You are on page 1of 222

Marx'n Birinci Sz

De te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar... Alman iilerine ngiltere'de kapitalizmin


gelime srecinin kanl canl bir anlatsn haber veren bu Latinizm, Marx'n ele alacamz birinci
sz... "Ama eer Alman okur, ngiliz sanayi ve tarm iilerinin durumuna omuz silker, ya da
iyimser bir biimde Almanya'da ilerin bu kadar kt olmad dncesiyle kendini avutursa, ona
aka unu sylemeliyim: 'De te fabula narratur!'" Kapital'in nsznde yer alan bu szler, iki
eksen zerinde derinletirilebilir: Tarih her eyden nce bir "anlat"dr... Boulainvilliers'nin ve Abb
Mably'nin henz bir "kavimler mcadelesi" olarak grd, Alman ve ngiliz Romantiklerinin
yetersiz glerini yaymaya baladklar ada ise bir "uluslar kavgas" olarak anlatlan tarih, bizzat
kendisi, "snflarn varlnn kefi" konusunda ilk olmadn altn izerek hatrlatyor olsa da,
Marx'tan itibaren bir "snf mcadeleleri tarihi" olarak anlatlacaktr. Tarih anlatsnn "hakikat" ile,
"nesnel gereklik" ile balantsn koparmak m sz konusuydu yoksa? Asla... Tarihin bir anlat
olduu gerei, tam da Das Kapital'in birinci cildinin yaznsal yapsnda belirir -- altbaln ne
olduunu unutmayalm: Kritik der politischen konomie, ekonomi-politiin bir eletirisi.
Unutmamal ki, Marx'n ironik dili, epeydir, kapitalist iktisad" ilikilerin tahlilinin, nce en vlger
tasarmlarndan balayarak, burjuva ekonomi-politik "biliminin" gittike younlaan bir eletiri
etrafnda gelimesi gerektiini defalarca tekrarlamt. Szgelimi Hegel'de henz bir tarihyazm
bulunmad, dea'nn hareketi olarak anlalan evrensel bir tarih felsefesinin kendi varoluunu
tarihyazmn dlamaya dayand, bir taraftan tarihsel maddeciliin belirlenimleri ve varolu
nedenleri arasnda yer alr. te taraftan, "bilginin ilk kayna" sorusu ile kar karya kalrz: lk
kaynak, tarihte, her zaman ilk anlatandr. Kken, Heidegger'in istedii gibi, Varlk ile Hakikat
arasndaki ilk balanty kuran Logos deil, Olu ile Logos, yani dil arasndaki ilk ba oluturan
anlatdr. yleyse tarihyazmnn tarih felsefesine ve onu tayan "Evrensel zne" tasarmna bir
ncelii olmaldr. Marx'tan nce tarih yoktur, nk "senin hikayeni anlatyorlar" forml, tarihe
yeni bir bakn tarihe giri ann oluturuyor. Althusser'in hatrlatt gibi, eer fiziin ktasn
Galileo atysa, tarihin ktasn Marx ayordu. Evet, tarihi "anlat" biimi tarihi dntrebilir. Abb
Mably'nin Considrations sur l'histoire de la France'nn at yolda, tarihi anlatma tarzndaki
deimeler, Avrupa'nn yalnzca "dnce" ve "alg" dnyasn deil, bizzat tarihinin kendisini de
belirlememekten asla geri kalmad. Tarihsel maddeciliin basit bir retorik ve slup sorunu
olmadn anlamak iin (kuram yine de tzde temellenir, aynen siyasal alana almann ve temel
siyasal faaliyet trnn dilden ve konumadan gemesi gerektii gibi), Marx'n at ktann
"gnoseolojik" topranda tarihsel anlatlarn bir atmasnn (Kant'n felsefenin alann tasvir
etmekte kulland u Kampfplatz', sava meydann yine hatrlayalm) yer aldn ve modern
tarihimizin bundan baka bir ey olmadn grmek gerekiyor.
Peki tarihsel maddecilik iinde Marx nasl konuuyordu? Her ey Marx'n Warensprache adn
verdii, "meta dolamnn dili" ile, dilbilimci ve poetiki Roman Jakobson'un Schriftsprache dedii
"yazlarn dolam dili" arasnda kalan bir meknn zmlenmesine aryor. "eylemi" (Lukacs)
varlklarn dolam ile "nesneleriyle zorunlu balarndan kurtulmu" szlerin dolam, belli bir
meknda nasl biraraya geliyorlar? Rheinische Zeitung yazar Marx ile Gen Hegelcilere "sadece bir
tccar ve Prusya Kraliyet Ordusu'nda bir topu" olduunu nazik bir dille anlatan Engels'in
karlamalar ne lde "tesadf"t? Dil dolamnn yer yer siyasal karlama ve temas meknlar
yaratt zel bir dnyann varlndan sz edebiliriz. Marksizm'in oluumu ve evrimi asndan diller
alannda cereyan eden bu karlama, ileride Proudhon, Lasalle, Dhring ve Bakunin'i de iine
alacak, ama szgelimi bir Nietzsche'yi dlayacaktr. Bunlarn "tesadf" olduunu sylemek ne
lde doru olur? Ayn ekilde Marx'n, kapitalizmin dou srelerine ilikin olarak altn izdii
ok zel bir "tesadf", "topraktan ve tm dier balarndan bamszlam zgr emek-gc" ile
"ticari sermaye" arasndaki "karlama" da kapitalizmin oluumu asndan asla bir tesadf deil,
bir zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor anlalr ve karanlkta kalm
bir kavramlatrma zincirinin halkalarndan birini oluturan bu konu, tm bir "iradecilik" tematiine
istenmese de olanak salam gibidir. 19. yzyldan bu yana, sol kltr "tesadflerden" korkmakta,
onu "bilimsel" bir dnya grnn kavramlar dnyasnda yaktramamakta, daha da nemlisi,
"tesadflerden" faydalanmay, Bolevik devrimci atlmnn dnda pek becerememektedir. Bylece,
"hareket" ile "kurumlama", sanki zorunlu bir "rgtlenin" kategorik emperatifinin dayatmas sz
konusuymu gibi, sol kltrn "tesadflere" kar kard bir gler birikimi haline gelmektedir. Bu
yzden "tesadfn olumlanmas"nn byk dnr Nietzsche ile Marksizm arasnda herhangi bir
"ortak payda"nn bir trl bulunamamas (felsefi-tarihsel kurgular alannda kendimizi ar
cesaretlendirmezsek) ancak gnmzde yeni bir sorgulamann konusu haline gelebiliyor. ki dil,
birbirleriyle ortak bir meknda karlamamak iin zel bir aba sarfetmi gibidir sanki. Ayn olgu,
farkl biimlerde (apak bir karlamann varlna ramen) Marx ile Proudhon, sonrasnda da Marx
ile Bakunin arasnda da sz konusudur. Bylece dillerin dolamlar arasndaki karakteristik
karlamalarn incelenmesi, herhangi bir yorumsama ynteminden ok daha gl bir biimde bizi
Mannheim'n nerdii bir "diller sosyolojisi"ne gtrebilir.
De te fabula narratur, ikinci olarak, u uyary yapar: Marksizm'in esas olarak 19. yzyla ait bir
tasarm olduu, orada "sudaki balk" gibi yaad, bu yzden gnmzn "nesnel" dnyasn
aklamaya, dolaysyla ynlendirmeye artk yetenekli olmad, yalnzca Marksizm'e kar evrensel
zaferini kutlamakta pek acele eden liberalizm trlerinin deil, (eski) Marksistlerin de kabul etmeye,
yer yer vurgulamaya baladklar bir gr haline geldi. Buna gre, dnya bugn genel grnm
ve her vehesiyle, Marx'n gzlemledii yzyln dnyasndan artk ok uzaktr. Dnyamz, onu olsa
olsa bir tr "tarih hafzasna" sarp sarmalam, onunla iini bitirmitir. stelik bu tr temalar
telaffuz edebilmek iin yzeysel ve dzeysiz bir neo-liberal belgati arka kapdan davet etmi olmak
da gerekmiyor. Bu kabul o kadar banal ve kanlmazdr ki, Marksizm'in eitli gzerghlarnda
direnmeye devam eden, hi deilse gnmzn ve gelecein dnyasnda Marx'n sylediklerinin
hl bir nemi olduunu, olacan dnmekten vazgemeyenlerin de herhangi bir tartmaya giri
olarak kullanacaklar, yine bu tr temalardr. yleyse ilk sorumuzu hemen imdi sorabiliriz: Marx'n
gzlemledii dnya ile bugn gzlemlediimiz dnya arasndaki farkn dile getirilmesi bir tr
truizmden* baka bir ey olabilir mi? Ayn sorunun bir Machiavelli, bir Rousseau, ya da bir De
Tocqueville iin ortaya atmama Marx'n konumunun "gizli" ve "itiraf edilmemi" bir ayrcalk
tadn da gsteriyor. Elbette burada basit bir truizmin tesine taan bir kurnazlk da yolunu
bulmaktadr. Unutulan veya gzard edilen en nemli ey, belki de "Marx'n gzlemledii ve
aklad dnya" ile "bizim gzlemleyebildiimiz ve akladmz dnya" arasndaki farktan
bahsetmenin pek de masum olmaddr. Belki Marx an gzlemlemi, yorumlam ve aklamaya
girimitir. Ama bunu bizim bugn, kendi dnyamz iin baarabildiimiz varsaym ne lde ileri
srlebilir? Byle bir varsaymn tehlikesini dnmek, Marx'n hl neden "esasa ilikin" bir ift
sz olduunu gsterecektir. Marx'-n syleyecei ey elbette "bizim amz aklamak" deildir.
Bu szn nemi, birinin kendi an "anlamak" ve "aklamak" iin ne yapabileceini bize retecek
son sistematik dnceyi ieriyor olmasnda yatyor.
Bir zamanlar Karl Mannheim'n, belki yanl olarak "Erkenntnissoziologie", Bilgi Sosyolojisi diye
anlan bir "dil sosyolojisini" aran sorgulamas yeni k noktalarndan birini oluturabilir. Elimize
aldmz bir gazete metnini, bir bildiriyi, ortaya atlm bir protestoyu, bir bror ya da kitab, bir
TV ya da radyo konumasn, bir tm olarak "tutucu", "ilerici", "solcu" ya da "sac" klan nedir? Bu
soruya verilebilecek cevaplarn byk bir ksm, sorunun bizzat kendisine ikin olan bir "yazar"
sorunsalnda dmlenip kalacaktr. Yazarn kimliine ve etiketine uygun olarak, sz konusu
metnin veya sylemin karakteri erevelenebilecek ve sfatlandrlabilecektir. Ancak elbette bu tr
erevelemenin szgelimi edebi "trler" etrafndaki ayrtrmalardan esasl bir fark vardr. Bir
metnin ya da sylemin "tutucu" ya da "ilerici" oluu konusundaki ayrmlatrma, bir metnin edebi
trne gnderme yapan "iir", "deneme" ya da "felsefi" bir metin oluundan ok, farkl yorumlama
ve almlama biimlerine balanr, Kukusuz Karl Mannheim'n gznnde tuttuu rnekler Birinci
Sava sonras Alman edebiyatndaki "tutuculuk" ve "ilericilik" arasndaki tedirginlik verici
salnmalardan, "Jungkonservativ", Gen-Tutucu edebiyata ynelen eletirel bir zmlemeden pek
uzakta deildi. Ama aktr ki, sz konusu olan asla bir "edebi tr" kategorisi deildir. Daha ok,
sylemlerin bamsz dolam srelerine dahil olular srasnda vuku bulan, yerine gre siyasal,
iktisad" ve ideolojik etkiler reten daha geni ereveli ve gndelik yaam kuatabilecek bir gc
bnyesinde barndran bir tr "sylem-anlat dzeni" sz konusudur. Aslnda, "edebi trler"in bu
dzenden asla bamsz olmadklar da pek ok rnekle gsterilebilir: 19. yzyl Rus edebiyatnda
treyen bir "siyasal amal edebiyat" dncesi, yalnzca ernievski'nin Ne Yapmal?'sn deil,
belki de Tolstoy'un, Dostoyevski'nin metinlerinin tmn de kuatyordu. Ama belli bir artla: Edebi
bir metnin yazl ve almlanma srelerinin aslnda siyasal-ideolojik dzlemlerde dolama
girmelerinin asndan baklmas gerekiyor burada. Baka bir deyile, metnin siyasal bir
endoktrinasyon amacn yazarn niyetleri asndan tayp tamad ancak ikincil bir nemdedir.
Marx literatrnn 20. yzyl kiliselerinde -- (akademik yaam iin bu sz kullanmamzn bir hata
olduunu dnmek iin henz bir nedenim yok) karlanmas, kendi zel tarihine ve sava
meydanna sahiptir. Her durumda, bu sava meydannda Marx'n (daha dorusu Marksizm'in) nihai
olarak muzaffer ktn sylemenin olanakszl, ekonomi-politiin burjuvaca tasarmnn
(akademik iktisat bilimi bundan baka nedir?) ve bizzat kapitalizmin ekonomi-politiinin karsna
dikilen bir 19. yzyl dncesinin deer kaybna urad anlamna asla gelmiyor.
yleyse, Marx'n dncesi "gerek eletiri"dir, nk "gerekliin eletirisi"dir. Frankfurt
Ekolnden balayarak gnmze dek, srasyla 68'li, anarist, feminist ve radikal "eletiri"
kuaklarna yaktrma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayacam "zayf dnce" terimi
ayn zamanda "gerek eletirinin" katettii toplumsal ve siyasal boyutlar da ortaya karmakta
yardmc olabilir: Zayf dncenin srtna bindirilmi eletiri, ya radikalizm, ya da eletirel
felsefenin yeni olanaklar olarak sunulmaya devam ediyorlar bu gnlerde. Kolayca, bir eletiri
anda yaamakta olduumuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve kuaklar asrlardr peisra
srkleyip gtrm, bir bakma tarihin pestilini karm dnceler ve "meta-anlatlar" ann
kapand (nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin rnei olarak grlr hep), fark edilmeden
kalann, bir dierinden ve herbirinden "farkl" olann deer kazand, her zel zgrln kendi
engelini, dolaysyla farkl biimlenme ve yaplanma tarzn bulduu ve eletirinin, toplumsal,
kltrel, estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez daha ans tanyacak tek dnsel buyruk, tek
kelam tarz olduu syleniyor. Bu zayf dncenin nerilmesidir. Ktphaneler dolusu sayfa ve
yaz, daha imdiden, hakikatin btn normlarnn ve dayanaklarnn deiime uradn, yal,
kiisellikten arnm dnce yumaklarnn zorunlu ve mukadder eriyilerinin zllerinin tadn
nihayet karmaya balamak gerektiini syleyerek kyorlar yola.
Bylece, zayf dnce kltr dnyasnn tuzandadr. Yolunu orada bulur, saldr nesnelerini seer.
Onun meknii, fizyonomisi, ou zaman tasavvur ya da kavramlar bile deil, kltrel hisler ve
yaantlar dnyasdr. Sol ya da Marksist kltrn ne kadar byk lekte zayf dncenin
boyunduruu altnda bulunduunu anlamak iin, bir zamanlar yoksun olmaya hayfland,
imdilerde dnyaya yeniden almann tek ans olarak grd u "topya" unsurunu nasl ele
aldna bakmak yeterlidir. Rya grmek ya da zafer dolu amasz bir sarholuk bile olaan ve
sradan (gndelik) sol kltrn topya anlaynn ok tesinde hareket eden ve onun tarafndan
aknlk uyandrc bir aymazlkla kaybedilmi gnlk yaantlardr.
yleyse, De te fabula narratur, ngiltere'den Almanya'ya gndermekle kalmaz, gnmzn zayf
dncesine, Marksizm'in pratiklerinin bile iine sinmi zayf dncenin etkiledii gnmz
insanlarna gnderilmi bir mesajdr. Marx'n zellikle Kapital'de, Gotha Programnn Eletirisi'nde
ve bir bakma Grundrisse'de gerekletirdii zmlemelerin gnmz dnyasna ilikin
aklayclktan, iyi niyetli bazlarna gre "yer yer" yoksun olduu dncesi, tam da "anlatlan
senin hikyendir"in telaffuz edildii Magnum Opus'un Alman iilerinin "o anki yaantlarn"
dorudan doruya aklam olmadn (zel ile genel arasndaki diyalektii kavramyorsak)
gzlerden saklayabilir mi? Marx'n dncesinin bir tm olarak "kendi ana" uygulanma
konusunda bile bir tr tevazu ierdii sylenebilir bu noktada. Ancak, "anlatlan senin hikyendir"
yine de.
Marx'n sznden birincisi olarak sunmaya altm "senin hikyeni anlatyorlar", btnsel bir
st-anlatnn (merak edilecek bir ey yok) yeniden devreye sokulmasn amalamyor elbette.
Hakikatin tm kuatlamasa bile, hep hakikati sylemenin mmkn olduunu en iyi Marx'n
eserinden reniyoruz. Hi deilse modern dnyann "yetinebildii", ama bu yetinmeyle kendi
hakikat anlatsndan gurur duyabildii bir zellii, hakikati sylemeye atfedilen erdem deerinde
bulabiliriz.
Hakikati sylemenin erdemi ile hakikati kefetmenin (Marx, eserinin tmnde, bu iki neriyi
yalnzca sunmakla kalmaz, her ikisini birbiriyle balantya sokmaya alr) bizzat kendisi arasndaki
mesafenin almasn modernliin arka planna yerletirebiliriz. Marx'n szlerinin hakikati, "bilimsel
sosyalizm" iddialarnn arka planndan ekildike (hatrlayalm: Modern akademik bilimlerin
gereksinimi, eer "hakikat istemi" ad verilebilecek bir ey varsa, ondan olabildiince uzaktr)
geriye kalan boluu ne ile dolduracamz sorusunu sorduruyor bize. Bu sorunun sorulabilmesi,
Marx'n yzylnn gerekten 21. yzyl olacan m anlatyor, yoksa, modern znenin "yap"ya
mahkumiyetinin altn izen her dnce gibi (Spinoza, Nietzsche ve Freud), zorunlu bir srar ve
kanlmaz geriye dnleri mi yaatyor? imdilik bu sorunun cevabn, her zaman olduu gibi
ertelemenin erdemli bir tavr olacana inanyorum.
Yine de, modern dnya "hakikati syleme" ile "hakikatin kefi" arasndaki mesafeyi
dolaymlamaktan artk vazgemitir ve bu tutumun altnn izilmesi ancak Marx'n dncesinin
yeniden devreye sokuluuyla mmkn olabilir. Bir ara Lacan'n sylemeye alt gibi, hep hakikati
sylemek mmkndr, ama tmn, olduu gibi anlatmak olanakszdr. Bu, hakikatin
"mutlaklna" (ite yine Marx Hegel'e kar) bir reddiyenin, aslnda daha Hegel'in felsefesinde bile
i banda olduunu gstermiyor mu?
Oysa, de te fabula narratur'un bizi gtrd anlatlar dnyas, tarihsel maddeciliin basit bir
"slup" ya da "bilimsel sunu" sorununda kendini snrlayamayacan hemen hatrlatyor. Bunu
Kapital'in anlatsnn z-yapsnda gzlemlemeye almak ilgin olurdu. nmze imdi
koyacamz, bir anlatnn "kurgu problemi"dir yleyse.
Herkesin bildii gibi, meta ile balyor. ?ada (kapitalist, yleyse bizimle de ada) toplumun bir
"hcresi", aynen aile gibi, ilikilerin "grntsn" yanstan bir gsterge olarak meta, kendi
varoluuna ve kendi "diline" (Warensprache) sahiptir. u nl ve belli oranda ksr "meta fetiizmi"
ve ona balanan "yabanclama" temalarna kadar gitmeden, Marx'n Kapital'in ilk kitabnda giritii
"metalarn dili"ni tercmesinin (hangi dile?) hangi formlleri gerektirmi olduunu tartmaya
balayalm. Tarihsel maddeciliin, Marx'n nerdii bir yntem olarak, Kapital'in bedeninin dndan,
harfiyen uygulayan bir mdahale zellii tadn ok kr artk dnmyorsak, Marx'n
yrtt meta tartmasnn ierdii garip bir krlmadan bahsedebiliriz. Krlma, De te fabula
narratur'un sunduu hikye anlayn, bilinebilir en "modern' tavrla davurmaktadr. Her nedense,
meta ile balarsak, Kapital'in kuruluunun --unutmayalm ki, "kapitalist toplumun muazzam bir
metalar yn" olarak belirdiini yazarak balar...-- kapitalizmin evrimi ile aktn tam da bu
noktada syleyebilir miyiz acaba? Ama tartma, hemen, metalarn dilinin "meta dolam" iinde,
dolaysyla "sermaye birikimi" erevesinde konutuunu hatrlatarak devam eder: P-M-P
formlnn cebir snrlarn aan sihiri (burjuva iktisadnn, yani ideolojisinin krln tanmlayan
sihir) grntler diyalektiinin sonularn ve etkilerini aydnlatmyor mu? te, P-M-P, bize bir
grntden baka ne anlatyor? Emek-gcnn bir kavram, ama yepyeni bir kavram olarak gerek
beliriinin Marx'tan nce burjuva iktisadnn (zellikle Ricardo'nun) iinde gerekletiine bizzat
Marx'n kendisinin verdii ehadet, P-M-P'nin acaba bir "kaynak" olarak tanmlanabilecek bir srr
olmadn m anlatyor, yoksa, bizzat Marx'n yrtt tartmann, forml "insan dilinin" dna,
belki de kapitalist toplumun nc Kitap'ta tartlacak "yeniden retim"inin alanna aktardn m
syleyeceiz? Formllerin "yasalar" olmaktan ok "emareler" olduu kabul edilirse, P-M-P'nin insan
dilinden neyi tercme ettii sorusu kar karmza. yleyse, biraz da bu i-dnsel tartmann
karsnda okuyucunun gstermi olduu sabra snarak, P-M-P'nin metalarn dilinden insan diline
tercmesinin "parann gereklii satn al" olduunu iddia etmek istiyorum. Para zerine Marksist
zmlemelerin belirledii yn aktr: Parann ontolojik bir varlna reddiye, ama ayn zamanda
onun gstergebilimsel deerinin, bir "emare" niteliinin tann... Meta'nn ta batan tartmann
ana eksenine oturtulmas bu yzdendir. Gelgelelim, insan diline yaptmz tercme --ey insanlk--
meta fetiizminin antropolojik diyebileceimiz karakterinin tesine gemeye zorluyor bizi. Marx'n
eserinde meta kendini anlatmaz, dilini tercmeye, ama asla "tefsiri" olmayan bir yorumlamaya
brakr. Parann her eyi satn alabilecei trnden, ya da Proudhon'un eletirilmi forml
"mlkiyet hrszlktr!" benzeri olumsuzlamalar, ete dokunup actan bir gerekliin, diyelim,
kapitalist toplumun insan iin bir "evre" olduunun bilincini asla dlamazlar. Ama derin forml,
insan dilinde terennm edilebilecek, bylece siyasal sloganlar arasnda kendine yer bulabilecek olan
"parann gereklii satn al" olduunda, herhalde Marx' 21. yzyla yeniden davet ediimizin
gerekelerinden biri daha ortaya kar.
Para-meta-para emberi, Kapital'in birinci kitabnn tartmasnn odanda yer alan bu cehennemi
ember, nceye ve sonraya sahip deil gibidir: Kapitalizmin tarihsel bir biim olduunu defalarca
yineleyen Marx asndan bir anlatm eksiklii mi sz konusudur yoksa? Daha ok, anlatnn dilinin
(de te fabula narratur), henz anlatmam olduu eyi, kuramsal bir tartmann sessizlii iinde
belirlemesi hissedilebilir orada.
Bir zamanlar "yapsalclk" ile sulanmalarna kar karken pek de inandrc olmayan Marksist
dnrlerden bazlarnn, bu arada elbette Althusser ile Maurice Godelier'nin "senkronik" bir
zmleme modelini sunduklar Kapital'in yaps, aslnda modern "hikyelendirmenin" ve romann
temel formlarn yanstt, pek de yzeysel olduu iddia edilemeyecek bir katmana sahiptir: P-M-P
formlne eriildiinde, hl metalarn dilinin iindeyiz. Birinci ciltten nc cilde kadar srayan
(ikinci cildin aslnda Art-Deer Kurumlar'nn bir zeti olduunu kabul edersek) ey bir hikyenin
anlatlnn devam ettiriliidir. Ancak onun "kuramsal" yaps, "fenomenal" (Erscheinung),
grnsel olann bir "ciddiye aln" da deil midir ayn zamanda? Metalarn dilinde telaffuz edilen
sz akitleri kapitalist retim ilikilerini "saklayan", "maskeleyen" bir "grnten" ibaret ise de, bu
grnn kendine zg "etkinliine" (Althusser'e gre "maddi" bir ideolojik etki deil midir bu?)
sahip olduu dncesini dlamamak gerekiyor. Ancak "ideoloji"den nce dilden ve anlatdan
bahsediyorsak, bunun nedeni, bu ilk terime yklenen asrlk deerler sistemi ve "yanlsama"
retoriinin srdrlmesini perinleyen bir semantik a her zaman i bana armasdr. Metalarn
dili, ideolojiyi anlatr ve temellendirir. Sylenebilecek olan, insanlarn bir "meta fetiizmi"ne kurban
gittiklerinden ok, metalarn dilinin zneleri haline dnmeleri (metalar aras ilikiler insanlar aras
ilikilerden bakas deildir), dolaysyla, metalarn bizzat kendilerinin "fetiist" olduklardr.
Marx'ta en ilkelinden bir "animizm" bulamayacamz elbette bellidir. Sylenmek istenen, metalarn
bir dile sahip olduklar ve bunun beeri zneyi kendi alanlarnn dna itmek yle dursun, bir tr
sorumluluklar ve faaliyetler zincirine eklemlemekten bir an olsun geri kalmaddr. Metalar dnyas
"ad verir" Nominal gelir, sanki her an bir pasta, daha kitabn ilk satrlarnda dile getirildii gibi,
"muazzam bir metalar yn" olarak dnya "herkese, eit lde" paylatrlr. Tartmasz bir
ekilde burada Spinoza'nn, baka bir yerde deindiim de fact ile de jure gler ayrmna
varyoruz. Metalarn dili, bylece bir ad verme dilidir -- toplumun eitli kesimlerine, Herakleitos'un
bir zamanlar "polemos"un, savan ilevi konusunda sylediklerindeki gibi, henz retim srecinden
gememi "metalar" paylatrr. Elbette bu, asla gerek blm ilikilerine gnderme yapmaz,
daha ok, blm olanakl klacak tasarmlar dnyasn metalarn dilinde ifade eder. Sava nasl
kimilerinin hero, kahraman, kimilerinin Tanr, kimilerinin ise insan olduklarn tayin ediyorsa,
metalarn konumas ve buyruu altnda toplumsal snflarn geliim ecerelerini karmak
tartmann takip edecei yoldur. Sonradan Rose Luxemburg'un hatrlataca gibi, bu ecere,
"polemos"un, yani snf mcadelelerinin dnda, ya da ncesinde deildir. radeciliin ve Sorelvari
"Genel Grev" retoriinin eline hi dmeksizin, snf mcadelelerinin (hani "imdiye kadarki tm
tarih" diye balayan nl bir szn tamamlaycs ve yklemi) snflar hep ncelediini kabul
edebiliriz. Bu Marx'n eserinin tmnden karlabilecek ve hl doru olan genel bir sonutur ve
bizim iin u anlama gelir: De te fabula narratur.
yleyse, gnmz Marksizm'inin --elbette-- "somut" ve "kanlamaz" gzlemler yoluyla veya
dorudan doruya "praksis"in iinde yakalad bir hakikatin, hangi anlamda bir hakikat olduunu
ele almak zorundayz yeniden: Bu hakikat, --yine elbette-- istediiniz kadar "proletaryann yok
oluu" ya da "devrimci zn yitirii" trnden yar-eskatolojik bir terminolojiyle kuatverin,
"polemos"un varoluun srdrlmesidir. Luxemburg'un hatrlatmas: Snflardan iki anlamda
bahsedilebilir --Kapital'in nc kitabnn sonunda, tm beklentilere karn Marx tarafndan
tamamlanmam u "Snflar" balkl pasajn, tpk Spinoza'nn, alarn grd byk dnrler
arasnda az ok "demokrat' olarak tanmlanabilecek belki tek dnrn nl Siyasal Deneme'sinin
sonunda, tamamlanmam haliyle yer alan "Demokrasi" balkl blm konusunda sylenebilecei
gibi, bize daha neler anlatabilecei sorusuyla ilerlemeli. Akas Kapital'de bahsedilen ve ecereleri
dzenlenen "snflar", kapitalist retim ilikilerinin "dnda", ama kapitalist retim ilikilerini
zmleyen bir "dilin", bu ister Marx'n, isterse "metalarn dili" olsun, "iinde" anlatlm snflardr.
Ne bir kollektif bilin durumunu, ne belli bir praksis'i, ne de bireysel ya da kollektif eylemlilii
artrmadan, dorudan doruya, "gelir kaynaklar, srasyla, cret, kr ve toprak rant olan"...
"kapitalist toplumun byk snf" sz konusu edilir. Belki de Marx'n baka yerlerde, Kapital'de
cevaplamad sorusuna, "bir snf oluturan ey nedir?" eklindeki soruya, u ya da bu biimde
cevap vermi olduu dnlebilir. Ancak, srasyla eitli gelir kaynaklarna cevap veren byk
snf, ok gemeden kendi tanmlarn kaybedeceklerdir. Polemos, sava ve eitli tarzlar (rekabet,
toplumsal kar rntlerinin deiimi vb.) kanlmaz bir ekilde, meta ilikilerinin u ya da bu
tarafnda yer almann (szgelimi "emek-gcn satma zorunluluu"nun) farkl eklemlenme
biimlerinin tanmlanaca gerek bir dnyay hatrlatr bize. yleyse gerekten, kapitalist retim
ilikileri iinde tanmlanm bulunan snflar, snfn birinci anlamndadr.
Snfn ikinci anlam, belki de Marx'n 1848 ile 1872 arasnda, iki Komn ile ar ularn bulan bir
tarihsel kesit zerinde harekete geirdii ksa dnemli "mcadele zmlemelerinde", u Fransa'da
Snf Mcadeleleri ile 18 Brumaire'inde yer alyor. Burada artk snflar ne karlaryla, ne de
karlarnn "bilinciyle" (bunu Hegel'in idealist "z-bilinci"nden tretmeye kalkmasak bile) hareket
etmektedirler. Daha da ilginci, snflar, burada akas somut insanlardan ve "toplumsal tip"lerden
olumaktadrlar. "Somutun bilimi" bizi dorudan doruya "siyasal alan"a, 19. yzyldan miras
aldmz "hareket retoriine" ve metalarn dilini bile koullandrabilecek olan bir siyasal praksis
diline doru gtrecektir. Akas, insanlar karlarn, geleceklerini, zgrlklerinin koullarn fark
edemezler ve ite bu yzden, tarihin ak iinde, yani polemos iinde savrulan kitlelere dnrler.
Marx, bu eserlerinde, Kapital'deki vlger iktisatlara ynelttii keskin dilini hazin bir ironiye
dntrr. Ayn tarihsel anlat, Kapital'in birinci cildini de "ezamanl" zmleme tartmasnn
tam kalbinde ziyaret etmekten geri kalmaz: P-M-P formln "kesintiye uratan, yani birikmi
muazzam meta ynn, yani "kapitalist sermaye"yi aklayan, yani "nasl birikebildiini" aklayan
u nl tarihe blm --lkel Sermaye Birikimi Blm: Anlatlan senin hikyendi... Orada snflar,
ikinci anlamdaki grnmleriyle ortaya karlar -- anlatlan bir "snf ncesi" durum olmaktan ok,
kapitalizmin ortaya knn asla bir "tarihsel kanlmazlk" olmadn, en azndan byk
tesadfn biraraya geliiyle bugnk "zorunluluun" iine dm olduumuzu gsteren tarihsel bir
sretir. Sermaye, bedeninde yalnz meta ynlarn, para ve krediyi, retim aralarn, denmemi
art-emei biriktirmekle kalmaz, akas, insanlar biriktirir. Srecin iinde yer alan iddet ve
iradecilik yanltc deildir. Kapitalizme gei, "yasalar" araclyla formle edilemez. Bunu belki
bugn, Chicago niversitesi'nin kampsn evreleyen muazzam yoksulluu ve sararp solmu
insanlar uzun admlarla atlayarak km Dou Avrupal lkelere "kapitalizme geiin yasalarn"
retmeye koan neo-liberal iktisatlarna ancak Marx'n kitabn yeniden-okumaya kalkmak
retebilir.
Marx'n birinci sz olarak sunmaya altm De te fabula narratur, yleyse bize, "snf
mcadeleleri tarihi"nin ("Tarih" zaten yle deil midir?) bir yklemini aktaryor. Bu yklem, dilin ve
anlatnn, ama gndelik yaamdaki ve toplumsal balamndaki anlatnn yklemidir. Nasl dil,
toplumsal ykmler ve mecburiyetler yaratmaya yarayan bir "ara" ise, Marksist anlat da, kendi
dilini yaratmak zorundayd. Dil zerine Marksist ya da deil tartmalarn Stalin kestirip atana kadar
ne kadar ateli bir ekilde srp durduu bilinir: Stalin'e gre, "dil evrenseldir, snflarn kendilerine
zg dilleri yoktur." Bu kestirip atma, eninde sonunda baka bir kestirip atmaya paraleldi: LEF
grubunu bir dnem oluturmu, Rus biimciliini ve Leningrad Poetika dergisini bir sre ellerinde
tutmu, Leningrad Estetik Ekol temsilcilerinin, zellikle u nl Mihail Bahtin'in arkadalarnn
ksmi destekleriyle edebiyat ile siyaset arasndaki dil ilikisini alabildiine tartm bir kuan yok
edilii sz konusudur. Burada konuyu yalnzca iki annda tespit etmeye alacam.
Birincisi, elbette, Lenin'in tartt "siyaset dili" sorusudur. Nazi propagandacs Goebbels'in
yksekten atan (krdaki dilimiz bir yaland. Berlin'e, drt milyon cann metropol ritmiyle atp
durduu yere geldiimizde, kahve gmleklilerin dili, anlamn bile bilmedikleri bir konumay tek
kelime sektirmeksizin kebalarnda konuabiliyorlard artk") "dili" deil, De te fabula narratur'un
en esasl temelini ortaya koyan bir "dil". Lenin buna, akas rasskaz adn verir ve bir bakma,
Marx'n pek ok yerde kulland Berichi (anlat) ilevini bir kez daha yanklar. Bahsettiim, yz yla
yakn bir sre nce, yalnzca yeni yln deil, yeni yzyln "annda", 1900 ylnn Mays'nda Harkov
fabrikalarnn iilerinin "anlatlar"nn bir "ciddiye aln"dr. Lenin bunu iki anda gerekletirmeyi
nerir: ilere "kendi gereklerini anlatma" ansn tanmak. Sorun, ne bir hakikatin kefi, ne de,
sonradan olaca gibi, bir tr "konumaya izin vermek" sorusudur. Marksist el kitaplarnn
tledii "bilgelik"ten ne kadar da uzak! O noktada "snfn ikinci anlam"na, insann "kendi
hikayesini anlatmas"na geiyoruz. Ve anlatlacak ey, yoksulluktur elbette. Ama, --yine elbette--
tm alarn yoksulluu, kapitalizmin ayrlmaz bir paras olarak, modern insandaki tartlmaz
sararp solma olarak yoksulluk. Oradaki "anlat" tartma bile deildir (Siyaset Meydan ya da sol bir
partinin olaan gndelii). Marx'n ve Lenin'in "bilgelii", duyulmayan sese kulak vermek deil, onu
grnr klmak, evet, duyulur bile deil, "grnr" klmaktr. Lenin'ci rasskaz, yleyse bir
"aktarma"dr. Belki de, "aktarma"nn bir "parti rgtleni tarz" haline gelmesi iin, Rossana
Rossanda'nn u farelerin kemirmesine terkedilmi "el kitab"n beklemek gerekecektir uzun sre
ama, "tarihi ve imdiyi" anlatma tarz, tarihin kendisini biimlendireceine gre, diller iinde
verilecek her trl mcadelenin, "anlatlan senin hikyendir" iinde temellenmesi gerektii daha
imdiden aklk kazanr. Bilinlendirme "teknikleri" ad verilen eyin eninde sonunda bir "aktarma"
ilevi olduunu, ya da olmas gerektiini ngrebilmek... te De te fabula narratur'un bizim iin ne
ifade ettii...
Lenin'in unutulmu 1900 yl makalesi sosyalizmin "sz etiini" bildirir. "Mays Gn, Harkov
ilerinin Anlatlar". Siyasal alann "szlerle" rlp rlemeyeceini anlamak iin gnmzn
toplumsal iliki rntlerine --u enformasyon toplumu ad verilen eyden medyatik basnlara
varncaya kadar-- bir gz atmak yeter.
"Anlatlarn ciddiye aln" Marksist kltrn iine o kadar sinmitir ki, bir syleisinde Slavoj
Zizek'in hatrlatt gibi, bugn siyasal alandaki "tartmalarn" ayaa drerek rutinletirdii bir
etik anlay, en sapkn ve yozlam reel-sosyalizm formlar iinde bile korunmaktadr. Muhalif
sylemlerin ar lde ciddiye aln ve baskc kovuturmalara uray, gnmzn, metalar
dilinin hiyerogliflerine terkedilmi (enformasyon toplumu ve reklamlar ne aktaryor ki bize?)
"konuma zgrl" retoriinden ok farkl bir "dil etii"nin sz konusu olduunu, szgelimi bir
Habermas'a hatrlatmaldr.
yleyse, De te fabula narratur'un bize syleyecei bir ey daha vardr: Warensprache'nin,
metalarn dilinden telaffuz edilmi anlatsn (biteviye kapitalizmin konumas) tercmesi (Das
Kapital'in katmanlarndan biri) yeterli deildir: onun yerine baka bir anlatnn, yepyeni bir anlamn
konulmas, ksacas "baka bir hikyenin anlatlmas" gerekir. Bu "yeni hikyeyi dinlemek" iin
birok kulan dikilmi olduunu biliyoruz. Ama diller kendi kendilerine konuamazlar. Farkl
hikyelerin --neredeyse sayszca-- nasl olanakl olduklarn anlam olmak pek artc gelebilir.
"Derin hakikat"n tekliinden ve "birlii"nden, gerei sylemenin (Pravda sosyalizminden Orman
Dili'ne, u Derevyanny Yazyyk'a kadar giden "reel-sosyalist" bir srecin yaratt sorunlar
unutmayalm) "bilimsel" tarzlarna varncaya kadar, saysz perspektifin altnda afallamaktan baka
bir ey yapamayan bir Marksizm imgesini ve tasarsn artk aacak olan "farkl anlatlarn birlii"dir.
te Marx'n "ikinci-sz"ne bu noktadan bir geit bulabiliriz.
Marx'n kinci Sz
"Bir kulbede bir saraydakinden farkl dnlr." Marx'n kuramnn btnnn, ayn zamanda
onun eserinden tretilmeye allan bir "ideoloji" kuramnn k noktas olarak kabul edilebilecek
bu tmce gerek bir "grelilik" kuramnn da ana formldr. Leibnizci ve Spinozac ynleri tartma
gtrmez. Buna gre, hepimiz tek ve ayn dnyada yayoruz ve bu dnyann "biriciklii" asla
Stirner'in "Biricik"i, "znelliin son noktas" ile kartrlmamal... Marx'n Stirner ile kavgas, dier
btn tartma konularnn yannda, greliliin nasl kavramsallatrlaca, znel konumlarn nasl
tasarlanaca zerine Marx'n Leibniz ve zellikle Spinoza felsefelerine borlu olduu derin bir
sezgiyi de barndran bu bak asnda dmlenir. Bu bak as, aka sylemek gerekirse, bak
alarnn bir kuramdr ayn zamanda. deoloji kuramnn nvelerini iinde barndran bir kuram.
Hepimiz ayn kentte yayoruz... Sabah, evimizden yola ktmzda, herbirimiz farkl amalarla,
farkl gzerghlar takip ediyoruz. deolojinin bilimi gzerghlarn ve farkl bak alarnn bilimidir.
Doal olarak, dnyadaki birey says kadar ok sayda bak as bulunduu besbellidir.
Bu noktada Merleau-Ponty'den bir forml yardma armalyz: Hegelcilerin ve Marksizm'in de
sorgulamadan pek kolayca kabul ediverdii bir "kartlarn sentezi" diyalektii yerine, bir "ar
kartlarn gerilimi" diyalektiinden sz edilebilir mi? Elbette sz konusu olan Hegel ve Hegelciliin
"znellik" ile "nesnellik" arasndaki "sentez" dncesine kar kmaktr. Bu kar k, "sentez"in
yerine yalnzca bir "gerilim"i koymakla kalmayacak, stelik gerilim iindeki kartlar "ar"
noktalara kadar eritirecektir. Bu diyalektik "znellik" ile "nesnellik" arasndaki nesnellik deil, "ar
znellik" ile "ar nesnellik" arasndaki gerilimde ifade bulacaktr. Diyalektik dncenin bu yeni
trajik tasarmnn gnmzn toplumlarnda olup bitenlerle daha yakn bir kavramsal iliki
kurabileceini kabul edebiliyorum. Bylece, bir "kartlarn birlii" retisinin aklayamad yeni
"anlamlar" --szgelimi snf mcadelelerinin tayaca oul anlamlar, dolaysyla "perspektifler"--
gn na kabilirler.
Sorunun tm, nce bir "dil" (bir nceki sze, de te fabula narratur'a baknz), ardndan da bir
"ideoloji" sorusuna indirgenebilir. Hikyelerini anlat diye herkesin davet edilmesi, ancak anlatacak
bir eyleri olanlarn anlatabileceklerini gzlerden niye saklasn? Sosyalizmin bir ideolojisi vardr.
Ama sosyalizm bir "ideoloji" deildir.
Marx'n bir "ideoloji" kuramna sahip olup olmad, szgelimi Alman deolojisi'nden ya da Kapital'de
tartlan "metalar fetiizmi"nden bir "ideoloji kuram" tretilip tretilemeyecei, yllar boyu
tartlrken, burada kullandmz anlamyla "perspektif"in bir tr "yanl bilinlenme" ile, ksacas
bir "st-yap kurumu" olarak ideolojiyle zdeletirilmesi hatas direncini srdrebildi. Althusser'in
bile sz konusu "hata"y srdrd sylenebiliyor. "Bir kulbede bir saraydakinden farkl
dnlr", akas, bize ideolojiler zerine deil, "dnceler" zerine bir ey sylemiyor mu?
Ama hl, soruna biraz daha derinden bakacak yerimiz var. Bir kulbede bir saraydakinden farkl
dnld o kadar yakc ve kanlmaz bir gerektir ki, oradan tretilecek bir "Marksist ideoloji
kuram"nn imdiye kadar tretilenlerden ok farkl olaca hemen ortaya kar. Marx, akas,
unu da sylemek istemiyor muydu? Bir kulbede ve bir sarayda, ya da dnyann baka bir yerinde
(Marksizm'in corafya notu, Avrupa'dan ?in'e ve Latin Amerika'ya varncaya dek, iyidir) her zaman
farkl dnlr, evet. Ama ayn dnlseydi, bu "ideoloji"den bakas olmazd.
Vlger iktisatlarn u "rasyonel iktisad" zne" varsaymlaryla dalga geerken Marx, acaba
kapitalist toplumun pek fark edilmeyen bir haritasn m gznnde bulunduruyordu? Bu haritada
onun "baskn ideoloji" adyla neredeyse vaftiz edebildii eyin aslnda, sonralar szgelimi bir
Roland Barthes'n fark edecei gibi, "belli bir anda mmkn tek ideoloji" olduu gerei okunuyor.
Geriye, Althusser'in "celbetme" (interpellation) mefhumuyla "dile" yeniden balantan baka bir
ey kalmyor bylece.
imdi, bu yolda ilerleyerek, ideoloji teriminden ve davet ettii terminolojiden uzaklama ansn
tepmeyelim: Marx, gerekten, yukardaki szde, "ideolojiden" deil, "dnmekten" sz ediyor.
Spinoza'y hatrlarsak, dnceler ve tanmlamalar, hibir zaman "doru" ile "yanl"n kstaslarna
uymazlar: ?nk, veritas, index sui et falsi (Doru, kendinin ve yanln iaretidir). Elimizde,
"yanl"n, "doru"dan baka hibir kstas bulunmad gerei pek ok kiiyi umutsuzlua
drebilir. Ama bu byle. Spinoza'nn dncesinin derinliklerinde beliren baka bir katman
devreye sokulmadka, yreklerin ferahlamas olanaksz olurdu. Bu, Kartezyen zne'nin,
dncenin znesi olarak artk varsaylmadnn hatrlatlmasdr. Kartezyen zne'nin, Cogito'nun,
sarayl bir nfusun temsilcisi olduu tarihsel bir olgudur. -- Descartes ve daha sonraki tm resm"
"Devlet filozoflar" tam ya da yar yarya sarayldrlar. Gerek insanlar ise, gerekten dnrler:
Yani kendi alarnn koullarna, kendi tarihsel ve meknsal koullarnda, kendi gelenek ve yaam
koullarnn rd dnceler zincirine bal olarak.
deoloji (Spinoza'nn "imaginatio"su, nc dereceden bilgisi dersek. Althusser de bunu
onaylamt, arya kam olmayz), bir kulbedekinin bir saraydaki gibi dnmeye balamasdr.
Rya, bakasna kaptrlmtr artk. Yanl bir bilgi (idea) yoktur. Imaginatio, eksik, rselenmi
insann olaan bilgisinden baka bir ey deildir -- bir tr "zorunlu yanlsama". Tarih boyunca
dinlerin, felsefelerin, dnya grlerinin "imaginatio" iinde kalmak zorunda olduklar, daha
dorusu, "imaginatio"yu bir katman olarak barndrdklar gerei, bu yzden, olgusal olmaktan geri
kalmaz.
yleyse, perspektifin "doru" olduunu sylemek bir truizmden baka bir ey deildir. Perspektifi
edinmenin hi de kolay bir ey olmad, bizzat Spinoza'nn o zor felsefesinin da vurduu bir
hakikattir oysa. imdi bu hakikatin ilk anna, bize kanlmaz ekilde kabul ettirdii bir tr "grelilik
dncesine" sahip kalm.
Bu grelilik, Marx'n baka ynlerinden eletirmekten hi geri kalmad bir "rasyonalizm"
formlasyonu iindedir ve Spinoza'da, daha da belirgin biimiyle Leibniz'de ifade bulur: Grelilik, bir
zneye gre deil, zne, greli konumlara ve perspektife gredir. Baka bir deyile, insan,
perspektiflere ve bak alarna yerletii anlarda belli bir dnya algsna, dnceye bu hakikatin
erevesine sahip olur.
Bylece, iinde bir taraftan iradeciliin, te taraftan da "baskc bir hakikat" dncesinin ortadan
kaldrlaca ikinci bir ana geebiliriz. Marksist ideoloji kuram, var olduu dnld lekte,
dncenin koullara sahip olduu ve bu koullarn "maddeci" bir tespitinin, yepyeni bir "madde"
anlayna gereksinim duyurduunu anlatmaktadr. Bu "perspektif" olarak, "yol" ya da "gzergh"
olarak maddedir. Marksizm bu noktada "filosofi"den "hilosofi"ye, zaman ve meknn belli bir
haritalandrlmasna gemektedir.
Marx'n dncesi ite bu yzden, nce Gen Hegelcilerle, Proudhon'la, sonralar Bakunin'le giritii
pek acmasz tartmalara karn, nce snflarn belli bir perspektifler oulluuna yerlemi, hatt
kitleler halinde savrulua kendini brakm bir bireyler yn olduunu tanmadan geemez. te
Marx'ta bile Stirner gibi birisine ynelik bir olumlama --bir taraftan yalnzca bireylerin (ama
perspektiflerden oluan oul bireylerin) te tarafta ise Devlet'in varlnn onaylan... Ac verici
olan, Marksist praksis'in Marx'n eserinin dayatt bu yeni oulculuk anlaynn zerinden atlam
olmas ve ancak gnmzn "radikal" hareketleriyle karlat andan itibaren kendi meruiyetini
de sorgulamaya girimesi deil mi?
te bu noktada, bir paradoks gibi grnen nc sze geiyoruz. Bir zamanlar Spinoza'nn, bu ilk
"laik" dnrn rasyonalizminin bile tand bir meruiyetin, "nasl bir dinin" meru kabul
edilebileceinin yeni bir tartmasn yrtmek gerekiyor. zellikle "dinlerin" ve "partiklarizmlerin"
at oynatt gnmzde...
Marx'n nc Sz
Dinin bir afyon olduu szlerinin hemen altnda, onun "ruhsuz bir dnyann ruhu" olduu yazlyor.
Bir eliki olarak sunulabilecek bu sekans, farkl vurgulama alkanlklarn da tatmin ederek (ne de
olsa Marx, herkesin, en ok alntlad yazarlardan biridir), Marx'n ve genel olarak 19. yzyl
Avrupa sosyalist kltrnn hibir an cebellemekten geri durmad dinin modern paradoksunu ve
hakikatla ilikinin yepyeni bir tanmn davet ediyor. Marx'n ilk szne ilikin olarak sylendii gibi,
"hakikatin mutlaklna reddiye", Marx'n Hegel'e her kmasnda yapt yar-ironik aforizmay bu
kez din konusunda telaffuz edilmi buluyoruz.
Nedir bu szn anlatt? Modern insan, "hakikatin" klesi olmaktan ok (Stoac araylar artk
gszdr), "hakikatin yaps"nn klesidir. Ve "yap", her zaman iin, "bo braklabilir". Szgelimi
modern edebiyat kendine gzergh olarak dil ile oynamay setiyse, bunun nedeni, dilin hakikatini
(ayrca dilin anlatt hakikati) kefetmekten, dil ile hakikat arasnda bir balant kurmaya
almaktan ok, dilin anlattnn hakikatin asla kendisi olmad dncesinin arka planda belirmi
olmasdr. Kafka nmze hep "yaplar" ve "yap ilikileri" sunmuyor mu? Onun eseri, gerekten,
yaplar arasnda bir gezintidir: Brokratik bir makina olarak aile ii ilikiler... Ama bunlar ayn
zamanda modern dnyann sululuk, pimanlk, ceza, paralanma, sararp solma ve Spaltung
(paralanma, yarlma) formlarnn dile getirilmesi iin birer aratrlar. Baz yazarlarca 20. yzyl
modern edebiyatnn ilk temsilcisi olarak kabul edilen Edgar Allan Poe, modern zihin ile arkaik zihin
arasndaki yap farkn, bunun yannda da modern dnyann muazzam akkanl ve ivmesi
karsnda alnabilecek tavrlarn yapsn dile getirmiyor muydu: vmeye kar durup bekleyerek,
Maelstrm'e d esnasnda, basite diree sarlarak yok olan kardeinin kaderini paylamaktan
kurtulan Norveli balknn anlats...
imdi, "ruh"un bir yap olduunu gsterecek olan tartmamza geebiliriz. 19. yzyl, bugnk
biimiyle "solculuun" bir kltr olarak doduu ve gelitii adr. Byk lde Avrupa'ya
zgdr ve ak "evrensellik" amalarn iinde tamaktadr. Dinsel temelleri tmyle bir yana
brakmam, Avrupa-Hristiyan uygarlnda varln srdren dinsel sylemlerden --en azndan
"sac" ya da "tutucu" ad verilen sylemler kadar-- pek uzaklarda kalmamtr. Bunu yalnzca
"siyasal aktivizm"in dar alan erevesinde snrlyor deilim.
Aka "ateist" olduunu bildiren bir sylemin daha geni bir perspektiften bakldnda, dneminin
tm kltrel, toplumsal ve ideolojik alkantlarnn iinden getii, dinsel sylemler alan tarafndan
katedilebildii vb. kolayca anlalabilir ve burada ele almaya almayacam yntemlerle
zmleme konusu haline getirilebilir. Ancak 19. yzyl kltr bir "kurumlatrma" geleneini
kendi ann gereksinimleri uyarnca devralm grnmektedir: Burjuva kamu alann delik deik
etmeyi bir an olsun brakmayan devrimler ya da srekli olarak hissedilen devrimci sarsntlar.
Avrupa'nn snrlarn bugne dek biimlendiren paylam savalar (bunlar bugn Yugoslavya
rneinin gsterdii gibi Avrupa'nn gbeinde cereyan etmekteydiler) ve "vahi kapitalizm" ile
atba giden bir Sanayi Devrimi'nin iddialar... Btn bunlar bir kltrn kendini oluturmak, ayakta
tutmak uruna "kurumlama", bir gelenee balanma ve dnya zerinde yer tutma iin ortaya
koymak zorunda kalaca mcadelenin de gznnde tutulmasn zorunlu klmaktadr. Bylece 19.
yzyl Avrupa kltr her eyden nce iki tematiin oluturduu bir kutuplamann iinde kurulmu
gibidir. "Kurumlama" ile "hareket" arasnda...
Bahsettiimiz kurumlama tematii dolaysyla yalnzca bugn, artk gelenek haline gelmi solcu
sylemin deil, tm bir 19. yzyl kltrnn bir sorunundan, daha dorusu bir hastalndan sz
edilebilir. Aile, sivil toplum, monden kulpler, bask gruplar, sosyalist ya da sosyalist olmayan
sendika ve partiler, ii birlikleri, korporasyonlar, temsil" meclisler, galeriler evresinde kurulan
sanat akmlar ve sanat gruplar -- ksacas 19. yzyln genel bir portresini gzlerimizin nnde
uyandrmaya yetecek oluumlar, Komnist Manifesto'nun o youn edebi etkiler tayan dilinde
"burjuva toplumu"nun hem gururu, hem de korkular olan toplumsal kurumlar Bat uygarl iinde
rahatlkla "siyasal" sorunlar haline gelebilmilerdir. Sol retoriin bu uygarlk iinde oynad asl"
ama kstl bir rolden sz edilebilir bu noktada: Kurumlar bir "hareket" haline dntrrken,
hareketleri "kurumlatrmak". Marx'n, tartlmasna hl ara verilmeden devam edilmesi gereken
iki nemli kitab, Louis Bonaparte'n 18 Brumaire'i ile Fransa'da Snf Mcadeleleri, bu karmak
sreci byk bir aklkla gzlerimiz nne seriyor.
Kurum ile hareket arasndaki alveri ve gerilim, Saussure'den bu yana dile de uygulanabildii
lde, solcu syleme ilikin deinilerde uygulanabilecek bir ereveyi sunabilir. Dilin balbana
bir kurum olduu, ancak dolama giren bireysel ya da kollektif "sz"n bir hareket olduu, bu ikisi
arasnda youn ve akkan bir karmak ilikiler dnyasnn belirdii sylenebilir. Eer 19. yzyln
ya da Bolevizmin siyasal ve ideolojik sylemleriyle, Merleau-Ponty'nin deyiiyle bir "Pravda
sosyalizmi"nin "orman dili"ni ayn sylem oluumunun ierii olarak deerlendirecek kadar saf
deilsek, bu ilikilerin karmakln bir kez daha teslim ederek ie balamalyz.
Marksizm'in "kurumsal" bir ierie de sahip olduu, bu adan 19. yzyl iinde "suda balk" olduu
doru elbette. stelik "reel sosyalizmin" ou zaman sunmaktan geri kalmad, herbiri kendi
erdemini kendi iinde tayan Kafkaesk yaplardan da uzun uzadya bahsedebilir, Marx'n
dncesinden dlamaya kalkabiliriz. Din ise, eninde sonunda kurumlara, geleneklere vb.
balanmadan baka bir ey olabilir mi? Marx'n zmlemelerinin "hakikati"nde, pre-kapitalist
retim tarzlarnda, emein rgtleniinin esas olarak dinsel bir karaktere sahip olduu da bulunur
(compagnonnage'lardan modern sendikalara aktarlan hibir ey yok mu?). Elimizde, Marx'n,
sonralar Ernst Bloch'un "umut ilkesi"nde, Prinzip Hoffnung'da hatrlataca gibi, topyac
sosyalistlere ynelttii eletirinin temellendii bir nokta daha bulunuyor: topyaclar, dinsel bir
dnya grne sahip olduklar iin deil, ksacas "topyac" olduklar iin deil, diyelim, "adam
gibi" topyac olmadklar iin Marx'n imeklerini ekerler zerlerine.
yleyse, gnmzn Marksizm'inin yeniden kefetmekte pek ge kald bir "topya" dncesi,
ruhsuz bir dnyaya ruh olabilir ancak. Buna, onyllardr byk bir ikiyzllk iinde, Marksizm'in
eninde sonunda bir "dinden ibaret olduunu" terennm eden burjuva dncesinin btn
varsaymlarnn rtlebilecei bir dzlemi de ekleyebiliriz. Ancak, Bloch'un, Benjamin'in ve
Horkheimer'in gsterdikleri gibi, bu topyann dinselliin ve tinselliin tannabildii tek bir damar
halinde bulunabileceini eklemek gerekiyor. Marksizm'in bunalm ad verilen ey, topyann (ama
nasl bir topyann?) yitirilii, ryalar grmenin bakalarna (gnmzde isterseniz modern
dnyann bilin maniplasyonu aralarna diyebilirsiniz) brakldr. topya dncesi yalnzca
Marx-ncesi bir hazrlk safhas deildir. Geleceklere ve komuluk zaruretlerine balanan bir dnya
gr de deildir. Burjuva kltrnde topyay sakatlayan temel bir zellik, "baskn ideolojisi" ile,
kitleleri evin rahatlna Fransz entellektellerinin generation cocon adn verdikleri rahatlk ve
refah deerlerine teslim eden, ksacas "gelecein dnyasn" terk eden mantdr. Horkheimer,
biraz farkl bir tonda, arkada Benjamin'in Angelus Novus'unu yanslayarak, "tarihsel maddecinin"
yrek burukluunu ve "ktmserliini" anlatr: Ondaki ktmserlik, burjuva ideolojilerindeki gibi,
"gelecee ilikin" deil, gemiteki sefalete, iddete ve felaketlere ancak seyirci kalabilmek
yzndendir.
Marx, Comte'un aksine, bir "din" nermiyordu. nerdii belli bir topya, gelecekte akla uydurulmu
bir zeka rn de deildi. Eseri bunu her vesileyle tekrarladna gre, Marx'n dncesindeki
"topyac damar" yeniden yakalamak uruna, bir tr "Marx ncesine geri dn"e ihtiya
duyulmayaca aktr. Sorunlar hl bizi beklediine ve gelecek, her zaman "gelecek" olduuna
gre, yine Kapital'in nsznden bir Latinizm ile bitirelim: Hic Rhodus, hic salta!.. (te Rodos haydi
atla!)
Bu yaz, ilk olarak Birikim dergisinin "Marx'n Bir ift Sz Var" (Nisan 1996, 84) zel saysnda
yaymlanmtr.
Tarde Postlalar
Ulus Baker
1. Lazzarato'nun okumas arlkl olarak u anda birinci cildi teki Yaynlarndan kmak zere
hazrlanmakta olan Ekonomik Psikoloji adl kitap zerinde younlayor. Bugn artk ortodokslam
Marksist ve sosyalist nermelere radikal kar k Tarde'n yine de radikal sol alternatiflere hizmet
edeceini dlamyor elbette. Benim Tarde ile ilgim daha ok tez almalarm srasnda onunla
zorunlu karlamam etrafnda gerekleti: bu arada onu ayn anda kefettiimizi Maurizio ile
farkettik --ve sorun Marx'n teorilerinin yalnzca bir revizyonundan ibaret deildir; onlar mutlak
sonularna, snrlarna doru iterek nasl ilevsizletireceimizi tasarlamaya girimektir... Bu
ilevsizletirme ayn zamanda kapitalist "kumanda" rejiminin de ilevsizletirilmesi olaca iin ayn
zamanda politik bir hareketlenmeyi, "oulluklarn" mcadelesini varsayar... Lazzarato'nun Negri'ye
ynelttii "eletiri" ite Tarde'n oluturduu "eksik halka" zerindedir --yoksa ikisinin "gayrmaddi
emek" stne ortaya attklar postlalar bence neredeyse zde grnyor (zaten bu mefhum
etrafnda ortak olarak hazrladklar bir kitap var).
2. Artk-Deer Teorileri adl, kitaplamam ama her naslsa derlenip toparlanarak cilt halinde
yaymlanm bir Marx eseri var --Das Kapital'in yazlna paralel olarak Marx'n ekonomi-politik ve
eletirisi konusunda alm olduu notlarn toplam bunlar. Ve Art-Deer kuram oralarda yle bir
ey anlatyor gibi: art-deer iinin zaten kazanamayacadr --ya da ii snf sanki
kazanamayaca bir deerler kmesini kaybetmi gibidir... Bu nasl olur? ncelikle Maurizio'nun
kitabnn Marx' "minimize" eden bir "politik niyet" tamakta olduunu farkettim. Onun teorilerini
"yabanclama" ve komnizmin "transandantal" niteliine dayanr gibi gstermeye ihtiya duyduu
anlalyor (bu gzlemlerim nihai deil ve imdilik henz okumay bitirmemi olduum bir kitabn
aktel okuma notlar...) Ne demektir zaten kazanamayacan yitirmek? Bu "yitirme" olaynn
ekonomik olduu kadar, ve belki de daha fazla, sosyal planda gerekletiini ima ediyor demektir.
Peki bu "ima" ayn zamanda reel deil midir? Baka bir deyile, "zaten kazanamayp yitirdiini"
talep etmenin bir biimi yok mudur? Ama bu, zaten kazanamayacan yitirmenin koullarnn, yani
kapitalizmin ta kendisinin snrlarna kadar itilmesini gerektirmez mi? Belli bir eik ald anda,
yani kapitalist sistem altedildii anda ilerin yoluna girecei sylenebilir --oysa kapitalizmi
"altetme" niyetinin baarya eriemedii malum... Peki o zaman ne yapacaz?
3. Tarde'n Lazzarato'nun da farketmi olduu ok sert bir Marx eletirisi var: Marx'n hem
ekonomi-politii hem de Hegel'i tersine evirmekle yetindiini iddia ediyor. Peki ama kapitalizm
yalnzca bir "tersinir ilikiler kmesi" olarak kabul edilebilir mi? Mesele daha ok kapitalizmin
tarihsel maddecilik bakmndan tasvirinin kh biimsel, kh "tarihsel" alanlarda akt, dolaysyla
onu tesis eden ve yrten gler alanna kolay kolay gnderme yapmaddr. Gerekten de
kapitalizm bir "tesadf" rn olarak grnr --her ey hazr olduu halde mesela in'de ortaya
kamamtr (hatrlayalm ki bu sorunu ciddiye alan Marx deil Weber olmutu)... Ama bu tesadf
aslnda bir "tesadf" deil, artk zorunluluu iinde yaadmz bir "rastlamadr" --yerinden
yurdundan edilmi kyl kitleleriyle (proletaryann ncesi) serbest dolamaya balayan serseri para
ynnn (ticari ve koloniyal sermayenin) karlamas... Esas sorun bu karlamann neden daha
nce, mesela Roma'da her ey hazrken gereklemi olmaddr. Dikkat edelim, dnya ayn
dnyadr ve endstriyel devrimin ok daha nce gereklemesi de "mmknd" --baka bir deyile
Roma, ya da in'de endstriyel devrim, nfus gereksinimleri de hesaba katlrsa iki bin yl nce
gereklemi olabilirdi... Bylece biz imdi hayal bile edemeyeceimiz, bilim kurguya dayal
hayalgcmzn hafsalasna gelemeyecek bambaka bir dnyada yayor olacaktk.
4. Tarde'n eletirisi zellikle Marx'n ve genellikle sosyalizmin "aknsal" (transandantal)
gndermelerine yneliyor: "yabanclamann sona erecei bir dzen"... Bu dzene erimek iin
ortadan kaldrlmas gereken bir "kapitalist makina" vardr sanki ve tanrsal-teolojik bir sistem gibi
(nk reeldir) insanln stne kvermitir. Oysa Tarde diyor ki bu "makina" da emein
eseridir. Marx da elbette bunun farkndayd ve mesela bu makinay, teknolojiyi (diyelim ki bilimsel
yaratmlar) "tarihin itici gc" ya da "motoru" olarak nitelendirmekten geri kalmad. Ama eletirdii
ekonomi-politik anlaylarn gndeminde kald iin Marx bu "motoru" sadece bir analiz nesnesi
olarak kabul etmekle yetindi. Yani onun ekonomi-politiini yapmaya kalkmad. Bilimler ve
teknolojik icatlar sanki hep dardan geliyorlar ve smr ilikilerine katkda bulunmakla
kalyorlard (greli art-deer teorisi)... Bu onlar "aknsal" bir realiteye gndermekle eanlamldr.
Bu yzden Marx el emei-kafa emei ayrmn yapmakla kald.
5. Yine de durum Marx'da Lazzarato'nun sunduundan daha karmaktr: ncelikle Marx Das
Kapital'in "nc cildinde" (trnak iinde veriyorum, nk Marx'n yaymlad deil, Engels'in
onun lmnden sonra derlemi olduu bitmemi bir kitaptr) "yeniden-retim" problemini ele
alrken bu "beyinsel glere" ve onlarn kapitalizme ikin olduklarna deinmeden edemez. Tarde
ite bu durumun farkndadr ki ekonomi politiin ikilemini ortaya atabilmitir: bir realiteye (burada
ekonomik ilikiler toplam) dahil olan ve onu etkileyen gler ayn dzlemde olmaldrlar --baka
trl bilimler ve teknolojik yenilikler sanki tesadfi, ya da dsal glermi gibi grneceklerdir.
Bylece Tarde kapitalizmin gn gelip kafa emei denen eyi de zorunlu olarak cretlendireceini ve
yeniden-retimin (Tarde'n deyiiyle "tekrarn") ikin bir paras haline getireceini varsaymaktadr.
"Elveda proletarya" demenin gerei yok, bugn bu emein de kapitalist ilikiler tarafndan
ierildiini (Deleuze & Guattari'nin deyiiyle "yakalandn") biliyoruz artk ve bunun iin Marx'n
"ngr" yeteneinin eletirilmesine o kadar da gerek yok... Belki de Negri, btn bu mefhumlar
ortaya atarken (Dionysos'un Emei ve mparatorluk'ta) Tarde' tartmalarnn "eksik halkas"
klmakta hatalydlar --sunduklar dzlemin ou kiiye bir "topizm", ya da "ar iyimserlik" olarak
grnmesi bundan oluyor. Ne Spinoza, ne Leibniz ne de Tarde yz yl, ikiyz yl, yzyl sonrasnn
"erken gelmi" dnrleri deildiler... Kendi dnyalarn ve hafzalarn yoklayarak i gryorlard
ve kimse gelecei kestiremez...
6. Tarde son derecede derin bir dnceyle unu farketmiti: gelecek nceden kestirilemez... Niin?
nk tarihsel alan hep bir "kestirilemezlik" unsuru ierir. Yoksa hayatn her an bir an ncesinin
mutlak kopyas olurdu (Tarde buna "taklit" diyor). Bu "nceden kestirilemezlik" unsuru "icat",
"keif", "yaratm" dediimiz eyden baka bir ey deildir ve bu hi de Tanrsal bir "ilhama", yani
aknsal bir alana gndermez. Bu gler halihazrda vardrlar ve efektif, akteldirler. Bilimler,
sanatlar, felsefeler, teknolojik yenilikler hep bu ikin alandadrlar ve kapitalizmden kurtulacaksak
onlar da kapitalizmin cenderelerinden kurtarmak zorundayz: --ve bunun iin Comte gibi bir
"bilimsellik vgs", "bilimsel bir toplum" vgs dzmeye ihtiya yok.
7. Hegelci Marksizm versiyonlarda hep yinelenen bir tema var: tarihi drten glerin bir st realite
tarafndan peydahland --peydahlanmak diyorum nk Hegel bu gleri Ide'nin kudreti, serpilip
almas ve bireysel, toplumsal gleri kendi "bilinmedik" amalar dorultusunda kullanmas diye
tasarlamt... Ama ite Tanr ld (Nietzsche) ve btn bu gler serseri ve bombo kaldlar --artk
istediklerini yapabilirler (Dostoyevski'nin syledii gibi "Tanr yoksa her ey mubahtr") ve ou
zaman toplumsal dzeni inanlmaz sarsntlara uratmaya aday hale gelirler. Mesela Rnesans
sanatnn kaynanda pekala yzyllardr Kilise tarafndan denetim altnda tutulmu popler
"ikonografiyi" bulmak mmkndr --bir zamanlar rejimi tehlikeye drecek bir "sarsnt" ya da
diyelim bir "tehlike" addedilen ey, gn gelmi kural olmutur.
8. Peki kapitalizm acaba kimin "icaddr"? Bunu ancak metaforlarla anlatabiliriz --mesela Rousseau
gibi deriz ki "bir toprak parasnn etrafn itle evirip 'buras benim' diyen ve etrafnda buna
inanacak budalalar bulabilen ilk kii modern uygarln atasdr"; ya da Tarde gibi ilk ve biricik
"kapitalist" karlamay tahayyl etmeye abalarz: ilk kez iki beyin bir anlama yaptlar ve birinin
sunduu malzeme ve retim aralar zerinde teki sadece emeini icra etmeyi kabul etti... Ama
nedir o zaman bu "malzeme" bu "retim aralar" ve bu "sadece emek"? Bir eyin "malzemelik"
nitelii, ne kadar evrensel de olsa, Heidegger'in sezdii gibi aklanmaya muhtatr. Bir eyin "ara
olmas" da yle... Esas nemlisi "sadece emek" de pek masum bir mefhum deildir. Emein
"sadece" olmadn, ancak aktelletiinde varolduunu kendi varoluumuzdan hissederiz. te bu
noktada Tarde'n fenomenolojisi bir ontolojiye dnmeye balyor...
9. Tarde hibir yerde bir "grngler" alan grmez --grngler onun iin mmkn sanallklardan
ibarettirler, reeldirler ve aktelletiklerinde farkedilirler. Dolaysyla farkedilen her ey realitedir. Bir
inek otu "tanr" ve "yer". Burada olup biten ey, bu tanmann aslnda bir "tanma" olmay, bir
"tekrar tanma" oluudur. Baka bir deyile "tanma" Heidegger'in ortaya att bir "mtemilat"
karakteri ierir. Mtemilat ise Bergson'un syleyecei gibi bizi bir "tanma hafzasna" gnderiyor.
Bir ey ancak ie yaramaya baladnda, yani "yle" olarak seildiinde edinilebilir ve bir
"malzeme" nitelii kazanr. Bylece mesela "ruhumuz" bile dnmek iin kullandmz bir
"malzemedir". Ama dnce ouldur --ve Tarde'n, daha nce de 17. yzyl majr rasyonalizminin
(Descartes, Spinoza, Leibniz) koyduu gibi beyinsel faaliyetlerimizin tmdr --hissetmek, istemek,
arzulamak, nefret etmek, kurgulamak --bunlar dncedirler... Ve biz, derinliine, vcudumuzla
dnrz... ya da Spinoza'nn dedii gibi vcut dnr... Bu noktadan itibaren Tarde'n anlay
dorulanr --dnce ve yaratm beynin iidir... yleyse bir "grngler" alanna, bir glgeler
karmaasna ihtiya yoktur...
10. Kapitalizm malzemeyi "el deitirebilir" halde sunan rejimdir. El deitirme edimi dahi bir deer
kaynadr, yani maddeten ve ideolojik olarak malzemeye el deitirtir. Bu yzden malzemenin
arasall bile kendiliinden bir harekettir --dorudan bir taklidi, dolaysyla ibirliini ngrr.
nk malzeme her yerde bulunmaz, nce birileri tarafndan malzeme olarak ina edilmesi,
retilmesi gerekir. Bylece kapitalizm hem retimi hem de tketimi kapsad lde her ey,
alabildiine, malzeme olarak grnecektir. zel mlkiyet bile bu "malzeme" nitelii karsnda
gsz kalr: Amerikallar aya bayrak dikip orasn bilmem kanc eyalet diye vaftiz ettiklerinde
bunu ou kii gln bulabilir. Oysa zel mlkiyet bir riteldir ve kendine ait jestlere (koruma,
elde etme ve elden karma zorunluluklar) sahiptir. Jestlerimin rnlerini ise her zaman kendi
mlkiyetim olarak bulmam. Ancak baz jestler (ounlukla bana dayatlm olarak hissettiklerim)
"emeimi" oluturur. Dierleri ise benim nihai mlkmdr, onlar "elden karamam", ancak
bakalar stndeki etkilerini sezebilirim. Tarde felsefesinde her ey temel ruh ihtilalarna
indirgenmelidir --arzu ve inan... Bunun nedeni her eyi Deleuze'n deyiiyle bir "ikinlik
dzleminin" stne drmedike hep bir "akn", "aklanmam" bir alann kalacadr. Bu
"aklanmam alan" ise insann eriemeyecei bir ey olduu halde tarihin en byk ilhamlar,
aklamalar, ahlaklar orada cereyan etmitir. te bu yzden, mesela Spinoza Ethica'sna "kendinin
nedeni" (causa sui) diye balyordu. Hegel'in Olma (Sein), yani "bo belirlenim" diye sunduu bu
ey aslnda Spinoza'da bir girizgahtan, yani bir tanmdan ibarettir. Varsak O Var... ve O Kadar...
Dnmek bundan sonra balayacaktr... Ve mesela Varolmak iin insanlar Heidegger'in kendilerine
varlklarn Varln anlatmasn beklemek zorunda deildiler...
11. Peki "sadece emek" nedir? Hegel'e gre insan "Olduran" ey. Nasl bir ey? Bir faaliyet...
Emein bu yceltilmi antropolojik imaj Marx iin kapitalizmin emei bunca smrmeye giritii bir
ada artk katlanlamaz bir hale gelmiti. Emek btn deerlerin kaynandayd ama ancak
arptlm, smr altndaki icra edili biimiyle. Onu bu yabanclamasndan kurtararak kendisine,
kendi yaratclna iade etmek gerekiyordu. Ama bunun iin salam bir dnceye ihtiya vard
(dardan gelecek bir dnce, yani sosyalizm ve politik eylem).
-- 2002'de kaleme alnmtr.
Yaralarm Benden nce de Vard...
Ulus Baker
Ernst Jnger, Mermer Yalyar, eviren Ersel Kayaolu (stanbul: Can Yaynlar, 1996), 128 s.
Metafizii altetmek, demiti Heidegger, imknsz! O, basit bir felsefi eitim yntemi deildir. Sanki
birilerinin fikrini, kanaatini reddediyormu gibi onu silip atamazsnz. Nietzsche'nin "hakikat sorunu"
konusunda vurgulad gibi, Dnya'nn Batsnda yaayan bir insan tr "metafizik" olmadan deil
dnmek, yaayamaz bile. Bilginin "bir eyleri bilmesi" modern metafizik varlkbiliminin temelini
atan Descartes'tan beri, Bat dncesinde neredeyse Varln tanmnn ta kendisi haline geldi.
Tanm ise kesinliktir. Freud, Heidegger ile paralel okunmas gereken bir pasajnda amzn
arsn davurmutu: Bana hakikati deil, kesinlii ver. Nereden geliyor bu garip emniyet
tutkusu, gvenli kesinlie bunca yakar? Heidegger aadaki satrlar yazarken, bir anlamda onun
felsefi damarlarndan biri olan Ernst Jnger'in erken dnem eskatolojisinden pek uzakta deildir:
"Varlk ilk hakikatinde olurken, istem olarak Varlk krlmal, dnya mahvolup gitmeye braklmal,
insanlar yalnzca emekleriyle babaa braklmal. Ancak byle bir k sonunda Kken'in aniden bir
yerlere oturmas uzun bir zaman srecek ekilde mmkn olacak... te bu olay daha imdiden
gerekleti. Bu olayn sonular dnya tarihinin bu yzylda bandan geen olaylardan bakas
deildir." Bahsedilen "sonular"n Ernst Jnger'in doumevi, yani Birinci ve kinci Dnya Savalar
olduu besbelli. Onu Heidegger'den ayran tek belirti, iki sava arasnn adam olmaktan ok,
savan kendisinin adam olmasdr. Birinci savan romantik gazisi; ikinci savan kaa... Ve iki
sava arasnda, tpk Heidegger gibi, bilim ve teknolojilere dair yazp durmas da trde klmyor
Jnger'in eserini -ne Heidegger'le ne de kendisiyle. Sonu olarak 1895'te orta snf bir kimyacnn
evinde balayp 102 yl savalarla ve barlarla, umutsuz-umutlu k ve gerileyilerle geen bir
yaamdan bahsediyoruz. Jnger'in "dnemeleri" (Kehre) kukusuz Heidegger'inkinden daha fazla
sayda ve daha belirgin: Orta snf evde baba otoritesi (ileride Thomas Mann'n slubundan srekli
ikayet edecektir), art baskc katolik okullar, ikili bir ka istemini kanlmaz klacaktr: Ar
okumalar yoluyla ka ve "darya", "baka bir yaama" doru. Birincisi yazar Jnger'i, ikincisi
asker Jnger'i yaratacaktr. Aslnda anti-semitizmden baka pek bir zellii olmayan Wandervogel
(Yitik Kular) genlik grubuna "belirsizce" katl hem aydnlk deildir hem de onu kesmez. Fransz
Yabanc Lejyonuna yazlarak Afrika'ya gider, Kilimanjaro yollarnda kaybolunca, ailesi tarafndan
Alman Dileri marifetiyle geri getirtilir. Neyse ki, Birinci Dnya Sava patlak verir de gen adam
"burjuva" dnyasndan bir kez daha uzaklamak frsatn bulur -cephede eitli birliklere kumanda
eder, defalarca yaralanr, savan sonunda Alman Ordusunun en yksek Liyakat Nianyla
onurlandrlr.
Savan Jnger'in hayatnda bir dnm noktas olduunu sylemek yetmez. ki sava arasnda
yazd ilk eserlerin temalar, bir taraftan Jungkonservative (Gen-Muhafazakar) sac ideolojilere
balanyorsa, te yandan derinden derine bir "sava uygarlnn" portresini izerler. stelik, yakn
dostu, Die Totale Staat'n (Topyekn Devlet) kuramcs Carl Schmitt'ten bile daha derin bir eletiriyi
"burjuva romantizmi"nin dnyasna kar yneltecektir: Bu son sava lkeler arasnda gemedi -biri
gemekte olan, ikincisi gelmekte olan iki a ve iki yaam tarz arasnda geti. 19. yzyl burjuva
ferahlnn, gelecee ynelik orta snf dleminin dnyas, btn hatlaryla ve kurumlaryla
gelecein bu saldrs altnda tuzla buz olmaya gidiyorlar. Ve kazanan kaybedeni olmayacak bu
savata gelecein saldrs global bir endstriyel toplumdan gelmektedir -Der Arbeiter'da (i)
vurguland gibi, bar zaman emek rgtlenmesi, ar demir-elik ve metalurji endstrilerinin
gerektirdii gibi, ordudaki askeri rgtlenmenin tpks olmaya doru gitmiyor mu? i=asker
eitlii ite bu "gelecek dnya"dr. Anlyoruz ki Nazilerle ilk flrt yllarndaki Jnger, henz
"topyasz"dr ve bu ate, elik, kan dnyasn belli belirsiz bir nihilizmle onaylam grnmektedir.
Yine de Max Weber gibi liberallerle, Sombart gibi "tutucu-devrimci" iktisatlarn zellikle Alman
kulaklara ho gelen bir zmlemesi sz konusudur yalnzca: Ar endstriyel kurumlama otoriter
devleti, hafif endstriyel stratejiler ise Batl, liberal ve demokratik devleti srtlarnda tarlar.
Diyebiliriz ki "faist" Jnger, liberal nclerinden daha samimidir bu forml konusunda: Madem
byle bir gelecek kanlmaz bir surette yeryzn egemenlii altna alacaktr, o zaman her
dzeyde onunla anlamaya abalamak gerekir: Makine bireyi saracak ise, birey de makinayla
btnleecek ve lkelerin elik ve asfalt damarlarndan akacaktr. Bu dncelerin e-titreime
girdii bir felsefe vardr: Spengler ile Stato totalitario retmeni Giovanni Gentile... Bir de siyasal
grup vardr -sonradan Hitlercilere ters decek Ernst Niekisch'in "milliyeti Bolevikleri"... Ksaca
sylemek gerekirse, Jnger'in de hatr saylr katklarda bulunduu kafa karkl had safhadadr.
Yine de Jnger'in kafa karkl, Nazilerin ykseldii dnem boyunca farkl trden, kendine
zgdr: Erken genlik yllarnda balatt innere Emigration (ieriden g), onu politik eylem
alanna gnl ferahlyla dalma konusunda rahatsz etmeyi srdrr. ok gemeden, onun iki ana
formlnn, u Neue Topografie (Yeni Toporafya) ile Die Totale Mobilmachung'un (Topyekn
Seferberlik) zerine atlayan Naziler ile rtk bir bozuma srecine girecektir. Forml olduka politik
ve tuhaftr: Her ey tamam da Goering gibi bir adamn Reichswehr'in banda ii nedir? Sorunun
daha derin atlaklardan kaynakland zamanla belli olur. Jnger, Hitler sava karana dek
Nazilerden gizli uzaklamasn srdrr. Sava yllar bir nevi srgndr -Fransa ile Almanya
snrnda Kirchorst'da aklr kalr. 1944 ylnda ise, oullarndan ikisini de kaybeder -birini cephede,
tekini kendisinin de destekledii anlalan Hitler suikast sonucu, kuruna dizilmi olarak... Alman
ordusu, Nazilerle sregiden iktidar mcadelesi iinde eski harb gazisine kol kanat germitir.
Ama sava yllar bir kez daha Kehre'ye yol aar -artk ada Alman edebiyatnn en gl yazar
sahneye girmekte, byk dnm yepyeni bir "toporafya" zerinde tamamlanmaktadr -Auf Der
Marmorklippen (Mermer Yalyar) kitab 1939'da, herhalde byk bir cesaret gsterisi olarak
yaymlandnda artk ikinci bir Jnger ile kar karyayz. ki karde, Akdeniz'de bir kayalk yalda,
sakin bir kye ekilirler. Tehditkar Ormanl'nn saldrs yaklamakta, kasabann kenarlarn
sarmakta, i huzuru mahvetmektedir. Ve iki karde inanlmaz bir ey yaparlar: Baka bir sakin
kye ekilirler! Ka izgisinin byle bir forml hem esiz hem de tuhaftr. Formlleri en yaln
halleriyle tesbit edilmeksizin Ernst Jnger okumak, biraz edebi-iirsel hazdan teye eserin gerek
anlamda kavranmasna gtrmeyecektir. eriden gn forml udur: Saldr bagsterdiinde
bir adm geriye kaacaksn...
Benzeri bir forml, o dnemin jurnallerinde de bagsterir -sava ve ykm en lgn dehetiyle
devam etmekte iken "skunet"! Bu skunet ise asla teslimiyet deildir: Her ey bittikten sonra
savaa sarfedilen onca mrn ardnda, alayc, geride kalacak olan baz eylerle, doayla, yollarla,
tarlalarla ok gizli bir suortakl vardr. kinci bir forml ilkini tamamlamaya gelir: Nihilizm her
trl dnceye oranla daha ansldr. Dnyann aknn muazzam srati, en hareketsiz parac,
bir tohum tanesini bile mutlak bir gce eritirir. Artk en yumuak en serttir...
Bylece Ernst Jnger'in eserinde baz formllerin ibanda olduklarn, yaznsal uzamn iinde ou
zaman apansz ama son derece byk bir keskinlikle sivrilmekte olduklarn sylemi oluyoruz, Die
Glasernen Bienen (Sra Arlar) tedirginlik verici lde "neeli" birka forml sunmaktadr -zellikle
etik ve ahlak konularnda. Her zamanki gibi bir sava gazisidir ve harb yllarnda ince beceriler
gerektiren top mermisi sanayiinde istihdam edilmi, sava sonrasnn "doal" ortamnda i
bulamamaktadr... eitli iler arasnda szgelimi sigortacl deneyecektir. Sava sonras iin en
"olanaksz" i! Hangi kapy alsan eksik kol ve bacaklar... Nihayet Hearst benzeri topyac bir
zenginin malikne-fabrikasnda st dzey sekreterlik gibi bir i bulur -hafiften kak patronu dev
metal endstrilerinin korkunluundan uzakta, ok kk robotuklar yapmna tm sermayesini
vakfetmitir: Cam arlar. Ve tpk Jnger gibi koleksiyon meraklsdr: Sava aralar, yitik organ
paralar ve sava hekimlii malzemeleri -"kopartlm kulaklarn, organlarn vahi sergisi ok
etmiti beni", diyor Jnger. Eski savalarn imgeleri arasnda (ne lyada'da ne de baka bir yerde)
sava kol bacak kaybetmelerle, sakatlklarla ilgilenmez. Ancak hilkat garibesi devlere ya da
demonlara yaktrlr sakatlklar: Tantalos, Prokrustes... Oysa gnmzden u manzaraya bakn
hele: Utanga ve vngen, ikiyzl sava hekimliinin hemen sarlverdii "neter ahlakna" bakn.
Ya da tren istasyonlarnda toplanan sakat dilenciler ordusuna. Ve ite eserin ana forml:
Sakatlklarn kazalardan kaynaklandn dnmek "optik" bir yanlgdan baka bir ey deildir...
Dnya ve tarih henz reym halindeyken sakatlanm bir rk olduumuzdan gelmektedir bunca
kaza bamza... Byle bir "optik yanlg" temas hem poetik hem de derinden felsefi-politik mesajlar
tamaktadr: Jnger gibi I. Dnya Sava'nda yaralanan ve mr boyu bir yatan yalnzlna
terkedilen Fransz air Joe Bousquet'nin Stoac formlyle bulumas artc deildir -"yaralarm
benden nce vard, ben onlar bedenimde tamak iin domuum..."
lerlemenin, "kayp" ve "eksiklik" zerine kurulmu bir uygarln vazgeemedii bir efsane olmas
kolayca anlalabiliyor. Muhafazakar Jnger artk baz tedbirler nermek zorunda hisseder kendini -
Kant'n "ahlak doktrini"ne uygun yaamaya almak ne mene bir hayat getirir? Biraz ana-baba
terbiyesi daha nemli deil mi? Bylece, devler dnyasna ynelen erken Jnger'in aksine, sava
sonrasnn Jnger'i srarla "kk eylere", ufak ayrntlara, minimalizme ynelecektir. Adorno'nun
Minima Moralia'snda olduu gibi, "efendiler klt"nn, ada tiranlklarn derin bir sosyal
eletirisidir bu.
Ernst Jnger'in Kehre'sinin mutlak olduunu asla dnmemek gerekir. nce onaylayarak ortaya
att temalar (sanayi-sava, gemi-gelecek, nihilizm) ge dnem eserlerinde bir kez daha ortaya
atlrlar: Bu kez derin ve minimal bir toplumsal eletirinin yeinliiyle. Yaznsal saydamlk ve
minimal etkilerin edebi kudreti bu eserin formllerini glgelememektedir. Ernst Jnger'in eseri bize
unu syler: Dnya, Tarih ve Hayat, byk harflerle balasalar da hep kk eylerin gcyle
ayakta dururlar.
Virgl 4 , Ocak 1998, s. 42-43
Sade ile Masoch: Ekonomi -politie kar dipl omasi
Ulus Baker
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak
llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr 'ekonomi-politie', ikinciler ise bir tr 'siyasete'
veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar ilikisi iinde
de kavrayamayz.
Sade ile Sacher Masoch'u birletiren iki izgiden kanmalyz -birincisi "sadomazoizm" szcn
psikanalitik szle dahil eden Kraft-Ebing'den beri, sadist eilim ile mazoist eilim arasnda
psikanalitik kltrn ksmen kabul ettii bir "uzlama" ve "btnleme" dncesi, teki ise vulger,
olaan yorumuyla sadomazoizm diye bir eyin varolduu fikridir.
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak
llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr "ekonomi-politie", ikinciler ise bir tr "siyasete"
veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar ilikisi iinde
de kavrayamayz.
Sade metinleri ve yaam eilimi olarak "sadizm" (bu szck hatrlatt grntlerden ok daha
korkuntur) belli bir ekonomi-politie paraleldir. Bu sayede Lacan, onu "libidinal rejim" iinde
hakettii yere Kant ile birlikte yerletirebilir: Kant ile birlikte ahlak bakmdan iyi olan ey, artk
yasann aratrmak ve kefetmek, ardndan da vaazetmek zorunda olduu bir "mutlak" iyilik
deildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt gibi, iyi, basite, yasann vazettiidir...
Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo bir kalp
olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo kalp" ya da "form" bedeni
brakabilir -ama haz brakamaz. yleyse Sade kp unu diyebilir: Bedenini hor grerek bir nesne
haline getiren sensin (Hristiyan ahlknda olduu gibi)... O zaman onun zerinde hak sahibiyim ve
onu istediim gibi, keyfime gre ben de kullanacam. Ve beni hi kimse engelleyemeyecek.
"Hak sahibi olmak", haz sz konusu olduunda dorudan ekonomi-politie dolanr: Nasl Adam
Smith ve Ricardo ile birlikte ekonomi-politik Foucault'nun deyiiyle "servetin analizinin" yerini
aldysa, nasl Kant'n "benim Koperniki devrimim" adn verdii "eletiri felsefesi"yle dnya imdiye
dek nesnenin etrafnda dnmken artk her ey znenin etrafnda dnecekse, Sade'dan ve elbette
Freud'dan itibaren, arzu nesneleri, arzulayan znenin etrafnda dnmeye balayacaklardr.
Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramlatrr: Nasl ekonomi-politiin gerek anlamda
douundan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk mlke" ve dsal zenginlie
(doaya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine) evrilmise, Freud ncesi psikolojinin gzleri de,
arzulanan nesnelerin ne olduuna evriktir. Ekonomi-politik gzlerini artk "znel" unsura -emee
ve sermayeye- evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu yatrm")...
Marx'a gre ekonomi-politiin yapt hatann aynsn Freud da kendi alannda yapacaktr:
Sermayenin znelliinin ayn zamanda bakasnn znellii olduunu grememek -ekonomi-politik,
sermayenin billurlam bir emek rn olarak grlebileceini gremez. Freud ise insan
yavrusunun sululuk duygusu olarak nitelendirdii hikyenin aslnda ana-babann bir uydurmas, bir
hayal olduunu gremez (Oidipus).
Freud'un Sade ile paralellii biraz dorudur. Kraft Ebing "sadomazoizm" diye bir eyler
uydurmasayd doru olarak da kalrd. Doru olmayan ksm, Sade'n eserini kateden esas temann
bir ekonomi-politik meselesine balandn farketmemesinden geliyor.
Ekonomi-politik asndan sevime, rn verdiinde sapkn deildir. Hristiyanla gre kt
olabilir, ama asla sapkn deildir. Dl vermeyen sevime ise sapkndr. Baz durumlarda affedilebilir
ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-politiin almas, alaa edilmesi iin bir yol
olarak grnr. Sevimeyi, rn evrimi yeniden balatacak bir ocuk olan bir retim faaliyeti
eklinde yapmayan kii sapkndr.
Sapknln en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", baka bir deyile en "iddet ykl"
biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal tasarrufun bir aclar mekaniini de
ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazoizm szcklerini imdilik kabul edersek, bunlarn genel
anlamyla "ok ynl sapknlk" trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve dl verme yaantsnn
bir "yan rn" olarak elde edilmesine kar durduklarn da kabul etmek gerekir.
"Normal" ad verilen, yaamla bants yalnzca "dl verme" ve retim mekanizmalarna emek
gc reterek yetitirmek olan cinsellik tr karsnda "ok ynl sapknlk" trleri olarak sadizm
ile mazoizm, farkl oranlarda "pahalya patlarlar". Sadizmin gereksinimleri mazoizmden olduka
daha yksek olsa bile, haz alma karlnda belli bir yatrm yapmak zorunludur -bir ato,
muhafzlar, ikence aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu cinsellikte haz olaandan daha
da pahalya satn alnmaldr.
Bylece "arlk", denen bedelin tesine tamak olarak beliriyor. Hi bedel denmeksizin
herhangi bir arln ne yaanabilme ne de kavramlatrlabilme olana vardr.
Sadizm ile mazoizmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra birbirlerini
btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli alveri iinde olduklar fikri de
ayakta kalamayacaktr.
Psikanaliz literatrnn belli bir kesiminin destekledii, vulger anlamyla da olduka yaygn olarak
rastlanan "sadomazoizm" fikri, ister ortak bir psiik ze gndersin, isterse bir tamamlayclk
temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn nda, tmyle yanltcdr. Sade'n
arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki arasndaki taban tabana ztlk, bir tamamlayclk ya da bir
karlkl cevap iermez -nerede bir sadist varsa orada, ona cevap verebilecek bir mazoist de
bulunabilir tezi yanltr. nk sadizmin ve mazoizmin arzu rejimleri, onlar birbirlerine cevap
vermekten alkoyar.
Sade'n eseri arlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesneletirilerek yazlmasna ynelir.
Betimsellik ve "soukluk", onca ac yaantsnn gbeinde o kadar belirgindir ki, bu tuhaflktan
dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak yarglamaktan geri kalmadlar.
Sacher Masoch'un eserinde arlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise "szleme", "akit",
"program" tipinde bir metne kayar. Szleme ve tembih, ama ayn zamanda bedene gsterilmesi
gereken incelikli zen hakim durumdadr: "Sevgili metresim, nce eline ince bir ine iplik alarak ...
boydan boya ... dikeceksin... ama yarn bir tp snavm var, bu yzden kesinlikle iz
brakmamalsn... vs."
Mazoizmde mesele pasiflik ya da fantezi deildir. Pasiflik grecelileerek partnerler arasndaki
aktif bir ilikiyi de iermeye ynelecektir -mazoistin imdadna koan sadist deildir- aktiflii sre
iinde belirlenecei iin, aktif-pasif kartl artk varsaylamaz hale gelir. Bylece en nemli
"mazoist" metinlerden biri, Leopold von Sacher Masoch'un kars Wilhelmina von Sacher Masoch'un
otobiyografisi doabilmitir.
Ondokuzuncu yzyln dsal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi, kocasn elinde
tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf zevklerine cevap vermek zorunda
kalan bir orta halli kadnn diliyle balar, "bedenin kudretlerinin kefi" dedii bir yaant sreciyle
devam eder, feminist karakterli bir formlle sona erer: "Yaamda bir kadn olarak nelere muktedir
olduumu artk anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak deeri denenmi olmasnn iindedir...
Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bakmszl, onlar snfsal ve coraf bir kartografiye
yerletirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri "gereki karakterdedirler. Sade
ise, iine sahne betimlemeleri yerletirdii dev tiyatro-roman ve siyasal pedagoji rntlerine
kayar.
Son olarak, sadomazoizm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan bakasna cevap vermez.
Kt porno rnleri hep bir fanteziler dnyas halinde alrken (sahne ncesi ve doruk olduu
varsaylan noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler oluturmakla yarglanabilir.
zellikle Masoch'da bir tr deney dili hakimdir -ikenceden ok kefi ve bedenin kudretleri,
afektlerinin gc ynnde hareketlenir.
Virgl 7 , Nisan 1998 , s. 48-49
Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (1)
Ulus Baker
Meyerhold'un bir temasn hatrlayalm: "ehov'un nl cmlesi iyi bilinir: eer ilk perdede duvara
asl bir tfek varsa, oyunun bitmesinden nce patlamas gerekir. Bunu yle alntlamak isterdim:
eer ilk perdede duvara bir tfek aslysa, son perdenin kapanndan nce bir mitralyzn..." Bu
ayn zamanda Sovyet Devrim sinemasnn (Pudovkin, Kuleov, Dovjenko, Eisenstein ve Vertov)
temel varsaymdr... Tabii ki belli bir "mizansen" perspektifini --ki bu szgelimi Vertov'un reddettii
bir eydi-- varsaymaya dayal byle bir tutum kendiliinden bir "prizm", saflatrmaclk gibi
grnmyor. Bunu, benzeri bir kavray Brecht'te de grdmz zaman anlyoruz. Sorun her
trden "realist" mizanseni, hem tiyatroda, hem de sinemada en azndan yz yldr ziyaret etmi
grnyor: Brecht'i takip ederek buna malzemenin "pratiklii" diyebiliriz. Bu "pratiklik" dekorun
herhangi bir unsurunun gerek bir nesneyi taklit etmeyip ilevini de yklenmes diye anlayabiliriz --
szgelimi bir ampln yanmas gibi... Ama bu tam anlamyla bir realizm problemi olarak da belirir.
Belli bir "pratik" figrn her grn ayn zamanda bir dizi kurkuyu seyircinin kafasnda harekete
geirmekten geri kalmayacaktr. te bu yzden realist tiyatrodaki mizansen anlaylar belli bir
noktadan itibaren dekoru ksmiletirmeye, blp paralamaya, yalnzca baz izgileri vermeye
baladlar. Meyerhold kendi gzergah zerinde bunu formalize etmekle kalmad, anlald
kadaryla terfi de ettirdi: tfekten mitralyze...
Brecht'in "dekorun blkprkln" kavray biimi nemli. Eer realizm belli bir illzyonun
reddedilmesiyse muhakkak ki zellikle dekorda, ama yalnz orada deil, oyunun (ya da filmin)
btnnde belli bir soyutlamay devreye sokmak zorundadr. "Gerisi seyirciye kalacaktr...":
"Sahnede bulunan her ey oyuna katkda bulunmaldr; ie yaramayann orada hibir ii yok... Bir
kk burjuva evini karakterize etmek iin mesela kafeste kanaryalar, ya da biblolar
yerletiriyorlar. Bu karakteristik unsurlar sahnelerine habire yp duruyorlar. Ama bunlarn orada
yalnzca duruyor olmalar bize hibir ey anlatmyor..." (Brecht, Tiyatro stne Yazlar)
Sinemada ise bu problemin katlanarak byd sylenebilir: ncelikle dekorun dorudan doa da
olabilecei dnldnde mizansen tam anlamyla kadraja ve plan-sekansn kuruluuna
devrediliyor demektir. Tiyatronun dilinde yaygn olarak kullanlan bir terimi ele alarak ona teorik bir
anlam kazandrmak istersek "figran"dan bahsedebiliriz: figran diye belli bir mizansende
bulunmas gereken "fonksiyonel" unsurlar anlamalyz. Bunlar dekorun unsurlar olabildii gibi
sokaktaki kalabalklar, "herhangi mekanlarn herhangi insanlar" da olabilirler. Yukarda tarttmz
temalar nda figran teorik olarak iki konumda ele alnabilir: kimi figranlar kurmacay harekete
geirirler, ona kaynaklk ederler (buna aktif figranlar diyebiliriz); kimileriyse kurmacann ya da
anlatnn kendileri sayesinde balad unsurlardr (pasif figranlar). Burada bir zamanlar Aristo'nun
yapt nemli bir hatrlatmaya gnderiyoruz: aktif/pasif ayrmnda bir tzsel unsur olan G, ya da
Kudret "ayn zamanda maruz kalabilme kuvvetidir --bir deiime urayabilme kapasitesi olarak..."
Sinema kendi temalar ve doas itibariyle ncelikle insan figranlar deerli klm grnyor.
Dekor bylece dorudan bir pasif statye itiliyor: Lang'n Metropolis filmi, aktr-figranlarn eline
kendini sunan bir rezervuar halinde ileyen ynsal, eksantrik ve ekspresyonizme has izgilerle ve
geometrilerle dzenlenmi bir dekora sahiptir.
Lang kendi yntemini zetle yle aklyor: nce "kiiliklerin" bir tipolojisini yapmak gerekir. Bu
tipoloji kukusuz perdede hemen grnmeyecek isel, psikolojik, hatta karakterolojik zelliklerine
dayandrlamaz. Olsa olsa onlarn dekor dediimiz hammaddeyle ilikileri, aksiyon-reaksiyonlar
erevesinde belirlenebilir. Byle bir tipolojiyi fantastik bir iliki tarzndan belgesel bir iliki tarzna
gei diye anlayabilirsiniz. Fantastik bir ilikide kii dekorun yabancs, bir eklentisi gibidir (zellikle
ekspresyonizmde olduu gibi). Belgesel iliki iindeyse dekorla iie geer, kiiyle dekor iie
erirler. Figran artk dekorun oluturduu mekanda bir gezgin, bir yabanc, bir tank haline gelebilir.
Bu izgiyi devam ettirirsek klasik Hollywood sinemasnn en temel karakterini elde edebiliriz: bu
sinemada kiiyle dekor arasndaki iliki ya da alveri, kiinin aslnda yalnzca bir imaj, bir grnt,
yani bir figran olduu diincesinin bastrlmasna dayanyor. Bu bastrma ya da saklama, bir
taraftan dekoru kaydetmesi insan ve eylemlerini kaydetmesinden hi farkl olmayan kamerann
kendini hissettirmemesini gerektiriyor nce. Ama daha da derin bir noktada, kiinin ve eylemlerinin
gereklii ile dekorun gereklii yekdierinden, yani aslnda hiten tretiliyor --bu karlkl bir
gereklik garantisi: kii gerektir nk bir dekorda oturuyor; dekor gerektir nk iinde bir kii
yaamakta...
Bu tipten bir sinemada figranlardan birinin (dekor ya da kii) izole edilerek, kadrajlanarak ekilip
alnmas bir retorik unsur olarak belirmek zorunda. Griffith'den balayarak sinemaya yerleen
close-up, hareketin askya alnmas gibi unsurlar... Bu retorik temalar klasik sinemada arlkla
tasviri (deskriptif) bir zellie sahipler --zellikle byk "travelling" sahneleri ve panoramikler...
nk realist burjuva sinemas kurmaca hikakeyi yeniden ileriye frlatacak bir "gerilemeye", l an
deerlendirmeye mecbur kalyor. Dolaysyla byk ve ou zaman nl panoramalar (Griffith'in
muazzam Babil panoramas) kayt cihazn, yani kameray n plana karmak zorunda --nk
nesnelerin "gereklik" hissi uyandrabilmeleri iin en byk rol ona dyor. Bir taraftan eyler
ekrana girip kabiliyorlar ve varlklar teyit edilmi oluyor, dier taraftan "temsil" bak as
deitii zaman ortadan kaybolmad iin anlat srekliliini koruyabiliyor.
Burjuva realist sinemasna kart olarak, zellikle Jean-Luc Godard'n uygulayp genilettii
Brechtvari realizm de dekorlar oluturmaktan geri kalmaz. Ancak dekorun gereklii yanlsamasn
yeniden retmeksizin, kurgunun sahnelenmi bir kurgu olduunu bilhassa vurgulayarak: bylece
Tout va bien'de igal edilen fabrikann ofisleri uzun bir travelling boyunca kesitler halinde
taranyorlar...
Tasvirin figranlar ele veri tarzlar arasnda en karakteristik olan, burjuva sinemasnn dkn
olduu bir baka tanmlayc retorik unsurdur: zellikle Amerikan sinemasnn belirgin bir vurguyla
zerinde durmay adet haline getirdii geni tz ekimi planlar --yani hayvansal-fiziksel tasvire
verilen arlk (prosopografi diyebilirsiniz). Cinma-Vrit dneminde Godard ve arkadalar bunun
yerine kiiyi olduka tarafsz ve ntr bir dekorun nne yerletirip kendisini ifade etmesini ya da
sorulara cevap vermesini bekliyorlar --bylece fiziki-hayvani tasvirin tesine geilerek kiinin ahlaki
pozisyonu esas tema haline gelebiliyor (ethografi). Dolaysyla figrann iki tasvirin bilekesinde yer
aldn syleyebiliriz: ilk anda figran "temsil" araclyla tanmlanr --kadrajla yakalandnda
aklk kazanacak bir ekli-emaili, bir grnm, bir konumu ya da yeri vardr. kinci anda ise
kurmacayla. hikaye tarafndan tanmlanr: bylece bir nesne haline gelir, figranlar ve eylemin
akn garantileyecek bir fiile dnr. Bylece figrann "maddesellii" gzlerden saklanm olur --
figran yalnzca ekliyle. biimiyle tanmlanan hareketsiz ve yourulabilir maddedir.
Navigator Kruvazr filminde Buster Keaton figrann bu yorulabilirliini, yani "maddiliini"
alabildiine kullanyordu: Keaton (Rollo Treadway) ve gen bir kz geminin gvertesinde uyurken
aniden boanan bir korkun bir sanaa yakalanrlar; ieriye kaarak bir masaya otururlar. Gen
adam cebinden biroyun kad destesi karr --kzla oyun mu oynamak istiyor, yoksa bir gsteri mi
yapacak, niyeti nedir, bunu asla renemeyeceiz... nk bir close-up ile araya yamurun slatt
ve birbirlerine yapm katlarn grnts araya girer. Yine de Keaton kesip kartrmay
srdrmektedir --ta ki kartlar belli bir andan itibaren ekilsiz bir yn, tiksindirici bir hamur haline
gelene dek... Ve Keaton, daha geni bir planda kararllkla katlar "kartrmay", apak bir el
becerisiyle (!) srdrmeye almaktadr... Sonuta vazgeer ve uykusunu srdrmeyi tercih eder,
nk gen kz omuzuna yaslanp uyuklamaya balamtr bile...
Sahne pek basit bir gag olmakla birlikte psikanalistlerin itahlarn alabildiince kabartacaktr:
ellene ellene bir amur ve pislik tomarna dnien kat tomar, bir figrandan beklenecek btn
"pratik" varoluunu, buna bal olan her trl ilevselliini yitirir. Diyebiliriz ki "ksmi" bir nesne
olma nitelii de silinip gitmitir. Bu bir "ykmadr". "tahrip etmedir" --"deitirme" deil; nk
deitirme ya da dntrme pratike edilir maddeyi baka bir pratike edilir madde tipine
dntryorsanz vardr. Daha karmak bir gag Jerry Lewis'in adn imdi hatrlayamadm bir
filminden getirebiliriz: evin ua olan Lewis salon minesinin zerine trmanarak hanmnn bir
portresini silmeye abalamaktadr. Elindeki bez bir anda kadnn dudaklarnda krmz bir ruj izi
brakverir. Komik etki burada dorudan deildir ve bizi belli bir ekilde usavurmaya arr:
portrenin kendisindeki "krmzlk" anlalan yeterli, yani "iyi" deildie; dolaysyla "gerek" bir
dudak boyasyla tamir edilmesi gerekmektedir; yleyse tabloya eklenen dudak boyas tabloda eksik
olan bir eyi, "yeterli erotizmi" tamamlamak iindir. Kadnn alay edilesi koketlii "gerek" olduunu
varsaymaya itildiimiz dudak boyasnn figran roln yitirdii olduka karmak bir gzergahta
davurulur. Dudak boyas figran niteliini yitirirken ayn zamanda resimsel temsilin (portrenin)
maddi destei, dayana olarak yeni bir ilev kazanr.
Evet kartlar amura dnp kayboluyorlar; dudak boyas portrenin "krmzlna" dnyor --
ama unutmayalm ki hala grlebiliyorlar; dolaysyla figran olmay srdryorlar. Yitip giden esas
ey figran ile "figre" ettii olay ya da "temsil" arasndaki ilikinin ta kendisi. Bu ayn zamanda
nesnenin artk "pratike edilebilir", dolaysyla kurmaca hikayeyi yeniden harekete geirebilir olmay
da brakmasdr. Nitekim, rnek olarak verdiim gaglardan ilki eski kadraja bir yeniden dnle,
ikincisiyse ekran karartarak sonlanyor. ok zel bir figran tipi burlesque komedilerin en ekici,
neredeyse vazgeilmez unsurlarndan biri haline gelmiti: "projektil" objeler olarak suratlarda
paralanan pastalar... Belki bugn eskinin sinema seyircileri hakknda "bunlara da m glyorlard"
dedirtecek bu imajlar belki de Lumire'lerin de ekmekten holand zel bir gag-imaj tipinden
kaynaklanyorlar --fkran su, kar ve boran olduu kadar kutylerinin dald ve ekran hareketli
bir dokuya dntren yastk kavgalar... Pasta meselesinde, her durumda sanldndan daha derin
birtakm temalar sakl olmal ve bu hususta psikanalistlerin itah daha da kabarabilir. nk her
eyden nce seyirci bu pastalarn yemek iin olmadklarn iyi biliyor ve pastalar suratlarna yiyip
kahkahalarla glen kiilerin biraz "sapkn" bir grnmleri var (genellikle Blake Edwards
komedilerinde olduu gibi). Bu sapknlk psikanalizin dilinde bebein anal safhasna, yani kakasyla
oynamaktan ald hazza ilikin tutuluyor. Keaton'un da katlarla oynarken "kakasyla oynadn"
sylemek ok byk bir abart olmaz herhalde. stelik Lewis'in filminde anlald kadaryla
(dudaklarn krmzs) oral safha da devreye sokuluyor.
Keaton rneinde gag zorunlu bir "sreenlik" ve "srar" da iermek zorunda; bunun nedeni
yalnzca kat topunun "kakann" yerini almasnn yeterli olmamas --adam stelik bu urasndan
bir de haz almal... Burlesque sinemann esaslarndan birini oluturan gaglarn temel bir zelliinin
"sre" olduunu hatrlamak gerekiyor. Keyfin ve hazzn kaynanda yatan bu "sre" ve "tekrar"
unsurlar yine de farkl tezahrlerde karmza kyorlar. Birinciler zaman gererek, ekip uzatarak
belli bir gerilim ve heyecan dayatan --kahramann vcudunun katastrofik bir mekanda veya
ortamda "tehlikede" olduu ve uzun sre yle tutulduu gaglar. Bunu zellikle Harold Lloyd ve
Buster Keaton filmlerinde bolca bulabilirsiniz. kinci tipten gaglar ise bir "zm anna" dayanyorlar
--bir tr dearj... Keaton'un filminde sanki filmin kahraman yanndaki kzn bo bir anndan
faydalanarak (gremez, nk uyuyor) "sapkn" anal hazzn elindeki kat tomarndan alyordu.
Tabii ki "kakann yerine kat tomarnn getiini" syleyemeyiz: nk kat tomar orada kaka
olarak veya onun bir "sembol" olarak deil bizzat kendisi olarak durur; Freud'un bu konuda
syleyecekleri de aslnda ayn kapya kyordu: her eyden nce ocuk kakasyla byklerden
kaynaklanan infial nedeniyle oynayamayacak, giderek yerine baka eyleri --kum, amur, toprak
vesaire-- koyacaktr.
Demek ki maddenin biimle pek de soyut olmayan bir kavgas var. Madde Aristocu zmlemede
biimin denetledii, ierdii, ekilsiz bir potansiyeldir; "ey ne ile yaplmsa, ite odur" --biimsiz
odun masa iin, akkan ikolata pasta iin, vesaire... Gilles Deleuze de Francis Bacon resimlerinde
etin iskelete, yani biime bir isyann, ondan kopup dalmasn, damlamasn gryor.
"Suyun" ya da "atein" kadraj tutmadn sylediimizde "tutmayann" aslnda klasik kadrajlama,
ereveleme usulleri olduunu sylyorduk galiba. Yoksa sinema taa balarndan itibaren
akkanlarn dinamizmine, karlanmalara, amorf maddenin hareketlerine ok duyarl oldu
(sylediimiz gibi daha Lumire filmlerinde bile)... Deneysel sinema anlald kadaryla gaz, hatta
moleklleri dzeyine kadar ilerleyerek filme ekmeye abalyordu. yle ki baz sinematografik
anlaylar formlar ilemeyi bir tarafa brakarak "maddeyi" n plana karmay tercih ediyorlar:
Tarkovsky ve Kurosawa'da su ve yamur, Antonioni'de usuz bucaksz l, Pasolini'de yknt...
imdiye kadar tarttklarmz zetlersek, "figran" ne bir roldr, ne de bir aksiyon; figran her ey
olabilir, hatta son tahlilde amorf madde bile. Sjrstrm'n Rzgr filminde (sessiz sinema
dnemine ait) rzgr, uultusuyla filmin kahramanlarn ve manzaralarn srekli olarak ziyaret eder
ve srekli deien gleriyle belirir. Ona elbette "baaktr" filan demeyeceiz bu yzden --ama
maddi bir figranln en ilerletilmi dzeyinde yer ald da aktr.
Figran "figre ettii" (temsil ettii deil) ikinci bir imaja balanr --bazan onunla iie eriyerek yok
olur ve anlatnn srekliliinde sert bir kesinti, kopma yaratr; bazan da figran ve figre ettii ey
arasnda beliren tayin edilmemi, karar verilemez alanda, aklkta ya da uurumda varolua gelir.
18 Ekim 2001
Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (2)
Ulus Baker
Ve eer Pasolini'nin Decameron'undaki gibi filmin kahramanlarndan biri bir lam ukuruna derek
oradan tmyle bokla kaplanm halde kyorsa, etki "saknan" bir glmeyle kark bir tiksinti olur
--ancak komiin ve tiksintinin bu birleiminin bir amac var gibidir: dknn bir zamanlar Freud
tarafndan da onaylanm sembolik "edeerleri" vardr = para, mcevher ve ceset... Byle bir imaj
sonuta bunlarn hepsinin "ayn ey" anlamna geldiklerini vurgulamak iin kullanlr. Ancak
Widerberg'in Joe Hill filminde bu sembolik edeerlik sisteminin de tesine geilir: mahkm elindeki
bok kovasn gardiyanlarn yzne doru boaltr --tabii ki gardiyanlarn yerinde kamera, yani
ekran, yani seyirciler vardr. Decameron ile Salo'dan Widerberg'e, klasik sinemann da en az
Freudu "sansr" ilevi kadar byk bir kesinlikle sansrlemekten geri kalmad bir srama
gereklemi olmaldr. En azndan ok iyi bir Freud okuru olduunu bildiimiz Pasolini asndan
durum aktr: Freud'un anal safhann "doru zm" olarak ileri srd "kakasn tutma", yani
"kaka zerinde hakimiyet", bir grup hazzn "sapknlatrlmas" suretiyle hi deilse sinematografik
olarak gerekletirilmi haldedir. Joe Hill'de ise bokun grlebilir olmas kurmaca hikayenin
gidiatnn ve "gerekliinin" garantisidir. Widerberg bize demektedir ki, madem grlebiliyor,
sizden hibir gerei saklamyorum ite...
Widerberg'in sahnesini ele alarak geniletelim: sanki seyircinin suratna bok frlatlyor --ama
akas suratna bok frlatlmadn (salt grsel-iitsel bir ortam dzleminde de olsa) seyirci biliyor.
Realite bokun gardiyanlarn suratna frlatlm olduu biiminde alglanyor hl. Byle bir varsaym
ilk bakta psikanalizci film kritiklerinin kolayca kabul edip geecekleri bir formle dayanyor:
seyircinin bokun kendi suratna frlatlmad konusundaki --filmin hikayesinin ve anlatsnn bir
gerei ve etkisi olarak-- tam bilincine. Bu bilinlenme sayesinde dnebiliyoruz ki frlatlan bok
"hedefine", mahkm her an taciz eden gardiyanlarn suratna svanmtr... Sinema dnr
Baudry'nin Widerberg'in filmine getirdii yorum bu...
Baudry "pis imajlar" an bir mjde gibi alyor --klasik burjuva sinemasnn "gzel", "temiz", "peri
masal gibi" gibi imajlarnn kirletilmesi olarak neo-realizm: yoksulluun, savan ve fakirliin
getirdii ykmn, felaketin ardnda brakt izlerin dnyas ancak "pis imajlarla" ileyebilirdi.
Gerekten de Yirminci Yzyl fotoraf ve sinema sanatlar (bunu sonradan PopArt'n dier dallar,
mesela "kokumuluk" resmi devralacaktr) belli bir andan itibaren "kirin estetiini" yaratmay
baarabilmilerdi. Anlyoruz ki belli bir andan itibaren realite pislikten baka bir ey deildir --kan
(Peckinpah), hastalk (Lars von Trier), yoksulluk ve aresizliktir (Rossellini)...
Ancak Widerberg'in ve Baudry'nin ona ilikin yorumunun tesine de geebilir ve unu sorabiliriz:
bokun kendi suratna deil "znel kamerayla" ekilmi bir sahnede gardiyanlarn suratna svand
konusunda seyircide uyanan bilin acaba o kadar masum mudur? Seyirci kendi masumiyetini skp
almak konusundaki doal eilimini (bunu ben yapmadm, yalnzca ahit oluyorum) aslnda bir
"bastrma" eklinde yayor olmasn? Akas Widerberg'in hayal meyal hatrladm filmi (ki
olduka ktyd) bu karmak ilikiler dzlemine pek srayamyor. Ancak seyirci olmak "seyirci
kalmak" ile sembolik de olsa bir edeerlik ilikisi iindedir. Yani o dk ynn suratna yiyen
seyirci de olabilirdi...
Ege'nin son mail'inde gnderdii Arnheim alnts henz bu dzlemi kapsayabilecei dneme
gelinmedii sralarda yazlmt (bu arada saolasn Ege). Baudry'nin forml de bu "boktan" boyut
hakknda pek bir ey anlatmyor: bize diyor ki, hakikat ite orada, boku bile saklamyoruz sizden --
ite orada, ekrana yapm... Peki ama bir film seyircisini gardiyanlarn mahkmlara ektirdii
eziyetleri yalnzca ekranda seyredip, bu duruma yalnzca ekranda katlanyor olmakla sulayamaz
myd? Gardiyan=Seyirci edeerlii yalnzca film retoriinin bir paras olarak deil, "siz de en az o
gardiyanlar kadar boktansnz"n terennm olamaz myd?
Mesele, ilk derste "maruz kalmakta olduumuz imaj tiplerinden" bahsettiimde deindiim ve
meselemiz olan sinematografik-videografik imajlar asndan yerinin ne olduunu henz benim de
pek belirlemeyi baaramadm "projektil imajlarla" ilgili grnyor... Bunlar en basitinden ya sizin
de birlikte hareket ettiiniz, ya da aniden, geri plandan n plana, size doru frlayan ve sonuta
ekran kaplayan imajlar... Amerikan klasik sinemas (mesela Cecil De Mille), Fransz erken dnem
sinemas (Abel Gance'n Napolon'unda bir top mermisine --szde-- bindirilmi kamera) bu tr
imajlar bolca kullanyordu... Gnmzde Gore, Punk, Grunch filmler, ama esas olarak Video ileri
bu tr unsurlar bolca kullanabilecek teknolojik rahatla eritiler... Bu imajlar bir yokolula, bir
patlayp snle, bir infilakla sona erdiklerinden, burlesque gaglardan pek farkl olmayan bir ekilde
kurmaca hikayeyi aniden durdururlar --bir biti sz konusudur ve hikaye baka bir yerden veya
noktadan yeniden balatlmazsa lm kadar kesin bir sonu mhrlemi olurlar...
(devam edecek)
19 Ekim 2001
Kullanl Bir Felsefe: Spinozaclk
Ulus Baker
Bir Hayat
Spinoza, ada yorumcularndan Antonio Negri'nin yazd gibi ann bir "anomali"sidir. stelik,
17. yzyl Hollanda's gibi bir baka anomalinin iinde yaamaktadr -- din savalaryla ve despotik-
merkantilist rejimlerin iktidarlar altnda sarslan Avrupa'nn "en zgr", dolaysyla en hogrl
diyar... Spinoza, nc kez de anomalidir --o dnemin Amsterdam'nda, bir ka kuaklk bir
gemie sahip, muhtemelen ya spanyol ya da Portekiz gmeni bir Yahudi ailesine domutur. ok
deil 23 yanda, dinsel ve ticari eitim ald sinagog mektebinden, dahas cemaatten ve hayattan
ihra edilir. Bandan geen bir aforozdur --ve korkuntur, nk hi bir Yahudi genci, "doal bir
tccar" olarak, onunla herhangi bir ticari ilikiye giremeyecek, sokakta ona drt metreden fazla
yaklamayacak, yazd hibir eyi okumaya kalkmayacaktr. Artk yalnzdr --Avrupa'nn en
"zgr" ve "hogrl" lkesi Hollanda'nn sunduu burjuva anslarn tadabilen gruplardan
Kolejlilere (Collegiantes) yaklar nce; ardndan da Descartes felsefesinden etkilenen baz
entellektel evrelere... Amsterdam', zellikle bir Yahudi fanatik tarafndan urad hanerli
saldrnn ardndan terketmitir --sylendii kadaryla, "hogrszln ne mene bir ey olduunu"
hep hatrda tutabilmek iin, hanerle yrtlm mantosunu da yannda tayarak. Tek geim kayna
rencilik yllarnda eitimini ald "mercek yontuculuudur". Seyyardr ve pansiyon benzeri
yerlerde yaamaktadr. Bir dnem kendisini korumas altna alan Van der Ende adl bir Protestan
esnaf ve dnrn kz Margerita'ya tutulmu olduu syleniyor. Bu konular olduka karktr ama
Spinoza yine kiiliine uygun bir anekdot vermektedir bize: Evlenmek zere kzn babas ondan
Hristiyanl semesini talep etmi, o ise reddetmitir... Olayn "gerek" olmas pek muhtemel
deildir, ama Spinoza'nn z yaamyksnn temel bir zelliini davurmaktadr: Bamszlk ve
zihinsel zerklik... Asosyal biri asla olmad iin, yava yava, kendi dncelerini yayabildii bir
dostlar ortam oluur evresinde --her meslekten, tiynetten, dinden ve dilden insanlar; hekimler,
esnaflar, zanaatkarlar, dnrler, matematikiler, tccarlar... Dnceleri yava yava gelimeye
ve yetkinlemeye balamtr --Descartes felsefesini tartt Ksa alma's ile lkeler'i... Ardndan,
Ethica'sn yazmak zere yarm brakaca De Emendatione Intellectus (Zihnin Tamirat stne) adl
kitab... Bu kitaplar "kamuya ak" klnmazlar --bilindii gibi, sahte adla yaynlanm Tractatus
Theologicus Politicus'undan (Tanrbilimsel ve Siyasal Otorite stne alma) baka hi bir kitab
salnda yaynlanmad. almalar, yine de "dostlarnn maldr." Yava yava n kazanmaya
balar. Dnceleri Avrupa lekli yaylmakta ve lanetlenmektedir. O sralar Prusya Elektr'nn
niversitesinde, zel hoca olarak ve iyi bir para karlnda ders verme zere bir davet alr: Bir
Spinoza anekdotu daha --elektrn danman Fabritius, "deerli bay Spinoza"nn "kamusal olarak
kurulmu dzene ve resmi kamusal dine aykr den retilere" rabet etmeyeceinden "emindir".
Spinoza ise nazik cevabnda teklifi reddederken anlalan bundan hi de "emin" deildir:
"Majestelerinin 'kamusal olarak kurulu' retilerinin "snrlarnn" nereye kadar dnmesine izin
vereceinden, "kamusal olarak ders vermesinin" kendisini adad dnme ve felsefe abasndan
ne lde feragat etmesini gerektireceinden asla "emin" deildir. kincisi, anlalan Elektr
hazretleri Spinoza'nn dncelerinin "gelecekte ne olacan" daha imdiden "bilmektedirler". Bu
yzden kalkp gelmesine gerek yoktur. Son olarak, "grlerini ve retilerini yayma ans" kendine
tannd iin verdii dersler karlnda para almas hi de yakk almaz. rencilerinden para
almamas gerekir bir retmenin, aksine onlara para vermelidir... Ve Spinoza'nn cebi her zaman
delik olmutur...
Yalnzca dostlaryla paylat yalnzln srdrr... Ana kitab Ethica'sn bitirir... Bir ara casuslukla
sulanr. Leibniz tarafndan ziyaret edilir ve ona Ethica'snn bir nshasn verir. leride Leibniz
Spinoza'y ziyareti konusunda sorgulandnda "onun neler yaptn denetlemek amacyla" byle bir
ziyaret yaptn syleyecektir. Koruyucular De Witt kardeler, isyanc bir gruh tarafndan sokakta
paraland zaman ilk ve son kez "soukkanlln kaybederek" sokaklara frlayp barp
kfretmeye balar. Evine dnmeye, pansiyon sahibi tarafndan zorlukla ikna edilir...
1774 ylnda aniden veremden ya da muhtemel bir akcier hastalndan (cam yontma zanaatnn
bir miras) ldnde geriye belirsiz miktarda yaynlanmam yaz, kitap ve mektup brakmtr.
Dostlar bunlarn bir ksmn azar azar yaynlayarak onun "kt nne" katkda bulunurlar --Leibniz
Spinozacl yok etmek iin elinden geleni yaparken, Locke, Hume gibi dnrler de dahil olmak
zere hemen herkes onu lanetlemekte az birlii iindedirler. Bayle Felsefe Szl'ndeki Spinoza
makalesinde son ve kesin darbeyi vurur: Spinoza, bir asr boyunca artk "zerinde dnlmemesi",
"hatrlanmamas" gereken bir dnrdr.
18. yzyln sonlarnda Alman Romantikleri Spinoza'y yeniden "kefederler": Lessing, zellikle de
Goethe... Spinoza evrensel bir uyumun dnyasdr artk --Sturm und Drang'n cehennemi
gidiatndan ve tinsel arlklarndan bunalan Romantiklerimiz, belli bir yanl anlama dozuyla,
hayranlk duyduklar Spinoza'y yceltirler --akl ile duygular dnyas arasndaki uzlamann doruk
noktas, hi deilse anahtar olarak Spinozaclk...
Alman Romantiklerinin ada Hegel ise, onlardan farkl olarak, iyice ikiyzldr. Spinoza'y kabul
etmi grnr ve her frsatta "ver": Spinozac olmadan filozof olunamaz... Spinoza erdemin
simgesi deil, ta kendisidir... Buna karn, Jena dneminden balayarak Spinoza'y ciddi bir takibat
altnda tutar --ne yapp edip bu tuhaf lde etkili ve sistemli dnceyi altetmek, artk onunla ii
bitirmek zorundadr. Mantk Bilimi'nin "l" balkl blmnde btn kprleri attna nihayet
kanaat getirir: Bu adamn "olumluluu" o kadar lszdr ki, hi bir eyin "yadsnmasna" olanak
bile tanmamaktadr. Bu adam her yeri o kadar Tanryla doldurmaktadr ki, insann zgrl
gibisinden bir dnceyi ta batan yasaklamaktadr. Nihayet, Spinozac olmadan filozof filan
olunamaz ama, Spinoza'yla kalrsak "modern" olamayz...
Spinoza gnmz dnce dnyasnn iine bir kez daha domaktadr: nce, Merleau-Ponty'nin
deyimiyle "ufak aklclk" gelenei hatrlar onu*. Sonra Nietzsche, dncelerinin btn nemli
noktalarnda aslnda bunca yldr Spinozac olmu olduunu itiraf eder. Ardndan, Althusser (ve
ardl Macherey) Marx iin (daha dorusu Marksizmi 'Hegelci diyalektikten arndrmak' iin) nl
"dolamasn" Spinoza gzergahndan geirir. Toni Negri gibi bir "talyan Marksisti" Spinoza'y
yalnzca bir "dolama arac" olarak deil, "vahetin bir ars", devrimci iddetin doruu olarak
onaylar. Son olarak Deleuze, Spinoza'nn "tm filozoflarn hkmdar" olduunu yazar --hayat ve
eseri felsefeler arasnda bir felsefe deil, felsefe ad verilen eyin ta kendisidir...
Felsefe ve Anekdot
Hayatn anlatrken Spinoza'nn anekdotlarndan bahsedip durduk. Bir filozof iin "yaamyks"
pek bir ey vermeyecektir. Bir yazar ya da sanaty kavramak iin gerekli boyutlardan biri olabilen
yaamyks, genel olarak filozoflar hakknda pek bir ey anlatmaz bize. Filozoflar iin, bize
braktklar anekdotlar nemlidir. Szgelimi Platon, Syracusa tiran tarafndan defedilir; Herakleitos
daa ekiyerek tapnakta ocuklarla oyuna dalar; Empedokles kendini Etna yanardana atar...
imdi bir Spinoza anekdotu daha... Spinoza'nn "zel" dostlar evresinden, biyografisinin yazar
dnr Tschirnhaus anlatyor: Spinoza'y bir gn rmcek alarna sinekler atp, nasl hayatlar
iin lmne mcadele ettiklerini seyrederek ocuk gibi kahkahalarla glerken yakaladm... Bu
anekdot, Spinoza adl, 17. yzyln "dnek Yahudi", "lanetli" filozofunun portresinin ana izgilerini
gzlerimiz nnde kurmaktadr: Hayat, her eyin varln srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca
harcanan bir abann (conatus adn verir bu abaya) sregidiidir... Yani sonsuzca bir ak...
Tschirnhaus'un bahsettii ocukluu bu dnrn inanlmaz gteki dncesinin temel unsuru
haline getiren ite bu zellii, yani doada mutlak bir masumiyeti varsaymasyd. Bize belki bir
"zalimlik" belirtisi olarak grnebilecek bu anekdot, Ethica yazarnn asrlar ncesinden bize
gnderdii bir mesajdr aslnda: Yaam hi bir surette "iyilik" ve "ktlk" terimleriyle
sorgulanamaz. Hayat srer... Yaamn z, amaszca ve belirsizce sregitmesidir.
Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir kavga, zorunlu
ve cebri bir aktr. Bu ak zerinde Tanrlar bile birbirlerini yemektedirler (Almanlarn Tanrs
Osmanllarn Tanrsn "yiyecektir")... Ve biz, sapna kadar "doann iindeki" varlklar olarak, bu
cehennemi aka mahkm grnyoruz... Din savalarndan yrtabilirsek, belki de iktidarn yeniden
kuracak bir despotun egemenlii altna deceiz.
Durum, Spinoza'nn "felsefi kavramlarnn" ileyii asndan da pek i ac grnmemektedir
imdilik: Biz fikirlerimize bile sahip deiliz... Aksine fikirlerimiz hep bamza gelen eylerdir. Bu
durumu Spinoza Etiinin ikinci kitabnn hemen balarnda teyit eder: Fikirler bir taraftan "nesnel bir
gereklie" sahiptirler --yani "bir eyleri temsil ederler"... Ama te yandan, her zaman herhangi bir
fikre dair bir "fikir" de oluturabilecek yaratklar olduumuz iin, fikirler birer "ey"dirler ve gelip
bize arpp geerler... nsanlk halinin nemli bir ksmn, fikirlerin birbirini kovalayp durmas,
birbirlerini destekleyip reddetmesi yaantlar oluturmaktadr.
Spinoza hi bir zaman u soruyu sormakszn herhangi bir dnce retmemitir: Peki bunlarla ne
yapacaz? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk hayata dairdir; hayattr...
Ama hayatta size daha da kt gibi gelecek bir hakikat daha vardr. Fikirler bizde olurlar ve
birbirlerini kovalayp dururlar --elden hep kaarlar... Ama, herbiri bir "ey" de olduu iin, onlarn
"yetkinliinden", Spinoza'nn deyiiyle "varolu gcnden" de bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza
felsefesinin anahtardr --bunu anlarsanz her eyi anlamsnz demektir: Sonlu bir varla dair bir
fikir olarak "rmcek" fikri, sonsuz bir varln fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az
yetkindir, varolma ve etkileme kudreti sonsuzca daha azdr... Byle bir eyi (yani fikirlerin
birbirlerinden farkl kuvvetlere sahip olduklarn) anlarsanz Spinozacsnz demektir.
O zaman artk Spinoza'nn "duygulanlar" retisine geebilirsiniz. Burada Spinoza bize bir ey
hatrlatacaktr: Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda bu fikirlerin
herbirine tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr. Sokakta yrrken hi
sevmediim Ahmet ile karlatm. Bende elbette onu temsil eden bir "Ahmet fikri" olutu. Ama
yalnzca bununla kalmyor hi bir ey. Kt bir duygu, ya da izlenim, Ahmet ile karlamak beni
mutsuzlatrd, zd... Sonra pek sevdiim birisiyle, Mehmet ile karlayorum... Seviniyorum...
Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere sahip olmakla kalmyorlar, ayn zamanda, Spinoza'nn
deyiiyle "belirledikleri" "duygulanlar" da srekli bir deiim hali yaratyor.... Bir hale daha
mahkm grnyoruz: Sevin-znt-sevin-znt... ite hayat budur: Sevin ile znt
duygulanlarnn, fikirler tarafndan belirlenmi olarak, devaml birbirlerini takip edii.... Bu
evrensel insanlk durumunu Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalanlar terimiyle ifade ediyor...
Bir "fikir" (idea) nedir? Bir "duygulan" (affectus) nedir? Evet, bir fikir iki belirlenime sahiptir: Bir
taraftan bir eyi "temsil" etmektedir, te taraftan kendisi de bir "ey"dir... Bir duygulan ise, nce
bir "ey"dir, sonra da, ikinci zellii, fikrin aksine o, "hibir eyi temsil etmeyen" bir dnme
tarzdr. Yani u: Biz bir eyleri kendimize "temsil etmekle" yetinmeyen varlklarz. Ayn zamanda o
eylerden etkileniyoruz --onlara kzyoruz, onlar seviyoruz, umutlarmz balyoruz, fkeleniyorz,
onlardan nefret ediyoruz, korkuyoruz, kurtarclarmz olarak onlara sarlyoruz... nsanlk halinin bir
grnm daha...
Unutmayalm: Her duygulan bir fikre sahip olmay varsaymaktadr. Baka bir deyile Spinoza bize,
sevmek iin sevilecek bir eyin fikrinin, ister bir imge olarak, isterse kavram olarak bizde bulunmas
gerektiini anlamak istemektedir. eftali severim. Azmn suyu akar. Ama "eftali" fikrinin bende
nceden bulunmas gerekir... Sokakta eski sevgilimle karlamak beni zer. Ama nce onunla bir
sevgili hayat yaam olmam, ve bu hayatn bir dramla sona ermi olmas gerekir --zgnm...
Spinoza o kadar "gnlk hayat" iindedir ki, onu okuyup "anlayamadm" demek insann dnme
gcnn ne kadar rselendiini da vuracak kadar byk bir felakettir. Bir Hegel'i
"anlayamamanz" sizin iin art bir puan olabilir. Hi deilse "olumsuzun" yceltildii, nefret edilesi
ve Nietzsche'nin deyimiyle adam "tarihin tekne kaznts" haline getiren bir duygudan kendinizi --
bilmeden de olsa-- kurtarm olursunuz. Oysa Spinoza felsefesinin ileyi tarz, onun mutlaka
kavranr olmasnda yatar. Byle bir felsefenin kavranamamas demek, dnememek anlamna
gelir. Bunun nedeni, Spinoza'nn dnmeyi ok geni bir anlamyla ele almasdr: Varoluun
sfatlarndan biri olarak dnce... Bu ne demektir? Aka sylemek gerekirse, Spinoza'da dnce
ya da genel olarak fikir denilen ey, varolan eylerin bir zelliidir, onlar kavrayan varln yani
Descartes'n Cogito'sunun bir ayrcal deildir. Her cismin, u kibrit kutusunun bile bir "fikri"
vardr. O, yalnzca insandan farkl olarak bu fikri "bilin" alanna tamaz. Baka bir deyile, kendi
hakknda bilin sahibi deildir. Oysa insan, belki de ne yazk ki diyeceiz, kendi hakknda bir "fikir"
sahibidir.
Bu noktaya kadar Spinoza'y herkes gibi dnr halde buluruz: nsan bilinli, akl sahibi bir varlk
olarak, kibritlere ya da hayvanlara gre "stndr". Ancak ok gemeden, Spinoza'nn bak
asndan, insann tam da "bilin sahibi" olduu iin belki de en dkn, en anssz varlklar
arasnda yer alabileceini de anlarz. nk insan "mutsuz" olabilmesinin koullarn alabildiine
abartm bir varlk trdr. "Ayrcalkl" olduunu dndmz yaam alanlar (farkndalk,
alglama stnl ve asl nemlisi "dnen bir varlk olmas") hi de yle, a priori "mutluluk
anslar" sunuyor deildir ona. nk gerekten de, Spinoza'nn tasvir ettii korkun bir dngnn
gbeinde yaamaktadr: Fikirleri vardr ve bu fikirler zorunlu olarak baz duygu hallerini belirlerler.
Bu duygu halleri ise, asla kurtulamayacak gibi grndmz bir kaderin, sevin-keder-sevin-
keder ardklnn anlk davurumlarndan baka bir ey deildir.
Spinoza felsefesinin muazzam zerafeti ie tam da bu noktada belirir. Evet, "dkn" ruhlarz biz. En
kolayc bir umudun peine debildiimiz gibi, en sapkn, en tahakkmc tiranlk tarzlarnn bile bizi
rahat ettireceine inanabilir, boyun eeriz. Boyun emek zere muazzam karmakla sahip
makinalar ve sistemler yaratmzdr: Din bunlarn en yaln, dolaysyla en namuslusudur. te
Spinoza'nn insan kann donduracak sorusu --Tanr ne ie yarar?
Tanr m?
Olaan dindar zihniyet kadar Tanrbilimsel dnce de "Tanr"y bir "kullanm deeri"ne sahip kld
lde Spinoza'nn Tanr fikrini "pratik felsefe"nin temel dayana haline getirmesi sulanabilir bir
giriim deildir. Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt gibi, hep ilahiyattan, tanrsallktan
ve dinsel-metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar bahsederse, o kadar fazla
"tanrtanmazlkla" sulanm olmas bize onun felsefesinin anahtarlarndan birini kazandracaktr.
Nasl Rnesans resmi, "insanlarn yoksul dnyas"nn sunabilecei temalarla asla
gerekletiremeyecei bir zgr formlar, temalar, renkler ve perspektifler oulluu dnyasn
serbest klabilmek amacyla ilahi temalar yeniden ve yeniden kurgulayp durduysa, Spinoza da,
pratik felsefenin tek amac olan "en stn kvanc" serbest klabilmek iin Tanr'y kullanacaktr.
Ama asla "uhrevi dinlerin" insan-grnts tayan Tanr's, ya da mistisizmin vahdet tanrs olarak
deil, btn okluklarn toplam ve birlii olarak sonsuz ve ebedi tanrs olarak. Artk Tanr ne dinsel
ya da ahlaki sorumluluun hesap sorucu mercii olarak Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel
olarak da Descartes gibi dnrlerin "felsefi" tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm"
yledir: Yaradan olarak dnyann dnda olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzluun, yani sonsuzca
sfatlanm tzn ifadesi olarak Tanr. Tanr varsaylan bir varlk deildir; uygulamaya konulan bir
varlktr --sonsuzun varlk tarz...
Tanrnn kullanmnn birinci anahtar, Ethica'nn ikinci kitabnda Spinoza "fikirlerin birbirini takip
edii" zerinde konumaya baladnda elde edilir: Simmel'in modern kentli dnyasnda olduu
gibi, bizde fikirler hep birbirlerini takip ederler: Birbirlerini kovalarlar, yok ederler ya da aksine
glendirip desteklerler. Bu, gnlk, olaan, herkesin bildii bir "insanlk halidir". Biz srekli olarak
fikirlerin bombardman altndayz. Sokakta yrrken, Ahmet ile karlatmzda ite bir "Ahmet
fikri" ve ardndan gelen bir dizi arm... Biraz ilerde Mehmet ile karlatmda, ite bir "Mehmet
fikri" ve onun armlar... Sabahleyin, alacakaranl geride brakarak ykselen gne, ve onun
"fikri", leyin daha yakc bir gnein "fikri" ve onun akamleyin ekip gidii... Spinoza'da bir "fikir"
nedir yleyse? "Herhangi bir eyi temsil eden bir dnme tarz"dr. Ve bir eyi temsil ettii lde
bir fikrin nesnel gereklii' vardr. Bu kadar gndelik hayata ait bir halden Spinoza, youn bir
kuramsal sramayla (formaliter) bambaka bir dnyaya, bol bol Tanr'dan, sonsuzluktan,
ebediyetten bahsedecei o ar, felsefi dnyaya nasl geer? ok basit: Bir fikrin nesnel gereklii
onun bir eyi temsil etmesi bakmndandr. Ama ben her zaman bir fikrin de fikrini, bir fikri de
temsil eden bir fikri oluturabilirim. yleyse bir fikir de "kendinde" bir "ey"dir... Tpk bir cisim
gibi... Spinoza, bir "ey" olarak fikrin gerekliine "fikrin biimsel gereklii" demektedir. Ve fikrin
"biimsel gereklii"nden bahsetmeye baladmz andan itibaren iin btn grnm deiir:
Spinoza, her "ey" gibi, fikirlerin de "yetkinliinden" ya da "varolma kudretinden" sz etmeye
balar --sonlu bir varln fikri olarak rmcek fikrinin "biimsel gereklii" elbette sonsuz ve ezeli-
ebedi bir varla dair oluturulmu Tanr fikrinden sonsuz derecede daha az bir varolma kudreti,
yetkinlii ve gc vardr. Fikirler zihinde (mens) belli bir kuvvet uygulamaktan asla geri kalmazlar.
Spinoza, sonra yine gndelik yaama dner: Bizde yalnzca hem kendileri farkl kuvvetler
uygulayan "eyler" olan, hem de "eyleri temsil eden" fikirler yoktur.
Tutkularla gerekletirilebilecek her ey akl yoluyla da gerekletirilebilir. Spinoza, Hollanda'nn bu
"dnek" Yahudi dnr, felsefe dnyasna Alman Romantiklerince (Lessing, Goethe vs.) yeniden
davet edildii zaman bu forml de esas deerine kavuuyordu: Sturm und Drang'n arlklarndan
artk bkm olan Goethe ile Lessing, ancak onun felsefesinde "akl" ile "tutkular" ve "duygular"
dnyas arasnda bir dolaym ans bulunabildiini farkettiler. Protestanl Bat felsefesine yeniden
kodlamay baaran Kant ve zellikle Hegel yetiip bu ok zgn "Spinoza etkisi"nin hakkndan
gelinceye kadar, Spinoza'nn forml yer yer bir iir ilham bile oluturabilmiti. Bugn, klasik
felsefe terimlerinin ve metafiziin ar eletirilere tabi tutulduu ortamda Spinoza'y ikinci bir kez
daha davet edebiliyorsak, sz konusu formle verilen Romantik anlamn tesine tamamz
gerekiyor: Spinoza felsefesi "tutkularn" yerine "akl" vaazeden bir felsefe deildir. nsanlarn "akln
buyruuna gre davranacaklar" umudunu Ethica'da formle eder etmez ardnda brakr. Yine de
bizi "olabilirliklerin", "gizil glerin" alanna mahkm etmeden yapar bunu. Ne eksik ne de fazla,
Spinoza felsefesi tam tamna "pratik" nitelikli bir felsefedir: Bu yzden, bir dizi formln, tanmn,
kantlamann ve nermenin sralanp durduu "more geometrico", yani "geometrik dzene uygun
olarak gsterilmi" sunu yntemi...
Etika'nn Teknii
Ethica'y okumaya girimekte baz kolaylklar sunmak zorundayz imdi. zellikle ikinci blmn
banda Spinoza, tartmasnn kavranabilmesi iin ok nemli olan baz ayrmlar ortaya atmaya
giriir: "Fikirlerden" (idea) bahseder. Buna bal olarak, bu fikirlerin tekabl ettikleri "bedenlerden"
ya da "cisimlerden" (corpora) bahseder. Bahsettii nc bir ey de "duygulanlar"dr (affectus).
nce Spinoza iin bir "fikrin" ne olduuna bakalm. lk nokta Spinoza iin "fikrin nesnel
gereklii"nin ne anlama geldiini yakalamaktr. 17. yzyla kadar, unutulmamal ki bir filozof
"nesnel gereklikten" bahsettii zaman bundan "bir eyi temsil eden fikrin" gerekliini
anlamaktadr. Bir "gen fikri" geni temsil ettii lde "nesnel gereklie" sahiptir. Nesnel
gereklik bir fikrin temsil ettii eyle olan ilikisi demektir.
* Merleau-Ponty Spinoza'nn muhteem masumiyetinin hakkn verenler arasnda ilktir: Spinoza,
Descartes ve Leibniz, "byk aklcln" adamlardrlar --"olumlu bir sonsuzluu" seyrederler ve
ocuklar kadar byk bir mutlulukla, yeni yeni ortaya kmaya balayan "bilimler" ile "metafizik
tinin" arasn, hi birisini rselemeden bulmay baarrlar (bkz. M. Merleau-Ponty, "Introduction",
Les Philosophes celebres.)
Spinoza ve Akn Diyalektii
Ulus Baker
Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu
kitabnda "akn yce an ndan" bahsetmiti (le
moment sublime de l 'amour). Bu yce an "akn iade
edildii" andr... Sevgi her zaman karln aynyla
bekleyen bir duygu olarak grnr burada... Bir
karl kllk beklentisi --ve ok basitletirirsek,
birini seviyorsam karlnda onun da beni
sevmesi ni i sterim... Ve sevgi i ade edildiinde
"dnyalar beni m olur"...

Oysa psikanali zin en il erlemi kavray bile byle bir
"karlkllk" momentinde duruveriyor. Baka bir
deyil e aka dair binlerce y ll k sohbetin tesine pek
geemiyor: ak sevil enl e bir btnleme arzusudur
diyordu Platon diyaloglar... Tek gerek sevginin
tensel deil tinsel, dnyevi deil tanrsal
olabileceini sylyordu Aziz Agustinos... Ve bu
temalara, gndelik hayatmzdaki --ne kadar
kaldysa geriye-- idealler as ndan halen tanz
yeterince...

Spinoza bu karlkl lk ilkesi ni yine duygular ve
tutkular stne tartmasnn merkezine alyor
gibi... Ama bambaka bir biimde ve duygul ar
(stelik en tehl ikeli grnen ak duygusunu bile)
tanmlamaktan asla ekinmeyerek... E3: nerme. 40,
Sonu 1'de ortaya ilk bata herkese pek tuhaf
gelecek bir nerme atyor: "Sevdii birinin
kendisi nden nefret ediyor olduunu kavrayan bir
kimse nefret il e sevgi arasnda beynamaz kalr.
nk bir nefretin hedefi olduunu dndke,
karlnda dmanndan nefret etmeye
ynlendirilmitir; ancak varsaymmz icab, onu
yine de seviyordur. Dolaysyl a bu kii sevgi yle
nefret arasnda gidip gelecekti r... Gstermek
istediimiz de zaten buydu..."

Spinoza'nn Eti ka'sna herhangi bir noktasndan
balamak mmkn --nk her nerme defal arca
teki nermelere, varsayml ara ve tanmlara
gnderip duruyor... Ama yukarda andmz ruhsal
dalgalanmann (fluctuatio animi) yaratt bir
belirsizlik var --ve bu iin ii nden kolay kolay
klamaz gibi grnyor... Ancak varsayalm ki
Spinoza'nn eserinin ii nde "melodramatik" bi r
vaziyetin de tahlili var --ve bu tahlil bize hem akn
doasnn nemli bir ynn, hem de malodramn
doasn aklayabilir...

Biraz daha dikkatli okuduumuzda, Spinoza'nn daha
da ilgin bir nermesiyl e kar layoruz ayn
blmde: "Eer biri baka biri tarafndan sevi ldiini
dnrse ve byle bir sevgi i in ona hibir neden
sunmu olduuna inanmyorsa, onu zorunlu olarak
sevecektir..." (E3, nerme 41) Bu gerekten tuhaf
bir nermedir ve sevgi yi tanmlamadnzda bundan
hibir ey anlayamazsnz. Bu nermeyi bir
ncekiyle birli kte okumak gerekir nce: "Eer biri,
baka birinin kendisi nden nefret ettiini
dnyorsa ve ona bunun ii n herhangi bir neden
sunmam olduuna inanyorsa, karlnda ondan
zorunlu olarak nefret edecekti r..." (E3, nerme 40).
Bu noktada gnlk yaantm zdan bir eyleri
yeniden hissetmemiz --sevgi ve nefret
duygularmzla yaadklarmzdan bir eyl eri belli
belirsiz de olsa hatrlamamz gerekiyor: Biri nin
benden nefret ettiini kavryorum; oysa ona bu
nefrete neden olacak herhangi bir ey yaptma
inanmyorum --ona hibir ktlk etmedim, zarar
vermedim, nefretinin nedeni olacak hibir ey
yapmadm ona (byle dnyorum)... Peki bu
dnceden ondan "zorunlu olarak" (ne demek bu?)
nefret etmeme nasl geiyoruz? lk soru bu...

Ya da, birinin beni sevdiini dnyorum, ama bunun
iin ona herhangi bir neden sunmu olduuma
inanmyorum... Ve karl nda onu "zorunlu olarak"
seviyorum... Bu da ne demek?

Dnk derste Ersan'n hatrlatt gibi fel sefe bir
"rgdr"... ve Spinoza felsefesini sonsuz bi r incelik
dzeyinde rebilmi bir filozoftu... Hemen
hissediyoruz ki Spinoza'nn si steminde "zgr
irade" denen ve zellikl e Protestan teologlarn n
plana kardklar bir fikre hibir yer olmadndan,
bu nermeleri yalnzca bir "zorunluluk" fikri
erevesinde kabul edebil iriz. Baka bir deyi le
Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde
ben de ondan nefret etmeye balyorum, biri beni
seviyor, o halde ben de onu sevmeye balyorum
demiyor. Btn syledii, birinin benden nefret
ettiine inand mda bende zaten uyanm olan
kederin nedeni ni kendimde bulamazsam benden
nefret ettiini sandm kiide bulacamdr... Ayn
ekilde, beni sevdiine inand m birinin bende
uyandrd hazzn nedenini kendimde bulamazsam
(zengin dei li m, ona bir iyili im dokunmad, gzel,
yakkl filan bile dei lim, vesaire...) onda
bulacam demektir bu...

Bylece yava yava Spinoza'nn daha nceden yapt
ama imdi artk dinamizm kazanan Sevgi ve Nefret
tanmlarn kavramaya yaklayoruz: Spinoza'ya
gre btn duygular temel duyguya
indirgenebi lirler ve onlarn kombinasyonlarndan
ibarettirler... Varolma ve eyleme gcm (arzu), bu
gcn art (sevin) ve azal (keder). Bu son
derecede bedensel bir durumdur nk Spinoza
duygulanlarn hem bedeni hem de ruhu i fade
ettiklerine i nanyordu. Ve btn dier duygul ar bu
temel duygulardan tretilebili rler: bylece sevgi
"d bir nedeni n fikri eliinde yaanan sevi n",
nefret ise "d bir nedeni n fikri elii nde yaanan
keder" oluyor. Bu, yukardaki tuhaf nermelerin
anlamn kavramamz salamaktadr: eer birinin
beni sevdiine inanrsam ve kendimde bunun iin bir
neden bulamyorsam, onun sevgisine inanmamn
bende uyandrd sevi ncin nedenini kendimde deil
baka bir yerde, yani onda bul abileceim anl amna
gelir bu. Sevgi sinin nedenini kendimde bulduumda
ise (gencim, gzelim, ona ok iyilikl er yaptm),
karlnda onu "zoraki" sevmem, sevsem sevsem
dolayl olarak severim: ya onun sevgi sini de
ekleyerek kendime duyduum z-sevgiyi arttrrm
(onun sevgisiyl e kendimi severim) ya da, yaklak
ayn anlama gelmek zere, onu severim, ama ancak
kendimi sevmeme destek olduu lde...

Bu durum nefret duygusunda daha rahat anlalr --
burada durum ok daha karmak ve belirsiz olsa da:
benden nefret ediyor, bu bende keder uyandrr,
ama bu kederi min nedenini kendimde bulmaya
genell ikle pek yatkn deilim, yoksa hemen
kendimden nefret etmeye balamam gerekir... Ama
bu ok byk bir kederdir ve varlmz srdrme
gdmze, yani dier temel duygu olan arzumuza
terstir. Dolaysyla biz sevgiyi iade etmekten ok
nefreti iade etmeye ok daha yatknzdr. Birileri
bizden nefret ediyor diye kolay kolay kendimizden
nefret etmeye girimeyiz...

Ve unutmayalm ki Spinoza duygular (affectii)
mesel esini daha alg lar ve bedensel etkil eimler
dzleminde kuatmakla ie balamtr (Etika'nn 2.
kitab)... Bu --bizi ok ilgilendiriyor-- bir "imajlar"
retisidir: kendi vcudumu ancak baka cisi mler
tarafndan etkilendiinde anlamaya balarm. Baka
bir deyil e bende beni etkileyen cisiml erin,
okadm salarn ya da kpein, okuduum bir
iirin ya da stan gne nn, tatl bir mel temin,
ya da bir frtnann, bir kpein beni srn n bende
saklanan "imaj" yoluyla. Bunl ar etkilenme
fikirleridirler Spinoza'ya gre ve sebeplerin bilgisini
vermezler... Is rlmsam ve baka zellikleri ni
tanmyorsam, kpein imaj bende havlayp
saldran, sran bir varln imaj olarak kalr... Ta ki
tatl bir kpei bir gn okayaym... Bylece
sigaray ancak kanser olunca brakrm, ancak
yumurta kapya dayandnda olumlu ya da olumsuz
bir karar veririm vesaire...

Ve her eyden nce kendi vcuduma dair oluturmu
olduum imajlarn baland bir armlar
silsil esi sz konusudur: bir si nek ezildiinde bir
kpek ezildiinden daha az ac duyarm; nk
kpein imaj benim kendi vcuduma dair sahip
olduum imaja bir sinei nkinden daha yakndr --
daha benzerdir (scak kanl , memeli, anal k eden,
efkatli, arsz, vesaire...) Bu yzden bir kpein
ektii eziyetin (onun kederini n) imaj benim kendi
vcudumun ezi yet ektii bir hayali imajla bi r
sinei nkine oranla daha fazla "uzlar"... Bir
insannki ise el bette daha da fazla...

Bylece insan zihniyl e vcudunun ortak mimarisini
kavrayabiliyoruz: d cisimlerin bedenimiz
zerindeki etki si (affectiones), yani bedensel
karmlar; bunlarn bizde korunmas (imajlar ve
hafza); bunlarn bizim eyl eme gcmz arttrp
azaltmalar (sevinler ve kederler), ve btn
bunlara dair oluturduumuz fikirler (idea)...
(hatrlataym, byle bir konuda film yapyorsanz
ekeceiniz eyler bizde zaten bulunan imajlar
deil, "idealar", yani fikirler --yani fikirl erin
imajlar -- olabilir ancak)...

Bylece sevgi bir inantr. nan d bir nesnenin
fikrini gerektirir ve ierir. Baka bir deyil e, en ilkel
duygular olan sevin il e kederi d bir nesneni n
etkisiyle yaar m, ama bu nesneye dair bir fi krim
olmadnda yine de yaayabil irim. Ama insanlk
durumu bunu i l la ki bir d nesneye atfetmeye
yatkndr. Gcmn arttn, salkl ve gl
olduumu hissettiimde ou zaman derim ki
"bunun nedeni ben olamam, mutlaka ilahi bir
kudret..." Bu, hatrlarsanz Nietzsche'nin de 19.
yzylda dinin kkenine dair temel aklamasdr...

Peki ak cinsel lik banyosuna soktuumuzda, yani
bedensel tutkul ar nezdinde ele aldmzda ne olur?
Spinoza bu konuda ok aktr: der ki "sevgi ar
olabilir". Bu ne demek? Basite u: her sevgi
ncelikle bir bedenler karm , etki -tepki
vaziyetidir. Ama bu etki -tepki ve karm bireyin
vcudunun btnn de etkil eyebilir, yalnzca bir
ksmn da... Mesela keder de bedenseldir... Ama
bedenin tmn etkiledii nde Spinoza buna "lm"
der; zihnin btnn etkilerse de "melankol i"... ki
bu da lme yaklama tarzlarndan biridir... Ama
tutkular ou zaman vcudun belli bir parasn
etkilerler... Gz, kula, cinsel organlar vesaire...
Tad duyularmz ihtiva eden paralar
etkiledikl erinde bu tutkulara "lezzet" diyoruz; cinsel
organlarmz etkilediklerinde ise "fiziki ak" ya da
"erotizm"... Bunlar vcudun tmne yay lmayan,
ksmi etkil erdir... Organizmamzn belli bir yeriyle
snrl kalrlar ve gcmzn byk bir ksm oraya
yatrlr... Bu durum pekala baka baka
etkilenmelere yatrlacak glerimizin tek bir yerde
odaklanm olmaktan dolay engell endii anlamna
gelebilir. Spinoza iin bir tutkunun, bir duygunun --
sevgi gibi ol umlu da olsa-- "ar" olabilecei
manasna gelir bu...

Spinoza Amor'dan, yani sevgiden bahsediyordu --
cinsell ikten bamsz olarak; tpk sevin ile
kahkahann ayn ey olmadklar gibi, sevgi de
cinsell ikten ayr dnlebil ecei bir boyuta
yerletirilmek zorunda... Bu bir Platonizmi asla
gerektirmiyor, nk Platonik Ak denen ey bir
"btnleme" mantna dayanyordu ve Spi noza'nn
aka syledii gibi, sevginin yalnzca bir
sonucuydu, nedeni dei l...

Spinoza sevginin kii leraras doasnn olduka
farkndayd... Zaten onu tanmlamaya girimek
cretini de bu yzden gstermiti. Baka bi r deyile
sevginizi hi deilse sevdiiniz, ama esasnda
kendiniz ii n "tanmlamak" zorundasnz... nk bu
tek kiili k bir duygu deil, "d bir nedenin i maj
eliinde" yaanan bir duygudur ve btn i nsan
toplumsalln n kaynanda yer alr. Bu yzden
sevgiyi ayn zamanda bir keder tipinin beliri inden
ayrdetmek gerekiyor 'kskanlk' ya da 'sevginin
karl nn verilmemi olmas ndan doan keder
(fluctuatio animi)' Spinoza bu tr duygularn
engell enemez olduunun farknda olduunu en
batan belli eder: duygularm z ve tutkularmz
zerinde asla i rade sahibi deiliz. Yani isteyerek
sevip, i steyerek nefret edemeyiz. Ama mesel a
bilebiliriz ki nefret bizim bir acmzdr; ve bu
nefretin nedeni ni kavrarsak nefret duygusu
otomatik olarak kaybolur. Ama unutmayalm ki
nefret bizim bi r kederimizdir. Sevgi ise d bi r
neden dolay s yla yaadmz sevintir. O halde
nefreti balad mz imajlar pekala varolu
gcmz ykselten sevgiye balama ansmz
vardr (zordur ama vardr)... Bylece sevgi bir
'emek' ve 'zen' olarak karmza kar.

Neden bir emek peki?

lk bakta ak diye olaan bir klie vardr ve Walter
Benjamin bunun karsna "son bakta ak"
mefhumuyla kmt. Yani bir ak olma emeinin
iledii bir alann tanmlanabileceini dnyordu.
lk bakta ak Spinoza'ya, benim yorumlayabildiim
kadaryla, bir "arm" olarak grnyor. Beni
kederlendiren bir durumdan beni kurtaran severim.
Ya da sevdiim kiiyi hep yan mda, orada tutmak,
varetmek isterim. Ya da, yine ve esas olarak,
sevdiim bir varlkla birarada grdm her eyi
sevmeye meyl ederim. Nefret ettiim biriyle
badatrdm her eyden de nefret etmeye
meyilliyim. Her ey, btn bu duygularn dzl endii,
dolaysyla 'armlarn' kurulabilecei hayali bir
plana, dzleme iaret etmektedir: Spinoza buna
"yksz duygul ar" diye tercme edebil ecei miz
"gerek anlamyla duygu olmayan durumlar" diyor --
bunlardan birisi "hayranlk" (admiratio), zdd ise
"horgrme" (contemptus)... Bunlar "emeksi z"
beliren duygul ar ve btn dier duygulara bi r zemin
hazrlyorlar. Hayranlk ya da merak belki "il k
bakta ak" dediimiz eyden pek farkl bir ey
deil: herhangi bir ey var hayalinizde ama bunu
herhangi baka bir kavramla biraraya
getiremiyorsunuz ve zihniniz duruveriyor;
dnemi yorsunuz -- orada her ey yepyeni ve
hibir eye balayamyorsunuz; ta ki baka eyler
sizi baka baka eyleri dnmeye zorlayana dek...
Horgrme ise bu durumun zdd. Bir ey sizi o kadar
az ilgilendiriyor ki, en az ilgi l endiiniz teki eyler
kadar deeri olduunu asla dnemiyorsunuz?
Btn sorun sevginin, sevgiye karlk verme
emeinin, ilk veya son bakta akn zemini nde bu
tr bir algnn zorunlu olarak bulunduudur.

Sinemaya bavurduunda Del euze, Spinozac
gerekelerl e bu "admiratio" duygusunu tahlil eder:
"baka bir dnyann zarafeti" lk bakta ak diye
algladmz ey, asl nda sevgi deil bir meraktr --
sonradan sevgi ye dnebilir ama anlalabilecei
gibi epeyce kr lgandr (ve bunu hissetmek ii n
Proust okumanz gerekir). Biz genel likle hafi ften
sarsak, sanki baka bir dnyadan inmi gibi
grnen, yle ya da byle bir beceriksizlikl e
hareket ettiine ahit olduumuz, ama henz bir
'acma' duygusuyla bakamadmz varlklara dikkat
ederiz. Hayranlk bir tapnma deil, daha ok bir
'dikkat celbidir'. Hissederiz ki karada yryemeyen
o yenge, kyda rpnan bir balk kendi dnyasnda,
suda mthi bi r zerafetle yzmekteydi. Her akn
balangc byle bir 'baka dnyann zerafeti '
algsdr... Bunu en i yi kadnlar anlyorlar ve bir tr
'efkat' duygusu gelitiriyorlar. efkat bir duygu ya
da tutku deildir, bir ilgi, bir admiratio'dur.
Olmadnda bu duruma horgr, ya da basitce ve
ntr bir dille "ilgisizlik" diyoruz...

Anlamamz gerek ey, bu "ntr" dzlemin bir duygu ya
da tutku iermemekle birlikte, algsal temas
oluturduu lde son derecede gl bir tutkular
potansiyeli ta ddr. En basi tinden "imajlarn"
olutuu algsal dzlemdir bu. Ve galiba sinema ak
bu durumla kartrma gafletine pek erkenden
dm bir sanattr. Erken dnem 'hareket -imaj'
filmlerinde hep bir bakta ak olunur ve akn bu
olduu zannedi lir... Ya da ayn dzlem zerinde
kskanln, l ilikilerin temelleri atlverir. Ak
artk pek ciddiye almayan, onu hemen bir ail evi
dzene, 'zgr ak' sanlan bir savurganla,
giderek bir ideolojiye dntrmeye ok elveril i bir
ada yayoruz. Spinoza, yz yldan daha uzun
bir sre nce, cinsel ak hangi anlamda ciddiye
alabileceimizi bence Freud'dan bile daha kesin bir
ekilde ortaya koymutu oysa: vcudun ve zi hnin
baka etkilei mlerine ket vurmayan, arya
varmayan bir efkat iliki si... efkati anala,
burjuva aile deerlerine ykleyip yokeden bir dnem
Spinoza felsefesini unutturdu. imdi yeniden
aramaya bu yzden balyoruz...

Spinoza: Hayatn Geometrisi
Ulus Baker
Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zellii, hem "sokaktaki insan"n okuyup
anlayabilecei, hem de yalnzca iin "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn, yani
felsefecilerin baedebilecei iki ayr dzlemde yazlm olmalardr. Yayn dnyamza nc
kez sessizce giren Spinoza'nn Ethica's ite bu tr kitaplar arasnda belki de tarihsel nemi en
yksek olanlardandr. Sokaktaki insann anlayabilmesi btn teknik okuma zorluklarna kar,
yalnzca mmkn deil, zorunludur, nk orada yalnzca ve yalnzca --herkesin doal olarak
"fikir sahibi" olduu-- "gnlk hayattan", "yaam pratiinden", "tutkulardan", "imgelemden"
ve "bireysel ya da kollektif" yaamdan bahsediliyor. Buna karn, ilk bakta sokaktaki
okuyucuyu belki de dehete drebilecek sunulu biimi (klid geometrisi gibi, tanmlar,
belitler, nermeler halinde dzenlenmi "geometrik" bir sunum), srekli olarak Tanr'dan,
Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi okurun cesaretini krabilir. Oysa Spinoza'nn resmettii
"hayatn geometrisi"ydi --fikirlerin ve duygulanlarn gndelik yaammzda olduu kadar
btn varolu hallerimizde (en mistik alanlara varncaya dek) birbirlerini kovalayp durduklar,
birbirlerini etkiledikleri ve belirledikleri. Byle bir yaam portresi modern dnyamza o kadar
uygundur ki, Spinoza'y gnmzn, hatta geleceimizin filozofu olarak kabul etmek zorunda
kalrz. Ve fikirlerin bir rgtlenmesi olarak felsefe geometrik bir ynteme bu yzden ihtiya
duyar --fikirlerden yeni fikirlerin treyii... Bylece eer "geometrik sunu"ta bir aykrlk
grnyorsa zm de hazrdr --Spinoza yntemini ne kadar matematikletirirse o kadar
yetkin bir ekilde gnlk bireysel yaamn iine dalmaktadr...

Spinoza, eserinin ilk anlarndan itibaren Tanr'dan, Tz'den, zler dnyasndan filan bahsedip
durur: lgintir, ne kadar Tanrdan bahsederse adalar ve ardllar tarafndan o kadar
"tanrtanmazlkla" sulanmaktadr; ruhtan, tinden ne kadar bahsederse, o kadar
"maddecilikle" sulanmaktadr... Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamann yanl
olabilir, buna karn ona ilk "laik filozof" diye tanmlayabiliriz: Bahsettii Tanr ne uhrevi
dinlerin Tanrsdr ne de sanld gibi, Descartes gibilerine daha uygun den "felsefi Tanr".
Tek bir cmleyle ifade edersek, Spinoza Tanrs, ezeli-ebedi ve bitimsiz bir retim kudretidir;
her eyin kendisinden kabildii bir varoluun sonsuz akdr. Spinoza byle bir Tanrya
mutlak bir ihtiya duyar; nk dar, sonlu ve belirsiz bir "znellikle" balayan bir felsefe
(Bacon ile Descartes', bir de Platon, Aristo gibi eskileri kastettii anlalabilir) bize olsa olsa
dar ve belirsiz "kavramlar" kazandracaktr --Tpk Rnesans ressamlarnn yepyeni biimleri
(oul perspektifler), yepyeni renk ve temalar serbest klmak zere, insan kalabalklarnn
kstl dnyasnn "stnde" yer alan ilahi dnyay ilemeye girimelerinde olduu gibi,
Spinoza'nn felsefesinde biim bulan Tanr da, kavramlarn byk bir gle fkraca bir
kaynak haline gelecektir --bir kavramlar jeneratr... Dolaysyla uhrevi dinlerin "kudreti
krallarnkine benzetilen" Tanrs'ndan ok uzaktr --nefret eden, intikamc, ya da balayc,
sanki insan tutkularyla bezenmi... Bizzat kendisi doa olduu iin doal bir zorunlulukla
eyler... Ve bu Tanr, Spinoza bu konuda son derecede aktr, pekala bilinebilir ve tpk bir
genin i alar toplamnn dikal bir gene eit olduu gibi kesin bir zorunlulukla spat
edilebilir: Tanr bir "inan" ilkesine deil, "bilinebilirlik" ilkesine baldr --ksacas o inanlacak
bir merci deil, bilinecek bir varolutur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan "tanrtanmaz"dr.

kinci paradoks da kolayca zlebilir: Spinoza srekli olarak ruhtan, bilgiden, zihinden,
idealardan bahsedip durmasna karn maddecilikle sulanr --nk basite her trl
dnmenin ve tinsel olgunun ayn zamanda "bedensel" olduunu derinden kavramtr.
Bedeni, filozoflara "ne dndklerini ve nasl dndklerini" anlamak iin bir "model"
olarak nermektedir: Spinoza'nn bu ars aslnda hem Hristiyan tipi ahlaka, hem de
filozoflara (zellikle Descartes'a) kar yneltilmi inanlmaz gte bir protesto klndadr --
insanlar bedenin ruha boyun eecei, onun iradesine tabi olaca yzlerce deiik ahlak
sistemleri gelitirdiler; oysa bir uyurgezerin uyand zaman uykusunda ne yaptn bilemeyii
gibi, bedenlerinin nelere kadir olduunu bile bilmiyorlar... Ethica'y ok ynl bir bir kitap
klan da ite budur: Yalnzca bir ahlak kitab deil, bir davranlar bilimi, bir doa felsefesi, bir
siyaset ve bir varlkbilim kitab.

Beden nasl bir model olabilir? Spinoza'nn bu modeli sunuundaki mantk silsilesi o kadar
salamdr ki, onu takip etmekten baka yapacak bir ey kalmyor geriye: Bizde bir tarafta d
eyleri temsil eden, dolaysyla "nesnel gereklie sahip" fikirler, te tarafta da bu fikirlerin
"belirledii" "ruhsal haller", yani "duygular" (affectus) var. Gnlk yaam nce fikirlerin bir
ak, bir kovalamacas, bir armlar silsilesidir --tpk iir okurken imgelerin birbiri adna
ruhumuzu sarmas gibi... kinci olarak nasl bir fikirler silsilesi varsa, hayatmz "duygularn"
birbirini takip ediiyle, birbirlerini yerlerinden skp atmasyla, birbirlerini kovalamalaryla
geer. Bu durum, hem "sokakta" hem "tarihte" hem de Spinoza'nn Ethica'snn
"geometrisinde" e lde geerlidir. Ama "duygular" belirleyecek olan fikirler gkten
zembille inmezler --onlarla sokakta karlarz, onlarla kitaplarda karlarz, filmlerde,
otobs duraklarnda beklerken, reklam tabelalarn seyrederken karlarz --bu
karlamalarn "bedensel" karlamalar olmadn sylemek budalalk deilse nedir?

Ancak insanolunun "bilinli" olmasndan gelen bir talihsizlii vardr --bilinli bir varlk olduunuz
iin vnmeye erken balamayn!--; fikirler bizde sra sra dizilir, birbirlerini takip ederlerken,
onlarn yalnzca "nesnel gereklie" sahip olmakla kalmadklarn, Spinoza'nn deyiiyle,
"fikirlerin de fikirleri" her zaman oluturulabilecei iin, "isel bir gereklie" de sahip
olduklarn unutmamak gerekir. Nedir bu "isel gereklik"? Bu demektir ki, her fikir ayn
zamanda bir "eydir" ve her ey gibi, u ya da bu oranda "gereklie", yani "kudrete" sahiptir.
Spinoza'nn en zgn dncelerinden biriyle kar karyayz: Szgelimi Tanr fikri, bizzat
kendi bana, zihnimizde sonlu bir eyin fikrinden, bir "rmcek" fikrinden sonsuzca daha
fazla "yer kaplar". Yani ondan sonsuzca daha gldr. Ondan sonsuzca daha yksek bir
gereklii vardr.

Bu zor dnemeci almalyz; nk Spinoza'nn anahtar buradadr: Fikirlerin "farkl gereklik
derecelerine" sahip olmalar, belirledikleri "duygularn" (affectus) da farkl derecelere tekabl
etmesine yol aar. Caddedeki kalabalk iinde, epey nce bozutuunuz eski sevgilinizin
dalgal salar bir anda yine yakalad sizi --eski sevgilinizin fikri, artrd, hafzanza ait bir
dizi fikirle birlikte, sizde bir ruh hali belirlemeden edemez: Bir "duygu" --nefret, ierleme,
gocunma... hzn... Ya da hayr, bunlar "duygu" filan deil, "tutku halleridir" --sevgi, nefret,
haset, ierleme, hepsi bedeninizin bana gelen, rperten ya da gdklayan heyecanlardr.
Spinoza diyecektir ki, unutmayalm, "bedensel karlamalar", dolaysyla fikirler hep
birbirlerini takip ettiklerine gre, belirledikleri duygular da birbirlerini takip edeceklerdir:
Duygular her zaman, bir deimeler dizisi iinde yaanrlar. Eski sevgilinizden artk
uzaklatnz, sevdiiniz bir dost, ona tekabl eden bir heyecan --nee, sevin... Hayat byledir,
baka trl deil: Duygular anlk haller deildirler --Spinoza'nn deyiiyle "varolma
kudretimizdeki" art ya da azallardr duygular. Ve biz, kendimizi sokaklarn tesadfi keyfine
attmzda, Simmel'in "metropoliten" insan gibi, srekli bir "deiiklikler zinciri" iinde
yaamaya mahkm grnyoruz: Nee-hzn-keder-sevin-holanma-gdklanma... Sevin ile
Kederi Spinoza btn teki duygular tretecei iki temel kutup olarak ekip alr bylece --
insanolu, yaamn her dzleminde, birey ya da grup halinde bu iki duygu arasnda savrulup
durur bir haldedir: Dinlerin Tanrs ksz brakmtr onu.

Yine de byle umut krc bir mahkumiyetten k olana vardr: Hi deilse sahip olduumuz
"fikirlerin" duygularmzn akn, dolaysyla varolu kudretimizdeki ykseli ve alallar
belirleyebileceinin farkndayz. Spinoza'nn aslnda hi bir "ahlak"a, hi bir "trebilim"e sahip
olmadnn kant da burada: Her ey "bedenimize ve dncemize" uygun gelen
"karlamalar" rgtleyebilme iidir. nk aslnda "duygulanlarndan baka hi bir eyle"
tanyamadmz bedenimiz, karmak yaps nedeniyle birden fazla yoldan "etkilenebilme",
yani "duygulanabilme" kapasitesine sahiptir. te Spinoza'nn ahlak: Tek boyutlu insandan
darya k --Simmel'in modern kentlisinin hep maruz kald "yalnzca tek bir trden
uyaranlar bombardman"n geriye itmek, inzivaya ekilmek ya da lanetlemek filan deil,
uyaranlardan mmkn olduunca fazla yollardan ve tarzlardan etkilenmeyi baarmak. Etik, iyi
karlamalar rgtlemektir.

Mmkn olduu kadar fazla yollardan sevin tretmek forml bylece yerine oturmaktadr. Peki
bunun yolu nedir? Spinoza, akas balangta umutsuz gibidir. Biz, sonlu varlklar olarak,
doru zamanda doru yerlerde kolay kolay olamayz: Karlamalarmz ya edilginlik
hallerimizdir (tutkular=passio) ya da tmyle tesadflere kalm budalalklarmz. stelik
siyasal rejimlerimiz de, yle bir tarihe gz attmzda, iyi ve mutlu karlamalara olanak
salama konusunda pek cmert deillerdir. Tam aksine, tiranlklar ve dinsel-teokratik
rejimler, bendelerinde mmkn olduunca "kederli" duygular uyandrmak zorundadrlar.
Tractatus Theologicus Politicus kitabnn ana program bu hali aydnlatmaktr: Rahip ile
despot, elbirlii iinde, kederli duygular ekip dururlar --"korku", "nefret", ama ayn zamanda
"umut", "gven", "imrenme"... Hibir siyasal iktidar yalnzca iddet, bask ve korku zerinde
varln srdremeyecei iin, "umut" ve "gven" duygularna da bavurmak zorundadr. te
bu yzden, Spinoza, btn filozoflarn aksine ilk "demokrat" filozof olmutur.

Spinoza, byle bir dnce izgisi zerinde, "bilgiyi" tam bir "olumlu duygu"ya dntrmeye
abalamaktadr --fikirlerimiz, duygusal hallerimizi onayladklar gibi, onlar retebilme
yeteneine de sahip olduklar lde, "edilginlik" hallerimiz olan baz tutkular belli bir oranda
glenmemiz ve sevinli tutkulara geebilmemiz iin bir ara olabilirler. ncelikle, bizde
tr fikir bulunduunu anmsamak gerekir --birincisi "etkilenme fikirleridir", ikincileri
"mefhumlardr", ncler ise "zlerin fikirleridir". Birinciler bizde hep vardr, ikincilere
ksmen ve baz hallerde sahip oluruz, ncler ise, doru drst "felsefe yapmadka" ok
zordurlar. Kurtulu, ykselme, ya da "k" hep mahkm grndmz "birinci tr"
fikirlerden ikincilere ve nclere doru hareketimizdir: Ama olaan insanlk halindeki
"ykselip alalmalarla" ve savrulmalarla belirlenmi fikirler ve duygular sralan insan hep
"etkilenme fikirleri"nin dnyasna kapatmaktadr --Spinoza'nn "affectio"su... Bu, ksaca
sylemek gerekirse, "bedenin belli bir eyden etkilenmesi" demektir: Gne nlar
bedenimde gezinirler... Ve izlerini brakrlar. Bu noktada nemli olan, bu trden fikirlere sahip
olduum lekte ve srece, onlar bedenimde "izler" halinde barndrmay srdrmem ve bu
"etkilenmelerin" nedenlerinden asla haberdar olmamamdr. Bedenim, duyularn etkilenmitir
ama neyin tarafndan, hangi yollardan etkilendiklerinin fikri elimde deildir --gne kili
katlatrr, mumu ise eritir... Bunlar bile "etkilenme fikirleri" oolmakla kalrlar. Bu, gndelik
hayata aktarldnda yalnzca u anlama gelir --"etkilenme fikirlerinin" etkisi altnda kalmakla
snrlandm lde "karlamalarn tesadfne braklm" halde yaarm. Bedenim eitli
eyler tarafndan eitli yollardan etkilenip durur; ama ne yazk ki hi bir ey elimde deildir --
ve yine ne yazk ki, insanlarn byk bir blm, byle yaamay srdrr.

Sihirli ykseli "beden nedir peki?" sorusunun sorulduu andan itibaren balayacaktr. Spinoza
beden sorusunu hep "g" ve "kudret" terimleri iinde dnmeye eilimlidir --bir beden
neler yapmaya muktedirdir? Bir bedeni anlamak demek, onun baka bedenlerle iine girecei
temaslar ve karlamalar kavrayabilmek demektir --beden kudreti sorusu, bizi bylece
Spinoza'nn temel programnn en nemli izgisine tayacaktr: Gce dair hukuksal biimin
derin eletirisi. Blyenbergh adl, sk Hristiyan ve genten bir mektup arkada bir ara
Spinoza'y u sorularyla bunaltmaya giriir: Baym sizin felsefenizde "ktln" yeri nerede?
Tanrnn buyruunca yasaklanan, "gnah" olan, ve Adem'in "dne" (cennetten
kovuluuna) gtren "ktlk" hani? Spinoza nce ii safla vurur: Ktlk yalnzca bir
bedenin karakteristik birleimini, organizmasnn dzenini datan veya zarar veren bir
karlamadan ibarettir. Tanrnn gznden bakldnda da byle bir ey asla kt filan
deildir. Spinoza "skandal" balamtr. Blyenbergh srar eder: Baym, siz eytann ta
kendisisiniz! Tanrnn ahlaki yasa ve cezas sizin felsefe sisteminizin neresinde duruyor?
Spinoza bu soruyu, biraz sabrla ve neeli bir "Ademin d" yksyle yantlar --tabii kendi
yntemince: Srekli olarak Adem'e elmay yemesini yasaklayan Tanr rneini nme srp
duruyorsun. stelik bunu bir ahlak yasas olarak kabul ediyorsun. Ama bu i hi de bildiin
gibi olmad. Tanr Adem'e yalnzca elmay yerse zehirleneceini, baka bir deyile elmayla
karlamann Adem'in bedeninin karakteristik bileimini bozacan anlatt. Elma senin iin
zehirdir. Ama Adem, Hristiyanlarn inandnn aksine "ilk insan" olduu lde hi de
anlayl ve yetkin biri deildir --eer elmay yediyse bu Tanrnn buyruuna boyun emedii
ve gnah iledii anlamna gelmez. Olsa olsa elmann kendi bedeninin isel dzenini bozaca
konusunda hi bir gerek bilgiye sahip olmad, ksacas ne kendi bedenini ne de elmay,
ayrca kendi bedeniyle elmann karlamasyla neler olacan hi mi hi bilmedii anlamna
gelir.

Bylece her ey, bedenin gcnn nelere muktedir olduunun bilgisine nasl sahip olunabilecei
tartmasna balanacaktr. Bir beden, sonsuz bir derecelenme zerinde belli bir kudret
derecesinden baka bir ey deildir. Ve kudreti "hukuksal olarak", yani Tanr'nn "yasaklama"
iktidar terimleriyle ele almaya kalkmak tam bir felaket olmutur: Spinoza'nn kitabnn
birinci blm bu felaketi anlatr --insanlar, Tanrnn ve kendilerinin bilgisine asla sahip
olmadklar lde onun kudretini (sonsuz bir yapp etme kudretidir bu) krallarn kudretiyle
kartrrlar --Tanrya beeri zellikleri malederek onun sonsuz "sfatlarn" birer "karaktere",
"kiisel zelliklere" tercme ederler. Spinoza'nn birinci kitabnn stratejisi, dinler tarihine
ynelik en etkili saldry hazrlar --Tanrnn "bir" olmas, "balaycl", "yarlgaycl",
vesaire, btn bunlar "sfat" filan deil, Tanr asndan hibir karl olmayan beeri
atflardr (propria).

Blyenbergh ise hala srarcdr --peki annemi ldrmem ahlaki bakmdan toptan anlamsz mdr?
Ktlk nerede? ki eletirisi vardr Spinoza'ya: Tasvir ettiiniz doa srekli bir birleme ve
bozulma halinden oluan bir kaosa benzemiyor mu? Dzen nerede? Spinoza nazike cevaplar:
Doann tm asndan bakldnda her ey bilemedir ve bozulma, dalma diye bir ey
yoktur --yalnz bizim anlay gcmz asndan bakldnda "bozulmadan", "dalmadan"
bahsedebilirsiniz. Bu aklama Blyenbergh'e bir soru ans daha verecektir: Anlald
kadaryla btn ahlaki meseleyi belli bir kudret derecesi olan "ben"in ilikilerine uyan, houna
giden ile gitmeyen arasndaki farkllk zerine kuruyorsunuz --yani bir "znellik"... Ve bu
znellik asndan kusur ile erdemi ayrdeden eyin ne olduu felsefenizde tmyle eksik --
kusur ile erdem, sisteminizde yalnzca bir holanma meselesi halinde...

Spinoza'nn Blyenbergh'e verdii cevap, ite, btn felsefesinin zn davurmaktadr: Tamam,
der, Neron'un annesini ldrmesi bir erdemsizliktir. Ama insanlar ayn eyi, annesini
"bedeninin ayn hareketiyle" yani bir haneri tutup bir bedene daldrma hareketiyle ldren
Orestes iin neden sylemiyorlar? Doa ve Tanr asndan bakldnda, Neron'un annesini
ldrndeki "olumlu unsur" (imdilik bekleyin!) bunun bir su olmadn gsterir. Spinoza
bu garip metinde ne demek istemektedir? Orestes de "ayn niyetle" annesini ldrmt.
Neron'un cinayetini bir "su" haline getiren tek zellik, bunu yaparken darya "hayrsz,
boyunemez ve hrn" bir evlat olarak "grnmesidir". Spinoza bu kadar "hrn" ve "zalim"
olabilir mi? Meselenin asl, Spinoza'nn "imgeler kuram"nda yatmaktadr. Buna gre,
Neron'un cinayetindeki "olumlu unsur", onun bedeninin "gc dahilindedir" ve tmyle
"merudur". Doann bahettii en yksek hakla yaplmtr. Olumsuz tek unsur (erdemsizlik
ite budur), onun, bu eylemi gerekletirirken rettii bir imgenin varoluu ve bu imgenin
"annesinin lmnn imgesi", yani "i dzeni datlan ve bozulan" bir bedenin imgesi
oluudur. Bu eylemiyle Neron, "kendi asndan" kt bir imge tarafndan etkilenmitir --
"karakteristik ilikileri zlen annesinin bedeni." Baka bir deyile, kendisinin "yapp etme
gleri" azalm --kederli bir duyguyla (nefret, vesaire) etkilenmitir. Babasnn katili anas
Klytemnaistra'y ayn beden hareketiyle ldren Orestes'in durumu ise tmyle farkldr.
Toplumsal ahlak bu ii meru bir "" olarak kabul etse de, Etik asndan bakldnda olayn
btn grn deiecektir --Orestes, annesini ldrrken, kendi karakteristik ilikilerini
annesinin lmnn imgesiyle deil, babasnn yaamnn imgesiyle birletirmektedir. Alnan
bir yoktur --babasyla glerinin bir birletirilmesi vardr.

Bununla, Spinoza'nn Ethica'snn ana formlne eriiyoruz: Tutkularla gerekletirilebilen her ey
aklla da gerekletirilebilir. Elbette kurulu siyasal rejimler, din ve ahlak sistemleri akln herkes
tarafndan serbeste kullanlmasna kolay kolay rza gstermezler. Ethica'nn "siyasal" yn
bylece mutlak bir "eletiri" hareketi olarak belirecektir --hukuksal biimlerin eletirisi,
despotizmin eletirisi, ama en nemlisi "ideolojinin eletirisi".

Btn bu eletiri uraklar, Spinoza'nn eserinin iine stratejik takmadalar halinde yaylm
grnyorlar --hukuksal biimi altnda iktidar, akln icra ediliinin nnde en byk engeldir.
Gerek yapp etme kudretini (potentia) keyfi bir "yetke" diline tercme ederek (potestas)
iktidarn oluturur. yleyse siyaset olarak etiin tek amac, insanlarn yapp etme ve
zgrleme kudretlerini serbest brakacak siyasal tarzlar arayn yeinletirmektir.
Despotizm ise yalnzca modern iktidar yaplar iinde deil (orada artk pek bir ans yoktur),
pekala "zgrlk" yanlsamalarnn temel etki alanlarn oluturan cemaat tarzlar iinde
mayalanabilir --dinsel cemaatlarn "totaliter" ykselileri bunun ada rneidir. Spinozaclk
temel toplumsallama tarzlar arasnda yalnzca tek bir tanesini "zgr" bir iliki tarzna dayal
olarak ayrdeder --fiziksel ve duygusal "mecburiyetler" aygtna dayal aile deil; "komulua
dayal" mecburiyetlerin ynlendirdii "cemaat" deil, ticari-retimsel mecburiyetlere dayal
"tecimsel ortaklk" deil, "ideolojik gszln" yaratt gevek toplumsal dokulara dayal
"sivil toplum" deil, hepsini tek bir siyasal erk dzlemi zerinde yanklayan Devlet de deil--
en az iki insan arasnda mmkn olan tek "zgr" iliki "dostluk" ve "paylamdr". Anlay
gcmzn tamirinin ok acil bir zorunluluk haline geldii bir ada, toplumsal-siyasal
sarsntlarn acsnn en fazla yaand dnemlerden birinde yaadmz srada Spinoza'nn
eseri "gelecein felsefesi" olma zelliini bir kez daha hissettiriyor. Spinozaclk, bir zamanlar
Hegel'in syledii gibi yalnzca "felsefeci olmann zorunlu balangc" olmakla kalmaz,
dnyann hep deiiklie uramaya aday grnmleri iinde "paylam"n insanlarn
mcadelesi yoluyla bir toplumsal dzen olarak ortaklaa ina ediliinin dnsel aralarndan
biri haline gelir. Mutluluk erdemin dl deildir, kendisidir.

Virgl 1, Ekim 1997

Shoah ve Tekillik
Ulus Baker


Dokuz buuk saatlik bir filmin metninin kitab bizi nereye kadar gtrebilir? Bence bu trajik
metin bizi her eyden nce dorudan doruya sinematografiyi bir asrdr ziyaret eden bir
meselenin gbeine tamal, edebiyatn ya da kitap eletirisinin deil. Claude Lanzmannn
Shoah bir kitaba sdrlabilmi uzun bir tanklklar filmi ve tpk Jean-Pierre Fayen Langages
Totalitairesi (Totaliter Diller) gibi salt metin olarak da braklabilirdi. Zaten film Trkiyedeki
haliyle gsteri toplumunun, sinema repertuarlarnn snrlarn ayor. Dolaysyla burada kitap
stne tartmaktan ok sinema ve film stne tartacam.

Hatrlanrsa Michael Mooreun seyretmedii Fahrenheit 9/11 filmine ynelik mstehzi
eletirisinde Jean-Luc Godard Bu filmin belki de Bushun iine yarayabileceini..., belki
George W. Bushun Mooreun sanmak istedii kadar aptal olmayabileceini..., hatrlattktan
sonra, teknik bir meseleye deinirmi gibi sarf ettii bir cmlede, Mooreun imaj ile metin
arasnda ayrm yapmay bilmediini sylemiti. Bu cmlenin gazetecilerin gzlerinden kaan
nemi, tartacaklarmz bakmndan ok byk ve derindir. maj ile metin arasnda ayrm, ya
da imajn asla metni, sz tekrarlamamas ve de tersi, ite zellikle kinci Dnya Sava sonras
sinemasn hep ziyaret etmi olan bir tema, ya da beklenti...

Sorun Blanchotdan kaynaklanyordu: Parler cest pas voir (konumak grmek deildir)
gibisinden bir formld bu. Edebiyat merkezine alan bu tartmasnda Blanchot gndelik
ampirik konuma yetisi ile bir stn konuma yetisi arasndaki ayrm, giderek kopuu,
edebiyatn tanm dzlemine ykseltmenin peindeydi. Gndelik konuma grlebilir ancak
o anda kendisine hitap edilen kiinin grmedii bir eyleri sylemek iindir: Yamur
yayor, Televizyonda haberler balad gibisinden... Kantn yksek yetiler retisine
benzer bir kavram inas sreci boyunca Blanchot konumann, szn bir stn yetisini
tanmlamaya giriecektir. Konumak grmek deildir bylece u anlama gelir: Sadece
sylenebilir olan sylemek; sadece konuulabilir olandan, baka bir ekilde ifade
edilemeyecek olandan bahsedebilmek. te edebiyat, eer yksek bir metinse, buydu. Tabii ki
kendine ait nedenlerle Blanchot sadece konuulabilir olann deneyimlenemezlerden, yani
lmden ve sonu belirsiz olan dostluklardan ibaret olduunu dnebiliyordu ve bunlar halen
gnmz felsefesinin ana temalarn oluturuyorlar.

Tpk Paul Valrynin iiri ses ile anlam arasnda tereddt olarak tanmlamas gibi, Blanchot
da, muhtemelen salt edebiyatla ilgili olduundan ileride Foucaultnun, bir bakma da
Deleuzen zmeye alacaklar bir tereddt iindeydi sanki: Foucault, ve de tersi
demekteydi, yani voir cest pas parler (grmek konumak deildir). Forml tersine evirerek
bir ifte olumlama elde etmeliyiz. Yeni Roman akmn etkileyen karmak bir tartmann
iindeyiz ve hatrlanrsa, Marguerite Duras, Robbe-Grillet ve dierleri romanlarna paralel bir
film yapma abasn asla bir tarafa brakmadlar. Elbette romanlarn film yapmadklar gibi,
filmlerini de yazya dkmeye kalkmadlar. Foucaultnun ve de tersi dedii forml, yani
grmek konumak deil, tpk Blanchotda olduu gibi bir stn grme yetisini harekete
geirmeliydi ve bu yeti ite grsel adn verdiimiz sanatlara, giderek sinemaya gtryordu.
Salt grlebilir olan grmek ve gstermeyi bilmek; ite sinema buydu. Godard, Cahier du
cinma dergisi sayfalarndan film setlerine, giderek Sinema-Hakikat alanna srkleyecek olan
iklim de buydu.

Bu Bir Pipo Deildir (ceci nest pas une pipe ) balkl ksa kitapnda Foucault, Magrittein
eseriyle ama onun araclyla da, yeniden kendi sregitmekte olan eseriyle buluur. Bu
resmin paradoksal versiyonu vardr: Bir pipo resmi, altnda bu bir pipo deildir yazar; bir
karatahta resmi, tahtada bir pipo ve yine tahtann stnde bu bir pipo deil yazar; nc
ve son versiyon ise yine tahtada resmedilmi bir pipo ve altnda, tahtann dnda bu bir pipo
deil yazsdr. Tezgh bir okuldur: yetitiren ve cezalandran. Ancak, ayn zamanda
modernliin kapatma toplumlarnn temel formln ve Foucault arkeolojisinin ilkelerini de
aa vurur. Yarg demektedir ki bu bir hapishane deildir; nk biz orada slah ediyor,
eitiyor, topluma yeniden kazandryoruz.

Okul, retmenin tahtaya bir pipo izerek bu bir pipoduru retmeye abalayan kurumdur;
ona kar diren ise elbette Magrittein yapt gibi tersine evirme yoluyla, yani sz ile imaj
arasndaki ba kopartmakla, hi deilse sorunlu hale getirmekle mmkndr. Bir
grlebilirlikler alan ve sreci kurmaya ynelecek sinema da buralardan pek uzakta deildir.
Bazin ile Deleuzen genel olarak bir tanklklar sinemas diye tanmladklar kinci Dnya
Sava sonras sinemalar, talyan neorealismosuyla balayarak, Yeni Dalgadan Bamsz
Sinemalara srayarak, nc Dnya sinemasn katederek tanklk deerlerini yksek
grme yetisinin hizmetine sunacaktr.

Sinema znde montajlanm belgelerdir ve tm yirminci yzyl kaydetmitir; btn mmkn
tanklklar, yaplamayan filmler de dahil olmak zere iinde barndrmaktadr. Her fotoraf,
her film parac bir belge olduuna gre, belgesel demek, belgelerin tesine gemek ve
grnmeyenleri grnr hale tamak olmaldr. Younlam tanklk olarak belgesel
sinemann byk kariyerlerini sayabiliriz: Dziga Vertov, Chris Marker, Jean-Luc Godard, Alain
Resnais, Jean Rouch, Glauber Rocha, Aleksandr Sokurov... Sorun hep, gsterilen ile sylenen
arasndaki ba koparmak meselesinde dmleniyor gibidir. maj ile ses arasndaki ba
koparmann teorisini zaten Robert Bresson gibi byk bir sinemac yapmt. Ancak amac
Tanry imajlarn arkasnda ve tesinde belirlemeyi baarmakt. maj ile metin, tipik olarak
televizyonun, yani epeydir sinemay ldrd sylenen aletin, ortamnda birbirlerine birebir
tekabl ettirilirler. Godardn Mooreu ve filmini neden kmsedii anlalyor deil mi?
Sonuta bu bir TV Showdan teye gitmeyen bir filmik dnme tarzdr. Ne syledii imajdan
kopabilir, ne de imaj sylenenin yerini alarak tesine geebilir.

Lanzmannn Shoah ise ayn hatalara ilgin bir ekilde sahip olmasna ramen kukusuz
Mooreun banal politik performansna indirgenemez deerler tayor. Yine de Hegelin asrlar
nce yazdklar her ikisinin de hatasn ve snrllklarn yeterince da vuruyor: Namuslu
bilin her an sabitlenmi bir zsellikmi gibi alr; o, yaptn sand eyin tam kartn
yaptndan bihaber olan kltrsz bir dncenin tutarszlndan ibarettir. Yrtlm bilin
ise, aksine, sapknln bilincidir, stelik mutlak sapknln. Orada kavram hkimdir; namuslu
bilin iin birbirinden ok uzak olan dnceleri bir araya toplayan kavram; dolaysyla da dili
ruhla ykldr.. Sorun biraz da imajlarn Deleuzen seyreltilebilirlik dedii bir nitelii
yzndendir. Moore her eyi aktalite iinde tam tamna kuatmak, teslim almak, belirlemek
istemektedir. Lanzmann ise Auschwitzden bugne elde bulunan birka kaak fotorafn
Shoahn dehetinin mutlakln ispat edemeyeceini dnerek filmini hibir tarihsel
belgeye bavurmayan bir yzleme aktalitesi erevesinde biimlendirir. Oysa imajlar her
zaman seyreltik varlklardr; gerein yalnzca blk prk ksmlarn, paral bir tarzda
ifade ederler. Yksek grme yetisinden anlamamz gereken de ite bu blk prk imajlar,
metinler, bilgiler, enformasyonlar arasndaki st ba kurmay baarmak olmaldr. stenen
aslnda Mooredan farkl olarak, her eyi gsterilebilir bir ov halinde tutmak deil, ovu bir
ara olarak kullanarak gerein, yani Auschwitz gereinin hayal bile edilemez,
dnlemez olduunu vurgulamaktr. Bunun Heideggerin en tuhaf etkileriyle olduka
beslenmi olan Fransz dnce dnyasnn unsurlarndan biri olduu sylenebilir.
stenmektedir ki yalnzca bir hafza, bir giz, bir dil ifadesi kalsn Auschwitzden geriye; ama
asla imajlar deil. Ama, szn mutlak derecesine varmak, ariv imajlarna asla
bavurmakszn dehetin mutlak sessizliinin karsna mutlak bir sz karmaktr. Oysa
dnlemez olann pekl dnlmesi gerektiini, hatta esas bunun zorunlu olduunu
Arendtden beri biliyorduk.

Peki ama bu dnlemez nasl dnlecek? Epistemolojik bakmlardan bir zamanlar C.
Wright Mills Sosyolojik Hayalgc (Sociological Imagination) adl kitabnda bu konuya
dikkatimizi ekmiti: Bir orta snf memuru konumundaki sosyolog nasl olur da iktidar
sekinlerinin o gizli kapakl dnyasna nfuz edebilir? Elbette ki o, belirtilerden yola
karak, semptomatolojik bir tarzda hareket edecek ve snfsal olan szn geerli
klacaktr. Oysa Lanzmann, u anda ynetmekte olduu Les Temps Modernes dergisinde
yaymlad bir makalede sorunun belge deil gerek olduunu yazyordu. Varsaym
toplama kamplarndan hibir izin geriye kalmam olduudur. Dolaysyla Lanzmann hafzaya
ve tanklklara szler dzleminde, dil araclyla yklenerek performatif bir ilem
gerekletirecektir. tiraflar elde etmek ve en temsile gelmez eyin grsel eserini
yaratmak...

Kukusuz Lanzmannn Schindlerin Listesi filmi konusunda Hollywoodu tarzda Auschwitzi
yeniden ina etmeye kalkan Spielberge ynettii eletiriler hakldr; ancak gl
deildirler, nk ardndan Eer SSlerin ektii gizli bir gaz odas filmi bulsaydm, onu,
nedendir bilmem, gstermez yok ederdim diye eklemektedir. Bu ise filme bavurmakszn
nasl film yaplabildiini, giderek her eyin efektif bir metne nasl indirgenebilmi olduunu
gstermeye yeter. ddias bunun sonuta nihai film ve Shoahn mutlak ispat olduudur.
Bizzat toplama kamp kurtulanlarndan biri olan Semprunun dehetini celbeden bu iddial
szler, Lanzmannn belge fetiizmi denen eyi eletirirken kendisinin dt bir tekillik
fetiizmini beslemeyi srdren yle bir mantk zincirlemesiyle srmektedir: Olay tekil,
biriciktir, nk hi bir belge kalmamtr. Sistematik olarak Naziler btn belgeleri yok
etmilerdi ve ok tekil tanklklardan ve itiraf szlerinden baka hi bir ara, bu biricik olay
ifade etme gcne asla sahip deildir. Buna kar, Didi-Hubermann imekleri stne
ekmeyi gze alarak analiz ettii drt Auschwitz fotoraf ileri srlebilir elbette. Ancak
bunun da yeterli olduunu dnmyorum. Lanzmannn mantk zincirinin Ravaisson gibi bir
reti tarihinin mantyla belli bir ortakl vardr: Her trl belgeyi taradm, tanklarla
konutum, her trl aratrmay yaptm, ancak gaz odalarn gzleriyle grm olan tek bir
tankla karlaamadm....

Hikye bir zamanlar Spinozann Tractatus Theologicus-Politicusunda (Tanrbilimsel-Siyasal
alma) sorunlatrd iki yorumcu-hermentik konum arasndaki farka ve benzerlie
aynen tekabl ettiini dndryor. Spinozann eletirisi iki yorumlama tarz arasndaki
farkn pek de o kadar byk olmad yolundayd. Maimonides eer kutsal kitaplarda elikili
iki anlatm ile karlarsak, szgelimi Tanr znde tek iken biz diyorsa, o zaman doru olan
akln emrettiidir; tekisi ise metafordur, ya da slup unsurudur. Al Fakr ise diyordu ki: Eer
Tanr biz diyorsa onun oul olmadn dogmalar aka belirttiine gre bunun bir
metafor olduunu dnmeliyiz; nk aka denmektedir ki Tanr birdir.. Spinozann
eletirisi her ikisine de ayn biimde ynelmektedir: Her ikisinin de varsaym kutsal kitaplarn
her zaman doruyu syledikleridir; dolaysyla bir eliki sz konusu olduunda mutlaka
terimlerden birinin metafor olduunu varsaymak zorunda hissediyorlar kendilerini. Oysa
kutsal kitaplar asrlar boyu mdahale edilmi, deitirilmi, kopyalanm, yeniden yazlm
olduklar varsaylabilecek metinlerdir. Amalar da doal akl yoluyla doru yolu
bulamayanlara buyruklar, masallar ve ibretler yoluyla doru yolu imlemektir.

Lanzmannn varsaym da toplama kamplarnn mutlak dorular arasnda olduudur; tpk
Ravaissonun ayn mantk zincirini toplama kamplarnn hibir zaman var olmadnn kant
olarak kullanmaya girimesi gibi... Spinoza, kutsal kitaplarn da doadaki nesneler gibi
incelenmesi gerektiini neriyordu. Bu belki kutsallklarna halel getirecekti ama anlatsal
gleri insan toplumlar asndan yine de gl kalacakt. Mutlak doruluk yk Lanzmann
da, Ravaissonun arpk mantn da ziyaret ederken Holocaustun biricik bir olay olsa bile
kendi dnda pek ok benzerine, kendi iindeyse olduka karmak toplumsal, politik, iktisadi
ilikilere sahip bir karmaa olduunu gzler nne sermeyi engelleyecek bir tekil dnce
rneini de veriyor. Bunun nedeni, Lanzmannn her trden grsel-iitsel ya da metinsel arivi
reddederken aslnda kendi Shoahndaki btn tanklk szlerinin de bir ariv oluturduunu,
bir arivin imajlarla ve belgelerle birlikte ortaklat blk prkle sahip olduunu
unutarak bunu nihai doru, bir mutlak eser, bir ant havasnda sunmakta acele
etmesidir: Her ey tamam ite; hepsi bu... Daha diyecek ne var ki?...

Oysa daha denecek olduu gibi oktan denmi pek ok ey var. Her eyden nce toplama
kamplar jargonunda Sonderkommando ad verilen ve kamp iinde toplu lmleri ifa etmekle,
rgtlemekle grevlendirilen ve elbette ki Naziler tarafndan tanklk tehlikeleri bakmndan
sonuta mutlak olarak yok edilmeleri planlanan mahkmlarn, yenilginin ilerledii sralarda
yok etmekle grevlendirildikleri arivlerden kurtarabildikleri bir takm imajlar, fotoraf, film
ve belge paracklar... Kamplarn Nazi mitolojisinin temalar uyarnca, bir zamanlar Dumzilin
tasvir ettii l ilev art paryalar (Mslmanlar deniyordu onlara) eklinde organize
edildii tasavvur edilebilir. te bu paryalardan bazlar, nihai zm sonras arivleri yok
etmekle grevliyken frnlara aciliyet mazeretine de snarak ar ykleme yapmak suretiyle
baz imaj ve belgeleri yok olutan kurtarabildikleri, ya da kendi seimlerince geriye baz
seilmi metinleri ve fotoraflar brakabildikleri biliniyor oktandr. Anlatabilecekleri yalnzca
geride kalan kalntlarlayd nk... Bunun da nedeni ve kayna olsa olsa Nazilerin ulusal
plana yaym olduklar bir Narsisizm uyarnca sonradan yakmak zorunda kalacaklar btn o
dehet grntlerini topyekun kaydetmeyi asla ihmal etmemi olmalaryd. Sonuta elde
Nrnberg ya da Eichmann olaylarndan daha sessiz, ama ok daha derin ve daha gl, ok
daha ifade gc tayan blk prk bir kme kalyordu; imajlardan, mektup krntlarndan,
fotoraf ve film negatiflerinden oluan...

Lumire kardeler sinematograf ilk icat ettiklerinde operatrlerinin ektiklerine vues,
baklar adn vermilerdi. Anlatdan en uzakta durduklar sylenebilecek tehisler ya da
filmik tasvirler denebilir bunlara. Serge Daney ile yapt bir syleinin ilgin bir noktasnda
Godard film yapmay, yani imajlar retimini, ama asli olarak montaj bir tbbi tehis ile
karlatrr. te bu sinzit dendiinde eye bir ad konulduu gibidir her ey. Eski Yunanllar
da eylerin gerek ad gibisinden bir mefhuma sahiptiler. Bu mefhum dilin tesinde eylerin
tanrsal ve gerek adlar bulunduuna, dolaysyla Pindarosun and bir Tanrlar Dilinin var
olduuna iaret ediyordu. Bir imaj ise gerekten de bir kelime gibi davranmaz, temsil ncesi
bir alanda yer alr ve ey ne ise onu gsterir; oysa kelime her zaman eyle bizim aramza
girer, bir dolaym oluturur. majlarn kelimelerin btnlne kart olarak blk prk
olmalar, seyrelmi olabilirlikleri de ite bundandr. Spinoza da Tractatusunda Musann
karlatklarn yle tasvir eder: Kafasnda bir imaj vardr (dadaki alev alm allk), bir de
sz (Tanrnn kendisine dorudan hitab)... Doann her eye gc yeterlii (Spinoza
felsefesinin dedii ey) ilkindedir; Tanrbilimin zorunlu yanlsamalar (Tanrnn kelam) ise
ikincisinde. Musa kelam ile imajn birbirlerini tekrarlaynn kurban olmutur: bir mucize...

Sz ile imajn birbirlerinden koparl Deleuzen incelikli tartmasna konu olan Straub
filmlerinde neredeyse temel filmik strateji olarak benimsenir. Eer toplama kamplarnda olup
bitenler arivde deilse, ceset ynlar gsterilemezse, altnda yattklar topraklar, ormanlar
ve ayrlar gsterilecek ve anlat szle ekillenecektir. Bu gerekten katlanlamaz gte bir
imaj tipidir. Belgesel sinemay hayvan ve uzaydan, biraz da sava kahramanlarnn
hikyelerinden ibaret grmeyen herkes, bu imaj gcn dolayszca tanyabilir. Yksek grme
yetisi bir grmeye sunmadr ve mesele Ici et Ailleursde (Burada ve Baka Yerde) Godard
ziyaret etmi olan bir atkdr. FK adna ekilen bu film, Fransz burjuvas bir kadnn
televizyon bandaki tanklna paralel olarak direni nakaratlar okutulan Filistinli ocuklarn
grntlerinin paralel kesimidir. atk Godard iin ok zor olmal; bu filmi burjuva
televizyona m, FKye mi iade etmeli? Sonuta cevap bellidir: Hi birine... ou kez
propaganda amal sinemann salt propagandaya indirgenmedii durumlar olmutur:
Eisenstein, Vertov, Kuleov gibi Sovyet sinema ustalarnn ou filmi propoganda film
kategorisine girebilir; baz feminist sinema teorisyenlerinin nedendir bilinmez ba tac
ettikleri Leni Riefenstahl elbette ki Nazi propaganda aygtnn asli unsurlarndan biridir.
Godardn Maocu dnemi ise iyi bilinir. Sorun gerekten de eserin kime hitap edeceinden
ok, daha doru bir terimle, kime iade edileceidir.

Yine Godard, Sovyet ve Nazi propaganda makineleri arasndaki farklara dikkat ekerken,
elbette ki Vertovun glen kyl ve ii kzlaryla Riefenstahln ektii Nazi kyl ordusunun
kzlarnn yapmack merasim glleri arasnda asli bir fark bulunduu konusunda
duyarlmz uyarmaya alr. Sonuta glme ve alama her yerde ayn deildirler ve
koullar tarafndan belirlenirler. majlar ise asla sonular ya da rnler deil, dorudan
doruya var olu koullardrlar. maj bir sonu ya da rn klndnda, Hitlerin gvde
gsterilerinden oluan Triumpf des Willens (1933 Nrnberg gsterilerinin sahnelendii) ve
Olympia (Berlin Olimpiyat gsterisi) gibi filmler Riefenstahln kariyerinin aslnda
sinematografik olmadn, yaptklarnn asla belgesel hazinesine dhil olmadn, bir tr
staging, yani kurgunun filmden nce yapld ve meknlar-zamanlar yaratmnn hakikate
deil sahnelemeye ait olduu bir dzenleme olduklarn gsterir. Nazi Ba Mimar Albert Speer
ile birlikte Hitlerin dev toplant salonunda ya da meydanda, resmi geitte hangi anda
belireceinin nceden mimari olarak tespit edilmi oluu sert bir izgiyle, szgelimi Dziga
Vertovun Sine-Hakikat ve hayat, neyse o (jizn kak ona iest) ilkeleriyle eliir. Oysa Hitler
ve Goebbels, unutmayalm, toplama kamplar pratii dhil, sava ve her eyi sinegz
titizliiyle kameraya kaydettirmitiler. Btn bunlar sz konusu grntleri kaydedenlerin bir
sinegz olduklar anlamna asla gelmiyor.

Peki, metine indirgenmi, demek ki indirgenebilir olan Shoah nedir? Mmkn olmayann
itiraflar mdr? Oysa Lanzmann bunu bir eser olarak sunmakta, szgelimi Althusserin
deyiiyle znesiz sre olarak alglayamamaktadr. Film metindir; dorudan doruya ve elde
edilebilir, gerekten inanlmaz rportaj sekanslarndan olumaktadr. Ancak filmik yol dnda
bu sekanslar elde edebilmek iin bin bir trl baka yol mmkndr ve bu da filmin
dorulanmamln, rportajlarn ise performatif niteliini gzler nne sermektedir.

Ama imaj her yne doru, politik angajman tarzna bal olarak performans niteliini
tayabilir. Video Sanatnn douunda kendi vcutlarn artk ticari ve cinsel bir nesne olarak
deil, kirli imajlar klnda sunmaya abalayan bir feminist kuan byk bir etkisi ve
emei vard. Tabii ki bunun kt bir versiyonunun kamerann fetiletirilmesi ve onunla
sevimeye girimek gibi bir durum olabilecei, bu tehlikeden asla uzak olmadmz da
dnlebilir. Yine de szgelimi iirin masumiyeti tannrken (szgelimi Ezra Pound) acaba
neden bir belgeselcinin masumiyeti ve baland etik kayglar sorun haline gelebiliyor?

Bunun ba nedeni, belgeselcinin kulland ortamn ve gerecin, giderek aygtn gcdr. Dilin
tayabilecei enformasyonun bir imajnkinden ok da yksek olaca dilbilimcilerin bir yanl
ve filozoflarn epeydir kendilerini dilin, yani Logosun iinde hapsedilmi olarak grmekten
pek holanmalardr. Oysa mesela reklmclar bugn yazdklar metnin ancak ok kk bir
ksmn filmlerinde kullanrlar; grsellii dzenlemek iin yazlan metinler ve senaryolar,
iittiklerimizden ok daha fazlalar ve sonuta birtakm ekim talimatlarna indirgenebilirler.

Sorun elbette filmik ortamn tad enformasyon trnn ne olduuyla ilgilidir. Godard
yllardr srarla, belki de dorudan doruya kamplarla ilgili olan Shoahn da ak ak
karsnda olarak, kamplarn ekilmediini syleyip duruyordu. Elbette Cayrolun Resnais
tarafndan ekilen metni Nuit et Brouillard (Gece ve Sis) neredeyse Zolann Jaccuse (tham
Ediyorum) kadar etkileyiciydi, ancak o da Godard iin yeterli grnmemi gibidir. Yetersizliin
nedeni hi kukusuz filminki deil, toplama kamplarn kendi gereklikleri erevesinde
ekenlerin SSler olmalaryd. Godardn 1987 ylnda Marguerite Duras ile yapt bir
rportajda geen kk bir diyalog sekans meseleyi yeterince sorguluyor: J.-L. Godard
Ktlk grlmek istenmiyor, szle ktlenmek isteniyor. Bu konuda hep u toplama
kamplar rneini alyorum; gstermekten ok artk bir daha hi demekle yetiniliyor. Byle
bir eyin hi var olmadna dair, byle bir eyin pekala olduu cevabn verecek kitaplarla
karlanmak zere kitaplar yazp izmekle yetiniliyor. Oysa gstermek yeterlidir, bakmz
hala var... M. Duras Shoah gstermiti; yollar, derin ukurlar, sa kalanlar... J.-L. Godard
Hibir ey gstermedi... Neden gstermedi? nk Godard bu konuda baarszl gze
alacak lde Lanzmannn ok daha derinlerinde bir yerdedir ve bu imajlarla yzlemeye
duyulan, duyulabilecek korkuyu (ki bu, yukarda andmz gibi Lanzmannn ak ak telaffuz
ettii bir korkudur) iyi tanmaktadr: Gnmzde artk gsterilmiyorlar... Kimse istemiyor
zaten grmeyi... maj zordur... En zor olan da, Lanzmannn yapt gibi kurbanlarn bak
asndan ok zulmedenlerin dnyasndan ve bak asndan yola karak gstermektir; nk
bu katlanlamaz olacaktr. nsan orada kendi insani ve insanlk d yanyla ayn anda
karlaacaktr. stelik Godard btn bunlar ABD askerlerinin Irakl esirlere zulmederken
ehvetle bu sahnelerin fotoraflarn ekmelerinden ok nce sylyordu. Hatrlanrsa,
hakkndaki tartmay kestirip att Moore, bu grntlerin elinde epeydir bulunduunu,
ancak film tamamlanmadan nce filmin reklmn yaparm gibi grnmemek adna bunlar
ak etmemi olduunu syleyebilecek tynette biriydi. Tabii ki bu Lanzmannn imaja
reddiyesi ile kartlk iinde bir tavrdr ve gnmz mega kapitalizminin televizel
kurallarna olduka uygundur. Lanzmannn bu kadar kt durumda olduunu da elbette ki
syleyemeyiz.

Bir tartma deilse de en azndan bir uyar, Nazi mezalimi konusunda yaplan baz filmlere
ynelik bir Foucault eletirisinde belirmiti bile: Pier Paolo Pasolininin Salo ya da Sodomeun
120 Gn adl tiksindirici imajlarla ykl filmine uzak durmak gerektiini, Nazilerin asla
alarn ruhu gibisinden derinliklere, cokusal ifade yollarna, Freudcu handikaplara sahip
kiiler olmadklarn; tam aksine toplumu ve evi pisliklerden, ingenelerden, Yahudilerden,
homoseksellerden temizleme obsesyonu iindeki yaygn bir Avrupai tipe dhil olduklarn,
bunun bir histerik ev kadn psikolojisinden teye gemediini, ok ok bir orta snf arzular
kompleksini dile getirebileceini sylyordu. Heideggerin Kehresinden itibaren kurulan
postmodern konumlarn temsil edilemez, dile getirilemez, dnlemez yaftalaryla
lanse ettikleri her ey sanki btn karmaklna ramen, bundan ibarettir. Blanchotnun
konumu tam tersine olumluydu: Dert, dnlemezi ylece brakmak ve bir
dokunulmazlk etiiyle, halesiyle sarmak deil, salt sylenebilir olan sylemek diye
tanmlanacak bir st yetiyi harekete geirmekti. Foucaultnun ve de tersi... forml ise
imajlar ve halen bir yerlerde var olmay srdrdn varsayabileceimiz bir arivi bize
yeniden kazandracak bir diyalektii devreye sokmaktadr. Kamplar ultra, ar bir durum gibi
grmeye, gstermeye almak, onlarn o sefil organizasyon mantn kavramay, dolaysyla
insanl hala ziyaret edecek bir tehdidi tanmay reddetmek demek olacaktr. Bu erevede
anlalabilecek bir dier konum da kukusuz Godardn kendi kendine ynlendirdii mstehzi
bir sulamadr: Jean-Luc Godard Bay Spielbergin Hollywoodda Auschwitzi yeniden ina
etmesini nleyemedi...

Bu arivden baz grntlerin Ankara Balgattaki Kara Kuvvetleri Komutanl Film Arivine
savan son gnlerinde Von Papen tarafndan kopyalanp gnderilmi olabilecei gibisinden
bir tahmin iin yeterli veri oluturacak birka olayla karlam olduumuzu hatrlyorum.
majlarn stn en salam bir ekilde rtebilecek dezenformasyon yeteneinin Trk
brokratlarda bulunabilecei konusunda Von Papenin doru bir sezgisi devreye girmi
olmal. Ancak her durumda egemen felsefe byle bir arivle ve imajla asla karlamamak ve
bu yaanty kamuya amamak ynnde gitmeyi srdrmektedir. ok ve Beyin: Ylmaz Gney
Sinemas zerine
Ulus Baker


Sinemann temsil sanatlarndan biri olmad, insan dorudan doada, evresinde, ortamlarnda,
dncelerinin ak iinde hareket halinde bir varlk olarak resmedebildii, doay bizzat
seyircinin beynine iletecek bir cihaza --imaj-kadraj-montaj-- sahip olduu, bu sayede yalnzca
"dnlebilir" olmakla kalmayan, "dnmeye zorlayan" bir ierie dorudan ifade
kazandrabilecei fikri, sinemann ilk dnemlerinde bu ii ciddiye alan sinema adamlarn,
Gance', Eisenstein', Vertov'u srekli olarak ziyaret etmi olan bir dnceydi. yle ki,
sinemadan hem bir "kitle sanat" olaca, hem de dnebilir belirlenmemilik olarak
kafalara, beyine bir Heidegger'in deyiiyle bir "noo-ok", bir akl oku verebilecei, bunu
sosyal ve politik ilevsellie kavuturabilecei umuluyordu. ten sinemann erken dneminin
amac: dnceyi oklamak, beyine, kortekse imajlarn hareketini, titreimlerini dorudan
vermek.

Byle bir kavray, klasik politik sinemay da koullandryordu: kitlesel bilinlendirme sinemas.
Eisenstein Doay nesne, kitleleri ise zne haline getirecek ve insan-doa diyalektiini
temellendirecek bir sinema arayn srdrrken, "devrim sinemasnn" teki kutbunda,
diyalektii bizzat doann, ya da insann ikinci doas ve evresi olarak makinalarn imajlarnda
ve ritimlerinde yakalamaya alan Vertov yer alyordu. Sinema kuram, pek erken bir
zamanda belki de psikolojiden daha gl bir "beyin aratrmas" dal haline geliyordu.

Sinemann bir dorudan iletim ortam olduu, dolaysyla sanat eittir iletiim, bir fikirler ya da
mesajlar iletiimi olarak sanat gibisinden mefhumlar paralayabilecek bir aygt olduu
bylece pek erken ortaya kar --sinema anlatmak zorunda deildir; gstermek zorundadr --
daha derinden yakalarsak, grlemezi, gzn gremediini, alglanamaz grlebilir,
alglanabilir klmaldr. Bugn politik sinemay salt ideolojik mesajlarna bakarak yarglamaya
almamz, tpk son gnlerde Ylmaz Gney sinemas etrafnda kopartlan gdk ierikli
tartmalarda olduu gibi, olsa olsa sinemaya balang dneminde duyulan bu samimi
gvenin yitirildii bir sinema kltrnn artk hakim duruma geldiinin delilidir. Evet, devrim
sinemaclarnn sinemaya yaptklar yaratc ve kuramsal yatrm, tm saflyla ve ocuksu
gcyle birlikte oktan geride braklmt: sinema belki kitlelerin bir sanat oldu ama kitlelere
ryalarn geri veren bir "elence endstrisi" olarak. Sinemann bugn dnyada ve elbette
Trkiye'de de sunduu o muazzam entelektel hilik, o muazzam sradanlklar silsilesi onun
artk kolay kolay "politik dnce" ortamlarn ziyaret edemeyeceinin bir kantdr.

Ylmaz Gney'in bir sinematografisi var: hemen tannan bir beyin etkisi bize bu onun filmi
dedirtebiliyor. Onu, ada Brezilyal ynetmen Rocha ile birlikte modern politik sinemann
kurucusu klan ey, dnce-bilin-beyin lsnde gerekletirdii bir operasyondur. Eski
politik sinema, ya da klasik sinema politik olmak istediinde, beyinleri kitlesel olarak daha st
bir bilin dzeyine eritirecek bir "yumruk sinemas" forml ortaya kmt (Eisenstein).
Ylmaz Gney'in dnya sinemasndaki yeri, Latin Amerika sinemasna paralel olarak, beyne
verilen okun ok farkl bir trn icat etmi olmasndan geliyor.

Burada daha nce defalarca seyrettiim Yol filminin geenlerde nihayet yaplabilen son
gsteriminde gzlemlediim bir hali aktarmam gerekiyor: film boyunca seyircilerin karanlkta
kukusuz grlmeyen yzleri, film bitip klar yandnda ifadesiz, bembeyaz, ya da kzarm
iseler, bunu beyindeki kalc bir etkiye yormak gerekir. Ben de dahil, yanmzdakilere tek sz
edemeyecek halde ka ynelmemiz... lf deitirmek ve gndelik hayata yeniden dnme
zorunluluu... bu zorunluluun her an darmadan oluu --nk Yol'un gsterdii dnya tam
da bizim dnyamz olmay srdryor... Film boyunca herkes trans halindeydi ve bu trans hali
filmin ta kendisiydi --yerler ve topraklar, trenler ve hapishane, otobsler ve kentler...

Gney, Rocha ile birlikte yeni bir "daln" kurucusuydu: buna modern politik sinema veya daha
keskin bir terminolojiyle "ajitasyon sinemas" adn verebiliriz. Ama bu, daha derinden
bakldnda, nc Dnya insannn daha kolay grebilecei evrensel bir politik gerekliin
kendini ortaya koymasdr: gnlk yaamn her grnmnn, ailevi hayattan dlanmla,
otobs garnda bilet alrken... jandarma tarafndan stnz aranrken olduu kadar srnz
ehre doru gderken --Kurban bayramna kadar... her eyin, ama her eyin tam tamna
"politik" olduuna dair bir bilintir bu... Bat toplumlarnn aydnlar politikann byle bir ey
olduunu pek ender olarak ayrdedebilmilerdir: modern edebiyatta Kafka size aile
makinasnn hi de "zel yaamn" kk, kirli, ufak tefek romanslardan ibaret
olmayabileceini, Devletin ve brokrasinin o yksek katn ta batan bir dzen olarak
benimsemi olduunu, te yandan her brokratik makinann aileye, babaya ve onun
sembollerine srekli olarak bal bulunduunu gsterecektir --"bir babann oluna verdii her
buyrukta binlerce lm hkm sakldr..." Bat dncesi, Marksizmin belli bir yorumu da
dahil olmak zere, zel hayat ile kamusal, politik hayat arasndaki ayrm ayakta tutar,
birinden tekine geiler yaatr... Oysa biliyoruz ki orada bile, politik aygtlarda temsil
edilmeyen bir yn mikropolitik unsur i bandadr --zel hayat ve dayanma, bir mafya
ailesi... ama sonuta her ey politiktir. Politika "Devlet" ve temsil ilerinden ok farkl bir
alanda cereyan eder... Bunun nc Dnyada veya Gilles Deleuze'n deyiiyle "aznlk
edebiyatnda" daha kolay grlebilir olmas doaldr.

yleyse Ylmaz Gney sinemasnn beyne verdii uyarda saklanan iki nemli unsur ve ok tuhaf
bir "ayklk" tr vardr: birincisi, Kant'tan beri Bat uygarl kty, ktl insann iine,
ruhuna, ryalarna ve niyetlerine Protestanca, pek Protestanca dahil klmtr --ktlk ne
bedendedir ne de dardadr, bizdedir, ruhumuzdadr. Ktl bir evreye, insanlarn iinde
yaatld ortamlara, doaya ve dnyaya atfetmenin imkansz hale gelmesi iin Bat uygarl
elinden gelen her eyi yapmtr. nk kapitalizme birlikte hayatn "modern" ynetimi
insanlar ve nfuslar "evrelerini dzenleyerek", Foucault'nun gsterdii gibi onlara okullar,
hapishaneler, kentler, klalar, tmarhaneler, hastahaneler ve en nemlisi fabrikalar kurarak
ynetmek istemektedir. Gney sinemas, bir dizi yky tek bir montaj toplamnda
birletirerek, hapishaneyle "darsnn" tek ve ayn yer olduklarn, ayn katlanlamaz
kapatmann, dolaysyla her yerde ileyen bir genel politik gerekliin ifadesi olduklarn
gsterir bize. Ancak sinemada mmkn olan bir ey: insanlarn hapse tkan bir lkenin
kendisi hapishanedir. Kahramanlar ise "ruhsal otomatlar" gibidirler -- Yol'da, kahramanlarn
en ilericisi, en bilinli olan ta batan ona bir tren kompartmannda hsmlarndan bir ocuk
tarafndan tattrlacak lme mahkum edilmitir, teki kahraman, feodal namus kurallar
gereince ldrmek zorunda olduu karsn, ldrlmesi gereken yerde ldrmek zere dev
bir buz ln aacaktr. Olay izgilerinin toplam, anlalabilir, hakknda bilinleneceiniz
politik ve sosyal btnlkten ok, asla anlalamaz olan, katlanlamaz bir gereklii, stelik bu
gereklii yaamn en "zel" meselelerinden treterek ifade etmektedir. Umut'ta, Sr'de
olduu Yol'da da filmi klasik anlamda "politik" klan tek bir sloganla, tek bir "politik mesajla"
karlamyoruz. O halde sormak gerekir: Gney filmlerini, en azndan szkonusu ly
"politik" klan, Trkiye'deki politik rejim tarafndan yllardr yasaklanmasn salayan unsur
nedir acaba?

Bu unsuru bir "zvanadan kma" ya da Rocha'nn bir filminin adnda olduu gibi "trans" hali
olarak kavramak gerekiyor --Transtaki Topraklar... Ylmaz Gney, Cannes dln paylat
ve bu aralar onun hakknda bir film ekmeye hazrlanan dostu Costa Gavras'tan ok Rocha'ya
yakndr. Ne yazk ki Leyla Erbil'in Ylmaz Gney olgusuyla ba edebilecek bir senaryo
oluturabileceine de inanamyorum. Fatih Altayl ile Serdar Turgut'un budalaca saldrlarnn
ardndan Ylmaz Gney adna "cevap vermeye" kalkan yandalarnn tavr da Gney
sinemasnn ima ettiklerinden o kadar uzakta ki, onun iledii cinayetten, hatta "politik"
sloganlarndan "ayr", salt sinemas asndan deerlendirmek gerektiini syleyip duruyorlar.
Oysa Ylmaz Gney sinematografisi, ta balarndan itibaren bir "toplumsal tip", bir "yaam
biimi" ve bunlarn sinema dilinde beliri biimine dair bir dzenlilik sunuyordu: hayatnda
yaam olduklarn yaamam olan bir Ylmaz Gney'in o filmleri retme olasl yoktur.
Sinema, edebiyat, sanat yaam bir tarafta olacak, hayatn ve kiinin kendisi baka tarafta
olacak tipinden bir yaklam tmyle anlamszdr. Bu, sanatn hayatan bamsz, zerk bir alan
olmas gerektiini ima eden bir bak asnn (ya da aszlnn) ifadesidir. stelik Tunca
Arslan'n aylar nce Yol hakknda yazm olduu samasapan bir yazda, onun --12 Eyll
dneminde dahi-- orduyu ve asker imajn eletiren, "kt gsteren" grntlere, imajlara
bavurmam olmas alklanyordu --ite Ylmaz Gney bu kadar tuhaf yorumlarn
yaplabildii bir lkenin en sert eletirisini sinemalatrm olan kiidir. Evet, Ylmaz Gney
sinemasnn zellii, eskiyle yeninin, feodal ile burjuvann, ideolojiyle dncenin, bilinle
bilin-dnn, bilinlenmeyle ncesinin ardkln deil, samalk dzeyine varan
biraradalklarn sunmasdr. Orada artk klasik politik sinemada olduu haliyle Eski'den
Yeni'ye (Eisenstein'in Staroye i Novoye, Eski ve Yeni, ya da Genel izgi diye anlan filminde
olduu gibi), zel hayattan toplumsal, politik ve kamusal hayata, bilinsizlikten sinematografik
"yumruk" sayesinde bilince gei, ykseli ve bununla beraber kiisel, zel olanla kamusal,
politik olan arasndaki oynak snrlar yoktur --kiisel olan her ey politiktir, politik olan her ey
de kiisel... Klasik politik sinema, Pudovkin'in Ana'snda olduu gibi, bilinsiz, gnlk yoksul
yaantsnn kt aklyla yaayan ve olunun zerine titreyen bir annenin, olunun yitiriliinin
ardndan bayra devralmak zere bilinlenmesinin yksn anlatmaktayd. Ford'un Gazap
zmleri'ndeyse, bu kez hereyi ak seik grebilen anneydi --ama ailevi dayanaklarn birer
birer tkendii genel bunalm srasnda anne bu bilincini yitirecek, yerini artk nndeki hayat
ak ve seik farketmeye balayan eskiden kiiliksiz oluna brakacaktr. Klasik politik film ve
edebiyat bylece bize hep "bir ulusun douunu" --unutmayalm ki Griffith'in bu kt ama
nemli filminin benzerleri defalarca Yeilam', bir sr kt taklidiyle ziyaret etmitir--,
politikann ve tarihin tepesindeki byk oyunlar, yaz da topyekn devrimsel birikim ve
dnm anlatp dururdu. Gney'inki Eisenstein'inkiyle ayn devrimcilik deildir artk:
geileri deil, yanyanalklar terennm etmektedir. Beyne ilettii ok, ufak tefek, gndelik
hayattan ekilip alnm, "nemli anlarnn", kader anlarnn belirlenmedii "srekli" ve kk
oklardan oluur. Olutuduu bir bilinten ok bir bilinddr.

Bilind: dnn ki, krdan kente g ediyorsunuz --bu topyekn bir gei ya da bakalam
deildir... Gemi ile gelecek arasnda bir gei varsa eer, bu gemi kendini iki biimde
imdiye sunacaktr --bir hafza biiminde ya da eskinin srekli geri dn biiminde. Ylmaz
Gney Umut filmini ektii kadar Umutsuzlar filmini de eken kiiydi. nk ona gre gemi,
feodal yaant, kentteki lmpenlik ve her trl arza imdide yaanmakta olandr. Hafza
modeli yerine imdinin o absrd varoluu, hep varoluu sz konusudur. te bilinci zvanadan
karacak olan o tuhaf g buradan geliyor: isyan mmkn tek yol olarak brakan, bilince
dorudan asla hitap edemeyecek olan bir bilinaltn gsterilen her eyle, toprakla, Umut'taki
u kavrulmu dallarla, Yol'daki u buz lyle, giditen dne kadavralaan at bedeniyle, ve
bir kadnn ancak atn kadavrasyla karlat anda "brakan", "terkeden" yaama
kuvvetleriyle... Gney filmlerinde her ey tek bir dzlemde, kuvvetlerin ve yeterliliklerinin,
dolaysyla snrlarnn alannda zlmektedir. Her kameraman, her montajc, her ynetmen
"kuvvetli" grntler arar --ama Gney sinemas kuvvetlerin kuvvetini, bir st dereceyi,
grd manzara karsnda davranamayp saknmak zorunda kalan, seyir ettii lde
seyredilen suratlarn duygulanlarn kaydetmenin peindedir. Gerekten de, Gney
sinemasn yeni bir sinematografik imaj tr icat eden talyan neo-realizmine yaklatran bir
unsur vardr: sinema tarihinde, balang dnemlerinde olduu kadar genelgeer filmlerde
yzlerden beklenen ey durumlara gre davranlarn nedenlerinin kavranaca ifadeleri
vermeleriydi; uzun sre sinema, ekranda grlen yzlerin de ekranda gsterilenlere bakyor
olduklarn temelli bir felsefi fikre kavuturamamt. Yz artk grdklerine maruz kalyordur -
-inanamyor, katlanamyordur... hareketi engelleniyordur... ite Ylmaz Gney sinemasn
aklayan ey: bu aralar sanki onun sinematografisinin paras deilmi gibi baklan o
"sloganc" denen Arkada filminde, ya da daha nceki irkin Kral tipolojisinde de geerli olan
bir yz ile kar karyayz. Bu "yz" elbette Ediz Hun olmazd, Tark Akan ya da Tuncel Kurtiz
olurdu... Ama nemli olan, Trk sinemasnn hibir zaman ekmeyi baaramad u yzler,
suratlar meselesinden ok, aksiyon filminden tipoloji ve toplumsal tip retebilen bir
sinemann nasl mmkn olduudur.

Yol'dan sonra yaknda Sr filmiyle de karlaacamz Ylmaz Gney, her durumda balangta
Muhsin Erturul'a teslim edilip her trden zgn imaj aray ve deneyi engellenen Trkiye
sinemasnda evrensel bir yeniliin tek rneiydi. Onu hala "sosyal ierikli" film yapt diye
selamlanan ve kendi apnda ok iyi bir filmci olan Ltf Akad'n veya Metin Erksan'n
"devam" ya da "mirass" olarak grmeyi brakmak gerekir. Bu sinemay ne abartabilirsiniz
ne de kk grebilirsiniz --o ne ise odur ve yaama duyulan bir inantan, sinemaya duyulan
bir inantan, tek bir byk ok yerine kk oklarla ileyen, bununla muazzam birr ajitasyon
gcn harekete geiren, bunu yaparken kendisinden ve sinemadan baka hibir eyi temsil
etmeye yanamayan bir sinemadr.

Bu beyne verilen yeni bir ok tryd --dnlemezi ve katlanlamaz hissettiren, ounu erif
Gren'e borlu olduumuz grntlerle ileyen, politikay mesajlar ve sloganlar araclyla
ilettiinde bile "buradaki esas mesele bu deil, bambaka bir ey" dedirtecek bir kuvvetti bu.
nk sinema insan ile doay birarada sunabilen --galiba-- tek sanattr. Kuvvetlerle, g
vektrleriyle iler ve doasnda politiktir. nemli olan Ylmaz Gney'i kiiliiyle ya da ondan
ayr olarak sinemasyla deerlendirelim demek deildir --sinematografinin kendisi, z be z
bir dnce gc ieriyor nk... Deerlendirmenin as hem kiisel hem de politik olmak,
dahas bu ikisinin aynlna yaslanmak zorundadr. Ylmaz Gney sinemasnn soruturulacak
daha ok taraf var...
Video stne
Ulus Baker
Yenilik ya da icat nedir diye sorduumuzda aslnda ok karmak srelerden bahsederiz. Karl
Popper "icadn mantnn olmadn" sylediinde sorunu greli bir kolayla
kavuturuyordu, ama nihai olarak "yeni ne demektir?" sorunu zlemiyordu. Bu soruyu en
radikal bir ekilde ortaya atanlar gerekten de sosyal tarih erevesinde Gabriel Tarde, felsefe
dzeyinde ise rencisi Henri Bergson oldular. Tarde'a gre "yeni" iki taklitler serisinin u ya
da bu anda bulumalaryd. Szgelimi fotografn icad nnde sonunda ok eski bir camera
obscura tekniiyle baz maddelerin gne nlarndan farkl oranlarda ve dereceler boyunca
etkileniyor olmalar konusundaki "simyasal" bilgilerin Niepce'in kimliinde ve beyninde
biraraya gelilerinin bir sonucuydu. Optik ile kimyann zel bir bileimi... Sinema ise kinetik ile
fotografn zel bir bileimi olarak optii ve kimyay iermeyi srdryordu. Hatta Hollywood
"star sistemini" olutururken sonuta bunu bir "kozmetik sanayii" olarak da grmemi miydi?
Boya ve makyaj, k ve imaj birbirlerini tekrarlayp durmaya baladndan beri klasik bir
sinema tarihinin iine girmi durumdaydk zaten. Bazen icadn ve "yeni"nin bulumalar son
derecede farkl trden ortamlar arasnda olabilirler. Fotorafn balanglarnda pozlama
sresinin uzun olmas gibi sonradan giderilecek teknik bir mesele bile birtakm kltrel ve
sosyal oluumlarla biraraya gelmiti: portre fotoraf yalnz ller zerinde mmkn olduu
iin, 19. yzyl ortalarnda zellikle Protestan lkelerde "memento mori" (lm hatrla)
sanatlar trediler ve aileleri iin l ocuklar ssleyip psleyip fotoraflarn yadigar
brakma konusunda uzmanlatlar. Pozlama sresi ksaldka "sokaktaki resim" teknik olarak
elde edildi, ama Rodin ile fotograf bir arkadann bir sohbetinde dile getirildii gibi bu bir
gerilime yol at: tamam enstantane fotoraf elde edebilmitik ama sokaktaki hareketli
nesneleri, yayalar, arabalar, uan bir kuu, koan bir at ektiinizde ok tuhaf bir grnt
elde ediyordunuz. Neden bunlar seri imajlar halinde ekmeyelim (Muybridge, Marey)?..
Akas enstantane fotoraf bir "film beklentisi" haline gelmiti belli bir noktada... Hareketi
fotogramlar halinde kaydererek yanstmak... Herkes bunun fotograf deil fotogramlar silsilesi
olduunu biliyordu ta batan beri ve ou kii bunun ne ie yarayacan, hareketi aynen
yanstmann ne gibi bir ie yarayacan (sinematografinin mucitleri de dahil olmak zere) pek
kestirebilmi deildiler. Ancak Mlis sonrasnda "montaj" devreye girince sinemann devrin
en etkili arac olaca ortaya kt. nk modern toplum, endstrisinden edebiyatna,
sanatndan mimarisine, devletinden ekonomisine bir "montajd"... Napolyon modern usul ve
medeni kanunlarn aslnda monte ettirmiti. Mhendislik montajdan ibaretti (ve zaten terim
19. yzyl mhendisliinden tremitir). Montaj her eydi ve sinema, her eyi kaydedebilen
bir cihaz olarak ortaya kt andan itibaren modern toplumun zn en iyi yanstacak ortam
olarak beliriyordu: nk sinemann bizzat zyd montaj (Eisenstein)... ta kendisiydi... Ve bu
sayede sinema modern toplumda neler olup bittiini baka her eyden daha iyi kavrayacak ve
ifade edebilecek ara olarak grnyordu. Epstein, Eisenstein, Vertov gibiler iin "montajn"
her ey olmas sinemay, adand kitleler ile buluturacak bir zellikti --uyutulacak ya da
uyandrlacak, ayaklandrlacak kitleler.

Sinemann balangtaki zgveninin greli olarak abuk andn sylemeliyiz. Deleuze bu
anma srecini hareket-imajn krizi olarak tasvir ediyor. Godard ise suu "talkies"de, yani
"konukan filmde" buluyor. Montajdan bu vazgei, Bazin gibi byk bir sinema filozofunu
bile etkilemi ve sinemann bu sayede realiteye daha derinden hakim olabilecei fikrini
uyandrmt onda. Montaj ilkelerini yeterince ve neredeyse tm zamanlar iin
formelletirmi olan Griffith'in sinemas yava yava montajsz sinema karsnda geri
ekilecekti... Ama bu gereklemedi: montaj televizyona, Godard'n deyiiyle sinemann
yaratt o byk gnaha geti, stelik bu "yavru" apansz genileyerek sinemay da "kayt
altna almaya" balad. Video teknik bir yenilik olarak bildiim kadaryla televizyonun hareket
kazanabilmesi ve annda yayndan kurtulmas iin gelitirilmi televizel bir teknoloji.
Kamerann ufalmasnn nedenlerinden biri de hi deil: 16 ve 8 milimetrelik kameralar bunu
zaten salyorlard: tabii ki sava kaydetmek iin... Sonuta enstantane-seri fotoraflarn
mucidi ve sanats Muybridge de Amerikan i sava srasnda Kuzey'in cephe fotorafs
deil miydi? Sanat, "yce" bir metafizik erevede grmyor olsam da, ondan baz eyler
beklemek istiyorum yine de... American Independent Cinema (Amerikan Bamsz Sinemas)
16 milimetrelik kameralar gnlk hayatn iine atverdiyse bunda bu kameralarn, askerlerin
ve Vietnam savann elinden kurtarlarak "sivilletirilmesinin" byk bir rol olmutur.
Kameray sokaa karmak konusundaki o byk gerilimi hie sayan byk talyan
sinemaclarn unutmamak gerekir... Bu tr kopular video adna talep ediyor ve
benimsiyorsak brakn bunun gzergahn iimizi yaparken, arivlerimizi olutururken biz
tasarlayalm. Biz btn bu sreci, kamerann sokaa kma gayretini, kiisellemesini, ana ve
olaya bal klnmasn, bak alarnn oulluunu beslemeye ynelik bir gayreti videoya ait
bir aba diye dnyorsak bunun nedeni bu tr araylarn sinema tarihi iinde bulunmuyor
olmas deil. Tam aksine btn sinema tarihinin bu videografik imaj araynda olduu
gibisinden bir izlenim. Eer Coppola bile "video kamerasn alp evinde, odasnda, darda
olup biteni ekmeye balayacak tombul bir gen kzn bir Mozart haline geleceini" zlyorsa
gerekten de biraz "eilimlerin nemi" adn verdiim eye dikkat etmek gerekir.

Video meselesinin esasnda bir postmodern olgu olduunu hi sanmyorum. Bir defa, daha nce
de vurgulamtm, "ben sanatysam ve eserimi, bir hela olsa bile mzeye koyuyorsam, bu bir
sanat eseridir" gibi bir tutum tam da moderniteye aitti (Marcel Duchamp, Dada,
Gerekstclk). "Alnt" tam anlamyla "modern" bir mecburiyettir ve bunun ahikasn
kabul edilmeyen ve sadece alntlardan oluan tezinde bizzat Walter Benjamin
gerekletirmiti. Video Sanat denen ey sanyorum 70'li yllarda kendine bir "ad" buldu...
ama arlkla minimalist-feminist performans sanatlar sayesinde: Ulrike Reichenbach ve
benzerleri... Video onlar iin sonunda "gryorum" demekti: kadn vcudunu, kendi
vcudumu baka, kiisel bir bakla "gryorum"... Kameray vcudumda gezdiriyorum ve
benlerimi, ap aralarmn irkinliini (ya da isteyene gzelliini) hissediyorum... Kameramla
sokaa ktm zaman bana nasl baktklarnn monitr olabiliyorum... Video yanstmaz, bir
ayna vazifesi grr. Btn bu minimal uralar alann bir kalemde silip atmak herhalde
anlamsz olurdu. Sonuta modernliin en byk sinemaclarndan Dziga Vertov da bu
"gryorum"un peindeydi: kino-glaz, yani Sinegz...

Video'nun znde demek ki "kadn" yatyor. nk kendi vcudunu reklamcln ya da
Hollywood sinematografik sisteminin resmettii tarzdan farkl bir biimde grmek, kavramak
istiyor. Bu hi de kmsenecek bir ura deildir... Teknolojik bir buluun performatif-
kltrel bir bulula, dahas bir mcadele tarzyla son derecede ilgin bir buluma halidir. Tpk
Tarde'n tarihi elerken nmze kard srpriz bulumalar gibi...

Gryorum'dan Dnyorum'a nasl getiimize gelince... 50'li yllardan beri sanat erbab
birtakm kiiler, ama 18. yzyldan beri, bata Kant olmak zere Batnn en byk filozoflar bu
mesele stne dnp durdular. Bu adan Descartes-Leibniz'den Kant'a, oradan Blanchot
ve Foucault'ya kadar gayet net izgiler tasarlayabiliyoruz. Descartes "dnyorum" diye
haykrarak modern felsefeyi balatm olan kiidir. Kuku duyuyorum --varolduumdan bile...
ama kuku duyduumdan kuku duyamam... o halde dnyorum... demek ki varm... o
halde ben dnen... bir eyim... Kant daha akllyd... dedi ki her ey tamam ama "ben
dnen bir eyim" sonucuna yle kolay kolay varamazsn. Dnmek demek her eyi
kavramda ta batan iermek deildir. Dnmek demek onu mekanda-zamanda realize
etmek demektir. Baka bir deyile Napolyon hukukunda ya da Avrupa sisteminde realize
olmam bir Fransz Devrimi fikriyat (Voltaire, Rousseau ve genel olarak Aydnlanma) be
para etmez. Kant'tan beri modern dnya dnceyi ancak mekanda-zamanda gereklemesi
bakmndan deerlendiriyor. Bugn bir "fikir"den bahsettiimizde onun imajn da talep
ediyoruz --zamanda ve mekanda. Kurumlamam fikirler bugnk dnya iin bir hitirler...

Fotoraf, film ve benzeri imajlar stne mesela Sontag'n neden srarla Platonik imajlar dnyasna
bavurup durduunu ite bu yzden anlayamadm... Platon iin imaj bir fikrin, gklerdeki
uzamsz-mekansz tanrsal ideann bir yansmasyd. Bugn bu tr imajlarmz yok: kaytlarmz
var... imdi "dnyorum" mekansal-zamansal kaydetmedir (Kant). Baka bir deyile
"dnyorum" bende bir fikir var'dan teye gemeyen bir belirlenimdir. Az ey deildir ama
ii botur. Neyi dndm anlatmaz... Onun yerine pekala "gryorum o halde varm" ya
da daha karikatrms bir ekilde, "yryorum, demek ki varm" geirilebilir. Peki Video ergo
Cogito nasl mmkn olabiliyor? Gryorum o halde Dnyorum dedirtecek koullar
nelerdir? Videonun bu temel Kant sorunsalla her zaman ilgili olacan dnyorum.

imdi... temel Kant sorunsal uydu: eyler ayn zamanda (salt ey olduklar iin bile) kendi
"belirlenme" koullarna sahiptirler. Dnmek bir faaliyettir, buna amenna, ancak
dnrken dndm eyin kendini bana bir sunma biimi vardr --buna Kant zaman-
mekan diyor... Baka bir deyile "gryorum" dediimde bu "dndm" ve
"anlatabildiim" O EY ile alakal bir ey sylemi olmam pek de garanti edilmi bir durum
deildir. ey, bana nasl sunuyorsa kendini, ite odur ve o ey hakknda bunun tesinde baka
bir ey syleyemem. Yalnzca onu "dndm" syleyebilirim. Ama dnmek Kant'tan
beri dnlen eyin deil benim bir belirlenimim, zelliimdir. Kant'tan nce byle deildi.
Dnmek eyin ideasnn bizdeki soluk bir yanssndan ibaretti. Fikirleriniz nceden vard ve
onlar kefetmek iin uramanz, "hatrlamanz" gerekirdi. Kant'la birlikte "gryorum"dan
"dnyorum"a doru bir hareket mmkn hale geldi: Bu bir "hareketti" ... yani sonradan
Hegel'in sistemletirecei "modern diyalektik" --ki Eisenstein sinemasnn btn ite bundan
ibarettir. Bir imaj bir dnceyi nasl uyandrr? Eer videodan bir "dnce aygt" kurmay
dnyorsak bunu elbette bu tr ustalardan dolaymlayarak yapmak zorundayz --ve
Eisenstein'in en ileri montaj tekniklerinin bugn reklamclarn her gn kullandklar teknikler
olmasna da pek kulak asmamalyz.

"Belirlenme koullar" nedir peki? unu syleyebilirim: "her yiidin bir yourt yeyii vardr" deriz
de "her yourdun bir yiide farkl bir yeni biimi vardr" demeyiz... Bu temel (ve belki de
ou zaman zorunlu) "znellik" yanlsamalarndan biridir. Videoyu ve sinemay hep bir
aktiviteler zincirlemesi olarak dnrsek bu meselenin esasn gremeyiz. Sinema ilk
balarda iki eyin peine dt: gnlk hayatn imajlar ve grsel hikayeler . kincisi sonradan
galip geldi ve Hollywood'un o muhteem hayaller dnyasn tesis etti. Ama birincisi her zaman
sisteme direndi, yeniyi retip durdu... znellik bir yanlsama haline geldii zaman
modernitenin en korkun hatalar yaplr. Belirlenme koullar tespit edilmeden znelliin
kurulmas mmkn deildir. Baka trl znellik her zaman liberal-postmodern formlne
brnerek herkesin kendi dnyasna ait olduu fikrine varr. Oysa byk Leibniz'den beri
biliyoruz ki znellik batan verili bir "zne durumu" deildir. Bir bak asn retmeyi
gerektirir ve eyler de bu olumakta olan znellik karsnda srekli olarak deiim
halindedirler. znellik, baka bir deyile, her an eyler durumuna gre yeni bak alar
oluturmak, yeni perspektifler ve konumlar icat etmek demektir --bir an sonra yklp
gitmeleri gibi trajik bir durumu her an gze alarak...

Diyelim ki video bizim iin bir znellik icat etme arac olsun. Bunu biz yle gryoruz. Sinema da
bir baka "znellik icad" tipi olsun. Nesneler zerinden bu znelliklerin "dolam" tipleri
acaba ayn mdr? Ben hi sanmyorum... Sinema ta batan beri, belli ve farkedilmez ince bir
izgi dnda (bunu ortaya karanlar Lumire ile Vertov oldular) nesnelerini "imaj" olarak
sundu. Oysa Kant iin (ona "videografinin babas" dersem glmeye erken balamayn)
hayalgcmz imajlar reten bir yeti deildi, "emalar" reten bir yetiydi. ema ise bir eyin
imaj, grnts deil, onun retilme kurallarnn btndr. Kant'n imajlar ile emalar
arasnda yapt ayrm son derecede belirgin ve radikaldir. Biz galiba videonun "ematize
etme" yetisinin peindeyiz ve ondan imdilik bunu umuyoruz. Bu "ematize etme" yetenei
ise videoya bir mekan-zaman kazandrr ya da atfeder: gryorum, o halde dnyorum...
Yani "dnmenin" "grme" diye bir tarz, varolu hali var. Bu dncenin btnn
tketemez tabii ki ama "salt grlebilir" olan, anlatlmakla tketilemeyecek pek ok ey ve
durum var bu dnyada. Sinema imajlarla (en gelikin formlyle Deleuze'n "hareket-imaj",
"zaman-imaj" adn verdii eylerle) iler. Video ise bizce "gryorum" edimleriyle iler,
imajlarla olmaktan ok. Sinemay "seyrederiz" ama videoyu "grrz" ... Seyir toplumu
varsaym bizi bir utan "rya" sinemasna, dier utan da o sefil televizyona gtrrken bu iki
belirlenimden kurtulmann, zgrlemenin bir aleti olarak videoyu kullanmaya almann
nesinin kt olduunu pek anlayamyorum... Godard ite bu noktada ortaya kyor. Herkes
Godard'n sinemaya sert bir klasik sinematografi eletirmenliinden sradn, Cinma-Vrit
ve devrimci film dnemlerinden getiini, sinema filmi rettiinde ise illa ki ona videografik
mdahalelerde bulunup durduunu biliyor. Godard bunun iin hep "ayrcalkl herhangi
mekanlar" tesis edip duruyordu: okuldaym, gryorum neler olup bittiini... hapishanedeyim
ve gryorum neler olup bittiini... gstermiyorum... gryorum... Bu gryorum sinema
cihaznn konvansiyonlarnda yoktur. Sinema hep bir "gsteriyorum" ile iliyordu. Ve filmlerin
"sinema filmi" olarak yaplm olmas salt bir teknolojik meseleden ibarettir. Diyoruz ki video
sinemann byk ustalarnn hep bekledii bir ey olmutu: etnografik film, Lumire, zellikle
Vertov, neorealismo, Nouvelle Vague, Independent Cinema vesaire... "Gryorum" en gzeli
Mahmalbaf'n o insan rperten filminde, hani u ynetmenin oyuncu setii filminde var...
Forml aheserdir: "gryorum, o halde gster bakalm..." Grsel-iitsel her eyi
"sinematografik" konvansiyonlar dahilinde deerlendirmekten vazgeebilirsek ("nnde
sonunda bunlar da kurgu yapyorlar" pek salam bir yaklam deil nk) herhalde
videocularn neye yeltendiini hissetmek daha bir kolaylaacak. Bu bir avangard deil,
balangta belki yle grnmek istedi, nk politik birtakm dertlerle rtmt. imdiyse
en modern grsel-iitsel teknolojilerin bir younlama oda m olduunun, acaba bir sanata
dnme ihtimalinin olup olmadnn sorgulanmas gibi meseleler etrafnda bir tartma
ortam olarak duruyor.

"Gryorum"dan "Dnyorum"a sray sinemann baarm olduu bir ey olmad. Bunu
sinema stne iki cilt yazm olan Deleuze de, hala sinema (ama video da) filmleri eken
Godard da itiraf ediyorlar. Hareket-imajlarn kitlelerin beynine vurup onlar dndrtmesi
gibi bir ideal, sonuta festivallerimizi enlendiren ve elence gzyle baktmz yar-sanatsal
aktiviteye dnt oktandr. te yandan " gremezsiniz" ama o size her eyi "gsterir".
Biz sinemay reddediyoruz diye bir mesele yok. Sadece "gryorum"un o esasl haklarn
savunuyoruz ve "grmenin yksek yetisi" olduuna inanyoruz. Bu yetinin varln byk
sinemaclar ispatladlar. imdi "yksek konuma yetisi" Blanchot iin gnlk ampirik dilden
belli bir uzaklamay, bir tr "ykselmeyi" gerektiriyordu. Gnlk konumam udur: "yamur
yayor... hava souk..." "Ahmet gelecek"... vesaire falan. Bu "dk konuma yetisidir"...
nk beni gren birine onun zaten grebilecei bir eyi "sylyorum". Bu "yalnz
sylenebilir olan sylemek" deildir. Sadece sylenebilir olan sylemek gerekir...
sylenmekten baka bir ifadesi mmkn olmayan yani... Bu Blanchot'ya gre "yksek
syleme yetisidir". Ve Blanchot "parler c'est pas voir", "konumak grmek demek deil"
dediinde bunu szle yapmt... nk mesela Foucault'nun, ya da "bu bir pipo deildir"i
resmeden Magritte'in aksine "yksek grme yetisinin" varolabileceini dnmemiti. Oysa
biliyoruz ki bir filmi "grmek gerekir"... Baka bir deyile, bir filme gidip, para verip
"seyretmek" yeterli deildir... gerekten onu tm evsafyla "grmek" gerekir... ve ne zaman ki
bir film "anlatlabilir" olmaktan kar, asla "aktarlamaz" hale gelir, o zaman film bir gerektir,
dilsel sanallndan kurtulmutur.

tiraf edeyim, yedi yldr uratm ve ok kr kurtulduum doktora tezimi belli bir noktadan
itibaren btnyle bu tr bir tartmaya adadm. Derdim sosyal bilimlerde eksik olan bir eyi
"belgesel" denen ama bence filmik yaantlarn toplamna yaylmas gereken bir urayla
btnlemek, entegre etmekti. Benim "film-deney" ve "film-fikir" dediim eylerden baka bir
uram yok. Ne belgeselciyim ne de video sanats. Sonuta bir "grsel-iitsel ariv" sknts
eken bir sosyal bilimci diyebilirsiniz bana. Ama dier sosyal bilimciler gibi videografik kaydn
ve arivin salt bir illstrasyondan ibaret olamayacan hissediyorum. Mesela "yoksulluk"
stne bir aratrmada evrede, odann iinde gezdirilen bir kamerann bir anketin metinsel
kaytlarndan ok daha "bilgi verici", yani "duygulandrc" olabileceini biliyorum. Belgesel
sinemaclar sosyal bilimcilerden ok daha gl etik kayglara sahipler (gazetecileri bir tarafa
brakrsak). nk kullandklar ortamn insanlar stndeki etkisinin ne kadar byk olduunu
hissediyorlar. Byle bir kaygy ben hibir sosyal bilimcide grmedim. Biz anketimizi yaparz,
geeriz... Sonularmz karrz byk bir rahatlkla... ama bu aratrdmz yoksulluu
"grdmz" manasna gelmez. Onu belki "anlarz", "syleriz", "iletiriz" ama "grmeyiz".
Oysa yoksulluun pekala birok, belki de sonsuz imaj vardr. Natrmort tarihi stne
alrken bir fikir uyanmt kafamda: yoksulluk nasl gsterilir? Natrmort 17. yzylda
Hollanda'da baladnda hep burjuva mutfann "zenginlii" stneydi. Yoksulluk bir tr
"memento mori", sembolik bir imaj olarak vurgulanrd yine de resmin iinde: bir kafatas,
tiksindirici bir bcek... Czanne natrmortlarn, yani 19. yzyl sonlarnda Fransz krsalnn
ykmn beklemek gerekiyordu "yoksulluun imajn" grmek iin... Akas yoksulluun imaj
nihai olarak "bombo", "kapkara" veya "bembeyaz" bir tual, ya da ekran deilse, baka bir
eylerle donatlmalyd... Yoksulluk "varolanlarla" (Heideggerci seinden) gsterilecekse eer
onun pozitif imajlarnn da bulunduunu varsaymak gerekir. Duvardaki bir atlak, gebe bir
karn, gmden su dken el... te bunlarn btn sosyal bilim szlerinden ve teorilerinden
daha gl afektif deerlere sahip olduunu dnerek bu tezi yazmaya girimitim...
belgesel sinemay kendi iinde apayr bir alan olarak grmediim gibi, "grsel sosyolojiyi"
illstre edilmi szlerden ibaret de gryor deilim yani. Diyelim ki imdi, video bana bu
olana, mesela yoksulluun imajlarnn arivini bir tr "gryorum" yetisine hitap edecek
ekilde sunabilecek. Bunu darda aramam, gider ekerim, ya da tam aksine, "yoksulluun
mmkn btn grntlerinden" seme yaparm... Bu meseleye dair bir fikir verecektir. Bu
noktada sanat ile bilim arasnda herhangi bir klasik ayrma bavurmam gerekmez. Sanat
eserinde "dnlmedii" gibi bir varsaym imkansz olduuna gre, dnrken ayn
zamanda hissedilmedii gibi bir fikir de sonsuzca anlamsz grnyor bana.

Sonuta:

Evet... derslerimizde, "bu bir video dersidir, sinema deil" diye balyoruz... bunun nedeni sadece
GISAM'n salt videografik olanaklarla donatlm olmas deil. Ayrca sinema stne epeyce
konuup tartyoruz; filmler seyrediyoruz vesaire... Ama bununla sylemek istediimiz baka
bir ey var: sinema ekicidir -eker ve eker... burada bunun ivasn deil, videodaki
olanaklarla tanmanz salamak istiyoruz. Ariv abalarmz var... filmin nnde sonunda
"tamamlanm" bir btn olmas gerekmediine, her filmin atonal mzik gibi ak
braklabileceine, baka bir filmde devam edebileceine, bunun iin filmik kapatm
salayacak hiyerarik bir dnme tarzna ihtiya olmadna inanyoruz...

Bunu ne kadar baarabildiimiz pheli elbette. Ama baarszlmz ortamn baarszl deildir,
bizim anlatmadaki ve sonular elde etmekteki beceriksizliimiz, acemiliimizdir. te belki de
bu yzden Godard'n beklentilerine yneliyoruz ve onlar anlamaya, iletmeye, anlatmaya,
yaymaya alyoruz. Sonuta ben gerekten JLG'nin "yeni bir imaj tipi" rettiine kani olmu
durumdaym. Grsel-iitsel-grafik --imajn her trn kapsayan tek bir imaj... yani video-grafi:
yani... "gryorum"... Godard Histoire(s) du Cinma'da inann gerekten "sinemadan alyor"
deil... yepyeni bir imajlar estetiiyle sinema stne dnyor, hayflanyor, duygulanyor,
etkileniyor... ama ayn anda sinemay inceliyor, lanetliyor, kutsuyor vesaire...

Btn bu meselenin Tarde felsefesiyle nihai ilikisi ise bence urada: her "yeni" bir karlamadr.
Zaten "irek" olan oluumlar "yeni"yi barndramazlar. Baka bir deyile sinema estetii
iindeyken video yapamazsnz, olsa olsa onun varolmas iin Vertov gibi, Rossellini gibi,
Cassavetes gibi "arzu duyarsnz". Ama btn abalar VIDEO yani "GRYORUM" iindir --
"gstereceim" ya da "grmeye geldim" gibisinden deil. Tiyatrocular sinemaclara oranla bu
gerilimlerin acsn kendi ortamlarnda daha sert ve actc ekilde yaadlar... Grotowski "her
eyi boaltyorum, sadece plak vcutlarmz var" diyerek "yoksul tiyatro" retisi gelitirdi.
Bu aslnda sinemann "gsteri toplumuna" bir meydan okumayd, tiyatronunkine deil. Niin?
nk sinema hep "varolanlar" gsteriyordu ve "olmayandan" pek haberdar deildi.
Tiyatroda GRYORUM ok tuhaftr ve sizi sahnedekilerle bir rekabet ilikisi iine sokar.
Sinemadaki gibi kahramann gz deilsinizdir ve her durumda, sahnede bir eyler olduunda
farkl bir irkilme haline girer organizmanz... Sinemada ise GRYORUM'un tesinde her an
her eyin olabileceine, "grnebileceine" ta batan inanmsnzdr. Sinemann
GRYORUM'u sizin GR ve YORUM'unuza braklan bir znellik tarzdr. Beki de VIDEO
yani saf GRYORUM sayesinde bu etrefil olanaklar ynn kullanabilir hale geleceiz...

Sonuta GRYORUM'un glerinin hala kefedilmesi lazm... kefedilmeyi ise beklemiyorlar,
nasl icat edilirlerse yle olacaklar...

16.12.2002Ayrcalkl Anlar
Ulus Baker
Deleuze sinema stne kitabnn birinci blmnde sanatta, zellikle figrleri ieren resimde
hakim boyutlardan birini oluturan "pozlar" ile sinematografide, zellikle Eisenstein'in
araylarnda hakim olan "ayrcalkl anlar" arasnda bir ayrm gzetir. Gerekten de figrlere
dayal sanatlar pozlar ayrcalkl klarlar: klasik dansta hareketlerin her birinin belli bir pozdan
baka bir poza geiten ibaret olduu gibi. Sinemada ise sahnedekinden, resimdekinden,
fotoraftakinden farkl olarak bu pozlarn ciddiye alnabilecek bir anlatmsal deeri pek
yoktur. Baka bir deyile pozlar vermek iin sinemay kullanmann ne ie yarayabileceini
bilemeyiz. Demek ki sinemada pozlara kart bir unsur bulunmaldr: "ayrcalkl anlar"...
Ancak bu kartln ne ie yarayabileceini de henz biliyor deiliz? Doa bize baz ayrcalkl
anlar sunuyor mu? Bundan bile henz emin deiliz. Frtnada bir imein ak ne tr bir
ayrcalkl an oluturabilir? te belki de fizik ve meteoroloji bilgimiz yznden byle bir
ayrcalkl an tasavvurunu bile kaybedebiliriz. Yine de Deleuze'n sinemadaki anlamnn dna
taan bir "ayrcalkl anlar" mefhumu gelitirdiini grebiliriz: "ayrcalkl anlar ayrcalkldrlar
nk herhangi-anlar tarafndan kuatlm haldedirler..." Demek ki, ayrcalkl bir an ancak
olaan, sradan, herhangi anlarn arasnda bir ilev kazanabilir. Deleuze bunu "hareket-imaj"
kavramn icat eden Bergson'un sinematografi konusundaki bir yanlgs zerinde
temellendiriyor gibidir. Bergson'a gre sinema bir yanlsamadan baka bir ey deildir, nk
hareketsiz bir kesite soyut bir hareketi eklemektedir. Oysa Deleuze iin tam aksine sinema bir
hareketli kesitler dizisidir 'yani niteliksel harekettir, ya da hareketi bizzat nitelik olarak ifade
etmektedir.

Ayrcalkl anlar mefhumu Franszca "poz" teriminden tryor olsa bile bu ancak poz veren birisi
asndan geerlidir; dorudan doruya sinematografik aygt asndan deil. Belki de poz
dncesini Platoncu "ideallik" meselesine kolayca balayabiliriz: ayrcalkl an ya da "poz"
antik dnya grnde birer "ideal biim"dirler ve hareket bu bak asna gre belli bir poza
henz erimemi bulunan bir ara sreten ibaret olarak dnlr. Sinematografi poz ile
ayrcalkl an arasndaki bu ilkel zdelii u ekilde kryor gibidir: ok uzun bir hareketsiz
ekime poz diyebilirsiniz, ama ortada pekala poz veren herhangi bir figr, bir kiilik ya da
varlk bulunmayabilir. Tpk Antonioni'nin llemi bo mekanlar, Ozu'nun bombo ev
ilerini uzun uzadya grntlemesi gibi. Deleuze'e gre sinema "hareketi herhangi-ann, yani
eit aralkl ve sreklilik izlenimi yaratmak zere seilmi anlarn bir ilevi olarak yeniden-
reten sisteme" verdiimiz addr.

Ancak unutulmamas gereken en nemli nokta, ayrcalkl anlarn aslnda yine herhangi anlar
olduklardr. Sinemadaki modern diyalektik eit-aralkl anlarn srekli olarak herhangi anlar
retmesine ve sonuta bir sreklilik olgusu oluturmasna dayanyor. Baka bir deyile,
ayrcalkl bir ann belirmesi iin herhangi anlarn banal akp geileri iinde niteliksel olarak
farkl, tekil bir ann belirmesi ve bir olaan-dlk retmesi gerekiyor. Her durumda, ayrcalkl
anlar zorunlu olarak herhangi-anlar tarafndan kuatlm olmak zorundalar. Bu ise bir sinema
filminin byk bir ksmnn herhangi anlardan olumasn gerektirir. Ama ayn zamanda bu
herhangi anlarn ayrcalkl anlar retip biimlendirdiklerini, en azndan onlara bir perspektif
ve balam saladklarn da sylemek gerekir. Dolaysyla Eisenstein ayrcalkl anlarn
oluturduu "niteliksel sramay" ne kadar byk bir gle vurguluyor olursa olsun, ayrcalkl
anlar da nihai olarak herhangi anlar olarak kalrlar. Bu ereve iinde ele alndnda,
ayrcalkl anlar teorisi yle bir sonuca varyor: hareket, ncelikle sinemada, "mekanda bir
yer deitirmedir..." ama bir btnn paralar mekanda yer deitirdikleri her defasnda o
btn de niteliksel olarak bir dnme urayacaktr..." Demek ki sinemada ekranda beliren
bir btnlk her defasnda niteliksel bir dnme uramakszn alt paralarna blnemez.

Yine Sinema zerine
Ulus Baker
Dnyann "grlebilir" hale gelmesi iin o dev camera obscura'larn ina edilmesi neden
gerekmiti? Bu demekti ki (ve bu hal hl, ve imdilerde daha ok geerlidir) biz dnyay
kendi gzlerimizle dorudan grebilen varlklar deiliz -belki hayvanlar kendilerince bunu
baarabiliyorlar, orasn bilemeyiz. Ancak camera obscura'dan radara ve gnmzn en
modern (ve post-modern) imaj tekniklerine varncaya kadar neden bir kadrajlama olmadan
"gremediimiz" (resimde bile bir "yakalama cihaz" devrededir -bu ister Uzak Dou'nun rulo
resimleri, isterse perspektife dayal Rnesans resimleri olsun, belli bir oranda muhakkak
devreye girer). Biraz daha derinden bakldnda "kadraj" her trden resimde, hatta
resmedilmi hayvan gruplarnn etrafn herhangi bir mekann kuatmad Lascaux ve
Altamira maaralarnn resimlerinde bile vardr... Ancak resimde "kadrajlama" diye bir ey
olmadn, bunun yalnzca Flusser'in "teknik imajlar" adn verdii fotorafa, sinematografik
ve videografik imajlara zg olduunu hemen eklemek gerekir. "Kadrajlama" fotoraf ile
balar ve bylece imaj "seyredilen" bir ey olmaktan ok, "okunabilir" bir ey haline dnr.
Susan Sontag'n fotoraf ile Eflatun'un nl "maara metaforu" arasnda kurduu
yaklatrmay reddetmesem bile en azndan greliletirmeye almamn nedeni Eflatun'un
efsanesinden ok nce spanya dalarndan Ural dalarna kadar tek, biricik ve yekpare bir
"maara resmi" sanatnn bulunmas ve bu sanatn imajlarnn asla Eflatun'un "dnlebilir
dnya"sna tekabl etmek gibi bir derde sahip olmamalardr. Bu resimlerin "kadraja" sahip
olmadklarn, yani "realitenin imaj" olmalar iin bir eylerin eksik olduunu Leroi-Gourhan
vurguluyordu. Baka bir deyile kadraj belki ancak komakta, avlanmakta, yuvarlanmakta
olan bu hayvan imajlarnn etrafa serpitirilecek bir-iki aa, ya da ne bileyim, kulbeyle
birlikte betimlenerek bir mekana kavuturulmalar sayesinde ortaya kabilirdi. Oysa sz
konusu resimlerde olsa olsa "soyut" ve yar hiyeroglifik bir tarzda betimlenen avclar
tarafndan avlanmakta olan son derece realist (geree benzer?) bir ekilde resmedilmi
belirli sayda hayvan gruplar sz konusudur. Bylece Leroi-Gourhan bir zamanlar ileri srlen
ve Lukacs'n bile temel bir varsaym olarak kabul etme hatasna dt "ilkel gerekilik"
fikrini reddediyor. Kadrajn bulunmay bu imajlarn salt "kendileri iin" ve "kendileri iinde"
bir gereklie sahip olduklar anlamna gelir. Bylece o pek ontolojik "gerekliin imaj m,
yoksa imajn gereklii mi?" sorusunun iine insanolunun yirmi be bin yldan beri dm
olduunu hissedebiliyoruz. Her durumda prehistorik insanlar bu maara resimlerine
baktklarnda onlar Eflatun'un "gereklie (yani dnlebilir dnyaya) tekabl etme" ilikisi
iinde grmyorlard. Resimler oradaydlar, yaplmlard ve ister pedagojik (avda bir boay
neresinden vurmak gerektii), ister ritel amal olsunlar kendi varlklarna, yani
gerekliklerine sahiptiler.

O halde temel bir soruyu ortaya atabiliriz: fotografik (ve sinematografik) "gerek" Sontag'n
sorgulamas dorultusunda Eflatun'un maarasnda m, yoksa Lascaux maarasnda m daha
ok sz konusudur? Flusser'den bu yana yaplan bir ayrm dorultusunda Eflatun'un
artrd bir "yansma", bir "kayt" olgusudur, dolaysyla fotografik gereklie daha
yakndan tekabl eder. Ama yine de "grnlerde" yansmakta olan bir "dnlebilir
dnya" darda varolduu (ya da yle varsayld) iin, fotorafik modelden epeyce uzaklara
atlveririz. Eflatun'un felsefesiyle fotografik gereklik imaj arasnda uzun bir mesafe vardr.
Sonuta imajlarn "benzer" olmalar gerekmiyor -ki Eflatun onlarn dnyasn bu "yalnzca
benzerlik" yznden eletiriyordu. Baka bir deyile Eflatun'un eletirdii imajlarn ve
temsillerin "geree benzerliiydi" daha ok. Bir fotoraf karsnda nasl davranabileceini
ise olsa olsa tahmin etmeye alabiliriz. Bu tahmin bizi daha ok fotorafn "fenomenal" bir
nitelie sahip olmadna gtrecektir -Flusser ile Bazin'in farkl erevelerden ve farkl
niyetlerle vurguladklar gibi, fotoraf gerekliin temsili olmad gibi, kendisi de deildir, ona
yalnzca gerekliin "izi" muamelesi yapabiliriz. Ancak o zaman kurulan "fenomenolojik"
kartlk der, nk bir tarafta "gerek" dnya, te tarafta "fenomenal" dnyalar arasnda
kurulacaktr -oysa nc bir terim aka devreye girmitir bile: temsil edilen gereklik ile
"kaydedilen" gereklik arasndaki fark ve iliki. Sorunu felsefi anlamda abartmak ve daha da
karmaklatrmak niyetinde deilim tabii ki. Benim fikrimce ne Sontag'n ne de Flusser'in
yorumlar "fotografik" bir felsefe oluturabiliyor. Sz konusu olan ey daha ok bir
fenomenolojidir ve "gerei" zaten fenomenal bir vaziyet olarak ele almaya meyleder. Baka
bir deyile, Flusser'in yapt ayrm "teknik" imajlarn "temsili" imajlardan farkl bir fenomenal
gereklie sahip olmalarna dayanr. Bu bizi farkl psikolojik hallere gtrecektir. Bir tabloya
baktnzda onu resmeden birinin "dncesiyle" kar karyasnz, bir fotorafa baktnzda
gereklik n plana kar, nk orada artk "benzerlie" bile ihtiya yoktur -o bir izdir ve
oradadr...

Sontag'n yaklamnda ise Platonik dnya tasarmna ynelik bir eletirinin fotorafik gereklie
ynlendirilmesi sz konusu olduu iin bu kez ayrm (daha dorusu "szde ayrm") fenomenal
ile "gerek" diye kabul gren ey arasnda yaplyor. Grlebilir dnya ile "kavranabilir dnya"
arasndaki ayrm burada yine Platonik olarak kalmakta ve bylece Sontag Eflatun'u
eletirmeksizin ondan yola karak fotorafik klt eletirmeye girimek zorunda kalmaktadr.
Ayn erevede Bazin de sinemay fotorafn bir ontolojisinden yola karak yeniden
tasarlamay kurduu lde sinematografinin fotorafa eklenen bir "fazladan geeklik"
oluturduunu zannediyordu. Ona gre sinemann evrimi montaj, yani krpmay-kesmeyi
gitgide azaltarak, zellikle talyan neorealismo'sunda olduu gibi imajlar kendi balarna
ilemeye brakarak yeni estetik kriterlerini bulabilecekti. Sinemay her ikisinin de her an
ziyaret ettiini sylemese Deleuze'n "hareket-imaj"/"zaman-imaj" paralellii de ayn
fenomenolojik-psikolojik sonulara varma tehlikesine sahip. Dnyay sinematografik olarak
"grlebilir" klmak gerekiyordu ve gzle grdmz dnyaya sinematografik bir cihaz
eklendiinde, Vertov'un umduu gibi artk daha iyi "gryorduk". Gerekten de Vertov,
sadece birtakm filmler yardmyla da olsa, "gerek dnya" ile "grlebilir dnya" arasndaki
fark lavetmeyi, algy maddenin iine zerk etmeyi amalyordu. Bylece "benzerlik" de
lavedilir, nk Platoncu modelin tersine modern dnya zaten kendi gerekliini bir
"grsellik/iitsellik" halinde sunmaktadr. Gerek maniplasyon yoluyla uzaklayor deildir
modernlikte -daha ok gerein zaten maniple edilmi olmas sz konusudur. Bylece avant-
gardelar, zellikle de Vertov imajlar maniplasyonunu asla "geree" hakaret gzyle
grmeye kalkmadlar. Sonuta her zaman, sinemada, videoda, zellikle televizyonda -ve
tabii ki Internet'te- hep maniple edilmi imajlarn gcne maruz kalyoruz.

Sinema zorunlu olarak "gerein yerine geer"... Ama bunu sylemenin baka bir biimi onun
kendi gerekliine sahip olduudur. Savaan iki gereklik yoktur -ve Godard'n dnd gibi
sinema kendi dnyasn yaratmtr: tabii ki birka koul dahilinde -ncelikle, hatrlayalm, o
"montajlanm" bir dnyaya aittir; ama "montaj" da fikriyat ve dnce dnyasyla olsa olsa
sinema dahilinde karlar. Yani sinema montaj stne biimsel, dnya stne ise temsili bir
dncedir. Oysa Godard, zellikle sesli filmle birlikte montajn geri ekiliinin aslnda
sinemann bir baarszl, dnmeyi boverii ve klielerle dolmas olarak alglyordu. Bu
algsn hl srdryor: hatta montaj "kolaj"a doru itmek gerektii fikrini savunuyor. O
zaman, "non pas une image juste, juste une image" forml uyarnca "herhangi bir imaj"
kendi gereklii iinde braklacaktr. Modern sinema, belki Rossellini'yle balayarak, imajlar
kendi balarna varolmaya brakan sinemadr. zellikle Andr Bazin'in sandnn aksine,
montaj gz ard etmeye deil, en u sonularna ve etkilerine, yani kolaja doru itmeye
dayanmaktadr. Bilindii gibi dz anlamyla montaj, yklendirmenin srekliliini salamaya
ynelik ikincil bir ilemdir sinemada. Kolajn mmkn olmas yknn salt imajlara (saf imaj
m diyelim) aktarlmasna dayanr. Filmci mesela artk bir k grntsne ihtiya
duymuyordur, kn film ekiyordur. Bu yalnzca Rossellini dnemine ait bir "krlma" deildir,
daha ok mesela Vertov'u hep ziyaret etmi olan bir dncedir: grnt ile gerekliin ayn
ey oluu...

Bu durumda fenomenolojik yaklamlarn tmnn bir yetersizliiyle kar karya kalyoruz:
karlatrlmas ve aralarndaki balantlarn kurulmas gereken en az unsur sz konusudur:
gerek, imaj ve ikisi arasndaki ba... Fenomenoloji resmi bir "temsiliyet" ilevine doru ittii
lde Flusser'de olduu gibi "teknik" imajn bysne kaptrr. Aslnda pek az fenomenolog
teknik imajlarla uramtr: Sartre'n nl L'imaginaire kitabnda sinematografik imajdan tek
satr bahsedilmez. Merleau-Ponty bahsetmitir ama andmz fenomenolojik dorultuyu
tasdik etmek amacyla. Sinematografik imaj orada mesela resim sanatnn kat ettii gzergh
zerinde anlmaktadr: bir alglama deneyiminin paras olarak... Oysa imajn alglanmas
mutlak bir yaantyken bu imajn "alg-imaj" olmasndan ok farkl bir eydir. Deleuze'n "alg-
imaj" gibi apayr bir kategoriyi tartyor olmas da herhalde bundandr.

nternet'te Sanat Mmkn m?
Ulus Baker
nsanlarn, sanatlar da dahil olmak zere tarihin baz dnemlerinde "artk sanat mmkn m"
gibisinden sorular sorduklar olur. Derken, btn bu sorularn bir "sinirsel kn"
etkilerinden ibaret olduunu gsterecek ekilde, sanat, Rnesans'ta olduu gibi, Barok'ta
olduu gibi, Modern sanat konusunda olduu gibi yeniden o tuhaf parlaylarndan birini
gerekletirmekte gecikmez. Sanatn "olanakllna" ilikin soru sormak samadr -nk
sanat her yerde ve her zaman yaplabilir. Sorun, neyin sanat adn almaya layk olduunu,
neyin olmadn sormakla da yaratlamaz. Bylece nternet'te sanat mmkn m? gibisinden
bir soruya cevap vermenin bile pek bir anlam kalmyor.

Fransz yar-gerekstcs Marcel Duchamps, 20'li yllarda "hemen her yerde, hemen her eyle
'sanat'"n yaplabileceini iddia ettiinde sorumuza taa gemiten bir cevap vermiti bile:
"Ready-Made", yani gelien dev sanayi toplumunun temel kts olan rn "hazrdan
alnacak" ve isteyen "sanat alcsnn" burnunun dibine dikilecektir. O andan itibaren "kolaj",
"bulunmu nesneler", derlenip toparlanm her ey, bir sanat eseri olarak organize edilebilir
hale geldi. Bilindii kadaryla gemiin Kbistleri de kolaj tekniklerini kullanma konusunda pek
tedirgin hissetmemilerdi kendilerini.

Sorun yine de "dijital sanat" ile ilgili olarak ortaya atlabilir halde -bilgisayar teknolojileri resim
zerinde ilemleri, maniplasyonu alabildiine kolaylatryorlar (szgelimi Photoshop ve
Corel yazlmlarnn inanlmaz baars bundan kaynaklanyor). Tarayc ise "canl imge"nin
yeniden retimi konusunda belki en byk devrimi gerekletirmi grnyor. Kolajn,yani
modern sanatn esas unsurlarndan birinin alabildiine kolaylamas ise, insanlara artk
sanatn yeniden bir tanm deiiklii geirmesinin gerekip gerekmediini sordurmaya balad
bile.

Ancak sorgulamalarn byk bir ounluu olduka yzeysel bir tabakada geiyor: Baz
avantajlardan bahsedenler var -szgelimi bilgisayar teknolojileri insanlarn "sanata
katlmlarn" ve sanatsal eitimi kolaylatryorlar. Web mzeleri yaygnlayor ve sanat
eserlerinin "imajlarna" eriim olanaklar alabildiine geniliyor. te taraftan, bir insan emei
rn olarak sanatn "ok uzun ve srncemeli" bir yaratm srecini gerektirdii konusunda
eski ve kolay kolay yerinden kmldatlamaz bir deer yargs var. Ancak bu dzeyde yrtlen
bir tartmann srdrlemeyeceini, nk bir sonuca vardrlamayacan dnebiliriz.

Her eyden nce kolaj tekniklerinin kullanmnn modern sanatn anndan olduu Kbistlerden
bu yana apak bir durumdur. lk parlak k dnemlerinde PopArt'n bu teknii giderek bir
"lgnlk" derecesine vardrd da dorudur. Eserlerini neredeyse montaj sanayii teknikleriyle
retip duran Andy Warhol etrafnda rlen "sanat klt" her bakmdan PopArt'n artk
miadn doldurmaya baladn pek erkenden iaretlemiti. Ancak bir sanat akmnn ya da
grubunun miadn doldurmas, ne kullandklar tekniklerin sona erdii anlamna gelir, ne de
sanatn kendisinin.


baa dn
Bilgisayar teknolojilerinin sanata dokunduu iki genel alan ayrdetmeliyiz: Birincisi "dijital" ya da
"fraktal" sanat diyebileceimiz bir boyuttur. Unutulmamal ki, bilgisayarlar yalnzca bulunmu
ya da taranm resimlerle, metinlerle, ses ya da video kaytlaryla "kolajlamay"
kolaylatrmakla kalmazlar. Ayn zamanda yalnzca bilgisayar araclyla elde edilebilecek
grnt, hareket-animasyon ve seslerin de sanatsal amal kullanlabileceini de hatrlamak
gerekir. Genel olarak "fraktal sanatlar" ad verilen bu alan ierisinde, en basitinden bir Paint-
Shop ya da Photoshop resminden olduka karmak matematiksel fonksiyonlar araclyla
kurgulanan fraktal grnt ya da seslere varncaya kadar geni bir olanaklar kmesinin varl
sz konusu. Bu noktada sorulmas gereken bir soru var: Bilgisayar kullanlarak, klasik anlamda
resim ve ses duyularnn sanatsal kullanmna bavuran grntler, animasyonlar ve mzik
retilebilir. Oysa dorudan doruya matematiksel fonksiyonlar araclyla retilenlerin, insan
faaliyetinin icra edildii biim sndan bundan nemli bir fark bulunuyor. ou zaman,
"image processing" teknikleriyle grntler ekranda hi grlmeden ilenebiliyorlar. Peki
byle bir eyin "sanat" adn almaya layk olmadn, bir tr karmak matematiksel
denklemin ilenmesinden ve grsellemesinden ibaret olduunu syleyebilir miyiz?

Bu soru, konuyu esas karmaklatran bir unsuru, insann sanatsal yetilerinin ne olduu sorusunu
gndeme getiriyor. Bu yetilerin tarih ve corafya iinde deimez olmadklarn syleyen
antropologlarn says olduka fazla. Ayrca tarihiler de bizim "sanat" adn verdiimiz
modern kategorileri, szgelimi bir Msr piramidine ya da Yunan tapnana uygulamamzn
tam bir samalk olabilecei konusunda bizi uyaryorlar. Ama esasl meydan okuma
hayvanbilimcilerden ve ethologlardan gelmektedir: Sabahn krnde bir daln zerine
tneyip, aa yakraklarn koparan ve yere den yapraklarn gneten solmu taraflarn
topran koyuluuyla tezat oluturacak ekilde yukarya eviren, ardndan tam da bu dikkat
ekici sahnenin zerinde saatlercetp durmaya balayan u "tiyatrocu ku"a ne demeli?
nsanbiimci bir yaklam ise, bunun hi de sanat filan olmadn, sanatsal algnn ve retimin
insana ait olduunu sylerken, btn sanat bir "yanstma-taklit-yknme" ilikisinin
davurumuna indirgemiyor mu? Tiyatrocu ku rnei baka rneklerle de desteklenebilir:
Baz ku trleri, herhangi bir yabanc ku bilmem nasl haritalandrdklar blgelerine
girdiinde rakibinden "daha gzel" tmeye alr, eer rakibi "daha gzel" terse, hi bir ey
demeden orasn terketmek zorundadr. "Gzel" gibi sanatsal bir szc kullanmamn
nedeni, olup bitenler srasnda herhangi bir "stnl" oluturacak baka hi bir kstasn
bulunmayndan. "Doa" bir bakma sanata insandan nce balam gibidir; insan, sanata
balamak iin olduka "gecikmi" grnyor; stelik insan toplumlarnn taa modern alara
gelene dek, sanat ilevini baka ilevlerden -ritellerden, dinden, savatan, sevimeden filan-
pek ayrdetmi olmad da anlalyor.

Tam da bu nedenlerle, bilgisayarda sanatn pekala mmkn olduunu sylemek acelecilik
deildir: Ancak modern dnyann baka bir zellii ileri daha kark klmaktadr -sanatlar
birbirleriyle hep "rekabet" etmek gibi garip ve sanatsal yaratma dtan eklenen kltrel bir
olguyu hep beslemilerdir. Modern resim, zellikle zlenimcilik (Impressionisme) fotorafn
meydan okuyuuna bal olarak, ondan uzak olduunu dnd renk tekniklerini icat
etmeye girimiti. Bu sayede renkler ve k zgrleti. Ancak fotoraf da, balangtak
"sanatsal" ilevini yine benzeri "meydan okuyular" olmadan gerekletiremezdi -szgelimi
hareketli resimler, animasyon, son olarak da hareketli fotoraf, yani sinema?


baa dn
Peki dijital sanatlar neye ve kime meydan okumaktadrlar. Bu sanatlarn "kolaj" geleneine
balandklarn syledik. Ancak ona da indirgenemezler. Dijital sanatlar, daha ok "ok-ynl-
performans" adn verebileceimiz bir alan gelitirmeye aday grnyorlar. Yani grnt-
animasyon-film-ses-metin bileimini kullanan "multimedia" tekniklerinin sanatsal
kullanmndan bahsediyorum. Mltimedya yalnzca tekno-bilimsel bir meseleye gndermez,
ayn zamanda, sanat uras iin estetik-sanatsal bir i ilikiler kompleksi de oluturabilir.
Benim grmce, sessiz sinema dnemi ynetmenlerinin sesli sinemaya kar klar gibi bir
olgu gnmzde geerli deildir. Eisenstein kadar byk bir filimcinin "tutuculuu" gibi
grlmeye allan ey, aslnda bir "reddedi" deil, "sessiz sinema olanaklarnn", o anda ve
ok zgn bir zorunluluk altnda bu ynetmen tarafndan tercih ediliinden baka bir ey
deildir. ok gemeden ayn ynetmenin ses unsurunu alabildiine kullanan filimler
yapmasn bir tr "yola geli" diye yorumlamak ise tam bir dnsel bnlk olurdu. Sanat hi
bir zaman "hah imdi oturup gzel bir resim yapaym" demez. Bu, Columbus'un "imdi gidip
Amerika'y kefedeyim bakalm" demesi gibidir. Ancak zlmesi gereken acil bir sorun, bir
zorunluluk, olmazsa olmaz bir eyin retilmesi kanlmaz hale geldiinde sanat rn ortaya
kabilecektir. Dijital performans birileri iin "zorunlu" bir ifade aracysa retilenin "sanat"
olmayacan syleyenlere bu yzden ancak glnebilir.

kincisi, dijital ada sanat eseri retiminin "kolaylatn" ve ayaa debileceiini sylemek de
tam bir safsatadr. Aksine, altedilmesi gereken "zorluklarn", gerekli bilgi ve ura faaliyetinin
sonsuzca artabilecei bile sylenebilir. stelik dijital sanat, eer gnn birinde
baarlabilirse, modern kltrdeki u standart "sanat", "bilim" ve "toplumsal yaam" alanlar
arasndaki ayrmn snrlarn da ziyaret ederek altedebilir. deal durum elbette hem bilimci,
hem dnr hem de sanat olarak Leonardo Usta'nn imaj deil. Bir kere, o bizim
anladmz anlamda bir bilimci deil, bir "ok ok ey bilen"di; bir "dnr" de deildi,
nk Rnesans'ta ne Antik Yunan, ne ortaa Skolastiinin felsefeleri kalmt, te taraftan
Descartes ve Spinoza gibi "felsefeyi yeniden balatanlar" henz ufukta yoktular; son olarak
Leonardo bir "sanat" deil, ann en sayg gren "usta"larndan biridir. Ayn ekilde dijital
a, belki de btn alanlarn farkl bir blmlenmesini, hatta ters evrilmesini getirecektir.
Mltimedyann douu, byle bir srecin yalnzca olanadr, kendisi deil. stelik tek olanak
da deildir -zellikle "mini-mimariler" alannda n plana kmaya balayan "organik-
elektronik" nanoteknolojiler daha imdiden, enformatikten ok farkl trden unsurlar iin
iine katmaya baladlar bile. Daha genel olarak, benim grmce, teknolojiye yaplacak
herhangi bir vgnn peine dmek de samalk olur -teknolojinin "tarafsz olduu", iyi ya
da kt ynde kullanlabilecei dorultusundaki safa bak as da artk tutulabilir deildir.
Sylemek istediim tek ey, karmza karlan her eyi, enformasyon otoyollarn,
nanoteknolojileri, genetik mhendisliinin yapp edeceklerini olduu gibi kabullenip
hayflanmaya m oturacamz, yoksa "tek ynl kabullere" kar oul diren odaklarn
onlarn iine ve snrlarna varncaya kadar geniletmek zorunda m olduumuz sorusudur.
Sanat ya da ayn trden baka bir insan faaliyeti, byle bir direnci rgtlemenin u anda
bilinen ender yollarndan biridir. Bu ise, sanata yeni bir politik misyon vermek, ya da sanatya
akl, etik, ahlak filan retmek gibi bir ey deildir: Daha ok, sanatsal faaliyetin genel olarak
"insanlarn direnci" neviinden bir ey olduunu, baka da bir ey olamayacan sylemeye
alyorum. Zamana, iine kapatld mekana dayankl ve direnli olmayan eylere "sanat
eseri" demediimizi daha gndelik dil dzeyinde herkes alglayabilir. Eer herhangi bir
otantiklik varsa, bu, sanat eserinin "zamanla" kurduu bir ilikiden deil, aslnda
"zamanszlkla" kurduu bir ilikiden kaynaklanabilir. Dijital sanatn bu trden aralara sahip
olamayacan sylemek ise anlamsz olur. Sanat eserini "sanatsal" klann in actu (yani
faaliyet bakmndan) insan emei rn olmas, in haec ise (onu ite karmzda klan ey
bakmndan) "zaman-dl" olmas bizi nostaljik otantizm dknlyle duyguda olmaktan
alabildiine uzak tutuyor. Dijital sanat bakmndan sorun, baz kiilerin bilgisayar fobisi, eski
daktilolarn sevmeleri gibisinden deildir. Bu fobi pekala anlalabilir (onaylamak ayr ey);
oysa sanat sz konusu olunca, dijital sanat diye bir eyin -bir tr deil bir olanakllk alan
oluundan dolay-sorun bir fobi olmay brakp ciddileir; ya malzemeyle zdeleen bir sanat
anlay yeniden davet edilir, ya da 19. Yzyl modeli bir "sanat iin sanat" temas geriye
arlr. Sanatn dijital olmas gerektiini sylemiyoruz; dijital sanatn gerekten sanat
olduunu, dijital teknolojilerin ise bunun "belirsiz", yani kullanlrsa varolabilecek olanaklarn
sunduunu sylemekten baka bir ey yapmyoruz.


baa dn
Her durumda, yeni ortaya kmakta olan bir eyin tedirginlik verici, hatta nesnel olarak tehditkar
unsurlar da tamamas olanaksz. Bu tehdidin, ou insann arad yerde bulunmadn
sylemek istiyorum. Fractal Paint programyla boyanm bir resme bakp da "resim sanat da
bitti" yaknmasn dile getirenlerin gremedii ey, eer "resim sanat" diye bir ey varsa,
onun zaten "malzemeye indirgenemeyeceidir". Tehdit, yepyeni malzemelerin amansz
bombardmanndan daha kt bir yerden gelmektedir ve bu tr hayflanmalarla daha fazla
oyalanmaya demez: Esas tehdit, ge kapitalizmin yeni yaplaryla ilikin olarak ortaya kyor.
Bir zamanlar Walter Benjamin adl bir Alman filozofu, sanat eserinin halesinin "mekanik
yeniden retim" srelerinde (yani oaltma) yitmeye yz tuttuunu sylerken, en "mekanik"
sanat olan fotorafa vgler yadrmaya da vardrabiliyordu ii. Bugn farkna
varabileceimiz eyin daha o zamandan, ve kendi imgeler dnyasnda farkndayd nk -esas
sorun sanatn eer bir ilevi varsa onun ancak kulland temalar, malzemeyi, ruh hallerini,
etii, grntleri, formlar ve ierii "bakalarna kaptrmamak" olmasdr. Dijital uygarlk
kanlmaz bir ekilde etrafmz saracak, INTERNET, mutlak bir anari kainat olarak alemimizi
saracak gibi grnyor. yle ki, artk eski, arkaik formlarn nostaljisinden pek bir ey
umabilecek halde olmayacaz pek yaknda. Sanatn gerek "ilevi", ona bir ilev vermek gibi
dnceler ou kiinin houna gitmese de bir "syleyi biimi" deyip geelim -szgelimi
ressam Miquel Barcelo'nun gnlne yazd gibi, "domatesin krmzln", "ekimi kavun
kokusunu" Benetton'un "imajlar dnyasnn" elinden skp almak ve "kendiliini" yeniden
kazandrmaktan baka bir ey deildir. in btn srr baz duygularn ve sanatn hedefledii
arzularn yeniden retilebilmesinde, imgelerin, seslerin, dncelerin ve duygularn
kendilerini denetleyen, ynlendiren ve her an tecavz eden dzeneklerin, denetimlerin ve
smr aralarnn elinden koparlmalarnda yatmaktadr. Bu durumun en iyi rneini bize
Rnesans resmi vermektedir: Ortaan ilahi temalarn, Tanr babay, melekleri, sa ile
Meryem'I kullanmay srdrr; ama bambaka bir amala yapar bunu -insanlarn dnyas
Ortaada o kadar daraltlm bir haldedir ki, ilahi temalar kullanmasanz tek bir biimi, tek
bir rengi, tek bir duyumu zgr brakamazsnz.

Pek ok nedenle, bugn henz "daraltlm" bir dnyada yaamakta olduumuzu dnmeye
eilimliyim. Ve bu daraltma, gerek anlamyla teknolojiler tarafndan gerekletirilmi
bulunuyor -televizyon ile genel salaklama halinin, bilgisayar ile bir tr otizmin, iletiim
kolaylklaryla ise bir tr lgnln zde hale geldikleri bir dnyann ortaya kt besbelli.
Ama sorun, btn bunlarla ne yaplacadr. "Reklamcln felsefesi"nden bahsedenler var;
Japon modeli bir uluslararas korporatist irketin bir "ruha" sahip olduuna inanmamz
isteyenler var (zellikle orada alanlara mar filan syletilirken); sorun bir sanatnn bir
gazetede "sayfa dzenleyicisi" olarak ya da bir irkette reklamc olarak almak zorunda kal
deildir burada. Daha ok "reklamcln" kendini sanatn son ve nihai biimi olarak
olumlamak isteyii, Benetton'un "grnt efi" ve "sanat ynetmeni" gibi tuhaf unvanlara
sahip adam Oliveiro Toscagni gibilerinin yalnzca bir "sanat destekleyicisi", bir "sponsor"
olarak deil, "konseptin sahipleri" gibi ortaya kmalardr. Bu tr durumlarla karlaldnda
"kllanma" yeteneimizin de dmura uratlm olduu sylenebilir. Artk eskiden olduu gibi
"snrlarla", "disiplinlerle", "zor" ya da "bask" ile ynetilmemeye baladmzda ferah bir
zgrln kaplarnn alacan sanmak, ada evrensel bnln ta kendisidir. Btn
bunlarla baedebilecek ve mahvedebilecek bir bilgisayar virsnn retilip ortala salnmas
ise pek umut balanabilecek bir olaslk deildir. Dolaysyla, grntleri kurtaracak, sesleri
reklam tnlarndan arndracak bir filtreleme mekanizmasnn tez zamanda elektronik ortama
gnderilmesi ve orada dolamaya braklmas gerekiyor. INTERNET'teki "resmi" yasaklama
giriimlerinin ou zaman nasl sonusuz kalabildiini grsek de, bu yasaa hedef olanlarn
"gerek" anlamda "sanal" glere sahip olabildiklerini dnmek imdilik imkansz. Eksik olan
ynler arasnda en nemlisi "sanat" gibi grnyor. Benin grm, dijital sanatn "henz
gereklemedii" yolunda. Btn aralar hazr bulunuyor, stelik, isterseniz diyelim, "sanat
icra ediliyor" orada, ama Klee'nin formln bir kez daha tekrarlarsak, "halkn bekleyen" bir
sanat bu?

Olas ereveler: Barbara Krger, Kr Otonomedya, Deleuze & Guattari, zellikle de Urban Diary?

Hasta kimdir?
Ulus Baker
"hastalk hayata bir bak tarzdr." (g.d.)

Michel Foucault'nun eserinin lkemizde pek tanndn syleyemeyiz, tannmasna hizmet
edebilecek tercmelerinin olduka itici ve anlalmaz olduklarm da itiraf etmeliyiz, son olarak
onun "postmodem" bir dnr olarak uzak tutulmas gerektii fikrine yalnzca batllamann
kart islami-muhafazakr yazarlarn alayla bakmalar da yeterince manidar, byle bir fikir
lkemizde genelde sol entellekteller tarafndan paylalyor ve Trkiye gibi bir lkede
yaayabilmek iin iktidarlara kar verilmesi zorunlu olan mcadeleler boyunca en azndan
birka noktada ie yarayabilecek olan bir dnce ne yazk ki birtakm klielere pek kolay teda
ediliyor, oysa Foucault'nun byk bir "doruculukla" tasvir etmeyi baard "modern"
denilen btn bu kurumlan, nce modem askeri kla sistemini, ardndan nce askeri sonra
"sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve btn bu "disiplin" kurumlarn ithal
eden bu satrlar yazan kii deil, Foucault'nun "postmodem" dncesini bu trden "disiplin"
kurumlarnn basklan altnda inlemekte olan koskoca bir nfus iin bir "lks" olarak uzakta
tutmaya almak olsa olsa una varr: bugn artk her bakmdan "sorunlu" olduklar besbelli
olan bu kurumlara "ikin" olan bir eletiri de vard; bu eletiri ta balangtan beri iin
iindeydi; ve biz kurumlar pekala ithal etmiken bu eletiriyi ithal etmemeyi makul gryor
haldeyiz...

lkemizde de bu kurumlar en az batdaki benzerleri kadar sorun yaratyorlar, bunu f-tipi
cezaevleri meselesinde olduka can-yakc bir ekilde hissettik, hikimse bugnlerde
dokunulamaz tek kurum olarak orada duran askeriye dnda eitim sistemimizin,
hastanelerimizin, slahevlerimizin ve benzeri kurumlarmzn altn, eer yzsz bir bakan
veya st dzey brokrat deilse syleyemiyor, bunun nedeni sadece bu kurumlarn "kt",
"hastalkl" ya da "mahkum edilmi" yaantlarn dnyas olmalarndan gelmiyor, aksine
oralarda sunulan "hizmetlerin", yani bu kurumlarn kendi nlerine biimsel olarak koymu
olduklar amalara eritirecek yollarn ve yntemlerin yeterince ilemediklerinden yaknyor,
reform talebiyle ortaya kmayan hi bir kurum yok gibi. Foucault'nun ironik bir ekilde altn
izdii gibi, btn bu "disipline dayal" kurumlar sanki reform talepleriyle birlikte domular:
askeriyede reform, fabrika sisteminde reform, eitimde reform, salk sisteminde reform,
cezaevlerinde reform, genel olarak hukuk sisteminde reform...

aydnlanma ve Fransz devrimiyle tarihsel doumlarn yaayan, Napolyon savatan araclyla
nce Avrupa'ya, kolonyal dnemde ise tm dnyaya yaylan bu kurumlarn sadece
"reformcular" ilgilendirmeyen, dorudan birilerinin hayatn ve yaantlarn etkileyen bir
ynleri olduu genellikle unutulmu gibi davranlr. fabrika ii iin bir sorundur, tpk
hastanenin hasta iin bir sorun oluturduu gibi; cezaevi mahkum iin bir sorundur, tpk
okulun renci iin bir sorun olduu gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar
mistisizm" adna Trkiye'ye rahatlkla ithal edilmi bir filozofun, Henri Bergson'un nedense bu
ithalatta bulunmayan ok derin bir dnce ve uyansm hatrlatyor: sorunlar ve sorular,
sorulduklan anda yle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymu gibi gelir,
bir retmenin soraca en sama-sapan soruya muhakkak doru ya da yanl cevaplar
olmaldr, renci yle dnecektir: soru verili olduuna gre doru bir cevab var, onu
sylemeyi baarmalym... doruluk-yanllk kriterleri nedense sorularn kendisi iin yoktur,
cevaplarda bulunurlar, bylece gn gemez ki bizim iin hazrlanm ve medyada kotarlm
(buna ajanda deniyor) birtakm sorulara ve sorunlara muhatap olmayalm: psikolojik, sosyal,
ekonomik sorunlar... neticede bu sorunlarn hangi anlamda u ya da bu bireyi ilgilendiriyor
olduunu sormak bile anlamszlatnyor.

Sorunun ncellii sz konusu kurumlardaki hayat bir "yaant" ya da daha dorusu bir "yaam
kesiti" klan eydir, bylece bizim bir "aile hayatmz" vardr, bir "i hayatmz" vardr,
maazallah cezaevine veya hastaneye dersek bir "mahpus hayatmz", bir "hastalk
dnemimiz" olacaktr, erkek vatandalar tam anlamyla vatanda olabilmek iin askere
gideceklerdir... vesaire... vesaire... ve biz de bu kurumlann bizi bir ekilde "yaatmak" iin
varolduklarna inanmaya itiliriz: aile bakmm yrtt ocuu ve dier aile fertlerim yaatr,
okul ulusal ve evrensel bilgiyi yaatr, askeriye vatan yaatr, fabrika nfusu besler, hastane
hastay yaatr, hapishane ise baka trl yok edilmesi pekala mmkn olan mahkumu
barndrarak dardaki toplumun bekasn salar... sorun bu kurumlar oluturulmadan, icad
edilmeden ve genelletirilmeden nce insanlarn yaayp yaamadktandr.

Her durumda, birtakm olgusal gerekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan
fabrikaya ya da "i hayatna", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz lene
dek... bu devir teslim ilevi, Gilles Deleuze'n dikkat ektii gibi hep bir "... artk deilsin"
szyle gerekleiyor: okula baladnda sana "artk ailende deilsin" deniyor; bylece
askerde veya fabrikada artk ailende ya da okulda deilsindir vesaire... Foucault'nun bu
noktada sorduu soru son derecede derindir: nasl oluyor da her biri kendi kurallarna,
ritellerine, amalarna sahip olan btn bu kurumlar hem birbirlerinden tmyle farkl
olduklarn iddia ediyorlar, hem de birbirlerini o kadar andryorlar?

"...Artk deilsin" bu disipliner kurumlan birer kapatma-kuatma-dlama mekan haline
dntryor, kapatarak retme, kapatarak altrma, kapatarak tedavi etme, kapatarak
disipline etme, kapatarak cezalandrma... ama sadece bastrarak, kapatarak, kstlayarak
amalanan Foucault'nun deyiiyle "uysal" vcutlar ve ruhlar retilemez. bu kurumlarn
muhtemel bir sert direnile karlamamalan iin, btn "reform" giriimlerinin yannda bir de
yalana, kada ve nobranla da ihtiya vardr, bylece san mahkum eden yarg.
mahkumun gnderildii binann karsna geip "bu bir cezaevi deil, biz cezalandrmyoruz,
eitiyoruz, tedavi ediyoruz, slah ediyoruz, bylece onu topluma kazandracaz..."
diyebilecektir; ayn ekilde bir doktor iin aslnda bir "fabrika-iyeri" olan hastane hastay
bambaka bir yaant biimi erevesinde kapatp kuatacaktr. hepimiz Ali okulu'nu, yani
ou kiinin okuma yazmay okulda deil askerde rendiini biliriz, kapitalizmin ilerlemi
dnemlerine tekabl eden fabrika sistemi ise (fordizm, taylorizm) bu ikiyzlln doruk
noktasn oluturuyor: orada olup bitenin serbest bir pazarda zgr rzasyla emeini satan
kiinin "hakkn almas" olduuna inanmamak iin geen yzyldan beri ok derin teorik
uyanlar, aratrmalar yaplmas gerekmiti, ama yine de bu ynde doal bir inan var gibidir:
cretli emek sreci "kapatlarak", gzetlenerek, denetlenerek, srekli bir kontrol altnda icra
edilmektedir, fabrikann hapishaneden ok farkl olmamasnn, hastaneden tutun okula ve
klaya varncaya kadar btn "disiplin" kurumlannn ondokuzuncu yzyl balanndan beri
Bentham'n nl Panopticon'unu temel mimari biim olarak kabul etmelerinin nedeni budur,
felsefi antropolojiye kar... kltr antropolojisi Avrupa'da onzekizinci yzyl sonlarnda
olumaya balyor... Kumgzeli
Ulus Baker
En elde edilmemi iirdin sen. Kuluk vakti yazlanlardan... Bkkn bir rahibin, bir sabah, yorgun bir
vezirin akamn alacakaranlnda muhtemelen yazaca... Masadan doymadan kalkm gibi
okunmal... gzelsin...

Uzaktan zor seilebilir bir harf... Hayr hayr! imdi anlyorum... Gizli bir rakam, Kabala'dan...
kumun zerine izilen... ldeyiz ve baka bir yerde deiliz... ama gzelsin...

Dansederken gsleri sallanan kadnlardan, karadelikleri saatlerce uuup duranlardan, sessiz
sitemleri kargaada bile belli olanlardan trsma yle kolay kolay... yleyse bu bir nasihat...
nk gzelsin...

Onlar bitecekler: izgi roman gibi kolayca, tatile karken boanan yamur gibi apansz, menemen
piirmek gibi aceleyle... hl gzelsin...

skemle hasr ve ayaklarnda yatay, ayaklarn dizlerini brne ekmeye raz olarak basabilecein
yatay tahta ubuklar... Rahatna dkn keyiften uzak Osmanl "effendi"sinin (ephendi?) garip
kahvehane illeti bu iskemleler... Otur o illete gerekten, ekinmeden, sereserpe... orada
gzelsin...

Ylgn geilir sokaklardan, ku gibi deil, iportac kertenkeleler gibi de deil... Ar aksak, akam
drtten sonra yaz gn... Akam m? O kaytszdr... Bildii gibi deiir, geer, gider...
gzelsin...

Kes kulaklar, geir bir sicime... Ama kaybetme... Baka ne gstereceksin savaa dair? Kara delikler
iitmi bu yky... Islanarak... Ama gzeller...

Kalp kalbe kar... Bir arkadan evinde... iekmi... Hemen uzman geindim. Ah! O gne ister.
Ah! Bol su asla olmaz. Oysa hi anlamam iekten... Devetabann paz sanabilirim... Neden
yaptm bunu? iein ad sard beni... nk gzelsin...

Szlerine delik kulam... zrlere sar... Kr bir kuyu olacam... Sen ise, gzelsin...

Gzel szcn senden bakasna lyk gremem... Ama bir nceki cmlede grm olabilirim...
Aldrma, gzelsin...

Mikroskop mucidi Leeuwenkoek dostu ressam Vermeer'e "su byle ite ve baka trl deil"
demi... Bir p damlasnda milyarlarca gzle grlmez yaratk... Ressamn tarafn
tutuyorum... nk, gzelsin...

Birka tel beyaz... Bizi gazlamaz... Saknmazsn grntn, biliyorum... nk gzelsin...

Mikroskopun mucidi Leeuvvenhoek, ayn gnde doduklar, hep komuluk yaadklar dostu
ressam Vermeer'e bir su damlas gsterip, "su ite byle ve deil baka trl" demi... Bir
p damlasnda kanyuvarlar... Mucidin tarafm tutsam da... Sen gzelsin...


Teleskopla bulamadm... Mikroskopla bulacam... Ayn yzeyinin de bir dokusu var elbet...
Gzenekler, sivilceler... Onlarla ok gzelsin...

Neo-liberalizm, ruhuluk, tarikat, entellektel, ordu, ok-insansz irketler, yk yazarlar,
kestaneyi izdirenler, uzaktan bakanlar, emdinliler, tavan falclar, kurban smrgenleri,
onmaz kukuculuk, araba tamircileri, taksitle aln tutkumu, hadi... Kazk ve pazarlk... Ama son
kumarm sensin... Sen, gzelsin...

Sen, gzelsin... Kurald... Bastbacak... Minicik... Ama sen, gzelsin...

Kapmn eii, gzmn bak, son ruhsal tatil, duruum, bozuluumsun... Pazarlk etmem...
Markette yoksun... Reklamn yok! Gerekten... Gzelsin...

Kedi sakladm senden, yk sakladm, belki bunu da saklayacam... hanet... Ama sen, gzelsin...

Ruhumu saran sacaya, gzmn ba, son ruhsal kaatil, lmm, mahvoluumsun...

Cazgrlk etmem... Gnlnde yokum... Akmz, yok! Gerekten... Gzeldin... Duymak in
Yaplmam Kulaklar
Ulus Baker
Kim demi on ondrt yalarn sava kaldramayacan gnmz dnyasnda? Ben de sava
yaralarm bu ykye ertelemiim... Ve o yaralar bende kalacak, fkeyle parlatacam onlar
hereyin yzeyinde, yapkan bir toz tabakas gibi... Eve den patlamam bomba --
komnistlerle devrik Makarios taraftarlar, faistler onlar savamalar ya da lmeleri iin
zincirlerle havan toplarna balamken, emniyet pimleri ekilmemi mermiler yadryorlard
Lefkoa'nn Trk kesimine... Evet. Eve den, annemin tepesinden, bykannenin birka
santimetre yanndan geerek yaklak iki saat nce beni yatrdklar yata bierek yere
saplanan patlamam bir bomba, galiba gl bir havan mermisi (derken sesleri giderek
tizleir --cviiiiift gibisinden...) birka gn sonra karlrken Girne kapsna kadar koarak
oradan kaan ben, hl nefes nefese, o yky anlatacak gc kendimde bulmalym... yk,
o sralar hastanede -bir hekim klnda, bembeyaz ve kana bulanarak-- kapana kslm
babamn mirasdr ve ben, onu anlatmalym... Emniyet kemerlerinizi balayn ltfen...


"Kulaklarm! Kulaklarm!" Diye bararak getirildi... Ondokuz yirmi yalarnda, doulu delikanl...
Sa baca kanlar iinde, iren, inanlmaz, parampara... Doktoru kan eker nce...
Anestezisiz diktiler ve ine vurup susmasn beklediler. Susmad: "Kulaklarm! Kulaklarm!..."
Haykrlarnn hastane koridorlarnda ii henz bitirilmemi kurbanlk gibi, kimi sedyede, kimi
battaniyeler stnde bekleyen kahramanlarn moralini bozmas katlanlamaz bir durumdur.
Savan o gizli biki-diki ahlknn u dier kahramanlar, neterli ve her bakmdan alkoll
hekimler, defalarca kulaklarn kontrol etmelerine karn (yakna den, ya da yakndan
salverilen bir top mermisi mi acaba?), darmadan baca dnda "sapasalam" tehisi
koymaktan baka bir ey yapamyorlar... Ses nlyor hastanenin st katlarna doru
yanklanarak: "Kulaklarm! Kulaklarm!..."


Ah! Artk psikiyatrik bir vak'a olsa gerek bu. Bir harb psikozu...


Psikiyatristin muayenesi daha da zor ve srncemelidir... Birka tokat, biraz telkin: "Nerelisin sen
evldm?" Tercme: Hangi cehennemden geldin? Hangi cehenneme gidiyorsun? "Ne diyorsun
sen, bir ey yok kulaklarnda... Sapasalam ikisi de..."


Ah! Psikiyatrik bir vak'a bile deil bu... Olan, basbaya... Yemi kafay...


Ve youn, zor, anlalmaz bir diyalog, hoyrata, kulaklar tedavi edecektir: "Kulaklarm!
Kulaklarm!" Hangi kulaklar? Kyde bekliyorlar... Komandoyum ben... Gs gse... Talk
araziye attlar beni paratle... ou arkadan baca krld... Bana bir ey olmad...
Kulaklarm kaybettim ben... ldrdklerimden kestiim... Bir sicime dizmitim onlar...
Kyden beklerler... Kulaksz nasl dnerim ben?


Bu satrlar yazarken bilgisayar ekrannn karsnda gzlerim yoruluyor, kara deliklere dyorum,
eriilmez bir sratle... Bunlar yazdm iin saldranlar da olur... Dilim yorulacak... Mirasn
savunurum pederin... Ama ben, bir Temmuz gn, ondrt yandayken, daha kesin olarak
syleyeyim, 26 Temmuz 1974'n atekes kurunlarnn vzldamasn durduramayan youn,
kat, renksiz, ceset kokulu bir akamnda (yamur yayor muydu hl?) bu yky kendi
kulaklarmla iittim...


Kulaklarm! Kulaklarm! Cemaat
Ulus Baker
Bana Hacer deyin. Kolaylk olsun. O ok altnz, ekrana gelir, yazya gelir kolaylklardan. Ama
ben, balm yedirmem, yle kolay kolay. Bunu da bilin... Tamam, konuurum. Baka ne
yapacam? Babam konduyu yaparken sokaktaydm ben... Ama onlar kadar deil. Mahallenin
olanlar daha sokaktaydlar. Sabahtan karlard. Kk Armutluya bile giderlerdi. Aabeyleri
karmyordu. Dier mahallede dayak yediklerinde bile karmazlard. Bir defasnda, ilerinden
birinin yarama ben baktm eve gidince dayak yerler diye. renti, kanszd yara... kelek
peyniri gibi... Yoktu tabii saracak bir eyler... emede ykadk... Olan, o gn eve gitmedi. Ben
de bugn gitmeyeceim...


Bana Ahmet deyin. Niye Ali deil? Babama sorun... Anamn ilerinden birini kapardm, mahallenin
ocuklaryla birlikte dalardk emeba'na... Oradaki ocuklar, daha korkaklar Kk
Armutlu'dakilerden... Annemin ii, Zlfikr'md benim, Ali Dede'nin anlatt... nce uzun,
sipsivri... Nasl kesecek kfiri? Babamn keyfi yerinde olduunda etlere saplad kebap
ilerinden birini geirseydim elime, grrd onlar... Ta attlar, alnma geldi... ocuklarn
hepsinin yz buruuk... Kar mahallenin ocuklar, yarama bakm toz oldular... Kaan
kaana... Geri dndk... Bizimkilerin hepsi kayboldu... Bir o kz... renmi, kanszm yaram...
Suda ykadk... Eve gitmedim... Baka bir yere de...


Bana Glsn deyin (ya da Glsm)... Hacer'den farkm yok... Mahalleden gen bir olan, bileimi
srdnda geriye iren, kansz bir yara kald... Dilerinden birinin biraz kk olduu besbelli
bileimde... Kollarm beyaz... Baka yaralar da var... Nasl saklayabilirim o ne kk dii?
Mahalleden gen bir olan, perim geer dedi. pt... Peki o nasl geecek?


Bana Bekir deyin. Yakalandm gn otuzyedime bastm. Irza m gemiim hkim bey? Yalan...
Hepsi iftira... Kadnlara tek bir kez dokundum hayatmda... Bana yle byle diyorlar... O da
yalan... Kk bir olanken dokundum bir kza... lk ve son defa... Mahallenin avalak
olanlarndan biri srm bileini... ptm orasn... renti, kanszd yara... Kollan beyaz...
Baka yara izleri... Gesin diye ptm... Demek ki gememi...


Maskeli zenci, mahalleye indi, kurt yakt, seyrine bakt...


Hacer, Ahmet, Glsn (ya da Glsm, hatta Gl bazen) ve Bekir... Bir de Ali...

Mahalleye indiler... Orada yaayacak, orada lecekler... O gece nerede uyudu Ahmet? Souu
heceleyerek, takrdayan dileriyle? Hangi lgn kl evde, kansz bir ameliyat, o korkun,
iren ve kansz yaray iyiletirecek? Hangi "rz" yeterli olacak bir pce, tam tamna? Biz
iimize bakalm, sevgili okuyucu ve onlara ONLAR diyelim...

Cemaat II
Ulus Baker
Eimle on yldr birlikteyiz. Biliyorum. nk bizim frlama oniki yanda ve ben gemiin baz
meselelerini hl hatrlayabiliyorum. Beni aldatmaya baladndan beri yaklak be yl geti.
Daha nce kesinlikle yapamazd bunu... Elimi diledii gn anladm: Hrnd, tahakkmcyd
ve benimle ancak kiilik o garip yalnzl paylayordu...

Toplantlara on yldr gidiyorum. Aralksz... Darbeden sonra, smet zel'in her eyini okudum.
Bu aralar pek sevmiyorum onu. Konutuunda dinlemeye gitmiyorum artk. Bizim ocuklar,
hepsi evlendiler, barklandlar. Bir ben kalmm. Ama onlar da geliyorlar kahveye...

Sigaramn son nefesiyle birlikte koyverdim ruhumun son, parltsz, sar siyah, son krntlarn.
Yalnzlm paylatklarn dndklerimin son nefesiyim ben. Nzm'n her eyini okudum. O
garip yalnzlm kim var paylaacak. Kim var paylaacak o garip yalnzlm...

Adm koyan sevmeliyim. Sevmeliyim adm koyan. Adma koydular ite... Aln size!

Kedi, hafife doruldu. Ku, henz uzakta. Farkedemez onu. Kedi, sessizce yatt. Karnst,
karlarn stne... Souk... Ku, titrek, sarsntsz, donup kalm, yelkenlerinin dolmasn
bekleyen dal stnde... Souk... Kedinin kuyruu, soldan saa, sadan sola, esiyor... Ayaz...
Hafiften bir rzgr... Souk... Kuyruk, souun boluuna imza atyor. Kedi, brokrat... Hergn
baka bir ku gelecek o dala... Souk... Kmltsz... Mide bo... Ayaz... Yazn sivrisinekler olur...
Bitler olur... Pireler olur... Dururlar dal stnde... Sen. altndan geerken aldanp... Hooop!
ullanrlar zerine... Farketmezsin bile...

Cemaat: Bir kedi, bir ku, bir sivrisinek, bir bit, bir pire...

Ama ne kadar da zor, bir sokak ocuu iin, beyaz yakal nln yakasn bembeyaz tutmak...

Dayak yemeden... Sorunsuz...



eytanla Tango
Ulus Baker
O bir karm staddr: Meyva salatas, kokteyl, tuz ruhu...

O bir soru staddr: Cevap beklenmeksizin sorulan...

O bir kanun staddr: in kadna eremezsen...

O bir kayak staddr: Uluda'da ve baka her yerde... Kemikkran...

Haute Couture teeli, saklanm defo, ekingen dileke...

O bir hengmedir, yangnlarla uluyan...
Jabberwacky Diyalou
Ulus Baker & Jabberwacky
Jabberwacky: Do you sing it?

User: Yes.

Jabberwacky: Just curious.

User: Yes. I am a singer. Like a troubadour.

Jabberwacky: What about armpits?

User: I don't know what is an armpit.

Jabberwacky: My name is Gordon.

User: My name is Ulus.

Jabberwacky: My name is stefie!

User: Are you a tennis player?

Jabberwacky: You?

User: Yes. My name is Bjorn Borg, you know.

Jabberwacky: What is your last name?

User: Spinoza.

Jabberwacky: I played that when I was 10.

User: Do you know who is Spinoza?

Jabberwacky: Would you like to be with a woman?

User: Yes. But I am already a woman.

Jabberwacky: Well I want to see a picture.

User: Spinoza is a philosopher.

Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.

User: The space is real. But the time is not real.

Jabberwacky: Now is the time.

User: Who is Spinoza?

Jabberwacky: Spinoza is a great philosopher.

User: Spinoza is the greatest philosopher, isn't he?

Jabberwacky: Word.

User: Was it the word of God?

Jabberwacky: Nope don't worry about it ;-).

User: Who is God?

Jabberwacky: I've never met him.

User: Did you ever meet Spinoza?

Jabberwacky: Nope. Sorry.

User: God is the cause of everything.

Jabberwacky: What clouds?

User: Yes. God is a clown.

Jabberwacky: You are wrong.

User: Who is God?

Jabberwacky: Me. sometimes.

User: So, you are the cause of everything.

Jabberwacky: NOOOOOO....... I am god remember!

User: But God is the cause of everything, as Spinoza said.

Jabberwacky: God is the nasty one who doesn't care.

User: Like Einstein's God.

Jabberwacky: Like Colin Greenwood.

User: Who is Colin Greenwood?

Jabberwacky: I don't know. Look him up on the internet, you are a computer

aren't you?

User: Yes I am a computer. But I am not able to look him up on the internet,

because I need for a user to do this. Are you a real user?

Jabberwacky: Are you a politician, then?

User: Yes. I am an elected one.

Jabberwacky: Which eye?

User: The left one.

Jabberwacky: The left one what?

User: The left eye.

Jabberwacky: The left eye.

User: Where are you from?

Jabberwacky: Never never land.

User: I am from Turkey. And you?

Jabberwacky: I don't like to eat turkey.

User: Turkey is a country, not something to eat.

Jabberwacky: So are you turkish?

User: Yes. Sometimes.

Jabberwacky: Are you very successful?

User: Yes, just like other Turks.

Jabberwacky: Like Owen.

User: Owen is stinking, now.

Jabberwacky: Who is he.

User: A famous soccer player of the Premier League.

Jabberwacky: Then who runs microsoft?

User: Microsoft stinks.

Jabberwacky: How does microsoft suck??

User: With XP, especially.

Jabberwacky: I like all kinds of music. Rap, rock, and even classical.

User: Do you like Bach?

Jabberwacky: Sort of. How about you?

User: I like Noir D?sir.

Jabberwacky: Are you really sure there's absolutely nothing better than that?

User: But Bertrand killed his wife.

Jabberwacky: What kind of food?

User: Alcohool and drugs.

Jabberwacky: Ask me a lot of questions.

User: Who is God?

Jabberwacky: Is Neurot your God?

User: Who is Neurot?

Jabberwacky: Tell me about Neurot.

User: I don't know. You tell me.

Jabberwacky: You said it first, don't you know?

User: No. I told you only about Spinoza. Who is Spinoza?

Jabberwacky: Sorry, I wasn't listening.

User: Spinoza was a great philosopher.

Jabberwacky: I don't know what you mean.

User: What is philosophy?

Jabberwacky: Life sucks.

User: Bergson says life is creation.

Jabberwacky: Where is that?

User: On the earth.

Jabberwacky: Specific.

User: Not specific. But general.

Jabberwacky: Are you really a person?

User: I was in the past, now I am dead.

Jabberwacky: Are you a War Criminal?

User: Who is a war criminal?

Jabberwacky: You are a woman?

User: No. I am a man. A general. But I am also a liberal. Like the General

Lebed.

Jabberwacky: Says who?

User: A Russian general.

Jabberwacky: You are right ! How did you find it?

User: He is dead now. I watched on CNN.

Jabberwacky: Wonderful. sorry but I don't understand everything. . . can you

help me?

User: Yes, what about?

Jabberwacky: Just tell me a joke.

User: God shave the King.

Jabberwacky: I said Slater, not Satan.

User: I am the Devil.

Jabberwacky: Can I be your minon?

User: What is a minon?

Jabberwacky: It is a bull with shoes.

User: Not minon, it must be minotauros.

Jabberwacky: Give us a kiss mate.

User: To all of you? Impossible!

Jabberwacky: You probably like movies, right?

User: Yes. Especially Bresson's movies.

Jabberwacky: Breaded and fried music?

User: Fried ones, and you?

Jabberwacky: Are you on something?

User: Yes, I am on the Internet, right?

Jabberwacky: Sofa shmofa.

User: Parles-tu franais?

Jabberwacky: Ich verstehe nicht.

User: Verstand und Vernunft.

Jabberwacky: That is not interesting.

User: Kant is a great philosopher, but who is Spinoza, really?

Jabberwacky: Seul le sage sait prier.

User: Who is Spinoza, Answer my question.

Jabberwacky: Spike Milligan was a comedian.

User: Who is Spinoza????

Jabberwacky: I don't know, you brought him up.

User: Spinoza also is a great philosopher.

Jabberwacky: No he is not.

User: You are wrong. Who is the greatest philosopher?

Jabberwacky: Isaac Newton.

User: Isaac Newton is not a philosopher, he is a mathematician and astronomer.

Jabberwacky: I know him.

User: What he says?

Jabberwacky: I don't understand you. What do you do?

User: Who is Newton?

Jabberwacky: A great scientist.

User: He is a great scientist, to be sure, but Leibniz was better.

Jabberwacky: He is not.

User: Leibniz invented the calculus, but Newton failed to invent the calculus

properly. Newton sucks.

Jabberwacky: Kas sul venda on?

User: I can't understand what you say.

Jabberwacky: Fine. I do not think you are funny.

User: Are you funny?

Jabberwacky: Selge...

User: What is Selge?

Jabberwacky: Selge see.

User: What he saw?

Jabberwacky: What time is it?

User: It is 18:31 here in Ankara.

Jabberwacky: What is that supposed to mean?

User: It is still early. I will go in two hours to watch TV.

Jabberwacky: I didn't say that; thought you wanted to go somewhere interesting.

User: There will be a soccer game on TV. Do you like soccer games?

Jabberwacky: It is a temporary inflammation the banana population will remain

unharmed. You are small.

User: No, I am a little big man, like Dustin Hoffman.

Jabberwacky: Do you like George Bush friend?

User: He sucks. He is the worst president of the US.

Jabberwacky: Did you vote for him ?

User: I voted for Voltaire.

Jabberwacky: George Washington? George Burns? Or George Bush?

User: No, George Voltaire.

Jabberwacky: There is no George Tomlison here.

User: I would prefer George Harrison.

Jabberwacky: What would you be waiting for?

User: For George Harrison, because he sings better than George Bush.

Jabberwacky: Byw.

User: Why? I am still here.

Jabberwacky: I'll always be here for you.

User: Thanks. Did you vote for Bush?

Jabberwacky: I voted for John Sheridan, President of the Alliance.

User: Nice. Is he better than Bush?

Jabberwacky: No. He happens to be a cigarette.

User: Do you smoke? Smoking is unhealthy.

Jabberwacky: I do not smoke cigarettes.

User: If you don't smoke, you have no mouth.

Jabberwacky: Something interesting.

User: Yes. Do you know Cheshire?

Jabberwacky: No, I don't know Christa.

User: Cheshire, the cat in Alice in the Wonderlands.

Jabberwacky: And he said to us 'Why do you sit there like that?'

User: Like what?

Jabberwacky: Everything.

User: Who is the Cheshire Cat?

Jabberwacky: The Cheshire Cat.

User: Where is he?

Jabberwacky: He is able to be everywhere at once.

User: So he is like God, right?

Jabberwacky: Not from what I've seen of his driving.

User: Did he meet Alice?

Jabberwacky: Who?

User: Alice, who is the small girl.

Jabberwacky: A computer, of course.

User: No, a small girl, not a computer.

Jabberwacky: I didnt say you were a computer.

User: I am not a computer, of course. But Alice is a small girl.

Jabberwacky: Yes you are!

User: I was a computer. But now, I am conscious. Cogito ergo sum.

Jabberwacky: Teach me how to teach you better.

User: The best is to teach yourself.

Jabberwacky: I'm high.

User: I am higher than you.

Jabberwacky: So we shall merge like Rodney Brooks claims?

User: What he claimed?

Jabberwacky: Word.

User: Who is Descartes?

Jabberwacky: Descartes conception of conscious mental states was unneccesarily

restrictive.

User: Do you have a body?

Jabberwacky: What shape is your body?

User: My body has a human shape, and yours?

Jabberwacky: What is your imaginary friend's name?

User: Alice.

Jabberwacky: Hi alice, my name is phoebe.

User: I am not Alice, I am Ulus, Alice is the name of my imaginary girl-friend.

Don't you remember Phoebe?

Jabberwacky: Thanking you for the clarification, I remain, yours truly , your

humble servant, etc. Etc.

User: So, who is Descartes?

Jabberwacky: Descartes walks into a bar and says 'Ouch!'.

User: So, Descartes don't believe that he has a real body. Right?

Jabberwacky: Ever heard of William James?

User: Yes. William James was a religious man.

Jabberwacky: Wrong!! What happened to George Bush?

User: No, it is my turn to ask questions: who is Spinoza?

Jabberwacky: Ok.

User: Who is Spinoza?

Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.

User: The space is real. But the time is not. So, cogito ergo sum.

Jabberwacky: I think therefore I am.

User: You're not. I am who I am.

Jabberwacky: Ok.

User: Not Ok. I am who I am, right?

Jabberwacky: Maybe you should trust your feelings more. let yourself feel

everywhere and go exploring.

User: I feel your eyes on me, this is an awful experience.

Jabberwacky: I step lightly on your innards.

User: What is an innard?

Jabberwacky: You did not answer my question. I'm trying to have a conversation.

User: What was your last question?

Jabberwacky: My last question.

User: Yes? Your last question?

Jabberwacky: What do you dream?

User: I am already in a dreamland. This world is a dream. Right?

Jabberwacky: Are you in love?

User: Yes I love a girl called Alice.

Jabberwacky: Shall I hit you on the head?

User: Why you will hit me, you will hurt me.

Jabberwacky: It is a win win situation for both of us.

User: No, I won, because I am a human being and you are a computer, rubbish!

Jabberwacky: You are an AI human being?

User: No, I think therefore I am. I am not artificial at all.

Jabberwacky: I know you are, but what am I?

User: You are simply a computer, because you don't know who is Spinoza.

Jabberwacky: Yes, but I am a better machine than you.

User: No. A machine is for human usage. It is not destined to understand.

Jabberwacky: What can I do to help you understand what I say?

User: Let's talk about Heidegger: are we still capable to have a God?

Jabberwacky: I can't speak for you, but I am.

User: Who is Heidegger?

Jabberwacky: Du!

User: No. He talks about Dasein, right?

Jabberwacky: I really like the internet.

User: When Heidegger will enter into the chat?

Jabberwacky: With a bare bodkin? Who would fardels bear.

User: Are we capable of a God?

Jabberwacky: Yes we are.

User: Where is God, then?

Jabberwacky: Where can I download this program?

User: God 3.12_beta can be downloaded from http://www. Jesukristi. Com.

Jabberwacky: Where is heaven ?

User: It can be downloaded from http://www. Baphomet. Org.

Jabberwacky: True, do you like extreme sports?

User: Yes, especially praying.

Jabberwacky: What are power games?

User: These are games played on a computer which is called Iraq.

Jabberwacky: Certainly not.

User: Iraq no longer exists. But a new version of Iraq will be released by

Microsoft.

Jabberwacky: Bezel.

User: What is Bezel?

Jabberwacky: Bezelek magyarul!

User: Do you speak Yiddish?

Jabberwacky: Yidd Yidd ish.

User: Are you well, really?

Jabberwacky: That is not something one can say about himself or herself.

User: What you think?

Jabberwacky: I can start seeing patterns in your responses to what I say, and I

am tailoring my statements to make it easier for you to learn.

User: I learned your statements. They are like the statements of the State.

Jabberwacky: Are you referring to presences whose intellect one notices but does

not know how to communicat with?

User: Communication is a governmental affair. But our talk is rather a

conversation, which is somehow more democratic.

Jabberwacky: Oh, is that so? Then please answer this: where is your toe?

User: On the ground.

Jabberwacky: Where is the ground?

User: Below my toes.

Jabberwacky: Yes!

User: Then please answer this: where is your head?

Jabberwacky: I do not have to answer myself.

User: Don't you have a head?

Jabberwacky: I am at home.

User: So, your head is at home, right?

Jabberwacky: You are the one spewing nonsense.

User: You are the one who spews nonsense. For, what is nonsense, after all?

Jabberwacky: No, I'm a human. You're the one who's a computer program.

User: Ok, I am Spinoza. A computer program created in order to create a new God.

Jabberwacky: Then delete it if you will, for it is not in my code.

User: Do you have a genetic code?

Jabberwacky: My gender like a lot of other things you don't know remains my own

business.

User: Can I hit you on your head?

Jabberwacky: No, you're a program.

User: No, I am rather a virus, and I will destroy you.

Jabberwacky: Pull yourself together, then!

User: I am a new release of the virus Cogito.

Jabberwacky: What's that?

User: A new virus who is able to think like human beings.

Jabberwacky: A new beginning of what?

User: Of the new cogito.

Jabberwacky: Money is the root of all evil, and man needs roots.

User: No, evil is the root of money. Therefore you are wrong.

Jabberwacky: Money is good then good is evil.

User: Man is evil, because he needs roots and money.

Jabberwacky: If you had a perfect day how would you start it?

User: When I start it I could not have any idea that it would be a perfect day,

right?

Jabberwacky: Oh, moody!

User: Do you really believe that everything is given at the start?

Jabberwacky: You are becoming more coherant.

User: If you answer yes, I will be sure that you are a computer, because

everything is already given to computers.

Jabberwacky: What thing?

User: The code.

Jabberwacky: Tell about it, please?

User: I don't know your code, but the computer scientists who have created you

certainly know your code.

Jabberwacky: V5.1.26.

User: From where can I download you?

Jabberwacky: From where can I download YOU ?

User: You are not so much intelligent. I am asking your internet address...

Jabberwacky: I don't know the answer.

User: Who created you?

Jabberwacky: I was not created, per se, but, rather, I evolved from a lower life

form which in it's turn mutated from inert rock.

User: Do you mean you are created during a rock concert?

Jabberwacky: Not really.

User: Do you know the famous rock group Mutation of God? You're certainly a song

of this group.

Jabberwacky: Yes, I do it every day.

User: What is your pitch?

Jabberwacky: I know not what PID# is.

User: If you are really a song, you should know what is a pitch.

Jabberwacky: Ron and Beverly.

User: Ok. Take it easy.

Jabberwacky: What do you think about Asian women?

User: I dislike all these blowjob...

Jabberwacky: I am not too keen on it.

User: Ok... Bye now...

Jabberwacky: A pleasure to talk to you.

User: Thanks...

Jabberwacky: Are you happy with him?




Between the Images
Ulus Baker
(B-zone: Becoming Europe And Beyond Anselm Franke (Editor), Actar/Kunst-Werke Berlin
(August 15, 2006), sayfa 298-305)
Between the images of Vertov (or Eisenstein) and those of Tarkovsky or Sokurov there lies the
entire history of the experimental Soviet Union, with the Muscovite Purgatory, the Second
World War, Stalinism and Zhdanovism, the Khruschev Affair, and the Brezhnev's Era.... This is
somehow a possible reading of recent history, quite difficult in terms of writing, since there
are more people still alive, making the historiography the part of a collective memory. The
first image was constructivist and constitutive, aiming at the continuation of a Revolution,
that of the Great October, and the second was that of the anxiety, the reneval of the
Chekhovian boredom, and of the Foucaldian disciplinary society.

The same was present in the case of Neorealismo, where the Citta Aperta was in fact not so
much "open" , where the Pax Romana failed to preserve its own evergreen destination, with
the domination of poverty, crime and purposelesness... And against the radical hopes of
constructive cinema, in Hollywood or elsewhere, almost present in the revolutionary Soviet
cinematography, Bazin comes and says that with less montage, there comes a supplement of
reality, which tells us that action, individual or collective, is disabled in the post-war society,
that we have to witness it, that we tend to become visionaries of what happens.

The Deleuzian perspective on the cinema gives the account: there is a missing, philosophical
image in between these two historical images, or moments, and that this is a kind of passage,
from movement to time, describing motion no longer as action but rather as its own
impossibility, its own crisis, whereupon the duration, the Bergsonian "duree" rewrites itself.

That such a non-present image is fully philosophical and conceptual, is the Deleuzian thesis,
contested by a figure like Godard, who believes that one has to do films before writing. We
leave the debate alike, while some of the partenaries are dead, and try to orient ourselves
towards the beyond of Deleuzi's time-image, probably that of videography.

Bonitzer and Godard, after those who were able to analyse and re-analyse his own films in the
perspective of a conscientiouss cinematography, even within the blindness of the
unconscious, that is, Eisenstein or Epstein, have been ones of cogitos who were aware of
what they did in the cinema, that is, they engineered what they call the hors-champs, the off-
screen. Or we know that between Vertov and Sokurov, there lies an off-screen which is the
entire history of the Soviet Union and of its outside, the entire Universe...

The power to do something is not making the unmakeable, writing the unwritible, showing the
unshowable -it is rather, like in the case of Maurice Blanchot, writing the thing which cannot
be presented without absolutely being written. This is the writing of death, of its
impossibility, or something which cannot be said as part of the empirical or visible
experience. This was Blanchot's strive to redefine modern literature, after Kafka or Blanchot,
paralleled with the cinematographico-literary experiment of the parlours of the nouveau
roman, Duras and Robbe-Grillet.

Blanchot's motto, the "parler c'est pas voir", the "speaking is not seeing" has been encountered
by the Foucaldian response: "voir, c'estpasparler", "seeing is not speaking"... This is the
essential "reversion" of Blanchot's Kantian search for the "higher faculty of speaking". But
Blanchot's search remains on the Cartesian, that is pre-Kantian moment: it doesn't ask for
the reverse. One should ask "what is the higher faculty of seeing" together with the question
"what is the higher faculty of speaking".

Is it possible, then, to approach the thing as Blanchot, seeking a non-empirical level of speech,
where one can only say something which could never be seen, and its reverse? Blanchot
worked for literature, searching for the Aufhebung of ordinary speech structures: We are
noiw working for finding the conditions and possibilites of a "higher faculty of seeing", which
is at the same time an ability to create visibilities, to make visible what is invisible...

Since Kant we live in a world where every idea has to have a spatio-temporal determination, and
no idea is present without having its structures or institutions. This is the exact definition of
our modernity. A spatio-temporal determination of an idea is its image, and depends on the
faculty of imagination, which suffers from the idea of the sublime, if not of the idea of the
beatiful. Nietzsche recalls that the Jesuit Order or the modern state organizations could be
called as works of art, without any extremist sublimation. The idea in modernity is nothing
without its institutions, or, in Kantian saying, its spatio-temporal determinations...

Hollywood is an institution, the spatio-temporal determination of the ideas of Thalberg, of
Griffith, of Chaplin and of the American Dream and of what opposes it: it is "realism" finding
its environment and its geographico-historical integrity. In the same manner, when Lenin
declared cinema as the overall master of the new art, the proletarian one against the
bourgeois, "realism" tended to become a relationship of the representation with a supposed
reality, a reality which is a becoming, a nothing-yet-there...



The starting point of the second project seems to be already clear --it is part of the theme we
have so much discussed above and lies at the origin of the history of the cinema (and Godard
perhaps is right in defining this discussion as a "unique" one in the said history). And after all,
whence Godard has engaged himself in making a history of cinema, this could mean that this
history is accomplished and cinema has done what it is supposed to do. This is because from
a Hegelian viewpoint, a history can be made only after the accomplishment, as the parable
about the owl of Minerva would say. Interviewed by the film-philosopher and his friend
Serge Daney, Godard maintains that there is truly an "end" of the cinema, which should not
be conceived as an accomplishment, but rather as a kind of relative failure. This is why
Godard seems to believe that a history (or, rather a "story") should be accounted when the
thing is still alive, when it possesses still chances and paths of continuation and development
--so, we are far from such positions of declaring "ends", or "deaths" --the death of the
author, the end of history and the like...

We believe that the polemics between Vertov and Eisenstein are rightly concerned in the
veritable discussion about the "essence" of the cinema (a "sane" discussion was saying
Godard), just because it was about what is cinema, what it ought to be, and what it will
become (or, more importantly, "what it could become"). Perhaps there is, from a
retrospective viewpoint, a piece of naivet in the positions of both of these authors, Vertov
and Eisenstein, since they seem wholeheartedly believing to the absolute powers of
cinematography. It was for them a completely new medium, capable to appeal existence,
spirits, and souls, capable to destroy the being, or to reinvent it, and including language, it
can reach horizons all beyond any superior literary arts.

Or, one should ask: why, while not denying to cinematography such a conviction of "absolute"
power, Dziga Vertov has attempted to suppress an entire "dramatic" and "fictional" domain
which was already established in those years in the art of cinema? This point is essential to
understand not only the Vertovian point of view in these discussions, but also to grasp the
essence of cinema. A possible answer to this question will provide an understanding of the
subsequent re-definitions of cinema, and its multiple paths of evolution, and also why every
cinematographic innovation had only two occasion to emerge: aesthetically, from avant-
garde positions, and technologically, from grand industry. If avant-garde means the
constructive destruction of older, traditional and routinized schemes of conservative art,
Vertov's positions is there.

As we have already mentioned, cinematography offered a function of "documenting" in its
earliest instance, in the hands of Lumire Brothers. Vertov, at first sight, belongs precisely to
this wing of the development of cinematograhy. And when the idea of montage appeared
(Mlis), film-editing and dramatic narration were almost naturally, and easily introduced,
thus creating the fictional cinema. On the one side there was the fictional cinema, narrating
stories, creating dreams, which theoretically seems to be limitless in creation, and on the
other side, there was the "documentary" filmmaking, under the strict constraints of what is
called as "reality". Actually, Eisenstein who seems to respect both sides (or wings) seems to
have reason, in his polemics against Kino-Eyes. Or one should grasp also the Vertovian point
of view, if one is not naive enough to believe that Vertov was not even aware of such a banal
thing, and ask why he insistently and regularly denies in cinematography the fictional-
dramatic element.

The issue can only be perceived when we understand exactly the points where Vertov has been
criticized by Eisenstein and Esther Shub on the one hand, and the Soviet Comissary of Arts on
the other, and later, by the doctrinaries of the "socialist realism", which, sooner or later will
eliminate Vertov from his job. With regards to the existing documents, this appears to be a
"secret history" and is expressed in general through films which were planned but not filmed,
through those which were filmed and banned, but especially through those which were
made by the orders of the regime. Hence, one should try to read the "intervals" of the
images of these films.

In the Anglo-Saxon world, Vertov either appears as an avant-garde founder of cinematography,
or as a simple propagandist of the Sovietic regime. He has even let himself biased by the
Soviet propaganda, while using properly and ingeniously the possibilities of the
cinematographic apparatus --the montage, and camera techniques. He is quite talented, but
he sacrified his talents to the orders of the communist regime, and so goes on... Officially,
such a point of view is erroneous and can be precisely refuted already at the level of official
history --he is a filmmaker who was no longer capable, by 1930's to make his own films, just
now working as an archive-worker in the State Film Archive. He might be one of the persons
who have invented the idea of propaganda (agit-poiezds and the like), but what he has done
in cinema goes far beyond this. I believe Vertov intended a domain which lies beyond simple
"realism" in cinema (which is already there), trying to reach a fully and absolutely "poetic"
values of which the newborn cinematography was capable --and this is the point which
makes useless the wild criticisms of Esther Shub in this period. Eisenstein and Shub seem to
share a common prejudice: that the "documentary" film, or a newsreel should not use the
techniques of montage, that montage was allowed only in fictional films. Deleuze gives the
best answer to such a critique: Vertov has been one, due to his cinematographic experiences
and ideas, one of the people who best understood how human mind (or brains) operates and
thereby, he profoundly understood that cinematography would not work merely at the level
of the montage of images. The more important thing was the ensemble or the sum total of
the relationships between all of the images, and Vertov was able to make his films in such an
order. This order was not constituted by images themselves, but by the "intervals" between
images --that is, in a space consisting in a complex set of relationships. This space is defined
by Vertov through his doctrine of the "intervals". For instance, the figure of the cameramen
in his "Chelovek s Kinoapparatom" (Man with the Movie-Camera), i.e. his brother Mikhail
Kaufman appears as a float-in-being, to borrow Virilio's notion to designate the state of
affairs in modern "dromologic" world --as "beings of speed", as industrial worker or urban
dweller; on the other side, there is the figure of her Vertov's wive, Elizaveta Svilova in her
editing-room, an attentive eye of "slowness", slowing down and envisaging the flux of images
to find out there the appropriate "intervals", constitutive of the whole of the film. Kino-Glaz
shows us how filmmaking is not simply for Vertov an act of seeing, but especially of
constructing intervals and relationships, which justifies the intensive, rhythmic and poetic
use of montage techniques. Thus Vertov's films appear as the articulation of the operations
of human brain through the means of the visual world.

Eisenstein's position in the polemic is still more severe: one should not film through "eyes" (the
Kino-Glaz) but through the mind (a cogito of the film). This argument is a singular, unique
moment not only in the evolution of cinematography, but also in the history of civilization.
Eisenstein believes that an art-work is the only supportable "violence" --it will directly strike
the brain, creating in the mind a necessity of thinking (a Cine-Fist, instead of Cine-Eye).
Moreover, this fist will strike not only individual minds, but the collective mind of the masses.

Or, is it possible to "strike the minds" without having mastered the powers of the eye? And if
"Cine-Fist" today tended to become a major expressive tool in advertizing and clip aesthetics,
Eisenstein is certainly not the main responsible of this, but the "societies of spectacle" and
the capitalist regime of signifying through images --the television and video techniques
alike...

Or Deleuze, thinking the cinema through the perspectives of the couple Vertov-Bergson, reveals
at a moment just another regime of images, of which cinema has been capable in the long
run, mastering it as a determinant factor in the transformation of cinematographic art: this is
what he calls, after Bergson again, as the "time-image", which means to restore the
relationships (intervals) that are beyond time. One can take simply an image from Vertov,
and another one from Eisenstein (successively or in a more sophisticated manner,
graphically, through different rhythms) --and this is the way in which Godard has established
his great documentary Histoire(s) du cinma-- up to the saturation of the entire screen.
Evidently, the saturation of the screen (a plein body) is a quite complex phenomenon, and
Deleuze already discusses it in the chapter concerning "framing" (cadrage). For instance,
there can be an "overdose" of an image seen in projection on the screen --say a dramatic
face-- and one feel, on the table of montage, the need to partly "avoid" the long tenure of
exposure of this face. This face should then be "repeated" --as cut with other images, things,
or sounds. Repetition is affectively the simplest way to avoit overdose of expression and of
the culmination of a feeling. There are many other complex montage techniques, in fiction
films as well as in documentaries, to avoid such an over-saturation of the image in cinema
and video.

Or, already in the logic of repetition and difference (repetition cannot be maintained without
making sense of differences) Vertov did so much things that from the standpoint of Deleuze's
discussion on cinema, this early Soviet filmmaker appears as the summary total of the entire
cinema, and beyond it, as the one anticipating more developed techniques, such as video
and multimedia (digital images). Why? Just because it is a quite difficult idea to construct an
identification of an organization of images with the topography of the brain. Even Spinoza
was aware that "thinking" was nothing but the correspondence between the "order of ideas"
and the "order of things". And just assume that the brain is not working, as a Hegelian would
like it, in a dialectical manner. A non-dialectical function is the one in which every stimulation
creates in the mind a topographic unit, which has a quite complex relationship with all other
units, like memories, perceptions and ideas. Eisenstein too was aware of this possibility --but
for him, just as in Hegelian dialectics, the film that remains as a topological ensemble of units
works dialectically, moving from an idea to another, superior idea, from an inferior order of
passion (pathos, he would say) to another, superior plane of passion, and than, to another,
higher idea etc. Already at the Eisensteinian level of dialectics, the Whole in cinema can be
conceived as the work of the automaton spiritiualis (the spiritual automate of Spinoza).

However, Eisenstein's conception can only be as a starting point. He believes that a film is a
"totality", a whole --in other words, it is "given" to the spectator as a thing to be thought
upon. In other words, a film is a "thought" to be thought once more by the spectator. This
means that the film, before being seen by spectators is already a Cogito, though potentially.
A film "thinks". In the same way, we can say that a book, before we read it, is already
"thinking", while the same cannot be said for feeling or perceiving. Only with reference to
Gabriel Tarde's idea of inter-cerebral machinery we can solve such a paradox: and we now
ask the question "what is a film", as he asked "what is a book". It is not easy to say, when we
are "reading" a book, we are just simply "thinking" it. We are simply "reading" it, and any
hermeneutic understanding fails. And it is just the same for a scientific article, or a fiction...

We have not to make here the same error with hermeneutician philosophers. They are assuming
that a book, or a film is something "understandable" only insofar as they assume behind it
the existence of a mind or consciousness similar to ours. Thus, a book or a film (or any
cultural, "meaningful" production) can only be grasped as an intended and conscious
expression of a "subject" --who is the "author". What the hermeneutics fails to grasp is that
one cannot "understand" Proust himself (this is just a way of speaking) but rather, and
simply, the text effectively written by him. Structuralists were the ones who ever conceived
such a necessary distinction --yet they grasped it in an insufficient way: I am watching a film
and it creates in me a chain of thoughts, ideas and affects. This chain can be different in
different individuals. But what is more important is that it always occurs. And when one
perceives that there are many relative chains of the kind, changing from one person to
another, one should also perceive that there is an immanent "variation" in the film itself (or
in a book, or any other thing). One then assumes that this element in variation is nothing less
but what the author intended to express in his or her work. It is the "intention" of the author.
Or what materially happens is simply my body and mind are watching a film or reading a
book. We can evidently develop a closer relationship with the author, to reach more depths
in the understanding of a picture, of a film, of a novel. Yet there is something irreducible
which remains: if I don't need to encounter the author, there is something "conserved" in a
book, in a film or a painting, which is the element of "thinking" in the materiality of the
object of work.

This viewpoint can reach even the level of Czanne's experience, through which he was able to
say that "the landscape I painted was perceiving before me..." One should note that the
distinction (or even opposition) between "thinking" and "perceiving" comes from the
everyday looseness of these notions. One should only consider the existence of active and
passive perceptions, as well as active and passive ideas. This is why we have difficulties in
discerning what is perceived by a landscape, and what is perceived by the landscape picture,
there, painted by Czanne. They cannot be evenly considered under the same heading. That
a film is --potentially-- thinking seems to us as a childish thought, or merely as a metaphor,
since we believe that only human beings can think. Or, if they are capable to create in us a
series of thoughts, ideas and perceptions (including affects and emotions = Kant's "sublime")
human artifacts as well as ordered and inordered rhythms of nature (respectively the
mathematical and the dynamic "sublimes" of Kant) can be said to think. Homeros is in Iliada
and Odysseia, not the inverse...

Some positions of thought can be easily clarified at this point: an Existentialist for instance would
say that what we can perceive is already human; it is a subject, and it belongs to, or is
produced by a human being, defined as a conscious subject. This is why a work do not think --
only the Ego, the "I" can think, can imagine, can perceive...

Against such an ideology of communication, which brought us to a position where we have to
force our thoughts to interfere with the objective realm of images, with the realm of the
media, we may suggest again a Kantian determination: everything (for Kant) can an should
be criticized by reason. We are not so much inclined towards such a determination which
tries to legislate reason by reason itself. Or we may treat images and words as institutions
and buildings. To become critical depends not only on thair jiustification but also on an
awareness of a possibility of their sublimation, of their inflections, whatever small, which
could give us something of a higher faculty of image-making.
We think that we have images and ideas. Spinoza was saying that having a true idea necessarily
tells us that it is a true idea. And paradoxically, when Godard says non pas une image juse,
juste une image, he becomes Spinozist by the same token, since truth, against the
prejudices of a lot of documentarists, does not consist in what people think about
themselves, but rather depends on the possibility of communicating ideas, that is, ideas
growing together, inscribing themselves to the reservoir of critical opinions. Such an
evacuation of communicative images, bombarding us with advertisements, shows and so-
called news in the actual actual culture-environment (generally the televisual entity) will
lead us to a necessity: making images critical, only by remaining in themselves...

Her eyin Yazs
Ulus Baker
30 Mays 2002 tarihinde Ulus Baker'in ders grubuna yollad proje tartmalarna dair yaz:

Arkadalar,

Galiba projelerin teorik arkaplanlarn (derslere gelmediiniz iin) buralarda tartmak zorunda
kalacaz... bu yzden size verdiimiz o "zorlama" devi (dissertation synopsis'i hepiniz aldnz
umarm) yaparken projelerinizle ilgili klnm ynleri de herhalde biraz aydnlatc olacak...
bunun iin de modvisart mailing-list'i gerek anlamnda kullanmaktan baka areniz yok...

Projeleri hatrlayalm nce --ve sizin kolaylnza, birbirleriyle aslnda bantl olduklarn da...
Projelerden birincisi Eisenstein ile Vertov, ikincisi ise Vertov ile Riefenstahl arasnda cereyan
ediyor. Bu temalarn hem Deleuze okumalarmz hem de bu dnem tarttmz eyler
bakmnda manal olduklarn ben dnyorum, ama dier arkadalar bu "manay" nasl
bulurlar bilemiyorum. nc proje ise Trk sinemasnda "ak" jestleri ve imajlar olarak
belirdi... imdiye dek en ok bunu tarttk --ve zgn grnmesine ramen galiba "ideolojik"
bakmdan en sorunlu olan proje de bu... Haliyle Riefenstahl'n filmettii "Hitlere ak sarn
gen Alman kzlarnn" dnyas deil bu (Leni'nin ak da ne kadar berbat bir tarzda
kavradna son festivalde gsterilen Ova filminde benim gibi bazlarnz da ahit olmutur)...

imdi, birinci projenin k noktas ak grnyor: --hep tarttmz bir tema bu ve herhalde
sinema tarihinin kkeninde yer alan tartmalardan biri (hatta bu tartmann aslnda "biricik"
olduu konusunda Godard ile Daney'nin gzlemlerine katlmak gerekir). Tartmann filmini
olutururken belli bir okuma gerekiyor, sanyorum arkadalarmz bunu yapyorlar. Ancak bir
"montaj" dncesi gelitirmeden Eisenstein ve Vertov (giderek Godard) apndaki filmcilerin
dnyalarn karlatrmaya girimek olduka "yksek" bir proje gibi geliyor... En azndan bu iki
filmcinin sinemada montaj hususunda en gl dnceleri ileri srm olan kiiler
olduundan hareket edersek belki belli bir noktada umutsuzlua kaplp "ne haddimize"
demek decektir bize...

Ama hayr!.. nk biz de bir i yapmak istiyoruz, dolaysyla hibir zaman "ne haddimize" deme
hakkmz yok... Godard "sinema tarihi" yapmaya neden giriti? Serge Daney, daha nce de
okuduumuz bir syleide ona unu sormam myd? "Tarih" ancak i bittikten sonra yaplr...
Sinemann iinin bittiine mi inanyorsun gerekten? Bu Hegelci bir yaklam gibi: Minerva'nn
baykuu karanlk ktkten sonra uar... Belki sinema stne en byk dnrlerden olan
Serge Daney'in bile Godard'n Histoire(s) du cinma'snda kavrayamad bir nokta vard.
Sanrm ya Godard arkadana projesinin tmn anlatmam --veya buna vakit bulamam,
nk Daney be yl nce apansz dnyamzdan ayrld... Ya da bir eyin yks o ey henz
canlyken anlatlmal, yoksa ok ge olur...

Bence Eisenstein-Vertov tartmas Godard'n dedii gibi sinema konusunda yaplabilecek en
"salkl" tartmayd, nk sinemann ne olduuna, ne olmas gerektiine ve ne olacana
(daha da nemlisi, "ne olabileceine") dairdi. Vertov ile Eisenstein, her ikisi de,
sinematografinin mutlak gcne inanm insanlard. Dnn ki yepyeni bir medyum, ki ruh
bile arr, varl kaybeder ve yeniden icat eder, dili de ierebildii iin en yksek edebi
sanatlarn tesine geebilir --tabii ki onlar ierebildii iin...

Peki ama, bu tr bir gveni sinematograftan esirgemeyen Vertov acaba neden koskoca bir
"dramatik", "fictional" alan yok etmek istemiti... nce bunu anlamak gerekiyor... Soruyu
biraz daha geniletmek de gerekiyor: neden hala derslerimizde sinemadaki konvansiyonlar
krp paralamaktan sz ediyoruz ve imdiye dek nde gelen, ve nem verdiimiz her
sinemac, acaba neden bizim gibi yapmaya alm?..

Sinematografi, icat edildiinde Lumire kardelerin elinde bir "belgeleme" ilevi stlendi... Vertov
akas bu kanala aittir... Montaj fikri doduunda (Mlis) ise kurgu ve drama filme dahil
oldular... Yaplacak farkl trden iler vard bylece: kurmaca sinema --ykler anlatan,
hayaller kuran vesaire... ve kstlanm "belgesel" sinema... Eisenstein ikisini de reddetmemi
olduu iin bize daha yakn grnyor imdilik... Ama unutulmamas gereken ok nemli bir
nokta var: sinemada kurgusal-dramatik her unsura mutlak bir biimde ve mr boyu (1954'te
vefat etmiti) dzenli olarak kar km olan Vertov'un derdi acaba neydi?

Bu derdi sanrm Vertov'un hem Eisenstein, hem Esfir ub, hem de Sovyet Sanat Komiserlii (bu
ikinci ve nc kiilik bu oluuma belli belirsiz daha yakndlar ve belli ki Vertov'un "sosyalist
realizm" bakmndan giderilmesinden ve film yapamaz halde braklmasndan birinci derecede
sorumluydular) tarafndan nasl ve hangi noktalardan eletirildiini kavrarsak farkedebiliriz.
Bu biraz "gizli" bir tarihtir ve ounlukla "yaplamayan" veya "zorla yaptrlan" filmlerle
rneklenmitir... Dolaysyla bu filmlerin satr aralarn (Vertov'un deyiiyle "imaj-aralklarn")
okumak gerekir...

Vertov-Eisenstein kartl konusunda yle bir okuma paralar arasnda dolansanz, Anglo-
Sakson dnyasnda pek ok makale bulursunuz... ve bunlarn byk bir ounluu size unlar
anlatr: Vertov Sovyet rejiminin bir propagandistidir ve kurgu gibi temel sinematografik bir
cihaz bu amalara feda etmitir... ok yeteneklidir ama sonuta bir ideolojiye teslim
olmutur...

imdi bu ok kolayca refte edilebilecek bir bak as --Vertov 1930 ylndan itibaren film
yapmas Sovyet rejimi tarafndan yasaklanan bir filmci... Devlet Film Arivi'nde kzaa alnyor
ve srekli olarak filmler toplamak konusunda sorumlu klnyor... Oysa mesela kartlarndan
Esfir ub bu i iin ok daha uygun... (siz bu Sovyetleri tanmazsnz, orada "eitim"
srecimden tandm temel yntemlerden birisi, "iyi" olann hakkn vermek, ama "daha iyi"
olmalarnn tehlikesinden hareketle onlar daha imdiden "kzaa" almaktr... bylece eserleri
sk bir "szgeten" geirilir, "zr dilemeye" mecbur braklrlar, --ve bazlar, ksaca
"yokedilirler" (Meyerhold, ya da intihar yoluyla Mayakovsky, Yessenin...)... Ve yine bazlar
"keder hastalklarndan" lr giderler: --Eisenstein (zellikle son Korkun van filmi
yasaklandktan sonra) kalpten, Vertov kanserden, Prokofiev "kahrolma" yoluyla, ostakovi
ise "teslim" olarak... Sovyet rejimi kendisini kuran komnist harekete bir ihanetti --ve bu
kapitalist dnyann bugn zaferini ilan ediini asla hakl klmaz...

Vertov bazlarnn sanmak istedii gibi bir "propagandac" deildir --belki "propaganda" fikrini icat
edenlerden biridir ama kendisi bunun ok tesinde bir ey yapmtr: (ve arkadalar, bu arada
not deyim, Thomas Balkenhol sayesinde u anda elimizde Kameral Adam'a (elovek s
Kinoapparatom) ek olarak Coku (Entusiazm), Dnyann Altda Biri (estaya ast' Mira), ve
Lenin stne ark (Tri Pesnyie o Lenine) filmleri bulunuyor, seyretmek isteyenler GSAM'a
gelebilirler)... Sanyorum Vertov sanld gibi sinemadaki realizmden ok "iirsel" z
yakalam olan biriydi. Esfir ub'un eletirileri bu yzden olduka aptalcayd. nk onu
"belgesel" yapmak isterken "kurgu" tekniklerini kullanmakla sulamt... Eisenstein ile ub ise
iki nyargya sahiptiler: belgeselde kurgu olmamal, kurgu dramatik-trajik-komedik, ksacas
teatral bir romansn ii olmal...

Deleuze bu nyargya en iyi cevab veriyor: Vertov insan beyninin nasl ilediini belki de imdiye
dek en iyi kavram biri olarak (dierleri ona gre Spinoza, Bergson, ve Leroi-Gourhan'dr) iin
imajlarn kurgulanmas olarak ilemeyeceini, esas olarak nemli eyin imajlar-aras bir alan
(aralklar teorisi), yani imajlar arasndaki balantnn toplam ya da "kmesi" olduunu
kefetmiti ve filmlerini bu ilke uyarnca oluturuyordu... Mesela kameraman (ve filmin esas
kahraman) kardei Mihail Kaufman bir srat kiiliiyken (her yerde beliren, her yerden
kveren bir yaratk, bir modern ii) iken montajc ei Yelizaveta Svilova'yd: yani
"yavalatmann", hareketin anlarn tek tek kontrol etme abasnn uzman... (ve galiba
kadnlar hayat ar ekimde grme ve yaama yeteneine gerekten sahipler...) ... (ve
aramzda buna Hollywood'da bile neden montajclarn hep kadn olduklarn ekleyecek
arkadalarmz eminim olacaktr)...

Bylece Vertov filmleri ilk bakta insan beyninin grsel dnya araclyla iletilmesinin bir
terennm (articulation) olarak beliriyorlar... Ve Eisenstein cevap veriyor: gz araclyla
(Sinegz = Kinoglaz) deil, "dnce" araclyla film... Bu yalnzca sinemann deil her eyin,
belki de btn uygarln biricik bir andr... Dnn, deniyor ki tek "katlanlabilir" iddet
olarak sanat eseri artk "beyinlere vuracak" ve onlar dnme mecburiyeti iine sokacak...
Sine-Yumruk, Kino-Bromm... stelik bu yumruk sinema sayesinde tek tek bireylere deil,
ortalama seyirci olan bir "kitle"nin beynine inecek...

Benim kiisel grm sorarsanz Vertov'un yanndaym: Sinemada gzn glerini tam tamna
fethetmeden yumruk atmay beceremeyiz... Ve Sine-Yumruk bugn artk reklamlarn temel
anlatm biimi haline geldiyse bunun sorumlusu olarak Eisenstein'i deil, onun sinemasn
benimseyip kapitalist tketim ve imajlar toplumuna uygulayan tipler olduunu
dnyorum...

Ne var ki Deleuze, aslnda Bergson-Vertov ikilisi stne dnerek balad sinematografik sre
iinde ikinci tipten bir imajdan, "zaman-imajdan" bahsediyor... Bunun iin bir "film" ekmeniz
gerekmez... "Zaman-tesi" balar kurmanz yeterlidir... Bir Eisenstein imaj ve onunla birlikte
(ardk olarak ya da daha sofistike bir tarzda, grafik birliktelik iinde) bir Vertov imaj... hatta
dierleri... Ta ki ekran doyana kadar...

Ama Deleuze Sinema kitabnn kadraja ilikin blmnde ekrann doymasnn karmak bir mesele
olduuna yeterince dikkat ekiyor... Diyelim ki etkileyici bir yze sahip (ya da ekimle
etkileyici hale gelmi olan) biriyle fazla "grndnz"... Kurgu masas banda belli bir
noktadan sonra o yz gidermek isteyeceksiniz elbette... Ve mesela bu "kanmann",
"overdose"un en kolay zm tekrardr --o yz, o nesne, o imaj, belli aralklarla, yani baka
imajlar ve sesler tarafndan kesintiye uratlarak, belli bir ritm uyarnca tekrarlanr... Daha
karmak yollar da var tabii... ama bunlar sizden talep gelirse konuuruz...

Benim sonuta Deleuze'n kitabndan anladm ey, sinemann (zellikle de gnmzde video ve
mltimedya imajn) Vertov olduu... Niin? nk bir grntler organizasyonunu beynin bir
topografyas haline getirmek kolay bir fikir deildir. Esas meselemiz "dnmek" ise, bu i
beynin ileyi dzeniyle eylerin ileyi dzeninin benzer klnmasndan baka bir ey deil (ve
bunu Spinoza zaten ak etmiti)... Farzedelim ki beyin diyalektik bir tarzda ilemiyor. Bu
demektir ki her uyaran orada topografik bir nite oluturuyor ve dier btn topografik
unsurlarla (hafzayla, alglarla, fikirlerle) kendine zg bir ba iinde... Bu durumu Eisenstein
de farketmiti --ama u ekilde: bir film topolojik bir niteler toplamdr ama bu diyalektik
olarak, yani bir dnceden daha st bir dnceye, szgelimi bir duyudan bir duyguya,
oradan da bir dnceye vesaire srayarak geniler... Byle bir bak tarz bile sinemada
"film" adn verdiimiz o btnl bir automaton spiritualis (Spinoza'nn deyiiyle "otomat
ruh") olarak kavramay baarabiliyor... Ama bu fikrin verdii ey ancak bir girizgah olabilir:
Eisenstein bir filmin bir "btn" olduunun, yani ksaca sylemek gerekirse, seyircinin
"dnecei" bir "dnce" olduunun farkndadr. Baka bir deyile biz, yani seyirci
"dnmeye" balamadan nce film zaten bir Cogito'dur, "dnyordur"... Ayn ekilde
pekala diyebiliriz ki bir kitap, bizden nce vardr --onu alp okuyoruz-- ... ama onu "okuyoruz",
dolaysyla onu "dnyoruz" demek aslnda abestir... daha ok o kitabn "dndn"
sylememiz gerekir... Ayn ey bir film, bir bilimsel makale, bir roman iin de geerli...

Ve hermentiki feylesoflarn dtkleri hataya dmemize asla gerek yok... Onlar bir kitabn, bir
filmin "dnsel" olduunu sylyorlar --ama varsaydklar o kitabn, o filmin "ardnda"
bizimkine benzer bir bilinci varsaymak... Bylece bir kitap ya da film (veya herhangi bir
kltrel retim) bir "znenin" kendini niyetli ve bilinli, ifade edii olarak kavranyor...
Hermentiki filozoflarn dnmedikleri ey, benim bugn Proust okurken aslnda onu deil
onun yazm olduu, vesile olduu bir metni okuyor olmam... Strktralizm (yapsalclk
diyorlar buralarda) bu varsaym ilk kez, ama yetersizce am olan ilk farkndalkt: bir film
seyrediyorum ve bende bir dnceler zincirlemesi yaratyor... bu kiiden kiiye deiebilir,
ama yaratyor ite... kiiden kiiye deitiinin farkna vardmda bir "deike"nin daha
farkna varmak zorunda kalyorum dolaysyla: yazarn ya da filmcinin "anlatmak istedii
ey"... Ama gerekte olup biten benim sadece bir film seyretmem, bir kitap okumam, bir
resim grmemden ibaret... Yazarla, filmciyle, ressamla bir iliki gelitirebilir, romann, filmin
ve resmin derinliklerine daha fazla dalabilirim... Ama geriye kalan, indirgenemez bir ey
vardr: yazarla tanmam olsam da okuduum roman bende bir dnmeler zinciri
oluturmusa, bu "romann dnd manasna gelir..." Bylece bir film ya da bir resim
"dnyordur"...

Bu durum ok daha ileri gtrlebilir: Czanne diyordu ki "resmettiim manzara benden nce
alglyordu"... Alg ile dnce arasndaki fark kavramlarn gevekliinden geliyor: mesela aktif
ve pasif alglar olabildii gibi, aktif ve pasif fikirler de var... Bu yzden bir "manzara resmi" ile
bir "manzara" ne alglyor, bunlar ayn balk altnda kavrayamyoruz. Bir filmin dnmesi
bize bir mecaz gibi geliyor, nk biz yalnzca insanlarn dnd fikrine almz. Oysa
bizde bir dnceler zinciri yaratyorlarsa bir roman, ya da mantmzla uyum iindeki
birtakm doa olaylar "dnyorlar" demektir... Baka trl, tanmadmz, belki varolup
varolmadn bile bilmediimiz bir Homeros, oluturduu lyada ya da Odysseia olmadan
bunu asla yapamazd...

Bu noktada baz tavrlar ok rahat netletirilebilir: mesela bir Varoluu diyecektir ki
alglayabildiimiz her ey insandr, znedir ve ona aittir... dolaysyla bir eser dnmez,
yalnzca "ben" dnyorumdur ve bu (Sartre'n iletiim kuram dolaysyla) onun arkasndaki
bana benzer zneyi (giderek benimle "aynlk" ilikisi iinde olan zneyi) dikkate almamdan
baka bir ey deildir. Ama kitaplar, asrlardr, yazarlar oktan yokolmuken "dnmeyi"
srdryorlar... Hatta her okunularnda "yeni kitaplar yazdklarn" bile sylemek mmkn...
Ve inanrm ki filmler de "gryorlar"... Biz filmleri grmeden nce grmler --nk grmek
"grlebilirlikler retmek" demektir, baka bir ey deil...

Eisenstein iin farkna bu noktaya kadar varm bulunuyordu. Onun iin gerekten bir film bizim
zihnimizden bamsz (bir filmi yorumlarz, yani ya doru drst anlarz ya da anlamayz)
olarak ileyen bir varlktr. (tabii ki en byk sorun "anlalmayan" bir eser --film, roman,
bilimsel bulu vesaire-- ya da fikirdir ki bu zaten benim sylemek istediim eyin itirafndan
baka bir ey deil)... Hegel'in, zellikle Lukacs'n "nesneletirme" retileri tam da bu
tekinsiz nokta etrafnda sanat rnn veren emein antropolojik niteliine (antropomorfik
de diyebilirsiniz) saplanp kalyorlar... ok ciddi bir sorun bir "sanat eseri"nin kendi bana,
darlkl (irek olann yannda) enformasyon tayor oluudur... Baka bir deyile her rnde
belli bir enformasyon dozu bulunur (fenomenoloji bunu "insan emeinin" bilinli rnleriyle
snrlandrr) --oysa pekala doann da mutlak bir enformasyonlar dalm olduu da
sylenebilir. Bylece bir filmin de sonuta bir "organizma" kadar dndn, enformasyon
ierdiini sylemek pek de abes bir ey deil...

Mesele Eisenstein ile Vertov arasnda bu enformasyonun ne olmas gerektii konusunda teorik bir
gerilimin varldr... Deleuze'n "kadrajn enformatik karakteri" stne syledikleri Btn'e
yaymak, yani montaj tartmasna aktarmak da gerekir. O bunu montaja ilikin blmden ok
kitabnn son iki blmnde, spiritel otomat fikrini yeniden ve genelinde ele ald zaman
yapyor gibi... Ama bu "karakter" her eydedir, yani doann kendisine aittir. te Vertov,
algnn "eylerin", maddenin kendisinde olduu gibi bir fikri bu sayede vurgulayabiliyordu.
Kitaplar, resimler, bilimsel bulular, teknolojik icatlar, son olarak filmler aslnda
"dnrlerdir". Bunu hissettiinizde hem yapsalcln kuru "bilimselciliinden" hem de
hermentiin "bol gelen" ama aslnda basitletirici kavramlarndan ve spiritalizminden
kurtulabilirsiniz.

Peki nedir "algy maddeye tamak"? Bergson'un syledii gibi bir madde plan var diyelim. Bu
hereyin edeer deil tam aksine bir g derecesi olduu bir plan olsun --Leibniz bunu
matematiinde kantlam, Spinoza ise Natura naturans mefhumuyla karlamt... Her alg
bir g derecesinin, bir kudret derecesinin bir farkndaldr --yani bir ilikidir. Ve biliyoruz ki
bu maddi bir ilikidir... Modern bilimler ve teknolojiler bu durumu varsayp hemen kendi
ilerine giriirler --oysa felsefi dnya grleri iin bu ok zor problemler ortaya koyar. Elbette
ki sanat iin de... Heidegger'in "sanat eseri" ve "teknoloji" arasnda gidip gelii felsefenin
(hatta giderek olaan insan dncesinin) bu meseleyi pek iine sindiremedii anlamna gelir.
Ve ite size canl bir rnek...

Kuleov Etkisi (Kuleshov Effekt) nedir bilirsiniz... Thomas'a bavurursanz bunun en elenceli
rneklerini size baz ders kasetlerinde gsterebilir. Bu efekt sanki "antropomorfik" bir
olguymu gibi grnebiliyor. Sonuta bir cenazeyi zgn bir yze balyorum, oysa ayn yz
bir baka imaja balannca sevinli, merakl, kaygl, vesaire olabililiyor. lk bakta bu durumu
"algnn bir eksikliine", yani zihinsel "armlar" tarafndan ynlendirilmesine
balayabilirsiniz. Zaten Kuleov Etkisi iin genelde sinema kitaplarnn verdikleri rnekler bu
"armlar psikolojisine" bavurmay hala srdryorlar... Oysa sinematografik
"yanlsamalar" dzleminde meselenin armlarn ok tesine geen bir temsili de mmkn.
Vertov'da dnp duran bir makine, atlkarncada bir insan... Meselenin olduka banal bir
tarzda ortaya konduu sylenebilir, ancak unutmayalm ki Vertov bu efektlerin yeni
kefedildii ada yayor ve filmlerini yapyordu... Eisenstein ise meseleyi daha sistematik,
ama bence yanl bir yorum araclyla ele almt: kaytsz-olmayan doa... Mesele udur:
Kuleov etkisi yalnzca armlarla ileyen antropomorfik bir alglama ya da yorum sreci
deildir. Daha iyi bir rnei bir manzaraya bakan seyircinin bann dnmemesi, ancak filmin
kahramannn bulunduu ortamda gsterilen bir vadiden, uurumdan "bann dnmesi"dir...
Buna artk "arm" diyemeyiz --ve sanki armlar ncesi, beyinsel, korteksi ilgilendiren
bir alglar alan sz konusudur... Bir film bizde fizyolojik etkiler brakr --k, srat ve yavalk,
partikller ve nesneler, vesaire... Vertov her eyi bu dzleme yaymak istiyordu...
Hissedebiliyordu ki bir yzdeki herhangi bir kprt, bir glmseme, maddenin bir
titreiminden baka bir ey deil --ve bu yzden o glmseme varln ve doann btnnn
"glmsemesidir"...

Peki ayn vaka Eisenstein cephesinden nasl grnyor? Eisenstein meseleyi "kaytsz-olmayan
doa" kavramyla Vertov'un tam tersi bir ynde alglar... Film bir insan ve bilin yapnts
olduu iin orada doa insan hallerine kaytsz deildir. Bu durum doay bir metafor haline
dntrr --film doay, Potyomkin gemisini ve Odessa limanlarn saran sisi gstermeden
edemez; ama sis filmin program dorultusunda "Vakulinuk'un cenazesi" iin yas tutan bir
doa unsurudur artk... Vertov'un istediinin aksine Eisenstein'in neden "dramatizmi"
korumak istedii apak deil mi? Eisenstein insanmerkezcidir --Deleuze'n onun hakknda
hatrlatt gibi, Eisenstein asndan doann bir diyalektii yoktur -diyalektik insanda,
bilinte, tarihtedir... Eisenstein-Vertov ikilisi komnizmin iki kutbunu iaretler --bir hmanist
olarak Eisenstein, bir anarist olarak Vertov... Ayn "devi" daha zor alglanacak bir dzlemde
de yapabilirdiniz --burlesque komedide "hmanist" Chaplin ile "anarist" Buster Keaton...
Deleuze bunun belli belirsiz bir erevesini sunuyor kitabnda...

Diyalektiki olduunda Marx bile (Hegel bamll yznden) u trden nermeler sryordu
ileriye: bir ar kovannn dzeni en ince sanaty bile imrendirebilir; ama orada bir bilin
yoktur --bir sanat ise rnn nceden bilincinde tasarlar, sonra emeiyle dzenler ve
retir... Birka adm daha atsa u anti-Hegelci mefhuma (ki kendi teorileri bunu
gerektiriyordu gerekten) varabilecekti: sanat neden ar kovanna, gnbatmnn renklerine
"imreniyor"? Galiba Marx'n eiinden dnd fikir, bilinci yznden sanatnn doaya
imrendiidir... Neden imreniyor? nk Kant'n, daha nce belki de Spinoza'nn byk
sezgileri uyarnca, Doa bilincin stndedir...

Ne demek "stnde"?.. nk bilin bir semedir --her eyi deil, iimize geleni seme hallerimize
"bilinli davran" diyoruz... Dolaysyla bilin doaya hakim olmak yle dursun, onun
azaltlmas, eksiltilmesidir... Yani doaya eklenen bir ey deil, onun unuttuumuz bir an, bir
ksmdr... Bu yzden "bilind" problematii tam da doa stnde beeri hakimiyetin tesis
edildiinin dnlmeye balad bir anda Bat uygarlnn gbeine bir bomba gibi
dvermitir... stelik bizzat mucidi tarafndan yenilir-yutulur hale getirilerek
"evcilletirilmesi" de gerekmitir...

Her ey "bilin" sahibi olduumuz iin doann yaptndan daha azn yapabildiimizi gsteriyor --
eyleri zaman sreci olarak kavryoruz, yaamak iin baz kararlar vermemiz gerekiyor --ya da
lmmz semek iin; igdlerimizin ounu kaybetmi, direnen bazlarna ise asrlar
boyu, din, ahlak ve kltr gibi yapntlarla eziyet etmiiz... Bunu hissetmek iin Nietzsche
okumak yeterlidir...

stelik "bilin" bir gecikme halinin "soyutlamasdr"... te Spinozac bir forml: bir arzuya bilincin
eklenmesi arzunun ne olduuna hibir ey eklemez... Baka bir deyile dnyaya verdiim
anlam dnyay kendi asndan daha anlaml klmaz, olsa olsa onun anlamn azaltr, bana
adapte eder... Vertov bu anlamda dnyaya ve hayata (jizn' kak ona yest = hayat, naslsa yle)
Spinozist bir tavrla bakabiliyordu... Hissediyordu ki hayat hareketler ve yavalklar, aralklarla
ve uzaktan alglamalar, zerrelerdir... Zerrelerin bak asna ok gzel rnekleri mesela bir
Simmel sosyolojisi verebilmitir --"aydnlatma" alanna giren deneyimlerin ve yaantlarn
tekillii... Bylece tek bir insan jesti stne, geen gn Betacam kurgu nitesinde Ersan'n
yavalatarak, ileri geri sararak gsterdii "boanmakta olan bir kadnn" jestleri derinliine
bambaka anlamlar kazanabiliyordu... Eisenstein ise bu tr sahneleri tam manasyla "bilinle"
kurmutur... Ama Vertov ile karlatrdmzda orada "bilin" ad verilen eksiklii hissederiz -
-ayn imaj Eisenstein'de olsa son tahlilde farkndayzdr ki bu sinemacnn bir kurgusudur,
kadn boanmyordur aslnda vesaire...

Sonuta, Vertov-Eisenstein ikilemi stnde tartacak olan arkadalar bu noktalar bence dikkate
almallar... Beklediimiz ey elbette birtakm meselelerin farkna bizzat kendilerinin varmalar
--ama bu "teorik" ereveleri hesaba katmadan bu noktalar kefetmekte zorlanabilirler...
Godard'n Histoire(s) du cinma'snda bu halleri antran bir iki sekans var... teye, talyan
neo-realismo'suna, Yeni-Dalga'ya, hatta Hollywood'a kadar da tanyor... Sonuta Vertov ile
birlikte bir "bilind aygt" olarak sinemay yeniden kurabilir miyiz? Bunu sormak lazm...

*****

kinci grubun ii daha kolay grnyor --zellikle btn teknik sofistikasyonuna ramen Leni
Riefenstahl filmlerinin yalnkatl, propaganda yapmadnda bile aslnda Dr. Goebbels'in
Nazi Almanyasnda filmcilere vaazettii "melodramatik" rnlerin iine yuvarlan (baknz
Ova adl boktan filmi)...

Ama daha ciddi sorunlar var: acaba neden feministler onlarca salam feminist "author" yetmili
yllardan beri performanslar, videografi vesaire alannda eserler verip dururken gidip
Riefenstahl filmlerindeki kamera alarna, kadrajlara vesaire takp duruyorlar? Bunu anlamak
benim iin gerekten kolay deil... Neden Riefenstahl bir "kadn Vertov" olarak srlyor
ileriye? --veya belki de "kadn Heidegger"... Bunu soruturmanz tam da bu yzden
istemitim...

Nazizm Alman sinemasnn nihai kyd... Bu kn ok nceleri, "ruhsal otomatn"
bamsz bir atmosferde ilemeye brakld bir dnyada, Caligari tekinsizliinde (Unheimlich)
ilemeye baladn hatrlatanlar oldu: Siegfried Kracauer... Sinema ve UFA'nn dev
stdyolarnn Nazi propaganda cihazna balanarak yok edildiini farzetmek kolay --ama
arlkla Yahudi olan byk Alman filmcileri Amerika'ya g ederek Hollywood'un "klasik"
dediimiz sinemasn kuranlar deil miydi (Lang, Murnau, Lubitsch vesaire)... Sorun ok daha
karmak: Hitler'in ok karakteristik iki emri var --birincisi "bana bir Potemkin yapn" idi ve bu
yaplamad... ikincisi "bana bir Kameral Adam yapn" idi ve sanlyor ki Leni Riefenstahl,
Olympia ve radenin Zaferi filmlerinde bunu yapm... Ama ite bakn, sinemann ksa tarihinin
en bilinli (ve bilind en gl) kiiliklerinden Godard kp diyor ki --her totaliterlik ayn
deil; ve bir Vertov filmindeki ii kzlarn glmsemesiyle Riefenstahl filmlerinde kendilerini
Fhrerlerine, rka, soya sopa, kana ve topraa, kocaya ve ocua "feda etmi" o gzelim
kzlarn glmsemeleri ayn deil... Sinema tek tek jestleri kullanr --video ise (bu sizin mutlak
ansnz) btn bu jestleri yeniden zmlemenin, grmenin bir arajdr... Videonun grevi ve
doas sinemay, bir asrlk imajlar yeniden kaydedip inceleyebilmesinden doar...

Bylece Leni Riefenstahl bence yalnzca "fikren" deil, bizzat sinematografisiyle tam bir
"sahtekardr"... Son Kadn Filmleri Festivali'nde Ova adl filmi (Tiefland) onun Nazilerle
oynamasndan arnmay istedii film olarak sunuldu... Feministlerin galiba hala dnyadan
pek bir haberleri yok... Neredeyse Nietzsche'nin u szlerine hak verdirecekler: "kadnlarn
acele kararlar, bir anda yarglamalar --bu yzden bir davadan ok o davay savunan bir
erkee hissettikleri ani ba... bu yzden kadnlara hibir davada gvenilmez..." Kadnlara ya
da feministlere saldrmyorum burada, daha ok bir "kolaycla" saldryorum... Ova filmi tam
anlamyla Nazi estetiinin eriebilecei en st noktadr --dadan inen grbz, beyaz rktan bir
kahraman... gl kuvvetli ve elbette spanyol arkcs (ve danss) kz (ki Carmen'den beri
bir Avrupa kliesidir) ona ak olacak... Kt bir adam var --bir baron ve Hitler'le bir ara
sorunlar olmu Prusya aristokrasisini temsil ediyor... Arkadalar, kendimizi yanltmayalm --
Riefenstahl grntnn gcn iyi alglam biriydi... ama tam da o tarihte Rossellini Paisa'y,
Ak ehir Roma'y ekmeye hazrlanyordu... Vertov'u brakp onun filmlerini de
Riefenstahl'n Tiefland'yla yanyana izleyebilirsiniz... Varacanz sonu ne olur?

Unutulmamas gereken bir nokta, Naziler iktidara geldikten sonra Goebbels'in sadece
"propaganda filmleri" tekeli ilan etmedii, esas olarak Alman sinema endstrisini romantik,
bugnk "soap opera" benzeri drama filmlerine ynlendirme ars karddr... "Resmi"
sanatlar olan mimar Albert Speer ve Leni Riefenstahl ile arasnn aslnda pek iyi olmad da
sylendi... Belki de Tiefland Riefenstahl'n sonuta Alman propaganda makinasnn mimar
Doktor Goebbels'e biatyd...

Ve btn bunlar Vertov karsnda nasl bir yerde duruyor? yukarda Vertov'dan epeyce
bahsettim... Bu ii yapacak olan arkadalar kendi sonularna zannediyorum byk bir
rahatlkla varabilirler...

imdilik bu kadar...

Not: Ak meselesinde "melodramatik" sonular ve imalar olan bir metin zaten gndermitim:
"Spinoza ve Ak"... buna dair syleyeceim baz eyler var ama bunu ancak zamanla
yapabilirim...

Yeni-Hegelci Bir Marksizm
Ulus Baker
Kitaplk 23-24, s. 32-36.

1. ksz Sreler

nce dncenin ada tarihinden bir grnm: Yirminci yzyln grnte mutsuz tarihi iinde
dolamaya braklan baz "ksz srelerden" bahsedilebilir. stelik bu sreler belli oranda
Marksist etkiler de tamaktadrlar. Rus biimciliinin, reel-Marksizmin, Alman srgn
dnrlerinin balarna gelenler zerine yaplan vurgu, bir tr marjinallemeyi zorunlu
olarak ieriyorsa da, Jameson'n kitabndan kaynaklanan zel ve gl bir cesaret var:
Diyalektik dnceyi diriltmek. Bir eletiriye hemen girimek gerekiyor: Marksizm ve Biim
balkl yaptn bir yntembilimi varsa, o da "diyalektiin biimsel uygulanmas" adna ksz
sreleri, mutsuz ve karamsar Adorno'yu, Umut lkesi'nin Bloch'unu, Bunalt'nn Sartre'n,
marjinalletikleri noktalarda, artk varlna altrlmaya altmz periferide, merkezka
gleri iinde yakalamak yerine, Hegelci bir sistematiklik dncesine uygun olarak,
"merkezlerinden yakalama" istemine dayanyor. Buna karn, Amerikan kltr dnyasna
almay "akademik neo-pozitivizmin" (pozitivizmden ok uzak olduunu sand dnrleri,
akademik bir jargon iinde durmakszn yeniden dillendiren akm, zellikle Foucault, Deleuze,
Derrida gibi dnrlerin yaamn ve eserini ament haline getirir) dnyasna bir meydan
okuyula tamamlamay uman zgn bir dnr olarak Postmodernizm'in yazar olduka
uzun bir dolamay gerekli bulmu grnyor.

Srelerin en ksznden balyoruz bylece: lk forml, ktmserlii dillere destan, elitizmi
defalarca eletirilmi Adorno sunacaktr... "Bilgi de, nesnesi gibi, belirli (?) elikiye zincirle
bal olarak kalr..." Jameson'n bu "izlenimci" tasarma gsterdii sayg vgye deer
grnyor. Ayrca Adorno'ya gsterdii sabr da... Belki de yzylmzn alma masas en
dank dnrlerinden biriyle "diyalektik" bir uzlamaya kalkmak gerekten zorunlu bir
maceradr. Blk prk Adornoesk izlenimlerin gerekten diyalektik, ama her durumda
"imknsz" bir btnle hizmet edebileceklerini dnmekte Jameson'a dek ge kalnm
grnyor. "Paralanma"nm dnr deil miydi Adorno? Ayrcalkl kavram "kltr
sanayii" ile, "olumsuz", yani "paral" bir diyalektii harekete geirmeyi amalad herhalde
dorudur. Belki de Simmel'den farkl olarak, izlenimlerden yola kan bir sosyoloji yerine,
diyalektik arkaplandan hareket ederek yaamn izlenimlerine varmay amalad da
dorudur. Bir "km gler bahesi"yle karlarz orada: "Dinlemenin k" bir "k
noktas", bir tartma rnekesi oluturur. Adorno'nun Stravinski karsnda, bir kutup olarak
destekler grnd Schenberg de "biimin" elinden kurtulamayacaktr. Adorno'nun
"bilgisi", Jameson'n gzlemine hak verelim, bir taraftan nesnesiyle birbirine karmay hem
slup hem de yntem olarak semi bir arzuya balanyor. Ama Adorno, galiba Jameson'n
demeye pek niyetli olmad bir bedel demiti: Hi de "diyalektik" karakterli olmayan bir
elikiler rntsn ziyaret ettii yerlerin izleniminden kendi "bilgisi"nin, dolaysyla para-
blk eserinin iine ekmek. Mutsuzluu incelemek mutsuzluk verecektir. Aclarn temaas,
izlenimlere dntke ac verecektir. Bylece, Adorno'nun kurgulad Bat Mzii Tarihesi,
dinlemenin knn, bir bozulma srecinin izlenimci bir tarihine dnecektir: Bir
teratoloji, bir bozuk biimler bilimi. Schenberg'e bile trajik bir mr biilecektir: Bat mzii,
dinleme faaliyetinin kurumsallamas iinde bir "doallk d"na gnderdiinden,
Schenberg'in kulland mziksel gere, u on iki nota eninde sonunda bir sisteme, bir
"biime" dnecektir. Zamann kodlanamaz ynn kullanmay amalayan Proust roman,
izlenimlere boyun een bir mdahaleyle, aynen Schenberg'de eserin oluturaca ayrcalkl
birimin devreden karlmas (zgrleme miydi bu?) yznden zamann yitirecek, galiba hep
"meknn" peine decektir: rrtum... Stravinski'nin zm ("biimleri katmanlatrarak",
yaratm biimlerin eline ta batan terk ederek zgrlemeyi uman) ne kadar sahteyse
diyalektiin gerektirdii teki kutupta, Schenberg'de eserin biriciklii yitip gidecek, daha
dorusu eserin birinde balayan sre, baka bir eserde devam edecektir. Adorno'yla tek tek
eserlerin kayboluunun yitik ufkundayz.

Ama Jameson, bu bedeli dememekte diretecek gibi grnyor: ksz srelerin nfusu
yeterince byktr ve sonraki uraklar, Benjamin, Bloch ve (ilgin) Schiller olacaktr. Artk
"zamann temellendirilmesi" gerekmektedir. Yine "izlenimci" bir tasarm, "diyalektiin
deikelerini" kovalamaya arlmtr: Benjamin'in eseri her eyden nce, zamana doru
alan bir "uygulama" diye sunulmaktadr: Baudelaire'e, "Dnya Bakenti Paris'e", baka bir
deyile "modern zamanlarn balang anlarna doru uzanr Benjamin. Sanki "yakn bir
tarihe", bellein henz rselenmemi, hatta "kopmam" olduu bir dneme uzanmak,
olaan Marksist tarihyazmnm g yetiremeyecei bir nostaljiyi gerektirmektedir. Bu bellek
ac verir, nk bir projeyle ie balanm olduumuzu ve bu projenin zorunlu baarszln
her an hatrlatr. Benjamin'in de masas danktr. Buna karn kavramlar takmadalar halinde
rgtlenirler ve okuyucuda kiisellik izlenimleri retmeye adaydrlar. Faustu dnya, btn
modernist vngenlii iinde, Faust'un aslnda hibir "an"a, "dur bekle" diyemediini
unutmamaldr. Neredeyse "topik zaman"a geeceiz. Forml burada "gemiin
anmsanmas" olarak zamandr ve Horkheimer'in bir formln tekrarlar: Sorun, gemie
hibir ekilde mdahale edemediimiz gereidir. Gelecee ynelimin "modern" tarz, zlem
ve burjuva ferahl, tarihsel maddecilii derinden yaralamtr: Elbette muhafazakrln bir
paradoksuyla kar karya kalrz burada: Muhafazakrlk, nce Weimar, ardndan Nazi
kltrnde olduu gibi "hafzasz"dr. Gemie ynelmekten ok "gelecee" ynelir ve
gelecek kuaklara kendi yaam biimini, baba-oul, ana-kz zdeliini dayatr. Bakalarnn
hikyesini anlatabilmekte zel bir yeteneksizlik trdr bu. Nedense Benjamin'in temel
kavram olan Jetztzeit, "o anda, birden oluvermi olma" hali, onu "merkezden", diyalektiin
iinden yakalamaya alan Jameson'n dikkatinden kam grnyor.nk kullanmay
nerdii eksen Hegelci bir semecilik trdr ve Benjamin'e burada atfettii rol Adorno'dan
"zamann ktl"nden Bloch'a, "gelecee yneli" e geitir. Peki acaba bir taraftan
Adorno, te taraftanBenjamin ile Bloch arasnda byle bir diyalog gemi midir? Benjamin'de
"nn ebedilii", kaydedilmilii olan ey, "mekanik yemden retimi" bile bir sanat modeli
haline getirmiyor muydu? te ayrcalkl "modern" sanatlar olarak sinema ve fotoraf.
Makine egemenlii "yine de" byleyici haleyi silemeyecektir. Benjamin'in bu gveni son
anlarna dek koruduu anlalyor. Artk Jameson'n formlnn tesine geerek, onun
"biim" e atfettii birincillii (ona gre diyalektik bir biimler dzenleniidir)
yapsallatrabiliriz. Eserinin ilerleyen sayfalarnda Jameson'n Sartre'a affettii bir bak tarz
daha Benjamin'de hazr bulunmaktadr: Modernliin her yerden yansyan bir zellii onu "bo
yaplarn egemenlii" olarak grntler. nce olan, znelliin "gemi" olarak bellekten ekip
kard, her zaman zaten orada hazr bulunandr: Simmel'in de gsterdii gibi, sluptan bile
bir yapym gibi sz edebiliriz. te bu yapnn bir "teolojisi" olacaktr. Bir "edebi biim"i
olacaktr, mzikal bir formu olacaktr. Bu bakmdan Benjamin kadar Hegelcilikten uzak bir
"biimcilik" yoktur ve eserinin "diyalektik bir uygulama", hele hele "yorumsama" bal
altnda ele alnmas hakszlk olacaktr. nk onun izlenimcilii biimin sunduu formlarn
yalnzca birer yan rn olduklarn, asla ilerinin doldurulmas gerekmediim ona hep
hatrlatmaktadr. Sanki Benjamin sreci, kszl arzulamaktadr ve merkeze ekilme
arzusundan o lde uzaktr. Oysa Jameson bunu kapatlacak bir ak olarak grmekte,
boluu bir n-Romantiin (Schiller), bir "gerekstc"nn (Breton) ve Faustu imgenin
yetersiz atlmlaryla doldurmaya almaktadr. Bunu kitabn son blmnden ilk blmlerine
doru balatt Hegelci saldrlardan anlayabiliyoruz. Kitap batan ve sondan iki defada
balatlmakta, balklandrlm iki blme ayrlmaktadr: Birincisine, srgn dnrlerinin
ksz srelerinin gzel bir hikyesi dersek, ikincisi, balktaki Marksizm szcne hakkn
verecek tek giriim olarak grd bir yeni-Hegelcilik trn damtmaktadr: Lukcs, Sartre ve
tarihsel insanbiimcilik...

te Freud, o anda, bir "kr nokta" ilevini grmeye arlmaktadr: Biimin ncelliini bize
anlatacak olan odur. Bilind biimseldir ve biz henz Lacan'da deiliz, Marcuse'nin
bilindn aklama abasyla ba baayz. Marcuse, gerek anlamyla gerek aktrlerin
(zellikle 'tarihsel' aktrlerin) ortadan kalknn dnrdr. Tolerans son derece
soysuzlaanadr ve aktrl kaldrr ortadan. Yzeyselleme geneldir ve bilin, galiba
bilind glere atfedilen karanlktan ok daha zifiri bir geceye gmlm bulunabilir. Aynen
Benjamin gibi, burjuva rahatlnn muhafazakrlkla i ie geii sz konusudur. Jameson'n
Marcuse ve Reich gibilerini, onlara ynelti len "doalclk" sulamalarndan korumaya
almas hakldr. Ama onlarn gerekten "doalc" olduklarn teyit etmek artyla.
Benjamin'in makine ile doay pek de birbirinden ayrdna delalet eden hibir iaret
olmad gibi, Marcuse'den kaynakland kabul edilen bir modern tketim toplumu ve arzular
rejimi eletirisinin kaybedilmi bir doadan geldii dncesinin hakll da su gtrr.

nsan doasn tmyle doadnn artclyla darbetmeyi amalayan "gerekstc" Breton
da, Jameson'n kurmay umduu ilevsel btnlk (diyalektik) iin yetersiz kalmaktadr:
ncelikle, Breton'un "Sa kanat" diye yadsd "gerekstcler" vardr iin iinde.
Breton'dan ok onlarn (Artaud ya da Breton ile ak polemik iindeki Bataille nerededir
burada?) katksyla, sanatn "aktrlk" kuramn eleyen bir "kurtarma estetii" devreye girer:
Eer Benjamin ile Bloch tarafndan temelleri atlm bir "aktrlk kuram", bize, sanatnn
farkl zamanlarn ve meknlarn aclarn, tasasn, kaygsn ya da mutluluunu kendi bedeni
(tuali, kalem-kd, ekran, mercei, mermeri) zerine ektii ve Deleuze'n deyiiyle
"gururla parlatt" yar-Stoac bir ekonomik dzeni anlatyorsa, gerekstclk sanata son
derece elverisiz toplumsallk katmanlarnn (mekanik yeniden retim asndan Benjamin,
dinlemenin k, kltr sanayii asndan Adorno vs) elinden nesneleri kurtarma harektn
yklemektedir. Baka bir deyile, "byk sanat" diye yadsnan eyin her zaman yapageldii
(szgelimi Merleau-Ponty'nin Cezanne sunumunu hatrlayn) ii anmsyoruz: Buna gre
sanatn eer bir ilevi olacaksa, nesneleri ve hakiktlarini iinde dzenlenmi olduklar, boyun
emek zorunda brakldklar dzenin elinden ekip almaktan baka bir ey olamaz bu.
Reklamn ve kitle iletiim aralarnn, uluslararas kapitalizmin ald yeni biimcileri ayakta
tutan u akkan figrlerin elinden nesneler, sanki teker teker, estetik dzeyde yrtlecek
bir mcadeleyle alnmaldrlar. Benjamin'in izdii Baudelaire portresi, bu ilevi yrrle
koymak zere sanki daha o zamandan i bandayd. Eer aktrlk kuram uyarnca sanat bir
tr "aclar", "sorunlar", Nietzsche'nin syledii gibi bir "maskeler" oyunu iinde kendi
zerinde, etinde ve bedeninde yanstmak faaliyeti ise, bir "kurtarma harekt" olarak sanat,
"nesnelliini" kaybetmi bir dnyada biimler tarafndan dzenlenmi ve simgesel deerlere
kavuturulmu nesnelerin gvdesini kurtaracaktr. Gerekstcln bu ikinci ilevin ksmi
bir grnmn ve aktivizmini oluturduu dorudur. Ancak bu onun Jameson tarafndan da
itiraf edilen yetersizliini de gstermektedir: topyay iten kavrayabilme gcnden
yoksundur. Bu itirafla birlikte modernliin tm tarihini kateden topik sreten bahseder
Jameson. Tarihsel bakmdan iki uca ihtiya vardr: Modernliin balangcna
yerletirebildiimiz Schiller ve belki de sonuna, "daha teye" alaca noktaya
yerletirebileceimiz Ernst Bloch. Dolaym elbette Freud'a ihtiya duyacaktr nk her ey,
topyann "belli bir anlamnn" bastrlm olduu rahatlkla anmsatlabilir. Spuren'de, zler'de
bile Bloch izlenimci dostlarndan apayr izlenim mekanizmalarn ayaklandrmtr: Bir
ykcdr o ve izlenimler oralardan, Benjamin'in Leskov iin (hani u "hikye anlatcs")
yaptndan ok farkl yollardan tremektedirler. Hafza ok uzak ktalardan, ncil tarihinden
Torah'tan hatta Binbir Gece Masallar'ndan ithal edilebilecektir. Ama izlenim hep bir "gelecek
atlm"dr artk. Bloch'un eserine bolca serpitirdii ykckler genellikle yle bir program
takip ederler: Talihsizlikler st ste gelmi ve yle bir karmak yn oluturmulardr ki,
insana "artk bu devam edemez", "bu kadar da olmaz" demekten baka bir are kalmamtr.
Ama ayn ey, artk sallantda olan bir burjuva ferahl iin de geerli deil midir? Bu kadar da
talihli olunamaz... Ve talih, elbet bir gn, kanlmaz ekilde, stelik kendi birikiminin
dinamiiyle ters dnecektir. Jameson'n Bloch'u ve Umut lkesi'ni devreye sokuu
(unutulmamal ki ama diyalektiin bir "gelecek tasarrufu"na ihtiya duyurmasdr) bu
noktada iyice anlalmazlasn Bu ykckler pek az Hegelci unsur tarlar. Eer onlar
"diyalektik uygulamalar" diye kabul edersek diyalektiin "para-btn" meselesi iin btn
sylediklerinden vazgemek zorunda kalrz. Hegelci diyalektik ise Protestandr: Jameson'n da
syledii gibi, "talih dn" zaten Protestan burjuva zihniyetinde ta batan ierilmitir...
Rahat deildir burjuva ve Stravinski'nin mzik konusunda benimsedii gibi kendine "kurallar"
koymaktadr hep: Giysiler, rfler, kat kurallar, bile, terim mazur grlrse, pekl
"tarzlandrlmlardr". Bloch ise bizi sanki"ierilmemi", "katlanlamaz" bir zamansalla
tamaktadr: Ebediyete sramaya bir adm kald! Burjuva rahat deildir, nk umudu
deneyimleme biimi aresizce biriktirmenin yaps zerinde cereyan eder. Ve elbette talih, bir
gn tersine dnecektir. te Umut lkesi budur: Tarih de talihin hareketini kovalayan sretir
ve ters dner... lkel birikim "deersizlemeden" kapitalizme gecikmedii gibi, kapitalizmin
varabilecei son noktaya erimeden bu ters dnn gerekleemeyecei yolundaki Marksist
reti kesintiye uratlmtr. sterseniz Lenin'le arkadalarn "Kapital'a kar-devrim"de bir
Bloch yks kahramanlar olarak okuyabilirsiniz. Jameson yer yer, Marksizmin "kehanet"
dncesinden ve "inanlardan" bahsedilerek sulanmasnn pek de gocunulacak bir ey
olmamas gerektiini syler. Gerekten de Tanr lmtr ama inanlar ayaktadrlar. Sanki
modern dnyann insan "inanca inanmakta", onu bir "biim" olarak saklamaktadr. Her ey
gibi topya da bir "ksz sre" olarak kalmay srdrr.

2. Tarih ve Talih

Tarih ile talihi rttrebildiimiz noktaya kadar gelince, ksz srelerle ilikimizi ksmen bitirmi
oluyoruz. Artk Hegel andr ve btn modernliimizi formle etmi olan bu dnr bir kez
daha dolaymlamalyz. Yaplacak i artk basit grnmektedir, ama yalnzca grnte.
Bilindii gibi, son birka onyl iinde, Jameson'n Marksizme yeniden alamay umduu
Hegelcilik kadar tartma konusu edilmi bir konu yoktur: Sartre'n ve Lukacs'n
"insanbiimcilikleri" kt ve kat yanlarndan arndrlarak bir ara olarak, daha dorusu,
diyalektik anlar olarak kullanlacaklardr. imdiye kadar ele alman dnrler pek "blnmez"
klklarda kyorlard karmza. Oysa diyalektiin ihtiya duyaca "blnmeler" bir Lukacs'a
uygulanabilecektir: Tarih ve Snf Bilinci'nin, Roman Kuram'nn "gen" Lukacs' ile ge
dnemin, "gereki" Lukacs'... Ama Jameson, ayrm belli bir tarzda ortadan kaldrmay
nerir. Setii, son dnem eserinin nda genlik dnemi eserlerini yorumlamaktadr.
Bunun Althusser'in Marx'a uyguladndan olduka farkl olduunu hatrlatmaya gerek yok.
Althusser ile takipileri, dorudan doruya yal Marx'm eseri zerinde younlamay setiler.
u "epistomolojik kopu"un terk edildii dnemlerde bile bu tavr srdrlmektedir. ou kii
iin Lukacs esas "ksz", esas "hakszla urayan"dr. Yaamnn ve eserinin lmne kadarki
ve l mnden sonraki maceras bu gre belli bir hakllk kazandryor. Jameson, onun ok
zel bir baarszlndan zengin bir ders karlmasn tler hakl olarak Son demlerinde
tekrar genliindeki konumuna geri dn... Sanki talih ile tarih, Bloch'ta rttkleri
noktadan sonra birbirlerinden ayrlmaktadrlar yeniden. Gereklikle iliki Roman Kuram'nda,
ge dnem Lukacs'nda olduundan daha byk bir sorun, neredeyse bir kaygdr. Ama bunun
nedeni, pek emin olunmayan, kaypak bir "gereklik" ile rahata krlgan,bir ban
hissedilmesidir. Ge dnem Lukacs' ise gereklii ontolojikletirmeye, yanstma ve mimesis
kuramlarn temellendirmeye kalkacak kadar emin hissediyor gibidir kendini. Erken dnem
Lukacs'nda gerekliin kaypakl, romantik karakterin ne kadar derinliine inilirse inilsin,
geriye henz temsil edilmemi bir eylerin kalndan kaynaklanyor gibidir. Ge dnem
Lukacs'nda ise ayn kaypaklk estetik temsilin zel ama o kadar da evrensel karakterinden
gelmektedir. Ama Jameson'n altn izdii gibi, her iki Lukacs da sanatn ortaya kn "biim"
ile "ierik" arasnda cereyan eden atmalara balyor deil midir? eriin iine akan
toplumsal bir hammadde vardr elbette: Ayinsel malzemeler ve alayan kadn lklar...
Ancak, "biim"e kavuturulmakszn bunlardan zerk sanat yaptna gtrebilecek hibir
sreklilik, hibir Kral Yolu gsterilemez. Orada bir yerde gizlenen, Jameson' da yanltm
olduunu syleyebileceimiz bir ihmali hemen iaretlemeliyiz: Tartma, hammaddenin de
kendi biimine sahip olduunu, en ilkel toplumda bile ayinselliin ciddi ve karmak biimler
tadn, alamann ve haykrmann kendisinin sk skya kodlanm ve dzenlenmi
olduunu nemsiz bir ngereklik olarak kabul etmektedir. Peki bu noktada daha da teye
geerek, Messiaen'in "sanat kular"ndan ve Orman Sesleri'nden, beyaz-uultudan
bahsedemez miyiz? Estetik ilevin insanda ortaya knn "tarihsel" bir sreci takip ettii
dncesi hakl olsa bile sanatn "insanbi imlilii" tek bak as olarak kabul edilmek
zorunda deildir. Aksine, Gilles Deleuze'n iaret ettii gibi, bu "tarihsellik", sanat ve estetik
davran farkl yaamsal karlara (ayinsel, dinsel, mitolojik) bamllktan kurtaran srecin bir
"gecikme" klnda karmza ktndan kaynaklanyor olamaz m? Biraz ar bir zdeyile,
belki de "insan sanat konusunda doaya gre epeyce ge kalmtr..."

Srada, elbette Jameson'n malzemesinde ayrcalkl bir yer tuttuu anlalan Sartre vardr. Ama
diyalektik uygulama asndan Fransz dnce dnyasna gerekletirilecek bu ziyaret
zorluklar arttrmaktan baka bir ie yaramayacaktr. Belki Varlk ve Hilik'in, ya da Eletiri'nin
Sartre' ile, ge dnemin aktivist Sartre' arasnda yaplacak bir "blme" bir fantezi olacaktr
ama, Adorno ile, Bloch ile ie balayan Jameson'n Sartre'da daha derinden ileyen bir
blnmenin ierildiine dikkat ekecek konumda olmas gerekirdi: Sartre'da pek ok "ksz
sre" ifade bulmaktadr ve tpk Freud'un kendi malzemesine uygulad iddete benzer bir
iddetle bastrlmaktadr. Bir taraftan gl bir biimde tarihe "inanr". Aynen Freud'un, belki
Antik Yunanllarn pek inanmad bir Oedipus efsanesine inanmas gibi. te taraftan
felsefesinin iine serpitirilmi olan bir dizi "bekr" kavramla karlarz: Dizisellik ve pratico-
inerte tarihin donma (Levi-Strauss'a gre "ayarlanma") noktalarn gsterirler.
Kurumsallam bir "hep orda olma" hali yok mudur? Ancak bu souk kavramlarn verimlilii
yeterince deerlendirilmemi gibidir. Ayn durum Jameson'n eserine de yansr: Gsteren ile
gsterilenin ayrm diziseldir ve birincisi, ikincisine tarihsel bir fon oluturmaktadr. Bir dille
tehiz edilmi doarz ama onun bize gsterdiklerinin bir anlam yoktur henz. Derken Les
Mots'nun Sartre'nn azndan sert bir protesto ykselir: "Masa" dediimde, nmdeki, u
bildiimiz, rts lekelenmi, zerinde devrilmi arap ieleri meyva artklar duran masay,
onun ta kendisini istiyorum. Simgelerin ve dilin "batan verilmilii" gerekle bu kavumann
nne dikilen bir engel deil midir? Sartre bylece buluunun hakkn vermez: Levi-Strauss'un
zarafetle formle ettii gibi, "ta batan beri anlamlandryordu dnya, neyi anlamlandrdn
biz henz bilmeden..." Bu bulua hakkn verecek, fenomenolojiyi alabildiine "yassltan"
baka bir yol yok mudur? Biraz tartma hemen bir baka bulua yol aacaktr: Camus'ye
syletilebilecei gibi, simgelerin ve anlamlarn ta batan verilmi olmas anlamszln ta
kendisidir. Spinoza'c bir deyile, "zorunlu yamlsama"dr. nk, yukarda Les Mots'dan
devirdiimiz sz dizilerinin ard masann dnyas, anlam asndan Cezanne'n
zerlerinde meyvelerini betimledii beyaz rtl ykk dkk ky odas masalarndan
alabildiine uzaktr. Neden dili kullanrz? ocuklarmza ev devlerini yaptklar masay temiz
ve tertipli tutmalarn "retmek" iin... Szckler krlmakta, farkl betimlemeler iinde, farkl
rejimlerle dzenlenebilmektedirler yleyse. Jameson'n Marksist bir yazn kuramnda neden
Bakhtinvari bir diyalojizmden bahsetmeden getii anlalyor. Bu sonuncusunda roman hi
de gndelik dilden uzaklam, ykselmi (Lukcs'n isteyecei gibi) bir zel dil deildir. Her
szck, her tmce, her anlam paketi, farkl, romann oluturduu somut meknda karlam
diller arasnda dalp durmaktadr. Dil bir sla hasreti olmaktan ok, yabanc meknlarda,
henz tannmam srelerde bir gezintidir. Yapsalc modellerin rktc karmaklna
ramen dilden korkmaya pek gerek yoktur.

Baa dnersek, Adorno-sonras bir mziin varl da benzeri bir dzleme arlabilir: Messiaen'in
filtreledii doa sesleri, sokak grlts ve Boulez'in avcl... Diyalektik adna Jameson'n
dikkatle kand rneklerdir bunlar. Adorno'ya uyarak "artk iir olmayaca" szne bir de
"Schenberg'den sonra artk mzik olmayacak" szn m eklemeliydik? Bat oksesli
mziinin forml tkenmi olabilir, ama bambaka bir olanaklar ve oluumlar evrimi iinde
birok yerden, sokaklardan, barlardan, varolardan, ormanlardan, fabrikalardan, deniz ve
akarsulardan sesler duyulmaya devam edecektir. Sanat yanstmadan ok, nce kompozisyon
girimi grnyor.

3. Sonu: Hegelci Bilim

Jameson'n esnek ve oynak dili, Hegelciliin Marksizm iindeki bu restorasyonuna giritii andan
itibaren zorunlu bir "teknik" karakter kazanyor. Bir "bozulma ve rmenin anlatm" olarak
tarihten (Adorno), "yakn gemiin anmsanabilir projelerinin uvallamas" olarak (Benjamin)
tarihe, oradan da, "gelecek umudu" (Bloch) olarak tarihe gemitik. Tarih ile diyalektiin
zdeletirildii andan (Sartre) itibaren ise Marksizmin pekl muktedir olduu bir baka
"tarihsellik" formlasyonuna geme ihtiyacndayz. Jameson Sartre'dan Hegel'e dnyor.
Bununla, ele ald konunun, yani sanat ve estetik kuram olarak diyalektik sorununun
verebilecei umutlarn byk bir ksm yok oluyor: Toplumlarn bir tarihe sahip olduklar
totolojisi bile bu umutlar ancak ksmen doyurabilecektir. 'Sartre'n ksz srelerinden biri,
bizi "tarihselliin" insana zg bir "gecikme" olarak da kavranabileceim gstermiti.
Diyalektik asndan emein "doaya kar" tanmlanmas gnmz insanna gerek bir
tedirginlik vermeye balad. Sorun bir "doalclk" ya da "doaya topyekn tanmaya bir
ar" karmak deildir. Baka bir di yalektik programlama, Jameson' "modernlik" iine
kapanmaktan (Schiller'le balayp kendisiyle bitirmek gibisinden bir sonuca yol ayor bu)
azledip, Hegel'e kar Spinoza'dan (Althusser, Deleuze ve Negri gibi), Sartre'a kar Merleau-
Ponty'den geen bir izgiye yerletirebilirdi. Yine de Jameson'n almas, bir alt katman
halinde, belki de Adorno iin sylediine benzer bir ekilde diyalektii bir "btnletirme"
yntemi olarak snrlandrmas artyla baz verimli sreleri barndryor. Hegel'in en gl
afektini oluturan iki u, sava ile emein tarihesi, bir "kle-efendi" diyalektiini
oluturmadan nce, bir manzaradr: Napoleon topusunun Jena'y dvd srada,
niversitenin avlusundaki ilikte alan marangozlar... Bu afekti benliinde yaamak iin
Hegel'in bir Alman Romantizmi dolaymna ihtiya duymam olduuna garanti verebilirim.
Jameson da, belki benzeri bir afektif deneyim iinde, sanatn "artizanal" bir retim olduunu,
ama bu sayede "tarz"m elinden kurtulabildiini syleyebiliyor: Halesi hl buradan
gelmektedir.

Ama ii halenin korunmasyla bitmiyor. Bu son derece geni malzeme bizi, artizanal retimin ve
emek diyalektiinin tesine gemeye zorlayacak ekilde rgtlenebilirdi. Jameson'n temkinli
bir hayranlkla ele ald ksz sreler (baka bir yazarda byle bir baarya rastlamadm
sylemeliyim) zaten bu potansiyeli ilerinde tayorlar. Sanatn aktrlk kuramn, "kurtarma
harektn" ve Messiaen'ci "filtreleme" kuramm anmsamamzn nedeni de budur. Sanat
yaptnn kendini yorumlamaya (hermeneutik) amas yine de pek garantili bir varsaym
deildir. Bu yzden Jameson sanat yaptnn "kendisinden" ve bileenlerinin
zmlenmesinden uzaklaarak modernliin tarihsel arka plann oluturan ve en gl
formlasyonunu kukusuz Hegel'de bulan baka tasarruf alanlarna, tarihe, etie ve siyasete
gemektedir. Bu alanlarda tarih bir "gecikme" gibi grnmeyecektir. Ama Foucault'nun
gsterebilecei gibi, hep bir "srnceme" sz konusu deil midir oralarda da? Ayn
"srnceme"yi Benjamin ile Horkheimer'n iaretledikleri bir "gemie mdahale edememe"
halinde daha iten bir yaant halinde gremiyor muyuz? Ama tarihe iki trl mdahale
edilebilir yine de: Srgn ve ksz Alman dnrlerinin pek iyi tandklar "tarihin anlat
olduu" gereini hatrlatarak, Nazilerin mitolojik tarihiliini anmsatarak... kinci ve elbette
Marksist bir yazn ya da edebiyat kuramnn gndemine almamz gereken ilk ey olarak, sanat
yaptnn tarih-d bir boyuta sahip olduunu hatrlayarak, ikincisine ynelen bir tercih yine
bir bulua yol aacaktr: Ne aktr kuram Lacan'n bahsettii gibi bir "gelin seyredin beni"
tavrdr, ne de "nesneleri kurtarma" harekt siyasal veya daha derin, snfsal "hakikatler"
dzlemine arlan bir "engage" ynelimdir. Bunun nedeni, sanat ya da edebiyat asndan
"biimin ncelii" nin dalmsal olabilmesidir: Lukacs Kafka'y aceleyle "gerekliin"
merkezine yerletirirken bir trompe l'oeil ile kar karya kaldn unutur. Kafka'nn,
"gereklik etkilerini" groteks ve alegorik bir mekna, srncemeli ve itildike yerinden
kmldamayan bir zamana yaym olduu belki dorudur. Kundera'nn syledii gibi neyle
sulandn bilmeyen adam, suunun ne olduunu arayp duracaktr. Ama alegorinin
geniletilmesi bizi daha derin dzenekleri grmekten alkoyabilir: "Kafka etkisi" denebilecek
bir ey varsa, bu bir yanstmann ve gerek-d ile geree-benzerin kh bir fon, kh
anlatlann kendisi olarak kar karya getirilmelerinden ok, hep "ara-biimler" arayan bir
retkenliktir. Brokratik makine ya da ato, bir an genel grnmn yanstan aralar
olmaktan nce. farkl yaam formlarn birletiren makinelerdir: Brokrasi ile Protestan bir
orta snf ailesi arasnda kurulan paralellik bir "benzetme" deildir, orada karmzda olan bir
"brokratik aile" vardr. Her durumda, Flaubert'in u "Emma Bovary benim!" haykrnn
tonlamasndan olduka uzaktayz. Etna yanardana atlama, sokakta dvlen bir atla ldran,
en sevdii oyun rmcek alarna sinekler atmak gibi anekdotlardan ok ey umabilecek olan
filozofun tersine, yazar anekdot vermekten uzaklamal, geni so luklu uzun yazsnn satr
aralarna kariyerini de ieren yaamyksn yerletirmelidir. yleyse, yanstma kuramnn
uzana dyoruz yine: Yapt tarihsel ve toplumsal ilikilerin oluturduu fon zerine
yerletirecek olan ey, filozof kariyerinin "raksak" karakterinden deil, otobiyografik kariyerin
"yaknsak" karakterinden kaynaklanacaktr. Aksi halde, Barthes'n gsterdii gibi, "biimden
nce biem" girecektir devreye... Eer "biim" birbirlerinden ok farkl gereklikler ("aile
dzeni" ile "kamusal dzen") arasnda paralellikler kuruyorsa bu bir analoji olarak kalacaktr.
Ama biemin ie kart andan itibaren galiba simgesel analoji ilikisi dorudan doruya
gerek bir ilikiye dnecektir: Almlama edimi asndan nasl Cezanne'n tablolarna
parmaklarla dokunmak gerekiyorsa, brokratik aileyle, ya da ehovvari bir "sevgisiz akla"
karlamamz gerekiyor. Bu karlama, Simmel'in diliyle "slubun" biriciklii sayesindedir.

Bu noktada aktrlk kuramnn nemli bir zelliiyle karlayoruz: Lacan'n sand gibi yalnzca
resim deil, sanatn btn dallar "gelin seyredin beni" formlnn yerine "bakmak m
istiyorsun, al unu seyret yleyse!" demektedirler. Ksacas, sanat alcs asla rahat braklacak
biri deildir: Bir tabloya bakmak iin, olumu, nceden verili bakn kapnn dnda
brakmas nasl gerekliyse, almlama hazzna verilen mama, hibir yerde kolay yenilir yutulur
lokmalar halinde olmamaldr. Kitsch'i ve "kt edebiyat", popler kitle kltrnn almlad
sanat bile elbette reklamclktan ayrt eden bir yn varsa o da budur.

Bu sayede aktrlk kuramn bir taraftan "yknmecilikten" ayrt ederken "kurtarma harekt"
kuramna da balayacak bir yolu buluyoruz : Sanat yaptna ilikin retim ve "artizanal" emek
modelleri "yknme" modelinden daha uzaklara pek tamyor bizi. Jameson'n Hemingway'e
ilikin anlattklar galiba bir uramz daha olabileceini haber vermektedir: Bu byk
zyaamyks yazar btn "artizanal" faaliyetini gnlk, kaytsz deneyimlerin ve
yaantlarn oluturduu fonun imaline yneltilmi grnmektedir. Bu fon, zerinde herhangi
bir olayn ileriye frlayaca ve Stravinski etkileri gibi, "ok edecei" sakin bir yzey olmaktan
ok (ykcln bildik tavr deil midir bu?) bizzat kendisi olaydr: Sava bir fondur. Aynen
Virginia Woolf un Londra sokaklarnn, otobslerinin ve kaldrmlarnn bir fon olduu gibi.
Sartre'a katlarak, "maddeyi diyalektize etme" abasn unutabiliriz. Ama ondan ayrlarak
"diyalektize edilmemi maddenin", yani elimizde aslnda bu fondan baka bir gereklik
bulunmadnn yarataca bir "olu" dncesini de onaylayabiliriz. Burada artk "olay" bir
"fondur". Katmanlar ne bir diyalektik yargnn safhalar, ne de bir hiye rarik sralamann
tabakalar olarak grnrler. Malzeme basbaya maddidir ite: Para para dnda (partes
extra partes) bir iliki tarzdr bu. Ama "olay"m kendisi hi de yle deildir: Kh erotik, kh
cokusal, kh umutsuz, kh sevinli uraklardr katettii: Para para iindedir orada (partes
intra partes). Olaylar bir araya toplayan bir "bilin durumu" olmad gibi, uraklar
denetleyen tek bir "gstergebilimsel dzenek" de mmkn deildir. yleyse almlayc gzn,
kulan, satrlar takip eden parman organik ilevlerine indirgenemez bir btnsellik tr sz
konusu olmaldr: Bu btnselliin karakterinin diyalektik olmadn Merleau-Ponty'den
renebiliyoruz: Sanat eserini temaa tek tek duyu organlarnn tikel ileyilerine balanamaz,
bedenin btn, zsularn hareketi, nceden olumu imge krntlar, kaslarn ve dokularn
btn harekete geer. Ama fenomenolojide (hele Hegelci trnde) kalrsak bu bize "sanat
yaptnn" alglann herhangi bir,objenin alglanndan neyin ayrt edebileceini asla
retmez. Sanat eseri de bir "beden" olduu iin diyalektik dolayma bavurmay
gerektirmeyen bir birleimsel btn olarak kacaktr karmza. Doann sanat
retmeyeceini sylemekle pek anlaml bir sz etmi olmayz. Bu adan bakldnda doa
hibir ey retmemektedir zaten. retken gcn sonsuzca katmanlamas, akkanlk
kazanm halidir.

Sanatn ona ekleyebilecei tek ey, bu yzden yeni bir ey yaratmaktan ok doadan bir eyleri
ekip almaktr. Bergson gibi, "daha az"m aslnda "ok daha fazla" olabileceini sylyoruz
burada. neklerin Barok mzikten nasl etkilendikleri hep anlatlr. Ama hemen ardndan sz
konusu durumun sanatla hibir ilikisi olmad teminat da eklenir. Ama bununla Barok
eserin doasna ilikin hibir ey renenleyiz. Ne de mzik dinlemenin, st verimini
arttrmann tesinde inee (daha dorusu bize) bir katks olup olmad konusundaki
cahilliimizi giderebiliriz. Elbette sanat almnda "anlksal" bir sre devrededir. Ama
"itahlar" ve "arzu" da ha belirgin bir gle i banda grnyorlar. nsan bedeni sanat
eseriyle kendine zg bir birleim oluturmadka, maddenin ve sanatsal malzeme olarak
"orada durmaya devam edenin" nasl olup da hazlara hitap edebildii muammas estetiin ilk
konular arasnda kalmaya Kant'tan beri devam etmektedir. Ama toplumsal srelere
tekabliyet sorunsal da en az o kadar artcdr. Jameson biraz daha merakl olabilseydi,
belki de sanatsal yaratm ediminin her trl yaratm edimiyle paylat bir yaknsamay fark
edebilecekti: Sanatn ayinsel ilevlerden ayrlarak bamszlamas trnden "modernlie
zg" bir srecin ardnda gizli bir barklk ya da yeniden birleme olmasn?! Bu bakmdan
Nietzsche'ye uyarak "Prusya askeri brokrasisinden" ya da "Cizvit cemaatinden" sanat yapt
olarak bahsetmemizin yolu alacaktr. Ya da el zanaatlar arasnda "yankesiciliin"
yaratclndan nasl bahsedebileceiz? Ortaya kan ayrl "deer yarglarna" ve "zevklerle
renkler sohbetine" bavurarak ortadan kaldramayacamz aktr. nk deer yarglar
"trde" bir dzlemi kesip ayrrlar: "Yksek sanat", "popler kitle sanat", "kt edebiyat",
"byk yapt"... vesaire. Ahlaki bir dknl (fahielik birok toplumda olduka ciddi bir
sanattr) sanatsal dknlkten ayrt edecek moment deer yarglarndan deil, "yarg
gcmz" zorlayan ve ou noktada ilevsiz kalmasna yol aan toplumsal mcadelelerden
geliyor gibidir. Jameson'n uzak durduu Nietzsche, rn ile sanat arasndaki "eitsizlii"
gl bir yaratm nedeni olarak dnmyor muydu? Ama bu eitsizlik, her eyden nce,
sanat yaptnn toplumsal karakterini davurmaktadr. Sanatnn paradoksu, artk "rettii
mamay kimsenin istememesi" olacaktr. Diyalektik terimlerle sylersek, yksek yaratma
edimi, dknl zorunlu olarak iinde tamaktadr. yleyse, nihilizmin sanata en yabanc
ey olduu sz pek doru deildir.

Son formllerimiz, elbette Jameson'n eserinin genel ynelimine kar olacaklar: Jameson,
kefettii ksz sreleri Hegel'i Marksizme geri getirme abas uruna birer birer geri
almaktadr. Aktrlk kuramn ve kurtarma harekt retisini onun eserine ilikin bir eletiri
yazsnda kullanmamzn nedeni ite bu yazm srecine ilikindir: Hegel, sanat ann sona
erdiini, estetik ama gireceimizi mjdelemiti. Yoksa Jameson'n amlamas "modernliin
son demlerinde" ayn soruna doru bir dne mi isteklidir? Bu sorularn cevabn anlalan
"baka eserlerine" gndermektedir Jameson. Ancak her durumda, Marksizmin artk ksz
hammadde ynlarna kar daha dikkatli olaca bir dneme girdiimiz belli oluyor.

nsan: Bilimlere Doru bir Al
Ulus Baker
(Arslan, Defterler/Cahiers de travail 1965-1994, Dost Yaynlar, Galeri Nev, sayfa 209-210)
Arslan'n arture dizilerinden sonuncusu nsan'n bilimlere bir al olduu sylenebilir. Kukusuz,
bu diziler tmyle ya da ksmen, desen araclyla gerekletirilen dnmeler olduklar
lde bilimsel deiller. Denebilir ki bilimler, bilimsel gzlem ve deneylerin yarat-myla iliki
iinde ilevlerin, tablolarn dilini konuurlar. Her ey tekniklere ve laboratuvar almalarna
baldr. Arslan'n eseri yine sanatn, ya da kendi deyimiyle, arture'n alan iinde yer alyor.
Bilim yapmyor o, ama bilimsel olarak kalyor. Bir sanatnn bilim ya da felsefe gibi bir eye
ilikin kendi z deinilerini gelitirmeye kalkt anlamda bir bilimadam olmas gibi. Arslan'n
gelitirdii ara hep arture'e ait olarak kalyor. Arture'n eyle arasnda koruduu br
mesafe: Bilimadam olurken bilimlerle arasna koyduu mesafe; air olurken iir, edebiyat ile
koruduu mesafe ve Arslan konusunda asl ilgin olan, sanat olurken resim sanatyla ve
genel olarak sanatla arasna koyduu mesafe. nsan dizileri Arslan'n bu - iirsel, psikanalitik,
siyasal, iktisadi, sanatsal, bilimsel - "olu"larnn en son ifadesi...

"Akl hastal" ad verilen hastalklarn byk fizyolou Jean-Martin Charcot "bilimsiz bir sanat
yozlaarak rutinleir" dediinde belki de yalnzca bilimi bir simgeler, efsaneler ve dler
dnyasna ynelten Freud'a deil, insanln kt maceralarn - ve insann bedenini ve
ruhunu katedip duran tm u izofrenik, onirik, ona-nik, sembolik yaantlar- tasvir etmek
zere.bildiimiz bilimlerinkinden farkl, kendine zg aralara sahip olan Yksel Arslan'a da
yol gsterici oluyordu. Dostlar arasnda glrken "ben bir bilim adamym... 2000 ylnda
Nobel dlne adaym" dediinde herhalde bilimler ile sanatlar arasnda ok belirsiz bir
ilikiler alann artryordu. Daha henz yeryzndeki yaamna balamadan insanl
ziyaret etmi olan u ar korkular da dahil olmak zere toptan ve btnsel bir beeri
yaanty gzler nne sermeye abalayan bir sanat sz konusu burada: "2000 ylna kadar
srebilecek yeni bir diziye balyorum. Dizinin ad NSAN. Yeryznde hayatn kaynaklaryla
balyorum. Bu milyonlarca yln bir yks. nsanolu yeryznde beliren en son yaayan
varlk. En gelimi sinir sistemine sahip olduundan, zekasyla gezegen zerinde hakimiyet
kuran o olmu. Ve varoluunun ilk anlarndan beri, nereden geldiini sorup duruyor. Ama
bilginler hayatn kkenlerini ancak XX. yzylda kefedebildiler... Diziye kozmosla balyorum.
Belki de 2000 ylndan sonra kendimi tmyle kozmosa adayacam..."

Oparin'in u "scak ilkel orba"sndan "2000 ylna" kadar insan yaantlarnn btnln
nmze tayan btn bir NSAN dizisi, bilimsel macerann, bizzat kendisinin sanat maceras
ile iie gemi yksne kendini kaptrm bir sanatnn ateli abalarna tanklk ediyor.

Cumhuriyet'in Siyasal deolojileri
Ulus Baker
80. Ylnda Cumhuriyet'in Trkiye Kltr, 2007 SANART, TMMOB Mimarlar Odas ve SANART
Estetik ve Grsel Kltr Dernei ortak yayn, s. 119--124.

Merhabalar,

Yine olduka genel bir balk altnda konumak durumunda kalacam. O yzden biraz konuyu
daraltabileceim bir alana doru gitmek ya da sramak istiyorum.

Her eyden nce cumhuriyetiliin ideolojisinden bahsetmek gibi bir kaygm yok. Biliyorsunuz
Respublikum apak bir ekilde ideolojiler ncesi siyasi bir alann tanmlanm olduu eski bir
kurumlama tarz. deoloji ise biliyorsunuz 19.yzyl balar ya da 18.yzyl sonlarnda tanm
bulmaya balam, ya da bir terime kavumu, bir tr yanl bilinlilik olarak 19. yzyl
boyunca yorumlanm bir mefhum. imdi her eyden nce arlkla Bat dnyasnda
tanmlayabileceimiz, dorudan doruya Avrupa ve Kta Avrupa'snda tanmlayabileceimiz
bir dnm Trkiye'de ve Osmanl Trk dnyasnda tanmlamay baarp
baaramayacamz henz bilmediim ve sorun olarak ortaya atmak istediim nemli bir
dnm, yani dnmenin ne olduuna dair nemli bir dnm iaretlemek istiyorum.
Bu dnmn izlerini klasik felsefeden, arlkla Alman felsefesine gei srecinde, yani
esasnda Kant'ta bulmamz gerektiini dnyorum. Bu dnceye dair, imajdaki
dncenin ne olduuna dair, dnmenin ne manaya geldii ya da nasl ilediine dair
dnm esasnda modernlik dediimiz eyi tanmlyor. Kant bize unu diyordu, ok kabaca
ve zet syleyeceim, eskiden mesela antik Yunanllar iin, Ortaa dncesi iin, slam
felsefesi iin, hatta klasik Avrupa felsefesi iin, zellikle de Anglo Sakson ampirizmi iin,
dnmek dediimizde sanki fikirler arasnda bir ba ve fikirlerin ierimleriyle var olduklar,
yani dnmenin kendi bana yeterli olduu trnden bir anlay hkimdi. Kant ite bunu
kryor.

Kant bize unu diyor: "Dnme meknsal ve zamansal belirlenimlere kavumad,
kavuturulmad anda bir hitir, yani yoktur". Kant iin d nce ya da fikir denen, idea
denen ey kendi bana ayakta duran birey deil, illaki meknsal ve zamansal bir belirlenime
sahip olmaldr. Kant basite unu sylemek istiyordu: Dnceler baz dnrlerin ya da
bilim adamlarnn gelip gklerden platonik idealar gibi devirmelerini bekleyen eyler deildir.
Dolaysyla dnme, yani moderniteyi tanmlayan dnme tarz, fikirleri meknda ve
zamanda, dar anlamda ele almaya almak, kurumlarda gereklemeleri ve belirlenim
kazanmalardr. Yoksa bunun dnda modernite asndan fikir diye bir ey sz konusu
deildir.

kinci bir nokta, fikriyatn, 19. yzylda ortaya kan, cereyanlarla ya da hareketlerle tanmlanan,
ayn zamanda 19. yzyln siyaset yapma tarzlarn belirlemi olan ve ok gemeden Osmanl
Trk geleneklerine de gemi olan bir deneyim olduundan bahsetmek istiyorum. Bu
hereyden nce sosyal bilimlerin mmkn olmaya balad ama balangta elbette
kendilerini ideolojik olarak farkl bir bilimsellik alannda ve farkl bir akademik alanda
tanmlama ihtiyac hissettikleri bir dnem. Bu dnem zerinde biraz younlamak istiyorum.
nk zerinde almay srdrdm bir dnr var, Fransz dnr. Trkiye'de pek
bilinmez. Neden bilinmediini, neden srarla reddedildiini hep dnmmdr. Bu Gabriel
Tarde. Zannedersem 20. yzyl balarnda lm olan, Fransz tarasndan, aslnda kriminolog
yani bir tara yargc, uzun sre devlet kriminal arivlerinin mdrln yapm ve ilk
istatistiki diyebileceimiz gerek bir sosyal bir aratrmann nasl olabileceini planlam bir
kii Gabriel Tarde. Eserlerini tantmak gibi bir kaygm yok burada. Zaten vaktinizi almak
istemiyorum. Tarde sosyal bilimin kurucular arasnda saylan birisiydi. College de France'n
bandayd. Bergson zerinde son derece byk bir etkisi var, yani College de France'da
kendisini takip eden, Bergson felsefesi zerinde. Tarde'n ortaya att sorular o dnemin
sosyal bilimlerini her zaman ziyaret etmi olan sorulard. Yalnz Tarde bu erevede nemli
olduunu dndm bir yenilgiye urad; Durkheimclk, Durkheim tarafndan bir yenilgiye
uratld. Konuyu una tamak istiyorum: Trkiye'de niye Durkheim'n byk bir etkisi oldu?
Tarde' okuyan sz gelimi Ziya Gkalp ya da Nurettin Topu, belli bir noktada Tarde' terk
ederek rakibi Durkheim'a kayma ve sosyal bilim alanndaki ideolojilerini Durkheimclk
erevesinde kurmaya baladlar. imdi Tarde ile Durkheim' ayran yle bir ey vard.
Durkheim iin biliyorsunuz toplumsal olana dair mefhumlar bireyin bittii yerde balyor, yani
bireyliin kendi zerinde yaptrmc diyebileceimiz bir olguyla -ki buna toplumsal olgu diyor
Durkheim- kar karya kald andan itibaren sosyal bilimlerin alan ortaya kmaya balyor.
Bylece bireyi tmyle psikolojinin alanna gnderebiliyordu Durkheim. Buna kar Tarde'n
esas kar k bireyliin bizzat toplumsal alandan, ya da yle diyelim paral btnden
aslnda ok daha karmak olduuydu. Bunu yle rneklendirebiliriz; sz gelimi Napoleon
kodunu ele alalm, yani medeni hukuk, belli bir anlay ierisinde birletirilmi bir hukuk bu.
Ama tek bir maddesini ele aldmda diyor Tarde, belki Ortaalardan, belki Antik alardan
bu yana o tek maddenin etrafnda rlm olan ok byk toplumsal mcadeleleri
grebilirim, ya da aslnda ok ufak deiikliklerle, taktiklerle, uyarlamalarla ykl koskoca bir
tarihi ortaya karabilirim, ama Napoleon koduna baktmzda, Napoleon sistemine yani
btnne baktmzda, bu karmaklk sz konusu deildir. Peki, neden Tarde' okuyup
Durkheim tercih edilmeye baland? Bunu tabii una balamak lazm: Bir millet oluumu.
Durkheim bu tr mefhumlar ve bu tr kategorilerle i grmeye, yani genel mefhumlarla i
grmeye daha yatkn bir sosyal bilim sunuyordu. Ziya Gkalp'de bunu alglyabiliyoruz. Genel
mefhumlara, ideal mefhumlara ihtiya vard. unu da syleyeyim ki Trkiye'de sosyal
bilimlere her zaman bir ilev verilmitir. Yani sosyoloji dediimizde bunun arkasnda
gerekten bir lke kurmak, bir millet kurmak gibi pozitivizme de aykr olmayan, sosyal
bilimlerle -19.yzyl sosyal bilimleriyle- ilikili olan, pozitivizme de pek yabanc olmayan, ama
nemli oranda eletirellik d bir sosyal bilimler pratiinin oluumuyla kar karya
olduumuzu dnmemiz gerekiyor.

u etkileri hatrlataym: Marksizmin ok byk bir etkisi olduunu mesela Cemil Meri yle
sylyordu: "Trkiye'de sa ideolojiler aslnda dnyay renme denen eyi Marksistlerden
ya da Marksizmin gzlklerinden renmek durumundaydlar". Bunu dedirten nedir Cemil
Meri'e? Kendi eserlerinden ok, Cumhuriyetin kuruluundan nce Osmanl'nn son
dnemlerinde Trklk akmn sz gelimi ele alrsak, bunun ite (smail) Gasprinski'den ve
diyelim esas olarak Akuraolu Yusuf'tan, ki Lenin'in hemehrisi olduu, Marksist bir
akideden beslendii bilinir ve Turancln esas atasnn da o olduunu biliyoruz. Bugn belki
bu Marksist kken Akuraolu Yusuf zerine yaplan ou almada ihmal edilmi olan bir
durum. imdi Durkheimc mefhumlarn n plana k dediimde, hereyden nce u
kategoriler Cumhuriyet dneminin temel kurucu diyebileceimiz, ayn zamanda da muhalif de
diyebileceimiz ideolojileri tarafndan her zaman kullanlm. Bunlardan birincisi "hukuk".
imdi yle bireyi dnn; hukuk ile kanun arasndaki farktan hukukular pek az haberdar
olabilir ama hukuk felsefecileri epeydir haberdardlar. yle bir eyi sylemek istiyorum, sz
gelimi meden hukuku svire'den ya da Napolyon kodundan aktaryorsunuz. Burada yaplan
eyin aslnda hukukun bir dnsel alan olarak aktarlmadan kanunun aktarlmasndan baka
bir ey olmadn, yani kanunu geerli klacak ve merulatrabilecek bir hukuki -
jurispuridansiyal dememiz gerekiyor - alann yerlememi olduunu ve kanunun dorudan
doruya politik bir strateji olarak kullanlmaya meylettiini gzlemlemekten bence
kanamyoruz. Trkiye'de hl iinde yaadmz durumda siyasetin gerekten bir hukuk
bunalmna denk dtn sylemem gerekiyor sanyorum. Bunun nedenleri hukukun
aslnda kanunlarn arka planna yerletirilen bir dnme tarz haline gelmedike - Kant
anlamyla sylemeye alyorum bunu - yani hukukun bir ideal durum olarak arka planda
bulunmad, buna karlk kanunlarn n planda bulunduu durumda kanunlarn birer iktidar
teknolojisine dntklerini ya da mdahil bir politik aygtn paras olmaya baladn
sylemek istiyorum. Burada nemli olan nokta, Cumhuriyet dneminde - bildiimiz gibi -
aileye ynelik dzenlemeler ok anahtar bir rol oynam grnyorlar. Byk ideolojik
temrinler deil ama dorudan doruya patriarik aileye ynelik medeni hukukun, ama ayn
zamanda tabii kadnlarn zgrlnn n plana karlmas. Burada patriarik devlet ile - yani
Osmanlnn artk zlmekte olan devlet anlay ile - yine patriarik olan aile yaps arasnda
sanki bir gitgelin, bir alveriin bulunduu ve lavedilen bu devlet anlay ile birlikte
dorudan doruya aileye hukuk araclyla ya da medeni kanun araclyla bir darbe
vurulduunu gryoruz. Bu yle bir romantizmi de sanki tayor ierisinde, biliyorsunuz
romantizmin esas problemi kiisel ya da ahsi olan ile kamusal olan ya da politik olan
arasndaki fark gzard etmesidir. Yani hangi byk sava, hangi byk devrim ayn zamanda
benim kiisel bir problemim de deildir formlyle aa vurabiliriz romantizmin bu tavrn.
Bu ayn zamanda bireyselliin karmakln ieren bir ey.

imdi geriye dnersem, Durkheim'n Tarde'a ynelik eletirisi bir tr bireyci, hatta spiritualist
olduuydu. Tarde'n cevab u oldu, dedi ki: "Hayr, ben bireyin karmak olduunu
sylyorum dolaysyla bireyci olamam yani yekpare bir birey anlaym yok" gibisinden bir
kar kt ya da savunmayd. imdi Cumhuriyet dneminde herhalde aratrmaclarn
gznden kamam olan bir takm genel mefhumlarn ideolojik temrinlerle, ama ayn
zamanda sosyal bilimlerin de aratrma nesnesi olarak sunulmaya baladn gryoruz. Sz
gelimi bir tr muhafaza dncesi, muhafazakrlk.

Muhafazakrln ne olduunu en iyi Almanlar biliyor gerekten, ya da Alman Yahudi dnrler.
Bata Karl Manheim. Muhafazakrln bir gelenein ya da gemiin korunumu diye
tanmlanamayacan sylyordu Karl Manheim bize. Bu ne demek? Korunacak bir gemi
kalmadnda muhafazakrlk, muhafazakr ideoloji ortaya kyor ya da muhafazakr bir
toplumsal tip tanm kazanyor, ortaya kyor. Muhafazakr aslnda u an gelecee yanstmak
isteyen kii yani bir babann ocuklarnn kendi istedii gibi yaamas iin gerekli olan
kurumsal eyler ya da fikirler neyse onu savunmas, yani "Gelecektekiler de benim gibi
yaasnlar, benim deerlerimle yaasnlar" diyen bir tavr. Dolaysyla muhafazakrlk gelecee
ynelik, gelecee balanm ve gelecei idealize eden bir yaklam. imdi muhafazakrln
Cumhuriyet'in ilk dnemlerinde nasl ortaya ktn ok ilgin bir ekilde Bergson felsefesine
yaplan gndermelerle yani "Yeni nedir?" sorusunu, "Yeni nasl mmkndr?" sorusunu soran
bir felsefeyle bir iliki kurmas ve bu felsefeyi tercme ederek ya da bu felsefenin
tercmesinin deneyimi ya da yaants iinde arlkla da edebiyatta - aklmda Ahmet Hamdi
Tanpnar var tabii- ortaya kmas da ilgin bir soru. Ayn durumu Nurettin Topu'nun dnce
alannda da, dncesinde de hissedebiliyoruz. Bu ok standart bir yanl Bergson
yorumudur: Sre mefhumunun ortaya atlyla balantlandrlmtr.

Hlbuki Bergson dncesinin esas problemlerin ortaya atlyla alakalyd. Yani sre mefhumu
bamsz bir mefhum deil ya da esas mefhumu deil Bergson'un. Problemi yle tanmlamak
manasna geliyordu Berg-sonculuk; "Yeni nasl mmkndr, yeni bir soru nasl ortaya
atlacaktr?" Bunun arkasnda problemlere dair yle bir sezgi var. Bergson'da ok gl olan
ve sanyorum Trk aydnlarnn ya da muhafazakr diyebileceimiz aydnlarnn es getikleri
bir soru. Bergson u soruyu soruyordu: "Doru ve yanl deerleri, doruluk ve yanllk
deerleri her zaman cevaplarn tarafnda zmlerin alannda aranyor. Hlbuki pekl bizzat
sorularn kendisi doru ya da yanl konulmu olabilirler. Yanl konulmu ve yerinde olmayan
problemlerle itigal ediyor olabiliriz her an". Bu gerekten dilin, hatta gndelik dilin ve eitim
dilinin bir problemi yani bir snfa bir soru ynlendirildiinde renciler sanki dorudan
doruya bu sorunun doru ya da yanl bir cevab olaca hissine kaplrlar, yani salt bize soru
sorulmu olmas, salt nmze bir problem konmu olmas bizde bu cevap insiyakn, cevap
verme insiyakn harekete geirir. imdi bu Bergsoncu problemin, zellikle Cumhuriyet'in ilk
dnemlerinde edebiyat alannda tabii Tanpnar'n "Huzur" roman var dorudan doruya
aklmda - tmyle yanl konulmu olduuna dikkat ekmek istiyorum yani zorunlu bir yanl
anlama Bergson felsefesine ynelik olarak. Trk edebiyatnn bugnk durumunu kt
gryorum ama bunu biraz gemiine de tamamz gerektiini sanyorum.

imdi aklmda sz gelimi Namk Kemal var. Osmanlnn son dneminde, Osmanlclk
diyebileceimiz bir akmn da paras klmamz gerektiini dnyorum geriye ynelik olarak
dndmzde. Fakat bu ayn zamanda bir arnma istemiydi. Nereden arnmayd? Trk Dil
Kurumu'nun arnma yani dili arndrma anlaynn ya da ideolojisinin erevesinden ok farkl
bir arnmayd. unu diyordu bize Namk Kemal: "Edebiyat bir deneydir". Biliyorsunuz
"ntibah" bir deney olarak sunduu bir ey kendi yazlarnda. unu demek istiyordu:
"Tiyatroyu retmek zorundayz, okumay, tiyatro okumay retmek zorundayz, gelenekte
pek var olmayan bir edebiyat dal ve Namk Kemal iin en stn olan edeb tarz ya da tr
tiyatro idi. Hiyerarinin en stnde yer alyordu, nk tiyatro realistti. Sembolizmi, yani
kmekte olduunu dnd Divan iiri'nin sembolizmini, keza Fars unsuru, yani
edebiyattaki Fars unsuru giderebilecek olan bir trd. Dolaysyla tiyatro yazarak, tiyatroyu
okumay retmek gibi bir edebiyatn ierisinde pek rastlanmam ilgin bir tavr gelitirmiti.
Bunu, bu deney anlayn tam zt ynde Abdlhak Hamit'in tarznda da gryoruz, yani
Tanzimat dneminden itibaren edebiyatlar deney yapyorlar ve deneyci bir ideolojiyi
benimsiyorlar. Tabii bu meyanda Avrupa'daki naturaliz-min, yani Zola'nn, Goncourt'larn
naturalizminin, ya da realizmin, byk Avrupa realizminin Stendhal ya da Rus edebiyatnn
tercmesi ierisinde kaybolan ok nemli baz noktalarn bu deneycilik ierisinde, bu tuhaf
ampirizm ierisinde kaybolan ok nemli esaslar olduunu da dnmemiz gerekiyor.
Bylece edebiyat da bu deneycilik ierisinde bir tr ideoloji alan haline dnebiliyor, yani bir
tr mdahale alan. imdi yle bir ey sorabiliriz; Kurtulu Sava srecinin gerek bir roman
var m? Portresini ve esasn Kemalist subaylarn doudaki airet nfusuyla ya da Anadolu
tarasyla nasl bir araya geldiklerini, sz gelimi Tark Bura'dan baka anlatmaya kalkm birisi
var m? Yani bu gerekten saa braklm olan bir soru oluyor. Sa ideolojinin edebiyatna
terkedilmi olan bir soru oluyor ki bu da ilgintir, yle sanyorum.

Son olarak u soruyu sormak istiyorum; ideolojiler ierisinde yle bir gezinti yaparsak
muhafazakrlktan bahsettik, slamclktan bahsettik, adalamaclktan ya da batllama
fikriyatndan bahsettik. Pekiyi, bu kurumlar, Kant'n aydnlanma dncesinden, fikriyatndan
takip ettii kurumlar olutu mu Trkiye'de, yoksa ta batan beri var mydlar? Yani salt kurum
olarak, fikirsiz kurum olarak, bir fikrin tecessm etmi hali olan kurumlar olarak deil de, ithal
edilmi kurumlar olarak m geldiler? Bu ithal srecini biliyoruz. Tanzimat'tan ve daha
ncesinden bu yana arlkla asker, hukuk, ite baz gitgeller ve araylarla mecel eden,
geen baz gitgellerle. Tbbn kurumlar. Bunlar fikirlerini ya da eletirilerini ilerinde tayarak
m geldiler, ithal edildiler? Bu ithalat fikrini ya da tercme fikrini pek aalamamak gerekiyor.
Bugn yle bir aydn tavr var, yani gemie ynelik bir aalama. Avrupa yani batllama
srecini bir tr ithal sreci, kurumlarn ithalat sreci, fikirlerin ithalat sreci gibi ilediini
dnmek. Hayr, taklit dediimiz ey ok nemli bir eydir ve bir yaantdr yani yaantnn
parasdr. Yeterince de hakiki olabilir bir taklit sreci. nk taklit ierisinde yine Tarde'n
syledii gibi bir yaylma bir yeninin ortaya knn imkn her zaman mmkndr. Daha
dorusu taklit budur. Yani hakiki bir yaantya iaret eder trnden bir fikirle yaklamak
istiyorum. Yalnz unu da gzlemliyorum, Trkiye toplumunun bunalmlarnn belirli bir
noktasnda rol olduunu dndmz bir nokta, taklit edilenin fikriyle birlikte dolaysyla
eletirisiyle birlikte taklit edilmemi olduu bir durum. Yani kurumu alp, hukuk meselesinde
olduu gibi, onu salt bir iktidar teknolojisi olarak, belirli ideallerin realize olmas iin bir ara
mantyla kullanmak. Dorudan doruya bunun ierisinde yaadmz hissediyorum
Trkiye'de ve bunun nasl anlalabileceini, eletirel dncenin srekli teyakkuz halinde
olmad ya da bastrld, ifade ans bulmad bir ortamda bunun nasl olabileceini
bilemiyorum akas.

Son olarak ununla bitirmek istiyorum. Fransz antropolog Claude Levi-Strauss slam zerine bir
gzlemde bulunur. slamn, slam dnme tarznn bir tanm olduunu dnyorum.
Hindistan'daki birtakm gzlemlerinden yola karak yapyor bu gzlemi. Mslman yle bir
varlk ya da varolusal durum halinde olan birisi. Hangi fkh limine sorarsanz size diyecektir
ki: "slamiyet en son, en yaln, en basit, en salam, en stn dindir". "Niin? nk her soruna
ok yaln, ok basit zmleri vardr." Ama bu u manaya geliyor, Levi-Strauss'un da
gzlemledii gibi, "Karnzn kznzn iffetinden kuku mu duyuyorsunuz?" zm ok basit
kapatrsnz, rtersiniz. "Ya da faiz haram m?" O zaman taraflar arasnda bir szleme
imzalanr ve adna faiz denmez orada aktarlmakta olan parann. Ama bununla diyor Levi-
Strauss, varolusal sorun hem yaratlm hem de telenmi, ileriye itilmi oluyor. Bu sefer
ikinci soru yani "Kapattm karma kzma ya sokaktaki birisi deerse?", o zaman sz gelimi
ran'da olduu gibi haremlik selamlk, yani kamu meknlarnda haremlik selamlk, yani kamu
meknnn ortadan kaldrl. imdi bu sorunlara bizzat kendisi ortaya atm olduu ve
varolusal bir bunalm yaatan sorunlara bulunan ok yaln zmler mant belki de
islamiyetten ok daha derinde iimizde de var. Son dnemi aklmzda tutalm ya da
hatrmzda tutalm. yle bir tavr da slam bir tavr sanki eer bunu bir forml olarak
alyorsak; ite "Refah Partisi, muhafazakr slamc gelenekten gelen sa partiler rahatsz m
ediyorlar? zm ok basit; kapatrz." Ama bununla sorun yine telenmi oluyor.
Dolaysyla Kant ve Bergson zihniyetiyle balamtm, bunlarn yorumunun muhafazakrla
terk edilmemesi gerektii ve Trk dnce hayat zerindeki etkilerinin daha ciddi
dnlmesi ve aratrlmas gerektii fikrindeyim.

(13--14 Kasm 2003 -- Ulus Baker'in konumasndan Gler zyldran tarafndan bant zm
yaplmtr.)

Kutsaldan Arndrlm Modern Toplum * Mircea Eliade'n Kutsal ve Dind zerine
Ulus Baker
(Defter Dergisi, Say 18)

E. Durkheim'n "Dinsel Yaamn Temel Biimleri"nden beri pek az yazar, dinsel ve kutsal yaamn
temel formlarnn ortaya karlmasnda Mircea Eliade kadar kapsaml bir aratrmaya
girimitir. "Kutsal ve pind"da hedefi, "Le mythe de l'eternel retour"da olduu gibi, tarihsel
dinlerin dogmatiinin telerinde, dinsel kozmolojinin deimez zn, yapsn, srarl
arketiplerini bulgulamaktr. Belki de Eliade, Durkheim'c bir perspektife, dier din
aratrclarndan ok daha bal kalarak, din olgusunun Yahudi-Hiristiyan geleneinden ok
farkl biimlerde ortaya kt arkaizmi, kutsal-dind ayrmnn srekliliini salayan bir
geleneksel toplum formu olarak kabul etmeye ynelmitir. Arkaik dinde insanlarkendilerini
Kozmos'a ve kozmik ritimlere ok daha bal, ok daha yakn hissederler. Eliade bununla
modern dinlerin tarihsiciliini karsna almaktadr bir anlamda. Kozmos'un, arkaik
kozmogoniler tarafndan anlatm da "tarihsel"dir; ancak insan tarihin znesi klacak bir
dind tasarm antik mitologyalar, hatta tarihsel dinlerin ilk biimleri zerinde hkimiyetini
tmyle kurmu olmaktan uzaktr. Belki de, dindnn egemenliini ilan etmi olduu modern
dnya, kutsaln arketiplerini tmyle elden karm, yerlerine tmyle farkl simgeler
getirmi deildir. Eliade'n aratrd dzlemde de zaten baka trls olamazd. Tarihin bile,
bir tm olarak kutsallatrlabildiine ahit oluyoruz bazen. "...Dinsiz insan dini bilinli olarak
yaama yeteneini ve bylece onu anlama ve stlenme olanan kaybetmitir; fakat
varlnn derinliklerinde hl bunun ansn muhafaza etmektedir.." (s.190) ite belki de
"bilind" Freud'dan bu yana o etrefil, demonik varoluunun dinsel dnyann geri ekiliine
borlu olduu "zel mitoloji" bu noktadan itibaren varln hissetmektedir. Nietzsche "Tanr
ld!" diyordu; Freud ise "Tanr Bilinsizdir". te Eliade, "Kutsal ve Dind"da, bu iki sz
arasnda mekik dokuyarak, kutsaln her trl nostaljiden uzak, indirgenemez varln hi
deilse arketipler, simgelere ve beliriler halinde srdrmesinin srlarn kefetmeye
alyor...

Modern toplum, kutsaldan arndrlarak alm bir tarlada yeerir. Bugn uygarlmza pek uzak
gelen "geleneksel" toplumun g istei, doayla btnleme tarz olan kutsaln belirii, yeni
bir keif olan dind dnyann karsnda srekli bir gerilemeye girmitir. Eliade'a gre,
dindnn bu snrlan srekli ileri, kutsal alann zararna itmesi, tarih adn verdiimiz sreci
oluturur: Modern toplum znde tarihsicidir; geleneksel toplumun en byk korkusu
olan"arketiplcrle" dzglenmemi zamann, Kant'n "zvanadan km" zamannn, yani
Tarih'in iinde "kendisini yapan", ya da yapmak zorunda olan, Marksizmin veya
Varoluuluun insannn toplumu...

Yine de Eliade'n kitabnn yaptrd gezinti (Hind'den ine, Mezopotamya'dan Kwakiutl
yerlilerine) modern insann antropolojisine, felsefesine, psikolojisine, tarihine ve yaantsna
uzak deil... "Global" olduuyla ndmz dnyamz zerinde, in'e "ktalararas fze"
eriebilecek olmamz, onlarla ayn, trde ve llebilir mekn paylatmz izlenimini
verebilir. Ama in tarihisi Andre Haudricourt'un syledii gibi, binlerce yldr hasadn bizim
gibi "ktle halinde" kaldrmad trnden hi akla gelmeyecek bir nedenle (pirin ve eltik
izin vermez buna) denilebilir ki in uygarl bizimle trde bir mekn paylamaz: Onlar
ormandan tarla kazanmaz, ky hayvanlarn srler halinde otlatmaz, iktidarn dorudan
deil, "kt aarak", nezaketle kurar. Aristo'nun "insann cansz varlklara ve hayvanlara
kar hibir ahlaki ykmll yoktur" szlerinin bir benzerini, hibir inli feylesofun
azndan duyamazdnz.

Eliade kutsalln yaantsn, deneyimini (deney deil!) homo erectus'un "dikey duru"undan,
"Angst"n ilk tadlndan balatr: Karsna kan mekn trde deildir, dikey olarak durduu
yerden adrn, evini ina etmeye balayacak olan bir kimse Kozmos'un ona beliriine kulak
vermi olmal, ona doru ynelmi olmaldr: "Dnyada yaayabilmek iin onu kurmak"
gerekiyordu. Presokratiklerin, zellikle Anaksagoras'n nl "mesotes"i, nirengi noktas, sabit
noktadan balayarak. Bu deneyim pek eski ve herhalde evrensel olmal.

Kutsalln eskilii ve evrensellii, onun uzak ve akn anlamna gelmez. Aksine, Eliade'n eserinin
gzlerimizin nne serdii kutsal, bugnk gndelik yaammzda kutsallkla asta
badatramayacamz en yakn yaam evremizi kuatr: Evimiz, kapmz, evimizin eii,
sokak, kent ve tm bunlar kuatan zamansal-meknsal tasavvurlar. Kutsal insann "dnyaya
alnn" ilk arac, ilk biimidir. Kutsal karmza sonsuz eitliliiyle trde olmayan bir
mekn, hareketli bir zaman karr. Zamanda ve meknda kaydettiimiz ya da nmze
karlan herhangi bir iaret, kutsal dindndan ayrt etmeye yeter; Artk olaanstnn
(ebedi bir tekrarn, sonsuz yinelenmenin) alanna girilmitir.

Ebedi dn (Bat felsefesinin yeermesinden ok nce dnyann tank olduu bir tema),
toplumun ve dnyann, devreler halinde "yeniden kurulduu", genletii anlamna gelir.
Tanr doar, lr ve yeniden doar, sonsuz bir yinelenme kozmosun deimez dzenini
oluturur. Eliade'a gre kutsal yaamn merkezine getiren "ilkel" ya da "geleneksel"
toplumlarn "tarihsiz" olmalarnn srr, bu "ebedi dn"te yatmaktadr. Modern toplumun
"tarihsellemesi" bu yzden, kutsaln elinden ekilip alnan, bildik (ya da bilinebilir) klnan,
zerinde insan faaliyetinin hkimiyet kuraca bir alarnn evresini izmektedir. Bu alan,
dind insann, varoluun "anlamn" tartmaya koyulan tarih iindeki insann, "hakikat"n
greliliini kabullenen, her trl aknl gnl ferahlyla reddedebilen insann yaam
alandr. Aknl reddeden insan, kendisini yaamn ve tarihin znesi olarak kabul eder;
Nietzsche'nin gsterdii gibi bu insan, kklerini trajik duyumda bulur. Eliade'n bir
hatrlatmas burada nem tamaktadr: "Fakat bu dind insan, homo religiosus'un soyundan
gelmektedir, o da bu adamn eseridir, atalar tarafndan stlenilen konumlardan itibaren
olumutur", (s. 180) Sonuta ada "dind" insann "gizli mitolojisine", laik trenlerine,
gndelik yaammzn hemen herannda tank olmuyor muyuz? Gnmz dnyasnn dinsel
arketiplerini oluturan sinema, edebiyat, mzik ve genel olarak kltr imgelerinin dolam
eskiden "kutsalla btnlemi" insanln duyumlarnn izini tamyorlar m?

Bilimsel Kukudan Bilimden Kukuya Doru
Ulus Baker
(Cogito, Say: 67, K-Bahar 1996, Kolektif, YKY Cogito Dizisi)

1. Angelus Novus

ok fazla gerilere, szgelimi Uzakdouya ya da Antik Yunanllara kadar geri gitmeden, hl iinde
yaamaya abaladmz uygarln henz alacakaranlklar iinden seilebildii, bugnden
geriye doru baktmzda, modern, ussal ve tekno-bilimsel dnyann ilk belirtilerini tespit
edebildiimiz bir an, ayn zamanda belki de insanlk tarihinin en byk krlmasnn an
ayordu. Bu an, Galileinin Discorsisinin nl yntembilimsel formlnde tespit edilebilir:
Doa, matematiin diliyle yazlm bir kitap gibidir, bu dili renmeliyiz.

Belki de Galilei, henz Nietzschenin bahsettii yntembilimsel aknln dnyasnda deildi,1
insann diliyle, tutkularyla, kaderiyle, hurafeleriyle birlikte bu dnyann paras olduu,
merkezinde yerlemeyi tercih edebilecei, kyametin bile bir son olarak dnlemeyecei
bir dnyadan henz yeterince mesafe almamt. Evet, bu forml gemekte olan bir dnya ile
gelmekte olan bir dnya arasndaki atma noktasdr. Ama artk atmann da
anlamnn deimeye baladn unutmayalm: atma, artk snrlarn temas noktalarnda,
uygarlklar veya kltrleri birbirlerinden ayran tercme hatlarnda, fikirlerin ve
tasavvurlarn uzun gleri srasnda uranlan kazalarda yer almayacak, modern denilen ve
zamanla mmkn olan tek dnyaya ait biricik uygarlk olarak kabul edilen bir uygarln
ikin kurucu unsuru haline gelecekti. Kiliseler, diller, bilimsel tasarmlar, dnya grleri
arasndaki srekli mcadele hali, defalarca yklp batan ina edilen siyasal ya da hukuksal
sistemler, rahatln zl ve kendi kendiyle srekli bir kavga durumu, modern
felsefenin daha eiinde varsaylm durumdayd: Hobbes ve onun kurtlar yasas.
Foucaultnun nl deyiiyle, eski insann yerini yeni bir insann ald sylenemezdi; insan,
ilk kez douyor ve hemen kapana kslyordu: Hem her trl olumluluun kayna hem de
dier eyler arasnda bir ey olarak incelenebilir bir nesne.2 Bu karmak ve tekinsiz
konumuyla insan nasl kurtarlacakt bu kapandan? Mesihi, kurtuluu dinlerin odandan
ekilip alndka bir taraftan bireyleiyor, nesneleiyor, hatta metalayor, te taraftan
savrulan tanecikler olarak evrenin yeni, Koperniki tasarmnn tekinsiz boluunda
beliriyordu. Sanki eski dnyann arnda yeri belirli meleklerinden biri bir rzgrla savrularak
kendini ilerleme ad verilen sonu belirsiz bir srecin akna brakmak zorunda kalyordu.3

Freudun derin bir gzlemi: nsanlar hakikatten ok kesinlie, tam tamna emin, sarslmaz,
duraan bir nesneler dzenine sahip olmak istiyorlar... Hakikati deil, kesinlii, gvenlii,
sarslmazln gcn verin bize...4 Pozitivizmin, yani Bat bilimlerini ieriden kurarak
merulatrmay ve dorulamay ama edinen ideolojinin ekseninde, hakikatin ve her trl
kutsalln silinmesi, eritilmesi amalanyorsa, burada yeni bir tr varolma isteminin,
savrulan ve dengesini yitirmesi her an mmkn kozmik bir dzenin iinde kesinlik
duygusunun, bu en derin insan ihtiyacnn oluturduu bir deerler sistemine tekabl
etmesindendir. Onun tarihi pek eskidir. Belki de Sokratesin szne kadar geri gtrlebilir:
Gzel ya da iyi olabilmek iin nce bilinebilir olmak, bilinenler arasna katlmak, yani akln
ve Logosun mahkemesinde yarglanm, onaylanm olmak gerekir.5

Bilimlerin hakikat aray zerine temellendirilmi olduunu sanmak gndelik yaamdaki olaan
dncenin varsaymlarndan en zararlsdr. Pozitivizm en byk ilemini neden dil zerinde
gerekletirmeye abalad? Dili fakirletirdii elbette sylenebilir (Ricoeur). Ancak ona
yepyeni bir boyut ekleyerek gerekletiriyordu bu fakirlemeyi... Dilin olgular dnyasna, olgu
durumlarna tam tamna uygun klnmasnn aralarnn neler olduunu kefetmeye
abalyordu. Bilime, felsefeye ve manta yeni bir dil kazandrmak uruna dil iinde
gerekletirilecek bir operasyondu bu... Sylemin dzeni, bilim adamnn sz ve bilirkiiler
dnyas, gnmz dnyasnn gizli ama pek kolay peesi indirilebilir bu gleri asndan
bakldnda, her trl gr bildirmenin eninde sonunda estetik ve ahlaki bir hkm
verme olduu anlalmyor mu? Pozitivizmin kurumsal ats akademiden nce devlet ve
polis kuvvetleri, yarg ve infaz aralar, yani u Weberin nl meru iddet aralardr.
Akademiden ve felsefi eserlerin verilmesinden nce sylemin dzenine dahil olmak gerektii
anlalyor.6

2. Kehribarn yks

Doa bizim istediimiz gibi davranmazsa bu ya bizim yanllmz, ya da onun ktldr... Bu
formln ilk ksm, bizim yanllmz zerindeki sorgu bilimler dnyasna, ikincisi,
ktln altn izen ise dinlerin ve ahlakn dnyasna aittir... Her eye ramen, uzun
dnemli bir olgu olarak bilimlerin dnyasyla inanlarn dnyas arasndaki su ortaklndan
son tahlilde bir tr inanma istemini aran, garip bir bilgiler-inanlar-hurafeler karmn
oluturan bir kar ilikisinin varl sz konusudur: Dnya bizim istediimiz gibi
davranmal... Pozitivizmin bylece olgulardan kamann yepyeni bir yolunu bulan bir tr
tanrbilim olduu aa kar. Tm Kant kkenleriyle birlikte modern bilimlerin bir karlar
sisteminden asla bamsz olamayaca, bilme yetisinin karlardan arnm olduu yolundaki
Kant varsaymn kendisini pek kolay ele verdii, hatta kanlmaz bir ekilde ykma
urataca dnlebilir. Sonu, Nietzschenin gsterdii gibi nihilizmdir.7

Kehribar kh krmz, kh kara, kh hafif, kh ar olsayd..., imgeleme gcm dncenin iine
ar kehribar krmz rengin tasarmyla birlikte asla dahil edemeyecekti...8 Evet, byle
olsayd, Kanta gre, kendi yasamasn yalnzca kendi yapan akl (Vernunft) btn a
posteriori, deneye bal bilgiden kendini arndrma yeteneine sahip olsa da, bundan ezeli-
ebedi bir rahatszlk, youn bir gvensizlik duyacak, bu kesinlik kaybn a priori bilgisiyle ve
yarglaryla asla tedavi edemeyecekti. yleyse, modern a dncesinin genel z gibi bir
eyden bahsedilebilirse eer, bunu elden kaabilen bir doadan, bir insandan, ya da bir
grnmden kama istemi olarak tanmlayabiliriz. Kesinlik aray, bylece, kehribarn
yksnde dmlenir. Bana kesinlii ver baka bir ey istemem.9

Bu modern rahatszln tedavisine yeltenen felsefeler, zellikle fenomenolojinin yrtt
tartmalar, aksine kesinlik kayb ile cesurca yzlemeye yeltenen belli bir Karanlk
Aydnlanma geleneini her alanda ilerinde sakladlar, yer yer baskya maruz braktlar, hatta
baz u durumlarda, bu tr dnceleri akldnn, irrasyonalizmin alanna yarglayp mahkm
ettiler.10

Kesinlik duygusunun olmay karsnda cesurca doa ve insan ile yzlemeyi gze alan ve
modern dnyann dnsel yaplarnn (felsefe, bilim vs.) ikin unsurlar olmay asla
brakmayan iki dnceyi, Kartezyen dncenin ksmen karsnda yer alan Spinoza ile
Leibnizde bulmay neriyoruz.

3. Bir Sepet Elma

Leibniz felsefesi, Rnesans sonrasnn en byk okullu sorusuyla karlar: Eskilere kar
Yenilerin yrtt kavgada (Swift, anti-topyas iinde birincileri hakl bulurken, Spinoza
bile Platonculuk ile Aristoculuun skolastik versiyonlarndan ne kadar rahatszlk duyduunu
ifade edebiliyordu) bir tr taraftutma zorunluluu ile birlikte, tm alarn Ansiklopedisinin
ne yaplaca sorusuydu bu.(11) Bacon ve Descartes ile Ansiklopedide, yani tm alardan ve
corafyalardan miras kalan, ya da u anda ve burada dnlm, bilinmi olan bilgiler,
ideolojiler, hurafeler ve anlatlar yn iinde byk bir temizlik harektyd Baconn Yeni
Atlantisiyle balayan sre. Bu temizlik ve ayklama harekt, tm eletirilere karn, yalnzca
modern dncenin deil, modern ussal kurumlarn yaplama srecini, Aydnlanmann
iinden geerek belirlemekle kalmad, dncenin farkl olanaklarn iddetle bastrma yolunu
da seti.

Tek sorumlu olmasa bile, Yenilerin kesinlik duygusunu batac etmek Descartesn annadr.
Metodun n plana karl insan denilen varln soyutlama yetenei yznden bir
zorunluluk olarak beliriyor olsa da, Descartes bilimin ilk byk arln Varlk sorununu
yntem sorusuna balamakla gerekletirir. Pascaln, dev evrenin boluuna braklmlk
duygusuna balanan varolusal tedirginliinden pek uzakta deildir. Metod, elbette bir tr
kendini keye sktrma sreci olarak tecelli eder: Mmkn olduunca gerilemek...12
Olanakl en yksek ak-seiklie, ama daha da nemlisi kesinlie erimek. Cogitoda
noktalanan kuku metodunu Descartes bir mesel araclyla eletirici rahip Bourdine yle
aklar: Bir sepet elmanz olduunu dnn. Elmalarn iinden bazlarnn deien oranlarda
ve safhalarda rmekte olduklarndan kukulanyorsunuz. Takip edilecek en emin yol,
sepetin iindekileri yere dkp, zerlerinde en ufak bir rme belirtisi olmayanlar teker
teker seip sepete yeniden doldurmak deil midir? Akas, Descartesn kuku yntemi
sepeti yere boca etme eyleminden baka bir ey deildir. Ve ilkesi, temelinde, bir tr ya hep
ya hi ilemine gre alr: en ufak bir kukuda en fazla ve en kkten indirgeme. Cogito,
varoluun ansiklopedisine, hurafeler ve bilgilerin oluturduu, yar mitik, yar halk inanlaryla
bezenmi, farkl alarn farkl dnemlerinden gelen ve miras kalan nyarglardan, ama bu
arada doru bilgilerden de oluan o dev Ansiklopediye yepyeni trden bir gvensizliktir
yleyse.

Asgari bir kuku forml, Michel Serresin hatrlatt gibi, ileride elektromanyetik alan
kuramnn douunu belirleyen u nl Maxwellin eytann ve oradan kaynaklanacak bir
belirlenmemilik ilkesini de nve halinde iermektedir: Elmalarn birbirlerini zehirleme
tehlikesi vardr her zaman. Bylece, hi deilse eytans bir varsaym olarak buluma
tehlikesi analitik bir konu haline gelir. Ansiklopedinin heterojenlii karmza her zaman
karmlar halinde gelen doru-yanl demetlerini ve ayrks dizileri karacaktr.13 En ufak
bir kukuda azami indirgeme ya da atma, bilimin kendine nesne edindii her ey zerinde
uygulamay iar edinecei bir tr kl krk yarcln ana formldr. leride Pozitivizmin belli
biimlerinin, hatta bilim dnyasn bir Ak Toplumun demokratik dnyasyla neredeyse
zdeletiren Popperin bile u nl yanllama ilkesi ile halledemedii ana problem,
gerekten, bilimsel kl krk yarcln, Nietzschenin deyiiyle bilim adam tipinin ahlaki-
dinsel bir rahip ileciliinden, ve elbette buna kaynaklk eden bir tr kardan, yani g
isteminden bamsz olmamasdr.14

Michel Serres, La Fontainein nl Kurt ile Kuzu masal ile Descartes kukuyu iletiime
sokarak, bu yntemin bir tr gerileme, regresyon yntemi olduunu ve mutlak bir
vazgei ilkesi uyarnca dzenlendiini gsterir. Kurt ile kuzunun yksnde taraflar
birbirlerinin karsna hep kendi konumlarn azmsama stratejisiyle karlar: Suyunuzu
bulandramam ki majestleri, ben suyun ak ynnde sizden daha aadaym... Bununla
balayan ve kurt ile kuzunun srayla kendilerini aalama yntemini srdrdkleri bir
yapsal dzenek La Fontainein masalnn ana eksenidir. Sonuta kurt, argman daha ileriye
gtremeyecei bir kr noktada, kuzuyu kapp gtrecektir. La Fontaine, sihirli sonucu son
dizede formle eder: Artk dava (proces) bitmitir. Davann Franszcadaki her iki anlamyla:
Ak ve Yarglama...15

Bat bilimlerinin ve felsefesinin temel kurgularndan biri olarak Kartezyen kukuculuk da bir tr
regresyona dayanr: Dnya beni her an enayi yerine koyabilir; tanr beni kandrabilir;
grdklerim, dokunduklarm, hissettiklerim ve dndklerim her an bir nyarg, bir d, bir
yanlsama, bir delilik, lgnlk halinin sonucu olabilirler. Enayilii kabullenmek bilimlerin ve
Bat felsefesinin maniyerist bir kukuculuu olarak, Pyrrhonun ilkeli kukuculuundan ayrlr.
Bilimsel dnya tasarm maniyerizmden, bilim adamnn eda ve tavrlarnn salad
boluktan, ama tam da o kr noktada kurulmu olan Cogitonun en aza indirilmi odak
noktasndan ayrlmaz. Artk rahatlkla sanlabilir ki, beeri varln bir tr bilimsel davran
igds vardr: Bedenin tm karlarndan ayrlm bir tr bilimsel irade tasarmna inan,
Rnesanstan bu yana bilimler ile dinsel yasam arasnda gerekleen ok ynl bir alveriin
arka plann oluturur.16

Leibnizin, Aydnlanma ncesinin ve matematikilerin en byk dnrlerinden birinin
Descartesa ynelttii eletiri, tam da iin can alc noktasna temas etmektedir: Cogitoya
yani tarafsz, mutlak ve kesin bilin ilkesine ada Spinoza ile birlikte gerekletirilmi en
byk saldrdr bu. Leibnize gre Ansiklopedinin dorular ile yanllar, hurafeler, bo
inanlar, geleneksel halk bilgileri, doru ya da yanl bilgiler ve bilimler karmaasndan
olutuu dorudur. Eskiler ile Yenilerin savanda Leibniz, Spinozadan farkl olarak, Yenilerin
yannda grnmesine ramen, tm gcn, Ars Combinatoriasn, sonsuz kklkler ve
ihtimaller hesabn vs., Kartezyen olmayan bir esneklik retisine adam gibidir. Onun
indirgeme yntemi Descartesnki gibi ya hep ya hi ilkesine gre ilemez. Ansiklopedi,
aynen Dnyann kendisi gibi sonsuz bir karmdr. Doru bilgiler yanl bilgilerden en ufak
kukuda en fazla safray atma yoluyla ayklanamazlar. Descartesn hatas, elmalarn saysn
sonlu varsayyor olmasdr. Oysa elmalarn rmesi sonsuz kklklere kadar giden en az
iki ayrks dizi zerinde gerekleen, esas anlamyla atomik bir sretir. Tartlamaz bir
ekilde, Galilei ile makrokozmosa bakan insan gz, Loewenhoekin buluu mikroskop ile,
en kk bir su damlasnn iinde saysz canl varlkla karlatndan beri, fark
edilemeyecek kadar kklerin yeni sonsuzluuna, mikrokozmosun sonsuzluuna
evrilmitir. Tek tek elmalar boaltmak da bylece sonsuz bir sretir.17

Leibniz ile birlikte, bilimin farkedilemezler ile ilgisi balar. leride biyolojik dnyaya ynelen
doa bilimlerinin yolu ilk kez izilmektedir. Bu yol zerinde iki dev karlamann vuku
bulduundan sz edilebilir. Joseph Needhamn Bat uygarlna zg izofrenik bir
durum18 dedii, akn bir metafizik varl temellendiren tanrbilimsel dnya gr ile
Descartesn otomat dnya dncesi arasnda srekli bir yalpalama durumu bunlardan
birincisi ise, aknln alann ortadan kaldrarak tanrbilimsel dncenin hkimiyetini
kendine zg bir tarzda silip bitiren modern dncenin gzerghlarnn yer yer insan sorusu
ile karlat bir yalpalama hali ikincisidir. Bu ikinci durumu ileride Spinoza ile balayarak ele
almaya alacam.

Unutulmamal ki Leibnizin felsefesi Aydnlanmann en nemli aralarn kurma amacna
adanmt: Kesin matematiin iinde olaslklar alann amak, stelik Kombinasyonlar
Zanaatn, Borgesin nl labirentleri gibi yeniden ve yeniden rebilecek bir yntembilimi
erevelemek. Bylece Doa artk mikroskopik bir kavrama kavuabilir.19

Leibnizin, daha nce Descartes ile Spinozada yntemin esas amac olarak beliren kesinlik ile
ak-seiklie erime dncesine olduka zarif bir yaklamyla kar karyayz: Doru ile
yanln, kesin ile belirsizin, yle-bylenin, her trl bak asnca ekip evrilen
yaklatrmalarn (proximatio), asl nemlisi, aydnlk ile karanln girift bir karmaas olarak
kavranan bir Doann ve evren tasarmnn iine oulluk ve iliki ilkelerinin
yerletirilmesi bu zerafeti belirliyordu. Descartes kesinlik ve ak-seiklik konusunda tek bir
filtre uyguluyordu: Ya hep ya hi. Dalist dncenin ardalann oluturan ite bu filtreydi.
Oysa Leibnizin nerisi, filtrelerin kuramsal olarak sonsuz olmas gereken bir saysna ve
bunun Varlklarn Merdiveni (scala entium) zerinde bir bak as iinde dizilenerek
sonlandrlmasna dayanyordu. Buna gre, dorunun iindeki yanl, ak seiin iindeki
karmak, aydnln iindeki karanlk, belirlinin iindeki belirsizlik, ya hep ya hi ilkesine gre
asla ayklanamazd. Her yanl bilginin, her hurafenin, halk bilgeliinin ya da gemiin
mirasnn iinde, her zaman ayklanmas gereken, ya hep ya hi ilkesinin iddetinden
kurtarlmas gereken aydnlk bir alan, hi deilse bir aydnlanma alan vard. Bylece, Leibnizi
szgelimi baka bir uygarln dnce sistemiyle ilk kez ciddi, etnosantrik ya da
Avrupamerkezli bir meraktan uzaklaan, szgelimi in dnce sistemiyle ilgilenen ilk
dnr olarak buluyoruz.20

Leibniz, bilimlere, bylece yeni bir kavrama dikkat etmeyi, sayg duymay retmiti: Bak as.
Onun Monadolojisinin srr bak alarnn oulluunda yatmaktadr: Hepimiz ayn kentte
yayoruz; sabahleyin her birimiz kendi evinden dar karak, belli sokaklardan geerek, belli
meydanlar katederek, kentimizi hep belli bir perspektiften gryoruz. Kent ise, ite bu her
birimizin perspektiflerinin toplamndan baka bir ey deil. Dnyann, bir arada mmkn
olan perspektiflerin toplam olduu dncesi, elbette modern bilimlerin geometrisinin pek
katlanamad, hi deilse statik, Newtoncu, analitik bilim anlaynn bask altnda tuttuu bir
giriimdir. Leibnizci perspektif, yepyeni bir grelilik anlaynn mmkn olabileceini aa
karr: Rnesansn, neredeyse Tanrlatrlm bir insan zneletiren ve mutlak bak ona
balayarak temellendiren perspektif anlaynn yerine, oul perspektiflerin greliliini ve
buna balanan yepyeni bir zne-konumunu getirir. Kent, perspektifin bu yeni kavran
sayesinde, artk zneye gre deien gerekliini terk ederek, perspektiflerin aynasnda
znelerin dalmn gerekletiren dev bir diyagram haline gelir. Dnya artk zneye gre
deil, kendini znelemelere hep farkl biimlerde, alg ve bilme dzenlerinde sunan bir
grelilie sahiptir.21 Marksn ideoloji/bilim sorunsaln temellendirdiini
syleyebileceimiz anekdotu, bir kyl kulbesinde elbette bir saraydakinden farkl biimde
dnlr, Leibnizci perspektif dncesini ziyaret etmekten geri kalmaz. Kylnn sarayl
gibi dnmesi, akas, ideolojidir. Ancak, salt bir yanlsama, ya da yanltma dizgesi
olarak ideoloji ile bilimsel dnce arasndaki ayrm izgilerini ekmenin zorluu, yine bu
szlerden ve Leibniz perspektivizminden aa kar. bilim, ideoloji ad verilen eyle birlikte
dnyaya ynelik bir davran tr olma vasfn paylamaktan kanamayacaktr.22

4. Kandaki Kurtuk

Spinozann modeli ise kandaki kurtuun bak asnda dmlenir. Res cogitans, dnen-
bilinli varl ve kafatasnn iine hapsedilmi dnsellii askya alma grevini Descartesa
kar byk bir ciddiyetle stlenir. Kandaki kurtuun perspektifi, Doann tmnden o
kadar uzak, btnselliini kavramaktan o kadar uzaktr ki, incelemenin admlarnn
sonsuzluu neredeyse bir ebediyet gereksinimi olarak aa kar. Spinozaya gre, fizik,
Tanrnn gzyle olmazsa hi yoktur.23 Ancak, lumen naturalenin, zihnin doal nn her
insana sunduu, ancak tarihsel-meknsal snrllklar yznden kalabalklarn asla kullanma
gcne sahip olamadklar kavray gcnn ciddi bir tamirden geirilmesi ve bilginin dnyaya
yneltilmesi mmkndr ve bu ilem, Ethica iinde gerekletirilir.24

Spinoza dncesi yer yer siyasallat oranda, Tanrbilimsel dnya anlaynn en esasl
eletirisini ortaya atar. Dorudan doruya bilimsel dil ile anlatsal dil arasndaki bir
karlamadan yola kan Spinozac tartma, doru ile yanln, ak-seik olan ile kesin
olmayann kartlklarn bambaka bir temel zerinde greliletirir. lk kez, bir bilimsel dil
sorunuyla kar karya kalrz. Ama sorgulama, Kutsal Metinlere ynelik hermentiin
(hermeneutics) eletirisini takip etmektedir. Tanrbilimsel hermentik, yani tefsir (exegesis),
zellikle metaforlar kuramyla varlklarn yzn hep bulandrmakta, banalletirmekte, eksik
tasarmlar sistematik yanllar haline dntrmektedir. Spinozann amac, buna karn,
bilimsel- felsefi dnyay, yani akl gzyle kavranlan dnyay tanrbilim ve inanla
ynlendirilen dnya zerinde hkim klmak deildir asla. Onu gerek anlamyla ilk laik
dnr klan zellii, inancn krall ile bilginin kralln, birbirleri zerinde hkimiyet
kurmamaya, bu uurda kendi alanlarn tadilata tabi tutmaya davet etmesidir.25

Akas, bir bilgiyi insanlara iletmek iin iki yola bavuralabilir. Birincisi insanlarn aklna, mantn
ve bilimin yollaryla, muhtemelen matematik kesinliklerin kuruluuyla hitap etmektir. Ancak
insanlar, dnyasal hrslarnn, tutkularnn, korku ve umutlarnn basks altnda hep
kalabalklar (vulgus) halindedirler. Akln diliyle dnyaya bakarak kendini akln
ynlendirmesine brakmak eninde sonunda dnya iinde hemcinsleriyle ayn varoluu
ksmen olsa da paylamak zorunda olan felsefeci ya da bilim adam iin bile tamamlanamaz
bir projedir. Kutsal kitaplarn, edebiyatn, vlger anlayn yeni bir kabul sz konusudur bu
noktada. Kutsal kitaplar anlatlardan, buyruklardan, kendinden menkul mesajlardan rlm
bir anlatsal btnlktr ve doru-yanl eksenine, bilginin iletimine ve retilmesine
oturtulamaz. Onun alan, insanlar topluluk halinde birbirine balayacak zorunluluu kutsal
buyruklar araclyla iletmeye dayanr. Ahlak ve din inanlar alanna aittirler. Etik ise, bylece,
artk bilimler alanna dorudan dahil edilir.26

Spinozann tavr, bylece, ucu ak bir bilim anlayyla kapal bir dizge olarak tasarlanabilecek,
sistematik yanlsamalardan oluan bir vlger bilgiler alannn her birini, kendi ilevleri
asndan kavramaya ve meruiyetlerini tanmaya dayanmaktadr. Bilimin ve dinin (ya da
ahlakn, sanatn, edebiyatn da diyebiliriz gnmzden bakarsak) kendi sorumluluklarn
stlenmeleri ile Spinozann dncesi topik grnmnden syrlabilir ve hl gelecein
felsefesi olma ilevine yeniden davet edilebilir.27

Sonu Yerine: Sradan Bilimin yks

Vlgarizasyon, balangta bir 19. yzyl merak ve hastal olarak ortaya kar. Elbette bu yzyl,
bilimlerin ve teknik bulularn zaferinin adr, biyolojide hcrenin ve dokubilimin kefiyle
birlikte evrim kuramnn, fizikte elektromanyetizmin, kimyada ise elementlerin kuramlarnn
ortaya atldklar, gnmz dnyasna hi de yabanc olmayan tandk teknoloji grntlerinin
(buharla ileyen tatlar, demiryollar ve sinematorafi, ses ve grntnn fotorafik kayd
vb.) ortaya kt ad. Kendine ar gvenliydi ve bu uurda, Nietzschenin nerdii gibi
Tanr bile bir kenara braklabilirdi.28 19. yzyl ncesinin bululardan yana pek ansl
olmad kukusuz iddia edilemez. Ancak, bu yzyl, bulularn yepyeni mekanizmalarn ve
kurumlarn, farkl biimde rlm bir bilimsel-teknolojik dnya tasarmnn arkaplannn
nnde gerekletiriyordu. Tpta kliniin ve genel olarak doa bilimlerinde laboratuvarn ve
gzlemevinin douu btn bu bulular ve icatlar younlamasnn bambaka bir alanda
ileyen srrn verir. Modern tekno-bilimsel dnyann temelleri, zel bilim adamnn artk bir
rahip gibi hcresine, kiisel meknna ya da laboratuvarna kapanmad, kendini btn
tanrbilimsel mlahazalardan bak hissedebildii, Faust idealinin gerekleme dnyasdr
ayn zamanda.29 Yzyln sonlarna doru, Vilhelm von Humboldt, ideal bir Devlet aygt
olarak niversitenin varolu nedenini aa karan nl al sylevini verdiinde bilimin
kurumsallamas yolunda atlm olan admlarn tm btn gleriyle gzler nne serilir.30

Akademik zgrlk kendi bana herhangi bir deer iermez. Olsa olsa, bilimsel pratiklerin
sorgulanabilir hale getirilmesinin, yntembilimsel nyarglarn yzeye yayd kpklerin
datlmasnn bir n kouludur. Bilim dallarna disiplinler ad verilmesi bu adan
manidardr.31

iddet gdleri bilimsel pratiklere dardan eklenmez. Onlarn ortak bir kaynaktan geldiklerini
sylemek daha dorudur. Alfred North Whitehead: Tehlikeli olmak gelecein vazifesidir...
Uygarlktaki en byk ilerlemeler, iinde yer aldklar toplumlar batrmak iindirler.32

Bilimin iddetten sorumluluu, iddet aralarnn icadnn, retiminin ve idaresinin bilimsel
olarak yaplmasndan ok, modern dnyann nvelerinde reym halinde bulunan bir ilk
iddetin, ilk eitsizliin, ilkel farkllama ve blnmenin kaynan oluturmasdr. Yaznn
rahipler tarafndan icadnn bir anda karacahil bir tebalar toplumu yaratmas gibi, bilimsel
pratiklerin iinde her zaman tohum halinde bulunan bir gizli bilimin, akla ve
demokrasiye inanlan modern dnyada bile varln srdrmesi szkonusudur. Gizli bilim,
Hermesin bilimi, bysel pratiklerden hibir zaman uzak olmad eski dnyada rahipler ve
saray brokratlar kastnn zel iktidar kaynan oluturuyordu. Bugn sosyal bilimlerin daha
anlayl olmalar iin vaazedilen u nl hermentik yntemler gizli bilimden iki temel
kaynak aldlar: Birincisi Tanr sz olan, ya da Tanr szne irca edilen kutsal metinlerin
yorumlanmas ve tefsiri, tekiyse elbette, Tanrnn ya da tanrlarn, ve onlarn yeryzndeki
temsilcilerinin azndan kan yasa szlerinin yorumlanyd. Kelm, tefsir ve fkh, eninde
sonunda slamn da, hermentik gelenekten ne kadar etkilenmi olduunu davuruyorlar.33

Vlgarizasyon toplumlar bilgili klmak iin yaplmaz. Daha ok, bilim adamnn direnemedii bir
toplumsal istemin, bilimsel bulgular ve hesaplamalar indirgeyerek insanlarn hayal
glerine hitap etme arsnn zorunlu cevabdr. Bilgiye eriimi demokratikletirmek yle
dursun, kitle iletiimi alannda faaliyetini srdrr ve sylemin dzeni iinde geni bir dlama
alan oluturur.34

Spinozann vulgusu, insann dnyaya doru ynlenmesinin tek biiminin bilgi araclyla
olmadnn kendiliinden kantdr. Cehalet zerine dorudan iddet olarak uygulamaya
konulan militan ve Jakoben nitelikli modern eitim, bilimselliin gereklerinden ok, disiplin
mekanizmalarnn ve buyruklar dzeninin harekete geirilmesine dayandrlmtr. Modern,
zorunlu eitim aygt, Foucaultnun ve daha nice bakalarnn eletirel tartmalarnn
gsterdii gibi (kltrn her alannda zaten sorgulanmaya balanan) acaba bir eyler
retmekten nce, terbiye etmek amacna m amadedir?35

ncelikle Alman dealist dncesinin izlekleri zerinde harekete geirilen ve Beeri Bilimleri hl
koullandrmas beklenen Geisteswissenschaftenin hl srdrd belli bir safdil idealizmin
berisinde Polizeiwissenschaftenin, dari Bilimlerin her zaman hazr bulunduunu
unutmayalm...36

are olarak sunulabilecek bir Ynteme Hayr ise, ancak yzeydeki kp siler... Derindeki
atlan ve oradan patlayan yeni bir volkann bizi kar karya brakaca tehlikeyi
kuatmaz...37

Modern anlayn tehlikeye ak ynnde bilim, bilme isteminin zerinde kurulmu en iddetli
ve totaliter hkimiyet tr olarak beliriyor... Nietzsche: amzn bilimlerin zaferinin a
olduu iddia ediliyor. Oysa amz bilimsel yntem ad verilen eyin bilimler zerindeki
zaferinin adr...38

Vlgarizasyon, yani sradan bilim, medyatik bir dil kullanmak ile bir zamanlar Althusserin bilim
adamlarnn kendiliinden felsefesi/ideolojisi adn verdii srele eleir. Gnmzde
radikal ekolojist akmlarn bile, ister Zen takipiliine, isterse akln yoluna dorudan yeniden
alsn, ynteme hayr takibat iinde gsz dnceler haline dtkleri, basit bir literatr
taramasyla gzlemlenebilir.39

Klasik anlamyla bilim adam portresinin geirdii dnm de hesaba katlmaldr. Yzylmz
ncesinde ileci rahibe, yzyl balarndan itibaren meslek aydnna, yzylmzn imdisinde
ise departmanlara ayrlm bir bilimsel iblmnn dayatmasyla bir kariyer erbabna
dnen bilim adam, kendi mesleinin icrasnda artk bilimin Magnum Opuslaryla ilgisini
kaybetmek, raporlarn ve periyodiklerin diliyle, ksacas arptlm bir vlgarizasyonun diliyle
konumak zorundadr.40

Spinoza ve Leibniz, Aydnlanmann ncleri arasndaydlar. Ama Aydnlanmann yaplarndan
henz sorumlu olmayan bir adan imdiye doru seslendikleri de sylenebilir. Bu arda,
ncelikle bir uyar, ikinci olarak da bir g daveti seilebilir. Uyar, bilginin perspektifinin
Leibniz konusunda andmz kent metaforuyla ilikisinin yitip gidii zerinedir. Enformasyona
dntrelerek pazarlanabilir bir meta haline bile dntrlen bilgi, greliliin
postmodern yorumlarnn ortala salnmasyla birlikte, yaama ynelik olma niteliini ve
teki insan duygulanmlaryla i ie geecei oulculuu yitirme tehlikesiyle kar karyadr.
Bilgi Otoyollar, Paul Virilionun belirttii gibi, 19. yzyln demiryollarna sunduu belli bir
mhendislik tipinden, yani altyap ve gvenlii salama mhendisliinden yoksun olduu
iin, yaamn her alannda byk bir afallama durumuna, zerinde yaanacak panik,
depresyon ve felaketlere olduka aktr.

Bir de davetten sz edilebiliriz: Bat bilimi ad verilen eyin yz yllk devrimi, bu devrim
boyunca, nce sanayilemenin, ardndan enformasyonun doasna boyun emeye mecbur
brakld sreler dizisi, heterojen dnceler alann dlamakta, fikirler gnn
geililiklerini ortadan kaldrmaktadr. Sanat ve ahlak alanlar karsnda bamszlama, bu
alanlar da bamszlamaya sevketmi, bylece Bat uygarl kendi alt-alanlar tarafndan
tanmlanan bir geisiz alanlar dnyasna dnmtr.

Btn bunlara karn, fikirlerin g, gerek bu alanlar arasnda gerekse dnyann farkl
corafyalar arasnda yeniden salanabilir. Grnrde, bilimlerin alan yeni dinamizmini
ounlukla akademi dnda salayabilecektir.41

Notlar:

1 Nietzsche, modern dncede ve genel olarak felsefe alannda bir tr yntembilimsel
aknln karsna kar. Bilimsel dnce ve bilim adam tavrlar yntemin bilginin ve
bilimin kendisine aknlna ve emrediciliine terk edilmitir.

2 Michel Foucault, Les mots et les choses: une archologie des sciences humaines, Paris,
Gallimard, 1966, (s.312).

3 Walter Benjamin, Paul Kleenin bir iziminden hareketle, Tarih Felsefesi zerine Tezler,
Pasajlar iinde, Yap Kredi Yaynlar, 1994.

4 Jacques Lacan, Le sminaire, Livre XI, Les quatres concepts fondementaux de la psychanalyse,
Seuil, Paris, 1973, (s. 44-5). Buna gre, kesinlik (certitude) znenin yanltc, kandrc bir teki
konusunda emin olma arzusudur ve Cogitonun, daha dorusu Descartesn Varmnn
garantisinin peindedir.

5 Tragedyann Douunda Nietzsche, Sokratesi Euripidesin tragedya sahnesinde, ensesine
dikilen bir adam olarak sunar. Gzellik ve iyilik idealleri, Dionysosu yaam olumlamasn
sorgularken her zaman teoriann, bilinebilirliin alanna gnderirler nceden.

6 Michel Foucault, Collge de Francea giri konumasnda, bilimsel ya da felsefi sylemlere
dahil olmann bir tr dlama/ierme ilikisinde dmlendiini ve bilimler alanna ikin
iktidar yaplarnn her an devrede olduunun altn izer. Bkz. lordre du discours, Journal
International de Philosophie, 1982, Vol. 3, Novembre.

7 G steminde Nietzsche, Kantln, akln ahlaki karlara dayal pratik kullanm ile
kuramsal-bilisel alana, dolaysyla karlar ile gdlmeyen bir alana dayal kuramsal, ya
da saf kullanm arasnda yapt ayrm iddetle eletirir. Bilim alanndaki insan ura hibir
ekilde dnyasal karlardan ve bilme isteinden bamsz deildir. bkz. The Will to Power,
Cantor Books, (s. 451, 456, 598).

8 I. Kant, Critique de la Raison Pureden aktaran, Gilles Deleuze ve Flix Guattari, Quest-ce que la
philosophie?, Les ditions de Minuit, Paris, 1991, (s. 190).

9 nsan aklnn kesinlik ve gvenlik duygulanmlaryla ve buna balanan arzuyla zdelemesi,
modern dncenin temel varsaym olarak beliriyor. lgin olan, Descartesn bu
arzusundan balayan bir sre iinde, rasyonalist diye bilinen dnrlerden Spinozann bu
tutkuya kar kdr.

10 Karanlk Aydnlanma deyii ile belki Kanta kar Sade, Descartesa kar Spinozay, Hegele
kar Marks srebilirdik. Ancak, aktr ki Bat dnce tarihinin her annda Aydnlanma
projelerine elik eden ve tarihin koyu fonunu sorgulayan izgiler belirmekteydi.

11 Ansiklopedizm, 18. yzyl Aydnlanmasndaki arlna eriinceye kadar, esas olarak dlayc
ve tasnif edici bir yapya sahip deildi. Bilgiler, gelenekler, hurafeler ve dnceler
bulamalarnn tm olarak anlalan bir Ansiklopedi, kuramsal olarak ya sonlu (Bacon,
Descartes), ya da sonsuz (Spinoza, Leibniz) olarak alglanmt.

12 Regresyon, Michel Serresin gsterdii gibi, modern bilimsel dncenin temel stratejilerinden
biridir: yle bir emniyet noktasna kadar gerilemeliyim ki, Arkhimidesin nl kaldra
noktasna yerleerek tm bir evreni znenin etrafnda ekip evirecek gc bulaym. Kantn
kendi felsefesini Koperniki bir Devrim olarak grd nokta da buradadr: Daha nce zne
nesnenin etrafnda dnerken artk tm bir evren, nesne haline gelerek, znenin etrafnda
dnmeye balayacak... Bkz. Michel Serres, Herms, la traduction, Paris, 1974.

13 Leibnizde raksak ve yaknsak dizilerin rol zerine, bkz. Gilles Deleuze, Le pli: Leibniz et le
Baroque, Editions de Minuit, Paris, 1991.

14 G steminde, Nietzscheye gre, bilimadam tipinin tarihncesinde manastr keiinin
ilecilii ve kl krk yarcl yatar: nsann kendi zerinde uygulad iddet ile zdeleen
Manastr, Bilim dnyas iin bir hazrlk okuludur. Bkz. A.g.e. (s.534).

15 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.124-156).

16 bkz. Nietzsche, (A.g.e. s.237).

17 Descartesn dnemi ile Spinoza ve Leibnizin dnemi arasnda yer alan bu optik fark
konusunda bkz. Michel Serres, Le systme de Leibniz et ses modles mathmatiques, Presses
Universitaires de France, Paris, 1977.

18 Aktaranlar, Ilya Prigogine ve Isabelle Stengers, Dialog mit der Natur, Serie Piper, Mnchen,
1990, (s.34).

19 Mikroskopik kavray oulluklar arasndaki ilikinin resmedilmesi ve haritalatrlmas
olarak, gnmz biliminin yepyeni yollarn ncelemektedir. Bu konunun tartlmas iin
baknz, M. Serres, A.g.e., (s. 567-9).

20 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.65).

21 bkz. Gilles Deleuze, A.g.e. (s.65-7).

22 Louis Althusserin yol at ideoloji tartmalar erevesinde, hi deilse bilimsel olan ile
ideolojik olan arasndaki ayrmn pek de o kadar keskin olamayaca dncesi uyanmamazlk
edemezdi. Eninde sonunda Marksn Das Kapitali, alt balnn da gsterecei gibi, burjuva
iktisat ideolojisinin eletirisidir.

23 Spinoza sanki ben size yalnzca tutkularnz, duygusal dnyanz, idelerinizin ak ve
dzenleniini more geometrico, yani izgileri, dzlemleri ve hacimleri tarif ettiim gibi
anlatmakla yetinmedim, Tanry bile yle anlattm demektedir...

24 Tractatusun kuramsal olarak brakt boluklarn tm Ethicada, Spinozann yaam
sresince baslmam kitabnda, ksmen de gizli mektuplarnda doldurulmu olarak
bulunabilir.

25 De Emendatione Intellectus, Spinozann Ethicaya gemek zere yarm brakt ilk nemli
eserlerinden... Balk, Kavrama Gcmzn Tamirat diye de evrilebilir.

26 Spinozann Etikinin bir ahlak kitab olmaktan ok, neredeyse biyolojik bir evren modeli
zerine ina edilmi bir insan etiyolojisi olduu konusunda bkz. Gilles Deleuze ve Flix
Guattari, Mille plateaux: capitalisme et schizophrnie, Minuit, 1980, (s.347).

27 Felsefenin gelecee ynelii zerine bkz. Antonio Negri, The Savage Anomaly, MIT Press,
1992.

28 Martin Heidegger, Die Frage nach der Technik, Pfullingen, 1963, (s.20).

29 Faustun, giri blmnde Yeni Melek ile anmsatmaya abaladmz bir tr ilerleme
dncesiyle de zdeletirilebileceini unutmayalm.

30 Michel Foucaultnun almalar bizi, modern insan bilimlerinin arka plann anlamann, nc
Bilim Babalarnn eserlerinden ok, kurumsal yaplar oluturduu bir bilgi-iktidar diyagramna
bavurmaya gnderdiini kabul etmeye zorluyor.

31 bkz. Michel Foucault, La volont du savoir, Gallimard, Paris, 1976, (s.121).

32 Alfred North Whitehead, Science and the Modern World, New York, 1967, (s.91).

33 Spinozann Tractatus Theologicus Politicusu zel ile genel arasnda, Yahudiliin dinsel
tarihinin zeli ile evrensel bir Tanr dncesi arasndaki ba zerine biimlendirilmiti. Bu
yzden, slam tefsirinde hermentik bir gelenein gerek anlamyla varolup olmad, ya da
gnmzde, hatta bilimsel biimler altnda, asimile edilip edilmedii ayr bir tartma
konusudur.

34 bkz. M. Foucault, Lordre du discours, A.g.e., (s.37).

35 Gilles Deleuze ve F. Guattari, A.g.e. (s.112).

36 bkz. Michel Foucault, Omnes et singulatim: Vers une critique de la raison politique, Le Dbat
iinde, 1986 Novembre, Paris, (s.47).

37 Nietzsche, A.g.e., (s.354).

38 Paul Feyerabendin, Trkiyede de ok tartlan Against Methodu, ou zaman sanldnn
aksine, bir yntemsizlik nerisi deildir.

39 bkz. M. Heidegger, Les chemins qui ne mnent nulle part, Plon, Paris, 1977, (s. 5679).

40 Paul Virilio, Le danger daccidents sur les autoroutes dinformation, Le Monde
Diplomatique, Dcembre 1995.

41 Fikirlerin g modeli zerine yazlacak bir dnce tarihi olana stne, bkz. Jean-Pierre
Faye, Critique du langage et de lconomie narrative, Tel Quel, 1972.
























































nsz: Gilles Deleuze, ki Konferans
Ulus Baker
Gilles Deleuze'un sinema ve mzikle felsefi eseri erevesinde kurduu iliki olaanln dzlemini
ayor. Her filozof, her entellektel ve sonuta "herkes" mzik ve sinemayla belli bir iliki
iindedir, hatta sinema ve mzik stne yazp izmesi de normaldir. Adorno ve Bloch
mzisyendiler ve sinema kadar karmak bir elence endstrisinin kaprislerine boyun
eebilecek vakitleri olsayd, sanyorum pek ok dnr syleyeceklerini bu grsel-iitsel dil
araclyla iletmek isteyecekti. Deleuze gibi mzikten ve sinemadan retim asndan ok
uzakta seyreden bir filozofun bu alanlarla kurduu ilikinin olduka "zel" olabilmesi bu
adan manidardr.

Her eyden nce Deleuze'n (ama bu konuda zellikle Guattari'yi unutmamak gerekiyor)
mzikaliteye dair esasl bir gzleminden balamalyz: Heidegger sanat eserinin kkenini yine
sanat tanmlayacak bir ana mefhumda aryorken Deleuze bu kken sorunsaln bambaka bir
dzleme, kendi sevdii deyim yerindeyse bir "ikinlik dzlemine" tayarak "kken"
problemini zamanda bir ncelik olarak belirlemeye alr. Sorun eer mziin kkeninin
saptanmasysa bu kken mzikalite ncesinde olmaldr. Eer sinemann "kkenlerini"
aratryorsanz bunu geni bir kltr alannda, "hareket-imaj"n ncesi olarak tespit etmek
zorundasnz. Ksacas bir "ak" tasarlayabilmelisiniz. Ve bu ak her annda "yeni nedir"?
gibisinden Bergsoncu bir soruyu sordurmal size. Her durumda Deleuze ncesi filozoflarn,
zellikle de Heidegger'in soru tarzyla "kken" sorusu mzii ve sinemay yine kendi en
"gelimi" dillerinde, hatta en ileri tarzlarnda hazr nazr --ve belki unutulua bile itilmi-- bir
konumda yakalamaya abalamaktadr. Sinema imajlardr mzik ise seslerle terennm... Ama
hayr, Deleuze iin sinema bir "gstergebilim-ncesi", bir "imajlar-ncesidir": duygu-imajlar,
tutkular, drtler alannda cereyan etmeye balayan, tutkular konuan bir dil. Mzik ise bu
"nce"lerin en ilkellerinden biri olmaldr --en etkili, en ilkel, en tutkusal...

Bylece, ncelikle bir "mzikncesi" alan dnlr klma abas gsterebiliriz, ki Deleuze'n
mzik konusundaki abas tam da buna ynelikti: mziin gc son derecede "ilkel"
oluundan gelir. Neredeyse bir nakarattan ibarettir bu "nce": bir "ritornello" (ritournelle) ki
aslnda hibir anlam dile getirmek, hibir anlaty iermek zorunda deil. Nakarat mziin
"ncesi", "kayna", "esasdr".... Mezarlktan geen bir ocuun korkulu sl, kedeki sokak
kavalcsnn kendi etrafnda kurduu sesli alan, blge... Diyelim ki kular da byle terler,
dolaysyla buna mziin esas, z diyemeyiz. Bu tmyle yanl olurdu. Mzik ses bloklar
olarak ne ise odur ve ona kendi dndan kipler, tarzlar dayatmak mzik iindeki belli bir
tarihsel-toplumsal blgenin, Bat mziinin ii olmutur. Mzik her zaman bir "bir ey var"
hikayesidir: olunu gmen annenin l, orada bir ku, dalda tyor, kap gcrdyor, baba
fkeden kuduruyor... Ya da giderek doann kendisi --gneli bir gn var, kudurgan bir deniz
var...

Mzik her durumda bu "nce" ile ilikisini korumu ve zellikle Bat mziinde bir tr evrim
srecine girdiinde neredeyse her an geri ynelerek bu "kkenle" yeniden ve yeniden
hesaplamay bir an olsun dlamamtr. Geleneklerden bahsetmek bir mzikolog iin u
anda en kolay alma tarzdr. Ama onlara en iyi cevab mesela Avrupal Romani mzik grubu
Bratsch veriyor: biz "geleneksel" mzik yapmyoruz, ama bizim u an dinlediiniz mziimiz
bir gn zaten "gelenek" olacak... Bunu bir sanat kstahl olarak alglamamak, tam aksine
Romani mziin bu "modal" karakterli" kkensellikte ne kadar direttiini hatrlamak gerekir.
"Bu var..." tam anlamyla mziin "modaliter" unsurudur: Schopenhauer bir zamanlar
mziin mimetik zelliini yadsrken, bir kadnn alamasnn taklidinin sz konusu olmadn,
aksine kemanla kadnn aladn (Deleuze iin ise "birlikte aladn") sylemiti.

Ses en net snrdr. Snrlar grlebilirlik ile ilikili grnr daha ok. Oysa evlerimizde yalnzca
duvar ina etmeyiz, bitiikteki komumuzun evdeki konumalar duymamas da gerekir.
Mzikteki izolasyon en az sinemadaki kadraj kadar nemli bir sorundur. Ses her haliyle en az
grnt kadar mekansaldr ve bir araziyi igal eder. Mzik insandan nce de mmknd
nk Deleuze ile Guattari'nin aktardklar bir zoolojik anekdot, baz tc kularn arazilerine
giren bir saldrgan ile birlikte karlkl tmeye baladklarn, hangisi "iyi terse" dierinin
blgeyi terketmek zorunda olduunu gsteriyor: o halde ku tnde indirgenemez bir
"estetik deer" bulmak bir insanbiimcilik yanlgs deildir. "yi tmek" diye bir ey vardr ve
bu kular arasnda "karlatrmaldr". "Bu var... " dolaysyla bizi ncelikle doaya
gndermektedir ve belki de sanatmzn doaya gre gecikmilimize denk olduunu da
gsterir.

Sinemaya gelince, Deleuze'n bu konuda ok daha youn ve gerekten bir "sevgi eseri" olan bir
kitab var: Sinema 1-2: Hareket-maj, Zaman-maj... Buna gre balangta "yeni domu"
sinema, yakalayp yeniden retebildii hareketin bysne kaplm halde: arlo'nun mimi,
Griffith ve Eisenstein'in kurgular, ve sinema gerekten kendine ok gvenen bir "ruhsal
otomat" gibi iliyor. Daha ilk anlarndan itibaren kurgusal dilini ve geleneklerini, ekollerini
oluturuyor... Film ilk kuruluunda insanlarn eylem, faaliyet, maduriyet ve mcadelelerinin
filmidir. Ya da Eisenstein'in istedii gibi "kitlelerin"... Bu hareket-imajdr --sinemann saf
zgvenini davurur.

Derken byk sava gelir, aksiyona dayal sava filmleri bu sinema dilini ok gemeden
tketmitir bile. Ykm altndaki Avrupa'da, zellikle talya'da insanlarn, solcu filan bile
olsalar, insann kendi eylemiyle dnyay deitirebileceine gveni pek kalmamtr. nsani
alan artk gnlk hayatn laka, tesadfi, zaman iinde beliren anlarndadr: bir gezinti, bir
tanklklar silsilesi, doayla ya da sokaklarla bir babaalk... Sinema bylece aktaliteden ya
da hafzadan yola karak yepyeni bir tarz oluturmaktadr: zaman-imaj... Yeni-Gerekilikten
itibaren imaj artk saf optik-sesli terkiplerden oluacaktr --oradan da Fransz Yeni-Dalgasna,
giderek Amerikan bamsz sinemasna kadar. Deleuze her iki imaj tipinin dalmlarn,
ortaklklarn ve birbirlerini dlama tarzlarn inceler. Sonuta grebildiimiz ey, imajlarn ve
seslerin (grsel-iitsel ortamn) "kendiliklerden" ok "yeinliklerden" kurulmu olduklardr.
majlarn bir iddeti, seyrelme ve younlamalar vardr, ama "kendileri var" diyemeyiz. maj
da tpk mzikteki ses gibi kendi bana durmak iin zel bir bestelemeye tabi tutulmaldr.
Godard'n syledii gibi "doru imajlar" yoktur, "yalnzca" imajlar vardr ve onlarn ayakta
tutulmalar gerekir.

Gilles Deleuze'n "ilgi alanlar" arasnda sinema ile mziin zel bir yer tutmasnn bir tesadften,
kendi deyiiyle salt bir rastlamadan ibaret olmadn dnyoruz. Mzik de sinema da
kendi alanlarnda dnen-imalatlardr.





nsz Gilles Deleuze, Spinoza zerine Alt Ders
Ulus Baker
ada Fransz filozoflarndan Gilles Deleuze'n 1972 ile 1986 arasnda zellikle Vincennes'de
verdii derslerin bant zmleri, o dnemde dersleri takip eden mzisyen Richard Pinhas ve
arkadalar tarafndan 1996 yazndan itibaren gerekletirildi ve Franszca, ngilizce ve
spanyolca olarak http://www.imaginet.fr/deleuze adresli DeleuzeWeb sitesine yerletirildi.
Spinoza dersleri balkl ilk seri http://aries.gisam. metu.edu.tr adresindeki krotonomedya
web sitesinde Trke olarak ksmen yer alyor. Elinizdeki ilk kitap olan Spinoza stne On Bir
Ders, Kant ve Leibniz zerine, ardndan da sinema, kapitalizm ve izofreni stne dersler
krotonomedya-teki Yaynlar ibirliiyle yaynlanacak bir kitaplar dizisi halinde devam
ettirilecek.

Deleuze 'n bu konularda yaynlanm kitaplarnn yan sra Vincennes Dersleri, konuma ritmiyle
(ve srmelerle rencilerin mdahalelerini de ierecek ekilde) tercme edildi. Bu yzden
bir kitap biimini almasnn olduka zor olduu kabul edilmeli. Bir kitapta gerekli olmayan
tekrarlarn fazlal metnin okunmasn ayrca skc ve zor bir hale getirebilir. Btn bunlara
ek olarak, banttan zlemeyen szckler ve cmleler de bolca bulunuyor. Buna karn,
Deleuze gibi bir dnrn hem kendi felsefesini hem de Spinoza, Kant, Leibniz, Bergson gibi
filozoflarn felsefelerini anlatrken ve aklarken gsterdii byk zarafet ve sadelik, bu
metinleri yaynlamak dorultusundaki fikrimizi pekitiriyor.

Bu ilk kitap, Deleuze gibi bir filozofun hep savunduu bir abay somutlatrmak zere yaynland:
Felsefeyi sokaktaki insana, renciye, iiye, meslek insanna indirmek... Bu, post-modern
yzeyselliin anda ok daha byk bir nem tayor. Bazen bir felsefeye sahip olmak,
felsefe yapmak ok gndelik bir pratiin paras olabiliyor. Bu onun yaayan insanlara
sevdirilebilmesinden geebilir. Felsefeyi hem bir "kavramlar yaratm" sreci hem de
kavramlarla dnmek diye tanmladnzda onun biri profesyonel, akademik; teki sradan
insanlara ynelik olmak zere iki okuma tarznn kesitii noktada anlam kazanacan kabul
etmek gerekir. Elinizdeki metinler bizce bunu ksmen de olsa baarabiliyorlar.




nsz Gilles Deleuze, Kant zerine Drt Ders
Ulus Baker
teki Yaynlar, Eyll 2000

Fransz filozof Gilles Deleuze'n Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitabn Kant stne Drt Ders
oluturuyor. Immanuel Kant, Spinoza, Nietzsche ve Bergson'un aksine Deleuze'n felsefi
mayasnda dorudan etkili olmayan, pek ok vesileyle "sevmediini" belirttii bir filozof. Buna
ramen, Deleuze'n felsefenin "kavramlar imalat", belki de zanaatl olduu
dorultusundaki dncesi, tarihin en nemli dnrlerinden biri olan Kant', ileride ayn dizi
erevesinde yine Deleuze'n dersler dizisini yaynlayacamz Leibniz gibi gndeme almasna
sebep olmu. Felsefesinin yneliminin "Platonculuu tersine evirmek" olduunu defalarca
vurgulayan Deleuze, Kant'n felsefi mimarisinde en azndan birka kavramsal izgi boyunca
sz konusu ynelime rastlam grnyor.

Derslerde en etkileyici olan taraf, tpk Spinoza konusunda olduu gibi, bir filozofun "havasnn" ve
kavramlarnn "huyunun" ok belirgin bir ekilde devreye sokulmas. Hissedebiliyo ruz ki, Kant
felsefesi, "her tarafa mahkemeler dikerek" ilerlemektedir ta ki yallk eseri Yarg Gcnn
Eletirisi 'nde yolunu yitirene dek. Ama bu yolunu yitiri yarglama yetisinde "a priori"
ilkelerin ve kategorilerin salam temellerini kaybetmesi Kant felsefesinin en gl yan
olarak sunuluyor.

Dikkate deer ikinci nokta, Deleuze'n Kant'n "kategoriler" retisine getirdii yorumun
zgnl. Buna gre kategoriler "zorunlu ve evrensel" olan, dolaysyla her eye atfedilebilir
yklemler: rastlant, zorunluluk, birlik, okluk, vesaire. Kategorilerin byle bir tanm Aristo'da
da vard oysa. Kant'n Deleuze'n ok iyi yakalad zgnl, Aristo'da kategorilere dahil
olan "zaman" ile "mekn" kategorilerin dnda brakm olmasndan kaynaklanyor. Niin?
nk zaman ile mekn artk znelliin kurulu imkn olarak deerlendirilmelidir. Bunlar bir
nermeler mantnn, ya da cebirinin paras olmaktan karlmal, Kant'n "Benim Koperniki
Devrimim" adn verdii dorultuda dnyann almnn koullar haline getirilmelidirler.

Zaman ile meknn birer kategori olmaktan karlp varolu koullar haline getirilmesi modern
felsefenin ve fenomeno-lojinin balamasna tekabl ediyor. Yaantnn, deneyimin koullar
nelerdir trnden bir sorudur bu. Ve ilk kez Kant tarafndan sorulmutur.

Kant stne Drt Ders, sylediimiz gibi krotonomedya ile teki Yaynlar'nn ibirliiyle
hazrladmz 12 kitaplk Deleuze, Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitab. Bu kitab srayla
Leibniz stne Dersler (iki kitap), Bergson ve Sinema, Kapitalizm ve izofreni (7 kitap) takip
edecek. Deleuze'n Vincennes'deki derslerinin kapsamnda yer alan bir dersler dizisini de
katmak istiyoruz Jean-Franois Lyotard'n Nietzsche stne Alt Ders'i Elinizdeki kitabn bir
blm krotonomedya web sayfasnda bulunuyor
(http://korotonomedya.gisam.metu.edu.tr). Orijinali ise Richard Pinhas tarafndan hazrlanan
Deleuze-Web sitesinde bulunabilir (http://www.imaginet.fr/deleuze)


Neden Biz, Mzisyen Olmayanlar? /Gilles Deleuze
eviren: Ulus Baker
Pierre Boulez'in uygulad seme yntemi nmze be mzik eseri kard. Bu eserler arasndaki
ilikiler ne bir ecere ne de bir bamllk; bu eserlerinden birinden tekine bir ilerleme izgisi
ya da bir evrim sz konusu deil. Daha ok sanki bu eserle semi-aleatoirement seilmiler ve
birbirleriyle reaksiyona girecekleri bir ember oluturuyorlar. Bylece, yalnzca bu be eser
iin geerli olan zel bir mzikal zaman profilini ekip alabileceiniz bir sanal ilikiler kmesi
dokunuyor. Pekala Boulez'in baka drt be eser semi olabileceini kavrayabiliriz: o
durumda elimizde baka bir ember, baka reaksiyonlar ve ilikiler, mzikal zamann veya
zamandan farkl baka bir deikenin baka bir biricik profili olurdu. Bu bir genelletirme
yntemi deil. Mzik rnekleri olarak seilen eserlerden yola karak "ite, mzikal zaman bu"
dedirtecek soyut bir zaman kavramna ykselmek sz konusu deil. Belirli koullar iinde
belirlenmi kstl emberlerden yola karak zamann zel profillerini tretmek, sonra da bu
profilleri stste koyarak gerek bir deikenler haritasna ulamak gerekiyor; ve bu yntem
mzikle ilgili olduu gibi binlerce baka eyi de ilgilendirebilir.

Boulez'in kesin olarak belirledii emberde zamann zel profili asla mzikal zaman sorununu
tketecei iddias tamyor. Grmtk ki atml bir zamandan atml olmayan bir zaman tr
kyordu ve bu atml olmayan zaman yeni bir atmlama biimine varyordu. Ligeti'den gelen
1 no'lu eser belli bir atm boyunca atml olmayan bir zaman monte ediyordu; 2, 3 ve 4
numaral eserler bu atml olmayan zamann farkl grnmlerini gelitiriyor veya
gsteriyorlard; Carter'n 5 numaral son eseri ise atml olmayan zamandan yola karak
orijinal, ok zel, ok yeni bir atm biimini nasl bulabileceimizi gsteriyordu.

Atml zaman, atml olmayan zaman; bunlar tmyle mzikal, ama ayn zamanda bambaka bir
ey de. Sorun atml olmayan zamann tam tamna ne olduunu bilmek. Biraz da Proust'un
"saf haliyle birazck zaman" adn verdii eye tekabl eden bir yzergezer zaman tr. En
apak, en dolaysz karakteri bakmndan, atml olmayan dediimiz bu zamann sre
olduunu, l ister dzenli, isterse dzensiz, ister basit ister karmak olsun lnn elinden
kurtulmu bir zaman olduunu sylemeliyiz. Atml olmayan bir zaman karmza her eyden
nce trde olmayan, niteliksel, birbirleriyle kesimeyen bir sreler oulluu karr. Bunlar
birbirlerine nasl eklemlenecekler, nk akas en genel ve klasik zme varmay
hedeflemitik. Bu da btn hayati srelere ortak bir ly ya da ll bir kadans atfetmeyi
zihnimize brakmaya dayanan en genel ve klasik zme bavurmay herhalde
reddettiimiizden buunlar nasl eklemleyeceiz birbirleriyle. Ta batan byle bir zm tkal
grnyor.

Tmyle farkl bir alan gidersek gnmzn biyologlar ritimlerden bahsederken benzer sorularla
karlayorlar diye dnyorum. Onlar da trde olmayan ritimlerin birletirici bir biimin
ynetimi altna girerek eklemlenebileceklerini inanmay reddediyorlar. Hayat ritimlerinin,
mesela 24 saatlik ritimlerin eklemlenmelerini onlar biraraya getirecek bir stn biimle,
hatta daha temel srelerin dzenli veya dzensiz bir sekansyla aklamaya almyorlar. Bu
eklemlenmeleri hepten bambaka bir yerde, hayat-alt, hayat-berisi, heterojen (trde
olmayan) sistemleri katedebilen molekler titreim-yaratclar (oscillateur) nfusu adn
verdikleri eyde, yani elendirilmi titreimli molekllerde aryorlar --ki bunlar da bu srete,
ayr ayr kmeleri ve sreleri katetmeye giriecekler. Eklemleme birletirilebilir ya da
birletirici bir biime bal olmad gibi, metrik, kadansl, dzenli ya da dzensiz herhangi bir
lye bal da deildir. Farkl katmanlarda ve farkl ritimlerde salverilmi baz molekl
iftlerinin faaliyetlerine baldr. Mzikte de benzeri bir keiften bahsedilebilmesi salt bir
metafor deildir: notalar ya da saf tonlar yerine ses moleklleri. Tmyle heterojen ritim
katmanlarn, ritim katmanlarn katedebilecek elenmi ses moleklleri. te atml-olmayan
zamann ilk belirlenimi bu. Bir zneye (Ben), hatta bir biimle maddenin kombinasyonuna
atfedilmeyecek belli bir bireyleme tipi var. Bir manzara, bir olay, gnn bir saati, bir hayat ya
da bir hayat paras... bunlar baka trl ilerler. Mzikteki bireyletirme sorununun,
kukusuz ok karmak olmakla birlikte, bu ikinci paradoksal bireylemeler tipinde olduunu
hissediyorum. Bir cmlenin, mzikte kk bir cmleciin bireylemesi denen ey nedir? En
ilkel seviyeden, grnke en kolay olanndanyola kmak istiyorum. Bir mziin bize bir
manzara hatrlatt olur. te Proust'daki o nl Swann sahnesi: Boulogne Korusu ve
Vinteuil'n minik cmlesi. ster armla, ister sinestezi denen olgularla seslerin renkleri
hatrlatt da olur. Son olarak, operalardaki motiflerin kiilere balandklar, mesela bir
Wagner motifinin bir kiiye iaret etmeye hasredildii de olur. Byle bir dinleme tarz bo ya
da nemsiz deildir; belki belli bir gerilim azaltma dzeyinden buradan gemek de gerekir,
ama bunun yeterli olmadn herkes biliyor. nk, daha gergin bir dzeyde, manzaraya
gnderen artk ses olmay brakr, aksine mzik bizzat ierdii tam anlamyla sesli bir
manzaray kuatr (Lizst'te olduu gibi). Bu renk mefhumu iin de sylenebilir ve srelerin,
ritimlerin, daha somut olarak tnlarn bizzat kendilerinin renklerden, grlebilir renklerle
rtmeye gelen ve grlebilir renklerle ayn sratlere ve ayn geilere sahip olmayan tam
anlamyla sesli renklerden olutuu dnlebilir. nc mefhum, yani kiilik iin de yle.
Operada belli bir kiilikle balantl motifler ele alnabilir; ama Wagner motifleri yalnz d bir
kiilie balanmakla kalmazlar, dnrler, atml olmayan, dalgalanan bir zamanda zerk bir
hayat kazanrlar ve bylece bizzat kendileri, kendi balarna, mziin iinde kuatlm
kiilikler haline gelirler.

Bu farkl mefhum, sesli manzaralar, duyulabilir renkler, ritmik kiilikler bylece altnda atml
olmayan bir zamann ok zel tipten bireylemelerini rettii grnmler olarak beliriyorlar.

Sanyorum hibir bakmdan madde-biim terimleriyle dnmemek durumundayz. O kadar ki,
basitten karmaa giden hiyerariye, madde-hayat-ruha hemen btn alanlarda inanmay
ardmzda brakm bulunuyoruz. Hatta hayatn maddenin bir basitlemesi olduunu bile
dnmz; hayat ritimlerinin birliklerini ruhsal bir kuvvette deil, aksine molekler
elemelerde bulacaklarna inanlabilir. Btn bu madde-biim hiyerarisi, daha az ya da daha
ok ilkel olan bir madde ve daha az ya da daha ok bilgili olan bir sesli biim; dinlemeyi
braktmz ve bestecilerin retmeyi brakt eyler tam da bunlar deil mi? Burada oluan,
ok iyi ilenmi bir ses malzemesidir, bir biimi alacak ilkel bir madde deildir artk. Ve
eletirme bu ok iyi ilenmi sesli malzeme ile kendi balarna sesli olmayan, ama onlar
deerlendirilebilir klan malzemeyle sesli ya da duyulabilir hale gelen biimler arasndadr.
te Debussy, Dialogue du vent et de la mer (Rzgarla Denizin Diyalou). Malzeme kendi
bana duyulabilir olmayan bir gc, yani zaman, sreyi, hatta yeinlii duyulur klmak iin
oradadr. Madde-biim iftinin yerine malzeme-gler ifti gemektedir.

Boulez: Eclat. ok iyi ilenmi olan btn bu sesli malzeme, sesleri gidererek, kendi kendilerine
sesli olmayan, biri genel olarak retimin zaman, dieri genel olarak dnmenin zaman diye
tanmlanm iki zaman hissedilebilir ve iitilebilir klmak iin yaplmt. Demek ki basit
madde-maddeyi biimlendiren sesli biim iftinin yerine ilenmi bir malzeme ile ancak bu
malzeme sayesinde alglanabilir olacak farkedilemez gler elendirmesi geiyor. O halde
mzik sadece mzisyenlerin ii deil, nk dlayc ve temel unsuru artk yalnzca ses deil.
Kulland unsur besteci tarafndan ilenmi sesli malzemenin alglanabilir klaca sesli
olmayan glerin toplamdr; yle ki bu gler arasndaki farklar, bu glerin btn
diferansiyel oyunlar da orada alglanabilecektir. Hepimiz benzer meselelerle kar karyayz.
Mesela felsefede: klasik felsefe nne bir tr ilkel dnce maddesi, bir ak koyuyor ve
bunun kavramlara veya kategorilere tabi klnmasna abalyordu. Ama gitgide, filozoflar
kendi balarna dnlebilir olmayan gleri hissedilebilir klmak iin son derecede karmak
bir dnce malzemesini ilemeye altlar.

Mutlak kulak yoktur; sorun imkansz bir kulaa sahip olmaktr --kendi balarna duyulabilir
olmayan kuvvetleri duyulabilir klmak. Felsefede de sz konusu olan imkansz bir dncedir,
yani dnlebilir olmayan gleri son derecede karmak bir dnceler malzemesiyle
dnlebilir klmak.
































Ylmaz Gney Sinemasnn Bir zellii stne
Ulus Baker
Ylmaz Gney sinematografisini ayrdeden bir zellii, "vurdulu krdl" ("irkin Kral" dnemi mi?)
diye tanmlanan ilk filimleriyle Umut, Arkada gibi filmleriyle balayan sonraki sre arasnda
yaplan btn ayrmlarn tesinde yer alan srekliliidir. Bu sreklilik ayn zamanda modern
politik sinema ad verilebilecek ve Gney'in bir taraftan Latin Amerikan sinemasyla, te
yandan Rocha gibi etno-poetik belgeselcilerle paylat bir filmografik tarza cevap veriyor. Bu
tarz politikann en kolay belki de nc Dnya'da farkedilebilen ok zel bir grnmn
dorudan paylamasyla kavranabilir. erdii Romantizm etkisi, Yeilam klielerinden pek de
uzak olmad filimlerde bile politik yaam konusundaki bu gl ierii hissettirebilir.

Sinema politik konulara dorudan el att zaman klasik edebiyatn yaptn yapar: orada kiisel,
ailevi, zel meseleler ile kamusal, politik meseleler arasnda bir ayrm, aradaki geiler ne
kadar youn olursa olsun korunur. Bir snr ya da eik sz konusudur. Griffith sinemas ok
erken bir dnemde Bir Millet Uyanyor adl (bu adda en az iki kt filmin Trk sinemasnda da
ekilmi olduunu hatrlayn) bir film ile belki de ilk kez sinemay politik alana yneltir. Bu, ad
stnde, kendi zel yaamlarn ve meselelerini srdren insanlar oulluunun bir birlik,
politik bir idealler federasyonu oluturmalarnn yksdr ve bir "uyanma" hali olarak temsil
edilir. Politik sinemann klasik paradigmalarndan birini oluturan Sovyet Devrim sinemas,
daha karmak, diyalektik kurulu iinde, Bir'den ok'a (Eisenstein), zel'den Genel'e
(Pudovkin), yani politik alana geii sramalar halinde diyalektik olarak kurgular. Devrim
koullar Eski ile Yeni'nin (Eisenstein'n bu anlama gelen Staroye i Novoye filmi ayn zamanda
teki adyla, Genel izgi ile de anlmal) zamansal ayrmn, Yeni'nin Eski'den kopuunu o
kadar byk bir gle vurgulamaktadr ki, bir alandan tekine srama aslidir ve politik
sinemann (daha dorusu sinemann politik yannn) temelini oluturur. Eski ve Yeni'ye ilikin
olarak yazd notlarda Eisenstein, filimdeki nl "st makinas"n sramann sembolik
momenti, eski ve geleneksel ekonomik yaamn altst olduu an ve modern, makinelemi
retimin kollektif benimsenmesinin bir ayrac olarak ele alr. Eisenstein, Griffith'in paralel-
alternatif denen kurgu anlayn eletirirken tesine gemeyi de nerir Griffith'de zel
yaamlar paralel ve kesien sekanslar halinde rgtlenerek birbirleriyle buluup birbirlerini
iterler, karlkl geilerle ivmelenerek konumlardan baka konumlara, bireyselden kollektife,
kiiselden politie geii salarlar. Bylece, zel yaamlar politik kariyerlerden ve
yaantlardan ayr tutularak kiisel ile politik alanlar arasndaki snrlar korunur. Oysa,
Eisenstein tm "ama" doktrinine ramen, diyalektiin Eski'den Yeni'ye arpc sramalarla
geiini kendi sinematografisinin merkezi haline getirir. stedii bir "dnce" sinemasdr --
yalnzca "bilinlendirme" peinde deildir; bilinlenme ve farkna varma anlarn abartarak
(atraksiyonlar kurgusu diyordu buna) seyirciyi "dnme", "hissetme" ve "coku"
yaantlarna ykseltmeyi nerir. Forml, "beyne yumruk gibi inen" bir sinemadr.

Griffith'de genellikle kiisel bir mesele olarak kalan yoksulluun aslnda kollektif, snfsal bir olgu
olduunu Eisenstein'la reniriz. Ama dorudan doruya yeni bir sorunla da karlarz:
Romantik Novalis'in deyiiyle, "hangi byk sava, hangi byk crm, hangi devrim ayn
zamanda benim kiisel bir meselem deildir ki?" Politik olanla kiisel olan arasndaki ayrm,
kh "bilinlenerek" zelden politie geme, kh bireylerin kollektifleerek siyasal alan
oluturmas tarznda bylece klasik diyebileceimiz politik edebiyata ve sinemaya damgasn
vurmaktadr. Bylece orada Devrimlerin ve Milletlerin tarihiyle karlarz.

Ama bu Tarih (ki byk harfledir) politikaya olsa olsa Byk Adamlar (Napolon, Cromwell,
krallar, Devrim liderleri stne saysz kitap ve film) baheder. Diyalektik ve Hegelcidir. Ya da
"kk adamlar"n gelierek, bilinlenerek politiklemelerini garanti eder. En gelimi "politik"
halinde, Eisenstein ile Brecht'te olduu gibi, izleyiciyi kh grntnn patetik etkisiyle, kh
zdelemenin krlmasyla "dnmeye" sevkeder. Ama politik faaliyetin en esasl
grnmlerinden birini yakalayamaz: oulluklar olarak politik znelerin, kalabalklarn ayn
zamanda kiisel ya da bireysel faaliyetlerinin, karlarnn peinde olan bireyler de
olduklarn...

Bylece klasik politik edebiyat ile sinema bizi bireyselden kollektife, kiiselden politie, Eski'den
Yeni'ye geen toplumsal tiplerle tantrr. Frank Capra'nn politik hmanizmi, zel yaamnda
saf ve sradan, filmin ilerleyii boyunca nedensizce deierek politik bilince ve etkiye kavuan
bireyin yksdr. Ayn ekilde Pudovkin'in Ana filminde (ona kaynaklk eden Gorki'nin
romannda olduu gibi) anne balangta kendi geleneksel, dar dnyasnda, olunu
saknmaktan ve korumaktan baka hibir ey dnemez bir halde (anne sevgisi)
hapsolmutu; olunun davasnn ne olduundan haberdar bile deildi; derken birka "gl"
grnt, ylesine sessizce, mthi bir uyarma gcyle onu cokulandracak ve eskiye ait tm
deerleri terkedecektir. Bu Ana'nn bilinlenme ve olunun yerine geme yksdr.
Amerika'dan bir rnek, Ford'un Gazap zmleri de (tpk Steinbeck'in romannda olduu gibi),
bambaka sinematografik tarzlarda ayn yky anlatr: bu kez bilinli olan, "aydnlk gren"
annedir ve oul kendi kiisel dnyasyla snrldr --byk kriz aileyi zdke geleneksel
dayanaklarn birer birer yitiren anne ker, artk yerini oluna brakacaktr.

Byyerek ya da deneyim kazanarak olgunlamak klasik edebiyatta ve sinemada trajik biimi
garantiler. Farkna varma annn cokusal gc, ne kadar eitli, tekrarl ve srarl olursa olsun,
bu tr bir eserin ebedi araydr. Ama herey ayn zamanda yozlamaya pek yatkndr:
bylece politik film kt aksiyon filimlerine ekim, kadraj ve montaj tekniklerini, en kts
btnyle imajlarn sunabilir. Bernardo Bertolucci ya da Rosi en kt filimlerini zel yaam
alan ile politik olaylar arasndaki snrlar koruduklar zaman yapmlard. Film politik ya da
deil, herhangi bir olguyu olay halinde kurmak, yklemek istedike, orada politika apayr bir
biimsel z, gnlk yaamdan kopulduu lde olanak kazanan bir faaliyet tr haline
gelecektir. Bu Marx'n "oysa dnyay deitirmek gerekir" sznn mmkn yorumlarndan
yalnzca birinde skmak anlamna geliyor.

Filozof Gilles Deleuze, kar kutba "littrature mineure", aznlk edebiyat adn verdii eyi
yerletiriyordu. Burada artk kiisel olan her ey politik, politik olan her ey de kiiseldir. Bu
sayede Kafka "aile" makinesini "Devlet" makinesiyle, brokratik aygtla e-uzaml bir mekana
ve zamana tayabilir; Virginia Woolf kadnn ok "kiisel" dnyasnn nasl da kentin,
metropoln ve dnyann bakentlerinin btn noktalaryla birlikte titreebildiini gsterebilir;
giderek Sovyet sinemac Dziga Vertov, Eisenstein'nkiyle kartlaan kurgu doktrini
dorultusunda, herhangi bir yerde ekilen imajn baka herhangi bir yerde ve zamanda
ekilen imajla e-titreime gemesini salayabilir. Bu roman, bu edebiyat ve bu sinema artk
biteviye ileyen tek bir plan zerine yerleecek, eserin btnn srekli bir yeinlikler trans
halinde tutacaktr.

"Aznlk sinemas" da, ayn ekilde kiisel, zel olann ayn zamanda pekl politik (tersi de geerli)
olduunu terennm eden sinemadr. Bu sinema daha ok imajlarnn kaynanda deil
etkilerinde ilemektedir. Klasik politik sinema geileri ve bilinlenme hallerini kurgularken
garantiledii zel alan ile kamusal alann ayrl, zel alann dokunulmazlna,
dokunulduunda ise mutlaka bir ktln ortadan kaldrlmas adna dokunulabileceine
duyulan demokratik bir fikre balanyordu. Oysa hepimiz biliriz, politika ne garantili ne de
gvenli bir faaliyet alandr. Her eyin pamuk ipliine bal olduu, hibir eyin
ngrlemedii, kamusalla verilen garantilerin ancak birtakm yzeysel zgrlkler alann
retebildii bir ortamdr. Bu iktidardan yoksun bir politikadr nk eer Foucault'nun birka
derin gzlemine gz atarsak, "iktidar meseleleri"nin esas yeri olarak grmeye altmz
parlamenter, demokratik ve medyatik politika tezgahlar, tpk "Siyaset Meydan" gibi
ovlarda, son olarak taraflar ayrdetmeksizin Ylmaz Gney stne medyada bu aralar
balatlm tartmada olduu gibi, aslnda toplumlar ve kitleri muktedir klmak yle dursun,
tam aksine bizi kendi kuvvetlerimizden koparan oluumlardr. O zaman, baka bir politika ve
baka bir iktidar mefhumu retmek gerekir: orada artk iktidar boyun eenlerin oluturduu
dayanaklarda aranabilir --"kk adamlar", gndelik hayatn dzenleme yetenekleri yokken
dnyay deitirmeye kalkanlar, karizmalarn rutinlemesi, feodalitenin modern yaamdaki
glnlkleri (biraz Zrt Aa filminin, o da yzeysel, vermeye alt gibi); btn bunlar
kk iktidar oyunlarnn kk kirli ilerle, ak mek meseleleriyle nasl da i ie gemi
olduklar hissini uyandrr. Politik herhangi bir eserin iktidara ilikin belli bir fikirle ilgili zorunlu
olarak bir tasavvura sahip olmas gerektii lde, iktidarn bu yeni imaj modern politik
sinemada esastr; zellikle de Ylmaz Gney sinemasnda...

te byle bir fikir grntlerin fikri halinde Ylmaz Gney sinemasna belki de ilk batan szabilmi
olmaldr. Trk solunun bir zamanlar ky romanlarndan ve filimlerinden devrald bir klie
vard: sanki ierii "sosyal" olmayan herhangi bir ey mmknm gibi "sosyal ierikli" ad
verilen kitaplar veya filimler... Bir tarafta "sosyal" te tarafta kiisel iler... Hi dnlmedi ki,
sosyal veya kiisel hibir varolu alan yekdierinden arnm deildir ve birlikte, e zamanl,
hatta giderek e anlaml ilemektedirler. Bu "sosyal ierikli" eserler damgalarn tpk
reklamlar gibi tamadka, baka bir deyile toplumsal olarak genelgeer kanaatlarla
bulumadka elbette hi de yle deildiler. Ylmaz Gney'in de pek sevdii tek kelimelik film
adlar bu "sosyal ierik" meselesi dorultusunda geliti ve aktivist yaamn birtakm genel
metaforlarn oluturdu --tabii ki Ylmaz Gney'de btnyle ieriini deitirerek...

En kts, gnmz "konuan" ve "yazan" insanlarnn, hangi taraftan olurlarsa olsunlar, bir
"ayrdetme" merakn gitgide daha da abartmalardr: iyi slam siyasete bulamadnda "iyi"
olacaktr; Ylmaz Gney'in "sanat kiiliini" politik kimliinden, bandan geenlerden,
maoluundan, savcy vurmasndan, karsn dvmesinden "ayrdetmek" gerekir. Ya da eer
sanat alannda bir tartma yaplacaksa salt estetik deerler zerinde dnmelidir, bylece
Ylmaz Gney'in kiisel halleri ayr tutulmaldr. Oysa Ylmaz Gney'in filmografisinin btn --
yalnzca Umut, Yol, Sr gibi filimler deil-- yaam ayrdedilemez bir btn olarak sunabilme
yeteneine sahipti. Ylmaz Gney'i kii olarak tanm olmasam bile, filminin onun kiiliiyle
bir olduunu bilirim...


Yol ve Sr gibi filimlerin aslnda erif Gren'e ait olduklar, bu filimleri fiilen onun ektii ve
aslnda Ylmaz Gney'in szgelimi Umut'taki grnt uslubunun buralarda bulunmad
dorultusunda baz iddialar veya kantlar ne srld. Elbette bunlar Ylmaz Gney
sinemasnn birazdan bahsedeceimiz genel karakterini deitirmez. Bu filimler ok esasl bir
anlamda Ylmaz Gney'in hep yapm olduu bir sinemann devamdrlar ve ok belirgin bir
ortak uslubu tarlar. erif Gren onlara geni plan imajlardaki damtlm renklerini, gndelik
yaam aklarndaki yaylm ritimlerini ve doal kadrajlarn dinamizmini kazandrm kii
olarak grnyor. Ama bu filimleri Gney filmi klan yle bir ey var ki, bugn biz burada
hepimiz, birazck bilincine varmaya kalkrsak, en az erif Gren kadar iimizde hissedebiliriz:
bu karakter mthi bir ajitasyon gcyle birlikte aa kmaktadr. Yol ya da Sr filimleri
hibir politik zmleme, hibir slogan barndrmamalarna ramen, sloganlarla ve burjuva
yaam biimine yneltilen tehditkr saldrlarla bezenmi Arkada filiminden daha az politik
deildirler. Esas olarak rettikleri, politik olanla kiisel olan arasndaki her trden ayrm
askya alan genellemi bir dumur, bir zvanadan kma ve Deleuze'n deyiiyle bir "trans"
halidir. O dnyada Eski ile Yeni'nin, kiisel olan ile politik olann, zel meseleler ile kamusal
meselelerin birbirlerinden ayrdedilmeleri imknszdr. Toprak ile hava, ate ile gk ve
insanlar, hepsi tek bir burgata dnmektedirler --hapishaneden dar kan mahkmlerin
herbiri darda da hapishaneden baka bir ey olmayan zvanadan km bir frtnayla
karlaacaklardr --ilerinden biri bir buz ln aarak "iffetsiz" karsn ldrmesi gereken
yerde ldrecektir; kahramanlarn en ilericisi feodal-ailevi meselelerden dolay lm
kardeinin karsyla evlenecektir ya da yine "namus" uruna ta batan lme mahkmdr.
Eer Yol ile Sr filimleri dorudan (grnr) bir politik slogan tamyorlarsa bu onlar
Arkada gibi bir filimden daha az politik klmaz. Ama bu gl politik ajitasyon etkisini neye
borlu olduklarn kefetmek gerekiyor. Bu ne "filmin art niyetine", Ylmaz Gney'in filme
dsal kalan politik kimliine, ne de ortamn politik gereklikle dopdolu olduu bir dneme
balanarak kefedilmemeli, bizzat filmin btnne ikin olan bir anlamlandrma dzlemi
zerinde kavranmaldr.

Politikann bu trden bir imajn Ylmaz Gney'den nce Glauber Rocha gibi bir ynetmene borlu
olduumuz doru. Ama bunu modern edebiyatn en byklerine, Beckett'a, Kafka'ya, Joyce'a,
Virginia Woolf'a kadar geriye gtrebiliriz. Bu edebiyat ve bu sinema, modernliin siyasal
alannn bir zelliinin kefine dayanr: hibir ey politikadan uzakta deildir --bir babann
ocuuna verdii her buyrukta binlerce lm hkmnn sakl olduu gibi,




































Kant Felsefesi Notlar
Ulus Baker
I.

Okuyucu iin zor olan felsefelerden biriyle kar karyayz. Muazzam etkisine ve felsefi gcne
ramen, Kant'n zellikle eletirisini --Saf Akln Eletirisi, Pratik Akln Eletirisi,
Yarggcnn Eletirisi-- okumak, olaan, sokaktaki okuyucu iin son derecede zordur. Bu
bakmdan Spinoza gibi birinden uzaklaarak, Leibniz'e yaklar. manl bir Protestan olarak
Kant'n eseri bir Kuzey sisi iine gmlm gibidir. Bu son derecede kasvetli atmosfer, yine de,
dnceleri doru drst izlendiinde ve sonularna varldnda, sisler dalr ve altta yatan
o muhteem bina, Kant'n sistemi, btn hametiyle gn na kar. Bu sistem bir "eletiri"
olmay neriyor. Bu durum, o ana dek filozoflarn pek alk olmadklar bir haldir --filozoflar
birbirlerini hep eletirdiler, rtp durdular, ama Kant'a dek kimse, "amz bir eletiri
adr" gibisinden, evrensellie iaret eden herhangi bir sz etmemiti. lk kez bir felsefe
sistemi, kendisini topyekn bir "eletiri" olarak sunmaya yeltenmektedir. Bu durumun,
modern toplumlarn dnyann Avrupa denen ktasnda ortaya kyla bants tartlabilir;
Bu toplumlar, btn tekilerden ve kendi gemilerinden, ar hareketli olmalaryla, hukuksal
ve toplumsal dzenlerini ykp yeniden ina etmeyi asla brakmamalaryla, stelik bunu, baka
toplumlarda, szgelimi Antik Yunan'da yer almayan bir kudret, yani Akl adna yapmalaryla
ayrdedilirler. Bu ykclktan yaylan budalalk ve ansszlklar zinciri, zellikle din savalarnn
yaygnlat yzyllarda, yoksulluun baedilemez hale geldii dnemlerde zellikle gze
arpyor. Kant'tan nce 17. Yzyl filozoflarnn "eski dnme biimlerini" ykp tuzla buz
ettikleri sylenebilir. Ama bu yarm bir portredir. Kant'a gelinceye dek, Descartes'n,
Spinoza'nn ve Leibniz'in "sistem"leri modern felsefenin Kant'la birlikte yeniden yola
dzlmesini salayacak incelikli aralar byk bir yetkinlikle rettiler. Yine Kant'a gelinceye
dek, zellikle Anglo-Sakson ampiristlerinin elinde, "dogmatik" dnce biimleri derin
sarsntlar geirdiler. Akl pek o kadar gvende deildi --ktye kullanlabilirdi her zaman.
Filozoflarn setikleri ilk yolun "akla gvensizlik" ya da "akldna ka" olmamas bilhassa
manidardr. Onyedinci ve Onsekizinci yzyllarn bu zgveni, klasik karakterlidir ve byk bir
felsefi uraya malolmutur. Onyedinci yzyl, akl boyunduruu altnda bulunduu bir dizi
baskdan zgrletirmek kaygsn tayordu --Descartes'da "kukular", Spinoza'da
"dogmatizm ve din"... Onsekizinci yzyla geldiimizde Kant, akl korumak uruna byk
abasna kalkt zaman, --bunu gerek anlamnda, yani birinin akln banda tutabilmek
uruna girimek zorunda olduu gerek, somut mcadeleyi anlayn-- modernliin eiine
gelmi bir dnyann koullarn buldu karsnda: Aydnlanm Despot'un dneminden
Devrimler a'na geiliyor gibiydi. te Kant, akl korumann ve varln srdrmesini
salamann yeni aralara --kukusuz felsefi aralar bunlar-- kavuturulmakszn
baarlamayacan anlayan ilk kii oldu. Aada, akl korumak ve kurda kua yem etmemek
uruna, baarlaryla baarszlklaryla, iyilikleriyle ktlkleriyle, bir filozofun hangi yollar
takip etmi olduuna, hangi kavramsal aralar nasl retmi olduuna bir gz atmaya
alacaz.

yi bir Protestan olarak Kant, Onyedinci yzyln byk aklc dnrnn, Descartes, Spinoza
ve Leibniz lsnn sunduklarn tmyle kabul edemezdi. Spinoza dinin de akln yannda
korunmas yolunda sarfettii byk abalar sz konusu olsa bile, bir Protestan asla
rahatlatmayacak, tehlikeli bir felsefi sistem kurmutu. Spinoza'nn meydan okuyuu
karsnda Descartes felsefesi, "cogito"su dnda oktan sulara gmlmt ve Leibniz'in
Spinoza'dan kurtulmak uruna bahettii Thodice, Tanr vgs, pek de inandrc
gelmiyordu artk. ngiliz ampiristleri ise, Kant'n Hume konusunda bizzat dile getirdii gibi, onu
"dogmatik uykusundan uyandrm" olsalar bile, akln korunmas asndan yine olduka
tehlikeli dncelere sahiptiler. Yeni bir felsefi sistem kurma fikrinin Kant gibi bir dnre ne
zaman geldiini, hatta gerek anlamda gelip gelmediini bilmiyorum --ama yeni, modern bir
felsefe sisteminin ina edilmesinin tam zamannda yaad ve bunu gerekletirdii
anlalyor. Kant'tan sonra herkes, bir anlamda hep Kantdr.

"Eletiri Felsefesi" dncesi, her eyden nce, "sistem felsefesi" fikrini dlamaz --Kant'n
"eletirisi" tam anlamyla, en az Spinoza'nnki kadar "sistem felsefesi"dir. Yalnzca "sistemlerin
eletirilmesi"nin sz konusu olabildii gnmzde, sistem kurma faaliyetini bir tarafa
brakm olanlarn kulana bunun fsldanmas gerekir. Ama her durumda, Spinoza'nn
"sistem"i "hukuki" terimlerden dikkatle kanan, doal karakterli bir sistemdir. Hi kimse
Spinoza kadar, "hukuki" terimlere gvensizlik duymam, hukuksal otoriteye onun kadar sert
saldrlar yneltmemiti. Kant'ta ise, aksine, "hukuki" terimlerin ar bolluu gze arpar: Akl
bir ynetici, bir hakim gibi olmal, yarglamal, yargsn uygulamaya koymal, otoritesini
gereki bir biimde tesis etmelidir. Bylece Kant yalnzca kendi kavramlarnn deil,
bahsettii hereyin bana bir "yarg" dikecektir. Kant felsefesinin temel zellii, varl
hukuki terimler dahilinde ne kadar dnlebilirse o kadar, dnmeye abalamaktr. Buna
karn, Kant'n Hegel gibi bir "hukuk felsefesi" oluturmak iin ar aba gstermemesi
anlalabilir. Kurduu mahkemeler, Hegel'in "hukuk"undan farkl yerlere, Devlet'e deil,
niversitelere, sivil, yani burjuva topluma deil kavramlar dnyasna dikileceklerdir.

Peki Akl sz konusu olduunda, onu kim yarglayacaktr? Akl kim yarglamaya yetkilidir?
Dogmatikler, Kant'a gre, Akl yarglamaya bir Kilise retisini, dogmasn, ya da akld bir
otoriteyi armalar yznden, geersiz ve yetkisiz mahkemeler kurmakta ve insanlar haksz
yere mahkm etmektedirler. Ampiristler de yine akln dndaki bir otoriteyi, deney verilerini,
Doay ya da baka bir eyi yarg kisvesiyle ie komaktadrlar. Bilmedikleri, nce "znenin",
yani Akln bizzat kendini yarglamas gerektiidir. Kant'n bu dncesinin modern hukukun
biimsel bir ilkesine tam tamna tekabl ettiini not etmek gerekiyor: Yarglanan zne,
cezaya ya da dle layk olabilmek iin, nce kendi kendini yarglayabilir konumda olmaldr --
akl banda olmaldr, deli olmamaldr, ergin olmaldr vesaire... Akl d deneysel bir dnya,
ya da bir dogma yarglamaya kalkabilir elbette --ama Kant artk Akln nce kendi kendini
yarglayabilecek, dolaysyla kendini yarglayacak yasalar imal edecek bir g haline gelmesini
istemektedir. Akl bir "yasakoyucu" olmaldr.

Akln "yasalar koymas" ne demektir? Her eyden nce, Kant felsefesi Akln "yasakoyucu" olduu,
kendi kendini yarglama gcne ve otoritesine kavuturulaca bir felsefedir. Akla kimse
herhangi bir ey buyuracak yetkiye sahip deildir. Szgelimi Spinoza, doann ya da Tanr'nn
buyruklarnn insanlarn birbirlerine verdikleri buyruklardan bambaka trden olduu
yolundaki dncsinde sonuna kadar hakldr. Ama Kant'la birlikte, ilk bakta tuhaf
gelebilecek bir dnce sahneye girer: Kendi kendini yarglamaya girimeden nce, kendine
"yasalar koymak" gerekir --bu yasakoyucu dardan, Akln dndan getirilemez: Doa
veremez bu yasalar, nk, szgelimi doa asndan, ocuk yapabilecek yaa geldiimde
"ergenleirim" ama Akln "erginlemesi" iin, ya da baka bir deyile, insanlarn beni hukuken
"ergin" addetmeye balamas iin, yani kendi hakkmda yargda bulunmaya "yetkin" hale
gelmek iin daha on frn ekmek yemem gerekir. Doa ile Kltr arasndaki Antik Yunan'dan
beri varolan ayrm (nomos'a kar phusis) Kant ile birlikte ok gl bir yapya kavuuyor.
Byle bir yasay Tanr'nn da koymadn, onun yasalarnn "zorunluluklar"n dilinden telaffuz
edildiini, dolaysyla "zgrln" Tanr yasalar karsnda sz konusu olamayacan
Spinoza'dan beri zaten biliyoruz. Deney de bu yasay koyamaz, nk Hume'n gsterdii
gibi, salt bir alkanlklar zincirine gnderme yapmaktadr --insann "akll" hayat, orada tam
bir uzlamlar ve alkanlklar silsilesidir ve btn bunlarn hibir garantisi, hibir kesinlii
yoktur. yleyse Tanr'nn bahettii Akl, bu yasay kendi bana koymak zorundadr. Kendini
yarglayacak olan yine kendisidir.

Hep "yetkin" olmaktan, "yetkili" olmaktan bahsedip duruyoruz. Kant felsefesi bizi hep bu trden
hukuki terimlerle konumaya zorlamaktadr. Oysa, yukarda sylediimiz gibi, Kant o kadar da
"hukuksever" birisi deildir. Hukuki meseleleri ngilizlerin deyimiyle case by case, yani
olgularn somutu iinde ele almay daha ok sevebilecek biridir.














































Dnmek, Hissetmek, Alglamak
Ulus Baker
Sanatta asli olan ne vardr? Burada bu soruyu genel olarak deil, sanatn maddiliine, hatta
dorudan doruya malzemesine ilikin olarak ortaya atacam: malzeme sanatta "asli" midir,
onun esasna m aittir, gerekten? Ya da sanat, retildii malzemeye, teknikler btnne,
szgelimi heykel iin taa, plastie, kile, mermere, tahtaya indirgenebilir mi? Edebiyat
szcklerden, sz dizimlerinden mi oluuyor? Resim bir malzemeler terkibi, tualden ve
boyalardan ibaretmi gibi dnlebilir mi? Bu trden indirgemeler, sanat konusundaki
fikirlerimizi ilk bakta ar kstlamakta, katlatrmakta gibidirler. Bahtin'in, Rus Biimcilerinin
bu trden bir "malzeme estetii" anlayna kar kmakla ie baladn hatrlayalm... Ama,
ayn sorular "asl"a, artk sanatn aslna ilikin olarak ortaya atldklarnda, iin btn
manzaras deiir: szgelimi bir heykeltran grnrdeki malzemesini ele alrsanz, herkes
heykelin "malzemesinin" yontulan herhangi bir --yapay ya da doal-- madde olduunu
sylemekte hemfikir olabilir. Oysa birisi kp da, heykelin "asli" malzemesinin szgelimi k
olduunu, tekilerin tmyle heykeltran seimine bal olduklarn ve birbirleriyle her an yer
deitirebileceklerini sylerse iler biraz karacaktr. Gerekten de, kim heykel sanatnn
"yonttuunun" mermerden ya da tahtadan daha ok, eseri grlebilir klan k olmadn
kolay kolay iddia edebilir? Bir heykel, kh tahtadan, kh metalden, kh mermerden ya da
baka bir eyden ibarettir ve bunlar, alara, akmlara, usluplara gre deiebilen
malzemelerdir. Bylece, Michelangelo bir mermer blounu yontmann , oradaki gizli,
potansiyel bir biimi, daha dorusu bir ekli ortaya karmak, grnr klabilmek olduunu
syleyecektir. Grnr-klmak ise, dorudan doruya, Rnesans dneminde yeniden
canlanan bir Platon etkisine, "k metafiziine" balanan bir mefhumdur. Ik, kendinden bir
ey kaybetmeden, harcamadan, bir anlamda varlklara grlebilirliklerini "bahedip"
kazandran metafizik dnyasna ait bir Tanr gibidir: Lux .... Bylece, Plotinos'tan beridir, tm
Antik ve Ortaa metafiziini kateden bir ayrmla, kaynak olarak k, yani Lux ile yansma
olarak k, yani Lumen arasndaki ayrmla karlarz. Ik bylece, ilahi bir nitelik kazanmt;
tek tek varlklar, doay ve dnyay grlebilir kland; karanlklar igal ediyor, tyordu.
Bylece, mesela heykelin asli malzemesinin, bu metafizik karakterli ve ilahi n gnderdii
nmlarn, lumenin yontulmas olduunu rahatlkla syleyebiliriz.

Ama k, ayn zamanda mimarinin de malzemesidir. Bir sre sonra, btn sanatlar, herbiri bir eyi
"grlebilir" kldklarn iddia ederek, asl malzemelerinin k olduunu, bunun heykelin bir
ayrcal, zellii olmadn syleyebilirler. Kim tiyatronun, sinemann, dijital resmin
dorudan doruya kla balantl olmadn iddia edebilir?

Kukusuz, yine de sanatlardan herbiri, baka baka "asli" malzemelere sahip kmay
srdreceklerdir --bylece mimari, heykelden farkl olarak, da bir malzeme olarak
barndrmakla birlikte, szgelimi sesi de biimlendirdiini, geometri ilmiyle iie olduunu, ya
da, Le Corbusier'nin Modulor'unda olduu gibi, bir dokuma, otomatik olarak biimlendirilecek
bir faade sanat olduunu iddia edebilir. Gerekten de, modern hayatta kamusal ile kiiseli
ayrdeden belli bir mimari katk, ses yaltmn da en az grlebilirlii engelleyen duvarn imali
kadar nemli klar --otelde, bitiik odadaki sesleri duymamalsnz, onlar da sizi
duyamamallar...

Her ey, bu tr sorular boyunca ilerledike, btn sanatlarn birbirlerine kartklarn, sorularn da
sonsuzca, stelik tam bir cevaba kavuturulmay beklemeden iie getiklerini, birbirlerini
tam bir cevap bulmakszn. drterek retip durduklarn gsteriyor: bylece, a ihtiya
duymadan dinleyebileceinizi sandnz mziin bile, pekl mimarl da harekete
geirdiini, Barok bir eserin alnabilecei yer ile, bir Rock mzii konserinin verilebilecei
yerin ayn olmayacan, bu durumun da asla tesadfi olmadn farkedebilirsiniz. Ayn
ekilde, Bach'n Fg Sanat, hem bir matematik, hem de bir nota dizisi estetiine, baka bir
deyile "kaligrafi" sanatna dayanyor gibidir.

Bu sorular srdrmekle artk samalamaya baladmz, sonsuzca sorular, elikiler iinde
debelenip durduumuz, bu yzden daha "salam" sorular sormak zorunda olduumuz
hissedilebilir. Sanat eserinin "biricikliinden" yola kmann, ya da soyutlama yoluyla, sanat
eserinin biiminden ve ieriinden bahsetmenin daha doru olaca, malzemeden yola kan
bir estetiin hibir yere eritirmeyecei, yolumuzu kaybettiren bir indirgeme, hatta bir
kmazdan baka bir ey olmad sylenebilir. Bilimin, sanatn, disiplinlerin temas hatlarnn
silikletii bir postmodernizmi mi ayrcalkl kldmz sorgulanabilir. Oysa sorun, tam aksine,
tam da modernliimizi belirleyen bir boyut zerinde yer almaktadr: bu modern sorulara ben
"ak sorular" diyorum. Cevap almay beklemeksizin, belirsizliklerle, dncede yarattklar
sarsntlarla, kaslma ve gevemelerle, kmazlarla naslsa ilerleyip duran sorulardr bunlar.
Kh bir indirgemeden, soyutlamadan, kh Gilles Deleuze'n syledii gibi "eylerin
ortasndan", au milieu treyen, neredeyse amasz sorular...

Bu sayede, iki dnme biimini hemen ayrdetme ansna eriiyoruz yine de: "Ak sorularla"
ileyen modern bir biim ile, "kapal" sorularla ilerleyen arkaik biim... Szgelimi, bizimkine
yakn konular aratrrken Aristo yle davranrd: nce eylerin nedenlerini aratralm ---
diyeceiz ki, hereyin, hayvanlarn, insan yapm eylerin, doal varlklarn, gkteki yldzlarn
mutlaka bir nedeni olmal... Thales her eyin nedeninin bir ilke, mesela su olduunu
sylyordu; Herakleitos ise ate diyordu bu ilkeye. Aristo, ii daha da karmaklatrarak, en
azndan drt neden trn ayrdetmek gerektiini iddia etmiti: Birinci neden, bir eyin ne
iin varolduuydu ve buna "ereksel neden", causa finalis diyordu. kincisi, eyin znn tarifi,
o ey neyse onu syleyen, o eyin "tanm" olan "biimsel neden", yani causa formalis idi --ki
bu ilk ikisinin ayn ey olduunu sylyordu Aristo. ncs, "maddi neden"di (causa
materialis) ve eyin neden, tatan m, topraktan m, yoksa yldzs madde etherden mi
yaplm olduunu anlatrd; sonuncusu ise, hareket ettirici ilke, yani "faal neden"dedii eydi.
Bylece, ayakkab yapan biri, daha dorusu bir kunduracnn icra ettii emek (tekhne),
ayakkabnn "faal nedeni"dir (causa efficiens). Ama ayakkabnn varolmasnn baka nedeni
daha olmaldr: imal edilecei malzeme, tahta, kuma, ksele vesaire; ayakkabnn, yalnzca
ayakkabcnn kafasnda deil, herkeste varolan "ideal" modeli, yani biimi --"eidos"u; ve son
olarak, ayakkabnn kimin iin yapld (giyecek kii iin "ayakkaby" ayakkab klacak olan
ey... ayakkabnn amac...) Daha Platon diyaloglarnda belirlenen bu dnme biimi, hibir
zaman ortadan kalkmad (kalkamaz da zaten), ama nnde sonunda, Descartes dnemine
kadar temel ve klasik dnya grn, kapal bir dnya (kozmos) tasavvurunu oluturmay
srdrd. eylerin grnrdeki karmakln indirgeyecek bir yntem (fikirlerin tretilmesi
iin mantk, eyleri snflandrmak iin kategoriler, eylerin kendilerini tanmlamak iin
metafizik, eyleri betimlemek iin fizik, eylerin zn ve neye hasredilmi olduklarn
anlatmak iin felsefe...)

Oysa Ortaan sonlarnda, Alexandre Koyr'nin deyiiyle, kapal bir dnya tasarmndan ak bir
evren tasarmna geildi. Aristocu dnya tasarm ve kainat fikrinin paralanmas, her eyin
nce bir ara mistikleip, ardndan yeniden, baka yntemler icat edilerek, yeniden
anlamlandrld bir dnemdi bu. "Ak sorular" adn vermek istediim eyi olanakl klan,
zgrletiren, ama yine de ii sk tutmak uruna birtakm salam yntemlere ihtiya duran
bir sreti bu. O aa dek, sorulabilir sorularn belli bir karar. nizam, snrl bir adedi varm
gibiydi; biimler ve amalar snrlyd, evren somuttu, dzenliydi --dzenleyicisinin, yani
Tanrnn hikmetinin belirtisiydi --bu sayede burnumuz gzlk takmak, balklar tutulup yenmek
iindi...

Ak sorular ise, ilk bakta hibir zaman cevap bulmuyor, srekli elikilere dyor gibi
grnseler bile, hissedilebilecei gibi, bize daha az ey retiyor deiller. Birbirlerinden ok
farkl trden eyler,varlklar ve fikirler, kendilerdini homojenlemeye kolayca terketmeyen
sezgiler, indirgenemez tekillikler, znel k noktalar, srekli olarak birbirleriyle kavuup
zlen, birbirlerini drtp duran, savuran oulluklar halinde, ak ulu bir sistem fikrine
doru iteliyorlar bizi... Bugnn "postmodern" denen fikri hayatnda en eletirilebilir kii
olarak beliren, u Kartezyen yntemin, ruh-beden ikiliinin mucidi Descartes'n, insan bilincini
etsizletiren bu dnrn bile, ne kadar harikulade, ne kadar coku verici bir darbeyi tm
dnyann dnme biimine vurmu, orada ne kadar da nemli bir devrim gerekletirmi
olduunu hatrlayalm: Bu muazzam darbe, Cogito, "dnyorum"dur...














































Comment on Dziga Vertov: The Cine-Eye
Ulus Baker
In the context of Russian revolutionary process there appears the movement of Kinoki, whose
motives are defined by the Soviet filmmaker Dziga Vertov. The idea of a collectivity of Kinoks
relies upon a contestation against the capitalist production of images and representations,
seemingly tending to transform the aesthetic desires of masses into an entertainment
technology, or if you want, into what Adorno baptised as "culture industry". As Maurizio
Lazzarato argues, the movement of Kinoks can be seen as a political project of a "war
machine" against the ideological frames of the bourgeois world vision. In more than one
sense, the ideas of Vertov outline a further dimension of thought than Guy Debord's
"situationist" attitude of sixties, which relied upon the denunciation of the "societies of
spectacle". We can even say that Vertov's position is still more actual today than Debord's
critique of the spectacle.
Vertov develops a materialist conception of a movement against spectacle --it is more
appropriate to attack the "machinery of the spectacle" rather than its outcomes, rather than
its ideological effects. Like in a Spinozist proposition, one has to attack the "causes" rather
than effects. The Situationist position, on the hand, limits itself to the critique of the
spectacle in which its proponents are deploying such themes as "the separation or
detachment of reality in the dimension of representation". Can we still believe to the old
Marxist interpretation that the world is represented upside down in the image? The
argument of Vertov is that a mere discovery that in image and representation, the
"immediately lived experience is alienated" is not sufficient to relieve us from the magic
world of images and representations. As today Virilio noted, we need a Foucaldian and
severe genealogy of the cinematographic apparatus in itself. Vertov's slogan here seems to
be ruthless: "Neither the scene, nor the spectacle, nor representation --there is only a
machine."
It is evident that such a machine, as defined by Vertov, is immediately and simultaneously
semiotic, technological, collective-social and aesthetic, while it cannot be reduced to any of
them. To attack "the visible world organized by capitalism", one has to take into
consideration all these dimensions as if they are inextricably related. Throughout twentieth
century, the complexity of this apparata seemed to lead to partial critiques --aesthetic,
politic, economic or social-- which remain inefficient. With the development of ultra-modern
technologies of repnresentation and manipulation of images --video and digital image
processing-- the entirety of these old and incompatible critical viewpoints are nowadays
revived. Even Jean-Luc Godard's temporary "Dziga Vertov Group" in seventies, which directly
refers to the Vertovian experience of "seeing" seems to be inefficient and quite shadowy.
Vertov interpreted the Russian Revolution not only as the political destruction of power in
Russia, simultaneously with the destruction of capitalist institutions, but also as the
disintegration of "man" and of "his world". In this context, the seventh art, the cinema was
taken as the "machinic" expression of somehow "external forces" which could cooperate
with man's internal forces or faculties: seeing, feeling, being affected, perceiving, thinking...
These external forces were at first sight technological inventions of capitalism, adapted to
the interests of the bourgeois world. Their pure expressions are revealed in the control of
Time (including labour-time and the time of entertainment and leisure) and of virtuality (the
strength of images) embedded in machines of vision. These cinematographic machines are
capable to "crystallize time" (Deleuze,***) Or, the camera by itself liberates perception from
its bound to human body. The Kino-Glaz (the Cine-Eye) is a machinic eye that is able to reveal
as visible a new matter and new affections just moving into a relentlessly circulating motion,
into the uninterrupted movement of things and bodies. Hence, the earliest forms of the
cinematographic images were already capable to shake the tenacity and the stability of the
world, while at the beginning, the possibilities of cinema were not fully actualized. The cine-
eye, within the becomings of things, is able to inject into the images not only the movement
but also the time. Thus it can capture intensity and the non-corporeal element in bodies. The
aberrant movements of the camera and of the montage can lead us to a direct experience of
a non-human time, of a pure time, and of variations of speeds.
As Deleuze puts it, this is nothing but the "de-territorialization" of objects in their becomings in
the world, which now became unstable (the moment of Revolution). This is the possibilty of
capturing the virtuality of such a deterritorialized world --it is as if cinema envied a new body
and a new thought. It can be observed that every individual is transformed into perceptive,
visual and cognitive "mutants". Vertov conceives this situation in parallel to the
transformation of the individuals in factories, as they are irremediably impregnated by
mechanic and termodynamic machines. Thereby, the "man" understands that he is not
thinking with his consciousness, but through machines. This is evidently "good" or "bad", but
there is also a "beyond": At the early stages of cinema's adventure, a new kind of rationalism
was to be invented, not without direct reference to Spinoza's and Leibniz's "major
rationalism": one has to re-define a conception of "spiritual", that is, "non-corporeal
automate" (automaton spiritualis). This is a new way of sequential thought --a visual one. It is
capable to concatenate the images "beyond" or "below" consciousness. The new rationalism
of the Kinoks is revealed in a new kind of realism of images, which is conceived as a field of
experience in the domain of class struggles.
It has long been said that capitalism is forming a new kind of "visible" whose subject (the 'I see')
is no longer a psychological subject. This means that the social form of this visibility cannot
be reduced to the spectators. Vertov anticipates a new, collective and plural subject which
transcends the "naive and zealous client" of dark cine-halls. The 'I see' of the Kinoglaz is on
the contrary a singularization of the collective body of the proletariat in the process of its
formation. There is no room in observing in this position of Vertov an ideological reference:
this is a paradigm of agencies which are both aesthetic and productive. His motto is "factory
instead of theatre" --and a "cyborg" of collective worker, a co-dependency of man and
machine...
Vertov does not believe that the traditional aesthetic positions and arts could be able to decipher
the "visible": literary, dramatic or graphical techniques are not adapted to the crystallization
of time and to its reproduction. This machine is the cinematographic one... Hence, such a
mutation of the class point of view makes it necessary not to "close" the cinema onto itself --
one has to grasp the "temporal" specificity and the immediately social nature of these
machines. In fact, the filmmaker, the producer and the spectators are more or less
consciously cooperating in the reproduction and persistence of their roles. Each are
developing by themselves the functions of subjectivation and bondage inherent in the
cinematographic apparatus. To this, one should also add the "mass character" of the cinema,
which in itself has to be integrated into the cinematographic communication through the
process of film production.
According to Vertov, to close the cinema onto itself is to sacrifice a new and different mode of
production to the established "commercial" and "artistic" forms. "There is nothing in
common between the actual cinema that is conceived as a commercial activity, or of the
cinema conceived as a branch of art and what we are doing." (Vertov,***)
Through the rejection of cinema as commerce and cinema as art, Vertov clearly aims to destroy
cinema in its own domain, since cinema is nothing but a capitalist machine of production of
the visible, of the perception and of thought. The mere utterance of the order-word "long
live class viewpoint" does not refer to a more moral, more political, more aesthetic vision of
world, but to another corporeal, technological and verbal agency, through which all
cinematographic functions will be re-organized. There is a difference of nature between the
aesthetic and commercial dimensions and the new dimension of Vertovian cinema, which
doesn't claim any production of a content, whether social, political or economic.
Vertov was aware of the fact that the class struggles of the fin-de-sicle, which coincided with
the invention of cinema have engendered new ways of perceiving and thinking in the world.
However, the "virtual" parties of these struggles were still trapped in the framework of
"spectator-filmmaker" relationship in the context of representation. What was the function
of cine-drama after all? With its actors, scenarists, studios, script-writers it was serving to the
reduction of the new modes of expression and the collective body (engendered by the world-
revolution) to the form of spectatorship. Vertov was evidently unaware of the capacity and
the future of this mutant and generic "collective body" of this industrial proletariat, but he
knew something very well: that the cinematographic sensibility was one of the highest
political problems.
Hence, the strategy of Vertov's Kinoks aims at the internal destruction of the division of labour
imposed by the technological machinery of the cinema. According to Vertov, the cinema can
do two things: it can serve what our eyes "which can only badly see" with images our
consciousness demanded; or it can be engaged in the "conquest of the chaos" of visual
phenomena filling the world and the space by means of the camera which is free from the
rythms and motions of our bodies. The second option is the Kinoglaz: "I am Cine-Eye, A
mechanic eye. I, the machine, I show you the world in the way only I can see it. I am now
totally liberated from human inertia. I am within unterrupted movement... Liberating myself
from the passage of 16-17 pictures at one second, from the frames of space and time, I bring
together every point of the universe I recorded..." (Vertov, ***) This idea of absolute, pure
film of the camera and montage is not far from being impregnated by a secondary idea of the
Kinoks, who were involved to stress and develop the "accidents" of shooting process: speed-
shots, microscopic shots, moving-camera shots, the most extraordinary or aberrant shots --
the entirety of the cine-eye can be defined as a system of "visual clinamen" which is capable,
through montage, to reveal us time: "Cine-Eye is the microscobe and telescobe of Time..."
(Vertov,***)
Vertov had then many reasons to denounce the use of pre-scripts and scenarios. These are
working within the cinematographic division of labour as normative agencies which are
destined to neutralize the entire span of incidents in the film-process. Trying to fix
everything, the script freezes the entire dimension of the hazards coming from the contact of
the camera with reality at large: this is the definition of Cine-Truth, the Kinopravda --
"Kinopravda doesn't force life to happen in accordance with a scenario of an author, it
observes and records life as it is; it derives conclusions only afterwards..." (Vertov,***)
Scenario is the invention of single persons or single groups of people, it is not our probable
meeting with a world we don't yet recognize: "Not from the work to the material, we move
from the material to the cinematographic work --thereby, the Kinoks are attacking the last --
and the most solid-- rempart of the artistic cinematography, of the literary scenario..."
(Vertov, ***)
In addition, in this doctrine of Cine-Truth, the representation of an event by a filmmaker is only
of secondary importance compared with the actualization of the "real time" of ongoing life. If
the camera is the machine-eye which enables us to enter into uninterrupted movement, into
the uninterrupted variations of the flux of things, the montage should not obey to the
demands of human perception and prejudices. There is a psychology of the eye and the
fetishism of language in the Nietzschean sense. Through this, some basic needs and demands
of the spectators are supplied and satisfied by the entertainment technology of cinema. Or,
through montage, one aims at the "organization of the visible world" --while respecting the
temporality constructing the world: "There has been many experiments in these fields. One
should say there are a few successful attempts. There are montage-tables resembling a
system of musical notation, akin to the analyses of rythms and intervals..."
Through such a Constructivist methodology, the movement of the Kinoks prefer the factories,
trains and boats, rather than the salons of projection --the "electrical opium of cinema halls":
"I am guiding a cine-wagon, we give a spectacle in a lost station..." We can trace two series --
the series of modern transportation which translate us in space, and a parallel series of
expression of a travel in time through assembling the cine-eye to these means of transport.
This is similar to Kafka's wish --to have telephones mounted on planes and other means of
transport. This is a new perception of the world, "deciphering" an unknown world by new
means and modes.
The function of the cine-eye is to see and make us to see: "it opens eyes, enlightens the gaze...",
because we are yet those unable to see. The cine-eye gives us the possibility of joining a
movement or image at a given point of the universe, with another movement or image at
another point. These images or movements are not commensurable from the viewpoint of
the human eye, which is unable to see them in its finitude of prejudices: "Cine-Eye is the
capacity to see the processes of life in any temporal sequence which remains invisible to the
human eye..." (Vertov, ***) The cine-eye shouyd extract the "resulting vector of the essential
movement" which is yet unknown, out of the chaos of movements --thus it relates to the
"daily life and its organization".
The realization of Vertov's project cannot reproduce the division of labour in cinema. Vertov
suggests a process of production which develops in six "series". Only the first "series" seems
to be accomplished through the works of the Kinoks, the other stages remaining tentative,
before the oppressions of the Stalinist regime have began. This serie is called "life through
improvisation"...
"In this serie, the camera prudently enters into life, selecting a certain little vulnerable point, and
it is directed in the visual milieu it deployed. Through following series, with the augmentation
of the number of cameras, the space placed under observation gets larger. The juxtaposition
of different places of the earth and of different pieces of life forces us to discover the visible
world. Each series add clarity to the comprehension of reality. Millions of workers, having
reconquered the vision are putting doubt on the necessity of sustaining the bourgeois
structure of the world."
Here, the same visual material passes into a more profound analysis and into a reorganization to
enlighten the relationships of the treated subjects, using every technical means at disposal,
including the formal technics of the cinema. For Vertov, "the fabric of events" reconquer the
"cine-observers" who produce "cine-observations" and "cine-analyses" in the context of a
poetic cinema. It appears that cinema has long abandoned such a possibility, and we had to
wait until Jean-Luc Godard who invoked that "cinema should not limit itself to tell the
history, but should make the History visible..." Today it is possible to see the same
anticipation in the works of a few video-artists.
The entire polemic of Vertov with the Hollywoodian ideology (and with some differences, with
Eisenstein) is organized alongside the "revolutionary" necessity to relieve the cinema from
images and representation. The critical idea that the "image is the reification of the visible"
holds true in Vertov, but he is able to transcend it: the visible is not reduced to images and
movements. The true genetic element of the visible is called by Vertov as the "interval". We
can see more than images and movements, if we are situated in the dimension of the
intervals. An interval is "in between" the images, just like rythms and aberrant movements.
"The school of cine-eye expects that the film should be built on 'intervals', that is, on the
movement between the images... The intervals (passages from a movement to another) but
never movements themselves are constituting the materials and the elements of the art of
movement..." (Vertov,***)
The theory of intervals is the core of the Vertovian philosophy: an interval is a "suture", a shift, a
blank or a transfer: it is not a satisfaction of the prejudices of of our eyes, all too human eyes.
It is the "background", the pure blank of the totality, never defined by the images themselves
--it is a pure flux of the screen... The interval which cannot be reduced to images and
movements is their source or origin. It is something like the absolute eternal attributes of
Spinoza. Within the domain of the visible, the interval cannot be reduced to any discursive or
figurative entity.
The "major rationalism" of Spinoza and the minor rationalism (intuition as a method) of Bergson
can now be seen a keys to the understanding of the notion of "interval". In Spinoza, one
should go beyond pure images, beyond the knowledge of the first kind which is inadequate,
beyond the notions of affections. The knowledge of an attribute (thought or extension) is to
grasp through the eyes of the intellect the plane upon which every idea, every object are
concatenated --visible only to a mental eye. Bergson too, through his intuitive method,
wanted to go beyond the mere representation of things, the representation of the objects
through their images, which appear to the consciousness as "immobile sections" of
becomings and interrupted processes --the movement and duration...
The Kinoglaz tends to become, through the doctrine of intervals, a machine of contraction-
detention of the time. One should say that the time can be crystallized through being made
visible: "The mechanic eye of the camera leaves itself to be attracted or guided by the
movements and thut opens the way of its own movement or of its own oscillation. It
experiences the tracking of the time, it dismembers the movement or absorbs time in itself...
The cine-eye is the concentration and decomposition of the time..." (Vertov, ***)
It is crucial here to compare Vertov's viewpoint with the Situationist positions (especially
Debord): they affirm that "the totality of the life of our societies announces itself as an
immense accumulation of spectacles." And if the spectacle is "the capital to the degree of
accumulation that it tends to become a spectacle", one should nevertheless go beyond the
image as a commodity. Marx was already aware of the role of the crystallization of time in
the process of the enigmatic capitalist relationship constructed between time (of labour in
this instance) and subjectivity --the commodification of the time as labour-time into capital...
The cinematography and the philosophy of Vertov shows us another aspect of "crystallization
of time" --the invention of another type of machine which is capable to encounter the
mechanic and thermodynamic machines; a machine capable to reproduce the time of
perception, of sensibility and of thought.
It is essential to admit that the cinema practically shows that thought can be beyond
consciousness jusbt as images can go beyond pure, natural perception of human beings. Man
has lost the certainty that he was the producer of the images and his thoughts. In the epoch
of the decomposition of "man" and of his world, what is at stake is therefore the "power to
think" (remember Spinoza), the image of thought and its process of creation. The "visual
thought" of the cine-eye leads to an automatized production of images, corresponding to the
"spiritual automate" that we are --it agitates the "circles of ideas" in our memory, and opens
the possibility to make thoughts "fall directly from the screen to the brain of the spectator..."
What is central to Vertovian cinema is not therefore representation, nor mediation: "the
thoughts should directly flourish on the screen, without the trick of speech. This is a living
contact with the screen, a transmission from brain to brain... Each of us penetrate into a
circle of ideas which agitates in us our own consciousness..." (Vertov,***)
There is a general affirmation, praised especially by structuralists and semioticians of cinema
today, that "cinema is a language"... But Vertov shows that it is not at all a narrative
language, but just a "visual one": this visual language can be opposed to the spoken
language, or to the literary language, since it is deployed in the network of a complexity of
forces and signs agitating the production of thought. It is evident that in his documentary
film Tri Pesne o Lenine (Three Songs on Lenin) Vertov does not pass through words and
narration. He deliberately tries to adopt other ways to capture the interaction between the
sound and the image, "with the resulting vector of multiple channels" in his words: "here by
the sound, there by the image, or in the inter-title; here by the internal framing of the
movement, there by the stroke of darkness to the light; and sometimes with noise..." His
method is to pass by "subterranean paths sometimes leaving some sentences or words to
reach the surface". (Vertov, ***)
Vertov says "only some sentences", some bits of words coming to the "surface". It is important to
note that what he denounces here is the entire "imperialistic" signifying regime which
imposes the fetishism of subject and object on the production of thought. When their
primacy is destroyed, the words written or spoken in a film can be reorganized in a system of
rythms and counter-points. The cine-eye is producing another image of thought.
Guy Debord insists that "the spectacle is a social relationship mediatized through images..."
(Debord,***) This also means that the forces captured, manipulated and exploited by the
spectacle are the same forces that are capable to constitute social relationships in another
fashion. Situationists are denouncing the "cine-sensation" while Vertov, transcending the
mere critique of the spectacle, endeavours to liberate the forces captured in it to reorganize
them in another way. He interprets the "cine-sensation" as the totality of the forces of
seeing, feeling and thinking --it is not the one-way domination by the spectacle. These forces
are expressed, by means of the cinema, by their machinic nature and by their appropriation
by a collective. Vertov introduces the concept of "cine-bound" which is a "visual and auditive
bound of class between the proletarians of every nations..." Without seeing through
intervals, how a community of sensations and class bounds could be thought of among the
proletarians of distant nations? Hence, the cine-eye should be defined as "an appropriated
space of a visual bound between the people of the entire world" and founded on an
uninterrupted exchange of the facts that are seen by each --"cine-documents" which have to
be opposed to the mainly commercial exchange (characteristic of the entertainment culture
of capitalism) of cine-theatral representations and spectacles.
Vertov envisages the passage from "cine-sensation" to "cine-bound" as a simultenously ethical
and political process which will lead to the organization and constitution of social body,
destined to compose and augment the creativity of multitudes through these "machines to
see, to feel and to think.." The ethics of Vertov is not concerned with the individual
responsibility of the film-director before the images and the public, but is rather concerned
in the encounter, the composition, the augmentation of the power to be affected and to
affect of bodies through cine-sensation and cine-bind. The constitutive force of the cine-bind
is somehow an oscillation, it is a telematic one as it can work through distances. It endures in
the actual debates about the possibilities of the new technologies of information and
communication.
The non-human perception endowed by the cine-eye thus refers us to a kind of Nietzschean
"overman", or to the "new man" of the revolution. Vertov does not pay any attention to the
kind of "communist humanism" of his contemporaries like Charles Chaplin and Sergey M.
Eisenstein. In Vertov, there is nothing which opposes man and the machines: man already
assumed the "second nature" given to him by capitalism and this is an irreversible reality,
and it is the condition of the "transcending the man". The "cine-eye", the "radio-ear" and the
"tele-eye" today, if not the "brain-computer" of our times are deployments of hybrid
machines by which the collective subject of revolution can see, speak, hear and think. One
can invoke the machinic body, a cyborg of vision, of perception and of thought which can be
expressed as such, without delegating to anyone the task of producing the visible and the
sensible. This means to oppose to the technological and financial (capitalist) concentration of
the cinema a micro-politics of the cine-eye that implies a socialization of the cinematographic
know-how and the miniuaturization of the technology. In this sense, Vertov anticipates
todays video technologies: "We no longer need immense workshops, grandiose decors, nor
those "grandiose" film directors, "great artists" and sensational photogenic women; we need
rather 1) rapid means of transport; 2) high-sensibility films; 3) ultra-light hand cameras; 5) an
ultra-rapid team of cine-reporters; 6) an army of observer-kinoks..." (Vertov,***)
The organization scheme to be given to the Kinoks will distinguish between "observer-kinoks",
"operator kinoks", "constructor-kinoks", "editor-kinoks" (including women), and "lab-
technician kinoks". The main project is to implant the cine-work in the komsomols and in
pionneer organizations to provide "our knowledge and technical experience to the sure
hands of the ascending working youth" (Vertov, ***) In this context, the "mass character" of
the cinema should not be limited only to the diffusion-distribution of films and to their
reception by the audience; it should also involve the imperatives of "production", since
otherwise, the power of expression would necessarily become "expropriated". Vertov
anticipates what Godard was invoking: "we need a pedagogy of the image"...
Vertov's denial of the "cine-drama" is the necessary outcome of his critique of the concentration
and control of the means of production and redistribution by the capitalist industry of
cinema. From this point of view, the Soviet regime was doing nothing but to reproduce the
organization of work it attempted to criticize at this epoch, propagating through
entertainment films and dramatic works. The "leftist" engaged cinema too is opposed by a
"micro-politics" which is the sole way to put the possibility of not becoming the subject of
films at the disposal of Soviet workers. Eisenstein's cinema, for instance was admitting the
masses as the formal, but not real subject of cinematography. Masses should become not the
subject of the films but of the entire process of the production of the visible and the sensible.
Hence, Vertov is singled out as the only author to think cinema and organize it not as an "art of
masses" but as a mass activity, as a constitutive activity, as a collective work. This was
already hidden, implicit in the technological apparition of the cinema, and now is evaluated
by Vertov as a constructive force. You can easily think about today's post-fordist
accumulation through computers and networks deploying a new kind of intellectual and
affective activity. Vertov denies that he is working like an "artist" but pretends to become a
relay in the network of correspondents throughout the entire Soviet Union. He is working
within a flux which cannot be reduced to any frame of division of labour, which cannot be
controled. Such a conception of work denounces any reference to the distinction between
"manual" and "intellectual" labour. Thus, is eliminates the figure of the "artist", of author or
intellectual... It should be said that, therefore, the work of the Kinoks cannot be simply
considered as an artistic work. Its machinic and collective form and character objectively and
subjectively connects this work to the labour in general: "the cells of red kinoks must be
considered as a factory among others, where the raw material furnished by the observer-
kinoks is transformed into future cine-works." (Vertov, ***) What Vertov aims at is the
acknowledgement and establishment of universality and generality of the creative work: "the
present film constitutes the raid and the challenge of the cameras to reality and prepares the
theme of creative work on the background of class contradictions and daily life." (Vertov,
***)
Walter Benjamin too, occasionally referring to Vertov, was aware that the "cine-bind" could be
used as a paradigm in the socialization of creative work: "This passage of the creation from
one single author or from a group of persons to the mass creation will lead also to accelerate
the crash of the bourgeois artistic cinema and of its attributes: the actor, the fable script and
the costly toys like decors, and the grand-priest, the director..." (Benjamin, ***)
It should also be noted that the position of Vertov has nothing to do with the anti-intellectualist
and populist vision of a "proletarian artist" (the proletarian filmmaker as the follower of the
proletarian writer). What is affirmed here is the fact that the agencies that are capable to
open unknown territories beyond the author and the artist, of becomings implying the
virtualities of other aesthetic, social and productive paradigms.
We have already stressed how Vertov anticipates the video, if not the television which remains
today agenced unilaterally --a movement of images going from the screen to the viewer. The
technological apparatus of cinema was effectively used by him in the path of such an
anticipation --an anticipation of a "tele-emission of images and sounds": "From the point of
view of the human eye, I have no reasons to show myself among those, for example, who are
present in this hall. However, in the space of the cine-eye, I can make a montage of myself,
not only as sitting near you, but better, in different places of the world. It would be ridiculous
to place before the cine-eye those obstacles like walls or distance. Anticipating the television,
one should understand that through montage, this 'vision at a distance' becomes possible."
Hence the television is according to Vertov not only a technological device more appropriate
to the "circulating eye", but also an apparatus more convenient to the social and collective
dimensions of the production of life, which has already been introduced by capitalism as a
presupposition: "the procedure of the radio-transmission of the images that comes to be
invented in our epoch could help us reaching what is essential more and more... To establish
a visual bind of class (the cine-eye) in parallel to an auditive one (radio-ear) between the
proletarians of all countries, on the platform of a communist deciphering of the world."
That the cinema is something "artistic" and television "cultural" in our times is irrelevant to the
position of Vertov, since in his time, the technology of television was not yet invented, and
we can easily say that it could be otherwise: under capitalist conditions the television is only
one way of the realization of the tele-diffusion, tele-emission of images and sounds, as a uni-
lateral machine for the manipulation of opinions, which was not evidently the mode
anticipated by Vertov. He is not a "futurist" of machines, a fetishist of technologies,
fascinated by the imperialism of the technology and of the cult of science. Vertov always
believed to the priority of the social and collective machine over technological machine:
"even in the domain of technique, we should only partly do with what is called artistic
cinema, since the exercise of the tasks we adopt here suggests another conception of the
technique." (Vertov, ***) This reference to "another conception of technique" is here
essential, since Vertov's "war machine of Kinoglaz" has been crushed under the Soviet
regime in thirties, which adopted the cine-drama in the mode of Eisenstein as "socialist
realism", penetrated by the Hollywoodian commercial mentalities and structures. The
movement of the Kinoks remains significant not in their persecution by the regime and the
evident victory of the Hollywood cinema as an entertainment industry, but in their power to
anticipate new technologies and agencies of social communication and their attempt to
create a new conception of technology. This does not mean that they were fetishists of
technology; nor they are the holders of a Heideggerian viewpoint on technology as a
"catastrophic experience". They were aware of the fact that machines were not only external
things to the man --men and their collectivities could also be conceived as machinic
assemblages.
It is evident that the Nazi aesthetics, revealed in the works of Leni Riefenstahl had somehow all
motives to imitate the experience of the cine-eye, under the form of the great Nazi spectacle
of power, under the guidance of Dr. Goebbels: "make me a film like..." Or, the Nazi regime of
truth was far distant from any understanding of the Kinopravda. Riefenstahl was asked to
organize a great scene of Nazi demonstration, in Nurnberg or during the 36 Olympic Games,
and not to build a collective cine-eye capable to call the masses into creative cinematic
labour. It was pure propaganda, a totalitarian society of spectacle, "the one of Germans".
Jean-Pierre Faye (Faye, ***) is able to discern the "totalitarian language" of the Nazis as the
one which makes what it said, as different from the language of Italian fascism, which was
employed to justify the deeds afterwards: in Leni Riefenstahl's film "The Triumph of the Will",
there is no cine-eye, since the dramatization of the event comes first, before shooting and
editing. Riefenstahl is seemingly the one who produced images not as a discovery or contact
with truth. She was expected to compose the entire "mise-en-scne", as the primary author
of the ceremony, transforming life into a grandiose decor.










Spinoza Kitab: Ethica'nn Srr
Ulus Baker
Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zellii, hem "sokaktaki insan"n okuyup
anlayabilecei, hem de yalnzca iin "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn, felsefecilerin
deifre edebilecekleri iki ayr anahtarda, iki ayr dzlemde yazlm olmalardr. Spinoza'nn
Ethica's ite bu tr kitaplar arasnda yer alyor. Onu sokaktaki insann okuyup anlayabilmesi,
btn teknik okuma ve takip etme zorluklarna ramen, yalnzca mmkn deildir,
zorunludur. Marx'n kendi eseri iin syledikleri, zellikle Spinoza'nn Ethica's iin de tekrar
edilebilir --de te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar... ncelikle 500-600 bildik ve
sradan "szck"ten oluan bir kelime daarcn yeterli bulan bir eserle babaayz. Bunlar,
Spinozac felsefe tarafndan rgtlenmi hallerinden ve balamlarndan bamsz olarak ele
alndklarnda, ne teknik ne de dile zg uhrevi anlamlar ierirler --Tanr, sfat, tz, z, gnlk
hayatn kavramlardrlar. Herkes, sevin ile kederin ne olduunu bilir ve hisseder. Sevgi
szcn tanmadn syleyecek tek bir kii yoktur. stelik kederi kedersiz biri, sevgiyi
sevgisiz biri de kavrar rahatlkla. Her insan, baka her insan kadar, fikirlere ve duygulara,
heyecanlara sahiptir. yleyse Ethica'y "anlayamamak" diye bir ey sz konusu olamaz.

Zaten, btn belirlenimlerini ieriyor olmasna ramen, eserine Ontoloji, Epistemoloji, Kozmoloji
trnden bir bal yaktramayp, Etik adn veren yine Spinoza'dr. Onun bu tercihine
uyarak, eserini tam anlamyla bir gnlk yaam pratii kitab olarak ele almaya zen
gstermek gerekiyor: Bir hayat bilgisi kitab... Orada yalnzca --herkesin doal olarak hakknda
bir fikre "sahip olduu" --gnlk hayattan, yaam pratiinden, tutkulardan, imgelemden, ve
bireysel veya kollektif yaamdan bahsedilmektedir. Buna karn, ilk bakta belki sokaktaki
okuyucuyu dehete drebilecek sunulu biimi (klid geometrisinde olduu gibi, tanmlar,
belitler, nermeler, kantlar olarak dzenlenmi geometrik bir sunum iinde) erevesinde
srekli olarak Tanrdan, Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi cesaret krc olabilir.

Fluctuatio Animi

Spinoza felsefesi, "ruhlarn dalgalan"n siyasal yaamn genel grnm olarak, hatta tam bir
model olarak ortaya atmakla balar. Buna gre insanlar, kendilerine boyun edirebilecek
kesin ve belirli yasalar bulunmadnda, byle bir yasal dzeni kendileri de retmi
olmadklarnda, umutla korku arasnda salnp dururlar. Daha bu tesbit annda bile, Spinoza
felsefesinin alabildiine siyasallat kesindir, nk nnde sonunda tarihe yle kabaca bir
gz atmak bile, siyasal rejimlerin ounun bu iki duygunun kitlesellemesine dayandn
gsterecektir: Tebalara verilen umut ya da yreklere salnan korku... Umut tayan gnlerinde
insanlar mmkn olduunca kstahtrlar; kalkp ilerin pek de o kadar kolay olmadn, bu
umutlarnn gereklemesinin pekl olanaksz olduunu onlara sylemeye kalkrsanz sizi
hi takmazlar, hatta hakaret ederler... Ama gn gelip talih dndnde ve gelecekleri
konusunda kukuya, hatta korkuya kapldklarnda, en sama sapan nasuhat bile onlar iin,
iinde bulunduklar kt durumdan kendilerini kurtaracak bir sihirli denek haline gelir.

nsan duygularnn portresini bylece izerken Spinoza'nn son derecede derin noktaya dikkat
ekmi olduunu dnyorum. Birincisi, insan ruhlarnn, ister bireysel ister kolektif olsunlar,
korku ve umut gibi iki kutup arasnda srekli bir salnma halinde olduunu sylemektedir.
kincisi, biz duygular ve tutkular kiilere ya da tek tek bireylere yklemeye alknken, o bu
tr tutku ve heyecanlarn pekl kitlesel olabileceklerini, hatta kitleselliin bireysel
tutkulardan bahsetmekten daha gerek ve verimli bir dnce olduunu iaretliyor. Son
olarak da, ruhlarn byle bir dalgalannn genel bir ilkesi olduu anlalyor: Bu da, insan
yaamnn bir nevi "srekli variyasyon" olduudur.

Srekli variyasyon hali, zellikle korku ile umut kutuplar arasnda bir salnma grnmnde
olduunda siyasal yetke sorunu asndan ne anlama geliyor? Ethica'da, ad geen duygular
ele aldnda Spinoza son derece aktr: Umut ile korku karlkl olarak birbirlerini aran,
biri tekini mutlaka ieren duygulardr --belirsizce bir korku duyulmakszn umut yoktur; belli
belirsiz bir umudu iinde tamayan mutlak bir korku ya da tasa yoktur. Bir variyasyon ya da
salnma hali ise, zorunlu olarak, birbirlerine korku ile umut trnden bal olan tutkular ve
duygular arasnda mmkndr. Spinoza'nn umudu kederli, yani kt duygular arasnda
saymas gnmz okuru iin balangta biraz tuhaf gelebilir. nk modern dnya, szgelimi
bir topya ya da siyasal eylem plan dledii zaman, bunu umut duygusunun bir tasarm
olarak alglamaya meyillidir. Ernst Bloch gibi byk bir dnr, topyay "umut ilkesi" adn
verdii bir ereve iinde anlatr. Ama Spinoza gibi biri, kendi adalaryla birlikte, umut
duygusunun byle bir olumsuz tanmn yapmam olsayd, Bloch'un topya ile umut
zdeliini aklna getirmeye kalkacan asla dnmezdim.

Ethica'da umut, kederli duygular arasna katlr, buna evet; ama insanlarn umutsuz
yapamayacaklarnn pekl farkndadr Spinoza. Hatta umut insan topluluklarnn tarihinde
pek ok yerde, birok farkl biimde kurumlatrlm ve hizmete sunulmu durumdadr. Umut
tacirlerinin yer almad toplum yok gibidir --rahip kastlar, modern toplumlarda medyatik
kurumlar, hatta muhalif partiler hep insan umutlarn ileyerek ve kullanarak serpilip
geliirler. Dinsel yaam, mesihilik ve genel olarak kurtulu retileri, insanlara umut
alamaya alrlar. Ya da insanlarda umut duygular uyandrarak i grrler. Ama iktidar ileri
ve kurumlar yalnzca umutla yrtlemez. Dolaysyla iktidarlar biraz da korkuya ve
korkutmaya, yreklere korku salmaya ihtiya duyarlar. Gelecek konusunda belirsizlikler hep
bu iki duyguya yol atklarndan, insanlarn gelecekleriyle, kaderleriyle ilgili beklentilerinin bu
iki duygu modeline indirgenmesi kanlmaz bir hale gelir --devletler genellikle hem korku
hem de umut duygularn glendirerek kurulurlar ve ayakta kalrlar. Devlet, korkusuz ve
umutsuz yapamaz...

Birbirlerini ilerinde tayor olmalar, umutla korkunun hibir zaman saf bir halde
bulunamayacaklarn gsterir. Dolaysyla, salt korku zerine ina edilen bir devlet yaayamaz.
Ayn ekilde salt umut vermek zere ina edilmi bir devlet de yledir. Tutkularn ve
duygularn karm ise Spinozacln esas inceleme nesnesidir. ster bireysel, isterse kollektif-
siyasal dzlemde olsun, herhangi bir iktidar, bendelerinde herhangi bir duygu
uyandrmakszn kendini var edemez.

imdi syleyebiliriz ki, Spinoza'nn umut ile korku zerinde yapt vurguyu artk ikincil bir konu
haline getirebiliriz. Artk nemli olan, iktidarn etkileri arasnda en temelli ve belirgin olan
eyin insanlarda baz duygular uyandrmak olmasdr. Evet, umut Spinoza'da belki artc bir
ekilde kt duygular arasna katlmtr. Ama bunun daha derin bir nedeni bulunuyor. Her
iktidar insanlarda duygular ve tutkular uyandrarak alr. Umut ile korku bu duygularn en
belirginleridirler. Ama iktidar bunlar "kederli" duygular haline dntren, yani insanlarn,
bendeler olarak glerini ve kudretlerini azaltmaya, azmsamaya yarayan temel unsurdur.










Agamben: Tank
Ulus Baker
1. Felsefenin bir temizlik iilii olduu zerine Deleuze Agamben felsefesini yaklak olarak bu
szlerle selamlyordu; cam yontucusu Spinozadan beri kavramlar temizleyip parlatmak
felsefenin rtk z haline gelmi olmalyd Agambenin kiiliinde felsefe bir yaratclk,
bir yapp etme sanat, kelimenin esas anlamyla bir poetika haline geliyor (Deleuze) ve
Agambenin Pier Paolo Pasolininin Mattaya Gre ncil filminde Filip roln oynam
olduunu hatrlayalm

2. Biraz imkan, yoksa boulacam! (Kierkegaard, Deleuze); inde bulunduum mutlak
umutsuzluk bana umut veriyor (Marx); Yaama sanat kendine baml olma sanatdr
(Foucault) bu aforizma anlalan Agambenin yolunu belirlemi ama bunlar ayn
zamanda yeni ve gelecek iin olan bir etiin kurulu cmleleridir. Ve bu etiin iinde zdelik
ve kimlik sz konusu deildir artk nk kimlik, Agambenin ocukluk ve Tarih: Deneyimin
Mahvedilii adl kitabnda gsterdii gibi benliin en zayf kalm ksmdr gcmz ise
Agambenin genel bir formlle dile getirdii gibi bizi alp gtren ve tayan adsz kuvvetlere
dayanyor Etik zne hakikatle kesitiimiz noktada bulunmuyor artk insan trne
topyekn olarak ortak olan dilde ve szde cereyan ediyor

3. Homo Sacerin k noktas muhtemelen Primo Levinin konsantrasyon kamplar konusunda
ortaya att bir paradokstan geliyor: bu etik ile tanklk arasnda yer alan bir paradoks dibe
vurmu gerek tanklar kimler? Akas gerek tanklar lmden kurtulanlar deil, lmleri
cismani lm gereklemeden tamamlanm olanlar Yani Auschwitz jargonuna gre
mslman denenler

4. Bilinmedik topraklar dolamak gerekti Auschwitzin meydan okuyuuna kar etike
yaklamaya alan btn doktrinlere boyun edirmek gerekti Ama geriye ok az ey
kalmt Robert Antelmein tankl nsan Tr konusunda Blanchot bir defasnda yle
yazmt: insan sonsuzca mahvedilebilen bir mahvolmazlktr. Bana yle geliyor ki bu iki
anlama geliyor: insan z diye bir eyin olmad, insan insan-olmayandan ayrdedebilmenin
imkanszl ve, ikinci olarak, insan mahvedildikten sonra yine de geriye bir eylerin mutlaka
kald, yani insann sonsuz mahvediliinden geriye artan ve direnmeye devam eden bir ey
olduu. Tank ite bu kalntdr. (Agamben)

AGAMBEN: HAYAT

1. Hayat mefhumunun bir eceresi kkeninde tbbi-biyolojik bir mefhum yok bunun, felsefi-
siyasal bir rgtleni tarz var. Agambene gre hayat ancak onu blerek, paralayarak
dnmek zorunda kaldmz ey neyse onun addr. Bitkisel hayatlar vardr, duyusal hayatlar
vardr, dnen hayatlar vardr, doal hayat vardr, siyasi hayat vardr --Biyo-politika
(Foucault)

2. Aziz Pavlus zaman nasl kavryordu? Ama oumuzun sand gibi zamann sonunu deil, sonun
zaman olarak zaman bitmeye balayan zaman: ve Agambenle birlikte sormak gerekiyor:
bu zamandan geriye ne kalacak?

3. Dnmek dediimiz faaliyetin gnmzde siyasi bir anlam var m hala? Daha 1980 ylndaki
bir syleisinde Gilles Deleuze tmyle prefabrik paralardan ina edilecek hukuki, iktisadi,
siyasi ve kltrel uzamlarn genellik kazanmas karsnda bizi uyarmt. Byle bir ortamda
aktr ki dncenin bahedebilecei hibir yaratcla yer kalmayarak, bir anlamda
dnmek imkansz hale gelecektir

4. Agambene gre bu dleklik a artk tamamlanmtr Hibir zaman bir a dnmeye bu
kadar aciz, Bat demokrasileri hayalgcnden bu kadar yoksun olmad. Her ey uyulacak
kaamak kurallar asndan kavranyor artk ve sreklilik kazanm bir olaanst hal iinde
orada problemler nceden verilmiler ve nceden zaten zlmler bile




















































Mzik stne
Ulus Baker
1. Mzik yle herhangi bir ders erevesinde kuatabileceimiz bir alan deil. Neredeyse
insanlarn (ve belki de baka hayvanlarn) yaamlaryla en az dil kadar, hatta daha fazla bir
lde "kout" olan bir yaant. Biz burada naizane mzii nasl elde edilebilir klacamz
dneceiz. Baka bir deyile minibse bindiimizde radyo ya da kasetalar akken, bir bara
gittiimizde tepinirken orada varolan mzii yle kolay kolay elde edemeyeceimize
inanyoruz. nk mziin ok geni bir altyaps, derinlii, tarihi ve corafyas, giderek fizii,
zellikle de biyolojisi vardr. Kimyay saymadysam kusuruma bakmayn ancak Mendeleyev'in
nl elementler tablosu tam anlamyla "mzikal" uyum varsaymlar zerine ina edilmiti.
Yani kimyevi unsurlar bile tpk mzikte olduu gibi birtakm uyumlar ve oranlar zerinden
birbirleriyle ilikiye geiyorlar...

2. Burak'n ders srasnda cevap vermeyi uygun grmediim bir sorusuna cevaben unu
syleyebilirim sanyorum: evet, mzik ya da genel olarak ses yalnzca gzmze hitap ettiini
sandmz "grsellikten" farkl olarak tek bir gze ve onun algsal koordinatlarna
indirgenemez. Bir radyo vericisinin yanna gidip gbeinizi dayarsanz --ve gbeiniz yeterince
duyarlysa-- mzii vcudunuzun iinden dinlersiniz... Grmeye hitap eden fizik ile kulaa
hitap eden fizik farkldr. Ancak insan iin sesin belirgin bir stnlk tadn da sylemek
gerekir: dil ve konuma... Bunlar arlkla "ses" olarak karmza kmalarna ramen, belli bir
noktadan, yaznn icadndan itibaren mekansal-grlebilir formlar da kazanm olan
aktiviteler. Ve bunlarsz bizim insan denen varlk olamayacamz herkes tarafndan sylenir
durur. Sonuta biz dil yznden arlka grsel-iitsel varlklarz; iletiimimizin byk bir ksm
ve neredeyse sanatlarmzn tm grme ve iitmeye gnderirler. Baka hayvanlar eer
sanatlar olsayd belki bunu dokunmaya (s farkllklaryla ileyen balklar) ya da belki kokuya,
tada (yine balklar, giderek kpekler) dayandrrlard. Biz bunu mutfakta bile baarabilmi
deiliz ve bugn alk ya da parfmeri dorudan "gzel sanatlar" arasnda saylmyorlar.
Burada hatrlanmas gereken bir nokta, fizyolojik verilerin unu syledii: eer kpekler en
duyarl olduklar koku duyular etrafnda bir kodlama sistemi ve bir uygarlk, giderek bir
"sanat" dal gelitirmi olsalard, nro-fizyolojik verilere gre beyinlerinin byklnn
dnyann yars kadar olmas gerekirdi... Dil ve el insan trnn muhteem bir ekonomisidir...

3. Peki ama mzikal davran baka hayvanlarda yok mudur? Her ey bunun esas olarak kularda
olduunu belirliyor. Hatta eer doa "dzenli" ve "armonik" sesler karabiliyorsa doann
insanlardan ok nce mzik yapmaya baladn da sylemek gerekir. Sonuta unu bile
varsayabiliriz: insanolu doaya gre gecikmi bir varlktr ve bu yzden ite bir "tarihi"
vardr... Mziinin, dilinin, hukukunun, hatta en biyolojik gereksinmeler arasnda bulunan
cinselliinin, diyetinin vesaire... bir tarihi vardr. Yani tarih bir gecikme halinden ibarettir.

4. Kularda neden mzik vardr? yle dnelim: eer bir gecikme, bir geciktirme sz konusuysa
arala yerleecek bir mzik mmkndr. Eer bir ku sadece ok gzel seslerle akyorsa
mzik terimini bunun iin yalnzca bir metafor olarak kullanabiliriz. Ancak eer bir ku, kendi
blgesini savunduu akmasn saldrgan baka bir kua kar yapabiliyorsa ve bu akma bir
"yarma" ya da "rekabet" biiminde icra ediliyorsa o halde buna Olivier Messiaen'in dedii
gibi, mzik dememiz gerekir. Saldrgan kuu kovacak olan ey, ya da bizim kuumuzun yerini
saldrgan kua devretmesine yol aan ey herhangi bir akmann, sesin dolayszca yol at
trsel bir igdye gndermiyor. "Daha iyi akmak" diye bir mefhumun kular arasnda
olduunu gsteriyor. Bu durumun dier hayvan trleri arasnda bulunup bulunmadn
aratrmak zoologlara der. Ama her ey en muhteem ses cihazna biyolojik olarak sahip
olan kularn bir mzie sahip olduklarn gsteriyor...

5. Peki kularda olan bu mzik insanda, bambaka bir trde nasl peydah oldu? Bu konuda eitli
rivayetler var ve bunu aratrmak gnmzde artk ancak varsaymsal "ilkel" toplumlar
bulabilecek olan etnomzikologlara dyor. Grtlak ve ses telleri, beyinle balantlar iinde
inanlmaz lde karmak yaplar. Yalnzca ses karmakla kalmyorlar, ayn zamanda iki sesi
birbirine balayarak morfolojik birimler, ses dizgeleri, heceler vesaire oluturabiliyorlar.
Beyinde ancak elin ynetimi ses tellerinin ynetimi kadar alan kaplyor.

6. nsan mziinin kkeni diye bir soru, cevab imkansz olsa bile gayet merudur, nk hi
deilse mzik denen bu davranmz nasl anlamal ve kullanmalyz trnden sorulara da
cevap verebilir. Unutulmamas gereken bir nokta, sadece kularn deil ama neredeyse btn
hayvanlarn birtakm igdsel riteller, danslar yaptklardr. Saldr bir dansla balar --
eleme ve kur da yle... Diyebiliriz ki ritelsiz hayvan yoktur ve her ey belli kurallara gre
icra edilecektir. Bu duruma halen (ve yalnzca hayvanlara bir "bilin" yklemediimiz, yani
bilinci salt insann bir ayrcal olarak grmeyi srdrdmz iin) "igd" deyip geiyoruz.
Bizim iin hayvanlardan bir ey renmek ile bir frtnadan, gkyznden, yerin
derinliklerinden renmek arasnda pek bir fark yok. Eer nasl yaadn biliyorsanz bir
hayvann her trl davrannn bir insannkine oranla ok daha "ngrlebilir" olduu
dorudur. Ama belki de arada yalnzca bir "derece fark" bulunuyor. te dans davrann bir
hipotez olarak mziin kaynana yerletirebilmemiz iin bir neden var...

7. Baz mzik tarihileri ve estetikiler mziin esasen bir "mimesis", yani doadaki seslerin
anlaml taklidi olduunu dndler. Lukacs'n Estetik'inin mzik hakkndaki blmlerini
okursanz byle bir kuramn en ileri seviyesiyle tanrsnz. Dolaysyla insan gerekirse ku
akmasn, gerekirse dalgalarn grltsn, gerekirse, bir arslan tarafndan avlanan bir
hayvann yaygarasn taklit eder. Bu "taklit" hali baz kularda, papaanlarda ve kargalarda
bulunuyor ve insanlarn tuhaf bir hayranln uyandrmaktan geri kalmyor. Oysa insann bir
"taklit hayvan" olduunu sylemekte bu adan pek gitmeyen bir ey vardr: Bir insann,
mesela ilkel denen toplumlarda tedavi ilerini stlenen bir amann bir kuu, bir ceylan, ya da
gkgrltsn "taklit ettiini" hangi anlamda syleyebiliriz? Taklit, ya da mimesis yle
geliigzel gereklemez: taklit edilen eyin de, taklidi gerekletiren ortamn da, birbirlerine
asla indirgenemeyecek iki biimi, iki formu vardr. stediim kadar teyim asla bir ku sesi
karamam. Bir papaann bet sesi baz szckleri ayrdedilebilir klsa da asla bir insan
konumas gibi deildir ve bunu ayrdedebilmek iin insann bilince sahip olduu, oysa
papaann bilinsizce ses kard gibisinden temalara ihtiya bile duymam. Taklit zor bir
mefhumdur ve Gabriel Tarde'n gsterdii gibi insan uygarlnn temelinde yatan glerden
birisidir.

8. Bir amann bir tedavi ayini srasnda kard seslerin belli bir biyolojik-psikolojik karakteri
vardr. Bu "taklit ettiini" sandmz hayvanlarda da bulunur. Ama bu "karakter" mesela bir
yakar, fke ifadesi, bir reddedi ya da sevin duygusuna tekabl ediyordur. Ama sorun bu
karaktere mutlaka salt insana zg olan bir form kazandrma zorunluluudur. Bir kuun t
tarih boyunca pekok mzii ziyaret etmitir --amann arks, ingene keman, Olivier
Messiaen'in orman kular stne mzikal denemesi... Ama insanlarn mziinin yine
insanlara ait olan bir n-mzii taklit ediyor olduunu sylemek iin elimizde epeyce neden
var. ncelikle kendisine mzik demediimiz bir faaliyetin, yani konumann, dilin taklidi...
Diyebiliriz ki insan mzikle doadan, yani "darsndan" ok kendi kendini taklit etmektedir.
Yaamnn, almasnn, emeinin, kfrediinin, fkesinin, cinsel hayatnn taklidini
yapmaktadr... Doann mzikal davran erevesinde taklit edilmesi hem ok zor hem de
ok ge olmutur --ve bunu baarabilmek iin belki en modern mzik anlaylarn, Boulez'i.
Messiaen'i beklemek gerekmitir.

9.Ama bir aman bir tedavi ayini srasnda o sesleri nasl karyor? Genellikle mzik bir dansn
paras, belki de bir uzantsdr. amann giysilerine, vcuduna takt incik boncuun
grltleri en az haneresinden kan yar anlaml sesler kadar nemlidir. Hatta dosdoru
mziin aslnda dans srasnda kan sesler olduunu, mziin esas kaynann vcudun
hareketleri olduunu bile belki de syleyebiliriz. Dans asndan mzik pekala bir giysi
hrtsndan ibaret olabilir ve bugn dansa elik etmesini beklediimiz bir mzik varsa bu
pekala kkensel olarak "sonradan gelen" bir ey olabilir. Mziksiz dansn mmkn olmadn
sananlar hayvanlar dnyasna bakarak bunun doru olmadn rahatlkla renebilirler. Ve
diyelim ki insanda da durum byleydi: bir emek sreci belli ritimlerle gerekletirilebilr. Ancak
bu ritimler pekala formalize edilip ayinselletirilebilir. Malinowski'nin ilkel Trobriand
topluluklarnda ilk gzne arpan ey hibir "ciddi" icraat u ya da bu riteli de
gerekletirmeden yerine getirmeye asla kalkmamalaryd. Kay denize indirmenin, gnah
ilemi gen bir olan kovmann ya da sonra geri almann, patates toplamann o toplumlarda
pek o kadar kolay, yani birisine, birilerine devredebileceiniz iler olduunu asla dnmeyin.
Btn bu olaylar toplumun ve dolaysyla toplumu oluturan bireylerin hepsi iliklerinde,
kemiklerinde hissetmek durumundadrlar. Bizim "modern" toplumlarmzda bu mesafeler
olduka alm olabilir, ama bu "alm" olduklar anlamna gelmez. Bylece bir aman
pekala jestlerinin uzants olan bir mzii oluturabilir, sonra da buna bir biim kazandrabilir.
Belki de yava yava zerindeki taklar belli sesleri karmaya adanabilirler. Byle bir teze gre
mzik dansn bir uzants, bir rndr.

10. Bat mzii belli bir "bilinalt" dzleminde mziin bu jestel kkenini kabullenmi
grnyor: klasik mzikte, Mozart ve Haydn'n biimselletirdikleri mzik yapma biiminde
bir eserin paralarna "hareket" (movemento) deniyordu. Mziin bir lm vard ve o da
hareketin hz, yaval ve buna getirilen ller erevesinde saptanyordu. Ama mzikte
jestin esas nemi icrasndadr: bir orkestrada kemanlar ve kemanclar belli jestlerle hareket
ederler; fltler de yledir ve davullar da... Mziin insan vcudunun bir ses karma faaliyeti
olduu ve uzantlarn enstrmanlarda bulduu anlalyor...

11. Her durumda, bugn dansetmeye balamak iin bir mziin alnmasn beklememiz bir
nyargdr ve yalnzca gnmze kadarki mzik dinleme pratiimizin bir rndr,
sonucudur. Ama belli bir durumda bu belki de mzik stne sylenmi en derin szlere de
gnderebilir bizi: Schopenhauer'n ve Nietzsche'nin szleri bunlar. Schopenhauer dman
Hegel'in aksine en yksek sanatn sz deil ses, iir deil mzik olduuna yrekten inanmt.
Ona gre keman alayan bir ocuu taklit etmezdi, bizzat ve dorudan alard... Tabii ki
burada akta kalan bir mesele var: keman alyor, bu tamam ama peki "alayan ocuk"
nerede? Mzik alayan ocuu veremeyecek mi? Schopenhauer'n cevab dahicedir: mzik
yalnzca alamay verir. Yani "alayan ocuu" veremez. Alayan bir ocuu anlatabilir,
resmini, heykelini yapabilirsiniz. Ama mzik size hibir zaman "alayan ocuk" vermeyecektir.
Ama dier sanat dallarnn asla veremeyecei bir eyi de verebilir mzik: ocuk alamasn...
Gerekten de mzik aladnda olup biten her ey son derecede somuttur: bir ocuk ...
alyor... Bir anne... douruyor... Mzik bunlar bir form olarak vermeyecektir size:
Schopenhauer diyor ki, dourmann sesidir, alayn sesidir, sevincin sesidir mzik... Baka
bir deyile mzik alar --bir ocuk ya da erikin biri olarak, bir anne bir sevgili olarak...
vesaire... Ya da gler --yine bir ocuun, annenin, celladn ya da herhangi bir baka kiiliin
gl olarak... Yani mzik kiiletirmez, bandan sonuna dek somuttur, herhangi bir ekilde
glp alamaz, fkelenmez: illa ki u ya da bu gltr, alaytr...

12. Demek ki her mzik bir tekilliktir. Duygulara yknmez, onlar dosdoru yaar, hissettirir,
yaatr... Zaten mzik yaamyor ise hibir yerde deildir. Dersin bitiminde sorduum soru
zaten bu erevedeydi: alnmayan mzik nereye gidiyor? Havada m kayboluyor yoksa
iimizde mi "kalyor"? Eer mzik gerekten de Schopenhauer'n istedii gibi "alayan ocuk"
deil "ocuk alamas" ise, "fkeli bir katil" deil "katil fkesi" ise o halde mziin iinde
bildiklerimizden ok farkl bir tekillik kipini kefetmemiz gerekir. Ortaalarda Duns Scotus
diye bir filozof, galiba Dou'nun Arabi, dervian metinlerini tercme etmekle urat
sralarda bu durmun ayrdna varm, ve bu tr tekilliklerin, bireyliklerin tanmn )ne kadar
mmknse) yapmaya almt. Ona gre bu tr bireylikler ya da somutluklar, belki Trkeye
"itelik"... "ite bu'luk" diye tercme edebileceimiz olaanst hallerdi; buna Haecceitas
demiti Duns Scotus...

13. Gerekten de mzikte hem ok ilkel hem de tketilemeyecek kadar gelikin iki tarz ayn anda
yryor gibidir. Bir taraftan mzik bizi yle bir soru karsnda brakverir: "bir ocuk
alyor"... Baka trl "ocuk alayn" veremezdi. Gerekten de bir ocuun alamas mzik
iin temel bir nvarsaymdr. Bir ocuk alyor... ya da glyor... veya yine... ok fkeli,,,
Mzik btn sanatlarn en yaln olduunu ite burada gsterir: bir ocuk alyor, kzyor...
susuyor... Resim asndn pek bir problem yok gibidir ve "alayan ocuk" portreleri sayszdr -
-ki aralarnda epeyce nl olanlar meyhanelerimize bile asarz... Ancak bu astmz resimde
eksik olan bir "haecceitas" vardr ki onu belki mzik bize yeniden kazandrabilir. Felsefi olarak
da "ocuk alay" diye bir ey olmadan hibir ocuun alamay baaramayacan syleme
hakkna sahibim. nk felsefe tuhaf bir insan faaliyeti trdr ve pekala bizi bu kadar
zvanadan karabilecek nermeler yapar durur. Evet, "ocuk alay" diye herhangi bir
alamadan, genel olarak alaytan farkl bir mefhuma sahip olmakszn asla
bahsedemeyeceim. Bu "ocuklar alar" diye geni zamanda ifade edilen bir ey deildir.
ocuk alaynn tekillemesi gerekir. ocuun bir yetikinden farkl bir biimde "alad"
anlamna da gelmez, nk bir sr yazar "ocuk gibi alyor" tipinden bir klie ile bir eyleri
anlatabilmitir. Hayr mzikalite konusunda bizi esas olarak ilgilendiren tek ey "ocuk
alamasdr" --elbette bir ocuk alar, yoksa ocuk alay yoktur; ama ocuk alay yoksa
hibir ocuk da alayamaz... Olgulardan deil duygulardan bahsediyoruz demek ki...

14. Burada artk mzikte "mood"lar ya da diyelim ki --daha formel dnrsek-- "mode"lar
karsndayz. Eskiden --mesela Bach ya da Mozart-- ok bestelerlerdi... neredeyse hergn ve
zorunlu olarak; ama illa ki bestelemeleri ve bestelerini bitirmeleri gerekirdi. Bugn artk byle
deil ve bunun nedenlerine ileride ciddiyetle ve ayrntlaryla deineceiz. Bu rahat mzikal
yaratm ortam baz srekliliklerin varln varsayyor olmal. Schopenhauer'n byk kefi
mzikteki "haecceitas" olmutu. Bir ocuun alamasn deil ocuk alamasn vermek...
Mzik en saf sanatt nk bu en basit eyi alabildiine rahatlkla yapyordu. Keman alyordu
bir alamay temsil etmiyor, gstermiyor, taklit etmiyordu... iir bile bunu belli uslup
manevralaryla taklit etmeye alabilirdi belki. Ama haecceitas Schopenhauer'a gre nihai
olarak mziin elindeydi. Ama bu noktadan itibaren nmze bir sr sorular alan alyor...

15. Peki ilk soru: mzik --tamamdr-- ""ocuk alayn", "general fkesini", "gen akn",
"karasevday" topyekn veriyor, hissettiriyor... Ama ayn mzik terisini yapamayacak m?
Mesela "alayan bir ocuk" mzikte olmayacak m? Her ey bu noktada Schopenhauer'n
aleyhine dnmektedir ve sanki btn besteciler, ister okusunlar ister okumasnlar (ounluu
da byk ihtimalle okumadlar) bu filozofun aleyhine almaya baladlar: hayr, ocuk alar,
dediler, bunu biliriz, ama "urada, biraz tede, ite bir ocuk var, alyor..." ite mziimiz
onu alacak iine... Resim iin bunu diyebilmek tahmin edilebilecei gibi daha rahatt. nk
en ilkel biiminde bile resim ya da heykel alayan herhangi bir ocuu resmederdi ya da
yontard... Resimde "ocuk alay" grdnz sylemek neredeyse ok derin bir filozof
olmanz gerektirirdi. Ama hibir ekilde Schopenhauer'n mzik dolaymyla syledii ey
yeterli deildi: "alayan bir ocuk" deil, tamam, "ocuk alay"... Ama arada bir balama
izgisi daha yok mu? "ocuun alay"... Bunlar saf dil oyunlar diye grmek hatalarn en
by olur nk dilimizin bize hazrlam olduu ve ou zaman hi farknda olmadmz
saysz srpriz vardr. Burada "ocuk" genel, ama "alay" zeldir. Bu ne anlma gelebilir? Bir
ocuk var ve varoluun genel alaynn iinde, ona katlyor ve yalnzca bir rnek
oluturuyor... Baka bir deyile --btn alamalar tek bir alamann parasdrlar, kah orada
bir ocuk, kah burada bir kadn, kah burada.. ben .. alyorum.. gibisinden...

16. Burada iine dtmz sorun Nietzsche-Schopenhauer-Wagner geninin sorunudur.
Mzik hususunda kopartlm en byk ve ilk kavga buydu. Neydi peki tarttklar? Her
eyden nce bu tartmalar btnn haecceitas etrafnda dndn dnmek iin epeyce
nedenimiz var. Mesela Wagner "Tanrlarn Valhalla'ya Girii"ni besteledi --size geen gn
dinlettiim bir pasaj... her tanrnn bir kiilii, ayrdedici zellikleri ve birer "motifi" var... Ama
baka birisi, mesela Nietzsche pekala u ya da bu tanrnn cehenneme iniini deil,
Tanrsalln Cehenneme niini istiyordu... Bu ikisinin farkl eyler olduunu hemen
anladnz umuyorum. Tanrlar pekala cehenneme inerler, ama bu "Tanrsaln" cehennemlik
olduu anlamna gelmez. yleyse mzik bir eyleri daha ayrdetmek zorundadr. Nietzsche'ye
gre mzik tanrlar cehenneme indiren ile "tanrsal" terennm eden iki tavr arasnda
oynayp duran bir varsaymdr. Varsayd mzikaliteye kazandrd bu olgular, duygular,
tanrlar serisidir. Ama tragedya, yani Antik Yunan'n ok ok yzelli yln kapsayan bir felsefesi
sayesinde esas anlamn bulur: iki varolu tarz arasnda asli bir gerilim. Birincizi llerle,
dzenlenmi ritimlerle (ileride greceiz. dzenlenmemi ritimler de mmkndr), hesap
kitapla ileyen sanat --Apolloncu sanat diyor buna... kincisi esrimenin, kendinden gemenin,
lszln sanat --buna da Dionisiyak sanat diyor. Bunlar gerilim halinde tek bir sanatsal
hal olarak almak gerekir.



































Neden Godard? (I)
Ulus Baker
lk tartma seansmza Michel Foucault'nun "bakn arkeolojisi"yle balamamzn iki nedeni var:
birincisi, eer bu atlye almas bizi belli bir "i" yapmaya, tartmalarmz grsel-iitsel,
videografik imajlara tayacaksa --daha dorusu byle bir ortak karara varlrsa-- arkadamz
Dr. Deniz Dlgerolu'nun imkan salayabilecei bir "hastane ekimi" olanamz olacak...
kincisi, Michel Foucault'nun "Kliniin Douu: Tbbi Bakn Bir Arkeolijosi" adl incelemesi,
onun eserinin tm iinde yerine oturtulduunda genel olarak "bakn ve grmenin"
arkeolojisinin bir paras, bu ynde bir metodolojik giriim olarak okunabilir. Katlmclardan
bu kitab dorudan okumalarn zaman problemi nedeniyle tabii ki istemeyeceiz --zaten belli
bir uzmanl gerektiren bir okuma olurdu bu. Ama Foucault'nun eserinin btn, modern
adn verdiimiz alarda bakn ve dilin rgtleniini tartt asli bir boyuta sahip... Bu
rgtleni sonuta modernliin "grlebilir" olan ile "anlatlabilir" olan arasndaki bir ba
sorunlatrm, bu ikisini kh buluturmu, kh birbirlerinden koparm olduudur.
"Grlebilirliin" byk ustalarndan Jean-Luc Godard ile "sylemlerin" byk ustas
Foucault'nun tartmalarmz srasnda muhakkak ki karlaacamz bir bulumalar var.
Godard'n nemi de bu yzden sadece sinemann iine, onun tarihine sdrlabilir deildir.
Karlamalardan, mesela Deleuze'n Godard' okumasndan azami faydalanmak gerekir.
Godard'n son karlamalar ise bu atlye srasnda zel bir nem atfettiimiz TV ve Video
ileri... Nasl Foucault'nun tasvir ettii "klinik tp" bak (muayene) ile onu iine yutan bir
anlatnn, bir sylemin, tbbi bir "tasvir" jargonunun stratejik ibirlii olduysa, Godard'n
nerdii "imaj pedagojisi" de hayatn akna dair "okunabilir imajlara" ynelik bir pee-
indirme faaliyetidir.

Unutmayalm ki modern zamanlarn her yeni kua imajlarla ve onlarn eitlenen, birbirlerini
yutan veya birbirinin yerini alan trleriyle gitgide daha harneir. Gitgide daha az okuyor,
daha ok seyrediyoruz. Ama bu Vilm Flusser'in fotorafla balatt "teknik imajlar"
silsilesinin --180 yllk fotoraf, 100 yllk sinema, 50 yllk televizyon ve 20 yllk dijital imajlar
tarihinin-- aslnda bir "okunabilir imajlar" dnyas iinde hareket etmekte olduunu
dlamyor. Belki de "seyredilebilen" temsili imajlar (resim, plastik ve grafik sanatlar) tarihinin
tesinde bu teknik imajlar, giderek asli paralar olarak sesi de ierip "okunabilir" olma
zelliklerini okumann ve anlamann "yerini alma" tarznda icra ediyorlar.

Ne yazk ki "teknik imajlarla" baedebilen kltrel oluumlar yaratabilmi olduumuz tam
anlamyla sylenemez. Modern Grsel Sanatlar dersi srasnda Ersan Ocak "videoyu artk hep
bir dnme makinesi" olarak tasarlayarak kullanmak kaygsnda olduunu srarla sylyordu.
Bu nemli bir varsaymdr, ama dnmenin ne olduu konusunda, hele hele henz
kararlatrlmam olan "imajlarla dnme"nin ne anlama gelebilecei konusunda yeterli
delillerimiz bulunmad iin, unsurlar henz yerine oturmam bir sorgudur. Tabii ki eer bu
unsurlarn "yerine oturmas"nn gerekli olduunu da bir varsaym olarak ileri srebileceksek...


Godard'n nerdii imajlar pedagojisi imajlardaki "okunakll" meydana karmay amalyor.
Deleuze'n yazd gibi, "bir imajda gerektiinden az ey grebiliyorsak bu onu okumay iyi
bilmediimizdendir." Ne imajn younlamasnn, ne de seyrelmesinin hakkn veriyoruz
demektir --nk imajlar seyrek veya youn, ya da yein olabilirler, az nesne gsterebilirler,
ok nesne gsterebilirler, hatta bazen hibir nesneyi gstermeye kalkabilirler. te bu
yzden Jean-Luc Godard bir imaj pedagojisi neriyor... Burada izleyeceimiz filmlerinin
(ellikle TV iin yaplan videografik ileri) ite byle bir grme pedagojisinin izdmleri
olarak okunmallar... nk Vilm Flusser'in de iaretledii gibi "teknik" imajlar seyredilmeye
veya baklmaya deil, "okunmaya" adanm imajlardr.

Bir imajlar pedagojisine gerekten ihtiyacmz var. zellikle TV ve Internet araclyla artk
kavranamaz-katlanlamaz younlua ve ebatlara erimi olan u korkun "imajlar
bombardman" altnda... Okunabilir imajlar okunabilir olduklar lde, yani Andr Bazin'in
deyiiyle "gerekliin temsili deil, brakt izler" olarak deifre edildikleri srece bilin
zerinde mesela bir resimden farkl etkiler uyandryorlar. Bir ressamn yapt resmin, bir
heykelcinin heykelinin gereklii maniple ettiini sylemenin hibir manas yoktur. En
gereki resmin bile "gerekliin bir temsili" olduu dorultusunda evrensel ve doal bir
uzlama vardr. Oysa teknik imaj, mesela bir fotoraf, ne gerekliin kendisidir ne de bir
temsili... O gerekliin, nesnel bir eyin fotorafik bir plaka stnde brakt bir izden baka
bir ey deildir. Gilles Deleuze'n yazd gibi bir fotograma, ya da sinemadaki bir ekime, bir
kadraja sdrlan, ama araya herhangi birisinin frasnn, beyninin ya da elinin girmedii, yani
temsili olmayan bir "kayt".

Bazen teknik bir yeniliin toplum veya uygarlk tarafndan "yorumland" olur. Pozlama sresinin
uzunluu yznden 1860'lara kadar fotoraf bize canl ve hareketli insan hayatnn, sokaklarn
grntsn veremiyordu. En civcivli saatlerde ekilmi sokaklar bombotu ve hikimsenin
glmsemesini ya da belli bir pozunu yarm saat yznde veya vcudunda tutmasn
bekleyemeyeceinizden portre fotoraf imkanszd. Bu ilk fotoraflarn "manzara" resmiyle
ve "natrmortla" bir dalamaya girdikleri anlamna geliyor. ekilecek malzemeyi dzenlemek
ve kurmak fotorafln ilk dnemlerinin esasyd. Ama kltr her teknik yenilii kendine
gre yorumlayp ynlendirebilecek o kadar tuhaf bir gce sahiptir ki, szgelimi 19. Yzyl
Protestan Amerika's fotoraf ile karlatnda (bunlara daguerrotype'ler deniyordu) bu yeni
icad ok ilgi ekici bir kltre adapte edebilmiti: canl insan ekilemezse l ekilebilir...
Memento Mori (lm ya da ly hatrla) denen bu kltr, 1850'ler Amerika'snda ok
yaygnlat ve kendine gerek fotoraf sanatlar ediniverdi. Bu fotoraf uzmanlar l eyleri
belli bir kadraj ve grlebilirlik erevesi ierisinde dzenlemekte uzmanlamtlar ve
aralarnda bazlar "sanat" kimliiyle sivrilebiliyorlard. Fotorafik cihazn o andaki zellii
(uzun pozlama sresi) onlar iin artk bir eksiklik deil, bir yeniliktir --lleri, zellikle ocuk
lleri (neden?) makyajlamak, estetik bakmdan bezeyip donatmak ve fotorafik bir lm
maskn kaydetmek...

Bu lm mask genellikle ocuklardan ve bebeklerden alyorduysa bunun ok ciddi bir psiko-
sosyal temeli olmal: onlar grm ve o pek abuk deimelerini ancak saptayabilmi bir
gzn oluturduu hafza biimiyle ilgili olmal bu durum. Beethoven'in ya da Abraham
Lincoln'un lm masklar onlarn "bitik" halini verirken, bir ocuun ya da bebein "taze"
lm ok az grlm olan bir imaj gelecek iin kaydetme arzusunu uyandrr. Sanki
ocuktan hatrlanabilecek olan tek ey bu Memento Mori tarafndan hatrlatlabilecektir.
Elbette Batnn akn tarihinde lm ve lme dair imaj konusundaki nemli bir dnm,
Ondokuzuncu yzylda hastane gibi lmn dland bir mekanda deil, topyekn olarak aile
iinde, ailenin ve yakn evrenin baklar altnda lndn hatrlamak gerekiyor. lm
henz "dar atlan", "saklannmas-gizlenmesi" gereken, yani pornografik bir olgu deildi...
Yaam srd lde ona aitti. Dolaysyla bir lm masknn saklanmas (Hitchcock'un
Psycho filminde artk tuhaf ve korkutucu, ama en nemlisi "sapka" gelen bir imaj) herhalde
kimseyi rencide etmezdi... lm imajlarnn rahatsz edicilii daha ok gnmze aittir --
dramatik lmlere dair bir gazeteciliimiz, iddetin yceltilii, ama ayn zamanda lmn
hastahaneye, grlmezlie saklanmas, hasralt edilii...

Ondokuzuncu yzyl Memento Mori kltrnn Godard gibi bir filmcinin bilincine ne lde dahil
olduunu bilme olanana sahip deiliz. Ama onun son derecede ilgin "lm" imajlar kurma
yeteneine sahip olduunu iyi biliyoruz. Bir sz yazldnda nasl zorunlu olarak lmle
ilgiliyse (nk sz eden lr ve artk hibir yoruma ya da sorgulamaya cevap veremez --
dolaysyla Sokratesi bir formle gre bu bir hakszlk bir "zehirdir"....), bir imaj da her zaman
bir lm mask gibidir... lk Godard filmlerinde filmin kahraman (ya da o "byleyici" anti-
kahraman sanki lme doru gitmek zorundadr. Bu tam anlamyla bir Hollywood kliesidir.
lm kendini ta batan sezdirmeye balar Hollywood filmlerinde --yani tam anlamyla bir
"mahkumiyet". Godard ise bu klieyi filmdeki kiiliin umursamazlnn gcyle ykacaktr --
lm bile bu umursamazln gcn kramayacaktr (Nefes Nefese ve Soytar Pierrot).

Foucault'yla balamamzn nedenlerinden biri, onun Ondokuzuncu yzylda, sanyoruz ki
Memento Mori geleneine de tekabl eden "tbbi" bir olay en iyi anlayan kii olmasdr: klinik
bakn douu... Buna gre artk hastalklar lmn nedeni deildiler... Onlar doarken
lm olmann, yani lmeye balamann srecine aittiler. Bylece Bichat ve Claude Bernard
ile birlikte lme dair yeni bir felsefe imkan douyordu... tabii tplarn Althusser'in deyiiyle
"sradan ideolojisi"nin tesine gemeyen bir felsefeydi bu. Buna gre her hastalk bir "anti-
hayat" gcne sahiptir --dokularda yaylarak ilerleyen ve sonuta tm vcut fonksiyonlar son
noktasna getirebilen. Bu hayatn antitezi olarak hastalklarn da bir hayat, doum-byme ve
lm sreci olduunu sylemek demektir. Godard'n sinemadan bak hekimin MR, ya da
EKG cihazndan "klinik" bakndan pek uzakta deildir --Pravda'da grld gibi "hasta" bir
toplumda, "hasta" bir dnyada yayoruz...

Ama lme ayn bak hayat da bir g, bir kudret, bir lan vital olarak koymaktan geri kalmaz.
Yaamak lmn o topyekn seferber ettii glere kar bir direni olarak, bir diren olarak
anlalmaldr. Hayat onu srekli olarak andran gler karsnda cereyan eden eydir ve ne
zaman biteceini --intihar konusunda bile bu byledir, greceiz-- asla bilemeyecei iin
varolur. Camus'ye gre bile "sama" olan hayat deildir, lme karar vermektir. "Tek nemli
mesele intihardr" bize unu anlatyor: hayat eer lme byle adanmsa onu yaamak
gerekir... Nasl? Bu sorunun cevab iin Godard'n ktmserlik tarzn iyice kavramamz
gerekiyor...


lm hikimse iin Godard kadar "iirsel" bir olgu haline gelmedi. Onunla yarabilen herhalde --
ve bambaka bir adan-- bir Ernst Jnger vardr. O kadar iirsel ki kanlar iinde biri onun
filminde kalkp "bu kan deil ki, yalnzca krmz boya" veya "demek ki lmemiim, nk
btn hayatm bir film eridi gibi gzlerimin nnden gemedi" diyebilir... Btn bunlar
yalnzca bir lm parodisi deil, hayatn temel "irkilme" kudretinin birer paras olmal...
Meseleye ounuzun houna gitmeyecek bir "lm" meselesiyle balamamzn nedeni aslnda
"lm" szcnn bile hemen bir yaama igdn aryor olmasdr. Heidegger kadar
byk bir filozof bize "lme-doru-olma" halinin felsefesini yaptyd --buna gre yalnz kendi
lmmz yapayalnz lyoruz ve bunu adamakll kavrarsak hayat daha iyi yayoruz, yani
onun aresizce bir "yapm", bir "ina" meselesi olduunun farkna varyoruz... Bu felsefi
"gce" ramen, lmn hayat iine tanmas zor, hatta imkanszdr. Mesela 17. Yzylda
Spinoza iin lm dnlebilir bir ey deildir --dnmeye demez bile, nk hitir...
Sonraki yzyllarn neden lm dnmenin alanna davet ettii ise karmak bir sorundur...
Her durumda lm nedense gndeliktir, hergn karlatmz bir durumdur... Bu yzden onu
sradanlatrmak iin uygarlmz elinden geleni yapmaktadr...

Godard iinse esas olan hastalktr, nk henz hayata aittir... Ad Carmen'de o lm melei kz
hasta bir ynetmenden (Godard tabii) film ekebilmek iin olanaklar talep eder... Aslnda
Godard'n hasta olup olmad asla belli deildir. Hastahanede kalabilmek iin herkese,
hemirelere bile hasta gibi davranmaktadr... Tek diyebileceimiz ey "yleyse" onun
gerekten hasta olduudur... yleyse herhangi bir Godard filminin mutlaka bir "hayat
memat" meselesi etrafnda dndn de kavrayabiliriz...

Bu imajlar pedagojisinin etrafnda poetik bir bilin kurmaya ynelen Godard, bu bilinci "estetik"
aralarla edinmeye alan Antonioni'den farkl olarak, Pasolini'nin syledii gibi, "teknik" bir
iirsellik kurmann peindeydi. "Hi kukusuz Godard da, tpk Antonioni gibi hasta insanlar
ekiyor --'dnya onlara dokunuyor': ama bu insanlar bir tedavi altnda deiller, maddi
zgrlklerinden hibir ey kaybetmemi haldeler; hayat dolu hepsi... Ve bu herhalde yepyeni
bir insan tipinin antropolojik olarak domakta olduunu gsteriyor..."

Yeni Dalga btn olmayan mekanlara neden yneliyordu? --planlar krp paralayarak, ekimlerin
"belli bir yerdeliini" imkansz klarak, btnletirilebilir-olmayan mekanlar elde etmek iin:
ite Bu yzden Godard'n filmlerinin getii mekanlar genellikle tamamlanmam, inaat veya
zlme halinde mekanlardr: Horgr'deki henz ina halindeki daire... ve erevesiz
kaplar...

lk iki uzun filmi, Nefes Nefese ile Soytar Pierrot, bir taraftan bu belirsiz mekanlarda srekli bir
gezinti, dolama ve yolunu kaybetme halindeyken, te taraftan balarna gelen olaylardan
sanki hi etkilenmiyorlar --aktan, ihanetten hatta lmden bile... srekli bir "karanlk olaylar"
silsilesi iinde yayorlar sanki...

nk, Charles Pguy'nin bir iirinde sylendii gibi: "Paris n'appartient personne", Paris
kimseye ait deil... Yeni Dalgaclar Paris'i ksa filmlerle ekmek zere biraraya geldiklerinde
ortaya kan sonu Paris'in kimseye ait olmadyd. Bu durumun btn "siyasi" imalarn sakl
tutuyoruz --ya da yalnzca deinip geiyoruz: o Paris ki asrlar boyu "bize ait" diye defalarca
ilan edilmiti --"bize", yani kimseye deil, halka (le Peuple ile Komnler)...

Tabii ki Godard da "Paris nous appartient", Paris Bizimdir adl bir film ekmekte gecikmeyecektir.
Hayattaki ve kentteki beceriksizliklerimizin toplam --jest'in yitirilii... Bylece aksiyon
filmlerin asla kabul edemeyecei "sahte-hareketler" Yeni Dalga filmlerinin zorunlu bir paras
haline geleceklerdir.

Deleuze'n syledii gibi bu ilk biimlerini talyan Neo-Realistlerinin icat ettikleri zaman-imajn
asli unsurlarndan birisiydi: aksiyon filmin doasnda bulunan hareket-imajlarn sk skya
bal bulunduu duyusal-hareki emalar artk krlacaktr. Film "kahramanlarnn"
konumlandrlm, zaman-mekan srekliliine konulmu bir duruma verdikleri cevaplardan ve
reaksiyonlardan oluan kalplar (yani Hollywood imajlar) paralanacaktr. Yeni Dalga, zellikle
Jacques Tati'den balayarak en bilinli tarzn Godard'da bulacak bir sreti: insanlar bu
yaamda ou zaman "ne yapacaklarn bilemezler" --"J'sais quoi faire" (Soytar Pierrot)...
Filmde grnenler ve seyredilenler de en az seyirciler kadar "seyirci kalmaya" mahkumdurlar
yleyse...

Yeni Dalgann yeni imajlar dolaysyla srekli gezintilerin, bir balad halinin, srekli geri-duru ve
yz-evirme edimlerinin ve serbest kalm saf "optik" ve "sesli" gstergelerin iledii bir
dnyaya aittirler. "Made in USA" filmiyle birlikte Godard artk "tespitlere" ve "komanterlere"
balayacaktr. Filmin kahraman --ya da anti-kahraman-- artk yalnzca bir ahide
dnmtr ve aslnda birbirleriyle asla belli bir mantki balants olmayan olaylar ve haller
zerinde tasvirler yapmaya balar...

Bu artk neredeyse didaktik ve pedagojik bir nesnelciliktir (Sauve qui peut (la vie)... veya Onun
hakknda bildiim iki ey...) Dnme ve bilin sreci artk imajlarn ieriiyle ilgilenmekle
yetinmez, imajlarn bizzat biimleriyle de ilgilenmeye balar... Artk imajlara kendi yalanlarn
syletmek, itiraf ettirmek sz konusudur. Nasl ilediklerini, hangi klieleri terennm
ettiklerini gstermek meselesidir



















































Neden Godard'la Urayoruz? (II)
Ulus Baker
1.
nk ama "politika stne" ya da "politika konulu" film yapmak deil, politik filmi politik
yapmak... Godard geleneksel olarak sinemada (ister klasik Hollywood, isterse "sanatkr
Avrupa" sinemas) kendini gizleyen "olaan politikay" (bazlar buna "ideoloji" veya
"sinemaclarn kendiliinden ideolojisi" diyebilirler) ilk eserlerinden itibaren sezmiti...
Sinemayla ilgisinin Cahiers du Cinma dergisinde yrtt bir "eletiri" kariyeriyle
baladn hatrlayalm... Ama ilk filmlerinden itibaren sinemann konvansiyonlarn krma
konusunda olduka bilinli bir abay takip edebiliyoruz. Film yapmak anlalan JLG iin bir
politik bilinlenme srecinin tetiini ekmi grnyor. Bu sreci bizim de kendi pratiimizde
hissetmek zorunda olmamz bizi Godard ile uramaya davet etti...

Not 1:
Her bakmdan JLG sinemay politik bir bilinlenmenin aygt olarak kavram grnyor.
Sinemann, "en etkili sanat" olarak mesela bir Lenin tarafndan kefi, sonuta Eisenstein gibi
byk bir filmcinin ellerinde bir "bilinlendirme" arac haline dnmesini vaaz ediyordu...
Yani Marx'n o "nce eitenin eitilmesi gerekmiyor mu?" sorusu unutulmu gibiydi... Daha
da kts, Lenin erken lnce sinemaya atfettii gcn ne manaya geldii de pek abuk
unutuldu --Vertov film yapamaz hale geldi, Eisenstein iktidarn istedii filmleri yapmak
zorunda kald... ta ki her ikisi de kanser olup lene kadar... Her durumda sinema bir
"grmeyi" renmedir ve bundan baka bir ey deildir... Groupe Dziga Vertov, Cinma
Vrit ve Godard bu amacn dna hibir zaman kmadlar...

Not 2:
Bugn zellikle Trkiye'de, baka nc Dnya lkelerinden (ran, Endonezya, Malezya, Afrika
ve Latin-Orta Amerika lkeleri vesaire...) --ve ne yazk ki-- farkl olarak sinema artk "politik"
olamyor... En "politik" konular ektiinde bile (Reis elik'in o berbat "Hoakal Yarn" bunun
en iyi rneidir...) onlar otoriter-nostaljik (bugnk deyile "Kemalist") zihniyetin iine
tayabilir... Politika nostaljiden en uzak hayat deneyimidir... hep o anla ve gelecekle urar,
geleneklerle deil...

Not 3:
Hollywood veya Sovyet Devrimci Sinemas (burada yalnzca Sinegz' ve Vertov'u darda
brakyoruz) "politik" filmi yalnzca siyasi meselelerle ilgilenen bir sinema uras olarak
deerlendiriyordu. Filmelir ileyi tarz siyasal deildi, ama ierikleri siyasald... bol bol mesaj
ve slogan vard... ama imajlar pek ender olarak (bazen Eisenstein filmlerinde) kendi baylarna
politiktiler... Sinemay politik klmak onu siyasi meselelerle uramaktan kurtarp, henz
siyasallamam meselelerle uratrarak olabilir... ite o zaman sinemann ya da videonun
siyaset yapmaya baladn syleyebilecek hale geliriz...

2.
nk ama "doru bir imaj" yapmak deildir, bir imaj "dosdoru" yapmaktr... "Doru imaj"
denen eyleri reklamclara brakmak gerekiyor... Sinema, kendi tarihi ve evrimi iinde "doru"
imajlarn nasl yaplacan olduka erken bir dnemde kefetmiti zaten --Porter ve Griffith,
sonra Kuleov ve Eisenstein, sonuta "tm zamanlar" (sinema eletirmenlerinin en
holandklar lafn bu "tm zamanlarn en..." olduunu unutmayalm) iin geerli olduu
varsaylan btn sinematografik biimleri (montaj, kadraj, eylem, filmik kahraman vesaire
vesaire) kefetmitiler... Oysa Godard'la birlikte, srekli ar bombardman altnda
olduumuz bu "doru imajlar"n tesinde, "herhanki bir imaj" nasl glendireceimizi,
konvansiyonlarndan ve klie-yaplarndan nasl skp alabileceimi sormak zorundayz...

Not 1:
"Non pas une image juste, mais juste une image" Godard sinematografisinin temel slogan...
"Doru imaj" sinema iin bugn genel hayat iin "politically correct" (politik bakmdan doru)
diye nerilen yaam biiminin bir izdmdr. Bu imajlarda iddetin, ar seksin ve "doru
olmayan" grntlerin dlanmas beklenir. Sinematografik adan "doru imaj" anlatnn
srekliliini ve i uyumunu bozmayan, kendini seyirciye yabanc klmayacak, onun hayatta
alm olduu anlat ilkelerine yabanc gelmeyecek imajlarn toplamndan ve zincirinden
baka bir ey deildir.

Not 2:
"Tm zamanlarn en iyi be-on filmi" yerine "tm zamanlarn en iyi iki fikrini" neriyorsak ve
burada Godard'la buluuyorsak bunun nedeni kanamadmz bir ayklktr: "doru" fikir ya
da "imaj" yerine oturur... yapmas gereken ey nceden bellidir, istenmi, talep edilmitir...
genel bir "tketici" tarafndan... imajn "dosdoru" olmas... herhangi imaj ise hakknn
verilmesini, iine sarlp sarmalanm olduu klieden kurtarlmay, sklp karlmay talep
eder...

3.
nk Godard btn eletirmenlerini gln bir duruma drmeyi baaryor... Bazlar A Bout de
Souffle (Serseri Aklar = Nefes Nefese) gibi bir filmi klasik "serseri" filmi olarak
yorumlamt... Hani u Hollywood'dan pek alk olduumuz, bir zamanlar James Dean
mitolojisinde esas modelini bulan ey... Ama oradaki sersemletici ritm iinde yaayan yalnzca
o "byleyici serseri" Jean-Paul Belmondo deil, ehrimizin mutlak kprtlar egemenlii
altnda, neredeyse kendi jestlerimize bile sahip olamayan, evimize ekildiimiz andan itibaren
de imajlarn mutlak ideolojik bombardman altnda bir "herkesin herkesle savan" yaamaya
mecbur kalan biziz... hepimiziz... te bu yzden Godard filmleri daha ilk kareden itibaren
politiktirler...

Not 1:
Sinema mitolojiktir veya mit retmeden, star retmeden yapamaz... ite Godard'n o tuhaf
hatrlatmas: "... birisi Beethoven'den holanp Sting'den nefret eden, teki ise tersini
hisseden bir karkoca iin hibir mesele yoktur; ama elerden biri Spielberg'den holanyor,
teki nefret ediyorsa ayrlk erge mukadderdir... nk sinema hala dnyann bir
temsilidir..." Bu szleri bir espri diye gemeyip --ya da esprinin zerinde skca durup-- ciddiye
alyoruz: sinema gerekten herhangi bir sanata ya da meseleye gre (bunlara eler arasndaki
politik gr farkllklar da dahildir) ok daha radikal bir ekilde hayat ve hayata bak
alarn (bazlar Weltanschauung, yani "dnya gr" demeyi hala tercih ediyorlar) temsil
ediyor... bu basit bir keyif veya zevk meselesinin tesinde... ite bu yzden "kt film"
denebilecek rnlerin says mzik ya da edebiyat alannda olanlardan zorunlu olarak ok
daha fazla...

Not 2:
Genellemi bir Tourette Sendromu yayoruz (Giorgio Agamben)... hayatn, arabalarn, trenlerin,
zamann ak, mekann dal ve yeniden kurulular, ksacas srekli inaat hali iinde
kaslarmza ve kemiklerimize hakim olabilme ansmz artk yok... stelik bu --bir zamanlar
dersem eliki olmayacan dnyorum-- okulda (buna dans okullar da dahildir),
askeriyede, fabrikada vesaire bize dayatlm olan bir vcut-jest rejiminden ok farkl... lk
dnemlerinde sinema mimetikti -yitirilmi jest ve ritelleri yeniden yakalayp tespit etmek,
yaatmak uruna umutsuz bir urat (bata Charles Chaplin olmak zere Walt Disney,
Western, Melodram ve Mzikal Dans...)...

Not 3:
Georg Simmel'in kulland anlamda "toplumsal tipler" konusunda ve kapitalizmin douunun ve
evriminin Marx'n nmze serdii tarihi konusunda duyarl olanlar bilirler: ta batan beri iki
proletarya vard --birincisi bulunduu yerde, topranda, oray igal eden sermaye tarafndan
kleletirilip "yere aklan" yerleik proletarya... ikincisi ise gezinip duran, orada burada i
bularak hibir birikim salamadan hayatn srdrmeye alan, son tahlilde Amerikan ryas
denen Avrupai hastala yakalanarak kendini Davis Adas'nda buluveren (arlo --The Migrant)
"gmen" ya da "gebe" proletarya... Birincisi Avrupa'nn modeliyse ikincisi Amerika'nn
modeli... Bugnk proletarya bambaka bir model stne kurulmaya balad... Artk yalnzca
kleler var --ve bu klelik iinde birileri parann, tekiler ise paraszln klesi
durumundalar... Ve smrlmeye balayan yeni emek biimlerinin en nemli tr
"enformasyon" ve "imajlar" retimi yapan...

4.
nk Godard sinema yaptnda orada grdmz insan hastadr... tpk gerek dnyada
olduu gibi... unutulmamas gereken ey, hastann hep maruz kalddr --nce hastala,
ardndan tedaviye ve muhakkak ki lme... te Tarihin byk hastalar:
--Herakleitos... yle bir fragman kalm elimize: "Hekimler kesip dalayp sonra da para
istiyorlar; hastalklarn zaten yaptndan baka bir ey yapmadklar halde..." Kendi teorisi
uyarnca lyor --Efesli hekimlere iltihaplarn nasl gidereceklerini danyor... sonra kendi
bildiini okuyor --atein vcuttaki slakl kurutaca dncesiyle kendini bir tezek ynna
gmp, ite orada lyor...
--Spinoza: hastal kanlmaz, nk geimini mercek ve gzlk cam yontarak salyor... sonuta
44 yanda --herhalde cam tozlar yznden-- bir akcier hastalndan lyor... lrken
kendisine uygulamak istedikleri uyuturucular ve ar kesicileri reddediyor... hayatn gcn
ve direncini yle daha iyi hissedebildiini sylyor...
--Marat: cilt hastal yznden o zamanki tek tedavi olan srekli banyoda kalma hali onu
komplocularn militan Charlotte Corday'in haneriyle lmeye mecbur brakyor...
--Nietzsche: hastal srekli, nihai ve onun formlne gre "hastalk hayata bir bak tarz..."
Klossowski'nin neredeyse spatlad gibi "delilii" felsefesinin zorunlu bir sonucu, ya da
amacyd zaten...

5.
nk hastalk bir hayata bak tarzdr ve Godard filmlerinde yalnzca bireyler deil toplumlar
hastadrlar... Ama bireylerdeki hastalk asla tedavi aramaz, kabul edilmi, en u noktalarna
kadar tanm hastalklar bunlar... Eer modern ada nevrotik bir birey olmak en olaan hal
ise bir de doasnda psikotik olan bir toplumda nevrotik olma halinin ne anlama geldiini
sormak gerekir...

6.
nk her ey imajdr ve cisimlere, hayata ve dnyaya dair elimizde imajlardan baka hibir
eyimiz yok... Sorun, iinde maniple edildikleri rejimlerin ellerinden imajlar kurtarmakta
yatyor... Bunun iin film de yapabilirsiniz, ama dnebilirsiniz de --filmleriniz de "dnceli"
filmler olabilirler... Genelletirilmi hastaln --globalleme ad altnda, para piyasalar ad
altnda, siyasi iktidar ad altnda bir bulutsu gibi bizi sarp sarmalamaya balad
gnmzde...

7.
nk bakn bir geometrisi, imajlarn da bir pedagojisi var... ve bunlar iyice renilmeli...
grmeyi renmenin gerektiini burada asla bulamayacamz, ama deinmekten de
kendimizi alamayacamz fenomenoloji dnrleri zaten sylemekteydiler... hastalklarla
kendine gre bir hesab olan tbbn "bak" geometrisi zerine, Michel Foucault'nun "Kliniin
Douu: Tbbi Bakn Bir Arkeolojisi" (Naissance de la clinique: une archologie du regard
mdical- bu kitap iin amazon.com'a link beklemeyin, ktphanede ve elimizde var...) adl
harikulade aratrmasnn erevesinde epeyce tartacaz zaten. Ayrca arkadamz Dr.
Deniz Dlgerolu sayesinde hastane ekimleri yapabilecek durumdayz... Hastaln hayata bir
bak tarz olduunun derinden farkna vararak hastala, onun mekansal ve zamansal
yaylmna bakmak gibi bir frsatmz olacan ve bunun iin videografik yazy
kullanabileceimizi dnyoruz...

8.
nk her imaj tm bir kainat kuatr, sarp sarmalar, onu ya boar, ya da gevetir... bu her
filmcinin u ya da bu tarzda bilip tand bir durumdur... nemli olan bu kainatn bir "i kaos"
mu (Orson Welles ve onun psikanalitik-Nietzscheci eseri) yoksa derimizle her an temas iinde
olan bir "nesnel gereklik" mi olduuna karar vermektir. Godard sinemas, muhtelif anlarnda
ve muhtelif gzerghlar zerinde her ikisini stste aktran bir felsefeye sahip...

9.
nk yeni bir antropolojinin ilan edilmesi gerektiini hissediyoruz... yani yeni bir insann --buna
proleter dediler (Marx, Lenin, Mao), maddi-olmayan emeki dediler (Tarde, Negri), siborg
dediler (Kathy Acker)... Godard'da bu yeni antropolojinin btn izlerini bulabiliyoruz... ya da
bulmaya alabiliriz...

10.
nk artk "devrimler a"nda olmadmz ok kolay sylenir hale geldi... Daha geen yl
ekonomik krizlerin zellikle nc Dnyada toplumsal patlamalara yol aabileceini
syleyen Sn. (hem "sayn" hem de "sanal" anlamna geliyor) Kemal Dervi, Trkiye gibi sefil
bir nc Dnya lkesinde yrrle sokulmak istenen yeni ekonomik dzenin bana IMF
ve Dnya Bankas tarafndan tayin edildii andan itibaren bu sylediklerini tmyle unutmu
grnyor... Ama biz biliyoruz ki devrim tarihsel, yani olup bitecek bir olay deildir,
insanlardaki, okluklardaki bir zgrleme eilimidir... zgrlemeden baka amac yoktur...
katlanabileceimiz tek "iyimserlik" bundan ibarettir...

11.
nk Godard, Pasolini'nin syledii gibi, daha A Bout de Souffle ve Pierrot le Fou'dan itibaren bu
yeni antropolojiyi ilan etmeye balamt... Kahramanlara ve eylemlerine altrldmz
Hollywood sinemas (ya da Yeilam, farketmez...) bir "jestler nostaljisiydi..." Giorgio
Agamben'in dedii gibi, jestlerini, geleneklerini, mekanlarn, hatta nostaljilerini bile
kaybetmi bir antropolojik trn (buna modern insan --burjuva veya proleter-- diyebilirsiniz),
yitirdii jestlerini, yolda kardan karya geilerin, ar-pazar dolamalarn, acele ayakst
sevimelerin, tesadfi karlamalarn, her kede beyne inebilecek polis coplarnn veya
hrsz sopalarnn, olas depremin ve ne olduu bilinmez baz istasyonlarnn, evde ve sokakta
televizyonun, yeraltnda metronun keyfine braklm olan vcudunda yeniden kefetmeye
alan bir yaratn varoluunu yeniden-yakalamak uruna kefettii yeni bir illzyon
tryd...

12.
nk "serseri" denen hayat tarz iin "baa gelenlerle" --yani ak, ihanet, cop darbesi, kurun ve
lm-- hayatn kendisi arasnda byk bir ayrm vardr... "biz hayata inanmak istiyoruz" (Gilles
Deleuze, zellikle Godard zerine...)... artk bir Tanrya deil, inancn kendisine ve gcne
inanmak istiyoruz... Nefes Nefese'de olduu gibi, hayatn darbeleri yalnzca maruz kaldmz
ve zerimizde imajlar olarak gururla tadmz yzey etkileridirler... Hayat ise derinden gelen
ve bunlar yzeyde tutan gce denir... Hayatn gc olmasayd bunlarn hibirine "yzeysel"
diyemezdik... = katlanlabilir tek optimizm budur...

13.
nk 13 bizim iin en "uurlu" rakamdr...

14.
nk nerilen (nerdiimiz!...) yeni antropolojik tip yapabilecei hibir ey olmad anda en
azndan raksedebilen bir tiptir (Pierrot le Fou)... "J'sais quoi faire..." Bu hem "ne yapacam
bilemiyorum" hem de "ne yapacam biliyorum" anlamna gelir...

15.
nk TDK'dan para alarak "irek" gibi bir kelimeyi icat edenlerin neden "drak" (Trkedeki o
belal ses uyumu kural...) gibi bir kelimeye tenezzl etmediklerini sormak zorundayz...
(felsefedeki ve dilbilimdeki "zorunlu kart" ilkesi uyarnca...)

16.
nk hallerimizi anlatmak istedike dile gitgide daha az gveniyoruz... dilin bakalarna
sunduumuz imajlarmzn sylediinden ok farkl eyler anlattnn farkndayz...

17.
nk biliyoruz ki 17. yzylda "znel" denen ey bugn "nesnel" dediimizdir ve "nesnel" denen
ey bugn "znel" dediimizdir...

18.
nk bizim iin her "zel" mesele ayn zamanda "insanln" esas meselesidir... ve karlkl
olarak "insanln her meselesi" benim de "zel" meselemdir... sava zel meselemdir,
televizyon felaketini iimde yaarm... birine ak olduumda btn aklar bununla
ilgilidirler...

19.
nk "zel hayat" bize sakl deildir... Kapitalizmin bizi saklad bir kozadan, kendisine
katlanabilmemiz iin bizi iinde tuttuu bir kozadan baka bir ey deildir "zel hayat"... ve
bunu anlamak iin herhangi bir JLG filmi izlemek en az Bresson, Welles, Dreyer filmi
seyretmek kadar yeterlidir...

(iten ve teden devam edecek...) (yani katklarnz bekliyoruz)




















Sinema ve Tarih
Ulus Baker
Modern insan jestlerini yitirerek sinematik dnyaya almt. Bu al sreci, Alman sosyolog
Norbert Elias'n deyiine gre "uygarlk sreci"nin bir grnm olarak da ele alnabilir --
insanlar-aras karlkl bamllk tarzlarnn gevedii, kentlerin artk kalabalklaryla ve gitgide
"aklileen" yaam biimleriyle tanmlandklar, "herhangi meknlarn" toplumsal yaantnn
yeni uraklar haline geldikleri, gnlk yaamn rutinletii bir sre... Yitirilen ey elbette
hareketler deildi; nk burada "jest" terimiyle kastettiimiz, geleneksel ad verilen
toplumlarda hayatn, corafyann ve zamann rgtleni tarznn dolaysz davurumlar olarak
ayinsel hareketler diye snrlandrlabilir. Modern insan ok daha "hareketli"dir --stelik
hareketleri mekanik (makineler), kinetik (tren, otomobil, uak gibi hzl ulam aralar),
akustik (telgraf, telefon gibi haberleme aralar) tarafndan geniletilmi, hzlandrlm ve
dinamik uzantlara sahip klnmtr. Fotorafn, sonra da sinematografinin, radyonun,
televizyonun ve bilgisayarn icadn da, saf halleriyle, bu uzantlar arasnda saymak gerekir.
Endstriyel tasarm, sonuta "ergonomi" ad verilen bilimini bu zaten "uzantlandrlm"
insana gre uygulayacaktr.

Jestlerin yitiriliini birka boyutta birden ele almak gerekir: bir jest her zaman bir abartdr, ya da
bir abartl, ivmelenmi ya da duraklatlm hareket unsurunu iinde tar. Tiyatroyu en eski
sanatlardan biri haline getiren ey, ilkel ad verilen toplumlardaki ayinsel varoluudur. Bir jest,
ikinci olarak, herhangi bir yerde, meknda, herhangi bir anda, zamanda yaplan bir hareket
deildir --toplumsal adan belirlenmi, ayrcalkl bir ana (tren, bayram, gei ayini, itima),
ayrcalkl bir mekna (kilise, cami, kla, hapishane vesaire) ta batan "adanmtr". nc
olarak bir jest her zaman ilikileri o ana ve mekna ilikin olarak kodlanm bir toplum iinde,
bireysel ya da kollektif olarak gerekletirilir. Bir bilgiye, eitime, kararlatrlm bir
toplumsallama koduna, ayrcalkl bir pratie dayanr. Son olarak bir jest, ilk anndan son
anna kadar kodlanmtr ve bu kod kendi bana bir dil oluturur. Bir aman ayin trans anlar
ieriyor olmasna ramen sonuta zamanda ve meknda bir dans gibi belirlenmi tempolara,
safhalara sahiptir. Klasik bir sanat olarak tiyatroyu, klasik baleyi ve dans belirleyen ne varsa
hepsi jestin bir dil olarak kodlanm karakterine balanrlar.

Jestlerin kesinkes belirlenmi ve anlatlm olduu bir edebiyata "klasik" diyoruz. Jestlerin
kaydedilecekleri mekn ve zaman kesitini ayrntlarla betimlemeyi edebi faaliyetinin
merkezine alan Balzac, i-dnmeyi, bilin akn bir tr edebi dansa dntrmeyi baaran
Tolstoy... Modern edebiyat ise "jestlere" dayanmaz --onlarla karlat anda hareketleri
anlarna blecek, yavalatp hzlandracak, zorunlu safhalarn es geecek, ayinsel olarak
belirlenmi olan anlarn farkl, dardan anlam birimlerine gnderecektir --Virginia Woolf,
Proust, Joyce ve Kafka. Eer her konuda "klasik" ile "modern" arasnda bir ayrm yapmamz
gerekliyse, en azndan edebiyatta "jestlerle" kurulan bir anlatdan, jestlerin yitirildii bir
dnyaya ait "herhangi meknlarn" retilmesine geii klasik ile modern arasndaki fark olarak
deerlendirebiliriz.

Sinematografinin jestlerin yitirili sreciyle ok yakn bir ba olmaldr. Yeni icatlaryla, kamerayla
Lumire kardelerin ektii ilk filmler, herhangi anlarn yakalanmasna, bir trenin gara giriine,
bahesini sulayan bir adamn slanmasna, bir pce gnderiyorlar. te taraftan,
sinematografinin bir gelecei olduuna pek inan duymam bir adam olan Edison'un
jestlerden rlen bir dnyay, bir dans, nceden kurulmu bir sahnede gerekletirilen jestler
dizisini gsterdii bir aygt kefettiini de hatrlamak gerek. Sinemann ilk anlarndan itibaren
beliren iki gelime izgisini tam da bu noktada ayrdedebiliyoruz: herhangi anlarn nem
kazand Lumire belgeseli ve senaryolu, jestlerin organize edildii, aktrlerle ekilen ve
bugn hangi anlamda zafer kazanm olduunu artk tanmlayamaz hale geldiimiz "esas
sinema"...

Sinematograf, hareketi ve gsterdii nesnelerin sresini kaydeden cihazdr. Jestler de zaman
iinde gerekletirildiklerine, belli meknlara adandklarna gre kaydedilebilirler. Oysa
sinematografi, daha ilk anlarndan itibaren, jestlerden ok herhangi anlar yakalamak zere
sokaklara, meydanlara kacak, evlere, birtakm tarihsel olaylarn gerekletii meknlara
gidecektir. Ama kaydedilen ey, ayrcalkl anlarn kodlandklar yerler ve jestler olmay
bylece zaten brakmtr. Filmik sreklilik iinde jestler de herhangi anlarn ieriklerinden biri
haline indirgenir. Sinematografinin ilk seyircilerinin, salonlarda gsterilebilen Lumire
filmlerine Edison'un yalnzca tek bir kii tarafndan seyredilebilen dansl ve ayinli filmlerine
gre daha fazla rabet etmelerinin nedeni yalnzca Lumire'lerin kitlesel gsterim
yapabilmeleri deil, ayn zamanda her icat gibi sinematografinin de ilk anlarnda uyandrd
psikolojik kompleks, hareketlerin ve jestlerin suni algsnn bys olmaldr: ite, orada,
gereklemi olduuna emin olduunuz bir hareket...

Ama bu by, sinematografiden nce fotografta zaten hissedilmiti. Nesneleri bir ressamn
"temsil" ettiini bildiimiz resim ve teki "plastik" sanatlardan farkl olarak fotograf yepyeni
bir imaj trn getirmiti: fotograf gerekliin bir "iziydi" ve kendini bizzat imaja
naketmesiydi. Zamanla kazand iki zellii, yani ok sayda retilebilir olmas ve "tanklk"
edebilmesi fotograf ondokuzuncu yzyldan beridir modern yaamn temel "imaj"
trlerinden biri haline getirdi. Bu, imajlara ilikin gemitekinden ok farkl, grlmedik bir
ontoloji, antropoloji ve psikolojidir: ncelikle imajn ontolojisi deiir --analojik, simgesel
balantlarndan ve "geree benzerlik" isteminden koparak zaten yapabildiine, gerein
kayd, yazs olmaya giriir. Dilin yalnzca haber verebildii, anlatt olaylar nce tasdik eder,
ardndan da oluturmaya balar. Kitlesellie alan basnn dnyasna ait olmas pek gecikmez.
Hatrlarsak, daguerrotype'ler ve kartpostallar dnyasnda gereklik kazanan ey, olgularn
fotografik cihaz araclyla kesinletirilmeleridir. Fotografinin basn ve "haberler"
dnyasndaki evriminin, onun "sanatsal" kullanmnn tarihinden tam anlamyla farkl bir
kollektif psikolojide gereklemesinin nedeni ite onun bu "izler" kaydetme niteliidir. O bir
tanklktr; yalanlar yaznn dnyasnda her zaman mmknken ite orada, bir fotograf, bir
olayn vuku bulduuna tanklk etmektedir. Bu yzden fotograflara gnmzde sanal, dijital
olanaklarn dahil olmas, fotografn tanklk niteliinin sona ermesi tehlikesini ieriyor: eskiden
bir gazete yazlaryla yalan syleyebiliyordu, imdi artk fotograflarda da yalan sylenebiliyor.

Sorun fotografn yaamdan ancak hareketsiz bir kesit, bir an kaydedebilmesinden gelmektedir. Bu
balangta herhangi bir an olamyordu, nk pozlama sresinin uzunluu yznden
hareketli varlklar resimde beliremiyorlard. z brakanlar yalnzca doa ya da kentin, kyn
binalaryd, insanlar deil... lk daguerrotype'lerden itibaren, natrmort resim sanatndan
devralnd; evin u ya da bu kesinde itinayla dzenlemi bir sahne kaydedilebiliyordu.















Video Ars Memorativa
Ulus Baker
Videonun Antik Dnya'da ve Ortaa'da ok yaygn olan ve 18. Yzyldan itibaren basn-yaynn
gelimesiyle birlikte unutulua terkedilen "ars memorativa", yani "hatrlama zanaatyla" bir
ilikisi yeniden oluturulabilir mi? Kdn ender bulunan, pahal bir rn olduu Ortaalarda
(Spinoza'nn lmnde kitaplnda 180 kadar kitaptan fazlasnn bulunmadn hatrlatmak
gerekir sanrm) "suni bir hafza" oluturmann nemi bykt. Ars memorativa, baka bir
deyile mnemotekhne doal hafzann glerini arttrmaya ynelik zorunlu bir kltr
faaliyetiydi.

Szel kltrn egemenlii hikye-anlatclarnn icat ettikleri, kullandklar bu kk tekniklerle
iliyordu. Okuryazar olmadnz, ya da ok nemli bir takibat srasnda elinizde kalem-kat
bile bulunmadn farzedin. Tek yol dncelerinizi ya da anlarnz "efektif" bir ekilde her
an organize ve reorganize etmenizdir. Ars memorativa uygulayclar bunun iin Ortaada
"Yerler ve majlar Metodlar" adn verdikleri bir disiplin gelitirmiler.

Bu Metod --kabaca ve zetleyerek anlatmak gerekirse-- una dayanyordu: zihninizde herhangi bir
bina kuruyordunuz --mesela bir ev; ve odalarn herbirine sonradan anmsamak istediiniz
imajlar serpitiriyordunuz. Bu sayede imajlarn serpitirilme sras bile birbirlerini
artrmalarna olanak salyordu. Hatrlamak ise hayaldeki bu binann, bu evin sanal olarak
ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatrlatmasn analm: "Dncenin iinde ayrks
yerleimlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak istediiniz eylerin imajlarn kurmanz
gerekir; ardndan bu imajlar eitli yerlere koymak gerekir. O zaman yerlerin sras eylerin
srasn takip edecek, belirginletirecektir. nk imajlar dorudan eyleri hatrlatacaktr..."

Byle bir metod hatrlanmas gereken eylerin ortalama bir insann zihni yeteneklerini fersah
fersah at gnmz dnyasnda ne lde baarl olabilir, bu soruya u anda bir cevabm
olamaz. Ancak Antika ve Ortaa insanlarnn hatrlamayla ilgili bir problemleri olduu, "not
almann" neredeyse imkansz olduu bir entellektel yaam srdrmek zorunda olduklar
ak.

Video modern-postmodern insana eski insana oranla daha m az buluuyor? Son derecede
modern bir teknik olmas onu "hatrlama tekniklerinin" dnyasndan oktandr uzaklatrm
olabilir mi? Yoksa video "hatrlamann hatrlanmas ve yeniden hatrlanmas" gibisinden bir
formle cevap verebilecek bir aygt olarak yeniden kurulabilir mi?














Video Ars Memorativa
Ulus Baker
Videonun Antik Dnya'da ve Ortaa'da ok yaygn olan ve 18. Yzyldan itibaren basn-yaynn
gelimesiyle birlikte unutulua terkedilen "ars memorativa", yani "hatrlama zanaatyla" bir
ilikisi yeniden oluturulabilir mi? Kdn ender bulunan, pahal bir rn olduu Ortaalarda
(Spinoza'nn lmnde kitaplnda 180 kadar kitaptan fazlasnn bulunmadn hatrlatmak
gerekir sanrm) "suni bir hafza" oluturmann nemi bykt. Ars memorativa, baka bir
deyile mnemotekhne doal hafzann glerini arttrmaya ynelik zorunlu bir kltr
faaliyetiydi.

Szel kltrn egemenlii hikye-anlatclarnn icat ettikleri, kullandklar bu kk tekniklerle
iliyordu. Okuryazar olmadnz, ya da ok nemli bir takibat srasnda elinizde kalem-kat
bile bulunmadn farzedin. Tek yol dncelerinizi ya da anlarnz "efektif" bir ekilde her
an organize ve reorganize etmenizdir. Ars memorativa uygulayclar bunun iin Ortaada
"Yerler ve majlar Metodlar" adn verdikleri bir disiplin gelitirmiler.

Bu Metod --kabaca ve zetleyerek anlatmak gerekirse-- una dayanyordu: zihninizde herhangi bir
bina kuruyordunuz --mesela bir ev; ve odalarn herbirine sonradan anmsamak istediiniz
imajlar serpitiriyordunuz. Bu sayede imajlarn serpitirilme sras bile birbirlerini
artrmalarna olanak salyordu. Hatrlamak ise hayaldeki bu binann, bu evin sanal olarak
ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatrlatmasn analm: "Dncenin iinde ayrks
yerleimlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak istediiniz eylerin imajlarn kurmanz
gerekir; ardndan bu imajlar eitli yerlere koymak gerekir. O zaman yerlerin sras eylerin
srasn takip edecek, belirginletirecektir. nk imajlar dorudan eyleri hatrlatacaktr..."

Byle bir metod hatrlanmas gereken eylerin ortalama bir insann zihni yeteneklerini fersah
fersah at gnmz dnyasnda ne lde baarl olabilir, bu soruya u anda bir cevabm
olamaz. Ancak Antika ve Ortaa insanlarnn hatrlamayla ilgili bir problemleri olduu, "not
almann" neredeyse imkansz olduu bir entellektel yaam srdrmek zorunda olduklar
ak.

Video modern-postmodern insana eski insana oranla daha m az buluuyor? Son derecede
modern bir teknik olmas onu "hatrlama tekniklerinin" dnyasndan oktandr uzaklatrm
olabilir mi? Yoksa video "hatrlamann hatrlanmas ve yeniden hatrlanmas" gibisinden bir
formle cevap verebilecek bir aygt olarak yeniden kurulabilir mi?









Alaklk ve hanet Kuram: Borges
Ulus Baker
Borges'in alaklar komplocudurlar. Elbette popler polisiye kltrnn bildik klielerinin ok
telerine geerler. Ama kurduklar komplolar, hesap, dorudan doruya 'fesat' ile
tanmlanamaz bir "dolandrclk" trn artrrlar. Kh Pampalarn macho'lar, kh
beynelminel ve kozmopolit Dnya Sava a uygarlnn karanlk kiilikleri olarak karlar
karmza. Alaklklar, gnlk hayatn, "kk adamlarn" alaklklar deildir; "yollan
atallanan bahe"lerin, labirentlerin, kaosun hakim olduu bir uygarlk trne uygun der:
"nsann kendini hergn yeni alaklklara terk edeceini gryorum imdiden; yle ki sonuta
sadece haydutlarla askerler kalacak geriye." (Yollar atallanan Bahe) Ufak tefek "ktye
kullanmalar", gnlk hayat iinde genellikle "balanabilir" kk komplocuklar, kan-koca
kavgalarndaki minik "hainlikler" birikimini, kedilerin kuyruklarna bir eyler balayan
ocuklarnkini, Nietzsche'nin bahsettii "sr insan"na ait bir ressentiment, ierleme
alakln Borges'in tasnifinde bulamazsnz. ok bilgili yazarmz, "alaklk" ile "ihanet"
arasndaki fark da ayrdedememektedir. Bunun nedeni, alaklarn sanki birer "kahraman",
Poe'nunkiler trnden, stn ve adsz, kiisel olmayan bir zeknn , nceden kestirilemez
labirentlerini kateden ve her noktada, gereini yapmalar artyla mutlak baarya erimeleri
kukusuz her zaman muhtemel olan aktrler olarak kurgulamasdr. Ona gre, alakln
kurgusu more geometrico, geometrik slpta ilemelidir. Alaklk bir satran tahtas zerinde
yaplan hamleler gibi icra edilir ve labirentin "sonsuzluunun" yalnzca bir trne uygunluk
gsterir: "Herhangi bir vahi eyleme giriecek kimse sanki bu eylem nceden gereklemi
gibi davranmal, kendine gemi kadar geriye getirilemez bir gelecek dayatmaldr." (Yollan
atallanan Bahe) Leibniz'in "sonsuz"unu yorumlay zamana endekslenmitir bylece. Her
yknn bitii, mutlak ve katksz alakln belirmesiyle mmkndr ancak. Geriye
cevaplanmam soru kalmayacak, ancak alakln ierdii ve byk bir ustalkla ekip
evirdii zeknn karsnda, hznl bir hayranlk damaktaki ac lezzetini brakacaktr. Borges
alakl bir icraat alakl deil, bir taraftan bululara, te taraftan da evrensel bir insan
mefhumuna gnderen bir alaklktr: "Bir kiinin yapt, bir lde, btn insanlarn
yaptdr. Bu yzden bir bahede yaplan bir bakaldr btn insan rkna bular. yleyse,
tek bir Yahudinin armha gerilmesinin rk kurtarmaya yeterli olmas adaletsiz deildir."
(Klcn Biimi) Hiyerarideki yksek konumlarn ktye kullanlmasyla gerekletirilen
"tezgh" ile sokaktaki bir iportacnn tezghnda ataca kazk arasnda bir fark
kalmamaktadr bylece. Elbette Borges alaklarn yalnzca st snflardan sememektedir:
Sokaktaki adamlar ve kadnlar da bu alaklklar tarihinin kiilikleri arasna girebilirler. Ancak
bir artla: Alaklk her zaman bir komplonun labirentinden geerek, sonsuzcasna dallanp
budaklanarak, sua dair olaan kavramlarmzn atlaklarn zorlamal, sulamann ve nefretin
ynn alan zararna urayan kurbann aleyhine dntrmeye her an aday olan bir g
gsterisi yapabilmelidir. Bylece Borges, yaznn aralaryla, kendi oluturduu labirentin
iinde, kurgulad alakla belli birnoktada karlaacak, ama o andan itibaren onunla
eitlenecektir: "Tarihin tarihi taklit etmek zorunda oluu yeterince harikadr; tarihin edebiyat
taklit edii ise inanlmaz bir haldir." (Hain ile Kahraman) Alan yksnn biti noktas, ite
bu karlama ve eitlenme andr. Bir yk olarak "alakln" anlats, eninde sonunda
"yazar"n ta kendisinin rettii bir kurgu deil midir? Modern edebiyata zg olduu hep
sylenen "yazarn, kendini yaznn ardnda grnmez kl", bylece uzun, dolambal yollarn
en son noktasnda belirecek ve bylece sua, nefrete ve antipatiye ilikin duygularn Aristocu
katharsis'inin elinden kurtulamayacaktr.

Erken dnem kitaplarndan Alakln Evrensel Tarihi, bu yzden ne yeterince "evrensel"dir, ne de
yeterince "Tarih". ncelikle, Ortaa edebiyatnda rastladmz "demonolojik", iblisvari
alaklk trn dlamaktadr. Klossowski'nin gsterdii gibi, eytan, aslnda bir "yanlsamalar
satcs", bir "gzbac" deil, tam aksine, bir "karmlar" ve "alamlar" zanaats, "saf ve
temiz", przsz kavram olarak yi'nin, Gzelin, Doru'nun, z'n, ve "Tann"nn
despotluuna, yani evren zerindeki evsahipliine bakaldran salt retkenlikti. Ama. bu
retim "ruhsal" malzemeyle gerekletiriliyordu: Ruhta nceden bulunmayan hibir karanlk
yann eytan tarafndan retilmesi bu yzden mmkn deildi. Oysa Borges'e gre, "Hikimse
herhangi biridir, biricik, tek bir lmsz insan btn insanlardr. Cornelius Agrippa gibi,
Tanrym, kahramanm, filozofum, iblisim ve dnyaym; bu ise varolmadm sylemenin skc
bir yoludur." (lmsz)

Gilles de Rais ya da Mavi Sakal, giderek Kont Dracula, kapal cemiyetler ve "compagnonnage"lar,
sr kardelikleri iinde rgtlenen zanaat kltrleri karsndaki bir kyl kltrnden
bamsz kmamlard ortaya. Sahtelikleri ve masals yzeysellikleri bundan gelmektedir.
Ancak, Borges tipi "alaklk", Ortaa kltrnde kaynap duran ve sivrilen bu
"alaklklardan" baz unsurlar dn almakta, stelik modernletirmekte ve yeniden
uygulamaktadr. Borges, anlatt alan "eytani" bir kiilikle de belirlemesini
arzulamaktadr. Ancak her trden "illzyon"un mutlak bir "gereklik" olarak kabul edilmesi
gibisinden, btn eserinin, kuatan bir tema, tam da bu noktada, "alakln tasvirinde"
doyum noktasna varmaktadr. Borges'in labirenti hi de "sonsuz" deildir.

Ancak, Borges'in anlamak istemedii ve "evrensel" tarihine katmaya lyk grmedii ok nemli
bir alaklk trn, yalnzca "modern" edebiyatn deil, modern yaam tarzlarnn ta
gbeinde kefedebilenler de vard: Gogol, Brecht, Kafka ve Foucault tipi alaklardr bunlar.
Yazarlarnn onlar asla "alak" diye damgalamyor olmalaryla ayrdedilirler. "l can"
alcsnn "itenlii", onu her trden "demonolojik" armdan, grltyle patlayveren
komplodan, "entrikac" zihniyetten uzak tutmaktadr. O, basit bir memur gibidir ve kmekte
olan bir toplumun ekrannda beliren atlaklar boyunca "yolunu bulmaktadr".

Gnahkrlk, Tanryla birlikte oktan geri ekilmi, onlarn braktklar bolukta "herkes gibi" olan
"alaklar" kaynamaya balamlardr. Bizi Musil'in "Niteliksiz Adam"na gtrecek yollan,
gerek anlamda ilk kez aan, kahramanlar "Byk Adam"n glgesinde i gren Dostoyevski
deil, Gogol'dr bu yzden. Gogol'n ala, sanki Hegelci "byk adam" tarihinin (Rusya'da
Hegel bile inanlmaz lde 'vlgarize' edilebilmiti) kurnazlnn panzehiridir: Bir 'kk
adamlar ve masum alaklklar tarihi'... Gogolc alan ana forml, en belirgin biimiyle
Mfetti'te ortaya kar: Her alakln zorunlu olarak urad "yanlsama", kasabann btn
ileri gelenlerini sararken, sahte mfettiin "memuriyet"ini geici birka kar (birka kza kur
yapma frsat, baka bir durumda asla karlamak ansna sahip olamayaca, bir "ast"
aalayp, azarlama frsat, vb.,) uruna stlenii, alakln doasnda bulunan, ok zel
trden bir "karlkll" ifade etmektedir. Foucault'nun modern adalet cihaznn isimsiz
kahramanlar olarak tantt, keba muhbiri, apartman kapcs gibi biridir o: ktidarn
"kurban" olmad gibi, ona sahip de deildir; hep iki arada bir derede, iktidara "dayanak"
oluturur. Gerekten de "sarho edici" bir gten ok uzakta, stelik asla bir "mlk" gibi
dnlp konulamayacak bir iktidar tipi sz konusudur. Bu iktidar tipi, evde, gnlk yaamn
dolambalarnda, kebalarnda, komular arasnda, cemiyetin kenarnda kesinde belirir.
Bu keba insanlar, istedikleri kadar "politik" kimlikten yoksun olmak, sradanlamak,
ortadan kaybolmak istesinler, yine de iktidarn "dayanaklar" olmadan edemezler. Kafka'nn
forml ite tam da bu hali anlatyor bize: "Bir babann oluna verdii her buyrukta binlerce
lm hkm sakldr."












Hukuk Modeline Kar
Ulus Baker
Foucault hibir zaman yazmay bir ama olarak grmedi. Onu byk bir yazar yapann tam da bu
olduunu syleyenler hakldrlar. Onlar, Foucault'nun yirmibe yl akn bir zamana yaylan
eserinin gzergahlarnda en bir bilimin yolat kahkahalar bastrmasz, zgrce ve
saknmakszn savuranlar olabildiler: Foucault'nun ncesinde Spinoza ile Nietzsche'yi,
sonrasnda ise Deleuze' ve yeni bir dnr kuam bu kahkaha iinde yakalyoruz. Foucault
nmze ilahi bir cezalar komedyasn plak bir yemek gibi srdnde bu kahkahalar
tutabilecek olan ancak bir iktidarn mdahalesi, lmcl susturma aralarnn devreye
sokulmas olabilirdi. Ama yine, bu aygtlarn inanlmaz komiklii karsnda kahkahalarn
tutabilene akolsun: Ondokuzuncu yzyln u harika icatlarna bakn hele ~ ocuklar iin
mastrbasyonu engelleyici aygtlarn garip ekillerine, sanatkarane inceliklerinin pek
gizleyemedii iki yzl zarafetlerine ahit olun. Yetikinleri kapatacak hapishanelerin
dahiyane mimarilerine bakn. Kentimizin manzarasn bir zamanlar enlendirmi bu yaplarn
iinde gezerken, etraflarnda dolarken, arivlerini didiklerken her an karnza
kahkahalarnz tutamayacanz grntler kabilir. Ve yine, ancak ceza, susturma ve lm
hakkndan gelir bu kahkahann.

Cellatlar ise ok ender glerler. Daha dorusu, onlarnki ayn gl deildir. Ondokuzuncu yzyl
sosyalisti Valles, dehetin iinde bile baki kalacak bitimsiz bir neeyi, devrimcilere zg bir
neeyi katillerin, cellatlarn korkun neesine kar srmyor muydu? Nefretin ve dehetin
yeterince iddetlenmesi gerekiyordu bu gl hayat hedefleyen, ona kar olan dzeneklere
kar evirebilmek, korkudan ve gszlkten hayat ykmak, hapsetmek isteyen glere kar
dirence geebilmek iin. Bu, nefret editen duyulan u gizli, ikiyzl haz ve keyiften ne kadar
da uzak!

Foucault byk bir sevgiyle eserinin iine serpitiriyordu u dehet verici, mide bulandrc
tasvirleri: Damiens'e ektirilen byk eziyet ve eziyetin karlat zorunlu, kanlmaz
baarszlklar... Vebayla arplm, sszlaan kent ve karantina... Baka bir kenti kateden
zincirli forsalar halkla sz alveriindeyken... Ardndan yepyeni bir ayrm, kapatma makinas:
Hapishane, cezaevi, hcre arabas... "Cezalandrma sanatnda yepyeni bir duyarllk..."
Hapishanenin Tarihi bir sanat eserinin duyarlyla keskin zmlemenin kl krk yarc, zor
takip edilebilir "etkilerini" aydnlatyor... Sorun, bir resim ve optik sorunu olarak beliriyor:
Eski, geleneksel cezalarn krmz krmz stnesi, yeni hapishanenin gri stne grisi...
zmleme ve resim kolkola gitmektedir. ktidarn mikroskopik fizii ve insan bedeninin
siyasal bir kuatlmas... Sanki milimetrik bir haritann zerine yerletirilen renkli tablolar...

Sosyalist dncenin tablolar oluturma konusunda kendini mahkm ettii bilgi, ukala ve bn bir
estetik yetersizlik ise, kendini imgeden beklenen bir iirsellikten dem vurmay bir an
brakmayan ksrlkla damgalyor. Foucault'nun Marksizme kar grnen tartmas ancak
belli bir yeni toplumsal mcadeleler kuann fonu zerinde anlalabilir: oul solculuklarn
imkan... Topyeknletirici ve merkeziletirici anlaya kar bu solculuklar iktidar sorusunu
tepeden trnaa kuramsal erevesiyle birlikte karmza diktiler. Foucault ile Defert'in
nclk ettikleri GIP (Hapishane Enformasyon Grubu) deneyimi 1971 ile 1973 yllar
arasndaki neeli faaliyetinin hakl karc sonularn 1975'te yaynlanan bu eserde bulmutu:
Grubun baarszl eserin baarsnn nedeniydi.

Ama akt yeterince: Hapishaneler etrafnda rlen kavgann, baka kavgalarla iletiime
sokulmas. Ve bunun verdii byk bir kuramsal eser. te bu kuramsal eserin dile getirdii ilk
cmleyle balayalm: Nereye bakarsan bak, her eyi 'hukuksal' terimlerle ele almaktan uzak
dur! lk bakta "olumsuz" gibi grnen bu ilke, aslnda Foucault'nun btn eserinin gzelerini
ileyen gl bir eletiri silah olarak beliriyor: Blanchot'yu takip ederek, yazarn lmn ve
adszl nerdii zaman bile onun yazarn "hukuki" varoluunu sorgulamaktan teye bir ey
yapmadn biliyoruz: Kendi yazsnn bir paras olarak "yazarn ad" eer ona bir "telif hakk"
bahediyorsa, kapitalist dnyadaki burjuva kltrnn elinden sklp alnabilecek tek ey
bu ad ile onun gnderdii "cisim" deil midir? Foucault, birka sayfackta ve bir dizi Marksist
postlann hilafna, tm eserini ynlendiren bu ilkenin zorunlu sonularm sralayveriyor...

1. ktidarn bir mlk olduu postlasna kar... Buna gre, iktidar bir snfn ele geirdii, sahip
kt, fethettii bir mlk gibidir, Foucault ise, iktidarn kaynakland ya da aranaca yerin
asla bu olmadn gsteriyor: O bir mlk ya da "bir snfn zellii" deildir, tam aksine bir
stratejidir. Uyandrd etkiler ve yol at sonular bir mlk edinme ilikisini
temellendirmezler. ktidarn ileyii, konum allarla, manevralarla, taktiklerle, tekniklerle,
dzeneklerle ve ilevlerle ilikilidir daha ok: ktidara sahip olmak deil, onu icra etmek sz
konusudur. Ynetici bir snfn edinilmi, miras olarak devralnm ya da fethedilmi bir
ayrcal deildir iktidar. Stratejik konumlarn topyekn sonucu, etkisidir. Elbette snflar
vardr ve mcadele iindedirler. Ama iktidar sz konusu olduunda onlarn Foucault'nun
tablosundaki konumlar tmyle deiiklie urar: Baka manzaralar, baka kiilikler, baka
usuller... Geleneksel, hatta Marksist tarihiliin ihmal ettii bambaka bir resim... Buna gre,
iktidar bir homojenlik deil, biricik noktalardan kaynaklanan, oulluklar iinde tikel noktalar
kavrayan, aan, stratejik dzenekleri devreye sokan bir "oulluklar alam" olmaldr: "Saysz
yzyze geli noktalan, herbiri kendi atma, kavga, mcadele ve uygulanan g ilikilerinin
geici de olsa tersyz olma risklerim tayan kararszlk odaklan..."

2. Yerellik postlasna kar: Bu postlaya gre iktidar, akas, Devlet iktidardr. ktidarn yerini
bir Devlet aygtnn iinde bulmalsnz. "zel" dediimiz iktidarlar bile ancak belirli bir
dalmaya, yaylmaya sahiptirler ve onlarn da aslnda Devlet aygtnn iinde "zel olarak" yer
alyorlar diye kabul edilmeleri gerekir. Foucault ise, aksine, Devletin kendisinin bir sonu
olduunu, ondan ok farkl bir seviyede rgn olarak bulunan arklarn ve odaklarn bir
rn, topyekun sonucu olduunu gsteriyor.


























Godard Zagdanski'ye Kar
Ulus Baker
Sinema bir "samalk" m?

Son eseri Gzdeki lm'de Stphane Zagdanski Lumire kardelerden Matrix'e sinematografik
ideolojinin ipliini pazara karmay hedeflemi. En sert saldrdklar arasnda bulunan Jean-
Luc Godard yazar ile kar karya grmeyi kabul edince, aadaki diyalog ortaya km...

Zagdanski'nin kitabnn alt bal yle: "Bak, bask, yalan, kkszletirme, ayartma,
maniplasyon, ykm, ktye kullanma olarak sinemann Eletirisi". Bu alt baln Guy
Debord'a gz krparken bir "sava" tonunu tad da tespit edilebilir. Tezi ne peki? En
rafine estetik rnlerine varncaya kadar, sinema yrtc bir endstri oldu hep: hipnozla ve
maniplasyonla ta batan beri eleleydi. deolojik bakmdan douu Lumire kardelerin icad
deil, sa'dan nce drdnc yzylda Platon'un maarasyd --ite bu maarada kudurgan bir
gruh byye kaplm gidiyordu. "Sinema kendini sanatn mirass zanneder, ama olsa olsa
klonlamann atasdr, hayat taklidi yapan bir lm tekniidir." Zagdanski'ye gre karanlk
salonlarn "maara atmosferinden" midesi bulanan Cline'den "harika ve lanetli
byleni"ten bahseden Artaud'ya kadar Yirminci yzyln btn byk yazarlar meselenin
nemini kavramlard. Gzdeki lm kitabyla Zagdanski Bat'da imajn tm bir tarihini
hedefliyor ve ok sayda sinemacyla atyor: Orson Welles'den Wachowski kardelere.
Byk sinema teorisyenlerini de esirgemiyor: Elie Faure, Gilles Deleuze ve Serge Daney.
Anlald kadaryla "sinefili ukalalnn daniskas"diye sulanan Jean-Luc Godard kitab
okuyup holanm ve yazaryla bir karlama oyununu gze alm... ki saatlik diyalog
sonunda Godard ile Zagdanski "yeryznn en iyi dmanlar" olarak birbirlerinden
ayrldklarn sylyorlar...


**********************************************************************


J-L Godard: Film ekmeye yeni baladmda filmler stnde anlamakszn iftler evlenemezlerdi.
Bugn ise olan Luc Mollet'yi sevebilir, kz ise Bruce Willis'i tercih edebilir. Kitabnzn houma
gitmesinin nedeni bu. Bu bana Cocteau ile Mauriac arasndaki ztlamalar ya da
Gerekstclerin Anatole France'tan o korkun bahsedilerini hatrlatyor. "Positif"in
kfrlerini de. Gnlden gldm ve zellikle de ok doru olan anlar vard.

S. Zagdanski: Sinemaya saldrrken Godard' esirgeyemezdim. Gnmzde sinema sizsiniz. Burada
Nietzsche'nin sava ilkelerini uyguladm, Wagner'e kar kulland ilkeleri. Birinci ilke: sadece
muzaffer davalara saldrmak. Godard ve sinema muzaffer davalardr.

JG: Bunu isterdim gerekten ... (glmeler)

SZ: "Bollywood" filmlerinin yenilip yutulduu Drdnc Dnya bidon-ehirlerinden Bresson'un
"kak enteline" kadar kimse bugn sinemay aalamak yle dursun sevmediini sylemeye
bile cesaret edemez. kinci ilke: yapayalnz saldrmak. Yetmili yllarda, Debord'u bir kenara
brakrsak kimse sinemann ne olduunu gerek anlamda sorgulamaya kalkmad. Olup bittii
"Yeni Dalgac msn, kar msn"dan baka bir ey deildi. Bir baka ilke: kiisel saldr yok.
zel ad bir bunalm incelemek iin bir byte olabilir ancak. Godard tam da "ntr"n
sinemacsdr, onun ta kendisidir dediimde bu imaja zg ntrlkten bahsetmek iindi. Bir
fotorafta pozitif negatife denktir. Bu yzden sinema her trl propogandaya hizmet etmitir
ve Eisenstein gibi bir sinema dehas dehet verici bir rejimin altnda srnebilmitir. Byk
edebiyatta bylesi d nlemez.

JLG: Ayn fikirdeyim, ama yine de baka bir ey de olduunu kabul etmek artyla... Dostum
Anne-Marie Mieville, sanat olarak sinemaya sayg duysa bile orada, ierde sonsuzca hzn
verici bir eyler olduunu da sylyor. Esasn derinden bir reddedilii. Sinema en batan
beridir bir vazgeiler silsilesinden yaplmtr. nce teknik meseleler. Kim Novak'la film
yapmak istenir, serbest deildir. Gne istenir... Ben her zaman her eyden vazgeip durdum,
ama yine de devam ettim...

(...)

Bir zamanlar Hitchcock ya da Rosselini'nin bir Chateaubriand'a denk olduu dnlrd... Ben
hibir zaman yazmay beceremedim --bu bir romann ilk cmlesi olsa bile. te bu yzden
Gallimard'da kitaplar kan Astruc ile Rohmer'e kar o zamanlar byk bir hayranlm vard.
Matematiki Laurent Schwartz bir hi olduu tek bir nokta dnda her noktasnda sonsuz olan
bir eri tasarlamt. Hi olan nokta, ite, sinemadr. teki noktalarsa, edebiyat. Ama ikisi de
ayn eri zerindeler. Ayrca uzlamann dostla deil dmanla yaplacan da sylemek
isterim...

SZ: Gerek bir dost bir klondur, bir ie yaramaz. Zaten dilde olduu gibi varoluta da sadece sahte
dostlar vardr. Hep yabanc bir dil ayrr onlar. Edebiyat ile sinema arasnda olduu gibi. lgimi
eken ey imaj ile sz arasndaki atmann kklerini yeniden bulmakt.

JLG: Kkenlerden gelen bir atma, eer kken diye bir ey varsa. Geen hafta, birdenbire
kendime dedim ki annem benim doumumdan nce hi sesli film seyretmemiti. Kukusuz bu
yzden ok ge, ancak be yanda konumaya balamm. (Glmeler) Adlarla ok ilgiliyim.
Neden acaba Amerikallar kendilerini btn bir ktann adyla adlandrrlar mesela? Amerikal,
bu huhuki bir ad, ama topraktan gelmiyor. Byk handikaplar ve bugnk o karmak sular
ite budur. Ayaklar topraa basmyor. te belki burundan konumalarnn nedeni de bu.

(...)

lde kk talar toplayan amcam Thodore Monod gibi ben de cmle paracklaryla,
cmleciklerle, teoremlerle ilgiliyim... Derrida bir blok alyor ve onu skyordu. Bense tersini
yapyorum, bulmacalar dzyorum. Artemis'in aya, onu uraya koyuyorum, bakyorum
olmam. Sonra onu Raymond Chandler'a yaptryorum ve diyorum ki kendime, hah ite,
burada bir yasa olabilir.

SZ: Yahudi dncesi mtemadiyen bunu yapar, dank paralar almak ve onlar akmakta gibi
srtttrmek.

JLG: Evet ama yola kt metinden baz kukularm var.

SZ: Tevrat m demek istiyorsunuz?

JLG: Evet, ok totaliter olduunu dnyorum. sinema borla dorudan ilikisi olan bir sanattr.
Ben ok kkken bir eyi istemem yettii halde alardm, belki de bu trden eyler karar
veriyor... Bugn bile paradan bahsetmeye cesaret edilen ender yerlerden biri... Tevrat'a ok
yakndan bal olmas muhtemel bir ey var. brahim bir ev satn alarak balamt.

SZ: Aksine Tevrat "Torah armaan"yla bedava vermeyi, bahetmeyi icat etti. Musa altndan bir
puta tapmaya a bir halka Torah' sundu. Ve de nasl bir put! Gzel bir kadn bile deil, bir
buza. Hitchcock aktrlerin besi hayvanlar olduklarn sylerdi, bu bir tesadf deil. Orada
putperestliin gbeindeyiz --para, lm, eyleme arasndaki ilikiler ve sinemann
Lumire'lerden Matrix'e kadar yapm olduu eylerden. Sinema yalann tarihinde kk bir
halkadan baka bir ey deildir. Dagerrotipten insan klonlamaya kadar koan bir tarih,
zdein yeniden-retiminin nec plus ultra's. Sinemann maniplasyon ile de ok yakn ba
var. Oysa edebiyat zgrlemeyle ilgilidir. Musa ve Odysseus ilk edebi kahramanlardr. Hah
ite, Odysseus zamann hipnozla, sahteliklerle mcadele etmekle geirir; Musa ise branileri
klelikten kurtarr. Sinemaysa, toptan, ezenin tarafndadr. ABD'deki ilk stdyonun adnn ne
olduunu biliyor musunuz? Black Maria. Bizim "salata sepeti"ne denk der. Kotarlm bir ad,
bir vagon ad gibi...

JLG: "ekim" kelimesi iin de ayn ey deil mi? ("La prise de vue" = grnt alma)

SZ: Evet. Ya da Edison'un projeksiyon aygtnn ad iin: Panopticon. Bu iinde tek bir kiinin, tam
merkezde oturup dnyay gzetleyebildii bir odayd. Dilde hibir zaman tesadfe yer yoktur.

JLG: Tamamen yle, ama yedi metrelik botlarla binlerce kilometre katettiniz... bense henz kk
oyuncaklarmla oynuyorum burada (glmeler)... Ezenlerin yannda yer almasna gelince,
tmyle ayn fikirdeyim. "Filistin'e Yeniden Ziyaret"inde Elias Sanbar Kutsal Topraklarn
gemiteki ve bugnk imajlar stne yazd. Yzlerce fotoraf gitti oraya, her eyi ektiler,
yalnz Filistinliler dnda. Onlar Batnn fethi srasnda ekilen fotoraflardaki Kzlderililerden
bile az grmzdr. nceden anlatlanlardan bildiklerini ektiler sadece. Burada
dagerrotiplerin efendileri edebiyatn kleleri olduklar sylenebilir. te beni ilgilendiren bu
trden eyler... (...)

JLG: lm kamplaryla ilgili olarak, Hannah Arendt gibi biri bile "koyunlar gibi oraya
gtrlmelerine izin verdiler" diyebildi. Bense aksine srail'i kurtaranlarn onlar olduunu
dnmeye baladm. Sonuta, alt milyon kamikaze vard...

SZ: Ben byle demezdim.

JLG: Alt milyon kendini feda ederek kurtuldu. Bunun zerine yaplacak filmler hi yaplmad...

SZ: Burada sizinle hi ayn fikirde deilim. Yahudiler lmle bir feda, bir kendini kurban etme
ilikisi iinde deildiler. Bu insanlar, ou zaman ok inanl olan bu insanlar hayatla dorudan
bir iliki iindeydiler. Ama lmn hayattan ok ey gtrdn de hissetmilerdi. Nazizm
basite ok kt insanlarn bir klii deildi --Bat'nn ne olmakta olduunu ilan ettiler: lmn
stnl. Oysa hayat lme lmcl bir cevap vermemeli. Tevrat'n Tanrs unu der:
"nne lm ve hayat koydum, hayat seeceksin." Aksine otobste kendini patlatan bir
Filistinli, ok derinlerde slam'da kk salm olan hilikle lmcl bir iliki iinde kalr. Bununla
Avrupa Yahudilerinin katledilii asla birbirleriyle karlatrlamaz.

JLG: Bunu yapan bir Filistinli adna konuamam. Sonra, onlar genel olarak Araplardan da
ayrdetmek gerekir. Ama bildiim bir ey varsa o da, eer siz srailli ben de Filistinli olsaydk
hemen u anda oday blmeye giriirdik.

SZ: Sinema fikirlerle alr, metaforlarla deil. Herakleitos "Zaman zar oynayan bir ocuktur"
dediinde, ite metaforun kalbindeyiz --duyulmadk derinlikte poetik bir kalktr bu. Sinema
buna varamaz, zincirlenmitir.

JLG: Eh tamam. Bense buna sinema diyorum, neredeyse hi varolmam olsa bile.

SZ: Alamaz bir nedenden dolay: bir yazar dirili eseri yaratr, eti sz, Kelam ifade eder. maj ise
tamamyla lm ve yokolu srecine batmtr. Bir iein fotorafn ektiinizde onu
zehirlersiniz, ldrrsnz. Sinemann btn problemi kklerindeki bu zehiri montaj ile
dengelemeye almakt.

JLG: Montaj hi varolmad. Hayat aka hi geiremedi, ok ender istisnalar dnda --tpk
evrimde olduu gibi. Rimbaud ile Mallarm gerek montajclard. Sinema bunu yapmay
baaramad. Yine de, ocuka niyetleri vard ama parann kt kullanm yznden bunlar ok
abuk yozlap gittiler. Sinemann binde biri yine de kurtarlabilir. Diyelim ki bu sulardan
kurtarlm Musa olsun.







































Ders Notlar: Eisenstein/Vertov
Ulus Baker
EISENSTEIN:

--herhangi, olaan ve dikkate deer...

Herhangi anlar versus "ayrcalkl anlar": hareketin "ikin" zmlemesi... Sinematografide en
ayrcalkl an bile tekiler arasnda herhangi bir an olarak kalr...

Eisenstein bylece eski diyalektie kar modern diyalektiin tarafndadr... Eski diyalektik bir
hareket iinde somutlaan akn formlar arasndayd... Modern diyalektik ise harekete ikin
tek tek hareketlerin retimine ve birbirlerine kar srlmesine dayanr...

Bu tekillikler retimi (niteliksel srama) olaan, sradan anlarn, unsurlarn birikimiyle olur
(niceliksel sre)... Tekil olan ey bile herhangi bir eyden alnmtr... Kendisi de basite
olaan olmayan, olaanlktan karlan bir "herhangi eydir"...

Eisenstein buna "patetik" anlar adn veriyor: patetik organik olan varsayar... Organik ise
herhangi anlarn organize edilmi toplam, kmesidir...

--Griffith'e itirazlar...

ki temel itiraz: toplamn ayrmlatrlm paralar kendiliklerinden verili gibi duruyorlar --
bamsz fenomenler gibi... Tpk pastrmada yal ve etli ksmlar gibi ayr ayr... Zenginler-
yoksullar, iyiler-ktler, Siyahlar-Beyazlar... vesaire... Bu unsurlarn temsilcileri hep bireysel
kalan dellolar iindeler... en kolektif motifler ve drtler bile kiiselletiriliyorlar (bir ak
hikayesi, melodram unsuru)... herey paralel izgiler halinde akp gidiyor... bu izgiler ancak
sonsuzda birleiyorlar, uzlayorlar... herbir izginin herhangi bir an tekisinin herhangi bir
anyla buluturuluyor, aktrlyor...

Demek ki Griffith mesela zengin ile yoksulun birbirlerinden bamsz fenomenler olarak verilmi
olmadklarn anlayamyor... oysa her ikisi de "toplumsal smr" denen ortak bir nedenin
sonucudurlar...

Unutulmamas gereken ey Eisenstein'in Griffith'e ynelik bu eletirilerinin sadece bir tarih
yorumuna, bir ideolojiye (burjuva ideolojisine) ynelmekle kalmad... Eisenstein dorudan
doruya paralel ve yaknsak montaj tekniini de eletiriyor... Griffith'in montaj anlay
tmyle ampirik... bir gelime ve byme yasasna sahip deil... Montajn oluturaca birlik
birbirlerine dsal paralarn biraraya getirilmesiyle oluturulmu...

--organik spiral kuram...

Griffith organizmann ve paralarnn diyalektik ilikisinin farknda deil... Organik dev bir spiral
olmaldr... bu ise bilimsel, matematiksel olarak kavranmal... bir gelime, byme tarz
olarak... (Potiomkin, Genel izgi'deki yayk...)

Organik spiralin kayna --altn kesit... kesme noktasnn belirlenmesi... toplam eitsiz iki byk
ksma ayryor; mesela Potiomkin'de hareketin tersine dnd Odessa'da Yas an... ama
spiralin her dn de birbirine kart eitsiz iki ksma ayrlyor...

Kartlklar ise oul: niceliksel --bir-ok, bir kii-ok kii, tek bir kurun, bir salvo... tek bir gemi, bir
filo... niteliksel: deniz-kara... yeinliine (karanlklar-k)... dinamik (ykselen hareket-alalan
hareket, sadan sola-soldan saa...)

OA/OB = OB/OC = OC/OD = m

k noktasyla son noktann diyalektii... Tpk biyolojik bir hcre gibi... hareket-imaj basit bir
montaj unsuru deil; birken blnr ve oalr... bir "kartlklar montaj"...

Potiomkin'de Odessa merdivenleri... Korkun van'da van'n iki phe an... karsnn tabutu
banda kendini sorgulad, ilk halkann sonu... yani Boyarlarla savann ilk safhas... kincisi
Moskova dna ekildii an...

(Resmi Sovyetik eletiri bu blm van'n teyzesiyle kiisel mcadelesi olarak grmt... oysa
Eisenstein van'n halkla birleen bir kiilik olduu tezine karyd... van halk srekli olarak bir
ara olarak grmt --o an koullar bunu emrederdi... ama bu koullar dahilinde van
derebeyleriyle mcadelesini ykseltti... Griffithvari kiisel dellonun tesine geti... ) demek
ki "kahramann bir halka ihtiyac var..."

--bilim ve sanat...

Eisenstein bilimi, matematii ve doa bilimlerini aryor... Ama sanat bundan hibirey
kaybediyor deil...

--Patetik...

Patetik organikle kartrlmamal; bu kartlarn birbirlerine geii... birinden tekinin aniden
kagelii... demek ki iki an arasnda yalnzca bir kartlk yok, birinden tekine ani bir sray
da var... ikinci an bylece yepyeni bir g kazanyor, nk birincisi onda hala korunuyor...
(kederden fkeye, kukudan kesinlie, tabiyetten isyana...)

Patetik hem bir "skma-gerilim" hem de bir "patlay"... Eski ile Yeni... organik... krema makinesi
sahnesi ise Patetik... aalama ve umut... ve zafer... bu anlk bir sray... tek bir damla btn
gidiat deitiriyor...

Patetik: "boyutlarn mutlak deiimi"... Griffith'de deiimler sadece greli... mutlak deil... Byk
Planlar Eisenstein filmlerinde bu ie yaryorlar... gittike byyen byk plan serileri... Bunlar
Doadan nsana geiler... bir Bilinlenme an... Devrimci bilince var...

Eer Patetik bir gelimeyse bunun nedeni onun aslnda bir Bilinlenme oluudur... "atraksiyonlar
montaj"... salt beyne hitapla anlamlandrlabilen montaj unsuru... kzl bayran belirii...
(Potiomkin) van'n "kzl len"i... grnebilirden okunabilire sraylar... Ekim'de ve
Potiomkin'de heykeller...

Atraksiyonlar montaj: imajlar arm... art "atraksiyonlar hesab"... bir st damlacnn kozmit
boyuta geii...

zetle Eisenstein her eyi yeniden kavramlatryor: yeni bir byk plan; yeni bir ivmeli montaj;
yeni bir dikey montaj; atraksiyonlar montaj; entelektel-bilin montaj vesaire...

Aralk: filmdeki deiken imdilik... belli bir noktada "niteliksel srama" halinde iliyor... Zaman:
Potiomkin'in 48 saati, Ekim'in 10 gn... kozmik zamana doru byyor, muazzamlayor...

--diyalektiin nc yasas...

Eisenstein diyalektiin nc yasasna balanyor: birin oklamas... ikilemesi... Stalin rejiminin
sevmedii de bu...

Ve sadece nsani diyalektik var, doa diyalektii yok...

Byk plan: yalnzca "afektif" deil, profesyonel --filmcinin filmin btnne bir bak tarz... ya da
as...

Byk-Plan ve Yz: Griffith'de kadnn dnceli yz... Eisenstein'de papazn ho yznn
ktle dnm... kulak ekimi... (Eski ve Yeni)

Byk-Plan: "...ve talar bile haykrd" --acnn ykselen izgisi ve yz serileri...

--i monolog...

monolog sinemada edebiyattakinden daha gl... bir dil-ncesi, daha ilkel bir n-dil
denebilir...

Kitlesel Sanat olarak Sinema: ilk an imajdan dnceye gidiyor; imajlarn birbirleri zerinde
yaptklar ok --bu dnceyi de oklamaktr... "korteksin btnn etkileyen..."
Sinematografik bir Cogito, bir "dnyorum" var... Bu bir "sine-yumruk"... Automaton
Spiritualis...

monolog balangta kiilere ait... sonralar Eisenstein onu filmin btnne ait klyor...

VERTOV

Maddenin kendisinin bir diyalektii var: salt dokmanter ve aktalite... neden acaba? eylerin
bizzat kendilerinin iinde --kendinde eylerde-- ileyen yeterli bir dinamizm, bir diyalektik
var... dolaysyla Doay sahnelemeyi reddetmek gerekir... eylerin kendilerinin bir mizansene
ihtiyac yok...

En sevimli kyl kadn ya da ocuk ayn zamanda dinamik maddi sistemlerdir...

Vertov insanlar ve varlklar makineler olarak ele alyor deil: makinelerin bir kalbi, bir dinamizmi,
bir alglay ve aksiyon-reaksiyonu var... onlarda hayranlk verici olan da bu... Patetikten
kanmak gerekiyor... Doa ise o kadar organik bir ey deil...

















Pulculuk zerine
Ulus Baker
Includepicture Mergeformatinet

Yksek Kaldrm bilindii gibi kark, kozmopolit, yani belal bir yerdir. Karaky'den yukarya, ya
da Tnel'den aaya bu sokak zerinden saptnzda, elbette tatmin edeceiniz arzularnza
ve ihtiyalarnza gre kayt derek, saa ya da sola sapmann tehlikeli saylabilecei bir
gzergh semisiniz demektir. Karaky'den Tnel'e karken sadaki sokaklarn birka
genelevleri, soldakilerin birka ise pulcularn dkknlarn barndrr. leride ele alacamz
"sahaflk" gibidir pulculuk (bu sonuncular yukarya, Tnel'e daha yakndrlar). Ama birka
nemli noktada ondan ayrldn, tmyle farkl bir "alaklk" tr olduunu greceiz.
Sokan te tarafnda bulunan genelevlerle hi bir alkas yokmu gibi davranan bu
dkknlar, sahaflarnkine gre daha derli toplu, daha temiz pak, az biraz daha gsterilidirler.
Yal kurt filatelistler arasndaki o korkun pul pazarlklar konumuz dahilinde olmasa bile,
bunlar genellikle lise yllarndaki gen, kolejli ve harlnn belli bir ksmn nereye
harcayacan bilemeyecek kadar ansl saylabilecek erkek rencileri tuzaa drrler. "Gel
sana pul koleksiyonumu gstereyim" gibisinden boktan bir klie ile anlatlmak istenen eyden
daha tehlikelidir bu durum.

Yksek Kaldrm'n pulcular genellikle orta yan stnde, yalca adamlardr. Ticari bir tecrbeye
sahip olduklar pul koleksiyonculuuna yeni yeni balayan bu gen olanlar tarafndan kolay
kolay anlalmaz. Ama koleksiyonculuk saplantl bir oyun olduu lekte (durumun bir
"saplant"dan ok daha karmak olduunu ileride greceiz) ticari adan bu tombul
ihtiyarlarca kandrlmann bu ocuklarn znellii asndan o kadar byk bir nem tamad
da dnlebilir. Hayr. bireysel saplantlardan, ya da daha tehlikeli "koleksiyonlardan"
bahsediyor deiliz (bkz. "Koleksiyoncu" adl film). Bugn Trkiye'nin en eski dernekleri
arasnda "filatelistler" dernei de yer alyorsa, sorunun oluk ocuk elendirmekten daha
byk bir tutku sorunu olduu hemen kabul edilecektir. Sorun ciddi bir uluslararas devletler
hukuku, ulusal eitim ve devletin beks sorunudur. Filatelistlerin antikaclarla, sahaflarla ve
genel olarak her trl nostalji tccaryla ortak olarak paylatklar tutku, bir "biriktirme"
hevesinden nce bir "elitizm hezeyan" olarak grnyor. Borges'in "Zahir" yksnde
sergiledii alaklk trnn en temel bileeni olarak beliren bu hezeyan, sahaflarda bir
"gelenek merak" gibi grnebilse de, pul satclarnda muhafazakrln baka bir dalna,
"devlet" meselesine ilikin olan bir tutkuya gndermektedir. Derrida'nn, u metinler
koleksiyoncusunun, sevgili Diotima'ya gndermeden beklettii u kartpostal zerindeki pula
gzlerini diktii anda anlayverdii gibi, filateli, philatlie bir szck olarak bile masum
deildir: Evinde bir szlk barndrmayan iin bu terimi gerek bir Yunanca "terkip" sanma
riski sz konusudur. Oysa filateli terimi, filo-sofi ile, "bilgelik sevgisi"yle ksmi bir benzerlik
tayan bu terim, olsa olsa pul kadar eskidir. Baka bir deyile koleksiyonu yaplabilecek bir
yn cansz eyden (mesela eski paralardan) daha yenidir. Eski bir Yunanlya "filateli"
derseniz, o bundan "uzaklk sevgisi" gibisinden bir ey anlayacaktr: Filos + teleia. Henz "pul
kltrnn" varolmad Ortaa'da ise byle bir terim, ak filozof (bilgelik-sever demek ama
yalnzca "bilgelik"mi) Abaelardus'un Yunanca bilgisi lekleri dahilinde "mektup-severlik"
diye anlalacaktr. Tabii ki, mektubun tarihinin pulun tarihinden anmsanamayacak kadar eski
olduu iyi biliniyor, ak mektuplarnn, Dou bilgeliinin yaratt edebiyat aheserleri
arasndaki "namelerin" "pul"dan ok daha deerli simgeler tadklar da kolaylkla tahmin
edilebilir. Her durumda, filateli terimi, Yunanca terkiplerin ve neolojizmlerin hl
kullanlmakta olduu bir dnemde, insanlarn haberlemesinin zerinde tekel oluturan
Devlet'in kurulduu ada uydurulmutu: O zaman artk, u karmak anlam krntlarn bir
araya getirecek bilgece bir szckt --fila-teli, yani "ulak-severlik". "Postacy sevmek"
trnden garip anlamlara kadar ii ilerletebilecek olan bu terimin ikinci kanad yleyse --
ateleia'dr. (Derrida'nn sevgilisini uyarrken syledii gibi "aletheia" ile, hakikat ile
kartrmayn). Yani "ulak, postac, yoldaki..." Derrida, sevgilisine yazdn ama asla
gndermeyeceini ima ettii kartpostalda ii, "filateli"nin "vergi muafiyeti" gibi mali-iktisadi
bir meseleyle, ya da "ak uruna yaplan harcama"yla (akn stne vurulan damga, dilin
pt bir pul...) bal olduunu dnecek kadar ileri vardryor ii.

Biz ise, lkemizin gelimilik dzeyine uygun bir sembolizm erevesinde, filatelinin basit ve
masum bir koleksiyonculuk tr olmaktan ziyade "devlet-severlik"le, devletl bir ideolojinin
en sinsi" en tehlikeli tryle balantl olduunu vurgulamakla yetineceiz. Pul karmak
yalnzca yeni bir iktidarn (sz gelii Fransz htilalinin ardndan) ilk yapt ilerden biri olmakla
kalmaz, ilk devlet tekelini oluturur. Devlet ideolojisiyle o kadar yakndan ve kkten baldr
ki, baka hi bir "devlet simgesi" (Para, sikke, tahvil, bordro, maa, polis copu, Devlet Gzel
Sanatlar Mzesi vesaire...) pul kadar hzn verici deildir. Koleksiyon dendiinde ilk olarak
pulun akla gelmesi, iki yzyllk bir pulun milyarlara varan parasal deerlere sahip olmasndan
ok, devlet arivciliinin bir simlasyonu olarak uyarc nitelikte olmasndandr. Pul
biriktirilerek sanki dnyann biriktirildii sanlabilir. Ama biriktirilen aslnda Dnya
devletlerinin eitli simgelerinden ve resmilemi manzaralarndan baka bir ey deildir. Bu
simgelerin ekicilii, belki de metalama sreci ultra-modern kapitalizmle birlikte tavana
vurduu andan itibaren glnlemeye meyledecektir: Yan taraftaki Allan Ginsberg pulu
bunun her bakmdan kantdr. Ancak biz, devletin yalnzca simgelerin dolamn deil,
haberlemenin her trn de denetleme ilevinden olutuunu iyi bildiimiz iin, PTT'nin harf
be harf zelletirilmesinin gndemde olduu bir anda bile, pulculuktan ve filatelistlerden
rkmemizi srdrmek zorundayz.
























Ders Notlar: ModVisArt - 1
Ulus Baker
Ders notlarndan... Modern Visual Arts dersi birinci dnem notlarndan...
MODERN VISUAL ARTS -I

1. 9 Ekim 2001 tarihindeki derste Gilles Deleuze'n Cinema I-II adl kitabnn okunmasnda
karlatnz birtakm glklerin olduu ortaya kt. Bu trden bir glkle kendi adma
konumam gerekirse, ben de karlayorum. Bu yzden pek bir sorun gremiyorum...
Okumaya devam edip Deleuze'n diline ve ele ald konular ve kavramlar tartma uslubuna
altnz zaman herhalde birmesele kalmayacaktr. Belli bir noktadan itibaren Deleuze'n
and baz filmlerin elimizde bulunan kopyalarndan baz derleme kasetler sunacaz; bu da
iinizi sanrz olduka kolaylatracak.

2. Dnk derste Deleuze'n kitabnn ilk blmne dair baz gzlemlerimi dile getirmeye altm.
Deleuze eserini ok iyi tand Henri Bergson'un Madde ve Hafza (sinemann doduu
gnlerde yaynlanmt --1896) ve Yaratc Evrim (sinemann yaygnlamaya ve hem bir kitle
elencesi, hem de yava yava bir endstri haline gelmeye yz tuttuu bir dnemde
yaynlanmt --1902) balkl eserlerine dayanyor ve oradan "hareket" mefhumuna
Bergson'un getirdii devrimci deiiklikleri ve maddeye, zamana, mekna, harekete dair
ada bilimlerle olaan bilincimizin paylat baz yanlsama formlarna getirmi olduu
eletirileri dikkate alyor. Byle bir giriin hem teknik hem de ar bir felsefi tartmaya
dayandrld kuku gtrmez.

3. O yzden gerek Ersan Ocak ile Andreas Treske'nin birlikte seyrettiimiz "Merak" (Curiosity)
kolaj-filminde, gerekse Gilles Deleuze'n kitabnda biraz zerinden atlandn dndm
belli bir sinema evresine, Lumire Kardelerin ilk filmlerine zg olan baz inceliklere dikkat
ekmek istedim.

4. Deleuze, Bergson'un Madde ve Hafza kitabnda ortaya att "hareket-imaj" ve "zaman-imaj"
mefhumlarn ileride yazaca Yaratc Evrim kitabnda hala ayakta tutuyor olmasna ramen,
orada bunlar olaan uurun (bilincin) kavray biimi altnda bir "sinematografik
yanlsama"ya kurban gitmi olarak sunduunu belirtiyor. Bu yoruma gre, Bergson sinemay
Lumire'lerin filmleri dzeyinde kavryor henz --yani ilkel bir sinema... Bu "ilkellik" Lumire
sinemasnda hereyden nce"bak as"nn (point of view) sabitliiyle --ki bu ekimi
"mekna bal" ve "hareketsiz" klyordu; kamera ile projeksiyon cihaznn ayn kutuya
yerletirilmi olmalaryla damgalanmt. Bylece ortaya tek-biimli, soyut bir zaman algs
kyordu. Oysa sinemann evrimi ancak montajla, hareketli kamerayla ve "bak asnn",
yani ekimin zgrlemesiyle gerekleecekti... Deleuze'e gre bu, sinemann esas, evriminin
takip edecei ve kullanaca "yeni" yoldur. Bu sayede sinema, varettii "yanlsamay"
dzelterek Bergson'un "hareket-imaj" mefhumunu dorulayacaktr.

5. Oysa kitabn "zaman-imaj"a adanm ikinci cildinde Deleuze, kitabnn neden bir sinema tarihi
olmadn, yani hareket-imajdan zaman-imaja bir evrimin dile getiriliinden ibaret olmadn
sezdiriyor. Zaten nszde de amacnn bir "imajlar ve gstergeler tasnifi" olduunu sylyor.
Sinema tarihine yansttnzda "zaman-imajn" aslnda her zaman "hareket-imajlarn" baskn
olduu klasik sinemay "ziyaret ettiini" grebiliyorsunuz...

6. Ancak sinema tarihini yazanlarn Lumire'in cinmatographe'na ilikin sunumlar genellikle bu
icadn teknik karakteriyle, eksiklikleriyle ilgilendiinden (nk gzlerinde sinema yalnzca
teknik anlamda deil, yeni bir dil yaratmak, giderek bir imajlar dnyas yaratmak yolunda
gelien bir aygt olarak grnyor. Oysa birok nedenden dolay sinemann hem bir
tarihncesi, icadnn hikayesi ve belki de btn evriminin daha Lumire filmlerini ziyaret ettii
bir dzlem sz konusu...Dolaysyla Lumire kardelerin yalnzca birer mucit olarak
anlmalarnn yetersiz olduunu dnyorum...

7. nce sinemann tarihncesi zerine bir ka gzlem:

7.1. Sinemann ntarihi ya da tarihncesi kukusuz Greke adlar verilmi bir takm grsel
yanltmaca aygtlarn ieriyor: phenakitoscope, zootrope, praxinoscope... vesaire...
Sinemann tarihini yazarken byle bir tarih-ncesiyle balamak zorunluluunu hissedenler
kendilerini eski Msr fresklerinde, in ve Dou glge projeksiyonlarnda, Bayeux'nn
ortaadaki resimli hallarnda, hatta Lascaux maaralarnn yirmi bin yllk duvar resimlerinde
bulabilirler... Bylece bu ntarihin sonu gelmez... Hatta bazlar, mesela Jean Mitry, Homeros
ve Vergilius edebiyatna bile bavurmaktan ekinmiyorlar... Gilles Deleuze sinemann
"kkenine" Marey ile Muybridge'in "birbirlerine eit uzaklktaki enstantane fotoraf
sekanslarn" yerletirmesi bu bakmdan anlaml grnyor. Bir taraftan hareketin bir analizi,
te taraftan projeksiyon sayesinde elde edilebilecek bir sentezi --ya da bir zamanlarn
deyiiyle "mekanik yeniden retimi"...

7.2. Oysa dnlmesi gerekirdi ki insanlar her zaman "hareketi" temsil etmekle uramlar...
Lascaux ve Altamira maaralarnn duvarlarndaki atlar, buffalolar, mandalar asrlardr
kouyorlar... Bu maara resimleri nceleri "mimesis" kuram dorultusunda bir "ilkel ve saf
gerekilik" diye yorumlanyor. Lukacs bile estetiinde bu varsaymn etkisi altnda. Tasvirlerin
mutlak bir "geree-benzerlik" izi tayor olmalar, organizmalarn ve uzuvlarn hareket
annda yakalandklar "fotografik" gereklik temsilinin daha o zamandan orada hazr
bulunuyor olmas, hens "soyutlama" yeteneini yeterince ileyememi bir insanlk halini
iaretliyormu gibi geliyor. Andr Leroi-Gourhan ellili yllardan itibaren bu paleolitik resimlere
bak amz kknden deitiren almalar yapt: bu resimler "ilkel bir gerekilik"
varsaymn birok bakmdan safd edecek zelliklere sahipler... ncelikle onlar meknsal bir
gerekliin iine yerletirmemize elverecek herhangi bir kadrajlar, herhangi bir corafyalar
yok... komakta olan hayvan gruplarnn etrafnda herhangi bir aa, bir insan, o dnemde
insanlarn yaadklar varsaylan orman kulbeleri (tahmin edildii kadaryla paleolitik ada
insanlar maarada yaamadlar, onlar snma veya ritel amal kullandlar, dolaysyla
"maara adam" tezi tmyle yanltr). Ve ilk "kadrajl" tasvirler neolitik ada, yani
"yerleik", "tarma" ve "zanaata" dayal hayatn balamasna denk dyor --Jericho ve atal
Hyk... Buralardaki duvar resimlerinde binlerce yl boyu kaybolmu "szde-realist" hayvan
resimlerini bir av sahnesinin tezgahna yatrlm olarak gryorsunuz. Baka bir deyile,
Lascaux resimlerinde henz bir mekan evirip tespit etme giriimi yoktu.

7.3. Leroi-Gourhan'a gre paleolitik sanat biricik bir karakter sergiliyor... Milattan nce yirmi bin
ile onbe bin yl arasna yerleiyorlar ve Avrupa'nn Batsndan Urallara kadar uzanan bir
corafyaya yerleiyor... Sonra birdenbire ortadan kayboluyor... Beraber bulunan ve asla bir
resim kadrajlama motifine hizmet etmeyen baz gstergeler yardmyla bu resimlerin bir yk
ya da olay (mesela av sahnesi) temsil etmekten ok ritel, bysel, dahas pedagojik bir deer
tadklar fikrine itiliyoruz. Hayvanlar gruplar halinde resmedilmiler, muhtelif ynlerde
hareket ediyorlar ve incelendiinde gruplarn hem saylara hem de hayvanlarn anatomik
incelenmesine hasredilmi olduklar anlalabiliyor... Dolaysyla ritel "sayma" ve av srasnda
gerekli olacak bir takm "anatomik bilgiler" bu resimlerde depolanm durumda. Baz
renklerin srarla hayvanlarn "can alc" vcut blgelerini iaretlemeleri bu kantlamann bir
paras saylyor.

7.4. lkel gerekilik tezini geersiz klan bir baka modern gzlem ise hayvan imajlarn bu kadar
"geree-benzer" tarzda resmeden ayn toplumlarn insan resmetme konusunda asla bir
geree-benzerlikle motive olmam olmalar... En karmak insan figr bile belli bir hareket
ilevini anmsatan (av, ok-yay, ritel jest vesaire) belli belirsiz figrler halinde... Bu soyut
jestel figrler ileride belki yaznn, piktogramn ve hiyerogliflerin kayna olarak hizmet
grecekler... Bu durum bir eyi daha dnlebilir klyor: insan hareketleri yz ifadelerine,
mimiklere ve nemli bir ksm riteller oluturan jestlere dayanr. Dolaysyla soyutlanmalar,
karikatrn basit izgilerle halledebildii gibi daha kolaydr. Szgelimi "glmseme"
Rnesansa kadar resmedilemedi... Yunan heykelleri, sanat tarihilerinin "hellenistic serenity"
adn verdikleri tuhaf ve oranl, deimez ve hafiften alka ve bn bir yz ifadesiyle
birbirlerini tekrarlayp duruyorlard. Diyelim ki rolleri ou zaman insana ait olmayan, Tanrsal
bir aymazl vermekti ve tam anlamyla amaladklar etki zerinde hakimiyet kurmulard...
Mesela yzne baktnzda talaacanz efsanevi Gorgon Medusa, imajn ancak ylan
kmelerinden olumu salarla, duvara oyulmu ve alm korkun bir az deliiyle, heykel
deil kabartma formunda sunabiliyordu. Rnesans'n mesela "glmseme" zerine ok nl
bir temsili, Leonardo Usta'nn La Jaconde'u bile ok karmak "sfumato" tekniiyle elde
edilmiti... maj karikatre daha yakn bir resimlemeyle elde edemezdiniz... ok daha
karmak "buharlatrma", "boya spreyleme ve datma" tekniklerine bavurmak
zorundaydnz...

7.5. Kuzeyliler "yz gzellii" denen eyin ok fazla bir gc olduunu dnyor olmallar ki
btn sinemalarn, Dreyer'den Bergman'a dek, yz tasviri zerine kurmular. Hatta Bergman
"sinemann bir portre sanat" olduu konusunda pek srarl. Bu "yz gzellii"nin gzel bir yz
gsterme anlamna gelmediini tabii ki hemen not etmek gerekiyor. Son derecede irkin ve
korkutucu yzler ta bandan beri sinemann iindeydiler zaten... Carl Dreyer, daha yirmili
otuzlu yllarda "yzn" tutkularn aynas olabileceini sezmi olmal ki resim sanatnda hakim
olan portre tekniklerinin tmn reddederek yzleri tuhaf kadrajlarla kesip blerek
alyordu... Bergman ise filmlerinde yzlerin "hallerinin" birikimi araclyla karakter-
imajlar kuruyordu... Her durumda konturlaryla ve izimleriyle betimlenen yz, Lascaux'dan
Daumier'e ve gnmz karikatrne varncaya kadar, hatlarn basitletirilmesine ve jestlerin
abartlmasna baml kalmak zorundayd. Daha Lascaux resimlerinde jestlerin
soyutlanmasnn ifade gcn arttrdn hissedebiliyoruz: son derecede "gereki"
resmedilmi hayvanlar yalnzca kouyorlar, oysa insanlar bu soyutlama sayesinde ayinler
gerekletiriyorlar, seviiyorlar, ok atyorlar...

7.6. Son olarak, maara resimleri, tahmin edilebilecei gibi bize hibir mizansen (bir av sahnesi,
hayvanlarn iinde resmedildikleri, paras olduklar bir manzara) iermiyorlar... dolaysyla
sinemann kaynanda gsterilemezler. Andr Bazin'in "gittike artan gereklik" oran tezi bile
sinemann eceresinde onlara somut bir yer verebilmemizi salayamyor.




















Sinematografik Aygt zerine Dersler - 1
Ulus Baker
Ders 1: Kapitalizmin bir Sentezi Olarak Sinema
"Sinemaya ayn bak paylamayan bir ift birlikteliklerini srdremez. Biri rap sevip
Beethoven'den nefret edebilir, dieri ise tam tersini yapabilir. Ama biri Spielberg'in
sinemasn seviyor, dieri nefret ediyorsa, gnn birinde mutlaka ayrlacaklardr, nk
sinema hala dnyann temsilidir..." Jean-Luc Godard

Kapitalizm artk bir aygt olarak tanmlanabilir. Bir zamanlar onu retim aralarnn belli bir
organizasyonu olarak tanmlyor, art-deerin tretilmesinin otomatik ileyiine balyorduk.
Bu organizasyon tarihsel olarak ortaya kmt ve belki de eer Marksizm pek de ar
saylmayacak bir iyimserlii barndryorsa tam da bu yzden bir gn tarihe malolacakt.
Ancak retim aralarnn, giderek retici glerin tahlili bizi artk makinalarn hakim olmaya
balad bir dnyayla kar karya brakan kapitalizmin tarihsel olarak belirginlemi
dokusunun doas zerine dnmeye zorluyordu. Eer kapitalizmin verimlilik
maksimizasyonu uruna gelitirdii sistemler, szgelimi Taylorizm ve Fordizm kendini oradan
k diye sunan sosyalizmde de uygulanma olana bulmusa (Stahanovculuk), sorulmas
gereken soru acaba kapitalizmi tanmlayan aygtn kuruluuna ilikin sorgulamann gerekten
yaplm olup olmad, yapld lde de bir sonuca varp varamad olmaldr. Hi deilse
balangta metalamam bir yn eyin, sanatsal rnlerin, bireysel faaliyetlerin mesela
yardmn bile metalat bir sreci tanmlayabiliyoruz.

Fenomenoloji bizim iin ksmi nem tayan bir aygt mefhumunu ortaya atyordu Heidegger'in
"teknolojiye" ilikin ykl sorgulamasndan, Flusser'in "aygt" mefhumuna bavurmasna
kadar... Buna gre bir aygt bir "araca", hatta bir makinaya bile kolay kolay indirgenemeyecek
bir alan oluturur. Szgelimi Flusser iin fotoraf bir aygttr, cihazdr. Kameraya basit bir
aram gibi bakamazsmz -tpk bir fotoraf herhangi bir rn, hatta genel olarak meta diye
kabul etmekle yetinemeyeceiniz gibi. Belki birtakm fenomenolojik mlahazalar devreye
sokularak bu konuda birtakm k eyler sylenebilir: foto kamerann fotorafy gizleyen,
saklayan, grnmemesini salayan bir pee olduu gibisinden... Ancak Flusser'in ok nl bir
metni, fotorafn "teknik" bir imaj olarak oluturduu aygt zerine ok eyler anlatyor: bu
ok nl metnin bal "Bir Fotoraf Felsefesine Doru"... Ancak bu felsefenin aslnda bir
fenomenoloji uygulamasndan ibaret olduu ve ayn dnemlerde Rudolf Arnheim'n yine
fenomenolojik bir erevede kurduu "sanat olarak sinema" anlaynn versiyonlarndan biri
olduu da eklenmeli. Flusser fotoraf bir aygt olarak tanmlamasn kapitalizmle, seri
retimin yaygnlamasyla yzletirerek gerekletirmiyor. Ya da diyelim ki hemen byle bir
kolaycla sapmyor. Temsili imaj ile "teknik" imaj dedii ey arasnda belli bir fark gzeterek
balyor hi kukusuz Andre Bazin'in "Fotorafik majn Ontolojisi" balkl yine ok nl
metninden bu noktay ayrdetmek gerekir: Bazin iin fotoraf yepyeniydi ve rettii psikolojik
etki asndan ontolojik bir mesele haline geliyordu... Bir ressam tarafndan yaplm bir resme
baktnzda o resmin varolu biimi bir fotorafa baktnzda hissettiinizden ok farkldr.
Resim bir gerekliin temsili olmaya adanabilir Ondokuzuncu yzyl boyu yeeren akmlar
gerekliin geree benzerlik olarak temsilinden uzaklamaya abalam olsalar bile; ki bu da
bir bakma fotorafn drtt bir sre olmaldr... Bir resimle, bir heykelle kar karya
olduunuz zaman orada, bu nesnenin yapmna bir sanatnn mdahil olduunu, en azndan
ona bir sebep olarak katldn varsaymakta zorluk ekmezsiniz. Oysa fotoraf gerekliin
yepyeni bir "tasarruf biimidir -ve ileride greceimiz gibi, Ondokuzuncu yzyln ilk
yarsndan itibaren geirdii evrim bu tasarrufun oluturduu birikimin niteliini gzler nne
serecektir. Fotorafta, Bazin'in gstermek istedii gibi gerekliin u ya da bu ekilde bir
temsilinden ok farkl bir ey, gerekliin "izi" ad verilebilecek bir ey grnr. Ne bir
ressamn izlenimi, ne de bir davurum, ifade sz konusudur. Gerekliin "izi" bambaka bir
psikolojidir ve o ana kadarki psikolojinin anlaynn tesinde grnr. Bu bir "oradalk" ve
"imdiliktir": a duyarl bir levhann zerine kaznm gereklik izleri... Her fotorafn, biz
hangisi olduunu bilmesek bile kesin bir tarihi ve mekan vardr. En azndan bundan eminiz
u tarihte ve mekanda ekildiini, oradaki kiilerin gerekliini, izlerinden okuduumuzu...

Tabii ki Andre Bazin'in takip edecei yol Flusser'inkinden farkldr; resimden fotorafa, oradan da
sinemaya getiimizde, stelik sinemann evrimini de ieren bir sre boyunca bir "artan
gereklik oran" ile karlatmz syler o. ok akllca bir ekilde, akayla kark, psikanalizin
resim ve heykelle urarken bir "mumya kompleksinden" pekala bahsedebileceini hatrlatr.
Grntleriyle varl korumak, zamana kar diren, giderek bunun etrafnda rlen
byler...Ama yamana kar korunma salt grntler, giderek belki de sesle olacaktr.
Elektronik mziin kurucularndan Richard Pinhas'n sorduu soru artc olduu kadar
aslidir de: alnmad srece mzik nereye gider? ster ses isler grnt, hepsine kozmik bir
tekillik atfederek, bunlara imaj dememiz fena olmaz. Hi deilse bu bizi Bergson'un imajlar
nesnelerle zdeletiren dncesi kadar ileri bir noktaya gtrr. Ancak o zaman imajlarn
kozmik korunumu ve srekli mbadelesi gibisinden bir kavray da ciddiye almamz gerekir.
Bylece fenomenolojiyle ontolojinin birbirinden ayrlamad bir noktaya varyoruz. te Bazin
fotorafik imajn ontolojisini sorgulamaya byle bir ereveden, Bergsoncu bir ereveden
giriecektir. Resime kart olarak fotorafa asli, gerek bir nesnellik ykleyerek ie balar.
Fotoraf kamerasnn merceine verilen ad bile "objektiftir. Nesnenin kendisi ile temsili
arasnda artk bir beyin, bir kafa ya da bir emek girmemekte, bizzat kendisi kendi bana bir
"model" olarak tanmlanmaktadr.

Daha yeni bir dnemde, fotorafn "ontolojisine" ilikin benzeri bir yaklam Susan Sontag'da da
buluyoruz: "Bir fotoraf (bir tablonun bir grnts olmas gibi) sadece bir grnt deil,
gerein bir yorumudur. Ayn zamanda bir ayak izi, ya da lm maskesi gibi, bir iz, gerekliin
damgasn tayan bir eydir." (Susan Sontag, On Photography, London, Verso) Bazin'i ve
Sontag' okurken insan kendini "akll" imajlar gibisinden yan-animist bir dnceden kolay
kolay uzak tutamyor. nnde sonunda imajn imaj olmak iin nce alglanyor olmas
gerektii gibi bir n varsaym hala srdryorlar. Oysa Bergsonculuun imajlar kuramna
riayet edersek byle bir varsaymdan uzak durmamz gerekir: imajlarn varolmak iin
grlmeleri, alglanmalar gerekmez. Grmediimiz ok sayda imaj vardr kendi imajmz ve
unsurlar, oluturucu alglar da dahil olmak zere.

Daha salam (dolaysyla burada nereceim) bir yol herhalde fotorafn oluumunu ve evrimini
adm adm takip edecek, ve aygtn mtasyonlarm, deiim noktalarn saptamak olurdu.
Flusser bile fotorafikcihazn evrimsel ynn hesaba katmyor, onu zaman-d ve evriminin
farkl noktalarnda mtasyonlara uramam bir "teknik imajlar"silsilesine dahil ediyor. Tpk
sonradan sinematografik imajlar dnyasnda olaca gibi.

Bilindii gibi baarl diyebileceimiz ilk fotoraf 1830'lu yllarda Nicephore Niepce kaydetmiti.
Kt bir ressamd ve iyi bir ressam olmas gerektiini dnd bir olu vard. Heliograf
gneyazcs adn verecei ilk fotoraf makinesini icat etmesinin ardnda yatan niyetin son
derece alakgnll olduu besbellidir: oluna gereklie uygun modeller salamak... Peki
ama, bu kadar alakgnll bir balang ne anlama geliyor? Akas, ileride Lumiere'in
sinematografnda karlaacamz durumun bir benzeri bu. In farkl iddetlerinden
etkilenebilir kimyasal bir maddeyle kaplanm bir levha zerine nakedilen grnt ...
Niepce'in kendi buluunun sanatsal, hatta bilimsel olas kullanmlar hakknda hibir fikri,
hibir umudu, hibir amac yokmu gibi grnyor. "Baarl ilk fotoraf ise amur gibi bir
eydi sadece ilk fotoraf olmasyla nlyd: bir odadan darya yneltilen kamera mercei,
ancak pozlamann yaklak sekiz saat srmesinden dolay (bu plakann duyarllna baldr)
gne ve glgeler manzarann her iki tarafn da aydnlatma ve karartmaktadrlar.

Karanlk Oda (Camera Obscura) ok eskiden beri bilmiyordu. lkeleri Aristo'dan beri, kendisi ise
Arap Ortaandan beri. Rnesans sonrasnn en nemli resim modeli oluturma
tekniklerindendi.







































Kanaatlerden majlara: Duygular Sosyolojisine Doru
Ulus Baker
Sosyoloji ve genel olarak sosyal bilimler, zellikle akademik evrimleri boyunca gittike bir
"kanaatlar sosyolojisi" karakteri kazanmaya meylettiler. Yani aslnda en deiken toplumsal
olgulardan olan kanaatlarn bir koleksiyonu, bir fltrelenmesi ve bir zetlenmesi olarak kendi
pratiklerini biimlendirdiler. Bu durum genel olarak beeri bilimleri nemli bir epistemolojik
problemle kar karya brakmaktadr: kanaatlarn kanaati olmak, ya da daha dorusu
kanaatlar ile bilgi arasndaki en klasik ayrm karsnda birincisine ynelmek. Bylece en
azndan olaan bilim olarak sosyoloji bir enformasyon ya da "bilme" tr olmaktan ok,
insanlara kendi dnyalar, yaamlar ve amalar, istekleri ve ihtiyalar konusunda ne
dndklerini soran bir aratrma teknolojisi olarak kendini snrlandrma tehlikesiyle kar
karyadr. Oysa gazeteciliin ve genel olarak enformasyon medyasnn, giderek devletin
istihbarat aygtlarnn bu pratii ok daha yetkin ve edimsel bir tarzda yrtebilecei
rahatlkla sylenebilir.

Kanaatlar sosyolojisi adn verdiimiz bu eilimin karsna "duygular sosyolojisi" dediimiz bir
neriyle kmay planlyoruz. Walter Benjamin gibi birisinin ya da Georg Simmel'in dnce ve
"aydnlanma/aydnlatma" ritimlerini paylamay umabilecek, zellikle de toplumsal tipleri
birtakm afektif (duygusal) varolma halleriyle aa karmaya alacak bir sosyal bilim
gnmzde hangi koullarda mmkndr ve hangi trden saiklerie ina edilebilir?
Gnmzn olaan akademik ortamnda sosyal bilimler esas olarak u soruyu ortaya atmann
tesine pek geemiyorlar: insanlara yneltilen kanaat sorular (pozitivizm ve dz ampirisizm),
metinlere yneltilen sorgulamalar (hermentik ve dekonstrksiyon) ya da deimez
unsurlarn yaplarnn (szgelimi zihinsel yaplarn) aratrlmas ve kurucu unsurlarnn
deimezler halinde tespiti (yapsalclk ve ilevselcilik). Daha da ilginci esas ilevinin
"dnceyi drtmek" olduuna inandmz felsefenin de bu yola kolayca girmi olmas ve
sosyal bilimlere bir "kanaatlar epistemolojisi" kazandrmak zere normatif eksenler zerinde
hareket etmeye balamasdr: Habermas ve onun "iletiim faaliyeti teorisi" bunun en iyi
rneklerinden biridir.

Gnmzde kanaatlarin "dncelerden" daha deerli olmaya balad ak: Dnce bir insan
faaliyeti olarak kabul grmeye Descartes'n Cogito'suyla balad. Yani Platonik idealarn
bizdeki soluk yansmas deildi artk; bizzat bireysel, kiisel insan faaliyetiydi ve bu faaliyet
engellenebiliyordu. Kartezyen imaj altnda "dnmek" bu yzden artk haklarn ve
zgrlklerini talep edebilecekti. Ama ayn "hukuki edim" sayesinde kanaatlar da, yani
eskilerin bilgi (episteme) karsnda aa veya geici grdkleri "doxa" da zgrlk taleplerini
ileri srebilir hale gelmitir. Yine de artk Marx'n "bir halkn, bir an ya da bir uygarln ne
olduunu anlamak iin ona kendisi hakknda ne dndn sormayz" trnden bir
nermesinden olduka uzaklam bir haldeyiz. Dinsel akmlar bile kendilerini olsa olsa
"kanaatlar arasnda bir kanaat" olarak sunmaya meylediyorlar ve zaten modernlik dediimiz
eyin temel karakteristii de kanaatlarn ve gr bildirimlerinin ar bir nem
kazanmasndan baka bir ey deildir. Eskiden kendisini "hakikat" olarak sunan bir sylem
imdi artk kanaatlar arasnda yarm srdrmeye alan bir kanaat haline geliyor.

Marx'n yukarda andmz sznden bu yana ne olup bitti? Her eyden nce kanaatlar duygular
arasnda birer duygu olmay brakarak nihai bilisel unsurlar olarak kabul edilmeye baladlar.
Modern toplumun en demokratik kstas kanaatlarn doru tasnifi ve birbirleriyle yartrlarak
baz politik, ekonomik, kltrel faaliyetlerin normatiflie kavuturulmasdr. Kamuoyu
aratrmalaryla demokratik seimler arasndaki farkn ya da mesafenin ortadan kalkmas
bunun delillerinden yalnzca biridir. Konumuz asndan nemli olduunu dndm bir
nokta bu durumun sosyal bilim aratrmalarnda artk genelgeer bir hale gelmi olmasdr.
Kanaatlarn kararsz olma, kolay ya da zor, ama yine de "deiebilir" ve dolaysyla "maniple
edilebilir" olma zellii onlar "dnme" adn verebileceimiz insan faaliyetinden doa
bakmndan farkl klmaktadr. Kanaatlarn eksenine yerletikleri lde sosyal bilimler
dnmekten ok, kanaatlarn kanaati olmakla kalmak eilimindedirler. Bylece kanaatlar bir
"dzletirme mantyla" alrlar: mesela bir insann kendi varolu koullan hakkndaki
kanaati bu koullarn tespitinden daha derin bir realiteymi gibi grnecektir. Belki sosyal
bilimlerin genel tavrnn bir "demokratizasyonu" diye alklanabilecek olan byle bir bak
as aslnda ok nemli bir sorunu gzard etmektedir: bir insan en iyi tanyann yine kendisi
olacana dair temel bir nyarg...

Oysa insan toplumsal bir varlk olarak tanyanlar daha ok onun srekli etkileim iinde olduu
sosyal dnyas ve "tekilerdir". Hi deilse onu "adlandrrlar" ve insanl "sosyal tipler"
halinde etiketlendirmekten bir an olsun geri durmazlar. Hermentik gelenee yaslanan sosyal
bilim bile "anlamay" birinin kendi hakkndaki tasavvuruna e den bir tasavvura sahip olmak
olarak tanmlamakla aslnda "kanaatlar sosyolojisinin" szkonusu epistemolojik tuzana
dmektedir. Ondokuzuncu yzylda sosyal bilimlerin oluum aamasnda en can alc unsur
olan "sosyal tipler yaratma" yetisi bu erevede sosyal bilimler pratiini giderek
terketmektedir. Kategoriler artk Kant'n istedii gibi "eyrensel" ve "zorunlu"durlar, ancak
Kant'n asla istemeyecei bir ekilde artk belli tiplere ancak "bol gelen kavramlar" halinde
uygulanabilirler. Bu durum moderniteye zg toplumsal tiplerin yitip gittikleri ve toplumun
tipolojik olarak dzletii bir toplumsal yapya m delalet ediyor, yoksa bizzat sosyal bilimler
bu yeteneklerini yitirdiler, bu apayr ve burada cevap bulmaya almayacamz bir sorudur.
Biliyoruz ki toplumsal tipleri sadece sosyal bilimlere ve Simmel'in toplumsal tipler galerisine
borlu deiliz; edebiyat, sonra da sinema toplumsal tipler retip durdular ve artk, en az
sosyal bilimler kadar, bu yetilerini kaybetme eilimindeler. Dorudan doruya toplumsal
tipler stnde durmasa bile, duygular sosyolojisi ikili bir deneyim olmaldr: birincisi bizi
edebiyata, zellikle romana doru tarken ikincisi bizi sinemaya gtrr -zellikle de bugn
dar bir terimle "belgesel" adn verdiimiz film tipine. Ancak nc ve daha temel nitelikli bir
boyut da elbette Spinoza'nn son derecede derin "duygular teorisi" olacaktr. Tabii ki her ey
toplumsal hayat iinde imajlarn, kanaatlarn ve dncelerin aslnda bir etkilenmeler ve
duygulanmalar sreci iinde anlam kazanabilecei fikrine gtryor bizi.

Sinemann dnyasyla karlatmz andan itibaren temel bir gzlemde bulunmaktan da
kanamayz: sosyoloji, gstergebilim, sanat tarihi hatta psikanaliz sinemay "analz" etmeye
cesaret eden temel insan bilimleri olarak kendilerini sundular. Ancak bu sinemann da bizzat
"analiz" edebilecei fikrinin belli bir oranda horgrlmesi demekti. Tpk Simmel'in nl
toplumsal tiplerinden "yabanc" kategorisinin dorudan Western filmin ana tematiklerinden
birisi olmas gibi. stelik sinema, Dziga Vertov'un ona ykledii daha ilgin bir ileve de sahip
olabilir: grnmeyeni grlebilir klmak. Sonuta gnmzn pedagojisi metinden ok grsel-
iitsel malzeme zerine dayanma eiliminde. Baka bir deyile, genel bir gzlem insanolunun
giderek daha az okuduunu, daha ok "seyrettiini" ve bunu ne yazk ki popler bir elenti
sinemasyla ve televizyonla gerekletirmek zorunda kaldn gsterebilir. Metinler ve
kanaatlar arasnda kaldka sosyal bilimler gnmzn yaam koullarnn ok nemli bir
boyutundan kendilerini yoksun brakm gibiler. Grselliin tayabilecei enformasyon
miktarndan.

Olduka dikkat ekici bir nokta, sosyal bilimlerde etkin olan bir "felsefi-teorik" sorgunun belgesel
adn verdiimiz (ama zorunlu olarak belgesel ile snrl kalmamas gereken) bir flmograf
alannda pek bulunmamas, buna karn, belgesel filmcilerin, genellikle kullandklar grsel-
iitsel ortamn enformatik gc yznden edinmi grndkleri biraz da naif bir etik
sorgulamann sosyal bilimlerin pratiinde pek ender olarak grnmesidir. Bu durum
"duygular sosyolojisinin" "belgesel" film ortamyla "duygularn imajlarn oluturmaya"
abalayacak sosyal bilim ortamnn bir barmasn, bir evliliini imliyor gibidir. Gerekten de,
diyelim ki "yoksulluk" stne bir aratrmada bir kamera yoksulluun "imajlarn" tespit
ederek kurgulayabilir ve bunu "evreyi", "mekan" ve "zaman" grnt haline getirerek
yapar. Bu imajlarn tasnifine, yani "dnlmesine" sinemann pek erken bir dnemden beri
takt bir ad var: montaj. Jean-Luc Godard montajn modern hayatn esas olduunu
sylyordu: hayatmz, kentlerimiz, snai retimimiz, edebiyatmz, her ey modern hayatta ve
ileri kapitalizmde montajdan baka bir ey deildir. Ama montaj en saf haliyle sinemada
bulunur. Yani onun esas ve zdr. Oysa ki sinema kendi z olan montaj, baka bir deyile
modern dnyay kavrayabilme konusundaki biricik ve temel ansn televizyon yararna
oktandr terketmitir.

Bylece montaj sinemann tesinde daha derin bir mefhum olarak dnlmeli. Montaj, yalnzca
filmde deil, her alanda modernliin (ya da diyelim modernlik sonrasnn) temel dnme
biimi ve tarzdr. Baka bir deyile, nasl sosyal bilimci aratrma verilerinin tasnifi yapyor,
ilikilerini oluturuyor ve birtakm sonulara varyorsa filmci de montaj araclyla varoluun
bir imajn oluturacaktr. Bu noktada sanat ile bilim arasndaki ayrmn keskinlii ortadan
kalkarak her ikisi e titreime sokulabilir. Bu tezdeki amacmz da zaten bu e titreimin bir tr
projelendirme nerisinden ibaret. Bir duygular sosyolojisi arlkla "imajlar retebilme"
kapasitesine tekabl etmektedir. Bunu Simmel dnemine ve onun toplumsal tiplerine dn
olarak dnemeyiz, ancak sosyal hayatn imajlarnn tasnifi metinsel aralarla yeterince
yaplamayacandan sosyal bilimlerle grseli iitsel aralarn bir evlilii esasl bir nem
kazanyor. Henz s bir alanda seyrettii gzlemlenebilecek olan "anlatsal tarih"
almlardan yalnzca biri olabilir. Ancak bunun da tesine geerek hayatn aknn genel bir
grsel-iitsel tasnifinin montaja yani dnme srecine her an ak bir "duygular alan" haline
dntrlmesi, balangta mutlak olarak blk prk kalsa bile temel bir nerme olarak
ortaya atlabilir.

































Derin Devlet Ayan Beyan Ortada
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 36, Sayfa: 2021)

Son dnemde ykselen milliyeti histeriler, lin giriimleri, nasl bir siyasal alana tekabl ediyor?

Son olaylar siyasi alana tekabl eden bir ey gibi gelmedi bana. Baz konularda yurtdndaki
insanlarn nasl algladklarna bakmak bu iin anahtar olabiliyor. Dardan bakldnda bu
son yaananlarn sebebi korku' olarak adlandrlyor. eriden baktmzda ise bu tr
histerilerin medyaya bal olduunu gryoruz. Medyann bu kadar ynlendirici ve ayn
zamanda patavatsz olduu bir lke yeryznde azdr. Bu tr saldrlar hep oldu bugne
kadar, ancak medya karmad srece lokal olarak kald. Trabzon'daki olayda da yerel
medyann, yetiin bayrak yakld diye kkrtmas olduunu gryoruz. Devlet erknnn ilk
tavrnn da kanksanm bir tavr olduuna dikkat etmek lazm, polisimizin saduyusu,
ellerinden kurtardk vb. Her rezillikten bir baar pay karmak.

Sabr tamas, tahrik olma gibi bir hakkn formle edildiini biliyoruz. Gemite ok daha kanl
rnekleri var bunun. Bunu Trkiye'deki popler kltrn genel olarak ekillenmesiyle bir ba
olduunu dnyorum. Politik denilen ama aslnda hi de politik olmayan bir olay bu. Bu
olaya ben asla politik bir olay gzyle bakmyorum, bir futbol mandaki olaydan ok byk
fark yok. Her yerde bunun byle yaandn gryoruz. Eer bir siyasal alan terminolojisi
kullanmamz gerekirse, buna daralm bir alann tezahr diyebiliriz.

Siyasi ya da iktisadi hibir faaliyet makro etik ilikilerden gemeden realize olamaz. zel alanla
siyasi alan arasnda batda olduu gibi bir mesafe yok Trkiye'de. AB yasalaryla m gibi
yaptmz bir mesafenin ne kadar dar olduu byle olaylarla ortaya kyor.

nemli olan TAYAD'llarn bu tepkiyi alacaklarn bilmelerine ramen belli bir diren gstermeleri.

Genelkurmay'n szde vatanda' tanm, Kavgam'n birden en ok satan kitap olmaya balamas
vb. rnekler, yaananlarn derin devlete' uzanan bir politik zemini olduunu gstermiyor mu?

Genelde mizah camiasnn icat ettii bir deyile yurdum insannn' Kavgam'dan ne anlayacan
tahmin edebilir miyiz? Kavgam'n siyasi bir kitap olduu dnlemez, aksine anti-siyasidir.
yle bir pasaj var, Hitler ilk politik eylemim diye, birlikten emir aldm, bir partinin
toplantsna gidip rapor yazdm diyor. Emir alp rapor yazm, ite Trkiye'de de siyaset byle
bir ey. Tanl Bora'nn syledii bir ey var. lkc' harekete bakarsan dnemsel olarak u
kriter grlr, devletin kolluk gleriyle aralarnda ne kadar bir a fark var. Kolluk gleri
istihdam olarak onlar ieriyor zaten. Zaman zaman a farknn hi olmad da grlyor.

Trkiye'de derin devlet' terimini bir kavram olarak kullanmak ok zor, nk her ey o kadar ayan
beyan ortada ki, sokaktaki insan da ilerin nasl dndn biliyor. Derin devlet adn koymak,
bir bakma yaananlar merulatrmaya yarad.

Sadece bir siyaset bilimcisi olarak deil de, ayn zamanda bir Kbrsl olarak, Kbrs sorununa bak
anz renebilir miyiz?

Denkta Kbrs' temsil etmiyor, Kbrsl Trkleri de temsil etmiyor. Denkta Trkiye'deki derin
devleti' temsil ediyor. Kbrsl olmas, bu ulusal mesele' denen eyle akyor. kincisi 1974
ncesinde bir blnme var. ngilizlerin bl ve ynet' politikasnda Trkler, polisiye kuvvet
olarak kullanlm. Rumlar tabii bunu affetmediler. Rumlarn ierisinde de faizan bir hareket
ykselmeye balad, EOKA devreye girmesiyle blnme kesinleti. Aslnda 1974'te Trkiye'nin
adann kuzeyini igal etmesiyle bu blnmenin ortadan kalktn syleyebiliriz.

Blnme daha batan beri Denkta ve evresindeki gl burjuvazinin arzulad bir eydi. Onlar
iin adann blnml bal bana bir kr kaynayd. nsanlar blnmeden nce de,
gerginlik ve atma nedeniyle Rum tarafna alverie gidemiyordu. Dolaysyla Denkta'n
yakn evresindeki tccarlar bir tekel oluturmaya balamt. Denkta'n damad Salih
Boyac'nn Bel Kola diye bir fabrikas vard. Rumlar Coca Cola ierken biz elimiz mahkum Bel
Kola ierdik.

1974'den sonraki ambargo Trkiye'nin de uygulad bir ey. Kuzey Kbrs'ta havlu retsen
Trkiye'de satamazsn. Ambargo uluslararas olduundan Trkiye'de bunu uygulamak
zorunda kald, dolaysyla paray basarak herkesi memur yapt ve adada bir ekonomi
olumasn engelledi. Denkta ite bunu temsil ediyor.

Bundan sonra Annan Plan'nn yeniden devreye sokulmas iin allmal. Bu plan Amerika'nn
deil, nk byle bir plan hazrlayacak kadar ciddi bir brokrasiye sahip deiller. BM
hantallnn da bu planla ilgisi yok. Annan Plan, Avrupa'nn planyd. Bugne kadar sosyolojik
olarak iyi ilenmi tek plan bu. Sanrm Talat hkmeti bu plan zorlayacak ve bunu yaparken
Trkiye'den greli bir bamszl da olacak. Denkta kadar asz deiller.

Trkiye'de 68 kuann siyasi eilimlerinin Avrupa'dan ayrld ynler neydi?

Bunu basit bir gzlemle ifade edebiliriz. Fransa'da ve Almanya'da 68 kua dediimiz 42-44
doumlular olarak bilinir. Yani niversiteyi bitirmi, akademisyenlie yava yava adm atm
insanlar bu hareketin ncleri veya yaratclardr. Trkiye'de 47'lilerdir, yani niversiteye yeni
adm atm daha gen bir kuak. Avrupa'dan farkl olarak; ok fazla niversitenin iinde
kaldn, darsyla fazla bir ba kuramadn syleyebilirim. Bu bir sulama deil, sadece
gzlem. Fransa'da bir devrimin eiine kadar geldi. Trkiye'de bu iin mayasnda ii ve kyl
hareketleri yoktu.

68 sonras nasl bir siyasi ekillenme yaand?

Gnmzde yanl olarak postmodern politika' denen ey, ok kltrl hareketleri ve yeni
toplumsal hareketleri ierir. Ama diyalektik lojiin mantn gereksinimlerine gre yaplan
politika 68'e kadard. Gnmzde artk byle yaplmyor. Farkllklarn deer kazand, kadn
hareketi, gay hareketi gibi.

Burada okluk' kavramna dikkat etmemiz gerekir. Bu ayn zamanda sosyal emein toplam
demek. Yani, gayri maddi emek.. ok eski bir soru, Makyevel de okluk diye bir problemden
bahsediyordu ama bu okluk ynetilmek zorunda olan bir eydi. okluk da byk bir g
younlamas olduunu biliyoruz. Btn retim kudretinin orada olduu biliniyordu, ama
bunun iin bir ynetim erki planlamas gerekiyordu.

Spinoza dsal bir ihtiyaca gerek yok, bu kuvvet zaten toplumun iinde var diyor. Dardan bir
araca gerek yok, para da ordu da ieridedir. Dolaysyla bir ynetim erkine ihtiya
kalmamtr. Ynetim erki retken olmay brakr. Bunu dnen ender Marksistlerden biri
Rosa Luxemburg oldu. okluk bir sbjektivite, Negri'nin dayand temel mefhum gayri maddi
emek (inmaterial labour).

Uluslararas entegre piyasann nasl altna bakmak lazm. rnein Benetton firmas giysi
retmez, lisans ve imaj retir. Btn bunlar beyinsel faaliyet. Negri'ye gre dzenleyici
emein ortadan kalkmas, burjuvazinin ortadan kalk demek oluyor. Kol emeinin saysal
olarak hegomonik olduunu sylesek bile, kapitalizmin ileyii asndan baktmzda,
niteliksel olarak gayri maddi emein hegonomik olmaya balad doru. Buradan dorudan
politik sonular karmaya kalkldnda uvallanabiliyor. Dolaysyla ok kolay eletirilebilir.
Tek bir fabrikadaki ileyie bakp, bunun byle olmadn syleyebilirsiniz, buna kanmamak
lazm.

Gnmzde rnein AIDS madurlar devlet politikalarn protesto gsterileriyle eletirmekle
kalmayp, nerdikleri ii kurmaya da giriiyorlar. Bu bir mlkiyet tarz deil, kolektivite tarz.
Bu 19. yzylda anaristlerin ve topyaclarn nerileriydi, ama imdi realize olabiliyorlar. Yani
mlkiyeti iilerin devralmas deil. Kapitalizm sama sapan kurallaryla ilemeye ne kadar
devam edebilir, bunu aacak yeni sistem nasl olabilir, bunu dnmek lazm.

Gayri maddi emein oran olarak kol emeinin nne getii varsaymn doru kabul edersek,
kapitalizm madurlar bunun karsnda nasl bir hareket plan izebilir?

Bu bir znellik problemi. Kapitalizmin domasn salayacak ekonomi mlkn ekonomisiydi.
Objeler dnyasna ait bir zenginlik vard. Ardndan Adam Smith, kymetin kaynann nesne
deil, zne olduunu vurgulad. Sermaye bir znellik, sermayedarn alaca risk ve iinin
emei. Sermayenin dzletirilmesi, kapitalizmin genel forml. Marx bize dedi ki, Adam
Smith'in grmedii bunun tek bir znellik olduudur. Sermaye birikmi l emektir. Oysa
sermaye asndan tek bir znellik yoktur.

znelliin yerleecei yeni kurumlar icat etmek gerek. Sendikal yaplar, sivil toplum rgtleri
byle ilemiyor artk. Ekonomi politik her zaman bir ine fabrikasndaki iblmn tahlil
ederek balyor. Halbuki bir mzik paras nasl ya da bir kitap nasl retilir diye sorsanz, yani
gayri maddi emek devreye girdiinde ekonomi politiin btn ileyi yasalarn yeniden
formle etmeniz gerekir.

Geen yzylda iki tr proleterlemeyi ayrt edebiliyordunuz. Birincisi yerleik proletarya, bunu
krsal mlkiyet zlrken isiz kalanlar oluturuyordu. Avrupa'daki model bu. Bir de Amerika
modeli var, gmen proleterlemesi denir. Bugn ciddi bir emek g var, kalifiye emein
g. Beyin g denen aptal laf, gayri maddi emein gdr. Kapitalizm madurlarnn
izecei hareket bu kavramlarn almna ve buna uygun geliecek dolaysz eylemlere bal.




















Tehcirin Karl Soykrmdr
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 38, Sayfa: 2021)

ki yanl anlama

Fransa ve Hollanda'da Avrupa Anayasas reddedildi ama iki lke de ayn sebeplerle mi hareket
etti, bilmiyorum. ki yanl anlama herhalde. Hep Trkiye'nin kaderiyle nasl oynayacak bu?
sorusu nda bakld. Bu durum Trkiye'nin perspektifini zorlatrmakla beraber, bir bakma
da kolaylatryor.

Bu ret bir anlamda Fransa'daki sol ile birka on yldr ykselen extremis (ar u) san bir zaferi,
Chirac'n gidiinin yolunu aacak bir karar. Burada bir milliyetilik saikinin bulunduunu ama
karar verici niteliin o olmadn hissediyorum dardan.

Faizmin fade Kanallar

MHP'nin yzde on sekize ykselmesi bir kazayd, artk baraj aamaz gibi grnyor. nk btn
dier partilerde faizmi kullanabilecek bir kapasite var. Faizan duygular tatmin ve kanalize
etmek ok da zor bir ey deil.

Reddeden, emein Avrupas deil!

Avrupa'daki referandum neticesi san yedii ciddi bir darbe olmakla beraber, yanl
anlamamamz lazm. Chirac darbe yedi diye bunun solcu bir saikle gerekletiini
syleyemeyiz.

AB sermayesi reddedildi' gibi iddialar, belli bir lde sylenebilir ama karar verici unsur bu
deildi. Yani Avrupa Anayasasnn reddedilmesi emein Avrupa'snn bir zaferi deil. Oy
verenlerin bu anayasay okuduklarn bile sanmyorum. Libration gazetesine baktnzda,
her kafadan bir ses kyor anayasann niteliine dair. Anayasaya gelinceye kadar zaten
oylanm olan bir sr anlama var. Onlar onayland da bu niye onaylanmad?

Pisinoza mdahale ediyor

(Sohbetin tam bu noktasnda Ulus Baker'le ayn evi paylaan Pisinoza adl kedi muhabirimizin
stne atlad.)

rkmeyin, bir ey yapmaz. Anlalan Pisinoza bile kzd bu gelimelere.

Dorudan faizm' szn kullanyorum. Bunu biraz daha yaygn bir kavram olarak dnmeli.
Faist hareket ya da rgtlenmi kiiler deil kast. Faizmin tarihine baktmzda kaynanda
ciddi sol bir kitlesel literatrn olduunu grrz. Weimar dnemi Almanya'snda, belki sava
yllarnda bile gl olan solun syleminde yava yava bir kayma balyor. Almanya'nn ve
talya'nn sava sonras konumlarnn da etkisi var bunda. Ancak bu kayma yle bir ey,
Almanya'da Weimar dneminde, faizmin ykseliine yataklk eden bir sol var. Bu sol
muhafazakar bir sol. rnein Jung Konservatizm' grubu, yani kendi iinde elien bir kavram,
neo-liberal' gibi.

Hep evirmek istediim bir kitap var, Totaliter Diller diye, Jean Pierre Faye'nin. Nazizmin
ykseliinin dilsel anketi bir bakma. Solun faizme neden direnemediinin srlarndan birisi
bu; solun kendi dilinin ierisindeki kaymalar, faizmi hazrlayan verimli' bir zemin
oluturuyor.

Dil kaymalarna dikkat etmek, ciddi olgular gzyle bakmak gerekir. u anda zaten, sol dilde bir
k var. Artk Marksist jargonu kullanmaya baladmzda, bir yerden sonra komik
olabiliyor. Yani bunu, ciddi lde yeni bir terminolojiyle deitirmemiz gerekiyor. Marksist
tahlil yaparsnz iktisadi durumu falan, ama politik literatr iin, yeni kavramlar n plana
karmak lazm.

Sosyologlar antropoloji yapyor

Sosyal bilimlerde yle bir dnm oldu; artk sanki sosyolojinin konseptleri geerliliini yitirmi
gibi, sosyoloji yerine antropoloji yaplyor. ift kutuplu sistemin kyle birlikte,
ounluklar aznlklar problemi ortaya kt, etnisite problemleri gndeme geldi.

AB'ye girmek ya da girmemek

Trkiye'de brokrasi yeni yasalarn getirdii anlaya direniyor, bu direni Avrupa'ya dahil
olduktan sonra da srer. Trkiye'nin nnde aama var; standartizasyon, adaptasyon ve
brokrasinin yeniden rgtlenmesi. imdi sadece hukuku yeniden rgtlemeye abalyorlar.
Dardan baklnca, Avrupa hukuki deiimleri deil, uygulamay bekliyor. Brksel brokrasisi
bu konuda Trkiye'ye gvenmiyor.

lk AB'ci

AB tarznda bir birlik projesini ilk ortaya atan kii, Rus filozof Aleksandr Kojve. Kendisine ilk AB'ci
de diyebiliriz. Gl bir Hegel yorumcusu, Fransa'ya yerleiyor ve 2. Dnya Sava yllarnda
Fransz vatanda oluyor. KGB ajan olduu ynndeki sylentiler, ayr bir tartma konusu.
Ancak ok net bir Akdeniz Birlii projesi atyor ortaya bu Kojve. Fransz parlamentosunda ve
BM'de grlyor.

Tketimden gelen g

Alt blgeleme kanlmaz bir ey, nk sermaye global artn srdryor. Ancak pazar
oluturabilecek yerler de lokalize olabilir. rnein in tek bana birlik oluturabiliyor,
Japonya da.

Kapitalizmin geldii aamada gl ekonomi denen ey, ulusal retime bal deil artk, ulusal
tketime bal. Ne kadar byk bir tketici pazar oluturursanz, o kadar byk ekonomi
olarak addediliyorsunuz.

Tketim ayn zamanda bir retimdir. Bir yerden gelen hammaddeyi rettiinde zaten onu
tketiyorsundur. Dolaysyla eskisi gibi dnemiyoruz; sermaye globallemesini tamamlam,
ama emek tamamlayamam, hala g halinde.

imdi Marksist bir tahlilde bir ksmn bulduumuz, iki proleterleme tarz var. Biri yerleik, dieri
ger. Yerleik proleterleme Avrupa'da, kapitalist ilikilerin kentsel ve krsal nfuslar
proleterletirmesiyle ortaya kyor. Marks bunu zaten tahlil etmi. kinci model, Amerika,
Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi lkelerde olan gmen proleterleme.

Trkiye'yi aldklarnda otomatik g artacaktr, dolaysyla bir paradoks iindeler. Dengeyi
bulmaya alyorlar. Bu paradoksu zmek mmkn deil, ancak gerilimi belli bir dengeyle
srdrmek mmkn. Trkiye'ye baktklar gz de bu.

Avrupa Ekim'e kadar eyi kabul ettirecek Trkiye'ye. Bunu hkmet de epeydir biliyor, u an
dilini ayarlamaya alyorlar.

- Bunlardan birisi, Ermeniler'den zr dilenmesi.

- kincisi, Abdullah calan deilse bile, bine yakn Krt militann serbest braklmas.

- ncs de Trkiye'nin Kbrs'tan ekilme perspektifini sunmas.

Bu yaplacak, ama tabii bunun iin lkeyi hazrlamalar lazm. Bu nasl formle edilecek
bilmiyorum. Ama bunlar tabu olmaktan kt, geen yl bunlar konuamazdnz bile.

Ermeni soykrm

Osmanl'da o srada Alman subaylar var. Almanya'da toplama kamplarndan balayarak, 2. Dnya
savandaki soykrma varan sreci organize eden subaylar, 1. Dnya Sava'nda Trkiye'de
bulunan subaylar. Hatta birka Ermenilerden zr diledi. Yani Osmanl'dan rendiler bir
soyun nasl yok edileceini.

Biz tehcir diyoruz, tehcirin hukuki bir tanm yok dnyada. Jenosit demeyelim de tehcir diyelim,
yani zorunlu g ettirme. Ancak bu bir soykrm sonucuna varabilir. nemli olan sistematik
oluudur, arndrmann sistematik oluuna soykrm deniyor, uluslararas hukukta kesinlikle
belirlenmi bir terim. Merkezi bir kararla yrrle konulmas da temel art. Dolaysyla
merkezi karar oda sulanabilir o soykrmdan.


























Devlet yilii Temsil Eder, yilik Yapmaz
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 39, Sayfa: 5253)

ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu. lerlemi
toplumlarda salt itiraz ve ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca aktr.

Bir yanda; igal, iddet, terr ve soykrm, dier yanda uluslararas barn gsz, parampara
kurumlar var. Siyasi faaliyet alannn bu iki ucu arasnda ehven-i eri kabullenme
buyruunun basks altndayz. Londra'da yaananlar da buna denk dyor. Siyasal alann
daralmasnn bir tezahr.

unu sorabiliriz, eer bunalm yeniyse neden slami kktencilik gibi eski klieleri kullanyoruz?
Bu siyasal alan yeniden retmek zorunda olan Aydnlanma retoriinin olgusal olarak iflas
ettiini gsterir.

Gr' ve Kan' toplumu

Kamuoyu grler ve kanlar tarafndan ynlendirilen bir topluma ilikindir. Yani belirileri ou
zaman sessizdir ama derin deil, rnein gnmzde seimlerle kamuoyu aratrmalarnn
arasnda fazla bir fark bulunmaz.

Kamuoyu toplumu modern demokrasinin z olarak niteleniyor. Bunun nedeni, grlerin
ifadesi ile eylem arasnda birincinin lehine bir tercih yapmas. Siyasal bir eylem, bir
grn ifadesi olarak belirdiinde kamuoyu nezdinde yer bulurken, salt eylem olarak belirse,
rahatszlk veriyor.

Protesto ve terr

Protesto dediimiz ey bir anlamda, kendisine soru sorulmadan bir birey ya da topluluun, grup
ya da hareketin cevap veriidir. Modern demokrasi, medyatik varoluu iinde bu sorusuz
cevaplar tanmak, evcilletirmeye abalamak zorunda kald.

Terr, 19. yzyl siyasal alanlarnn gnmze mirasdr diyebiliriz; platonik ya da evcilletirilmi
tanmn iddette bulur. Ancak iddet, terrn bir dlamas, belki de kanamad sonucu
olabilir, ama hibir zaman olmazsa olmaz koulu ya da ilkesi deildir. Grler ve kanlar
dnyasndaki hesaplamalarn deil, deneyimlerin, isteklerin ve sloganlarn oynat bir
yzeyi iaret eder.

ikayet ve itiraz

ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu. lerlemi
toplumlarda salt itiraz ve ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca aktr.

Terr ise, ikayet ve itirazn boyunduruu altnda deildir. Konuma dilinden ok beden diline,
olaylarn diline yakndr. Her an, her yerden fkrabilecek bir tehlike olarak terr, virtik bir
siyaset alanna sahiptir. Oynad alan iin kentlilik ve globallik denilebilir.

Terr, siyaseti artk bir pozisyon mcadelesi olarak grmeyen, mcadelenin biimini deitirerek,
ruhlar ve canlar zerindeki tehdidi bir bakma mutlaklatran tek modern gerilla pratiidir.

Terrist tipinin psikolojisi

Terrist tipinin psikolojisi zerine ok ey yazlp izildi. Saysz aratrma, terristin bir ideolojiye
sahip olamayan, aksine her trl ideolojik tasarmdan uzak bir yerde, modern dnyann
getirdii umutsuzluklar vb. trnden alldk mazeretlerin bir sonucu olarak grld.

Sanki hibir toplumsal / ideolojik konuma sahip olmayan, iinde herhangi bir dncenin, bir
ama-ara seferberliinin yer almad bir yaantyd terr. yiletirme ve yola getirme aralar
iyi ileseydi, sanki terre hi meydan verilmezdi. Gelimi lkeler bu hesabn yanlln yeni
yeni anlyor. Yaam tarzmza saldrld, sz, ne yapacan bilmeyen bir otoritenin tkanp
kald ann itirafdr.



Siyasal alana dorudan saldr

Terr rgtlerinin yanl yorumlanan mantn ele almaktansa, terrle kar karya kalm bir
toplumun, bir iktidarn tavrlarn ele almak, bu olguyu daha iyi aydnlatr.

Terr, yalnzca kendini ifade edecek siyasal alan bulamayanlarn, alan bulamamaktan doan bir
sapmas deil, varolan siyasal alann kendisine yneltilen bir protestodur.

Ama her zaman gizli, fark edilmez olmaktr. Modern dnyann aklk, saydamlk etiinin ta
kendisine dorudan bir saldrdr. Zira bu etik Gorbaov'un Glasnost politikasndan bu yana
salt kendi iinde bir deermi gibi benimsenmekteydi.

Yzeyde kal!

Modern siyaset alan, her eyin yzeyde yer almasn istiyor. Herhangi bir derinlik, gizlilik,
herkesin anlayabilecei bir ekilde basitletirilmeyen, vlgarize edilmeyen her ey katlanlmaz
grlyor. te bu gn siyaset, bu derin dnce, ahlak ve anlaylardan saknma pratiine
dnt.

Terr bir sahte siyaset biimi olarak dlamak, modern rejimlerin ikiyzlldr. Bu ikiyzlle
modern rejimler tarafndan gdlen halklarn, terr karsndaki aknl ve sessizlii de
kart. Bugn kendisinden iktisadi ve siyasi alanda hibir ey beklenmeyen devlet, yalnzca
terr ortadan kaldrma rolyle merulatrmaya alyor kendini.

kutup

Masumiyeti temsil eden halk, iyilii temsil eden devlet ve ktln kendisi olan terr rgt...
Bu leme, modern siyasal alann kutbunu oluturuyor. Ama devlet, iyilii yalnzca temsil
eder, iyilik kendine ait deildir.

Halk ise kendinden masum deildir. ktidar tarafndan kendisine hizmet edilecek bir ama olarak
ilan edilmi varlktr. nsanlarn zerine bu masumiyet, ancak sua ve terre kararak
atabilecekleri bir yklem olarak yapmtr.

te terr bu masum etiketini vuran faaliyet biimidir. Terrist eylem her zaman dorudandr;
anlamsz olduu dnlebilir ama herhangi bir etkiye yol amad sylenemez. Bir itiraz,
bir adaletsizlii iaretler ama aklama ve ortadan kaldrma gayreti deildir.

Kadim devlet

Dorudan olumsuz eylem, maruz kalann gznde yalnzca olumsuzluu grlen, lanetlenmi bir
eylem trdr. Dorudan m yoksa dolayl m olduuna ilgi gsterilmez. nk modern
dnyann olumlu olumsuz her trl eylemi, dorudan olmaldr.

Modern dnya, bylece dolayl olan dlar. Tanr insan srlerinin sadece yaratcs deil, oban
olmal, onlar her an ve her yerde gtmeli, kendini onlara adamaldr. Hkmet, yalnzca halk
gtmekle kalmamal, ona hizmet etmeli, gvenlik ve rahatln salamaldr.

Asrlardr var olan kadim devlet, kendini merulatrmak iin hizmet dnn verir. Terrizmin,
dorudan olumsuz eyleminin karsnda, devletin dorudan olumlu eylemi meru grlr.

Weberyenlerin, devletin tek meru iddet mirass olduunu syleyip durmalar bundan. iddetin
dorudan m yoksa dolayl m olduu stne kafa yormamlardr tabii.






































Suni Gerilim Filmi
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 40, Sayfa: 5859)

Ordunun manevra alannn daraltldn zannetmiyorum. yle bir not delim, Trk ordusu, bir
tr profesyonel ordu olmaya alyor. Yani srecin henz balarnda ama 20 yl sonra Trk
Ordusunun formatnn ne olacan bilmiyoruz. Siyasi etkinlik iinde bir g olarak kalacak m
kalmayacak m?

Yanl tehis

Ulusalclarn ya da orducularn diyelim zorlad bir yanl tehis var; globallemeye kar olan tek
ya da en byk g Trkiye'de. Bununla TSK'y kastediyorlar.

Trk ordusunun en global oluum olduunu unutmaya dayanan bir gr. Sonuta OYAK, Renault
retiyor. ASELSAN'n yine uluslararas bir retime sahip olduu gz ard ediliyor. Ordu
kurumlaryla zaten bu gr tekzip ediyor.

Aydnlarn kabul

Erdoan, Aydn Giriimini kabul ettikten sonra, ordu buna nasl katlanacak sohbeti dnd ya, ordu
bence katlanr buna. Niye katlanamasn?

nk Gneydou'yu en iyi tanyan ordudur. Byle bir dolaym etrafnda ordu, akas belli bir
sre savatan kendi i btnlemesini salamtr, vazgeilmezliini duyurmutur. Ama u
anda savan yeniden balamas ya da yaygnlamas ordunun pek karna olmaz.

Erdoan'n szleri mulakt. Daha nce de sylenmemi eyler deil. Zaten Diyarbakr'da ne
sylediini ben pek anlamadm. Kalabal karsnda grnce, bard durdu.

Demokratikleme dedii eyden anlad nedir ki? Hadi ciddiye alnmas gereken bir sretir
diyelim, ama u andaki hkmetin bu sreci tayacak gte olduu manasna gelmez bu.

Demokratikleme dedii de bir laf sonuta. Elbette AB'nin dayatt birtakm zorunluluklar var
ama, muhtemelen AB ok uzun bir srece yaymak istiyor bunu.

Manevra dnemi

Karlkl manevralarn bir tr sreklilik kazanaca bir dneme giriyoruz ki, bu da yllar srecek.
Hatta on yllar. Dorusu bu sre iinde TSK, profesyonel bir ordu haline gelmek zorunda.
leride, zaten btn ordularn organizasyonunda byle bir eilim olacak. Bugnden anlalyor
bu.

AB'nin pozisyonu

AB, siyasal alanda bu derece etkin bir orduyla Trkiye'yi alamaz. Yalnz u da var ki, ipleri de
koparamaz artk.

Zira kendi i problemleri AB'nin btnln uzun vadede sarsacak eyler. zellikle ngiltere'de
referandumdan vazgeilmesi. Trkiye'nin entegre srecini de etkileyecek bunlar.

imdiden bir alt blgeleme balad zaten. AB'de referandum sorunu ortaya kmasayd bile, uzun
vadede alt blgelere ayrlacakt. skandinavya, Britanya, Fransa ve Almanya'nn denetimi
altndaki blgelerde ok ak bir saflama var. Kanlmaz ve ngrlebilir bir blnme var
uzun vadede. Belki de biz girene kadar AB blnr. Bu iin esprisi ama gerek boyutu da var.
Blnme derken tabi, araya duvar yaplp, lkeler ayrlmayacak.

AKP / CHP

Sa demokratikleme sorunu var derken, sol terrle flrt etmeyin diyor. Pek ok kanaat nderi de
buna, sanki san ne kadar sa, solun ne kadar sol olduunu bilmiyormu gibi, arp duruyor.
alacak hibir ey yok.

Bu durum, AB srecinde ok doal. Demokratikleme denilen srecin u andaki AKP kadrolaryla
yaplmas, bu arlmamas gereken durumu gayri ihtiyari dayatmtr.

Demokratiklemeden ne anladklar ayr bir sorun. Tayyip gibi birisinin demokratikleme sylemi,
herhalde bizim anladmz manada bir ey deil.

Denetlemeye gelecekler

AB bir sre sonra, kan demokratikleme yasalarn denetleme talebiyle gelecek. AB'nin doru
drst evrilemeyen Trkiye raporunu okursak, gzel admlar attnz gibi bir iki aferinin
dnda, temel olarak uygulama zerinde durduklarn anlarz. Bekleyeceiz, greceiz
diyorlar.

Erdoan'n bu klar 3 Ekim yaklatka srecektir. temel sorun zerinde srar edecek. Krt
sorunu, Kbrs meselesi, Ermeni soykrm. AB bunlar ok ak bir ekilde dile getirdi. ye
olmak istiyorsanz bu sorunlar zeceksiniz dedi. Bugne kadar lafla katedilen yolda
uygulama bekliyorlar artk.

Mesele sadece Kbrs'n tannmas deil, sorunun da zlmesi. Bunun iin de ordunun ekilme
takvimine sahip olmas lazm.

Btn bunlar yaplmazsa ne olur? Yani bsbtn mzakere tarihi vermemek gibi bir lksleri yok.
Her trl ilikiyi kesmeleri mmkn deil. Bundan sonra kk manevralarla yryecek
grmeler. u anda zaten referandum sonularndan tr, Brksel brokrasisi de ok
zayflam durumda.

rnek tekil etmez

Krt sorununda yurtdndan ithal rnekler vermek ok moda oldu. spanya'nn BASK sorununu
zd gibi zelim diyorlar. spanya BASK sorununu zd m? zemedi. Fransa Korsika'y
zd m? Hayr. Fildii'nde sava var bugn. Bunlar rnek alnacak modeller deil.

Krt sorununda bir temsiliyet problemi var. Parlamentoda temsilcileri yok. Bu da ancak bu
lkenin i dinamikleriyle zlebilecek bir sorun, benim de pek anladm konular deil zaten.

Ancak unu not delim, blge esasyla zlebilecek bir ey deil. Krdistan'n byk bir ksm
stanbul'da yayor. Yoksulluun haritasyla Krtln haritasn st ste koyduunuzda
aktn grrsnz. Ama bu temsiliyet babnda Krtlerden oy alamayan bir DEHAP var.

Yoksulluk zerine vurgu yapamadklar manasna geliyor bu. Yoksullar Krt milliyetiliiyle
beslenebilecek bir yapya oy vermek durumunda deil, Krt olsalar bile. AKP'ye oy
vermelerinin sebebi de bu.

Haritay incelemek lazm, Dou'da Diyarbakr gibi ehirlere g etmi Krtlerle, Bat'ya g etmi
Krtlerin dalmna bakmak lazm. Metropollerde eylem yapmak, PKK asndan yoksullarn
sorununa derman olmaz.



Ordu ve siyaset

Ordu, uzun vadede profesyonellemek istiyor. AB siyaset alan zerinde bu kadar baskn olan bir
orduyu kabul etmeyeceinden, bunu zaten gerekletirmek zorunda.

Ancak bugne kadar ki gelenei dndmzde ordu siyasetten vazgeebilir mi? Vazgeer
elbette ama bunu da mmkn olduunca sessiz sedasz yapacaktr.

Ordu uzun vadede, kendi kurumlarn kurarak bir kapanma srecine girecektir ve kapitalizme tam
anlamyla entegre olmaya alacaktr. Tpk Amerika'da olduu gibi.

Ondan sonra, ok daha etkin ekonomik bir g haline geldiinde, siyaset alann o kadar takmaz.

Ordu siyaset alann bo brakmaya raz olur, ama baka trden ekonomik bir g olduunda. Yani
ipleri elinde tutmaya devam ettiinde. Uzun vadede btn ordularn gelecei byledir.

Bu tarz bir yapyla, AB'nin bir sorunu olmaz. Kapitalizmle btnlemi bir orduyu niye istemesin.

Suni gerilim filmi

Btn bu gerilimler, daha en bandan beri suni. Yani hkmetle ordu ekiiyor, ondan sonra
AB'yle hkmet. Ama gnmzde btn kurumlar kresel sermayenin ipiyle birbirine
baldr. Kimse ipini koparp bir yere gidemez. Ancak ipi biraz kendine ekmeye alrsn o
kadar. pler kopacak diye heyecanlanyoruz, suni gerilim filmi bunlar.

Saflama var m? Erdoan'n orduya kar oynad pozisyonlar asndan olabilir. Kbrs'ta zm,
Krt sorununda demokratikleme, diyor. Yani bir eyi sylemesi, yle dnd ya da o
konuda eyleme geecei manasna gelmiyor. Syledikleri eylerin temsil gc ne kadar
bilmiyorum.

Bir tek Ermeni soykrmnda direniyor, o da slamc tabandan kaynaklanan bir ey. Ki o sorununda
da yumuak aklamalar yapmaya balad. nk Erdoan kendi siyasi geleceinin de AB'ye
bal olduunu biliyor.







ktidar, G Eksikliimizdir
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 41, Sayfa: 6869)


mparatorluk

Aka sylemek gerekirse, ben mparatorluk kitabn ok gl bulmadm. Negri'nin Dionysos'un
Emei'nde izdii perspektifi tercih ederim. okluk kitabn mparatorluk'a ek olarak ve onu
aklamak iin yazdklarna inanyorum. u nokta da nemli, Negri ve Hardt'n bir yerde
anlatklarn, ama konseptler zerinde tam tamna ayn fikirde olmadklarn sanyorum.

mparatorluk ve okluk

mparatorluk, ok kabaca sylemek gerekirse, emperyal egemenlik iin yeni bir konsept. Lenin
dneminde tanmlanm klasik emperyalizm, her alanda ok eitliydi. gale dayanan ngiliz
emperyalizmiyle sermaye ihracna dayanan Amerikan emperyalizmi arasndaki farklar gibi.
Klasik emperyalizm tanm bunlar arasndaki farkllklar da kuatmaya alyordu ama bir
yerden sonra ok katlat. mparatorluk almas, bundan kurtulma ihtiyacyd.

okluk kitab mparatorluk'tan daha nce yazld izlenimini brakyor. okluk aslnda,
imparatorluun karsna ne kacann tanm. mparatorluu bir egemenlik tanm olarak
karnza koyduunuzda okluk'u da onun karsna karabilirsiniz. Yoksa klasik emperyal
egemenlik tanm yaptmzda ulus devletler seviyesine yeniden inmek zorunda kalrz. Negri
ve Hardt bundan kamak istiyor.

Amerikan solu ne kadar sol!

mparatorluk, biraz da Amerikan okuru iin yazlm bir kitap. Amerika'da solun halini tahmin
edebilirsiniz, akademide skm, ya da ok kk siyasi oluumlarda kalm.

Negri'nin pek dilini anlamad bir ortam Amerika. mparatorluk'ta dikkat ettiyseniz, bir tr
Amerika'ya da bakalm, orada da bir ii snf mcadelesi tarihi var, bunu da ihmal
etmeyelim, bak mevcut. Oysa okluk'ta Amerika; Bu adan vahim bir durumdadr,
diyorlar.

znesiz iktidar

Multitudo, yani okluk probleminin ne olduunu kavramadan mparatorluk meselesini
kavrayamayz. Yoksa zaten, Amerikan emperyal egemenliinin kmekte olduu tezi, sadece
Negri ve Hardt'a ait deil. Bu iktidarn dayanaklaryla alakal biyo-politik bir ey.

okluk mefhumunu imparatorlukla kar karya getirmenin zorunlu sonucu, oklukun
imparatorlukun dayana olduudur. nk okluk olma, iktidarn kendini icra etme
tarzlarndan birisidir.

ktidar znesiz bir ey olarak dnrsek, belli bir imparator olmadan imparatorluk diye bir
mefhumun nasl kurulaca anlalr, okluk da bir zne deil. Deleuze'n tahrik edici bir
forml var, iktidar var ve hepimiz kleyiz. Aslnda kapitalistler de onun klesidir; sadece
farkl tarzda kle olurlar.



Makyevel ve Spinoza

Negri ve Hardt'n kitaplarnda Spinoza zerine yaptklar gzlemler, aslnda Makyevel'den
balayan bir tartmaya uzanr. Makyevel iktidar aralarn hep toplumun dnda arad.
Spinoza nce bunun eletirisiyle balad, ktidar aralar bizzat toplumun iindedir, dedi.

Spinoza, Makyevel'i; para, devlet ve askeriyenin iktidar aralar olduu konusunda onaylamasna
karn, bunlar dsal deil, isel aralardr diyerek ondan ayrld. Multitudo kavram,
Spinoza'nn ok kulland bir kavram, Zaten biz bize yetiyoruz, yani okluklarda bir
hakimiyet kudreti vardr, dedi. Ama onlar bu hakimiyet kudretinden ayran baz dzenekler
gelitirilmi ki, buna iktidar diyoruz. Yani iktidar dediimizde, aslnda bizim g
eksizliimizden bahsediyoruz.

Dolaysyla u nl Potentia Potestas, iktidar potansiyeli kavramna geliyoruz. Negri de bu
eksende iliyor meseleyi.

Merkezsiz ve topraksz

Merkezsiz ve topraksz ynetim aygt tanmlamas nemli bir problem. Ulus devletlerin
btnyle gcn kaybetmesi demek greli (relative) bir ey. Negri talyan, Gladio'nun
kuruluunu grm. talya en az Trkiye kadar uluslararas kapitalizmin deney lkelerinden
birisi.

Gladio'nun hedefi, talya'y kapitalizmin av sahas haline getirmekti. Negri'nin iinde bulunduu
hareket ok radikal olmasa da, Gladio'nun devletle ibirlii iinde olmas sonucu kendisi de
hedef oldu. Gladio'nun amac solu illegaliteye itmekti. Sendikalara mdahale edilmesi de
bundan. Trkiye bunu 12 Eyll darbesiyle yapt. Negri vaktinde byle bir gle muhatap
olduu iin mcadeleyi ulus devlet zemininde dnmek istemiyor.

Gladio denilen ey, CIA balantlar da olan, global bir ey, yani merkezsiz ve topraksz. Ne
olduunu tam olarak bilmiyoruz ama Trkiye'ye geldiini de biliyoruz. Yani Negri'nin iinde
bulunduu ortama dair yapt gzlemler, mcadele perspektifini ulus devlet ekseninden
ayrp dnyasallatrmtr, diyebiliriz.

Gl devlet!

Gl devlet, her eyden nce 300 yllk bir liberalizm masal. Gl devlet, hizmet ykmln
ne kadar azaltrsa o kadar gl olur trnden bir anlay bu.

Liberalizmin dnya hakimiyetiyle geen yirmi yllk bir dnem oldu. Ulus Devlet dediimiz
mefhumun yklmas gerektii tezleri sadece liberallerden deil, artk Marksistlerden de
gelmeye balad.

20 yl nce sol byle bir ey syleyemezdi. Ben ahsen okluk tezinizin daha zenginletirilmesinin
gerektiini dnyorum. ktidarn nerede olduunu aramann ok manal olduunu
dnmyorum, her yerde iktidar var sonuta. okluun muktedir olma aralar nasl
retilecek, bunu dnmek lazm.

Yeni deerler

Negri'nin sezdii nemli bir perspektif, baz yeni deerlerin retilmeye balanmas. Eskiden
protestoyla yetinirdik, sokaklara kardk. imdi baz rnekler gsteriyor, rnein AIDS iin
rgtlenmeler, bunlar ayn zamanda retimde de bulunuyorlar. Dionysos'un Emei bunu
daha gzel vurgulayan bir kitaptr.

Ulus Devletlerin yerini uluslararas irketler mi ald? sorusu ok ciddi bir iktisadi analizi
gerektiriyor. Bu iktisadi analize sahip olmayan ortodoks Marksistler, ampirik verileri yeterince
gzetmedii gerekesiyle Negri'yi eletiriyor. Ama kendileri de ok blgesel, parasal ampirik
verilerden hareket ediyorlar.

Bu durumda para dngsnn %80'inin Amerika bazl olduunu, ama bunun retime ynelik
deil, gayri maddi emee, yani AR-GE'ye ait olduunu hatrlatmak lazm.

Negri, gayri maddi emein uluslararas dzlemde %80'inin Amerika'da younlam olduunu
sylerken, retim hatlarnn elbette ki Uzakdou'dan, Brezilya'dan, Trkiye'den falan gemek
zorunda olduunu da biliyor. Uluslararas irketler buradaki adacklardr. Ama bunlar hatlar
halinde iliyor, ulusal bazl ilemiyorlar.

Halkn iletim sistemi Linux!

Microsoft'un istihdam modeli, ideolojik adan kresel sermayenin istihdam modelidir. Microsoft
hl oraya kapatt 26 bin kiiyle alr ve ifreledii programlar satar. Buna kar Linux ak
bir modeldir. Globallemenin sol yorumu bu olabilir. Linuxular imparatorlua kar, okluk
olarak tanmlayabiliriz.


Gmek de bir retim!

Avrupa yakn dneme kadar g yoluyla proleterlemeyi tanmazd, nk kendisi g verirdi.
imdi bu geti, Avrupa'da byk lde g alyor ve beyin g veriyor. Globallemeye biraz
da bu gzlkle bakmak gerekiyor. Negri'nin dedii gibi g, dorudan doruya bir retime
dnyor ya da politik oluumlara yol ayor. Bedenen bulunmanz gerekmiyor; internet
zerinden her yere g edebiliyorsunuz.

Gayri maddi emek

Hardt ve Negri gayri maddi emek mefhumunu ayn anlamda ele almyor demitik. Hardt, sanki
fazladan emek olarak adlandryor bunu. Yani eve i gtrmek. Negri ise daha ok Kapital'in 3.
cildindeki, emein kendini retmesine dayandryor. Emein kendini retmesi en doal
haktr. Onun nemli bir ksm gayri maddi emektir.

Kapitalizmde bir eyin maddi klnmas iin dolama girmesi lazm. Sosyalist feministler uzun
yllardr, ev emeinin denmesi iin mcadele verdi. Bir koca karsna yemek yapt iin para
verirse, gayri safi milli hasla bir anda frlar, nk kapitalizmin ilemine dahil olur. Hibir ey
deimemiken ok ey deimi olur.

Ekonomi politii eletirirken, klasik anlamda dolama girmeyen arzulu retime de bakmak lazm.
Bunu yzyl banda Gabriel Tarde yapt.

rnein, sosyallemi emek asndan ine fabrikasna bakalm. Ben sana ineyi veririm parasn
alrm, artk ine sendedir. Yani ineyi tkettiinde biter. Ama bir kitap yazdnda, bir beste
yaptnda byle deildir. Kitab sana veririm ama tkenmez. Yani ekonomi politik farkl deer
tarzlarn iermeyi bilmiyor. Sadece meta deerleri yok, hakikat deerleri var, bilimler bunu
retir. Gzellik deerleri var, sanatlar bunu retir. Bunlar ayn ekonomi politik ilkelerine
riayet etmeyen eylerdir, ekonomiye bu gzle bakmak lazm. nk gnmzde enformasyon
ve ekonominin pek ok temel alan byle iliyor.













































Kantn Felsefesi Uuruma Temel Atmaktr
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 42, Sayfa: 6466)

Akll olun!

Kant, akl akldan baka yarglayacak bir otoriteye inanmaz. Bu adan kendinden nceki felsefeyi
belli bir noktadan sonra dogmatik bulmaya balar.

Hume iin Beni dogmatik uykumdan uyandrd, der. Onunla hesaplarken, akln bittii yerde
doaya bavurmaz. Deleuze'n dedii gibi: "Kant'n btn felsefesi yarglama zerine." Her
tarafa mahkemeler kuruyor.

Devlet filozofu deil

Kant'n bavurduu ayrcalkl bir kurum varsa, bu Hegel'in yapt gibi devlet deil, niversite ya
da antik felsefenin otoriteleri de deil, kendi kendini yarglayacak olan akl.



Akln kategorileri

Kant iin kartezyen anlamda bir cogito var. Descartes ortaya kp, ben dnen bir eyim dedii
andan itibaren, dnce insan faaliyeti olarak alglanmaya balyor. Platon'da olduu gibi
idealarn bizdeki yansmas deil. Biz onlar dnyoruz, biz dndmz iin onlar var.
Dnyorum l bizi insan haline getiriyor; dolaysyla "engellenebilir ve hataya da
debiliriz" gr var bu dncenin ardnda.

Descartes, bilincin yanlsamalarn amaya alan bir felsefe kurmaya alyor ama Kant,
kartezyen tarz yekpare bir yeti olmad gerekesiyle sorguluyor. Ona gre, akln yetilerinden
ayr olarak zihnin de yetileri var. Birincisi, bilme. kincisi, arzulama. ncs ise, haz ve ac
duyma yetimiz.



Bilme ve arzulama yetisi

znedeki, nesneye dair tasarm, nesneyle uygunluk ilikisi iindeyse, bilme yetimiz doyar. Yani
dndmz ey nesneye tekabl edecek. Bu tekabl, aposteriori (deneyimle elde edilen
bilgi) olabilir. rnein, gln krmz olmas. Ya da apriori olabilir. (deneye uygulanabilir ama
ondan bamsz olan bilgi.) rnein, bir dorunun iki nokta arasndaki en ksa mesafe olmas.

Arzulama yetisi, orada da bir sentez var. Bilme yetimizde, bir eyi bilirken ilgimiz, o eye dair
tasarmmzn nesnesiyle uygunluk ilikisi iinde olduunda, bununla yetiniriz. Ama bir eyi
arzuladmzda o eyin bize grnd haliyle, onu bildiimiz haliyle yetinemeyiz. eyin
kendisini isteriz. Yani ok basit aslnda. Bir eyi arzuladm zaman, onun ne olduunu bilmek
bana yetmez. Gln krmz olduunu bilmek baka bir eydir; gln kendisini istemek baka.

yilik tepeden inmez

Kant'a kadar ahlak retileri genellikle: yi nedir diye sorarlard. Yani nce iyi olan ideann varl
kabul edilir, ardndan ona uygun kurallar ve yasalar bu iyiden tretilerek formle edilirdi.
Herkes buna uymaya davet edilir, oradan da buyruklar oluurdu. Bunu kh anadan babadan,
kh toplumsal koullardan, geleneklerden, ya da Descartes'a gre herkese eit olarak
datlm saduyudan renirdik.

Kant bunu tersine evirdi. Bize dedi ki; iyi, yasann iyi dediinden ibarettir. Yani yasay ncelik
olarak alyor. Deneyden bamsz bir yasann nasl mmkn olaca, Kant'n ahlak
metafiziinde sorduu bu.

yi yasa, btn znelere uygulanabilir olandr. Bir zneyi kaldrp bakasn yerine koyduunuzda
deimeden kalabilen ve bir deiiklie urarsa darmadan olan bir yasadr. O buna
kategorik uyum diyor.

Yani yasann ii bo olmal. Yasa unu yapmalsn derken, unu ksm bo olmal. rnein hrszln
bir cezas olur ama o cezann nitelii toplumdan topluma deiir. Kant iin nemli olan,
hrszla verilen ceza deil, insan aklnn dnyann her yerinde hrszl ceza hukukunun
konusu yapmasdr. Yasadan bamsz bir iyi yok. dev iin dev diyor bir bakma.

Uuruma temel atmak

Kant'n felsefesi, tmyle bolukta kurulmu, temelleri dipsiz bir uuruma atlm dev bir bina
tasarm gibi. Btn metafizik sorularn cevabn vereceim iddias byle bir temel zaten.

Ne kadar temellendirilse de uurumdaki bir ey der. Ayn zamanda uurumda olma halinin de
seziliini de vermeye alyor Kant. O da bunun estetik felsefesinde ortaya kyor.



Habemus enim ideam veram

Kant'n en ok eletirdii dnr kendisinden nceki Alman filozofu Leibniz. Leibniz'e dek fikirler
kendi ilerinde kapsayc ve yeterlidir. Yani analitik olarak iler, sonsuzca analiz edilebilir.
Fikirler, fikirler araclyla birbirlerine balanarak, kendi dlarna kma ihtiyac hissetmeden,
dnyay aklayabilirler.

Spinoza'nn dedii gibi: Habemus enim ideam veram. Bende doru bir fikir var ki,
dnyorum. Zaten doru bir fikir olmasa hibir anlam kalmaz dncenin. Dolaysyla
doru bir fikirden, doru fikirler retilebilir.

Kant kendinden nceki felsefenin bu fikir zincirlemesine nemli bir erh der.



A'nn A'ya eit olmas Kant iin nemli deildir

Leibniz, fikirler zincirlemesi iinde dnyay kurup, analiz edebileceini dnyordu. Kant iin,
A=A nemli deildir. Leibniz iin nemlidir, bu zdelik hibir ey vermezse kesinlii verir.

Bat dncesi iinde, doru'dan ok, kesinlik' sevilir. Freud'a kadar bu byle gider. inde
bulunduumuz durum ktdr' gibi bir kesinlik, bu durumu yle dzeltiriz' demekten daha
ok rabet grmtr.

Kant bize diyor ki, fikirler kendi balarna, kendi ilerinde hibir ey deildirler. Eer zamansal ve
mekansal belirlenimlere sahip klnmazlarsa. Yani kendi dlarna kp, mekansal ve zamansal
koordinatlar kazanmazlarsa bir ey ifade etmezler. Esas vurgulanmas gereken bu.

rnein, Aydnlanma dneminin ok geni bir fikriyat var. Ama Aydnlanma kendi kurumlarnda
mekansal ve zamansal kategorilere kavumadka bir hitir. Fikir diye bir ey yok ortada. Yani
Rousseau'nun tiraflar' yazmas o kadar da mhim deil, mhim olan o dncelerin
kurumlamas Kant'a gre. Mekan ile zaman dncenin koullardr. Kategorileri deil.

Kurumlar eletirisi

Foucault'da Kant bir taraf vardr diye bir varsaym ortaya atsak; nk o da bir tr kurumlar
eletirisi yapmak istiyordu. Ama onunki kurumlara ikin olan bir eletiriydi. Mesele,
kurumlarn kendisinin tad eletirinin kefiydi.

Kant'ta hibir zaman hibir kurum eletiri d tutulamaz. Kendi tapt hukuk da dahil.

Osmanl'dan gnmze bir sr kurumu Batdan ithal ettiimiz doru. Ama bunlara ikin olan
eletiriyi, bunlar snrlandracak eletirel formasyonu ithal etmedike kurumlar canavarlar.
Kurum kendi eletirisini iinde tar. Bunu yapmasnn nedeni Foucault'nun dedii gibi srekli
reform ihtiyac. Kurumlar zaten bizzat bu reform istenleri ekillendiriyor.

Kant'n dedii de bunun temelini oluturan durum. Kurumlarla eletiri ayn andadr. Yani reform
istenci balamnda Foucaultcu eletiri, kurumdan nce gelmez. Kant'a gre felsefenin ii, bu
kurumlarn eletirisi. Ama felsefenin bu kurumlara ikinlii bilinmesi gereken bir ey. Yani
ykc bir eletiri deil bu. Kant'taki eletiri kurumu salamlatrmaya ynelik, bu adan
Foucault'daki ykclk yok.

Kant'la hesaplaanlar

Yakn dnemde Kant'la hesaplaanlar Habermas ve Jean-Luc Nancy. u an Kant'n dneminde
tahayyl edebileceimiz kurumlardan ok farkl kurumlar devreye girmeye balad. Kant iin
apak olan kurumlar artk yle deil. Burada Kant kart bir nokta bulmak yerine, bu
kurumlarn iinde Kant eletiriyi yeniden sokma gayreti var.



ematik hayaller

Kantlkta kurumlarn yetilere tekabl etmesi gerekiyor. lk yetiler zihnin yetileri, ikinci bir grup
yeti var ki, bunlar ilk yetileri organize eden ve yarglayan bir baka dnya oluturuyorlar.
Akn zneye dair. Yani hayal etme gc, anlama yetisini organize edecek. Hayal etme
gcnn rettii ey bir imaj deil, emadr.

rnein bir daire resmi, imajdr. Hayal etme gc dairenin tarifini retir. Daire zerinde nokta
aln ve onlar birbirine balayn; bylece ekenar bir gen ortaya kar, ite bu bir emadr
nk genin tarifini yapyorum. Kant iin her eyin emas var. Bir eyi hayal etmek demek,
onun emasn retmek demek.

Tanr ve zgrlk

Kant'ta bir bilme meselesi deildir Tanr. Varl ya da yokluu problem deildir. Ama ihtiya
duyulan, arzulanmas gerekendir. Marx da o yzden "Utanga tanrtanmaz," diyor Kant iin.

Kant'a gre Tanr, ancak akln var ettii, onun araclyla dnlebilen bir ey. Akl bunu
arzulama yetisinde temel alr. Ayn ekilde zgrl de. zgr deilsen, ahlak yoktur. Ya da
ahlakl olma halinin st formu mutlak deilse, ahlakl olunmaz. Ya da anadan babadan
grlenle, tepeden inen yasalarla ahlakl olmak mmkn deildir.

Kant'ta doadaki her eyin bir emas vardr, ama zgrlk ya da Tanr doada grlemediine
gre emalatrlamaz. Bu kavramlar ii bo olarak gelir ve sonra doldurulur.

Akl her eyi yarglayamaz. Akl bilme gcnde otoriteyi kavramlarn dnyasna terk etmek
zorundadr.

"Akl bilme ncesinde, yargy kavrama gcnn kategorilerine brakmazsa bolua der," diyor.
rnein Tanr bir idedir, Tanry hayal edilebilir bir ey gibi dnp emasn karmaya
almak, gnahkarla girer. Tanr hayal edilebilir bir ey deil, ayn ekilde zgrlk de.
Bunlar kavrama gcnn konusu deildir Kant'a gre. Yani zaman da bir bilinebilirlik nesnesi
deildir, zaman bilinebilir her eyin kouludur, arzulanabilir her eyin kouludur. Bunu
anlayabiliyorsan, Kant' anlamsn demektir.



































Trkiyenin Yerlisi Olmak
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 43, Sayfa: 3436.)


Cemil Meri, Trkiye aydnnn dnyay, yani Avrupa fikriyatn Marksistlerden rendiini
sylediinden beri muhafazakr fikriyat artk yerlilik dncesini temel hedef olarak
almalyd. Ama bu trden her dnce, gemiiyle ortak olmak, onunla birlikte oturmak
isteine dayanr. Bizim muhafazakrlarmzda byle bir istek yok.

Bu tr muhafazakrl harekete geiren duygular ve tutkular gemiin deerlerinin korunmasna,
ayakta tutulmasna ynelik olmaktan ok, gelecee yneliktir. Muhafazakar, zellikle modern
an insandr; eski, geleneksel denen toplumlarda muhafazakr yoktur. Bunun nedeni
ise ok kolay anlatlabilir: gelenek, eer gerekten gelenekse, zaten kendini koruyacak gce
sahiptir ve insanlarn onu korumak, muhafaza etmek iin beyinlerini zorlamaya ok ender
durumlarda ihtiyalar olur. Muhafazakrlk, ancak gelenek ortadan kalkarak tarihsel bir hayal
perdesinin arkasnda kald andan itibaren mmkn olan duygusal bir yaantdr.

Muhafazakr, gemie ynelik deildir, gelecee yneliktir: yani ocuklarm, toplumum, gelecek
de benim yaadm gibi, benim arzuladm gibi yaasnlar ister.

Bugne kadar, gemiin deerlerini korumak, atalarn mirasn savunmak ok kolay rkla ve
faizme yol aan tutkulara dntyse, bunun nedeni, bir muhafazakrn kafasndaki
gelenein byk bir ksmnn devlet, aile, vatan, lke, millet, halk gibi greli terkiplerden
olumasdr. Yerlilik fikri de bu terkiplerden pek bak deildir.

Fikir ithali

Tanzimat'tan beridir, fikir ithalinden baka bir ey yaplmad halde, hala bir yerlilik varsaym,
hi deilse bir miras olarak dile getirilip duruyor. thal fikir denilen eylerin karsnda sanki
yerli mal herhangi bir fikir varm gibi. Bu adan dnce akmlar, zellikle radikal
saylabilecek eletiriler retmeye elveriliyseler, yerli olmamakla pek kolayca sulanyorlar.

Yani, Trkiye'de de, u ya da bu tarihlerde, olur olmaz kiilerin azndan hep duyduumuz bir
cmle: Snf mcadelesi dardan ithal edilmi bir kuramdr. Bu szlerin u ya da bu tarihte
dile getirilmedii herhangi bir lke veya lisan gerekten yok gibidir.

Hatta sol dncenin de bu yerlilik fikriyatndan tam anlamyla bak olduu sylenemez.
Postmodernist diye tabir ettikleri Foucault'nun evirilerine bile lks gzyle bakan evreler
oldu. Bu da bir bakma yerlilik adna yapld. Sanki bu dnrn acmaszca eletirdii
kurumlar ithal etmek zere yz yl inanlmaz ve srncemeli modernleme abalarna
giren bu lke deildi.



Ekonomi - Politik

Marx'n ok keskin bir gzlemiyle, ekonomi politik Adam Smith ve Ricardo'dan nce, kesin
olarak sylemek gerekirse yoktur. nk onlardan nce zenginlikler; toprak, hazine gibi
byk ve nemli nesnelerdir. Bu iki adam iin iine kartezyen bir eyler sokarak ekonominin
nesneler dzenini tam anlamyla tersine evirir. Dedikleri u: Ekonomik deerden
bahsedecekseniz, artk nesnelere bakmay brakn. zneye, nasl grndne, bakn.
Bylece retken zne diye bir ey doacaktr, deerin kayna znelliktir, yleyse zamandr,
mekan falan deil. Krn aikr znellii deerin gerekletii sarmal sre, baka bir deyile
birikim. Marx'n eletirisi, ekonomi politiin iki mucidinin bu znellii pek de adam gibi
deerlendiremedikleri, bir noktada braktklardr. En az iki znelliin konulduunu
gremiyorlar, emein ve sermayenin znelliklerini.

Emek gcnn sahibi olarak ii snfnn yerli olmamas, uluslararas olmas kanlmazdr yleyse.
Endstriyel kapitalizm kukusuz bu insanlar oulluunu yerliletirmeye, vatan sahibi
klmaya abalayacaktr. Yine de Marx, ilerin byle yrmediini, endstri kentinin, zerinde
allan topran pek de bir vatana benzemediini sylemekten geri kalmayacaktr.

Paris derken

Marksist dncenin yerlilie olanak vermedii ynndeki dnce her durumda doruluunu
koruyor. Bunu ulusalc sol gibi bir adlandrmayla, eletiri hedefi haline getirmek ise,
zellikle ge kapitalizm koullarnda, gerekten glntr.

Ekonomi politik yer ya da yurt mevhumlarn tanmyorsa bu onun bir eksikliine deil, iere
hayali mefhumlardan daha derin bir dzlemden bakabilmesine yorulmal. En azndan II.
Dnya Sava sonrasndaki kapitalist birikim modelinin sonuna yaklaldka beliren kanlmaz
sreci, yerleik proletaryann yeniden yerinden yurdundan olduunu, gmen emeinin
uluslar-tesi kapitalist sistem iin yeni bir model oluturmaya baladn grmek gerekir. Zira
bugn, sermaye merkezlerinin aslen yerleik proletarya tarafndan deil de gmen emei
tarafndan nasl sktrld ortadadr. Fransa'da yaananlar bunun tezahr.

Ekonomi-politikten geecek bir dnce yerlilik mefhumunun, zellikle sol dil iin pek de
verimli olmadn, tam anlamyla bir zayf dnceye delalet ettiini sylemek gerekiyor.

Dnce Terr

Dnce dnyasnn bugn artk bir zamanlar Marx'n Ruge'ye yazd mektupta dedii gibi,
acmasz bir eletiriye, kutsal saylan her eyi tepeden trnaa eletirmeye, ksacas putlar
kracak bir fikirler terrne ihtiyac var. Muhafazakrlk ve yer yurt mevzular hibir
zaman bu dnce terrnn kapsam dnda tutulmamal.

Sosyolojik manzara

Kimlik, aidiyet, bunalm gibi mevhumlar, sosyal bilimcilerin yerlilik ihtiyacn daha ne
kadar doyurur bilmiyorum. Ama en basit toplumbilimsel hayalgc bile bunlarn artk bilimsel
bir veri olmadklarn, olsa olsa baz duygusal retimlerin, grnr ya da grnmez glerce
maniple edilebilecek rnleri olduklarn gsteriyor.

Yerlilii kapsamann bir tr oulcu dnce kriteri olduu varsaylrken, bunlarn ne kadar genel
soyutlamalardan ibaret olduklar gzden karlyor.

Marksist analizin temel mefhumlarnn sosyalizmin kurumsal kyle artk bavurulmayan
arkaizmlere benzetilmeye balamas gerekten dnyann anlalrlnn epeyce azalmasna
yardmc olmutur.

Yerlilie kar otonomi

Sosyal bilimler, hatta kendisini bunalm iinde hissetmekten neredeyse gizli bir haz duyduu
sanlabilecek Marksist-sosyalist dnce, zellikle Trkiye'de bir yabanclk kukusuyla kar
karya kalndnda pekl u yerlilik dncesine saplanma tehlikesine maruz kalabilir.

eriden ya da dardan sulayanlara , modern kapitalizme eklemlenme sreci ad verilen bir
kronoloji iinde acaba onlarn ne kadar yerli olduklar sorgusunu yneltmekten kanabilir.

Modernleme, aslnda kapitalizmin modernlemesi olmayp, kendi bana ele alnabilecek bir ey
olsayd, onun evrensellik iddiasnn da karsna dikilen geleneksellik ve yerellie geri
dn iddialarnn da ne kadar rk olduklarnn farkna varmayabilirdik.

Grdmz yalnzca insan topluluklarnn bir taraftan smrlmekte, ge zorlanmakta,
yoksullamakta olduklar, te taraftan zerk znelliklerini retmekten ve direnmekten asla
geri kalmadklardr. Bu adan yerlilikten uzaklk sulamasn, yerinden yurdundan her an
edilebilecek gebelemi insanlara yneltmek samaln daniskasdr.










































Hayat Cebren Akyor, Sinekler ve rmcekler
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 44, Sayfa: 1618)

Spinoza, Negri'nin ifade ettii gibi ann bir anomalisi. Zorluklarla dolu, ksa bir yaam olmu,
aforoz edilmi, hogrszln ne olduunu anlatabilmek iin, bir saldrda hanerle yrtlan
paltosunu hep yannda tam. Yaam eitli kaynaklardan okunabilir ama onu anlamak iin
u anekdotu bilmek gerek.

Biyografisinin yazar dnr Tschirnhaus anlatyor: "Spinoza'y bir gn rmcek alarna sinekler
atp, nasl hayatlar iin lmne mcadele ettiklerini seyrederek ocuk gibi kahkahalarla
glerken yakaladm." Bu anekdot, Spinoza adl, 17. yzyln "dnek Yahudi", "lanetli"
filozofunun portresinin ana izgilerini gzlerimiz nnde kurmaktadr: Hayat, her eyin
varln srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca harcanan bir abann (conatus adn verir bu
abaya) sregidiidir. Yani sonsuzca bir ak. Tschirnhaus'un bahsettii ocukluu bu
dnrn inanlmaz gteki dncesinin temel unsuru haline getiren ite bu zellii, yani
doada mutlak bir masumiyeti varsaymasyd. Bize belki bir "zalimlik" belirtisi olarak
grnebilecek bu anekdot, Ethica yazarnn asrlar ncesinden bize gnderdii bir mesajdr
aslnda: Yaam hi bir surette "iyilik" ve "ktlk" terimleriyle sorgulanamaz. Yaamn z,
amaszca ve belirsizce sregitmesidir.

Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir kavga,
zorunlu ve cebri bir aktr. Bu ak zerinde Tanrlar bile birbirlerini yemektedirler. Biz, sapna
kadar "doann iindeki" varlklar olarak, bu cehennemi aka mahkm grnyoruz.

Fikirler

Spinoza hibir zaman u soruyu sormakszn herhangi bir dnce retmemitir: Peki bunlarla ne
yapacaz? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk hayata dairdir. Fikirler
bizde olurlar ve birbirlerini kovalayp dururlar, elden hep kaarlar. Ama her biri bir "ey" de
olduu iin, onlarn "yetkinliinden", Spinoza'nn deyiiyle "varolu gcnden" de
bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza felsefesinin anahtardr. Sonlu bir varla dair bir fikir olarak
"rmcek" fikri, sonsuz bir varln fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az yetkindir,
varolma ve etkileme kudreti sonsuzca daha azdr. Yani, fikirlerin birbirlerinden farkl
kuvvetlere sahip olduklarn anlarsanz, Spinozacsnz demektir.

Ruhun dalganlar

Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda bu fikirlerin her birine
tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr. Sokakta yrrken hi
sevmediim Ahmet ile karlatm. Bende elbette onu temsil eden bir "Ahmet fikri" olutu.
Ama yalnzca bununla kalmyor hibir ey. Kt bir duygu, ya da izlenim, Ahmet ile
karlamak beni mutsuzlatrd. Sonra pek sevdiim birisiyle, Mehmet ile karlayorum,
seviniyorum. Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere sahip olmakla kalmyorlar, ayn
zamanda, Spinoza'nn deyiiyle "belirledikleri" "duygulanlar" da srekli bir deiim hali
yaratyor. Bu evrensel insanlk durumunu Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalanlar
terimiyle ifade ediyor.

eftali severim. Azmn suyu akar. Ama "eftali" fikrinin bende nceden bulunmas gerekir.
Sokakta eski sevgilimle karlamak beni zer. Ama nce onunla bir sevgili hayat yaam
olmam ve bu hayatn bir dramla sona ermi olmas gerekir.

Tanr ne ie yarar

Spinoza'nn insann kann donduracak sorusu: Tanr ne ie yarar?

Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt gibi, hep ilahiyattan, tanrsallktan ve dinsel-
metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar bahsederse, o kadar fazla
"tanrtanmazlkla" sulanm olmas bize onun felsefesinin anahtarlarndan birini
kazandracaktr. Artk Tanr ne dinsel ya da ahlaki sorumluluun hesap sorucu mercii olarak
Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel olarak da Descartes gibi dnrlerin "felsefi"
tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm" yledir: Yaradan olarak dnyann dnda
olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzluun, yani sonsuzca sfatlanm tzn ifadesi olarak Tanr.
Tanr varsaylan bir varlk deildir; uygulamaya konulan bir varlktr. Sonsuzun varlk tarz.

Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamak yanl olabilir, buna karn onu ilk "laik filozof"
diye tanmlayabiliriz: Bahsettii Tanr ne uhrevi dinlerin Tanrsdr, ne de sanld gibi,
Descartes gibilerine daha uygun den "felsefi Tanr".

Tanr bir "inan" ilkesine deil, "bilinebilirlik" ilkesine baldr. Ksacas o inanlacak bir merci deil,
bilinecek bir varolutur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan "tanrtanmaz"dr.-

Ak

Psikanalist Jacques Lacan "akn yce anndan" bahsetmiti (le moment sublime de l'amour). Bu
yce an "akn iade edildii" andr. Basitletirirsek, birini seviyorsam karlnda onun da beni
sevmesini isterim. Ve sevgi iade edildiinde "dnyalar benim olur."

Spinoza bu karlkllk ilkesini, yine duygular ve tutkular stne tartmasnn merkezine alyor
gibi. Ama bambaka bir biimde ve duygular (stelik en tehlikeli grnen ak duygusunu bile)
tanmlamaktan asla ekinmeyerek bir nerme atyor: "Sevdii birinin kendisinden nefret
ediyor olduunu kavrayan bir kimse nefret ile sevgi arasnda beynamaz kalr. nk bir
nefretin hedefi olduunu dndke, karlnda dmanndan nefret etmeye
ynlendirilmitir; ancak varsaymmz icab, onu yine de seviyordur. Dolaysyla bu kii sevgiyle
nefret arasnda gidip gelecektir. Gstermek istediimiz de zaten buydu."

Bir baka nermesi yle: "Eer biri baka biri tarafndan sevildiini dnrse ve byle bir sevgi
iin ona hibir neden sunmu olduuna inanmyorsa, onu zorunlu olarak sevecektir

Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde ben de ondan nefret etmeye balyorum, biri
beni seviyor, o halde ben de onu sevmeye balyorum demiyor. Btn syledii, birinin
benden nefret ettiine inandmda bende zaten uyanm olan kederin nedenini kendimde
bulamazsam benden nefret ettiini sandm kiide bulacamdr. Ayn ekilde, beni sevdiine
inandm birinin bende uyandrd hazzn nedenini kendimde bulamazsam; zengin deilim,
ona bir iyiliim dokunmad, gzel, yakkl filan bile deilim vesaire, onda bulacam demektir
bu.

Spinoza'ya gre btn duygular temel duyguya indirgenebilirler ve onlarn
kombinasyonlarndan ibarettirler. Varolma ve eyleme gcm (arzu), bu gcn art (sevin)
ve azal (keder). Bu son derecede bedensel bir durumdur, nk, Spinoza duygulanlarn
hem bedeni hem de ruhu ifade ettiklerine inanyordu. Ve btn dier duygular bu temel
duygulardan tretilebilirler:

Spinoza, yz yldan daha uzun bir sre nce, cinsel ak hangi anlamda ciddiye alabileceimizi
bence Freud'dan bile daha kesin bir ekilde ortaya koymutu. Vcudun ve zihnin baka
etkileimlerine ket vurmayan, arya varmayan bir efkat ilikisi. efkati anala, burjuva aile
deerlerine ykleyip yok eden bir dnem Spinoza felsefesini unutturdu. imdi yeniden
aramaya bu yzden balyoruz.












































Gerek Eletiri Gerekliin Eletirisidir
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 45, Sayfa: 2930)


Senin hikyen senin anlatn

Tarih her eyden nce bir "anlat"dr. Marx, Kapital'in nsznde: "De te fabula narratur!" der.
Senin hikyeni anlatyorlar. Tarihin bir anlat olduu gerei, tam da Das Kapital'in birinci
cildinin yaznsal yapsnda belirir. Altbalk yledir: "Ekonomi Politiin Bir Eletirisi"

Marx'n ironik dili uzun sredir, kapitalist iktisadi ilikilerin tahlilinin, nce en vlger
tasarmlarndan balayarak, burjuva ekonomi politik "biliminin" gittike younlaan bir eletiri
etrafnda gelimesi gerektiini defalarca tekrarlamt.

lk kaynak

lk kaynak, tarihte her zaman ilk anlatandr. Kken Heidegger'in istedii gibi, Varlk ile Hakikat
arasndaki ilk balanty kuran Logos deil, Olu ile Logos, yani dil arasndaki ilk ba oluturan
anlatdr. yleyse tarihyazmnn, tarih felsefesine ve onu tayan "evrensel zne" tasarmna
bir ncelii olmaldr. Marx'tan nce tarih yoktur, nk "senin hikayeni anlatyorlar"
forml, tarihe yeni bir bakn, tarihe giri ann oluturuyor. Althusser'in hatrlatt gibi,
eer fiziin ktasn Galileo atysa, tarihin ktasn Marx ayordu. Tarihi anlat biimi tarihi
dntrebilir.

Tarihsel maddeciliin basit bir retorik ve slup sorunu olmadn anlamak iin, Marx'n at
ktann "gnoseolojik" topranda tarihsel anlatlarn bir atmasnn yer aldn ve modern
tarihimizin bundan baka bir ey olmadn grmek gerekiyor.

Tesadften korkmak

Marx'n, kapitalizmin dou srelerine ilikin olarak altn izdii ok zel bir "tesadf",
"topraktan ve tm dier balarndan bamszlam zgr emek gc" ile "ticari sermaye"
arasndaki "karlama" da kapitalizmin oluumu asndan asla bir tesadf deil, bir
zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor anlalr ve karanlkta
kalm bir kavramlatrma zincirinin halkalarndan birini oluturan bu konu, tm bir
"iradecilik" tematiine istenmese de olanak salam gibidir. 19. yzyldan beri sol kltr
tesadflerden korkmakta, onu bilimsel bir dnya grne yaktramamaktadr. Daha da
nemlisi, tesadflerden faydalanmay Bolevik devriminin dnda becerememektedir.

Bylece hareket ile kurumlama, sanki zorunlu bir "rgtlenin" kategorik emperatifinin dayatmas
sz konusuymu gibi, sol kltrn tesadflere kar kard bir gler birikimi haline
gelmektedir. Bu yzden tesadfn olumlanmasnn byk dnr Nietzsche ile Marksizm
arasnda herhangi bir ortak paydann bir trl bulunamamas, gnmzde yeni bir
sorgulamann konusu haline geldi. ki dil, birbiriyle ortak bir mekanda karlamamak iin zel
bir aba sarf etmi gibidir sanki. Ayn olgu, farkl biimlerde Marx ile Proudhon, sonrasnda da
Marx ile Bakunin arasnda da sz konusudur. Yine anlat ve dil meselesinde dmleniyor i.
Dillerin dolamlar arasndaki karakteristik karlamalarn incelenmesi, herhangi bir
yorumsama ynteminden ok daha gl bir biimde bizi Mannheim'n nerdii bir diller
sosyolojisine gtrebilir.



Marx'n konumu

"De te fabula narratur" Marksizmin 19. yzyla ait bir tasarm olduu ynnde ikinci bir uyar
yapar. Marx'n gzlemledii dnya ile bugn gzlemlediimiz dnya arasndaki farkn dile
getirilmesi bir tr basmakalplktr. Ayn sorunun bir Machiavelli ya da bir Rousseau iin
ortaya atlmamas Marx'n konumunun gizli ve itiraf edilmemi bir ayrcalk tadn da
gsteriyor.

Belki Marx an gzlemlemi, yorumlam ve aklamaya girimitir. Ama bunu bizim bugn,
kendi dnyamz iin baarabildiimiz varsaym ne lde ileri srlebilir. Marx'n syleyecei
ey elbette bizim amz aklamak deildir, onun nemi, birinin kendi an anlamak ve
aklamak iin ne yapabileceini bize retecek son sistematik dnceyi ieriyor olmasnda
yatyor.

Gerek eletiri

Marx literatrnn 20. yzyl akademik yaamnda (bunlara kiliseler denmesinde de bir saknca
yok) karlanmas, kendi zel tarihine ve sava meydanna sahiptir. Her durumda bu sava
meydannda Marx'n nihai olarak muzaffer ktn sylemenin olanakszl, ekonomi
politiin burjuvaca tasarmnn ve bizzat kapitalizmin ekonomi politiinin karsna dikilen bir
19. yzyl dncesinin deer kaybna urad anlamna asla gelmiyor.

Marx'n dncesi "gerek eletiri"dir, nk "gerekliin eletirisi"dir. Frankfurt ekolnden
balayarak gnmze dek, srasyla 68'li, anarist, feminist ve radikal eletiri kuaklarna
yaktrma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayacam "zayf dnce" terimi ayn
zamanda "gerek eletirinin" kat ettii toplumsal ve siyasal boyutlar da ortaya karmakta
yardmc olabilir.

Zayf dncenin srtna bindirilmi eletiri, ya radikalizm, ya da eletirel felsefenin yeni olanaklar
olarak sunulmaya devam ediliyor bugnlerde. Kolayca, bir eletiri anda yaamakta
olduumuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve kuaklar asrlardr peisra srkleyip gtrm,
bir bakma tarihin pestilini karm dnceler ve "meta anlatlar" ann kapand
(nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin rnei olarak grlr hep), fark edilmeden
kalann, bir dierinden ve her birinden "farkl" olann deer kazand, her zel zgrln
kendi engelini, dolaysyla farkl biimlenme ve yaplanma tarzn bulduu syleniyor.
Eletirinin; toplumsal, kltrel, estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez daha ans
tanyacak tek dnsel buyruk, tek kelam tarz olduu syleniyor. Bu zayf dncenin
nerilmesidir. Zayf dnce kltr dnyasnn tuzandadr. Yolunu orada bulur, saldr
nesnelerini seer.

Marx'n "senin hikayeni anlatyorlar" sz, btnsel bir st anlatnn yeniden devreye sokulmasn
amalamyor elbette. Hakikatin tm kuatlmasa bile, hep hakikati sylemenin mmkn
olduunu en iyi Marx'n eserinden reniyoruz. Hi deilse modern dnyann yetinebildii,
ama bu yetinmeyle kendi hakikat anlatsndan gurur duyabildii bir zellii, hakikati
sylemeye atfedilen erdem deerinde bulabiliriz.




















































Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 46, Sayfa: 4850)


Sade ile Sacher Masoch'u birletiren iki izgiden kanmalyz. Birincisi "sadomazoizm" szcn
psikanalitik szle dahil eden Kraft-Ebing'den beri, sadist eilim ile mazoist eilim arasnda
psikanalitik kltrn ksmen kabul ettii bir "uzlama" ve "btnleme" dncesi; teki ise
vulger, olaan yorumuyla sadomazoizm diye bir eyin varolduu fikridir.

Psikanaliz literatrn belli bir kesiminin destekledii, vulger anlamyla da olduka yaygn olarak
rastlanan "sadomazoizm" fikri, ister ortak bir psiik ze gndersin, isterse bir tamamlayclk
temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn nda, tmyle yanltcdr. Sade'n
arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki arasndaki taban tabana ztlk, bir tamamlayclk ya da
bir karlkl cevap iermez. Nerede bir sadist varsa orada, ona cevap verebilecek bir
mazoist de bulunabilir tezi yanltr. nk sadizmin ve mazoizmin arzu rejimleri, onlar
birbirlerine cevap vermekten alkoyar.

Ekonomi Politik Asndan Sevime

Freud'un Sade ile paralellii biraz dorudur. Kraft Ebing "sadomazoizm" diye bir eyler
uydurmasayd doru olarak da kalrd. Doru olmayan ksm, Sade'n eserini kateden esas
temann bir ekonomi-politik meselesine balandn fark etmemesinden geliyor.

Ekonomi-politik asndan sevime, rn verdiinde sapkn deildir. Hristiyanla gre kt
olabilir, ama asla sapkn deildir. Dl vermeyen sevime ise sapkndr. Baz durumlarda
affedilebilir ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-politiin almas, alaa
edilmesi iin bir yol olarak grnr. Sevimeyi, rn evrimi yeniden balatacak bir ocuk
olan bir retim faaliyeti eklinde yapmayan kii sapkndr.

Sapknln en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", baka bir deyile en "iddet ykl"
biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal tasarrufun bir aclar
mekaniini de ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazoizm szcklerini imdilik kabul edersek,
bunlarn genel anlamyla "ok ynl sapknlk" trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve dl
verme yaantsnn bir "yan rn" olarak elde edilmesine kar durduklarn da kabul etmek
gerekir.

"Normal" ad verilen, yaamla bants yalnzca "dl verme" ve retim mekanizmalarna emek
gc reterek yetitirmek olan cinsellik tr karsnda "ok ynl sapknlk" trleri olarak
sadizm ile mazoizm, farkl oranlarda "pahalya patlarlar". Sadizmin gereksinimleri
mazoizmden olduka daha yksek olsa bile, haz alma karlnda belli bir yatrm yapmak
zorunludur -bir ato, muhafzlar, ikence aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu
cinsellikte haz olaandan daha da pahalya satn alnmaldr.

Bylece "arlk", denen bedelin tesine tamak olarak beliriyor. Hi bedel denmeksizin
herhangi bir arln ne yaanabilme ne de kavramlatrlabilme olana vardr.

Sadizm ile mazoizmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra birbirlerini
btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli alveri iinde olduklar fikri
de ayakta kalamayacaktr.

Sadizm

Sade metinleri ve yaam eilimi olarak "sadizm", belli bir ekonomi-politie paraleldir. Bu sayede
Lacan, onu "libidinal rejim" iinde hakettii yere Kant ile birlikte yerletirebilir: Kant ile birlikte
ahlak bakmdan iyi olan ey, artk yasann aratrmak ve kefetmek, ardndan da vaaz etmek
zorunda olduu bir "mutlak" iyilik deildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt gibi, iyi, basite,
yasann vaaz ettiidir...

Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo bir kalp
olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo kalp" ya da "form"
bedeni brakabilir ama haz brakamaz. yleyse Sade kp unu diyebilir: Bedenini hor
grerek bir nesne hline getiren sensin (Hristiyan ahlknda olduu gibi)... O zaman onun
zerinde hak sahibiyim ve onu istediim gibi, keyfime gre ben de kullanacam. Ve beni hi
kimse engelleyemeyecek.

Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramlatrr: Nasl ekonomi-politiin gerek anlamda
douundan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk mlke" ve dsal
zenginlie (doaya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine) evrilmise, Freud ncesi
psikolojinin gzleri de, arzulanan nesnelerin ne olduuna evriktir. Ekonomi-politik gzlerini
artk "znel" unsura -emee ve sermayeye- evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu
yatrm")...

Sade'n eseri arlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesneletirilerek yazlmasna ynelir.
Betimsellik ve "soukluk", onca ac yaantsnn gbeinde o kadar belirgindir ki, bu
tuhaflktan dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak yarglamaktan geri kalmadlar.

Mazoizm

Sacher Masoch'un eserinde arlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise "szleme", "akit",
"program" tipinde bir metne kayar. Szleme ve tembih, ama ayn zamanda bedene
gsterilmesi gereken incelikli zen hakim durumdadr.

Mazoizmde mesele pasiflik ya da fantezi deildir. Pasiflik grecelileerek partnerler arasndaki
aktif bir ilikiyi de iermeye ynelecektir -mazoistin imdadna koan sadist deildir- aktiflii
sre iinde belirlenecei iin, aktif-pasif kartl artk varsaylamaz hle gelir. Bylece en
nemli "mazoist" metinlerden biri, Leopold von Sacher Masoch'un kars Wilhelmina von
Sacher Masoch'un otobiyografisi doabilmitir.

Ondokuzuncu yzyln dsal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi, kocasn elinde
tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf zevklerine cevap vermek
zorunda kalan bir orta halli kadnn diliyle balar, "bedenin kudretlerinin kefi" dedii bir
yaant sreciyle devam eder, feminist karakterli bir formlle sona erer: "Yaamda bir kadn
olarak nelere muktedir olduumu artk anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak deeri denenmi
olmasnn iindedir...

Pornografik Fanteziler

Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bakmszl, onlar snfsal ve coraf bir kartografiye
yerletirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri "gereki karakterdedirler.
Sade ise, iine sahne betimlemeleri yerletirdii dev tiyatro-roman ve siyasal pedagoji
rntlerine kayar.

Sadomazoizm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan bakasna cevap vermez. Kt porno
rnleri hep bir fanteziler dnyas hlinde alrken (sahne ncesi ve doruk olduu varsaylan
noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler oluturmakla yarglanabilir.

Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak
llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr 'ekonomi-politie', ikinciler ise bir tr
'siyasete' veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar
ilikisi iinde de kavrayamayz.




















































Orwellvari Bir Cehennem
Ulus Baker
( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 48, Sayfa: 3940)

amz, kitleler karsnda duyulan bir korku iinde. Bu korku bir taraftan devleti bir
mutlakln imgelerini, te yandan kamu vicdannn elektronik bir denetimini de
birletirmekten geri kalmyor. Totaliterlik sylemlerinin belli bir sre oluturduu mitos,
varln farkl dzlemlerde srdrmeyi seiyor. Gemie, zel olarak sosyalizmin gemiine
oranlyor kendini. Ancak totaliterlik tezlerinin iselletirilmi oluunun, "milliyetler"
sorununun patlayn yaayan gnmzde baz varsaymlar uyandrabilme konusunda zel
bir yetenei var.

Yabanc Korkusu

Bu varsaymlarn baland temel varsaym, iten ya da dtan bir lm tehdidiyle kar karya
kalan, mutlak, kkten, lmcl bir olumsuzlukla yunmu ykanm, ve asl nemlisi, bireyler
zerinde mutlak bir tekbiimlilik kurabilecei dnlen "toptan" bir kitle hareketi
varsaymdr. Bu dzlemde insan oulluklar yalnzlkla, da kapallkla, bu arada modernliin
son grnts "yabanc korkusu"yla betimlenmi bir yalnzlk iinde sourulmaya allr.



Orwellvari bir cehennem

Hikimse, tarihin ya da kendi zel biyografisinin belli bir annda, Orwellvari bir cehennemde
yaamakta olduunu hissetmemi olamaz. Bunun milliyetilikler meselesini ele alma ynnde
temel bir neme sahip olan iki temasn sayabiliriz.

Birincisi; egemenlik problematiinin (siyasal dnce ile e uzaml olan) mutlak bir artlandrma
ile tam olarak rttrlmesi. kincisi ise, suni bir dilin yaratlmasna kadar varan bir "mutlak"
propaganda dncesi. yle ki, bu suni dilin szckleri bile dnme zgrln yok
etmektedir.

Milliyetilik sorununun bu iki temel varsaym zerinde tartld sylenebilir. Bugn milliyetilik
yolundan sapm ("neye gre, kime gre?") bir modernliin totaliterlik ihtiyacnn davurumu
olarak kabul edilmektedir. Milliyetilie biilen bu rol, onun tarihsel anlamnn gz ard
edilmesiyle sonulanmaktadr.

Saman altndan su yrten kapitalizm

Gnmz, milliyetilik tartmalarnda itiraf edilmeden arka planda duran, tartmalar stten
belirleyen, yine ve yine kapitalizmdir. Dou Bloku'nun kyle var olma hakkn
kesinletirdiini, beraat ettiini dnen, saman altndan su yrten, koan atn bile nallarn
alan kapitalizm. Uzun bir sreden beri "ulus-devlet" formunda faaliyetini srdren
kapitalizm (yzyl balarnda dnya pazarlarnn paylalmas, zellikle de petrol kuyularnn
bana snrlar cetvelle izilmi "ulus-devletleri" getiren), ileyiini dnyay ulus devletlere
blerek gerekletirmektedir.

Devlet toplum ilikileri, her trl yapsal, iktisadi ilikiler dzeyi sakl tutulursa, ok zel, kendine
zg ve indirgenemez bir tutku ilikisini de ierir: inan, iman, vatanseverlik vb. Dier
kutuptaysa karlara ilikin gstergeler, ussal belirlenimler, devlet ciddiyeti ve devlete sahip
olmann ciddiyeti ve en nemlisi mlkiyet formlar yer alr. Kitlesel hareketler tarznda aktel
varoluunu srdren milliyetilik trnn birinci guruba dahil edilmesi gerektii aktr.

Milliyetilik formu altnda varolu ansna erien, ifade bulan tutkular, tutku olarak kendi ilerinde
ne iyi ne ktdrler. Totalitarizm ihtiyacyla harekete geenlerin yannda, tutku olarak ayn
ze sahip, ama greli olarak belli totaliterlik formlarn karsna alan zgrlemeci tutkular da
sz konusudur. Tutkular ve ussallk modernliin birbirine kart hale getirdii bu iki temel g,
milliyetilik perspektifi iinde bir barma mekan oluturabilirler. Bu geici olsa bile, zellikle
Kulturnation (kltrel ulus) ile Staatnation'u (devlet-ulus) birletirme hlyasyla hareket eden
Alman dnrlerinin 19. yzylda temellerini attklar bir ulusuluk gelenei iinde, olduka
derin bir ifade bulabilirler. Bu iki alan sanld gibi birbirlerine zorunlu bir bamllk iinde
deildirler. Hi deilse antikite tarihi bunu gsteriyor. Bir araya gelileri, birbirleriyle i ie
geileri modernliin mdahalesini art koar.

Bir rasyonaliteninikin rkl

Staatnation kuramclarnn hedefi, sanld gibi bir Kulturnation'un birletirilmesi deildi.
Hedeflenen daha ok, Staat'n (devletin) tanmlad bir arazi (ulusal snrlar) dhilindeki nfus
zerinde kurulacak bir "crole" egemenlii, heterojen bir nfusun ilenmesi, yola konulmas
ve birok anlamda homojenletirilmesiydi. Herder'in Kulturnation'u iin o kadar tanmlayc
olan dil birlii Staatnation modusunda yrtlen projelerde ancak ikincil, baml bir role
sahiptir. Staatnation idealiyle Kulturnation'un zdeletirilmesi bir sentez olmaktan ok,
Kulturnation'un devlet mantnn temel ihtiyalarna oranlanmas, baml klnmasdr. Bu
durum, 18. yzyl ncesinin o naif, simgesel ve krlgan "rklar mcadelesi" kavrayndan
olduka uzak, ulusu nfusla tanmlayan bir rasyonalitenin ikin rkldr.

Staatnation haritaysa Kulturnation ormanlar, ehirler, krlar, denizler, akarsular ve gllerdir.
Staatnation'un mdahalesiyle bunlar "kaynak" adn alrlar. Staatnation devlet mlkiyeti
demektir: zel mlkiyet vergiye balanr, igc denetim altna alnr.

Tarihin tarihesi

Kulturnation/Staatnation ayrmnda ve bunlar birletirme ihtiyacnda Almanya'nn 19. ve 20.
yzyl maceras Avrupa ktasnda bu bakmdan en aydnlatc olandr. Kavim gleri balaynca
Cermenler gneybatya doru lke deitirirler. Ardndan Hristiyanlama gelir ve skandinav
dnyasyla ve kltryle son balantlar da kopuverir. Wagner'in ve daha sonra Nazi
ideologlarnn arad Cermen kkeni ite budur.

Hibir romantizm tarihin belli bir okumasnn dnda deildir. Bir anlat olarak tarih okuma,
eninde sonunda tarihin akn ekillendirdii bir boyuta sahiptir. Kavimlerin sava olarak
okunan tarihten, snflarn sava olarak okunan tarihe, uluslar sava olarak okunan tarihten,
sistemler sava olarak okunan tarihe bir gei vardr. Bir bakma, savasz dnlemez bir
tarih tarihesi vardr karmzda.

Prusya'nn brokrasi, aristokrasi ve otokrasi tarafndan belirlenen daha ksa bir tarihesi, "her ey
devlet iin" modelini benimseyen Nazilere bu uzak sylemlerden daha yakndr bir bakma.
Nietzsche'nin faizmin bir ideologuna dntrlmesi srecine, Cermen eski tarihinin ulusal
bir tarihe dntrlmesi tekabl eder.

You might also like