Professional Documents
Culture Documents
Ekonomi ve sosyoloji arasındaki genel ilişkiyi hareket noktası olarak alan bu yazar,
örgütlerin temel özelliklerini bulmaya çalışmıştır. Örgütün değer sistemi, kaynakların
sağlanma mekanizmaları, örgütün parçalarını kaynaştırma araçları, toplumla olan
kurumsal bağları bu özelliklerin başlıcalarıdır. Bunlardan birinci ile sonuncusu, bir bakıma
açık sistem teorisinin öncüleri sayılabilir. Örgütün değer sistemi onun amaçlarını tamamlar
ve meşrulaştırır. Kaynakları sağlayıcı mekanizmalar, bir anlamda örgütün çevreye
uyumunu sağlar. Kaynaştırma araçları, örgütün amaçlarının gerçekleşmesine dönük
çalışır. Örgütün toplumla ilişkisi de, onu toplum yapısı içinde en uygun yere, yapıdaki
diğer birimler ile ahenkli biçimde yerleştirmeyi gerektirir.(Parsons,1960) Parsons sosyal
bir sistem içinde teknik, işletme, kurum ve toplum olmak üzere dört düzey
bulunduğunu, her birinde uyma, hedefe ulaşma, gerginliği giderme ve bütünleştirme
problemleri olduğunu ileri sürmüştür. Bunlardan uyma ve gerginliği giderme araç,
diğerleri amaç durumundadır. Araştırmalar genellikle yöneticilerin araç niteliğindeki
problemlerle uğraşmak zorunda kaldığını göstermektedir.(Parsons, 1959)
Parsona göre sosyal bir kurum, üyelerinin oynadığı rollerden meydana gelen bir
sistemdir. Belirli rolleri oynayan bu üyelerin uygun davranışları sonucunda ortaya çıkan
kalıplaşmış beklentiler, böyle bir sistem yaratır. Üyelerin bu rollere ilişkin bilgileri, kendi
uyum güdülerinden ve diğer üyelerin koyduğu yaptırımlardan (sanctions) gelir.(Parsons,
1954) Daha önceki fikirlerinde yazar, bir sistemin meşruluğunu biraz da karizmatik olan
öğelerden alacağını ileri sürmüştür( Parsons, The Social System). Fakat bürokrasinin
ilerlemesi ile karizma gerilemiş ve böylece sistemin öğelerinin görevler ve roller açısından
tanımlamak gerekmiştir. Bununla beraber bazı toplumlarda, kültürel değişkenler açısından
bakıldığında, bir kişiye yakıştırılan özelliklerin, onun başarı durumundan daha ağır
basıldığı görülmektedir. (Parsons, The Social System)
Sosyal sistemler sosyal yapı içinde yer alır. Sosyal yapı, olayların meydana getirdiği bir
çember gibidir. Bu çember üzerinde gözlenebilir ve düzgün öğeler olarak yer alan
olayların dizimi çemberi tamamladığı zaman, sosyal yapı meydana gelir. Sosyal
sistemlerin üç sütunu:
- İhtiyaçların gerektirdiği işler
- Ortak normlar ve değerler,
- Kuralların uygulanmasıdır.
Sosyal sistemler alt sistemlerden meydana gelir ve üst sistemlere bağımlıdır. Alt sistem,
sistem veya üst sistem olarak nitelenmeleri; görevlerini yapmadaki bağımsızlık
derecelerine göre değişir. Çünkü her biri, kendisine bağımlı olan davranış sınırlarını çizer.
Sosyal sistemlerin temellerinde roller, değerler ve normlar bulunur. Böyle sistemlerin
sosyo-psikolojik temelleri, üyelerin rol davranışları, bu davranışları tanımlayan ve yaptıran
normlar ve bu normların dayandığı değerlerdir. Demek ki sosyal sistemler, bir bakıma,
üyelerinin kalıplaşmış davranışlarından meydana gelir. Böylece, roller, normlar ve
değerler; sosyal sistemlerin bütünleşmesini sağlayan bağları kurar. Sosyo-teknik yahut
insan-makina sistemleri ise, iki tür verimi bir yapıda gerçekleştirmek çabasındadır. Bir
yandan sistemin ideal verimini, diğer yandan da, bu ideale gerçekçi iş koşulları altında
çalıştırılacak insanlar ile ulaşabilmek olanaklarını birleştirmeyi amaç edinirler. Sosyal
sistem, biyolojik sistem gibi madde ile sınırlanmış değildir. Maddeyi kapsamakla beraber
onu atabilir veya değiştirebilir. Sosyal sistem maddelerden çok olaylar karışımından
meydana gelir ve bu nedenle işlemesinden başka yapısı olamaz. Fiziki ve biyolojik
sistemlerde olduğu anlamda bir anatomisi yoktur, çünkü işlemesi durduğu zaman
ortada görünür bir yapı kalmaz. Sosyal sistemleri böyle kavramlaştırmak güç olduğundan,
yapılarını insan, araç ve bina karışımı görmek eğilimi duyulur. Sosyal sistemler
insanlar tarafından kurulduğu için noksansız değildir. Bir anda dağılabildikleri
gibi, kendilerini kuran organizmalardan uzun da yaşayabilirler.
Çünkü direnim güçleri biyolojik olmaktan çok psikolojiktir. Bu nedenle, biyolojik
sistemlerden daha değişkendirler. Ayrıca, sosyal sistemler eskiyen parçalarını
yenileyebilir ve onların görevlerini sürdürebilirler. Halbuki biyolojik sistemlere özgü
aşındırıcı kuvvetler, böyle parçaların ömrünü sınırlar.(Katz-Kahn,1969)
Sosyal sistem, ortak bir amaç için bir araya gelen grup üyelerinin etkinlik ve
etkileşimlerini ifade eder. Bir sosyal sistemin bağımsız; fakat etkileşim içinde olan iki
boyutu vardır. Birinci boyut, sistemin amaçlarını gerçekleştirecek belirli rol ve
beklentilere sahip kurumlardan oluşur. İkinci boyut ise belirli kişiliklere ve ihtiyaçlara
sahip bireylerden oluşur. Bu bireylerin eylemleri sosyal davranışları oluşturur. Eğitim
yönetiminin kendisini bir çalışma alanı olarak tanıttığı bu dönemde Klasik Örgüt
Yaklaşımı, İnsan İlişkileri Yaklaşımı ve Sistem Yaklaşımı’nı içine alan “Getzels-Guba
Modeli” bu dönemin (1970’li yılların başları) en etkili kavramsal gelişmesi olarak kabul
edilmiştir(Şimşek,1997:102) Getzel ve Guba'nın sosyal sistem modeli aşağıdaki
çizelgede gösterilmekledir (Hoy ve Miskel, 1991). 15
14
BURSALIOĞLU, Zeki, Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama, Sf 36,37,38,39
15
ÖZDEN, Yüksel(Editör), Eğitim ve Okul Yöneticiliği, Sf 30
Bu modelin birinci boyutunda kurum, belirli rolleri gerçekleştirerek toplumun bir
ihtiyacını karşılar. Roller, bir kurum içinde makamları ve statüleri gösterir. Roller,
beklentilerle veya makamın hakları ve görevleri ile tanımlanır. Rollerin bir kısmı
tanımlanmış ve zorunlu olabilir. Diğer bazı roller ise açıkça belirlenmemiş olabilir.
Roller sistem içinde diğer makamların ya da bireylerin rolleri ile ilişkilidir;
diğerlerinin rollerinden bağımsız olarak tanımlanamaz (Hoy ve Miskel, 1991).
Sosyal sistemin ikinci boyutu bireylerin kişilik ve beklentilerini içerir. Bireyler farklı
ihtiyaçlara sahiptir ve rollerini gerçekleştirirken farklı tepkiler göslerirler. Bireylerin
farklılıkları, kişilikleri ile ilişkili olarak çözümlenebilir. Kişilik belirli ölçüde
ihtiyaçlarla ilişkilidir. İhtiyaçlar da bireylerin belirli bir durumda nasıl davranacağını
belirler. Belirli bir rolü beklediğimiz birey, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarını da
karşılamaya çalışır. Bireysel ihtiyaçlar, kurumsal ihtiyaçlarla uyumlu olmayabilir.16
Sosyal sistemlerin temel özellikleri şunlardır:
• Değer sistemi, kaynakların sağlanma mekanizmaları, örgütün parçalarını
kaynaştırma araçları ve toplumla olan kurumsal bağları örgütlerin temel
özelliklerini oluşturur.
• Sosyal sistemde teknik, işletme, kurum ve toplum olmak üzere dört düzey
vardır.
• Bu düzeylerden her birinde uyma, gerginliği giderme, hedefe ulaşma ve
bütünleştirme problemleri vardır. Yöneticiler bunlardan daha çok ilk
ikisi ile uğraşır.
• Bireylerin davranışları üzerinde sosyal sistemin beklentileri etkin bir rol
oynar.
• Sosyal sistem, geniş sosyal yapının halkalarından biridir.
• Sosyal sistemlerde ortak ihtiyaçlar, ortak normlar ve değerler ve kuralların
uygulanması sistemin bütünlüğünün sağlanmasının ve varlığının önemli
öğeleridir.
• Sosyal sistemler alt sistemlerden oluşur.
16
ÖZDEN, Yüksel(Editör), Eğitim ve Okul Yöneticiliği, Sf 31
Sosyal sistem görüşünün eğitime uygulanması, her şeyden önce, sosyal bir
girişim olan eğitimin örgütlenmesini bir yapı hiyerarşisine yerleştirme bakımından
yararlıdır. İkincisi, eğitim yöneticisinin kendi örgütünü, birbiriyle etkileşen öğelerin
meydana getirdiği bir bütün olarak görebilmesini sağlayacaktır. Sosyal sistem yaklaşımı
bir eğitim örgütüne uygulandığında, öğretmen ve öğrenciler teknik, yöneticiler
işletme düzeyinde görülecektir. Kamu ve politika birimleri, kurumsal ve toplumsal
düzeyleri meydana getirecektir. Yazarın her düzeyde bulunduğunu ileri sürdüğü uyma,
hedefe ulaşma, gerginliği giderme ve bütünleştirme problemleri bütün eğitim
örgütlerinde görülür ve bir hareket çemberi yaratır(Lane,Corwin, Monahan). Örneğin,
bir okul yöneticisi, uyma ve gerginliği giderme araçlarıyla, öğrencilerin
bütünleşmesini ve öğrenim amaçlarına varmasını sağlamak zorundadır.
Parsons sosyal sistem görüşünde, rol teorisine geniş yer ayırdığından, eğitim
yönetiminde sosyal sistem görüşünü desteklemiş olmaktadır. Sonraları bazı yazarlar
tarafından modelleştirilen bu görüş, örgütün kurum ve birey olmak üzere iki boyuttan
meydana geldiğini kabul eder. Kurum boyutunda roller ve beklentiler, birey boyutunda
kişilikler ve ihtiyaçlar bulunur. Bu iki boyutun etkileşimi de görünen davranış ile
sonuçlanır.(Campbell, 1967) Eğitim yöneticisinin, bu iki boyuttan birine ağırlık vermeden,
durumsal bir tutum izlemesi gerekir. Ayrıca örgütün üyelerinden beklediği rollerin
oynanmasını sağlamak için, güdüleme teknikleri ve gurup birliğini de kuvvetlendirmesi
zorunludur. Örneğin, bir okul müdürü öğretmenlerinden sadece görev beklememeli,
onların çeşitli ihtiyaçlarını da tanımalıdır. Yaratacağı güdüler ile onlardan beklenen rolleri
oynamalarını sağlamalıdır. Bu öğretmenlerden birisi veya bir kaçı rollerini ihmal ediyorsa,
onları da önce gurup birliğinden yararlanarak etki yoluyla çalıştırmayı denemelidir.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, sosyal bilimlerde genel kavramlara dayalı bir teori
kurma çabasında olan Parsons, fikirlerini henüz sosyal bilim düzeyinde uygulanabilecek
açıklığa kavuşturamamıştır. 18
18
BURSALIOĞLU, Zeki, Eğitim Yönetiminde Teori ve Uygulama, Sf 39,40