You are on page 1of 19

Dilin

serüveni

MART 2004 SAYISININ ÜCRETS‹Z EK‹D‹R


HAZIRLAYAN : BTD Araflt›rma Grubu
anlamad›n›z m

“E¤er ben bir sözcük kullan›yorsam” yan›tlad› onu Humpty Dumpty. Alice’in
dedi Humpty Dumpty, biraz da kafas› o kadar kar›flm›flt› ki, a¤z›n› aç›p
küçümseyici bir tav›rla, “hangi anlama tek bir sözcük söyleyemedi. Humpty
gelmesini istiyorsam o anlamda Dumpty devam etti: “Sözcüklerin kimi
kullan›r›m. Ne bir eksik, ne bir fazla!” biraz kaprisli olur; özellikle yüklemler.
“Ama sözcüklere bu kadar farkl› Onlar en ma¤rurlar›. S›fatlarla istedi¤ini
anlamlar yüklemeye yetkiniz var m›?” yapabilirsin, ama yüklemlerle, asla! Ama
diye sordu Alice. “Mesele, hangisinin en ben... ben hepsiyle bafledebilirim tabii.
yetkin oldu¤una karar vermekte” diye Anlafl›lamazl›k! ‹flte söylemek istedi¤im
bu!” “Anlayamad›m, ne demek istediniz?”
diye sordu yine Alice. “‹flte flimdi
ak›llanmaya bafllad›n” diye yan›tlad›
Humpty Dumpty kendinden çok memnun
bir flekilde. “Demek istedi¤im, bu konu
yetti art›k!” (Alice Harikalar Diyar›nda /
Aynan›n ‹çinden, Lewis Carroll)
‹flimiz Humpty Dumpty’e kalsayd›,
bakkaldan ekmek almakta bile zorlanacak, belki
“E¤er ben bir elimizde ekmek yerine iki kutu flekerle
sözcük dönecektik evimize. Ama Lewis Carroll’un
kullan›yorsam,
hangi anlama
dünyas›ndan ç›k›p kendi dünyam›za
gelmesini döndü¤ümüzde, Humpty Dumpty olmasa da
istiyorsam o ‘birilerinin’ anlamlar›n› önceden verdi¤i
anlamda sözcükleri kullanarak, üstelik bunlar› da
kullan›r›m.
Ne bir eksik, kural›na uygun flekilde bir güzel s›ralayarak,
ne bir fazla!” teklemeden konufltu¤umuzu, as›l önemlisi
B‹L‹M ve TEKN‹K 2 Mart 2004
›? no problem!
baflkalar›yla sözlü iletiflim kurabildi¤imizi
görüyoruz. Bizi öbür canl›lardan ay›ran en
önemli özelli¤imiz de belki bu: Sözcüklerden
oluflan bir köprüyle, bir baflkas›n›n zihnine
ulaflabilmemiz, karmafl›k etkileflim a¤lar›,
toplumlar kurabilmemiz.
Bu inan›lmaz beceriyi; anlaml› sözcükleri
s›n›rs›z say›da kombinasyonla, üstelik de
‘kural›na uyarak’ birbiri peflis›ra dizme yetisini
nas›l kazand›k? Bu kurallar bütünü nas›l olufltu?
“Dil” ad›n› verdi¤imiz olgu, belki de tek bir
anadille yola ç›karak günümüzde konuflulan
binlerce farkl› dile nas›l ayr›flt›? Ve tabii,
dili/dilleri gelecekte neler bekliyor?
Science Dergisi’nin, 27 fiubat 2004
say›s›nda geçmifli, flimdisi ve gelece¤iyle
irdeledi¤i bu olguyu, biz de sizlere aktarmak
istedik. Okudukça, ‘nas›l’lar› aç›klamaya uzun
süre hizmet etmifl ve art›k kemikleflmifl
kuramlar›n yavafl yavafl y›k›lmaya bafllad›klar›n› lar, özelleflmeye bafllayan terminolojileriyle bir
anl›yoruz; ilk dillere iliflkin ilginç varsay›mlar yandan birbirlerinden ayr›l›rken, bir yandan da
buluyoruz; dillerin toplum yap›s› ve kültürüne, birbirlerine giderek daha ba¤›ml› hale geliyor-
toplumlar›n oluflumlar›na etkilerini görüyoruz. lar. Dil tarihinin bir dönüm noktas›n› yaflad›¤›-
Dilin gelece¤ine iliflkin ilginç öngörü ve ça- m›z› söyleyen uzmanlara göreyse dilin kimli¤in-
l›flmalar da var bu arada. Öyle görünüyor ki, ol- den yitirdi¤i ortada. Ancak Tanr› kat›na yüksel-
dukça artm›fl ve artmakta olan nüfus hareketlili- mek için gö¤ü delen bir kule yapmaya karar ve-
¤i ve uluslararas› iletiflim, yeni teknolojilerin de ren ve inflaat› k›sa zamanda yükseklere ulaflt›-
devreye girmesiyle dünya dillerini ve ‘dil dinami- ran insano¤luna öfkelenen Tanr›’n›n, her iflçiye
¤ini’, flimdikinden oldukça farkl› bir gelece¤e ayr› bir dil vererek uyumlar›n› yok etti¤i Babil
sürüklemekte. Zaman›m›z›n bask›n dili efsanesinin öngörüsü de art›k geriye

@
‹ngilizce, 50 y›la kalmadan yerini belki dönmeye bafllam›fl gibi. Yeniden birlefl-
de Çince’ye b›rakmaya haz›rlan›yor. me e¤ilimindeki dünya k›talar›na benzer
Yerel dillerin önemli bir bölümü kay- flekilde, yeniden tek bir dilde
bolma yolundayken, bir yandan da ye- buluflaca¤›m›z› söylemek biraz afl›r›ya
ni melez diller ürüyor. Web sayfalar› kaçmak demek olsa da, her geçen gün
ve e-postalar, yaz›l› ve sözlü metinleri dildeki s›n›r ve duvarlardan birinin daha
birbirinden daha zor ayr›l›r hale getirirken, bi- y›k›l›p bizi bu bak›mdan yak›nlaflt›rd›¤› bir
lim dili de bir çekiflmenin ortas›nda. Bilimin ge- sürecin içinde oldu¤umuzu biliyoruz.
liflmesine paralel olarak say›lar› artan alt-alan- Zeynep Tozar
‹lk Nas›l
Sözcüklerle iletiflim gibi inan›lmaz bir beceri, ilk na-
nüllü bir konuma ulaflt›¤›n›, bu konumun da daha
sonraki dilsel beceri basamaklar› için beyine yeni
s›l ortaya ç›kt›? Dilin nörolojik temelleri üzerindeki kap›lar açt›¤›n› düflünüyorlar.
araflt›rmalar›n› yo¤unlaflt›ran bilimadamlar›, Dili evrimle birlikte ele alan çal›flmalar›n
1990’lardan beri h›zla artmas›na karfl›n, yeni bul-
flimdilerde mimikler ve hareket gibi, ilk gular da hâlâ dolayl› ve yoruma aç›k; tabii çeliflkile-
bak›flta konuyla pek de do¤rudan re de. California Üniversitesi’nden (Berkeley) beyin-
ilgiliymifl gibi görünmeyen yeteneklere bilimci Terrence Deacon, “elimizde konuflma fosil-
leri olmad›¤›na göre, kendisine iflaret edebilecek
odaklanm›fl durumdalar.
bütün parmakizleri silinmifl olan dilin kökeninin,
daha bir süre esrar›n› koruyaca¤› kesin” diyor.

Ne Zaman Konuflmaya
Bafllad›k?
Arkeologlar, hayvanlararas› iletiflim ve insan
konuflmas› aras›ndaki 5 milyon y›ll›k evrimsel ‘bofl-
lu¤un’ içinde, insan davran›fllar›yla ilgili çeflitli kilo-
metretafllar›n› belirlemifl bulunuyorlar. Sorun, han-
gi geliflmelerin dil becerisine iflaret etti¤i yolunda
bir fikir birli¤inin olmamas›. Sözgelimi, günümüz-
den 2,4 milyon y›l öncesine tarihlenmifl ilk tafltan
aletler kimi araflt›rmac›ya göre dilsel becerilerin
1860’l› y›llarda, Britanya Akademisi (British Bu arada beyin görüntüleme teknikleri, sinirbi- varl›¤›na iflaret ederken, kimi de alet yap›m›n›n ko-
Academy) ve Paris Dilbilim Derne¤i (Société de lim (neuroscience) ve genetikte gerçekleflen gelifl- nuflmayla uzak yak›n iliflkisi olmad›¤›n› savunuyor.
Linguistique de Paris), üyelerine dilin kökeni ko- meler, giderek büyümekte olan bir araflt›rmac›lar Bir baflka bafllang›ç noktas›ysa, araflt›rmac›lara gö-
nusunda tart›flmaktan kaç›nmalar› yönünde uyar›- ordusunu beynin ve biyolojik geçmiflimizin derinle- re 2 milyon y›l öncesi. Bu, insans› (hominid) beyni-
da bulunmufllard›. Gerekçeyse, hem bafltanç›kar›c› rine yönelme olana¤› tan›m›fl durumda. Dil beceri- nin h›zla büyümeye bafllad›¤›, dille ilgili iki temel
hem de spekülasyonlara oldukça aç›k olan konu- si, araflt›rmac›lar aras›nda uzun süre mucizevi bir beyin bölgesinin de (sol al›n lobunda -frontal lob-
nun, sonu gelmeyecek, verimsiz bir kuramlar silsi- özellik olarak ele al›nd›ysa da, art›k bilim adamlar› yer alan Broca alan›, ve sol flakak lobunda -tempo-
lesi tehlikesini bar›nd›rmas›. Bir yüzy›l› aflk›n za- bu ‘mucize’yi bir anlamda daha küçük ve daha ko- ral lob- bulunan Wernicke alan›) yap› içine dahil
man sonra bile, dilbilim konusunda son 50 y›l›n lay irdelenebilir ‘küçük mucizelere’ bölüp öyle ele edildi¤i bir dönem.
en önemli isimlerinden olan Noam Chomsky, dilin almay› ye¤liyorlar. Bu her bir küçük bölüm, sözge- Sözcüklerin içerdi¤i sesleri, ya da ses birimleri-
evrimi ve bar›nd›rd›¤› beyinsel mekanizmalara ilifl- limi yüz ifadelerini taklit becerisi ya da birçok kü- ni üretme konusuna gelince, iskeletler üzerinde ya-
kin bilgi birikiminin, o s›ralarda “ciddi bir sorgu- çük hareketi birbiri peflis›ra gerçeklefltirmek gibi, p›lan çal›flmalar, atalar›m›z›n 300.000 y›l kadar ön-
lamaya elverecek ölçüde olgunlaflm›fl olmad›¤›n›” birbirinden oldukça farkl› olabilen yetilerden bir ya cesinde, art›k anatomik olarak “modern” duruma
söylüyordu. da birkaç›n› içeriyor. Art›k, insan beyninin, bir nok- gelmifl olduklar›n›, trakenin (solunum borusu) üst
Ancak flimdi, bu yönde ciddi çabalara giriflme- taya gelip de aniden ‘konuflabildi¤ini’ keflfetti¤i fan- k›sm›nda bir de larinks (g›rtlak) tafl›d›klar›n› göste-
nin belki de tam zaman›. Son 10-15 y›ld›r, birçok tezisi pek geçerli de¤il. Araflt›rmac›lar, onun yerine riyor. Larinksin, di¤er primatlarda oldu¤undan da-
disiplinden araflt›rmac›lar konuflman›n kökenine de- beynin “dilsel haz›rl›kl›l›k” dedikleri daha alçakgö- ha afla¤›da yer almas›, insanlar›n ç›karabildikleri
¤iflik aç›lardan yaklafl›rken, yeni tekniklerden oldu-
¤u kadar yeni düflünce biçimlerinden de yararlan›-
yorlar. Dilin kökeni sorusu, Chomsky’nin uzun sü-
ren egemenli¤i alt›ndaki birçok dilbilimci için ka-
ranl›kta kalm›flt›. Çünkü, Chomsky’nin gramer ka-
l›plar›n›n do¤ufltan geldi¤i ve evrensel oldu¤u yo-
lundaki kuram›, bu dil yetene¤inin nas›l ortaya ç›k-
m›fl oldu¤u sorusunu ister istemez d›fll›yordu. An-
cak evrimsel düflünce tarz›n›n, biyolojinin birçok Burun
bofllu¤u
alan›nda esmifl olan rüzgarlar›, nihayet 1990’da dil-
Damak
bilimcileri de ziyaret etti. Harvard’da biliflsel bilim-
ler konusunda uzman Steven Pinker ve Yale’de psi-
Dil
kolog olan Paul Bloom, o y›l Davran›fl ve Beyin Bi-
Epiglottis
limleri dergisinde uzun bir makale yay›mlayarak, di-
lin do¤al seçilimle evrimleflmifl olmas› gerekti¤i id- Yiyecek
dias›n› ortaya att›lar. Edinburgh Üniversitesi’nden Hava
Larinks
dilbilimci James Hurford, bu Pinker-Bloom ortak
Yemek borusu
makalesini bir dönüm noktas› olarak tan›ml›yor:
Konuflmak tehlikeli: Larinksin insanlarda, öteki yüksek primatlara göre daha afla¤› bir konumda olmas›,
“Chomsky’ci çevrelerde dilin evriminden bahset-
epiglottis ad› verilen larinks kapa¤›n›n aç›k kalmas› durumunda, yiyece¤in yemek borusu yerine trake ve
mek, yasak olmaktan bir anda ç›k›verdi.”
akci¤erlere yönelmesine neden olabiliyor.

B‹L‹M ve TEKN‹K 4 Mart 2004


Konufltuk?
seslerin çeflit ve aral›¤›n› art›rmakla birlikte, yemek r›n ç›kard›klar› seslere k›yasla konuflmaya çok daha Ancak, hayvanlar›n ‘seslenme’ biçimleri ve ç›kar-
borusundan afla¤› giden yiyece¤in de solunum yolu- yak›n oldu¤u görüflünde. Pinker, di¤er bütün meme- d›klar› seslerdeki anlaml›l›¤› gözard› etmek niyetin-
na kaçmas›n› kolaylaflt›r›yor. Buysa bizi nefesin t›- lilerde nefes alma ve ses üretiminin denetlendi¤i be- de olmayanlar da var. Bu konudaki farkl› görüfller-
kanmas› ya da bo¤ulma tehlikesine, di¤er memeli- yin bölgelerinin, konuflmayla ilgili alanlardan olduk- se, genellikle araflt›rmac›lar›n uzmanl›k alanlar›n›n
lere göre daha fazla maruz b›rak›yor. Deacon’a gö- ça farkl› yerlerde oldu¤una dikkat çekiyor. ‹nsan-d›- farkl›l›¤›ndan kaynaklan›yor. Sözgelimi Harvard Üni-
re böyle bir anatominin geliflmifl olmas›n›n nedeni, fl› primatlar›n kendini tekrar eden ve s›n›rl› say›daki versitesi’nden primatolog Marc Hauser, konuflmaya
olsa olsa konuflmaya hizmet etmek olabilir. “alarm ça¤r›lar›”n›n, dilin etkileflimsel ve çok bile- öncüllük etmek bak›m›ndan primat seslenifllerinin,
Genetik çal›flmalar›n›n da iflaret etti¤i baz› ola- flenli özelliklerini tafl›mad›¤›n› belirten biliflsel bilim bütün jest ve mimiklerden çok daha iyi adaylar ol-
s›l›klar var. Geçti¤imiz y›l, Max Planck Evrimsel uzman› Philip Lieberman ise, asl›nda insans›may- duklar› görüflünde ve özellikle de primat alarm 盤-
Antropoloji Enstitüsü’nden araflt›rmac›lar, hem dil, mun anatomisinin, insan konuflmas›n›n fonetik aç›- l›klar›n› sözcüklere benzetiyor. Afrika’daki bir may-
hem de artikülasyon (konuflma seslerini ya da ses dan düflük düzeyli bir biçimine benzetilebilecek bir mun türünü ele alan bir çal›flmadan örnek veren Ha-
birimlerini ç›karma ifllemi) ifllevlerini etkileyen “ko- tür ‘konuflma’ üretmelerine uygun oldu¤unu söylü- user, maymunlar›n, alarm 盤l›klar›nda de¤ifliklikler
nuflma geni” FOXP2’nin, do¤al seçilimin bir hedefi yor: “Ancak bunu yapm›yorlar. ‹nsans›maymunlar›n yaparak kendilerini tehdit eden hayvan›n türünü (le-
olmufl olmas› gerekti¤ini ileri sürdüler. Araflt›rmac›- motor davran›fllar› daha esnek ve toplumsal etkile- opar, kartal, vs) de belirtebildiklerini hat›rlat›yor.
lara göre, sözkonusu genin u¤rad›¤› son mutasyon flimle de daha ilgili oldu¤u için, iflaret dilinde çok da- “Bu tür seslerin dille ba¤lant›s›, sözel olmayan her-
100.000 - 200.000 y›l öncesinde gerçekleflerek, ha baflar›l›lar. Bak›fllar, a¤›z, yüz, el ve ayak hare- hangi bir iflaretten çok daha fazla” diyor Hauser.
dilsel beceriler için yeni bir düzeyin temellerini at- ketleri, sesli ça¤r› ve 盤l›klardan çok daha etkili.” Pinker ve yandafllar›n›n çal›flmalar›ndan fazla
m›fl olabilir. Araflt›rmac›ya göre dil becerisi için gerekli te- etkilenmemifl görünen dilbilimciler de var. Etkilen-
Dilin, belki de birkaç yüz bin y›l içinde dereceli meli atan kilit de¤ifliklikler, bazal ganglionlar ad› mek bir yana, tüm bunlar›n, beynin sözdizimi bece-
olarak ortaya ç›kt›¤›, araflt›rmac›lar›n ço¤unun le- verilen ve bisiklete binmek gibi yinelemeli hareket- risini nas›l gelifltirdi¤ini aç›klamaktan çok uzak ol-
hinde oldu¤u bir görüfl. Ancak Pinker’a göre kesin leri denetleyen beyin bölgelerindeki ‘devreler’de du¤unu savunuyorlar. Hawaii Üniversitesi’nden De-
olarak söyleyebilece¤imiz tek fley, bildi¤imiz anla-
m›yla geliflkin dil becerisinin, en az 50.000 önce,
Avrupa’da yaflayan insanlar›n sanat yarat›lar› gelifl-
tirip ölülerini törenlerle gömdükleri, yani ak›c› dil
kullan›m›na aç›k flekilde iflaret eden sembolik dav-
ran›fllarda bulunduklar› bir zamanda yerleflmifl ol-
du¤u.

Hareket-Dil Ba¤lant›s›
Dilin ne zaman ortaya ç›kt›¤› sorusunun yan›t›,
öyle görünüyor ki nas›l ortaya ç›kt›¤› hakk›ndaki
bilgi birikiminin artmas›n› bekleyecek. Son y›llar-
daysa, giderek artan say›da araflt›rmac›, dilsel bece-
riler için, beynin motor (hareketle ilgili) bölgelerin- gerçekleflti. Bu bölge, hem sözel hem de mimik ve rek Bickerton “Motor sistem, kas hareketleri için-
de birtak›m de¤iflikliklerin gerçekleflmifl olmas› ge- jestlerle ilgili ard›fl›k ve bileflik hareketleri olanakl› dir” diyor. “Buna göre de bu sistem, kendine olsa
rekti¤i yolundaki görüflü benimsiyor. k›lan bir “dizi oluflturma motoru”. Kan›t olaraksa, olsa dilsel üretim hatt›n›n sonunda yer bulabilir.
Deacon, dili hareketten çok sesle ba¤daflt›r›yor Parkinson hastalar›n› gösteriyor. Bu kifliler, bazal Motor hareketlerden sorumlu beyin bölgelerinin
olsak da, konuflman›n, bir motor etkinlik olarak ele ganglionlarda geliflen hasar sonucu, denge ve hare- yapt›¤›, sözgelimi f›rlatma hareketinin gerektirdi¤i
al›nd›¤›nda daha iyi anlafl›labilece¤i düflüncesinde. kette oldu¤u kadar sözdizimsel becerilerde de so- kas hareketlerini düzenlemekten ibaret. Yani o ha-
‹¤neden iplik geçirmek ya da keman çalmak gibi run yafl›yorlar. reketle ilgili kaslar›n, de¤iflmez ve belli bir s›rayla
“ince” motor becerilerin devreye girdi¤i durumlar Dil becerilerini desteklemek üzere, artikülas- kas›lmalar›n› sa¤lamak. Cümle kurmaksa çok fark-
gibi, konuflma da son derece ince ve h›zl› iflleyen yon, iflitme, planlama ve bellek için olanlar da da- l› birfley: Oluflturulan kavramsal yap›ya göre, fikir
bir motor kontrol mekanizmas› gerektiriyor. La- hil, birçok beyin alan›n›n geliflmifl olmas› gerekti¤i ve sözcükleri inan›lmaz esneklikte ve sürekli de¤i-
rinks, a¤›z, yüz, dil hareketlerinin yan›s›ra nefes halde, Pinker’a göre özellikle de motor becerilerle flebilir bir s›raya koymak...”
al›p verme hareketleri de, birbirleriyle oldu¤u ka- dil aras›nda bu aç›dan yak›n bir ba¤lant› mevcut.
dar, biliflsel ifllemlerle de çok iyi senkronize edil- Chicago Üniversitesi’nde psikolog olan David McNe-
mek zorunda. ill’se bu konuda ilginç bir örnek veriyor: Örnek, Ayna Ayna...
Bu nedenle, dille beynin baz› motor hareketleri tam belirlenememifl bir virüsün etkisiyle, boyundan Karfl›-görüfller, yine de hareket-dil ba¤lant›s›na
(özellikle kendini ifade için kullan›lan el hareketle- afla¤›s› dokunma duyusuna tümüyle duyars›z hale olan ilgiyi azaltm›yor. Bunun bir nedeni de, 1996’da
ri ve a¤›z-dil hareketleri ) kontrol eden bölgeleri gelen bir adamla ilgili. Adam, en basit bir hareketi yap›lan ve kuram› belki de ilk kez bu kadar güçlü
aras›ndaki ba¤lant›y› ortaya ç›karmaya yönelik bile, kay›p duyular›n yerine geçen biliflsel ve görsel bulgularla destekleyen bir keflif: maymunlar›n bey-
araflt›rmalar derinleflmeye bafllam›fl bulunuyor. Ca- geribildirim yoluyla yeniden ö¤renmek zorunda ka- ninde bulunan bir “ayna nöronlar›” sistemi.
lifornia Üniversitesi’nden (San Diego) dilbilimci Ro- l›rken, konuflurken el ve kol hareketlerini otomatik Ayna nöronlar›n›n dille olan ba¤lant›s›, insanla-
bert Kluender, iflaret dilinin de dahil oldu¤u bu jest olarak kullan›yormufl. Hatta araflt›rmac›lar, ellerini r›n büyük s›kl›kla yararland›¤› ve dil için zorunlu ka-
ve mimiklerin incelenmesiyle, hayvanlararas› ileti- hem kendi hem de dinleyicilerinin gözlerinden sak- bul edilen taklit özelli¤ine dayal›. Papa¤anlar ve yu-
flim ve konuflma aras›ndaki bofllukta yer alm›fl ola- lad›klar› halde. McNeill, ellerin sesli konuflmayla nuslar›n da ses taklidi yapabildikleri biliniyor. An-
bilecek bir “ara davran›flsal göstergeler” dönemiy- do¤rudan iliflkisi oldu¤unu söylüyor. Ona göre jest cak taklit, yaln›zca memelilere atfedilebilecek bir
le ilgili birkaç ipucu elde edilebilece¤ini söylüyor. ve mimikler, yerlerini zamanla sözlü dile b›rakan özellik olmasa da insan-d›fl› primatlarda bile pek ge-
Yine birçok araflt›rmac›, el hareketleri ve yüz mi- davran›flsal birer fosil de¤il, dilin temel ve ayr›lmaz liflkin de¤il. ‹nsan yaflam›ndaysa bambaflka bir yere
miklerinin temsil etti¤i davran›fl biçiminin, hayvanla- ö¤elerinden. sahip. Bebeklerin ilk sözcüklerini ö¤renmelerinin

Mart 2004 5 B‹L‹M ve TEKN‹K


yolu, taklitten geçiyor. Ayr›ca taklit, soyut bir sim- aras›nda bir ses. Sonuçta konuflmay› alg›larken, tam anlam›yla geliflmemifl olabilece¤i, ayna nöronla-
geden ortak bir “anlam” oluflturman›n da tek yolu. duydu¤unuz sesleri, kendi kulland›¤›n›z üretim me- r›n›nsa kuram›n› destekledi¤i görüflünde. Araflt›rma-
California Üniversitesi (Los Angeles) sinirbilimcile- kanizmas›na baflvurarak de¤erlendiriyorsunuz. Arafl- c›ya göre konuflma, elleri ifl için kullanma gereksini-
rinden Marco Iacoboni’ye göre ise “dilin kökeni t›rmac›lara göre insanlar, di¤er hayvanlardan farkl› mi ya da karanl›kta iletiflim kurma gibi nedenlere
üzerinde çal›flan bilimadamlar›n›n üzerinde durduk- olarak, içgörülerinden yararlanma yoluyla vücut ha- ba¤l› olarak ye¤lenir oldu. Bu nedenle de sözkonu-
lar› ortak noktalardan biri.” reketlerini bir baflkas›n›nkiyle karfl›laflt›rabiliyorlar. su nöronlar›n olas›l›kla önce el hareketleri için ev-
‹talya’daki Parma Üniversitesi’nden Giacomo Buna ba¤l› olarak çocuk, sözgelimi annesi kendine rimlefltikleri, ses ve yüz denetiminiyse insans› evri-
Rizzolatti’nin yönetimindeki ekibin yukar›da sözü el sallad›¤›nda, ona ayn› hareketle nas›l karfl›l›k ve- minin oldukça geç bir döneminde ele alm›fl olabile-
edilen keflfi yapmas›ysa, bu nedenle birçok araflt›r- rebilece¤ini de biliyor. ceklerini akla uygun buluyor.
mac›y› yeniden harekete geçirdi. Araflt›rmac›lar, bü- Kuram, dilin evrimine uyguland›¤›nda yeni bir Herkes ayn› görüflte de¤il. Ve diyorlar ki, hare-
yük ölçüde insana özgü olan taklit becerisinin öncü- anlam kazan›yor. Yale Üniversitesi’nden psikolog ket ve dil birbirinden ayr›lmaz olsalar da, dil temel
lü oldu¤unu düflündükleri bir özelli¤i, maymun bey- Michael Studdert-Kennedy’nin çal›flmalar› da bu yön- olarak el de¤il, a¤›za dayal› bir davran›fl. Texas Üni-
ninde ortaya ç›kard›klar›n› duyurmufllard›. Çal›flma- de. Araflt›rmac›ya göre ayna nöronlar›yla, ilk kez versitesi psikologlar›ndan Peter MacNeilage bu kifli-
da, makak maymunlar›nda, F5 olarak an›lan ve in- olarak girdiyle ç›kt› aras›nda, (hareketin gözlenme- lerden biri. Araflt›rmac›, maymunlarda a¤›z hareket-
sanlardaki Broca alan›na karfl›l›k gelen bölgeden siyle taklidi aras›nda) do¤rudan fizyolojik bir ba¤lan- lerinin (ama seslerin de¤il) insan konuflmas›ndaki
532 nöronun elektriksel etkinliklerini kaydetmifller- t› kurulmufl oluyor. Rizzolatti ve ekibiyse, bu konu- hecelerin öncülü oldu¤unu, ayna nöronlar› sistemi-
di. Bu nöronlar›n, maymunlar›n “hedefe yönelik” el da yeni bulgular elde etmifller bile. Makaklardaki F5 nin keflfinin de (özellikle de dudak flap›rdatma ve f›s-
ve a¤›z hareketleri s›ras›nda (bir yiyece¤e uzand›kla- hücrelerinden bir k›sm›n›n, yaln›zca ‘anlaml›’ bir ya- t›k k›rmayla etkinleflen son keflfin) görüfllerini des-
r› zaman oldu¤u gibi) etkinlefltikleri biliniyor. kalama ya da kavrama hareketinin izlenmesi s›ras›n- tekledi¤ini savunuyor. MacNeilage, beyindeki yar-
Ancak ilginç olan›, maymunlar bir baflka may- da de¤il, hareketin oluflturdu¤u sese (f›st›k k›rma d›mc› motor bölgenin (ana motor bölgenin hemen
mun, hatta insan› ayn› hareketi yaparken izledikle- sesi gibi) ba¤l› olarak da etkinlefltikleri gözlenmifl. bitifli¤inde olup harekete iliflkin bellek ve hareket di-
rinde, F5 nöronlar›n›n, sonradan “ayna nöronlar›” Arbib ise, bu ayna sistemlerinin baflka davran›fllar zilerinde rol oynayan bölge) sesli ifadedeki fiziksel
ad›n› verdikleri bir alt grubunda da etkinleflme gö- için de bulunabilecekleri ve beynin farkl› bölgelerin- s›n›rlamalar› denetleyebilece¤ini düflünüyor. Senar-
rülmesiydi. Güney California Üniversitesi’nden Mic- de yer alabilecekleri görüflünde. Ayna nöronlar›n›n, yosu da flöyle: Çi¤neme, emme ve yalama hareket-
hael Arbib’e göre bu bulgu, “dilin evriminin öyküsü- dil için kilit önemdeki yan beceriler için ilk somut leri, Broca alan›n›n öncülü olan bölgenin denetimi
ne yepyeni kap›lar ve yaklafl›mlar›n yolunu açt›. Öy- nörolojik kan›tlar› oluflturdu¤u görüflü, yine de elefl- alt›nda, iletiflime yönelik farkl› biçimler kazand›; du-
le ya, beynin konuflma bölgesinde, yakalama ya da tiriden muaf de¤il. ‹çlerinde Pinker’›n da bulundu¤u dak flap›rdatma, dil flaklatma, diflleri birbirine vurma
kavramayla ilgili bir ayna sisteminin ifli neydi?” Arafl- baz› bilim adamlar›ysa, makaklar›n ne de olsa konu- gibi. Bundan sonraki aflama, larinksi devreye soka-
t›rmac›lar bu ayna hücrelerinin, yap›lan gözlem ve flamad›klar›n›, hatta taklit de yapamad›klar›n› hat›r- rak bu davran›fllara ses kazand›rmak oldu. Bu var-
ard›ndan gelen a¤›z ve el hareketlerini bir araya ge- lat›yor, varsay›mlar› d›fllamasalar da, ba¤lant›n›n hâ- say›m, kimine göre ilk “anadil” olmufl olabilecek ve
tirici bir sistem oluflturdu¤u sonucuna vard›lar. lâ bulan›k noktalar tafl›d›¤›n› vurguluyorlar. kendilerine özgü seslerle tan›nan “t›k›rt›l› diller”de
Ayna nöronlar›, bugüne kadar makaklar›n yal- (bkz. “‹lk Dil?”) larinksin kullan›lmay›fl› gerçe¤iyle
n›zca iki beyin bölgesinde bulunmufl durumda; ma- de uyumlu. Larinks devreye bir kez girdikten sonra
kak nöronlar›n›n ortaya ç›kmas›n› sa¤layan ve tek da, birbirleriyle s›n›rs›z biçimde birlefltirilerek genifl
bir beyin hücresinin etkinli¤inin kaydedildi¤i teknik, bir sözcük haznesi oluflturabilecek bir sesler küme-
henüz insanlara uygulanm›fl de¤il. Ancak Iacoboni, si ortaya ç›kt›. Ve bu da kaç›n›lmaz olarak sözdizimi-
insanlar için benzer bir devre; “ taklit için özel, si- ne (sentaks) kap›y› aralam›fl oldu.
nirsel bir mimari yap›” belirlemifl oldu¤unu düflünü- “El iflaretleriyle iletiflimin, bu tür kombinasyon-
yor. Yöntemiyse, maymunlar için yap›lan tek-hücre lara elverecek düzeye ulaflm›fl olabilece¤ini hiç san-
kay›tlar›n›n sonuçlar›n›, insanlara ait fonksiyonel m›yorum” diyor MacNeilage. “Öyle olsayd›, hâlâ bu-
manyetik rezonans görüntüleriyle (parmak hareket- nu kullan›yor olurduk. ‹flaretler sistemi bu derece-
leri ya da yüz ifadelerini izlerken ya da taklit eder- de karmafl›k bir düzeye gelmifl olsayd›, sesli konufl-
ken) biraraya getirmek. Araflt›rmac› devrenin, Broca maya geçifl için yeterince sa¤lam bir gerekçe de
alan›na ek olarak, biri temporal lobun üst k›sm›, bi- (gece karanl›kta konuflma gereksinimi dahil) olma-
ri de parietal (yan) lobda olmak üzere, iki alan da- yacakt›. ‹flaret dilinden sesli konuflmaya geçti¤imizi
ha içerdi¤ini söylüyor. Bunlardan birincisi, iflitileni iddia eden hiç kimse de, bugüne kadar tatminkar
anlamayla ilgili Wernicke alan›yla k›smen çak›fl›yor ‹lk Sözdizimi bir geçifl kuram›yla öne ç›kabilmifl de¤il.” Kimileri-
ve yüz-vücut hareketlerine tepki veren nöronlar içe-
riyor; ikincisiyse makak maymununda görsel ve be-
Sözcüklerle mi, ne göre de, bu “hangisi önce geldi?” tart›flmalar›-
n›n pek bir önemi yok; önemli olan, birinin di¤eri
densel bilgiyi biraraya getiren PF bölgesine karfl›l›k
geliyor. Iacobi’ye göre “insanda taklit mekanizmas›,
Ellerle mi? olmadan geliflemeyece¤i gerçe¤i.
‹nsanlar›n nas›l simgelerle düflünür hale geldik-
bilinen dil alanlar›yla pekala çak›fl›yor.” Vard›¤› so- Ancak ayna nöronlar› kuram›, ilk dilin (yani her- leri, ya da bir baflkas›n›n düflünce süreçlerinin nas›l
nuçsa, Broca alan›n›n bu ikili kullan›m›n›n, hareke- hangi bir ‘sözdizim’ kural›na ba¤l› olarak üretilen bilincine varmaya bafllad›klar› gibi daha derin soru-
tin tan›nmas›, taklit ve dil aras›nda evrimsel bir sü- sembolik ses ya da jestlerin) sesli mi oldu¤u yoksa el- lar›n çözümüyse çok daha uzakta görünüyor. Arafl-
reklili¤e iflaret etti¤i. ler kullan›larak m› üretildi¤i sorular›n›n her iki yanda- t›rmac›lar, bu konularda da geliflmekte olan beyin
Ayna nöronlar›n›n, hareket ve konuflman›n de- fl›na da bir tür baflvuru noktas› olmaya devam ediyor. görüntüleme tekniklerine güveniyorlar. Belki bu fle-
netimi aras›nda, flimdiye kadar bulunamam›fl sinir- Oyunu jest ve hareketlerden yana verenlerden kilde, beyinde oluflan bir cümle için bir ak›fl flema-
sel “geçifl halkas›” olduklar› düflünülüyor. Bu flekil- Michael Corballis (Auckland Üniversitesi, Yeni Zelan- s› bile oluflturulabilecek. Hauser ve ekibinin inanc›,
de, 1950’lerde gelifltirilen, eski bir kuram da anlam da), ayna nöronlar›n›n, kavrama-yakalamadan sorum- hayvanlarla yap›lan araflt›rmalarla, sözcüklerin son-
buluyor: “konuflma alg›lanmas›n›n motor kuram›.” lu beyin bölgelerinde bulundu¤unu, dilin de bir mil- suz kombinasyonlarla biraraya getirilmesi yetene¤i-
Buna göre, bebekler ilk sözcüklerini söylerken (tak- yon y›l kadar önce el hareketleri ve iflaretleriyle bafl- nin hayvanlardaki davran›flsal karfl›l›klar›n›n bulu-
lit ederken) onlara k›lavuzluk eden fley, sözcü¤ün lad›¤›n› düflünüyor. Konuflma yetilerini kaybeden in- nabilece¤i yönünde. Arbib’in gözü de yeni ayna nö-
akustik özelliklerinden çok (papa¤anlarda oldu¤u gi- sanlar›n, bir iflaret dilini h›zla benimseyebiliyor olma- ronlar› sistemlerinin keflfinde. Bickerton’a göreyse
bi), yüze verdi¤i flekil ya da hareket. Buna verilebi- lar› da, araflt›rmac›n›n dikkat çekti¤i noktalardan biri. “bilinmeyenler alan› giderek küçülüyor. Sorun, alan
lecek örneklerden biri, McGurk etkisi olaarak bilini- El hareketleri ve yüz mimiklerinin konuflma ve s›f›rland›¤›nda çözülmüfl olacak. Birileri ortaya ç›-
yor: Dinledi¤iniz bir kay›tta “ba” hecesini duydu¤u- iletiflimde oynad›klar› önemli rol ve FOXP2 geninde- k›p da ‘çözüm bende!’ dedi¤inde de¤il.”
nuz anda, bir baflkas›n› “ga” hecesini telaffuz eder- ki görece yak›n say›labilecek nihai mutasyondan yo-
ken izliyorsan›z, duydu¤unuzu sand›¤›n›z ses, büyük la ç›kan Corballis, “otonom” konuflman›n 50.000 Holden, C.
“The Origin of Speech” Science, 27 fiubat 2004
olas›l›kla “da” oluyor; yani anatomik olarak ikisinin y›l kadar önce bafllayan kültür patlamas›ndan önce
Çeviri: Zeynep Tozar

B‹L‹M ve TEKN‹K 6 Mart 2004


‹lk Dil?
1980 y›l›nda çekilen “Tanr›lar Ç›ld›rm›fl Olmal›” ad- Bu bulgu, Hadzane dilinin öteki t›k›rt›l› dillerden fark- Kimi araflt›rmac›lar, Hadzabeler’le tüm öteki t›k›rt›l›
l› filmde, gökten gelen bir kola fliflesi, tuhaf sesler ç›ka- l› bir kökene sahip oldu¤una ya da hem bu dilin hem de konuflanlar aras›ndaki ayr›m›n, 100.000 y›l gibi çok çok
ran Afrikal›lar’›n aras›na düfler. Bu insanlar›n t›k›rt›y› bugünkü öteki t›k›rt›l› dillerin çok eski bir t›k›rt› dilinden eski bir zamanda gerçekleflti¤ini düflünseler de, Knight’a
and›ran seslerle dolu heyecanl› konuflmalar›, dünyan›n kaynakland›¤›na iflaret ediyor olabilir. Sands, t›k›rt›l› dille- göre bu ayr›m günümüzden 70.000 - 50.000 y›l önce ger-
dört bir köflesinden izleyicilere çok tuhaf gelir; bir o ka- rin hep birden fazla say›da olageldi¤ini düflünüyor; ancak, çekleflmiflti. Bu, afla¤› yukar›, modern insan›n, -kimilerine
dar da yabanc›. en baflta tek bir t›k›rt›l› dil ailesi vard›ysa, bunun günü- göre dilin geliflmesinden sonra- Afrika’dan ç›karak dünya-
Küçük bir gruba özgü bu dil hakk›nda yap›lan birkaç müzden on binlerce y›l öncede kald›¤›n› belirtiyor. Bu, dil- ya yay›ld›¤› öne sürülen zaman aral›¤›yla da örtüflüyor. An-
araflt›rma, en eski atalar›m›z›n da iletiflim kurmak için t›- bilim araflt›rmalar›n›n inceleyebilece¤inden çok daha eski cak, Knight, araflt›rmalar›n›n en az kesinlik içeren bölümü-
k›rt›ya benzeyen sesleri kulland›¤›na iflaret ediyor. Son dil- bir zaman dilimi. nün tarihlendirme oldu¤u uyar›s›n› yap›yor.
bilim araflt›rmalar›, bu seslerin, dilbilim çözümlemelerinin Eski Topluluklar›n ‹zini Sürmek T›k›rt›l› konuflman›n kökeninin bu kadar eskiye tarih-
s›n›rlar›nda, 10.000 y›ldan da daha eski bir zamanda or- T›k›rt›l› konuflanlarla ilgili genetik veriler toplayan lendirilmesi, y›llard›r, insanlar›n 100.000 y›l önce kullan-
taya ç›kt›¤›n›; genetik verilerse, t›k›rt›l› konuflan topluluk- araflt›rmac›lar da var. Bu veriler, genellikle dilbilim verile- d›¤› “sözcüklerin” yaln›zca parmak fl›klatma ya da bilek
lar›n kökeninin günümüzden 50.000 y›l önceki bir ortak rinden çok daha eski bir geçmifle ›fl›k tutabiliyor. 1992 y›- hareketleri gibi jestler oldu¤unu iddia eden, Yeni Zelan-
ataya dayand›¤›n› gösteriyor. l›ndaki bir araflt›rma, DNA’lar›ndaki çeflitlili¤in fazlal›¤›na da’daki Auckland Üniversitesi’nden Michael Corballis’e çe-
Bu sav henüz kan›tlanamam›fl olsa da, Stanford Üni- dayanarak, Hadzabeler’in geçmifli çok eskilere dayanan kici geliyor. Corballis, “t›k›rt›lar”›n, dillerin otonom bir bi-
versitesi’nden omurgal› canl›lar sistemati¤i uzman› Alec bir topluluk oldu¤una iflaret ediyordu. Daha yak›n bir za- çimde sözlü olmad›¤› zamana dayand›¤›n› ve jestlere, “sö-
Knight’a göre, bugünkü tüm insanlar›n ortak atalar› olan zel-öncesi” sesler eklemenin bir yolu ya da konuflma için
insan toplulu¤unun savanada yaflad›¤› ve t›k›rt› sesleriyle bir basamak oldu¤unu düflünüyor. Knight’a göre, yaln›zca
iletiflim kurdu¤u akla yak›n geliyor. Knight, bugün yeryü- atalar›n›n avc› yaflam biçimlerini koruyan gruplar t›k›rt›la-
zünde yaln›zca 120.000 kiflinin bu tuhaf seslerle konufl- ra gereksinim duymay› sürdürdüler; öteki t›k›rt› dilleri, ilk
tuklar›n› tahmin ediyor. Bu topluluklar, insanlar›n konufl- insanlar yeni çevrelere göç ettiklerinde yok oldu. Bu sav,
ma yetene¤ini nas›l gelifltirdiklerine iliflkin yeni bir anlay›fl Knight’a, avlan›rken iletiflim için sözlerin kayboldu¤unu,
sa¤l›yorlar; özellikle de araflt›rmac›lar›n farkl› alanlarda el- yaln›zca t›k›rt›lar› kulland›klar›n› anlatan bugünkü Hadza-
de edilen verileri bir araya getirdikleri düflünülürse. Çün- beler’den toplanan verilerle de uyumlu. Bu durum, t›k›rt›-
kü, dilbilim, genetik ve arkeoloji alanlar›nda toplanan ve- l› konuflanlarla ilgili onlarca belgesel film çeken, ABD’de-
rilerin bir arada ele al›nmas›yla çok fazla yol al›nabilir. ki Watertown’dan (Massachusetts) John Marshall’›n da
T›k›rt›lar›n Ba¤lam› dikkatini çekmifl. Deneyimlerinden, av peflindeyken ileti-
Bugün t›k›rt› sesleri, ço¤u Botswana, Namibya ve Gü- flim için yaln›zca t›k›rt›lar› kullanman›n çok ifle yarad›¤›n›
ney Afrika ve çevresinde yaflayan 30 kadar insan toplulu- biliyor. Marshall ve Knight, konuflma seslerinin hayvanlar›
¤unun kendine özgü konuflma biçimlerinin bir parças›. Af- kaç›rd›¤›n›, t›k›rt›lar›nsa, kuru çay›rlar›n ç›kard›¤› sesleri
rika d›fl›nda bilinen tek t›k›rt›l› dil, Avustralya’daki abori- and›rd›¤› için hayvanlar› ürkütme olas›l›¤›n›n daha az ol-
jinlerin yaln›zca erkekli¤e ad›m atma törenlerinde kullan- du¤unu öne sürüyorlar.
d›klar› ve soyu tükenmifl bir dil olan “Damin” dili. Afri- Tüm bunlar akla yak›n gelse de, t›k›rt›lar›n ilk dil ol-
ka’daki t›k›rt›l› konuflanlardaysa, günlük konuflmalar›n bir du¤u kuram›, hiçbir biçimde kan›tlanm›fl de¤il. Knight’›n
bölümü t›k›rt› seslerinden oluflabiliyor; kimi kezse “söz- çal›flmalar›, Sands’in t›k›rt›lar›n tarihi konusundaki düflün-
ler” tümüyle yitiyor. manda, geçti¤imiz y›l düzenlenen bir fiziksel antropoloji celerini kapsasa da, Sands, Knight’›n, verileriyle çok fazla
T›k›rt› sesleri öteki “sözsüz” seslerden, usta dil hare- toplant›s›nda, Maryland Üniversitesi’nden genetikbilimci fleyi aç›klamaya çal›flt›¤›n› düflünüyor. Genetik özelliklerle
ketleri ve havan›n a¤z›n içine do¤ru hareketiyle ayr›l›yor. Sarah Tishkoff, Hadzabelerin ve Afrika’n›n güneyinden, t›- dilin evrimi her zaman birlikte ilerlemez; bu durumda en
ABD’deki Cornell Üniversitesi’nden dilbilimci Amanda Mil- k›rt›l› konuflan bir baflka topluluk olan Sandaweler’in fazla söylenebilecek fley, ikisinin birbiriyle ba¤›nt›l› oldu-
ler-Ockhuizen, bu seslerin gerçekte yaln›zca çok güçlü te- DNA’lar›nda büyük bir çeflitlik bulundu¤unu bildirdi. ¤u. Yani, t›k›rt›lar›n insanlar›n ilk dili oldu¤unu kan›tlama-
laffuz edilen ünsüzler oldu¤unu belirtiyor. T›k›rt›l› diller Bu topluluklar›n ve dillerinin kökeni konusundaki bul- n›n bir yolu yok.
konuflan topluluklar, ortak t›k›rt› seslerine sahip; ancak maca, Knight’›n ve Stanford Üniversitesi’nden antropolojik Bu arada, California Üniversitesi’nden dilbilim tarihçi-
dilleri birbirinden çok farkl›. Kimi araflt›rmac›lar, t›k›rt›l› genetik uzman› Joanna Mountain’›n ilgisini çekmifl. Geçti- si Christopher Ehret gibi kimi araflt›rmac›lar, hâlâ, Green-
dillerin birbirlerinden, ‹ngilizce’nin Japonca’dan farkl› ol- ¤imiz y›l, yal›t›lm›fl Hadzabeler ve güney Afrika’daki Sanlar berg’ün t›k›rt›l› dillerin hepsini bir çat› alt›nda toplayan s›-
mas› kadar farkl› oldu¤unu öne sürüyorlar. aras›ndaki iliflkiyi ortaya ç›karmak için genetik verilerden n›fland›rma sistemini savunuyor ve genetik verileri önem-
Ancak bu çeflitlili¤in de¤erinin henüz yeni anlafl›lma- yararlanmaya karar vermifller. Hadzabeler’in yak›n bir geç- sizmifl gibi göstermeye çal›fl›yorlar. Dahas›, araflt›rmac›la-
ya baflland›¤› söylenebilir. 1960’l› y›llarda, etkili bir dilbi- miflte Tanzanya’ya güneyden göç etmifl olabileceklerini, ya r›n ço¤u tüm t›k›rt›l› dillerin eninde sonunda tek bir ata
limci olan Stanford Üniversitesi’nden Joseph Greenberg, da Sanlar’›n güneye göç etmifl kuzeyli gruplardan birinin dilden kaynakland›¤›nda ›srar etseler de, Sands, t›k›rt›la-
tüm t›k›rt› dillerini ayn› flemsiyenin alt›na koyarak, “Khoe” parças› olabilece¤ini düflünmüfller. Araflt›rmac›lar, iki top- r›n, örne¤in Avustralya’daki Damin’le ve Afrika’daki Had-
adl› çoban toplulu¤u ve “San” adl› avc›-toplay›c›lardan lulu¤un genetik özelliklerinde ortak bir mirasa rastlamay› zane’le birden fazla kez evrimleflmifl olup olamayaca¤›n›
esinlenerek “Khoisan Dil Ailesi” olarak adland›rm›flt›. Bu- beklerlerken, veriler bunun tam tersini göstermifl. merak ediyor. Sand, t›k›rt›lar›n normal dil mekanizmas›n›n
günse tarihsel dilbilimciler, Greenberg’in s›n›fland›rmas›- DNA’n›n belli bölümlerindeki benzerlikler, akrabal›¤a bir parças› oldu¤una ve çocuklar›n konuflmay› ö¤renirken
na karfl› ç›karak Khoisan’› daha s›k› çözümleme yöntemle- iflaret eder. Knight, Mountain ve arkadafllar›, 49 Hadza- t›k›rt› seslerini ç›karmay› ö¤rendiklerine de iflaret ediyor.
riyle ele al›yor ve birkaç dil grubuna ay›r›yorlar. be’nin ve Tanzanya’daki baflka üç topluluktan 60 kiflinin Araflt›rmac›lar›n hepsi de, daha fazla çal›flma yap›lma-
Son çal›flmalar, Khoisan dil ailesindeki dilleri co¤rafi mitokondri DNA’lar›n› ve Y kromozomlar›n› incelemifller. dan hiçbir fleyin yerli yerine oturmayaca¤›n› düflünüyorlar.
ve dilbilimsel özelliklerine göre en az›ndan üç farkl› s›n›fa Namibya ve Botswana’daki bir baflka San toplulu¤u olan Knight ve Mountain, daha fazla gruptan DNA örnekleri
ay›r›yor. Crawhall, bu dillerin birkaç›n›n bilinen hiçbir dil “Ju|’hoansi”lerden de Y kromozomu verileri toplam›fllar. toplamak için çabal›yorlar; Sands ve Crawhall’sa, baflka t›-
ailesine uymad›¤›n› da belirtiyor. Örne¤in, 1995 y›l›nda, (“Ju|’hoansi”ler “!Kung” olarak da biliniyorlar.) k›rt› dillerini de dilbilimsel özellikleri bak›m›ndan ele al-
Kuzey Arizona Üniversitesi’nden (ABD) Bonny Sands, t›- Araflt›rman›n sonunda, Hadzabeler’le Sanlar’›n birbir- mak için. Sands, yeterince h›zl› çal›flamamaktan korkuyor.
k›rt›l› konuflanlar›n ço¤unlu¤undan 2000 kilometre uzak- leriyle akraba olmad›klar› ortaya ç›kt›. Gen diziliflleri, geç- Çünkü, t›k›rt›l› konuflan gruplardan birinden geriye yaln›z-
ta, Tanzanya’n›n kuzey bölümünde yaflan 1000 kadar mifllerinin çok erken bir aflamas›nda bu iki grubun yollar›- ca on kifli kalm›fl. 2000 y›l›yla karfl›laflt›r›ld›¤›nda bugün
“Hadzabe” insan›nca konuflulan “Hadzane” dilini, dilbilgi- n›n ayr›ld›¤›n›, hiçbirinin yak›nlarda kuzeye ya da güneye çok ilerlemifl olduklar›n› an›msatan Knight’sa, iyimserli¤i-
si, anlamlar ve sesler bak›m›ndan yeniden ele alm›fl. Arafl- göç etmemifl olduklar›n› gösterdi. Crawhall araflt›rman›n, ni koruyor.
t›rmac›, bu dilin bilinen herhangi bir dil ailesiyle iliflkili ol- Hadzabeler’in, en eski t›k›rt›l› konuflanlar toplulu¤undan Pennisi, E.
du¤unu kan›tlayamam›fl; Bu dil, dilbilimsel aç›dan da bili- ayr›lan ilk gruplardan birinin soyundan geldi¤ini gösterdi- “The first language?” Science, 27 fiubat 2003
nen hiçbir dile benzemiyor. ¤ini belirtiyor. Çeviri: Asl› Zülâl

Mart 2004 7 B‹L‹M ve TEKN‹K


“d‹l”lerle k
Araflt›rmac›lar, binlerce dünya dilini kapsayan berg’in akademik ard›llar›, tarih içinde geriye do¤- birbirleriyle ilgili olabilece¤i düflüncesini do¤urdu.
ve bunlar aras›ndaki ba¤lant›larla örülmüfl bir s›- ru iz sürerek bu dil ailelerinin atas› olan ilk dille- Bir yüzy›l sonra, biyologlar organizmalar›n aile
n›fland›rma tablosu oluflturabilmek için u¤rafl›yor- re eriflebileceklerini iddia ediyorlar. Ancak, dilbi- a¤açlar› içinde düzenlenebildikleri düflüncesi üze-
lar. limsel ipuçlar›n›n s›n›rlar› konusunda tedbirli dav- rinde kafa yormaya bafllamadan önce, Alman dil-
1980’lerde Stanford Üniversitesi’nden dilbi- ranan dilbilimcilerle çetin bir mücadele içindeler; bilimci August Schleicher diller aras›nda ba¤lant›-
limci Joseph Greenberg, Amerika’da konuflulan di¤erleri, çok kapsaml› haritalara dayanarak lar› resmeden a¤açlar gelifltirdi. Ayn› zamanlarda,
dillerdeki ad›llar›n flafl›rt›c› düzeni üzerinde epeyce 10.000 y›ldan daha geriye gidilebilece¤ini kabul di¤er dilbilimciler diller aras›nda aile ba¤lar› kur-
u¤rafl verdikten sonra, hedefi vurdu¤unu düflündü. etmiyorlar. Bu noktada, Ringe ve Campbell gibi mak için, karfl›laflt›rmal› yöntem olarak da bilinen
Eskimo dili, Aleut dili, Apaçi dili ve di¤er Ameri- araflt›rmac›lar, dillerin ilk akrabal›k iliflkilerinin bir bir sistematik üzerinde çal›fl›yorlard›. Bu bilima-
kan yerli dillerinde, ayn› harfle bafllayan ad›l ve di- daha kurulamayacak denli uzaklaflt›klar›n› iddia damlar› ve ard›llar› modern tarihsel dilbilim için
¤er sözcüklerin anlamlar› üzerinde yo¤unlaflarak, ediyorlar. bir iskelet kurmay› baflarm›fllard›.
2000’den fazla dili üç ana grup alt›nda toplamay› Greenberg’in s›n›fland›rmas›nda oldu¤u gibi, Karfl›laflt›rmal› yöntemde araflt›rmac›lar, diller
baflard›. Bu baflar› gerçekten çok dikkat çekiciydi; Arapça, Eski M›s›r dili ve ‹branice’nin Afro-Asya dil aras›ndaki ba¤lant›lar› bulabilmek için sistematik
çünkü, bu gruplar birbirleriyle genetik olarak da ailesinden olmas› gibi kimi noktalarda görüfl birli- de¤iflim örneklerine bakarak ayn› sözcü¤ü birçok
benzefliyordu ve arkeolojik bulgular Amerika’ya üç ¤i var. Ancak, tart›flmalar hâlâ sürüyor. Dillerin or- dilde ar›yorlar. Örne¤in, Latince’de p harfiyle bafl-
büyük göçün yafland›¤›n› gösteriyordu. tak atalar›n›n izini sürmek ve ard›llar›n› s›n›fland›r- layan birçok sözcü¤ün ‹ngilizce’deki karfl›l›¤› f har-
Böyle bir çal›flma, araflt›rmac›lar›n uzun süre- mak, pek de öyle kolay bir ifl de¤il. Birçok dilbi- fiyle bafllar. ‹ngilizce’deki “father” (baba) sözcü-
dir bekledikleri bir fleydi. Bu, dilleri Kuzey Kut- limci, yaln›zca bir dilin ikiye ayr›ld›¤› tarihten son- ¤ü, Latince’deki “pater”; bal›k anlam›na gelen
bu’ndan Tierra del Fuego’ya, Grönland’dan Sibir- raki sözcük ve dilbilgisi çal›flmalar›na güvenir, ama “fish” sözcü¤ü de “pisces” sözcü¤üne karfl›l›k ge-
ya’ya kadar s›n›fland›rmaya yard›m edecekti. Basit sonuç her zaman aç›k olmaktan uzakt›r ve genetik lir. Bu yaklafl›m, dillerle ilgili derinlemesine bilgi
bir flemayla insanl›k tarihine aç›kl›k getiriyordu. ipuçlar› ya da göç gibi di¤er verilerin eklenmesiy- gerektiriyor; çünkü, araflt›rmac›lar›n dillerin birbir-
Amerika’da yaflayan halklar konusunda çal›flan bir- se netlikten çok karmafl›kl›¤›n artmas› e¤ilimini lerinden ödünç ald›klar› ve paralel olarak evrimlefl-
çok araflt›rmac› bu çal›flmaya dört elle sar›ld›. do¤urur. Kuzey Arizona Üniversitesi’nden dilbi- mifl sözcükleri tan›yarak, onlar› ay›klamalar› gere-
Ancak bir sorun vard›. Yeni Zelanda Canter- limci Bonny Sands, genetik ipuçlar›n›n, dilbilimci- kiyor. Paralel geliflen ya da evrimleflen sözcükler,
bury Üniversitesi’nden dilbilimci Lyle Campbell’e lerin çal›flmalar›nda takip ettiklerinden daha eski genellikle “guguk” ya da bebeklerin konuflmas›n-
göre, Greenberg’in çal›flmas› yanl›flt›! Pennysylva- olaylar hakk›nda bilgi verebilece¤ini, ancak genle- dan do¤an “baba” gibi ses benzeflmesiyle ortaya
nia Üniversitesi’nden tarihsel dilbilimci Donald rin dilde olup bitenleri yeterli do¤rulukta yans›t›p ç›kan sözcüklerdir.
Ringe’e göreyse, çal›flma “bilimd›fl›” ve “ifle yara- yans›tmayaca¤›n›n aç›k olmad›¤› konusunda uyar›- Bununla beraber, ‹ngiltere’deki Sheffield Üni-
maz”d›. Her ikisi de, Greenberg’in veri toplama ve da bulunuyor. versitesi’nden dilbilimci April McMhon, karfl›laflt›r-
analiz yönteminin yanl›fl sonuçlara yol açaca¤› ve mal› yöntemin iflledi¤ini söylüyor. Bu yöntem, ör-
dilsel benzerliklerin ayn› kökeni paylaflmaktan ne¤in, Hintçe, Rusya, ‹ngilizce ve ‹ran dilleri gibi
çok, rastlant›sal oldu¤u konusunda tart›flan tarih- Pater’den Father’a baz›lar› birbirinden çok uzak görünen 150 dilin
sel dilbilimciler kadrosunda yer al›yorlar. Camp- ‹çlerinde ‹ngiliz hukukçu Sir William Jones’un dahil oldu¤u Hint-Avrupa dilleri aras›nda yak›n
bell ve di¤er Amerikan yerli dilleri araflt›rmac›lar›, da oldu¤u bir grup, 1700’lerin sonlar›nda yapt›k- ba¤lant›lar ortaya ç›kard›.
Amerika’da üç de¤il, 150 dil ailesinin bulundu¤u lar› çal›flmayla Sanskritçe, Latince ve Yunanca ara- Ancak bu ifl çok yavafl yürüdü¤ü için, Green-
konusunda ›srarl›lar. Greenberg 2001’de yaflam›- s›nda benzerlikler saptad›lar ve bütün bu dillerin berg baflka bir yaklafl›m benimsedi. Çal›flmas›nda
n› yitirdi; ancak, dünya dillerinin birbirleriyle ba¤- ortak bir kaynaktan gelebilece¤ini öne sürdüler. daha çok, say› ve ad›llar› da içeren birkaç yüz söz-
lant›lar› konusundaki tart›flmalar sürüyor. Green- Bu, co¤rafi olarak birbirlerinden uzak dillerin bile cüklük “çekirdek” bir sözcük da¤arc›¤›na ba¤l› ka-

Dil Aileleri

Atlantik
Pasifik
Okyanusu
Okyanusu

Atlantik Hint

Okyanusu Okyanusu

Afro Asyatik Avustronezya Hokan Korece Oto Manguean Ural


Algonkin Kafkasça Hint Avrupa Chibchan Paleosibiryaca Uto Aztek
Altay Dravidyen Hint Pasifik Musgkogean Penutian
And Ekvator Eskimo Aleut ‹roke Na Dene Çin Tibet
Avustralya Aborijin Formosan Japonca Nijer Kongo Slouan
Avustroasyatik Ge Pano Carip Koisan Nilo Sahra Tai
konuflmak
l›yordu. Bunlar›n yeni diller do¤du¤unda da Üniversitesi’nden Luigi Luca Cavalli-Sforza,
korundu¤u ve bu sözcüklerdeki de¤iflimle- genetik yap›lar› benzer kiflilerin, dillerini de
rin baflka dillere temel baflkalafl›mlar biçi- paylaflma e¤iliminde olduklar› düflüncesini
minde yans›d›¤›n› düflünüyordu. Birçok dil- ileri sürdü. Örne¤in, Greenberg’in ayn› gru-
deki “ayn›” sözcükleri karfl›laflt›rd›; hem bu ba dahil etti¤i Bantu dillerini konuflanlar,
yaklafl›m, dilleri çok iyi biliyor olmay› da ge- benzer genetik gruplardan geliyor. Cavalli-
rektirmiyordu. 1950’lerde 2000 Afrika dili- Sforza, Amerika’da 4 genetik grup tan›ml›-
ni 4 s›n›fa ay›rd›: Hemen hemen tüm sert ve yor. Bu ayr›lman›n ilk kolu (dolay›s›yla da
“t›k›rt›l›” sesleri içeren Koisan; 1436 dili genetik olarak en uzak olan) Na-Dene dille-
kapsayan Bantu ya da Nijer-Kongo; Eski M›- rini konuflanlar›, di¤erleriyse Greenberg’in
s›r dili, ‹branice, Arapça ve di¤erlerini içe- adland›rd›¤› gibi Amerikan yerli dillerini
ren Afro-Asya; Sudan ve Orta Afrika dille- kaps›yor.
rinden oluflan Nilo-Sahra. Birçok dilbilimci “Genetik-dil ba¤lant›s›n› kurcalad›kça,
bu çabas›n› ayakta alk›fllad›; Barr “Yapt›¤› dil a¤açlar›yla, biyolojik a¤açlar aras›nda
fley çok heyecan verici görünüyordu; çünkü, kopukluklar bulduk” diyor Max Planck Ens-
hiç kimse bunu yapmay› baflaramam›flt›” di- titüsü’nden Bernard Comrie. Cavalli-Sforza
yor. da benzer istisnalar buldu; örne¤in, Etiyop-
Greenberg, dünyadaki 7000’den fazla yal›lar genetik olarak di¤er Afrikal›lar’a
dili yaklafl›k 17 “aile” içinde s›n›fland›rabi- benzer olsalar da, dilleri Orta Do¤ulular’›n-
lece¤ine inan›yordu. Uzun zaman Green- kine yak›n.
berg’le birlikte çal›flm›fl olan Stanford Üni- Bu farkl›l›klar›n bir nedeni, genler ve
versitesi’nden Merritt Ruhlen’e göre, çal›fl- dillerin ayn› zaman çizelgesini izlemiyor olu-
mas› dünya dillerinin kesin bir s›n›fland›r- flu olabilir. Bir toplumda, genetik bir farkl›-
mas›n› olas› k›lm›flt›. l›¤›n ortaya ç›kmas› için birçok kufla¤›n ge-
önce konuflulan Nostratik’te buna karfl›l›k gelen
Ancak, Greenberg’in yorumlar›n›n basitli¤i, lip geçmesi gerekirken, anadil çabucak “istilac›”
ilk sözcü¤ün “pyngo” oldu¤u sonucuna varm›fl.
her ne kadar dilbilimci olmayanlar için çekiciyse bir dille yer de¤ifltirebilir. Cape Town Üniversite-
Nostratik yerine, Ruhlen ve di¤erleri bir baflka
de, birçok bölgeyle ilgili düflünceleri; flimdi tarih- si’nden Nigel Crawhall “genlerinizi de¤ifltiremezsi-
ve çok benzer üst aileyi savundular; 4 y›l önce Gre-
sel dilbilimcilerce mercek alt›na al›nm›fl bulunu- niz, ama dilinizi de¤ifltirebilirsiniz” diyor. Dil de¤i-
enberg’in önerdi¤i ve ‹ngilizce, Mo¤olca, Sibiryaca
yor. Büyük alk›fl alan Afrika çal›flmas› bile sorgu- flimi yaln›zca savafl gibi ola¤an d›fl› olaylarla ger-
ve Japonca gibi ayr› dilleri bar›nd›ran Avrasyatik.
land›¤›nda, araflt›rmac›lar “t›k›rt›l›” dillerin sözcük çekleflmez; Etiyopya’da oldu¤u gibi, ticaret ve
Avrasyatik her ne kadar farkl› bir dil ailesi alt gru-
da¤arc›klar› ve gramerlerini inceleyip, asl›nda bun- farkl› gruplardan insanlarla yap›lan evlilikler de
bunu bar›nd›rsa da, ikisi de Hint-Avrupa ve Altay
lar›n hepsinin bir arada bulunmad›klar› sonucuna benzer etkiyi do¤urabilir.
dillerini içerirler. Bu analizde Greenberg, aileler-
vard›lar. Bununla birlikte, böyle tedbirli tutumlar dilbili-
deki sözcüklerde bulunan ince benzerliklere iflaret
min kendi geçmiflini sorgulay›p, parçalar›n bir ara-
ediyor. Örne¤in, köpek ya da kurt cinsine (canine)
ya getirilmesine öncülük ediyor. California Üniver-
ait sözcükler birbirine benzer ve benzer sesle bafl-
Dilbilim Hayaletinin larlar: ‹lk-Hint-Avrupa’n›n eski türünde, köpek an-
sitesi’nden Christopher Ehret “Bu, t›pk› 17. yüzy›l-
da, gökbilimcilerin teleskopun bundan daha fazla
lam›na gelen sözcük, “kwon”mufl; kurt, Proto-Ural
‹zini Sürmek dilinde “küjnä” ve bir Rus dili olan Gilyak’ta da kö-
gelifltirilemeyece¤ini söylemelerine benziyor; hiç
çabalamadan yenilgiyi kabullenen bir grup insan
Greenberg elefltirilere pek ald›r›fl etmeden da- pek “qan”m›fl. Greenberg, Ruhlen’le birlikte, Gü-
var” diyor ve Greenberg ile DNA uzmanlar›n›n ta-
ha tart›flmal› bir alana tafl›d› çal›flmalar›n›. As›l neydo¤u Asya ailelerini içeren Avustrik gibi di¤er
rihte daha gerilere gitmeyi sa¤layacak senaryolar›
amac›, gerçek “anadil” araflt›rmas›yla, dilleri bü- üst aileleri saptamayla da u¤raflt›.
bir araya getirdiklerini düflünüyor.
yük gruplara ay›rmakt›. Di¤erleri zaten, geçen yüz- Ancak bütün bu analizler, verilerin zamanda
Tüm yan›tlar›n anlafl›lmas› güç de olsa, dilbi-
y›lda Danimarkal› dilbilimci Holger Petersen ve da- çok gerilere bakmak için yeterli olmad›¤›n› söyle-
limsel tarihi anlama serüveni heyecan yaratmaya
ha sonra da Rus dilbilimcilerin öne sürdü¤ü Nost- yen araflt›rmac›lar›n ateflini körüklemeyi sürdürü-
devam ediyor. Dilbilimciler, yok olan dilleri
ratik üst ailesinin varl›¤›n› kabullenmifllerdi. Onla- yor. Ringe “Diller, birço¤unun kaybolmas›na yete-
belgelemeye çal›fl›rken genetikçiler veri tabanlar›-
r›n görüflüne göre Nostratik, Hint-Avrupa, Ural cek kadar uzun zaman önce evrimlefltiler” diyor.
n›n çeflitlili¤ini destekliyorlar. Ayr›ca birkaç arafl-
(Kuzeydo¤u Avrupa’da konuflulan), Kuzey Afrika Ringe’e göre, Greenberg’in iflaret etti¤i benzer ilk
t›rmac›, verilerini analiz etmek için yeni yöntemler
ve Sami dilleri, Dravidiyen (Güney Hindistan’dan) harfler, çok da önemli olmayabilir.
gelifltiriyor. Örne¤in Ringe, dil evrimi konusunda
ve Altay (Orta Asya’dan) dil ailelerini kaps›yordu. Uzak geçmifle gitmek, dillerdeki de¤iflim oran›
uygun senaryolar kuran bilgisayar destekli dilbilim
Ruhlen ve di¤erleri üst aile hayaletlerinin mo- farkl› oldu¤u için de zor. Örne¤in, ‹zlanda’daki ço-
modelleri üzerinde çal›fl›yor. McMahon ve meslek-
dern sözcük da¤arc›klar›nda ustaca gezindiklerini cuklar yüzy›llar önce yaz›lm›fl bir yaz›y› rahatl›kla
tafllar›, evrimsel biyologlarca kullan›lan karmafl›k
söylüyorlar. Örne¤in, kökeni eli temsil eden “five” okuyabilirken, ‹ngiliz çocuklar için ayn› fley söz ko-
yöntemleri, organizmalar› gösteren a¤açlar› izleye-
(befl) sözcü¤ünü ele alal›m. Sözcük ilk baflta eski nusu de¤il. Bu nedenlerle, birçok tarihsel dilbilim-
rek diller aras›nda ba¤lant›lar kuramaya uyarl›yor-
Hint-Avrupa dilinde “penkwe”ymifl sonra ci, M.Ö. 5000’den önceki dil de¤ifliklikleri verile-
lar. Ringe, bu yeni tekniklerin, tarihsel dilbilimci-
“pnkwstis” olmufl ve Ural köklü dillerde “peyngo” rini kabul etmezler; yaz›l› olmayan diller için de
lerin her geçen y›l say›lar›n›n azalmas› e¤ilimini de
ve Türkçe’nin de dahil oldu¤u Altay ailesinde çok fazla geri gitmek konusunda emin de¤illerdir.
tersine çevirece¤ini umuyor. Crawhall “ne de olsa
“p’aynga” biçimini alm›fl. ‹lk-Hint-Avrupa dilinde herkes dillerin birbirleriyle nas›l ba¤lant›l› oldu¤u-
“penkweros” parmak, Yunanca’da “pente”, Latin-
ce’de “quinque” ve Sanskritçe’de “panca” olmufl.
Genlerde Yazanlar nu merak ediyor” diyor.
Bu de¤iflimlerden yola ç›karak Wayne State Üni- Birkaç on y›l önce, genetik analizler bu tart›fl- Pennisi E.,
versitesi’nden Manaster Ramer, belki 12.000 y›l malardan etkilendi. Baz› çal›flmalar, genifl ve eski “Speaking in Tongues”, Science, 27 fiubat 2004
aile ba¤lar› hakk›nda destekler sundu. Stanford Çeviri: Elif Y›lmaz

Mart 2004 9 B‹L‹M ve TEKN‹K


Hint-Avrupal›lar›n
‹zinde
Günümüzden 6500 y›l kadar önce, Karadeniz’in harflerse, sözcü¤ün nas›l teleffuz edildi¤ini gösteren
kuzeyindeki a¤açs›z bozk›rlarda bir grup yar› göçebe bir rehber.) Bu sözcük, Sanskritçe’de “cakras” , Yu-
savaflç› ortaya ç›kt›. Koyunlar› ve keçileri güttüler; nanca’da “kuklos” ve Toçarca’da (bir zamanlar Çin’in
vahfli atlar› evcillefltirdiler. Dilleri, sözcük say›s› bak›- bat›s›nda konuflulan, bugün yok olmufl bir Hint-Avru-
m›ndan, sürdükleri k›r yaflam›n› yans›tacak ölçüde pa dili) “kukäl” sözcü¤üne karfl›l›k geliyor.
zengindi. Savaflç› fleflerinden biri öldü¤ünde, büyük Chicago Üniversitesi’nden dilbilimci Bill Darden,
bir törenle, “kurgan” ad› verilen, topraktan yap›lma günümüzden 5500 y›l önce tekerle¤e rastlanmad›¤›n›
büyük bir tümse¤in alt›na gömülürdü. Verimsiz boz- belirtiyor. Darden’e göre, hepsi de tekerlek sözcü¤ü
k›rlarda 1000 y›l huzursuzca yaflad›ktan sonra, öykü- için ortak bir kökene sahip olan Hint-Avrupa dilleri,
ye göre, Kurganlar yeni otlaklar aramaya girifltiler. yaln›zca tekerle¤in bulunuflundan sonra birbirinden
Oklar›n› ve yaylar›n›, m›zraklar›n› ve bronz hançerle- ayr›lm›fl olabilir. Darden ve baflka dilbilimciler, boyun-
rini al›p, at üstünde Dinyeper ve Volga nehirleri ara- duruk, at ve yün için kullan›lan sözcüklerle ilgili de
s›ndaki vatanlar›n› terk ettiler. Bu olay› izleyen iki bin benzer savlar öne sürüyorlar. Örne¤in, Los Ange-
y›l boyunca, atl›lar, kültürlerini ve renkli dillerini de Hint-Avrupa dillerinin vatan› olarak Karadeniz’in ku- les’taki Occidental College’den arkeolog ve dilbilimci
yanlar›nda getirerek, Avrupa’n›n do¤u ve orta bölüm- zeyini gösteren ilk dilbilim çözümlemelerini sorgula- Elizabeth Barber, “wool” (‹ngilizce’de yün) sözcü¤ü-
lerini, Anadolu’yu ve Bat› Asya’n›n büyük bir bölümü- maya bafllad›lar. Bugün araflt›rmac›lar›n Kurgan var- nün izini sürmüfl. “Wool”un Hint-Avrupa kökeni
nü istila ettiler. Çok k›sa bir sürede Avrupa’n›n ve As- say›m›na olan güvenleri azal›yor; ancak, öteki seçe- “*HwlHn-”. Günümüzden 9000 y›l önce Ortado¤u’da
ya’n›n tepelerinde, dörtnala giden atlar›n ç›kard›¤› nekler de henüz çok çekici görünmüyor. koyunlar ilk evcillefltirildi¤inde tüyleri k›l görünümün-
sesler ve yeni bir dilin vurgusu yank›lanmaya bafllad›. ‹lk Hint-Avrupa dilini evrimsel biyoloji yöntemle- deydi. Evcillefltirilmelerinden 6000 y›l sonra koyunla-
Bu yeni dil, dilbilimcilerin bugün “‹lk Hint-Avrupa Di- riyle tarihlendiren yeni ve çok tart›flmal› veriler, bu dil r›n tüyleri yumuflak ve k›v›rc›k yap›s›na kavuflmufltu.
li” olarak adland›rd›¤› dildi. ailesinin günümüzden 8000 y›l ya da daha önce orta- Darden, 9000 y›l önce Anadolu’dan Yunanistan’a göç
Hint-Avrupa dil ailesinin Erken Bronz Ça¤›’ndaki ya ç›kt›¤› görüflünü desteklese de, birçok dilbilimci bu eden çiftçilerin, yünü, tekerle¤i, boyunduru¤u ya da
yay›l›fl›n› aç›klayan “Kurgan varsay›m›”, 20. yüzy›l›n kadar erken bir tarihin do¤ru olamayaca¤›nda ›srarl›. atlar› bilmedi¤i sav›nda ›srarl›. North Carolina Üniver-
büyük bir bölümünde dilbilimciler ve arkeologlar ara- Onlara göre, ilk Hint-Avrupal›lar nereden gelmifl olur- sitesi’nden H. Craig Melchert de, Darden ve Barber’in
s›nda yayg›n bir biçimde kabul görüyordu. ABD’deki larsa olsunlar, ‹lk Hint-Avrupa diline ait sözcüklerin savlar›n›n kolay kolay çürütülemeyece¤i görüflünde.
California Üniversitesi’nden, tarihöncesiyle ilgili imge- rekonstrüksiyonlar›, bu insanlar›n Anadolu’nun ilk Renfrew, ‹lk Hint-Avrupa dilinin sözcükler üzerin-
lemleri genellikle romantizmle dolu olan bir arkeolog, çiftçileri olamayaca¤›n› gösteriyor. Örne¤in, ‹ngilte- den yap›lan bu yorumlar›n inand›r›c›l›ktan uzak oldu-
Marija Gimbutas, bu görüflün “annesi” olarak göste- re’deki Sussex Üniversitesi’nden dilbilimci Lawrence ¤u görüflünde. Örne¤in, Renfrew’e göre, “wool” ve
rilebilir. Gimbutas, Kurganlar’›n Avrupa ve bat› Asya Trask, ‹lk Hint-Avrupa dilinin, tekerlekli araçlar› iyi ta- “wheel” gibi sözcüklerin ilk kökeni olan sözcüklerin
boyunca istila ettikleri yerlerde Anatanr›ça’ya tapan n›yan bir toplumun dili oldu¤u düflüncesinde. Ona gö- onlarla ayn› anlam› tafl›d›¤› varsay›m› kuflkulu. Sözge-
anaerkil toplumlar› bast›rarak, kendi savaflç› dinlerini re, ‹lk Hint-Avrupa dilinin yay›lmaya bafllad›¤› tarih limi, “wheel” sözcü¤ünün kökeni, “dönmek” anlam›-
ve ataerkil kültürlerini zorla kabul ettirmifl olduklar›- 6000 y›ldan önce olamaz; bu da, Anadolulu çiftçilerin na gelen daha eski bir sözcükten türetilmifl olabilir.
n› savunuyordu. Ancak, Gimbutas’›n kuram›n›n her- yay›lmaya bafllamas›ndan çok sonras› demek. At konusuna gelince, Renfrew ve taraftarlar›na göre,
kesçe tutulmufl olmas›n›n daha pragmatik nedenleri yeni bulgular Kurgan varsay›m›n› devre d›fl› b›rakabi-
vard›. Bu kuram, bugün tüm k›talarda konuflulan bir-
biriyle yak›ndan iliflkili 114 dilden oluflan Hint-Avrupa
Atlar, Tekerlekler ve Yün lecek nitelikte.
Gimbutas ve öteki arkeologlar, Kurganlar’›n atla-
Hint-Avrupa dillerinin bir vatan› oldu¤u görüflü-
dil ailesinin kökenini çevreleyen gizemi çözer gibi gö- r› 5000 y›ldan da önce evcillefltirdikten hemen sonra,
nün gelifltirilmesinde Gimbutas ve Renfrew gibi arke-
rünüyordu. (Bu dil ailesi, ‹ngilizce’nin yan› s›ra, tüm uzak ülkeleri istila etmek için atlar›na binip vatanlar›-
ologlar önemli rol oynam›fl olsalar da, bu konuda son
German, Roman, Slav, Hint ve ‹ran dillerini de içine n› terk ettiklerini öne sürmüfllerdi. Bu arada, ‹lk Hint-
söz genellikle dilbilimcilere düflüyor. Baz› durumlar-
al›yor). Avrupa dilinde, 5000 y›l önce Karadeniz’in kuzeyin-
da, birbirinden farkl› Hint-Avrupa dillerindeki sözcük-
Ancak, 1973 y›l›nda, Cambridge Üniversite- deki bozk›rlarda bol bulunan koyun, s›¤›r, domuz, kö-
ler aras›ndaki benzerlikler o kadar çarp›c› ki, bunlar›
si’nden arkeolog Colin Renfrew, Hint-Avrupa dilleri- pek ve at gibi hayvanlar için kullan›lan sözcüklerin
fark etmek için dilbilimi e¤itimi alm›fl olmak gerekmi-
nin yay›lmas›n›n alt›nda yatan mekanizman›n, dörtna- zenginli¤i dilbilimcileri uzun süredir etkiliyordu.
yor. Örne¤in, ‹ngilizce’deki “brother” (kardefl) sözcü-
la koflan atlar de¤il, tar›m›n yavafl yavafl yay›lmas› ol- (“Horse” --‹ngilizce’de at- sözcü¤ünün ‹lk Hint-Avrupa
¤ünün Sanskritçe’deki karfl›l›¤› “bhrater”, Eski ‹rlan- ^
`
du¤unu öne sürdü. Renfrew, Ortado¤u’da yaklafl›k dilindeki karfl›l›¤›ysa “*Hekwos”, Sanskritçe’deki “as-
da dilindeki karfl›l›¤› “brathir”; Latince’de “frater” ve
10.000 y›l önce ortaya ç›kan tar›ma dayal› yaflam bi- vas”, Latince’de “equus” ve Eski ‹ngilizce’de “eoh”.)
Yunanca’da “phrater”. Ancak, dilbilimin en dikkate
çiminin zamanla yay›lmas›yla, bu¤day ve arpa tohum- 1960’lardan bafllayarak, Ukrayna’daki Dereivka
de¤er baflar›lar›, uzun y›llar süren, gerçekten kahra-
lar›yla birlikte, çiftçilerin dillerinin de yeni bölgelere adl› bir Kurgan alan›nda yap›lan kaz›larda ortaya ç›-
manca çabalarla ‹lk Hint-Avrupa dilinin ortaya ç›kar›l-
tafl›nd›¤›n› savunuyordu. Tar›m›n, Anadolu’dan Yuna- kar›lan koyun ve s›¤›r gibi hayvanlarla birlikte gömü-
mas› çal›flmalar›ndan olufluyor. Bu süreçte baflvurulan
nistan’a ve Avrupa’n›n güneydo¤usuna yay›lm›fl oldu- len atlar›n kal›nt›lar›nda, atlara tak›lan gemin neden
yöntem, bugün dilbilimsel paleontoloji olarak da ad-
¤u gerçe¤i göz önüne al›n›rsa, Renfrew’in “tar›mla oldu¤u y›pranma izleri bulundu¤u san›ld›. Kurgan-
land›r›l›yor.
yay›lma” varsay›m› da, Hint-Avrupa dillerinin vatan› lar’›n atlar›yla vatanlar›ndan uzaklaflt›klar› zamana ya-
‹flte, bu çal›flmalarda elde edilen sonuçlar, birçok
olarak Anadolu platosuna iflaret ediyor. k›n olarak, günümüzden 5500 y›l öncesine tarihlendi-
dilbilimcinin “tar›mla yay›lma” varsay›m›n› reddetme-
Baflta, Hint-Avrupa dillerinin ilk yay›l›fl›n› çok er- rilen bu buluntular, at›n evcillefltirilmesinin en eski
sine neden oldu. ‹ngilizce’deki “wheel” (tekerlek)
ken bir tarihe ald›¤›n› düflündüklerinden, birçok dilbi- kan›tlar› olarak kabul edildi. Son y›llardaysa, örne¤in
sözcü¤ünü ele alal›m; bu sözcük, ‹lk Hint-Avrupa di-
limci ve arkeolog Renfrew’in varsay›m›na düflmanca New York’taki Hartwick Colllege’den David Anthony,
lindeki “*kwekwlos” sözcü¤üne dayan›yor. (Sözcü¤ün
tepki verdiler. Ancak son y›llarda, üst üste gelen yeni modern at diflleriyle yapt›¤› deneylerde, Dereivka at-
bafl›ndaki y›ld›z iflareti, bu sözcü¤ün bir rekonstrüksi-
bulgular, Kurgan varsay›m›n›n do¤rulu¤unu önemli lar›n›n difllerinde gözlenen ve afl›nma izleri oldu¤unu
yon oldu¤u ve gerçekte yaz›tlarda bulunmad›¤› anla-
ölçüde zay›flatt›. Kimi arkeologlar, Kurganlar’›n ata düflündü¤ü izlerin oluflabilmesi için, sert bir gemle en
m›na geliyor. Baz› harflerin üzerindeki daha küçük
bindi¤i inanc›ndan bile kuflkulanmaya, kimileriyse, az›ndan 300 saat süren bir atl› yolculuk yap›lm›fl ol-

B‹L‹M ve TEKN‹K 10 Mart 2004


mas› gerekti¤i sonucuna ulaflt›. Benzer iddialar, 5000 özelliklerinin izini süren çal›flmalarla çözülebilece¤ini lafl›k 10.100 y›l önce yay›ld›¤› sonucuna varm›fllar.
y›ldan da eski bir alan olan ve kaz› çal›flmalar›n›n umuyordu. Do¤rusu, 1970’lerde ve 1980’lerde yap›- Bu tarihler kabaca, Yeni Zellanda’daki Auckland
1990’lar›n bafl›ndan beri yürütüldü¤ü Kazakistan’da- lan araflt›rmalar›n ilk sonuçlar›, günümüzden 8000 y›l Üniversitesi’nden evrimsel biyologlar Russell Gray
ki Botai için de öne sürüldü. önce tar›m›n ilk zamanlar›nda büyük bir toplulu¤un ve Quentin Atkinson’un, Kurgan ve Anadolu varsa-
Ancak, arkeologlar aras›nda, bu bulgular›n güçlü- Anadolu’dan göç etmifl oldu¤u inanc›n› güçlü bir bi- y›mlar›n› s›namak amac›yla ayn› yöntemleri kullana-
lü¤ü konusunda görüfl ayr›l›klar› var. Yine 1990’lar- çimde destekliyordu. rak girifltikleri ve 2003 Kas›m ay›nda yay›mlanan
da, Cambridge Üniversitesi’nden arkeolog Marsha Le- Ancak son y›llarda genetikbilimciler, bu resmin daha sistemli bir çal›flman›n sonuçlar›yla da tutarl›.
vine, Dereivka, Botai ve baflka kaz› alanlar›nda bulu- ayr›nt›lar›n›n ilk baflta düflünülenden çok daha farkl› Gray ve Atkinson’un en iyi tahminlerine göre, Hint-
nan at kemikleriyle bir dizi çal›flma bafllatt›. Levine, oldu¤unu ve Avrupa’daki ilk avc›-toplay›c›lar›n da mo- Avrupa dillerinin birbirlerinden ilk ayr›l›fl›, günümüz-
ne bu alanlarda, ne de günümüzden 4000 y›l önceye dern gen havuzuna önemli katk›lar yapm›fl olabilecek- den yaklafl›k 8700 y›l önce gerçekleflmiflti. Bu tarih,
ait baflka arkeolojik alanlarda, atlar›n evcillefltirildi¤i- lerini buldular. Bu karmaflan›n bir sonucu olarak, tar›m›n Anadolu’dan Yunanistan’a ilk yay›l›fl›yla da
ne, özellikle de insanlar›n ata bindi¤ine dair geçerli Renfrew de içinde olmak üzere tart›flmada taraf olan- çak›fl›yor.
kan›tlara rastlanmad›¤› sonucuna vard›. Levine, örne- lar›n ço¤u, topluluklar›n hareketlerine iliflkin genetik Yine de, bu tür çözümlemeler, evrimsel biyoloji
¤in Botai’de bulunan at kemiklerini inceledi¤inde, bu bulgularla Hint-Avrupa dillerinin yay›l›fl› aras›nda do¤- yöntemlerinin, dilbilimi sorunlar›n›n çözümünde kul-
atlar›n omurgalar›nda, modern atlarda üzerlerine bi- rudan ba¤lant› kurmaya çal›flmak için henüz erken ol- lan›lmas›n›n uygunlu¤undan kuflku duyan birçok dil-
nildi¤inde oluflan bozukluklar›n kesinlikle bulunmad›- du¤unu düflünüyorlar. bilimciyi ikna etmeye yetmiyor. Delaware Üniversite-
¤›n› ortaya ç›kard›. Gemin neden oldu¤u afl›nma izle- fiimdiye kadar genetik bulgular›n tart›flmaya kat- si’nden dilbilimci Alexander Lehrman’a göre, bir di-
rine gelince; Levine, yaln›zca Dereivka ve Botai’de bu- k›lar› düfl k›r›kl›¤› yaratm›fl olsa da, bu durum evrim- lin sözcük hazinesinin canl›lar gibi davranaca¤›n›
lunan atlar›n difllerinde Anthony’nin “gem afl›nd›rma- sel biyologlar› tart›flmalara kat›lmaktan al›koyamad›. varsaymak için geçerli bir neden yok.
s›” olarak adland›rd›¤› izlere rastlad› ve bu izlerin bafl- 2003 y›l› Temmuz ay›nda, Cambridge Üniversite- Ancak, sonuç olarak yeni bulgular, tart›flman›n
ka nedenlerle de oluflmufl olabilece¤ini iddia etti. si’nden genetikbilimci Peter Forster ve ‹sviçre’deki her iki yan›ndakileri de varsay›mlar›n› yeniden göz-
Anthony ve öteki araflt›rmac›lar›n öne sürdükle- Zürich Üniversitesi’nden Alfred Toth’un, Avrupa’daki den geçirmeye itiyor. Bu çekiflmeli alanda herkesin
ri kadar eski bir zamanda atlara biniliyorsa da, Renf- Kelt dillerinin ilk olarak ne zaman birbirinden ayr›l- ayn› düflüncede olmas›n› beklemek güç olsa da, ba-
rew, günümüzden 3500 y›l öncesine kadar atlara as- d›klar›n› çözmek amac›yla, biyologlar›n canl›lar›n ev- z› uzlaflma noktalar› bulunabilir. Gray ve Atkinson,
keri amaçlarla binildi¤ini gösteren kesin arkeolojik rimsel soya¤açlar›n› oluflturmada kulland›klar› mate- günümüzden 6500 y›l önce dillerin h›zl› bir biçimde
kan›tlar bulunmad›¤›n› belirtiyor. Bu, Hint-Avrupa matik ve hesaplama yöntemlerini uygulad›klar› bir ça- birbirinden ayr›flmas›yla Roman, Kelt ve Balto-Slav
dillerinin ortaya ç›k›fl› olarak gösterilemeyecek ka- l›flmalar› yay›mland›. Bu hesaplamalar s›ras›nda, Hint- dil ailelerinin ortaya ç›kt›¤›n› belirlemifller. Bu tarih,
dar geç bir tarih. Renfrew, dilbilimcilerin uzun süre- Avrupa dillerinin ilk ne zaman birbirlerinden ayr›lma- Kurganlar’›n Karadeniz bozk›rlar›nda yaflad›¤›n› gös-
dir benimsedi¤i kilit bir varsay›m olan, at›n Ortado- ya bafllad›klar›n› gösteren bir tarih de ortaya ç›kt›. teren en eski bulgularla örtüfltü¤ü için, Gray ve At-
¤u’da bilinmedi¤i varsay›m›n›n da, k›sa bir süre ön- Bu, Kurgan varsay›m› için çok erken, ancak Renf- kinson’a göre her iki tarafta da hakl›l›k pay› olabi-
ce Anadolu’daki 9000 y›ll›k çiftçi köyü Çatalhö- rew’in varsay›m›yla tutarl› bir tarih. lir: ‹lk Hint-Avrupa dillerini baflta çiftçiler yaym›fllar-
yük’te bulunan kesilmifl vahfli at kal›nt›lar›ndan son- Forster ve Toth, Keltçe’nin Hint-Avrupa dilleri- d›; ancak dillerin daha da uzaklara tafl›n›p yay›lma-
ra geçersiz kald›¤›na da iflaret ediyor. Renfrew’e gö- nin kalan›ndan ayr›l›fl›n› tarihlendirmek için, Galce s›n› Kurganlar k›flk›rtm›fllard›. Yani, Kurgan varsay›-
re, bu, Kurgan varsay›m›n›n, Anadolu’dan tar›mla ve Latince olmak üzere iki dilde yaz›lm›fl yaz›tlar› m›yla Anadolu varsay›m›n›n birbirleriyle çeliflkili ol-
yay›lma varsay›m›na iyi bir alternatif olmad›¤›na ifla- kullanm›fllar. (Galce, Keltçenin Fransa’da konuflulan duklar›n› düflünmeye gerek olmayabilir.
ret ediyor; her ne kadar tar›mla yay›lma varsay›m›- biçimiydi.) Araflt›rmac›lar›n en iyi tahminlerine göre, M. Balter,
“Search for the Indo-Europeans”. Science, 27 fiubat 2004
n›n do¤rulu¤unu kan›tlamasa da. bu, günümüzden yaklafl›k 5200 y›l önce gerçeklefl- Çeviri: Asl› Zülâl
miflti. Oysa Kurgan varsay›m›na göre, Atlas Okyanu-
su k›y›lar›nda, Kurgan vatan›n›n bat›s›na binlerce ki-
Genler, Sözcükler ve lometre uzakl›kta gerçekleflen bu ayr›l›fl çok daha
Litvanya

Beyaz Rusya
A¤açlar geç olmufltu. Forster ve Toth, elde ettikleri verilerin
›fl›¤›nda tüm Hint-Avrupa dillerinin ortak kökenini
Polonya
Din
yep
Kurgan Vatan›
Oldu¤u San›lan Bölge Volg
a
UKRAYNA er
Birçok uzman, Kurgan ve Anadolu varsay›mlar› ele ald›klar›nda, Hint-Avrupa dillerinin Avrupa’ya ilk Dinyeste
r Don
aras›ndaki tart›flman›n, modern Avrupal›lar’›n genetik Slovakya Moldovya Dereivka
kez, 1900 y›l eksik ya da fazlayla, günümüzden yak-
Macaristan
Romanya
dev yerleflim yeri, görkemli duvar resimleriyle de ün ka-
Neden Anadolu? zand›. Renfrew ve öteki arkeologlar, Çatalhöyük’te ve
Yunanistan’daki erken yerleflim yerleri aras›nda mimari,
Bosna Tuna

Yugoslavya Bulgaristan
Karadeniz

Makedonya TÜRK‹YE
Kimi arkeologlar Hint-Avrupa dillerinin kökenini or- çanak çömlek ve heykelcikler bak›m›ndan da benzerlik- Arnavutluk
taya ç›karmak için Kurgan höyüklerini incelerlerken, Çatalhöyük Konya Platosu
ler bulundu¤una dikkat çekiyorlar; bu benzerlikler, Yu- Yunanistan
baflkalar›ysa, Anadolu’nun daha da eski kültürlerine nanistan’›n ve Avrupa’n›n geri kalan›n›n tar›mla tan›fl- F›ra
t
odaklan›yor. Anadolu, günümüzden 8000 y›l önce hem mas›nda s›çrama tahtas›n›n Anadolu oldu¤unun bir gös-
Ege Denizi
Suriye
‹yon Denizi
Hint-Avrupa dillerinin tohumlar›n›n at›ld›¤› hem de tar›- tergesi. K›br›s Lübnan
m›n Avrupa’ya yay›lmaya bafllad›¤› yer olabilir. Anado- Do¤rusu, Asya’n›n bat›s›ndaki ve Avrupa’daki arke- Akdeniz
lu’daki birkaç kaz› yerinde yap›lan son araflt›rmalar, bu 800 km
olojik alanlarda yap›lan radyokarbon tarihlendirmeleri, ‹srail
Ürdün
genifl platonun, sanat ve kültür bak›m›ndan zengin insan tar›m›n ilk olarak günümüzden 11.000 y›l önce Ortado-
topluluklar›na ve tar›m›n yay›lmas›nda kilit rol oynayan ¤u’da ve 10.000 y›l önce Anadolu’da ortaya ç›kt›¤›n› ve leflim yeri olan Çatalhöyük’ün, Hint-Avrupa dili konuflan
tah›llara ve baklagillere ev sahipli¤i yapm›fl oldu¤unu 8000 y›l önce Yunanistan’a yay›ld›¤›n› gösteriyor. 500 topluluklar›n –en az›ndan- bafll›ca kaynaklar›ndan biri
gösterdi. Hint-Avrupa dillerinin kökeninin tar›mla yay›l- y›l sonraysa, Balkanlar’daki ve Orta Avrupa’daki köyler- oldu¤una inan›yor. Çatalhöyük kaz›lar›n›n yöneticili¤ini
ma modeline dayand›¤› varsay›m›n›n bafl savunucusu, de de tar›m topluluklar› ortaya ç›kmaya bafllam›flt›. Dün- yapan Stanford Üniversitesi’nden arkeolog Ian Hodder,
Cambridge Üniversitesi’nden arkeolog Colin Renfrew, ya’n›n ilk çiftçilerinin hasat etti¤i yedi “kurucu ekin”in yerleflim yerinin çevresinde yap›lan incelemelerin, bu bü-
tar›m›n Avrupa’ya Anadolu’dan geldi¤i konusunda her- hepsinin yabani atalar›n›n kökeninin Türkiye’nin güney- yük köyün, yak›n›ndaki küçük yerleflim yerleriyle yak›n
kesin görüfl birli¤inde oldu¤unu, bu durumda buran›n do¤usuyla Suriye’nin kuzeyine dayand›¤› ortaya ç›kar›l- iletiflim içinde olabilece¤ine iflaret etti¤ini belirtiyor.
dillerin de birbirinden ayr›larak farkl›laflmak üzere ilk d›. Örne¤in, çok yak›n bir zamanda, “einkorn” bu¤day›- Hodder’e göre, bu durumda bütün bu insanlar›n birbir-
yola ç›kt›¤› yer olmas› gerekti¤ini belirtiyor. n›n kökeninin, Türkiye’nin güneydo¤usunda bulunan ve leriyle konuflman›n bir yolunu gelifltirmifl olmalar› gere-
Anadolu’nun tarihöncesi dönemlerdeki önemi, bura- arkeologlar›n hem yabani, hem de ehlilefltirilmifl einkorn kiyor. Yine de, Hint-Avrupa dillerinin kayna¤›yla ilgili
da, Konya yak›nlar›ndaki Çatalhöyük’te yap›lan kaz›lar- tohumlar› bulmufl olduklar› 9600 y›ll›k baz› Neolitik yer- tart›flmalar çözümlenmeden, Neolitik kültürlerle dillerin
da, bugüne kadarki en eski ve en büyük tar›m toplulu- leflim yerlerinin çok yak›n›ndaki Karacada¤ Da¤lar›’na ayr›flarak yay›lmas› aras›nda bir ba¤›nt› kurmaya kalk›fl-
¤unun ortaya ç›kar›ld›¤› 1960’lardan bu yana sa¤lam dayand›¤› ortaya ç›kar›ld›. man›n, ümitsizlik içinde her çareye baflvurmaktan da
bir biçimde ortaya konmufl. 10.000 kiflinin yaflad›¤› bu Renfrew, Orta Anadolu’daki en büyük Neolitik yer- fazlas› olaca¤›n› düflünüyor.

Mart 2004 11 B‹L‹M ve TEKN‹K


Eski metin ve bilgisayar benzetimle-
Köklerden den Kroch ve arkadafllar›n›n geçti¤imiz
ri, dilbilimcilerin sözcüklerin ve grame- birkaç y›l içinde yapt›klar› çal›flmada, ‹n-
rin yüzy›llar içinde nas›l evrimleflti¤ini giltere’nin kuzeyinden ve güneyinden al›-
keflfetmelerine yard›mc› oluyor. nan dini metinler karfl›laflt›r›ld› ve su so-
E¤er günümüzün rahiplerinden biri, nuca var›ld›: Kuzey bölgelerde konuflulan
11. yüzy›l ‹ngilizce elyazmalar›ndan biri ‹ngilizce, 11. ve 12. yüzy›llarda Viking fa-
olan “The Lord’s Prayer”› (Tanr›’ya Ya- tihlerinin, eski ‹ngilizce konuflan yerli
kar›fl) okumaya kalksayd›, Tanr›’n›n yar- Anglo-Sakson kad›nlar›yla evlenmeleriyle
d›m› olmadan onu anlayamazd›! “Heofo- de¤iflim sürecine girmifl, iki dilin bir ara-
num” (Heavens, Gökler) ve “yfele” (evil, ya geldi¤i evler, dilin de¤iflimi için ortam
kötü) gibi, bir fleyler ça¤r›flt›rabilen söz- olmufltu. Örne¤in, Eski ‹ngilizce’de kifli,
cükler d›fl›nda, metnin büyük bölümü say› ve zaman› belirtmek için vurgulu so-
ona hiç bir fley ifade etmeyecekti. Hatta, nekler vard›. Günümüzde, Eski Orta ‹ngi-
metnin birebir yap›lan çevirisi sonucun- lizce olarak adland›r›lan dili konuflanlar -
da ortaya ç›kan “Our daily bread give us belki de ‹skandinavlar›n bütün eylem bi-
today” (bizim günlük ekme¤imiz bize çimlerini izlemekte zorluk çekmeleri ne-
verin bugün) gibi gramer yap›s› bilmece- deniyle - daha basit eylemleri kullanmaya
den farks›z cümlelerle baflbafla kalacak- bafllam›fl ve günümüzdekine yak›n, basit-
t›. lefltirilmifl bir sistem oluflturmufllard›.
Araflt›rmac›lar, dillerin genellikle D›flar›dan gelen sald›r›lar ve öteki d›fl
binlerce y›l içinde yavaflça evrimleflti¤ini etkiler olmasa, diller uzun dönemler bo-
düflünseler de, birkaç yüzy›ll›k bir dö- yunca de¤iflmeden kalabilir. Örne¤in, Ja-
nemde oluflan de¤iflimler, ortaça¤dan ponca ve ‹zlandaca, 800 y›l›ndan bu yana
bu yana bilimadamlar›n›n kafas›n› kar›fl- pek de¤iflmemifl. Ancak araflt›rmac›lar,
t›rd›. ‹ngiliz yay›mc›lar›n önderlerinden yal›t›lm›fll›¤›n de¤iflmezli¤i garanti etme-
William Caxton, 600 y›ll›k bir metni di¤ini de vurguluyorlar. De¤iflimler, gra-
okumaya çal›flt›ktan sonra 1490 y›l›nda mer kaymalar› ve dil konuflulurken mey-
flu sözlerle yak›n›yor: “Kesinlikle bu, ‹n- dana gelen küçük de¤ifliklikler gibi içeri-
gilizce’den çok Almanca yaz›lm›fl gibi. den kaynaklanan etkilerle de tetiklenebi-
Anlayamad›¤›m gibi, anlafl›l›r hale de lir.
getiremedim.” Frans›zca, bu konuda örnek gösterile-
Bu tür metinlerin karfl›laflt›rmal› ola- bilir. 16. yüzy›la kadar, eylem (E), her za-
rak incelenmesi, araflt›rmac›lara dilin man ikinci s›rada oldu¤u halde, bundan
nas›l bir evrimsel yoldan geçti¤ini bulmalar›nda Büyük büyük büyükbaban›n ‹ngilizcesi. M.S 937 sonra konumu de¤iflti. Nesneden (N) sonra, özne-
yard›mc› oluyor. Dilbilimciler, yaz›l› tarihte, söz- y›l›nda, bir savaflla ilgili olarak yaz›lan bu fliir, den (Ö) önce gldi¤i sürece eylem, art›k istedi¤i ko-
‹ngilizce’nin h›zl› de¤ifliminin bir göstergesi.
cüklerin ve gramerin geçmifl 1200 y›ll›k evrimini numu alabiliyordu. Modern Frans›zca ve Modern
inceleyerek, dillerin gelifliminin ard›ndaki genel ‹ngilizce de bu ÖEN yap›s›na sahip. Örne¤in, “Lors
prensipleri anlamay› umuyorlar. Philedelphia’daki da. Ancak, bu de¤iflim mekanizmas›n›n ard›nda ya- oirent ils venir un escoiz de tonnere” (Sonra duy-
Pennsylvania Üniversitesi’nden dilbilimci Anthony tan nedenleri anlamam›za flimdiden yard›mc› olu- dular onlar bir gök gürlemesi” biçimindeki cümle,
Kroch, dil ve dildeki de¤iflimlerin 50.000 y›l bo- yor.” “Lors ils oirent un escoiz de tonnere” (Sonra on-
yunca ayn› flekilde de¤iflim gösterdi¤ini varsayar- lar bir gök gürlemesi duydular) biçimine dönüfltü.
sak, modern dildeki de¤iflimlerin, erken dönemde
dillerin de¤iflerek birbirinden nas›l ayr›ld›¤›na ›fl›k
Vikingler’in Sesi 13. ve 17. yüzy›llar aras›nda, her yüzy›ldan örnek
birer metni karfl›laflt›rarak belgeleyen Roberts, de-
tutabilece¤ini söylüyor. Dilbilimciler, dildeki de¤iflimi bir paradoks ola- ¤iflimlerin Orta Frans›zca konuflanlar›n özne ad›lla-
19. yüzy›ldan bu yana bu ümit, araflt›rmac›lar› rak görüyorlar. Çocuklar, dili anne-babalar›ndan, r›n›n üzerindeki vurguyu kald›rmas›ndan ve dili ö¤-
‹ngilizce, Frans›zca ve öteki dillerdeki çeflitli gra- onlarla iletiflim kurabilecek biçimde ö¤reniyorlar; renen çocuklar›n, ad›llar› aç›kça duymalar›ndan
mer, yap› ve fonoloji de¤iflimlerini kaydetmeye yö- dilin bir flekilde de¤iflmesi için bir neden yok gibi kaynakland›¤›n› düflünüyor. Roberts, fonetik geri-
neltti. Son 30 y›lda, konuya hem kuramsal hem de görünüyor. Ancak, de¤iflimin biçimi ve h›z› dile gö- limdeki bu azalmay›, yaz›l› dildeki de¤iflimlere ba¤-
tarihsel aç›dan yaklaflan çok say›da dilbilimci, dik- re de¤iflse de, tarihteki metinler de¤iflimin yayg›n l›yor. Örne¤in, özne ad›llar›, daha önce, “I only”
katlerini bu de¤iflimleri incelemeye yöneltti. Ayr›- oldu¤unu gösteriyor. Klasik bir örnek gösterirsek, (ben sadece) gibi niteleyicilerle birlikte kullan›l›r-
ca dilbilimcilerse, incelemelerini ifller durumdaki 10. yüzy›lda ‹ngilizce, günümüzde Almanca’da ge- ken, sonra bu niteleyiciler kullan›lmamaya bafllan-
toplumsal ve tarihsel kuvvetler üzerinde yo¤unlafl- çerli olan nesne-eylem yap›s›na sahipti. Buna göre d›. Roberts, bunun sonucunda, vurgunun azald›¤›-
t›rd›lar. Bilgisayar destekli dilbilim alan›ndaki ge- cümleler flu flekilde kuruluyordu: “Hans must the n› söylüyor. “Özne ad›l›yla bafllayan cümlelerde,
liflmelerle, araflt›rmac›lar flimdi de, de¤iflimlerin horse tame” (Hans zorunda at› ehlilefltirmek). eylem dinleyiciye cümlenin ilk sözcü¤ü gibi geli-
bir topluma nas›l yay›ld›klar›n› ve çok dilli toplum- 1400’lü y›llardaysa, nesne-eylem yap›s› ‹ngiliz- yordu.” Bu anlam belirsizli¤i, eylemin her zaman
larda nas›l ortaya ç›kt›klar›n› anlamak için bilgisa- ce’de bildi¤imiz “Hans must tame the horse” ikinci s›rada geldi¤i yap›n›n sonu oldu ve ÖEN gra-
yarl› modellemeler yap›yorlar. (Hans at› ehlilefltirmek zorunda) fleklinde kullan›- merinin yolu aç›ld›.
Benzetimler, bir zamanlar yaln›zca insan›n l›yordu. Almanca, basit gramer yap›s›n› korurken,
araflt›rmac› do¤as›yla çözülebilece¤i düflünülen ol- Frans›zca da ‹ngilizce’dekine benzer de¤iflimi 16
guya yönelik çal›flmalara duyarl›l›k kat›yor. Camb- yüzy›lda yaflad›. John Al›r Kitab›
ridge Üniversitesi’nden Ian Roberts bu konuda Araflt›rmac›lar, bu tür de¤iflimlerin nedenini Yeni bir gramer yap›s›, birden bire ortaya ç›ka-
flöyle diyor: “Dil de¤iflimleriyle ilgili yap›lan bilgi- bulmak için, onlar› çevreleyen tarihsel koflullar› maz. Tek bir konuflmac› ya da dili yeni ö¤renen bir
sayarl› modellemeler, henüz bafllang›ç aflamas›n- bulmaya çal›fl›yorlar. Pennsylvania Üniversitesi’n- yetiflkin taraf›ndan üretilen yeni bir sözcük ya da

B‹L‹M ve TEKN‹K 12 Mart 2004


n Göklere
kal›b›n neden oldu¤u de¤iflim, öteki konuflmac›lar “belirsiz” cümleleri daha az bar›nd›ran gramer ti- çük yerel de¤iflimlerin nas›l bütün topluma yay›ld›-
taraf›ndan yakalan›p sonraki kufla¤a aktar›lmal›. pi galip geliyordu. Bir baflka deyiflle az›nl›k, gra- ¤›n›n da olas› bir aç›klamas› oldu¤una de¤iniyor.
Tarihteki metinler, böyle bir de¤iflimin tüm toplu- merce “belirsiz” cümleleri ço¤unlu¤a göre daha az Bu de¤iflim öyküsünün gerçekle uyuflup uyuflmad›-
ma yay›labilmesi için yüzy›llar›n geçmesi gerekti¤i- oranda ama sürekli kullan›yorsa, grubun tümü, za- ¤›n› anlayabilmek için, bilgisayar modellerinin ger-
ni gösteriyor. Washington DC’deki Georgetown man içinde az›nl›¤›n gramerine yöneliyordu. çek dünyayla karfl›laflt›r›lmas› gerekiyor. Ne var ki
Üniversitesi’nden dilbilimci David Lightfoot’a gö- ‹lk kez Nisan 2002’de Harvard’daki Uluslara- Niyogi, bunun y›llar sürece¤ini düflünüyor.
re, genifl ölçekli dil dönüflümünü anlaman›n anah- ras› Dil Evrimi Konferans›’nda çal›flmay› sunan Ni- Bununla birlikte, daha genifl bir bak›fl aç›s›yla,
tar›, bir kuflakta yay›lan yeni biçimlerle, kuflaklar yogi, daha sonra bunu bir kitap olarak da yay›m- araflt›rmac›lar bilgisayarl› yaklafl›m›, ana hatlar›yla
boyunca oluflan büyük gramer kaymalar› aras›nda- lad›. Niyogi, burada, bir avuç bireyin konufltu¤u gerçek dünya canland›rmalar›yla zaten efllefltiriyor-
ki ba¤lant›. Bu ba¤lant›, ona ve birçok baflkas›na de¤iflik bir gramerin, köklü bir grameri bile de¤ifl- lar. Örne¤in, Cambridge Üniversitesi’ndeki dilbi-
göre, bir dilin kazan›m› demek. Çocuklar, bir ön- tirebilece¤ini bulmalar›na de¤iniyor. Buna göre, limcilerden Ted Briscoe, iki ya da daha çok gru-
ceki kuflakta oluflan bir de¤iflimi basitçe ileriye ta- de¤iflik grameri kullanan bireylerin kulland›¤› çap- bun birbiriyle uzun süren etkilefliminden do¤an dil-
fl›yabilirler. Ancak, Lightfoot’a göre bundan da rafl›k cümlelerin oran›, köklü gramerinkinin alt›na leri modelledi. Özellikle, 1860 ile 1930 y›llar› ara-
önemlisi, çocuklar›n ö¤renim süreçlerine ba¤l› ola- inene kadar, bask›n gramerin üzerinde kuflaklar s›nda yerlilerin, Avrupal›lar›n ve Çin, Portekiz ve
rak bir gramer kural›n› farkl› yorumlayarak de¤i- boyunca herhangi bir tehdit oluflturmadan kalma- öteki ülkelerden gelen iflçilerin etkisiyle geliflen
flimlere bizzat neden olabilmeleri. Yetiflkinler gibi, s› da olas›. “Örne¤in, sosyokültürel etkenler nede- Hawaii ‹ngilizcesi’ni ele ald›. Briscoe’nun benzeti-
bir flekilde farkl› bir gramer sistemini kullanmaya niyle, az›nl›k ‹ngilizcesi konuflanlar, “John buys mi, küçük ama de¤iflik diller konuflan bir grupla
bafllayabilirler. Kuflaklar boyu tekrarlanan bu du- the book” gibi tek cümlecikten oluflan cümleleri bafllad› ve yetiflkin göçmenlerin dönemsel olarak
rum, dilin dramatik bir flekilde yenilenmesine yol kullanmaktan vazgeçebilirler. Bu, konuflmalar› da- kat›l›m›yla flekillendi. Buldu¤u, çocuk ve dili yeni
açabilir. ha karmafl›k yapsa da, gramer olarak daha az çap- ö¤renenlerin do¤ru kar›fl›m› sa¤land›¤›nda, iki ku-
Chicago Üniversitesi’nden Partha Niyogi gibi rafl›k hale getirebilir. Bu durumda dili ö¤renenler, flak sonra ÖEN cümle yap›s›n›n ortaya ç›kt›¤›yd›.
bilgisayar tekniklerini kullanan dilbilimciler, bu tür çok cümlecikli yap›lar› daha s›k duyacaklar. Bu, Hawaii dilinin ÖEN cümle yap›s› dahil, birçok
evrimlerin dinami¤ini anlayabilmek için, bilgisayar Niyogi’nin önerdi¤i de¤iflim mekanizmas›n›n özelli¤inin ikinci kuflak dil ö¤renenlere kadar ka-
modellerinden yararlan›yorlar. Amaçlar›, toplum- kendi dil kazan›m› anlay›fllar›na iyi uydu¤unu söyle- rarl› hale gelmedi¤ini gösteren öteki deneylerle
daki bireysel de¤iflimlerle dildeki de¤iflimlerin ilifl- yen Maryland Üniversitesi’nden dilbilimci Norbert uyufluyor.
kisini ç›karmak. Niyogi, bunu dilin de¤iflim öykü- Hornstein, “Biraz iyi bilgi çok miktarda kötü bilgi- Chicago Üniversitesi’nden toplumbilimci Sali-
sündeki ana unsur olarak adland›r›yor. ye karfl› koz olarak kullan›labilir” diyor. Ayr›ca, kü- koko Mufwene, dil de¤iflim mekanizmas›n›n ayr›n-
Niyogi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsün- t›l› resminin, bilgisayarla çal›flan araflt›rmac›lar›n
de bilgisayar bilimcisi olan Robert Berwick, bu un- Vikinglerin miras›. Viking ya¤mac›lar,
çok özel ba¤lamlarda baflar›l› olmas›yla ortaya ç›-
suru d›fl hatlar›yla çözme giriflimlerinden birinde, ‹ngiltere’deki bu heykelde betimlendi¤i gibi, kaca¤› görüflünde. Örne¤in, sekiz Avrupal›n›n ve
dilin kuflaklar aras›nda geçiflini canland›ran model- ‹ngilizce üzerinde de etkilerini b›rakt›lar. iki Afrikal› kölenin yaflad›¤› bir evde konuflulan dil-
ler oluflturdular. ‹ki tip konuflmac›dan olu- lerdeki de¤iflimleri modellemek, daha genifl
flan sanal bir toplulu¤u ele alarak ifle bafl- kitlelerdeki dil evrimini ayd›nlatmaya yard›m-
lad›. ‹lk tip, bir grup gramer kurallar› kul- c› olabilir. Mufwene, flöyle aç›kl›yor: “Bu ör-
lan›yordu. Örne¤in, ‹ngilizce’de oldu¤u gi- nekteki iki Afrikal›, yeni ortamda o kadar
bi, tüm yap›larda eylem-nesne s›ras› kulla- kaybolacaklar ki, birkaç ay sonra Avrupa di-
n›yor ve “John buys the book” (John kita- linin bir uyarlamas›n› ikinci dil olarak konu-
b› sat›n al›r) ya da “I know that John buys fluyor olacaklar. Afrikal›lardan birinin, bir be-
the book” (Ben biliyorum ki John kitab› sa- yaz sömürgecinin çocu¤unu tafl›yan bir kad›n
t›n al›r) gibi cümleler oluflturuyordu. Öteki oldu¤unu varsayal›m. Çocuk, babas›n›n dilini
grupsa farkl› bir gramer, Almanca’dakine konuflma e¤iliminde olacak; çünkü evde ko-
benzer bir gramer kullan›yordu (ilk eylem nuflulan bask›n dil bu. Çocuk büyüdü¤ünde,
ikinci konumda, ancak ikinci eylemin nes- yeni kölelerin çocuklar› için bir örnek olacak.
nenin ard›nda). ‹kinci grameri kullananlar Yerli olmayanlar, toplumun yeni ortaya ç›kan
da ilkini kullananlara benzer cümleler dilinde çok s›n›rl› bir etkiye sahip olacaklar.”
(“John buys the book” gibi) oluflturmakla Mufwene’ye göre, e¤er çok say›da yeni
birlikte, baflka yap›da (“I know that John kölenin gelmesiyle topluluk önemli ölçüde
the book buys”) cümleler de ortaya ç›k›- genifllerse, etkileflimin dinami¤i de¤iflecek ve
yordu. Araflt›rmac›lar, bu topluluktaki ço- anadili Avrupa dillerinden biri olmayan daha
cuklar için, her bir ö¤rencinin yetiflkinlerle fazla say›da birey örnek rolü üstlenecek. Bu
dilsel iliflkisi do¤rultusunda, mant›ksal durumda çocuklar›n, yerli olmayanlar›n ko-
ad›mlarla gramer kurallar›n› kavrad›¤› bir nufltu¤u dilden daha fazla etkilenmesi kaç›-
ö¤renme dizisi yaratt›lar. n›lmaz olacak. Bu çocuklar, yeni kazand›kla-
Bu sanal toplulu¤un dillerindeki davra- r› dil yap›s›n› sonraki kufla¤a aktaracaklar;
n›fllar› kuflaklar boyunca izleyen Niyogi ve zamanla yeni bir Avrupa dili türevi ortaya ç›-
Berwick, flafl›rt›c› birtak›m sonuçlar ç›kar- kacak. Mufwene, bu yolda ayr›nt›l› modelle-
maya bafllad›. Topluluk beklenenin tersine, melerin yap›lmas›yla, toplum gelifliminin ya-
ne ço¤unlu¤un kulland›¤› grameri kaç›n›l- p›s› ve nüfus kaymalar› gibi, araflt›rmac›lar›n
maz bir flekilde benimsiyor ne de iki gra- gözden kaç›rm›fl olabilece¤i önemli etkenle-
merin basit olan›n› ye¤liyordu. Bunlar›n rin ortaya ç›kaca¤› görüflünde.
yerine, “John buys the book” gibi, daha az
Bhattacharjee, Y., “From Heofonum to Heavens”,
belirsizlik tafl›yan, daha basit olmakla bir- Science, 27 fiubat 2004
likte iki gramer tipine de ait gibi görünen Çeviri: Alp Ako¤lu

Mart 2004 13 B‹L‹M ve TEKN‹K


Dillerin Gelece¤i dursun, listenin taban›ndaki üyeler için durum
pek parlak de¤il. Birçok dilbilimciye göre, günü-
müzde varolan yaklafl›k 6000 dilden % 90 kada-
r› da kuruyup gidecek. Hem de önümüzdeki yüz-
y›lda. Bu, belki de her gün en az bir dilin ‘ölümü’
demek.
Birleflmifl Milletler Çevre Program›’n›n
(UNEP) 2001 y›l›nda yay›mlad›¤› bir bas›n bildi-
risi, flöyle bir bölüm içeriyordu: “Bir dili ve o di-
lin kültürel içeri¤ini kaybetmek, do¤al dünyayla
ilgili ve baflka örne¤i olmayan bir baflvuru kitab›-
n› kaybetmek gibi birfleydir.” Bildiride yerel dil-
lerin, o bölgedeki toprak yönetimi ve kültürel ya-
flamla ba¤lant›s›, ve bu yaflam biçimini derinle-
mesine anlamaya yapt›¤› katk› üzerinde de duru-
luyordu.
Ancak, bir yandan yerel ve görece eski diller
kaybolurken, bir yandan da ortaya ç›kan yeni
kentsel ve melez dillerin, küresel çeflitlili¤i koru-
mas› bekleniyor. Kentler, dillerin birbirleriyle ka-
r›flt›¤› ve dil de¤ifliminin h›zland›¤› yerler. Dünya-
n›n h›zl› geliflmekte olan kentsel bölgeleriyse, bu
yeni melez dillerin üremesi için ideal koflullar›
sa¤l›yor; t›pk› ‹ngilizce’nin, dünyan›n dört bir ya-
n›nda konuflulan yüzlerce yeni biçimi gibi. Ancak,
göçmen dillerinin ayakta kalmas›n› sa¤layan da
Dünyadaki dil sistemi, nüfus hareketlili¤i, ye- fl›k sonuçlar verse de gelecekteki dil kullan›m›na
yine gelece¤in kentleri olacak. Etnik az›nl›klar,
ni teknolojiler ve uluslararas› iletiflimin artmas›- iliflkin oldukça net say›labilecek bir görüntü orta-
flimdilerde büyük ölçüde kendi yurtlar› d›fl›nda
na ba¤l› olarak h›zl› bir de¤iflim sürecine girmifl ya ç›kar›yor.
yaflayan insanlardan olufluyor. Bu kifliler birlikte
bulunuyor. Bu de¤iflikliklerin hem yaz›l› hem de Beklenmedik say›labilecek e¤ilimlerden bir
yolculu¤a ç›k›yor, ayn› film ve televizyon kanalla-
sözlü iletiflimi etkileyece¤i ise kesin. Gelecekte tanesi, ‹ngilizce için ortaya ç›kan bariz düflüfl.
r›n› seyrediyorlar ve sürekli bir iletiflim halinde-
bask›n hale gelen dil, belki de ‹ngilizce olmaya- (fiekil 1) 20. yüzy›l›n ortalar›nda küresel nüfusun
ler. Sonuçta, birçok bölgede dilin yans›tt›¤› top-
cak; çok dil bilme gereklili¤i de büyük olas›l›kla neredeyse % 9’u anadil olarak ‹ngilizce’yi ö¤re-
lumsal kimlik ve a¤lar, giderek daha da¤›n›k ve
artacak. Baz› diller kaybolma yoluna girerken, nip konuflurken, bu oran›n 2050 y›l›na gelindi-
co¤rafyadan da daha ba¤›ms›z duruma gelmekte.
flehirler ve baz› toplumsal birimlerdeyse yeni dil- ¤inde % 5’e düflmesi bekleniyor.
Bu nedenle, birbirlerinden co¤rafi s›n›rlarla ayr›-
ler ortaya ç›kmaya bafllad› bile. Çince’yse, anadil olarak ele al›nd›¤›nda, dün-
lan lehçelerin iyice azalacak olmas› da, öngörüler
fiu s›ralar, dilsel tarihin oldukça kritik bir dö- yada en çok konuflulan dil olma konumunu sür-
aras›nda.
nüm noktas›nday›z. Yüzy›llar boyunca evrimlefle- dürece¤e benziyor. ‹ngilizce’deki düflüfl ve Arap-
rek günümüze gelen diller sistemi, bir kriz nok- ça konuflanlar›n say›s›ndaki art›flla, sonraki dört
tas›na ulaflm›fl ve yeni bir yap›lanma sürecine gir- dil de birbirlerine yak›nlaflarak 2050 y›l›na kadar Modern Dillerin Sonu
mifl durumda. Belki de bir 50-60 y›l›n ard›ndan, hemen hemen ayn› duruma gelecekler. As›l çar- Bu tür geliflmelerden birço¤u, dil için ‘nor-
kendimizi yeni bir dil dünyas›n›n içinde bulaca- p›c› de¤ifliminse, bir sonraki ‘lig’de (Bengalce, mal’ olarak ele ald›¤›m›z ve yüzy›llar süren bir
¤›z. Uzmanlarsa, ayr›nt›lar› kesin olarak belirle- Tamil ve Malay dilleri) görülen h›zl› art›fllar ola- ‘modernleflme’ deneyimiyle flekillenmifl baz› kav-
menin güçlü¤ünden sözetmekle birlikte, genel ca¤› san›l›yor. ramlar› kaç›n›lmaz olarak yeniden sorgulamam›-
bir tablonun flimdiden aç›k bir flekilde ortaya ç›k- za neden olacak. Modernleflmenin kökeni, özerk
t›¤›n› söylüyorlar. devletlerin ve kapitalist toplumlar›n ortaya ç›k›fl›,
Çeflitlilik Yok mu Olacak? kuzey Avrupa’daki protestan reform hareketleri,
Diller Aras› Rekabet Dillerden bir k›sm›, gelece¤in dünya s›ralama- çeflitli metinlerin genifl kitlelere ulaflt›r›lmas›na
s›nda yüksek konumlar için birbirleriyle kap›fla- olanak veren matbaan›n gelifltirilmesi gibi, olduk-
Küresel nüfus hareketlili¤i, bu krizin nedenle-
ça karmafl›k tarihsel etkenlere dayan›yor. Yüzy›l-
rinden bir tanesi. 20. yüzy›lda dünya nüfusu h›z-
Tablo: 1995 y›l› için, s›ralamadaki ilk 10 dili anadil lar süren geliflmelerle ortaya ç›kan gramatik ve
la artm›fl olmakla birlikte, bu art›fl›n büyük bir
olarak konuflanlar›n say›s› (küresel ölçekte) sözlük yap›lar›n› kazanm›fl birer ulusal dil olan
bölümü az geliflmifl ülkelerde gözlendi. Bu e¤i-
“modern diller” de bu sürecin ürünlerinden biri.
lim, y›llar (daha do¤rusu ony›llar) birbiri üzerine
Dil Kifli Say›s› (milyon) Sözgelimi, ‹ngilizce’deki “ulusal dil projesi”
eklendikçe, anadiller baz›nda konuflulan diller s›-
1. Çince 1113 Shakespeare ve Dryden gibi flair ve yazarlar›n,
ralamas›n› da de¤ifltirmekte. Sonuçta, 20. yüzy›l
2. ‹ngilizce 372 Latince ve Yunanca’yla yapt›klar› k›yaslamalarla
sonundaki “ilk on” s›ralamas›n›n (bkz. Tablo),
3. Hindu/Urdu 316 ‹ngilizce’nin aç›klar›n› kapatmaya çal›flt›klar› 16.
2050 s›ralamas›n› temsil etmeyece¤i kesin gibi.
4. ‹spanyolca 304 yüzy›lda bafllam›flt›. 17. yüzy›lda iflin içine bilim
Uzmanlar, anadili ‹ngilizce olanlar gibi daha
5. Arapça 201 dili (Newton, yaz›lar›n› önce Latince, sonra da ‹n-
büyük, dolay›s›yla da üzerindeki istatistiksel veri-
6. Portekizce 165 gilizce yay›mlam›flt›), 18. yüzy›lda sözlük ve gra-
lerin daha fazla oldu¤u gruplar için tahminlerde
7. Rusça 155 mer kitaplar› girdi. 19. yüzy›lsa, alana ticaret
bulunman›n, san›landan çok daha zor oldu¤unu
8. Bengalce 125 reklam, uluslararas› diplomasi ve iletiflimin bir-
söylüyorlar. Tablo’daki rakamlar, Birleflmifl Mil-
9. Japonca 123 çok baflka yeni biçiminin kat›ld›¤› bir dönem ol-
letler nüfus tahminleri ve her ülke için ayr› ayr›
10. Almanca 102 du.
yap›lan dilsel istatistiklere dayal›. Yöntem, yakla-

B‹L‹M ve TEKN‹K 14 Mart 2004


art›fl, iki-dillili¤e do¤- ya bafllam›fl durumdalar. ‘Gerçek-dünya’ metinle-
‹ngilizce ru giden çok daha ge- ri ve konuflmalar›ndan oluflan dev bir arfliv üze-
nifl, küresel e¤ilimin rinde dil kal›plar›n› inceliyorlar. Bu tür büyük öl-
bir parças›. Avru- çekli çal›flmalar, gramer araflt›rmac›lar›n› yüzler-
pa’daysa, kuzeyden ce y›ld›r u¤raflt›rm›fl bir konuya; neden herhangi
güneye uzanan bir ‹n- bir dil için genifl kapsaml› ve kesinlik içeren bir
gilizce dalgas› yay›l- gramer üretilmemifl oldu¤u sorusuna (20. yüzy›-
‹spanyolca m›fl durumda. ‹sveç, l›n bafllar›nda, antropolog ve dilbilimci Edward
Danimarka ve Hollan- Sappir, “bütün gramerlerin bir yerlerinde çatlak
Hindu/Urdu da nüfusunun yaklafl›k içerdi¤ini” söylemiflti) flimdiden bir yan›t önermifl
% 80’i, flimdi rahatl›k- görünüyor: bunun belki de zaten gerekli olmad›-
Arapça la ‹ngilizce’yi ak›c› bi- ¤›. Sözcükler ve birbirleriyle olan karmafl›k etki-
çimde konuflabildi¤i leflimi ele ald›¤›m›zda, insan beyninin sözcüklerin
iddias›nda. Fransa, bu ne tür örüntüler oluflturduklar›, ne tür metinler-
konuda bir geçifl süre- de yer ald›klar›, ne tür sözcük oyunlar›na gebe
fiekil 1: Dünya nüfusunun ‹ngilizce, ‹spanyolca, Hindu/Urdu ve Arapça dillerini cindeyken ‹talya, ‹s- olduklar›na iliflkin deneyimi depolama özelli¤ine
konuflan kesimi için de¤iflmesi öngörülen yüzdeler. panya, Yunanistan ve zaten sahip oldu¤unu görüyoruz.
Portekiz’deyse ‹ngiliz-
Ama tablo flu s›ralarda ciddi biçimde de¤ifli- ce ö¤renme yar›fl› h›z alm›fl durumda. Bu ülkeler-
yor. Ekonomik, kültürel ve politik boyutlar›yla de ö¤renci ve çal›flan kesim art›k ‹ngilizce ‘konu- Yaz›l› Metinler
iletiflim uluslararas› hale geldikçe, “eski” ulusla- flur’ say›l›yor. ‹ngilizce, art›k bilgisayar gibi, il- Dilbilimcilerin, metinlerin giderek artan h›zla
raras› diller de ifllevselliklerini yitiriyorlar. ‹sveç- kö¤retimin bir parças›. Asya’n›n birçok bölgesin- de¤iflen özelliklerine ayak uydurabilmek için,
çe gibi daha dar kullan›ml› diller, bilim, üniversi- deki iflverenlerin gözleriyse, art›k ‹ngilizce’nin flimdiden koflmaya bafllamalar› gerekiyor. Metin-
te e¤itimi ya da ülkeler aras› iletiflim benzeri ötesinde; önümüzdeki 10 y›l içinde de, zorunlu ler k›sal›p daha parçal› hale geldikçe, resimler,
alanlarda kullan›lmaktan çok, birer yerel ‘daya- ikinci dil büyük olas›l›kla Mandarin dili olacak. animasyonlar, renk, ses vb ile zenginlefltirildikçe,
n›flma’ ve kiflisel iletiflim dili haline geliyorlar. ‹ngilizce’nin yan›s›ra baflka temel dillerin de onlar› okuma ve yorumlama yöntemlerinin de de-
‹ngilizce gibi ‘büyük’ diller de bu arada, an- geleneksel s›n›rlar›n› aflarak yay›lmalar›, “bir ül- ¤iflece¤i kesin.
cak üst düzey ve seçkin örneklerinin halka erifl- ke, bir dil” anlay›fl›n› zay›flatm›fl durumda. Yeni Yazarla okur, yani metinlerin üreticisiyle tü-
mesini garantilemifl olan dilbilimsel bekçilerini dünya düzeninde birçok kiflinin birden fazla dil keticisi aras›ndaki iliflkiler de de¤iflim sürecinde.
h›zla yitirmekteler. Yeni teknoloji ve teknikler konuflaca¤› ve rutin ifller için bir dilden di¤erine Tasar›mc› ve editörler, giderek artmakta olan bu
(sözgelimi, art›k dergilerin neredeyse ev bilgisa- geçifl yapacaklar›na kesin gözüyle bak›l›yor. Ana- çok-bileflenli metinlerdeki ‘parçal›’ bilgiyi, tutarl›
yarlar›nda bile düzenlenip bas›labiliyor olmas›), dili ‹ngilizce olanlar›nsa, bu çok-dilli topluma tü- bir bütüne dönüfltürmek durumundalar. Karfl›la-
dilin “do¤ru” kullan›ma bak›fl aç›s›n›n yavafl ya- müyle dahil olmakta güçlük çekecekleri tahmin r›ndaysa, içeri¤e serbest eriflim hakk›nda ›srar
vafl de¤iflmesi, yay›n ekonomisindeki de¤ifliklik- ediliyor. eden; yay›mc›, editör ve tasar›mc›lar›, bilgiye ula-
ler vb, standartlar›n bozulmas›na yol açm›fl du- fl›m› ücretlendirip s›n›rland›ran kapitalist yaklafl›-
rumda. Yaz›l› dil, art›k daha çok konuflman›n öl- m›n bir parças› olarak gören bir kesim var.
çütlerini yans›t›yor; sözlükler art›k en son argo Gramerin Gelece¤i Dijital metinler, belki de tasar›m›n sonu ola-
sözcükleri de kaps›yor, çünkü bunlar gazetelerde Bunca de¤iflimin, dilbilim kurallar›na da yan- cak ve tasar›m, ancak okuyucunun yapt›¤› ayarla-
bile var. E-posta diliyse arada. Yaz›l› bir dil mi sa- s›mas› kaç›n›lmaz. 19. yüzy›lda dil üzerinde yap›- ra ba¤l› olarak, istek üzerine devreye girecek.
y›lacak, yaz›ya dökülmüfl konuflma dili mi? Yoksa lan akademik çal›flmalar, daha çok sözcükler ‘Oradan buradan’ gelen ve ço¤u zaman da birbi-
yeni bir ‘gayr›resmi’ yaz› türü mü? (özellikle de etimoloji olarak bilinen tarihsel alt- riyle çeliflkili bilgi parçalar›n› yorumlay›p bunlara
disiplini) ve fonetik (sesbilim) üzerineyken, anlam kazand›rmaksa, büyük olas›l›kla okuyucu-
Çok-Dilli Bir Gelecek 20.yüzy›lda a¤›rl›k daha çok gramere; özellikle
de ‹ngilizce gibi dillerdeki sözdizimi (sentaks) s›-
ya kalacak.
Gelece¤e dil aç›s›ndan bakan birçok kifliye ralamas›yla ilgili olarak ortaya ç›kan sorulara ve-
göre, bütün dünya yak›nda ‹ngilizce konufluyor
olacak. Ancak kökleri 19. yüzy›la dayanan bu
rildi.
1957’de ünlü dilbilimci Noam Chomsky’nin
Gelecek Bizi
görüfl, yine birçoklar›na göre de gününü geçir-
mifl. ‹ngilizce’nin, dünyan›n yeni dilbilimsel düze-
devrimsel nitelikteki kitab› “Sözdizimsel Yap›-
lar”› yay›mland›ktan sonra sözdizimi, dilbilimin
Anlayacak m›?
nini biçimlendirmede büyük rol oynayaca¤›ndan merkezine oturdu. Ancak uzmanlara göre, bu 1980’lerde, ABD’li dilbilimci Thomas Sebe-
kuflku duyulmasa da, as›l etkisinin, dünyan›n her Chomsky’ci yaklafl›m›n dilbilimcileri bir ç›kmaz ok’tan, tehlikeli radyoaktif at›k depo bölgelerinin
yerinde iki, hatta çok dil konuflan nesiller yarat- soka¤a götürdü¤ü görüflü, belki de gelecekte yerlerinin, 10.000 y›l sonraki nesillere kadar ak-
mada oldu¤u düflünülüyor. gerçeklik kazanacak. Çünkü, yaklafl›k flu son 50 tar›labilece¤i bir yöntem önermesi istenmiflti.
ABD’de ‹spanyolca konuflanlar›n say›s›ndaki y›ld›r sözdizimi kuramlar›- Böyle bir bilginin 300 nesil üzerinden aktar›labi-
n›n, insanlar›n gerçekte ko- lece¤i güvenli bir yöntem olmad›¤› sonucuna ula-
fiekil 2: ‹ngilizce konufltuklar› iddias›nda nufltuklar› dilin özellikleriyle flan Sebeok, bir baflka yol önerdi: Bilgi eskimeye
olan Avrupa Birli¤i ülkeleri için ortaya ba¤fldaflmad›¤›n›, ve insan bafllad›kça onu güncelleyecek bir aktarma siste-
ç›kan oranlar. bilincinin evrensel özellikle- minin gelifltirilerek, bütün ilgili mesajlar›n da yal-
riyle ilgili çal›flmalar›n so- n›zca 3 nesli, yani 100 y›l› hedef alacak flekilde
yutlu¤unda kaybolup gittik- yaz›lmas›. Pek de uzun-dönemli bir çözüm gibi
lerini gözlüyoruz. görünmüyor. Ama flimdilerde bir 22. yüzy›l met-
Günümüzün e¤itim, bili- niyle karfl› karfl›ya kalacak bir dilbilimci, metinde
flim, güvenlik gibi ‘gerçek’ sözcük ya da gramer bak›m›ndan günümüzdeki-
soru ve sorunlar›na uyarla- lerden çok da farkl› birfley bulamasa da bu, met-
nabilecek kuramlar gelifltir- ni anlamakta güçlük çekmeyece¤imiz anlam›na
meye hevesli dilbilimcilerse, gelmiyor.
modern bilgisayarla olanakl›
Graddol, D.
hale gelen veri inceleme
ka

Fin rg

Fr n

“The Future of Language” Science, 27 fiubat 2004


Av ya

Be a

ya
ta
‹sv da

ar

kiz
bu

ry

sa

lya
ka
di

nis

an
nim

a
n

tu
em

rte
an

yöntemlerinden yararlanma-
ny
lan
lla

lçi

Çeviri: Zeynep Tozar


‹ta

‹sp
na
us

ma
Da

Po
Ho

ks

Yu

Al

Mart 2004 15 B‹L‹M ve TEKN‹K


PROGRAMLA çifl konusundaki en önemli ad›m, 1950’li y›llar-
da, her ifllemci için belirli komut setlerinden olu-
flan “assembly” dillerinin icat edilmesi oldu. Ma-
kine diline yak›n seviyedeki bu dil, yaz›l›m uz-
manlar›n› anlafl›lmas› çok zor ve zahmetli olan 0-
1 dizilerinden kurtard›. Böylece, “haf›zadaki A
bölgesinden B kayd›na ait verileri yükle” ya da
“B kayd›n›n içeri¤ini haf›zadaki A bölgesine ak-
tar” gibi k›sa komut kodlar› sayesinde, program-
lar daha kolay yaz›labilir ve üzerinde de¤ifliklik
yap›labilir hale geldi.
1950’lerin ikinci yar›s›ndaysa, bu alanda bir
baflka önemli ad›m at›ld› ve yeni programlama
dilleri tasarland›: bilimsel ve teknik uygulamalar
için Fortran, iflyerlerinde verilerle çal›fl›lmas› ve
özellikle ticari uygulamalar için Cobol ve yapay
zeka uygulamalar› için de LISP. Bu diller, bugün
bile kullan›l›yorlar ve birçok güncel programlama
dilinin tasar›m› da, bu 3 dili temel al›yor.
1960’l› y›llarda, program yaz›l›mlar›nda ben-
zer bilgilerin belirli bir sistem dahilinde birbirine
ba¤l› mant›ksal bloklar halinde bulunmas› ve tek
bir birim gibi davranmas› gerekti¤i öne sürüldü.
‹çinde yaflad›¤›m›z bilgi ça¤›, ola¤anüstü bir bilgisayarlarla da konufluyoruz. Bilgisayarlar› kul- Bu flekilde “blok yap›l›” yaz›l›mlarda kullan›lmak
h›zla gelifliyor. Bilgisayarlar ve bilgi a¤lar›, her ge- lanarak yapt›¤›m›z her ifllemde, belirli yaz›l›mlar üzere gelifltirilen ilk programlama dili de Algol
çen gün yaflam›m›za daha çok giriyor. Kiflisel bil- kullan›yor ve bu yaz›l›mlar›n içeri¤indeki belli ko- 60 oldu. Bu programlama dili, asl›nda hiçbir za-
gisayarlar, yaz›c›lar, taray›c›lar ve a¤ ba¤lant› ele- mutlar arac›l›¤›yla da bilgisayarlarla iletiflim ku- man yayg›n olarak kullan›lmad›. Ancak, program-
manlar›, art›k evlerin ve iflyerlerinin ço¤unun vaz- ruyoruz. Yaz›l›mlar, belirli algoritmalar içeren lama dillerinin söz dizimini aç›klamaya yarayan
geçilmez birer parças›. Küresel çapta bilgi al›flve- kaynak kodlar›ndan olufluyor. Bu kodlar da, bil- bir gramer sistemi olan BNF’nin (Backus-Naur
riflinin en büyük arac› olan ‹nternet de, her geçen gisayar›n anlayabilece¤i programlama dilleriyle formu) ve Pascal, Modula gibi di¤er programla-
saniye daha fazla büyüyerek, haberleflme, bilgi yaz›l›yor. T›pk› günlük yaflam›m›zda kulland›¤›- ma dillerinin ortaya ç›kmas›na önayak oldu. Al-
eriflimi, e¤lence ve al›flverifl gibi birçok konuda m›z dil gibi, bu dillerin de belirli gramer ve imla gol 60 temel al›narak gelifltirilen en önemli dil-
kullan›l›yor. Bilgisayarlar ve mikroifllemciler, tele- kurallar›, belirli bir düzeni ve sistemi var. Ancak lerden biri olan Pascal, bilgisayar bilimi bölümle-
fon, televizyon ve kiflisel planlay›c›lar gibi, günlük bu kurallar ve sistemler, ilk programlama dille- rinde y›llarca “tan›t›c›” programlama dili olarak
yaflant›m›zda kulland›¤›m›z birçok ayg›t›n çal›flma rinden günümüze kadar büyük geliflmelere ve de- ö¤retildi.
sisteminin de temelini oluflturuyor. Tüm bu bilgi- ¤iflimlere u¤rad›. 1960’l› y›llar›n bafllar›nda John Kemeny ve
sayar ç›lg›nl›¤›n›n en temel bilefleniyse “bilgisayar Bilinen ilk programlama dilleri, 0 ve 1 dizile- Thomas Kurtz taraf›ndan gelifltirilen ve basit bir
yaz›l›mlar›”. Ancak, bu yaz›l›mlar›n ve onlar›n riyle temsil edilen komutlardan oluflan, basit ma- komut dili olan Basic, aralar›nda günümüzün en
oluflturulmas›nda yararlan›lan programlama dille- kine dilleriydi. Ancak, hem bu dillerde program- bask›n programlama dili olan Visual Basic’in de
rinin hangi miktarda ve ne kapsamda kullan›ld›¤›- lar›n yaz›lmas›, hem de bir kez yaz›lan program- bulundu¤u birçok güncel programlama dilinin ge-
n› ço¤umuz tam anlam›yla bilmiyoruz. lar›n flifrelerinin çözülmesi ve üzerlerinde de¤i- lifltirilmesine olanak sa¤lad›.
Birbirimizle nas›l konufluyorsak, günün fliklik yap›lmas› çok zor ve zaman al›c›yd›. Daha 1960’l› y›llardaki en büyük at›l›m, “Simula
önemli bir bölümünde karfl› karfl›ya oldu¤umuz “kullan›c› dostu” olan programlama dillerine ge- 67” olarak bilinen programlama dilinin gelifltiril-

B‹L‹M ve TEKN‹K 16 Mart 2004


AMA D‹LLER‹
mesiyle, nesne yönelimli (object-oriented) prog-
ramlara geçilmesi oldu. Günümüzde kullan›lan
programlama dillerinin neredeyse tamam›, veri
tasar›mlar› (nesneler) ya da verilere ulafl›m› sa¤-
layan arayüzler üzerine kurulu olan yaz›l›mlar›
destekliyor.
1970’li y›llar›n bafllar›nda, Bell Labs flirketi
çal›flanlar›ndan Dennis Ritchie, Ken Thompson
ile birlikte gelifltirdikleri Unix iflletim sisteminin
üçüncü versiyonuna eklemek üzere, C dilini icat
etti. 1980’lerde yine Bell Labs’dan Bjarne Stro-
ustrup da, C dilinin nesne yönelimli hali olan C++
dilini gelifltirdi. Bu iki programlama dili, Unix ifl-
letim sistemiyle iliflkili olmalar› ve verimli çal›fl-
malar› nedeniyle, sistemlerde en yayg›n olarak
kullan›lan programlama dilleri haline geldiler.
Programlama dillerinin bir baflka popüler çe-
flidi de, perl, awk, javascript, php, vbscript,
python ve tcl gibi “scripting” dilleri. Bu diller sa-
yesinde, C ve C++ gibi dillerde sat›rlar dolusu ko-
mutla anlat›labilecek ifllemleri, yaln›zca birkaç sa-
t›r kodla belirtmek ve böylece biraz daha h›zl› ça-
l›flabilmek olas› hale geldi. Ancak, bu diller, nor- sanat›n her dal›n›n kendine özgü bir dili olmas›- Yeni yaz›l›mlar›n üretiminin yüksek ücreti,
mal diller kadar esnek olmamalar›n›n yan› s›ra, n›n aksine, bilgisayar uygulamalar›n›n hepsinde dünyan›n her yerinde çal›flan yaz›l›m uzmanlar›n›
s›kl›kla onlardan daha düflük performansl›lar ve birden kullan›labilecek tek bir dil asla olamaya- yeni bir seçene¤e yönlendirdi: aç›k-kaynak yaz›-
kullan›m alanlar› da daha dar. cak gibi. l›mlar›. Aç›k kaynak yaz›l›m sistemlerinin geliflti-
Yeni yaz›l›m dillerinin gelifltirilmesinde özel- rilmesi, gönüllü uzmanlarca, karfl›l›k beklemeden
likle 5 noktaya dikkat ediliyor. yap›l›yor. Ancak, aç›k kaynak yaz›l›mlar›, yeni bir
1. Dillerin, kolayl›kla ö¤renilebilir, anlafl›labi- pazar aç›lmas›na da önayak olmufl durumda: bu
lir ve kullan›labilir özellikte olmas› tercih edili- sistemlerin kullan›c›lar› için sürdürücülük ve özel-
yor. lefltirme servisleri sa¤layan firmalar.
2. Modern yaz›l›m sistemlerinde güvenlik çok Yaz›l›m müdürleri, yaz›l›mlara ait bir milyon
önemli oldu¤undan, yeni dillerin yaz›m özellikle- kod sat›r›nda 10-10.000 aras› hata bulunabile-
ri de, k›sa zamanda çok say›da hatan›n farkedile- ce¤ini varsay›yorlar. Bu da, örne¤in 500 milyar
bilmesine olanak tan›yacak flekilde düzenleniyor. sat›rl›k bir kod toplam›nda, tetiklenmeyi bekle-
Ayr›ca, özellikle C ve C++ programlar›ndaki gü- yen 5 milyon ile 5 milyar aras› hatal› sat›r bulu-
venlik aç›klar›n›n bir k›sm›ndan sorumlu olan nabilece¤i anlam›na geliyor. Yaz›l›mlardaki
“pointer”lar›n (bellek konumlar›n› gösteren ifla- aç›klar, çok büyük ekonomik kay›plara ya da
retlerin) kullan›m› da, kötü niyetli kiflilerin sistemlerde ciddi çöküfllere neden olabilece¤i
müdahalesi olas›l›¤›na karfl› k›s›tlan›yor. için, yaz›l›m çal›flmalar›ndaki en büyük çaba,
3. Programlama dillerinin, yaz›l›mlar›n farkl› güvenli yaz›l›mlar›n üretilebilmesi için testten
makinelerde ve iflletim sistemlerinde ayn› verim- daha etkin tekniklerin bulunmas›na yöneltildi.
Yaz›l›m gelifltirme çal›flmalar›nda en önemli
le çal›flabilecek ve ayn› sonuçlar› verebilecek fle-
kilde yaz›lmas›na olanak tan›mas› gerekiyor.
Güvenilir Yaz›l›mlar sorulardan biri, güvenilir yaz›l›mlar›n yap›labil-
4. Kullan›c›lar›n hemen hepsi, yaz›l›m uygula-
malar›na ‹nternet üzerinden eriflebilmek istiyor.
Yapabilmek... mesi için bilimsel bir temel olup olmad›¤›. fiim-
dilik, bu amaç için kullan›lan analog bir teknik
Teknoloji, bir yandan her yafltan insan için bulunmuyor. 1956 y›l›nda John von Neumann,
Bu nedenle, yeni yaz›l›m dilleri de, programlar›n
yaflam standard›n› yükselterek yeni f›rsatlar su- “gere¤inden fazlal›k (redundancy)” modelinin
‹nternet protokollerine ve uygulamalar›na uygun
narken, bir yandan da beraberinde önemli so- kullan›lmas› yoluyla, güvenilir olmayan eleman-
flekilde ba¤lanabilmesini sa¤layan s›n›f kütüpha-
runlar getiriyor. Bilgi ve iletiflim sistemleri için lardan daha güvenilir donan›m bileflenlerinin
nelerine sahip ya da gerekti¤inde bunlara erifle-
bu sorunun ad›: “güvenlik ve gizlilik”. nas›l yap›labilece¤ini gösterdi. Günümüzde, ha-
bilir olmak zorunda.
Bir kiflisel bilgisayardaki iflletim sistemi, on ta tespit edici ve düzeltici kodlar›n yan› s›ra, bu
5. Günümüz uygulamalar›n›n, ayn› anda bir-
milyonlarca kod sat›r›ndan meydana geliyor. prensip de rutin olarak kullan›l›yor.
den fazla sistemle etkileflim göstermesi gerekebi-
Dünyada yaklafl›k 5 milyon kod yaz›c›n›n oldu- Araflt›rmac›lar, programc›lar›n birbirleriyle
liyor. Yeni diller de, bunlar› destekleyebilecek fle-
¤unu ve bunlar›n her birinin y›lda 5000 yeni iletiflim içinde olmasalar bile, çok benzer hata-
kilde gelifltiriliyor.
kod sat›r› yazd›¤›n› düflünecek olursak, dünyada lar yapt›klar›n›n üzerinde duruyorlar. fiimdiler-
Günümüzde binlerce farkl› programlama di-
ifllerin yürüyebilmesi için flimdiye dek kaç sat›r de en yeni yaklafl›m, yaz›l›m sistemlerinin hata-
li kullan›l›yor. Ço¤u alanda da, uzman kiflilerin
kodun yaz›lm›fl oldu¤u konusunda bir fikrimiz lara karfl› esnek olabilmesini sa¤layabilmek,
özellikle ve öncelikli olarak tercih etti¤i belirli
olabilir. Çal›fl›r durumda bir yaz›l›m›n üretimi- hatta tespit edilen hatalar› kendili¤inden onara-
diller var. Ö¤rencilerin büyük bir k›sm›, bilgisa-
nin de 10 ile 100 dolar aras› bir fiyata mal ol- bilen sistemler tasarlayabilmek.
yarda belgelerle çal›flma, sunum haz›rlama ya
du¤unu düflünürsek, bu sektörde trilyonlarca
da matematiksel ifllemler yapma gibi uygulama- Aho, Alfred V. “Software and the Future of
dolarl›k yat›r›mlar›n söz konusu oldu¤u gerçe¤i- Programming Languages” Science, 27 fiubat 2004
larda kullan›lan dillere al›flk›n. Ancak, bilim ve
ne ulaflabiliriz. Çeviri: Deniz Candafl

Mart 2004 17 B‹L‹M ve TEKN‹K


Kuleler, Duvarlar ve bilimsel Alanlar

Bilimde Dil Üzerine


Bilimde dil, iki farkl› e¤ilimin egemenli¤inde-
ki de¤iflimlerin ortas›nda bulunuyor. Bilim dalla-
r›na özgü terimlerden oluflan jargon kullan›m›n›n
artmas› iletiflimsel yay›lmaya iflaret ederken, bi-
limsel ‹ngilizce’nin küreselleflmesi daha büyük
bir uluslararas› birlik vaadeder. Gerçekte, her bir
e¤ilim karmafl›k ve çokdüzeyli.
Bilim, bir taraftan bak›ld›¤›nda, gökyüzünün
de ötesine ulaflan bilgi birikimiyle Babil Kulesi’ni
tamamlam›fl, ‹ngilizce’nin küresel yay›l›m›yla eski
bir düflü diriltmifl görünüyor: uluslar›n bilgeli¤i
için tek bir dil. Ancak ikinci bir bak›fl aç›s›yla da
ortaya flöyle bir tablo ç›k›yor: Bu büyük birlikte-
likten oluflmufl kule, bilimsel jargon ve termino-
lojinin etkisiyle y›k›lm›fl, binlerce yeni duvar olufl-
mufl ve bilimsel alanlar da bu ‘uzmanl›k dilleri-
nin’ kendilerine özgü s›rlar›yla birbirlerinden ay-
düstriyel geliflme, birçok alanda araflt›rmalar›n
r›lm›fl durumda.
yayg›nlaflmas›n› harekete geçirdi. Bugün herkese Olas› Etkiler
Acaba bu e¤ilimler z›t kuvvetlerin karfl›laflma- Bilimsel alanlar içinde çeflitli düzeylerde ulus-
aç›k bir konuflma ortam› sa¤land›¤› sürece,
s›na dayand›¤› için, iki dil hareketi de birbirini et- lararas› ticaret olanaklar›n›n artmas›nda ‹ngiliz-
önemli konferanslar ve sempozyumlar her k›tada
kisiz k›l›yor olabilir mi? Bilimsel bilgi diye bir fley ce’nin rolü büyük. Ekvator’daki bir tar›m biyolo-
düzenli olarak sürdürülüyor. Bunun bir parças›
var; çünkü, bilimadamlar› ayn› zamanda, t›pk› di- ¤u, Sri Lanka’daki ya da Tayvan’daki yeni gübre
da, ABD’de gelifltirilen ve öncelikle ‹ngilizce’nin
¤er tüm diller gibi sürekli geliflen bir dili kulla- çal›flmalar›ndan do¤rudan yararlanabiliyor. Ulus-
egemen olarak kullan›ld›¤› ‹nternet oldu. Her ne
nan ve paylaflan yazar ve konuflmac›lar. Sözcük- lararas› dil, bu al›flverifl konusunda cesaretlendi-
kadar “net” her geçen y›l “çok dilli” bir hale gel-
ler, teknik bir çal›flman›n somutlaflmas›, profes- rici ve ifllerin kolay ifllemesini sa¤lay›c› bir görev
se de, bilimsel alanlarda daha yüksek düzeyde ‹n-
yonel anlay›fl›n külliyat›na eklenmesi ve aktar›la- görüyor. Ayr›ca, bilimadamlar›na kariyer olana¤›
gilizce tercih edilmeye devam ediyor.
bilmesi için en önemli arac› görevini görüyor. Bi- (ve hareketlilik) sunuyor ve teknik çal›flma grup-
Dille ilgili çal›flmalar, 1980’lerde bilimsel der-
lim dilini ve onun geliflmesini etkileyen her fley, lar›n›n kendilerini gelifltirmelerine, özel yetenek-
gilerin % 60’›n›n ‹ngilizce olarak yay›mland›¤›n›,
bilimsel çabay› da özünden etkiler. Peki bilim lerinin ve çal›flmalar›n›n ça¤dafl bilimsel giriflim-
yirmi y›l sonraysa, bu oran›n % 80’e (kimi alan-
için uluslararas› bir dil oluflturma iste¤i ne kadar lere dahil olmas›na yard›m ediyor.
larda % 90’›n›n üzerinde) yaklaflt›¤›n› ileri sürü-
do¤rudur? Bunun yan›t›: “çok do¤ru” olabilir Bununla birlikte, ‹ngilizce’nin bu egemen kul-
yor. Her türlü uluslararas› toplant›da, resmi bilim
ama, kimi s›n›rlar ve koflullarla birlikte. lan›m›n›n baflka etkileri de var elbette. Helenistik
dilinde, çokuluslu araflt›rma programlar›nda, res-
mi web sitelerinde ve daha birçok alanda ‹ngiliz- Dönem’deki Yunanca, 8-12. yüzy›ldaki Arapça ya
‹ngilizce’nin Rolü ce tercih ediliyor. Resmi olmayan taraf›ndan ba- da Orta Ça¤ Avrupas›’ndaki Latince gibi entelek-
tüel gücün dilleri, dünyay› “sahip olanlar” ve “sa-
‹ngilizce’nin bilimde bask›n olarak kullan›l›fl›, k›ld›¤›ndaysa, e¤er Çinli bir nükleer kimyac›, Bre-
zilya ya da Almanya’daki (ya da her ikisinde bir- hip olmayanlar” olarak ikiye ay›r›yor. Bu, ciddi
genifl bir pencereden ele al›nmal›. Öncelikle ‹ngi-
den) meslektafllar›yla ‹ngilizce konuflarak iletiflim bir entelektüel yal›t›m›n olas› oldu¤u anlam›na
lizce, genel anlamda küresel dil olarak kabul edi-
kurabiliyorsa, dile ba¤l› olarak ‹nternet arac›l›¤›y- geliyor. ‹ngilizcesi pek iyi olmayan ya da idare
liyor. ‹ngiliz sömürgecili¤i, Kuzey Amerika, Hin-
la “görünmez üniversiteler”in kurulmakta eder düzeyde olan bilimadamlar›, uluslararas›
distan, Avustralya, Hong Kong ve daha birçok ye-
oldu¤unu söyleyebiliriz. ‹flin daha az görünen bir dergilerde çal›flmalar›n› yay›mlatmak ya da yaz›fl-
re bu konuda ilk tohumlar› ekti. Ayn› zamanda,
baflka yönüyse, bütün bunlar›n ‹ngilizce e¤itimi- mak isteyen okuyuculara eriflmek aç›s›ndan daha
Endüstri Devrimi de ‹ngilizce’ye, ça¤dafllaflmada
nin kendisini önemli bir endüstri haline getirmifl fazla zorluk çekebilirler. E¤er di¤er diller, kendi-
dönüm noktas› kabul edilebilen teknolojik gereç-
olmas› ve birçok üniversitede teknik müfredatta lerine küresel dil içinde geniflleyen bir teknik söz-
lerle gelen bir ün sa¤lad›. Bununla birlikte, II.
düzenli olarak bu e¤itimin yer almas›. lük yaratamazlarsa, ‹ngilizce’nin bask›n kullan›m›
Dünya Savafl›’ndan beri ABD’nin askeri, ekono-
bu dillerin kullan›m›n› iyice zay›flatabilir.
mik, teknolojik ve siyasi etkileriyle, ‹ngilizce da-
Bundan baflka üzerinde durulmas› gereken
ha genifl bir dünya için “en önemli” dil haline
iki nokta daha var. ‹lki, bilime uygulanan dil em-
geldi. Bugünse, e¤lence, reklam, seyahat ve tu-
peryalizmi hakk›ndaki düflüncelerin hedefe isabet
rizm, uluslararas› ticaret, telekomünikasyon,
etmedi¤i. Evet, bu etkiler bireyler ve bilim için
medya ve bilgisayar teknolojileri gibi birçok alan-
ciddi ve zarar verici olabilir. Ama, henüz ortada
da “uluslararas› ticaret” dili olarak hizmet veri-
merkezi bir el ya da imparatorluk uzant›s› yok.
yor. ‹ngilizce flu anda, yabanc› dil olarak tüm
Kendi kendisini yetkili tayin etmifl bir gücün etki-
dünyada en çok talep edilen ve e¤itimi verilen en
siyle, küresel standardizasyon çabalar› da bulun-
popüler dil. Teknik alanlardaki yükselifli ayn› za-
muyor. Bu da bizi ikinci noktaya götürüyor: Kim-
manda, ABD’deki “büyük bilim”in yükseliflinden
se bilimsel ‹ngilizce’nin “sahibi” de¤il! Hiçbir ül-
de destek gördü ve bilimsel çal›flmalardaki kulla-
ke ya da kültür, tek bafl›na bilimsel ‹ngilizce’nin
n›m› artt›. ‹ngilizce bir anlamda, kültürel ve ente-
niteli¤ine ya da do¤rultusuna hükmedemiyor. Bu-
lektüel bolluk dalgas›yla sürüklendi.
nun yerine, küresel ‹ngilizce süreci editörler, ö¤-
‹kinci olarak, bilimin kendisinin küresellefl-
retmenler, ö¤renciler, aileler, yazarlar, yay›nc›-
mesi durumu söz konusu. Asya’da, Afrika’n›n bir
lar, çevirmenler, resmi kurumlar, bilimsel örgüt-
k›sm›nda, Orta Do¤u’da ve Latin Amerika’da en-

B‹L‹M ve TEKN‹K 18 Mart 2004


ler, flirketler, okullar ve daha birçok etken tara- zonans, lazer optik ve sinir a¤lar› uygulamalar›
f›ndan topluca, eflit ve düzenli güdülemelerle olu- gibi birço¤u da di¤er teknolojilerin uyarlanm›fl
fluyor. Dildeki de¤iflim genel olarak, hiçbir za- kullan›m›na örnek oluflturuyor. ‹nsan genomu ya
man yasal temelleri olan bir olay haline gelmiyor. da Mars yüzeyiyle ilgili çal›flmalar gibi keflfe da-
Peki, ‹ngilizce’nin bu yay›l›fl› sürecek mi? Hiç yal› ve çokdisiplinlilik avantaj›yla elde edilenler,
kuflkusuz evet; bu yönde çok fazla hareket var. bilimin en önemli parçalar›ndan olmay› sürdürü-
Bununla birlikte yine de bu, kadercilik için bir yorlar. Disiplinleraras› araflt›rma, s›k s›k söylen-
neden de¤il. di¤i gibi, her alanda f›rsatlar, seçenekler sa¤l›-
yor. Daha önce ayr›lan alanlar bir araya geliyor:
biyopaleoco¤rafya, psikonöroimmünoloji, geze-
S›n›rlar ve De¤iflimler gen jeofizi¤i ve kimyasal antrolopoji gibi. Her
‹ngilizce teknik iletiflimin birçok alan›n› yöne- ad›mda, terminoloji paylafl›m› da art›yor. Sonuç-
tiyor olabilir; ama bu, bilimin tümü için geçerli ta bilim dili, hem yak›nlaflma, hem de uzaklaflma
de¤il. Bilimin büyük “sohbeti” içinde yer alan di- modellerini ortaya ç›kar›yor. Özelleflmifl
¤er dilleri ondan koruyan s›n›rlar var. Birçok tek- terminolojinin engeller oluflturdu¤u bir gerçek.
nik yaz› ve sözlü iletiflim, asl›nda ulusal dillere Ancak bu engellerin ço¤u, her iki yöne de ak›fl›
ba¤l› kal›r. Peki, bilimadamlar› ve mühendisler sa¤layan gözenekli bir yap›ya sahip. Hiç kuflku
her yerde ayn› ‹ngilizce’yi mi konufluyor? ‹ngiliz- yok ki, bugün dil yaratmada en etkin alan, bilim.
ce’nin Anglo-Amerkan biçimi bütün gezegene As›l ikilemse, genel anlamda bilimsel dille, halk›n
egemen mi? Yan›t, hay›r! Dilbilimciler bugün, anlayabilece¤i dil aras›ndaki engelleri kaps›yor.
“‹ngilizce dünyas›” ya da “‹ngilizce türleri”nden Burada tam tersine gözenekli bir yap› yok; duvar-
söz ediyorlar. ‹thal bir dil olarak ‹ngilizce, yeni lar kal›n ve sert, gizli terminolojilerce örülmüfl.
bir dilsel toplulu¤a dahil edildi¤inde, de¤iflime Uzmanlar, teknik ‹ngilizcelerin her yerde bu eri-
u¤ruyor ve dahil edildi¤i o dile uyarlan›yor. Bu- flilmezlik kaderiyle karfl›laflt›¤›n› söylüyorlar. Bu-
nunla birlikte, bu flekilde kabul edilen diller, hiç- nu da, bilimsel terimlerin bu küresel dilin en bü-
bir zaman yolun sonuna gelmifl say›lmaz. Bunlar, yük bölümünü oluflturmas›na ba¤l›yorlar.
kültürel malzemelerdir ve bu nedenle de yeniden Bilimsel okur yazarl›k sorununun kesinlikle
düzenlemelere u¤rarlar. Hong Kong ‹ngilizcesi uluslararas› bir boyutu var. Bilimi genifl kitlelerin
Bat› Afrika, ABD ya da Singapur ‹ngilizcesi’yle anlay›fl›na sunmada çeviriye çok ifl düflüyor. Bu
ayn› de¤il elbette. Ayn› durum, s›n›rl› da olsa bi- nedenle, bu ifli yapan çevirmenler, küresel bir ses
limsel ‹ngilizce için de geçerli. “Lithoassociaton” oluflturmak bak›m›ndan etkisi az›msanmayacak
gibi bir terim ya da “kabuksal yap›n›n sa¤l›kl› h›zla artan uzmanl›k alanlar›na ve alt uzmanl›k bir role sahipler.
modelleri” gibi bir cümle, Hint jeolojik yaz›n›nda alanlar›na bölünecek gibi görünüyor. Bu süreç
yer al›rken, Amerikan ya da ‹ngiliz yaz›n›nda bu- nereye kadar devam eder peki? Birinin kendisini
lunmaz. “a”, “an”, “the” gibi öneklerin kullan›l›p “kütleçekimsel dalga fizikçisi” ya da “erken Olanaklar ve Amaçlar
kullan›lmay›fl›na, ya da farkl› ço¤ul kullan›fllara Kretase dönemi sürüngen baca¤› anatomisi uz- Böyle k›sa ve belirli noktalarda yo¤unlaflm›fl
(“sedimentary strata” yerine “sedimentaries” man›” olarak adland›rmas› tümüyle ola¤an d›fl› bir tart›flmada bile, bilim ve bilim dili için baz›
denmesi gibi) ba¤l› olarak bilimsel ‹ngilizceler de say›lmaz. Bu arada, “biyoloji” ve “jeoloji” adlar› aç›k görevler belirlenir. Bu anlamda en önemli
birbirlerinden farkl›l›k gösterebilir. Bunlar hata “yaflam bilimleri” ve “yer ve gezegen bilimle- görev, bilim entelektüellerine düflüyor. Dil e¤iti-
olarak kabul edilmez, yaln›zca alternatif kulla- ri”ne dönüfltü bile. mi, modern bilimde en kritik ve zorlay›c› etken.
n›mlar sisteminin bir parças› say›l›rlar. Acaba Yeni alanlar›n do¤mas› ve buna ba¤l› olarak Bu e¤itimin nas›l ve kim taraf›ndan verildi¤i sos-
bunlar dili y›pratan etkenler olarak görülebilirler yeni sözcük da¤arc›klar›n›n oluflmas›, bilimsel yopolitik boyutlar›yla birlikte daha da önemli bir
mi? Bu, belki konuflma dili için geçerli olabilir; ilerlemenin ölçütlerinden biri. Bilim dallar›n›n hale geliyor. Bir baflka ve daha az önemli olma-
ancak, deneyimler bilimde bunun böyle olmad›¤›- kendi içlerinde alt dallara ayr›lmas›, do¤a bilim- yan amac› da, bilimsel ‹ngilizce içindeki de¤iflik-
n› gösteriyor. lerinin çeflitlenip, yo¤unlaflmas›nda yay›lma ve li¤e karfl› hoflgörünün artmas› olmal›; anlambi-
Bu arada, eldeki kimi rakamlar da düflündü- derinleflme için gerekli gücün iflareti kabul edili- limsel aç›dan bir kaosla karfl›laflma tehlikesine
rücü: ~ 400 milyon kiflinin ana dili ‹ngilizce, yor. Yeni çal›flmalar› sürdürmek, daha büyük ke- düflmemek için bir standarda uyma zorunlulu¤un-
430 milyondan fazla insan›n ikinci dili ‹ngilizce sinliklere ulaflmak, gözlemsel ve analitik ölçekte dan kaç›nmak gerek. Genel anlamda, dinleyiciler
ve ~ 750 milyon kifli yabanc› dil olarak ‹ngiliz- daha küçük ya da genifl düzeylerde çal›flmak ve için iletiflimsel bilimin baflar›s› ö¤retmenler, bilim
ce’yi kullan›yor. Ancak, tüm dünyada anadili ‹n- laboratuvar teknolojilerini gelifltirmek gibi fleyler- yazarlar›, bilimadamlar›n›n bizzat kendileri gibi
gilizce olanlar›n oran›nda genel bir düflüfl var; le u¤rafl›rken ortaya ç›kan yeni bilgileri ve uygu- arac›lar›n kalitesiyle artacak ya da azalacak.
1950’de % 8, bugün ~ % 6,5, 2050’deyse bu lamalar› aktarmak için, yeni terimler ve cümleler Son olarak bir uyar›! Bilimde dil, her devirde
oran›n % 5 ya da daha az olaca¤› öngörülüyor. türetmek de gerekiyor. Bu yeni sözcük da¤arc›k- geliflen tarihsel bir gerçeklik. ‹ngilizce’yi ulusla-
Bu durumda, dilin uyarlanmas› için sürdürülen lar›, bilimi her biri ba¤›ms›z, kendi kendine yeten raras› ya da küresel bir dil olarak kabul etmek,
bask›, anadili ‹ngilizce olanlardan çok, küresel ve birbirlerinden giderek uzaklaflan bir gökadalar dilsel co¤rafya gerçe¤ini ortaya koyuyor; ‹ngiliz-
dili kullananlarca daha etkili hale gelecek! toplulu¤una dönüfltürmüfl gibi görünüyor. Ancak ce’yi “bilimin evrensel dili” olarak adland›rmak,
bu alg›lama biçimi, kimi kritik noktalar› gözden Babil efsanesini bir kez daha canland›rarak bir
yanl›fl› kabullenmek anlam›na gelebilir. Benzer
Jargon: Nereye Kadar? kaç›r›yor. Farkl› dallar›n art›fl›, kopufltan çok,
kendi içinde ba¤lant›lar yapmakla sonuçlan›yor; biçimde, özel terminoloji kullan›m›n›n bilim yap-
Hemen hemen tüm bilimadamlar› farkl› bilim dili paylaflmak için sürekli büyüyen bir olanaklar maya k›s›tlay›c› bir etkisi oldu¤u yolunda feryat
dallar›n›n kendilerine özgü terimlerinden oluflan aral›¤› meydana geldi. Örne¤in, giderek küçülen etmekse, bunun bilgi ve ilerlemedeki rolünün ye-
“jargon” meselesine aflinad›r. Physics Today ya ölçeklerde inceleme, analiz ve idare edebilme gü- terince anlafl›lamad›¤›n›n göstergesi kabul edile-
da Cell dergilerinde yay›mlanan bir makaleyle cü, bir zamanlar kimyac›lara ait olan moleküler bilir. Kuleler ve duvarlar, bugünün teknik konufl-
karfl›laflan bir böcekbilimciyi ya da okyanus bilim- yetki alan›n›, botanik, zooloji, t›p, meteoroloji, ma alanlar› boyunca uzan›yor. Yine de, manzara-
lerinden bir yüksek lisans ö¤rencisini Atmosphe- jeolojinin birçok dal› ve mühendislik gibi ilgili n›n tümü, ilgili gözler önüne serildi¤inde merkezi
ric Research’te yay›mlanan bir makaleyle birtak›m alanlara da aç›yor. önemde olan bilimsel uygulama karmafl›kl›k ve
bafletmeye çal›fl›rken düflünün. Bunlar hiç yaflan- Bu birleflmenin birçok kayna¤› var. Bilgisayar verimli de¤iflimi yans›tan bir alan› bar›nd›r›yor.
mayan durumlar de¤il. Terminoloji s›n›rlar›, bilim teknolojilerinin, bilimin neredeyse her alan›yla Montgomery S., “Of Towers, Walls, and Fields:
Perspectives on Language in Science”, Science, 27 fiubat 2004
dallar›n›n kendi içlerinde bile zamanla say›lar› birleflmesi bunlardan biri. Nükleer manyetik re- Çeviri: Elif Y›lmaz

Mart 2004 19 B‹L‹M ve TEKN‹K

You might also like