DEVLET I ve II'nin MEB Yunan Klasikleri dizisindeki 2. basklar temel alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uyarlan- mtr. Yayna hazrlayan: Egemen Berkz Dizgi: Yenign Haber Ajans Basn ve Yaynclk A.. Bask: ada Matbaaclk Yaynclk Ltd. ti. Austos 1998 P L A T O N DEVLET I-II Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filo- loji Bakan Prof. Dr. Georg Rohde'nin yne- timinde, doktora rencileri Azra Erhat, Samim Sinanolu ve Suat Sinanolu tarafndan aslndan evrilmitir. 3/212 DEVLET I "DEVLET"N I. KTABI HAKKINDA evirisine baladmz eser, Symposion ve Phaidon'la birlikte Platon'un btn eserler- inin en yksek noktasn oluturur. Platon'un hemen hemen hibir genlik dnemi diy- alou yoktur ki, herhangi bir ynyle "Devlet"i hazrlam olmasn; son diyaloglar arasnda hemen hemen hibiri yoktur ki kk- leri Devlet'te bulunmasn, ya da hi olmazsa onunla ilgili olmasn. V'inci kitabn sonlarna doru, yani btn eserin tam ortasnda ok- unan ana cmle unu ileri srmektedir: "Ya hkmdarlar filozof, yahut da filozoflar hkmdar olmaldrlar; byle olmazsa, dev- let ve insanlk iin mutluluk beklenemez. "Bu sz, felsefe tarihinin son derece nemli olay- larndan biri olan Sokrates'in lmne Platon'un verdii son yanttan baka bir ey deildir. Devlet, elimizde bulunan el yazmalarnda 10 kitaba ayrlmtr. Fakat bu ayrma Platon'un kendisinden deil, mpar- ator Tiberius zamannda yaam olan astro- log ve filozof Trasyllos'tan kalmadr. Platon'un, eseri nasl bldn bilmiyoruz. Eserin 10 kitaba ayrlm olmas, onun kur- uluuna iyi uymuyor. Yalnzca I'inci ve X'uncu kitaplar, fikir bakmndan, bir btn meydana getirmektedir. I'inci kitap, rnein Lakhes ve Lysis gibi, aporetik yani kmazl denen diyaloglara pek benzer. Bu gibi diyaloglar tekilerden ayran taraf, bunlarda baz kavramlara, -Lakhes'te cesarete, Lysis'te dostlua-ait birtakm tanmlarn arka arkaya gzden geirilmesi, fakat ele alnan sorunun znn bununla or- taya karlamamasdr. Bu diyaloglarn so- nucu olumsuzdur; bir aporia'ya, bir kmaza varlr. Bunun gibi, devletin 1'inci kitabnda da doruluun baz tanmlar arka arkaya ele alnmaktadr. Hepsi iin u anlalmaktadr 5/212 ki, bunlar, doruluun zn tam olarak kavramyorlar. Bylece 1'inci kitap, doruluun znn ortaya karlamad gibi olumsuz bir saptamayla sona ermek- tedir. Devletin 1'inci kitabyla kmazl diy- aloglar arasndaki bu benzerlik hi de rasgele deildir. 1'inci kitabn teki kitaplardan epey zaman nce, yani ona benzer diyaloglar yazld sralarda tasarlanm olduuna phe yoktur. Platon'un, bu diyaloa "Thrasymakhos yahut doruluk" adn ver- mi olmas pekl dnlebilir. Son- ralar Platon bu diyalou, Devlet'e giri olarak kullanmtr. Hem yalnzca btnnn kuruluunda deil, sanat bakmndan ileniinde de, k- mazl diyaloglarla devletin 1'inci kitab arasnda byk bir benzerlik vardr. Konu- mann iinde getii evre, konumada pay olan kiiler byk bir zarafetle ve gze arpa- cak biimde canlandrlmlardr. 6/212 Platon, doruluk hakkndaki konumay Pire'ye koyuyor; bunun ne demek olduunu aratrmalyz. Bir kere konumann k noktas, doruluun tccarca kavranmasdr. te ticaret limannn havas bu kavrama tmyle uymaktadr. Ama bununla kalmy- or: Platon'un kendi siyasal gelimesi iin pek nemli olan 404-3 yllar olaylarnda, ol- igarkhln (oligarinin) yerlemesiyle de- mokratln yeniden kabulnde, bu kent nemli bir rol oynamtr. Bu bakmdan bur- as Platon'a doruluk ve Devlet zerine yrtlen bir konuma iin ayrca anlaml bir yer olarak grnm olabilir. Fakat Platon'u buna karar verdiren baka bir neden, zel bir neden olsa gerek. Konuma, Polemarkhos'un evinde oluyor. Bununla Platon, bu kiiye adeta bir ant dikmek istemitir. nk Polemarkhos, bir erilik ( hakszlk) kurban olmutur: Byk servetini ellerine geirmek iin, oligarkhlar, yani Otuzlar, onu ldrtmlerdir. Bylece, 7/212 Polemarkhos'un lm ile, hakszlk bakmndan oligarkhlardan fark olmayan demokrasinin kurban Sokrates'in lm arasnda bir benzerlik beliriyor. Onun iindir ki Platon, Polemarkhos'u Sokrates'le hep yan yana gsteriyor ve ona, ancak her ikisinin aln yazs gz nnde tutulunca anlalabi- len u szleri syletiyor: Ben seninle birlikte savamaya hazrm. Birinci kitaptaki konumay iyice anlamak iin, konuan kiileri gzmzde canland- rmalyz. Burada, birbiriyle ilikiye giren grup insan vardr; birinci grubu Sokrates'le iki rencisi:Glaukon ve Adeimantos; ikinci grubu, ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos; ncsn ise sofist Thrasymakhos'la onun peinden gelen renciler meydana getirmektedir. Glaukon'la Adeimantos, Ariston'un oullar ve Platon'un kardeleridir. Bunlar, II'nci kit- abn bandan hemen sonra konumann 8/212 balca kiileri oluyorlar; durmadan Sokrates'in, konuyu daha etraflca ele al- masn istiyor ve kantn glkleri karsnda kaamak yollara sapmasna gz yummuyorlar; doruluun zn kesin olarak meydana karmak iin Sokrates'in grnn tam kartn, byk bir kararllkla savunuyorlar. Sokrates'le dp kalkma sayesinde diyalektikte elde ettikleri ustalk, onlara, bu gr asl benimseyen- lerden daha keskin dnce ile, fikirlerinde daha byk tutarllkla ilerlemek imknn veriyor. II'nci kitabn banda Glaukon'la Adeimantos'un konumalar, adeta heybetli birer kapdr; Okuyucu bu kaplardan girince, Sokrates-Platon felsefesinin i yapsna girmi oluyor. Acaba Platon hak- larnda hemen hemen hibir ey bilmediim- iz bu iki kardeine Devlet'te neden bu kadar nemli bir rol vermitir? Onlar, unutulmak- tan kurtarmak istemitir, dendi. Fakat bu iki kii araclyla kendi z varlnn baka 9/212 baka ynlerini gsterdiini sylemek daha doru olur. O, kendi adn ileri srmemek iin byle davranyor. u da belli ki, II'nci kitapla konu, Platon'a zg bir biimde ele alnmaktadr; burada artk Platon'un kendisi Sokrates'e sorular soruyor, Sokrates de Platon'un sansna gre, yaasayd nasl cevap verirse yle cevaplar veriyor. kinci grubu, dediimiz gibi, Sokrates'ten pek byk bir sayg gren ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos oluturuyor. Polemarkhos'un kardei nl hatip Lysias konumada hazr, ama sze karmyor. Kephalos, doutan Atinal deil, Siracus- al zengin bir silah tccardr. Perikles onu Atina'ya armt: Attika'nn o zamanki yksek kltrnn ekiciliine dayanamayan bu adam, daveti kabul etmi, Pire'ye yer- lemiti. ocuklarna brakt byk servet, onlarn felaketlerine sebep olmutur: Polemarkhos'a Otuzlar zehir iirmiler, Lysi- as ise kaabilmitir. Platon, Polemarkhos'a 10/212 1'inci kitabn banda Kephalos'un varisi olma konusunda akalar yaptrarak, bu konuya, yanl anlalmayacak kadar ak bir ekilde deinmektedir. Sokrates'in bu grupla olan balar dostadr. Bu gruptakiler filo- zofa dnmeyen kimselerdir. Ama felse- feye henz ihtiyac olmayan, bilmeden doru davranan, doru duyan, hayatn btn temellerinin sofistler tarafndan rtlmes- ini henz yaamam olan bir kuaktandrlar. Onun iin bu adamlarla tartlamyor. Keph- alos, konuma filozofa olmaya balar balamaz kurbanlarna gidiyor. Polemarkhos ise konumada bir para rol alyor; ama Sokrates'in asl hasmlar ortaya knca ekiliyor. Miras szc, ayn zamanda Polemarkhos'un, babasnn namusunun mir- asna da konmu olmasyla ilgilidir. Fakat Platon'un aka gstermek istedii udur ki: dnn insanlarnn anlad gibi namuslu ol- mak, yani neden iyilik ettiini bilmeden iyilik etmek, artk yetmez; Sokrates'in dneminde 11/212 gerek hayattan pay almak isteyen, Glaukon'la Adeimantos gibi filozofa dnmelidir. nc ve sonuncu grubu sofist Tharsymakhos'la rencileri oluturmak- tadr. rencilerden Kleitophon tek bir defa sze karyor; Kharmantides batan sona kadar sessiz duruyor. Khalkedon'lu (imdiki Kadky) Thrasymakhos en nemli sofistler- den biridir. 430'da Atina'ya gelmi ve 5'inci yzyl sonuna kadar orada almtr. Bu adamn nemi, retorik sanat ile bu sanat zerindeki derslerinden ileri gelmektedir; "period"lu cmleler yaz ve onlar ritimli sonlarla bitiriinin Hellen sanat dzyazn zerinde byk etkisi olmutur. Bu zatn ah- lak alanndaki grlerini, hemen hemen sa- dece Platon'dan aktarld kadaryla biliyor- uz. Onun iin, Platon'un onun hakkndaki betimlemesinin nesnel olup olmadn bilmiyoruz. Doruluu glnn hakk olarak tanmlayan, doruluk hakkndaki en 12/212 ileri gr, Gorgias'ta Kallikles tarafndan savunulmaktadr. Zaten Devlet'te de Thrasymakhos'un kiilii ve grevi, Kallikles'in Gorgias'taki kiiliine ve grev- ine pek benzemektedir. Bununla beraber, her ikisinin savunduu grlerin incelikleri arasnda nemli farklar vardr: Bylece, Platon'un, Devlet'in 1'inci kitabnda, tari- hteki Thrasymakhos'un gerek grlerini bildirmi olmas olasdr. u var ki, bunlarda, Kallikles'in grlerinin keskinlii ve btn- l hi yoktur. Bunlar, Sokrates'in diyalektik sanat ile ortaya karlmas g ol- mayan elikilerle doludur. Bu durum, kitabn ana fikrine ok iyi uymak- tadr; biliyoruz ki, kitapta doruluk hakknda bilinen grlerin birer birer gzden geir- ilmesi isteniyor. Bu grler arasnda sofist- lerinki de vardr. Thrasymakhos'un dnceleri, i btnlk bakmndan kusur- lar dolaysyla bu ie pek elverilidir. Onun iindir ki Thrasymakhos'la yrtlen 13/212 tartma, Kallikles'le olan tartma kadar ciddi deildir ve hep "undan bundan konuma" olarak srp gider. Bu alanda sofistler, sonuna kadar mcadeleyi becere- mezler; bunu ancak Akademia'da yetimi gen filozoflarn kendileri yapabilir. Platon, Kephalos'un evindeki konumay belli bir yla koymu ve o yl diyaloun banda tam olarak bildirmitir. Bu yl, Pire'de Tanra Bendis erefine ilk kez byk bir alayla, atl ve fenerli bir kouyla geceleyin kutlanan byk bayramn yapld yldr. Bayramn hangi yl Atina'ya alndn, ne yazk ki bilmiyoruz. Bununla birlikte, Alkibiades'in zaferleriyle Atina ticaretinin ve Pire Liman'nn yeni bir gelime yaadklar 410 ve 409 yllarn dnebiliriz. Yeni bir bayramn kabul, umutla dolu bir zamana iyi uyuyor. 408 ylnda Olympia oyunlarnda kazanan atlet Pulydamas'n adnn gemesi de bu zamana iarettir. 14/212 Devlet'in ne zaman kaleme alnd kesin olarak sylenemez; zaten Platon'un diyalog- larnn yazlma tarihleri iin elimizde bir- takm karsamalardan baka ara bulun- muyor. Bununla birlikte, eserin 372'de bit- mi olduunu kabul edebiliriz. O yl Platon 56 yandayd. Tabii, Devlet gibi bir eser ksa zamanda yazlm deildir. Platon'un eseri ne zaman tasarladn, ne zaman ie baladn da bilmiyoruz. almalar on yla, yahut daha uzun bir zamana yaylmtr diyelim; o zaman, Devlet'teki baka diyalog- larla olan birok kesime noktas kolayca an- lalabilir. Profesr Dr. GEORG ROHDE SOKRATES anlatyor: Dn Ariston'un olu Glaukon'la Pire'ye in- dim. Niyetim tanraya (1) dua etmek hem de ilk defa kutlanan bayramnn nasl olacan grmekti. Yerlilerin dzenledikleri alay pek gzel buldum, ama Thrak'larnki de par- laklktan yana onlarnkinden aa kalmad. 15/212 Dualarmz bitirmi, alay seyretmi, ehre dnyorduk. O anda Kephalos'un olu Pole- markhos eve dnmek zere yola ktmz uzaktan grm, bizi durdurmak iin ocuu nden koturdu. ocuk arkamdan elbisemi yakalayarak "Polemarkhos kendisini bekle- menizi diliyor" dedi. Dndm. "Efendin nerede?" diye sordum. "te, arkadan size doru geliyor, ltfen bekleyiniz" dedi.Glaukon da "Peki, bekleriz" dedi. Biraz sonra Polemarkhos bize yetiti; yannda Glaukon'un kardei Adeimantos, Nikias'n (2) olu Nikeratos ve alaydan dnen daha birka kii vard. Polemarkhos "Sokrates, yanlmyorsam, ehre dnmek zere yola k- tnz" dedi. "Hayr, hi yanlmyorsun" dedim. "Bizi gryor musun ka kiiyiz?" diye sordu. "Grmez olur muyum?" 16/212 "yleyse ya bizimle baa karsnz, ya burada kalrsnz" dedi. "Peki, bunun baka bir yolu daha yok mu? Ya biz sizi ikna eder de, siz bizi serbest brakrsanz?. ." dedim. "Dinlemesek de, gene ikna edebilir misiniz?" diye sordu. Glaukon "Edemeyiz" dedi. "yleyse sizi dinlemeyeceimizi aklnza koyun!" Adeimantos da "Akama tanrann erefine atl bir meale kousu olacandan da m haberiniz yok?" diye sordu. "Atl m?" dedim, "Bu da yeni birey; yani koucular mealeleri elden ele geirerek at zerinde yaracak; bunu mu demek istiyorsun?" 17/212 Polemarkhos "Evet" dedi, "Bundan baka grlmeye deer gece enlikleri de olacak. Zaten biz yemekten sonra kacak, enlikleri seyredeceiz; orada birok genle buluacak, konuacaz. Haydi vazgein de kaln." Glaukon da "Anlalan, kalmak gerekiyor" dedi. "yle istersen, yle olsun" dedim. Bunun zerine Polemarkhos'un evine gittik; Polemarkhos'un kardeleri Lysias'la Euthydemos'tan baka Kalkhedon'lu Thrasy- makhos, Paiania'l Kharmantides, Aristonymos'un olu Kleitophon da oraday- d. Polemarkhos'un babas Kephalos da evdeydi. Onu pek ihtiyarlam buldum; kendisini grmeyeli ok olmutu. Sandalye zerinde bir minderde oturuyordu; az nce avluda kurban kestii iin banda hl bir elenk vard. Yanna oturduk; orada epeevre sandalyeler diziliydi. Kephalos 18/212 beni grr grmez selamlad, "Sokrates, Pire'ye inip bize uradn yok" dedi, "Hal- buki gelmeliydin; nk ben ehre kolayca gidebilseydim, buna gcm yetseydi, sen buraya gelmesen de olurdu; biz sana gelirdik. Ama imdi bize daha sk gelmelisin. Belki bende bedenin hazlar azaldka, konuma istei ve ondan aldm zevk o lde artyor: Beni dinle: Sen gene u genlerle bulu, ama biz de senin candan dostlarnz, bize de sk sk ura." "Dorusu Kephalos, ya ok ilerlemi insan- larla sohbet etmeyi severim" dedim. "Bence onlar, belki bizim de yryeceimiz bir yolda epeyce ilerlemilerdir, onun iin, onlardan bu yolun nasl olduunu renmeliyiz. Acaba etin ve yorucu mu, yoksa rahat ve dz m? te senden de bu konuda ne dndn renmek isterim; nk airlerin 'ihti- yarln eii (3)' dedikleri bir a vardr; senin mrn de bu noktaya vard. Bana syler misin, bu a sence mrn skntl, 19/212 g bir dnemi midir, deil midir, ne dersin?" "Zeus hakk iin! Ben sana ne dndm syleyeyim, Sokrates" dedi. "Bazen biz, aa yukar yat ihtiyarlar, eski ata sznn (4) doruluuna rnek olarak bir araya geliyor- uz. Toplandmz zaman arkadalarmzn ou alar durur, genliin zevklerini, ak, arab, cmbleri, o an buna benzer daha baka hazlarn hatrlar, zlerler. Sanki byk nimetlerden mahrum kalmlar, vak- tiyle pek iyi yaadklar halde, imdi hi yaamyorlarm gibi kederlenirler. Kimi, yal olduu iin yaknlarndan kt muamele grdne zlr, bunca aclara neden olan yallktan tr szlanp durur. Ama bana yle geliyor ki gsterdikleri neden asl neden deildir, Sokrates; nk btn bunlar yallk yznden olsay- d, ben de, ben yata olan herkes de, yalandmz iin ayn aclar ekerdik. Oysa ayn aclar ekmeyen baka yallar da 20/212 grdm. Bir gn air Sophokles'le beraber- dim, biri gelip ona 'Akla aran nasl? Hl kadnlarla ilikide bulunabiliyor musun?' di- ye sordu. O da 'Sus, arkada! Ondan kurtul- duuma bilsen ne kadar seviniyorum!' dedi, 'Sanki deli ve zalim bir efendiden yakam syrmm.' Sophokles'in bu szn o gn doru bul- duum gibi, bugn de doru buluyorum. Gerekten, yallk bu eylerde byk bir ra- hatlk ve erkinlik verir; nk hrslar, istekler gerginliklerini kaybedip geveyince, tam Sophokles'in dedii olur. nsan kendini birok deli zorbadan kurtarr. Ama bu dertlerin, hi deilse yaknlardan ekilen dertlerin bir tek nedeni var Sokrates, o da yallk deil, insanlarn kendi huyudur. ll, uysal olsalar, yallk da o kadar zor- larna gitmez. Halbuki yle olmayanlara yallk da genlik de ar gelir." 21/212 Ben de, Kephalos'un bu szleri ok houma gittii iin, devam etmesini istiyor, onu kkrtyordum "Kephalos, dedim, bence seni dinleyenlerin ou bu szlerini doru bul- mayacak; huyundan dolay deil, byk bir servet sahibi olduun iin yallk ykn kolayca tayorsun, diyecekler; nk zenginler kendilerine birok avuntu bulurlarm." "Haklsn, dedi, szlerimi doru bulmayacak- lar. Onlar da hakl, ama sandklar kadar deil. Bak, Themistokles'in u sz ne kadar yerindedir! Themistokles'e hakaret etmek iin, 'an ve erefini kendine deil, yurduna borlusun' diyen Seriphos'luya, o u cevab verdi: 'Evet, ben Seriphos'lu olsaydm, nl olamazdm; ama sen Atinal olsaydn, ne olurdun?' (5) te bu sz, gerekten, zengin olmayan, yalln ykne de zor dayanan kimselere ok uygundur; nk uslu akll bir adam, yoksullukla birlikte yallk ykn pek kolay tayamayaca gibi, uslu akll 22/212 olmayan biri de, zenginlese bile, gnlnde huzur bulamayacaktr." Ben de "Kephalos, dedim, imdiki servetinin ou miras yoluyla m eline geti, yoksa onu sen kendin mi kazandn?" "Ne kazandm ki?. . dedi. Ben Sokrates, para ilerinde byk babamla babam arasnda bir yerdeyim; nk adn tadm byk babam, tutar benim bugnk servetim kadar olan bir miras birka katna karmken, babam Lysanias servetini imdi elimde bulunandan da aa drmt. Ben ise kalan miras u oullarma daha klm deil, biraz daha bym brak- sam memnun olurum." "Bak bunu sana niye sormutum: Sen paraya hi dkn grnmyorsun da ondan" ded- im, "Halbuki paray kendileri kazanmayanlar ou zaman byle olurlar; kazananlara gelince, onlar paray iki kat severler; nk 23/212 airler iirlerini, babalar oullarn nasl severlerse, kendi emekleriyle servet edinmi olan kimseler de paraya kendi eserleri imi gibi dkndrler; bir de, herkes gibi ilerine yarad iin severler paray. Bu yzden on- larla bir araya gelmek bile hoa gitmez; nk zenginlii vmekten baka bir ey bilmezler." "Hakkn var" dedi. "yledir; dedim, ama sen bana bir de unu syle: Zengin olmakla elde ettiin en byk nimet sence nedir?" "Bunu sylersem, biroklar inanmayacaktr; sen unu bil ki Sokrates, leceini aklna ge- tiren insann iine, nceleri hi aklndan gemeyen eylerin korkusu, kaygs girer. nk o zamana kadar 'Bu dnyada ktlk edenler Hades'te cezalarn ekecekler' gibi, Hades'te olup bitenler hakknda sylenen szlere glerlerken, zaman gelir, ya bu szler 24/212 doruysa diye onlar bir korku alr, ruh- larnda azap duyarlar. nsanlar ya yalln verdii dermanszlk yznden, yahut kendilerini teki dnyaya daha yakn grdklerinden, orada olup bitenler zerinde daha fazla kafa yorarlar. Bylece ileri kuku ve korkuyla dolar, artk birine hakszlk edip etmediklerini hesaplar, aratrrlar. Hayat- larn gzden geirip birok hakszlk ettik- lerini gren kimseler ocuklar gibi sk sk uykudan uyanr, rker, kt bir bekleyi iinde yaarlar. Halbuki hibir zaman hak- szlk etmediklerini bilenlerde daima tatl bir umut, Pindaros'un (6) dedii gibi, 'yall besleyen' iyi bir umut vardr. Gerekten, Sokrates, bu air ne gzel sylemi; m- rnn sonuna kadar doru, dinli bir insan olarak yaam olana, 'Gnl holandran, yall besleyen umut yoldalk eder. O umut ki, insanlarn hi durmadan saa sola sapan aklnn dmenini tutmakta her eyden nce gelir' der. Ne doru, ne hayran 25/212 olunacak bir sz! te bunun iindir ki ben servet edinmenin ok nemli bir ey olduunu iddia ediyorum; ama herhangi bir kimse iin deil, ancak uslu akll ve dengeli bir insan iin. nk, istemeyerek de olsa, hi kimseyi aldatmamak veya kimseye yalanc kmamak, tanrya kurban, insana para borlu olup Hades'e korka korka gitm- emek. . te elde bulunan para buna ok yardm eder. Sonra daha baka yararlar da vardr. Ama Sokrates, her eyi tarttktan sonra ben unu diyebilirim ki, akl banda bir insan iin zenginlik en ok bu ie yarar." "ok gzel sylyorsun, Kephalos! dedim; "Ama, u senin dediin eyi, doruluu (7-8), nasl anlatacaz? Sadece, gerei sylemek ve bir kimseden alnan bir eyi geri vermek diye mi? Yoksa byle davranmak bazan doru, bazan eri saylabilir mi? rnein biri, akl banda bir arkadann sil- ahlarn emanet alsa, sonra arkada ldrp 26/212 emanetini geri istese, bu gibi emanetlerin geri verilmemesi gerektiini, geri verenin de doru adam olmadn herkes syler; bir l- gna gerei tam olarak sylemek isteyen de doru adam deildir." "Haklsn" dedi. "Demek oluyor ki doruluk 'gerei sylemek, emaneti geri vermek' le snrl deildir" dedim. Polemarkhos sze atlarak, "Hayr, bununla snrldr Simonides'e (9) inanmak gerekirse, tam bu snrlara girer, Sokrates!" dedi. Kephalos da "Evet, evet" dedi. "Ben sz size brakyorum. imdi kurbanlarla (10) uramam lazm." Polemarkhos, "yleyse senin varisin benim, deil mi?" diye sordu. 27/212 O da glerek, "Evet" dedi ve kurbanlarna gitti. "Madem ki szn varisi sensin, syle bakalm" dedim. "Simonides doruluk zer- ine ne diyor da, sen onu hakl buluyorsun?" "Herkese bor olan vermek dorudur, diyor ve bence byle sylemekle iyi sylemi oluy- or" dedi. "Evet, Simonides'e inanmamak kolay deil", dedim; "nk o tanr gibi akll uslu bir in- sandr. Ama onun szlerini belki sen Pole- markhos anlyabilirsin; ben anlayamyorum. Demin, biri birine bir ey emanet eder de, teki artk akl banda deilken emanetinin geri verilmesini isterse, o eyi vermeli mi vermemeli mi diye konumutuk; belli ki Si- monides bunu kastetmitir. Bununla birlikte bu emanet bir bortur, deil mi?" "Evet." 28/212 "Emanetini akl banda olmayan biri geri isteyecek olursa, o zaman asla vermemeli, deil mi?" "Evet" dedi. "O halde, borcun geri verilmesi dorudur, demekle; anlalan Simonides baka bir ey sylemek istiyor." "Zeus hakk iin! Gerekten, baka bir ey sylemek istiyor" dedi. "nk onun fikri u- dur: Dorularn borcu dostlara iyilik etmek- tir, ktlk etmek deil?" "Anlyorum" dedim. "Alanla veren dostsa, vermekle almak da zararl olursa, altnn emanet etmi olana geri veren, borlu olduu eyi geri vermi olmaz. Sence Simonides'in demek istedii bu deil mi?" "Tam da bu." 29/212 "Peki, dmana bir ey borluysak, geri ver- meli miyiz?" "phesiz, ne borluysak, onu vermeliyiz" dedi. "Dman dmana, bence ancak ktlk borludur; ona den de budur." "Grlyor ki Simonides doruluun ne olduunu bir bilmece eklinde airce syledi; nk besbelli ki o, doruluk herkese hakkn vermektir demek istiyor; buna da 'bor' diyor" dedim. "Peki, buna bir diyecein var m?" diye sordu. "Ey Zeus!" dedim, "biri yle sorsayd: 'Si- monides, bir sanat, hekimlik adn almak iin, neye neyi bor ve hak olarak ver- melidir?' Simonides ne cevap verirdi sanrsn?" 30/212 "phesiz, 'bedenlere ila ve yiyecek, iecek vermelidir' derdi." "Bir sanat, alk adn almak iin, neye neyi bor ve hak olarak vermelidir?" "Katklara tuz, biber vermelidir." "Peki, yleyse, kimlere ne veren sanata doruluk denebilir?" "nce dediklerimize uymak gerekirse Sokrates, dosta fayda, dmana zarar veren sanata." "O halde Simonides, 'doruluk dosta iyilik, dmana ktlk etmektir' demek istiyor deil mi?" "yle sanrm." "Peki, hastalk salk konularnda, hastalk- larnda dosta iyilik dmana ktlk etmek en ok kimin elinden gelir?" 31/212 "Hekimin." "Ya deniz yolculuklarnda, tehlike bagster- ince, dosta iyilik, dmana ktlk en ok kimin elinden gelir?" "Dmencinin." "Doru adama gelince, onun hangi ite, hangi baarlarda dosta faydas, dmana za- rar dokunabilir?" "Savata, dmana saldrmak, dosta yardm etmekte, sanrm." "Peki ama, azizim Polemarkhos, hasta ol- mayanlara hekim faydaszdr, deil mi?" "Doru." "Deniz yolculuuna kmayanlara da d- menci faydaszdr, deil mi?" "Evet." 32/212 "Savamayanlara da doru adam faydaszdr, deil mi?" "Hi de bu fikirde deilim." "O halde doruluk barta da faydaldr, deil mi?" "Evet, barta da faydaldr." "iftilik de faydaldr, deil mi?" "Evet." "rn elde etmek bakmndan, deil mi?" "Evet." "Ya ayakkabclk, o da faydaldr, deil mi?" "Evet." "Bize ayakkab salad iin mi dersin?" 33/212 "phesiz." "Dorulua gelince, sence o, bar zamannda neyin kullanlmasnda veya salanmasnda faydaldr?" "Ticaret szlemelerinde Sokrates." "Ticaret szlemelerinden ortakl m anly- orsun, yoksa baka bir eyi mi?" "phesiz, ortakl." "Peki, tavla oyununda hangisi daha iyi, daha faydal ortaktr? Doru adam m, yoksa iyi oyuncu mu?" "yi oyuncu." "Ya tulalar ve talar yerine koymakta doru adam duvarcdan daha faydal, daha iyi i orta mdr dersin?" "phesiz hayr." 34/212 "Kitharac mzrab iyi kullanmakta doru adamdan stn olduuna gre, doru adam bir ortakla yaplan hangi ite kitharacdan daha iyi bir ortaktr?" "Para ileri ortaklnda, sanrm." "Yalnz, Polemarkhos, paray harcamakta, mesela parayla ortaklaa bir at almak veya satmak gerektii zaman, doru adam iyi bir ortak deildir; o zaman, bence iyi ortak attan anlayandr. yle deil mi?" "Sylediklerimizden bu kyor." "Bir gemi almak veya satmak gerekirse, en iyi ortak gemi yapcs veya dmencisidir, deil mi?" "yle." "Gmn veya altnn ortaklaa ilerde kul- lanlmas gerekirse, bu ilerin hangilerinde 35/212 doru adam bakalarndan daha faydal olacaktr?" "Parann bir yana konup emniyette bulun- mas gerektii zaman Sokrates." "Yani para hi kullanlmaynca, ilemeyince demek istiyorsun, yle mi?" "phesiz yle." "Demek ki doruluk, parann bir ie yara- mad zaman faydaldr." "yle olacak." "O halde bir ba ban saklamak gerekirse, doruluk hem ortakla, hem de bireye fay- daldr, ama ba kul anmak gerekirse baclk faydaldr, deil mi?" "Sylediklerimizden bu kyor." 36/212 "Bir kalkan veya bir lyray saklamak, hi kul- lanmamak gerektiinde, doruluk faydaldr diyeceksin; ama onlar kullanmak gerekirse hoplit sanat (11) veya mzik faydaldr, deil mi?" "yle olmak gerek." "Dier btn ilerde de doruluk bir ey kul- lanld zaman faydasz, o ey kullanlmad zaman faydaldr, deil mi?" "yle olacak." "Demek ki dostum, doruluk, kullanlmayan eylerde faydalysa, onun bir deeri olmasa gerek. imdi unu aratralm: Yumruk dnde veya baka bir dte vur- masn ok iyi bilen, kendini korumasn da ok iyi bilir, deil mi?" (12) "phesiz." 37/212 "Ya hastalktan korunmasn bilen, onu bakalarna gizlice alamasn herkesten iyi bilmez mi?" "Bilir sanrm." "Sonra, dmann niyetlerini gizlice renen, btn srlarn alan kimse, ayn zamanda ordunun iyi bir koruyucusudur, deil mi?" "phesiz yledir." "O halde bir eyin usta koruyucusu, bekisi, ayn zamanda o eyin usta hrszdr." "Evet." "yleyse, doru adam, paraya bekilik et- mesini biliyorsa, almasn da bilir." "Ne diyeyim? Sylediklerimizden bu kyor" dedi. 38/212 "O halde, sonunda doru adamn bir hrsz olduu ortaya kyor. Bunu Homeros'tan renmie benziyorsun; nk o da Odysseus'un ana tarafndan dedesi Autolykos'u (13) ver, hrszlkta, yalan yere yemin etmekte btn insanlardan stn olduunu syler. Anlalyor ki hem sana, hem Homeros'a, hem Simonides'e gre doruluk bir tr hrszlk sanatdr, tabii dosta faydal, dmana zararl olmak artyla. . yle demek istiyordun, deil mi?" "Hayr, Zeus hakk iin! Ne dediimi artk bilmiyorum. Bir bildiim varsa o da, doruluun dosta yarad, dmana zarar verdiidir." "Peki, sen kime dost dersin? Sana iyi adam grnenlere mi, yoksa yle grnmeseler de gerekten iyi olanlara m? Bunun gibi, kime dman dersin?" 39/212 "Tabii, insan iyi sand adamlar sever, kt sand kimselerden nefret eder" dedi. "Peki, birok kimseyi iyi olmadklar halde iyi sanmakla; biroklarn da aksine, kt ol- madklar halde kt bilmekle insanlar yanlmyorlar m?" "Yanlyorlar." "Demek ki, onlar iyiyi dman, kty dost sanyorlar, deil mi?" "Evet." " tersine dnd; demek ki imdi doruluk ktye iyilik, iyiye ktlk etmek oluyor." "yle anlalyor." "Ama iyiler dorudurlar, hakszlk edemeye- cek yaratltadrlar, deil mi?" "Evet" 40/212 "Hah! Senin szlerine gre, doruluk hi hakszlk etmeyenlere ktlk etmektir." "Hi de deil, Sokrates! nk bu szler bes- belli ki yanltr." "O halde, dedim, doru olmayanlara zarar vermek, doru olanlara faydal olmak dorudur." "Bu sz bence deminkinden daha gzel." "Demek ki, Polemarkhos, biroklar iin, in- sanlar hakknda yanlan herkes iin, doruluk dosta zararl, dmana faydal ol- maktr; nk biroklar gerek dostlarn kt, dmanlarn ise iyi adam sanrlar. Bylece Simonides'in demin sylediimiz sznn tam tersini ileri srm oluyoruz." "Evet, phesiz yle oluyor" dedi. 41/212 "O halde deitirelim. Anlalan, dostu d- man iyi anlatamadk." "Nasl anlatmtk, Polemarkhos?" "Dost, hem iyi grnen, hem iyi olan in- sandr; iyi grnen ama iyi olmayan insan ise dost grnr, ama dost deildir diyelim. Dman da tpk byle anlatabiliriz." "Bu szmzden iyi adamn dost, kt adamn dman olduu kyor." "Evet." "Demek doruluk zerine demin syledikler- imize bir ey katmamz istiyorsun. nceden 'doruluk dosta iyilik, dmana ktlk et- mektir' demitik; imdi unu, yani 'dosta, iy- iyse iyilik etmek; dmana, ktyse ktlk etmek dorudur' dememizi istiyorsun." 42/212 "Bana kalrsa, byle sylenince, pek gzel sylenmi olur." "Peki, herhangi bir insana ktlk etmek doru adama yakr m?" "Evet, hem kt, hem dman olanlara tabii ktlk edilmelidir." "Ama atlara ktlk edersek, daha iyi mi olurlar, daha kt m?" "Daha kt" "Kpein iyilii (14) bakmndan m, yoksa atn iyilii bakmndan m?" "Atn iyilii bakmndan daha kt olurlar." "O halde, ktlk grrlerse, kpekler atn iyilii bakmndan deil, kpein iyilii bakmndan daha kt olurlar, deil mi" "Diyecek yok." 43/212 "nsanlara gelince, dostum, ayn eyi sy- leyemez miyiz? Ktlk grrlerse, onlar da insann iyilii bakmndan daha kt olurlar." "phesiz." "Peki, doruluk insann iyilii deil midir." "Buna da bir diyecek yok." "O halde, dostum insanlardan ktlk grenlerin doruluklarndan bir ey kay- betmeleri kanlmaz." "yle grnyor." "Peki, mzikle uraanlar, sanatlarn kul- lanarak birini mzikten anlayamaz hale ge- tirebilirler mi?" "Getiremezler." 44/212 "Ya biniciler, binicilikte, birini ata binemez klabilirler mi?" "Olamaz." "Peki, dorulukta doru insanlar birini doruluktan ayrabilir mi? Yahut, szn ksas, herhangi bir iyilikle iyiler birini kt edebilirler mi?" "Yoo.. edemezler." "nk bence soutmak scakln deil, kartnn iidir." "Evet." "Islatmak kuruluun deil, kartnn iidir." "phesiz." "Ktlk etmek iyinin deil, kartnn iidir." 45/212 "yle." "Ama doru adam iyidir, deil mi?" "phesiz." "Demek ki, Polemarkhos, dostuna ve baka birine ktlk etmek doru adamn deil, kartnn, yani doru olmayan adamn iidir" dedim. "Szlerini her bakmdan doru buluyorum, Sokrates!" dedi. "O halde biri, doruluk herkese verilmesi gerekeni, yani bor olan vermektir, der de, bundan doru adamn dmana ktlk, dosta iyilik borlu olduunu anlarsa, bu sz syleyen uslu deildir, nk gerei sylemi olmaz; nitekim bir kimseye ktlk etmenin hibir durumda doru olmadn grdk." 46/212 "Bu konuda sana hak veriyorum" dedi. "Demek ki biri Simonides'in, Bias'n, Pittakos'un (15) veya uslu, mutlu adam- lardan birinin byle bir ey sylediini iddia ederse, seninle ben yanyana ona kar savarz, deil mi?" "Ben, kendi hesabma, seninle birlikte savamaya hazrm" dedi. "Fakat bu sz, yani 'doruluk dostlara faydal olmak, dmanlara ktlk etmektir' diyen sz kimindir, biliyor musun?" dedim. "Kimin?" "Bence ya Periandros'un, ya Perdikkas'n, ya Kserkses'in, ya Thebaili Ismenias'n (16) ya da kendini ok gl sanan zengin adam- lardan birinindir." "ok doru" dedi. 47/212 "Peki, dedim, madem ki doruluun da dorunun da, bu son dediimiz olmad or- taya kt, o halde doruluk baka ne olabilir?" Biz daha konuurken Thrasymakhos (17) birka defa atlp sze karmak istemi, yannda oturanlar sz sonuna kadar dinle- mek istedikleri iin buna engel olmulard. Benim szlerimden sonra, biz konumamza ara verince, kendini artk tutamad, vahi bir hayvan gibi toparlanp bizi paralayacakm gibi zerimize saldrd. Polemarkhos'la ben korkudan irkildik. O, herkese dnerek "Ey Sokrates!" dedi, "nedir bu sizin deminden beri iine daldnz bo szler? Hem birbirinizin karsna geip gsterdiiniz bu saflklar, bu karlkl eilmeler de ne oluyor? Doruluun ne olduunu gerekten ren- mek istiyorsan, yalnzca sormakla kalma; biri bir cevap verirse, alk toplamak iin onun szn rtme. Bilirsin ki sormak, cevap vermekten kolaydr; sen de cevap ver 48/212 bakalm! Syle: Doruluk sence nedir? Bak ama bana, doruluk yok grevmi, yok fay- daym, yok ie yarayan eymi, yok kazanm, yok insann iine gelenmi falan demeyeceksin. Bir syleyecein varsa, aka ve tam syle; nk byle sama szler sylersen, ben kabul etmem." Bunlar duyunca aakaldm, yzne korka korka baktm; hem sanyorum ki benim bakm o bana bakmadan nce zerine dmeseydi, dilim tutulacakt (18). yi ki sz- lerimiz onu ileden karmaya balad za- man, ilk olarak ben ona baktm da cevap verebildim. Hafife titreyerek, "Thrasymak- hos", dedim, "bize kzma; bu meseleyi aratrrken biz ikimiz yanlyorsak, bil ki istemeyerek yanlyoruz. Altn arasaydk, aratrmamzda birbirimizin karsnda eil- meye, bylece onu bulmak frsatn elden karmaya raz olur muyduk? Aradmz doruluk -deeri birok altn klesinden yksek olan doruluk-olunca, ezilip 49/212 bzlerek birbirimize bylesine aptalca yol verdiimizi, doruluu elimizden geldii kadar ortaya karmaya uramadmz sanma. Uratmzdan emin ol dostum! urayoruz, ama anlalan elimizden gelmiyor. Onun iin sizin gibi ya- man adamlarn bize darlmas deil, acmas ok daha doru olur." Bu szlerim zerine alayl bir kahkaha att, dedi ki: "Aman Herakles! te Sokrates'in o her zamanki ironisi! (19) Ama ben bunu biliyordum ve buradakilere nceden sylemitim ki sen cevap vermek istemeyeceksin, ii ironiye dkeceksin. Bir soru karsnda cevap ver- mektense her eyi yapacaksn." Ben de "Sen ok kurnazsn da ondan, Thrasymakhos!" dedim. "Birine on iki nedir, diye sorsaydn, sorduktan sonra da 'Ama bak, arkada, on iki iki kere altdr, yok kere drttr, yok alt kere ikidir, yok drt kere tr demeyeceksin; nk byle bo szler sylersen, ben kabul etmem' diye 50/212 ona nceden ihtar etseydin, byle bir soruya kimsenin cevap veremeyeceini herhalde bi- lirdin!Ama ya sana 'Ey Thrasymakhos, ne demek istiyorsun? nce yasak ettiin cevap- lardan hibirini vermeyeyim mi? Ya doru cevap onlardan biriyse ne yapaym, ey acayip adam? Doruyu deil de baka bir eyi mi syleyeyim? Yoksa ne buyuruyorsun?' diye sorsayd, sen onun bu szlerine ne derdin?" "Brakalm bunu, bu dediklerinle benimkiler arasnda bir benzerlik var m ki" dedi. "Niin olmasn? dedim, ama bir benzerlik ol- masa da soruya cevap verecek adam varsa, yasak etsek de etmesek de bildiini sylemekten ekinecek mi sanrsn?" "Demek ki sen de byle yapacaksn", dedi. "Sana yasak ettiim cevaplardan birini vereceksin, deil mi?" 51/212 "Olur a!" dedim, "Dnp tanr, doru olduunu grrsem." "Peki, ya ben doruluk hakknda btn bunlardan baka bir cevap, bunlardan stn bir cevap karrsam, kendine hangi cezay layk grrsn?" (20) "Bilmeyene yaraan cezadan baka bir cezay deil herhalde!" dedim. "Ona yaraan ceza da bilen birinden renmektir; ite ben kendime bunu layk gryorum." "Ne mr adamsn!" dedi, "Bil ki renmek- ten baka bir de para cezas vermelisin." "Yeter ki param olsun" dedim. Glaukon "Para var, para var!" dedi, "Haydi Thrasymakhos, i paradaysa konu! Hepimiz paymza deni Sokrates'e vereceiz." 52/212 "Tabii, tabii. .Siz bunu, Sokrates adetine bal kalsn, kendi cevap vermesin, ama biri cevap verince, ortaya atlan sz eline alsn, rtsn diye istiyorsunuz." "A dostum!" dedim,"insan sana nasl cevap versin? Bir kere bildii bir ey yoksa, bilmediini de itiraf ediyorsa; sonra bir fikri varsa, deersiz olmayan bir adam da ona dndklerini sylemeyi yasaklyorsa, nasl cevap versin? Dorusu sz sana der; nk sen bildiini, syleyecek szlerin olduunu iddia ediyorsun. Haydi buyur! Hatrm iin cevap ver! Glaukon'un da, tekilerin de renmesini ok grme!" Bu szlerim zer- ine Glaukon ve tekiler raz olmasn dilediler. Zaten Thrasymakhos'un alk to- plamak iin konumaya can att besbel- liydi. Elinde ok gzel bir cevap bulun- duunu dnyor; sadece cevaplar bana verdirmek iin inat eder gibi tavrlar takny- ordu. Sonunda raz oldu ve "te Sokrates'in hneri!" dedi, "kendisi retmek istemez, 53/212 ona buna gider, renir, kimseye min- nettarlk gstermez." "Bakalarndan rendiimi sylyorsun, Thrasymakhos! Haklsn. Ama minnettarlk gstermediime gelince bunda yanlyorsun; ben elimden geldii kadar minnet borcumu dyorum. Elimden de sadece vmek gelir. Param yok ki! Ama bunu candan yaptm, birinin iyi konutuunu grrsem, onu candan vdm, sen hele bir konu he- men grrsn; nk eminim, iyi konua- caksn" dedim. "Dinle yleyse!" dedi. "te benim fikrim: Doruluk glnn iine gelen eydir, baka bir ey deil. Ee, niin vmyorsun! Tabii vmek istemezsin!" "Ne demek istediini bir anlayaym da yle", dedim. "imdilik daha anlamadm. Sen, doruluk glnn iine gelen eydir diyor- sun? Peki Thrasymakhos, bunu sylerken 54/212 acaba ne demek istiyorsun? rnein pankra- tion pehlivan Pulydamas (21) bizden gl olduuna ve sr eti gcn korumak iin ona yaradna gre, bu besin onun kadar gl olmayan bizler iin de hem yararl, hem de dorudur; bunu mu demek istiyorsun?" "Sen insan irendiriyorsun, Sokrates!" dedi. "Szm ne kadar yanl anlamak mmknse, o kadar yanl anlyorsun." "Hi de yle deil, dostum"; dedim. "Yalnz ne demek istediini daha ak syle!" "Sokrates, sen kentlerde tiranlk, demokrasi, aristokrasi gibi deiik hkmet ekilleri olduunu gerekten bilmiyor musun?" "Bilmez olur muyum?" "Her kentte iktidar, hkm sren unsurun elindedir; yle deil mi?" 55/212 "phesiz." "Her hkmet yasalarn kendi iine geldii gibi yapar: Demokrasi demokratla uygun yasalar, tiranlk tiranla uygun yasalar koy- ar, dierleri de tpk byledir. Bu yasalar ko- yarak, kendi ilerine gelenin ynetilenler iin de doru olduunu sylerler; kendi ilerine gelenden ayrlan da, yasaya, hakka kar geliyor diye cezalandrrlar. te dostum, benim dediim udur: Doruluk her yerde birdir, yani oradaki hkmetin iine gelen eydir; g onun elindedir. Doru drst akl yrtmesini bilen bir adam, bundan unu karr: Doru olan hep ayndr, yani glnn iine gelen neyse, odur." "Ne demek istediini imdi anladm. Ama iin gerekten byle olup olmadn ren- meye alacam. Demek Thrasymakhos, sen de 'doruluk ie gelen eydir' cevabn verdin; halbuki bana byle bir cevap vermeyi 56/212 yasaklamtn; ama dorusu, szne bir de 'glnn' szcn kattn." "Anlalan nemsiz bir szck katmm!" dedi. "nemli mi, nemsiz mi bu henz belli deil; fakat bel i olan bir ey varsa, o da sylediin- in geree uygun olup olmadn aratrmak gerektiidir. Madem ki sen dorunun ie gelen bir ey olduunu sylyorsun, ben de bu fikirdeyim; ama sen bir ey daha katyor, glnn iine gelen eydir, diyorsun. Ben bunu bilmiyorum; onun iin aratrmak gerekiyor." "Aratr" dedi. "Hepsi olacak", dedim. "Sen yalnz una cevap ver: Tabii, ynetenleri dinlemenin de doru olduu fikrindesin, deil mi?" "Evet." 57/212 "Peki, acaba kentlerin banda bulunanlar hi yanlmazlar m? Yoksa onlarn da yanld olur mu?" "Onlar da bazen yanlabilirler" dedi. "Demek ki, yasa koymaya giritiler mi, bazlarn doru, bazlarn yanl koyabi- lirler, deil mi?" "yle sanrm?" "Tabii, doru yasa koymak kendi ilerine gel- eni, yanl yasa koymak da kendi ilerine gel- meyen yasalar koymaktr diyeceksin; deil mi?" "yle." "Ama nasl bir yasa koyarlarsa koysunlar, ynetilenler ona uymaldr, doru olan budur." "Kuku yok." 58/212 "Demek ki, szlerine baklrsa, doru olan ey yalnzca glnn iine geleni yapmak deil, kartn da, yani iine gelmeyeni de yapmaktr." "Ne? Ne diyorsun sen?" "Senin sylediklerini sanrm. Ama konuyu daha iyi aratralm. Syle, anlamam my- dk? Ynetenlerin ynetilenlere, unu bunu yapmay buyururken, bazan kendi gerek karlarnn ne olduunda yanldklar, fakat ynetilenlerin batakilerin emrini yerine ge- tirmelerinin doru olduu zerinde an- lamam mydk." "Anlamtk sanyorum" dedi. "yleyse unu da bil ki, ynetenler kendiler- ine zararl olan eyler buyururlarsa, sen de bu buyruklarn yerine getirilmesini doru buluyorsan, demek ki ynetenlerin ve gllerin iine gelmeyeni de yapmann 59/212 doru olduunu kabul etmi oluyorsun. te o zaman bundan yle bir sonucun kmas gerekmez mi? Senin sylediklerinin kartn yapmak doru olmaz m? nk gryorsun ki gszlerin zararna olan bir ey emrediliyor." Polemarkhos "Zeus hakk iin doru! mey- danda Sokrates" dedi. Kleitophon da, "Tabii, sen ona tanklk edersen" diye sze atld. Polemarkhos "Tana neden ihtiyac olsun?" dedi. "Ynetenlerin bazan kendilerine zararl olan eyler buyurduklarn, ynetilenlerinse bu buyruklar yerine getirmelerinin doru olduunu Thrasymakhos kendisi kabul et- medi mi?" diye sordu. "Evet, Polemarkhos, dorudur; ama Thrasy- makhos yalnzca 'ynetenlerin buyruklarnn yerine getirilmesi dorudur' demiti." "yi ama, Kleitophon; o, unu da, yani glnn iine gelenin doru olduunu da 60/212 sylemiti. Bu iki szle, gllerin bazan kendileri iin zararl olan eyleri gszlere, ynetim altnda olanlara buyurduklarn da kabul etmiti. Bunlar kabul ettiine gre, glnn iine gelmeyen ey de glnn iine gelen ey kadar dorudur." Kleitophon "yi ama, Thrasymakhos 'glnn iine gelen ey' demekle glnn iine gelir sand ey demek istiyordu; gszler bunu yapmaldr, doruluk da budur, diye iddia et- miti" dedi. Polemarkhos da "Peki ama, daha nce byle bir ey sylenmedi" dedi. "Zarar yok, Polemarkhos! Thrasymakhos bunu byle sylyorsa, byle kabul edelim" dedim. "Syle bakalm, Thrasymakhos! Senin demek istediin bu mudur? Yani doruluk, glnn iine gelsin gelmesin, iine 61/212 geldiini sand ey midir? Fikrin budur, di- yebilir miyiz?" "Yok, yok! dedi. Ben yanlana, tam yanld anda gl der miyim?" "Dorusu, ynetenlerin yanlmaz kimseler olmadklarn, bazan yanldklarn kabul et- tiin zaman, ben bunu demek istediini sanmtm." "Sen, Sokrates, insann szlerini arptyor- sun. Bak, rnein sen, hastalar hakknda yanlan bir hekime, yanld iin mi hekim dersin? Yahut da hesabnda yanlan bir muhasebeciye, yanld zaman, byle yanld iin mi muhasebeci dersin? Bence 'hekim yanld, muhasebeci yanld, retmen yanld' birer deyi tarzdr. Bence onlarn hibiri, eer verdiimiz ada layksa yanlmaz. Dncemi daha tam sylemem gerekirse -sen de zaten tam szlerden holanyorsun-yle diyeceim: Sanat 62/212 sahiplerinin hibiri yanlmaz; yanlan, bilgisi yetmeyince yanlr, ama o zaman zaten sanat sahibi deildir. Sonunda hibir sanat sahibi, hibir bilgin, hibir ynetici -ynetici olduka-yanlmaz; ama lem 'hekim yanld, ynetici yanld' diyebilir. te imdi ver- diim cevab sen byle anlamalsn; en tam ekliyle dncem udur: Ynetici, ynetici olduka yanlmaz, yanlmad iin de kendine en faydal olan buyurur; ynetilene de bunu yapmak der. Gryorsun ya, daha batan sylediim gibi, doruluk, glnn iine geleni yapmaktr." "yle mi, Thrasymakhos? Szlerini evird- iimi mi dnyorsun?" dedim. "Elbette" dedi. "Demek ki sen, sorularm, sana tartmada bir oyun oynamak iin kt niyetle sordum sanyorsun, yle mi?" 63/212 "Eminim, yledir"; dedi, "ama bir ey elde edemeyeceksin; nk ne oyununu benden gizleyebiliyorsun, ne de -gizleyemediin iin- beni sznn gcyle yenebiliyorsun." "Ey mutlu Thrasymakhos!" dedim, "ben buna girimem bile. Ama, byle bir ey bir daha bamza gelmesin diye unu syle: Hem ynetici, hem gl olan insan ne an- lamda anlyorsun? Herkesin anlad gibi mi, yoksa tam an- lamyla m? Tam anlamyla anlyorsan, o, de- min dediin gibi, yle bir adamdr ki, gl olduu iin, gszn onun iine geleni yap- mas dorudur." "Tam anlamnda, tam anlamyla bir ynetici demek istiyorum", dedi. "Bunun zerinde oyna, szlerimi evir. Senden aman dilemiyorum; ama bir ey yapamayacaksn?" 64/212 "Sen beni o kadar deli mi sanyorsun? Ben hi aslan krkmaya (22), Thrasymakhos'a oyun oynamaya kalkr mym?" "Demin kalktydn ya! Ama bunu yine baaramadn!" "Yeter", dedim, "bu konuyu kapatalm. imdi sen syle bana: O senin daha nce szn et- tiin 'tam anlamyla hekim nedir? Para to- playan biri mi, yoksa hastalara bakan biri mi? Ama gerekten hekim olan hekimi anlat!" "Hekim hastalara bakan biridir." "Ya kaptan nedir? Gerek anlamda bir kaptan, gemicilerin ba mdr, yoksa bir gemici midir?" "Gemicilerin badr." 65/212 "Demek gemide seyahat ettii hesaba katlmamal, ona 'bir gemici' dememeli; nk ona, denizde seyrettiinden deil, san- atndan ve gemicilerin banda olduundan tr kaptan denir." "Doru." "Bunlarn her birinin iine yarayan bir ey yok mudur dersin?" "Var tabii." "Hatta sanat da herkesin iine yarayan arayp onu salamak iin domu deil midir?" "Evet, bunun iin domutur." "Peki, her sanatn, mkemmel olmann dnda, iine yarayan baka bir ey var mdr?" "Bu soruyla ne demek istiyorsun?" 66/212 "unu: rnein bana, 'bedene beden olmak yeter mi, yoksa baka eye ihtiyac var m?' diye sorsan, yle bir cevap veririm: 'Her- halde baka eye ihtiyac var ki hekimlik san- at bulunmu; nk beden aciz bir eydir ve ona yalnzca beden olmak yetmez. te bu sanat onun iine gelenleri, yani ona yarayan eyleri salamak iin meydana getirilmitir.' Byle sylemekle sence doru mu sylyor- um, yoksa yanl m?" "Doru" dedi. "Peki sonra, hekimliin kendisi de aciz midir? Yahut baka herhangi bir sanatn ayrca bir gce ihtiyac olabilir mi? rnein gze grme, kulaa iitme gc gereklidir; bu yzden de gzn ve kulan, kendilerine yararl olan aratracak ve salayacak bir sanata ihtiyalar vardr. Peki sanatlarda da yle midir? Sanatn kendisinde bir eksiklik var m? Her sanatn kendi iine geleni aratracak baka bir sanata, bu aratrann 67/212 da bir tekine ihtiyac var mdr? Bunun sonu gelmez mi? Yoksa kendine yararl olan kendi mi salar? Yetersizliini gidermek iin kendine de, baka bir sanata da ihtiyac yok- tur, nk sanatta hibir yetersizlik, hibir kusur yoktur, deil mi? Sanatn da, kendi alanndaki eyden baka bir eyin yararna olan aratrmas gerekmez mi? Bir sanat, salam olduka, yani btn olarak zn koruduka, kusursuz ve saf deil midir? Sorunu demin konutuumuz 'tam anlama' gre aratr da syle: Byle midir, yoksa deil midir?" (23) "Byledir sanyorum." "O halde hekimlik hekimliin yararna olan deil, bedenin yararna olan gzetir" dedim. "Evet" dedi. 68/212 "Binicilik biniciliin yararna olan deil, at- larn yararna olan gzetir. Bir sanat da, kendi hibir ihtiyac olmadndan, kendinin deil, sanat olduu eyin yararna olan gzetir." "yle olacak" dedi. "Fakat, Thrasymakhos, sanatlar, sanat olduklar alanda egemen ve stndrler. ." dedim. Bunun zerine istemeye istemeye "evet" dedi. ". . O halde hibir bilgi stn olann iine gel- eni deil, kendi ynetimi altnda bulunann, yani gszn yararna olan gzetir ve em- reder" dedim. Sonunda dediime geldi, ama nce kar gel- mek istemiti. Raz olunca, "O halde hibir hekim, hekim olduka, hekimin yararn 69/212 gzetmez, hastann yararn gzetir, emre- der; deil mi? Nitekim gerek anlamda hekim olann, bir tccar olmayp bedenlere bakan bir insan olduunda anlamtk; yoksa anlamam mydk?" dedim. "Anlamtk." "Gerek kaptan tayfa deil, tayfalarn badr demitik, deil mi?" "Evet." "O halde byle bir kaptan, yani yneten biri, kaptann yararn deil, tayfann, yani ynetilenin yararn gzetecek, emredecektir." Bu fikre glkle yanat. "Demek ki, Thrasymakhos, hibir kimse, ynetici olduka hibir ynetimde kendi yararn gzetmez. Urunda alt, 70/212 ynetilen kiilerin yararn gzetir ve emre- der. Ve bu adam ne sylerse, ne yaparsa, bu hedefle -yani ynetilenin yararna uygun olan gzeterek-syler ve yapar." Tartmamz bu noktaya gelince ve herkes dorunun ne olduunda da tam ters bir so- nuca varldn grnce, Thrasymakhos cevap vermek yerine, "Sokrates syle bana, senin bir stninen var m?" diye sordu. "Bu da ne!" dedim. "Bunlar soracana, cevap vermen daha iyi olmaz myd?" "Olmazd, nk stninen senin smn gremiyor, ok ihtiyacn olduu halde, burnunu silmiyor. Beendin mi, ite koyun- larla oban ayrt edemiyorsun." "Ne demek istiyorsun?" dedim. "unu demek istiyorum: Sana gre, oban- larla srtmalar koyunlarla kzlerini 71/212 efendilerinin ve kendilerinin yarar iin deil, sadece koyunlarla kzlerin yarar iin besler, onlarn yararn gz nnde tutarak bakarlar. Tpk bunun gibi, sen yle sanyor- sun ki, kentlerde gerekten egemen olan yneticilerin ynetilenler hakknda gece gndz dndkleri, srnn bandaki obann dnd gibi, nelerinden yarar- lanacaklar deildir. Sence onlar baka trl dnrler. Sen doru ile doruluu, eri ile erilii tanmaktan o kadar uzaksn ki, unu bilmiyorsun: Dorulukla doru gerekten bir bakas iin yararl olan, yani glnn, ege- men olann iine gelen eydir; itaat edenin, hizmet grenin zararnadr. Erilikse tam tersinedir; gerekten saf ve doru olanlara hkmeder. Gl stn olduu iin, yneti- lenler de glnn yararna olan yaparlar; hizmetleriyle kendi mutluluklarn deil, an- cak onun mutluluunu salarlar. Ey Sokrates, saf adam, una dikkat etmelisin ki, doru adam her ite, doru olmayann 72/212 karsnda zararl kar. nsanlarn, aralarnda yaptklar anlamalar ele alalm: Ortaklar byle iki insan olduka, ortaklk dald zaman, dorunun doru olmay- andan daha ok kazandn hi gremezsin; zarar ettiini grrsn. Devletle olan iler- inde, vergi vermek gerekirse, ikisinin mal eit olduu halde, doru adam ok, teki az verir; ama almaya gelince, biri hi kazanmaz, teki ok kazanr. nk ynetime gelince, doru, baka bir zarar grmese de, en azndan ihmali yznden evi, ailesi kt bir duruma der; doruluu, onun devlet malndan faydalanmasna engel olur; stelik dorulua aykr bir i yapmak istemedii za- man, hsmlarnn, akrabalarnn nefretini kazanr. Doru olmayan insan iin durum tam tersinedir. Biraz nce de sylediim gibi, ben eri insan demekle pek byk kazanlar elde edebilen kimseyi anlyorum. te sen, doru olmaktansa doru olmamann insann kendisi iin ne kadar kazanl olduunu 73/212 anlamak istiyorsan, byle bir adam gz nnde tutmalsn. Bunu renmek iin de en kolay yol eriliin sonuna kadar gitmek- tir; o erilik ki, yapan son derecede mutlu, hakszlk grp erilik etmek istemeyeni son derecede sefil eder. Eriliin son aamas tir- anlktr. O, bakalarnn mallarn azar azar deil, dzenbazlk ve iddet yollarya birden zapteder; bu mallarn tanrlara veya insan- lara, devlete veya bireye ait olup olmadk- larna bakmaz. Oysa herhangi bir kii bu trden erilikler yaparken yakalanacak olursa, cezasn grr, pek ok da ayplanr; nk eitli yolsuzluklarda bulunanlar, tapnak soyan, insan tccarl yapan, duvar delen, soygunculuk, hrszlk edenler, iledik- leri sulara gre ad alrlar. Ama yurttalarnn mallarna el srmekle kal- mayp onlar klelie de srkleyenlere bu irkin adlar verilmez. Yalnzca kendi vatandalar deil, erilik yaptn bilenlerin hepsi ona mutlu derler; nk erilii 74/212 ayplayanlar erilik etmekten deil, ona uramaktan korktuklar iin erilii ayplar- lar. Bylece, Sokrates, olduka ileri giden bir erilik hr adama doruluktan daha ok yakr; bylece daha gl, daha efendi olur; ve balangta sylediim gibi, doruluk glnn iine gelendir, erilikse kendine yararl olan, kendi iine gelendir." Thrasymakhos bunlar syleyerek, bir yn sz bir natr gibi kulaklarmza bol bol dk- tkten sonra, ekilip gitmek niyetindeydi; ama orada bulunanlar onu brakmadlar, kal- maya ve sylediklerinin incelenmesini kab- ule zorladlar. Ben de ok rica ettim ve "Ulu Thrasymakhos," dedim, ortaya byle bir sorun attktan sonra, bu sorunun senin iddia ettiin gibi mi, yoksa baka trl m olduunu yeterince retmeden veya ren- meden mi gitmek istiyorsun? Yaadka izle- memiz gereken, izlediimizde bize iyi bir yaam salayacak olann ne olduunu 75/212 anlatmaya girimekle basit bir i mi ele aldn sanyorsun?" Thrasymakhos "Ben basit mi diyorum?" dedi. "yle dermi gibi grnyorsun," dedim. "Ya da bize aldrmyorsun ve o senin bilirim ded- iin eyleri biz bilmediimiz iin, iyi mi yaayacaz, kt m yaayacaz, bu seni il- gilendirmiyor. Haydi, dostum, raz ol, bizi de aydnlat! Biz o kadar ouz ki, bize edecein iyilik senin iin hi de kazansz bir i olmay- acak. Ben sana kendi fikrimi syliyeyim: Erilie engel olmayp onun her istediini yapmasna izin versek bile, eriliin doruluktan daha kazanl olduuna ben akl erdiremem, inanamam. Bak dostum, biri haksz olsun, gizliden gizliye yahut aka ve zorla erilik yapabilsin, yine beni eriliin doruluktan daha kazanl olduuna in- andramaz. Zaten, belki de yalnz deilim, iimizde byle dnen bir bakas da var; 76/212 onun iin, mutlu adam, doruluu erilikten stn tutmakla yanl dndmz ye- terince ispat et, bizi inandr." "Peki, seni nasl inandraym?" dedi. "Ma- dem ki deminden beri sylediklerime inan- myorsun, artk ne yapabilirim? Yoksa sz- lerimi kafana zorla m sokaym?" "Zeus hakk iin! Bunu yapma. Ama her ey- den nce szlerini deitirme, deitirecek- sen de, bunu aka yap ve bizi aldatma. im- di, biraz nceki szler zerinde duralm: Gryorsun ki ilkin gerekten hekim olan anlattn halde, Thrasymakhos, sonradan gerek oban hakknda verdiin tanma bal kalmaya gerek grmedin. oban olmak s- fatyla obann, koyunlarnn iyiliini dn- en bir oban gibi deil de, boazna dkn bir adam gibi ziyafette iyi yiyebilmek iin, yahut da bir ticaret adam gibi koyunlarn satabilmek iin onlar gzettiini sanyorsun. Oysa oban, banda bulunduu srye en 77/212 byk iyilii nasl salayacan dnr, baka tasas da yoktur; nk obanlk san- at, znden bir ey kaybetmedike kendi ihtiyalarn kusursuz olacak kadar, yeterince salamtr. Bunun gibi u nokta zerinde de anlamamz gerektiini sanyordum: Her ynetim, ynetim olarak ister devlet yaamnda olsun, ister tek insann yaamnda olsun, bir bakasnn iyiliini deil, ancak ynettii ve bakmn zerine ald eyin iyiliini gzetir. Sen kentleri ynetenlerin, gerekten ynetenlerin bu ii seve seve yaptklarn m sanyorsun?" "Zeus hakk iin! Sanmakla kalmyorum, eminim." "Ne sylyorsun, Thrasymakhos," dedim. "Kimsenin ynetim grevlerini isteyerek zerine almadn, aksine, onlarn bu yne- tim grevlerinden kendilerine deil, yneti- lenlere bir fayda kaca iin cret istedik- lerini grmyor musun? Sen yalnz una 78/212 cevap ver: Biz daima 'her sanat dierinden farkl klan ey, her birinin dierinden farkl bir baarma gc olmasdr' demedik mi? Hem dndne aykr cevap verme de biraz ilerleyelim, olmaz m mutlu Thrasymakhos?" "Evet, fark budur" dedi. "yleyse, her bir sanatn bize salad yarar ayn deil, baka bakadr. rnein hekimlik salmz korur, kaptanlk denizlerde gvenliimizi salar; tekiler iin de byle deil midir?" "Evet." "yleyse cret alma sanat (24) da cret salar, deil mi? nk onun baars bundadr; yoksa sence hekimlikle kaptanlk bir midir? Ya da, demin nerdiin gibi, biri kaptanlk yapar da, denizlerde se- fere kmak ona yarad iin sal yerine 79/212 gelirse, sen bu yzden onun sanatna hekim- lik demeyi daha doru mu bulacaksn?" "Hayr." "Biri cret alrken sal dzelirse, gene de cret alma sanatna hekimlik diyemezsin, sanrm." "Tabii diyemem." "Ya sonra? Biri hastaya bakar da cret alrsa, hekimlie cret alma sanat m dersin?" "Hayr." "Demek her sanat kendine gre ayr bir yarar salar. Bunda anlatk m?" "yle olsun" dedi. "O halde btn sanat sahiplerinin ortak bir yarar varsa, kukusuz bunu ayrca ortak bir eyi kullanmakla edinirler." 80/212 "yle grnyor." "te biz de diyoruz ki, sanat sahiplerinin cret alarak yarar salamalar, kendilerinin ayrca cret sanatyla uramalarndan ileri geliyor." Bunu glkle kabul etti. "Demek oluyor ki, her sanat sahibi o yarar, yani cret almay, kendi sanatndan karmaz. Noktas noktasna aratracak olursak hekimlik salk, cret alma sanat ise cret salar. Ev kurma sanat, ev; cret alma sanat ise ona e olarak cret salar; tekiler de bylece kendi iini grr ve banda bu- lunduu eye yararl olur. Ama sanat sahib- ine ayrca bir cret verilmeyecek olursa, o sanatndan faydalanabilir mi?" "Sanmam" dedi. 81/212 "Ama o parasz i grd zaman da faydal olmaz m?" "Bence olur." "imdi, Thrasymakhos, u belli oluyor ki hibir sanat, hibir ynetim kendine yaray- an salamaz. Deminden beri sylediimiz gibi, glnn yararn deil, gsz olduu iin, kn yararn gzeterek, ynetilenin yararna olan salar ve buyurur. te dostum Thrasymakhos bunun iindir ki ben demin, kimsenin ynetmeyi gnlden istemediini, bakalarnn kt durumlarn dzeltmek iin uramaya raz olmadn, cret isteye- ceini ileri sryordum. nk sanatyla baarlar elde etmek isteyen kimse sanatna uygun ekilde davrandka, kendine en iyi olan deil, daima ynetilene en iyi olan yapar ve buyurur. te, bu ekilde ynetmeyi gze alacak olanlara bir cret verilmelidir: Para veya eref; ynetimden kanrlarsa, ceza." Glaukon, "Sokrates ne demek 82/212 istiyorsun," dedi. "Saydn cretlerin ikisini tanyorum, ama bu ceza nedir? Hem nasl oluyor da onu cretten sayyorsun, anlayamadm." "Sen en iyi insanlarn creti nedir bilmiyor- sun," dedim. "En deerli kimseler yneti- cilie raz olduklar zaman, ite o cret iin ynetirler. Yoksa erefe, paraya dkn ol- mann ayp sayldn, gerekten de yle olduunu bilmiyor musun?" "Tabii biliyorum" dedi. "te bu yzden iyiler, ne para iin ynet- meye raz olurlar, ne de eref iin; nk ynetmelerine karlk cret isteyecek olurlarsa, kendilerine ' cret klesi' derler di- ye korkarlar. Ynetim mevkiinden fay- dalanarak gizlice para ekecek olurlarsa, 'hr- sz' derler diye korkarlar. eref iin de raz olmazlar; nk erefe dkn deildirler. Bu yzden ynetimi zerlerine almak iin 83/212 karlarnda bir zor, bir ceza bulunmas gerekir. Belki bu yzden, bir insann yneti- cilik iine kendiliinden, zorlanmay beklemeden atlmas ayp saylmtr. Cez- ann en by de, kendimiz ynetmek istemediimiz zaman, daha kt biri tarafndan ynetilmemizdir. Bence deerli insanlar ynettikleri zaman, ilerinde bu korkuyla ynetirler. te o zaman bir nimete konmak, rahatlarn salamak iin deil, ynetimi emanet edecek kendilerinden daha iyi veya kendilerine e kimseler bulamadk- larndan ister istemez ynetimi zerlerine alrlar; nk sadece iyi insanlarla dolu bir kent kurulabilseydi, insanlar herhalde im- diki gibi ynetmek iin deil, ynetmemek iin urarlard. Hem o zaman gerek yne- ticinin gerekte kendi iine geleni deil, ynetilenin iine geleni gzeten bir adam olduu bel i olurdu. yle ki, akl bir adam bakasna yararl olmak iin zahmete katlan- maktansa, bakasndan yarar grmeyi 84/212 yelerdi. Ksaca, Thrasymakhos, 'doru glnn iine gelendir' szn hi de kabul etmem. Fakat bunu bir dahaki sefere de ince- leyebiliriz. Hem Thrasymakhos'un az nce syledii sz bana ok daha nemli grny- or: Doru olmayann hayat dorununkinden daha iyiymi. Sen, Glaukon, iki fikirden hangisini seiyorsun? Hangisini geree daha uygun buluyorsun?" "Ben, doru kiinin yaam daha iyidir, diyorum" dedi. "Az nce Thrasymakhos'un, doru olmayan kiinin yaamnda nice nimetler sayp sraladn iittin mi?" "Evet, iittim, ama inanmyorum." "Elimizden gelirse, bir yolunu bulalm da, sylediinin doru olmadna onu in- andralm, ister misin?" 85/212 "stemez olur muyum." "imdi bak," dedim. "Onun szne karlk olarak, doru olmann btn nimetlerini sayp uzun szler sylersek, o da bir daha sz alr; biz de gene uzun szlere giriirsek, o za- man nimetleri saymak ve her birimizin ne kadar saydn lmek gerekecek; hem de karar verecek hakemlere ihtiyacmz olacak. Ama konuyu deminki gibi, birbirimizle uy- uarak aratrrsak, ayn zamanda hem hakem, hem avukat oluruz." "Dorudur" dedi. "yleyse bu aratrmalarn hangisini been- iyorsun" diye sordum. "kincisini" dedi. "Haydi yleyse, Thrasymakhos," dedim. "Batan balayalm, sen de cevap ver. Gerek 86/212 erilik, gerek doruluktan daha elverili midir dersin?" "Tabii, dedi; sebebini de syledim." "Peki, dorulukla erilik konusunda ne der- sin? Birine iyilik, tekine ktlk m dersin?" "Elbette." "Dorulua iyilik, erilie ktlk, yle deil mi?" "A iki gzm, yle olsayd, erilik elverilidir, doruluk elverili deildir der miydim?" "Peki, yleyse ne diyorsun?" "Tam tersini" dedi. "Doruluk ktlk mdr?" 87/212 "Hayr, ama doru insana ok saf ve iyi yrekli derim." "O halde eri insana kt yrekli mi dersin?" "Hayr, iini bilen bir insan derim." "Sence, Thrasymakhos, doru olmayanlar uslu ve iyi insan mdrlar?" "Evet, tam anlamyla erilik edebilenler; kentleri de, uluslar da altetmeye gc yeten- ler uslu ve iyidirler; halbuki sen belki yankesicilerden sz ettiimi sanyorsun. El- bette bu gibi iler de gizli kaldka yarar salar. Ama demin sylediklerimin yannda onlardan sz etmeye demez" dedi. "Evet, evet," dedim. "Ne demek istediini an- lamyor deilim, ama bir eye ayorum: Erilie iyiliin, usluluun; dorulua da kartlarnn yannda yer vermene." 88/212 "asan da amasan da, benim verdiim yer budur." " etinleiyor dostum" dedim. "Buna verile- cek cevap artk kolay bulunamaz; nk eriliin elverili olduunu ileri srmekle beraber baka baz kimseler gibi sen de onun kt ve ayp olduunu kabul et- seydin, syleyecek sz bulur, dierlerinin kansna bavururdum. Ama imdi madem ki erilii iyiliin, uslu- luun srasna koymaktan bile ekinmedin, besbelli ki onun hem gzel, hem gl olduunu syleyeceksin ve bizim dorulua yklediimiz zelliklerin hepsini ona ykleyeceksin." "Senin de her ey iine douyor" dedi. "Bununla birlikte, asl dnceni sylediine inanabildike konuyu sonuna kadar aratr- maktan kanmamal; nk gryorum ki, 89/212 Thrasymakhos, sen bu anda gerekten aka etmiyor, asl dnceni sylyorsun." "Asl dncem olsun olmasn, sana ne," dedi. "Sen yalnz sz rtmeye bak." "Evet, bana ne, dedim. Ama sen bir de una cevap vermeye al; doru adam sence her- hangi bir ite doru adam amak ister mi?" "stemez, yoksa imdi olduu gibi kibar ve iyi yrekli olmazd." "Ya doru bir ite doruluu amak ister mi?" "Onu da istemez" dedi. "Doru olmayan amak isteyebilir mi, onu amay doru bulur mu, yoksa bulmaz m?" "Bulur, dedi, ister; ama elinden gelmez." 90/212 "Ben bunu sormuyorum ki. . dedim. Doruyu deil, doru olmayan amak ister mi, onu amay doru bulur mu diye soruyorum." "Evet, doru bulur" dedi. "Ya doru olmayan adam, doruyu ve doru ite doruluu amak ister mi? "Hi istemez olur mu! O herkesi amak ister!" "Demek ki doru olmayan, hem doru ol- mayan adam, hem de doru olmayan ite erilii aacak ve kendisi herkesten fazla ey elde etsin diye uraacak, yle mi?" "yledir" dedi. "O halde yle diyelim," dedim. "Doru olan kendine benzeyeni deil, benzemeyeni a- mak ister; doru olmayan ise, hem kendine 91/212 benzeyeni, hem de benzemeyeni amaya alr." "ok iyi syledin" dedi. "Doru olmayan iyi ve ustadr, doru olan deildir." "Bu da iyi" dedi. "Doru olmayan iyiye, ustaya benzer; doru olan benzemez, deil mi?" "Kukusuz, yle olan kendisi gibi olanlara benzer; yle olmayan benzemez." "Gzel; demek her birinin benzedii kimseler ne ise, kendisi de odur. (25)" "Baka ne olacak" dedi. "Neyse, Thrasymakhos, sen baz kimselere mzikten anlar, bazlarna anlamaz der misin?" 92/212 "Derim." "Hangisine usta, hangisine acemi dersin?" "Tabii, mzikten anlayan ustadr, anlamayan acemidir." "Biri usta olduu ilerde iyidir, teki acemi olduu ilerde ktdr, deil mi?" "Evet." "Peki, sence dostum, mzikten anlayan adam lyrasnn sesini dzeltirken mzikten anlay- an baka birini tellerin gerilmesi veya gevetilmesinde amak ister mi? Daha ok ey elde ederim der mi?" "Hayr, sanmam." "Ya mzikten anlamayan amak ister mi?" "Evet, herhalde." 93/212 "Peki, hekim hastann yiyeceini, ieceini seerken hekimi veya hekimlii bir eyde a- mak ister mi?" "stemez." "Ya hekim olmayan?" "Onu amak ister." "Bak bakalm, her bilgi ve her bilgisizlik alannda bir bilgili yaptnda veya sylediinde baka bir bilgiliyi amak ister mi, yoksa ayn ite benzerinin elde ettiini elde etmekten memnun olur mu?" "Evet, belki yle olmas gerekiyor." "Ya bilgisiz adam, bilgiliyi de bilgisizi de a- mak istemez mi?" "Belki ister." "Ama bilgili uslu deil midir?" 94/212 "Usludur." "Uslu olan iyi deil midir?" "yidir." "O halde iyi ve uslu olan, kendine benzeri deil, benzemeyeni, kart olan amak isteyecek." "yle grnyor" dedi. "Ama kt ve bilgisiz olan, hem benzerini, hem de kartn amak isteyecek." "Besbelli" dedi. "Doru olmayan adam bizce kendine benzey- eni de, benzemeyeni de amak ister, deil mi, Thrasymakhos? Yoksa yle demedin mi?" "yle syledim" dedi. 95/212 "Ama doru adam kendine benzeyeni deil, kendine benzemeyeni amak isteyecek deil mi?" "Evet." "yleyse doru adam usluya, iyiye; eri adam ktye, bilgisizlie benzer." "Olabilir." "Peki ama her ikisinin de benzerleri ne ise, kendilerinin de o olduu sznde uyumutuk." "Evet." "En sonda dorunun iyi ve uslu, erinin bil- gisiz ve kt olduu meydana kt." Thrasy- makhos btn bunlar kabul etti, ama yle benim imdi anlattm gibi kolayca deil; ancak onu srklediim iin, glkle kabul etti. Koca koca ter damlalar dkyordu; 96/212 zaten hava da pek scakt. Hem o gn ben, nce hi grmediim bir eyi, Thrasymakhos'un kpkrmz kesildiini grdm. Biz bylece, doruluk, iyilik ve uslu- luktur; erilikse ktlk ve bilgisizliktir diye anlatktan sonra: "Peki," dedim, "biz bunu byle balam olalm; ama eriliin gl olduunu sylemitik, hatrlyorsun ya, Thrasymakhos?" "Hatrlyorum," dedi, "ama imdi syledik- lerin de houma gitmiyor: Bu konuda sy- leyeceim var. Fakat konusam, iyi biliyorum ki nutuk atyor diyeceksin. Onun iin, brak da istediim gibi konuaym, ya da sormak istiyorsan, sor: Ben de sana, masal anlatan yal kadnlara cevap verir gibi 'yle olsun' derim, bamla da, 'evet' 'hayr' diye iaret ederim." 97/212 "Yalnz, verecein cevap asl dncene aykr olmasn" dedim. "Nasl olsa beni konuturmuyorsun, hi ol- mazsa cevabm houna gitsin. Daha ne istiyorsun?" "Hi, hi," dedim. "Haydi, cevap vereceksen ver; ben de soraym." "Sor." "te ben sz srasyla incelememiz iin, de- min sorduumu gene soruyorum: Eriliin karsnda doruluk nasl bir eydir? Geri bir aralk, eriliin doruluktan daha be- cerikli, daha gl olduu sylenmiti, ama imdi doruluun usluluk ve iyilik olduunu kabul ediyorsak, u bellidir ki doruluk, bil- gisizlik olduunu sylediimiz erilikten daha gldr; bunu herkes bilir. Ama ben, Thrasymakhos, aratrmam bu sade ekilde deil, yle yapmak istiyorum: eri olan, 98/212 baka kentleri hakszca esir etmeye kalkan, esir etmi olan, hatta birounu boyunduruk altnda tutan bir kent yok mudur, ne dersin?" "Var derim, hem de bunu en iyi, yani erilii tam olan kent yapar" dedi. "Anlyorum; demin de sylediim buydu," dedim. "Ama dikkatimi eken bir ey var: Baka bir kente hkim olan kent, acaba bu gcn erilikle mi koruyacaktr, yoksa dorulukla m korumak zorunda kalacaktr." "Eer daha nce senin dediin gibi, doruluk usluluksa, dorulukla," dedi; "yok benim dediim gibiyse, erilikle." "Banla 'evet', 'hayr' demekle kalmadna, gzel gzel cevap verdiine ok memnun oluyorum, Thrasymakhos." "Sana yaranmak istiyorum!" dedi. 99/212 "'yi ediyorsun. Ama, haydi biraz daha yaran da syle: Bir kent, bir ordu, haydutlar, hr- szlar ve doru olmayan bir hedefe birlikte yryen baka neler varsa, bunlar biribirler- ine erilik edecek olurlarsa, bir i grebilirler mi, dersin?" "Hayr" dedi. "Ya hakszlk etmezlerse, daha iyi almazlar m?" "alrlar, tabii." "Anlalan, Thrasymakhos, erilik aralarnda geimsizlik, kin ve kavga karyor; doruluk ise iyi geimi, dostluu salyor; yle deil mi?" "yle olsun; aramz almasn." "ok iyi davranyorsun, dostum. unu da bana syle: eriliin ii, bulunduu herhangi 100/212 bir yerde kin yaratmaksa; hr insan olsun, kle olsun, onlar birbirlerinden nefret et- tirmez mi, aralarna geimsizlik sokmaz m, onlar birlikte alamayacak hale getirmez mi?" "Getirir elbette." "Ya erilik iki kiide olursa? Aralar almay- acak m, birbirlerinden nefret etmeyecekler mi, doru insanlara olduu kadar birbirler- ine de dman kesilmeyecekler mi?" "Elbette" dedi. "Peki, yaman dostum, erilik bir tek in- sandaysa, kendi gcn yok eder mi dersin? Yoksa olduu gibi kalr m?" "Peki, olduu gibi kalr diyelim" dedi. "Demek eriliin yle bir gc olduu grlyor ki, nerede bulunursa bulunsun, bir 101/212 kentte, bir soyda, bir orduda veya baka her- hangi bir toplulukta, onun etkisiyle bu toplu- luk nce i gremez hale gelir, sonra kendine de, kendine kart olan her eye ve doruya da dman kesilir." "Evet." "Tek bir kiide de bulunsa, etkisi ayndr, nk bu onun doasdr sanrm. nce etkisi altnda kalan insan kendi kendisiyle uyumsuzlua dtnden i gremez hale gelir. Sonra kendi kendine de, doru insan- lara da dman olur; deil mi?" "yledir." "Ama tanrlar doru deiller midir, dostum?" "yledirler diyelim." 102/212 "Demek ki eri insan tanrlarn da dman olur, Thrasymakhos; ama doru insan on- larn dostudur." "Bu szlerin tadn doya doya kar!" dedi. "ekinme! Nasl olsa ben kar gelmeyeceim: Bu arkadalarn d- manln kazanmak istemiyorum." "Haydi yleyse," dedim, "ziyafetin sonlarnda da beni memnun et, nceki gibi cevap ver; nk doru insanlarn daha uslu, daha iyi, i grmekte daha becerikli olduklarndan kuku duymuyoruz. Eri insanlarn ise, birlikte i grmek hi ellerinden gelmez. Ama bunlar da bazen, alp abalayarak, hep birlikte bir i grebilirler diyoruz, ama bununla pek de doru bir ey sylemi olmuyoruz; nk onlar bsbtn eri olsalard, birbirlerini esirgemezlerdi; on- larda, dman olduklar kimselere ktlk ederken, ayn zamanda birbirlerine de 103/212 ktlk etmelerinin nne geen, onlar hedeflerine eritiren doruluk gibi bir ey bulunduu meydandadr. Onlar eri ilere atldklarnda kendilerini erilie yar kaptrmlardr; nk bsbtn kt ve ar derecede eri insanlar, i grmekten de acizdirler -bunun byle olduunu gryor- um: Sen demin yanlmsn-.Dorularn, - bunu sonradan aratrrz demitik ya- erilerden mutlu olup olmadklarn, daha iyi bir mr srp srmediklerini aratrmak gerekir. Bu szlerimiz mutlu olduklarn bence zaten ortaya karmtr; ama ne de olsa, konuyu daha iyi aratrmalyz: biz rasgele bir konudan deil, nasl yaamak gerektiinden sz ediyoruz." "Aratr bakalm." "Aratryorum. Syle bana; sence atn grd bir i var mdr?" "Var." 104/212 "Peki, bir atn veya herhangi bir hayvann iini, yalnzca onunla grlen veya onunla en iyi grlen bir i diye kabul edebilir misin? "Anlamyorum." "Haydi, yle anlataym: Gzlerinden baka bir eyle grebilir misin?" "Tabii gremem." "Ya kulaklarndan baka bir eyle iitebilir misin?" "Olamaz." "Bu iler onlarn iidir demek doru olmaz m?" "phesiz doru olur." "Gzel; bir zm ktn bir kamayla, bir bakla ve daha birok aletle kesebilirsin, deil mi?" 105/212 "Keserim." "Ama ktk her halde en iyi, bu i iin yaplm ba bayla kesilir." "yledir." "te biz, bu i ba bann iidir demez miyiz?" "Elbette deriz." "Demin 'herhangi bir eyin ii, yalnzca kendinin baarabilecei veya tekilerin hepsinden daha iyi baarabilecei i deil midir?' diye sorduum soruyu imdi daha iyi anlamsndr." "Evet," dedi, "anladm: bence de her eyin ii, dediin gibidir." "Peki," dedim, "kendine bir i den her- hangi bir eyin bir de iyilii olduuna 106/212 inanmyor musun? nce sylediklerimize dnelim: Gzler bir i grr diyebilir miyiz?" "Deriz." "Peki, gzlerin bir de iyilii yok mudur?" "O da vardr." "Ya kulaklarn da bir ii yok muydu?" "Vard." "yleyse onlarn bir de iyilii yok mu?" "yilii de var." "Dier eylerin hepsinde de byle deil mi?" "Byle." "Dur bakalm, ya gzlerde kendilerine has olan iyilik yerine ktlk varsa, onlar ilerini baarabilirler mi?" 107/212 "Nasl olabilir? Anlalan sen grmeyi deil, krl demek istiyorsun?" "Brak, onlarn iyilii ne ise o olsun. . Ben daha bunu sormuyorum ki! Ben sana i gren ne varsa, iini kendine has olan iyilikle iyi, ktlkle kt m grr diye soruyorum." "phesiz sylediin dorudur" dedi. "Kendilerine has olan iyilikten yoksun kulak- lar ilerini hi baarabilirler mi? "Baaramazlar." "Baka konularda da ayn eyi syleyebilir miyiz?" "Bence syleyebiliriz" dedi. "Haydi yleyse, imdi de unu incele: Ruhun dnyada baka hibir eyin yapamayaca bir yetisi vardr: ilgilenmek, ynetmek, karar 108/212 vermek ve buna benzer eyler. Btn bu ileri ruhtan baka bir eye yklemeye hakkmz olabilir mi? Bu yetiler ruhtan baka bir eye hastr diyebilir miyiz?" "Diyemeyiz." "Peki, yaamaya gelince, bu, ruhun bir iidir diyemez miyiz." "Elbette deriz." "O halde, Thrasymakhos, ruh kendine has gcnden yoksun olunca ilerini iyi grebilir mi, gremez mi?" "Gremez." "yleyse, kt bir ruhun ynetimi de, ilgisi de kt olur; oysa iyi bir ruh btn bu ileri iyi yapar." "Bu kesin." 109/212 "Ama doruluk ruhun iyilii, erilik ruhun ktldr dememi miydik?" "Evet, demitik." "O halde doru ruh ve doru insan iyi, eri insan kt yaar." "Szlerine gre yle olmal" dedi. "Ama, kukusuz iyi yaayan mutlu, bahtldr; iyi yaamayan deildir." "Tabii." "O halde doru adam bahtl, eri adam bahtszdr." "yle olsun." "Fakat bahtsz olmak uygun deildir, bahtl olmak uygundur." "Elbette." 110/212 "O halde, mutlu Thrasymakhos, erilik hibir zaman doruluktan daha elverili olamaz." "Bu szler, Bendis enliklerinde sana bir len olsun Sokrates" dedi. "Bu leni bana sen verdin Thrasymakhos," dedim. "nk yumuadn ve fken yatt. Ama bu len senin yznden deil, benim yzmden pek de gzel olmad. nlerine karlan yemekleri kapaym derken, hibirinin tadn alamayan oburlar gibi, ben de galiba asl aratrdmz, yani doruluun ne olduunu renmeden, ii yarda brakp doruluun ktlk m, bil- gisizlik mi, yahut da bilgi ve iyilik mi olduunu aratrmaya kalktm. Sonra sz, doruluk erilikten daha yararldr fikrine dnnce, teki fikri brakmaktan kendimi alamadm. Ve sonunda konumamzdan hibir ey renemedim; nk dorunun ne olduunu bilmedike, doruluun bir iyilik olup olmadn; kendisinde doruluk 111/212 bulunann bahtsz veya bahtl olup ol- madn nasl kestirebilirim!" 112/212 DEVLET II SOKRATES (anlatmay srdryor): Ben bunlar syledikten sonra konumaktan kurtulduumu sanyordum. Ama bu ancak bir nszm; nk Glaukon her eye her zaman cesaretle atld gibi, bu sefer de Thrasymakhos'un geri ekilmesine raz ol- mayarak, "Sokrates, senin istediin nedir?" dedi, "bizi inandrm gibi grnmek mi, yoksa doru olmann eri olmaktan her bakmdan daha iyi olduuna inandrmak m?" "Elimden gelseydi sizi gerekten inandrmay daha ok isterdim" dedim. "O halde istediini yapmyorsun. Sylesene bana; sence, verdii sonulara hi bakmadan, kendi iin sevdiimiz, elimizde bulunmasn istediimiz bir 'iyi ey' var mdr? rnein sevinmek gibi, ya da za- rarsz olan ve sonras iin de sevinten baka bir ey vermeyen hazlar gibi. ." "Evet, bence byle bir ey vardr." "Peki, hem kendi iin, hem verdii sonular iin sevdiimiz eyler de var mdr? rnein akll olmak, grmek, salkl olmak. .Bu gibi eyler, sanrm, her iki bakmdan houmuza gider." "Evet" dedim. "dman, hastalk tedavisini, hekimlii ve br cretli meslekleri iine alan nc bir 'iyi ey' tr var mdr dersin? Bunlarn zahmetli, ama yararl olduunu syleyebilir- iz; bunlar kendileri iin deil de, kazandrdklar cret, verdikleri sonular iin elde etmek isteriz." 114/212 "Evet, bu nc tr de vardr," dedim, "ama nereye varmak istiyorsun?" "Sen doruluu hangisinden sayarsn?" "Bana kalrsa, en gzelinden; mutlu olmak isteyen kimselerin, hem kendi iin, hem ver- dii sonular iin sevmesi gereken eylerden sayarm." "Ama ou byle dnmez, doruluu zah- metli ilerden sayar. Derler ki dorulua doruluk olduu iin deil, -nk o zordur, zor olduu iin de ondan kanmaldr-gelir salad iin, insanlar arasnda n kazandrd iin heves etmeli." "yle dndklerini biliyorum," dedim. "Zaten yledir diye Thrasymakhos deminden beri doruluu ktleyip erilii vyor; ama, anlalan ben kaln kafalym." 115/212 "Haydi, yleyse, beni de bir dinle, belki fikrini deitirirsin; nk bence, Thrasymakhos'u vaktinden nce ylan gibi byledin, ama dorulukla erilik hakknda ileri srlen fikirler beni henz doyurmad. Mesleklerin getirilerini, verdikleri sonular bir yana brakalm; her biri nedir, ruhun iinde kendi bana bulunurken her birinin gc nedir? Senden bunlar renmeye can atyorum. Bir diyecein yoksa ie yle balayacam: Thrasymakhos'un szn bir daha ele alp, ilk olarak doruluun herkese ne olduunu, nereden doduunu syleye- ceim; ikinci olarak doruluu uygulayan herkesin onu, 'iyi ey'dir diye deil, kanl- maz bir ey diye, istemeyerek uyguladn; nc olarak byle yapmakla hakl olduk- larn syleyeceim. nk sonunda eri adamn hayat dorununkinden ok daha iy- idir derler. Ben bu fikirde deilim Sokrates, ama ne yoldan gideceimi ardm. Thrasymakhos'un, ondan baka binlerce 116/212 kiinin szlerini duya duya kafam iti; hal- buki kimsenin doruluktan istediim gibi sz ettiini, doruluk erilikten daha iyidir ded- iini duymadm. Doruluun kendisinin, kendi iin vldn duymak isterim. Bunu senden duyabileceimi umarm. Bunun iin var gcmle eri adamn hayatn veceim; bylece erilii ne ekilde ktle- meni, doruluu da ne ekilde vmeni is- tediimi greceksin. Ama bak bakalm bu sylediklerim houna gidiyor mu?" "Elbette gidiyor," dedim, "akl banda bir adamn sksk sylemekten, dinlemekten daha ok holand baka bir konu var mdr?" "ok iyi sylyorsun," dedi. "Sylediim gibi bu konuda en bata anlatacam dinle: Doruluk nedir, nereden domutur? "Doallkla, hakszlk etmek iyi, hakszla uramak ktdr derler; ama hakszla 117/212 uramann ktl hakszlk etmedeki iyi- likten ok daha byktr. Bylece insanlar birbirlerine hakszlk edip hakszla uraynca, her ikisinin de tadn alnca, birinden saknamayan, tekini beceremeyen- ler, hem hakszlk etmemek, hem de hak- szlk grmemek zere bir anlamaya var- mann uygun olacan dnmler; yasa koymaya, birbirleriyle anlamaya ve yasann buyurduuna 'yasaya uygun' ve doru de- meye balamlar. Doruluun douu, z ite budur. Doruluk, en iyi eyle, yani hakszlk edip ceza grmemekle en kt eyin, yani hak- szla urayp alamamann arasndadr. Bu ikisinin arasnda bulunan doruluk, bir 'iyi ey' gibi sevilmez; hakszlk etmek yasak olduu iin sayg grr. Fakat gerek bir erkek, hakszlk ederse, hakszlk edilmesin ve hakszla uramasn diye kimseyle an- lamaz; yle yapsa, ona deli derler. Demek ki Sokrates, denildiine gre, doruluun 118/212 doas budur ve byledir, douu da anlat- tm gibidir." "Doruluu uygulayanlarn da, hakszlk ed- emediklerinden istemeye istemeye uygu- ladklarn iyice anlayabilmek iin, yle bir rnek dnelim: kisine de, doru adama da eri adama da, her istediini yapma olanan verelim, sonra da arkalarndan gidelim ve hrs onlar nereye gtrecek bakalm. Kukusuz, bakalarndan daha ok elde etmek istedii iin, doruyu eriyle ayn hedefe doru giderken, su st yakalarz; nk doas gerei her insan, bu hedefi iyi bir ey bilerek ona erimeye alr. Yalnz yasa onu zorla hedefinden ayrr, eitlie say- g gsterme yoluna sokar. Onlara, bir zaman- lar Lydialnn atas Gyges'e (1) nasip olduu sylenen erki vermek, aa yukar, sylemek istediim olana vermek olur. Bu adam, o zamanki Lydia hkmdarnn hizmetinde bir obanm; gnn birinde iddetli bir sanak ve bir yer sarsntsyla toprak atlam ve 119/212 hayvanlarn otlad yerde bir yark alm; oban bunu grnce aa kalm, sonra yarn iine inmi. Birok alacak ey arasnda; ii oyuk, ok pencereli, tuntan bir at gzne arpm. Eilip ieriye baknca, in- san boyundan byk gzken bir l grm; parmandaki altn yzkten baka zerinde deerli bir ey yokmu. Gyges yz alp km. obanlar adet olduu zere, ayda bir krala srler hakknda bilgi vermek iin toplandklar zaman, Gyges de toplantya yz parmanda gelmi. br obanlarla otururken, yzn tan, tesadfen kendine doru, avcunun iine evirmi. Bunu yapar yapmaz, etrafnda oturanlara grnmez olmu. obanlar da ondan, o orada deilmi gibi sz ediyor- larm. Gyges aa kalm, yz bir daha tutup tan darya evirmi; evirir evirmez gene gzlere grnr olmu. in farkna varnca, yzkte byle bir erk olup olmadn denemi. Grm ki yzn 120/212 tan ieriye evirince grnmez, darya evirince grnr oluyor. Bunu anlaynca, hemen krala giden habercilerden biri ol- mann aresini bulmu. Sarayda kraln karsn batan karm, onun yardmyla kraln stne yryp ldrm, egemenlii ele geirmi. imdi bunun gibi iki yzk olsa da, birini doru adam, tekini eri adam taksa; ihtimal hibiri, pazardan her istediini hi korkmadan almak, evlere girip gnlnn holand kimseyle dp kalkmak, keyfine gre kimini ldrmek, kimini hapisten kur- tarmak ve insanlar arasnda tpk bir tanr gibi dolamak elinde olduu halde, dorulua bal kalacak, bakalarnn malndan uzak durup el srmeyecek kadar elikten bir isten gsteremez. Bu ite biri tekinden farkl davranmaz, ikisi de ayn hedefe doru gider. Her halde bu rnek bir insann kendi isteiyle deil, ancak zor- lanarak doru olduuna gl bir belirti saylabilir; nk, hakszlk edebileceini 121/212 dnen her insann hakszlk ettiine baklrsa, doruluk doru kiinin kendisine hibir iyi ey salamaz. Gerekten her adam kendisi iin eriliin doruluktan ok daha elverili olduuna inanr. Bu fikri savunan- larn iddiasna gre, inanmakta da hakldr; nk biri, demin szn ettiim olana elde eder de, hi hakszlk etmek istemezse, bakalarnn malna dokunmazsa, bunun farkna varanlar ona ok zavall, ok aklsz bir insan diye bakarlar; ama hakszlk grmekten korktuklar iin, birbirlerini aldatarak, birbirlerinin yzne kar onu verler. Bu nokta zerinde syleyeceim ite bu kadardr." "Szn ettiimiz bu iki adamn hayatlar hakknda hkm vermeye gelince, dorular arasnda en doruyu, eriler arasnda en eriden ayrp ikisini karlatrrsak, tam bir hkm verebiliriz; yoksa veremeyiz. Ama bu ayrm nasl olmal? yle: Erinin eriliine, dorunun doruluuna dokunmayalm; 122/212 birini tam eri, tekini tam doru bir insan olarak alalm, kendi alanna koyalm. nce eri adam becerikli sanat sahipleri nasl dav- ranrsa yle davransn. Nasl ki usta bir kaptan veya bir hekim, sanatnda yapamay- aca eyleri yapabilecei eylerden ayrt edip yapabileceklerini ele alr, tekileri brakr -hatta bir ite yanlsa bile, yanln dzeltmeye gc yeter-ayn ekilde eri adam da, tam eri bir adam olmak istiyorsa, ustaca hakszlk edip kendini ele vermemeli; ama yakalanrsa, beceriksizin biridir deyip gemeli; nk eriliin en yksek derecesi, doru olmayp doru grnmektir. Tam eri olana tam gelimi bir erilik vermeli, hatta o en byk hakszlklar ilerken en byk doruluun verdii ne brnebilmeli; bir yanl yaparsa, dzeltmeye gc yetmeli; iledii hakszlklardan bir ey darya sz- arsa, herkesi kandracak kadar gzel sz sylemesini bilmeli; zor kullanmak gerek- tike, cesaretine, gcne, edindii dostlara 123/212 ve servete dayanarak, zor kullanabilmelidir. Eriyi byle niteledikten sonra, onun yanna sade ve asil, Aiskhylos'un dedii gibi iyi grnmek deil, iyi olmak isteyen doru adam koyalm. O, olduu gibi grnmemeli, nk doru grnrse, byle grnmesi ona onur ve kazan getirir; doru olmann akna m, yoksa onur ve kazan akna m dorudur belli olmaz. Onda doruluktan baka bir ey brakmamal. O, demin anlat- tm insann tam kart olmaldr; hi eri- lik etmedii halde son derecede eri grn- sn ki kt nnden, bundan doan sonulardan sarslmamakla doru olduu denenmi ve ispat edilmi olsun; tuttuu yoldan lnceye kadar ayrlmasn, doru olduu halde mrnce eri grnsn ki bylece ikisi de, biri doruluun, teki eriliin son derecesine varm bulunduk- lar zaman, hangisinin daha bahtl olduuna dair bir hkm verebilelim." 124/212 "Aman, aziz Glaukon!" dedim, "bu iki adam, hakknda hkm verilecek birer heykel gibi temizleyip nmze dikmek iin ne kadar urayorsun!" "Elimden geleni yapyorum," dedi. "kisini de byle temizleyip nmze dikersek, sanrm ki hayatlarnn nasl olabilecei konusuna geebiliriz; bu artk g olmaz. te syleyey- im: Biraz kaba bir dil kullanrsam unutma ki bu szleri ben deil, doruluk yerine erilii venler sylyorlar. Onlar derler ki doru adam benim anlattm adamsa; dayak yiye- cek, ikence ekecek, zincire vurulacak, gz- lerine mil ekilecek, sonunda btn bu ezi- yetleri ektikten sonra armha gerilince, doru olmak deil, doru grnmek gerek- tiini anlayacaktr. Aiskhylos'un szn de eri iin kullanmak ok daha yerinde olur; nk sahiden diyebilirler ki eri geree bal kalp grn iin yaamadndan, eri grnmek deil, eri olmak ister, 'zih- ninde deerli dnceler douran derin fikir 125/212 tarlalarnn meyvelerini toplar'. (2) nce- likle, doru grnerek devlet grevlerine atanr, sonra istedii aileden kz alr, kzlarn da setii kocalara verir. Kimi gzne kestirirse, onunla dost, ortak olur ve btn bunlardan faydalanr; hakszlk et- mekten ekinmedii iin kazanl kar; kendi ilerinde ya da devlet ilerinde biriyle kavgaya tututu mu, stn gelir; dman- larndan fazla kazanr; kazannca da zengin olur, dostlarna iyilik, dmanlarna ktlk eder; tanrlara bol bol kurban keser, grkemli adaklar adar. Tanrlara ve istedii insanlara, doru adamdan ok daha iyi sayg gsterebilir; her halde tanrlarn da dorudan ok onu sevmeleri doaldr. Bylece Sokrates, tanrlarn da, insanlarn da doruya verdikleri hayattan daha iyisini eri- ye verdiklerini sylerler." Glaukon'un bu sz- leri zerine ben cevap vermeye hazr- lanrken, kardei Adeimantos atld: 126/212 "Sokrates, umarm bu sorun hakkndaki tartmalar yeterli bulup kesmezsin" dedi. "Neden yeter demiyeyim?" dedim. "Sylenmesi en ok gereken ey sylenmedi de, ondan." "Bak, karde kardee yardm etsin diyen bir sz var; Glaukon'un szlerinde bir eksik varsa, sen ona yardm et. Ama bana gelince, syledikleri beni yere sermeye yetti, doruluu savunacak halim kalmad." "Ne anlamsz sz!" dedi. "Ama bir de unu dinle: Glaukon'un dndn sezer gibiy- im, ama fikrinin daha iyi anlalmas iin szlerinin kartn da, yani doruluu vp erilii ktleyenlerin fikrini de gzden geirmemiz gerekiyor. Babalar oullarna doru adam olacaksn derler, doruluk yolunu gsterirler; veliler de hep yle yapar- lar; fakat doruluu doruluktur diye deil, 127/212 insana n kazandrd iin verler, doru grnp bylece yksek mevkiler, evlilikler ve Glaukon'un demin sayp dkt, yani doruya nnden dolay nasip olan eyleri elde etmelerini isterler. Onlar nl olmaya daha da nem verirler; nk, tanrlar tarafndan beenilmeyi de hesaba katarak, dini btnlere nasip olan nimetleri saymakla bitiremezler. Bunlar insanlara tanrlar balarm; bizim koca Hesiodos da, Homeros da ayn eyi sylerler. Biri der ki tanrlar doru adamlar iin 'mee aalarnn tepelerinde palamut, gvdelerinde ar tamasn, ynl kuzularn postlarnn ykyle arlamasn' (3) salar ve buna benzer birok nimetler verirler. Homeros'un (4) dedii de buna yakndr: 'Doru adamn n, tanrlardan korkan, doruluu yksek tutan, kusursuz bir kralnki gibi gklere yk- selir; esmer toprak onun iin buday ve arpa yetitirir, dallar meyvalarn arlyla eilir, koyunlar sk sk dourur, deniz balk verir.' 128/212 Musaios (5) da, olu da, doru adamlara tan- rlar adna bunlardan da gsterili nimetler balarlar. Onlar szde Hades'e gtrrler, dinibtn- ler iin hazrladklar len sofrasnda onlara yer verirler, balarna elenkler takar, arap iirirler. Btn vakitleri byle geer: sanki iyiliin dl hep sarho olmakm gibi. . Bazlar, tanrlar adna bunlardan da byk dller datrlar. Dinibtn olan ve yeminini tutan insan, arkasnda ocuklarnn ocuklarn ve soyunu brakr. Doruluu bu gibi ve buna benzer nedenlerden dolay verler. Dinibtn olmayanlara ve erilere gelince, onlar Hades'te amura gmer, kal- burla su tamaya zorlar, daha hayattayken onlar erefsizlie mahkm ederler. Glaukon'un, eri grnen doru adamlar iin sayd btn cezalarn, erilerin bana geleceini sylerler; baka ceza da bilmezler. te doruluu byle verler, erilii de byle ktlerler. 129/212 Ayrca Sokrates, doruluk ve erilik hakknda hem unun bunun, hem airlerin ortaya att baka bir gr daha vardr; onun da zerinde dur. Hepsi, lllkle doruluu hep bir azdan verler, ama zor olduklarn da sylerler; halbuki lszlk, erilik, tatldr; kolayca elde edilir, yalnzca sanya ve detlere gre irkin saylr derler. Eriliin ou zaman doruluktan daha yararl olduunu sylerler; ktler, zengin- lie ve baka glere sahiplerse, onlarn mutluluunu halkn nnde, dostlar arasnda vmeye, onlara sayg gstermeye hazrdrlar. yilere gelince, eer bunlar, aciz ve yoksulsa, tekilerden daha iyi olduklar kabul edilmekle birlikte, hie saylr, hor grlrler. Ama btn bu szlerin en tuhaf, tanrlar ve iyilik hakknda sylenendir. Tan- rlar bile ok defa iyilere felaketlerle dolu kt bir mr, ktlere ise tam kartn balarlarm. Dilenci rahipler, falclar zen- ginlerin kapsna gidip onlar; kendilerinin 130/212 veya atalarnn yapt bir hakszlk varsa, bu hakszl tanrlarn armaan olan bir erk sayesinde, enliklerde, bayramlarda kurban- larla, bylerle affettirebileceklerine in- andrrlar. Bir zengin, dmanna ktlk et- mek isterse; rahiplerle falclar, tanrlar bir- takm szde sihirli yakarmalar ve bez balamalarla kendilerine hizmet etmeye kandrdklar iin, kk bir masrafa karlk, doruya da eriye de ayn ekilde ktlk edebileceklerini sylerler. Btn bu iddialara airleri tank gsterirler. Bunlarn bir blm ktlk etmenin kolay olduunu u dizelere dayanarak dile getirir: 'nsanlar ktle ynla akn eder, ona kolayca ularlar; yolu dz, yeri yakndr; ama iyiliin nne tanrlar aln terini koymulardr, (6) ona varan yol uzun ve diktir' derler. Dierleri ise insanlarn tan- rlar yumuatabildiklerine Homeros'u tank gsterirler; nk Homeros'a gre: 131/212 'Yalvarp yakarmakla tanrlar bile kandrlr; insanlar bir kabahat, bir gnah ilemi olur- larsa, kurbanlarla, yattrc adaklarla, arap armaanlaryla, kurbanlarn yayla ve yal- vararak onlarn fkesini giderirler. ' (7) Selene'den, Musa'lardan doduklar sylen- en Musaios'la Orpheus'un bir yn kitabn (8) gsterirler, din trenlerini onlara gre yaparlar ve yalnzca bireyleri deil, devletleri de, yaplan hakszlklardan kurtulmann, temizlenmenin bu yaamda, hatta ldkten sonra bile mmkn olduuna kandrrlar. Bunlara doru yolu gsterme treni denir. Bu trenler bizi br dnyada aclardan kur- tarrm; ihmal edilecek olursa, bizi korkun cezalar beklermi. Dostum Sokrates, iyilik ve ktlk hakknda, insanlarla tanrlarn on- lara ne deer bitikleri hakknda neler ve nice eyler syleniyor! Bir gencin -doutan iyi ve her iittiinden kendine pay karan ve elden geldii kadar iyi bir mr srebilmek iin nasl bir yol tutmak, nasl bir insan 132/212 olmak gerektiine kafa yoran bir gencin- ruhuna bu szlerin nasl ilediini bir dnelim. O herhalde kendine, Pindaros'un u sorusunu sorar: ' Kendimi gvenceye alarak yaamak iin, yksek bir kaleye doruluk yoluyla m, yoksa dolambal dzenlerle mi trmanmalym?'(9) Sylenen szlere baklrsa, doru olup doru grn- mezsem, hibir kazancm olmaz, hatta bama mutlaka bela gelir, cezalara arplrm; oysa doru grnmesini bilen eri adama, tanrsal bir yaam vaat ediliyor. Madem ki, uslu airlerin bana rettii gibi, grn gerekten stndr ve mutluluu elinde tutar (10), o halde, btn benliimle ona dnmeliyim. Etrafma yalanc bir iyilik emberi ve cephesi kurmalym. Fakat, o pek uslu air Arkhilokhos'un (11) kurnaz, binbir yzl tilkisini hep ardmdan gtrmeliyim. Ama biri 'ktlk edip de gnn birinde yakalanmamak kolay deildir' derse, biz de 'evet ama byk iler hibir zaman kolay 133/212 baarlamaz' diye cevap veririz. Bununla birlikte, eer mutlu olmak istersek bu szler- in izinden yrmeliyiz. Gizli kalabilmek iin antlar, kendimize ortaklar buluruz. Bize halk nnde, mahkemede konumak san- atn, kandrma sanatn retenler de vardr; bunlar sayesinde kh kandrmaya, kh zora bavururuz, bylece hep stn gelir, ceza grmeyiz. 'Peki ama, tanrlarn gznden bir ey kamaz, onlar zorlanamaz', diyeceksin. Doru fakat, tanrlar yoksa, yahut da insan- larn ileriyle uramyorlarsa, biz niin on- lardan saklanmaya alalm? Eer onlar varsa ve bizimle urayorlarsa, haklarnda ne duymusak, ne biliyorsak hepsini ef- sanelerden, tanrlarn soy aalarn anlatan airlerden biliyoruz. Ama gene o airler, tan- rlar kurbanlarla, yattrc adaklarla, armaanlarla kandrlr; iradeleri deitirilir, derler. Bu iddialarn ya her ikisine de inan- mal, ya hibirine inanmamal. nanmaly- sak, hakszlk edip hakszlklarmzn 134/212 geliriyle kurban kesmeliyiz; nk, doruy- sak tanrlardan ceza grmeyiz, ama eriliin verdii btn kazanlardan da vazgemi oluruz; oysa eriysek kazanl karz ve du- alarla tanrlarn gnln edip gnahlarmz, kabahatlerimizi affettirir, cezadan kurtulur- uz. Ama, bu dnyada ilediimiz hakszlk- larn cezasn Hades'te ya biz ekeceiz, ya torunlarmz, diyeceksiniz. O gen de dnp diyecek ki 'A dostum, bu ite gene doru yolu gstermenin ve gnahlarmz balatan tanrlarn (12) byk bir gc var; bunun byle olduuna en byk kentler in- anr, air ve tanrlarn habercisi olarak dnyaya gelen tanr oullar da bunu mjdel- erler. (13) Demek hem okluun hem de ay- dn insanlarn fikrince doruluun gz alc bir grnn elde ettik mi; yaadka da, ldkten sonra da hem tanrlarn, hem in- sanlarn yannda istediimiz ii baarab- iliyoruz. yleyse en byk eriliin yerine ne diye doruluu seelim? Btn bu 135/212 szlerimden sonra Sokrates, ruh, para, beden veya soyca stn olan bir adam hi dorulua deer vermek ister mi, doruluun vldn duyduunda nasl glmez! nk biri sylediklerimizin yanl olduunu ispat edebiliyorsa ve doruluun en iyi ey olduunu yeterince kavramsa, ok anlayl bir adamdr, erilere fkelen- mez; nk bilir ki tanr gibi yaratlm olduklarndan dolay erilikten tiksinen veya bilgiye erdikleri iin erilikten uzaklaan in- sanlardan baka kimse doru olmak istemez. Byleleri ancak korkaklk, yallk veya baka herhangi bir acizlik yznden erilik ed- emedikleri iin erilii ktlerler. Bunun byle olduu apaktr: Bu gibilerden, hak- szlk etme olanan ilk ele geiren, onu he- men elinden geldii kadar kul anr. Btn bu sylediklerimizin bir tek nedeni var; kardeimle benim balattmz tartma da bundan domutur. Biz, Sokrates; sana unu demek istedik: 136/212 'Ey yaman dostumuz, dnyann, szleri bize kadar gelen ilk kahramanlarndan bugnn insanlarna kadar, siz hepiniz kendinize doruluun vgcleri diyorsunuz; ama erilii ktlerken, doruluu verken, yal- nzca onlarn verdii n, eref ve dl gz- etiyorsunuz. Dorulukla eriliin, insanlar ve tanrlardan gizli iken, insann ruhunda kendi banayken ne olduuna gelince, hibiriniz iirlerinizde de, gnlk konumalarnzda da, birinin, ruhu rahat brakmayan felaketlerin en by, tekinin ise ruhun en byk ni- meti olduunu yeterince gstermediniz. Siz- ler hepiniz, bunu bize batan syleseydiniz, bizi buna gen yamzda inandrsaydnz, hakszlk edilmesin diye birbirimize bekilik etmezdik. Her insan felaketlerin en byyle ayn at altnda yaamaktan korkar, kendi kendisinin bekisi olurdu! te Sokrates, Thrasymakhos da bakalar da dorulukla erilik hakknda btn bu szleri, belki de bundan daha ounu syleyebilirler; 137/212 ama bence bu szlerle, dorulukla eriliin zn kabaca ters yz etmi olurlar. Ama, - bunu senden niin gizleyeyim?-ben senin azndan kartn duymaya can attm iin var gcmle onlarn tarafn tuttum. Doruluun erilikten gl olduunu ispat etmekle kalma; dorulukla erilik ruhlara nasl ilerler de, biri kendiliinden iyi ey, teki de kendiliinden kt ey olur, bize bunu da gster. Glaukon'u dinle de dorulukla eriliin grnlerini bir yana brak; nk her ikisinin de gerek grnn kaldrp, yerine yalancsn koymazsan, sen de doruluu deil, doru grnmeyi vyor, eri olmay deil, eri grnmeyi ktlyorsun; insan- lar, hakszlk edip saklanmaya zendiriyor- sun deriz. Sen de Thrasymakhos'la ayn fikirde olup doruluun bakasnn yararna olduunu, glnn iine yarayan bir nimet olduunu, eriliin ise kendine yararl ve 138/212 kazanl olmakla beraber, gsze yara- madn kabul etmi olursun. Madem ki doruluun en byk nimetlerden -yani hem dourduu sonular iin, hem (grmek, iitmek, dnmek, salam olmak gibi, grnte deil, zden verimli olan baka iyi eyler gibi) daha ok kendileri iin elde edilmeye deer nimetlerden-olduunu kabul ettin, o halde doruluun, kendiliinden ruha faydal olduunu, eriliin de zarar verdiini gster; dlleri, nleri brak bakas vsn; nk herkesin doruluu byle vp erilii byle ktlemesini, yani her birinin salad n ve dllerin deerini veya deersizliini sayp dkmesini kabul edebilirim, ama, sen beni buna zorlamadka bu szlerin senin tarafndan sylenmesini kabul edemem; nk sen btn mrn bunu aratrmakla geirdin. O halde yalnzca doruluk eri- likten gldr deme; tanrlara, insanlara gizli kalsn kalmasn, dorulukla erilik 139/212 ruhlara nasl iler de biri kendiliinden iyi ey, teki kendiliinden kt ey olur, bize bunu gster." Ben Glaukon'un ve Adeimantos'un yar- atlna eskiden beri hayrandm; ama ite bunu duyunca ok sevindim ve yle dedim: "Ey u adamn(14) ocuklar! Glaukon'un dostu(15) Megara avanda(16) eref kazandnz iin sizin hakknzda 'Ey Ariston'un ocuklar, nl bir kahramann tanrsal soyu' demekle, atna hi de fena balamam! Bu vme, dostlarm, tam yerin- dedir sanrm; eriliin doruluktan iyi olduunu bu kadar gl iddia ettikten sonra, buna inanmyorsanz, ruhunuzda ger- ekten de tanrsal bir ey vardr. yle sanyorum ki buna gerekten inan- m deilsiniz; ben, szlerinizden deil dav- ranlarnzdan bu sonucu karyorum; nk yalnz szlerinize baksaydm, sizden phe ederdim. Ama size ne kadar gveniy- orsam, hangi yoldan gideceimde de bir o 140/212 kadar ikircikliyim. Bir yandan dorulua nasl yardm edeceimi bilmiyorum, nk elimden gelmeyeceini sanyorum; bak neden: Thrasymakhos'a sylediim szlerle, doruluun erilikten daha iyi olduunu is- pat ettiimi sanmtm; halbuki siz kabul et- mediniz. te yandan, onun yardmna komamak da olmaz; nk, doruluk benim nmde ktlenir de ben nefes aldm halde, sesim kt halde, onun iin bir ey yapmaz, yardmna komazsam, korkarm ki gnah ilemi olurum. yleyse, en iyisi elim- den geldii kadar doruluu tutmaktr". Bunun zerine Glaukon'la tekiler, benim her areye bavurarak doruluun yardmna komam, aratrmaktan vazgemememi dilediler. Erilikle doruluun ne olduuna, her ikisinin ne gibi faydalar verdiine gelince, gerein hangi tarafta olduunu aratrmam istediler. Ben de fikrimi syledim: "Giritiimiz i bence basit deildir, keskin bir gz ister," dedim. 141/212 "Madem ki bizde bu g yok, aratrmay u yoldan yrtmeyi doru buluyorum: Gz pek keskin olmayan kimselere uzaktan kk kk harfler okutulmak istenseydi, sonra bunlardan biri ayn harflerin baka bir yerde de daha byk olarak, daha byk alanda bulunduunun farkna varsayd, onun n- ceden bykleri okumas, sonra da kk harflere bakarak ayn olup olmadklarn ke- stirebilmesi, sanrm, byk bir ans olurdu". Adeimantos "Bu pek gzel bir ey olurdu," dedi. "Ama Sokrates, doruluun aratrl- masyla bunun arasnda nasl bir benzerlik gryorsun?" "Ben sana syleyeyim" dedim. "Doruluk hem tek tek bireylerde, hem de btn bir devlette bulunabilir deriz, deil mi?" "Evet, deriz" dedi. 142/212 "Peki, devlet bireyden daha byk deil midir?" "Daha byktr." "te, byk alanda, daha byk ve sezilmesi daha kolay olan bir doruluk vardr. Bunun iin, isterseniz nce doruluun devletlerde nasl bir ey olduunu aratralm. Sonra da, byn kkle olan benzerliini kkte aratrarak, bylece inceleyelim". (17) "Gzel bir neri" dedi. "yleyse dou halinde bir devlet tasarlay- alm. Orada doruluu da erilii de doarken grmez miyiz?" "Belki" dedi. "Byle olunca, aradmz eyi daha kolay grebileceimizi ummaz myz?" "Elbette. ." 143/212 "O halde bu ii sonuna kadar gtrmeye kalkalm m acaba, ne dersiniz? nk bence bu, kk bir i deildir. Bir dnn bakalm". Adeimantos "Biz dndk" dedi, "sen ded- iin gibi yap". "Peki. Bence bir devlet; insan, tek bana kendine yetmedii, birok eye ihtiya duy- duu anda doar. Yoksa devlet kurmann baka bir balangc var mdr? Ne dersin?" "Bence yoktur" dedi. "O halde, kimi u, kimi bu ihtiyac karlasn diye insanlar birbirini yardma arrlar; birok ihtiyalar olduu iin, birok eiti ve yardmcy bir meknda toplarlar. Bu toplu- lua da kent, devlet adn veririz, deil mi?" "ok doru". 144/212 "Biri, birine bir ey veriyorsa, birinden bir ey alyorsa; bunu, kendisi iin yararl olduunu dnerek yapmyor mu?" "Kukusuz". "Haydi yleyse bir kentin nasl kurulduunu gzmzn nne getirelim. Tabii bu kent ihtiyalarmzdan doacaktr". "Elbette". "Ama ihtiyalarmzn bata geleni ve en by yiyeceimizi, ieceimizi salayabil- mektir; var olmamz ve yaamamz buna baldr". "ok doru". "kincisi, oturacak yer; ncs de giyecek ve bu gibi eyler salayabilmektir". "yle". 145/212 "Dur bakalm," dedim. "Bu kent btn bu ihtiyalar nasl karlayacak? Biri ifti, biri duvarc, bir dieri dokumac olacak, deil mi? Yoksa bunlarn yanna bir de ayakkabc veya bedenimizin ihtiyalar iin baka biri de katlmal m?" "Elbette". "Bir kent hi deilse drt veya be kiiden ibaret olmaldr". "Besbelli". "Devam edelim. Bunlarn her biri kendi san- atn herkesin hizmetine koymal mdr? rnein ifti tek bana drt kii iin mi yiyecek salamal ve yiyecek salamak iin drt kat zaman ve g harcayarak tekilerin de faydalanmas iin almal mdr? Yoksa onlar dnmeksizin, yalnzca kendisi iin zamann drtte birinde bu yiye- ceklerin drtte birini mi elde etmeli ve geri 146/212 kalan drtte n birini kendine bir ev, brn bir elbise, ncsn ayakkab iin mi harcamaldr? tekilerin faydalan- mas iin alarak bana i amayp kendisi kendi bana kendi ilerini mi grmelidir?" Adeimantos "Sokrates, dedi, belki ilk gster- diin yol daha kolaydr". "Zeus hakk iin! alacak bir ey deil," dedim. "Senin cevabn beni de dndry- or: Her halde biz birbirimize benzer yar- atlm deiliz, aramzda yaratl fark vardr. Kimimiz u, kimimiz bu i iin yar- atlmzdr; yle deil mi?"(18) "yle". "Ne dersin? Bir kimse tek bana birok san- atla uraarak m daha iyi i grr, yoksa tek bana bir sanatla m?" "Bir sanatla uraarak" dedi. 147/212 "Ama aldanmyorsam u da bellidir ki, bir ite frsat karlrsa, o i bozulur". "Belli". "yle sanyorum ki i, iinin bo vaktini bekleyecek deildir. i, bu ii ana grev bilerek arkasn brakmamaldr". "Evet, yle olmaldr". "Bylece, bir adam baka ilerle uramak- szn doasna uygun olan ii zamannda grrse, i geliir; hem daha gzel, hem daha kolay olur". "ok doru". "yleyse, Adeimantos, demin saydmz ihtiyalar karlamak iin bir kentte drt kiiden fazla insana gerek vardr; nk pek doal olarak ifti, aletlerinin iyi ol- masn istiyorsa, ne kendi sapann, ne belini, 148/212 ne iftilikte kullanlan br aletleri kendi yapacak deildir. . Mimar da yle; ona da birok alet gerekir. Dokumac, ayakkabc iin de byledir, deil mi?" "Doru". "te byle dlgerler, ilingirler ve daha bu gibi birok ii bize katlarak kk kentimizi kalabalklatracaklardr". "Kukusuz." "iftilere, ift srmek iin kz; iftilerle mimarlara, tatlar iin yk hayvan; doku- maclarla ayakkabclara deri ve yn sala- mak iin srtmalar, obanlar, bir de br hayvanlar gden kimseler katarsak kentimiz gene pek bym olmayacak". "Ama, btn bu kalabalk bir araya gelirse, kent pek o kadar kk de olmayacak" dedi. 149/212 "Ama kenti dardan getirilecek hibir eye ihtiyac olmayan bir yer bulup orada kurmak hemen hemen olanakszdr dedim. "Evet, olanakszdr." "O halde ihtiya maddelerini baka kentler- den getirecek baka kimselere de ihtiy- ac olacaktr". "Evet, olacaktr". "Ama bir arac, eli bo olarak, yani kentin ihtiyalarn karlayacak olanlarn yanna, eksiklerini tamamlayacak bir ey gtrmeden giderse, onlardan eli bo olarak ayrlacak; yle deil mi?" "Sanrm". "O halde kent yalnz kendine yetecek kadar mal retmemeli; bu mal, gerek eitlilik, 150/212 gerekse miktar bakmndan, ihtiyalar karlanacak kimselere de yetmelidir". "Evet, yle olmaldr". "yleyse kentimizdeki iftilerle teki iiler- in saysn artrmamz gerekiyor". "Evet, gerekiyor". "Sonra, dardan mal getirmek ve darya mal gndermek iin daha baka araclara da ihtiya vardr: Bunlar tccarlardr, deil mi?" "Evet". "O halde tccarlara da ihtiyacmz vardr". "Pek doal". "Ve tabii, ticaret deniz yoluyla yaplrsa, den- izcilik ilerini bilen baka birok kimseye de ihtiyacmz olur". 151/212 "Evet, birok kimseye." "Dur bakalm; bunlar kentte emeklerinin verimini aralarnda nasl paylaacaklar? Zaten biz birleip kenti bunun iin kurduk". "Tabii, alm satmla paylaacaklar" dedi. "Bundan da, bir pazar yeri ve deitoku arac olan para doacak kukusuz." "ok doru". "Peki ama bir ifti veya herhangi bir ii, yapt bir eyi satmak iin pazara, kend- isinden bir ey almak isteyenlerle ayn zamanda gelemezse, iini brakp da pazarda m oturacak?" "Asla, dedi. Durumu grp bu ii zerlerine alan kimseler vardr. Bunlar, iyi dzenlenmi kentlerde hemen her zaman salka zayf ve baka ie yaramayan kimselerdir; nk 152/212 onlarn ii pazarda bekleyip bir ey satmak isteyenlerden para karlnda satn almak, bir ey satn almak isteyenlere de gene para karlnda satmaktr." "Demek ki, bu ihtiya kentimizde satclarn domasna neden oluyor. Pazarlarda yer- leerek alm satm ileriyle uraanlara satc, kent kent dolaanlara da tccar demez miyiz?" "Evet, deriz". "Ve gene, sanrm ki, zek bakmndan ken- timizin pek de deerli unsurlar olmayan, fakat bedenleri ar ilere uygun daha baka alan adamlar da vardr. te bunlar i glerini satarlar, karlk olarak aldklar paraya da gndelik denir; onlara gndeliki ad da bu yzden verilmitir sanrm; yle deil mi?" "ok doru". 153/212 "Demek oluyor ki kentimizi dolduranlar arasnda gndelikiler de olacak". "yle". "O halde, Adeimantos, kent artk yeterli lde bymtr, deil mi?" "Belki." "yleyse, dorulukla erilik onun neresin- dedir? Ve kente gzden geirdiimiz insan- larn hangisiyle birlikte girmitir?" "Dorusu karamyorum Sokrates," dedi. "Olsa olsa bu insanlarn birbirleriyle olan ilikilerindedir." "Evet, belki doru sylyorsun," dedim. "Ama hi ylmadan konuyu inceleyelim! nce, bu ekilde dzene sokulmu insanlarn nasl yaayacaklar zerinde durmalyz. On- lar herhalde ekmek, arap, yiyecek, ayakkab 154/212 yapacaklar; evlerini kurduktan sonra da, yazn ou zaman plak ve yalnayak, kn da gerektiince elbise, ayakkab giyerek alacaklar. Beslenmek iin arpadan budaydan un yapacaklar, bunun bir ksmn piirip bir ksmn yourup hazrladklar ne- fis rekleri, ekmekleri, yanlarna serilmi hasrlarn, temiz yapraklarn zerine koya- caklar. Porsuk ve mersin aac yaprak- larndan yaplm deklere uzanp kendileri de, ocuklar da keyifle yiyecekler, stne arap iecekler; balarnda elenkler, tan- rlar vecek, birbirleriyle sevinle birlee- cekler. Alktan, savatan ekindikleri iin ancak servetleri lsnde ocuk yetitire- cekler; yle deil mi?" Glaukon sze atlarak; "yle gryorum ki sen bu adamlar yavan ekmekle doyuruyor- sun" dedi. (19) "Haklsn;" dedim, "unutmutum. Tabii on- larn, tuz, zeytin, peynir gibi katklar da 155/212 olacak; soan ve lahana gibi ky yemekleri de piirecekler. nlerine incir, nohut, bakla gibi erezler de koyacaz; onlar da bir yandan azar azar iecek, te yandan kle, mersin yemiiyle palamut gmecekler. Bar ve salk iinde, doal olarak byle mr srecek, yalanacak ve lecekler; lnce de ayn yaay ocuklarna devret- mi olacaklar." O da: "Sokrates, bu senin kurduun kent, domuzlarn kenti olsayd, onlar baka trl beslemezdin" dedi. Ben de: "Peki, ama ne yapmalyz?" diye sordum. "Adet ne ise, onu," dedi. "Bence onlar, darlk iinde yaamayacaklarsa, yatakta yatmak, masada yemek yemek isteyecekler; katklar, erezleri bugnk katklar, bugnk erezler olacak." 156/212 "Peki, yle olsun," dedim. "Anlyorum. De- mek biz bir kentin deil, refah iinde bir kentin nasl doduunu aratryoruz. Byle yapmak, belki de fena olmaz; nk bu gibi bir kenti de incelersek, belki dorulukla eriliin kentlerde nasl kk saldk- larn grebiliriz. Dorusu, betimlediimiz bu kent, bana gerek ve salkl bir kent olarak grnyor; ama hasta, rm bir kenti de inceleyelim diyorsanz, buna bir engel yok; onu da inceleyelim. nk bazlar senin say- dklarndan da memnun olmayacaklar, bizim bu yaaymzdan da. . Yataklar, masalar, her trl eya, katklar, kokular, buhur, kadnlar, tatllar da isteyecekler; bunlarn bir eidini deil, binbir eidini. Byle olunca, biraz nce en gerekli eyler arasnda say- dmz o evlerle, giyeceklerle, ayakkaplarla yetinmeyip, resim ve nak sanatlarn da harekete geirmeli; altn, fildii ve bunlara benzer her eyi salamalyz; yle deil mi?" "Evet" dedi. 157/212 "Demek ki kenti daha da bytmeliyiz. Salkl kentimiz artk yetersiz kaldndan onu iirmeli, kent iin zorunlu gereksin- imleri aan eylerle, yani trl trl avclarla ve, kimi izgiler ve renklerle, -airler ve yardmclar rhapsodlar, oyuncular, korocu- lar, oyun dzenleyiciler gibi -mzikle uraan taklitilerle ve her trden iiyle, her eyden nce kadn ssne yarayan eyleri yapan ii kalabalyla doldurmalyz. te bu yzden, daha birok hizmet grene ihtiy- acmz olacak. Ne? Yoksa lalalara, st- ninelere, dadlara, ssleyici kadnlara, ber- berlere, sonra alara, abalara ihtiy- acmz olmayacak m sanyorsun? Dahas var; domuz obanlarna da ihtiyacmz ola- cak. Bunlar ilk kurduumuz kentte yoktu, nk gereksizdiler. Ama bu kentte onlara da ihtiya olacak, hatta btn teki sr hayvanlarnn bulunmas, hem de bol bol bu- lunmas gerekecek; nk etlerinden yemek isteyenler olabilir; yle deil mi?" 158/212 "Elbette yle." "Demek, biraz nce anlattmz gibi yaamayp bu ekilde yaayacak olursak, hekimlere olan ihtiyacmz ok artacak." "Evet, ok artacak." "Sonra, topraa gelince. . nceki nfusu be- slemeye yeten toprak acaba imdi artk dar gelmeyecek mi? Ne dersin?" "Haklsn" dedi. "O halde, srleri otlatmaya, sapan srmeye yetecek topramz olmasn istiyorsak, komularmzn topraklarnn bir parasn ele geirmeliyiz. Bunun gibi, onlar da, balca ihtiyalarn snrn ap sonsuz bir mal edin- me hrsna kaplrlarsa, bizim topramzdan bir para isteyecekler; deil mi?" "Ne diyeyim, Sokrates? yledir" dedi. 159/212 "Bu durumda savaa girimeyiz de ne yaparz, Glaukon? Yoksa baka bir are var m?" "Ne are olabilir ki?" "Peki, sava zarar m, yoksa yarar m salar, bunu imdilik bir yana brakalm da; ancak u kadarn savan nasl doduunu bul- duumuzu syleyelim. Sava, her bagster- diinde, hem birey, hem de halkn btn iin, kentlere pek ok zarar dokunan isteklerden doar." "Evet, yledir." "Demek ki dostum, kenti daha da byt- meliyiz; ona yle az buz deil, btn bir ordu katmalyz ki, bu ordu kentin servetini koru- mak ve demin szn ettiimiz eyleri sala- mak uruna sefere ksn, saldranlarla savasn." 160/212 "Ne? Bu ie kentliler yetmiyor mu?" "Yetmiyor. Sen de, biz de kente ekil veri- rken, doru bir yol zerinde uyumusak, yetemezler. zerinde uyutuumuz ey de, hatrlyorsan, tek kiinin birok sanat iyi be- ceremeyecei idi." (20) "Doru sylyorsun" dedi. "Peki; dedim, savata dvmek sence bir sanat deil midir?" "phesiz, bir sanattr" dedi. "Peki; ayakkabcl sava sanatndan daha ok mu nemsemeliyiz?" "Asla." "Bak; demin ayakkabcya, ayakkab ilerimiz gzel olsun diye, ayn zamanda ifti, doku- mac, mimar olmaya kalkmasn yasak- lamtk, onun yalnz ayakkabc 161/212 kalmasn istemitik. Ayn ekilde tekilere, her trl baka iten serbest kalp mrleri boyunca srekli uraarak baarabilecekleri bir i, yaratllarna uygun bir i aramtk. Sava ilerinin baarlmas son derece nemli deil midir? Yoksa bu i bir iftinin, bir ayakkabcnn herhangi bir ile uraan birinin ayn zamanda savalk da yap- masna olanak tanyacak kadar kolay mdr? Dn ki bir insan, pul veya zar oyununu asl ii saymam, onunla ocukluktan beri uramamsa, iyi bir oyuncu bile olamaz. Sonra biri, bir kalkan ya da savata kul- lanlan bir silah veya bir aleti kapnca, ar silahlarla veya baka bir ekilde yaplan savata hemen hnerli bir asker oluveriyor da; baka bir alet ele alnnca, niin kimseyi ii veya atlet klmyor? Niin o sanatn bil- gisini edinmi, sanatla yeterince uram ol- mayana bir yarar getirmiyor?" "yle olsayd, aletlerin deeri ok yksek olurdu" dedi. 162/212 "Demek ki, ileri ok nemli olduuna gre, savalar dier btn ilerden serbest kal- maldrlar; nk onlarn ii byk ustalk ve byk dikkat ister." "Ben de yle dnyorum." "Peki; bu i iin uygun bir yaratl da istemez mi?" "stemez olur mu?" "yleyse, kentin bekilii iin hangi yar- atllarn uygun olduunu seip bulmak, an- lalan bize dyor; yeter ki elimizden gelsin." "Evet, bize dyor." "Zeus hakk iin!" dedim. "Bu zerimize aldmz, yle kk bir i deil; ama gcmz yettike bu iten ylmamalyz." "Ylmamalyz" dedi. 163/212 "Peki, sence, bekilik asndan baklrsa, cins bir kpek yavrusunun yaradl, soylu bir gencinkinden farkl mdr?" "Ne demek istiyorsun?" "unu: Her ikisi de, dman sezebilmek iin keskin duygulu; sezer sezmez kovalayabil- mek iin evik; yakalaynca boumak iin de gl olmaldr." "Evet dedi, tam byle olmaldr." "stelik, iyi dvmesini istiyorsak cesur da olmal." "Kukusuz." "yi ama, bir at, bir kpek, herhangi bir canl varlk, cokun yrekli deilse, cesur olabilir mi? Yoksa sen cokunluun yattrlmaz, yenilmez olduunu; iinde cokunluk olan 164/212 bir ruhun bir eyden korkmadn, bir eye boyun emediini grmedin mi?" "te, bir sava da bedence nasl olmaldr, bunu artk biliyoruz." "Evet." "Ruha da nasl olacan, yani cokun ol- mas gerektiini de grdk, deil mi?" "Evet, onu da grdk." "Peki, ama, Glaukon, yaratl byle olanlar, birbirlerine ve dier yurttalara vahice dav- ranmayacaklar m?" "Zeus hakk iin! Byle davranmamalar biraz g olur." "Demek oluyor ki yurttalarna yumuak, dmana sert olmalar gerekiyor. Yoksa yurttalarn bakalarndan nce kendileri yok edecekler." 165/212 "Doru" dedi. "yleyse ne yapalm? Hem yumuak huylu, hem yiit olan birini nerede bulabiliriz? Yu- muak bir yaradl, sanrm ki, cokun yar- atln tam kartdr." "Doru." "yi ama, kendinde bu iki huydan biri bulun- mayan insan korkarm iyi bir sava olamaz. Halbuki her iki huyu bir arada bul- mak olanakszdr. te bu yzden iyi bir sava bulamyoruz." "yle grnyor" Bir kmaza girdiimi grerek, nce sylediimiz szleri dndm ve "tabii, kar yol bulamayz dostum," dedim, "nmze koyduumuz rnekten ayrlmz." "Ne dedin?" 166/212 "Demin dnmediimiz yaratllar vardr; ancak, bunlarn farkna varmamz; bu yar- atllarda bu iki kart huy birlikte bulunur." "Nerede grlr bunlar?" "Her canlda, ama en ok, savaya benz- ettiimiz canlda. Herhalde bilirsin; cins kpeklerin huyu yaratltan, altklar ve tandklar kimselere pek yumuak davran- mak, tanmadklarna sert olmaktr." "Evet, biliyorum." "Demek ki bu olabiliyor," dedim. "Biz byle bir sava ararken doaya aykr davranmyoruz." "Hayr" dedi. "Peki; bekilik edecek olan birine sence bir ey daha lazm deil midir? Cokun 167/212 olmaktan baka, bir de yaratltan filozof olmamal m?" "Ne?" dedi, "anlamyorum." "Sen bunu kpeklerde de greceksin," ded- im. "Bu zelliin bir hayvanda bulunmas gerekten alacak ey!" "Nasl ey?" "Tanmad birini grnce, ondan ktlk grmedii halde, hrlar; grd kimse tandksa, ondan hibir iyilik grmedii halde sevin gsterir. Sen buna imdiye kadar hi amadn m?" "Dorusu, imdiye kadar pek dikkat et- memitim. Ama kpein byle davrand biliniyor." 168/212 "Kukusuz kpein yaratlndan gelen bu hal, bize ho ve gerekten filozofa bir hal gibi grnyor." "Nasl olur?" diye sordu. "Nasl m? Kpek grdnn dost veya d- man olduunu, ancak tandk olup ol- madna gre kestirir. Demek ki renme yetisi vardr; nk evdeki insanla yabancy, onu tanmasna veya tanmamasna gre ayrt eder." "Kukusuz yledir" dedi. "Ama renmeye merakl olmakla filozof ol- mak hep birlikte gider, deil mi?" "Doru, hep birlikte gider." "Peki, ayn eyin insanda da olduunu gvenle kabul edemez miyiz? 169/212 Herhalde, evdekilere ve tandna yumuak davranacaksa, insan da yaratltan filozof ve renmeye merakl olmaldr, deil mi?" "Evet," dedi, "bunu kabul edebiliriz." "Demek oluyor ki kente iyi bekilik edecek olan adam, yaratl bakmndan filozof, cokun ruhlu, evik, gl olmal." "Kukusuz yle olmal" dedi. "Savann byle olmas gerekiyor. . Peki, bunlar nasl yetimeli, nasl eitilmeli? Ama dur! Konumamzn asl hedefine varmamz iin, yani dorulukla eriliin kentte nasl olduunu grebilmemiz iin, bu aratrma bize yardm edebilecek mi? nemli bir konuyu brakp, bouna konumu olmayalm." 170/212 Bu srada Glaukon'un kardei: "Evet, evet" dedi, "ben de bu aratrmann bize ok fay- das dokunaca fikrindeyim." "Zeus hakk iin! Adeimantos, dostum! Uzunca da olsa, bu iin arkasn brakmamal" dedim. "Hayr, brakmamal." "Haydi yleyse," dedim, "bir masal anlatyor- mu, vakit geiriyormu gibi, bu adamlar nasl yetitirdiimizi tasarlayalm. ''(21) "Byle yapmalyz." "Peki, bu eitim nasl olmal? Yllardan beri bilinen, uygulanmakta olan eitimden daha iyisini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin idman, ruh iin mziktir." (22) "Evet." 171/212 "Peki, ie idmanla deil, mzikle balay- acaz, deil mi?" "Tabii." "Syle, sz de mzikten sayar msn?" "Evet." "Sz de iki eittir: Biri doru, teki yalan; yle deil mi?" "Evet." "Eitimde her ikisini de kullanmalyz, ama nce yalan olan, (23) deil mi?" "Neler sylyorsun? Anlamyorum" dedi. "ocuklara nce masal anlatrz, bilmiyor musun? inde doru eyler varsa da, masal- lar ou zaman yalandr diyebiliriz. Kk- leri yetitirirken idmandan nce masallar kullanrz." 172/212 "yledir" dedi. "te ben de bunu sylyordum. dmandan nce mzikle uramal." "Doru" dedi. "Peki, her eyin en nemli noktas balangcdr: Bunu biliyorsun, deil mi? Bu, en ok gen ve krpe kimseler iin geerlidir; nk insan tam o alarda biimlenir, hangi kalbn damgasn tamasn istersen o kalba girer." "phesiz, yledir" dedi. "O halde ocuklar, rastgele kimselerin uy- durduu masallar dinlemeli mi? Ruhlarna, byynce edineceklerini umduumuz fikirlere ou zaman kart fikirler mi girsin? Buna gz yumacak myz?" "Asla." 173/212 "Demek, anlaldna gre, biz nce masal yaratanlarn banda durmalyz; gzel mas- allar kabul, gzel olmayanlar yasak etmeliy- iz. Dadlar, analar ikna etmeliyiz; ocuklara bizim kabul ettiimiz masallar anlat- malarn, ocuklarn bedenlerine elleriyle biim vermekten ok, ruhlarna bu masal- larla biim vermelerini salamalyz. Bugn anlatlan masallara gelince, onlarn ounu atmal." "Acaba hangilerini?" diye sordu. "Byk masallara, yani efsanelere bir bakar- sak, kkleri de gzden geirmi oluruz; dedim. nk bykleri de, kkleri de bir kalpta olsa gerek; yoksa sen byle dn- myor musun?" "Yoo, byle dnyorum. Ama hangilerine byk diyorsun, anlamyorum." 174/212 "Hesiodos'un, Homeros'un, dier airlerin bize anlattklarna byk diyorum. Onlar yalanc masallar yaratyor, insanlara anlaty- orlard; hl da anlatyorlar." "Bu masallar hangileri? Bunlarn nesini eletiriyorsun?" "ncelikle ve en ok eletirilmesi gereken eyi. .Hele de uydurulan masallar irkin olursa. ." "Ne demek istiyorsun?" "unu: Resimlerini, benzetmek istedikleri eylere hi de benzetemeyen ressamlar vardr. Baz kimseler de bu ressamlar gibi tanrlarla kahramanlarn nasl olduklarn kt betimlerler." "Evet, byle betimlemeleri herkes hakl olarak eletirir, dedi; ama ne diyeceiz, hangi kusurlardan sz edeceiz?" 175/212 "nce en bynden ve en bykler hakknda anlatlan yalandan: 'Uranos, Hesiodos'un onun hakknda anlat- t eyleri yapmtr, Kronos da cn almtr' (24) diyen adam irkin bir yalan uy- durmutur. Bence, gerek bile olsa, Kronos'un yaptklarn, olundan ektikler- ini, akl ermeyen kklere anlatvermek yle dursun, byle eylerin szn bile a- mak doru olmaz. Ama bunlardan konumak zorunluu varsa, gizli konumal ki mmkn olduu kadar az kimse iitsin. nce de bir domuz yavrusu deil, (25) bycek bir kurb- an kesmeli ki, bu szleri iitmek mmkn olduu kadar az kimseye nasip olsun." "Evet, dedi, bu masallar herhalde insan skar." "Bunlar, bizim kentimizde anlatmamal, Adeimantos, dedim. Bir gencin yannda eri- liklerin en byn ilersen, hatta erilik 176/212 yapm olan baban bile amanszca ceza- landrrsan, grlmedik bir ey deil, ilk tan- rlar, en byk tanrlar gibi davranm olur- sun." (26) "Zeus hakk iin"! dedi. "Bana da byle eylerin bir gence sylenmesi yerinde olmaz gibi geliyor." "nsanlarn birbirinden yle kolayca nefret etmelerinin ayp olduuna kentimizi bekley- enlerin inanmalar gerekiyorsa, tanrlarn tanrlarla savatklarn, birbirlerine tuzak kurup kar karya gelip boutuklarn hi sylememeli: Zaten bunlar gerekten olmu eyler deil; nerede kald devler savann (27) sylenmesi, tanrlarla kahramanlarn hsmlarna, dostlarna kar saygszlk- larnn ve trl trl dmanlklarnn an- latlmas. . Ama onlar, bir kentlinin bir kent- liye hi nefret beslemediine, byle bir ne- fretin gnah olduuna herhangi bir ekilde inandrmak istiyorsak, erkek kadn her yal 177/212 kii, ocuklara henz kkken bambaka eyler anlatmaldr. ocuklar bydkleri za- man, airler de, verilen tlere uygun mas- allar yaratmaya zorlanmaldr. Hera'nn, olu tarafndan zincire vurulduunu, (28) Hephaistos'un, dayak yiyen annesini koru- mak istemesi zerine babas tarafndan gk- ten aaya frlatldn, (29) Homeros'un tanrlar sava (30) diye anlattklarn ken- timize sokmamal. ster benzetmeli (31) olsunlar, ister olmasnlar, btn bu masallar uzak tutmal. nk ocuk, ikisini birbirinden ayramaz: Ama bu yata iit- tiimiz eyler hemen hemen hi akldan sil- inmez ve deimez, ylece kalr. te bunun iindir ki ocuklarn ilk iittikleri szlerin iyi- lik yolunu gsterecek gzel masallar ol- masna ok nem verilmeli." "Mantkl szler sylyorsun; dedi, ama gene biri kalkp 'bunlar nedir? Hangi masallardr?' diye sorsa, hangilerini sayarz?" Ben yle cevap verdim: "imdilik ben de sen de air 178/212 deil kent kurucusuyuz. Kuruculara ise, airlerin masallarn hangi kalba gre yarat- malar gerektiini bilmek, o kalplardan ayrlmalarna izin vermemek der. Kurucu- lar, kendileri masal yaratacak deildirler." "Doru", dedi; "ama u da var: Tanrlar hakknda anlatlacak masallarn kalplar acaba hangileridir?" "yle syleyim", dedim. "Tanr, ister sz- lerde, ister arklarda, ister sahnede olsun, gerekten naslsa hep yle anlatlmaldr." "Tabii, yle olmaldr." "imdi bana syle: Tanr aslnda iyidir, onu yle gstermeli, deil mi?" "Elbette." "Ama iyi eylerin hibiri zararl olamaz, deil mi?" 179/212 "yle sanrm." "Tabii, bir ey zararl olmazsa zarar vermez, deil mi?" "Vermez." "Zarar vermeyen, ktlk eder mi?" "Hayr, etmez." "Ktlk etmeyen, ktle sebep de olmaz, deil mi?" "Tabii, olmaz." "Peki; iyi ey faydaldr, deil mi?" "Evet." "yleyse, refaha neden olur." "Evet." 180/212 "Demek ki, iyi, her eyin nedeni deil, ancak iyi olann nedenidir; kt olan eylerle ilgili deildir." "Evet, tam yledir." "Demek oluyor ki, tanr, iyi olduu iin, ounun dedii gibi insanlarn bana gelen her eye deil, ancak birkana neden olur; bamza gelenlerin ounun nedeni o deildir. nk iyilikler ktlklerden ok daha azdr. yi eylere tanr neden olur; kt eyler iin ise, baka nedenler aranmal; neden olarak tanr gsterilmemelidir." "Bence ok doru sylyorsun" dedi. "Tanrlar hakknda byle akla smaz bir yanlgy, ne Homeros'tan, ne de baka bir airden kabul etmeli. 'Zeus'un kaps eiinde biri ak teki kara bahtlarla dolu iki kp vardr.(32)' 181/212 Zeus kime her ikisinden kartrp verirse, ona bazen bahtn kts, bazen iyisi nasip olur. Kime yalnz ktsnden verirse, onu 'kemirici bir alk, kutlu yeryznde kovalar' diyenleri dinlememeli; 'Gerekten, iyilii de, ktl de bize Zeus datr' diy- enlere de bakmamal. Verilen sz ve yeminleri Pandaros'un bozmasna gelince(33), biri bunun Athena ile Zeus'un yardmyla olduunu sylerse, onu ho grmeyeceiz; 'Tanralarn o kavgasna, o hkmn verilmesine Themis'le Zeus sebep olmulardr'(34), sonra da, Aiskhylos'un dedii gibi, 'Tanr bir evi temelinden ykmak istedi mi, insan sua srkler'(35) gibi sz- leri genlere duyurmamal. Ama biri Niobe'nin ektiklerini (deminki iamb'lar(36) Niobe masalndan alnmtr), ya Pelopid'leri ya da Troia efsanelerini veya buna benzer baka eyleri anlatrsa, bunlar tanrnn ileri diye gstermemeli, yahut, 'bir tanr yap- mtr' derse, imdi hemen hemen bizim 182/212 yaptmz gibi, bir nedenini bulmal ve 'tanr hakldr, iyi etmitir; ceza grenler de bundan faydalanmlardr' demeli. aire 'ceza grenler hakszdrlar, buna neden olan da Tanrdr' dedirtmemeli. Ama 'Ktler kara bahtldrlar, ceza grmeye muhtatrlar, tanrdan grdkleri cezadan da yararlan- mlardr (37) derlerse, varsn desinler. Oysa birinin bana gelen felaketlerin nedeni olarak iyi olan tanr gsterilirse, ne yapp yapp bunun nne gemeli; ehrimizde de iyi detlerle yaanmasn istiyorsak, gen yal kim varsa, bu gibi szleri -ister vezinli, ister vezinsiz olsun-ne sylemeli, ne iitmeli; nk ne syleseler, dine uygun, bize faydal, uyumlu bir ey sylemi olmazlar." "Bu yasaya oyumu seninle birlikte ben de veriyorum, dedi, benim de houma gidiyor". "Demek ki bu, tanrlar hakkndaki yasa ve kalplardan biridir. Dzyazclar yazlarn, 183/212 airler iirlerini buna gre yaratacaklar.Yasa yledir: Tanr her eyin nedeni deil, ancak iyi eylerin nedenidir" dedim. "O kadar da yeter" dedi. "Ya u ikinci yasa ne der?. Sence tanr bir si- hirbaz mdr? Bazan birok ekil ere girip karmza karak, bazan kendi yerine hay- aller gsterip bizi aldatarak, tuzak kurup zamanna gre baka baka klklara girerek grnebilir mi?(38) Yoksa o kendi eklinden hi kmayan, sade bir varlk mdr?" "Sana yle abucak cevap veremem" dedi. "Peki, una cevap ver: Bir ey kendi eklinden karsa, ya kendi kendini deitirmitir, ya da onu baka bir ey deitirmitir; yle olmayacak m?" "Evet". 184/212 "Ama doalar en salam olan eyler, baka birinin en az dokunabilecei, en az deitire- bilecei eylerdir, deil mi? Diyelim bir beden, yiyecein iecein, yorgunluun etkisi altnda; btn bitkiler de gnein scakl, rzgrlarn ve buna benzer glerin etkisi altnda ne kadar salkl ve kuvvetliyseler o kadar az deiirler; yle deil mi?" "Tabii yledir". "Ruh da ne kadar cesur ve uslu akllysa, onu dtan gelen bir etki o kadar az deitirir, deil mi?" "Evet". "Ev eyas, bina, giyecek gibi yapm rnleri, iyi ilenmilerse ve iyi durumdalarsa, bu nedenle baka glerin etkisiyle pek az deiirler diyebiliriz." "yledir". 185/212 "Demek ki, doa ya da sanat, veya doa ve sanat bakmndan gzel olan eyler, bir bakasnn etkisi altnda ancak pek kk bir deiiklik kabul ederler". "yle grnyor". "te tanr da, dtan gelen etkiler altnda, baka baka ekillere girmekten pek uzaktr". "Evet, yledir". "Acaba kendi kendisine baka bir ekil ver- erek mi deiir?" "Eer deiiyorsa, bel i ki byle deiiyor". "Kendini daha iyiye, daha gzele mi, yoksa daha ktye, daha irkine mi evirir?" "Kendini deitiriyorsa, bu mutlaka daha ktye dorudur; nk tanrnn gzelden ve iyiden yana bir eksii vardr diyemeyiz". 186/212 "ok doru sylyorsun", dedim. "Bu byle olduktan sonra Adeimantos, tanr olsun in- san olsun, kim, herhangi bir bakmdan kendini isteyerek daha kt klar?" "Kimse" dedi. "Demek ki, bir tanrnn kendini deitirmek istemesi de olanaksz bir ey", dedim. "Aksine, yle anlalyor ki tanrlar en gzel ve en iyi varlklar olduklarndan hep kendi ekillerinde kalrlar". "Bence byledir, baka trl de olamaz". "Demek, azizim", dedim, "hibir air gelip bize:'Tanrlar uzaktan gelen yabanclara ben- zeyerek trl trl ekillerde belirir, kentleri dolarlar.'(39) demesin, Proteus'la(40) Thetis(41) hakknda yalanlar uydurmasn, tragedialarda, baka manzumelerde Hera'y 'Argos'un rma Inakhos'un hayat veren 187/212 ocuklar iin' dilenen bir rahibe klna sok- masn(42). Buna benzer birok yalan uydur- masn. Analar, bunlarn szlerine kanp 'Baz tanrlar geceleyin eitli yabanc klklara girer, urada burada dolarlar' diyerek yavrularn korkutmasnlar; yoksa tanrlara kfretmi, ocuklarnn korkakln artrm olurlar". "Aman, bundan kansnlar!" dedi. "yleyse tanrlar ekil deitirmezler; ama bizi aldatarak, sihirbazlk ederek, kendilerini trl trl ekillerde gstererek, kandrrlar, yle mi?" "Belki yledir" dedi. "Peki, bir tanr, nmze bir hayalet koyup, bir eyler syleyip bir eyler yaparak sahtekrlk etmek ister mi?" "Bilmiyorum" dedi. 188/212 "Gerek yanltan -gerekle yanl bir araya gelebilirse!-insanlar da tanrlar da hep nefret ederler, bunu bilmiyor musun?" "Ne demek istiyorsun?" dedi. "unu": dedim. "Kimse znn en nemli blm ve en nemli eyler konusunda, ger- ekten uzaklamaya raz olmaz; her eyden nce znn gerekten uzak kalmasndan ekinir". "Gene anlamyorum" dedi. "Anlamyorsun, nk kim bilir ne yce eyler sylyorum sanyorsun", dedim. "Ben ise unu diyorum: Kendi ruhuyla gerek zerinde aldanmay, aldanm olarak kal- may, yani bilgisiz olmay ve yanl ruhta tutmay, ona orada yer vermeyi kimse kabul etmez; herkes ondan, onun ruhta ol- masndan pek byk bir nefret duyar". 189/212 "Evet". "Ama aldanm insann ruhundaki bilgisizlie -demin dediim gibi-gerek yan- l deseler ok doru olur; nk szlerle ald- atma, yani yalan, ruhtaki durumun ancak bir glgesidir; sonradan meydana gelen bir hay- aldir, gerekten bsbtn uzak olmak deildir. Yoksa yle deil mi?" "Tam yle". "Demek gerekten bsbtn uzak olmaktan yalnz tanrlar deil, insanlar da nefret ederler". "yle sanrm". "yleyse, szlerde gerekten uzaklamak hakknda, yani yalan hakknda ne diyeceiz? Yalan ne zaman, kime faydal olur da nefrete hak kazanmaz? Acaba dmanlara 190/212 kar kullanlrsa veya dost dediklerimiz, bir lgnlk veya aklszlk yznden kt bir eye kalknca, onlar caydrmakta ila gibi faydal olmaz m? Demin szn ettiimiz masallara gelince, madem ki gerein gemite ne olduunu bilmiyoruz, yalan mmkn olduu kadar geree benzetmekle onu yararl klm olmaz myz?(43) "Evet, evet, yledir" dedi. "Peki ama, gerekten ayrlmak, saydmz hedeflerin hangisi iin tanrya fay- dal olabilir? Yoksa tanr gemii bilmez de yerine ona benzer bir ey koymak istedii iin mi gerekten ayrlr?" "Byle dnmek gln olur". "Demek tanrda yalanc bir airlik yoktur." "Hayr, yoktur." 191/212 "Yoksa dmanlarndan korktuu iin mi gerekten ayrlr?" "Buna imkn m var?" "Yoksa dostlarnn aklszl veya lgnl yznden mi?" "Aklsz veya lgnlarn hibiri tanrnn dostu deildir ki. ." "yleyse tanrnn gerekten ayrlmasna hibir neden yoktur". "Yoktur" dedi. "Demek tanrlar dnyasnda ve tanrlardan gelen eylerde gerekten ayrlmak yoktur". "Tam yledir". "Demek oluyor ki tanr iinde de, sznde de sade ve doru bir varlktr; ekil deitirmez. Ne uyank olana alametler gsterir, ne de 192/212 rya grene; kimseyi hayallerle veya szlerle aldatmaz". "Senin szlerin zerine bunun byle olduuna ben de inanyorum". "yleyse kabul edersin ki ikinci kalp da u- dur: Bu kalba gre, tanrlardan sz ederken, onlar betimlerken, unutmamal ki, onlar ekil deitiren sihirbazlar deildirler. Bir ey syleyerek veya yaparak sahtekrlk edip bizi yoldan karmazlar." "Evet, sana hak veriyorum". "O halde, Homeros'un birok szn been- mekle birlikte, Zeus'un Agamemnon'a o ryay gndermesini(44) beenmeyeceiz; Aiskhylos'un u dizelerini (45) de: 'Thetis der ki, Apollon, dnnde mutlu analn verek, ocuklarnn hastalk nedir bilmeye- ceklerini, uzun mrl olacaklarn vaat etti; btn bunlar syledikten sonra, benim 193/212 tanrlarn gzettii kaderimi uurlu bir paian'la(46) vmeye balad, beni sevindirdi. Ben de Phoibos'un kehanet sanatyla tap kaynayan aznn yalansz olduunu sany- ordum. Ama, o arky syleyen, o sofrada oturan, bu szleri syleyen Phoibos, benim olumu ldrd'. Biri tanrlar hakknda byle eyler sylerse, fkeleneceiz, ona katlmayacaz; savalarmzn tanrlara saygl olmalarn istiyorsak, onlarn insana nasip olduu lde tanrlara benzemelerini istiyorsak, retmenlerin, genleri yetitiri- rken byle eyler kullanmalarn yasak edeceiz". "Evet, dedi, ben bu kalplar candan kabul ediyorum; onlara yasa gzyle bakmak isterim". 194/212 AIKLAMALAR DEVLET I (1) Burada sz geen tanra klt, Pire'de oturan Thrak tccarlar tarafndan Hellas'a getirilen Thraklar tanras Bendis'tir. Bayram, her yl haziran ay balangcnda kutlanrd. (2) 421 barna ad veren ve Sicilya seferinin yarda kalmas zerine esir dp Siracusa kentinde ldrlen nl Atina komutan. (3) Yallkla teki dnya arasnda bulunan eik. (4) "Yat yatndan,yal yaldan holanr." (5) Herodotos (8. 125) ayn masal biraz deiik biimde anlatmtr. (6) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden. (7-8) Hellence "Dikaiosyne" szcnn an- lamn, hibir dil tek szckle eviremez. Biz bu szce karlk olarak genellikle "doruluk", bazan da "adalet" szcn kullandk. "Dikaios"a karlk olarak genellikle "doru" szcn kul- landk; baz yerlerde "adaletli" veya "hak- sever" szckleri de uygun olurdu. "Dikaio- syne" ve "Dikaios"un kart olan "Adikia" ve "Adikos" szckleri iin "doru" kknden gelme bir karlk olmadndan, Platon evirilerinde kullanlagelen "erilik" ve "eri" szcklerini biz de kullandk. Fakat yerine gre "hakszlk" "adaletsizlik" "adaletsiz" szcklerini de kullanmay uygun bulduk. (9) Keos'lu Simonides (.. 556-468). Hel en koro liriinin en byk airlerinden biridir. 196/212 iirlerinde dncelere byk bir yer ayrdndan, ahlk sorunlarnda sz geen bir air saylrd. (10) "Kurban" szcn geni bir anlamda, yalnzca "kesilen hayvan" deil, kurban trenlerini ve bu trenlerde tanrlara armaan edilen baka eyleri de gstermek iin kullandk. (11) Hoplit: ar silahl asker. (12) Sokrates sonraki satrlarda doru adamn bir hrsz olduunu gstermek iin sofistlerin kantlama yntemlerinden birini alayla kul anmaktadr. Fakat bu szlerin ar- kasnda, kart olan iki eyin birbirleriyle bal olduunu kabul eden ciddi bir gr gizlenmektedir. (13) Homeros, Odysseia, 19.395 vs. Homeros'un bu szlerinde ahlk bakmndan bir hkm aranmamaldr: Autolykos yar 197/212 gln bir kiidir; ustalkla yapt hrszlk- lar insan gldrr. Onun koruyucusu olan tanr Hermes'in hrszlklarna Apollon bile glmt. (14) Hibir dilde tam karl bulunmayan Hel ence "arete" szcn, "iyilik" szcyle karladk; ancak, yerine gre "er- dem" "yetenek", "yetkinlik", "yararllk" an- lamlarna geldiinin anlalacan umarz. (15) Prieneli Bias'la Mityleneli Pittakos "Yedi Uslular"dandr. (Yedi akiller) (16) Periandros (627-568/5) Korinthos tir- anyd. Makedonya kral II. Perdikkas 545'ten 413'e kadar hkm srmtr; Atin- allar onu kt adam bilirlerdi, nk Pelo- ponnes savanda mttefikleri olduu halde, onlara hainlik etmiti. Kserkses, herkese tannm Pers kraldr. Thebaili Ismenias ktl ile n alm bir devlet adamdr; Pers kralndan rvet alarak, Thebai'yi 198/212 Isparta'ya kar savamaya yneltmitir; fakat sonradan Ispartallar, Thebai ehrini alnca, Ismenias' ldrmekle ondan c almlardr. (17) Thrasymakhos, tartma siyasal konu- lara gelince, sze karyor. O, kaba bir adam olarak gsterilmektedir. Thrasymakhos, Gor- gias diyalounda sz alan ve nezaketten, kibarlktan hi ayrlmayan Kallikles'ten ok farkldr. (18) Bu szlerle Sokrates Thrasymakhos'u bir kurda benzetmi oluyor; nk Hellenler bir insanla bir kurt kar karya geldii zaman, insan kurdu daha nce grrse, ona bir zarar gelmeyeceine; kurt insan daha nce grrse, insann dilinin tutulacana inanrlard. (19) Sokrates'in nl "eironeia"s, ilk baskda "bilmezlikten gelme" diye evrilmiti. (20) Attika mahkemelerinde sulu, suu tespit 199/212 edildikten sonra, baz hallerde, kendine layk grd cezay kendi isteyebilirdi. (21) Pulydamas 408 ylnda Olympia'da "pankration" karlamasn kazan- mtr. "Pankration" gre ve boks karm bir dvtr. (22) Olanaksz, baarl olmayaca nceden bilinen bir ie girimek demektir. (23) Sokrates'in, burada Thrasymakhos'un grlerini benimsemesi, Thrasymakhos'un gene alt edilmesine neden olacak. (24) Sokrates cret alma sanatndan sz ederken, tabii bu ie, bir meslee sarlr gibi sarlan bir insan snfnn bulunduunu dnmyor; bir sanattan elde edilen creti, o sanatn asl hedefinden ayrp bylece, bu yapma ayrmla, Thrasymakhos'un szlerinde gze arpan karkla dayanarak, onun id- diasn rtmek istiyor. 200/212 (25) Besbelli ki Sokrates bu sonuca gene kukulu bir tanmlama yoluyla varmtr. "Olmak"tan "benzemek"e varlabi- lir, ama bu mantk balants tersine evrile- mez. Bununla birlikte Sokrates Thrasymakhos'a kar sofistlerin tanmlama yntemlerinden birini kullanmaktan ekinmiyor. 201/212 DEVLET II (1) Lydial, Lydia Kral Karun'dur; atas olan, Mermnad soyunun kurucusudur ve aa yukar 685 ylnda Lydia tahtn zorla ele geirmitir. Hellas'ta Gyges hakknda birok efsane domutur. Herodotos'un (I, 1-8-13) Gyges hakknda anlatt masal da ef- sanelere dayaldr; Herodotos'ta rastla- madmz, Platon'un anlatt masal, belki tarihinin ayla Platon'un yaad zaman arasnda domu ve Hellenlerin hayal glerini hep kurcalam olan Gyges'in kiiliine yaktrlmtr. (2) Aiskhylos'un 'Thebai'ye kar Yedileri' (592-595). Bu szler tragediann grkemli bir kiilii olan tanr szcs Amphiaraos hakknda sylenmitir. (3) Hesiodos, 'ler ve Gnler' (232-34). (4) Homeros, 'Odysseia XIX, 119-113. (5) Orphiklerin inancna gre Homeros'tan nceki alarda yaam olan mitolojik rahip ve air; olu Eumolpos'tur. (6) Hesiodos, 'ler ve Gnler', m. 287-289. (7) Homeros, Ilyada, XI. 497-501, (8) Orphikler kitaba byk bir deer veri- rlerdi; mezhebin geni bir edebiyat vard. Bu satrlardan, Platon'un Orphik mezhebini ne kadar hor grd anlalmaktadr: Adeimantos'un szleri, Orphik retinin etkisine inancn dorudan doruya ahlk- szla neden olduunu gsteriyor. (9) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden. (10) Bu szler Simonides'indir. 203/212 (11) Paroslu Arkhilokhos, iirlerinde birok defa tilkiyi kurnazla rnek olarak gstermiti. (12) Doru yolu bulmu kimseleri ahret ceza- larndan kurtaran tanrlar. (13) Orpheus ve Musaios'tan sz edilmektedir. (14) Sokrates, alay ederek, Glaukon'la Adeimantos'a Thrasymakhos'un oullar diy- or; nk onlar, Thrasymakhos'un tezini savunmay zerlerine almlardr. (15) Burada belki Kritias'tan sz ediliyor. Kritias, Platon'un hasm olan oligari taraf- tar bir siyaset adamyd. Oligarhlarn 404 ylnda yaptklar hkmet darbesinde Kri- tias vicdanszca davranmt. Sofistlerin grleriyle yetimi olan, ok okumu bir adamd; yazd baz dizeler elimize gemitir. 204/212 (16) Burada Megara savalarnn hangisinden sz edildii tam bilinmiyor. (17) Devlet ve insan ruhu arasndaki benzer- lik bu satrlardan itibaren byk bir rol oynayacaktr (rnein IV. kitapta verilen doruluk tanmnda). (18) nsanlarda yaratllarndan farkl yetenekler olduu ve bu yzden onlarn baka baka ilerde kullanlmalar gerektii fikri, Platon'un ana fikirlerinden biridir. O bu fikre dayanarak, 'Devlet'te, birden fazla ii birlikte yapmay (polypragmosyne) kt- leyip, doruluk 'herkesin kendine den ii grmesidir' der. (19) Glaukon'un bu ve bundan hemen son- raki itiraz, sava snfna ihtiyac olan bir devletin domas iin gereken artlarn sayl- masna yol ayor. Bu paradan, Platon'un, sava kesiminin ve bu kesimin eitilmesin- in betimine varmak istedii anlalyor. 205/212 (20) Bak: Not 18 (21) Savalarn eitimi konusu bu kitabn sonunu ve nc kitabn hemen hemen btnn kaplamaktadr. (22) Klasik ada Hellen eitiminin, beden eitimiyle ruh eitimi arasndaki denklik zerine kurulmu olduu bilinir. Byle bir denklik tarihin baka hibir anda, hibir lkede elde edilememitir. Mzik szcyle Platon, btn ruh eitimini anlyor. (23) Bu szlerde eletiri yoktur: Platon baz durumlarda yalan sylenebilecei, hatta bunun gerekli olduu fikrindedir. (24) Uranos (Gk) ve Gaia (Yer), tanrlarn en eskileridir. Uranos, Gaia ile birlemes- inden doan ocuklarnn yeryzne k- malarna, gne n grmelerine izin ver- mez, onlar topran derinliklerinde otur- maya zorlarm. Gaia, 206/212 oullarn babalarndan c almaya tevik edince, yalnzca Kronos cesaret edip Uranos'u bir orakla yaralayarak erkekliinden yoksun brakm ve bylece dnya egemenliini ele geirmi. Hesiodos Theogonia adl eserinde (m. 154-181) ef- saneyi bu ekilde anlatmtr. Bu korkun ef- sanelerin, Hellenlerin hayal gcnden domadna iaret etmeliyiz. Tanrlarn soy- aalarn Hellenler byk olaslkla Fenike- lilerden almlardr. Nitekim XIV. yzyldan kalma Ras amra metinlerinde bunlara raslanmaktadr. (25) Platon bu satrlarda myster'lere dein- mektedir; myster'lerde domuz kurban etmek deti vard. (26) Burada Euthyphron diyalounu hatrla- mak gerekir: Bu diyalogda Euthyphron ba- basn, szde iledii bir gnah iin, mahke- meye vermek ister. 207/212 (27) Burada devlerden sz edilmektedir. Devler, Uranos'un yarasndan yere akan kandan domulard. Gaia onlar g feth- etmeye tevik edince, en yksek dalar birbiri stne yp, g ele geirmeye almlar, ama Zeus'a yenilmilerdi. Tanrlarla devler arasndaki cenk, Yunan sanatnda ok kullanlan bir ko- nudur. Bu cenk Bergama sunanda da betimlenmitir. (28) Hephaistos, Zeus'la Hera'nn oludur. Hera, onu doar domaz, gkten aa atm; bu becerikli tanr da, annesinden c almak iin, iinde grnmez zincirler sakl bir taht yapp Hera'ya armaan etmi. Hera tahta oturunca zincirler onu birdenbire sarm. Tanrlarn hibiri balar zp tanray kurtaramam. Sonunda Dionysos Hephaistos'u sarho etmeyi, onu Olympos'a gtrp, Hera'y zdrmeyi baarm. (29) Homeros, lyada I, 590-594 208/212 (30) lyada'nn XX. ve XXI. kitaplarnda tan- rlar bir Akhalarn tarafnda, bir Troiallarn tarafnda savarlar. (31) iirleri benzetme (kinaye) yoluyla anlat- mak Platon'dan nce de ok yaylm bir yntemdi. lk olarak XVI. yzylda Rhegion'lu Theagenes tarafndan kul- lanlmt. Theagenes'e gre lyada'nn XX. ve XXI. kitaplarndaki tanrlar sava doa glerinin birbiriyle arpmasdr. (32) Homeros, lyada XXIV, 527-532. (33) Homeros, lyada IV, 69 v.s. (34) 'Kypria' destannda Troia savann douu anlatlmt. (35) 'Niobe' tragediasndan alnmtr. (36) amb, tragediann en nemli vezinlerindendir. 209/212 (37) Ceza hakknda ayn fikre Gorgias diy- alounda da rastlanr. (38) Platon iki olanak gryor: 1) Tanr, ger- ekten deiir, 2) Tanr insanlar aldatmak iin deimi gibi grnr; her ikisinin de geree aykr olduu gsteriliyor. (39) Homeros, Odysseia, XVII, 485/6. (40) Odysseia IV, 456/57'de, srasyla ejderha, pars, domuz, su ve aa eklini ald anlatlmtr. (41) Pindaros'un anlattna gre (Nem. V, 6 vs.), Thetis, Peleus'la evlenmemek iin eitli ekillere girmitir. (42) Aiskhylos, kaybolan tragedialarndan birinde, Hera'y yle betimlemi. (43) Eseri okumakta ilerledike, Platon'un, devletin kurulmas iin izin verilen, gerekli 210/212 bir yalana bavurmakta olduunu grrz; toplumsal kesimin kesin olarak ayrl- mas bu yalana dayanr. (44) Homeros, lya'da II, 1-34. (45) Aiskhylos'un tanmadmz bir tragediasndan. (46) Apollon'un kendisine ve kltne bal bir ark. 211/212 @Created by PDF to ePub