçimlerde SHP ile ittifak kurup destekleyen, DYP-SHP
koalisyonunu ve özel savafl› durduraca¤›, bask›lar› hafifletece¤i, k›smi de olsa
demokratik bir aç›l›m sa¤layaca¤› gerekçesiyle güven oyu veren, dahas› par-
392 Miliyetçilik Ç›kmaz›
lamentoda kifli düzeyinde dahi bir halk›n temsilcisi gibi davranamayanlar halk
ad›na politikalar üretip halk›n sözcüsü olamazlar. Di¤er yandan HEP milliyet-
çidir ve HEP’i destekleyip Demokratik Cephe için önerenlerin iddialar›n›n aksi-
ne (Kurultay sonras› HEP’in do¤ru bir çizgiye girdi¤ini iddia ediyorlar.) yeni
yönetimin en yetkili kiflisi, Baflkan› Feridun Yazar taraf›ndan sosyalist olmad›k-
lar›, esas sorunlar›n›n s›n›flar vb. de¤il Kürt halk› oldu¤u aç›k bir flekilde ifade
edilmifltir. Böyle bir partinin Kürt ve Türk iflçi s›n›f›n›n, emekçilerinin, yurtsever-
lerinin, ayd›nlar›n›n, kad›nlar›n›n, gecekondu yoksullar›n›n, köylülerinin, me-
murlar›n›n sorunlar›n›, ba¤›ms›zl›k, demokrasi, özgürlük taleplerini savunacak
düflünce ve cesarete sahip olmas› beklenemez.
Bu noktada HEP’te Demokratik Cephe önerisi üzerinde fazla bir fley söyle-
meye gerek kalm›yor. Ancak aç›klanmas› gereken önemli bir nokta var ki, o da
flu veya bu flekilde elde edilen olanaklar›n kendi ç›karlar› do¤rultusunda ve bu-
na hizmet etmek kayd›yla kendi d›fl›na dayat›lmas›ndaki anti-birlikçi, mücade-
lenin ç›karlar›n› gözard› edici tutumlard›r. Burada legal parti olay›na yaklafl›m-
daki yanl›fll›k bir yana, HEP gibi koflullar›n ortaya ç›kard›¤› bir olguyu dayat-
ma sorunu vard›r. Birlik ça¤r›lar›nda vb. ileri sürülen “ya birlik ya çürüme” ve
çeflitli platformlarda ifade edilen birleflmezseniz yok olursunuz vs. ifadeleri bu
anlay›fl›n ürünlerinden baflka bir fley de¤ildir.
Kuflkusuz M-L’ler esas olarak illegal yöntemlerle örgütlenir, mücadele eder
ve devrime haz›rlarken yasal mücadele yöntemlerini de asla reddetmezler ve
koflullar gerekli olgunlu¤a ulaflt›¤› anda legal parti de dahil tüm yasal olanak-
lar› de¤erlendirirler. Burada önemli olan bu koflullard›r. Mücadelenin geliflme
seyri, örgütlenme düzeyi ve ülkenin içinde bulundu¤u ekonomik-siyasi ortam
bunu belirler. Herhangi bir örgüt do¤rulu¤u veya yanl›fll›¤› tart›flma konusu ol-
mak kayd›yla kendilerinin içinde bulunduklar› koflullarda ve geldikleri aflama-
da art›k yasal parti zemininde de mücadele etmek gerekti¤i tespitini yapabilir.
Kimse buna engel olamaz. Ama ayn› yap›, ben böyle bir fley haz›rlad›m ve
kullan›yorum, o halde herkes benim etraf›mda birleflmelidir dayatmas›n› yapa-
maz. Yapt›¤› taktirde ise birli¤i de¤il sadece kendini dayatm›fl olur. Nitekim
HEP’te birlik ça¤r›s›yla ilgili toplant›larda, kat›lan bir k›s›m örgütler taraf›ndan
bu dayatman›n fark›na var›l›p itiraz edilmesi, dayatmac› konumun kabul edil-
memesi politikan›n sadece birilerince bilinmedi¤inin de göstergesidir. Tabi ki,
bu dayatmalar› kabul edip “birlik” kuranlar da var ve olacakt›r. Ama bunun
anlam›, örgütsel ve siyasal iflast›r. fiu veya bu flekilde ideolojik-pratik anlamda
bir teslimiyet demektir. ‹deolojik-pratik ba¤›ms›zl›ktan yoksun olan bu grupçuk-
lar çaresizlik ve yetmezliklerini bu sessizce boyun e¤iflleriyle sergilemifl, yönet-
meye de¤il yönetilmeye aday olduklar›n› da göstermifllerdir.
Buraya kadar ele ald›¤›m›z birlik anlay›fl›n›n kaynakland›¤› noktalar› da
belli ölçülerde açmam›z gerekiyor. Çünkü bu anlay›fl, flu veya bu flekilde her
dönem karfl›m›za ç›kmakta, belli bir dönem gündemi iflgal etmekte, devrimci
mücadelenin daha önemli sorunlar›n› ve görevlerini bir kenara itme tehlikesini
bar›nd›rmaktad›r.
Öncelikle soruna s›n›fsal bak›fl aç›s›yla, sahip olunan ideoloji ile do¤rudan
ilgisi oldu¤unu belirtmeliyiz. Küçük burjuvazinin ç›karc›l›¤› ve güçlü olana yas-
lanma ihtiyac› bu türden anlay›fllar›n her zaman zemini olmufltur. PKK özgülün-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 393
olmaktan, gösterifl meta› haline gelmesinden kurtarman›n tek yolu budur. Bu so-
rumlulu¤u tafl›mayanlarla, birlikçi görünmek için olur olmaz önerilerle kendini
gündeme sokmaya çal›flanlarla birlik ve benzeri olmaz. Öncelikle kendimizi,
ülkemizi, dostumuzu, düflman›m›z› tan›mak gerekir. Kimin ne yapaca¤›n› nas›l
yapaca¤›n›, kiminle nereye kadar gidilece¤ini hiç düflünmeden olur olmaz bir-
lik diye kendini ortaya atmak marazi bir durumdur. Ve gerçekten bir fleyler
yapmak isteyen, gücü oran›nda yapan, siyasi kimli¤e örgütsel birli¤e sahip
olan bir yap› böyle davranmaz, her fleyden önce mücadeleye ve görevlere
olan ba¤l›l›¤› ve sayg›s› buna engel olur.
Tüm bu olumsuzluklara ra¤men Türkiye’de hiç bir zaman birlik olmaz diye
bir önyarg›ya da sahip olmamak gerekir. Birlikte yap›lacak daha tutarl› ve sa¤-
lam birliklerin önünü açacak y›¤›nla görev ve f›rsat vard›r. E¤er mücadelenin
ç›karlar› ön planda tutulur ve biraz mütevaz› olunursa bu f›rsatlar›n de¤erlen-
dirilmesi, görevlere s›k›ca sar›l›n›rsa halklar›n beklentisine cevap verilmesi o
kadar da zor de¤ildir.
Evet, mütevaz› olmak ve en basitinden, en küçü¤ünden bafllamak gerekir.
Birlikte dernek kurabilmenin dahi çok zor oldu¤u bu olumsuzluklar-güvensizlik-
ler ortam›nda, hiç kimse “devrim için”, “demokrasi için” birlikler peflinde ko-
flup da kendini ve kendilerinden bir fleyler bekleyenleri oyalama, aldatma hak-
k›na sahip de¤ildir. Hiç kimse bu özlemleri, bu iyi niyeti kötüye kullan›p ayr›-
cal›¤› ile donat›lmam›flt›r. Mücadelenin, devrimin, halklar›n ç›karlar›n› düflün-
dü¤ünü iddia eden herkese bir kere daha sesleniyoruz. Büyük konuflmakla, sa-
¤› solu suçlay›p küfür etmekle, yapamayaca¤›n›z fleyler üzerine ahkam kes-
mekle hiç bir yere varamazs›n›z, hiç bir fley kazanamazs›n›z. Aksine çok fley
kaybedersiniz. Yaflam›n gerçeklerini, mücadelenin dayatt›¤› görevleri görmek
gerek. Bu, yap›lacak çok fleyin oldu¤unu size gösterecektir. Her gün karfl›m›za
ç›kan, kendini dayatan somut görevlerdir bunlar. Bu görevlerin bir k›sm›n› bir-
likte yapmamak için -özel niyetler d›fl›nda- hiç bir engel yoktur.
Katliamlara karfl› ç›kmak kimi devrimci ve yurtseverlerin görevidir. Bu görev
neden birlikte yap›lam›yor? Bunlar› birlikte yapmak için birlik görüflmeleriyle,
özel platformlar oluflturulmas›na gerek yok bizce. Ama kimileri kendini genel
devrimci mücadelenin ç›karlar›ndan ve görevlerinden öylesine soyutlam›fl ki,
kendine yönelik olmad›kça, bu türden sald›r›lara karfl› b›rakal›m birlikte tav›r
almay›, ses ç›karmak için bile özel davet bekler durumdad›r.
Oysa bugün katliamlara; tüm ülke çap›nda emekçi s›n›f ve tabakalara her
iki ulustan Türkiye halklar›na karfl› sürdürülen bask›-terör politikalar›na karfl›
ç›kmak, hemen her kesim üzerinde anlaflabilece¤i bir olgudur. Bu olguyu, bir-
likte, mücadelenin ç›karlar› temelinde somutlaflt›rmak zorunlu bir görevdir. Dü-
zenle anlaflma veya kendimize ait küçük hesaplar›m›z yoksa bu do¤rultuda
genel bir zemin oluflturmak zor de¤ildir.
Di¤er yandan “Yeni Dünya Düzeni”ni kurmaya çal›flan emperyalizmin tüm
dünya halklar›na yönelik sald›r›lar›na karfl› ç›kmak hemen herkesin anlaflabilece-
¤i bir zemindir. Sanm›yoruz ki, dönemsel veya grupsal ç›karlar ad›na veya “tak-
tik” ad›na Ortado¤u’da, Latin Amerika’da, Afrika’da her gün yeni ad›mlar atan,
hatta somut askeri gücünü burnumuzun dibinde üstlendiren emperyalizme karfl›
aç›k tav›ra karfl› olunsun. Buna karfl› ç›kmak herfleyden önce halklar›n hak ve öz-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 395
Mücadele
ULUSAL MÜCADELEYE SINIF
PERSPEKT‹F‹ ‹LE SAH‹P ÇIKIYORUZ
ULUSAL
MÜCADELEYE SINIF
PERSPEKTİFİ İLE
SAHİP ÇIKIYORUZ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
2 Ekim 1993
Say›: 65
K
ürdistan’daki ulusal kurtulufl mücadelesine M-L bak›fl aç›s› ile yorum
getirmek, halihaz›rdaki mücadelenin do¤ru ve sahip ç›k›lmas› gere-
ken yanlar›n›n yan› s›ra, yanl›fl ve eksik oldu¤u için elefltirilmesi gere-
ken yanlar›n›n oldu¤unu da söylemeyi gerekli k›l›yor.
Do¤rulardan ve yanl›fllardan söz edildi¤inde, elefltirilerin hedefi olan çev-
relerden flöyle bir tepki al›n›yor: “Biz do¤rular›m›z sayesinde büyük bir siyasal
güç haline geldik. Mücadeleyi bugünkü aflamaya getirebilmifl olmam›z, anla-
y›fl›m›z›n do¤rulu¤unun kan›t›d›r.” Evet, bugünkü aflamaya geliflte, yurtsever
hareketin politikalar›nda do¤ru olan yanlar›n pay› aç›kt›r, yads›namaz. Hatta
incelenmesi, örnek al›nmas› gerekir. Bunlar›n bafl›nda silahl› mücadeleyi en
olumsuz koflullarda, her türlü engele ve kay›plara ra¤men ›srarla, inatla sürdür-
mek vard›r. Ancak bu durum yanl›fllar›n olmad›¤› anlam›na gelmez. Mücade-
lede bir dönem için kitlesel güce sahip olan›n, savafl› belli bir aflamaya getir-
mifl olan›n her söyledi¤i ve yapt›¤›n›n do¤ru oldu¤u söylenebilir mi? Yaflanm›fl
birçok deneyim söylenemeyece¤ini göstermifltir.
Devrimci hareket aç›s›ndan do¤ru ve yanl›fllar›n tespiti, sürecin tutana¤›n›
yazmak ya da mücadele edenlere ders vermek için de¤il, öncelikle kendi
ad›mlar›m›z› do¤ru yönde ve sa¤lam zemine atabilmek için gereklidir.
Devrimci hareket, baz› çevrelerin göstermek istedi¤i gibi, Türk halk›n› örgütle-
mek ve Kürk halk›na destek olmakla görevli “Türk Sol” hareketi de¤ildir. Kürt halk›-
n›n ulusal kurtulufl talebi de dahil, Türk ve Kürt halklar›n›n oligarfli ve emperyalizme
karfl› ulusal ve s›n›fsal kurtulufl talebini ifade eden bir devrim hareketidir. Bu anlam-
da, Kürdistan’da Kürt halk›n›n ulusal özgürlük talebine sahip ç›kmak, ulusal müca-
dele vermek, devrimci hareketin pratik ad›mlar›n› çoktan att›¤› bir görev olmufltur.
M-L anlay›fla sahip olanlar, dünyadaki her türlü geliflmeyi, s›n›flar mücade-
lesi süzgecinden geçirerek yorumlar, buna göre sonuçlar ç›kar›r, program olufl-
tururlar. Çünkü dünyadaki toplumsal geliflimin temel çeliflkisi emek-sermaye çe-
liflkisidir. Ancak bunlar› ifade etmek “Biz sadece s›n›fsal mücadele veririz” de-
mek de¤ildir. M-L hareket, halklar›n ulusal kurtulufl taleplerine de sahip ç›ka-
rak, ulusal kurtulufl mücadelelerine önderlik edebilir ve etmelidir. M-L anlay›fla
sahip hareketler, küçük burjuva hareketlere göre daha tutarl› ve özgürlük hare-
ketini sonuna kadar götürmede daha kararl› ulusal kurtuluflçulard›r.
cadeleyi, devlet içi dar bir sorun olarak de¤il, emperyalizme karfl› verilen mü-
cadelenin bir parças› olarak yorumlar. Bu tespit, Kürdistan somutunda TC’yi
hedef olarak aradan ç›karmak ya da hedef bulan›klaflt›rmak de¤ildir. Çünkü
emperyalizmin ve iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› koruyan TC, emperyalizme karfl›
mücadelede do¤rudan hedeftir.
Emperyalizm bir dünya sistemi oldu¤u için, halklar›n ulusal özgürlük müca-
delesi, bu sisteme karfl› mücadeleden ayr› ele al›namaz. Tutarl› ve kararl› bir
emperyalizm karfl›tl›¤› esas al›nmadan ulusal ve s›n›fsal kurtulufl süreci do¤ru
bir çizgide gelifltirilemez.
FKÖ’nün geldi¤i nokta, halklar›n ders alabilece¤i aç›k bir örnektir.
Arap milliyetçisi anlay›fl›n etkisinden ve belirleyicili¤inden kurtulamayan
FKÖ, bu anlay›fl›n sonucu olarak, anti-emperyalist çizgisinden sürekli ödünler
verdi.
Filistin halk›na kendi düzenini kabul ettirmek isteyen emperyalist ülkeler,
FKÖ’yü dolayl› ya da do¤rudan kuflatarak yönlendirdiler. Sonunda FKÖ için-
de küçük burjuva milliyetçi çizgisinin temsilcisi El Fetih, ABD’nin koruyuculu-
¤unda dayat›lanlar› kabul ederek, çizgisindeki tutars›zl›¤›n nihai sonucuna
ulaflt›.
M-L anlay›fl›n ulusal soruna bak›flta esas ald›¤› ikinci ilke, mücadeleyi sade-
ce “d›fl düflman”a karfl› bir mücadele olarak görmemesidir. Ulusal özgürlük so-
rununu s›n›fsal özgürlük sorunu ile birlikte ele al›r. Çünkü emperyalizm ülkele-
ri sadece askeri güçle sömürgelefltirmiyor, sadece askeri güçle teslim alm›yor.
Esas olarak ekonomik, siyasi, askeri, kültürel alanlarda çok yönlü iliflkilerini ge-
lifltirerek ve o ülkelerde yaratt›¤› iflbirlikçiler arac›l›¤› ile sömürgeci sistemini
oturtuyor. Böylesi ülkelerin ulusal özgürlü¤ü s›n›fsal özgürlü¤ü anlam›na da ge-
liyor. Çünkü emperyalizmin kovulmas› ancak emperyalizmin iflbirlikçisi s›n›fla-
r›n da alafla¤› edilmesini zorunlu k›l›yor. Bir ülkede ulusal ba¤›ms›zl›k kazan›l-
m›fl, ama burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n etkinli¤i, varl›¤› sürüyorsa, bu ül-
keye emperyalizmin tekrar girmesini kimse engelleyemez.
Bugün Kürt ulusal mücadelesinin kitle taban› yoksul Kürt emekçi halk›d›r. Bu
halk, zaferle birlikte kendi ezilen, sömürülen, horlanan makus talihlerinin de¤i-
flece¤ine de inanm›flt›r. Kendi yoksullu¤unun, ezilmiflli¤inin nedenini, ulusal
kimli¤inin inkar edilmesinde gördü¤ü için ulusal mücadeleye özel bir önem
vermektedir. Ancak, daha bugünden s›n›fsal kurtulufl için mücadelenin ad›mla-
r› at›lmazsa, bu bilinç, ulusal mücadelenin temel gücü olan emekçi halk içinde
yayg›nlaflt›r›lmazsa, ulusal mücadelenin bir aflamaya geldikten sonra çak›l›p
kalmas›, uzlaflma e¤ilimlerinin güçlenmesi kaç›n›lmaz olur.
Mücadelenin geliflimi, belli toplumsal koflullarda öncünün belirledi¤i prog-
ram ve buna ba¤l› ittifak yap›s› taraf›ndan koflullan›r. ‹ttifak›n yap›s›n›n oluflu-
muna, öncünün politikalar› sebep olur. Bu yap›n›n niteli¤i ise, sürecin tutarl› ya
da tutars›z bir geliflim göstermesinde etkili olur. Hem ulusal mücadeleye dina-
mizm ve kararl› bir kat›l›m kazand›rmak ve hem de sürecin geliflimini garanti-
ye alacak bir bilinç yaratmak, s›n›fsal talepleri de gözard› etmeyen bir ulusal
kurtuluflçuluk perspektifini gerekli k›lar.
Son olarak, M-L anlay›fl, belli somut koflullarda, halk›n ulusal taleplerine sa-
hip ç›kmakla birlikte, bu mücadeleyi, genel sosyalizm mücadelesinin bir par-
398 Miliyetçilik Ç›kmaz›
ças› olarak görür. Bu anlay›fl, Türk, Kürt ve az›nl›k halklar›n taleplerini, ortak
düflmana karfl› kazan›lacak bir zafer yürüyüflünde birlefltirme olana¤›n› yara-
t›r. (Mücadelede birlik Kürt halk›n›n ayr› devlet kurma hakk›n›n inkar› de¤il, sa-
vunulmas›d›r. Çünkü Kürt halk›, bu hakk› TC’ye karfl› zafer kazan›ld›¤› zaman
elde edecektir.) M-L bak›fl, halklar›n milliyetlerine göre örgütlenmesini de¤il, s›-
n›fsal özelliklerine göre örgütlenmesini öngörür. Bu temelde oluflan halklar›n
birleflik gücü, TC’nin ayak bast›¤› her yerde cephe açarak, TC’nin hareket ala-
n›n› daralt›r. Ayr›ca ülkemiz somutunda devletin floven k›flk›rtmalar›n› ve halk›
halka karfl› savafla sokma manevralar›n› bofla ç›karma yetene¤ine sahip olur.
Kürdistan’da ulusal mücadele veren bir ve ayn› siyasi örgüt, Bat›’da s›n›f
mücadelesini de veriyor ise, Kürt halk›n›n ulusal kurtuluflu için vuran gerilla,
Türk halk›n›n talepleri için de Bat›’da vuruyorsa, bu siyasal örgütlenmenin hal-
ka verece¤i mesaj, ortak düflman› gösteren ve halklar›n birli¤ini ifade eden an-
lamda olacakt›r. Bugün yap›lan da budur. Bundan sonra da tutarl› ulusal kur-
tuluflçular olarak, devrimciler bu bilinçle hareket edecektir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 399
Mücadele
ULUSAL KURTULUfi EMPERYAL‹ZME
KARfiI MÜCADELEDEN GEÇER
ULUSAL KURTULUŞ
EMPERYALİZME KARŞI
MÜCADELEDEN GEÇER Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
9 Ekim 1993
Say›: 66
D
ört parçaya bölünmüfl, parçalanm›fl ve her biri bir baflka devlet tara-
f›ndan iflgal ve ilhak edilmifl bir ülke ve parçalanm›fl bir ulus oldu¤u
için, Kürdistan’daki geliflmeler ister istemez genifl bir alan› ilgilendi-
riyor. Savaflan, politize olmufl bir halk durumunda Kürt halk›. Kürt halk›n›n bu
gerçe¤i, statükolar› tehdit eden bir durum yaratt›¤› için, emperyalizm taraf›n-
dan istenmeyen bir durumu ifade etmektedir. Emperyalizm böylesi durumlarda
“bar›fl”tan yana görünür. Ama o, “bar›fl”tan kendi egemenlik ve sömürü siste-
mini onaylayan, boyun e¤en ve kendi ç›karlar›na karfl› mücadele etmeyen bir
ortam›n oluflmas›n› anlar. Yaflan›lan gerçekler, emperyalizmin “yeni dünya dü-
zeni” ad› alt›nda oturtmaya çal›flt›¤› statükonun, emperyalist ya¤ma, talan ve
sömürü düzeninin halklara dayat›lmas› oldu¤unu göstermifltir. Ortado¤u’da
emperyalist sistemin güvencesi için, statükolar› tehdit eden bir güç olarak Kürt
halk›na yönelmesi kaç›n›lmaz. Emperyalist bar›fl için, emperyalist statükonun
oturmas› için, aya¤a kalkm›fl Kürt halk›n›n oturtulmas› -boyun e¤dirilmesi- he-
deflenecek.
Ad› Kürt olan bir federasyonun, bir devletin kurulmas› “ileri” bir “ad›m” gi-
bi görülebilir. Çünkü Kürt halk› kendi tarihinde, Mahabat Cumhuriyeti hariç,
böyle bir kazan›m elde edememifltir. Bu nedenle, Kürt emekçi halk›, kendi ezil-
miflli¤ini, yoksullu¤unu, bir ulus olarak kendi devletini kuramamas›na ba¤l›yor.
Bu da bir ölçüde do¤rudur.
Hem s›n›fsal bask› ve sömürüyü, hem de ulusal bask›y› yaflayan bir halkt›r
Kürt halk›. Eme¤ini çalan sömürücülerle birlikte, yaflan›lan dünya gerçe¤inden
ç›kart›lan dersler ›fl›¤›nda, halklar›n yaflad›¤› yeni sömürgeci iliflkilerle kurulan
kölelik zincirleri de halk›n bilincine ç›kar›lmal› ve anti-emperyalist bilinçle mü-
cadele etmesi gerekti¤i kavrat›lmal›d›r. Aksi taktirde, ulusal mücadele, ulusal
hak k›r›nt›lar›n›n verildi¤i bir aflamada çak›l›p kalma riskini sürekli tafl›r.
Halklar›m›z›n gerçek kurtuluflunun anti-emperyalist, anti-oligarflik mücadele-
den geçti¤ini bir an için unutan, ya da yaln›zca sözde kabul eden hiçbir ulu-
sal hareket, halklar› özgürlü¤e kavuflturamaz. Dolay›s›yla, günümüzde ulusal
mücadele, as›l olarak anti-emperyalist mücadeleden geçmektedir. Emperyaliz-
min manevralar›na, çeflitli “yard›m”lar›na karfl›, tutarl› bir anti-emperyalist çiz-
giyi de ancak M-L’ler yaflama geçirebilir ki, bugün bunun somut ad›mlar› ve
mücadele örnekleri mevcuttur.
402 Miliyetçilik Ç›kmaz›
BİRLİK
POLİTİKAMIZ, B‹RL‹K POL‹T‹KAMIZ, SOL’LA
SOLLA ‹L‹fiK‹LER‹M‹Z VE KEND‹NE GÜVEN
İLİŞKİLERİMİZ VE
KENDİNE GÜVEN
Kürt Ulusal Hareketiyle Birliktelik
B
ugün Kürt Ulusal Hareketiyle mücadelede birlikteli¤in sa¤lanmas›, birlik
sorununun en önemli ayaklar›ndan biridir. Bu, hem örgütlü güçler anla-
m›nda örne¤in PKK ile ya da örne¤in demokratik platformda HADEP’le
birliktelikler aç›s›ndan; hem de fabrikada, mahallelerde, okullarda Kürt ve Türk
halk›n›n mücadele ve örgütlenme birlikteli¤ini sa¤lamak anlam›nda önemlidir.
Somut durum gerek örgütsel düzeyde, gerek alanlar özelinde geçmiflten beri
belli ad›mlar›n at›lmas›nda kimi sorunlar›n varl›¤›d›r. Örne¤in PKK, geçmiflte bir-
lik sorununda daha çok kendine tabi olacak güçleri kapsayan birlik çerçeveleri çi-
zerken, son süreçte ise ittifak aray›fllar› esas olarak yasalc›-legalist kesime yönelik
olmufltur. Ancak bunlar önümüzdeki süreci ipotek alt›na alan fleyler de¤ildir elbet-
te. Özellikle PKK’n›n son dönemde daha somut olarak dile getirilen sözlü aç›kla-
malar›nda olumlu bir yaklafl›m söz konusudur.
Halk›n birli¤i mi, örgütlerin birli¤i mi gibi bir ikileme girmeden, devrimci, yurt-
sever örgütlerin ve halk güçlerinin çeflitli düzeylerde birli¤inin savunulmas›, bu
noktada flablonlardan, kavram tart›flmalar›ndan uzak durulmas› bu yaklafl›m›n
kayda de¤er yanlar›d›r.
Bugün sorun daha çok pratiktedir. Sözlü olarak dile getirilen yaklafl›mlar haya-
t›n içerisinde de somut ifadelere kavuflturulursa olumlu bir yönelifl sa¤lanabilir. Bu
hiç de zor de¤ildir.
Kürt ve Türk halk›n›n birlikteli¤ini flu ya da bu biçimde sa¤lamak zorunday›z.
Halklar›m›z aras›nda tarihsel ya da güncel çeflitli çitler vard›r. Demokratik Muha-
lefet Meclisi, Halk Meclisleri tarz› örgütlenmeler, halklar›m›z aras›ndaki çitleri y›k -
mak da önemli bir role sahip olacaklard›r. Halklar›m›z aras›nda hem taktik hem
stratejik birlikteli¤in zorunlulu¤u neredeyse her gün yeniden kan›tlanmaktad›r. Ve
art›k flu çok aç›kt›r ki, birlikteli¤e uzak duran halk, kendi kurtuluflunu da geciktir-
mifl olacakt›r. Bu birlikteli¤in modellerini oluflturmal›y›z. Çünkü kurtuluflun yolu,
gerçekten de birlikte mücadeledir. Herkes bu birlikteli¤in içine gelmek zorundad›r.
Biçimi flöyle ya da böyle olur. Bu biçimler süreç içinde de¤iflebilir de. Ama bugün
varolan somutluk çerçevesinde pratik ad›mlar at›lmak durumundad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 403
DHKP-C-PKK
PROTOKOLÜ VE
DHKP-C - PKK PROTOKOLU
GELİŞMELER VE GEL‹fiMELER
Mücadele, Propagandif De¤il, Hayat›n
‹çinde Ete Kemi¤e Bürünen ‹ttifaklarla Geliflir
Devrimci Sol Dergisi
Devrimci Sol Mart 1998
Say›: 10
1
996’n›n son ay› içerisinde görüflmeleri tamamlanarak imzalanan ve
“Devrimci Cephe’nin ‹nflas› ‹çin Ça¤r›m›zd›r” bafll›¤›yla kamuoyuna
aç›klanan DHKP-C-PKK Protokolu, oligarfli aç›s›ndan bir telafl unsuru
olurken, halk kesimlerinde, devrimci demokrat çevrelerde belli bir memnuniyet
ve beklentiyle karfl›land›.
Geçen süreç, aç›kt›r ki bu beklentiye cevap olmam›flt›r. Bu kuflkusuz çok çe-
flitli aç›lardan de¤erlendirilebilir bir durumdur. Ancak bu yetersizli¤in sebebi
durumunda olanlar›n, birlik konusunda Türkiye soluna (kendi kavramlar›yla
“Türk solu’na”) sanki bütün bunlar hiç ortada yokmufl, bunlara iliflkin bir sorum-
luluklar› yokmufl gibi elefltirilerine, yukar›dan de¤erlendirmelerine devam etme-
leri, kendi bafl›na de¤erlendirilmesi gereken bir durumdur.
Örne¤in, en yak›n örnek olarak, Alternatif dergisinin son say›s›nda ARGK
ad›na flunlar belirtiliyor: ”Bu güce (DHKP-C’ye) her türlü birlik esprisiyle
yaklafl›ld›. Mücadele anlay›fllar›ndaki eksiklikler bunlar› birlikten uzak
tutuyor. Özellikle Kürdistan’daki savafl, onun kitleye yans›y›fl›, yine Tür-
kiye’de belli ad›mlar›n at›lmas› buna karfl›n bu güçlerin cephe örgütlen-
mesi d›fl›nda kendilerini tutmalar›, kendi kadrolar› içerisinde de rahats›z-
l›k yaratm›flt›r. Fakat tüm bunlara ra¤men kendi o bilinen çizgilerinde an-
lay›fllar›nda hala diretiyorlar. Oysa Marksizmin en önemli ilkesi her za-
man en genifl birlikteliklerden yana olmakt›r. Bu noktada Türkiye’ye giri-
flimizi de afl›r› derecede hazmetmeme durumlar› var. E¤er ‘demokrat›m,
devrimciyim’ diyorlarsa farkl› biçimlerde olmayabilir ama bölgesel düzey-
de, yerel düzeyde de¤iflik birliklere gelebilmeliler.” (Alternatif, Ocak-fiubat
1998, say› 67)
Bak›n bu al›nt›ya. ‹çinde böyle bir “Devrimci Cephe’ye Ça¤r›”n›n varl›¤›n›n
hiç bir izi yoktur. “Bölgesel, yerel düzeyde birliklere gelebilmeliler” diyor.
Oysa biz daha ötesine gelebilece¤imizi ortaya koymufluz. Peki ARGK ad›na
konuflan bir komutan bunu neden yok say›yor?
Yok say›yor, çünkü ARGK, ERNK ya da PKK’n›n gündeminde esas olarak böy-
le bir birlik, böyle bir Devrimci Cephe oluflturma düflüncesi de, çabas› da yoktur.
Birli¤e yanaflmad›¤›m›z› söyleyenler, protokolu tekrar okumal›d›rlar. Unutan-
lar, dikkatli okumayanlar tekrar baks›n. Ne dedik, ne oldu, neden yürümedi?
1- Biz Devrimci Cephe’nin inflas› için söz verdik. Bunun ad›mlar›n› pratikte
de atma konusunda karfl›l›kl› anlaflt›k, taahhütlerde bulunduk. “Gerekli bütün
çaba ve özveriyi göstermeye haz›r oldu¤umuzu” ortak imzayla ilan ettik. Bu,
404 Miliyetçilik Ç›kmaz›
büyük metropollere kadar her alanda yerel halk meclisleri oluflturmay› bir
görev ve hedef olarak önümüze koyuyoruz.” Tüm devrimci kamuoyu tan›kt›r,
o günden bu yana pek çok yerde meclisler hayat bulmufltur, ancak bulunduk-
lar› alanlar dahil, PKK bu çal›flmalara kat›lmam›fl, baz› yerlerde kat›l›p kat›lma-
d›klar›n›n belirsiz oldu¤u ciddiyetsiz tablolar sergilenmifltir.
6- Yeni bir Anayasan›n yap›lmas› ve halka mal edilmesi ortak görüflümüz-
dü. Protokolde de aç›kça ifade edilmiflti: “... ba¤›ms›zl›k ve demokrasiyi he-
defleyen bir anayasa tasla¤› haz›rlay›p bunu halka maletmeyi, bu çal›fl-
man›n içine bütün anti-faflist, anti-emperyalist, özgürlükten, adaletten
yana tüm örgüt ve partileri ve kiflileri çekmeyi bir görev olarak önümüze
koyuyoruz.”
Anayasa Tasla¤›n› haz›rlad›k, kendilerine verdik. Hiçbir itiraz›m›z yok, sade-
ce Uluslar›n Kaderlerinin Tayin Hakk› biraz daha aç›ls›n dediler. Sorun yoktu.
Birlikte kampanyay› sürdürmeye gelince yanaflmad›lar. ‹flimiz var, güncel de¤il,
siz yap›n, bu tart›flma boyunca kulland›klar› genel söylemleridir. Ve kimle neyin
konuflulaca¤› belli de¤ildir. Ve hemen her konuflmada da ço¤unlukla muhatap-
lar de¤iflir. Ve yeni gelen “Ben bilmiyorum” der. Hatta, karfl›m›za öyle muhatap-
lar ç›kart›lm›flt›r ki, “Halk Meclisi mi, o da nereden ç›kt›”, diyebiliyordu.
7- Ortak pratik örgütleme konusunda öneriler yapt›k, bunun protokol süre-
cini de gelifltirece¤i aç›kt›. Örne¤in oligarflinin Irak iflgali gündeme geldi. Or-
tak bir fleyler yapal›m dedik. Yanaflmad›lar.
Newroz’da ortak hareket edelim dedik, yanaflmad›lar.
8- Hapishanelerde tutsaklar›n mücadelelerini ortak bir örgütlenmeye kavufl-
tural›m dedik. Olur dediler. Hatta kendileri (En üst düzeyde) Cezaevlerinde “Bir-
leflik Direnifl Komiteleri” kurulmas›n› önerdiler. Bunun nas›l olaca¤›n› aç›n dedik,
açmad›lar. Sonra cezaevleri merkezleri kendi aralar›nda tart›fls›n ve ortak bir
örgütlenme modeli bulunsun dedik. Cezaevleri tart›flt›. PKK tutsaklar› taraf›ndan
sonuçta “cezaevlerinde anlaflabilece¤imiz ortak nokta yok” denildi.
DHKP-C tutsaklar›n›n gönderdi¤i yaz›ya PKK Cezaevleri Merkezi yap›s›
ad›na verilen cevapta: “Herfleyden önce cezaevlerine, bak›fl›m›z farkl›, zin-
danlara biçtiklerimiz rol farkl›. Eylem anlay›fllar›m›z, zindana biçti¤imiz
roller birbirinden uzak... bu zeminde ortak bir platform, koordinasyon
merkezi oluflturmak oldukça zor... Genel için önerdi¤iniz ortak koordinas-
yon merkezini gerçekçi bulmuyoruz. ‹flleyece¤ini de sanm›yoruz” fleklinde
cevaplar verildi. Öyle ki gönderilen yaz›da “merkezi görüflmelerde birleflik
direnifl komiteleri fleklinde bir öneriniz var, nas›l flekillenece¤ini belirtme-
miflsiniz” denilmesine ra¤men, cevapta yine bir kelime dahi olsun buna de¤i-
nilmiyordu. O zaman niye önerilmiflti?
9- Bu somut geliflmelerin ortaya koydu¤u flu olmufltur: Bütün söylemleri pro -
pagandiftir. Sözdedir. Hiç kimse ile birlik yapamazlar. Yay›n organlar›nda be-
lirtilen “birlik yapal›m, ortak kurmayl›k kural›m” gibi sözler sadece propagan-
daya yöneliktir. Bu propaganda içerisinde en çarp›c› olan ise “Kim ne isterse
verelim” sözleridir; s›k s›k tekrarlan›r. Oysa PKK hiç kimse ile böyle bir iliflki
sürdürmez. PKK sadece kendisini destekleyen, kendi çevresinde dönen kullan›-
lacak güçler istemektedir.
406 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Bunlar çok somut yaflad›¤›m›z gerçeklerdir. Protokolden önce bir gerilla böl-
gesinde çok zor durumdayd›k. PKK yine yüksekten sözler ediyordu. ‹sterlerse
karfl›l›¤›n› ödeyerek, isterlerse ödünç veya dayan›flma amac›yla o bölgede çok
cüzzi fleyler istedik. Cevap bile verilmedi.
Üstelik bu bölgede bir süre sonra iki insan›m›z silahlar›yla kaçt›lar. PKK bu
silahlar› ald› ve vermedi. ‹stedik, bir y›l geçti, hala cevap vermediler.
Dayan›flma, devrimcilik, ilkeler nerede?
Durum buyken birlikte neyi, nas›l yapaca¤›z?
fiu sözleri de PKK rahat eder; “‹sterseniz gelin birliklerimizi de yönetin”,
“fluradaki delegeleri paylaflal›m” vb. Siyaset ve örgüt gerçe¤inin böyle olama-
yaca¤›, gerçekçi olunmas› hat›rlat›l›r. Ama yat›r›m propagandayad›r.
10- PKK çevresindeki legal örgütler ÖDP gibi reformistlerle birlikte olmak is-
temifl, devrimcilerle görünmek istememifltir. Bu nedenle hiçbir eylem birli¤i ya-
p›lamam›flt›r. Bütün ›srarlar›m›z sonuçsuz kalm›flt›r. Protokolde de öngörülen le-
galde, demokratikte iflbirli¤i, bu politika nedeniyle mümkün olmam›flt›r. Bu ko-
nuda siyasi bir irade ortaya konmam›fl, protokolün alt›ndaki imza da bu alan-
larda kimse için bir fley ifade etmemifltir. Bunda, alanlarda merkezili¤in tan›n-
mamas›ndan çok, bizzat merkezi olarak birliktelikte, ortak ifl yapmada gönül-
süzlük sözkonusudur.
11- Denir ki, “günlük gazeteyi birlikte ç›karal›m, TV’yi de¤erlendirelim” vs.
‹yi, olur, ama siz bize bir proje önerin, onun üzerine konuflal›m deriz. Somut-
luk isteyince konu unutulur. PKK asl›nda bir fleyi paylaflmay›, ortak yönetmeyi
de¤il, sadece “iflçi” istemektedir.
12- Aç›k olduk, ve her konuyu, her konuflmay› ciddiye ald›k. Gerekti¤inde
baz› konularda yanl›fl düflündüklerini, yanl›fl bildiklerini söyleyip do¤ru bilgiler
verdik. Ve bir sorun varsa önce bize sorun dedik.
Ama bunlar hiç olmam›fl gibi, TV’de resmen sat›ld›k. Sabanc›’ya ya¤ çek-
me programlar› yap›ld›, övgüler dizildi. Eylemlerimiz flaibeli ilan edildi. Orta-
do¤u’da bir ülkenin ad› geçince, Mustafa Duyar’›n orada yakaland›¤› ö¤reni-
lince iyice telafllan›ld› ve o devlete ya¤ çekilip biz sat›ld›k.
13- Bize 30 Mart’ta bir TV program› önerdiler. Olur dedik. Program yap›l-
d›. 2 gün sonra ise kendilerinin karar›yla tek tarafl› program iptal edildi. Ne-
deni aç›kt›, her fley onlar›n olmal›yd›. Sonra sözkonusu program rafa kald›r›-
l›p 35 dönek reformist TV’ye ç›kart›l›p 30 Mart’la ilgili konuflturulur ve bunla-
r›n vitrinli¤inde kendileri ön plana ç›kar›l›r. Bu anlay›flla birlik yap›labilir mi?
14- Devrimci bir cephe kuflkusuz silahl› güçleri de, gerillay› da kapsayacak-
t›. Ama gerçek fludur, küçük iflleri yapamayanlar, gerillada birli¤i hiç yapa-
maz. Yap›ld›¤› ileri sürülen birliklerin de anlad›¤›m›z anlamda birliklerle, cep-
helerle iliflkisi yoktur. ‹flte her fley ortadad›r. “Birleflik Kuvvetler” denilmektedir.
Ortada öyle bir fley yoktur. Sadece TDP’nin birkaç insan› vard›r. Onun da ad›-
n› bile anmazlar.
Karadeniz’de, Toroslar’da yap›lan pek çok eylem, kendi yay›nlar›nda
ARGK ad›na üstlenilmifltir. Ancak Alternatif dergisinin son say›lar›nda yer alan
“Telsiz Konuflmalar›”nda ise bu eylemleri Birleflik Kuvvetler olarak yapt›klar›n›
söylüyorlar. Örnek, 17-18 A¤ustos Ülkede Gündem ve Özgür Politika’da Or-
du Mesudiye’de gerillan›n yol kontrolü yapt›¤›, bir polisin vuruldu¤u belirtili-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 407
bir PKK reklamc›s› olur. Ya PKK, ya DHP vard›r, ikisi birden var olamaz. Eski
SBKP gibilerinin anlay›fllar› karikatürize edilmektedir.
18- PKK kendi denetiminde olmayan hiçbir ortakl›¤a girmez, girmemekte-
dir. Eflitlik temelinde bir iliflki de tercihleri de¤ildir. ‹lla kendi denetim ve yön-
lendirmeleri olacakt›r. PKK’n›n içinde oldu¤u bir birli¤in ifl yapmas› bu koflula
ba¤lanm›flt›r. PKK’n›n denetiminin kabul edilmedi¤i yerde, PKK için imzalar,
anlaflmalar hükümsüzdür.
“Kurmayl›k m›, buyrun yapal›m” denilmektedir. Nas›l olacak, nas›l iflleyecek
sorular› ortadad›r. Somutlayal›m dedi¤imiz zaman susulur. Örneklerini yaflad›k.
‹flte protokol ortada. Uygulayal›m. Neden uygulanamad›? Tart›flal›m, muha-
sebe yapal›m ve yeniden bafllayal›m.
Kim nereden sorumlu, kimin yetkisi ne, s›n›rlar›n› belirleyelim. Devrimci
Cephe’nin her alanda nas›l infla edilece¤ini ayr›nt›l›, somut programlara ka-
vufltural›m. Bunlar›n yap›lmas›n›n önünde bizim aç›m›zdan bir engel yoktur.
Bunlarda gerekli ad›mlar› att›k ve yenilerini de atar›z. Ancak karfl›l›ks›z kalan,
hatta cevap bile verilmeyen ad›mlar, tek tarafl› ilerleyemez.
“Sol Kurultay›” düflüncesi ortaya at›ld›. Gerçekçi de¤il dedik. Ama siz ya-
pabiliyorsan›z yap›n. Olumlu sonuçlar ç›karsa, birliktelik sa¤lan›rsa biz gere-
keni yapar›z, dedik. Tek bir ad›m atmad›lar. Bizle birli¤i somutlamayan kim-
seyle yapamaz.
19- PKK uluslararas› iliflkiler düzeyinde dayan›flmac› bir tav›rda olmam›fl,
sürekli kendi d›fl›ndakileri, özellikle de bizi karalay›c› düflünceleri yaymay›
özel politika haline getirmifltir.
Temmuz 1997’de Küba’da yap›lan Uluslararas› Gençlik Festivali’nde da¤›t-
t›klar› bildiri bir örnek olarak çarp›c›d›r:
“... Türk devrimcileri henüz kendilerini Türk devletinin resmi ideoloji-
sinden, Kemalizm’den kurtaramam›fllard›r. Kendilerini Kemalizmden kur-
tarmaya güçleri yetmez ve bundan dolay› flovenizmin tutsaklar›d›rlar.
Türk devletinin taraf›ndad›rlar ve Kürt Gerillalara karfl› enternasyonal so-
rumluluklar›n› yerine getirmiyorlar.
... Böylelikle Türk solcular› her on y›lda tekrarlanan askeri darbe için
temel att›lar... Her fleyden önce flu gerçe¤e vurgu yapmak istiyoruz; Ke-
malizm bat› emperyalistleri taraf›ndan yönetilen gizli faflizmdir. Görevi
Ermenilere, Yunanlara ve Kürtler’e katliam gerçeklefltirmek ve kapitalist
sistemi korumakt›r. Türk solcular› bunu anlamazsa, enternasyonal so-
rumluluklar›n› yerine getiremezler.”
Buradaki üslubun, “Türk solu”na böyle bakan bir mant›¤›n birlik yapabilme-
si mümkün müdür?.. Sözlü ise akla hayale gelmedik karalama ve iddialar yap-
maktan geri durmamaktad›rlar. Bu gerçekler ortadayken her alanda yard›m,
dayan›flma, “ne isterseniz verelim, yapal›m” sözleri tam bir yan›ltmacad›r.
20 - PKK önderli¤i ço¤u zaman Türkiye solunu küçümseyerek siyaset yürüt-
müfltür. Bu mant›¤›n çeflitli sonuçlar› vard›r; bunlardan biri birliklerde hep ken-
disine tabii olacak iliflkiler aramakt›r. Çünkü Türkiye solu yönetilecek, yönlen-
dirilecek güçler olarak görülmektedir. Bu mant›k, oligarfliye çeflitli mesajlar ile-
tilmesinde de kullan›lm›flt›r.
Cumhuriyet gazetesinde Öcalan’la yap›lan bir röportajda kendisine flu so-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 409
Sonuç olarak;
Partimiz ve PKK’n›n merkezi düzeydeki imzalar›n› tafl›yan protokol ortada-
d›r. Bugüne kadar att›¤›m›z her imzaya sad›k kald›k. Protokol’da da ayn› sa-
dakati gösterdik. Yapt›klar›m›z ortadad›r. Çok somut önerilerde, ›srarlarda bu-
lundu¤umuz halde PKK’n›n yapmad›klar› da ortadad›r. Protokolün gere¤ini ye-
rine getirebilmek için alanlarda PKK’l›lar›n adeta peflinden kofltuk. Anayasa’y›
haz›rlay›p sunduk. Prati¤e iliflkin önerilerde bulunduk. Her türlü aç›kl›¤› göster-
dik. Karfl›l›¤›nda buldu¤umuz ise, protokol öncesinden özel bir fark› olmayan
tav›r, davran›fl ve duyars›zl›klard›r.
Sorunlar›n tart›fl›lmas› gerekti¤i kendilerine de iletilmifl, ama cevap al›na-
mam›flt›r. Bu nedenle bu aç›klama zorunlu hale gelmifltir.
‹mzaya sahip ç›k›lmam›flt›r. Devrimci bir iliflki içine s›¤d›ramayaca¤›m›z
yöntemlerle karfl›m›za ç›k›lm›flt›r.
Anlay›fllar bu oldukça Devrimci Cepheyi infla etmek imkans›zd›r. Kafalar
de¤iflmelidir. Siyaset yöntemleri de¤iflmelidir.
T
ürkiye solunda, yeni bir birlik deneyi daha yaflan›yor. Ancak, Haziran
bafl›nda kuruldu¤u aç›klanan Devrimci Birleflik Güçler’in (DBG), kuru-
lufl biçimi, program metni, birli¤in iflleyifli gibi pek çok aç›dan sol için
yenilik oluflturan herhangi bir yan› yoktur. Birli¤i oluflturanlar›n ço¤u, daha ön-
ce de ayn› türden birlikleri yaflam›fl ve denemifl durumdaki gruplard›r, ayn› yol-
dan bir kez daha geçmeye soyunmufllard›r. Neden “ayn› yoldan geçiyorlar”
diyoruz; çünkü sözkonusu birli¤in mayas›nda geçmifle dair herhangi bir de¤er-
lendirme, muhasebe, özelefltiri yoktur. Mevcut birli¤i olufltururken, bugüne ka-
dar oluflturulanlar›n en ilerisi, en somutu gibi gerçekle alakas›z nitelemelerle,
geçmifli atlama ve aklama “takti¤ini” tercih etmifllerdir.
Ama sorun yaln›zca bu kadarla s›n›rl› de¤ildir. Bu birlik, ayn› yoldan, geç-
mifltekilerin hepsine rahmet okuturcas›na olumsuzluklar, kirlilikler saçarak geç-
mektedir. “Bir yenili¤i yok” derken belki biraz haks›zl›k ediyoruz; ihanet çete-
siyle birlik gibi bir “yenili¤e” imza atm›fllard›r çünkü. Türkiye solunun sorunlu,
hastal›kl› birlik kültürüne, adeta kanser hücreleri ekmifllerdir. Ve iflin gerçe¤i,
flaflaal› propaganda çabalar›na, flimdilik birli¤i yere gö¤e s›¤d›ramamalar›na
ra¤men, pratik durum hiç de öyle de¤ildir ve ektikleri kanser hücrelerinin san-
c›s›n› yine en baflta kendileri çekmeye bafllam›flt›r.
DBG GERÇE⁄‹ 1:
Birlik süreci halktan ve devrimcilerden gizlenmektedir.
DBG’nin solun kültürüne serpti¤i en büyük kirlilik, bir kontra çetesi art›klar›-
n›n “siyaset” olarak birli¤e kabulüdür. Darbecilerin Güç Birli¤ine nas›l geldi¤i,
kimin ça¤›rd›¤›, neden ça¤›rd›¤›, ça¤r›ld›ktan sonra di¤er gruplar›n ne dedi¤i
hala bir SIRDIR. Gerçe¤i kendileri biliyor.
DBG’nin kurulufl aç›klamas›n da bu konuda yaln›zca MLKP’nin bir “flerhi”
vard›r. Ne var ki, yine bu s›r perdesi nedeniyle onlar aç›s›ndan da, madem son
anda darbecilere itiraz edeceklerdi, o halde bafltan neden itiraz etmedikleri
veya toplant›lar›n bafllang›c›nda darbeci kontralara itiraz etmeyip sonra ne-
den itiraz ettikleri belirsizdir.
Bu olay tart›fl›lmayacak kadar aç›kt›r. Darbeci birli¤e getirilecek ve ard› s›-
ra Cephe’ye karfl› düflmanca bir propaganda kampanyas›na yönelinecekti.
E¤er bafltan MLKP dahil di¤er örgütler, bu ifl yanl›fl gelifliyor, hesaplar var,
Cephe’nin ça¤r›lmamas› aç›k ki yanl›fl ve dürüst olmayan bir hesab›n ürünü-
dür, böyle birlik olmaz, darbeci kim? sorusu ve itiraz›n› ortaya koysalard›, o
412 Miliyetçilik Ç›kmaz›
zaman her fley daha aç›klanabilir olurdu belki. Ama öyle olmam›flt›r.
Evet, darbeci kim? Bir art›k. Kimle, nerede, nas›l, neyin birli¤ini yapacak?
Herkes biliyor bu sorunun cevab›n›, ve biz inan›yoruz ki, Güç Birli¤ine kat›lan
siyasetlerin hiç birisi bunu görmeyecek kadar kör, anlamayacak kadar aptal
de¤ildir.
SORU: O HALDE NEDEN KABUL ED‹LD‹?
Buna cevap veremiyorlar.
Bunu biz cevaplayaca¤›z. Ancak bu cevaba geçmeden, bu “gizlili¤e” ve
s›r perdesinin “kal›nl›¤›na” iliflkin çarp›c› bir örnek daha ekleyelim.
Halk›n Günlü¤ü 1 A¤ustos tarihli 24. say›s›nda “aç›kl›k” üzerine teori yap-
t›¤› “Devrimci Birleflik Güçler” bafll›kl› yaz›ya flöyle giriyor;
“Hiçbir fley kapal› kap›lar arkas›nda cereyan etmemifl, zira etmesine de
karfl›y›z. Eylem birli¤i çal›flmalar›n›n her safhas› gerçekten öncekilerden
farkl› olarak, kitlelerin denetimine sunulmufltur. (...) Ki, biz sahip oldu-
¤umuz fikirleri, inançlar›m›z› asla gizlemeyiz. Dostlar›m›zla iliflkide dip-
lomasi benimsemeyiz... Dostlar›m›za elefltirilerimizi aç›k olarak söyleriz.”
Aç›kl›k üzerine bu kadar sözden sonra “Eylem birli¤i sürecini bir kez daha
objektif olarak ortaya koymak istiyoruz...” diyerek devam ediyorlar ve aç›kl›-
yorlar!
“Bu süreç fiili olarak MED TV paneline ça¤r› ile bafllad›... kimlerin ça¤-
r›l› oldu¤unu, kat›lacaklar›n› bilmiyorduk. Ve orada gördük. DHKP-C’nin
neden olmad›¤›n› da özel olarak sorduk. Geçerken belirtelim, gelen parti
ve örgütlerden hiç kimsenin karfl› bir tutumu da sözkonusu de¤ildi.”
Evet bu kadar. “DHKP-C niye yok” diye sormufllar, ancak ne cevap ald›kla-
r›n› yine yazm›yorlar, yine gizliyorlar, geçiyorlar. Geçerken de kimsenin karfl›
bir tutumu da sözkonusu de¤ildi diyorlar.
Kimse karfl› de¤il! Ama ça¤r›lm›yor! Her fleyden önce mant›ks›z bir cümle!
SORU: K‹M ÇA⁄IRMADI?
SORU: “DHKP-C N‹YE YOK?” D‹YE SORDU⁄UNUZDA NE CEVAP ALDI -
NIZ?
Bir çuval aç›kl›k teorisi yap›yor, bu soruyu da sordu¤unu yaz›yor, ama ce-
vab›n› yazam›yor? Hani aç›kl›k?
SORU: ALDI⁄INIZ CEVABI N‹YE AÇIKLAYAMIYORSUNUZ?
SORU: ALDI⁄INIZ CEVAP S‹Z‹ TATM‹N ETT‹ M‹?
CEVAP BEKL‹YORUZ.
Sorular›m›z elbette yaln›zca Halk›n Günlü¤ü’ne de¤ildir. Kim, ne önerdi?
Kim, ne cevap verdi? Bütün bunlar hepsinin birlikle ilgili yaz›lar›nda ›srarla
mu¤lak b›rak›lmaktad›r. Birlik sürecini halka ve devrimcilere aç›klayamamak
güçsüzlü¤ün, sübjektif bir zeminin ve gizli hesaplar›n varl›¤›n›n kan›t›d›r.
DBG GERÇE⁄‹ 2:
Böyle bir birli¤i bu siyasetlere kabul ettiren Cephe düflmanl›¤› ve
güçsüzlüktür.
Esas›nda yukar›daki sorunun, “kim ne dedi”nin ötesindeki cevab› bellidir:
B‹R‹, DHKP-C olmayacak deyip, darbecinin olmas›n› dayatm›fl, HERKES de ka-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 413
bul etmifltir. Peki neden kabul etmifllerdir? Birincisi, Cephe’ye gizli düflmanl›k-
t›r, yani bu yolla Parti-Cephe’yi geriletebilir miyiz? düflüncesi, hesab› vard›r.
‹kincisi, örgütlerin kendi durumlar›, ba¤›ms›zl›klar›, siyaset yapma sanatlar›,
devrimci safl›klar› öylesine gerilemifltir ki böyle bir dayatmaya teslim olunmufl-
tur. Hiç bir fleye itiraz edecek güçleri kalmam›flt›r. Baflka bir aç›klamas› varsa
kendileri anlatmal›d›r.
SORU: Baflka bir aç›klamas› var m›? Biri hariç, herkes DHKP-C’nin ça¤r›l -
mas›ndan yana ve DHKP-C ça¤r›lm›yor! Birli¤inizin oluflum sürecinde kararlar,
oy birli¤iyle mi, oy çoklu¤uyla m› al›nd›? Her ikisine göre de DHKP-C’nin ça¤ -
r›lmamas› karar›n›n ç›kmas› mümkün görünmüyor. O halde birli¤inizin üçüncü
bir karar alma biçimi mi vard›r? “Kararlar dayatma gücüyle al›n›r” gibi?..
Tabii ki biz darbecilerin bir güçleri olmad›¤›n›, hiç bir yerde var olamaya-
ca¤›n›, alanlarda birlik yapamayacaklar›n› biliyoruz. Ama bu bir fleyi çözmü-
yor. Çünkü ayn› fleyi herkes biliyor ve buna ra¤men DHKP-C’nin d›flta b›rak›l›p
darbecinin ça¤r›lmas› sorular› daha da büyütüyor. Kimse yalanlarla bu birli¤in
oluflumundaki gizli hesaplar› ve kendisinin bu hesaplara alet oluflunu gizleye-
mez.
fiimdi flu “çok do¤ru” sat›rlara bakal›m:
“... Ne var ki, eylem birli¤i güçlerinin hiçbirisinin iradesini kaale alma-
y›p, bafltan önkoflul dayat›p illa da benim dedi¤im olacak tarz›, eylem bir-
li¤i ruhuna terstir.” (Halk›n Günlü¤ü, Say› 24)
Bunu yazan kim? Üstelik kime yaz›yor?
Halk›n Günlü¤ü bunu DHKP-C’ye yönelik olarak yaz›yor. Yönünü flafl›rm›fl.
Sanki, biz gelmifliz, böyle bir dayatmada bulunmufluz, arkadafllar da bizi
elefltiriyor!
Dayatman›n alas›, bizim hiç bir zaman olmad›¤›m›z o zemin de var. Yan›-
bafl›ndaki, kendi bafl›ndaki dayatmadan sözedemiyor Halk›n Günlü¤ü.
Halk›n Günlü¤ü yine teslim olduklar› bu dayatmay› savunmaya soyunup,
darbecilerin ça¤r›lmas› “halk içi çeliflkilere ve fliddet dayatma kültürüne de
bir meydan okuyufltur” diyor. Bu deyifller de sahtedir. Bir fleyleri gizlemeye
çal›flman›n sonucudur. Darbecilerin gelmesinde Halk›n Günlü¤ü’nün de bir ro-
lü varsa, aç›klar, savunursunuz. De¤ilse bu iflgüzarl›k niye? E¤er fliddete karfl›
tav›r alacaksan›z, niye hemen yan›bafl›n›zdakilere bakm›yorsunuz? Her kes bi-
liyor ki, PKK, bu konuda Türkiye solunun en sab›kal› gruplar›ndan biridir.
DY’yle birlikte bu iflin kompedan›d›r. Daha yak›n zamanda Dersim’de PKK ta-
raf›ndan öldürülen TDKP’liler unutulmad›. “Halk içi çeliflkilere ve fliddet dayat-
ma kültürüne” bu nas›l tav›r? Herkes flunu bilmelidir, DBG’nin bilefliminin belir-
lenmesindeki gerçe¤i, hesaplar›, herkesin bu hesaplardaki rolünü ortaya koy-
may›p böyle suni gerekçeler uydurmaya çal›flt›kça çeliflkiler içinde bo¤ulacak-
s›n›z... Bunun ötesinde, e¤er darbecileri ça¤›rmakla bizim düflüncelerimizi de-
¤ifltirebilece¤inizi san›yorsan›z bu büyük yan›lg›d›r ve en önemlisi Halk›n Gün-
lü¤ü gerçek niyetini a盤a vurmufl oluyor. Darbecilerin arkas›nda duranlar, te-
lafi edilemez ad›mlar atm›fl olurlar. ‹deolojik mücadele yapar›z. Ama aç›k ol-
mak devrimcilere özgüdür. Görünüflte dost ard›s›ra düflmanl›k devrimcilerin
tavr› olamaz.
414 Miliyetçilik Ç›kmaz›
DBG GERÇE⁄‹ 3:
Mevcut bileflim, yalanla savunulmaya çal›fl›l›yor.
Hemen hepsi mevcut durumu aç›klayamama s›k›nt›s›ndad›r. Belki de bu s›-
k›nt›y› “aflmak” için olacak, çeflitli yaz›larda bu defa, sanki bizim birli¤e ça¤-
r›ld›¤›m›z ve ancak gitmedi¤imiz havas› yay›lmaya çal›fl›l›yor.
Halk›n Günlü¤ü 23. say›s›nda da flöyle yazm›flt›: “...DHKP-C, bu eylem
birli¤inde yeralmas› gereken önemli güçlerden biriydi.
Ö¤rendi¤imiz kadar›yla DBG bileflenlerinden hiçbirinin buna itiraz› da
yoktur. Devrimci oldu¤u için DHKP-C’ye böyle bir itiraz zaten kabul edi-
lemez de. Ancak DHKP-C; ‘kontra-darbeci’ olarak de¤erlendirdi¤i bir gü-
cün de eylem birli¤i içinde yeralmas› gerekçesiyle DBG giriflimine olumsuz
bir tutum alm›flt›r.”
AÇIK B‹R YALAN!
SORU: Bu yalana neden ihtiyaç duyuluyor?
Evet, neden Halk›n Günlü¤ü darbeciler var diye DHKP-C birli¤e gelmedi di-
yor. fiimdi do¤ruyu yazd›¤›m›zda kimsenin ifline gelmiyor. Resmen ve aç›kça
yalan söyleniyor. Biz Güç Birli¤ine ne zaman ça¤r›ld›k, kim bizi ça¤›rd›, han-
gi toplant›ya ça¤r›ld›k ve o ça¤r›lar›n hangisinde darbeciler var biz gelmeyiz
dedik. DBG üyeleri kamuoyuna gerçe¤i aç›kça izah edemediklerinden yalan
söylüyorlar.
Durum gerçekten vahimdir. 23 ve 24. say›lar›nda üst üste bu konuda yaz-
d›lar.
23. say›da diyor ki: “DBG bileflenlerinden hiçbirinin buna itiraz› da
yoktur”
SORU: Gerçekten “hiç birinin” mi itiraz› yok?
SORU: O zaman DHKP-C niye ça¤r›lmad›?
24. say›da kendilerini yalanl›yorlar. “DHKP-C niye yok” diye sormufllar çün-
kü, demek ki birileri ça¤›rmam›fl, demek ki birilerinin DHKP-C’ye itiraz› var.
Ama hani siz 23. say›da “zaten böyle bir itiraz kabul edilemez de” diyordu-
nuz. Neden bu itiraz› kabul ettiniz?
Ha, 23. say›da (sanki suçluyu gösterircesine) flöyle bir ifadeniz de var: “Bu
süreç fiili olarak MED TV paneline ça¤r› ile bafllad›. Bu TV’nin sahibinin
biz olmad›¤›m›z› herhalde herkes bilir. Panele gitti¤imizde (DHKP-C’nin
ça¤r›lmad›¤›n›) orada gördük.”
Yani Med TV’nin sahibi size DHKP-C’ye bizim de itiraz›m›z yok, ça¤›rd›k
ama gelmediler mi dedi? Öyleyse bunu aç›klamaktan niye korkuyorsunuz?
Öyleyse aç›klay›n, biz de diyelim ki, K‹M K‹ B‹Z‹M ÇA⁄RILDI⁄IMIZI VE
DARBEC‹LER VAR D‹YE REDDETT‹⁄‹M‹Z‹ SÖYLÜYORSA YALAN SÖYLÜYOR!
Yok, bu tamamen sizin iddian›zsa, o zaman siz yalan söylüyorsunuz.
SORU: Bizim ça¤r›ld›¤›m›z ama darbeciler var diye gelmedi¤imizi söyle -
yen, iddia eden kim?
DBG GERÇE⁄‹ 4:
Darbeciler meselesi birli¤e kat›lan herkesi vurmaktad›r.
Muhasebeyi ve hesap vermeyi hiç sevmeyen Kürt ulusalc›lar›n›n da, oportü-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 415
DBG GERÇE⁄‹ 5:
Bu birlik Türkiye solunun ders ç›kartmamas›n›n sonucudur.
Darbecileri kim getirmiflse bir dayatma yapm›fl ve kabul ettirmifltir. Bu da-
yatmay› yapan, PKK’d›r. Bu flu demektir; bunu dayatan ve bu dayatmay› kabul
ettiren, bundan sonra kendisini elefltiren ve dümen suyunda gitmeyen örgütle-
re de gözda¤› vermektedir. MLKP protokole koydu¤u flerhte bu durumu k›n›yor.
Peki yar›n birileri de MLKP’den ayr›lanlar›n oluflturdu¤u ve MLKP’nin bir siya-
set olarak görmedi¤i KP-‹Ö’yü getirirse ne yapacak?
Muhtemel ki, darbecilerin varl›¤›na kesin tav›r alamad›¤›ndan, ya bu kez
de ‹nfla Örgütü nedeniyle tav›r alamayacak ya da ayr›lacakt›r. Tav›r alamazsa
kendini inkar etmifl olacak. Tav›r ald›¤›nda ise tutars›z duruma düflecek. Tam
bir açmaz! Üstelik açmaz sadece MLKP’nin açmaz› de¤ildir. Bu tür durumlar›n
yar›n hangi örgütün bafl›na gelece¤i hiç belli olmaz. TKP-ML’nin tarihine bak-
416 Miliyetçilik Ç›kmaz›
s›nlar. Her iki taraf için de geçerli. Devrimci hareketteki darbecilik döneminde
darbeciler için neler yapt›lar, sonra, birbirlerine “darbeci”, “mafyac›” demeye
bafllad›lar. MLKP dün darbecilerin ideolojik ayr›l›¤› oldu¤unu kan›tlamaya ça-
l›fl›yordu. Bugün farkl› fleyler söylemek zorunda kald›. Evet, muhasebe yap›lma-
d›¤› içindir ki, bugün MLKP afla¤› tükürse sakal, yukar› tükürse b›y›k açmaz›y-
la karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Kamburlar üstüste gelmekte, dün söyledi¤i, bir sonra-
ki geliflme içinde kendisini vurmakta, üstelik pek çok tutars›zl›¤a düflülmesi ka-
ç›n›lmaz olmaktad›r. Böyle tutars›z bir çizgi içinde bir yere var›lamaz. PKK,
hep kontra faaliyetleriyle bafl› dertte olan bir savafl örgütü. Kontrac› hamili¤in-
de sak›nca görmüyor. Ama Türkiye solu ders ç›kartm›yor. Biz sab›rl›y›z. Bekle-
riz. Ders ç›kartamamak ç›karmayanlar› er-geç çürütür ve öldürür. Biz iddiam›-
z› ve iç güvenimizi, kendi çizgimizi korumaya devam edece¤iz.
Ders ç›karmaman›n çok daha yak›n somut örne¤i DHKP-PKK protokolünün
geliflim sürecinden de ders ç›karmam›fl olmalar›d›r. DHKP-PKK protokolüne ilifl-
kin geliflmeleri yazd›k. Hapishane alan› da vard› bunlar›n içinde. Bizim proto-
kol çerçevesinde PKK’ya önerilerimiz ve PKK tutsaklar›n›n merkezi olarak buna
cevab›n› herkes okumufl olmal›. K›saca hat›rlatmak gerekirse, PKK Hapishane
örgütlülü¤ü, sonuç olarak protokolün kendileri aç›s›ndan bir fley ifade etmedi-
¤ini, ondan hareketle ortak bir fley yapmayacaklar›n› söylüyorlard›. Özet an-
lam› buydu cevaplar›n›n.
DBG’nin kuruluflunun ard›ndan Sa¤malc›lar’da “DBG Sa¤malc›lar Platfor-
mu” adl› bir birlik oluflturduklar›n› aç›klad›lar. Birlikleri alanlara tafl›n›yordu!
Peki hapishanelerde hangi konuda PKK ile birlik yapacaklar? Herkes, bütün
dünya bilir. PKK ölüm orucu sürecinde, katliamlar sürecinde cesetlerimizi ade-
ta seyretmifltir. Cesetlerimiz üzerinde provokasyon teorisi yapm›flt›r. Bu yan› ile
hapishanelerdeki Güç Birli¤i Platformu imzal› bildirilerin halk› yan›ltmaktan
baflka hiçbir anlam› yoktur. Öyle oldu¤u zaten aç›klamalar›n mürekkebi kuru-
madan görülmüfl, DBG üyeleri pratikte ayr› düflmüfltür.
Muhasebe yok, özelefltiri yok, daha dünkü olup bitenlerden ders ç›karma
yok. Ortakl›k yok, dayatma var. Ayaklar› ülkeye, alanlara basm›yor, ama ba-
fl› yükseklerden uçuyor. Bu hastal›kl› birlik kültürünü de¤ifltirme yönünde bir ni-
yet, böyle bir tart›flma yok; o halde olup bitecekler bafltan bellidir: ‹flte bunlar-
dan birkaç›:
Can› istedi¤inde birlik, istemedi¤inde iflimiz var denir. Yanl›fla sahip ç›k›l-
maz, özelefltiri yap›lmaz, sorumlu bulunmaz. Dayan›flma diye bir anlay›fl yok-
tur. Sen zordaysan yan›nda olmaz, f›rsat kollar. Eskaza bir darbeyle karfl›lafl›r-
san›z, hainleri korur. O bildi¤ini yapar. Seni de kendine endekslemek ister.
Onun program›na uyacaks›n. Do¤ru olan›, birlik program›n›n öngördü¤ünü
de¤il, ç›kar›na olan› esas al›r.
Ortak program, eylem plan› yap›l›r. Ama herkesin öteki cebinde baflka pla-
n› vard›r.
Ya örgüt reklam›n› yapar yada reklam›n› yapamayacaksa o kitle hareketi
olmamal›d›r diye düflünür. Kitleleri ve eylemi düflünmez. Kendi reklam›n› düflü-
nür. Güçsüzlü¤ünü pankart ve kuflla örtmeye çal›fl›r.
Sözlerinin bir ba¤lay›c›l›¤› yoktur. Bugün denilen yar›n reddedilir. Söz veri-
lir, tutulmaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 417
Eme¤i baflkas› harcamal›d›r, onun kendi iflleri vard›r. Ama ortak aç›klama-
y› o okumal›d›r.
Yükümlülük alt›na girmemek için tutanak tutmaktan kaç›l›r. Belge kalmas›n
istenir.
Hata kabul edilmez, elefltirilince en fazla, hata iki tarafl›d›r denilir ve mu-
hasebeden kaç›l›r. Siz ne derseniz deyin, o ya böyle gitsin der, ya birli¤i tü-
müyle ifllevsizlefltirir. Bu, muhasebe yapmaman›n y›llard›r süren tablosudur.
DBG GERÇE⁄‹ 6:
Kitlelerin gözünü boyamay› amaçlayan hiçbir birlik yaflayamaz.
Yap›lan protokol genel geçer fleylerle doludur. Siyasal anlamda somut bir
programa sahip olmayan bu birlik, örgütsel anlamda da bir birli¤in ruhuna uy-
gun iflleyifle sahip de¤ildir. ‹flleyiflin kurallar› öyle yaz›lm›flt›r ki, bu birlik, art›k
isteyenin istedi¤i fleye kat›ld›¤›, istemeyenin kat›lmad›¤› bir durumdad›r. Karar-
lar ço¤unluk itibar›yla al›n›r diye yaz›yor, sonra az›nl›k durumdakiler isterlerse
bu karara, eyleme kat›lmazlar deniyor. Hiç mi tüzük okumad›n›z? “Ço¤unluk
karar›” almak demek, az›nl›kta kalanlar›n o karara uymas› demektir. E¤er
az›nl›kta kalanlar uymayacaksa, orada bir ço¤unluk karar› yoktur, anlaflanla-
r›n birlikte ifl yapt›¤›, anlaflmayanlar›n seyretti¤i bir iflleyifl vard›r, ki ortak bir
organizasyonda, bundan daha gevflek bir madde biçimlendirmek de mümkün
de¤ildir zaten.
Niye böyle gevflek bir iflleyiflte hemfikir olunmufltur? Çünkü kimse kendi he-
saplar›n›n bozulmas›n› istememekte, daha öncekilerde oldu¤u gibi, bu birli¤e
iliflkin de ek bir sorumluluk, yükümlülük, fedakarl›k, emekçilik alt›na girmek is-
tememektedir.
Hesaplardan, h›rslardan, rekabetlerden, emek h›rs›zl›¤›ndan, ifline geldi¤i
kadar birlik mant›¤›ndan, verilen sözlerin tutulmamas›ndan kurtulamayan bir-
likler yaflamaz. Bu defalarca görüldü. Solun bu güçsüzlük politikas› devam et-
tikçe bunlar y›k›lamaz, tersine her geçen gün daha da artacakt›r. Bu flu demek-
tir, bu koflullar, bu kültür devam ettikçe ciddi bir birli¤in gündeme gelmesi, gel-
di¤inde yaflamas› zordur. Birlik için gerçekten çok ciddi bir çaba harcad›k.
Tüm eme¤imizi koyduk ortaya. Ama gördük ki 80’den bu yana toplumun ge-
çirdi¤i olumsuz de¤iflmeler büyük oranda sola da yans›m›flt›r. Sol devrimci po-
litikadan devrimci safl›ktan uzaklaflm›fl ve herkes di¤erini nas›l kullan›r›m he-
sap kitab› içindedir, korkunç boyutlarda rekabetçilik ve h›rs egemen olmufltur.
Bu noktada söylenecek her söz, önerilecek her politika sübjektif hesaplarla,
kayg›larla cevaplan›r duruma gelmifltir. Bu durum ideolojiyi yok etmifl, bir çok
siyaset ideolojik davranmaktan uzaklaflm›fl, söylenenler karfl›s›nda onun do¤-
rulu¤unu yanl›fll›¤›n› tart›flma bir kenara b›rak›lm›fl, karfl› olma, engelleme esas
al›n›r olmufltur. Herhangi bir öneriyi tart›flm›yor, gelifltirmeye de çal›flm›yor, sa-
dece sana cevap veriyor. Hatta tahrik ediyor, provoke ediyor. Bu koflullarda
birli¤in olmayaca¤› aflikard›r. Ne olacak sorusu tabii ki cevaps›z de¤ildir. Bu
kültür de¤iflmek zorundad›r. De¤ilse her fley dejenere edilmeye devam edile-
cektir. Kitlelerin gözünü boyamaya yönelik ad›mlarla bu durum ne gizlenebilir,
ne de¤ifltirilebilir. Türkiye solunun atmas› gereken ad›m, göz boyamak, flafla-
418 Miliyetçilik Ç›kmaz›
al› propagandalarla olmayan› var göstermek de¤il, bunlar› ciddi olarak masa-
ya yat›rmakt›r.
DBG GERÇE⁄‹ 7:
Taklitçilik ve baflka güçlere yaslanma üzerine siyaset yap›ld›kça tu -
tars›zl›ktan kurtulmak mümkün de¤ildir.
Bu birli¤in en “keskin” savunucular›ndan MLKP, ideolojik ba¤›ms›zl›¤›n›, es-
ki ideolojik çizgisini büyük oranda yitirmifltir. Bu, geçmifli ile ciddi bir hesap-
laflma yapmamas› demektir. Bunu yapmad›¤›ndan eklektik bir çizgiye ulaflm›fl-
t›r. Bu eklektik çizgi onu istikrars›zlaflt›rmakta ve çeflitli yerlere sürüklemektedir.
Bugün birçok siyaset MLKP’nin bu yönünü (önce DHKP-C, flimdi de PKK taklit-
çili¤i) elefltirmektedir. MLKP kendine özgü çizgisine oturmad›kça, aray›fl› sür-
dükçe istikrars›zl›¤› da sürecektir. Deney yaflamaya devam edecektir.
Bu yaln›zca MLKP için sözkonusu olan bir durum de¤ildir elbette. Politika-
lar›n›, taklitçilik veya onun bir baflka biçimi olan baflka güçlere yaslanma üze-
rine flekillendiren her kim olursa olsun, onu bekleyen kimliksizleflmedir. Daha
çok k›sa süre önce flöyle yaz›lm›flt›:
“Kendisi olmay› bir türlü baflaramayan, sürekli kendi d›fl›nda güçlere
dayanarak varolmaya, siyaset yapmaya çal›flanlar›n kendine güveninden
ve devrimci kararl›l›¤›ndan sözetmek mümkün de¤ildir. Çünkü baflka bir
güce dayanarak siyaset yapmaya kalkanlar bir süre sonra tapt›klar› gü-
ce teslim olurlar. Hemen herfleylerini bu güç belirlemeye bafllar. Burada
kimliksizlik ve kifliliksizlik vard›r. Politikada istikrar ve tutarl›l›k, kendi
do¤rular› için ölümüne savaflma kararl›l›¤› bir devrimci kimlik ve kiflilik
sorunudur. Bu kimli¤in ve kiflili¤in kazan›labilmesi ise, ancak dünyay›
de¤ifltirme iddias›yla savaflan, kendi omuzlar›n›n üstünde kendi bafl›n›
tafl›yan devrimcilerin ifli olabilir.”
Mevcut flekillenme burada tarif edilmifltir asl›nda.
Bugün PKK’n›n bütün teorileri “siyasal çözüm” üzerineyken, bunda taklit
edilecek bir yan bulmak, o örgütü ayn› çizgiye sürükler. MLKP örgütler aras›
iliflkileri de yanl›fl kavramaktad›r. Geçmifl ortak prati¤imizden biliyoruz; e¤er
birlik yap›yorsak, MLKP’ye göre “elefltiri tatile” ç›kar›lmal›d›r. Dolay›s›yla birlik
olunmad›¤› zamanlar› veya ideolojik mücadelenin daha bir öne ç›kt›¤› kesitle-
ri de do¤ru yorumlayamamaktad›r. Bizim için, biraz da seçilmifl bir ifade ile
olsa gerek iflçi-memur alan›nda “PKK’ya duydu¤umuz tepki nedeniyle çeflitli
kongrelerde PKK’y› desteklemedi¤imizi” yaz›yorlar. Yanl›flt›r. Bizim PKK’ya
duydu¤umuz özel bir tepki yoktur. Biz ideolojik bir mücadele sürdürüyoruz.
Bundan elde etmek istedi¤imiz sonuç da, PKK’n›n yokoluflu, erimesi de¤il, dev-
rimci çizgiye gelmesidir. Bizim tepkimiz de¤il ancak, onlar›n bize tav›r al›fl›
vard›r. MLKP, bizzat DBG prati¤inde buna tan›k olmufl olmas› gerekir. Protoko-
lün henüz sürdü¤ü süreçte PKK’l›lar›n hiçbir konuda sözlerinde durmamalar›,
alanlarda farkl› ittifaklar› tercihleri vard›r (aynen DBG prati¤inizde oldu¤u gi-
bi). Zaten ittifak diye birfley literatürlerinde yoktur. Politikay› öyle benimsemifl-
lerdir. Ç›kar› sendeyse hiçbir fley olmam›fl gibi geçmifli b›rakal›m deyip seni
kullanmaya çal›fl›r. O an ç›karlar hesab› de¤iflirse rahatl›kla farkl› bir ittifaka
Miliyetçilik Ç›kmaz› 419
SONUÇ:
Her fley belgeleriyle aç›klanmal›d›r. Bu tarihsel bir tart›flmad›r.
Biz kimsenin birlik yapmas›na engel olmay›z. Ama niyetler bize karfl› yönel-
miflse o niyetleri a盤a ç›kartmak durumunday›z. Bu nedenle bugün Güç Birli-
¤i içinde neden Cephe’nin ça¤r›lmad›¤›, neden darbecilerin getirildi¤i tart›fl-
mas› gerçe¤i a盤a ç›kartacak bir tart›flmad›r. Bu tart›flma kuflku yok ki, herke-
sin dost mu, düflman m›, gizli sakl› hesaplar› m› var, yüzünü ortaya ç›kartmak-
tad›r. Bunun için, bu sorular› ve sorunlar›, ben Cephe’ye düflman de¤ilim diyen
her kes tart›flmak durumundad›r. Ve belgeleriyle kamuoyuna aç›klamal›d›rlar.
Kim hangi niyetlerle darbecileri getirdi, kim hangi hesaplarla Cephe’yi ça¤›r-
mad›, usulen de olsa bizi devrimci bir güç olarak gören herkes bu kavgay› ver-
mek durumundad›r. Vermeyenler art niyetlidir, Cephe düflmanl›¤›yla maluldur,
bu hesaplar› a盤a ç›kartaca¤›z. Aç›kl›ktan, devrimci örgütler aras›nda dürüst,
artniyetsiz iliflkilerden yana olanlar, iddialar›na uygun olarak herfleyi aç›kça
ortaya koymal›d›rlar.
Sol öylesine teslim olmufltur ki, DBG’nin olufltu¤unun söylendi¤i birlik top-
lant›lar›na Mahir Say›n bile getirilmifltir. Mahir Say›n kimdir? Bir örgütü mü
temsil ediyor? Ediyorsa kimi? Ediyorsa bu örgüt nerede? Sadece “ba¤›ms›z”
bir kifli ise, kifli ile örgütler nas›l eflit olur? Bunu kabul etmek, örgütlerin kendi-
ni inkar›d›r, kendini inkar edenler do¤al ki, ne baflkalar›n›, ne ilkeleri, ne de
devrimi savunamaz. DHP’nin bir örgüt olmad›¤›n› her kes bilir. Bir DHP’li, “ben
HADEP ad›na da Alternatif ad›na da, PKK ad›na da konuflabilirim” der.
Bunu gizli de yapm›yorlar. Elbette böyle ortaya konuluyorsa, bu örgütün ad›
taflerondur. Olay nedir? PKK’n›n çeflitli yerlerde ço¤unluk sa¤lamak için bulun-
sun bab›ndan yapt›¤› basit Ortado¤u manevralar›d›r. Sol, buna da sessiz kal-
m›flt›r. Belgeler bütün bu ilkesiz, k›stass›z kat›l›mlar›n nas›l gerçekleflebildi¤ini
de ortaya koyacakt›r.
MLKP, flu anda birlik d›fl›nda olan güçlere de, DHKP-C dahil birli¤e kat›lma
ça¤r›s› yap›yor. Kim ad›na, ne ad›na yap›yor bu ça¤r›y›? DBG üyelerinin tümü
kat›l›yor mu bu ça¤r›ya? fiimdi ça¤r›l›yorsak, dün o ça¤r› karar› neden ç›kma-
m›flt›r? Bunu somut olarak ortaya koymadan hiç bir somutlu¤u olmayan ça¤r›-
larla, yukar›daki sorular›n cevaplar›ndan kaç›lamaz.
Tart›flma zemini vard›r. Örne¤in Halk›n Günlü¤ü, Cephe’nin darbeciler var
diye birli¤e kat›lmad›¤›n› yaz›yor. Biz, kendi cephemizden gerçekleri ortaya
koyduk. Yok böyle bir fley. Buna cevap vermek, aç›klama getirmek hakk› önce-
likle kendilerinindir. Öyle olmad›¤›n›, Cephe’nin hiçbir zaman birli¤e ça¤r›l-
mad›¤›n› ve ça¤r›lmama nedenini aç›klamal›d›rlar. Bize dost oldu¤unu söyle-
yenlerden gerçekleri söylemelerini bekleriz. Bu ayn› zamanda onlara düflen bir
sorumluluktur.
Solun en az›ndan bugün için, bu aç›kl›¤› gösterip göstermeyece¤i flüpheli-
dir. Bundan gerekli sonuçlar› ç›kar›p ç›karmayacaklar› da öyle. Dolay›s›yla bu
tart›flmadan bu gün için hemen bir sonuç da beklemiyoruz. Ama bu tart›flma
420 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
PKK BAfiKANLIK KONSEY‹’NDEN
“Devrimci, Demokrat ve Yurtsever
PKK BAŞKANLIK Güçler”e:
KONSEYİ’NDEN
“Devrimci,
Demokrat ve
Yurtsever Güçler”e... Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40
P
KK Baflkanl›k Konseyi’nin Abdullah Öcalan’a verilen idam karar› son-
ras›nda yapt›¤› “Aç›klama”da ilk göze çarpan, art›k al›flk›n olundu¤u
üzere devleti “Bar›fla ikna etme” çabas›d›r. “Aç›klama”n›n bir parag-
raf›nda da “Devrimci, demokrat ve yurtsever güçler”e sesleniliyor. Ancak bu-
rada “ikna” etme gibi bir çaba yoktur. Özet olarak ifade etmek gerekirse “Ya
peflimize tak›lacaks›n›z, ya da iflimize kar›flmayacaks›n›z” deniyor. ‹flte söyle-
nenler:
“Ulusal kurtulufl savafl›m›z bafllat›ld›¤›nda; devrimci, demokratik ve
yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u savafla katk› ve destek sunmad›lar.
Ayn› tutumu bafllatt›¤›m›z bar›flç›, demokratik çözüm mücadelesi için de
sergilemektedirler. Öylesi bir konumda olmak taraf›m›zdan anlaml› görül-
memektedir. Nas›l bu tutum sahiplerine ra¤men savafl gelifltiyse, bedelle-
ri ne kadar a¤›r olursa olsun bar›flç›l, demokratik çözüm mücadelesi de
geliflecektir. Ancak Partimiz sizlere ra¤men bir çözümden yana de¤ildir.
Baflkan›m›z flahs›nda halk›m›z için verilen idam karar›na karfl› ç›kman›-
z› ve bafllat›lan sürece kat›l›m göstermenizi tarihi sorumlulu¤unuzun bir
gere¤i olarak belirtiyoruz. Bütün devrimci, demokratik ve yurtsever güç-
leri, ulusal imhaya karfl› durmaya, Demokratik Cumhuriyet temelinde çö-
züme katk›da bulunmaya ça¤›r›yoruz.” (8 Temmuz I999, Özgür Bak›fl)
“ B i r l i k ” l e r Y a l a n M›yd›?
Hemen belirtmek gerekir ki, ne söylenenler do¤rudur, ne de hakl›l›k pay› var-
d›r. Çünkü, her fleyden önce “devrimci, demokratik ve yurtsever güçler” kendi
do¤ru ve yanl›fllar›yla ve güçleri oran›nda savafl›n taraf› olmufllard›r. Kimin ne
yap›p yapmad›¤› da hiç kimse için s›r de¤ildir.
Bu konuda PKK hiç kimseye bir fley söyleyebilme durumunda de¤ildir. Asl›n-
da tablo aç›klamada söyleneni tam tersinedir.
“Devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u” PKK’nin ya-
n›nda olmufltur.
PKK “Türkiye solu”nun önemli bir bölümüyle hep birlik, ittifak içindedir. Üs-
telik bu birliklerin hemen hepsinde “Türkiye solu” PKK’y› “Kürdistan’›n tek tem-
silcisi” olarak kabul edip flarts›z desteklerini sunmufllard›r. PKK e¤er do¤ru bir
ifl yapmak istiyorsa, bu birliklerin, bu flarts›z desteklerin do¤rulu¤unu-yanl›fll›¤›-
n›, ne ifle yaray›p yaramad›¤›n› tart›flabilir, ama “yan›m›zda olmad›lar” diye-
mez. Bu destek o kadar “ileri”dir ki, birlik yapt›klar› bu siyasetler, PKK savafl de-
yince savafl›, bar›fl deyince de bar›fl› savunmufllard›r. PKK, hadi devrimci hare-
ket bir yana ama birlik yapt›klar› bu siyasetleri en az›ndan “nankörlük” yap-
maktad›r: ‹flte bu “Birlik”lerden ilk akla gelenler:
12 Eylül 1980 cuntas› sonras›nda yurtd›fl›nda oluflturulan ve içerisinde PKK,
Dev-YoI, AciI, Dev-Savafl, SVP, ‹flçinin Sesi ve TKEP’in yer ald›¤› Faflizme Karfl›
Birleflik Direnifl Cephesi.
1988’de kurulan ve içinde PKK, Acilciler, TKP(B), DKP, SVP ve 16 Haziran
Hareketi’nin yer ald›¤› Devrimci Birlik Platformu
1983’te PKK, TKEP, MLSPB, TKP K›v›lc›m, TKP/ML Hareketi, TDP ve Devrim-
ci Partizan taraf›ndan oluflturulan Devrimci Demokratik Güç Birli¤i.
1998 Haziran’›nda PKK, TKP(ML), MLKP, DHP, TDP, TKP/ML, TKP/K›v›lc›m
ve darbeci hainler taraf›ndan oluflturulan halen varl›¤›n› koruyan Birleflik Dev-
rimci Güçler Platformu.
Söz konusu birlikler içerisinde yer alan örgütlerin pek ço¤u bugün siyasi
ömürlerini tamamlam›fl da olsalar, büyük iddialarla kurulan her birli¤in savafl›
büyütmek amac›yla kuruldu¤u ilan edilmiflti. Bu “Birlik”ler görevlerini yerine ge-
tirmemifllerse ve ortada Türkiye devrimi aç›s›ndan olumluluk de¤il olumsuzluk
söz konusuysa, bunun birinci dereceden sorumlusu PKK’d›r. Çünkü bu “Birlik”le-
rin bafl›n› PKK çekmifl, kendi politikalar›n› “Birlik”te yer alan örgütlere egemen
k›lm›flt›r. Onun da ötesinde pek ço¤u iradelerini PKK’ya teslim etmifllerdir. Bu-
gün de durum farkl› de¤ildir. K›saca ortada en az›ndan “Birlik”te yer alanlar
aç›s›ndan PKK’n›n söyledi¤i anlamda “Savafla katk› ve destek” sunmama diye
bir fley yoktur. Bir di¤er olas›l›k kal›yor ki, o da PKK’n›n “Birlik”te yer alanlar›
“ço¤unluk”tan saymamas› veya onlar› kaale almamas›. O zaman, PKK “Bir-
lik”lerde ne için yer ald›¤›n›n cevab›n› vermelidir.
(1) Söz konusu destek iddialar›n›n biri geçti¤imiz günlerde Öcalan’›n bas›na
yans›yan jandarma ifadelerinde de yer ald›. Öcalan’›n bu ifadelerinde Devrimci
Sol’a kamp yeri verdikleri gibi bir aç›klama yer almaktad›r.
Öcalan’›a konuya iliflkin aç›klamas› do¤ru de¤ildir.
Birinci olarak, bahsi geçen kamp yeri PKK’n›n de¤ildir. PKK’n›n daha önce kul-
lan›p terk etti¤i bir yerdir. Kamp yerinin sahibi Lübnanl›d›r. Söz konusu kamp ye-
ri PKK’n›n kamp›na yak›n oldu¤u için, orada kamp kurmay› düflünen devrimciler
de orada kamp kurulmas›n›n bir sak›ncas› olup olmad›¤›n› PKK’l›lara sormufllard›r.
Kampa iliflkin bunun d›fl›nda bir fley yoktur.
Öcalan söz konusu ifadesinde kampa çok büyük slogan yaz›lmas› nedeniyle de
DS ile aralar›nda sorun ç›kt›¤›ndan söz etmektedir. Bu da do¤ru bir aç›klama de¤il-
dir. PKK her zamanki gibi denetim alt›na almak istemifl, alamay›nca devrimci ha-
reketin aleyhine çal›flmaya bafllam›flt›r. Slogan yaz›lmas› konusu, bunda vesile ola-
rak kullan›lm›flt›r.
Öcalan’›n ayn› ifadelerinde ayr›ca Karadeniz’e ç›k›fllar›na iliflkin “DHKP-C ile it-
tifak yaparak ç›kt›klar›” belirtilmektedir. Bu konudaki geliflmeler az çok biliniyor.
Yap›lan aç›klamalara göre, devrimci hareket ile PKK aras›nda Karadeniz konusun-
da herhangi bir ittifak olmam›flt›r. Daha önce kamuoyuna aç›klanan çeflitli yaz›lar-
da belirtildi¤i gibi, cephe gerillalar›n›n bir k›fl Tokat k›r›nda çok zor durumda kal-
d›klar›ndan onlara yard›m etmesi d›fl›nda bir iliflki, ittifak anlaflmas› olmam›flt›r.
424 Miliyetçilik Ç›kmaz›
rihsel sorumluluk” yoktur. Bir yandan sol’a “gölge etme” denirken, di¤er yan-
dan da sol devletle “bar›fl”makta bir pazarl›k unsuru olarak kullan›lmak isten-
mektedir. Devlete ve emperyalizme, “Benimle anlafl›rsan ‘birlik’te oldu¤um, et-
kiledi¤im solu da ellerine teslim ederim” demekte veya demeyi arzulamaktad›r.
Milliyetçi hareketin mant›¤› bu yönde çal›flmaktad›r. Kendisiyle birlikte hareket
etmeyen, denetimine alamad›¤› örgütlere bu nedenle k›zmakta, elefltirilerine ta-
hammülsüz davranmaktad›r.
Baflkanl›k Konseyi’nin “Aç›klama”s›nda, “sizlere ra¤men bir çözümden ya-
na de¤iliz” denilerek, “Devrimci, demokratik, yurtsever güçler”den “Demokratik
Cumhuriyet temelinde çözüme katk›da bulunmalar›” isteniyor.
Bunun anlam› aç›kt›r: Bofluna u¤raflmay›n, bizi devletle uzlaflmaktan al›koya-
mazs›n›z; siz de bizim gibi geçmiflinizi inkar edin denilmektedir.
Öcalan da ayn› düflünceyi ilk “savunma”s›nda “Demokratik Birlik ‹çin Tezler”
bafll›¤› alt›nda ifade etmiflti. “Savunma’s›n›n taman›nda oldu¤u gibi bu bafll›kta
da düzenle nas›l bütünleflilece¤i “incelenmifl”, oligarfli ve emperyalizm ikna
edilmeye çal›fl›lm›flt›r. ‹nand›r›c›l›¤›n› kan›tlamak için de, devrimci, yurtsever ör-
gütlerin de kendilerini tasfiye etmesi istenmifltir. Söz konusu “tez” flöyle demek-
teydi:
“5- Baflka PKK olmak üzere yasad›fl› konumda olan birçok örgüt bar›fl-
la birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›d›r.”
‹flte, baflta Abdullah Öcalan olmak üzere Kürt milliyetçilerinin Marksist-Leni-
nistlerden, devrimci örgütlerden birinci talebi; düzen d›fl› örgütlerin tasfiyesidir.
Bar›fl ad› verilen teslimiyet sürecinin önünde hiçbir engel kalmamas›n› istemek-
tedirler.
Oligarfliyle iflbirli¤i yap›p, Türkiye’yi bölgede “lider ülke” haline getirip Bal-
kanlara, Kafkaslara, Ortado¤u’ya yay›lmay› düflünenler, elbette ülkede devrim-
ci güçlerin kalmas›n› istemeyeceklerdir. Ça¤r›n›n özü, esas› budur.
Elefltirmeye, bu gidiflin teslimiyet oldu¤unu söylemeye devam edece¤iz. Tüm
devrimciler, yurtseverler, elefltirmelidir. Evet, sessiz kalmak, onaylamakt›r. “Sa-
vafl› biz gelifltirdik, bat›rma hakk› da bize aittir’ demeye de kimsenin hakk› yok-
tur. Tart›flma Kürt halk›n›n tüm Anadolu halklar›n›n ç›kar› içindir ve sürdürülecek-
tir.
BÖLÜM 3
Mücadele
M‹LL‹YETÇ‹ POL‹T‹KALAR VE
DEVR‹MC‹ EYLEM
MİLLİYETÇİ
POLİTİKALAR VE
DEVRİMCİ EYLEM
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
12 Eylül 1992
Say›: 11
‹
nsanl›k tarihi, ‘eski’ ile ‘yeni’nin çat›flmas›n›n ve bunlar› temsil eden s›n›f-
lar›n mücadelelerinin tarihidir. Bu tarih, eskinin varl›¤›n› sürdürmek için
uygulad›¤› ‘zor’un, yeniyi temsil eden bir baflka ‘zor’u do¤urdu¤unu ve
‘zor’ ile ayakta duran toplumsal sistemlerin yine ‘zor’ ile y›k›ld›¤›n› gösteren
örneklerle doludur. Bir baflka deyiflle, tarih boyunca egemen s›n›flar›n kullan-
d›¤› fliddet, ezilenlerin fliddetini zorunlu k›lm›fl ve karfl›-devrimci fliddetle ayak-
ta duran sistemler, devrimci fliddetle y›k›lm›flt›r. Yöntem olarak fliddet, onu kul-
lananlar›n elinde flekillenmifl, kullan›l›fl biçimlerinden hedeflerine, amaçlar›n-
dan sonuçlar›na kadar bir dizi farkl›l›k fliddetin s›n›fsal içeri¤ini belirlemifltir.
Ezenlerin fliddetiyle ezilenlerin fliddeti aras›ndaki temel ayr›m, fliddetin bu s›-
n›fsal içeri¤inde sakl›d›r. Belirleyici olan silah›n, bomban›n, tafl veya sopan›n
hangi amaçlar için, hangi hedeflere karfl› ve nas›l kullan›ld›¤›, hangi sonuçla-
r› yaratt›¤›d›r.
Tarihte bir s›n›f tavr› olarak fliddeti ilk kullananlar, köleci egemenlerdir. Bu-
gün de fliddeti sürekli üreterek yaflam›n her an›na yayanlar, yine egemen s›n›f-
lard›r. Ezilen halklara “modern” kölelikten kurtulmak için fliddetten baflka bir
seçenek b›rakmayanlar da onlard›r. Bu nedenle ezilenlerin devrimci fliddeti ta-
rihsel bir zorunluluktur.
Devrimci fliddetin bu tarihsel zorunlulu¤a hayatiyet kazand›rabilmesi, hak-
l›l›k ve meflrulu¤unu koruyabilmesi için, her fleyden önce ezilen halklar› temsil
edebilmesi, onlar›n isteklerini ve düflüncelerini yans›tabilmesi gereklidir. Hedef-
leri, kullan›l›fl biçimleri ve yaratt›¤› sonuçlarla ezilen halklar›n ç›karlar›na hiz-
met etmeyen, halklar›n birli¤ini, dostlu¤unu parçalayan fliddet, halklar› temsil
edemeyece¤i gibi, ezilen halklar için de hakl›l›k ve meflrulu¤unu da sa¤laya-
mazlar. Devrimci eylemlerde, hele devrimci fliddet eylemlerinde devrimci ilke-
lere göre hareket edilmedi¤i noktada, bu hakl›l›k ve meflrulu¤a gölge düflürül-
mesi, istenmeyen sonuçlar›n ortaya ç›kmas› kaç›n›lmazd›r.
rici, güven sa¤lay›c› ve mücadeleyi ilerleten bir niteli¤i olmad›¤› gibi, halkta
genel olarak belirsizlikle beslenen bir can korkusu ve kaos yaratm›fl, PKK yap-
s›n ya da yapmas›n, ulusal harekete mal edildi¤i noktada, bu eylemler, dev-
rimci eylemleri bulan›klaflt›rmak ve Kürt düflmanl›¤›n› körüklemek için kullan›l-
m›flt›r.
Türkiye bir devrime gebedir. Emperyalizmin ve oligarflinin devrimin karfl›s›-
na terörden baflka bir fley ç›karamad›¤› aç›kt›r. Devrim saflar›ndakiler için so-
run, oligarflinin terörü bugün hangi politikalara dayanarak yürüttü¤ünü göre-
bilmek ve bu politikalar› bofla ç›karacak ad›mlar› atmakt›r. Oligarflinin devrim
korkusuyla üzerine oynad›¤› belli bafll› politikalardan biri, Türk-Kürt düflmanl›-
¤› yaratarak emekçi halklar› bölmektir. Hesap, milliyetçili¤i sürekli körükleye-
rek baflat sorun haline getirmektir. Halklar›m›z›n mücadelesini bask›, terör ve
katliamlarla sindirmek ve zay›flatmakt›r. Bugün, hem kan›na girdi¤i “Mehmet-
çikleri” Kürt halk›n›n üzerine sürerek, iki halk› birbirine k›rd›rmaya çal›flmakta,
hem de Türkiye emekçilerinin hak ve özgürlükler mücadelesini köreltmeye, dev-
rimci mücadelenin taban›n› daraltmaya u¤raflmaktad›r.
fi›rnak katliam›n›n ard›ndan yap›lan aç›klamadaki “Madem fi›rnak imha
ediliyor, öyleyse Ankara ve ‹stanbul da yak›lacakt›r, Türkiye’nin sivil
güçleri ve Türk memurlar› da savafl›m›z›n hedefi olacakt›r” sözleri basit bir
öfkenin anl›k ürünü de¤il, ulusal hareketteki milliyetçi, faydac› anlay›fl›n sonu-
cudur. “Savaflt›r, halk da zarar görecektir” veya “Kurflun adres sormaz” man-
t›¤›, genel politika ve stratejide ulusal hareketi bu noktaya getirmifltir.
Çetinkaya ma¤azas› yang›n›nda, ortaya ç›kan siyasi sonuçlar, kontrgerilla
provokasyonlar›yla körüklenerek yeni bir sürecin önünü açt›¤›nda, PKK gerek-
li sorumluluktan uzak bir tav›rla, eylemi mazur göstermeye çal›flm›flt›r. Milliyet-
çi anlay›fl›n flekillendirdi¤i yanl›fl eylem çizgisi, PKK’n›n kendisini de zor bir du-
ruma soktu¤u halde, PKK bu olumsuzlu¤u gidermek yerine, “Kürdistan’da her
gün o kadar insan ölüyor” mant›¤› ile yanl›fl› savunan konumunu sürdürmüfltür.
Kapal›çarfl› ve Galleria’da patlayan bombalar için “Biz yapt›k” ya da “Yapma-
d›k” diye bir aç›klamada bulunmayan ve kontrgerillan›n provokasyonlar›na
aç›k kap› b›rakan PKK, emperyalizmi hedefleyen eylemlerde ise, çok “hassas”
davran›yor. Kendisiyle iliflkilendirilen ‹ngiliz Konsoloslu¤u’na at›lan bomba ile
ilgili olarak bas›na ERNK ad›na gönderilen aç›klamada; “‹ngiliz Konsoloslu-
¤u’nu biz bombalamad›k. Bundan ne ç›kar›m›z olabilir ki?” diyebiliyor.
Halka zarar veren eylemlerde gösterilmeyen hassasiyetin, emperyalizme karfl›
yap›lan eylemlerde gösterilmesi nas›l aç›klanabilir? Milliyetçi politikalar›n fay-
dac› anlay›fl› iflte böyle çeliflkili sonuçlar ortaya ç›kar›yor. Ayn› anlay›flla hare-
ket eden HEP’liler de ABD’nin davetine “evet” diyebiliyorlar.
Devlet güçlerinin Kürdistan’da gerçeklefltirdi¤i katliamlardan sonra A. Öca-
lan’›n “Biz de ‘Kapal›çarfl›’ya gir tara’ emri mi verelim?” gibi aç›klamalarda
bulunmas›, olay› daha da tehlikeli bir rotaya sokarken, Kapal›çarfl›’da,
‹TO’da, Galleria’da bombalar›n patlamas›yla provokatif hareketlerin de önü
aç›lm›fl oldu. A. Öcalan’›n bu sözleriyle beslenen ve benzer ifadelerle Çetin-
kaya ma¤azas› eylemini bile mazur göstererek savunmaya çal›flan anlay›fl,
provokatif eylemlerle devrimci eylemler aras›ndaki çizgiyi belirsizlefltirmekle
430 Miliyetçilik Ç›kmaz›
kalmad›, Kürt halk›nda ve ulusal hareket saflar›nda yanl›fl bir bilinç de olufltur-
du. Kimi eylemlerin resmen reddedilmeyerek, Kürdistan’da propagandas›n›n
yap›lmas› ya da ‹stanbul’da reddedilen bir eylemin Kürdistan’da savunulabil-
mesi ve “taraftarlar›m›z yapm›flt›r” gibi geçifltirme tav›rlar tak›n›lmas›, daha bü-
yük olumsuzluklar›n önünü açmaktad›r. Kürt halk›n›n öylesi bir anlay›fl› ve onun
yol açt›¤› sonuçlar› intikam mant›¤› ile desteklemesi düflünülemez. Devrimcile-
rin görevi, iki halk›n dayan›flma ve kardeflli¤ini gelifltirerek oligarfliye karfl› mü-
cadeleye sokmakt›r
A. Öcalan’›n fi›rnak provokasyonundan sonra “Katliama katliamla cevap
vermeyece¤iz” demesi bu yanl›fl anlay›fl›n yaratt›¤› olumsuz sonuçlar› de¤ifltir-
memektedir. Bu noktada önemli olan ideolojik-politik olarak, eylem çizgisi ola-
rak flimdiye kadar halka ne tür mesajlar›n verildi¤idir. O yüzden de her fley-
den önce, bugüne kadar yap›lan hatalar›n aç›kça ortaya konulmas› gerekiyor.
Devrimci mücadeleye zarar vermemek ve benzer hatalar› tekrarlamamak için,
söylemek de¤il yapmak önemlidir. Ancak daha da önemlisi, bütün bunlara
kaynakl›k eden milliyetçi, faydac›, s›n›fsal zemine oturmayan anlay›fl› terk et-
menin gere¤ine inanmakt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 431
Mücadele
DEVR‹M‹N DOSTLARINA DA
DÜfiMANLARINA DA
HALKIN ADALET‹
DEVRİMİN
DOSTLARINA DA
DÜŞMANLARINA
DA HALKIN Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
ADALETİ 26 Aral›k 1992
Say›: 26
B
ugün ülkede yaflanan çat›flmada bir k›s›m eylemin kimler taraf›ndan
yap›ld›¤› birbirine kar›flm›fl durumdad›r. PKK’n›n sürdürdü¤ü eylem
çizgisi, kontrgerilla eylemleriyle devrimci eylemin aras›nda bulunmas›
gereken kal›n çizgileri bulan›klaflt›rm›fl, kimi yerde ortadan kald›rm›flt›r. Bu bu-
lan›kl›k kimi zaman PKK’n›n kendi saflar›nda dahi kafa kar›fl›kl›¤›na yol aç-
makta, bir eylemin kim taraf›ndan yap›ld›¤›na iliflkin soruya farkl› yerlerde ve
farkl› kiflilerce birbirine z›t yan›tlar verilebilmektedir. Bu olay›n bir baflka yönü
de ‘eylem üstlenmedeki faydac›’ yaklafl›md›r. Böyle bir yaklafl›m ise bulunulan
yerdeki halk›n tepkisine göre üzeri örtülü ya da aç›ktan ayn› eyleme iliflkin de-
¤iflik, hatta z›t propaganda ve aç›klamalar›n yap›labilmesine yol açmaktad›r.
Milliyetçi pragmatist yaklafl›m›n “kurflun adres sormaz!” anlay›fl› bugünkü
süreçte kontrgerilla eylemleriyle devrimci eylemi birbirine kar›flt›rm›flt›r, 12 Ka-
s›m’da Diyarbak›r Belediye Baflkan› Turgut Atalay’›n yaralanmas›, koruma po-
lisinin öldürülmesi olay› bu bak›mdan dikkat çekici bir örnektir. Böyle bir hede-
fe yönelik olarak gerçeklefltirilen cezaland›rma eylemi Berxwedan Haber Ajan-
s› taraf›ndan kontrgerilla eylemi olarak nitelenmifl, ard›ndan da PKK Amed
Eyaleti komutanl›¤›nca üstlenilmifltir. Keza ‹stanbul’da bir süre önce gerçeklefl-
tirilen “vapur yak›lmas› eylemi” de kamuoyunda PKK’ya mal olmufl ve aradan
aylar geçmesine ra¤men PKK buna iliflkin herhangi bir aç›klama yapmam›fl,
geçti¤imiz günlerde ise yurtsever bas›nda ç›kan bir “haber yaz›s›nda” söz ko-
nusu “olay”, “kaza ile yanan vapur” biçimiyle yans›t›lm›flt›r. Üstelik bu haberin
dayand›¤› temel de “mahkemenin verdi¤i karar” olmufltur. Yani yurtsever ba-
s›n att›¤› bafll›kla, kulland›¤› üslupla, haberi verifl biçimiyle adeta vapur yak›l-
mas›n›n “kaza ile gerçekleflen” bir olay gibi vermifl, dahas› bu olay›n herhan-
gi bir örgütle iliflkisinin olmad›¤› imaj›n› yaratm›flt›r. Bu olay›n “kaza m›”, “ira-
di bir eylem mi” oldu¤u ya da kim taraf›ndan gerçeklefltirildi¤ini bilemeyiz.
Ancak burada üzerinde durulmas› gereken nokta, devrimci bir örgütün ya da
yurtsever bir yay›n organ›n›n konuya bu biçimde yaklaflmas›ndaki yanl›fl man-
t›kt›r. Devrimci bir örgüt yapt›¤› bir eylemi aç›kça üstlenir. Günah›n›n, sevab›-
n›n sorumlulu¤unu al›r. Kendisiyle iliflkileri olmad›¤› halde kendisine mal edil-
mek istenen bir “eylemi” ya da “olay›” yine ayn› netlikte aç›klar. Bu devrimci
bir sorumluluktur. Ulusal harekette bu yaklafl›m “bir tekle” ya da “gündem ka-
ç›rmayla” s›n›rl› de¤ildir. Tersine, sistemli olarak sergilenen bir anlay›fl›n ürünü-
dür. Bu anlay›fl ise özünde zeminini milliyetçi-faydac› mant›kta bulmaktad›r.
432 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
YURTSEVERLER DERS‹M’DE
OLUMSUZ GELENEKLER‹
SÜRDÜRÜYORLAR
YURTSEVERLER
DERSİM’DE
OLUMSUZ
GELENEKLERİ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
SÜRDÜRÜYORLAR 26 Aral›k 1992
Say›: 26
K
ürdistan’›n hemen her yerinde kendini gösteren ve TC’nin katliam ve
bask›lar› karfl›s›nda göç etme, köylerin boflalt›lmas›, örgütlülükten ve
direniflten kaçma gibi olgular mücadelenin önünde birer engel olarak
durmaktad›r. Ortaya ç›kan böyle bir tabloda esas olarak devrimci ve yurtse-
verler kendilerini sorgulamal›, soruna do¤ru teflhis koymal› ve bunu ortadan
kald›racak politikalar belirlemelidir. Bunlar yap›lmay›nca da bugün Dersim’de
oldu¤u gibi özellikle gerillalarla halk aras›ndaki iliflkilerde k›s›rl›¤›, gerillaya
güvenmeme, inançs›zl›k, karars›zl›k gibi sonuçlar› ortaya ç›km›fl ve halka, “iki
atefl aras›nda kald›k”, “yanl›fl yap›yorlar”, “ne yapaca¤›m›z› flafl›rd›k” gibi
e¤ilimler yayg›nl›k kazanmaya bafllam›flt›r.
Bütün bunlardan flüphesiz halk›n gerillay› desteklemedi¤i anlam› ç›kar›lma-
mal›d›r. Burada sorun halkla olan iliflkilerde gerillan›n halka yaklafl›m›d›r. Tun-
celi’de öteden beri bu konuda yurtsever hareket taraf›ndan olumsuz bir tutum
izlenmektedir. Nitekim bu tutum bugün Tunceli’de olumsuz bir gelenek olarak
varl›¤›n› sürdürmektedir. Halk› dönüfltürüp, politiklefltirmekten çok bilgi ak›fl›n›n
sa¤lanmas› ya da maddi anlamda bir yarar sa¤lanmas› ile yetinilmekte, bu da
uzun vadede olumsuz sonuçlar›n ortaya ç›kmas›na neden olmaktad›r. Tabii bu
sonuçlar bir bütün olarak de¤erlendirildi¤inde halk›n “devrimci adalete” olan
güven duygusunun da zedelenmesine yol açmaktad›r.
Bütün Kürdistan’da oldu¤u gibi devrimci adalet sorunu Dersim’de de bir ya-
ra olarak s›zlamaktad›r. Devrimci adalet halka mal edildi¤i, halk›n kavray›fl›-
na sunuldu¤u, devrimci fliddet ile halk›n adalet duygular› birlefltirilebildi¤i
oranda “halk›n adaleti” olabilir. Bunlar gözden uzak tutulup eylemlerde kolay-
c›l›¤a kaç›ld›¤›nda halkta gerillaya karfl› güvensizlik ve so¤uma bafl göster-
mektedir. Örne¤in, s›radan bir köylüyü iflbirlikçi olarak niteleyip ölümle ceza-
land›rd›ktan sonra hata yap›ld›¤›n›n söylenmesi ve üstelik kimi zaman buna bi-
le gerek duyulmamas› halktaki güveni elbette sarsacakt›r. Olanlar› halk›n göre-
meyece¤ini düflünmek ham hayalciliktir.
Halk› sadece “tamimnamelerle” yönetmeye kalk›p, iknadan, benimsetip
kavratmaktan uzak kal›nmas› da olay›n bir baflka yönüdür. Dersim’de ikna te-
melinden uzak olarak sürdürülen bu politikalarla, “TC’ye askere gidenler ce -
zaland›r›lacaklard›r”, “Dersim halk› Kürttür o halde Kürdistan’›n ba¤›ms›zl›¤›
için savaflmal›d›r” gibisinden milliyetçi, dayatmac› yaklafl›mlar ise hem bu
olumsuz politikaya örnektir, hem de bu politika süren savafla zarar vermekte,
434 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹ ÜZER‹NE
YANLIŞ EYLEM
ÇİZGİSİ ÜZERİNE
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Temmuz 1993
Say›: 55
B
ugün düflman, psikolojik savafla daha fazla a¤›rl›k veriyor. Bunun için
özel kurumlar, birimler oluflturulurken, bunun yan›nda kitle iletiflim
araçlar›n› bu yönde en iyi biçimde tasnif etmeye çal›fl›yor. Devrimcile-
rin, ilerici ve yurtseverlerin imhas›, halktan tecridi için her tür provokasyonu ya-
p›yor.
Bugün devletin “psikolojik savafl” diye adland›rd›¤› kirli savafl›n en önemli
araçlar›ndan biri provokasyonlard›r. Provokasyon zinciri toplumdaki çeflitli ay-
r›l›klar› körüklemekten, devrimcilerin kitleler nezdindeki sayg›nl›¤›n› yok ede-
cek eylemler düzenlemeye kadar uzan›yor. ‹flte bundan dolay›d›r ki, devrimci
eylemler bugün her zamankinden daha aç›k, net, hedefleri belli ve mesajlar›y-
la halklar› bilinçlendiren bir çizgide olmal›d›r. Düflmanla devrimciler aras›nda-
ki fark halk›n gözünde hiçbir tart›flmaya yol açmayacak bir kesinlikle ay›rt edil-
melidir.
Kürdistan’da savafl boyutlanmaktad›r. Gazete sayfalar›n› hemen her gün
PKK’n›n eylemleri ve oligarflinin gerillalara, halka yönelik katliam haberleri
dolduruyor. Bu haberlerde çocuklardan yafll›lara kadar ölüm listeleri s›ralan›-
yor. Halka hiçbir ayr›m gözetmeksizin sald›ran oligarfli, kimi katliamlar›n›
PKK’n›n üzerine y›k›yor. Aç›kt›r ki, PKK geçmiflteki eylem çizgisiyle böyle bir
zemini yaratm›flt›r. Bugün de olumsuzluk bu tip durumlarda PKK’n›n “yapt›k” ya
da “yapmad›k” biçiminde bir aç›klama yapmamas›yla sürüyor.
Yaflad›¤›m›z süreçte bazen hangi eylemlerin dost güçlere, hangilerinin
kontrgerillaya ait oldu¤u konusunda, de¤il halk›n, devrimcilerin bile flüpheye
düflmesi söz konusudur. Düflman bu tür eylemleri oldukça iyi kullan›yor. Bu or-
tam› ortadan kald›rmak her fleyden önce yurtseverlerin sorumlulu¤undad›r.
Devrimci eylem çizgisi konusunda bir kez daha yineliyoruz: Oligarflinin sal-
d›r› kurumlar›yla her geçen gün halk› yalana bo¤mas› karfl›s›nda, devrimci ey-
lemlerle karfl›-devrimci eylemler aras›nda çok daha kal›n bir çizgi çekilmelidir.
Böylelikle oligarflinin provokasyonlar yaratma alan› daralt›lacak ve düflman›n
teflhirinde daha tereddütsüz olunacakt›r.
436 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
PKK YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹NDE
ISRAR ED‹YOR
9
Eylül tarihli Özgür Gündem gazetesinde, PKK lideri Abdullah Öca-
lan’›n Bar Elias’ta yapt›¤› bas›n toplant›s›n›n haberi yay›nland›. Bas›n
toplant›s›nda PKK lideri Abdullah Öcalan’›n turizm konusunda soru-
lan bir soruya verdi¤i cevap, bir yan›yla flimdiye kadarki s›n›fsal bir zemine
oturmayan ulusalc› anlay›fl›n›n bir tekrar›, di¤er yandan ise PKK’n›n bugün içi-
ne düfltü¤ü yanl›fl eylem çizgisinin boyutlar›n› vermesi anlam›yla ilginçtir. ‹lginç
oldu¤u kadar da anlaml› ve düflündürücüdür.
“Özel Harp turizmden gelen gelirle yürütülüyor. Bu y›l onun için birkaç
uyar› eylemi yap›ld›. Ancak çok net ve kesin söylüyorum. Bugüne kadar
can kayb› olmad›, ama bundan sonra olacak can kay›plar›ndan ben so-
rumlu de¤ilim. Art›k anlamal›s›n›z bizi. Bu ülkede savafl var, turizm yok-
tur.”
“Bugüne kadar insanlara zarar gelmemiflse, bu onlara yönelmedi¤imiz
içindir. Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de ölse, hiç kimse
bizi sorumlu tutamaz.”
PKK yaps›n ya da yapmas›n, bugüne kadar herhangi bir aç›kl›k getirileme-
yen birçok provokasyon eyleminden sorumlu tutulmas›n›n nedeni eylem çizgi-
sindeki yanl›fl anlay›flt›r.
Evet, PKK lideri Öcalan’›n bugüne kadar benzer birçok aç›klamas› oldu. Bu
da onlardan pek farkl› de¤il. Hedef ve amaçlar›nda net olmayan, s›n›fsall›ktan
uzak, bir anlay›fl daha önce de “Bizi do¤uda bombalarsan, biz de Kapal›-
çarfl›’ya gir tara emri verece¤iz”, “Madem fi›rnak imha ediliyor, ‹stanbul
ve Ankara da yak›lacakt›r. Türkiye sivil güçleri ve Türk memurlar› da sa-
vafl›m›z›n hedefi olacakt›r” aç›klamalar›na neden olmufltur.
Bu turizm döneminde Antalya, Kufladas› ve Sultanahmet’te patlayan, TV ve
radyo haber bültenlerinden eksilmeyen, gazetelerin manfletlere ç›kar›p günler-
ce iflledi¤i bombalar, hemen her kesimden insana korkulu ça¤r›fl›mlar yapt›rd›.
Bugün söylenen “Bu y›l onun için birkaç uyar› eylemi yap›ld›” sözleri dev-
letin provokatif eylemlerinin zeminini haz›rlayan bir ifllev görür. Kürt halk›na
aç›lan özel savafl›n turizm gelirlerinden beslendi¤ini söyleyen Öcalan’›n bu ge-
rekçeyle “Art›k bu son uyar›md›r. Bundan sonra 50 kifli de ölse hiç kimse
bizi sorumlu tutamaz” sözleri, oligarflinin gelifltirmeye çal›flt›¤› floven duygu-
lar› körükleyici bir yaklafl›m›n ifadesidir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 437
Mücadele
DEVR‹MC‹ OTOR‹TE HALKA
DAYANMALIDIR
DEVRİMCİ OTORİTE
HALKA
DAYANMALIDIR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
30 Ekim 1993
Say›: 69
D
evrimciler halk kitleleri aras›nda halk›n hakl› talepleri ve nihai kurtu-
luflu için kararl› bir savafl›m verdikleri oranda kök salarlar. Halk›n gö-
zünde devrimci, özgürlük, eflitlik ve adaletin simgesi olmal›d›r. Sömü-
rüye, bask›ya, adaletsizli¤e karfl› savaflan; ezilenlerin taleplerini dile getiren
devrimci öncü, ancak böyle bir simge haline geldi¤inde halk› mücadeleye ka-
tarak zaferin yolunu gösterebilir. Evet, sadece yolunu gösterebilir; çünkü zafe-
rin kendisi de savafl›n büyük bir bölümünde oldu¤u gibi halk›n eseri olacakt›r.
Türk ve Kürt halklar›na emperyalizme karfl› ba¤›ms›z bir ülkenin, faflist zor-
bal›¤a karfl› halk demokrasisinin, kapitalist sömürüye karfl› sosyalizmin yolunu
göstermek ve halklar›m›z›, bu ac›larla dolu ama onurlu yolda seferber ederek
kaderimizi ellerimizle yaratmak için mücadele ediyoruz. Kendisine devrimci,
yurtsever, sosyalist, komünist diyen hemen herkes bu amaçlarda birlefliyor. Ay-
r› yollar önerenler, ayr› flekillenmelerle, ideolojik farkl›l›klarla ayr› yerlerde
ama ayn› idealler için mücadele ettiklerini ifade ediyorlar.
Çizilen farkl› mücadele yollar›nda kimin ne kadar yürüdü¤ü, görevlerini ne
kadar yerine getirdi¤i, ne kadar savaflt›¤› ve savaflmakta ne kadar kararl› ol-
du¤u elbette önemlidir. Ancak bugün daha da önemli olan fley mevcut düze-
yiyle bu savafl gücünün kime karfl› ve nas›l kullan›ld›¤›d›r. Bugüne kadar dev-
rimci mücadeleye yo¤un kat›l›m›, faflist iflgale karfl› derin öfkesiyle bilinen Der-
sim’in yaflanan olumsuzluklara karfl› gelifltirdi¤i tepki, bu noktada halk›n yap-
t›¤› önemli bir vurgudur. Bu vurgu de¤erlendirilmeli, art›k zorunlu hale gelen
halka yaklafl›m sorunu bir kez daha ele al›nmal›d›r.
Mücadele
Orman Yakma Gibi Eylemler De¤il
MÜCADELEYE H‹ZMET EDEN
EYLEM DO⁄RUDUR
MÜCADELEYE
HİZMET EDEN
EYLEM DOĞRUDUR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
3 Eylül 1994
Say›: 108
S
on aylarda pefl pefle geliflen orman yang›nlar› üzerine, eylem anlay›-
fl› konusu yeniden tart›flma gündemine girdi. Çünkü bu yang›nlar›n bir
k›sm›n›n, Kürdistan’da yaflananlara misilleme ve tepki olarak kasten
ç›kar›ld›¤›, dahas› baz› orman yang›nlar›n›n tek tek bireylerin ifli de¤il, iradi
olarak gerçeklefltirilen eylemler oldu¤u anlafl›ld›. Orman yang›nlar› genel ola-
rak aç›kça üstlenilmese bile, Kürdistan’da yaflananlara bir cevap gibi gösteril-
meye çal›fl›ld›.
Mücadele
YANLIfi EYLEM Ç‹ZG‹S‹YLE HALK
DESTE⁄‹ KAZANILMAZ
YANLIŞ EYLEM
ÇİZGİSİYLE HALK
DESTEĞİ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
KAZANILAMAZ 17 Eylül 1994
Say›: 110
D
ersim Mazgirt’e ba¤l› Dar›kent beldesinde 11 Eylül günü ARGK ge-
rillalar› taraf›ndan 6 ö¤retmen öldürüldü. KURD-A’n›n “Ö¤retmen k› -
l›¤›ndaki 6 kontra cezaland›r›ld›” bafll›¤›nda yapt›¤› haberde ise
flöyle deniliyordu: “... ARGK gerillalar› bir süreden beri bölgede kontra fa-
aliyetlerde bulunan ö¤retmen k›l›kl› kiflilerin bulundu¤u lojmanlara bas-
k›n düzenledi. Bask›n› düzenleyen gerillalar, kontralar›n d›flar› ç›kmas›n›
istedi. D›flar›ya ç›kmayan kontralar evden atefl etmeye bafllay›nca gerilla-
lar taraf›ndan uzun menzilli silahla vuruldular...”
ARGK, öldürülen ö¤retmenler için “kontra” diyor ve buna uygun olarak da
cezaland›r›ld›klar›n› aç›kl›yordu. Di¤er ö¤retmenler için bilgiye sahip de¤iliz
ama, öldürülen ö¤retmenlerden Vedat ‹nan’›n kontra olmad›¤›n› iyi biliyoruz.
PKK’n›n ö¤retmenlere yönelik eylem anlay›fl› ve genellikle çeliflkili aç›klamala-
r› ise as›l olarak eylem çizgisinin sorgulanmas›n› gerektiriyor...
Kurtulufl
‹MRALI’DAN SONRA EYLEMLER
NEDEN BAfiLAMIfiTI? NEDEN
B‹TT‹? AVCILAR’A BOMBAYI
İMRALI’DAN SONRA K‹M, NEDEN KOYDU?
EYLEMLER NEDEN
BAŞLAMIŞTI... Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
23 Temmuz 1999
Say›: 40
P
KK, Abdullah Öcalan’a ‹mral›’da idam karar› verilmesinin ard›ndan
bir dizi eylem yapt›. Bunlar aras›nda kendi bafl›na büyük fedakarl›k ör-
nekleri olan intihar eylemleri de vard›. “Fedai eylemleri” geçti¤imiz
günlerde ARGK taraf›ndan yap›lan bir aç›klamayla sona erdirildi.
Aç›klamada “Eylemlerin amac›na ulaflt›¤›” belirtiliyordu. Neden bafllam›flt›
eylemler? Neden sona erdirilmiflti? Bu kahramanl›klar ne içindi? Ama amaç
neydi?
Bunlar belirsizdir.
Cevab› olmayan baflka sorular da var.
Avc›lar’a kim bomba koymufltu mesela?
Bu k›sa eylemlilik süreci pek çok soruyu beraberinde getirmifltir:
1- Öcalan, bu eylemler sürerken yapt›¤› aç›klamada eylemleri “provokatif
ya da bireysel” olarak de¤erlendirdi. “Öcalan, avukat› Do¤an Erbafl’›n, Ela-
z›¤ ve ‹stanbul’daki olaylar konusunda ne düflünüyor sorusu üzerine,
flunlar› söylüyor. Bu tarz eylemleri do¤ru bulmad›¤›n› ve k›nad›¤›n› söy-
ledi. Bu tür eylemlerin provokatif ya da bireysel amaçl› yap›lm›fl olabile-
ce¤ini ve dikkatli olunmas› gerekti¤ini düflünüyor. Demokratik ve hukuk
kurallar› içinde tepkiler gelifltirilmesini gerekli buluyor.”
PEK‹ O ZAMAN K‹M YAPIYOR BU PROVOKASYONLARI? Öcalan neden
engellemiyor veya neden engelleyemiyor? Hala sözünün geçti¤ini söyledi¤i bir
örgütte, nas›l oluyor da bu tür provokasyonlar bir türlü engellenemiyor?
Bunlar bir örgüt için de, onun lideri için de son derece önemli sorulard›r.
‹steyenin istedi¤i zaman istedi¤i türde provokasyonlar yapabildi¤i bir örgüt
var o zaman ortada? Yoksa, baflka hesaplar, “mesaj”lar m› söz konusu?
2- Avc›lar eylemini PKK bu eylemlilik kapsam›nda m› yapm›flt›r? Avc›lar’da-
ki park halk düflmanlar›n›n karargah› m›yd›? Yoksa yüksek sosyete mi gidiyor-
du? Oraya hafta sonunu geçirmek için giden yüzlerce insan suçlu muydu?
Bu sorular› soruyoruz.
Bu sorular› soran yaln›zca biz de de¤iliz. Binlerce, onbinlerce insan, HALK
ve DEVR‹MC‹LER, bunlar› soruyor ve cevaplar›n› bekliyor.
3- ARGK taraf›ndan “fedai eylemlerinin” bitirilmesine iliflkin yap›lan aç›kla-
ma, Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylem çizgisini korudu¤unu ve bunu ha-
la politika yapman›n bir arac› olarak gördü¤ünü ortaya koyuyor.
ARGK aç›klamas›nda “yeni bir emre kadar fedai eylemleri yap›lmaya-
448 Miliyetçilik Ç›kmaz›
cak, çeflitli çevrelerden gelen sivil hedeflere yönelik sald›r›lar› önlemek için
çaba harcayacakt›r.” denilmektedir.
Yine Mavi Çarfl› üslubuyla karfl› karfl›yay›z anlafl›lan. Mavi Çarfl›’y› yakan
“yurtseverler” burada “çeflitli çevreler” olmufllar. Kimdir bu çeflitli çevreler? Bi-
liyorsan›z aç›klay›n! Ki bu konuda “önlemek için çaba” harcama talimat› veril-
di¤ine göre bunlar› biliyorsunuz! Aç›klay›n, Türkiye halklar› da ö¤rensin.
Öcalan bu eylemlere provokatif veya bireysel eylemler diyor. Aç›klay›n kim
bu provokasyonlar› yapanlar?
Biliyor da aç›klam›yorsan›z provokatörleri koruyorsunuz demektir.
“Çeflitli çevreler” yaln›zca hayal mahsulü güçlerse, halk› aldat›yorsunuz demektir.
Nedir? PKK bu sorulara aç›k, net cevaplar vermek zorundad›r. Halk›, dev-
rimcileri aldatmaya çal›flmaktan vazgeçin, yapt›¤›n›z›, yapmad›¤›n›z› aç›kla-
y›n! Türkiye soluna ve halka bu tür eylemlerle zarar vermekten vazgeçin art›k.
4- Amaç nedir? Sorun yaln›zca Mavi Çarfl›, Avc›lar sorunu de¤ildir. Daha
da tehlikelisi, bunlar›n bir politika düzeyinde savunulmas›d›r. Kürt milliyetçile-
rinin a¤z›ndan “Öcalan idam edilirse...” diye bafllayan tehditler yap›lmakta-
d›r. Ama bunlar›n birço¤u esas›nda devleti de¤il, Türk halk›n› hedef alan bir
muhtevadad›r. Türk halk› suçlu, onlar›n yaflad›¤› her yer hedef olarak görül-
mekte, gösterilmektedir.
Avc›lar’da halk›n gitti¤i bir parka konulan bomba, “bak›n nas›l Türk-Kürt ça -
t›flmas› ç›kar›r›z” › göstermek için mi konulmufltur
Evet, konulabilir. On tane daha Avc›lar’a bomba konulsun. Yüz tane daha
Mavi Çarfl› yap›ls›n. Ne kazan›lacakt›r? Bu tür eylemlerle devlete geri ad›m m›
att›r›lacakt›r?
Bunlar zaten görülmemifl, duyulmam›fl, ilk defa karfl›lafl›lan fleyler de¤ildir.
Devrimci mücadele tarihimizin hemen her döneminde kontrgerilla taraf›ndan
yap›lm›flt›r. Ama Kürt milliyetçileri öyle bir hale getirmifltir ki, sokaktaki insan-
lar sa¤da solda patlayan bir bomba oldu mu art›k “yine mi kontrgerilla” diye
de¤il, “yine mi PKK” diye düflünmeye bafllam›fllard›r.
Devrimci bir hareketin, yurtsever bir hareketin, ilerici bir hareketin böyle bir
tabloya neden olmas› düflünülebilir mi? Halka sald›rman›n, milyonlarca suçsuz
insan› suçlu görmenin meflru görüldü¤ü yerde devrimcilikten de, meflruluktan
da bahsetmenin olana¤› yoktur.
5- Sonuç; Mahkum Edin, Ya Da Üstlenin! Bu yol ç›kmazd›r. ‹lla ki sadece
bar›flmak, veya illa ki sadece görüflmek, veyahut da illa ki sadece idam›n en-
gellenmesi amaçlan›yorsa bile; devleti buna “zorlamak” için bu tür sald›r›lar›
“eylem” ad›na yapmak, sonuçta dönüp Kürt milliyetçilerinin kendilerini vuran
bir silah olacakt›r.
Kendilerini vuracakt›r, çünkü bir yandan genel devrimci mücadelenin mefl-
rulu¤unu y›prat›rken, esas olarak da kendi meflruluklar›n› tamamen ortadan
kald›rmaktad›r.
Köylerin boflalt›lmas› talimatlar›n› verenler, katliamlar›n sürmesi talimatlar›-
n› verenler, iflkenceye devam talimatlar› verenler sokaktaki insanlar m›d›r? Öy-
le olmad›¤›n› herkes bilir. Ama Kürt milliyetçileri bu toz duman içinde dengeli
düflünmekten tümden uzaklaflm›fllard›r. Bu eylemlerden vazgeçilmelidir. Herkes
vazgeçilmesi için elefltiri görevini yapmal›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 449
KONTRA
-ve kontraya KONTRA
hizmet eden- -Ve Kontraya Hizmet Eden-
EYLEMLER EYLEMLER
D
evrim, bir de¤erler sistemidir. Onu, karfl›-devrimin büyük güçleri kar-
fl›s›nda ayakta tutan ve giderek kitlelerle bütünlefltiren bu de¤erlerdir.
Hem devrim öncesi, hem de iktidar›n halk›n iktidar› oldu¤u devrim
sonras›nda bu de¤erler belirleyici bir rol oynarlar. Karfl›-devrim bu nedenle, as-
keri-fiziki olarak yok edemedi¤i devrim hareketini, bu de¤erlere sald›rarak, kit-
leler nezdinde bu de¤erleri bulan›klaflt›rarak geriletmeye çal›fl›r. Bunun pek
çok yolu, yöntemi vard›r. Kontrgerillan›n esas olarak “psikolojik savafl” biçi-
minde yürüttü¤ü bu faaliyet aç›k propagandadan provokasyon eylemlerine ka-
dar uzan›r. Onun için, mesele, hangi yolla ve biçimde olursa olsun, devrimci -
lerin kendileri hakk›nda, eylemleri hakk›nda, hedefleri ve amaçlar› hakk›nda
flaibe yaratmak, onlar› halk›n gözünden düflürmektir.
Özellikle Susurluk’tan bu yana kontrgerillan›n yap›s›, örgütlenmesi, kimlerin
ne tür ba¤lant›lar› oldu¤u gibi konular oldukça öne ç›kt›. Kuflkusuz devlet ya-
p›s›n›n anlafl›lmas› ve teflhiri aç›s›ndan bu incelemeyi yapmak gerekli ve yerin-
dedir. Ancak bu yine de bizim aç›m›zdan tali bir yand›r; kontrgerilla ne yap›-
yor, neden yap›yor, yapt›klar›n›n devrimciler ve kitleler üzerindeki sonuçlar› ne-
ler, bizi as›l ilgilendiren iflin bu yanlar›d›r. Bunlar yeterince cevaplanmad›¤›n-
da, kontrgerilla meselesine politik de¤il polisiye bir mesele olarak bak›ld›¤›n-
da, bu tür bir ele al›flta sapla saman birbirine kar›fl›r. Bu kar›fl›kl›kta ise olan-
lar› hepimiz biliyoruz: Ya niteli¤i apaç›k devrimci eylemler “provokasyon” göz-
lü¤ünden bak›l›p karart›lmaya, ya da biçim ve sonuçlar› itibar›yla ancak kont-
ran›n yapaca¤› türden eylemler, devrimcilik, yurtseverlik ad›na yap›lmaya bafl-
lan›yor.
Kontrgerillan›n provokasyon politikas› izledi¤i ortadad›r. Bu politikaya uy-
gun provokasyon eylemleri de vard›r. Ama hangi eylemin kontrgerillan›n eyle-
mi oldu¤unu, hangi eylemin provokasyon amaçl›, ya da provokasyonun sonu-
cu olarak yap›lm›fl oldu¤unu ayr›flt›rabilmek için kontra eylemlerinin ve kontra-
ya hizmet eden eylemlerin iyi tan›nmas›, biçimleri ve sonuçlar› itibar›yla do¤-
ru tahlil edilebilmesi gerekir.
Ülkemiz s›n›flar mücadelesi tarihinde kontra eylemlerinin oldukça önemli bir
yeri olmufltur. Öyle ki bu eylemlerden kimileri, yap›ld›¤› dönemlerde oligarfli-
nin politikalar› aç›s›ndan belirleyici önemde olabilmifltir. Vapurlar›n bat›r›lma-
s›ndan Abdi ‹pekçi’lerin katledilmesine, Aksoy, Üçok, Mumcu gibi “ilerici-Ata-
türkçü” s›fatlar›yla tan›nm›fl ve esas›nda bu düzenin d›fl›nda olmayan insanla-
450 Miliyetçilik Ç›kmaz›
r›n katledilmesine, Marafl ve Gazi katliamlar›na kadar uzan›r bu liste. Öte yan-
dan biçim ve sonuçlar› itibar›yla bu kategoriye giren, ancak gerçeklefltirenle-
rin “sol” s›fatlar tafl›d›¤› eylemler de vard›r. Türkiye devrimi “kontra” eylemler
kadar, “kontraya hizmet eden” eylemlerden de büyük zarar görmüfltür. Sosya-
lizmden, ba¤›ms›zl›kç›l›ktan, devrimci siyaset tarz›ndan uzaklafl›l›p pragmatiz-
me, burjuva politikac›l›¤›na, düzen içi manevralara yaklafl›ld›kça bu tür eylem-
ler ço¤alm›fl, devrimcilerin “acaba falan hareket mi yapt›, kontrgerilla m›?” di-
ye sordu¤u bu tür eylemler ço¤ald›kça bu zarar da büyümüfltür.
Bu zarar›n büyüklü¤ünün en bariz göstergesi bu “acaba kim yapt›?” soru-
sunun art›k pek çok eylem karfl›s›nda sorulur hale gelmesi ve iflin daha da va-
himi, ço¤u durumda bu sorunun do¤ru bir biçimde cevaplanamaz olmas›d›r.
Öyle ki, bir “eylem”in yap›ld›¤›n› duyuyorsunuz, net olarak devrimciler ya da
karfl›-devrimciler yapm›flt›r denilemiyor, veya bunu olsa olsa karfl›-devrimciler
yapm›flt›r diyorsunuz, ama sonra bak›yorsunuz ki, eylem Kürt ulusalc›lar› tara-
f›ndan üstlenilmifl. Bir “eylem” yap›l›yor, ulusalc›lar›n bas›n yay›n organ›nda
bile “kontra eylemi” olarak nitelendiriliyor, ama sonra bak›yorsunuz ki, yapan-
lar eyleme kontra diyenlerden baflkas› de¤il.
“Kontra” eylemleriyle “kontraya hizmet eden” eylemler ço¤u kez biçimde
benzerlikler tafl›d›klar› gibi, sonuçlar› itibar›yla da çak›fl›rlar. PKK nezdinde so-
runun bir çizgiye dönüflmesi, gerek devrimci eylem hakk›nda, gerek Türk-Kürt
halk›n›n iliflkilerinde büyük tahribatlar yaratmakta olup, öyle s›radan üstlenip-
üstlenmeme manevralar›yla, sonradan bir “elefltiri” yap›p, olay› “alttakilerin”
s›rt›na y›k›p geçifltirilemeyecek kadar önem kazanm›fl, etkileri PKK prati¤ini de
aflan bir boyuta tafl›nm›flt›r.
Kontrgerillan›n dünya genelinde örgütleyicisi olan CIA’n›n bu tür örgütlen-
melere gerekçe olan “doktrin” ve “teori”leri, bu do¤rultuda CIA uzmanlar›n›n
haz›rlad›klar› talimatnameler s›kça yaz›l›p çizildi. Kontrgerilla örgütlenmesi ve
politikalar›n›n nas›l organize edilip nas›l uyguland›¤›n› belli bafll› bir kaç nok-
tada özetleyebiliriz yine de.
1950’li y›llar›n bafl›nda Amerikan tekellerinin sözcüsü olarak Rockfeller
Grubu’nun haz›rlad›¤› bir raporda flöyle deniyor:
“Gerek bizim, gerekse komünist olmayan di¤er dünya devletlerinin gü-
venli¤ini sa¤lamak için, mahalli kuvvetler ve ak›mlar taraf›ndan s›k›fl›k
durumda b›rak›lm›fl olan dost hükümet ve rejimlere silahl› yard›mlar yap-
ma zorunlulu¤unu duymal›y›z. Bu zorunlulukla yap›lacak askeri müda-
hale ne klasik askeri stratejiye uymakta, ne de geleneksel diplomatik mü-
dahaleye benzemektedir.
Bu askeri müdahalenin kendine özgü bir biçimi ve niteli¤i vard›r.” (Ak-
taran Emin De¤er, CIA, Kontrgerilla ve Türkiye, s.191)
Kontrgerilla örgütlenmeleri, dünya tekellerinin ihtiyac› sonucudur. “Klasik
askeri stratejiye, diplomatik kurallara uymayan” bu askeri müdahale, Gladio,
Özel Harp Daireleri, Ölüm Mangalar›, Sivil Faflist Hareketler ad› alt›ndaki çe-
flitli örgütlenmeler arac›l›¤›yla yap›lm›flt›r.
Bunlar›n finansman› da genellikle bizzat ABD taraf›ndan sa¤lanm›flt›r.
ABD’nin Savunma Bakan› Mc Namara da iflin bu k›sm›n› flöyle ortaya koyuyor-
du:
Miliyetçilik Ç›kmaz› 451
ta budur. Hem bu tür eylemleri yapacaks›n, hem bu tür anlay›fllar› teorize edip
savunacaks›n, sonra da flovenizmi engelleyememekle baflkalar›n› suçlayacak-
s›n! Tüm Türkleri düflman ilan eden ve öte yandan iflbirlikçi, toprak a¤as› de-
meden “Kürt ol da kim, ne olursan ol” diyen bir bak›fl aç›s›n›n sakatl›¤›na de-
falarca dikkat çekilmifltir. Ancak PKK’n›n prati¤inde ve söyleminde pek bir de-
¤ifliklik olmam›flt›r. Sen gel flovenizmi azd›racak, ona zemin olacak her fleyi
yap, sonra “Türk Solu”nu suçla. Bu ne halklar›n kardeflli¤ine, ne adalete s›¤ar.
Oligarflinin Kürt-Türk çat›flmas› yaratmaya yönelik politikalar› karfl›s›nda iz-
lenecek politika belliydi; halklar›n kardeflli¤ini esas alan bir propaganday›
yükseltmek. Ama sadece propaganda bunu sa¤lamazd› elbette. Tüm solun pra-
ti¤i de bu kardeflli¤i ifade etmeli, pratik propagandaya uygun olmal›yd›. “Ni-
tekim Sivas katliam› bunun bir momentiydi. Bu noktada devrimciler esas
olarak halklar›n kardeflli¤ini iflleyip din, mezhep ve tüm milliyetler teme-
linde halklar›n birlikte mücadelesini savunarak oligarflinin oyunlar›n›
bozmak durumundad›rlar. Baflba¤lar gibi katliamlar ise oligarflinin iste-
¤iyle çak›flan ve halklar›n kardeflli¤i yerine halklar›n düflmanl›¤›n› körük-
leyen bir ifllev görmüfltür.” (Mücadele, 4 Eylül 1993, s.61)
Trenlere, otogarlara konulan bombalar ne kazand›rm›flt›r? Bu sorunun ceva-
b› verilmelidir. Mücadeleyi mi gelifltirmifltir, büyük flehirlerdeki Kürt ve Türk
emekçilerinin örgütlenmesine mi hizmet etmifltir, halklar›n kardeflli¤ini mi güç-
lendirmifltir? Bunlar›n hiçbirine olumlu bir cevap verilemez.
Zaten PKK’n›n bunlar› amaçlamad›¤› da bellidir. Ya neyi amaçl›yordu?
Mesele oligarfliyi “s›k›flt›rmaktan” ibaretti. Gerilla savafl›, devrimci fliddet,
halk›n kurtuluflunu hedeflemekten ç›k›p oligarfliyi bir an önce masaya oturtma-
ya hizmet eder hale gelince, bu tür eylemlerin “amaca daha uygun” oldu¤u
düflünülebilirdi. Pragmatizm, gerilla savafl›n›n t›kan›kl›klar›n› da bu yolla açma-
ya çal›flacakt›. Pragmatizm, kendini eylemlerin üstlenmesinde de göstermifl, or-
taya güvenilmez bir “üstlenme” anlay›fl› ç›km›flt›. Eylemler yap›l›yor, kamuoyu
tepki gösterince de üstlenmeyip ortada b›rak›l›yordu. ‹flte otogarlara, trenlere
konulan bombalarla yap›lan bu eylemler, do¤rudan s›radan halk› hedefleye-
rek, halklar›n kardeflli¤ini dinamitlemifl, kontrgerillan›n devrimci eylemleri ka-
ralamak, onlar›n hedeflerini bulan›klaflt›rmak amaçlar› için, “terörizm” dema-
gojisi için bulunmaz nimet olmufltur.
Fark›n belirsiz hale geldi¤i noktada, kontrgerillan›n manevra ve eylem ala-
n› genifllemifl demektir ve art›k bu noktada bir “kontra eylemi”ni “üstlenmek”
de do¤al hale gelir: Muhasebesi yap›lmayan ve esas olarak da milliyetçilikten
beslenen pragmatizm nedeniyle sürdürülmesinde yarar görülen eylem çizgisi,
ilkesizli¤i, kolayc›l›¤› besleyip büyüterek devam etmektedir. Böyle oldu¤u için-
dir ki, sol ve halk nezdinde kontrgerilla taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i çok aç›k
olmas› gereken “Güçlükonak katliam›” gibi katliamlar da PKK’n›n üstüne y›k›l-
makta, kitleler kime inanaca¤›n› flafl›rmaktad›r.
Öyle ki bu flaflk›nl›k Kürt ulusalc› bas›nda bile art›k s›k görülür bir durum ol-
mufl, onlar da hangi eylemi nas›l de¤erlendireceklerini bilemez hale gelmifller-
dir. ‹flte “örnek” bir olay:
13 Ekim ‘97 tarihli Ülkede Gündem: “Giresun’un fiebinkarahisar ile
Miliyetçilik Ç›kmaz› 459
PKK
ve
DEMOKRAT‹K MÜCADELE
Miliyetçilik Ç›kmaz› 463
Mücadele
DEVLET HEP’L‹LERE “YA EHL‹LEfi‹N
YA DA G‹D‹N” D‹YOR
DEVLET
HEP’LİLERE,
“YA EHLİLEŞİN YA
DA GİDİN” DİYOR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
1 fiubat 1992
Say›: 37
‹
nönü’den HEP’lilere uyar›.” Uzun süredir günlük bas›nda benzer bafll›k
alt›nda ve ayn› içerikte haberler yer al›yor. SHP bununla, bünyesine ald›-
¤› ve eritmeyi hedefledi¤i HEP’lilerin “sivrilik, h›rç›nl›k” olarak nitelendir-
di¤i yanlar›n› törpülemeyi ve istedi¤i noktaya getirmeyi amaçl›yor.
20 Ekim seçimlerine kendi deyiflleriyle “en onurlu yol” olan ba¤›ms›z aday
ç›kararak girmeyi de¤il de, “devrimci demokrat sol ittifak” dedikleri SHP ile it-
tifak yap›p girmeyi ye¤leyen HEP’liler, flimdi iki tarafl› bask› alt›nda kalman›n
tedirginli¤ini daha fazla hissediyorlar. Ama tüm bu rahats›zl›klara, hatta Leyla
Zana ve Hatip Dicle’nin bask› alt›nda istifaya zorlanmalar›na ra¤men SHP-HEP
ittifak›ndan taraflar flimdilik memnun görünüyorlar. Derinleflen çeliflkilere bak-
madan ifli idare etmeye çal›fl›yorlar.
Bu birbirine tahammülün alt›nda, 20 Ekim seçimlerinde SHP ile HEP’in niye
ittifak yapma gere¤i duymalar›n›n nedenleri yat›yor. Taraflar seçim öncesi ka-
falar›nda ölçüp biçerek kendileri için “en yararl›s›n›n” ittifaktan geçti¤ini gör-
müfllerdi. Gerçi HEP’liler ittifak öncesi “düzen partisi” ilan ettikleri SHP için kö-
tü sözler sarfetmifllerdi, ama ittifak sonras› bu sözlerin pek önemi kalmam›flt›.
‹ttifak›n taraflar›ndan SHP; devlet partisi misyonuyla hareket ederek Kürt halk›-
n›n d›fllanmas›n› ve tamamen sistem d›fl›na itilmesini önlemek istiyordu ve ön-
celikle sistemin ç›karlar›n› düflünüyordu. Ayr›ca Kürt halk› içinde sadece di¤er
partilerin taban› erimekle kalmam›fl, kendisinin kökleri de iyice zay›flam›flt›. Bu
h›zl› erimenin yan›nda HEP’in seçimlere girememesiyle parlamento d›fl›na aka-
cak olan oylar› toparlamak için, HEP adaylar›n›n kendi listelerinden seçimlere
girmesine evet denmiflti. Bu ittifak oligarflinin uzun vadede ehlileflmifl, zarars›z
ve kontrol edilebilir bir Kürt hareketi yaratma program›yla da iç içe geçmifl ve
bu ittifak için SHP’ye yeflil ›fl›k yak›lm›flt›. Kürt halk›n› HEP arac›l›¤›yla SHP’ye
ve oradan sistemin içine tafl›man›n hesaplar›, SHP-HEP ittifak›n› gerektirmiflti.
HEP için ise, sorun SHP ittifak›yla her fleyden önce kaç milletvekili ç›kar›r›m
hesab›nda dü¤ümleniyordu. Görünüflte Kürt halk›n›n parlamentoda sesi olmak
hesaplar› içerisindeydi. Ama tabii ki SHP ile ittifak bu görünüflün alt›nda çok
daha genifl amaçlara aç›l›yordu. SHP ile ittifak içinde HEP iktidar orta¤› yap›-
l›rsa, Kürt halk› rahatlat›lacak ve savafl hükümeti önlenebilecekti. Böyle bir ik-
tidarda demokratik aç›l›mlara bel ba¤lan›yordu. Koltuk say›s›nda fazla pürüz
ç›kmay›nca ittifak umuldu¤undan kolay gerçekleflti. ‹lkesizlik ve pragmatizm
üzerinde yükselen böyle bir ittifak›n sanc›lar›n›n süreklileflmesinde ve kroniklefl-
mesinde yad›rganacak bir yan olamazd›. Birkaç milletvekili koltu¤u kapmak
464 Miliyetçilik Ç›kmaz›
için sisteme çark edip, devletin gölgesine s›¤›nan HEP bununla da kalmam›fl
oluyor ve ittifak tam bir ç›kar ortakl›¤› görünümü kazan›yordu. Kürt halk› için-
de taban› olmayan sistem partilerinin, özellikle “Kürt sorunu karfl›s›nda 70 y›l-
l›k geleneksel politikan›n partisi SHP”nin Kürt halk› nezdinde yeniden meflru-
laflma ve güven oluflturma çabas›na ister istemez katk›da bulunuyordu.
Art›k Kürt gerçe¤ini tan›d›¤› söylenip, ittifak yap›lan SHP’nin Kürt Konferan-
s›’na kat›ld› diye yedi milletvekilini partiden ihraç etti¤i, Kürt sorununda gele-
neksel politikadan taviz vermedi¤i, yaflananlara gözlerini kapad›¤› unutulur gi-
der. Hatta kontrgerillan›n bir bir kaybetti¤i HEP’lilere sahip ç›k›lmazken, çiz-
meyi aflt›lar diye Leyla Zana ve Hatip Dicle istifa ettirildi. Seçimler yap›ld›, kol-
tuklar paylafl›ld› ve SHP listelerinden yirmi civar›nda HEP’li Meclis’te koltuk ka-
zand›. Ancak çok geçmeden ilkesizlik ve pragmatizmin sanc›lar› su yüzüne ç›k-
t› ve Meclis’te SHP içinde HEP’liler krizi patlak verdi. L. Zana ve H. Dicle’nin
yemin törenleriyle bafllay›p, HEP kongresinde süren ve SHP Grup Baflkan›
Mahmut Al›nak’›n iç güvenlik görüflmelerindeki konuflmas› ve kürsüden indiril-
mesi ile t›rmanan Meclis ve SHP içindeki HEP’liler krizi, oligarfli için tahammü-
lü zor bir durum ortaya ç›kard›. Hele de H. Dicle’nin yurtd›fl›nda yapt›¤› konufl-
malar -her ne kadar ben öyle söylemedim, çarp›t›lm›fl dese de- art›k kelle alma-
y› gerektirecek noktaya ulaflm›flt›. Bir yandan HEP’le Kürt halk› içinde kaç›rd›k-
lar› ipin ucunu yakalama, Kürt hareketini parlamento çat›s› alt›nda ve sistem s›-
n›rlar› içerisinde tutmaya çal›flan sistem partileri di¤er yandan HEP kökenli
SHP milletvekillerinin çizmeyi aflan tav›rlar› sonucu, ayn› parlamento çat›s› al-
t›nda bulunmaya tahammül gösteremeyerek sivri ç›k›fllar yapanlar›n cezaland›-
r›lmas›n› istemeye bafllad›lar. ‹nönü cezay› daha bafltan kesmifl, yemin törenin-
de ayk›r› davrananlar› partisinden istifa etmifl saym›flt›. Ama art›k kamuoyu ve
parlamento için bu yeterli ve tatmin edici olmaktan uzakt›. M. Al›nak’›n iç gü-
venlik ile ilgili görüflmelerdeki konuflmas›ndan sonra ç›kan olaylarda DYP mil-
letvekili Münif ‹slamo¤lu’nun “HEP’liler burada oldu¤u sürece bu ifl yürü-
mez.” sözleri, bir yerde sistem partilerinin hislerine tercüman oluyordu. Ancak
bununla da kal›nm›yordu. Ülkenin birlik ve beraberli¤ine toz kondurmayanlar,
s›ra kapaklar›n›n yetmedi¤i yerde kaba kuvvete baflvurup, Meclis kürsüsünden
konuflmac› indirebiliyorlard›. Burjuva bas›n her zaman oldu¤u gibi, bu kez de
HEP’lilere yönelik haçl› seferinin bafl›n› çekiyor, HEP’lilerin “z›p›r militan tav›r-
lar›” için cezaland›r›lmalar›n› fliddetle istiyordu. fiovenizm adeta flaha kalkm›fl-
t›. HEP’liler günah keçisi ilan edilmifl, üzerlerine gidiliyor, SHP’de illa ceza ola-
rak kelle isteniyordu. Bu kervana seçim öncesi federasyon demeçleri verdi¤ini
unutan Cumhurbaflkan› Özal da kat›l›yordu. Özal 12 kiflinin öldü¤ü Çetinka-
ya Ma¤azas› olay›ndan sonra “Destekçileri Meclis çat›s› alt›nda bar›na-
mazlar.” diyerek, bu konudaki düflüncesini ortaya koyuyordu. SHP, HEP’e yük-
lenmesi için dört bir taraftan s›k›flt›r›l›yordu. Öte yandan HEP kökenli milletve-
killerine yönelen flovenizm nöbetlerinden SHP de pay›n› al›yordu. Durumun va-
hameti, günlük bas›n›m›z›n “ünlü köfle yazar› ve özgürlük düflkünü” Oktay Ek-
fli’yi bile çileden ç›karm›fl olacak ki, ona “SHP’den ne köy olur ne kasaba” de-
dirtebiliyordu. Ülke bütünlü¤ünün kundakland›¤›n› görüp tedirginlik isterisine
kap›lanlar aras›nda Ecevit ön s›ray› yine kimseye kapt›rmam›flt›. Ecevit
Miliyetçilik Ç›kmaz› 465
Mücadele
HEP, KES‹N TERC‹HE ZORLANIYOR
HEP, KESİN
TERCİHE
ZORLANIYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
15 fiubat 1992
Say›: 38
“B
ugün HEP kökenli milletvekillerinin önünde iki yol vard›r. Ya
zor ve onurlu olan› seçip kendilerine yak›flt›rd›klar› gibi, bir
halk›n sözcüsü olman›n gereklerini yerine getirip, Meclis
kürsüsünü bu yolda kullanarak yeni mevziler kazanacaklar, ya da gele-
neksel politikaya onay veren kovulduklar› grup toplant›lar›na, al›nmad›k-
lar› Meclis salonlar›na dönecekler, SHP’de ayak direyerek tepkiler karfl›-
s›nda ‘tahammül edebilir’ bir çizgiye çekileceklerdir. SHP de, sistem de
HEP’lileri önümüzdeki süreçte buna zorlayacakt›r.” (Mücadele, Say›:37,
Sayfa:8)
“Devlet HEP’lilere ya Ehlileflin ya da Gidin Diyor” bafll›kl› yaz›m›z›n üzerin-
den çok geçmedi, devlet ve SHP, HEP’lilere daha fazla yüklenmeye bafllad›.
Yemin töreniyle birlikte sistemin partilerinin, militarist güçlerinin, bas›n-ya-
y›n organlar›n›n sald›r›s› karfl›s›nda sürekli gerileyen HEP’lilerin nabz›n› yaka-
layan sistem, HEP’lileri iyice köfleye s›k›flt›r›p, art›k kesin tercihe zorluyor.
MGK toplant›s›nda “herkes tav›r koysun” diyerek do¤rudan HEP’lileri hedef
alan Özal’dan sonra, Çankaya’dan yap›lan resmi aç›klamada, HEP’lilerin
“TBMM kürsüsünde bu bölücü terör örgütü ile yandafl olup olmad›klar›n› ve on-
lar› destekleyip desteklemediklerini aç›kça beyan etmeleri” isteniyordu. De-
mokratikleflme iste¤iyle ve özel savafl›n önüne geçme düflüncesiyle, pefline ta-
k›ld›klar› SHP lideri ‹nönü, HEP’lilerin deste¤ini de alarak koltu¤una kurulduk-
tan sonra, devletin HEP’lilere yönelik ehlilefltirme politikas›n›n kararl› bir savu-
nucusu oldu¤unu gösteriyordu. “HEP’lilerin terörü k›namas›n›” Meclis gruplar›
toplant›s›nda isteyen ‹nönü “ya kal›n politikam›za ayak uydurun, ya da çekin
gidin” mesaj›n› veriyordu. Daha da ileri gidip “Art›k SHP’lileflin” diyordu.
Sistem HEP kökenlileri karfl›s›nda, iktidar›yla, muhalefetiyle blok halinde ta-
v›r koyarken, HEP’liler hala yalpal›yor, SHP’de, koalisyonda ayak diriyorlar.
Hükümetin politikas›yla devletin ve militarist güçlerin politikalar›n› birbirinden
ay›rarak, hükümetin demokratik aç›l›mlar›n›n ve özel savafl›n durdurulmas›n›n
önünde “görülmeyen devleti” engel olarak görme tavr› içine giriyorlar.
“Hükümet taraf›ndan bugüne kadar hiçbir somut ad›m at›lmad›. Dik-
kat edilirse, Demirel ve ‹nönü’nün görüflünden sonra, Do¤u’da bask› ve
fliddet t›rmand›r›lm›flt›r. Adeta ‘Bak sen flefkatli devlet falan dedin ama ol-
muyor iflte. Ancak bask›yla, fliddetle olur’ gibi bir mesaj verilmek isteni-
yor. Hükümet soruna demokratik yöntemlerle yaklaflmaktan vazgeçsin di-
468 Miliyetçilik Ç›kmaz›
tisnas›z tüm partiler eriyip birer tabela partisine dönüfltüler. HEP’i kendi-
sine yak›n gören, ondan beklentileri bulunan kitleler, koptuklar› yere sü-
rüklenmifllerdir. ‹flte SHP ve HEP ittifak› bu rolü üstlenmifltir.” diyordu. Ko-
nuflmas›na HEP’li milletvekillerinin parlamentodaki tav›rlar›n›, baflka bir halk›n
milletvekillerinin tavr›n› örnek göstererek elefltiriyordu. ‹spanya’da 1984’te se-
çimlere kat›lan Bask halk›, Huari Batisuna önderli¤indeki halk cephesine oy ve-
rerek yedi milletvekili ç›karmay› baflarm›flt›. Bafl›ndan itibaren kararl› bir tav›r
sergileyen milletvekilleri, parlamentoya girip yemin etmeyi reddediyorlard›. ‹ki
y›l boyunca direnen ve uzlaflmac›, uyum sa¤lay›c› gelene¤i y›kmay› baflaran
Baskl› milletvekillerinin bu tavr›, halka örnek olurken, ölüm mangalar›n›n boy
hedefi haline gelmelerini de getirmiflti. Ölüm mangalar›n›n sald›r›lar› soruncu,
iki milletvekillerini de bu tav›rlar›n›n bedeli olarak “kurban” vermifllerdi. Ama
her fleye ra¤men, Huari Batisuna milletvekilleri mücadelelerini parlamento d›-
fl›nda sürdürüyor ve kendi istedikleri koflullarda parlamentoya kabul edilmele-
rini ‹spanya yönetimine kabul ettiriyorlard›.
Sistemin dayatt›¤› kurallara boyun e¤en, sistemin partilerinden bir fleyler
bekleyen HEP’liler, önümüzdeki baflar›l› örneklerden ders almal›d›rlar. Ama bu-
nun için zor ve onurlu olan› seçip, kendilerine yak›flt›rd›klar› gibi bir halk›n söz-
cüsü olman›n gereklerini yerine getirebilmelidirler. Gelenekler yaratmak, halk-
lar için demokratik-legal mevzi kazanmak uzlaflmaz bir mücadele sürecini ve
bedel ödemeyi gerektiriyor.
470 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
HEP’TE MANDACILIK
HEP’DE
MANDACILIK
H
EP, Meclis’teki Çekiç Güç oylamas›nda ‘hay›r’ diyemedi, ortak bir ta-
v›r dahi belirleyemedi. Oylama öncesinde Genel Baflkan Ahmet Türk
yapt›¤› aç›klamada, yap›lan tart›flmalarda kabul oyu verilmesinden
yana olan milletvekilleri ile red oyu verilmesini savunan milletvekillerinin ken-
dilerince hakl› gerekçeler önü sürdüklerini ifade ederek, ba¤lay›c› bir karar al-
mad›klar›n› bildirdi.
Küçük burjuva dar milliyetçi bak›fl aç›s›n›n bir ürünüdür bu. Kendi toprakla-
r›nda iflgal kuvvetlerinin varl›¤›n›n devam› için ‘evet’ demek, bir halk ad›na ko-
nufltu¤unu söyleyenler için utanç vericidir. Bu mandac›l›kt›r. Reddedilen bir
efendinin yerine baflka bir efendiye gönüllü köleli¤i kabul etmektir, ki bu önce-
kinden daha afla¤›lay›c›d›r. Yeni dünya düzeninin bafl efendisi Amerikan em-
peryalizmine kölece boyun e¤enler, Kürt halk› ad›na konuflamazlar. Amerikan
emperyalizminin, Amerikan bar›fl›n›n ne menem bir fley oldu¤unu tarihten ders
alarak ö¤renmifllerse, flimdi Ortado¤u’da Kürt halk›n›n yaflad›klar›na bir bak-
s›nlar yeter. Ama bir kez gözler dar milliyetçi bak›fl aç›s›yla boyanmayagör-
sün, Amerikan postallar›n›n Kürdistan topraklar›ndaki iflgali onlar› için hiçbir
fleydir.
Bugün Kürdistan’da terör estiren ordular kimin deste¤iyle sürdürmekte katli-
amlar›n›, silahlar nereden gelmektedir? TC ordusu kimin deste¤iyle Irak toprak-
lar›nda operasyonlar›n› sürdürüyor, kontrgerillac›lar hangi ülkede derslerini
al›p, Türkiye ve Kürdistan’da bu ö¤rendiklerini uyguluyorlar? Daha baflka so-
ruya gerek yoktur ama sonuç ortada. Kürt burjuva ve küçük burjuvalar›n›n pla-
tonik Amerikan aflk› devam ediyor. Bunun ad› bir kölelikten bir köleli¤e geçifl-
ten baflka bir fley de¤ildir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 471
Mücadele
HEP YÖNET‹C‹LER‹
ANKARA DGM’DE
HEP YÖNETİCİLERİ
ANKARA DGM’DE
1
9 Eylül 1992 günü Ankara’da yap›lan HEP II. Ola¤anüstü Genel Ku-
rulu’nda, “bölücülük”, “PKK propagandas› yapmak” vb. gerekçelerle
25 Eylül 1992 tarihinde gözalt›na al›nan ve içlerinde HEP Eski Genel
Baflkan› Feridun Yazar’›n da bulundu¤u 15 HEP yöneticisi hakk›nda aç›lan da-
va 25 Aral›k günü Ankara DGM’de bafllad›.
Aç›lan dava, devletin öteden beri HEP’e yönelik olarak sürdürdü¤ü komplo
ve sindirme operasyonlar›n›n en önemli aflamas›n› oluflturuyor. Devlet flimdiki
aflamada HEP’i tüm uzlaflmaya dönük politikalar›na ra¤men içine sindirebilmifl
de¤il, ama HEP’siz de yapam›yor. Çünkü HEP olmasa baflka birisi olacak ve
daha önemlisi Kürt halk›na yaslanacak, kendilerini fazla rahats›z etmeyen ve
ehlilefltirilmifl bir partiye ihtiyaçlar› da var. Ancak Kürt halk›n›n HEP yolu ile so-
runlar›n› kamuoyunun önüne getirmesinden, ulusal mücadelesinde bir basa-
mak olarak kullanmas›ndan rahats›zl›k duyuyorlar. HEP’in iki arada bir dere-
de kalm›fll›¤› devletin de zikzakl› politika izlemesini getiriyor. Bu nedenle HEP
Kürt halk›n›n sorunlar›na sahip ç›kma ve ba¤›ms›z bir çizgi izleme e¤ilimlerini
art›rd›kça, ona sald›rarak ehlilefltirmeye çal›fl›yorlar. Ama daha da ötesi gücü-
nü kontrgerilladan alan ve Ankara’da sürdürülen devlet terörüne deste¤ini esir-
gemeyenlerden biri olan DGM Bafl Savc›s› Nusret Demiral için HEP fazla ileri
gidiyor. Kontrgerilla için HEP’in bu hali bile tehlikelidir, tahammülsüzlü¤ü bu-
nu gösteriyor.
DGM savc›lar› HEP’in sessizli¤inden de cesaret alarak onun üzerindeki bas-
k›lar›n› ve tehditlerini art›rmakta ve giderek kendi kabullenecekleri noktaya
çekmeye çal›flmaktad›rlar. Dava bir yandan HEP’i daha çok köfleye s›k›flt›rmak,
di¤er yandan da onu bu s›k›flm›fll›k içerisinde ehlilefltirmek amaçl› olarak aç›l-
m›flt›r. Bir taflla iki kufl vurmak için HEP’in sürekli üzerine gidiyorlar.
(...)
472 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
KÜRD‹STAN ULUSAL MECL‹S‹ “B‹N
YILLIK ÖZLEM”E CEVAP OLACAK MI?
KÜRDİSTAN
ULUSAL MECLİSİ
“BİN YILLIK
ÖZLEM”E CEVAP Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
OLACAK MI? 27 fiubat 1993
Say›: 35
U
zun bir süredir, yurtsever hareketin gündeme sokmaya çal›flt›¤› “Kür-
distan Ulusal Meclisi” (KUM), Avrupa’da yap›lan seçimlerle bugün
kendisini bafllang›çtan farkl› tan›mlar bir duruma gelmifltir. Yurtsever
hareket, KUM’u neredeyse iki y›la yak›n bir süredir telaffuz etmektedir.
Kuflkusuz, mücadele içinde yeni örgütlenmeler, organlar her zaman olacak-
t›r, olmal›d›r da. Önemli olan bunun yerinde ve zaman›nda yap›lmas› ve mü-
cadeleyi zenginlefltiren, önünü açan, savafl› çeflitli cephelere yayacak ad›mlar
olmas›d›r.
Bugün için ister istemez KUM’dan ne beklendi¤i nas›l bir rol verildi¤i önem
tafl›maktad›r.
Bize böyle bir soruyu sordurtan, daha çok da KUM’un rolünün anlafl›lama-
mas›, ayr› tan›mlar yap›lmas› ve bugünden kendisine gerçekleflmeyecek görev-
ler üstlendirilmesidir.
KUM’la ilgili yap›lan de¤erlendirmeleri s›ralarsak bu durum daha iyi anla-
fl›l›r olacakt›r.
Örne¤in bir yerde;
“Ulusal Meclis, ulusun bütün s›n›flar›n› harekete geçiren, ona politik
kiflilik ve irade veren, var olan direnme mücadelesinin bütün ülke çap›n-
da yasallaflmas›d›r.” (Berxwedan- A. Do¤an, Say›:153 syf :9) denilerek “Ulu -
sun bütün s›n›flar›” buna dahil edilmektedir. Hemen flu soru kafalara tak›lmak-
tad›r: “Ulusun bütün s›n›flar›n›” savunmak ne kadar do¤ru olacakt›r. KUM’da
herkes temsil edildi¤ine göre KUM ezilen Kürt emekçilerini, Kürt halk›n› ne ka-
dar temsil edecektir?
S›n›fsal bak›fl belirsizlefltirildi¤i noktada burjuvazi de, toprak a¤alar› da,
köylüler de KUM içinde olacak demektir.
KUM konusunda baflka bir tespite gelince;
“... Meclis tüm Kürtleri temsil eden; en üst kurum olacak, yasalar ç›ka-
racak, uluslararas› alanda Kürtleri temsil edecektir.” (Berxwedan-Say›:153
syf: 6)
Burada da tüm Kürtleri temsil eden, ba¤lay›c› kurum olarak, yasalar ç›ka-
ran ve dünyada temsil yetkisi olacak roller veriyor kendine.
Herhalde en önemlisi flu olmaktad›r;
“... seçimler Kürdistan’›n dört parças›nda, Kürtlerin yaflad›klar› Sovyet
Miliyetçilik Ç›kmaz› 473
Mücadele
YEN‹ VE DAHA GÜÇLÜ NEWROZ
YENİ VE DAHA
GÜÇLÜ NEWROZ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
13 Mart 1993
Say›: 37
H
er y›l oldu¤u gibi bu y›l da oligarfli günlerce önceden Newroz kabu-
su görmeye bafllad›. Özellikle geçen y›llardan ç›kard›¤› derslerle de
bu y›l Newroz’a karfl› flimdiden güç gösterilerine bafllad›. Ne paha-
s›na olursa olsun, Kürt halk› nezdinde Newroz bir mücadele günü, ulusal uya-
n›fl günü ve mücadelenin yükseltildi¤i bir dönem olmamal›yd›.
Günlerce önceden bafllat›lan sald›r› provalar›n›n, psikolojik savafl›n ve güç
gösterilerinin amac› bellidir. Bütün bunlarla korku ve kaos yarat›larak radikal
kitle hareketinin geliflmesi engellenmeye çal›fl›l›yor.
Oligarfli Newroz için flimdiden teyakkuza geçerken gereken mesajlar› da
vermeye ve ortam› kendi lehine çevirmeye gayret ediyor. Kitlesel kat›l›m› engel-
lemek için de “kan dökülecek” yorumlar›yla s›k s›k geçmifl y›llardaki Newroz
katliamlar›na ça¤r›fl›m yapt›rmaktad›r.
Nitekim son sald›r›lar dört ana bölgede yo¤unlaflm›fl durumda. 8 komando,
4 piyade, 1 mekanize, 4 batarya taburunun yan› s›ra 12 da¤ komando bölü-
¤ünün kat›ld›¤› operasyonlara hava deste¤i de sunuluyor. Bu bölgeler Kürt
halk›n›n mücadelesinin ve gerilla sald›r›lar›n›n yo¤unlaflt›¤› yerlerdir.
Oligarfli klasik “yasak”, “sald›r› ve katliam” politikalar›n› bugün de devam
ettirirken göstermelik olarak ama ayn› zamanda da s›n›rlar›n› kendi çizece¤i
Newroz kutlamalar›na izin verdi¤ini aç›klam›fl bulunuyor.
Newroz Kürt halk› aç›s›ndan yeni bir soluk, yeni bir dönüm noktas› olsun is-
temiyor. fiimdiden ipleri s›k› s›k›ya tutmaya çal›flmas›n›n nedeni budur. Kürt
halk›na aç›kças› soluklanma imkan› vermek istemiyor. Onun için yeni jandar-
ma genel komutan› Kürdistan’a gidiyor ve bu s›cak dönemin bizzat yönlendi-
ricisi olmak istiyor. Yeni haz›rl›klar yap›larak Newroz için “hareket merkezi”
ad› alt›nda kirli savafl› yürütecek bir organizasyon bile kuruluyor.
Foça, Bolu ve Kayseri komando okullar›ndan yeni birlikler kayd›r›l›rken
üçüncü orduya ba¤l› birlikler de yeni takviyelerle operasyonlara kat›l›yor.
Oligarfli bugün geçen y›l oldu¤u gibi Newroz’u ola¤anüstü gerginlik orta-
m›nda geçirmek istemiyor. Bu günü mümkün oldu¤unca daha az hareketlilik
içerisinde fakat her fleyiyle kontrol alt›na alarak geçifltirmek istiyor. Bu yüzden
de bir yandan tansiyonu yükseltecek davran›fllardan mümkün oldu¤unca kaç›-
n›rken, di¤er yandan askeri y›¤›nak, tehdit ve gözda¤› ile Kürt halk›n› pasifi-
ze etmeye, Newroz’da evlerine hapsetmeye çal›fl›yor. Oligarfli bu hedeflerine
476 Miliyetçilik Ç›kmaz›
varmak için de kimi yerlerde kutlamalara ses ç›karmazken, kimi yerlerde çeflit-
li boyutlarda sald›r›lara giriflebilir. Hatta Kürt halk›n›n mücadelesini geriye gö-
türmek için f›rsatlardan yararlanmaya çal›flacakt›r. Zarars›z ve kendisi için kul-
lanabilece¤i bir Newroz aramaktad›r.
Bu konuda HEP ise, bar›flç› Newroz kutlamalar› mesaj›n› veriyor. Elbette
Newroz’u kutlamak gerek ama bu devletin çizdi¤i s›n›rlar içine hapsolarak ol-
maz.
Burjuva bas›n› HEP’in bu giriflimlerini “HEP’ten bar›fl ata¤›” olarak verdi.
HEP yetkilileri ‹çiflleri Bakan› ve Baflbakan nezdinde de giriflimlerde bulundu-
lar. Devletin yetkilileri bu görüflmelerde flov yapmaktan öteye geçmediler. HEP
örgütleri ‹stanbul, ‹zmir, Bursa, Adana ve Mersin’de stadyumlarda Newroz kut-
lamalar› için baflvuruda bulundu.
HEP Genel Baflkan› Ahmet Türk; “Newroz’un bayram havas› içinde geç-
mesi için giriflimlerimizi sürdürüyoruz. Endiflemiz bir k›v›lc›m›n beraber-
ce getirece¤i büyük olaylar. Bunun için Baflbakan ve ‹çiflleri Bakan›’na
kayg›m›z› ilettik.” (4 Mart 1993-Günayd›n)
HEP geçen y›lki gibi bir katliamdan, bir provokasyondan korkuyor. O katli-
am›n yarat›c›s› devlettir. Ve devlet katliam korkusuyla Newrozu sahiplenilmesin
istiyor. Korkmak yerine kararl›l›k sergilemek ve aç›k bir politika izlemek en
do¤ru olan›d›r. HEP, Newrozlar› salonlara hapsetmeye çal›fl›yor.
Peki izin verilmezse ne olacakt›r? Bu noktada önemli olan Newroz’u her ko-
flulda kutlama (yasal-yasad›fl›) mant›¤›na sahip olmakt›r. Newroz konusunda
yasal ad›mlar at›lm›yorsa fiili kutlamalar olabilmelidir. Newroz sadece salon-
lara hapsedilmemeli, Serh›ldanlar›n, kitle hareketlerinin yarat›ld›¤› bir biçime
dönüflmelidir.
Devletin pasifikasyon politikas›n› k›rman›n, mücadeleyi yükseltmenin bir ba-
sama¤› olmal›d›r bu y›lki Newroz. HEP tabii ki soruna sadece yasak savma
mant›¤›yla yaklafl›yor. Onun için Nevroz’u salon toplant›lar›na hapsetmekten
kaç›nm›yor. Newroz kutlamalar› Kürt halk›n›n en do¤al hakk›d›r. Ve bu hak
için bedel ödenmifltir. O nedenle Newroz gerçek bir mücadele gününe dönüfl-
melidir. Bu da korkarak, çekinerek “kan dökülecek”, “provokasyon olacak” gi-
bi bir yaklafl›mla olmaz.
HEP bu tür yöntemle yaklafl›rsa, yar›n salon d›fl›ndaki toplant›lara yüz çevi-
recek hale gelir. Ve salon kutlamalar›n›n olaca¤›n›n garantisi de yoktur. Kürt
ulusal hareketi ise bu y›lki Newroz’a iliflkin politikas›n› “... Newroz bayram›y-
la gerçeklefltirece¤imiz ataklarla zaferi yakalayabiliriz. Bunun için topye-
kün savafla karfl› topyekün direnifle geçelim. Örgütlenebildi¤imiz kadar
örgütlenebilelim, düflmana her f›rsatta vurabildi¤imiz kadar vural›m.”
(ERNK- Mart 1993) diyerek ifade ediyor.
Kuflkusuz Newroz mücadelenin yükseltildi¤i, oligarflinin sald›r›lar›na yan›t
verildi¤i ve inisiyatif kazan›lan bir dönem olma yan›yla de¤erlendirilirse bu
tespit do¤rudur. Newroz yasak savma mant›¤›yla kutlanamaz. Tersine bugün
çok farkl› bir dönem ve görevler vard›r, Kürdistan’da. Terörün boyutland›r›ld›-
¤›, kontrgerilla taktiklerinin alabildi¤ince pervas›zlaflt›r›ld›¤› bir dönemdir bu.
PKK geçen y›l izledi¤i yanl›fl taktiklerle Newroz konusunda devletin sald›-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 477
r›lar›na zemin haz›rlad›¤› gibi halk› olmayacak beklentiler içine soktu. Umar›z
bu y›l gerekli dersler ç›kar›lm›fl olsun. Yine de yukar›daki “zaferi yakalama”
kavram› ile ne ifade ediliyor tam aç›lm›fl de¤ildir. Yaln›z bafl›na bir Newroz
kutlamas›yla “zafer yakalama” do¤ald›r ki mümkün de¤ildir. O nedenle New-
roz dönemine ola¤anüstü bir rol verilmemelidir.
Yine ayn› bildiride; “... Bunun için gerilla ordumuzun donan›m›n› da ta-
mamlam›flt›r. 1993 y›l›, siyasal çözümün dayat›laca¤› bir y›l olacakt›r”
denerek bu döneme ayr› bir misyon verilmifltir. Yani çözüm kap›da gibi. Ya da
“siyasal çözüm” ad›na farkl› beklentiler varm›fl gibi. Bu Kürdistan ve Newroz
gerçe¤ine terstir.
Halka güven veren, onu aya¤a kald›ran taktikler izlenmelidir. Yeni Serh›l-
danlar yaratmak buradan geçer. Newroz’u kutlayamayacaksak bu mücadele-
de bir s›çramaya dönüfltürülemez. Newroz kutlamalar› dar s›n›rlara hapsedil-
memelidir. Oligarfliye bu taviz verilmemelidir.
478 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
HEP misyonunu yerine getiriyor
P
KK’n›n yapt›¤› ateflkes ça¤r›s›n›n ard›ndan, Halk›n Emek Partisi taraf›n-
dan The Marmara Oteli’nde “Talabani’nin mektubu, ateflkes sürecinin
de¤erlendirilmesi ve partinin görüfllerinin aktar›lmas›” amac›yla bir
kokteyl düzenlendi. Amaç burjuvaziyi ikna etmek olunca, kokteyl de ona göre
organize edilmiflti ve do¤al ki, burjuva bas›n yo¤un ilgi gösterdi. Cengiz Çan-
dar’dan Ertu¤rul Özkök’e, Mehmet Barlas’a var›ncaya kadar hepsi kokteylde
ön s›ralarda yerlerini ald›lar.
Bir yandan içki kadehleri tokuflturulur ve yudumlan›rken, di¤er yandan
“parti görüfllerini aktaran” HEP yöneticileri “parti olarak sorumluluklar›n›n bi-
lincinde olduklar›n›” aç›klad›lar. Genel Baflkan Ahmet Türk yapt›¤› konuflmas›n-
da Abdullah Öcalan’›n “Oyuncu sizsiniz, taraftar sizsiniz ve top sizde” diye-
rek iyi niyetini gösterdi¤ini söylüyordu. Türk, konuflmas›na “Hükümetin 70 y›l-
l›k geleneksel politikas›ndan taviz vermeyen anlay›fl›n› terk etmesi gerekir. Sa-
dece ekonomik yat›r›mlarla sorun çözülemez. Zaten istikrar olmayan bir bölge-
ye kimse yat›r›m da yapmaz. ‹ktidar›n olumlu ad›mlar ataca¤›na olan inanc›-
m› yitirmek istemiyorum. E¤er ateflkes süresince çözüm yolunda ad›mlar at›la-
mazsa, bölge halk›na söyleyecek bir fleyimiz kalmaz. Bugün demokratik bir
düzen için en uygun flartlar var. E¤er halk demokratik düzenden umudunu ke-
serse as›l tehlike o zaman bafllar.” diyerek devam etti. Anlafl›ld›¤› kadar›yla
Türk, k›smi düzelmeler karfl›l›¤›nda Kürt halk›n›n ulusal muhalefetinin düzen s›-
n›rlar› içine çekilebilece¤i konusunda burjuvaziyi iknaya çal›fl›yordu.
Kokteyl s›ras›nda gazetecilerle sohbet eden S›rr› Sak›k ise Talabani’nin gi-
riflimlerine iliflkin, bir gazetecinin “Talabani Amerika’dan izin almadan tuvale-
te bile gitmez. Bu giriflimlerini nas›l karfl›l›yorsunuz?” fleklindeki sorusu karfl›-
s›nda “Talabani de bir Kürt insan›d›r. Bu nedenle Kürt insan›n›n ölmesini o da
istemez. Türk ve Kürt halk›n›n bin y›ll›k bir dostlu¤u var. Sorun sadece 70 y›l-
l›k bir politikadan kaynaklan›yor. Talabani Çekiç Güç’ün Türkiye’ye yerlefltiril-
mesini olumlu karfl›l›yor. Bu onun düflüncesidir. Amerika ile iliflkisi konusunda
bir fley diyemeyece¤im, bunu kendisine sormak gerekir.” diyerek yan›tl›yordu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 479
Mücadele
DEMOKRAT‹K MÜCADELE B‹L‹NC‹
DEMOKRATİK
MÜCADELE BİLİNCİ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Nisan 1993
Say›: 43
B
ugün bizim gündemimizden biri Kürt halk›n›n pasifikasyonunun önüne
geçmek ve bu sald›r›lara karfl› halk› seferber etmektir. Bunun için ya-
rat›c› olup her çeflit arac› kullanmak, mücadeleyi zenginlefltirmek zo-
runday›z.
‹flte bu çat›flma içinde, yeni mevziler kazanmak, var olan mevzileri de ko-
rumak durumunday›z. Mücadelenin difle difl sürdü¤ü bugünkü noktada, yeni
mevziler için seferber olmak, çok çal›flmak, yarat›c› ve üretken olmak yan›nda,
var olanlar› da kitlesel k›lmak zorunludur.
Sorun, ayn› zamanda bu yeni mevzilerin nas›l kullan›laca¤›d›r da. Tam da
bu noktada flu sorular sorulabilir: Kürdistan’da bu mevzileri nas›l kullanaca-
¤›z? Nas›l bir program oluflturmak gerekiyor? Bu soruna nas›l bakmak gereki-
yor?
Demokratik mevzileri en somut haliyle devrim mücadelesi içinde kazan›r›z.
Ve bu mücadele bir yandan genifl y›¤›nlar› mücadeleye katarken, di¤er yan-
dan da en genifl kesimlerin ekonomik-demokratik taleplerini iktidara dayat›r.
Hak alma mücadelesi y›¤›nlar› örgütler. Geneldeki mücadeleyi bütünleyecek
tarzda, bu alandaki mücadeleye gereken önemi vermeliyiz. Kürdistan’daki de-
mokratik mücadeleyi ne abartmal›, ne de yok saymal›y›z. ‹ki e¤ilim de Kürdis-
tan gerçe¤ini ifade etmez. Ve oradaki mücadeleye zarar verir. Yani ne yok sa-
y›p bu alan› bofl b›rakmal›, ne de oldu¤undan fazla rol verip abartmal›y›z.
Özellikle flunu belirtelim; Kürdistan’daki koflullar göz önüne al›nmadan gün-
deme getirilecek demokratik mücadele ad›mlar› somut olmayacak, mücadeleyi
ilerletici bir ifllev görmeyecektir. Ayaklar› havada olan, soyut ve sadece tespit
düzeyinde kalan yaklafl›mlardan kurtulmak gerekir. Örne¤in, Kürdistan’daki
demokratik mücadeleye ‹stanbul’daki ya da Ankara’daki gibi bakamay›z. Ve-
ya orada oynayaca¤› rolü bekleyemeyiz. Elbette genel perspektif ayn›d›r, ama
Kürdistan’daki rolü, ifllevi daha ayr›d›r.
Bugün Kürdistan flehirleri eskiye göre daha çok önem kazanm›flt›r. Oligar-
flinin göç politikas› ile birlikte, Kürt emekçileri flehirleri doldurmufl, hem nüfus
olarak, hem de politik olarak flehirlerde bir de¤iflim ortaya ç›km›flt›r. Kald› ki,
flehirleri göz ard› eden bir politik hat, orada sadece k›ra s›k›fl›p kalmak zorun-
dad›r.
Ayr›ca, flehirlerde genç nüfus yo¤unlu¤u, iflsizlik olgusu, yoksullu¤un boyu-
tu çeliflkileri daha da derinlefltiren olgulard›r. En baflta da ulusal kimli¤e yöne-
480 Miliyetçilik Ç›kmaz›
lik sald›r›lar›n buralarda daha aç›k biçimde yaflanmas› söz konusudur. Yine
memur, ö¤renci, avukat, doktor, mühendis gibi kesimlerin varl›¤›, potansiyel ta-
fl›mas›, mücadelenin Kürt ayd›n›n› etkilemesi ve bu kesimlerin mücadeleye s›-
cak yaklafl›m› da ayr› bir etkendir.
“Nas›l bir program?” sorusuna gelince; Bunlar esas olarak Kürt kimli¤inin
bilince ç›kar›lmas›, Kürt halk›n›n kendi gelece¤ini özgürce tayin hakk›n›n savu-
nulmas›, Kürt halk›na yönelik sald›r›, katliam ve kimliksizlefltirme politikalar›na
tav›r al›nmas›, ekonomik-demokratik, siyasal taleplerin savunulmas›d›r. Yani
Kürdistan’daki bir DKÖ’de çal›flt›¤›m›z, demokratik mücadelemizin buran›n so-
mutunda flekillenmesi gerekti¤i unutulmamal›d›r. Bunun metropollere göre öne-
mi ve boyutu farkl› olsa da, her fley gerilla savafl›na havale edilemez.
Öte yandan, demokrasi mücadelesi sadece flehirlerle s›n›rl› de¤ildir. Bütün
yerleflim birimleri, köy, kasaba, flehir vb. kapsar. Belki köylüler için kooperatif
örgütlenmeleri yanl›fl de¤ildir. Ama öncelik nedir, enerjimizi nereye vermeliyiz
sorusu gündeme geldi¤inde, as›l olarak k›rda gerillaya göre örgütlenmek öne
ç›kmaktad›r. Yani gerilla savafl›na göre örgütlenmeler oluflturmak, gerillaya
önem vermek gerekiyor. Ama bu, köylülerin taleplerine sahip ç›k›lmayacak an-
lam›na gelmez. Zaten gerillan›n varl›¤› da buna ba¤l›d›r.
fiehirlerde genifl y›¤›nlar› örgütlemek hedefimiz olmal›d›r. Her kesime poli-
tikalar götürmek gerekiyor. Ve bunlar için oluflturulacak DKÖ’lerin ifllev kazan-
mas› da böyle bir programa ba¤l›d›r. Demokratik mücadele sadece DKÖ’lerle
s›n›rlanmamal›d›r. DKÖ’lerin kapat›labilece¤i, ifllevinin Kürdistan koflullar›nda
s›n›rl› olaca¤› da düflünüldü¤ünde, daha çok yar› legal ve illegal ifllerli¤i gün-
deme sokmak gerekiyor. DKÖ’ler kapat›ld›¤›nda bile bu alanlardaki mücade-
leyi sürdürmek, kesintisiz k›lmak buna ba¤l›d›r.
Kürdistan’›n birçok flehrinde binlerce çal›flan› kapsayan DKÖ’ler olmas›na
karfl›n, bunlar›n ifllevi son derece s›n›rl›d›r. Daha do¤rusu, devrimci bir anlay›-
fla sahip olunmamas› sonucu, o potansiyel kullan›lamaz durumdad›r. Örne¤in,
binlerce ö¤retmene hitap edecek E⁄‹T-SEN gibi sendikalar olmas›na karfl›n, bu
potansiyel programs›zl›k nedeniyle öylece durmaktad›r. Elbette tüm kesimler si-
yasi bir yap›lanmayla örgütlenecektir, ama sendika, dernek, kooperatif vb. gi-
bi yap›lar da onlar› mücadeleye katacak araçlar olacakt›r.
Pekala, kontrgerilla ö¤retmenleri katletti¤inde, binlerce ö¤retmen protesto
için okullar› boykot edebilir, memurlar, iflçiler onlar› destekleyebilirdi. Yani Kür-
distan’da da olsa yaflam› durduracak, sald›r›lar karfl›s›nda tav›r alabilecek bir
program izleme olana¤› varken, bu bugüne kadar pek yap›lmad›.
O halde, demokratik örgütlenmeler bu boyutuyla da zengin k›l›nmal›d›r.
Yoksa sadece sald›r›, katliam ve bask›lar karfl›s›nda gazete ilan› veren, yasak
savma türünden ifllerle sürece denk düflmeyen tav›rlar alan anlay›fllar› görürüz.
Ya da baz› yerlerde oldu¤u gibi, polis bask›s›yla kap›s›na kilit vurulan, ifllev-
siz, sadece “e¤lenilen”, kahvehane gibi kullan›lan yerler olurlar. Kolayc› man-
t›k her fleyi gerillaya havale etmifltir. Gerilla elbette yükü tafl›yan olacakt›r.
Ama bu hiçbir fley yap›lmamas›n› getirmez. Örne¤in, devletin memurlara, ö¤-
retmenlere, sa¤l›k emekçilerine karfl› yürüttü¤ü sürgün ve y›ld›rma politikas›
karfl›s›nda yap›lacaklar vard›r. Politika üretildi¤inde böyle bir sald›r› yan›ts›z
kalmaz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 481
Mücadele
KÜRD‹STAN’DA DEMOKRAT‹K
MÜCADELE
KÜRDİSTAN’DA
DEMOKRATİK
MÜCADELE Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
7 A¤ustos 1993
Say›: 57
“B
ugün Kürdistan’da bu platformdaki insanlar›n (demokratik
platform), demokratik mücadelenin içinde bulundu¤u t›ka-
n›kl›klar› görmezden gelmesi, kendi hata ve zaaflar›n› belir-
leyip aflma yerine inad›na sübjektif do¤rular›n› savunmalar›, t›kan›kl›kla-
r› aflman›n önündeki en büyük engeldir.”
Bundan üç ay önce bu sat›rlar› yazarken, Kürdistan’da demokratik mücade-
lenin küçümsendi¤ini, yeterli duyarl›l›k ve bilincin oluflturulamad›¤›n›, devlet te-
rörü karfl›s›nda geri ad›mlar at›ld›¤›n› söylemeye çal›fl›yor ve gerekli duyarl›l›-
¤›n oluflmas›n› istiyorduk. Bugün ayn› fleyler yine geçerli. Hatta topyekün sa-
vafl ad› alt›nda bafllat›lan terör dalgas›, bu duyarl›l›¤›n artmas›n› ve demokra-
tik mücadeleye daha fazla sar›l›nmay› gerekli k›l›yor.
Gelenekler Yarat›lamad›
Demokrasi ve hak arama/alma bilincinin yeterli olmad›¤› Kürdistan’da, bu
cephede mücadele sürdüren devrimcilere büyük sorumluluklar düflüyor. Öyle
ki, ülkemizin birçok bölgesinde do¤al bir davran›fl biçimine dönüflmüfl kimi
karfl› ç›k›fllar›, hak arama biçimlerini Kürdistan’da görmek mümkün de¤ildir. El-
bette bu durum bugün oluflmad›. Geçmiflten bugüne gelen süreçte bu cephe
üzerinde yeteri kadar durmayan ilerici, yurtsever anlay›fllar gelenekler yarata-
mazken, oligarfli bu alan üzerinde titizlikle durdu ve kirli savafl›n› sürdürebil-
mek için karfl›s›na ç›kabilecek demokratik bir muhalefeti istemedi.
Düflman›n önemini anlad›¤› bu cephe, ilerici, yurtsever anlay›fllarca bofl b›-
rak›l›p, gerekli duyarl›l›k gösterilmeyince, olmayan demokrasi ve hak arama
bilinci gibi, insan›n do¤al davran›fllar› hiç oluflmad›. Geleneksel devlet anla-
y›flla yo¤rulmufl halk kitleleri, karfl›s›ndaki gücün etkisiyle hiçbir hakk›n› ara-
mazken, boyun e¤meyi, suskunlu¤u, tepkisizli¤i yaflam biçimi haline getirmifl-
ti.
Böylesi bir nesnellikte kendisine M-L diyen her anlay›fl, verili bu durumu de-
¤ifltirmek içini, büyük bir sab›rla çal›flmal› ve insanlar› e¤itmeliydi. Ama bu ol-
mad›.
Yurtsever hareketin silahl› temelde yürüttü¤ü mücadele 1984’ten itibaren
Kürt halk› nezdinde büyük bir uyan›fla ve harekete yol açt›. Sempati temelinde
bafllayan bu hareket süreç içerisinde fiili destek haline dönüfltü ve giderek Ser-
h›ldan’lar› ortaya ç›kartt›. Demokratik bilinç ve demokrasi mücadelesi aç›s›n-
dan bir moment yakalanm›flt›. Ancak yurtsever hareketin yanl›fl politikalar› bu
Miliyetçilik Ç›kmaz› 483
Mücadele
Baflkan Hatip Dicle...
DGM’den kongreye soruflturma...
D
EP 1. Ola¤anüstü Genel Kurulu 12 Aral›k günü Atatürk Spor Salo-
nu’nda polisin kuflatmas› alt›nda yap›ld›. Kongrede radikal kesimin
destekledi¤i Hatip Dicle, Kemal Burkay’c›lar›n destekledi¤i ‹brahim
Aksoy ve Mahmut K›l›nç baflkanl›¤a adayl›klar›n› koyarak yar›flt›lar. Üç tur sü-
ren seçimlerde en fazla oyu alan Hatip Dicle DEP Genel Baflkan› seçildi.
DEP 1. Ola¤anüstü Kongresi’nin yap›ld›¤› Atatürk Spor Salonu adeta kufla-
t›lm›fl gibiydi. Ankara’n›n tüm polisinin orada olmas›na ra¤men poliste gözle
görülür bir tedirginlik vard›. Farkl› timlere mensup hemen hemen tüm iflkence-
cilerin yüzlerini salonun ön s›ralar›nda görmek mümkündü.
Genel kurulu izlemek için gelenler polisin en az iki defa üst aramas›ndan
geçirilerek salona sokuldular. Kürsünün arkas›na büyük boy DEP amblemi,
Mehmet Sincar ve Yaflar Kaya’n›n resmiyle birlikte Türk bayra¤› as›l›yd›. Türk
bayra¤›n›n as›lmas› kongreyi izlemek için gelenleri oldukça flafl›rtt›. Ancak ön-
ceki HEP genel kurullar›n›n aksine tek tük sloganlar›n d›fl›nda hiçbir slogan at›l-
may›fl› ve yeflil, sar›, k›rm›z› bayraklar›n kongrede kullan›lmay›fl› kamuoyunda-
ki DEP imaj›n› silmek ve DEP’in ömrünü biraz daha uzatma amaçl› yap›ld›¤› iz-
lenimini verdi.
Kongrede yar›flan 3 aday ise tav›rlar›yla partide çatlakl›¤› de¤il partinin ka-
deri için iflbirli¤i içinde olduklar› görüntüsü çizmeye özel gayret gösterdi.
Genel kurula bafllamadan önce Mezopotamya Kültür Merkezi’nin halk
oyunlar› ekibi Kürt halk oyunlar›ndan figürler sundu. Halk oyunlar› ekibinden
sonra divan seçilerek Mehmet Sincar’›n nezdinde tüm devrim ve demokrasi fle-
hitleri için sayg› duruflu yap›ld›.
Sayg› duruflundan sonra kürsüye gelerek bir konuflma yapan DEP Eski Ge-
nel Baflkan› Yaflar Kaya’n›n vermek istedi¤i mesajlar›, daha net ve aç›k bir dil-
le ifade edifli dikkat çekiciydi.
Kaya konuflmas›nda; “biz bölücü de¤iliz, bütünlükçüyüz. Türk ve Kürt
halk›n›n kardeflli¤ini savunuyoruz. Ne PKK DEP’tir, ne de DEP PKK’d›r.
Biz legal s›n›rlar içerisinde ve s›n›rlar› belli yasal platformda mücadele
eden partiyiz. Ve PKK’n›n bize ihtiyac› yoktur. PKK ile hiçbir ba¤›m›z da
yoktur. PKK, 70 y›ll›k çözülemeyen Kürt sorununun bir ürünüdür. Biz de
Kürt sorununu demokratik yoldan çözümünü istedi¤imiz için yarg›land›k,
flehitler verdik. (...) Ve bu ülkenin gerçek sahipleri Kürtlerdir. Hiçbir bas-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 487
Mücadele
DEP’L‹ M‹LLETVEK‹LLER‹ MECL‹S’‹
TERK ED‹P SICAK SAVAfiA
KATILMALIDIR
REBER
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
19 Mart 1994
Say›: 89
D
EP’in seçimlerden çekilmesiyle oligarfli uzun süredir tetikte tuttu¤u
“dokunulmazl›k silah›”n› ateflledi. Asl›nda dokunulmazl›klar›n kald›-
r›lmas› devletin siyasi tavr›n›n netleflmesiydi. Demokrasicilik oyunu
sona erdi, devlet aç›k oynamaya bafllad›.
Devletin Kürt halk›na karfl› uygulayageldi¤i bask› ve zulüm elbette sadece
DEP’le ya da DEP’i seçimlere katmamayla ilgili ve s›n›rl› de¤ildir. DEP’in gene-
rallerin emriyle seçimlere kat›lmas›n›n engellenmesi devlet politikas›n›n küçük
bir parças›d›r. ‹flin görünümüdür. Kürt halk›n›n direniflini yok ederek, ulusal ha-
reketi ortadan kald›rmak isteyen devlet, bu takti¤iyle Kürt halk›n›n seçme ve se-
çilme hakk›n› elinden alarak Kürt ulusal sorununu da reddetme politikas›n› de-
vam ettirmesinin ötesinde bir anlam tafl›m›yor. DEP milletvekillerinin dokunul-
mazl›klar›n›n kalkmas›, yerel seçimler için daha önceden ç›kard›klar› adayla-
r›n çeflitli sald›r›larla karfl› karfl›ya kalmalar› onlar›n ulusal kimliklerini savuna-
rak Kürt olduklar›n› söylemelerindendir. Faflizmin ›rkç› yüzü buna bile taham-
mül edememifltir. Demokrasinin en küçük bir k›r›nt›s›na dahi rastlaman›n ola-
naks›z hale geldi¤i ülkemizde bugün Kürt ulusal kimli¤ini savundu¤unu söyle-
yen milletvekillerinin yaka paça meclisten at›lmas›, partilerinin insanlar›n›n se-
çimlere sokulmamas› halklar›n ulusal onuruna yönelmifl bir sald›r›dan baflka bir
fley de¤ildir. TBMM üyelerinin generallerin bir dedi¤ini iki etmeyen birer kuk-
laya dönüfltü¤ü, seçimlerin faflizmin kirli savafl›n›n bir parças› haline geldi¤i
bir ortamda böyle bir seçim dayatmas›n› reddederek hiçbir partiye oy verme-
mek, DEP’lilerle dayan›flmak görevimiz olmal›d›r. Bu oligarflinin kontrgerillan›n
MGK’n›n seçim politikas›n› bofla ç›karmak için gerekli ve zorunludur. Bu çerçe-
ve içinde düflünüldü¤ünde, DEP’li milletvekillerinin de üzerine düflen görevler
vard›r.
Bir halk›n sözcülü¤üne soyunmak, bunu iddia etmek her fleyin göze al›nma -
s›n›, düflmana karfl› verilen mücadelenin kararl›, tutarl› ve bafl› dik olarak sür -
dürülmesini gerektirir. Halk›n temsilcisi olabilmek onu, her koflulda ve her me -
kanda savunmak, halk›n difli, t›rna¤›yla, kan›yla yaratt›¤› de¤erleri sahiplen -
mektir.
Oligarfli sald›r›lar›yla hak k›r›nt›lar›n› vermemek de¤il, halklar›n mücadele-
sini söndürmek plan›n› iflletiyor. Türkiye halklar›n› sindirmeye, savaflan güçleri
düzen s›n›rlar› içerisine çekmeye çal›fl›yor. Oligarflinin hedefi halk güçlerini za-
y›flatarak kendisi için en yararl› olan bir uzlaflma zemininde siyasi olarak, sin-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 489
direrek teslim almakt›r. Yani düzen kendi “bar›fl›”›n› tesis etmeye çal›flmaktad›r.
Bu gerçe¤i görmemek ve buna karfl› kararl› bir politika belirlememek, isten-
se de istenmese de süreç içinde saf d›fl› kalmakla eflanlaml›d›r.
Oligarfli Kürt halk›n› savafla davet etmifltir, bu savaflta onun kürsüsünden
Kürt halk›na seslenmek yerine Kürt halk›n›n savafl›n›n içinde olmak görevdir.
Bugünkü süreçte oligarflinin demokrasicilik oyununu oynad›¤› mecliste kalmak
bu oyunun bir perdesi olmak demektir. Kürt halk›n›n temsilcisi oldu¤unu söyle-
yenler mecliste kalarak Kürt halk›n› temsil edemezler. Kürt halk› savafltad›r,
“temsilcileri de” bu savafl›n içinde olmal›d›r. Türkiye halklar› DEP’ten her fleyi
göze alarak, her mekanda faflizme karfl› bafl› dik olmay›, gerçekleri hiçbir kay-
g› gütmeden savunmalar›n› bekliyor. Bu istek bofla ç›kart›lmamal›, gerçekten
halk›n vekillerine yak›flan siyasi tav›r al›nmal›d›r.
Kürt ulusu ad›na hareket ettiklerini söyleyen milletvekilleri için bugün tek bir
seçenek kal›yor; o da Meclis’i terk edip s›cak savafla kat›lmak.
490 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Yoksul
Halk›n Gücü HADEP NEREYE?
HADEP NEREYE
Yoksul Halk›n Gücü Özel Say›s›
19 Mas›y 1994
Özel Say› 2
D
EP’in kapat›lmas› istemiyle aç›lan dava Anayasa Mahkemesi’nde sü-
rerken, kendini ayn› çizgide ifade eden yeni bir parti daha kuruldu.
‹smi Halk›n Demokrasi Partisi (HADEP) olan partinin Genel Baflkanl›-
¤›’na Murat Bozlak getirildi.
Bozlak, Özgür Ülke gazetesine verdi¤i demeçte, kurulan yeni partinin sa-
vundu¤u düflüncelerle DEP’in çizgisi aras›nda önemli bir fark olmad›¤›n› söyle-
yerek, DEP kapat›lmazsa birleflme olabilece¤ini söyledi. DEP’ten farkl› olarak,
HADEP’in kurulufl çal›flmalar›na “Hevdem” ve “Deng” dergisi çevrelerinin ka-
t›lmad›¤› ö¤renildi. Reformist Kürt milliyetçisi görüfllere sahip oldu¤u bilinen bu
çevrelerin ayr› bir parti çal›flmas› içinde oldu¤u belirtiliyor. Ayr› partileflmenin
nedeni ise sözü edilen çevrelerin son DEP kongresinde “tasfiye edilmifl” olma-
lar›... Öte yandan R›zgari dergisi çevresi ise “son geliflmeler üzerine yasal ala-
n›n terk edilmesi gerekir” fleklindeki görüfllerine ra¤men, HADEP çal›flmalar›na
kat›l›yor.
Partinin kurulufl çal›flmalar› s›ras›nda, yasal anlamda mücadelenin s›n›rlar›
ve hedefleri üzerine tart›fl›l›rken, çeflitli Kürt milliyetçisi siyasal çevrelerin HA-
DEP içinde kendi grup ç›karlar›n› ön plana ç›karmamalar› ve partiye siyasal
bir kimlik kazand›rmak için çaba göstermeleri yeni parti çal›flmas›nda öncelik-
le vurgu yap›lan konular› oluflturuyor.
uyma kayg›s›n› her fleyin önüne mi tafl›yacak, yoksa meflrulu¤unu halk›n örgüt-
lü mücadelesine yaslanarak güçlendirme yoluna m› gidecektir?
Alt› Kürt milletvekili yapt›klar› siyasal konuflmalar nedeniyle tutuklu iken, mil-
letvekili s›ralar›n› iflgal eden di¤er Kürt milletvekillerinin neden hiçbir fley yap-
mad›klar›n› sorgulayacak ve harekete geçmeyenleri teflhir edecek midir?
Oligarflinin Kürt ve Türk halklar›n› birbirine k›rd›rmaya çal›flan politikalar›
ve buna zemin haz›rlayan davran›fllar› karfl›s›nda tavr› ne olacakt›r?
HEP’in, DEP’in bu konularda izledi¤i politikalar›n hangi sonuçlar› yaratt›¤›
-ya da yaratamad›¤›- bugün daha aç›kça ortadad›r. Devrimcilerin bu çevreler-
deki elefltirileri de biliniyor. Özetle belirtilmesi gereken; kurulan partilerin bir
türlü istenilen siyasi sonuçlar› yaratamamas›n›n temelinde milliyetçi bak›fl aç›s›
yatmaktad›r. Eksiklik, bu bak›fl aç›s›n›n biçimlendirdi¤i mücadele biçimleri ve
örgütlenme anlay›fl›ndad›r.
HADEP, legal alanda gerçekten halklar›n mücadelesine katk› sa¤layacak
bir fleyler yapmak istiyorsa, yukar›daki sorulara cevap aramal› ve bu cevapla-
r› bularak hareket etmelidir. Ve bunun da öncesinde, bugün ülke koflullar›n›n
Türk, Kürt, Arap Çerkez, Laz, tüm uluslardan ve tüm az›nl›k milliyetlerden ger-
çek yurtseverlerin önüne koydu¤u görev, halklar›m›z›n “özgür” taleplerini sa-
vunurken ortak ç›karlar›n› karfl›layacak ortak bir örgütlülük ve mücadele ihtiya-
c›na yan›t vermektir. At›lacak her ad›m buradan bafllamak zorundad›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 493
Mücadele
HEP’den DEP’e Parlamento Deneyimi
T
akvimler 13 Ekim 1989’u gösteriyordu. SHP’li 7 milletvekili; Adnan Ek-
men, Ahmet Türk, Salih Sümer, Kenan Sönmez, Hakk› Önal, Mehmet
Ali Eren ve Mahmut Al›nak, Paris Kürt Enstitüsü ile Fransa Özgürlük
Vakf›’n›n düzenledikleri “Kürt Ulusal Kimli¤i ve ‹nsan Haklar›” konulu konferan-
sa kat›lmak üzere Paris’e gittiler. SHP böyle bir davran›fla dahi tahammül ede-
meyerek konferansa kat›lan milletvekillerini ihraç etti. SHP’den daha önce ih-
raç edilmifl olan ‹brahim Aksoy’la birlikte ihraçlar bir anlamda legal Kürt par-
tisinin, Halk›n Emek Partisi’nin (HEP) kurulufl sürecini de fiilen bafllatm›fl oldu.
Bu ayn› zamanda Haziran 1990’da HEP’le bafllay›p ÖZEP, HEP ve HA-
DEP’le sürecek olan, Kürt halk›n›n hak ve özgürlük mücadelesi temeline oturan
legal partiler sürecinin de bafllang›c›yd›. Özgürlük ve Emek Partisi (ÖZEP),
SHP’den HEP’e bir s›çrama tahtas› olurken, parlamentoda bir misyonu temsilen
önce HEP, ard›ndan Demokrasi Partisi (DEP) yer ald›. Bu partiler kah yasal kay-
g›larla, kah daha genifl bir kitle partisi olma kayg›s›yla Türk ve Kürt halklar›-
n›n partisi olduklar›n›, milletvekilleri ise “Yaln›z Kürt halk›n›n de¤il” Türkiye
halklar›n›n parlamentodaki temsilcileri olduklar›n› iddia ettiler. Ancak elbette
temelindeki mant›k gere¤i pratik böyle geliflmedi. Hepsi bir “Kürt partisi” ola-
rak flekillendiler. Ne var ki Kürt ulusal sorununun çözümüne ne oranda katk›
sa¤lad›klar› hep tart›flmal› oldu. Bu partilerin ne getirip ne götürdü¤ünü do¤ru
bir flekilde de¤erlendirebilmek için Türkiye halklar›n›n taleplerini ne ölçüde di-
le getirebildiklerine, egemen s›n›flar›n sald›r›lar›na nas›l karfl›l›k verdiklerine
bakmak gerekir.
nin ne oldu¤u ise pek belli de¤ildi. Belli olan, düzenden, düzen partilerinden
kopuflta önemli mesafeler kat eden Kürt halk›n›n yüzünü yeniden düzen parti-
lerine döndürmek pahas›na elde edilecek “yarar”d›. Çünkü SHP ile ittifak 18
milletvekilinin meclise girmesini sa¤lam›flt›.
Milletvekillerinin yemin törenleri s›ras›nda ise k›z›lca k›yamet koptu. Hatip
Dicle, “Ben ve arkadafllar›m bu yemini anayasan›n bask›s› alt›nda okuyo-
ruz.” derken, Leyla Zana yemin sonunda “Ev sonda min ji bo gele Kurd ü
Tirk e (Bu yeminim Kürt ve Türk halk› içindir)” demiflti. fiovenist milletve-
killeri ise sanki nas›rlar›na bas›lm›fl gibi s›ra kapaklar›na vuruyor, bu sözlerin
geri al›nmas›n› istiyorlard›. Parlamentoda ilk kez böyle bir tav›r sergilenmiflti,
ancak bu sürdürülmedi. Bu onurlu tav›r sonras›nda özür dilenmesi devrimcile-
rin ve yurtseverlerin belleklerinde bir kendine güvensizlik örne¤i olarak kald›.
Böylesi tav›rlarla Kürt halk›n›n yüzlerce, binlerce flehitle yürüttü¤ü mücadelenin
temsilcisi olunamazd›.
Benzer bir olay Mahmut Al›nak’›n iç güvenlik görüflmeleri s›ras›nda konufl-
mas› s›ras›nda yafland›. DYP’liler Al›nak’›n konuflmalar›na tahammül edemeye-
rek azg›nca sald›rm›fllar ve Al›nak’› tartaklayarak kürsüden indirmifllerdi. SHP
içerisinde yer alan HEP kökenli milletvekilleri ise Al›nak’›n bu flekilde kürsüden
indirilmesine müdahale etme, flovenist milletvekillerinin sald›rgan tav›rlar›n›
Meclis yoluyla halka teflhir etme cesaretini gösteremediler.
Bu olaylar›n ard›ndan Hatip Dicle ile Leyla Zana, SHP’den ihraç edildiler.
Ard›ndan HEP kökenli 16 milletvekilinin SHP’den ayr›lmalar› ise biçimsel an-
lamda olumlu ve onurlu bir ad›md›. ÖZEP kuruldu, daha sonra HEP’e dahil ol-
du. Geçmiflteki birtak›m yan›lg›lar kabul edildi. Ancak bu çizgiye yönelen kök-
lü bir özelefltiri de¤ildi ve milliyetçilikten beslenen tutars›zl›klar son bulmad›.
Oligarfli s›k›flt›rd›kça HEP geri ad›m att›. Örne¤in genelkurmay›n yönlendirme-
siyle imzaya aç›lan “Ülke Bütünlü¤ü Bildirgesi” HEP’liler taraf›ndan önce imza-
lanmad›, daha sonra ise yine HEP’liler taraf›ndan “Ülke bütünlü¤ünü herkes-
ten önce biz savunuyoruz”, “Bildiriyi okumad›¤›m›z için imzalamad›k” gi-
bi sözlerle ilk tav›r sürdürülemedi, tersine oligarfliye güven verme manevralar›-
na baflvurma gere¤i duyuldu. Özcesi, izlenen, söylenenlerin, yap›lanlar›n so-
nuna kadar savunulmad›¤›, kendine güvensiz, ürkek bir politikayd›.
Yine HEP sürecinde, di¤er partilerden farkl› olundu¤unun alt› çizilmesi ge-
rekirken, farks›z olundu¤u kan›tlanmaya çal›fl›ld›. Bunun için Türkefl ile görüfl-
me yapmaktan dahi çekinilmedi. Düzenden icazet alabilmek, uzlaflmaya haz›r
olundu¤u mesaj›n› verebilmek için Kürt halk›n›n mücadelesini kanla bo¤mak-
tan baflka bir düflüncesi ve politikas› olmayan Türkefl ile görüflülmüfltü. Milliyet-
çi anlay›fl bir kez daha tutars›zl›k, ilkesizlik üretmiflti.
Benzer davran›fllar, DEP sürecinde de HEP’te yaflananlardan yeterli dersler
ç›kar›lmad›¤›ndan devam etti. 2 Mart 1994’te DEP milletvekilleri Orhan Do¤an
ve Hatip Dicle’nin dokunulmazl›klar› kald›r›lm›flt›. Ayn› gün Do¤an ve Dicle si-
yasi polisler taraf›ndan yaka paça gözalt›na al›nd›lar. Yanlar›nda bulunan Ah-
met Türk ve Leyla Zana ise düzenin kendi yasalar›n›n bile çi¤nenmesi olan bu
keyfiyete milletvekili s›fatlar›na karfl›n tepkisiz kal›yor ve izlemekle yetiniyorlar-
d›. Meflrulu¤a olan inanç eksikli¤i, oligarfliye kendilerini “a¤›rbafll›, olgun po-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 495
litikac›lar” olarak kabul ettirmeye çal›flan icazetçi ruh hali olaya müdahale et-
me cesaretinin önüne geçiyordu.
kaderini tayin hakk›n› d›fltalayan bir “bar›fl” talebi, egemenlerin icazetinde bir
“uzlaflma” talebi olmad›¤›n›, dahas› bunun sorunu çözmek de¤il t›kamak oldu-
¤unu kavrayam›yordu. Özetle DEP Meclis koridorlar›nda kulis yapmaktan, ara-
buluculuk denemelerine soyunmaktan öteye gidemedi.
2-3 Mart 1994 tarihlerinde DEP’lilerin dokunulmazl›klar›n›n kald›r›lmas›
acilen Meclis gündemine dayat›lm›flt›. Oligarfli art›k DEP’e ve DEP’lilere taham-
mül edemeyece¤ini ortaya koyuyordu. Dokunulmazl›klar› kald›r›lmak istenilen
DEP’liler ise durum bu noktaya gelmiflken Türkiye halklar›n›n taleplerini de¤il,
milletvekilliklerini savunmay› tercih ettiler. S›rr› Sak›k, “Cumhurbaflkan› ‘Kürt
halk›’ diyor, Baflbakan yard›mc›s› ‘Kürt halk›’ diyor, Alparslan Türkefl
‘Kürt halk›’ diyor. Onlar›n idam› istenmiyor ama biz diyoruz diye idam›-
m›z isteniyor” fleklinde kendini savunuyordu. Selim Sadak, söyledikleri fleyle-
ri Mesut Y›lmaz’›n da söyledi¤ini kan›tlamaya çal›fl›yordu.
HEP ve DEP Kürt halk›n›n s›n›fsal ve ulusal ç›karlar›n› savunmaktan adeta
aciz bir tav›r sergiledi, inisiyatif oligarflinin eline b›rak›ld› ya da bir baflka de-
yiflle oligarfli onlarla adeta oynuyordu ve böyle bir ortamda oligarfli HEP ve
DEP ile oynamakta pervas›z davrand›. Küçük burjuva milliyetçiler demokratik
faaliyeti, çeflitli kurumlar›ndaki varl›klar›na ra¤men esas olarak legal parti ça-
l›flmalar›na endekslemifllerdi. Di¤er kurumlardaki, kitle örgütlerindeki varl›klar›
da temelde legal partiyi esas alan bir faaliyet içindeydi. Çünkü “uzlaflma” di-
¤er demokratik alan çal›flmalar›yla de¤il, burjuvazinin at koflturdu¤u parla-
mentoda sa¤lanabilirdi, uzlaflma mesajlar›n› iletmede burjuvazinin parlamen-
tosu önemli bir mevziydi. Bu nedenle küçük burjuva milliyetçiler, inisiyatifi kap-
t›rma, kendileriyle oynanmas›, ilke, kural tan›mama pahas›na parlamentoda
kalmakta ›srarl› davrand›lar. Türkiye halklar›n›n ç›karlar› nas›l radikal bir flekil-
de savunulur, düzen nas›l teflhir edilir, burjuvazinin demokrasicilik maskeleri
nas›l indirilir, bütün kap›lar›n kapand›¤› bir noktada halk›n gerçek temsilcileri
olarak, halka verilen sözün gere¤i olarak s›cak savafla nas›l dönülür, tüm bun-
lar›n gereklerini yerine getirmek için radikal ad›mlar at›lmad›. Oligarflinin tefl-
hir edilmesi için ele geçen yüzlerce f›rsat, bir gün daha fazla parlamentoda
kalabilmek ad›na adeta tepildi, Türkiye halklar›na de¤il oligarfliye mesajlar ile-
tebilmek için didinildi.
Mücadele
DEP’liler Mahkeme Kürsüsünü Kullanamad›lar
HALKIN “VEK‹L‹” BÖYLE OLUNMAZ
HALKIN “VEKİLİ”
BÖYLE OLUNMAZ
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
13 A¤ustos 1994
Say›: 105
D
EP’li milletvekillerinin parlamentodan d›fllanarak tutuklanmalar› ve
yarg› önüne ç›kar›lmalar›, Kürt halk›n›n sesini kesme politikas›n›n
parçalar›ndan biriydi. Oligarfli, parlamentoda ya da parlamento d›-
fl›nda en ufak demokratik muhalefet sesine bile tahammül edemez hale gelmifl
ve tüm demokratik kurumlara, derneklere, sosyalist bas›na sald›rd›¤› gibi,
DEP’i de tasfiye etme çabas› içine girmiflti. Bu nedenle DEP’li milletvekillerinin
yarg›lanmas›, oligarflinin sald›r›lar›na cevap vermek için bulunmaz bir f›rsat
do¤urmufltu. Mahkeme kürsüsü, yarg›lananlar›n düzeni yarg›lad›¤› bir kürsüye
dönüfltürülebilirdi.
Dokunulmazl›klar›n›n kald›r›lmas›, apar topar gözalt›na al›nmalar›, milletve-
kili olduklar› halde “konuflma” yapt›klar› için halklar›nda soruflturma aç›lmas›
ve en son uyduruk kan›tlara dayal› bir iddianame ile yarg› önüne ç›kar›lmala-
r›, vb. uygulamalar, düzenin siyasi ve hukuki yap›s›n›n çürümüfllü¤ünü, gayri
meflrulu¤unu göstermek için yetip de art›yordu. Mahkeme kürsüsü, bu çürümüfl-
lü¤ü teflhir etmenin yeri olabilirdi. Dahas›, bu kadarla da kal›nmaz, Kürt halk›-
na karfl› ifllenen suçlar›n, inkarc› politikalar›n, iflkence ve katliamlar›n, köy yak-
ma ve boflaltmalar›n da hesab›n›n sorulaca¤› tarihsel bir hesaplaflma alan›na
dönüfltürülebilirdi. Böyle bir hesaplaflma beklentisi içinde olan iç ve d›fl kamu-
oyu ve bas›n, bu nedenle duruflmalara yo¤un ilgi gösterdi. Kamuoyunun yo¤un
ilgisi, DEP’li milletvekillerinin yarg›layanlardan hesap sorma koflullar›n› daha
da elveriflli hale getirmiflti. Ama olmad›...
DEP’li milletvekilleri ne kendilerine yap›lan hukukd›fl›, gayri meflru muame-
leyi teflhir edebildiler, ne de Kürt halk›na karfl› ifllenen suçlar›n hesab›n› sora-
bildiler. Sadece uydurma kan›tlara dayal› iddianamede yer alan suçlamalara
cevap vererek, kendilerini kurtarmaya çal›flt›lar.
¤an flahs›na yönelik “suçlama”lar› tek tek yan›tlad›ktan sonra, ayr›ca bilinen
bir mesaj› sözlerinin aras›na s›k›flt›rmadan geçemedi. “Biri ben ba¤›ms›z Kür -
distan istiyorum demek istiyorsa, demelidir. Yeter ki, fliddete, silaha baflvurma -
s›n.” Böylece Do¤an’›n fliddete karfl› oldu¤unu mahkeme heyeti -sormadan- ö¤-
renmifl oldu.
8 A¤ustos Pazartesi günkü duruflmada savunmalara devam edildi. S›rr› Sa-
k›k kendisinin PKK ile hiçbir ilgisinin olmad›¤›n› ispat etmek için yo¤un bir ça-
ba harcad›. Hatta PKK’n›n otelini bombalamas› gibi flaibeli bir örne¤i kullana-
rak, PKK ile kendisi aras›ndaki mesafenin nerede ise korucular kadar oldu¤u-
nu anlatmaya çal›flt›. Hatip Dicle’nin yarg›laman›n hukuk d›fl›l›¤›n› örnekleyen,
rejimin genel politikas›n›n bir parças› oldu¤unu ifade eden konuflmas› olumluy-
du. Ancak yetersizdi. H. Dicle, devleti ve düzeni yarg›layan, teflhir eden ve he-
sap soran bir tutum alamad›. Ba¤›ms›z milletvekili Mahmut Al›nak ise, Millet-
vekilli¤ini kurtarmak için yapt›¤› tutars›zl›klar›na mahkemede de devam etti.
Kendini kurtarmak için çal›flt›.
letvekilleri ise, DGM önünde halk ad›na de¤il, kendi adlar›na konuflmakla Kürt
halk›na karfl› ifllenen suçlar›n hesab›n› sormak yerine, kendilerini kurtarmaya
çal›flmakla, Kürt halk›n›n “vekili” ve “sözcüsü” olamad›klar›n›, olmad›klar›n›
gösterdiler.
Öte yandan, DGM’lerin ifllevsizlefltirilmesi için tüm demokrat, devrimci ve
yurtsever tutsaklara duruflmalar› boykot ça¤r›s› yapan PKK’l› tutsaklar›n bu
ça¤r›s›na DEP’lilerin uymamas› baflka bir tutars›zl›k örne¤iydi. Özgür Ülke’nin
bu konuda tek sat›r yazmamas› ise ayr›ca de¤erlendirilmesi gereken bir nokta
oldu.
502 Miliyetçilik Ç›kmaz›
‹flçi Hareketi
DE⁄ER Y‹T‹M‹NE B‹R ÖRNEK:
SIRRI SAKIK
DEĞER YİTİMİNE
BİR ÖRNEK;
SIRRI SAKIK ‹flçi Hareketi Gazetesi
17 Aral›k 1994
Özel Say›: 1
B
u sözler 8 Aral›k’ta sonuçlanan DEP davas›nda tahliye olan S›rr› Sa-
k›k’a ait. Bu sözler tutuklu DEP’li milletvekillerinin mahkemesini izle-
mek için Türkiye’de bulunan Frans›z eski Çevre Bakan› Segolene Ro-
yal ve beraberindeki heyete yönelik olarak kullan›lm›flt›. Sak›k’›n bu tavr› bir
anda uflak bas›n›n ve dalkavuk köfle yazarlar›n›n temel gündemi haline geldi.
Daha düne kadar vatan hainli¤inden teröristli¤e kadar söylemedikleri hiçbir
suçlama kalmayan DEP’li Sak›k, son söyledikleriyle adeta kahraman haline ge-
tirildi. Bu “köklü de¤iflimin” nedeni burjuvazinin politikalar›nda gündeme ge-
len bir de¤ifliklik de¤il, aksine S›rr› Sak›k’›n bir türlü uzaklaflamad›¤› uzlaflma-
c›l›¤›n›n bu sözlerde daha bir su yüzüne ç›kmas›yd›.
Bütün somutlu¤u ile S›rr› Sak›k’ta yans›mas›n› bulan bu uzlaflmac› tavr› DEP
siyasal sahneye ç›k›fl›ndan bu yana hep korudu. Meclis’i gerçek anlamda Kürt
halk›n›n kürsüsü olarak kullanma yerine bu konuda hayli pasif ve geri bir tu-
tum izledi. Tüm politikalar›na küçük burjuva milliyetçi bak›fl aç›s› yön verdi.
DEP’in içinde bulundu¤u uzlaflmac› tavra ra¤men, ekonomik ve siyasal bu-
nal›mdan ç›kamayan egemenler en küçük bir ayk›r› sese dahi tahammül ede-
memelerinin bir sonucu olarak DEP’i tasfiye giriflimlerine h›z verdi. Yönelen sal-
d›r›lara do¤ru devrimci tav›rla set çekemeyen DEP devletin daha da azg›nla-
flan sald›r›lar›yla karfl› karfl›ya kalmaktan kurtulamad›. Bu durumdan güç alan
devlet, dokunulmazl›klar›n› kald›rd›¤› DEP’li milletvekillerini cezaevine gönde-
rerek güç gösterisinde bulundu.
DEP’in, Kürt halk›n›n onurunu her koflulda savunmaktan uzak anlay›fl› mah-
kemelerde de devam etti. Egemen güçlerle k›yas›ya bir hesaplaflma mevzisine
dönüfltürülmesi gereken mahkeme kürsüleri, hukuki kayg›lar›n özgüce güven-
sizlikle birlikte sergilendi¤i s›radan bir hukuk platformuna dönüfltürüldü. Bu du-
rum Kürt halk›n›n mücadelesine ilerletici hiçbir etkide bulunmad›¤› gibi, vekil-
lerinden daha onurlu bir tav›r bekleyen halk üzerinde hayal k›r›kl›¤›na yol
açarken, egemenlere de güç ve kararl›l›k gösterisi yapabilecekleri bir zemin
sunulmufl oldu.
Gelinen noktada burjuva bas›n›n sat›l›k kalemlerinin S›rr› Sak›k’a sayfalar-
ca övgüler düzmesinin gerçek nedeni S›rr› Sak›k’›n ulusal onurdan uzak tavr›-
n› sergilemesidir. Tutunacak hiçbir dal› kalmam›fl olan iktidar yetkililerine böy-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 503
lesi bir f›rsat›n tan›nm›fl olmas›n›n utanc› S›rr› Sak›k’la beraber, as›l olarak,
devlet karfl›s›nda Kürt halk›n›n silahl› isyan›n› savunamayan, meflrulu¤una gü-
ven yerine Kürt emekçi halklar›n›n zafer yürüyüflüne “masumiyet” ve “bar›fl”
gösterileriyle gölge düflüren DEP gelene¤ine aittir.
Daha düne kadar “yabanc› kamuoyunun deste¤ini kazanma”, “diplomasi”
ad›na emperyalizmle dirsek temas›ndan kurtulamayanlar, bugün ne oldu da
“ülkelerini baflkalar›na flikayet etmekten” vazgeçtiler? Nedeni aç›kt›r. Hakl› bir
dava u¤runa bedel ödemeyi göze alamayanlar, dün “düflman” dediklerine,
bugün yaranman›n yollar›n› ararken, haysiyetsizli¤e düflmekten kurtulam›yor -
lar.
S›rr› Sak›k ve onun gibilerinin beklenti içine soktu¤u Kürt emekçisi, kendisi-
ni aldatanlara flu sorular› soracakt›r:
“Ülkem” dedi¤in topraklar neresidir?
Korumaya, hizmet etmeye çal›flt›¤›n kimdir? Yoksul Kürt halk› m›, yoksa
“Kimseye flikayet etmem” dedi¤in faflist devlet mi?..
Yoksa sen sadece kendi ç›karlar›n›n derdine düflmüfl, 9 ayl›k tutsakl›kla ak-
l› bafl›na gelen bir korkaktan baflka bir fley olmad›¤›n› m› itiraf ediyorsun?
Yar›n “Ne mutlu Türküm diyene” demen istendi¤inde hangi onurla karfl› ç› -
kacaks›n?...
504 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
“‹mral› Statüsü ve Avukatlar”
A
bdullah Öcalan’›n avukatlar›, 29 Temmuz günü bir aç›klana yapa-
rak, ‹mral›’ya gelifl gidifllerinde kendilerine yap›lan bask›lar› protes-
to ettiler.
Avukatlar, özellikle son iki üç haftad›r hem Öcalan’a, hem de avukatlara
yönelik kötü muamelenin belirgin bir hal ald›¤›n› vurgulayarak, “hukukd›fl›,
yasad›fl› ve keyfi uygulamalar›n son dönemde t›rmand›r›ld›¤›n›, avukatl›k
mesle¤i için tan›nan tüm güvenceleri bertaraf etti¤ini” belirttiler.
Aç›klamaya göre, her görüfle gittiklerinde avukatlar›n gömlekleri veya tiflört-
leri ç›kartt›r›l›yor, vücutlar›na bak›l›yor. Protez veya dolgu olup olmad›¤›na
bakmak için a¤›zlar› aç›l›yor. Üst bafl aramas› dört ayr› noktada hem dedek-
törlerle hem de elle yap›l›yor.
Avukatlara yönelik bu ve benzeri dayatmalar, kuflkusuz ki ilk kez gündeme
gelmiyor. Ancak oligarfli belki de ilk kez böyle bir dayatmay› ‹mral›’da sürek-
lilefltirme imkan› bulmufltur.
Çünkü, bugüne kadar yaflanmayan, avukatlar›n da aç›klamalar›nda de¤in-
medikleri bir nokta daha vard›r: Devrimci tutsaklar›n davalar›na bakan bir avu-
kat›n kendisine böyle davran›lmas›na izin verdi¤i flimdiye kadar görülmemifl-
tir.
kacaklar. Belki daha farkl› fleyler isteyecekler bizden. Bütün bu usulsüz arama-
lar› kabul etmedi¤im için ben görüfle kat›lmad›m... di¤er avukatlar da bu uy-
gulamalardan rahats›z” diyor...
Madem Niyazi Bulgan protestosunu görüfle girmeyerek gösteriyor; o za-
man di¤erleri neden giriyor? Avukatlar bunu aç›klayabilirler mi?
“Onur k›r›c›” deyip de a¤z›n içine bak›lan aletin steril olup olmad›¤›n› tar-
t›flmak, “rahats›z” olmas›na ra¤men görüfllere girmeye devam etmek, sonra da
“flikayet edece¤iz” deyip iflin içinden ç›kmak devrimci, ilerici, yurtsever avu-
katlara yak›flan tav›r de¤ildir.
ederler.
Kazanmak zor, kaybetmek kolayd›r. Hem de çok kolayd›r; “ben senin yap-
t›r›mlar›na uyaca¤›m” dedi¤iniz anda onlarca y›ld›r bunca bedel ödenerek ka-
zan›lm›fl olan haklar kaybedilmifl demektir.
Öcalan’›n avukatlar›n›n yapt›¤› aynen budur.
Üstelik, yaln›zca kendileriyle ilgili bir durum da de¤ildir bu. Bugün onlar›n
kabul ettiklerini, devlet, yar›n di¤er avukatlara daha yo¤un uygulamaya kalka-
cakt›r. Çünkü Öcalan’›n avukatlar› do¤ru dürüst tav›r almayarak devlete mefl-
ruluk zemini sunmaktad›rlar.
Bafltan beri gerek Öcalan’›n tutsakl›k koflullar›na, gerek mahkeme koflullar›-
na, gerekse de avukatlarla ilgili uygulamalara direnilmemesinin gerekçesi hep
“özel durum” olarak aç›klanm›flt›r. Nedir bu özel durum, belirsiz.
Ama bu dayatmalar›n kabul edilmesindeki mant›k bellidir: Nas›l ki Öca-
lan’›n mahkemede gereken tavr› almamas›n›n aç›klamas› “o s›radan bir militan
gibi davranamazd› elbette” diye aç›kland›ysa, avukatlar› için de ayn› mant›k-
la düflünülmüfltür; eh, elbette avukatlar› da s›radan bir militan›n avukat› gibi
davranamazlar:
“Bar›fl” acil, her fleyin önündeki bir sorunmufl. Peki avukatlar›n a¤z›n›n içi-
ne kadar bak›lmas›n›n bar›flla ne ilgisi vard›r? Siyasi çözümle ne ilgisi vard›r?
Bu uygulamaya teslim olmamak, bu dayatmay› kabul etmemek “devletle bar›fl”
giriflimlerini mi engeller? Veya her alanda bu ve benzeri onur k›r›c› uygulama-
lar› kabul ederek mi kazan›lacak bu bar›fl?
Sorun direnmenin meflrulu¤unu kabul edip etmeme sorunudur. Ta en bafl›n-
dan beri ‹mral›’da devletin dayatt›¤› hemen her fley kabul edilmifltir. Bu hem
içeride, hem de d›flar›da böyle olmufltur. ‹mral›’da bir direnifl çizgisi yoktur.
Mahkemenin gayr› meflrulu¤u üzerine söylenen neredeyse hiçbir fley yoktur.
Varsa bile en fazla Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’nin verdi¤i DGM’lerin hu-
kuksuzlu¤una iliflkin karara dayanarak söylenmifltir.
Yani bugünkü sorun, yaln›zca arama sorunu de¤ildir. Esas olarak, ‹MRALI
STATÜSÜ ve buna karfl› al›nan (daha do¤rusu al›nmayan) tav›r sorgulanmal›-
d›r.
Bafltan beri bunlara karfl› ç›k›lm›fl de¤ildir. Tek tük protesto aç›klamalar› ya-
p›lm›fl, ama bununla kalm›flt›r. Çünkü daha ilerisi direnifltir. O da “bar›fl politi-
kalar›na” ters görülmektedir.
Yapt›r›mlar› kabul etmek avukatl›k, yurtseverlik, ilericilik onurunun ayaklar
alt›na al›nmas›n› kabullenifltir. Daha genel olarak da, siyasi davalarda bundan
sonra devletin geliflebilecek sald›r›lar›n›n önünü açmakt›r.
Bu tavra son verilmelidir. E¤er böyle afla¤›l›yorlarsa, çözümü vard›r: Görü-
fle gitmezsin, olur biter. O çok de¤er verdi¤iniz uluslararas› kamuoyunda da
avukat görüflünün bu flekilde engellenmesi daha büyük bir etki yarat›r. Netice-
de devlet geri ad›m atar.
Ama sen e¤er ne yardan ne serden deyip yar›m saatlik bir görüfl için her
fleyi ayaklar alt›na al›rsan, protesto aç›klamalar›n›n da bir k›ymeti olmaz.
BÖLÜM 5
DOST K‹M?
DÜfiMAN K‹M?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 509
Mücadele
KOMPLOCU, HA‹N AL‹
AKGÜN’ÜN ‘AVUKAT VE
TANIK’LARINA B‹R CEVAP
KOMPLOCU HAİN
ALİ AKGÜN’ÜN
‘AVUKAT VE Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
TANIK’LARINA BİR 1 Kas›m 1990
CEVAP Say›: 7
Devrimci Sol Çanakkale Cezaevi Komitesi Ekim 1990 tarihli bildiri
H
areketimize karfl› komplocu faaliyetlerde bulundu¤u için taraf›m›z-
dan cezaland›r›lan Ali Akgün hainine birtak›m siyasi anlay›fllar›n sa-
hip ç›karak eylemimizi buland›rmaya çal›flt›klar› gözleniyor.
Cezaland›rma eyleminin hemen ard›ndan bulundu¤umuz Çanakkale Ceza-
evi’ndeki siyasetlerin tamam› alelacele bir araya gelerek, sözlü aç›klamam›z›n
d›fl›nda ayr›nt›l› yaz›m›z› dahi beklemeden, bizimle var olan siyasi iliflkilerini
kesme, bu hain için sayg› duruflu, ailesine baflsa¤l›¤› mesaj›, para yard›m›, ga -
zetelere ilan verme ve ‹HD arac›l›¤›yla komplocu olarak gömülmesini engelle -
me gibi tav›rlara girmifllerdir . Nedeni, bu haini cezaevi yaflam›ndan hareket-
le “devrimci” olarak görmüfl olmalar›ndand›r. Bunun maddi temellerini de “ta-
n›k” ad›n› verdikleri baz› kiflilerin tek yanl› anlat›mlar›na dayand›rm›fllard›r. Ali
Akgün haini, zaman›nda kendisi hakk›nda yürütülen gizli soruflturmay› çarp›-
tarak, yalan söyleyerek anlatt›¤› kimselerdir bu tan›klar. Siyasetler, bu tan›kla-
r›n anlatt›klar›n› bize do¤rulatma gere¤i duymadan, anlat›lanlar› do¤ru kabul
ederek hareket etmifllerdir. Siyasetlerin ortak aç›klamalar›, ilanlar› ve karfl›-dev-
rimcili¤i tescilli “Yüzy›l” dergisine gönderilen üç PKK’l›n›n imzas›n› tafl›yan
mektup da bu mant›¤›n ürünüdür. Bu mektup da dahil bugüne kadar yaz›lan-
lar›n ciddiyetten uzak, birtak›m zorlamalarla hayali ürünlere dönüflerek hare-
ketimizi karalayan ve eylemlerimizin hedefini buland›rmaya çal›flan bir anla-
y›fl haline geldi¤ini görüyoruz.
Bu nedenle üç PKK’l›n›n imzas›n› tafl›yan mektuba k›sa bir cevap verme zo-
runlulu¤u ortaya ç›km›flt›r:
Ortak aç›klama ve mektuptan aç›k olarak anlafl›lan tek fley, Ali Akgün’ün,
hakk›nda yürütülen gizli soruflturmay› -çarp›tarak ve yalanlar söyleyerek de ol-
sa- birtak›m insanlara anlatt›¤›d›r. Bunun nedenini daha önce yazd›¤›m›z› bil-
diride de aç›klad›k. Bu alçak, durumunu bildi¤i için meflrulaflma gere¤i duydu-
¤undan, ifline geldi¤i gibi, bir tak›m konular› aktarm›fl, yalan söylemifltir. Bizim
anlamad›¤›m›z, bunun söyledi¤i her fleyi do¤ru kabul etmeniz, bize do¤rulat-
ma gere¤i bile duymaman›zd›r. Bize bu güvensizlik, komplocu-provokatör ol -
du¤unu söylemifl olmam›za ra¤men, Ali Akgün’e bu güven nereden kaynakla -
n›yor? Oysa bizim bildi¤imiz, devrimci hareketler bu konularda birbirlerinin
yapt›¤› aç›klamalara itibar eder, flaibeli insanlar›n aç›klamalar›na de¤il. Bugü-
ne kadar biz hep böyle yapt›k. Siz onun yalanlar›n› peflinen do¤ru kabul edip,
onlar› alt alta s›ralayarak, komik duruma düflüyorsunuz. Umar›z bunun fark›na
var›rs›n›z.
510 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Yani, bundan sonra herhangi bir devrimci örgüt biri hakk›nda bu tür iddi-
alar öne sürdü¤ünde, biz flunu mu yapal›m; flaibeli unsurun her dedi¤ini do¤-
ru kabul edip, devrimci örgüte sald›rarak m› davranal›m? Bu olur mu arkadafl-
lar? Ama sizin yapt›¤›n›z aynen bu. fiimdi asl›nda Ali Akgün’ün yalanlar› olan
kimi iddialar›n›za k›saca cevap verelim.
Ali Akgün’ün durumu 1985’ten beri de¤il, 1982’den beri bilinmektedir. Ve
Ali Akgün, durumunun araflt›r›lmas› için hiçbir çabaya girmedi¤i gibi, her f›r-
satta hareket içinde kendini meflrulaflt›rmaya çal›flm›flt›r. Yani onun “›srarla” is-
tedi¤i bir soruflturma iste¤i yoktur. 1989 y›l›nda Ali Akgün’ün hiçbir talebi ol-
madan, durumu hakk›nda hiçbir flüphenin kalmamas› için, hareketimiz taraf›n-
dan, yeniden çok yönlü bir soruflturma bafllat›lm›flt›r.
Bu alça¤›n durumun netlefltirmek için çeflitli insanlarla yüzlefltirdik. Ancak
iddia edildi¤i gibi “polislik, provokatörlük iddias›n› ilk ortaya atan bir bayan”
diye biri yok. Dolay›s›yla onun “yalan söyledi¤inin ortaya ç›kt›¤›” iddias› da
tamamen hayal ürünüdür. Tersine, yüzlefltirmelerde kimi insanlar›n Ali Ak-
gün’ün yüzüne tükürüp “polis iflbirlikçisi, hain” diye, yüzüne karfl› hayk›rd›kla-
r›n› her nedense (?) size anlatma gere¤i duymam›flt›r. Anlatmas› da beklene-
mezdi, çünkü ifline gelmiyordu. Fakat, lütfedip bize sorsayd›n›z, biz, size an-
lat›rd›k. Sürekli, flöyle oluyor, böyle oluyor diye yazm›fls›n›z, kayna¤›n›z ne?
Biz söyleyelim, bir komplocu, alçak, yani Ali Akgün hainidir. Buradaki “Dev-
Sol temsilcisinin” kendisi hakk›nda “Kiflisel kan›m, Ali hakk›nda ortaya at›lan
iddialar›n as›ls›z oldu¤u yönündedir” dedi¤i fleklindeki iddian›z›n kayna¤› da
yine Ali Akgün’dür. Kendisine bu anlama gelebilecek hiçbir fley söylenmedi¤i
gibi, sözkonusu arkadafl›m›z›n düflüncesi de tam tersi yöndedir. Siz, yine, bu
alça¤›n söylediklerine itibar ederek, komik duruma düfltünüz. Oysa siyasi tem-
silci arkadafl›m›z› her zaman görebiliyordunuz. E¤er bu alça¤›n sizle bu konu-
lar› paylaflmas›n› do¤ru görüyorsan›z, niye arkadafl›m›za bu konu hakk›nda
hiçbir fley sormad›n›z? Böylelikle bu alça¤›n gerçek durumun da ö¤renirdiniz
ve maskesi de düflmüfl olurdu. Ancak, siz de, onun size birtak›m fleyleri anlat-
mas›n›n do¤ru olmad›¤›n›n fark›nda oldu¤unuz için, onun size anlatt›klar›n›, ta
ki cezaland›rma sonras›na kadar saklad›n›z. Bu geliflmeleri, bu denli ayr›nt›l›
biliyor idiyseniz ve sizi bu kadar ilgilendiriyorduysa neden bugüne kadar sak-
lay›p durdunuz? Cezaland›rma eyleminden sonra “kamuoyuna” sunma gere¤i-
ni duyman›z bir sorumluluk mu?
Gelelim Ali Akgün’ün “ideolojik ve politik çizgi” konusundaki Devrimci Sol
ile olan ayr›l›¤›na. 1989’da, hareket bu alçak hakk›nda yeniden soruflturma
bafllat›nca, kendini meflrulaflt›rmak ve hakk›nda verilecek bir karara karfl› gü-
vence sa¤lamak amac›yla, ulusal sorun ve benzeri konularda ayr›l›¤› oldu¤u
yalan›n› yaymaya bafllad›. Oysa, onun arad›¤› Devrimci Sol’un yapt›¤› sorufl-
turma sonuçlar›na karfl› bir güvenceydi. Soruflturma ilerledikçe, durumu daha
da netleflti, Ali Akgün’deki panik ve korku artt›. Ve yalan›n› daha ›srarl› bir fle-
kilde yay›p meflrulaflma çabas›na a¤›rl›k verdi. Ulusal sorun konusunu hep
maske olarak kulland›. PKK’l› arkadafllar› yan›ltan ve bu alça¤a fazlas›yla sa-
hip ç›kmalar›na neden olan fleylerden birinin de bu oldu¤unu san›yoruz.
Biz bu hesaplar›n fark›nda olmakla birlikte, do¤rusu PKK’l› arkadafllar› bu
kadar etkileyebilece¤ini düflünemedik.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 511
Size öyle fleyler anlatm›fl ki, onun “Dev-Sol içinde ve belli alanlarda çevre-
si oldu¤u” sonucuna bile varm›fls›n›z. Biz böyle bir çevre bilmiyoruz, olamaz
da. Ali Akgün’ün, y›llardan beri Devrimci Sol içinde nefretle an›lan bir alçak
oldu¤u ise herkes taraf›ndan bilinen bir gerçek. Siz bile “1985 y›l›ndan beri
hakk›nda komplocu ve hain gibi iddialar vard›” diyorsunuz. Eksik de olsa bir
fleyler bildi¤iniz aç›k. O zaman bu alça¤›n çevresi de ne oluyor, do¤rusu an-
layamad›k. Ayr›ca bu “çevrenin” (!) varl›¤›n› siz nereden biliyorsunuz? E¤er
öyle bir fley anlatt›ysa sizi bir defa daha kand›rm›fl. fiimdi bu alçak cezaland›-
r›ld›, e¤er bir çevresi olsayd› ona çoktan sahip ç›kmas› gerekmez miydi? An-
cak, bu alça¤a sahip ç›kan sizden baflka kimse de yok. Evet, ne yaz›k ki ger-
çek bu!
Ali Akgün, Devrimci Sol aç›s›ndan y›llar önce bitmifltir. ‹deolojik ayr›l›¤›n
tehlike oluflturaca¤›n› da nereden ç›kartt›n›z? Bu sübjektivizminizin kayna¤›
ne? Oysaki, Ali Akgün alça¤›n›n boyu da çap› da bellidir.
Bu alça¤›n anlatt›¤›na bakarak, bizim ideolojik ayr›l›ktan dolay› onu ceza-
land›rd›¤›m›z› iddia etmenize ise do¤rusu üzüldük. Biz bir cezaland›rma oldu-
¤u zaman, ilk önce cezaland›rmay› yapan örgütlerin söylediklerine itibar ettik.
Ayr›ca bizim bu konudaki tavr›m›z ve geleneklerimiz de çok aç›kt›r, ideolojik
ayr›l›k getirdi diye, flimdiye dek hiç kimseyi vurmad›k. E¤er bu alça¤›n ideolo-
jik bir ayr›l›¤› olsayd›, çeker giderdi. Ve kimse de engel olmazd›. Bugüne ka-
dar da bizim içimizde hep böyle olmufltur. Bizim bu konudaki tavr›m›z çok net-
tir. Ülkemizde bu cezaland›rmaya benzer pek çok cezaland›rma, di¤er yap›-
larca da gündeme getirilmifltir. Biz hiçbir zaman bunlar› burjuvazinin gözü
önünde bu flekilde tart›flmad›k, tart›flmay›z da. E¤er, gerekirse tart›flma platfor-
mumuzun ne oldu¤unu çok iyi biliyoruz, bunu herkes de çok iyi bilmelidir.
Sonuç olarak:
Bu yapt›klar›n›z, hareketimiz taraf›nda yap›lan bir cezaland›rma eyleminin
hedeflerini buland›rd›¤› gibi, “davadan dönen vurulur” demagojisine de mal-
zeme sunmaktad›r. Bu tav›rlar devrime de¤il, objektif olarak karfl›-devrime hiz-
met ediyor. Bir suçluyu aklamaya çal›flmak size de bir fayda sa¤lamaz. Herke-
si devrimci sorumlulu¤a davet ediyoruz.” deniyordu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 513
PKK LİDERİ NE
YAPMAK İSTİYOR
PKK L‹DER‹ NE YAPMAK ‹ST‹YOR?
7
Aral›k 1991 tarihli Cumhuriyet, Sabah, Hürriyet, Milliyet gazetelerinde
PKK lideri Abdullah ÖCALAN’la yap›lan söylefli yay›nland›. Bu söylefli-
de A. ÖCALAN’›n, bir gazetecinin sordu¤u “PKK’n›n Dev-Sol’la yapt›¤›
bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev- Sol, PKK’n›n bir flehir uzant›s› m›?” sorusuna
verdi¤i cevap ilginç, ilginç oldu¤u kadar da anlaml› ve düflündürücüdür. “... Dev-
Sol’a çok bilinçli bir görev verdi¤imizi söylemek mübala¤al›d›r. Dev-Sol’un
bizden güç ald›¤› do¤rudur. Ama bizim gidip flu flu flunlar› öldürün diye bir
talimat›m›z yoktur. Bunu çok aç›kça belirtiyorum. Biz bunlar› çok iyi kulla-
nabilirdik.” (Cumhuriyet, 7.12.1991)
Hemen belirtelim ki, özellikle Hulusi SAYIN, Temel C‹NGÖZ, ‹smail SELEN gibi
Kürt halk›n›n düflman› kontrgerillac›lar› cezaland›rmam›zdan sonra, M‹T ve kontrge-
rilla taraf›ndan bas›na, Devrimci SOL’un PKK ile anlaflt›¤›, görev bölüflümü yapt›¤›
fleklinde asl› olmayan haberler dikte ettirilmifltir. Devrimci SOL’un ne PKK ile ne de
baflka bir örgütle bu veya buna benzer hiçbir anlaflmas› yoktur, olmam›flt›r.
Abdullah ÖCALAN’›n bir gazetecinin kontrgerilla kaynakl› haberlerden esinle-
nerek sordu¤u soruya verdi¤i cevap, sorunun cevab› olmaktan öte; bas›na, kamu-
oyuna, halka yanl›fl olumsuz mesajlar vermekte, devrimci-yurtsever örgütler aras›n-
daki dostlu¤u ve dayan›flmay› zedeleyen, engelleyen, egemen güçlere koz veren
anlamlar içermektedir.
Abdullah ÖCALAN, “Dev-Sol’a çok bilinçli bir görev verdi¤imizi söylemek mü-
bala¤ad›r...” derken kulland›¤› “çok bilinçli” ifadesiyle, adeta bir k›s›m görevler
verdi¤ini ima etmekte, bu anlama gelen bir imaj yaratmaktad›r. PKK lideri, Dev-
rimci SOL’a verdi¤i “çok bilinçli olmayan görevler” varsa, bunlar› halka aç›klama-
l›d›r. Devrimci SOL’a ne PKK lideri Abdullah ÖCALAN, ne de baflka bir örgüt gö-
rev veremez. Örgütümüzün ba¤›ms›z ideolojik-politik çizgisi ve buna uygun dev-
rimci bir prati¤i vard›r. Bu çizgi, özgücüne güveni esas alan, sa¤a-sola sapma-
yan, faydac›l›¤a ve kurals›zl›¤a düflmeyen, daha önce söylediklerini daha sonra
reddetmeyen, y›llard›r süregelen devrimci bir çizgidir. Ve herkes taraf›ndan bilin-
mektedir. Bunu Abdullah ÖCALAN’›n da çok iyi bildi¤ine inan›yoruz.
ÖCALAN devam ediyor: “... Biz bunlar› iyi kullanabilirdik. Türk solu bir
hayli geri. Dev-Sol diyorsunuz. Çok çatapatlar, terörist mi diyelim art›k. Çok
ilkeller. Tipik terör kelimesinden biraz bu mu anlafl›lmal›?” (1)
(1) Benzer niteleme ve ifadeler, daha seviyesiz bir flekilde, Turk›sh Daily
News’›n 4 Aral›k 1991 tarihli say›s›nda yer al›yor.
514 Miliyetçilik Ç›kmaz›
PKK lideri, “... biz bunlar› iyi kullanabilirdik...” derken devrimci literatürü, dev-
rimci-yurtsever-ilerici örgütler aras›ndaki iliflkinin özünü unutmufl gibidir. “Kullan-
mak” ne demektir? Kim kimi, ne için, neden, nerede, nas›l kullan›r? Birlilerinin bir
baflkas›n› kullanmay› düflünmesi; onlar› devrimci olarak, dost olarak görmemesi-
nin, karfl›-devrimci saflarda de¤erlendirmesinin sonucu olabilir ancak. Kendilerine
devrimci, sosyalist diyenlerin en az›ndan bu iddiada olanlar›n -birbirlerine karfl›
elefltirileri ne olursa olsun- kullanma mant›¤› sözkonusu olamaz. Baflkalar›n› kullan-
ma yöntemi, o çokça elefltirilen ve kendi d›fllar›nda hemen herkes için uygun s›fat
olarak kullan›lan “Kemalizm”in politik yöntemidir. Ortado¤ulu küçük burjuva poli-
tikac›lar›n yöntemidir. Ve bu özünde burjuva ideolojisinin yans›mas›d›r.
PKK liderine hat›rlatmakta yarar görüyoruz. Devrimci SOL’u kimse kullanamaz.
Devrimci SOL kendini kimseye kulland›rmaz ve kimseyi kullanmaz. Dahas›, Dev-
rimci SOL, dostunu düflman›n› ay›rtetmesini iyi bilir. Dostlar›n› hiç unutmad›¤› gibi
düflmanlar›n› da unutmaz ve affetmez. Devrimci SOL’un dostlu¤u, kendi örgütsel
kiflili¤ini bir yana iterek, devrimci görevlerini yerine getirmeyerek sözde dost gö-
rünen, ama birbirlerinin yüzüne gülüp arkas›ndan kuyu kazmak ikiyüzlülü¤ü içine
girenlerin dostlu¤u türünden de¤ildir. Bir baflkas›n›n flakflakç›l›¤›n› yaparak dev -
rimci görevlerinden kaç›fl› gizleme, hiç de¤ildir. Bu gerçe¤i PKK da, hemen her-
kes kadar bilmektedir. Belki PKK, kendini kulland›ranlar› kullanmaya al›flm›fl ola-
bilir; ama Devrimci SOL’un kendini kulland›ranlar s›n›f›ndan olmad›¤›n› ve de hiç-
bir zaman bunun gerçekleflemeyece¤ini görmüfl olmal›d›rlar. Ve san›r›z “biz bun-
lar› iyi kullanabilirdik” sözleri, bu s›k›nt›n›n bir sonucu olarak ortaya ç›kmaktad›r.
PKK’l› dostlar›m›za belirtmek isteriz ki; “kullanma” ile flekillenmifl faydac› ide-
olojilerin yön verdi¤i politik yap›lar, tüm güç gösterilerine ve devrimci söylemleri-
ne ra¤men iç yap›lar›nda güçsüzlü¤ü ve zaaf› tafl›rlar. Bu politikan›n mant›¤›,
“ben güçlüyüm, o halde herkesi kullan›r›m”d›r. Güçsüzlü¤ün ve zaaf›n ortaya ç›k-
t›¤› nokta tam da buras›d›r. Güç olmaktan ç›k›ld›¤› veya zaafa düflüldü¤ü an, “kul-
lanma”,”kendini kulland›rmaya” dönüflür.
PKK lideri, M‹T ve kontrgerillan›n yönetiyor dedi¤i günlük bas›nda yaz›lmak
üzere Devrimci SOL’un “terörist” oldu¤unu ilan ediyor. Bu tespit PKK tarihinde bir
dönem noktas› olsa gerekir. Faflizme karfl› her ne flekilde olursa olsun, silahl› mü-
cadeleyi savunan istisnas›z tüm örgütler, egemen güçler ve onlar›n destekçileri re-
formistler taraf›ndan hep böyle suçlanm›fllard›r. Silahl› mücadeleye “terörizm”
damgas› vurulmufl, silahl› mücadele yürütenler Marksist-Leninist, ilerici, yurtsever
ayr›m› yap›lmadan kitlelerden tecrit edilmeye çal›fl›lm›flt›r. Bu durum PKK için de
geçerlidir. PKK silah› eline ald›¤› andan itibaren teröristlikle suçlanm›fl, hatta bir-
çok kesim taraf›ndan da karfl›-devrimci ilan edilmifltir. Ama gerek oligarflinin, ge-
rekse de faflizme ve emperyalizme karfl› mücadele etme diye bir sorunu olmayan-
lar›n bu tür ithamlar› ve demagojileri fazla anlaml› de¤ildir. Egemen güçlerin “te-
rör” demagojisine sar›lmas›, onlar›n s›n›fsal konumlar› gere¤idir. Ve mücadelenin
geliflmesiyle bu demagoji etkisiz kalmaya mahkumdur. Yine reformistlerin, devrim
için savaflmamaya yeminli olanlar›n “terörizm” demagojileri de çeflitli biçimlerde
hep sürecektir. Onlar›n misyonu, çöken, tükenen, mücadele karfl›s›nda gücü kal-
mayan burjuvaziyi sinsice güçlendirmekten baflka bir fley de¤ildir. Kuflkusuz bu
gerçekleri PKK lideri de bilmek durumundad›r. PKK lideri “terörizm”in ne anlama
geldi¤ini, kimi kimlere karfl› kulland›¤›n› düflünmelidir. Dahas›, kendi tarihlerini
Miliyetçilik Ç›kmaz› 515
unutacak kadar bellek kayb›na u¤ram›fl olamaz. O halde sorun nedir? PKK yeni
bir sürece mi girmektedir? Devrimci SOL’un nas›l bir örgüt oldu¤unu, mücadele
çizgisini, düflüncelerini, mücadele çizgisini, düflüncelerini, prati¤ini yeni ö¤renmifl
olmayaca¤›na göre de¤iflen nedir? Evet, de¤iflen bir fley olmal›d›r. De¤iflen Dev-
rimci SOL de¤il, PKK’d›r.
PKK liderinin Devrimci SOL’la ilgili “... Tipik terör kelimesinden biraz bu mu
anlafl›lmal›...” söylemini 7 Aral›k 1991 tarihli Sabah gazetesinde yay›nlanan flu
sözler daha anlaml› k›l›yor: “Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum. Biz
belki anlafl›r›z da fakat çok çatapatlar yani. Bir tanesini hizaya getirmek çok
zor.”
Bu sözlerin gerçekten söylenip söylenmedi¤inden emin de¤iliz. Çünkü sosya-
listlik, ilericilik misyonu tafl›yan hiç kimse en az›ndan faflizme karfl› ilerici güç ola-
rak gördü¤ü bir örgütün faflist yönetimlerce “›slah edilmesi”ni isteyemez. Bu söz-
ler gazetecinin çarp›tmalar› da olabilir. Böyle olmas› durumunda Abdullah ÖCA-
LAN’›n, gerek tekzip yoluyla gerekse baflka kanallar kullan›larak çarp›tmalar›n
düzeltilmesini istemesi gerekirdi. Bunlar yap›lmad›¤›na göre cevap vermek zorun-
lu hale geliyor.
Abdullah ÖCALAN “onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum” derken Tür-
kiye oligarflisinin Devrimci SOL’u ›slah etmesini, burjuvaziyle uzlafl›c› bir çizgiye
getirmesini, sindirmesini mi istiyor? Yani devrimci eylemlerimize son vermemizi,
SHP ile uzlaflmam›z› m› istiyor? Devam ediyor Abdullah ÖCALAN; “Biz belki an-
lafl›r›z da. Fakat çok çatapatlar yani.” diyor. “Islah” sözcü¤ü, bu sözlerle biraz
daha anlam›n› buluyor. “Biz belki anlafl›r›z da” derken oligarfliyle anlaflmas›n›
kastediyor kuflkusuz. Çünkü söylefliyi yapanlar ona göre Türk egemen güçlerinin
temsilcileridir. Evet onlar anlaflabilir... ilkesiz, faydac›, kullanma, mant›¤›n›n ha-
kim oldu¤u bir politika oligarfliyle uzlaflma, anlaflma eksenine girdi¤i noktada
devrimci kurallar›, enternasyonalizmi, dostluklar› unutmak zorundad›r. Böyle du-
rumda dostlar ve düflmanlar süratle yer de¤ifltirirler. Art›k bünyeyi sessizce kemi-
ren, zaman zaman ortaya ç›kan ama silahlar›n gücü nedeniyle fazla göze çarp-
mayan, gizlenen uzlaflmac›, özgücüne güvenden yoksun bir çizgidir.
Gerçek güç silahlar›n ç›kard›¤› seste de¤il onlar› yöneten düflüncelerdir. Düflün-
celerin zay›f yada yanl›fl oldu¤u yerde silahlar nihai hedefe varmay› sa¤layamaz;
rotas›n› flafl›r›r, sa¤a sola vurmaya ve etkisizleflmeye yol açar. Ulusal ve toplumsal
mücadeleler tarihi bunlar›n çokça örne¤i ile doludur. Günümüzde bunun en somut
örne¤ini Celal TALABAN‹ ve Mesut BARZAN‹ önderli¤indeki Silahl› Kürt Milliyet-
çi hareketi oluflturuyor.
PKK’l› arkadafllar›n SHP ile uzlaflmay› desteklemeleri, oligarflinin DYP-SHP hü-
kümetine güvenoyu vermeleri ve uzlaflma isteklerinde ›srarl› olmalar› kendi tarihle-
rinden ve dünya devrimleri tarihinden yeterli dersleri ç›kartmad›klar›n› gösteriyor.
“Bir tanesini hizaya getirmek çok zor” diyor ÖCALAN. Do¤rudur. Bu gerçe¤i
Abdullah ÖCALAN’›n da anlamas› sevindiricidir. Bizim “hizaya” gelmemiz, geti-
rilemememiz bir olumsuzluk de¤il, aksine Türkiye halklar› için bir onurdur. Ama
PKK liderine göre “teröristler”, “hizaya” getirilmelidir. Hizaya gelmenin anlam›,
“Belki biz anlafl›r›z da” dedi¤ine göre oligarfliyle uzlaflma olmal›d›r. Bunu reddet-
ti¤imiz biliniyor. Devrimci SOL’un oligarflinin partilerinden bekledi¤i hiçbir fley
516 Miliyetçilik Ç›kmaz›
yoktur. Oligarfliden demokrasi, halklar için özgürlükler bekleyenler büyük bir ya-
n›lg› içerisindedirler. Umudumuz odur ki, bu beklenti içinde olanlar, yan›lg›lar›n›
erken zamanda anlar ve kendilerini düzeltirler. On y›llar›n flövenist, halk düflman›
burjuva partilerine mesaj verirken; iflas etmifl, her fleyiyle a盤a ç›km›fl, halktan
tecrit olmufl ve tüm umudunu SHP iktidar›na ba¤lam›fl reformist TKP söylemiyle ko-
nuflmak PKK liderine hiç yak›flm›yor. Hele “›slah” ve “terörizm” tespitleri mizahi
bir nitelik tafl›yor.
“Teröristlik”, “‹lkellik”, “çatapatl›k” vb. sözcükler kullan›rken çok dikkat edilme-
lidir. Devrimci SOL’un bu özelliklere sahip olmad›¤› herkes taraf›ndan çok iyi bili-
nir. Devrimci SOL’un silahlar› hedef flafl›rma durumunda de¤ildir. PKK liderinin dü-
flünce tarz› ve mant›¤›yla hareket edildi¤inde, bizzat onun söyledi¤i “bizi do¤u-
da bombalarsan, bizde Kapal›çarfl›ya gir tara emri verece¤iz” sözlerine baka-
rak, PKK için, teröristlik, çatapatl›k, ilkellik nitelemelerini kullanmak rahatl›kla
mümkündür. Elbette biz kimilerinin basit ve ucuz bir tarzda yapt›¤› gibi, devrimci,
ilerci-yurtsever bir harekete, bir k›s›m yanl›fllar›ndan yola ç›karak “terörist” dam-
gas› vurmay›z. Bizim için esas olan onun mücadelesinin muhtevas›d›r ve tavr›m›-
z› ona göre belirleriz.
PKK lideri, sahip oldu¤u misyon gere¤i söyledi¤i her sözün ne anlama geldi-
¤ini, nas›l yorumlanaca¤›n›, kimlere hangi mesaj› verece¤ini düflünmek zorunda-
d›r. Onun, “Kapal›çarfl›ya gir tara” emri verip vermeyece¤ini bilemeyiz -bu kendi-
lerinin bilece¤i bir ifltir- ama biz savaflç›lar›m›za böyle bir talimat vermez ve do¤-
rudan halk› hedefleyen böyle bir eylemi devrimci eylem olarak görmeyiz. Böyle
bir eylemi devrimci içeri¤i olmayan, hedefsiz, halk› karfl›s›na alan “kör terör” ola-
rak de¤erlendirip mahkum ederiz. Ancak bu tür eylemler, çizgi haline gelmedi¤i
sürece de PKK’ya olan bak›fl›m›z de¤iflmez. Bugün böyle bir düflüncenin prati¤e
geçirilmesinden öte, kafalarda var olmas› ve halka yans›t›lmas› dahi büyük bir
yanl›fll›kt›r. Bu, oligarflinin gelifltirmeye çal›flt›¤› milliyetçi floven duygular› körükle-
yici, halklar› birbirine k›rd›rmadan fayda umanlara prim verici bir yaklafl›md›r.
Faflizme ve emperyalizme karfl› mücadele eden güçlerin enerjilerini mücadele-
ye harcayacaklar› yerde, halklara bir fley kazand›rmayan, tersine zarar veren bu
tür anlams›z tart›flmalara girmesi, hiç olmamas› gereken, istemedi¤imiz bir fleydir.
Ama ne yaz›k ki, bu tart›flmay› bafllatan biz de¤iliz.
Biz, Türkiye’deki faflist yönetim alafla¤› edilmeden, devrimci halk iktidar› kurul-
madan Türkiye halklar›n›n özgürlü¤e kavuflmas›n›n mümkün olmad›¤›na inan›yo-
ruz. Tüm elefltirilerimize, çeflitli yanl›fl düflüncelerine ve tav›rlar›na ra¤men PKK’y›
bu mücadelede dostumuz, müttefi¤imiz olarak görüyoruz. Onlar, bizlerin oligarfli
taraf›ndan “›slah edilmesini “ isteseler de, “terörist” olarak niteleseler de, bu tes-
pitimiz geçerlili¤ini koruyacakt›r.
DEVR‹MC‹, ‹LER‹C‹, YURTSEVERLER ARASINDA DÜfiMANLI⁄I DE⁄‹L, DOSTLU-
⁄U GEL‹fiT‹REL‹M!
TARTIfiMAYI VE ELEfiT‹R‹Y‹ KEND‹ ‹Ç‹M‹ZDE, MÜCADELEY‹ FAfi‹ZME KARfiI
YAPALIM!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 517
Mücadele
“MÜCADELE” HALKLARIN
KARDEfiL‹⁄‹N‹ VE ORTAK
“MÜCADELE” KURTULUfiU SAVUNUYOR,
HALKLARIN
KARDEŞLİĞİNİ VE SOSYAL‹ZM MÜCADELES‹ VER‹YOR
ORTAK
KURTULUŞU Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
SAVUNUYOR.. 17 Ekim 1992
Say›: 16
Y
eni Ülke’nin 11-17 Ekim 1992 tarihli say›s›nda “Mücadele’de PKK
Sendromu” bafll›kl› Haber Merkezi imzal› bir yaz› ile hemen yan› ba-
fl›nda M. Can Yüce imzal› “Mücadele Neyin Mücadelesini Veriyor”
bafll›kl› bir köfle yaz›s› yer al›yor.
Her iki yaz›da da ortak olan Mücadele’de devrimci hareketin ulusal hare-
kete elefltirilerinin hazmedilemedi¤idir. Yeni Ülke, devrimci hareketin “milliyet-
çilik” elefltirisini sanki yeni bir fleymifl gibi gösteriyor. Oysa, devrimci hareke-
tin bu konudaki düflüncesi 1978’den beri ayn›d›r ve üstelik baflkalar› gibi bir
zamanlar karfl›-devrimci görürken, flimdi tam tersi pragmatik yaklafl›mlar da
sunmamaktad›r. M. Can Yüce ise daha ileri gidip, bu noktada Mücadele ile
2000’e Do¤ru aras›nda paralellik kurmaya çal›fl›yor. Bir zamanlar ulusal ha-
reketi karfl›-devrimci gören, “Apo’cu çeteler” bafll›klar›yla ihbar eden ve iddi-
anamelerin kendilerinin s›k›yönetim komutanlar›na verdi¤i bilgilerle oluflturul-
du¤uyla övünen Perinçek ile ulusal hareketin flörtünü (hem de arada onca ölü
varken) herkes biliyorken ve karfl›-devrimci Perinçekçilerin solda meflrulaflmala-
r›n› kimlere borçlu oldu¤u aç›kken, M. Can Yüce boflu bofluna bizimle 2000’e
Do¤ru aras›nda benzeflim kurmaya çal›fl›yor. E¤er, “milliyetçilik” elefltirileri art-
m›flsa, bunun nedeni M. Can Yüce’nin iddia etti¤i gibi bir “kampanya” oldu-
¤undan de¤il, ulusal hareketin mücadelesinde giderek a¤›rl›¤›n› hissettiren uz-
laflmac› çizgidendir. Biz dostlar›m›za yönelik kampanya yürütmeyiz, bizim
kampanyalar›m›z do¤rudan düflman› hedefler ama elefltiriye aç›k olmayanlar,
sahte “dostlar” taraf›ndan pragmatik tarzda övülmeye al›flk›n olanlar, en küçük
elefltiriyi dahi kald›ramad›klar›ndan bunu kendilerine karfl› “kampanya” olarak
de¤erlendiriyor ve bundan hareketle kendi insanlar›na devrimcilerle tart›flma-
ma, yay›nlar›n› okumama; çeflitli etkinliklerinde stand açt›rmama yasaklar› ko-
yabiliyorlar. Yüce ve Y. Ülke “dost ve do¤al müttefik” görüyoruz de¤erlendir-
melerinde samimi iseler Mücadele’nin elefltirilerine tahammüllü olmal›d›r. Çün-
kü dostluk elefltiri ile birlikte yürür. M. Can Yüce, olgun olmaya çal›flt›¤› yaz›-
s›nda elefltirilerimizi temellendirerek, cevap verece¤i yerde yine Kemalizm, Mi-
sak-› Milli ve “özel savafl” silah›na sar›l›yor. Art›k Kemalizm, Misak-› Milli ve
“özel savafl” söylemleri kabak tad› vermifltir. Elefltirilerimizin özüne cevap ver-
mek yerine bu söylemlere sar›lmak bir fley aç›klam›yor, devrimci hareketin “uz-
laflma” elefltirilerine cevap vermiyor. Bizim Kemalist, Misak-› Millici oldu¤umuz
ve özel savafl yöneticileriyle paralelli¤imizi ispat çabas› yerine, burjuvaziyle
uzlaflma ve siyasi çözüm peflinde olunmad›¤› ba¤›ra ba¤›ra aç›klanmal›yd›.
518 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
“M‹SAF‹R” STATÜSÜ KOYMAK
YASAKÇILIKTIR
“MİSAFİR”
STATÜSÜ KOYMAK
YASAKÇILIKTIR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
6 Kas›m 1993
Say›: 70
P
KK’n›n Dersim gerilla komutan› Dr. Baran 28 Ekim ‘93 tarihli Özgür
Gündem gazetesinde yay›nlanan röportaj›nda, son günlerdeki rahat-
s›zl›k yaratan olaylar› de¤erlendirirken, bölgedeki siyasi gruplara ye-
ni bir statü biçti: Misafirlik!
“Biz Filistin’de misafirdik, Türkiyeli dostlar da bizim misafirimiz” di-
yen Dr. Baran, ismi Türkçe olan ama üyelerinin niteli¤i ve programlar› itibariy-
le Kürt ve Türk örgütü olan devrimci yap›lanmalar›n, sanki kendilerinden son-
ra bölgeye gelmifl, Kürt ulusunun d›fl›nda olan yap›larm›fl gibi görülmesinin ve
varl›klar›na ancak koflullu izin verilebilecek “misafirler” olarak kabul edilmesi-
ni istiyor. Misafir olman›n koflullar› ise daha önce aç›klanm›flt›: “Egemenlik
saham›zda yürütülecek tüm faaliyetlerden sorumlu tek güç PKK’d›r. Di¤er
güçler alaca¤› tüm kararlarda partimizi bilgilendirmek ve onay almak du-
rumundad›r.” (Ekim ‘93 tarihli Dersim Askeri Konseyi imzal› bildiriden) Filis-
tin kamplar›n›n durumunu da gözönüne al›rsak, misafir statüsü deyince kendi-
ni “kamp” faaliyetiyle s›n›rlayan, halk içinde siyasal çal›flma yapmayan, bir
fley yapaca¤› zaman ise PKK biriminden “izin ve onay” alan bir konumun kas-
tedildi¤i anlafl›lmaktad›r.
PKK kendi d›fl›ndaki devrimci örgütlere siyasi çal›flma yasa¤› getirmek iste-
mektedir. Söylenenlerin aç›k anlam› budur. Dr. Baran’›n bu aç›klamalar›ndan
sonra, Dersim’de yaflanan olaylar›n alt›nda yatan mant›k da daha net bir bi-
çimde ortaya ç›km›fl oluyor. Dr. Baran, Dersim’de kontrgerilla faaliyetlerine yö-
nelmek ad›na tüm sola yönelmenin teorisini yapmaktad›r.
TDKP, bu militanlar›na sahip ç›kt›¤› halde, Dr. Baran’›n hala ›srarla “Sahip
ç›k›yorlarsa burada bir yanl›fll›k vard›r. O zaman bu birlikler kesinlikle onlar›n
denetiminden ç›kan birliklerdir.” demesinin herhangi bir inand›r›c›l›¤› yoktur.
Art›k, bu grubun “kontra faaliyeti” diye nitelenen PKK’ya karfl› propaganda
yapm›fl olmas› da tart›flma konusu olmaktan ç›kmaktad›r. Çünkü bu gruba
“kontra” diyerek sald›rmak ile “misafir gibi davran” deyip siyaset yasa¤› ge-
tirmek aras›nda fazla bir fark yoktur.
Nitekim bu mant›k 31 Ekim ‘93 tarihli Özgür Gündem gazetesinde Davut
Utkun imzal› bir yaz›da daha da sivriltilerek ifade edilmifltir: “Bilindi¤i gibi
özel savafl Dersim’e sadece askeri gücüyle, asimilasyoncu Kemalist politi-
kas›yla yönelmiyor. Alan itibariyle kimi bölgesel ve sosyal özelliklerini
dikkate alarak çeflitli ‘sol’ güçleri örgütleyip özgürlük mücadelesinin kar-
fl›s›na ç›karmaktad›r.”
522 Miliyetçilik Ç›kmaz›
min haz›rlar.
“Batman’da Amed’de kontra faaliyeti Hizbullah olarak flekilleniyordu.
Dersim’de sol maskeyle flekilleniyor.” demenin ve bölgedeki devrimci örgütle-
rin tümünü hiçbir maddi temeli olmaks›z›n bu biçimde suçlaman›n, devrimcilere
karfl› sald›r›lar› hakl› ç›karmaya çal›flman›n ötesinde hiçbir amac› ve mant›¤›
yoktur. Zaman›nda kontra ba¤lant›lar› ayan beyan ortada olan Hizbullahla bi-
le ateflkes yapabilen PKK anlay›fl›na mensup bir kiflinin, Dr. Baran’›n, Dersim’de
savaflan devrimci örgütlerle eylem ve güç birli¤i arayaca¤›, kontra faaliyetleri-
nin bu devrimci zeminde bofla ç›kart›lmas›n› sa¤lamaya çal›flaca¤› yerde, tam
tersine, o örgütlere yönelerek faaliyetlerini yasaklamaya kalkmalar›, üzerinde
ciddiyetle düflünülecek bir konu durumundad›r. Bu konu üzerinde kafa yorul-
maz, hatalar sorgulanmazsa, “özel savafl” kurmaylar›n› sevindiren, halka ve
devrime zarar veren geliflmelere yol açan zemin ortadan kalkm›fl olmayacakt›r.
Mücadele
DARBEC‹ ARTIKLARINA KORUMALIK
YAPAN PKK’LILAR DEVR‹MC‹
DE⁄ERLER‹ UNUTMUfi
DARBECİ GÖRÜNÜYORLAR
ARTIKLARINA
KORUMALIK YAPAN
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
PKK’LILAR...
2 Temmuz 1994
Say›: 101 Bursa Özel Tip Cezaevi Devrimci Sol Tutsaklar›
D
evrimci Sol’a karfl› darbe yapmaya soyunan kontrgerilla çocuklar›,
devrimci hareketin hukukuna göre yarg›lan›p tarihin çöp sepetine
at›ld›lar. Halk›n adaleti karfl›s›nda korkuya kap›lan darbeci çete en
son, düflmana s›¤›n›p kendi istekleriyle Gebze Cezaevi’nde koruma alt›na al›n-
m›flt›. Gelinen süreçte, karfl›-devrimci yanlar›n› kendi içlerinde iflletmeye baflla-
y›p birbirlerini yemeye bafllayan darbeci art›klar›ndan Harun Kartal (HK), es-
ki çetesine karfl› can güvenli¤i isteyip düflmana s›¤›nd›.
Düflmandan koruma isteyen HK, halk›n adaletine karfl› kendisine bir güven-
lik flemsiyesi aramaya bafllad›. Buldu da... ‘94 y›lbafl›nda açl›k grevi “direni-
fli” yaparak kaçt›klar› Bursa Özel Tip Cezaevi’ndeki PKK’l›larla kurdu¤u “iyi
iliflki”lere güvenerek, Bursa’ya sevkini istedi. Cezaevine gelir gelmez ayr› bir
ko¤uflta düflman taraf›ndan özel korumaya al›nan darbeci çete art›¤› HK, ilk
f›rsatta PKK’l›lara haber göndererek görüflme istedi. Eski dostlar›yla görüflme-
ye giden PKK’l›lar oldukça flafl›rd›lar; HK, PKK’l› olmak istiyordu!
Devrimci Sol’a karfl› suç ifllemifl, ellerine devrimci kan› bulaflm›fl çete art›¤›
HK’a, PKK’l›lar mal bulmufl ma¤ribi gibi sar›ld›lar. Devrimci Sol’un suçlu ilan
etti¤i ve halk›n adaletinin hesap sordu¤u HK’›n, “güvenli bir liman” olarak gör-
dü¤ü PKK ko¤ufluna geçme talebi PKK’l›larca kabul edildi! Devrimci de¤erler,
devrimci ilkeler ve devrimci gelenekler bir anda hiçe say›ld›. Ve suçlu bir çete
art›¤›na kucak aç›ld›. PKK’l›lar›n pragmatizmi, bütün devrimci de¤erlerin ayak-
lar alt›na al›narak suçlu birine “güvenlik flemsiyesi” aç›lmas›nda sak›nca gör-
medi.
Devrimci Sol taraf›ndan suçlu ilan edilen bir çete art›¤›n›n, küçük burjuva
milliyetçili¤inin pragmatizmiyle “güvenceye” al›nmaya kalk›fl›lmas›, taraf›m›z-
dan kabul edilemez. PKK’l›lar, pragmatistçe davrand›klar› ve devrimci de¤er-
lerden uzaklaflt›klar› için uyar›ld›lar.
HK’n›n öncelikle Devrimci Sol’a teslim olmas› ve halk›m›za karfl› darbecilik
sürecinde iflledi¤i suçlar›n hesab›n› vermesi gerekti¤i belirtildi. HK’›n adaleti-
mize ve halk›m›za hesap vermedi¤i sürece suçlu konumunun devam edece¤i
ve herhangi bir güvenlik flemsiyesinin alt›na s›¤›nm›fl olmas›n›n, suçlu konumu-
nu de¤ifltirmeyece¤i PKK’l›lara iletildi.
PKK’l›lar›n küçük burjuva milliyetçi anlay›fllar›na hakim olan pragmatist yak-
lafl›mlar›, uyar›lar›m›z› ve devrimci tavr›n gereklerini görmezden gelmelerine
neden oldu. HK’›n darbecilerden kaçm›fl olmas›n›n, kendileri için bir “özeleflti-
ri” olarak kabul edildi¤ini belirterek, bu suçluyu ko¤ufllar›na almakta ›srarl›
526 Miliyetçilik Ç›kmaz›
davrand›lar.
Bizler bugüne kadar, darbeci çetenin suçlar›n› ve tavr›m›z› hiç kimseden
saklamad›k. Dost da düflman da, darbeci çeteye karfl› olan tavr›m›z› iyi biliyor.
Bu yüzden de HK, halk›n adaletine karfl› düflman taraf›ndan halen tek bafl›na
bir ko¤uflta koruma alt›nda tutuluyordu. Halk›n adaleti izin vermedi¤i sürece,
oradan ç›k›p (PKK’n›n ko¤uflu da olsa) baflka bir ko¤ufla geçmesi olanaks›z-
d›. Bunu iyi bilen PKK’l›lar, Devrimci Sol’dan “rica”da bulundular. Devrimci
Sol’un idareye gidip “biz HK’y› art›k suçlu olarak görmüyoruz. Onu
PKK’l›lar›n ko¤ufluna verebilirsiniz.” demesini beklediler. Elbette, PKK’l›lar
rica etti diye, devrimci ilkelerimize ayk›r› olan böyle bir fleyi yapamazd›k.
Bizler devrimci de¤erlere ve geleneklere uygun olarak PKK’ya uyar›m›za
yapm›fl ve suçlu bir çete art›¤›na kucak açman›n yanl›fll›¤›n› belirtmifltik. Çün-
kü, düne kadar halk›n adaletine karfl› düflman›n özel korumas›nda yaflayan bir
çete art›¤›na, bugün PKK’l›lar›n güvenlik flemsiyesi açmaya kalkmas›n›n ne an-
lama geldi¤ini düflünmeleri gerekir. Bu durum karfl›s›nda, bir suçluyu ko¤uflla-
r›na almaya kalkt›klar›nda, devrimci ilkelere sahip olmad›klar› ve devrimci de-
¤erlerin, iliflkilerin zeminini ortadan kald›rd›klar› için; siyasi iliflkilerimizi kese-
ce¤imizi kendilerine belirttik.
Uyar›lar›m›z›n ard›ndan fiilen siyasi iliflkilerimizi kestik. PKK’l›lar da HK’›
ko¤ufllar›na almak için idareye talepte bulundular. Ancak PKK’l›lar›n bütün ›s-
rar›na ra¤men düflman HK’› PKK’l›lar›n ko¤ufluna veremiyordu. Çünkü ceza-
evinde Devrimci Solcular vard›.
Ko¤ufluna almak istedi¤i çete art›¤›n› idareye kabul ettiremeyen PKK’l›lar,
düflmana karfl› tav›r gelifltirme yerine, Devrimci Solcular› suçlamaya yöneldiler.
Devrimci Solcular idareye gidip “Bu adam› PKK’n›n ko¤ufluna verin” dememifl-
lerdi. O yüzden de “idarenin güvenlik tasarrufundan yararlanarak” HK’›n
PKK’n›n ko¤ufluna geçmesini engelliyorlard›. Bu haliyle de Devrimci Sol “ida-
reyle iflbirli¤i” yap›yordu! Ne kadar basit!
Cezaevleri sürecini yak›ndan izleyen herkes, düflmanla objektif olarak ki-
min iflbirli¤i içinde oldu¤unu çok iyi biliyor. Zindan konferans› sonras›nda ce-
zaevleri politikas› ad›m ad›m uzlaflmac›-teslimiyetçi çizgiye kayan PKK’l›lar›n,
Bursa Özel Tip Cezaevi ve Eskiflehir süreçleri gözlerimizin önünde yafland›.
Düflman›n en küçük bir yapt›r›m›na dahi “Biz savafl esiriyiz. Ses ç›kar›rsak kat-
lediliriz.” gerekçesiyle tav›r alamayan PKK’l›lar›n Bursa tarihi, uzlaflma, tesli-
miyet ve eylem k›r›c›l›k örnekleriyle bezenmifltir. Hiçbir hak kazan›m› direnifli
içinde yer almayan PKK’l›lar, devrimcilerin direniflle kazand›klar› haklara dire-
niflsiz ortak olmay› “politika” haline getirmekte sak›nca görmediler. Tabii ki,
devrimcilerin direniflini eylem k›r›c› tav›rlar›yla k›rmay› becerememifllerse!..
‘93 y›l›nda, cezaevindeki hak gasplar›na karfl› Devrimci Sol’un bafllatt›¤›
SAG parça parça haklar› kazanmaya bafllad›¤›nda, 15. günde “Biz de var›z”
diyerek sürece girip dört gün sonra “bizden bu kadar” deyip SAG eylemimizi
k›rd›klar› ve bununla objektif olarak düflmana güç verdikleri henüz unutulmad›.
Direnifl ortakl›¤›n› yapt›¤›m›z TKP/ML T‹KKO, KAWA, KUK tutsaklar›n›n da
elefltirilerine maruz kalan PKK’l›lara öncelikle haf›zalar›n› yoklamalar›n› öneri-
riz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 527
da saklan›yor oluflundand›r.
“Zindan konferans› kararlar› elimizi kolumuzu ba¤l›yor” sözlerinin ard›na
saklanan PKK’l›lara söyleyecek tek sözümüz var: Önce uzlaflmac› kafalar›n›z›
çözün! Sizin elinizi kolunuzu ba¤layan zindan konferans› de¤il, devletle uzlafl -
maya kilitlenen siyasi çizginizdir.
Sonuçta PKK, fiili olarak kesik olan iliflkilerimize karfl›l›k, iliflkileri kesti¤ini
aç›klad›¤› bildirisinde yavuz h›rs›z misali karalama ve hakaret tavr›na girmifl-
tir. Bununla kendi gerçekli¤ini, pragmatizmini ve ilkesizli¤ini örtmeye çal›flan
PKK bir kez daha devrimci ilke ve de¤erlerden nasibini almad›¤›n› belgelemifl-
tir. Unutulmamal›d›r, günefl balç›kla s›vanmaz ve PKK bu tavr›yla devrimci mü-
cadeleye zarar vermekten baflka bir fley yapmaz.
Gelinen noktada, gerek ilkesiz ve pragmatist tavr› nedeniyle bir darbeci ha-
ine hamilik yapmaya soyunmas› ve gerekse de devrimci hareketimize sald›r›
ve hakaret tavr›na girmifl olmas› nedeniyle, ilkesiz-pragmatist tavr›ndan vazge-
çene, hareketimize ve halk›m›za özelefltiri verene kadar Bursa Özel Tip Ceza-
evi’nde PKK’l›larla siyasal, sosyal hiçbir iliflkimiz olmayacakt›r!
530 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
Özgür Ülke’nin “Mücadele”ye Husumeti
Ö
zgür Ülke gazetesi yöneticileri, devrimcilere karfl› ilkesiz, pragma-
tist ve dostça demenin mümkün olmad›¤› tav›rlar›n› sürdürüyor. 22
A¤ustos tarihli say›lar›nda “Okuyucuya Rapor” bafll›kl› bir yaz›da,
dostu-düflman› birbirine kar›flt›ran, devrimcilerle karfl›-devrimcileri yan yana ko-
yup çalakalem “suçlayan” sözlerine rastlam›fl ve kendilerinden devrimcilere
karfl› aç›k olmalar›n› istemifltik.
Ama Özgür Ülke’nin bu elefltiriyi dikkate almad›¤›na, dostu-düflman› birbi-
rine kar›flt›rmaya devam etti¤ine bir kez daha tan›k olduk.
“‹lan Alm›yoruz”
Geçti¤imiz hafta içinde Özgür Ülke gazetesine bir ilan verilmek istendi.
‹lan, Fransa’da tutuklanan Devrimci Sol önderi Dursun Karatafl ile ilgiliydi. ‹lan
servisindeki görevli kifli ilan› alamayacaklar›n› belirtiyordu. Bir yanl›fll›k m› var
düflüncesiyle Özgür Ülke yöneticileri telefonla arand›¤›nda, yine ayn› cevap
al›nd›. Dursun Karatafl’la ilgili ilan› kesinlikle almayacaklar›n› belirtiyorlard›.
Evet, bir tav›r sözkonusu idi. Devrimci hareketin önderi Fransa’da tutuklan›-
yor ve Türkiye hükümeti iade için tüm olanaklar› ile seferber oluyorken, Özgür
Ülke yöneticileri, bu geliflmeleri bildikleri halde, destek olmak flöyle dursun,
ilan almayarak bize s›rtlar›n› dönüyorlard›. Özgür Ülke birçok siyasi çevreden
ilan al›yordu. Bunlar aras›nda “Tahkim” ve “Taraf” gibilerinin de olmas›, Öz-
gür Ülke’nin siyasal çevre konusunda oldukça “genifl” oldu¤unu gösteriyordu.
Öte yandan “Önderimiz ‹brahim Kaypakkaya” sözleri ile bafllayan çeyrek say-
fal›k ilanlar alm›fllard›. Keza PKP Genel Sekreteri Guzman için ald›klar› ilanlar
da vard›.
s›yd›k. Yani kimileri gibi “karfl›-devrimci” diye nitelemedik. Ama yanl›fl olan po-
litika ya da tutumlar›n› her zaman elefltirdik. Bu ülkenin topraklar›na aya¤›n›
sa¤lam bir flekilde basan, her türlü flabloncu küçük burjuva anlay›fl› reddeden
ba¤›ms›z devrimci politikam›zla, elefltirilerini içinde gizleyip flakflakç›l›k yapa-
rak Kürt küçük burjuva milliyetçi hareketinin eteklerine tutunarak ayakta kalma-
ya çal›flanlardan ayr› düfltük. Aç›kça yap›lan elefltiriyi dostlara verilen de¤erin
bir ifadesi olarak gördük.
Özgür Ülke’ye de devletin sald›r›lar› karfl›s›nda tüm gücümüz ve olanakla-
r›m›z ölçüsünde sahip ç›kan, ama hata gördü¤ümüzde eveleyip gevelemeden
dosdo¤ru elefltiren bir tutum izledik.
Bu tutum ve düflüncelerimize Özgür Ülke okuyucular› da tan›kt›r.
Böyle oldu¤u halde bu elefltirileri kendilerine yönelik bir sald›r› gibi görüp
tav›r alman›n “gerekçesi” haline getirdiler. ‹lk say›lar›nda “Okuyucu bizi elefl-
tirsin, elefltiride hoflgörü göstermesin” gibi gerçekten kendine güvenen ve sa-
mimi görünen sözler etmelerine ra¤men, bu sözlerin tam tersi davrand›lar.
Elefltirilere bu ölçüde tahammülsüzlük, ya kendine güvensizli¤in ya da burnu
havalarda olman›n bir ifadesidir.
Kurtulufl
TÜRK-KÜRT ÇATIfiMASINI K‹M ‹STER?
BU ÇATIfiMADAN K‹M KAZANIR?
ÇATIfiMAYI K‹M ENGELLER?
TÜRK-KÜRT
ÇATIŞMASINI
KİM İSTER?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say›: 31
Ç
eflitli çevrelerde Türk-Kürt çat›flmas›n›n giderek “kaç›n›lmaz” hale gel-
di¤i, yak›nlaflt›¤› gibi “tespitler” yap›l›yor. Bu tespitlerin var olan bir
durumun tahlilinin sonucu mu oldu¤u, yoksa bu tespiti yapanlar›n is-
teklerini mi yans›tt›¤› meçhuldür. Bu meçhulün a盤a ç›kar›lmas› için dünya halk-
lar›n›n deneylerine, bu deneylerin sonuçlar›na ve nihayetinde ülkemizdeki so-
mut duruma bakmal›y›z.
Böyle bir çat›flmay› emperyalizmden baflkas› istemez.
Veya oligarfli her fleyini kaybetmifltir; art›k baflvuraca¤› tek araç odur.
Ama hay›r. Emperyalistler ve oligarfli böyle bir çat›flmay› körüklese bile, bir
devrimci hareket, bir yurtsever hareket, bu çat›flman›n taraf› olmaz.
Buna ra¤men, devrimciler, yurtseverler, devrimi örgütleyecektir. Buna ra¤-
men birli¤i savunacakt›r.
Buna ra¤men adaletli olacakt›r.
Bir siyasi hareketin davas›n›n hakl›l›¤›n› tüm halklara göstermesinin yolu bu-
radan geçer. Bunlar bilinmeyen fleyler de¤il. Ama bilmezlikten geliniyor. Bir ta-
rafta “kardefllik safsatas›” diye yaz›yor.
Biz, halklar›m›z›n kardeflli¤ini anlatmaya çal›fl›yoruz.
Bir devrimcinin yurtseverlere karfl› halklar›n kardeflli¤ini kan›tlamak zorunda
kalmas› çarp›c› bir durumdur. Tarih boyunca TERS‹ olmufltur. Egemen s›n›flar
düflmanl›¤› körüklemifltir, oligarfli düflmanl›¤› körüklemifltir; halklar›n kardeflli¤i
bir yana, inkarla, imhayla egemen ulus d›fl›ndakileri yok etmeye çal›flm›flt›r; dev-
rimciler, yurtseverler bunun karfl›s›nda halklar›n kardeflli¤ini savunmufltur.
Bir de flimdi yaflad›¤›m›za bakal›m. Oligarflinin böl-parçala-yönet politikas›-
na karfl› ideolojik bir kavga yürütüyoruz; bu do¤rultuda kitlelere seslenmeye ça-
l›fl›yoruz; ama bunun yan›nda, halklar›n kardeflli¤ini bir de sola kan›tlamaya ça-
l›fl›yoruz. O da tersinden olmad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yor.
Kürt milliyetçili¤i, bir süredir ›srarla kardefllik söylemine karfl› ç›k›yor; bunun
bir safsata oldu¤unu söylüyor.
Karfl› ç›kt›¤›, oligarflinin sahte kardefllik söylemleri olsa neyse. Bir yurtsever
olarak ona karfl› ç›kars›n, ama halklar›n kendi gerçe¤ini de ortaya koyars›n.
Hay›r, öyle yapm›yor. Oligarflinin “kardefllik” demagojisine karfl› ç›km›yor.
Anadolu’nun bir nesnelli¤i olan kardeflli¤in kendisine karfl› ç›k›yor.
Durum böyle olunca, oligarflinin kendi cephesinden yürüttü¤ü sahte “kardefl-
lik” propagandas›na daha genifl bir zemin yarat›lm›fl oluyor. Hat›rlayal›m flöy-
le bir; mesela birkaç y›l önce gazetelerde kontra kaynakl› “Kürtler Türkleri sö -
Miliyetçilik Ç›kmaz› 533
mürüyor” bafll›kl› haberler ç›kard›. MGK “Kürt” kelimesinin an›lmas›na izin ver-
miyordu. “Ne mozayi¤i ulan” diyordu baz›lar›. Büyük flehirlere “vize” koyulma-
s› tart›fl›l›yordu. Egemen s›n›flar›n o günkü ç›karlar›na uygun olan da buydu.
Bunlar düflmanl›k politikalar›yd›. Ama flimdi öyle bir zemin do¤du ki, oligar-
fli de tersine propagandaya geçti. Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylemleri
karfl›s›nda, burjuva yazarlar, halk›n savunucusu rolüne soyunma imkan› buldu-
lar. MGK Kürt ulusal mücadelesine karfl›, imha politikas›n› sürdürürken, ayn› za-
manda Kürt halk›n›, olabildi¤i kadar kazanma politikas›n› devreye soktu. Tabii
bu politikan›n içinde “kardefllik” propagandas›n› da yap›yor.
Yukar›da de¤indi¤imiz gibi ortada yine çarp›c› ve çarp›k bir durum vard›r.
Aynen emperyalizm konusunda oldu¤u gibi ... Ba¤›ms›zl›k için savaflanlar, yurt-
severler, “Viva ‹talia” derken, faflistler “Kahrolsun ‹talya, Kahrolsun Emperya-
lizm” slogan› at›yordu ya; flimdi de ç›karlar› halklar›n birli¤inden, kardeflli¤in-
den geçenler, halklar›n kardefl olmad›¤› yolunda fetvalar vermeye, Kürt-Türk ça-
t›flmas›n›n teorisini yapmaya bafllarken, oligarfli de tersinden bir propaganday-
la bu zemini de¤erlendirmeye çal›fl›yor.
Oligarflinin “ayr›m gayr›m yoktur” söylemi iflte böyle ç›k›yor.
Milliyetçi çizgi hatalar›yla oligarfliye hem flovenizmi k›flk›rtma zemini, hem
de sahte kardefllik söylemini sürdürme zeminini sunmaktad›r. Yanl›fl, halka yö-
nelik eylemlerin karfl›-devrime hizmet etmesi iflte böyle sonuçlar do¤urmaktad›r.
Bu tablonun kendisi, bafll› bafl›na bir sorgulama konusudur.
Kürt milliyetçili¤inin “kardefllik safsatas›” söylemini, Anadolu halklar›n›n kar-
deflli¤ine karfl› yürüttü¤ü propaganday›; Kürt-Türk çat›flmas›na iliflkin kayna¤›
belirsiz, kan›ts›z “öngörülerini” kayg›yla izliyoruz; ve uyar›yoruz:
Halklar›n kardeflli¤iyle oynamay›n. Bu teori ve söylemlerde halklar›m›z›n ç›-
kar› yoktur. Bu teori ve söylemler, kimseyi olumlu bir noktaya götürmez.
PKK Baflkanl›k Konseyi’nin en son aç›klamas›nda flu söyleniyor: “TC, Baflkan
Apo’nun oluflturdu¤u çözüm flans›n› do¤ru de¤erlendirmez ve ulusal önder-
li¤imiz flahs›nda Kürt ulusal iradesini imhaya yönelirse, bu durum onlarca
y›l sürecek bir Türk-Kürt düflmanl›¤›n›n geliflmesine... neden olacakt›r.”
TC imhaya yönelirse, Türk-Kürt düflmanl›¤› geliflir, deniliyor. TC imhaya yö-
nelirse, bunun mant›ki sonucu TC’ye karfl› düflmanl›¤›n büyümesidir; “Türk”lere
karfl› de¤il. Mant›k sakatt›r. Örne¤in, TC böyle bir fley yaparsa, oligarfli hesap
vermekten kurtulamaz demiyor da, Türk-Kürt çat›flmas›ndan söz ediyor.
Bu teoriler niçin yap›l›yor, “kardefllik safsatas›” söylemlerinden ne umuluyor,
aç›klanmaya muhtaçt›r.
Oligarflinin milliyetçili¤i, flovenizmi gelifltirmesi, kendi taban›n› geniflletme
amaçl›d›r. Kürt milliyetçili¤i de kendi kitle taban›n› geniflletmek için bu teoriyi
gelifltiriyorsa, yanl›fl yap›yor. Halklar aras›nda gerginlikler, kemikleflme yarat›-
l›rsa, ulusal temelde genifllenebilir de elbette. Ama bu nereye götürür, sonucu
ne olur, nereye kadar gider? Bunu herkes iyi hesap etmeli.
Böyle bir ihtimal var olsa dahi, devrimcilerin, yurtseverlerin görevi bunu yal-
n›zca TESP‹T etmek de¤ildir. Bunun karfl› önlemlerini tart›fl›p uygulamakt›r. fiura-
s› çok aç›kt›r ki, her durumda, Türk halk› içinden de, Kürt halk› içinden de biri-
leri bu çat›flmaya karfl› ç›kacaklard›r. Esas al›nmas› gereken de bu tav›rd›r.
Biz, gelece¤i bu tav›r üzerine kuraca¤›z.
534 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
KÜRT-TÜRK ÇATIfiMASI ÇIKAR MI?
BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
KAZANALIM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34
K
ani Y›lmaz bir süre önce flöyle yaz›yordu: “... ça¤r›lar cevaps›z b›-
rak›l›r, mahkeme ad› alt›nda kirli cumhuriyetin tan›k oldu¤umuz
tutumu sürdürülürse, ip kopar ve hiç kimsenin sonuçlar›n› kesti-
remeyece¤i, bundan öncekilerin tümünü aratacak bir dönem bafllar. ‹ki
ulus yani Kürtler ve Türklerin baflta Kürdistan ve Türkiye metropolleri ol-
mak üzere dünyan›n her taraf›nda yan yana yaflamalar›n›n koflullar› or-
tadan kalkar ve özlenen bar›fl yerini iki ulusun sonu çok trajik olabilecek
savafl›na b›rakm›fl olur.”
Bu tür ifadeler mahkeme sürerken de pek çok yaz› ve aç›klamada tekrarlan-
d›.
S›n›f mücadelesi, halklar›n aleyhine olacak bir geliflmeyi tehdit olarak kul-
lan›p yönlendirilemez. Bu bir yana, ‹mral›’daki duruflmalarda “demokratik
cumhuriyet”, “devletimiz”, “art›k isyan yanl›flt›r” vs. denildikten, ve PKK’n›n da
bu görüfllere kat›ld›¤›n›n aç›klanmas›ndan sonra, “Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar” gi-
bi tehditlerin hiç bir etkisi de, “çözüm gücü” de yoktur.
Bu da bir yana, böyle bir çat›flma “öngörüsünün” nereden ç›kt›¤› daha
önemli bir sorundur.
Türkiye oligarflisi içinde yaflan›lan süreçte Kürt-Türk çat›flmas› istemiyor.
Kürt ve Türk halklar›n›n da böyle bir iste¤i, ruh hali yoktur.
Böyle bir çat›flma ancak ABD isterse ç›kabilir.
Peki durum böyleyken PKK neye dayanarak bu tespiti yap›yor?
Bunun da bir cevab› yok ortada.
Kürt-Türk çat›flmas›n›n eflikteki tehlike oldu¤unu ileri süren onlarca yaz› ve
aç›klamada, bunun nedenlerine iliflkin tek bir fley bulamazs›n›z.
Kim ç›karacak bu çat›flmay›, o da belli de¤ildir.
Tekrarlayal›m; Türkiye oligarflisinin flovenizmi k›flk›rtt›¤› do¤rudur; ama so-
mut olarak bugün bir Türk-Kürt çat›flmas›n› örgütledi¤i söylenemez.
Halk›m›z ise, Türk’üyle, Kürt’üyle, tüm k›flk›rtmalara ra¤men, sezgisiyle, ge-
lenekleriyle, yüzy›llara uzanan birlikteli¤iyle y›llard›r böyle bir çat›flmadan
uzak durmay› baflarm›flt›r.
Kim öyleyse? Kim ç›karacak bu çat›flmay›, nas›l ç›kacak?
fiimdi bak›n; PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Osman Öcalan, geçti¤imiz gün-
lerde flöyle demiflti:
“Art›k askerlerin analar› PKK’ya karfl› zoraki bir tepki gösterseler de,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 535
‘yeter art›k’ diyor... Yani Türk halk› daha fazla insanlar›n ölmesini iste-
miyor. Ve yine Türk toplumu savafl›n masraflar›na katlanmaya yeltenmi-
yor... Bu nedenle de diyoruz ki, Türk toplumu da art›k bir çözüme haz›r-
d›r. Önemli olan Türk devletinin askeri ve siyasi tüm yetkililerinin bu me-
saj› almas› ve bu mesaja do¤ru bir yan›t vermesidir” (13 May›s 1999, Öz-
gür Politika)
Ama, Osman Öcalan ayn› röportaj içinde flunlar› da söylüyor:
Soru: “Türk devleti çözüm yönünde ciddi bir tutum sergilemezse neler
geliflebilir? Yani bir Kürt Türk savafl› do¤ar m›?”
Osman Öcalan: “Bu kesinlikle do¤ar... önderli¤ine herhangi bir tasfiye
çabas› bu halk› tümüyle Türk devletine ve ulusuna karfl› bir umutsuzluk
içerisine itecek. Bu umutsuzluk her düzeyde bir çarp›flmay› getirecek. ‹flte
o zaman Önderli¤imizin de bütün çabas›yla önlemek istedi¤i ve herkesin
korktu¤u bir gerçeklik ortaya ç›kacakt›r. Bir Kürt ve Türk çat›flmas› orta-
ya ç›kacakt›r.”
“Türk devleti” çözmüyor, niye çözmüyorsun diye “Türk ulusuna” düflman
olunuyor. Çünkü art›k Türk egemen s›n›flar›yla, oligarfliyle, halk› ay›rdetmeyi
unutmufl. Unutmak istiyor. Kendi mant›¤›yla çeliflme pahas›na meseleyi Türk
halk›na getiriyor. Çeliflkiye bak›n:
Hem, Türk halk› art›k daha fazla insanlar›n ölmesine raz› de¤il ve çözüme
de haz›r diyor. Ama öte yandan Türk devleti, önderli¤i tasfiyeye yönelirse, Kürt
halk› “Türk devletine ve ulusuna karfl›” çarp›flmaya girecek.
Niye, neden, nas›l?
Osman Öcalan’›n sözlerinde ç›kan sonuçlardan biri fludur; “Türk-Kürt çat›fl-
mas› do¤acak” ve bu çat›flma, as›l olarak Kürt halk›n›n umutsuzluk içindeki tep-
kisinin ürünü olacak. Sen nesin o zaman ? Kimsin? Siyasi misyonun ne? Kürt
halk› nezdinde, umutsuzlukla böyle bir yönelime girmenin yanl›fl oldu¤unu ni-
ye söylemiyorsun? Kürt halk›n› niye bu konuda uyarmaya, e¤itmeye çal›flm›yor-
sun?
O zaman sen bu çat›flmay›, Kürt halk›n›n böyle bir yönelim içerisine girme-
sini istiyorsun. ‹stemiyorsan, söylemen, yapman gereken aç›k; ama o sözlere
hemen hiç bir PKK aç›klamas›nda rastlayam›yoruz.
Mücadelede taraflar vard›r. Ulusal bir mücadelede taraflar, ezen ulus ve
ezilen ulustur. S›n›f mücadelesinde ise ezenler (egemen s›n›flar) ve ezilenler
(halk) vard›r.
Emperyalizmle birlikte ulusal mücadelede de, taraflar›n art›k yaln›z ulusal
kimlikle ifade edilmesi ça¤› kapanm›flt›r. Çünkü “ulus”un içinde yeralan burju-
vazi, ulusal ba¤›ms›zl›k düflüncesinin karfl›s›na geçmifl, iflbirlikçileflmifltir. Dola-
y›s›yla, ulusal savafl da s›n›f savafl›n›n bir parças› olarak yürür.
Bugün Kürt milliyetçili¤inin dilinde s›n›flar yoktur; “Halk ve egemen s›n›flar”
literatürden ç›km›flt›r. Ezen ezilen, sömüren sömürülen yok. Varsa yoksa, “Kürt-
ler” ve “Türkler”. Kim bu “Kürtler” ve “Türkler”? Bugüne kadar ki savafl Kürtler-
le Türklerin savafl› m›yd›, yoksa “TC Sömürgecili¤ine” mi karfl›?
Dilinizdeki “Kürtler” ve “Türkler” kim? Baybaflinler, Buldanlar, toprak a¤a-
lar› m›? “Kürt” olsun da mafyac› olsa da farketmez mi?
536 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Bu mant›kt›r ki, on küsur y›ll›k savaflta, en güçlü olunan yerlerde bile ne em-
peryalizme, ne tekellere, ne de toprak a¤alar›na dokunulmam›flt›r. Hiç bir ül-
kede olmayan bir tarzda, halk savafl› s›n›fsall›ktan, en az›ndan köylülü¤ün top-
rak sorunundan uzak sürdürülmüfltür. Kürdistan’da tekellere karfl› tav›r da s›n›f-
sall›ktan uzakt›r; tekellere karfl› da “harac›n› ver, yafla” tavr› geçerli olmufltur.
Halk ve egemen s›n›flar ayr›m› yap›lmad›¤› içindir ki, ittifaklar içinde bile dü-
flünülmemesi gereken “Kürt”ler, milliyetçi hareket içinde yeralm›fl, ulusal kurtu-
luflçular›n do¤al ittifak› olmas› gereken Türk halk› ise, adeta itilmifl, karfl›ya
al›nm›flt›r. Örne¤in, süren bu savaflta ölen askerlerin anneleri, karfl›-devrimin
etki alan›na girmifltir. Bunun nedenini düflünmüyor PKK.
Do¤al olan bu de¤ildir. Amerikan aileleri “Benim çocu¤umun Vietnam’da
ifli ne?” diyerek Amerikan iktidar›n›n karfl›s›na ç›kt›. Anadolu’da da asker aile-
leri “benim çocu¤um niye halka kurflun s›k›yor” diyebilmeliydi. Dedirtmeyen
nedir? Oligarflinin flovenist propagandalar› m›? Tek bafl›na aç›klamaz. Bu flo-
venist propagandan›n bu kadar etkili olabilmesi nas›l mümkün oldu? Sorular
devam eder.
Yanl›fl stratejik çizgi nas›l bir birikim yaratt›? Asker aileleri bu birikimin so-
nucu nas›l karfl›-devrimin etki alan›na girdiler?
Her ulusal hareket, di¤er halklar›n sayg›s›n› kazan›r. Yanl›fl çizgi, milliyetçi
literatür, bu sayg›n›n oluflmas›n›n önünde engeldir.
Ondan sonra “Türk-Kürt çat›flmas› ihtimali”nin eflikte oldu¤undan sözedili-
yor. E⁄ER ÖYLEYSE, BU ‹HT‹MAL NASIL Efi‹⁄E KADAR GELD‹? GELMEMES‹
‹Ç‹N NE YAPTINIZ?
Karfl›m›zdaki mant›k flöyle: “Ça¤r›ya cevap vermeyen, zulüm yapan devlet,
ama bunlar devlet ça¤r›ya cevap vermezse, Türklerle Kürtler birbirine girer” di-
yor.
Neden, niçin, nas›l?
Devlet yap›yor, onlar halka k›z›yor.
Emperyalizm ve oligarfli yap›yor, onlar Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar diyorlar.
Bunda mant›¤›n esamesi yok.
Bir PKK’l› ç›k›p da bunun mant›¤›n› izah etsin art›k.
Ama belki de art›k ‹mral›’dan yap›lan son aç›klamalarla birlikte bu izaha
da gerek yok. Çünkü art›k demokratik cumhuriyet çat›s› alt›nda yaflanmaya ka-
rar verilmifltir. Bir tek “dil sorunu” nedeniyle Kürt-Türk çat›flmas› ç›kar›lacak de-
¤il ya!
Miliyetçilik Ç›kmaz› 537
Kurtulufl
K‹M K‹M‹ NASIL KULLANIR?
PKK NEDEN KULANILMAYA AÇIKTIR?
Ö
calan’›n ikinci savunmas›n›n en dikkate de¤er yanlar›ndan biri,
PKK’n›n kullan›ld›¤›na ve kullan›labilece¤ine iliflkin bölümleriydi.
“PKK, tüm olup bitenlerin sorumlusu olarak görülse bile, içinde bizzat
özüne ters düflen, onu özel amaçlar› içini kullanan kifli, grup hatta devlet
seviyesinde güçleri görmezsek ve her birisinin sorumluluk pay›n› do¤ru
bilerleyemezsek, bu bizi zincirleme yanl›fll›klara götürür.”
“Muhtemelen Araplar’›n yeni yaklafl›mlar›, Saddaml› veya Saddams›z
devreye girebilir. Türkiye ile çeliflkilerine göre PKK ile çeflitli düzeyde var
olan iliflkileri daha da gelifltirecekler.”
“‹ran, tarihte oldu¤u gibi Türkiye ile ideolojik boyut da kazanm›fl çe-
liflkilerini yine gerek Hizbullah, ama daha çok da Kürtlere, PKK’ye daya-
l› olarak kullanacak ve çat›flma ortam›n›n derinleflerek devam›nda temel
bir faktör olacakt›r. S›n›rl› iliflkilerin geliflim potansiyeli yüksektir.”
“Suriye... Kürtleri, PKK’yi daha yak›n bir müttefik olarak de¤erlendire-
cek bu çat›flman›n derinleflerek sürmesinde önemli bir rol oynayacakt›r.”
“Rusya... En rahat Kürtler ve PKK’den yararlanmak isteyecek ve sava-
fl› daha da t›rmand›racak süper güç konumundad›r”.
“Türkiye karfl›t› güçlerin yine Türkiye içinde bu temelde ç›kar sa¤la-
yanlar›n elinden kullanacaklar› bir silah al›nacak ve hatta do¤ru de¤er-
lendirilirse güce dönüfltürülebilecektir. PKK’nin siyasi varl›¤›na böyle çö-
zümsel, bilimsel yaklafl›m gerçekten günümüzün ve gelece¤in Türkiyesinin
en önemli kazan›m› olacakt›r.”
Öcalan herhangi biri gibi PKK’y› kullan›rlar diyor. E¤er örgüt üzerinde et-
kim sürüyor, düflüncelerimi kabul ederler diyorsan, (ki silah b›rakt›rma sözko-
nusu oldu¤unda Öcalan bu etkisinin oldu¤unu söylüyor) kullan›lmas›n› da en-
gelle. Bir önderin kendi örgütü hakk›nda bu tür tahliller yapabilmesi ilginçtir.
Y›llard›r bir çizgi haline getirilen pragmatizm ve Ortado¤u politikac›l›¤›,
bölge ülkeleriyle, emperyalistlerle kurulan iliflkiler, bugün “Kullan›lma”n›n PKK
için kolay telaffuz edilebilir bir kavram haline gelmesine yolaçm›flt›r.
Devrimci bir örgüt kullan›lmaz. Bu tart›fl›lamaz.
E¤er kullan›ld›¤›ndan, kullan›lma ihtimalinden sözediliyorsa, orada devrim-
ci bir yap› ve devrimci politikalar yok demektir.
538 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
“TÜRK SOLU” KAVRAMI
NEDEN UYDURULDU?
BİRLEŞELİM
SAVAŞALIM
KAZANALIM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
30 Temmuz 1999
Say›: 41
1
980 sonras›, as›l olarak da 1980’li y›llar›n ikinci yar›s›ndan itibaren,
Türkiye solunda 1980 öncesi pek olmayan, olsa da kullan›lmayan bir
kavram kullan›lmaya baflland›: “Türk Solu”.
Geçmiflte 1960’l› y›llar›n sonunda böyle bir dergi ad› vard›, ama o ismin
tafl›d›¤› anlamla, o süreçteki yeriyle sonraki kullan›l›fl biçimi bir hayli farkl›yd›
birbirinden.
“Türk Solu” kavram›n›n bu yeni biçiminin mucidi ve tafl›y›c›s› Kürt milliyetçi-
li¤iydi.
Kürt milliyetçili¤i, kendi geliflim zeminini geniflletmek için böyle bir ayr›mda
yarar gördü ve hayat›n her alan›na bu ayr›m› tafl›d›. Bu ayr›m, bu temelde yü-
rütülen pratik, flovenizme de çok daha genifl bir etki alan› kazand›rd›.
Kürt milliyetçi mant›k, her fleyi böldü... Herkesi milliyetçilik için, bloklaflmak
için kulland›. Kendini kulland›rtt›.
Öcalan’›n bas›na yans›yan ifadelerinde de yer ald›. Öcalan ve Kürt milli-
yetçili¤i istiyordu ki, her fley bloklaflmal›yd› . Kürtler ve Türkler olmal›yd›. S›n›f-
lar, halk olmamal›yd›... Kürt’e ait her fley iyi, Türk’e ait her fley kötü olmal›yd›.
Kürt kim, Türk kim belli de¤ildi. Türk kötü oland›... PKK’ya karfl› olan Kürde kar-
fl›yd›. PKK’ya karfl› olan herkes Türk’tü ve kötüydü. Sol da PKK’y› elefltiriyorsa
Türk’tü... Ve “Türk Solu” kavram› uyduruldu. “Bloklaflmaya” hizmet etmiyorsan,
s›n›f, halk, devrim ortak mücadele diyorsan Türk Solu olacaks›n. Öyle oldu.
Oysa hiç kimse, hiçbir örgüt, ben sadece Türklere hitap ediyorum, demiyor-
du; Türk devrimi yapaca¤›m diyen kimse de yoktu. Bildi¤imiz kadar›yla hiçbir
siyasetin yaln›zca Türklerin aras›nda örgütlenme gibi bir anlay›fl› da yoktu...
Ama Kürt milliyetçili¤ine göre “Türk solu” yine de vard›.
Türk kimdi, belli de¤ildi. Bu soruyu bile cevaplamak, bu topraklar üzerinde
maharet isterdi. Anadolu’da kimler yaflard›, nas›l yaflam›fllard›, unutturulmak
istendi. Sadece Kürtler ve Türkler olmal›yd›. Onlar böyle bloklaflmal›yd›. Blok-
laflmal›yd› ki düflmanl›k oluflsun... Düflmanl›k oluflsun ki milliyetçilik kolayca
güçlenebilsin. Kürtler kendisinindi, Türkler devletin. Kürtler öne ç›ks›n, devrim
öne ç›kmas›nd›. Kürtler sorunu baflat sorun olsun istediler.
Türk solu bu anlay›flla uyduruldu. Peki Laz, Arap, Gürcü, Çerkes, Asuri...
solu var m›yd›? Varsa neredeydiler, yoksa neden yoktular? Hay›r onlar önemli
de¤ildi. Kürt milliyetçili¤i ancak Türk milliyetçili¤i ile gelifltirilebilirdi. Bloklafl-
ma için bu flartt›...
Ve kimi akl› evveller hemen bu Türk solu ifadesini benimsediler. Kimileri ha-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 539
la da devam ediyor. Türk solu diyor ama Türklerle ilgili de bir fley söyledikleri
de yoktur... PKK öyle dedi¤i için onlar da benimsemiflti.
Sol nezdinde de, halk nezdinde de bu ayr›m yarat›ld›.
Peki yarat›ld› da ne oldu?
Bu Anadolu halklar›n› güçsüzlefltirdi. Türkiye solunun ba¤›ms›zl›k, demokra-
si, sosyalizm mücadelesinin dinamiklerini parçalad›.
Bu yol ne kazand›rd› sorusunun cevab› ise ‹mral›’d›r. ‹mral›’dan tüm sola yö-
neltilen ideolojik sald›r›d›r.
Sonuçtan da olsa, dönüp sorulmal›d›r:
Milliyetçili¤i kim neden yaratmak istedi?
Sonra ne oldu?
Kim ne kazand›?
Türk solunu kim neden uydurdu?
Türk solu kim, Laz solu kim, Kürt solu kin?
Sol Nedir?.. Devrimcilik nedir?
Devrimcilik, milliyetçili¤e kurban edilmifltir.
Devrimin yarar›na olan de¤il de, Kürt olan iyi, do¤ru say›lm›flt›r.
Bu ülkede, oligarfli bile flovenizm konusunda kendine s›n›rlar koyarken, Kürt
milliyetçili¤i adeta bir kampanya halinde Türklerin ve Kürtlerin neden bir ara-
da yaflayamayaca¤›n›n teorisini yapmaya, bunu kan›tlamaya giriflmifltir.
fiimdi yine bafla dönülüp, biz hep birlikte yaflanmas›ndan yana olduk deni-
liyor.
Do¤ru olan hangisidir? Kürt milliyetçili¤i, “politika” yapmadan, “taktik”
yapmadan cevaplamal›d›r bu soruyu. Halklar›n cevab› bellidir ama pragmatiz-
miyle hiçbir ilkesi kalmam›fl olan Kürt milliyetçili¤ininki belirsizdir.
Asl›nda sizin ölçülerinize göre Mahirler, Denizler de “Türk solu”ydu. Ama
bu noktada pragmatizminiz a¤›r bas›yordu yine. Anadolu halklar›n›n Mahirle-
re, Denizlere yönelik sempatisini istismar edebilmek için bunu söyleyemezdi-
niz. Tersine Mahirlerin, Denizlerin takipçisiyiz, onlar›n miras›n› biz sürdürüyo-
ruz sözlerini tekrarlad›n›z hep.
Peki Mahirler, Denizler, böyle mi ö¤rettiler?
Hay›r, onlar ne emperyalizme, ne oligarfliye karfl› mücadele konusunda, ne
oligarflinin mahkemelerindeki tav›r konusunda bunlar› ö¤retmediler. Bu mirasa
birazc›k sayg›n›z varsa, yeniden ö¤reneceksiniz.
Bir muhasebe yapacaksan›z, bu ayr›mlar›n, halklar›n kardeflli¤inin, birlikte
yaflamas›n›n neden ve nas›l gerekli, mümkün oldu¤unun, sizin buna neden kar-
fl› durdu¤unuzun muhasebesini de yapacaks›n›z.
Halklar›m›z bu son s›nav› da aln›n›n ak›yla vermifltir.
Anadolu halklar›n› birbirine düflürmeye kimsenin gücünün yetmeyece¤ini
göstermifltir.
Devrimciler, devrimi bu güçlü kardefllik, birlik zemininde gelifltirecektir.
Milliyetçilik, ömrünü tamamlam›flt›r.
540 Miliyetçilik Ç›kmaz›
DOSTLUK VE
ELEŞTİRİ
DOSTLUK VE ELEfiT‹R‹
‹
deolojik mücadeleye her dönem önem veren bir gelene¤e sahibiz. Çün-
kü bu ekonomik, demokratik ve siyasal mücadeleyle birlikte temel müca-
dele cephelerinden biridir. ‹ktidar› hedefleyen bir siyasi hareket, bu cep-
helerden herhangi birini ihmal etmez.
‹deolojik mücadele de kendi içinde çeflitli mevzilere ayr›l›r. Burjuvaziye kar-
fl› yürütülen ideolojik mücadele, sol içindeki çok çeflitli sapmalara karfl› yürütü-
len ideolojik mücadele, örgütün ve halk örgütlülüklerinin içinde yürütülen ide-
olojik mücadele, bafll›ca mevzilerdir. Bu mücadelenin hangi mevzilerde yo¤un-
laflaca¤›, hangi araçlarla, hangi biçimlerde yürütülece¤i elbette dönemlere,
koflullara göre de¤iflir.
Oportünizme, reformizme veya kendini çok çeflitli biçimlerde ortaya koyan
sapmalara karfl› ideolojik mücadele de ertelenemezdir. Mahir’in dedi¤i gibi
“oportünizmin panzehirinin ideolojik mücadele” oldu¤una inan›r›z. Bu yüzden
de ideolojik mücadele ad›na, soyut teori yapmak, elefltiriyormufl gibi yap›p
zülfü yare dokunmaktan kaç›nmak, birlik ad›na ideolojik mücadeleden, eleflti-
riden vazgeçmek bizim tutumumuz olmam›flt›r hiçbir zaman.
‹deolojik mücadele görünümü alt›nda kendi gerçe¤ini gizlemek de bizim tu-
tumumuz olamaz. ‹deolojik mücadele bir “mat” etme arac› de¤il, halk› ve ken-
di kadrolar›n› bilinçlendirme, dost güçlere yönelik bir uyar›, do¤ru çizgiye çek-
me arac›d›r.
THKP-C’nin oluflum sürecinden bafllayarak bugüne kadar bu anlay›fl›m›z
çerçevesinde ideolojik mücadele sürdürdük. Bu konuda da aç›k ve somut bir
tarz›n sahibiyiz. Solun bundan çok hoflnut oldu¤u söylenemez elbette. Elefltiri-
nin kendisini tart›flmak yerine ço¤u kez “kaba”, “birlik anlay›fl›na uygun de¤il”
gibi gerekçelerle elefltiri savuflturulmaya çal›fl›lm›fl, as›l olarak da elefltiri tarz›-
m›zdaki somutluk, aç›kl›k hofllar›na gitmemifltir.
Son dönemde de özellikle Kürt milliyetçili¤ine yönelik elefltirilerimiz “eleflti-
ri” konusu yap›lmaktad›r. Gerekçe olarak “zaman› de¤il” denilmektedir. Kimi-
si daha ileri gidip bunu “f›rsatç›l›k” olarak de¤erlendirmektedir.
zim iflimiz de¤ildir. Yapt›¤›m›z her tan›m›, söyledi¤imiz her sözü ölçüp biçerek
söylemifl, sorumlulu¤unu tafl›m›fl›zd›r.
Dostumuza dost, düflman›m›za düflman›zd›r.
Ne dostumuzun hatalar›ndan dolay› dostlu¤umuzu sileriz, ne de düflman›-
m›z›n oyunlar›, manevralar› karfl›s›nda düflmanl›¤›m›z› unuturuz.
PKK somutunda da böyledir bu. Daha 1978-79’larda hemen tüm solun
“Apocular” diyerek sald›rd›¤›, pek çok siyasetin onlar› karfl›-devrimci ilan etti-
¤i, “Do¤u’nun MHP’si” diye niteledi¤i koflullarda; PKK’y› oligarfliye, reformist-
lere karfl› savunan biz olduk.
1979 Eylül’ünde ç›kan Dev-Genç’in kapa¤›nda “Faflizmin Terörü ve ‘Bölü-
cülük’ Yaygaralar›, Kürt ve Türk Halklar›n›n Ortak Mücadelesini Engelleyemez”
diye yazarken, hemen onun alt›nda flu belirtiliyordu:
“Bugün Apo’cular üzerinde yap›lan ihbar ve provokasyon çizgisine
karfl›, devrimciler ilgisiz kalamazlar... Apo’cular en genifl anlamda Kürt
milliyetçili¤i temelinde oligarfliye tav›r alan Kürt yurtseverleridir. Mücade-
le anlay›fllar›n›n Kürdistan halk›n› kurtulufla götürmesi mümkün de¤ildir.
Bu böyledir diye onlar› karfl› devrime ihbar etmek devrimcilerin görevi
olamaz... Ayd›nl›k’›n ajan muhbir tavr›na karfl› tüm Türkiye solundaki
guruplar dersler ç›kartmal›d›r.”
Ama PKK, y›llar sonra, o gün kendisine karfl› ajan, muhbir faaliyetinin ba-
fl›n› çeken Ayd›nl›k’ç›lar› dost olarak görüp, karfl›-devrimci Ayd›nl›k çetesinin
bafl› Perinçek, tören k›talar›yla karfl›larken, öbür taraftan da devrimci hareke-
te sald›r›yordu. Bunlar› da yaflad›k. Ama bunlar bizim dostluk, ittifak çizgimi-
zi, elefltiri-özelefltiri anlay›fl›m›z›, tarz›m›z› de¤ifltirmedi yine de. Biz do¤ru bil-
di¤imizi, ço¤u kez karfl›l›¤›n› görmesek de yapmaya devam ettik. 1978’de ol-
du¤u gibi 1984 sonras›nda da, 1990’larda da ayn›d›r. Pratik, siyasi deste¤i-
mizi sunduk, a¤›r kay›plarla yüzyüzeyken silahl› eylemler örgütledik; ama sa-
hiplenirken, elefltirimizi de sak›nmad›k.
giye kat›lmakla kalmay›p, süreç Mavi Çarfl›’lar yönünde geliflme e¤ilimine gir-
di¤i noktada, art›k susmak hiçbir gerekçeyle hakl› olamazd›. Bu noktada ide-
olojik mücadelemiz olmas› gerekti¤i gibi bu mevzide yo¤unlaflm›flt›r.
PRAGMAT‹ZM
Miliyetçilik Ç›kmaz› 547
Mücadele
GÜNEY KÜRD‹STAN VE
M‹LL‹YETÇ‹ PRAGMAT‹ZM
K
ürdistani Cephe’nin Güney Kürdistan’da kurduklar› devlete icazet al-
mak için bafllatt›¤› sald›r›yla gündeme gelen Peflmerge-PKK çat›flmas›
ve bunun ard›ndan TC ordular›n›n Güney Kürdistan’a girmeleri ile bo-
yutlanan geliflmeler, ulusal hareketin YNK ve IKDP güçleriyle anlaflma imzala-
malar›n›n ard›ndan yeni bir aflamaya geldi. TC-Peflmerge ittifak› ile yurtsever-
ler aras›ndaki çat›flma flimdilik durulma görünümünde.
Geliflmeler ulusal kurtulufl mücadelesi verdi¤ini iddia eden bir hareket için
milliyetçi-pragmatik politikalar›n hangi boyutta tehlikeler tafl›d›¤›n› göstermifltir.
PKK liderli¤ini üç gün önce “Yakalad›¤›m›z f›rsat önemlidir. Dolay›s›yla
uluslararas› kapsam› büyüktür. Dar mahalli bir çat›flma alan› olarak bak-
m›yoruz. Yine, ‘Kürdün Kürde karfl› savafl›’ olarak bakm›yoruz.” (27 Ekim
1992, Gündem Gazetesi) diye aç›klama yapt›ktan iki gün sonra, “Özellikle
Türk devletinin oyunlar›n› bozmak istiyoruz. Kürdü Kürde k›rd›rtma
oyunlar› var.” fleklinde konuflturan bu milliyetçi-pragmatist yaklafl›mlard›r.
Bütün bunlar›n gerisinde yatan olgu, Ortado¤u’da bütün bir düflman kamp›
içerisindeki dengelerden, çatlaklardan yararlanarak ayakta durma çabas›n›n
bölgedeki çeflitli ulusal hareketlerin politik çizgilerinin hala belirgin bir unsuru-
nu oluflturmas›d›r. Daha Körfez savafl› s›ras›nda, ulusal hareketin önderli¤i Tür-
kiye ile emperyalistler aras›nda bir tercih söz konusu oldu¤unda Kürtlerin “da-
ha demokratik bir koca” olarak emperyalistleri tercih etmesi gerekti¤ini söyler-
ken, ABD’nin bölgedeki manevralar›ndan pek de rahats›z görünmüyordu. Oy-
sa emperyalizme tav›r bir ulusal kurtulufl hareketi için turnusol ka¤›d›d›r. Em-
peryalistlerle çeliflkileri keskinlefltirmeyelim tavr› içerisinde, politikalar›n› bölge-
deki gerici-faflist iktidarlar aras› ç›kar çat›flmalar›na dayamak büyük hatad›r.
Bu tür çeliflkiler geçici bir süre yarar sa¤lasa da ilkesizli¤in kendini vuran bir
silah oldu¤u unutulmamal›d›r. Türkiye, ‹ran ve Suriye’nin Kürt ulusal hareketine
karfl› gerçeklefltirdikleri toplant› bunun en son ve dersler ç›kar›lmas› gereken ör-
neklerindendir. Bölgedeki devletler, e¤er Kürt ulusal hareketi onlar için yeterin-
ce tehlikeli hale gelmiflse, senin benim topra¤›m diye bakm›yorlar, ezmek için
güçlerini birlefltirmekte tereddüt göstermiyorlar.
Yurtseverlerin taktik esneklik olarak ifade etti¤i pragmatik politikalar›, Gü-
ney Kürdistan’daki iflbirlikçi liderlere karfl› tutumda bir kez daha izlendi.
“Kürdün Kürde k›rd›r›lmas›” politikas›n›n bu derece ad›mlar atabilmesinde,
emperyalizmin bölgedeki manevralar›na tav›r al›nmayarak iflbirlikçilere hare-
548 Miliyetçilik Ç›kmaz›
ket alan› b›rak›lmas›n›n rolü vard›r. Öte yandan iflbirlikçilerin kimli¤i ve hare-
ketlerine tam teflhis konulmam›fl, Özal ile iflbirli¤i görüflmeleri bile yanl›fl de-
¤erlendirilmifltir.
A. Öcalan’›n Sabah gazetesindeki röportaj›nda söyledikleri bu aç›dan ör-
nektir: “Talabani asl›nda o kadar iflbirlikçi de¤ildir. Kesinlikle onun bütün
yaflam› taktiklerden ibarettir. Fakat belli bir ilkesi yoktur pratikte... Buna
mecburdur da. Baz›lar› Talabani’yi çok elefltirir. Hiçbiri onun kadar den-
geleri eflit tutamaz. (...) Herkes bir sisteme dayan›rken o sistemlere sonu-
na kadar aç›kt›r. ‹flte bu özelli¤i ve ilginçli¤i vard›r. Buna mecburdur. Ya-
flad›¤› gerçeklik onu mutlak günlük taktik de¤ifltirmeye iter”
PKK liderli¤i flimdilerde Talabani’ye hainlikle nitelendirirken, ona yönelik bu
övgülerini de düflünmesi gerekirdi. Talabani ve Barzani TC yöneticileri ile gö-
rüflmelerini sürdürürken, iflbirli¤i yolunda aç›k aç›k ilerlerken, Abdullah Öcalan
bu görüflmeler için, “talabani’nin bu gezisi (Ankara gezisi -bn) iflbirlikçi-
likten, normal diplomatik iliflkiye geçiflin bir nevi ara biçimi oluyor. Yine
de çok önemli. Kürtlerin Türkiye ile iliflkilerini resmilefltirmeleri aç›s›ndan
çok önemlidir.” diyordu. Bu dönem ulusal hareket, Talabani vas›tas›ya, “Özal-
Demirel çeliflkisi”nden de yararlanarak, TC’yi “siyasal çözüm”e zorlayabilece-
¤ini, TC ile resmi görüflmelerin yolunu açabilece¤ini düflünüyordu. Oysa son
peflmerge sald›r›s›n›n ana hatlar› bu görüflmelerden sonra ortaya ç›km›flt›r.
Talabani’nin Ankara görüflmelerini iflbirlikçilikten diplomatik iliflkiye geçifl
olarak de¤erlendirip, ard›ndan sald›r› bafllay›nca hain ilan etmek tutarl› bir
davran›fl de¤ildir. Bu tutars›zl›k, çevresindeki güçlerin anl›k konumlar›na göre
yat›r›m yapan pragmatist politikalarda yatmaktad›r. Bunun, h›zla sa¤a sola
savrulmalar›n s›k yafland›¤› Ortado¤u gibi bir bölgede bir hareketi dost düfl-
man ayr›m›nda içinden ç›k›lmaz kar›fl›kl›klara sokaca¤› aç›kt›r. Nitekim, çat›fl-
ma esnas›nda Talabani ve Barzani’yi ay›rt etmeden hainlik ve iflbirlikçilikle suç-
layan ulusal hareket, uzlaflma zemininin Talabani ile yakalanmas› üzerine, bu
kez hemen Talabani’ye dönük suçlamalar›n› yumuflatm›fl, hedefe Barzani’yi
koymufltur. Peflmerge sald›r›s›n›n papaz ve cellatlar› aras›nda yap›lan bu ayr›-
m›n tutarl› bir taraf› olmad›¤›, yar›n farkl› tutumlar› gerektirece¤i aç›kt›r.
Yaflanan bu örnekler milliyetçili¤in ve pragmatizmin nerelere kadar varaca-
¤›n› göstermesi bak›m›ndan da somut bir örnektir. Bugün Türkiye’de kendi ka-
deri hakk›nda söz sahibi olan Kürdistan’›n gelece¤i, emperyalizmi ve oligarfli-
yi y›kacak bir devrimle olanakl›d›r. Bu ise, silahl› mücadeleye milliyetçili¤in ve
pragmatizmin yön vermesiyle de¤il, s›n›fsal bak›fl aç›s›n›n silahl› mücadeleye
hükmetmesiyle olanakl›d›r. Bugünkü devlet mekanizmas›n› ancak böyle parça-
lay›p y›kabilir ve sosyalizmi kurabiliriz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 549
Mücadele
TAR‹H Ö⁄RET‹YOR
DÜNDEN BUGÜNE
AYDINLIK VE PKK ‹L‹fiK‹S‹ - 1
DÜNDEN BUGÜNE
AYDINLIK VE PKK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
İLİŞKİSİ 23 Ekim 1993
Say›: 68
Burjuva milliyetçisi, ihbarc› Ayd›nl›k ve Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤› için savaflt›¤›n› söyleyen yurtsever hare-
ket PKK... Bir dönem birbirlerine göre “ajan-provokatör örgüt”ü, “cinayet flebekesi”ydiler.
Günü geldi birbirlerine “yüksek de¤er” biçtiler.
Burjuva milliyetçili¤iyle pragmatizmin “balay›” dönemiydi bu dönem. Ama bitti.
Ulusal kurtuluflçulukla burjuva milliyetçili¤i, halk savafl›yla teslimiyetçilik, savafl örgütüyle ihbarc›l›k yan
yana olamazd› çünkü.
Bu ittifak, mücadelenin do¤as›na ayk›r› olan›yd›, çat›flma ise do¤al olan›. fiimdi çat›flma var. fiimdi yine “be-
flinci kol” ve “yeni dünya düzeninin piyonu” tan›mlamalar› yap›l›yor.
Yurtsever hareket Dersim’de sol içi iliflkilerdeki tutars›zl›¤›na ve yanl›fllar›na bir yenisini ekledi, devrimci ka-
n› döktü, olay›n teorisini yapmaya çal›fl›yor.
Ayd›nl›k kendisine “yüksek de¤er” biçilen günlerin bitiflinden bu yana biriktirdi¤i düflmanl›¤› bu f›rsat› de-
¤erlendirerek kusuyor. Tam da milliyetçi, ihbarc› çizgisine yarafl›r tarzda oligarflinin aç›klamalar›ndan, devrimci-
lerin dostça elefltirilerine kadar her fleyi kullanmaya çal›fl›yor.
Tüm bu olan bitenin flafl›lacak yan› yok gerçekte. Ancak tarihten ö¤renmesini bilmeyenler flafl›r›yor. Ancak
devrimci ilkelerin d›fl›na ç›k›p, pragmatizmin zemininde beklentilere girenler, hayal k›r›kl›¤›na u¤ruyor.
Ayd›nl›k; Türkiye solunda s›k s›k tart›fl›lan ve genel olarak ilkesizli¤in hakim oldu¤u bir konu.
Burjuva milliyetçi, ihbarc› Ayd›nl›kç›lar konusunda devrimci hareketin tavr›n›n net oldu¤unu dost da, düfl-
man da iyi bilir. Biz dün ne söylediysek bugün de ayn›s›n› söylüyor, savunuyoruz. Dostumuzu da, düflman›m›z›
da günübirlik seçmiyoruz. Büyük bir aymazl›k içinde günübirlik ç›karlar için Ayd›nl›k çizgisiyle flört edenlerin
“gerekçelerini” hiç tasvip etmedik. Oysa bunu devrimcilik ya da yurtseverlik ad›na yapanlar var. Bunun ad›n› aç›k
koyal›m; bu pragmatizmdir ve gelece¤i nokta bugün PKK’n›n içine düfltü¤ü durumdur. Ders ç›kar›lmal›d›r.
PKK’n›n dostlar ve ittifaklar anlay›fl›ndaki bu günübirlik, faydac› bak›fl aç›s›, kuflkusuz güven sars›c›d›r. ‹tti-
faklar politikas› devrimci bir rotaya oturtulmal›, dost, düflman tasnif edilmelidir. Bu belirsizlik nedeniyledir ki
PKK hiçbir devrimci, demokrat güçle kal›c› ittifaklar oluflturamamaktad›r. Devrimciler güçlü, kal›c› dostluklardan
ve ittifaklardan yanad›r. Ve inan›yoruz ki en iyi dost, mücadele içinde olup elefltirendir. “fiakflakç›”lar, ya¤c›lar
sadece faydac›lar ve kendine güvensizlerdir. ‹flte bu yüzden Ayd›nl›kta oldu¤u gibi ittifaklar›n düflmanl›klara dö-
nüflebildi¤ini de¤erlendirmekte yarar vard›r.
Tarihin bu kesitini bu amaçla bir kez daha gündeme getiriyoruz. Ö¤retici olaca¤›n›, bugünkü geliflmeleri yo-
rumlamada yol gösterici olaca¤›n› düflünüyoruz.
da, ilk göze çarpan iki de¤erlendirmenin aras›ndaki flafl›rt›c› uzakl›k olacakt›r.
Ayd›nl›k çizgisi bugün PKK aleyhindeki özel yay›n›nda bu flafl›rt›c› uzakl›¤› ya-
ratan rüzgarlar›n adeta ters yönden esmeye bafllamas›d›r. Bugün var güçleriy-
le çat›fl›yor, birbirlerini y›pratmaya çal›fl›yorlar. Birbirlerine onlarca sayfan›n
ayr›ld›¤›, övgülerin dizildi¤i tablo nereden ç›km›fl, nas›l flekillenmifltir? Ve yine
bugün çeliflkiler durup dururken mi keskinlefliyor? De¤ildi elbette, her olayda
oldu¤u gibi, bunun da bir öncesi vard›.
kara vb. gitti¤i tüm illerde bozuma u¤ruyordu. Miting alanlar› bofltu, salonlar›
ise bir türlü dolduram›yordu. Derken yine imdatlar›na yurtseverler yetiflti. Diyar-
bak›r, Batman, Cizre, Silopi’de Do¤u Perinçek’i binlerce kifli karfl›l›yor, selam-
l›yor, slogan at›yordu. Bu gösterilerden sonra 2000’e Do¤ru’nun 19 Ekim
1991 tarihli kapa¤›nda “Emekçiler sahaya indi. Sosyalist Parti patlama yapt›”
bafll›klar› okunuyordu.
Oysa ne Sosyalist Parti’nin ne de Perinçek’in patlama yapt›¤› yoktu. Sosya-
list Parti’nin ad› geçen yerlerde herhangi bir taban› da yoktu. PKK’n›n ilkesiz
ve tutars›z pragmatizmiyle yönlendirilen yurtsever taband› Perinçek’i karfl›la-
yan...
Ama ifller düflünüldü¤ü gibi gitmedi. Karfl›l›kl› hesaplar birbirini tutmad› ve
seçim sonras› yeniden hafif de olsa, ‘80 öncesinin rüzgarlar› esmeye bafllad›
aralar›nda. Bu iliflki, ilkesizli¤in, faydac›l›¤›n, “ittifak” politikalar›n› dejenere
eden bir örne¤iyle; tecrit olmufl bir Ayd›nl›k’› kitlelerin gözünde yeniden “sol”
olarak meflrulaflt›rarak devrime zarar veren bir fatura b›rakt› geriye. PKK da
bugün kendi aç›s›ndan bir fatura ödemeye devam ediyor. Mücadelede geçmi-
fli unutman›n bedeli olmufltur hep. Mücadele gerçe¤inden geçmifle “sünger
çekme” yoktur.
PKK’l›lar için “iki elimiz yakan›zda”, “Bu cinayet flebekesinin peflini b›rak-
mayaca¤›z”, “Apocu katilleri tek tek sapt›yoruz” manflet ve spotlar›yla sürdü-
rüldü bu yay›n.
Ayd›nl›k PKK’n›n yönetici ve militanlar›n› isim isim, adres ve örgütteki yerle-
riyle, özgeçmiflleriyle aç›klamaya bafllad›.
1 Temmuz 1979 tarihli Ayd›nl›k’ta dizi sürüyor: Bu kez “Apocular›n Bat-
man’daki çetesini Mahsun Korkmaz, Veysi Güzel ve Osman Ergin yönetiyor”
bafll›¤› yer al›yor. Daha altta ise PKK’l›lar için “Camiden ç›kan halk› tarad›lar”
bafll›¤› var.
5 Temmuz ‘79; T‹KP MK üyesi Kemal Çamk›ran “Zeki ÖN’ün katili Apocu
Müslüm Erikli’dir” diye aç›kl›yor.
6 A¤ustos; dizi devam ediyor. Yeni bafll›klar flöyle “Apocular nedir ne ya-
par?”, “Apo kimdir?”, “Ve di¤er elebafllar› ve katiller”. Bu bafll›klarla Mustafa
Karasu ve uzun bir PKK’l› listesi kod adlar›, görevleri, özgeçmiflleri ve iflledik-
leri iddia edilen “cinayetler” aç›klan›yor.
8 Temmuz 1979; “Apocu caniler hakk›nda ne biliyorsan›z gazetemize ve
ilgili mercilere iletiniz.”, “Apocu katiller yakalanmadan Do¤u’da huzur sa¤la-
namaz.”
12 Temmuz 1979; “Tunceli’de ve Diyarbak›r’da Apocular›n befl cinayetini
aç›kl›yoruz.”
27 A¤ustos 1979; “Apocu cinayet flebekesinin flefi iflte Apo” bafll›¤› ve
Öcalan’›n resmi.
Bunlar Ayd›nl›k’›n 79 y›l› boyunca sürdürdü¤ü ihbar kampanyas›ndan sa-
dece birkaç örnek.
Ayd›nl›k hainleri ayn› süreçte sadece PKK’ya de¤il tüm sola yönelik ihbar-
lar›n› da sürdürüyordu: “49 sahte sol” deyip devrimci örgütler hakk›nda dizi-
ler yay›nl›yor; bu gruplar hakk›nda (üye, yönetici, sempatizan vb.) ö¤renebil-
di¤i en genifl bilgileri gazete sütunlar›nda yay›nl›yordu...
Mücadele
TAR‹H Ö⁄RET‹YOR
‹
hbarc›l›klar›n›n, burjuva milliyetçisi politikalar›n›n belgelerini sunarak
kendilerini cuntaya “kan›tlayan” Ayd›nl›kç›lar için yap›lacak tek fley “ya-
sal” faaliyetlerini sürdürebilecekleri demokrasinin gelmesini beklemekti.
Öyle de yapt›lar.
Cuntadan sözde “sivil yönetim”e geçildi¤i, ama cuntan›n öz olarak devam
etti¤i ‘84 y›l›, PKK’n›n da gerilla savafl› temelindeki ç›k›fl›n›n y›l›d›r. PKK, Eruh-
fiemdinli bask›n›yla Kürdistan’da gerilla mücadelesini t›rmand›rmaya baflla-
m›fl, flehitler pahas›na bir savafl› yürütmektedir. Ayd›nl›kç›lar›n PKK’ya bak›fl›n-
da ise bir de¤ifliklik yoktur. Ayd›nl›k’a göre bu y›llarda PKK yine “terör”, “ci-
nayet” örgütüdür. ‘85’te de durum ayn›d›r. K›saca Ayd›nl›k, PKK yak›nlaflmas›-
n›n bu y›llarda esamesi bile okunmuyor. PKK-Ayd›nl›k dostlu¤u için daha y›llar
var.
‘86 y›l› Ayd›nl›kç›lar için “yo¤un” bir y›ld›r. Demokrasi “az” da olsa gelmifl-
tir. Art›k Ayd›nl›kç›lar “yasal parti” için çal›flmaya bafllayabilirler. Ancak 12
Eylül öncesinin ihbarc›, devletçi çizgilerinden dolay› solda büyük ölçüde teflhir
ve tecrit olman›n handikap›n› tafl›yan Ayd›nl›kç›lar genifl tabanl›(!) bir parti kur-
mak için kollar› s›varlar. Bunun için de “imtiyazl›”, “popüler” sosyalistler(!) ara-
n›r. M. Ali Aybar, U¤ur Cankoçak gibi eski tüfek “sosyalistler” ve Yalç›n Küçük
gibi ayd›nlar bulunur ve bunlarla hareket etme “baflar›s›” gösterilir. Etap Mar-
mara’larda toplant›lar, tart›flmalar tüm h›z›yla sürer.
Ayd›nl›k, çizgisi gere¤i ikiyüzlüdür. ‘84’te, ‘85’te, ‘86’da PKK’l›lar için kul-
land›klar› “bölücü”, “terörist”, “hain” literatürü bu toplant›larda h›zla de¤iflip
yerini keskin bir “devrimci” literatüre b›rakt›.
‘87’ye gelindi¤inde Ayd›nl›kç›lar parti kurma çal›flmalar›n›n yan› s›ra daha
genifl bir perspektifle(!) gençli¤i de örgütlemeyi hedeflediler. “Gökyüzü” girifli-
mi bu dönemde ortaya kondu. Ancak Devrimci Gençlik Ayd›nl›kç›lara burjuva
milliyetçi çizgilerini, ihbarc› geleneklerini gençlik içinde yayma f›rsat› vermedi.
Çünkü Devrimci Gençlik geçmifli unutmam›flt›, bellekleri güçlüydü ve Ayd›nl›k
çizgisinin mevcut durumdaki ikiyüzlülü¤ünün fark›ndayd›. Bu noktada solu da
uyarmaya çal›flt›lar. Ancak sol bu konuda duyars›zl›¤› ve mu¤lakl›¤› tercih et-
ti. Yer yer geçmifl hat›rlat›ld›¤› için elefltirenler oldu. Dev-Genç’liler buna ra¤-
men ›srarl› oldular tav›rlar›nda. Ve “Gökyüzü” deneyimi onlara k›sa bir dönem
Miliyetçilik Ç›kmaz› 557
CEZAEVİ
DİRENİŞLERİ Provokasyon korkusu PKK ve DHP tutsaklar›na
1
faflizmin Buca Katliam›’n› onaylat›yor
BUCA
D‹RENMEYENLER TESL‹M
OLMAYA MAHKUMDUR
Cezaevi Direniflleri 1- Buca Kitab› (Haziran Yay›nevi)
1995
3
0 Eylül 1995 tarihli Özgür Politika Gazetesinde yay›nlanan ‹stanbul
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK ve DHP’li tutsaklar imzal› “Katliamla-
ra Aç›k Kap› B›rakmayal›m” bafll›kl› aç›klama faflizmin Buca Ceza-
evi’ndeki devrimci tutsaklar› katletmesinin, sorumlulu¤unu DHKP-C tutsaklar›n›n
bafle¤mez tutumlar›na yükler bir nitelikte. “Provokasyonlara aç›k kap› b›rakma-
yan, uyan›k ve politik yaklafl›m” ad›na Buca Cezaevi’nde direnifl destan› yara-
tan DHKP-C tutsaklar›n› üstü kapal› bir biçimde “provokatör” ilan ediyorlar.
“Provokasyon olur, katlediliriz” korkusuyla y›llard›r cezaevlerinde direnifl kaç-
k›nl›¤› yapan PKK tutsaklar› gelinen noktada direniflleri de, faflizmi k›flk›rtan
katliam zemini yaratan davran›fllar olarak kendince mahkum ediyor.
21 Eylül’de Buca Cezaevi’ne yönelik faflizmin planl› katliam sald›r›s› ne ilk-
ti ne de son. Devrimci mücadele boyutland›kça, devrimci savafl halk› kapsaya-
rak yayg›nlaflt›kça, karfl› devrimin sald›r›lar›n›n tükenmiflli¤in ifadesi olarak her
alanda azg›nlaflarak artaca¤› devrimin de¤iflmez yasalar›ndan biridir. Burada
bütün mesele direnerek ve savaflarak zafere yürümekte. Direnme ve savaflma
yerine; uzlaflmay› ve teslimiyeti seçenler özgürlü¤ü ve zaferi de kucaklayamaz-
lar. Karfl› devrimin azg›n sald›r›lar›na karfl› daha büyük bir kararl›l›k ve fliddet-
le cevap veremeyenler her alanda yenilmeye mahkumdurlar. PKK tutsaklar›n›n
mant›¤›na göre karfl› devrimin sald›r›lar›n› etkisizlefltirecek devrimci fliddetin
kendisini de “provokasyon” ilan etmek mümkündür.
Faflizm, y›llard›r devrimci tutsaklara sald›r›yor ve onlar› teslim almaya çal›-
fl›yor. Faflizmin DHKP-C savaflç›lar›na sald›rmas›, onlar› katletmesi, tüm tutsak-
lara ve halka vermek istedi¤i bir mesajd›: “Teslim olun”. Evet faflizm, devrimci-
lere ve halka “Teslim olun” diyor. O yüzden direnen, bafle¤meyen, teslim ol-
mayan özgür tutsaklar› katlediyor. Çünkü onlar›n gelene¤inde “Teslim olmak”
diye bir sözcük yok. Çünkü onlar direnerek savaflarak tüm halk kesimlerine za-
feri müjdeliyorlar.
PKK tutsaklar›n›n ö¤renemedi¤i ac› bir gerçek var. Teslim olmak belki pro-
vokasyonlar›n önüne geçebilir. Fakat faflizmin katliamlar› ve sald›r›lar› için pro-
vokasyon bahanesine gerek yok. Katliam faflizmin yaflam kayna¤›d›r. Teslim al-
mayla yetinmez ajanlaflt›rmak, hainlefltirmek için sald›rmaya, katletmeye de-
564 Miliyetçilik Ç›kmaz›
yor. “Cezaevlerini esas politika zemini olarak gören ve bütün taktiklerini de ce-
zaevlerinde bunun etraf›nda flekillendiren DHKP-C” diyerek DHKP-C’nin dev-
rimci prati¤ine sald›rmak onu karalamak direnenleri, savaflanlar› “provokatör”
ilan etmek Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n DHKP-C’nin savafl›
hangi alanlarda yükseltti¤ini görebilmeleri ve anlayabilmeleri için öncelikle
dar siyasi bak›fl aç›lar›ndan kurtulmalar› gerekir.
Katliam korkusu ve direnifl kaçk›nl›¤› Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsak-
lar›na Buca direnifli ile ilgili garip de¤erlendirmeler yapt›r›yor. Diyorlar ki,
“Asl›nda rejimin çözümsüzlü¤üne sol ad›na kendi politik çözümsüzlü¤ü ile
yan›t olma durumundan ç›kamad›. Buca Cezaevi’ndeki planlanm›fl provo-
kasyonu görüp bofla ç›karmak bir yana düflman›n istedi¤i zemin ve za-
manda ve istedi¤i biçimde karfl›lamas› da bunun son bir örne¤i oldu.” ‹fl-
te Buca’daki katliam›n ve destans› direniflin dar kafal›ca bir yorumu. Evet siya-
si iktidar tükenmiflli¤inden dolay› savunmas›z silahs›z devrimci tutsaklara sal-
d›r›yor. Direndikleri bafl e¤medikleri için de özellikle DHKP-C tutsaklar›na sal-
d›r›yor. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsaklar›n›n bu durumda önerdi¤i çözüm, di-
renmemek, uzlaflmak, düflman›n direnen tüm halk kesimlerine vermek istedi¤i
“Teslim olun, uzlafl›n” mesaj›na, çözüm ad›na önerilen yine düflman›n istedi¤i
gibi davranmak. Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n bu aç›klamas›
elindekini kaybetmemek için tav›r almama mant›¤›n›n geldi¤i noktay› ifade edi-
yor. Fakat gariptir yine ayn› aç›klamada “zaman dönemin büyük görevleri
üzerine yürüme büyük amaçlar için gerekirse her fleyini çekincesizce orta-
ya koyma zaman›d›r. Böylesi bir zamanda önlenebilecek provokasyon ve
katliamlara, kap›lar› aç›k tutmamak ise her devrimci hareketin unutama-
yaca¤› bir sorumluluktur” denilerek her fley birbirine kar›flt›r›l›yor. Direnme-
yi görev kabul etmeyenler her fleyini çekincesizce ortaya koyamazlar. Sa¤mal-
c›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar› hem “zaman›n büyük görevlerinden” hem
“herfleyini çekincesizce ortaya koyabilmekten” hem de bu ifade ettiklerinin tam
karfl›t› olarak provokasyon ve katliamlar› önlemek ad›na düflman›n iradesini
dayatt›¤›, teslim olmaya zorlad›¤› bir noktada, uzlaflmay›, teslim olmay› öneri-
yor. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsaklar› ya ne dedi¤ini bilmiyor ya da görünü-
flü kurtarmak için boylar›ndan büyük laflar ederek her fleyi birbirine kar›flt›r›-
yorlar.
Sa¤malc›lar Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n kavramak zorunda oldu¤u
baflka bir nokta ise var olan haklar› kaybetmemek için uzlaflma, direnmeme ta-
v›rlar›n›n tutsak kitlesini faflizmin sald›r›lar› karfl›s›nda duyars›zlaflt›rd›¤›d›r. Bu-
ca Cezaevi’ndeki PKK tutsaklar›n›n içler ac›s› durumu buna ac› bir örnektir.
Düflman DHKP-C savaflç›lar›na azg›nca sald›rm›fl ve 3 yi¤it DHKP-C savaflç›s›-
n› katletmiflken DHKP-C savaflç›lar›n›n kald›¤› ko¤ufllarda bombalar patlarken,
yaral› tutsaklar kan revan içerisinde koridorda sürüklenirken Buca Ceza-
evi’ndeki PKK tutsaklar› “provokasyon olmas›n” korkusuyla slogan dahi atma-
yarak tüm bu olaylar› sessizce izlemifllerdir. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsak-
lar› da devrimci tutsaklar›n protesto eylemliliklerine kat›lmayarak baflka bir ta-
v›rs›zl›k örne¤i göstermifllerdir. Gözlerinin önünde süren katliama suskun kal-
mak k›l›n› bile k›p›rdatmadan sessizce izlemek sonras›nda da tav›r almaktan
568 Miliyetçilik Ç›kmaz›
kaç›nmak kolay anlafl›l›r fleyler de¤il. Durum buyken Sa¤malc›lar Cezaevi PKK
tutsaklar›n›n “tüm insanl›¤›” sald›r›lara ve katliamlara karfl› duyarl› olmaya, he-
sap sormaya ça¤›rmas› samimiyetsizliktir. Sa¤malc›lar Cezaevi PKK tutsakla-
r› sözlerinin gere¤ini önce kendileri yerine getirmek zorundad›rlar. Sonra “tüm
insanl›¤a” ça¤r› yapabilirler ancak. Devrimci politika samimi ve dürüst davran-
may› gerektirir. PKK tutsaklar› bu suskunluklar›n› ve tav›rs›zl›klar›n› bir kenara
b›rakmak zorundad›r.
Zafere yürüyebilmek için, özgürleflebilmek için direnmek ve savaflmak zo-
runlu kofluldur. Karfl› devrimle, devrim güçleri aras›ndaki mücadele her alanda
her cephede iradelerin birbirine kabul ettirilmesi savafl›d›r. Düflman iradesine
boyun e¤mek onunla uzlaflmak teslimiyet ve ihanetle sonuçlan›r. Ancak direne-
rek ve savaflarak özgürleflilir. Bu mücadelenin her alan›n›n de¤iflmez yasas›d›r.
Düflman›n kendi iradesini dayatt›¤›, teslim olmaya zorlad›¤› noktada uzlafl-
mak, kaç›fl yollar› aramak yenilgiyi ve ihaneti getirir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 569
Kurtulufl
HALKLARIN KARDEfiL‹⁄‹YLE
OYNAMAYIN!
KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
14 May›s 1999
Say›: 30
B
ir tarafta “kardefllik safsatas›” diye yaz›yor. Biz, halklar›n kardeflli¤ini
anlatmaya çal›fl›yoruz. Bir devrimcinin yurtseverlere karfl› halklar›n
kardeflli¤ini tan›tlamak zorunda kalmas› çarp›c› bir durumdur. Tarih
boyunca tersi olmufltur. Egemen s›n›flar düflmanl›¤› körüklemifltir, oligarfli düfl-
manl›¤› körüklemifltir, halklar›n kardeflli¤i bir yana, inkarla, imhayla egemen
ulus d›fl›ndakileri yoketmeye çal›flm›flt›r; devrimciler yurtseverler bunun karfl›s›n-
da halklar›n kardeflli¤ini savunmufltur.
fiimdi çok farkl› bir tablo ç›k›yor ortaya.
Oligarflinin böl-parçala-yönet politikas›na karfl› ideolojik bir kavga yürütü-
yoruz; bu do¤rultuda kitlelere seslenmeye çal›fl›yoruz. Ama bunun yan›nda,
halklar›n kardeflli¤ini bir de sola kan›tlamaya çal›fl›yoruz. O da tersinden ol-
mad›¤›n› kan›tlamaya çal›fl›yor.
Kürt milliyetçili¤i, bir süredir ›srarla kardefllik söylemine karfl› ç›k›yor; bunun
bir safsata oldu¤unu söylüyor. Karfl› ç›kt›¤› nedir peki? Oligarflinin sahte kar-
defllik söylemleri olsa neyse. Ona karfl› ç›kar, ama halklar›n kendi gerçe¤ini de
ortaya koyars›n.
Hay›r, öyle yapm›yor. Oligarflinin “kardefllik” demagojisine karfl› ç›km›yor.
Anadolu’nun bir nesnelli¤i olan kardeflli¤in kendisine karfl› ç›k›yor.
Durum böyle olunca, oligarflinin kendi cephesinden yürüttü¤ü sahte “kar-
defllik” propagandas› daha genifl bir zemin yarat›lm›fl oluyor. Hat›rlayal›m flöy-
le bir; mesela birkaç y›l önce gazetelerde kontra kaynakl› “Kürtler Türkleri sö-
mürüyor” bafll›kl› haberler ç›kard›. MGK “Kürt” kelimesinin an›lmas›na izin ver-
miyordu. “Ne mozayi¤i ulan” diyordu baz›lar›.
Egemen s›n›flar›n o günkü ç›karlar›na uygun olan da buydu.
Bunlar düflmanl›k politikalar›yd›. Ama flimdi öyle bir zemin do¤du ki, tersi-
ne propagandaya geçti. Kürt milliyetçili¤inin halka yönelik eylemleri karfl›s›n-
da, burjuva yazarlar, halk›n savunucusu rolüne soyunma imkan› buldular.
MGK Kürt ulusal mücadelesine karfl›, imha politikas›n› sürdürürken, ayn› za-
manda Kürt halk›n›, olabildi¤i kadar kazanma politikas›n› devreye soktu. Tabii
bu politikan›n içinde “kardefllik” propagandas›n› da yap›yor.
Aynen emperyalizm konusunda oldu¤u gibi yine çarp›k bir durum ç›k›yor
ortaya.
Ba¤›ms›zl›k için savaflanlar, yurtseverler, “Viva ‹talya” derken, faflistler
“Kahrolsun ‹talya, Kahrolsun Emperyalizm” slogan› at›yordu ya, flimdi de ç›-
570 Miliyetçilik Ç›kmaz›
KÜRDİSTAN’DA
OLİGARŞİNİN KÜRD‹STAN’DA OL‹GARfi‹N‹N
TERÖRÜ VE
KÜRT
TERÖRÜ VE KÜRT M‹LL‹YETÇ‹LER‹
MİLLİYETÇİLERİ
S
›k›yönetimle birlikte Kürdistan’da bask› ve devlet terörü artmaya bafl-
lad›. Bu bask› ve terör devrimci mücadelenin oldu¤u her yerde zaten
vard›. 14 Ekim seçimlerinden sonra h›z› art›rarak sürmeye bafllad›.
Bafllang›çta Diyarbak›r gibi Kürt milliyetçilerinin yo¤un oldu¤u yerlerde s›k›yö-
netimin varl›¤› ile yoklu¤u tart›fl›l›r bir olayd›. Çünkü bu gibi yerlerde devrimci
mücadeleden bahsetmenin imkan› da yoktu. Sivil faflistlerin olmay›fl› da buna
eklenince rahatlar›na diyecek yoktu. Sivil ve resmi faflistlerin bulundu¤u yerler-
de ise devrimci mücadelenin varl›¤› bu siyasetleri, kendilerinin bulundu¤u yer-
ler d›fl›ndaki yerleri Kürdistan d›fl› ilan etmelere kadar vard›rd›lar. Orada olan-
lar› ise “Türk Solu” ad›yla adland›r›p, iflin kolay›na kaçman›n yolunu bulan bu
pasifist milliyetçiler pasifistliklerini gizleyeceklerini san›yorlar. Pasifistliklerine
teorik gerekçeler de bulmufllar. Anti-sömürgecilik tespiti yapan siyasetler “Kürt
Solu”, yapmayanlar ise “Türk Solu”nu temsil ederler. Ne kadar çok anti-sömür-
gecilikten bahsedersen o kadar çok ulusal meseleyi savunan olursun. Sanki
Marksistlerin milli mesele konusunda diyecekleri fley yokmufl gibi. Hayat›n ken-
disi ise hiçte böyle olmad›¤›n› göstermifltir. Halen de göstermektedir. ‹flte Kah-
ramanmarafl soyk›r›m›n› protesto kampanyas› bunun en güzel örne¤i. Bir sürü
Kürt milliyetçisi siyasetlerin yapt›klar› ortada. Bu siyasetler “provokasyona ge-
liriz, Kürdistan’› haritadan silerler” teraneleri ad› alt›nda hiç bir fley yapmama-
y› ye¤lediler. Bir fleyler yapmak isteyeni de güçlü olduklar› yerlerde engelleme-
ye çal›flt›lar. Bu nas›l ifltir ki, hem Kürt ulusunu en çok kendinin savundu¤unu
söyleyeceksin, hem de en mütevaz› protesto biçimini bile yapmayacaks›n. ‹lk
bak›flta çeliflkili gibi görünmesine ra¤men, bu duruma hiçte susmamak gerek,
bu pasifist milliyetçilerden baflkas› da beklenemezdi zaten. Onlara göre Ma-
rafl’ta katledilenler Türk’tü, o da onlar› ilgilendirmezdi! Kendi milliyetçi siyaset-
lerinden tek tük adamlar› vuruluyorsa onlar› anmak yeterli. Baflta demifltik ya
kendi siyasetlerinin oldu¤u yerler d›fl›ndakiler Kürdistan de¤ilmifl. Ne diye bir
de kalk›p Marafl’› protesto edecekmifl. Do¤rusu ya milliyetçili¤in böylesi de gö-
rülmemifl, faflist AP hükümetinin kurulmas›yla bask› ve terörün artmas› milliyet-
çileri flaflk›na çevirdi. Daha evvel derneklerinde oldukça rahat olanlar, rahat-
s›z olmaya bafllad›lar. Rahats›zl›¤›n ucu onlara kadar dayanm›flt›. Sanki iflken-
ce yaln›z onlara yap›l›yormufl gibi feryatlar bafllad›. Asl›nda y›llard›r iflkence
yap›l›yor, y›llard›r iflkencelerde devrimciler öldürülüyor. Bir kez milliyetçi olma-
ya duras›n, dünya onun çizdi¤i milliyetçi s›n›rlar içinde döner durur. Milli me-
574 Miliyetçilik Ç›kmaz›
F
aflizmin kitle katliamlar›na yönelik planlar›n› uygulad›¤› bir dönemde,
ne yaz›k ki genel olarak sol “cephe” tam bir da¤›n›kl›k içindedir. En
çok ihtiyaç duyulan “birlik” ise sadece dergi sayfalar›nda kalan bir
sözcükten baflka fonksiyon kazanmam›fl durumdad›r. Böylesine da¤›n›kl›¤›n so-
nuçlar› ise birçok yönden anti-faflist mücadele için tehlikeler içermektedir. Oli-
garfli, yalan ve demagojiye dayanan yay›nlar› vas›tas›yla, sol hareketin da¤›-
n›kl›¤›n› gerici propaganda için bir malzeme olarak kullan›yor. Halk›n baz› ke-
simleri ise, gerek bu propagandan›n etkisinde kalarak, gerekse de, -böylesine
bir da¤›n›kl›¤›n kaç›n›lmaz bir sonucu olarak- önder bir savaflan parti göreme-
di¤i için karamsar ve karars›zl›k içinde bekliyor. Özellikle CHP’nin art›k
“umut” olmad›¤›n› gören genifl halk y›¤›nlar›, sol gruplara bak›nca, ya ehveni
fler mant›¤›yla yeniden oligarflinin partilerine yöneliyor, ya da karamsarlafl›-
yor.
Böylesine bir durum söz konusu iken, sol gruplar›n kendi aralar›ndaki çat›fl-
malara girmesi ise, mevcut olumsuzluklar›n üzerine tuz biber ekiyor. Sol içi ça-
t›flmalar, oligarflinin gerici propagandas›na malzeme sa¤larken, genifl halk kit-
lelerinin Sol’a yönelimini de olumsuz yönde etkiliyor. Hatta baz› bölgelerde -
Tunceli gibi- halk, sol gruplardan “nefret” eder hale gelmifltir.
Kürdistan’daki sol içi çat›flmalar oligarfliye karfl› mücadeleden daha fliddet-
li bir düzeye ve düflmanl›¤a ulaflabilmifltir. KUK-PKK, PKK-UDG, PKK-HK aras›n-
daki çat›flmalardan onlarca devrimci hayat›n› kaybetmifltir, da¤larda uzun
menzilli otomatik tüfeklerle çat›fl›lm›flt›r. PKK (yani Apocular) çat›flmalara bafl-
larken “fliddet yoluyla hakimiyet” kuraca¤›n› heves etmekteydi, ideolojik müca-
deleye itibar etmiyordu. Sonuç ne olmufltur? PKK özelefltiri vermek zorunlulu¤u
duymufltur. Ak›t›lan devrimci kan›, halk›n nefreti, oligarflinin hiç yoktan kazan-
c› pahas›na bir özelefltiri! Bu deneyin tüm devrimci gruplara ders olmas› gere-
kirken sol içi çat›flmalardan hala “deney” bekleyen gruplar yok de¤ildir.
TKP ve Devrimci Yol PKK’n›n tecrübesini yaflamak istemektedirler.
576 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
Dersim Sol ‹çi Çat›flmay› Mahkum Ediyor
S
on günlerde, Dersim’deki geliflmeler ve PKK’n›n Dersim Eyalet Komu-
tanl›¤› ad›na pefl pefle yapt›¤› aç›klamalar ve eylemler tüm dikkatleri
bu bölgenin üzerine çekti. Durumdan faydalanmak isteyece¤i aç›k
olan devlet kadar, Türkiye devrimci ve demokrat kamuoyu da bu bölgedeki ge-
liflmeleri izliyor.
Mücadele
DEVR‹MC‹LER‹N, YURTSEVERLER‹N
DERS‹M SINAVI
DEVRİMCİLERİN
YURTSEVERLERİN
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
DERSİM SINAVI
16 Ekim 1993
Say›: 67
Ü
lkemiz solu, bugün önemli bir s›navla karfl› karfl›yad›r. Bu s›nav Der-
sim’dedir. Ama etkileri, sonuçlar› itibar›yla Dersim’le s›n›rl› de¤ildir.
ran olgudur. E¤er bir fley yap›labiliyorsa ve yap›lmas› gerekiyorsa onun yeri
buras›d›r, mücadelenin önüne ç›kan bu somut sorundur. Bu görev, pragmatiz-
me düflmeden, devrimin uzun vadeli ç›karlar›n›n sorumlulu¤uyla yerine getiril-
melidir. 1990 A¤ustos’unda çeflitli gruplar›n kat›l›m›yla yap›lan “Sol ‹çi ‹liflki
ve Çat›flmalar” konulu bir toplant›n›n sonuç bildirisinde sol içi çat›flmalara flöy-
le bir teflhis konuyordu:
“Çat›flmalar›n ve di¤er olumsuzluklar›n en baflta gelen nedeni, devrim-
ci gruplara damgas›n› vuran küçük burjuva s›n›f ideolojisidir. Bunun so-
nucu olarak ortaya ç›kan grupçuluk, ideolojik zeminde mücadele verme
yerine, devrimci ahlak ve de¤erlerimize ters düflen bir biçimde karalama
ve spekülasyonlara baflvurma, elefltiri ve özelefltiri mekanizmas›n› ifllet-
meme, kendi d›fl›ndaki devrimci gruplara tahammülsüzlük ve sol içi de-
mokrasiyi ortadan kald›rma olarak ortaya ç›kmaktad›r.”
Devrimci Sol’dan PKK’ya, TKP/ML T‹KKO’ya kadar pek çok grubun imzas›-
n›n oldu¤u bu metinden bir aktarma daha yapmak istiyoruz.
“Geçmiflte ac› örneklerini yaflad›¤›m›z ve egemen s›n›flar›n ekme¤ine
ya¤ sürmek istemiyorsak, bugün daha sorumlu ve duyarl› davranmak,
devrimci dayan›flma ve ilkelerimize daha kararl› sahip ç›kmak ve faflist
devletin sol içi çat›flmay› körükleyici provokasyonlar›n› bofla ç›karmak
için daha çok çaba harcamak zorunday›z. Bu konudaki görevlerimiz ve
sorumluluklar›m›z faflizme karfl› mücadelemizden ayr›lmaz.”
Evet, bugün bu sorunu faflizme, oligarfliye karfl› mücadeleden ayr› görmek
yaln›zca büyük bir yan›lg› olacakt›r. Herkesi, baflta imza sahipleri olmak üze-
re, bu metinde ifade edilen ça¤r›ya bugün pratikte yan›t vermeye ça¤›r›yoruz.
586 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
Dersim ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Komutanl›¤›:
Sol ‹çi Çat›flma, Kime Kazand›r›r, Kime Kaybettirir
eçen hafta Dersim’de meydana gelen geliflmelerin, PKK’n›n sola yönelik fliddetinin, tekil
G bir olay olarak görülemeyece¤i ortadad›r. Yap›lan aç›klamalar, olay›n arkas›nda, sola yö-
nelik fliddet kullanma konusunda teori düzeyine ç›kar›lan bir mant›¤›n var oldu¤unu, bu
mant›k sorgulanmadan ve de¤iflmeden benzer olaylar›n tekrar ortaya ç›kabilece¤ini gösterdi.
Dergimize gönderilen Devrimci Sol ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Komutanl›¤› imzal› ve
Ekim 1993 tarihli aç›klamalarda, geliflmeler genifl olarak de¤erlendiriliyor.
Sorumlu davranarak çat›flma ortam›na girmekten uzak kald›klar›n› söyleyen ve silahlar›n düfl-
mana yöneltilerek savafl›n yükseltilmesi gerekti¤ini belirten ‹brahim Erdo¤an K›r Gerilla Birli¤i Ko-
mutanl›¤›, sorunun çözümü için somut önerilerde bulunuyor. Söz konusu iki aç›klamay› afla¤›da
yay›nl›yoruz.
“PKK, Kürdistan’da tek güç olma ve buna göre davranma mant›¤›yla, önce hal-
k› kendine “ba¤lama”y› hedefleyen yasaklara ve yanl›fl yöntemlere baflvurarak, di-
¤er örgüt taraftarlar›n› kendi örgütsel ifllerinde kullanmak için zorlayarak ve sonuç-
ta devrimci bir örgüte katliam biçimine yönelerek kontrgerillac›lar›n ekme¤ine ya¤
sürmüfltür. Oligarfli halklar›m›za karfl› açt›¤› kirli savaflta, iyice köfleye s›k›flm›fl du-
rumda. Her türlü yöntemi kullanarak, büyüyen, geliflen mücadelenin önüne geçme-
ye çal›fl›yor, fakat baflaram›yor, baflaramayacak. Oligarfliye karfl› verilen savafl›n
gittikçe büyüdü¤ü bir süreçte, devrimcilerin namlular›n› birbirine yöneltmesi düfl-
man› sevindirmekten baflka hiçbir ifle yaramaz. Devrimcilerin umut oldu¤u bir afla-
mada, sol içi çat›flma, halk›n devrimcilere karfl› olan güveninin sars›lmas›n› da be-
raberinde getirir. Halk› umutsuzlu¤a iter, devrimcilerin kitlelerle olan ba¤lar›n›n
kopmas›na neden olur. Kaybeden mücadele ve halk olur, kazanan ise oligarfli.
Sol içi çat›flmalar devrim tarihimizde yeni yaflanan bir durum de¤ildir. Onlarca
devrimci yaflam›n› sol içi çat›flmalarda yitirmifltir. Halen kafalardaki eski mant›¤›n
y›k›lamam›fl oldu¤u, 12 Eylül öncesi mant›¤›n bugüne tafl›nd›¤› aç›k olarak görül-
mektedir. Bugüne kadar hemen hemen bütün örgütler sol içi çat›flmalara iliflkin
yazm›fl-çizmifl, kendince çözüm önerilerinde bulunmufltur. Ancak bunun önüne ge-
çilmesi için ciddi ad›mlar at›lmam›fl, söylenenler sadece lafta kalm›flt›r.
Sol içi çat›flman›n 12 Eylül öncesinin sorunu gibi görüldü¤ü ve ifllenmifl olan
suçlar›n en ufak bir özelefltiri dahi verilmeden üstünün küllendi¤i süreçte, Der-
sim’de meydana gelen ve halka kaybettiren bu çat›flma sorunu yeniden gündeme
gelmifltir.
Sol içi çat›flmada suç dosyas› oldukça kabar›k olan PKK’n›n savaflan bir güç ol-
mas›ndan ötürü, geleneksel sol taraf›ndan geçmiflte yapt›klar›na es geçilmifl, yafla-
n›lan süreçteki halka yönelik yanl›fllar›na, “savafl seyri içerisinde olabilir” hoflgö-
rüsüyle yaklafl›larak bugüne gelinmifltir.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 587
ÇÖZÜM ÖNER‹LER‹M‹Z
1- PKK’n›n Dersim halk›n› devrimcilerden so¤utan eylem ve taktikleri, sola kar-
fl› giriflti¤i katliam en genifl biçimde mahkum edilmeli, iflledi¤i suç konusunda cid-
di bir özelefltiri istenmelidir.
2- Acil olarak, halka aç›k devrimci bir platform toplanmal›, PKK’n›n son olum-
suzlu¤u ve tüm yanl›fll›klar› elefltirilmeli, sorgulanmal›d›r. Platformda ba¤lay›c›
kararlar ç›kart›lmal›d›r. Bu kararlar halk›n kat›l›m› ve tan›kl›¤›yla teminat alt›na
al›nmal›d›r.
3- TDKP’ye karfl› giriflilen sald›r›y› gerçeklefltiren grup ve komutanlar devrim-
cilerin oluflturaca¤› bir komisyon taraf›ndan halk›n önünde yarg›lanmal›, cezalar
halk taraf›ndan verilmelidir.
4- El konulan silah ve malzemeler derhal iade edilmeli, birlikte götürülen 2
TDKP’li serbest b›rak›lmal›d›r.
Dersim’de halktan örgüt taraftarlar›na ve bir devrimci örgüte karfl› yap›lan sal-
d›r›y› mahkum ediyoruz.
Sol içi çat›flma kontrgerillac›lar› sevindirir, halka kaybettirir. Sol içi çat›flma
ulusal ve s›n›fsal kurtulufl önünde en büyük engel olacakt›r. Sola karfl› de¤il, düfl-
mana karfl› mücadele yükseltilmelidir.
YAfiASIN DEVR‹MC‹LER‹N KARDEfiL‹⁄‹-B‹RL‹⁄‹ VE MÜCADELES‹!
YAfiASIN DEVR‹MC‹ SOL!”
BÖLÜM 8
STRATEJ‹, TAKT‹K
ve
PKK
Miliyetçilik Ç›kmaz› 591
Mücadele
NEDEN fiIRNAK?
O
ligarfli 18 A¤ustos’tan itibaren fi›rnak’› ablukaya al›p Kürt halk›na
sald›rd› ve neredeyse fi›rnak’›n tamam› tahrip edildi, yak›l›p y›k›ld›.
Bu katliam sald›r›s›ndan kurtulabilenlerden yüzlercesi gözalt›na
al›nd›. Birinci sald›r› yetmeyince, ikinci bir sald›r› gündeme sokuldu ve hedefe
ulafl›ld›... fiehir boflald›, fi›rnak’tan büyük bir göç bafllad›. fi›rnak’ta yaflanan-
lar ve ortaya ç›kan sonuçlar özelde Kürt milliyetçi hareketinin bugünkü duru-
mu, eylem çizgisi ve genelde Türkiye devrimci hareketi ile iliflkileri noktalar›n›n
yeniden düflünülmesini gerektiren önemli bir olgudur.
Olay›n nas›l buraya vard›¤›n› görebilmek için oligarflinin Newroz’dan iti-
baren bölgedeki politikas›n›n kavranmas› gerekir. fi›rnak olay› bu anlamda
DYP-SHP koalisyonunun Kürdistan politikas›n›n Newroz’dan sonra ikinci önem-
li ata¤›d›r ve bu noktada oligarfli belirli zarar› göze alm›flt›r. Bugün olay› izah
etmekte zorlanmalar› çaresizliklerinin en göze çarpan biçimidir ve dedi¤imiz
gibi, oligarfli bunu göze alm›flt›r. Demirel tüm bu katliam ve provokasyon poli-
tikalar›n›n teflhiri karfl›s›nda açmazlar›na, çaresizliklerine yönelik sorulara
“Her fley programa uygun olarak devam etmektedir.” diyebilmektedir.
DYP-SHP koalisyonunun Kürdistan’a yönelik program›n›n özünde, tüm halk-
lara karfl› sürdürdü¤ü bask›-terör-provokasyon-psikolojik savafl yöntemleri var-
d›r. Bat›daki yarg›s›z infazlar, gözalt›nda kaybolmalar, halk deste¤i vb. türü
yöntemler, Kürdistan’da da kontrgerilla cinayetleri toplu katliamlar ve y›ld›rma-
pasifize etme yöntemleri olarak biçimlenmektedir. fi›rnak bu politikan›n örnek-
lerinden biridir ve 15 A¤ustos öncesinden böyle bir “operasyon”un haz›rl›kla-
r› bafllat›lm›flt›. TV ekiplerinin bölgeye götürülüp abart›l› çat›flma görüntülerinin
kamuoyuna yans›t›lmas›, bölgede büyük ve gerçek bir savafl sürdü¤ü yolunda
kitlelerin haz›rlanmas›, 15 A¤ustos y›ldönümüne iliflkin abart›l› demeçlerin ve-
rilip provokasyon ve mizansenlerin gündeme getirilmesi ve arkas›ndan fi›rnak
vahfletinin sahnelenmesi...
Tüm bu abart›larda bir amaç olsa gerekti.
Amaç fi›rnak vahfletini meflrulaflt›rmakt›, bölgedeki savafl›n do¤al bir sonucu
olarak gösterilmesinin koflullar›n› haz›rlamakt›. Yukar›da da vurgulad›¤›m›z gi-
bi, oligarfli böyle bir “program›” olufltururken, belli rizikolar› ve bugün yaflad›-
¤› çaresizli¤i göze alm›flt›. Çünkü kendine göre çok daha büyük amaçlar peyin-
deydi. Kitle taban›n›n yok edilmesi, flehirlerin boflalt›lmas›, s›n›r ötesi kara hare-
kat› ve hatta Irak’ta belirli bir bölgeyi tutma hesaplar› bu program dahilindedir.
592 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Neden fi›rnak sorusuna gelince: fi›rnak, çevresindeki birkaç ilçe (Cizre, ‹dil, Nu-
saybin gibi) ile birlikte uzun süredir Kürt halk›n›n ulusal mücadelesinde ön pla-
na ç›kan ve kimi zaman bu mücadelenin barometresi olma özelli¤ini tafl›yan bir
kent durumundad›r. Kuflkusuz bunun önemli ve somut nedenleri var tabii ki...
Öncelikle fi›rnak ve çevresindeki yerleflim merkezleri PKK aç›s›ndan stratejik bir
öneme sahiptir. Botan-Behdinan hatt›n› tutma, Meclis ve Savafl Hükümeti olufltur-
ma politikalar› buralara stratejik önem kazand›ran bafll›ca olgudur diyebiliriz.
Milliyetçi hareket -Newroz s›ras›nda belirli bir darbe yemifl olsa da- bu bölge-
de belirli bir etkinlik ve kitle taban› sa¤lam›fl durumdad›r. Gerek Newroz’un
olumsuz etkilerini silmek ve gerekse de Botan-Behdinan politikalar›nda bu etkin-
lik ve kitle taban›n› daha verimli ve aktif k›lmak aç›s›ndan PKK’n›n fi›rnak ve sö-
zü edilen yerleflim merkezlerinde belirli bir at›l›ma geçmesi do¤al ve kaç›n›lmaz
bir olgudur. Ancak bu at›l›m›n nas›l biçimlenece¤i ayr› bir konudur.
Oligarfli aç›s›ndan ise sorun, PKK’n›n Botan-Behdinan politikalar›n› engelle-
mek, Meclis ve Savafl Hükümeti giriflimlerini tabans›z b›rakmak yan›nda, en ge-
nelde ulusal mücadeleye darbe vurmakt›r. Newroz s›ras›nda bu politikada be-
lirli bir geliflme sa¤lanm›flt›r ve oligarfli kendince ele ald›¤› inisiyatifi kaybetmek
istememektedir. Do¤rudan Kürt halk›n› hedefleyen yo¤un bir bask›-terör-provo-
kasyon politikas› uzun bir süredir oligarflinin Kürdistan’daki tek ve temel yönte-
midir. Amaç gerillay› halktan so¤utmak, klasik deyimle “denizi kurutmak”t›r.
Bu klasik “denizi kurutma” politikalar›n› 18 A¤ustos gününden itibaren ele
almak ve PKK 18 A¤ustos günü fi›rnak’a sald›rd› m›, sald›rmad› m› tart›flmala-
r› yürütmek, bugün devrimcilerin yaklafl›m› olamaz. Oligarfli, flu veya bu flekil-
de böyle bir sald›r›n›n gerekçesini yaratmaya çal›flacak ve uygulamak isteye-
cektir. Burada önemli olan oligarflinin bu politikas›n› tespit edebilmek ve olas›
taktiklerinin önünü t›kamakt›r. Bu ise özellikle DYP-SHP koalisyonunun kuruldu-
¤u aflamadan itibaren Türkiye devrimi ve Kürt milliyetçi hareketin en önemli
gündem maddelerinden biri olarak kendini dayatm›fl durumdad›r. Ancak bu
gündem baflta Kürt milliyetçi hareket olmak üzere, kimi kesimlerce görülmedi,
dikkate al›nmad›. Seçim-parlamento-siyasi çözüm hesaplar› içerisine girilerek -
bilinçsiz de olsa- DYP-SHP koalisyonuna politikalar› için uygun bir zemin sunul-
du. Ve sonuç ortadad›r; önce Newroz ve arkas›ndan bugün fi›rnak... Sonuç
binlerce insan›n göçü, demoralize bir kitle ve sürekli ertelenmek zorunda kal›-
nan politikalar.
Önce fi›rnak’ta ortaya ç›kan durumu biraz daha yak›ndan ele almam›z ge-
rekiyor. Bunu yapmadan önce aç›kça vurgulamal›y›z ki, oligarfli tüm u¤rafllar›-
na ve demagojilerine ra¤men, fi›rnak’ta yapt›klar›n› izah edemez, meflrulaflt›ra-
maz durumdad›r. Her ne kadar istedi¤i, arzulad›¤› sonuçlardan bir k›sm›n› ya-
ratabilmifl olsa da, bunu siyasi koz haline getirmekte zorlanmakta, Türkiye halk-
lar›na durumu anlatamamaktad›r. Bu anlamda oligarfli, uzun vadede kendini vu-
ran silahlarla ç›km›flt›r fi›rnak’tan. Bu önemli noktay› vurgulad›ktan sonra, oli-
garflinin fi›rnak’ta hangi sonuçlar› elde edebildi¤ine kabaca de¤inebiliriz.
Birincisi, oligarfli “denizi kurutmak” politikas›n›n bir gere¤i olarak Kürt hal-
k›n› hedeflemifltir ve fi›rnak’ta sürdürülen bask›-terör-provokasyon politikalar›
ile pasifikasyon ve y›ld›rma politikalar›nda, Newroz’dan sonra yeni bir ad›m
daha atm›flt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 593
(1) fi›rnak’ta durumun hesapland›¤› gibi gitmedi¤inin anlafl›lmas›ndan sonra, yap›lan ilk
aç›klamalarda olay “ARGK gerillalar›n›n gece flehir merkezinde bulunan tabur ve di¤er devlet
kurum ve kurulufllar›na yönelik yapt›¤› bask›n sonras› sabaha karfl› flehirden ayr›ld›¤› temelin-
de olmas›na ra¤men” biçiminde gayri resmi olarak aç›klanm›fl, sonradan bu resmi olarak yap›-
lan “biz girmedik” aç›klamas›na dönüflmüfltür.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 595
Mücadele
SAVAfi DO⁄RU POL‹T‹K HATTI
ZORUNLU KILIYOR
SAVAŞ DOĞRU
POLİTİK HATTI
ZORUNLU KILIYOR
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
26 Aral›k 1992
Say›: 26
B
ugün savafl ülke genelindeki milyonlarca emekçinin ve halklar›n gele-
ce¤ini belirliyor. Emekçiler ve ezilen halklar her gün her saat bu ger-
çe¤i soluyor. Bu gerçekte bir yanda güçlükler, fedakarl›klar, örnek ta-
v›rlar mücadeleyi daha ileriye tafl›yacak geliflmeler, di¤er yanda bask› zulmün
ve zorbal›k var. Her ikisi de ülkenin içinde bulundu¤u politik durumun genel
hatlar›n› oluflturuyor. Kürdistan’da yaflananlar bu atmosferin d›fl›nda de¤ildir.
Kölelefltirmeye, sömürmeye, ezip yok etmeye karfl› direnifl ve baflkald›r›, sava-
fl›n geliflen yan›n› oluflturuyor. Ancak sonuçlar›n›n kesinli¤ini yine de uygulana-
cak politikalar belirliyor. Sürecin ve halk›n gerisinde kal›nd›¤› durumda, geri-
lemelerin sürpriz olmad›¤› dünyadaki pek çok örnekleriyle biliniyor.
Emekçilerin ve ezilen halklar›n yaflad›¤› zulmü ancak, onlar› savaflta geldi-
¤i noktay› daha ileriye götürecek silahlarla donatarak hafifletebiliriz. Savafl ise
esas olarak politik bir tutumdur. Klasik deyimiyle savaflta namlular›n nas›l ve
nereye çevrilece¤ini politika belirler. Politikada yanl›fll›k, elde bulunan en güç-
lü silahlar› bile etkisiz hale getirebilir. Savafl üstünlük ise do¤ru strateji ve tak-
tiklerle, cesurca hamle yapan›nd›r.
Kürdistan’da bugün süren savafl›n karfl› karfl›ya kald›¤› t›kan›kl›k ve açmaz-
lar bu noktada ortaya ç›k›yor. Savafl›n önünü devrimci tarzda açmak, oligarfli-
nin yak›n süreçteki politikalar›n›n karfl›s›na yeni politikalar koymay› dayat›yor.
Newroz’da t›rmanan süreç buradaki devlet politikas›n›n nas›l biçimlenece¤ini
yeterince aç›k bir biçimde ortaya koydu. Devletin hesab› mücadeleyi her yol-
dan kan kayb›na u¤ratmak, hamle üstünlü¤ünü ele geçirmektir. Bunun için de
her türlü ‘kirli oyuna’ baflvurmaktan çekinmiyor. Açt›¤› psikolojik savafl›n ka-
zand›¤› boyut da bununla ilgilidir.
Bu savaflta devrimci ve ulusal örgütlenmeler aç›s›ndan gösterilebilecek en
büyük zaaf politikas›zl›kt›r. Mevcut duruma denk düflen politikalar›n üretileme-
yiflidir. Gerillalar ve halk›n nas›l vuraca¤›n›, nas›l karfl› koyup direnece¤ini bi-
lememesi, kendi gücüne güvenin umutsuzlu¤a ya da “ne yapabiliriz ki” ye dö-
nüflmesi demektir. Bu dönüflüm san›ld›¤› kadar zor de¤ildir. Zaten devletin psi-
kolojik sald›r›lar›n›n arkas›ndaki niyet de budur. Bugün Kürdistan’da devletin
ortaya koydu¤u politikalar karfl›s›nda adeta “çaresizlik”le özdeflleflen geliflme-
lerin halk›n savaflmak ya da savaflmamak iste¤iyle ilgili oldu¤u söylenemez.
Çünkü Kürdistan’da halk savafl›yor. Burada halk›n en önemli sorunu ne yapa-
ca¤›n› bilememesidir. Örgütlenmelere karfl› bafl gösteren ‘güven bunal›m›n›n’
ortadan kald›r›lamamas›d›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 597
Halk politika istiyor. Sald›r›ya nas›l karfl›l›k verece¤ini politikay› nas›l t›r-
mand›raca¤›n› bilmek istiyor. Serh›ldanlar, kepenk kapatmalarla geçen süreç
bir noktaya geldi t›kand›. Art›k serh›ldanlar›n da önünü kapad›. Filistin intifa-
das› ders verici bir örnektir. Tafl atan ‹ntifada b›çak ve silah kuflan›r duruma ge-
lemeyince kendi kendinin önünü t›kad›. Geliflmeler Filistin hareketi ile büyük
benzerlikler tafl›yor.
Sürecin önünü açman›n yolu halka nas›l direnilece¤ini, nas›l savaflaca¤›n›
somut olarak göstermektir. Hiçbir düflman bir halk› topyekün köylerde flehirler-
de kuflatma alt›na almaya, gündüz üçten sonra soka¤a ç›kartmamaya gücü
yetmez. Hiçbir silah tek bafl›na evlerin mahallelerin alt›n› üstüne getirmeye ye-
tenekli olamaz. Yeter ki her girdi¤i yerde ona istedi¤ini rahatça yapma f›rsat›
vermeyen örgütlü bir direniflle karfl›lafls›n. Çünkü e¤er bedeli flehitler vermekse
hiçbir silah bütün halk› öldüremez.
Kürt halk› flehit vermekten korkmuyor. Engel olan bu de¤ildir. Newroz’da
haz›rd› ve haz›r olu¤unu da fiilen gösterdi. Engel olan bir kez kufland›ktan son-
ra bir gün öyle bir gün böyle politikalarla yar› yolda kalma korkusudur. ‹stik-
rar ve örgüt yoksunlu¤una duydu¤u güvensizliktir.
598 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
SÖMÜRGE TEOR‹S‹N‹N VARDI⁄I
YER “S‹LAHLARA VEDA”
SÖMÜRGE
TEORİSİNİN
VARDIĞI YER
“SİLAHLARA VEDA” Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
1 May›s 1993
Say›: 44
1
984 y›l›nda Kürdistan ulusal mücadelesinde aç›lan sayfa kapan›yor.
Kürdistan’da yeni bir sayfa aç›l›yor. Kürt halk›n› aya¤a kald›ran, ken-
dini kabul ettirmesi ve kimli¤ini kazanmas›nda stratejik önemde rol
oynayan silahlar susmufl bulunuyor. Bir-iki y›l öncesine kadar yap›lan ayaklan-
ma, savafl hükümeti kurma ça¤r›lar›ndan eser kalmad›. Bugün revaçta olan
“ateflkes”, “silah b›rakma”, “devletle masaya oturma ve uzlaflma”. Ba¤›ms›z
Kürdistan’dan “zerrece taviz vermeyenler”, federasyon ve birlikten baflka fley-
den söz etmez hale geldiler. Amaç siyasal çözüm ad› verilen uzlaflma ve dev-
letle masaya oturman›n yollar›n› arama olunca, bu noktaya gelmek hiç de
sürpriz olmuyor. Devlet ulusal hareketin nabz›n› alm›fl, ona göre flerbet verir
hale gelmifltir. Hükümet içinse Kürdistan’da silahlara veda ettirmek en büyük
prestij kayna¤›n› oluflturuyor. Böyle bir baflar› ekonomideki baflafla¤› gidifli bi-
le unutturacak kadar önem tafl›yor. Bugünlerde devlet PKK’y› tamamen avucu-
nun içine alman›n hesaplar›yla meflgul ve bunu da alabildi¤ine rahat bir biçim-
de “politik manevra” olarak göstermeye kalk›yor.
Asl›nda bizim aç›m›zdan PKK’n›n geldi¤i nokta hiç de flafl›rt›c› de¤ildir.
PKK kendisini milliyetçilikle s›n›rlad›¤› ve bunu da bir yan›yla “sömürge teori-
sine” dayand›rd›¤› sürece, bir yerden sonra t›kanmas› kaç›n›lmazd›r. Böyle bir
durumda, ister istemez uzlaflma ve devletle masaya oturma her fleyin önüne ge-
çecektir. Ama solun büyük bir bölümü için bunu söylemek mümkün de¤ildir. De-
neyci sol her seferinde zikzaklar çizerek ilerlemifl, kendisine güvensizli¤i PKK
ve Kürt sorununa yaklafl›mda da fazlas›yla göstermifltir. PKK’ya alk›fl tutanlar,
neredeyse Kürdistan’› PKK’ya tapulayanlar, PKK’n›n bugün geldi¤i noktaya ba-
k›p veryans›n ediyorlar. Dün PKK’ya göz k›rpanlar, bugün PKK’y› elefltirmek
için yola koyuluyorlar!
Özellikle kendisine M-L, sosyalist deyip toz kondurmayan kimileri, sömürge
teorisini de savunabilmifller, çeliflkilerini görememifllerdir. Özellikle 12 Eylül ye-
nilgisinden ve PKK’n›n ç›k›fl›ndan sonra var olan bu gibi anlay›fllar›n kayna¤›n-
da ilkesizlik, faydac›l›k ve mücadeleye yüz çevirme vard›r.
12 Eylül yenilgisiyle sa¤a sola savrulan sol gruplar içinden bir k›sm› sömür-
ge tespiti yaparak Kürdistan ve Kürt sorununu bafllar›ndan savd›lar. Sömürge
tespitiyle Kürdistan Kürt yurtseverlerine havale edildi ve ulusal sorun karfl›s›n-
da basit bir destekçilik konumuna gelinmifl oldu. Böylelikle de Kürt yurtseverle-
rin “sosyal floven”, “Kemalist” suçlamalar›ndan da yakalar›n› kurtararak, Kürt
sorununun “çözümünün” en keskin sorumlulu¤una soyundular.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 599
sal hareketle ba¤ kurarsa, tabii ki ulusal hareketin hedefleri aras›nda yer al-
maktan ç›kacakt›r. Çünkü hedefler aras›na girmesinde esas belirleyici olan em-
peryalizmin TC’ye destek vermesidir. “Sömürgecilik teorisi” iflte bu yaklafl›m›y-
la karfl›t›na dönüflebilecek c›l›z bir anti-emperyalizmi içeriyor. Ezilen ulus milli-
yetçili¤i hareketleri gere¤i güçlü bir anti- emperyalist yap›ya sahip olmas› ge-
rekirken, “sömürgenin sömürgesi” teorisi, yukarda belirtilen mant›k çerçevesi-
ne s›k›fl›p kald›¤›nda anti-emperyalizm ilkesi bir kenara at›lmakta, daha da ile-
ri gidilerek emperyalizmle köprüler kurulmaktad›r. Ulusal hareketin emperya-
lizm karfl›s›ndaki tav›rs›zl›¤› ve emperyalizmle uzlaflmaya kap›lar›n›n aç›k ol-
mas› temelde buradan kaynaklan›yor.
“Sömürge teorisi”, halklar›n bafl›na bela olan, yaflad›¤› bütün ac›lar›n, bas-
k›lar›n, katliamlar›n ve sömürünün bafl sorumlusu olan emperyalizmi devre d›-
fl› b›rakarak, sadece onun yerli iflbirlikçilerini hedef al›yor. As›l düflman›n he-
def al›nmad›¤›n›, sadece onun maflas›, sömürüsünü gerçeklefltirmesinin arac›
olan güçlerin hedef al›nd›¤› koflullarda sa¤l›kl› sonuçlara ulaflmak mümkün ol-
muyor. Hatta sonuca ulaflmak için mutlaka hedef al›nmas› gereken as›l sömür-
geci güçlerden giderek medet umulma noktas›na geliniyor.
Bunun en tipik örneklerini Kürdistan’›n di¤er parçalar›ndaki Kürt ulusal ha-
reketlerinde görmek mümkün. Esasta sorunu, sömürgecilik yaklafl›m›n›n sonu-
cu olarak, ba¤l› oldu¤u parçadaki devlete karfl› mücadele sorunu olarak alg›-
layan bu hareketler, bu mücadelede emperyalizmden medet umma, onunla ilifl-
kilere girme, giderek emperyalizm taraf›ndan kullan›lma noktas›na gelmifltir.
“Sömürgeci” devlet karfl›s›nda destek güç arayan, kendi özgücüne ve halklar›-
n›n gücüne güvenmeyen bu hareketler sadece emperyalizm taraf›ndan de¤il,
hatta ço¤u kez bölge devletleri taraf›ndan da kullan›lma durumuna düflmüfller-
dir. Kendi halk›n›n bir bölümünü, ezen devletlerle iliflkiye girilmesi, bu devlet-
lerden destek al›nmas› bunun tipik örne¤idir.
‹ran ile Irak kendi aralar›ndaki çat›flman›n ürünü olarak birbirlerini zay›flat-
mak amac›yla karfl› taraftaki Kürt hareketleriyle iliflki gelifltirmifl, kendi parça-
s›ndaki Kürt hareketini ezmeye çal›fl›rken di¤er parçadaki Kürt hareketini de
ç›karlar› do¤rultusunda kullanma gayretleri içinde olmufllard›r. Bu yaklafl›mla-
ra olumlu yan›t veren Kürt hareketlerinin ulusall›¤› da sorgulama noktas›na düfl-
mektedir. Asl›nda tam anlam›yla ulusal bir bilinçten de yoksundurlar. Anti-em-
peryalist tutum konusunda ilkesiz olan küçük burjuva milliyetçili¤i, bir nokta-
dan sonra milliyetçili¤i de sapt›rmakta, çarp›k hale getirmektedir. Sözde afl›r›
milliyetçi tutum içerisinde olanlar, bir ad›mla bunun tam tersi tutum alabilmek-
tedirler. Burada genel olarak Kürt ulusunun ç›karlar›n› düflünmekten çok, par-
ças›n›n ve parçada mücadele yürüten hareketin ç›karlar›yla düflünmek söz ko-
nusudur. Sömürgecilik teziyle de birleflen bu yaklafl›m “sömürgeci” devlete kar-
fl› her yard›m› kabul etme noktas›na getirmektedir ulusal hareketleri. Bu yan›y-
la sömürge teorisi, sömürgeci devlete karfl› olan her fleyi “kullanma” mant›¤›n-
dan hareketle kendisi de “kullan›lma”ya aç›k bir zemin yaratmaktad›r. Ki, Kürt
hareketlerinin tarihi bunun örneklerine bolca tan›kl›k etmektedir. Kürtlerin bir-
birine karfl› kullan›lmas› da bundan ayr› düflünülemez. Körfez krizi sonras›nda
emperyalizmin Kürtleri Saddam’a karfl› koz olarak kullanmas›, Kürtlerin üzerin-
de oynanan oyunlar ve Irak’taki Kürt ulusal hareketinin bu oyunlar›n bir aleti
Miliyetçilik Ç›kmaz› 601
Böylece ulusal hareket sömürge teorisi’yle teorik olarak ifade etti¤i, ancak pra-
tikte sahip olmad›¤› devrim perspektifini, sömürge teorisinin ç›kmazlar›n› yafla-
d›kça teoride de terk etti ve devrim perspektifini hepten yitirdi, sömürgecilik te-
zinin uzlaflma potansiyeli yeflermeye bafllad›.
Mücadele
Kürdistan’da Devlet Terörü Boyutlan›yor
G
örünen odur ki, oligarfli önümüzdeki süreçte bütün iç ve d›fl bask›la-
r› göze alarak halka sald›rmaya devam edecek, toplu katliamlara,
provokasyonlara baflvurmaktan çekinmeyecektir. ‹nsan haklar›, de-
mokrasi, flefkat söylemlerini delen bu katliam politikas› “her fleye ra¤men” uy-
gulanacak bir politikad›r. Çok uzun süremeyece¤i aç›kt›. Oligarfli bu sürede
ulusal hareketi en az›ndan belirli bölgelere s›k›flt›rmak istemekte, hareketsiz b›-
rakabilece¤i ölçüde kontrol alt›na alabilece¤ini hesaplamaktad›r. Ancak ilk
sald›r›lar›na ald›¤› yan›tlar›yla sars›lmas›, bu iradesinin de uzun süre devam
edemeyece¤ini gösteriyor.
Son günlerde tekelci bas›n›n att›¤› manfletlere bak›ld›¤›nda Kürdistan’da yo-
¤unlaflt›r›lan devlet sald›r›lar›na PKK’n›n verdi¤i yan›tlar›n oligarfliyi telafla dü-
flürdü¤ü gözleniyor. A¤›z birli¤i eden burjuva bas›n›n “Panik sald›r›s›”, “Apo
ipini çekti” yollu güven afl›layan manfletleri asl›nda oligarfli cephesindeki hu-
zursuzluk ve telafl› yans›t›yor. Y›llard›r tekrarlanan “terör örgütünün son ç›rp›-
n›fllar›” edebiyat› her eylemle bir kez daha tersyüz olmakta. Bu nedenle bir
noktada odaklaflan yalan bombard›man› da fazla bir ifle yaram›yor. Çünkü
halk art›k kanm›yor!
PKK’n›n tek tarafl› ateflkesi kald›rarak yeniden savafl› yükseltmesi ve arka
arkaya kay›plar verdirmesi devlet güçlerini sarsarken daha da sald›rganlaflt›r›-
yor. Gerillaya yönelik net vurufllar yapmakta zorlanan devlet güçleri kay›pla-
r›n ac›s›n› halktan ç›kar›yorlar. Gerillaya belli kay›plar verdirmekle birlikte, ne
zaman nerede sald›r›ya u¤rayacaklar›n›n korkusu ve tedirginli¤iyle yaflad›kla-
r› için psikolojik-moral üstünlü¤ü bir türlü ele geçiremiyorlar. Ruh hali tedirgin-
lik olan savafl güçlerinin tipik davran›fllar›yla sivil halka sald›rarak, korkular›n›
hafifletmeye çal›flmalar› da kar etmiyor. Sonuçta devlet güçleri, savafl› istedik-
leri yerde, zamanda de¤il, beklemedikleri anda, beklemedikleri yerde kabul-
lenmek zorunda kald›klar› için a¤›r kay›plar vermekten kurtulam›yorlar.
Devlet güçlerinin Kürdistan’da bugün en belirgin politikas›, yak›p-y›kmak,
köyleri boflaltmak, gerillay› desteksiz b›rakacak alanlar yaratmak. Ancak bu
politikan›n metropollere yans›yan etkileri de göz önüne al›nd›¤›nda oligarfli
aç›s›ndan çözüm olmayaca¤› aç›k. Yine de gerillay› halktan yal›tma politikas›
karfl›s›nda direnmek büyük önem tafl›yor.
Devlet, özellikle s›n›ra yak›n yerleflim birimlerini boflaltmaya kararl› görünü-
yor. Bununla birlikte daha önce de denenen “stratejik köyler” oluflturma politi-
606 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
SERHILDANLARIN YARATICISI
S‹LAHLI MÜCADELED‹R
SERHILDANLARIN
YARATICISI
SİLAHLI
MÜCADELEDİR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
28 A¤ustos 1993
Say›: 60
T
ürkiye devletin resmi vahfletiyle sars›l›yor. Kürdistan’da akan kan›n
haddi hesab› yok. Fazla tercih hakk› yok. Ya oligarflinin terörüne bo-
yun e¤ilip istedi¤i insanlar olaca¤›z ya da anlad›¤› dilden yan›t verip
mücadeleyi bugüne kadar nas›l sürdürdüysek ayn› flekilde sürdürece¤iz.
Savafl›m›z silahl› mücadele temelinde daha da gelifltirilip büyütülmelidir.
Kitlelerin umudu olmay› sa¤lamak ve onlar›n gerçek kurtuluflunun yolunu ayd›n-
latmak için, onlarca kez kan›tland›¤› gibi, silahl› mücadele temelindeki bir mü-
cadele perspektifini her yerde tavizsiz bir flekilde sürdürmek bugün devrimcile-
rin önündeki en büyük görevdir.
Türkiye halklar› kendileri için kimlerin nas›l mücadele verdi¤ini iyi biliyor.
12 Temmuz’lar›n, 17 Nisan’lar›n kendileri aç›s›ndan de¤erini kavrad›lar. Ve
bir yan›yla da bunun sonucu olarak devrimcileri destekleyip savafla çeflitli bo-
yutlar›yla kat›lma arzular›n› giderek daha fazla ifade ediyorlar.
Silahl› mücadelenin önemi üzerine çok fley yaz›l›p çizilmesine gerek yok.
B›rakal›m baflka yerleri, Kürdistan’da silahl› mücadele temelinde sürdürülen
mücadelenin Kürt halk› üzerindeki etkilerini ve sonuçlar›n› görmemek için kör
olmak gerekir.
1992 Newroz’u öncesi yurtsever hareket Kürt halk›na ‘ayaklanma’ ça¤r›s›
yapt›¤›nda, halk bu ça¤r›ya olumlu yan›t vermifl ve haz›rl›klara bafllam›flt›r. O
tarihlerde flunlar› söylemifltik: “Ayaklanma ça¤r›s›n›n etkisi güçlü göründü.
Gerillaya kat›l›m (özellikle liseli gençlikten) neredeyse ak›n ak›n denilebi-
lecek bir düzeye yükseldi. Evlerde siperler kaz›lmaya, sokaklarda barikat-
lar kurulmaya, silah ve cephane stoku yap›lmaya baflland›...”
Kürt halk›n›n yurtsever hareketin ça¤r›s› karfl›s›nda, her fleyi göze al›p, bu-
na uygun haz›rl›k yapmas›, silahl› mücadelenin gücüdür.
Newroz sonras› ayaklanma ça¤r›s› “yap›lmad›”¤›n›n aç›klamas› ise Kürt
halk› üzerinde olumsuz etkiler yaratt›. Bu olumsuzluk silahl› mücadelede de¤il,
tam tersine silahlara baflvurulmayaca¤› mesaj›n›n kendisinde yatmaktad›r. Ki
daha sonralar› yer yer “Gerillalar art›k buraya gelmesin.” diyen bir memnuni-
yetsizli¤in oluflmas›, kitle eylemlerinden uzaklafl›lmas› da bu yanl›fl takti¤in ürü-
nü olarak flekillenmifltir.
1993’te Kürt halk› aç›s›ndan koflullar daha da kötüdür. Düflman daha orga-
nize olmufl, gerekli dersleri ç›karm›fl, bask› ve fliddetini kesintisiz bir hale ge-
608 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
HALK SAVUNMA KOM‹TELER‹
REBER
G
eçti¤imiz günlerde “özel ordu” elemanlar›n›n e¤itim gördü¤ü Ela-
z›¤’daki karargahlar›n› denetleyen Mehmet A¤ar “e¤itim görenlerin
Ekim ay›ndan itibaren görev yerlerine da¤›t›lacaklar›” müjdesini (!)
verdi.
Neyin müjdesiydi bu?
A¤ar’›n bu müjdesi özellikle MHP’li sivil faflistlerden seçilen ve “topyekün
bitirme” hedefinin taze piyonlar› olan kelle avc›lar›n›n “iflbafl›” yapmalar›n›n
müjdesiydi.
Di¤er bir deyiflle, bu müjde Kürdistan’da daha fazla katliam, iflkence, bas-
k› ve terörün habercisiydi. Bugün kontrgerillan›n soluksuz çal›flmas› göz önüne
al›nd›¤›nda, bu müjdenin anlam› daha iyi anlafl›lacakt›r.
Peki bu müjdeye yan›t oluflturabilecek bir kitle örgütlülü¤ü ve mücadelesi
söz konusu mu? Yine salt da¤daki gerilla m› bu müjdeyi bertaraf edecektir?
Bugün Kürdistan’da radikal kitle mücadelesinin eksikli¤i olanca h›z›yla ken-
dini dayat›yor. On y›ld›r gerilla savafl›n› sürdüren yurtsever hareket, kontrgeril-
lan›n flehir sald›r›lar›na karfl›, alternatif politikalar üretecek perspektiften ve
programdan yoksun oldu¤u için, radikal kitle mücadelesine de sahip de¤ildir.
Unutmamak gerekir ki, gerilla perspektifiyle örgütlenmekten yoksun bir an-
lay›fl her fleyi gerilladan bekler hale getirir. Bu mant›k sonucudur ki, bir yan-
dan her türlü bask› ve sald›r›ya ra¤men topraklar›nda kalmas› gereken köylü
kesimler “Ne yapabiliriz ki” diyerek h›zla “zorunlu” göç olay›n› gündeme ge-
tirmifllerdir.
Di¤er yandan Batman, Diyarbak›r baflta olmak üzere kontrgerilla kaynakl›
“faili meçhul” (asl›nda faili belli olan) katliamlar›n h›z kazanmas›n›n ard›ndan,
ayn› yanl›fl mant›¤›n ürünü olarak “Biz ne yapabiliriz, bu ifli ancak gerilla çö-
zer” anlay›fl› geliflmifl ve yerleflmifltir. Bu da kitleleri kendi gücüne güvenmeme-
ye, bu bilinçle hareket etmemeye götürmüfltür.
Gerilla perspektifiyle örgütlenmek ve mücadele etmek baflkad›r, her fleyi ge-
rilladan beklemek, gerillaya havale etmek baflkad›r. Yurtsever hareketin gelifl-
tirdi¤i anlay›fl ikincisidir. Bunun sonucunda da yurtsever hareketten kitlelerin
kendi sorunlar›na ve genel geliflmelere karfl› duyarl› olmas›, sahiplenmesi, ra-
dikal bir kitle mücadelesi beklemek gerçekçi de¤ildir.
Tüm bunlara ra¤men, Kürdistan’da radikal kitle mücadelesinin zemini var-
d›r, Kürt halk› bu dinamiklere sahiptir. Bu anlamda bizim için sorun var olan
örgütlülü¤ümüzün daha da sa¤lamlaflt›r›lmas›, ileriye götürülmesidir. Önümüz-
610 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
MEfiRULUK, M‹LL‹YETÇ‹L‹K VE
DEVR‹MC‹L‹K
MEŞRULUK,
MİLLİYETÇİLİK VE
DEVRİMCİLİK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
28 May›s 1999
Say›: 32
D
evrimci, yurtsever bir hareketin meflrulu¤unun temeli, ne için savaflt›¤›d›r.
Ancak amaç ve hedef, her türlü yolu ve yöntemi meflru k›lmaz. Amaca
ulaflmak için her yolu mübah gören anlay›fl, siyasette makyavelizm ola-
rak adland›r›l›r ve burjuvaziye özgüdür, devrimcilerin savunabilece¤i, uygulayabi-
lece¤i bir siyaset tarz› de¤ildir. Dolay›s›yla amaca ulaflmak için izlenecek yol ve
baflvurulacak amaçlar da meflrulu¤un bir di¤er temeli haline gelir. Tarihsel, siyasal
olarak meflru olmakla bu meflrulu¤u kitleler nezdinde benimsetmek, kuflkusuz ayr›
fleylerdir ve bu noktada “izlenen yol, baflvurulan araçlar” kitleler nezdindeki mefl-
rulu¤un belirleyicisi haline gelir.
Bu aç›dan bugün solun bir meflruluk sorunu yaflad›¤›n› söylemek mümkündür.
Devrimciler, kitleler nezdinde bu yan›yla tart›fl›l›r durumdad›r. Tabii sorun devrimci-
lerin meflru olup olmamas› de¤ildir. Elbette meflrudur. Ama devrimcilik, solculuk
PKK milliyetçili¤i nezdinde ne hale getirilmifltir, bunun soldaki, kitlelerdeki yans›ma-
lar› neler olmufltur, sorun buradad›r.
Bugün hayat›n ve halk›n içinde olan herkes tan›kt›r ki, genifl bir kesim, devrim-
cileri PKK (daha tam bir ifadeyle PKK’n›n eylemleri) konusundaki tavr›yla de¤erlen-
dirir olmufltur. Neden bu hale gelmifltir peki? Devrimciler, PKK’y› bir “ulusal hare-
ket” olarak savunmakta bugüne kadar tereddütsüz davranm›fllard›r. Ne var ki, bu-
gün bu savunuyu, elefltirileri belirtmeden yapmak imkans›z hale gelmifltir. Çünkü sa-
vunulan hareket, kendi meflruluk zeminini büyük ölçüde daraltm›fl, tarz olarak asla
savunulamayacak eylemleri çizgilefltirmifltir.
Ulusal bir hareketin demokratik, ilerici niteli¤i, emperyalizme ve yerli egemen
güçlere, feodal güçlere karfl› ç›k›fl›nda ifadesini bulur. Oligarfli karfl›s›nda savaflan
silahl› bir güç olarak halk güçlerinin saf›nda bulunan PKK, emperyalizme ve feodal
güçlere karfl› tav›rs›zl›¤›yla, ilerici, demokrat yan›n› zay›flatm›flt›r.
‹lerici, demokratik bir ulusal mücadelenin gere¤i, di¤er halklar›n ç›karlar›n› da
düflünmektir. PKK bu noktada da tersine bir yaklafl›mla, di¤er halklar› afla¤›lay›c›,
onlar›n ç›karlar›na gözlerini kapayan bir çizgi izlemifltir. fiu veya bu siyasi tav›r so-
nucunda Türk halk›n›n, Türkiye solunun zarar görecek olmas›, onu hiç ilgilendirme-
mifltir. Bu bak›fl aç›s›yla SHP’yle ittifak yapmakta da, karfl›devrimci Ayd›nl›k’› mefl-
rulaflt›rmakta da sak›nca görmemifl, sivil faflistlere karfl› bulunduklar› alanlarda ge-
rekli tavr› almam›fl, bütün olaylara “Kürtlerin” ç›karlar› temelinde bakm›fl, di¤er ko-
nularda daha çok “bu sizin sorununuz” tavr›n› gelifltirmifltir. Buradaki “Kürtlerin” ta-
n›mlamas› önemlidir. “Kürt halk›” de¤il, “Kürtler” yaklafl›m›, mafyac›s›yla, toprak
a¤as›yla, burjuvas›yla “Kürt” olan herkesin, her fleyin sahiplenilmesini beraberinde
612 Miliyetçilik Ç›kmaz›
k›n kafas› kar›flm›fl, solla emperyalizm birbirine karfl›t olarak de¤il, yan yana düflü-
nülmeye bafllanm›flt›r. Çarp›kl›¤a bak›n flimdi; bir yandan IMF’ye karfl› propagan-
da yürütülüyor, bir yandan bu ça¤r›lar. NATO’yu ça¤›r›yorsan, IMF’ye de evet di-
yeceksin. Avrupa Birli¤i’ne evet diyorsak, emperyalizme ba¤›ml›l›k iliflkilerini de
onaylayacaks›n. Halk, kendi sa¤duyusu içinde böyle düflünmüfl, faflistler de bu du-
rumu kullanm›flt›r. Halk›n düflünce tarz› yanl›fl de¤ildir. O bu tür söylemlerin mant›-
ki sonucunu düflünmüfltür. Faflistler ise, “Kahrolsun Emperyalizm” diye sahte slogan-
lar atarak bu süreçten karl› ç›kmak istemifller, baflar›l› da olmufllard›r.
K›sacas›, EYLEM Ç‹ZG‹S‹ HALKA YÖNEL‹K EYLEMLERE, D‹PLOMAS‹ MANDA-
CILI⁄A dönüflmüfl, bu eylem çizgisi ve diplomasi anlay›fl› kitleler nezdinde var olan
devrimcilik ölçülerini altüst etmifltir. PKK’n›n prati¤i içinde devrimcilik, ulusal kurtu-
luflçuluk, adaletsiz, halk› katleden bir anlay›fl olarak görülür hale gelmifltir
Çok çeflitli alanlarda, çeflitli siyasi hareketlere yönelik olarak insanlar›n “‹yisiniz,
hakl›s›n›z da bir de PKK’y› savunuyor musunuz?” tarz›nda yaklafl›mlar›na s›kl›kla
rastlanm›flt›r. Bunu sadece, geri, flovenizmin etkisi alt›ndaki kesimlerin tepkisi ola-
rak düflünmek do¤ru de¤ildir.
Ulusal taleplerin veya bu talepler do¤rultusunda bir mücadelenin oldu¤u hemen
her yerde, karfl›-devrimci, gerici kitle taban› içinde karfl› bir flovenist ak›m geliflebi-
lir. Ancak ülkemizde flovenist temeldeki geliflme bunun s›n›rlar›n› çok aflm›fl, daha
genifl kitleler nezdinde bir yans›ma bulmufltur. Bu anlamda milliyetçili¤i, flovenizmi
gelifltiren etkeni do¤ru anlamak gerek. Baz› akl› evveller, bizim “Kürt ulusal müca-
delesi nedeniyle milliyetçili¤in geliflti¤ini” yazd›¤›m›z› belirtiyorlar. Ya okuduklar›n›
anlamam›fllar, ya da çarp›tmak ifllerine geliyor. Yazd›¤›m›z da, olgunun kendisi de
çok aç›kt›r. Milliyetçili¤i, flovenizmi gelifltiren Kürt milliyetçi hareketinin YANLIfi ey-
lem ve politika çizgisidir.
Egemen s›n›flar›n “Türk ›rkç›l›¤›” düflüncesi yeni de¤ildir. Osmanl›’n›n son dö-
nemlerinden beri vard›r ve hemen her iktidar taraf›ndan flu veya bu ölçüde benim-
senmifl, sürdürülmüfltür. Kürt ulusal mücadelesi içinde Türk ›rkç›l›¤›n›n karfl›s›na halk-
lar›n kardeflli¤i, halklar›n ortak ç›karlar› de¤il, Kürt milliyetçili¤i konulmufl, Kürt mil-
liyetçili¤inin egemen s›n›flar›n milliyetçilik tarz›na çok yak›n biçimde adalet ve ku-
ral tan›madan sürdürülmesi, di¤er ulus ve halklar›n afla¤›lanmas›, Türk ›rkç›l›¤› ve
daha genifl anlamda Türk milliyetçili¤inin geliflmesi için daha elveriflli bir ortam
oluflturmufltur.
Öyle bir politika gelifltirilmifl ve bu politikalar do¤rultusunda öyle eylemler ya-
p›lm›flt›r ki, aç›kça halk hedef al›nm›flt›r. Devleti, emperyalizmi, toprak a¤alar›n› he-
deflemeyenler, halk›, ormanlar›, ulusal de¤erleri rahatl›kla hedef alm›fllard›r. Bu tab-
loda tabii ki devrimcilik yoktur. Ama bu tablo devrimcilik olarak yans›t›ld›¤›nda,
halk›n kafas›nda devrimcilere dair var olan pek çok olumlu düflünce y›k›lm›flt›r.
Böyle oldu¤u içindir ki, oligarfli tüm solu PKK’yla özdefllefltirme politikas› izle-
mifl, hemen her eylem PKK’ya mal edilmifl, tüm devrimci örgütler “PKK tafleronu”
olarak lanse edilmifltir((1) Bu propagandan›n tümüyle etkisiz oldu¤u söylenemez.
Eylemleriyle, propagandas›yla di¤er halklar›n sempatisini de¤il, tepkisini toplayan
bir siyasi hareketi öne ç›karmak elbette oligarflinin ifline gelirdi. Tabii bu tepkinin
(1): ‹flin ilginci, PKK da böyle alg›lanmas›nda bir mahzur görmemifl, tersine, gerçek öyle
olmamas›na ra¤men tüm solu yönlendirdi¤i, onlara söz geçirebilece¤i imaj›n› bilinçli olarak ver
614 Miliyetçilik Ç›kmaz›
yaln›z “di¤er halklar” içinde de¤il, bizzat Kürt halk› içinde oldu¤unu belirtmek ge-
rek. HADEP’in “Do¤u” ve özellikle de “Bat›”daki milyonlarca Kürt’ün oylar›n› bir
türlü alamamas›nda, bu eylem çizgisinin hiçbir pay› olmad›¤›n› söylemek, gerçek-
lerden uzaklaflmakt›r.
Devrimci hareket kitleler nezdinde meflrulu¤unu kabul ettirmekte çok büyük, ge-
ri döndürülemez ad›mlar atm›flt›r. Oligarflinin tüm bask› ve terörüne ra¤men, “refor-
mist alternatiflere” ra¤men, Susurluk eylemlerinde, 1 May›s’larda halk›n “illegal”,
“yasad›fl›” Cephe bayra¤› alt›nda toplanmas› bunun ifadesidir. Ama tabii, baflta
belirtti¤imiz gibi, tarihsel ve siyasal olarak meflrulu¤umuzla, bunun kitleler nezdin-
deki yans›mas›, her zaman bire bir de¤ildir. Kitleler nezdinde meflruluktaki afl›nma,
1 May›s 99’daki kitlesellik düflüflünün nedenlerinden biridir.
Devrimci Hareket, PKK karfl›s›nda bafl›ndan itibaren do¤ru ve istikrarl› bir ko-
numda olmufltur. Ulusal talepler itibar›yla, ulusal bir hareket olarak PKK savunulmufl-
tur, gerek oligarflinin sald›r›lar› ve demagojileri karfl›s›nda, gerekse de özellikle ‘84-
’85’ler öncesi solun pek çok kesiminin PKK’ya yönelik ajan-provokatör, karfl›-dev-
rimci de¤erlendirmeleri karfl›s›nda, PKK yerli yerine oturtulmufltur. Ama PKK, sahip-
lenilen ve savunulan niteliklerinde tutarl›, devrimci bir konumda kalmam›fl, çizgisi
her geçen gün milliyetçilik yönünde geliflmifl, emperyalizm ve egemen s›n›flarla uz-
laflmaya kadar gitmifltir.
Bu gerileyifl her alanda yans›mas›n› gösterip, eylem çizgisine, ittifaklar politika-
s›na yans›m›fl ve bu noktada devrimcilerin PKK’y› savunmas›n›n koflullar› büyük öl-
çüde ortadan kald›r›lm›flt›r. Devrimci propaganda, PKK’n›n prati¤inin ortaya ç›kar-
d›¤› engellere çarpmaya bafllam›flt›r. Oligarflinin halk› katletti¤ini söyleyen bir dev-
rimcinin “Sanki siz farkl› m› yap›yorsunuz?” cevab›n› almas› adeta do¤al hale gel-
mifltir. “Siz” derken kastedilen, esas›nda PKK’d›r. Ama tüm solu kafas›nda ayn›lafl-
t›ran kitleler nezdinde, bunun tüm sola yönelik bir karfl›tl›¤a dönüflmesi de engelle-
nemeyen bir sonuç olmufltur.
Eylem çizgisi, adalet anlay›fl› konusunda devrimciler, Kürt milliyetçi çizgisiyle fark-
l›l›klar›n› daha net ortaya koymak, hem pratikte daha özenli olmak, hem de bunu do¤-
rudan propagandan›n ve ideolojik mücadelenin bir parças› haline getirmek zorunda-
d›rlar. Oluflan bu mu¤lakl›¤› ortadan kald›rmak durumunday›z. Mavi Çarfl›lar› yaratan
eylem çizgisinin, politikan›n ne ulusal kurtulufl mücadelesi, ne de devrimcilik demek ol-
mad›¤›n› kitlelere anlatmal›, göstermeliyiz. Meflruluk ad›na hiç kuflku yok ki, Anadolu
halklar›n›n ulusal, s›n›fsal taleplerinin hiçbirinden vazgeçmek söz konusu de¤ildir. Kürt
halk›n›n ulusal haklar› ayn› kararl›l›kla savunulacak, bu do¤rultudaki her mücadele, ile-
rici, demokratik nitelik tafl›d›¤› sürece desteklenecektir. Ama gerileyen meflrulu¤un ye-
niden kazan›lmas›, yanl›fllar karfl›s›nda çok daha net olmay›, net düflüncelerimizi kitle-
lere daha yayg›n biçimde tafl›may› gerektirir. Bütün bunlarla sonuç olarak, devrimcili-
¤in, bozulan, zedelenen tüm de¤er ve ilkelerini yeniden yerli yerine oturtaca¤›z.
mifltir. Öcalan’›n burjuva bas›nla yapt›¤› bir röportajda Devrimci Sol’a iliflkin “PKK’n›n Dev-
Sol’la yapt›¤› bir anlaflmadan söz ediliyor. Dev-Sol, PKK’nin bir flehir içi uzant›s› m›?” sorusu-
na verdi¤i cevap flöyleydi:
“Genelde ortaya ç›kard›¤›m ortam türü solu biraz nefes al›r duruma getirmifltir. Ama Dev-
Sol’a çok bilinçli görev verdi¤imizi söylemek mübala¤al›d›r. Dev-Sol’un bizden güç ald›¤› do¤ru-
dur. Ama bizim gidin flu flu flunlar› öldürün demek gibi bir talimat›m›z yoktur. Bunu çok aç›k-
ça belirtiyorum. Biz bunlar› iyi kullanabilirdik...”
Miliyetçilik Ç›kmaz› 615
Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹ VE ‹NKARCILI⁄I
MAHKUM EDEL‹M
MİLLİYETÇİLİĞİ VE
İNKARCILIĞI
MAHKUM EDELİM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34
M
illiyetçili¤in eninde sonunda kendi açmazlar›yla karfl›laflmas› kaç›-
n›lmazd›. Öcalan bu açmazlarla karfl›laflt›¤›nda, devrimci bir mu-
hasebe yerine, reddiyecili¤i seçip, oradan da düzenin savunulma-
s›na ulaflt›.
Geçmifl mücadeleyi hemen tüm yönleriyle reddederken, düzene ve düzen
güçlerine övgüler bafllad›.
Öcalan esas›nda kimseye söylenecek bir fley de b›rakmam›flt›r. Geçmifli in-
kar etti¤ini, yanl›fl yapt›¤›n›, devletin hakl› oldu¤unu, kendisi anlat›yor. Her fle-
yi aç›k söylüyor.
Kürt uzak ve yak›n tarihi karfl›s›nda tam bir reddiyecilik söz konusudur.
“Keflke 70’lerde böyle düflünseydim” diyor.
O günden bugüne yanl›fl düflündü¤ünü, mücadeleyi yanl›fl biçimlendirdi¤i-
ni söylüyor.
‹nkarc›l›k Kürt tarihine uzan›yor: “Bu isyanlar› ileri, geri veya siyasi, mil-
li saymak bile abart›l›d›r. Asl›nda özde böyle niyet tafl›m›yorlar. Bu daha
çok bir örtü anlay›fl›d›r. Yal›n a¤a-bey-reis-fleyh ç›kar›, daha çok hane-
dan aile ç›karlar›n›n yönlendirdi¤i ve ç›kmaz› derinlefltiren Kürt halk›n›n
tarihine büyük ac›lar, katliamlar veren geliflmeye de¤il, bafl afla¤›ya götü-
ren özelliklere sahipler... Esasta da kim çok pay verirse gözü onda olan
bir temel anlay›flla bir önemli sonuca gidilemeyece¤i aç›kt›r. Trajedi, ta-
lihsizlik buradad›r. ‹nsan›n ‘keflke bu isyanlar, bunlar›n tarihi olmasay-
d›’ diyesi geliyor.”
Mustafa Kemal cumhuriyeti korumak için bu ayaklanmalar› kanla bast›rd›
ve cumhuriyetin korunmas› tarihi bir ad›md›r diyerek de Kürt isyanlar› karfl›s›n-
daki katliamlar› meflrulaflt›r›yor.
Evet, fieyh Sait, Koçgiri gibi isyanlarda emperyalizmin k›flk›rtmalar› vard›r,
ama demokratik, ulusal yanlar› da vard›r. Bu nedenle her fleyiyle reddedile-
mezler. Ve hiçbir durumda, bask›, katliamlar meflru de¤ildir.
‹nkarc›l›k yak›n döneme geliyor: “Ölüm oruçlar›, kendini yakmalar, bin-
lercesinin bombay› kendinde patlatmas› intihar eylemleri, yine asla tasvip
edilmeyecek sivil kitle hedeflenmesi mevcut toplumsal yap›n›n derin etkisi
alt›nda olmak kadar, yetersiz bilinç ve anormal duygu ve iradenin de so-
nucudur.”
Dün bunlar› “kahramanl›k” diye niteleyen Öcalan’›n bu sözleri trajiktir.
Geçmifli de¤erlendirmek, do¤rular› ve yanl›fllar› ay›rdedip do¤rular temelin-
616 Miliyetçilik Ç›kmaz›
de bir ç›k›fl ve çözüm yolu bulmak farkl› bir fley, kiflisel ve siyasal her düzeyde
tümden inkar etmek farkl› bir fleydir.
Öcalan ikincisini yapmaktad›r.
ABD hariç hemen tüm emperyalistleri suçlam›flt›r. Ama daha üzerinden çok
fazla geçmemifltir. 13 Aral›k’da MED TV’de yapt›¤› konuflmada “hepsine em-
peryalist etiketi yap›flt›ramay›z... solu var, sosyalisti var, komünisti var...
hepsini hedef alamay›z” diyordu.
Gerçek bir muhasebe, 70’lerden bu yana hangi yanl›fllar›n sonucunda bir
t›kan›kl›¤a, çözümsüzlü¤e geldi¤ini ortaya koymaktad›r.
Gerçek bir muhasebe, o zaman emperyalistlerle ilgili neden öyle düflündü-
¤ünü, nerede yan›ld›¤›n› ortaya koymakt›r.
Gerçek bir muhasebe, intihar eylemlerini hangi mücadele çizgisinin ç›kar-
d›¤›n› ortaya koymakt›r.
Bunlar› yapm›yor Öcalan.
Tüm tarihi inkar edip iflin içinden ç›k›yor.
Her fleyi inkar edince, her fleyi yeni bir bütün içine oturtmaya çal›fl›yor. Mil-
liyetçilik, uzlaflmac› özünü gösteriyor ve Öcalan içinde yer al›nacak yeni bü-
tün olarak oligarflinin faflist iktidar›ndan baflka bir fley olmayan “demokratik
cumhuriyet”i keflfediyor.
Milliyetçilik ve inkarc›l›k, düzenin otoritesini tan›mayla sonuçlan›yor.
Milliyetçili¤i ve inkarc›l›¤› mahkum edelim. Devrimcili¤i ve mücadeleyi yük-
seltelim.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 617
Kurtulufl
NE OLACAK? NE OLMALI?
NE OLACAK
NE OLMALI?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say›: 34
“S
ömürgecilik” teorisiyle ç›k›ld› yola, iflas etti; Ba¤›ms›zl›k Birleflik
Kürdistan denildi, iflas etti. Türkiyelileflme denildi; tutmad›. Suri-
ye’de bölge devletlerine dayanma politikas› izlenip, emperyalist-
lere çöz ça¤r›s› yap›ld›. Çözmediler.
Roma’da Avrupa’ya dayanarak otonomi isteme ve ABD’ye ça¤r›... Avrupa
ve ABD cevap verdi. Cevap ‹mral›’yd›.
fiimdi ‹mral› ’da ABD’ye dayanma ve MGK’ya övgü... ABD ve MGK çözüm-
leriyle paralellik kuracak teoriler gelifltirme...
Son dayan›lan ABD çözümü bir biçimiyle uygulanacakt›r. Ama PKK d›fl›n-
da. PKK ile pazarl›k edilmeyecektir; ama daha önce emperyalistler nas›l kul-
land›ysa, flimdi de MGK ve ABD kullanacakt›r. Öcalan’›n savunmas›nda söyle-
di¤i pek çok fley, daha bugünden ABD ve MGK’n›n dünya halklar›na vermek
istedikleri mesajlara uygundur ve böyle bir “kullanma” için çok fazla malze-
meyle doludur.
Öcalan, onlar›n istedikleri gibi konufluyor. Devleti akl›yor, oligarfliye bir fley
demiyor. Övüyor. Demokratik cumhuriyet diyor. “Devletimiz” diyor. fiiddetin
“ç›kmaz” oldu¤unu söylüyor. Gayr› meflru ilan ediyor.
Bu deney de iflas edecektir. ABD ve oligarfli, istedikleri gibi yönlendirip,
kendi çözümlerini zamana yayacaklard›r.
‹dam en az›ndan bugün için emperyalistlerin ve oligarflinin gündeminde ol-
mayacakt›r. Olmas› halinde bile bu istemedikleri bir fley olacakt›r. Oligarfli is-
tedi¤i gibi konuflan birini neden idam etsin!
Öcalan’›n konuflmalar›nda ulus, ulusal hareket ve bütün Kürt tarihi reddedil-
mifltir. Bu noktada öyle uç noktaya var›lm›flt›r ki, “asimilasyon” savunulmakta-
d›r art›k; “Türkiye’de ise yasakla ve engellemelerle isyanc›l›¤a, toplumun
yabanc›laflmas›na yol aç›yor. Sa¤l›kl› bir asimilasyona da f›rsat vermi-
yor.” denilmektedir.
20 y›ld›r söylenenleri ‹mral›’da reddetmenin ne anlama geldi¤ini, bu sonu-
cun nas›l ortaya ç›kt›¤›n› herkes görmek zorunda.
Sen her fley yanl›flt›, kavrayamad›k, yüzeyseldik, amatördük, dogmatiktik,
yanl›fl yapt›k dersen, bugün oligarfliden ne hakk› isteyebilirsin ki?
Oligarfli, yanl›fl yapt›nsa düzelt ve teslim ol der. Bu anlamda pazarl›k flan-
s› yoktur.
Klasik reformist liberal partilerden, TÜS‹AD’dan, ‹HD’den bile daha geri bir
618 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
YALNIZCA D‹L SORUNU MU?
HER fiEY B‹R TEK D‹L ‹Ç‹N M‹YD‹?
YALNIZCA DİL
SORUNU MU?
HER ŞEY BİR TEK Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
DİL İÇİN MİYDİ? 18 Haziran 1999
Say›: 35
fi
öyle diyor Öcalan: “Kürt sorununun sonuçta bir dil ve kültür öz-
gürlü¤ü sorununa indirgenebilece¤i gözönüne getirildi¤inde al›-
nacak dersler gerçekten çarp›c›d›r.”
Evet, gerçekten çok çarp›c›d›r; 20 y›ld›r yürütülen bir savaflta verilen
binlerce flehidin yaln›zca “dil sorunu” için oldu¤unu düflünmek, çarp›c›dan da
öte tüyler ürperticidir.
Ama gerçek bu de¤ildir. Kürt halk›n›n sorunlar›n›, taleplerini “dil, kültür” so-
rununa indirgemek, emperyalizmin çizdi¤i çerçeveye uyum sa¤lamak için ge-
lifltirilen bir söylemden ibarettir. Klasik reformist liberal partilerden, TÜS‹-
AD’dan, ‹HD’den daha geri bir konumda taleplerde bulunulmaktad›r. Ancak il-
ginçtir, art›k istenilen hemen hiç bir fley kalmam›fl olmas›na ra¤men, oligarfli ka-
bul etmemektedir. Çünkü bu bir s›n›f savafl›d›r. Tüm ideolojin ve siyasal hedef-
lerinden vazgeçerek uzlafl›yorsan, kendi kendini kesin bir yenilgiye mahkum
ediyorsun demektir. Oligarflinin bu zeminde uzlaflmas› için adeta bir neden kal-
mam›flt›r. Kürt milliyetçileri, bu gerçekleri görmemekte ›srarl› olmufllar, hala em-
peryalizmin ve oligarflinin çizdi¤i bu çerçeve içinde “çözüm” aramaktad›rlar.
Bu çerçeveye uyum sa¤lamak için, “Kürt”ün kelime olarak an›lmas›n›n d›fl›n-
da hemen her fleyi inkar edilmifltir. Öcalan’›n savunmas›, bu yan›yla bir inkar
belgesine dönüflmüfltür.
Kürt isyanlar›n›n “ulusal” yan›, demokratik yani inkar edilmifltir.
20 y›ld›r sürdürülen savaflta yaflanan ac›lar›n sorumlulu¤u da oligarfliyle
ulusal hareket aras›nda “pay” edilip, bu mücadelenin meflrulu¤u, hakl›l›¤› in-
kar edilmifltir.
Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› inkar edilmifltir.
Sosyalizmin kazan›mlar› inkar edilmifltir.
Kürt ulusunun varl›¤› inkar edilmifltir.
Burjuva yazlar›n bile bu kadar aç›kça söylemeye cesaret edemeyece¤i bir
biçimde, asimilasyon meflru görülmüfl, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünde
Türklerin ve Kürtlerin ortak kimli¤ini keflfedilmifltir.
Bunlar, inkarlara yeni bir halka eklenmesinin d›fl›nda, gerçe¤i de¤ifltirmez.
Ortada tüm yönleriyle bir ulusal sorun vard›r. Ve elbette sorun çözümsüz de-
¤ildir. Kürt ulusu vard›r. Ulusal sorunu da vard›r. Sorun yaln›zca dil’den ibaret
de¤ildir. Sorun Kürt halk›n›n ba¤›ms›zl›¤›, hürriyetleri ve kurtuluflu sorunudur.
Kürt halk›n›n kurtuluflu Türk ve di¤er halklarla birliktedir. Milliyetçilik açma-
620 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
DEMOKRAT‹K CUMHUR‹YET
NE DE⁄‹LD‹R?
DEMOKRATİK
CUMHURİYET NE
DEĞİLDİR? Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35
K
ör gözlerin gördü¤ü, sa¤›r kulaklar›n duydu¤u bir gerçek varsa o da
bu ülkede faflizm oldu¤udur. Bu ülkenin faflizmle idare edildi¤i gerçe-
¤ini görmemek, normal olarak mümkün de¤ildir.
Kan›tlamak için klasiklerden-ustalardan al›nt›lar yapmaya u¤raflmaya
gerek olamayacak kadar aç›k, gözler önünde yaflanan bir gerçektir faflizm.
Ve faflizm öyle bir yönetim anlay›fl›na sahiptir ki; kendini görmek istemeyenle-
re de bir biçimde gösterir, varl›¤›n› kabul ettirir.
Asl›nda solda art›k pek fazla da yap›lmayan bir tart›flmayd› bu. Ta ki, ‹m-
ral› duruflmas›na kadar!..
Düne kadar yeni-sömürgecilik iliflkilerinin bafllad›¤› 1950’leri, faflist yöneti-
min bafllang›c› olarak kabul etmeyenler, faflizmi hiçbir s›n›fsal dayana¤› olma-
mas›na ra¤men 1923’e kadar uzatanlar flimdi “Demokratik Cumhuriyet”i kefl-
fettiler. Türkiye’nin siyasal yap›s›n› do¤ru tahlil eden devrimciler, s›rf Kemalist
küçük-burjuva diktatörlük dönemine faflizm demedikleri için ucuz demagojiler-
le “Kemalist”, “Misak-› Millici”, “sosyal floven” ilan edildiler. Ve tüm bu tan›m-
lamalar her defas›nda adeta birer küfür gibi kullan›ld›.
Bugün Mustafa Kemal’in “Misak-› Milli”nin, sanki y›llarca bunlar› söyleyen-
ler kendileri de¤ilmiflçesine, büyük bir aymazl›kla savunuldu¤una tan›k oluyo-
ruz. Bir anda öyle çok keflif kaplad› ki ortal›¤›... “Atatürk’ün kültür milliyetçili-
¤i”nden “Demokratik Cumhuriyet”e kadar neler söylenmiyor ki?!
Peki birdenbire ne oldu da “faflist-sömürgeci TC”, “Demokratik Cumhuriyet”
oldu?
“Birdenbire” olan hiç bir fley yoktur. Olanlar yaflanan bir tarihsel sürecin
geldi¤i bitifl noktas›d›r. Milliyetçili¤in bitifli, tükeniflidir.
Dar milliyetçili¤in “kronik” hastal›¤› pragmatizmdir. Her fleye bu gözle ba-
k›l›r. Merkezde kendileri ve kendi dar milliyetçi ç›karlar› vard›r. Böyle oldu¤u
için de bir an olsun dünyaya s›n›f bak›fl aç›s›yla bakamazlar. Düflünceleri, ey-
lemleri, politikalar› s›n›f d›fl›d›r. ‹deoloji belirsiz, mu¤lak; milliyetçi ç›karlar ne-
reden esiyorsa o yönde flekillenmeye aç›kt›r. Dünyada devrimci bir dalga yük-
seliyordur, bakars›n›z “en h›zl› solcu” olmufllard›r. Devletin ad› da “sömürgeci-
faflist”tir. Emperyalizm taktik baflar›lar kazan›r, sosyalizm bir gerileme yaflar,
bel ba¤lanan sosyalist devletler y›k›l›r bir andan emperyalizmin müflfikli¤i ve
ard›ndan da devletin “demokratikli¤i” keflfedilir.
fiu hale bak›n...
Kürt milliyetçilerine “demokratik cumhuriyet”in, faflizmin ne oldu¤unu anlat-
622 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
DEVR‹M DE⁄‹L ANAYASAL EVR‹M,
HALK DEMOKRAS‹S‹ DE⁄‹L
BURJUVA DEMOKRAS‹S‹,
KÜRDİSTAN’DA TEK SOSYAL‹ZM DE⁄‹L KAP‹TAL‹ZM
YOL DEVRİM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
18 Haziran 1999
Say›: 35
K
üçük burjuva milliyetçili¤i bir ara kategoridir; ya sosyalizmi, ya kapi-
talizmi tercih edecektir. Tercih edebilece¤i bir üçüncü alternatif yok-
tur. Küçük burjuva hareketler ve ülkeler, onlarca örnekte görülmüfltür
ki, sosyalizme yönelmedikleri noktada kapitalizmle, emperyalizmle bütünlefl-
mifllerdir.
PKK da Kürt küçük burjuva milliyetçili¤inin ifadesi olarak ortaya ç›km›flt›r.
Bafllang›çta sosyalizmden etkilenmifl bir hareketti. Tüm küçük burjuva hareket
ve ülkeler gibi, sosyalist sistem güçlü oldu¤u sürece, sosyalizmden etkilenme
ve sosyalist vurgular belli bir güçte kendini sürdürdü. Ancak sosyalist ülkeler-
deki karfl›-devrimler ve kapitalist restorasyonla birlikte, onlar da sosyalizmden
kimi h›zla, kimi daha yavafl bir flekilde uzaklaflmaya bafllad›lar. Bunun PKK’da-
ki yans›mas›, bayra¤›ndan orak çekicin ç›kar›lmas› olmufl, ard› s›ra eski sosya-
list ülkelerde emperyalizmin k›flk›rtt›¤› milliyetçi hareketlerin onaylanmas›yla,
sosyalizmin temel de¤erlerinin elefltirisiyle ve emperyalist yeni dünya düzeni
üzerine teorilerle derinleflmiflti.
‹deolojik anlamda bak›ld›¤›nda, ‹mral›’da söylenenler, bu sürecin do¤al,
mant›ki sonucudur. ‹mral›’da söylenenlerin özeti, kapitalist bir düzende yafla -
ma tercihidir.
Öcalan’›n savunmas›nda, bu tercih üç ayr› bafll›k alt›nda somutlanmaktad›r.
Birincisi; burjuva demokrasisine övgülerdir. “Bat›” de¤erleri yüceltilmekte,
Amerika’dan, ‹ngiltere’ye kadar emperyalistlerin övgüsü yap›lmakta, emperya-
lizmin demokrasisi 20. Yüzy›l›n galibi ilan edilmekte ve bunun karfl›s›nda du-
ranlar›n “kazanma” flans› olmad›¤› belirtilmektedir.
‹kincisi; Öcalan bu bütün içinde tabii ki sosyalizmi de yönetim biçimi ola-
rak da, ekonomik bir düzen olarak da mahkum etmektedir. Tüm bunlar› söyle-
dikten sonra savunmas›n›n sonunda sosyalizmi savundu¤una yönelik vurgular›-
n›n bir anlam› kalmamaktad›r. Bu vurgular, keza son aç›klamalar›nda söyledi-
¤i “Demokratik çözüm sosyalizmden uzak de¤ildir” türünden aç›klamalar, da -
ha çok yeni teorinin kabul ettirilmesine yönelik “yumuflat›c›” aç›klamalard›r.
Üçüncüsü; Öcalan savunmas›n›n bafl›nda da sonunda da flu formülü tekrar-
l›yor: “Demokratik laik cumhuriyette Demokratik birlik” çözümü...
YAN‹; bugünkü duruma demokratik cumhuriyet diyor. Kürt kültürel haklar›,
daha da do¤rusu dil serbestli¤i yeterince olmad›¤› için eksik bir “demokratik
cumhuriyet” bu. Ama eksikli¤i bu kadar.
Asl›nda, diyor, bu koflullarda fliddetin de meflrulu¤u yok.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 625
Kurtulufl
“KÜRT SORUNU ÇÖZÜLÜRSE...”
“KÜRT SORUNU
ÇÖZÜLÜRSE...”
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36
S
on günlerde baflta Kürt milliyetçileri olmak üzere, çeflitli çevrelerin di-
linde bir tekerleme: “Kürt sorunu çözülürse...” flöyle olacak, böyle ola-
cak. Onlara bak›l›rsa, bu sorun çözülünce, tüm ifller yoluna girecek,
güçlü bir ülke, özgür bir halk, ortal›k güllük gülistanl›k olacak.
Peki nas›l çözülecek diye sormadan baflka bir soru sormal›y›z:
Her fleyden önce, “Kürt sorunu” nedir?
Ba¤›ms›zl›k sorunu mu? Asimilasyon sorunu mu? Ulusal kimli¤in tan›nmas›
sorunu mu? Feodalizm sorunu mu? Toprak sorunu mu? Demokrasi sorunu mu?
Di¤er halklarla birlikte iktidar sorunu mu?
Yoksa sadece bir dil sorunu mu?
E¤er böyleyse bu büyük bir sorun say›lmaz.
Ama o zaman bu sorun çözülmekle, yukar›da çizilen o “gülük gülistanl›k”
tablo ç›kmaz ortaya.
O halde sorunun tarifinde, ve ancak ondan sonra da çözümün tarifinde bir
netleflme ihtiyac› vard›r.
“Kürt sorunu çözülürse...” diye bafllayan ve hemen hepsinin alt› bofl kalan
o tahliller karfl›s›nda, flimdi “Kürt sorunu nedir?” sorusunu yeniden sormak za-
man›d›r.
Yaln›zca bunu da de¤il. Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk› (UKKTH) ne-
dir? Devrimciler UKKTH’n› nas›l savunur? Bu sorular da tekrar ve tekrar sorul-
mal›d›r. Kim ne diyor, hangi temellere dayand›rarak söylüyor, veya bir temele
mi dayand›r›yor söylerken, yoksa öylesine, söylemifl olmak için mi söylüyor;
aç›kl›k getirilmek zorundad›r.
Örne¤in, düne kadar her önüne geleni hiçbir temeli olmadan, akl›na esti-
¤inde “bu UKKTH’y› tan›m›yor, öyleyse flovenisttir, kemalisttir” diye karalayan
Kürt milliyetçisi PKK, bugün, UKKTH’n›n devri geçmifltir, yanl›flt›r diyor.
Do¤ru mu?
Hay›r, UKKTH vard›r ve bu halklar›n devrimci iktidar›yla gerçekleflir.
Çizgiler iyice kal›nlaflm›flt›r.
Ayr›mlar keskinleflmifltir.
Devrimciler birlefltirir, emperyalizm böler: Bu kal›n bir çizgidir.
Ya devrimci bir çizgiye sahipsindir, ki bu halklar›n kurtulufluna hizmet eder;
ya da devrimci olmayan bir ulusal çizgiye sahipsindir, bu da emperyalizme
hizmet eder.
628 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
UMUTLARINIZI ÖLDÜRMEY‹N...
‘MAHALL‹ ‹DARELER KANUNU’
GEL‹YOR!
UMUTLARINIZI
ÖLDÜRMEYİN...
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say›: 36
M
ahalli idarelerde bir reform yap›lmas›, burjuva siyasetinde son dö-
nemde epeyce tart›fl›ld›. Tart›flman›n önünü açan Özal olmufltu. Ç›-
k›fl noktas›, devletin her fleye merkeziyetçi bir perspektiften bakt›¤›,
bunun hantall›k getirdi¤i ve de¤iflmesi gerekti¤iydi.
Bu, ifade edilen nedendi.
Peki gerçek neden ne?
Bu da, devletin bir yandan demokratiklefliyormufl izlenimi verirken di¤er
yandan da denetimini en küçük birimlere kadar s›klaflt›rma, daha etkin hale
getirme ihtiyac› hissetmesiydi.
Bugün Mahalli ‹dareler Kanunu tekrar burjuvazinin gündeminde.
Mesut Y›lmaz 16 Haziran günü düzenledi¤i bir bas›n toplant›s›nda flöyle di-
yordu: “Bu kanunla, il genel meclislerinin yerel parlamentolar gibi çal›fl-
mas›n› sa¤layaca¤›z.”
Ertu¤rul Özkök de 18 Haziran günlü köflesinde olay› de¤erlendiriyor. Öz-
kök’e göre, DGM’ler yasas›ndaki “partileri bile aflan konsensüs”te oldu¤u gi-
bi, Mahalli ‹dareler Yasas›’nda da bir uzlaflma sa¤lanmal›d›r. Çünkü ancak
böylelikle Ankara’da yaflanan bürokratik t›kan›kl›k afl›labilir, daha icraatç› bir
sistem yerleflir, siyasi performans somut hale gelir, vesaire, vesaire... Tabii,
“baz›lar› bu reformu ‘eyalet sistemine’ geçifl olarak görebilir”; ama “bu kadar
kuflkucu olman›n hiç gere¤i yok.”
Özkök, yaz›s›n›n son sat›rlar›nda HADEP’e de de¤inerek flöyle diyor:
“18 Nisan seçiminden sonra Güneydo¤u’da HADEP’ten seçilen beledi-
ye baflkanlar›, merkezi yönetimle iliflkiler konusunda çok iyi aç›klamalar
yapt›lar. fiimdi yerel parlamento gibi çal›flan il genel meclislerinin olufltu-
rulmas›, belki de y›llard›r arad›¤›m›z çözümü sa¤layabilir. Hem de bunun
için ‘siyasi çözüme’ gerek kalmadan bölgelere hem siyasi, hem ekonomik,
hem sosyal dinamizmi getirebiliriz.”
Özkök’ün söyledikleri aç›kt›r: HADEP devletle bir çat›flma içinde olmaz,
onun iradesini kabul ederse belediyelerde flimdiki gibi s›n›rl› bir etkinlikle de-
vam edebilir; ama bu (sümme hafla!) eyalet sistemi falan de¤ildir.
Hesap Kürt milliyetçilerinin a¤z›na da bir parmak bal çalmakt›r. Görünen o
ki, bunda baflar›l› da oldular. HADEP çevresi hemen tasar›n›n üzerine atlaya-
rak bir “demokratikleflme” aramaya bafllad›. Devletin bu giriflimini “demokra-
tik cumhuriyet” olman›n bir göstergesi saymalar› da kuvvetle muhtemeldir.
Öküzün alt›nda buza¤› aramak eski, bilinen bir tarzd›r. Kendileri aç›s›ndan
Miliyetçilik Ç›kmaz› 631
olumlu veya olumsuz olaca¤›n› düflündükleri hemen her fleyde ayn› anlay›fl› ge-
lifltirmifllerdir. Gerçek anlamlar› düflünmemifller, laf›zlara tak›lm›fllar, hatta bun-
lardan yola ç›karak kocaman sonuçlara varm›fllard›r.
Örne¤in, 5 Haziran günü Özgür Bak›fl’ta Analiz köflesinde Mehmet Tigris
imzas›yla yay›nlanan flu yaz›da oldu¤u gibi:
“Türkiye’de kangren haline gelmifl birçok sorun gibi, bu sorunlar da
yap›sald›r. Sistemden kaynaklanmaktad›r. 1930 y›l›nda ç›kan ve halen
yürürlükte olan 1580 say›l› belediye kanunu, o dönemin despotik ve kat›
merkeziyetçi anlay›fl›n›n damgas›n› tafl›maktad›r. Oysa belediye meclisle-
rinin KENT PARLAMENTOSU niteli¤ine kavuflarak güçlü, ÖZERK, DE-
MOKRAT‹K, bölgesel özelliklere uygun planlama ve bütçe yapan, vergi ko-
yabilen bir yap›ya kavuflturulmas›, dünyadaki ça¤dafl, demokratik gelifl-
menin gere¤idir.”
Kimden özerk, nas›l demokratik, neresi güçlü? Cevab› yoktur. San›rs›n›z ki
devlet federasyon ilan etmifl, Kürt milliyetçileri de bunu alk›fll›yorlar. Yok öyle
bir fley. Özerklik, demokratiklik burjuvazinin de¤il Kürt milliyetçilerinin kafas›n-
da olan fleylerdir. Yani bir “mesaj” almakta, bundan yola ç›k›p yorumlar yap-
makta, sonra da kendi hayal alemlerine dal›p bunlara inanmaktad›rlar.
Devlet Kürt halk›n› çok sevdi¤inden mi böyle bir “reform” yap›yor? Yoksa
çok mu demokrasi heveslisi? Hay›r. Ne Kürt halk›n› sever, ne de demokrasi is-
ter. Devlet yaln›zca daha iyi yönetmek, daha iyi sömürmek, kitle muhalefetini
daha iyi ezmek ister. Bunun yöntemlerini arar ve bulmaya çal›fl›r.
Bir baflka Özgür Bak›fl yazar›n›n, Ümit V. Devrim’in görüflleri de “ilginç”tir:
“Bilinmezli¤ini koruyan bir baflka konu da, halk›n büyük deste¤iyle
yerel yönetimleri ele geçiren HADEP’li yönetimlere nas›l bir yaklafl›m içe-
risinde olunaca¤›d›r. Bilinen bir fley var ki, d›flar›dan gelen uyar› do¤rul-
tusunda seçimlere girmesine göz yumulan HADEP, bütün engellemelere
ra¤men kazand›¤› yerel yönetimlerle yasalar›n çizdi¤i çerçeveyi aflmadan,
flimdiye kadar büyük bir titizlikle yar› özerk yerel iktidar›n elde tutulma-
s›na çaba harcamaktad›r.”
Bu sat›rlar› okuduktan sonra “acaba biz mi Türkiye’de yaflam›yoruz, yoksa
Kürt milliyetçileri mi” diye sordunuz mu? Ümit V. Devrim’in çizdi¤i “çerçe-
ve”nin ülkemiz gerçe¤iyle, faflizm gerçe¤iyle uzaktan yak›ndan ilgisi yoktur.
“Yasalar›n çizdi¤i çerçeveyi aflmadan”, “yar› özerk yerel iktidar›n elde tutul -
mas›” ne demektir? Bizim anlad›¤›m›z fludur: Bugünkü yasalar yar› özerk yerel
iktidarlara el veriyor. Ne zamandan beri? 1990’lar›n bafl›ndan beri olmas›n
sak›n? Ne de olsa demokratikleflme o dönemlerde bafllad›... Bunlar›n hiçbirisi
do¤ru de¤ildir. Türkiye’de yasalar yerel iktidarlara da izin vermezler, özerk ol-
mayan yerel iktidarlara da izin vermezler, yar›-özerk yerel iktidarlara da izin
vermezler. Bunlardan bahsetmek komik bile de¤ildir. Komik olan yaln›zca Ümit
V. Devrim’in yaz›s›na koydu¤u bafll›kt›r: “Umudunuz Yüre¤inizi Is›ts›n.”
Siyasi bir tahlil yap›yorsan›z siyasi gerçeklere uygun olmal›d›r. Kendi haya-
li gerçeklerinize göre politika yaparsan›z hep alt›nda kal›rs›n›z, hep ezilirsiniz.
Hem de öyle bir ezilirsiniz ki, gün gelir kimse sizi oradan ç›karamaz.
Unutmay›n:
632 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mevcut teoride
Kurtulufl
DEVR‹ME, SOSYAL‹ZME,
ENTERNASYONAL‹ZME YER YOK
Peki art›k ne var?
ABD’N‹N ‹CAZET‹NE SI⁄INMA TÜRK‹YE
DEVRİME, OL‹GARfi‹S‹YLE ‹fiB‹RL‹⁄‹
SOSYALİZME,
ENTERNASYONALİZ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ME YER YOK... 25 Haziran 1999
Say›: 36
P
KK bugün neyi savunuyor? “‹flin içinde olan”lar›n, yay›nlar› izleyebilenle-
rin bile bir ç›rp›da cevaplayabilece¤i bir soru de¤il bu. Çünkü savunulan-
lar›n içinde her fley var. Bar›fl da savafl da, sosyalizm de, faflist devlet de
var, devrim de var, burjuva demokrasisine övgüler de. Ama aç›k ki, bunlar›n hep-
sini bir arada savunmak mümkün de¤ildir. O halde bunlar›n bir k›sm› yaln›zca ze-
vahiri kurtarmak için söylenen sözler, bir k›sm› ise gerçek düflüncelerdir.
Peki PKK somutunda hangileri gerçek, hangileri sözdedir?
Gerçek flu ki, ABD çözümünün esas al›nd›¤›, oligarfliye uzlaflman›n ötesinde
iflbirli¤i teklif edildi¤i, burjuva demokrasisinin övüldü¤ü, zaferin emperyalist de-
mokraside oldu¤u söylendikten sonra di¤erlerini hala söylüyor olman›n hiç bir
önemi, k›ymeti yoktur.
Peki bu bitmifl bir süreç midir? Buna cevap vermek de oldukça güçtür ve as›l
cevab›, PKK’n›n kendisi verecektir. ‹mral›’da savunulanlar karfl›s›nda tak›n›lacak
tutum, belirleyici olacakt›r. Bu tart›flma kaç›n›lmaz olarak sürmektedir ve sürüp
çok geç olmadan da sonuçlanacakt›r. S›n›flar mücadelesinde iki arada bir dere-
de uzun süre duramazs›n›z. Ya orada, ya buradas›n›zd›r.
Öcalan’›n Avrupa’ya ç›k›fl›ndan sonra ortaya ç›kan ve Avrupa emperyalizmi-
ne iliflkin beklentilerin bofllu¤unu gösteren tav›rlar, ard›ndan Öcalan’›n emperya-
listlerin marifetiyle oligarfliye teslim edilmesi ve devam›nda da dava aç›lmas›,
PKK’da k›smen de olsa emperyalizme karfl› söylemlerin ve savafl vurgusunun güç-
lenmesine yolaçm›flt›. Ama somut bir zemine, sa¤lam bir muhasebeye dayanma-
yan bir söylem de¤iflikli¤iydi bu. Öyle oldu¤u içindir ki, o gün bugündür
PKK’n›n, PKK yöneticilerinin ne savundu¤u, ne söyledi¤i belirsiz hale geldi.
Serxwebun’un Nisan say›s›nda PKK Baflkanl›k Konseyi Üyesi Cemil Bay›k’la
yap›lm›fl bir röportaj yer al›yordu. Bu röportaj’da söylenenler, PKK’n›n art›k “ge -
ri çekiliflin” s›n›r›na geldi¤ini söylüyor, bu yan›yla uzlaflman›n, teslimiyetin önünü
kapat›yor görünüyordu.
fiöyle diyordu Cemil Bay›k:
634 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“Biz düflmana karfl› ‘93’ten beri belli bir kavram temelinde yaklafl›m
gösterdik. Baflkan Apo 1993-95-98’de giderek somutlaflt›rd›¤› bir program
sundu ve bu temelde sorunu siyasallaflt›rmak, sorunu çözmek istedi. Fakat
düflman her defas›nda bunu bizim bir zay›fl›¤›m›z olarak gördü, böyle yo-
rumlad› ve bundan yararlanarak bizi vurmak istedi. ... O aç›dan art›k bi-
zim düflmana gösterebilece¤imiz bir esneklik kalmam›flt›r. Hele hele öylesi
bir komployu gerçeklefltirdikten sonra, bizim art›k verebilece¤imiz bir taviz,
atabilece¤imiz bir esnek ad›m yoktur.
“Düflman tüm iyi niyetimize, tüm çabalar›m›za ra¤men, bunlar› elinin
tersiye itmifltir. Yine hiçbir öndere, hiçbir halka uygulanamayacak bir bas-
k›y›, fliddeti, terörü uygulam›flt›r. Ve bugün bu komployla bir ulus üzerinde,
bir ulusun iradesi üzerinde büyük bir soyk›r›m yürütmeye çal›flmaktad›r.
Baflar›l› olur, baflar›s›z olur bu ayr› bir mesele, ama düflman›n yaklafl›m› bu
aç›dan çok nettir... Dolay›s›yla bize kalan tek fley, tercihimiz olmasa da sa-
vaflt›r ve bu savafl› kazanmakt›r. Biz, art›k baflka bir fley düflünemeyiz...
Baflka türlü davranmak kesinlikle büyük bir gaflettir. Bu da kesinlikle soy-
k›r›m›n baflar›s›na her türlü zemini sunmad›r.”
Söyledi¤i bunlard›. Yaz› içinde tekrar tekrar alt› çizilen yaklafl›m buydu.
PKK’n›n talepleri, savunduklar› aç›s›ndan Roma’da, ‹mral›’da ne kadar geriledi-
¤i ortadayd›. Art›k daha fazlas› yok diyordu Cemil Bay›k:
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas› gere-
ken ad›md›r. Bilmem arkas›ndaki güçlerin, dayan›lan sistemin ad›m atmas›
gerekiyor. Önderli¤in çok somut ça¤r›lar› oldu. ‹talya’da oldu, yak›n zaman-
da 8 maddelik ça¤r›s› oldu, ona cevap vermeleri gerekiyor. Hem de pratikte,
öyle sözlü de de¤il. ... O zaman PKK bunu yeniden düflünebilir, de¤erlendi-
rebilir. Aksi taktirde PKK’nin öyle de¤erlendirece¤i herhangi bir fley yoktur.
PKK’nin önünde tek seçenek kalm›flt›r; o da savaflt›r, savafl› sonuna ka-
dar gelifltirmektir ve zaferdir.”
Geri ad›mlar sürdü. Öcalan ‹mral›’da aç›klad›¤› 8 maddeyle, Roma’daki 7
maddenin de çok gerisine düflmüfltü zaten. Art›k geriye çekilecek bir yer kalma-
m›fl gibiydi. Ama Öcalan davas› bafllay›nca görüldü ki varm›fl! Gerilemenin s›n›-
r› olmad›¤› görüldü bir kez daha. Tabii daha gerisinin ad› art›k ancak uzlaflma,
teslimiyet, inkar gibi s›fatlarla konulabilirdi.
Anlafl›lan o ki PKK yöneticileri, böyle bir durumu ihtimal dahilinde görüyorlar-
d›. PKK Baflkanl›k Konseyi üyeleri, çeflitli röportajlar›nda kendilerinin flafl›rmad›-
¤›n› ›srarla söylediler. Cemil Bay›k, davadaki muhtemel geliflmelere iliflkin sözko-
nusu yaz›da flunlar› söylüyordu:
“Baz› çevreler belki bar›fl beklentileri içerisine girebilir. Önderli¤in Avu-
katlar vas›tas›yla kamuoyuna yönelik gelifltirdi¤i mesajlar var. Önderlik
kendi koflullar›nda bir çaba gelifltiriyor, Kürt halk›na o koflullarda bile yine
bir tak›m mevziler kazand›rmaya çal›fl›yor. Fiziki olarak imha olacaksa da,
olmayacaksa da böylesi bir faaliyetin, çal›flman›n içerisindedir. Yani Kürt
halk› üzerinde gelifltirilmek istenen soyk›r›m tehlikesini çok iyi biliyor. Bu-
nun önüne geçmek istiyor...
Tüm çal›flmalar› bu yönlüdür. Bunun anlafl›lmas› gerekiyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 635
Bunu baflka türlü görmek, anlamak kesinlikle gaflet olur. Bundan kalka-
rak mücadeleyi geriye çekmek, savafl› geriye çekmek, eylemlili¤i geriye çek-
mek kesinlikle düflman›n soyk›r›m politikas›na sonuna kadar kap›lar› aç-
mak olur.” (Sexwebun, Nisan 1999)
Pekala ne oldu bu sözlerden sonra? Savafl niye geri çekildi?
Bunun gerekçesi Öcalan’›n tutsakl›¤› ise, yaz›da buna iliflkin de bir belirtme
vard› zaten:
“E¤er biz de Önderli¤imizin fiziki imhas›n›n önünü almak istiyorsak, yi-
ne Kürt halk›n›n önderli¤iyle, kahraman flehitleriyle, kan›yla, eme¤iyle ya-
ratt›¤› mevzileri elden ç›karmak istemiyorsak, yap›lmas› gereken bellidir.
Yani gaflete düflmemedir, kendi kendimizi aldatmamad›r. Tümüyle mücade-
leyi en üst düzeyde yo¤unlaflt›rmad›r.”
Oligarflinin Öcalan’› ve Öcalan Davas›’n› Kürt halk›n›n mücadelesini ve
PKK’y› tasfiye etmek için kullanmaya çal›flaca¤›n› tahmin etmek zor de¤ildir. Oli-
garfli kendi s›n›fsal ç›karlar› aç›s›ndan do¤al olarak bunu yapmaya çal›flacakt›.
Bay›k da bunu öngörüyordu: “Dikkat edilirse; Önderli¤imizi isteselerdi ya-
kalad›klar›nda fiziki olarak imha edebilirlerdi. Ama bunu yapmad›lar, ya-
pamad›lar. Çünkü bunu yapsalard› aleyhlerine olurdu. Öndelik’le e¤er uz-
laflmay› baflar›rlarsa, bunu kendileri için daha do¤ru bir yol olarak görü-
yorlar. fiimdi buna çal›fl›yorlar. ‹flte Önderlik üzerinde o yürüttükleri bu ka-
dar bask› bundan ötürüdür. Uzlaflmaya zorlamak, iflte giderek mümkünse
çizgi de¤iflikli¤ine zorlamak ve böylelikle PKK’yi teslim almak. Yani devrim-
ci özünden boflalt›p uzaklaflt›rmak, böylelikle teslim almak. E¤er bunu ba-
flaramazlarsa tabii ki fiziki imhalar› gündeme getirecekler, d›flarda yine yö-
nelimlerini artt›racaklar. Bu aç›dan önümüzdeki dönem sald›r›lar›n daha da
devam edece¤i bir dönemdir. Bunu böyle anlamak gerekiyor... Buna haz›r-
l›kl› olmak gerekiyor.”
Uzunca aktard›k. Çünkü ne söylediklerinin tam anlafl›lmas›n› istiyoruz. Bunlar
aç›k ki ayak üstü söylenmifl fleyler de¤il. Ama de¤eri ayak üstü söylenmifl bir söz-
den fazla da de¤il. Sonucun gösterdi¤i bu çünkü.
Bunlar bir günde unutuldu çünkü.
Sanki bunlar hiç söylenmemifl gibi baflka bir çizgi savunulmaya baflland›.
Tutarl› bir önderlik, söyledi¤i her söze sahip ç›kand›r.
Evet, söylenenlerin yanl›fl oldu¤u tespit edilebilir. O zaman bu aç›klan›r.
Ama PKK’da bu da yok.
Biz bir ay önce flöyle flöyle tespitler yapm›flt›k, ancak onlar yanl›flt›r, süreci
do¤ru tahlil edememifliz, do¤ru öngörememifliz... Hay›r bunu da söylemiyorlar.
Çizgi de¤iflikli¤i gerçekleflmifltir. Öcalan geçmiflte savundu¤u ve PKK’ya ma-
lolan ne varsa, her fleye yanl›fl demifltir. Geçmifl tarihi inkar etti¤i gibi, bugün de
isyan art›k hakl› de¤ildir diyerek yürütülen mücadeleyi mahkum etmektedir.
Yine savunmalar›ndaki düflünceleriyle, 6. Kongre kararlar›n›n tümünü inkar et-
mektedir.
Peki bu durumda neyi savunuyorsunuz? Çizginiz nedir?
Önderli¤imiz as›l›rsa flöyle olur, böyle olur demek, bir siyasi çizginin ifadesi
olamaz. Zaten söylenenler, önderli¤imiz as›l›rsa devrim yapar›z, asmazsan›z,
636 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Teslimiyet Teorilefltiriliyor
Geçti¤imiz günlerde yay›nlanan Duran Kalkan’›n konuflmalar›, teslimiyetin
ad›m ad›m teorisinin yap›lmaya baflland›¤›n›n bir göstergesi oldu:
“Süreç de¤ifliyor ve biz çözüm ar›yoruz. O nedenle geçmiflteki gibi dav-
ran›fllar gösteremeyiz. Çözümü de¤il de, mücadeleyi gelifltirmek istedi¤imiz
dönemin sloganlar›yla, mücadele biçimleriyle bu dönemi götüremeyiz. Bu
dönem çözüm dönemi. Çözüm aray›fl›m›z, 15 fiubat’tan sonra biraz farkl›-
l›k arzetmifltir. Karfl› tarafla farkl› bir diyalog zemini ararken, uluslararas›
638 Miliyetçilik Ç›kmaz›
MGK Çözecek!
“Allahtan umut kesilmez” deyiflinde oldu¤u gibi, Kürt milliyetçilerinde de em-
peryalistlerden ve düzenden umut kesilmiyor bir türlü.
PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Duran Kalkan, May›s bafl›nda yay›nlanan bir ya-
z›s›nda MHP’nin iktidar orta¤› olmas›n›n çözüm flans›n› art›raca¤›n› söylüyordu.
Ali Haydar Kaytan da MHP’nin parlamentoya sokulmas›n› flöyle de¤erlendiriyor:
“TC’nin buna büyük ölçüde haz›r oldu¤unu söylemek zor. Ancak kan›m-
ca bu do¤rultuda baz› haz›rl›klar var. MHP’ye güç verilerek parlamentoya
sokulmas›n› ve hükümete ortak edilmesini bu haz›rl›klar›n bir parças› ola-
rak görüyorum. Son genel seçimlerde devletin kazand›¤› söylemi de bunu
do¤ruluyor san›r›m...”
Tam bir kurgu.
Hala beklentiler yaratma sürdürülüyor. PKK’nin acaba “çözüm gücü olabilir”
demedi¤i herhangi bir burjuva parti, lider kalm›fl m›d›r?
Özal, Menderes, Boyner, Y›lmaz, ‹nönü, Erbakan ve bunlar›n partileri, MGK,
hangisi için söylenmedi? Hangisine “flans”lar tan›mad› PKK? Bu tahlil ve politika-
lar ne oldu, ne kadar do¤ru ç›kt›, bunlar üzerine infla edilen taktik ve politikalar
ne kazand›rd›? Cevab› ‹mral›’d›r. Düzenden beklentiler ‹mral›’ya kadar getirmifl-
tir. Ama hala bu defa da MHP çözüm gücü olabilir deniyor. Geçmiflten ders al-
ma hiç yok. Deneycilik yanl›fl bir yöntemdir ama sonuçta bir yöntemdir. Ama
PKK’da deneycilik de yok esas›nda. Deniyor, yan›l›yor, AYNI fiEY‹ yine deniyor.
A
teflkeslere iliflkin son bir ay içinde yaz›l›p söylenenler, ve nihayet ‹mral›’da
“söylenmeyenler”, bu süreçlerin nas›l geliflti¤ini, neye hizmet etti¤ini yeni-
den tart›flmay› ve söylenenleri pratikte s›namay› mümkün hale getirmifltir.
Özellikle sonuncu ateflkes’te görmek isteyen herkes için art›k her fley nettir.
Ateflkes, düzenle bütünleflmenin ad›m›d›r. TC’nin hükümranl›¤› kabul edilmifltir.
Ama düzenden bir türlü karfl›l›k gelmemektedir. ‹mral›’da art›k TC’den cevap bek-
leme flans› kalmam›fl, TC’nin hükümranl›¤›n› kabul etme çok daha aç›k formüle
edilmifltir
“Takti¤in” temelinde oligarfliyle uzlaflma oldu¤u için, tüm ateflkeslerde inisiya-
tif de oligarflide olmufltur.
‹lk ateflkes 17 Mart 1993’te ilan edildi. Ateflkes hemen tamam›yla Özal’›n ini-
siyatifinde geliflmiflti. O kadar ki ateflkesin nas›l bir bas›n toplant›s›yla aç›klana-
ca¤› bile bu görüflmelerde belirlenmiflti. Ateflkes 20 Mart’tan 15 Nisan’a kadar
diyerek aç›klanm›flt› sonra somut hiçbir geliflme olmamas›na ra¤men yine
Özal’›n iste¤i üzerine uzat›ld›. Bu ateflkes 83 gün sürdü. ‹kinci ateflkes 15 Ara-
l›k 1995’te ilan edildi. Devrede yine “arac›lar” vard›. Ateflkesin gerekçesi “seçim
sürecine giren TC’ye bir flans tan›mak” olarak aç›kland›. Öcalan “ateflkesin ha-
yat bulmas›n›n devletin ve kurulacak yeni hükümetin tavr›na ba¤l› olaca¤›n›” be-
lirtmiflti. Seçimler yap›ld› beklentilerin hiçbiri gerçekleflmedi.
Üçüncü ateflkesin ilan› ise 1 Eylül 1998’dedir. Bu ateflkes art›k tümüyle oligar-
flinin çeflitli kesimlerinin denetim ve yönlendirmesinde flekillenmifltir.
Bu ateflkese iliflkin Ekim ay›nda gündeme gelen tart›flmalar üzerine Özgür Po-
litika 20 Ekim’de flu manfleti kullanm›flt›. “Ateflkesi Türkiye’nin ‹stedi¤i Belgelendi”
‹stemenin ötesinde, ateflkesin, ateflkes taleplerinin nas›l flekillenece¤ini belirle-
yen de “Türk taraf›” idi.
Aç›klamalara göre, “Türk taraf›”, maddeler halinde iki liste göndermiflti. Birin-
cisi listede kendilerinin “istekleri” vard›. Bu listede flunlar isteniyordu.
“PKK siyasi duruflunu gözen geçirmelidir;
Devletin politikas› ‘93 ateflkesinden sonra a¤›rlaflt›. Devleti dönüfltürmek
için sizler de yani muhaliflere düflen görevler var, bu görevlerinizi yerine ge-
tirmelisiniz;
1 Eylül Bar›fl Günü bir ateflkes ilan edilmelidir. Gerçekleflirse, biz buna fi-
ili cevap veririz. Devlet mekanizmalar›n› kilitleriz ve provokasyonlara izin
vermeyiz; Ateflkesin siyasi sonuçlar› de¤erlendirilmelidir. Siz bu süreçten
daha karl› ç›kars›n›z”.
642 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
DEMOKRAT‹K DEVR‹M‹ KÜRT
M‹LL‹YETÇ‹LER‹NDEN VE
YA⁄CILARINDAN Ö⁄REN‹YORUZ
DEMOKRATİK
DEVRİMİ KÜRT
MİLLİYETÇİLERİNDEN
VE YAĞCILARINDAN Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
ÖĞRENİYORUZ 2 Temmuz 1999
Say›: 37
‹
mral›’daki ilk günden ve savunmadan beri Kürt milliyetçilerinde bir tefsir ya-
r›fl›d›r gidiyor. Özgür Bak›fl ve Politika yazarlar› Abdullah Öcalan’›n “de-
mokratik cumhuriyet” tespitlerinin Marksizm-Leninizm’le pek de güzel ba¤-
daflt›¤›n› göstermek için birbirleriyle yar›fl halindeler.
Teori bunun için allak bullak edilmifltir. Denebilir ki Marksizm-Leninizm’in bu
kadar aya¤a düflürüldü¤ü bir dönem daha Türkiye’de yaflanmam›flt›r.
Üstelik, ters yüz edilen yaln›zca teori de de¤ildir. Kitlelerin kendi yaflamlar›n-
da gördükleri; ac›yla, iflkenceyle, kanla, katliamla, sürgünle s›nad›klar› gerçek-
ler de tersyüz edilmektedir.
Öyle bir hale getirilmifltir ki, adeta Kürt milliyetçileri kitlelerden halüsinasyon
gördüklerine inanmalar›n› beklemektedir.
Demokratik devrim nedir?
Burjuva demokratik devrim nedir?
Emperyalizm koflullar›nda demokratik devrimlerin öncüsü kimdir?
Teoriyle ilk defa hafl›r neflir olan herkes bunlar› ö¤renerek ifle bafllar.
Ö¤rendi¤imiz ilk fley fludur: E¤er demokrasi deniyorsa, “kimin demokrasisi?”
diye sormal›s›n. E¤er devlet deniliyorsa, “kimin devleti?” diye sormal›s›n. E¤er
devrim deniliyorsa, “kimin devrimi?” diye sormal›s›n. Bunlar› sormadan ileri ge-
ri bu kavramlar› kullanmaya kalkt›¤›nda içini boflaltm›fl, anlams›zlaflt›rm›fl olur-
sun.
Bir yerde devletin varl›¤›ndan söz ediyorsak, bu, toplumun karfl›t s›n›flara bö-
lünmüfl oldu¤unu gösterir. Bu s›n›flardan hakim olan›, di¤erlerine karfl› hakimiye-
tini sürdürebilece¤i bir bask› ve zor ayg›t›na ihtiyaç duyar. Devlet, daima ege-
men s›n›flar›n elindeki bu zor ayg›t› olmufltur. Bu durum ilk s›n›fl› toplumlardan fa-
flist rejimlere kadar böyledir. Bunu Marksizmin kurucular›ndan birine baflvurarak
anlatmakta yarar var. Engels flöyle der: “Devlet, s›n›f karfl›tl›klar›n› frenleme
ihtiyac›ndan do¤du¤una, ama ayn› zamanda, bu s›n›flar›n çat›flmas› orta-
s›nda do¤du¤una göre, kural olarak en güçlü s›n›f›n, ekonomik bak›mdan
egemen olan, ve bunun sayesinde, siyasi bak›mdan da egemen s›n›f duru-
muna gelen böylece ezilen s›n›f› boyunduruk alt›nda tutmak ve sömürmek
için yeni araçlar kazanan s›n›f›n devletidir.” (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Dev-
letin Kökeni, s. 237-238)
Cumhuriyet de bir devlet oldu¤una göre, onun demokratik veya anti-demok-
ratik olmas›ndan önce “kimin cumhuriyeti?” oldu¤u sorusu sorulmal›d›r.
Halk›n, ezilen kitlelerin, emekçilerin, Kürt ve Türk halk›n›n bütün az›nl›klardan,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 645
Bir dereceye kadar evet. Örnekleri yaflanm›flt›r. Hepsinden önce de, o Kürt
milliyetçilerinin art›k pek be¤enmeyen ve örnek almaya karar verdikleri Kema-
lizmle yaflanm›flt›r. Kemalizm bir burjuva demokratik devrime önderlik yapmaya
kalkm›flt›r; ama eni sonu bir küçük burjuvad›r, götürebilece¤i yere kadar götür-
mesine ra¤men s›n›rlar› vard›r... Feodalizmi bütün olarak tasfiye edememifl, ulu-
sal soruna flovenizmle yaklaflm›fl, s›n›f örgütlenmelerini engellemifl, siyasal de-
mokrasi diye bir fleyi uygulamak akl›n›n ucundan geçmemifltir.
Bunlar› yapsayd› flafl›rt›c› olurdu.
O halde, sorun hala orta yerde: Milli sorun var, örgütlenme sorunu var, feoda-
lizm sorunu var, siyasal demokrasi sorunu var... Bunlar› kim çözecek? Demokra-
tik devrimin önderli¤ini emperyalizm flartlar›nda kim yapacak?
PROLETARYA yapacak. Proletarya öncülü¤ünde önce demokratik devrimin
flartlar› yerine getirilecek, sonra kesintisiz olarak sosyalist devrime geçilecek.
Muhtemel ki sizin de hala bir usta olarak gördü¤ünüz (yoksa öyle de¤il mi?)
Lenin flöyle der:
“Her fley tam da söyledi¤imiz gibi oldu. Devrimin seyri, gerekçelerimizin
do¤rulu¤unu onaylad›. Önce ‘bütün’ köylülükle birlikte monarfliye karfl›,
büyük toprak sahiplerine karfl›, ortaça¤ rejimine karfl› (ve bu ölçüde devrim
bir burjuva demokratik devrim olarak kal›r.) Sonra yoksul köylülükle bir-
likte, yar› proleterlerle birlikte, tüm sömürülenlerle birlikte, k›r zenginleri,
kulaklar, spekülatörler de dahil kapitalizme karfl› ve bu ölçüde devrim sos-
yalist bir devrim olur. Birincisi ile ikincisi aras›na yapay olarak bir Çin sed-
di çekmeye, bu ikisini birbirinden proletaryan›n haz›rl›k derecesinden ve k›r
yoksullar›yla birleflme derecesinden herhangi bir baflka fleyle ay›rmaya ça-
l›flmak, Marksizmi muazzam çarp›tmak ve baya¤›laflt›rmak, onun yerine li-
beralizmi geçirmek demektir.”
Kürt milliyetçilerinde tefsirin moda oldu¤unu ve bu sat›rlar›n anlafl›lamayabi-
lece¤ini düflünerek aç›klayal›m:
1. Demokratik devrimin öncüsü proletaryad›r.
2. Proletarya bu devrimi kesintisiz sürdürür.
3. Devrimin ilk aflamas›nda demokratik devrimin görevlerini yerine getirir.
4. Devrimin ikinci aflamas› sosyalist devrimdir.
5. ‹ki aflama aras›na Çin seddi çekmeye kalkan Marksizm’i baya¤›laflt›rmak
istiyordur.
fiimdi durup biraz nefeslenelim. (An›lar›n› canland›raca¤›n›, eski bilgilerini
hat›rlataca¤›n› umdu¤umuz bu k›sa anlat›mdan sonra özellikle Kürt milliyetçileri-
nin nefeslenmeye ihtiyac› vard›r.)
S›ras›yla neyi anlat›yor Marksizm?
Demokratik cumhuriyet dedi¤imiz fleyin asl›nda burjuvazinin s›n›f devleti oldu-
¤unu,
Bu devlet biçiminin burjuvazinin önderli¤inde emperyalizm öncesinde kurul-
mufl bulundu¤unu,
Emperyalizmle birlikte burjuvazinin önderli¤inin koflullar›n›n kalmad›¤›n›,
Demokratik devrimin ancak proletarya önderli¤inde ve sosyalist devrime ev-
rilerek zafere ulaflt›r›labilece¤ini.
Türkiye’de bir demokratik devrim oldu mu? Olduysa ne zaman oldu?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 647
Kurtulufl
BU KISIR DÖNGÜNÜN ADI MI
“USTA POL‹T‹KA”?
K‹M K‹M‹ OYALIYOR?
BU KISIR
DÖNGÜNÜN ADI MI
“USTA POLİTİKA”
KİM KİMİ Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
OYALIYOR? 16 Temmuz 1999
Say›: 39
“A
d›m atma s›ras› Kürtlerin ve PKK’nin de¤il, TC’nindir. Kürt-
ler ad›na PKK Genel Baflkan› Öcalan, savafl›n durdurulmas›
ve köklü bir bar›fl için somut önerilerini sunmufltur. fiimdi
Türk taraf› bu önerileri kabul edip etmedi¤ini... ifade etmelidir.” (3 Tem-
muz 1999, Özgür Politika)
Bu cümleleri biz daha önceden de hat›rl›yoruz. Mesela aylar öncesinden
Serxwebun’da Cemil Bay›k da ayn› fleyleri söylüyordu. fiöyle diyordu Bay›k:
“Biz düflmana karfl› ‘93’ten beri belli bir kavram temelinde yaklafl›m
gösterdik. Baflkan Apo 1993-95-98’de giderek somutlaflt›rd›¤› bir prog-
ram sundu ve bu temelde sorunu siyasallaflt›rmak, sorunu çözmek istedi...
O aç›dan art›k bizim düflmana gösterebilece¤imiz bir esneklik kalmam›fl-
t›r. Hele hele öylesi bir komployu gerçeklefltirdikten sonra, bizim art›k ve-
rebilece¤imiz bir taviz, atabilece¤imiz bir esnek ad›m yoktur.”
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas› ge-
reken ad›md›r. Bilmem arkas›ndaki güçlerin, dayan›lan sistemin ad›m at-
mas› gerekiyor. Önderli¤in çok somut ça¤r›lar› oldu. ‹talya’da oldu, yak›n
zamanda 8 maddelik ça¤r›s› oldu, ona cevap vermeleri gerekiyor. Hem de
pratikte, öyle sözlü de de¤il... O Zaman PKK bunu yeniden düflünebilir,
de¤erlendirebilir. Aksi taktirde PKK’nin öyle de¤erlendirece¤i herhangi bir
fley yoktur.” (Serxwebun, May›s 1999)
Hep ayn› fley.
Geri ad›m at›l›yor; deniliyor ki, art›k daha baflka ataca¤›m›z bir ad›m yok-
tur, s›ra TC’dedir.
TC hiçbir cevap vermiyor, çeflitli “mesaj”lar›yla oyal›yor veya tek cevab›
daha çok sald›r› oluyor.
Ama bu arada PKK taban›, devrimci, yurtsever çevreler bu geri düflüncele-
re al›flt›r›lm›fl oluyor ve 3 ay, 5 ay sonra bir geri ad›m daha.
‘91 ateflkesinden bu yana süreç böyledir.
Bu ateflkese cevap verilmezse flöyle olur, böyle olur denmifl, hiçbir fley ol-
mam›fl, bir süre sonra yine bir ateflkes ilan edilmifltir.
“TC’ye” flu kadar, bu kadar süre tan›nm›fl, oligarfli hiç t›nmam›fl, ama PKK
da sanki o süreyi tan›yan kendisi de¤ilmifl gibi, söyledi¤ini unutmay› ve UNUT-
TURMAYI tercih etmifltir.
Art›k daha fazla ataca¤›m›z geri ad›m yok denmifl, ba¤›ms›zl›ktan, federas-
650 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹KLE GEL‹fiT‹;
M‹LL‹YETÇ‹L‹K NEDEN‹YLE TIKANDI
‹DEOLOJ‹K YEN‹LG‹S‹ DE
MİLLİYETÇİLİKLE
GELİŞTİ;
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N SONUCU OLDU
MİLLİYETÇİLİK
NEDENİYLE TIKAN- Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
DI... 30 Temmuz 1999
Say›: 41
P
KK y›llar y›l› Türkiye soluna dudak büktü. Küçümsedi, afla¤›lad›, hep kul-
lanmay› düflündü. O her fleyiyle do¤ruydu, usta bir taktikçi, büyük poli-
tikalar yapand›, Türkiye solu ise “geri”ydi, kendisinden ö¤renece¤i çok
fley vard›... PKK literatüründe sola iliflkin kullan›lan tan›m ve s›fatlar›n küçük bir
bölümünü aktarmak, bu bak›fl aç›s›n›n tan›nmas› aç›s›ndan yetecektir: “S›n›fta
kalan”, “bir mezhep olmaktan öteye gidememifl”, “kendi halk›yla diyalogu
yok”, “sekter”, “halk›n mücadelesinin önünde öncü de¤il bir engel”, “insanlar›n
kalitesi parçalanm›fl, düzen taraf›ndan teslim ve esir al›nm›fl” (Yeni ülke, say›
28, Abdullah Öcalan), “enkaz”, “i¤difl edilmifl sol”, “ifle yaramaz sahte sol”,
“en geveze”, “avare tak›m›”, “en ölgün” (Serxwebun, say› 107, s. 14), “Fafliz -
me teslim olmay› ve tasfiyecili¤i ye¤leyen sol” (Serxwebun, say› 106, s. 17).
PKK bunlar› neye dayanarak söylüyor, solu bu kadar afla¤›lama cüretini ne-
reden buluyordu?
Çünkü sol bilmem kaç y›ll›kt›, PKK’n›n esamesi okunmazken sol vard›, buna
ra¤men bir PKK ortaya ç›km›fl, solun pabucunu dama atm›flt›... PKK h›zl› gelifl-
mifl, sol ise PKK’n›n bu geliflmesine yetiflememiflti bile...
Peki neden, nas›l bir zeminde geliflmiflti böyle bir hareket?
mas›na hizmet etmifltir. ANCAK... ANCAK bu pragmatizm bir süre sonra dö-
nüp KEND‹S‹N‹ VURMAYA BAfiLAMIfiTIR. Bu noktada süreç tersine evrilmeye
bafllayacak ve dün onu gelifltiren tüm bu politika ve taktikler, art›k onu gerile -
ten nedenlere dönüflecektir .
zisi var, Kürtlerin neden olmas›n denilmifltir. Bu kesimler, kendi ç›karlar›n› ko-
rumak için en a¤›r darbeleri, en olumsuz geliflmeleri bile bir çözüm beklenti-
siyle karfl›lam›fllard›r.
TÜRKİYE
DEVRİMİNİN TÜRK‹YE DEVR‹M‹N‹N STRATEJ‹S‹
STRATEJİSİ VE
KÜRT VE KÜRT M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N‹N
MİLLİYETÇİLİĞİNİ
N STARTEJİSİZLİĞİ
STRATEJ‹S‹ZL‹⁄‹
T
ürkiye solunun 80 öncesi temel tart›flma konular›ndan biri “devrim stra -
tejisi” dir. Tart›flma, as›l olarak “Halk Savafl›” m› “Sovyetik Ayaklanma”
m› çerçevesinde yo¤unlaflm›flt›. Elbette Halk Savafl›’n›n da Sovyetik
Ayaklanman›n da farkl› yorumlar› vard›. Bu tart›flmada en özgün yaklafl›mlar-
dan biri de KSD’ninkiydi. KSD kabaca, bir stratejiye sahip olunmamas›n›n te-
orisini yap›yor, bunun önceden belirlenemeyece¤ini söylüyordu.
1980-1990’l› y›llarda solun çok büyük bir bölümünün bu aç›dan KSD’lilefl-
ti¤ini söyleyebiliriz. Ortada savunulan, kararl›l›kla uygulanan hemen hiçbir
strateji kalmam›fl, stratejiler fiilen, pratik olarak rafa kald›r›lm›flt›r. Günübirlik
politik tercihler esas al›nm›flt›r. Bakm›fls›n›z, y›llar›n “iflçici” siyasetleri gecekon-
dulara yönelmifl, ayaklanmac›lar silahl› mücadeleye, “gerilla”ya soyunmufl...
Veya y›llar›n halk savafl›, silahl› propaganda savunucular› geçen ony›llara ra¤-
men emperyalizme ve oligarfliye karfl› tek bir kurflun s›kmam›fl, legalitede t›k›-
l›p kalm›fl... Kürt milliyetçili¤inin pragmatik, günübirlik politika tarz›, buna
denk düflen strateji ve taktik anlay›fl›, solun gözünde de stratejinin önemini
azalt›yor, taktiklerin “önemini” ola¤anüstü art›r›yordu. PKK böyle yap›p “ba-
flar›l›” oldu¤una göre, do¤ru tarz da buydu, demek ki herfley taktiklerdeydi!
Bu düflünüfl tarz›n›n yanl›fll›¤› ve bu tarz›n “geçici” sonuçlar› karfl›s›nda ken-
di stratejilerinden flüpheye düflenlerin yan›ld›klar› bugün art›k görülmüfltür.
Ama elbette bunun görülmesi için bu deneyin sonucunu beklemek gerekmiyor-
du. Çünkü herkes bilirdi ki, stratejisizlik el yordam›yla ilerlemeye çal›flmakt›r;
her an yoldan sapma tehlikesiyle yaflamakt›r. Aç›klad›klar› stratejik hedefte net
olmayanlar, devrim, sosyalizm kararl›l›¤›n› tafl›mayanlar, her an “farkl› seçe-
nekleri” de el alt›nda bulundurmak istediklerinden, stratejik çizgide de bilinçli
olarak belirsizli¤in savunucusudurlar. Geçti¤imiz günlerde YCK ad›na yap›lan
bir aç›klama bu anlay›fl›n nas›l bir ideolojik-politik çarp›kl›¤a yolaçt›¤›n› gös-
termesi aç›s›ndan ilginçtir. Aç›klamada flöyle denilmektedir; “intikam ruhu ile
fedaileflelim. ... Ne pahas›na olursa olsun amac›m›z bar›flt›r.”
PKK literatüründe (6. Kongre kararlar›nda) fedai savafl›, gerilla savafl›n›n
bir biçimi, halk savafl›n›n bir parças› olarak ortaya konulmaktad›r; ortada bir
strateji vard›r: Halk Savafl›. Ama “stratejik hedef” in bu stratejik çizgiyle ilgisi
yoktur. Hedef, halk›n iktidar› de¤il , ne oldu¤u belirsiz bir “bar›fl” t›r.
Strateji, net bir hedefe sahip olmak ve bu hedefe nas›l bir yoldan ulafl›laca-
¤› konusunda netleflmifl olmakt›r. Türkiye solunun iktidar perspektifi kazanma-
656 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Halk savafl› stratejisinde halk›n ordusu, belirleyici bir öneme sahiptir. Ayak-
lanmayla bütünleflerek sonucu tayin eder. Ancak Kürt milliyetçi hareketi aç›s›n-
dan stratejik hedeften uzaklaflmaya ba¤l› olarak gerillan›n rolü de de¤iflime
u¤ram›fl, gerilla bar›fl, diplomasi politikalar›n› güçlendiren bir araca dönüfl-
müfltür, gelinen noktada ise yaln›zca bir “tehdit unsuru” halindedir. ‹mral›’da
savunulan görüfllerin içinde gerillan›n yeri budur.
Bir dönem de “serhildan”lara bu strateji içinde önemli bir rol yüklenildi.
Ama oligarflinin bask› ve terörü, PKK’n›n kitle hareketine yanl›fl yaklafl›m› ve
gerilla çizgisinde güven sars›c› geliflmelerle birleflince bir dönem sonra Serhil-
danlar bitme noktas›na geldi. Ama burada da PKK mant›¤›, yanl›fl›n›, eksi¤ini
bulup serhildanlar› yeniden örgütlemeyi önüne koyaca¤›na, abart›c›l›kla, 100-
150 kiflilik ve herhangi bir süreklili¤i olmayan gösterileri bile serhildan olarak
niteleyip mevcut durumu geçifltirmeyi tercih etti. Abart›c›l›k, gerçe¤i çarp›tma,
her zaman döner ve sahibini vurur. Emperyalizme iliflkin abart›lar öyle olmufl-
tur. ‹flbirlikçi tekelci burjuvaziye, burjuva parti liderlerine, MGK’ye yönelik
abart›lar, yine ayn› flekilde olmufltur. Savafl›n düzeyine, geliflimine iliflkin de
hep abart› hakim olmufl, bir muhasebe imkans›z hale getirilmifltir.
6. Kongre sonras› askeri anlamda stratejik çizgi “gerilla + serhildanlar +
fedai savafl›” fleklinde formüle edilmifltir. Bu formülasyon kendi iç tutarl›l›¤› ol-
mayan, siyasal ve askeri anlamda PKK’n›n karfl› karfl›ya oldu¤u t›kan›kl›klar›
çözmekten uzak bir formülasyondur. “Bir an önce bar›fl” politikas›n› güçlendir-
mekten uzak bir hedefi de yoktur.
PKK prati¤indeki halk savafl›, politik ve askeri aç›lardan taklitçi, tek yanl›,
dogmatik ve pragmatiktir. Kurtar›lm›fl bölgeler, taklitçi, flabloncu anlay›fl›n en
çarp›c› yanlar›ndan biridir. 80’li y›llar›n sonundan itibaren sürekli olarak kur-
tar›lm›fl bölgelerin sözü edilmifl, kurtar›lm›fl bölgeler üzerinde “Botan Behdinan
hükümeti” gibi oluflumlar öngörülmüfl, ancak bu politika ve taktiklerin hiç bir
karfl›l›¤› olmam›flt›r. Ne var ki de¤iflik vesilelerle tekrar tekrar tan›k oldu¤umuz
gibi PKK prati¤inde ders ç›karma yoktur. Bu konudaki açmaz, imkans›zl›klar,
öngörülenin ne siyasal, ne askeri anlamda mevcut koflullara uygunsuzlu¤u gö-
rülmek istenmemifl ve dolay›s›yla kurtar›lm›fl bölgeler söyleminde ›srar edilmifl-
tir.
PKK’n›n t›kan›kl›¤› gizlemek için gelifltirdi¤i “taktik” söylemlerden biri de
“Türkiyelileflme”dir. Do¤ru bir temelde ele al›nd›¤›nda devrimci stratejiye do¤-
ru at›lm›fl bir ad›m olarak de¤erlendirilebilecek olan bu söylem, PKK’da yine
her zamanki ciddiyetsizlik içinde telaffuz edilmifl, ne teoride, ne askeri çizgi-
de bunun içi doldurulmam›flt›r.
Gerilla ise kelimenin tam anlam›yla s›n›fsall›ktan ve adaletten uzak, kolay-
c› bir savafl sürdürmüfltür. Gerillan›n hedefi neredeyse sadece asker olmufl, ko-
ruculu¤a karfl› mücadelede de korucular›n aileleri hedeflenmifltir. fiehir gerilla-
s› ise genel anlamda oluflmam›fl, olufltu¤u kadar›yla da Kürt milliyetçili¤inin
“oligarfliyi bir an önce bar›fla zorlama” politikas›na uygun olarak ilkesiz, ku-
rals›z bir pratik sergilemifl, halka yönelmifltir. fiehirlerde Kapal›carfl›’ya, garla-
ra, otobüslere konulan bombalarla biçimlenen pratik bir süre sonra dar kitle
eylemlerinde de halka yönelik bir flekillenme yaratm›flt›r. Halk otobüslerinin,
özel araçlar›n yak›lmas›, s›radan esnaflara yönelik sald›r›lar sürekli bir eylem
Miliyetçilik Ç›kmaz› 661
UZLAfiMANIN
KAÇINILMAZ SONU
TASF‹YEC‹L‹K
Miliyetçilik Ç›kmaz› 665
Mücadele
“EMPERYAL‹STLER‹N GEL‹fiT‹RMEK
‹STED‹KLER‹ YEN‹ ORTADO⁄U
DÜZEN‹N‹ ESK‹ STATÜKODAN
“EMPERYALİSTLERİN
GELİŞTİRMEK
DAHA TEHL‹KEL‹ BULUYORUZ”
İSTEDİKLERİ YENİ
ORTADOĞU Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
DÜZENİNİ...” 1 Nisan 1991
Say›: 17
B
ugün Kürt sorununa ilişkin tartışma ve gelişmeler kamuoyu
gündeminde geniş bir yer tutmaya başladı. Körfez krizinin ar-
dından Ortadoğu’da yerleştirilmek istenen “yeni düzen” içerisin-
de Kürt sorunu da önemli bir yer oluşturuyor. Ortadoğu’daki Kürt örgütle-
rinin konuya olan çeşitli yaklaşımları da bu açıdan gündemde olan ve
önem taşıyan diğer bir yandır. Bu yaklaşımlar içerisinde Ortadoğu’daki
örgütlenmede önemli bir yer tutan PKK’nın getirdikleri de tartışma gün-
demi içindeki odak noktalardan biridir. Bu çerçevede Abdullah Öcalan’la
yaptığımız bir röportajı aşağıda yayınlıyoruz.
uzlaflarak ABD’den pay alma yolunu tutuyor. Körfez krizinden öyle anlafl›l›yor
ki, bu konuda baya¤› kararl›lar. Ve halklar›n aleyhine emperyalizme ortak ta-
v›r alabilmede utanmaz noktalara kadar gidebileceklerini gösteriyorlar.
ÖCALAN: Tabii eskiden beri revizyonizmin özellikle Sovyet içi olay olmak-
tan hatta bir parti olay› olmaktan ç›k›p tam sermaye ile bütünleflme noktas›na
gelmesidir.
letildi. (...) Öyle anlafl›l›yor ki toplum, tarihinde hiç görülmedik bir biçimde yal-
n›z bu dönemde özel savafl-kontrgerilla eliyle kolay kolay alt›ndan ç›kamaya-
cak bir tecavüze u¤rad›, kirletildi. En kötü kirletme de büyük oranda toplumun
ajanlaflt›r›lmas›nda sa¤land›... Son Körfez Krizi dolay›s›yla milyonlarca insan
panik havas›na sokarak kaç›rtt›lar. Özellikle Botan’daki halk› mücadelenin ge-
liflmesiyle birlikte boflaltt›lar. (...) Türkiye’nin muhalefeti-devrimci muhalefeti i¤-
difl edilmifltir. Devrimci örgütler terörle susturulmufltur. Gerçekten ancak icazet-
li sahte sol ç›k›fllara zemin sunuluyor. Yani biz dört bafl› mamur bir karfl›-dev-
rimle, onun özel savafl uygulamalar›yla karfl› karfl›yay›z.
kaya a¤›rl›k vermek, halklar› siyasi yönden güçlendirmek istiyoruz. (...) Orta-
do¤u halklar›n›n, ülkelerinin ba¤›ms›zl›¤› ve özgürlü¤üdür. Bunda çok ›srarl› ve
ilkeli davranaca¤›z. Kürt ulusunu kesin bir ayr›l›kç›l›¤a, dar bir milliyetçili¤e
düflürmemeye düflürmemeye büyük özen gösterece¤iz. fiüphesiz Kürt meselesi-
nin devrimci çözümünü, ba¤›ms›zl›k çözümünü ilkede hep göz önüne getirece-
¤iz, ama taktikte çok esnek olaca¤›z. Halklar›n birbirinden ayr›lmas› de¤il, öz-
gün temellerde birleflmesine yüksek de¤er biçece¤iz. Bu durum Ortado¤u Fe-
derasyonunun temel tafl› olabilir. Dolay›s›yla halklar›n büyük federasyonuna
do¤ru gitmede rolümüzü en iyi biçimde oynamaya çal›flaca¤›z. (...) Bundan
sonra gerçekten Türk halk› baflta olmak üzere iliflkilerde eflitli¤i ve özgürlü¤ü,
ba¤›ms›zl›¤› esas alan geliflmeler h›z kazanacakt›r. Baz› taktik iliflkiler kesinlik-
le gözard› edilmemelidir.
Mesela devletlerle olur, bölgesel devletlerle olur ve hatta düzenin baz› tem-
silcileriyle bile siyasi görüflmeler oldu¤unda bunu bir taviz olarak, reformizme
prim vermek olarak de¤il, tam tersine devrimi güçlü ç›karman›n takti¤i olarak
de¤erlendirmeliyiz. fiimdilik geliflmeler bu düzeydedir. Kesinlikle bundan son-
ra at›l›m, daha da çok derinli¤ine ve geniflli¤ine sürdürülecektir. (...)
Mücadele
UZLAfiMA
UZLAŞMA
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
27 Mart 1993
Say›: 39 Mesut Demirel
A
lman faflistleri Yunanistan’› iflgale giriflti¤inde KKE (Yunanan Komü-
nist Partisi) küçük bir partiydi. Faflist iflgale karfl› direnifl bayra¤›n›
yükselten KKE herkesin bir kenarda durdu¤u dönemde h›zla büyüdü.
Genifl bir cephesi (EAM), 50 bine varan askeriyle güçlü bir ordusu (ELAS) ve
Atina’da yüz binleri yürütebilecek denli siyasi otoritesi vard›. 1945’e gelindi-
¤inde Alman ordular› çekilmek zorunda kalarak, KKE emir verse ELAS’›n eline
geçecek duruma gelmiflti. Ancak KKE yönetiminin buna cesareti yoktu. Arna-
vutluk’tan Yugoslavya’ya devrimci iktidarlar kurulurken KKE yöneticileri iktida-
r› silah zoruyla alman›n meflruiyetine inanacaklar›, kurulacak devrimci iktida-
r› yaflatacaklar›na güvenecekleri yerde, umutlar›n› ‹ngiliz emperyalizminin ina-
yetine ve seçimlerin ‘meflruiyetine’ ba¤lad›lar.
KKE yöneticileri “masaya oturmak” için ellerinden geleni yapt›lar. Koskoca
ELAS ordusu KKE yöneticilerinin masabafl› pazarl›klar› için bir araç olarak kul-
lan›ld›. Kendilerine iktidar› arma¤an eden orduyu ufak tefek reformlar u¤runa
feda ettiler. Tarihsel körlük onlar› Varkiza Anlaflmas›’n› imzalamaya götürdü.
Bu anlaflma uyar›nca “demokratik” bir seçime kat›lma karfl›l›¤›nda ELAS da¤›-
t›ld›. Silahlar› hükümet kuvvetlerine teslim edildi. Silah b›rak›lmas›n›n hemen ar-
d›ndan bu silahlarla Yunan faflistleri komünistlere karfl› gerçek bir k›r›ma girifl-
tiler. fiehirlerde ve k›rlarda KKE ve ELAS mensuplar› katledildi, tutukland›, sü-
rüldü.
Tarih devrimci at›l›ma takatleri olmayan önderlerin devrimleri masa baflla -
r›nda karfl›-devrimin ellerine teslim etmelerine pek çok kez tan›k oldu. 1980
sonras› bunun çok yak›n örnekleriyle doludur.
El Salvador’da devrimci at›l›ma önderlik eden FMLN-FDR için 1983 ve son-
ras› meydana gelen geliflmeler sonucunda örgütün sa¤a çekilerek uzlaflmac›
bir çizgiye yöneltilmesi konusunda 15 günlük Mücadele’de flunlar› söylemifltik:
“1984’ten günümüze silahl› mücadelenin yer yer yükseltilmesi de da-
hil hemen her fley ‘masaya oturmak’ içindir. Zaman zaman hükümeti zor
durumda b›rakan eylemler, kitle gösterileri; görüflmeler öncesi sald›r›lar
düzenleme veya tek tarafl› ateflkesler hep bu amaçl›d›r.”
Uzlaflma peflinde koflan FMLN giderek etkinli¤ini yitirme noktas›na gelmifl-
tir. Bugün art›k bütün u¤rafl›s› oligarfliyle masaya oturmakt›r.
Uzlaflmac›l›k bir çizgi olarak en genelde reformizme tekabül etmektedir.
Hayata ve mücadeleye karfl› radikal olmakta güçlük çekenler, geliflmenin önü -
674 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
KÜRT HALKININ KURTULUfiU
UZLAfiMADAN DE⁄‹L
KÜRT HALKININ
MÜCADELEDEN GEÇMEKTED‹R
KURTULUŞU
UZLAŞMADAN
DEĞİL
Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
MÜCADELEDEN
10 Nisan 1993
GEÇMEKTEDİR
Say›: 41
1
992 Newroz’unda PKK’n›n takti¤i ‘93’ten farkl›yd›. O dönem New-
roz’u sahiplenen ve devletin dayatmalar›na karfl› ç›kan bur tutumun
yan›nda, daha da ileri gidilerek Newroz öncesi ayaklanma ça¤r›lar›
yap›ld›.
“Her fley topyekün bir halk savafl› için; parolam›z budur. Haz›rl›klar›-
n›z› tam yap›n. Görevlerinizi iyi kavray›n. Ve mutlaka baflar›n. (...) Si-
lahlan›n! Her köy bir ayaklanma merkezi, her ev bir çat›flma mevzisi, her
aile bir gerilla-serh›ldan birli¤i haline getirilsin. Da¤da yay›lan gerilla ey-
lemlerine köyden flehire, devletin varl›¤›na yönelen silahl› serh›ldanlar ge-
lifltirerek karfl›l›k verin(...)
Gizli yeralt› depolar› yap›n. Buralara bol miktarda erzak depolay›n ki,
yar›n düflman›m›z bizi açl›kla tehdit edemesin. Her köyün, her evin depo-
lar› olmal›d›r. Hava sald›r›lar›na karfl› yeralt› s›¤›naklar›, tüneller yap›n.
Eli silah tutan herkes en yak›n gerilla birli¤ine kat›ls›n.” (ARGK Merkez
Askeri Konseyi- Mart 1992- Serxwebun-Mart 1992- Say› 123, Syf. 13)
Ayaklanma, silahlanma, halk›n savafla ça¤r›lmas› elbette her silahl› hareke-
tin sorunudur. Ancak ayaklanma takti¤i ile her zaman oynanmayaca¤›n› Mü-
cadele gazetesi olarak aylar önce ifade etmifltik. Nitekim, bu takti¤in sürece
denk düflmedi¤i daha sonra da görüldü.
Geçen y›l ayn› dönemde ayaklanma ça¤r›s› yapan PKK, bir y›l sonra 1993
Newroz’unda ise flu ça¤r›lar› yap›yordu: “...Halk›m›z›n özgürlük tutkular›
geliflmifltir. ‹ster sert bir bask› içinde olsun, ister izin verilsin mutlaka çe-
flitli gösterilerle kendini hissettirecek, kendi giysileri, renkleri, türküleri,
çalg›lar› ile meydanlar› coflturacakt›r. Milli bayram havas› içerisinde kar-
fl›lanacakt›r Newroz. Ve mümkün oldu¤unca bar›flç›l bir biçimde geçiril-
meye çal›fl›lacakt›r. Halk›m›z Newroz’u bar›flç›l kutlayacak.” (Abdullah
Öcalan, Yeni Ülke, Say›: 125 14-20 Mart 1993, syf: 5)
Bir y›l önce ayaklanma ça¤r›lar› yapanlar, Newroz eylemlerini üstlenmek
için özel say›lar ç›karanlar, savafl bilançolar› yay›nlayanlar ve savafl› boyutlan-
d›rmaktan söz edenler, bu y›l söylediklerini unutmufl görünüyorlar. Geçen y›l
yaz›lanlar›, kendileri söylememifl gibi “bar›flç›l Newroz”dan, “kan dökme-
mek”ten söz ediyorlar.
Bu bir y›lda ne de¤iflti diye sorulabilir. Bu y›lki Newroz flu aç›dan önemliy-
676 Miliyetçilik Ç›kmaz›
di: Bir yandan, devlet Kürt halk› Newroz’u kutlamas›n, Newroz mücadelede
bir s›çrama dönemi olmas›n diye her tür tedbiri al›rken, Kürt ulusal mücadele-
sini geriletmeye çal›fl›rken Newroz’u ciddi ve yayg›n bir flekilde kutlamak dev-
lete cevap olacakt›. Özellikle devletin Irak Kürdistan’›ndaki sald›r›lar› sonucu
yaratmaya çal›flt›¤› hava ancak böylesi bir güçlü ç›k›flla bozulabilirdi.
Newroz, savafl›n boyutlanmas›, teslimiyete karfl› bir mücadele günü olarak
flekillendi. Ve en önemlisi de Kürt halk› bu milli bayram›n›, mücadele ve daya-
n›flma gününü, yüzleri bulan flehitleriyle kazand›. Daha geçen y›l Newroz kat-
liam› unutulmad›.
Devlet, PKK “bar›flç›l Newroz” isterken Newroz günü Cizre’de, insanlar so-
ka¤a ç›kt›¤›nda “bu sokaklar sizin de¤il, devletin” diyerek insanlar› engelliyor
ve özel tim sokakta ikili üçlü gruplar halinde dolaflanlara bile müdahale ediyor-
du. Yine Adana’da, ‹stanbul’da Newroz’lara sald›r›yor ve katliam yap›yordu.
Geçen y›l ayaklanma ça¤r›s› nas›l o sürece denk düflmediyse ve bundan
mücadele zarar gördüyse bugün de “bar›flç›l kutlama” ad›na mücadeleden ge-
riye düflülmüfltür.
Silahl› savafl› yürüten bir örgüt taktiklerini belirlerken “savaflç›l”, “bar›flç›l”
ayr›m› yapmaz. Hele bu süreç, mücadelenin yükseltilmesi ve devletin sald›r›la-
r›n›n bertaraf edilmesi gereken bir süreçse, oradaki taktik, silahl› savafl›n ge-
reklerine, öncünün durumuna ve y›¤›nlar›n ruh haline göre belirlenmek duru-
mundad›r.
Newroz gibi bir kutlamada ise taviz verip geri ad›m atmak, “bar›flç›l”, “kan
dökmemek” gibi söylemlerle mesaj vermek olsa olsa PKK’n›n “yeni politikala-
r›”n›n ürünüdür. Unutulmas›n ki, mücadele etmeksizin bir güç olmak mümkün de-
¤ildir. Devlete “bak›n ben bar›flç›y›m” mesajlar›n› verip uzlaflma aramak, böyle
SÖYLENENLER... UNUTULANLAR...
PKK VE TALABAN‹-BARZAN‹
PKK’n›n, devletle do¤rudan temas› olan Talabani ve Barzani’yi arabulucu olarak seçmesi,
gerek Özal’a gerekse de Demirel’e gazeteciler arac›l›¤›yla iletti¤i uzlaflma mesajlar› PKK’n›n gel-
di¤i noktay› aç›klar durumdad›r.
PKK yay›n organ› “Berxwedan” dergisi TC’nin Irak Kürdistan’›nda PKK kamplar›na yapt›¤›
sald›r›dan sonra ç›kard›¤› 20 sayfal›k özel say›y› Talabani-Barzani’ye ay›rm›fl ve “Kürdistan tari-
hinde: ‹hanetin Son Perdesi”ni bafll›k yaparak iki liderin portresini vermiflti.
Talabani için; “Celal’e verilen son rol, PKK’n›n imhas›na Hamidiye Alaylar› Komutanl›¤›”
bafll›¤› ile flunlar söylendi;
“Talabani’nin bir yan› feodal, bir yan› burjuvayd›. Ayd›nd› ama kararl›s›ndan de¤il, karars›z
ve korkak olanlar›ndan, baflkalar›na yarananlar›ndan, halk›na güvenmeyenlerindendi.
‹ngilizleri çok seven ayn› zamanda ‹ngilizlerin de çok sevdi¤i, bu yüzden ‹ngiliz ‹brahim
ad›yla da an›lan ‹brahim Ahmet’e damat olunca flans› aç›ld›.
(...)
Bir di¤er ad› ‘66’n›n cahfl›’yd›. Celal Kürt tarihinde iç çat›flmalar›n ve bozgunculu¤un ad›y-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 677
PKK VE BURKAY
18-19 Mart 1993 tarihlerinde PSK lideri Kemal Burkay ile PKK lideri Abdullah Öcalan bir
araya gelerek ortak bir protokol imzalad›lar. 9 maddelik bir anlaflma imzalayan bu iki parti, ge-
lecekte de iflbirli¤i için ad›m att›klar›n› vurgulad›lar.
Y›llard›r ayr› saflarda olan ve birbirlerine karfl› politik tutumlar› çok net olan bu iki partinin
anlaflmalar› anlafl›l›r gibi de¤ildi. PSK’ya göre ilk ça¤r› PKK’dan gelmiflti. PSK da PKK’n›n gel-
di¤i noktay› “sevindirici” bulmufl ve ça¤r›y› kabul etmiflti.
680 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Yaln›z PKK bugüne kadar hep silahl› mücadeleyi savundu. “Ba¤›ms›z Kürdistan”dan söz et-
ti. PSK ise silahl› mücadeleyi hep “terörizm” diye niteledi ve “Ba¤›ms›z Kürdistan”a her zaman
karfl› ç›kt›. Hatta PKK, PSK’y› “iflbirlikçi”, “hain”, “Kürt reformisti”, “uzlaflmac›” vb. diye nitele-
di.
PSK ise PKK’ya her zaman düflman gözüyle bakt›. Onu “terörist”, “kan döken” ve “Kürt sa-
vafl›na zarar veren” bir örgüt olarak gördü. Bugüne kadar PKK ile PSK aras›nda hep bunlar ko-
nufluldu, hep bu nitelemeler oldu. Yani bu iki örgüt, birbirlerini “hain”, “iflbirlikçi” olarak de-
¤erlendirmiflti. Ve yay›n organlar›nda, yaz›larda, konuflmalarda hep bu tan›mlamalar geçti.
PKK, ad›na ne derse desin ortada olan bir gerçek var ki, o da PKK’n›n ittifaklar›n› daha dü-
ne kadar küfretti¤i Burkay’lar, Barzani’ler, Hizbullah’lar oluflturmaktad›r. Hatta bu zincire yar›n
“karfl›-devrimci” ilan ettikleri yeni “parti” ve “gruplar” da girerse flafl›rt›c› olmamal›d›r.
PKK VE H‹ZBULLAH
PKK’n›n ittifak politikas›na en iyi örneklerden biri san›r›z, Hizbullah’a karfl› tutumudur. Dün
savafl›lan Hizbullah bugün PKK müttefiki ilan edilmifl ve anlaflmalar yap›lm›flt›r.
Hizbullah’›n nas›l bir güç oldu¤unu anlatmaya gerek duymuyoruz. PKK da daha düne ka-
dar Hizbullah’la çat›flm›fl, onun hakk›nda tespitler yapm›flt›r.
“Evet. Hizbikontra MHP’nin Kürdistanl›laflm›fl biçimidir. Kürdistan devrimine dayat›lan is-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 681
lami renkte uluslararas› islami devrim gelene¤ini de, ‹ran Devrimi’ni de kullanarak, biçim de-
¤ifltirmifl MHP’dir.” (A. Öcalan: Hizbullah, MHP’nin Kürdistanl›laflt›r›lm›fl biçimidir”, A. Öcalan,
Yeni Ülke, Say›: 123, 28 fiubat- 6 Mart 1993 syf: 5)
Hizbullahla ilgili böylesi tespitler yap›l›rken, bunlar unutulmuflças›na, Hizbullahla anlaflma
yap›lm›flt›r.
27 fiubat 1993 tarihli PKK-MK imzal› “halk›m›za” bafll›kl› bildiride,
“... bundan dolay› ilk deste¤i Ramazan ay› dolay›s›yla sald›r›lar› durdurarak veriyoruz. Ay-
n› biçimde kendileri de Ramazan ay› dolay›s›yla sald›r› giriflimlerinde bulunmayacaklar›n› belirt-
mifllerdir.”
Anlaflma yetmemifl olacak ki, bu kez de MHP’li Hizbikontra diye niteledi¤i bu güçle ittifak
için çabalamaya bafllam›flt›r.
PKK-MK imzas›yla 30 Mart 1993 günü “kamuoyu” bafll›¤›yla yay›nlanan bildiride flu ça¤r›
var;
“... Önümüzdeki süreçte bu birli¤e Kürdistan’›n di¤er güçlerinin de dahil edilmesi hedef-
lenmektedir. Biz buna Hizbullah hareketini de dahil etmek istiyoruz. Ramazan ay› sürecinde ger-
çeklefltirilen ateflkesin de buna zemin olabilece¤ine inan›yoruz.”
PKK Hizbullah’a kontrgerilla diyordu. fiimdi kontrgerilla ile ittifak çabalar›n› nas›l izah edi-
yor acaba?
682 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
Tek Tarafl› Ateflkes Uzat›ld›
PKK UZLAŞMAYI
DERİNLEŞTİRİYOR Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
24 Nisan 1993
Say›: 43
O
rtado¤u’da yeni dünya düzeninin yerlefltirilebilmesi için Kürt soru-
nunun mutlaka halledilmesi gerekti¤inin fark›nda olan ABD, soru-
nun önemli bir aya¤› olan Güney Kürtlerini, Kürt Federe Devleti yo-
luyla flimdilik kontrol alt›na alm›fl durumda. ABD’nin sorununun di¤er önemli
bir aya¤› ise Türkiye Kürdistan›’yd›. Buradaki sorunu bir flekilde “halletmesi”
gerekiyordu ve bu nedenle gerek TC, gerekse PKK nezdinde dolayl› ve dolay-
s›z zorlamalar› söz konusu idi. Bugün bu çabalar belirli bir aflamaya gelmifl
durumdad›r.
ABD, bir yandan “Türk anayasas› s›n›rlar› içerisinde...” diyerek, s›n›rlar›n
korunmas› gerekti¤ini belirtirken, di¤er yandan, “siyasi kolayl›klar...” deyip,
bunun s›n›rlar›n› da mu¤lak b›rakarak Kürt halk›na tan›nabilecek haklar konu-
sunda federasyondan kültürel özerkli¤e de¤in bir yelpaze b›rakmaktad›r.
Sorunun TC devleti aç›s›ndan yaln›zca askeri önlemlerle çözülemeyece¤inin
ortaya ç›kt›¤› bir süreçte, ABD’nin dayatmalar›n›n da gündeme girmesiyle TC
kurmaylar› da tutumlar›nda belirli de¤ifliklikler yapmak zorunda kald›lar. fiim-
diye de¤in, ‘devlet güçlüdür’, ‘isterse onlar› ezer geçer’, ‘taviz yok’ vb. politi-
kalar›n› izleyen TC, flimdilerde baz› haklar› tan›yabilece¤ini aç›k aç›k söyle-
mektedir. Hatta Mart bafl›nda benzer bir üslup içerisinde olan Demirel, ‹nönü,
Sezgin flimdi daha farkl› konuflmak gere¤ini duymaktad›rlar.
Bafllang›çta, “Terör yapanlarla masaya oturulmaz” diyorlard›. Daha 16
Mart’ta, “4-5 bin kalaflnikofla 4-5 bin adamla Türkiye Cumhuriyeti’ni kimse bö-
lemez. Devlet kan dökenlerle pazarl›¤a oturmaz.” diyen Demirel, 31 Mart’ta,
“Bir sükunet vard›r ve bu sükunetten de memnuniyet vard›r... Henüz ortada
operasyon yapacak bir durum yok (Bahar Operasyonu -bn)...” demektedir. Ge-
nelkurmay Baflkan› Gürefl ise, PKK’n›n önerisine dikkatli yaklafl›lmas›n› söylü-
yor.
Bütün bunlar›n yan›nda, devlet bir yandan uzlaflmay› reddederken di¤er
yandan PKK’y› kendi istedi¤i s›n›rlar içerisinde uzlaflmaya zorlaman›n bir yo-
lu olarak sald›r›lar›n› da yo¤unlaflt›rd›. Devletin kendi aç›s›ndan çizdi¤i s›n›r-
lar son “Kürt Zirvesi” ad› verilen ve bir tür daralt›lm›fl Milli Güvenlik Kurulu top-
lant›s›nda belirlendi. Buna göre, PKK silah b›rak›rsa, Ola¤anüstü Hal kalka-
cak, piflmanl›k yasas›n›n kapsam› geniflletilecek, yat›r›mlara a¤›rl›k verilecek,
iflsizlik önlenecek, özel sektöre teflvikler art›r›lacak, asker çekilecek, Kürtçe TV
vb. haklar tan›nacak, Kürt kimli¤inin tan›nmas› gündeme gelebilecek. Devlet
Miliyetçilik Ç›kmaz› 683
aç›s›ndan en az›ndan flimdilik s›n›rlar bunlar. Ve bunlar Kürt halk› için hiçbir
fley ifade etmemektedir. Bu koflullarda HEP gibi bir parti varken, legal bir par-
ti olarak PKK’ya gerek de yoktur zaten.
TC devleti zor yolunu kullanarak PKK’y› en geri noktalarda uzlaflmaya zor-
lama politikas› izlerken, di¤er yandan da yurtsever çevrelerdeki burjuva, kü-
çük burjuva, toprak a¤alar› ve ayd›n kesimi kullanarak onu daha da geriye it-
mek istemektedir. Bugün uzlaflman›n en keskin savunucular› PKK çevresindeki
burjuva ve küçük burjuva ayd›n kesimleridir. Bunlar zaman zaman, sürdürülen
faflist terör nedeniyle TC devletini suçsuz gösterme tav›rlar›na da girmektedir-
ler. HEP’in parti toplant›lar› neredeyse oligarfliyle kaynaflma toplant›lar› haline
getirilmektedir. Bu kesimlerde flimdi her fley uzlaflman›n gerçeklefltirilmesine ki-
litlenmifltir. Bunun gerçeklefltirilmesi için, ama nas›l olursa olsun gerçeklefltiril-
mesi için ellerinden geleni yapmaktad›rlar. Bunlar PKK’n›n uzlaflma batakl›¤›-
na uzanan yolda birer yol aç›c› rol oynamaktad›rlar.
Öte yandan ister uzlaflma gerçekleflsin, ister gerçekleflmesin, devlet var
olan ortam› kendi lehine çevirebilmek için, ulusal mücadelenin taban›n› erite-
bilmek, kendine maddi kitle zemini yaratabilmek için parti liderleriyle Kürdis-
tan gezileri düzenlemektedir. Çeflitli illerde düzenlenen mitinglerde halka flef-
kat gösterileri düzenlendi, Kürt halk› bir kez daha aldat›lmak istendi.
PKK lideri Öcalan 16 Nisan’da Beyrut’ta Talabani, Burkay ve HEP milletve-
killeri ile birlikte düzenledi¤i bas›n toplant›s›nda, bu kez süresiz olarak ateflke-
si uzatt›klar›n› aç›klad›. Öcalan “Ateflkes için koflulum falan yok” derken, bir
ayl›k tek tarafl› ateflkes süresince hükümetten olumlu sinyaller ald›klar›n›, bun-
dan dolay› ateflkesi uzatt›klar›n› belirtmektedir.
Sormak gerekiyor: Bu sürede 46 gerillan›n öldürülmesi mi olumlu sinyal? ‹ki
bin gözalt› m›, yaflanan onca iflkence ve tutuklamalar m› olumlu sinyal, yoksa
bombalanan, yak›lan, y›k›lan, zorla boflalt›lan köyler mi?
Bir kez uzlaflmac›l›k gözleri karartmayagörsün, düflman›n timsah gözyaflla-
r› dahi olumlu sinyaller olarak de¤erlendirilir. Uzlaflma platformu olarak öne
sürülen koflullara bak›l›rsa, bugün Kürdistan’da halk›n sordu¤u soru akla geli-
yor; “Peki, madem böyle olacakt›, niye o kadar flehit, niye onca zulüm, iflken-
ce, kay›p, eziyet?”
Evet, bugün uzlaflma çizgisinde ›srar edenler, Kürt halk›n›n evde, kahvede,
iflyerinde, köyde, tarlada sordu¤u bu soruya cevap bulmak zorundad›r.
Bütün bunlara ra¤men Kürt halk› yine de savaflanlara ve savaflacak olanla-
ra bak›yor. Çünkü Kürt halk› faflizmin “bir parmak bal” politikas›n›n kendisi
için bir fley ifade etmedi¤ini yak›n tarihten biliyor.
684 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
UZLAfiMA NE KAZANDIRDI,
NE KAYBETT‹RD‹?
UZLAŞMA
NE KAZANDIRDI Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
NE KAYBETTİRDİ? 29 May›s 1993
Say›: 48
P
KK’n›n tek tarafl› ateflkes ilan›ndan günümüze kadar yaflananlar, tan›k
olunanlar uzlaflman›n, faflizmin masas›nda çözüm araman›n geçerli
yol olmayaca¤›n› bir kez daha göstermifltir. PKK, “ateflkes”ten “siyasi
çözüm”den söz ederken devlet güçleri Kürt halk›na karfl› kirli savafl› sürdürme-
ye, t›rmand›rmaya devam ediyor.
Mücadelenin daha çok yükseltilmesi, silaha daha çok sar›l›nmas› gereken
böylesi bir aflamada “uzlaflma” manevralar› yapmak PKK’ya kaybettirecek,
devlete ise “kazand›racakt›r.” Bugün böyle bir “manevran›n” baflka bir anlam›
yoktur. Zaten devlet de buna böyle yaklaflarak, sorunu bu yan›yla “halletme-
ye” çal›fl›yor. Devletin gündeme getirdi¤i “taktikleri” sonuçta klasik, ama ge -
çerli deyiflle “ez, silahs›zland›r, ehlilefltir” politikas›nda dü¤ümleniyor. Nitekim
egemen s›n›flar› y›llard›r en çok ürküten fley, s›n›fsal ve ulusal mücadele oldu.
Hele son dönemde s›n›fsal ve ulusal mücadelenin silahl› zeminde geliflmesi, kit-
leselleflme, Kürt halk›n›n giderek mücadelesinin boyutlan›r olmas› oligarfliye
hep korkulu anlar yaflatt›. Yaflatmaya da devam ediyor.
turas› için tek yol, silahl› mücadelenin daha güçlü bir biçimde sürdürülmesidir.
“Ateflkes”ten sonra devlet en baflta silahl› mücadelenin ç›kmaz oldu¤unu ifl-
leyecek ve buna örnek olarak da, PKK’n›n son 9 y›ll›k mücadelesini göstere-
cektir. Öncelikle halk kitlelerinde umutsuzluk yayma, devletin y›k›lamayaca¤›
imaj›n› pekifltirme bu dönemde devletin psikolojik savafl›n›n ana noktalar›n› tefl-
kil edecektir. Kald› ki, PKK’n›n ateflkes ilan› sonras› devlet güçlülük gösterileri
yapmaya devam etmifl, sald›r›lar›n› artt›rm›fl ve savunmas›z kalan, kurtulufl
umutlar› içine sokulan Kürt halk›n› sald›r›lar›yla, terörüyle bunaltarak teslim al-
maya çal›flmaktad›r. Ulusal mücadelenin sürdü¤ü dönemde alabildi¤ine teflhir
olan, yüzlerindeki maskeleri düflürülen devletin eli kanl› katilleri, bugün Kürt
halk›n›n karfl›s›na kuzu postu içindeki kurt olarak ç›kmaya bafllam›fl ve Kürt hal-
k›na devletin büyüklü¤ünü anlat›r olmufltur.
Baflbakan, ‹çiflleri Bakan›, Bölge Valisi, hemen tüm yetkililer uzlaflma ça¤r›-
lar›n›n ard›ndan zil tak›p oynar hale gelmifltir. Uzlaflma ça¤r›lar›yla devlete za-
fer tatt›r›lm›fl ve ‹çiflleri Bakan› Sezgin’e “Eflk›yayla pazarl›k m›, gelsinler teslim
olsunlar” dedirtmifltir.
Bilinmelidir ki, s›n›flar mücadelesi, savafllar, iç savafllar hiçbir zaman iyi ni-
yetle yürümez, yürümüyor da. Hele iktidar sorunu olan bir hareketin iktidar he-
definden vazgeçmesi ise, deyim yerindeyse tam bir felakete yol açar. Örnek-
leri de var. Egemen s›n›flar savafllarda inisiyatifi ele geçirdiler mi, devrimci-
yurtsever güçleri ezmeden b›rakmazlar. ‹ki karfl›t s›n›f›n (burjuvazi ve proletar-
ya) ç›karlar› hiç bir zaman uzlaflma zemininde aranamaz. Bu s›n›flardan biri
di¤erini mutlaka alt edecektir. Yunan iç savafl›nda komünist partinin tüm “iyi ni-
yetine” ra¤men, sonuçta tasfiye edilen Komünist Partisi olmufltur. Ve s›rf bu ne-
dene Yunan halk› a¤›r bedeller ödemifltir. ‹ran’da gericilerle yap›lan uzlaflma
iktidar›n yitirilmesini ve a¤›r bedeller ödenen bir savafl›n kaybedilmesini, bin-
lerce insan›n yitirilmesini ve bunun sonucunda mücadelenin on y›llarca geriye
gitmesini getirmifltir.
du? “Sömürge TC” deyip ona karfl› savaflm›yor muydu? O halde bugün de¤i-
flen nedir? Neden savafl b›rak›l›p uzlaflma aran›yor?
Yine daha düne kadar Kürt kimli¤ini yok sayan, Kürt halk›na katliamlar re-
va gören, Kürt halk›n› ezmeye çal›flan bu devlet de¤il miydi? Oligarflinin de-
¤iflmesi için neden ne olabilir? Devlet faflist ise, bugün bu niteli¤i de de¤iflme-
di¤ine göre, elbette oligarfli kirli savafl›na devam edecektir. Asl›nda de¤iflen
ulusal hareketin kendisi olmufltur. Yoksa devletin de¤iflmesi için ortada bir ne-
den yok. Dün oldu¤u gibi bugün de devlet oligarflinin ç›karlar› için vard›r.
‹flte uzlaflma politikalar›, öylesine güvensiz ve güçsüz bir ruh hali yaratm›fl-
t›r ki, her fley iktidarlardan istenir, oligarflinin insaf›na b›rak›l›r olmufltur. Evet
bugün ulusal hareket k›blesini devletten yana dönmüfl ve onun ataca¤› ad›mla-
r› beklemeye bafllam›flt›r. Tabi devlet ad›m at›yor, atm›yor de¤il. Devletin att›¤›
ad›mlar kirli savafl ad›mlar›d›r. Kürt halk›n› sindirme, umutsuzluk yaratarak
kendisini dayatmakt›r. Kald› ki, devlet bu durumda katliam politikalar›n› gizle-
me ve Kürt halk›n› “kazanma” ad›na reform niteli¤inde birtak›m ad›mlar da
atabilir. Olay›n bu boyutundan çok devlet PKK’daki gerileyifli ve uzlaflma ya-
n›n› görerek PKK’y› geriletmek ve istedi¤i noktaya getirmek istemektedir.
Özellikle siyasi iktidar yitirdi¤i prestijini, ç›kmaz›n› PKK sorununu “aflarak”
tekrar kazanmak için bugün ad›m atmaktad›r. Ve kabul etmek gerekir ki, bu du-
rum devlet için doping olmufl, siyasi iktidar büyük moral kazanm›flt›r. Y›pranan
koalisyon için bu durum taze kan olmufltur da diyebiliriz.
PKK’n›n ateflkes ça¤r›lar›, uzlaflma ça¤r›lar› Türkiye’de ve Kürdistan’da “yu-
muflama”y› de¤il, tersine devletin terörünün boyutlanmas›n› getirecektir. PKK’dan
sonra devlet M-L hareketi ezmek, tasfiye etmek, silahl› mücadeleyi “bitirmek”
amac›yla terörünü boyutland›racakt›r. Kürdistan’da umutsuzlu¤u, y›lg›nl›¤› derin-
lefltirmek amac›yla kirli savafl›n› yeni koflullar›na göre sürdürecektir. Devlet bugün
kazand›¤› moralle, psikolojik atmosferle sonuç almak isteyecek ve tüm kozlar›n›
oynayacakt›r. Unutulmamal›d›r ki, savaflta güç olundu¤u, bir irade olarak ortaya
ç›k›ld›¤› ölçüde yeni mevziler kazan›labilir. Ve ileri ad›mlar at›labilir. Bu savafl›n
bir yasas›d›r. Aksi durumda ise bir güç olamaz, gerilemeye bafllars›n›z.
Bugün oligarfliye “Bak›n biz iyi niyetliyiz” deyip ondan da iyi niyet bekle-
mek tam anlam›yla siyasi safl›k ve körlüktür. O zaman devletin varl›k nedeni
nedir? Karfl›m›zda faflist bir devlet oldu¤u aç›kken, ona iyi niyet mesajlar› sun-
mak çözüm de¤ildir.
Evet, PKK’n›n faflizmin masas›nda çözüm aramas›, uzlaflma politikalar› tek
kelimeyle devlete yarayacak, devletin otoritesini pekifltirmesine yol açacakt›r.
Ulusal hareketin Kürdistan’daki bofllu¤unu devlet çeflitli biçimlerde doldur-
ma manevralar›na girmeye çal›flacakt›r. Ulusal hareket bugün Kürt halk›n›n ge-
ri yanlar›na hitap ederek gerçekleflmesi mümkün olmayan beklentiler yarat-
makta ve Kürt halk›n› umutsuzlu¤a sevk etmektedir. Nitekim bugün devlet silah-
l› mücadeleye karfl› her tür politikay› sürdürmekte, silahl› mücadeleyi söndüre-
bilece¤i bofl umutlar›na kap›lmaktad›r.
Ama unutulmamal›d›r ki, M-L hareket yaflananlardan dersler ç›karacak ve
devlete bu zaferi tatt›rmayacakt›r. Yine savaflmayan, olmayacak beklentilere
giren, girecek olan bir hareketin gelece¤i olmayaca¤› gibi, tarihsel sorumluluk-
lar› da düflünülmeyecek kadar a¤›rd›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 687
Mücadele
KÜRT HALKININ YALNIZ
OLMADI⁄INI KANITLAMALIYIZ
KÜRT HALKININ
YALNIZ
OLMADIĞINI Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
KANITLAMALIYIZ 26 Haziran 1993
Say›: 51
M
GK, Ola¤anüstü Hal’in 4, Çekiç Güç’ün kalma süresinin de 6 ay
daha uzat›lmas›na karar verdi. Ç›kmas› muhtemel tek karar da buy-
du kuflkusuz.
Mücadele
Uluslararas› platformlarda Kürt sorunu tart›flmas›
UZLAfiMA, “ÖZGÜRLÜK
YÜRÜYÜfiÜ”NÜ B‹T‹R‹R
UZLAŞMA
“ÖZGÜRLÜK
YÜRÜYÜŞÜ”NÜ Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
BİTİRİR 9 Nisan 1994
Say›: 92
M
art ay›na girerken Kürt ulusal sorununa çözüm konusunda hareket-
li bir tart›flma yaflanmaya baflland›. ABD ve Avrupa devletlerinin
ard›ndan, konu Brüksel’de toplanan Uluslararas› Kuzey Kürdistan
Konferans›’nda dile getirildi. Brüksel’deki konferans’ta en çok dikkati çeken bil-
diri PKK Genel Sekreteri A. Öcalan’›n gönderdi¤i mesajd›.
PKK, uluslararas› alanda tüm Kürt halk› ad›na söz hakk› olan bir örgüt ola-
rak kabul edilebilmek için büyük çaba harc›yor. Bu çaba sadece diplomatik
alandaki mücadelede yo¤unlaflmak anlam›nda de¤il, verilen mesajlar anlam›n-
da da ayr› bir önem kazan›yor.
Belçika’n›n baflkenti Brüksel’de Mart ay›nda yap›lan Uluslararas› Kuzey
Kürdistan Konferans›’na A. Öcalan’›n gönderdi¤i bildiri, bu aç›dan daha ön-
ceki tüm çabalar›n tipik bir özeti durumunda. Öcalan’›n bildirisinde önemli me-
sajlar var.
Bu mesajlar›n ilki “PKK ayr› bir devlet kurman›n d›fl›nda bir yaklafl›m
göstermiyor söylemi de, hiçbir dayana¤› olmayan, yak›flt›rmadan baflka
bir fley de¤il” sözlerinde ifadesini buluyor. A. Öcalan ayr› bir devlet kurmak
gibi bir amaçlar›n›n olmad›¤›n›, bu yönlü propagandalar›n kendi gerçeklerini
yans›tmad›¤›n› ifade etme ihtiyac› duyuyor. ‹kinci olarak, “Türk devleti ile gö-
rüflmeler temelinde diyalog yoluyla, demokrasi içinde halk›m›z›n meflru
taleplerini dile getirme ve bu konuda bir sonuca varma temelinde bir sü-
reç bafllat›lacak olursa, buna taraf olaca¤›m›z› belirtmek istiyorum.” diye-
rek oligarfli ile diyalog ça¤r›s› yap›yor. “Federasyon dahil bütün alternatif-
leri de bu temelde tart›flmaya haz›r›z” diyor. Karfl›l›kl› bir ateflkese haz›r ol-
du¤unu belirttikten sonra, üçüncü önemli mesaj olarak “Siyasi çözüm ve ser-
best siyasi faaliyetler için zemin oluflturulursa, silahl› savafl›n tamamen
sona erdirilmesinin önünü açaca¤›m›z› da aç›kl›yorum” diyerek silahl› mü-
cadelenin belli koflullarda sona erebilece¤ini belirtiyor.
Üç önemli mesaj, uluslararas› bir platformda hem emperyalist devletlere,
hem de oligarfliye gönderiliyor...
Öcalan’›n bu mesajlar›, kimileri taraf›ndan “büyük taktik, ince diplomasi”
olarak yorumland›. Asl›nda bu mesajlar yeni de¤ildi. Öcalan, 1993 bahar›n-
da PKK ateflkes ilan etti¤i zaman Celal Talabani ve Kemal Burkay’la birlikte
yapt›¤› bas›n toplant›s›nda da benzer düflünceleri ifade etmiflti. Ve o zaman da
ateflkes karar› büyük bir taktik baflar› olarak görülmüfltü. Bunun göstergesi ola-
rak ateflkes karar› sonucu savafl› dayatan taraf›n PKK de¤il, Türkiye oligarflisi
oldu¤unun dünya kamuoyuna gösterildi¤i ileri sürülmüfltü. Uluslararas› alanda,
Kürt halk›n›n ulusal varl›¤›n› inkar eden oligarflinin as›l sald›rgan taraf olarak
gösterilmesi ile Kürt ulusal mücadelesinin uluslararas› meflruiyet kazanma yolu-
nun aç›ld›¤› söylenmiflti.
Çok net olarak anlafl›laca¤› üzere, ARKG Askeri Konseyi Baflkan› “sömür-
geci” devletin varl›¤›n›n tasfiyesinden de¤il, onunla oturup “sorun”lar› görüfl-
mekten söz etmektedir. A. Öcalan ise, böylesi bir görüflme için beklentilerini
daha somut biçimde ifade etmektedir. “Ayn› devlet çat›s› alt›nda, diyalog ve
serbest siyasal faaliyet hakk›”. K›sacas›, bu flartlarda anlaflma ve savafl›n so-
na ermesinden söz edilmektedir.
Bu noktada, Kürt ulusal hareketinin as›l dinami¤ini oluflturan gerilla gücü
bir pazarl›k unsuru haline gelmektedir. Gerilla, halk ordusunu oluflturma ve
halk iktidar›n› kurman›n temel arac› de¤il de, “serbest siyasal faaliyet” hakk›
elde etmek için ihtiyaç duyulan bir güç olmaktad›r. Herkesin bildi¤i ve PKK’n›n
da daha önce defalarca söyledi¤i bir gerçe¤i hat›rlamak gerekir: Gerilla silah
b›rak›rsa, bu Kürt ulusal hareketinin intihar› olur. Çünkü egemen s›n›flar inisi-
yatifi bir kez ele geçirdiler mi, tüm baflkald›r› unsurlar›n› ezip yok etmeden b›-
rakmazlar. Gerillan›n silah b›rakmad›¤›, ama savaflmay› durdurdu¤u koflullar-
da ise, Kürt ulusal hareketi belki intihar etmemifl olur. Ancak, gerilla gücü ka-
ç›n›lmaz olarak iktidar perspektifi olamayan bir siyasal pazarl›k sürecinin un-
surlar›ndan biri durumuna gelir. Ki, bu durumun ad› uzlaflmad›r.
Uzlaflmadan yani belli koflullarda bir anlaflmaya varmaktan söz ediliyor. Bu
noktada birçok soru ve sorun akla gelmektedir. Örne¤in, federasyon türü bir
statüde anlaflma oldu¤u varsay›ls›n. Demokratik olaca¤› ileri sürülen bir Kürdis-
tan ile faflist ve emperyalizmin iflbirlikçisi TC’nin “federatif” birli¤i düflünülebi-
lir mi? Ayn› devlet çat›s› alt›nda bir çözüm aray›fl›na raz› olmak, Kürt ulusunun
“ayr› devlet kurma hakk› dahil kendi kaderini tayin etme hakk›na” bugünden
konulan bir s›n›r de¤il midir? S›k s›k gündeme getirilen diyalog ça¤r›lar›, oli-
garflinin kendi koflullar›nda bir çözüm için daha sald›rgan bir tav›r içine girme
cesaretini art›rmaz m›? Bu sorulara mücadele aç›s›ndan olumlu cevaplar ver-
mek mümkün de¤ildir.
Mücadelenin geliflimi içinde belirli ara kazan›mlar›n gündeme gelmesi
mümkündür. Ancak, bu ara kazan›mlar nihai hedef olarak belirlenir ve strate-
jik, taktik ad›mlar bu pazarl›k üzerine sürdürülürse, bu noktadan sonra söz ko-
nusu kazan›mlar› mücadeleyi daha da ileriye tafl›yacak basamaklar olarak de-
¤erlendirmek mümkün olmaz.
Öte yandan, bugün yap›lan diyalog ça¤r›lar› ya da yarat›lan anlaflma ha-
vas› halk içinde yak›n çözüm beklentisini güçlendirmektedir. Halk› böyle bir
beklenti içine sokmak yanl›flt›r. Devletin, halk› y›ld›rmaya çal›flt›¤›, burjuva ve
küçük burjuva çevrelerden “bar›fl hemen flimdi” türü kampanyalarla nas›l olur-
sa olsun bar›fl isteyen taleplerin yükseldi¤i koflullarda bu türden bir “çözüm”
beklentisini güçlendirmek, pazarl›k yoluyla uzlaflma arayan bir hareketin bile
aleyhinedir, pazarl›k gücünü azalt›r. Kald› ki, oligarflinin verece¤i baz› ulusal
hak k›r›nt›lar›na raz› olmamak hedefleniyorsa, halkta çözüm beklentisini de¤il,
mücadele iste¤ini güçlendirici politikalar›n gündemde tutulmas› gerekir.
Ama as›l önemlisi, oligarfliyle oturulacak masada, Kürt halk›n›n özgürlü¤ü
ad›na hiçbir fleyin bulunmad›¤›n›n kavranmas›d›r. Oligarfli tasfiye edilmeden,
ne Kürt halk›, ne de Türk ve di¤er milliyetlerden halklar, gerçek anlamda öz-
gürleflmenin koflullar›n› yaratamazlar.
694 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Mücadele
“S‹V‹L-S‹YAS‹ ÇÖZÜM” DEN‹LEN
TASF‹YEC‹L‹K
“SİVİL SİYASİ
ÇÖZÜM” DENİLEN
TASFİYECİLİK Emperyalizme ve Oligarfliye Karfl› Mücadele
6 A¤ustos 1994
Say›: 104
E
mperyalist devletlerin, özellikle de ABD’nin Kürt sorununa ilgisi gözle
görülür biçimde art›yor. Elbette, gerek Ortado¤u’daki statükolar›n olu-
flumunda gerekse oligarflinin uygulad›¤› politikalar içinde ABD’nin et-
kisi yeni de¤ildir. Emperyalizme göbe¤inden ba¤›ml› Türkiye oligarflisi,
ABD’nin denetim ve yönlendiricili¤ini her zaman sadakatle kabul etmifltir. 12
Eylül faflist cuntas›n›n tezgahlanmas›ndan, cuntan›n biçimlendirdi¤i siyasal ya-
p›ya kadar her aflamada, hatta siyasal parti kongreleri içinde bile Amerikal›-
lar›n müdahale izlerini görmek mümkündür. Ayn› fleyin Kürt sorununda da söz
konusu oldu¤unu söylemek için de bir çok neden vard›r. Ancak flimdiye kadar
biraz daha gizli kapakl› yap›lan müdahaleler son aylarda daha aç›k telaffuz
edilmeye baflland›, gözle görülür hale geldi. ABD’den Türkiye’ye gelen ve as›l
gündemi Kürt sorunu olan Bakan yard›mc›lar›n›n temaslar›, ABD’ye davet edi-
len ve belirli düzeyde yönetim temsilcileri taraf›ndan kabul edilen DEP heyetle-
ri ile görüflmeler, askeri yard›m üzerine getirilen k›s›tlama kararlar›, ABD’nin
gözle görülür hale gelen “ilgisi”nin somut biçimlerinden baz›lar›yd›.
de güç sahibi olmak isteyen Saddam’l› Irak’t›. Körfez savafl› ile Saddam’›n t›r-
naklar› törpülendi. Suriye’ye bask› uygulanarak Ortado¤u’daki etkinli¤i k›r›ld›.
Ard›ndan bölgenin devrimci dinamiklerini simgeleyen Filistin direnifli masaya
yat›r›ld›. Ve ‹srail’le uzlaflma sürecine sokularak “istikrars›zl›k” kayna¤› olmak-
tan en az›ndan bir süre için ç›kar›ld›. Böylece emperyalizm “yeni dünya düze-
ni” ad›yla ifade etti¤i statükoyu oturtmak için belli bir mesafe alm›fl oldu.
Ortado¤u’daki emperyalist egemenli¤in en önemli üç aya¤› ‹srail-M›s›r ve
Türkiye olarak görülmekteydi. Bu süreçte gerek Türkiye’nin kendisine biçilen bu
rolü oynayabilmesi için, gerekse Ortado¤u’da istikrar› oturtabilmek için geriye
kalan sorunlar içinde Kürt sorunu öne ç›kt›. Kuzey Kürdistan baflta olmak üze-
re Kürt halk›n›n verdi¤i özgürlük mücadelesi ve silahl› savafl, do¤rudan emper-
yalizmin ç›karlar›ndan, egemenli¤inden çok bölge devletlerini hedef al›yor ol-
sa da, tafl›d›¤› potansiyel itibar›yla, emperyalizmin yerlefltirmeye çal›flt›¤› den-
geler aç›s›ndan çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri durumuna gel-
di.
ha bafllang›çta pragmatizmin ilk örne¤ini ortaya koydu. Örne¤in toplant›da temsilcisi ve sonuç bil-
dirgesinde imzas› bulunan Müslüman Kardefller örgütüne yönelik PKK de¤erlendirmesi oldukça il-
ginçtir. “Din Sorununa Devrimci Yaklafl›m” adl› kitab›nda A. Öcalan genelde ABD emperyalizmi, özel-
de Türk iflbirlikçileri taraf›ndan ‹slam dininin ‹slam kökenli halklar›n uyan›fl›n› engellemek için kul-
lan›ld›¤›n›, bu çerçevede sahte ‹slamc› ak›mlara Ortado¤u monarflilerince muazzam parasal destekler
yap›ld›¤›n› anlatt› ve buna örnek olarak da Müslüman Kardefller örgütünü verdi. Oysa ayn› örgütün
önde gelenlerinden Fehmi Huweydi’ye, küçük burjuva milliyetçileri kendi organize ettikleri konfe-
ransta “Kürt Sorununa ‹slami Çözüm” üzerine düflüncelerini ifade ettirmekte bir sak›nca görmedi.
Konferansa biraz daha genifl tabanl› ve etkili bir görünüm verebilmek için, ça¤›rd›klar› Müslüman
Kardefller örgütü için dün söyledikleri sözleri, yapt›klar› de¤erlendirmeleri bir kenara att›lar.
Pragmatizm, dünü ve yar›n› de¤il, sadece bugünün ç›karlar›n›, bugünün gerekliliklerini düflünür.
Büyük ço¤unlu¤u Müslüman olan Kürt halk›n›n deste¤ini kazanabilmek ad›na, din ve ‹slam konusun-
da PKK pragmatizminin bafllang›c› yeni de¤ildir. Çeflitli dergi ve gazetelerde yer alan makalelerde is-
lama yaklafl›m de¤iflik boyutlar›yla ele al›nd›ktan sonra bu görüfllerin derlenip toparland›¤› bir kitap,
“Din Konusunda Devrimci Yaklafl›m” ad›yla ve Ali F›rat imzas›yla 1991 y›l›nda yay›nlanm›flt›. Küçük
burjuva milliyetçi önderlik taraf›ndan devletin kendi önüne dikmek istedi¤i “din” engelini aflmak,
devletin elinden din arac›n› almak için etkili bir yaklafl›m getirildi¤i iddia ediliyordu bu kitapla.
Devletin halk›n dini duygular›n›, kendi egemenlik amaçlar› için kullanmas›n›n önüne geçmek
için bir tutum belirlemek elbette yanl›fl de¤ildi. Ve elbette cephe örgütlenmesi içinde özgürlükten,
698 Miliyetçilik Ç›kmaz›
eflitlikten yana olan Müslümanlar›n, dürüst din adamlar›n›n yer alabilmesinin koflular›n› oluflturmak
gerekiyordu. Ama bu konuda ad›m atarken niye -kitapta önerildi¤i gibi- “‹slam dini ve ulusal kurtu-
lufl aras›ndaki do¤ru iliflkiyi kuran ayetlerine dayanarak aç›klamak” gere¤i duyuluyor. Kitapta bunun
yan›t›n› bulmak zor. Çünkü yan›t küçük burjuva milliyetçi hareketin ve önderli¤inin çizgisini, tüm tak-
tiklerini belirleyen pragmatizmdedir.
Pragmatik anlay›fl, do¤ru olan› de¤il o an için “yararl›” olan tutumu benimser. PKK önderli¤i de
öyle yapt›. ‹slami, onun toplumda var olan olumsuz misyonunu, egemenlerce kullan›l›fl tarz›n› gör-
mezden gelerek kendi amaçlar› için yeniden yorumlad›. Zorlama, faydac›, popülist ve tarih bilimini
hiçe sayan bir yorum... K›sacas› milliyetçi önderlik kendi ulusal kurtulufl proram›n› ortaya koyup, dü-
rüst ve halktan yana, zulme, zorbal›¤a ve emperyalizme karfl› olan Müslümanlar› bu program için mü-
cadeleye ça¤›rmak yerine kendi çizgisine ‹slami bir renk katarak Müslümanlar için çekici hale getir-
meye çal›flt›.
“Din Sorununa Devrimci Yaklafl›m” kitab›nda yap›lan, özetle, “‹slam›n devrimci özü”, “‹slam›n
eflitlikçi özü”, “‹slam›n gerçek devrimcilefltirici, uygulay›c› yönü”, “uygarl›¤›n görkemli haz›rlay›c›s›
‹slam” gibi nitelemelere bolca yer verilerek, ‹slama yeni bir anlam ve ifllev yüklenmesiydi. Bu ayn›
zamanda mevcut mücadelenin ‹slam›n amaçlar›na ters düflmedi¤inin de, Müslüman halka anlat›lma-
l›yd›.
Bu tür yaklafl›mlar k›sa vadede belli yararlar sa¤lam›fl olsa bile devletin öteden beri kulland›¤›
din arac›n› etkisiz hale getirmedi. Tersine fliddet araçlar› d›fl›nda devletin elinde bulunan siyasal,
Miliyetçilik Ç›kmaz› 699
sosyal ve kültürel egemenlik araçlar› Kürt halk› nezdinde etkisiz hale gelirken, din olgusu diri kald›.
Tüm düzen partileri Kürdistan’da birer tabela partisi haline geldi¤i halde, Refah Partisi kendi taban›-
n› koruyabildi. PKK ise yerel seçimlerde tüm düzen partilerine tav›r ald›¤› gibi RP’ye tav›r alamad›.
Birçok korucu RP listelerinden seçime girdi¤i halde, ‹slam› bir seçim malzemesi haline getiren bu
parti teflhir edilemedi. Hatta baz› bölgelerde DEP’e oy vermesi beklenen kesimlerin DEP seçimden
çekilince RP’ye yöneldi¤i gözlendi.
Batman ve Diyarbak›r’da kontrgerillan›n oyunca¤› durumuna gelen Hizbullah’›n bir kanad›n›n
bunca eylemlerine hatta kendilerini aç›kça devlet yanl›s› nitelemesine ra¤men, teflhir ve tecrit edile-
rek etkisizlefltirilmeyiflinin bir nedeni de din olgusunun hala diri kalmas›d›r. Devletin gerek RP ve ge-
rekse Hizbullah arac›l›¤›yla bölgede kendi politikalar›n› uygulamaya devam etmesi ise bir fleyi söy-
lemeye olanak veriyor; ‹slamc› görünerek Müslüman halk› kazanma politikas›, devletin dini alet ola-
rak kullanma zemininin canl› kalmas›na katk›da bulundu. Ama bu politikan›n tek olumsuz sonucu bu
kadarla s›n›rl› de¤ildir. Ulusal kurtulufl mücadelesinin amaç ve hedeflerinde bulan›kl›k ve ideolojik-
politik çizgisinde kafa kar›fl›kl›¤› yaratmas› da uzun vadede kaç›n›lmaz sonuçlard›r.
Pragmatizmin dünden bugüne yaratt›¤›, olumsuz sonuçlar› de¤erlendirmek yerine, çözümü Hu-
curat Suresi’nde bulunan konferans sonuç bildirgelerinin alt›na ERNK imzas› atmak, “‹slamc› çözüm”
tart›flmalar›n›n daha da meflrulaflmas›n›n d›fl›nda bir sonuç yaratmayacakt›r. Ama akla baflka bir so-
ru daha geliyor. Mele Abdurrahman Dürre’nin dedi¤ine göre ‹slam›n özü sulh ve anlaflma. Yoksa
devrimci özü dedikleri, ›srarla tekrarlad›klar› “siyasi çözüm”ün dinsel ifade edilifli olmas›n.
700 Miliyetçilik Ç›kmaz›
mifl olmas›yd›.
n›n özgürlük talebini ulusal hak k›r›nt›lar› ile bo¤ma plan›n› daha fazla a盤a
ç›kard›.
Emperyalizmin manevralar›n›n görülmesi ve bu manevralar› geriletecek al-
ternatif politikalar›n üretilmesi gerekti¤i bu süreçte tersine olarak, Avrupa’da
bulunan DEP milletvekillerinin temaslar› içinde, milliyetçi bak›fl aç›s› ile düflünü-
len siyasal körlük örnekleri artmaya bafllad›. Avrupa halklar›na, demokratik ku-
rumlar›na Kürt halklar›n›n taleplerini anlatarak, ulusal özgürlük mücadelesine
katk› yapan, çekilen ac›lar› dünya halklar›na duyuran ve bu yan›yla halk›n mü-
cadelesine olumlu bir katk›da bulunan DEP milletvekilleri, emperyalist devletle-
rin kap›lar›n› afl›nd›r›rken, bu olumlulu¤un z›dd›na dönüflmesine yol açacak
yaklafl›mlarla emperyalizmin politikalar›na alet olma tuzaklar›na düflüyorlar.
ABD ziyaretleri s›ras›nda Temsilciler Meclisi Komisyonlar›n›n kimi üyelerin-
den, komisyon baflkan ya da yard›mc›lar›ndan randevu al›p görüflme yapma-
lar›n›, Kürt sorunun duyurulmas› için önemeli bir ad›m olarak görüyorlar. Çe-
flitli ABD’li yetkililere sorunlar› anlatabilmifl olmay›, Türkiye’nin s›k›flt›r›lmas›na
yol açacak önemli bir giriflim olarak yorumluyorlar.
Oysa yan›l›yorlar.
Birincisi, ABD yönetimi Türkiye ve Kürdistan’daki durumlar›, oldukça yak›n-
dan ve sürecin içinden zaten izliyor. Önemli olan Kürt halk›n›n sesini emper-
yalist devletlerin yöneticilerine de¤il, kamuoyuna, emekçilerine duyurabilmek-
tir.
‹kincisi, randevu al›p görüflme yapman›n da sorunlar›n çözümünü kolaylafl-
t›raca¤› gibi peflin yarg›lara düflülmemelidir. Irakl› feodal-milliyetçi liderler C.
Talabani ve M. Barzani y›llard›r ceplerinde diplomat pasaportu, ülke ülke do-
lafl›yor, emperyalist devletlerin kap›lar›n› afl›nd›r›yorlar. Bu anlamda ABD’li se-
natörler aç›s›ndan kap›lar›n› çalan ilk Kürt vekiller DEP’liler de¤ildir. DEP’liler
e¤er biraz Irakl› Kürt liderlerin deneyiminden ders ç›karabilirse, onlar gibi ha-
reket etmenin bofl bir çaba oldu¤unu görmekte zorlanmayacakt›r.
Emperyalist devletlerin kap›lar›nda Kürt halk› için hiçbir olumlu katk›, ka-
zanç elde etme olana¤› yoktur.
702 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Devrimci Gençlik
M‹LL‹YETÇ‹L‹⁄‹N AÇMAZLARI
SINIFSAL BAKIfiLA AfiILACAK
MİLLİYETÇİLİĞİN
AÇMAZLARI
SINIFSAL BAKIŞLA Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde Devrimci Gençlik
AŞILACAK 26 Kas›m 1994
Say›: Özel say› 39
B
ugün Kürdistan’daki silahl› mücadele ve millici temelde de geliflmifl ol-
sa Kürt ulusal hareketi ciddi bir devrimci potansiyel yaratm›flt›r. Ulusal
kimli¤i inkar edilen, bask› gören ve sömürülen Kürt halk›, oligarflinin
bu politikas›na karfl› on y›ld›r sürdürdü¤ü silahl› direnifli ile eski statükolar› sars-
m›fl, inkarc› politikay› iflas ettirmifl, düzeni ciddi bir siyasal ve ekonomik kriz-
le yüz yüze b›rakm›flt›r. Kürt halk›n›n direnme dinami¤i, Türkiye devrimini de
etkileyen bir güce sahip olmufl, halklar›m›z›n devrimci halk iktidar›na do¤ru yü-
rüyüflünde önemli bir avantaj yaratm›flt›r.
Ancak yaflan›lan bu sürecin di¤er bir özelli¤i de, mücadele içinde var olan
birtak›m zay›fl›klar›n giderilmemesi durumunda, söz konusu avantaj›n bir süre
sonra dezavantaja dönüflmesinin kaç›n›lmaz olaca¤›d›r. Sözünü etti¤imiz za-
y›fl›klar Kürt ulusal hareketinin sürecin bafl›ndan itibaren milliyetçi temelde ör-
gütlenen ve mücadele eden karakterinden ileri gelen sonuçlard›r.
aktif bir potansiyeli haline getirmek için çözüm “Ülkeye dönün” ça¤r›lar›n›n ya-
n› s›ra ve esas olarak, savafl cephelerini, di¤er emekçi halklarla birlikte Kürdis-
tan d›fl›nda da açmakt›. Bu ise bir niyet ve istek sorunundan öte, s›n›f temelin-
de bir örgütlenme ve mücadele ile olabilirdi. ‹flte bugünkü sürecin dayatt›¤› ve
afl›lmas› zorunlu gerekliliklerden biri budur. Mücadele s›n›fsal bir temele otur -
mad›¤› sürece, flimdiye kadar al›nan mesafenin daha ileri tafl›nmas› mümkün
olmad›¤› gibi, korunmas› bile süreç içinde tehlikeye girecektir.
‹flçi Hareketi
PKK, Uzlaflma Ça¤r›lar›na Emperyalistlerden
Destek Ar›yor
EMPERYAL‹STLER‹N MASASINDA
ÖZGÜRLÜK YOKTUR
EMPERYALİSTLERİ
N MASASINDA
ÖZGÜRLÜK ‹flçi Hareketi Gazetesi
YOKTUR 17 Aral›k 1994
Özel say› 1
A
BD, Almanya, Fransa, ‹ngiltere ve di¤er baz› bat›l› devletlerin bafl-
kanlar› ile Birleflmifl Milletler, Avrupa Güvenlik ve ‹flbirli¤i konferans›
(AG‹K), Avrupa Konseyi ve NATO gibi uluslararas› kurulufllar›n yetki-
lilerine gönderilen PKK Genel Sekreteri A. Öcalan imzal› ve 7 Kas›m 1994 ta-
rihli mektup ile PKK, uzlaflma politikas› için uluslararas› destek bulmak çabala-
r›na yeni bir halka ekledi.
Mektubunda, “Alt›n› çizerek ifade etmek isterim ki, biz çözümü savaflta
görmeyen, siyasi tercihleri esas alan ve diyalog yoluyla mevcut durumun
afl›labilece¤ine inanan bir tutumu benimsiyoruz” diyen A. Öcalan, ayr›ca
“karfl› taraf haz›rsa hemen b›rakal›m bu savafl›” diyerek bir kez daha atefl-
kes ve diyalog ça¤r›s› yapt›.
A. Öcalan’›n mektubunda, içerik olarak baz› özel vurgular ve mektubun
gönderildi¤i adreslerin anlam› itibar›yla yeni baz› noktalar olmakla birlikte,
söylenen birçok fley PKK’n›n uzlaflma politikas› çerçevesinde daha önce ifade
edilmiflti.
devlet kurumlar›n›n kap›s›nda s›k s›k görülen C. Talabani’nin özel bir çabas›
oldu¤u biliniyordu.
Devrimci hareket bu ateflkes karar›n› aç›kça elefltirdi ve yanl›fll›¤› üzerine
PKK yöneticilerini uyard›. Faflist bir devlet kurumlaflmas›n› örgütleyerek halka
kan kusturan oligarfli ile masaya oturarak nas›l bir çözüm bulunabilirdi? ‘Çö-
züm’ün bar›flç›l biçimi nas›l olabilirdi? “S›n›rlar› de¤ifltirmek gibi bir niyetimiz
yok” derken verilmek istenen mesaj neydi? Bu ve benzer sorular›n cevab› hep
ayn› noktaya ç›k›yordu: Uzlaflma.
Milliyet temelinde örgütlenen ve savafl› bir bölge ile s›n›rl› olarak gelifltiren
PKK, en güçlü göründü¤ü süreçte, iktidar hedefinden uzaklaflt›¤› anlam›na ge-
len bir uzlaflma politikas›n› böylece ilan ediyordu.
Dünyada pek çok örne¤i görüldü¤ü üzere, milliyet temelinde örgütlenen ve
mücadele eden hareketler, bir noktadan sonra ortaya ç›kan t›kan›kl›¤› aflmak
için uzlaflma kap›lar›n› çalmaya bafll›yorlar. PKK’n›n uzlaflma ça¤r›s› bu an-
lamda, kendi siyasi-ideolojik çizgisinin sonucuydu.
MGK’CILIK, MGK
TERÖRÜ VE MGK’CILIK, MGK TERÖRÜ VE
TASFİYECİLİĞİ...
TASF‹YEC‹L‹⁄‹ KARfiISINDA
DEVR‹MC‹LER‹N YANINDA DURMAYANLAR
DEVR‹MDEN YANA OLAMAZLAR
Devrimci Sol Dergisi
Devrimci Sol A¤ustos 1998
Say› 11
1
997’nin bafl›nda Türkiye solundaki baz› anlay›fllar› yeni bir kavramla
ifade etme gere¤i do¤du. Reformizmin, icazetçili¤in geldi¤i son nok-
ta olan bu durumu “MGK’c›l›k” olarak tan›mlad›k. Sol, devrimci, sos-
yalist olma iddias›ndaki kimi güçlerin süreç içinde -ki konumunu oldukça isa-
betli ve aç›k biçimde ortaya koyan bu tan›m- giderek sol literatürde yayg›n bi-
çimde kullan›lmaya baflland›. Çünkü gerçekten de durumu en iyi ifade eden
kavram buydu.
MGK’c›l›k, kendini düzene teslim etmeye haz›r tükenmifl solun ihtiyaçlar›y-
la, oligarflinin solun bir k›sm›n› yedekleme ihtiyac›n›n çak›flt›¤› noktada ortaya
ç›km›flt›r. Ama bu ortaya ç›k›fl esas›nda bir sonuçtur. Hep baflka güçlere bel
ba¤lam›fl TKP revizyonizminin, hep düzen içinde meflruluk aray›fl› içinde olmufl
DY tasfiyecili¤inin ve ayn› kulvardaki benzerlerinin çeflitli aflamalardan geçe-
rek geldi¤i noktad›r.
12 Eylül cuntas›ndan sonra pek çok örgütün ricatlar›yla, mültecili¤i tercih
ediflleriyle bafllayan süreç, hapishanelerdeki teslimiyet politikalar›ndan, oligar-
flinin mahkemelerindeki icazetçi, inkarc› savunmalardan geçerek, sivil top lum-
culu¤un keflfine ve 87-88’lerdeki Kuruçeflme “birlik” tart›flmalar›na kadar gel-
di. Bu bir çürüme, tükenme ve sa¤c›laflma süreciydi. Ve bir yerde durmas› da
mümkün de¤ildi.
Durmad›. Örgüt düflmanl›¤›n›n, illegal örgüt tasfiyecili¤inin teorisi yap›larak
“örgüt olmayan örgüt” lere ulafl›ld›. Bu “örgüt olmayan örgüt”ler kuflkusuz ki,
“yasal” olacaklard›. S›n›f savafl›m›, çat›flma, hesaplaflma, radikalizm art›k ya-
sal parti dura¤›na gelmifl olan bu solun literatüründe hiç bulunmayacak kav-
ramlard›. Tüm politika ve söylemler, hal ve tav›r art›k öncelikle düzene kendi-
ni kabul ettirme, oligarflinin icazetini alma üzerinde flekillendirilecekti. Silahl›
mücadeleyle, silahl› mücadeleyi yürüten örgütlerle araya kesin bir s›n›r çizile-
cek, hatta onlara düflmanlafl›lacakt›. Bu, düzene kendini kabul ettirmenin temel
flartlar›ndan biriydi.
Türkiye solundaki belki de en kapsaml› ve en pervas›z, en yüzsüz ve en
sa¤c› tasfiyecilik giriflimlerinden biriydi bu. Binlerce flehit unutuldu, binlerce
kadro ve taraftar›n umutlar›yla, hayalleriyle tam bir burjuva politikac›l›¤› utan-
mazl›¤›yla oynand›.
Bu kesimler art›k yaln›zca militan kadro ve taraftarlar›na, yaln›zca halka
dayanarak ayakta duramazlard›. Çünkü zaten halka bir güvenleri kalmam›flt›.
Kaç›n›lmaz olarak düzen içi politika yapacaklar ve hemen her dönem düzen
712 Miliyetçilik Ç›kmaz›
c›s› D‹SK kendi yetkili kurullar›n›n yazd›¤› broflürleri Kürdistan’a iliflkin bölüm-
leri nedeniyle kendisi toplatm›flt›r. Bugünün MGK’c›s›d›rlar.
Görüldü¤ü gibi MGK’c›l›k bir sonuçtur. ‹zledikleri politikalar›n, yapt›klar›
tercihin mant›ki sonucu olarak MGK solu, MGK sendikac›l›¤› düzenin çeflitli
güçleriyle do¤rudan ve dolayl› ittifaklar biçimin de devrimi engellemeye soyun-
mufllard›r. Do¤rudan veya dolayl› devrimin önüne engel olmaya soyunmak ba-
takl›¤a saplanmakt›r. Bu batakl›kta kalmakta ›srar edenler bo¤ulmaya ve yok
olmaya mahkumdur.
uzun sürmesine izin vermedi. Bu defa ters yönde tahliller revaçtayd›. MGK’ya,
orduya olmad›k roller atfettikten sonra, farkl› bir uç noktaya savrulup “derin
tehlikelerden” söz edilmeye baflland›. Bu derin tehlikeler de yeni de¤ildi oysa.
Dün de bugün de Kürt meselesini zor yoluyla bitirmek, k›smi kültürel haklar ve
yerel yönetimlerle sorunu çözmek gündemdeydi. Bunun için de oligarflinin de-
yimiyle önce “terörün bitirilmesi” gerekiyordu. Bu çerçevedeki bask›lar, propa-
gandalar sonucunda gerekli iç ve d›fl kamuoyu oluflturuldu¤unda bu tür uygu-
lamalar da yapacaklard›r. Sorun Kürt meselesini çözmek de¤il, Türkiye oligar-
flisinin istikrar›n› yeniden sa¤lamak ve iktidar› sa¤lamlaflt›rmakt›r. MGK her tür-
lü yöntemle bu sonuca ulaflmak istiyordu ve bugün de öyledir. Mesele bu ka-
dar basit ve aç›kt›r. Ama her hükümete, her MGK toplant›s›na ve neredeyse her
MGK aç›klamas›na büyük misyonlar biçenler ve buna büyük politika diyenler,
yan›ld›klar›n› tekrar ve tekrar göreceklerdir. HADEP’in reformizmle ayn› para-
lelde, MGK’dan icazet almak için sürdürdü¤ü reformist çal›flma tarz›, ÖDP’nin
koltuk de¤ne¤i olma politikalar›, ç›kmazd›r. Faflizme karfl› direnmenin baflka
biçimleri de oldu¤unu, sadece yasal s›n›rlar içerisinde mücadele edilemeyece-
¤ini görmek zorundad›rlar. Kürt halk›n›n direniflinin yasalara s›¤d›r›lamayaca-
¤›, hele ki bu direniflin oligarfli içi çeliflkilere göre belirlenen politikalarla sür-
dürülemeyece¤i, 28 fiubat sonras›n›n en aç›k sonuçlar›n dan biridir.
Kurtulufl
ROMA YÜRÜYÜfiÜ, NASIL
ÇIKMAZ B‹R SOKA⁄A DÖNÜfiTÜ?
ROMA YÜRÜYÜŞÜ
NASIL ÇIKMAZ BİR
SOKAĞA DÖNÜŞTÜ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
21 May›s 1999
Say› 31
Ö
zellikle Roma sürecinden itibaren ›srarla ve sürekli PKK’y› elefltirdik ve
uyard›k. Emperyalistlere umut ba¤lamaktan vazgeçin, emperyalizme
güvenmeyin! Tüm iradilik, “Roma yürüyüflü” söylemlerine ra¤men,
Öcalan’›n emperyalizmin elinde adeta rehin konumda oldu¤u dönemde “hemen
‹talya’y› terk etmeli, emperyalistlerin denetiminden ç›kmal›d›r” ça¤r›s›n› yapt›k.
“Çözüm” beklentisi hemen tüm çevreleri sarm›flt›. Çözüm neredeyse an meselesiy-
di art›k. fiöyle demifltik o zaman:
“Henüz gerek emperyalist ülkelerin tav›rlar› aç›s›ndan, gerekse de
PKK’n›n izledi¤i, izleyece¤i politikalar aç›s›ndan çeflitli belirsizlikler vard›r;
ama buna ra¤men flunu kesin olarak söyleyebiliriz; Ne Avrupa Birli¤i, ne
ABD, ne Rusya’ya dayan›larak Kürt sorununun çözümü gerçekleflemez. Ger-
çekleflir diyenler, daha pek çok kez yan›lacaklard›r. Ancak bu yan›lg›, pra-
tikte yaflayarak göründü¤ünde, yan›lg›n›n sahipleri için art›k ifl iflten geçmifl
olacakt›r.” (28 Kas›m 1998, Kurtulufl)
Ne yaz›k ki öyle oldu. Avrupa’n›n, ABD’nin “çözmeyece¤i” ifl iflten geçtikten
sonra görüldü. Kürt milliyetçi çevreler, flafl›rd›lar, hayal k›r›kl›¤›na düfltüler.
Oysa, ad›na “Roma Yürüyüflü” denilse de oraya geliflin hangi zorunluluklar ve
politikalar sonucu oldu¤unu ve orada ne yap›lmaya çal›fl›ld›¤›n› herkes görüyordu.
“‹talya’ya gelifl, çok aç›kt›r ki, emperyalizmin icazetine girifltir. Ancak
‹talya’ya gelinmekle de kal›nmam›fl, oraya emperyalistlerin Kürt sorununu
çözmelerini sa¤lamak için gelindi¤i aç›klanm›flt›r. Bu icazeti resmen kabulle-
nifl olmufltur. Bunlar, taktik vs. diyerek aç›klanabilecek ad›mlar de¤ildir. Em-
peryalizm bu zeminde yarg›lama, terörü reddetti¤ini aç›klama ve benzeri çok
çeflitli dayatmalarda bulunma imkan› elde etmifltir.
PKK önderine ça¤r›m›z; derhal emperyalizmin denetiminden ç›kmal›d›r.
Bunun hangi biçimde olaca¤› belirleyici de¤ildir; bu gerekirse tutsakl›k paha-
s›na da olabilir. Aslolan emperyalizmin iradesini kabul etmemektir.” (19 Ara-
l›k 1998, Kurtulufl)
Elbetteki sorun, sadece Öcalan’›n Roma’daki konumu de¤ildi, sorun do¤rudan
mücadelenin kendisine iliflkin bir tercihle ilgiliydi,
“Ulusumuzun, halklar›m›z›n kaderini tayin hakk›n› KEND‹M‹Z mi kulla-
naca¤›z, yoksa bu hakk› EMPERYAL‹STLER mi kullanacak? Muhasebe ve
tercihimizle cevaplayaca¤›m›z soru budur.” (28 Kas›m 1998, Kurtulufl)
Sorduk; “PKK Önderli¤i kendisinin ve partisinin gelece¤ini ‹talya ve bir
bütün olarak Avrupal› emperyalistlerin eline teslim etmektedir. Bu nas›l bir
720 Miliyetçilik Ç›kmaz›
“ÇA⁄RI:
Yurtsever bir gücün, oligarfliye silahl› savafl yürüten bir gücün tasfiyesi,
Türkiye halklar›n›n ve devriminin ç›kar›na de¤ildir. Devrimciler böyle bir ge-
liflmeyi engellemek için elefltiri ve uyar›y› bir görev bilirler. Bu görevimizi,
sürecin bafl›ndan bu yana yerine getirdik. Bunu halklar›m›za karfl› sorumlu-
lu¤umuzun bir gere¤i olarak görüyor ve sürdürüyoruz.
Kimin ne yapmaya çal›flt›¤› ortadad›r. Hiçbir sübjektif kayg› bunlar›n gö-
rülmesine engel olmamal›d›r. Bu gerçekler, PKK’n›n içine girilen “emperyalist
çözüm” çizgisini terk etmesini, PKK önderli¤inin emperyalizmin denetimin-
den ç›kmas›n› dayatan gerçeklerdir.
Bunun için henüz geç de¤ildir. Sa¤l›kl› bir muhasebe, devrimci bir irade
bu süreci tersine çevirebilir. Ancak mevcut durum tersine çevrilmedi¤inde, bu
yolun sonunda Kürt halk›n›n kurtuluflunun olmad›¤›, olmayaca¤› son derece
aç›kt›r.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 721
Kenya Sonras›
Özellikle Öcalan’›n yakalanmas›ndan sonra Kürt milliyetçi cephede ne yap›la-
ca¤›na iliflkin kargafla hakim oldu. Denilebilir ki her kafadan bir ses ç›kmaya bafl-
lad›. Bir yandan Öcalan’› teslim etti¤i için emperyalizme sözde bir tav›r gelifltiri-
liyor, pratikte ise tam tersine yine emperyalizmin deste¤i aranarak t›pk› geçmiflte
oldu¤u gibi bu güçlerin çözmesi isteniyordu. Sanki bütün kötülüklerin anas› Yuna-
nistan’m›fl gibi önce Yunanistan hedefe konuluyor, k›sa süre içinde ondan da vaz-
geçiliyor, tekrar eski rotaya giriliyordu. Avrupa, ABD sorunu çözmeliydi.
Hatta bu PKK Baflkanl›k Konseyi’nin dilinde flöyle dile getirildi; emperyalistler,
baflta ABD ve Avrupa Birli¤i, Öcalan’› teslim etmekle hata etmifllerdi, ama bu ha-
talar›n› düzeltmeliydiler. Böyle diyordu Baflkanl›k Konseyi. “Suç ifllediniz, önderi -
mizi teslim ettiniz, bunun hesab›n› soraca¤›z” demiyor, diyemiyor... Bunun hesa-
b›n› sizin ekonomik, politik, askeri, bütün ç›karlar›n›za darbeler vurarak soraca-
¤›z, sizin iflbirlikçi devletinizi y›karak devrimle sizi yok edece¤iz, halklar›n özgür-
lü¤ünü ve kurtuluflunu sa¤layaca¤›z, diyemiyor... Diyemedi¤i için de, Baflkanl›k
722 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Ve Daha Sonra...
Bir yandan k›r›nt›lar üzerine pazarl›k edilirken, di¤er yandan Baflkanl›k Konse-
yi, “altemperyalizm” teorisini gelifltirmekte ve sonra da bu emperyalist yay›lmac›-
l›¤› beraber yapmaya soyunmaktad›r.
PKK Baflkanl›k Konseyi, Türkiye oligarflisine, güçlerimizi birlefltirelim, 16. yüz-
y›l›n Osmanl›s› gibi, Ortado¤u’ya, Kafkasya’ya, Balkanlara birlikte aç›lal›m diyor.
Aç›l›p ne yap›lacak?
Ortado¤u’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da emperyalizmin tafleronlu¤u yap›lacak.
Enternasyonalizm üzerine “Türk solu”na ders vermeyi çok seven Kürt milliyetçi-
li¤i flimdi bunu cevaplamak durumundad›r: Enternasyonalizm bu mu? Ortado-
¤u’ya, Kafkaslara, Balkanlara yay›lmak isteyen Türkiye oligarflisine güç vermenin
neresi enternasyonalizme s›¤d›r›lacak?
Kurtulufl
YEN‹ HÜKÜMET, ÖCALAN
DAVASI VE “SORUN”UN ÇÖZÜMÜ
KÜRDİSTAN’DA TEK
YOL DEVRİM
D
SP-MHP-ANAP protokolüne “Kürt sorunu”na iliflkin ne var diye bakan-
lar, baflta flu cümlelerle karfl›laflt›lar: “... bar›flç›l milliyetçilik anla-
y›fl›, ulusal birli¤imizin ve ülke bütünlü¤ümüzün baflta gelen gü-
vencesidir.”
Tabii bu bariz bir demagoji cümlesiydi. fiovenist MHP ve DSP, protokole “ne
mozayi¤i ulan” diye yazamayacaklar› ve ya Ecevit’in meflhur “köy-kent” pro-
jesiyle durumu geçifltiremeyeceklerine göre, böyle bir fleyler yazmal›yd›lar.
Bunun devam›nda söylenen ise fludur:
“.... bölücü ak›mlara ve her türlü teröre karfl› devlet güvenlik güçleri-
nin özverili ve baflar›l› mücadelesi kesin sonuç al›ncaya kadar kararl›l›k-
la sürdürülecek.”
Ülke genelinde “her türlü terör” ad› alt›nda halk›n mücadelesine, devrimci-
lere yönelik bask› ve terörün sürece¤ini anlatan bu sat›rlar, Kürt sorunu özelin-
de de hak ve özgürlük isteyenleri hedefleyen bask› ve katliam politikalar›n›n
sürece¤inin ifadesidir.
Kürt halk›n›n talebine iliflkin baflka bir fley yoktur protokolünde.
Zaten “Kürt sorunu” gibi temel bir konuda DSP veya MHP’nin bir yetkileri,
inisiyatif alanlar› da yoktur. Bu konuda MGK’n›n politikalar›n› uygulamaya de -
vam edeceklerdir.
Protokolün aç›klad›¤› günlerin ertesinde bafllayan Öcalan davas›ndaki ge-
liflmeler de kimin ve hangi politikan›n belirleyici oldu¤unu bir kez daha göster-
mektedir.
Bu davada Öcalan, savunmas›n› “af ve legalleflme” üzerine kurulmufltur;
Kürt halk›n›n talepleri hemen hemen hiç telaffuz edilmemekte, “demokratik
cumhuriyet”in kabulü temelinde “son nokta” konulmak istenmektedir. Ama oli-
garfli bu aç›klamay› da kaale almayan bir politika içindedir.
‹stenen, dayat›lan bir fley yok, o halde oligarfli Öcalan’›n bu tavr›na niye
karfl›l›k vermiyor diye düflünebilir.
Hükümetin politikas› ve davan›n seyri ayn› paraleldedir ve her ikisi de oli-
garflinin bafl›ndan beri izledi¤i politikan›n devam› niteli¤indedir: Klasik deyifl-
le “ez ve çöz”...
Oligarfli, davan›n geliflimi aç›s›ndan da s›n›fsal konumuna uygun hareket
ediyor; belki af da ç›karacak, Kürt dilini, Kürtçe TV’yi serbest de b›rakacak,
ama önce ezece¤im, sonra bunlar› yapaca¤›m diyor. Bu konuda emperyalist-
lerle Türkiye oligarflisi aras›nda temel bir çeliflki de yoktur. Bu emperyalistlerin
726 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
‹MRALI DAVASI ÜZER‹NE
3
1 May›s’ta ‹mral›’da bafllayan dava, günlerdir gündemin ilk s›ras›nda
yeral›yor. ‹mral›’da süren dava, birçok aç›dan önemlidir. Bu davan›n
bir kiflinin “yarg›lanmas›”n›n ötesinde bir anlam› vard›r. Siyasi dava-
lar›n görüldü¤ü her mahkeme salonu gibi, ‹mral›’da özel olarak kurulan DGM
salonu da s›n›flar mücadelesinin alanlar›ndan biridir. ‹ddia ve savunma, ezen
ve ezilen aras›ndaki savafl›n yans›mas›ndan baflka bir fley de¤ildir.
Peki s›n›f mücadelesinin bu alan›nda 31 May›s ve devam›nda ne oldu?
Oligarfli kendi s›n›fsal ç›karlar›na uygun olarak, hem askeri, hem ideolojik
boyutlar›yla olan bir savafl veriyor ‹mral›’da. Bu dava nezdinde askeri olarak
Kürt milliyetçi hareketine darbe vurmak, ideolojik olarak da Kürt halk›n›n mü-
cadelesini mahkum etmek istiyor. Gerillay› ve halk› moralsizlefltirmek, umutsuz-
laflt›rmak, oligarflinin bu mahkemedeki amac›d›r. Her ad›m›, her ata¤› buna uy-
gundur.
Abdullah Öcalan ise, oligarflinin bu savafl›n›n karfl›s›na, af, legalleflme, ba-
r›fl için Türkiye Cumhuriyeti devletinin hizmetinde olma eksenine oturan bir “sa-
vunma”yla ç›km›flt›r.
Öcalan’›n “savunma” ad›na yap›klar›n›, söylediklerini onaylamak mümkün
de¤ildir.
Kuflkusuz ‹mral›’da söylenen her söz, al›nan her tav›r daha uzun süre tart›-
fl›lacakt›r. O görüfl ve düflüncelerin nas›l ortaya ç›kt›¤›, neleri amaçlad›¤›, ne-
yin ifadesi oldu¤u sorgulanacakt›r. Ancak bundan önce ‹mral›’daki tavr›n ge-
nel ve k›sa bir de¤erlendirmesini yapmak durumunday›z.
Yarg›layanlar, kendi s›n›f ç›karlar›na uygun davran›rken, yarg›lanmak iste-
nen taraf aç›s›ndan ayn› fley geçerli de¤ildir. “‹ddia” ve “savunma”n›n, yarg›-
layanlar›n ve yarg›lanmak istenenlerin tarihsel mevzilenifli, ‹mral›’da bir baflka
biçimde bürünmüfltür. Ezenler ve ezilenlerin ç›karlar› yoktur ‹mral›’da. Dünya
haklar› yoktur. “Yarg›lanmak” istenenlerin mevzisinde, halklar›n ç›karlar›, halk-
lar›n mücadelesinin meflrulu¤unu savunma yoktur. Bunun yerine; egemenlerin,
emperyalistlerin ç›karlar›na ve “çözüm” planlar›na uygun olarak, hiçbir fley is-
temeden halk›n mücadelesine ve Genel Baflkan› oldu¤u örgütlenmeye “son
noktay› koyma”; yani ideallerinden vazgeçmeye ve vazgeçti¤ini de ispat etme-
ye çal›flma vard›r.
Salonda do¤rudan veya temsilen bulunan herkes, kendi s›n›f tavr›yla hare-
ket etmekedir. Bu tav›rla hareket etmeyen bir tek Öcalan’d›r. Öcalan orada,
ezilen halklar›n, tarihini yazan s›n›flar›n de¤il, onlar›n s›n›f düflmanlar›yla ba-
728 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
TERC‹H YANLIfiSA, ÇÖZÜM
YANLIfiSA, B‹R YANLIfi TÜM
DO⁄RULARI GÖTÜRÜR
TERCİH YANLIŞSA
ÇÖZÜM YANLIŞSA
BİR YANLIŞ TÜM
DOĞRULARI Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
GÖTÜRÜR 11 Haziran 1999
Say› 34
‹
mral›’da yap›lan gecikmifl bir muhasebedir. Yanl›fl zamanda ve yanl›fl
yerde. Böyle oldu¤u içindir ki, do¤rularla yanl›fllar içiçe. Do¤rular, yafla-
n›lan belli bir prati¤in sonucu. Devrimcilerin y›llard›r iflaret etti¤i t›kan›k-
l›klar, açmazlar, yanl›fll›klar ancak flimdi kabul ediliyor.
Ama yanl›fl›n afl›lmas› sorunu yok.
Onun yerine inkarc›l›k var.
Tüm geçmifl inkar edilip, do¤rular›n yan›na, inkarc›l›k ve düzene yani “de-
mokratik cumhuriyete” s›¤›nma konularak, daha büyük bir yanl›fla düflülüyor.
BU YANLIfi TÜM DO⁄RULARI GÖTÜRÜYOR.
Bu muhasebede deniliyor ki; “sadece, ayr› devlet anlam›nda yorumlanan
‘uluslar›n kaderlerini tayin hakk›’ gerçekten, bu yorumuyla bir ç›kmazd›.
Kürdistan prati¤inde, sorunu yokufla sürme yan› a¤›r bas›yordu.”
Oysa bu hep belirtilmiflti. Çözümün flu veya bu biçiminin mutlaklaflt›r›lma-
mas› gerekti¤i onlarca defa yaz›l›p çizilmiflti.
Ama o zaman kimseye kulak as›lm›yordu.
(fiimdi Leslie Lipson adl› bir yazara büyük de¤er biçiliyor!)
Muhasebe flöyle devam etmekte: “ayr› devlet, federasyon, otonomi ve
benzeri yaklafl›mlar›n bile, geri ve bazen çözümsüzlü¤e yol açt›¤›n› pra-
tikte görünce; demokratik sistem üzerinde yo¤unlaflma, bana çok önemli
geldi. Bunda askeri, silahl› güç yolunun giderek t›kanmas›n›n da büyük
pay› vard›r.”
Yanl›fl›n do¤rular› götürmesi böyle oluyor iflte.
Evet, ayr› devlet, federasyon, otonomi, bunlardan birini mutlaklaflt›rmak,
bazen gerilik, bazen çözümsüzlüktür. Söylenmifltir.
Dahas›; askeri, silahl› güç yolunun t›kanmas› tesbiti do¤rudur.
Söylenmifltir. Ama t›kand›¤›n› gördükten sonra de¤il. Devrimciler, ayr› ör-
gütlenmeyle ve bu stratejiyle bu t›kan›kl›¤›n kaç›n›lmaz oldu¤unu öngörmüfller-
dir.
Neyse, diyelim geç de olsa bu do¤rular tesbit edildi.
Peki çözüm?
Do¤rular› götüren yanl›fl burada geliyor iflte.
Muhasebenin sahibi diyor ki, bu nedenle “demokratik sistem” üzerine yo-
¤unlaflt›m.
“Demokratik sistem” dedi¤i, oligarflinin düzeni.
Muhasebe sahibi, bu t›kan›kl›klardan hareketle, t›kan›kl›¤›n NEDENLER‹N‹
Miliyetçilik Ç›kmaz› 731
Kurtulufl
AMER‹KANCI ÇÖZÜM
AMERİKANCI
ÇÖZÜM
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
11 Haziran 1999
Say› 34
Ö
calan’›n savunduklar› ABD çözümünden ibarettir. Bir halk›n kendi
kaderini tayin hakk›n›, kendi devrimci iktidar› temelinde kullanma-
s›, hiç bir zaman emperyalistlerin sorunu ve iste¤i olmam›flt›r. Em-
peryalistlerin Kürt sorununa yaklafl›mlar› da hep bunun d›fl›nda farkl› çerçeve-
lerde geliflmifl; Avrupa emperyalistleri sorunu daha çok “insan haklar›” sorunu
çerçevesinde görürken, ABD de “sorun demokratikleflme sorunu” diye adlan-
d›rm›flt›r.
Emperyalistlere güvenerek çözme politikas›, sonuçta Kürt milliyetçilerini de
ayn› fleyleri söylemeye getirmifltir.
Öcalan, sorgusu ve savunmas›nda çatmad›¤›, beni kullanmak istediler de-
medi¤i ülke b›rakmam›flt›r.
Sadece Türkiye oligarflisi ve ABD’ye çatm›yor.
Çünkü geride bir tek ABD’ye ve MGK’ya yaslanarak çözüm kalm›flt›r.
Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›l›fl›ndan itibaren dayat›lan ABD çözümüydü.
Aradaki tüm geliflmeler bu operasyonun bir devam› niteli¤ini tafl›d›.
Bunu bir kaç ay önce söyledi¤imizde herkes dudak büküyordu.
“Emperyalistler bu mahkeme veya konferansla bir yandan Türkiye’nin
insan haklar› dosyas›n› ç›kar›rken, bir yandan da PKK’y› (daha do¤rusu
silahl› mücadeleyi) mahkum edecek ve kendi çözümlerini dayatacakt›r.
PKK da bu çözüme boyun e¤ecek. Aksi halde yaflam hakk› tan›nmayacak.
ABD plan›n›n esas› budur. Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas› ve ard›ndan
di¤er geliflmelerle emperyalizmin çözümünün dayat›lmas›n›n bir ABD ope-
rasyonu oldu¤u; ABD ile Avrupa emperyalistleri aras›nda Kürt sorununun
‘çözümü’ konusunda özde bir fark olmad›¤›; ‹talya’n›n bu operasyonda
Türkiye oligarflisi ve PKK’ya ‘geri ad›m’lar› att›rma misyonunu üstlendi¤i
art›k daha net görülüyor. Abdullah Öcalan’›n ‹talya’ya geldi¤inden bu ya-
na yapt›¤› aç›klamalar ve en son PKK Genel Baflkanl›¤›n› b›rakma,
PKK’ya da ‘yeni bir hat çizme’ karar›yla ABD plan› bir ad›m daha ilerle-
mifltir. E¤er PKK k›sa sürede kendini bu plan›n d›fl›na atamazsa, geliflme-
ler, Öcalan’›n deyifliyle ‘bizim terörümüz dahil her türlü teröre karfl›y›z’
çerçevesinde geliflecektir.” (19 Aral›k 1998, Kurtulufl)
Yukar›da aktar›lan bu al›nt›ya tekrar tekrar bak›lmal›d›r.Öcalan’›n Suri-
ye’den ç›kart›lmas›n›n bir ABD operasyonu oldu¤u yaz›lm›flt›r. Kimileri bunu
ancak Öcalan Roma’dan ayr›lmak zorunda b›rak›l›nca, ve hatta kimileri de an-
734 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
Savunmay› Savunma Ad›na Neler Söyleniyor?
ÖCALAN’A RAĞMEN
APOCULUK
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say› 36
H
er ülkeye göre de¤iflen bir politika... Suriye’de baflka... ‹talya’da
baflka... Türkiye’de baflka... Bunu aç›klamaya çal›flm›yor hiç biri.
Çünkü o zaman karfl›s›na pragmatizm ç›kacak. Milliyetçili¤in ba¤›m-
s›z olmayan çizgisi ç›kacak. Onu nas›l aç›klayacak?
‹mral›’da söylenenleri do¤ru anlamak laz›m diyorlar, derinli¤ine anlamak
laz›m diyorlar, ama do¤ru anlafl›laca¤›ndan bir türlü emin olamad›klar› için
ayr›ca kendileri de her sözdeki derin anlamlar› anlat›yorlar, yetmiyor, söylen-
meyen sözleri ekleyerek söylenenlerin “mealini” yeniden yaz›yorlar... Velhas›l,
yo¤un bir çabad›r gidiyor.
Bütün bu çaba Öcalan’›n ‹mral›’da söylediklerinin, yaz›l› aç›klad›klar›n›n
“do¤ru anlafl›lmas›” için.
Ama ortaya son derece ilginç bir tablo ç›k›yor; derin anlamlar peflinde ko-
flarken, ço¤u kez neyi savunduklar›n› kar›flt›r›yorlar. Hiç ilgisiz ba¤lant›lar ç›-
k›yor ortaya. O hareketin, milliyetçili¤in, sömürgecili¤in teorisini yapan yanl›fl
yapt›k diyor, onlar hala do¤ru diye, derinli¤ini anlamak laz›m diye ak›l almaz
teoriler uyduruyor.
Sanki Öcalan yabanc› bir dilde konufluyor da, onlar tercümesini yap›yorlar.
Tercümeye ihtiyaç gösteren bir fley yok ortada oysa.
Biz yine de bu tercümelerden bir k›sm›n›, baz›lar›n›n alt›na k›sa notlar dü-
flerek bilginize sunuyoruz.
sun, TECE Kürtlerin gözünde katil bir devlettir. O çoktan vicdanlarda yar-
g›lanm›fl ve cezaya çarpt›r›lm›flt›r. Hiçbir fley bu devleti aklamaya, pakla-
maya yetmez.
TECE bir kez daha tarihi tekerrür ettirmek istiyor. Aklan›p, paklanmak
istiyor. Ama nafile. Bu kez geçit yok. Ne ekmiflse onu biçecek. TECE kay-
bedecek... Bu böyle biline.”
Oysa bu yaz›n›n yaz›ld›¤› saatlerde ‹mral›’da yaz›lan tarih çok farkl›yd›.
Oradan hesap sorma yok.
Katil devlet, orada çoktan demokratik cumhuriyet olmufltu. Mervan “Hiçbir
fley bu devleti aklamaya, paklamaya yetmez” derken, ‹mral›’da iki taraf›n da
hata yapt›¤›, ama önemli olan›n art›k gelecek oldu¤u vs. söyleniyordu.
Cemal Uçar da böyle onayl›yordu Öcalan’›n tavr›n›. Peki dökülen kan›n mü-
sebbibi kimmifl?
Öcalan bu soruya ikili cevap veriyor, iki taraf da sorumludur diyor.
Yazar›n bekledikleri olmuyor. Ayn› yazardan al›nt›ya devam ediyoruz:
“(...) Asl›nda kendisi yarg›ç olma f›rsat›n› elde etmiflken, bunu aç›k bir
flekilde, oldukça usta bir flekilde kullanmaya bafllad›. Bunu flu cümleler-
den çok iyi ç›karabiliriz; ‘ben, e¤er f›rsat verilirse demokratik cumhuriyet
temelinde Türk Devleti’ne hizmet etmeye haz›r›m.’ ‹flte bam teli buradad›r;
‘demokratik cumhuriyet temelinde’... Baflkan Apo, daha sonra yay›nlana-
cak olan ifadesinde demokratik cumhuriyet konseptini de aç›yor... Buna
göre bu cumhuriyet, Kürt ve Türk halklar›n›n eflitlik içinde yaflad›klar› ta-
mamen demokratik bir cumhuriyettir... Bu cümle asl›nda sistemi tümden
red edici niteliktedir, ama oldukça yumuflak ifade edilmifl, ama iyi formü-
le edilmifl bir cümledir.”
“(...) Korsanca esir alma olay› mahkeme sürecini uluslararas› hukuk
aç›s›ndan gayri meflru k›lm›flt›r” demeye getiriyor. Burada Güney Afrikal› Li-
der Ebrahim Davas›’na gönderme yap›yor ve ›rkç› rejimin benzer bir olayda
bu lideri nas›l beraat ettirdi¤ini “hat›rlat›yor”.
Yorumluyor. ‹mral›’da hizmetine haz›r›m deniyor, o sistemi hem de TÜM-
DEN reddetti¤inden bahsediyor. Peki niye “demeye getiriyor”? Ne diyorsa
der, bunu engelleyen mi var orada?
“Baflkan Apo, mahkemeye müdahil olarak sokuflturulan ‘flehit ailele-
ri’ne ve böylece olay› sapt›ran faflist yönetime, oligarflinin cellatlar›na da
cevap yetifltirmekten geri durmuyor. fiu cümle çok ilginçtir: ‘Ben kendi
pay›ma düfltü¤ü kadar›yla flehit ailelerinden özür diliyorum.’”
fiimdi bu cümlenin faflist cellatlara cevap yetifltirmekle ne ilgisi var, deme-
yin sak›n. Biraz sonra yazar bu cümlenin tefsiriyle sizi ayd›nlatacak.
“fiimdi bu cümleyi do¤ru okuyamayanlar, ‘vay be, Baflkan özür diledi’
diye ortaya ç›kabilirler. Oysa bu cümlede koskoca bir felsefe gizlidir. fiu-
nu diyor, ‘bu insanlar›n ölümünden savafl›n iki taraf› da sorumludur. Ben
savafl›n bir taraf›y›m ama bir de di¤er taraf var. Siz, bu flartlarda bana
kolayca yüklenebiliyorsunuz. Ama çocuklar›n›z› bizim karfl›m›za diken
faflist sisteme hiç bir sözünüz yok. Hatta yüzünüzü onlara döndürdü¤ü-
nüzde, çocuklar›m›z feda olsun! diyorsunuz. Bu da sizin adaletiniz. E¤er
gerçekten cezaland›r›lacak biri varsa o da çocuklar›n›z› bu haks›z savafla
sürükleyen tepedekilerdir. Onlar›n yakas›na yap›fl›n’...”
Ya, o bir cümle ne derin anlamlarla yüklüymüfl gördünüz mü!
Ama hala neden hep “demeyip”, “demek istedi¤i”nin cevab› hala yok.
Öcalan bunlar› niye söylemiyor da, böyle derin anlaml› konuflup ancak
“arif olan›n” anlayaca¤› halde b›rak›yor; hadi diyelim Özgür Bak›fl’›n, Politi-
ka’n›n münevver yazarlar› bunu anlad›, peki halk›m›z nas›l bu derin anlamla-
r› çözecek.
Asl›nda ne yapt›klar›n›n fark›nda de¤iller. Öcalan düflüncelerini ifadeden
aciz veya düflündüklerini söylemekten korkan birimidir ki, s›radan cümleleri bi-
le böyle tefsir edilmeye çal›fl›l›yor?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 739
yor’ derse, bilin ki bu adam direkt olmasa da objektif bir ajand›r. Çünkü
dünyan›n bütün ciddi ajanslar› ve mas medyas› bunun tam aksini göster-
mifl bulunuyor. Aralar›nda Toronto News, New York Times, Le Monde,
Suddeutsce Zeitung, The Ekonomist gibi dünyan›n her taraf›nda en say-
g›n olarak kabul edilen yayg›n organlar›n›n bulundu¤u bir dizi haberlefl-
me organ›, Baflkan Apo’nun mahkemelerdeki tav›rlar›yla ve sundu¤u pro-
je ile Türk devletine musallat olan faflist zihniyeti müthifl bir flekilde s›k›fl-
t›r›ld›¤›n›, bar›fl projesinin desteklenmesi gerekti¤ini söylerken bir Kürt
aksini iddia ediyorsa ne demeli?”
Yazar emperyalist yay›nlar› referans gösterip savunmay› savunuyor. Aç›k
bir “aklama” yap›yor, ama aklama yaz›lar›n›n çoklu¤undan flikayetçi yine de.
fiöyle devam ediyor.
“(...) ‹mral› olay› baflland›¤›ndan bu yana hemen her yazar, sanki
Baflkan Apo’yu ‘aklama’ gibi bir endifle ile hareket ediyor. Baflkan Apo
‘flunu söylemedi’, ‘flu önder gibi hareket etmedi çünkü...’ diye bafllayan
cümlelerin çoklu¤u, asl›nda inançs›zl›¤›n kal›nt›lar›n› tafl›r gibidir. ‹lk gün
için do¤ru olan bu tür ayd›nlatma amaçl› çabalar zaman ilerledikçe ina-
n›rl›¤›n› yitirmekte, düflman›n ifline gelmektedir. Yazarlar›m›z art›k ‘akla-
ma’ teflebbüslerinden vazgeçsinler.”
Evet, bizce de vazgeçilmeli bu yersiz çabadan.
14 Haziran 1999 / Özgür Politika E¤ri Otural›m Ama Mutlaka Do¤ru Tar -
t›flal›m/ Taylan Pir.
“(...) Türk devleti, büyük esneklik tafl›yan bu bar›fl ve diyalog ça¤r›s›-
n› da geri çevirirse ve ‘savafla tümünü tasfiye edene kadar devam ve
Apo’ya idam’ derse, böyle bir karar en çok Kürtlere hizmet edecektir.
PKK’ye hizmet edecektir. PKK ve Kürtler y›llard›r kazanmaya çal›flt›klar›
ama, kazanamad›klar› iliflkiler ve dostluklar kazanacaklard›r.”
‹yi o zaman.
Sen oligarflinin “savafla tümünü tasfiye edene kadar devam ve Apo’ya
idam” demesini savunmal›s›n.
Öyle ya, sen Kürtlerden, PKK’dan yana de¤il misin?
Asl›nda yazd›¤›n çok aç›k; “Türk devleti, büyük esneklik tafl›yan bu bar›fl ve
diyalog ça¤r›s›n› da geri” ÇEV‹RMEZSE, bu Kürtlere hizmet etmeyecek, PKK’ya
hizmet etmeyecektir?
Peki o zaman sen kimden yanas›n kardeflim?
Niye Özgür Politika’da yaz›yorsun?
Özgür Politika kimden yana?
KÜRT M‹LL‹YETÇ‹ CEPHEDE DE BU SAÇMALAMALARA DUR D‹YEN B‹R‹LER‹
ÇIKMALI
Miliyetçilik Ç›kmaz› 743
Kurtulufl
SIRADAN M‹L‹TAN OLAB‹LMEK O
KADAR KOLAYSA OLUN BAKALIM!
SIRADAN MİLİTAN
OLABİLMEK O
KADAR KOLAYSA
OLUN BAKALIM Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
25 Haziran 1999
Say› 36
A
bdullah Öcalan’›n ‹mral› duruflmalar›ndaki tav›r ve aç›klamalar›n› sa-
vunmak, aklamak, derinli¤ine yorumlamak için Kürt milliyetçilerinin
saf›nda çok yo¤un bir çaba görüldü. Gerçekten de durum aç›klan-
maya muhtaçt›.
Ancak aç›klamalar öyle bir noktaya vard› ki, yanl›fl› savunmak için temel
devrimci de¤erler, devrimci gelenekler, ayaklar alt›nda paspas yap›lmaya bafl-
land›. ‹flte bunlardan baz›lar›:
8 Haziran 1999/ Özgür Bak›fl/ Che Olmak/ Hüseyin Akyol.
“Öcalan’›n ilk sözleri yarg›layan taraf› flok etti. Hatta planlar›n› alt üst
etti. Bilahare yeni önlemler al›p naklen yay›nlamay› düflündükleri duruflma-
da olup bitenleri c›mb›zlay›p vermeye bafllad›lar. Duruflma salonundaki tam
28 kameradan Genelkurmay örgütlenmesi ‘Kriz Merkezi’ne ulaflt›r›lan gö-
rüntü ve sesler dikkatlice ay›klan›p AA ve TRT’ye verilmeye baflland›.”
Mesele devrimci geleneklerimizde yeri olmayan bir tavr› savunmak olunca,
mant›k uçup gidiyor . Devlet naklen yay›nlamay› düflünüyormufl baflta. Devlet
ne bekliyordu ki naklen yay›nlamay› düflünüyordu. Devlet, naklen yay›n› ancak
inkar›n daha koyusu, hizmete girmenin daha pervas›zcas› karfl›l›¤›nda düflüne-
bilece¤ine göre, bunu bekliyor olmal›yd›. Yazar, ne dedi¤inin fark›nda de¤il,
ama devam ediyor:
“‹flte davay› bu kanallardan izleyen kimi ‘dostlar›m›z’ daha ikinci gün-
den itibaren m›z›rdanmaya bafllad›lar. Vay Öcalan nas›l ‘düflünce özgür-
lü¤ü var’ derdi falan. Sonras›nda ‘efendim biz onun Che gibi davranma-
s›n› beklerdik. Deniz Gezmifllerin gelene¤ini devam ettiremedi’ söylemleri
bafllad›. Öyle ya Öcalan ‘sizin mahkemelerinizi tan›m›yorum’ diye söze
bafllay›p bir siyasi savunma yapmal› ve gururla idam sehpas›na gitmeliy-
di. Geriye kalanlarsa ne yaparsa yaps›nd›. Daha sonra Türkiye’de iç sa-
vafl m› ç›karm›fl, Türk-Kürt savafl› m› bafllarm›fl ona neydi can›m? O kah-
ramanl›¤›n› yaps›n, tarihe kahraman olarak geçsindi. fiimdiye kadar ki
biriktirdi¤i imaja yaz›k de¤il miydi? Biz geride kalanlar nas›l olsa idam
edildi¤i günde kar›nca karar›nca anmas›n› yapard›k. ‹flte böylesi bir ruh
halletti, hortlak gibi dolafl›yor aram›zda bugünlerde...
Niye karikatürleflme ihtiyac› duyuluyor? Çünkü devrimcilerin yakla-
fl›mlar›n› oldu¤u gibi ortaya koydu¤unda onu mahkum edemeyecek.
Sorunu inkar etme gelene¤indeki Türk egemenlerine sorunu kabullenip,
744 Miliyetçilik Ç›kmaz›
14 Haziran 1999/ Özgür Politika E¤ri Otural›m Ama Mutlaka Do¤ru Tar -
t›flal›m/ Taylan Pir
“Herkes O’nun gözü pek, kahramanca ç›k›fl yapan her hangi bir mili-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 745
Kurtulufl
NEY‹ TARTIfiMIYORUZ?
KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM
O
rtada bir kaos havas› var. Kavramlar allak bullak olmufl. Sorunlar
ve çözümleri belirsizleflmifl. Kaosu oluflturan unsurlar esasen kaç y›l-
lar›n ürünü. Kaç y›llard›r kavramlar o kadar belirsizlefltirildi ki. Po-
litika, taktik ad›na, her fley öylesine alt üst oldu ki...
‹mral›’da bir dava ve ortada bir yanl›fl var.
Yanl›fl olarak görmeyenlerin bile savunmakta çok zorland›klar› bir tav›r var.
Bunu savunmak, aklamak için k›rk dereden su getiriliyor.
Öyle ki Marks’tan, Lenin’den al›nt›lar› pek sevmeyen Kürt milliyetçili¤ini,
son günlerde “Demokratik Cumhuriyeti” aç›klamak, devrimcileri bu konuda “ik-
na” etmek için bol Marks’l›, Lenin’li yaz›lar bile yazmaya bafllad›lar.
Ama yanl›fl› savunamamas›n›n s›k›nt›s› yokedilemiyor.
S›k›nt›dan kurtulman›n iki yolu var. ‹lki, tabii ki devrimci yol. E¤riyi, do¤ru-
yu yerine oturtmak. Bunun için muhasebe yapmak. Onlar baflka, ikinci bir yo-
lu tercih ediyorlar. Yine sola sald›rarak, hakaretler ya¤d›rarak içlerinin aç›lma-
s›n› sa¤lamaya çal›fl›yorlar.
‹stedi¤inizi yaz›n söyleyin, ama içiniz aç›lmaz. Çünkü iç karart›n›z›n, s›k›n-
t›n›z›n nedeni flu “Türk solu” de¤il.
Solun hiç söylemedi¤i fleyleri söylüyormufl gibi gösteriyorlar.
Devrimcilerin bu olayda neyi tart›fl›p neyi tart›flmad›klar›n› bile ayr›flt›ran bir
özene sahip de¤iller. Sol flöyle söylüyor, böyle söylüyor diye, devrimcilerin, re-
formistlerin, di¤er Kürt milliyetçilerinin, burjuva köfle yazarlar›n›n söyledikleri-
ni çorba yap›p bafll›yorlar elefltiriye.
Solu, anlamamakla suçluyorlar.
Adada ileri sürülen görüfller var.
Anlam›yor olabiliriz. Derinli¤ini kavrayam›yor olabiliriz.
Anlat›n. Aç›n. Ama bu da yok. Çünkü devrimci ilkeler, kurallar, teori çerçe-
vesinde kal›nd›¤›nda bunun imkans›zl›¤›n› herse görüyor.
Kimileri “zaman› de¤il” deyip iflin içinden ç›k›yor. Kuflkusuz, herkesi ayn›
sepete koymuyoruz. Baz›lar› “flu flu görüfllere kat›lmak mümkün de¤il, bunlar
tart›fl›lmal›” diye bir kay›t düflüyorlar hiç de¤ilse. Bu bir ölçüde anlafl›labilir-
dir. Ama bu bak›fl aç›s›yla da tart›flman›n, elefltirinin zaman› hiç bir zaman gel-
meyecektir.
Peki ne zaman, zaman›?
Hay›r, tart›flman›n zaman›d›r.
Genel ve soyut bir tart›flmadan sözetmiyoruz.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 747
Bu sat›rlar, bizim için Öcalan’›n idam edilmesi daha iyi anlam›na gelmiyor
mu?
Hay›r öyle de¤il diyorsan›z, siz Kürtlerden, PKK’den de¤il, TC’den yanas›-
n›zd›r...
‹flte böyle saçmalamalar...
Neyi tart›fl›yor, neyi savunuyor belli de¤il.
Daha bir ay önce oturduklar› yerden, “kendinizi patlat›n” diye ak›l veren-
ler, flimdi “TC’yle uzlaflma”n›n faziletleri, getirece¤i yararlar üzerine yaz›yor-
lar. Yaz›yor. S›rt›nda yumurta küfesi yok. Kendini patlatacak olan, can vere-
cek, kan dökecek olan da kendisi de¤il.
Bir baflkas› kalk›p “Pavlov’un köpekleri gibi flartland›r›lm›fl Türk halk›” diye
yaz›yor. Dilin kemi¤i yok. Ama beyninde sorumluluk da yok. Yüre¤inde halk
sevgisine, haklar›n kardeflli¤ine dair bir duygu da yok.
Bu normal görülüyor.
Normal görüldü¤ü için olsa gerek, kalemi eline alan, idam olursa, Türk-Kürt
çat›flmas› ç›kar diye yaz›yor.
Ama flunu yazm›yor: “EY Kürt halk›, idam olursa, Türk halk›na yönelik k›fl-
k›rtmalara kap›lmay›n, idam›n sorumlusu Türk halk› de¤ildir. Öfkenizi, tepkini-
zi fluna yöneltin...” Evet, bunu demiyorlar. Çünkü, Kürt milliyetçili¤i oligarfliyi
“Türk-Kürt çat›flmas›yla” tehdit ediyor. Taktik bu.
Yukar›dakine benzer bir durum. ‹dam edersen, senin için kötü olur diye oli-
garfliyi ikna etmeye çal›fl›yorlar. Oligarfli sana niye inans›n, senin oligarflinin
iyili¤ini düflünmeyece¤ini düflünür oligarfli de. Çünkü s›n›fsal bakar.
Kimle tart›fl›yor, kime ne mesaj veriyor, belirsiz.
Ama dedik ya, devrimci teori, üslup, ilke, kural, her fley zaten dejenere edil-
di¤i için, böyle bir tarz da “normal” kabul ediliyor.
Hay›r. Normal de¤il.
Devrimciler oligarflinin ç›karlar›n› savunmaz. Oligarfliye ak›l vermez.
Vermeye kalkarsa, Sabah’›n baflyazar› Güngör Mengi’den, Hürriyet’in ak›l
vericisi Ertu¤rul Özkök’ten ne fark› kal›r?
Neyi tart›fl›yorsunuz: TC için hangisi iyidir?
Özkökler de ayn› fleyi tart›fl›yor.
O zaman yanl›fl zemindesiniz.
Bizim neyi tart›flt›¤›m›za tekrar bak›n.
Do¤ru zemin oras›d›r.
Orada yaln›zca halk›n ç›karlar› vard›r çünkü. Halklar›m›z›n kurtulufl savafl›-
n›n, devrimin gelifltirilmesi vard›r.
Nirengi noktas› budur.
Bu noktaya dönün.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 749
Kurtulufl
‹MRALI SAVUNMASINDA
YEN‹ B‹R fiEY YOK
İMRALI
SAVUNMASINDA
YENİ BİR ŞEY YOK
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Temmuz 1999
Say› 37
A
bdullah Öcalan, karar öncesi yapt›¤› savunmadan ve ayn› günlerde
yapt›¤› aç›klamalarda, ‹mral›’dan daha önce yaz›l›-sözlü olarak
aç›klad›¤› görüfllerini “derinlefltirerek” sürdürdü.
“Anarfli, Dogmatizm”
Oligarflinin, burjuvazinin literatürü giderek yerleflmektedir. 60’l› y›llar›n so-
nundaki gençlik mücadelesi, aynen oligarfli gibi “anarfli” olarak de¤erlendiril-
mektedir.
“PKK’nin kurulufl y›llar›; So¤uk Savafl›n kat› ideolojik kamplara ayr›l-
m›fl, Kürt objektivitesinin a¤›r bir inkar ve iradesizli¤i yaflad›¤› statükocu
y›llard›r. Ayr›ca anarflik yan› a¤›r basan, demokratikleflmeyi pek tan›ma-
yan gençlik; sa¤-sol kamplara alabildi¤ine parçaland›¤› bir sürecin dam-
gas›n› tafl›r. Hem program hem eyleminde bu y›llardaki dogmatik, ideolo-
jik yaklafl›mla, gençli¤in radikal ç›k›fl›n›n derin izleri vard›r”.
Kurtulufl
DEVR‹MC‹L‹K ADINA BUNLAR
SAVUNULUYOR
DEVRİMCİLİK
ADINA BUNLAR
SAVUNULUYOR
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
2 Temmuz 1999
Say› 37
B
unlar›n ne anlama geldi¤ini aç›klayacak kimse yok mu? Kürt milliyet-
çileri içinde bunlar›n devrimcilikle iliflkisi olup olmad›¤›n› aç›klayacak
kimse yok mu?
ABD emperyalizmine karfl› olmadan, onun ç›karlar›yla uyum sa¤layarak na-
s›l devrimci, nas›l enternasyonalist olunabiliyor? Devrimciler, emperyalizme
dünya halklar›n›n düflman› olarak bakarlar. Bu yüzy›ll›k dünya tarihinin ortaya
koydu¤u bir sonuçtur. Bu, her gün yaflad›klar›m›z›n ortaya koydu¤u bir gerçek-
tir. Emperyalizm dünya çap›nda bir sömürü sistemidir. Sömürdü¤ü tüm ülkeler-
de halklar, bask› ve terörle yönetilmektedir. Çünkü baflka türlüsü mümkün de-
¤ildir. Diktatörlükler, faflizm, emperyalizmin eseridir.
Bu yüzy›l içinde emperyalizme yönelik yan›lg›l› bak›fllar zaman zaman gün-
deme gelmifl, ama bizzat emperyalizm bu yan›lg›lar› düzeltmifltir.
Hele ABD? Devrimcilerin asla yan›lmayaca¤› bir konudur. B›rak›n devrimci-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 755
Kurtulufl
KÜRT SORUNU, D‹L SORUNU
KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM
D
o¤ru bir çözüm bulman›n ön koflulu, sorunu do¤ru tan›mlamakt›r. Her-
kesin dilinde bir “Kürt sorunu” var ama, sorunun ne oldu¤u, neleri
içerdi¤i konusunda rivayetler muhtelif.
Oligarflinin baz› kesimleri, sorunu bir “terör sorunu” ndan ibaret görmüfl ve-
ya öyle görülmesini istemifllerdir. Dolay›s›yla “çözüm” de bellidir: Askeri çö-
züm; yani katliam. Bir k›sm› bütün sorun “d›fl güçlerin k›flk›rtmas›” diye tarif et-
mifltir. Bir di¤er k›sm› ise sorunun “Güneydo¤u’nun geri kalm›fll›¤›” veya “Do -
¤u’daki afliretler” oldu¤unu söyleyip, çözümlerini de buna göre oluflturmufl,
“çözüm ekonomiktir” demifllerdir.
Soruna müdahale edenler artt›kça sorunun tarifi de çeflitlenmifltir; Avrupa
emperyalistleri Kürt sorununu ço¤unlukla “kültürel haklar” sorunu olarak tan›m-
larken, ABD emperyalizmi “sorun Türkiye’nin demokratikleflmesi sorunudur”
buyurmufllard›r.
Elbette sorunu onlar›n nas›l tan›mlad›¤›ndan çok, halk›n nas›l yaflad›¤› ve
halk güçlerinin nas›l tan›mlad›¤› önemliydi.
Ne yaz›k ki gelinen noktada bu konuda da tam bir karmafla hakim olmufl-
tur.
Dün bu konu “tart›fl›lmaz”d›.
Kürt sorunu demek, en baflta ve temel olarak “Kürt ulusunun kendi kaderini
tayin hakk›” demekti.
Bu, bugün de böyledir.
Böyle oldu¤u için de, “Kürt sorunu”nun çözümü, Kürt halk›n›n kendi kaderi-
ni tayin hakk›n› kullanabilece¤i DEVR‹MC‹ HALK ‹KT‹DARI’n›n kurulmas› soru-
nuyla bütünleflmifltir.
Peki bugün savunulanlar nedir?
‹mral›’da tarif edilen Kürt sorunu “dil sorunu”ndan ibarettir.
Öcalan döne döne dil meselesinden bahsetmekte, baflka da hiç bir fleyden
sözetmemektedir.
Mesela geçmifl Kürt isyanlar›n› de¤erlendirirken flöyle söylemektedir: “Bu
isyanlar için en küçük bir engel bile yeterlidir. Bunlardan en önemlisi de
dil yasa¤›d›r, bu isyan› tahrik eder”. Ama yaln›z o günün de¤il, sonras›n›
da en önemli sorunu budur: “Anayasa mahkemesi baflkan› Mahkemenin 37.
Kurulufl y›ldönümünde bu dil yasa¤›n› dile getirmifltir. 1970’li y›llara ka-
dar dünyan›n hangi yerinde olursa olsun bu tür yasaklar isyan›, anarfli-
758 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
‹MRALI’DA NE OLDU?
NE YAPILDI?
NE SAVUNULDU?
İMRALI’DA NE
OLDU? NE YAPILDI?
NE SAVUNULDU?
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say› 38
‹
mral›’da Öcalan taraf›ndan savunulan görüfllerin ne anlama geldi¤ini,
Öcalan davas›n›n MGK taraf›ndan nas›l bir politikan›n arac› haline geti-
rilmek istendi¤ini do¤ru kavramak, önümüzdeki süreci do¤ru kavramak
aç›s›ndan flartt›r.
‹mral›’daki savunma sola, sol tarihe, sosyalist de¤erlere, devrimci ideoloji-
ye do¤rudan bir sald›r›d›r. Hiç kimse evirip çevirmesin. Hiç kimse kendini zor-
lamas›n. Hiç kimse devrim, sosyalizm laf›zlar› ard›na MGK görüfllerini, emper-
yalist demokrasiyi gizlemeye çal›flmas›n.
Her fley çok aç›k ve nettir. Herkes, s›radan köfle yazarlar›na kadar, s›radan
halka kadar ‹mral›’da olan biten nedir, neden Türkiye’de hiç görülmeyen bir
biçimde, bu denli fleffaf, hatta biraz tiyatroya benzeyen duruflmalar yap›ld›.
Bunlar›n bir anlam› olsa gerek.
Her fley MGK’n›n iste¤i ve planlamas› do¤rultusunda sürmektedir. Bu durum
duruflmada de¤il, daha uçaktayken bafllam›fl ve hala da sürmektedir. MGK,
“MGK konsepti” diye adland›r›lan bütün düflüncelerini ‹mral›’da söyletmifl ve
bunun propagandas›n› yapm›flt›r. Her nedense, her vesileyle flu devlet yanl›s›,
flu özel harpçi, flöyle yapt›n o halde devletten yanas›n fleklindeki ucuz tesbitle-
ri çok sevenler, bu yaflananlar karfl›s›nda eveleyip gevelemekte, devletin oyun-
lar›n›n nas›l bozuldu¤una, davan›n nas›l siyasilefltirildi¤ine iliflkin ahkam kes-
mektedirler.
Devletin bozulan herhangi bir oyunu yoktur. Öcalan’›n dava boyunca sür-
dürdü¤ü tav›r ve savunmalar›, oligarflinin tezlerini ve propagandalar›n› güçlen-
dirmifl, Kürt ulusal mücadelesi ve devrimci mücadele karfl›s›nda aç›k bir psiko-
lojik üstünlük sa¤lamas›na hizmet etmifl, ABD çözümünün uygulanmas›n›n ko-
flullar›n› haz›rlamakta bir ad›m olmufltur. Devletin bozulan oyunu nerede bun-
larda? Devlet daha ne istesin? Devletin oyununun bozuldu¤u türündeki yorum-
lar›n tek kelimesinde damla kadar gerçeklik yoktur.
Davay› siyasilefltiren, tart›flt›ran MGK ve MGK’n›n talimatlar›yla hareket
eden medyad›r. Yarg›c›ndan savc›s›na kadar herkes ne yapaca¤›n› MGK’n›n
planlamas› ile ö¤renmifl ve yapm›flt›r. Türkiyeli devrimciler ve halk›m›z, devrim-
ci davalar nas›l görülür, egemenlerin tavr› nedir, iyi bilir. Bu mahkemelerde
devrimcilerin bir tek kelimeyi sarf edebilmek için ne mücadeleler verildi¤i tari-
himizde yaz›l›d›r. Yaln›z bizim ülkemizde de¤il, hemen bütün dünyada (ki bu-
na burjuva demokrasisinin oldu¤u ülkeler de dahildir) egemenler devrimcilerin
propagandas›n› yapt›rtmamak için çok özel çabalar harcarlar. Bu gerçe¤i bi-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 761
zim tekrar etmemize de gerek yoktur. Devrimcili¤in abc’sini bilen herkes, bunu
bilir.
Peki ne olmufltur ‹mral›’da? Yarg›ç fluraya, buraya bir mesaj›n›z var m› di-
ye sormufltur? Bu mesaj›n ne olaca¤›n› bilmeseler, bu soru sorulur muydu?
Mahkemelerin egemen s›n›flarla devrimciler aras›nda nas›l bir mücadele are-
nas› oldu¤unu bilen herkes, bu sorunun cevab›n› da bilir. Bilmezden gelenler,
hala kendini aldat›yordur. Yaz›kt›r. Devrimcili¤i tümden yok etmeyin. Kendini-
zi yok edersiniz. Her fley MGK’n›n inisiyatifi ve icazeti ile MGK siyaset belge-
sini uygulayabilmek amac› ile yap›lmaktad›r. Bir pazarl›k yoktur. Sadece ve sa-
dece MGK’n›n söylediklerini kabul etme ve yans›tma vard›r. E¤er buna pazar-
l›k deniliyorsa, veya bu süreç bir gizli pazarl›k eflli¤inde sürdürülüyorsa, bu
pazarl›k de¤il, MGK’ya uyum sa¤lamakt›r. ABD’ye uyum sa¤lamakt›r.
de aç›kt›r.
Daha bir ay öncesinden Öcalan’›n dedikleri de aç›k, ‹mral›’daki farkl›l›k da
aç›k! Evet, Öcalan, daha ilk ateflkesten beri düzenle bütünleflmeye yönelik bir
hat izlemifltir. Bu anlamda ‹mral›’da söylenenler birden bire ortaya ç›kmam›fl-
t›r. Ama bu ölçüde bir mahkum etme, bu ölçüde burjuva demokrasisinin onay-
lanmas›, tarihin reddi, isyan›n reddi, UKKTH’n›n reddi vb. yenidir ve ‹MRA-
LI’DA ORTAYA ÇIKMIfiTIR.
Bunun için herkes ne dedi¤ini çok iyi bilmelidir.
fiunu demek istedi, flöyle derinli¤ine anlamak laz›m gibi fleyler, ‹MRALI
GERÇE⁄‹N‹ DE⁄‹fiT‹RMEZ.
Mesela; hangi demokratik devrimden bahsediliyor. Savunulanlar›n devrim
ile uzaktan yak›ndan bir iliflkisi yoktur. Ulusal kurtuluflçulukla da bir iliflkisi yok-
tur. Sadece ulusall›¤› ilgilendiren D‹L KÜLTÜR SORUNU olarak, demokratik
devrim kapsam›nda ifade edilebilecek küçük sorunlar vard›r. Bu küçük sorun-
lar da çözülünce demokratik devrim olacak! O zaman teori flöyle mi flekillene-
cek: MGK ve ABD Türkiye’de demokratik devrim mi yapm›fl oluyor? Yani ordu,
ilerici bir rol oynuyor, tekelleri, emperyalistleri, feodal kal›nt›lar› yok edecek,
faflizmi yok edecek ve demokratik devrim gerçekleflecek.
Yani bu mu deniyor flimdi? Olan biten demokratik devrimle aç›klanacaksa,
teori de mecburen böyle olacak. Bunun için herkes akl›n› bafl›na toplamal›d›r.
‹lla da savunaca¤›m diye saçmalamay› bir yana b›rakmal›d›r.
‹MRALI’DA GÖRÜNEN NED‹R? Söylenenler nedir? Kim söyletiyor? Sen on-
lar›n istediklerini söylersen, onlar› aklarsan, geride savunulacak hiçbir fley b›-
rakmazsan, tabii ki her fley fleffaf olur. Tabii engel olmaz. Oligarfli mutludur.
Baflar›l›d›r. Kendi düflüncelerini düflman›na söyletmifltir.
fiimdi ne olacak?
Görünen o ki, böyle devam edecektir. ‹nkar temelinde konuflmalar, aç›kla-
malar, teorik aç›l›mlar devam eder. Oligarfli içi dengelerde bir de¤ifliklik ol-
mazsa, Öcalan’› idam etme politikas› gündeme gelmeyecektir, ve rehine ola-
rak ellerinde tutarlar.
Davan›n hemen ard›ndan rehine politikas› resmilik kazanm›flt›r. Birden bire
dü¤meye bas›l›r gibi bütün medya as›lmas›n kampanyas› açt› bile. Egemenler
böyle istiyor. Kamuoyu yaratacaklar. Her fleyin bir bedeli de ödülü de vard›r.
Öcalan 20 y›l›, tarihi reddederek, k›r›nt› karfl›l›¤›nda PKK’y› tasfiye edece¤ini
söyleyerek, bunu ald›. Aç›k, basit gerçek budur.
Kimse Öcalan kendi bar›fl projelerini tart›flt›r›yor, yine gündemi belirledi di-
yerek kendini aldatmas›n. Hay›r, oligarfli ve onun sözcüleri, “Öcalan’› nas›l
kullan›r›z?”› tart›fl›yorlar. Devrimciler aç›s›ndan ac›, incitici, üzücüdür ama ger-
çek budur.
‹mral›’da devrim savunulmam›flt›r.
‹mral›’da ne Kürt halk›n›n, ne bütün olarak Anadolu halklar›n›n ç›karlar› sa-
vunulmam›flt›r.
‹mral›’da yeni bir “çözümleme”, devrimci politika yoktur, reddiyecilik var-
d›r, vazgeçifl vard›r.
Devrimci çözüm de¤il, MGK ve ABD çözümü vard›r.
Dolay›s›yla ‹mral›, ideolojik bir yenilgi noktas›d›r.
764 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
AMER‹KANCILIK VE YURTSEVERL‹K
YANYANA OLAMAZ
AMERİKANCILIK VE
YURTSEVERLİK
YAN YANA OLAMAZ
Ba¤›ms›zl›k ve Demokrasi Yolunda Kurtulufl
9 Temmuz 1999
Say› 38
“B
ir gecede savafllar›n ve bir gecede bar›fllar›n gerçekleflti¤i
dünyam›zda, Kosova’dan sonra s›ra Ortado¤u’dad›r. Çünkü
ABD Ortado¤u ve Türkiye’de huzur istemektedir, istikrar is-
temektedir. K›br›s’tan sonra, s›ra Kürdistan sorunundad›r. Abdullah Öca-
lan’›n Suriye’den ç›kar›lmas›yla bafllayan, bölgede bar›fl plan› yavafl ya-
vafl, ad›m ad›m bir yere do¤ru gitmektedir. Bu düzlemde önemli diken Kürt
sorunudur, onun halli gerekmektedir. Siz isterseniz buna dünya jandar-
mal›¤›, isterseniz yeni dünya düzeni deyin, ne derseniz serbestsiniz. Ama
gerçek flu ki, tek kutuplu hükümran güç istedi¤ini yap›yor. Ona göre ç›-
ban bafl› olan yerde, temizlik ve düzenleme gerekli. Onu da kendisi yap›-
yor. Baflka flekillerde kainat›n patronu zaten olunmaz.” Yaflar Kaya , Sür-
günde Kürdistan Parlamentosu Baflkan› (5 Temmuz 1999, Özgür Politika)
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›na
göre düzenleme yapabilir... Ama bunu yaparken bir halk› kurban etmeye
kalk›fl›rsa, bunun onay görmeyece¤ini herkes bilmelidir.” PKK Baflkanl›k
Konseyi Üyesi Cemil Bay›k (20 Haziran ‘99, Özgür Politika)
“Demokrasi ile bölgenin en etkili gücü olunur. Avrupa Birli¤ine engel
kalmaz. Türkiye’ye karfl› oynayanlar ittifa¤›na koflar. Ç›kmazdaki ekono-
mi hem içte hem d›flta ata¤a kalkar. Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da
etkili olman›n gerçek gücüne kavuflur.” Abdullan Öcalan (25 Haziran
1999, Özgür Politika)
Yukar›da üç al›nt› var. Kendi örgütlerini temsilen söylüyorlar. Bu söylenenle-
rin, yaz›lanlar›n devrimcilikle, ulusalc›l›kla, Kürt halk›n›n ç›karlar› ve kurtulufluy-
la ne ilgisi var? Aç›klayacak, anlatacak kimse yok mu?
Devrimcili¤i, sosyalistli¤i bir yana b›rakt›k; ULUSALCILIK BU DE⁄‹LD‹R diye-
cek kimse yok mu? BU SÖZLERDE ULUSALCILIK NEREDE?
DEVR‹MC‹L‹K NEREDE?
KURTULUfi NEREDE?
Bu sözlerin tek anlam› Amerikanc›l›¤›n itiraf›d›r.
Burada ABD emperyalizmine teslim olufl vard›r. Ona tabi olma vard›r.
Bizim gördü¤ümüz budur. ‹lk bak›flta da, derinli¤ine bakt›¤›m›zda da anla-
d›¤›m›z budur.
Demokratik Cumhuriyet diyenler... Taktik diyenler... Tefsir yapmaya merakl›
olanlar... Bunlar›n ne anlama geldi¤ini aç›klamayacak m›s›n›z? Bu sözleri tef-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 765
Kurtulufl
M‹LL‹YETÇ‹L‹KTE TEOR‹ ÇOK
TEOR‹SYENDEN GEÇ‹LM‹YOR
MİLLİYETÇİLİKTE
TEORİ ÇOK
Ö
zgür Bak›fl ve Politika sayfalar›nda teorik inciler dökülmeye devam
ediyor. Demokratik devrim teorisinden Öcalan’›n söylediklerine ka-
dar her fley e¤ilip bükülüp mevcut duruma, daha do¤rusu “‹mra-
l›”ya bir aç›kl›k getirilmeye çal›fl›l›yor. Her birini ele almak ne mümkün, ne de
gerekli.
Ancak bir k›s›m var ki, teoriyi, ‹mral›’ya uydurmaya çal›fl›rken, hala Türki-
ye soluna dil uzatmaya, haddi olmayan konularda ahkam kesmeye devam edi-
yor.
Mesela;
Ziya Orkuno¤lu, 26 Haziran tarihli Özgür Politika’da; “Öcalan’› demokra-
tik cumhuriyet düflüncesine götüren flunlard›r” diyerek Sovyetler Birli¤inin çö-
zülmesinden günümüzde pragmatik davranmak gerekti¤ine kadar pek çok fley
s›ral›yor.
“Öcalan, 20 y›lda edinilen deney ve Suriye sonras› yaflanan ac› tecrü-
beden flu sonucu ç›kard›: Kürtler en tutarl› deste¤i yine Türk emekçilerin-
den elde edebilirler. Bu destek için en iyi öneri ise, Bar›fl ve Demokratik
Cumhuriyet düflüncesidir... Kürt ulusal hareketi, Türk solunun büyük bö-
lümünü Kemalist olmakla suçluyor. Hakl› olarak. Fakat ayr› bir devlet
kurma isteminin dar bir bak›fl aç›s› oldu¤unu farketmiyordu.”
Öcalan’›n teorilerini savunmak için çok zorluyor.
Öcalan flu sonuca varm›fl... en tutarl› destek Türk emekçileri olabilirmifl...
Öcalan’›n savunmas›nda bir tek yerde o emekçilerden söz edilmez. Ama ya-
zar yorum ad›na uyduruyor iflte.
Ve hala, hiç utanmadan sola Kemalist demenin hakl› oldu¤unu söylüyor. Pe-
ki Öcalan’›n Mustafa Kemal hakk›nda söyledikleri ne olacak? Bir di¤eri de me-
sela Fetullahç›lar›n güçlenmesini “aç›klamak” için flunu yazm›fl: “1980 cunta-
s›ndan sonra bir çok Türk solcusu için bask›lardan kurtulman›n yolu Cuma na-
maz›na gitmekti.” Dam üstünde saksa¤an...
Bu tespitin yer ald›¤› sütunun ad› “Amerika’dan”. Bu adamlarda de¤il ka-
bahat. Böyle onlarcas›, yüzlercesi olabilir belki. Ama bunlara gazetesinde sü-
tun verenlere ne demeli? Böyle adamlara o köfleleri vermenin, Kürt halk›na ne
yarar› var acaba? Kürt halk›n› nas›l ayd›nlat›yor bunlar?
29 Haziran 1999 tarihli Özgür Politika’da Mustafa Çakar yaz›yor;
“Bu nedenle devlet devletli¤ini yapmal› sadece bir k›sm›n›n de¤il, bü-
768 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Ça¤r›lar Kime?
Savafl Ne ‹çin
Affa karfl› m›s›n›z?
CEVAPSIZ SORULAR
“Türkiye’nin Sorunlar› Bitti”
“(...) Türkiye, ‹srail ve CIA ile iflbirli¤i yaparak, dünyan›n bütün s›n›r-
lar›n› ihlal ederek Öcalan’› Türkiye’ye getirdi ve sonra hiçbir hukuki da-
yana¤› olmayan DGM’lerde yarg›land›. Biliniyor ve ö¤rettiler. DGM’ler
Kürtler için var ve burada demokratik bir devletin hukuk kurallar› ifllemez
ve burada verilen kararlar›n tümü siyasidir.” (30 Haziran 1999, Özgür Po-
772 Miliyetçilik Ç›kmaz›
leri de yenilir yutulur cinsten de¤ildir. “Türkiye’nin içte ve d›flta istikrar›” ne de-
mektir? Rejimin istikrar› m› kastediliyor? Devrimciler, yurtseverler iflbirlikçi reji-
mi ortadan kald›rmak için mücadele ederler. Rejimin istikrar› üzerine kafa yor-
mak, istikrars›zl›¤a çözüm yollar› üretmek onlar›n misyonu de¤ildir. B›rak›n bu-
nu faflizm yaps›n... Burjuvazi yaps›n... AMA S‹Z YAPMAYIN.
Kurtulufl
Kürt Milliyetçili¤inin Ça¤r›s› Devam Ediyor:
“ABD ROLÜNÜ OYNASIN”
KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM
Ö
calan’› Türkiye oligarflisine teslim etti. Kendi çözümünü yürürlü¤e
koydu. Daha ne yaps›n? Daha baflka ne istiyorsunuz ABD’den? O
rolünü oynuyor! Sizin rolünüz ne?
30 Haziran tarihli Özgür Politika’da bir bafll›k: “HADEP’liler: ABD rolünü
oynas›n”
Haberin devam›nda HADEP Adana ‹l örgütü yöneticilerinin ABD Adana 2.
Konsolosu ile görüfltüklerini ö¤reniyoruz
HADEP’liler, ABD’den “Kürt sorununun çözülmesi ve PKK Genel Baflkan› Ab-
dullah Öcalan’›n idam edilmemesi için ABD’nin devreye girmesini” istiyorlar.
“ABD’nin bugüne kadar Kürt halk› lehine bir aç›klama yapmad›¤›n› hat›rla-
tan” HADEP yöneticisi görüflmenin devam›n› da flöyle aktar›yor: “ABD’nin bu
tavr›n›n HADEP ve Kürt halk›n› endiflelendirdi¤ini söyledik. Kürtlerin
uzatt›¤› dostluk elinin karfl›l›ks›z kald›¤›n› ve son olarak, Öcalan’›n Ken-
ya’dan Türkiye’ye iade edilmesinde ABD’nin birinci derecede rolü oldu¤u-
nu belirttik.”
Peki HADEP yöneticisi bunlar› söyledikten sonra, mesela bunlar› unutmaya-
caklar›n›, dünya halklar›n›n, Kürt halk›n›n bunun hesab›n› soraca¤›n› veya en
az›ndan bunun Kürt halk›na düflmanl›k oldu¤unu mu söylüyor?
Hay›r. HADEP yöneticisi devam ederek “ABD’nin Kürt sorununun çözü-
münde rolünü oynamas› gerekti¤ini... ABD’nin isterse Öcalan’›n idam›n›
engelleyebilece¤ini ve geçmiflin yaralar›n› sarabilece¤ini” belirtiyor.
Musibet ö¤reticidir diyoruz tekrar tekrar.
Musibetten de ö¤renmemek iflah olmak bir durumdur.
Adana HADEP yöneticisinin tavr› ne yaz›k ki kiflisel veya tekil bir tav›r de-
¤il. ‹flte bir haber:
“PKK lideri Öcalan’a idam karar› ‹ngiltere, Pakistan ve Hollanda’da
yap›lan eylemlerde protesto edildi. Avrupa ülkelerine ‘üzerine düfleni yap’
ça¤r›s›nda bulunuldu.” (Özgür Bak›fl, 5 Temmuz 1999)
PKK Baflkanl›k konseyi aç›klamalar›ndan ERNK, ARGK ad›na yap›lan aç›k-
lamalara kadar, hemen her aç›klamada, ABD’ye, Avrupa’ya sorunun çözümü
için üstlerine düfleni yapmalar› ça¤r›s› tekrarlan›yor.
Kosova’y› çözdüler, isterlerse bunu da çözerler deniyor.
Yine ABD elçiliklerine mektuplar, yine Avrupa ülkelerine ça¤r›lar.
‹yi ama, Öcalan’› Türkiye oligarflisine teslim eden ABD de¤il mi?
Miliyetçilik Ç›kmaz› 775
Kurtulufl
BARIfi OLUNCA... NE OLACAK?
BARIŞ OLUNCA...
NE OLACAK
“B
ar›fl” Kürt sorununa iliflkin hemen her yaz›n›n içinde art›k adeta
olmazsa olmaz bir kavram durumunda. Kürt milliyetçili¤inin tüm
sözleri bar›fla var›yor. Zaten 1977’de de bar›fl için yola ç›km›flt›k
denilince, her sözün bafl›n›n ve sonunun da bar›fl olmas› do¤al.
“Bar›fl”a karfl› ç›kanlara ise a¤›z dolusu küfretmek, saçma sapan teorilerle,
bu emperyalist bar›fla karfl› ç›kanlar› mahkum etmek, hali haz›rdaki as›l u¤rafl-
lar›.
Biz devrim için bir savafltan söz ediyoruz. Peki ya siz? Siz nas›l bir savafl-
tan söz ediyorsunuz? Siz savafltan de¤il, Kürt-Türk çat›flmas›ndan söz ediyor-
sunuz. Çok farkl› yerlerdeyiz. Siz da¤dan düze inmekten söz ediyorsunuz. Biz
devrimden, meselenin özü budur.
Savafl Ne ‹çin?
Dilinizde hep bar›fl var. Savafltan söz edildi¤inde art›k, gerekirse 15 y›l da-
ha savafl›r›z deniliyor. Sorun savaflmak de¤il.
Ne için savafl›lacak?
778 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Bar›fl Olursa...
Kimileri ciddi ciddi sözü edilen çerçevede bar›fl olursa, Türkiye halklar›n›n
ne kazanaca¤› üzerine yaz›p duruyor. Asl›nda yazam›yor. Yazam›yor, çünkü
ABD çözümünün bir parças› olan bar›fl›n ne oldu¤unu sezgisel de olsa, az da
olsa anl›yorlar. Ama flimdiye kadar savunduklar›n› reddetmek, devrimcileflmek,
bunlar›n devrimle ilgisi yok demek, bunlar›n kurtuluflla ilgisi yok demek, zor ge-
liyor. ‹flte burada dengesizleflme bafll›yor. Bir yandan bekleyin pazarl›k halin-
deyiz, anlafl›yoruz, çözüldü, çözülecek, hassas dönem diyerek bask› alt›nda
tutuyorlar, bir yandan flimdiye kadar tart›flmas›z Kürt milliyetçili¤i üslubuyla
söyledikleri var. Bunlar› cüretle afl›p devrimcileflemiyorlar. Ama bu süreç yafla-
nacak. Geliflmeler her fleyi çok daha berrak ortaya ç›karacakt›r.
Evet, çözüm oluyor. MGK’n›n ve ABD’nin istedi¤i çözüm ad›m ad›m gelifli-
yor. Piflmanl›k yasas› ç›kar›l›yor, belki yatakl›k gibi küçük suçlardan tutsak bu-
lunanlar da ç›kar›lacak. Mahalli idareler yasas› gündemde, Kürtçe diline ilifl-
kin baz› düzenlemeler yeniden yap›lacakt›r, ZATEN ‹STENEN DE BAfiKA B‹R
fiEY YOKTUR. Anayasa Mahkemesi’nin iste¤i kadar demokratikleflme isteniyor-
du. MGK siyaset belgesinin istedi¤i kadar isteniyordu. Hiç kimse endiflelenme-
sin, bar›fl buysa, talep buysa, bunlar› MGK ad›m ad›m yerine getiriyor. Zaten
bunlar› yapmazsa, ABD’den kolay kolay kredi de alam›yor. Zamana yay›p
bunlar› yapmaya çal›flacakt›r.
Bar›fl savunucular› merak etmesin, bunlar yap›lacak ve Türkiye’deki devle-
tin niteli¤i, yani faflizm oldu¤u gibi duracak, hatta devrimci, demokrat hatta
ilerici halk üzerinde çok daha katmerli bir bask› uygulanacakt›r.
Kurtulufl
UÇAN KUfiTAN MEDET!..
KÜRDİSTANDA TEK
YOL DEVRİM
D
urum nedir? Ne oluyor, ne olacak? Kürt sorununda, Öcalan konusun-
da herkes bunlar›n cevab›n› ar›yor. Geliflmeler iyiye mi, kötüye mi gi-
diyor? ‹yili¤i, kötülü¤ü kime göre, neye göre de¤erlendirece¤iz?
Öcalan’›n son geliflmeleri de¤erlendirirken flunlar› söylemifl:
“Öcalan intihar eylemlerine son verildi¤ine iliflkin aç›klamalar›n Türk
devleti taraf›ndan iyi de¤erlendirilmesi gerekti¤ine vurgu yapt›. (...) ‘Tür-
kiye’de siyasal karar almada hakim olan güçler bu durumu iyi de¤erlen-
dirmeli’ diyen Öcalan, bunun anlaml› bir ad›m oldu¤unu, iyi anlafl›l›r de-
¤erlendirilirse sa¤l›kl› bir diyalogun bafllang›c› olabilece¤ini belirtti.
‘HADEP’li yöneticilerin b›rak›lmalar› önemli bir ad›md›r’ diyen PKK
Genel Baflkan› Öcalan, bunun da iyi de¤erlendirilmesi gerekti¤ine dikkat
çekti.”
PKK intihar eylemlerine son vererek “iyi” bir fley yapm›fl.
Devlet de HADEP’lileri serbest b›rakarak iyi bir fley yapm›fl.
Öcalan’a göre bunlar “diyalogun” bafllang›c› olabilecek ad›mlar!
Durum nedir?
Öcalan gibi iyi iflaretler alan bir baflkas› PKK Baflkanl›k Konseyi üyesi Du-
ran Kalkan... Duran Kalkan 15 Temmuz tarihli aç›klamas›nda flu de¤erlendir-
meleri yap›yor:
“... Gittikçe seviye kazanan, olgunlaflan bir yaklafl›m›n var oldu¤unu
k›smen hissediyoruz. Bu, bundan sonraki sürecin olumlu yönde geliflebi-
lece¤ine biraz iflaret veriyor... HADEP yöneticilerinin b›rak›lmas› bir çö-
züm için bafllang›ç olacaksa iyidir, de¤erlidir, yerindedir. Bizden de, Par-
timizden de, Kürt taraf›ndan da gerekli karfl›l›¤› görür. Her olumluluk,
karfl› olumlulu¤u gelifltirir.”
Kalkan da “olumlu iflaretler” al›yor. Bu iflaretlerin ne oldu¤unu belirtmiyor...
“‹flaretleri” herkes göremiyor, veya herkesin gördü¤ünü de¤erlendirmesi farkl›
oluyor.
Bu iflaretleri göremeyenlerden biri de Özgür Politika.
Duran Kalkan’›n aç›klamas›n›n yay›nland›¤› günkü Özgür Politika’n›n
“Ufuktan” köflesindeki baflyaz›s›nda ise tam tersi bir hava var: Yaz›n›n bafll›¤›
“Çetelik resmilefliyor”. Devam›nda da flu söyleniyor:
“TC elefltiri ald›¤› temel hususlarda de¤iflim ve dönüflüme meyilli gö-
rünmüyor... Kürdistan’da her türlü hukuksuzlu¤un ve keyfili¤in kayna¤›
782 Miliyetçilik Ç›kmaz›
İMRALI’DA
KONULAN ‹MRALI’DA KONULAN SON NOKTA:
SON NOKTA:
BİZ YENİLDİK
B‹Z YEN‹LD‹K DEVLET KAZANDI
DEVLET KAZANDI
T
ürkiye halklar› ve devrimciler, ‹mral›’da bir yenilginin tan›¤› oldular. ‹m-
ral›’da yarg›layan de¤il, yarg›lanan olmay› kabul eden PKK Genel Bafl-
kan› Abdullah Öcalan, o kürsüde “imkan verilirse... son noktay› koy -
mak istedi¤ini” söylerken, gerçekte son noktay› çoktan koymufltu bile.
Zafere ulaflmadan konulan son nokta, yenilgidir. Yenilgi ideolojiktir. Ger-
çekte askeri anlamda darbeler yenilmifl, belli alanlarda s›k›fl›lm›fl, güç kayb›na
u¤ran›lm›fl olunsa da bir yenilgi yoktur. Gerilla varl›¤›n› ve savafl›n› sürdürecek
durumdad›r. Ama hiç bir askeri güç, idealleri olmadan, ideolojisi olmadan,
varl›¤›n› ve savafl›n› sürdüremez. ‹deolojik yenilgi, teslimiyet teorileri tümden
ve kesin bir biçimde reddedilmedi¤inde, askeri olarak da devam edecektir.
Öcalan’›n “imkan istedi¤i”, ideolojik, siyasal aç›dan konulan bu son nokta-
y› fiziki olarak da tamamlamakt›r. Yenilgi kabul edilmifltir. Bundan ötesi fiziki
olarak teslim olman›n koflullar›na, örne¤in gerillan›n da¤dan nas›l indirilece¤i-
ne iliflkindir ki, bu tali bir sorundur.
Türkiye solu aç›s›ndan gerek geçmifl y›llar›n do¤ru bir de¤erlendirmesini ya-
pabilmek, gerekse de bugünü tam olarak aç›klayabilmek aç›s›ndan özgün bir
durum vard›r önümüzde.
Bir yanda, sol ad›na asla savunulamayacak, telaffuz bile edilemeyecek te-
oriler savunulurken, öte yanda hala sürmekte olan bir savafl var. Bir hareketin
önderi, o hareketin Baflkanl›k Konseyi, son derece aç›k bir biçimde teslimiye-
tin teorisini yap›p, emperyalizme, oligarfliye iflbirli¤i teklif ederken, ayn› hare-
ketin gerilla güçleri, devletle askeri çat›flmay› sürdürüyor.
Bu durum, hala kimilerinin kafas›n› kar›flt›r›yor, gerçe¤i görmelerine engel
oluyor.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 785
Neyi Savunuyorlard›?
PKK bafllang›çta neler savundu, dünden bugüne savunduklar› nas›l de¤iflti?
Bunlar, PKK program›ndan bafllayarak, yüzlerce belge ve yaz›dan uzun al›nt›-
larla aktar›labilir. Ancak bu gereksizdir. Bugün art›k fazla bir anlam› yoktur.
Ama art›k “saçmal›k” derecesinde bir görüfl de olsa, hala PKK’n›n ayn› çiz-
gide oldu¤unu, de¤iflikliklerin taktikler ve politik ustal›k oldu¤unu, hatta as›l he-
defin hala de¤iflmedi¤ini veya yola zaten “bar›fl” için ç›kt›klar›n› söyleyenler
karfl›s›nda baz› hat›rlatmalar yapmakta yarar var.
Gerçekte bu yaklafl›mlar da fazla ciddiye al›nmayabilir. Çünkü Kürt milliyet-
çili¤inde teorinin bir ciddiyeti yoktur zaten. Örne¤in, y›llarca sömürgecilik sa-
vunulup, sonra bütünüyle propagandif bir söylem olarak “Türkiyelileflme” savu-
nulmaya baflland›¤›nda biz zaten bafltan beri Türkiye partisiydik denilmemifl
midir? fiimdi ayn› teori “biz bar›fl ad›na yola ç›kt›k” diye yap›l›yor.
Hay›r, böyle bir fley yoktur.
Yola Türkiye oligarflisiyle Kürt dili üzerindeki serbestlik karfl›s›nda “bar›fl”
yap›p onun hizmetine girmek için de¤il, “Ba¤›ms›zl›k” denilerek ç›k›lm›flt›r.
Hedef, “ba¤›ms›z birleflik Kürdistan”d›r.
Bunlar o kadar “net” ve “kesin” ifade edilen hedeflerdir ki, bir Kürt’ün bun-
lar›n d›fl›nda bir fley savunmas›, ihanetle eflde¤erdi. PKK bu mant›kla Barzani-
cilerden Kürt milliyetçili¤i temelinde örgütlenen reformist siyasetlere kadar bir
çok kesimi ihanetçi olarak tan›mlam›flt›r.
Bunlar tart›fl›lmazd›r, çünkü yine PKK’n›n teorisinin en temel tezine göre
“Türkiye sömürgecidir”.
“Emperyalist sistemden kopmak gerekti¤ini” söyler PKK. ‹lk belgelerinde,
emperyalistlerin ve bölgedeki iflbirlikçilerinin düzeninin devrilmesini hedefledi-
786 Miliyetçilik Ç›kmaz›
¤ini yazar.
Yani bafllang›çta “devrim” vard›r PKK’n›n önünde. PKK’n›n ilk ç›kard›¤› te-
mel yaz›l› belgelerinden biri de zaten “Kürdistan Devriminin Yolu” bafll›¤›n› ta-
fl›maktad›r. Ortadaki bunca belge karfl›s›nda, yüzü k›zarmadan hala “Biz ba-
r›fl için yola ç›kt›k” diyebilenlerin hiç bir ciddiyeti olamaz. Onlar için her fley,
bir burjuva politikac›s› aç›s›ndan oldu¤u gibi önemsizdir, kitleleri aldatmak
için her fley söylenebilir.
Halk savafl›yla, sömürge bir Türkiye’den ayr›l›p ba¤›ms›z birleflik bir Kürdis-
tan’›n kurulmas› olarak özetlenebilecek bu ç›k›fl teorisi, y›llarca savunulan te-
oridir.
Bunlar› bafll›klar halinde belirtmekle yetindik. PKK’n›n geçmiflten bugüne
pek çok metinlerinde bunlar›n de¤iflik ifadeleri vard›r. Bunlar yaz›l› belgelerde,
sözlü aç›klamalarda savunulmufltur ama süreç, daha bafl›ndan itibaren de bu
tesbitlere uygun geliflmemifltir. Örne¤in PKK Program›ndaki, Kurulufl Bildirge-
si’ndeki kesin ifadelere ra¤men emperyalizme pratik olarak hiç bir zaman kar-
fl› olunmam›flt›r. Halk savafl› denmifl, savafl›n s›n›fsal boyutu tümüyle yads›nm›fl-
t›r.
Art›k düzenle bütünleflmenin nas›l olaca¤›n›n tart›fl›ld›¤› bugün bile hala
Kürt milliyetçilerinin yaz›lar›nda devrim’den, sosyalizm’den sözedilmesine rast-
lamak mümkündür. Ama alt› bofl sözlerdir bunlar. Ciddiyeti, inand›r›c›l›¤›, sa-
mimiyeti ve PKK’n›n örgütlenmesinde, mücadelesinde, politikalar›nda bir karfl›-
l›¤› yoktur. Ama teoriyi ele al›fltaki bu ciddiyetsizli¤e ve tutars›zl›¤a ra¤men,
milliyetçili¤in bir hareketi nereden nereye savuraca¤›n›n görülmesi aç›s›ndan
bafllang›çta söylenenler hat›rlanmal›d›r. Bugüne birden bire gelinmemifltir.
Türk solu, Kürt solu kavramlar› icat edilip, Türkiye Soluna sürekli afla¤›lamalar-
la, hakaretlerle, küçümsemelerle seslenilmifltir. PKK mevcut gücüne ra¤men,
Türkiye soluna destek olan de¤il, geliflmesini istemeyen bir konumda olmufltur.
Benmerkezcilik bu tarz›n di¤er karakteristik davran›fl›d›r. Dünyan›n merke-
zine kendilerini koymufllar, kimsenin politika bilmedi¤ini iddia edip, herkesi
kendi söylediklerine inanmaya, dahas› kendi politikalar›na tabi olmaya zorla-
m›fllard›r.
Bu Tarz›n Sonuçlar›
Solu ve bir çok ilerici kesimi bu söylemleri ve tarzlar›yla büyük ölçüde etki-
lemifllerdir. O hale getirilmifltir ki, “ezilen ulus ad›na” ne yap›l›rsa yap›ls›n mefl-
rudur anlay›fl› kabul ettirilmek istenmifltir. Kendine güvensiz, ideolojisine gü-
vensiz sol, güç bask›lanmas› alt›nda bunu büyük ölçüde de kabul etmifltir. He-
men her türlü yanl›fl, çarp›kl›k, ezilen ulus edebiyat›yla görmezden gelinmifltir.
Kürt milliyetçilerinin bu edebiyat içinde “Türk solu” kavram›n› adeta bir afla¤›-
lama, bir hakaret sözüne çevirmeleri sonucu, özellikle de Türk kökenli devrim-
cilerin kendi milliyetini söylemeye utand›¤› bir ortam yarat›lm›flt›r.
Tüm bunlar›n sonucunda, devrimcili¤i, Marksizm-Leninizm’i dejenere etmifl-
ler, burjuva ideolojisini ve burjuva politikac›l›¤›n› sol saflara tafl›m›fllar, üslup-
ta, eylem biçiminde devrimcilere ait olamayacak ölçüler uygulam›fllar ve bun-
lar› da “devrimci politika” diye göstermifllerdir.
UKKTH’n› Reddediyorlar
“Yetmifllerde moda olan, ve uyguland›¤›nda sadece, ayr› devlet anla-
m›nda yorumlanan ‘uluslar›n kaderlerini tayin hakk›’ gerçekten, bu yoru-
muyla bir ç›kmazd›. Kürdistan prati¤inde, sorunu yokufla sürme yan› a¤›r
bas›yordu.”
“PKK burada direndi. Kendini gelifltirmeden ziyade afl›r› tekrarlayarak
direndi... Halbuki reel-sosyalizmin çözülüflünden, demokratik çözüm tar-
z›n› ç›karabilmeliydi. ‘Uluslar›n kaderlerini tayin hakk› ilkesi’nin art›k
geçerlili¤ini yitirdi¤ini... görmeliydi.”
n›kl›k farkl› tesbit ve çözümleri gerekli k›l›yordu. Bu noktada PKK’y› ›srarla mu-
hasebeye ça¤›rd›k. Ancak PKK muhasebe yerine, bu çizgiyi derinlefltirmeye
devam etti. Bir süre sonra emperyalizme aç›ktan övgüler düzülen, burjuva dü-
zen partilerinden çözüm beklenen, “çözüm”ün art›k tümüyle emperyalizmin ka-
bul edebilece¤i bir çerçeveyle çizildi¤i bir aflamaya gelindi. Bu noktada
PKK’n›n “nereden nereye?” geldi¤ini ortaya koyarak uyar› ve elefltirilerimizi
sürdürdük. Art›k gelinen noktada sorulmas› gereken ise, PKK’n›n nerede oldu-
¤u, s›n›f mücadelesinin neresinde hangi tav›r ve konum içinde oldu¤udur.
Bugün art›k PKK’n›n lideri, yönetici mekanizmalar› taraf›ndan aç›kça “ame-
rikanc›l›k” yap›lmaktad›r. Bu ideolojik yenilgi ve savrulman›n varabilece¤i “son
nokta”lardan biridir. Ama buna ra¤men, sürecin çok çeflitli etkenler alt›nda ge-
liflti¤ini hesaba katarak belki herfleyin henüz nihai sonucunu, biçimini almad›-
¤› söylenebilir. Ama gelinen noktan›n tesbiti yine de önemlidir.
Anti-emperyalistlik yoktur; Bugün aç›kça ABD’ye sizin tahakkümünüze karfl›
bir diyece¤imiz yoktur denilmektedir. Yaflanan onca musibete ra¤men hala
ABD’ye, Avrupa’ya ça¤r›lar yap›lmakta, “Türk-Kürt çat›flmas› ç›kar” diyerek
emperyalist müdahaleye davet ç›kar›lmaktad›r. Genelkurmay kemalistli¤i savu-
nulmaktad›r. Yani emperyalizme karfl› tav›r alan bir kemalistik de yoktur. Düpe-
düz bugünkü Amerikanc› genelkurmay›n, düzenin kemalistli¤i savunulmakta-
d›r.
Anti-faflist, anti-devlet özelli¤i yok olmufltur. “Devletimiz” üslubunun benim-
senmesi ve devlete övgülerle, demokratik cumhuriyet tespitleriyle geçmifl söy-
lemlerinden tamamen farkl›, do¤rudan devleti yücelten kendi varl›klar›n› inkar
eden bir çizgiye gelmifllerdir. Bu çizginin devrimcilikle hiç bir ilgisi yoktur. Dü-
zeni meflrulaflt›ran devrimcili¤i meflru görmeyen reddeden bir çizgidir.
Demokratl›¤› da tart›fl›labilir. Anti-emperyalizmin, anti-faflizmin, anti-devle-
tin olmad›¤› yerde demokratl›k olamaz. Keza oligarfliye Ortado¤u’da, Balkan-
lar’da, Kafkaslar’da “emperyalist” rol biçilmifl, birlikte bu rolü oynayal›m de-
mifllerdir. Bu, aç›kça halklara sald›r› politikas›d›r. Demokratl›klar›, Kürt dili ve
kültürünü savunmalar› kadard›r. Bununla s›n›rl›d›r. Bunlar› savunmak için do¤al
ki, ne illegal olmaya, ne silahl› mücadeleye, ne ölmeye ne de öldürmeye ge-
rek yoktur. Düzen bunlar› kendi yeniden yap›land›rma projesi içinde gündemi-
ne alm›flt›r.
‹mral›’da ABD çözümü savunulmufl ve bu çözüm halen yürürlüktedir. PKK da
bu çözümü kabullenen bir siyasal, pratik tutum içindedir. PKK’nin nerede oldu-
¤u ABD çözümü karfl›s›ndaki tavr›yla belirlenmektedir.
da de¤il, hesap verme durumundad›r. Eski üslupla hiçbir yere varamazlar. Kal-
d› ki eski üslubu, yani hesap soran, kendini arz›n merkezine koyan, herkesi et-
raf›nda döndürmek isteyen süreci kendileri kendi elleriyle bitirmifllerdir. Yer de-
¤ifltirmifllerdir.
Çok aç›k tarihi gerçek bizim do¤rular› söyledi¤imiz, onlar›n ise bu do¤ru-
lara “devletçi”, “kemalist” diye cevap verdikleridir. fiimdi herfley çok aç›k, da-
ha kesin ve net a盤a ç›km›fl, tablo de¤iflmifltir. Kendilerinin de¤il, bizim ve bir-
çok devrimcinin söylediklerinin gerçek oldu¤u ortaya ç›km›flt›r. Milliyetçili¤in
ç›kmaz oldu¤u ortaya ç›km›flt›r. Biz onlara yirmi y›ld›r, hatta otuz y›ld›r bu ger-
çe¤i her vesileyle söyledik. Onlar hakaretlerle cevap verdiler. Bu gerçekleri
görmek, bilmek için ne yirmi y›l, ne de bir kaç y›l bedel ödemeye gerek yok.
S›radan asgari Marksist-Leninist bilgisi olanlar dahi bu gerçe¤i bilirler. Mark-
sizm-Leninizm’in bilimsel gerçe¤ini de¤ifltirmeye milliyetçili¤in gücü yetmez...
De¤ifltirmeye kalkt›lar. Yaflanan somutu, halk›n ç›karlar›n› yok saymaya kalkt›-
lar.
1 MAYIS
ÖNCESİ, SONRASI, 1 May›s, Öncesi, Sonras›, De¤erlendirmeler
DEĞERLENDİRMELER
MEfiRULU⁄U VE DEVR‹MC‹ K‹ML‹⁄‹
K‹TLELER NEZD‹NDE YEN‹DEN
KAZANMALIYIZ
Ö
calan’›n Roma’ya gelifliyle birlikte ülke içinde oligarfli taraf›ndan
flovenist bir kampanya bafllat›lm›fl, Öcalan’›n Kenya’dan kaç›r›l›p
getirilmesi sonras›nda ise, bu kampanya psikolojik, ideolojik bir sa-
vafl biçiminde sürdürülmüfltür. ‹deolojik kavramlar›n, siyasi tav›rlar›n, eylemle-
rin hangisinin kime ait oldu¤unun belirsizleflti¤i bu süreçte, halk ve devrimci-
ler, belki de ülkemiz tarihinin en yo¤un psikolojik, ideolojik sald›r›s›na maruz
kalm›flt›r.
Bu ideolojik, psikolojik kampanya, uzunca bir dönemdir semt bask›nlar›,
huzur operasyonlar›, gözalt›lar, tutuklamalar biçiminde sürdürülen bask›lar›n
oldu¤u bir ortamda hayata geçirilmifltir. Bu bask›, terör ve psikolojik savafl ha-
len de sürmektedir.
12 Mart Gazi ve 16 Mart katliam›n›n y›ldönümlerine iflte böyle bir süreçte
girildi. Oligarflinin bu y›ldönümlerinde ne yapmaya çal›flaca¤›n› tahmin etmek
zor de¤ildi. Kitlelerin içinde bulundu¤u durum da belliydi. Ancak sola tam bir
öngörüsüzlük hakimdi. Cephelilerin her iki alanda birlikte davranma önerileri
de reddedildi. Oligarflinin politikas›n›, kitlelerin durumunu k›sacas› sürecin öz-
günlü¤ünü kavramaktan uzak tav›rlar›yla yine Cephe’ye karfl› kumpaslar peflin-
de kofltular. D›fl›m›zda oluflturduklar› veya oluflturuldu¤u iddia edilen birliktelik-
ler, ilkesiz, sübjektif hesaplarla oluflturulan birliklerin ak›betine iliflkin örnekler
olmaktan öteye geçemediler.
Anmalar öncesinde, her zaman oldu¤u gibi en yüksek perdeden aç›klama-
lar yap›lm›flt›... “Tart›flmaya gerek yok”tu, 12 Mart’ta “kitlesellikleriyle, görsel-
likleriyle” orada olacaklard›.
Gazi’de olamad›lar. O gün olabileceklere iliflkin bir öngörü ve bunun kar-
fl›s›nda üretilmifl bir politika yoktu. Politika olmay›nca tek bir pankart, tek bir
dövizleri bile görülmedi ortada. Anma öncesi d›fltalamak için ellerinden gele-
ni yapt›klar› Meclis ise pankart›yla, kitlesiyle oradayd›.
16 Mart’ta da çok farkl› olmad›. Bizim birlikte davranma önerimizi redde-
denler kendi aralar›nda birlefliverdiler. 13 örgüt, dergi birlefltiler... Sonuç, 50-
60 kifliydi. 13 örgüt, 50-60 kifli (veya kendi rakamlar›yla 150!) Ne reformist-
lerin, ne Kürt milliyetçilerinin “kitleleri” yoktu ortada. Gençli¤in onurlu gelene-
¤ini ‹YÖ-DER’liler sürdürdü.
Bizim cephemizden bunlar yeterli miydi? Hay›r! Ama bunu tespit etmek ken-
di bafl›na çok önemli de¤ildi. Neden olmad›¤›n› görmek gerekirdi.
Ard›ndan seçimler yap›ld› ve flovenizmin yükselifline tan›k olundu.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 797
Sol tart›flmal›d›r:
Meflruluk ve Devrimci Kimlik Sorunu Nas›l Ortaya Ç›km›flt›r?
Oysa alanda dert edinilmesi gereken farkl› bir sorun vard›r. Daha do¤rusu
bu sorun, y›llard›r parça parça birikmifl, son 45 ayl›k süreçte iyice büyümüfl ve
1 May›s alanlar›nda kendini ortaya koymufltur. Sorun devrimcili¤in meflruiyet
zemininin daralt›lmas›, kitlelerin gözünde devrimcilik kimli¤inin çarp›t›lmas›d›r.
Tart›fl›lmas› gereken de budur.
1 May›s sonras› yapt›¤›m›z ilk de¤erlendirmede bunu ortaya koyduk. Bu so-
nuçtu. Nedenlerini de ortaya koyduk. Bu nedenlerin en önemlilerinden biri de
Kürt milliyetçili¤inin, teorisiyle, örgütlenmesiyle, eylem çizgisiyle yolaçt›¤› tah-
ribatt›.
Bu defa sol, bu neden üzerine tart›flaca¤›na Kürt milliyetçili¤inin avukatl›¤›-
na soyundu. Bu ifli can›n› difline takarak yapanlardan biri olan At›l›m, h›z›n›
alamay›p bu düflüncelerimizde “sosyal flovenizm” tespit ediyor, PKK’y› “en çok
savunan” unvan›n› hak eder görünüyordu. Kurtulufl’taki 1 May›s yaz›s›na atfen
flöyle diyordu:
“Devrimci hareketin yeniden meflrulu¤unu kazanmak zorunda oldu¤u
ifade edilen yaz›da, ‘Devrimci hareketin PKK ile özdefllefltirilmesinin önü-
ne geçilmelidir’ diyerek Kürt ulusal hareketinin desteklenmesini, meflruluk
derecesine indirecek kadar da ileri götürüyor sosyal flovenizmini.” (At›l›m,
say›:16)
Kurtulufl’ta ortaya konulan› ne kadar do¤ru kavray›p ne kadar do¤ru aktar-
d›¤›n› bir yana b›rak›yoruz. Ama bunlar› yazanlar, ne o say›da, ne de daha
sonraki say›larda yapt›¤›m›z tespitin özüne iliflkin hiç bir fley söylememifltir. Ör-
ne¤in, kitleler nezdinde flu veya bu ölçüde bir meflruluk sorunu var m›d›r, yok
mudur, varsa, bu sorun nereden do¤mufltur, nas›l ortadan kald›r›lacakt›r? Bun-
lara iliflkin hiç bir tart›flma yoktur. Hayat›n flu veya bu ölçüde içinde olan, kit-
lelerle s›n›rl› da olsa karfl›laflan herkes gerçekte böyle bir sorunun ortada oldu-
¤unu bilir, görür. Sorunu yok saymak, sorunu ortadan kald›rmaz. Ama oportü-
nizm ço¤unlu¤u itibar›yla bu durumdad›r.
Onlar bu aymazl›¤› sürdürürken, Mavi Çarfl› “eylemi” gündeme geldi.
Herkes için son derece uyar›c›yd›. Art›k geçifltirmecili¤in, avukatl›¤›n, Kürt
798 Miliyetçilik Ç›kmaz›
milliyetçi hareketi her zamanki al›flkanl›klar› gere¤i kendi d›fl›nda neden savafl
gelifltirilmez diye sa¤a sola, özellikle de hareketimize hakaretler ya¤d›rmakta,
küçümsemekte küfretmektedir. THKP-C’den ald›¤› gelene¤i sürdüren Devrimci
Sol, ne Kürt milliyetçi hareketinin, ne de hiçbir sol yap›n›n flimdiye kadar sür-
düremedi¤i, yapamad›¤› bir mücadele bafllat›r. Bütün halk›m›z buna Kürt hal-
k› da dahildir nezdinde adalet olgusunu ön plana ç›kart›r. En büyük halk düfl-
manlar›, iflkenceciler, generaller, ihbarc›lar, uluslararas› operasyonlarda görev
yapm›fl M‹T ajanlar›, CIA ajanlar› cezaland›r›l›r. Savafl giderek birçok kente
yay›l›r. Düflman generalleri “siz Güneydo¤u’yu b›rak›n, buray› biz hallederiz,
‹stanbul’u halledin” derler. Oligarflinin kurmaylar›, halka karfl› savafl karar›
alanlar, 12 Eylül suçunu iflleyenler panik halindedir. Soka¤a ç›kamaz hale gel-
mifllerdir. Binlerce ordu ve polis gücü bu halk düflmanlar›n›n korunmas›na ay-
r›lm›flt›r. Amerika’n›n güvenlik flirketleri Türkiye’ye tafl›nmaya bafllam›flt›r. Türki-
ye solunda, ilerici, devrimci kamuoyunda atmosfer tümden de¤iflmifltir. Sosya-
list sistemin y›k›lmas›yla, sosyalizmi yeryüzünden silece¤ini zanneden emper-
yalistler ve iflbirlikçileri büyük bir hayal k›r›kl›¤› içerisindedirler. Silahl› eylem-
lili¤i kitlesellik tamamlam›flt›r. Emperyalizm ve oligarflinin yaratmak istedi¤i tes-
limiyet ve umutsuzlu¤un yerini büyük bir coflku ve devrim heyecan› sarm›flt›r.
Art›k yaln›z “Güneydo¤u” de¤il, tüm ülkede savafl vard›r.
Ama bizim savafl›m›z farkl› bir savaflt›r . ‹flbirlikçi tekelleri, her yönüyle bili-
nen, teflhir olmufl halk düflmanlar›n›, iflkencecileri, emperyalistleri hedef alm›fl-
t›r. Çok zorunlu olmad›kça devletin s›radan güçlerine dokunulmam›flt›r.
Emperyalistler ve oligarfli tehlikeyi gördüler. Bu hareket ne milliyetçi, ne
mezhepçiydi. Halk› milliyetlere, dinlere göre ay›rm›yor, bölmüyor, birlefltiriyor-
du. S›radan insanlar› de¤il, do¤rudan devleti, devletin kurmaylar›n› hedef al›-
yordu. Emperyalistleri ve tekelleri hedef al›yordu. “Suçlu bunlard›r” diyordu
halka.
Korku derinlefltikçe oligarfli ve emperyalistler bütün yasalar›n› bir kenara
iterek, kay›plar, infazlar politikas›na baflvurdular. Bunun yan›nda örgüt içeri-
sinde yönlendirebilecekleri zaafl› kiflilikleri bulup k›flk›rtmaya ve parçalamaya
çal›flt›lar.
sonra, Kürt milliyetçisi PKK birdenbire en üst düzeyde hareketimize karfl› tav›r
almaya bafllad›. Karalama, yalanlar, oligarfliye yaranmak için iletilen mesaj-
lar birbirini takip etti.
Öyle ki, PKK’n›n dilinde iflkenceciler, en büyük halk düflmanlar›, M‹T ajan-
lar›, askerlere katletme ve iflkence emirleri verenler, savafl›n kurmaylar› ans›z›n
“bar›flç›”, “›l›ml›” generaller olarak ilan edildiler: “Onlar bir fleyler yapt›kla-
r›n› san›yorlar. General Selen ve Ersöz’ü öldürdüler. ‹ki tane çok ›l›ml› (öl-
çülü, insafl›, makul) komutan› öldürmekle ne yapt›lar? Böylesi eylemle-
rin devrimci bir orjini oldu¤u nas›l söylenebilir?” (Abdullah Öcalan, Turkish
Daily News, 4 Aral›k 1991) Spekülasyonlar aral›ks›z sürdürüldü (1) . Onlar›n
Kürt sorununda “çözüm”den yana oldu¤u iddia edildi. “Çözüm”ün ne oldu¤u
belirsizdi. Bunlar tamamen yalan ve uydurma tahlillerdi. Amaç hareketimizi
karalamak, etkisini azaltmak ve düflmana “bak›n, biz onlar gibi yapm›yoruz,
onlar kötü, biz iyiyiz” demekti. Düflmana kendilerinin öyle bir düflmanl›klar›n›n
olmad›¤› mesaj›n› iletmek için adeta ç›rp›nd›lar. Mesela flöyle ifadeler PKK li-
derinin a¤z›ndan çok rahat duyulabiliyordu: “Onlar› Türkiye nas›l ›slah ede-
cek flafl›yorum. Biz belki anlafl›r›z da. Fakat çok çatapatlar yani. Bir ta-
nesini hizaya getirmek çok zor. Terörist mi diyelim art›k çok ilkeller.” (7
Aral›k 1991, Sabah, Öcalan’la Röportaj) Mesaj buydu ve çok aç›kt›. ‹mral›’da
kan›tlama f›rsat› bulduklar› gibi ›slah olmaya haz›rd›lar. Zaten o günden de bu
mesaja ters düflecek bir pratikleri yoktu. Öyle bir hale geldi ki, Bekaa’da uçan
kufla bizim ne kadar kötü oldu¤umuzu anlatt›lar. Hemen tüm çal›flma alanlar›n-
da bize yönelik karalama faaliyetleri, PKK’n›n önceliklerinden biri durumun-
dayd›.
Kendilerine “mesaj” getirdi¤i iddia edilen oligarflinin gazetecilerine hiç ye-
ri ve gere¤i yokken, Devrimci Sol’un ne kadar kötü, ne kadar terörist oldu¤u-
nu anlatt›lar. Özellikle ‘91, ‘92 boyunca yerli ve yabanc› bas›na, herkese hak-
k›m›zda bir fleyler söylediler. Biz terörist, onlar iyi ve bar›flç›yd›. Onlar uzlafl›r-
d› ama bizle ne yap›lacakt›?
Bütün bunlar› görmezden gelemezdik. fiu veya bu hesaplarla susamazd›k.
Bu tür sald›r›lar›n yo¤unlaflt›¤› dönemde Merkez Komite’miz imzal› bir bildiriy-
le “PKK lideri ne yapmak istiyor?” diye sorduk.
“Abdullah Öcalan ‘Onlar› Türkiye nas›l ›slah edecek flafl›yorum’ der-
ken, Türkiye oligarflisinin Devrimci Sol’u ›slah etmesini, burjuvaziyle uz-
lafl›c› bir çizgiye getirmesini, sindirmesini mi istiyor?”
Öcalan o s›ralar yine burjuva bas›na yapt›¤› aç›klamalarda isteseler Dev-
rimci Sol’u kullanabileceklerini belirten ifadeler kullanmaktayd›. Bildirimizde
bu konudaki düflüncelerimizi de flöyle dile getirmifltik:
“PKK’l› dostlar›m›za belirtmek isteriz ki; ‘kullanma’ ile flekillenmifl fay-
(1) Özgür Politika’n›n 15 Nisan 1996 tarihli say›s›nda “Hüseyin Baybaflin An-
lat›yor” yaz› dizisinde flöyle bir manflet vard›: “Hulusi Say›n’› A¤ar Öldürttü”. Dev-
rimci bir hareket bu eylemi üstlenmifl, konuya iliflkin aç›klamalar yap›lm›fl, ama
onun için önemli de¤il, o bir mafyac›n›n aç›klamalar›n› esas al›yor. Asgari gazete-
cilik anlam›nda bir sorumluluk bile yok. Ama tabii amaç gazetecilik de¤il zaten. So-
run devrimci hareketin eylemlerini karalamak.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 803
dac› ideolojilerin yön verdi¤i politik yap›lar, tüm güç gösterilerine ve dev-
rimci söylemlerine ra¤men, iç yap›lar›nda güçsüzlü¤ü ve zaaf› tafl›rlar. Bu
politikan›n mant›¤›, ‘Ben güçlüyüm, o halde herkesi kullan›r›m’d›r. Güç-
süzlü¤ün ve zaaf›n ortaya ç›kt›¤› nokta tam da buras›d›r. Güç olmaktan
ç›k›ld›¤› veya zaafa düflüldü¤ü an, ‘kullanma’, ‘kendini kulland›rmaya’
dönüflür.
“‹lkesiz, faydac›, kullanma mant›¤›n›n hakim oldu¤u bir politika oli-
garfliyle uzlaflma, anlaflma eksenine girdi¤i noktada devrimci kurallar›,
enternasyonalizmi, dostluklar› unutmak zorundad›r. Böyle durumda dost-
lar ve düflmanlar süratle yer de¤ifltirirler. Art›k bünyeyi sessizce kemiren,
zaman zaman ortaya ç›kan ama silahlar›n gücü nedeniyle fazla göze
çarpmayan, gizlenen uzlaflmac›, özgücüne güvenden yoksun bir çizgidir.”
PKK liderinin ne yapmak istedi¤i aç›kt› asl›nda, ama bizim görevimiz onla-
r› devrimcili¤e, devrimci çizgiye ça¤›rmakt›.
sol... Verdi¤i sözleri tutup tutmayaca¤› belli olmayan bir sol... Fütursuzca hal-
ka yönelik eylem yapabilen bir sol... Sabanc›lar› öven bir sol... Tabloda bun-
lar vard›r. K›sacas› devrimciler güven verecek bir durumda de¤iller. ‹flte bu tab-
lonun yarat›lmas›nda belirleyici pay PKK’n›nd›r. Bunlar› flu veya bu gerekçey-
le meflrulaflt›ran oportünizm de sorumludur.
Bütün bunlar› ortaya ç›kan sonuca bakarak söyledi¤imiz düflünülebilir. Ha-
y›r. Bu gidifli ad›m ad›m görüp ortaya koymufluzdur.
Biz her zaman küçük burjuva milliyetçili¤inin gerçe¤ini bilerek, onlar› pra-
ti¤imizle, düflüncelerimizle devrimci rotaya çekmek istedik. Ne kadar baflard›k
veya baflaramad›k, neden yetersiz kald›k, bu elbette tart›fl›l›r. Ama diyebiliriz
ki, bizim bu anlay›fl ve prati¤imiz, Kürt milliyetçili¤inin teslim olma sürecini
uzatm›flt›r. fiimdi sormak gerekiyor; oportünizm veya Kürt milliyetçili¤inin ba-
r›fl politikalar›n› güçlendirenler, ona destek verenler, onlarla birlikte darbeci
hainleri destekleyenler, Mavi Çarfl› gibi eylemleri meflrulaflt›ranlar, K‹ME, NE-
YE, NASIL H‹ZMET ETM‹fiLERD‹R?
(2) PKK, s›k s›k sola her türlü deste¤i sunduklar›ndan ve sunabileceklerinden
sözetmifltir. Oysa gerçek böyle de¤ildir. Türkiye soluna hemen hiç bir konuda bir
destekleri sözkonusu olmam›flt›r.
Öcalan’›n geçti¤imiz günlerde bas›nda yeralan ifadelerinde de Devrimci Sol’a
kamp yeri verdikleri gibi aç›klamalar geçmektedir. Do¤ru de¤ildir. Sözü edilen kamp
yeri PKK’n›n de¤ildir. Daha önceden onlar›n kullan›p terketti¤i bir aland›r. Kamp
yerinin sahibi Lübnanl›d›r. Ancak kamp yeri PKK’n›n kamp›na yak›n oldu¤u için,
orada kamp kurmam›z›n kendileri aç›s›ndan bir sak›ncas› olup olmad›¤› kendileri-
ne sorulmufltur. Hepsi budur.
Yine, kamp yerine çok büyük slogan yazd›¤›m›z ve bundan dolay› sorun ç›kt›¤›
söylenmektedir. Bu sözlerinde bir “do¤ruluk” pay› olmakla birlikte eksiktir ve so-
runun özü de¤ildir. PKK her zamanki gibi denetim alt›na almak istemifl, alamay›n-
ca aleyhimize çal›flm›flt›r. Her yerde bunu yapm›flt›r. Slogan yaz›lmas› bunda vesile
olarak kullan›lm›flt›r.
Öcalan’›n ayn› ifadelerinde ayr›ca Karadeniz’e ç›k›fllar›na iliflkin “DHKP-C ile it-
tifak yaparak ç›kt›klar›” aç›klamas›n› yapt›¤› belirtilmektedir. Bu konuda PKK ile
Partimiz ve Cephemiz aras›nda hiç bir ittifak yap›lmam›flt›r. Daha önce DHKP-PKK
Protokolü vesilesiyle izah etti¤imiz gibi bir k›fl onlara yard›m etmemiz d›fl›nda bir
iliflki, ittifak anlaflmas› yoktur.
808 Miliyetçilik Ç›kmaz›
Kurtulufl
NE D‹YORLAR?
“Biz Bar›flaca¤›z...
Ya Peflimize Tak›l›n, Ya Da ‹flimize Kar›flmay›n!”
NE DİYORLAR?
A
rt›k al›flt›k; PKK Baflkanl›k Konseyi, çeflitli vesilelerle yapt›¤› aç›klama-
larla “devrimci, demokrat ve yurtseverleri” bar›fla ikna etmeye çal›fl›-
yor...
Ancak Baflkanl›k Konseyi’nin ‹mral›’da verilen idam karar› sonras›nda yap-
t›¤› “Aç›klama”da “ikna” etme gibi bir çaba da yok...
Burada “devrimci, demokrat, yurtsever güçlere” özetle, “ya peflime tak›la-
caks›n›z, ya da iflimize kar›flmayacaks›n›z” diyor.
Baflkanl›k konseyinin aç›klamas› flöyle:
“Ulusal kurtulufl savafl›m›z bafllat›ld›¤›nda; devrimci, demokratik ve
yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u savafla katk› ve destek sunmad›lar.
Ayn› tutumu bafllatt›¤›m›z bar›flç›, demokratik çözüm mücadelesi için de
sergilemektedirler. Öylesi bir konumda olmak taraf›m›zdan anlaml› görül-
memektedir. Nas›l bu tutum sahiplerine ra¤men savafl gelifltiyse, bedelle-
ri ne kadar a¤›r olursa olsun bar›flç›l, demokratik çözüm mücadelesi de
geliflecektir. Ancak Partimiz sizlere ra¤men bir çözümden yana de¤ildir.
Baflkan›m›z flahs›nda halk›m›z için verilen idam karar›na karfl› ç›kman›-
z› ve bafllat›lan sürece kat›l›m göstermenizi tarihi sorumlulu¤unuzun bir
gere¤i olarak belirtiyoruz. Bütün devrimci, demokratik ve yurtsever güç-
leri, ulusal imhaya karfl› durmaya, Demokratik Cumhuriyet temelinde çö-
züme katk›da bulunmaya ça¤›r›yoruz.” (8 Temmuz 1999, Özgür Bak›fl)
fiimdi burada söylenenleri tekrar s›ralayal›m... PKK Baflkanl›k Konseyi’ne
göre;
Birincisi, devrimci, demokratik ve yurtsever güçlerin büyük ço¤unlu¤u bugü-
ne kadar savafla katk› ve destek sunmam›fllard›r. ‹kincisi, ayn› tutumlar›n› “ba-
r›fl” sürecinde de devam ettirmektedirler. Üçüncüsü, PKK, bugüne kadar sava-
fl› herkese ra¤men gelifltirmifltir ve dördüncüsü, bundan sonra “bar›fl”› da her-
kese ra¤men gelifltirecektir. Son olarak da, PKK, “bar›fl” sürecini “devrimci, de-
mokratik ve yurtsever güçler’le birlikte tamamlamak ister; bu güçler, demokra-
tik cumhuriyet temelinde PKK’ya kat›lmal›d›r.
PKK Baflkanl›k Konseyi’nin iddialar›n›n do¤ru mu, yanl›fl m› oldu¤una baka-
l›m... Sonuçta ortaya ç›kacak tablo, PKK’n›n tarihi nas›l tersine çevirdi¤ini gös-
terecektir.
PKK “birlik”lerin içinde hatta önünde de¤il miydi?
Hiç kimsenin “savafla katk› ve destek” sunmad›¤› iddias› PKK’n›n klasik ben-
Miliyetçilik Ç›kmaz› 809
Kurtulufl
ABD Çözümü Ve Tasfiye Operasyonu Sürüyor
A
bdullah Öcalan ‹mral›’dan yapt›¤› aç›klamalara 3 A¤ustos’ta bir ye-
nisini ekledi. Öcalan avukatlar› arac›l›¤›yla yapt›¤› aç›klamada
PKK’ya, “1 Eylül’den itibaren güçlerini s›n›rlar›n d›fl›na çekme ve si -
lahl› mücadeleye son verme” ça¤r›s› yapt›.
Öcalan yapt›¤› aç›klamada flunlar› söyledi:
“Türkiye’de çat›flma ve fliddet ortam› insan haklar› ve demokratik ge-
liflmenin önünde engel teflkil etmektedir. A¤›rl›kl› olarak Kürt sorunun-
dan kaynaklanan fliddet bunda temel rol oynamaktad›r. Ç›kmaz› aflmak
ve sorunlar›n çözüm yolu fliddete son vermeyi gerektirmektedir.
“Bu nedenle PKK’n›n 1 Eylül 1998’den beri tek tarafl› yürütmeye ça-
l›flt›¤› ateflkes sürecinden, 1 Eylül 1999’dan itibaren silahl› mücadeleye
son vermeye ve güçlerini bar›fl için s›n›rlar›n d›fl›na çekmeye ça¤›r›yo-
rum. Böylelikle demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog ve uzlaflma
aflamas›n›n geliflece¤ine inanc›m› belirtiyorum.”
Süreç kendi mant›¤› içinde ilerliyor. ‹mral› süreci, gerek Öcalan taraf›n-
dan, gerekse de MGK taraf›ndan ABD çözümünü mümkün k›lacak bir seyir
içinde planlanm›flt›r. Ve bu plan hemen hemen aksamas›z sürdürülmektedir.
Öcalan’›n söylediklerinin anlam› da, mahkemenin genel gidiflat›n›n göster-
dikleri de ortadayd›. Ancak Kürt milliyetçili¤i bu anlam› görmemek, gösterme-
mek için “derin anlamlar” tart›flmas› içinde gerçekleri gizleme yolunu tuttu.
Kürt milliyetçi hareketi ise, bir yandan flu veya bu biçimde eylemleri sürdüre-
rek, di¤er yandan da ço¤u kez her anlama gelebilecek aç›klamalarla sürecin
GER‹YE...
Roma’da 7 madde
1- Kürt bölgelerine yönelik askeri operasyonlar›n durdurulmas›,
2- Göç ettirilen insanlar›n tekrar köylerine geri dönmelerinin sa¤lan-
mas›,
3- Köy koruculu¤unun kald›r›lmas›,
4- Türkiye s›n›rlar› bozulmadan bölgemize otonomi verilmesi,
5- Türklerin sahip oldu¤u tüm demokratik haklar›n Kürtlere de veril-
mesi,
6- Kürt kimli¤inin, dilinin ve kültürünün resmi olarak tan›nmas›,
7- Din Özgürlü¤ünün ve plurizmin (ço¤ulculu¤un) oluflmas›. (Abdullah
Öcalan)
Miliyetçilik Ç›kmaz› 813
OYALAMA
“Bundan sonra dünyay› ve Türk devletini flafl›rtaca¤›z. Yapt›¤›na bin pifl-
man edece¤iz. Ve herkes aya¤›m›za kapanacak, art›k bar›fl istiyoruz diye-
cek.” (Osman Öcalan. Abdullah Öcalan’›n tutsak edilerek Türkiye’ye getiril-
mesinden sonra. 7 Mart 1999 Özgür Politika)
OYALAMA
“Bu aç›dan, e¤er bir ad›m at›lmas› gerekiyorsa, o da TC’nin atmas›
gereken ad›md›r...
“Baz› çevreler belki bar›fl beklentileri içerisine girebilir. Önderli¤in
Avukatlar vas›tas›yla kamuoyuna yönelik gelifltirdi¤i mesajlar var. Ön-
derlik kendi koflullar›nda bir çaba gelifltiriyor, Kürt halk›na o koflullarda
bile yine bir tak›m mevziler kazand›rmaya çal›fl›yor...
“Bunu baflka türlü görmek anlamak kesinlikle gaflet olur. Bundan
kalkarak mücadeleyi geriye çekmek, savafl› geriye çekmek, eylemlili¤i ge-
riye çekmek kesinlikle düflman›n soyk›r›m politikas›na sonuna kadar ka-
p›lar› açmak olur.” (Cemil Bay›k, Nisan 1999, Özgür Politika)
Emperyalistlerden beklentiyle
OYALAMAYA DEVAM
“Bat› e¤er isteseydi sorunu çözerdi. Nas›l ki, Kosova’da çözüyorsa,
Kürdistan’da da çözer. Kosova’da çözen, Filistin’de çözen Kürdistan’da
rahat çözer. Buna gücü var... Avrupa hiç olmazsa bundan sonra sorum-
luluklar›n› yerine getirmeli. Çünkü çözümü ortaya ç›kartabilecek önemli
bir güçtür. Onun için çözümsüzlük politikas›ndan vazgeçip, çözüme kat›l-
mal›d›r.”
“fiunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede
kendisine göre istikrar yaratmas›na bir fley demiyoruz. Kendi ç›karlar›-
na göre düzenleme yapabilir.” (Cemil Bay›k, 20 Haziran 1999, Özgür Po-
litika)
“Bir gecede savafllar›n ve bir gecede bar›fllar›n gerçekleflti¤i dünya-
m›zda, Kosova’dan sonra s›ra Ortado¤u’dad›r. Çünkü ABD Ortado¤u ve
Türkiye’de huzur istemektedir, istikrar istemektedir. K›br›s’tan sonra, s›-
ra Kürdistan sorunundad›r. Abdullah Öcalan’›n Suriye’den ç›kar›lmas›yla
bafllayan, bölgede bar›fl plan› yavafl yavafl, ad›m ad›m bir yere do¤ru git-
mektedir.” (Yaflar Kaya, 5 Temmuz 1999, Özgür Politika)
koymufltur.
Bu, “silahl› mücade- “Son Nokta”dan Öncesi...
leye son”dur. ‹mral›, ‹kinci Savunma
‹mral›, Abdullah Öcalan’›n ‹kinci Savunmas›,
Yine birkaç say› önce 23 Haziran 1999
flöyle yazm›flt›k: “PKK, PKK’nin askeri sorun olmaktan ç›kmas›,
adeta teslim olacak da, Kürt sorununun siyasal çözümünün yolunu aça-
teslim olacak yol bula- cak ve beraberinde siyasi sorun olmaktan ç›k-
mayan bir görünümde- mas› anlam›na da gelecektir. Devletin bütünlü-
dir.” fiimdi ise görüntü- ¤ünü birli¤ini zorlamaktan, ona güç verme süre-
yü kurtarmaktan da vaz- cine girilecektir. Devletle demokratik bütünlefl-
geçilmektedir. me yolu aç›ld›kça devlete karfl›t konum afl›la-
cakt›r. Yasal sürecin gerekleri iflledikçe demok-
Öcalan daha en bafl-
ratik tarz aç›k tutuldukça PKK’nin tüm iç ve d›fl
tan itibaren ABD çözü-
merkezleri, kurumlar› anlams›z hale gelecek,
münü kabul etmifl ve tehlike olmaktan ç›kacakt›r. Bu da gerçekten
kendisine de bu çözümü devlet aç›s›ndan kendini afl›r› kilitlenmeden kur-
kolaylaflt›racak bir “rol” taracak, maddi manevi güç kayb›n› önleyecek-
yüklemifltir. tir. Türkiye karfl›t› güçlerin yine Türkiye içinde
Bu ‹mral›’da baflla- bu temelde ç›kar sa¤layanlar›n elinden kullana-
yan bir anlay›fl de¤ildi. caklar› bir silah al›nacak ve hatta do¤ru de¤er-
Öncesi de vard›. Esas lendirilirse güce dönüfltürülebilecektir. PKK’nin
siyasi varl›¤›na böyle çözümsel, bilimsel yakla-
olarak uzun zamand›r
fl›m gerçekten günümüzün ve gelece¤in Türki-
utangaçça da olsa ye’sinin en önemli kazan›m› olacakt›r. PKK’nin
ABD’nin müdahale et- küçümsenmesi nas›l büyük kay›plara, tehlikele-
mesi, “rolünü oynama- re yol açt›ysa; do¤ru ele al›nmas›, kazan›lmas›
s›”, sorunu çözmesi iste- da bir o kadar kazan›m ve güce kavuflturacak-
niyordu. t›r. Karfl›l›¤›nda fazla bir taviz söz konusu de¤il-
Ancak ‹mral› sonun dir. Baz› yasal düzenlemelerle demokratik yolla-
bafllang›c› olmufltur. r› bütünleflme ve dönüflme için aç›k b›rakmakt›r.
816 Miliyetçilik Ç›kmaz›
VE fi‹MD‹...
Silah› B›rakma ve Ülkeyi Terk Ça¤r›s›
“Türkiye’de çat›flma ve fliddet ortam› insan haklar› ve demokratik
geliflmenin önünde engel teflkil etmektedir. A¤›rl›kl› olarak Kürt soru-
nundan kaynaklanan fliddet bunda temel rol oynamaktad›r. fiiddeti
aflmak ve sorunlar›n çözüm yolu fliddete son vermeyi gerektirmekte-
dir. Bu nedenle PKK’nin 1 Eylül 1998’den beri tek tarafl› yürütmeye
çal›flt›¤› ateflkes sürecinden, 1 Eylül 1999’dan itibaren silahl› müca-
deleye son vermeye ve güçlerini bar›fl için s›n›rlar›n d›fl›na çekmeye
ça¤›r›yorum. Böylelikle demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog
ve uzlaflma aflamas›n›n geliflece¤ine inanc›m› belirtiyorum. Bununla
birlikte tüm devlet ve toplumun ilgili kurum ve yetkililerini bu bar›fl
ve kardefllik sürecinin baflar›s› için, duyarl› ve destek olmaya, ulusal
ve uluslararas› hükümet ve kurulufllar› da olumlu temelde yard›mlafl-
maya ça¤›r›yorum.” (‹mral›, Abdullah Öcalan, 3 A¤ustos 1999)
las›n› gerektirmektedir.
Ötesi, yaln›zca PKK’n›n de¤il, herkesin silahlar› b›rakmas›d›r.
Herkesin teslim olmas›d›r. Daha aç›k bir deyiflle bütün solun tasfiye edilme-
sine güç verilmesidir. Öcalan’dan istenen bir yan›yla da budur.
PKK da, Öcalan da en bafltan beri bu durumun fark›ndad›r.
Nitekim, Öcalan ‹mral›’daki savunmas›nda böyle demekteydi:
“5- Baflta PKK olmak üzere yasad›fl› konumda olan birçok örgüt ba-
r›flla birlikte normal siyasal ve yasal sürece kendini uyarlamal›d›r.”
Her fleyde oldu¤u gibi, burada da bir ad›m daha geriye at›lm›flt›r:
fiimdi “bar›flla birlikte” demekten vazgeçilip, “bar›fltan önce” tasfiye isten-
mektedir.
Öcalan’›n “silahlar› b›rakma” ça¤r›s› PKK’ya yöneliktir. Ama bu ça¤r›n›n
kapsam› daha genifltir.
Öcalan, son aç›klamas›nda; “A¤›rl›kl› olarak Kürt sorunundan kaynakla-
nan fliddet burada temel rol oynamaktad›r. Ç›kmaz› aflmak ve sorunlar›n çö-
züm yolu fliddete son vermeyi gerektirmektedir” demektedir ki, bu, yaln›zca
PKK’n›n de¤il fliddeti esas alan bütün hareketlerin fliddete son vermesi için bir
çaba anlam›na gelir.
Geride b›rak›lan binlerce flehit vard›r.
Tutsaklar vard›r.
Evlatlar›n›n parçalanm›fl cesetlerini teslim alabildiyse kendini flansl› sayar
hale getirilmifl ac›l› aileler vard›r.
Koca bir onbefl y›l vard›r.
Ya Öcalan’›n aç›klamas›, PKK’n›n kendini kibarca tasfiye etme ça¤r›s› bun-
lar›n üzerine kalem çekmektedir.
Kimileri, Öcalan’›n son ça¤r›s›n›n “ne büyük bir politik ad›m oldu¤u”,
TC’yi nas›l da s›k›flt›raca¤› üzerine teorilere de devam edebilirler. Ama ger-
çek budur ve hiçbir demagoji, uydurma teoriler bu gerçe¤i de¤ifltirmez.
Miliyetçilik Ç›kmaz› 819
İçindekiler
1. KİTAP
Önsöz 3
BÖLÜM 1
BİZ NE DEDİR?
BÖLÜM 2
BİRLİKLER, İTTİFAKLAR VE PKK
2. KİTAP
BÖLÜM 3
YANLIŞ EYLEM ÇİZGİSİ
BÖLÜM 4
PKK VE DEMOKRATİK MÜCADELE
BÖLÜM 5
DOST KİM, DÜŞMAN KİM?
BÖLÜM 6
PRAGMATİZM
BÖLÜM 7
SOL İÇİ ŞİDDET VE PKK
BÖLÜM 8
STRATEJİ, TAKTİK VE PKK
BÖLÜM 9
UZLAŞMANIN KAÇINILMAZ SONU TASFİYECİLİK
Tercih Yanlışsa, Çözüm Yanlışsa, Bir Yanlış Tüm Doğruları Götürür 730
Amerikancı Çözüm 733
Savunmayı Savunma Adına Neler Söyleniyor?
Öcalan’a Rağmen Apo’culuk 735
Sıradan Militan Olabilmek O Kadar Kolaysa Olun Bakalım! 743
Neyi Tartışmıyoruz? 746
İmralı Savunmasında Yeni Bir Şey Yok 749
Devrimcilik Adına Bunlar Savunuluyor 754
Kürt Sorunu, Dil Sorunu 757
İmralı’da Ne Oldu? Ne Yapıldı? Ne Savunuldu? 760
Amerikancılık ve Yurtseverlik Yanyana Olamaz 764
Milliyetçilikte Teori Çok: Teorisyenden Geçilmiyor 767
Kürt Milliyetçiliğinin Çağrısı Devam Ediyor:
“ABD Rolünü Oynasın” 774
Barış Olunca... Ne Olacak? 776
Uçan Kuştan Medet!.. 781
İmralı’da Konulan Son Nokta: Biz Yenildik Devlet Kazandı 784
1 Mayıs, Öncesi, Sonrası, Değerlendirmeler...
Meşruluğu Ve Devrimci Kimliği Kitleler Nezdinde Yeniden Kazanmalıyız 796
Ne Diyorlar? 808
ABD Çözümü Ve Tasfiye Operasyonu Sürüyor İmralı’dan
“Son Nokta” İçin Son Adım: Silahlı Mücadeleye Son! Ülkeyi Terk! 812
Seçme yaz›lar
‹
mral›’da Öcalan taraf›ndan savunulan
görüfllerin ne anlama geldi¤ini, Öcalan
davas›n›n MGK taraf›ndan nas›l bir po-
litikan›n arac› haline getirilmek istendi-
¤ini do¤ru kavramak, önümüzdeki süreci do¤-
ru kavramak aç›s›ndan flartt›r. ‹mral›’daki sa-
vunma sola, sol tarihe, sosyalist de¤erlere,
devrimci ideolojiye do¤rudan bir sald›r›d›r.
Hiç kimse evirip çevirmesin. Hiç kimse kendi-
ni zorlamas›n. Hiç kimse devrim, sosyalizm
laf›zlar› ard›na MGK görüfllerini, emperyalist
M‹LL‹YETÇ‹L‹K ÇIKMAZI
demokrasiyi gizlemeye çal›flmas›n.
Her fley çok aç›k ve nettir. Herkes, s›radan
köfle yazarlar›na kadar, s›radan halka kadar,
görüyor; ‹mral›’da olan biten nedir, neden
Türkiye’de hiç görülmeyen bir biçimde, bu
denli fleffaf, hatta biraz tiyatroya benzeyen
duruflmalar yap›ld›?
Bunlar›n bir anlam› olsa gerek.
Her fley MGK’n›n iste¤i ve planlamas› do¤-
rultusunda sürmektedir. Bu durum duruflmada
de¤il, daha uçaktayken bafllam›fl ve hala da
sürmektedir. MGK, “MGK konsepti” diye ad-
land›r›lan bütün düflüncelerini ‹mral›’da söy-
letmifl ve bunun propagandas›n› yapm›flt›r.
Boran