Professional Documents
Culture Documents
Kültürel-İnançsal Kaynakları
Yazar: Baki ÖZ
Bu eser
http://genclikcephesi.blogspot.com
tarafından yayınlanmaktadır.
http://genclikcephesi.blogspot.com 1
Baki ÖZ
TEORİ DERGİSİ – Haziran 1995
Anadolu Aleviliğinin
Kültürel-İnançsal Kaynakları
Birçok Kültür ve İnancın Doğal Bileşimi
Tarihte ortaya çıkmış hiçbir din, mezhep, tarikat, felsefik ve siyasal sistem arı değildir.
Önceki ve çevre etkenlerin derin etkilerini ve izlerini taşır. Hıristiyanlık, Yahudiliğin oldukça
etkisindedir. Din tarihi araştırmacıları Hıristiyanlığın, Yahudiliğin bir mezhebi olmaktan
kurtuluşunu ve kitleselleşmesini İsa'nın Oniki Havarisi'nin çalışmalarına bağlarlar, İslamlık
Ortadoğu'nun, Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın dinsel öykülerinden "kıssalarından yararlanır,
sık sık bunlara göndermeler yapar. Bizzat Hz. Muhammed kendi dininin (İslamlığın) atası
olan Hz. İbrahim'in dininin (İbraniliğin) devamı ve gelişmiş biçimi olduğunu söyler. Prof.
Fuat Köprülü İslamlığın doğuşundan 200 yıl sonra tümüyle değişikliğe uğradığını yazar.
Mezheplerin ortaya çıkışıyla İslamlık özüne ve kaynağına göre oldukça değişmiştir. Bunda
eski din ve inanış bölgelerinin, ayrı inanışta olan topluluk ve toplumların İslam çevresine
girmelerinin önemli payı vardır. Yeni dini kabul eden bu çevreler eski inanışlarından da,
İslamlığa bir şeyler taşımışlardır, İslam mezhepleri de bu yeni oluşumun, yeni ortamın
yorumcuları olmuş, İslam adı altında oluşan bu yeni kitleye İslam kaynağından (Kur'an,
hadis) hareket ederek farklı farklı İslamlıklar sunmuşlardır.
http://genclikcephesi.blogspot.com 2
girmesine olanak tanımaktadır. Yani İslamlığın yayıldığı bölgelerde, yerel topluluklar ve
toplumlar kendi değerlerini ve kimliklerini ancak Alevilik yorumu içerisinde
yaşatabilmişlerdir. İslamlığın katı biçimleri olan Sünni mezhepler buna olanak tanımamıştır.
Yerel, bölgesel, etnik kimlikler ve kültürler Aleviliğin hoşgörü çatısı altında barınabilmiş,
günümüze dek izlerini sürdürebilmişlerdir. Oysa, ümmetçilik anlayışında olan İslamlık,
özelinde Sünni mezhepler, bu tür yerel, bölgesel ve etnik kültürleri içinde eritmiş ve baskı
altına almıştır. Yaşamasına ve yeşermesine tarihin hiçbir döneminde izin vermemiştir. Siyasal
ellerde bu olay Araplaştırma biçiminde sürmüştür. Ümmetleştirme bir yerde Araplaştırma
olmuştur. Medreselerde eğitim Arapçayla yapılmış, bilim dili Arapça olmuş. Camilerde tapınç
Arapçayla yapılmış, toplum Arap geleneklerine zorlanmış, Arap simgesi örnek model
kılınmış ve toplumların karşısına tek alternatif olarak çıkarılmış, Araplar "kavm-i necip"
(üstün, temiz kavim) olarak görülmüş, İslamlığa sonradan giren, Türkler'le İranlılar "mevali"
(köle) olarak nitelenmiş ve insanları, toplumları bu anlayışa, yapıya sokmak için kitle
kıyımları yapılmıştır. Arap Yarımadasındaki Yahudi, Orta Asya'daki Türk kırımları buna
örnektir.
Alevilik Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar yayılma olanağı bulur. Bir bakıma İslamlığın
yayıldığı her alanda çeşitli Alevi türevlerine ve yorumlarına rastlamak mümkün. Bir bakıma
doğal gelişme bu. İslamlaşan, fakat İslamlığın katı kurallarını ve Araplaştırma siyasetini
benimseyemeyen çeşitli bölgelerdeki toplumlar Alevilik dairesi içerisinde kalmışlardır.
Böylece kendi kimliklerini ve kültürlerini yaşatma açısından bir manevra alanı bulmuşlardır.
Ulusal kimlikleri erimemiş, Araplaşmaktan kurtulmuşlardır. İranlılar Şiileşerek, Türkler'le
Kürtler Alevileşerek, Balkanlılarsa Bektaşileşerek bunu yapmışlardır.
İran Şiiliğiyle Alevilik aynı kökten, aynı nedenlerle ve aynı tepkilerle çıkarlar. Şiilik
giderek İran'a özgüleşir, İran bağlamında İslamlığın bir yorumu olur. XVI. yüzyılda da Safevi
Devleti'nin resmi dini durumuna gelir, kurumlaşır, Alevilikle yolları ayrılır. Alevilikse olaya
daha genel ve evrensel bakmasına karşın, yoğun olarak Türk-Türkmenler arasında tutunur.
Eski kültürel değerlerini Ali ve Ehlibeyt sevgisiyle donatır, Hz. Ali'nin paylaşımcı, eşitçi
düşüncelerinin sürdürücüsü olurlar. Bir yerde Alevilik Türk-Türkmen topluluklarının
yaşantılarına denk düşer, İslamsal Türk dünyası içerisinde Türkler kültürel ve kimliksel
varlıklarını Alevilik yoluyla sürdürür ve yaşatırlar. Büyük bir kesimi ise Sünnileşerek
İslamsal ümmetçilik içerisinde erir ve Araplaşırlar. Kürtler ise İslamlığı mezhepleşme
döneminde tanırlar. Önceleri tepki göstermelerine karşın, İslamlığın Sünni mezhepleri
özellikle Şafiilik kendi kültürel ve inançsal yapılarına denk düşer. Çoğunluk Şafii, bir
bölümüyse Hanifidirler. Çok azı Alevi olmuşlardır. Özellikle çeşitli siyasal nedenlerle Doğu
aşiretleri içerisine yerleştirilen Türk-Türkmen boylarından Kürtleşenler Alevileşmişlerdir.
Birçok kültürün ve inancın doğal bir bileşimini (sentezini) Ali ve Ehlibeyt bağlılığıyla
yoğurarak harmanlayan Anadolu Aleviliğinin oluşum etkenleri bence şöyledir
http://genclikcephesi.blogspot.com 3
a) İslamsal etken (Kur'an, Hz. Ali ve Ehlibeyt inancı).
b) Orta Asya etkeni (Türklük, Şamanîlik, Budacılık).
c) Ortadoğu etkeni (Mazdeizm, Zerdüştlük, Manicilik).
d) Anadolu ve Balkanlar etkeni (Anadolu Paganist inançları ve Hıristiyanlık izleri)
Şimdi bu temel etkenlerin Aleviliğe geçen, belirlenmesinde temel rol oynayan yanına
geçelim. Genel hatlarıyla bir makale çerçevesinde örneklemeye çalışalım.
İslam Etkeni
Alevilik, İslam dairesi içerisindedir. İslam temeli üzerinde yola çıkar, İslamlığın bir
kolu, yorumu ve türevidir. İslam içerisinde Ali, Ehlibeyt ve Oniki imamlar çizgisini izler.
Alevi toplumu da bu inançtadır. Alevi toplumu "başımız Kur'an'a bağlıdır" der. İnançlarını,
"Allah-Muhammed-Ali" inancı üzerine oturturlar. Ali, Alevilikte diğer İslam anlayışlarına
göre daha çok yüceltilir ve gerçek değerini bulur. Ali'nin kabile eşitlikçiliği, ilkel
toplumculuğu, adil ve paylaşımcı anlayışı Alevi inancına ve yaşantısına temel olur, Ali ve
soyunun uğradığı haksızlıklar, İslam toplumunun gerek kökeninde getirdiği gerekse inanç-
yönetim bağlanımda ortaya çıkan olaylar ve siyasal çekişmeler Aleviliğin yapılanmasında
temel rol oynar.
Alevilik, İslamın katı kurallarını dışlar. Bu yanıyla bir İslam mezhebi olan Sünnilikten
ayrılır, İslamlık; Maveraünnehir, Horasan ve Türkistan bölgesinde ortaya çıkan tasavvufla
rahatlatılarak benimsenir. Bu, Türk-Türkmenlerin İslamlık anlayışları ve İslamlığı benimseyiş
biçimleridir. Alevilik, İslamlığın içerisinde kendisini germesine karşın, tapınçta (ibadet) Sünni
İslamlıktan tümüyle ayrılır. Kendi tarihsel kültüründen öğeler katarak bir tapınç biçimi
oluşturur. İslamlığın inanç anlayışına da Aleviliğin eleştirisi vardır. Kur'an’a inanmakla
birlikte, hadislerin çoğunun Emeviler döneminde uydurulduğunu, Emevi yönetimine dinsel
temel hazırlamak amacıyla düzenlendiğine inanır. Kur'an'a paralellik taşımayan hiçbir hadisi
geçerli görmez.
http://genclikcephesi.blogspot.com 4
Aleviliğin Tanrı anlayışı da Sünni İslama göre temelden farklıdır. Sünni İslamın
yaratıcı görüp hiçbir yere sığdıramadığı Tanrı'yı Alevilik "Tanrı-doğa-insan" birliğine,
bütünselliğine indirgeyerek yeryüzüne indirir, somutlaştırır ve toplumun yaşamına sokar.
Alevilik üzerinde en temel etkenlerden biridir. Alevilerin geneli Türk'tür. Orta Asya
öğeleri, Aleviliğe etnik bağlantıyla girer. Asya'daki göçer ve yerleşik Türkler Ortadoğu ve
Anadolu'ya gelirken, daha sonraları Osmanlı'nın yerleşim-yerleştirme siyasaları gereği
Balkanlar'a yerleştirilirken bu topluluklar oradaki kültür ve inanç özelliklerini de birlikte
getirir, Aleviliğe katarlar. Bu, Orta Asya öğeleri yer yer Alevilik içinde erirken, yer yer de
Aleviliğin hoşgörülülüğünden ve kabullenir yapısından doğan ilişiklerle canlılıklarını
korurlar. Fakat artık adları Orta Asya'daki dinleri, inançları ye kültürleri değil, Aleviliktir.
a) Budacılık ve Alevi-Bektaşilik
b) Şamanîlik ve Alevi-Bektaşilik
Türk toplulukları arasında en yaygın dinsel inanış Gök Tanrı temel inancına dayanan
Şamanlıktır. Bu din Asya'nın da genelinde yaygındır. Fakat ilkesel ve düşünsel olarak
gelişmemiş, bir sistem oluşturamamıştır. Bu nedenle birçok inançlara kapısını açmıştır.
http://genclikcephesi.blogspot.com 5
Alevilikteki birçok Asyalı inanç izleri Şamanlık yoluyla alınmıştır. Şamanlık; Manicilik
Budacılık, Zerdüştlükteki inanç Öğelerinin Alevi-Bektaşiliğe doluşmasına aracılık görevi
yapmıştır. Bu nedenle Şamanlıktan alınan inanç öğelerinin hangisinin Şamanlık, hangisinin
Şamanlığın aracı olduğu dinlerden geldiğini anlamak oldukça zor olur. Çoğu araştırıcıya göre
Şamanlık eski Türkler'in genelinin dinidir. Daha özgün bir deyişle Şamanlık eski Türkler'in
ulusal dinidir. Hz. Ali eski Türkler'in Gök Tanrı'sıyla özdeşleştirilmiştir. "Güneş Kültü" bu
yolla Aleviliğe geçmiştir. Bu anlayış Şah Hatayi'nin dizelerinde dile getirilir.
Şamanlığı benimsemiş Türk topluluklarının tümünde "Cem" türü bir dinsel tören
yaşanır. Alevilikteki "düşkünlük" kurumu Moğollarda da görülür. Eski Türkler'deki içki
içilmesi geleneği Alevi cemlerine girmiştir. Alevi-Bektaşilerin genel olmamakla birlikte
cemlerinde içkiyi "dem dolu" kurallı, ilkeli ve belli bir felsefeye dayanarak alırlar. Orta
Asya'daki Şamanlık dönemine ait bayramlar Anadolu Alevilerince de kutlanır. Samanlığın
çeşitli dönemlerinde ortaya çıkmış söylenceler, Alevi-Bektaşi toplumlarınca İslamsal motife
büründürülerek sürdürülmektedir. Aleviler arasında yaşatılan dağ, su, ağaç, orman kültleri...
tümüyle Orta Asya ve Şamanlık kökenlidir.
Ortadoğu Etkeni
Ortadoğu, tarihi boyunca Mezopotamya, Med, Pers, Büyük İskender, Yunan, Roma,
Sasani ve en sonunda İslam ileri uygarlıklarına beşiklik görevi yapmıştır. İlkçağ ve ortaçağda
çeşitli din, inanç ve düşünceler burada doğmuş ve toplumlara yansımıştır. Yahudilik,
Hıristiyanlık ve İslamlık gibi üç büyük din burada doğmuş, mezhepler gibi çeşitli yorumsal
kollara ayrılmış ve burada insanlığa mal olmuştur. Asya'dan Avrupa'ya doğru göçen
http://genclikcephesi.blogspot.com 6
topluluklar bu uygarlıklar, inanç ve düşünce denizinden paylarını alarak geçmek
durumundaydılar. Bu nedenle insanlığın tarihinde Ortadoğu kültürünün büyük payı vardır.
Kültürler, düşünceler, inançlar karşısında açık olan Aleviliğin de bu ileri uygarlık, inanç ve
düşüncelerden etkilenmesi, payını alması doğaldır. O nedenle Ortadoğu inançlarının Alevi-
Bektaşilikte derin izleri vardır. Ama tek başına temel belirleyici olduğu da söylenemez.
Manicilik kendinden önceki bütün inanç ve dinlerin akla uygun yanlarının bireşimini
sağlayarak oluşmuştur. Bu dinin yapısını Zerdüşt, Platon, İsa ve Buda düşünceleri oluşturur.
Özünde Zerdüştlüğün bir reformudur.
Manicilik III. yüzyıldan itibaren Orta Asya'ya girer. Türkler arasında benimsenme ve
yayılma alanı bulur. 763'te Böğü Kağan Maniciliği Uygurlar'ın resmi dini yapar. Böylece
Manicilik Türk yörelerinde ve Çin'de rahat hareket etme ve tapınma özgürlüğü kazanır.
İnsanlığın tarihi kadar eski olan, aynı zamanda insanlığın yayılan "Dört Öğe"nin
(toprak-su-hava-ateş) bir türevi olan "Beş Öğe" Mani inancıdır. Buradan Alevi-Bektaşiliğe
geçmiştir. Alevi-Bektaşi söylencelerine konu olmuş, birer “kapı”yla karşılanmıştır. Bu
"Anasır-ı erbaa" inancı Hacı Bektaş Veli ve Kaygusuz Abdal'ca felsefelerine temel alınır.
b) Mazdeizm-Zerdüştlük ve Alevi-Bektaşilik
http://genclikcephesi.blogspot.com 7
İÖ VII. yüzyılda yaşadığı söylenen Zerdüşt Mazdeizm alanında reform yapar Dini;
tapınçta değil de, tarımsal üretimde görür. Bu, iyilik-kötülük ikilemi üzerine kurulu bir dindir.
En yüce tanrı "Ahura Mazda"dır. Kutsal kitabıysa Zend Avesta'dır. Ateşetaparlık esas
alındığından "Mecusilik" olarak da adlandırılır.
Orta Asya'da İran etkisi Hunlar döneminden beri görülür. Sasaniler döneminde din
kavgaları nedeniyle sıkışan Zerdüşt din adamları Orta Asya'da Türkler'in bulundukları yerlere
sığınmış ve Zerdüştlüğü buralara yaymışlardır. VII-IX. yüzyıllar arasında Orta Asya'yı
dolaşan gezginler ve coğrafyacılar Zerdüştlüğün bu Türk yörelerinde egemen din durumuna
geldiğini yazarlar. Zaten Ortadoğu halkı olan Kürtler tümüyle Zerdüşt inancındadırlar.
Hıristiyanlık Orta Asya'ya sınırlı girer. Çok az Türk topluluğu Orta Asya'da
Hıristiyanlığı benimser. VIII. yüzyılda Kırgız, Uygur ve Karluklar içerisinde kimi kümeler
Hıristiyanlığa eğilim duyarlar. Bu Hıristiyanlıksa Ortodoks Hıristiyanlığa tepki olarak doğan
Nasturiliktir.
Orta Asya'dan Anadolu'ya göçen boylar içerisinde Hıristiyan olanlar oldukça azdır.
Yalnız Karadeniz'in kuzeyinde yaşadıkları dönemler Bizans ve Ruslar'ın çabasıyla
Hıristiyanlaşan Kuman (Kıpçak), Oğuz ve Peçenek boyları Hıristiyan Türk keşimi içerisinde
daha yoğundurlar.
Anadolu'da Hıristiyanlık yüzeysel bir nitelik gösterir. Halk içerisinde yaygın Paganist
kültür ve inanç öğeleri yok edilmemiştir. Eski inançlar Hıristiyanlığa uyarlanarak
sürdürülmektedir. Anadolu'ya gelen İslamlaşmış, yarı İslamlaşmış ve İslamlaşmamış Türk
boyları Hıristiyanlığın böylesi bir yapısıyla karşılaşırlar.
http://genclikcephesi.blogspot.com 8
Hıristiyan Anadolu ayrıca bağdaşıma Ortadoğu dinlerinin de akımına uğramaktadır.
Bu kodlar içerisinde Paulicianizm mezhebi gibi heterodoks akımlar doğar. Kurulu düzen ve
Bizans'ın resmi Hıristiyanlığıyla çatışan bu kesimlerin çoğu Balkanlara sürülürler.
Anadolu Türkleri içerisinde ilkçağ Anadolu uygarlığının etkisinde en çok kalan Alevi-
Bektaşilerdir. B. Rahmi Eyuboğlu, İ. Zeki Eyuboğlu ve Vedat Günyol gibi "Anadolucular" bu
görüşe ağırlık verirler. Bunlara göre Bektaşilik; Anadolu'nun ilkçağının düşünceleri ve inanç
izleriyle doludur. Bektaşilik Anadolu'da doğmuş, Anadolu teknesinde yoğrulmuş ve
mayalanmıştır.
Tasavvufta ve Alevilikte kutsal sayılar önemli bir yer tutar. Bir, iki, üç, dört, beş, yedi,
dokuz, oniki, kırk... hepsi ilkçağ kökenlidir. "Bir", tasavvufta evrenin bütünlüğünü, Tanrı'nın
tekliğini karşılar. Hıristiyanlıktaki üçleme Alevilikteki "Allah-Muhammed-Ali" üçlemini
anımsatır. "Yedi" ve "dokuz" yerin ve göğün katlarıyla ilişkilidir. "Oniki", Olymposta oniki
büyük tanrı, Hıristiyanlıkta oniki havari, Alevilikte oniki imam ve oniki dilimli taç... bunlar
arasında düşünsel yakınlıklar vardır.
http://genclikcephesi.blogspot.com 9
Sonuç
Düşünce ve inanç akımlarını belli bir yıla, belli bir olaya ve belli bir kaynağa-kökene
bağlamak, başlatmak yanıltıcı olur. Alevi-Bektaşiliğin çok kaynaklı-kökenli oluşu bunun
kanıtıdır. Doğrudan herhangi bir kaynağa bağlamamız, Alevi-Bektaşiliğin oluşumunu,
yapılanmasını eksik anlamamız sonucuna götürür. Bu nedenle "tek belirleyici" aramak yanlış
olur.
İslam dini, çağına göre bir ileri uygarlık bölgesinde ortaya çıkmamıştır. O nedenle kısa
zamanda Iran, Bizans, Mısır gibi eski uygarlık alanlarına yayılmayı amaçlar ve gerçekleştirir,
İslamın çıkışındaki Arap kültür ve uygarlığının kuraklığı, eksikliği kısa zamanda kendini
mezhep ve tarikatlar biçiminde ortaya koyar. Bu inanç aykırılıklarının nedeni; İslamlığın
doğduğu bölge dışında yaşayan topuluklara yetmeyişi, uygulamalarda kimi boşlukların ortaya
çıkmasındandır. Arada çatlakların belirmesi bu ileri uygarlık bölgelerinde yeni düşünce, inanç
ve kültürlerin İslamlığın yapısı içerisine sızmasına yol açar. Bu olgu mezhep ve tarikatların
doğmasına, biçimlenmesine yaygınlaşmasına neden olur.
http://genclikcephesi.blogspot.com 10