You are on page 1of 9

 

   

www.atsizcilar.com  Sayfa 1 
 
 
Komünist Düşmanı Atatürk, 
Atatürk Düşmanı Komünist 
ve 
BELGELER 
NEJDET SANÇAR
Atatürk'ün fikir cephesi, Türk milliyetçiliği temeli  anladıkları çelik bilekli elini öpmek zorunda kalıp da, 
üzerinde yükselmiştir. Türk'ü yaşatacak tek fikir Türk  onu, türlü hile ve yalanlar ile gerçek kişiliğinin dışında 
milliyetçiliği olduğu içindir ki, Atatürk, bu fikri  bir insan, hatta bir marksist gibi göstermek alçaklığına 
benimsemiş, hareketlerinde ve hamlelerinde Türk  başvururlarken, bir yandan da, komünizm aleyhindeki 
milliyetçiliğini kendisine hareket noktası olarak  sözlerinin yalan ve uydurma olduğunu söylemek 
almıştır.   küstahlığında bulunuyorlar. Evet, hiç sıkılmadan, 
  Mustafa Kemal'in, Eskişehir'de, hâkimlere o tarihi 
Atatürk'ün amansız bir komünist düşmanı oluşunun  sözleri söylemediğini iddiaya kalkıyorlar.  
sebebi de budur. Çünkü komünizm; Türk'ün, tarihteki   
en büyük düşmanının, Türklüğün kökünü kurutmak  Fakat, kızılların bütün iddiaları gibi bu iddiaları da 
yolunda kullandığı en korkunç silahtır. Türk'ü sevenler  yalandır. Cünkü Atatürk, o sözleri söylemiştir. Yani 
bunun için komünist düşmanıdırlar. Atatürk'ün  Atatürk nasıl bir gerçekse, o sözler de öyle gerçektir.  
komünist düşmanlığı sebebi de bundan başka bir şey   
değildir. Atatürk nasıl Türk'ü yok etmek isteyen  İşte tarihi bilgi: Atatürk, 5 Ağustos 1929 akşamı 
komüniste düşman olmuşsa Türk düşmanı komünist  Ankara'dan tren ile İstanbul'a hareket etmiş, tren 
de Atatürk'e öyle düşman kesilmiştir.   Eskişehir'e geldikten sonra 6 Ağustos sabahı, bilhassa 
  çağırılan Temyiz reisi, üyeleri ve istasyonda toplanan 
Komünistlerin Atatürk düşmanlığı başlangıcı, İstiklal  diğer aydınlar ve işçilere karşı, Eskişehir'de çıkan 
Savaşı yıllarına kadar uzanır. Anadolu Türklüğünün,  Sakarya gazetesinin 7 Ağustos 1929 tarihli sayısında 
batılı sömürgecilere karşı giriştikleri İstiklal Savaşımızı,  metni yayınlanan şu sözleri söylemiştir:  
kendi canavarlıkları yolunda kullanma çabaları sonuç   
vermeyince, komünistler, Atatürk'ü de düşman kabul  "Türk milletinin içtimai nizamini ihlale müteveccih 
etmişlerdir. İstiklal Savaşımızın başbuğu, o günden bu  didinmeler boğulmaya mâhkumdur. Türk milleti 
yana, bütün komünistler için en büyük bir düşmandır.  kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri 
  aleyhine çalışmak isteyen müfsit, sefil, vatansız ve 
Atatürk'ün, her fırsatta komünizmi lanetlemesi, bu  milliyetsiz sebükmağızların (= beyinsizlerin) 
sapık fikrin Türk milletinin tarihi karakterine asla  hezeyanlarındaki gizli ve kirli emelleri anlayamayacak 
uymayacağını söylemesi ve hatta daha da ileri giderek  ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir.  
komünistliği Türk dünyası için en büyük tehlike olarak   
ilan edip her görüldüğü yerde ezilmesini istemesi,  O, şimdiye kadar olduğu gibi, doğru yolu görür. Onu 
elbette ki, çok önemlidir. Fakat, cumhurbaşkanlığını  yolundan saptırmak isteyenler ezilmeye, 
ilk yıllarında trenle Eskişehir'den geçmekte iken, gece  kahredilmeye mahkûmdur. Bunda köylü, amele ve 
yarısı Temyiz Mahkemesi üyelerini istasyona çağırtıp,  bilhassa kahraman ordumuz candan beraberdir. Buna 
onları komünizm konusunda o tarihi sözleriyle  da kimsenin şüphesi olmasın.  
uyarma lüzumunu duyması, şüphesiz, çok daha   
mühimdir.   Hâkim efendiler! Siz kanun adamlarısınız. Ellerinize 
  milletin, vatanın her türlü hak ve menfa 
Yerli kızıllar, Atatürk'ün, kıramayacaklarını 

 
   

www.atsizcilar.com  Sayfa 2 
 
atlerini vikaye eden kanunlar tevdi edilmiştir. işaret ettiğim  Bu iki hareket her şeye rağmen, hareketimizin inkişaf 
noktaları işittiniz. Türk milletinin büyük haklarını müdafaa  etmekte olduğuna delildir. 
ederken, bu noktalar ehemmiyetle hatırda tutulmalıdır.    
  Türkiye komünist hareketi, Türkiye amelesinin hareketidir. 
Bu memleketteki komünistler sadece bizim tevkif ve   
hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işlerle bizzat  Türkiye Komünist Partisi, Türkiye amelesinin partisidir. Bu 
yakından alakadar olacağım.   hareket ve bu parti, Türkiye'de köylü ve fakir esnaf 
  tabakalarının da menfaatlerini müdafaa eden yegane 
Şurası unutulmamalıdır ki, Türk aleminin en büyük düşmanı  kuvvettir. 
komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.»    
  Mustafa Kemal Paşa ve onun hükümeti, burjuva sınıfına, 
Görülüyor ki, milliyetçi ve komünist düşmanı Atatürk,  zabitlerine ve polislerine dayanabilir. 
beyinsizler diye vasıflandırdığı komünistlerin, gizli ve kirli   
emeller ardında koştuklarını; fakat Türk milletinin,  Eskişehir nutkundan alacağımız derse gelince: Ameleler, 
toplumsal düzenini değiştirme yolundaki bu çabaları  köylüler arasında ve ordunun işinde çalışmaya daha ziyade 
muhakkak boğacağını, bu konuda Türk milletinin kahraman  ehemmiyet vermek, esnaf tabakaları ile temasımızı daha 
ordusu ile birlikte aynı düşüncede olduğunu söyledikten  ziyade sıklaştırmak ve bu hususta "köylü, ordu ve esnaflar" 
sonra; hâkimlere, Türklüğün yararına işlemesi gereken  arasında gizli neşriyata büyük bir azimle başlamak, 
kanunları uygularlarken, komünizm meselesinin asla akıldan  başlanan yerlerde ise devam etmektir. 
çıkarılmamasını hatırlatmıştır. En sonunda da, Türkiye'yi   
yıkmaya çalışan hain takımının sadece yakalanıp hapse  *** 
tıkılanlar olmadığını, bu beyinsizler sürüsüyle bizzat   
kendisinin uğraşacağını söylemiş ve komünizm yılanının  Bundan başka, bu sahalarda zayıf olan teşkilat işlerini de 
başının her görüldüğü yerde ezilmesini emretmiştir.   kuvvetlendirmek icap eder. 
   
Komünist, denilen yaratıkların, insanlara has meziyetlere  Amele sınıfı arasinda mesaimiz, fırkamızın esas faaliyeti 
sahip olmadıkları malumdur. Onun için, Türkiyeli beyinsizler  olduğu için, burada yapılacak işler malumdur. Bilhassa, her 
takımı, Atatürk'ün yukarıdaki sözlerini bin dereden su  sahadaki faaliyetimizde, kütlelere bugünkü hükümetin ve 
getirerek yine de inkar etmeye, yahut hiç değilse, beyinsiz  cumhurreisinin burjuva mahiyetini iyice anlatmak lazımdı 
kafalarına bir balyoz gibi inen bu demeci çamura bulamaya   
kalkabilirler. Buna meydan vermemek için, bir de, onlara ait  Halk Fırkasının, Halk Fırkası hükümetinin, Büyük Millet 
bir ihanet belgesinin tam metnini vereceğim. Bu belge,  Meclisi'nin Cumhurreisinin yüzlerindeki maskeyi yırtmak ve 
Atatürk'ün Eskişehir'deki demecine karşı, gizli Türkiye  bütün bu müessese ve şahısların nasıl burjuva müessesesi ve 
Komünist Partisi'nin o zamanki merkez komitesinin  mümessilleri olduğunu, emekçi sınıfına göstermek, Türkiye 
yayınladığı gizli genelgedir, Bu genelge, sadece Mustafa  Komünist Partisi'nin önünde duran en mühim 
Kemal'in Eskişehir demecini doğrulamakla kalmamakta, aynı  meselelerindendir. 
zamanda, Türkiyeli vatansız kızılların, istiklal Savaşı   
başkumandanı hakkındaki gerçek düşüncelerini de ortaya  Türkiye Komünist Partisi, Türkiye burjuvazisinin reisi, Türkiye 
koymaktadır.   amele köylü ve esnafının en büyük düşmanı olan Mustafa 
  Kemal Paşa'nın resmi ilan‐ı harbini büyük bir soğukkanlılıkla 
Gizli genelge şudur:   karşılar ve mücadelesine devam eder. 
   
Bütün Dünya Amelesi Birleşiniz TKPnin vilayet komitelerine  Türkiye Komünist Partisi
gizli tamimi Eskişehir ilanı Harbi Türkiye burjuvazisi,  Merkezi Komitesi
cumhurreisinin ağzı ile, Eskişehir istasyonunda Türkiye    
Komünist Partisine harb ilan etti. Bu, çoktandır devam eden   
bir muharebenin, burjuva devletinin en yüksek makamı   
tarafından resmen tasdiki demektir.   İşte belgelerin ışığında Atatürk ve işte belgelerin kıskıvrak 
  bağladığı komünist... 
Bir müddet evvel de, Başvekil İsmet Paşa, Mecliste söylediği  AFŞIN YAYINLARI 
bir nutukla, komünistlere taarruz etmişti.    
  1‐ Nejdet Sançar: Afşın'a Mektuplar 300 Krş.  
Mustafa Kemal Paşa, komünistlere uzun uzadıya küfür  2‐ Atsız: Yolların Sonu (Şiirler) 500  
ettikten sonra, onları, ordu kuvvetiyle tehdit etmiş ve ilk  3‐ Tiirk Gençliği Nasıl olmalıdır? 250  
defa olarak komünistlere karşı mücadelede Türkiye  4‐ Refet Körüklü: Hani (Şiirler) 250  
amelesinden köylüsünden ve esnafından yardım dilemiştir.  5‐ Nejdet Sançar: Türk Kahramanları 500 Krş. 
Demek oluyor ki geçen zaman zarfında, Türkiye komünist   
hareketi, burjuva için daha mühim bir tehlike haline     İsteme adresi:  
gelmiştir.   
   AFŞIN YAYINLARI  
   Meneviş Sok. 80/4  
   Kavaklıdere / Ankara 
 

www.atsizcilar.com  Sayfa 3 
 
Türkiye'de Fikir Partileri  Kültür Sefaleti veya Dil Rezaleti 
NEJDET SANÇAR NEJDET KÜRŞAD
1908‐1960 yılları arasında kurulup Türkiye'nin siyasî  Ben radyolardaki ilmî (!) konuşmalarla açık oturumları, pek 
hayatında rol oynayan partilerin sayısı az değildir. Fakat,  azı istisna edilirse, dinlemem; dinlemeye tahammül 
Cumhuriyet devrindeki gizli komünist partileri bir yana  edemem. Zira bilirim ki bunlar benim bilgimi arttıracağı 
bırakılırsa, bunların hiçbirisinin klâsik anlamı île bir fikir  yerde, asabımı bozacak; beni tereddütler ve endişelere 
partisi oldukları söylenemez.   sürükleyecek...  
   
1908'den sonraki devrenin "İttihad ve Terakki"si ile  Geçenlerde kulağıma bir konuşma ile bir "izlenim" çalındı:  
"Hürriyet ve İtilâf"ı, içlerinde milliyetçisinden kozmopolitine   
ve fikirsizine kadar her cinsten insanın toplandığı siyasî  Konuşma, bir dil uzmanı ile spiker arasındaydı. Lisân 
teşekküllerdi. Cumhuriyetten sonraki devirde de durum,  konusundaki bu karşılıklı konuşmuşla spiker, eğer 
1908 sonrasından farklı değildir. Bu devrenin iki büyük  yanılmıyorsam, bâzı kelimelerin asıllarından bahsederken 
partisi başta olmak üzere bütün partiler fikirleri ve inançları  "maydanoz" kelimesinin aslının "mide nüvâz" ‐nuvaz diye 
birbirlerinden başka ve hattâ birbirlerine karşı insanların  telâffuz ediyordu‐ olduğunu söyledi. Dil uzmanı da, doğrusu 
toplandıkları teşekküller halindedir.   nâzik bir insandı, bu yanlışa itiraz etmedi. Halbuki lûgatlar, 
  bu kelimenin aslının Yunanca olduğunu yazı‐yordu.  
27 Mayıs hareketinden sonra girilen devrenin bu alandaki   
özelliklerinden birisi, fikir partilerine doğru ilk adımın atılmış  "İzlenim"e gelince:  
olmasıdır. Bu devrede kurulan Türkiye İşçi Partisi, bir fikir   
partisidir. Son Kurultayından yeni bir şekle bürünerek çıkan  Bir spiker, İstanbul'un fethinin yıldönümü dolayısıyla yapılan 
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi de, artık "bir fikir  törenin naklen yayımından az önce bu tarihî olayın bir 
partisidir. Türkiye İşçi Partisi'nin, kurucuları ve bilinen diğer  özetini yaptı ve meşhur Türk kahramanı Ulubatlı Hasan'ın 
mensupları ile, hangi fikrin siyasî teşekkülü bulunduğu  "ilk Türk bayrağını" surlara diktiğini anlattı... Spiker, 
malûmdur. Eskiden beri milliyetçi bir havası olan C.K.M.P.  mânânın, bu küçük Türkçe yanlışı ile nasıl değiştiğinin 
ise yüksek kademesindeki son değişiklik ile, tam bir  farkında değildi. Elindeki metnin de sümmettedârik olduğu 
milliyetçi parti olmak yolanda ilk ciddî adımı atmıştır.   belli oluyordu.  
   
***  Şimdi siz olsanız, benim gibi yapmaz da ne yaparsınız?! Bir 
  de kalkmışız radyo ile öğretim yapmaya! Bu kadro, bu bilgi, 
Türkiye'nin siyasî hayatındaki bu son adım ve hamle,  bu Türkçe ve bu dikkat (!) ile mi?.  
toplumsal hayatımız için çok önemlidir. Çünkü Türklüğü,   
bütünü ile mutluluğa eriştirecek tek yol olan milliyetçilik,  ______________  
bugüne kadar daha çok kafalarda yaşayan bir fikir olmaktan  DÜZELTME: Mayıs ayında yayınlanan KARPUZLAR VE 
ileri gidememişken, bu son hareket ile artık, toplum  KELEKLER başlıklı yazımızda bir dizgi yanlışı olmuş ve 
hayatında uygulanma imkân ve şansını elde etme yoluna  Kelekler, Keller olarak çıkmış. Mânâyı önemli derecede 
girmiş bulun‐maktadır. Bu bakımdan, C.K.M.P. deki son  değiştiren bu hatâyı düzeltir, Özür dilerim. N.K.  
değişiklik, siyasî olmaktan çok, Türklük yönünden önemlidir.   
   
Türkiye'nin, yakın tarihindeki birçok hamlelere ve  aynı gaye ve hedef etrafında toplanmalıdırlar. Türk 
davranışlara rağmen, devamlı bir ilerleme ve gelişme yoluna  milliyetçiliği 1944 te ve 1953'te yediği iki haksız ve kalleş 
giremeyişinin baş sebebi, hareketlerin ve hamlelerin, millî  darbe ile sarsıntılar geçirmesine rağmen, bugün eskisinden 
ruh temeline oturtulamayışı ve milliyetçi ellere teslim  daha güçlüdür. Yalnız teşkilâtsız, dağınık ve imkânsızdır. 
edilemeyişidir. C.K.M.P. deki son değişikliğin milliyetçi ve  Üstelik ve hepsinden acı olarak, yıllardan beri kendi 
vatansever çevrelerde çok olumlu karşılanması ve büyük  devletini kendisine karşı ve kendisinin karşısında, görmenin 
sevinç yaratması, büyük fakat talihsiz Türkiye'nin, dünya  ıstırabı içindedir.  
hartasındaki hakkı olan şerefli yeri alabilmesi ve Türk   
milletinin mutlu yarınlara doğru yürümesi imkânının  Fakat artık, her şeyi bir yana bırakmanın zamanı gelmiştir. 
belirmesi ümididir.   Istıraplar, endişeler, çekingenlikler olduğu kadar kırgınlıklar, 
  ayrılıklar ve bugüne kadar engel gibi gözüken her şey 
Bu ümidin gerçekleşmesi birkaç kişinin veya bir küçük  aşılmalı, geride bırakılmalı ve gönüllerinde Türklük sevgisi 
topluluğun çalışması ile olmaz, olamaz. Türkiye'yi, kökü  taşıyanlar, doğan ümidin etrafında birleşmelidirler. Türk 
dışarıdaki yıkıcı fikirlerin olduğu kadar; siyaseti, kişi ve  soyunun kurtuluşu ve Türklüğün, dünya üzerindeki hakkı 
zümre çıkarları haline getiren yaratıkların ve bütün  olan mevkii kazanması için, Türk milliyetçiliğinin Türk'ün 
düzenbaz takımının elinden de kurtarmak için, bütün  kaderine hâkim olması şarttır. Bütün Türk milliyetçilerinin, 
milliyetçiler, bütün vatanseverler ve bütün ileri görüşlü  ellerindeki bütün imkânları bu yolda kullanmaları, bunun 
Türkler,  için, en büyük vazifeleri olmaktadır. 

 
   

www.atsizcilar.com  Sayfa 4 
 
Vâ ‐ Nû'nun Nâzım Hikmet'i 
Veya 
Nâzım Hikmet'in Vâ‐Nû'su 
‐ III ‐ 
A. OKÇUOĞLU
8) Vâ‐Nû, Nâzım Hikmet'in, çok istediği halde — kurtarmalarının, adliyenin sağduyusuyla filân bir ilişiği 
hükümlü bulunduğundan— Türkiye'ye dönemediğini,  vardır. Evet, kızılların birçok kereler cezadan 
çıkan bir af üzerine memlekete gelince de tevkif  kurtulmaları suçsuz oluşlarından değildir. Onları 
olduğunu şöyle anlatıyor: "Netekim, az sonra bir af  kurtaran kanun maddelerinin yetersizliği ile kanun 
çıkar çıkmaz Kafkas sınırlarımızdan içeri kendini dar  adamlarının ‐ bu konudaki bilgisizliklerinden doğan‐ 
atmış! Yakalayıp bileklerine kelepçeyi vurmuşlar.  yetersizlikleridir. 
Katilleri sevk et‐tikleri gibi, tüfekli iki jandarma   
ortasında İstanbul'a yollamışlar..."  10) Nâzım Hikmet'in, Cumhuriyetin ilk yıllarında 
  yayınlanan Resimliay dergisinde, derginin sahipleri 
Bugün, Nâzım Hikmet'in sırtına as‐lan postu giydirip  Yahudi dönmesi Sabiha Zekeriya ve Mehmet Zekeriya 
onu yalancı bir kahraman haline getirmeye  ile işbirliği yaparak Türklük aleyhindeki çalışmaları 
çalışanların hemen hepsi, "mavi gözlü dev" lerinin  malûmdur. Vâ‐Nû, bu işbirliğini şöyle bir pamuk ipliği 
milliyeti, vatanı, dini ve kısacası insanları insan,  gerekçesine bağlamağa çalışı‐yor:  
toplumları toplum yapan her şeyi inkâr eden kıpkızıl   
bir komünist olduğunu artık saklamıyorlar. Bu gerçek,  "Bu karı koca Amerika'da tahsil etmiş, fikir hürriyetine 
Vâ‐Nû'nun yazılarında da reddolunmuyor. Hattâ,  inanmış kimselerdi. Nâzım'ın da şiirlerinde fikirlerini 
Nâzım'ın Türkiye'ye dönmek isteyişinin, kendisine  söylemesini normal sayıyorlardı." Meseleleri ve bu 
öğretilenlerin propagandasını yapmak olduğu da,  karı‐koca ile Nâzım'ın kişiliklerini bilmeyenler, buna 
dolambaçlı bir şekilde de olsa, kabul ediliyor.  belki inanabilirler. Fakat bu meseledeki gerçeğin, fikir 
  hürriyetiyle hiçbir ilgisi yoktur. 
Şimdi insafla düşünelim: Bir ülkeye, bir başka yurttan   
gelen bir adam var. Bu adam komünisttir, yani vatan  Fikir hürriyetine inanmış insanlar, bu hürriyeti bütün 
haini ve düşmanı.. Memlekete gelişinin sebebi de,  fikirler için eşit şekilde kabul ederler. Bu Yahudi karı‐
doğup büyüdüğü ve ekmeğini yediği toprakları,  koca, fikir hürriyetine inanıyorlar idi iseler, 1930 dan 
inandığı fikir gereğince, o geldiği ülkenin pençesine  önce Nâzım'ın komünizm propagandası yapan şiirleri 
atmak için propaganda yapmaktır. Böyle bir adamın  karşısındaki tutum ve davranışlarını, 1940 tan sonraki 
yakalanmasında ve eline kelepçe vurulmasında  devrede Türk milliyetçileri için de neden devam 
şaşılacak ne vardır? Gayesi, vatanı satmak olan bir  ettirmediler? Niçin, Türkiye tarihinin kara lekesi olan 
adam, yakalanıp adalete teslim edilmez de, göğsüne  1944 kepazeliği sırasında; satılmış, dalkavuk, korkak, 
madalya takılıp saraylara mı götürülür?   Türk düşmanı kalemler arasında ve hattâ başında yer 
  alıp milliyetçiliğimize ve milliyetçilere saldırdılar? Türk 
Vâ‐Nû'un: "Kaatilleri sevk ettikleri şekilde..." diyerek  milliyetçiliği bir fikir değil midir? O halde, komünizm 
adam öldürmüş kimseleri hor görmesi de garip.. Bu  gibi en alçak bîr fikrin dahi ‐ fikir hürriyeti namına ‐ 
sözleriyle Vâ‐Nû, bir adam öldüren başka bir adamın  savunulmasını hoş gören bu dönmeler, Türk'ü ayakta 
bir yerden bir başka yere götürülürken eline kelepçe  tutacak tek fikir olan Türkçülüğe kuduzcasına niçin 
vurulmasını ve yanında süngülüler bulunmasını uygun  saldırıp durdular? Fikir hürriyetine saygı bir tarafa, bu 
gördüğünü belirtmiş oluyor. Bu mantığa göre, bir kişi  kan kocanın beş paralık bir fikir haysiyetleri olsa idi, 
öldüren bir insana lâyık görülen böyle bir muamele,  Halk Partisinin anladığı milliyetçiliğin dışında bir 
koca bir vatanı için‐deki milyonlar ile birlikte  milliyetçilik olamayacağı herzesini yakarlar ve böyle 
felâketlerin en büyüğünün kucağına atma çabasında  bir herzenin yer aldığı yasının altına imzalarını atarlar 
bulunan bir yaratığa uygulanmayacak. Bir insan (hem  mıydı? Türk'ün Öz oğullarına "beşinci kol!" damgasını 
de ne insan!!) bir vatandan daha mı üstün?  vurmaya yeltenmek gibi seviyelere düşerler miydi? 
   
9) Vâ‐Nû, tevkif edilen Nâzım'ın bir süre sonra serbest  Hayır Vâ‐Nû Bey, hayır! O birleşmenin, tek sebebi, 
bırakılmasını da: "Normal adliyemizde sağduyu  Türklük düşmanlığında saf birliği etme fikridir. Üst 
kendini gösterdiğinden, Nâzım tahliye edildi." diye  tarafı ise ‐ eski deyimle ‐ lâf ü güzaf! 
ifade ediyor.   
Aslında ise ne Nâzım Hikmet'in o zamanki tahliyesinin,  11) Vâ‐Nû, Nâzım Hikmet'i, pek önemli ve büyük bir 
ne de daha sonraki devirlerde, onun yolundan giden  kişi gibi göstermek için hiç fırsat kaçırmıyor, hattâ 
başka hainlerin sık sık paçalarını  fırsatlar yaratıyor. Bu arada hapishane‐ 
 

www.atsizcilar.com  Sayfa 5 
 
den kendisine yazdığı mektuplardan seçtiği parçalarda da, onun  lik gibi en ulvî bir vatan vazifesine nasıl çifte atabildi? 
"pek önemli ve büyük bir kişi!" olduğunu gösteren ifadelerle   
karşılaşıyoruz.  Vâ‐Nû, dostunun yaşının 48 olduğunu ve kalbi ile karaciğerinde 
  sakatlık bulunduğuna dair evvelce raporlar aldığım öne sürerek 
Vâ‐Nû, yoldaşının bir mektubundan naklen şu satırları veriyor:  bu vatan kaçkınlığını hafifletmeye çalışıyor ama Türkçede buna 
"Ben üzülme. Ben yaşamasını, sevmesini bildiğim gibi, aynı  sadece "lâf" denir. Dünyanın her yerinde 48 değil, daha ileri 
cesaretle ölmesini de bilirim."  yaşlarda dahi askerlik vazifesi yapan, hattâ böyle İleri yaşlarda 
  savaşlara katılan şurası burası aksak binlerce, on binlerce insan 
Oynanan komedileri bilmeyenler için ne parlak bir söz!  olmuştur ve bugün de vardır. Hikmetof'unki can da o binlerce 
  insanınki değil mi? Nâzım, iddia edildiği gibi Türk toplumun 
Vâ‐Nû, komünist donkişotu Nâzım Hikmetof'un bu parlak (!)  seven bir yaratık olsaydı, hattâ kalbinde bir damlacık vatan 
sözünü, onun yiğitliğine bir misal gibi ileri sürüyor.  sevgisi bulunsaydı askerlik görevini yapmak için Zara'ya gider, 
  orada hastalanır veya hastalığı artarsa, vazifesini yaparken 
Nâzım'ı, millete bir matahmış gibi yutturmaya çalışanların,  hastalanan on binlerce in‐sanın gördüğü muameleye tâbi 
bilhassa son yıllarda böyle birçok kabadayılık efsaneleri  tutulurdu. 
uydurduklarını gördük. Fa‐kat aynı uydurmacılar, Nâzım'ın,   
vatansızlığının en reddolunmaz delili olan vatandan kaçışını da,  Sonra bir mesele daha var: Bu adam askerlik yapamayacak 
öldürüleceğini Öğrenmiş olmasına bağlamaya çalışıp durdular.  kadar hasta idi de, Türkiye'den kaçtıktan sonra yıllarca 
Pek ilerici Nadir Naili de, şu meşhur hâtıralarında aynı şeyi  Bulgaristan'da, Romanya'da, Arap ülkelerinde, Küba'da, o sert 
yasmadı mı?  iklimli Türkistan topraklarında dolaşıp komünizm propagandası 
  nasıl yaptı? Türkiye aleyhinde o mel'unca yalanları dış Türk 
Peki ama, bu adam, hem Ölümden korkmayan bîr kahraman;  dünyasına nasıl tutturmaya çalıştı? Kalbinde ve ciğerinde 
hem de öldürüleceği hakkında bir rivayeti duyunca soluğu  sakatlıklar tesbit olunan (!) bu büyük vatansever (!!!) bu yorucu 
demir perde gerisinde alan bir ödlek nasıl oluyor?  seyahatlerde nasıl kan kusmadı? 
   
Bu memlekette kan dâvası yüzünden yüzlerce, binlerce insan  Evet! Zara'da iki buçuk gün askerlik yapacak Nâzım, ölümün 
nice yıllardan beri dünya değiştirmiştir. Bunlar, ölümün  kucağına atılmış olacak, fakat dünyanın dört köşesinde 
kendilerini adım adım takip ettiğini, bir gün Azrail'in karşılarına  propaganda gezileri yapmak üzere fink atan büyük şaire hiçbir 
muhakkak çıkıp canlarım alacağını bildikleri halde, içlerinden bîr  şey olmayacak!! 
tek kişi memleket dışına kaçmış mıdır? Demek ki, kabadayılar   
kabadayısı Nâzım Hikmetof, o binlerce adsız memleket çocuğu  Masal.. Gülünç masal.. Bu masala inanmak için ahmaktan da 
kadar dahi yürek sahibi değil.  öte bir şey olmak gerek... 
   
O halde, ya Nadir Nadi ve ayakdaşlarının "Nâzım Hikmet,  13) Vâ‐Nû, bol keseden dâhilik, Türkçenîn şairliği, dünya şairliği 
öldürüleceğini haber aldığı için memleketten kaçtı!!" iddiaları  filân gibi rütbelerle şişirdiği Nâzını Hikmetof unu, daha başka 
uydurmadır, yahut ta "Nâzım'ın ölümü de cesaretle  meziyetler (!)le de süslemeye çalışıyor. Ancak bunların bir kısmı 
kucaklayacağı!"ın ortaya koyan Vâ‐Nû'nunki.  pek çocukça şeyler.. Meselâ, Nâzım, sokakta giderken kızlar 
  dönüp dönüp kendisine bakarlarmış! Çünkü şairin alev saçları 
***  varmış falan filân... 
   
12) Esasen, bu kaçış hikâyesi de çeşitli şekillerde anlatılıp  Böyle gelişigüzel şişirmeler, elbette ki, şişireni yanlışa 
durulmakta.. Nâzım'ın, şişirilip de bir kahraman yapılmasına  götürebilir. Netekim, Vâ‐Nû da, bir yazıda ak dediğine başka bir 
karar verilince, durmadan kulaklara şu yalan fısıldanmaya  yazıda kırmızı diyor, yani tezada düşüyor. 
başlanmıştı. Hikmetof, hapisten çıkar çıkmaz, kendisine bir   
ölüm tuzağı kurulduğunu anlamış. Bu sebepten kaçmak  İşte küçük bir misal: 
zorunda kalmış!  "Evlilik müessesesi konusunda çok muhafazakârdı. Fedakâr 
  çalışkan aile erkeği idi." 
İlkten sadece ağızlarda gevelenen bu yalan, sonradan yazıya da   
döküldü. Şimdi ise Vâ‐Nû, sevgili çocukluk ve ülkü arkadaşının,  Vâ‐Nû'nun bu vasıflarla övdüğü kişi Nâzımdır. Buna göre Nâzmı 
hapisten çıktıktan sonra asla vatandan kaçmak niyetinde  Hikmet, "aile" kavramına sadık bir insan olmuyor mu? 
olmadığını, hattâ çocuğunun doğacağına yakın, rahat bir ev   
tutup yerleşmek için hazırlıklara giriştiğini yazıyor, fakat askerlik  Fakat bir başka yerde, aynı Vâ‐Nû, aynı Nâzım Hikmet'ten tam 
için Zara'ya gönderilmesi kararlaştırılırca, bir hafta izin alıp bir  tersine söz ediyor: Vâ‐Nû'nun anlattığına göre, Hikmetof, "Nt." 
iki gün içinde çekip gittiğini ilâve ediyor.  Hanım ile nikâhlanmış. Bu "Nt." Hanım, Tiflis'te Nâzıma: "Bizim 
***  de herkes gibi bir yuvamız olsun!" demiş. Ve nasıl cici bici bir ev 
  istediğini de anlatmış. Bu masum istek Nâzım'ı çileden çıkarmış 
Bu iddiayı kabul edebilmek için ya pek çocuk, ya da çok akılsız  ve kızıl şair: 
olmak gerek.. Fakat, bu konuda önemli olan askerî   
makamlardan alınan bir haftalık izinden faydalanıp demir perde  — Vay! Demek küçük burjuvalık! 
gerisine kaçabilmek değil, askerlik yapmamak için vatanı  — Vay! Demek yuva! 
terketmek..   
  diye gülemiş! Ve hemen kaleme sarılıp "Nt." ye bir hicviye 
Hani bu adam bu vatanı çok seviyordu? Hani bu adam büyük  yazmış. Arkadan ayrılmışlar.. 
(!!) vatanseverdi? Vatanı bu derece çok seven böyle büyük bir   
vatansever, asker‐  Eee, hani bu Hikmetof "evlilik müessesi"nde 
 

www.atsizcilar.com  Sayfa 6 
 
"muhafazakâr" di? Evli bulunduğu, yâni evlilik müessesesini  zetmesi yakışır. 
kurduğu kadının bu "yuva" isteği karşısında bu tepme   
neden?  15) Ve Vâ‐Nû, on sayı devam eden "övgüname!" sini şu 
  sözlerle bitiriyor: 
İşte Vâ‐Nû'nun Nâzım'ı, veya Nâ‐zım'm Vâ ‐Nû'su...   
  "Ben de ömrümde rastladığım en olağanüstü insanı bu yazı 
14) Vâ‐Nû, Nâzım'ını varayoğa överken, dostunun kendisini  serisi içinde belirtmiş oldum. Nâzım Hikmet, tekrarlıyorum 
övme gibi kusurlara düşmediği yolunda sözler de ediyor.  ömür boyu rastladığım en olağanüstü insandır." 
Halbuki Hikmetof, bir çok divan şairlerini gölgede bırakacak   
derecede kendisini övüp durmuştur.  Vâ‐Nû'nun bu sözlerine, bîr bakımdan, bir şey denemez. 
  Nâzım Hikmet, onun, hayatı boyunca tanıdığı insanların en 
Türkiye'de basılmış kitaplarında bunun örnekleri çoktur.  olağanüstüsü olabilir. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir 
Fakat o eski kitaplara kadar gitmeden, Vâ‐Nû'nun  köyde doğup büyüyen ve ölen herhangi bîr insanın, tanıdığı 
yazılarında yer almış bir şiirin‐1 den misal vererek, Vâ‐ birkaç yüz kişi içinde herhangi birisi, onun için olağanüstü 
Nû'nun kendi kendini nasıl yalanladığını göstereceğim:  olabilir. Ama böyle bir olağanüstü adam dünya çapında bir 
  harika sayılamaz. Sayılmak istenirse böyle bir hüküm, 
Yukarda sözü edilen "Nt"nin bir yu‐vaya sahip olma isteği  elbette, gülünç olur.  Vâ‐Nû'nun Nâzım'ında da durum 
üzerine Hikmetof'un yazdığı hicivde şu satırlar var:  aynıdır. Yâni Hikmetof sadece Vâ‐Nû'nun tanıdığı kişiler 
  arasında bir olağanüstüdür! 
Sen   
Benim  Bir atasözümüz vardır: Koyunun bulunmadığı yerde keçiye 
Minare boyumdan çam gövdeme  Abdurrahman Çelebi derler; Derler ama, dağ keçisi, yine de 
Yumuşak  keçidir. Hiçbir zaman sütü bol, yünü değerli koyun olamaz. 
Beyaz   
Bir kurt gibi girdin.    Sözün kısası şu ki, kediye kaplan, kargaya sülün denemez. 
  Ve onun içindir ki her zaman, her yerde yılan yılandır, köpek 
Bu satırlar, bu minare boyu ve bu çam gövde, acemane bir  köpektir, akrep de akrep… 
övgü değil mi? Askerlik kutsal vazifesini yapamayacak kadar   
çürük bir gövdeye, çam filân bir tarafa, olsa olsa paslı  — SON — 
teneke ben‐ 
Türklüğe ve Türkçülüğe Saldıran Mahutlardan Birisi Ne Diyor? 
GÖKÇEOĞLU A. Yavuz Yücel
1944'te açıktan Türk'e ve Türkçülüğe saldırma cesaretini  ye, özellikle endüstriye dayanırmış. 
kendilerinde bulan ilerici sosyalistler! (Serteller, Boran,   
Boratav ve Berkesler) bugün aynı hınç ve ihtiras içinde  Kısaca Türk denilen toplumun iktisadî menfaatlerin bir 
saldırılarına tekrar başladılar. Onların gayeleri şahıs veya  araya getirdiği sınıf olduğu kanısında. Bunlar da 
dernek olarak değil, doğrudan doğruya Türklüğün ortadan  bağımsızlığını kaybederse kendini kurtarmak şöyle dursun, 
kaldırılmasıdır. Bunlar açıkça Türk düşmanıdırlar.  Türklükten çıkarmış! Irkın, dilin, dinin, harsın, geleneğin 
  zerrece önemi yokmuş! 
***   
  Peki soruyoruz öyle ise: M.Ö. 220'de tarih sahnesinde 
16.4.1965 tarihli "Yön" isimli malûm dergide çıkan Niyazi  görülen Hunlar Kore'den Urallara, Sibirya'dan Tibet 
Berkes'e ait bir yazı bu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya  yaylasına kadar uzanan koca Türk İmparatorluğunu hangi 
koyuyor :  güç ile kurdular? M.Ö. 174'de imparatorluğun en parlak 
  devrini yaşatan Mete = Oğuz Han Türk ırkının en büyük 
"Türkler ırk ve kan üzerine kurulu toplum olmadıkları gibi,  kahramanlarından değil miydi? Hunlar egemenliklerini 
din üzerine kurulu toplum da olmamışlardır Türkün tarihsel  kaybedince batıya kayan Batı Hunları devlet ordu, endüstri 
varlığı devlet ordu ve ekonomiye özellikle endüstriye  yokken nasıl dirildiler, Avrupayı bir baştanbaşa istilâ ederek 
dayanır Bunlar da özgürlüğünü ve bağımsızlığını yitirdi mi  titreten Attilâ bu gücünü Türk ırkından almıyor muydu? 
yandığının resmidir onu ne kendi vatanında, ne de başka   
vatanlarda ne ırk kurtarabilir ne de din sadece Türklükten  *** 
çıkar"   
  Zaten o devirlerde göçebe olan, avcılık ve hayvancılıkla 
Türk'ü, Türk'ün tarihini bu derece maddeci bir görüşe göre  geçinen Türklerde ekonomi, ticaret ve hele endüstri 
izah etmek, ancak kaynağını kuzeyden alan marksistlerin  katiyyen olamazdı. M.S. 552'de dirilen Göktürkler, ortalıkta 
eseri olabilir. Türkün tarihî varlığı devlet, ordu ve ekonomi‐  hiç bir iktisadî birlik yokken dağa çıkan 17 Türk erinin 
insanüstü çabalarıyla ta‐ 

 
   

www.atsizcilar.com  Sayfa 7 
 
rih sahnesine çakmadılar mı? 630 da siyasî ve iktisadî  lere göre bir millet; karnını aynı kazandan doyurabilme 
hâkimiyetlerini Çinlilere kaptıran Türkler niçin Türklükten  kavgasıyla bir araya toplananların tümüdür. 
çıkmadılar? Çıkmadılar, zira Türk ırkı esir de olsa   
yaşıyordu ve onun ırkî hasletlerinin şahlanmış bir  Berkes daha ileri giderek Türk'ü de inkâr ediyor.  
harikası, Kürşad ve 40 arkadaşı istiklâl uğruna Çin  ". Türk kelimesi üzerine bir sonuca vardırılamayan 
sarayını basmayı göze alabiliyorlardı. Bu olayın yarattığı  tartışmaların incelenmesi bize gösterir ki, bu adla ne bir 
millî heyecan çok geçmeden Göktürk Devletinin yeniden  ırk, hattâ ne bir kavim vardır. Dili Türkçe olan çok sayıda 
doğuşunu hazırladı. Bir Bilge Kağan, bir Kültegin ismi  kavimler vardır." 
Türk'ün dirilmesi, var olması için kâfi geliyordu. Hani   
endüstri, hani iktisadî lonca birlikleri?  Gördünüz mü Türk'ün inkârını diline dolayan ilerici 
  sosyalisti? Türkün tarihî ve bugünkü varlığını inkâr 
***  ederken utanmadan bu sakat görüşlerini Atatürk'e de 
  malediyor Atatürkçü geçiniyor. 
Göçebe Türkte endüstri arayan sözde bilimsel kişiye   
bakın ne gaflar yapıyor böyle demekle de bugün esaret  Türk, her zaman, her yerde Türktür. Onun varlığı, ona 
altında bulunan milletdaşlarımızın kurtulmaları şöyle  Allahın bir lûtfudur. Türkün ırkî hasletleri, kahramanlığı, 
dursun Türk olmadıklarını Türklükten çıkmış olduklarını  tarihî haşmeti göz önünde canlı durdukça o hiç bir 
iddia etmiş oluyor.   zaman yok olmayacak esarettekiler kurtulacaktır.  
   
Kırım, İdil‐Ural, Azerbaycan, Türkistan Türklerinin Türk  Türk kendini imha etmeyi düşünen kuvvetleri görüşleri 
olmadıkları iddiası Sovyet Rusya'nın, Kızıl Çinin görüşleri  yeri ve zamanı gelince bir hamlede ezmesini bilecektir. 
olduğuna göre Niyazi Berkes açıkça sovyetlerin  Bekleyiniz göreceksiniz. 
emperyalist proletarya millet anlayışına katılıyor   
demektir. Kızıl emperyalist‐  TANRI TÜRK'Ü KORUYACAKTIR. 
Refet Körüklü'nün "Hani"Adlı Kitabı 
YENİ EŞEKLER:    Zaferle süslediğin meydanların hani? 
Türkçü şair Refet Körüklü'nün ilk şiir kitabı yayınlandı.    O kubbe kubbe tulgaların, mızrakların hani? 
Şairin hamasî şiirlerinden meydana gelen eser, Afşin   
Yayınları'nın beşinci kitabıdır.  Ancak şunu da hemen ilâve etmek gerekir ki, büyük ve 
  şanlı mazinin özlemi sade bu şiiri kaplayan hava değildir. 
Refet Körüklü, çeşitli dergilerde yayınlanan  Bütün kitapta ayni millî özlemle karşı karşıya 
manzumelerinden seçtiği ve hepsini yeniden işlediği  bulunuyoruz: 
"Hani?" si ile, hamasî şiirin, yakın yıllara ait en güzel   
eserlerinden birisini vermiştir.     Kalk sultanım, Fatih'im! Yine şahlan‐sın atlar! 
    Ağlayıp dövünmekte Çoruh, Dicle, Fıratlar, 
Kitaba adını veren ve üç parçadan meydana gelen Hani?,    Bir zamanlar 
Türk soyunun ulu mazisini gözler önüne sermektedir:    Çin şeddinden, Alplerden seslenirdin,  
    Nil'de, Tuna'da at sular,  
   Hani bahar sefer mevsimindi    Zaferlerle süslenirdin. 
   Kol kol orduların dağılırdı dört bir yana    
  Şairin kalbini dolduran "Büyük Türklük" sevgisinin 
beytiyle başlayan Hani? de:  akisleri olan Hani?, bu ilâhî sevgi ile elbette ki tutsak 
  Türklere de seslenecekti. Kitabın Özlenen Yurt 
  Başı dumanlı dağ gibiydin,  bölümündeki parçalar, Türk dünyasının bu talihsiz 
  Yüceydin,  milyonlarına seslenişler. 27 Nisan parçasındaki : 
  Yüce dağlardan yüce.   
  Gün batmadan yaylar    Sana tutsak demeye varmıyor dilim, 
  Bir daha, bir daha gerilirdi.    Ama 
    Her 27 Nisan'da ıslak mendilim. Özlenen Yurt'taki: 
Kırallara, pirenslere, tekvürlere El etek öptürürdün. gibi,    Orda yalın taşa korum başımı 
Türk tarihini en sade sözlerle dile getiren mısralar ve her    Zevkle yerim bir lokmacık aşımı 
paragrafın sonunda, o şanlı ve satvetli günleri arayan bir    Ötüken'de dikin mezar taşımı gibi mısralar:  
sesleniş ile karşılaşmaktayız:    Ve Tanrı'ya açılmış elim 
    Sizler için 
O atlılar, yayalar, beğler, hakanlar hani?    Dövünür, dövünürüm. 
 
 
   

www.atsizcilar.com  Sayfa 8 
 
diyen şairin duygularının akisleri...            Deli  
  Ya aklı yok, ya deli,  
Hani?'nin, Anadolu Türk şiiri için yeni sayılacak yönü,  Türk'e düşman olanın  
Türkiye horyatları bölümüdür. Kerküklü Türklerin,  Böğründe kalmış eli  
manilerimizde olduğu gibi cinaslı kafiylerle vatanî ve çok     
içli Türklük duygularını dile getiren horyatları, ilk defa            Kor 
Refet Körüklü'nün kalemiyle Türkiye şiirinde gözüküyor.  Ayrılık yad elde kor 
Şairin, Kerküklü soydaşlarımızın insana bir yandan gurur  Beni yaktı kül etti 
verici, bir yandan da iç parçalayıcı horyatlarından aldığı  İçime düşen şu kor...  
ilhamla yazdığı Türkiye horyatları içinde, başarılı ve güzel   
örnekler var:  Refet Körüklü'yü bu güzel eserinden dolayı tebrik eder 
ve "Hani?" yi bütün milliyetçi Türklere ve bilhassa 
gençlere hararetle tavsiye ederiz. 
IRZ!  YENİ HÜKÜMET 
Gazetelerde bir haber: Bir Moskova mahkemesi, bir  TİP'in, Stalinvari bıyıklı genel Başkanı Mehmet Ali, 
kadının zorla ırzına geçen bir Moskof gencini idama  bugünkü hükümeti, bir seçim hükümeti için yeterli ve 
mahkûm etmiş!  tarafsız bulmadığını söylemiş. Sosyalist yoldaşa göre, 
  tarafsız kişilerden bir hükümet kurarak seçime gitmemiz 
Başkalarının işine karışmak doğru değil ama, hani insan  zorunlu (!!!) bir tarihi vazife imiş. 
yine de merak edip kendi kendine şunu soruyor:   
  1969'da başa güreşeceklerini birçok defalar ifade eden 
Oraları için "Irz!" diye bir şey var mı? Bu ırz denilen şey,  ve fakat şu günlerde henüz başın altında bulunan genel 
burjuva uydurması bir nesne değil mi idi?  başkana, isteği gerçekleştiği takdirde, belki küçük bir 
  yardım olur düşüncesiyle, tarafsız ve ehil kişilerden 
HAYRET  kurulu bir bakanlar kurulu listesi sunuyoruz: 
   
Bu "ırza geçme!" olayını haber veren Moskof gazetesi,  Başbakan: Nadir Nadi (Tek kusuru soyadı bulunmayışı). 
idam hükmü giyen gencin, kendisine yardım eden iki   
arkadaşı ile birlikte sarhoş bulunduklarını, kızı sokakta  Başbakan Yard. : İlhan Selçuk (Adlarının Türkçe 
görüp tuttuklarını, bir taksiye koyup oturdukları  olmasından başka kusuru yok). 
apartman odasına götürdüklerini, tecavüz sırasında kızın   
korkunç çığlıklar attığını, fakat apartman sakinlerinin hiç  Müh Eğ. Bakanı: Mahmut Makal (Esan sesine 
birisinin bu çığlıkların sahibine yardıma koşmadıklarını,  tahammülü olmayışı gibi büyük meziyetler sahibi!) 
bir nevi hayret ifadesiyle, yazıyor.   
  Millî Savunma Bak: Çetin Altan (Kaleminin gücü 
Fakat bunda hayret edilecek bir taraf yok. Olsa olsa, taksi  sayesinde dışardan yardım almadan devleti ayakta 
şoförü, bir halk düşmanı (!)nın sorguya çekilmek için  tutar). 
götürüldüğünü, apartman sakinleri de bu halk   
düşmanının sorguya çekilmekte olduğunu sanmışlardır!  Dışişleri Bakanı: Niyazi Ağırnaslı (Kuzey komşumuz ile 
  aramızı dakikada düzeltir). 
ÇARE  İktisat Bakanı: Balatlı Mişon (Üstüne adam yoktur). 
  Köy Bakanı: Abdi İpekçi (Kadıköy, Arnavutköy, 
İstanbul nüfusunun artması ile ölümlerin de çoğalması,  Polonezköy gibi köylerimizi hemen kalkındırır). 
bu en büyük şehrimizin başına yeni bir dert açmış  Enerji Bakanı: Prof. Yavuz Abadan (Kimseden enerji 
bulunuyor: En çok bir yıl içinde bir çare bulunmazsa,  almadan bakanlığı yürütür). 
ölüler gömülememek, gömülecek yer bulunamamak  Ticaret Bakanı: Şükrü Koç (Addaşlarını arttırıp ihraç 
felâketi ile karşı karşıya kalacaklarmış!  ederek gelir kaynağı sağlar). 
  İçişleri Bakanı: Dahiliye uzmanı Suphi Baykam (Gülü 
Fakat, biz bunda öyle üzülecek bir taraf görmüyoruz.  tarife ne hacet?). 
  Adalet Bakanı: Avcıoğlu (Turnayı gözünden vurup adaleti 
Her derdin olur çaresi, her inleyen ölmez mısraının  kurtarır). 
belirttiği gibi, bunun da çaresi bulunabilir. Hani şu,  Mektup ve havale adresi:  
devletin rejiminden tutun da, iktisadî ve toplumsal   
meselelere ve oradan kanalizasyon ve gecekondu   Feyzullah Cad. 9, Maltepe (Kartal) İstanbul 
dâvalarına kadar her alanda en ileri (!) fikirleri bir tek   
makale ile halleden ünlü yazarlardan birisine   Dizgi ve Baskı: 
başvursunlar, bu iş de dakikada hallolunur gider.   SİNAN BASIMEVİ 
 

www.atsizcilar.com  Sayfa 9 
 

You might also like