Professional Documents
Culture Documents
www.atsizcilar.com Sayfa 1
Komünist Düşmanı Atatürk,
Atatürk Düşmanı Komünist
ve
BELGELER
NEJDET SANÇAR
Atatürk'ün fikir cephesi, Türk milliyetçiliği temeli anladıkları çelik bilekli elini öpmek zorunda kalıp da,
üzerinde yükselmiştir. Türk'ü yaşatacak tek fikir Türk onu, türlü hile ve yalanlar ile gerçek kişiliğinin dışında
milliyetçiliği olduğu içindir ki, Atatürk, bu fikri bir insan, hatta bir marksist gibi göstermek alçaklığına
benimsemiş, hareketlerinde ve hamlelerinde Türk başvururlarken, bir yandan da, komünizm aleyhindeki
milliyetçiliğini kendisine hareket noktası olarak sözlerinin yalan ve uydurma olduğunu söylemek
almıştır. küstahlığında bulunuyorlar. Evet, hiç sıkılmadan,
Mustafa Kemal'in, Eskişehir'de, hâkimlere o tarihi
Atatürk'ün amansız bir komünist düşmanı oluşunun sözleri söylemediğini iddiaya kalkıyorlar.
sebebi de budur. Çünkü komünizm; Türk'ün, tarihteki
en büyük düşmanının, Türklüğün kökünü kurutmak Fakat, kızılların bütün iddiaları gibi bu iddiaları da
yolunda kullandığı en korkunç silahtır. Türk'ü sevenler yalandır. Cünkü Atatürk, o sözleri söylemiştir. Yani
bunun için komünist düşmanıdırlar. Atatürk'ün Atatürk nasıl bir gerçekse, o sözler de öyle gerçektir.
komünist düşmanlığı sebebi de bundan başka bir şey
değildir. Atatürk nasıl Türk'ü yok etmek isteyen İşte tarihi bilgi: Atatürk, 5 Ağustos 1929 akşamı
komüniste düşman olmuşsa Türk düşmanı komünist Ankara'dan tren ile İstanbul'a hareket etmiş, tren
de Atatürk'e öyle düşman kesilmiştir. Eskişehir'e geldikten sonra 6 Ağustos sabahı, bilhassa
çağırılan Temyiz reisi, üyeleri ve istasyonda toplanan
Komünistlerin Atatürk düşmanlığı başlangıcı, İstiklal diğer aydınlar ve işçilere karşı, Eskişehir'de çıkan
Savaşı yıllarına kadar uzanır. Anadolu Türklüğünün, Sakarya gazetesinin 7 Ağustos 1929 tarihli sayısında
batılı sömürgecilere karşı giriştikleri İstiklal Savaşımızı, metni yayınlanan şu sözleri söylemiştir:
kendi canavarlıkları yolunda kullanma çabaları sonuç
vermeyince, komünistler, Atatürk'ü de düşman kabul "Türk milletinin içtimai nizamini ihlale müteveccih
etmişlerdir. İstiklal Savaşımızın başbuğu, o günden bu didinmeler boğulmaya mâhkumdur. Türk milleti
yana, bütün komünistler için en büyük bir düşmandır. kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri
aleyhine çalışmak isteyen müfsit, sefil, vatansız ve
Atatürk'ün, her fırsatta komünizmi lanetlemesi, bu milliyetsiz sebükmağızların (= beyinsizlerin)
sapık fikrin Türk milletinin tarihi karakterine asla hezeyanlarındaki gizli ve kirli emelleri anlayamayacak
uymayacağını söylemesi ve hatta daha da ileri giderek ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir.
komünistliği Türk dünyası için en büyük tehlike olarak
ilan edip her görüldüğü yerde ezilmesini istemesi, O, şimdiye kadar olduğu gibi, doğru yolu görür. Onu
elbette ki, çok önemlidir. Fakat, cumhurbaşkanlığını yolundan saptırmak isteyenler ezilmeye,
ilk yıllarında trenle Eskişehir'den geçmekte iken, gece kahredilmeye mahkûmdur. Bunda köylü, amele ve
yarısı Temyiz Mahkemesi üyelerini istasyona çağırtıp, bilhassa kahraman ordumuz candan beraberdir. Buna
onları komünizm konusunda o tarihi sözleriyle da kimsenin şüphesi olmasın.
uyarma lüzumunu duyması, şüphesiz, çok daha
mühimdir. Hâkim efendiler! Siz kanun adamlarısınız. Ellerinize
milletin, vatanın her türlü hak ve menfa
Yerli kızıllar, Atatürk'ün, kıramayacaklarını
www.atsizcilar.com Sayfa 2
atlerini vikaye eden kanunlar tevdi edilmiştir. işaret ettiğim Bu iki hareket her şeye rağmen, hareketimizin inkişaf
noktaları işittiniz. Türk milletinin büyük haklarını müdafaa etmekte olduğuna delildir.
ederken, bu noktalar ehemmiyetle hatırda tutulmalıdır.
Türkiye komünist hareketi, Türkiye amelesinin hareketidir.
Bu memleketteki komünistler sadece bizim tevkif ve
hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işlerle bizzat Türkiye Komünist Partisi, Türkiye amelesinin partisidir. Bu
yakından alakadar olacağım. hareket ve bu parti, Türkiye'de köylü ve fakir esnaf
tabakalarının da menfaatlerini müdafaa eden yegane
Şurası unutulmamalıdır ki, Türk aleminin en büyük düşmanı kuvvettir.
komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.»
Mustafa Kemal Paşa ve onun hükümeti, burjuva sınıfına,
Görülüyor ki, milliyetçi ve komünist düşmanı Atatürk, zabitlerine ve polislerine dayanabilir.
beyinsizler diye vasıflandırdığı komünistlerin, gizli ve kirli
emeller ardında koştuklarını; fakat Türk milletinin, Eskişehir nutkundan alacağımız derse gelince: Ameleler,
toplumsal düzenini değiştirme yolundaki bu çabaları köylüler arasında ve ordunun işinde çalışmaya daha ziyade
muhakkak boğacağını, bu konuda Türk milletinin kahraman ehemmiyet vermek, esnaf tabakaları ile temasımızı daha
ordusu ile birlikte aynı düşüncede olduğunu söyledikten ziyade sıklaştırmak ve bu hususta "köylü, ordu ve esnaflar"
sonra; hâkimlere, Türklüğün yararına işlemesi gereken arasında gizli neşriyata büyük bir azimle başlamak,
kanunları uygularlarken, komünizm meselesinin asla akıldan başlanan yerlerde ise devam etmektir.
çıkarılmamasını hatırlatmıştır. En sonunda da, Türkiye'yi
yıkmaya çalışan hain takımının sadece yakalanıp hapse ***
tıkılanlar olmadığını, bu beyinsizler sürüsüyle bizzat
kendisinin uğraşacağını söylemiş ve komünizm yılanının Bundan başka, bu sahalarda zayıf olan teşkilat işlerini de
başının her görüldüğü yerde ezilmesini emretmiştir. kuvvetlendirmek icap eder.
Komünist, denilen yaratıkların, insanlara has meziyetlere Amele sınıfı arasinda mesaimiz, fırkamızın esas faaliyeti
sahip olmadıkları malumdur. Onun için, Türkiyeli beyinsizler olduğu için, burada yapılacak işler malumdur. Bilhassa, her
takımı, Atatürk'ün yukarıdaki sözlerini bin dereden su sahadaki faaliyetimizde, kütlelere bugünkü hükümetin ve
getirerek yine de inkar etmeye, yahut hiç değilse, beyinsiz cumhurreisinin burjuva mahiyetini iyice anlatmak lazımdı
kafalarına bir balyoz gibi inen bu demeci çamura bulamaya
kalkabilirler. Buna meydan vermemek için, bir de, onlara ait Halk Fırkasının, Halk Fırkası hükümetinin, Büyük Millet
bir ihanet belgesinin tam metnini vereceğim. Bu belge, Meclisi'nin Cumhurreisinin yüzlerindeki maskeyi yırtmak ve
Atatürk'ün Eskişehir'deki demecine karşı, gizli Türkiye bütün bu müessese ve şahısların nasıl burjuva müessesesi ve
Komünist Partisi'nin o zamanki merkez komitesinin mümessilleri olduğunu, emekçi sınıfına göstermek, Türkiye
yayınladığı gizli genelgedir, Bu genelge, sadece Mustafa Komünist Partisi'nin önünde duran en mühim
Kemal'in Eskişehir demecini doğrulamakla kalmamakta, aynı meselelerindendir.
zamanda, Türkiyeli vatansız kızılların, istiklal Savaşı
başkumandanı hakkındaki gerçek düşüncelerini de ortaya Türkiye Komünist Partisi, Türkiye burjuvazisinin reisi, Türkiye
koymaktadır. amele köylü ve esnafının en büyük düşmanı olan Mustafa
Kemal Paşa'nın resmi ilan‐ı harbini büyük bir soğukkanlılıkla
Gizli genelge şudur: karşılar ve mücadelesine devam eder.
Bütün Dünya Amelesi Birleşiniz TKPnin vilayet komitelerine Türkiye Komünist Partisi
gizli tamimi Eskişehir ilanı Harbi Türkiye burjuvazisi, Merkezi Komitesi
cumhurreisinin ağzı ile, Eskişehir istasyonunda Türkiye
Komünist Partisine harb ilan etti. Bu, çoktandır devam eden
bir muharebenin, burjuva devletinin en yüksek makamı
tarafından resmen tasdiki demektir. İşte belgelerin ışığında Atatürk ve işte belgelerin kıskıvrak
bağladığı komünist...
Bir müddet evvel de, Başvekil İsmet Paşa, Mecliste söylediği AFŞIN YAYINLARI
bir nutukla, komünistlere taarruz etmişti.
1‐ Nejdet Sançar: Afşın'a Mektuplar 300 Krş.
Mustafa Kemal Paşa, komünistlere uzun uzadıya küfür 2‐ Atsız: Yolların Sonu (Şiirler) 500
ettikten sonra, onları, ordu kuvvetiyle tehdit etmiş ve ilk 3‐ Tiirk Gençliği Nasıl olmalıdır? 250
defa olarak komünistlere karşı mücadelede Türkiye 4‐ Refet Körüklü: Hani (Şiirler) 250
amelesinden köylüsünden ve esnafından yardım dilemiştir. 5‐ Nejdet Sançar: Türk Kahramanları 500 Krş.
Demek oluyor ki geçen zaman zarfında, Türkiye komünist
hareketi, burjuva için daha mühim bir tehlike haline İsteme adresi:
gelmiştir.
AFŞIN YAYINLARI
Meneviş Sok. 80/4
Kavaklıdere / Ankara
www.atsizcilar.com Sayfa 3
Türkiye'de Fikir Partileri Kültür Sefaleti veya Dil Rezaleti
NEJDET SANÇAR NEJDET KÜRŞAD
1908‐1960 yılları arasında kurulup Türkiye'nin siyasî Ben radyolardaki ilmî (!) konuşmalarla açık oturumları, pek
hayatında rol oynayan partilerin sayısı az değildir. Fakat, azı istisna edilirse, dinlemem; dinlemeye tahammül
Cumhuriyet devrindeki gizli komünist partileri bir yana edemem. Zira bilirim ki bunlar benim bilgimi arttıracağı
bırakılırsa, bunların hiçbirisinin klâsik anlamı île bir fikir yerde, asabımı bozacak; beni tereddütler ve endişelere
partisi oldukları söylenemez. sürükleyecek...
1908'den sonraki devrenin "İttihad ve Terakki"si ile Geçenlerde kulağıma bir konuşma ile bir "izlenim" çalındı:
"Hürriyet ve İtilâf"ı, içlerinde milliyetçisinden kozmopolitine
ve fikirsizine kadar her cinsten insanın toplandığı siyasî Konuşma, bir dil uzmanı ile spiker arasındaydı. Lisân
teşekküllerdi. Cumhuriyetten sonraki devirde de durum, konusundaki bu karşılıklı konuşmuşla spiker, eğer
1908 sonrasından farklı değildir. Bu devrenin iki büyük yanılmıyorsam, bâzı kelimelerin asıllarından bahsederken
partisi başta olmak üzere bütün partiler fikirleri ve inançları "maydanoz" kelimesinin aslının "mide nüvâz" ‐nuvaz diye
birbirlerinden başka ve hattâ birbirlerine karşı insanların telâffuz ediyordu‐ olduğunu söyledi. Dil uzmanı da, doğrusu
toplandıkları teşekküller halindedir. nâzik bir insandı, bu yanlışa itiraz etmedi. Halbuki lûgatlar,
bu kelimenin aslının Yunanca olduğunu yazı‐yordu.
27 Mayıs hareketinden sonra girilen devrenin bu alandaki
özelliklerinden birisi, fikir partilerine doğru ilk adımın atılmış "İzlenim"e gelince:
olmasıdır. Bu devrede kurulan Türkiye İşçi Partisi, bir fikir
partisidir. Son Kurultayından yeni bir şekle bürünerek çıkan Bir spiker, İstanbul'un fethinin yıldönümü dolayısıyla yapılan
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi de, artık "bir fikir törenin naklen yayımından az önce bu tarihî olayın bir
partisidir. Türkiye İşçi Partisi'nin, kurucuları ve bilinen diğer özetini yaptı ve meşhur Türk kahramanı Ulubatlı Hasan'ın
mensupları ile, hangi fikrin siyasî teşekkülü bulunduğu "ilk Türk bayrağını" surlara diktiğini anlattı... Spiker,
malûmdur. Eskiden beri milliyetçi bir havası olan C.K.M.P. mânânın, bu küçük Türkçe yanlışı ile nasıl değiştiğinin
ise yüksek kademesindeki son değişiklik ile, tam bir farkında değildi. Elindeki metnin de sümmettedârik olduğu
milliyetçi parti olmak yolanda ilk ciddî adımı atmıştır. belli oluyordu.
*** Şimdi siz olsanız, benim gibi yapmaz da ne yaparsınız?! Bir
de kalkmışız radyo ile öğretim yapmaya! Bu kadro, bu bilgi,
Türkiye'nin siyasî hayatındaki bu son adım ve hamle, bu Türkçe ve bu dikkat (!) ile mi?.
toplumsal hayatımız için çok önemlidir. Çünkü Türklüğü,
bütünü ile mutluluğa eriştirecek tek yol olan milliyetçilik, ______________
bugüne kadar daha çok kafalarda yaşayan bir fikir olmaktan DÜZELTME: Mayıs ayında yayınlanan KARPUZLAR VE
ileri gidememişken, bu son hareket ile artık, toplum KELEKLER başlıklı yazımızda bir dizgi yanlışı olmuş ve
hayatında uygulanma imkân ve şansını elde etme yoluna Kelekler, Keller olarak çıkmış. Mânâyı önemli derecede
girmiş bulun‐maktadır. Bu bakımdan, C.K.M.P. deki son değiştiren bu hatâyı düzeltir, Özür dilerim. N.K.
değişiklik, siyasî olmaktan çok, Türklük yönünden önemlidir.
Türkiye'nin, yakın tarihindeki birçok hamlelere ve aynı gaye ve hedef etrafında toplanmalıdırlar. Türk
davranışlara rağmen, devamlı bir ilerleme ve gelişme yoluna milliyetçiliği 1944 te ve 1953'te yediği iki haksız ve kalleş
giremeyişinin baş sebebi, hareketlerin ve hamlelerin, millî darbe ile sarsıntılar geçirmesine rağmen, bugün eskisinden
ruh temeline oturtulamayışı ve milliyetçi ellere teslim daha güçlüdür. Yalnız teşkilâtsız, dağınık ve imkânsızdır.
edilemeyişidir. C.K.M.P. deki son değişikliğin milliyetçi ve Üstelik ve hepsinden acı olarak, yıllardan beri kendi
vatansever çevrelerde çok olumlu karşılanması ve büyük devletini kendisine karşı ve kendisinin karşısında, görmenin
sevinç yaratması, büyük fakat talihsiz Türkiye'nin, dünya ıstırabı içindedir.
hartasındaki hakkı olan şerefli yeri alabilmesi ve Türk
milletinin mutlu yarınlara doğru yürümesi imkânının Fakat artık, her şeyi bir yana bırakmanın zamanı gelmiştir.
belirmesi ümididir. Istıraplar, endişeler, çekingenlikler olduğu kadar kırgınlıklar,
ayrılıklar ve bugüne kadar engel gibi gözüken her şey
Bu ümidin gerçekleşmesi birkaç kişinin veya bir küçük aşılmalı, geride bırakılmalı ve gönüllerinde Türklük sevgisi
topluluğun çalışması ile olmaz, olamaz. Türkiye'yi, kökü taşıyanlar, doğan ümidin etrafında birleşmelidirler. Türk
dışarıdaki yıkıcı fikirlerin olduğu kadar; siyaseti, kişi ve soyunun kurtuluşu ve Türklüğün, dünya üzerindeki hakkı
zümre çıkarları haline getiren yaratıkların ve bütün olan mevkii kazanması için, Türk milliyetçiliğinin Türk'ün
düzenbaz takımının elinden de kurtarmak için, bütün kaderine hâkim olması şarttır. Bütün Türk milliyetçilerinin,
milliyetçiler, bütün vatanseverler ve bütün ileri görüşlü ellerindeki bütün imkânları bu yolda kullanmaları, bunun
Türkler, için, en büyük vazifeleri olmaktadır.
www.atsizcilar.com Sayfa 4
Vâ ‐ Nû'nun Nâzım Hikmet'i
Veya
Nâzım Hikmet'in Vâ‐Nû'su
‐ III ‐
A. OKÇUOĞLU
8) Vâ‐Nû, Nâzım Hikmet'in, çok istediği halde — kurtarmalarının, adliyenin sağduyusuyla filân bir ilişiği
hükümlü bulunduğundan— Türkiye'ye dönemediğini, vardır. Evet, kızılların birçok kereler cezadan
çıkan bir af üzerine memlekete gelince de tevkif kurtulmaları suçsuz oluşlarından değildir. Onları
olduğunu şöyle anlatıyor: "Netekim, az sonra bir af kurtaran kanun maddelerinin yetersizliği ile kanun
çıkar çıkmaz Kafkas sınırlarımızdan içeri kendini dar adamlarının ‐ bu konudaki bilgisizliklerinden doğan‐
atmış! Yakalayıp bileklerine kelepçeyi vurmuşlar. yetersizlikleridir.
Katilleri sevk et‐tikleri gibi, tüfekli iki jandarma
ortasında İstanbul'a yollamışlar..." 10) Nâzım Hikmet'in, Cumhuriyetin ilk yıllarında
yayınlanan Resimliay dergisinde, derginin sahipleri
Bugün, Nâzım Hikmet'in sırtına as‐lan postu giydirip Yahudi dönmesi Sabiha Zekeriya ve Mehmet Zekeriya
onu yalancı bir kahraman haline getirmeye ile işbirliği yaparak Türklük aleyhindeki çalışmaları
çalışanların hemen hepsi, "mavi gözlü dev" lerinin malûmdur. Vâ‐Nû, bu işbirliğini şöyle bir pamuk ipliği
milliyeti, vatanı, dini ve kısacası insanları insan, gerekçesine bağlamağa çalışı‐yor:
toplumları toplum yapan her şeyi inkâr eden kıpkızıl
bir komünist olduğunu artık saklamıyorlar. Bu gerçek, "Bu karı koca Amerika'da tahsil etmiş, fikir hürriyetine
Vâ‐Nû'nun yazılarında da reddolunmuyor. Hattâ, inanmış kimselerdi. Nâzım'ın da şiirlerinde fikirlerini
Nâzım'ın Türkiye'ye dönmek isteyişinin, kendisine söylemesini normal sayıyorlardı." Meseleleri ve bu
öğretilenlerin propagandasını yapmak olduğu da, karı‐koca ile Nâzım'ın kişiliklerini bilmeyenler, buna
dolambaçlı bir şekilde de olsa, kabul ediliyor. belki inanabilirler. Fakat bu meseledeki gerçeğin, fikir
hürriyetiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Şimdi insafla düşünelim: Bir ülkeye, bir başka yurttan
gelen bir adam var. Bu adam komünisttir, yani vatan Fikir hürriyetine inanmış insanlar, bu hürriyeti bütün
haini ve düşmanı.. Memlekete gelişinin sebebi de, fikirler için eşit şekilde kabul ederler. Bu Yahudi karı‐
doğup büyüdüğü ve ekmeğini yediği toprakları, koca, fikir hürriyetine inanıyorlar idi iseler, 1930 dan
inandığı fikir gereğince, o geldiği ülkenin pençesine önce Nâzım'ın komünizm propagandası yapan şiirleri
atmak için propaganda yapmaktır. Böyle bir adamın karşısındaki tutum ve davranışlarını, 1940 tan sonraki
yakalanmasında ve eline kelepçe vurulmasında devrede Türk milliyetçileri için de neden devam
şaşılacak ne vardır? Gayesi, vatanı satmak olan bir ettirmediler? Niçin, Türkiye tarihinin kara lekesi olan
adam, yakalanıp adalete teslim edilmez de, göğsüne 1944 kepazeliği sırasında; satılmış, dalkavuk, korkak,
madalya takılıp saraylara mı götürülür? Türk düşmanı kalemler arasında ve hattâ başında yer
alıp milliyetçiliğimize ve milliyetçilere saldırdılar? Türk
Vâ‐Nû'un: "Kaatilleri sevk ettikleri şekilde..." diyerek milliyetçiliği bir fikir değil midir? O halde, komünizm
adam öldürmüş kimseleri hor görmesi de garip.. Bu gibi en alçak bîr fikrin dahi ‐ fikir hürriyeti namına ‐
sözleriyle Vâ‐Nû, bir adam öldüren başka bir adamın savunulmasını hoş gören bu dönmeler, Türk'ü ayakta
bir yerden bir başka yere götürülürken eline kelepçe tutacak tek fikir olan Türkçülüğe kuduzcasına niçin
vurulmasını ve yanında süngülüler bulunmasını uygun saldırıp durdular? Fikir hürriyetine saygı bir tarafa, bu
gördüğünü belirtmiş oluyor. Bu mantığa göre, bir kişi kan kocanın beş paralık bir fikir haysiyetleri olsa idi,
öldüren bir insana lâyık görülen böyle bir muamele, Halk Partisinin anladığı milliyetçiliğin dışında bir
koca bir vatanı için‐deki milyonlar ile birlikte milliyetçilik olamayacağı herzesini yakarlar ve böyle
felâketlerin en büyüğünün kucağına atma çabasında bir herzenin yer aldığı yasının altına imzalarını atarlar
bulunan bir yaratığa uygulanmayacak. Bir insan (hem mıydı? Türk'ün Öz oğullarına "beşinci kol!" damgasını
de ne insan!!) bir vatandan daha mı üstün? vurmaya yeltenmek gibi seviyelere düşerler miydi?
9) Vâ‐Nû, tevkif edilen Nâzım'ın bir süre sonra serbest Hayır Vâ‐Nû Bey, hayır! O birleşmenin, tek sebebi,
bırakılmasını da: "Normal adliyemizde sağduyu Türklük düşmanlığında saf birliği etme fikridir. Üst
kendini gösterdiğinden, Nâzım tahliye edildi." diye tarafı ise ‐ eski deyimle ‐ lâf ü güzaf!
ifade ediyor.
Aslında ise ne Nâzım Hikmet'in o zamanki tahliyesinin, 11) Vâ‐Nû, Nâzım Hikmet'i, pek önemli ve büyük bir
ne de daha sonraki devirlerde, onun yolundan giden kişi gibi göstermek için hiç fırsat kaçırmıyor, hattâ
başka hainlerin sık sık paçalarını fırsatlar yaratıyor. Bu arada hapishane‐
www.atsizcilar.com Sayfa 5
den kendisine yazdığı mektuplardan seçtiği parçalarda da, onun lik gibi en ulvî bir vatan vazifesine nasıl çifte atabildi?
"pek önemli ve büyük bir kişi!" olduğunu gösteren ifadelerle
karşılaşıyoruz. Vâ‐Nû, dostunun yaşının 48 olduğunu ve kalbi ile karaciğerinde
sakatlık bulunduğuna dair evvelce raporlar aldığım öne sürerek
Vâ‐Nû, yoldaşının bir mektubundan naklen şu satırları veriyor: bu vatan kaçkınlığını hafifletmeye çalışıyor ama Türkçede buna
"Ben üzülme. Ben yaşamasını, sevmesini bildiğim gibi, aynı sadece "lâf" denir. Dünyanın her yerinde 48 değil, daha ileri
cesaretle ölmesini de bilirim." yaşlarda dahi askerlik vazifesi yapan, hattâ böyle İleri yaşlarda
savaşlara katılan şurası burası aksak binlerce, on binlerce insan
Oynanan komedileri bilmeyenler için ne parlak bir söz! olmuştur ve bugün de vardır. Hikmetof'unki can da o binlerce
insanınki değil mi? Nâzım, iddia edildiği gibi Türk toplumun
Vâ‐Nû, komünist donkişotu Nâzım Hikmetof'un bu parlak (!) seven bir yaratık olsaydı, hattâ kalbinde bir damlacık vatan
sözünü, onun yiğitliğine bir misal gibi ileri sürüyor. sevgisi bulunsaydı askerlik görevini yapmak için Zara'ya gider,
orada hastalanır veya hastalığı artarsa, vazifesini yaparken
Nâzım'ı, millete bir matahmış gibi yutturmaya çalışanların, hastalanan on binlerce in‐sanın gördüğü muameleye tâbi
bilhassa son yıllarda böyle birçok kabadayılık efsaneleri tutulurdu.
uydurduklarını gördük. Fa‐kat aynı uydurmacılar, Nâzım'ın,
vatansızlığının en reddolunmaz delili olan vatandan kaçışını da, Sonra bir mesele daha var: Bu adam askerlik yapamayacak
öldürüleceğini Öğrenmiş olmasına bağlamaya çalışıp durdular. kadar hasta idi de, Türkiye'den kaçtıktan sonra yıllarca
Pek ilerici Nadir Naili de, şu meşhur hâtıralarında aynı şeyi Bulgaristan'da, Romanya'da, Arap ülkelerinde, Küba'da, o sert
yasmadı mı? iklimli Türkistan topraklarında dolaşıp komünizm propagandası
nasıl yaptı? Türkiye aleyhinde o mel'unca yalanları dış Türk
Peki ama, bu adam, hem Ölümden korkmayan bîr kahraman; dünyasına nasıl tutturmaya çalıştı? Kalbinde ve ciğerinde
hem de öldürüleceği hakkında bir rivayeti duyunca soluğu sakatlıklar tesbit olunan (!) bu büyük vatansever (!!!) bu yorucu
demir perde gerisinde alan bir ödlek nasıl oluyor? seyahatlerde nasıl kan kusmadı?
Bu memlekette kan dâvası yüzünden yüzlerce, binlerce insan Evet! Zara'da iki buçuk gün askerlik yapacak Nâzım, ölümün
nice yıllardan beri dünya değiştirmiştir. Bunlar, ölümün kucağına atılmış olacak, fakat dünyanın dört köşesinde
kendilerini adım adım takip ettiğini, bir gün Azrail'in karşılarına propaganda gezileri yapmak üzere fink atan büyük şaire hiçbir
muhakkak çıkıp canlarım alacağını bildikleri halde, içlerinden bîr şey olmayacak!!
tek kişi memleket dışına kaçmış mıdır? Demek ki, kabadayılar
kabadayısı Nâzım Hikmetof, o binlerce adsız memleket çocuğu Masal.. Gülünç masal.. Bu masala inanmak için ahmaktan da
kadar dahi yürek sahibi değil. öte bir şey olmak gerek...
O halde, ya Nadir Nadi ve ayakdaşlarının "Nâzım Hikmet, 13) Vâ‐Nû, bol keseden dâhilik, Türkçenîn şairliği, dünya şairliği
öldürüleceğini haber aldığı için memleketten kaçtı!!" iddiaları filân gibi rütbelerle şişirdiği Nâzını Hikmetof unu, daha başka
uydurmadır, yahut ta "Nâzım'ın ölümü de cesaretle meziyetler (!)le de süslemeye çalışıyor. Ancak bunların bir kısmı
kucaklayacağı!"ın ortaya koyan Vâ‐Nû'nunki. pek çocukça şeyler.. Meselâ, Nâzım, sokakta giderken kızlar
dönüp dönüp kendisine bakarlarmış! Çünkü şairin alev saçları
*** varmış falan filân...
12) Esasen, bu kaçış hikâyesi de çeşitli şekillerde anlatılıp Böyle gelişigüzel şişirmeler, elbette ki, şişireni yanlışa
durulmakta.. Nâzım'ın, şişirilip de bir kahraman yapılmasına götürebilir. Netekim, Vâ‐Nû da, bir yazıda ak dediğine başka bir
karar verilince, durmadan kulaklara şu yalan fısıldanmaya yazıda kırmızı diyor, yani tezada düşüyor.
başlanmıştı. Hikmetof, hapisten çıkar çıkmaz, kendisine bir
ölüm tuzağı kurulduğunu anlamış. Bu sebepten kaçmak İşte küçük bir misal:
zorunda kalmış! "Evlilik müessesesi konusunda çok muhafazakârdı. Fedakâr
çalışkan aile erkeği idi."
İlkten sadece ağızlarda gevelenen bu yalan, sonradan yazıya da
döküldü. Şimdi ise Vâ‐Nû, sevgili çocukluk ve ülkü arkadaşının, Vâ‐Nû'nun bu vasıflarla övdüğü kişi Nâzımdır. Buna göre Nâzmı
hapisten çıktıktan sonra asla vatandan kaçmak niyetinde Hikmet, "aile" kavramına sadık bir insan olmuyor mu?
olmadığını, hattâ çocuğunun doğacağına yakın, rahat bir ev
tutup yerleşmek için hazırlıklara giriştiğini yazıyor, fakat askerlik Fakat bir başka yerde, aynı Vâ‐Nû, aynı Nâzım Hikmet'ten tam
için Zara'ya gönderilmesi kararlaştırılırca, bir hafta izin alıp bir tersine söz ediyor: Vâ‐Nû'nun anlattığına göre, Hikmetof, "Nt."
iki gün içinde çekip gittiğini ilâve ediyor. Hanım ile nikâhlanmış. Bu "Nt." Hanım, Tiflis'te Nâzıma: "Bizim
*** de herkes gibi bir yuvamız olsun!" demiş. Ve nasıl cici bici bir ev
istediğini de anlatmış. Bu masum istek Nâzım'ı çileden çıkarmış
Bu iddiayı kabul edebilmek için ya pek çocuk, ya da çok akılsız ve kızıl şair:
olmak gerek.. Fakat, bu konuda önemli olan askerî
makamlardan alınan bir haftalık izinden faydalanıp demir perde — Vay! Demek küçük burjuvalık!
gerisine kaçabilmek değil, askerlik yapmamak için vatanı — Vay! Demek yuva!
terketmek..
diye gülemiş! Ve hemen kaleme sarılıp "Nt." ye bir hicviye
Hani bu adam bu vatanı çok seviyordu? Hani bu adam büyük yazmış. Arkadan ayrılmışlar..
(!!) vatanseverdi? Vatanı bu derece çok seven böyle büyük bir
vatansever, asker‐ Eee, hani bu Hikmetof "evlilik müessesi"nde
www.atsizcilar.com Sayfa 6
"muhafazakâr" di? Evli bulunduğu, yâni evlilik müessesesini zetmesi yakışır.
kurduğu kadının bu "yuva" isteği karşısında bu tepme
neden? 15) Ve Vâ‐Nû, on sayı devam eden "övgüname!" sini şu
sözlerle bitiriyor:
İşte Vâ‐Nû'nun Nâzım'ı, veya Nâ‐zım'm Vâ ‐Nû'su...
"Ben de ömrümde rastladığım en olağanüstü insanı bu yazı
14) Vâ‐Nû, Nâzım'ını varayoğa överken, dostunun kendisini serisi içinde belirtmiş oldum. Nâzım Hikmet, tekrarlıyorum
övme gibi kusurlara düşmediği yolunda sözler de ediyor. ömür boyu rastladığım en olağanüstü insandır."
Halbuki Hikmetof, bir çok divan şairlerini gölgede bırakacak
derecede kendisini övüp durmuştur. Vâ‐Nû'nun bu sözlerine, bîr bakımdan, bir şey denemez.
Nâzım Hikmet, onun, hayatı boyunca tanıdığı insanların en
Türkiye'de basılmış kitaplarında bunun örnekleri çoktur. olağanüstüsü olabilir. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir
Fakat o eski kitaplara kadar gitmeden, Vâ‐Nû'nun köyde doğup büyüyen ve ölen herhangi bîr insanın, tanıdığı
yazılarında yer almış bir şiirin‐1 den misal vererek, Vâ‐ birkaç yüz kişi içinde herhangi birisi, onun için olağanüstü
Nû'nun kendi kendini nasıl yalanladığını göstereceğim: olabilir. Ama böyle bir olağanüstü adam dünya çapında bir
harika sayılamaz. Sayılmak istenirse böyle bir hüküm,
Yukarda sözü edilen "Nt"nin bir yu‐vaya sahip olma isteği elbette, gülünç olur. Vâ‐Nû'nun Nâzım'ında da durum
üzerine Hikmetof'un yazdığı hicivde şu satırlar var: aynıdır. Yâni Hikmetof sadece Vâ‐Nû'nun tanıdığı kişiler
arasında bir olağanüstüdür!
Sen
Benim Bir atasözümüz vardır: Koyunun bulunmadığı yerde keçiye
Minare boyumdan çam gövdeme Abdurrahman Çelebi derler; Derler ama, dağ keçisi, yine de
Yumuşak keçidir. Hiçbir zaman sütü bol, yünü değerli koyun olamaz.
Beyaz
Bir kurt gibi girdin. Sözün kısası şu ki, kediye kaplan, kargaya sülün denemez.
Ve onun içindir ki her zaman, her yerde yılan yılandır, köpek
Bu satırlar, bu minare boyu ve bu çam gövde, acemane bir köpektir, akrep de akrep…
övgü değil mi? Askerlik kutsal vazifesini yapamayacak kadar
çürük bir gövdeye, çam filân bir tarafa, olsa olsa paslı — SON —
teneke ben‐
Türklüğe ve Türkçülüğe Saldıran Mahutlardan Birisi Ne Diyor?
GÖKÇEOĞLU A. Yavuz Yücel
1944'te açıktan Türk'e ve Türkçülüğe saldırma cesaretini ye, özellikle endüstriye dayanırmış.
kendilerinde bulan ilerici sosyalistler! (Serteller, Boran,
Boratav ve Berkesler) bugün aynı hınç ve ihtiras içinde Kısaca Türk denilen toplumun iktisadî menfaatlerin bir
saldırılarına tekrar başladılar. Onların gayeleri şahıs veya araya getirdiği sınıf olduğu kanısında. Bunlar da
dernek olarak değil, doğrudan doğruya Türklüğün ortadan bağımsızlığını kaybederse kendini kurtarmak şöyle dursun,
kaldırılmasıdır. Bunlar açıkça Türk düşmanıdırlar. Türklükten çıkarmış! Irkın, dilin, dinin, harsın, geleneğin
zerrece önemi yokmuş!
***
Peki soruyoruz öyle ise: M.Ö. 220'de tarih sahnesinde
16.4.1965 tarihli "Yön" isimli malûm dergide çıkan Niyazi görülen Hunlar Kore'den Urallara, Sibirya'dan Tibet
Berkes'e ait bir yazı bu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya yaylasına kadar uzanan koca Türk İmparatorluğunu hangi
koyuyor : güç ile kurdular? M.Ö. 174'de imparatorluğun en parlak
devrini yaşatan Mete = Oğuz Han Türk ırkının en büyük
"Türkler ırk ve kan üzerine kurulu toplum olmadıkları gibi, kahramanlarından değil miydi? Hunlar egemenliklerini
din üzerine kurulu toplum da olmamışlardır Türkün tarihsel kaybedince batıya kayan Batı Hunları devlet ordu, endüstri
varlığı devlet ordu ve ekonomiye özellikle endüstriye yokken nasıl dirildiler, Avrupayı bir baştanbaşa istilâ ederek
dayanır Bunlar da özgürlüğünü ve bağımsızlığını yitirdi mi titreten Attilâ bu gücünü Türk ırkından almıyor muydu?
yandığının resmidir onu ne kendi vatanında, ne de başka
vatanlarda ne ırk kurtarabilir ne de din sadece Türklükten ***
çıkar"
Zaten o devirlerde göçebe olan, avcılık ve hayvancılıkla
Türk'ü, Türk'ün tarihini bu derece maddeci bir görüşe göre geçinen Türklerde ekonomi, ticaret ve hele endüstri
izah etmek, ancak kaynağını kuzeyden alan marksistlerin katiyyen olamazdı. M.S. 552'de dirilen Göktürkler, ortalıkta
eseri olabilir. Türkün tarihî varlığı devlet, ordu ve ekonomi‐ hiç bir iktisadî birlik yokken dağa çıkan 17 Türk erinin
insanüstü çabalarıyla ta‐
www.atsizcilar.com Sayfa 7
rih sahnesine çakmadılar mı? 630 da siyasî ve iktisadî lere göre bir millet; karnını aynı kazandan doyurabilme
hâkimiyetlerini Çinlilere kaptıran Türkler niçin Türklükten kavgasıyla bir araya toplananların tümüdür.
çıkmadılar? Çıkmadılar, zira Türk ırkı esir de olsa
yaşıyordu ve onun ırkî hasletlerinin şahlanmış bir Berkes daha ileri giderek Türk'ü de inkâr ediyor.
harikası, Kürşad ve 40 arkadaşı istiklâl uğruna Çin ". Türk kelimesi üzerine bir sonuca vardırılamayan
sarayını basmayı göze alabiliyorlardı. Bu olayın yarattığı tartışmaların incelenmesi bize gösterir ki, bu adla ne bir
millî heyecan çok geçmeden Göktürk Devletinin yeniden ırk, hattâ ne bir kavim vardır. Dili Türkçe olan çok sayıda
doğuşunu hazırladı. Bir Bilge Kağan, bir Kültegin ismi kavimler vardır."
Türk'ün dirilmesi, var olması için kâfi geliyordu. Hani
endüstri, hani iktisadî lonca birlikleri? Gördünüz mü Türk'ün inkârını diline dolayan ilerici
sosyalisti? Türkün tarihî ve bugünkü varlığını inkâr
*** ederken utanmadan bu sakat görüşlerini Atatürk'e de
malediyor Atatürkçü geçiniyor.
Göçebe Türkte endüstri arayan sözde bilimsel kişiye
bakın ne gaflar yapıyor böyle demekle de bugün esaret Türk, her zaman, her yerde Türktür. Onun varlığı, ona
altında bulunan milletdaşlarımızın kurtulmaları şöyle Allahın bir lûtfudur. Türkün ırkî hasletleri, kahramanlığı,
dursun Türk olmadıklarını Türklükten çıkmış olduklarını tarihî haşmeti göz önünde canlı durdukça o hiç bir
iddia etmiş oluyor. zaman yok olmayacak esarettekiler kurtulacaktır.
Kırım, İdil‐Ural, Azerbaycan, Türkistan Türklerinin Türk Türk kendini imha etmeyi düşünen kuvvetleri görüşleri
olmadıkları iddiası Sovyet Rusya'nın, Kızıl Çinin görüşleri yeri ve zamanı gelince bir hamlede ezmesini bilecektir.
olduğuna göre Niyazi Berkes açıkça sovyetlerin Bekleyiniz göreceksiniz.
emperyalist proletarya millet anlayışına katılıyor
demektir. Kızıl emperyalist‐ TANRI TÜRK'Ü KORUYACAKTIR.
Refet Körüklü'nün "Hani"Adlı Kitabı
YENİ EŞEKLER: Zaferle süslediğin meydanların hani?
Türkçü şair Refet Körüklü'nün ilk şiir kitabı yayınlandı. O kubbe kubbe tulgaların, mızrakların hani?
Şairin hamasî şiirlerinden meydana gelen eser, Afşin
Yayınları'nın beşinci kitabıdır. Ancak şunu da hemen ilâve etmek gerekir ki, büyük ve
şanlı mazinin özlemi sade bu şiiri kaplayan hava değildir.
Refet Körüklü, çeşitli dergilerde yayınlanan Bütün kitapta ayni millî özlemle karşı karşıya
manzumelerinden seçtiği ve hepsini yeniden işlediği bulunuyoruz:
"Hani?" si ile, hamasî şiirin, yakın yıllara ait en güzel
eserlerinden birisini vermiştir. Kalk sultanım, Fatih'im! Yine şahlan‐sın atlar!
Ağlayıp dövünmekte Çoruh, Dicle, Fıratlar,
Kitaba adını veren ve üç parçadan meydana gelen Hani?, Bir zamanlar
Türk soyunun ulu mazisini gözler önüne sermektedir: Çin şeddinden, Alplerden seslenirdin,
Nil'de, Tuna'da at sular,
Hani bahar sefer mevsimindi Zaferlerle süslenirdin.
Kol kol orduların dağılırdı dört bir yana
Şairin kalbini dolduran "Büyük Türklük" sevgisinin
beytiyle başlayan Hani? de: akisleri olan Hani?, bu ilâhî sevgi ile elbette ki tutsak
Türklere de seslenecekti. Kitabın Özlenen Yurt
Başı dumanlı dağ gibiydin, bölümündeki parçalar, Türk dünyasının bu talihsiz
Yüceydin, milyonlarına seslenişler. 27 Nisan parçasındaki :
Yüce dağlardan yüce.
Gün batmadan yaylar Sana tutsak demeye varmıyor dilim,
Bir daha, bir daha gerilirdi. Ama
Her 27 Nisan'da ıslak mendilim. Özlenen Yurt'taki:
Kırallara, pirenslere, tekvürlere El etek öptürürdün. gibi, Orda yalın taşa korum başımı
Türk tarihini en sade sözlerle dile getiren mısralar ve her Zevkle yerim bir lokmacık aşımı
paragrafın sonunda, o şanlı ve satvetli günleri arayan bir Ötüken'de dikin mezar taşımı gibi mısralar:
sesleniş ile karşılaşmaktayız: Ve Tanrı'ya açılmış elim
Sizler için
O atlılar, yayalar, beğler, hakanlar hani? Dövünür, dövünürüm.
www.atsizcilar.com Sayfa 8
diyen şairin duygularının akisleri... Deli
Ya aklı yok, ya deli,
Hani?'nin, Anadolu Türk şiiri için yeni sayılacak yönü, Türk'e düşman olanın
Türkiye horyatları bölümüdür. Kerküklü Türklerin, Böğründe kalmış eli
manilerimizde olduğu gibi cinaslı kafiylerle vatanî ve çok
içli Türklük duygularını dile getiren horyatları, ilk defa Kor
Refet Körüklü'nün kalemiyle Türkiye şiirinde gözüküyor. Ayrılık yad elde kor
Şairin, Kerküklü soydaşlarımızın insana bir yandan gurur Beni yaktı kül etti
verici, bir yandan da iç parçalayıcı horyatlarından aldığı İçime düşen şu kor...
ilhamla yazdığı Türkiye horyatları içinde, başarılı ve güzel
örnekler var: Refet Körüklü'yü bu güzel eserinden dolayı tebrik eder
ve "Hani?" yi bütün milliyetçi Türklere ve bilhassa
gençlere hararetle tavsiye ederiz.
IRZ! YENİ HÜKÜMET
Gazetelerde bir haber: Bir Moskova mahkemesi, bir TİP'in, Stalinvari bıyıklı genel Başkanı Mehmet Ali,
kadının zorla ırzına geçen bir Moskof gencini idama bugünkü hükümeti, bir seçim hükümeti için yeterli ve
mahkûm etmiş! tarafsız bulmadığını söylemiş. Sosyalist yoldaşa göre,
tarafsız kişilerden bir hükümet kurarak seçime gitmemiz
Başkalarının işine karışmak doğru değil ama, hani insan zorunlu (!!!) bir tarihi vazife imiş.
yine de merak edip kendi kendine şunu soruyor:
1969'da başa güreşeceklerini birçok defalar ifade eden
Oraları için "Irz!" diye bir şey var mı? Bu ırz denilen şey, ve fakat şu günlerde henüz başın altında bulunan genel
burjuva uydurması bir nesne değil mi idi? başkana, isteği gerçekleştiği takdirde, belki küçük bir
yardım olur düşüncesiyle, tarafsız ve ehil kişilerden
HAYRET kurulu bir bakanlar kurulu listesi sunuyoruz:
Bu "ırza geçme!" olayını haber veren Moskof gazetesi, Başbakan: Nadir Nadi (Tek kusuru soyadı bulunmayışı).
idam hükmü giyen gencin, kendisine yardım eden iki
arkadaşı ile birlikte sarhoş bulunduklarını, kızı sokakta Başbakan Yard. : İlhan Selçuk (Adlarının Türkçe
görüp tuttuklarını, bir taksiye koyup oturdukları olmasından başka kusuru yok).
apartman odasına götürdüklerini, tecavüz sırasında kızın
korkunç çığlıklar attığını, fakat apartman sakinlerinin hiç Müh Eğ. Bakanı: Mahmut Makal (Esan sesine
birisinin bu çığlıkların sahibine yardıma koşmadıklarını, tahammülü olmayışı gibi büyük meziyetler sahibi!)
bir nevi hayret ifadesiyle, yazıyor.
Millî Savunma Bak: Çetin Altan (Kaleminin gücü
Fakat bunda hayret edilecek bir taraf yok. Olsa olsa, taksi sayesinde dışardan yardım almadan devleti ayakta
şoförü, bir halk düşmanı (!)nın sorguya çekilmek için tutar).
götürüldüğünü, apartman sakinleri de bu halk
düşmanının sorguya çekilmekte olduğunu sanmışlardır! Dışişleri Bakanı: Niyazi Ağırnaslı (Kuzey komşumuz ile
aramızı dakikada düzeltir).
ÇARE İktisat Bakanı: Balatlı Mişon (Üstüne adam yoktur).
Köy Bakanı: Abdi İpekçi (Kadıköy, Arnavutköy,
İstanbul nüfusunun artması ile ölümlerin de çoğalması, Polonezköy gibi köylerimizi hemen kalkındırır).
bu en büyük şehrimizin başına yeni bir dert açmış Enerji Bakanı: Prof. Yavuz Abadan (Kimseden enerji
bulunuyor: En çok bir yıl içinde bir çare bulunmazsa, almadan bakanlığı yürütür).
ölüler gömülememek, gömülecek yer bulunamamak Ticaret Bakanı: Şükrü Koç (Addaşlarını arttırıp ihraç
felâketi ile karşı karşıya kalacaklarmış! ederek gelir kaynağı sağlar).
İçişleri Bakanı: Dahiliye uzmanı Suphi Baykam (Gülü
Fakat, biz bunda öyle üzülecek bir taraf görmüyoruz. tarife ne hacet?).
Adalet Bakanı: Avcıoğlu (Turnayı gözünden vurup adaleti
Her derdin olur çaresi, her inleyen ölmez mısraının kurtarır).
belirttiği gibi, bunun da çaresi bulunabilir. Hani şu, Mektup ve havale adresi:
devletin rejiminden tutun da, iktisadî ve toplumsal
meselelere ve oradan kanalizasyon ve gecekondu Feyzullah Cad. 9, Maltepe (Kartal) İstanbul
dâvalarına kadar her alanda en ileri (!) fikirleri bir tek
makale ile halleden ünlü yazarlardan birisine Dizgi ve Baskı:
başvursunlar, bu iş de dakikada hallolunur gider. SİNAN BASIMEVİ
www.atsizcilar.com Sayfa 9