You are on page 1of 212

DNYA KLASKLER DZS: 6

DEVLET I-II Bu kitabn hazrlanmasnda


DEVLET I ve II'nin MEB Yunan Klasikleri
dizisindeki 2. basklar temel alnm ve
eviri dili gnmz Trkesine uyarlan-
mtr. Yayna hazrlayan: Egemen Berkz
Dizgi: Yenign Haber Ajans Basn ve
Yaynclk A..
Bask: ada Matbaaclk Yaynclk Ltd. ti.
Austos 1998
P L A T O N
DEVLET I-II
Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filo-
loji Bakan Prof. Dr. Georg Rohde'nin yne-
timinde, doktora rencileri Azra Erhat,
Samim Sinanolu ve Suat Sinanolu
tarafndan aslndan evrilmitir.
3/212
DEVLET I
"DEVLET"N I. KTABI HAKKINDA
evirisine baladmz eser, Symposion ve
Phaidon'la birlikte Platon'un btn eserler-
inin en yksek noktasn oluturur. Platon'un
hemen hemen hibir genlik dnemi diy-
alou yoktur ki, herhangi bir ynyle
"Devlet"i hazrlam olmasn; son diyaloglar
arasnda hemen hemen hibiri yoktur ki kk-
leri Devlet'te bulunmasn, ya da hi olmazsa
onunla ilgili olmasn. V'inci kitabn sonlarna
doru, yani btn eserin tam ortasnda ok-
unan ana cmle unu ileri srmektedir: "Ya
hkmdarlar filozof, yahut da filozoflar
hkmdar olmaldrlar; byle olmazsa, dev-
let ve insanlk iin mutluluk beklenemez. "Bu
sz, felsefe tarihinin son derece nemli olay-
larndan biri olan Sokrates'in lmne
Platon'un verdii son yanttan baka bir ey
deildir. Devlet, elimizde bulunan el
yazmalarnda 10 kitaba ayrlmtr. Fakat bu
ayrma Platon'un kendisinden deil, mpar-
ator Tiberius zamannda yaam olan astro-
log ve filozof Trasyllos'tan kalmadr.
Platon'un, eseri nasl bldn bilmiyoruz.
Eserin 10 kitaba ayrlm olmas, onun kur-
uluuna iyi uymuyor. Yalnzca I'inci ve
X'uncu kitaplar, fikir bakmndan, bir btn
meydana getirmektedir.
I'inci kitap, rnein Lakhes ve Lysis gibi,
aporetik yani kmazl denen diyaloglara pek
benzer. Bu gibi diyaloglar tekilerden ayran
taraf, bunlarda baz kavramlara, -Lakhes'te
cesarete, Lysis'te dostlua-ait birtakm
tanmlarn arka arkaya gzden geirilmesi,
fakat ele alnan sorunun znn bununla or-
taya karlamamasdr. Bu diyaloglarn so-
nucu olumsuzdur; bir aporia'ya, bir kmaza
varlr. Bunun gibi, devletin 1'inci kitabnda
da doruluun baz tanmlar arka arkaya ele
alnmaktadr. Hepsi iin u anlalmaktadr
5/212
ki, bunlar, doruluun zn tam olarak
kavramyorlar. Bylece 1'inci kitap,
doruluun znn ortaya karlamad
gibi olumsuz bir saptamayla sona ermek-
tedir. Devletin 1'inci kitabyla kmazl diy-
aloglar arasndaki bu benzerlik hi de rasgele
deildir. 1'inci kitabn teki kitaplardan epey
zaman nce, yani ona benzer diyaloglar
yazld sralarda tasarlanm olduuna
phe yoktur. Platon'un, bu diyaloa
"Thrasymakhos yahut doruluk" adn ver-
mi olmas pekl dnlebilir. Son-
ralar Platon bu diyalou, Devlet'e giri
olarak kullanmtr.
Hem yalnzca btnnn kuruluunda deil,
sanat bakmndan ileniinde de, k-
mazl diyaloglarla devletin 1'inci kitab
arasnda byk bir benzerlik vardr. Konu-
mann iinde getii evre, konumada pay
olan kiiler byk bir zarafetle ve gze arpa-
cak biimde canlandrlmlardr.
6/212
Platon, doruluk hakkndaki konumay
Pire'ye koyuyor; bunun ne demek olduunu
aratrmalyz. Bir kere konumann k
noktas, doruluun tccarca kavranmasdr.
te ticaret limannn havas bu kavrama
tmyle uymaktadr. Ama bununla kalmy-
or: Platon'un kendi siyasal gelimesi iin pek
nemli olan 404-3 yllar olaylarnda, ol-
igarkhln (oligarinin) yerlemesiyle de-
mokratln yeniden kabulnde, bu kent
nemli bir rol oynamtr. Bu bakmdan bur-
as Platon'a doruluk ve Devlet zerine
yrtlen bir konuma iin ayrca anlaml
bir yer olarak grnm olabilir. Fakat
Platon'u buna karar verdiren baka bir
neden, zel bir neden olsa gerek. Konuma,
Polemarkhos'un evinde oluyor. Bununla
Platon, bu kiiye adeta bir ant dikmek
istemitir. nk Polemarkhos, bir erilik (
hakszlk) kurban olmutur: Byk servetini
ellerine geirmek iin, oligarkhlar, yani
Otuzlar, onu ldrtmlerdir. Bylece,
7/212
Polemarkhos'un lm ile, hakszlk
bakmndan oligarkhlardan fark olmayan
demokrasinin kurban Sokrates'in lm
arasnda bir benzerlik beliriyor. Onun iindir
ki Platon, Polemarkhos'u Sokrates'le hep yan
yana gsteriyor ve ona, ancak her ikisinin
aln yazs gz nnde tutulunca anlalabi-
len u szleri syletiyor: Ben seninle birlikte
savamaya hazrm.
Birinci kitaptaki konumay iyice anlamak
iin, konuan kiileri gzmzde canland-
rmalyz. Burada, birbiriyle ilikiye giren
grup insan vardr; birinci grubu Sokrates'le
iki rencisi:Glaukon ve Adeimantos; ikinci
grubu, ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos;
ncsn ise sofist Thrasymakhos'la onun
peinden gelen renciler meydana
getirmektedir.
Glaukon'la Adeimantos, Ariston'un oullar
ve Platon'un kardeleridir. Bunlar, II'nci kit-
abn bandan hemen sonra konumann
8/212
balca kiileri oluyorlar; durmadan
Sokrates'in, konuyu daha etraflca ele al-
masn istiyor ve kantn glkleri
karsnda kaamak yollara sapmasna gz
yummuyorlar; doruluun zn kesin
olarak meydana karmak iin Sokrates'in
grnn tam kartn, byk bir
kararllkla savunuyorlar. Sokrates'le dp
kalkma sayesinde diyalektikte elde ettikleri
ustalk, onlara, bu gr asl benimseyen-
lerden daha keskin dnce ile, fikirlerinde
daha byk tutarllkla ilerlemek imknn
veriyor. II'nci kitabn banda Glaukon'la
Adeimantos'un konumalar, adeta heybetli
birer kapdr; Okuyucu bu kaplardan
girince, Sokrates-Platon felsefesinin i
yapsna girmi oluyor. Acaba Platon hak-
larnda hemen hemen hibir ey bilmediim-
iz bu iki kardeine Devlet'te neden bu kadar
nemli bir rol vermitir? Onlar, unutulmak-
tan kurtarmak istemitir, dendi. Fakat bu iki
kii araclyla kendi z varlnn baka
9/212
baka ynlerini gsterdiini sylemek daha
doru olur. O, kendi adn ileri srmemek
iin byle davranyor. u da belli ki, II'nci
kitapla konu, Platon'a zg bir biimde ele
alnmaktadr; burada artk Platon'un kendisi
Sokrates'e sorular soruyor, Sokrates de
Platon'un sansna gre, yaasayd nasl
cevap verirse yle cevaplar veriyor.
kinci grubu, dediimiz gibi, Sokrates'ten
pek byk bir sayg gren ihtiyar Kephalos'la
olu Polemarkhos oluturuyor.
Polemarkhos'un kardei nl hatip Lysias
konumada hazr, ama sze karmyor.
Kephalos, doutan Atinal deil, Siracus-
al zengin bir silah tccardr. Perikles onu
Atina'ya armt: Attika'nn o zamanki
yksek kltrnn ekiciliine dayanamayan
bu adam, daveti kabul etmi, Pire'ye yer-
lemiti. ocuklarna brakt byk servet,
onlarn felaketlerine sebep olmutur:
Polemarkhos'a Otuzlar zehir iirmiler, Lysi-
as ise kaabilmitir. Platon, Polemarkhos'a
10/212
1'inci kitabn banda Kephalos'un varisi
olma konusunda akalar yaptrarak, bu
konuya, yanl anlalmayacak kadar ak bir
ekilde deinmektedir. Sokrates'in bu grupla
olan balar dostadr. Bu gruptakiler filo-
zofa dnmeyen kimselerdir. Ama felse-
feye henz ihtiyac olmayan, bilmeden doru
davranan, doru duyan, hayatn btn
temellerinin sofistler tarafndan rtlmes-
ini henz yaamam olan bir kuaktandrlar.
Onun iin bu adamlarla tartlamyor. Keph-
alos, konuma filozofa olmaya balar
balamaz kurbanlarna gidiyor. Polemarkhos
ise konumada bir para rol alyor; ama
Sokrates'in asl hasmlar ortaya knca
ekiliyor. Miras szc, ayn zamanda
Polemarkhos'un, babasnn namusunun mir-
asna da konmu olmasyla ilgilidir. Fakat
Platon'un aka gstermek istedii udur ki:
dnn insanlarnn anlad gibi namuslu ol-
mak, yani neden iyilik ettiini bilmeden iyilik
etmek, artk yetmez; Sokrates'in dneminde
11/212
gerek hayattan pay almak isteyen,
Glaukon'la Adeimantos gibi filozofa
dnmelidir.
nc ve sonuncu grubu sofist
Tharsymakhos'la rencileri oluturmak-
tadr. rencilerden Kleitophon tek bir defa
sze karyor; Kharmantides batan sona
kadar sessiz duruyor. Khalkedon'lu (imdiki
Kadky) Thrasymakhos en nemli sofistler-
den biridir. 430'da Atina'ya gelmi ve 5'inci
yzyl sonuna kadar orada almtr. Bu
adamn nemi, retorik sanat ile bu sanat
zerindeki derslerinden ileri gelmektedir;
"period"lu cmleler yaz ve onlar ritimli
sonlarla bitiriinin Hellen sanat dzyazn
zerinde byk etkisi olmutur. Bu zatn ah-
lak alanndaki grlerini, hemen hemen sa-
dece Platon'dan aktarld kadaryla biliyor-
uz. Onun iin, Platon'un onun hakkndaki
betimlemesinin nesnel olup olmadn
bilmiyoruz. Doruluu glnn hakk
olarak tanmlayan, doruluk hakkndaki en
12/212
ileri gr, Gorgias'ta Kallikles tarafndan
savunulmaktadr. Zaten Devlet'te de
Thrasymakhos'un kiilii ve grevi,
Kallikles'in Gorgias'taki kiiliine ve grev-
ine pek benzemektedir. Bununla beraber, her
ikisinin savunduu grlerin incelikleri
arasnda nemli farklar vardr: Bylece,
Platon'un, Devlet'in 1'inci kitabnda, tari-
hteki Thrasymakhos'un gerek grlerini
bildirmi olmas olasdr. u var ki, bunlarda,
Kallikles'in grlerinin keskinlii ve btn-
l hi yoktur. Bunlar, Sokrates'in
diyalektik sanat ile ortaya karlmas g ol-
mayan elikilerle doludur.
Bu durum, kitabn ana fikrine ok iyi uymak-
tadr; biliyoruz ki, kitapta doruluk hakknda
bilinen grlerin birer birer gzden geir-
ilmesi isteniyor. Bu grler arasnda sofist-
lerinki de vardr. Thrasymakhos'un
dnceleri, i btnlk bakmndan kusur-
lar dolaysyla bu ie pek elverilidir. Onun
iindir ki Thrasymakhos'la yrtlen
13/212
tartma, Kallikles'le olan tartma kadar
ciddi deildir ve hep "undan bundan
konuma" olarak srp gider. Bu alanda
sofistler, sonuna kadar mcadeleyi becere-
mezler; bunu ancak Akademia'da yetimi
gen filozoflarn kendileri yapabilir. Platon,
Kephalos'un evindeki konumay belli bir
yla koymu ve o yl diyaloun banda tam
olarak bildirmitir. Bu yl, Pire'de Tanra
Bendis erefine ilk kez byk bir alayla, atl
ve fenerli bir kouyla geceleyin kutlanan
byk bayramn yapld yldr. Bayramn
hangi yl Atina'ya alndn, ne yazk ki
bilmiyoruz. Bununla birlikte, Alkibiades'in
zaferleriyle Atina ticaretinin ve Pire
Liman'nn yeni bir gelime yaadklar 410
ve 409 yllarn dnebiliriz. Yeni bir
bayramn kabul, umutla dolu bir zamana iyi
uyuyor. 408 ylnda Olympia oyunlarnda
kazanan atlet Pulydamas'n adnn gemesi
de bu zamana iarettir.
14/212
Devlet'in ne zaman kaleme alnd kesin
olarak sylenemez; zaten Platon'un diyalog-
larnn yazlma tarihleri iin elimizde bir-
takm karsamalardan baka ara bulun-
muyor. Bununla birlikte, eserin 372'de bit-
mi olduunu kabul edebiliriz. O yl Platon
56 yandayd. Tabii, Devlet gibi bir eser ksa
zamanda yazlm deildir. Platon'un eseri
ne zaman tasarladn, ne zaman ie
baladn da bilmiyoruz. almalar on
yla, yahut daha uzun bir zamana yaylmtr
diyelim; o zaman, Devlet'teki baka diyalog-
larla olan birok kesime noktas kolayca an-
lalabilir. Profesr Dr. GEORG ROHDE
SOKRATES anlatyor:
Dn Ariston'un olu Glaukon'la Pire'ye in-
dim. Niyetim tanraya (1) dua etmek hem de
ilk defa kutlanan bayramnn nasl olacan
grmekti. Yerlilerin dzenledikleri alay pek
gzel buldum, ama Thrak'larnki de par-
laklktan yana onlarnkinden aa kalmad.
15/212
Dualarmz bitirmi, alay seyretmi, ehre
dnyorduk. O anda Kephalos'un olu Pole-
markhos eve dnmek zere yola ktmz
uzaktan grm, bizi durdurmak iin ocuu
nden koturdu. ocuk arkamdan elbisemi
yakalayarak "Polemarkhos kendisini bekle-
menizi diliyor" dedi. Dndm. "Efendin
nerede?" diye sordum. "te, arkadan size
doru geliyor, ltfen bekleyiniz"
dedi.Glaukon da "Peki, bekleriz" dedi. Biraz
sonra Polemarkhos bize yetiti; yannda
Glaukon'un kardei Adeimantos, Nikias'n
(2) olu Nikeratos ve alaydan dnen daha
birka kii vard. Polemarkhos "Sokrates,
yanlmyorsam, ehre dnmek zere yola k-
tnz" dedi.
"Hayr, hi yanlmyorsun" dedim.
"Bizi gryor musun ka kiiyiz?" diye sordu.
"Grmez olur muyum?"
16/212
"yleyse ya bizimle baa karsnz, ya
burada kalrsnz" dedi.
"Peki, bunun baka bir yolu daha yok mu? Ya
biz sizi ikna eder de, siz bizi serbest
brakrsanz?. ." dedim.
"Dinlemesek de, gene ikna edebilir misiniz?"
diye sordu. Glaukon "Edemeyiz" dedi.
"yleyse sizi dinlemeyeceimizi aklnza
koyun!"
Adeimantos da "Akama tanrann erefine
atl bir meale kousu olacandan da
m haberiniz yok?" diye sordu.
"Atl m?" dedim, "Bu da yeni birey; yani
koucular mealeleri elden ele geirerek at
zerinde yaracak; bunu mu demek
istiyorsun?"
17/212
Polemarkhos "Evet" dedi, "Bundan baka
grlmeye deer gece enlikleri de olacak.
Zaten biz yemekten sonra kacak, enlikleri
seyredeceiz; orada birok genle buluacak,
konuacaz. Haydi vazgein de kaln."
Glaukon da "Anlalan, kalmak gerekiyor"
dedi.
"yle istersen, yle olsun" dedim.
Bunun zerine Polemarkhos'un evine gittik;
Polemarkhos'un kardeleri Lysias'la
Euthydemos'tan baka Kalkhedon'lu Thrasy-
makhos, Paiania'l Kharmantides,
Aristonymos'un olu Kleitophon da oraday-
d. Polemarkhos'un babas Kephalos da
evdeydi. Onu pek ihtiyarlam buldum;
kendisini grmeyeli ok olmutu. Sandalye
zerinde bir minderde oturuyordu; az nce
avluda kurban kestii iin banda hl bir
elenk vard. Yanna oturduk; orada
epeevre sandalyeler diziliydi. Kephalos
18/212
beni grr grmez selamlad, "Sokrates,
Pire'ye inip bize uradn yok" dedi, "Hal-
buki gelmeliydin; nk ben ehre kolayca
gidebilseydim, buna gcm yetseydi, sen
buraya gelmesen de olurdu; biz sana gelirdik.
Ama imdi bize daha sk gelmelisin. Belki
bende bedenin hazlar azaldka, konuma
istei ve ondan aldm zevk o lde artyor:
Beni dinle: Sen gene u genlerle bulu, ama
biz de senin candan dostlarnz, bize de sk
sk ura."
"Dorusu Kephalos, ya ok ilerlemi insan-
larla sohbet etmeyi severim" dedim. "Bence
onlar, belki bizim de yryeceimiz bir yolda
epeyce ilerlemilerdir, onun iin, onlardan
bu yolun nasl olduunu renmeliyiz. Acaba
etin ve yorucu mu, yoksa rahat ve dz m?
te senden de bu konuda ne dndn
renmek isterim; nk airlerin 'ihti-
yarln eii (3)' dedikleri bir a vardr;
senin mrn de bu noktaya vard. Bana
syler misin, bu a sence mrn skntl,
19/212
g bir dnemi midir, deil midir, ne
dersin?"
"Zeus hakk iin! Ben sana ne dndm
syleyeyim, Sokrates" dedi. "Bazen biz, aa
yukar yat ihtiyarlar, eski ata sznn (4)
doruluuna rnek olarak bir araya geliyor-
uz. Toplandmz zaman arkadalarmzn
ou alar durur, genliin zevklerini, ak,
arab, cmbleri, o an buna benzer daha
baka hazlarn hatrlar, zlerler. Sanki
byk nimetlerden mahrum kalmlar, vak-
tiyle pek iyi yaadklar halde, imdi hi
yaamyorlarm gibi kederlenirler. Kimi,
yal olduu iin yaknlarndan
kt muamele grdne zlr, bunca
aclara neden olan yallktan tr szlanp
durur. Ama bana yle geliyor ki gsterdikleri
neden asl neden deildir, Sokrates;
nk btn bunlar yallk yznden olsay-
d, ben de, ben yata olan herkes de,
yalandmz iin ayn aclar ekerdik. Oysa
ayn aclar ekmeyen baka yallar da
20/212
grdm. Bir gn air Sophokles'le beraber-
dim, biri gelip ona 'Akla aran nasl? Hl
kadnlarla ilikide bulunabiliyor musun?' di-
ye sordu. O da 'Sus, arkada! Ondan kurtul-
duuma bilsen ne kadar seviniyorum!' dedi,
'Sanki deli ve zalim bir efendiden yakam
syrmm.'
Sophokles'in bu szn o gn doru bul-
duum gibi, bugn de doru buluyorum.
Gerekten, yallk bu eylerde byk bir ra-
hatlk ve erkinlik verir; nk hrslar,
istekler gerginliklerini kaybedip geveyince,
tam Sophokles'in dedii olur. nsan kendini
birok deli zorbadan kurtarr. Ama bu
dertlerin, hi deilse yaknlardan ekilen
dertlerin bir tek nedeni var Sokrates, o da
yallk deil, insanlarn kendi huyudur.
ll, uysal olsalar, yallk da o kadar zor-
larna gitmez. Halbuki yle olmayanlara
yallk da genlik de ar gelir."
21/212
Ben de, Kephalos'un bu szleri ok houma
gittii iin, devam etmesini istiyor, onu
kkrtyordum "Kephalos, dedim, bence seni
dinleyenlerin ou bu szlerini doru bul-
mayacak; huyundan dolay deil, byk bir
servet sahibi olduun iin yallk
ykn kolayca tayorsun, diyecekler;
nk zenginler kendilerine birok avuntu
bulurlarm."
"Haklsn, dedi, szlerimi doru bulmayacak-
lar. Onlar da hakl, ama sandklar kadar
deil. Bak, Themistokles'in u sz ne kadar
yerindedir! Themistokles'e hakaret etmek
iin, 'an ve erefini kendine deil, yurduna
borlusun' diyen Seriphos'luya, o u cevab
verdi: 'Evet, ben Seriphos'lu olsaydm, nl
olamazdm; ama sen Atinal olsaydn, ne
olurdun?' (5) te bu sz, gerekten, zengin
olmayan, yalln ykne de zor dayanan
kimselere ok uygundur; nk uslu akll bir
adam, yoksullukla birlikte yallk ykn
pek kolay tayamayaca gibi, uslu akll
22/212
olmayan biri de, zenginlese bile, gnlnde
huzur bulamayacaktr."
Ben de "Kephalos, dedim, imdiki servetinin
ou miras yoluyla m eline geti, yoksa onu
sen kendin mi kazandn?"
"Ne kazandm ki?. . dedi. Ben Sokrates, para
ilerinde byk babamla babam arasnda bir
yerdeyim; nk adn tadm byk
babam, tutar benim bugnk servetim
kadar olan bir miras birka katna
karmken, babam Lysanias servetini imdi
elimde bulunandan da aa drmt.
Ben ise kalan miras u oullarma daha
klm deil, biraz daha bym brak-
sam memnun olurum."
"Bak bunu sana niye sormutum: Sen paraya
hi dkn grnmyorsun da ondan" ded-
im, "Halbuki paray kendileri kazanmayanlar
ou zaman byle olurlar; kazananlara
gelince, onlar paray iki kat severler; nk
23/212
airler iirlerini, babalar oullarn nasl
severlerse, kendi emekleriyle servet edinmi
olan kimseler de paraya kendi eserleri imi
gibi dkndrler; bir de, herkes gibi ilerine
yarad iin severler paray. Bu yzden on-
larla bir araya gelmek bile hoa gitmez;
nk zenginlii vmekten baka bir ey
bilmezler."
"Hakkn var" dedi.
"yledir; dedim, ama sen bana bir de unu
syle: Zengin olmakla elde ettiin en byk
nimet sence nedir?"
"Bunu sylersem, biroklar inanmayacaktr;
sen unu bil ki Sokrates, leceini aklna ge-
tiren insann iine, nceleri hi aklndan
gemeyen eylerin korkusu, kaygs girer.
nk o zamana kadar 'Bu dnyada ktlk
edenler Hades'te cezalarn ekecekler' gibi,
Hades'te olup bitenler hakknda sylenen
szlere glerlerken, zaman gelir, ya bu szler
24/212
doruysa diye onlar bir korku alr, ruh-
larnda azap duyarlar. nsanlar ya yalln
verdii dermanszlk yznden, yahut
kendilerini teki dnyaya daha yakn
grdklerinden, orada olup bitenler zerinde
daha fazla kafa yorarlar. Bylece ileri kuku
ve korkuyla dolar, artk birine hakszlk edip
etmediklerini hesaplar, aratrrlar. Hayat-
larn gzden geirip birok hakszlk ettik-
lerini gren kimseler ocuklar gibi sk sk
uykudan uyanr, rker, kt bir bekleyi
iinde yaarlar. Halbuki hibir zaman hak-
szlk etmediklerini bilenlerde daima tatl bir
umut, Pindaros'un (6) dedii gibi, 'yall
besleyen' iyi bir umut vardr. Gerekten,
Sokrates, bu air ne gzel sylemi; m-
rnn sonuna kadar doru, dinli bir insan
olarak yaam olana, 'Gnl holandran,
yall besleyen umut yoldalk eder. O
umut ki, insanlarn hi durmadan saa sola
sapan aklnn dmenini tutmakta her eyden
nce gelir' der. Ne doru, ne hayran
25/212
olunacak bir sz! te bunun iindir ki ben
servet edinmenin ok nemli bir ey
olduunu iddia ediyorum; ama herhangi bir
kimse iin deil, ancak uslu akll ve dengeli
bir insan iin. nk, istemeyerek de olsa,
hi kimseyi aldatmamak veya kimseye
yalanc kmamak, tanrya kurban, insana
para borlu olup Hades'e korka korka gitm-
emek. . te elde bulunan para buna ok
yardm eder. Sonra daha baka yararlar da
vardr. Ama Sokrates, her eyi tarttktan
sonra ben unu diyebilirim ki, akl banda
bir insan iin zenginlik en ok bu ie yarar."
"ok gzel sylyorsun, Kephalos! dedim;
"Ama, u senin dediin eyi, doruluu (7-8),
nasl anlatacaz? Sadece, gerei sylemek
ve bir kimseden alnan bir eyi geri vermek
diye mi? Yoksa byle davranmak bazan
doru, bazan eri saylabilir mi?
rnein biri, akl banda bir arkadann sil-
ahlarn emanet alsa, sonra arkada ldrp
26/212
emanetini geri istese, bu gibi emanetlerin
geri verilmemesi gerektiini, geri verenin de
doru adam olmadn herkes syler; bir l-
gna gerei tam olarak sylemek isteyen de
doru adam deildir."
"Haklsn" dedi.
"Demek oluyor ki doruluk 'gerei
sylemek, emaneti geri vermek' le snrl
deildir" dedim.
Polemarkhos sze atlarak, "Hayr, bununla
snrldr Simonides'e (9) inanmak gerekirse,
tam bu snrlara girer, Sokrates!" dedi.
Kephalos da "Evet, evet" dedi. "Ben sz size
brakyorum. imdi kurbanlarla (10)
uramam lazm."
Polemarkhos, "yleyse senin varisin benim,
deil mi?" diye sordu.
27/212
O da glerek, "Evet" dedi ve kurbanlarna
gitti.
"Madem ki szn varisi sensin, syle
bakalm" dedim. "Simonides doruluk zer-
ine ne diyor da, sen onu hakl buluyorsun?"
"Herkese bor olan vermek dorudur, diyor
ve bence byle sylemekle iyi sylemi oluy-
or" dedi.
"Evet, Simonides'e inanmamak kolay deil",
dedim; "nk o tanr gibi akll uslu bir in-
sandr. Ama onun szlerini belki sen Pole-
markhos anlyabilirsin; ben anlayamyorum.
Demin, biri birine bir ey emanet eder de,
teki artk akl banda deilken emanetinin
geri verilmesini isterse, o eyi vermeli mi
vermemeli mi diye konumutuk; belli ki Si-
monides bunu kastetmitir. Bununla birlikte
bu emanet bir bortur, deil mi?"
"Evet."
28/212
"Emanetini akl banda olmayan biri geri
isteyecek olursa, o zaman asla vermemeli,
deil mi?"
"Evet" dedi.
"O halde, borcun geri verilmesi dorudur,
demekle; anlalan Simonides baka bir ey
sylemek istiyor."
"Zeus hakk iin! Gerekten, baka bir ey
sylemek istiyor" dedi. "nk onun fikri u-
dur: Dorularn borcu dostlara iyilik etmek-
tir, ktlk etmek deil?"
"Anlyorum" dedim. "Alanla veren dostsa,
vermekle almak da zararl olursa,
altnn emanet etmi olana geri veren,
borlu olduu eyi geri vermi olmaz. Sence
Simonides'in demek istedii bu deil mi?"
"Tam da bu."
29/212
"Peki, dmana bir ey borluysak, geri ver-
meli miyiz?"
"phesiz, ne borluysak, onu vermeliyiz"
dedi. "Dman dmana, bence ancak
ktlk borludur; ona den de budur."
"Grlyor ki Simonides doruluun ne
olduunu bir bilmece eklinde airce syledi;
nk besbelli ki o, doruluk herkese hakkn
vermektir demek istiyor; buna da
'bor' diyor" dedim.
"Peki, buna bir diyecein var m?" diye
sordu.
"Ey Zeus!" dedim, "biri yle sorsayd: 'Si-
monides, bir sanat, hekimlik adn almak
iin, neye neyi bor ve hak olarak ver-
melidir?' Simonides ne cevap verirdi
sanrsn?"
30/212
"phesiz, 'bedenlere ila ve yiyecek, iecek
vermelidir' derdi."
"Bir sanat, alk adn almak iin, neye neyi
bor ve hak olarak vermelidir?"
"Katklara tuz, biber vermelidir."
"Peki, yleyse, kimlere ne veren sanata
doruluk denebilir?"
"nce dediklerimize uymak gerekirse
Sokrates, dosta fayda, dmana zarar veren
sanata."
"O halde Simonides, 'doruluk dosta iyilik,
dmana ktlk etmektir' demek istiyor
deil mi?"
"yle sanrm."
"Peki, hastalk salk konularnda, hastalk-
larnda dosta iyilik dmana ktlk etmek
en ok kimin elinden gelir?"
31/212
"Hekimin."
"Ya deniz yolculuklarnda, tehlike bagster-
ince, dosta iyilik, dmana ktlk en ok
kimin elinden gelir?"
"Dmencinin."
"Doru adama gelince, onun hangi ite,
hangi baarlarda dosta faydas, dmana za-
rar dokunabilir?"
"Savata, dmana saldrmak, dosta yardm
etmekte, sanrm."
"Peki ama, azizim Polemarkhos, hasta ol-
mayanlara hekim faydaszdr, deil mi?"
"Doru."
"Deniz yolculuuna kmayanlara da d-
menci faydaszdr, deil mi?"
"Evet."
32/212
"Savamayanlara da doru adam faydaszdr,
deil mi?"
"Hi de bu fikirde deilim."
"O halde doruluk barta da faydaldr, deil
mi?"
"Evet, barta da faydaldr."
"iftilik de faydaldr, deil mi?"
"Evet."
"rn elde etmek bakmndan, deil mi?"
"Evet."
"Ya ayakkabclk, o da faydaldr, deil mi?"
"Evet."
"Bize ayakkab salad iin mi dersin?"
33/212
"phesiz."
"Dorulua gelince, sence o, bar
zamannda neyin kullanlmasnda veya
salanmasnda faydaldr?"
"Ticaret szlemelerinde Sokrates."
"Ticaret szlemelerinden ortakl m anly-
orsun, yoksa baka bir eyi mi?"
"phesiz, ortakl."
"Peki, tavla oyununda hangisi daha iyi, daha
faydal ortaktr? Doru adam m, yoksa iyi
oyuncu mu?"
"yi oyuncu."
"Ya tulalar ve talar yerine koymakta
doru adam duvarcdan daha faydal, daha
iyi i orta mdr dersin?"
"phesiz hayr."
34/212
"Kitharac mzrab iyi kullanmakta doru
adamdan stn olduuna gre, doru adam
bir ortakla yaplan hangi ite kitharacdan
daha iyi bir ortaktr?"
"Para ileri ortaklnda, sanrm."
"Yalnz, Polemarkhos, paray harcamakta,
mesela parayla ortaklaa bir at almak veya
satmak gerektii zaman, doru adam iyi bir
ortak deildir; o zaman, bence iyi ortak attan
anlayandr. yle deil mi?"
"Sylediklerimizden bu kyor."
"Bir gemi almak veya satmak gerekirse, en
iyi ortak gemi yapcs veya dmencisidir,
deil mi?"
"yle."
"Gmn veya altnn ortaklaa ilerde kul-
lanlmas gerekirse, bu ilerin hangilerinde
35/212
doru adam bakalarndan daha faydal
olacaktr?"
"Parann bir yana konup emniyette bulun-
mas gerektii zaman Sokrates."
"Yani para hi kullanlmaynca, ilemeyince
demek istiyorsun, yle mi?"
"phesiz yle."
"Demek ki doruluk, parann bir ie yara-
mad zaman faydaldr."
"yle olacak."
"O halde bir ba ban saklamak gerekirse,
doruluk hem ortakla, hem de bireye fay-
daldr, ama ba kul anmak gerekirse
baclk faydaldr, deil mi?"
"Sylediklerimizden bu kyor."
36/212
"Bir kalkan veya bir lyray saklamak, hi kul-
lanmamak gerektiinde, doruluk faydaldr
diyeceksin; ama onlar kullanmak gerekirse
hoplit sanat (11) veya mzik faydaldr, deil
mi?"
"yle olmak gerek."
"Dier btn ilerde de doruluk bir ey kul-
lanld zaman faydasz, o ey kullanlmad
zaman faydaldr, deil mi?"
"yle olacak."
"Demek ki dostum, doruluk, kullanlmayan
eylerde faydalysa, onun bir deeri olmasa
gerek. imdi unu aratralm: Yumruk
dnde veya baka bir dte vur-
masn ok iyi bilen, kendini korumasn da
ok iyi bilir, deil mi?" (12)
"phesiz."
37/212
"Ya hastalktan korunmasn bilen, onu
bakalarna gizlice alamasn herkesten iyi
bilmez mi?"
"Bilir sanrm."
"Sonra, dmann niyetlerini gizlice renen,
btn srlarn alan kimse, ayn zamanda
ordunun iyi bir koruyucusudur, deil mi?"
"phesiz yledir."
"O halde bir eyin usta koruyucusu, bekisi,
ayn zamanda o eyin usta hrszdr."
"Evet."
"yleyse, doru adam, paraya bekilik et-
mesini biliyorsa, almasn da bilir."
"Ne diyeyim? Sylediklerimizden bu kyor"
dedi.
38/212
"O halde, sonunda doru adamn bir hrsz
olduu ortaya kyor. Bunu Homeros'tan
renmie benziyorsun; nk o da
Odysseus'un ana tarafndan dedesi
Autolykos'u (13) ver, hrszlkta, yalan yere
yemin etmekte btn insanlardan stn
olduunu syler. Anlalyor ki hem sana,
hem Homeros'a, hem Simonides'e gre
doruluk bir tr hrszlk sanatdr, tabii
dosta faydal, dmana zararl olmak
artyla. . yle demek istiyordun, deil mi?"
"Hayr, Zeus hakk iin! Ne dediimi artk
bilmiyorum. Bir bildiim varsa o da,
doruluun dosta yarad, dmana zarar
verdiidir."
"Peki, sen kime dost dersin? Sana iyi adam
grnenlere mi, yoksa yle grnmeseler de
gerekten iyi olanlara m? Bunun gibi, kime
dman dersin?"
39/212
"Tabii, insan iyi sand adamlar sever, kt
sand kimselerden nefret eder" dedi.
"Peki, birok kimseyi iyi olmadklar halde iyi
sanmakla; biroklarn da aksine, kt ol-
madklar halde kt bilmekle insanlar
yanlmyorlar m?"
"Yanlyorlar."
"Demek ki, onlar iyiyi dman, kty dost
sanyorlar, deil mi?"
"Evet."
" tersine dnd; demek ki imdi doruluk
ktye iyilik, iyiye ktlk etmek oluyor."
"yle anlalyor."
"Ama iyiler dorudurlar, hakszlk edemeye-
cek yaratltadrlar, deil mi?"
"Evet"
40/212
"Hah! Senin szlerine gre, doruluk hi
hakszlk etmeyenlere ktlk etmektir."
"Hi de deil, Sokrates! nk bu szler bes-
belli ki yanltr."
"O halde, dedim, doru olmayanlara zarar
vermek, doru olanlara faydal olmak
dorudur."
"Bu sz bence deminkinden daha gzel."
"Demek ki, Polemarkhos, biroklar iin, in-
sanlar hakknda yanlan herkes iin,
doruluk dosta zararl, dmana faydal ol-
maktr; nk biroklar gerek dostlarn
kt, dmanlarn ise iyi adam sanrlar.
Bylece Simonides'in demin sylediimiz
sznn tam tersini ileri srm oluyoruz."
"Evet, phesiz yle oluyor" dedi.
41/212
"O halde deitirelim. Anlalan, dostu d-
man iyi anlatamadk."
"Nasl anlatmtk, Polemarkhos?"
"Dost, hem iyi grnen, hem iyi olan in-
sandr; iyi grnen ama iyi olmayan insan
ise dost grnr, ama dost deildir diyelim.
Dman da tpk byle anlatabiliriz."
"Bu szmzden iyi adamn dost, kt
adamn dman olduu kyor."
"Evet."
"Demek doruluk zerine demin syledikler-
imize bir ey katmamz istiyorsun. nceden
'doruluk dosta iyilik, dmana ktlk et-
mektir' demitik; imdi unu, yani 'dosta, iy-
iyse iyilik etmek; dmana, ktyse ktlk
etmek dorudur' dememizi istiyorsun."
42/212
"Bana kalrsa, byle sylenince, pek gzel
sylenmi olur."
"Peki, herhangi bir insana ktlk etmek
doru adama yakr m?"
"Evet, hem kt, hem dman olanlara tabii
ktlk edilmelidir."
"Ama atlara ktlk edersek, daha iyi mi
olurlar, daha kt m?"
"Daha kt"
"Kpein iyilii (14) bakmndan m, yoksa
atn iyilii bakmndan m?"
"Atn iyilii bakmndan daha kt olurlar."
"O halde, ktlk grrlerse, kpekler atn
iyilii bakmndan deil, kpein iyilii
bakmndan daha kt olurlar, deil mi"
"Diyecek yok."
43/212
"nsanlara gelince, dostum, ayn eyi sy-
leyemez miyiz? Ktlk grrlerse, onlar da
insann iyilii bakmndan daha kt
olurlar."
"phesiz."
"Peki, doruluk insann iyilii deil midir."
"Buna da bir diyecek yok."
"O halde, dostum insanlardan ktlk
grenlerin doruluklarndan bir ey kay-
betmeleri kanlmaz."
"yle grnyor."
"Peki, mzikle uraanlar, sanatlarn kul-
lanarak birini mzikten anlayamaz hale ge-
tirebilirler mi?"
"Getiremezler."
44/212
"Ya biniciler, binicilikte, birini ata binemez
klabilirler mi?"
"Olamaz."
"Peki, dorulukta doru insanlar birini
doruluktan ayrabilir mi? Yahut, szn
ksas, herhangi bir iyilikle iyiler birini kt
edebilirler mi?"
"Yoo.. edemezler."
"nk bence soutmak scakln deil,
kartnn iidir."
"Evet."
"Islatmak kuruluun deil, kartnn iidir."
"phesiz."
"Ktlk etmek iyinin deil, kartnn
iidir."
45/212
"yle."
"Ama doru adam iyidir, deil mi?"
"phesiz."
"Demek ki, Polemarkhos, dostuna ve baka
birine ktlk etmek doru adamn deil,
kartnn, yani doru olmayan adamn
iidir" dedim.
"Szlerini her bakmdan doru buluyorum,
Sokrates!" dedi.
"O halde biri, doruluk herkese verilmesi
gerekeni, yani bor olan vermektir, der de,
bundan doru adamn dmana ktlk,
dosta iyilik borlu olduunu anlarsa, bu
sz syleyen uslu deildir, nk gerei
sylemi olmaz; nitekim bir kimseye ktlk
etmenin hibir durumda doru olmadn
grdk."
46/212
"Bu konuda sana hak veriyorum" dedi.
"Demek ki biri Simonides'in, Bias'n,
Pittakos'un (15) veya uslu, mutlu adam-
lardan birinin byle bir ey sylediini iddia
ederse, seninle ben yanyana ona kar
savarz, deil mi?"
"Ben, kendi hesabma, seninle birlikte
savamaya hazrm" dedi.
"Fakat bu sz, yani 'doruluk dostlara faydal
olmak, dmanlara ktlk etmektir'
diyen sz kimindir, biliyor musun?" dedim.
"Kimin?"
"Bence ya Periandros'un, ya Perdikkas'n, ya
Kserkses'in, ya Thebaili Ismenias'n (16) ya
da kendini ok gl sanan zengin adam-
lardan birinindir."
"ok doru" dedi.
47/212
"Peki, dedim, madem ki doruluun da
dorunun da, bu son dediimiz olmad or-
taya kt, o halde doruluk baka ne
olabilir?"
Biz daha konuurken Thrasymakhos (17)
birka defa atlp sze karmak istemi,
yannda oturanlar sz sonuna kadar dinle-
mek istedikleri iin buna engel olmulard.
Benim szlerimden sonra, biz konumamza
ara verince, kendini artk tutamad, vahi bir
hayvan gibi toparlanp bizi paralayacakm
gibi zerimize saldrd. Polemarkhos'la ben
korkudan irkildik. O, herkese dnerek "Ey
Sokrates!" dedi, "nedir bu sizin deminden
beri iine daldnz bo szler? Hem
birbirinizin karsna geip gsterdiiniz bu
saflklar, bu karlkl eilmeler de ne oluyor?
Doruluun ne olduunu gerekten ren-
mek istiyorsan, yalnzca sormakla kalma; biri
bir cevap verirse, alk toplamak iin onun
szn rtme. Bilirsin ki sormak, cevap
vermekten kolaydr; sen de cevap ver
48/212
bakalm! Syle: Doruluk sence nedir? Bak
ama bana, doruluk yok grevmi, yok fay-
daym, yok ie yarayan eymi, yok
kazanm, yok insann iine gelenmi falan
demeyeceksin. Bir syleyecein varsa, aka
ve tam syle; nk byle sama szler
sylersen, ben kabul etmem."
Bunlar duyunca aakaldm, yzne korka
korka baktm; hem sanyorum ki benim
bakm o bana bakmadan nce zerine
dmeseydi, dilim tutulacakt (18). yi ki sz-
lerimiz onu ileden karmaya balad za-
man, ilk olarak ben ona baktm da cevap
verebildim. Hafife titreyerek, "Thrasymak-
hos", dedim, "bize kzma; bu meseleyi
aratrrken biz ikimiz yanlyorsak, bil ki
istemeyerek yanlyoruz. Altn arasaydk,
aratrmamzda birbirimizin karsnda eil-
meye, bylece onu bulmak frsatn elden
karmaya raz olur muyduk? Aradmz
doruluk -deeri birok altn klesinden
yksek olan doruluk-olunca, ezilip
49/212
bzlerek birbirimize bylesine aptalca yol
verdiimizi, doruluu elimizden geldii
kadar ortaya karmaya
uramadmz sanma. Uratmzdan
emin ol dostum! urayoruz, ama anlalan
elimizden gelmiyor. Onun iin sizin gibi ya-
man adamlarn bize darlmas deil, acmas
ok daha doru olur." Bu szlerim zerine
alayl bir kahkaha att, dedi ki: "Aman
Herakles! te Sokrates'in o her zamanki
ironisi! (19) Ama ben bunu biliyordum ve
buradakilere nceden sylemitim ki sen
cevap vermek istemeyeceksin, ii ironiye
dkeceksin. Bir soru karsnda cevap ver-
mektense her eyi yapacaksn."
Ben de "Sen ok kurnazsn da ondan,
Thrasymakhos!" dedim. "Birine on iki nedir,
diye sorsaydn, sorduktan sonra da 'Ama
bak, arkada, on iki iki kere altdr, yok
kere drttr, yok alt kere ikidir, yok drt
kere tr demeyeceksin; nk byle
bo szler sylersen, ben kabul etmem' diye
50/212
ona nceden ihtar etseydin, byle bir soruya
kimsenin cevap veremeyeceini herhalde bi-
lirdin!Ama ya sana 'Ey Thrasymakhos, ne
demek istiyorsun? nce yasak ettiin cevap-
lardan hibirini vermeyeyim mi? Ya doru
cevap onlardan biriyse ne yapaym, ey acayip
adam? Doruyu deil de baka bir eyi mi
syleyeyim? Yoksa ne buyuruyorsun?' diye
sorsayd, sen onun bu szlerine ne derdin?"
"Brakalm bunu, bu dediklerinle benimkiler
arasnda bir benzerlik var m ki" dedi.
"Niin olmasn? dedim, ama bir benzerlik ol-
masa da soruya cevap verecek adam varsa,
yasak etsek de etmesek de bildiini
sylemekten ekinecek mi sanrsn?"
"Demek ki sen de byle yapacaksn", dedi.
"Sana yasak ettiim cevaplardan birini
vereceksin, deil mi?"
51/212
"Olur a!" dedim, "Dnp tanr, doru
olduunu grrsem."
"Peki, ya ben doruluk hakknda btn
bunlardan baka bir cevap, bunlardan stn
bir cevap karrsam, kendine hangi cezay
layk grrsn?" (20)
"Bilmeyene yaraan cezadan baka bir cezay
deil herhalde!" dedim. "Ona yaraan ceza
da bilen birinden renmektir; ite ben
kendime bunu layk gryorum."
"Ne mr adamsn!" dedi, "Bil ki renmek-
ten baka bir de para cezas vermelisin."
"Yeter ki param olsun" dedim.
Glaukon "Para var, para var!" dedi, "Haydi
Thrasymakhos, i paradaysa konu! Hepimiz
paymza deni Sokrates'e vereceiz."
52/212
"Tabii, tabii. .Siz bunu, Sokrates adetine
bal kalsn, kendi cevap vermesin, ama biri
cevap verince, ortaya atlan sz eline alsn,
rtsn diye istiyorsunuz."
"A dostum!" dedim,"insan sana nasl cevap
versin? Bir kere bildii bir ey yoksa,
bilmediini de itiraf ediyorsa; sonra bir fikri
varsa, deersiz olmayan bir adam da ona
dndklerini sylemeyi yasaklyorsa, nasl
cevap versin? Dorusu sz sana der; nk
sen bildiini, syleyecek szlerin olduunu
iddia ediyorsun. Haydi buyur! Hatrm iin
cevap ver! Glaukon'un da, tekilerin de
renmesini ok grme!" Bu szlerim zer-
ine Glaukon ve tekiler raz olmasn
dilediler. Zaten Thrasymakhos'un alk to-
plamak iin konumaya can att besbel-
liydi. Elinde ok gzel bir cevap bulun-
duunu dnyor; sadece cevaplar bana
verdirmek iin inat eder gibi tavrlar takny-
ordu. Sonunda raz oldu ve "te Sokrates'in
hneri!" dedi, "kendisi retmek istemez,
53/212
ona buna gider, renir, kimseye min-
nettarlk gstermez."
"Bakalarndan rendiimi sylyorsun,
Thrasymakhos! Haklsn. Ama minnettarlk
gstermediime gelince bunda yanlyorsun;
ben elimden geldii kadar minnet borcumu
dyorum. Elimden de sadece vmek gelir.
Param yok ki! Ama bunu candan yaptm,
birinin iyi konutuunu grrsem, onu
candan vdm, sen hele bir konu he-
men grrsn; nk eminim, iyi konua-
caksn" dedim.
"Dinle yleyse!" dedi. "te benim fikrim:
Doruluk glnn iine gelen eydir, baka
bir ey deil. Ee, niin vmyorsun! Tabii
vmek istemezsin!"
"Ne demek istediini bir anlayaym da yle",
dedim. "imdilik daha anlamadm. Sen,
doruluk glnn iine gelen eydir diyor-
sun? Peki Thrasymakhos, bunu sylerken
54/212
acaba ne demek istiyorsun? rnein pankra-
tion pehlivan Pulydamas (21) bizden
gl olduuna ve sr eti gcn korumak
iin ona yaradna gre, bu besin onun
kadar gl olmayan bizler iin de hem
yararl, hem de dorudur; bunu mu demek
istiyorsun?"
"Sen insan irendiriyorsun, Sokrates!" dedi.
"Szm ne kadar yanl anlamak
mmknse, o kadar yanl anlyorsun."
"Hi de yle deil, dostum"; dedim. "Yalnz
ne demek istediini daha ak syle!"
"Sokrates, sen kentlerde tiranlk, demokrasi,
aristokrasi gibi deiik hkmet ekilleri
olduunu gerekten bilmiyor musun?"
"Bilmez olur muyum?"
"Her kentte iktidar, hkm sren unsurun
elindedir; yle deil mi?"
55/212
"phesiz."
"Her hkmet yasalarn kendi iine geldii
gibi yapar: Demokrasi demokratla uygun
yasalar, tiranlk tiranla uygun yasalar koy-
ar, dierleri de tpk byledir. Bu yasalar ko-
yarak, kendi ilerine gelenin ynetilenler iin
de doru olduunu sylerler; kendi ilerine
gelenden ayrlan da, yasaya, hakka kar
geliyor diye cezalandrrlar. te dostum,
benim dediim udur: Doruluk her yerde
birdir, yani oradaki hkmetin iine gelen
eydir; g onun elindedir. Doru drst akl
yrtmesini bilen bir adam, bundan unu
karr: Doru olan hep ayndr, yani
glnn iine gelen neyse, odur."
"Ne demek istediini imdi anladm. Ama
iin gerekten byle olup olmadn ren-
meye alacam. Demek Thrasymakhos,
sen de 'doruluk ie gelen eydir' cevabn
verdin; halbuki bana byle bir cevap vermeyi
56/212
yasaklamtn; ama dorusu, szne bir de
'glnn' szcn kattn."
"Anlalan nemsiz bir szck katmm!"
dedi.
"nemli mi, nemsiz mi bu henz belli deil;
fakat bel i olan bir ey varsa, o da sylediin-
in geree uygun olup olmadn aratrmak
gerektiidir. Madem ki sen dorunun ie
gelen bir ey olduunu sylyorsun, ben de
bu fikirdeyim; ama sen bir ey daha katyor,
glnn iine gelen eydir, diyorsun. Ben
bunu bilmiyorum; onun iin aratrmak
gerekiyor."
"Aratr" dedi.
"Hepsi olacak", dedim. "Sen yalnz una
cevap ver: Tabii, ynetenleri dinlemenin de
doru olduu fikrindesin, deil mi?"
"Evet."
57/212
"Peki, acaba kentlerin banda bulunanlar
hi yanlmazlar m? Yoksa onlarn da
yanld olur mu?"
"Onlar da bazen yanlabilirler" dedi.
"Demek ki, yasa koymaya giritiler mi,
bazlarn doru, bazlarn yanl koyabi-
lirler, deil mi?"
"yle sanrm?"
"Tabii, doru yasa koymak kendi ilerine gel-
eni, yanl yasa koymak da kendi ilerine gel-
meyen yasalar koymaktr diyeceksin; deil
mi?"
"yle."
"Ama nasl bir yasa koyarlarsa koysunlar,
ynetilenler ona uymaldr, doru olan
budur."
"Kuku yok."
58/212
"Demek ki, szlerine baklrsa, doru olan
ey yalnzca glnn iine geleni yapmak
deil, kartn da, yani iine gelmeyeni de
yapmaktr."
"Ne? Ne diyorsun sen?"
"Senin sylediklerini sanrm. Ama konuyu
daha iyi aratralm. Syle, anlamam my-
dk? Ynetenlerin ynetilenlere, unu bunu
yapmay buyururken, bazan kendi gerek
karlarnn ne olduunda yanldklar, fakat
ynetilenlerin batakilerin emrini yerine ge-
tirmelerinin doru olduu zerinde an-
lamam mydk."
"Anlamtk sanyorum" dedi.
"yleyse unu da bil ki, ynetenler kendiler-
ine zararl olan eyler buyururlarsa, sen de
bu buyruklarn yerine getirilmesini doru
buluyorsan, demek ki ynetenlerin ve
gllerin iine gelmeyeni de yapmann
59/212
doru olduunu kabul etmi oluyorsun. te
o zaman bundan yle bir sonucun kmas
gerekmez mi? Senin sylediklerinin
kartn yapmak doru olmaz m? nk
gryorsun ki gszlerin zararna olan bir
ey emrediliyor."
Polemarkhos "Zeus hakk iin doru! mey-
danda Sokrates" dedi. Kleitophon da, "Tabii,
sen ona tanklk edersen" diye sze atld.
Polemarkhos "Tana neden ihtiyac olsun?"
dedi. "Ynetenlerin bazan kendilerine zararl
olan eyler buyurduklarn, ynetilenlerinse
bu buyruklar yerine getirmelerinin doru
olduunu Thrasymakhos kendisi kabul et-
medi mi?" diye sordu.
"Evet, Polemarkhos, dorudur; ama Thrasy-
makhos yalnzca 'ynetenlerin buyruklarnn
yerine getirilmesi dorudur' demiti."
"yi ama, Kleitophon; o, unu da, yani
glnn iine gelenin doru olduunu da
60/212
sylemiti. Bu iki szle, gllerin bazan
kendileri iin zararl olan eyleri gszlere,
ynetim altnda olanlara buyurduklarn da
kabul etmiti. Bunlar kabul ettiine gre,
glnn iine gelmeyen ey de glnn
iine gelen ey kadar dorudur." Kleitophon
"yi ama, Thrasymakhos 'glnn iine
gelen ey' demekle glnn iine gelir
sand ey demek istiyordu; gszler bunu
yapmaldr, doruluk da budur, diye iddia et-
miti" dedi.
Polemarkhos da "Peki ama, daha nce byle
bir ey sylenmedi" dedi.
"Zarar yok, Polemarkhos! Thrasymakhos
bunu byle sylyorsa, byle kabul edelim"
dedim.
"Syle bakalm, Thrasymakhos! Senin demek
istediin bu mudur? Yani doruluk,
glnn iine gelsin gelmesin, iine
61/212
geldiini sand ey midir? Fikrin budur, di-
yebilir miyiz?"
"Yok, yok! dedi. Ben yanlana, tam yanld
anda gl der miyim?"
"Dorusu, ynetenlerin yanlmaz kimseler
olmadklarn, bazan yanldklarn kabul et-
tiin zaman, ben bunu demek istediini
sanmtm."
"Sen, Sokrates, insann szlerini arptyor-
sun. Bak, rnein sen, hastalar hakknda
yanlan bir hekime, yanld iin mi hekim
dersin? Yahut da hesabnda yanlan bir
muhasebeciye, yanld zaman, byle
yanld iin mi muhasebeci dersin?
Bence 'hekim yanld, muhasebeci yanld,
retmen yanld' birer deyi tarzdr. Bence
onlarn hibiri, eer verdiimiz ada layksa
yanlmaz. Dncemi daha tam sylemem
gerekirse -sen de zaten tam szlerden
holanyorsun-yle diyeceim: Sanat
62/212
sahiplerinin hibiri yanlmaz; yanlan, bilgisi
yetmeyince yanlr, ama o zaman zaten sanat
sahibi deildir. Sonunda hibir sanat sahibi,
hibir bilgin, hibir ynetici -ynetici
olduka-yanlmaz; ama lem 'hekim yanld,
ynetici yanld' diyebilir. te imdi ver-
diim cevab sen byle anlamalsn; en tam
ekliyle dncem udur: Ynetici, ynetici
olduka yanlmaz, yanlmad iin de
kendine en faydal olan buyurur; ynetilene
de bunu yapmak der. Gryorsun ya, daha
batan sylediim gibi, doruluk, glnn
iine geleni yapmaktr."
"yle mi, Thrasymakhos? Szlerini evird-
iimi mi dnyorsun?" dedim.
"Elbette" dedi.
"Demek ki sen, sorularm, sana tartmada
bir oyun oynamak iin kt niyetle sordum
sanyorsun, yle mi?"
63/212
"Eminim, yledir"; dedi, "ama bir ey elde
edemeyeceksin; nk ne oyununu benden
gizleyebiliyorsun, ne de -gizleyemediin iin-
beni sznn gcyle yenebiliyorsun."
"Ey mutlu Thrasymakhos!" dedim, "ben
buna girimem bile. Ama, byle bir ey bir
daha bamza gelmesin diye unu syle:
Hem ynetici, hem gl olan insan ne an-
lamda anlyorsun?
Herkesin anlad gibi mi, yoksa tam an-
lamyla m? Tam anlamyla anlyorsan, o, de-
min dediin gibi, yle bir adamdr ki, gl
olduu iin, gszn onun iine geleni yap-
mas dorudur."
"Tam anlamnda, tam anlamyla bir ynetici
demek istiyorum", dedi. "Bunun zerinde
oyna, szlerimi evir. Senden aman
dilemiyorum; ama bir ey yapamayacaksn?"
64/212
"Sen beni o kadar deli mi sanyorsun? Ben
hi aslan krkmaya (22), Thrasymakhos'a
oyun oynamaya kalkr mym?"
"Demin kalktydn ya! Ama bunu yine
baaramadn!"
"Yeter", dedim, "bu konuyu kapatalm. imdi
sen syle bana: O senin daha nce szn et-
tiin 'tam anlamyla hekim nedir? Para to-
playan biri mi, yoksa hastalara bakan biri
mi? Ama gerekten hekim olan hekimi
anlat!"
"Hekim hastalara bakan biridir."
"Ya kaptan nedir? Gerek anlamda bir
kaptan, gemicilerin ba mdr, yoksa bir
gemici midir?"
"Gemicilerin badr."
65/212
"Demek gemide seyahat ettii hesaba
katlmamal, ona 'bir gemici' dememeli;
nk ona, denizde seyrettiinden deil, san-
atndan ve gemicilerin banda olduundan
tr kaptan denir."
"Doru."
"Bunlarn her birinin iine yarayan bir ey
yok mudur dersin?"
"Var tabii."
"Hatta sanat da herkesin iine yarayan
arayp onu salamak iin domu deil
midir?"
"Evet, bunun iin domutur."
"Peki, her sanatn, mkemmel olmann
dnda, iine yarayan baka bir ey var
mdr?"
"Bu soruyla ne demek istiyorsun?"
66/212
"unu: rnein bana, 'bedene beden olmak
yeter mi, yoksa baka eye ihtiyac var m?'
diye sorsan, yle bir cevap veririm: 'Her-
halde baka eye ihtiyac var ki hekimlik san-
at bulunmu; nk beden aciz bir eydir ve
ona yalnzca beden olmak yetmez. te bu
sanat onun iine gelenleri, yani ona yarayan
eyleri salamak iin meydana getirilmitir.'
Byle sylemekle sence doru mu sylyor-
um, yoksa yanl m?"
"Doru" dedi.
"Peki sonra, hekimliin kendisi de aciz
midir? Yahut baka herhangi bir sanatn
ayrca bir gce ihtiyac olabilir mi? rnein
gze grme, kulaa iitme gc gereklidir;
bu yzden de gzn ve kulan, kendilerine
yararl olan aratracak ve salayacak bir
sanata ihtiyalar vardr. Peki sanatlarda da
yle midir? Sanatn kendisinde bir eksiklik
var m? Her sanatn kendi iine geleni
aratracak baka bir sanata, bu aratrann
67/212
da bir tekine ihtiyac var mdr? Bunun
sonu gelmez mi? Yoksa kendine yararl olan
kendi mi salar? Yetersizliini gidermek iin
kendine de, baka bir sanata da ihtiyac yok-
tur, nk sanatta hibir yetersizlik, hibir
kusur yoktur, deil mi?
Sanatn da, kendi alanndaki eyden baka
bir eyin yararna olan aratrmas gerekmez
mi? Bir sanat, salam olduka, yani btn
olarak zn koruduka, kusursuz ve saf
deil midir? Sorunu demin konutuumuz
'tam anlama' gre aratr da syle: Byle
midir, yoksa deil midir?" (23)
"Byledir sanyorum."
"O halde hekimlik hekimliin yararna olan
deil, bedenin yararna olan gzetir" dedim.
"Evet" dedi.
68/212
"Binicilik biniciliin yararna olan deil, at-
larn yararna olan gzetir. Bir sanat da,
kendi hibir ihtiyac olmadndan, kendinin
deil, sanat olduu eyin yararna
olan gzetir."
"yle olacak" dedi.
"Fakat, Thrasymakhos, sanatlar, sanat
olduklar alanda egemen ve stndrler. ."
dedim.
Bunun zerine istemeye istemeye "evet"
dedi.
". . O halde hibir bilgi stn olann iine gel-
eni deil, kendi ynetimi altnda bulunann,
yani gszn yararna olan gzetir ve em-
reder" dedim.
Sonunda dediime geldi, ama nce kar gel-
mek istemiti. Raz olunca, "O halde hibir
hekim, hekim olduka, hekimin yararn
69/212
gzetmez, hastann yararn gzetir, emre-
der; deil mi? Nitekim gerek anlamda
hekim olann, bir tccar olmayp bedenlere
bakan bir insan olduunda anlamtk;
yoksa anlamam mydk?" dedim.
"Anlamtk."
"Gerek kaptan tayfa deil, tayfalarn badr
demitik, deil mi?"
"Evet."
"O halde byle bir kaptan, yani yneten biri,
kaptann yararn deil, tayfann, yani
ynetilenin yararn gzetecek,
emredecektir."
Bu fikre glkle yanat.
"Demek ki, Thrasymakhos, hibir kimse,
ynetici olduka hibir ynetimde kendi
yararn gzetmez. Urunda alt,
70/212
ynetilen kiilerin yararn gzetir ve emre-
der. Ve bu adam ne sylerse, ne yaparsa, bu
hedefle -yani ynetilenin yararna uygun
olan gzeterek-syler ve yapar."
Tartmamz bu noktaya gelince ve herkes
dorunun ne olduunda da tam ters bir so-
nuca varldn grnce, Thrasymakhos
cevap vermek yerine, "Sokrates syle bana,
senin bir stninen var m?" diye sordu.
"Bu da ne!" dedim. "Bunlar soracana,
cevap vermen daha iyi olmaz myd?"
"Olmazd, nk stninen senin smn
gremiyor, ok ihtiyacn olduu halde,
burnunu silmiyor. Beendin mi, ite koyun-
larla oban ayrt edemiyorsun."
"Ne demek istiyorsun?" dedim.
"unu demek istiyorum: Sana gre, oban-
larla srtmalar koyunlarla kzlerini
71/212
efendilerinin ve kendilerinin yarar iin
deil, sadece koyunlarla kzlerin yarar iin
besler, onlarn yararn gz nnde tutarak
bakarlar. Tpk bunun gibi, sen yle sanyor-
sun ki, kentlerde gerekten egemen olan
yneticilerin ynetilenler hakknda gece
gndz dndkleri, srnn bandaki
obann dnd gibi, nelerinden yarar-
lanacaklar deildir. Sence onlar baka trl
dnrler. Sen doru ile doruluu, eri ile
erilii tanmaktan o kadar uzaksn ki, unu
bilmiyorsun: Dorulukla doru gerekten bir
bakas iin yararl olan, yani glnn, ege-
men olann iine gelen eydir; itaat edenin,
hizmet grenin zararnadr. Erilikse tam
tersinedir; gerekten saf ve doru olanlara
hkmeder. Gl stn olduu iin, yneti-
lenler de glnn yararna olan yaparlar;
hizmetleriyle kendi mutluluklarn deil, an-
cak onun mutluluunu salarlar. Ey
Sokrates, saf adam, una dikkat etmelisin ki,
doru adam her ite, doru olmayann
72/212
karsnda zararl kar. nsanlarn,
aralarnda yaptklar anlamalar ele alalm:
Ortaklar byle iki insan olduka, ortaklk
dald zaman, dorunun doru olmay-
andan daha ok kazandn hi gremezsin;
zarar ettiini grrsn. Devletle olan iler-
inde, vergi vermek gerekirse, ikisinin mal
eit olduu halde, doru adam ok, teki az
verir; ama almaya gelince, biri hi kazanmaz,
teki ok kazanr. nk ynetime gelince,
doru, baka bir zarar grmese de, en
azndan ihmali yznden evi, ailesi kt bir
duruma der; doruluu, onun devlet
malndan faydalanmasna engel olur; stelik
dorulua aykr bir i yapmak istemedii za-
man, hsmlarnn, akrabalarnn nefretini
kazanr. Doru olmayan insan iin durum
tam tersinedir. Biraz nce de sylediim gibi,
ben eri insan demekle pek byk kazanlar
elde edebilen kimseyi anlyorum. te sen,
doru olmaktansa doru olmamann insann
kendisi iin ne kadar kazanl olduunu
73/212
anlamak istiyorsan, byle bir adam gz
nnde tutmalsn. Bunu renmek iin de
en kolay yol eriliin sonuna kadar gitmek-
tir; o erilik ki, yapan son derecede mutlu,
hakszlk grp erilik etmek istemeyeni son
derecede sefil eder. Eriliin son aamas tir-
anlktr. O, bakalarnn mallarn azar azar
deil, dzenbazlk ve iddet yollarya birden
zapteder; bu mallarn tanrlara veya insan-
lara, devlete veya bireye ait olup olmadk-
larna bakmaz. Oysa herhangi bir kii bu
trden erilikler yaparken yakalanacak
olursa, cezasn grr, pek ok da ayplanr;
nk eitli yolsuzluklarda bulunanlar,
tapnak soyan, insan tccarl yapan, duvar
delen, soygunculuk, hrszlk edenler, iledik-
leri sulara gre ad alrlar. Ama
yurttalarnn mallarna el srmekle kal-
mayp onlar klelie de srkleyenlere bu
irkin adlar verilmez. Yalnzca kendi
vatandalar deil, erilik yaptn bilenlerin
hepsi ona mutlu derler; nk erilii
74/212
ayplayanlar erilik etmekten deil, ona
uramaktan korktuklar iin erilii ayplar-
lar. Bylece, Sokrates, olduka ileri giden bir
erilik hr adama doruluktan daha ok
yakr; bylece daha gl, daha efendi olur;
ve balangta sylediim gibi, doruluk
glnn iine gelendir, erilikse kendine
yararl olan, kendi iine gelendir."
Thrasymakhos bunlar syleyerek, bir yn
sz bir natr gibi kulaklarmza bol bol dk-
tkten sonra, ekilip gitmek niyetindeydi;
ama orada bulunanlar onu brakmadlar, kal-
maya ve sylediklerinin incelenmesini kab-
ule zorladlar. Ben de ok rica ettim ve "Ulu
Thrasymakhos," dedim, ortaya byle bir
sorun attktan sonra, bu sorunun senin iddia
ettiin gibi mi, yoksa baka trl m
olduunu yeterince retmeden veya ren-
meden mi gitmek istiyorsun? Yaadka izle-
memiz gereken, izlediimizde bize iyi bir
yaam salayacak olann ne olduunu
75/212
anlatmaya girimekle basit bir i mi ele aldn
sanyorsun?"
Thrasymakhos "Ben basit mi diyorum?"
dedi.
"yle dermi gibi grnyorsun," dedim. "Ya
da bize aldrmyorsun ve o senin bilirim ded-
iin eyleri biz bilmediimiz iin, iyi mi
yaayacaz, kt m yaayacaz, bu seni il-
gilendirmiyor. Haydi, dostum, raz ol, bizi de
aydnlat! Biz o kadar ouz ki, bize edecein
iyilik senin iin hi de kazansz bir i olmay-
acak. Ben sana kendi fikrimi syliyeyim:
Erilie engel olmayp onun her istediini
yapmasna izin versek bile, eriliin
doruluktan daha kazanl olduuna ben akl
erdiremem, inanamam. Bak dostum, biri
haksz olsun, gizliden gizliye yahut aka ve
zorla erilik yapabilsin, yine beni eriliin
doruluktan daha kazanl olduuna in-
andramaz. Zaten, belki de yalnz deilim,
iimizde byle dnen bir bakas da var;
76/212
onun iin, mutlu adam, doruluu erilikten
stn tutmakla yanl dndmz ye-
terince ispat et, bizi inandr."
"Peki, seni nasl inandraym?" dedi. "Ma-
dem ki deminden beri sylediklerime inan-
myorsun, artk ne yapabilirim? Yoksa sz-
lerimi kafana zorla m sokaym?"
"Zeus hakk iin! Bunu yapma. Ama her ey-
den nce szlerini deitirme, deitirecek-
sen de, bunu aka yap ve bizi aldatma. im-
di, biraz nceki szler zerinde duralm:
Gryorsun ki ilkin gerekten hekim olan
anlattn halde, Thrasymakhos, sonradan
gerek oban hakknda verdiin tanma bal
kalmaya gerek grmedin. oban olmak s-
fatyla obann, koyunlarnn iyiliini dn-
en bir oban gibi deil de, boazna dkn
bir adam gibi ziyafette iyi yiyebilmek iin,
yahut da bir ticaret adam gibi koyunlarn
satabilmek iin onlar gzettiini sanyorsun.
Oysa oban, banda bulunduu srye en
77/212
byk iyilii nasl salayacan dnr,
baka tasas da yoktur; nk obanlk san-
at, znden bir ey kaybetmedike kendi
ihtiyalarn kusursuz olacak kadar, yeterince
salamtr. Bunun gibi u nokta zerinde de
anlamamz gerektiini sanyordum: Her
ynetim, ynetim olarak ister devlet
yaamnda olsun, ister tek insann
yaamnda olsun, bir bakasnn iyiliini
deil, ancak ynettii ve bakmn zerine
ald eyin iyiliini gzetir. Sen kentleri
ynetenlerin, gerekten ynetenlerin bu ii
seve seve yaptklarn m sanyorsun?"
"Zeus hakk iin! Sanmakla kalmyorum,
eminim."
"Ne sylyorsun, Thrasymakhos," dedim.
"Kimsenin ynetim grevlerini isteyerek
zerine almadn, aksine, onlarn bu yne-
tim grevlerinden kendilerine deil, yneti-
lenlere bir fayda kaca iin cret istedik-
lerini grmyor musun? Sen yalnz una
78/212
cevap ver: Biz daima 'her sanat dierinden
farkl klan ey, her birinin dierinden farkl
bir baarma gc olmasdr' demedik mi?
Hem dndne aykr cevap verme de
biraz ilerleyelim, olmaz m mutlu
Thrasymakhos?"
"Evet, fark budur" dedi.
"yleyse, her bir sanatn bize salad yarar
ayn deil, baka bakadr. rnein hekimlik
salmz korur, kaptanlk denizlerde
gvenliimizi salar; tekiler iin de byle
deil midir?"
"Evet."
"yleyse cret alma sanat (24) da cret
salar, deil mi? nk onun
baars bundadr; yoksa sence hekimlikle
kaptanlk bir midir? Ya da, demin nerdiin
gibi, biri kaptanlk yapar da, denizlerde se-
fere kmak ona yarad iin sal yerine
79/212
gelirse, sen bu yzden onun sanatna hekim-
lik demeyi daha doru mu bulacaksn?"
"Hayr."
"Biri cret alrken sal dzelirse, gene de
cret alma sanatna hekimlik diyemezsin,
sanrm."
"Tabii diyemem."
"Ya sonra? Biri hastaya bakar da cret alrsa,
hekimlie cret alma sanat m dersin?"
"Hayr."
"Demek her sanat kendine gre ayr bir yarar
salar. Bunda anlatk m?"
"yle olsun" dedi.
"O halde btn sanat sahiplerinin ortak bir
yarar varsa, kukusuz bunu ayrca ortak bir
eyi kullanmakla edinirler."
80/212
"yle grnyor."
"te biz de diyoruz ki, sanat sahiplerinin
cret alarak yarar salamalar, kendilerinin
ayrca cret sanatyla uramalarndan ileri
geliyor."
Bunu glkle kabul etti.
"Demek oluyor ki, her sanat sahibi o yarar,
yani cret almay, kendi sanatndan
karmaz. Noktas noktasna aratracak
olursak hekimlik salk, cret alma sanat ise
cret salar. Ev kurma sanat, ev; cret alma
sanat ise ona e olarak cret salar; tekiler
de bylece kendi iini grr ve banda bu-
lunduu eye yararl olur. Ama sanat sahib-
ine ayrca bir cret verilmeyecek olursa, o
sanatndan faydalanabilir mi?"
"Sanmam" dedi.
81/212
"Ama o parasz i grd zaman da faydal
olmaz m?"
"Bence olur."
"imdi, Thrasymakhos, u belli oluyor ki
hibir sanat, hibir ynetim kendine yaray-
an salamaz. Deminden beri sylediimiz
gibi, glnn yararn deil, gsz olduu
iin, kn yararn gzeterek, ynetilenin
yararna olan salar ve buyurur. te dostum
Thrasymakhos bunun iindir ki ben demin,
kimsenin ynetmeyi gnlden istemediini,
bakalarnn kt durumlarn dzeltmek
iin uramaya raz olmadn, cret isteye-
ceini ileri sryordum. nk sanatyla
baarlar elde etmek isteyen kimse sanatna
uygun ekilde davrandka, kendine en iyi
olan deil, daima ynetilene en iyi olan
yapar ve buyurur. te, bu ekilde ynetmeyi
gze alacak olanlara bir cret verilmelidir:
Para veya eref; ynetimden kanrlarsa,
ceza." Glaukon, "Sokrates ne demek
82/212
istiyorsun," dedi. "Saydn cretlerin ikisini
tanyorum, ama bu ceza nedir? Hem nasl
oluyor da onu cretten sayyorsun,
anlayamadm."
"Sen en iyi insanlarn creti nedir bilmiyor-
sun," dedim. "En deerli kimseler yneti-
cilie raz olduklar zaman, ite o cret iin
ynetirler. Yoksa erefe, paraya dkn ol-
mann ayp sayldn, gerekten de yle
olduunu bilmiyor musun?"
"Tabii biliyorum" dedi.
"te bu yzden iyiler, ne para iin ynet-
meye raz olurlar, ne de eref iin;
nk ynetmelerine karlk cret isteyecek
olurlarsa, kendilerine ' cret klesi' derler di-
ye korkarlar. Ynetim mevkiinden fay-
dalanarak gizlice para ekecek olurlarsa, 'hr-
sz' derler diye korkarlar. eref iin de raz
olmazlar; nk erefe dkn deildirler.
Bu yzden ynetimi zerlerine almak iin
83/212
karlarnda bir zor, bir ceza bulunmas
gerekir. Belki bu yzden, bir insann yneti-
cilik iine kendiliinden, zorlanmay
beklemeden atlmas ayp saylmtr. Cez-
ann en by de, kendimiz ynetmek
istemediimiz zaman, daha kt biri
tarafndan ynetilmemizdir. Bence deerli
insanlar ynettikleri zaman, ilerinde bu
korkuyla ynetirler. te o zaman bir nimete
konmak, rahatlarn salamak iin deil,
ynetimi emanet edecek kendilerinden daha
iyi veya kendilerine e kimseler bulamadk-
larndan ister istemez ynetimi zerlerine
alrlar; nk sadece iyi insanlarla dolu bir
kent kurulabilseydi, insanlar herhalde im-
diki gibi ynetmek iin deil, ynetmemek
iin urarlard. Hem o zaman gerek yne-
ticinin gerekte kendi iine geleni deil,
ynetilenin iine geleni gzeten bir adam
olduu bel i olurdu. yle ki, akl bir adam
bakasna yararl olmak iin zahmete katlan-
maktansa, bakasndan yarar grmeyi
84/212
yelerdi. Ksaca, Thrasymakhos, 'doru
glnn iine gelendir' szn hi de kabul
etmem. Fakat bunu bir dahaki sefere de ince-
leyebiliriz. Hem Thrasymakhos'un az nce
syledii sz bana ok daha nemli grny-
or: Doru olmayann hayat dorununkinden
daha iyiymi. Sen, Glaukon, iki fikirden
hangisini seiyorsun? Hangisini geree
daha uygun buluyorsun?"
"Ben, doru kiinin yaam daha iyidir,
diyorum" dedi.
"Az nce Thrasymakhos'un, doru olmayan
kiinin yaamnda nice nimetler sayp
sraladn iittin mi?"
"Evet, iittim, ama inanmyorum."
"Elimizden gelirse, bir yolunu bulalm da,
sylediinin doru olmadna onu in-
andralm, ister misin?"
85/212
"stemez olur muyum."
"imdi bak," dedim. "Onun szne karlk
olarak, doru olmann btn nimetlerini
sayp uzun szler sylersek, o da bir daha sz
alr; biz de gene uzun szlere giriirsek, o za-
man nimetleri saymak ve her birimizin ne
kadar saydn lmek gerekecek; hem de
karar verecek hakemlere ihtiyacmz olacak.
Ama konuyu deminki gibi, birbirimizle uy-
uarak aratrrsak, ayn zamanda hem
hakem, hem avukat oluruz."
"Dorudur" dedi.
"yleyse bu aratrmalarn hangisini been-
iyorsun" diye sordum.
"kincisini" dedi.
"Haydi yleyse, Thrasymakhos," dedim.
"Batan balayalm, sen de cevap ver. Gerek
86/212
erilik, gerek doruluktan daha elverili
midir dersin?"
"Tabii, dedi; sebebini de syledim."
"Peki, dorulukla erilik konusunda ne der-
sin? Birine iyilik, tekine ktlk m
dersin?"
"Elbette."
"Dorulua iyilik, erilie ktlk, yle deil
mi?"
"A iki gzm, yle olsayd, erilik elverilidir,
doruluk elverili deildir der miydim?"
"Peki, yleyse ne diyorsun?"
"Tam tersini" dedi.
"Doruluk ktlk mdr?"
87/212
"Hayr, ama doru insana ok saf ve iyi
yrekli derim."
"O halde eri insana kt yrekli mi dersin?"
"Hayr, iini bilen bir insan derim."
"Sence, Thrasymakhos, doru olmayanlar
uslu ve iyi insan mdrlar?"
"Evet, tam anlamyla erilik edebilenler;
kentleri de, uluslar da altetmeye gc yeten-
ler uslu ve iyidirler; halbuki sen belki
yankesicilerden sz ettiimi sanyorsun. El-
bette bu gibi iler de gizli kaldka yarar
salar. Ama demin sylediklerimin yannda
onlardan sz etmeye demez" dedi.
"Evet, evet," dedim. "Ne demek istediini an-
lamyor deilim, ama bir eye ayorum:
Erilie iyiliin, usluluun; dorulua da
kartlarnn yannda yer vermene."
88/212
"asan da amasan da, benim verdiim yer
budur."
" etinleiyor dostum" dedim. "Buna verile-
cek cevap artk kolay bulunamaz;
nk eriliin elverili olduunu ileri
srmekle beraber baka baz kimseler gibi
sen de onun kt ve ayp olduunu kabul et-
seydin, syleyecek sz bulur, dierlerinin
kansna bavururdum.
Ama imdi madem ki erilii iyiliin, uslu-
luun srasna koymaktan bile ekinmedin,
besbelli ki onun hem gzel, hem gl
olduunu syleyeceksin ve bizim dorulua
yklediimiz zelliklerin hepsini ona
ykleyeceksin."
"Senin de her ey iine douyor" dedi.
"Bununla birlikte, asl dnceni sylediine
inanabildike konuyu sonuna kadar aratr-
maktan kanmamal; nk gryorum ki,
89/212
Thrasymakhos, sen bu anda gerekten aka
etmiyor, asl dnceni sylyorsun."
"Asl dncem olsun olmasn, sana ne,"
dedi. "Sen yalnz sz rtmeye bak."
"Evet, bana ne, dedim. Ama sen bir de una
cevap vermeye al; doru adam sence her-
hangi bir ite doru adam amak ister mi?"
"stemez, yoksa imdi olduu gibi kibar ve iyi
yrekli olmazd."
"Ya doru bir ite doruluu amak ister
mi?"
"Onu da istemez" dedi.
"Doru olmayan amak isteyebilir mi, onu
amay doru bulur mu, yoksa bulmaz m?"
"Bulur, dedi, ister; ama elinden gelmez."
90/212
"Ben bunu sormuyorum ki. . dedim. Doruyu
deil, doru olmayan amak ister mi, onu
amay doru bulur mu diye soruyorum."
"Evet, doru bulur" dedi.
"Ya doru olmayan adam, doruyu ve doru
ite doruluu amak ister mi?
"Hi istemez olur mu! O herkesi amak
ister!"
"Demek ki doru olmayan, hem doru ol-
mayan adam, hem de doru olmayan ite
erilii aacak ve kendisi herkesten fazla ey
elde etsin diye uraacak, yle mi?"
"yledir" dedi.
"O halde yle diyelim," dedim. "Doru olan
kendine benzeyeni deil, benzemeyeni a-
mak ister; doru olmayan ise, hem kendine
91/212
benzeyeni, hem de benzemeyeni amaya
alr."
"ok iyi syledin" dedi.
"Doru olmayan iyi ve ustadr, doru olan
deildir."
"Bu da iyi" dedi.
"Doru olmayan iyiye, ustaya benzer; doru
olan benzemez, deil mi?"
"Kukusuz, yle olan kendisi gibi olanlara
benzer; yle olmayan benzemez."
"Gzel; demek her birinin benzedii kimseler
ne ise, kendisi de odur. (25)"
"Baka ne olacak" dedi.
"Neyse, Thrasymakhos, sen baz kimselere
mzikten anlar, bazlarna anlamaz der
misin?"
92/212
"Derim."
"Hangisine usta, hangisine acemi dersin?"
"Tabii, mzikten anlayan ustadr, anlamayan
acemidir."
"Biri usta olduu ilerde iyidir, teki acemi
olduu ilerde ktdr, deil mi?"
"Evet."
"Peki, sence dostum, mzikten anlayan adam
lyrasnn sesini dzeltirken mzikten anlay-
an baka birini tellerin gerilmesi veya
gevetilmesinde amak ister mi? Daha ok
ey elde ederim der mi?"
"Hayr, sanmam."
"Ya mzikten anlamayan amak ister mi?"
"Evet, herhalde."
93/212
"Peki, hekim hastann yiyeceini, ieceini
seerken hekimi veya hekimlii bir eyde a-
mak ister mi?"
"stemez."
"Ya hekim olmayan?"
"Onu amak ister."
"Bak bakalm, her bilgi ve her bilgisizlik
alannda bir bilgili yaptnda veya
sylediinde baka bir bilgiliyi amak ister
mi, yoksa ayn ite benzerinin elde ettiini
elde etmekten memnun olur mu?"
"Evet, belki yle olmas gerekiyor."
"Ya bilgisiz adam, bilgiliyi de bilgisizi de a-
mak istemez mi?"
"Belki ister."
"Ama bilgili uslu deil midir?"
94/212
"Usludur."
"Uslu olan iyi deil midir?"
"yidir."
"O halde iyi ve uslu olan, kendine benzeri
deil, benzemeyeni, kart olan amak
isteyecek."
"yle grnyor" dedi.
"Ama kt ve bilgisiz olan, hem benzerini,
hem de kartn amak isteyecek."
"Besbelli" dedi.
"Doru olmayan adam bizce kendine benzey-
eni de, benzemeyeni de amak ister, deil mi,
Thrasymakhos? Yoksa yle demedin mi?"
"yle syledim" dedi.
95/212
"Ama doru adam kendine benzeyeni deil,
kendine benzemeyeni amak isteyecek deil
mi?"
"Evet."
"yleyse doru adam usluya, iyiye; eri
adam ktye, bilgisizlie benzer."
"Olabilir."
"Peki ama her ikisinin de benzerleri ne ise,
kendilerinin de o olduu sznde
uyumutuk."
"Evet."
"En sonda dorunun iyi ve uslu, erinin bil-
gisiz ve kt olduu meydana kt." Thrasy-
makhos btn bunlar kabul etti, ama yle
benim imdi anlattm gibi kolayca deil;
ancak onu srklediim iin, glkle kabul
etti. Koca koca ter damlalar dkyordu;
96/212
zaten hava da pek scakt. Hem o gn ben,
nce hi grmediim bir eyi,
Thrasymakhos'un kpkrmz kesildiini
grdm. Biz bylece, doruluk, iyilik ve uslu-
luktur; erilikse ktlk ve bilgisizliktir diye
anlatktan sonra:
"Peki," dedim, "biz bunu byle balam
olalm; ama eriliin gl olduunu
sylemitik, hatrlyorsun ya,
Thrasymakhos?"
"Hatrlyorum," dedi, "ama imdi syledik-
lerin de houma gitmiyor: Bu konuda sy-
leyeceim var. Fakat konusam, iyi biliyorum
ki nutuk atyor diyeceksin. Onun iin, brak
da istediim gibi konuaym, ya da sormak
istiyorsan, sor: Ben de sana, masal anlatan
yal kadnlara cevap verir gibi 'yle olsun'
derim, bamla da, 'evet' 'hayr' diye iaret
ederim."
97/212
"Yalnz, verecein cevap asl dncene
aykr olmasn" dedim.
"Nasl olsa beni konuturmuyorsun, hi ol-
mazsa cevabm houna gitsin. Daha ne
istiyorsun?"
"Hi, hi," dedim. "Haydi, cevap vereceksen
ver; ben de soraym."
"Sor."
"te ben sz srasyla incelememiz iin, de-
min sorduumu gene soruyorum: Eriliin
karsnda doruluk nasl bir eydir? Geri
bir aralk, eriliin doruluktan daha be-
cerikli, daha gl olduu sylenmiti, ama
imdi doruluun usluluk ve iyilik olduunu
kabul ediyorsak, u bellidir ki doruluk, bil-
gisizlik olduunu sylediimiz erilikten
daha gldr; bunu herkes bilir. Ama ben,
Thrasymakhos, aratrmam bu sade ekilde
deil, yle yapmak istiyorum: eri olan,
98/212
baka kentleri hakszca esir etmeye kalkan,
esir etmi olan, hatta birounu boyunduruk
altnda tutan bir kent yok mudur, ne
dersin?"
"Var derim, hem de bunu en iyi, yani erilii
tam olan kent yapar" dedi.
"Anlyorum; demin de sylediim buydu,"
dedim. "Ama dikkatimi eken bir ey var:
Baka bir kente hkim olan kent, acaba bu
gcn erilikle mi koruyacaktr, yoksa
dorulukla m korumak zorunda kalacaktr."
"Eer daha nce senin dediin gibi, doruluk
usluluksa, dorulukla," dedi; "yok benim
dediim gibiyse, erilikle."
"Banla 'evet', 'hayr' demekle kalmadna,
gzel gzel cevap verdiine ok memnun
oluyorum, Thrasymakhos."
"Sana yaranmak istiyorum!" dedi.
99/212
"'yi ediyorsun. Ama, haydi biraz daha yaran
da syle: Bir kent, bir ordu, haydutlar, hr-
szlar ve doru olmayan bir hedefe birlikte
yryen baka neler varsa, bunlar biribirler-
ine erilik edecek olurlarsa, bir i grebilirler
mi, dersin?"
"Hayr" dedi.
"Ya hakszlk etmezlerse, daha iyi almazlar
m?"
"alrlar, tabii."
"Anlalan, Thrasymakhos, erilik aralarnda
geimsizlik, kin ve kavga karyor; doruluk
ise iyi geimi, dostluu salyor; yle deil
mi?"
"yle olsun; aramz almasn."
"ok iyi davranyorsun, dostum. unu da
bana syle: eriliin ii, bulunduu herhangi
100/212
bir yerde kin yaratmaksa; hr insan olsun,
kle olsun, onlar birbirlerinden nefret et-
tirmez mi, aralarna geimsizlik sokmaz m,
onlar birlikte alamayacak hale getirmez
mi?"
"Getirir elbette."
"Ya erilik iki kiide olursa? Aralar almay-
acak m, birbirlerinden nefret etmeyecekler
mi, doru insanlara olduu kadar birbirler-
ine de dman kesilmeyecekler mi?"
"Elbette" dedi.
"Peki, yaman dostum, erilik bir tek in-
sandaysa, kendi gcn yok eder mi dersin?
Yoksa olduu gibi kalr m?"
"Peki, olduu gibi kalr diyelim" dedi.
"Demek eriliin yle bir gc olduu
grlyor ki, nerede bulunursa bulunsun, bir
101/212
kentte, bir soyda, bir orduda veya baka her-
hangi bir toplulukta, onun etkisiyle bu toplu-
luk nce i gremez hale gelir, sonra kendine
de, kendine kart olan her eye ve doruya
da dman kesilir."
"Evet."
"Tek bir kiide de bulunsa, etkisi ayndr,
nk bu onun doasdr sanrm. nce
etkisi altnda kalan insan kendi kendisiyle
uyumsuzlua dtnden i gremez hale
gelir. Sonra kendi kendine de, doru insan-
lara da dman olur; deil mi?"
"yledir."
"Ama tanrlar doru deiller midir, dostum?"
"yledirler diyelim."
102/212
"Demek ki eri insan tanrlarn da dman
olur, Thrasymakhos; ama doru insan on-
larn dostudur."
"Bu szlerin tadn doya doya kar!" dedi.
"ekinme! Nasl olsa ben
kar gelmeyeceim: Bu arkadalarn d-
manln kazanmak istemiyorum."
"Haydi yleyse," dedim, "ziyafetin sonlarnda
da beni memnun et, nceki gibi cevap ver;
nk doru insanlarn daha uslu, daha iyi,
i grmekte daha becerikli olduklarndan
kuku duymuyoruz. Eri insanlarn ise,
birlikte i grmek hi ellerinden gelmez.
Ama bunlar da bazen, alp abalayarak,
hep birlikte bir i grebilirler diyoruz, ama
bununla pek de doru bir ey sylemi
olmuyoruz; nk onlar bsbtn eri
olsalard, birbirlerini esirgemezlerdi; on-
larda, dman olduklar kimselere ktlk
ederken, ayn zamanda birbirlerine de
103/212
ktlk etmelerinin nne geen, onlar
hedeflerine eritiren doruluk gibi bir ey
bulunduu meydandadr. Onlar eri ilere
atldklarnda kendilerini erilie yar
kaptrmlardr; nk bsbtn kt ve
ar derecede eri insanlar, i grmekten de
acizdirler -bunun byle olduunu gryor-
um: Sen demin yanlmsn-.Dorularn, -
bunu sonradan aratrrz demitik ya-
erilerden mutlu olup olmadklarn, daha iyi
bir mr srp srmediklerini aratrmak
gerekir. Bu szlerimiz mutlu olduklarn
bence zaten ortaya karmtr; ama ne de
olsa, konuyu daha iyi aratrmalyz: biz
rasgele bir konudan deil, nasl yaamak
gerektiinden sz ediyoruz."
"Aratr bakalm."
"Aratryorum. Syle bana; sence atn
grd bir i var mdr?"
"Var."
104/212
"Peki, bir atn veya herhangi bir hayvann
iini, yalnzca onunla grlen veya onunla en
iyi grlen bir i diye kabul edebilir misin?
"Anlamyorum."
"Haydi, yle anlataym: Gzlerinden baka
bir eyle grebilir misin?"
"Tabii gremem."
"Ya kulaklarndan baka bir eyle iitebilir
misin?"
"Olamaz."
"Bu iler onlarn iidir demek doru olmaz
m?"
"phesiz doru olur."
"Gzel; bir zm ktn bir kamayla, bir
bakla ve daha birok aletle kesebilirsin,
deil mi?"
105/212
"Keserim."
"Ama ktk her halde en iyi, bu i iin
yaplm ba bayla kesilir."
"yledir."
"te biz, bu i ba bann iidir demez
miyiz?"
"Elbette deriz."
"Demin 'herhangi bir eyin ii, yalnzca
kendinin baarabilecei veya tekilerin
hepsinden daha iyi baarabilecei i deil
midir?' diye sorduum soruyu imdi daha iyi
anlamsndr."
"Evet," dedi, "anladm: bence de her eyin
ii, dediin gibidir."
"Peki," dedim, "kendine bir i den her-
hangi bir eyin bir de iyilii olduuna
106/212
inanmyor musun? nce sylediklerimize
dnelim: Gzler bir i grr diyebilir miyiz?"
"Deriz."
"Peki, gzlerin bir de iyilii yok mudur?"
"O da vardr."
"Ya kulaklarn da bir ii yok muydu?"
"Vard."
"yleyse onlarn bir de iyilii yok mu?"
"yilii de var."
"Dier eylerin hepsinde de byle deil mi?"
"Byle."
"Dur bakalm, ya gzlerde kendilerine has
olan iyilik yerine ktlk varsa, onlar ilerini
baarabilirler mi?"
107/212
"Nasl olabilir? Anlalan sen grmeyi deil,
krl demek istiyorsun?"
"Brak, onlarn iyilii ne ise o olsun. . Ben
daha bunu sormuyorum ki! Ben sana i
gren ne varsa, iini kendine has olan iyilikle
iyi, ktlkle kt m grr diye
soruyorum."
"phesiz sylediin dorudur" dedi.
"Kendilerine has olan iyilikten yoksun kulak-
lar ilerini hi baarabilirler mi?
"Baaramazlar."
"Baka konularda da ayn eyi syleyebilir
miyiz?"
"Bence syleyebiliriz" dedi.
"Haydi yleyse, imdi de unu incele: Ruhun
dnyada baka hibir eyin yapamayaca bir
yetisi vardr: ilgilenmek, ynetmek, karar
108/212
vermek ve buna benzer eyler. Btn bu
ileri ruhtan baka bir eye yklemeye
hakkmz olabilir mi? Bu yetiler ruhtan baka
bir eye hastr diyebilir miyiz?"
"Diyemeyiz."
"Peki, yaamaya gelince, bu, ruhun bir iidir
diyemez miyiz."
"Elbette deriz."
"O halde, Thrasymakhos, ruh kendine has
gcnden yoksun olunca ilerini iyi grebilir
mi, gremez mi?"
"Gremez."
"yleyse, kt bir ruhun ynetimi de, ilgisi
de kt olur; oysa iyi bir ruh btn bu ileri
iyi yapar."
"Bu kesin."
109/212
"Ama doruluk ruhun iyilii, erilik ruhun
ktldr dememi miydik?"
"Evet, demitik."
"O halde doru ruh ve doru insan iyi, eri
insan kt yaar."
"Szlerine gre yle olmal" dedi.
"Ama, kukusuz iyi yaayan mutlu, bahtldr;
iyi yaamayan deildir."
"Tabii."
"O halde doru adam bahtl, eri adam
bahtszdr."
"yle olsun."
"Fakat bahtsz olmak uygun deildir, bahtl
olmak uygundur."
"Elbette."
110/212
"O halde, mutlu Thrasymakhos, erilik hibir
zaman doruluktan daha elverili olamaz."
"Bu szler, Bendis enliklerinde sana bir
len olsun Sokrates" dedi.
"Bu leni bana sen verdin Thrasymakhos,"
dedim. "nk yumuadn ve fken yatt.
Ama bu len senin yznden deil, benim
yzmden pek de gzel olmad. nlerine
karlan yemekleri kapaym derken,
hibirinin tadn alamayan oburlar gibi, ben
de galiba asl aratrdmz, yani
doruluun ne olduunu renmeden, ii
yarda brakp doruluun ktlk m, bil-
gisizlik mi, yahut da bilgi ve iyilik mi
olduunu aratrmaya kalktm. Sonra sz,
doruluk erilikten daha yararldr fikrine
dnnce, teki fikri brakmaktan kendimi
alamadm. Ve sonunda konumamzdan
hibir ey renemedim; nk dorunun ne
olduunu bilmedike, doruluun bir iyilik
olup olmadn; kendisinde doruluk
111/212
bulunann bahtsz veya bahtl olup ol-
madn nasl kestirebilirim!"
112/212
DEVLET II
SOKRATES (anlatmay srdryor):
Ben bunlar syledikten sonra konumaktan
kurtulduumu sanyordum. Ama bu ancak
bir nszm; nk Glaukon her eye her
zaman cesaretle atld gibi, bu sefer de
Thrasymakhos'un geri ekilmesine raz ol-
mayarak, "Sokrates, senin istediin nedir?"
dedi, "bizi inandrm gibi grnmek mi,
yoksa doru olmann eri olmaktan her
bakmdan daha iyi olduuna inandrmak
m?"
"Elimden gelseydi sizi gerekten inandrmay
daha ok isterdim" dedim.
"O halde istediini yapmyorsun. Sylesene
bana; sence, verdii sonulara
hi bakmadan, kendi iin sevdiimiz,
elimizde bulunmasn istediimiz bir 'iyi ey'
var mdr? rnein sevinmek gibi, ya da za-
rarsz olan ve sonras iin de sevinten baka
bir ey vermeyen hazlar gibi. ."
"Evet, bence byle bir ey vardr."
"Peki, hem kendi iin, hem verdii sonular
iin sevdiimiz eyler de var mdr?
rnein akll olmak, grmek, salkl olmak.
.Bu gibi eyler, sanrm, her iki bakmdan
houmuza gider."
"Evet" dedim.
"dman, hastalk tedavisini, hekimlii ve
br cretli meslekleri iine alan nc
bir 'iyi ey' tr var mdr dersin? Bunlarn
zahmetli, ama yararl olduunu syleyebilir-
iz; bunlar kendileri iin deil de,
kazandrdklar cret, verdikleri sonular iin
elde etmek isteriz."
114/212
"Evet, bu nc tr de vardr," dedim, "ama
nereye varmak istiyorsun?"
"Sen doruluu hangisinden sayarsn?"
"Bana kalrsa, en gzelinden; mutlu olmak
isteyen kimselerin, hem kendi iin, hem ver-
dii sonular iin sevmesi gereken eylerden
sayarm."
"Ama ou byle dnmez, doruluu zah-
metli ilerden sayar. Derler ki dorulua
doruluk olduu iin deil, -nk o zordur,
zor olduu iin de ondan kanmaldr-gelir
salad iin, insanlar arasnda n
kazandrd iin heves etmeli."
"yle dndklerini biliyorum," dedim.
"Zaten yledir diye Thrasymakhos deminden
beri doruluu ktleyip erilii vyor;
ama, anlalan ben kaln kafalym."
115/212
"Haydi, yleyse, beni de bir dinle, belki
fikrini deitirirsin; nk bence,
Thrasymakhos'u vaktinden nce ylan gibi
byledin, ama dorulukla erilik hakknda
ileri srlen fikirler beni henz doyurmad.
Mesleklerin getirilerini, verdikleri sonular
bir yana brakalm; her biri nedir, ruhun
iinde kendi bana bulunurken her birinin
gc nedir? Senden bunlar renmeye can
atyorum. Bir diyecein yoksa ie yle
balayacam: Thrasymakhos'un szn bir
daha ele alp, ilk olarak doruluun herkese
ne olduunu, nereden doduunu syleye-
ceim; ikinci olarak doruluu uygulayan
herkesin onu, 'iyi ey'dir diye deil, kanl-
maz bir ey diye, istemeyerek uyguladn;
nc olarak byle yapmakla hakl olduk-
larn syleyeceim. nk sonunda eri
adamn hayat dorununkinden ok daha iy-
idir derler. Ben bu fikirde deilim Sokrates,
ama ne yoldan gideceimi ardm.
Thrasymakhos'un, ondan baka binlerce
116/212
kiinin szlerini duya duya kafam iti; hal-
buki kimsenin doruluktan istediim gibi sz
ettiini, doruluk erilikten daha iyidir ded-
iini duymadm. Doruluun kendisinin,
kendi iin vldn duymak isterim.
Bunu senden duyabileceimi umarm.
Bunun iin var gcmle eri adamn hayatn
veceim; bylece erilii ne ekilde ktle-
meni, doruluu da ne ekilde vmeni is-
tediimi greceksin. Ama bak bakalm bu
sylediklerim houna gidiyor mu?"
"Elbette gidiyor," dedim, "akl banda bir
adamn sksk sylemekten, dinlemekten
daha ok holand baka bir konu var
mdr?"
"ok iyi sylyorsun," dedi. "Sylediim gibi
bu konuda en bata anlatacam dinle:
Doruluk nedir, nereden domutur?
"Doallkla, hakszlk etmek iyi, hakszla
uramak ktdr derler; ama hakszla
117/212
uramann ktl hakszlk etmedeki iyi-
likten ok daha byktr. Bylece insanlar
birbirlerine hakszlk edip hakszla
uraynca, her ikisinin de tadn alnca,
birinden saknamayan, tekini beceremeyen-
ler, hem hakszlk etmemek, hem de hak-
szlk grmemek zere bir anlamaya var-
mann uygun olacan dnmler; yasa
koymaya, birbirleriyle anlamaya ve yasann
buyurduuna 'yasaya uygun' ve doru de-
meye balamlar.
Doruluun douu, z ite budur.
Doruluk, en iyi eyle, yani hakszlk edip
ceza grmemekle en kt eyin, yani hak-
szla urayp alamamann arasndadr.
Bu ikisinin arasnda bulunan doruluk, bir
'iyi ey' gibi sevilmez; hakszlk etmek yasak
olduu iin sayg grr. Fakat gerek bir
erkek, hakszlk ederse, hakszlk edilmesin
ve hakszla uramasn diye kimseyle an-
lamaz; yle yapsa, ona deli derler. Demek ki
Sokrates, denildiine gre, doruluun
118/212
doas budur ve byledir, douu da anlat-
tm gibidir."
"Doruluu uygulayanlarn da, hakszlk ed-
emediklerinden istemeye istemeye uygu-
ladklarn iyice anlayabilmek iin, yle bir
rnek dnelim: kisine de, doru adama
da eri adama da, her istediini yapma
olanan verelim, sonra da arkalarndan
gidelim ve hrs onlar nereye gtrecek
bakalm. Kukusuz, bakalarndan daha ok
elde etmek istedii iin, doruyu eriyle ayn
hedefe doru giderken, su st yakalarz;
nk doas gerei her insan, bu hedefi iyi
bir ey bilerek ona erimeye alr. Yalnz
yasa onu zorla hedefinden ayrr, eitlie say-
g gsterme yoluna sokar. Onlara, bir zaman-
lar Lydialnn atas Gyges'e (1) nasip olduu
sylenen erki vermek, aa yukar, sylemek
istediim olana vermek olur. Bu adam, o
zamanki Lydia hkmdarnn hizmetinde bir
obanm; gnn birinde iddetli bir sanak
ve bir yer sarsntsyla toprak atlam ve
119/212
hayvanlarn otlad yerde bir yark alm;
oban bunu grnce aa kalm, sonra
yarn iine inmi. Birok alacak ey
arasnda; ii oyuk, ok pencereli, tuntan bir
at gzne arpm. Eilip ieriye baknca, in-
san boyundan byk gzken bir l
grm; parmandaki altn yzkten baka
zerinde deerli bir ey yokmu. Gyges
yz alp km. obanlar adet olduu
zere, ayda bir krala srler hakknda bilgi
vermek iin toplandklar zaman, Gyges de
toplantya yz parmanda gelmi. br
obanlarla otururken, yzn tan,
tesadfen kendine doru, avcunun iine
evirmi. Bunu yapar yapmaz, etrafnda
oturanlara grnmez olmu. obanlar da
ondan, o orada deilmi gibi sz ediyor-
larm. Gyges aa kalm, yz bir daha
tutup tan darya evirmi; evirir
evirmez gene gzlere grnr olmu. in
farkna varnca, yzkte byle bir erk olup
olmadn denemi. Grm ki yzn
120/212
tan ieriye evirince grnmez, darya
evirince grnr oluyor. Bunu anlaynca,
hemen krala giden habercilerden biri ol-
mann aresini bulmu. Sarayda kraln
karsn batan karm, onun yardmyla
kraln stne yryp ldrm, egemenlii
ele geirmi. imdi bunun gibi iki yzk olsa
da, birini doru adam, tekini eri adam
taksa; ihtimal hibiri, pazardan her istediini
hi korkmadan almak, evlere girip gnlnn
holand kimseyle dp kalkmak, keyfine
gre kimini ldrmek, kimini hapisten kur-
tarmak ve insanlar arasnda tpk bir tanr
gibi dolamak elinde olduu halde,
dorulua bal kalacak, bakalarnn
malndan uzak durup el srmeyecek kadar
elikten bir isten gsteremez. Bu ite biri
tekinden farkl davranmaz, ikisi de ayn
hedefe doru gider. Her halde bu rnek bir
insann kendi isteiyle deil, ancak zor-
lanarak doru olduuna gl bir belirti
saylabilir; nk, hakszlk edebileceini
121/212
dnen her insann hakszlk ettiine
baklrsa, doruluk doru kiinin kendisine
hibir iyi ey salamaz. Gerekten her adam
kendisi iin eriliin doruluktan ok daha
elverili olduuna inanr. Bu fikri savunan-
larn iddiasna gre, inanmakta da hakldr;
nk biri, demin szn ettiim olana
elde eder de, hi hakszlk etmek istemezse,
bakalarnn malna dokunmazsa, bunun
farkna varanlar ona ok zavall, ok aklsz
bir insan diye bakarlar; ama hakszlk
grmekten korktuklar iin, birbirlerini
aldatarak, birbirlerinin yzne kar onu
verler. Bu nokta zerinde syleyeceim ite
bu kadardr."
"Szn ettiimiz bu iki adamn hayatlar
hakknda hkm vermeye gelince, dorular
arasnda en doruyu, eriler arasnda en
eriden ayrp ikisini karlatrrsak, tam bir
hkm verebiliriz; yoksa veremeyiz. Ama bu
ayrm nasl olmal? yle: Erinin eriliine,
dorunun doruluuna dokunmayalm;
122/212
birini tam eri, tekini tam doru bir insan
olarak alalm, kendi alanna koyalm. nce
eri adam becerikli sanat sahipleri nasl dav-
ranrsa yle davransn. Nasl ki usta bir
kaptan veya bir hekim, sanatnda yapamay-
aca eyleri yapabilecei eylerden ayrt
edip yapabileceklerini ele alr, tekileri
brakr -hatta bir ite yanlsa bile, yanln
dzeltmeye gc yeter-ayn ekilde eri
adam da, tam eri bir adam olmak istiyorsa,
ustaca hakszlk edip kendini ele vermemeli;
ama yakalanrsa, beceriksizin biridir deyip
gemeli; nk eriliin en yksek derecesi,
doru olmayp doru grnmektir. Tam eri
olana tam gelimi bir erilik vermeli, hatta o
en byk hakszlklar ilerken en byk
doruluun verdii ne brnebilmeli; bir
yanl yaparsa, dzeltmeye gc yetmeli;
iledii hakszlklardan bir ey darya sz-
arsa, herkesi kandracak kadar gzel sz
sylemesini bilmeli; zor kullanmak gerek-
tike, cesaretine, gcne, edindii dostlara
123/212
ve servete dayanarak, zor kullanabilmelidir.
Eriyi byle niteledikten sonra, onun yanna
sade ve asil, Aiskhylos'un dedii gibi iyi
grnmek deil, iyi olmak isteyen doru
adam koyalm. O, olduu gibi grnmemeli,
nk doru grnrse, byle grnmesi
ona onur ve kazan getirir; doru olmann
akna m, yoksa onur ve kazan akna m
dorudur belli olmaz. Onda doruluktan
baka bir ey brakmamal. O, demin anlat-
tm insann tam kart olmaldr; hi eri-
lik etmedii halde son derecede eri grn-
sn ki kt nnden, bundan doan
sonulardan sarslmamakla doru olduu
denenmi ve ispat edilmi olsun; tuttuu
yoldan lnceye kadar ayrlmasn, doru
olduu halde mrnce eri grnsn ki
bylece ikisi de, biri doruluun, teki
eriliin son derecesine varm bulunduk-
lar zaman, hangisinin daha bahtl olduuna
dair bir hkm verebilelim."
124/212
"Aman, aziz Glaukon!" dedim, "bu iki adam,
hakknda hkm verilecek birer heykel gibi
temizleyip nmze dikmek iin ne kadar
urayorsun!"
"Elimden geleni yapyorum," dedi. "kisini de
byle temizleyip nmze dikersek, sanrm
ki hayatlarnn nasl olabilecei konusuna
geebiliriz; bu artk g olmaz. te syleyey-
im: Biraz kaba bir dil kullanrsam unutma ki
bu szleri ben deil, doruluk yerine erilii
venler sylyorlar. Onlar derler ki doru
adam benim anlattm adamsa; dayak yiye-
cek, ikence ekecek, zincire vurulacak, gz-
lerine mil ekilecek, sonunda btn bu ezi-
yetleri ektikten sonra armha gerilince,
doru olmak deil, doru grnmek gerek-
tiini anlayacaktr. Aiskhylos'un szn de
eri iin kullanmak ok daha yerinde olur;
nk sahiden diyebilirler ki eri geree
bal kalp grn iin yaamadndan,
eri grnmek deil, eri olmak ister, 'zih-
ninde deerli dnceler douran derin fikir
125/212
tarlalarnn meyvelerini toplar'. (2) nce-
likle, doru grnerek devlet grevlerine
atanr, sonra istedii aileden kz alr,
kzlarn da setii kocalara verir. Kimi
gzne kestirirse, onunla dost, ortak olur ve
btn bunlardan faydalanr; hakszlk et-
mekten ekinmedii iin kazanl kar;
kendi ilerinde ya da devlet ilerinde biriyle
kavgaya tututu mu, stn gelir; dman-
larndan fazla kazanr; kazannca da zengin
olur, dostlarna iyilik, dmanlarna ktlk
eder; tanrlara bol bol kurban keser,
grkemli adaklar adar. Tanrlara ve istedii
insanlara, doru adamdan ok daha iyi sayg
gsterebilir; her halde tanrlarn da
dorudan ok onu sevmeleri doaldr.
Bylece Sokrates, tanrlarn da, insanlarn da
doruya verdikleri hayattan daha iyisini eri-
ye verdiklerini sylerler." Glaukon'un bu sz-
leri zerine ben cevap vermeye hazr-
lanrken, kardei Adeimantos atld:
126/212
"Sokrates, umarm bu sorun hakkndaki
tartmalar yeterli bulup kesmezsin" dedi.
"Neden yeter demiyeyim?" dedim.
"Sylenmesi en ok gereken ey sylenmedi
de, ondan."
"Bak, karde kardee yardm etsin diyen bir
sz var; Glaukon'un szlerinde bir eksik
varsa, sen ona yardm et. Ama bana gelince,
syledikleri beni yere sermeye yetti,
doruluu savunacak halim kalmad."
"Ne anlamsz sz!" dedi. "Ama bir de unu
dinle: Glaukon'un dndn sezer gibiy-
im, ama fikrinin daha iyi anlalmas iin
szlerinin kartn da, yani doruluu vp
erilii ktleyenlerin fikrini de gzden
geirmemiz gerekiyor. Babalar oullarna
doru adam olacaksn derler, doruluk
yolunu gsterirler; veliler de hep yle yapar-
lar; fakat doruluu doruluktur diye deil,
127/212
insana n kazandrd iin verler, doru
grnp bylece yksek mevkiler, evlilikler
ve Glaukon'un demin sayp dkt, yani
doruya nnden dolay nasip olan eyleri
elde etmelerini isterler. Onlar nl olmaya
daha da nem verirler; nk, tanrlar
tarafndan beenilmeyi de hesaba katarak,
dini btnlere nasip olan nimetleri saymakla
bitiremezler. Bunlar insanlara tanrlar
balarm; bizim koca Hesiodos da,
Homeros da ayn eyi sylerler. Biri der ki
tanrlar doru adamlar iin 'mee aalarnn
tepelerinde palamut, gvdelerinde
ar tamasn, ynl kuzularn postlarnn
ykyle arlamasn' (3) salar ve buna
benzer birok nimetler verirler. Homeros'un
(4) dedii de buna yakndr: 'Doru adamn
n, tanrlardan korkan, doruluu yksek
tutan, kusursuz bir kralnki gibi gklere yk-
selir; esmer toprak onun iin buday ve arpa
yetitirir, dallar meyvalarn arlyla eilir,
koyunlar sk sk dourur, deniz balk verir.'
128/212
Musaios (5) da, olu da, doru adamlara tan-
rlar adna bunlardan da gsterili nimetler
balarlar.
Onlar szde Hades'e gtrrler, dinibtn-
ler iin hazrladklar len sofrasnda onlara
yer verirler, balarna elenkler takar, arap
iirirler. Btn vakitleri byle geer: sanki
iyiliin dl hep sarho olmakm gibi. .
Bazlar, tanrlar adna bunlardan da byk
dller datrlar. Dinibtn olan ve
yeminini tutan insan, arkasnda ocuklarnn
ocuklarn ve soyunu brakr. Doruluu bu
gibi ve buna benzer nedenlerden dolay
verler. Dinibtn olmayanlara ve erilere
gelince, onlar Hades'te amura gmer, kal-
burla su tamaya zorlar, daha hayattayken
onlar erefsizlie mahkm ederler.
Glaukon'un, eri grnen doru adamlar iin
sayd btn cezalarn, erilerin bana
geleceini sylerler; baka ceza da bilmezler.
te doruluu byle verler, erilii de byle
ktlerler.
129/212
Ayrca Sokrates, doruluk ve erilik
hakknda hem unun bunun, hem airlerin
ortaya att baka bir gr daha vardr;
onun da zerinde dur. Hepsi, lllkle
doruluu hep bir azdan verler, ama zor
olduklarn da sylerler; halbuki lszlk,
erilik, tatldr; kolayca elde edilir, yalnzca
sanya ve detlere gre irkin saylr derler.
Eriliin ou zaman doruluktan daha
yararl olduunu sylerler; ktler, zengin-
lie ve baka glere sahiplerse, onlarn
mutluluunu halkn nnde, dostlar
arasnda vmeye, onlara sayg gstermeye
hazrdrlar. yilere gelince, eer bunlar, aciz
ve yoksulsa, tekilerden daha iyi olduklar
kabul edilmekle birlikte, hie saylr, hor
grlrler. Ama btn bu szlerin en tuhaf,
tanrlar ve iyilik hakknda sylenendir. Tan-
rlar bile ok defa iyilere felaketlerle dolu
kt bir mr, ktlere ise tam kartn
balarlarm. Dilenci rahipler, falclar zen-
ginlerin kapsna gidip onlar; kendilerinin
130/212
veya atalarnn yapt bir hakszlk varsa, bu
hakszl tanrlarn armaan olan bir erk
sayesinde, enliklerde, bayramlarda kurban-
larla, bylerle affettirebileceklerine in-
andrrlar. Bir zengin, dmanna ktlk et-
mek isterse; rahiplerle falclar, tanrlar bir-
takm szde sihirli yakarmalar ve bez
balamalarla kendilerine hizmet etmeye
kandrdklar iin, kk bir masrafa
karlk, doruya da eriye de ayn ekilde
ktlk edebileceklerini sylerler. Btn bu
iddialara airleri tank gsterirler. Bunlarn
bir blm ktlk etmenin kolay olduunu
u dizelere dayanarak dile getirir:
'nsanlar ktle ynla akn eder, ona
kolayca ularlar; yolu dz, yeri yakndr;
ama iyiliin nne tanrlar aln terini
koymulardr, (6) ona varan yol uzun ve
diktir' derler. Dierleri ise insanlarn tan-
rlar yumuatabildiklerine Homeros'u tank
gsterirler; nk Homeros'a gre:
131/212
'Yalvarp yakarmakla tanrlar bile kandrlr;
insanlar bir kabahat, bir gnah ilemi olur-
larsa, kurbanlarla, yattrc adaklarla, arap
armaanlaryla, kurbanlarn yayla ve yal-
vararak onlarn fkesini giderirler. ' (7)
Selene'den, Musa'lardan doduklar sylen-
en Musaios'la Orpheus'un bir yn kitabn
(8) gsterirler, din trenlerini onlara gre
yaparlar ve yalnzca bireyleri deil, devletleri
de, yaplan hakszlklardan kurtulmann,
temizlenmenin bu yaamda, hatta ldkten
sonra bile mmkn olduuna kandrrlar.
Bunlara doru yolu gsterme treni denir.
Bu trenler bizi br dnyada aclardan kur-
tarrm; ihmal edilecek olursa, bizi korkun
cezalar beklermi. Dostum Sokrates, iyilik ve
ktlk hakknda, insanlarla tanrlarn on-
lara ne deer bitikleri hakknda neler ve
nice eyler syleniyor! Bir gencin -doutan
iyi ve her iittiinden kendine pay karan ve
elden geldii kadar iyi bir mr srebilmek
iin nasl bir yol tutmak, nasl bir insan
132/212
olmak gerektiine kafa yoran bir gencin-
ruhuna bu szlerin nasl ilediini bir
dnelim. O herhalde kendine, Pindaros'un
u sorusunu sorar: ' Kendimi gvenceye
alarak yaamak iin, yksek bir kaleye
doruluk yoluyla m, yoksa dolambal
dzenlerle mi trmanmalym?'(9) Sylenen
szlere baklrsa, doru olup doru grn-
mezsem, hibir kazancm olmaz, hatta
bama mutlaka bela gelir, cezalara
arplrm; oysa doru grnmesini bilen
eri adama, tanrsal bir yaam vaat ediliyor.
Madem ki, uslu airlerin bana rettii gibi,
grn gerekten stndr ve mutluluu
elinde tutar (10), o halde, btn benliimle
ona dnmeliyim. Etrafma yalanc bir iyilik
emberi ve cephesi kurmalym. Fakat, o pek
uslu air Arkhilokhos'un (11) kurnaz, binbir
yzl tilkisini hep ardmdan gtrmeliyim.
Ama biri 'ktlk edip de gnn birinde
yakalanmamak kolay deildir' derse, biz de
'evet ama byk iler hibir zaman kolay
133/212
baarlamaz' diye cevap veririz. Bununla
birlikte, eer mutlu olmak istersek bu szler-
in izinden yrmeliyiz. Gizli kalabilmek iin
antlar, kendimize ortaklar buluruz. Bize
halk nnde, mahkemede konumak san-
atn, kandrma sanatn retenler de vardr;
bunlar sayesinde kh kandrmaya, kh zora
bavururuz, bylece hep stn gelir, ceza
grmeyiz. 'Peki ama, tanrlarn gznden bir
ey kamaz, onlar zorlanamaz', diyeceksin.
Doru fakat, tanrlar yoksa, yahut da insan-
larn ileriyle uramyorlarsa, biz niin on-
lardan saklanmaya alalm? Eer onlar
varsa ve bizimle urayorlarsa, haklarnda
ne duymusak, ne biliyorsak hepsini ef-
sanelerden, tanrlarn soy aalarn anlatan
airlerden biliyoruz. Ama gene o airler, tan-
rlar kurbanlarla, yattrc adaklarla,
armaanlarla kandrlr; iradeleri deitirilir,
derler. Bu iddialarn ya her ikisine de inan-
mal, ya hibirine inanmamal. nanmaly-
sak, hakszlk edip hakszlklarmzn
134/212
geliriyle kurban kesmeliyiz; nk, doruy-
sak tanrlardan ceza grmeyiz, ama eriliin
verdii btn kazanlardan da vazgemi
oluruz; oysa eriysek kazanl karz ve du-
alarla tanrlarn gnln edip gnahlarmz,
kabahatlerimizi affettirir, cezadan kurtulur-
uz. Ama, bu dnyada ilediimiz hakszlk-
larn cezasn Hades'te ya biz ekeceiz, ya
torunlarmz, diyeceksiniz. O gen de
dnp diyecek ki 'A dostum, bu ite gene
doru yolu gstermenin ve gnahlarmz
balatan tanrlarn (12) byk bir gc var;
bunun byle olduuna en byk kentler in-
anr, air ve tanrlarn habercisi olarak
dnyaya gelen tanr oullar da bunu mjdel-
erler. (13) Demek hem okluun hem de ay-
dn insanlarn fikrince doruluun gz alc
bir grnn elde ettik mi; yaadka da,
ldkten sonra da hem tanrlarn, hem in-
sanlarn yannda istediimiz ii baarab-
iliyoruz. yleyse en byk eriliin yerine ne
diye doruluu seelim? Btn bu
135/212
szlerimden sonra Sokrates, ruh, para,
beden veya soyca stn olan bir adam hi
dorulua deer vermek ister mi,
doruluun vldn duyduunda nasl
glmez! nk biri sylediklerimizin yanl
olduunu ispat edebiliyorsa ve doruluun
en iyi ey olduunu yeterince kavramsa,
ok anlayl bir adamdr, erilere fkelen-
mez; nk bilir ki tanr gibi yaratlm
olduklarndan dolay erilikten tiksinen veya
bilgiye erdikleri iin erilikten uzaklaan in-
sanlardan baka kimse doru olmak istemez.
Byleleri ancak korkaklk, yallk veya baka
herhangi bir acizlik yznden erilik ed-
emedikleri iin erilii ktlerler. Bunun
byle olduu apaktr: Bu gibilerden, hak-
szlk etme olanan ilk ele geiren, onu he-
men elinden geldii kadar kul anr. Btn bu
sylediklerimizin bir tek nedeni var;
kardeimle benim balattmz tartma da
bundan domutur. Biz, Sokrates; sana unu
demek istedik:
136/212
'Ey yaman dostumuz, dnyann, szleri bize
kadar gelen ilk kahramanlarndan bugnn
insanlarna kadar, siz hepiniz kendinize
doruluun vgcleri diyorsunuz; ama
erilii ktlerken, doruluu verken, yal-
nzca onlarn verdii n, eref ve dl gz-
etiyorsunuz. Dorulukla eriliin, insanlar ve
tanrlardan gizli iken, insann ruhunda kendi
banayken ne olduuna gelince, hibiriniz
iirlerinizde de, gnlk konumalarnzda da,
birinin, ruhu rahat brakmayan felaketlerin
en by, tekinin ise ruhun en byk ni-
meti olduunu yeterince gstermediniz. Siz-
ler hepiniz, bunu bize batan syleseydiniz,
bizi buna gen yamzda inandrsaydnz,
hakszlk edilmesin diye birbirimize bekilik
etmezdik. Her insan felaketlerin en
byyle ayn at altnda yaamaktan
korkar, kendi kendisinin bekisi olurdu!
te Sokrates, Thrasymakhos da bakalar da
dorulukla erilik hakknda btn bu szleri,
belki de bundan daha ounu syleyebilirler;
137/212
ama bence bu szlerle, dorulukla eriliin
zn kabaca ters yz etmi olurlar. Ama, -
bunu senden niin gizleyeyim?-ben senin
azndan kartn duymaya can attm iin
var gcmle onlarn tarafn tuttum.
Doruluun erilikten gl olduunu ispat
etmekle kalma; dorulukla erilik ruhlara
nasl ilerler de, biri kendiliinden iyi ey,
teki de kendiliinden kt ey olur, bize
bunu da gster. Glaukon'u dinle de
dorulukla eriliin grnlerini bir yana
brak; nk her ikisinin de gerek
grnn kaldrp, yerine
yalancsn koymazsan, sen de doruluu
deil, doru grnmeyi vyor, eri olmay
deil, eri grnmeyi ktlyorsun; insan-
lar, hakszlk edip saklanmaya zendiriyor-
sun deriz. Sen de Thrasymakhos'la ayn
fikirde olup doruluun bakasnn yararna
olduunu, glnn iine yarayan bir nimet
olduunu, eriliin ise kendine yararl ve
138/212
kazanl olmakla beraber, gsze yara-
madn kabul etmi olursun.
Madem ki doruluun en byk nimetlerden
-yani hem dourduu sonular iin, hem
(grmek, iitmek, dnmek, salam olmak
gibi, grnte deil, zden verimli olan
baka iyi eyler gibi) daha ok kendileri iin
elde edilmeye deer nimetlerden-olduunu
kabul ettin, o halde doruluun,
kendiliinden ruha faydal olduunu,
eriliin de zarar verdiini gster; dlleri,
nleri brak bakas vsn; nk herkesin
doruluu byle vp erilii byle
ktlemesini, yani her birinin salad n ve
dllerin deerini veya deersizliini sayp
dkmesini kabul edebilirim, ama, sen beni
buna zorlamadka bu szlerin senin
tarafndan sylenmesini kabul edemem;
nk sen btn mrn bunu aratrmakla
geirdin. O halde yalnzca doruluk eri-
likten gldr deme; tanrlara, insanlara
gizli kalsn kalmasn, dorulukla erilik
139/212
ruhlara nasl iler de biri kendiliinden iyi
ey, teki kendiliinden kt ey olur, bize
bunu gster."
Ben Glaukon'un ve Adeimantos'un yar-
atlna eskiden beri hayrandm; ama ite
bunu duyunca ok sevindim ve yle dedim:
"Ey u adamn(14) ocuklar! Glaukon'un
dostu(15) Megara avanda(16) eref
kazandnz iin sizin hakknzda 'Ey
Ariston'un ocuklar, nl bir kahramann
tanrsal soyu' demekle, atna hi de fena
balamam! Bu vme, dostlarm, tam yerin-
dedir sanrm; eriliin doruluktan iyi
olduunu bu kadar gl iddia ettikten
sonra, buna inanmyorsanz, ruhunuzda ger-
ekten de tanrsal bir ey vardr. yle
sanyorum ki buna gerekten inan-
m deilsiniz; ben, szlerinizden deil dav-
ranlarnzdan bu sonucu karyorum;
nk yalnz szlerinize baksaydm, sizden
phe ederdim. Ama size ne kadar gveniy-
orsam, hangi yoldan gideceimde de bir o
140/212
kadar ikircikliyim. Bir yandan dorulua
nasl yardm edeceimi bilmiyorum, nk
elimden gelmeyeceini sanyorum; bak
neden: Thrasymakhos'a sylediim szlerle,
doruluun erilikten daha iyi olduunu is-
pat ettiimi sanmtm; halbuki siz kabul et-
mediniz. te yandan, onun yardmna
komamak da olmaz; nk, doruluk benim
nmde ktlenir de ben nefes aldm
halde, sesim kt halde, onun iin bir ey
yapmaz, yardmna komazsam, korkarm ki
gnah ilemi olurum. yleyse, en iyisi elim-
den geldii kadar doruluu tutmaktr".
Bunun zerine Glaukon'la tekiler, benim
her areye bavurarak doruluun yardmna
komam, aratrmaktan vazgemememi
dilediler. Erilikle doruluun ne olduuna,
her ikisinin ne gibi faydalar verdiine
gelince, gerein hangi tarafta olduunu
aratrmam istediler. Ben de fikrimi
syledim: "Giritiimiz i bence basit
deildir, keskin bir gz ister," dedim.
141/212
"Madem ki bizde bu g yok, aratrmay u
yoldan yrtmeyi doru buluyorum: Gz
pek keskin olmayan kimselere uzaktan kk
kk harfler okutulmak istenseydi, sonra
bunlardan biri ayn harflerin baka bir yerde
de daha byk olarak, daha byk alanda
bulunduunun farkna varsayd, onun n-
ceden bykleri okumas, sonra da kk
harflere bakarak ayn olup olmadklarn ke-
stirebilmesi, sanrm, byk bir ans olurdu".
Adeimantos "Bu pek gzel bir ey olurdu,"
dedi. "Ama Sokrates, doruluun aratrl-
masyla bunun arasnda nasl bir benzerlik
gryorsun?"
"Ben sana syleyeyim" dedim. "Doruluk
hem tek tek bireylerde, hem de btn bir
devlette bulunabilir deriz, deil mi?"
"Evet, deriz" dedi.
142/212
"Peki, devlet bireyden daha byk deil
midir?"
"Daha byktr."
"te, byk alanda, daha byk ve sezilmesi
daha kolay olan bir doruluk vardr. Bunun
iin, isterseniz nce doruluun devletlerde
nasl bir ey olduunu aratralm. Sonra da,
byn kkle olan benzerliini kkte
aratrarak, bylece inceleyelim". (17)
"Gzel bir neri" dedi.
"yleyse dou halinde bir devlet tasarlay-
alm. Orada doruluu da erilii de
doarken grmez miyiz?"
"Belki" dedi.
"Byle olunca, aradmz eyi daha kolay
grebileceimizi ummaz myz?"
"Elbette. ."
143/212
"O halde bu ii sonuna kadar gtrmeye
kalkalm m acaba, ne dersiniz? nk
bence bu, kk bir i deildir. Bir dnn
bakalm".
Adeimantos "Biz dndk" dedi, "sen ded-
iin gibi yap".
"Peki. Bence bir devlet; insan, tek bana
kendine yetmedii, birok eye ihtiya duy-
duu anda doar. Yoksa devlet kurmann
baka bir balangc var mdr? Ne dersin?"
"Bence yoktur" dedi.
"O halde, kimi u, kimi bu ihtiyac karlasn
diye insanlar birbirini yardma arrlar;
birok ihtiyalar olduu iin, birok eiti ve
yardmcy bir meknda toplarlar. Bu toplu-
lua da kent, devlet adn veririz, deil mi?"
"ok doru".
144/212
"Biri, birine bir ey veriyorsa, birinden bir
ey alyorsa; bunu, kendisi iin
yararl olduunu dnerek yapmyor mu?"
"Kukusuz".
"Haydi yleyse bir kentin nasl kurulduunu
gzmzn nne getirelim. Tabii bu kent
ihtiyalarmzdan doacaktr".
"Elbette".
"Ama ihtiyalarmzn bata geleni ve en
by yiyeceimizi, ieceimizi salayabil-
mektir; var olmamz ve yaamamz buna
baldr".
"ok doru".
"kincisi, oturacak yer; ncs de giyecek
ve bu gibi eyler salayabilmektir".
"yle".
145/212
"Dur bakalm," dedim. "Bu kent btn bu
ihtiyalar nasl karlayacak? Biri ifti, biri
duvarc, bir dieri dokumac olacak, deil
mi? Yoksa bunlarn yanna bir de
ayakkabc veya bedenimizin ihtiyalar iin
baka biri de katlmal m?"
"Elbette".
"Bir kent hi deilse drt veya be kiiden
ibaret olmaldr".
"Besbelli".
"Devam edelim. Bunlarn her biri kendi san-
atn herkesin hizmetine koymal
mdr? rnein ifti tek bana drt kii iin
mi yiyecek salamal ve yiyecek salamak
iin drt kat zaman ve g harcayarak
tekilerin de faydalanmas iin almal
mdr? Yoksa onlar dnmeksizin, yalnzca
kendisi iin zamann drtte birinde bu yiye-
ceklerin drtte birini mi elde etmeli ve geri
146/212
kalan drtte n birini kendine bir ev,
brn bir elbise, ncsn ayakkab
iin mi harcamaldr? tekilerin faydalan-
mas iin alarak bana i amayp kendisi
kendi bana kendi ilerini mi grmelidir?"
Adeimantos "Sokrates, dedi, belki ilk gster-
diin yol daha kolaydr".
"Zeus hakk iin! alacak bir ey deil,"
dedim. "Senin cevabn beni de dndry-
or: Her halde biz birbirimize benzer yar-
atlm deiliz, aramzda yaratl fark
vardr. Kimimiz u, kimimiz bu i iin yar-
atlmzdr; yle deil mi?"(18)
"yle".
"Ne dersin? Bir kimse tek bana birok san-
atla uraarak m daha iyi i grr, yoksa tek
bana bir sanatla m?"
"Bir sanatla uraarak" dedi.
147/212
"Ama aldanmyorsam u da bellidir ki, bir
ite frsat karlrsa, o i bozulur".
"Belli".
"yle sanyorum ki i, iinin bo vaktini
bekleyecek deildir. i, bu ii ana grev
bilerek arkasn brakmamaldr".
"Evet, yle olmaldr".
"Bylece, bir adam baka ilerle uramak-
szn doasna uygun olan ii zamannda
grrse, i geliir; hem daha gzel, hem daha
kolay olur".
"ok doru".
"yleyse, Adeimantos, demin saydmz
ihtiyalar karlamak iin bir kentte drt
kiiden fazla insana gerek vardr; nk pek
doal olarak ifti, aletlerinin iyi ol-
masn istiyorsa, ne kendi sapann, ne belini,
148/212
ne iftilikte kullanlan br aletleri kendi
yapacak deildir. . Mimar da yle; ona da
birok alet gerekir. Dokumac, ayakkabc
iin de byledir, deil mi?"
"Doru".
"te byle dlgerler, ilingirler ve daha bu
gibi birok ii bize katlarak kk kentimizi
kalabalklatracaklardr".
"Kukusuz."
"iftilere, ift srmek iin kz; iftilerle
mimarlara, tatlar iin yk hayvan; doku-
maclarla ayakkabclara deri ve yn sala-
mak iin srtmalar, obanlar, bir de br
hayvanlar gden kimseler katarsak kentimiz
gene pek bym olmayacak".
"Ama, btn bu kalabalk bir araya gelirse,
kent pek o kadar kk de olmayacak" dedi.
149/212
"Ama kenti dardan getirilecek hibir eye
ihtiyac olmayan bir yer bulup orada kurmak
hemen hemen olanakszdr dedim.
"Evet, olanakszdr."
"O halde ihtiya maddelerini baka kentler-
den getirecek baka kimselere de ihtiy-
ac olacaktr".
"Evet, olacaktr".
"Ama bir arac, eli bo olarak, yani kentin
ihtiyalarn karlayacak olanlarn yanna,
eksiklerini tamamlayacak bir ey
gtrmeden giderse, onlardan eli bo olarak
ayrlacak; yle deil mi?"
"Sanrm".
"O halde kent yalnz kendine yetecek kadar
mal retmemeli; bu mal, gerek eitlilik,
150/212
gerekse miktar bakmndan, ihtiyalar
karlanacak kimselere de yetmelidir".
"Evet, yle olmaldr".
"yleyse kentimizdeki iftilerle teki iiler-
in saysn artrmamz gerekiyor".
"Evet, gerekiyor".
"Sonra, dardan mal getirmek ve darya
mal gndermek iin daha baka araclara da
ihtiya vardr: Bunlar tccarlardr, deil mi?"
"Evet".
"O halde tccarlara da ihtiyacmz vardr".
"Pek doal".
"Ve tabii, ticaret deniz yoluyla yaplrsa, den-
izcilik ilerini bilen baka birok kimseye de
ihtiyacmz olur".
151/212
"Evet, birok kimseye."
"Dur bakalm; bunlar kentte emeklerinin
verimini aralarnda nasl paylaacaklar?
Zaten biz birleip kenti bunun iin kurduk".
"Tabii, alm satmla paylaacaklar" dedi.
"Bundan da, bir pazar yeri ve deitoku
arac olan para doacak kukusuz."
"ok doru".
"Peki ama bir ifti veya herhangi bir ii,
yapt bir eyi satmak iin pazara, kend-
isinden bir ey almak isteyenlerle ayn
zamanda gelemezse, iini brakp da pazarda
m oturacak?"
"Asla, dedi. Durumu grp bu ii zerlerine
alan kimseler vardr. Bunlar, iyi dzenlenmi
kentlerde hemen her zaman salka zayf ve
baka ie yaramayan kimselerdir; nk
152/212
onlarn ii pazarda bekleyip bir ey satmak
isteyenlerden para karlnda satn almak,
bir ey satn almak isteyenlere de gene para
karlnda satmaktr."
"Demek ki, bu ihtiya kentimizde satclarn
domasna neden oluyor. Pazarlarda yer-
leerek alm satm ileriyle uraanlara
satc, kent kent dolaanlara da tccar demez
miyiz?"
"Evet, deriz".
"Ve gene, sanrm ki, zek bakmndan ken-
timizin pek de deerli unsurlar olmayan,
fakat bedenleri ar ilere uygun daha baka
alan adamlar da vardr. te bunlar
i glerini satarlar, karlk olarak aldklar
paraya da gndelik denir; onlara gndeliki
ad da bu yzden verilmitir sanrm; yle
deil mi?"
"ok doru".
153/212
"Demek oluyor ki kentimizi dolduranlar
arasnda gndelikiler de olacak".
"yle".
"O halde, Adeimantos, kent artk yeterli
lde bymtr, deil mi?"
"Belki."
"yleyse, dorulukla erilik onun neresin-
dedir? Ve kente gzden geirdiimiz insan-
larn hangisiyle birlikte girmitir?"
"Dorusu karamyorum Sokrates," dedi.
"Olsa olsa bu insanlarn birbirleriyle olan
ilikilerindedir."
"Evet, belki doru sylyorsun," dedim.
"Ama hi ylmadan konuyu inceleyelim!
nce, bu ekilde dzene sokulmu insanlarn
nasl yaayacaklar zerinde durmalyz. On-
lar herhalde ekmek, arap, yiyecek, ayakkab
154/212
yapacaklar; evlerini kurduktan sonra da,
yazn ou zaman plak ve yalnayak, kn
da gerektiince elbise, ayakkab giyerek
alacaklar. Beslenmek iin arpadan
budaydan un yapacaklar, bunun bir ksmn
piirip bir ksmn yourup hazrladklar ne-
fis rekleri, ekmekleri, yanlarna serilmi
hasrlarn, temiz yapraklarn zerine koya-
caklar. Porsuk ve mersin aac yaprak-
larndan yaplm deklere uzanp kendileri
de, ocuklar da keyifle yiyecekler, stne
arap iecekler; balarnda elenkler, tan-
rlar vecek, birbirleriyle sevinle birlee-
cekler. Alktan, savatan ekindikleri iin
ancak servetleri lsnde ocuk yetitire-
cekler; yle deil mi?"
Glaukon sze atlarak; "yle gryorum ki
sen bu adamlar yavan ekmekle doyuruyor-
sun" dedi. (19)
"Haklsn;" dedim, "unutmutum. Tabii on-
larn, tuz, zeytin, peynir gibi katklar da
155/212
olacak; soan ve lahana gibi ky yemekleri
de piirecekler. nlerine incir, nohut, bakla
gibi erezler de koyacaz; onlar da bir
yandan azar azar iecek, te yandan kle,
mersin yemiiyle palamut gmecekler. Bar
ve salk iinde, doal olarak byle mr
srecek, yalanacak ve lecekler; lnce de
ayn yaay ocuklarna devret-
mi olacaklar."
O da: "Sokrates, bu senin kurduun kent,
domuzlarn kenti olsayd, onlar baka
trl beslemezdin" dedi.
Ben de: "Peki, ama ne yapmalyz?" diye
sordum.
"Adet ne ise, onu," dedi. "Bence onlar, darlk
iinde yaamayacaklarsa, yatakta yatmak,
masada yemek yemek isteyecekler; katklar,
erezleri bugnk katklar, bugnk erezler
olacak."
156/212
"Peki, yle olsun," dedim. "Anlyorum. De-
mek biz bir kentin deil, refah iinde bir
kentin nasl doduunu aratryoruz. Byle
yapmak, belki de fena olmaz; nk bu gibi
bir kenti de incelersek, belki dorulukla
eriliin kentlerde nasl kk saldk-
larn grebiliriz. Dorusu, betimlediimiz bu
kent, bana gerek ve salkl bir kent olarak
grnyor; ama hasta, rm bir kenti de
inceleyelim diyorsanz, buna bir engel yok;
onu da inceleyelim. nk bazlar senin say-
dklarndan da memnun olmayacaklar, bizim
bu yaaymzdan da. . Yataklar, masalar,
her trl eya, katklar, kokular, buhur,
kadnlar, tatllar da isteyecekler; bunlarn bir
eidini deil, binbir eidini. Byle olunca,
biraz nce en gerekli eyler arasnda say-
dmz o evlerle, giyeceklerle, ayakkaplarla
yetinmeyip, resim ve nak sanatlarn da
harekete geirmeli; altn, fildii ve bunlara
benzer her eyi salamalyz; yle deil mi?"
"Evet" dedi.
157/212
"Demek ki kenti daha da bytmeliyiz.
Salkl kentimiz artk yetersiz kaldndan
onu iirmeli, kent iin zorunlu gereksin-
imleri aan eylerle, yani trl trl avclarla
ve, kimi izgiler ve renklerle, -airler ve
yardmclar rhapsodlar, oyuncular, korocu-
lar, oyun dzenleyiciler gibi -mzikle
uraan taklitilerle ve her trden iiyle, her
eyden nce kadn ssne yarayan eyleri
yapan ii kalabalyla doldurmalyz. te
bu yzden, daha birok hizmet grene ihtiy-
acmz olacak. Ne? Yoksa lalalara, st-
ninelere, dadlara, ssleyici kadnlara, ber-
berlere, sonra alara, abalara ihtiy-
acmz olmayacak m sanyorsun? Dahas
var; domuz obanlarna da ihtiyacmz ola-
cak. Bunlar ilk kurduumuz kentte yoktu,
nk gereksizdiler. Ama bu kentte onlara
da ihtiya olacak, hatta btn teki sr
hayvanlarnn bulunmas, hem de bol bol bu-
lunmas gerekecek; nk etlerinden yemek
isteyenler olabilir; yle deil mi?"
158/212
"Elbette yle."
"Demek, biraz nce anlattmz gibi
yaamayp bu ekilde yaayacak olursak,
hekimlere olan ihtiyacmz ok artacak."
"Evet, ok artacak."
"Sonra, topraa gelince. . nceki nfusu be-
slemeye yeten toprak acaba imdi artk dar
gelmeyecek mi? Ne dersin?"
"Haklsn" dedi.
"O halde, srleri otlatmaya, sapan srmeye
yetecek topramz olmasn istiyorsak,
komularmzn topraklarnn bir parasn
ele geirmeliyiz. Bunun gibi, onlar da, balca
ihtiyalarn snrn ap sonsuz bir mal edin-
me hrsna kaplrlarsa, bizim topramzdan
bir para isteyecekler; deil mi?"
"Ne diyeyim, Sokrates? yledir" dedi.
159/212
"Bu durumda savaa girimeyiz de ne
yaparz, Glaukon? Yoksa baka bir are var
m?"
"Ne are olabilir ki?"
"Peki, sava zarar m, yoksa yarar m salar,
bunu imdilik bir yana brakalm da; ancak
u kadarn savan nasl doduunu bul-
duumuzu syleyelim. Sava, her bagster-
diinde, hem birey, hem de halkn btn
iin, kentlere pek ok zarar dokunan
isteklerden doar."
"Evet, yledir."
"Demek ki dostum, kenti daha da byt-
meliyiz; ona yle az buz deil, btn bir ordu
katmalyz ki, bu ordu kentin servetini koru-
mak ve demin szn ettiimiz eyleri sala-
mak uruna sefere ksn, saldranlarla
savasn."
160/212
"Ne? Bu ie kentliler yetmiyor mu?"
"Yetmiyor. Sen de, biz de kente ekil veri-
rken, doru bir yol zerinde uyumusak,
yetemezler. zerinde uyutuumuz ey de,
hatrlyorsan, tek kiinin birok sanat iyi be-
ceremeyecei idi." (20)
"Doru sylyorsun" dedi.
"Peki; dedim, savata dvmek sence bir
sanat deil midir?"
"phesiz, bir sanattr" dedi.
"Peki; ayakkabcl sava sanatndan daha
ok mu nemsemeliyiz?"
"Asla."
"Bak; demin ayakkabcya, ayakkab ilerimiz
gzel olsun diye, ayn zamanda ifti, doku-
mac, mimar olmaya kalkmasn yasak-
lamtk, onun yalnz ayakkabc
161/212
kalmasn istemitik. Ayn ekilde tekilere,
her trl baka iten serbest kalp mrleri
boyunca srekli uraarak baarabilecekleri
bir i, yaratllarna uygun bir i aramtk.
Sava ilerinin baarlmas son derece
nemli deil midir? Yoksa bu i bir iftinin,
bir ayakkabcnn herhangi bir ile uraan
birinin ayn zamanda savalk da yap-
masna olanak tanyacak kadar kolay mdr?
Dn ki bir insan, pul veya zar oyununu asl
ii saymam, onunla ocukluktan beri
uramamsa, iyi bir oyuncu bile olamaz.
Sonra biri, bir kalkan ya da savata kul-
lanlan bir silah veya bir aleti kapnca, ar
silahlarla veya baka bir ekilde yaplan
savata hemen hnerli bir asker oluveriyor
da; baka bir alet ele alnnca, niin kimseyi
ii veya atlet klmyor? Niin o sanatn bil-
gisini edinmi, sanatla yeterince uram ol-
mayana bir yarar getirmiyor?"
"yle olsayd, aletlerin deeri ok yksek
olurdu" dedi.
162/212
"Demek ki, ileri ok nemli olduuna gre,
savalar dier btn ilerden serbest kal-
maldrlar; nk onlarn ii byk ustalk ve
byk dikkat ister."
"Ben de yle dnyorum."
"Peki; bu i iin uygun bir yaratl da
istemez mi?"
"stemez olur mu?"
"yleyse, kentin bekilii iin hangi yar-
atllarn uygun olduunu seip bulmak, an-
lalan bize dyor; yeter ki elimizden
gelsin."
"Evet, bize dyor."
"Zeus hakk iin!" dedim. "Bu zerimize
aldmz, yle kk bir i deil; ama
gcmz yettike bu iten ylmamalyz."
"Ylmamalyz" dedi.
163/212
"Peki, sence, bekilik asndan baklrsa,
cins bir kpek yavrusunun yaradl, soylu
bir gencinkinden farkl mdr?"
"Ne demek istiyorsun?"
"unu: Her ikisi de, dman sezebilmek iin
keskin duygulu; sezer sezmez kovalayabil-
mek iin evik; yakalaynca boumak iin de
gl olmaldr."
"Evet dedi, tam byle olmaldr."
"stelik, iyi dvmesini istiyorsak cesur da
olmal."
"Kukusuz."
"yi ama, bir at, bir kpek, herhangi bir canl
varlk, cokun yrekli deilse, cesur olabilir
mi? Yoksa sen cokunluun yattrlmaz,
yenilmez olduunu; iinde cokunluk olan
164/212
bir ruhun bir eyden korkmadn, bir eye
boyun emediini grmedin mi?"
"te, bir sava da bedence nasl olmaldr,
bunu artk biliyoruz."
"Evet."
"Ruha da nasl olacan, yani cokun ol-
mas gerektiini de grdk, deil mi?"
"Evet, onu da grdk."
"Peki, ama, Glaukon, yaratl byle olanlar,
birbirlerine ve dier yurttalara vahice dav-
ranmayacaklar m?"
"Zeus hakk iin! Byle davranmamalar
biraz g olur."
"Demek oluyor ki yurttalarna yumuak,
dmana sert olmalar gerekiyor. Yoksa
yurttalarn bakalarndan nce kendileri
yok edecekler."
165/212
"Doru" dedi.
"yleyse ne yapalm? Hem yumuak huylu,
hem yiit olan birini nerede bulabiliriz? Yu-
muak bir yaradl, sanrm ki, cokun yar-
atln tam kartdr."
"Doru."
"yi ama, kendinde bu iki huydan biri bulun-
mayan insan korkarm iyi bir sava olamaz.
Halbuki her iki huyu bir arada bul-
mak olanakszdr. te bu yzden iyi bir
sava bulamyoruz."
"yle grnyor"
Bir kmaza girdiimi grerek, nce
sylediimiz szleri dndm ve "tabii,
kar yol bulamayz dostum," dedim,
"nmze koyduumuz rnekten ayrlmz."
"Ne dedin?"
166/212
"Demin dnmediimiz yaratllar vardr;
ancak, bunlarn farkna varmamz; bu yar-
atllarda bu iki kart huy birlikte bulunur."
"Nerede grlr bunlar?"
"Her canlda, ama en ok, savaya benz-
ettiimiz canlda. Herhalde bilirsin; cins
kpeklerin huyu yaratltan, altklar ve
tandklar kimselere pek yumuak davran-
mak, tanmadklarna sert olmaktr."
"Evet, biliyorum."
"Demek ki bu olabiliyor," dedim. "Biz byle
bir sava ararken doaya aykr
davranmyoruz."
"Hayr" dedi.
"Peki; bekilik edecek olan birine sence bir
ey daha lazm deil midir? Cokun
167/212
olmaktan baka, bir de yaratltan filozof
olmamal m?"
"Ne?" dedi, "anlamyorum."
"Sen bunu kpeklerde de greceksin," ded-
im. "Bu zelliin bir hayvanda bulunmas
gerekten alacak ey!"
"Nasl ey?"
"Tanmad birini grnce, ondan ktlk
grmedii halde, hrlar; grd kimse
tandksa, ondan hibir iyilik grmedii
halde sevin gsterir. Sen buna imdiye
kadar hi amadn m?"
"Dorusu, imdiye kadar pek dikkat et-
memitim. Ama kpein byle davrand
biliniyor."
168/212
"Kukusuz kpein yaratlndan gelen bu
hal, bize ho ve gerekten filozofa bir hal
gibi grnyor."
"Nasl olur?" diye sordu.
"Nasl m? Kpek grdnn dost veya d-
man olduunu, ancak tandk olup ol-
madna gre kestirir. Demek ki renme
yetisi vardr; nk evdeki insanla yabancy,
onu tanmasna veya tanmamasna gre
ayrt eder."
"Kukusuz yledir" dedi.
"Ama renmeye merakl olmakla filozof ol-
mak hep birlikte gider, deil mi?"
"Doru, hep birlikte gider."
"Peki, ayn eyin insanda da olduunu
gvenle kabul edemez miyiz?
169/212
Herhalde, evdekilere ve tandna yumuak
davranacaksa, insan da yaratltan filozof ve
renmeye merakl olmaldr, deil mi?"
"Evet," dedi, "bunu kabul edebiliriz."
"Demek oluyor ki kente iyi bekilik edecek
olan adam, yaratl bakmndan filozof,
cokun ruhlu, evik, gl olmal."
"Kukusuz yle olmal" dedi.
"Savann byle olmas gerekiyor. . Peki,
bunlar nasl yetimeli, nasl eitilmeli? Ama
dur! Konumamzn asl hedefine varmamz
iin, yani dorulukla eriliin kentte nasl
olduunu grebilmemiz iin, bu aratrma
bize yardm edebilecek mi? nemli bir
konuyu brakp, bouna konumu
olmayalm."
170/212
Bu srada Glaukon'un kardei: "Evet, evet"
dedi, "ben de bu aratrmann bize ok fay-
das dokunaca fikrindeyim."
"Zeus hakk iin! Adeimantos, dostum!
Uzunca da olsa, bu iin arkasn
brakmamal" dedim.
"Hayr, brakmamal."
"Haydi yleyse," dedim, "bir masal anlatyor-
mu, vakit geiriyormu gibi, bu adamlar
nasl yetitirdiimizi tasarlayalm. ''(21)
"Byle yapmalyz."
"Peki, bu eitim nasl olmal? Yllardan beri
bilinen, uygulanmakta olan eitimden daha
iyisini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii,
beden iin idman, ruh iin mziktir." (22)
"Evet."
171/212
"Peki, ie idmanla deil, mzikle balay-
acaz, deil mi?"
"Tabii."
"Syle, sz de mzikten sayar msn?"
"Evet."
"Sz de iki eittir: Biri doru, teki yalan;
yle deil mi?"
"Evet."
"Eitimde her ikisini de kullanmalyz, ama
nce yalan olan, (23) deil mi?"
"Neler sylyorsun? Anlamyorum" dedi.
"ocuklara nce masal anlatrz, bilmiyor
musun? inde doru eyler varsa da, masal-
lar ou zaman yalandr diyebiliriz. Kk-
leri yetitirirken idmandan nce masallar
kullanrz."
172/212
"yledir" dedi.
"te ben de bunu sylyordum. dmandan
nce mzikle uramal."
"Doru" dedi.
"Peki, her eyin en nemli noktas
balangcdr: Bunu biliyorsun, deil mi? Bu,
en ok gen ve krpe kimseler iin geerlidir;
nk insan tam o alarda biimlenir, hangi
kalbn damgasn tamasn istersen o
kalba girer."
"phesiz, yledir" dedi.
"O halde ocuklar, rastgele kimselerin uy-
durduu masallar dinlemeli mi? Ruhlarna,
byynce edineceklerini umduumuz
fikirlere ou zaman kart fikirler mi girsin?
Buna gz yumacak myz?"
"Asla."
173/212
"Demek, anlaldna gre, biz nce masal
yaratanlarn banda durmalyz; gzel mas-
allar kabul, gzel olmayanlar yasak etmeliy-
iz. Dadlar, analar ikna etmeliyiz; ocuklara
bizim kabul ettiimiz masallar anlat-
malarn, ocuklarn bedenlerine elleriyle
biim vermekten ok, ruhlarna bu masal-
larla biim vermelerini salamalyz. Bugn
anlatlan masallara gelince, onlarn
ounu atmal."
"Acaba hangilerini?" diye sordu.
"Byk masallara, yani efsanelere bir bakar-
sak, kkleri de gzden geirmi oluruz;
dedim. nk bykleri de, kkleri de bir
kalpta olsa gerek; yoksa sen byle dn-
myor musun?"
"Yoo, byle dnyorum. Ama hangilerine
byk diyorsun, anlamyorum."
174/212
"Hesiodos'un, Homeros'un, dier airlerin
bize anlattklarna byk diyorum. Onlar
yalanc masallar yaratyor, insanlara anlaty-
orlard; hl da anlatyorlar."
"Bu masallar hangileri? Bunlarn nesini
eletiriyorsun?"
"ncelikle ve en ok eletirilmesi gereken
eyi. .Hele de uydurulan masallar irkin
olursa. ."
"Ne demek istiyorsun?"
"unu: Resimlerini, benzetmek istedikleri
eylere hi de benzetemeyen ressamlar
vardr. Baz kimseler de bu ressamlar gibi
tanrlarla kahramanlarn nasl olduklarn
kt betimlerler."
"Evet, byle betimlemeleri herkes hakl
olarak eletirir, dedi; ama ne diyeceiz, hangi
kusurlardan sz edeceiz?"
175/212
"nce en bynden ve en bykler
hakknda anlatlan yalandan:
'Uranos, Hesiodos'un onun hakknda anlat-
t eyleri yapmtr, Kronos da cn
almtr' (24) diyen adam irkin bir yalan uy-
durmutur. Bence, gerek bile olsa,
Kronos'un yaptklarn, olundan ektikler-
ini, akl ermeyen kklere anlatvermek
yle dursun, byle eylerin szn bile a-
mak doru olmaz. Ama bunlardan konumak
zorunluu varsa, gizli konumal ki mmkn
olduu kadar az kimse iitsin. nce de bir
domuz yavrusu deil, (25) bycek bir kurb-
an kesmeli ki, bu szleri iitmek mmkn
olduu kadar az kimseye nasip olsun."
"Evet, dedi, bu masallar herhalde insan
skar."
"Bunlar, bizim kentimizde anlatmamal,
Adeimantos, dedim. Bir gencin yannda eri-
liklerin en byn ilersen, hatta erilik
176/212
yapm olan baban bile amanszca ceza-
landrrsan, grlmedik bir ey deil, ilk tan-
rlar, en byk tanrlar gibi davranm olur-
sun." (26)
"Zeus hakk iin"! dedi. "Bana da byle
eylerin bir gence sylenmesi yerinde olmaz
gibi geliyor."
"nsanlarn birbirinden yle kolayca nefret
etmelerinin ayp olduuna kentimizi bekley-
enlerin inanmalar gerekiyorsa, tanrlarn
tanrlarla savatklarn, birbirlerine tuzak
kurup kar karya gelip boutuklarn hi
sylememeli: Zaten bunlar gerekten olmu
eyler deil; nerede kald devler savann
(27) sylenmesi, tanrlarla kahramanlarn
hsmlarna, dostlarna kar saygszlk-
larnn ve trl trl dmanlklarnn an-
latlmas. . Ama onlar, bir kentlinin bir kent-
liye hi nefret beslemediine, byle bir ne-
fretin gnah olduuna herhangi bir ekilde
inandrmak istiyorsak, erkek kadn her yal
177/212
kii, ocuklara henz kkken bambaka
eyler anlatmaldr. ocuklar bydkleri za-
man, airler de, verilen tlere uygun mas-
allar yaratmaya zorlanmaldr. Hera'nn,
olu tarafndan zincire vurulduunu, (28)
Hephaistos'un, dayak yiyen annesini koru-
mak istemesi zerine babas tarafndan gk-
ten aaya frlatldn, (29) Homeros'un
tanrlar sava (30) diye anlattklarn ken-
timize sokmamal. ster benzetmeli (31)
olsunlar, ister olmasnlar, btn bu masallar
uzak tutmal. nk ocuk, ikisini
birbirinden ayramaz: Ama bu yata iit-
tiimiz eyler hemen hemen hi akldan sil-
inmez ve deimez, ylece kalr. te bunun
iindir ki ocuklarn ilk iittikleri szlerin iyi-
lik yolunu gsterecek gzel masallar ol-
masna ok nem verilmeli."
"Mantkl szler sylyorsun; dedi, ama gene
biri kalkp 'bunlar nedir? Hangi masallardr?'
diye sorsa, hangilerini sayarz?" Ben yle
cevap verdim: "imdilik ben de sen de air
178/212
deil kent kurucusuyuz. Kuruculara ise,
airlerin masallarn hangi kalba gre yarat-
malar gerektiini bilmek, o kalplardan
ayrlmalarna izin vermemek der. Kurucu-
lar, kendileri masal yaratacak deildirler."
"Doru", dedi; "ama u da var: Tanrlar
hakknda anlatlacak masallarn kalplar
acaba hangileridir?"
"yle syleyim", dedim. "Tanr, ister sz-
lerde, ister arklarda, ister sahnede olsun,
gerekten naslsa hep yle anlatlmaldr."
"Tabii, yle olmaldr."
"imdi bana syle: Tanr aslnda iyidir, onu
yle gstermeli, deil mi?"
"Elbette."
"Ama iyi eylerin hibiri zararl olamaz, deil
mi?"
179/212
"yle sanrm."
"Tabii, bir ey zararl olmazsa zarar vermez,
deil mi?"
"Vermez."
"Zarar vermeyen, ktlk eder mi?"
"Hayr, etmez."
"Ktlk etmeyen, ktle sebep de olmaz,
deil mi?"
"Tabii, olmaz."
"Peki; iyi ey faydaldr, deil mi?"
"Evet."
"yleyse, refaha neden olur."
"Evet."
180/212
"Demek ki, iyi, her eyin nedeni deil, ancak
iyi olann nedenidir; kt olan eylerle ilgili
deildir."
"Evet, tam yledir."
"Demek oluyor ki, tanr, iyi olduu iin,
ounun dedii gibi insanlarn bana gelen
her eye deil, ancak birkana neden olur;
bamza gelenlerin ounun nedeni o
deildir. nk iyilikler ktlklerden ok
daha azdr. yi eylere tanr neden olur; kt
eyler iin ise, baka nedenler aranmal;
neden olarak tanr gsterilmemelidir."
"Bence ok doru sylyorsun" dedi.
"Tanrlar hakknda byle akla smaz bir
yanlgy, ne Homeros'tan, ne de baka bir
airden kabul etmeli.
'Zeus'un kaps eiinde biri ak teki kara
bahtlarla dolu iki kp vardr.(32)'
181/212
Zeus kime her ikisinden kartrp verirse,
ona bazen bahtn kts, bazen iyisi nasip
olur. Kime yalnz ktsnden verirse, onu
'kemirici bir alk, kutlu yeryznde
kovalar' diyenleri dinlememeli; 'Gerekten,
iyilii de, ktl de bize Zeus datr' diy-
enlere de bakmamal.
Verilen sz ve yeminleri Pandaros'un
bozmasna gelince(33), biri bunun Athena ile
Zeus'un yardmyla olduunu sylerse, onu
ho grmeyeceiz; 'Tanralarn o kavgasna,
o hkmn verilmesine Themis'le Zeus sebep
olmulardr'(34), sonra da, Aiskhylos'un
dedii gibi, 'Tanr bir evi temelinden ykmak
istedi mi, insan sua srkler'(35) gibi sz-
leri genlere duyurmamal. Ama biri
Niobe'nin ektiklerini (deminki iamb'lar(36)
Niobe masalndan alnmtr), ya Pelopid'leri
ya da Troia efsanelerini veya buna benzer
baka eyleri anlatrsa, bunlar tanrnn ileri
diye gstermemeli, yahut, 'bir tanr yap-
mtr' derse, imdi hemen hemen bizim
182/212
yaptmz gibi, bir nedenini bulmal ve 'tanr
hakldr, iyi etmitir; ceza grenler de
bundan faydalanmlardr' demeli. aire
'ceza grenler hakszdrlar, buna neden olan
da Tanrdr' dedirtmemeli. Ama 'Ktler
kara bahtldrlar, ceza grmeye muhtatrlar,
tanrdan grdkleri cezadan da yararlan-
mlardr (37) derlerse, varsn desinler. Oysa
birinin bana gelen felaketlerin nedeni
olarak iyi olan tanr gsterilirse, ne yapp
yapp bunun nne gemeli; ehrimizde de
iyi detlerle yaanmasn istiyorsak,
gen yal kim varsa, bu gibi szleri -ister
vezinli, ister vezinsiz olsun-ne sylemeli, ne
iitmeli; nk ne syleseler, dine uygun,
bize faydal, uyumlu bir ey
sylemi olmazlar."
"Bu yasaya oyumu seninle birlikte ben de
veriyorum, dedi, benim de houma gidiyor".
"Demek ki bu, tanrlar hakkndaki yasa ve
kalplardan biridir. Dzyazclar yazlarn,
183/212
airler iirlerini buna gre yaratacaklar.Yasa
yledir: Tanr her eyin nedeni deil, ancak
iyi eylerin nedenidir" dedim.
"O kadar da yeter" dedi.
"Ya u ikinci yasa ne der?. Sence tanr bir si-
hirbaz mdr? Bazan birok ekil ere girip
karmza karak, bazan kendi yerine hay-
aller gsterip bizi aldatarak, tuzak kurup
zamanna gre baka baka klklara girerek
grnebilir mi?(38) Yoksa o kendi eklinden
hi kmayan, sade bir varlk mdr?"
"Sana yle abucak cevap veremem" dedi.
"Peki, una cevap ver: Bir ey kendi
eklinden karsa, ya kendi kendini
deitirmitir, ya da onu baka bir ey
deitirmitir; yle olmayacak m?"
"Evet".
184/212
"Ama doalar en salam olan eyler, baka
birinin en az dokunabilecei, en az deitire-
bilecei eylerdir, deil mi? Diyelim bir
beden, yiyecein iecein, yorgunluun etkisi
altnda; btn bitkiler de gnein scakl,
rzgrlarn ve buna benzer glerin etkisi
altnda ne kadar salkl ve kuvvetliyseler o
kadar az deiirler; yle deil mi?"
"Tabii yledir".
"Ruh da ne kadar cesur ve uslu akllysa, onu
dtan gelen bir etki o kadar az deitirir,
deil mi?"
"Evet".
"Ev eyas, bina, giyecek gibi yapm rnleri,
iyi ilenmilerse ve iyi durumdalarsa, bu
nedenle baka glerin etkisiyle pek az
deiirler diyebiliriz."
"yledir".
185/212
"Demek ki, doa ya da sanat, veya doa ve
sanat bakmndan gzel olan eyler, bir
bakasnn etkisi altnda ancak pek kk bir
deiiklik kabul ederler".
"yle grnyor".
"te tanr da, dtan gelen etkiler altnda,
baka baka ekillere girmekten pek uzaktr".
"Evet, yledir".
"Acaba kendi kendisine baka bir ekil ver-
erek mi deiir?"
"Eer deiiyorsa, bel i ki byle deiiyor".
"Kendini daha iyiye, daha gzele mi, yoksa
daha ktye, daha irkine mi evirir?"
"Kendini deitiriyorsa, bu mutlaka daha
ktye dorudur; nk tanrnn gzelden ve
iyiden yana bir eksii vardr diyemeyiz".
186/212
"ok doru sylyorsun", dedim. "Bu byle
olduktan sonra Adeimantos, tanr olsun in-
san olsun, kim, herhangi bir bakmdan
kendini isteyerek daha kt klar?"
"Kimse" dedi.
"Demek ki, bir tanrnn kendini deitirmek
istemesi de olanaksz bir ey", dedim.
"Aksine, yle anlalyor ki tanrlar en gzel
ve en iyi varlklar olduklarndan hep kendi
ekillerinde kalrlar".
"Bence byledir, baka trl de olamaz".
"Demek, azizim", dedim, "hibir air gelip
bize:'Tanrlar uzaktan gelen yabanclara ben-
zeyerek trl trl ekillerde belirir, kentleri
dolarlar.'(39) demesin, Proteus'la(40)
Thetis(41) hakknda yalanlar uydurmasn,
tragedialarda, baka manzumelerde Hera'y
'Argos'un rma Inakhos'un hayat veren
187/212
ocuklar iin' dilenen bir rahibe klna sok-
masn(42). Buna benzer birok yalan uydur-
masn. Analar, bunlarn szlerine kanp 'Baz
tanrlar geceleyin eitli yabanc klklara
girer, urada burada dolarlar' diyerek
yavrularn korkutmasnlar; yoksa tanrlara
kfretmi, ocuklarnn korkakln artrm
olurlar".
"Aman, bundan kansnlar!" dedi.
"yleyse tanrlar ekil deitirmezler; ama
bizi aldatarak, sihirbazlk ederek, kendilerini
trl trl ekillerde gstererek, kandrrlar,
yle mi?"
"Belki yledir" dedi.
"Peki, bir tanr, nmze bir hayalet koyup,
bir eyler syleyip bir eyler yaparak
sahtekrlk etmek ister mi?"
"Bilmiyorum" dedi.
188/212
"Gerek yanltan -gerekle yanl bir araya
gelebilirse!-insanlar da tanrlar da hep nefret
ederler, bunu bilmiyor musun?"
"Ne demek istiyorsun?" dedi.
"unu": dedim. "Kimse znn en nemli
blm ve en nemli eyler konusunda, ger-
ekten uzaklamaya raz olmaz; her eyden
nce znn gerekten uzak kalmasndan
ekinir".
"Gene anlamyorum" dedi.
"Anlamyorsun, nk kim bilir ne yce
eyler sylyorum sanyorsun", dedim. "Ben
ise unu diyorum: Kendi ruhuyla gerek
zerinde aldanmay, aldanm olarak kal-
may, yani bilgisiz olmay ve yanl ruhta
tutmay, ona orada yer vermeyi kimse kabul
etmez; herkes ondan, onun ruhta ol-
masndan pek byk bir nefret duyar".
189/212
"Evet".
"Ama aldanm insann ruhundaki
bilgisizlie -demin dediim gibi-gerek yan-
l deseler ok doru olur; nk szlerle ald-
atma, yani yalan, ruhtaki durumun ancak bir
glgesidir; sonradan meydana gelen bir hay-
aldir, gerekten bsbtn uzak olmak
deildir. Yoksa yle deil mi?"
"Tam yle".
"Demek gerekten bsbtn uzak olmaktan
yalnz tanrlar deil, insanlar da nefret
ederler".
"yle sanrm".
"yleyse, szlerde gerekten uzaklamak
hakknda, yani yalan hakknda ne diyeceiz?
Yalan ne zaman, kime faydal olur da nefrete
hak kazanmaz? Acaba dmanlara
190/212
kar kullanlrsa veya dost dediklerimiz, bir
lgnlk veya aklszlk yznden kt bir
eye kalknca, onlar caydrmakta ila gibi
faydal olmaz m? Demin szn ettiimiz
masallara gelince, madem ki gerein
gemite ne olduunu bilmiyoruz, yalan
mmkn olduu kadar geree benzetmekle
onu yararl klm olmaz myz?(43)
"Evet, evet, yledir" dedi.
"Peki ama, gerekten ayrlmak, saydmz
hedeflerin hangisi iin tanrya fay-
dal olabilir? Yoksa tanr gemii bilmez de
yerine ona benzer bir ey koymak istedii
iin mi gerekten ayrlr?"
"Byle dnmek gln olur".
"Demek tanrda yalanc bir airlik yoktur."
"Hayr, yoktur."
191/212
"Yoksa dmanlarndan korktuu iin mi
gerekten ayrlr?"
"Buna imkn m var?"
"Yoksa dostlarnn aklszl veya lgnl
yznden mi?"
"Aklsz veya lgnlarn hibiri tanrnn
dostu deildir ki. ."
"yleyse tanrnn gerekten ayrlmasna
hibir neden yoktur".
"Yoktur" dedi.
"Demek tanrlar dnyasnda ve tanrlardan
gelen eylerde gerekten ayrlmak yoktur".
"Tam yledir".
"Demek oluyor ki tanr iinde de, sznde de
sade ve doru bir varlktr; ekil deitirmez.
Ne uyank olana alametler gsterir, ne de
192/212
rya grene; kimseyi hayallerle veya szlerle
aldatmaz".
"Senin szlerin zerine bunun byle
olduuna ben de inanyorum".
"yleyse kabul edersin ki ikinci kalp da u-
dur: Bu kalba gre, tanrlardan sz ederken,
onlar betimlerken, unutmamal ki, onlar
ekil deitiren sihirbazlar deildirler. Bir
ey syleyerek veya yaparak sahtekrlk edip
bizi yoldan karmazlar."
"Evet, sana hak veriyorum".
"O halde, Homeros'un birok szn been-
mekle birlikte, Zeus'un Agamemnon'a o
ryay gndermesini(44) beenmeyeceiz;
Aiskhylos'un u dizelerini (45) de: 'Thetis der
ki, Apollon, dnnde mutlu analn
verek, ocuklarnn hastalk nedir bilmeye-
ceklerini, uzun mrl olacaklarn vaat etti;
btn bunlar syledikten sonra, benim
193/212
tanrlarn gzettii kaderimi uurlu bir
paian'la(46) vmeye balad, beni sevindirdi.
Ben de Phoibos'un kehanet sanatyla tap
kaynayan aznn yalansz olduunu sany-
ordum. Ama, o arky syleyen, o sofrada
oturan, bu szleri syleyen Phoibos, benim
olumu ldrd'. Biri tanrlar hakknda
byle eyler sylerse, fkeleneceiz, ona
katlmayacaz; savalarmzn tanrlara
saygl olmalarn istiyorsak, onlarn insana
nasip olduu lde tanrlara benzemelerini
istiyorsak, retmenlerin, genleri yetitiri-
rken byle eyler kullanmalarn yasak
edeceiz".
"Evet, dedi, ben bu kalplar candan kabul
ediyorum; onlara yasa gzyle bakmak
isterim".
194/212
AIKLAMALAR
DEVLET I
(1) Burada sz geen tanra klt, Pire'de
oturan Thrak tccarlar tarafndan Hellas'a
getirilen Thraklar tanras Bendis'tir.
Bayram, her yl haziran ay balangcnda
kutlanrd.
(2) 421 barna ad veren ve Sicilya seferinin
yarda kalmas zerine esir dp Siracusa
kentinde ldrlen nl Atina komutan.
(3) Yallkla teki dnya arasnda bulunan
eik.
(4) "Yat yatndan,yal yaldan holanr."
(5) Herodotos (8. 125) ayn masal biraz
deiik biimde anlatmtr.
(6) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden.
(7-8) Hellence "Dikaiosyne" szcnn an-
lamn, hibir dil tek szckle eviremez. Biz
bu szce karlk olarak genellikle
"doruluk", bazan da "adalet"
szcn kullandk. "Dikaios"a karlk
olarak genellikle "doru" szcn kul-
landk; baz yerlerde "adaletli" veya "hak-
sever" szckleri de uygun olurdu. "Dikaio-
syne" ve "Dikaios"un kart olan "Adikia" ve
"Adikos" szckleri iin "doru" kknden
gelme bir karlk olmadndan, Platon
evirilerinde kullanlagelen "erilik" ve "eri"
szcklerini biz de kullandk. Fakat yerine
gre "hakszlk" "adaletsizlik" "adaletsiz"
szcklerini de kullanmay uygun bulduk.
(9) Keos'lu Simonides (.. 556-468). Hel en
koro liriinin en byk airlerinden biridir.
196/212
iirlerinde dncelere byk bir yer
ayrdndan, ahlk sorunlarnda sz geen
bir air saylrd.
(10) "Kurban" szcn geni bir anlamda,
yalnzca "kesilen hayvan" deil, kurban
trenlerini ve bu trenlerde tanrlara
armaan edilen baka eyleri de gstermek
iin kullandk.
(11) Hoplit: ar silahl asker.
(12) Sokrates sonraki satrlarda doru
adamn bir hrsz olduunu gstermek iin
sofistlerin kantlama yntemlerinden birini
alayla kul anmaktadr. Fakat bu szlerin ar-
kasnda, kart olan iki eyin birbirleriyle
bal olduunu kabul eden ciddi bir
gr gizlenmektedir.
(13) Homeros, Odysseia, 19.395 vs.
Homeros'un bu szlerinde ahlk bakmndan
bir hkm aranmamaldr: Autolykos yar
197/212
gln bir kiidir; ustalkla yapt hrszlk-
lar insan gldrr. Onun koruyucusu olan
tanr Hermes'in hrszlklarna Apollon bile
glmt.
(14) Hibir dilde tam karl bulunmayan
Hel ence "arete" szcn, "iyilik"
szcyle karladk; ancak, yerine gre "er-
dem" "yetenek", "yetkinlik", "yararllk" an-
lamlarna geldiinin anlalacan umarz.
(15) Prieneli Bias'la Mityleneli Pittakos "Yedi
Uslular"dandr. (Yedi akiller)
(16) Periandros (627-568/5) Korinthos tir-
anyd. Makedonya kral II. Perdikkas
545'ten 413'e kadar hkm srmtr; Atin-
allar onu kt adam bilirlerdi, nk Pelo-
ponnes savanda mttefikleri olduu halde,
onlara hainlik etmiti. Kserkses, herkese
tannm Pers kraldr. Thebaili Ismenias
ktl ile n alm bir devlet adamdr;
Pers kralndan rvet alarak, Thebai'yi
198/212
Isparta'ya kar savamaya yneltmitir;
fakat sonradan Ispartallar, Thebai ehrini
alnca, Ismenias' ldrmekle ondan c
almlardr.
(17) Thrasymakhos, tartma siyasal konu-
lara gelince, sze karyor. O, kaba bir adam
olarak gsterilmektedir. Thrasymakhos, Gor-
gias diyalounda sz alan ve nezaketten,
kibarlktan hi ayrlmayan Kallikles'ten ok
farkldr.
(18) Bu szlerle Sokrates Thrasymakhos'u bir
kurda benzetmi oluyor; nk Hellenler bir
insanla bir kurt kar karya geldii zaman,
insan kurdu daha nce grrse, ona bir zarar
gelmeyeceine; kurt insan daha nce
grrse, insann dilinin tutulacana
inanrlard.
(19) Sokrates'in nl "eironeia"s, ilk baskda
"bilmezlikten gelme" diye evrilmiti. (20)
Attika mahkemelerinde sulu, suu tespit
199/212
edildikten sonra, baz hallerde, kendine layk
grd cezay kendi isteyebilirdi.
(21) Pulydamas 408 ylnda Olympia'da
"pankration" karlamasn kazan-
mtr. "Pankration" gre ve boks karm
bir dvtr.
(22) Olanaksz, baarl olmayaca nceden
bilinen bir ie girimek demektir.
(23) Sokrates'in, burada Thrasymakhos'un
grlerini benimsemesi, Thrasymakhos'un
gene alt edilmesine neden olacak.
(24) Sokrates cret alma sanatndan sz
ederken, tabii bu ie, bir meslee sarlr gibi
sarlan bir insan snfnn bulunduunu
dnmyor; bir sanattan elde edilen creti,
o sanatn asl hedefinden ayrp bylece, bu
yapma ayrmla, Thrasymakhos'un szlerinde
gze arpan karkla dayanarak, onun id-
diasn rtmek istiyor.
200/212
(25) Besbelli ki Sokrates bu sonuca gene
kukulu bir tanmlama yoluyla
varmtr. "Olmak"tan "benzemek"e varlabi-
lir, ama bu mantk balants tersine evrile-
mez. Bununla birlikte Sokrates
Thrasymakhos'a kar sofistlerin tanmlama
yntemlerinden birini kullanmaktan
ekinmiyor.
201/212
DEVLET II
(1) Lydial, Lydia Kral Karun'dur; atas olan,
Mermnad soyunun kurucusudur ve
aa yukar 685 ylnda Lydia tahtn zorla
ele geirmitir. Hellas'ta Gyges hakknda
birok efsane domutur. Herodotos'un (I,
1-8-13) Gyges hakknda anlatt masal da ef-
sanelere dayaldr; Herodotos'ta rastla-
madmz, Platon'un anlatt masal, belki
tarihinin ayla Platon'un yaad zaman
arasnda domu ve Hellenlerin hayal
glerini hep kurcalam olan Gyges'in
kiiliine yaktrlmtr.
(2) Aiskhylos'un 'Thebai'ye kar Yedileri'
(592-595). Bu szler tragediann grkemli
bir kiilii olan tanr szcs Amphiaraos
hakknda sylenmitir.
(3) Hesiodos, 'ler ve Gnler' (232-34).
(4) Homeros, 'Odysseia XIX, 119-113.
(5) Orphiklerin inancna gre Homeros'tan
nceki alarda yaam olan mitolojik rahip
ve air; olu Eumolpos'tur.
(6) Hesiodos, 'ler ve Gnler', m. 287-289.
(7) Homeros, Ilyada, XI. 497-501,
(8) Orphikler kitaba byk bir deer veri-
rlerdi; mezhebin geni bir edebiyat vard. Bu
satrlardan, Platon'un Orphik mezhebini ne
kadar hor grd anlalmaktadr:
Adeimantos'un szleri, Orphik retinin
etkisine inancn dorudan doruya ahlk-
szla neden olduunu gsteriyor.
(9) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden.
(10) Bu szler Simonides'indir.
203/212
(11) Paroslu Arkhilokhos, iirlerinde birok
defa tilkiyi kurnazla rnek olarak
gstermiti.
(12) Doru yolu bulmu kimseleri ahret ceza-
larndan kurtaran tanrlar.
(13) Orpheus ve Musaios'tan sz
edilmektedir.
(14) Sokrates, alay ederek, Glaukon'la
Adeimantos'a Thrasymakhos'un oullar diy-
or; nk onlar, Thrasymakhos'un tezini
savunmay zerlerine almlardr.
(15) Burada belki Kritias'tan sz ediliyor.
Kritias, Platon'un hasm olan oligari taraf-
tar bir siyaset adamyd. Oligarhlarn 404
ylnda yaptklar hkmet darbesinde Kri-
tias vicdanszca davranmt. Sofistlerin
grleriyle yetimi olan, ok okumu bir
adamd; yazd baz dizeler elimize
gemitir.
204/212
(16) Burada Megara savalarnn
hangisinden sz edildii tam bilinmiyor.
(17) Devlet ve insan ruhu arasndaki benzer-
lik bu satrlardan itibaren byk bir rol
oynayacaktr (rnein IV. kitapta verilen
doruluk tanmnda).
(18) nsanlarda yaratllarndan farkl
yetenekler olduu ve bu yzden onlarn
baka baka ilerde kullanlmalar gerektii
fikri, Platon'un ana fikirlerinden biridir. O
bu fikre dayanarak, 'Devlet'te, birden fazla ii
birlikte yapmay (polypragmosyne) kt-
leyip, doruluk 'herkesin kendine den ii
grmesidir' der.
(19) Glaukon'un bu ve bundan hemen son-
raki itiraz, sava snfna ihtiyac olan bir
devletin domas iin gereken artlarn sayl-
masna yol ayor. Bu paradan, Platon'un,
sava kesiminin ve bu kesimin eitilmesin-
in betimine varmak istedii anlalyor.
205/212
(20) Bak: Not 18
(21) Savalarn eitimi konusu bu kitabn
sonunu ve nc kitabn hemen hemen
btnn kaplamaktadr.
(22) Klasik ada Hellen eitiminin, beden
eitimiyle ruh eitimi arasndaki denklik
zerine kurulmu olduu bilinir. Byle bir
denklik tarihin baka hibir anda, hibir
lkede elde edilememitir. Mzik szcyle
Platon, btn ruh eitimini anlyor.
(23) Bu szlerde eletiri yoktur: Platon baz
durumlarda yalan sylenebilecei, hatta
bunun gerekli olduu fikrindedir.
(24) Uranos (Gk) ve Gaia (Yer), tanrlarn
en eskileridir. Uranos, Gaia ile birlemes-
inden doan ocuklarnn yeryzne k-
malarna, gne n grmelerine izin ver-
mez, onlar topran derinliklerinde otur-
maya zorlarm. Gaia,
206/212
oullarn babalarndan c almaya tevik
edince, yalnzca Kronos cesaret edip
Uranos'u bir orakla yaralayarak
erkekliinden yoksun brakm ve bylece
dnya egemenliini ele geirmi. Hesiodos
Theogonia adl eserinde (m. 154-181) ef-
saneyi bu ekilde anlatmtr. Bu korkun ef-
sanelerin, Hellenlerin hayal gcnden
domadna iaret etmeliyiz. Tanrlarn soy-
aalarn Hellenler byk olaslkla Fenike-
lilerden almlardr. Nitekim XIV. yzyldan
kalma Ras amra metinlerinde bunlara
raslanmaktadr.
(25) Platon bu satrlarda myster'lere dein-
mektedir; myster'lerde domuz kurban etmek
deti vard.
(26) Burada Euthyphron diyalounu hatrla-
mak gerekir: Bu diyalogda Euthyphron ba-
basn, szde iledii bir gnah iin, mahke-
meye vermek ister.
207/212
(27) Burada devlerden sz edilmektedir.
Devler, Uranos'un yarasndan yere akan
kandan domulard. Gaia onlar g feth-
etmeye tevik edince, en yksek
dalar birbiri stne yp, g ele
geirmeye almlar, ama Zeus'a
yenilmilerdi. Tanrlarla devler arasndaki
cenk, Yunan sanatnda ok kullanlan bir ko-
nudur. Bu cenk Bergama sunanda da
betimlenmitir.
(28) Hephaistos, Zeus'la Hera'nn oludur.
Hera, onu doar domaz, gkten aa atm;
bu becerikli tanr da, annesinden c almak
iin, iinde grnmez zincirler sakl bir taht
yapp Hera'ya armaan etmi. Hera tahta
oturunca zincirler onu birdenbire sarm.
Tanrlarn hibiri balar zp tanray
kurtaramam. Sonunda Dionysos
Hephaistos'u sarho etmeyi, onu Olympos'a
gtrp, Hera'y zdrmeyi baarm.
(29) Homeros, lyada I, 590-594
208/212
(30) lyada'nn XX. ve XXI. kitaplarnda tan-
rlar bir Akhalarn tarafnda, bir Troiallarn
tarafnda savarlar.
(31) iirleri benzetme (kinaye) yoluyla anlat-
mak Platon'dan nce de ok yaylm bir
yntemdi. lk olarak XVI. yzylda
Rhegion'lu Theagenes tarafndan kul-
lanlmt. Theagenes'e gre lyada'nn XX.
ve XXI. kitaplarndaki tanrlar sava doa
glerinin birbiriyle arpmasdr.
(32) Homeros, lyada XXIV, 527-532.
(33) Homeros, lyada IV, 69 v.s.
(34) 'Kypria' destannda Troia savann
douu anlatlmt.
(35) 'Niobe' tragediasndan alnmtr.
(36) amb, tragediann en nemli
vezinlerindendir.
209/212
(37) Ceza hakknda ayn fikre Gorgias diy-
alounda da rastlanr.
(38) Platon iki olanak gryor: 1) Tanr, ger-
ekten deiir, 2) Tanr insanlar aldatmak
iin deimi gibi grnr; her ikisinin de
geree aykr olduu gsteriliyor.
(39) Homeros, Odysseia, XVII, 485/6.
(40) Odysseia IV, 456/57'de, srasyla
ejderha, pars, domuz, su ve aa eklini
ald anlatlmtr.
(41) Pindaros'un anlattna gre (Nem. V, 6
vs.), Thetis, Peleus'la evlenmemek iin eitli
ekillere girmitir.
(42) Aiskhylos, kaybolan tragedialarndan
birinde, Hera'y yle betimlemi.
(43) Eseri okumakta ilerledike, Platon'un,
devletin kurulmas iin izin verilen, gerekli
210/212
bir yalana bavurmakta olduunu grrz;
toplumsal kesimin kesin olarak ayrl-
mas bu yalana dayanr.
(44) Homeros, lya'da II, 1-34.
(45) Aiskhylos'un tanmadmz bir
tragediasndan.
(46) Apollon'un kendisine ve kltne bal
bir ark.
211/212
@Created by PDF to ePub

You might also like