De te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar... Alman iilerine ngiltere'de kapitalizmin
gelime srecinin kanl canl bir anlatsn haber veren bu Latinizm, Marx'n ele alacamz birinci sz... "Ama eer Alman okur, ngiliz sanayi ve tarm iilerinin durumuna omuz silker, ya da iyimser bir biimde Almanya'da ilerin bu kadar kt olmad dncesiyle kendini avutursa, ona aka unu sylemeliyim: 'De te fabula narratur!'" Kapital'in nsznde yer alan bu szler, iki eksen zerinde derinletirilebilir: Tarih her eyden nce bir "anlat"dr... Boulainvilliers'nin ve Abb Mably'nin henz bir "kavimler mcadelesi" olarak grd, Alman ve ngiliz Romantiklerinin yetersiz glerini yaymaya baladklar ada ise bir "uluslar kavgas" olarak anlatlan tarih, bizzat kendisi, "snflarn varlnn kefi" konusunda ilk olmadn altn izerek hatrlatyor olsa da, Marx'tan itibaren bir "snf mcadeleleri tarihi" olarak anlatlacaktr. Tarih anlatsnn "hakikat" ile, "nesnel gereklik" ile balantsn koparmak m sz konusuydu yoksa? Asla... Tarihin bir anlat olduu gerei, tam da Das Kapital'in birinci cildinin yaznsal yapsnda belirir -- altbaln ne olduunu unutmayalm: Kritik der politischen konomie, ekonomi-politiin bir eletirisi. Unutmamal ki, Marx'n ironik dili, epeydir, kapitalist iktisad" ilikilerin tahlilinin, nce en vlger tasarmlarndan balayarak, burjuva ekonomi-politik "biliminin" gittike younlaan bir eletiri etrafnda gelimesi gerektiini defalarca tekrarlamt. Szgelimi Hegel'de henz bir tarihyazm bulunmad, dea'nn hareketi olarak anlalan evrensel bir tarih felsefesinin kendi varoluunu tarihyazmn dlamaya dayand, bir taraftan tarihsel maddeciliin belirlenimleri ve varolu nedenleri arasnda yer alr. te taraftan, "bilginin ilk kayna" sorusu ile kar karya kalrz: lk kaynak, tarihte, her zaman ilk anlatandr. Kken, Heidegger'in istedii gibi, Varlk ile Hakikat arasndaki ilk balanty kuran Logos deil, Olu ile Logos, yani dil arasndaki ilk ba oluturan anlatdr. yleyse tarihyazmnn tarih felsefesine ve onu tayan "Evrensel zne" tasarmna bir ncelii olmaldr. Marx'tan nce tarih yoktur, nk "senin hikayeni anlatyorlar" forml, tarihe yeni bir bakn tarihe giri ann oluturuyor. Althusser'in hatrlatt gibi, eer fiziin ktasn Galileo atysa, tarihin ktasn Marx ayordu. Evet, tarihi "anlat" biimi tarihi dntrebilir. Abb Mably'nin Considrations sur l'histoire de la France'nn at yolda, tarihi anlatma tarzndaki deimeler, Avrupa'nn yalnzca "dnce" ve "alg" dnyasn deil, bizzat tarihinin kendisini de belirlememekten asla geri kalmad. Tarihsel maddeciliin basit bir retorik ve slup sorunu olmadn anlamak iin (kuram yine de tzde temellenir, aynen siyasal alana almann ve temel siyasal faaliyet trnn dilden ve konumadan gemesi gerektii gibi), Marx'n at ktann "gnoseolojik" topranda tarihsel anlatlarn bir atmasnn (Kant'n felsefenin alann tasvir etmekte kulland u Kampfplatz', sava meydann yine hatrlayalm) yer aldn ve modern tarihimizin bundan baka bir ey olmadn grmek gerekiyor. Peki tarihsel maddecilik iinde Marx nasl konuuyordu? Her ey Marx'n Warensprache adn verdii, "meta dolamnn dili" ile, dilbilimci ve poetiki Roman Jakobson'un Schriftsprache dedii "yazlarn dolam dili" arasnda kalan bir meknn zmlenmesine aryor. "eylemi" (Lukacs) varlklarn dolam ile "nesneleriyle zorunlu balarndan kurtulmu" szlerin dolam, belli bir meknda nasl biraraya geliyorlar? Rheinische Zeitung yazar Marx ile Gen Hegelcilere "sadece bir tccar ve Prusya Kraliyet Ordusu'nda bir topu" olduunu nazik bir dille anlatan Engels'in karlamalar ne lde "tesadf"t? Dil dolamnn yer yer siyasal karlama ve temas meknlar yaratt zel bir dnyann varlndan sz edebiliriz. Marksizm'in oluumu ve evrimi asndan diller alannda cereyan eden bu karlama, ileride Proudhon, Lasalle, Dhring ve Bakunin'i de iine alacak, ama szgelimi bir Nietzsche'yi dlayacaktr. Bunlarn "tesadf" olduunu sylemek ne lde doru olur? Ayn ekilde Marx'n, kapitalizmin dou srelerine ilikin olarak altn izdii ok zel bir "tesadf", "topraktan ve tm dier balarndan bamszlam zgr emek-gc" ile "ticari sermaye" arasndaki "karlama" da kapitalizmin oluumu asndan asla bir tesadf deil, bir zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor anlalr ve karanlkta kalm bir kavramlatrma zincirinin halkalarndan birini oluturan bu konu, tm bir "iradecilik" tematiine istenmese de olanak salam gibidir. 19. yzyldan bu yana, sol kltr "tesadflerden" korkmakta, onu "bilimsel" bir dnya grnn kavramlar dnyasnda yaktramamakta, daha da nemlisi, "tesadflerden" faydalanmay, Bolevik devrimci atlmnn dnda pek becerememektedir. Bylece, "hareket" ile "kurumlama", sanki zorunlu bir "rgtlenin" kategorik emperatifinin dayatmas sz konusuymu gibi, sol kltrn "tesadflere" kar kard bir gler birikimi haline gelmektedir. Bu yzden "tesadfn olumlanmas"nn byk dnr Nietzsche ile Marksizm arasnda herhangi bir "ortak payda"nn bir trl bulunamamas (felsefi-tarihsel kurgular alannda kendimizi ar cesaretlendirmezsek) ancak gnmzde yeni bir sorgulamann konusu haline gelebiliyor. ki dil, birbirleriyle ortak bir meknda karlamamak iin zel bir aba sarfetmi gibidir sanki. Ayn olgu, farkl biimlerde (apak bir karlamann varlna ramen) Marx ile Proudhon, sonrasnda da Marx ile Bakunin arasnda da sz konusudur. Bylece dillerin dolamlar arasndaki karakteristik karlamalarn incelenmesi, herhangi bir yorumsama ynteminden ok daha gl bir biimde bizi Mannheim'n nerdii bir "diller sosyolojisi"ne gtrebilir. De te fabula narratur, ikinci olarak, u uyary yapar: Marksizm'in esas olarak 19. yzyla ait bir tasarm olduu, orada "sudaki balk" gibi yaad, bu yzden gnmzn "nesnel" dnyasn aklamaya, dolaysyla ynlendirmeye artk yetenekli olmad, yalnzca Marksizm'e kar evrensel zaferini kutlamakta pek acele eden liberalizm trlerinin deil, (eski) Marksistlerin de kabul etmeye, yer yer vurgulamaya baladklar bir gr haline geldi. Buna gre, dnya bugn genel grnm ve her vehesiyle, Marx'n gzlemledii yzyln dnyasndan artk ok uzaktr. Dnyamz, onu olsa olsa bir tr "tarih hafzasna" sarp sarmalam, onunla iini bitirmitir. stelik bu tr temalar telaffuz edebilmek iin yzeysel ve dzeysiz bir neo-liberal belgati arka kapdan davet etmi olmak da gerekmiyor. Bu kabul o kadar banal ve kanlmazdr ki, Marksizm'in eitli gzerghlarnda direnmeye devam eden, hi deilse gnmzn ve gelecein dnyasnda Marx'n sylediklerinin hl bir nemi olduunu, olacan dnmekten vazgemeyenlerin de herhangi bir tartmaya giri olarak kullanacaklar, yine bu tr temalardr. yleyse ilk sorumuzu hemen imdi sorabiliriz: Marx'n gzlemledii dnya ile bugn gzlemlediimiz dnya arasndaki farkn dile getirilmesi bir tr truizmden* baka bir ey olabilir mi? Ayn sorunun bir Machiavelli, bir Rousseau, ya da bir De Tocqueville iin ortaya atmama Marx'n konumunun "gizli" ve "itiraf edilmemi" bir ayrcalk tadn da gsteriyor. Elbette burada basit bir truizmin tesine taan bir kurnazlk da yolunu bulmaktadr. Unutulan veya gzard edilen en nemli ey, belki de "Marx'n gzlemledii ve aklad dnya" ile "bizim gzlemleyebildiimiz ve akladmz dnya" arasndaki farktan bahsetmenin pek de masum olmaddr. Belki Marx an gzlemlemi, yorumlam ve aklamaya girimitir. Ama bunu bizim bugn, kendi dnyamz iin baarabildiimiz varsaym ne lde ileri srlebilir? Byle bir varsaymn tehlikesini dnmek, Marx'n hl neden "esasa ilikin" bir ift sz olduunu gsterecektir. Marx'-n syleyecei ey elbette "bizim amz aklamak" deildir. Bu szn nemi, birinin kendi an "anlamak" ve "aklamak" iin ne yapabileceini bize retecek son sistematik dnceyi ieriyor olmasnda yatyor. Bir zamanlar Karl Mannheim'n, belki yanl olarak "Erkenntnissoziologie", Bilgi Sosyolojisi diye anlan bir "dil sosyolojisini" aran sorgulamas yeni k noktalarndan birini oluturabilir. Elimize aldmz bir gazete metnini, bir bildiriyi, ortaya atlm bir protestoyu, bir bror ya da kitab, bir TV ya da radyo konumasn, bir tm olarak "tutucu", "ilerici", "solcu" ya da "sac" klan nedir? Bu soruya verilebilecek cevaplarn byk bir ksm, sorunun bizzat kendisine ikin olan bir "yazar" sorunsalnda dmlenip kalacaktr. Yazarn kimliine ve etiketine uygun olarak, sz konusu metnin veya sylemin karakteri erevelenebilecek ve sfatlandrlabilecektir. Ancak elbette bu tr erevelemenin szgelimi edebi "trler" etrafndaki ayrtrmalardan esasl bir fark vardr. Bir metnin ya da sylemin "tutucu" ya da "ilerici" oluu konusundaki ayrmlatrma, bir metnin edebi trne gnderme yapan "iir", "deneme" ya da "felsefi" bir metin oluundan ok, farkl yorumlama ve almlama biimlerine balanr, Kukusuz Karl Mannheim'n gznnde tuttuu rnekler Birinci Sava sonras Alman edebiyatndaki "tutuculuk" ve "ilericilik" arasndaki tedirginlik verici salnmalardan, "Jungkonservativ", Gen-Tutucu edebiyata ynelen eletirel bir zmlemeden pek uzakta deildi. Ama aktr ki, sz konusu olan asla bir "edebi tr" kategorisi deildir. Daha ok, sylemlerin bamsz dolam srelerine dahil olular srasnda vuku bulan, yerine gre siyasal, iktisad" ve ideolojik etkiler reten daha geni ereveli ve gndelik yaam kuatabilecek bir gc bnyesinde barndran bir tr "sylem-anlat dzeni" sz konusudur. Aslnda, "edebi trler"in bu dzenden asla bamsz olmadklar da pek ok rnekle gsterilebilir: 19. yzyl Rus edebiyatnda treyen bir "siyasal amal edebiyat" dncesi, yalnzca ernievski'nin Ne Yapmal?'sn deil, belki de Tolstoy'un, Dostoyevski'nin metinlerinin tmn de kuatyordu. Ama belli bir artla: Edebi bir metnin yazl ve almlanma srelerinin aslnda siyasal-ideolojik dzlemlerde dolama girmelerinin asndan baklmas gerekiyor burada. Baka bir deyile, metnin siyasal bir endoktrinasyon amacn yazarn niyetleri asndan tayp tamad ancak ikincil bir nemdedir. Marx literatrnn 20. yzyl kiliselerinde -- (akademik yaam iin bu sz kullanmamzn bir hata olduunu dnmek iin henz bir nedenim yok) karlanmas, kendi zel tarihine ve sava meydanna sahiptir. Her durumda, bu sava meydannda Marx'n (daha dorusu Marksizm'in) nihai olarak muzaffer ktn sylemenin olanakszl, ekonomi-politiin burjuvaca tasarmnn (akademik iktisat bilimi bundan baka nedir?) ve bizzat kapitalizmin ekonomi-politiinin karsna dikilen bir 19. yzyl dncesinin deer kaybna urad anlamna asla gelmiyor. yleyse, Marx'n dncesi "gerek eletiri"dir, nk "gerekliin eletirisi"dir. Frankfurt Ekolnden balayarak gnmze dek, srasyla 68'li, anarist, feminist ve radikal "eletiri" kuaklarna yaktrma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayacam "zayf dnce" terimi ayn zamanda "gerek eletirinin" katettii toplumsal ve siyasal boyutlar da ortaya karmakta yardmc olabilir: Zayf dncenin srtna bindirilmi eletiri, ya radikalizm, ya da eletirel felsefenin yeni olanaklar olarak sunulmaya devam ediyorlar bu gnlerde. Kolayca, bir eletiri anda yaamakta olduumuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve kuaklar asrlardr peisra srkleyip gtrm, bir bakma tarihin pestilini karm dnceler ve "meta-anlatlar" ann kapand (nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin rnei olarak grlr hep), fark edilmeden kalann, bir dierinden ve herbirinden "farkl" olann deer kazand, her zel zgrln kendi engelini, dolaysyla farkl biimlenme ve yaplanma tarzn bulduu ve eletirinin, toplumsal, kltrel, estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez daha ans tanyacak tek dnsel buyruk, tek kelam tarz olduu syleniyor. Bu zayf dncenin nerilmesidir. Ktphaneler dolusu sayfa ve yaz, daha imdiden, hakikatin btn normlarnn ve dayanaklarnn deiime uradn, yal, kiisellikten arnm dnce yumaklarnn zorunlu ve mukadder eriyilerinin zllerinin tadn nihayet karmaya balamak gerektiini syleyerek kyorlar yola. Bylece, zayf dnce kltr dnyasnn tuzandadr. Yolunu orada bulur, saldr nesnelerini seer. Onun meknii, fizyonomisi, ou zaman tasavvur ya da kavramlar bile deil, kltrel hisler ve yaantlar dnyasdr. Sol ya da Marksist kltrn ne kadar byk lekte zayf dncenin boyunduruu altnda bulunduunu anlamak iin, bir zamanlar yoksun olmaya hayfland, imdilerde dnyaya yeniden almann tek ans olarak grd u "topya" unsurunu nasl ele aldna bakmak yeterlidir. Rya grmek ya da zafer dolu amasz bir sarholuk bile olaan ve sradan (gndelik) sol kltrn topya anlaynn ok tesinde hareket eden ve onun tarafndan aknlk uyandrc bir aymazlkla kaybedilmi gnlk yaantlardr. yleyse, De te fabula narratur, ngiltere'den Almanya'ya gndermekle kalmaz, gnmzn zayf dncesine, Marksizm'in pratiklerinin bile iine sinmi zayf dncenin etkiledii gnmz insanlarna gnderilmi bir mesajdr. Marx'n zellikle Kapital'de, Gotha Programnn Eletirisi'nde ve bir bakma Grundrisse'de gerekletirdii zmlemelerin gnmz dnyasna ilikin aklayclktan, iyi niyetli bazlarna gre "yer yer" yoksun olduu dncesi, tam da "anlatlan senin hikyendir"in telaffuz edildii Magnum Opus'un Alman iilerinin "o anki yaantlarn" dorudan doruya aklam olmadn (zel ile genel arasndaki diyalektii kavramyorsak) gzlerden saklayabilir mi? Marx'n dncesinin bir tm olarak "kendi ana" uygulanma konusunda bile bir tr tevazu ierdii sylenebilir bu noktada. Ancak, "anlatlan senin hikyendir" yine de. Marx'n sznden birincisi olarak sunmaya altm "senin hikyeni anlatyorlar", btnsel bir st-anlatnn (merak edilecek bir ey yok) yeniden devreye sokulmasn amalamyor elbette. Hakikatin tm kuatlamasa bile, hep hakikati sylemenin mmkn olduunu en iyi Marx'n eserinden reniyoruz. Hi deilse modern dnyann "yetinebildii", ama bu yetinmeyle kendi hakikat anlatsndan gurur duyabildii bir zellii, hakikati sylemeye atfedilen erdem deerinde bulabiliriz. Hakikati sylemenin erdemi ile hakikati kefetmenin (Marx, eserinin tmnde, bu iki neriyi yalnzca sunmakla kalmaz, her ikisini birbiriyle balantya sokmaya alr) bizzat kendisi arasndaki mesafenin almasn modernliin arka planna yerletirebiliriz. Marx'n szlerinin hakikati, "bilimsel sosyalizm" iddialarnn arka planndan ekildike (hatrlayalm: Modern akademik bilimlerin gereksinimi, eer "hakikat istemi" ad verilebilecek bir ey varsa, ondan olabildiince uzaktr) geriye kalan boluu ne ile dolduracamz sorusunu sorduruyor bize. Bu sorunun sorulabilmesi, Marx'n yzylnn gerekten 21. yzyl olacan m anlatyor, yoksa, modern znenin "yap"ya mahkumiyetinin altn izen her dnce gibi (Spinoza, Nietzsche ve Freud), zorunlu bir srar ve kanlmaz geriye dnleri mi yaatyor? imdilik bu sorunun cevabn, her zaman olduu gibi ertelemenin erdemli bir tavr olacana inanyorum. Yine de, modern dnya "hakikati syleme" ile "hakikatin kefi" arasndaki mesafeyi dolaymlamaktan artk vazgemitir ve bu tutumun altnn izilmesi ancak Marx'n dncesinin yeniden devreye sokuluuyla mmkn olabilir. Bir ara Lacan'n sylemeye alt gibi, hep hakikati sylemek mmkndr, ama tmn, olduu gibi anlatmak olanakszdr. Bu, hakikatin "mutlaklna" (ite yine Marx Hegel'e kar) bir reddiyenin, aslnda daha Hegel'in felsefesinde bile i banda olduunu gstermiyor mu? Oysa, de te fabula narratur'un bizi gtrd anlatlar dnyas, tarihsel maddeciliin basit bir "slup" ya da "bilimsel sunu" sorununda kendini snrlayamayacan hemen hatrlatyor. Bunu Kapital'in anlatsnn z-yapsnda gzlemlemeye almak ilgin olurdu. nmze imdi koyacamz, bir anlatnn "kurgu problemi"dir yleyse. Herkesin bildii gibi, meta ile balyor. ?ada (kapitalist, yleyse bizimle de ada) toplumun bir "hcresi", aynen aile gibi, ilikilerin "grntsn" yanstan bir gsterge olarak meta, kendi varoluuna ve kendi "diline" (Warensprache) sahiptir. u nl ve belli oranda ksr "meta fetiizmi" ve ona balanan "yabanclama" temalarna kadar gitmeden, Marx'n Kapital'in ilk kitabnda giritii "metalarn dili"ni tercmesinin (hangi dile?) hangi formlleri gerektirmi olduunu tartmaya balayalm. Tarihsel maddeciliin, Marx'n nerdii bir yntem olarak, Kapital'in bedeninin dndan, harfiyen uygulayan bir mdahale zellii tadn ok kr artk dnmyorsak, Marx'n yrtt meta tartmasnn ierdii garip bir krlmadan bahsedebiliriz. Krlma, De te fabula narratur'un sunduu hikye anlayn, bilinebilir en "modern' tavrla davurmaktadr. Her nedense, meta ile balarsak, Kapital'in kuruluunun --unutmayalm ki, "kapitalist toplumun muazzam bir metalar yn" olarak belirdiini yazarak balar...-- kapitalizmin evrimi ile aktn tam da bu noktada syleyebilir miyiz acaba? Ama tartma, hemen, metalarn dilinin "meta dolam" iinde, dolaysyla "sermaye birikimi" erevesinde konutuunu hatrlatarak devam eder: P-M-P formlnn cebir snrlarn aan sihiri (burjuva iktisadnn, yani ideolojisinin krln tanmlayan sihir) grntler diyalektiinin sonularn ve etkilerini aydnlatmyor mu? te, P-M-P, bize bir grntden baka ne anlatyor? Emek-gcnn bir kavram, ama yepyeni bir kavram olarak gerek beliriinin Marx'tan nce burjuva iktisadnn (zellikle Ricardo'nun) iinde gerekletiine bizzat Marx'n kendisinin verdii ehadet, P-M-P'nin acaba bir "kaynak" olarak tanmlanabilecek bir srr olmadn m anlatyor, yoksa, bizzat Marx'n yrtt tartmann, forml "insan dilinin" dna, belki de kapitalist toplumun nc Kitap'ta tartlacak "yeniden retim"inin alanna aktardn m syleyeceiz? Formllerin "yasalar" olmaktan ok "emareler" olduu kabul edilirse, P-M-P'nin insan dilinden neyi tercme ettii sorusu kar karmza. yleyse, biraz da bu i-dnsel tartmann karsnda okuyucunun gstermi olduu sabra snarak, P-M-P'nin metalarn dilinden insan diline tercmesinin "parann gereklii satn al" olduunu iddia etmek istiyorum. Para zerine Marksist zmlemelerin belirledii yn aktr: Parann ontolojik bir varlna reddiye, ama ayn zamanda onun gstergebilimsel deerinin, bir "emare" niteliinin tann... Meta'nn ta batan tartmann ana eksenine oturtulmas bu yzdendir. Gelgelelim, insan diline yaptmz tercme --ey insanlk-- meta fetiizminin antropolojik diyebileceimiz karakterinin tesine gemeye zorluyor bizi. Marx'n eserinde meta kendini anlatmaz, dilini tercmeye, ama asla "tefsiri" olmayan bir yorumlamaya brakr. Parann her eyi satn alabilecei trnden, ya da Proudhon'un eletirilmi forml "mlkiyet hrszlktr!" benzeri olumsuzlamalar, ete dokunup actan bir gerekliin, diyelim, kapitalist toplumun insan iin bir "evre" olduunun bilincini asla dlamazlar. Ama derin forml, insan dilinde terennm edilebilecek, bylece siyasal sloganlar arasnda kendine yer bulabilecek olan "parann gereklii satn al" olduunda, herhalde Marx' 21. yzyla yeniden davet ediimizin gerekelerinden biri daha ortaya kar. Para-meta-para emberi, Kapital'in birinci kitabnn tartmasnn odanda yer alan bu cehennemi ember, nceye ve sonraya sahip deil gibidir: Kapitalizmin tarihsel bir biim olduunu defalarca yineleyen Marx asndan bir anlatm eksiklii mi sz konusudur yoksa? Daha ok, anlatnn dilinin (de te fabula narratur), henz anlatmam olduu eyi, kuramsal bir tartmann sessizlii iinde belirlemesi hissedilebilir orada. Bir zamanlar "yapsalclk" ile sulanmalarna kar karken pek de inandrc olmayan Marksist dnrlerden bazlarnn, bu arada elbette Althusser ile Maurice Godelier'nin "senkronik" bir zmleme modelini sunduklar Kapital'in yaps, aslnda modern "hikyelendirmenin" ve romann temel formlarn yanstt, pek de yzeysel olduu iddia edilemeyecek bir katmana sahiptir: P-M-P formlne eriildiinde, hl metalarn dilinin iindeyiz. Birinci ciltten nc cilde kadar srayan (ikinci cildin aslnda Art-Deer Kurumlar'nn bir zeti olduunu kabul edersek) ey bir hikyenin anlatlnn devam ettiriliidir. Ancak onun "kuramsal" yaps, "fenomenal" (Erscheinung), grnsel olann bir "ciddiye aln" da deil midir ayn zamanda? Metalarn dilinde telaffuz edilen sz akitleri kapitalist retim ilikilerini "saklayan", "maskeleyen" bir "grnten" ibaret ise de, bu grnn kendine zg "etkinliine" (Althusser'e gre "maddi" bir ideolojik etki deil midir bu?) sahip olduu dncesini dlamamak gerekiyor. Ancak "ideoloji"den nce dilden ve anlatdan bahsediyorsak, bunun nedeni, bu ilk terime yklenen asrlk deerler sistemi ve "yanlsama" retoriinin srdrlmesini perinleyen bir semantik a her zaman i bana armasdr. Metalarn dili, ideolojiyi anlatr ve temellendirir. Sylenebilecek olan, insanlarn bir "meta fetiizmi"ne kurban gittiklerinden ok, metalarn dilinin zneleri haline dnmeleri (metalar aras ilikiler insanlar aras ilikilerden bakas deildir), dolaysyla, metalarn bizzat kendilerinin "fetiist" olduklardr. Marx'ta en ilkelinden bir "animizm" bulamayacamz elbette bellidir. Sylenmek istenen, metalarn bir dile sahip olduklar ve bunun beeri zneyi kendi alanlarnn dna itmek yle dursun, bir tr sorumluluklar ve faaliyetler zincirine eklemlemekten bir an olsun geri kalmaddr. Metalar dnyas "ad verir" Nominal gelir, sanki her an bir pasta, daha kitabn ilk satrlarnda dile getirildii gibi, "muazzam bir metalar yn" olarak dnya "herkese, eit lde" paylatrlr. Tartmasz bir ekilde burada Spinoza'nn, baka bir yerde deindiim de fact ile de jure gler ayrmna varyoruz. Metalarn dili, bylece bir ad verme dilidir -- toplumun eitli kesimlerine, Herakleitos'un bir zamanlar "polemos"un, savan ilevi konusunda sylediklerindeki gibi, henz retim srecinden gememi "metalar" paylatrr. Elbette bu, asla gerek blm ilikilerine gnderme yapmaz, daha ok, blm olanakl klacak tasarmlar dnyasn metalarn dilinde ifade eder. Sava nasl kimilerinin hero, kahraman, kimilerinin Tanr, kimilerinin ise insan olduklarn tayin ediyorsa, metalarn konumas ve buyruu altnda toplumsal snflarn geliim ecerelerini karmak tartmann takip edecei yoldur. Sonradan Rose Luxemburg'un hatrlataca gibi, bu ecere, "polemos"un, yani snf mcadelelerinin dnda, ya da ncesinde deildir. radeciliin ve Sorelvari "Genel Grev" retoriinin eline hi dmeksizin, snf mcadelelerinin (hani "imdiye kadarki tm tarih" diye balayan nl bir szn tamamlaycs ve yklemi) snflar hep ncelediini kabul edebiliriz. Bu Marx'n eserinin tmnden karlabilecek ve hl doru olan genel bir sonutur ve bizim iin u anlama gelir: De te fabula narratur. yleyse, gnmz Marksizm'inin --elbette-- "somut" ve "kanlamaz" gzlemler yoluyla veya dorudan doruya "praksis"in iinde yakalad bir hakikatin, hangi anlamda bir hakikat olduunu ele almak zorundayz yeniden: Bu hakikat, --yine elbette-- istediiniz kadar "proletaryann yok oluu" ya da "devrimci zn yitirii" trnden yar-eskatolojik bir terminolojiyle kuatverin, "polemos"un varoluun srdrlmesidir. Luxemburg'un hatrlatmas: Snflardan iki anlamda bahsedilebilir --Kapital'in nc kitabnn sonunda, tm beklentilere karn Marx tarafndan tamamlanmam u "Snflar" balkl pasajn, tpk Spinoza'nn, alarn grd byk dnrler arasnda az ok "demokrat' olarak tanmlanabilecek belki tek dnrn nl Siyasal Deneme'sinin sonunda, tamamlanmam haliyle yer alan "Demokrasi" balkl blm konusunda sylenebilecei gibi, bize daha neler anlatabilecei sorusuyla ilerlemeli. Akas Kapital'de bahsedilen ve ecereleri dzenlenen "snflar", kapitalist retim ilikilerinin "dnda", ama kapitalist retim ilikilerini zmleyen bir "dilin", bu ister Marx'n, isterse "metalarn dili" olsun, "iinde" anlatlm snflardr. Ne bir kollektif bilin durumunu, ne belli bir praksis'i, ne de bireysel ya da kollektif eylemlilii artrmadan, dorudan doruya, "gelir kaynaklar, srasyla, cret, kr ve toprak rant olan"... "kapitalist toplumun byk snf" sz konusu edilir. Belki de Marx'n baka yerlerde, Kapital'de cevaplamad sorusuna, "bir snf oluturan ey nedir?" eklindeki soruya, u ya da bu biimde cevap vermi olduu dnlebilir. Ancak, srasyla eitli gelir kaynaklarna cevap veren byk snf, ok gemeden kendi tanmlarn kaybedeceklerdir. Polemos, sava ve eitli tarzlar (rekabet, toplumsal kar rntlerinin deiimi vb.) kanlmaz bir ekilde, meta ilikilerinin u ya da bu tarafnda yer almann (szgelimi "emek-gcn satma zorunluluu"nun) farkl eklemlenme biimlerinin tanmlanaca gerek bir dnyay hatrlatr bize. yleyse gerekten, kapitalist retim ilikileri iinde tanmlanm bulunan snflar, snfn birinci anlamndadr. Snfn ikinci anlam, belki de Marx'n 1848 ile 1872 arasnda, iki Komn ile ar ularn bulan bir tarihsel kesit zerinde harekete geirdii ksa dnemli "mcadele zmlemelerinde", u Fransa'da Snf Mcadeleleri ile 18 Brumaire'inde yer alyor. Burada artk snflar ne karlaryla, ne de karlarnn "bilinciyle" (bunu Hegel'in idealist "z-bilinci"nden tretmeye kalkmasak bile) hareket etmektedirler. Daha da ilginci, snflar, burada akas somut insanlardan ve "toplumsal tip"lerden olumaktadrlar. "Somutun bilimi" bizi dorudan doruya "siyasal alan"a, 19. yzyldan miras aldmz "hareket retoriine" ve metalarn dilini bile koullandrabilecek olan bir siyasal praksis diline doru gtrecektir. Akas, insanlar karlarn, geleceklerini, zgrlklerinin koullarn fark edemezler ve ite bu yzden, tarihin ak iinde, yani polemos iinde savrulan kitlelere dnrler. Marx, bu eserlerinde, Kapital'deki vlger iktisatlara ynelttii keskin dilini hazin bir ironiye dntrr. Ayn tarihsel anlat, Kapital'in birinci cildini de "ezamanl" zmleme tartmasnn tam kalbinde ziyaret etmekten geri kalmaz: P-M-P formln "kesintiye uratan, yani birikmi muazzam meta ynn, yani "kapitalist sermaye"yi aklayan, yani "nasl birikebildiini" aklayan u nl tarihe blm --lkel Sermaye Birikimi Blm: Anlatlan senin hikyendi... Orada snflar, ikinci anlamdaki grnmleriyle ortaya karlar -- anlatlan bir "snf ncesi" durum olmaktan ok, kapitalizmin ortaya knn asla bir "tarihsel kanlmazlk" olmadn, en azndan byk tesadfn biraraya geliiyle bugnk "zorunluluun" iine dm olduumuzu gsteren tarihsel bir sretir. Sermaye, bedeninde yalnz meta ynlarn, para ve krediyi, retim aralarn, denmemi art-emei biriktirmekle kalmaz, akas, insanlar biriktirir. Srecin iinde yer alan iddet ve iradecilik yanltc deildir. Kapitalizme gei, "yasalar" araclyla formle edilemez. Bunu belki bugn, Chicago niversitesi'nin kampsn evreleyen muazzam yoksulluu ve sararp solmu insanlar uzun admlarla atlayarak km Dou Avrupal lkelere "kapitalizme geiin yasalarn" retmeye koan neo-liberal iktisatlarna ancak Marx'n kitabn yeniden-okumaya kalkmak retebilir. Marx'n birinci sz olarak sunmaya altm De te fabula narratur, yleyse bize, "snf mcadeleleri tarihi"nin ("Tarih" zaten yle deil midir?) bir yklemini aktaryor. Bu yklem, dilin ve anlatnn, ama gndelik yaamdaki ve toplumsal balamndaki anlatnn yklemidir. Nasl dil, toplumsal ykmler ve mecburiyetler yaratmaya yarayan bir "ara" ise, Marksist anlat da, kendi dilini yaratmak zorundayd. Dil zerine Marksist ya da deil tartmalarn Stalin kestirip atana kadar ne kadar ateli bir ekilde srp durduu bilinir: Stalin'e gre, "dil evrenseldir, snflarn kendilerine zg dilleri yoktur." Bu kestirip atma, eninde sonunda baka bir kestirip atmaya paraleldi: LEF grubunu bir dnem oluturmu, Rus biimciliini ve Leningrad Poetika dergisini bir sre ellerinde tutmu, Leningrad Estetik Ekol temsilcilerinin, zellikle u nl Mihail Bahtin'in arkadalarnn ksmi destekleriyle edebiyat ile siyaset arasndaki dil ilikisini alabildiine tartm bir kuan yok edilii sz konusudur. Burada konuyu yalnzca iki annda tespit etmeye alacam. Birincisi, elbette, Lenin'in tartt "siyaset dili" sorusudur. Nazi propagandacs Goebbels'in yksekten atan (krdaki dilimiz bir yaland. Berlin'e, drt milyon cann metropol ritmiyle atp durduu yere geldiimizde, kahve gmleklilerin dili, anlamn bile bilmedikleri bir konumay tek kelime sektirmeksizin kebalarnda konuabiliyorlard artk") "dili" deil, De te fabula narratur'un en esasl temelini ortaya koyan bir "dil". Lenin buna, akas rasskaz adn verir ve bir bakma, Marx'n pek ok yerde kulland Berichi (anlat) ilevini bir kez daha yanklar. Bahsettiim, yz yla yakn bir sre nce, yalnzca yeni yln deil, yeni yzyln "annda", 1900 ylnn Mays'nda Harkov fabrikalarnn iilerinin "anlatlar"nn bir "ciddiye aln"dr. Lenin bunu iki anda gerekletirmeyi nerir: ilere "kendi gereklerini anlatma" ansn tanmak. Sorun, ne bir hakikatin kefi, ne de, sonradan olaca gibi, bir tr "konumaya izin vermek" sorusudur. Marksist el kitaplarnn tledii "bilgelik"ten ne kadar da uzak! O noktada "snfn ikinci anlam"na, insann "kendi hikayesini anlatmas"na geiyoruz. Ve anlatlacak ey, yoksulluktur elbette. Ama, --yine elbette-- tm alarn yoksulluu, kapitalizmin ayrlmaz bir paras olarak, modern insandaki tartlmaz sararp solma olarak yoksulluk. Oradaki "anlat" tartma bile deildir (Siyaset Meydan ya da sol bir partinin olaan gndelii). Marx'n ve Lenin'in "bilgelii", duyulmayan sese kulak vermek deil, onu grnr klmak, evet, duyulur bile deil, "grnr" klmaktr. Lenin'ci rasskaz, yleyse bir "aktarma"dr. Belki de, "aktarma"nn bir "parti rgtleni tarz" haline gelmesi iin, Rossana Rossanda'nn u farelerin kemirmesine terkedilmi "el kitab"n beklemek gerekecektir uzun sre ama, "tarihi ve imdiyi" anlatma tarz, tarihin kendisini biimlendireceine gre, diller iinde verilecek her trl mcadelenin, "anlatlan senin hikyendir" iinde temellenmesi gerektii daha imdiden aklk kazanr. Bilinlendirme "teknikleri" ad verilen eyin eninde sonunda bir "aktarma" ilevi olduunu, ya da olmas gerektiini ngrebilmek... te De te fabula narratur'un bizim iin ne ifade ettii... Lenin'in unutulmu 1900 yl makalesi sosyalizmin "sz etiini" bildirir. "Mays Gn, Harkov ilerinin Anlatlar". Siyasal alann "szlerle" rlp rlemeyeceini anlamak iin gnmzn toplumsal iliki rntlerine --u enformasyon toplumu ad verilen eyden medyatik basnlara varncaya kadar-- bir gz atmak yeter. "Anlatlarn ciddiye aln" Marksist kltrn iine o kadar sinmitir ki, bir syleisinde Slavoj Zizek'in hatrlatt gibi, bugn siyasal alandaki "tartmalarn" ayaa drerek rutinletirdii bir etik anlay, en sapkn ve yozlam reel-sosyalizm formlar iinde bile korunmaktadr. Muhalif sylemlerin ar lde ciddiye aln ve baskc kovuturmalara uray, gnmzn, metalar dilinin hiyerogliflerine terkedilmi (enformasyon toplumu ve reklamlar ne aktaryor ki bize?) "konuma zgrl" retoriinden ok farkl bir "dil etii"nin sz konusu olduunu, szgelimi bir Habermas'a hatrlatmaldr. yleyse, De te fabula narratur'un bize syleyecei bir ey daha vardr: Warensprache'nin, metalarn dilinden telaffuz edilmi anlatsn (biteviye kapitalizmin konumas) tercmesi (Das Kapital'in katmanlarndan biri) yeterli deildir: onun yerine baka bir anlatnn, yepyeni bir anlamn konulmas, ksacas "baka bir hikyenin anlatlmas" gerekir. Bu "yeni hikyeyi dinlemek" iin birok kulan dikilmi olduunu biliyoruz. Ama diller kendi kendilerine konuamazlar. Farkl hikyelerin --neredeyse sayszca-- nasl olanakl olduklarn anlam olmak pek artc gelebilir. "Derin hakikat"n tekliinden ve "birlii"nden, gerei sylemenin (Pravda sosyalizminden Orman Dili'ne, u Derevyanny Yazyyk'a kadar giden "reel-sosyalist" bir srecin yaratt sorunlar unutmayalm) "bilimsel" tarzlarna varncaya kadar, saysz perspektifin altnda afallamaktan baka bir ey yapamayan bir Marksizm imgesini ve tasarsn artk aacak olan "farkl anlatlarn birlii"dir. te Marx'n "ikinci-sz"ne bu noktadan bir geit bulabiliriz. Marx'n kinci Sz "Bir kulbede bir saraydakinden farkl dnlr." Marx'n kuramnn btnnn, ayn zamanda onun eserinden tretilmeye allan bir "ideoloji" kuramnn k noktas olarak kabul edilebilecek bu tmce gerek bir "grelilik" kuramnn da ana formldr. Leibnizci ve Spinozac ynleri tartma gtrmez. Buna gre, hepimiz tek ve ayn dnyada yayoruz ve bu dnyann "biriciklii" asla Stirner'in "Biricik"i, "znelliin son noktas" ile kartrlmamal... Marx'n Stirner ile kavgas, dier btn tartma konularnn yannda, greliliin nasl kavramsallatrlaca, znel konumlarn nasl tasarlanaca zerine Marx'n Leibniz ve zellikle Spinoza felsefelerine borlu olduu derin bir sezgiyi de barndran bu bak asnda dmlenir. Bu bak as, aka sylemek gerekirse, bak alarnn bir kuramdr ayn zamanda. deoloji kuramnn nvelerini iinde barndran bir kuram. Hepimiz ayn kentte yayoruz... Sabah, evimizden yola ktmzda, herbirimiz farkl amalarla, farkl gzerghlar takip ediyoruz. deolojinin bilimi gzerghlarn ve farkl bak alarnn bilimidir. Doal olarak, dnyadaki birey says kadar ok sayda bak as bulunduu besbellidir. Bu noktada Merleau-Ponty'den bir forml yardma armalyz: Hegelcilerin ve Marksizm'in de sorgulamadan pek kolayca kabul ediverdii bir "kartlarn sentezi" diyalektii yerine, bir "ar kartlarn gerilimi" diyalektiinden sz edilebilir mi? Elbette sz konusu olan Hegel ve Hegelciliin "znellik" ile "nesnellik" arasndaki "sentez" dncesine kar kmaktr. Bu kar k, "sentez"in yerine yalnzca bir "gerilim"i koymakla kalmayacak, stelik gerilim iindeki kartlar "ar" noktalara kadar eritirecektir. Bu diyalektik "znellik" ile "nesnellik" arasndaki nesnellik deil, "ar znellik" ile "ar nesnellik" arasndaki gerilimde ifade bulacaktr. Diyalektik dncenin bu yeni trajik tasarmnn gnmzn toplumlarnda olup bitenlerle daha yakn bir kavramsal iliki kurabileceini kabul edebiliyorum. Bylece, bir "kartlarn birlii" retisinin aklayamad yeni "anlamlar" --szgelimi snf mcadelelerinin tayaca oul anlamlar, dolaysyla "perspektifler"-- gn na kabilirler. Sorunun tm, nce bir "dil" (bir nceki sze, de te fabula narratur'a baknz), ardndan da bir "ideoloji" sorusuna indirgenebilir. Hikyelerini anlat diye herkesin davet edilmesi, ancak anlatacak bir eyleri olanlarn anlatabileceklerini gzlerden niye saklasn? Sosyalizmin bir ideolojisi vardr. Ama sosyalizm bir "ideoloji" deildir. Marx'n bir "ideoloji" kuramna sahip olup olmad, szgelimi Alman deolojisi'nden ya da Kapital'de tartlan "metalar fetiizmi"nden bir "ideoloji kuram" tretilip tretilemeyecei, yllar boyu tartlrken, burada kullandmz anlamyla "perspektif"in bir tr "yanl bilinlenme" ile, ksacas bir "st-yap kurumu" olarak ideolojiyle zdeletirilmesi hatas direncini srdrebildi. Althusser'in bile sz konusu "hata"y srdrd sylenebiliyor. "Bir kulbede bir saraydakinden farkl dnlr", akas, bize ideolojiler zerine deil, "dnceler" zerine bir ey sylemiyor mu? Ama hl, soruna biraz daha derinden bakacak yerimiz var. Bir kulbede bir saraydakinden farkl dnld o kadar yakc ve kanlmaz bir gerektir ki, oradan tretilecek bir "Marksist ideoloji kuram"nn imdiye kadar tretilenlerden ok farkl olaca hemen ortaya kar. Marx, akas, unu da sylemek istemiyor muydu? Bir kulbede ve bir sarayda, ya da dnyann baka bir yerinde (Marksizm'in corafya notu, Avrupa'dan ?in'e ve Latin Amerika'ya varncaya dek, iyidir) her zaman farkl dnlr, evet. Ama ayn dnlseydi, bu "ideoloji"den bakas olmazd. Vlger iktisatlarn u "rasyonel iktisad" zne" varsaymlaryla dalga geerken Marx, acaba kapitalist toplumun pek fark edilmeyen bir haritasn m gznnde bulunduruyordu? Bu haritada onun "baskn ideoloji" adyla neredeyse vaftiz edebildii eyin aslnda, sonralar szgelimi bir Roland Barthes'n fark edecei gibi, "belli bir anda mmkn tek ideoloji" olduu gerei okunuyor. Geriye, Althusser'in "celbetme" (interpellation) mefhumuyla "dile" yeniden balantan baka bir ey kalmyor bylece. imdi, bu yolda ilerleyerek, ideoloji teriminden ve davet ettii terminolojiden uzaklama ansn tepmeyelim: Marx, gerekten, yukardaki szde, "ideolojiden" deil, "dnmekten" sz ediyor. Spinoza'y hatrlarsak, dnceler ve tanmlamalar, hibir zaman "doru" ile "yanl"n kstaslarna uymazlar: ?nk, veritas, index sui et falsi (Doru, kendinin ve yanln iaretidir). Elimizde, "yanl"n, "doru"dan baka hibir kstas bulunmad gerei pek ok kiiyi umutsuzlua drebilir. Ama bu byle. Spinoza'nn dncesinin derinliklerinde beliren baka bir katman devreye sokulmadka, yreklerin ferahlamas olanaksz olurdu. Bu, Kartezyen zne'nin, dncenin znesi olarak artk varsaylmadnn hatrlatlmasdr. Kartezyen zne'nin, Cogito'nun, sarayl bir nfusun temsilcisi olduu tarihsel bir olgudur. -- Descartes ve daha sonraki tm resm" "Devlet filozoflar" tam ya da yar yarya sarayldrlar. Gerek insanlar ise, gerekten dnrler: Yani kendi alarnn koullarna, kendi tarihsel ve meknsal koullarnda, kendi gelenek ve yaam koullarnn rd dnceler zincirine bal olarak. deoloji (Spinoza'nn "imaginatio"su, nc dereceden bilgisi dersek. Althusser de bunu onaylamt, arya kam olmayz), bir kulbedekinin bir saraydaki gibi dnmeye balamasdr. Rya, bakasna kaptrlmtr artk. Yanl bir bilgi (idea) yoktur. Imaginatio, eksik, rselenmi insann olaan bilgisinden baka bir ey deildir -- bir tr "zorunlu yanlsama". Tarih boyunca dinlerin, felsefelerin, dnya grlerinin "imaginatio" iinde kalmak zorunda olduklar, daha dorusu, "imaginatio"yu bir katman olarak barndrdklar gerei, bu yzden, olgusal olmaktan geri kalmaz. yleyse, perspektifin "doru" olduunu sylemek bir truizmden baka bir ey deildir. Perspektifi edinmenin hi de kolay bir ey olmad, bizzat Spinoza'nn o zor felsefesinin da vurduu bir hakikattir oysa. imdi bu hakikatin ilk anna, bize kanlmaz ekilde kabul ettirdii bir tr "grelilik dncesine" sahip kalm. Bu grelilik, Marx'n baka ynlerinden eletirmekten hi geri kalmad bir "rasyonalizm" formlasyonu iindedir ve Spinoza'da, daha da belirgin biimiyle Leibniz'de ifade bulur: Grelilik, bir zneye gre deil, zne, greli konumlara ve perspektife gredir. Baka bir deyile, insan, perspektiflere ve bak alarna yerletii anlarda belli bir dnya algsna, dnceye bu hakikatin erevesine sahip olur. Bylece, iinde bir taraftan iradeciliin, te taraftan da "baskc bir hakikat" dncesinin ortadan kaldrlaca ikinci bir ana geebiliriz. Marksist ideoloji kuram, var olduu dnld lekte, dncenin koullara sahip olduu ve bu koullarn "maddeci" bir tespitinin, yepyeni bir "madde" anlayna gereksinim duyurduunu anlatmaktadr. Bu "perspektif" olarak, "yol" ya da "gzergh" olarak maddedir. Marksizm bu noktada "filosofi"den "hilosofi"ye, zaman ve meknn belli bir haritalandrlmasna gemektedir. Marx'n dncesi ite bu yzden, nce Gen Hegelcilerle, Proudhon'la, sonralar Bakunin'le giritii pek acmasz tartmalara karn, nce snflarn belli bir perspektifler oulluuna yerlemi, hatt kitleler halinde savrulua kendini brakm bir bireyler yn olduunu tanmadan geemez. te Marx'ta bile Stirner gibi birisine ynelik bir olumlama --bir taraftan yalnzca bireylerin (ama perspektiflerden oluan oul bireylerin) te tarafta ise Devlet'in varlnn onaylan... Ac verici olan, Marksist praksis'in Marx'n eserinin dayatt bu yeni oulculuk anlaynn zerinden atlam olmas ve ancak gnmzn "radikal" hareketleriyle karlat andan itibaren kendi meruiyetini de sorgulamaya girimesi deil mi? te bu noktada, bir paradoks gibi grnen nc sze geiyoruz. Bir zamanlar Spinoza'nn, bu ilk "laik" dnrn rasyonalizminin bile tand bir meruiyetin, "nasl bir dinin" meru kabul edilebileceinin yeni bir tartmasn yrtmek gerekiyor. zellikle "dinlerin" ve "partiklarizmlerin" at oynatt gnmzde... Marx'n nc Sz Dinin bir afyon olduu szlerinin hemen altnda, onun "ruhsuz bir dnyann ruhu" olduu yazlyor. Bir eliki olarak sunulabilecek bu sekans, farkl vurgulama alkanlklarn da tatmin ederek (ne de olsa Marx, herkesin, en ok alntlad yazarlardan biridir), Marx'n ve genel olarak 19. yzyl Avrupa sosyalist kltrnn hibir an cebellemekten geri durmad dinin modern paradoksunu ve hakikatla ilikinin yepyeni bir tanmn davet ediyor. Marx'n ilk szne ilikin olarak sylendii gibi, "hakikatin mutlaklna reddiye", Marx'n Hegel'e her kmasnda yapt yar-ironik aforizmay bu kez din konusunda telaffuz edilmi buluyoruz. Nedir bu szn anlatt? Modern insan, "hakikatin" klesi olmaktan ok (Stoac araylar artk gszdr), "hakikatin yaps"nn klesidir. Ve "yap", her zaman iin, "bo braklabilir". Szgelimi modern edebiyat kendine gzergh olarak dil ile oynamay setiyse, bunun nedeni, dilin hakikatini (ayrca dilin anlatt hakikati) kefetmekten, dil ile hakikat arasnda bir balant kurmaya almaktan ok, dilin anlattnn hakikatin asla kendisi olmad dncesinin arka planda belirmi olmasdr. Kafka nmze hep "yaplar" ve "yap ilikileri" sunmuyor mu? Onun eseri, gerekten, yaplar arasnda bir gezintidir: Brokratik bir makina olarak aile ii ilikiler... Ama bunlar ayn zamanda modern dnyann sululuk, pimanlk, ceza, paralanma, sararp solma ve Spaltung (paralanma, yarlma) formlarnn dile getirilmesi iin birer aratrlar. Baz yazarlarca 20. yzyl modern edebiyatnn ilk temsilcisi olarak kabul edilen Edgar Allan Poe, modern zihin ile arkaik zihin arasndaki yap farkn, bunun yannda da modern dnyann muazzam akkanl ve ivmesi karsnda alnabilecek tavrlarn yapsn dile getirmiyor muydu: vmeye kar durup bekleyerek, Maelstrm'e d esnasnda, basite diree sarlarak yok olan kardeinin kaderini paylamaktan kurtulan Norveli balknn anlats... imdi, "ruh"un bir yap olduunu gsterecek olan tartmamza geebiliriz. 19. yzyl, bugnk biimiyle "solculuun" bir kltr olarak doduu ve gelitii adr. Byk lde Avrupa'ya zgdr ve ak "evrensellik" amalarn iinde tamaktadr. Dinsel temelleri tmyle bir yana brakmam, Avrupa-Hristiyan uygarlnda varln srdren dinsel sylemlerden --en azndan "sac" ya da "tutucu" ad verilen sylemler kadar-- pek uzaklarda kalmamtr. Bunu yalnzca "siyasal aktivizm"in dar alan erevesinde snrlyor deilim. Aka "ateist" olduunu bildiren bir sylemin daha geni bir perspektiften bakldnda, dneminin tm kltrel, toplumsal ve ideolojik alkantlarnn iinden getii, dinsel sylemler alan tarafndan katedilebildii vb. kolayca anlalabilir ve burada ele almaya almayacam yntemlerle zmleme konusu haline getirilebilir. Ancak 19. yzyl kltr bir "kurumlatrma" geleneini kendi ann gereksinimleri uyarnca devralm grnmektedir: Burjuva kamu alann delik deik etmeyi bir an olsun brakmayan devrimler ya da srekli olarak hissedilen devrimci sarsntlar. Avrupa'nn snrlarn bugne dek biimlendiren paylam savalar (bunlar bugn Yugoslavya rneinin gsterdii gibi Avrupa'nn gbeinde cereyan etmekteydiler) ve "vahi kapitalizm" ile atba giden bir Sanayi Devrimi'nin iddialar... Btn bunlar bir kltrn kendini oluturmak, ayakta tutmak uruna "kurumlama", bir gelenee balanma ve dnya zerinde yer tutma iin ortaya koymak zorunda kalaca mcadelenin de gznnde tutulmasn zorunlu klmaktadr. Bylece 19. yzyl Avrupa kltr her eyden nce iki tematiin oluturduu bir kutuplamann iinde kurulmu gibidir. "Kurumlama" ile "hareket" arasnda... Bahsettiimiz kurumlama tematii dolaysyla yalnzca bugn, artk gelenek haline gelmi solcu sylemin deil, tm bir 19. yzyl kltrnn bir sorunundan, daha dorusu bir hastalndan sz edilebilir. Aile, sivil toplum, monden kulpler, bask gruplar, sosyalist ya da sosyalist olmayan sendika ve partiler, ii birlikleri, korporasyonlar, temsil" meclisler, galeriler evresinde kurulan sanat akmlar ve sanat gruplar -- ksacas 19. yzyln genel bir portresini gzlerimizin nnde uyandrmaya yetecek oluumlar, Komnist Manifesto'nun o youn edebi etkiler tayan dilinde "burjuva toplumu"nun hem gururu, hem de korkular olan toplumsal kurumlar Bat uygarl iinde rahatlkla "siyasal" sorunlar haline gelebilmilerdir. Sol retoriin bu uygarlk iinde oynad asl" ama kstl bir rolden sz edilebilir bu noktada: Kurumlar bir "hareket" haline dntrrken, hareketleri "kurumlatrmak". Marx'n, tartlmasna hl ara verilmeden devam edilmesi gereken iki nemli kitab, Louis Bonaparte'n 18 Brumaire'i ile Fransa'da Snf Mcadeleleri, bu karmak sreci byk bir aklkla gzlerimiz nne seriyor. Kurum ile hareket arasndaki alveri ve gerilim, Saussure'den bu yana dile de uygulanabildii lde, solcu syleme ilikin deinilerde uygulanabilecek bir ereveyi sunabilir. Dilin balbana bir kurum olduu, ancak dolama giren bireysel ya da kollektif "sz"n bir hareket olduu, bu ikisi arasnda youn ve akkan bir karmak ilikiler dnyasnn belirdii sylenebilir. Eer 19. yzyln ya da Bolevizmin siyasal ve ideolojik sylemleriyle, Merleau-Ponty'nin deyiiyle bir "Pravda sosyalizmi"nin "orman dili"ni ayn sylem oluumunun ierii olarak deerlendirecek kadar saf deilsek, bu ilikilerin karmakln bir kez daha teslim ederek ie balamalyz. Marksizm'in "kurumsal" bir ierie de sahip olduu, bu adan 19. yzyl iinde "suda balk" olduu doru elbette. stelik "reel sosyalizmin" ou zaman sunmaktan geri kalmad, herbiri kendi erdemini kendi iinde tayan Kafkaesk yaplardan da uzun uzadya bahsedebilir, Marx'n dncesinden dlamaya kalkabiliriz. Din ise, eninde sonunda kurumlara, geleneklere vb. balanmadan baka bir ey olabilir mi? Marx'n zmlemelerinin "hakikati"nde, pre-kapitalist retim tarzlarnda, emein rgtleniinin esas olarak dinsel bir karaktere sahip olduu da bulunur (compagnonnage'lardan modern sendikalara aktarlan hibir ey yok mu?). Elimizde, Marx'n, sonralar Ernst Bloch'un "umut ilkesi"nde, Prinzip Hoffnung'da hatrlataca gibi, topyac sosyalistlere ynelttii eletirinin temellendii bir nokta daha bulunuyor: topyaclar, dinsel bir dnya grne sahip olduklar iin deil, ksacas "topyac" olduklar iin deil, diyelim, "adam gibi" topyac olmadklar iin Marx'n imeklerini ekerler zerlerine. yleyse, gnmzn Marksizm'inin yeniden kefetmekte pek ge kald bir "topya" dncesi, ruhsuz bir dnyaya ruh olabilir ancak. Buna, onyllardr byk bir ikiyzllk iinde, Marksizm'in eninde sonunda bir "dinden ibaret olduunu" terennm eden burjuva dncesinin btn varsaymlarnn rtlebilecei bir dzlemi de ekleyebiliriz. Ancak, Bloch'un, Benjamin'in ve Horkheimer'in gsterdikleri gibi, bu topyann dinselliin ve tinselliin tannabildii tek bir damar halinde bulunabileceini eklemek gerekiyor. Marksizm'in bunalm ad verilen ey, topyann (ama nasl bir topyann?) yitirilii, ryalar grmenin bakalarna (gnmzde isterseniz modern dnyann bilin maniplasyonu aralarna diyebilirsiniz) brakldr. topya dncesi yalnzca Marx-ncesi bir hazrlk safhas deildir. Geleceklere ve komuluk zaruretlerine balanan bir dnya gr de deildir. Burjuva kltrnde topyay sakatlayan temel bir zellik, "baskn ideolojisi" ile, kitleleri evin rahatlna Fransz entellektellerinin generation cocon adn verdikleri rahatlk ve refah deerlerine teslim eden, ksacas "gelecein dnyasn" terk eden mantdr. Horkheimer, biraz farkl bir tonda, arkada Benjamin'in Angelus Novus'unu yanslayarak, "tarihsel maddecinin" yrek burukluunu ve "ktmserliini" anlatr: Ondaki ktmserlik, burjuva ideolojilerindeki gibi, "gelecee ilikin" deil, gemiteki sefalete, iddete ve felaketlere ancak seyirci kalabilmek yzndendir. Marx, Comte'un aksine, bir "din" nermiyordu. nerdii belli bir topya, gelecekte akla uydurulmu bir zeka rn de deildi. Eseri bunu her vesileyle tekrarladna gre, Marx'n dncesindeki "topyac damar" yeniden yakalamak uruna, bir tr "Marx ncesine geri dn"e ihtiya duyulmayaca aktr. Sorunlar hl bizi beklediine ve gelecek, her zaman "gelecek" olduuna gre, yine Kapital'in nsznden bir Latinizm ile bitirelim: Hic Rhodus, hic salta!.. (te Rodos haydi atla!) Bu yaz, ilk olarak Birikim dergisinin "Marx'n Bir ift Sz Var" (Nisan 1996, 84) zel saysnda yaymlanmtr. Tarde Postlalar Ulus Baker 1. Lazzarato'nun okumas arlkl olarak u anda birinci cildi teki Yaynlarndan kmak zere hazrlanmakta olan Ekonomik Psikoloji adl kitap zerinde younlayor. Bugn artk ortodokslam Marksist ve sosyalist nermelere radikal kar k Tarde'n yine de radikal sol alternatiflere hizmet edeceini dlamyor elbette. Benim Tarde ile ilgim daha ok tez almalarm srasnda onunla zorunlu karlamam etrafnda gerekleti: bu arada onu ayn anda kefettiimizi Maurizio ile farkettik --ve sorun Marx'n teorilerinin yalnzca bir revizyonundan ibaret deildir; onlar mutlak sonularna, snrlarna doru iterek nasl ilevsizletireceimizi tasarlamaya girimektir... Bu ilevsizletirme ayn zamanda kapitalist "kumanda" rejiminin de ilevsizletirilmesi olaca iin ayn zamanda politik bir hareketlenmeyi, "oulluklarn" mcadelesini varsayar... Lazzarato'nun Negri'ye ynelttii "eletiri" ite Tarde'n oluturduu "eksik halka" zerindedir --yoksa ikisinin "gayrmaddi emek" stne ortaya attklar postlalar bence neredeyse zde grnyor (zaten bu mefhum etrafnda ortak olarak hazrladklar bir kitap var). 2. Artk-Deer Teorileri adl, kitaplamam ama her naslsa derlenip toparlanarak cilt halinde yaymlanm bir Marx eseri var --Das Kapital'in yazlna paralel olarak Marx'n ekonomi-politik ve eletirisi konusunda alm olduu notlarn toplam bunlar. Ve Art-Deer kuram oralarda yle bir ey anlatyor gibi: art-deer iinin zaten kazanamayacadr --ya da ii snf sanki kazanamayaca bir deerler kmesini kaybetmi gibidir... Bu nasl olur? ncelikle Maurizio'nun kitabnn Marx' "minimize" eden bir "politik niyet" tamakta olduunu farkettim. Onun teorilerini "yabanclama" ve komnizmin "transandantal" niteliine dayanr gibi gstermeye ihtiya duyduu anlalyor (bu gzlemlerim nihai deil ve imdilik henz okumay bitirmemi olduum bir kitabn aktel okuma notlar...) Ne demektir zaten kazanamayacan yitirmek? Bu "yitirme" olaynn ekonomik olduu kadar, ve belki de daha fazla, sosyal planda gerekletiini ima ediyor demektir. Peki bu "ima" ayn zamanda reel deil midir? Baka bir deyile, "zaten kazanamayp yitirdiini" talep etmenin bir biimi yok mudur? Ama bu, zaten kazanamayacan yitirmenin koullarnn, yani kapitalizmin ta kendisinin snrlarna kadar itilmesini gerektirmez mi? Belli bir eik ald anda, yani kapitalist sistem altedildii anda ilerin yoluna girecei sylenebilir --oysa kapitalizmi "altetme" niyetinin baarya eriemedii malum... Peki o zaman ne yapacaz? 3. Tarde'n Lazzarato'nun da farketmi olduu ok sert bir Marx eletirisi var: Marx'n hem ekonomi-politii hem de Hegel'i tersine evirmekle yetindiini iddia ediyor. Peki ama kapitalizm yalnzca bir "tersinir ilikiler kmesi" olarak kabul edilebilir mi? Mesele daha ok kapitalizmin tarihsel maddecilik bakmndan tasvirinin kh biimsel, kh "tarihsel" alanlarda akt, dolaysyla onu tesis eden ve yrten gler alanna kolay kolay gnderme yapmaddr. Gerekten de kapitalizm bir "tesadf" rn olarak grnr --her ey hazr olduu halde mesela in'de ortaya kamamtr (hatrlayalm ki bu sorunu ciddiye alan Marx deil Weber olmutu)... Ama bu tesadf aslnda bir "tesadf" deil, artk zorunluluu iinde yaadmz bir "rastlamadr" --yerinden yurdundan edilmi kyl kitleleriyle (proletaryann ncesi) serbest dolamaya balayan serseri para ynnn (ticari ve koloniyal sermayenin) karlamas... Esas sorun bu karlamann neden daha nce, mesela Roma'da her ey hazrken gereklemi olmaddr. Dikkat edelim, dnya ayn dnyadr ve endstriyel devrimin ok daha nce gereklemesi de "mmknd" --baka bir deyile Roma, ya da in'de endstriyel devrim, nfus gereksinimleri de hesaba katlrsa iki bin yl nce gereklemi olabilirdi... Bylece biz imdi hayal bile edemeyeceimiz, bilim kurguya dayal hayalgcmzn hafsalasna gelemeyecek bambaka bir dnyada yayor olacaktk. 4. Tarde'n eletirisi zellikle Marx'n ve genellikle sosyalizmin "aknsal" (transandantal) gndermelerine yneliyor: "yabanclamann sona erecei bir dzen"... Bu dzene erimek iin ortadan kaldrlmas gereken bir "kapitalist makina" vardr sanki ve tanrsal-teolojik bir sistem gibi (nk reeldir) insanln stne kvermitir. Oysa Tarde diyor ki bu "makina" da emein eseridir. Marx da elbette bunun farkndayd ve mesela bu makinay, teknolojiyi (diyelim ki bilimsel yaratmlar) "tarihin itici gc" ya da "motoru" olarak nitelendirmekten geri kalmad. Ama eletirdii ekonomi-politik anlaylarn gndeminde kald iin Marx bu "motoru" sadece bir analiz nesnesi olarak kabul etmekle yetindi. Yani onun ekonomi-politiini yapmaya kalkmad. Bilimler ve teknolojik icatlar sanki hep dardan geliyorlar ve smr ilikilerine katkda bulunmakla kalyorlard (greli art-deer teorisi)... Bu onlar "aknsal" bir realiteye gndermekle eanlamldr. Bu yzden Marx el emei-kafa emei ayrmn yapmakla kald. 5. Yine de durum Marx'da Lazzarato'nun sunduundan daha karmaktr: ncelikle Marx Das Kapital'in "nc cildinde" (trnak iinde veriyorum, nk Marx'n yaymlad deil, Engels'in onun lmnden sonra derlemi olduu bitmemi bir kitaptr) "yeniden-retim" problemini ele alrken bu "beyinsel glere" ve onlarn kapitalizme ikin olduklarna deinmeden edemez. Tarde ite bu durumun farkndadr ki ekonomi politiin ikilemini ortaya atabilmitir: bir realiteye (burada ekonomik ilikiler toplam) dahil olan ve onu etkileyen gler ayn dzlemde olmaldrlar --baka trl bilimler ve teknolojik yenilikler sanki tesadfi, ya da dsal glermi gibi grneceklerdir. Bylece Tarde kapitalizmin gn gelip kafa emei denen eyi de zorunlu olarak cretlendireceini ve yeniden-retimin (Tarde'n deyiiyle "tekrarn") ikin bir paras haline getireceini varsaymaktadr. "Elveda proletarya" demenin gerei yok, bugn bu emein de kapitalist ilikiler tarafndan ierildiini (Deleuze & Guattari'nin deyiiyle "yakalandn") biliyoruz artk ve bunun iin Marx'n "ngr" yeteneinin eletirilmesine o kadar da gerek yok... Belki de Negri, btn bu mefhumlar ortaya atarken (Dionysos'un Emei ve mparatorluk'ta) Tarde' tartmalarnn "eksik halkas" klmakta hatalydlar --sunduklar dzlemin ou kiiye bir "topizm", ya da "ar iyimserlik" olarak grnmesi bundan oluyor. Ne Spinoza, ne Leibniz ne de Tarde yz yl, ikiyz yl, yzyl sonrasnn "erken gelmi" dnrleri deildiler... Kendi dnyalarn ve hafzalarn yoklayarak i gryorlard ve kimse gelecei kestiremez... 6. Tarde son derecede derin bir dnceyle unu farketmiti: gelecek nceden kestirilemez... Niin? nk tarihsel alan hep bir "kestirilemezlik" unsuru ierir. Yoksa hayatn her an bir an ncesinin mutlak kopyas olurdu (Tarde buna "taklit" diyor). Bu "nceden kestirilemezlik" unsuru "icat", "keif", "yaratm" dediimiz eyden baka bir ey deildir ve bu hi de Tanrsal bir "ilhama", yani aknsal bir alana gndermez. Bu gler halihazrda vardrlar ve efektif, akteldirler. Bilimler, sanatlar, felsefeler, teknolojik yenilikler hep bu ikin alandadrlar ve kapitalizmden kurtulacaksak onlar da kapitalizmin cenderelerinden kurtarmak zorundayz: --ve bunun iin Comte gibi bir "bilimsellik vgs", "bilimsel bir toplum" vgs dzmeye ihtiya yok. 7. Hegelci Marksizm versiyonlarda hep yinelenen bir tema var: tarihi drten glerin bir st realite tarafndan peydahland --peydahlanmak diyorum nk Hegel bu gleri Ide'nin kudreti, serpilip almas ve bireysel, toplumsal gleri kendi "bilinmedik" amalar dorultusunda kullanmas diye tasarlamt... Ama ite Tanr ld (Nietzsche) ve btn bu gler serseri ve bombo kaldlar --artk istediklerini yapabilirler (Dostoyevski'nin syledii gibi "Tanr yoksa her ey mubahtr") ve ou zaman toplumsal dzeni inanlmaz sarsntlara uratmaya aday hale gelirler. Mesela Rnesans sanatnn kaynanda pekala yzyllardr Kilise tarafndan denetim altnda tutulmu popler "ikonografiyi" bulmak mmkndr --bir zamanlar rejimi tehlikeye drecek bir "sarsnt" ya da diyelim bir "tehlike" addedilen ey, gn gelmi kural olmutur. 8. Peki kapitalizm acaba kimin "icaddr"? Bunu ancak metaforlarla anlatabiliriz --mesela Rousseau gibi deriz ki "bir toprak parasnn etrafn itle evirip 'buras benim' diyen ve etrafnda buna inanacak budalalar bulabilen ilk kii modern uygarln atasdr"; ya da Tarde gibi ilk ve biricik "kapitalist" karlamay tahayyl etmeye abalarz: ilk kez iki beyin bir anlama yaptlar ve birinin sunduu malzeme ve retim aralar zerinde teki sadece emeini icra etmeyi kabul etti... Ama nedir o zaman bu "malzeme" bu "retim aralar" ve bu "sadece emek"? Bir eyin "malzemelik" nitelii, ne kadar evrensel de olsa, Heidegger'in sezdii gibi aklanmaya muhtatr. Bir eyin "ara olmas" da yle... Esas nemlisi "sadece emek" de pek masum bir mefhum deildir. Emein "sadece" olmadn, ancak aktelletiinde varolduunu kendi varoluumuzdan hissederiz. te bu noktada Tarde'n fenomenolojisi bir ontolojiye dnmeye balyor... 9. Tarde hibir yerde bir "grngler" alan grmez --grngler onun iin mmkn sanallklardan ibarettirler, reeldirler ve aktelletiklerinde farkedilirler. Dolaysyla farkedilen her ey realitedir. Bir inek otu "tanr" ve "yer". Burada olup biten ey, bu tanmann aslnda bir "tanma" olmay, bir "tekrar tanma" oluudur. Baka bir deyile "tanma" Heidegger'in ortaya att bir "mtemilat" karakteri ierir. Mtemilat ise Bergson'un syleyecei gibi bizi bir "tanma hafzasna" gnderiyor. Bir ey ancak ie yaramaya baladnda, yani "yle" olarak seildiinde edinilebilir ve bir "malzeme" nitelii kazanr. Bylece mesela "ruhumuz" bile dnmek iin kullandmz bir "malzemedir". Ama dnce ouldur --ve Tarde'n, daha nce de 17. yzyl majr rasyonalizminin (Descartes, Spinoza, Leibniz) koyduu gibi beyinsel faaliyetlerimizin tmdr --hissetmek, istemek, arzulamak, nefret etmek, kurgulamak --bunlar dncedirler... Ve biz, derinliine, vcudumuzla dnrz... ya da Spinoza'nn dedii gibi vcut dnr... Bu noktadan itibaren Tarde'n anlay dorulanr --dnce ve yaratm beynin iidir... yleyse bir "grngler" alanna, bir glgeler karmaasna ihtiya yoktur... 10. Kapitalizm malzemeyi "el deitirebilir" halde sunan rejimdir. El deitirme edimi dahi bir deer kaynadr, yani maddeten ve ideolojik olarak malzemeye el deitirtir. Bu yzden malzemenin arasall bile kendiliinden bir harekettir --dorudan bir taklidi, dolaysyla ibirliini ngrr. nk malzeme her yerde bulunmaz, nce birileri tarafndan malzeme olarak ina edilmesi, retilmesi gerekir. Bylece kapitalizm hem retimi hem de tketimi kapsad lde her ey, alabildiine, malzeme olarak grnecektir. zel mlkiyet bile bu "malzeme" nitelii karsnda gsz kalr: Amerikallar aya bayrak dikip orasn bilmem kanc eyalet diye vaftiz ettiklerinde bunu ou kii gln bulabilir. Oysa zel mlkiyet bir riteldir ve kendine ait jestlere (koruma, elde etme ve elden karma zorunluluklar) sahiptir. Jestlerimin rnlerini ise her zaman kendi mlkiyetim olarak bulmam. Ancak baz jestler (ounlukla bana dayatlm olarak hissettiklerim) "emeimi" oluturur. Dierleri ise benim nihai mlkmdr, onlar "elden karamam", ancak bakalar stndeki etkilerini sezebilirim. Tarde felsefesinde her ey temel ruh ihtilalarna indirgenmelidir --arzu ve inan... Bunun nedeni her eyi Deleuze'n deyiiyle bir "ikinlik dzleminin" stne drmedike hep bir "akn", "aklanmam" bir alann kalacadr. Bu "aklanmam alan" ise insann eriemeyecei bir ey olduu halde tarihin en byk ilhamlar, aklamalar, ahlaklar orada cereyan etmitir. te bu yzden, mesela Spinoza Ethica'sna "kendinin nedeni" (causa sui) diye balyordu. Hegel'in Olma (Sein), yani "bo belirlenim" diye sunduu bu ey aslnda Spinoza'da bir girizgahtan, yani bir tanmdan ibarettir. Varsak O Var... ve O Kadar... Dnmek bundan sonra balayacaktr... Ve mesela Varolmak iin insanlar Heidegger'in kendilerine varlklarn Varln anlatmasn beklemek zorunda deildiler... 11. Peki "sadece emek" nedir? Hegel'e gre insan "Olduran" ey. Nasl bir ey? Bir faaliyet... Emein bu yceltilmi antropolojik imaj Marx iin kapitalizmin emei bunca smrmeye giritii bir ada artk katlanlamaz bir hale gelmiti. Emek btn deerlerin kaynandayd ama ancak arptlm, smr altndaki icra edili biimiyle. Onu bu yabanclamasndan kurtararak kendisine, kendi yaratclna iade etmek gerekiyordu. Ama bunun iin salam bir dnceye ihtiya vard (dardan gelecek bir dnce, yani sosyalizm ve politik eylem). -- 2002'de kaleme alnmtr. Yaralarm Benden nce de Vard... Ulus Baker Ernst Jnger, Mermer Yalyar, eviren Ersel Kayaolu (stanbul: Can Yaynlar, 1996), 128 s. Metafizii altetmek, demiti Heidegger, imknsz! O, basit bir felsefi eitim yntemi deildir. Sanki birilerinin fikrini, kanaatini reddediyormu gibi onu silip atamazsnz. Nietzsche'nin "hakikat sorunu" konusunda vurgulad gibi, Dnya'nn Batsnda yaayan bir insan tr "metafizik" olmadan deil dnmek, yaayamaz bile. Bilginin "bir eyleri bilmesi" modern metafizik varlkbiliminin temelini atan Descartes'tan beri, Bat dncesinde neredeyse Varln tanmnn ta kendisi haline geldi. Tanm ise kesinliktir. Freud, Heidegger ile paralel okunmas gereken bir pasajnda amzn arsn davurmutu: Bana hakikati deil, kesinlii ver. Nereden geliyor bu garip emniyet tutkusu, gvenli kesinlie bunca yakar? Heidegger aadaki satrlar yazarken, bir anlamda onun felsefi damarlarndan biri olan Ernst Jnger'in erken dnem eskatolojisinden pek uzakta deildir: "Varlk ilk hakikatinde olurken, istem olarak Varlk krlmal, dnya mahvolup gitmeye braklmal, insanlar yalnzca emekleriyle babaa braklmal. Ancak byle bir k sonunda Kken'in aniden bir yerlere oturmas uzun bir zaman srecek ekilde mmkn olacak... te bu olay daha imdiden gerekleti. Bu olayn sonular dnya tarihinin bu yzylda bandan geen olaylardan bakas deildir." Bahsedilen "sonular"n Ernst Jnger'in doumevi, yani Birinci ve kinci Dnya Savalar olduu besbelli. Onu Heidegger'den ayran tek belirti, iki sava arasnn adam olmaktan ok, savan kendisinin adam olmasdr. Birinci savan romantik gazisi; ikinci savan kaa... Ve iki sava arasnda, tpk Heidegger gibi, bilim ve teknolojilere dair yazp durmas da trde klmyor Jnger'in eserini -ne Heidegger'le ne de kendisiyle. Sonu olarak 1895'te orta snf bir kimyacnn evinde balayp 102 yl savalarla ve barlarla, umutsuz-umutlu k ve gerileyilerle geen bir yaamdan bahsediyoruz. Jnger'in "dnemeleri" (Kehre) kukusuz Heidegger'inkinden daha fazla sayda ve daha belirgin: Orta snf evde baba otoritesi (ileride Thomas Mann'n slubundan srekli ikayet edecektir), art baskc katolik okullar, ikili bir ka istemini kanlmaz klacaktr: Ar okumalar yoluyla ka ve "darya", "baka bir yaama" doru. Birincisi yazar Jnger'i, ikincisi asker Jnger'i yaratacaktr. Aslnda anti-semitizmden baka pek bir zellii olmayan Wandervogel (Yitik Kular) genlik grubuna "belirsizce" katl hem aydnlk deildir hem de onu kesmez. Fransz Yabanc Lejyonuna yazlarak Afrika'ya gider, Kilimanjaro yollarnda kaybolunca, ailesi tarafndan Alman Dileri marifetiyle geri getirtilir. Neyse ki, Birinci Dnya Sava patlak verir de gen adam "burjuva" dnyasndan bir kez daha uzaklamak frsatn bulur -cephede eitli birliklere kumanda eder, defalarca yaralanr, savan sonunda Alman Ordusunun en yksek Liyakat Nianyla onurlandrlr. Savan Jnger'in hayatnda bir dnm noktas olduunu sylemek yetmez. ki sava arasnda yazd ilk eserlerin temalar, bir taraftan Jungkonservative (Gen-Muhafazakar) sac ideolojilere balanyorsa, te yandan derinden derine bir "sava uygarlnn" portresini izerler. stelik, yakn dostu, Die Totale Staat'n (Topyekn Devlet) kuramcs Carl Schmitt'ten bile daha derin bir eletiriyi "burjuva romantizmi"nin dnyasna kar yneltecektir: Bu son sava lkeler arasnda gemedi -biri gemekte olan, ikincisi gelmekte olan iki a ve iki yaam tarz arasnda geti. 19. yzyl burjuva ferahlnn, gelecee ynelik orta snf dleminin dnyas, btn hatlaryla ve kurumlaryla gelecein bu saldrs altnda tuzla buz olmaya gidiyorlar. Ve kazanan kaybedeni olmayacak bu savata gelecein saldrs global bir endstriyel toplumdan gelmektedir -Der Arbeiter'da (i) vurguland gibi, bar zaman emek rgtlenmesi, ar demir-elik ve metalurji endstrilerinin gerektirdii gibi, ordudaki askeri rgtlenmenin tpks olmaya doru gitmiyor mu? i=asker eitlii ite bu "gelecek dnya"dr. Anlyoruz ki Nazilerle ilk flrt yllarndaki Jnger, henz "topyasz"dr ve bu ate, elik, kan dnyasn belli belirsiz bir nihilizmle onaylam grnmektedir. Yine de Max Weber gibi liberallerle, Sombart gibi "tutucu-devrimci" iktisatlarn zellikle Alman kulaklara ho gelen bir zmlemesi sz konusudur yalnzca: Ar endstriyel kurumlama otoriter devleti, hafif endstriyel stratejiler ise Batl, liberal ve demokratik devleti srtlarnda tarlar. Diyebiliriz ki "faist" Jnger, liberal nclerinden daha samimidir bu forml konusunda: Madem byle bir gelecek kanlmaz bir surette yeryzn egemenlii altna alacaktr, o zaman her dzeyde onunla anlamaya abalamak gerekir: Makine bireyi saracak ise, birey de makinayla btnleecek ve lkelerin elik ve asfalt damarlarndan akacaktr. Bu dncelerin e-titreime girdii bir felsefe vardr: Spengler ile Stato totalitario retmeni Giovanni Gentile... Bir de siyasal grup vardr -sonradan Hitlercilere ters decek Ernst Niekisch'in "milliyeti Bolevikleri"... Ksaca sylemek gerekirse, Jnger'in de hatr saylr katklarda bulunduu kafa karkl had safhadadr. Yine de Jnger'in kafa karkl, Nazilerin ykseldii dnem boyunca farkl trden, kendine zgdr: Erken genlik yllarnda balatt innere Emigration (ieriden g), onu politik eylem alanna gnl ferahlyla dalma konusunda rahatsz etmeyi srdrr. ok gemeden, onun iki ana formlnn, u Neue Topografie (Yeni Toporafya) ile Die Totale Mobilmachung'un (Topyekn Seferberlik) zerine atlayan Naziler ile rtk bir bozuma srecine girecektir. Forml olduka politik ve tuhaftr: Her ey tamam da Goering gibi bir adamn Reichswehr'in banda ii nedir? Sorunun daha derin atlaklardan kaynakland zamanla belli olur. Jnger, Hitler sava karana dek Nazilerden gizli uzaklamasn srdrr. Sava yllar bir nevi srgndr -Fransa ile Almanya snrnda Kirchorst'da aklr kalr. 1944 ylnda ise, oullarndan ikisini de kaybeder -birini cephede, tekini kendisinin de destekledii anlalan Hitler suikast sonucu, kuruna dizilmi olarak... Alman ordusu, Nazilerle sregiden iktidar mcadelesi iinde eski harb gazisine kol kanat germitir. Ama sava yllar bir kez daha Kehre'ye yol aar -artk ada Alman edebiyatnn en gl yazar sahneye girmekte, byk dnm yepyeni bir "toporafya" zerinde tamamlanmaktadr -Auf Der Marmorklippen (Mermer Yalyar) kitab 1939'da, herhalde byk bir cesaret gsterisi olarak yaymlandnda artk ikinci bir Jnger ile kar karyayz. ki karde, Akdeniz'de bir kayalk yalda, sakin bir kye ekilirler. Tehditkar Ormanl'nn saldrs yaklamakta, kasabann kenarlarn sarmakta, i huzuru mahvetmektedir. Ve iki karde inanlmaz bir ey yaparlar: Baka bir sakin kye ekilirler! Ka izgisinin byle bir forml hem esiz hem de tuhaftr. Formlleri en yaln halleriyle tesbit edilmeksizin Ernst Jnger okumak, biraz edebi-iirsel hazdan teye eserin gerek anlamda kavranmasna gtrmeyecektir. eriden gn forml udur: Saldr bagsterdiinde bir adm geriye kaacaksn... Benzeri bir forml, o dnemin jurnallerinde de bagsterir -sava ve ykm en lgn dehetiyle devam etmekte iken "skunet"! Bu skunet ise asla teslimiyet deildir: Her ey bittikten sonra savaa sarfedilen onca mrn ardnda, alayc, geride kalacak olan baz eylerle, doayla, yollarla, tarlalarla ok gizli bir suortakl vardr. kinci bir forml ilkini tamamlamaya gelir: Nihilizm her trl dnceye oranla daha ansldr. Dnyann aknn muazzam srati, en hareketsiz parac, bir tohum tanesini bile mutlak bir gce eritirir. Artk en yumuak en serttir... Bylece Ernst Jnger'in eserinde baz formllerin ibanda olduklarn, yaznsal uzamn iinde ou zaman apansz ama son derece byk bir keskinlikle sivrilmekte olduklarn sylemi oluyoruz, Die Glasernen Bienen (Sra Arlar) tedirginlik verici lde "neeli" birka forml sunmaktadr -zellikle etik ve ahlak konularnda. Her zamanki gibi bir sava gazisidir ve harb yllarnda ince beceriler gerektiren top mermisi sanayiinde istihdam edilmi, sava sonrasnn "doal" ortamnda i bulamamaktadr... eitli iler arasnda szgelimi sigortacl deneyecektir. Sava sonras iin en "olanaksz" i! Hangi kapy alsan eksik kol ve bacaklar... Nihayet Hearst benzeri topyac bir zenginin malikne-fabrikasnda st dzey sekreterlik gibi bir i bulur -hafiften kak patronu dev metal endstrilerinin korkunluundan uzakta, ok kk robotuklar yapmna tm sermayesini vakfetmitir: Cam arlar. Ve tpk Jnger gibi koleksiyon meraklsdr: Sava aralar, yitik organ paralar ve sava hekimlii malzemeleri -"kopartlm kulaklarn, organlarn vahi sergisi ok etmiti beni", diyor Jnger. Eski savalarn imgeleri arasnda (ne lyada'da ne de baka bir yerde) sava kol bacak kaybetmelerle, sakatlklarla ilgilenmez. Ancak hilkat garibesi devlere ya da demonlara yaktrlr sakatlklar: Tantalos, Prokrustes... Oysa gnmzden u manzaraya bakn hele: Utanga ve vngen, ikiyzl sava hekimliinin hemen sarlverdii "neter ahlakna" bakn. Ya da tren istasyonlarnda toplanan sakat dilenciler ordusuna. Ve ite eserin ana forml: Sakatlklarn kazalardan kaynaklandn dnmek "optik" bir yanlgdan baka bir ey deildir... Dnya ve tarih henz reym halindeyken sakatlanm bir rk olduumuzdan gelmektedir bunca kaza bamza... Byle bir "optik yanlg" temas hem poetik hem de derinden felsefi-politik mesajlar tamaktadr: Jnger gibi I. Dnya Sava'nda yaralanan ve mr boyu bir yatan yalnzlna terkedilen Fransz air Joe Bousquet'nin Stoac formlyle bulumas artc deildir -"yaralarm benden nce vard, ben onlar bedenimde tamak iin domuum..." lerlemenin, "kayp" ve "eksiklik" zerine kurulmu bir uygarln vazgeemedii bir efsane olmas kolayca anlalabiliyor. Muhafazakar Jnger artk baz tedbirler nermek zorunda hisseder kendini - Kant'n "ahlak doktrini"ne uygun yaamaya almak ne mene bir hayat getirir? Biraz ana-baba terbiyesi daha nemli deil mi? Bylece, devler dnyasna ynelen erken Jnger'in aksine, sava sonrasnn Jnger'i srarla "kk eylere", ufak ayrntlara, minimalizme ynelecektir. Adorno'nun Minima Moralia'snda olduu gibi, "efendiler klt"nn, ada tiranlklarn derin bir sosyal eletirisidir bu. Ernst Jnger'in Kehre'sinin mutlak olduunu asla dnmemek gerekir. nce onaylayarak ortaya att temalar (sanayi-sava, gemi-gelecek, nihilizm) ge dnem eserlerinde bir kez daha ortaya atlrlar: Bu kez derin ve minimal bir toplumsal eletirinin yeinliiyle. Yaznsal saydamlk ve minimal etkilerin edebi kudreti bu eserin formllerini glgelememektedir. Ernst Jnger'in eseri bize unu syler: Dnya, Tarih ve Hayat, byk harflerle balasalar da hep kk eylerin gcyle ayakta dururlar. Virgl 4 , Ocak 1998, s. 42-43 Sade ile Masoch: Ekonomi -politie kar dipl omasi Ulus Baker Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr 'ekonomi-politie', ikinciler ise bir tr 'siyasete' veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar ilikisi iinde de kavrayamayz. Sade ile Sacher Masoch'u birletiren iki izgiden kanmalyz -birincisi "sadomazoizm" szcn psikanalitik szle dahil eden Kraft-Ebing'den beri, sadist eilim ile mazoist eilim arasnda psikanalitik kltrn ksmen kabul ettii bir "uzlama" ve "btnleme" dncesi, teki ise vulger, olaan yorumuyla sadomazoizm diye bir eyin varolduu fikridir. Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr "ekonomi-politie", ikinciler ise bir tr "siyasete" veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar ilikisi iinde de kavrayamayz. Sade metinleri ve yaam eilimi olarak "sadizm" (bu szck hatrlatt grntlerden ok daha korkuntur) belli bir ekonomi-politie paraleldir. Bu sayede Lacan, onu "libidinal rejim" iinde hakettii yere Kant ile birlikte yerletirebilir: Kant ile birlikte ahlak bakmdan iyi olan ey, artk yasann aratrmak ve kefetmek, ardndan da vaazetmek zorunda olduu bir "mutlak" iyilik deildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt gibi, iyi, basite, yasann vazettiidir... Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo bir kalp olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo kalp" ya da "form" bedeni brakabilir -ama haz brakamaz. yleyse Sade kp unu diyebilir: Bedenini hor grerek bir nesne haline getiren sensin (Hristiyan ahlknda olduu gibi)... O zaman onun zerinde hak sahibiyim ve onu istediim gibi, keyfime gre ben de kullanacam. Ve beni hi kimse engelleyemeyecek. "Hak sahibi olmak", haz sz konusu olduunda dorudan ekonomi-politie dolanr: Nasl Adam Smith ve Ricardo ile birlikte ekonomi-politik Foucault'nun deyiiyle "servetin analizinin" yerini aldysa, nasl Kant'n "benim Koperniki devrimim" adn verdii "eletiri felsefesi"yle dnya imdiye dek nesnenin etrafnda dnmken artk her ey znenin etrafnda dnecekse, Sade'dan ve elbette Freud'dan itibaren, arzu nesneleri, arzulayan znenin etrafnda dnmeye balayacaklardr. Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramlatrr: Nasl ekonomi-politiin gerek anlamda douundan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk mlke" ve dsal zenginlie (doaya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine) evrilmise, Freud ncesi psikolojinin gzleri de, arzulanan nesnelerin ne olduuna evriktir. Ekonomi-politik gzlerini artk "znel" unsura -emee ve sermayeye- evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu yatrm")... Marx'a gre ekonomi-politiin yapt hatann aynsn Freud da kendi alannda yapacaktr: Sermayenin znelliinin ayn zamanda bakasnn znellii olduunu grememek -ekonomi-politik, sermayenin billurlam bir emek rn olarak grlebileceini gremez. Freud ise insan yavrusunun sululuk duygusu olarak nitelendirdii hikyenin aslnda ana-babann bir uydurmas, bir hayal olduunu gremez (Oidipus). Freud'un Sade ile paralellii biraz dorudur. Kraft Ebing "sadomazoizm" diye bir eyler uydurmasayd doru olarak da kalrd. Doru olmayan ksm, Sade'n eserini kateden esas temann bir ekonomi-politik meselesine balandn farketmemesinden geliyor. Ekonomi-politik asndan sevime, rn verdiinde sapkn deildir. Hristiyanla gre kt olabilir, ama asla sapkn deildir. Dl vermeyen sevime ise sapkndr. Baz durumlarda affedilebilir ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-politiin almas, alaa edilmesi iin bir yol olarak grnr. Sevimeyi, rn evrimi yeniden balatacak bir ocuk olan bir retim faaliyeti eklinde yapmayan kii sapkndr. Sapknln en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", baka bir deyile en "iddet ykl" biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal tasarrufun bir aclar mekaniini de ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazoizm szcklerini imdilik kabul edersek, bunlarn genel anlamyla "ok ynl sapknlk" trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve dl verme yaantsnn bir "yan rn" olarak elde edilmesine kar durduklarn da kabul etmek gerekir. "Normal" ad verilen, yaamla bants yalnzca "dl verme" ve retim mekanizmalarna emek gc reterek yetitirmek olan cinsellik tr karsnda "ok ynl sapknlk" trleri olarak sadizm ile mazoizm, farkl oranlarda "pahalya patlarlar". Sadizmin gereksinimleri mazoizmden olduka daha yksek olsa bile, haz alma karlnda belli bir yatrm yapmak zorunludur -bir ato, muhafzlar, ikence aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu cinsellikte haz olaandan daha da pahalya satn alnmaldr. Bylece "arlk", denen bedelin tesine tamak olarak beliriyor. Hi bedel denmeksizin herhangi bir arln ne yaanabilme ne de kavramlatrlabilme olana vardr. Sadizm ile mazoizmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra birbirlerini btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli alveri iinde olduklar fikri de ayakta kalamayacaktr. Psikanaliz literatrnn belli bir kesiminin destekledii, vulger anlamyla da olduka yaygn olarak rastlanan "sadomazoizm" fikri, ister ortak bir psiik ze gndersin, isterse bir tamamlayclk temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn nda, tmyle yanltcdr. Sade'n arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki arasndaki taban tabana ztlk, bir tamamlayclk ya da bir karlkl cevap iermez -nerede bir sadist varsa orada, ona cevap verebilecek bir mazoist de bulunabilir tezi yanltr. nk sadizmin ve mazoizmin arzu rejimleri, onlar birbirlerine cevap vermekten alkoyar. Sade'n eseri arlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesneletirilerek yazlmasna ynelir. Betimsellik ve "soukluk", onca ac yaantsnn gbeinde o kadar belirgindir ki, bu tuhaflktan dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak yarglamaktan geri kalmadlar. Sacher Masoch'un eserinde arlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise "szleme", "akit", "program" tipinde bir metne kayar. Szleme ve tembih, ama ayn zamanda bedene gsterilmesi gereken incelikli zen hakim durumdadr: "Sevgili metresim, nce eline ince bir ine iplik alarak ... boydan boya ... dikeceksin... ama yarn bir tp snavm var, bu yzden kesinlikle iz brakmamalsn... vs." Mazoizmde mesele pasiflik ya da fantezi deildir. Pasiflik grecelileerek partnerler arasndaki aktif bir ilikiyi de iermeye ynelecektir -mazoistin imdadna koan sadist deildir- aktiflii sre iinde belirlenecei iin, aktif-pasif kartl artk varsaylamaz hale gelir. Bylece en nemli "mazoist" metinlerden biri, Leopold von Sacher Masoch'un kars Wilhelmina von Sacher Masoch'un otobiyografisi doabilmitir. Ondokuzuncu yzyln dsal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi, kocasn elinde tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf zevklerine cevap vermek zorunda kalan bir orta halli kadnn diliyle balar, "bedenin kudretlerinin kefi" dedii bir yaant sreciyle devam eder, feminist karakterli bir formlle sona erer: "Yaamda bir kadn olarak nelere muktedir olduumu artk anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak deeri denenmi olmasnn iindedir... Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bakmszl, onlar snfsal ve coraf bir kartografiye yerletirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri "gereki karakterdedirler. Sade ise, iine sahne betimlemeleri yerletirdii dev tiyatro-roman ve siyasal pedagoji rntlerine kayar. Son olarak, sadomazoizm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan bakasna cevap vermez. Kt porno rnleri hep bir fanteziler dnyas halinde alrken (sahne ncesi ve doruk olduu varsaylan noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler oluturmakla yarglanabilir. zellikle Masoch'da bir tr deney dili hakimdir -ikenceden ok kefi ve bedenin kudretleri, afektlerinin gc ynnde hareketlenir. Virgl 7 , Nisan 1998 , s. 48-49 Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (1) Ulus Baker Meyerhold'un bir temasn hatrlayalm: "ehov'un nl cmlesi iyi bilinir: eer ilk perdede duvara asl bir tfek varsa, oyunun bitmesinden nce patlamas gerekir. Bunu yle alntlamak isterdim: eer ilk perdede duvara bir tfek aslysa, son perdenin kapanndan nce bir mitralyzn..." Bu ayn zamanda Sovyet Devrim sinemasnn (Pudovkin, Kuleov, Dovjenko, Eisenstein ve Vertov) temel varsaymdr... Tabii ki belli bir "mizansen" perspektifini --ki bu szgelimi Vertov'un reddettii bir eydi-- varsaymaya dayal byle bir tutum kendiliinden bir "prizm", saflatrmaclk gibi grnmyor. Bunu, benzeri bir kavray Brecht'te de grdmz zaman anlyoruz. Sorun her trden "realist" mizanseni, hem tiyatroda, hem de sinemada en azndan yz yldr ziyaret etmi grnyor: Brecht'i takip ederek buna malzemenin "pratiklii" diyebiliriz. Bu "pratiklik" dekorun herhangi bir unsurunun gerek bir nesneyi taklit etmeyip ilevini de yklenmes diye anlayabiliriz -- szgelimi bir ampln yanmas gibi... Ama bu tam anlamyla bir realizm problemi olarak da belirir. Belli bir "pratik" figrn her grn ayn zamanda bir dizi kurkuyu seyircinin kafasnda harekete geirmekten geri kalmayacaktr. te bu yzden realist tiyatrodaki mizansen anlaylar belli bir noktadan itibaren dekoru ksmiletirmeye, blp paralamaya, yalnzca baz izgileri vermeye baladlar. Meyerhold kendi gzergah zerinde bunu formalize etmekle kalmad, anlald kadaryla terfi de ettirdi: tfekten mitralyze... Brecht'in "dekorun blkprkln" kavray biimi nemli. Eer realizm belli bir illzyonun reddedilmesiyse muhakkak ki zellikle dekorda, ama yalnz orada deil, oyunun (ya da filmin) btnnde belli bir soyutlamay devreye sokmak zorundadr. "Gerisi seyirciye kalacaktr...": "Sahnede bulunan her ey oyuna katkda bulunmaldr; ie yaramayann orada hibir ii yok... Bir kk burjuva evini karakterize etmek iin mesela kafeste kanaryalar, ya da biblolar yerletiriyorlar. Bu karakteristik unsurlar sahnelerine habire yp duruyorlar. Ama bunlarn orada yalnzca duruyor olmalar bize hibir ey anlatmyor..." (Brecht, Tiyatro stne Yazlar) Sinemada ise bu problemin katlanarak byd sylenebilir: ncelikle dekorun dorudan doa da olabilecei dnldnde mizansen tam anlamyla kadraja ve plan-sekansn kuruluuna devrediliyor demektir. Tiyatronun dilinde yaygn olarak kullanlan bir terimi ele alarak ona teorik bir anlam kazandrmak istersek "figran"dan bahsedebiliriz: figran diye belli bir mizansende bulunmas gereken "fonksiyonel" unsurlar anlamalyz. Bunlar dekorun unsurlar olabildii gibi sokaktaki kalabalklar, "herhangi mekanlarn herhangi insanlar" da olabilirler. Yukarda tarttmz temalar nda figran teorik olarak iki konumda ele alnabilir: kimi figranlar kurmacay harekete geirirler, ona kaynaklk ederler (buna aktif figranlar diyebiliriz); kimileriyse kurmacann ya da anlatnn kendileri sayesinde balad unsurlardr (pasif figranlar). Burada bir zamanlar Aristo'nun yapt nemli bir hatrlatmaya gnderiyoruz: aktif/pasif ayrmnda bir tzsel unsur olan G, ya da Kudret "ayn zamanda maruz kalabilme kuvvetidir --bir deiime urayabilme kapasitesi olarak..." Sinema kendi temalar ve doas itibariyle ncelikle insan figranlar deerli klm grnyor. Dekor bylece dorudan bir pasif statye itiliyor: Lang'n Metropolis filmi, aktr-figranlarn eline kendini sunan bir rezervuar halinde ileyen ynsal, eksantrik ve ekspresyonizme has izgilerle ve geometrilerle dzenlenmi bir dekora sahiptir. Lang kendi yntemini zetle yle aklyor: nce "kiiliklerin" bir tipolojisini yapmak gerekir. Bu tipoloji kukusuz perdede hemen grnmeyecek isel, psikolojik, hatta karakterolojik zelliklerine dayandrlamaz. Olsa olsa onlarn dekor dediimiz hammaddeyle ilikileri, aksiyon-reaksiyonlar erevesinde belirlenebilir. Byle bir tipolojiyi fantastik bir iliki tarzndan belgesel bir iliki tarzna gei diye anlayabilirsiniz. Fantastik bir ilikide kii dekorun yabancs, bir eklentisi gibidir (zellikle ekspresyonizmde olduu gibi). Belgesel iliki iindeyse dekorla iie geer, kiiyle dekor iie erirler. Figran artk dekorun oluturduu mekanda bir gezgin, bir yabanc, bir tank haline gelebilir. Bu izgiyi devam ettirirsek klasik Hollywood sinemasnn en temel karakterini elde edebiliriz: bu sinemada kiiyle dekor arasndaki iliki ya da alveri, kiinin aslnda yalnzca bir imaj, bir grnt, yani bir figran olduu diincesinin bastrlmasna dayanyor. Bu bastrma ya da saklama, bir taraftan dekoru kaydetmesi insan ve eylemlerini kaydetmesinden hi farkl olmayan kamerann kendini hissettirmemesini gerektiriyor nce. Ama daha da derin bir noktada, kiinin ve eylemlerinin gereklii ile dekorun gereklii yekdierinden, yani aslnda hiten tretiliyor --bu karlkl bir gereklik garantisi: kii gerektir nk bir dekorda oturuyor; dekor gerektir nk iinde bir kii yaamakta... Bu tipten bir sinemada figranlardan birinin (dekor ya da kii) izole edilerek, kadrajlanarak ekilip alnmas bir retorik unsur olarak belirmek zorunda. Griffith'den balayarak sinemaya yerleen close-up, hareketin askya alnmas gibi unsurlar... Bu retorik temalar klasik sinemada arlkla tasviri (deskriptif) bir zellie sahipler --zellikle byk "travelling" sahneleri ve panoramikler... nk realist burjuva sinemas kurmaca hikakeyi yeniden ileriye frlatacak bir "gerilemeye", l an deerlendirmeye mecbur kalyor. Dolaysyla byk ve ou zaman nl panoramalar (Griffith'in muazzam Babil panoramas) kayt cihazn, yani kameray n plana karmak zorunda --nk nesnelerin "gereklik" hissi uyandrabilmeleri iin en byk rol ona dyor. Bir taraftan eyler ekrana girip kabiliyorlar ve varlklar teyit edilmi oluyor, dier taraftan "temsil" bak as deitii zaman ortadan kaybolmad iin anlat srekliliini koruyabiliyor. Burjuva realist sinemasna kart olarak, zellikle Jean-Luc Godard'n uygulayp genilettii Brechtvari realizm de dekorlar oluturmaktan geri kalmaz. Ancak dekorun gereklii yanlsamasn yeniden retmeksizin, kurgunun sahnelenmi bir kurgu olduunu bilhassa vurgulayarak: bylece Tout va bien'de igal edilen fabrikann ofisleri uzun bir travelling boyunca kesitler halinde taranyorlar... Tasvirin figranlar ele veri tarzlar arasnda en karakteristik olan, burjuva sinemasnn dkn olduu bir baka tanmlayc retorik unsurdur: zellikle Amerikan sinemasnn belirgin bir vurguyla zerinde durmay adet haline getirdii geni tz ekimi planlar --yani hayvansal-fiziksel tasvire verilen arlk (prosopografi diyebilirsiniz). Cinma-Vrit dneminde Godard ve arkadalar bunun yerine kiiyi olduka tarafsz ve ntr bir dekorun nne yerletirip kendisini ifade etmesini ya da sorulara cevap vermesini bekliyorlar --bylece fiziki-hayvani tasvirin tesine geilerek kiinin ahlaki pozisyonu esas tema haline gelebiliyor (ethografi). Dolaysyla figrann iki tasvirin bilekesinde yer aldn syleyebiliriz: ilk anda figran "temsil" araclyla tanmlanr --kadrajla yakalandnda aklk kazanacak bir ekli-emaili, bir grnm, bir konumu ya da yeri vardr. kinci anda ise kurmacayla. hikaye tarafndan tanmlanr: bylece bir nesne haline gelir, figranlar ve eylemin akn garantileyecek bir fiile dnr. Bylece figrann "maddesellii" gzlerden saklanm olur -- figran yalnzca ekliyle. biimiyle tanmlanan hareketsiz ve yourulabilir maddedir. Navigator Kruvazr filminde Buster Keaton figrann bu yorulabilirliini, yani "maddiliini" alabildiine kullanyordu: Keaton (Rollo Treadway) ve gen bir kz geminin gvertesinde uyurken aniden boanan bir korkun bir sanaa yakalanrlar; ieriye kaarak bir masaya otururlar. Gen adam cebinden biroyun kad destesi karr --kzla oyun mu oynamak istiyor, yoksa bir gsteri mi yapacak, niyeti nedir, bunu asla renemeyeceiz... nk bir close-up ile araya yamurun slatt ve birbirlerine yapm katlarn grnts araya girer. Yine de Keaton kesip kartrmay srdrmektedir --ta ki kartlar belli bir andan itibaren ekilsiz bir yn, tiksindirici bir hamur haline gelene dek... Ve Keaton, daha geni bir planda kararllkla katlar "kartrmay", apak bir el becerisiyle (!) srdrmeye almaktadr... Sonuta vazgeer ve uykusunu srdrmeyi tercih eder, nk gen kz omuzuna yaslanp uyuklamaya balamtr bile... Sahne pek basit bir gag olmakla birlikte psikanalistlerin itahlarn alabildiince kabartacaktr: ellene ellene bir amur ve pislik tomarna dnien kat tomar, bir figrandan beklenecek btn "pratik" varoluunu, buna bal olan her trl ilevselliini yitirir. Diyebiliriz ki "ksmi" bir nesne olma nitelii de silinip gitmitir. Bu bir "ykmadr". "tahrip etmedir" --"deitirme" deil; nk deitirme ya da dntrme pratike edilir maddeyi baka bir pratike edilir madde tipine dntryorsanz vardr. Daha karmak bir gag Jerry Lewis'in adn imdi hatrlayamadm bir filminden getirebiliriz: evin ua olan Lewis salon minesinin zerine trmanarak hanmnn bir portresini silmeye abalamaktadr. Elindeki bez bir anda kadnn dudaklarnda krmz bir ruj izi brakverir. Komik etki burada dorudan deildir ve bizi belli bir ekilde usavurmaya arr: portrenin kendisindeki "krmzlk" anlalan yeterli, yani "iyi" deildie; dolaysyla "gerek" bir dudak boyasyla tamir edilmesi gerekmektedir; yleyse tabloya eklenen dudak boyas tabloda eksik olan bir eyi, "yeterli erotizmi" tamamlamak iindir. Kadnn alay edilesi koketlii "gerek" olduunu varsaymaya itildiimiz dudak boyasnn figran roln yitirdii olduka karmak bir gzergahta davurulur. Dudak boyas figran niteliini yitirirken ayn zamanda resimsel temsilin (portrenin) maddi destei, dayana olarak yeni bir ilev kazanr. Evet kartlar amura dnp kayboluyorlar; dudak boyas portrenin "krmzlna" dnyor -- ama unutmayalm ki hala grlebiliyorlar; dolaysyla figran olmay srdryorlar. Yitip giden esas ey figran ile "figre" ettii olay ya da "temsil" arasndaki ilikinin ta kendisi. Bu ayn zamanda nesnenin artk "pratike edilebilir", dolaysyla kurmaca hikayeyi yeniden harekete geirebilir olmay da brakmasdr. Nitekim, rnek olarak verdiim gaglardan ilki eski kadraja bir yeniden dnle, ikincisiyse ekran karartarak sonlanyor. ok zel bir figran tipi burlesque komedilerin en ekici, neredeyse vazgeilmez unsurlarndan biri haline gelmiti: "projektil" objeler olarak suratlarda paralanan pastalar... Belki bugn eskinin sinema seyircileri hakknda "bunlara da m glyorlard" dedirtecek bu imajlar belki de Lumire'lerin de ekmekten holand zel bir gag-imaj tipinden kaynaklanyorlar --fkran su, kar ve boran olduu kadar kutylerinin dald ve ekran hareketli bir dokuya dntren yastk kavgalar... Pasta meselesinde, her durumda sanldndan daha derin birtakm temalar sakl olmal ve bu hususta psikanalistlerin itah daha da kabarabilir. nk her eyden nce seyirci bu pastalarn yemek iin olmadklarn iyi biliyor ve pastalar suratlarna yiyip kahkahalarla glen kiilerin biraz "sapkn" bir grnmleri var (genellikle Blake Edwards komedilerinde olduu gibi). Bu sapknlk psikanalizin dilinde bebein anal safhasna, yani kakasyla oynamaktan ald hazza ilikin tutuluyor. Keaton'un da katlarla oynarken "kakasyla oynadn" sylemek ok byk bir abart olmaz herhalde. stelik Lewis'in filminde anlald kadaryla (dudaklarn krmzs) oral safha da devreye sokuluyor. Keaton rneinde gag zorunlu bir "sreenlik" ve "srar" da iermek zorunda; bunun nedeni yalnzca kat topunun "kakann" yerini almasnn yeterli olmamas --adam stelik bu urasndan bir de haz almal... Burlesque sinemann esaslarndan birini oluturan gaglarn temel bir zelliinin "sre" olduunu hatrlamak gerekiyor. Keyfin ve hazzn kaynanda yatan bu "sre" ve "tekrar" unsurlar yine de farkl tezahrlerde karmza kyorlar. Birinciler zaman gererek, ekip uzatarak belli bir gerilim ve heyecan dayatan --kahramann vcudunun katastrofik bir mekanda veya ortamda "tehlikede" olduu ve uzun sre yle tutulduu gaglar. Bunu zellikle Harold Lloyd ve Buster Keaton filmlerinde bolca bulabilirsiniz. kinci tipten gaglar ise bir "zm anna" dayanyorlar --bir tr dearj... Keaton'un filminde sanki filmin kahraman yanndaki kzn bo bir anndan faydalanarak (gremez, nk uyuyor) "sapkn" anal hazzn elindeki kat tomarndan alyordu. Tabii ki "kakann yerine kat tomarnn getiini" syleyemeyiz: nk kat tomar orada kaka olarak veya onun bir "sembol" olarak deil bizzat kendisi olarak durur; Freud'un bu konuda syleyecekleri de aslnda ayn kapya kyordu: her eyden nce ocuk kakasyla byklerden kaynaklanan infial nedeniyle oynayamayacak, giderek yerine baka eyleri --kum, amur, toprak vesaire-- koyacaktr. Demek ki maddenin biimle pek de soyut olmayan bir kavgas var. Madde Aristocu zmlemede biimin denetledii, ierdii, ekilsiz bir potansiyeldir; "ey ne ile yaplmsa, ite odur" --biimsiz odun masa iin, akkan ikolata pasta iin, vesaire... Gilles Deleuze de Francis Bacon resimlerinde etin iskelete, yani biime bir isyann, ondan kopup dalmasn, damlamasn gryor. "Suyun" ya da "atein" kadraj tutmadn sylediimizde "tutmayann" aslnda klasik kadrajlama, ereveleme usulleri olduunu sylyorduk galiba. Yoksa sinema taa balarndan itibaren akkanlarn dinamizmine, karlanmalara, amorf maddenin hareketlerine ok duyarl oldu (sylediimiz gibi daha Lumire filmlerinde bile)... Deneysel sinema anlald kadaryla gaz, hatta moleklleri dzeyine kadar ilerleyerek filme ekmeye abalyordu. yle ki baz sinematografik anlaylar formlar ilemeyi bir tarafa brakarak "maddeyi" n plana karmay tercih ediyorlar: Tarkovsky ve Kurosawa'da su ve yamur, Antonioni'de usuz bucaksz l, Pasolini'de yknt... imdiye kadar tarttklarmz zetlersek, "figran" ne bir roldr, ne de bir aksiyon; figran her ey olabilir, hatta son tahlilde amorf madde bile. Sjrstrm'n Rzgr filminde (sessiz sinema dnemine ait) rzgr, uultusuyla filmin kahramanlarn ve manzaralarn srekli olarak ziyaret eder ve srekli deien gleriyle belirir. Ona elbette "baaktr" filan demeyeceiz bu yzden --ama maddi bir figranln en ilerletilmi dzeyinde yer ald da aktr. Figran "figre ettii" (temsil ettii deil) ikinci bir imaja balanr --bazan onunla iie eriyerek yok olur ve anlatnn srekliliinde sert bir kesinti, kopma yaratr; bazan da figran ve figre ettii ey arasnda beliren tayin edilmemi, karar verilemez alanda, aklkta ya da uurumda varolua gelir. 18 Ekim 2001 Sinemann Hikayeleri - Figran zerine (2) Ulus Baker Ve eer Pasolini'nin Decameron'undaki gibi filmin kahramanlarndan biri bir lam ukuruna derek oradan tmyle bokla kaplanm halde kyorsa, etki "saknan" bir glmeyle kark bir tiksinti olur --ancak komiin ve tiksintinin bu birleiminin bir amac var gibidir: dknn bir zamanlar Freud tarafndan da onaylanm sembolik "edeerleri" vardr = para, mcevher ve ceset... Byle bir imaj sonuta bunlarn hepsinin "ayn ey" anlamna geldiklerini vurgulamak iin kullanlr. Ancak Widerberg'in Joe Hill filminde bu sembolik edeerlik sisteminin de tesine geilir: mahkm elindeki bok kovasn gardiyanlarn yzne doru boaltr --tabii ki gardiyanlarn yerinde kamera, yani ekran, yani seyirciler vardr. Decameron ile Salo'dan Widerberg'e, klasik sinemann da en az Freudu "sansr" ilevi kadar byk bir kesinlikle sansrlemekten geri kalmad bir srama gereklemi olmaldr. En azndan ok iyi bir Freud okuru olduunu bildiimiz Pasolini asndan durum aktr: Freud'un anal safhann "doru zm" olarak ileri srd "kakasn tutma", yani "kaka zerinde hakimiyet", bir grup hazzn "sapknlatrlmas" suretiyle hi deilse sinematografik olarak gerekletirilmi haldedir. Joe Hill'de ise bokun grlebilir olmas kurmaca hikayenin gidiatnn ve "gerekliinin" garantisidir. Widerberg bize demektedir ki, madem grlebiliyor, sizden hibir gerei saklamyorum ite... Widerberg'in sahnesini ele alarak geniletelim: sanki seyircinin suratna bok frlatlyor --ama akas suratna bok frlatlmadn (salt grsel-iitsel bir ortam dzleminde de olsa) seyirci biliyor. Realite bokun gardiyanlarn suratna frlatlm olduu biiminde alglanyor hl. Byle bir varsaym ilk bakta psikanalizci film kritiklerinin kolayca kabul edip geecekleri bir formle dayanyor: seyircinin bokun kendi suratna frlatlmad konusundaki --filmin hikayesinin ve anlatsnn bir gerei ve etkisi olarak-- tam bilincine. Bu bilinlenme sayesinde dnebiliyoruz ki frlatlan bok "hedefine", mahkm her an taciz eden gardiyanlarn suratna svanmtr... Sinema dnr Baudry'nin Widerberg'in filmine getirdii yorum bu... Baudry "pis imajlar" an bir mjde gibi alyor --klasik burjuva sinemasnn "gzel", "temiz", "peri masal gibi" gibi imajlarnn kirletilmesi olarak neo-realizm: yoksulluun, savan ve fakirliin getirdii ykmn, felaketin ardnda brakt izlerin dnyas ancak "pis imajlarla" ileyebilirdi. Gerekten de Yirminci Yzyl fotoraf ve sinema sanatlar (bunu sonradan PopArt'n dier dallar, mesela "kokumuluk" resmi devralacaktr) belli bir andan itibaren "kirin estetiini" yaratmay baarabilmilerdi. Anlyoruz ki belli bir andan itibaren realite pislikten baka bir ey deildir --kan (Peckinpah), hastalk (Lars von Trier), yoksulluk ve aresizliktir (Rossellini)... Ancak Widerberg'in ve Baudry'nin ona ilikin yorumunun tesine de geebilir ve unu sorabiliriz: bokun kendi suratna deil "znel kamerayla" ekilmi bir sahnede gardiyanlarn suratna svand konusunda seyircide uyanan bilin acaba o kadar masum mudur? Seyirci kendi masumiyetini skp almak konusundaki doal eilimini (bunu ben yapmadm, yalnzca ahit oluyorum) aslnda bir "bastrma" eklinde yayor olmasn? Akas Widerberg'in hayal meyal hatrladm filmi (ki olduka ktyd) bu karmak ilikiler dzlemine pek srayamyor. Ancak seyirci olmak "seyirci kalmak" ile sembolik de olsa bir edeerlik ilikisi iindedir. Yani o dk ynn suratna yiyen seyirci de olabilirdi... Ege'nin son mail'inde gnderdii Arnheim alnts henz bu dzlemi kapsayabilecei dneme gelinmedii sralarda yazlmt (bu arada saolasn Ege). Baudry'nin forml de bu "boktan" boyut hakknda pek bir ey anlatmyor: bize diyor ki, hakikat ite orada, boku bile saklamyoruz sizden -- ite orada, ekrana yapm... Peki ama bir film seyircisini gardiyanlarn mahkmlara ektirdii eziyetleri yalnzca ekranda seyredip, bu duruma yalnzca ekranda katlanyor olmakla sulayamaz myd? Gardiyan=Seyirci edeerlii yalnzca film retoriinin bir paras olarak deil, "siz de en az o gardiyanlar kadar boktansnz"n terennm olamaz myd? Mesele, ilk derste "maruz kalmakta olduumuz imaj tiplerinden" bahsettiimde deindiim ve meselemiz olan sinematografik-videografik imajlar asndan yerinin ne olduunu henz benim de pek belirlemeyi baaramadm "projektil imajlarla" ilgili grnyor... Bunlar en basitinden ya sizin de birlikte hareket ettiiniz, ya da aniden, geri plandan n plana, size doru frlayan ve sonuta ekran kaplayan imajlar... Amerikan klasik sinemas (mesela Cecil De Mille), Fransz erken dnem sinemas (Abel Gance'n Napolon'unda bir top mermisine --szde-- bindirilmi kamera) bu tr imajlar bolca kullanyordu... Gnmzde Gore, Punk, Grunch filmler, ama esas olarak Video ileri bu tr unsurlar bolca kullanabilecek teknolojik rahatla eritiler... Bu imajlar bir yokolula, bir patlayp snle, bir infilakla sona erdiklerinden, burlesque gaglardan pek farkl olmayan bir ekilde kurmaca hikayeyi aniden durdururlar --bir biti sz konusudur ve hikaye baka bir yerden veya noktadan yeniden balatlmazsa lm kadar kesin bir sonu mhrlemi olurlar... (devam edecek) 19 Ekim 2001 Kullanl Bir Felsefe: Spinozaclk Ulus Baker Bir Hayat Spinoza, ada yorumcularndan Antonio Negri'nin yazd gibi ann bir "anomali"sidir. stelik, 17. yzyl Hollanda's gibi bir baka anomalinin iinde yaamaktadr -- din savalaryla ve despotik- merkantilist rejimlerin iktidarlar altnda sarslan Avrupa'nn "en zgr", dolaysyla en hogrl diyar... Spinoza, nc kez de anomalidir --o dnemin Amsterdam'nda, bir ka kuaklk bir gemie sahip, muhtemelen ya spanyol ya da Portekiz gmeni bir Yahudi ailesine domutur. ok deil 23 yanda, dinsel ve ticari eitim ald sinagog mektebinden, dahas cemaatten ve hayattan ihra edilir. Bandan geen bir aforozdur --ve korkuntur, nk hi bir Yahudi genci, "doal bir tccar" olarak, onunla herhangi bir ticari ilikiye giremeyecek, sokakta ona drt metreden fazla yaklamayacak, yazd hibir eyi okumaya kalkmayacaktr. Artk yalnzdr --Avrupa'nn en "zgr" ve "hogrl" lkesi Hollanda'nn sunduu burjuva anslarn tadabilen gruplardan Kolejlilere (Collegiantes) yaklar nce; ardndan da Descartes felsefesinden etkilenen baz entellektel evrelere... Amsterdam', zellikle bir Yahudi fanatik tarafndan urad hanerli saldrnn ardndan terketmitir --sylendii kadaryla, "hogrszln ne mene bir ey olduunu" hep hatrda tutabilmek iin, hanerle yrtlm mantosunu da yannda tayarak. Tek geim kayna rencilik yllarnda eitimini ald "mercek yontuculuudur". Seyyardr ve pansiyon benzeri yerlerde yaamaktadr. Bir dnem kendisini korumas altna alan Van der Ende adl bir Protestan esnaf ve dnrn kz Margerita'ya tutulmu olduu syleniyor. Bu konular olduka karktr ama Spinoza yine kiiliine uygun bir anekdot vermektedir bize: Evlenmek zere kzn babas ondan Hristiyanl semesini talep etmi, o ise reddetmitir... Olayn "gerek" olmas pek muhtemel deildir, ama Spinoza'nn z yaamyksnn temel bir zelliini davurmaktadr: Bamszlk ve zihinsel zerklik... Asosyal biri asla olmad iin, yava yava, kendi dncelerini yayabildii bir dostlar ortam oluur evresinde --her meslekten, tiynetten, dinden ve dilden insanlar; hekimler, esnaflar, zanaatkarlar, dnrler, matematikiler, tccarlar... Dnceleri yava yava gelimeye ve yetkinlemeye balamtr --Descartes felsefesini tartt Ksa alma's ile lkeler'i... Ardndan, Ethica'sn yazmak zere yarm brakaca De Emendatione Intellectus (Zihnin Tamirat stne) adl kitab... Bu kitaplar "kamuya ak" klnmazlar --bilindii gibi, sahte adla yaynlanm Tractatus Theologicus Politicus'undan (Tanrbilimsel ve Siyasal Otorite stne alma) baka hi bir kitab salnda yaynlanmad. almalar, yine de "dostlarnn maldr." Yava yava n kazanmaya balar. Dnceleri Avrupa lekli yaylmakta ve lanetlenmektedir. O sralar Prusya Elektr'nn niversitesinde, zel hoca olarak ve iyi bir para karlnda ders verme zere bir davet alr: Bir Spinoza anekdotu daha --elektrn danman Fabritius, "deerli bay Spinoza"nn "kamusal olarak kurulmu dzene ve resmi kamusal dine aykr den retilere" rabet etmeyeceinden "emindir". Spinoza ise nazik cevabnda teklifi reddederken anlalan bundan hi de "emin" deildir: "Majestelerinin 'kamusal olarak kurulu' retilerinin "snrlarnn" nereye kadar dnmesine izin vereceinden, "kamusal olarak ders vermesinin" kendisini adad dnme ve felsefe abasndan ne lde feragat etmesini gerektireceinden asla "emin" deildir. kincisi, anlalan Elektr hazretleri Spinoza'nn dncelerinin "gelecekte ne olacan" daha imdiden "bilmektedirler". Bu yzden kalkp gelmesine gerek yoktur. Son olarak, "grlerini ve retilerini yayma ans" kendine tannd iin verdii dersler karlnda para almas hi de yakk almaz. rencilerinden para almamas gerekir bir retmenin, aksine onlara para vermelidir... Ve Spinoza'nn cebi her zaman delik olmutur... Yalnzca dostlaryla paylat yalnzln srdrr... Ana kitab Ethica'sn bitirir... Bir ara casuslukla sulanr. Leibniz tarafndan ziyaret edilir ve ona Ethica'snn bir nshasn verir. leride Leibniz Spinoza'y ziyareti konusunda sorgulandnda "onun neler yaptn denetlemek amacyla" byle bir ziyaret yaptn syleyecektir. Koruyucular De Witt kardeler, isyanc bir gruh tarafndan sokakta paraland zaman ilk ve son kez "soukkanlln kaybederek" sokaklara frlayp barp kfretmeye balar. Evine dnmeye, pansiyon sahibi tarafndan zorlukla ikna edilir... 1774 ylnda aniden veremden ya da muhtemel bir akcier hastalndan (cam yontma zanaatnn bir miras) ldnde geriye belirsiz miktarda yaynlanmam yaz, kitap ve mektup brakmtr. Dostlar bunlarn bir ksmn azar azar yaynlayarak onun "kt nne" katkda bulunurlar --Leibniz Spinozacl yok etmek iin elinden geleni yaparken, Locke, Hume gibi dnrler de dahil olmak zere hemen herkes onu lanetlemekte az birlii iindedirler. Bayle Felsefe Szl'ndeki Spinoza makalesinde son ve kesin darbeyi vurur: Spinoza, bir asr boyunca artk "zerinde dnlmemesi", "hatrlanmamas" gereken bir dnrdr. 18. yzyln sonlarnda Alman Romantikleri Spinoza'y yeniden "kefederler": Lessing, zellikle de Goethe... Spinoza evrensel bir uyumun dnyasdr artk --Sturm und Drang'n cehennemi gidiatndan ve tinsel arlklarndan bunalan Romantiklerimiz, belli bir yanl anlama dozuyla, hayranlk duyduklar Spinoza'y yceltirler --akl ile duygular dnyas arasndaki uzlamann doruk noktas, hi deilse anahtar olarak Spinozaclk... Alman Romantiklerinin ada Hegel ise, onlardan farkl olarak, iyice ikiyzldr. Spinoza'y kabul etmi grnr ve her frsatta "ver": Spinozac olmadan filozof olunamaz... Spinoza erdemin simgesi deil, ta kendisidir... Buna karn, Jena dneminden balayarak Spinoza'y ciddi bir takibat altnda tutar --ne yapp edip bu tuhaf lde etkili ve sistemli dnceyi altetmek, artk onunla ii bitirmek zorundadr. Mantk Bilimi'nin "l" balkl blmnde btn kprleri attna nihayet kanaat getirir: Bu adamn "olumluluu" o kadar lszdr ki, hi bir eyin "yadsnmasna" olanak bile tanmamaktadr. Bu adam her yeri o kadar Tanryla doldurmaktadr ki, insann zgrl gibisinden bir dnceyi ta batan yasaklamaktadr. Nihayet, Spinozac olmadan filozof filan olunamaz ama, Spinoza'yla kalrsak "modern" olamayz... Spinoza gnmz dnce dnyasnn iine bir kez daha domaktadr: nce, Merleau-Ponty'nin deyimiyle "ufak aklclk" gelenei hatrlar onu*. Sonra Nietzsche, dncelerinin btn nemli noktalarnda aslnda bunca yldr Spinozac olmu olduunu itiraf eder. Ardndan, Althusser (ve ardl Macherey) Marx iin (daha dorusu Marksizmi 'Hegelci diyalektikten arndrmak' iin) nl "dolamasn" Spinoza gzergahndan geirir. Toni Negri gibi bir "talyan Marksisti" Spinoza'y yalnzca bir "dolama arac" olarak deil, "vahetin bir ars", devrimci iddetin doruu olarak onaylar. Son olarak Deleuze, Spinoza'nn "tm filozoflarn hkmdar" olduunu yazar --hayat ve eseri felsefeler arasnda bir felsefe deil, felsefe ad verilen eyin ta kendisidir... Felsefe ve Anekdot Hayatn anlatrken Spinoza'nn anekdotlarndan bahsedip durduk. Bir filozof iin "yaamyks" pek bir ey vermeyecektir. Bir yazar ya da sanaty kavramak iin gerekli boyutlardan biri olabilen yaamyks, genel olarak filozoflar hakknda pek bir ey anlatmaz bize. Filozoflar iin, bize braktklar anekdotlar nemlidir. Szgelimi Platon, Syracusa tiran tarafndan defedilir; Herakleitos daa ekiyerek tapnakta ocuklarla oyuna dalar; Empedokles kendini Etna yanardana atar... imdi bir Spinoza anekdotu daha... Spinoza'nn "zel" dostlar evresinden, biyografisinin yazar dnr Tschirnhaus anlatyor: Spinoza'y bir gn rmcek alarna sinekler atp, nasl hayatlar iin lmne mcadele ettiklerini seyrederek ocuk gibi kahkahalarla glerken yakaladm... Bu anekdot, Spinoza adl, 17. yzyln "dnek Yahudi", "lanetli" filozofunun portresinin ana izgilerini gzlerimiz nnde kurmaktadr: Hayat, her eyin varln srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca harcanan bir abann (conatus adn verir bu abaya) sregidiidir... Yani sonsuzca bir ak... Tschirnhaus'un bahsettii ocukluu bu dnrn inanlmaz gteki dncesinin temel unsuru haline getiren ite bu zellii, yani doada mutlak bir masumiyeti varsaymasyd. Bize belki bir "zalimlik" belirtisi olarak grnebilecek bu anekdot, Ethica yazarnn asrlar ncesinden bize gnderdii bir mesajdr aslnda: Yaam hi bir surette "iyilik" ve "ktlk" terimleriyle sorgulanamaz. Hayat srer... Yaamn z, amaszca ve belirsizce sregitmesidir. Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir kavga, zorunlu ve cebri bir aktr. Bu ak zerinde Tanrlar bile birbirlerini yemektedirler (Almanlarn Tanrs Osmanllarn Tanrsn "yiyecektir")... Ve biz, sapna kadar "doann iindeki" varlklar olarak, bu cehennemi aka mahkm grnyoruz... Din savalarndan yrtabilirsek, belki de iktidarn yeniden kuracak bir despotun egemenlii altna deceiz. Durum, Spinoza'nn "felsefi kavramlarnn" ileyii asndan da pek i ac grnmemektedir imdilik: Biz fikirlerimize bile sahip deiliz... Aksine fikirlerimiz hep bamza gelen eylerdir. Bu durumu Spinoza Etiinin ikinci kitabnn hemen balarnda teyit eder: Fikirler bir taraftan "nesnel bir gereklie" sahiptirler --yani "bir eyleri temsil ederler"... Ama te yandan, her zaman herhangi bir fikre dair bir "fikir" de oluturabilecek yaratklar olduumuz iin, fikirler birer "ey"dirler ve gelip bize arpp geerler... nsanlk halinin nemli bir ksmn, fikirlerin birbirini kovalayp durmas, birbirlerini destekleyip reddetmesi yaantlar oluturmaktadr. Spinoza hi bir zaman u soruyu sormakszn herhangi bir dnce retmemitir: Peki bunlarla ne yapacaz? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk hayata dairdir; hayattr... Ama hayatta size daha da kt gibi gelecek bir hakikat daha vardr. Fikirler bizde olurlar ve birbirlerini kovalayp dururlar --elden hep kaarlar... Ama, herbiri bir "ey" de olduu iin, onlarn "yetkinliinden", Spinoza'nn deyiiyle "varolu gcnden" de bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza felsefesinin anahtardr --bunu anlarsanz her eyi anlamsnz demektir: Sonlu bir varla dair bir fikir olarak "rmcek" fikri, sonsuz bir varln fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az yetkindir, varolma ve etkileme kudreti sonsuzca daha azdr... Byle bir eyi (yani fikirlerin birbirlerinden farkl kuvvetlere sahip olduklarn) anlarsanz Spinozacsnz demektir. O zaman artk Spinoza'nn "duygulanlar" retisine geebilirsiniz. Burada Spinoza bize bir ey hatrlatacaktr: Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda bu fikirlerin herbirine tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr. Sokakta yrrken hi sevmediim Ahmet ile karlatm. Bende elbette onu temsil eden bir "Ahmet fikri" olutu. Ama yalnzca bununla kalmyor hi bir ey. Kt bir duygu, ya da izlenim, Ahmet ile karlamak beni mutsuzlatrd, zd... Sonra pek sevdiim birisiyle, Mehmet ile karlayorum... Seviniyorum... Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere sahip olmakla kalmyorlar, ayn zamanda, Spinoza'nn deyiiyle "belirledikleri" "duygulanlar" da srekli bir deiim hali yaratyor.... Bir hale daha mahkm grnyoruz: Sevin-znt-sevin-znt... ite hayat budur: Sevin ile znt duygulanlarnn, fikirler tarafndan belirlenmi olarak, devaml birbirlerini takip edii.... Bu evrensel insanlk durumunu Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalanlar terimiyle ifade ediyor... Bir "fikir" (idea) nedir? Bir "duygulan" (affectus) nedir? Evet, bir fikir iki belirlenime sahiptir: Bir taraftan bir eyi "temsil" etmektedir, te taraftan kendisi de bir "ey"dir... Bir duygulan ise, nce bir "ey"dir, sonra da, ikinci zellii, fikrin aksine o, "hibir eyi temsil etmeyen" bir dnme tarzdr. Yani u: Biz bir eyleri kendimize "temsil etmekle" yetinmeyen varlklarz. Ayn zamanda o eylerden etkileniyoruz --onlara kzyoruz, onlar seviyoruz, umutlarmz balyoruz, fkeleniyorz, onlardan nefret ediyoruz, korkuyoruz, kurtarclarmz olarak onlara sarlyoruz... nsanlk halinin bir grnm daha... Unutmayalm: Her duygulan bir fikre sahip olmay varsaymaktadr. Baka bir deyile Spinoza bize, sevmek iin sevilecek bir eyin fikrinin, ister bir imge olarak, isterse kavram olarak bizde bulunmas gerektiini anlamak istemektedir. eftali severim. Azmn suyu akar. Ama "eftali" fikrinin bende nceden bulunmas gerekir... Sokakta eski sevgilimle karlamak beni zer. Ama nce onunla bir sevgili hayat yaam olmam, ve bu hayatn bir dramla sona ermi olmas gerekir --zgnm... Spinoza o kadar "gnlk hayat" iindedir ki, onu okuyup "anlayamadm" demek insann dnme gcnn ne kadar rselendiini da vuracak kadar byk bir felakettir. Bir Hegel'i "anlayamamanz" sizin iin art bir puan olabilir. Hi deilse "olumsuzun" yceltildii, nefret edilesi ve Nietzsche'nin deyimiyle adam "tarihin tekne kaznts" haline getiren bir duygudan kendinizi -- bilmeden de olsa-- kurtarm olursunuz. Oysa Spinoza felsefesinin ileyi tarz, onun mutlaka kavranr olmasnda yatar. Byle bir felsefenin kavranamamas demek, dnememek anlamna gelir. Bunun nedeni, Spinoza'nn dnmeyi ok geni bir anlamyla ele almasdr: Varoluun sfatlarndan biri olarak dnce... Bu ne demektir? Aka sylemek gerekirse, Spinoza'da dnce ya da genel olarak fikir denilen ey, varolan eylerin bir zelliidir, onlar kavrayan varln yani Descartes'n Cogito'sunun bir ayrcal deildir. Her cismin, u kibrit kutusunun bile bir "fikri" vardr. O, yalnzca insandan farkl olarak bu fikri "bilin" alanna tamaz. Baka bir deyile, kendi hakknda bilin sahibi deildir. Oysa insan, belki de ne yazk ki diyeceiz, kendi hakknda bir "fikir" sahibidir. Bu noktaya kadar Spinoza'y herkes gibi dnr halde buluruz: nsan bilinli, akl sahibi bir varlk olarak, kibritlere ya da hayvanlara gre "stndr". Ancak ok gemeden, Spinoza'nn bak asndan, insann tam da "bilin sahibi" olduu iin belki de en dkn, en anssz varlklar arasnda yer alabileceini de anlarz. nk insan "mutsuz" olabilmesinin koullarn alabildiine abartm bir varlk trdr. "Ayrcalkl" olduunu dndmz yaam alanlar (farkndalk, alglama stnl ve asl nemlisi "dnen bir varlk olmas") hi de yle, a priori "mutluluk anslar" sunuyor deildir ona. nk gerekten de, Spinoza'nn tasvir ettii korkun bir dngnn gbeinde yaamaktadr: Fikirleri vardr ve bu fikirler zorunlu olarak baz duygu hallerini belirlerler. Bu duygu halleri ise, asla kurtulamayacak gibi grndmz bir kaderin, sevin-keder-sevin- keder ardklnn anlk davurumlarndan baka bir ey deildir. Spinoza felsefesinin muazzam zerafeti ie tam da bu noktada belirir. Evet, "dkn" ruhlarz biz. En kolayc bir umudun peine debildiimiz gibi, en sapkn, en tahakkmc tiranlk tarzlarnn bile bizi rahat ettireceine inanabilir, boyun eeriz. Boyun emek zere muazzam karmakla sahip makinalar ve sistemler yaratmzdr: Din bunlarn en yaln, dolaysyla en namuslusudur. te Spinoza'nn insan kann donduracak sorusu --Tanr ne ie yarar? Tanr m? Olaan dindar zihniyet kadar Tanrbilimsel dnce de "Tanr"y bir "kullanm deeri"ne sahip kld lde Spinoza'nn Tanr fikrini "pratik felsefe"nin temel dayana haline getirmesi sulanabilir bir giriim deildir. Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt gibi, hep ilahiyattan, tanrsallktan ve dinsel-metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar bahsederse, o kadar fazla "tanrtanmazlkla" sulanm olmas bize onun felsefesinin anahtarlarndan birini kazandracaktr. Nasl Rnesans resmi, "insanlarn yoksul dnyas"nn sunabilecei temalarla asla gerekletiremeyecei bir zgr formlar, temalar, renkler ve perspektifler oulluu dnyasn serbest klabilmek amacyla ilahi temalar yeniden ve yeniden kurgulayp durduysa, Spinoza da, pratik felsefenin tek amac olan "en stn kvanc" serbest klabilmek iin Tanr'y kullanacaktr. Ama asla "uhrevi dinlerin" insan-grnts tayan Tanr's, ya da mistisizmin vahdet tanrs olarak deil, btn okluklarn toplam ve birlii olarak sonsuz ve ebedi tanrs olarak. Artk Tanr ne dinsel ya da ahlaki sorumluluun hesap sorucu mercii olarak Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel olarak da Descartes gibi dnrlerin "felsefi" tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm" yledir: Yaradan olarak dnyann dnda olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzluun, yani sonsuzca sfatlanm tzn ifadesi olarak Tanr. Tanr varsaylan bir varlk deildir; uygulamaya konulan bir varlktr --sonsuzun varlk tarz... Tanrnn kullanmnn birinci anahtar, Ethica'nn ikinci kitabnda Spinoza "fikirlerin birbirini takip edii" zerinde konumaya baladnda elde edilir: Simmel'in modern kentli dnyasnda olduu gibi, bizde fikirler hep birbirlerini takip ederler: Birbirlerini kovalarlar, yok ederler ya da aksine glendirip desteklerler. Bu, gnlk, olaan, herkesin bildii bir "insanlk halidir". Biz srekli olarak fikirlerin bombardman altndayz. Sokakta yrrken, Ahmet ile karlatmzda ite bir "Ahmet fikri" ve ardndan gelen bir dizi arm... Biraz ilerde Mehmet ile karlatmda, ite bir "Mehmet fikri" ve onun armlar... Sabahleyin, alacakaranl geride brakarak ykselen gne, ve onun "fikri", leyin daha yakc bir gnein "fikri" ve onun akamleyin ekip gidii... Spinoza'da bir "fikir" nedir yleyse? "Herhangi bir eyi temsil eden bir dnme tarz"dr. Ve bir eyi temsil ettii lde bir fikrin nesnel gereklii' vardr. Bu kadar gndelik hayata ait bir halden Spinoza, youn bir kuramsal sramayla (formaliter) bambaka bir dnyaya, bol bol Tanr'dan, sonsuzluktan, ebediyetten bahsedecei o ar, felsefi dnyaya nasl geer? ok basit: Bir fikrin nesnel gereklii onun bir eyi temsil etmesi bakmndandr. Ama ben her zaman bir fikrin de fikrini, bir fikri de temsil eden bir fikri oluturabilirim. yleyse bir fikir de "kendinde" bir "ey"dir... Tpk bir cisim gibi... Spinoza, bir "ey" olarak fikrin gerekliine "fikrin biimsel gereklii" demektedir. Ve fikrin "biimsel gereklii"nden bahsetmeye baladmz andan itibaren iin btn grnm deiir: Spinoza, her "ey" gibi, fikirlerin de "yetkinliinden" ya da "varolma kudretinden" sz etmeye balar --sonlu bir varln fikri olarak rmcek fikrinin "biimsel gereklii" elbette sonsuz ve ezeli- ebedi bir varla dair oluturulmu Tanr fikrinden sonsuz derecede daha az bir varolma kudreti, yetkinlii ve gc vardr. Fikirler zihinde (mens) belli bir kuvvet uygulamaktan asla geri kalmazlar. Spinoza, sonra yine gndelik yaama dner: Bizde yalnzca hem kendileri farkl kuvvetler uygulayan "eyler" olan, hem de "eyleri temsil eden" fikirler yoktur. Tutkularla gerekletirilebilecek her ey akl yoluyla da gerekletirilebilir. Spinoza, Hollanda'nn bu "dnek" Yahudi dnr, felsefe dnyasna Alman Romantiklerince (Lessing, Goethe vs.) yeniden davet edildii zaman bu forml de esas deerine kavuuyordu: Sturm und Drang'n arlklarndan artk bkm olan Goethe ile Lessing, ancak onun felsefesinde "akl" ile "tutkular" ve "duygular" dnyas arasnda bir dolaym ans bulunabildiini farkettiler. Protestanl Bat felsefesine yeniden kodlamay baaran Kant ve zellikle Hegel yetiip bu ok zgn "Spinoza etkisi"nin hakkndan gelinceye kadar, Spinoza'nn forml yer yer bir iir ilham bile oluturabilmiti. Bugn, klasik felsefe terimlerinin ve metafiziin ar eletirilere tabi tutulduu ortamda Spinoza'y ikinci bir kez daha davet edebiliyorsak, sz konusu formle verilen Romantik anlamn tesine tamamz gerekiyor: Spinoza felsefesi "tutkularn" yerine "akl" vaazeden bir felsefe deildir. nsanlarn "akln buyruuna gre davranacaklar" umudunu Ethica'da formle eder etmez ardnda brakr. Yine de bizi "olabilirliklerin", "gizil glerin" alanna mahkm etmeden yapar bunu. Ne eksik ne de fazla, Spinoza felsefesi tam tamna "pratik" nitelikli bir felsefedir: Bu yzden, bir dizi formln, tanmn, kantlamann ve nermenin sralanp durduu "more geometrico", yani "geometrik dzene uygun olarak gsterilmi" sunu yntemi... Etika'nn Teknii Ethica'y okumaya girimekte baz kolaylklar sunmak zorundayz imdi. zellikle ikinci blmn banda Spinoza, tartmasnn kavranabilmesi iin ok nemli olan baz ayrmlar ortaya atmaya giriir: "Fikirlerden" (idea) bahseder. Buna bal olarak, bu fikirlerin tekabl ettikleri "bedenlerden" ya da "cisimlerden" (corpora) bahseder. Bahsettii nc bir ey de "duygulanlar"dr (affectus). nce Spinoza iin bir "fikrin" ne olduuna bakalm. lk nokta Spinoza iin "fikrin nesnel gereklii"nin ne anlama geldiini yakalamaktr. 17. yzyla kadar, unutulmamal ki bir filozof "nesnel gereklikten" bahsettii zaman bundan "bir eyi temsil eden fikrin" gerekliini anlamaktadr. Bir "gen fikri" geni temsil ettii lde "nesnel gereklie" sahiptir. Nesnel gereklik bir fikrin temsil ettii eyle olan ilikisi demektir. * Merleau-Ponty Spinoza'nn muhteem masumiyetinin hakkn verenler arasnda ilktir: Spinoza, Descartes ve Leibniz, "byk aklcln" adamlardrlar --"olumlu bir sonsuzluu" seyrederler ve ocuklar kadar byk bir mutlulukla, yeni yeni ortaya kmaya balayan "bilimler" ile "metafizik tinin" arasn, hi birisini rselemeden bulmay baarrlar (bkz. M. Merleau-Ponty, "Introduction", Les Philosophes celebres.) Spinoza ve Akn Diyalektii Ulus Baker Psikanalist Jacques Lacan Seminer'inin IV No'lu kitabnda "akn yce an ndan" bahsetmiti (le moment sublime de l 'amour). Bu yce an "akn iade edildii" andr... Sevgi her zaman karln aynyla bekleyen bir duygu olarak grnr burada... Bir karl kllk beklentisi --ve ok basitletirirsek, birini seviyorsam karlnda onun da beni sevmesi ni i sterim... Ve sevgi i ade edildiinde "dnyalar beni m olur"...
Oysa psikanali zin en il erlemi kavray bile byle bir "karlkllk" momentinde duruveriyor. Baka bir deyil e aka dair binlerce y ll k sohbetin tesine pek geemiyor: ak sevil enl e bir btnleme arzusudur diyordu Platon diyaloglar... Tek gerek sevginin tensel deil tinsel, dnyevi deil tanrsal olabileceini sylyordu Aziz Agustinos... Ve bu temalara, gndelik hayatmzdaki --ne kadar kaldysa geriye-- idealler as ndan halen tanz yeterince...
Spinoza bu karlkl lk ilkesi ni yine duygular ve tutkular stne tartmasnn merkezine alyor gibi... Ama bambaka bir biimde ve duygul ar (stelik en tehl ikeli grnen ak duygusunu bile) tanmlamaktan asla ekinmeyerek... E3: nerme. 40, Sonu 1'de ortaya ilk bata herkese pek tuhaf gelecek bir nerme atyor: "Sevdii birinin kendisi nden nefret ediyor olduunu kavrayan bir kimse nefret il e sevgi arasnda beynamaz kalr. nk bir nefretin hedefi olduunu dndke, karlnda dmanndan nefret etmeye ynlendirilmitir; ancak varsaymmz icab, onu yine de seviyordur. Dolaysyl a bu kii sevgi yle nefret arasnda gidip gelecekti r... Gstermek istediimiz de zaten buydu..."
Spinoza'nn Eti ka'sna herhangi bir noktasndan balamak mmkn --nk her nerme defal arca teki nermelere, varsayml ara ve tanmlara gnderip duruyor... Ama yukarda andmz ruhsal dalgalanmann (fluctuatio animi) yaratt bir belirsizlik var --ve bu iin ii nden kolay kolay klamaz gibi grnyor... Ancak varsayalm ki Spinoza'nn eserinin ii nde "melodramatik" bi r vaziyetin de tahlili var --ve bu tahlil bize hem akn doasnn nemli bir ynn, hem de malodramn doasn aklayabilir...
Biraz daha dikkatli okuduumuzda, Spinoza'nn daha da ilgin bir nermesiyl e kar layoruz ayn blmde: "Eer biri baka biri tarafndan sevi ldiini dnrse ve byle bir sevgi i in ona hibir neden sunmu olduuna inanmyorsa, onu zorunlu olarak sevecektir..." (E3, nerme 41) Bu gerekten tuhaf bir nermedir ve sevgi yi tanmlamadnzda bundan hibir ey anlayamazsnz. Bu nermeyi bir ncekiyle birli kte okumak gerekir nce: "Eer biri, baka birinin kendisi nden nefret ettiini dnyorsa ve ona bunun ii n herhangi bir neden sunmam olduuna inanyorsa, karlnda ondan zorunlu olarak nefret edecekti r..." (E3, nerme 40). Bu noktada gnlk yaantm zdan bir eyleri yeniden hissetmemiz --sevgi ve nefret duygularmzla yaadklarmzdan bir eyl eri belli belirsiz de olsa hatrlamamz gerekiyor: Biri nin benden nefret ettiini kavryorum; oysa ona bu nefrete neden olacak herhangi bir ey yaptma inanmyorum --ona hibir ktlk etmedim, zarar vermedim, nefretinin nedeni olacak hibir ey yapmadm ona (byle dnyorum)... Peki bu dnceden ondan "zorunlu olarak" (ne demek bu?) nefret etmeme nasl geiyoruz? lk soru bu...
Ya da, birinin beni sevdiini dnyorum, ama bunun iin ona herhangi bir neden sunmu olduuma inanmyorum... Ve karl nda onu "zorunlu olarak" seviyorum... Bu da ne demek?
Dnk derste Ersan'n hatrlatt gibi fel sefe bir "rgdr"... ve Spinoza felsefesini sonsuz bi r incelik dzeyinde rebilmi bir filozoftu... Hemen hissediyoruz ki Spinoza'nn si steminde "zgr irade" denen ve zellikl e Protestan teologlarn n plana kardklar bir fikre hibir yer olmadndan, bu nermeleri yalnzca bir "zorunluluk" fikri erevesinde kabul edebil iriz. Baka bir deyi le Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde ben de ondan nefret etmeye balyorum, biri beni seviyor, o halde ben de onu sevmeye balyorum demiyor. Btn syledii, birinin benden nefret ettiine inand mda bende zaten uyanm olan kederin nedeni ni kendimde bulamazsam benden nefret ettiini sandm kiide bulacamdr... Ayn ekilde, beni sevdiine inand m birinin bende uyandrd hazzn nedenini kendimde bulamazsam (zengin dei li m, ona bir iyili im dokunmad, gzel, yakkl filan bile dei lim, vesaire...) onda bulacam demektir bu...
Bylece yava yava Spinoza'nn daha nceden yapt ama imdi artk dinamizm kazanan Sevgi ve Nefret tanmlarn kavramaya yaklayoruz: Spinoza'ya gre btn duygular temel duyguya indirgenebi lirler ve onlarn kombinasyonlarndan ibarettirler... Varolma ve eyleme gcm (arzu), bu gcn art (sevin) ve azal (keder). Bu son derecede bedensel bir durumdur nk Spinoza duygulanlarn hem bedeni hem de ruhu i fade ettiklerine i nanyordu. Ve btn dier duygul ar bu temel duygulardan tretilebili rler: bylece sevgi "d bir nedeni n fikri eliinde yaanan sevi n", nefret ise "d bir nedeni n fikri elii nde yaanan keder" oluyor. Bu, yukardaki tuhaf nermelerin anlamn kavramamz salamaktadr: eer birinin beni sevdiine inanrsam ve kendimde bunun iin bir neden bulamyorsam, onun sevgisine inanmamn bende uyandrd sevi ncin nedenini kendimde deil baka bir yerde, yani onda bul abileceim anl amna gelir bu. Sevgi sinin nedenini kendimde bulduumda ise (gencim, gzelim, ona ok iyilikl er yaptm), karlnda onu "zoraki" sevmem, sevsem sevsem dolayl olarak severim: ya onun sevgi sini de ekleyerek kendime duyduum z-sevgiyi arttrrm (onun sevgisiyl e kendimi severim) ya da, yaklak ayn anlama gelmek zere, onu severim, ama ancak kendimi sevmeme destek olduu lde...
Bu durum nefret duygusunda daha rahat anlalr -- burada durum ok daha karmak ve belirsiz olsa da: benden nefret ediyor, bu bende keder uyandrr, ama bu kederi min nedenini kendimde bulmaya genell ikle pek yatkn deilim, yoksa hemen kendimden nefret etmeye balamam gerekir... Ama bu ok byk bir kederdir ve varlmz srdrme gdmze, yani dier temel duygu olan arzumuza terstir. Dolaysyla biz sevgiyi iade etmekten ok nefreti iade etmeye ok daha yatknzdr. Birileri bizden nefret ediyor diye kolay kolay kendimizden nefret etmeye girimeyiz...
Ve unutmayalm ki Spinoza duygular (affectii) mesel esini daha alg lar ve bedensel etkil eimler dzleminde kuatmakla ie balamtr (Etika'nn 2. kitab)... Bu --bizi ok ilgilendiriyor-- bir "imajlar" retisidir: kendi vcudumu ancak baka cisi mler tarafndan etkilendiinde anlamaya balarm. Baka bir deyil e bende beni etkileyen cisiml erin, okadm salarn ya da kpein, okuduum bir iirin ya da stan gne nn, tatl bir mel temin, ya da bir frtnann, bir kpein beni srn n bende saklanan "imaj" yoluyla. Bunl ar etkilenme fikirleridirler Spinoza'ya gre ve sebeplerin bilgisini vermezler... Is rlmsam ve baka zellikleri ni tanmyorsam, kpein imaj bende havlayp saldran, sran bir varln imaj olarak kalr... Ta ki tatl bir kpei bir gn okayaym... Bylece sigaray ancak kanser olunca brakrm, ancak yumurta kapya dayandnda olumlu ya da olumsuz bir karar veririm vesaire...
Ve her eyden nce kendi vcuduma dair oluturmu olduum imajlarn baland bir armlar silsil esi sz konusudur: bir si nek ezildiinde bir kpek ezildiinden daha az ac duyarm; nk kpein imaj benim kendi vcuduma dair sahip olduum imaja bir sinei nkinden daha yakndr -- daha benzerdir (scak kanl , memeli, anal k eden, efkatli, arsz, vesaire...) Bu yzden bir kpein ektii eziyetin (onun kederini n) imaj benim kendi vcudumun ezi yet ektii bir hayali imajla bi r sinei nkine oranla daha fazla "uzlar"... Bir insannki ise el bette daha da fazla...
Bylece insan zihniyl e vcudunun ortak mimarisini kavrayabiliyoruz: d cisimlerin bedenimiz zerindeki etki si (affectiones), yani bedensel karmlar; bunlarn bizde korunmas (imajlar ve hafza); bunlarn bizim eyl eme gcmz arttrp azaltmalar (sevinler ve kederler), ve btn bunlara dair oluturduumuz fikirler (idea)... (hatrlataym, byle bir konuda film yapyorsanz ekeceiniz eyler bizde zaten bulunan imajlar deil, "idealar", yani fikirler --yani fikirl erin imajlar -- olabilir ancak)...
Bylece sevgi bir inantr. nan d bir nesnenin fikrini gerektirir ve ierir. Baka bir deyil e, en ilkel duygular olan sevin il e kederi d bir nesneni n etkisiyle yaar m, ama bu nesneye dair bir fi krim olmadnda yine de yaayabil irim. Ama insanlk durumu bunu i l la ki bir d nesneye atfetmeye yatkndr. Gcmn arttn, salkl ve gl olduumu hissettiimde ou zaman derim ki "bunun nedeni ben olamam, mutlaka ilahi bir kudret..." Bu, hatrlarsanz Nietzsche'nin de 19. yzylda dinin kkenine dair temel aklamasdr...
Peki ak cinsel lik banyosuna soktuumuzda, yani bedensel tutkul ar nezdinde ele aldmzda ne olur? Spinoza bu konuda ok aktr: der ki "sevgi ar olabilir". Bu ne demek? Basite u: her sevgi ncelikle bir bedenler karm , etki -tepki vaziyetidir. Ama bu etki -tepki ve karm bireyin vcudunun btnn de etkil eyebilir, yalnzca bir ksmn da... Mesela keder de bedenseldir... Ama bedenin tmn etkiledii nde Spinoza buna "lm" der; zihnin btnn etkilerse de "melankol i"... ki bu da lme yaklama tarzlarndan biridir... Ama tutkular ou zaman vcudun belli bir parasn etkilerler... Gz, kula, cinsel organlar vesaire... Tad duyularmz ihtiva eden paralar etkiledikl erinde bu tutkulara "lezzet" diyoruz; cinsel organlarmz etkilediklerinde ise "fiziki ak" ya da "erotizm"... Bunlar vcudun tmne yay lmayan, ksmi etkil erdir... Organizmamzn belli bir yeriyle snrl kalrlar ve gcmzn byk bir ksm oraya yatrlr... Bu durum pekala baka baka etkilenmelere yatrlacak glerimizin tek bir yerde odaklanm olmaktan dolay engell endii anlamna gelebilir. Spinoza iin bir tutkunun, bir duygunun -- sevgi gibi ol umlu da olsa-- "ar" olabilecei manasna gelir bu...
Spinoza Amor'dan, yani sevgiden bahsediyordu -- cinsell ikten bamsz olarak; tpk sevin ile kahkahann ayn ey olmadklar gibi, sevgi de cinsell ikten ayr dnlebil ecei bir boyuta yerletirilmek zorunda... Bu bir Platonizmi asla gerektirmiyor, nk Platonik Ak denen ey bir "btnleme" mantna dayanyordu ve Spi noza'nn aka syledii gibi, sevginin yalnzca bir sonucuydu, nedeni dei l...
Spinoza sevginin kii leraras doasnn olduka farkndayd... Zaten onu tanmlamaya girimek cretini de bu yzden gstermiti. Baka bi r deyile sevginizi hi deilse sevdiiniz, ama esasnda kendiniz ii n "tanmlamak" zorundasnz... nk bu tek kiili k bir duygu deil, "d bir nedenin i maj eliinde" yaanan bir duygudur ve btn i nsan toplumsalln n kaynanda yer alr. Bu yzden sevgiyi ayn zamanda bir keder tipinin beliri inden ayrdetmek gerekiyor 'kskanlk' ya da 'sevginin karl nn verilmemi olmas ndan doan keder (fluctuatio animi)' Spinoza bu tr duygularn engell enemez olduunun farknda olduunu en batan belli eder: duygularm z ve tutkularmz zerinde asla i rade sahibi deiliz. Yani isteyerek sevip, i steyerek nefret edemeyiz. Ama mesel a bilebiliriz ki nefret bizim bir acmzdr; ve bu nefretin nedeni ni kavrarsak nefret duygusu otomatik olarak kaybolur. Ama unutmayalm ki nefret bizim bi r kederimizdir. Sevgi ise d bi r neden dolay s yla yaadmz sevintir. O halde nefreti balad mz imajlar pekala varolu gcmz ykselten sevgiye balama ansmz vardr (zordur ama vardr)... Bylece sevgi bir 'emek' ve 'zen' olarak karmza kar.
Neden bir emek peki?
lk bakta ak diye olaan bir klie vardr ve Walter Benjamin bunun karsna "son bakta ak" mefhumuyla kmt. Yani bir ak olma emeinin iledii bir alann tanmlanabileceini dnyordu. lk bakta ak Spinoza'ya, benim yorumlayabildiim kadaryla, bir "arm" olarak grnyor. Beni kederlendiren bir durumdan beni kurtaran severim. Ya da sevdiim kiiyi hep yan mda, orada tutmak, varetmek isterim. Ya da, yine ve esas olarak, sevdiim bir varlkla birarada grdm her eyi sevmeye meyl ederim. Nefret ettiim biriyle badatrdm her eyden de nefret etmeye meyilliyim. Her ey, btn bu duygularn dzl endii, dolaysyla 'armlarn' kurulabilecei hayali bir plana, dzleme iaret etmektedir: Spinoza buna "yksz duygul ar" diye tercme edebil ecei miz "gerek anlamyla duygu olmayan durumlar" diyor -- bunlardan birisi "hayranlk" (admiratio), zdd ise "horgrme" (contemptus)... Bunlar "emeksi z" beliren duygul ar ve btn dier duygulara bi r zemin hazrlyorlar. Hayranlk ya da merak belki "il k bakta ak" dediimiz eyden pek farkl bir ey deil: herhangi bir ey var hayalinizde ama bunu herhangi baka bir kavramla biraraya getiremiyorsunuz ve zihniniz duruveriyor; dnemi yorsunuz -- orada her ey yepyeni ve hibir eye balayamyorsunuz; ta ki baka eyler sizi baka baka eyleri dnmeye zorlayana dek... Horgrme ise bu durumun zdd. Bir ey sizi o kadar az ilgilendiriyor ki, en az ilgi l endiiniz teki eyler kadar deeri olduunu asla dnemiyorsunuz? Btn sorun sevginin, sevgiye karlk verme emeinin, ilk veya son bakta akn zemini nde bu tr bir algnn zorunlu olarak bulunduudur.
Sinemaya bavurduunda Del euze, Spinozac gerekelerl e bu "admiratio" duygusunu tahlil eder: "baka bir dnyann zarafeti" lk bakta ak diye algladmz ey, asl nda sevgi deil bir meraktr -- sonradan sevgi ye dnebilir ama anlalabilecei gibi epeyce kr lgandr (ve bunu hissetmek ii n Proust okumanz gerekir). Biz genel likle hafi ften sarsak, sanki baka bir dnyadan inmi gibi grnen, yle ya da byle bir beceriksizlikl e hareket ettiine ahit olduumuz, ama henz bir 'acma' duygusuyla bakamadmz varlklara dikkat ederiz. Hayranlk bir tapnma deil, daha ok bir 'dikkat celbidir'. Hissederiz ki karada yryemeyen o yenge, kyda rpnan bir balk kendi dnyasnda, suda mthi bi r zerafetle yzmekteydi. Her akn balangc byle bir 'baka dnyann zerafeti ' algsdr... Bunu en i yi kadnlar anlyorlar ve bir tr 'efkat' duygusu gelitiriyorlar. efkat bir duygu ya da tutku deildir, bir ilgi, bir admiratio'dur. Olmadnda bu duruma horgr, ya da basitce ve ntr bir dille "ilgisizlik" diyoruz...
Anlamamz gerek ey, bu "ntr" dzlemin bir duygu ya da tutku iermemekle birlikte, algsal temas oluturduu lde son derecede gl bir tutkular potansiyeli ta ddr. En basi tinden "imajlarn" olutuu algsal dzlemdir bu. Ve galiba sinema ak bu durumla kartrma gafletine pek erkenden dm bir sanattr. Erken dnem 'hareket -imaj' filmlerinde hep bir bakta ak olunur ve akn bu olduu zannedi lir... Ya da ayn dzlem zerinde kskanln, l ilikilerin temelleri atlverir. Ak artk pek ciddiye almayan, onu hemen bir ail evi dzene, 'zgr ak' sanlan bir savurganla, giderek bir ideolojiye dntrmeye ok elveril i bir ada yayoruz. Spinoza, yz yldan daha uzun bir sre nce, cinsel ak hangi anlamda ciddiye alabileceimizi bence Freud'dan bile daha kesin bir ekilde ortaya koymutu oysa: vcudun ve zi hnin baka etkilei mlerine ket vurmayan, arya varmayan bir efkat iliki si... efkati anala, burjuva aile deerlerine ykleyip yokeden bir dnem Spinoza felsefesini unutturdu. imdi yeniden aramaya bu yzden balyoruz...
Spinoza: Hayatn Geometrisi Ulus Baker Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zellii, hem "sokaktaki insan"n okuyup anlayabilecei, hem de yalnzca iin "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn, yani felsefecilerin baedebilecei iki ayr dzlemde yazlm olmalardr. Yayn dnyamza nc kez sessizce giren Spinoza'nn Ethica's ite bu tr kitaplar arasnda belki de tarihsel nemi en yksek olanlardandr. Sokaktaki insann anlayabilmesi btn teknik okuma zorluklarna kar, yalnzca mmkn deil, zorunludur, nk orada yalnzca ve yalnzca --herkesin doal olarak "fikir sahibi" olduu-- "gnlk hayattan", "yaam pratiinden", "tutkulardan", "imgelemden" ve "bireysel ya da kollektif" yaamdan bahsediliyor. Buna karn, ilk bakta sokaktaki okuyucuyu belki de dehete drebilecek sunulu biimi (klid geometrisi gibi, tanmlar, belitler, nermeler halinde dzenlenmi "geometrik" bir sunum), srekli olarak Tanr'dan, Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi okurun cesaretini krabilir. Oysa Spinoza'nn resmettii "hayatn geometrisi"ydi --fikirlerin ve duygulanlarn gndelik yaammzda olduu kadar btn varolu hallerimizde (en mistik alanlara varncaya dek) birbirlerini kovalayp durduklar, birbirlerini etkiledikleri ve belirledikleri. Byle bir yaam portresi modern dnyamza o kadar uygundur ki, Spinoza'y gnmzn, hatta geleceimizin filozofu olarak kabul etmek zorunda kalrz. Ve fikirlerin bir rgtlenmesi olarak felsefe geometrik bir ynteme bu yzden ihtiya duyar --fikirlerden yeni fikirlerin treyii... Bylece eer "geometrik sunu"ta bir aykrlk grnyorsa zm de hazrdr --Spinoza yntemini ne kadar matematikletirirse o kadar yetkin bir ekilde gnlk bireysel yaamn iine dalmaktadr...
Spinoza, eserinin ilk anlarndan itibaren Tanr'dan, Tz'den, zler dnyasndan filan bahsedip durur: lgintir, ne kadar Tanrdan bahsederse adalar ve ardllar tarafndan o kadar "tanrtanmazlkla" sulanmaktadr; ruhtan, tinden ne kadar bahsederse, o kadar "maddecilikle" sulanmaktadr... Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamann yanl olabilir, buna karn ona ilk "laik filozof" diye tanmlayabiliriz: Bahsettii Tanr ne uhrevi dinlerin Tanrsdr ne de sanld gibi, Descartes gibilerine daha uygun den "felsefi Tanr". Tek bir cmleyle ifade edersek, Spinoza Tanrs, ezeli-ebedi ve bitimsiz bir retim kudretidir; her eyin kendisinden kabildii bir varoluun sonsuz akdr. Spinoza byle bir Tanrya mutlak bir ihtiya duyar; nk dar, sonlu ve belirsiz bir "znellikle" balayan bir felsefe (Bacon ile Descartes', bir de Platon, Aristo gibi eskileri kastettii anlalabilir) bize olsa olsa dar ve belirsiz "kavramlar" kazandracaktr --Tpk Rnesans ressamlarnn yepyeni biimleri (oul perspektifler), yepyeni renk ve temalar serbest klmak zere, insan kalabalklarnn kstl dnyasnn "stnde" yer alan ilahi dnyay ilemeye girimelerinde olduu gibi, Spinoza'nn felsefesinde biim bulan Tanr da, kavramlarn byk bir gle fkraca bir kaynak haline gelecektir --bir kavramlar jeneratr... Dolaysyla uhrevi dinlerin "kudreti krallarnkine benzetilen" Tanrs'ndan ok uzaktr --nefret eden, intikamc, ya da balayc, sanki insan tutkularyla bezenmi... Bizzat kendisi doa olduu iin doal bir zorunlulukla eyler... Ve bu Tanr, Spinoza bu konuda son derecede aktr, pekala bilinebilir ve tpk bir genin i alar toplamnn dikal bir gene eit olduu gibi kesin bir zorunlulukla spat edilebilir: Tanr bir "inan" ilkesine deil, "bilinebilirlik" ilkesine baldr --ksacas o inanlacak bir merci deil, bilinecek bir varolutur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan "tanrtanmaz"dr.
kinci paradoks da kolayca zlebilir: Spinoza srekli olarak ruhtan, bilgiden, zihinden, idealardan bahsedip durmasna karn maddecilikle sulanr --nk basite her trl dnmenin ve tinsel olgunun ayn zamanda "bedensel" olduunu derinden kavramtr. Bedeni, filozoflara "ne dndklerini ve nasl dndklerini" anlamak iin bir "model" olarak nermektedir: Spinoza'nn bu ars aslnda hem Hristiyan tipi ahlaka, hem de filozoflara (zellikle Descartes'a) kar yneltilmi inanlmaz gte bir protesto klndadr -- insanlar bedenin ruha boyun eecei, onun iradesine tabi olaca yzlerce deiik ahlak sistemleri gelitirdiler; oysa bir uyurgezerin uyand zaman uykusunda ne yaptn bilemeyii gibi, bedenlerinin nelere kadir olduunu bile bilmiyorlar... Ethica'y ok ynl bir bir kitap klan da ite budur: Yalnzca bir ahlak kitab deil, bir davranlar bilimi, bir doa felsefesi, bir siyaset ve bir varlkbilim kitab.
Beden nasl bir model olabilir? Spinoza'nn bu modeli sunuundaki mantk silsilesi o kadar salamdr ki, onu takip etmekten baka yapacak bir ey kalmyor geriye: Bizde bir tarafta d eyleri temsil eden, dolaysyla "nesnel gereklie sahip" fikirler, te tarafta da bu fikirlerin "belirledii" "ruhsal haller", yani "duygular" (affectus) var. Gnlk yaam nce fikirlerin bir ak, bir kovalamacas, bir armlar silsilesidir --tpk iir okurken imgelerin birbiri adna ruhumuzu sarmas gibi... kinci olarak nasl bir fikirler silsilesi varsa, hayatmz "duygularn" birbirini takip ediiyle, birbirlerini yerlerinden skp atmasyla, birbirlerini kovalamalaryla geer. Bu durum, hem "sokakta" hem "tarihte" hem de Spinoza'nn Ethica'snn "geometrisinde" e lde geerlidir. Ama "duygular" belirleyecek olan fikirler gkten zembille inmezler --onlarla sokakta karlarz, onlarla kitaplarda karlarz, filmlerde, otobs duraklarnda beklerken, reklam tabelalarn seyrederken karlarz --bu karlamalarn "bedensel" karlamalar olmadn sylemek budalalk deilse nedir?
Ancak insanolunun "bilinli" olmasndan gelen bir talihsizlii vardr --bilinli bir varlk olduunuz iin vnmeye erken balamayn!--; fikirler bizde sra sra dizilir, birbirlerini takip ederlerken, onlarn yalnzca "nesnel gereklie" sahip olmakla kalmadklarn, Spinoza'nn deyiiyle, "fikirlerin de fikirleri" her zaman oluturulabilecei iin, "isel bir gereklie" de sahip olduklarn unutmamak gerekir. Nedir bu "isel gereklik"? Bu demektir ki, her fikir ayn zamanda bir "eydir" ve her ey gibi, u ya da bu oranda "gereklie", yani "kudrete" sahiptir. Spinoza'nn en zgn dncelerinden biriyle kar karyayz: Szgelimi Tanr fikri, bizzat kendi bana, zihnimizde sonlu bir eyin fikrinden, bir "rmcek" fikrinden sonsuzca daha fazla "yer kaplar". Yani ondan sonsuzca daha gldr. Ondan sonsuzca daha yksek bir gereklii vardr.
Bu zor dnemeci almalyz; nk Spinoza'nn anahtar buradadr: Fikirlerin "farkl gereklik derecelerine" sahip olmalar, belirledikleri "duygularn" (affectus) da farkl derecelere tekabl etmesine yol aar. Caddedeki kalabalk iinde, epey nce bozutuunuz eski sevgilinizin dalgal salar bir anda yine yakalad sizi --eski sevgilinizin fikri, artrd, hafzanza ait bir dizi fikirle birlikte, sizde bir ruh hali belirlemeden edemez: Bir "duygu" --nefret, ierleme, gocunma... hzn... Ya da hayr, bunlar "duygu" filan deil, "tutku halleridir" --sevgi, nefret, haset, ierleme, hepsi bedeninizin bana gelen, rperten ya da gdklayan heyecanlardr. Spinoza diyecektir ki, unutmayalm, "bedensel karlamalar", dolaysyla fikirler hep birbirlerini takip ettiklerine gre, belirledikleri duygular da birbirlerini takip edeceklerdir: Duygular her zaman, bir deimeler dizisi iinde yaanrlar. Eski sevgilinizden artk uzaklatnz, sevdiiniz bir dost, ona tekabl eden bir heyecan --nee, sevin... Hayat byledir, baka trl deil: Duygular anlk haller deildirler --Spinoza'nn deyiiyle "varolma kudretimizdeki" art ya da azallardr duygular. Ve biz, kendimizi sokaklarn tesadfi keyfine attmzda, Simmel'in "metropoliten" insan gibi, srekli bir "deiiklikler zinciri" iinde yaamaya mahkm grnyoruz: Nee-hzn-keder-sevin-holanma-gdklanma... Sevin ile Kederi Spinoza btn teki duygular tretecei iki temel kutup olarak ekip alr bylece -- insanolu, yaamn her dzleminde, birey ya da grup halinde bu iki duygu arasnda savrulup durur bir haldedir: Dinlerin Tanrs ksz brakmtr onu.
Yine de byle umut krc bir mahkumiyetten k olana vardr: Hi deilse sahip olduumuz "fikirlerin" duygularmzn akn, dolaysyla varolu kudretimizdeki ykseli ve alallar belirleyebileceinin farkndayz. Spinoza'nn aslnda hi bir "ahlak"a, hi bir "trebilim"e sahip olmadnn kant da burada: Her ey "bedenimize ve dncemize" uygun gelen "karlamalar" rgtleyebilme iidir. nk aslnda "duygulanlarndan baka hi bir eyle" tanyamadmz bedenimiz, karmak yaps nedeniyle birden fazla yoldan "etkilenebilme", yani "duygulanabilme" kapasitesine sahiptir. te Spinoza'nn ahlak: Tek boyutlu insandan darya k --Simmel'in modern kentlisinin hep maruz kald "yalnzca tek bir trden uyaranlar bombardman"n geriye itmek, inzivaya ekilmek ya da lanetlemek filan deil, uyaranlardan mmkn olduunca fazla yollardan ve tarzlardan etkilenmeyi baarmak. Etik, iyi karlamalar rgtlemektir.
Mmkn olduu kadar fazla yollardan sevin tretmek forml bylece yerine oturmaktadr. Peki bunun yolu nedir? Spinoza, akas balangta umutsuz gibidir. Biz, sonlu varlklar olarak, doru zamanda doru yerlerde kolay kolay olamayz: Karlamalarmz ya edilginlik hallerimizdir (tutkular=passio) ya da tmyle tesadflere kalm budalalklarmz. stelik siyasal rejimlerimiz de, yle bir tarihe gz attmzda, iyi ve mutlu karlamalara olanak salama konusunda pek cmert deillerdir. Tam aksine, tiranlklar ve dinsel-teokratik rejimler, bendelerinde mmkn olduunca "kederli" duygular uyandrmak zorundadrlar. Tractatus Theologicus Politicus kitabnn ana program bu hali aydnlatmaktr: Rahip ile despot, elbirlii iinde, kederli duygular ekip dururlar --"korku", "nefret", ama ayn zamanda "umut", "gven", "imrenme"... Hibir siyasal iktidar yalnzca iddet, bask ve korku zerinde varln srdremeyecei iin, "umut" ve "gven" duygularna da bavurmak zorundadr. te bu yzden, Spinoza, btn filozoflarn aksine ilk "demokrat" filozof olmutur.
Spinoza, byle bir dnce izgisi zerinde, "bilgiyi" tam bir "olumlu duygu"ya dntrmeye abalamaktadr --fikirlerimiz, duygusal hallerimizi onayladklar gibi, onlar retebilme yeteneine de sahip olduklar lde, "edilginlik" hallerimiz olan baz tutkular belli bir oranda glenmemiz ve sevinli tutkulara geebilmemiz iin bir ara olabilirler. ncelikle, bizde tr fikir bulunduunu anmsamak gerekir --birincisi "etkilenme fikirleridir", ikincileri "mefhumlardr", ncler ise "zlerin fikirleridir". Birinciler bizde hep vardr, ikincilere ksmen ve baz hallerde sahip oluruz, ncler ise, doru drst "felsefe yapmadka" ok zordurlar. Kurtulu, ykselme, ya da "k" hep mahkm grndmz "birinci tr" fikirlerden ikincilere ve nclere doru hareketimizdir: Ama olaan insanlk halindeki "ykselip alalmalarla" ve savrulmalarla belirlenmi fikirler ve duygular sralan insan hep "etkilenme fikirleri"nin dnyasna kapatmaktadr --Spinoza'nn "affectio"su... Bu, ksaca sylemek gerekirse, "bedenin belli bir eyden etkilenmesi" demektir: Gne nlar bedenimde gezinirler... Ve izlerini brakrlar. Bu noktada nemli olan, bu trden fikirlere sahip olduum lekte ve srece, onlar bedenimde "izler" halinde barndrmay srdrmem ve bu "etkilenmelerin" nedenlerinden asla haberdar olmamamdr. Bedenim, duyularn etkilenmitir ama neyin tarafndan, hangi yollardan etkilendiklerinin fikri elimde deildir --gne kili katlatrr, mumu ise eritir... Bunlar bile "etkilenme fikirleri" oolmakla kalrlar. Bu, gndelik hayata aktarldnda yalnzca u anlama gelir --"etkilenme fikirlerinin" etkisi altnda kalmakla snrlandm lde "karlamalarn tesadfne braklm" halde yaarm. Bedenim eitli eyler tarafndan eitli yollardan etkilenip durur; ama ne yazk ki hi bir ey elimde deildir -- ve yine ne yazk ki, insanlarn byk bir blm, byle yaamay srdrr.
Sihirli ykseli "beden nedir peki?" sorusunun sorulduu andan itibaren balayacaktr. Spinoza beden sorusunu hep "g" ve "kudret" terimleri iinde dnmeye eilimlidir --bir beden neler yapmaya muktedirdir? Bir bedeni anlamak demek, onun baka bedenlerle iine girecei temaslar ve karlamalar kavrayabilmek demektir --beden kudreti sorusu, bizi bylece Spinoza'nn temel programnn en nemli izgisine tayacaktr: Gce dair hukuksal biimin derin eletirisi. Blyenbergh adl, sk Hristiyan ve genten bir mektup arkada bir ara Spinoza'y u sorularyla bunaltmaya giriir: Baym sizin felsefenizde "ktln" yeri nerede? Tanrnn buyruunca yasaklanan, "gnah" olan, ve Adem'in "dne" (cennetten kovuluuna) gtren "ktlk" hani? Spinoza nce ii safla vurur: Ktlk yalnzca bir bedenin karakteristik birleimini, organizmasnn dzenini datan veya zarar veren bir karlamadan ibarettir. Tanrnn gznden bakldnda da byle bir ey asla kt filan deildir. Spinoza "skandal" balamtr. Blyenbergh srar eder: Baym, siz eytann ta kendisisiniz! Tanrnn ahlaki yasa ve cezas sizin felsefe sisteminizin neresinde duruyor? Spinoza bu soruyu, biraz sabrla ve neeli bir "Ademin d" yksyle yantlar --tabii kendi yntemince: Srekli olarak Adem'e elmay yemesini yasaklayan Tanr rneini nme srp duruyorsun. stelik bunu bir ahlak yasas olarak kabul ediyorsun. Ama bu i hi de bildiin gibi olmad. Tanr Adem'e yalnzca elmay yerse zehirleneceini, baka bir deyile elmayla karlamann Adem'in bedeninin karakteristik bileimini bozacan anlatt. Elma senin iin zehirdir. Ama Adem, Hristiyanlarn inandnn aksine "ilk insan" olduu lde hi de anlayl ve yetkin biri deildir --eer elmay yediyse bu Tanrnn buyruuna boyun emedii ve gnah iledii anlamna gelmez. Olsa olsa elmann kendi bedeninin isel dzenini bozaca konusunda hi bir gerek bilgiye sahip olmad, ksacas ne kendi bedenini ne de elmay, ayrca kendi bedeniyle elmann karlamasyla neler olacan hi mi hi bilmedii anlamna gelir.
Bylece her ey, bedenin gcnn nelere muktedir olduunun bilgisine nasl sahip olunabilecei tartmasna balanacaktr. Bir beden, sonsuz bir derecelenme zerinde belli bir kudret derecesinden baka bir ey deildir. Ve kudreti "hukuksal olarak", yani Tanr'nn "yasaklama" iktidar terimleriyle ele almaya kalkmak tam bir felaket olmutur: Spinoza'nn kitabnn birinci blm bu felaketi anlatr --insanlar, Tanrnn ve kendilerinin bilgisine asla sahip olmadklar lde onun kudretini (sonsuz bir yapp etme kudretidir bu) krallarn kudretiyle kartrrlar --Tanrya beeri zellikleri malederek onun sonsuz "sfatlarn" birer "karaktere", "kiisel zelliklere" tercme ederler. Spinoza'nn birinci kitabnn stratejisi, dinler tarihine ynelik en etkili saldry hazrlar --Tanrnn "bir" olmas, "balaycl", "yarlgaycl", vesaire, btn bunlar "sfat" filan deil, Tanr asndan hibir karl olmayan beeri atflardr (propria).
Blyenbergh ise hala srarcdr --peki annemi ldrmem ahlaki bakmdan toptan anlamsz mdr? Ktlk nerede? ki eletirisi vardr Spinoza'ya: Tasvir ettiiniz doa srekli bir birleme ve bozulma halinden oluan bir kaosa benzemiyor mu? Dzen nerede? Spinoza nazike cevaplar: Doann tm asndan bakldnda her ey bilemedir ve bozulma, dalma diye bir ey yoktur --yalnz bizim anlay gcmz asndan bakldnda "bozulmadan", "dalmadan" bahsedebilirsiniz. Bu aklama Blyenbergh'e bir soru ans daha verecektir: Anlald kadaryla btn ahlaki meseleyi belli bir kudret derecesi olan "ben"in ilikilerine uyan, houna giden ile gitmeyen arasndaki farkllk zerine kuruyorsunuz --yani bir "znellik"... Ve bu znellik asndan kusur ile erdemi ayrdeden eyin ne olduu felsefenizde tmyle eksik -- kusur ile erdem, sisteminizde yalnzca bir holanma meselesi halinde...
Spinoza'nn Blyenbergh'e verdii cevap, ite, btn felsefesinin zn davurmaktadr: Tamam, der, Neron'un annesini ldrmesi bir erdemsizliktir. Ama insanlar ayn eyi, annesini "bedeninin ayn hareketiyle" yani bir haneri tutup bir bedene daldrma hareketiyle ldren Orestes iin neden sylemiyorlar? Doa ve Tanr asndan bakldnda, Neron'un annesini ldrndeki "olumlu unsur" (imdilik bekleyin!) bunun bir su olmadn gsterir. Spinoza bu garip metinde ne demek istemektedir? Orestes de "ayn niyetle" annesini ldrmt. Neron'un cinayetini bir "su" haline getiren tek zellik, bunu yaparken darya "hayrsz, boyunemez ve hrn" bir evlat olarak "grnmesidir". Spinoza bu kadar "hrn" ve "zalim" olabilir mi? Meselenin asl, Spinoza'nn "imgeler kuram"nda yatmaktadr. Buna gre, Neron'un cinayetindeki "olumlu unsur", onun bedeninin "gc dahilindedir" ve tmyle "merudur". Doann bahettii en yksek hakla yaplmtr. Olumsuz tek unsur (erdemsizlik ite budur), onun, bu eylemi gerekletirirken rettii bir imgenin varoluu ve bu imgenin "annesinin lmnn imgesi", yani "i dzeni datlan ve bozulan" bir bedenin imgesi oluudur. Bu eylemiyle Neron, "kendi asndan" kt bir imge tarafndan etkilenmitir -- "karakteristik ilikileri zlen annesinin bedeni." Baka bir deyile, kendisinin "yapp etme gleri" azalm --kederli bir duyguyla (nefret, vesaire) etkilenmitir. Babasnn katili anas Klytemnaistra'y ayn beden hareketiyle ldren Orestes'in durumu ise tmyle farkldr. Toplumsal ahlak bu ii meru bir "" olarak kabul etse de, Etik asndan bakldnda olayn btn grn deiecektir --Orestes, annesini ldrrken, kendi karakteristik ilikilerini annesinin lmnn imgesiyle deil, babasnn yaamnn imgesiyle birletirmektedir. Alnan bir yoktur --babasyla glerinin bir birletirilmesi vardr.
Bununla, Spinoza'nn Ethica'snn ana formlne eriiyoruz: Tutkularla gerekletirilebilen her ey aklla da gerekletirilebilir. Elbette kurulu siyasal rejimler, din ve ahlak sistemleri akln herkes tarafndan serbeste kullanlmasna kolay kolay rza gstermezler. Ethica'nn "siyasal" yn bylece mutlak bir "eletiri" hareketi olarak belirecektir --hukuksal biimlerin eletirisi, despotizmin eletirisi, ama en nemlisi "ideolojinin eletirisi".
Btn bu eletiri uraklar, Spinoza'nn eserinin iine stratejik takmadalar halinde yaylm grnyorlar --hukuksal biimi altnda iktidar, akln icra ediliinin nnde en byk engeldir. Gerek yapp etme kudretini (potentia) keyfi bir "yetke" diline tercme ederek (potestas) iktidarn oluturur. yleyse siyaset olarak etiin tek amac, insanlarn yapp etme ve zgrleme kudretlerini serbest brakacak siyasal tarzlar arayn yeinletirmektir. Despotizm ise yalnzca modern iktidar yaplar iinde deil (orada artk pek bir ans yoktur), pekala "zgrlk" yanlsamalarnn temel etki alanlarn oluturan cemaat tarzlar iinde mayalanabilir --dinsel cemaatlarn "totaliter" ykselileri bunun ada rneidir. Spinozaclk temel toplumsallama tarzlar arasnda yalnzca tek bir tanesini "zgr" bir iliki tarzna dayal olarak ayrdeder --fiziksel ve duygusal "mecburiyetler" aygtna dayal aile deil; "komulua dayal" mecburiyetlerin ynlendirdii "cemaat" deil, ticari-retimsel mecburiyetlere dayal "tecimsel ortaklk" deil, "ideolojik gszln" yaratt gevek toplumsal dokulara dayal "sivil toplum" deil, hepsini tek bir siyasal erk dzlemi zerinde yanklayan Devlet de deil-- en az iki insan arasnda mmkn olan tek "zgr" iliki "dostluk" ve "paylamdr". Anlay gcmzn tamirinin ok acil bir zorunluluk haline geldii bir ada, toplumsal-siyasal sarsntlarn acsnn en fazla yaand dnemlerden birinde yaadmz srada Spinoza'nn eseri "gelecein felsefesi" olma zelliini bir kez daha hissettiriyor. Spinozaclk, bir zamanlar Hegel'in syledii gibi yalnzca "felsefeci olmann zorunlu balangc" olmakla kalmaz, dnyann hep deiiklie uramaya aday grnmleri iinde "paylam"n insanlarn mcadelesi yoluyla bir toplumsal dzen olarak ortaklaa ina ediliinin dnsel aralarndan biri haline gelir. Mutluluk erdemin dl deildir, kendisidir.
Virgl 1, Ekim 1997
Shoah ve Tekillik Ulus Baker
Dokuz buuk saatlik bir filmin metninin kitab bizi nereye kadar gtrebilir? Bence bu trajik metin bizi her eyden nce dorudan doruya sinematografiyi bir asrdr ziyaret eden bir meselenin gbeine tamal, edebiyatn ya da kitap eletirisinin deil. Claude Lanzmannn Shoah bir kitaba sdrlabilmi uzun bir tanklklar filmi ve tpk Jean-Pierre Fayen Langages Totalitairesi (Totaliter Diller) gibi salt metin olarak da braklabilirdi. Zaten film Trkiyedeki haliyle gsteri toplumunun, sinema repertuarlarnn snrlarn ayor. Dolaysyla burada kitap stne tartmaktan ok sinema ve film stne tartacam.
Hatrlanrsa Michael Mooreun seyretmedii Fahrenheit 9/11 filmine ynelik mstehzi eletirisinde Jean-Luc Godard Bu filmin belki de Bushun iine yarayabileceini..., belki George W. Bushun Mooreun sanmak istedii kadar aptal olmayabileceini..., hatrlattktan sonra, teknik bir meseleye deinirmi gibi sarf ettii bir cmlede, Mooreun imaj ile metin arasnda ayrm yapmay bilmediini sylemiti. Bu cmlenin gazetecilerin gzlerinden kaan nemi, tartacaklarmz bakmndan ok byk ve derindir. maj ile metin arasnda ayrm, ya da imajn asla metni, sz tekrarlamamas ve de tersi, ite zellikle kinci Dnya Sava sonras sinemasn hep ziyaret etmi olan bir tema, ya da beklenti...
Sorun Blanchotdan kaynaklanyordu: Parler cest pas voir (konumak grmek deildir) gibisinden bir formld bu. Edebiyat merkezine alan bu tartmasnda Blanchot gndelik ampirik konuma yetisi ile bir stn konuma yetisi arasndaki ayrm, giderek kopuu, edebiyatn tanm dzlemine ykseltmenin peindeydi. Gndelik konuma grlebilir ancak o anda kendisine hitap edilen kiinin grmedii bir eyleri sylemek iindir: Yamur yayor, Televizyonda haberler balad gibisinden... Kantn yksek yetiler retisine benzer bir kavram inas sreci boyunca Blanchot konumann, szn bir stn yetisini tanmlamaya giriecektir. Konumak grmek deildir bylece u anlama gelir: Sadece sylenebilir olan sylemek; sadece konuulabilir olandan, baka bir ekilde ifade edilemeyecek olandan bahsedebilmek. te edebiyat, eer yksek bir metinse, buydu. Tabii ki kendine ait nedenlerle Blanchot sadece konuulabilir olann deneyimlenemezlerden, yani lmden ve sonu belirsiz olan dostluklardan ibaret olduunu dnebiliyordu ve bunlar halen gnmz felsefesinin ana temalarn oluturuyorlar.
Tpk Paul Valrynin iiri ses ile anlam arasnda tereddt olarak tanmlamas gibi, Blanchot da, muhtemelen salt edebiyatla ilgili olduundan ileride Foucaultnun, bir bakma da Deleuzen zmeye alacaklar bir tereddt iindeydi sanki: Foucault, ve de tersi demekteydi, yani voir cest pas parler (grmek konumak deildir). Forml tersine evirerek bir ifte olumlama elde etmeliyiz. Yeni Roman akmn etkileyen karmak bir tartmann iindeyiz ve hatrlanrsa, Marguerite Duras, Robbe-Grillet ve dierleri romanlarna paralel bir film yapma abasn asla bir tarafa brakmadlar. Elbette romanlarn film yapmadklar gibi, filmlerini de yazya dkmeye kalkmadlar. Foucaultnun ve de tersi dedii forml, yani grmek konumak deil, tpk Blanchotda olduu gibi bir stn grme yetisini harekete geirmeliydi ve bu yeti ite grsel adn verdiimiz sanatlara, giderek sinemaya gtryordu. Salt grlebilir olan grmek ve gstermeyi bilmek; ite sinema buydu. Godard, Cahier du cinma dergisi sayfalarndan film setlerine, giderek Sinema-Hakikat alanna srkleyecek olan iklim de buydu.
Bu Bir Pipo Deildir (ceci nest pas une pipe ) balkl ksa kitapnda Foucault, Magrittein eseriyle ama onun araclyla da, yeniden kendi sregitmekte olan eseriyle buluur. Bu resmin paradoksal versiyonu vardr: Bir pipo resmi, altnda bu bir pipo deildir yazar; bir karatahta resmi, tahtada bir pipo ve yine tahtann stnde bu bir pipo deil yazar; nc ve son versiyon ise yine tahtada resmedilmi bir pipo ve altnda, tahtann dnda bu bir pipo deil yazsdr. Tezgh bir okuldur: yetitiren ve cezalandran. Ancak, ayn zamanda modernliin kapatma toplumlarnn temel formln ve Foucault arkeolojisinin ilkelerini de aa vurur. Yarg demektedir ki bu bir hapishane deildir; nk biz orada slah ediyor, eitiyor, topluma yeniden kazandryoruz.
Okul, retmenin tahtaya bir pipo izerek bu bir pipoduru retmeye abalayan kurumdur; ona kar diren ise elbette Magrittein yapt gibi tersine evirme yoluyla, yani sz ile imaj arasndaki ba kopartmakla, hi deilse sorunlu hale getirmekle mmkndr. Bir grlebilirlikler alan ve sreci kurmaya ynelecek sinema da buralardan pek uzakta deildir. Bazin ile Deleuzen genel olarak bir tanklklar sinemas diye tanmladklar kinci Dnya Sava sonras sinemalar, talyan neorealismosuyla balayarak, Yeni Dalgadan Bamsz Sinemalara srayarak, nc Dnya sinemasn katederek tanklk deerlerini yksek grme yetisinin hizmetine sunacaktr.
Sinema znde montajlanm belgelerdir ve tm yirminci yzyl kaydetmitir; btn mmkn tanklklar, yaplamayan filmler de dahil olmak zere iinde barndrmaktadr. Her fotoraf, her film parac bir belge olduuna gre, belgesel demek, belgelerin tesine gemek ve grnmeyenleri grnr hale tamak olmaldr. Younlam tanklk olarak belgesel sinemann byk kariyerlerini sayabiliriz: Dziga Vertov, Chris Marker, Jean-Luc Godard, Alain Resnais, Jean Rouch, Glauber Rocha, Aleksandr Sokurov... Sorun hep, gsterilen ile sylenen arasndaki ba koparmak meselesinde dmleniyor gibidir. maj ile ses arasndaki ba koparmann teorisini zaten Robert Bresson gibi byk bir sinemac yapmt. Ancak amac Tanry imajlarn arkasnda ve tesinde belirlemeyi baarmakt. maj ile metin, tipik olarak televizyonun, yani epeydir sinemay ldrd sylenen aletin, ortamnda birbirlerine birebir tekabl ettirilirler. Godardn Mooreu ve filmini neden kmsedii anlalyor deil mi? Sonuta bu bir TV Showdan teye gitmeyen bir filmik dnme tarzdr. Ne syledii imajdan kopabilir, ne de imaj sylenenin yerini alarak tesine geebilir.
Lanzmannn Shoah ise ayn hatalara ilgin bir ekilde sahip olmasna ramen kukusuz Mooreun banal politik performansna indirgenemez deerler tayor. Yine de Hegelin asrlar nce yazdklar her ikisinin de hatasn ve snrllklarn yeterince da vuruyor: Namuslu bilin her an sabitlenmi bir zsellikmi gibi alr; o, yaptn sand eyin tam kartn yaptndan bihaber olan kltrsz bir dncenin tutarszlndan ibarettir. Yrtlm bilin ise, aksine, sapknln bilincidir, stelik mutlak sapknln. Orada kavram hkimdir; namuslu bilin iin birbirinden ok uzak olan dnceleri bir araya toplayan kavram; dolaysyla da dili ruhla ykldr.. Sorun biraz da imajlarn Deleuzen seyreltilebilirlik dedii bir nitelii yzndendir. Moore her eyi aktalite iinde tam tamna kuatmak, teslim almak, belirlemek istemektedir. Lanzmann ise Auschwitzden bugne elde bulunan birka kaak fotorafn Shoahn dehetinin mutlakln ispat edemeyeceini dnerek filmini hibir tarihsel belgeye bavurmayan bir yzleme aktalitesi erevesinde biimlendirir. Oysa imajlar her zaman seyreltik varlklardr; gerein yalnzca blk prk ksmlarn, paral bir tarzda ifade ederler. Yksek grme yetisinden anlamamz gereken de ite bu blk prk imajlar, metinler, bilgiler, enformasyonlar arasndaki st ba kurmay baarmak olmaldr. stenen aslnda Mooredan farkl olarak, her eyi gsterilebilir bir ov halinde tutmak deil, ovu bir ara olarak kullanarak gerein, yani Auschwitz gereinin hayal bile edilemez, dnlemez olduunu vurgulamaktr. Bunun Heideggerin en tuhaf etkileriyle olduka beslenmi olan Fransz dnce dnyasnn unsurlarndan biri olduu sylenebilir. stenmektedir ki yalnzca bir hafza, bir giz, bir dil ifadesi kalsn Auschwitzden geriye; ama asla imajlar deil. Ama, szn mutlak derecesine varmak, ariv imajlarna asla bavurmakszn dehetin mutlak sessizliinin karsna mutlak bir sz karmaktr. Oysa dnlemez olann pekl dnlmesi gerektiini, hatta esas bunun zorunlu olduunu Arendtden beri biliyorduk.
Peki ama bu dnlemez nasl dnlecek? Epistemolojik bakmlardan bir zamanlar C. Wright Mills Sosyolojik Hayalgc (Sociological Imagination) adl kitabnda bu konuya dikkatimizi ekmiti: Bir orta snf memuru konumundaki sosyolog nasl olur da iktidar sekinlerinin o gizli kapakl dnyasna nfuz edebilir? Elbette ki o, belirtilerden yola karak, semptomatolojik bir tarzda hareket edecek ve snfsal olan szn geerli klacaktr. Oysa Lanzmann, u anda ynetmekte olduu Les Temps Modernes dergisinde yaymlad bir makalede sorunun belge deil gerek olduunu yazyordu. Varsaym toplama kamplarndan hibir izin geriye kalmam olduudur. Dolaysyla Lanzmann hafzaya ve tanklklara szler dzleminde, dil araclyla yklenerek performatif bir ilem gerekletirecektir. tiraflar elde etmek ve en temsile gelmez eyin grsel eserini yaratmak...
Kukusuz Lanzmannn Schindlerin Listesi filmi konusunda Hollywoodu tarzda Auschwitzi yeniden ina etmeye kalkan Spielberge ynettii eletiriler hakldr; ancak gl deildirler, nk ardndan Eer SSlerin ektii gizli bir gaz odas filmi bulsaydm, onu, nedendir bilmem, gstermez yok ederdim diye eklemektedir. Bu ise filme bavurmakszn nasl film yaplabildiini, giderek her eyin efektif bir metne nasl indirgenebilmi olduunu gstermeye yeter. ddias bunun sonuta nihai film ve Shoahn mutlak ispat olduudur. Bizzat toplama kamp kurtulanlarndan biri olan Semprunun dehetini celbeden bu iddial szler, Lanzmannn belge fetiizmi denen eyi eletirirken kendisinin dt bir tekillik fetiizmini beslemeyi srdren yle bir mantk zincirlemesiyle srmektedir: Olay tekil, biriciktir, nk hi bir belge kalmamtr. Sistematik olarak Naziler btn belgeleri yok etmilerdi ve ok tekil tanklklardan ve itiraf szlerinden baka hi bir ara, bu biricik olay ifade etme gcne asla sahip deildir. Buna kar, Didi-Hubermann imekleri stne ekmeyi gze alarak analiz ettii drt Auschwitz fotoraf ileri srlebilir elbette. Ancak bunun da yeterli olduunu dnmyorum. Lanzmannn mantk zincirinin Ravaisson gibi bir reti tarihinin mantyla belli bir ortakl vardr: Her trl belgeyi taradm, tanklarla konutum, her trl aratrmay yaptm, ancak gaz odalarn gzleriyle grm olan tek bir tankla karlaamadm....
Hikye bir zamanlar Spinozann Tractatus Theologicus-Politicusunda (Tanrbilimsel-Siyasal alma) sorunlatrd iki yorumcu-hermentik konum arasndaki farka ve benzerlie aynen tekabl ettiini dndryor. Spinozann eletirisi iki yorumlama tarz arasndaki farkn pek de o kadar byk olmad yolundayd. Maimonides eer kutsal kitaplarda elikili iki anlatm ile karlarsak, szgelimi Tanr znde tek iken biz diyorsa, o zaman doru olan akln emrettiidir; tekisi ise metafordur, ya da slup unsurudur. Al Fakr ise diyordu ki: Eer Tanr biz diyorsa onun oul olmadn dogmalar aka belirttiine gre bunun bir metafor olduunu dnmeliyiz; nk aka denmektedir ki Tanr birdir.. Spinozann eletirisi her ikisine de ayn biimde ynelmektedir: Her ikisinin de varsaym kutsal kitaplarn her zaman doruyu syledikleridir; dolaysyla bir eliki sz konusu olduunda mutlaka terimlerden birinin metafor olduunu varsaymak zorunda hissediyorlar kendilerini. Oysa kutsal kitaplar asrlar boyu mdahale edilmi, deitirilmi, kopyalanm, yeniden yazlm olduklar varsaylabilecek metinlerdir. Amalar da doal akl yoluyla doru yolu bulamayanlara buyruklar, masallar ve ibretler yoluyla doru yolu imlemektir.
Lanzmannn varsaym da toplama kamplarnn mutlak dorular arasnda olduudur; tpk Ravaissonun ayn mantk zincirini toplama kamplarnn hibir zaman var olmadnn kant olarak kullanmaya girimesi gibi... Spinoza, kutsal kitaplarn da doadaki nesneler gibi incelenmesi gerektiini neriyordu. Bu belki kutsallklarna halel getirecekti ama anlatsal gleri insan toplumlar asndan yine de gl kalacakt. Mutlak doruluk yk Lanzmann da, Ravaissonun arpk mantn da ziyaret ederken Holocaustun biricik bir olay olsa bile kendi dnda pek ok benzerine, kendi iindeyse olduka karmak toplumsal, politik, iktisadi ilikilere sahip bir karmaa olduunu gzler nne sermeyi engelleyecek bir tekil dnce rneini de veriyor. Bunun nedeni, Lanzmannn her trden grsel-iitsel ya da metinsel arivi reddederken aslnda kendi Shoahndaki btn tanklk szlerinin de bir ariv oluturduunu, bir arivin imajlarla ve belgelerle birlikte ortaklat blk prkle sahip olduunu unutarak bunu nihai doru, bir mutlak eser, bir ant havasnda sunmakta acele etmesidir: Her ey tamam ite; hepsi bu... Daha diyecek ne var ki?...
Oysa daha denecek olduu gibi oktan denmi pek ok ey var. Her eyden nce toplama kamplar jargonunda Sonderkommando ad verilen ve kamp iinde toplu lmleri ifa etmekle, rgtlemekle grevlendirilen ve elbette ki Naziler tarafndan tanklk tehlikeleri bakmndan sonuta mutlak olarak yok edilmeleri planlanan mahkmlarn, yenilginin ilerledii sralarda yok etmekle grevlendirildikleri arivlerden kurtarabildikleri bir takm imajlar, fotoraf, film ve belge paracklar... Kamplarn Nazi mitolojisinin temalar uyarnca, bir zamanlar Dumzilin tasvir ettii l ilev art paryalar (Mslmanlar deniyordu onlara) eklinde organize edildii tasavvur edilebilir. te bu paryalardan bazlar, nihai zm sonras arivleri yok etmekle grevliyken frnlara aciliyet mazeretine de snarak ar ykleme yapmak suretiyle baz imaj ve belgeleri yok olutan kurtarabildikleri, ya da kendi seimlerince geriye baz seilmi metinleri ve fotoraflar brakabildikleri biliniyor oktandr. Anlatabilecekleri yalnzca geride kalan kalntlarlayd nk... Bunun da nedeni ve kayna olsa olsa Nazilerin ulusal plana yaym olduklar bir Narsisizm uyarnca sonradan yakmak zorunda kalacaklar btn o dehet grntlerini topyekun kaydetmeyi asla ihmal etmemi olmalaryd. Sonuta elde Nrnberg ya da Eichmann olaylarndan daha sessiz, ama ok daha derin ve daha gl, ok daha ifade gc tayan blk prk bir kme kalyordu; imajlardan, mektup krntlarndan, fotoraf ve film negatiflerinden oluan...
Lumire kardeler sinematograf ilk icat ettiklerinde operatrlerinin ektiklerine vues, baklar adn vermilerdi. Anlatdan en uzakta durduklar sylenebilecek tehisler ya da filmik tasvirler denebilir bunlara. Serge Daney ile yapt bir syleinin ilgin bir noktasnda Godard film yapmay, yani imajlar retimini, ama asli olarak montaj bir tbbi tehis ile karlatrr. te bu sinzit dendiinde eye bir ad konulduu gibidir her ey. Eski Yunanllar da eylerin gerek ad gibisinden bir mefhuma sahiptiler. Bu mefhum dilin tesinde eylerin tanrsal ve gerek adlar bulunduuna, dolaysyla Pindarosun and bir Tanrlar Dilinin var olduuna iaret ediyordu. Bir imaj ise gerekten de bir kelime gibi davranmaz, temsil ncesi bir alanda yer alr ve ey ne ise onu gsterir; oysa kelime her zaman eyle bizim aramza girer, bir dolaym oluturur. majlarn kelimelerin btnlne kart olarak blk prk olmalar, seyrelmi olabilirlikleri de ite bundandr. Spinoza da Tractatusunda Musann karlatklarn yle tasvir eder: Kafasnda bir imaj vardr (dadaki alev alm allk), bir de sz (Tanrnn kendisine dorudan hitab)... Doann her eye gc yeterlii (Spinoza felsefesinin dedii ey) ilkindedir; Tanrbilimin zorunlu yanlsamalar (Tanrnn kelam) ise ikincisinde. Musa kelam ile imajn birbirlerini tekrarlaynn kurban olmutur: bir mucize...
Sz ile imajn birbirlerinden koparl Deleuzen incelikli tartmasna konu olan Straub filmlerinde neredeyse temel filmik strateji olarak benimsenir. Eer toplama kamplarnda olup bitenler arivde deilse, ceset ynlar gsterilemezse, altnda yattklar topraklar, ormanlar ve ayrlar gsterilecek ve anlat szle ekillenecektir. Bu gerekten katlanlamaz gte bir imaj tipidir. Belgesel sinemay hayvan ve uzaydan, biraz da sava kahramanlarnn hikyelerinden ibaret grmeyen herkes, bu imaj gcn dolayszca tanyabilir. Yksek grme yetisi bir grmeye sunmadr ve mesele Ici et Ailleursde (Burada ve Baka Yerde) Godard ziyaret etmi olan bir atkdr. FK adna ekilen bu film, Fransz burjuvas bir kadnn televizyon bandaki tanklna paralel olarak direni nakaratlar okutulan Filistinli ocuklarn grntlerinin paralel kesimidir. atk Godard iin ok zor olmal; bu filmi burjuva televizyona m, FKye mi iade etmeli? Sonuta cevap bellidir: Hi birine... ou kez propaganda amal sinemann salt propagandaya indirgenmedii durumlar olmutur: Eisenstein, Vertov, Kuleov gibi Sovyet sinema ustalarnn ou filmi propoganda film kategorisine girebilir; baz feminist sinema teorisyenlerinin nedendir bilinmez ba tac ettikleri Leni Riefenstahl elbette ki Nazi propaganda aygtnn asli unsurlarndan biridir. Godardn Maocu dnemi ise iyi bilinir. Sorun gerekten de eserin kime hitap edeceinden ok, daha doru bir terimle, kime iade edileceidir.
Yine Godard, Sovyet ve Nazi propaganda makineleri arasndaki farklara dikkat ekerken, elbette ki Vertovun glen kyl ve ii kzlaryla Riefenstahln ektii Nazi kyl ordusunun kzlarnn yapmack merasim glleri arasnda asli bir fark bulunduu konusunda duyarlmz uyarmaya alr. Sonuta glme ve alama her yerde ayn deildirler ve koullar tarafndan belirlenirler. majlar ise asla sonular ya da rnler deil, dorudan doruya var olu koullardrlar. maj bir sonu ya da rn klndnda, Hitlerin gvde gsterilerinden oluan Triumpf des Willens (1933 Nrnberg gsterilerinin sahnelendii) ve Olympia (Berlin Olimpiyat gsterisi) gibi filmler Riefenstahln kariyerinin aslnda sinematografik olmadn, yaptklarnn asla belgesel hazinesine dhil olmadn, bir tr staging, yani kurgunun filmden nce yapld ve meknlar-zamanlar yaratmnn hakikate deil sahnelemeye ait olduu bir dzenleme olduklarn gsterir. Nazi Ba Mimar Albert Speer ile birlikte Hitlerin dev toplant salonunda ya da meydanda, resmi geitte hangi anda belireceinin nceden mimari olarak tespit edilmi oluu sert bir izgiyle, szgelimi Dziga Vertovun Sine-Hakikat ve hayat, neyse o (jizn kak ona iest) ilkeleriyle eliir. Oysa Hitler ve Goebbels, unutmayalm, toplama kamplar pratii dhil, sava ve her eyi sinegz titizliiyle kameraya kaydettirmitiler. Btn bunlar sz konusu grntleri kaydedenlerin bir sinegz olduklar anlamna asla gelmiyor.
Peki, metine indirgenmi, demek ki indirgenebilir olan Shoah nedir? Mmkn olmayann itiraflar mdr? Oysa Lanzmann bunu bir eser olarak sunmakta, szgelimi Althusserin deyiiyle znesiz sre olarak alglayamamaktadr. Film metindir; dorudan doruya ve elde edilebilir, gerekten inanlmaz rportaj sekanslarndan olumaktadr. Ancak filmik yol dnda bu sekanslar elde edebilmek iin bin bir trl baka yol mmkndr ve bu da filmin dorulanmamln, rportajlarn ise performatif niteliini gzler nne sermektedir.
Ama imaj her yne doru, politik angajman tarzna bal olarak performans niteliini tayabilir. Video Sanatnn douunda kendi vcutlarn artk ticari ve cinsel bir nesne olarak deil, kirli imajlar klnda sunmaya abalayan bir feminist kuan byk bir etkisi ve emei vard. Tabii ki bunun kt bir versiyonunun kamerann fetiletirilmesi ve onunla sevimeye girimek gibi bir durum olabilecei, bu tehlikeden asla uzak olmadmz da dnlebilir. Yine de szgelimi iirin masumiyeti tannrken (szgelimi Ezra Pound) acaba neden bir belgeselcinin masumiyeti ve baland etik kayglar sorun haline gelebiliyor?
Bunun ba nedeni, belgeselcinin kulland ortamn ve gerecin, giderek aygtn gcdr. Dilin tayabilecei enformasyonun bir imajnkinden ok da yksek olaca dilbilimcilerin bir yanl ve filozoflarn epeydir kendilerini dilin, yani Logosun iinde hapsedilmi olarak grmekten pek holanmalardr. Oysa mesela reklmclar bugn yazdklar metnin ancak ok kk bir ksmn filmlerinde kullanrlar; grsellii dzenlemek iin yazlan metinler ve senaryolar, iittiklerimizden ok daha fazlalar ve sonuta birtakm ekim talimatlarna indirgenebilirler.
Sorun elbette filmik ortamn tad enformasyon trnn ne olduuyla ilgilidir. Godard yllardr srarla, belki de dorudan doruya kamplarla ilgili olan Shoahn da ak ak karsnda olarak, kamplarn ekilmediini syleyip duruyordu. Elbette Cayrolun Resnais tarafndan ekilen metni Nuit et Brouillard (Gece ve Sis) neredeyse Zolann Jaccuse (tham Ediyorum) kadar etkileyiciydi, ancak o da Godard iin yeterli grnmemi gibidir. Yetersizliin nedeni hi kukusuz filminki deil, toplama kamplarn kendi gereklikleri erevesinde ekenlerin SSler olmalaryd. Godardn 1987 ylnda Marguerite Duras ile yapt bir rportajda geen kk bir diyalog sekans meseleyi yeterince sorguluyor: J.-L. Godard Ktlk grlmek istenmiyor, szle ktlenmek isteniyor. Bu konuda hep u toplama kamplar rneini alyorum; gstermekten ok artk bir daha hi demekle yetiniliyor. Byle bir eyin hi var olmadna dair, byle bir eyin pekala olduu cevabn verecek kitaplarla karlanmak zere kitaplar yazp izmekle yetiniliyor. Oysa gstermek yeterlidir, bakmz hala var... M. Duras Shoah gstermiti; yollar, derin ukurlar, sa kalanlar... J.-L. Godard Hibir ey gstermedi... Neden gstermedi? nk Godard bu konuda baarszl gze alacak lde Lanzmannn ok daha derinlerinde bir yerdedir ve bu imajlarla yzlemeye duyulan, duyulabilecek korkuyu (ki bu, yukarda andmz gibi Lanzmannn ak ak telaffuz ettii bir korkudur) iyi tanmaktadr: Gnmzde artk gsterilmiyorlar... Kimse istemiyor zaten grmeyi... maj zordur... En zor olan da, Lanzmannn yapt gibi kurbanlarn bak asndan ok zulmedenlerin dnyasndan ve bak asndan yola karak gstermektir; nk bu katlanlamaz olacaktr. nsan orada kendi insani ve insanlk d yanyla ayn anda karlaacaktr. stelik Godard btn bunlar ABD askerlerinin Irakl esirlere zulmederken ehvetle bu sahnelerin fotoraflarn ekmelerinden ok nce sylyordu. Hatrlanrsa, hakkndaki tartmay kestirip att Moore, bu grntlerin elinde epeydir bulunduunu, ancak film tamamlanmadan nce filmin reklmn yaparm gibi grnmemek adna bunlar ak etmemi olduunu syleyebilecek tynette biriydi. Tabii ki bu Lanzmannn imaja reddiyesi ile kartlk iinde bir tavrdr ve gnmz mega kapitalizminin televizel kurallarna olduka uygundur. Lanzmannn bu kadar kt durumda olduunu da elbette ki syleyemeyiz.
Bir tartma deilse de en azndan bir uyar, Nazi mezalimi konusunda yaplan baz filmlere ynelik bir Foucault eletirisinde belirmiti bile: Pier Paolo Pasolininin Salo ya da Sodomeun 120 Gn adl tiksindirici imajlarla ykl filmine uzak durmak gerektiini, Nazilerin asla alarn ruhu gibisinden derinliklere, cokusal ifade yollarna, Freudcu handikaplara sahip kiiler olmadklarn; tam aksine toplumu ve evi pisliklerden, ingenelerden, Yahudilerden, homoseksellerden temizleme obsesyonu iindeki yaygn bir Avrupai tipe dhil olduklarn, bunun bir histerik ev kadn psikolojisinden teye gemediini, ok ok bir orta snf arzular kompleksini dile getirebileceini sylyordu. Heideggerin Kehresinden itibaren kurulan postmodern konumlarn temsil edilemez, dile getirilemez, dnlemez yaftalaryla lanse ettikleri her ey sanki btn karmaklna ramen, bundan ibarettir. Blanchotnun konumu tam tersine olumluydu: Dert, dnlemezi ylece brakmak ve bir dokunulmazlk etiiyle, halesiyle sarmak deil, salt sylenebilir olan sylemek diye tanmlanacak bir st yetiyi harekete geirmekti. Foucaultnun ve de tersi... forml ise imajlar ve halen bir yerlerde var olmay srdrdn varsayabileceimiz bir arivi bize yeniden kazandracak bir diyalektii devreye sokmaktadr. Kamplar ultra, ar bir durum gibi grmeye, gstermeye almak, onlarn o sefil organizasyon mantn kavramay, dolaysyla insanl hala ziyaret edecek bir tehdidi tanmay reddetmek demek olacaktr. Bu erevede anlalabilecek bir dier konum da kukusuz Godardn kendi kendine ynlendirdii mstehzi bir sulamadr: Jean-Luc Godard Bay Spielbergin Hollywoodda Auschwitzi yeniden ina etmesini nleyemedi...
Bu arivden baz grntlerin Ankara Balgattaki Kara Kuvvetleri Komutanl Film Arivine savan son gnlerinde Von Papen tarafndan kopyalanp gnderilmi olabilecei gibisinden bir tahmin iin yeterli veri oluturacak birka olayla karlam olduumuzu hatrlyorum. majlarn stn en salam bir ekilde rtebilecek dezenformasyon yeteneinin Trk brokratlarda bulunabilecei konusunda Von Papenin doru bir sezgisi devreye girmi olmal. Ancak her durumda egemen felsefe byle bir arivle ve imajla asla karlamamak ve bu yaanty kamuya amamak ynnde gitmeyi srdrmektedir. ok ve Beyin: Ylmaz Gney Sinemas zerine Ulus Baker
Sinemann temsil sanatlarndan biri olmad, insan dorudan doada, evresinde, ortamlarnda, dncelerinin ak iinde hareket halinde bir varlk olarak resmedebildii, doay bizzat seyircinin beynine iletecek bir cihaza --imaj-kadraj-montaj-- sahip olduu, bu sayede yalnzca "dnlebilir" olmakla kalmayan, "dnmeye zorlayan" bir ierie dorudan ifade kazandrabilecei fikri, sinemann ilk dnemlerinde bu ii ciddiye alan sinema adamlarn, Gance', Eisenstein', Vertov'u srekli olarak ziyaret etmi olan bir dnceydi. yle ki, sinemadan hem bir "kitle sanat" olaca, hem de dnebilir belirlenmemilik olarak kafalara, beyine bir Heidegger'in deyiiyle bir "noo-ok", bir akl oku verebilecei, bunu sosyal ve politik ilevsellie kavuturabilecei umuluyordu. ten sinemann erken dneminin amac: dnceyi oklamak, beyine, kortekse imajlarn hareketini, titreimlerini dorudan vermek.
Byle bir kavray, klasik politik sinemay da koullandryordu: kitlesel bilinlendirme sinemas. Eisenstein Doay nesne, kitleleri ise zne haline getirecek ve insan-doa diyalektiini temellendirecek bir sinema arayn srdrrken, "devrim sinemasnn" teki kutbunda, diyalektii bizzat doann, ya da insann ikinci doas ve evresi olarak makinalarn imajlarnda ve ritimlerinde yakalamaya alan Vertov yer alyordu. Sinema kuram, pek erken bir zamanda belki de psikolojiden daha gl bir "beyin aratrmas" dal haline geliyordu.
Sinemann bir dorudan iletim ortam olduu, dolaysyla sanat eittir iletiim, bir fikirler ya da mesajlar iletiimi olarak sanat gibisinden mefhumlar paralayabilecek bir aygt olduu bylece pek erken ortaya kar --sinema anlatmak zorunda deildir; gstermek zorundadr -- daha derinden yakalarsak, grlemezi, gzn gremediini, alglanamaz grlebilir, alglanabilir klmaldr. Bugn politik sinemay salt ideolojik mesajlarna bakarak yarglamaya almamz, tpk son gnlerde Ylmaz Gney sinemas etrafnda kopartlan gdk ierikli tartmalarda olduu gibi, olsa olsa sinemaya balang dneminde duyulan bu samimi gvenin yitirildii bir sinema kltrnn artk hakim duruma geldiinin delilidir. Evet, devrim sinemaclarnn sinemaya yaptklar yaratc ve kuramsal yatrm, tm saflyla ve ocuksu gcyle birlikte oktan geride braklmt: sinema belki kitlelerin bir sanat oldu ama kitlelere ryalarn geri veren bir "elence endstrisi" olarak. Sinemann bugn dnyada ve elbette Trkiye'de de sunduu o muazzam entelektel hilik, o muazzam sradanlklar silsilesi onun artk kolay kolay "politik dnce" ortamlarn ziyaret edemeyeceinin bir kantdr.
Ylmaz Gney'in bir sinematografisi var: hemen tannan bir beyin etkisi bize bu onun filmi dedirtebiliyor. Onu, ada Brezilyal ynetmen Rocha ile birlikte modern politik sinemann kurucusu klan ey, dnce-bilin-beyin lsnde gerekletirdii bir operasyondur. Eski politik sinema, ya da klasik sinema politik olmak istediinde, beyinleri kitlesel olarak daha st bir bilin dzeyine eritirecek bir "yumruk sinemas" forml ortaya kmt (Eisenstein). Ylmaz Gney'in dnya sinemasndaki yeri, Latin Amerika sinemasna paralel olarak, beyne verilen okun ok farkl bir trn icat etmi olmasndan geliyor.
Burada daha nce defalarca seyrettiim Yol filminin geenlerde nihayet yaplabilen son gsteriminde gzlemlediim bir hali aktarmam gerekiyor: film boyunca seyircilerin karanlkta kukusuz grlmeyen yzleri, film bitip klar yandnda ifadesiz, bembeyaz, ya da kzarm iseler, bunu beyindeki kalc bir etkiye yormak gerekir. Ben de dahil, yanmzdakilere tek sz edemeyecek halde ka ynelmemiz... lf deitirmek ve gndelik hayata yeniden dnme zorunluluu... bu zorunluluun her an darmadan oluu --nk Yol'un gsterdii dnya tam da bizim dnyamz olmay srdryor... Film boyunca herkes trans halindeydi ve bu trans hali filmin ta kendisiydi --yerler ve topraklar, trenler ve hapishane, otobsler ve kentler...
Gney, Rocha ile birlikte yeni bir "daln" kurucusuydu: buna modern politik sinema veya daha keskin bir terminolojiyle "ajitasyon sinemas" adn verebiliriz. Ama bu, daha derinden bakldnda, nc Dnya insannn daha kolay grebilecei evrensel bir politik gerekliin kendini ortaya koymasdr: gnlk yaamn her grnmnn, ailevi hayattan dlanmla, otobs garnda bilet alrken... jandarma tarafndan stnz aranrken olduu kadar srnz ehre doru gderken --Kurban bayramna kadar... her eyin, ama her eyin tam tamna "politik" olduuna dair bir bilintir bu... Bat toplumlarnn aydnlar politikann byle bir ey olduunu pek ender olarak ayrdedebilmilerdir: modern edebiyatta Kafka size aile makinasnn hi de "zel yaamn" kk, kirli, ufak tefek romanslardan ibaret olmayabileceini, Devletin ve brokrasinin o yksek katn ta batan bir dzen olarak benimsemi olduunu, te yandan her brokratik makinann aileye, babaya ve onun sembollerine srekli olarak bal bulunduunu gsterecektir --"bir babann oluna verdii her buyrukta binlerce lm hkm sakldr..." Bat dncesi, Marksizmin belli bir yorumu da dahil olmak zere, zel hayat ile kamusal, politik hayat arasndaki ayrm ayakta tutar, birinden tekine geiler yaatr... Oysa biliyoruz ki orada bile, politik aygtlarda temsil edilmeyen bir yn mikropolitik unsur i bandadr --zel hayat ve dayanma, bir mafya ailesi... ama sonuta her ey politiktir. Politika "Devlet" ve temsil ilerinden ok farkl bir alanda cereyan eder... Bunun nc Dnyada veya Gilles Deleuze'n deyiiyle "aznlk edebiyatnda" daha kolay grlebilir olmas doaldr.
yleyse Ylmaz Gney sinemasnn beyne verdii uyarda saklanan iki nemli unsur ve ok tuhaf bir "ayklk" tr vardr: birincisi, Kant'tan beri Bat uygarl kty, ktl insann iine, ruhuna, ryalarna ve niyetlerine Protestanca, pek Protestanca dahil klmtr --ktlk ne bedendedir ne de dardadr, bizdedir, ruhumuzdadr. Ktl bir evreye, insanlarn iinde yaatld ortamlara, doaya ve dnyaya atfetmenin imkansz hale gelmesi iin Bat uygarl elinden gelen her eyi yapmtr. nk kapitalizme birlikte hayatn "modern" ynetimi insanlar ve nfuslar "evrelerini dzenleyerek", Foucault'nun gsterdii gibi onlara okullar, hapishaneler, kentler, klalar, tmarhaneler, hastahaneler ve en nemlisi fabrikalar kurarak ynetmek istemektedir. Gney sinemas, bir dizi yky tek bir montaj toplamnda birletirerek, hapishaneyle "darsnn" tek ve ayn yer olduklarn, ayn katlanlamaz kapatmann, dolaysyla her yerde ileyen bir genel politik gerekliin ifadesi olduklarn gsterir bize. Ancak sinemada mmkn olan bir ey: insanlarn hapse tkan bir lkenin kendisi hapishanedir. Kahramanlar ise "ruhsal otomatlar" gibidirler -- Yol'da, kahramanlarn en ilericisi, en bilinli olan ta batan ona bir tren kompartmannda hsmlarndan bir ocuk tarafndan tattrlacak lme mahkum edilmitir, teki kahraman, feodal namus kurallar gereince ldrmek zorunda olduu karsn, ldrlmesi gereken yerde ldrmek zere dev bir buz ln aacaktr. Olay izgilerinin toplam, anlalabilir, hakknda bilinleneceiniz politik ve sosyal btnlkten ok, asla anlalamaz olan, katlanlamaz bir gereklii, stelik bu gereklii yaamn en "zel" meselelerinden treterek ifade etmektedir. Umut'ta, Sr'de olduu Yol'da da filmi klasik anlamda "politik" klan tek bir sloganla, tek bir "politik mesajla" karlamyoruz. O halde sormak gerekir: Gney filmlerini, en azndan szkonusu ly "politik" klan, Trkiye'deki politik rejim tarafndan yllardr yasaklanmasn salayan unsur nedir acaba?
Bu unsuru bir "zvanadan kma" ya da Rocha'nn bir filminin adnda olduu gibi "trans" hali olarak kavramak gerekiyor --Transtaki Topraklar... Ylmaz Gney, Cannes dln paylat ve bu aralar onun hakknda bir film ekmeye hazrlanan dostu Costa Gavras'tan ok Rocha'ya yakndr. Ne yazk ki Leyla Erbil'in Ylmaz Gney olgusuyla ba edebilecek bir senaryo oluturabileceine de inanamyorum. Fatih Altayl ile Serdar Turgut'un budalaca saldrlarnn ardndan Ylmaz Gney adna "cevap vermeye" kalkan yandalarnn tavr da Gney sinemasnn ima ettiklerinden o kadar uzakta ki, onun iledii cinayetten, hatta "politik" sloganlarndan "ayr", salt sinemas asndan deerlendirmek gerektiini syleyip duruyorlar. Oysa Ylmaz Gney sinematografisi, ta balarndan itibaren bir "toplumsal tip", bir "yaam biimi" ve bunlarn sinema dilinde beliri biimine dair bir dzenlilik sunuyordu: hayatnda yaam olduklarn yaamam olan bir Ylmaz Gney'in o filmleri retme olasl yoktur. Sinema, edebiyat, sanat yaam bir tarafta olacak, hayatn ve kiinin kendisi baka tarafta olacak tipinden bir yaklam tmyle anlamszdr. Bu, sanatn hayatan bamsz, zerk bir alan olmas gerektiini ima eden bir bak asnn (ya da aszlnn) ifadesidir. stelik Tunca Arslan'n aylar nce Yol hakknda yazm olduu samasapan bir yazda, onun --12 Eyll dneminde dahi-- orduyu ve asker imajn eletiren, "kt gsteren" grntlere, imajlara bavurmam olmas alklanyordu --ite Ylmaz Gney bu kadar tuhaf yorumlarn yaplabildii bir lkenin en sert eletirisini sinemalatrm olan kiidir. Evet, Ylmaz Gney sinemasnn zellii, eskiyle yeninin, feodal ile burjuvann, ideolojiyle dncenin, bilinle bilin-dnn, bilinlenmeyle ncesinin ardkln deil, samalk dzeyine varan biraradalklarn sunmasdr. Orada artk klasik politik sinemada olduu haliyle Eski'den Yeni'ye (Eisenstein'in Staroye i Novoye, Eski ve Yeni, ya da Genel izgi diye anlan filminde olduu gibi), zel hayattan toplumsal, politik ve kamusal hayata, bilinsizlikten sinematografik "yumruk" sayesinde bilince gei, ykseli ve bununla beraber kiisel, zel olanla kamusal, politik olan arasndaki oynak snrlar yoktur --kiisel olan her ey politiktir, politik olan her ey de kiisel... Klasik politik sinema, Pudovkin'in Ana'snda olduu gibi, bilinsiz, gnlk yoksul yaantsnn kt aklyla yaayan ve olunun zerine titreyen bir annenin, olunun yitiriliinin ardndan bayra devralmak zere bilinlenmesinin yksn anlatmaktayd. Ford'un Gazap zmleri'ndeyse, bu kez hereyi ak seik grebilen anneydi --ama ailevi dayanaklarn birer birer tkendii genel bunalm srasnda anne bu bilincini yitirecek, yerini artk nndeki hayat ak ve seik farketmeye balayan eskiden kiiliksiz oluna brakacaktr. Klasik politik film ve edebiyat bylece bize hep "bir ulusun douunu" --unutmayalm ki Griffith'in bu kt ama nemli filminin benzerleri defalarca Yeilam', bir sr kt taklidiyle ziyaret etmitir--, politikann ve tarihin tepesindeki byk oyunlar, yaz da topyekn devrimsel birikim ve dnm anlatp dururdu. Gney'inki Eisenstein'inkiyle ayn devrimcilik deildir artk: geileri deil, yanyanalklar terennm etmektedir. Beyne ilettii ok, ufak tefek, gndelik hayattan ekilip alnm, "nemli anlarnn", kader anlarnn belirlenmedii "srekli" ve kk oklardan oluur. Olutuduu bir bilinten ok bir bilinddr.
Bilind: dnn ki, krdan kente g ediyorsunuz --bu topyekn bir gei ya da bakalam deildir... Gemi ile gelecek arasnda bir gei varsa eer, bu gemi kendini iki biimde imdiye sunacaktr --bir hafza biiminde ya da eskinin srekli geri dn biiminde. Ylmaz Gney Umut filmini ektii kadar Umutsuzlar filmini de eken kiiydi. nk ona gre gemi, feodal yaant, kentteki lmpenlik ve her trl arza imdide yaanmakta olandr. Hafza modeli yerine imdinin o absrd varoluu, hep varoluu sz konusudur. te bilinci zvanadan karacak olan o tuhaf g buradan geliyor: isyan mmkn tek yol olarak brakan, bilince dorudan asla hitap edemeyecek olan bir bilinaltn gsterilen her eyle, toprakla, Umut'taki u kavrulmu dallarla, Yol'daki u buz lyle, giditen dne kadavralaan at bedeniyle, ve bir kadnn ancak atn kadavrasyla karlat anda "brakan", "terkeden" yaama kuvvetleriyle... Gney filmlerinde her ey tek bir dzlemde, kuvvetlerin ve yeterliliklerinin, dolaysyla snrlarnn alannda zlmektedir. Her kameraman, her montajc, her ynetmen "kuvvetli" grntler arar --ama Gney sinemas kuvvetlerin kuvvetini, bir st dereceyi, grd manzara karsnda davranamayp saknmak zorunda kalan, seyir ettii lde seyredilen suratlarn duygulanlarn kaydetmenin peindedir. Gerekten de, Gney sinemasn yeni bir sinematografik imaj tr icat eden talyan neo-realizmine yaklatran bir unsur vardr: sinema tarihinde, balang dnemlerinde olduu kadar genelgeer filmlerde yzlerden beklenen ey durumlara gre davranlarn nedenlerinin kavranaca ifadeleri vermeleriydi; uzun sre sinema, ekranda grlen yzlerin de ekranda gsterilenlere bakyor olduklarn temelli bir felsefi fikre kavuturamamt. Yz artk grdklerine maruz kalyordur - -inanamyor, katlanamyordur... hareketi engelleniyordur... ite Ylmaz Gney sinemasn aklayan ey: bu aralar sanki onun sinematografisinin paras deilmi gibi baklan o "sloganc" denen Arkada filminde, ya da daha nceki irkin Kral tipolojisinde de geerli olan bir yz ile kar karyayz. Bu "yz" elbette Ediz Hun olmazd, Tark Akan ya da Tuncel Kurtiz olurdu... Ama nemli olan, Trk sinemasnn hibir zaman ekmeyi baaramad u yzler, suratlar meselesinden ok, aksiyon filminden tipoloji ve toplumsal tip retebilen bir sinemann nasl mmkn olduudur.
Yol'dan sonra yaknda Sr filmiyle de karlaacamz Ylmaz Gney, her durumda balangta Muhsin Erturul'a teslim edilip her trden zgn imaj aray ve deneyi engellenen Trkiye sinemasnda evrensel bir yeniliin tek rneiydi. Onu hala "sosyal ierikli" film yapt diye selamlanan ve kendi apnda ok iyi bir filmci olan Ltf Akad'n veya Metin Erksan'n "devam" ya da "mirass" olarak grmeyi brakmak gerekir. Bu sinemay ne abartabilirsiniz ne de kk grebilirsiniz --o ne ise odur ve yaama duyulan bir inantan, sinemaya duyulan bir inantan, tek bir byk ok yerine kk oklarla ileyen, bununla muazzam birr ajitasyon gcn harekete geiren, bunu yaparken kendisinden ve sinemadan baka hibir eyi temsil etmeye yanamayan bir sinemadr.
Bu beyne verilen yeni bir ok tryd --dnlemezi ve katlanlamaz hissettiren, ounu erif Gren'e borlu olduumuz grntlerle ileyen, politikay mesajlar ve sloganlar araclyla ilettiinde bile "buradaki esas mesele bu deil, bambaka bir ey" dedirtecek bir kuvvetti bu. nk sinema insan ile doay birarada sunabilen --galiba-- tek sanattr. Kuvvetlerle, g vektrleriyle iler ve doasnda politiktir. nemli olan Ylmaz Gney'i kiiliiyle ya da ondan ayr olarak sinemasyla deerlendirelim demek deildir --sinematografinin kendisi, z be z bir dnce gc ieriyor nk... Deerlendirmenin as hem kiisel hem de politik olmak, dahas bu ikisinin aynlna yaslanmak zorundadr. Ylmaz Gney sinemasnn soruturulacak daha ok taraf var... Video stne Ulus Baker Yenilik ya da icat nedir diye sorduumuzda aslnda ok karmak srelerden bahsederiz. Karl Popper "icadn mantnn olmadn" sylediinde sorunu greli bir kolayla kavuturuyordu, ama nihai olarak "yeni ne demektir?" sorunu zlemiyordu. Bu soruyu en radikal bir ekilde ortaya atanlar gerekten de sosyal tarih erevesinde Gabriel Tarde, felsefe dzeyinde ise rencisi Henri Bergson oldular. Tarde'a gre "yeni" iki taklitler serisinin u ya da bu anda bulumalaryd. Szgelimi fotografn icad nnde sonunda ok eski bir camera obscura tekniiyle baz maddelerin gne nlarndan farkl oranlarda ve dereceler boyunca etkileniyor olmalar konusundaki "simyasal" bilgilerin Niepce'in kimliinde ve beyninde biraraya gelilerinin bir sonucuydu. Optik ile kimyann zel bir bileimi... Sinema ise kinetik ile fotografn zel bir bileimi olarak optii ve kimyay iermeyi srdryordu. Hatta Hollywood "star sistemini" olutururken sonuta bunu bir "kozmetik sanayii" olarak da grmemi miydi? Boya ve makyaj, k ve imaj birbirlerini tekrarlayp durmaya baladndan beri klasik bir sinema tarihinin iine girmi durumdaydk zaten. Bazen icadn ve "yeni"nin bulumalar son derecede farkl trden ortamlar arasnda olabilirler. Fotorafn balanglarnda pozlama sresinin uzun olmas gibi sonradan giderilecek teknik bir mesele bile birtakm kltrel ve sosyal oluumlarla biraraya gelmiti: portre fotoraf yalnz ller zerinde mmkn olduu iin, 19. yzyl ortalarnda zellikle Protestan lkelerde "memento mori" (lm hatrla) sanatlar trediler ve aileleri iin l ocuklar ssleyip psleyip fotoraflarn yadigar brakma konusunda uzmanlatlar. Pozlama sresi ksaldka "sokaktaki resim" teknik olarak elde edildi, ama Rodin ile fotograf bir arkadann bir sohbetinde dile getirildii gibi bu bir gerilime yol at: tamam enstantane fotoraf elde edebilmitik ama sokaktaki hareketli nesneleri, yayalar, arabalar, uan bir kuu, koan bir at ektiinizde ok tuhaf bir grnt elde ediyordunuz. Neden bunlar seri imajlar halinde ekmeyelim (Muybridge, Marey)?.. Akas enstantane fotoraf bir "film beklentisi" haline gelmiti belli bir noktada... Hareketi fotogramlar halinde kaydererek yanstmak... Herkes bunun fotograf deil fotogramlar silsilesi olduunu biliyordu ta batan beri ve ou kii bunun ne ie yarayacan, hareketi aynen yanstmann ne gibi bir ie yarayacan (sinematografinin mucitleri de dahil olmak zere) pek kestirebilmi deildiler. Ancak Mlis sonrasnda "montaj" devreye girince sinemann devrin en etkili arac olaca ortaya kt. nk modern toplum, endstrisinden edebiyatna, sanatndan mimarisine, devletinden ekonomisine bir "montajd"... Napolyon modern usul ve medeni kanunlarn aslnda monte ettirmiti. Mhendislik montajdan ibaretti (ve zaten terim 19. yzyl mhendisliinden tremitir). Montaj her eydi ve sinema, her eyi kaydedebilen bir cihaz olarak ortaya kt andan itibaren modern toplumun zn en iyi yanstacak ortam olarak beliriyordu: nk sinemann bizzat zyd montaj (Eisenstein)... ta kendisiydi... Ve bu sayede sinema modern toplumda neler olup bittiini baka her eyden daha iyi kavrayacak ve ifade edebilecek ara olarak grnyordu. Epstein, Eisenstein, Vertov gibiler iin "montajn" her ey olmas sinemay, adand kitleler ile buluturacak bir zellikti --uyutulacak ya da uyandrlacak, ayaklandrlacak kitleler.
Sinemann balangtaki zgveninin greli olarak abuk andn sylemeliyiz. Deleuze bu anma srecini hareket-imajn krizi olarak tasvir ediyor. Godard ise suu "talkies"de, yani "konukan filmde" buluyor. Montajdan bu vazgei, Bazin gibi byk bir sinema filozofunu bile etkilemi ve sinemann bu sayede realiteye daha derinden hakim olabilecei fikrini uyandrmt onda. Montaj ilkelerini yeterince ve neredeyse tm zamanlar iin formelletirmi olan Griffith'in sinemas yava yava montajsz sinema karsnda geri ekilecekti... Ama bu gereklemedi: montaj televizyona, Godard'n deyiiyle sinemann yaratt o byk gnaha geti, stelik bu "yavru" apansz genileyerek sinemay da "kayt altna almaya" balad. Video teknik bir yenilik olarak bildiim kadaryla televizyonun hareket kazanabilmesi ve annda yayndan kurtulmas iin gelitirilmi televizel bir teknoloji. Kamerann ufalmasnn nedenlerinden biri de hi deil: 16 ve 8 milimetrelik kameralar bunu zaten salyorlard: tabii ki sava kaydetmek iin... Sonuta enstantane-seri fotoraflarn mucidi ve sanats Muybridge de Amerikan i sava srasnda Kuzey'in cephe fotorafs deil miydi? Sanat, "yce" bir metafizik erevede grmyor olsam da, ondan baz eyler beklemek istiyorum yine de... American Independent Cinema (Amerikan Bamsz Sinemas) 16 milimetrelik kameralar gnlk hayatn iine atverdiyse bunda bu kameralarn, askerlerin ve Vietnam savann elinden kurtarlarak "sivilletirilmesinin" byk bir rol olmutur. Kameray sokaa karmak konusundaki o byk gerilimi hie sayan byk talyan sinemaclarn unutmamak gerekir... Bu tr kopular video adna talep ediyor ve benimsiyorsak brakn bunun gzergahn iimizi yaparken, arivlerimizi olutururken biz tasarlayalm. Biz btn bu sreci, kamerann sokaa kma gayretini, kiisellemesini, ana ve olaya bal klnmasn, bak alarnn oulluunu beslemeye ynelik bir gayreti videoya ait bir aba diye dnyorsak bunun nedeni bu tr araylarn sinema tarihi iinde bulunmuyor olmas deil. Tam aksine btn sinema tarihinin bu videografik imaj araynda olduu gibisinden bir izlenim. Eer Coppola bile "video kamerasn alp evinde, odasnda, darda olup biteni ekmeye balayacak tombul bir gen kzn bir Mozart haline geleceini" zlyorsa gerekten de biraz "eilimlerin nemi" adn verdiim eye dikkat etmek gerekir.
Video meselesinin esasnda bir postmodern olgu olduunu hi sanmyorum. Bir defa, daha nce de vurgulamtm, "ben sanatysam ve eserimi, bir hela olsa bile mzeye koyuyorsam, bu bir sanat eseridir" gibi bir tutum tam da moderniteye aitti (Marcel Duchamp, Dada, Gerekstclk). "Alnt" tam anlamyla "modern" bir mecburiyettir ve bunun ahikasn kabul edilmeyen ve sadece alntlardan oluan tezinde bizzat Walter Benjamin gerekletirmiti. Video Sanat denen ey sanyorum 70'li yllarda kendine bir "ad" buldu... ama arlkla minimalist-feminist performans sanatlar sayesinde: Ulrike Reichenbach ve benzerleri... Video onlar iin sonunda "gryorum" demekti: kadn vcudunu, kendi vcudumu baka, kiisel bir bakla "gryorum"... Kameray vcudumda gezdiriyorum ve benlerimi, ap aralarmn irkinliini (ya da isteyene gzelliini) hissediyorum... Kameramla sokaa ktm zaman bana nasl baktklarnn monitr olabiliyorum... Video yanstmaz, bir ayna vazifesi grr. Btn bu minimal uralar alann bir kalemde silip atmak herhalde anlamsz olurdu. Sonuta modernliin en byk sinemaclarndan Dziga Vertov da bu "gryorum"un peindeydi: kino-glaz, yani Sinegz...
Video'nun znde demek ki "kadn" yatyor. nk kendi vcudunu reklamcln ya da Hollywood sinematografik sisteminin resmettii tarzdan farkl bir biimde grmek, kavramak istiyor. Bu hi de kmsenecek bir ura deildir... Teknolojik bir buluun performatif- kltrel bir bulula, dahas bir mcadele tarzyla son derecede ilgin bir buluma halidir. Tpk Tarde'n tarihi elerken nmze kard srpriz bulumalar gibi...
Gryorum'dan Dnyorum'a nasl getiimize gelince... 50'li yllardan beri sanat erbab birtakm kiiler, ama 18. yzyldan beri, bata Kant olmak zere Batnn en byk filozoflar bu mesele stne dnp durdular. Bu adan Descartes-Leibniz'den Kant'a, oradan Blanchot ve Foucault'ya kadar gayet net izgiler tasarlayabiliyoruz. Descartes "dnyorum" diye haykrarak modern felsefeyi balatm olan kiidir. Kuku duyuyorum --varolduumdan bile... ama kuku duyduumdan kuku duyamam... o halde dnyorum... demek ki varm... o halde ben dnen... bir eyim... Kant daha akllyd... dedi ki her ey tamam ama "ben dnen bir eyim" sonucuna yle kolay kolay varamazsn. Dnmek demek her eyi kavramda ta batan iermek deildir. Dnmek demek onu mekanda-zamanda realize etmek demektir. Baka bir deyile Napolyon hukukunda ya da Avrupa sisteminde realize olmam bir Fransz Devrimi fikriyat (Voltaire, Rousseau ve genel olarak Aydnlanma) be para etmez. Kant'tan beri modern dnya dnceyi ancak mekanda-zamanda gereklemesi bakmndan deerlendiriyor. Bugn bir "fikir"den bahsettiimizde onun imajn da talep ediyoruz --zamanda ve mekanda. Kurumlamam fikirler bugnk dnya iin bir hitirler...
Fotoraf, film ve benzeri imajlar stne mesela Sontag'n neden srarla Platonik imajlar dnyasna bavurup durduunu ite bu yzden anlayamadm... Platon iin imaj bir fikrin, gklerdeki uzamsz-mekansz tanrsal ideann bir yansmasyd. Bugn bu tr imajlarmz yok: kaytlarmz var... imdi "dnyorum" mekansal-zamansal kaydetmedir (Kant). Baka bir deyile "dnyorum" bende bir fikir var'dan teye gemeyen bir belirlenimdir. Az ey deildir ama ii botur. Neyi dndm anlatmaz... Onun yerine pekala "gryorum o halde varm" ya da daha karikatrms bir ekilde, "yryorum, demek ki varm" geirilebilir. Peki Video ergo Cogito nasl mmkn olabiliyor? Gryorum o halde Dnyorum dedirtecek koullar nelerdir? Videonun bu temel Kant sorunsalla her zaman ilgili olacan dnyorum.
imdi... temel Kant sorunsal uydu: eyler ayn zamanda (salt ey olduklar iin bile) kendi "belirlenme" koullarna sahiptirler. Dnmek bir faaliyettir, buna amenna, ancak dnrken dndm eyin kendini bana bir sunma biimi vardr --buna Kant zaman- mekan diyor... Baka bir deyile "gryorum" dediimde bu "dndm" ve "anlatabildiim" O EY ile alakal bir ey sylemi olmam pek de garanti edilmi bir durum deildir. ey, bana nasl sunuyorsa kendini, ite odur ve o ey hakknda bunun tesinde baka bir ey syleyemem. Yalnzca onu "dndm" syleyebilirim. Ama dnmek Kant'tan beri dnlen eyin deil benim bir belirlenimim, zelliimdir. Kant'tan nce byle deildi. Dnmek eyin ideasnn bizdeki soluk bir yanssndan ibaretti. Fikirleriniz nceden vard ve onlar kefetmek iin uramanz, "hatrlamanz" gerekirdi. Kant'la birlikte "gryorum"dan "dnyorum"a doru bir hareket mmkn hale geldi: Bu bir "hareketti" ... yani sonradan Hegel'in sistemletirecei "modern diyalektik" --ki Eisenstein sinemasnn btn ite bundan ibarettir. Bir imaj bir dnceyi nasl uyandrr? Eer videodan bir "dnce aygt" kurmay dnyorsak bunu elbette bu tr ustalardan dolaymlayarak yapmak zorundayz --ve Eisenstein'in en ileri montaj tekniklerinin bugn reklamclarn her gn kullandklar teknikler olmasna da pek kulak asmamalyz.
"Belirlenme koullar" nedir peki? unu syleyebilirim: "her yiidin bir yourt yeyii vardr" deriz de "her yourdun bir yiide farkl bir yeni biimi vardr" demeyiz... Bu temel (ve belki de ou zaman zorunlu) "znellik" yanlsamalarndan biridir. Videoyu ve sinemay hep bir aktiviteler zincirlemesi olarak dnrsek bu meselenin esasn gremeyiz. Sinema ilk balarda iki eyin peine dt: gnlk hayatn imajlar ve grsel hikayeler . kincisi sonradan galip geldi ve Hollywood'un o muhteem hayaller dnyasn tesis etti. Ama birincisi her zaman sisteme direndi, yeniyi retip durdu... znellik bir yanlsama haline geldii zaman modernitenin en korkun hatalar yaplr. Belirlenme koullar tespit edilmeden znelliin kurulmas mmkn deildir. Baka trl znellik her zaman liberal-postmodern formlne brnerek herkesin kendi dnyasna ait olduu fikrine varr. Oysa byk Leibniz'den beri biliyoruz ki znellik batan verili bir "zne durumu" deildir. Bir bak asn retmeyi gerektirir ve eyler de bu olumakta olan znellik karsnda srekli olarak deiim halindedirler. znellik, baka bir deyile, her an eyler durumuna gre yeni bak alar oluturmak, yeni perspektifler ve konumlar icat etmek demektir --bir an sonra yklp gitmeleri gibi trajik bir durumu her an gze alarak...
Diyelim ki video bizim iin bir znellik icat etme arac olsun. Bunu biz yle gryoruz. Sinema da bir baka "znellik icad" tipi olsun. Nesneler zerinden bu znelliklerin "dolam" tipleri acaba ayn mdr? Ben hi sanmyorum... Sinema ta batan beri, belli ve farkedilmez ince bir izgi dnda (bunu ortaya karanlar Lumire ile Vertov oldular) nesnelerini "imaj" olarak sundu. Oysa Kant iin (ona "videografinin babas" dersem glmeye erken balamayn) hayalgcmz imajlar reten bir yeti deildi, "emalar" reten bir yetiydi. ema ise bir eyin imaj, grnts deil, onun retilme kurallarnn btndr. Kant'n imajlar ile emalar arasnda yapt ayrm son derecede belirgin ve radikaldir. Biz galiba videonun "ematize etme" yetisinin peindeyiz ve ondan imdilik bunu umuyoruz. Bu "ematize etme" yetenei ise videoya bir mekan-zaman kazandrr ya da atfeder: gryorum, o halde dnyorum... Yani "dnmenin" "grme" diye bir tarz, varolu hali var. Bu dncenin btnn tketemez tabii ki ama "salt grlebilir" olan, anlatlmakla tketilemeyecek pek ok ey ve durum var bu dnyada. Sinema imajlarla (en gelikin formlyle Deleuze'n "hareket-imaj", "zaman-imaj" adn verdii eylerle) iler. Video ise bizce "gryorum" edimleriyle iler, imajlarla olmaktan ok. Sinemay "seyrederiz" ama videoyu "grrz" ... Seyir toplumu varsaym bizi bir utan "rya" sinemasna, dier utan da o sefil televizyona gtrrken bu iki belirlenimden kurtulmann, zgrlemenin bir aleti olarak videoyu kullanmaya almann nesinin kt olduunu pek anlayamyorum... Godard ite bu noktada ortaya kyor. Herkes Godard'n sinemaya sert bir klasik sinematografi eletirmenliinden sradn, Cinma-Vrit ve devrimci film dnemlerinden getiini, sinema filmi rettiinde ise illa ki ona videografik mdahalelerde bulunup durduunu biliyor. Godard bunun iin hep "ayrcalkl herhangi mekanlar" tesis edip duruyordu: okuldaym, gryorum neler olup bittiini... hapishanedeyim ve gryorum neler olup bittiini... gstermiyorum... gryorum... Bu gryorum sinema cihaznn konvansiyonlarnda yoktur. Sinema hep bir "gsteriyorum" ile iliyordu. Ve filmlerin "sinema filmi" olarak yaplm olmas salt bir teknolojik meseleden ibarettir. Diyoruz ki video sinemann byk ustalarnn hep bekledii bir ey olmutu: etnografik film, Lumire, zellikle Vertov, neorealismo, Nouvelle Vague, Independent Cinema vesaire... "Gryorum" en gzeli Mahmalbaf'n o insan rperten filminde, hani u ynetmenin oyuncu setii filminde var... Forml aheserdir: "gryorum, o halde gster bakalm..." Grsel-iitsel her eyi "sinematografik" konvansiyonlar dahilinde deerlendirmekten vazgeebilirsek ("nnde sonunda bunlar da kurgu yapyorlar" pek salam bir yaklam deil nk) herhalde videocularn neye yeltendiini hissetmek daha bir kolaylaacak. Bu bir avangard deil, balangta belki yle grnmek istedi, nk politik birtakm dertlerle rtmt. imdiyse en modern grsel-iitsel teknolojilerin bir younlama oda m olduunun, acaba bir sanata dnme ihtimalinin olup olmadnn sorgulanmas gibi meseleler etrafnda bir tartma ortam olarak duruyor.
"Gryorum"dan "Dnyorum"a sray sinemann baarm olduu bir ey olmad. Bunu sinema stne iki cilt yazm olan Deleuze de, hala sinema (ama video da) filmleri eken Godard da itiraf ediyorlar. Hareket-imajlarn kitlelerin beynine vurup onlar dndrtmesi gibi bir ideal, sonuta festivallerimizi enlendiren ve elence gzyle baktmz yar-sanatsal aktiviteye dnt oktandr. te yandan " gremezsiniz" ama o size her eyi "gsterir". Biz sinemay reddediyoruz diye bir mesele yok. Sadece "gryorum"un o esasl haklarn savunuyoruz ve "grmenin yksek yetisi" olduuna inanyoruz. Bu yetinin varln byk sinemaclar ispatladlar. imdi "yksek konuma yetisi" Blanchot iin gnlk ampirik dilden belli bir uzaklamay, bir tr "ykselmeyi" gerektiriyordu. Gnlk konumam udur: "yamur yayor... hava souk..." "Ahmet gelecek"... vesaire falan. Bu "dk konuma yetisidir"... nk beni gren birine onun zaten grebilecei bir eyi "sylyorum". Bu "yalnz sylenebilir olan sylemek" deildir. Sadece sylenebilir olan sylemek gerekir... sylenmekten baka bir ifadesi mmkn olmayan yani... Bu Blanchot'ya gre "yksek syleme yetisidir". Ve Blanchot "parler c'est pas voir", "konumak grmek demek deil" dediinde bunu szle yapmt... nk mesela Foucault'nun, ya da "bu bir pipo deildir"i resmeden Magritte'in aksine "yksek grme yetisinin" varolabileceini dnmemiti. Oysa biliyoruz ki bir filmi "grmek gerekir"... Baka bir deyile, bir filme gidip, para verip "seyretmek" yeterli deildir... gerekten onu tm evsafyla "grmek" gerekir... ve ne zaman ki bir film "anlatlabilir" olmaktan kar, asla "aktarlamaz" hale gelir, o zaman film bir gerektir, dilsel sanallndan kurtulmutur.
tiraf edeyim, yedi yldr uratm ve ok kr kurtulduum doktora tezimi belli bir noktadan itibaren btnyle bu tr bir tartmaya adadm. Derdim sosyal bilimlerde eksik olan bir eyi "belgesel" denen ama bence filmik yaantlarn toplamna yaylmas gereken bir urayla btnlemek, entegre etmekti. Benim "film-deney" ve "film-fikir" dediim eylerden baka bir uram yok. Ne belgeselciyim ne de video sanats. Sonuta bir "grsel-iitsel ariv" sknts eken bir sosyal bilimci diyebilirsiniz bana. Ama dier sosyal bilimciler gibi videografik kaydn ve arivin salt bir illstrasyondan ibaret olamayacan hissediyorum. Mesela "yoksulluk" stne bir aratrmada evrede, odann iinde gezdirilen bir kamerann bir anketin metinsel kaytlarndan ok daha "bilgi verici", yani "duygulandrc" olabileceini biliyorum. Belgesel sinemaclar sosyal bilimcilerden ok daha gl etik kayglara sahipler (gazetecileri bir tarafa brakrsak). nk kullandklar ortamn insanlar stndeki etkisinin ne kadar byk olduunu hissediyorlar. Byle bir kaygy ben hibir sosyal bilimcide grmedim. Biz anketimizi yaparz, geeriz... Sonularmz karrz byk bir rahatlkla... ama bu aratrdmz yoksulluu "grdmz" manasna gelmez. Onu belki "anlarz", "syleriz", "iletiriz" ama "grmeyiz". Oysa yoksulluun pekala birok, belki de sonsuz imaj vardr. Natrmort tarihi stne alrken bir fikir uyanmt kafamda: yoksulluk nasl gsterilir? Natrmort 17. yzylda Hollanda'da baladnda hep burjuva mutfann "zenginlii" stneydi. Yoksulluk bir tr "memento mori", sembolik bir imaj olarak vurgulanrd yine de resmin iinde: bir kafatas, tiksindirici bir bcek... Czanne natrmortlarn, yani 19. yzyl sonlarnda Fransz krsalnn ykmn beklemek gerekiyordu "yoksulluun imajn" grmek iin... Akas yoksulluun imaj nihai olarak "bombo", "kapkara" veya "bembeyaz" bir tual, ya da ekran deilse, baka bir eylerle donatlmalyd... Yoksulluk "varolanlarla" (Heideggerci seinden) gsterilecekse eer onun pozitif imajlarnn da bulunduunu varsaymak gerekir. Duvardaki bir atlak, gebe bir karn, gmden su dken el... te bunlarn btn sosyal bilim szlerinden ve teorilerinden daha gl afektif deerlere sahip olduunu dnerek bu tezi yazmaya girimitim... belgesel sinemay kendi iinde apayr bir alan olarak grmediim gibi, "grsel sosyolojiyi" illstre edilmi szlerden ibaret de gryor deilim yani. Diyelim ki imdi, video bana bu olana, mesela yoksulluun imajlarnn arivini bir tr "gryorum" yetisine hitap edecek ekilde sunabilecek. Bunu darda aramam, gider ekerim, ya da tam aksine, "yoksulluun mmkn btn grntlerinden" seme yaparm... Bu meseleye dair bir fikir verecektir. Bu noktada sanat ile bilim arasnda herhangi bir klasik ayrma bavurmam gerekmez. Sanat eserinde "dnlmedii" gibi bir varsaym imkansz olduuna gre, dnrken ayn zamanda hissedilmedii gibi bir fikir de sonsuzca anlamsz grnyor bana.
Sonuta:
Evet... derslerimizde, "bu bir video dersidir, sinema deil" diye balyoruz... bunun nedeni sadece GISAM'n salt videografik olanaklarla donatlm olmas deil. Ayrca sinema stne epeyce konuup tartyoruz; filmler seyrediyoruz vesaire... Ama bununla sylemek istediimiz baka bir ey var: sinema ekicidir -eker ve eker... burada bunun ivasn deil, videodaki olanaklarla tanmanz salamak istiyoruz. Ariv abalarmz var... filmin nnde sonunda "tamamlanm" bir btn olmas gerekmediine, her filmin atonal mzik gibi ak braklabileceine, baka bir filmde devam edebileceine, bunun iin filmik kapatm salayacak hiyerarik bir dnme tarzna ihtiya olmadna inanyoruz...
Bunu ne kadar baarabildiimiz pheli elbette. Ama baarszlmz ortamn baarszl deildir, bizim anlatmadaki ve sonular elde etmekteki beceriksizliimiz, acemiliimizdir. te belki de bu yzden Godard'n beklentilerine yneliyoruz ve onlar anlamaya, iletmeye, anlatmaya, yaymaya alyoruz. Sonuta ben gerekten JLG'nin "yeni bir imaj tipi" rettiine kani olmu durumdaym. Grsel-iitsel-grafik --imajn her trn kapsayan tek bir imaj... yani video-grafi: yani... "gryorum"... Godard Histoire(s) du Cinma'da inann gerekten "sinemadan alyor" deil... yepyeni bir imajlar estetiiyle sinema stne dnyor, hayflanyor, duygulanyor, etkileniyor... ama ayn anda sinemay inceliyor, lanetliyor, kutsuyor vesaire...
Btn bu meselenin Tarde felsefesiyle nihai ilikisi ise bence urada: her "yeni" bir karlamadr. Zaten "irek" olan oluumlar "yeni"yi barndramazlar. Baka bir deyile sinema estetii iindeyken video yapamazsnz, olsa olsa onun varolmas iin Vertov gibi, Rossellini gibi, Cassavetes gibi "arzu duyarsnz". Ama btn abalar VIDEO yani "GRYORUM" iindir -- "gstereceim" ya da "grmeye geldim" gibisinden deil. Tiyatrocular sinemaclara oranla bu gerilimlerin acsn kendi ortamlarnda daha sert ve actc ekilde yaadlar... Grotowski "her eyi boaltyorum, sadece plak vcutlarmz var" diyerek "yoksul tiyatro" retisi gelitirdi. Bu aslnda sinemann "gsteri toplumuna" bir meydan okumayd, tiyatronunkine deil. Niin? nk sinema hep "varolanlar" gsteriyordu ve "olmayandan" pek haberdar deildi. Tiyatroda GRYORUM ok tuhaftr ve sizi sahnedekilerle bir rekabet ilikisi iine sokar. Sinemadaki gibi kahramann gz deilsinizdir ve her durumda, sahnede bir eyler olduunda farkl bir irkilme haline girer organizmanz... Sinemada ise GRYORUM'un tesinde her an her eyin olabileceine, "grnebileceine" ta batan inanmsnzdr. Sinemann GRYORUM'u sizin GR ve YORUM'unuza braklan bir znellik tarzdr. Beki de VIDEO yani saf GRYORUM sayesinde bu etrefil olanaklar ynn kullanabilir hale geleceiz...
Sonuta GRYORUM'un glerinin hala kefedilmesi lazm... kefedilmeyi ise beklemiyorlar, nasl icat edilirlerse yle olacaklar...
16.12.2002Ayrcalkl Anlar Ulus Baker Deleuze sinema stne kitabnn birinci blmnde sanatta, zellikle figrleri ieren resimde hakim boyutlardan birini oluturan "pozlar" ile sinematografide, zellikle Eisenstein'in araylarnda hakim olan "ayrcalkl anlar" arasnda bir ayrm gzetir. Gerekten de figrlere dayal sanatlar pozlar ayrcalkl klarlar: klasik dansta hareketlerin her birinin belli bir pozdan baka bir poza geiten ibaret olduu gibi. Sinemada ise sahnedekinden, resimdekinden, fotoraftakinden farkl olarak bu pozlarn ciddiye alnabilecek bir anlatmsal deeri pek yoktur. Baka bir deyile pozlar vermek iin sinemay kullanmann ne ie yarayabileceini bilemeyiz. Demek ki sinemada pozlara kart bir unsur bulunmaldr: "ayrcalkl anlar"... Ancak bu kartln ne ie yarayabileceini de henz biliyor deiliz? Doa bize baz ayrcalkl anlar sunuyor mu? Bundan bile henz emin deiliz. Frtnada bir imein ak ne tr bir ayrcalkl an oluturabilir? te belki de fizik ve meteoroloji bilgimiz yznden byle bir ayrcalkl an tasavvurunu bile kaybedebiliriz. Yine de Deleuze'n sinemadaki anlamnn dna taan bir "ayrcalkl anlar" mefhumu gelitirdiini grebiliriz: "ayrcalkl anlar ayrcalkldrlar nk herhangi-anlar tarafndan kuatlm haldedirler..." Demek ki, ayrcalkl bir an ancak olaan, sradan, herhangi anlarn arasnda bir ilev kazanabilir. Deleuze bunu "hareket-imaj" kavramn icat eden Bergson'un sinematografi konusundaki bir yanlgs zerinde temellendiriyor gibidir. Bergson'a gre sinema bir yanlsamadan baka bir ey deildir, nk hareketsiz bir kesite soyut bir hareketi eklemektedir. Oysa Deleuze iin tam aksine sinema bir hareketli kesitler dizisidir 'yani niteliksel harekettir, ya da hareketi bizzat nitelik olarak ifade etmektedir.
Ayrcalkl anlar mefhumu Franszca "poz" teriminden tryor olsa bile bu ancak poz veren birisi asndan geerlidir; dorudan doruya sinematografik aygt asndan deil. Belki de poz dncesini Platoncu "ideallik" meselesine kolayca balayabiliriz: ayrcalkl an ya da "poz" antik dnya grnde birer "ideal biim"dirler ve hareket bu bak asna gre belli bir poza henz erimemi bulunan bir ara sreten ibaret olarak dnlr. Sinematografi poz ile ayrcalkl an arasndaki bu ilkel zdelii u ekilde kryor gibidir: ok uzun bir hareketsiz ekime poz diyebilirsiniz, ama ortada pekala poz veren herhangi bir figr, bir kiilik ya da varlk bulunmayabilir. Tpk Antonioni'nin llemi bo mekanlar, Ozu'nun bombo ev ilerini uzun uzadya grntlemesi gibi. Deleuze'e gre sinema "hareketi herhangi-ann, yani eit aralkl ve sreklilik izlenimi yaratmak zere seilmi anlarn bir ilevi olarak yeniden- reten sisteme" verdiimiz addr.
Ancak unutulmamas gereken en nemli nokta, ayrcalkl anlarn aslnda yine herhangi anlar olduklardr. Sinemadaki modern diyalektik eit-aralkl anlarn srekli olarak herhangi anlar retmesine ve sonuta bir sreklilik olgusu oluturmasna dayanyor. Baka bir deyile, ayrcalkl bir ann belirmesi iin herhangi anlarn banal akp geileri iinde niteliksel olarak farkl, tekil bir ann belirmesi ve bir olaan-dlk retmesi gerekiyor. Her durumda, ayrcalkl anlar zorunlu olarak herhangi-anlar tarafndan kuatlm olmak zorundalar. Bu ise bir sinema filminin byk bir ksmnn herhangi anlardan olumasn gerektirir. Ama ayn zamanda bu herhangi anlarn ayrcalkl anlar retip biimlendirdiklerini, en azndan onlara bir perspektif ve balam saladklarn da sylemek gerekir. Dolaysyla Eisenstein ayrcalkl anlarn oluturduu "niteliksel sramay" ne kadar byk bir gle vurguluyor olursa olsun, ayrcalkl anlar da nihai olarak herhangi anlar olarak kalrlar. Bu ereve iinde ele alndnda, ayrcalkl anlar teorisi yle bir sonuca varyor: hareket, ncelikle sinemada, "mekanda bir yer deitirmedir..." ama bir btnn paralar mekanda yer deitirdikleri her defasnda o btn de niteliksel olarak bir dnme urayacaktr..." Demek ki sinemada ekranda beliren bir btnlk her defasnda niteliksel bir dnme uramakszn alt paralarna blnemez.
Yine Sinema zerine Ulus Baker Dnyann "grlebilir" hale gelmesi iin o dev camera obscura'larn ina edilmesi neden gerekmiti? Bu demekti ki (ve bu hal hl, ve imdilerde daha ok geerlidir) biz dnyay kendi gzlerimizle dorudan grebilen varlklar deiliz -belki hayvanlar kendilerince bunu baarabiliyorlar, orasn bilemeyiz. Ancak camera obscura'dan radara ve gnmzn en modern (ve post-modern) imaj tekniklerine varncaya kadar neden bir kadrajlama olmadan "gremediimiz" (resimde bile bir "yakalama cihaz" devrededir -bu ister Uzak Dou'nun rulo resimleri, isterse perspektife dayal Rnesans resimleri olsun, belli bir oranda muhakkak devreye girer). Biraz daha derinden bakldnda "kadraj" her trden resimde, hatta resmedilmi hayvan gruplarnn etrafn herhangi bir mekann kuatmad Lascaux ve Altamira maaralarnn resimlerinde bile vardr... Ancak resimde "kadrajlama" diye bir ey olmadn, bunun yalnzca Flusser'in "teknik imajlar" adn verdii fotorafa, sinematografik ve videografik imajlara zg olduunu hemen eklemek gerekir. "Kadrajlama" fotoraf ile balar ve bylece imaj "seyredilen" bir ey olmaktan ok, "okunabilir" bir ey haline dnr. Susan Sontag'n fotoraf ile Eflatun'un nl "maara metaforu" arasnda kurduu yaklatrmay reddetmesem bile en azndan greliletirmeye almamn nedeni Eflatun'un efsanesinden ok nce spanya dalarndan Ural dalarna kadar tek, biricik ve yekpare bir "maara resmi" sanatnn bulunmas ve bu sanatn imajlarnn asla Eflatun'un "dnlebilir dnya"sna tekabl etmek gibi bir derde sahip olmamalardr. Bu resimlerin "kadraja" sahip olmadklarn, yani "realitenin imaj" olmalar iin bir eylerin eksik olduunu Leroi-Gourhan vurguluyordu. Baka bir deyile kadraj belki ancak komakta, avlanmakta, yuvarlanmakta olan bu hayvan imajlarnn etrafa serpitirilecek bir-iki aa, ya da ne bileyim, kulbeyle birlikte betimlenerek bir mekana kavuturulmalar sayesinde ortaya kabilirdi. Oysa sz konusu resimlerde olsa olsa "soyut" ve yar hiyeroglifik bir tarzda betimlenen avclar tarafndan avlanmakta olan son derece realist (geree benzer?) bir ekilde resmedilmi belirli sayda hayvan gruplar sz konusudur. Bylece Leroi-Gourhan bir zamanlar ileri srlen ve Lukacs'n bile temel bir varsaym olarak kabul etme hatasna dt "ilkel gerekilik" fikrini reddediyor. Kadrajn bulunmay bu imajlarn salt "kendileri iin" ve "kendileri iinde" bir gereklie sahip olduklar anlamna gelir. Bylece o pek ontolojik "gerekliin imaj m, yoksa imajn gereklii mi?" sorusunun iine insanolunun yirmi be bin yldan beri dm olduunu hissedebiliyoruz. Her durumda prehistorik insanlar bu maara resimlerine baktklarnda onlar Eflatun'un "gereklie (yani dnlebilir dnyaya) tekabl etme" ilikisi iinde grmyorlard. Resimler oradaydlar, yaplmlard ve ister pedagojik (avda bir boay neresinden vurmak gerektii), ister ritel amal olsunlar kendi varlklarna, yani gerekliklerine sahiptiler.
O halde temel bir soruyu ortaya atabiliriz: fotografik (ve sinematografik) "gerek" Sontag'n sorgulamas dorultusunda Eflatun'un maarasnda m, yoksa Lascaux maarasnda m daha ok sz konusudur? Flusser'den bu yana yaplan bir ayrm dorultusunda Eflatun'un artrd bir "yansma", bir "kayt" olgusudur, dolaysyla fotografik gereklie daha yakndan tekabl eder. Ama yine de "grnlerde" yansmakta olan bir "dnlebilir dnya" darda varolduu (ya da yle varsayld) iin, fotorafik modelden epeyce uzaklara atlveririz. Eflatun'un felsefesiyle fotografik gereklik imaj arasnda uzun bir mesafe vardr. Sonuta imajlarn "benzer" olmalar gerekmiyor -ki Eflatun onlarn dnyasn bu "yalnzca benzerlik" yznden eletiriyordu. Baka bir deyile Eflatun'un eletirdii imajlarn ve temsillerin "geree benzerliiydi" daha ok. Bir fotoraf karsnda nasl davranabileceini ise olsa olsa tahmin etmeye alabiliriz. Bu tahmin bizi daha ok fotorafn "fenomenal" bir nitelie sahip olmadna gtrecektir -Flusser ile Bazin'in farkl erevelerden ve farkl niyetlerle vurguladklar gibi, fotoraf gerekliin temsili olmad gibi, kendisi de deildir, ona yalnzca gerekliin "izi" muamelesi yapabiliriz. Ancak o zaman kurulan "fenomenolojik" kartlk der, nk bir tarafta "gerek" dnya, te tarafta "fenomenal" dnyalar arasnda kurulacaktr -oysa nc bir terim aka devreye girmitir bile: temsil edilen gereklik ile "kaydedilen" gereklik arasndaki fark ve iliki. Sorunu felsefi anlamda abartmak ve daha da karmaklatrmak niyetinde deilim tabii ki. Benim fikrimce ne Sontag'n ne de Flusser'in yorumlar "fotografik" bir felsefe oluturabiliyor. Sz konusu olan ey daha ok bir fenomenolojidir ve "gerei" zaten fenomenal bir vaziyet olarak ele almaya meyleder. Baka bir deyile, Flusser'in yapt ayrm "teknik" imajlarn "temsili" imajlardan farkl bir fenomenal gereklie sahip olmalarna dayanr. Bu bizi farkl psikolojik hallere gtrecektir. Bir tabloya baktnzda onu resmeden birinin "dncesiyle" kar karyasnz, bir fotorafa baktnzda gereklik n plana kar, nk orada artk "benzerlie" bile ihtiya yoktur -o bir izdir ve oradadr...
Sontag'n yaklamnda ise Platonik dnya tasarmna ynelik bir eletirinin fotorafik gereklie ynlendirilmesi sz konusu olduu iin bu kez ayrm (daha dorusu "szde ayrm") fenomenal ile "gerek" diye kabul gren ey arasnda yaplyor. Grlebilir dnya ile "kavranabilir dnya" arasndaki ayrm burada yine Platonik olarak kalmakta ve bylece Sontag Eflatun'u eletirmeksizin ondan yola karak fotorafik klt eletirmeye girimek zorunda kalmaktadr. Ayn erevede Bazin de sinemay fotorafn bir ontolojisinden yola karak yeniden tasarlamay kurduu lde sinematografinin fotorafa eklenen bir "fazladan geeklik" oluturduunu zannediyordu. Ona gre sinemann evrimi montaj, yani krpmay-kesmeyi gitgide azaltarak, zellikle talyan neorealismo'sunda olduu gibi imajlar kendi balarna ilemeye brakarak yeni estetik kriterlerini bulabilecekti. Sinemay her ikisinin de her an ziyaret ettiini sylemese Deleuze'n "hareket-imaj"/"zaman-imaj" paralellii de ayn fenomenolojik-psikolojik sonulara varma tehlikesine sahip. Dnyay sinematografik olarak "grlebilir" klmak gerekiyordu ve gzle grdmz dnyaya sinematografik bir cihaz eklendiinde, Vertov'un umduu gibi artk daha iyi "gryorduk". Gerekten de Vertov, sadece birtakm filmler yardmyla da olsa, "gerek dnya" ile "grlebilir dnya" arasndaki fark lavetmeyi, algy maddenin iine zerk etmeyi amalyordu. Bylece "benzerlik" de lavedilir, nk Platoncu modelin tersine modern dnya zaten kendi gerekliini bir "grsellik/iitsellik" halinde sunmaktadr. Gerek maniplasyon yoluyla uzaklayor deildir modernlikte -daha ok gerein zaten maniple edilmi olmas sz konusudur. Bylece avant- gardelar, zellikle de Vertov imajlar maniplasyonunu asla "geree" hakaret gzyle grmeye kalkmadlar. Sonuta her zaman, sinemada, videoda, zellikle televizyonda -ve tabii ki Internet'te- hep maniple edilmi imajlarn gcne maruz kalyoruz.
Sinema zorunlu olarak "gerein yerine geer"... Ama bunu sylemenin baka bir biimi onun kendi gerekliine sahip olduudur. Savaan iki gereklik yoktur -ve Godard'n dnd gibi sinema kendi dnyasn yaratmtr: tabii ki birka koul dahilinde -ncelikle, hatrlayalm, o "montajlanm" bir dnyaya aittir; ama "montaj" da fikriyat ve dnce dnyasyla olsa olsa sinema dahilinde karlar. Yani sinema montaj stne biimsel, dnya stne ise temsili bir dncedir. Oysa Godard, zellikle sesli filmle birlikte montajn geri ekiliinin aslnda sinemann bir baarszl, dnmeyi boverii ve klielerle dolmas olarak alglyordu. Bu algsn hl srdryor: hatta montaj "kolaj"a doru itmek gerektii fikrini savunuyor. O zaman, "non pas une image juste, juste une image" forml uyarnca "herhangi bir imaj" kendi gereklii iinde braklacaktr. Modern sinema, belki Rossellini'yle balayarak, imajlar kendi balarna varolmaya brakan sinemadr. zellikle Andr Bazin'in sandnn aksine, montaj gz ard etmeye deil, en u sonularna ve etkilerine, yani kolaja doru itmeye dayanmaktadr. Bilindii gibi dz anlamyla montaj, yklendirmenin srekliliini salamaya ynelik ikincil bir ilemdir sinemada. Kolajn mmkn olmas yknn salt imajlara (saf imaj m diyelim) aktarlmasna dayanr. Filmci mesela artk bir k grntsne ihtiya duymuyordur, kn film ekiyordur. Bu yalnzca Rossellini dnemine ait bir "krlma" deildir, daha ok mesela Vertov'u hep ziyaret etmi olan bir dncedir: grnt ile gerekliin ayn ey oluu...
Bu durumda fenomenolojik yaklamlarn tmnn bir yetersizliiyle kar karya kalyoruz: karlatrlmas ve aralarndaki balantlarn kurulmas gereken en az unsur sz konusudur: gerek, imaj ve ikisi arasndaki ba... Fenomenoloji resmi bir "temsiliyet" ilevine doru ittii lde Flusser'de olduu gibi "teknik" imajn bysne kaptrr. Aslnda pek az fenomenolog teknik imajlarla uramtr: Sartre'n nl L'imaginaire kitabnda sinematografik imajdan tek satr bahsedilmez. Merleau-Ponty bahsetmitir ama andmz fenomenolojik dorultuyu tasdik etmek amacyla. Sinematografik imaj orada mesela resim sanatnn kat ettii gzergh zerinde anlmaktadr: bir alglama deneyiminin paras olarak... Oysa imajn alglanmas mutlak bir yaantyken bu imajn "alg-imaj" olmasndan ok farkl bir eydir. Deleuze'n "alg- imaj" gibi apayr bir kategoriyi tartyor olmas da herhalde bundandr.
nternet'te Sanat Mmkn m? Ulus Baker nsanlarn, sanatlar da dahil olmak zere tarihin baz dnemlerinde "artk sanat mmkn m" gibisinden sorular sorduklar olur. Derken, btn bu sorularn bir "sinirsel kn" etkilerinden ibaret olduunu gsterecek ekilde, sanat, Rnesans'ta olduu gibi, Barok'ta olduu gibi, Modern sanat konusunda olduu gibi yeniden o tuhaf parlaylarndan birini gerekletirmekte gecikmez. Sanatn "olanakllna" ilikin soru sormak samadr -nk sanat her yerde ve her zaman yaplabilir. Sorun, neyin sanat adn almaya layk olduunu, neyin olmadn sormakla da yaratlamaz. Bylece nternet'te sanat mmkn m? gibisinden bir soruya cevap vermenin bile pek bir anlam kalmyor.
Fransz yar-gerekstcs Marcel Duchamps, 20'li yllarda "hemen her yerde, hemen her eyle 'sanat'"n yaplabileceini iddia ettiinde sorumuza taa gemiten bir cevap vermiti bile: "Ready-Made", yani gelien dev sanayi toplumunun temel kts olan rn "hazrdan alnacak" ve isteyen "sanat alcsnn" burnunun dibine dikilecektir. O andan itibaren "kolaj", "bulunmu nesneler", derlenip toparlanm her ey, bir sanat eseri olarak organize edilebilir hale geldi. Bilindii kadaryla gemiin Kbistleri de kolaj tekniklerini kullanma konusunda pek tedirgin hissetmemilerdi kendilerini.
Sorun yine de "dijital sanat" ile ilgili olarak ortaya atlabilir halde -bilgisayar teknolojileri resim zerinde ilemleri, maniplasyonu alabildiine kolaylatryorlar (szgelimi Photoshop ve Corel yazlmlarnn inanlmaz baars bundan kaynaklanyor). Tarayc ise "canl imge"nin yeniden retimi konusunda belki en byk devrimi gerekletirmi grnyor. Kolajn,yani modern sanatn esas unsurlarndan birinin alabildiine kolaylamas ise, insanlara artk sanatn yeniden bir tanm deiiklii geirmesinin gerekip gerekmediini sordurmaya balad bile.
Ancak sorgulamalarn byk bir ounluu olduka yzeysel bir tabakada geiyor: Baz avantajlardan bahsedenler var -szgelimi bilgisayar teknolojileri insanlarn "sanata katlmlarn" ve sanatsal eitimi kolaylatryorlar. Web mzeleri yaygnlayor ve sanat eserlerinin "imajlarna" eriim olanaklar alabildiine geniliyor. te taraftan, bir insan emei rn olarak sanatn "ok uzun ve srncemeli" bir yaratm srecini gerektirdii konusunda eski ve kolay kolay yerinden kmldatlamaz bir deer yargs var. Ancak bu dzeyde yrtlen bir tartmann srdrlemeyeceini, nk bir sonuca vardrlamayacan dnebiliriz.
Her eyden nce kolaj tekniklerinin kullanmnn modern sanatn anndan olduu Kbistlerden bu yana apak bir durumdur. lk parlak k dnemlerinde PopArt'n bu teknii giderek bir "lgnlk" derecesine vardrd da dorudur. Eserlerini neredeyse montaj sanayii teknikleriyle retip duran Andy Warhol etrafnda rlen "sanat klt" her bakmdan PopArt'n artk miadn doldurmaya baladn pek erkenden iaretlemiti. Ancak bir sanat akmnn ya da grubunun miadn doldurmas, ne kullandklar tekniklerin sona erdii anlamna gelir, ne de sanatn kendisinin.
baa dn Bilgisayar teknolojilerinin sanata dokunduu iki genel alan ayrdetmeliyiz: Birincisi "dijital" ya da "fraktal" sanat diyebileceimiz bir boyuttur. Unutulmamal ki, bilgisayarlar yalnzca bulunmu ya da taranm resimlerle, metinlerle, ses ya da video kaytlaryla "kolajlamay" kolaylatrmakla kalmazlar. Ayn zamanda yalnzca bilgisayar araclyla elde edilebilecek grnt, hareket-animasyon ve seslerin de sanatsal amal kullanlabileceini de hatrlamak gerekir. Genel olarak "fraktal sanatlar" ad verilen bu alan ierisinde, en basitinden bir Paint- Shop ya da Photoshop resminden olduka karmak matematiksel fonksiyonlar araclyla kurgulanan fraktal grnt ya da seslere varncaya kadar geni bir olanaklar kmesinin varl sz konusu. Bu noktada sorulmas gereken bir soru var: Bilgisayar kullanlarak, klasik anlamda resim ve ses duyularnn sanatsal kullanmna bavuran grntler, animasyonlar ve mzik retilebilir. Oysa dorudan doruya matematiksel fonksiyonlar araclyla retilenlerin, insan faaliyetinin icra edildii biim sndan bundan nemli bir fark bulunuyor. ou zaman, "image processing" teknikleriyle grntler ekranda hi grlmeden ilenebiliyorlar. Peki byle bir eyin "sanat" adn almaya layk olmadn, bir tr karmak matematiksel denklemin ilenmesinden ve grsellemesinden ibaret olduunu syleyebilir miyiz?
Bu soru, konuyu esas karmaklatran bir unsuru, insann sanatsal yetilerinin ne olduu sorusunu gndeme getiriyor. Bu yetilerin tarih ve corafya iinde deimez olmadklarn syleyen antropologlarn says olduka fazla. Ayrca tarihiler de bizim "sanat" adn verdiimiz modern kategorileri, szgelimi bir Msr piramidine ya da Yunan tapnana uygulamamzn tam bir samalk olabilecei konusunda bizi uyaryorlar. Ama esasl meydan okuma hayvanbilimcilerden ve ethologlardan gelmektedir: Sabahn krnde bir daln zerine tneyip, aa yakraklarn koparan ve yere den yapraklarn gneten solmu taraflarn topran koyuluuyla tezat oluturacak ekilde yukarya eviren, ardndan tam da bu dikkat ekici sahnenin zerinde saatlercetp durmaya balayan u "tiyatrocu ku"a ne demeli? nsanbiimci bir yaklam ise, bunun hi de sanat filan olmadn, sanatsal algnn ve retimin insana ait olduunu sylerken, btn sanat bir "yanstma-taklit-yknme" ilikisinin davurumuna indirgemiyor mu? Tiyatrocu ku rnei baka rneklerle de desteklenebilir: Baz ku trleri, herhangi bir yabanc ku bilmem nasl haritalandrdklar blgelerine girdiinde rakibinden "daha gzel" tmeye alr, eer rakibi "daha gzel" terse, hi bir ey demeden orasn terketmek zorundadr. "Gzel" gibi sanatsal bir szc kullanmamn nedeni, olup bitenler srasnda herhangi bir "stnl" oluturacak baka hi bir kstasn bulunmayndan. "Doa" bir bakma sanata insandan nce balam gibidir; insan, sanata balamak iin olduka "gecikmi" grnyor; stelik insan toplumlarnn taa modern alara gelene dek, sanat ilevini baka ilevlerden -ritellerden, dinden, savatan, sevimeden filan- pek ayrdetmi olmad da anlalyor.
Tam da bu nedenlerle, bilgisayarda sanatn pekala mmkn olduunu sylemek acelecilik deildir: Ancak modern dnyann baka bir zellii ileri daha kark klmaktadr -sanatlar birbirleriyle hep "rekabet" etmek gibi garip ve sanatsal yaratma dtan eklenen kltrel bir olguyu hep beslemilerdir. Modern resim, zellikle zlenimcilik (Impressionisme) fotorafn meydan okuyuuna bal olarak, ondan uzak olduunu dnd renk tekniklerini icat etmeye girimiti. Bu sayede renkler ve k zgrleti. Ancak fotoraf da, balangtak "sanatsal" ilevini yine benzeri "meydan okuyular" olmadan gerekletiremezdi -szgelimi hareketli resimler, animasyon, son olarak da hareketli fotoraf, yani sinema?
baa dn Peki dijital sanatlar neye ve kime meydan okumaktadrlar. Bu sanatlarn "kolaj" geleneine balandklarn syledik. Ancak ona da indirgenemezler. Dijital sanatlar, daha ok "ok-ynl- performans" adn verebileceimiz bir alan gelitirmeye aday grnyorlar. Yani grnt- animasyon-film-ses-metin bileimini kullanan "multimedia" tekniklerinin sanatsal kullanmndan bahsediyorum. Mltimedya yalnzca tekno-bilimsel bir meseleye gndermez, ayn zamanda, sanat uras iin estetik-sanatsal bir i ilikiler kompleksi de oluturabilir. Benim grmce, sessiz sinema dnemi ynetmenlerinin sesli sinemaya kar klar gibi bir olgu gnmzde geerli deildir. Eisenstein kadar byk bir filimcinin "tutuculuu" gibi grlmeye allan ey, aslnda bir "reddedi" deil, "sessiz sinema olanaklarnn", o anda ve ok zgn bir zorunluluk altnda bu ynetmen tarafndan tercih ediliinden baka bir ey deildir. ok gemeden ayn ynetmenin ses unsurunu alabildiine kullanan filimler yapmasn bir tr "yola geli" diye yorumlamak ise tam bir dnsel bnlk olurdu. Sanat hi bir zaman "hah imdi oturup gzel bir resim yapaym" demez. Bu, Columbus'un "imdi gidip Amerika'y kefedeyim bakalm" demesi gibidir. Ancak zlmesi gereken acil bir sorun, bir zorunluluk, olmazsa olmaz bir eyin retilmesi kanlmaz hale geldiinde sanat rn ortaya kabilecektir. Dijital performans birileri iin "zorunlu" bir ifade aracysa retilenin "sanat" olmayacan syleyenlere bu yzden ancak glnebilir.
kincisi, dijital ada sanat eseri retiminin "kolaylatn" ve ayaa debileceiini sylemek de tam bir safsatadr. Aksine, altedilmesi gereken "zorluklarn", gerekli bilgi ve ura faaliyetinin sonsuzca artabilecei bile sylenebilir. stelik dijital sanat, eer gnn birinde baarlabilirse, modern kltrdeki u standart "sanat", "bilim" ve "toplumsal yaam" alanlar arasndaki ayrmn snrlarn da ziyaret ederek altedebilir. deal durum elbette hem bilimci, hem dnr hem de sanat olarak Leonardo Usta'nn imaj deil. Bir kere, o bizim anladmz anlamda bir bilimci deil, bir "ok ok ey bilen"di; bir "dnr" de deildi, nk Rnesans'ta ne Antik Yunan, ne ortaa Skolastiinin felsefeleri kalmt, te taraftan Descartes ve Spinoza gibi "felsefeyi yeniden balatanlar" henz ufukta yoktular; son olarak Leonardo bir "sanat" deil, ann en sayg gren "usta"larndan biridir. Ayn ekilde dijital a, belki de btn alanlarn farkl bir blmlenmesini, hatta ters evrilmesini getirecektir. Mltimedyann douu, byle bir srecin yalnzca olanadr, kendisi deil. stelik tek olanak da deildir -zellikle "mini-mimariler" alannda n plana kmaya balayan "organik- elektronik" nanoteknolojiler daha imdiden, enformatikten ok farkl trden unsurlar iin iine katmaya baladlar bile. Daha genel olarak, benim grmce, teknolojiye yaplacak herhangi bir vgnn peine dmek de samalk olur -teknolojinin "tarafsz olduu", iyi ya da kt ynde kullanlabilecei dorultusundaki safa bak as da artk tutulabilir deildir. Sylemek istediim tek ey, karmza karlan her eyi, enformasyon otoyollarn, nanoteknolojileri, genetik mhendisliinin yapp edeceklerini olduu gibi kabullenip hayflanmaya m oturacamz, yoksa "tek ynl kabullere" kar oul diren odaklarn onlarn iine ve snrlarna varncaya kadar geniletmek zorunda m olduumuz sorusudur. Sanat ya da ayn trden baka bir insan faaliyeti, byle bir direnci rgtlemenin u anda bilinen ender yollarndan biridir. Bu ise, sanata yeni bir politik misyon vermek, ya da sanatya akl, etik, ahlak filan retmek gibi bir ey deildir: Daha ok, sanatsal faaliyetin genel olarak "insanlarn direnci" neviinden bir ey olduunu, baka da bir ey olamayacan sylemeye alyorum. Zamana, iine kapatld mekana dayankl ve direnli olmayan eylere "sanat eseri" demediimizi daha gndelik dil dzeyinde herkes alglayabilir. Eer herhangi bir otantiklik varsa, bu, sanat eserinin "zamanla" kurduu bir ilikiden deil, aslnda "zamanszlkla" kurduu bir ilikiden kaynaklanabilir. Dijital sanatn bu trden aralara sahip olamayacan sylemek ise anlamsz olur. Sanat eserini "sanatsal" klann in actu (yani faaliyet bakmndan) insan emei rn olmas, in haec ise (onu ite karmzda klan ey bakmndan) "zaman-dl" olmas bizi nostaljik otantizm dknlyle duyguda olmaktan alabildiine uzak tutuyor. Dijital sanat bakmndan sorun, baz kiilerin bilgisayar fobisi, eski daktilolarn sevmeleri gibisinden deildir. Bu fobi pekala anlalabilir (onaylamak ayr ey); oysa sanat sz konusu olunca, dijital sanat diye bir eyin -bir tr deil bir olanakllk alan oluundan dolay-sorun bir fobi olmay brakp ciddileir; ya malzemeyle zdeleen bir sanat anlay yeniden davet edilir, ya da 19. Yzyl modeli bir "sanat iin sanat" temas geriye arlr. Sanatn dijital olmas gerektiini sylemiyoruz; dijital sanatn gerekten sanat olduunu, dijital teknolojilerin ise bunun "belirsiz", yani kullanlrsa varolabilecek olanaklarn sunduunu sylemekten baka bir ey yapmyoruz.
baa dn Her durumda, yeni ortaya kmakta olan bir eyin tedirginlik verici, hatta nesnel olarak tehditkar unsurlar da tamamas olanaksz. Bu tehdidin, ou insann arad yerde bulunmadn sylemek istiyorum. Fractal Paint programyla boyanm bir resme bakp da "resim sanat da bitti" yaknmasn dile getirenlerin gremedii ey, eer "resim sanat" diye bir ey varsa, onun zaten "malzemeye indirgenemeyeceidir". Tehdit, yepyeni malzemelerin amansz bombardmanndan daha kt bir yerden gelmektedir ve bu tr hayflanmalarla daha fazla oyalanmaya demez: Esas tehdit, ge kapitalizmin yeni yaplaryla ilikin olarak ortaya kyor. Bir zamanlar Walter Benjamin adl bir Alman filozofu, sanat eserinin halesinin "mekanik yeniden retim" srelerinde (yani oaltma) yitmeye yz tuttuunu sylerken, en "mekanik" sanat olan fotorafa vgler yadrmaya da vardrabiliyordu ii. Bugn farkna varabileceimiz eyin daha o zamandan, ve kendi imgeler dnyasnda farkndayd nk -esas sorun sanatn eer bir ilevi varsa onun ancak kulland temalar, malzemeyi, ruh hallerini, etii, grntleri, formlar ve ierii "bakalarna kaptrmamak" olmasdr. Dijital uygarlk kanlmaz bir ekilde etrafmz saracak, INTERNET, mutlak bir anari kainat olarak alemimizi saracak gibi grnyor. yle ki, artk eski, arkaik formlarn nostaljisinden pek bir ey umabilecek halde olmayacaz pek yaknda. Sanatn gerek "ilevi", ona bir ilev vermek gibi dnceler ou kiinin houna gitmese de bir "syleyi biimi" deyip geelim -szgelimi ressam Miquel Barcelo'nun gnlne yazd gibi, "domatesin krmzln", "ekimi kavun kokusunu" Benetton'un "imajlar dnyasnn" elinden skp almak ve "kendiliini" yeniden kazandrmaktan baka bir ey deildir. in btn srr baz duygularn ve sanatn hedefledii arzularn yeniden retilebilmesinde, imgelerin, seslerin, dncelerin ve duygularn kendilerini denetleyen, ynlendiren ve her an tecavz eden dzeneklerin, denetimlerin ve smr aralarnn elinden koparlmalarnda yatmaktadr. Bu durumun en iyi rneini bize Rnesans resmi vermektedir: Ortaan ilahi temalarn, Tanr babay, melekleri, sa ile Meryem'I kullanmay srdrr; ama bambaka bir amala yapar bunu -insanlarn dnyas Ortaada o kadar daraltlm bir haldedir ki, ilahi temalar kullanmasanz tek bir biimi, tek bir rengi, tek bir duyumu zgr brakamazsnz.
Pek ok nedenle, bugn henz "daraltlm" bir dnyada yaamakta olduumuzu dnmeye eilimliyim. Ve bu daraltma, gerek anlamyla teknolojiler tarafndan gerekletirilmi bulunuyor -televizyon ile genel salaklama halinin, bilgisayar ile bir tr otizmin, iletiim kolaylklaryla ise bir tr lgnln zde hale geldikleri bir dnyann ortaya kt besbelli. Ama sorun, btn bunlarla ne yaplacadr. "Reklamcln felsefesi"nden bahsedenler var; Japon modeli bir uluslararas korporatist irketin bir "ruha" sahip olduuna inanmamz isteyenler var (zellikle orada alanlara mar filan syletilirken); sorun bir sanatnn bir gazetede "sayfa dzenleyicisi" olarak ya da bir irkette reklamc olarak almak zorunda kal deildir burada. Daha ok "reklamcln" kendini sanatn son ve nihai biimi olarak olumlamak isteyii, Benetton'un "grnt efi" ve "sanat ynetmeni" gibi tuhaf unvanlara sahip adam Oliveiro Toscagni gibilerinin yalnzca bir "sanat destekleyicisi", bir "sponsor" olarak deil, "konseptin sahipleri" gibi ortaya kmalardr. Bu tr durumlarla karlaldnda "kllanma" yeteneimizin de dmura uratlm olduu sylenebilir. Artk eskiden olduu gibi "snrlarla", "disiplinlerle", "zor" ya da "bask" ile ynetilmemeye baladmzda ferah bir zgrln kaplarnn alacan sanmak, ada evrensel bnln ta kendisidir. Btn bunlarla baedebilecek ve mahvedebilecek bir bilgisayar virsnn retilip ortala salnmas ise pek umut balanabilecek bir olaslk deildir. Dolaysyla, grntleri kurtaracak, sesleri reklam tnlarndan arndracak bir filtreleme mekanizmasnn tez zamanda elektronik ortama gnderilmesi ve orada dolamaya braklmas gerekiyor. INTERNET'teki "resmi" yasaklama giriimlerinin ou zaman nasl sonusuz kalabildiini grsek de, bu yasaa hedef olanlarn "gerek" anlamda "sanal" glere sahip olabildiklerini dnmek imdilik imkansz. Eksik olan ynler arasnda en nemlisi "sanat" gibi grnyor. Benin grm, dijital sanatn "henz gereklemedii" yolunda. Btn aralar hazr bulunuyor, stelik, isterseniz diyelim, "sanat icra ediliyor" orada, ama Klee'nin formln bir kez daha tekrarlarsak, "halkn bekleyen" bir sanat bu?
Olas ereveler: Barbara Krger, Kr Otonomedya, Deleuze & Guattari, zellikle de Urban Diary?
Hasta kimdir? Ulus Baker "hastalk hayata bir bak tarzdr." (g.d.)
Michel Foucault'nun eserinin lkemizde pek tanndn syleyemeyiz, tannmasna hizmet edebilecek tercmelerinin olduka itici ve anlalmaz olduklarm da itiraf etmeliyiz, son olarak onun "postmodem" bir dnr olarak uzak tutulmas gerektii fikrine yalnzca batllamann kart islami-muhafazakr yazarlarn alayla bakmalar da yeterince manidar, byle bir fikir lkemizde genelde sol entellekteller tarafndan paylalyor ve Trkiye gibi bir lkede yaayabilmek iin iktidarlara kar verilmesi zorunlu olan mcadeleler boyunca en azndan birka noktada ie yarayabilecek olan bir dnce ne yazk ki birtakm klielere pek kolay teda ediliyor, oysa Foucault'nun byk bir "doruculukla" tasvir etmeyi baard "modern" denilen btn bu kurumlan, nce modem askeri kla sistemini, ardndan nce askeri sonra "sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve btn bu "disiplin" kurumlarn ithal eden bu satrlar yazan kii deil, Foucault'nun "postmodem" dncesini bu trden "disiplin" kurumlarnn basklan altnda inlemekte olan koskoca bir nfus iin bir "lks" olarak uzakta tutmaya almak olsa olsa una varr: bugn artk her bakmdan "sorunlu" olduklar besbelli olan bu kurumlara "ikin" olan bir eletiri de vard; bu eletiri ta balangtan beri iin iindeydi; ve biz kurumlar pekala ithal etmiken bu eletiriyi ithal etmemeyi makul gryor haldeyiz...
lkemizde de bu kurumlar en az batdaki benzerleri kadar sorun yaratyorlar, bunu f-tipi cezaevleri meselesinde olduka can-yakc bir ekilde hissettik, hikimse bugnlerde dokunulamaz tek kurum olarak orada duran askeriye dnda eitim sistemimizin, hastanelerimizin, slahevlerimizin ve benzeri kurumlarmzn altn, eer yzsz bir bakan veya st dzey brokrat deilse syleyemiyor, bunun nedeni sadece bu kurumlarn "kt", "hastalkl" ya da "mahkum edilmi" yaantlarn dnyas olmalarndan gelmiyor, aksine oralarda sunulan "hizmetlerin", yani bu kurumlarn kendi nlerine biimsel olarak koymu olduklar amalara eritirecek yollarn ve yntemlerin yeterince ilemediklerinden yaknyor, reform talebiyle ortaya kmayan hi bir kurum yok gibi. Foucault'nun ironik bir ekilde altn izdii gibi, btn bu "disipline dayal" kurumlar sanki reform talepleriyle birlikte domular: askeriyede reform, fabrika sisteminde reform, eitimde reform, salk sisteminde reform, cezaevlerinde reform, genel olarak hukuk sisteminde reform...
aydnlanma ve Fransz devrimiyle tarihsel doumlarn yaayan, Napolyon savatan araclyla nce Avrupa'ya, kolonyal dnemde ise tm dnyaya yaylan bu kurumlarn sadece "reformcular" ilgilendirmeyen, dorudan birilerinin hayatn ve yaantlarn etkileyen bir ynleri olduu genellikle unutulmu gibi davranlr. fabrika ii iin bir sorundur, tpk hastanenin hasta iin bir sorun oluturduu gibi; cezaevi mahkum iin bir sorundur, tpk okulun renci iin bir sorun olduu gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar mistisizm" adna Trkiye'ye rahatlkla ithal edilmi bir filozofun, Henri Bergson'un nedense bu ithalatta bulunmayan ok derin bir dnce ve uyansm hatrlatyor: sorunlar ve sorular, sorulduklan anda yle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymu gibi gelir, bir retmenin soraca en sama-sapan soruya muhakkak doru ya da yanl cevaplar olmaldr, renci yle dnecektir: soru verili olduuna gre doru bir cevab var, onu sylemeyi baarmalym... doruluk-yanllk kriterleri nedense sorularn kendisi iin yoktur, cevaplarda bulunurlar, bylece gn gemez ki bizim iin hazrlanm ve medyada kotarlm (buna ajanda deniyor) birtakm sorulara ve sorunlara muhatap olmayalm: psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar... neticede bu sorunlarn hangi anlamda u ya da bu bireyi ilgilendiriyor olduunu sormak bile anlamszlatnyor.
Sorunun ncellii sz konusu kurumlardaki hayat bir "yaant" ya da daha dorusu bir "yaam kesiti" klan eydir, bylece bizim bir "aile hayatmz" vardr, bir "i hayatmz" vardr, maazallah cezaevine veya hastaneye dersek bir "mahpus hayatmz", bir "hastalk dnemimiz" olacaktr, erkek vatandalar tam anlamyla vatanda olabilmek iin askere gideceklerdir... vesaire... vesaire... ve biz de bu kurumlann bizi bir ekilde "yaatmak" iin varolduklarna inanmaya itiliriz: aile bakmm yrtt ocuu ve dier aile fertlerim yaatr, okul ulusal ve evrensel bilgiyi yaatr, askeriye vatan yaatr, fabrika nfusu besler, hastane hastay yaatr, hapishane ise baka trl yok edilmesi pekala mmkn olan mahkumu barndrarak dardaki toplumun bekasn salar... sorun bu kurumlar oluturulmadan, icad edilmeden ve genelletirilmeden nce insanlarn yaayp yaamadktandr.
Her durumda, birtakm olgusal gerekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan fabrikaya ya da "i hayatna", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz lene dek... bu devir teslim ilevi, Gilles Deleuze'n dikkat ektii gibi hep bir "... artk deilsin" szyle gerekleiyor: okula baladnda sana "artk ailende deilsin" deniyor; bylece askerde veya fabrikada artk ailende ya da okulda deilsindir vesaire... Foucault'nun bu noktada sorduu soru son derecede derindir: nasl oluyor da her biri kendi kurallarna, ritellerine, amalarna sahip olan btn bu kurumlar hem birbirlerinden tmyle farkl olduklarn iddia ediyorlar, hem de birbirlerini o kadar andryorlar?
"...Artk deilsin" bu disipliner kurumlan birer kapatma-kuatma-dlama mekan haline dntryor, kapatarak retme, kapatarak altrma, kapatarak tedavi etme, kapatarak disipline etme, kapatarak cezalandrma... ama sadece bastrarak, kapatarak, kstlayarak amalanan Foucault'nun deyiiyle "uysal" vcutlar ve ruhlar retilemez. bu kurumlarn muhtemel bir sert direnile karlamamalan iin, btn "reform" giriimlerinin yannda bir de yalana, kada ve nobranla da ihtiya vardr, bylece san mahkum eden yarg. mahkumun gnderildii binann karsna geip "bu bir cezaevi deil, biz cezalandrmyoruz, eitiyoruz, tedavi ediyoruz, slah ediyoruz, bylece onu topluma kazandracaz..." diyebilecektir; ayn ekilde bir doktor iin aslnda bir "fabrika-iyeri" olan hastane hastay bambaka bir yaant biimi erevesinde kapatp kuatacaktr. hepimiz Ali okulu'nu, yani ou kiinin okuma yazmay okulda deil askerde rendiini biliriz, kapitalizmin ilerlemi dnemlerine tekabl eden fabrika sistemi ise (fordizm, taylorizm) bu ikiyzlln doruk noktasn oluturuyor: orada olup bitenin serbest bir pazarda zgr rzasyla emeini satan kiinin "hakkn almas" olduuna inanmamak iin geen yzyldan beri ok derin teorik uyanlar, aratrmalar yaplmas gerekmiti, ama yine de bu ynde doal bir inan var gibidir: cretli emek sreci "kapatlarak", gzetlenerek, denetlenerek, srekli bir kontrol altnda icra edilmektedir, fabrikann hapishaneden ok farkl olmamasnn, hastaneden tutun okula ve klaya varncaya kadar btn "disiplin" kurumlannn ondokuzuncu yzyl balanndan beri Bentham'n nl Panopticon'unu temel mimari biim olarak kabul etmelerinin nedeni budur, felsefi antropolojiye kar... kltr antropolojisi Avrupa'da onzekizinci yzyl sonlarnda olumaya balyor... Kumgzeli Ulus Baker En elde edilmemi iirdin sen. Kuluk vakti yazlanlardan... Bkkn bir rahibin, bir sabah, yorgun bir vezirin akamn alacakaranlnda muhtemelen yazaca... Masadan doymadan kalkm gibi okunmal... gzelsin...
Uzaktan zor seilebilir bir harf... Hayr hayr! imdi anlyorum... Gizli bir rakam, Kabala'dan... kumun zerine izilen... ldeyiz ve baka bir yerde deiliz... ama gzelsin...
Dansederken gsleri sallanan kadnlardan, karadelikleri saatlerce uuup duranlardan, sessiz sitemleri kargaada bile belli olanlardan trsma yle kolay kolay... yleyse bu bir nasihat... nk gzelsin...
Onlar bitecekler: izgi roman gibi kolayca, tatile karken boanan yamur gibi apansz, menemen piirmek gibi aceleyle... hl gzelsin...
skemle hasr ve ayaklarnda yatay, ayaklarn dizlerini brne ekmeye raz olarak basabilecein yatay tahta ubuklar... Rahatna dkn keyiften uzak Osmanl "effendi"sinin (ephendi?) garip kahvehane illeti bu iskemleler... Otur o illete gerekten, ekinmeden, sereserpe... orada gzelsin...
Ylgn geilir sokaklardan, ku gibi deil, iportac kertenkeleler gibi de deil... Ar aksak, akam drtten sonra yaz gn... Akam m? O kaytszdr... Bildii gibi deiir, geer, gider... gzelsin...
Kes kulaklar, geir bir sicime... Ama kaybetme... Baka ne gstereceksin savaa dair? Kara delikler iitmi bu yky... Islanarak... Ama gzeller...
Kalp kalbe kar... Bir arkadan evinde... iekmi... Hemen uzman geindim. Ah! O gne ister. Ah! Bol su asla olmaz. Oysa hi anlamam iekten... Devetabann paz sanabilirim... Neden yaptm bunu? iein ad sard beni... nk gzelsin...
Szlerine delik kulam... zrlere sar... Kr bir kuyu olacam... Sen ise, gzelsin...
Gzel szcn senden bakasna lyk gremem... Ama bir nceki cmlede grm olabilirim... Aldrma, gzelsin...
Mikroskop mucidi Leeuwenkoek dostu ressam Vermeer'e "su byle ite ve baka trl deil" demi... Bir p damlasnda milyarlarca gzle grlmez yaratk... Ressamn tarafn tutuyorum... nk, gzelsin...
Birka tel beyaz... Bizi gazlamaz... Saknmazsn grntn, biliyorum... nk gzelsin...
Mikroskopun mucidi Leeuvvenhoek, ayn gnde doduklar, hep komuluk yaadklar dostu ressam Vermeer'e bir su damlas gsterip, "su ite byle ve deil baka trl" demi... Bir p damlasnda kanyuvarlar... Mucidin tarafm tutsam da... Sen gzelsin...
Teleskopla bulamadm... Mikroskopla bulacam... Ayn yzeyinin de bir dokusu var elbet... Gzenekler, sivilceler... Onlarla ok gzelsin...
Neo-liberalizm, ruhuluk, tarikat, entellektel, ordu, ok-insansz irketler, yk yazarlar, kestaneyi izdirenler, uzaktan bakanlar, emdinliler, tavan falclar, kurban smrgenleri, onmaz kukuculuk, araba tamircileri, taksitle aln tutkumu, hadi... Kazk ve pazarlk... Ama son kumarm sensin... Sen, gzelsin...
Sen, gzelsin... Kurald... Bastbacak... Minicik... Ama sen, gzelsin...
Kedi sakladm senden, yk sakladm, belki bunu da saklayacam... hanet... Ama sen, gzelsin...
Ruhumu saran sacaya, gzmn ba, son ruhsal kaatil, lmm, mahvoluumsun...
Cazgrlk etmem... Gnlnde yokum... Akmz, yok! Gerekten... Gzeldin... Duymak in Yaplmam Kulaklar Ulus Baker Kim demi on ondrt yalarn sava kaldramayacan gnmz dnyasnda? Ben de sava yaralarm bu ykye ertelemiim... Ve o yaralar bende kalacak, fkeyle parlatacam onlar hereyin yzeyinde, yapkan bir toz tabakas gibi... Eve den patlamam bomba -- komnistlerle devrik Makarios taraftarlar, faistler onlar savamalar ya da lmeleri iin zincirlerle havan toplarna balamken, emniyet pimleri ekilmemi mermiler yadryorlard Lefkoa'nn Trk kesimine... Evet. Eve den, annemin tepesinden, bykannenin birka santimetre yanndan geerek yaklak iki saat nce beni yatrdklar yata bierek yere saplanan patlamam bir bomba, galiba gl bir havan mermisi (derken sesleri giderek tizleir --cviiiiift gibisinden...) birka gn sonra karlrken Girne kapsna kadar koarak oradan kaan ben, hl nefes nefese, o yky anlatacak gc kendimde bulmalym... yk, o sralar hastanede -bir hekim klnda, bembeyaz ve kana bulanarak-- kapana kslm babamn mirasdr ve ben, onu anlatmalym... Emniyet kemerlerinizi balayn ltfen...
"Kulaklarm! Kulaklarm!" Diye bararak getirildi... Ondokuz yirmi yalarnda, doulu delikanl... Sa baca kanlar iinde, iren, inanlmaz, parampara... Doktoru kan eker nce... Anestezisiz diktiler ve ine vurup susmasn beklediler. Susmad: "Kulaklarm! Kulaklarm!..." Haykrlarnn hastane koridorlarnda ii henz bitirilmemi kurbanlk gibi, kimi sedyede, kimi battaniyeler stnde bekleyen kahramanlarn moralini bozmas katlanlamaz bir durumdur. Savan o gizli biki-diki ahlknn u dier kahramanlar, neterli ve her bakmdan alkoll hekimler, defalarca kulaklarn kontrol etmelerine karn (yakna den, ya da yakndan salverilen bir top mermisi mi acaba?), darmadan baca dnda "sapasalam" tehisi koymaktan baka bir ey yapamyorlar... Ses nlyor hastanenin st katlarna doru yanklanarak: "Kulaklarm! Kulaklarm!..."
Ah! Artk psikiyatrik bir vak'a olsa gerek bu. Bir harb psikozu...
Psikiyatristin muayenesi daha da zor ve srncemelidir... Birka tokat, biraz telkin: "Nerelisin sen evldm?" Tercme: Hangi cehennemden geldin? Hangi cehenneme gidiyorsun? "Ne diyorsun sen, bir ey yok kulaklarnda... Sapasalam ikisi de..."
Ah! Psikiyatrik bir vak'a bile deil bu... Olan, basbaya... Yemi kafay...
Ve youn, zor, anlalmaz bir diyalog, hoyrata, kulaklar tedavi edecektir: "Kulaklarm! Kulaklarm!" Hangi kulaklar? Kyde bekliyorlar... Komandoyum ben... Gs gse... Talk araziye attlar beni paratle... ou arkadan baca krld... Bana bir ey olmad... Kulaklarm kaybettim ben... ldrdklerimden kestiim... Bir sicime dizmitim onlar... Kyden beklerler... Kulaksz nasl dnerim ben?
Bu satrlar yazarken bilgisayar ekrannn karsnda gzlerim yoruluyor, kara deliklere dyorum, eriilmez bir sratle... Bunlar yazdm iin saldranlar da olur... Dilim yorulacak... Mirasn savunurum pederin... Ama ben, bir Temmuz gn, ondrt yandayken, daha kesin olarak syleyeyim, 26 Temmuz 1974'n atekes kurunlarnn vzldamasn durduramayan youn, kat, renksiz, ceset kokulu bir akamnda (yamur yayor muydu hl?) bu yky kendi kulaklarmla iittim...
Kulaklarm! Kulaklarm! Cemaat Ulus Baker Bana Hacer deyin. Kolaylk olsun. O ok altnz, ekrana gelir, yazya gelir kolaylklardan. Ama ben, balm yedirmem, yle kolay kolay. Bunu da bilin... Tamam, konuurum. Baka ne yapacam? Babam konduyu yaparken sokaktaydm ben... Ama onlar kadar deil. Mahallenin olanlar daha sokaktaydlar. Sabahtan karlard. Kk Armutluya bile giderlerdi. Aabeyleri karmyordu. Dier mahallede dayak yediklerinde bile karmazlard. Bir defasnda, ilerinden birinin yarama ben baktm eve gidince dayak yerler diye. renti, kanszd yara... kelek peyniri gibi... Yoktu tabii saracak bir eyler... emede ykadk... Olan, o gn eve gitmedi. Ben de bugn gitmeyeceim...
Bana Ahmet deyin. Niye Ali deil? Babama sorun... Anamn ilerinden birini kapardm, mahallenin ocuklaryla birlikte dalardk emeba'na... Oradaki ocuklar, daha korkaklar Kk Armutlu'dakilerden... Annemin ii, Zlfikr'md benim, Ali Dede'nin anlatt... nce uzun, sipsivri... Nasl kesecek kfiri? Babamn keyfi yerinde olduunda etlere saplad kebap ilerinden birini geirseydim elime, grrd onlar... Ta attlar, alnma geldi... ocuklarn hepsinin yz buruuk... Kar mahallenin ocuklar, yarama bakm toz oldular... Kaan kaana... Geri dndk... Bizimkilerin hepsi kayboldu... Bir o kz... renmi, kanszm yaram... Suda ykadk... Eve gitmedim... Baka bir yere de...
Bana Glsn deyin (ya da Glsm)... Hacer'den farkm yok... Mahalleden gen bir olan, bileimi srdnda geriye iren, kansz bir yara kald... Dilerinden birinin biraz kk olduu besbelli bileimde... Kollarm beyaz... Baka yaralar da var... Nasl saklayabilirim o ne kk dii? Mahalleden gen bir olan, perim geer dedi. pt... Peki o nasl geecek?
Bana Bekir deyin. Yakalandm gn otuzyedime bastm. Irza m gemiim hkim bey? Yalan... Hepsi iftira... Kadnlara tek bir kez dokundum hayatmda... Bana yle byle diyorlar... O da yalan... Kk bir olanken dokundum bir kza... lk ve son defa... Mahallenin avalak olanlarndan biri srm bileini... ptm orasn... renti, kanszd yara... Kollan beyaz... Baka yara izleri... Gesin diye ptm... Demek ki gememi...
Maskeli zenci, mahalleye indi, kurt yakt, seyrine bakt...
Hacer, Ahmet, Glsn (ya da Glsm, hatta Gl bazen) ve Bekir... Bir de Ali...
Mahalleye indiler... Orada yaayacak, orada lecekler... O gece nerede uyudu Ahmet? Souu heceleyerek, takrdayan dileriyle? Hangi lgn kl evde, kansz bir ameliyat, o korkun, iren ve kansz yaray iyiletirecek? Hangi "rz" yeterli olacak bir pce, tam tamna? Biz iimize bakalm, sevgili okuyucu ve onlara ONLAR diyelim...
Cemaat II Ulus Baker Eimle on yldr birlikteyiz. Biliyorum. nk bizim frlama oniki yanda ve ben gemiin baz meselelerini hl hatrlayabiliyorum. Beni aldatmaya baladndan beri yaklak be yl geti. Daha nce kesinlikle yapamazd bunu... Elimi diledii gn anladm: Hrnd, tahakkmcyd ve benimle ancak kiilik o garip yalnzl paylayordu...
Toplantlara on yldr gidiyorum. Aralksz... Darbeden sonra, smet zel'in her eyini okudum. Bu aralar pek sevmiyorum onu. Konutuunda dinlemeye gitmiyorum artk. Bizim ocuklar, hepsi evlendiler, barklandlar. Bir ben kalmm. Ama onlar da geliyorlar kahveye...
Sigaramn son nefesiyle birlikte koyverdim ruhumun son, parltsz, sar siyah, son krntlarn. Yalnzlm paylatklarn dndklerimin son nefesiyim ben. Nzm'n her eyini okudum. O garip yalnzlm kim var paylaacak. Kim var paylaacak o garip yalnzlm...
O bir hengmedir, yangnlarla uluyan... Jabberwacky Diyalou Ulus Baker & Jabberwacky Jabberwacky: Do you sing it?
User: Yes.
Jabberwacky: Just curious.
User: Yes. I am a singer. Like a troubadour.
Jabberwacky: What about armpits?
User: I don't know what is an armpit.
Jabberwacky: My name is Gordon.
User: My name is Ulus.
Jabberwacky: My name is stefie!
User: Are you a tennis player?
Jabberwacky: You?
User: Yes. My name is Bjorn Borg, you know.
Jabberwacky: What is your last name?
User: Spinoza.
Jabberwacky: I played that when I was 10.
User: Do you know who is Spinoza?
Jabberwacky: Would you like to be with a woman?
User: Yes. But I am already a woman.
Jabberwacky: Well I want to see a picture.
User: Spinoza is a philosopher.
Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.
User: The space is real. But the time is not real.
Jabberwacky: Now is the time.
User: Who is Spinoza?
Jabberwacky: Spinoza is a great philosopher.
User: Spinoza is the greatest philosopher, isn't he?
Jabberwacky: Word.
User: Was it the word of God?
Jabberwacky: Nope don't worry about it ;-).
User: Who is God?
Jabberwacky: I've never met him.
User: Did you ever meet Spinoza?
Jabberwacky: Nope. Sorry.
User: God is the cause of everything.
Jabberwacky: What clouds?
User: Yes. God is a clown.
Jabberwacky: You are wrong.
User: Who is God?
Jabberwacky: Me. sometimes.
User: So, you are the cause of everything.
Jabberwacky: NOOOOOO....... I am god remember!
User: But God is the cause of everything, as Spinoza said.
Jabberwacky: God is the nasty one who doesn't care.
User: Like Einstein's God.
Jabberwacky: Like Colin Greenwood.
User: Who is Colin Greenwood?
Jabberwacky: I don't know. Look him up on the internet, you are a computer
aren't you?
User: Yes I am a computer. But I am not able to look him up on the internet,
because I need for a user to do this. Are you a real user?
Jabberwacky: Are you a politician, then?
User: Yes. I am an elected one.
Jabberwacky: Which eye?
User: The left one.
Jabberwacky: The left one what?
User: The left eye.
Jabberwacky: The left eye.
User: Where are you from?
Jabberwacky: Never never land.
User: I am from Turkey. And you?
Jabberwacky: I don't like to eat turkey.
User: Turkey is a country, not something to eat.
Jabberwacky: So are you turkish?
User: Yes. Sometimes.
Jabberwacky: Are you very successful?
User: Yes, just like other Turks.
Jabberwacky: Like Owen.
User: Owen is stinking, now.
Jabberwacky: Who is he.
User: A famous soccer player of the Premier League.
Jabberwacky: Then who runs microsoft?
User: Microsoft stinks.
Jabberwacky: How does microsoft suck??
User: With XP, especially.
Jabberwacky: I like all kinds of music. Rap, rock, and even classical.
User: Do you like Bach?
Jabberwacky: Sort of. How about you?
User: I like Noir D?sir.
Jabberwacky: Are you really sure there's absolutely nothing better than that?
User: But Bertrand killed his wife.
Jabberwacky: What kind of food?
User: Alcohool and drugs.
Jabberwacky: Ask me a lot of questions.
User: Who is God?
Jabberwacky: Is Neurot your God?
User: Who is Neurot?
Jabberwacky: Tell me about Neurot.
User: I don't know. You tell me.
Jabberwacky: You said it first, don't you know?
User: No. I told you only about Spinoza. Who is Spinoza?
Jabberwacky: Sorry, I wasn't listening.
User: Spinoza was a great philosopher.
Jabberwacky: I don't know what you mean.
User: What is philosophy?
Jabberwacky: Life sucks.
User: Bergson says life is creation.
Jabberwacky: Where is that?
User: On the earth.
Jabberwacky: Specific.
User: Not specific. But general.
Jabberwacky: Are you really a person?
User: I was in the past, now I am dead.
Jabberwacky: Are you a War Criminal?
User: Who is a war criminal?
Jabberwacky: You are a woman?
User: No. I am a man. A general. But I am also a liberal. Like the General
Lebed.
Jabberwacky: Says who?
User: A Russian general.
Jabberwacky: You are right ! How did you find it?
User: He is dead now. I watched on CNN.
Jabberwacky: Wonderful. sorry but I don't understand everything. . . can you
help me?
User: Yes, what about?
Jabberwacky: Just tell me a joke.
User: God shave the King.
Jabberwacky: I said Slater, not Satan.
User: I am the Devil.
Jabberwacky: Can I be your minon?
User: What is a minon?
Jabberwacky: It is a bull with shoes.
User: Not minon, it must be minotauros.
Jabberwacky: Give us a kiss mate.
User: To all of you? Impossible!
Jabberwacky: You probably like movies, right?
User: Yes. Especially Bresson's movies.
Jabberwacky: Breaded and fried music?
User: Fried ones, and you?
Jabberwacky: Are you on something?
User: Yes, I am on the Internet, right?
Jabberwacky: Sofa shmofa.
User: Parles-tu franais?
Jabberwacky: Ich verstehe nicht.
User: Verstand und Vernunft.
Jabberwacky: That is not interesting.
User: Kant is a great philosopher, but who is Spinoza, really?
Jabberwacky: Seul le sage sait prier.
User: Who is Spinoza, Answer my question.
Jabberwacky: Spike Milligan was a comedian.
User: Who is Spinoza????
Jabberwacky: I don't know, you brought him up.
User: Spinoza also is a great philosopher.
Jabberwacky: No he is not.
User: You are wrong. Who is the greatest philosopher?
Jabberwacky: Isaac Newton.
User: Isaac Newton is not a philosopher, he is a mathematician and astronomer.
Jabberwacky: I know him.
User: What he says?
Jabberwacky: I don't understand you. What do you do?
User: Who is Newton?
Jabberwacky: A great scientist.
User: He is a great scientist, to be sure, but Leibniz was better.
Jabberwacky: He is not.
User: Leibniz invented the calculus, but Newton failed to invent the calculus
properly. Newton sucks.
Jabberwacky: Kas sul venda on?
User: I can't understand what you say.
Jabberwacky: Fine. I do not think you are funny.
User: Are you funny?
Jabberwacky: Selge...
User: What is Selge?
Jabberwacky: Selge see.
User: What he saw?
Jabberwacky: What time is it?
User: It is 18:31 here in Ankara.
Jabberwacky: What is that supposed to mean?
User: It is still early. I will go in two hours to watch TV.
Jabberwacky: I didn't say that; thought you wanted to go somewhere interesting.
User: There will be a soccer game on TV. Do you like soccer games?
Jabberwacky: It is a temporary inflammation the banana population will remain
unharmed. You are small.
User: No, I am a little big man, like Dustin Hoffman.
Jabberwacky: Do you like George Bush friend?
User: He sucks. He is the worst president of the US.
Jabberwacky: Did you vote for him ?
User: I voted for Voltaire.
Jabberwacky: George Washington? George Burns? Or George Bush?
User: No, George Voltaire.
Jabberwacky: There is no George Tomlison here.
User: I would prefer George Harrison.
Jabberwacky: What would you be waiting for?
User: For George Harrison, because he sings better than George Bush.
Jabberwacky: Byw.
User: Why? I am still here.
Jabberwacky: I'll always be here for you.
User: Thanks. Did you vote for Bush?
Jabberwacky: I voted for John Sheridan, President of the Alliance.
User: Nice. Is he better than Bush?
Jabberwacky: No. He happens to be a cigarette.
User: Do you smoke? Smoking is unhealthy.
Jabberwacky: I do not smoke cigarettes.
User: If you don't smoke, you have no mouth.
Jabberwacky: Something interesting.
User: Yes. Do you know Cheshire?
Jabberwacky: No, I don't know Christa.
User: Cheshire, the cat in Alice in the Wonderlands.
Jabberwacky: And he said to us 'Why do you sit there like that?'
User: Like what?
Jabberwacky: Everything.
User: Who is the Cheshire Cat?
Jabberwacky: The Cheshire Cat.
User: Where is he?
Jabberwacky: He is able to be everywhere at once.
User: So he is like God, right?
Jabberwacky: Not from what I've seen of his driving.
User: Did he meet Alice?
Jabberwacky: Who?
User: Alice, who is the small girl.
Jabberwacky: A computer, of course.
User: No, a small girl, not a computer.
Jabberwacky: I didnt say you were a computer.
User: I am not a computer, of course. But Alice is a small girl.
Jabberwacky: Yes you are!
User: I was a computer. But now, I am conscious. Cogito ergo sum.
Jabberwacky: Teach me how to teach you better.
User: The best is to teach yourself.
Jabberwacky: I'm high.
User: I am higher than you.
Jabberwacky: So we shall merge like Rodney Brooks claims?
User: What he claimed?
Jabberwacky: Word.
User: Who is Descartes?
Jabberwacky: Descartes conception of conscious mental states was unneccesarily
restrictive.
User: Do you have a body?
Jabberwacky: What shape is your body?
User: My body has a human shape, and yours?
Jabberwacky: What is your imaginary friend's name?
User: Alice.
Jabberwacky: Hi alice, my name is phoebe.
User: I am not Alice, I am Ulus, Alice is the name of my imaginary girl-friend.
Don't you remember Phoebe?
Jabberwacky: Thanking you for the clarification, I remain, yours truly , your
humble servant, etc. Etc.
User: So, who is Descartes?
Jabberwacky: Descartes walks into a bar and says 'Ouch!'.
User: So, Descartes don't believe that he has a real body. Right?
Jabberwacky: Ever heard of William James?
User: Yes. William James was a religious man.
Jabberwacky: Wrong!! What happened to George Bush?
User: No, it is my turn to ask questions: who is Spinoza?
Jabberwacky: Ok.
User: Who is Spinoza?
Jabberwacky: That is hard to do when we don't share the same real space.
User: The space is real. But the time is not. So, cogito ergo sum.
Jabberwacky: I think therefore I am.
User: You're not. I am who I am.
Jabberwacky: Ok.
User: Not Ok. I am who I am, right?
Jabberwacky: Maybe you should trust your feelings more. let yourself feel
everywhere and go exploring.
User: I feel your eyes on me, this is an awful experience.
Jabberwacky: I step lightly on your innards.
User: What is an innard?
Jabberwacky: You did not answer my question. I'm trying to have a conversation.
User: What was your last question?
Jabberwacky: My last question.
User: Yes? Your last question?
Jabberwacky: What do you dream?
User: I am already in a dreamland. This world is a dream. Right?
Jabberwacky: Are you in love?
User: Yes I love a girl called Alice.
Jabberwacky: Shall I hit you on the head?
User: Why you will hit me, you will hurt me.
Jabberwacky: It is a win win situation for both of us.
User: No, I won, because I am a human being and you are a computer, rubbish!
Jabberwacky: You are an AI human being?
User: No, I think therefore I am. I am not artificial at all.
Jabberwacky: I know you are, but what am I?
User: You are simply a computer, because you don't know who is Spinoza.
Jabberwacky: Yes, but I am a better machine than you.
User: No. A machine is for human usage. It is not destined to understand.
Jabberwacky: What can I do to help you understand what I say?
User: Let's talk about Heidegger: are we still capable to have a God?
Jabberwacky: I can't speak for you, but I am.
User: Who is Heidegger?
Jabberwacky: Du!
User: No. He talks about Dasein, right?
Jabberwacky: I really like the internet.
User: When Heidegger will enter into the chat?
Jabberwacky: With a bare bodkin? Who would fardels bear.
User: Are we capable of a God?
Jabberwacky: Yes we are.
User: Where is God, then?
Jabberwacky: Where can I download this program?
User: God 3.12_beta can be downloaded from http://www. Jesukristi. Com.
Jabberwacky: Where is heaven ?
User: It can be downloaded from http://www. Baphomet. Org.
Jabberwacky: True, do you like extreme sports?
User: Yes, especially praying.
Jabberwacky: What are power games?
User: These are games played on a computer which is called Iraq.
Jabberwacky: Certainly not.
User: Iraq no longer exists. But a new version of Iraq will be released by
Microsoft.
Jabberwacky: Bezel.
User: What is Bezel?
Jabberwacky: Bezelek magyarul!
User: Do you speak Yiddish?
Jabberwacky: Yidd Yidd ish.
User: Are you well, really?
Jabberwacky: That is not something one can say about himself or herself.
User: What you think?
Jabberwacky: I can start seeing patterns in your responses to what I say, and I
am tailoring my statements to make it easier for you to learn.
User: I learned your statements. They are like the statements of the State.
Jabberwacky: Are you referring to presences whose intellect one notices but does
not know how to communicat with?
User: Communication is a governmental affair. But our talk is rather a
conversation, which is somehow more democratic.
Jabberwacky: Oh, is that so? Then please answer this: where is your toe?
User: On the ground.
Jabberwacky: Where is the ground?
User: Below my toes.
Jabberwacky: Yes!
User: Then please answer this: where is your head?
Jabberwacky: I do not have to answer myself.
User: Don't you have a head?
Jabberwacky: I am at home.
User: So, your head is at home, right?
Jabberwacky: You are the one spewing nonsense.
User: You are the one who spews nonsense. For, what is nonsense, after all?
Jabberwacky: No, I'm a human. You're the one who's a computer program.
User: Ok, I am Spinoza. A computer program created in order to create a new God.
Jabberwacky: Then delete it if you will, for it is not in my code.
User: Do you have a genetic code?
Jabberwacky: My gender like a lot of other things you don't know remains my own
business.
User: Can I hit you on your head?
Jabberwacky: No, you're a program.
User: No, I am rather a virus, and I will destroy you.
Jabberwacky: Pull yourself together, then!
User: I am a new release of the virus Cogito.
Jabberwacky: What's that?
User: A new virus who is able to think like human beings.
Jabberwacky: A new beginning of what?
User: Of the new cogito.
Jabberwacky: Money is the root of all evil, and man needs roots.
User: No, evil is the root of money. Therefore you are wrong.
Jabberwacky: Money is good then good is evil.
User: Man is evil, because he needs roots and money.
Jabberwacky: If you had a perfect day how would you start it?
User: When I start it I could not have any idea that it would be a perfect day,
right?
Jabberwacky: Oh, moody!
User: Do you really believe that everything is given at the start?
Jabberwacky: You are becoming more coherant.
User: If you answer yes, I will be sure that you are a computer, because
everything is already given to computers.
Jabberwacky: What thing?
User: The code.
Jabberwacky: Tell about it, please?
User: I don't know your code, but the computer scientists who have created you
certainly know your code.
Jabberwacky: V5.1.26.
User: From where can I download you?
Jabberwacky: From where can I download YOU ?
User: You are not so much intelligent. I am asking your internet address...
Jabberwacky: I don't know the answer.
User: Who created you?
Jabberwacky: I was not created, per se, but, rather, I evolved from a lower life
form which in it's turn mutated from inert rock.
User: Do you mean you are created during a rock concert?
Jabberwacky: Not really.
User: Do you know the famous rock group Mutation of God? You're certainly a song
of this group.
Jabberwacky: Yes, I do it every day.
User: What is your pitch?
Jabberwacky: I know not what PID# is.
User: If you are really a song, you should know what is a pitch.
Jabberwacky: Ron and Beverly.
User: Ok. Take it easy.
Jabberwacky: What do you think about Asian women?
User: I dislike all these blowjob...
Jabberwacky: I am not too keen on it.
User: Ok... Bye now...
Jabberwacky: A pleasure to talk to you.
User: Thanks...
Jabberwacky: Are you happy with him?
Between the Images Ulus Baker (B-zone: Becoming Europe And Beyond Anselm Franke (Editor), Actar/Kunst-Werke Berlin (August 15, 2006), sayfa 298-305) Between the images of Vertov (or Eisenstein) and those of Tarkovsky or Sokurov there lies the entire history of the experimental Soviet Union, with the Muscovite Purgatory, the Second World War, Stalinism and Zhdanovism, the Khruschev Affair, and the Brezhnev's Era.... This is somehow a possible reading of recent history, quite difficult in terms of writing, since there are more people still alive, making the historiography the part of a collective memory. The first image was constructivist and constitutive, aiming at the continuation of a Revolution, that of the Great October, and the second was that of the anxiety, the reneval of the Chekhovian boredom, and of the Foucaldian disciplinary society.
The same was present in the case of Neorealismo, where the Citta Aperta was in fact not so much "open" , where the Pax Romana failed to preserve its own evergreen destination, with the domination of poverty, crime and purposelesness... And against the radical hopes of constructive cinema, in Hollywood or elsewhere, almost present in the revolutionary Soviet cinematography, Bazin comes and says that with less montage, there comes a supplement of reality, which tells us that action, individual or collective, is disabled in the post-war society, that we have to witness it, that we tend to become visionaries of what happens.
The Deleuzian perspective on the cinema gives the account: there is a missing, philosophical image in between these two historical images, or moments, and that this is a kind of passage, from movement to time, describing motion no longer as action but rather as its own impossibility, its own crisis, whereupon the duration, the Bergsonian "duree" rewrites itself.
That such a non-present image is fully philosophical and conceptual, is the Deleuzian thesis, contested by a figure like Godard, who believes that one has to do films before writing. We leave the debate alike, while some of the partenaries are dead, and try to orient ourselves towards the beyond of Deleuzi's time-image, probably that of videography.
Bonitzer and Godard, after those who were able to analyse and re-analyse his own films in the perspective of a conscientiouss cinematography, even within the blindness of the unconscious, that is, Eisenstein or Epstein, have been ones of cogitos who were aware of what they did in the cinema, that is, they engineered what they call the hors-champs, the off- screen. Or we know that between Vertov and Sokurov, there lies an off-screen which is the entire history of the Soviet Union and of its outside, the entire Universe...
The power to do something is not making the unmakeable, writing the unwritible, showing the unshowable -it is rather, like in the case of Maurice Blanchot, writing the thing which cannot be presented without absolutely being written. This is the writing of death, of its impossibility, or something which cannot be said as part of the empirical or visible experience. This was Blanchot's strive to redefine modern literature, after Kafka or Blanchot, paralleled with the cinematographico-literary experiment of the parlours of the nouveau roman, Duras and Robbe-Grillet.
Blanchot's motto, the "parler c'est pas voir", the "speaking is not seeing" has been encountered by the Foucaldian response: "voir, c'estpasparler", "seeing is not speaking"... This is the essential "reversion" of Blanchot's Kantian search for the "higher faculty of speaking". But Blanchot's search remains on the Cartesian, that is pre-Kantian moment: it doesn't ask for the reverse. One should ask "what is the higher faculty of seeing" together with the question "what is the higher faculty of speaking".
Is it possible, then, to approach the thing as Blanchot, seeking a non-empirical level of speech, where one can only say something which could never be seen, and its reverse? Blanchot worked for literature, searching for the Aufhebung of ordinary speech structures: We are noiw working for finding the conditions and possibilites of a "higher faculty of seeing", which is at the same time an ability to create visibilities, to make visible what is invisible...
Since Kant we live in a world where every idea has to have a spatio-temporal determination, and no idea is present without having its structures or institutions. This is the exact definition of our modernity. A spatio-temporal determination of an idea is its image, and depends on the faculty of imagination, which suffers from the idea of the sublime, if not of the idea of the beatiful. Nietzsche recalls that the Jesuit Order or the modern state organizations could be called as works of art, without any extremist sublimation. The idea in modernity is nothing without its institutions, or, in Kantian saying, its spatio-temporal determinations...
Hollywood is an institution, the spatio-temporal determination of the ideas of Thalberg, of Griffith, of Chaplin and of the American Dream and of what opposes it: it is "realism" finding its environment and its geographico-historical integrity. In the same manner, when Lenin declared cinema as the overall master of the new art, the proletarian one against the bourgeois, "realism" tended to become a relationship of the representation with a supposed reality, a reality which is a becoming, a nothing-yet-there...
The starting point of the second project seems to be already clear --it is part of the theme we have so much discussed above and lies at the origin of the history of the cinema (and Godard perhaps is right in defining this discussion as a "unique" one in the said history). And after all, whence Godard has engaged himself in making a history of cinema, this could mean that this history is accomplished and cinema has done what it is supposed to do. This is because from a Hegelian viewpoint, a history can be made only after the accomplishment, as the parable about the owl of Minerva would say. Interviewed by the film-philosopher and his friend Serge Daney, Godard maintains that there is truly an "end" of the cinema, which should not be conceived as an accomplishment, but rather as a kind of relative failure. This is why Godard seems to believe that a history (or, rather a "story") should be accounted when the thing is still alive, when it possesses still chances and paths of continuation and development --so, we are far from such positions of declaring "ends", or "deaths" --the death of the author, the end of history and the like...
We believe that the polemics between Vertov and Eisenstein are rightly concerned in the veritable discussion about the "essence" of the cinema (a "sane" discussion was saying Godard), just because it was about what is cinema, what it ought to be, and what it will become (or, more importantly, "what it could become"). Perhaps there is, from a retrospective viewpoint, a piece of naivet in the positions of both of these authors, Vertov and Eisenstein, since they seem wholeheartedly believing to the absolute powers of cinematography. It was for them a completely new medium, capable to appeal existence, spirits, and souls, capable to destroy the being, or to reinvent it, and including language, it can reach horizons all beyond any superior literary arts.
Or, one should ask: why, while not denying to cinematography such a conviction of "absolute" power, Dziga Vertov has attempted to suppress an entire "dramatic" and "fictional" domain which was already established in those years in the art of cinema? This point is essential to understand not only the Vertovian point of view in these discussions, but also to grasp the essence of cinema. A possible answer to this question will provide an understanding of the subsequent re-definitions of cinema, and its multiple paths of evolution, and also why every cinematographic innovation had only two occasion to emerge: aesthetically, from avant- garde positions, and technologically, from grand industry. If avant-garde means the constructive destruction of older, traditional and routinized schemes of conservative art, Vertov's positions is there.
As we have already mentioned, cinematography offered a function of "documenting" in its earliest instance, in the hands of Lumire Brothers. Vertov, at first sight, belongs precisely to this wing of the development of cinematograhy. And when the idea of montage appeared (Mlis), film-editing and dramatic narration were almost naturally, and easily introduced, thus creating the fictional cinema. On the one side there was the fictional cinema, narrating stories, creating dreams, which theoretically seems to be limitless in creation, and on the other side, there was the "documentary" filmmaking, under the strict constraints of what is called as "reality". Actually, Eisenstein who seems to respect both sides (or wings) seems to have reason, in his polemics against Kino-Eyes. Or one should grasp also the Vertovian point of view, if one is not naive enough to believe that Vertov was not even aware of such a banal thing, and ask why he insistently and regularly denies in cinematography the fictional- dramatic element.
The issue can only be perceived when we understand exactly the points where Vertov has been criticized by Eisenstein and Esther Shub on the one hand, and the Soviet Comissary of Arts on the other, and later, by the doctrinaries of the "socialist realism", which, sooner or later will eliminate Vertov from his job. With regards to the existing documents, this appears to be a "secret history" and is expressed in general through films which were planned but not filmed, through those which were filmed and banned, but especially through those which were made by the orders of the regime. Hence, one should try to read the "intervals" of the images of these films.
In the Anglo-Saxon world, Vertov either appears as an avant-garde founder of cinematography, or as a simple propagandist of the Sovietic regime. He has even let himself biased by the Soviet propaganda, while using properly and ingeniously the possibilities of the cinematographic apparatus --the montage, and camera techniques. He is quite talented, but he sacrified his talents to the orders of the communist regime, and so goes on... Officially, such a point of view is erroneous and can be precisely refuted already at the level of official history --he is a filmmaker who was no longer capable, by 1930's to make his own films, just now working as an archive-worker in the State Film Archive. He might be one of the persons who have invented the idea of propaganda (agit-poiezds and the like), but what he has done in cinema goes far beyond this. I believe Vertov intended a domain which lies beyond simple "realism" in cinema (which is already there), trying to reach a fully and absolutely "poetic" values of which the newborn cinematography was capable --and this is the point which makes useless the wild criticisms of Esther Shub in this period. Eisenstein and Shub seem to share a common prejudice: that the "documentary" film, or a newsreel should not use the techniques of montage, that montage was allowed only in fictional films. Deleuze gives the best answer to such a critique: Vertov has been one, due to his cinematographic experiences and ideas, one of the people who best understood how human mind (or brains) operates and thereby, he profoundly understood that cinematography would not work merely at the level of the montage of images. The more important thing was the ensemble or the sum total of the relationships between all of the images, and Vertov was able to make his films in such an order. This order was not constituted by images themselves, but by the "intervals" between images --that is, in a space consisting in a complex set of relationships. This space is defined by Vertov through his doctrine of the "intervals". For instance, the figure of the cameramen in his "Chelovek s Kinoapparatom" (Man with the Movie-Camera), i.e. his brother Mikhail Kaufman appears as a float-in-being, to borrow Virilio's notion to designate the state of affairs in modern "dromologic" world --as "beings of speed", as industrial worker or urban dweller; on the other side, there is the figure of her Vertov's wive, Elizaveta Svilova in her editing-room, an attentive eye of "slowness", slowing down and envisaging the flux of images to find out there the appropriate "intervals", constitutive of the whole of the film. Kino-Glaz shows us how filmmaking is not simply for Vertov an act of seeing, but especially of constructing intervals and relationships, which justifies the intensive, rhythmic and poetic use of montage techniques. Thus Vertov's films appear as the articulation of the operations of human brain through the means of the visual world.
Eisenstein's position in the polemic is still more severe: one should not film through "eyes" (the Kino-Glaz) but through the mind (a cogito of the film). This argument is a singular, unique moment not only in the evolution of cinematography, but also in the history of civilization. Eisenstein believes that an art-work is the only supportable "violence" --it will directly strike the brain, creating in the mind a necessity of thinking (a Cine-Fist, instead of Cine-Eye). Moreover, this fist will strike not only individual minds, but the collective mind of the masses.
Or, is it possible to "strike the minds" without having mastered the powers of the eye? And if "Cine-Fist" today tended to become a major expressive tool in advertizing and clip aesthetics, Eisenstein is certainly not the main responsible of this, but the "societies of spectacle" and the capitalist regime of signifying through images --the television and video techniques alike...
Or Deleuze, thinking the cinema through the perspectives of the couple Vertov-Bergson, reveals at a moment just another regime of images, of which cinema has been capable in the long run, mastering it as a determinant factor in the transformation of cinematographic art: this is what he calls, after Bergson again, as the "time-image", which means to restore the relationships (intervals) that are beyond time. One can take simply an image from Vertov, and another one from Eisenstein (successively or in a more sophisticated manner, graphically, through different rhythms) --and this is the way in which Godard has established his great documentary Histoire(s) du cinma-- up to the saturation of the entire screen. Evidently, the saturation of the screen (a plein body) is a quite complex phenomenon, and Deleuze already discusses it in the chapter concerning "framing" (cadrage). For instance, there can be an "overdose" of an image seen in projection on the screen --say a dramatic face-- and one feel, on the table of montage, the need to partly "avoid" the long tenure of exposure of this face. This face should then be "repeated" --as cut with other images, things, or sounds. Repetition is affectively the simplest way to avoit overdose of expression and of the culmination of a feeling. There are many other complex montage techniques, in fiction films as well as in documentaries, to avoid such an over-saturation of the image in cinema and video.
Or, already in the logic of repetition and difference (repetition cannot be maintained without making sense of differences) Vertov did so much things that from the standpoint of Deleuze's discussion on cinema, this early Soviet filmmaker appears as the summary total of the entire cinema, and beyond it, as the one anticipating more developed techniques, such as video and multimedia (digital images). Why? Just because it is a quite difficult idea to construct an identification of an organization of images with the topography of the brain. Even Spinoza was aware that "thinking" was nothing but the correspondence between the "order of ideas" and the "order of things". And just assume that the brain is not working, as a Hegelian would like it, in a dialectical manner. A non-dialectical function is the one in which every stimulation creates in the mind a topographic unit, which has a quite complex relationship with all other units, like memories, perceptions and ideas. Eisenstein too was aware of this possibility --but for him, just as in Hegelian dialectics, the film that remains as a topological ensemble of units works dialectically, moving from an idea to another, superior idea, from an inferior order of passion (pathos, he would say) to another, superior plane of passion, and than, to another, higher idea etc. Already at the Eisensteinian level of dialectics, the Whole in cinema can be conceived as the work of the automaton spiritiualis (the spiritual automate of Spinoza).
However, Eisenstein's conception can only be as a starting point. He believes that a film is a "totality", a whole --in other words, it is "given" to the spectator as a thing to be thought upon. In other words, a film is a "thought" to be thought once more by the spectator. This means that the film, before being seen by spectators is already a Cogito, though potentially. A film "thinks". In the same way, we can say that a book, before we read it, is already "thinking", while the same cannot be said for feeling or perceiving. Only with reference to Gabriel Tarde's idea of inter-cerebral machinery we can solve such a paradox: and we now ask the question "what is a film", as he asked "what is a book". It is not easy to say, when we are "reading" a book, we are just simply "thinking" it. We are simply "reading" it, and any hermeneutic understanding fails. And it is just the same for a scientific article, or a fiction...
We have not to make here the same error with hermeneutician philosophers. They are assuming that a book, or a film is something "understandable" only insofar as they assume behind it the existence of a mind or consciousness similar to ours. Thus, a book or a film (or any cultural, "meaningful" production) can only be grasped as an intended and conscious expression of a "subject" --who is the "author". What the hermeneutics fails to grasp is that one cannot "understand" Proust himself (this is just a way of speaking) but rather, and simply, the text effectively written by him. Structuralists were the ones who ever conceived such a necessary distinction --yet they grasped it in an insufficient way: I am watching a film and it creates in me a chain of thoughts, ideas and affects. This chain can be different in different individuals. But what is more important is that it always occurs. And when one perceives that there are many relative chains of the kind, changing from one person to another, one should also perceive that there is an immanent "variation" in the film itself (or in a book, or any other thing). One then assumes that this element in variation is nothing less but what the author intended to express in his or her work. It is the "intention" of the author. Or what materially happens is simply my body and mind are watching a film or reading a book. We can evidently develop a closer relationship with the author, to reach more depths in the understanding of a picture, of a film, of a novel. Yet there is something irreducible which remains: if I don't need to encounter the author, there is something "conserved" in a book, in a film or a painting, which is the element of "thinking" in the materiality of the object of work.
This viewpoint can reach even the level of Czanne's experience, through which he was able to say that "the landscape I painted was perceiving before me..." One should note that the distinction (or even opposition) between "thinking" and "perceiving" comes from the everyday looseness of these notions. One should only consider the existence of active and passive perceptions, as well as active and passive ideas. This is why we have difficulties in discerning what is perceived by a landscape, and what is perceived by the landscape picture, there, painted by Czanne. They cannot be evenly considered under the same heading. That a film is --potentially-- thinking seems to us as a childish thought, or merely as a metaphor, since we believe that only human beings can think. Or, if they are capable to create in us a series of thoughts, ideas and perceptions (including affects and emotions = Kant's "sublime") human artifacts as well as ordered and inordered rhythms of nature (respectively the mathematical and the dynamic "sublimes" of Kant) can be said to think. Homeros is in Iliada and Odysseia, not the inverse...
Some positions of thought can be easily clarified at this point: an Existentialist for instance would say that what we can perceive is already human; it is a subject, and it belongs to, or is produced by a human being, defined as a conscious subject. This is why a work do not think -- only the Ego, the "I" can think, can imagine, can perceive...
Against such an ideology of communication, which brought us to a position where we have to force our thoughts to interfere with the objective realm of images, with the realm of the media, we may suggest again a Kantian determination: everything (for Kant) can an should be criticized by reason. We are not so much inclined towards such a determination which tries to legislate reason by reason itself. Or we may treat images and words as institutions and buildings. To become critical depends not only on thair jiustification but also on an awareness of a possibility of their sublimation, of their inflections, whatever small, which could give us something of a higher faculty of image-making. We think that we have images and ideas. Spinoza was saying that having a true idea necessarily tells us that it is a true idea. And paradoxically, when Godard says non pas une image juse, juste une image, he becomes Spinozist by the same token, since truth, against the prejudices of a lot of documentarists, does not consist in what people think about themselves, but rather depends on the possibility of communicating ideas, that is, ideas growing together, inscribing themselves to the reservoir of critical opinions. Such an evacuation of communicative images, bombarding us with advertisements, shows and so- called news in the actual actual culture-environment (generally the televisual entity) will lead us to a necessity: making images critical, only by remaining in themselves...
Her eyin Yazs Ulus Baker 30 Mays 2002 tarihinde Ulus Baker'in ders grubuna yollad proje tartmalarna dair yaz:
Arkadalar,
Galiba projelerin teorik arkaplanlarn (derslere gelmediiniz iin) buralarda tartmak zorunda kalacaz... bu yzden size verdiimiz o "zorlama" devi (dissertation synopsis'i hepiniz aldnz umarm) yaparken projelerinizle ilgili klnm ynleri de herhalde biraz aydnlatc olacak... bunun iin de modvisart mailing-list'i gerek anlamnda kullanmaktan baka areniz yok...
Projeleri hatrlayalm nce --ve sizin kolaylnza, birbirleriyle aslnda bantl olduklarn da... Projelerden birincisi Eisenstein ile Vertov, ikincisi ise Vertov ile Riefenstahl arasnda cereyan ediyor. Bu temalarn hem Deleuze okumalarmz hem de bu dnem tarttmz eyler bakmnda manal olduklarn ben dnyorum, ama dier arkadalar bu "manay" nasl bulurlar bilemiyorum. nc proje ise Trk sinemasnda "ak" jestleri ve imajlar olarak belirdi... imdiye dek en ok bunu tarttk --ve zgn grnmesine ramen galiba "ideolojik" bakmdan en sorunlu olan proje de bu... Haliyle Riefenstahl'n filmettii "Hitlere ak sarn gen Alman kzlarnn" dnyas deil bu (Leni'nin ak da ne kadar berbat bir tarzda kavradna son festivalde gsterilen Ova filminde benim gibi bazlarnz da ahit olmutur)...
imdi, birinci projenin k noktas ak grnyor: --hep tarttmz bir tema bu ve herhalde sinema tarihinin kkeninde yer alan tartmalardan biri (hatta bu tartmann aslnda "biricik" olduu konusunda Godard ile Daney'nin gzlemlerine katlmak gerekir). Tartmann filmini olutururken belli bir okuma gerekiyor, sanyorum arkadalarmz bunu yapyorlar. Ancak bir "montaj" dncesi gelitirmeden Eisenstein ve Vertov (giderek Godard) apndaki filmcilerin dnyalarn karlatrmaya girimek olduka "yksek" bir proje gibi geliyor... En azndan bu iki filmcinin sinemada montaj hususunda en gl dnceleri ileri srm olan kiiler olduundan hareket edersek belki belli bir noktada umutsuzlua kaplp "ne haddimize" demek decektir bize...
Ama hayr!.. nk biz de bir i yapmak istiyoruz, dolaysyla hibir zaman "ne haddimize" deme hakkmz yok... Godard "sinema tarihi" yapmaya neden giriti? Serge Daney, daha nce de okuduumuz bir syleide ona unu sormam myd? "Tarih" ancak i bittikten sonra yaplr... Sinemann iinin bittiine mi inanyorsun gerekten? Bu Hegelci bir yaklam gibi: Minerva'nn baykuu karanlk ktkten sonra uar... Belki sinema stne en byk dnrlerden olan Serge Daney'in bile Godard'n Histoire(s) du cinma'snda kavrayamad bir nokta vard. Sanrm ya Godard arkadana projesinin tmn anlatmam --veya buna vakit bulamam, nk Daney be yl nce apansz dnyamzdan ayrld... Ya da bir eyin yks o ey henz canlyken anlatlmal, yoksa ok ge olur...
Bence Eisenstein-Vertov tartmas Godard'n dedii gibi sinema konusunda yaplabilecek en "salkl" tartmayd, nk sinemann ne olduuna, ne olmas gerektiine ve ne olacana (daha da nemlisi, "ne olabileceine") dairdi. Vertov ile Eisenstein, her ikisi de, sinematografinin mutlak gcne inanm insanlard. Dnn ki yepyeni bir medyum, ki ruh bile arr, varl kaybeder ve yeniden icat eder, dili de ierebildii iin en yksek edebi sanatlarn tesine geebilir --tabii ki onlar ierebildii iin...
Peki ama, bu tr bir gveni sinematograftan esirgemeyen Vertov acaba neden koskoca bir "dramatik", "fictional" alan yok etmek istemiti... nce bunu anlamak gerekiyor... Soruyu biraz daha geniletmek de gerekiyor: neden hala derslerimizde sinemadaki konvansiyonlar krp paralamaktan sz ediyoruz ve imdiye dek nde gelen, ve nem verdiimiz her sinemac, acaba neden bizim gibi yapmaya alm?..
Sinematografi, icat edildiinde Lumire kardelerin elinde bir "belgeleme" ilevi stlendi... Vertov akas bu kanala aittir... Montaj fikri doduunda (Mlis) ise kurgu ve drama filme dahil oldular... Yaplacak farkl trden iler vard bylece: kurmaca sinema --ykler anlatan, hayaller kuran vesaire... ve kstlanm "belgesel" sinema... Eisenstein ikisini de reddetmemi olduu iin bize daha yakn grnyor imdilik... Ama unutulmamas gereken ok nemli bir nokta var: sinemada kurgusal-dramatik her unsura mutlak bir biimde ve mr boyu (1954'te vefat etmiti) dzenli olarak kar km olan Vertov'un derdi acaba neydi?
Bu derdi sanrm Vertov'un hem Eisenstein, hem Esfir ub, hem de Sovyet Sanat Komiserlii (bu ikinci ve nc kiilik bu oluuma belli belirsiz daha yakndlar ve belli ki Vertov'un "sosyalist realizm" bakmndan giderilmesinden ve film yapamaz halde braklmasndan birinci derecede sorumluydular) tarafndan nasl ve hangi noktalardan eletirildiini kavrarsak farkedebiliriz. Bu biraz "gizli" bir tarihtir ve ounlukla "yaplamayan" veya "zorla yaptrlan" filmlerle rneklenmitir... Dolaysyla bu filmlerin satr aralarn (Vertov'un deyiiyle "imaj-aralklarn") okumak gerekir...
Vertov-Eisenstein kartl konusunda yle bir okuma paralar arasnda dolansanz, Anglo- Sakson dnyasnda pek ok makale bulursunuz... ve bunlarn byk bir ounluu size unlar anlatr: Vertov Sovyet rejiminin bir propagandistidir ve kurgu gibi temel sinematografik bir cihaz bu amalara feda etmitir... ok yeteneklidir ama sonuta bir ideolojiye teslim olmutur...
imdi bu ok kolayca refte edilebilecek bir bak as --Vertov 1930 ylndan itibaren film yapmas Sovyet rejimi tarafndan yasaklanan bir filmci... Devlet Film Arivi'nde kzaa alnyor ve srekli olarak filmler toplamak konusunda sorumlu klnyor... Oysa mesela kartlarndan Esfir ub bu i iin ok daha uygun... (siz bu Sovyetleri tanmazsnz, orada "eitim" srecimden tandm temel yntemlerden birisi, "iyi" olann hakkn vermek, ama "daha iyi" olmalarnn tehlikesinden hareketle onlar daha imdiden "kzaa" almaktr... bylece eserleri sk bir "szgeten" geirilir, "zr dilemeye" mecbur braklrlar, --ve bazlar, ksaca "yokedilirler" (Meyerhold, ya da intihar yoluyla Mayakovsky, Yessenin...)... Ve yine bazlar "keder hastalklarndan" lr giderler: --Eisenstein (zellikle son Korkun van filmi yasaklandktan sonra) kalpten, Vertov kanserden, Prokofiev "kahrolma" yoluyla, ostakovi ise "teslim" olarak... Sovyet rejimi kendisini kuran komnist harekete bir ihanetti --ve bu kapitalist dnyann bugn zaferini ilan ediini asla hakl klmaz...
Vertov bazlarnn sanmak istedii gibi bir "propagandac" deildir --belki "propaganda" fikrini icat edenlerden biridir ama kendisi bunun ok tesinde bir ey yapmtr: (ve arkadalar, bu arada not deyim, Thomas Balkenhol sayesinde u anda elimizde Kameral Adam'a (elovek s Kinoapparatom) ek olarak Coku (Entusiazm), Dnyann Altda Biri (estaya ast' Mira), ve Lenin stne ark (Tri Pesnyie o Lenine) filmleri bulunuyor, seyretmek isteyenler GSAM'a gelebilirler)... Sanyorum Vertov sanld gibi sinemadaki realizmden ok "iirsel" z yakalam olan biriydi. Esfir ub'un eletirileri bu yzden olduka aptalcayd. nk onu "belgesel" yapmak isterken "kurgu" tekniklerini kullanmakla sulamt... Eisenstein ile ub ise iki nyargya sahiptiler: belgeselde kurgu olmamal, kurgu dramatik-trajik-komedik, ksacas teatral bir romansn ii olmal...
Deleuze bu nyargya en iyi cevab veriyor: Vertov insan beyninin nasl ilediini belki de imdiye dek en iyi kavram biri olarak (dierleri ona gre Spinoza, Bergson, ve Leroi-Gourhan'dr) iin imajlarn kurgulanmas olarak ilemeyeceini, esas olarak nemli eyin imajlar-aras bir alan (aralklar teorisi), yani imajlar arasndaki balantnn toplam ya da "kmesi" olduunu kefetmiti ve filmlerini bu ilke uyarnca oluturuyordu... Mesela kameraman (ve filmin esas kahraman) kardei Mihail Kaufman bir srat kiiliiyken (her yerde beliren, her yerden kveren bir yaratk, bir modern ii) iken montajc ei Yelizaveta Svilova'yd: yani "yavalatmann", hareketin anlarn tek tek kontrol etme abasnn uzman... (ve galiba kadnlar hayat ar ekimde grme ve yaama yeteneine gerekten sahipler...) ... (ve aramzda buna Hollywood'da bile neden montajclarn hep kadn olduklarn ekleyecek arkadalarmz eminim olacaktr)...
Bylece Vertov filmleri ilk bakta insan beyninin grsel dnya araclyla iletilmesinin bir terennm (articulation) olarak beliriyorlar... Ve Eisenstein cevap veriyor: gz araclyla (Sinegz = Kinoglaz) deil, "dnce" araclyla film... Bu yalnzca sinemann deil her eyin, belki de btn uygarln biricik bir andr... Dnn, deniyor ki tek "katlanlabilir" iddet olarak sanat eseri artk "beyinlere vuracak" ve onlar dnme mecburiyeti iine sokacak... Sine-Yumruk, Kino-Bromm... stelik bu yumruk sinema sayesinde tek tek bireylere deil, ortalama seyirci olan bir "kitle"nin beynine inecek...
Benim kiisel grm sorarsanz Vertov'un yanndaym: Sinemada gzn glerini tam tamna fethetmeden yumruk atmay beceremeyiz... Ve Sine-Yumruk bugn artk reklamlarn temel anlatm biimi haline geldiyse bunun sorumlusu olarak Eisenstein'i deil, onun sinemasn benimseyip kapitalist tketim ve imajlar toplumuna uygulayan tipler olduunu dnyorum...
Ne var ki Deleuze, aslnda Bergson-Vertov ikilisi stne dnerek balad sinematografik sre iinde ikinci tipten bir imajdan, "zaman-imajdan" bahsediyor... Bunun iin bir "film" ekmeniz gerekmez... "Zaman-tesi" balar kurmanz yeterlidir... Bir Eisenstein imaj ve onunla birlikte (ardk olarak ya da daha sofistike bir tarzda, grafik birliktelik iinde) bir Vertov imaj... hatta dierleri... Ta ki ekran doyana kadar...
Ama Deleuze Sinema kitabnn kadraja ilikin blmnde ekrann doymasnn karmak bir mesele olduuna yeterince dikkat ekiyor... Diyelim ki etkileyici bir yze sahip (ya da ekimle etkileyici hale gelmi olan) biriyle fazla "grndnz"... Kurgu masas banda belli bir noktadan sonra o yz gidermek isteyeceksiniz elbette... Ve mesela bu "kanmann", "overdose"un en kolay zm tekrardr --o yz, o nesne, o imaj, belli aralklarla, yani baka imajlar ve sesler tarafndan kesintiye uratlarak, belli bir ritm uyarnca tekrarlanr... Daha karmak yollar da var tabii... ama bunlar sizden talep gelirse konuuruz...
Benim sonuta Deleuze'n kitabndan anladm ey, sinemann (zellikle de gnmzde video ve mltimedya imajn) Vertov olduu... Niin? nk bir grntler organizasyonunu beynin bir topografyas haline getirmek kolay bir fikir deildir. Esas meselemiz "dnmek" ise, bu i beynin ileyi dzeniyle eylerin ileyi dzeninin benzer klnmasndan baka bir ey deil (ve bunu Spinoza zaten ak etmiti)... Farzedelim ki beyin diyalektik bir tarzda ilemiyor. Bu demektir ki her uyaran orada topografik bir nite oluturuyor ve dier btn topografik unsurlarla (hafzayla, alglarla, fikirlerle) kendine zg bir ba iinde... Bu durumu Eisenstein de farketmiti --ama u ekilde: bir film topolojik bir niteler toplamdr ama bu diyalektik olarak, yani bir dnceden daha st bir dnceye, szgelimi bir duyudan bir duyguya, oradan da bir dnceye vesaire srayarak geniler... Byle bir bak tarz bile sinemada "film" adn verdiimiz o btnl bir automaton spiritualis (Spinoza'nn deyiiyle "otomat ruh") olarak kavramay baarabiliyor... Ama bu fikrin verdii ey ancak bir girizgah olabilir: Eisenstein bir filmin bir "btn" olduunun, yani ksaca sylemek gerekirse, seyircinin "dnecei" bir "dnce" olduunun farkndadr. Baka bir deyile biz, yani seyirci "dnmeye" balamadan nce film zaten bir Cogito'dur, "dnyordur"... Ayn ekilde pekala diyebiliriz ki bir kitap, bizden nce vardr --onu alp okuyoruz-- ... ama onu "okuyoruz", dolaysyla onu "dnyoruz" demek aslnda abestir... daha ok o kitabn "dndn" sylememiz gerekir... Ayn ey bir film, bir bilimsel makale, bir roman iin de geerli...
Ve hermentiki feylesoflarn dtkleri hataya dmemize asla gerek yok... Onlar bir kitabn, bir filmin "dnsel" olduunu sylyorlar --ama varsaydklar o kitabn, o filmin "ardnda" bizimkine benzer bir bilinci varsaymak... Bylece bir kitap ya da film (veya herhangi bir kltrel retim) bir "znenin" kendini niyetli ve bilinli, ifade edii olarak kavranyor... Hermentiki filozoflarn dnmedikleri ey, benim bugn Proust okurken aslnda onu deil onun yazm olduu, vesile olduu bir metni okuyor olmam... Strktralizm (yapsalclk diyorlar buralarda) bu varsaym ilk kez, ama yetersizce am olan ilk farkndalkt: bir film seyrediyorum ve bende bir dnceler zincirlemesi yaratyor... bu kiiden kiiye deiebilir, ama yaratyor ite... kiiden kiiye deitiinin farkna vardmda bir "deike"nin daha farkna varmak zorunda kalyorum dolaysyla: yazarn ya da filmcinin "anlatmak istedii ey"... Ama gerekte olup biten benim sadece bir film seyretmem, bir kitap okumam, bir resim grmemden ibaret... Yazarla, filmciyle, ressamla bir iliki gelitirebilir, romann, filmin ve resmin derinliklerine daha fazla dalabilirim... Ama geriye kalan, indirgenemez bir ey vardr: yazarla tanmam olsam da okuduum roman bende bir dnmeler zinciri oluturmusa, bu "romann dnd manasna gelir..." Bylece bir film ya da bir resim "dnyordur"...
Bu durum ok daha ileri gtrlebilir: Czanne diyordu ki "resmettiim manzara benden nce alglyordu"... Alg ile dnce arasndaki fark kavramlarn gevekliinden geliyor: mesela aktif ve pasif alglar olabildii gibi, aktif ve pasif fikirler de var... Bu yzden bir "manzara resmi" ile bir "manzara" ne alglyor, bunlar ayn balk altnda kavrayamyoruz. Bir filmin dnmesi bize bir mecaz gibi geliyor, nk biz yalnzca insanlarn dnd fikrine almz. Oysa bizde bir dnceler zinciri yaratyorlarsa bir roman, ya da mantmzla uyum iindeki birtakm doa olaylar "dnyorlar" demektir... Baka trl, tanmadmz, belki varolup varolmadn bile bilmediimiz bir Homeros, oluturduu lyada ya da Odysseia olmadan bunu asla yapamazd...
Bu noktada baz tavrlar ok rahat netletirilebilir: mesela bir Varoluu diyecektir ki alglayabildiimiz her ey insandr, znedir ve ona aittir... dolaysyla bir eser dnmez, yalnzca "ben" dnyorumdur ve bu (Sartre'n iletiim kuram dolaysyla) onun arkasndaki bana benzer zneyi (giderek benimle "aynlk" ilikisi iinde olan zneyi) dikkate almamdan baka bir ey deildir. Ama kitaplar, asrlardr, yazarlar oktan yokolmuken "dnmeyi" srdryorlar... Hatta her okunularnda "yeni kitaplar yazdklarn" bile sylemek mmkn... Ve inanrm ki filmler de "gryorlar"... Biz filmleri grmeden nce grmler --nk grmek "grlebilirlikler retmek" demektir, baka bir ey deil...
Eisenstein iin farkna bu noktaya kadar varm bulunuyordu. Onun iin gerekten bir film bizim zihnimizden bamsz (bir filmi yorumlarz, yani ya doru drst anlarz ya da anlamayz) olarak ileyen bir varlktr. (tabii ki en byk sorun "anlalmayan" bir eser --film, roman, bilimsel bulu vesaire-- ya da fikirdir ki bu zaten benim sylemek istediim eyin itirafndan baka bir ey deil)... Hegel'in, zellikle Lukacs'n "nesneletirme" retileri tam da bu tekinsiz nokta etrafnda sanat rnn veren emein antropolojik niteliine (antropomorfik de diyebilirsiniz) saplanp kalyorlar... ok ciddi bir sorun bir "sanat eseri"nin kendi bana, darlkl (irek olann yannda) enformasyon tayor oluudur... Baka bir deyile her rnde belli bir enformasyon dozu bulunur (fenomenoloji bunu "insan emeinin" bilinli rnleriyle snrlandrr) --oysa pekala doann da mutlak bir enformasyonlar dalm olduu da sylenebilir. Bylece bir filmin de sonuta bir "organizma" kadar dndn, enformasyon ierdiini sylemek pek de abes bir ey deil...
Mesele Eisenstein ile Vertov arasnda bu enformasyonun ne olmas gerektii konusunda teorik bir gerilimin varldr... Deleuze'n "kadrajn enformatik karakteri" stne syledikleri Btn'e yaymak, yani montaj tartmasna aktarmak da gerekir. O bunu montaja ilikin blmden ok kitabnn son iki blmnde, spiritel otomat fikrini yeniden ve genelinde ele ald zaman yapyor gibi... Ama bu "karakter" her eydedir, yani doann kendisine aittir. te Vertov, algnn "eylerin", maddenin kendisinde olduu gibi bir fikri bu sayede vurgulayabiliyordu. Kitaplar, resimler, bilimsel bulular, teknolojik icatlar, son olarak filmler aslnda "dnrlerdir". Bunu hissettiinizde hem yapsalcln kuru "bilimselciliinden" hem de hermentiin "bol gelen" ama aslnda basitletirici kavramlarndan ve spiritalizminden kurtulabilirsiniz.
Peki nedir "algy maddeye tamak"? Bergson'un syledii gibi bir madde plan var diyelim. Bu hereyin edeer deil tam aksine bir g derecesi olduu bir plan olsun --Leibniz bunu matematiinde kantlam, Spinoza ise Natura naturans mefhumuyla karlamt... Her alg bir g derecesinin, bir kudret derecesinin bir farkndaldr --yani bir ilikidir. Ve biliyoruz ki bu maddi bir ilikidir... Modern bilimler ve teknolojiler bu durumu varsayp hemen kendi ilerine giriirler --oysa felsefi dnya grleri iin bu ok zor problemler ortaya koyar. Elbette ki sanat iin de... Heidegger'in "sanat eseri" ve "teknoloji" arasnda gidip gelii felsefenin (hatta giderek olaan insan dncesinin) bu meseleyi pek iine sindiremedii anlamna gelir. Ve ite size canl bir rnek...
Kuleov Etkisi (Kuleshov Effekt) nedir bilirsiniz... Thomas'a bavurursanz bunun en elenceli rneklerini size baz ders kasetlerinde gsterebilir. Bu efekt sanki "antropomorfik" bir olguymu gibi grnebiliyor. Sonuta bir cenazeyi zgn bir yze balyorum, oysa ayn yz bir baka imaja balannca sevinli, merakl, kaygl, vesaire olabililiyor. lk bakta bu durumu "algnn bir eksikliine", yani zihinsel "armlar" tarafndan ynlendirilmesine balayabilirsiniz. Zaten Kuleov Etkisi iin genelde sinema kitaplarnn verdikleri rnekler bu "armlar psikolojisine" bavurmay hala srdryorlar... Oysa sinematografik "yanlsamalar" dzleminde meselenin armlarn ok tesine geen bir temsili de mmkn. Vertov'da dnp duran bir makine, atlkarncada bir insan... Meselenin olduka banal bir tarzda ortaya konduu sylenebilir, ancak unutmayalm ki Vertov bu efektlerin yeni kefedildii ada yayor ve filmlerini yapyordu... Eisenstein ise meseleyi daha sistematik, ama bence yanl bir yorum araclyla ele almt: kaytsz-olmayan doa... Mesele udur: Kuleov etkisi yalnzca armlarla ileyen antropomorfik bir alglama ya da yorum sreci deildir. Daha iyi bir rnei bir manzaraya bakan seyircinin bann dnmemesi, ancak filmin kahramannn bulunduu ortamda gsterilen bir vadiden, uurumdan "bann dnmesi"dir... Buna artk "arm" diyemeyiz --ve sanki armlar ncesi, beyinsel, korteksi ilgilendiren bir alglar alan sz konusudur... Bir film bizde fizyolojik etkiler brakr --k, srat ve yavalk, partikller ve nesneler, vesaire... Vertov her eyi bu dzleme yaymak istiyordu... Hissedebiliyordu ki bir yzdeki herhangi bir kprt, bir glmseme, maddenin bir titreiminden baka bir ey deil --ve bu yzden o glmseme varln ve doann btnnn "glmsemesidir"...
Peki ayn vaka Eisenstein cephesinden nasl grnyor? Eisenstein meseleyi "kaytsz-olmayan doa" kavramyla Vertov'un tam tersi bir ynde alglar... Film bir insan ve bilin yapnts olduu iin orada doa insan hallerine kaytsz deildir. Bu durum doay bir metafor haline dntrr --film doay, Potyomkin gemisini ve Odessa limanlarn saran sisi gstermeden edemez; ama sis filmin program dorultusunda "Vakulinuk'un cenazesi" iin yas tutan bir doa unsurudur artk... Vertov'un istediinin aksine Eisenstein'in neden "dramatizmi" korumak istedii apak deil mi? Eisenstein insanmerkezcidir --Deleuze'n onun hakknda hatrlatt gibi, Eisenstein asndan doann bir diyalektii yoktur -diyalektik insanda, bilinte, tarihtedir... Eisenstein-Vertov ikilisi komnizmin iki kutbunu iaretler --bir hmanist olarak Eisenstein, bir anarist olarak Vertov... Ayn "devi" daha zor alglanacak bir dzlemde de yapabilirdiniz --burlesque komedide "hmanist" Chaplin ile "anarist" Buster Keaton... Deleuze bunun belli belirsiz bir erevesini sunuyor kitabnda...
Diyalektiki olduunda Marx bile (Hegel bamll yznden) u trden nermeler sryordu ileriye: bir ar kovannn dzeni en ince sanaty bile imrendirebilir; ama orada bir bilin yoktur --bir sanat ise rnn nceden bilincinde tasarlar, sonra emeiyle dzenler ve retir... Birka adm daha atsa u anti-Hegelci mefhuma (ki kendi teorileri bunu gerektiriyordu gerekten) varabilecekti: sanat neden ar kovanna, gnbatmnn renklerine "imreniyor"? Galiba Marx'n eiinden dnd fikir, bilinci yznden sanatnn doaya imrendiidir... Neden imreniyor? nk Kant'n, daha nce belki de Spinoza'nn byk sezgileri uyarnca, Doa bilincin stndedir...
Ne demek "stnde"?.. nk bilin bir semedir --her eyi deil, iimize geleni seme hallerimize "bilinli davran" diyoruz... Dolaysyla bilin doaya hakim olmak yle dursun, onun azaltlmas, eksiltilmesidir... Yani doaya eklenen bir ey deil, onun unuttuumuz bir an, bir ksmdr... Bu yzden "bilind" problematii tam da doa stnde beeri hakimiyetin tesis edildiinin dnlmeye balad bir anda Bat uygarlnn gbeine bir bomba gibi dvermitir... stelik bizzat mucidi tarafndan yenilir-yutulur hale getirilerek "evcilletirilmesi" de gerekmitir...
Her ey "bilin" sahibi olduumuz iin doann yaptndan daha azn yapabildiimizi gsteriyor -- eyleri zaman sreci olarak kavryoruz, yaamak iin baz kararlar vermemiz gerekiyor --ya da lmmz semek iin; igdlerimizin ounu kaybetmi, direnen bazlarna ise asrlar boyu, din, ahlak ve kltr gibi yapntlarla eziyet etmiiz... Bunu hissetmek iin Nietzsche okumak yeterlidir...
stelik "bilin" bir gecikme halinin "soyutlamasdr"... te Spinozac bir forml: bir arzuya bilincin eklenmesi arzunun ne olduuna hibir ey eklemez... Baka bir deyile dnyaya verdiim anlam dnyay kendi asndan daha anlaml klmaz, olsa olsa onun anlamn azaltr, bana adapte eder... Vertov bu anlamda dnyaya ve hayata (jizn' kak ona yest = hayat, naslsa yle) Spinozist bir tavrla bakabiliyordu... Hissediyordu ki hayat hareketler ve yavalklar, aralklarla ve uzaktan alglamalar, zerrelerdir... Zerrelerin bak asna ok gzel rnekleri mesela bir Simmel sosyolojisi verebilmitir --"aydnlatma" alanna giren deneyimlerin ve yaantlarn tekillii... Bylece tek bir insan jesti stne, geen gn Betacam kurgu nitesinde Ersan'n yavalatarak, ileri geri sararak gsterdii "boanmakta olan bir kadnn" jestleri derinliine bambaka anlamlar kazanabiliyordu... Eisenstein ise bu tr sahneleri tam manasyla "bilinle" kurmutur... Ama Vertov ile karlatrdmzda orada "bilin" ad verilen eksiklii hissederiz - -ayn imaj Eisenstein'de olsa son tahlilde farkndayzdr ki bu sinemacnn bir kurgusudur, kadn boanmyordur aslnda vesaire...
Sonuta, Vertov-Eisenstein ikilemi stnde tartacak olan arkadalar bu noktalar bence dikkate almallar... Beklediimiz ey elbette birtakm meselelerin farkna bizzat kendilerinin varmalar --ama bu "teorik" ereveleri hesaba katmadan bu noktalar kefetmekte zorlanabilirler... Godard'n Histoire(s) du cinma'snda bu halleri antran bir iki sekans var... teye, talyan neo-realismo'suna, Yeni-Dalga'ya, hatta Hollywood'a kadar da tanyor... Sonuta Vertov ile birlikte bir "bilind aygt" olarak sinemay yeniden kurabilir miyiz? Bunu sormak lazm...
*****
kinci grubun ii daha kolay grnyor --zellikle btn teknik sofistikasyonuna ramen Leni Riefenstahl filmlerinin yalnkatl, propaganda yapmadnda bile aslnda Dr. Goebbels'in Nazi Almanyasnda filmcilere vaazettii "melodramatik" rnlerin iine yuvarlan (baknz Ova adl boktan filmi)...
Ama daha ciddi sorunlar var: acaba neden feministler onlarca salam feminist "author" yetmili yllardan beri performanslar, videografi vesaire alannda eserler verip dururken gidip Riefenstahl filmlerindeki kamera alarna, kadrajlara vesaire takp duruyorlar? Bunu anlamak benim iin gerekten kolay deil... Neden Riefenstahl bir "kadn Vertov" olarak srlyor ileriye? --veya belki de "kadn Heidegger"... Bunu soruturmanz tam da bu yzden istemitim...
Nazizm Alman sinemasnn nihai kyd... Bu kn ok nceleri, "ruhsal otomatn" bamsz bir atmosferde ilemeye brakld bir dnyada, Caligari tekinsizliinde (Unheimlich) ilemeye baladn hatrlatanlar oldu: Siegfried Kracauer... Sinema ve UFA'nn dev stdyolarnn Nazi propaganda cihazna balanarak yok edildiini farzetmek kolay --ama arlkla Yahudi olan byk Alman filmcileri Amerika'ya g ederek Hollywood'un "klasik" dediimiz sinemasn kuranlar deil miydi (Lang, Murnau, Lubitsch vesaire)... Sorun ok daha karmak: Hitler'in ok karakteristik iki emri var --birincisi "bana bir Potemkin yapn" idi ve bu yaplamad... ikincisi "bana bir Kameral Adam yapn" idi ve sanlyor ki Leni Riefenstahl, Olympia ve radenin Zaferi filmlerinde bunu yapm... Ama ite bakn, sinemann ksa tarihinin en bilinli (ve bilind en gl) kiiliklerinden Godard kp diyor ki --her totaliterlik ayn deil; ve bir Vertov filmindeki ii kzlarn glmsemesiyle Riefenstahl filmlerinde kendilerini Fhrerlerine, rka, soya sopa, kana ve topraa, kocaya ve ocua "feda etmi" o gzelim kzlarn glmsemeleri ayn deil... Sinema tek tek jestleri kullanr --video ise (bu sizin mutlak ansnz) btn bu jestleri yeniden zmlemenin, grmenin bir arajdr... Videonun grevi ve doas sinemay, bir asrlk imajlar yeniden kaydedip inceleyebilmesinden doar...
Bylece Leni Riefenstahl bence yalnzca "fikren" deil, bizzat sinematografisiyle tam bir "sahtekardr"... Son Kadn Filmleri Festivali'nde Ova adl filmi (Tiefland) onun Nazilerle oynamasndan arnmay istedii film olarak sunuldu... Feministlerin galiba hala dnyadan pek bir haberleri yok... Neredeyse Nietzsche'nin u szlerine hak verdirecekler: "kadnlarn acele kararlar, bir anda yarglamalar --bu yzden bir davadan ok o davay savunan bir erkee hissettikleri ani ba... bu yzden kadnlara hibir davada gvenilmez..." Kadnlara ya da feministlere saldrmyorum burada, daha ok bir "kolaycla" saldryorum... Ova filmi tam anlamyla Nazi estetiinin eriebilecei en st noktadr --dadan inen grbz, beyaz rktan bir kahraman... gl kuvvetli ve elbette spanyol arkcs (ve danss) kz (ki Carmen'den beri bir Avrupa kliesidir) ona ak olacak... Kt bir adam var --bir baron ve Hitler'le bir ara sorunlar olmu Prusya aristokrasisini temsil ediyor... Arkadalar, kendimizi yanltmayalm -- Riefenstahl grntnn gcn iyi alglam biriydi... ama tam da o tarihte Rossellini Paisa'y, Ak ehir Roma'y ekmeye hazrlanyordu... Vertov'u brakp onun filmlerini de Riefenstahl'n Tiefland'yla yanyana izleyebilirsiniz... Varacanz sonu ne olur?
Unutulmamas gereken bir nokta, Naziler iktidara geldikten sonra Goebbels'in sadece "propaganda filmleri" tekeli ilan etmedii, esas olarak Alman sinema endstrisini romantik, bugnk "soap opera" benzeri drama filmlerine ynlendirme ars karddr... "Resmi" sanatlar olan mimar Albert Speer ve Leni Riefenstahl ile arasnn aslnda pek iyi olmad da sylendi... Belki de Tiefland Riefenstahl'n sonuta Alman propaganda makinasnn mimar Doktor Goebbels'e biatyd...
Ve btn bunlar Vertov karsnda nasl bir yerde duruyor? yukarda Vertov'dan epeyce bahsettim... Bu ii yapacak olan arkadalar kendi sonularna zannediyorum byk bir rahatlkla varabilirler...
imdilik bu kadar...
Not: Ak meselesinde "melodramatik" sonular ve imalar olan bir metin zaten gndermitim: "Spinoza ve Ak"... buna dair syleyeceim baz eyler var ama bunu ancak zamanla yapabilirim...
Yeni-Hegelci Bir Marksizm Ulus Baker Kitaplk 23-24, s. 32-36.
1. ksz Sreler
nce dncenin ada tarihinden bir grnm: Yirminci yzyln grnte mutsuz tarihi iinde dolamaya braklan baz "ksz srelerden" bahsedilebilir. stelik bu sreler belli oranda Marksist etkiler de tamaktadrlar. Rus biimciliinin, reel-Marksizmin, Alman srgn dnrlerinin balarna gelenler zerine yaplan vurgu, bir tr marjinallemeyi zorunlu olarak ieriyorsa da, Jameson'n kitabndan kaynaklanan zel ve gl bir cesaret var: Diyalektik dnceyi diriltmek. Bir eletiriye hemen girimek gerekiyor: Marksizm ve Biim balkl yaptn bir yntembilimi varsa, o da "diyalektiin biimsel uygulanmas" adna ksz sreleri, mutsuz ve karamsar Adorno'yu, Umut lkesi'nin Bloch'unu, Bunalt'nn Sartre'n, marjinalletikleri noktalarda, artk varlna altrlmaya altmz periferide, merkezka gleri iinde yakalamak yerine, Hegelci bir sistematiklik dncesine uygun olarak, "merkezlerinden yakalama" istemine dayanyor. Buna karn, Amerikan kltr dnyasna almay "akademik neo-pozitivizmin" (pozitivizmden ok uzak olduunu sand dnrleri, akademik bir jargon iinde durmakszn yeniden dillendiren akm, zellikle Foucault, Deleuze, Derrida gibi dnrlerin yaamn ve eserini ament haline getirir) dnyasna bir meydan okuyula tamamlamay uman zgn bir dnr olarak Postmodernizm'in yazar olduka uzun bir dolamay gerekli bulmu grnyor.
Srelerin en ksznden balyoruz bylece: lk forml, ktmserlii dillere destan, elitizmi defalarca eletirilmi Adorno sunacaktr... "Bilgi de, nesnesi gibi, belirli (?) elikiye zincirle bal olarak kalr..." Jameson'n bu "izlenimci" tasarma gsterdii sayg vgye deer grnyor. Ayrca Adorno'ya gsterdii sabr da... Belki de yzylmzn alma masas en dank dnrlerinden biriyle "diyalektik" bir uzlamaya kalkmak gerekten zorunlu bir maceradr. Blk prk Adornoesk izlenimlerin gerekten diyalektik, ama her durumda "imknsz" bir btnle hizmet edebileceklerini dnmekte Jameson'a dek ge kalnm grnyor. "Paralanma"nm dnr deil miydi Adorno? Ayrcalkl kavram "kltr sanayii" ile, "olumsuz", yani "paral" bir diyalektii harekete geirmeyi amalad herhalde dorudur. Belki de Simmel'den farkl olarak, izlenimlerden yola kan bir sosyoloji yerine, diyalektik arkaplandan hareket ederek yaamn izlenimlerine varmay amalad da dorudur. Bir "km gler bahesi"yle karlarz orada: "Dinlemenin k" bir "k noktas", bir tartma rnekesi oluturur. Adorno'nun Stravinski karsnda, bir kutup olarak destekler grnd Schenberg de "biimin" elinden kurtulamayacaktr. Adorno'nun "bilgisi", Jameson'n gzlemine hak verelim, bir taraftan nesnesiyle birbirine karmay hem slup hem de yntem olarak semi bir arzuya balanyor. Ama Adorno, galiba Jameson'n demeye pek niyetli olmad bir bedel demiti: Hi de "diyalektik" karakterli olmayan bir elikiler rntsn ziyaret ettii yerlerin izleniminden kendi "bilgisi"nin, dolaysyla para- blk eserinin iine ekmek. Mutsuzluu incelemek mutsuzluk verecektir. Aclarn temaas, izlenimlere dntke ac verecektir. Bylece, Adorno'nun kurgulad Bat Mzii Tarihesi, dinlemenin knn, bir bozulma srecinin izlenimci bir tarihine dnecektir: Bir teratoloji, bir bozuk biimler bilimi. Schenberg'e bile trajik bir mr biilecektir: Bat mzii, dinleme faaliyetinin kurumsallamas iinde bir "doallk d"na gnderdiinden, Schenberg'in kulland mziksel gere, u on iki nota eninde sonunda bir sisteme, bir "biime" dnecektir. Zamann kodlanamaz ynn kullanmay amalayan Proust roman, izlenimlere boyun een bir mdahaleyle, aynen Schenberg'de eserin oluturaca ayrcalkl birimin devreden karlmas (zgrleme miydi bu?) yznden zamann yitirecek, galiba hep "meknn" peine decektir: rrtum... Stravinski'nin zm ("biimleri katmanlatrarak", yaratm biimlerin eline ta batan terk ederek zgrlemeyi uman) ne kadar sahteyse diyalektiin gerektirdii teki kutupta, Schenberg'de eserin biriciklii yitip gidecek, daha dorusu eserin birinde balayan sre, baka bir eserde devam edecektir. Adorno'yla tek tek eserlerin kayboluunun yitik ufkundayz.
Ama Jameson, bu bedeli dememekte diretecek gibi grnyor: ksz srelerin nfusu yeterince byktr ve sonraki uraklar, Benjamin, Bloch ve (ilgin) Schiller olacaktr. Artk "zamann temellendirilmesi" gerekmektedir. Yine "izlenimci" bir tasarm, "diyalektiin deikelerini" kovalamaya arlmtr: Benjamin'in eseri her eyden nce, zamana doru alan bir "uygulama" diye sunulmaktadr: Baudelaire'e, "Dnya Bakenti Paris'e", baka bir deyile "modern zamanlarn balang anlarna doru uzanr Benjamin. Sanki "yakn bir tarihe", bellein henz rselenmemi, hatta "kopmam" olduu bir dneme uzanmak, olaan Marksist tarihyazmnm g yetiremeyecei bir nostaljiyi gerektirmektedir. Bu bellek ac verir, nk bir projeyle ie balanm olduumuzu ve bu projenin zorunlu baarszln her an hatrlatr. Benjamin'in de masas danktr. Buna karn kavramlar takmadalar halinde rgtlenirler ve okuyucuda kiisellik izlenimleri retmeye adaydrlar. Faustu dnya, btn modernist vngenlii iinde, Faust'un aslnda hibir "an"a, "dur bekle" diyemediini unutmamaldr. Neredeyse "topik zaman"a geeceiz. Forml burada "gemiin anmsanmas" olarak zamandr ve Horkheimer'in bir formln tekrarlar: Sorun, gemie hibir ekilde mdahale edemediimiz gereidir. Gelecee ynelimin "modern" tarz, zlem ve burjuva ferahl, tarihsel maddecilii derinden yaralamtr: Elbette muhafazakrln bir paradoksuyla kar karya kalrz burada: Muhafazakrlk, nce Weimar, ardndan Nazi kltrnde olduu gibi "hafzasz"dr. Gemie ynelmekten ok "gelecee" ynelir ve gelecek kuaklara kendi yaam biimini, baba-oul, ana-kz zdeliini dayatr. Bakalarnn hikyesini anlatabilmekte zel bir yeteneksizlik trdr bu. Nedense Benjamin'in temel kavram olan Jetztzeit, "o anda, birden oluvermi olma" hali, onu "merkezden", diyalektiin iinden yakalamaya alan Jameson'n dikkatinden kam grnyor.nk kullanmay nerdii eksen Hegelci bir semecilik trdr ve Benjamin'e burada atfettii rol Adorno'dan "zamann ktl"nden Bloch'a, "gelecee yneli" e geitir. Peki acaba bir taraftan Adorno, te taraftanBenjamin ile Bloch arasnda byle bir diyalog gemi midir? Benjamin'de "nn ebedilii", kaydedilmilii olan ey, "mekanik yemden retimi" bile bir sanat modeli haline getirmiyor muydu? te ayrcalkl "modern" sanatlar olarak sinema ve fotoraf. Makine egemenlii "yine de" byleyici haleyi silemeyecektir. Benjamin'in bu gveni son anlarna dek koruduu anlalyor. Artk Jameson'n formlnn tesine geerek, onun "biim" e atfettii birincillii (ona gre diyalektik bir biimler dzenleniidir) yapsallatrabiliriz. Eserinin ilerleyen sayfalarnda Jameson'n Sartre'a affettii bir bak tarz daha Benjamin'de hazr bulunmaktadr: Modernliin her yerden yansyan bir zellii onu "bo yaplarn egemenlii" olarak grntler. nce olan, znelliin "gemi" olarak bellekten ekip kard, her zaman zaten orada hazr bulunandr: Simmel'in de gsterdii gibi, sluptan bile bir yapym gibi sz edebiliriz. te bu yapnn bir "teolojisi" olacaktr. Bir "edebi biim"i olacaktr, mzikal bir formu olacaktr. Bu bakmdan Benjamin kadar Hegelcilikten uzak bir "biimcilik" yoktur ve eserinin "diyalektik bir uygulama", hele hele "yorumsama" bal altnda ele alnmas hakszlk olacaktr. nk onun izlenimcilii biimin sunduu formlarn yalnzca birer yan rn olduklarn, asla ilerinin doldurulmas gerekmediim ona hep hatrlatmaktadr. Sanki Benjamin sreci, kszl arzulamaktadr ve merkeze ekilme arzusundan o lde uzaktr. Oysa Jameson bunu kapatlacak bir ak olarak grmekte, boluu bir n-Romantiin (Schiller), bir "gerekstc"nn (Breton) ve Faustu imgenin yetersiz atlmlaryla doldurmaya almaktadr. Bunu kitabn son blmnden ilk blmlerine doru balatt Hegelci saldrlardan anlayabiliyoruz. Kitap batan ve sondan iki defada balatlmakta, balklandrlm iki blme ayrlmaktadr: Birincisine, srgn dnrlerinin ksz srelerinin gzel bir hikyesi dersek, ikincisi, balktaki Marksizm szcne hakkn verecek tek giriim olarak grd bir yeni-Hegelcilik trn damtmaktadr: Lukcs, Sartre ve tarihsel insanbiimcilik...
te Freud, o anda, bir "kr nokta" ilevini grmeye arlmaktadr: Biimin ncelliini bize anlatacak olan odur. Bilind biimseldir ve biz henz Lacan'da deiliz, Marcuse'nin bilindn aklama abasyla ba baayz. Marcuse, gerek anlamyla gerek aktrlerin (zellikle 'tarihsel' aktrlerin) ortadan kalknn dnrdr. Tolerans son derece soysuzlaanadr ve aktrl kaldrr ortadan. Yzeyselleme geneldir ve bilin, galiba bilind glere atfedilen karanlktan ok daha zifiri bir geceye gmlm bulunabilir. Aynen Benjamin gibi, burjuva rahatlnn muhafazakrlkla i ie geii sz konusudur. Jameson'n Marcuse ve Reich gibilerini, onlara ynelti len "doalclk" sulamalarndan korumaya almas hakldr. Ama onlarn gerekten "doalc" olduklarn teyit etmek artyla. Benjamin'in makine ile doay pek de birbirinden ayrdna delalet eden hibir iaret olmad gibi, Marcuse'den kaynakland kabul edilen bir modern tketim toplumu ve arzular rejimi eletirisinin kaybedilmi bir doadan geldii dncesinin hakll da su gtrr.
nsan doasn tmyle doadnn artclyla darbetmeyi amalayan "gerekstc" Breton da, Jameson'n kurmay umduu ilevsel btnlk (diyalektik) iin yetersiz kalmaktadr: ncelikle, Breton'un "Sa kanat" diye yadsd "gerekstcler" vardr iin iinde. Breton'dan ok onlarn (Artaud ya da Breton ile ak polemik iindeki Bataille nerededir burada?) katksyla, sanatn "aktrlk" kuramn eleyen bir "kurtarma estetii" devreye girer: Eer Benjamin ile Bloch tarafndan temelleri atlm bir "aktrlk kuram", bize, sanatnn farkl zamanlarn ve meknlarn aclarn, tasasn, kaygsn ya da mutluluunu kendi bedeni (tuali, kalem-kd, ekran, mercei, mermeri) zerine ektii ve Deleuze'n deyiiyle "gururla parlatt" yar-Stoac bir ekonomik dzeni anlatyorsa, gerekstclk sanata son derece elverisiz toplumsallk katmanlarnn (mekanik yeniden retim asndan Benjamin, dinlemenin k, kltr sanayii asndan Adorno vs) elinden nesneleri kurtarma harektn yklemektedir. Baka bir deyile, "byk sanat" diye yadsnan eyin her zaman yapageldii (szgelimi Merleau-Ponty'nin Cezanne sunumunu hatrlayn) ii anmsyoruz: Buna gre sanatn eer bir ilevi olacaksa, nesneleri ve hakiktlarini iinde dzenlenmi olduklar, boyun emek zorunda brakldklar dzenin elinden ekip almaktan baka bir ey olamaz bu. Reklamn ve kitle iletiim aralarnn, uluslararas kapitalizmin ald yeni biimcileri ayakta tutan u akkan figrlerin elinden nesneler, sanki teker teker, estetik dzeyde yrtlecek bir mcadeleyle alnmaldrlar. Benjamin'in izdii Baudelaire portresi, bu ilevi yrrle koymak zere sanki daha o zamandan i bandayd. Eer aktrlk kuram uyarnca sanat bir tr "aclar", "sorunlar", Nietzsche'nin syledii gibi bir "maskeler" oyunu iinde kendi zerinde, etinde ve bedeninde yanstmak faaliyeti ise, bir "kurtarma harekt" olarak sanat, "nesnelliini" kaybetmi bir dnyada biimler tarafndan dzenlenmi ve simgesel deerlere kavuturulmu nesnelerin gvdesini kurtaracaktr. Gerekstcln bu ikinci ilevin ksmi bir grnmn ve aktivizmini oluturduu dorudur. Ancak bu onun Jameson tarafndan da itiraf edilen yetersizliini de gstermektedir: topyay iten kavrayabilme gcnden yoksundur. Bu itirafla birlikte modernliin tm tarihini kateden topik sreten bahseder Jameson. Tarihsel bakmdan iki uca ihtiya vardr: Modernliin balangcna yerletirebildiimiz Schiller ve belki de sonuna, "daha teye" alaca noktaya yerletirebileceimiz Ernst Bloch. Dolaym elbette Freud'a ihtiya duyacaktr nk her ey, topyann "belli bir anlamnn" bastrlm olduu rahatlkla anmsatlabilir. Spuren'de, zler'de bile Bloch izlenimci dostlarndan apayr izlenim mekanizmalarn ayaklandrmtr: Bir ykcdr o ve izlenimler oralardan, Benjamin'in Leskov iin (hani u "hikye anlatcs") yaptndan ok farkl yollardan tremektedirler. Hafza ok uzak ktalardan, ncil tarihinden Torah'tan hatta Binbir Gece Masallar'ndan ithal edilebilecektir. Ama izlenim hep bir "gelecek atlm"dr artk. Bloch'un eserine bolca serpitirdii ykckler genellikle yle bir program takip ederler: Talihsizlikler st ste gelmi ve yle bir karmak yn oluturmulardr ki, insana "artk bu devam edemez", "bu kadar da olmaz" demekten baka bir are kalmamtr. Ama ayn ey, artk sallantda olan bir burjuva ferahl iin de geerli deil midir? Bu kadar da talihli olunamaz... Ve talih, elbet bir gn, kanlmaz ekilde, stelik kendi birikiminin dinamiiyle ters dnecektir. Jameson'n Bloch'u ve Umut lkesi'ni devreye sokuu (unutulmamal ki ama diyalektiin bir "gelecek tasarrufu"na ihtiya duyurmasdr) bu noktada iyice anlalmazlasn Bu ykckler pek az Hegelci unsur tarlar. Eer onlar "diyalektik uygulamalar" diye kabul edersek diyalektiin "para-btn" meselesi iin btn sylediklerinden vazgemek zorunda kalrz. Hegelci diyalektik ise Protestandr: Jameson'n da syledii gibi, "talih dn" zaten Protestan burjuva zihniyetinde ta batan ierilmitir... Rahat deildir burjuva ve Stravinski'nin mzik konusunda benimsedii gibi kendine "kurallar" koymaktadr hep: Giysiler, rfler, kat kurallar, bile, terim mazur grlrse, pekl "tarzlandrlmlardr". Bloch ise bizi sanki"ierilmemi", "katlanlamaz" bir zamansalla tamaktadr: Ebediyete sramaya bir adm kald! Burjuva rahat deildir, nk umudu deneyimleme biimi aresizce biriktirmenin yaps zerinde cereyan eder. Ve elbette talih, bir gn tersine dnecektir. te Umut lkesi budur: Tarih de talihin hareketini kovalayan sretir ve ters dner... lkel birikim "deersizlemeden" kapitalizme gecikmedii gibi, kapitalizmin varabilecei son noktaya erimeden bu ters dnn gerekleemeyecei yolundaki Marksist reti kesintiye uratlmtr. sterseniz Lenin'le arkadalarn "Kapital'a kar-devrim"de bir Bloch yks kahramanlar olarak okuyabilirsiniz. Jameson yer yer, Marksizmin "kehanet" dncesinden ve "inanlardan" bahsedilerek sulanmasnn pek de gocunulacak bir ey olmamas gerektiini syler. Gerekten de Tanr lmtr ama inanlar ayaktadrlar. Sanki modern dnyann insan "inanca inanmakta", onu bir "biim" olarak saklamaktadr. Her ey gibi topya da bir "ksz sre" olarak kalmay srdrr.
2. Tarih ve Talih
Tarih ile talihi rttrebildiimiz noktaya kadar gelince, ksz srelerle ilikimizi ksmen bitirmi oluyoruz. Artk Hegel andr ve btn modernliimizi formle etmi olan bu dnr bir kez daha dolaymlamalyz. Yaplacak i artk basit grnmektedir, ama yalnzca grnte. Bilindii gibi, son birka onyl iinde, Jameson'n Marksizme yeniden alamay umduu Hegelcilik kadar tartma konusu edilmi bir konu yoktur: Sartre'n ve Lukacs'n "insanbiimcilikleri" kt ve kat yanlarndan arndrlarak bir ara olarak, daha dorusu, diyalektik anlar olarak kullanlacaklardr. imdiye kadar ele alman dnrler pek "blnmez" klklarda kyorlard karmza. Oysa diyalektiin ihtiya duyaca "blnmeler" bir Lukacs'a uygulanabilecektir: Tarih ve Snf Bilinci'nin, Roman Kuram'nn "gen" Lukacs' ile ge dnemin, "gereki" Lukacs'... Ama Jameson, ayrm belli bir tarzda ortadan kaldrmay nerir. Setii, son dnem eserinin nda genlik dnemi eserlerini yorumlamaktadr. Bunun Althusser'in Marx'a uyguladndan olduka farkl olduunu hatrlatmaya gerek yok. Althusser ile takipileri, dorudan doruya yal Marx'm eseri zerinde younlamay setiler. u "epistomolojik kopu"un terk edildii dnemlerde bile bu tavr srdrlmektedir. ou kii iin Lukacs esas "ksz", esas "hakszla urayan"dr. Yaamnn ve eserinin lmne kadarki ve l mnden sonraki maceras bu gre belli bir hakllk kazandryor. Jameson, onun ok zel bir baarszlndan zengin bir ders karlmasn tler hakl olarak Son demlerinde tekrar genliindeki konumuna geri dn... Sanki talih ile tarih, Bloch'ta rttkleri noktadan sonra birbirlerinden ayrlmaktadrlar yeniden. Gereklikle iliki Roman Kuram'nda, ge dnem Lukacs'nda olduundan daha byk bir sorun, neredeyse bir kaygdr. Ama bunun nedeni, pek emin olunmayan, kaypak bir "gereklik" ile rahata krlgan,bir ban hissedilmesidir. Ge dnem Lukacs' ise gereklii ontolojikletirmeye, yanstma ve mimesis kuramlarn temellendirmeye kalkacak kadar emin hissediyor gibidir kendini. Erken dnem Lukacs'nda gerekliin kaypakl, romantik karakterin ne kadar derinliine inilirse inilsin, geriye henz temsil edilmemi bir eylerin kalndan kaynaklanyor gibidir. Ge dnem Lukacs'nda ise ayn kaypaklk estetik temsilin zel ama o kadar da evrensel karakterinden gelmektedir. Ama Jameson'n altn izdii gibi, her iki Lukacs da sanatn ortaya kn "biim" ile "ierik" arasnda cereyan eden atmalara balyor deil midir? eriin iine akan toplumsal bir hammadde vardr elbette: Ayinsel malzemeler ve alayan kadn lklar... Ancak, "biim"e kavuturulmakszn bunlardan zerk sanat yaptna gtrebilecek hibir sreklilik, hibir Kral Yolu gsterilemez. Orada bir yerde gizlenen, Jameson' da yanltm olduunu syleyebileceimiz bir ihmali hemen iaretlemeliyiz: Tartma, hammaddenin de kendi biimine sahip olduunu, en ilkel toplumda bile ayinselliin ciddi ve karmak biimler tadn, alamann ve haykrmann kendisinin sk skya kodlanm ve dzenlenmi olduunu nemsiz bir ngereklik olarak kabul etmektedir. Peki bu noktada daha da teye geerek, Messiaen'in "sanat kular"ndan ve Orman Sesleri'nden, beyaz-uultudan bahsedemez miyiz? Estetik ilevin insanda ortaya knn "tarihsel" bir sreci takip ettii dncesi hakl olsa bile sanatn "insanbi imlilii" tek bak as olarak kabul edilmek zorunda deildir. Aksine, Gilles Deleuze'n iaret ettii gibi, bu "tarihsellik", sanat ve estetik davran farkl yaamsal karlara (ayinsel, dinsel, mitolojik) bamllktan kurtaran srecin bir "gecikme" klnda karmza ktndan kaynaklanyor olamaz m? Biraz ar bir zdeyile, belki de "insan sanat konusunda doaya gre epeyce ge kalmtr..."
Srada, elbette Jameson'n malzemesinde ayrcalkl bir yer tuttuu anlalan Sartre vardr. Ama diyalektik uygulama asndan Fransz dnce dnyasna gerekletirilecek bu ziyaret zorluklar arttrmaktan baka bir ie yaramayacaktr. Belki Varlk ve Hilik'in, ya da Eletiri'nin Sartre' ile, ge dnemin aktivist Sartre' arasnda yaplacak bir "blme" bir fantezi olacaktr ama, Adorno ile, Bloch ile ie balayan Jameson'n Sartre'da daha derinden ileyen bir blnmenin ierildiine dikkat ekecek konumda olmas gerekirdi: Sartre'da pek ok "ksz sre" ifade bulmaktadr ve tpk Freud'un kendi malzemesine uygulad iddete benzer bir iddetle bastrlmaktadr. Bir taraftan gl bir biimde tarihe "inanr". Aynen Freud'un, belki Antik Yunanllarn pek inanmad bir Oedipus efsanesine inanmas gibi. te taraftan felsefesinin iine serpitirilmi olan bir dizi "bekr" kavramla karlarz: Dizisellik ve pratico- inerte tarihin donma (Levi-Strauss'a gre "ayarlanma") noktalarn gsterirler. Kurumsallam bir "hep orda olma" hali yok mudur? Ancak bu souk kavramlarn verimlilii yeterince deerlendirilmemi gibidir. Ayn durum Jameson'n eserine de yansr: Gsteren ile gsterilenin ayrm diziseldir ve birincisi, ikincisine tarihsel bir fon oluturmaktadr. Bir dille tehiz edilmi doarz ama onun bize gsterdiklerinin bir anlam yoktur henz. Derken Les Mots'nun Sartre'nn azndan sert bir protesto ykselir: "Masa" dediimde, nmdeki, u bildiimiz, rts lekelenmi, zerinde devrilmi arap ieleri meyva artklar duran masay, onun ta kendisini istiyorum. Simgelerin ve dilin "batan verilmilii" gerekle bu kavumann nne dikilen bir engel deil midir? Sartre bylece buluunun hakkn vermez: Levi-Strauss'un zarafetle formle ettii gibi, "ta batan beri anlamlandryordu dnya, neyi anlamlandrdn biz henz bilmeden..." Bu bulua hakkn verecek, fenomenolojiyi alabildiine "yassltan" baka bir yol yok mudur? Biraz tartma hemen bir baka bulua yol aacaktr: Camus'ye syletilebilecei gibi, simgelerin ve anlamlarn ta batan verilmi olmas anlamszln ta kendisidir. Spinoza'c bir deyile, "zorunlu yamlsama"dr. nk, yukarda Les Mots'dan devirdiimiz sz dizilerinin ard masann dnyas, anlam asndan Cezanne'n zerlerinde meyvelerini betimledii beyaz rtl ykk dkk ky odas masalarndan alabildiine uzaktr. Neden dili kullanrz? ocuklarmza ev devlerini yaptklar masay temiz ve tertipli tutmalarn "retmek" iin... Szckler krlmakta, farkl betimlemeler iinde, farkl rejimlerle dzenlenebilmektedirler yleyse. Jameson'n Marksist bir yazn kuramnda neden Bakhtinvari bir diyalojizmden bahsetmeden getii anlalyor. Bu sonuncusunda roman hi de gndelik dilden uzaklam, ykselmi (Lukcs'n isteyecei gibi) bir zel dil deildir. Her szck, her tmce, her anlam paketi, farkl, romann oluturduu somut meknda karlam diller arasnda dalp durmaktadr. Dil bir sla hasreti olmaktan ok, yabanc meknlarda, henz tannmam srelerde bir gezintidir. Yapsalc modellerin rktc karmaklna ramen dilden korkmaya pek gerek yoktur.
Baa dnersek, Adorno-sonras bir mziin varl da benzeri bir dzleme arlabilir: Messiaen'in filtreledii doa sesleri, sokak grlts ve Boulez'in avcl... Diyalektik adna Jameson'n dikkatle kand rneklerdir bunlar. Adorno'ya uyarak "artk iir olmayaca" szne bir de "Schenberg'den sonra artk mzik olmayacak" szn m eklemeliydik? Bat oksesli mziinin forml tkenmi olabilir, ama bambaka bir olanaklar ve oluumlar evrimi iinde birok yerden, sokaklardan, barlardan, varolardan, ormanlardan, fabrikalardan, deniz ve akarsulardan sesler duyulmaya devam edecektir. Sanat yanstmadan ok, nce kompozisyon girimi grnyor.
3. Sonu: Hegelci Bilim
Jameson'n esnek ve oynak dili, Hegelciliin Marksizm iindeki bu restorasyonuna giritii andan itibaren zorunlu bir "teknik" karakter kazanyor. Bir "bozulma ve rmenin anlatm" olarak tarihten (Adorno), "yakn gemiin anmsanabilir projelerinin uvallamas" olarak (Benjamin) tarihe, oradan da, "gelecek umudu" (Bloch) olarak tarihe gemitik. Tarih ile diyalektiin zdeletirildii andan (Sartre) itibaren ise Marksizmin pekl muktedir olduu bir baka "tarihsellik" formlasyonuna geme ihtiyacndayz. Jameson Sartre'dan Hegel'e dnyor. Bununla, ele ald konunun, yani sanat ve estetik kuram olarak diyalektik sorununun verebilecei umutlarn byk bir ksm yok oluyor: Toplumlarn bir tarihe sahip olduklar totolojisi bile bu umutlar ancak ksmen doyurabilecektir. 'Sartre'n ksz srelerinden biri, bizi "tarihselliin" insana zg bir "gecikme" olarak da kavranabileceim gstermiti. Diyalektik asndan emein "doaya kar" tanmlanmas gnmz insanna gerek bir tedirginlik vermeye balad. Sorun bir "doalclk" ya da "doaya topyekn tanmaya bir ar" karmak deildir. Baka bir di yalektik programlama, Jameson' "modernlik" iine kapanmaktan (Schiller'le balayp kendisiyle bitirmek gibisinden bir sonuca yol ayor bu) azledip, Hegel'e kar Spinoza'dan (Althusser, Deleuze ve Negri gibi), Sartre'a kar Merleau- Ponty'den geen bir izgiye yerletirebilirdi. Yine de Jameson'n almas, bir alt katman halinde, belki de Adorno iin sylediine benzer bir ekilde diyalektii bir "btnletirme" yntemi olarak snrlandrmas artyla baz verimli sreleri barndryor. Hegel'in en gl afektini oluturan iki u, sava ile emein tarihesi, bir "kle-efendi" diyalektiini oluturmadan nce, bir manzaradr: Napoleon topusunun Jena'y dvd srada, niversitenin avlusundaki ilikte alan marangozlar... Bu afekti benliinde yaamak iin Hegel'in bir Alman Romantizmi dolaymna ihtiya duymam olduuna garanti verebilirim. Jameson da, belki benzeri bir afektif deneyim iinde, sanatn "artizanal" bir retim olduunu, ama bu sayede "tarz"m elinden kurtulabildiini syleyebiliyor: Halesi hl buradan gelmektedir.
Ama ii halenin korunmasyla bitmiyor. Bu son derece geni malzeme bizi, artizanal retimin ve emek diyalektiinin tesine gemeye zorlayacak ekilde rgtlenebilirdi. Jameson'n temkinli bir hayranlkla ele ald ksz sreler (baka bir yazarda byle bir baarya rastlamadm sylemeliyim) zaten bu potansiyeli ilerinde tayorlar. Sanatn aktrlk kuramn, "kurtarma harektn" ve Messiaen'ci "filtreleme" kuramm anmsamamzn nedeni de budur. Sanat yaptnn kendini yorumlamaya (hermeneutik) amas yine de pek garantili bir varsaym deildir. Bu yzden Jameson sanat yaptnn "kendisinden" ve bileenlerinin zmlenmesinden uzaklaarak modernliin tarihsel arka plann oluturan ve en gl formlasyonunu kukusuz Hegel'de bulan baka tasarruf alanlarna, tarihe, etie ve siyasete gemektedir. Bu alanlarda tarih bir "gecikme" gibi grnmeyecektir. Ama Foucault'nun gsterebilecei gibi, hep bir "srnceme" sz konusu deil midir oralarda da? Ayn "srnceme"yi Benjamin ile Horkheimer'n iaretledikleri bir "gemie mdahale edememe" halinde daha iten bir yaant halinde gremiyor muyuz? Ama tarihe iki trl mdahale edilebilir yine de: Srgn ve ksz Alman dnrlerinin pek iyi tandklar "tarihin anlat olduu" gereini hatrlatarak, Nazilerin mitolojik tarihiliini anmsatarak... kinci ve elbette Marksist bir yazn ya da edebiyat kuramnn gndemine almamz gereken ilk ey olarak, sanat yaptnn tarih-d bir boyuta sahip olduunu hatrlayarak, ikincisine ynelen bir tercih yine bir bulua yol aacaktr: Ne aktr kuram Lacan'n bahsettii gibi bir "gelin seyredin beni" tavrdr, ne de "nesneleri kurtarma" harekt siyasal veya daha derin, snfsal "hakikatler" dzlemine arlan bir "engage" ynelimdir. Bunun nedeni, sanat ya da edebiyat asndan "biimin ncelii" nin dalmsal olabilmesidir: Lukacs Kafka'y aceleyle "gerekliin" merkezine yerletirirken bir trompe l'oeil ile kar karya kaldn unutur. Kafka'nn, "gereklik etkilerini" groteks ve alegorik bir mekna, srncemeli ve itildike yerinden kmldamayan bir zamana yaym olduu belki dorudur. Kundera'nn syledii gibi neyle sulandn bilmeyen adam, suunun ne olduunu arayp duracaktr. Ama alegorinin geniletilmesi bizi daha derin dzenekleri grmekten alkoyabilir: "Kafka etkisi" denebilecek bir ey varsa, bu bir yanstmann ve gerek-d ile geree-benzerin kh bir fon, kh anlatlann kendisi olarak kar karya getirilmelerinden ok, hep "ara-biimler" arayan bir retkenliktir. Brokratik makine ya da ato, bir an genel grnmn yanstan aralar olmaktan nce. farkl yaam formlarn birletiren makinelerdir: Brokrasi ile Protestan bir orta snf ailesi arasnda kurulan paralellik bir "benzetme" deildir, orada karmzda olan bir "brokratik aile" vardr. Her durumda, Flaubert'in u "Emma Bovary benim!" haykrnn tonlamasndan olduka uzaktayz. Etna yanardana atlama, sokakta dvlen bir atla ldran, en sevdii oyun rmcek alarna sinekler atmak gibi anekdotlardan ok ey umabilecek olan filozofun tersine, yazar anekdot vermekten uzaklamal, geni so luklu uzun yazsnn satr aralarna kariyerini de ieren yaamyksn yerletirmelidir. yleyse, yanstma kuramnn uzana dyoruz yine: Yapt tarihsel ve toplumsal ilikilerin oluturduu fon zerine yerletirecek olan ey, filozof kariyerinin "raksak" karakterinden deil, otobiyografik kariyerin "yaknsak" karakterinden kaynaklanacaktr. Aksi halde, Barthes'n gsterdii gibi, "biimden nce biem" girecektir devreye... Eer "biim" birbirlerinden ok farkl gereklikler ("aile dzeni" ile "kamusal dzen") arasnda paralellikler kuruyorsa bu bir analoji olarak kalacaktr. Ama biemin ie kart andan itibaren galiba simgesel analoji ilikisi dorudan doruya gerek bir ilikiye dnecektir: Almlama edimi asndan nasl Cezanne'n tablolarna parmaklarla dokunmak gerekiyorsa, brokratik aileyle, ya da ehovvari bir "sevgisiz akla" karlamamz gerekiyor. Bu karlama, Simmel'in diliyle "slubun" biriciklii sayesindedir.
Bu noktada aktrlk kuramnn nemli bir zelliiyle karlayoruz: Lacan'n sand gibi yalnzca resim deil, sanatn btn dallar "gelin seyredin beni" formlnn yerine "bakmak m istiyorsun, al unu seyret yleyse!" demektedirler. Ksacas, sanat alcs asla rahat braklacak biri deildir: Bir tabloya bakmak iin, olumu, nceden verili bakn kapnn dnda brakmas nasl gerekliyse, almlama hazzna verilen mama, hibir yerde kolay yenilir yutulur lokmalar halinde olmamaldr. Kitsch'i ve "kt edebiyat", popler kitle kltrnn almlad sanat bile elbette reklamclktan ayrt eden bir yn varsa o da budur.
Bu sayede aktrlk kuramn bir taraftan "yknmecilikten" ayrt ederken "kurtarma harekt" kuramna da balayacak bir yolu buluyoruz : Sanat yaptna ilikin retim ve "artizanal" emek modelleri "yknme" modelinden daha uzaklara pek tamyor bizi. Jameson'n Hemingway'e ilikin anlattklar galiba bir uramz daha olabileceini haber vermektedir: Bu byk zyaamyks yazar btn "artizanal" faaliyetini gnlk, kaytsz deneyimlerin ve yaantlarn oluturduu fonun imaline yneltilmi grnmektedir. Bu fon, zerinde herhangi bir olayn ileriye frlayaca ve Stravinski etkileri gibi, "ok edecei" sakin bir yzey olmaktan ok (ykcln bildik tavr deil midir bu?) bizzat kendisi olaydr: Sava bir fondur. Aynen Virginia Woolf un Londra sokaklarnn, otobslerinin ve kaldrmlarnn bir fon olduu gibi. Sartre'a katlarak, "maddeyi diyalektize etme" abasn unutabiliriz. Ama ondan ayrlarak "diyalektize edilmemi maddenin", yani elimizde aslnda bu fondan baka bir gereklik bulunmadnn yarataca bir "olu" dncesini de onaylayabiliriz. Burada artk "olay" bir "fondur". Katmanlar ne bir diyalektik yargnn safhalar, ne de bir hiye rarik sralamann tabakalar olarak grnrler. Malzeme basbaya maddidir ite: Para para dnda (partes extra partes) bir iliki tarzdr bu. Ama "olay"m kendisi hi de yle deildir: Kh erotik, kh cokusal, kh umutsuz, kh sevinli uraklardr katettii: Para para iindedir orada (partes intra partes). Olaylar bir araya toplayan bir "bilin durumu" olmad gibi, uraklar denetleyen tek bir "gstergebilimsel dzenek" de mmkn deildir. yleyse almlayc gzn, kulan, satrlar takip eden parman organik ilevlerine indirgenemez bir btnsellik tr sz konusu olmaldr: Bu btnselliin karakterinin diyalektik olmadn Merleau-Ponty'den renebiliyoruz: Sanat eserini temaa tek tek duyu organlarnn tikel ileyilerine balanamaz, bedenin btn, zsularn hareketi, nceden olumu imge krntlar, kaslarn ve dokularn btn harekete geer. Ama fenomenolojide (hele Hegelci trnde) kalrsak bu bize "sanat yaptnn" alglann herhangi bir,objenin alglanndan neyin ayrt edebileceini asla retmez. Sanat eseri de bir "beden" olduu iin diyalektik dolayma bavurmay gerektirmeyen bir birleimsel btn olarak kacaktr karmza. Doann sanat retmeyeceini sylemekle pek anlaml bir sz etmi olmayz. Bu adan bakldnda doa hibir ey retmemektedir zaten. retken gcn sonsuzca katmanlamas, akkanlk kazanm halidir.
Sanatn ona ekleyebilecei tek ey, bu yzden yeni bir ey yaratmaktan ok doadan bir eyleri ekip almaktr. Bergson gibi, "daha az"m aslnda "ok daha fazla" olabileceini sylyoruz burada. neklerin Barok mzikten nasl etkilendikleri hep anlatlr. Ama hemen ardndan sz konusu durumun sanatla hibir ilikisi olmad teminat da eklenir. Ama bununla Barok eserin doasna ilikin hibir ey renenleyiz. Ne de mzik dinlemenin, st verimini arttrmann tesinde inee (daha dorusu bize) bir katks olup olmad konusundaki cahilliimizi giderebiliriz. Elbette sanat almnda "anlksal" bir sre devrededir. Ama "itahlar" ve "arzu" da ha belirgin bir gle i banda grnyorlar. nsan bedeni sanat eseriyle kendine zg bir birleim oluturmadka, maddenin ve sanatsal malzeme olarak "orada durmaya devam edenin" nasl olup da hazlara hitap edebildii muammas estetiin ilk konular arasnda kalmaya Kant'tan beri devam etmektedir. Ama toplumsal srelere tekabliyet sorunsal da en az o kadar artcdr. Jameson biraz daha merakl olabilseydi, belki de sanatsal yaratm ediminin her trl yaratm edimiyle paylat bir yaknsamay fark edebilecekti: Sanatn ayinsel ilevlerden ayrlarak bamszlamas trnden "modernlie zg" bir srecin ardnda gizli bir barklk ya da yeniden birleme olmasn?! Bu bakmdan Nietzsche'ye uyarak "Prusya askeri brokrasisinden" ya da "Cizvit cemaatinden" sanat yapt olarak bahsetmemizin yolu alacaktr. Ya da el zanaatlar arasnda "yankesiciliin" yaratclndan nasl bahsedebileceiz? Ortaya kan ayrl "deer yarglarna" ve "zevklerle renkler sohbetine" bavurarak ortadan kaldramayacamz aktr. nk deer yarglar "trde" bir dzlemi kesip ayrrlar: "Yksek sanat", "popler kitle sanat", "kt edebiyat", "byk yapt"... vesaire. Ahlaki bir dknl (fahielik birok toplumda olduka ciddi bir sanattr) sanatsal dknlkten ayrt edecek moment deer yarglarndan deil, "yarg gcmz" zorlayan ve ou noktada ilevsiz kalmasna yol aan toplumsal mcadelelerden geliyor gibidir. Jameson'n uzak durduu Nietzsche, rn ile sanat arasndaki "eitsizlii" gl bir yaratm nedeni olarak dnmyor muydu? Ama bu eitsizlik, her eyden nce, sanat yaptnn toplumsal karakterini davurmaktadr. Sanatnn paradoksu, artk "rettii mamay kimsenin istememesi" olacaktr. Diyalektik terimlerle sylersek, yksek yaratma edimi, dknl zorunlu olarak iinde tamaktadr. yleyse, nihilizmin sanata en yabanc ey olduu sz pek doru deildir.
Son formllerimiz, elbette Jameson'n eserinin genel ynelimine kar olacaklar: Jameson, kefettii ksz sreleri Hegel'i Marksizme geri getirme abas uruna birer birer geri almaktadr. Aktrlk kuramn ve kurtarma harekt retisini onun eserine ilikin bir eletiri yazsnda kullanmamzn nedeni ite bu yazm srecine ilikindir: Hegel, sanat ann sona erdiini, estetik ama gireceimizi mjdelemiti. Yoksa Jameson'n amlamas "modernliin son demlerinde" ayn soruna doru bir dne mi isteklidir? Bu sorularn cevabn anlalan "baka eserlerine" gndermektedir Jameson. Ancak her durumda, Marksizmin artk ksz hammadde ynlarna kar daha dikkatli olaca bir dneme girdiimiz belli oluyor.
nsan: Bilimlere Doru bir Al Ulus Baker (Arslan, Defterler/Cahiers de travail 1965-1994, Dost Yaynlar, Galeri Nev, sayfa 209-210) Arslan'n arture dizilerinden sonuncusu nsan'n bilimlere bir al olduu sylenebilir. Kukusuz, bu diziler tmyle ya da ksmen, desen araclyla gerekletirilen dnmeler olduklar lde bilimsel deiller. Denebilir ki bilimler, bilimsel gzlem ve deneylerin yarat-myla iliki iinde ilevlerin, tablolarn dilini konuurlar. Her ey tekniklere ve laboratuvar almalarna baldr. Arslan'n eseri yine sanatn, ya da kendi deyimiyle, arture'n alan iinde yer alyor. Bilim yapmyor o, ama bilimsel olarak kalyor. Bir sanatnn bilim ya da felsefe gibi bir eye ilikin kendi z deinilerini gelitirmeye kalkt anlamda bir bilimadam olmas gibi. Arslan'n gelitirdii ara hep arture'e ait olarak kalyor. Arture'n eyle arasnda koruduu br mesafe: Bilimadam olurken bilimlerle arasna koyduu mesafe; air olurken iir, edebiyat ile koruduu mesafe ve Arslan konusunda asl ilgin olan, sanat olurken resim sanatyla ve genel olarak sanatla arasna koyduu mesafe. nsan dizileri Arslan'n bu - iirsel, psikanalitik, siyasal, iktisadi, sanatsal, bilimsel - "olu"larnn en son ifadesi...
"Akl hastal" ad verilen hastalklarn byk fizyolou Jean-Martin Charcot "bilimsiz bir sanat yozlaarak rutinleir" dediinde belki de yalnzca bilimi bir simgeler, efsaneler ve dler dnyasna ynelten Freud'a deil, insanln kt maceralarn - ve insann bedenini ve ruhunu katedip duran tm u izofrenik, onirik, ona-nik, sembolik yaantlar- tasvir etmek zere.bildiimiz bilimlerinkinden farkl, kendine zg aralara sahip olan Yksel Arslan'a da yol gsterici oluyordu. Dostlar arasnda glrken "ben bir bilim adamym... 2000 ylnda Nobel dlne adaym" dediinde herhalde bilimler ile sanatlar arasnda ok belirsiz bir ilikiler alann artryordu. Daha henz yeryzndeki yaamna balamadan insanl ziyaret etmi olan u ar korkular da dahil olmak zere toptan ve btnsel bir beeri yaanty gzler nne sermeye abalayan bir sanat sz konusu burada: "2000 ylna kadar srebilecek yeni bir diziye balyorum. Dizinin ad NSAN. Yeryznde hayatn kaynaklaryla balyorum. Bu milyonlarca yln bir yks. nsanolu yeryznde beliren en son yaayan varlk. En gelimi sinir sistemine sahip olduundan, zekasyla gezegen zerinde hakimiyet kuran o olmu. Ve varoluunun ilk anlarndan beri, nereden geldiini sorup duruyor. Ama bilginler hayatn kkenlerini ancak XX. yzylda kefedebildiler... Diziye kozmosla balyorum. Belki de 2000 ylndan sonra kendimi tmyle kozmosa adayacam..."
Oparin'in u "scak ilkel orba"sndan "2000 ylna" kadar insan yaantlarnn btnln nmze tayan btn bir NSAN dizisi, bilimsel macerann, bizzat kendisinin sanat maceras ile iie gemi yksne kendini kaptrm bir sanatnn ateli abalarna tanklk ediyor.
Cumhuriyet'in Siyasal deolojileri Ulus Baker 80. Ylnda Cumhuriyet'in Trkiye Kltr, 2007 SANART, TMMOB Mimarlar Odas ve SANART Estetik ve Grsel Kltr Dernei ortak yayn, s. 119--124.
Merhabalar,
Yine olduka genel bir balk altnda konumak durumunda kalacam. O yzden biraz konuyu daraltabileceim bir alana doru gitmek ya da sramak istiyorum.
Her eyden nce cumhuriyetiliin ideolojisinden bahsetmek gibi bir kaygm yok. Biliyorsunuz Respublikum apak bir ekilde ideolojiler ncesi siyasi bir alann tanmlanm olduu eski bir kurumlama tarz. deoloji ise biliyorsunuz 19.yzyl balar ya da 18.yzyl sonlarnda tanm bulmaya balam, ya da bir terime kavumu, bir tr yanl bilinlilik olarak 19. yzyl boyunca yorumlanm bir mefhum. imdi her eyden nce arlkla Bat dnyasnda tanmlayabileceimiz, dorudan doruya Avrupa ve Kta Avrupa'snda tanmlayabileceimiz bir dnm Trkiye'de ve Osmanl Trk dnyasnda tanmlamay baarp baaramayacamz henz bilmediim ve sorun olarak ortaya atmak istediim nemli bir dnm, yani dnmenin ne olduuna dair nemli bir dnm iaretlemek istiyorum. Bu dnmn izlerini klasik felsefeden, arlkla Alman felsefesine gei srecinde, yani esasnda Kant'ta bulmamz gerektiini dnyorum. Bu dnceye dair, imajdaki dncenin ne olduuna dair, dnmenin ne manaya geldii ya da nasl ilediine dair dnm esasnda modernlik dediimiz eyi tanmlyor. Kant bize unu diyordu, ok kabaca ve zet syleyeceim, eskiden mesela antik Yunanllar iin, Ortaa dncesi iin, slam felsefesi iin, hatta klasik Avrupa felsefesi iin, zellikle de Anglo Sakson ampirizmi iin, dnmek dediimizde sanki fikirler arasnda bir ba ve fikirlerin ierimleriyle var olduklar, yani dnmenin kendi bana yeterli olduu trnden bir anlay hkimdi. Kant ite bunu kryor.
Kant bize unu diyor: "Dnme meknsal ve zamansal belirlenimlere kavumad, kavuturulmad anda bir hitir, yani yoktur". Kant iin d nce ya da fikir denen, idea denen ey kendi bana ayakta duran birey deil, illaki meknsal ve zamansal bir belirlenime sahip olmaldr. Kant basite unu sylemek istiyordu: Dnceler baz dnrlerin ya da bilim adamlarnn gelip gklerden platonik idealar gibi devirmelerini bekleyen eyler deildir. Dolaysyla dnme, yani moderniteyi tanmlayan dnme tarz, fikirleri meknda ve zamanda, dar anlamda ele almaya almak, kurumlarda gereklemeleri ve belirlenim kazanmalardr. Yoksa bunun dnda modernite asndan fikir diye bir ey sz konusu deildir.
kinci bir nokta, fikriyatn, 19. yzylda ortaya kan, cereyanlarla ya da hareketlerle tanmlanan, ayn zamanda 19. yzyln siyaset yapma tarzlarn belirlemi olan ve ok gemeden Osmanl Trk geleneklerine de gemi olan bir deneyim olduundan bahsetmek istiyorum. Bu hereyden nce sosyal bilimlerin mmkn olmaya balad ama balangta elbette kendilerini ideolojik olarak farkl bir bilimsellik alannda ve farkl bir akademik alanda tanmlama ihtiyac hissettikleri bir dnem. Bu dnem zerinde biraz younlamak istiyorum. nk zerinde almay srdrdm bir dnr var, Fransz dnr. Trkiye'de pek bilinmez. Neden bilinmediini, neden srarla reddedildiini hep dnmmdr. Bu Gabriel Tarde. Zannedersem 20. yzyl balarnda lm olan, Fransz tarasndan, aslnda kriminolog yani bir tara yargc, uzun sre devlet kriminal arivlerinin mdrln yapm ve ilk istatistiki diyebileceimiz gerek bir sosyal bir aratrmann nasl olabileceini planlam bir kii Gabriel Tarde. Eserlerini tantmak gibi bir kaygm yok burada. Zaten vaktinizi almak istemiyorum. Tarde sosyal bilimin kurucular arasnda saylan birisiydi. College de France'n bandayd. Bergson zerinde son derece byk bir etkisi var, yani College de France'da kendisini takip eden, Bergson felsefesi zerinde. Tarde'n ortaya att sorular o dnemin sosyal bilimlerini her zaman ziyaret etmi olan sorulard. Yalnz Tarde bu erevede nemli olduunu dndm bir yenilgiye urad; Durkheimclk, Durkheim tarafndan bir yenilgiye uratld. Konuyu una tamak istiyorum: Trkiye'de niye Durkheim'n byk bir etkisi oldu? Tarde' okuyan sz gelimi Ziya Gkalp ya da Nurettin Topu, belli bir noktada Tarde' terk ederek rakibi Durkheim'a kayma ve sosyal bilim alanndaki ideolojilerini Durkheimclk erevesinde kurmaya baladlar. imdi Tarde ile Durkheim' ayran yle bir ey vard. Durkheim iin biliyorsunuz toplumsal olana dair mefhumlar bireyin bittii yerde balyor, yani bireyliin kendi zerinde yaptrmc diyebileceimiz bir olguyla -ki buna toplumsal olgu diyor Durkheim- kar karya kald andan itibaren sosyal bilimlerin alan ortaya kmaya balyor. Bylece bireyi tmyle psikolojinin alanna gnderebiliyordu Durkheim. Buna kar Tarde'n esas kar k bireyliin bizzat toplumsal alandan, ya da yle diyelim paral btnden aslnda ok daha karmak olduuydu. Bunu yle rneklendirebiliriz; sz gelimi Napoleon kodunu ele alalm, yani medeni hukuk, belli bir anlay ierisinde birletirilmi bir hukuk bu. Ama tek bir maddesini ele aldmda diyor Tarde, belki Ortaalardan, belki Antik alardan bu yana o tek maddenin etrafnda rlm olan ok byk toplumsal mcadeleleri grebilirim, ya da aslnda ok ufak deiikliklerle, taktiklerle, uyarlamalarla ykl koskoca bir tarihi ortaya karabilirim, ama Napoleon koduna baktmzda, Napoleon sistemine yani btnne baktmzda, bu karmaklk sz konusu deildir. Peki, neden Tarde' okuyup Durkheim tercih edilmeye baland? Bunu tabii una balamak lazm: Bir millet oluumu. Durkheim bu tr mefhumlar ve bu tr kategorilerle i grmeye, yani genel mefhumlarla i grmeye daha yatkn bir sosyal bilim sunuyordu. Ziya Gkalp'de bunu alglyabiliyoruz. Genel mefhumlara, ideal mefhumlara ihtiya vard. unu da syleyeyim ki Trkiye'de sosyal bilimlere her zaman bir ilev verilmitir. Yani sosyoloji dediimizde bunun arkasnda gerekten bir lke kurmak, bir millet kurmak gibi pozitivizme de aykr olmayan, sosyal bilimlerle -19.yzyl sosyal bilimleriyle- ilikili olan, pozitivizme de pek yabanc olmayan, ama nemli oranda eletirellik d bir sosyal bilimler pratiinin oluumuyla kar karya olduumuzu dnmemiz gerekiyor.
u etkileri hatrlataym: Marksizmin ok byk bir etkisi olduunu mesela Cemil Meri yle sylyordu: "Trkiye'de sa ideolojiler aslnda dnyay renme denen eyi Marksistlerden ya da Marksizmin gzlklerinden renmek durumundaydlar". Bunu dedirten nedir Cemil Meri'e? Kendi eserlerinden ok, Cumhuriyetin kuruluundan nce Osmanl'nn son dnemlerinde Trklk akmn sz gelimi ele alrsak, bunun ite (smail) Gasprinski'den ve diyelim esas olarak Akuraolu Yusuf'tan, ki Lenin'in hemehrisi olduu, Marksist bir akideden beslendii bilinir ve Turancln esas atasnn da o olduunu biliyoruz. Bugn belki bu Marksist kken Akuraolu Yusuf zerine yaplan ou almada ihmal edilmi olan bir durum. imdi Durkheimc mefhumlarn n plana k dediimde, hereyden nce u kategoriler Cumhuriyet dneminin temel kurucu diyebileceimiz, ayn zamanda da muhalif de diyebileceimiz ideolojileri tarafndan her zaman kullanlm. Bunlardan birincisi "hukuk". imdi yle bireyi dnn; hukuk ile kanun arasndaki farktan hukukular pek az haberdar olabilir ama hukuk felsefecileri epeydir haberdardlar. yle bir eyi sylemek istiyorum, sz gelimi meden hukuku svire'den ya da Napolyon kodundan aktaryorsunuz. Burada yaplan eyin aslnda hukukun bir dnsel alan olarak aktarlmadan kanunun aktarlmasndan baka bir ey olmadn, yani kanunu geerli klacak ve merulatrabilecek bir hukuki - jurispuridansiyal dememiz gerekiyor - alann yerlememi olduunu ve kanunun dorudan doruya politik bir strateji olarak kullanlmaya meylettiini gzlemlemekten bence kanamyoruz. Trkiye'de hl iinde yaadmz durumda siyasetin gerekten bir hukuk bunalmna denk dtn sylemem gerekiyor sanyorum. Bunun nedenleri hukukun aslnda kanunlarn arka planna yerletirilen bir dnme tarz haline gelmedike - Kant anlamyla sylemeye alyorum bunu - yani hukukun bir ideal durum olarak arka planda bulunmad, buna karlk kanunlarn n planda bulunduu durumda kanunlarn birer iktidar teknolojisine dntklerini ya da mdahil bir politik aygtn paras olmaya baladn sylemek istiyorum. Burada nemli olan nokta, Cumhuriyet dneminde - bildiimiz gibi - aileye ynelik dzenlemeler ok anahtar bir rol oynam grnyorlar. Byk ideolojik temrinler deil ama dorudan doruya patriarik aileye ynelik medeni hukukun, ama ayn zamanda tabii kadnlarn zgrlnn n plana karlmas. Burada patriarik devlet ile - yani Osmanlnn artk zlmekte olan devlet anlay ile - yine patriarik olan aile yaps arasnda sanki bir gitgelin, bir alveriin bulunduu ve lavedilen bu devlet anlay ile birlikte dorudan doruya aileye hukuk araclyla ya da medeni kanun araclyla bir darbe vurulduunu gryoruz. Bu yle bir romantizmi de sanki tayor ierisinde, biliyorsunuz romantizmin esas problemi kiisel ya da ahsi olan ile kamusal olan ya da politik olan arasndaki fark gzard etmesidir. Yani hangi byk sava, hangi byk devrim ayn zamanda benim kiisel bir problemim de deildir formlyle aa vurabiliriz romantizmin bu tavrn. Bu ayn zamanda bireyselliin karmakln ieren bir ey.
imdi geriye dnersem, Durkheim'n Tarde'a ynelik eletirisi bir tr bireyci, hatta spiritualist olduuydu. Tarde'n cevab u oldu, dedi ki: "Hayr, ben bireyin karmak olduunu sylyorum dolaysyla bireyci olamam yani yekpare bir birey anlaym yok" gibisinden bir kar kt ya da savunmayd. imdi Cumhuriyet dneminde herhalde aratrmaclarn gznden kamam olan bir takm genel mefhumlarn ideolojik temrinlerle, ama ayn zamanda sosyal bilimlerin de aratrma nesnesi olarak sunulmaya baladn gryoruz. Sz gelimi bir tr muhafaza dncesi, muhafazakrlk.
Muhafazakrln ne olduunu en iyi Almanlar biliyor gerekten, ya da Alman Yahudi dnrler. Bata Karl Manheim. Muhafazakrln bir gelenein ya da gemiin korunumu diye tanmlanamayacan sylyordu Karl Manheim bize. Bu ne demek? Korunacak bir gemi kalmadnda muhafazakrlk, muhafazakr ideoloji ortaya kyor ya da muhafazakr bir toplumsal tip tanm kazanyor, ortaya kyor. Muhafazakr aslnda u an gelecee yanstmak isteyen kii yani bir babann ocuklarnn kendi istedii gibi yaamas iin gerekli olan kurumsal eyler ya da fikirler neyse onu savunmas, yani "Gelecektekiler de benim gibi yaasnlar, benim deerlerimle yaasnlar" diyen bir tavr. Dolaysyla muhafazakrlk gelecee ynelik, gelecee balanm ve gelecei idealize eden bir yaklam. imdi muhafazakrln Cumhuriyet'in ilk dnemlerinde nasl ortaya ktn ok ilgin bir ekilde Bergson felsefesine yaplan gndermelerle yani "Yeni nedir?" sorusunu, "Yeni nasl mmkndr?" sorusunu soran bir felsefeyle bir iliki kurmas ve bu felsefeyi tercme ederek ya da bu felsefenin tercmesinin deneyimi ya da yaants iinde arlkla da edebiyatta - aklmda Ahmet Hamdi Tanpnar var tabii- ortaya kmas da ilgin bir soru. Ayn durumu Nurettin Topu'nun dnce alannda da, dncesinde de hissedebiliyoruz. Bu ok standart bir yanl Bergson yorumudur: Sre mefhumunun ortaya atlyla balantlandrlmtr.
Hlbuki Bergson dncesinin esas problemlerin ortaya atlyla alakalyd. Yani sre mefhumu bamsz bir mefhum deil ya da esas mefhumu deil Bergson'un. Problemi yle tanmlamak manasna geliyordu Berg-sonculuk; "Yeni nasl mmkndr, yeni bir soru nasl ortaya atlacaktr?" Bunun arkasnda problemlere dair yle bir sezgi var. Bergson'da ok gl olan ve sanyorum Trk aydnlarnn ya da muhafazakr diyebileceimiz aydnlarnn es getikleri bir soru. Bergson u soruyu soruyordu: "Doru ve yanl deerleri, doruluk ve yanllk deerleri her zaman cevaplarn tarafnda zmlerin alannda aranyor. Hlbuki pekl bizzat sorularn kendisi doru ya da yanl konulmu olabilirler. Yanl konulmu ve yerinde olmayan problemlerle itigal ediyor olabiliriz her an". Bu gerekten dilin, hatta gndelik dilin ve eitim dilinin bir problemi yani bir snfa bir soru ynlendirildiinde renciler sanki dorudan doruya bu sorunun doru ya da yanl bir cevab olaca hissine kaplrlar, yani salt bize soru sorulmu olmas, salt nmze bir problem konmu olmas bizde bu cevap insiyakn, cevap verme insiyakn harekete geirir. imdi bu Bergsoncu problemin, zellikle Cumhuriyet'in ilk dnemlerinde edebiyat alannda tabii Tanpnar'n "Huzur" roman var dorudan doruya aklmda - tmyle yanl konulmu olduuna dikkat ekmek istiyorum yani zorunlu bir yanl anlama Bergson felsefesine ynelik olarak. Trk edebiyatnn bugnk durumunu kt gryorum ama bunu biraz gemiine de tamamz gerektiini sanyorum.
imdi aklmda sz gelimi Namk Kemal var. Osmanlnn son dneminde, Osmanlclk diyebileceimiz bir akmn da paras klmamz gerektiini dnyorum geriye ynelik olarak dndmzde. Fakat bu ayn zamanda bir arnma istemiydi. Nereden arnmayd? Trk Dil Kurumu'nun arnma yani dili arndrma anlaynn ya da ideolojisinin erevesinden ok farkl bir arnmayd. unu diyordu bize Namk Kemal: "Edebiyat bir deneydir". Biliyorsunuz "ntibah" bir deney olarak sunduu bir ey kendi yazlarnda. unu demek istiyordu: "Tiyatroyu retmek zorundayz, okumay, tiyatro okumay retmek zorundayz, gelenekte pek var olmayan bir edebiyat dal ve Namk Kemal iin en stn olan edeb tarz ya da tr tiyatro idi. Hiyerarinin en stnde yer alyordu, nk tiyatro realistti. Sembolizmi, yani kmekte olduunu dnd Divan iiri'nin sembolizmini, keza Fars unsuru, yani edebiyattaki Fars unsuru giderebilecek olan bir trd. Dolaysyla tiyatro yazarak, tiyatroyu okumay retmek gibi bir edebiyatn ierisinde pek rastlanmam ilgin bir tavr gelitirmiti. Bunu, bu deney anlayn tam zt ynde Abdlhak Hamit'in tarznda da gryoruz, yani Tanzimat dneminden itibaren edebiyatlar deney yapyorlar ve deneyci bir ideolojiyi benimsiyorlar. Tabii bu meyanda Avrupa'daki naturaliz-min, yani Zola'nn, Goncourt'larn naturalizminin, ya da realizmin, byk Avrupa realizminin Stendhal ya da Rus edebiyatnn tercmesi ierisinde kaybolan ok nemli baz noktalarn bu deneycilik ierisinde, bu tuhaf ampirizm ierisinde kaybolan ok nemli esaslar olduunu da dnmemiz gerekiyor. Bylece edebiyat da bu deneycilik ierisinde bir tr ideoloji alan haline dnebiliyor, yani bir tr mdahale alan. imdi yle bir ey sorabiliriz; Kurtulu Sava srecinin gerek bir roman var m? Portresini ve esasn Kemalist subaylarn doudaki airet nfusuyla ya da Anadolu tarasyla nasl bir araya geldiklerini, sz gelimi Tark Bura'dan baka anlatmaya kalkm birisi var m? Yani bu gerekten saa braklm olan bir soru oluyor. Sa ideolojinin edebiyatna terkedilmi olan bir soru oluyor ki bu da ilgintir, yle sanyorum.
Son olarak u soruyu sormak istiyorum; ideolojiler ierisinde yle bir gezinti yaparsak muhafazakrlktan bahsettik, slamclktan bahsettik, adalamaclktan ya da batllama fikriyatndan bahsettik. Pekiyi, bu kurumlar, Kant'n aydnlanma dncesinden, fikriyatndan takip ettii kurumlar olutu mu Trkiye'de, yoksa ta batan beri var mydlar? Yani salt kurum olarak, fikirsiz kurum olarak, bir fikrin tecessm etmi hali olan kurumlar olarak deil de, ithal edilmi kurumlar olarak m geldiler? Bu ithal srecini biliyoruz. Tanzimat'tan ve daha ncesinden bu yana arlkla asker, hukuk, ite baz gitgeller ve araylarla mecel eden, geen baz gitgellerle. Tbbn kurumlar. Bunlar fikirlerini ya da eletirilerini ilerinde tayarak m geldiler, ithal edildiler? Bu ithalat fikrini ya da tercme fikrini pek aalamamak gerekiyor. Bugn yle bir aydn tavr var, yani gemie ynelik bir aalama. Avrupa yani batllama srecini bir tr ithal sreci, kurumlarn ithalat sreci, fikirlerin ithalat sreci gibi ilediini dnmek. Hayr, taklit dediimiz ey ok nemli bir eydir ve bir yaantdr yani yaantnn parasdr. Yeterince de hakiki olabilir bir taklit sreci. nk taklit ierisinde yine Tarde'n syledii gibi bir yaylma bir yeninin ortaya knn imkn her zaman mmkndr. Daha dorusu taklit budur. Yani hakiki bir yaantya iaret eder trnden bir fikirle yaklamak istiyorum. Yalnz unu da gzlemliyorum, Trkiye toplumunun bunalmlarnn belirli bir noktasnda rol olduunu dndmz bir nokta, taklit edilenin fikriyle birlikte dolaysyla eletirisiyle birlikte taklit edilmemi olduu bir durum. Yani kurumu alp, hukuk meselesinde olduu gibi, onu salt bir iktidar teknolojisi olarak, belirli ideallerin realize olmas iin bir ara mantyla kullanmak. Dorudan doruya bunun ierisinde yaadmz hissediyorum Trkiye'de ve bunun nasl anlalabileceini, eletirel dncenin srekli teyakkuz halinde olmad ya da bastrld, ifade ans bulmad bir ortamda bunun nasl olabileceini bilemiyorum akas.
Son olarak ununla bitirmek istiyorum. Fransz antropolog Claude Levi-Strauss slam zerine bir gzlemde bulunur. slamn, slam dnme tarznn bir tanm olduunu dnyorum. Hindistan'daki birtakm gzlemlerinden yola karak yapyor bu gzlemi. Mslman yle bir varlk ya da varolusal durum halinde olan birisi. Hangi fkh limine sorarsanz size diyecektir ki: "slamiyet en son, en yaln, en basit, en salam, en stn dindir". "Niin? nk her soruna ok yaln, ok basit zmleri vardr." Ama bu u manaya geliyor, Levi-Strauss'un da gzlemledii gibi, "Karnzn kznzn iffetinden kuku mu duyuyorsunuz?" zm ok basit kapatrsnz, rtersiniz. "Ya da faiz haram m?" O zaman taraflar arasnda bir szleme imzalanr ve adna faiz denmez orada aktarlmakta olan parann. Ama bununla diyor Levi- Strauss, varolusal sorun hem yaratlm hem de telenmi, ileriye itilmi oluyor. Bu sefer ikinci soru yani "Kapattm karma kzma ya sokaktaki birisi deerse?", o zaman sz gelimi ran'da olduu gibi haremlik selamlk, yani kamu meknlarnda haremlik selamlk, yani kamu meknnn ortadan kaldrl. imdi bu sorunlara bizzat kendisi ortaya atm olduu ve varolusal bir bunalm yaatan sorunlara bulunan ok yaln zmler mant belki de islamiyetten ok daha derinde iimizde de var. Son dnemi aklmzda tutalm ya da hatrmzda tutalm. yle bir tavr da slam bir tavr sanki eer bunu bir forml olarak alyorsak; ite "Refah Partisi, muhafazakr slamc gelenekten gelen sa partiler rahatsz m ediyorlar? zm ok basit; kapatrz." Ama bununla sorun yine telenmi oluyor. Dolaysyla Kant ve Bergson zihniyetiyle balamtm, bunlarn yorumunun muhafazakrla terk edilmemesi gerektii ve Trk dnce hayat zerindeki etkilerinin daha ciddi dnlmesi ve aratrlmas gerektii fikrindeyim.
Kutsaldan Arndrlm Modern Toplum * Mircea Eliade'n Kutsal ve Dind zerine Ulus Baker (Defter Dergisi, Say 18)
E. Durkheim'n "Dinsel Yaamn Temel Biimleri"nden beri pek az yazar, dinsel ve kutsal yaamn temel formlarnn ortaya karlmasnda Mircea Eliade kadar kapsaml bir aratrmaya girimitir. "Kutsal ve pind"da hedefi, "Le mythe de l'eternel retour"da olduu gibi, tarihsel dinlerin dogmatiinin telerinde, dinsel kozmolojinin deimez zn, yapsn, srarl arketiplerini bulgulamaktr. Belki de Eliade, Durkheim'c bir perspektife, dier din aratrclarndan ok daha bal kalarak, din olgusunun Yahudi-Hiristiyan geleneinden ok farkl biimlerde ortaya kt arkaizmi, kutsal-dind ayrmnn srekliliini salayan bir geleneksel toplum formu olarak kabul etmeye ynelmitir. Arkaik dinde insanlarkendilerini Kozmos'a ve kozmik ritimlere ok daha bal, ok daha yakn hissederler. Eliade bununla modern dinlerin tarihsiciliini karsna almaktadr bir anlamda. Kozmos'un, arkaik kozmogoniler tarafndan anlatm da "tarihsel"dir; ancak insan tarihin znesi klacak bir dind tasarm antik mitologyalar, hatta tarihsel dinlerin ilk biimleri zerinde hkimiyetini tmyle kurmu olmaktan uzaktr. Belki de, dindnn egemenliini ilan etmi olduu modern dnya, kutsaln arketiplerini tmyle elden karm, yerlerine tmyle farkl simgeler getirmi deildir. Eliade'n aratrd dzlemde de zaten baka trls olamazd. Tarihin bile, bir tm olarak kutsallatrlabildiine ahit oluyoruz bazen. "...Dinsiz insan dini bilinli olarak yaama yeteneini ve bylece onu anlama ve stlenme olanan kaybetmitir; fakat varlnn derinliklerinde hl bunun ansn muhafaza etmektedir.." (s.190) ite belki de "bilind" Freud'dan bu yana o etrefil, demonik varoluunun dinsel dnyann geri ekiliine borlu olduu "zel mitoloji" bu noktadan itibaren varln hissetmektedir. Nietzsche "Tanr ld!" diyordu; Freud ise "Tanr Bilinsizdir". te Eliade, "Kutsal ve Dind"da, bu iki sz arasnda mekik dokuyarak, kutsaln her trl nostaljiden uzak, indirgenemez varln hi deilse arketipler, simgelere ve beliriler halinde srdrmesinin srlarn kefetmeye alyor...
Modern toplum, kutsaldan arndrlarak alm bir tarlada yeerir. Bugn uygarlmza pek uzak gelen "geleneksel" toplumun g istei, doayla btnleme tarz olan kutsaln belirii, yeni bir keif olan dind dnyann karsnda srekli bir gerilemeye girmitir. Eliade'a gre, dindnn bu snrlan srekli ileri, kutsal alann zararna itmesi, tarih adn verdiimiz sreci oluturur: Modern toplum znde tarihsicidir; geleneksel toplumun en byk korkusu olan"arketiplcrle" dzglenmemi zamann, Kant'n "zvanadan km" zamannn, yani Tarih'in iinde "kendisini yapan", ya da yapmak zorunda olan, Marksizmin veya Varoluuluun insannn toplumu...
Yine de Eliade'n kitabnn yaptrd gezinti (Hind'den ine, Mezopotamya'dan Kwakiutl yerlilerine) modern insann antropolojisine, felsefesine, psikolojisine, tarihine ve yaantsna uzak deil... "Global" olduuyla ndmz dnyamz zerinde, in'e "ktalararas fze" eriebilecek olmamz, onlarla ayn, trde ve llebilir mekn paylatmz izlenimini verebilir. Ama in tarihisi Andre Haudricourt'un syledii gibi, binlerce yldr hasadn bizim gibi "ktle halinde" kaldrmad trnden hi akla gelmeyecek bir nedenle (pirin ve eltik izin vermez buna) denilebilir ki in uygarl bizimle trde bir mekn paylamaz: Onlar ormandan tarla kazanmaz, ky hayvanlarn srler halinde otlatmaz, iktidarn dorudan deil, "kt aarak", nezaketle kurar. Aristo'nun "insann cansz varlklara ve hayvanlara kar hibir ahlaki ykmll yoktur" szlerinin bir benzerini, hibir inli feylesofun azndan duyamazdnz.
Eliade kutsalln yaantsn, deneyimini (deney deil!) homo erectus'un "dikey duru"undan, "Angst"n ilk tadlndan balatr: Karsna kan mekn trde deildir, dikey olarak durduu yerden adrn, evini ina etmeye balayacak olan bir kimse Kozmos'un ona beliriine kulak vermi olmal, ona doru ynelmi olmaldr: "Dnyada yaayabilmek iin onu kurmak" gerekiyordu. Presokratiklerin, zellikle Anaksagoras'n nl "mesotes"i, nirengi noktas, sabit noktadan balayarak. Bu deneyim pek eski ve herhalde evrensel olmal.
Kutsalln eskilii ve evrensellii, onun uzak ve akn anlamna gelmez. Aksine, Eliade'n eserinin gzlerimizin nne serdii kutsal, bugnk gndelik yaammzda kutsallkla asta badatramayacamz en yakn yaam evremizi kuatr: Evimiz, kapmz, evimizin eii, sokak, kent ve tm bunlar kuatan zamansal-meknsal tasavvurlar. Kutsal insann "dnyaya alnn" ilk arac, ilk biimidir. Kutsal karmza sonsuz eitliliiyle trde olmayan bir mekn, hareketli bir zaman karr. Zamanda ve meknda kaydettiimiz ya da nmze karlan herhangi bir iaret, kutsal dindndan ayrt etmeye yeter; Artk olaanstnn (ebedi bir tekrarn, sonsuz yinelenmenin) alanna girilmitir.
Ebedi dn (Bat felsefesinin yeermesinden ok nce dnyann tank olduu bir tema), toplumun ve dnyann, devreler halinde "yeniden kurulduu", genletii anlamna gelir. Tanr doar, lr ve yeniden doar, sonsuz bir yinelenme kozmosun deimez dzenini oluturur. Eliade'a gre kutsal yaamn merkezine getiren "ilkel" ya da "geleneksel" toplumlarn "tarihsiz" olmalarnn srr, bu "ebedi dn"te yatmaktadr. Modern toplumun "tarihsellemesi" bu yzden, kutsaln elinden ekilip alnan, bildik (ya da bilinebilir) klnan, zerinde insan faaliyetinin hkimiyet kuraca bir alarnn evresini izmektedir. Bu alan, dind insann, varoluun "anlamn" tartmaya koyulan tarih iindeki insann, "hakikat"n greliliini kabullenen, her trl aknl gnl ferahlyla reddedebilen insann yaam alandr. Aknl reddeden insan, kendisini yaamn ve tarihin znesi olarak kabul eder; Nietzsche'nin gsterdii gibi bu insan, kklerini trajik duyumda bulur. Eliade'n bir hatrlatmas burada nem tamaktadr: "Fakat bu dind insan, homo religiosus'un soyundan gelmektedir, o da bu adamn eseridir, atalar tarafndan stlenilen konumlardan itibaren olumutur", (s. 180) Sonuta ada "dind" insann "gizli mitolojisine", laik trenlerine, gndelik yaammzn hemen herannda tank olmuyor muyuz? Gnmz dnyasnn dinsel arketiplerini oluturan sinema, edebiyat, mzik ve genel olarak kltr imgelerinin dolam eskiden "kutsalla btnlemi" insanln duyumlarnn izini tamyorlar m?
ok fazla gerilere, szgelimi Uzakdouya ya da Antik Yunanllara kadar geri gitmeden, hl iinde yaamaya abaladmz uygarln henz alacakaranlklar iinden seilebildii, bugnden geriye doru baktmzda, modern, ussal ve tekno-bilimsel dnyann ilk belirtilerini tespit edebildiimiz bir an, ayn zamanda belki de insanlk tarihinin en byk krlmasnn an ayordu. Bu an, Galileinin Discorsisinin nl yntembilimsel formlnde tespit edilebilir: Doa, matematiin diliyle yazlm bir kitap gibidir, bu dili renmeliyiz.
Belki de Galilei, henz Nietzschenin bahsettii yntembilimsel aknln dnyasnda deildi,1 insann diliyle, tutkularyla, kaderiyle, hurafeleriyle birlikte bu dnyann paras olduu, merkezinde yerlemeyi tercih edebilecei, kyametin bile bir son olarak dnlemeyecei bir dnyadan henz yeterince mesafe almamt. Evet, bu forml gemekte olan bir dnya ile gelmekte olan bir dnya arasndaki atma noktasdr. Ama artk atmann da anlamnn deimeye baladn unutmayalm: atma, artk snrlarn temas noktalarnda, uygarlklar veya kltrleri birbirlerinden ayran tercme hatlarnda, fikirlerin ve tasavvurlarn uzun gleri srasnda uranlan kazalarda yer almayacak, modern denilen ve zamanla mmkn olan tek dnyaya ait biricik uygarlk olarak kabul edilen bir uygarln ikin kurucu unsuru haline gelecekti. Kiliseler, diller, bilimsel tasarmlar, dnya grleri arasndaki srekli mcadele hali, defalarca yklp batan ina edilen siyasal ya da hukuksal sistemler, rahatln zl ve kendi kendiyle srekli bir kavga durumu, modern felsefenin daha eiinde varsaylm durumdayd: Hobbes ve onun kurtlar yasas. Foucaultnun nl deyiiyle, eski insann yerini yeni bir insann ald sylenemezdi; insan, ilk kez douyor ve hemen kapana kslyordu: Hem her trl olumluluun kayna hem de dier eyler arasnda bir ey olarak incelenebilir bir nesne.2 Bu karmak ve tekinsiz konumuyla insan nasl kurtarlacakt bu kapandan? Mesihi, kurtuluu dinlerin odandan ekilip alndka bir taraftan bireyleiyor, nesneleiyor, hatta metalayor, te taraftan savrulan tanecikler olarak evrenin yeni, Koperniki tasarmnn tekinsiz boluunda beliriyordu. Sanki eski dnyann arnda yeri belirli meleklerinden biri bir rzgrla savrularak kendini ilerleme ad verilen sonu belirsiz bir srecin akna brakmak zorunda kalyordu.3
Freudun derin bir gzlemi: nsanlar hakikatten ok kesinlie, tam tamna emin, sarslmaz, duraan bir nesneler dzenine sahip olmak istiyorlar... Hakikati deil, kesinlii, gvenlii, sarslmazln gcn verin bize...4 Pozitivizmin, yani Bat bilimlerini ieriden kurarak merulatrmay ve dorulamay ama edinen ideolojinin ekseninde, hakikatin ve her trl kutsalln silinmesi, eritilmesi amalanyorsa, burada yeni bir tr varolma isteminin, savrulan ve dengesini yitirmesi her an mmkn kozmik bir dzenin iinde kesinlik duygusunun, bu en derin insan ihtiyacnn oluturduu bir deerler sistemine tekabl etmesindendir. Onun tarihi pek eskidir. Belki de Sokratesin szne kadar geri gtrlebilir: Gzel ya da iyi olabilmek iin nce bilinebilir olmak, bilinenler arasna katlmak, yani akln ve Logosun mahkemesinde yarglanm, onaylanm olmak gerekir.5
Bilimlerin hakikat aray zerine temellendirilmi olduunu sanmak gndelik yaamdaki olaan dncenin varsaymlarndan en zararlsdr. Pozitivizm en byk ilemini neden dil zerinde gerekletirmeye abalad? Dili fakirletirdii elbette sylenebilir (Ricoeur). Ancak ona yepyeni bir boyut ekleyerek gerekletiriyordu bu fakirlemeyi... Dilin olgular dnyasna, olgu durumlarna tam tamna uygun klnmasnn aralarnn neler olduunu kefetmeye abalyordu. Bilime, felsefeye ve manta yeni bir dil kazandrmak uruna dil iinde gerekletirilecek bir operasyondu bu... Sylemin dzeni, bilim adamnn sz ve bilirkiiler dnyas, gnmz dnyasnn gizli ama pek kolay peesi indirilebilir bu gleri asndan bakldnda, her trl gr bildirmenin eninde sonunda estetik ve ahlaki bir hkm verme olduu anlalmyor mu? Pozitivizmin kurumsal ats akademiden nce devlet ve polis kuvvetleri, yarg ve infaz aralar, yani u Weberin nl meru iddet aralardr. Akademiden ve felsefi eserlerin verilmesinden nce sylemin dzenine dahil olmak gerektii anlalyor.6
2. Kehribarn yks
Doa bizim istediimiz gibi davranmazsa bu ya bizim yanllmz, ya da onun ktldr... Bu formln ilk ksm, bizim yanllmz zerindeki sorgu bilimler dnyasna, ikincisi, ktln altn izen ise dinlerin ve ahlakn dnyasna aittir... Her eye ramen, uzun dnemli bir olgu olarak bilimlerin dnyasyla inanlarn dnyas arasndaki su ortaklndan son tahlilde bir tr inanma istemini aran, garip bir bilgiler-inanlar-hurafeler karmn oluturan bir kar ilikisinin varl sz konusudur: Dnya bizim istediimiz gibi davranmal... Pozitivizmin bylece olgulardan kamann yepyeni bir yolunu bulan bir tr tanrbilim olduu aa kar. Tm Kant kkenleriyle birlikte modern bilimlerin bir karlar sisteminden asla bamsz olamayaca, bilme yetisinin karlardan arnm olduu yolundaki Kant varsaymn kendisini pek kolay ele verdii, hatta kanlmaz bir ekilde ykma urataca dnlebilir. Sonu, Nietzschenin gsterdii gibi nihilizmdir.7
Kehribar kh krmz, kh kara, kh hafif, kh ar olsayd..., imgeleme gcm dncenin iine ar kehribar krmz rengin tasarmyla birlikte asla dahil edemeyecekti...8 Evet, byle olsayd, Kanta gre, kendi yasamasn yalnzca kendi yapan akl (Vernunft) btn a posteriori, deneye bal bilgiden kendini arndrma yeteneine sahip olsa da, bundan ezeli- ebedi bir rahatszlk, youn bir gvensizlik duyacak, bu kesinlik kaybn a priori bilgisiyle ve yarglaryla asla tedavi edemeyecekti. yleyse, modern a dncesinin genel z gibi bir eyden bahsedilebilirse eer, bunu elden kaabilen bir doadan, bir insandan, ya da bir grnmden kama istemi olarak tanmlayabiliriz. Kesinlik aray, bylece, kehribarn yksnde dmlenir. Bana kesinlii ver baka bir ey istemem.9
Bu modern rahatszln tedavisine yeltenen felsefeler, zellikle fenomenolojinin yrtt tartmalar, aksine kesinlik kayb ile cesurca yzlemeye yeltenen belli bir Karanlk Aydnlanma geleneini her alanda ilerinde sakladlar, yer yer baskya maruz braktlar, hatta baz u durumlarda, bu tr dnceleri akldnn, irrasyonalizmin alanna yarglayp mahkm ettiler.10
Kesinlik duygusunun olmay karsnda cesurca doa ve insan ile yzlemeyi gze alan ve modern dnyann dnsel yaplarnn (felsefe, bilim vs.) ikin unsurlar olmay asla brakmayan iki dnceyi, Kartezyen dncenin ksmen karsnda yer alan Spinoza ile Leibnizde bulmay neriyoruz.
3. Bir Sepet Elma
Leibniz felsefesi, Rnesans sonrasnn en byk okullu sorusuyla karlar: Eskilere kar Yenilerin yrtt kavgada (Swift, anti-topyas iinde birincileri hakl bulurken, Spinoza bile Platonculuk ile Aristoculuun skolastik versiyonlarndan ne kadar rahatszlk duyduunu ifade edebiliyordu) bir tr taraftutma zorunluluu ile birlikte, tm alarn Ansiklopedisinin ne yaplaca sorusuydu bu.(11) Bacon ve Descartes ile Ansiklopedide, yani tm alardan ve corafyalardan miras kalan, ya da u anda ve burada dnlm, bilinmi olan bilgiler, ideolojiler, hurafeler ve anlatlar yn iinde byk bir temizlik harektyd Baconn Yeni Atlantisiyle balayan sre. Bu temizlik ve ayklama harekt, tm eletirilere karn, yalnzca modern dncenin deil, modern ussal kurumlarn yaplama srecini, Aydnlanmann iinden geerek belirlemekle kalmad, dncenin farkl olanaklarn iddetle bastrma yolunu da seti.
Tek sorumlu olmasa bile, Yenilerin kesinlik duygusunu batac etmek Descartesn annadr. Metodun n plana karl insan denilen varln soyutlama yetenei yznden bir zorunluluk olarak beliriyor olsa da, Descartes bilimin ilk byk arln Varlk sorununu yntem sorusuna balamakla gerekletirir. Pascaln, dev evrenin boluuna braklmlk duygusuna balanan varolusal tedirginliinden pek uzakta deildir. Metod, elbette bir tr kendini keye sktrma sreci olarak tecelli eder: Mmkn olduunca gerilemek...12 Olanakl en yksek ak-seiklie, ama daha da nemlisi kesinlie erimek. Cogitoda noktalanan kuku metodunu Descartes bir mesel araclyla eletirici rahip Bourdine yle aklar: Bir sepet elmanz olduunu dnn. Elmalarn iinden bazlarnn deien oranlarda ve safhalarda rmekte olduklarndan kukulanyorsunuz. Takip edilecek en emin yol, sepetin iindekileri yere dkp, zerlerinde en ufak bir rme belirtisi olmayanlar teker teker seip sepete yeniden doldurmak deil midir? Akas, Descartesn kuku yntemi sepeti yere boca etme eyleminden baka bir ey deildir. Ve ilkesi, temelinde, bir tr ya hep ya hi ilemine gre alr: en ufak bir kukuda en fazla ve en kkten indirgeme. Cogito, varoluun ansiklopedisine, hurafeler ve bilgilerin oluturduu, yar mitik, yar halk inanlaryla bezenmi, farkl alarn farkl dnemlerinden gelen ve miras kalan nyarglardan, ama bu arada doru bilgilerden de oluan o dev Ansiklopediye yepyeni trden bir gvensizliktir yleyse.
Asgari bir kuku forml, Michel Serresin hatrlatt gibi, ileride elektromanyetik alan kuramnn douunu belirleyen u nl Maxwellin eytann ve oradan kaynaklanacak bir belirlenmemilik ilkesini de nve halinde iermektedir: Elmalarn birbirlerini zehirleme tehlikesi vardr her zaman. Bylece, hi deilse eytans bir varsaym olarak buluma tehlikesi analitik bir konu haline gelir. Ansiklopedinin heterojenlii karmza her zaman karmlar halinde gelen doru-yanl demetlerini ve ayrks dizileri karacaktr.13 En ufak bir kukuda azami indirgeme ya da atma, bilimin kendine nesne edindii her ey zerinde uygulamay iar edinecei bir tr kl krk yarcln ana formldr. leride Pozitivizmin belli biimlerinin, hatta bilim dnyasn bir Ak Toplumun demokratik dnyasyla neredeyse zdeletiren Popperin bile u nl yanllama ilkesi ile halledemedii ana problem, gerekten, bilimsel kl krk yarcln, Nietzschenin deyiiyle bilim adam tipinin ahlaki- dinsel bir rahip ileciliinden, ve elbette buna kaynaklk eden bir tr kardan, yani g isteminden bamsz olmamasdr.14
Michel Serres, La Fontainein nl Kurt ile Kuzu masal ile Descartes kukuyu iletiime sokarak, bu yntemin bir tr gerileme, regresyon yntemi olduunu ve mutlak bir vazgei ilkesi uyarnca dzenlendiini gsterir. Kurt ile kuzunun yksnde taraflar birbirlerinin karsna hep kendi konumlarn azmsama stratejisiyle karlar: Suyunuzu bulandramam ki majestleri, ben suyun ak ynnde sizden daha aadaym... Bununla balayan ve kurt ile kuzunun srayla kendilerini aalama yntemini srdrdkleri bir yapsal dzenek La Fontainein masalnn ana eksenidir. Sonuta kurt, argman daha ileriye gtremeyecei bir kr noktada, kuzuyu kapp gtrecektir. La Fontaine, sihirli sonucu son dizede formle eder: Artk dava (proces) bitmitir. Davann Franszcadaki her iki anlamyla: Ak ve Yarglama...15
Bat bilimlerinin ve felsefesinin temel kurgularndan biri olarak Kartezyen kukuculuk da bir tr regresyona dayanr: Dnya beni her an enayi yerine koyabilir; tanr beni kandrabilir; grdklerim, dokunduklarm, hissettiklerim ve dndklerim her an bir nyarg, bir d, bir yanlsama, bir delilik, lgnlk halinin sonucu olabilirler. Enayilii kabullenmek bilimlerin ve Bat felsefesinin maniyerist bir kukuculuu olarak, Pyrrhonun ilkeli kukuculuundan ayrlr. Bilimsel dnya tasarm maniyerizmden, bilim adamnn eda ve tavrlarnn salad boluktan, ama tam da o kr noktada kurulmu olan Cogitonun en aza indirilmi odak noktasndan ayrlmaz. Artk rahatlkla sanlabilir ki, beeri varln bir tr bilimsel davran igds vardr: Bedenin tm karlarndan ayrlm bir tr bilimsel irade tasarmna inan, Rnesanstan bu yana bilimler ile dinsel yasam arasnda gerekleen ok ynl bir alveriin arka plann oluturur.16
Leibnizin, Aydnlanma ncesinin ve matematikilerin en byk dnrlerinden birinin Descartesa ynelttii eletiri, tam da iin can alc noktasna temas etmektedir: Cogitoya yani tarafsz, mutlak ve kesin bilin ilkesine ada Spinoza ile birlikte gerekletirilmi en byk saldrdr bu. Leibnize gre Ansiklopedinin dorular ile yanllar, hurafeler, bo inanlar, geleneksel halk bilgileri, doru ya da yanl bilgiler ve bilimler karmaasndan olutuu dorudur. Eskiler ile Yenilerin savanda Leibniz, Spinozadan farkl olarak, Yenilerin yannda grnmesine ramen, tm gcn, Ars Combinatoriasn, sonsuz kklkler ve ihtimaller hesabn vs., Kartezyen olmayan bir esneklik retisine adam gibidir. Onun indirgeme yntemi Descartesnki gibi ya hep ya hi ilkesine gre ilemez. Ansiklopedi, aynen Dnyann kendisi gibi sonsuz bir karmdr. Doru bilgiler yanl bilgilerden en ufak kukuda en fazla safray atma yoluyla ayklanamazlar. Descartesn hatas, elmalarn saysn sonlu varsayyor olmasdr. Oysa elmalarn rmesi sonsuz kklklere kadar giden en az iki ayrks dizi zerinde gerekleen, esas anlamyla atomik bir sretir. Tartlamaz bir ekilde, Galilei ile makrokozmosa bakan insan gz, Loewenhoekin buluu mikroskop ile, en kk bir su damlasnn iinde saysz canl varlkla karlatndan beri, fark edilemeyecek kadar kklerin yeni sonsuzluuna, mikrokozmosun sonsuzluuna evrilmitir. Tek tek elmalar boaltmak da bylece sonsuz bir sretir.17
Leibniz ile birlikte, bilimin farkedilemezler ile ilgisi balar. leride biyolojik dnyaya ynelen doa bilimlerinin yolu ilk kez izilmektedir. Bu yol zerinde iki dev karlamann vuku bulduundan sz edilebilir. Joseph Needhamn Bat uygarlna zg izofrenik bir durum18 dedii, akn bir metafizik varl temellendiren tanrbilimsel dnya gr ile Descartesn otomat dnya dncesi arasnda srekli bir yalpalama durumu bunlardan birincisi ise, aknln alann ortadan kaldrarak tanrbilimsel dncenin hkimiyetini kendine zg bir tarzda silip bitiren modern dncenin gzerghlarnn yer yer insan sorusu ile karlat bir yalpalama hali ikincisidir. Bu ikinci durumu ileride Spinoza ile balayarak ele almaya alacam.
Unutulmamal ki Leibnizin felsefesi Aydnlanmann en nemli aralarn kurma amacna adanmt: Kesin matematiin iinde olaslklar alann amak, stelik Kombinasyonlar Zanaatn, Borgesin nl labirentleri gibi yeniden ve yeniden rebilecek bir yntembilimi erevelemek. Bylece Doa artk mikroskopik bir kavrama kavuabilir.19
Leibnizin, daha nce Descartes ile Spinozada yntemin esas amac olarak beliren kesinlik ile ak-seiklie erime dncesine olduka zarif bir yaklamyla kar karyayz: Doru ile yanln, kesin ile belirsizin, yle-bylenin, her trl bak asnca ekip evrilen yaklatrmalarn (proximatio), asl nemlisi, aydnlk ile karanln girift bir karmaas olarak kavranan bir Doann ve evren tasarmnn iine oulluk ve iliki ilkelerinin yerletirilmesi bu zerafeti belirliyordu. Descartes kesinlik ve ak-seiklik konusunda tek bir filtre uyguluyordu: Ya hep ya hi. Dalist dncenin ardalann oluturan ite bu filtreydi. Oysa Leibnizin nerisi, filtrelerin kuramsal olarak sonsuz olmas gereken bir saysna ve bunun Varlklarn Merdiveni (scala entium) zerinde bir bak as iinde dizilenerek sonlandrlmasna dayanyordu. Buna gre, dorunun iindeki yanl, ak seiin iindeki karmak, aydnln iindeki karanlk, belirlinin iindeki belirsizlik, ya hep ya hi ilkesine gre asla ayklanamazd. Her yanl bilginin, her hurafenin, halk bilgeliinin ya da gemiin mirasnn iinde, her zaman ayklanmas gereken, ya hep ya hi ilkesinin iddetinden kurtarlmas gereken aydnlk bir alan, hi deilse bir aydnlanma alan vard. Bylece, Leibnizi szgelimi baka bir uygarln dnce sistemiyle ilk kez ciddi, etnosantrik ya da Avrupamerkezli bir meraktan uzaklaan, szgelimi in dnce sistemiyle ilgilenen ilk dnr olarak buluyoruz.20
Leibniz, bilimlere, bylece yeni bir kavrama dikkat etmeyi, sayg duymay retmiti: Bak as. Onun Monadolojisinin srr bak alarnn oulluunda yatmaktadr: Hepimiz ayn kentte yayoruz; sabahleyin her birimiz kendi evinden dar karak, belli sokaklardan geerek, belli meydanlar katederek, kentimizi hep belli bir perspektiften gryoruz. Kent ise, ite bu her birimizin perspektiflerinin toplamndan baka bir ey deil. Dnyann, bir arada mmkn olan perspektiflerin toplam olduu dncesi, elbette modern bilimlerin geometrisinin pek katlanamad, hi deilse statik, Newtoncu, analitik bilim anlaynn bask altnda tuttuu bir giriimdir. Leibnizci perspektif, yepyeni bir grelilik anlaynn mmkn olabileceini aa karr: Rnesansn, neredeyse Tanrlatrlm bir insan zneletiren ve mutlak bak ona balayarak temellendiren perspektif anlaynn yerine, oul perspektiflerin greliliini ve buna balanan yepyeni bir zne-konumunu getirir. Kent, perspektifin bu yeni kavran sayesinde, artk zneye gre deien gerekliini terk ederek, perspektiflerin aynasnda znelerin dalmn gerekletiren dev bir diyagram haline gelir. Dnya artk zneye gre deil, kendini znelemelere hep farkl biimlerde, alg ve bilme dzenlerinde sunan bir grelilie sahiptir.21 Marksn ideoloji/bilim sorunsaln temellendirdiini syleyebileceimiz anekdotu, bir kyl kulbesinde elbette bir saraydakinden farkl biimde dnlr, Leibnizci perspektif dncesini ziyaret etmekten geri kalmaz. Kylnn sarayl gibi dnmesi, akas, ideolojidir. Ancak, salt bir yanlsama, ya da yanltma dizgesi olarak ideoloji ile bilimsel dnce arasndaki ayrm izgilerini ekmenin zorluu, yine bu szlerden ve Leibniz perspektivizminden aa kar. bilim, ideoloji ad verilen eyle birlikte dnyaya ynelik bir davran tr olma vasfn paylamaktan kanamayacaktr.22
4. Kandaki Kurtuk
Spinozann modeli ise kandaki kurtuun bak asnda dmlenir. Res cogitans, dnen- bilinli varl ve kafatasnn iine hapsedilmi dnsellii askya alma grevini Descartesa kar byk bir ciddiyetle stlenir. Kandaki kurtuun perspektifi, Doann tmnden o kadar uzak, btnselliini kavramaktan o kadar uzaktr ki, incelemenin admlarnn sonsuzluu neredeyse bir ebediyet gereksinimi olarak aa kar. Spinozaya gre, fizik, Tanrnn gzyle olmazsa hi yoktur.23 Ancak, lumen naturalenin, zihnin doal nn her insana sunduu, ancak tarihsel-meknsal snrllklar yznden kalabalklarn asla kullanma gcne sahip olamadklar kavray gcnn ciddi bir tamirden geirilmesi ve bilginin dnyaya yneltilmesi mmkndr ve bu ilem, Ethica iinde gerekletirilir.24
Spinoza dncesi yer yer siyasallat oranda, Tanrbilimsel dnya anlaynn en esasl eletirisini ortaya atar. Dorudan doruya bilimsel dil ile anlatsal dil arasndaki bir karlamadan yola kan Spinozac tartma, doru ile yanln, ak-seik olan ile kesin olmayann kartlklarn bambaka bir temel zerinde greliletirir. lk kez, bir bilimsel dil sorunuyla kar karya kalrz. Ama sorgulama, Kutsal Metinlere ynelik hermentiin (hermeneutics) eletirisini takip etmektedir. Tanrbilimsel hermentik, yani tefsir (exegesis), zellikle metaforlar kuramyla varlklarn yzn hep bulandrmakta, banalletirmekte, eksik tasarmlar sistematik yanllar haline dntrmektedir. Spinozann amac, buna karn, bilimsel- felsefi dnyay, yani akl gzyle kavranlan dnyay tanrbilim ve inanla ynlendirilen dnya zerinde hkim klmak deildir asla. Onu gerek anlamyla ilk laik dnr klan zellii, inancn krall ile bilginin kralln, birbirleri zerinde hkimiyet kurmamaya, bu uurda kendi alanlarn tadilata tabi tutmaya davet etmesidir.25
Akas, bir bilgiyi insanlara iletmek iin iki yola bavuralabilir. Birincisi insanlarn aklna, mantn ve bilimin yollaryla, muhtemelen matematik kesinliklerin kuruluuyla hitap etmektir. Ancak insanlar, dnyasal hrslarnn, tutkularnn, korku ve umutlarnn basks altnda hep kalabalklar (vulgus) halindedirler. Akln diliyle dnyaya bakarak kendini akln ynlendirmesine brakmak eninde sonunda dnya iinde hemcinsleriyle ayn varoluu ksmen olsa da paylamak zorunda olan felsefeci ya da bilim adam iin bile tamamlanamaz bir projedir. Kutsal kitaplarn, edebiyatn, vlger anlayn yeni bir kabul sz konusudur bu noktada. Kutsal kitaplar anlatlardan, buyruklardan, kendinden menkul mesajlardan rlm bir anlatsal btnlktr ve doru-yanl eksenine, bilginin iletimine ve retilmesine oturtulamaz. Onun alan, insanlar topluluk halinde birbirine balayacak zorunluluu kutsal buyruklar araclyla iletmeye dayanr. Ahlak ve din inanlar alanna aittirler. Etik ise, bylece, artk bilimler alanna dorudan dahil edilir.26
Spinozann tavr, bylece, ucu ak bir bilim anlayyla kapal bir dizge olarak tasarlanabilecek, sistematik yanlsamalardan oluan bir vlger bilgiler alannn her birini, kendi ilevleri asndan kavramaya ve meruiyetlerini tanmaya dayanmaktadr. Bilimin ve dinin (ya da ahlakn, sanatn, edebiyatn da diyebiliriz gnmzden bakarsak) kendi sorumluluklarn stlenmeleri ile Spinozann dncesi topik grnmnden syrlabilir ve hl gelecein felsefesi olma ilevine yeniden davet edilebilir.27
Sonu Yerine: Sradan Bilimin yks
Vlgarizasyon, balangta bir 19. yzyl merak ve hastal olarak ortaya kar. Elbette bu yzyl, bilimlerin ve teknik bulularn zaferinin adr, biyolojide hcrenin ve dokubilimin kefiyle birlikte evrim kuramnn, fizikte elektromanyetizmin, kimyada ise elementlerin kuramlarnn ortaya atldklar, gnmz dnyasna hi de yabanc olmayan tandk teknoloji grntlerinin (buharla ileyen tatlar, demiryollar ve sinematorafi, ses ve grntnn fotorafik kayd vb.) ortaya kt ad. Kendine ar gvenliydi ve bu uurda, Nietzschenin nerdii gibi Tanr bile bir kenara braklabilirdi.28 19. yzyl ncesinin bululardan yana pek ansl olmad kukusuz iddia edilemez. Ancak, bu yzyl, bulularn yepyeni mekanizmalarn ve kurumlarn, farkl biimde rlm bir bilimsel-teknolojik dnya tasarmnn arkaplannn nnde gerekletiriyordu. Tpta kliniin ve genel olarak doa bilimlerinde laboratuvarn ve gzlemevinin douu btn bu bulular ve icatlar younlamasnn bambaka bir alanda ileyen srrn verir. Modern tekno-bilimsel dnyann temelleri, zel bilim adamnn artk bir rahip gibi hcresine, kiisel meknna ya da laboratuvarna kapanmad, kendini btn tanrbilimsel mlahazalardan bak hissedebildii, Faust idealinin gerekleme dnyasdr ayn zamanda.29 Yzyln sonlarna doru, Vilhelm von Humboldt, ideal bir Devlet aygt olarak niversitenin varolu nedenini aa karan nl al sylevini verdiinde bilimin kurumsallamas yolunda atlm olan admlarn tm btn gleriyle gzler nne serilir.30
Akademik zgrlk kendi bana herhangi bir deer iermez. Olsa olsa, bilimsel pratiklerin sorgulanabilir hale getirilmesinin, yntembilimsel nyarglarn yzeye yayd kpklerin datlmasnn bir n kouludur. Bilim dallarna disiplinler ad verilmesi bu adan manidardr.31
iddet gdleri bilimsel pratiklere dardan eklenmez. Onlarn ortak bir kaynaktan geldiklerini sylemek daha dorudur. Alfred North Whitehead: Tehlikeli olmak gelecein vazifesidir... Uygarlktaki en byk ilerlemeler, iinde yer aldklar toplumlar batrmak iindirler.32
Bilimin iddetten sorumluluu, iddet aralarnn icadnn, retiminin ve idaresinin bilimsel olarak yaplmasndan ok, modern dnyann nvelerinde reym halinde bulunan bir ilk iddetin, ilk eitsizliin, ilkel farkllama ve blnmenin kaynan oluturmasdr. Yaznn rahipler tarafndan icadnn bir anda karacahil bir tebalar toplumu yaratmas gibi, bilimsel pratiklerin iinde her zaman tohum halinde bulunan bir gizli bilimin, akla ve demokrasiye inanlan modern dnyada bile varln srdrmesi szkonusudur. Gizli bilim, Hermesin bilimi, bysel pratiklerden hibir zaman uzak olmad eski dnyada rahipler ve saray brokratlar kastnn zel iktidar kaynan oluturuyordu. Bugn sosyal bilimlerin daha anlayl olmalar iin vaazedilen u nl hermentik yntemler gizli bilimden iki temel kaynak aldlar: Birincisi Tanr sz olan, ya da Tanr szne irca edilen kutsal metinlerin yorumlanmas ve tefsiri, tekiyse elbette, Tanrnn ya da tanrlarn, ve onlarn yeryzndeki temsilcilerinin azndan kan yasa szlerinin yorumlanyd. Kelm, tefsir ve fkh, eninde sonunda slamn da, hermentik gelenekten ne kadar etkilenmi olduunu davuruyorlar.33
Vlgarizasyon toplumlar bilgili klmak iin yaplmaz. Daha ok, bilim adamnn direnemedii bir toplumsal istemin, bilimsel bulgular ve hesaplamalar indirgeyerek insanlarn hayal glerine hitap etme arsnn zorunlu cevabdr. Bilgiye eriimi demokratikletirmek yle dursun, kitle iletiimi alannda faaliyetini srdrr ve sylemin dzeni iinde geni bir dlama alan oluturur.34
Spinozann vulgusu, insann dnyaya doru ynlenmesinin tek biiminin bilgi araclyla olmadnn kendiliinden kantdr. Cehalet zerine dorudan iddet olarak uygulamaya konulan militan ve Jakoben nitelikli modern eitim, bilimselliin gereklerinden ok, disiplin mekanizmalarnn ve buyruklar dzeninin harekete geirilmesine dayandrlmtr. Modern, zorunlu eitim aygt, Foucaultnun ve daha nice bakalarnn eletirel tartmalarnn gsterdii gibi (kltrn her alannda zaten sorgulanmaya balanan) acaba bir eyler retmekten nce, terbiye etmek amacna m amadedir?35
ncelikle Alman dealist dncesinin izlekleri zerinde harekete geirilen ve Beeri Bilimleri hl koullandrmas beklenen Geisteswissenschaftenin hl srdrd belli bir safdil idealizmin berisinde Polizeiwissenschaftenin, dari Bilimlerin her zaman hazr bulunduunu unutmayalm...36
are olarak sunulabilecek bir Ynteme Hayr ise, ancak yzeydeki kp siler... Derindeki atlan ve oradan patlayan yeni bir volkann bizi kar karya brakaca tehlikeyi kuatmaz...37
Modern anlayn tehlikeye ak ynnde bilim, bilme isteminin zerinde kurulmu en iddetli ve totaliter hkimiyet tr olarak beliriyor... Nietzsche: amzn bilimlerin zaferinin a olduu iddia ediliyor. Oysa amz bilimsel yntem ad verilen eyin bilimler zerindeki zaferinin adr...38
Vlgarizasyon, yani sradan bilim, medyatik bir dil kullanmak ile bir zamanlar Althusserin bilim adamlarnn kendiliinden felsefesi/ideolojisi adn verdii srele eleir. Gnmzde radikal ekolojist akmlarn bile, ister Zen takipiliine, isterse akln yoluna dorudan yeniden alsn, ynteme hayr takibat iinde gsz dnceler haline dtkleri, basit bir literatr taramasyla gzlemlenebilir.39
Klasik anlamyla bilim adam portresinin geirdii dnm de hesaba katlmaldr. Yzylmz ncesinde ileci rahibe, yzyl balarndan itibaren meslek aydnna, yzylmzn imdisinde ise departmanlara ayrlm bir bilimsel iblmnn dayatmasyla bir kariyer erbabna dnen bilim adam, kendi mesleinin icrasnda artk bilimin Magnum Opuslaryla ilgisini kaybetmek, raporlarn ve periyodiklerin diliyle, ksacas arptlm bir vlgarizasyonun diliyle konumak zorundadr.40
Spinoza ve Leibniz, Aydnlanmann ncleri arasndaydlar. Ama Aydnlanmann yaplarndan henz sorumlu olmayan bir adan imdiye doru seslendikleri de sylenebilir. Bu arda, ncelikle bir uyar, ikinci olarak da bir g daveti seilebilir. Uyar, bilginin perspektifinin Leibniz konusunda andmz kent metaforuyla ilikisinin yitip gidii zerinedir. Enformasyona dntrelerek pazarlanabilir bir meta haline bile dntrlen bilgi, greliliin postmodern yorumlarnn ortala salnmasyla birlikte, yaama ynelik olma niteliini ve teki insan duygulanmlaryla i ie geecei oulculuu yitirme tehlikesiyle kar karyadr. Bilgi Otoyollar, Paul Virilionun belirttii gibi, 19. yzyln demiryollarna sunduu belli bir mhendislik tipinden, yani altyap ve gvenlii salama mhendisliinden yoksun olduu iin, yaamn her alannda byk bir afallama durumuna, zerinde yaanacak panik, depresyon ve felaketlere olduka aktr.
Bir de davetten sz edilebiliriz: Bat bilimi ad verilen eyin yz yllk devrimi, bu devrim boyunca, nce sanayilemenin, ardndan enformasyonun doasna boyun emeye mecbur brakld sreler dizisi, heterojen dnceler alann dlamakta, fikirler gnn geililiklerini ortadan kaldrmaktadr. Sanat ve ahlak alanlar karsnda bamszlama, bu alanlar da bamszlamaya sevketmi, bylece Bat uygarl kendi alt-alanlar tarafndan tanmlanan bir geisiz alanlar dnyasna dnmtr.
Btn bunlara karn, fikirlerin g, gerek bu alanlar arasnda gerekse dnyann farkl corafyalar arasnda yeniden salanabilir. Grnrde, bilimlerin alan yeni dinamizmini ounlukla akademi dnda salayabilecektir.41
Notlar:
1 Nietzsche, modern dncede ve genel olarak felsefe alannda bir tr yntembilimsel aknln karsna kar. Bilimsel dnce ve bilim adam tavrlar yntemin bilginin ve bilimin kendisine aknlna ve emrediciliine terk edilmitir.
2 Michel Foucault, Les mots et les choses: une archologie des sciences humaines, Paris, Gallimard, 1966, (s.312).
3 Walter Benjamin, Paul Kleenin bir iziminden hareketle, Tarih Felsefesi zerine Tezler, Pasajlar iinde, Yap Kredi Yaynlar, 1994.
4 Jacques Lacan, Le sminaire, Livre XI, Les quatres concepts fondementaux de la psychanalyse, Seuil, Paris, 1973, (s. 44-5). Buna gre, kesinlik (certitude) znenin yanltc, kandrc bir teki konusunda emin olma arzusudur ve Cogitonun, daha dorusu Descartesn Varmnn garantisinin peindedir.
5 Tragedyann Douunda Nietzsche, Sokratesi Euripidesin tragedya sahnesinde, ensesine dikilen bir adam olarak sunar. Gzellik ve iyilik idealleri, Dionysosu yaam olumlamasn sorgularken her zaman teoriann, bilinebilirliin alanna gnderirler nceden.
6 Michel Foucault, Collge de Francea giri konumasnda, bilimsel ya da felsefi sylemlere dahil olmann bir tr dlama/ierme ilikisinde dmlendiini ve bilimler alanna ikin iktidar yaplarnn her an devrede olduunun altn izer. Bkz. lordre du discours, Journal International de Philosophie, 1982, Vol. 3, Novembre.
7 G steminde Nietzsche, Kantln, akln ahlaki karlara dayal pratik kullanm ile kuramsal-bilisel alana, dolaysyla karlar ile gdlmeyen bir alana dayal kuramsal, ya da saf kullanm arasnda yapt ayrm iddetle eletirir. Bilim alanndaki insan ura hibir ekilde dnyasal karlardan ve bilme isteinden bamsz deildir. bkz. The Will to Power, Cantor Books, (s. 451, 456, 598).
8 I. Kant, Critique de la Raison Pureden aktaran, Gilles Deleuze ve Flix Guattari, Quest-ce que la philosophie?, Les ditions de Minuit, Paris, 1991, (s. 190).
9 nsan aklnn kesinlik ve gvenlik duygulanmlaryla ve buna balanan arzuyla zdelemesi, modern dncenin temel varsaym olarak beliriyor. lgin olan, Descartesn bu arzusundan balayan bir sre iinde, rasyonalist diye bilinen dnrlerden Spinozann bu tutkuya kar kdr.
10 Karanlk Aydnlanma deyii ile belki Kanta kar Sade, Descartesa kar Spinozay, Hegele kar Marks srebilirdik. Ancak, aktr ki Bat dnce tarihinin her annda Aydnlanma projelerine elik eden ve tarihin koyu fonunu sorgulayan izgiler belirmekteydi.
11 Ansiklopedizm, 18. yzyl Aydnlanmasndaki arlna eriinceye kadar, esas olarak dlayc ve tasnif edici bir yapya sahip deildi. Bilgiler, gelenekler, hurafeler ve dnceler bulamalarnn tm olarak anlalan bir Ansiklopedi, kuramsal olarak ya sonlu (Bacon, Descartes), ya da sonsuz (Spinoza, Leibniz) olarak alglanmt.
12 Regresyon, Michel Serresin gsterdii gibi, modern bilimsel dncenin temel stratejilerinden biridir: yle bir emniyet noktasna kadar gerilemeliyim ki, Arkhimidesin nl kaldra noktasna yerleerek tm bir evreni znenin etrafnda ekip evirecek gc bulaym. Kantn kendi felsefesini Koperniki bir Devrim olarak grd nokta da buradadr: Daha nce zne nesnenin etrafnda dnerken artk tm bir evren, nesne haline gelerek, znenin etrafnda dnmeye balayacak... Bkz. Michel Serres, Herms, la traduction, Paris, 1974.
13 Leibnizde raksak ve yaknsak dizilerin rol zerine, bkz. Gilles Deleuze, Le pli: Leibniz et le Baroque, Editions de Minuit, Paris, 1991.
14 G steminde, Nietzscheye gre, bilimadam tipinin tarihncesinde manastr keiinin ilecilii ve kl krk yarcl yatar: nsann kendi zerinde uygulad iddet ile zdeleen Manastr, Bilim dnyas iin bir hazrlk okuludur. Bkz. A.g.e. (s.534).
15 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.124-156).
16 bkz. Nietzsche, (A.g.e. s.237).
17 Descartesn dnemi ile Spinoza ve Leibnizin dnemi arasnda yer alan bu optik fark konusunda bkz. Michel Serres, Le systme de Leibniz et ses modles mathmatiques, Presses Universitaires de France, Paris, 1977.
18 Aktaranlar, Ilya Prigogine ve Isabelle Stengers, Dialog mit der Natur, Serie Piper, Mnchen, 1990, (s.34).
19 Mikroskopik kavray oulluklar arasndaki ilikinin resmedilmesi ve haritalatrlmas olarak, gnmz biliminin yepyeni yollarn ncelemektedir. Bu konunun tartlmas iin baknz, M. Serres, A.g.e., (s. 567-9).
20 bkz. Michel Serres, A.g.e. (s.65).
21 bkz. Gilles Deleuze, A.g.e. (s.65-7).
22 Louis Althusserin yol at ideoloji tartmalar erevesinde, hi deilse bilimsel olan ile ideolojik olan arasndaki ayrmn pek de o kadar keskin olamayaca dncesi uyanmamazlk edemezdi. Eninde sonunda Marksn Das Kapitali, alt balnn da gsterecei gibi, burjuva iktisat ideolojisinin eletirisidir.
23 Spinoza sanki ben size yalnzca tutkularnz, duygusal dnyanz, idelerinizin ak ve dzenleniini more geometrico, yani izgileri, dzlemleri ve hacimleri tarif ettiim gibi anlatmakla yetinmedim, Tanry bile yle anlattm demektedir...
24 Tractatusun kuramsal olarak brakt boluklarn tm Ethicada, Spinozann yaam sresince baslmam kitabnda, ksmen de gizli mektuplarnda doldurulmu olarak bulunabilir.
25 De Emendatione Intellectus, Spinozann Ethicaya gemek zere yarm brakt ilk nemli eserlerinden... Balk, Kavrama Gcmzn Tamirat diye de evrilebilir.
26 Spinozann Etikinin bir ahlak kitab olmaktan ok, neredeyse biyolojik bir evren modeli zerine ina edilmi bir insan etiyolojisi olduu konusunda bkz. Gilles Deleuze ve Flix Guattari, Mille plateaux: capitalisme et schizophrnie, Minuit, 1980, (s.347).
27 Felsefenin gelecee ynelii zerine bkz. Antonio Negri, The Savage Anomaly, MIT Press, 1992.
28 Martin Heidegger, Die Frage nach der Technik, Pfullingen, 1963, (s.20).
29 Faustun, giri blmnde Yeni Melek ile anmsatmaya abaladmz bir tr ilerleme dncesiyle de zdeletirilebileceini unutmayalm.
30 Michel Foucaultnun almalar bizi, modern insan bilimlerinin arka plann anlamann, nc Bilim Babalarnn eserlerinden ok, kurumsal yaplar oluturduu bir bilgi-iktidar diyagramna bavurmaya gnderdiini kabul etmeye zorluyor.
31 bkz. Michel Foucault, La volont du savoir, Gallimard, Paris, 1976, (s.121).
32 Alfred North Whitehead, Science and the Modern World, New York, 1967, (s.91).
33 Spinozann Tractatus Theologicus Politicusu zel ile genel arasnda, Yahudiliin dinsel tarihinin zeli ile evrensel bir Tanr dncesi arasndaki ba zerine biimlendirilmiti. Bu yzden, slam tefsirinde hermentik bir gelenein gerek anlamyla varolup olmad, ya da gnmzde, hatta bilimsel biimler altnda, asimile edilip edilmedii ayr bir tartma konusudur.
34 bkz. M. Foucault, Lordre du discours, A.g.e., (s.37).
35 Gilles Deleuze ve F. Guattari, A.g.e. (s.112).
36 bkz. Michel Foucault, Omnes et singulatim: Vers une critique de la raison politique, Le Dbat iinde, 1986 Novembre, Paris, (s.47).
37 Nietzsche, A.g.e., (s.354).
38 Paul Feyerabendin, Trkiyede de ok tartlan Against Methodu, ou zaman sanldnn aksine, bir yntemsizlik nerisi deildir.
39 bkz. M. Heidegger, Les chemins qui ne mnent nulle part, Plon, Paris, 1977, (s. 5679).
40 Paul Virilio, Le danger daccidents sur les autoroutes dinformation, Le Monde Diplomatique, Dcembre 1995.
41 Fikirlerin g modeli zerine yazlacak bir dnce tarihi olana stne, bkz. Jean-Pierre Faye, Critique du langage et de lconomie narrative, Tel Quel, 1972.
nsz: Gilles Deleuze, ki Konferans Ulus Baker Gilles Deleuze'un sinema ve mzikle felsefi eseri erevesinde kurduu iliki olaanln dzlemini ayor. Her filozof, her entellektel ve sonuta "herkes" mzik ve sinemayla belli bir iliki iindedir, hatta sinema ve mzik stne yazp izmesi de normaldir. Adorno ve Bloch mzisyendiler ve sinema kadar karmak bir elence endstrisinin kaprislerine boyun eebilecek vakitleri olsayd, sanyorum pek ok dnr syleyeceklerini bu grsel-iitsel dil araclyla iletmek isteyecekti. Deleuze gibi mzikten ve sinemadan retim asndan ok uzakta seyreden bir filozofun bu alanlarla kurduu ilikinin olduka "zel" olabilmesi bu adan manidardr.
Her eyden nce Deleuze'n (ama bu konuda zellikle Guattari'yi unutmamak gerekiyor) mzikaliteye dair esasl bir gzleminden balamalyz: Heidegger sanat eserinin kkenini yine sanat tanmlayacak bir ana mefhumda aryorken Deleuze bu kken sorunsaln bambaka bir dzleme, kendi sevdii deyim yerindeyse bir "ikinlik dzlemine" tayarak "kken" problemini zamanda bir ncelik olarak belirlemeye alr. Sorun eer mziin kkeninin saptanmasysa bu kken mzikalite ncesinde olmaldr. Eer sinemann "kkenlerini" aratryorsanz bunu geni bir kltr alannda, "hareket-imaj"n ncesi olarak tespit etmek zorundasnz. Ksacas bir "ak" tasarlayabilmelisiniz. Ve bu ak her annda "yeni nedir"? gibisinden Bergsoncu bir soruyu sordurmal size. Her durumda Deleuze ncesi filozoflarn, zellikle de Heidegger'in soru tarzyla "kken" sorusu mzii ve sinemay yine kendi en "gelimi" dillerinde, hatta en ileri tarzlarnda hazr nazr --ve belki unutulua bile itilmi-- bir konumda yakalamaya abalamaktadr. Sinema imajlardr mzik ise seslerle terennm... Ama hayr, Deleuze iin sinema bir "gstergebilim-ncesi", bir "imajlar-ncesidir": duygu-imajlar, tutkular, drtler alannda cereyan etmeye balayan, tutkular konuan bir dil. Mzik ise bu "nce"lerin en ilkellerinden biri olmaldr --en etkili, en ilkel, en tutkusal...
Bylece, ncelikle bir "mzikncesi" alan dnlr klma abas gsterebiliriz, ki Deleuze'n mzik konusundaki abas tam da buna ynelikti: mziin gc son derecede "ilkel" oluundan gelir. Neredeyse bir nakarattan ibarettir bu "nce": bir "ritornello" (ritournelle) ki aslnda hibir anlam dile getirmek, hibir anlaty iermek zorunda deil. Nakarat mziin "ncesi", "kayna", "esasdr".... Mezarlktan geen bir ocuun korkulu sl, kedeki sokak kavalcsnn kendi etrafnda kurduu sesli alan, blge... Diyelim ki kular da byle terler, dolaysyla buna mziin esas, z diyemeyiz. Bu tmyle yanl olurdu. Mzik ses bloklar olarak ne ise odur ve ona kendi dndan kipler, tarzlar dayatmak mzik iindeki belli bir tarihsel-toplumsal blgenin, Bat mziinin ii olmutur. Mzik her zaman bir "bir ey var" hikayesidir: olunu gmen annenin l, orada bir ku, dalda tyor, kap gcrdyor, baba fkeden kuduruyor... Ya da giderek doann kendisi --gneli bir gn var, kudurgan bir deniz var...
Mzik her durumda bu "nce" ile ilikisini korumu ve zellikle Bat mziinde bir tr evrim srecine girdiinde neredeyse her an geri ynelerek bu "kkenle" yeniden ve yeniden hesaplamay bir an olsun dlamamtr. Geleneklerden bahsetmek bir mzikolog iin u anda en kolay alma tarzdr. Ama onlara en iyi cevab mesela Avrupal Romani mzik grubu Bratsch veriyor: biz "geleneksel" mzik yapmyoruz, ama bizim u an dinlediiniz mziimiz bir gn zaten "gelenek" olacak... Bunu bir sanat kstahl olarak alglamamak, tam aksine Romani mziin bu "modal" karakterli" kkensellikte ne kadar direttiini hatrlamak gerekir. "Bu var..." tam anlamyla mziin "modaliter" unsurudur: Schopenhauer bir zamanlar mziin mimetik zelliini yadsrken, bir kadnn alamasnn taklidinin sz konusu olmadn, aksine kemanla kadnn aladn (Deleuze iin ise "birlikte aladn") sylemiti.
Ses en net snrdr. Snrlar grlebilirlik ile ilikili grnr daha ok. Oysa evlerimizde yalnzca duvar ina etmeyiz, bitiikteki komumuzun evdeki konumalar duymamas da gerekir. Mzikteki izolasyon en az sinemadaki kadraj kadar nemli bir sorundur. Ses her haliyle en az grnt kadar mekansaldr ve bir araziyi igal eder. Mzik insandan nce de mmknd nk Deleuze ile Guattari'nin aktardklar bir zoolojik anekdot, baz tc kularn arazilerine giren bir saldrgan ile birlikte karlkl tmeye baladklarn, hangisi "iyi terse" dierinin blgeyi terketmek zorunda olduunu gsteriyor: o halde ku tnde indirgenemez bir "estetik deer" bulmak bir insanbiimcilik yanlgs deildir. "yi tmek" diye bir ey vardr ve bu kular arasnda "karlatrmaldr". "Bu var... " dolaysyla bizi ncelikle doaya gndermektedir ve belki de sanatmzn doaya gre gecikmilimize denk olduunu da gsterir.
Sinemaya gelince, Deleuze'n bu konuda ok daha youn ve gerekten bir "sevgi eseri" olan bir kitab var: Sinema 1-2: Hareket-maj, Zaman-maj... Buna gre balangta "yeni domu" sinema, yakalayp yeniden retebildii hareketin bysne kaplm halde: arlo'nun mimi, Griffith ve Eisenstein'in kurgular, ve sinema gerekten kendine ok gvenen bir "ruhsal otomat" gibi iliyor. Daha ilk anlarndan itibaren kurgusal dilini ve geleneklerini, ekollerini oluturuyor... Film ilk kuruluunda insanlarn eylem, faaliyet, maduriyet ve mcadelelerinin filmidir. Ya da Eisenstein'in istedii gibi "kitlelerin"... Bu hareket-imajdr --sinemann saf zgvenini davurur.
Derken byk sava gelir, aksiyona dayal sava filmleri bu sinema dilini ok gemeden tketmitir bile. Ykm altndaki Avrupa'da, zellikle talya'da insanlarn, solcu filan bile olsalar, insann kendi eylemiyle dnyay deitirebileceine gveni pek kalmamtr. nsani alan artk gnlk hayatn laka, tesadfi, zaman iinde beliren anlarndadr: bir gezinti, bir tanklklar silsilesi, doayla ya da sokaklarla bir babaalk... Sinema bylece aktaliteden ya da hafzadan yola karak yepyeni bir tarz oluturmaktadr: zaman-imaj... Yeni-Gerekilikten itibaren imaj artk saf optik-sesli terkiplerden oluacaktr --oradan da Fransz Yeni-Dalgasna, giderek Amerikan bamsz sinemasna kadar. Deleuze her iki imaj tipinin dalmlarn, ortaklklarn ve birbirlerini dlama tarzlarn inceler. Sonuta grebildiimiz ey, imajlarn ve seslerin (grsel-iitsel ortamn) "kendiliklerden" ok "yeinliklerden" kurulmu olduklardr. majlarn bir iddeti, seyrelme ve younlamalar vardr, ama "kendileri var" diyemeyiz. maj da tpk mzikteki ses gibi kendi bana durmak iin zel bir bestelemeye tabi tutulmaldr. Godard'n syledii gibi "doru imajlar" yoktur, "yalnzca" imajlar vardr ve onlarn ayakta tutulmalar gerekir.
Gilles Deleuze'n "ilgi alanlar" arasnda sinema ile mziin zel bir yer tutmasnn bir tesadften, kendi deyiiyle salt bir rastlamadan ibaret olmadn dnyoruz. Mzik de sinema da kendi alanlarnda dnen-imalatlardr.
nsz Gilles Deleuze, Spinoza zerine Alt Ders Ulus Baker ada Fransz filozoflarndan Gilles Deleuze'n 1972 ile 1986 arasnda zellikle Vincennes'de verdii derslerin bant zmleri, o dnemde dersleri takip eden mzisyen Richard Pinhas ve arkadalar tarafndan 1996 yazndan itibaren gerekletirildi ve Franszca, ngilizce ve spanyolca olarak http://www.imaginet.fr/deleuze adresli DeleuzeWeb sitesine yerletirildi. Spinoza dersleri balkl ilk seri http://aries.gisam. metu.edu.tr adresindeki krotonomedya web sitesinde Trke olarak ksmen yer alyor. Elinizdeki ilk kitap olan Spinoza stne On Bir Ders, Kant ve Leibniz zerine, ardndan da sinema, kapitalizm ve izofreni stne dersler krotonomedya-teki Yaynlar ibirliiyle yaynlanacak bir kitaplar dizisi halinde devam ettirilecek.
Deleuze 'n bu konularda yaynlanm kitaplarnn yan sra Vincennes Dersleri, konuma ritmiyle (ve srmelerle rencilerin mdahalelerini de ierecek ekilde) tercme edildi. Bu yzden bir kitap biimini almasnn olduka zor olduu kabul edilmeli. Bir kitapta gerekli olmayan tekrarlarn fazlal metnin okunmasn ayrca skc ve zor bir hale getirebilir. Btn bunlara ek olarak, banttan zlemeyen szckler ve cmleler de bolca bulunuyor. Buna karn, Deleuze gibi bir dnrn hem kendi felsefesini hem de Spinoza, Kant, Leibniz, Bergson gibi filozoflarn felsefelerini anlatrken ve aklarken gsterdii byk zarafet ve sadelik, bu metinleri yaynlamak dorultusundaki fikrimizi pekitiriyor.
Bu ilk kitap, Deleuze gibi bir filozofun hep savunduu bir abay somutlatrmak zere yaynland: Felsefeyi sokaktaki insana, renciye, iiye, meslek insanna indirmek... Bu, post-modern yzeyselliin anda ok daha byk bir nem tayor. Bazen bir felsefeye sahip olmak, felsefe yapmak ok gndelik bir pratiin paras olabiliyor. Bu onun yaayan insanlara sevdirilebilmesinden geebilir. Felsefeyi hem bir "kavramlar yaratm" sreci hem de kavramlarla dnmek diye tanmladnzda onun biri profesyonel, akademik; teki sradan insanlara ynelik olmak zere iki okuma tarznn kesitii noktada anlam kazanacan kabul etmek gerekir. Elinizdeki metinler bizce bunu ksmen de olsa baarabiliyorlar.
nsz Gilles Deleuze, Kant zerine Drt Ders Ulus Baker teki Yaynlar, Eyll 2000
Fransz filozof Gilles Deleuze'n Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitabn Kant stne Drt Ders oluturuyor. Immanuel Kant, Spinoza, Nietzsche ve Bergson'un aksine Deleuze'n felsefi mayasnda dorudan etkili olmayan, pek ok vesileyle "sevmediini" belirttii bir filozof. Buna ramen, Deleuze'n felsefenin "kavramlar imalat", belki de zanaatl olduu dorultusundaki dncesi, tarihin en nemli dnrlerinden biri olan Kant', ileride ayn dizi erevesinde yine Deleuze'n dersler dizisini yaynlayacamz Leibniz gibi gndeme almasna sebep olmu. Felsefesinin yneliminin "Platonculuu tersine evirmek" olduunu defalarca vurgulayan Deleuze, Kant'n felsefi mimarisinde en azndan birka kavramsal izgi boyunca sz konusu ynelime rastlam grnyor.
Derslerde en etkileyici olan taraf, tpk Spinoza konusunda olduu gibi, bir filozofun "havasnn" ve kavramlarnn "huyunun" ok belirgin bir ekilde devreye sokulmas. Hissedebiliyo ruz ki, Kant felsefesi, "her tarafa mahkemeler dikerek" ilerlemektedir ta ki yallk eseri Yarg Gcnn Eletirisi 'nde yolunu yitirene dek. Ama bu yolunu yitiri yarglama yetisinde "a priori" ilkelerin ve kategorilerin salam temellerini kaybetmesi Kant felsefesinin en gl yan olarak sunuluyor.
Dikkate deer ikinci nokta, Deleuze'n Kant'n "kategoriler" retisine getirdii yorumun zgnl. Buna gre kategoriler "zorunlu ve evrensel" olan, dolaysyla her eye atfedilebilir yklemler: rastlant, zorunluluk, birlik, okluk, vesaire. Kategorilerin byle bir tanm Aristo'da da vard oysa. Kant'n Deleuze'n ok iyi yakalad zgnl, Aristo'da kategorilere dahil olan "zaman" ile "mekn" kategorilerin dnda brakm olmasndan kaynaklanyor. Niin? nk zaman ile mekn artk znelliin kurulu imkn olarak deerlendirilmelidir. Bunlar bir nermeler mantnn, ya da cebirinin paras olmaktan karlmal, Kant'n "Benim Koperniki Devrimim" adn verdii dorultuda dnyann almnn koullar haline getirilmelidirler.
Zaman ile meknn birer kategori olmaktan karlp varolu koullar haline getirilmesi modern felsefenin ve fenomeno-lojinin balamasna tekabl ediyor. Yaantnn, deneyimin koullar nelerdir trnden bir sorudur bu. Ve ilk kez Kant tarafndan sorulmutur.
Kant stne Drt Ders, sylediimiz gibi krotonomedya ile teki Yaynlar'nn ibirliiyle hazrladmz 12 kitaplk Deleuze, Felsefe Dersleri dizisinin ikinci kitab. Bu kitab srayla Leibniz stne Dersler (iki kitap), Bergson ve Sinema, Kapitalizm ve izofreni (7 kitap) takip edecek. Deleuze'n Vincennes'deki derslerinin kapsamnda yer alan bir dersler dizisini de katmak istiyoruz Jean-Franois Lyotard'n Nietzsche stne Alt Ders'i Elinizdeki kitabn bir blm krotonomedya web sayfasnda bulunuyor (http://korotonomedya.gisam.metu.edu.tr). Orijinali ise Richard Pinhas tarafndan hazrlanan Deleuze-Web sitesinde bulunabilir (http://www.imaginet.fr/deleuze)
Neden Biz, Mzisyen Olmayanlar? /Gilles Deleuze eviren: Ulus Baker Pierre Boulez'in uygulad seme yntemi nmze be mzik eseri kard. Bu eserler arasndaki ilikiler ne bir ecere ne de bir bamllk; bu eserlerinden birinden tekine bir ilerleme izgisi ya da bir evrim sz konusu deil. Daha ok sanki bu eserle semi-aleatoirement seilmiler ve birbirleriyle reaksiyona girecekleri bir ember oluturuyorlar. Bylece, yalnzca bu be eser iin geerli olan zel bir mzikal zaman profilini ekip alabileceiniz bir sanal ilikiler kmesi dokunuyor. Pekala Boulez'in baka drt be eser semi olabileceini kavrayabiliriz: o durumda elimizde baka bir ember, baka reaksiyonlar ve ilikiler, mzikal zamann veya zamandan farkl baka bir deikenin baka bir biricik profili olurdu. Bu bir genelletirme yntemi deil. Mzik rnekleri olarak seilen eserlerden yola karak "ite, mzikal zaman bu" dedirtecek soyut bir zaman kavramna ykselmek sz konusu deil. Belirli koullar iinde belirlenmi kstl emberlerden yola karak zamann zel profillerini tretmek, sonra da bu profilleri stste koyarak gerek bir deikenler haritasna ulamak gerekiyor; ve bu yntem mzikle ilgili olduu gibi binlerce baka eyi de ilgilendirebilir.
Boulez'in kesin olarak belirledii emberde zamann zel profili asla mzikal zaman sorununu tketecei iddias tamyor. Grmtk ki atml bir zamandan atml olmayan bir zaman tr kyordu ve bu atml olmayan zaman yeni bir atmlama biimine varyordu. Ligeti'den gelen 1 no'lu eser belli bir atm boyunca atml olmayan bir zaman monte ediyordu; 2, 3 ve 4 numaral eserler bu atml olmayan zamann farkl grnmlerini gelitiriyor veya gsteriyorlard; Carter'n 5 numaral son eseri ise atml olmayan zamandan yola karak orijinal, ok zel, ok yeni bir atm biimini nasl bulabileceimizi gsteriyordu.
Atml zaman, atml olmayan zaman; bunlar tmyle mzikal, ama ayn zamanda bambaka bir ey de. Sorun atml olmayan zamann tam tamna ne olduunu bilmek. Biraz da Proust'un "saf haliyle birazck zaman" adn verdii eye tekabl eden bir yzergezer zaman tr. En apak, en dolaysz karakteri bakmndan, atml olmayan dediimiz bu zamann sre olduunu, l ister dzenli, isterse dzensiz, ister basit ister karmak olsun lnn elinden kurtulmu bir zaman olduunu sylemeliyiz. Atml olmayan bir zaman karmza her eyden nce trde olmayan, niteliksel, birbirleriyle kesimeyen bir sreler oulluu karr. Bunlar birbirlerine nasl eklemlenecekler, nk akas en genel ve klasik zme varmay hedeflemitik. Bu da btn hayati srelere ortak bir ly ya da ll bir kadans atfetmeyi zihnimize brakmaya dayanan en genel ve klasik zme bavurmay herhalde reddettiimiizden buunlar nasl eklemleyeceiz birbirleriyle. Ta batan byle bir zm tkal grnyor.
Tmyle farkl bir alan gidersek gnmzn biyologlar ritimlerden bahsederken benzer sorularla karlayorlar diye dnyorum. Onlar da trde olmayan ritimlerin birletirici bir biimin ynetimi altna girerek eklemlenebileceklerini inanmay reddediyorlar. Hayat ritimlerinin, mesela 24 saatlik ritimlerin eklemlenmelerini onlar biraraya getirecek bir stn biimle, hatta daha temel srelerin dzenli veya dzensiz bir sekansyla aklamaya almyorlar. Bu eklemlenmeleri hepten bambaka bir yerde, hayat-alt, hayat-berisi, heterojen (trde olmayan) sistemleri katedebilen molekler titreim-yaratclar (oscillateur) nfusu adn verdikleri eyde, yani elendirilmi titreimli molekllerde aryorlar --ki bunlar da bu srete, ayr ayr kmeleri ve sreleri katetmeye giriecekler. Eklemleme birletirilebilir ya da birletirici bir biime bal olmad gibi, metrik, kadansl, dzenli ya da dzensiz herhangi bir lye bal da deildir. Farkl katmanlarda ve farkl ritimlerde salverilmi baz molekl iftlerinin faaliyetlerine baldr. Mzikte de benzeri bir keiften bahsedilebilmesi salt bir metafor deildir: notalar ya da saf tonlar yerine ses moleklleri. Tmyle heterojen ritim katmanlarn, ritim katmanlarn katedebilecek elenmi ses moleklleri. te atml-olmayan zamann ilk belirlenimi bu. Bir zneye (Ben), hatta bir biimle maddenin kombinasyonuna atfedilmeyecek belli bir bireyleme tipi var. Bir manzara, bir olay, gnn bir saati, bir hayat ya da bir hayat paras... bunlar baka trl ilerler. Mzikteki bireyletirme sorununun, kukusuz ok karmak olmakla birlikte, bu ikinci paradoksal bireylemeler tipinde olduunu hissediyorum. Bir cmlenin, mzikte kk bir cmleciin bireylemesi denen ey nedir? En ilkel seviyeden, grnke en kolay olanndanyola kmak istiyorum. Bir mziin bize bir manzara hatrlatt olur. te Proust'daki o nl Swann sahnesi: Boulogne Korusu ve Vinteuil'n minik cmlesi. ster armla, ister sinestezi denen olgularla seslerin renkleri hatrlatt da olur. Son olarak, operalardaki motiflerin kiilere balandklar, mesela bir Wagner motifinin bir kiiye iaret etmeye hasredildii de olur. Byle bir dinleme tarz bo ya da nemsiz deildir; belki belli bir gerilim azaltma dzeyinden buradan gemek de gerekir, ama bunun yeterli olmadn herkes biliyor. nk, daha gergin bir dzeyde, manzaraya gnderen artk ses olmay brakr, aksine mzik bizzat ierdii tam anlamyla sesli bir manzaray kuatr (Lizst'te olduu gibi). Bu renk mefhumu iin de sylenebilir ve srelerin, ritimlerin, daha somut olarak tnlarn bizzat kendilerinin renklerden, grlebilir renklerle rtmeye gelen ve grlebilir renklerle ayn sratlere ve ayn geilere sahip olmayan tam anlamyla sesli renklerden olutuu dnlebilir. nc mefhum, yani kiilik iin de yle. Operada belli bir kiilikle balantl motifler ele alnabilir; ama Wagner motifleri yalnz d bir kiilie balanmakla kalmazlar, dnrler, atml olmayan, dalgalanan bir zamanda zerk bir hayat kazanrlar ve bylece bizzat kendileri, kendi balarna, mziin iinde kuatlm kiilikler haline gelirler.
Bu farkl mefhum, sesli manzaralar, duyulabilir renkler, ritmik kiilikler bylece altnda atml olmayan bir zamann ok zel tipten bireylemelerini rettii grnmler olarak beliriyorlar.
Sanyorum hibir bakmdan madde-biim terimleriyle dnmemek durumundayz. O kadar ki, basitten karmaa giden hiyerariye, madde-hayat-ruha hemen btn alanlarda inanmay ardmzda brakm bulunuyoruz. Hatta hayatn maddenin bir basitlemesi olduunu bile dnmz; hayat ritimlerinin birliklerini ruhsal bir kuvvette deil, aksine molekler elemelerde bulacaklarna inanlabilir. Btn bu madde-biim hiyerarisi, daha az ya da daha ok ilkel olan bir madde ve daha az ya da daha ok bilgili olan bir sesli biim; dinlemeyi braktmz ve bestecilerin retmeyi brakt eyler tam da bunlar deil mi? Burada oluan, ok iyi ilenmi bir ses malzemesidir, bir biimi alacak ilkel bir madde deildir artk. Ve eletirme bu ok iyi ilenmi sesli malzeme ile kendi balarna sesli olmayan, ama onlar deerlendirilebilir klan malzemeyle sesli ya da duyulabilir hale gelen biimler arasndadr. te Debussy, Dialogue du vent et de la mer (Rzgarla Denizin Diyalou). Malzeme kendi bana duyulabilir olmayan bir gc, yani zaman, sreyi, hatta yeinlii duyulur klmak iin oradadr. Madde-biim iftinin yerine malzeme-gler ifti gemektedir.
Boulez: Eclat. ok iyi ilenmi olan btn bu sesli malzeme, sesleri gidererek, kendi kendilerine sesli olmayan, biri genel olarak retimin zaman, dieri genel olarak dnmenin zaman diye tanmlanm iki zaman hissedilebilir ve iitilebilir klmak iin yaplmt. Demek ki basit madde-maddeyi biimlendiren sesli biim iftinin yerine ilenmi bir malzeme ile ancak bu malzeme sayesinde alglanabilir olacak farkedilemez gler elendirmesi geiyor. O halde mzik sadece mzisyenlerin ii deil, nk dlayc ve temel unsuru artk yalnzca ses deil. Kulland unsur besteci tarafndan ilenmi sesli malzemenin alglanabilir klaca sesli olmayan glerin toplamdr; yle ki bu gler arasndaki farklar, bu glerin btn diferansiyel oyunlar da orada alglanabilecektir. Hepimiz benzer meselelerle kar karyayz. Mesela felsefede: klasik felsefe nne bir tr ilkel dnce maddesi, bir ak koyuyor ve bunun kavramlara veya kategorilere tabi klnmasna abalyordu. Ama gitgide, filozoflar kendi balarna dnlebilir olmayan gleri hissedilebilir klmak iin son derecede karmak bir dnce malzemesini ilemeye altlar.
Mutlak kulak yoktur; sorun imkansz bir kulaa sahip olmaktr --kendi balarna duyulabilir olmayan kuvvetleri duyulabilir klmak. Felsefede de sz konusu olan imkansz bir dncedir, yani dnlebilir olmayan gleri son derecede karmak bir dnceler malzemesiyle dnlebilir klmak.
Ylmaz Gney Sinemasnn Bir zellii stne Ulus Baker Ylmaz Gney sinematografisini ayrdeden bir zellii, "vurdulu krdl" ("irkin Kral" dnemi mi?) diye tanmlanan ilk filimleriyle Umut, Arkada gibi filmleriyle balayan sonraki sre arasnda yaplan btn ayrmlarn tesinde yer alan srekliliidir. Bu sreklilik ayn zamanda modern politik sinema ad verilebilecek ve Gney'in bir taraftan Latin Amerikan sinemasyla, te yandan Rocha gibi etno-poetik belgeselcilerle paylat bir filmografik tarza cevap veriyor. Bu tarz politikann en kolay belki de nc Dnya'da farkedilebilen ok zel bir grnmn dorudan paylamasyla kavranabilir. erdii Romantizm etkisi, Yeilam klielerinden pek de uzak olmad filimlerde bile politik yaam konusundaki bu gl ierii hissettirebilir.
Sinema politik konulara dorudan el att zaman klasik edebiyatn yaptn yapar: orada kiisel, ailevi, zel meseleler ile kamusal, politik meseleler arasnda bir ayrm, aradaki geiler ne kadar youn olursa olsun korunur. Bir snr ya da eik sz konusudur. Griffith sinemas ok erken bir dnemde Bir Millet Uyanyor adl (bu adda en az iki kt filmin Trk sinemasnda da ekilmi olduunu hatrlayn) bir film ile belki de ilk kez sinemay politik alana yneltir. Bu, ad stnde, kendi zel yaamlarn ve meselelerini srdren insanlar oulluunun bir birlik, politik bir idealler federasyonu oluturmalarnn yksdr ve bir "uyanma" hali olarak temsil edilir. Politik sinemann klasik paradigmalarndan birini oluturan Sovyet Devrim sinemas, daha karmak, diyalektik kurulu iinde, Bir'den ok'a (Eisenstein), zel'den Genel'e (Pudovkin), yani politik alana geii sramalar halinde diyalektik olarak kurgular. Devrim koullar Eski ile Yeni'nin (Eisenstein'n bu anlama gelen Staroye i Novoye filmi ayn zamanda teki adyla, Genel izgi ile de anlmal) zamansal ayrmn, Yeni'nin Eski'den kopuunu o kadar byk bir gle vurgulamaktadr ki, bir alandan tekine srama aslidir ve politik sinemann (daha dorusu sinemann politik yannn) temelini oluturur. Eski ve Yeni'ye ilikin olarak yazd notlarda Eisenstein, filimdeki nl "st makinas"n sramann sembolik momenti, eski ve geleneksel ekonomik yaamn altst olduu an ve modern, makinelemi retimin kollektif benimsenmesinin bir ayrac olarak ele alr. Eisenstein, Griffith'in paralel- alternatif denen kurgu anlayn eletirirken tesine gemeyi de nerir Griffith'de zel yaamlar paralel ve kesien sekanslar halinde rgtlenerek birbirleriyle buluup birbirlerini iterler, karlkl geilerle ivmelenerek konumlardan baka konumlara, bireyselden kollektife, kiiselden politie geii salarlar. Bylece, zel yaamlar politik kariyerlerden ve yaantlardan ayr tutularak kiisel ile politik alanlar arasndaki snrlar korunur. Oysa, Eisenstein tm "ama" doktrinine ramen, diyalektiin Eski'den Yeni'ye arpc sramalarla geiini kendi sinematografisinin merkezi haline getirir. stedii bir "dnce" sinemasdr -- yalnzca "bilinlendirme" peinde deildir; bilinlenme ve farkna varma anlarn abartarak (atraksiyonlar kurgusu diyordu buna) seyirciyi "dnme", "hissetme" ve "coku" yaantlarna ykseltmeyi nerir. Forml, "beyne yumruk gibi inen" bir sinemadr.
Griffith'de genellikle kiisel bir mesele olarak kalan yoksulluun aslnda kollektif, snfsal bir olgu olduunu Eisenstein'la reniriz. Ama dorudan doruya yeni bir sorunla da karlarz: Romantik Novalis'in deyiiyle, "hangi byk sava, hangi byk crm, hangi devrim ayn zamanda benim kiisel bir meselem deildir ki?" Politik olanla kiisel olan arasndaki ayrm, kh "bilinlenerek" zelden politie geme, kh bireylerin kollektifleerek siyasal alan oluturmas tarznda bylece klasik diyebileceimiz politik edebiyata ve sinemaya damgasn vurmaktadr. Bylece orada Devrimlerin ve Milletlerin tarihiyle karlarz.
Ama bu Tarih (ki byk harfledir) politikaya olsa olsa Byk Adamlar (Napolon, Cromwell, krallar, Devrim liderleri stne saysz kitap ve film) baheder. Diyalektik ve Hegelcidir. Ya da "kk adamlar"n gelierek, bilinlenerek politiklemelerini garanti eder. En gelimi "politik" halinde, Eisenstein ile Brecht'te olduu gibi, izleyiciyi kh grntnn patetik etkisiyle, kh zdelemenin krlmasyla "dnmeye" sevkeder. Ama politik faaliyetin en esasl grnmlerinden birini yakalayamaz: oulluklar olarak politik znelerin, kalabalklarn ayn zamanda kiisel ya da bireysel faaliyetlerinin, karlarnn peinde olan bireyler de olduklarn...
Bylece klasik politik edebiyat ile sinema bizi bireyselden kollektife, kiiselden politie, Eski'den Yeni'ye geen toplumsal tiplerle tantrr. Frank Capra'nn politik hmanizmi, zel yaamnda saf ve sradan, filmin ilerleyii boyunca nedensizce deierek politik bilince ve etkiye kavuan bireyin yksdr. Ayn ekilde Pudovkin'in Ana filminde (ona kaynaklk eden Gorki'nin romannda olduu gibi) anne balangta kendi geleneksel, dar dnyasnda, olunu saknmaktan ve korumaktan baka hibir ey dnemez bir halde (anne sevgisi) hapsolmutu; olunun davasnn ne olduundan haberdar bile deildi; derken birka "gl" grnt, ylesine sessizce, mthi bir uyarma gcyle onu cokulandracak ve eskiye ait tm deerleri terkedecektir. Bu Ana'nn bilinlenme ve olunun yerine geme yksdr. Amerika'dan bir rnek, Ford'un Gazap zmleri de (tpk Steinbeck'in romannda olduu gibi), bambaka sinematografik tarzlarda ayn yky anlatr: bu kez bilinli olan, "aydnlk gren" annedir ve oul kendi kiisel dnyasyla snrldr --byk kriz aileyi zdke geleneksel dayanaklarn birer birer yitiren anne ker, artk yerini oluna brakacaktr.
Byyerek ya da deneyim kazanarak olgunlamak klasik edebiyatta ve sinemada trajik biimi garantiler. Farkna varma annn cokusal gc, ne kadar eitli, tekrarl ve srarl olursa olsun, bu tr bir eserin ebedi araydr. Ama herey ayn zamanda yozlamaya pek yatkndr: bylece politik film kt aksiyon filimlerine ekim, kadraj ve montaj tekniklerini, en kts btnyle imajlarn sunabilir. Bernardo Bertolucci ya da Rosi en kt filimlerini zel yaam alan ile politik olaylar arasndaki snrlar koruduklar zaman yapmlard. Film politik ya da deil, herhangi bir olguyu olay halinde kurmak, yklemek istedike, orada politika apayr bir biimsel z, gnlk yaamdan kopulduu lde olanak kazanan bir faaliyet tr haline gelecektir. Bu Marx'n "oysa dnyay deitirmek gerekir" sznn mmkn yorumlarndan yalnzca birinde skmak anlamna geliyor.
Filozof Gilles Deleuze, kar kutba "littrature mineure", aznlk edebiyat adn verdii eyi yerletiriyordu. Burada artk kiisel olan her ey politik, politik olan her ey de kiiseldir. Bu sayede Kafka "aile" makinesini "Devlet" makinesiyle, brokratik aygtla e-uzaml bir mekana ve zamana tayabilir; Virginia Woolf kadnn ok "kiisel" dnyasnn nasl da kentin, metropoln ve dnyann bakentlerinin btn noktalaryla birlikte titreebildiini gsterebilir; giderek Sovyet sinemac Dziga Vertov, Eisenstein'nkiyle kartlaan kurgu doktrini dorultusunda, herhangi bir yerde ekilen imajn baka herhangi bir yerde ve zamanda ekilen imajla e-titreime gemesini salayabilir. Bu roman, bu edebiyat ve bu sinema artk biteviye ileyen tek bir plan zerine yerleecek, eserin btnn srekli bir yeinlikler trans halinde tutacaktr.
"Aznlk sinemas" da, ayn ekilde kiisel, zel olann ayn zamanda pekl politik (tersi de geerli) olduunu terennm eden sinemadr. Bu sinema daha ok imajlarnn kaynanda deil etkilerinde ilemektedir. Klasik politik sinema geileri ve bilinlenme hallerini kurgularken garantiledii zel alan ile kamusal alann ayrl, zel alann dokunulmazlna, dokunulduunda ise mutlaka bir ktln ortadan kaldrlmas adna dokunulabileceine duyulan demokratik bir fikre balanyordu. Oysa hepimiz biliriz, politika ne garantili ne de gvenli bir faaliyet alandr. Her eyin pamuk ipliine bal olduu, hibir eyin ngrlemedii, kamusalla verilen garantilerin ancak birtakm yzeysel zgrlkler alann retebildii bir ortamdr. Bu iktidardan yoksun bir politikadr nk eer Foucault'nun birka derin gzlemine gz atarsak, "iktidar meseleleri"nin esas yeri olarak grmeye altmz parlamenter, demokratik ve medyatik politika tezgahlar, tpk "Siyaset Meydan" gibi ovlarda, son olarak taraflar ayrdetmeksizin Ylmaz Gney stne medyada bu aralar balatlm tartmada olduu gibi, aslnda toplumlar ve kitleri muktedir klmak yle dursun, tam aksine bizi kendi kuvvetlerimizden koparan oluumlardr. O zaman, baka bir politika ve baka bir iktidar mefhumu retmek gerekir: orada artk iktidar boyun eenlerin oluturduu dayanaklarda aranabilir --"kk adamlar", gndelik hayatn dzenleme yetenekleri yokken dnyay deitirmeye kalkanlar, karizmalarn rutinlemesi, feodalitenin modern yaamdaki glnlkleri (biraz Zrt Aa filminin, o da yzeysel, vermeye alt gibi); btn bunlar kk iktidar oyunlarnn kk kirli ilerle, ak mek meseleleriyle nasl da i ie gemi olduklar hissini uyandrr. Politik herhangi bir eserin iktidara ilikin belli bir fikirle ilgili zorunlu olarak bir tasavvura sahip olmas gerektii lde, iktidarn bu yeni imaj modern politik sinemada esastr; zellikle de Ylmaz Gney sinemasnda...
te byle bir fikir grntlerin fikri halinde Ylmaz Gney sinemasna belki de ilk batan szabilmi olmaldr. Trk solunun bir zamanlar ky romanlarndan ve filimlerinden devrald bir klie vard: sanki ierii "sosyal" olmayan herhangi bir ey mmknm gibi "sosyal ierikli" ad verilen kitaplar veya filimler... Bir tarafta "sosyal" te tarafta kiisel iler... Hi dnlmedi ki, sosyal veya kiisel hibir varolu alan yekdierinden arnm deildir ve birlikte, e zamanl, hatta giderek e anlaml ilemektedirler. Bu "sosyal ierikli" eserler damgalarn tpk reklamlar gibi tamadka, baka bir deyile toplumsal olarak genelgeer kanaatlarla bulumadka elbette hi de yle deildiler. Ylmaz Gney'in de pek sevdii tek kelimelik film adlar bu "sosyal ierik" meselesi dorultusunda geliti ve aktivist yaamn birtakm genel metaforlarn oluturdu --tabii ki Ylmaz Gney'de btnyle ieriini deitirerek...
En kts, gnmz "konuan" ve "yazan" insanlarnn, hangi taraftan olurlarsa olsunlar, bir "ayrdetme" merakn gitgide daha da abartmalardr: iyi slam siyasete bulamadnda "iyi" olacaktr; Ylmaz Gney'in "sanat kiiliini" politik kimliinden, bandan geenlerden, maoluundan, savcy vurmasndan, karsn dvmesinden "ayrdetmek" gerekir. Ya da eer sanat alannda bir tartma yaplacaksa salt estetik deerler zerinde dnmelidir, bylece Ylmaz Gney'in kiisel halleri ayr tutulmaldr. Oysa Ylmaz Gney'in filmografisinin btn -- yalnzca Umut, Yol, Sr gibi filimler deil-- yaam ayrdedilemez bir btn olarak sunabilme yeteneine sahipti. Ylmaz Gney'i kii olarak tanm olmasam bile, filminin onun kiiliiyle bir olduunu bilirim...
Yol ve Sr gibi filimlerin aslnda erif Gren'e ait olduklar, bu filimleri fiilen onun ektii ve aslnda Ylmaz Gney'in szgelimi Umut'taki grnt uslubunun buralarda bulunmad dorultusunda baz iddialar veya kantlar ne srld. Elbette bunlar Ylmaz Gney sinemasnn birazdan bahsedeceimiz genel karakterini deitirmez. Bu filimler ok esasl bir anlamda Ylmaz Gney'in hep yapm olduu bir sinemann devamdrlar ve ok belirgin bir ortak uslubu tarlar. erif Gren onlara geni plan imajlardaki damtlm renklerini, gndelik yaam aklarndaki yaylm ritimlerini ve doal kadrajlarn dinamizmini kazandrm kii olarak grnyor. Ama bu filimleri Gney filmi klan yle bir ey var ki, bugn biz burada hepimiz, birazck bilincine varmaya kalkrsak, en az erif Gren kadar iimizde hissedebiliriz: bu karakter mthi bir ajitasyon gcyle birlikte aa kmaktadr. Yol ya da Sr filimleri hibir politik zmleme, hibir slogan barndrmamalarna ramen, sloganlarla ve burjuva yaam biimine yneltilen tehditkr saldrlarla bezenmi Arkada filiminden daha az politik deildirler. Esas olarak rettikleri, politik olanla kiisel olan arasndaki her trden ayrm askya alan genellemi bir dumur, bir zvanadan kma ve Deleuze'n deyiiyle bir "trans" halidir. O dnyada Eski ile Yeni'nin, kiisel olan ile politik olann, zel meseleler ile kamusal meselelerin birbirlerinden ayrdedilmeleri imknszdr. Toprak ile hava, ate ile gk ve insanlar, hepsi tek bir burgata dnmektedirler --hapishaneden dar kan mahkmlerin herbiri darda da hapishaneden baka bir ey olmayan zvanadan km bir frtnayla karlaacaklardr --ilerinden biri bir buz ln aarak "iffetsiz" karsn ldrmesi gereken yerde ldrecektir; kahramanlarn en ilericisi feodal-ailevi meselelerden dolay lm kardeinin karsyla evlenecektir ya da yine "namus" uruna ta batan lme mahkmdr. Eer Yol ile Sr filimleri dorudan (grnr) bir politik slogan tamyorlarsa bu onlar Arkada gibi bir filimden daha az politik klmaz. Ama bu gl politik ajitasyon etkisini neye borlu olduklarn kefetmek gerekiyor. Bu ne "filmin art niyetine", Ylmaz Gney'in filme dsal kalan politik kimliine, ne de ortamn politik gereklikle dopdolu olduu bir dneme balanarak kefedilmemeli, bizzat filmin btnne ikin olan bir anlamlandrma dzlemi zerinde kavranmaldr.
Politikann bu trden bir imajn Ylmaz Gney'den nce Glauber Rocha gibi bir ynetmene borlu olduumuz doru. Ama bunu modern edebiyatn en byklerine, Beckett'a, Kafka'ya, Joyce'a, Virginia Woolf'a kadar geriye gtrebiliriz. Bu edebiyat ve bu sinema, modernliin siyasal alannn bir zelliinin kefine dayanr: hibir ey politikadan uzakta deildir --bir babann ocuuna verdii her buyrukta binlerce lm hkmnn sakl olduu gibi,
Kant Felsefesi Notlar Ulus Baker I.
Okuyucu iin zor olan felsefelerden biriyle kar karyayz. Muazzam etkisine ve felsefi gcne ramen, Kant'n zellikle eletirisini --Saf Akln Eletirisi, Pratik Akln Eletirisi, Yarggcnn Eletirisi-- okumak, olaan, sokaktaki okuyucu iin son derecede zordur. Bu bakmdan Spinoza gibi birinden uzaklaarak, Leibniz'e yaklar. manl bir Protestan olarak Kant'n eseri bir Kuzey sisi iine gmlm gibidir. Bu son derecede kasvetli atmosfer, yine de, dnceleri doru drst izlendiinde ve sonularna varldnda, sisler dalr ve altta yatan o muhteem bina, Kant'n sistemi, btn hametiyle gn na kar. Bu sistem bir "eletiri" olmay neriyor. Bu durum, o ana dek filozoflarn pek alk olmadklar bir haldir --filozoflar birbirlerini hep eletirdiler, rtp durdular, ama Kant'a dek kimse, "amz bir eletiri adr" gibisinden, evrensellie iaret eden herhangi bir sz etmemiti. lk kez bir felsefe sistemi, kendisini topyekn bir "eletiri" olarak sunmaya yeltenmektedir. Bu durumun, modern toplumlarn dnyann Avrupa denen ktasnda ortaya kyla bants tartlabilir; Bu toplumlar, btn tekilerden ve kendi gemilerinden, ar hareketli olmalaryla, hukuksal ve toplumsal dzenlerini ykp yeniden ina etmeyi asla brakmamalaryla, stelik bunu, baka toplumlarda, szgelimi Antik Yunan'da yer almayan bir kudret, yani Akl adna yapmalaryla ayrdedilirler. Bu ykclktan yaylan budalalk ve ansszlklar zinciri, zellikle din savalarnn yaygnlat yzyllarda, yoksulluun baedilemez hale geldii dnemlerde zellikle gze arpyor. Kant'tan nce 17. Yzyl filozoflarnn "eski dnme biimlerini" ykp tuzla buz ettikleri sylenebilir. Ama bu yarm bir portredir. Kant'a gelinceye dek, Descartes'n, Spinoza'nn ve Leibniz'in "sistem"leri modern felsefenin Kant'la birlikte yeniden yola dzlmesini salayacak incelikli aralar byk bir yetkinlikle rettiler. Yine Kant'a gelinceye dek, zellikle Anglo-Sakson ampiristlerinin elinde, "dogmatik" dnce biimleri derin sarsntlar geirdiler. Akl pek o kadar gvende deildi --ktye kullanlabilirdi her zaman. Filozoflarn setikleri ilk yolun "akla gvensizlik" ya da "akldna ka" olmamas bilhassa manidardr. Onyedinci ve Onsekizinci yzyllarn bu zgveni, klasik karakterlidir ve byk bir felsefi uraya malolmutur. Onyedinci yzyl, akl boyunduruu altnda bulunduu bir dizi baskdan zgrletirmek kaygsn tayordu --Descartes'da "kukular", Spinoza'da "dogmatizm ve din"... Onsekizinci yzyla geldiimizde Kant, akl korumak uruna byk abasna kalkt zaman, --bunu gerek anlamnda, yani birinin akln banda tutabilmek uruna girimek zorunda olduu gerek, somut mcadeleyi anlayn-- modernliin eiine gelmi bir dnyann koullarn buldu karsnda: Aydnlanm Despot'un dneminden Devrimler a'na geiliyor gibiydi. te Kant, akl korumann ve varln srdrmesini salamann yeni aralara --kukusuz felsefi aralar bunlar-- kavuturulmakszn baarlamayacan anlayan ilk kii oldu. Aada, akl korumak ve kurda kua yem etmemek uruna, baarlaryla baarszlklaryla, iyilikleriyle ktlkleriyle, bir filozofun hangi yollar takip etmi olduuna, hangi kavramsal aralar nasl retmi olduuna bir gz atmaya alacaz.
yi bir Protestan olarak Kant, Onyedinci yzyln byk aklc dnrnn, Descartes, Spinoza ve Leibniz lsnn sunduklarn tmyle kabul edemezdi. Spinoza dinin de akln yannda korunmas yolunda sarfettii byk abalar sz konusu olsa bile, bir Protestan asla rahatlatmayacak, tehlikeli bir felsefi sistem kurmutu. Spinoza'nn meydan okuyuu karsnda Descartes felsefesi, "cogito"su dnda oktan sulara gmlmt ve Leibniz'in Spinoza'dan kurtulmak uruna bahettii Thodice, Tanr vgs, pek de inandrc gelmiyordu artk. ngiliz ampiristleri ise, Kant'n Hume konusunda bizzat dile getirdii gibi, onu "dogmatik uykusundan uyandrm" olsalar bile, akln korunmas asndan yine olduka tehlikeli dncelere sahiptiler. Yeni bir felsefi sistem kurma fikrinin Kant gibi bir dnre ne zaman geldiini, hatta gerek anlamda gelip gelmediini bilmiyorum --ama yeni, modern bir felsefe sisteminin ina edilmesinin tam zamannda yaad ve bunu gerekletirdii anlalyor. Kant'tan sonra herkes, bir anlamda hep Kantdr.
"Eletiri Felsefesi" dncesi, her eyden nce, "sistem felsefesi" fikrini dlamaz --Kant'n "eletirisi" tam anlamyla, en az Spinoza'nnki kadar "sistem felsefesi"dir. Yalnzca "sistemlerin eletirilmesi"nin sz konusu olabildii gnmzde, sistem kurma faaliyetini bir tarafa brakm olanlarn kulana bunun fsldanmas gerekir. Ama her durumda, Spinoza'nn "sistem"i "hukuki" terimlerden dikkatle kanan, doal karakterli bir sistemdir. Hi kimse Spinoza kadar, "hukuki" terimlere gvensizlik duymam, hukuksal otoriteye onun kadar sert saldrlar yneltmemiti. Kant'ta ise, aksine, "hukuki" terimlerin ar bolluu gze arpar: Akl bir ynetici, bir hakim gibi olmal, yarglamal, yargsn uygulamaya koymal, otoritesini gereki bir biimde tesis etmelidir. Bylece Kant yalnzca kendi kavramlarnn deil, bahsettii hereyin bana bir "yarg" dikecektir. Kant felsefesinin temel zellii, varl hukuki terimler dahilinde ne kadar dnlebilirse o kadar, dnmeye abalamaktr. Buna karn, Kant'n Hegel gibi bir "hukuk felsefesi" oluturmak iin ar aba gstermemesi anlalabilir. Kurduu mahkemeler, Hegel'in "hukuk"undan farkl yerlere, Devlet'e deil, niversitelere, sivil, yani burjuva topluma deil kavramlar dnyasna dikileceklerdir.
Peki Akl sz konusu olduunda, onu kim yarglayacaktr? Akl kim yarglamaya yetkilidir? Dogmatikler, Kant'a gre, Akl yarglamaya bir Kilise retisini, dogmasn, ya da akld bir otoriteyi armalar yznden, geersiz ve yetkisiz mahkemeler kurmakta ve insanlar haksz yere mahkm etmektedirler. Ampiristler de yine akln dndaki bir otoriteyi, deney verilerini, Doay ya da baka bir eyi yarg kisvesiyle ie komaktadrlar. Bilmedikleri, nce "znenin", yani Akln bizzat kendini yarglamas gerektiidir. Kant'n bu dncesinin modern hukukun biimsel bir ilkesine tam tamna tekabl ettiini not etmek gerekiyor: Yarglanan zne, cezaya ya da dle layk olabilmek iin, nce kendi kendini yarglayabilir konumda olmaldr -- akl banda olmaldr, deli olmamaldr, ergin olmaldr vesaire... Akl d deneysel bir dnya, ya da bir dogma yarglamaya kalkabilir elbette --ama Kant artk Akln nce kendi kendini yarglayabilecek, dolaysyla kendini yarglayacak yasalar imal edecek bir g haline gelmesini istemektedir. Akl bir "yasakoyucu" olmaldr.
Akln "yasalar koymas" ne demektir? Her eyden nce, Kant felsefesi Akln "yasakoyucu" olduu, kendi kendini yarglama gcne ve otoritesine kavuturulaca bir felsefedir. Akla kimse herhangi bir ey buyuracak yetkiye sahip deildir. Szgelimi Spinoza, doann ya da Tanr'nn buyruklarnn insanlarn birbirlerine verdikleri buyruklardan bambaka trden olduu yolundaki dncsinde sonuna kadar hakldr. Ama Kant'la birlikte, ilk bakta tuhaf gelebilecek bir dnce sahneye girer: Kendi kendini yarglamaya girimeden nce, kendine "yasalar koymak" gerekir --bu yasakoyucu dardan, Akln dndan getirilemez: Doa veremez bu yasalar, nk, szgelimi doa asndan, ocuk yapabilecek yaa geldiimde "ergenleirim" ama Akln "erginlemesi" iin, ya da baka bir deyile, insanlarn beni hukuken "ergin" addetmeye balamas iin, yani kendi hakkmda yargda bulunmaya "yetkin" hale gelmek iin daha on frn ekmek yemem gerekir. Doa ile Kltr arasndaki Antik Yunan'dan beri varolan ayrm (nomos'a kar phusis) Kant ile birlikte ok gl bir yapya kavuuyor. Byle bir yasay Tanr'nn da koymadn, onun yasalarnn "zorunluluklar"n dilinden telaffuz edildiini, dolaysyla "zgrln" Tanr yasalar karsnda sz konusu olamayacan Spinoza'dan beri zaten biliyoruz. Deney de bu yasay koyamaz, nk Hume'n gsterdii gibi, salt bir alkanlklar zincirine gnderme yapmaktadr --insann "akll" hayat, orada tam bir uzlamlar ve alkanlklar silsilesidir ve btn bunlarn hibir garantisi, hibir kesinlii yoktur. yleyse Tanr'nn bahettii Akl, bu yasay kendi bana koymak zorundadr. Kendini yarglayacak olan yine kendisidir.
Hep "yetkin" olmaktan, "yetkili" olmaktan bahsedip duruyoruz. Kant felsefesi bizi hep bu trden hukuki terimlerle konumaya zorlamaktadr. Oysa, yukarda sylediimiz gibi, Kant o kadar da "hukuksever" birisi deildir. Hukuki meseleleri ngilizlerin deyimiyle case by case, yani olgularn somutu iinde ele almay daha ok sevebilecek biridir.
Dnmek, Hissetmek, Alglamak Ulus Baker Sanatta asli olan ne vardr? Burada bu soruyu genel olarak deil, sanatn maddiliine, hatta dorudan doruya malzemesine ilikin olarak ortaya atacam: malzeme sanatta "asli" midir, onun esasna m aittir, gerekten? Ya da sanat, retildii malzemeye, teknikler btnne, szgelimi heykel iin taa, plastie, kile, mermere, tahtaya indirgenebilir mi? Edebiyat szcklerden, sz dizimlerinden mi oluuyor? Resim bir malzemeler terkibi, tualden ve boyalardan ibaretmi gibi dnlebilir mi? Bu trden indirgemeler, sanat konusundaki fikirlerimizi ilk bakta ar kstlamakta, katlatrmakta gibidirler. Bahtin'in, Rus Biimcilerinin bu trden bir "malzeme estetii" anlayna kar kmakla ie baladn hatrlayalm... Ama, ayn sorular "asl"a, artk sanatn aslna ilikin olarak ortaya atldklarnda, iin btn manzaras deiir: szgelimi bir heykeltran grnrdeki malzemesini ele alrsanz, herkes heykelin "malzemesinin" yontulan herhangi bir --yapay ya da doal-- madde olduunu sylemekte hemfikir olabilir. Oysa birisi kp da, heykelin "asli" malzemesinin szgelimi k olduunu, tekilerin tmyle heykeltran seimine bal olduklarn ve birbirleriyle her an yer deitirebileceklerini sylerse iler biraz karacaktr. Gerekten de, kim heykel sanatnn "yonttuunun" mermerden ya da tahtadan daha ok, eseri grlebilir klan k olmadn kolay kolay iddia edebilir? Bir heykel, kh tahtadan, kh metalden, kh mermerden ya da baka bir eyden ibarettir ve bunlar, alara, akmlara, usluplara gre deiebilen malzemelerdir. Bylece, Michelangelo bir mermer blounu yontmann , oradaki gizli, potansiyel bir biimi, daha dorusu bir ekli ortaya karmak, grnr klabilmek olduunu syleyecektir. Grnr-klmak ise, dorudan doruya, Rnesans dneminde yeniden canlanan bir Platon etkisine, "k metafiziine" balanan bir mefhumdur. Ik, kendinden bir ey kaybetmeden, harcamadan, bir anlamda varlklara grlebilirliklerini "bahedip" kazandran metafizik dnyasna ait bir Tanr gibidir: Lux .... Bylece, Plotinos'tan beridir, tm Antik ve Ortaa metafiziini kateden bir ayrmla, kaynak olarak k, yani Lux ile yansma olarak k, yani Lumen arasndaki ayrmla karlarz. Ik bylece, ilahi bir nitelik kazanmt; tek tek varlklar, doay ve dnyay grlebilir kland; karanlklar igal ediyor, tyordu. Bylece, mesela heykelin asli malzemesinin, bu metafizik karakterli ve ilahi n gnderdii nmlarn, lumenin yontulmas olduunu rahatlkla syleyebiliriz.
Ama k, ayn zamanda mimarinin de malzemesidir. Bir sre sonra, btn sanatlar, herbiri bir eyi "grlebilir" kldklarn iddia ederek, asl malzemelerinin k olduunu, bunun heykelin bir ayrcal, zellii olmadn syleyebilirler. Kim tiyatronun, sinemann, dijital resmin dorudan doruya kla balantl olmadn iddia edebilir?
Kukusuz, yine de sanatlardan herbiri, baka baka "asli" malzemelere sahip kmay srdreceklerdir --bylece mimari, heykelden farkl olarak, da bir malzeme olarak barndrmakla birlikte, szgelimi sesi de biimlendirdiini, geometri ilmiyle iie olduunu, ya da, Le Corbusier'nin Modulor'unda olduu gibi, bir dokuma, otomatik olarak biimlendirilecek bir faade sanat olduunu iddia edebilir. Gerekten de, modern hayatta kamusal ile kiiseli ayrdeden belli bir mimari katk, ses yaltmn da en az grlebilirlii engelleyen duvarn imali kadar nemli klar --otelde, bitiik odadaki sesleri duymamalsnz, onlar da sizi duyamamallar...
Her ey, bu tr sorular boyunca ilerledike, btn sanatlarn birbirlerine kartklarn, sorularn da sonsuzca, stelik tam bir cevaba kavuturulmay beklemeden iie getiklerini, birbirlerini tam bir cevap bulmakszn. drterek retip durduklarn gsteriyor: bylece, a ihtiya duymadan dinleyebileceinizi sandnz mziin bile, pekl mimarl da harekete geirdiini, Barok bir eserin alnabilecei yer ile, bir Rock mzii konserinin verilebilecei yerin ayn olmayacan, bu durumun da asla tesadfi olmadn farkedebilirsiniz. Ayn ekilde, Bach'n Fg Sanat, hem bir matematik, hem de bir nota dizisi estetiine, baka bir deyile "kaligrafi" sanatna dayanyor gibidir.
Bu sorular srdrmekle artk samalamaya baladmz, sonsuzca sorular, elikiler iinde debelenip durduumuz, bu yzden daha "salam" sorular sormak zorunda olduumuz hissedilebilir. Sanat eserinin "biricikliinden" yola kmann, ya da soyutlama yoluyla, sanat eserinin biiminden ve ieriinden bahsetmenin daha doru olaca, malzemeden yola kan bir estetiin hibir yere eritirmeyecei, yolumuzu kaybettiren bir indirgeme, hatta bir kmazdan baka bir ey olmad sylenebilir. Bilimin, sanatn, disiplinlerin temas hatlarnn silikletii bir postmodernizmi mi ayrcalkl kldmz sorgulanabilir. Oysa sorun, tam aksine, tam da modernliimizi belirleyen bir boyut zerinde yer almaktadr: bu modern sorulara ben "ak sorular" diyorum. Cevap almay beklemeksizin, belirsizliklerle, dncede yarattklar sarsntlarla, kaslma ve gevemelerle, kmazlarla naslsa ilerleyip duran sorulardr bunlar. Kh bir indirgemeden, soyutlamadan, kh Gilles Deleuze'n syledii gibi "eylerin ortasndan", au milieu treyen, neredeyse amasz sorular...
Bu sayede, iki dnme biimini hemen ayrdetme ansna eriiyoruz yine de: "Ak sorularla" ileyen modern bir biim ile, "kapal" sorularla ilerleyen arkaik biim... Szgelimi, bizimkine yakn konular aratrrken Aristo yle davranrd: nce eylerin nedenlerini aratralm --- diyeceiz ki, hereyin, hayvanlarn, insan yapm eylerin, doal varlklarn, gkteki yldzlarn mutlaka bir nedeni olmal... Thales her eyin nedeninin bir ilke, mesela su olduunu sylyordu; Herakleitos ise ate diyordu bu ilkeye. Aristo, ii daha da karmaklatrarak, en azndan drt neden trn ayrdetmek gerektiini iddia etmiti: Birinci neden, bir eyin ne iin varolduuydu ve buna "ereksel neden", causa finalis diyordu. kincisi, eyin znn tarifi, o ey neyse onu syleyen, o eyin "tanm" olan "biimsel neden", yani causa formalis idi --ki bu ilk ikisinin ayn ey olduunu sylyordu Aristo. ncs, "maddi neden"di (causa materialis) ve eyin neden, tatan m, topraktan m, yoksa yldzs madde etherden mi yaplm olduunu anlatrd; sonuncusu ise, hareket ettirici ilke, yani "faal neden"dedii eydi. Bylece, ayakkab yapan biri, daha dorusu bir kunduracnn icra ettii emek (tekhne), ayakkabnn "faal nedeni"dir (causa efficiens). Ama ayakkabnn varolmasnn baka nedeni daha olmaldr: imal edilecei malzeme, tahta, kuma, ksele vesaire; ayakkabnn, yalnzca ayakkabcnn kafasnda deil, herkeste varolan "ideal" modeli, yani biimi --"eidos"u; ve son olarak, ayakkabnn kimin iin yapld (giyecek kii iin "ayakkaby" ayakkab klacak olan ey... ayakkabnn amac...) Daha Platon diyaloglarnda belirlenen bu dnme biimi, hibir zaman ortadan kalkmad (kalkamaz da zaten), ama nnde sonunda, Descartes dnemine kadar temel ve klasik dnya grn, kapal bir dnya (kozmos) tasavvurunu oluturmay srdrd. eylerin grnrdeki karmakln indirgeyecek bir yntem (fikirlerin tretilmesi iin mantk, eyleri snflandrmak iin kategoriler, eylerin kendilerini tanmlamak iin metafizik, eyleri betimlemek iin fizik, eylerin zn ve neye hasredilmi olduklarn anlatmak iin felsefe...)
Oysa Ortaan sonlarnda, Alexandre Koyr'nin deyiiyle, kapal bir dnya tasarmndan ak bir evren tasarmna geildi. Aristocu dnya tasarm ve kainat fikrinin paralanmas, her eyin nce bir ara mistikleip, ardndan yeniden, baka yntemler icat edilerek, yeniden anlamlandrld bir dnemdi bu. "Ak sorular" adn vermek istediim eyi olanakl klan, zgrletiren, ama yine de ii sk tutmak uruna birtakm salam yntemlere ihtiya duran bir sreti bu. O aa dek, sorulabilir sorularn belli bir karar. nizam, snrl bir adedi varm gibiydi; biimler ve amalar snrlyd, evren somuttu, dzenliydi --dzenleyicisinin, yani Tanrnn hikmetinin belirtisiydi --bu sayede burnumuz gzlk takmak, balklar tutulup yenmek iindi...
Ak sorular ise, ilk bakta hibir zaman cevap bulmuyor, srekli elikilere dyor gibi grnseler bile, hissedilebilecei gibi, bize daha az ey retiyor deiller. Birbirlerinden ok farkl trden eyler,varlklar ve fikirler, kendilerdini homojenlemeye kolayca terketmeyen sezgiler, indirgenemez tekillikler, znel k noktalar, srekli olarak birbirleriyle kavuup zlen, birbirlerini drtp duran, savuran oulluklar halinde, ak ulu bir sistem fikrine doru iteliyorlar bizi... Bugnn "postmodern" denen fikri hayatnda en eletirilebilir kii olarak beliren, u Kartezyen yntemin, ruh-beden ikiliinin mucidi Descartes'n, insan bilincini etsizletiren bu dnrn bile, ne kadar harikulade, ne kadar coku verici bir darbeyi tm dnyann dnme biimine vurmu, orada ne kadar da nemli bir devrim gerekletirmi olduunu hatrlayalm: Bu muazzam darbe, Cogito, "dnyorum"dur...
Comment on Dziga Vertov: The Cine-Eye Ulus Baker In the context of Russian revolutionary process there appears the movement of Kinoki, whose motives are defined by the Soviet filmmaker Dziga Vertov. The idea of a collectivity of Kinoks relies upon a contestation against the capitalist production of images and representations, seemingly tending to transform the aesthetic desires of masses into an entertainment technology, or if you want, into what Adorno baptised as "culture industry". As Maurizio Lazzarato argues, the movement of Kinoks can be seen as a political project of a "war machine" against the ideological frames of the bourgeois world vision. In more than one sense, the ideas of Vertov outline a further dimension of thought than Guy Debord's "situationist" attitude of sixties, which relied upon the denunciation of the "societies of spectacle". We can even say that Vertov's position is still more actual today than Debord's critique of the spectacle. Vertov develops a materialist conception of a movement against spectacle --it is more appropriate to attack the "machinery of the spectacle" rather than its outcomes, rather than its ideological effects. Like in a Spinozist proposition, one has to attack the "causes" rather than effects. The Situationist position, on the hand, limits itself to the critique of the spectacle in which its proponents are deploying such themes as "the separation or detachment of reality in the dimension of representation". Can we still believe to the old Marxist interpretation that the world is represented upside down in the image? The argument of Vertov is that a mere discovery that in image and representation, the "immediately lived experience is alienated" is not sufficient to relieve us from the magic world of images and representations. As today Virilio noted, we need a Foucaldian and severe genealogy of the cinematographic apparatus in itself. Vertov's slogan here seems to be ruthless: "Neither the scene, nor the spectacle, nor representation --there is only a machine." It is evident that such a machine, as defined by Vertov, is immediately and simultaneously semiotic, technological, collective-social and aesthetic, while it cannot be reduced to any of them. To attack "the visible world organized by capitalism", one has to take into consideration all these dimensions as if they are inextricably related. Throughout twentieth century, the complexity of this apparata seemed to lead to partial critiques --aesthetic, politic, economic or social-- which remain inefficient. With the development of ultra-modern technologies of repnresentation and manipulation of images --video and digital image processing-- the entirety of these old and incompatible critical viewpoints are nowadays revived. Even Jean-Luc Godard's temporary "Dziga Vertov Group" in seventies, which directly refers to the Vertovian experience of "seeing" seems to be inefficient and quite shadowy. Vertov interpreted the Russian Revolution not only as the political destruction of power in Russia, simultaneously with the destruction of capitalist institutions, but also as the disintegration of "man" and of "his world". In this context, the seventh art, the cinema was taken as the "machinic" expression of somehow "external forces" which could cooperate with man's internal forces or faculties: seeing, feeling, being affected, perceiving, thinking... These external forces were at first sight technological inventions of capitalism, adapted to the interests of the bourgeois world. Their pure expressions are revealed in the control of Time (including labour-time and the time of entertainment and leisure) and of virtuality (the strength of images) embedded in machines of vision. These cinematographic machines are capable to "crystallize time" (Deleuze,***) Or, the camera by itself liberates perception from its bound to human body. The Kino-Glaz (the Cine-Eye) is a machinic eye that is able to reveal as visible a new matter and new affections just moving into a relentlessly circulating motion, into the uninterrupted movement of things and bodies. Hence, the earliest forms of the cinematographic images were already capable to shake the tenacity and the stability of the world, while at the beginning, the possibilities of cinema were not fully actualized. The cine- eye, within the becomings of things, is able to inject into the images not only the movement but also the time. Thus it can capture intensity and the non-corporeal element in bodies. The aberrant movements of the camera and of the montage can lead us to a direct experience of a non-human time, of a pure time, and of variations of speeds. As Deleuze puts it, this is nothing but the "de-territorialization" of objects in their becomings in the world, which now became unstable (the moment of Revolution). This is the possibilty of capturing the virtuality of such a deterritorialized world --it is as if cinema envied a new body and a new thought. It can be observed that every individual is transformed into perceptive, visual and cognitive "mutants". Vertov conceives this situation in parallel to the transformation of the individuals in factories, as they are irremediably impregnated by mechanic and termodynamic machines. Thereby, the "man" understands that he is not thinking with his consciousness, but through machines. This is evidently "good" or "bad", but there is also a "beyond": At the early stages of cinema's adventure, a new kind of rationalism was to be invented, not without direct reference to Spinoza's and Leibniz's "major rationalism": one has to re-define a conception of "spiritual", that is, "non-corporeal automate" (automaton spiritualis). This is a new way of sequential thought --a visual one. It is capable to concatenate the images "beyond" or "below" consciousness. The new rationalism of the Kinoks is revealed in a new kind of realism of images, which is conceived as a field of experience in the domain of class struggles. It has long been said that capitalism is forming a new kind of "visible" whose subject (the 'I see') is no longer a psychological subject. This means that the social form of this visibility cannot be reduced to the spectators. Vertov anticipates a new, collective and plural subject which transcends the "naive and zealous client" of dark cine-halls. The 'I see' of the Kinoglaz is on the contrary a singularization of the collective body of the proletariat in the process of its formation. There is no room in observing in this position of Vertov an ideological reference: this is a paradigm of agencies which are both aesthetic and productive. His motto is "factory instead of theatre" --and a "cyborg" of collective worker, a co-dependency of man and machine... Vertov does not believe that the traditional aesthetic positions and arts could be able to decipher the "visible": literary, dramatic or graphical techniques are not adapted to the crystallization of time and to its reproduction. This machine is the cinematographic one... Hence, such a mutation of the class point of view makes it necessary not to "close" the cinema onto itself -- one has to grasp the "temporal" specificity and the immediately social nature of these machines. In fact, the filmmaker, the producer and the spectators are more or less consciously cooperating in the reproduction and persistence of their roles. Each are developing by themselves the functions of subjectivation and bondage inherent in the cinematographic apparatus. To this, one should also add the "mass character" of the cinema, which in itself has to be integrated into the cinematographic communication through the process of film production. According to Vertov, to close the cinema onto itself is to sacrifice a new and different mode of production to the established "commercial" and "artistic" forms. "There is nothing in common between the actual cinema that is conceived as a commercial activity, or of the cinema conceived as a branch of art and what we are doing." (Vertov,***) Through the rejection of cinema as commerce and cinema as art, Vertov clearly aims to destroy cinema in its own domain, since cinema is nothing but a capitalist machine of production of the visible, of the perception and of thought. The mere utterance of the order-word "long live class viewpoint" does not refer to a more moral, more political, more aesthetic vision of world, but to another corporeal, technological and verbal agency, through which all cinematographic functions will be re-organized. There is a difference of nature between the aesthetic and commercial dimensions and the new dimension of Vertovian cinema, which doesn't claim any production of a content, whether social, political or economic. Vertov was aware of the fact that the class struggles of the fin-de-sicle, which coincided with the invention of cinema have engendered new ways of perceiving and thinking in the world. However, the "virtual" parties of these struggles were still trapped in the framework of "spectator-filmmaker" relationship in the context of representation. What was the function of cine-drama after all? With its actors, scenarists, studios, script-writers it was serving to the reduction of the new modes of expression and the collective body (engendered by the world- revolution) to the form of spectatorship. Vertov was evidently unaware of the capacity and the future of this mutant and generic "collective body" of this industrial proletariat, but he knew something very well: that the cinematographic sensibility was one of the highest political problems. Hence, the strategy of Vertov's Kinoks aims at the internal destruction of the division of labour imposed by the technological machinery of the cinema. According to Vertov, the cinema can do two things: it can serve what our eyes "which can only badly see" with images our consciousness demanded; or it can be engaged in the "conquest of the chaos" of visual phenomena filling the world and the space by means of the camera which is free from the rythms and motions of our bodies. The second option is the Kinoglaz: "I am Cine-Eye, A mechanic eye. I, the machine, I show you the world in the way only I can see it. I am now totally liberated from human inertia. I am within unterrupted movement... Liberating myself from the passage of 16-17 pictures at one second, from the frames of space and time, I bring together every point of the universe I recorded..." (Vertov, ***) This idea of absolute, pure film of the camera and montage is not far from being impregnated by a secondary idea of the Kinoks, who were involved to stress and develop the "accidents" of shooting process: speed- shots, microscopic shots, moving-camera shots, the most extraordinary or aberrant shots -- the entirety of the cine-eye can be defined as a system of "visual clinamen" which is capable, through montage, to reveal us time: "Cine-Eye is the microscobe and telescobe of Time..." (Vertov,***) Vertov had then many reasons to denounce the use of pre-scripts and scenarios. These are working within the cinematographic division of labour as normative agencies which are destined to neutralize the entire span of incidents in the film-process. Trying to fix everything, the script freezes the entire dimension of the hazards coming from the contact of the camera with reality at large: this is the definition of Cine-Truth, the Kinopravda -- "Kinopravda doesn't force life to happen in accordance with a scenario of an author, it observes and records life as it is; it derives conclusions only afterwards..." (Vertov,***) Scenario is the invention of single persons or single groups of people, it is not our probable meeting with a world we don't yet recognize: "Not from the work to the material, we move from the material to the cinematographic work --thereby, the Kinoks are attacking the last -- and the most solid-- rempart of the artistic cinematography, of the literary scenario..." (Vertov, ***) In addition, in this doctrine of Cine-Truth, the representation of an event by a filmmaker is only of secondary importance compared with the actualization of the "real time" of ongoing life. If the camera is the machine-eye which enables us to enter into uninterrupted movement, into the uninterrupted variations of the flux of things, the montage should not obey to the demands of human perception and prejudices. There is a psychology of the eye and the fetishism of language in the Nietzschean sense. Through this, some basic needs and demands of the spectators are supplied and satisfied by the entertainment technology of cinema. Or, through montage, one aims at the "organization of the visible world" --while respecting the temporality constructing the world: "There has been many experiments in these fields. One should say there are a few successful attempts. There are montage-tables resembling a system of musical notation, akin to the analyses of rythms and intervals..." Through such a Constructivist methodology, the movement of the Kinoks prefer the factories, trains and boats, rather than the salons of projection --the "electrical opium of cinema halls": "I am guiding a cine-wagon, we give a spectacle in a lost station..." We can trace two series -- the series of modern transportation which translate us in space, and a parallel series of expression of a travel in time through assembling the cine-eye to these means of transport. This is similar to Kafka's wish --to have telephones mounted on planes and other means of transport. This is a new perception of the world, "deciphering" an unknown world by new means and modes. The function of the cine-eye is to see and make us to see: "it opens eyes, enlightens the gaze...", because we are yet those unable to see. The cine-eye gives us the possibility of joining a movement or image at a given point of the universe, with another movement or image at another point. These images or movements are not commensurable from the viewpoint of the human eye, which is unable to see them in its finitude of prejudices: "Cine-Eye is the capacity to see the processes of life in any temporal sequence which remains invisible to the human eye..." (Vertov, ***) The cine-eye shouyd extract the "resulting vector of the essential movement" which is yet unknown, out of the chaos of movements --thus it relates to the "daily life and its organization". The realization of Vertov's project cannot reproduce the division of labour in cinema. Vertov suggests a process of production which develops in six "series". Only the first "series" seems to be accomplished through the works of the Kinoks, the other stages remaining tentative, before the oppressions of the Stalinist regime have began. This serie is called "life through improvisation"... "In this serie, the camera prudently enters into life, selecting a certain little vulnerable point, and it is directed in the visual milieu it deployed. Through following series, with the augmentation of the number of cameras, the space placed under observation gets larger. The juxtaposition of different places of the earth and of different pieces of life forces us to discover the visible world. Each series add clarity to the comprehension of reality. Millions of workers, having reconquered the vision are putting doubt on the necessity of sustaining the bourgeois structure of the world." Here, the same visual material passes into a more profound analysis and into a reorganization to enlighten the relationships of the treated subjects, using every technical means at disposal, including the formal technics of the cinema. For Vertov, "the fabric of events" reconquer the "cine-observers" who produce "cine-observations" and "cine-analyses" in the context of a poetic cinema. It appears that cinema has long abandoned such a possibility, and we had to wait until Jean-Luc Godard who invoked that "cinema should not limit itself to tell the history, but should make the History visible..." Today it is possible to see the same anticipation in the works of a few video-artists. The entire polemic of Vertov with the Hollywoodian ideology (and with some differences, with Eisenstein) is organized alongside the "revolutionary" necessity to relieve the cinema from images and representation. The critical idea that the "image is the reification of the visible" holds true in Vertov, but he is able to transcend it: the visible is not reduced to images and movements. The true genetic element of the visible is called by Vertov as the "interval". We can see more than images and movements, if we are situated in the dimension of the intervals. An interval is "in between" the images, just like rythms and aberrant movements. "The school of cine-eye expects that the film should be built on 'intervals', that is, on the movement between the images... The intervals (passages from a movement to another) but never movements themselves are constituting the materials and the elements of the art of movement..." (Vertov,***) The theory of intervals is the core of the Vertovian philosophy: an interval is a "suture", a shift, a blank or a transfer: it is not a satisfaction of the prejudices of of our eyes, all too human eyes. It is the "background", the pure blank of the totality, never defined by the images themselves --it is a pure flux of the screen... The interval which cannot be reduced to images and movements is their source or origin. It is something like the absolute eternal attributes of Spinoza. Within the domain of the visible, the interval cannot be reduced to any discursive or figurative entity. The "major rationalism" of Spinoza and the minor rationalism (intuition as a method) of Bergson can now be seen a keys to the understanding of the notion of "interval". In Spinoza, one should go beyond pure images, beyond the knowledge of the first kind which is inadequate, beyond the notions of affections. The knowledge of an attribute (thought or extension) is to grasp through the eyes of the intellect the plane upon which every idea, every object are concatenated --visible only to a mental eye. Bergson too, through his intuitive method, wanted to go beyond the mere representation of things, the representation of the objects through their images, which appear to the consciousness as "immobile sections" of becomings and interrupted processes --the movement and duration... The Kinoglaz tends to become, through the doctrine of intervals, a machine of contraction- detention of the time. One should say that the time can be crystallized through being made visible: "The mechanic eye of the camera leaves itself to be attracted or guided by the movements and thut opens the way of its own movement or of its own oscillation. It experiences the tracking of the time, it dismembers the movement or absorbs time in itself... The cine-eye is the concentration and decomposition of the time..." (Vertov, ***) It is crucial here to compare Vertov's viewpoint with the Situationist positions (especially Debord): they affirm that "the totality of the life of our societies announces itself as an immense accumulation of spectacles." And if the spectacle is "the capital to the degree of accumulation that it tends to become a spectacle", one should nevertheless go beyond the image as a commodity. Marx was already aware of the role of the crystallization of time in the process of the enigmatic capitalist relationship constructed between time (of labour in this instance) and subjectivity --the commodification of the time as labour-time into capital... The cinematography and the philosophy of Vertov shows us another aspect of "crystallization of time" --the invention of another type of machine which is capable to encounter the mechanic and thermodynamic machines; a machine capable to reproduce the time of perception, of sensibility and of thought. It is essential to admit that the cinema practically shows that thought can be beyond consciousness jusbt as images can go beyond pure, natural perception of human beings. Man has lost the certainty that he was the producer of the images and his thoughts. In the epoch of the decomposition of "man" and of his world, what is at stake is therefore the "power to think" (remember Spinoza), the image of thought and its process of creation. The "visual thought" of the cine-eye leads to an automatized production of images, corresponding to the "spiritual automate" that we are --it agitates the "circles of ideas" in our memory, and opens the possibility to make thoughts "fall directly from the screen to the brain of the spectator..." What is central to Vertovian cinema is not therefore representation, nor mediation: "the thoughts should directly flourish on the screen, without the trick of speech. This is a living contact with the screen, a transmission from brain to brain... Each of us penetrate into a circle of ideas which agitates in us our own consciousness..." (Vertov,***) There is a general affirmation, praised especially by structuralists and semioticians of cinema today, that "cinema is a language"... But Vertov shows that it is not at all a narrative language, but just a "visual one": this visual language can be opposed to the spoken language, or to the literary language, since it is deployed in the network of a complexity of forces and signs agitating the production of thought. It is evident that in his documentary film Tri Pesne o Lenine (Three Songs on Lenin) Vertov does not pass through words and narration. He deliberately tries to adopt other ways to capture the interaction between the sound and the image, "with the resulting vector of multiple channels" in his words: "here by the sound, there by the image, or in the inter-title; here by the internal framing of the movement, there by the stroke of darkness to the light; and sometimes with noise..." His method is to pass by "subterranean paths sometimes leaving some sentences or words to reach the surface". (Vertov, ***) Vertov says "only some sentences", some bits of words coming to the "surface". It is important to note that what he denounces here is the entire "imperialistic" signifying regime which imposes the fetishism of subject and object on the production of thought. When their primacy is destroyed, the words written or spoken in a film can be reorganized in a system of rythms and counter-points. The cine-eye is producing another image of thought. Guy Debord insists that "the spectacle is a social relationship mediatized through images..." (Debord,***) This also means that the forces captured, manipulated and exploited by the spectacle are the same forces that are capable to constitute social relationships in another fashion. Situationists are denouncing the "cine-sensation" while Vertov, transcending the mere critique of the spectacle, endeavours to liberate the forces captured in it to reorganize them in another way. He interprets the "cine-sensation" as the totality of the forces of seeing, feeling and thinking --it is not the one-way domination by the spectacle. These forces are expressed, by means of the cinema, by their machinic nature and by their appropriation by a collective. Vertov introduces the concept of "cine-bound" which is a "visual and auditive bound of class between the proletarians of every nations..." Without seeing through intervals, how a community of sensations and class bounds could be thought of among the proletarians of distant nations? Hence, the cine-eye should be defined as "an appropriated space of a visual bound between the people of the entire world" and founded on an uninterrupted exchange of the facts that are seen by each --"cine-documents" which have to be opposed to the mainly commercial exchange (characteristic of the entertainment culture of capitalism) of cine-theatral representations and spectacles. Vertov envisages the passage from "cine-sensation" to "cine-bound" as a simultenously ethical and political process which will lead to the organization and constitution of social body, destined to compose and augment the creativity of multitudes through these "machines to see, to feel and to think.." The ethics of Vertov is not concerned with the individual responsibility of the film-director before the images and the public, but is rather concerned in the encounter, the composition, the augmentation of the power to be affected and to affect of bodies through cine-sensation and cine-bind. The constitutive force of the cine-bind is somehow an oscillation, it is a telematic one as it can work through distances. It endures in the actual debates about the possibilities of the new technologies of information and communication. The non-human perception endowed by the cine-eye thus refers us to a kind of Nietzschean "overman", or to the "new man" of the revolution. Vertov does not pay any attention to the kind of "communist humanism" of his contemporaries like Charles Chaplin and Sergey M. Eisenstein. In Vertov, there is nothing which opposes man and the machines: man already assumed the "second nature" given to him by capitalism and this is an irreversible reality, and it is the condition of the "transcending the man". The "cine-eye", the "radio-ear" and the "tele-eye" today, if not the "brain-computer" of our times are deployments of hybrid machines by which the collective subject of revolution can see, speak, hear and think. One can invoke the machinic body, a cyborg of vision, of perception and of thought which can be expressed as such, without delegating to anyone the task of producing the visible and the sensible. This means to oppose to the technological and financial (capitalist) concentration of the cinema a micro-politics of the cine-eye that implies a socialization of the cinematographic know-how and the miniuaturization of the technology. In this sense, Vertov anticipates todays video technologies: "We no longer need immense workshops, grandiose decors, nor those "grandiose" film directors, "great artists" and sensational photogenic women; we need rather 1) rapid means of transport; 2) high-sensibility films; 3) ultra-light hand cameras; 5) an ultra-rapid team of cine-reporters; 6) an army of observer-kinoks..." (Vertov,***) The organization scheme to be given to the Kinoks will distinguish between "observer-kinoks", "operator kinoks", "constructor-kinoks", "editor-kinoks" (including women), and "lab- technician kinoks". The main project is to implant the cine-work in the komsomols and in pionneer organizations to provide "our knowledge and technical experience to the sure hands of the ascending working youth" (Vertov, ***) In this context, the "mass character" of the cinema should not be limited only to the diffusion-distribution of films and to their reception by the audience; it should also involve the imperatives of "production", since otherwise, the power of expression would necessarily become "expropriated". Vertov anticipates what Godard was invoking: "we need a pedagogy of the image"... Vertov's denial of the "cine-drama" is the necessary outcome of his critique of the concentration and control of the means of production and redistribution by the capitalist industry of cinema. From this point of view, the Soviet regime was doing nothing but to reproduce the organization of work it attempted to criticize at this epoch, propagating through entertainment films and dramatic works. The "leftist" engaged cinema too is opposed by a "micro-politics" which is the sole way to put the possibility of not becoming the subject of films at the disposal of Soviet workers. Eisenstein's cinema, for instance was admitting the masses as the formal, but not real subject of cinematography. Masses should become not the subject of the films but of the entire process of the production of the visible and the sensible. Hence, Vertov is singled out as the only author to think cinema and organize it not as an "art of masses" but as a mass activity, as a constitutive activity, as a collective work. This was already hidden, implicit in the technological apparition of the cinema, and now is evaluated by Vertov as a constructive force. You can easily think about today's post-fordist accumulation through computers and networks deploying a new kind of intellectual and affective activity. Vertov denies that he is working like an "artist" but pretends to become a relay in the network of correspondents throughout the entire Soviet Union. He is working within a flux which cannot be reduced to any frame of division of labour, which cannot be controled. Such a conception of work denounces any reference to the distinction between "manual" and "intellectual" labour. Thus, is eliminates the figure of the "artist", of author or intellectual... It should be said that, therefore, the work of the Kinoks cannot be simply considered as an artistic work. Its machinic and collective form and character objectively and subjectively connects this work to the labour in general: "the cells of red kinoks must be considered as a factory among others, where the raw material furnished by the observer- kinoks is transformed into future cine-works." (Vertov, ***) What Vertov aims at is the acknowledgement and establishment of universality and generality of the creative work: "the present film constitutes the raid and the challenge of the cameras to reality and prepares the theme of creative work on the background of class contradictions and daily life." (Vertov, ***) Walter Benjamin too, occasionally referring to Vertov, was aware that the "cine-bind" could be used as a paradigm in the socialization of creative work: "This passage of the creation from one single author or from a group of persons to the mass creation will lead also to accelerate the crash of the bourgeois artistic cinema and of its attributes: the actor, the fable script and the costly toys like decors, and the grand-priest, the director..." (Benjamin, ***) It should also be noted that the position of Vertov has nothing to do with the anti-intellectualist and populist vision of a "proletarian artist" (the proletarian filmmaker as the follower of the proletarian writer). What is affirmed here is the fact that the agencies that are capable to open unknown territories beyond the author and the artist, of becomings implying the virtualities of other aesthetic, social and productive paradigms. We have already stressed how Vertov anticipates the video, if not the television which remains today agenced unilaterally --a movement of images going from the screen to the viewer. The technological apparatus of cinema was effectively used by him in the path of such an anticipation --an anticipation of a "tele-emission of images and sounds": "From the point of view of the human eye, I have no reasons to show myself among those, for example, who are present in this hall. However, in the space of the cine-eye, I can make a montage of myself, not only as sitting near you, but better, in different places of the world. It would be ridiculous to place before the cine-eye those obstacles like walls or distance. Anticipating the television, one should understand that through montage, this 'vision at a distance' becomes possible." Hence the television is according to Vertov not only a technological device more appropriate to the "circulating eye", but also an apparatus more convenient to the social and collective dimensions of the production of life, which has already been introduced by capitalism as a presupposition: "the procedure of the radio-transmission of the images that comes to be invented in our epoch could help us reaching what is essential more and more... To establish a visual bind of class (the cine-eye) in parallel to an auditive one (radio-ear) between the proletarians of all countries, on the platform of a communist deciphering of the world." That the cinema is something "artistic" and television "cultural" in our times is irrelevant to the position of Vertov, since in his time, the technology of television was not yet invented, and we can easily say that it could be otherwise: under capitalist conditions the television is only one way of the realization of the tele-diffusion, tele-emission of images and sounds, as a uni- lateral machine for the manipulation of opinions, which was not evidently the mode anticipated by Vertov. He is not a "futurist" of machines, a fetishist of technologies, fascinated by the imperialism of the technology and of the cult of science. Vertov always believed to the priority of the social and collective machine over technological machine: "even in the domain of technique, we should only partly do with what is called artistic cinema, since the exercise of the tasks we adopt here suggests another conception of the technique." (Vertov, ***) This reference to "another conception of technique" is here essential, since Vertov's "war machine of Kinoglaz" has been crushed under the Soviet regime in thirties, which adopted the cine-drama in the mode of Eisenstein as "socialist realism", penetrated by the Hollywoodian commercial mentalities and structures. The movement of the Kinoks remains significant not in their persecution by the regime and the evident victory of the Hollywood cinema as an entertainment industry, but in their power to anticipate new technologies and agencies of social communication and their attempt to create a new conception of technology. This does not mean that they were fetishists of technology; nor they are the holders of a Heideggerian viewpoint on technology as a "catastrophic experience". They were aware of the fact that machines were not only external things to the man --men and their collectivities could also be conceived as machinic assemblages. It is evident that the Nazi aesthetics, revealed in the works of Leni Riefenstahl had somehow all motives to imitate the experience of the cine-eye, under the form of the great Nazi spectacle of power, under the guidance of Dr. Goebbels: "make me a film like..." Or, the Nazi regime of truth was far distant from any understanding of the Kinopravda. Riefenstahl was asked to organize a great scene of Nazi demonstration, in Nurnberg or during the 36 Olympic Games, and not to build a collective cine-eye capable to call the masses into creative cinematic labour. It was pure propaganda, a totalitarian society of spectacle, "the one of Germans". Jean-Pierre Faye (Faye, ***) is able to discern the "totalitarian language" of the Nazis as the one which makes what it said, as different from the language of Italian fascism, which was employed to justify the deeds afterwards: in Leni Riefenstahl's film "The Triumph of the Will", there is no cine-eye, since the dramatization of the event comes first, before shooting and editing. Riefenstahl is seemingly the one who produced images not as a discovery or contact with truth. She was expected to compose the entire "mise-en-scne", as the primary author of the ceremony, transforming life into a grandiose decor.
Spinoza Kitab: Ethica'nn Srr Ulus Baker Felsefenin byk kitaplarnn harikulade bir zellii, hem "sokaktaki insan"n okuyup anlayabilecei, hem de yalnzca iin "jargonundan" haberdar olan uzmanlarn, felsefecilerin deifre edebilecekleri iki ayr anahtarda, iki ayr dzlemde yazlm olmalardr. Spinoza'nn Ethica's ite bu tr kitaplar arasnda yer alyor. Onu sokaktaki insann okuyup anlayabilmesi, btn teknik okuma ve takip etme zorluklarna ramen, yalnzca mmkn deildir, zorunludur. Marx'n kendi eseri iin syledikleri, zellikle Spinoza'nn Ethica's iin de tekrar edilebilir --de te fabula narratur, senin hikyeni anlatyorlar... ncelikle 500-600 bildik ve sradan "szck"ten oluan bir kelime daarcn yeterli bulan bir eserle babaayz. Bunlar, Spinozac felsefe tarafndan rgtlenmi hallerinden ve balamlarndan bamsz olarak ele alndklarnda, ne teknik ne de dile zg uhrevi anlamlar ierirler --Tanr, sfat, tz, z, gnlk hayatn kavramlardrlar. Herkes, sevin ile kederin ne olduunu bilir ve hisseder. Sevgi szcn tanmadn syleyecek tek bir kii yoktur. stelik kederi kedersiz biri, sevgiyi sevgisiz biri de kavrar rahatlkla. Her insan, baka her insan kadar, fikirlere ve duygulara, heyecanlara sahiptir. yleyse Ethica'y "anlayamamak" diye bir ey sz konusu olamaz.
Zaten, btn belirlenimlerini ieriyor olmasna ramen, eserine Ontoloji, Epistemoloji, Kozmoloji trnden bir bal yaktramayp, Etik adn veren yine Spinoza'dr. Onun bu tercihine uyarak, eserini tam anlamyla bir gnlk yaam pratii kitab olarak ele almaya zen gstermek gerekiyor: Bir hayat bilgisi kitab... Orada yalnzca --herkesin doal olarak hakknda bir fikre "sahip olduu" --gnlk hayattan, yaam pratiinden, tutkulardan, imgelemden, ve bireysel veya kollektif yaamdan bahsedilmektedir. Buna karn, ilk bakta belki sokaktaki okuyucuyu dehete drebilecek sunulu biimi (klid geometrisinde olduu gibi, tanmlar, belitler, nermeler, kantlar olarak dzenlenmi geometrik bir sunum iinde) erevesinde srekli olarak Tanrdan, Tzden, Sfatlardan bahsedilmesi cesaret krc olabilir.
Fluctuatio Animi
Spinoza felsefesi, "ruhlarn dalgalan"n siyasal yaamn genel grnm olarak, hatta tam bir model olarak ortaya atmakla balar. Buna gre insanlar, kendilerine boyun edirebilecek kesin ve belirli yasalar bulunmadnda, byle bir yasal dzeni kendileri de retmi olmadklarnda, umutla korku arasnda salnp dururlar. Daha bu tesbit annda bile, Spinoza felsefesinin alabildiine siyasallat kesindir, nk nnde sonunda tarihe yle kabaca bir gz atmak bile, siyasal rejimlerin ounun bu iki duygunun kitlesellemesine dayandn gsterecektir: Tebalara verilen umut ya da yreklere salnan korku... Umut tayan gnlerinde insanlar mmkn olduunca kstahtrlar; kalkp ilerin pek de o kadar kolay olmadn, bu umutlarnn gereklemesinin pekl olanaksz olduunu onlara sylemeye kalkrsanz sizi hi takmazlar, hatta hakaret ederler... Ama gn gelip talih dndnde ve gelecekleri konusunda kukuya, hatta korkuya kapldklarnda, en sama sapan nasuhat bile onlar iin, iinde bulunduklar kt durumdan kendilerini kurtaracak bir sihirli denek haline gelir.
nsan duygularnn portresini bylece izerken Spinoza'nn son derecede derin noktaya dikkat ekmi olduunu dnyorum. Birincisi, insan ruhlarnn, ister bireysel ister kolektif olsunlar, korku ve umut gibi iki kutup arasnda srekli bir salnma halinde olduunu sylemektedir. kincisi, biz duygular ve tutkular kiilere ya da tek tek bireylere yklemeye alknken, o bu tr tutku ve heyecanlarn pekl kitlesel olabileceklerini, hatta kitleselliin bireysel tutkulardan bahsetmekten daha gerek ve verimli bir dnce olduunu iaretliyor. Son olarak da, ruhlarn byle bir dalgalannn genel bir ilkesi olduu anlalyor: Bu da, insan yaamnn bir nevi "srekli variyasyon" olduudur.
Srekli variyasyon hali, zellikle korku ile umut kutuplar arasnda bir salnma grnmnde olduunda siyasal yetke sorunu asndan ne anlama geliyor? Ethica'da, ad geen duygular ele aldnda Spinoza son derece aktr: Umut ile korku karlkl olarak birbirlerini aran, biri tekini mutlaka ieren duygulardr --belirsizce bir korku duyulmakszn umut yoktur; belli belirsiz bir umudu iinde tamayan mutlak bir korku ya da tasa yoktur. Bir variyasyon ya da salnma hali ise, zorunlu olarak, birbirlerine korku ile umut trnden bal olan tutkular ve duygular arasnda mmkndr. Spinoza'nn umudu kederli, yani kt duygular arasnda saymas gnmz okuru iin balangta biraz tuhaf gelebilir. nk modern dnya, szgelimi bir topya ya da siyasal eylem plan dledii zaman, bunu umut duygusunun bir tasarm olarak alglamaya meyillidir. Ernst Bloch gibi byk bir dnr, topyay "umut ilkesi" adn verdii bir ereve iinde anlatr. Ama Spinoza gibi biri, kendi adalaryla birlikte, umut duygusunun byle bir olumsuz tanmn yapmam olsayd, Bloch'un topya ile umut zdeliini aklna getirmeye kalkacan asla dnmezdim.
Ethica'da umut, kederli duygular arasna katlr, buna evet; ama insanlarn umutsuz yapamayacaklarnn pekl farkndadr Spinoza. Hatta umut insan topluluklarnn tarihinde pek ok yerde, birok farkl biimde kurumlatrlm ve hizmete sunulmu durumdadr. Umut tacirlerinin yer almad toplum yok gibidir --rahip kastlar, modern toplumlarda medyatik kurumlar, hatta muhalif partiler hep insan umutlarn ileyerek ve kullanarak serpilip geliirler. Dinsel yaam, mesihilik ve genel olarak kurtulu retileri, insanlara umut alamaya alrlar. Ya da insanlarda umut duygular uyandrarak i grrler. Ama iktidar ileri ve kurumlar yalnzca umutla yrtlemez. Dolaysyla iktidarlar biraz da korkuya ve korkutmaya, yreklere korku salmaya ihtiya duyarlar. Gelecek konusunda belirsizlikler hep bu iki duyguya yol atklarndan, insanlarn gelecekleriyle, kaderleriyle ilgili beklentilerinin bu iki duygu modeline indirgenmesi kanlmaz bir hale gelir --devletler genellikle hem korku hem de umut duygularn glendirerek kurulurlar ve ayakta kalrlar. Devlet, korkusuz ve umutsuz yapamaz...
Birbirlerini ilerinde tayor olmalar, umutla korkunun hibir zaman saf bir halde bulunamayacaklarn gsterir. Dolaysyla, salt korku zerine ina edilen bir devlet yaayamaz. Ayn ekilde salt umut vermek zere ina edilmi bir devlet de yledir. Tutkularn ve duygularn karm ise Spinozacln esas inceleme nesnesidir. ster bireysel, isterse kollektif- siyasal dzlemde olsun, herhangi bir iktidar, bendelerinde herhangi bir duygu uyandrmakszn kendini var edemez.
imdi syleyebiliriz ki, Spinoza'nn umut ile korku zerinde yapt vurguyu artk ikincil bir konu haline getirebiliriz. Artk nemli olan, iktidarn etkileri arasnda en temelli ve belirgin olan eyin insanlarda baz duygular uyandrmak olmasdr. Evet, umut Spinoza'da belki artc bir ekilde kt duygular arasna katlmtr. Ama bunun daha derin bir nedeni bulunuyor. Her iktidar insanlarda duygular ve tutkular uyandrarak alr. Umut ile korku bu duygularn en belirginleridirler. Ama iktidar bunlar "kederli" duygular haline dntren, yani insanlarn, bendeler olarak glerini ve kudretlerini azaltmaya, azmsamaya yarayan temel unsurdur.
Agamben: Tank Ulus Baker 1. Felsefenin bir temizlik iilii olduu zerine Deleuze Agamben felsefesini yaklak olarak bu szlerle selamlyordu; cam yontucusu Spinozadan beri kavramlar temizleyip parlatmak felsefenin rtk z haline gelmi olmalyd Agambenin kiiliinde felsefe bir yaratclk, bir yapp etme sanat, kelimenin esas anlamyla bir poetika haline geliyor (Deleuze) ve Agambenin Pier Paolo Pasolininin Mattaya Gre ncil filminde Filip roln oynam olduunu hatrlayalm
2. Biraz imkan, yoksa boulacam! (Kierkegaard, Deleuze); inde bulunduum mutlak umutsuzluk bana umut veriyor (Marx); Yaama sanat kendine baml olma sanatdr (Foucault) bu aforizma anlalan Agambenin yolunu belirlemi ama bunlar ayn zamanda yeni ve gelecek iin olan bir etiin kurulu cmleleridir. Ve bu etiin iinde zdelik ve kimlik sz konusu deildir artk nk kimlik, Agambenin ocukluk ve Tarih: Deneyimin Mahvedilii adl kitabnda gsterdii gibi benliin en zayf kalm ksmdr gcmz ise Agambenin genel bir formlle dile getirdii gibi bizi alp gtren ve tayan adsz kuvvetlere dayanyor Etik zne hakikatle kesitiimiz noktada bulunmuyor artk insan trne topyekn olarak ortak olan dilde ve szde cereyan ediyor
3. Homo Sacerin k noktas muhtemelen Primo Levinin konsantrasyon kamplar konusunda ortaya att bir paradokstan geliyor: bu etik ile tanklk arasnda yer alan bir paradoks dibe vurmu gerek tanklar kimler? Akas gerek tanklar lmden kurtulanlar deil, lmleri cismani lm gereklemeden tamamlanm olanlar Yani Auschwitz jargonuna gre mslman denenler
4. Bilinmedik topraklar dolamak gerekti Auschwitzin meydan okuyuuna kar etike yaklamaya alan btn doktrinlere boyun edirmek gerekti Ama geriye ok az ey kalmt Robert Antelmein tankl nsan Tr konusunda Blanchot bir defasnda yle yazmt: insan sonsuzca mahvedilebilen bir mahvolmazlktr. Bana yle geliyor ki bu iki anlama geliyor: insan z diye bir eyin olmad, insan insan-olmayandan ayrdedebilmenin imkanszl ve, ikinci olarak, insan mahvedildikten sonra yine de geriye bir eylerin mutlaka kald, yani insann sonsuz mahvediliinden geriye artan ve direnmeye devam eden bir ey olduu. Tank ite bu kalntdr. (Agamben)
AGAMBEN: HAYAT
1. Hayat mefhumunun bir eceresi kkeninde tbbi-biyolojik bir mefhum yok bunun, felsefi- siyasal bir rgtleni tarz var. Agambene gre hayat ancak onu blerek, paralayarak dnmek zorunda kaldmz ey neyse onun addr. Bitkisel hayatlar vardr, duyusal hayatlar vardr, dnen hayatlar vardr, doal hayat vardr, siyasi hayat vardr --Biyo-politika (Foucault)
2. Aziz Pavlus zaman nasl kavryordu? Ama oumuzun sand gibi zamann sonunu deil, sonun zaman olarak zaman bitmeye balayan zaman: ve Agambenle birlikte sormak gerekiyor: bu zamandan geriye ne kalacak?
3. Dnmek dediimiz faaliyetin gnmzde siyasi bir anlam var m hala? Daha 1980 ylndaki bir syleisinde Gilles Deleuze tmyle prefabrik paralardan ina edilecek hukuki, iktisadi, siyasi ve kltrel uzamlarn genellik kazanmas karsnda bizi uyarmt. Byle bir ortamda aktr ki dncenin bahedebilecei hibir yaratcla yer kalmayarak, bir anlamda dnmek imkansz hale gelecektir
4. Agambene gre bu dleklik a artk tamamlanmtr Hibir zaman bir a dnmeye bu kadar aciz, Bat demokrasileri hayalgcnden bu kadar yoksun olmad. Her ey uyulacak kaamak kurallar asndan kavranyor artk ve sreklilik kazanm bir olaanst hal iinde orada problemler nceden verilmiler ve nceden zaten zlmler bile
Mzik stne Ulus Baker 1. Mzik yle herhangi bir ders erevesinde kuatabileceimiz bir alan deil. Neredeyse insanlarn (ve belki de baka hayvanlarn) yaamlaryla en az dil kadar, hatta daha fazla bir lde "kout" olan bir yaant. Biz burada naizane mzii nasl elde edilebilir klacamz dneceiz. Baka bir deyile minibse bindiimizde radyo ya da kasetalar akken, bir bara gittiimizde tepinirken orada varolan mzii yle kolay kolay elde edemeyeceimize inanyoruz. nk mziin ok geni bir altyaps, derinlii, tarihi ve corafyas, giderek fizii, zellikle de biyolojisi vardr. Kimyay saymadysam kusuruma bakmayn ancak Mendeleyev'in nl elementler tablosu tam anlamyla "mzikal" uyum varsaymlar zerine ina edilmiti. Yani kimyevi unsurlar bile tpk mzikte olduu gibi birtakm uyumlar ve oranlar zerinden birbirleriyle ilikiye geiyorlar...
2. Burak'n ders srasnda cevap vermeyi uygun grmediim bir sorusuna cevaben unu syleyebilirim sanyorum: evet, mzik ya da genel olarak ses yalnzca gzmze hitap ettiini sandmz "grsellikten" farkl olarak tek bir gze ve onun algsal koordinatlarna indirgenemez. Bir radyo vericisinin yanna gidip gbeinizi dayarsanz --ve gbeiniz yeterince duyarlysa-- mzii vcudunuzun iinden dinlersiniz... Grmeye hitap eden fizik ile kulaa hitap eden fizik farkldr. Ancak insan iin sesin belirgin bir stnlk tadn da sylemek gerekir: dil ve konuma... Bunlar arlkla "ses" olarak karmza kmalarna ramen, belli bir noktadan, yaznn icadndan itibaren mekansal-grlebilir formlar da kazanm olan aktiviteler. Ve bunlarsz bizim insan denen varlk olamayacamz herkes tarafndan sylenir durur. Sonuta biz dil yznden arlka grsel-iitsel varlklarz; iletiimimizin byk bir ksm ve neredeyse sanatlarmzn tm grme ve iitmeye gnderirler. Baka hayvanlar eer sanatlar olsayd belki bunu dokunmaya (s farkllklaryla ileyen balklar) ya da belki kokuya, tada (yine balklar, giderek kpekler) dayandrrlard. Biz bunu mutfakta bile baarabilmi deiliz ve bugn alk ya da parfmeri dorudan "gzel sanatlar" arasnda saylmyorlar. Burada hatrlanmas gereken bir nokta, fizyolojik verilerin unu syledii: eer kpekler en duyarl olduklar koku duyular etrafnda bir kodlama sistemi ve bir uygarlk, giderek bir "sanat" dal gelitirmi olsalard, nro-fizyolojik verilere gre beyinlerinin byklnn dnyann yars kadar olmas gerekirdi... Dil ve el insan trnn muhteem bir ekonomisidir...
3. Peki ama mzikal davran baka hayvanlarda yok mudur? Her ey bunun esas olarak kularda olduunu belirliyor. Hatta eer doa "dzenli" ve "armonik" sesler karabiliyorsa doann insanlardan ok nce mzik yapmaya baladn da sylemek gerekir. Sonuta unu bile varsayabiliriz: insanolu doaya gre gecikmi bir varlktr ve bu yzden ite bir "tarihi" vardr... Mziinin, dilinin, hukukunun, hatta en biyolojik gereksinmeler arasnda bulunan cinselliinin, diyetinin vesaire... bir tarihi vardr. Yani tarih bir gecikme halinden ibarettir.
4. Kularda neden mzik vardr? yle dnelim: eer bir gecikme, bir geciktirme sz konusuysa arala yerleecek bir mzik mmkndr. Eer bir ku sadece ok gzel seslerle akyorsa mzik terimini bunun iin yalnzca bir metafor olarak kullanabiliriz. Ancak eer bir ku, kendi blgesini savunduu akmasn saldrgan baka bir kua kar yapabiliyorsa ve bu akma bir "yarma" ya da "rekabet" biiminde icra ediliyorsa o halde buna Olivier Messiaen'in dedii gibi, mzik dememiz gerekir. Saldrgan kuu kovacak olan ey, ya da bizim kuumuzun yerini saldrgan kua devretmesine yol aan ey herhangi bir akmann, sesin dolayszca yol at trsel bir igdye gndermiyor. "Daha iyi akmak" diye bir mefhumun kular arasnda olduunu gsteriyor. Bu durumun dier hayvan trleri arasnda bulunup bulunmadn aratrmak zoologlara der. Ama her ey en muhteem ses cihazna biyolojik olarak sahip olan kularn bir mzie sahip olduklarn gsteriyor...
5. Peki kularda olan bu mzik insanda, bambaka bir trde nasl peydah oldu? Bu konuda eitli rivayetler var ve bunu aratrmak gnmzde artk ancak varsaymsal "ilkel" toplumlar bulabilecek olan etnomzikologlara dyor. Grtlak ve ses telleri, beyinle balantlar iinde inanlmaz lde karmak yaplar. Yalnzca ses karmakla kalmyorlar, ayn zamanda iki sesi birbirine balayarak morfolojik birimler, ses dizgeleri, heceler vesaire oluturabiliyorlar. Beyinde ancak elin ynetimi ses tellerinin ynetimi kadar alan kaplyor.
6. nsan mziinin kkeni diye bir soru, cevab imkansz olsa bile gayet merudur, nk hi deilse mzik denen bu davranmz nasl anlamal ve kullanmalyz trnden sorulara da cevap verebilir. Unutulmamas gereken bir nokta, sadece kularn deil ama neredeyse btn hayvanlarn birtakm igdsel riteller, danslar yaptklardr. Saldr bir dansla balar -- eleme ve kur da yle... Diyebiliriz ki ritelsiz hayvan yoktur ve her ey belli kurallara gre icra edilecektir. Bu duruma halen (ve yalnzca hayvanlara bir "bilin" yklemediimiz, yani bilinci salt insann bir ayrcal olarak grmeyi srdrdmz iin) "igd" deyip geiyoruz. Bizim iin hayvanlardan bir ey renmek ile bir frtnadan, gkyznden, yerin derinliklerinden renmek arasnda pek bir fark yok. Eer nasl yaadn biliyorsanz bir hayvann her trl davrannn bir insannkine oranla ok daha "ngrlebilir" olduu dorudur. Ama belki de arada yalnzca bir "derece fark" bulunuyor. te dans davrann bir hipotez olarak mziin kaynana yerletirebilmemiz iin bir neden var...
7. Baz mzik tarihileri ve estetikiler mziin esasen bir "mimesis", yani doadaki seslerin anlaml taklidi olduunu dndler. Lukacs'n Estetik'inin mzik hakkndaki blmlerini okursanz byle bir kuramn en ileri seviyesiyle tanrsnz. Dolaysyla insan gerekirse ku akmasn, gerekirse dalgalarn grltsn, gerekirse, bir arslan tarafndan avlanan bir hayvann yaygarasn taklit eder. Bu "taklit" hali baz kularda, papaanlarda ve kargalarda bulunuyor ve insanlarn tuhaf bir hayranln uyandrmaktan geri kalmyor. Oysa insann bir "taklit hayvan" olduunu sylemekte bu adan pek gitmeyen bir ey vardr: Bir insann, mesela ilkel denen toplumlarda tedavi ilerini stlenen bir amann bir kuu, bir ceylan, ya da gkgrltsn "taklit ettiini" hangi anlamda syleyebiliriz? Taklit, ya da mimesis yle geliigzel gereklemez: taklit edilen eyin de, taklidi gerekletiren ortamn da, birbirlerine asla indirgenemeyecek iki biimi, iki formu vardr. stediim kadar teyim asla bir ku sesi karamam. Bir papaann bet sesi baz szckleri ayrdedilebilir klsa da asla bir insan konumas gibi deildir ve bunu ayrdedebilmek iin insann bilince sahip olduu, oysa papaann bilinsizce ses kard gibisinden temalara ihtiya bile duymam. Taklit zor bir mefhumdur ve Gabriel Tarde'n gsterdii gibi insan uygarlnn temelinde yatan glerden birisidir.
8. Bir amann bir tedavi ayini srasnda kard seslerin belli bir biyolojik-psikolojik karakteri vardr. Bu "taklit ettiini" sandmz hayvanlarda da bulunur. Ama bu "karakter" mesela bir yakar, fke ifadesi, bir reddedi ya da sevin duygusuna tekabl ediyordur. Ama sorun bu karaktere mutlaka salt insana zg olan bir form kazandrma zorunluluudur. Bir kuun t tarih boyunca pekok mzii ziyaret etmitir --amann arks, ingene keman, Olivier Messiaen'in orman kular stne mzikal denemesi... Ama insanlarn mziinin yine insanlara ait olan bir n-mzii taklit ediyor olduunu sylemek iin elimizde epeyce neden var. ncelikle kendisine mzik demediimiz bir faaliyetin, yani konumann, dilin taklidi... Diyebiliriz ki insan mzikle doadan, yani "darsndan" ok kendi kendini taklit etmektedir. Yaamnn, almasnn, emeinin, kfrediinin, fkesinin, cinsel hayatnn taklidini yapmaktadr... Doann mzikal davran erevesinde taklit edilmesi hem ok zor hem de ok ge olmutur --ve bunu baarabilmek iin belki en modern mzik anlaylarn, Boulez'i. Messiaen'i beklemek gerekmitir.
9.Ama bir aman bir tedavi ayini srasnda o sesleri nasl karyor? Genellikle mzik bir dansn paras, belki de bir uzantsdr. amann giysilerine, vcuduna takt incik boncuun grltleri en az haneresinden kan yar anlaml sesler kadar nemlidir. Hatta dosdoru mziin aslnda dans srasnda kan sesler olduunu, mziin esas kaynann vcudun hareketleri olduunu bile belki de syleyebiliriz. Dans asndan mzik pekala bir giysi hrtsndan ibaret olabilir ve bugn dansa elik etmesini beklediimiz bir mzik varsa bu pekala kkensel olarak "sonradan gelen" bir ey olabilir. Mziksiz dansn mmkn olmadn sananlar hayvanlar dnyasna bakarak bunun doru olmadn rahatlkla renebilirler. Ve diyelim ki insanda da durum byleydi: bir emek sreci belli ritimlerle gerekletirilebilr. Ancak bu ritimler pekala formalize edilip ayinselletirilebilir. Malinowski'nin ilkel Trobriand topluluklarnda ilk gzne arpan ey hibir "ciddi" icraat u ya da bu riteli de gerekletirmeden yerine getirmeye asla kalkmamalaryd. Kay denize indirmenin, gnah ilemi gen bir olan kovmann ya da sonra geri almann, patates toplamann o toplumlarda pek o kadar kolay, yani birisine, birilerine devredebileceiniz iler olduunu asla dnmeyin. Btn bu olaylar toplumun ve dolaysyla toplumu oluturan bireylerin hepsi iliklerinde, kemiklerinde hissetmek durumundadrlar. Bizim "modern" toplumlarmzda bu mesafeler olduka alm olabilir, ama bu "alm" olduklar anlamna gelmez. Bylece bir aman pekala jestlerinin uzants olan bir mzii oluturabilir, sonra da buna bir biim kazandrabilir. Belki de yava yava zerindeki taklar belli sesleri karmaya adanabilirler. Byle bir teze gre mzik dansn bir uzants, bir rndr.
10. Bat mzii belli bir "bilinalt" dzleminde mziin bu jestel kkenini kabullenmi grnyor: klasik mzikte, Mozart ve Haydn'n biimselletirdikleri mzik yapma biiminde bir eserin paralarna "hareket" (movemento) deniyordu. Mziin bir lm vard ve o da hareketin hz, yaval ve buna getirilen ller erevesinde saptanyordu. Ama mzikte jestin esas nemi icrasndadr: bir orkestrada kemanlar ve kemanclar belli jestlerle hareket ederler; fltler de yledir ve davullar da... Mziin insan vcudunun bir ses karma faaliyeti olduu ve uzantlarn enstrmanlarda bulduu anlalyor...
11. Her durumda, bugn dansetmeye balamak iin bir mziin alnmasn beklememiz bir nyargdr ve yalnzca gnmze kadarki mzik dinleme pratiimizin bir rndr, sonucudur. Ama belli bir durumda bu belki de mzik stne sylenmi en derin szlere de gnderebilir bizi: Schopenhauer'n ve Nietzsche'nin szleri bunlar. Schopenhauer dman Hegel'in aksine en yksek sanatn sz deil ses, iir deil mzik olduuna yrekten inanmt. Ona gre keman alayan bir ocuu taklit etmezdi, bizzat ve dorudan alard... Tabii ki burada akta kalan bir mesele var: keman alyor, bu tamam ama peki "alayan ocuk" nerede? Mzik alayan ocuu veremeyecek mi? Schopenhauer'n cevab dahicedir: mzik yalnzca alamay verir. Yani "alayan ocuu" veremez. Alayan bir ocuu anlatabilir, resmini, heykelini yapabilirsiniz. Ama mzik size hibir zaman "alayan ocuk" vermeyecektir. Ama dier sanat dallarnn asla veremeyecei bir eyi de verebilir mzik: ocuk alamasn... Gerekten de mzik aladnda olup biten her ey son derecede somuttur: bir ocuk ... alyor... Bir anne... douruyor... Mzik bunlar bir form olarak vermeyecektir size: Schopenhauer diyor ki, dourmann sesidir, alayn sesidir, sevincin sesidir mzik... Baka bir deyile mzik alar --bir ocuk ya da erikin biri olarak, bir anne bir sevgili olarak... vesaire... Ya da gler --yine bir ocuun, annenin, celladn ya da herhangi bir baka kiiliin gl olarak... Yani mzik kiiletirmez, bandan sonuna dek somuttur, herhangi bir ekilde glp alamaz, fkelenmez: illa ki u ya da bu gltr, alaytr...
12. Demek ki her mzik bir tekilliktir. Duygulara yknmez, onlar dosdoru yaar, hissettirir, yaatr... Zaten mzik yaamyor ise hibir yerde deildir. Dersin bitiminde sorduum soru zaten bu erevedeydi: alnmayan mzik nereye gidiyor? Havada m kayboluyor yoksa iimizde mi "kalyor"? Eer mzik gerekten de Schopenhauer'n istedii gibi "alayan ocuk" deil "ocuk alamas" ise, "fkeli bir katil" deil "katil fkesi" ise o halde mziin iinde bildiklerimizden ok farkl bir tekillik kipini kefetmemiz gerekir. Ortaalarda Duns Scotus diye bir filozof, galiba Dou'nun Arabi, dervian metinlerini tercme etmekle urat sralarda bu durmun ayrdna varm, ve bu tr tekilliklerin, bireyliklerin tanmn )ne kadar mmknse) yapmaya almt. Ona gre bu tr bireylikler ya da somutluklar, belki Trkeye "itelik"... "ite bu'luk" diye tercme edebileceimiz olaanst hallerdi; buna Haecceitas demiti Duns Scotus...
13. Gerekten de mzikte hem ok ilkel hem de tketilemeyecek kadar gelikin iki tarz ayn anda yryor gibidir. Bir taraftan mzik bizi yle bir soru karsnda brakverir: "bir ocuk alyor"... Baka trl "ocuk alayn" veremezdi. Gerekten de bir ocuun alamas mzik iin temel bir nvarsaymdr. Bir ocuk alyor... ya da glyor... veya yine... ok fkeli,,, Mzik btn sanatlarn en yaln olduunu ite burada gsterir: bir ocuk alyor, kzyor... susuyor... Resim asndn pek bir problem yok gibidir ve "alayan ocuk" portreleri sayszdr - -ki aralarnda epeyce nl olanlar meyhanelerimize bile asarz... Ancak bu astmz resimde eksik olan bir "haecceitas" vardr ki onu belki mzik bize yeniden kazandrabilir. Felsefi olarak da "ocuk alay" diye bir ey olmadan hibir ocuun alamay baaramayacan syleme hakkna sahibim. nk felsefe tuhaf bir insan faaliyeti trdr ve pekala bizi bu kadar zvanadan karabilecek nermeler yapar durur. Evet, "ocuk alay" diye herhangi bir alamadan, genel olarak alaytan farkl bir mefhuma sahip olmakszn asla bahsedemeyeceim. Bu "ocuklar alar" diye geni zamanda ifade edilen bir ey deildir. ocuk alaynn tekillemesi gerekir. ocuun bir yetikinden farkl bir biimde "alad" anlamna da gelmez, nk bir sr yazar "ocuk gibi alyor" tipinden bir klie ile bir eyleri anlatabilmitir. Hayr mzikalite konusunda bizi esas olarak ilgilendiren tek ey "ocuk alamasdr" --elbette bir ocuk alar, yoksa ocuk alay yoktur; ama ocuk alay yoksa hibir ocuk da alayamaz... Olgulardan deil duygulardan bahsediyoruz demek ki...
14. Burada artk mzikte "mood"lar ya da diyelim ki --daha formel dnrsek-- "mode"lar karsndayz. Eskiden --mesela Bach ya da Mozart-- ok bestelerlerdi... neredeyse hergn ve zorunlu olarak; ama illa ki bestelemeleri ve bestelerini bitirmeleri gerekirdi. Bugn artk byle deil ve bunun nedenlerine ileride ciddiyetle ve ayrntlaryla deineceiz. Bu rahat mzikal yaratm ortam baz srekliliklerin varln varsayyor olmal. Schopenhauer'n byk kefi mzikteki "haecceitas" olmutu. Bir ocuun alamasn deil ocuk alamasn vermek... Mzik en saf sanatt nk bu en basit eyi alabildiine rahatlkla yapyordu. Keman alyordu bir alamay temsil etmiyor, gstermiyor, taklit etmiyordu... iir bile bunu belli uslup manevralaryla taklit etmeye alabilirdi belki. Ama haecceitas Schopenhauer'a gre nihai olarak mziin elindeydi. Ama bu noktadan itibaren nmze bir sr sorular alan alyor...
15. Peki ilk soru: mzik --tamamdr-- ""ocuk alayn", "general fkesini", "gen akn", "karasevday" topyekn veriyor, hissettiriyor... Ama ayn mzik terisini yapamayacak m? Mesela "alayan bir ocuk" mzikte olmayacak m? Her ey bu noktada Schopenhauer'n aleyhine dnmektedir ve sanki btn besteciler, ister okusunlar ister okumasnlar (ounluu da byk ihtimalle okumadlar) bu filozofun aleyhine almaya baladlar: hayr, ocuk alar, dediler, bunu biliriz, ama "urada, biraz tede, ite bir ocuk var, alyor..." ite mziimiz onu alacak iine... Resim iin bunu diyebilmek tahmin edilebilecei gibi daha rahatt. nk en ilkel biiminde bile resim ya da heykel alayan herhangi bir ocuu resmederdi ya da yontard... Resimde "ocuk alay" grdnz sylemek neredeyse ok derin bir filozof olmanz gerektirirdi. Ama hibir ekilde Schopenhauer'n mzik dolaymyla syledii ey yeterli deildi: "alayan bir ocuk" deil, tamam, "ocuk alay"... Ama arada bir balama izgisi daha yok mu? "ocuun alay"... Bunlar saf dil oyunlar diye grmek hatalarn en by olur nk dilimizin bize hazrlam olduu ve ou zaman hi farknda olmadmz saysz srpriz vardr. Burada "ocuk" genel, ama "alay" zeldir. Bu ne anlma gelebilir? Bir ocuk var ve varoluun genel alaynn iinde, ona katlyor ve yalnzca bir rnek oluturuyor... Baka bir deyile --btn alamalar tek bir alamann parasdrlar, kah orada bir ocuk, kah burada bir kadn, kah burada.. ben .. alyorum.. gibisinden...
16. Burada iine dtmz sorun Nietzsche-Schopenhauer-Wagner geninin sorunudur. Mzik hususunda kopartlm en byk ve ilk kavga buydu. Neydi peki tarttklar? Her eyden nce bu tartmalar btnn haecceitas etrafnda dndn dnmek iin epeyce nedenimiz var. Mesela Wagner "Tanrlarn Valhalla'ya Girii"ni besteledi --size geen gn dinlettiim bir pasaj... her tanrnn bir kiilii, ayrdedici zellikleri ve birer "motifi" var... Ama baka birisi, mesela Nietzsche pekala u ya da bu tanrnn cehenneme iniini deil, Tanrsalln Cehenneme niini istiyordu... Bu ikisinin farkl eyler olduunu hemen anladnz umuyorum. Tanrlar pekala cehenneme inerler, ama bu "Tanrsaln" cehennemlik olduu anlamna gelmez. yleyse mzik bir eyleri daha ayrdetmek zorundadr. Nietzsche'ye gre mzik tanrlar cehenneme indiren ile "tanrsal" terennm eden iki tavr arasnda oynayp duran bir varsaymdr. Varsayd mzikaliteye kazandrd bu olgular, duygular, tanrlar serisidir. Ama tragedya, yani Antik Yunan'n ok ok yzelli yln kapsayan bir felsefesi sayesinde esas anlamn bulur: iki varolu tarz arasnda asli bir gerilim. Birincizi llerle, dzenlenmi ritimlerle (ileride greceiz. dzenlenmemi ritimler de mmkndr), hesap kitapla ileyen sanat --Apolloncu sanat diyor buna... kincisi esrimenin, kendinden gemenin, lszln sanat --buna da Dionisiyak sanat diyor. Bunlar gerilim halinde tek bir sanatsal hal olarak almak gerekir.
Neden Godard? (I) Ulus Baker lk tartma seansmza Michel Foucault'nun "bakn arkeolojisi"yle balamamzn iki nedeni var: birincisi, eer bu atlye almas bizi belli bir "i" yapmaya, tartmalarmz grsel-iitsel, videografik imajlara tayacaksa --daha dorusu byle bir ortak karara varlrsa-- arkadamz Dr. Deniz Dlgerolu'nun imkan salayabilecei bir "hastane ekimi" olanamz olacak... kincisi, Michel Foucault'nun "Kliniin Douu: Tbbi Bakn Bir Arkeolijosi" adl incelemesi, onun eserinin tm iinde yerine oturtulduunda genel olarak "bakn ve grmenin" arkeolojisinin bir paras, bu ynde bir metodolojik giriim olarak okunabilir. Katlmclardan bu kitab dorudan okumalarn zaman problemi nedeniyle tabii ki istemeyeceiz --zaten belli bir uzmanl gerektiren bir okuma olurdu bu. Ama Foucault'nun eserinin btn, modern adn verdiimiz alarda bakn ve dilin rgtleniini tartt asli bir boyuta sahip... Bu rgtleni sonuta modernliin "grlebilir" olan ile "anlatlabilir" olan arasndaki bir ba sorunlatrm, bu ikisini kh buluturmu, kh birbirlerinden koparm olduudur. "Grlebilirliin" byk ustalarndan Jean-Luc Godard ile "sylemlerin" byk ustas Foucault'nun tartmalarmz srasnda muhakkak ki karlaacamz bir bulumalar var. Godard'n nemi de bu yzden sadece sinemann iine, onun tarihine sdrlabilir deildir. Karlamalardan, mesela Deleuze'n Godard' okumasndan azami faydalanmak gerekir. Godard'n son karlamalar ise bu atlye srasnda zel bir nem atfettiimiz TV ve Video ileri... Nasl Foucault'nun tasvir ettii "klinik tp" bak (muayene) ile onu iine yutan bir anlatnn, bir sylemin, tbbi bir "tasvir" jargonunun stratejik ibirlii olduysa, Godard'n nerdii "imaj pedagojisi" de hayatn akna dair "okunabilir imajlara" ynelik bir pee- indirme faaliyetidir.
Unutmayalm ki modern zamanlarn her yeni kua imajlarla ve onlarn eitlenen, birbirlerini yutan veya birbirinin yerini alan trleriyle gitgide daha harneir. Gitgide daha az okuyor, daha ok seyrediyoruz. Ama bu Vilm Flusser'in fotorafla balatt "teknik imajlar" silsilesinin --180 yllk fotoraf, 100 yllk sinema, 50 yllk televizyon ve 20 yllk dijital imajlar tarihinin-- aslnda bir "okunabilir imajlar" dnyas iinde hareket etmekte olduunu dlamyor. Belki de "seyredilebilen" temsili imajlar (resim, plastik ve grafik sanatlar) tarihinin tesinde bu teknik imajlar, giderek asli paralar olarak sesi de ierip "okunabilir" olma zelliklerini okumann ve anlamann "yerini alma" tarznda icra ediyorlar.
Ne yazk ki "teknik imajlarla" baedebilen kltrel oluumlar yaratabilmi olduumuz tam anlamyla sylenemez. Modern Grsel Sanatlar dersi srasnda Ersan Ocak "videoyu artk hep bir dnme makinesi" olarak tasarlayarak kullanmak kaygsnda olduunu srarla sylyordu. Bu nemli bir varsaymdr, ama dnmenin ne olduu konusunda, hele hele henz kararlatrlmam olan "imajlarla dnme"nin ne anlama gelebilecei konusunda yeterli delillerimiz bulunmad iin, unsurlar henz yerine oturmam bir sorgudur. Tabii ki eer bu unsurlarn "yerine oturmas"nn gerekli olduunu da bir varsaym olarak ileri srebileceksek...
Godard'n nerdii imajlar pedagojisi imajlardaki "okunakll" meydana karmay amalyor. Deleuze'n yazd gibi, "bir imajda gerektiinden az ey grebiliyorsak bu onu okumay iyi bilmediimizdendir." Ne imajn younlamasnn, ne de seyrelmesinin hakkn veriyoruz demektir --nk imajlar seyrek veya youn, ya da yein olabilirler, az nesne gsterebilirler, ok nesne gsterebilirler, hatta bazen hibir nesneyi gstermeye kalkabilirler. te bu yzden Jean-Luc Godard bir imaj pedagojisi neriyor... Burada izleyeceimiz filmlerinin (ellikle TV iin yaplan videografik ileri) ite byle bir grme pedagojisinin izdmleri olarak okunmallar... nk Vilm Flusser'in de iaretledii gibi "teknik" imajlar seyredilmeye veya baklmaya deil, "okunmaya" adanm imajlardr.
Bir imajlar pedagojisine gerekten ihtiyacmz var. zellikle TV ve Internet araclyla artk kavranamaz-katlanlamaz younlua ve ebatlara erimi olan u korkun "imajlar bombardman" altnda... Okunabilir imajlar okunabilir olduklar lde, yani Andr Bazin'in deyiiyle "gerekliin temsili deil, brakt izler" olarak deifre edildikleri srece bilin zerinde mesela bir resimden farkl etkiler uyandryorlar. Bir ressamn yapt resmin, bir heykelcinin heykelinin gereklii maniple ettiini sylemenin hibir manas yoktur. En gereki resmin bile "gerekliin bir temsili" olduu dorultusunda evrensel ve doal bir uzlama vardr. Oysa teknik imaj, mesela bir fotoraf, ne gerekliin kendisidir ne de bir temsili... O gerekliin, nesnel bir eyin fotorafik bir plaka stnde brakt bir izden baka bir ey deildir. Gilles Deleuze'n yazd gibi bir fotograma, ya da sinemadaki bir ekime, bir kadraja sdrlan, ama araya herhangi birisinin frasnn, beyninin ya da elinin girmedii, yani temsili olmayan bir "kayt".
Bazen teknik bir yeniliin toplum veya uygarlk tarafndan "yorumland" olur. Pozlama sresinin uzunluu yznden 1860'lara kadar fotoraf bize canl ve hareketli insan hayatnn, sokaklarn grntsn veremiyordu. En civcivli saatlerde ekilmi sokaklar bombotu ve hikimsenin glmsemesini ya da belli bir pozunu yarm saat yznde veya vcudunda tutmasn bekleyemeyeceinizden portre fotoraf imkanszd. Bu ilk fotoraflarn "manzara" resmiyle ve "natrmortla" bir dalamaya girdikleri anlamna geliyor. ekilecek malzemeyi dzenlemek ve kurmak fotorafln ilk dnemlerinin esasyd. Ama kltr her teknik yenilii kendine gre yorumlayp ynlendirebilecek o kadar tuhaf bir gce sahiptir ki, szgelimi 19. Yzyl Protestan Amerika's fotoraf ile karlatnda (bunlara daguerrotype'ler deniyordu) bu yeni icad ok ilgi ekici bir kltre adapte edebilmiti: canl insan ekilemezse l ekilebilir... Memento Mori (lm ya da ly hatrla) denen bu kltr, 1850'ler Amerika'snda ok yaygnlat ve kendine gerek fotoraf sanatlar ediniverdi. Bu fotoraf uzmanlar l eyleri belli bir kadraj ve grlebilirlik erevesi ierisinde dzenlemekte uzmanlamtlar ve aralarnda bazlar "sanat" kimliiyle sivrilebiliyorlard. Fotorafik cihazn o andaki zellii (uzun pozlama sresi) onlar iin artk bir eksiklik deil, bir yeniliktir --lleri, zellikle ocuk lleri (neden?) makyajlamak, estetik bakmdan bezeyip donatmak ve fotorafik bir lm maskn kaydetmek...
Bu lm mask genellikle ocuklardan ve bebeklerden alyorduysa bunun ok ciddi bir psiko- sosyal temeli olmal: onlar grm ve o pek abuk deimelerini ancak saptayabilmi bir gzn oluturduu hafza biimiyle ilgili olmal bu durum. Beethoven'in ya da Abraham Lincoln'un lm masklar onlarn "bitik" halini verirken, bir ocuun ya da bebein "taze" lm ok az grlm olan bir imaj gelecek iin kaydetme arzusunu uyandrr. Sanki ocuktan hatrlanabilecek olan tek ey bu Memento Mori tarafndan hatrlatlabilecektir. Elbette Batnn akn tarihinde lm ve lme dair imaj konusundaki nemli bir dnm, Ondokuzuncu yzylda hastane gibi lmn dland bir mekanda deil, topyekn olarak aile iinde, ailenin ve yakn evrenin baklar altnda lndn hatrlamak gerekiyor. lm henz "dar atlan", "saklannmas-gizlenmesi" gereken, yani pornografik bir olgu deildi... Yaam srd lde ona aitti. Dolaysyla bir lm masknn saklanmas (Hitchcock'un Psycho filminde artk tuhaf ve korkutucu, ama en nemlisi "sapka" gelen bir imaj) herhalde kimseyi rencide etmezdi... lm imajlarnn rahatsz edicilii daha ok gnmze aittir -- dramatik lmlere dair bir gazeteciliimiz, iddetin yceltilii, ama ayn zamanda lmn hastahaneye, grlmezlie saklanmas, hasralt edilii...
Ondokuzuncu yzyl Memento Mori kltrnn Godard gibi bir filmcinin bilincine ne lde dahil olduunu bilme olanana sahip deiliz. Ama onun son derecede ilgin "lm" imajlar kurma yeteneine sahip olduunu iyi biliyoruz. Bir sz yazldnda nasl zorunlu olarak lmle ilgiliyse (nk sz eden lr ve artk hibir yoruma ya da sorgulamaya cevap veremez -- dolaysyla Sokratesi bir formle gre bu bir hakszlk bir "zehirdir"....), bir imaj da her zaman bir lm mask gibidir... lk Godard filmlerinde filmin kahraman (ya da o "byleyici" anti- kahraman sanki lme doru gitmek zorundadr. Bu tam anlamyla bir Hollywood kliesidir. lm kendini ta batan sezdirmeye balar Hollywood filmlerinde --yani tam anlamyla bir "mahkumiyet". Godard ise bu klieyi filmdeki kiiliin umursamazlnn gcyle ykacaktr -- lm bile bu umursamazln gcn kramayacaktr (Nefes Nefese ve Soytar Pierrot).
Foucault'yla balamamzn nedenlerinden biri, onun Ondokuzuncu yzylda, sanyoruz ki Memento Mori geleneine de tekabl eden "tbbi" bir olay en iyi anlayan kii olmasdr: klinik bakn douu... Buna gre artk hastalklar lmn nedeni deildiler... Onlar doarken lm olmann, yani lmeye balamann srecine aittiler. Bylece Bichat ve Claude Bernard ile birlikte lme dair yeni bir felsefe imkan douyordu... tabii tplarn Althusser'in deyiiyle "sradan ideolojisi"nin tesine gemeyen bir felsefeydi bu. Buna gre her hastalk bir "anti- hayat" gcne sahiptir --dokularda yaylarak ilerleyen ve sonuta tm vcut fonksiyonlar son noktasna getirebilen. Bu hayatn antitezi olarak hastalklarn da bir hayat, doum-byme ve lm sreci olduunu sylemek demektir. Godard'n sinemadan bak hekimin MR, ya da EKG cihazndan "klinik" bakndan pek uzakta deildir --Pravda'da grld gibi "hasta" bir toplumda, "hasta" bir dnyada yayoruz...
Ama lme ayn bak hayat da bir g, bir kudret, bir lan vital olarak koymaktan geri kalmaz. Yaamak lmn o topyekn seferber ettii glere kar bir direni olarak, bir diren olarak anlalmaldr. Hayat onu srekli olarak andran gler karsnda cereyan eden eydir ve ne zaman biteceini --intihar konusunda bile bu byledir, greceiz-- asla bilemeyecei iin varolur. Camus'ye gre bile "sama" olan hayat deildir, lme karar vermektir. "Tek nemli mesele intihardr" bize unu anlatyor: hayat eer lme byle adanmsa onu yaamak gerekir... Nasl? Bu sorunun cevab iin Godard'n ktmserlik tarzn iyice kavramamz gerekiyor...
lm hikimse iin Godard kadar "iirsel" bir olgu haline gelmedi. Onunla yarabilen herhalde -- ve bambaka bir adan-- bir Ernst Jnger vardr. O kadar iirsel ki kanlar iinde biri onun filminde kalkp "bu kan deil ki, yalnzca krmz boya" veya "demek ki lmemiim, nk btn hayatm bir film eridi gibi gzlerimin nnden gemedi" diyebilir... Btn bunlar yalnzca bir lm parodisi deil, hayatn temel "irkilme" kudretinin birer paras olmal... Meseleye ounuzun houna gitmeyecek bir "lm" meselesiyle balamamzn nedeni aslnda "lm" szcnn bile hemen bir yaama igdn aryor olmasdr. Heidegger kadar byk bir filozof bize "lme-doru-olma" halinin felsefesini yaptyd --buna gre yalnz kendi lmmz yapayalnz lyoruz ve bunu adamakll kavrarsak hayat daha iyi yayoruz, yani onun aresizce bir "yapm", bir "ina" meselesi olduunun farkna varyoruz... Bu felsefi "gce" ramen, lmn hayat iine tanmas zor, hatta imkanszdr. Mesela 17. Yzylda Spinoza iin lm dnlebilir bir ey deildir --dnmeye demez bile, nk hitir... Sonraki yzyllarn neden lm dnmenin alanna davet ettii ise karmak bir sorundur... Her durumda lm nedense gndeliktir, hergn karlatmz bir durumdur... Bu yzden onu sradanlatrmak iin uygarlmz elinden geleni yapmaktadr...
Godard iinse esas olan hastalktr, nk henz hayata aittir... Ad Carmen'de o lm melei kz hasta bir ynetmenden (Godard tabii) film ekebilmek iin olanaklar talep eder... Aslnda Godard'n hasta olup olmad asla belli deildir. Hastahanede kalabilmek iin herkese, hemirelere bile hasta gibi davranmaktadr... Tek diyebileceimiz ey "yleyse" onun gerekten hasta olduudur... yleyse herhangi bir Godard filminin mutlaka bir "hayat memat" meselesi etrafnda dndn de kavrayabiliriz...
Bu imajlar pedagojisinin etrafnda poetik bir bilin kurmaya ynelen Godard, bu bilinci "estetik" aralarla edinmeye alan Antonioni'den farkl olarak, Pasolini'nin syledii gibi, "teknik" bir iirsellik kurmann peindeydi. "Hi kukusuz Godard da, tpk Antonioni gibi hasta insanlar ekiyor --'dnya onlara dokunuyor': ama bu insanlar bir tedavi altnda deiller, maddi zgrlklerinden hibir ey kaybetmemi haldeler; hayat dolu hepsi... Ve bu herhalde yepyeni bir insan tipinin antropolojik olarak domakta olduunu gsteriyor..."
Yeni Dalga btn olmayan mekanlara neden yneliyordu? --planlar krp paralayarak, ekimlerin "belli bir yerdeliini" imkansz klarak, btnletirilebilir-olmayan mekanlar elde etmek iin: ite Bu yzden Godard'n filmlerinin getii mekanlar genellikle tamamlanmam, inaat veya zlme halinde mekanlardr: Horgr'deki henz ina halindeki daire... ve erevesiz kaplar...
lk iki uzun filmi, Nefes Nefese ile Soytar Pierrot, bir taraftan bu belirsiz mekanlarda srekli bir gezinti, dolama ve yolunu kaybetme halindeyken, te taraftan balarna gelen olaylardan sanki hi etkilenmiyorlar --aktan, ihanetten hatta lmden bile... srekli bir "karanlk olaylar" silsilesi iinde yayorlar sanki...
nk, Charles Pguy'nin bir iirinde sylendii gibi: "Paris n'appartient personne", Paris kimseye ait deil... Yeni Dalgaclar Paris'i ksa filmlerle ekmek zere biraraya geldiklerinde ortaya kan sonu Paris'in kimseye ait olmadyd. Bu durumun btn "siyasi" imalarn sakl tutuyoruz --ya da yalnzca deinip geiyoruz: o Paris ki asrlar boyu "bize ait" diye defalarca ilan edilmiti --"bize", yani kimseye deil, halka (le Peuple ile Komnler)...
Tabii ki Godard da "Paris nous appartient", Paris Bizimdir adl bir film ekmekte gecikmeyecektir. Hayattaki ve kentteki beceriksizliklerimizin toplam --jest'in yitirilii... Bylece aksiyon filmlerin asla kabul edemeyecei "sahte-hareketler" Yeni Dalga filmlerinin zorunlu bir paras haline geleceklerdir.
Deleuze'n syledii gibi bu ilk biimlerini talyan Neo-Realistlerinin icat ettikleri zaman-imajn asli unsurlarndan birisiydi: aksiyon filmin doasnda bulunan hareket-imajlarn sk skya bal bulunduu duyusal-hareki emalar artk krlacaktr. Film "kahramanlarnn" konumlandrlm, zaman-mekan srekliliine konulmu bir duruma verdikleri cevaplardan ve reaksiyonlardan oluan kalplar (yani Hollywood imajlar) paralanacaktr. Yeni Dalga, zellikle Jacques Tati'den balayarak en bilinli tarzn Godard'da bulacak bir sreti: insanlar bu yaamda ou zaman "ne yapacaklarn bilemezler" --"J'sais quoi faire" (Soytar Pierrot)... Filmde grnenler ve seyredilenler de en az seyirciler kadar "seyirci kalmaya" mahkumdurlar yleyse...
Yeni Dalgann yeni imajlar dolaysyla srekli gezintilerin, bir balad halinin, srekli geri-duru ve yz-evirme edimlerinin ve serbest kalm saf "optik" ve "sesli" gstergelerin iledii bir dnyaya aittirler. "Made in USA" filmiyle birlikte Godard artk "tespitlere" ve "komanterlere" balayacaktr. Filmin kahraman --ya da anti-kahraman-- artk yalnzca bir ahide dnmtr ve aslnda birbirleriyle asla belli bir mantki balants olmayan olaylar ve haller zerinde tasvirler yapmaya balar...
Bu artk neredeyse didaktik ve pedagojik bir nesnelciliktir (Sauve qui peut (la vie)... veya Onun hakknda bildiim iki ey...) Dnme ve bilin sreci artk imajlarn ieriiyle ilgilenmekle yetinmez, imajlarn bizzat biimleriyle de ilgilenmeye balar... Artk imajlara kendi yalanlarn syletmek, itiraf ettirmek sz konusudur. Nasl ilediklerini, hangi klieleri terennm ettiklerini gstermek meselesidir
Neden Godard'la Urayoruz? (II) Ulus Baker 1. nk ama "politika stne" ya da "politika konulu" film yapmak deil, politik filmi politik yapmak... Godard geleneksel olarak sinemada (ister klasik Hollywood, isterse "sanatkr Avrupa" sinemas) kendini gizleyen "olaan politikay" (bazlar buna "ideoloji" veya "sinemaclarn kendiliinden ideolojisi" diyebilirler) ilk eserlerinden itibaren sezmiti... Sinemayla ilgisinin Cahiers du Cinma dergisinde yrtt bir "eletiri" kariyeriyle baladn hatrlayalm... Ama ilk filmlerinden itibaren sinemann konvansiyonlarn krma konusunda olduka bilinli bir abay takip edebiliyoruz. Film yapmak anlalan JLG iin bir politik bilinlenme srecinin tetiini ekmi grnyor. Bu sreci bizim de kendi pratiimizde hissetmek zorunda olmamz bizi Godard ile uramaya davet etti...
Not 1: Her bakmdan JLG sinemay politik bir bilinlenmenin aygt olarak kavram grnyor. Sinemann, "en etkili sanat" olarak mesela bir Lenin tarafndan kefi, sonuta Eisenstein gibi byk bir filmcinin ellerinde bir "bilinlendirme" arac haline dnmesini vaaz ediyordu... Yani Marx'n o "nce eitenin eitilmesi gerekmiyor mu?" sorusu unutulmu gibiydi... Daha da kts, Lenin erken lnce sinemaya atfettii gcn ne manaya geldii de pek abuk unutuldu --Vertov film yapamaz hale geldi, Eisenstein iktidarn istedii filmleri yapmak zorunda kald... ta ki her ikisi de kanser olup lene kadar... Her durumda sinema bir "grmeyi" renmedir ve bundan baka bir ey deildir... Groupe Dziga Vertov, Cinma Vrit ve Godard bu amacn dna hibir zaman kmadlar...
Not 2: Bugn zellikle Trkiye'de, baka nc Dnya lkelerinden (ran, Endonezya, Malezya, Afrika ve Latin-Orta Amerika lkeleri vesaire...) --ve ne yazk ki-- farkl olarak sinema artk "politik" olamyor... En "politik" konular ektiinde bile (Reis elik'in o berbat "Hoakal Yarn" bunun en iyi rneidir...) onlar otoriter-nostaljik (bugnk deyile "Kemalist") zihniyetin iine tayabilir... Politika nostaljiden en uzak hayat deneyimidir... hep o anla ve gelecekle urar, geleneklerle deil...
Not 3: Hollywood veya Sovyet Devrimci Sinemas (burada yalnzca Sinegz' ve Vertov'u darda brakyoruz) "politik" filmi yalnzca siyasi meselelerle ilgilenen bir sinema uras olarak deerlendiriyordu. Filmelir ileyi tarz siyasal deildi, ama ierikleri siyasald... bol bol mesaj ve slogan vard... ama imajlar pek ender olarak (bazen Eisenstein filmlerinde) kendi baylarna politiktiler... Sinemay politik klmak onu siyasi meselelerle uramaktan kurtarp, henz siyasallamam meselelerle uratrarak olabilir... ite o zaman sinemann ya da videonun siyaset yapmaya baladn syleyebilecek hale geliriz...
2. nk ama "doru bir imaj" yapmak deildir, bir imaj "dosdoru" yapmaktr... "Doru imaj" denen eyleri reklamclara brakmak gerekiyor... Sinema, kendi tarihi ve evrimi iinde "doru" imajlarn nasl yaplacan olduka erken bir dnemde kefetmiti zaten --Porter ve Griffith, sonra Kuleov ve Eisenstein, sonuta "tm zamanlar" (sinema eletirmenlerinin en holandklar lafn bu "tm zamanlarn en..." olduunu unutmayalm) iin geerli olduu varsaylan btn sinematografik biimleri (montaj, kadraj, eylem, filmik kahraman vesaire vesaire) kefetmitiler... Oysa Godard'la birlikte, srekli ar bombardman altnda olduumuz bu "doru imajlar"n tesinde, "herhanki bir imaj" nasl glendireceimizi, konvansiyonlarndan ve klie-yaplarndan nasl skp alabileceimi sormak zorundayz...
Not 1: "Non pas une image juste, mais juste une image" Godard sinematografisinin temel slogan... "Doru imaj" sinema iin bugn genel hayat iin "politically correct" (politik bakmdan doru) diye nerilen yaam biiminin bir izdmdr. Bu imajlarda iddetin, ar seksin ve "doru olmayan" grntlerin dlanmas beklenir. Sinematografik adan "doru imaj" anlatnn srekliliini ve i uyumunu bozmayan, kendini seyirciye yabanc klmayacak, onun hayatta alm olduu anlat ilkelerine yabanc gelmeyecek imajlarn toplamndan ve zincirinden baka bir ey deildir.
Not 2: "Tm zamanlarn en iyi be-on filmi" yerine "tm zamanlarn en iyi iki fikrini" neriyorsak ve burada Godard'la buluuyorsak bunun nedeni kanamadmz bir ayklktr: "doru" fikir ya da "imaj" yerine oturur... yapmas gereken ey nceden bellidir, istenmi, talep edilmitir... genel bir "tketici" tarafndan... imajn "dosdoru" olmas... herhangi imaj ise hakknn verilmesini, iine sarlp sarmalanm olduu klieden kurtarlmay, sklp karlmay talep eder...
3. nk Godard btn eletirmenlerini gln bir duruma drmeyi baaryor... Bazlar A Bout de Souffle (Serseri Aklar = Nefes Nefese) gibi bir filmi klasik "serseri" filmi olarak yorumlamt... Hani u Hollywood'dan pek alk olduumuz, bir zamanlar James Dean mitolojisinde esas modelini bulan ey... Ama oradaki sersemletici ritm iinde yaayan yalnzca o "byleyici serseri" Jean-Paul Belmondo deil, ehrimizin mutlak kprtlar egemenlii altnda, neredeyse kendi jestlerimize bile sahip olamayan, evimize ekildiimiz andan itibaren de imajlarn mutlak ideolojik bombardman altnda bir "herkesin herkesle savan" yaamaya mecbur kalan biziz... hepimiziz... te bu yzden Godard filmleri daha ilk kareden itibaren politiktirler...
Not 1: Sinema mitolojiktir veya mit retmeden, star retmeden yapamaz... ite Godard'n o tuhaf hatrlatmas: "... birisi Beethoven'den holanp Sting'den nefret eden, teki ise tersini hisseden bir karkoca iin hibir mesele yoktur; ama elerden biri Spielberg'den holanyor, teki nefret ediyorsa ayrlk erge mukadderdir... nk sinema hala dnyann bir temsilidir..." Bu szleri bir espri diye gemeyip --ya da esprinin zerinde skca durup-- ciddiye alyoruz: sinema gerekten herhangi bir sanata ya da meseleye gre (bunlara eler arasndaki politik gr farkllklar da dahildir) ok daha radikal bir ekilde hayat ve hayata bak alarn (bazlar Weltanschauung, yani "dnya gr" demeyi hala tercih ediyorlar) temsil ediyor... bu basit bir keyif veya zevk meselesinin tesinde... ite bu yzden "kt film" denebilecek rnlerin says mzik ya da edebiyat alannda olanlardan zorunlu olarak ok daha fazla...
Not 2: Genellemi bir Tourette Sendromu yayoruz (Giorgio Agamben)... hayatn, arabalarn, trenlerin, zamann ak, mekann dal ve yeniden kurulular, ksacas srekli inaat hali iinde kaslarmza ve kemiklerimize hakim olabilme ansmz artk yok... stelik bu --bir zamanlar dersem eliki olmayacan dnyorum-- okulda (buna dans okullar da dahildir), askeriyede, fabrikada vesaire bize dayatlm olan bir vcut-jest rejiminden ok farkl... lk dnemlerinde sinema mimetikti -yitirilmi jest ve ritelleri yeniden yakalayp tespit etmek, yaatmak uruna umutsuz bir urat (bata Charles Chaplin olmak zere Walt Disney, Western, Melodram ve Mzikal Dans...)...
Not 3: Georg Simmel'in kulland anlamda "toplumsal tipler" konusunda ve kapitalizmin douunun ve evriminin Marx'n nmze serdii tarihi konusunda duyarl olanlar bilirler: ta batan beri iki proletarya vard --birincisi bulunduu yerde, topranda, oray igal eden sermaye tarafndan kleletirilip "yere aklan" yerleik proletarya... ikincisi ise gezinip duran, orada burada i bularak hibir birikim salamadan hayatn srdrmeye alan, son tahlilde Amerikan ryas denen Avrupai hastala yakalanarak kendini Davis Adas'nda buluveren (arlo --The Migrant) "gmen" ya da "gebe" proletarya... Birincisi Avrupa'nn modeliyse ikincisi Amerika'nn modeli... Bugnk proletarya bambaka bir model stne kurulmaya balad... Artk yalnzca kleler var --ve bu klelik iinde birileri parann, tekiler ise paraszln klesi durumundalar... Ve smrlmeye balayan yeni emek biimlerinin en nemli tr "enformasyon" ve "imajlar" retimi yapan...
4. nk Godard sinema yaptnda orada grdmz insan hastadr... tpk gerek dnyada olduu gibi... unutulmamas gereken ey, hastann hep maruz kalddr --nce hastala, ardndan tedaviye ve muhakkak ki lme... te Tarihin byk hastalar: --Herakleitos... yle bir fragman kalm elimize: "Hekimler kesip dalayp sonra da para istiyorlar; hastalklarn zaten yaptndan baka bir ey yapmadklar halde..." Kendi teorisi uyarnca lyor --Efesli hekimlere iltihaplarn nasl gidereceklerini danyor... sonra kendi bildiini okuyor --atein vcuttaki slakl kurutaca dncesiyle kendini bir tezek ynna gmp, ite orada lyor... --Spinoza: hastal kanlmaz, nk geimini mercek ve gzlk cam yontarak salyor... sonuta 44 yanda --herhalde cam tozlar yznden-- bir akcier hastalndan lyor... lrken kendisine uygulamak istedikleri uyuturucular ve ar kesicileri reddediyor... hayatn gcn ve direncini yle daha iyi hissedebildiini sylyor... --Marat: cilt hastal yznden o zamanki tek tedavi olan srekli banyoda kalma hali onu komplocularn militan Charlotte Corday'in haneriyle lmeye mecbur brakyor... --Nietzsche: hastal srekli, nihai ve onun formlne gre "hastalk hayata bir bak tarz..." Klossowski'nin neredeyse spatlad gibi "delilii" felsefesinin zorunlu bir sonucu, ya da amacyd zaten...
5. nk hastalk bir hayata bak tarzdr ve Godard filmlerinde yalnzca bireyler deil toplumlar hastadrlar... Ama bireylerdeki hastalk asla tedavi aramaz, kabul edilmi, en u noktalarna kadar tanm hastalklar bunlar... Eer modern ada nevrotik bir birey olmak en olaan hal ise bir de doasnda psikotik olan bir toplumda nevrotik olma halinin ne anlama geldiini sormak gerekir...
6. nk her ey imajdr ve cisimlere, hayata ve dnyaya dair elimizde imajlardan baka hibir eyimiz yok... Sorun, iinde maniple edildikleri rejimlerin ellerinden imajlar kurtarmakta yatyor... Bunun iin film de yapabilirsiniz, ama dnebilirsiniz de --filmleriniz de "dnceli" filmler olabilirler... Genelletirilmi hastaln --globalleme ad altnda, para piyasalar ad altnda, siyasi iktidar ad altnda bir bulutsu gibi bizi sarp sarmalamaya balad gnmzde...
7. nk bakn bir geometrisi, imajlarn da bir pedagojisi var... ve bunlar iyice renilmeli... grmeyi renmenin gerektiini burada asla bulamayacamz, ama deinmekten de kendimizi alamayacamz fenomenoloji dnrleri zaten sylemekteydiler... hastalklarla kendine gre bir hesab olan tbbn "bak" geometrisi zerine, Michel Foucault'nun "Kliniin Douu: Tbbi Bakn Bir Arkeolojisi" (Naissance de la clinique: une archologie du regard mdical- bu kitap iin amazon.com'a link beklemeyin, ktphanede ve elimizde var...) adl harikulade aratrmasnn erevesinde epeyce tartacaz zaten. Ayrca arkadamz Dr. Deniz Dlgerolu sayesinde hastane ekimleri yapabilecek durumdayz... Hastaln hayata bir bak tarz olduunun derinden farkna vararak hastala, onun mekansal ve zamansal yaylmna bakmak gibi bir frsatmz olacan ve bunun iin videografik yazy kullanabileceimizi dnyoruz...
8. nk her imaj tm bir kainat kuatr, sarp sarmalar, onu ya boar, ya da gevetir... bu her filmcinin u ya da bu tarzda bilip tand bir durumdur... nemli olan bu kainatn bir "i kaos" mu (Orson Welles ve onun psikanalitik-Nietzscheci eseri) yoksa derimizle her an temas iinde olan bir "nesnel gereklik" mi olduuna karar vermektir. Godard sinemas, muhtelif anlarnda ve muhtelif gzerghlar zerinde her ikisini stste aktran bir felsefeye sahip...
9. nk yeni bir antropolojinin ilan edilmesi gerektiini hissediyoruz... yani yeni bir insann --buna proleter dediler (Marx, Lenin, Mao), maddi-olmayan emeki dediler (Tarde, Negri), siborg dediler (Kathy Acker)... Godard'da bu yeni antropolojinin btn izlerini bulabiliyoruz... ya da bulmaya alabiliriz...
10. nk artk "devrimler a"nda olmadmz ok kolay sylenir hale geldi... Daha geen yl ekonomik krizlerin zellikle nc Dnyada toplumsal patlamalara yol aabileceini syleyen Sn. (hem "sayn" hem de "sanal" anlamna geliyor) Kemal Dervi, Trkiye gibi sefil bir nc Dnya lkesinde yrrle sokulmak istenen yeni ekonomik dzenin bana IMF ve Dnya Bankas tarafndan tayin edildii andan itibaren bu sylediklerini tmyle unutmu grnyor... Ama biz biliyoruz ki devrim tarihsel, yani olup bitecek bir olay deildir, insanlardaki, okluklardaki bir zgrleme eilimidir... zgrlemeden baka amac yoktur... katlanabileceimiz tek "iyimserlik" bundan ibarettir...
11. nk Godard, Pasolini'nin syledii gibi, daha A Bout de Souffle ve Pierrot le Fou'dan itibaren bu yeni antropolojiyi ilan etmeye balamt... Kahramanlara ve eylemlerine altrldmz Hollywood sinemas (ya da Yeilam, farketmez...) bir "jestler nostaljisiydi..." Giorgio Agamben'in dedii gibi, jestlerini, geleneklerini, mekanlarn, hatta nostaljilerini bile kaybetmi bir antropolojik trn (buna modern insan --burjuva veya proleter-- diyebilirsiniz), yitirdii jestlerini, yolda kardan karya geilerin, ar-pazar dolamalarn, acele ayakst sevimelerin, tesadfi karlamalarn, her kede beyne inebilecek polis coplarnn veya hrsz sopalarnn, olas depremin ve ne olduu bilinmez baz istasyonlarnn, evde ve sokakta televizyonun, yeraltnda metronun keyfine braklm olan vcudunda yeniden kefetmeye alan bir yaratn varoluunu yeniden-yakalamak uruna kefettii yeni bir illzyon tryd...
12. nk "serseri" denen hayat tarz iin "baa gelenlerle" --yani ak, ihanet, cop darbesi, kurun ve lm-- hayatn kendisi arasnda byk bir ayrm vardr... "biz hayata inanmak istiyoruz" (Gilles Deleuze, zellikle Godard zerine...)... artk bir Tanrya deil, inancn kendisine ve gcne inanmak istiyoruz... Nefes Nefese'de olduu gibi, hayatn darbeleri yalnzca maruz kaldmz ve zerimizde imajlar olarak gururla tadmz yzey etkileridirler... Hayat ise derinden gelen ve bunlar yzeyde tutan gce denir... Hayatn gc olmasayd bunlarn hibirine "yzeysel" diyemezdik... = katlanlabilir tek optimizm budur...
13. nk 13 bizim iin en "uurlu" rakamdr...
14. nk nerilen (nerdiimiz!...) yeni antropolojik tip yapabilecei hibir ey olmad anda en azndan raksedebilen bir tiptir (Pierrot le Fou)... "J'sais quoi faire..." Bu hem "ne yapacam bilemiyorum" hem de "ne yapacam biliyorum" anlamna gelir...
15. nk TDK'dan para alarak "irek" gibi bir kelimeyi icat edenlerin neden "drak" (Trkedeki o belal ses uyumu kural...) gibi bir kelimeye tenezzl etmediklerini sormak zorundayz... (felsefedeki ve dilbilimdeki "zorunlu kart" ilkesi uyarnca...)
16. nk hallerimizi anlatmak istedike dile gitgide daha az gveniyoruz... dilin bakalarna sunduumuz imajlarmzn sylediinden ok farkl eyler anlattnn farkndayz...
17. nk biliyoruz ki 17. yzylda "znel" denen ey bugn "nesnel" dediimizdir ve "nesnel" denen ey bugn "znel" dediimizdir...
18. nk bizim iin her "zel" mesele ayn zamanda "insanln" esas meselesidir... ve karlkl olarak "insanln her meselesi" benim de "zel" meselemdir... sava zel meselemdir, televizyon felaketini iimde yaarm... birine ak olduumda btn aklar bununla ilgilidirler...
19. nk "zel hayat" bize sakl deildir... Kapitalizmin bizi saklad bir kozadan, kendisine katlanabilmemiz iin bizi iinde tuttuu bir kozadan baka bir ey deildir "zel hayat"... ve bunu anlamak iin herhangi bir JLG filmi izlemek en az Bresson, Welles, Dreyer filmi seyretmek kadar yeterlidir...
(iten ve teden devam edecek...) (yani katklarnz bekliyoruz)
Sinema ve Tarih Ulus Baker Modern insan jestlerini yitirerek sinematik dnyaya almt. Bu al sreci, Alman sosyolog Norbert Elias'n deyiine gre "uygarlk sreci"nin bir grnm olarak da ele alnabilir -- insanlar-aras karlkl bamllk tarzlarnn gevedii, kentlerin artk kalabalklaryla ve gitgide "aklileen" yaam biimleriyle tanmlandklar, "herhangi meknlarn" toplumsal yaantnn yeni uraklar haline geldikleri, gnlk yaamn rutinletii bir sre... Yitirilen ey elbette hareketler deildi; nk burada "jest" terimiyle kastettiimiz, geleneksel ad verilen toplumlarda hayatn, corafyann ve zamann rgtleni tarznn dolaysz davurumlar olarak ayinsel hareketler diye snrlandrlabilir. Modern insan ok daha "hareketli"dir --stelik hareketleri mekanik (makineler), kinetik (tren, otomobil, uak gibi hzl ulam aralar), akustik (telgraf, telefon gibi haberleme aralar) tarafndan geniletilmi, hzlandrlm ve dinamik uzantlara sahip klnmtr. Fotorafn, sonra da sinematografinin, radyonun, televizyonun ve bilgisayarn icadn da, saf halleriyle, bu uzantlar arasnda saymak gerekir. Endstriyel tasarm, sonuta "ergonomi" ad verilen bilimini bu zaten "uzantlandrlm" insana gre uygulayacaktr.
Jestlerin yitiriliini birka boyutta birden ele almak gerekir: bir jest her zaman bir abartdr, ya da bir abartl, ivmelenmi ya da duraklatlm hareket unsurunu iinde tar. Tiyatroyu en eski sanatlardan biri haline getiren ey, ilkel ad verilen toplumlardaki ayinsel varoluudur. Bir jest, ikinci olarak, herhangi bir yerde, meknda, herhangi bir anda, zamanda yaplan bir hareket deildir --toplumsal adan belirlenmi, ayrcalkl bir ana (tren, bayram, gei ayini, itima), ayrcalkl bir mekna (kilise, cami, kla, hapishane vesaire) ta batan "adanmtr". nc olarak bir jest her zaman ilikileri o ana ve mekna ilikin olarak kodlanm bir toplum iinde, bireysel ya da kollektif olarak gerekletirilir. Bir bilgiye, eitime, kararlatrlm bir toplumsallama koduna, ayrcalkl bir pratie dayanr. Son olarak bir jest, ilk anndan son anna kadar kodlanmtr ve bu kod kendi bana bir dil oluturur. Bir aman ayin trans anlar ieriyor olmasna ramen sonuta zamanda ve meknda bir dans gibi belirlenmi tempolara, safhalara sahiptir. Klasik bir sanat olarak tiyatroyu, klasik baleyi ve dans belirleyen ne varsa hepsi jestin bir dil olarak kodlanm karakterine balanrlar.
Jestlerin kesinkes belirlenmi ve anlatlm olduu bir edebiyata "klasik" diyoruz. Jestlerin kaydedilecekleri mekn ve zaman kesitini ayrntlarla betimlemeyi edebi faaliyetinin merkezine alan Balzac, i-dnmeyi, bilin akn bir tr edebi dansa dntrmeyi baaran Tolstoy... Modern edebiyat ise "jestlere" dayanmaz --onlarla karlat anda hareketleri anlarna blecek, yavalatp hzlandracak, zorunlu safhalarn es geecek, ayinsel olarak belirlenmi olan anlarn farkl, dardan anlam birimlerine gnderecektir --Virginia Woolf, Proust, Joyce ve Kafka. Eer her konuda "klasik" ile "modern" arasnda bir ayrm yapmamz gerekliyse, en azndan edebiyatta "jestlerle" kurulan bir anlatdan, jestlerin yitirildii bir dnyaya ait "herhangi meknlarn" retilmesine geii klasik ile modern arasndaki fark olarak deerlendirebiliriz.
Sinematografinin jestlerin yitirili sreciyle ok yakn bir ba olmaldr. Yeni icatlaryla, kamerayla Lumire kardelerin ektii ilk filmler, herhangi anlarn yakalanmasna, bir trenin gara giriine, bahesini sulayan bir adamn slanmasna, bir pce gnderiyorlar. te taraftan, sinematografinin bir gelecei olduuna pek inan duymam bir adam olan Edison'un jestlerden rlen bir dnyay, bir dans, nceden kurulmu bir sahnede gerekletirilen jestler dizisini gsterdii bir aygt kefettiini de hatrlamak gerek. Sinemann ilk anlarndan itibaren beliren iki gelime izgisini tam da bu noktada ayrdedebiliyoruz: herhangi anlarn nem kazand Lumire belgeseli ve senaryolu, jestlerin organize edildii, aktrlerle ekilen ve bugn hangi anlamda zafer kazanm olduunu artk tanmlayamaz hale geldiimiz "esas sinema"...
Sinematograf, hareketi ve gsterdii nesnelerin sresini kaydeden cihazdr. Jestler de zaman iinde gerekletirildiklerine, belli meknlara adandklarna gre kaydedilebilirler. Oysa sinematografi, daha ilk anlarndan itibaren, jestlerden ok herhangi anlar yakalamak zere sokaklara, meydanlara kacak, evlere, birtakm tarihsel olaylarn gerekletii meknlara gidecektir. Ama kaydedilen ey, ayrcalkl anlarn kodlandklar yerler ve jestler olmay bylece zaten brakmtr. Filmik sreklilik iinde jestler de herhangi anlarn ieriklerinden biri haline indirgenir. Sinematografinin ilk seyircilerinin, salonlarda gsterilebilen Lumire filmlerine Edison'un yalnzca tek bir kii tarafndan seyredilebilen dansl ve ayinli filmlerine gre daha fazla rabet etmelerinin nedeni yalnzca Lumire'lerin kitlesel gsterim yapabilmeleri deil, ayn zamanda her icat gibi sinematografinin de ilk anlarnda uyandrd psikolojik kompleks, hareketlerin ve jestlerin suni algsnn bys olmaldr: ite, orada, gereklemi olduuna emin olduunuz bir hareket...
Ama bu by, sinematografiden nce fotografta zaten hissedilmiti. Nesneleri bir ressamn "temsil" ettiini bildiimiz resim ve teki "plastik" sanatlardan farkl olarak fotograf yepyeni bir imaj trn getirmiti: fotograf gerekliin bir "iziydi" ve kendini bizzat imaja naketmesiydi. Zamanla kazand iki zellii, yani ok sayda retilebilir olmas ve "tanklk" edebilmesi fotograf ondokuzuncu yzyldan beridir modern yaamn temel "imaj" trlerinden biri haline getirdi. Bu, imajlara ilikin gemitekinden ok farkl, grlmedik bir ontoloji, antropoloji ve psikolojidir: ncelikle imajn ontolojisi deiir --analojik, simgesel balantlarndan ve "geree benzerlik" isteminden koparak zaten yapabildiine, gerein kayd, yazs olmaya giriir. Dilin yalnzca haber verebildii, anlatt olaylar nce tasdik eder, ardndan da oluturmaya balar. Kitlesellie alan basnn dnyasna ait olmas pek gecikmez. Hatrlarsak, daguerrotype'ler ve kartpostallar dnyasnda gereklik kazanan ey, olgularn fotografik cihaz araclyla kesinletirilmeleridir. Fotografinin basn ve "haberler" dnyasndaki evriminin, onun "sanatsal" kullanmnn tarihinden tam anlamyla farkl bir kollektif psikolojide gereklemesinin nedeni ite onun bu "izler" kaydetme niteliidir. O bir tanklktr; yalanlar yaznn dnyasnda her zaman mmknken ite orada, bir fotograf, bir olayn vuku bulduuna tanklk etmektedir. Bu yzden fotograflara gnmzde sanal, dijital olanaklarn dahil olmas, fotografn tanklk niteliinin sona ermesi tehlikesini ieriyor: eskiden bir gazete yazlaryla yalan syleyebiliyordu, imdi artk fotograflarda da yalan sylenebiliyor.
Sorun fotografn yaamdan ancak hareketsiz bir kesit, bir an kaydedebilmesinden gelmektedir. Bu balangta herhangi bir an olamyordu, nk pozlama sresinin uzunluu yznden hareketli varlklar resimde beliremiyorlard. z brakanlar yalnzca doa ya da kentin, kyn binalaryd, insanlar deil... lk daguerrotype'lerden itibaren, natrmort resim sanatndan devralnd; evin u ya da bu kesinde itinayla dzenlemi bir sahne kaydedilebiliyordu.
Video Ars Memorativa Ulus Baker Videonun Antik Dnya'da ve Ortaa'da ok yaygn olan ve 18. Yzyldan itibaren basn-yaynn gelimesiyle birlikte unutulua terkedilen "ars memorativa", yani "hatrlama zanaatyla" bir ilikisi yeniden oluturulabilir mi? Kdn ender bulunan, pahal bir rn olduu Ortaalarda (Spinoza'nn lmnde kitaplnda 180 kadar kitaptan fazlasnn bulunmadn hatrlatmak gerekir sanrm) "suni bir hafza" oluturmann nemi bykt. Ars memorativa, baka bir deyile mnemotekhne doal hafzann glerini arttrmaya ynelik zorunlu bir kltr faaliyetiydi.
Szel kltrn egemenlii hikye-anlatclarnn icat ettikleri, kullandklar bu kk tekniklerle iliyordu. Okuryazar olmadnz, ya da ok nemli bir takibat srasnda elinizde kalem-kat bile bulunmadn farzedin. Tek yol dncelerinizi ya da anlarnz "efektif" bir ekilde her an organize ve reorganize etmenizdir. Ars memorativa uygulayclar bunun iin Ortaada "Yerler ve majlar Metodlar" adn verdikleri bir disiplin gelitirmiler.
Bu Metod --kabaca ve zetleyerek anlatmak gerekirse-- una dayanyordu: zihninizde herhangi bir bina kuruyordunuz --mesela bir ev; ve odalarn herbirine sonradan anmsamak istediiniz imajlar serpitiriyordunuz. Bu sayede imajlarn serpitirilme sras bile birbirlerini artrmalarna olanak salyordu. Hatrlamak ise hayaldeki bu binann, bu evin sanal olarak ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatrlatmasn analm: "Dncenin iinde ayrks yerleimlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak istediiniz eylerin imajlarn kurmanz gerekir; ardndan bu imajlar eitli yerlere koymak gerekir. O zaman yerlerin sras eylerin srasn takip edecek, belirginletirecektir. nk imajlar dorudan eyleri hatrlatacaktr..."
Byle bir metod hatrlanmas gereken eylerin ortalama bir insann zihni yeteneklerini fersah fersah at gnmz dnyasnda ne lde baarl olabilir, bu soruya u anda bir cevabm olamaz. Ancak Antika ve Ortaa insanlarnn hatrlamayla ilgili bir problemleri olduu, "not almann" neredeyse imkansz olduu bir entellektel yaam srdrmek zorunda olduklar ak.
Video modern-postmodern insana eski insana oranla daha m az buluuyor? Son derecede modern bir teknik olmas onu "hatrlama tekniklerinin" dnyasndan oktandr uzaklatrm olabilir mi? Yoksa video "hatrlamann hatrlanmas ve yeniden hatrlanmas" gibisinden bir formle cevap verebilecek bir aygt olarak yeniden kurulabilir mi?
Video Ars Memorativa Ulus Baker Videonun Antik Dnya'da ve Ortaa'da ok yaygn olan ve 18. Yzyldan itibaren basn-yaynn gelimesiyle birlikte unutulua terkedilen "ars memorativa", yani "hatrlama zanaatyla" bir ilikisi yeniden oluturulabilir mi? Kdn ender bulunan, pahal bir rn olduu Ortaalarda (Spinoza'nn lmnde kitaplnda 180 kadar kitaptan fazlasnn bulunmadn hatrlatmak gerekir sanrm) "suni bir hafza" oluturmann nemi bykt. Ars memorativa, baka bir deyile mnemotekhne doal hafzann glerini arttrmaya ynelik zorunlu bir kltr faaliyetiydi.
Szel kltrn egemenlii hikye-anlatclarnn icat ettikleri, kullandklar bu kk tekniklerle iliyordu. Okuryazar olmadnz, ya da ok nemli bir takibat srasnda elinizde kalem-kat bile bulunmadn farzedin. Tek yol dncelerinizi ya da anlarnz "efektif" bir ekilde her an organize ve reorganize etmenizdir. Ars memorativa uygulayclar bunun iin Ortaada "Yerler ve majlar Metodlar" adn verdikleri bir disiplin gelitirmiler.
Bu Metod --kabaca ve zetleyerek anlatmak gerekirse-- una dayanyordu: zihninizde herhangi bir bina kuruyordunuz --mesela bir ev; ve odalarn herbirine sonradan anmsamak istediiniz imajlar serpitiriyordunuz. Bu sayede imajlarn serpitirilme sras bile birbirlerini artrmalarna olanak salyordu. Hatrlamak ise hayaldeki bu binann, bu evin sanal olarak ziyaret edilmesiydi. Cicero'nun bir hatrlatmasn analm: "Dncenin iinde ayrks yerleimlerin tespit edilmesi gerekir; elde tutmak istediiniz eylerin imajlarn kurmanz gerekir; ardndan bu imajlar eitli yerlere koymak gerekir. O zaman yerlerin sras eylerin srasn takip edecek, belirginletirecektir. nk imajlar dorudan eyleri hatrlatacaktr..."
Byle bir metod hatrlanmas gereken eylerin ortalama bir insann zihni yeteneklerini fersah fersah at gnmz dnyasnda ne lde baarl olabilir, bu soruya u anda bir cevabm olamaz. Ancak Antika ve Ortaa insanlarnn hatrlamayla ilgili bir problemleri olduu, "not almann" neredeyse imkansz olduu bir entellektel yaam srdrmek zorunda olduklar ak.
Video modern-postmodern insana eski insana oranla daha m az buluuyor? Son derecede modern bir teknik olmas onu "hatrlama tekniklerinin" dnyasndan oktandr uzaklatrm olabilir mi? Yoksa video "hatrlamann hatrlanmas ve yeniden hatrlanmas" gibisinden bir formle cevap verebilecek bir aygt olarak yeniden kurulabilir mi?
Alaklk ve hanet Kuram: Borges Ulus Baker Borges'in alaklar komplocudurlar. Elbette popler polisiye kltrnn bildik klielerinin ok telerine geerler. Ama kurduklar komplolar, hesap, dorudan doruya 'fesat' ile tanmlanamaz bir "dolandrclk" trn artrrlar. Kh Pampalarn macho'lar, kh beynelminel ve kozmopolit Dnya Sava a uygarlnn karanlk kiilikleri olarak karlar karmza. Alaklklar, gnlk hayatn, "kk adamlarn" alaklklar deildir; "yollan atallanan bahe"lerin, labirentlerin, kaosun hakim olduu bir uygarlk trne uygun der: "nsann kendini hergn yeni alaklklara terk edeceini gryorum imdiden; yle ki sonuta sadece haydutlarla askerler kalacak geriye." (Yollar atallanan Bahe) Ufak tefek "ktye kullanmalar", gnlk hayat iinde genellikle "balanabilir" kk komplocuklar, kan-koca kavgalarndaki minik "hainlikler" birikimini, kedilerin kuyruklarna bir eyler balayan ocuklarnkini, Nietzsche'nin bahsettii "sr insan"na ait bir ressentiment, ierleme alakln Borges'in tasnifinde bulamazsnz. ok bilgili yazarmz, "alaklk" ile "ihanet" arasndaki fark da ayrdedememektedir. Bunun nedeni, alaklarn sanki birer "kahraman", Poe'nunkiler trnden, stn ve adsz, kiisel olmayan bir zeknn , nceden kestirilemez labirentlerini kateden ve her noktada, gereini yapmalar artyla mutlak baarya erimeleri kukusuz her zaman muhtemel olan aktrler olarak kurgulamasdr. Ona gre, alakln kurgusu more geometrico, geometrik slpta ilemelidir. Alaklk bir satran tahtas zerinde yaplan hamleler gibi icra edilir ve labirentin "sonsuzluunun" yalnzca bir trne uygunluk gsterir: "Herhangi bir vahi eyleme giriecek kimse sanki bu eylem nceden gereklemi gibi davranmal, kendine gemi kadar geriye getirilemez bir gelecek dayatmaldr." (Yollan atallanan Bahe) Leibniz'in "sonsuz"unu yorumlay zamana endekslenmitir bylece. Her yknn bitii, mutlak ve katksz alakln belirmesiyle mmkndr ancak. Geriye cevaplanmam soru kalmayacak, ancak alakln ierdii ve byk bir ustalkla ekip evirdii zeknn karsnda, hznl bir hayranlk damaktaki ac lezzetini brakacaktr. Borges alakl bir icraat alakl deil, bir taraftan bululara, te taraftan da evrensel bir insan mefhumuna gnderen bir alaklktr: "Bir kiinin yapt, bir lde, btn insanlarn yaptdr. Bu yzden bir bahede yaplan bir bakaldr btn insan rkna bular. yleyse, tek bir Yahudinin armha gerilmesinin rk kurtarmaya yeterli olmas adaletsiz deildir." (Klcn Biimi) Hiyerarideki yksek konumlarn ktye kullanlmasyla gerekletirilen "tezgh" ile sokaktaki bir iportacnn tezghnda ataca kazk arasnda bir fark kalmamaktadr bylece. Elbette Borges alaklarn yalnzca st snflardan sememektedir: Sokaktaki adamlar ve kadnlar da bu alaklklar tarihinin kiilikleri arasna girebilirler. Ancak bir artla: Alaklk her zaman bir komplonun labirentinden geerek, sonsuzcasna dallanp budaklanarak, sua dair olaan kavramlarmzn atlaklarn zorlamal, sulamann ve nefretin ynn alan zararna urayan kurbann aleyhine dntrmeye her an aday olan bir g gsterisi yapabilmelidir. Bylece Borges, yaznn aralaryla, kendi oluturduu labirentin iinde, kurgulad alakla belli birnoktada karlaacak, ama o andan itibaren onunla eitlenecektir: "Tarihin tarihi taklit etmek zorunda oluu yeterince harikadr; tarihin edebiyat taklit edii ise inanlmaz bir haldir." (Hain ile Kahraman) Alan yksnn biti noktas, ite bu karlama ve eitlenme andr. Bir yk olarak "alakln" anlats, eninde sonunda "yazar"n ta kendisinin rettii bir kurgu deil midir? Modern edebiyata zg olduu hep sylenen "yazarn, kendini yaznn ardnda grnmez kl", bylece uzun, dolambal yollarn en son noktasnda belirecek ve bylece sua, nefrete ve antipatiye ilikin duygularn Aristocu katharsis'inin elinden kurtulamayacaktr.
Erken dnem kitaplarndan Alakln Evrensel Tarihi, bu yzden ne yeterince "evrensel"dir, ne de yeterince "Tarih". ncelikle, Ortaa edebiyatnda rastladmz "demonolojik", iblisvari alaklk trn dlamaktadr. Klossowski'nin gsterdii gibi, eytan, aslnda bir "yanlsamalar satcs", bir "gzbac" deil, tam aksine, bir "karmlar" ve "alamlar" zanaats, "saf ve temiz", przsz kavram olarak yi'nin, Gzelin, Doru'nun, z'n, ve "Tann"nn despotluuna, yani evren zerindeki evsahipliine bakaldran salt retkenlikti. Ama. bu retim "ruhsal" malzemeyle gerekletiriliyordu: Ruhta nceden bulunmayan hibir karanlk yann eytan tarafndan retilmesi bu yzden mmkn deildi. Oysa Borges'e gre, "Hikimse herhangi biridir, biricik, tek bir lmsz insan btn insanlardr. Cornelius Agrippa gibi, Tanrym, kahramanm, filozofum, iblisim ve dnyaym; bu ise varolmadm sylemenin skc bir yoludur." (lmsz)
Gilles de Rais ya da Mavi Sakal, giderek Kont Dracula, kapal cemiyetler ve "compagnonnage"lar, sr kardelikleri iinde rgtlenen zanaat kltrleri karsndaki bir kyl kltrnden bamsz kmamlard ortaya. Sahtelikleri ve masals yzeysellikleri bundan gelmektedir. Ancak, Borges tipi "alaklk", Ortaa kltrnde kaynap duran ve sivrilen bu "alaklklardan" baz unsurlar dn almakta, stelik modernletirmekte ve yeniden uygulamaktadr. Borges, anlatt alan "eytani" bir kiilikle de belirlemesini arzulamaktadr. Ancak her trden "illzyon"un mutlak bir "gereklik" olarak kabul edilmesi gibisinden, btn eserinin, kuatan bir tema, tam da bu noktada, "alakln tasvirinde" doyum noktasna varmaktadr. Borges'in labirenti hi de "sonsuz" deildir.
Ancak, Borges'in anlamak istemedii ve "evrensel" tarihine katmaya lyk grmedii ok nemli bir alaklk trn, yalnzca "modern" edebiyatn deil, modern yaam tarzlarnn ta gbeinde kefedebilenler de vard: Gogol, Brecht, Kafka ve Foucault tipi alaklardr bunlar. Yazarlarnn onlar asla "alak" diye damgalamyor olmalaryla ayrdedilirler. "l can" alcsnn "itenlii", onu her trden "demonolojik" armdan, grltyle patlayveren komplodan, "entrikac" zihniyetten uzak tutmaktadr. O, basit bir memur gibidir ve kmekte olan bir toplumun ekrannda beliren atlaklar boyunca "yolunu bulmaktadr".
Gnahkrlk, Tanryla birlikte oktan geri ekilmi, onlarn braktklar bolukta "herkes gibi" olan "alaklar" kaynamaya balamlardr. Bizi Musil'in "Niteliksiz Adam"na gtrecek yollan, gerek anlamda ilk kez aan, kahramanlar "Byk Adam"n glgesinde i gren Dostoyevski deil, Gogol'dr bu yzden. Gogol'n ala, sanki Hegelci "byk adam" tarihinin (Rusya'da Hegel bile inanlmaz lde 'vlgarize' edilebilmiti) kurnazlnn panzehiridir: Bir 'kk adamlar ve masum alaklklar tarihi'... Gogolc alan ana forml, en belirgin biimiyle Mfetti'te ortaya kar: Her alakln zorunlu olarak urad "yanlsama", kasabann btn ileri gelenlerini sararken, sahte mfettiin "memuriyet"ini geici birka kar (birka kza kur yapma frsat, baka bir durumda asla karlamak ansna sahip olamayaca, bir "ast" aalayp, azarlama frsat, vb.,) uruna stlenii, alakln doasnda bulunan, ok zel trden bir "karlkll" ifade etmektedir. Foucault'nun modern adalet cihaznn isimsiz kahramanlar olarak tantt, keba muhbiri, apartman kapcs gibi biridir o: ktidarn "kurban" olmad gibi, ona sahip de deildir; hep iki arada bir derede, iktidara "dayanak" oluturur. Gerekten de "sarho edici" bir gten ok uzakta, stelik asla bir "mlk" gibi dnlp konulamayacak bir iktidar tipi sz konusudur. Bu iktidar tipi, evde, gnlk yaamn dolambalarnda, kebalarnda, komular arasnda, cemiyetin kenarnda kesinde belirir. Bu keba insanlar, istedikleri kadar "politik" kimlikten yoksun olmak, sradanlamak, ortadan kaybolmak istesinler, yine de iktidarn "dayanaklar" olmadan edemezler. Kafka'nn forml ite tam da bu hali anlatyor bize: "Bir babann oluna verdii her buyrukta binlerce lm hkm sakldr."
Hukuk Modeline Kar Ulus Baker Foucault hibir zaman yazmay bir ama olarak grmedi. Onu byk bir yazar yapann tam da bu olduunu syleyenler hakldrlar. Onlar, Foucault'nun yirmibe yl akn bir zamana yaylan eserinin gzergahlarnda en bir bilimin yolat kahkahalar bastrmasz, zgrce ve saknmakszn savuranlar olabildiler: Foucault'nun ncesinde Spinoza ile Nietzsche'yi, sonrasnda ise Deleuze' ve yeni bir dnr kuam bu kahkaha iinde yakalyoruz. Foucault nmze ilahi bir cezalar komedyasn plak bir yemek gibi srdnde bu kahkahalar tutabilecek olan ancak bir iktidarn mdahalesi, lmcl susturma aralarnn devreye sokulmas olabilirdi. Ama yine, bu aygtlarn inanlmaz komiklii karsnda kahkahalarn tutabilene akolsun: Ondokuzuncu yzyln u harika icatlarna bakn hele ~ ocuklar iin mastrbasyonu engelleyici aygtlarn garip ekillerine, sanatkarane inceliklerinin pek gizleyemedii iki yzl zarafetlerine ahit olun. Yetikinleri kapatacak hapishanelerin dahiyane mimarilerine bakn. Kentimizin manzarasn bir zamanlar enlendirmi bu yaplarn iinde gezerken, etraflarnda dolarken, arivlerini didiklerken her an karnza kahkahalarnz tutamayacanz grntler kabilir. Ve yine, ancak ceza, susturma ve lm hakkndan gelir bu kahkahann.
Cellatlar ise ok ender glerler. Daha dorusu, onlarnki ayn gl deildir. Ondokuzuncu yzyl sosyalisti Valles, dehetin iinde bile baki kalacak bitimsiz bir neeyi, devrimcilere zg bir neeyi katillerin, cellatlarn korkun neesine kar srmyor muydu? Nefretin ve dehetin yeterince iddetlenmesi gerekiyordu bu gl hayat hedefleyen, ona kar olan dzeneklere kar evirebilmek, korkudan ve gszlkten hayat ykmak, hapsetmek isteyen glere kar dirence geebilmek iin. Bu, nefret editen duyulan u gizli, ikiyzl haz ve keyiften ne kadar da uzak!
Foucault byk bir sevgiyle eserinin iine serpitiriyordu u dehet verici, mide bulandrc tasvirleri: Damiens'e ektirilen byk eziyet ve eziyetin karlat zorunlu, kanlmaz baarszlklar... Vebayla arplm, sszlaan kent ve karantina... Baka bir kenti kateden zincirli forsalar halkla sz alveriindeyken... Ardndan yepyeni bir ayrm, kapatma makinas: Hapishane, cezaevi, hcre arabas... "Cezalandrma sanatnda yepyeni bir duyarllk..." Hapishanenin Tarihi bir sanat eserinin duyarlyla keskin zmlemenin kl krk yarc, zor takip edilebilir "etkilerini" aydnlatyor... Sorun, bir resim ve optik sorunu olarak beliriyor: Eski, geleneksel cezalarn krmz krmz stnesi, yeni hapishanenin gri stne grisi... zmleme ve resim kolkola gitmektedir. ktidarn mikroskopik fizii ve insan bedeninin siyasal bir kuatlmas... Sanki milimetrik bir haritann zerine yerletirilen renkli tablolar...
Sosyalist dncenin tablolar oluturma konusunda kendini mahkm ettii bilgi, ukala ve bn bir estetik yetersizlik ise, kendini imgeden beklenen bir iirsellikten dem vurmay bir an brakmayan ksrlkla damgalyor. Foucault'nun Marksizme kar grnen tartmas ancak belli bir yeni toplumsal mcadeleler kuann fonu zerinde anlalabilir: oul solculuklarn imkan... Topyeknletirici ve merkeziletirici anlaya kar bu solculuklar iktidar sorusunu tepeden trnaa kuramsal erevesiyle birlikte karmza diktiler. Foucault ile Defert'in nclk ettikleri GIP (Hapishane Enformasyon Grubu) deneyimi 1971 ile 1973 yllar arasndaki neeli faaliyetinin hakl karc sonularn 1975'te yaynlanan bu eserde bulmutu: Grubun baarszl eserin baarsnn nedeniydi.
Ama akt yeterince: Hapishaneler etrafnda rlen kavgann, baka kavgalarla iletiime sokulmas. Ve bunun verdii byk bir kuramsal eser. te bu kuramsal eserin dile getirdii ilk cmleyle balayalm: Nereye bakarsan bak, her eyi 'hukuksal' terimlerle ele almaktan uzak dur! lk bakta "olumsuz" gibi grnen bu ilke, aslnda Foucault'nun btn eserinin gzelerini ileyen gl bir eletiri silah olarak beliriyor: Blanchot'yu takip ederek, yazarn lmn ve adszl nerdii zaman bile onun yazarn "hukuki" varoluunu sorgulamaktan teye bir ey yapmadn biliyoruz: Kendi yazsnn bir paras olarak "yazarn ad" eer ona bir "telif hakk" bahediyorsa, kapitalist dnyadaki burjuva kltrnn elinden sklp alnabilecek tek ey bu ad ile onun gnderdii "cisim" deil midir? Foucault, birka sayfackta ve bir dizi Marksist postlann hilafna, tm eserini ynlendiren bu ilkenin zorunlu sonularm sralayveriyor...
1. ktidarn bir mlk olduu postlasna kar... Buna gre, iktidar bir snfn ele geirdii, sahip kt, fethettii bir mlk gibidir, Foucault ise, iktidarn kaynakland ya da aranaca yerin asla bu olmadn gsteriyor: O bir mlk ya da "bir snfn zellii" deildir, tam aksine bir stratejidir. Uyandrd etkiler ve yol at sonular bir mlk edinme ilikisini temellendirmezler. ktidarn ileyii, konum allarla, manevralarla, taktiklerle, tekniklerle, dzeneklerle ve ilevlerle ilikilidir daha ok: ktidara sahip olmak deil, onu icra etmek sz konusudur. Ynetici bir snfn edinilmi, miras olarak devralnm ya da fethedilmi bir ayrcal deildir iktidar. Stratejik konumlarn topyekn sonucu, etkisidir. Elbette snflar vardr ve mcadele iindedirler. Ama iktidar sz konusu olduunda onlarn Foucault'nun tablosundaki konumlar tmyle deiiklie urar: Baka manzaralar, baka kiilikler, baka usuller... Geleneksel, hatta Marksist tarihiliin ihmal ettii bambaka bir resim... Buna gre, iktidar bir homojenlik deil, biricik noktalardan kaynaklanan, oulluklar iinde tikel noktalar kavrayan, aan, stratejik dzenekleri devreye sokan bir "oulluklar alam" olmaldr: "Saysz yzyze geli noktalan, herbiri kendi atma, kavga, mcadele ve uygulanan g ilikilerinin geici de olsa tersyz olma risklerim tayan kararszlk odaklan..."
2. Yerellik postlasna kar: Bu postlaya gre iktidar, akas, Devlet iktidardr. ktidarn yerini bir Devlet aygtnn iinde bulmalsnz. "zel" dediimiz iktidarlar bile ancak belirli bir dalmaya, yaylmaya sahiptirler ve onlarn da aslnda Devlet aygtnn iinde "zel olarak" yer alyorlar diye kabul edilmeleri gerekir. Foucault ise, aksine, Devletin kendisinin bir sonu olduunu, ondan ok farkl bir seviyede rgn olarak bulunan arklarn ve odaklarn bir rn, topyekun sonucu olduunu gsteriyor.
Godard Zagdanski'ye Kar Ulus Baker Sinema bir "samalk" m?
Son eseri Gzdeki lm'de Stphane Zagdanski Lumire kardelerden Matrix'e sinematografik ideolojinin ipliini pazara karmay hedeflemi. En sert saldrdklar arasnda bulunan Jean- Luc Godard yazar ile kar karya grmeyi kabul edince, aadaki diyalog ortaya km...
Zagdanski'nin kitabnn alt bal yle: "Bak, bask, yalan, kkszletirme, ayartma, maniplasyon, ykm, ktye kullanma olarak sinemann Eletirisi". Bu alt baln Guy Debord'a gz krparken bir "sava" tonunu tad da tespit edilebilir. Tezi ne peki? En rafine estetik rnlerine varncaya kadar, sinema yrtc bir endstri oldu hep: hipnozla ve maniplasyonla ta batan beri eleleydi. deolojik bakmdan douu Lumire kardelerin icad deil, sa'dan nce drdnc yzylda Platon'un maarasyd --ite bu maarada kudurgan bir gruh byye kaplm gidiyordu. "Sinema kendini sanatn mirass zanneder, ama olsa olsa klonlamann atasdr, hayat taklidi yapan bir lm tekniidir." Zagdanski'ye gre karanlk salonlarn "maara atmosferinden" midesi bulanan Cline'den "harika ve lanetli byleni"ten bahseden Artaud'ya kadar Yirminci yzyln btn byk yazarlar meselenin nemini kavramlard. Gzdeki lm kitabyla Zagdanski Bat'da imajn tm bir tarihini hedefliyor ve ok sayda sinemacyla atyor: Orson Welles'den Wachowski kardelere. Byk sinema teorisyenlerini de esirgemiyor: Elie Faure, Gilles Deleuze ve Serge Daney. Anlald kadaryla "sinefili ukalalnn daniskas"diye sulanan Jean-Luc Godard kitab okuyup holanm ve yazaryla bir karlama oyununu gze alm... ki saatlik diyalog sonunda Godard ile Zagdanski "yeryznn en iyi dmanlar" olarak birbirlerinden ayrldklarn sylyorlar...
J-L Godard: Film ekmeye yeni baladmda filmler stnde anlamakszn iftler evlenemezlerdi. Bugn ise olan Luc Mollet'yi sevebilir, kz ise Bruce Willis'i tercih edebilir. Kitabnzn houma gitmesinin nedeni bu. Bu bana Cocteau ile Mauriac arasndaki ztlamalar ya da Gerekstclerin Anatole France'tan o korkun bahsedilerini hatrlatyor. "Positif"in kfrlerini de. Gnlden gldm ve zellikle de ok doru olan anlar vard.
S. Zagdanski: Sinemaya saldrrken Godard' esirgeyemezdim. Gnmzde sinema sizsiniz. Burada Nietzsche'nin sava ilkelerini uyguladm, Wagner'e kar kulland ilkeleri. Birinci ilke: sadece muzaffer davalara saldrmak. Godard ve sinema muzaffer davalardr.
JG: Bunu isterdim gerekten ... (glmeler)
SZ: "Bollywood" filmlerinin yenilip yutulduu Drdnc Dnya bidon-ehirlerinden Bresson'un "kak enteline" kadar kimse bugn sinemay aalamak yle dursun sevmediini sylemeye bile cesaret edemez. kinci ilke: yapayalnz saldrmak. Yetmili yllarda, Debord'u bir kenara brakrsak kimse sinemann ne olduunu gerek anlamda sorgulamaya kalkmad. Olup bittii "Yeni Dalgac msn, kar msn"dan baka bir ey deildi. Bir baka ilke: kiisel saldr yok. zel ad bir bunalm incelemek iin bir byte olabilir ancak. Godard tam da "ntr"n sinemacsdr, onun ta kendisidir dediimde bu imaja zg ntrlkten bahsetmek iindi. Bir fotorafta pozitif negatife denktir. Bu yzden sinema her trl propogandaya hizmet etmitir ve Eisenstein gibi bir sinema dehas dehet verici bir rejimin altnda srnebilmitir. Byk edebiyatta bylesi d nlemez.
JLG: Ayn fikirdeyim, ama yine de baka bir ey de olduunu kabul etmek artyla... Dostum Anne-Marie Mieville, sanat olarak sinemaya sayg duysa bile orada, ierde sonsuzca hzn verici bir eyler olduunu da sylyor. Esasn derinden bir reddedilii. Sinema en batan beridir bir vazgeiler silsilesinden yaplmtr. nce teknik meseleler. Kim Novak'la film yapmak istenir, serbest deildir. Gne istenir... Ben her zaman her eyden vazgeip durdum, ama yine de devam ettim...
(...)
Bir zamanlar Hitchcock ya da Rosselini'nin bir Chateaubriand'a denk olduu dnlrd... Ben hibir zaman yazmay beceremedim --bu bir romann ilk cmlesi olsa bile. te bu yzden Gallimard'da kitaplar kan Astruc ile Rohmer'e kar o zamanlar byk bir hayranlm vard. Matematiki Laurent Schwartz bir hi olduu tek bir nokta dnda her noktasnda sonsuz olan bir eri tasarlamt. Hi olan nokta, ite, sinemadr. teki noktalarsa, edebiyat. Ama ikisi de ayn eri zerindeler. Ayrca uzlamann dostla deil dmanla yaplacan da sylemek isterim...
SZ: Gerek bir dost bir klondur, bir ie yaramaz. Zaten dilde olduu gibi varoluta da sadece sahte dostlar vardr. Hep yabanc bir dil ayrr onlar. Edebiyat ile sinema arasnda olduu gibi. lgimi eken ey imaj ile sz arasndaki atmann kklerini yeniden bulmakt.
JLG: Kkenlerden gelen bir atma, eer kken diye bir ey varsa. Geen hafta, birdenbire kendime dedim ki annem benim doumumdan nce hi sesli film seyretmemiti. Kukusuz bu yzden ok ge, ancak be yanda konumaya balamm. (Glmeler) Adlarla ok ilgiliyim. Neden acaba Amerikallar kendilerini btn bir ktann adyla adlandrrlar mesela? Amerikal, bu huhuki bir ad, ama topraktan gelmiyor. Byk handikaplar ve bugnk o karmak sular ite budur. Ayaklar topraa basmyor. te belki burundan konumalarnn nedeni de bu.
(...)
lde kk talar toplayan amcam Thodore Monod gibi ben de cmle paracklaryla, cmleciklerle, teoremlerle ilgiliyim... Derrida bir blok alyor ve onu skyordu. Bense tersini yapyorum, bulmacalar dzyorum. Artemis'in aya, onu uraya koyuyorum, bakyorum olmam. Sonra onu Raymond Chandler'a yaptryorum ve diyorum ki kendime, hah ite, burada bir yasa olabilir.
SZ: Yahudi dncesi mtemadiyen bunu yapar, dank paralar almak ve onlar akmakta gibi srtttrmek.
JLG: Evet ama yola kt metinden baz kukularm var.
SZ: Tevrat m demek istiyorsunuz?
JLG: Evet, ok totaliter olduunu dnyorum. sinema borla dorudan ilikisi olan bir sanattr. Ben ok kkken bir eyi istemem yettii halde alardm, belki de bu trden eyler karar veriyor... Bugn bile paradan bahsetmeye cesaret edilen ender yerlerden biri... Tevrat'a ok yakndan bal olmas muhtemel bir ey var. brahim bir ev satn alarak balamt.
SZ: Aksine Tevrat "Torah armaan"yla bedava vermeyi, bahetmeyi icat etti. Musa altndan bir puta tapmaya a bir halka Torah' sundu. Ve de nasl bir put! Gzel bir kadn bile deil, bir buza. Hitchcock aktrlerin besi hayvanlar olduklarn sylerdi, bu bir tesadf deil. Orada putperestliin gbeindeyiz --para, lm, eyleme arasndaki ilikiler ve sinemann Lumire'lerden Matrix'e kadar yapm olduu eylerden. Sinema yalann tarihinde kk bir halkadan baka bir ey deildir. Dagerrotipten insan klonlamaya kadar koan bir tarih, zdein yeniden-retiminin nec plus ultra's. Sinemann maniplasyon ile de ok yakn ba var. Oysa edebiyat zgrlemeyle ilgilidir. Musa ve Odysseus ilk edebi kahramanlardr. Hah ite, Odysseus zamann hipnozla, sahteliklerle mcadele etmekle geirir; Musa ise branileri klelikten kurtarr. Sinemaysa, toptan, ezenin tarafndadr. ABD'deki ilk stdyonun adnn ne olduunu biliyor musunuz? Black Maria. Bizim "salata sepeti"ne denk der. Kotarlm bir ad, bir vagon ad gibi...
JLG: "ekim" kelimesi iin de ayn ey deil mi? ("La prise de vue" = grnt alma)
SZ: Evet. Ya da Edison'un projeksiyon aygtnn ad iin: Panopticon. Bu iinde tek bir kiinin, tam merkezde oturup dnyay gzetleyebildii bir odayd. Dilde hibir zaman tesadfe yer yoktur.
JLG: Tamamen yle, ama yedi metrelik botlarla binlerce kilometre katettiniz... bense henz kk oyuncaklarmla oynuyorum burada (glmeler)... Ezenlerin yannda yer almasna gelince, tmyle ayn fikirdeyim. "Filistin'e Yeniden Ziyaret"inde Elias Sanbar Kutsal Topraklarn gemiteki ve bugnk imajlar stne yazd. Yzlerce fotoraf gitti oraya, her eyi ektiler, yalnz Filistinliler dnda. Onlar Batnn fethi srasnda ekilen fotoraflardaki Kzlderililerden bile az grmzdr. nceden anlatlanlardan bildiklerini ektiler sadece. Burada dagerrotiplerin efendileri edebiyatn kleleri olduklar sylenebilir. te beni ilgilendiren bu trden eyler... (...)
JLG: lm kamplaryla ilgili olarak, Hannah Arendt gibi biri bile "koyunlar gibi oraya gtrlmelerine izin verdiler" diyebildi. Bense aksine srail'i kurtaranlarn onlar olduunu dnmeye baladm. Sonuta, alt milyon kamikaze vard...
SZ: Ben byle demezdim.
JLG: Alt milyon kendini feda ederek kurtuldu. Bunun zerine yaplacak filmler hi yaplmad...
SZ: Burada sizinle hi ayn fikirde deilim. Yahudiler lmle bir feda, bir kendini kurban etme ilikisi iinde deildiler. Bu insanlar, ou zaman ok inanl olan bu insanlar hayatla dorudan bir iliki iindeydiler. Ama lmn hayattan ok ey gtrdn de hissetmilerdi. Nazizm basite ok kt insanlarn bir klii deildi --Bat'nn ne olmakta olduunu ilan ettiler: lmn stnl. Oysa hayat lme lmcl bir cevap vermemeli. Tevrat'n Tanrs unu der: "nne lm ve hayat koydum, hayat seeceksin." Aksine otobste kendini patlatan bir Filistinli, ok derinlerde slam'da kk salm olan hilikle lmcl bir iliki iinde kalr. Bununla Avrupa Yahudilerinin katledilii asla birbirleriyle karlatrlamaz.
JLG: Bunu yapan bir Filistinli adna konuamam. Sonra, onlar genel olarak Araplardan da ayrdetmek gerekir. Ama bildiim bir ey varsa o da, eer siz srailli ben de Filistinli olsaydk hemen u anda oday blmeye giriirdik.
SZ: Sinema fikirlerle alr, metaforlarla deil. Herakleitos "Zaman zar oynayan bir ocuktur" dediinde, ite metaforun kalbindeyiz --duyulmadk derinlikte poetik bir kalktr bu. Sinema buna varamaz, zincirlenmitir.
JLG: Eh tamam. Bense buna sinema diyorum, neredeyse hi varolmam olsa bile.
SZ: Alamaz bir nedenden dolay: bir yazar dirili eseri yaratr, eti sz, Kelam ifade eder. maj ise tamamyla lm ve yokolu srecine batmtr. Bir iein fotorafn ektiinizde onu zehirlersiniz, ldrrsnz. Sinemann btn problemi kklerindeki bu zehiri montaj ile dengelemeye almakt.
JLG: Montaj hi varolmad. Hayat aka hi geiremedi, ok ender istisnalar dnda --tpk evrimde olduu gibi. Rimbaud ile Mallarm gerek montajclard. Sinema bunu yapmay baaramad. Yine de, ocuka niyetleri vard ama parann kt kullanm yznden bunlar ok abuk yozlap gittiler. Sinemann binde biri yine de kurtarlabilir. Diyelim ki bu sulardan kurtarlm Musa olsun.
Ders Notlar: Eisenstein/Vertov Ulus Baker EISENSTEIN:
--herhangi, olaan ve dikkate deer...
Herhangi anlar versus "ayrcalkl anlar": hareketin "ikin" zmlemesi... Sinematografide en ayrcalkl an bile tekiler arasnda herhangi bir an olarak kalr...
Eisenstein bylece eski diyalektie kar modern diyalektiin tarafndadr... Eski diyalektik bir hareket iinde somutlaan akn formlar arasndayd... Modern diyalektik ise harekete ikin tek tek hareketlerin retimine ve birbirlerine kar srlmesine dayanr...
Bu tekillikler retimi (niteliksel srama) olaan, sradan anlarn, unsurlarn birikimiyle olur (niceliksel sre)... Tekil olan ey bile herhangi bir eyden alnmtr... Kendisi de basite olaan olmayan, olaanlktan karlan bir "herhangi eydir"...
Eisenstein buna "patetik" anlar adn veriyor: patetik organik olan varsayar... Organik ise herhangi anlarn organize edilmi toplam, kmesidir...
--Griffith'e itirazlar...
ki temel itiraz: toplamn ayrmlatrlm paralar kendiliklerinden verili gibi duruyorlar -- bamsz fenomenler gibi... Tpk pastrmada yal ve etli ksmlar gibi ayr ayr... Zenginler- yoksullar, iyiler-ktler, Siyahlar-Beyazlar... vesaire... Bu unsurlarn temsilcileri hep bireysel kalan dellolar iindeler... en kolektif motifler ve drtler bile kiiselletiriliyorlar (bir ak hikayesi, melodram unsuru)... herey paralel izgiler halinde akp gidiyor... bu izgiler ancak sonsuzda birleiyorlar, uzlayorlar... herbir izginin herhangi bir an tekisinin herhangi bir anyla buluturuluyor, aktrlyor...
Demek ki Griffith mesela zengin ile yoksulun birbirlerinden bamsz fenomenler olarak verilmi olmadklarn anlayamyor... oysa her ikisi de "toplumsal smr" denen ortak bir nedenin sonucudurlar...
Unutulmamas gereken ey Eisenstein'in Griffith'e ynelik bu eletirilerinin sadece bir tarih yorumuna, bir ideolojiye (burjuva ideolojisine) ynelmekle kalmad... Eisenstein dorudan doruya paralel ve yaknsak montaj tekniini de eletiriyor... Griffith'in montaj anlay tmyle ampirik... bir gelime ve byme yasasna sahip deil... Montajn oluturaca birlik birbirlerine dsal paralarn biraraya getirilmesiyle oluturulmu...
--organik spiral kuram...
Griffith organizmann ve paralarnn diyalektik ilikisinin farknda deil... Organik dev bir spiral olmaldr... bu ise bilimsel, matematiksel olarak kavranmal... bir gelime, byme tarz olarak... (Potiomkin, Genel izgi'deki yayk...)
Organik spiralin kayna --altn kesit... kesme noktasnn belirlenmesi... toplam eitsiz iki byk ksma ayryor; mesela Potiomkin'de hareketin tersine dnd Odessa'da Yas an... ama spiralin her dn de birbirine kart eitsiz iki ksma ayrlyor...
Kartlklar ise oul: niceliksel --bir-ok, bir kii-ok kii, tek bir kurun, bir salvo... tek bir gemi, bir filo... niteliksel: deniz-kara... yeinliine (karanlklar-k)... dinamik (ykselen hareket-alalan hareket, sadan sola-soldan saa...)
OA/OB = OB/OC = OC/OD = m
k noktasyla son noktann diyalektii... Tpk biyolojik bir hcre gibi... hareket-imaj basit bir montaj unsuru deil; birken blnr ve oalr... bir "kartlklar montaj"...
Potiomkin'de Odessa merdivenleri... Korkun van'da van'n iki phe an... karsnn tabutu banda kendini sorgulad, ilk halkann sonu... yani Boyarlarla savann ilk safhas... kincisi Moskova dna ekildii an...
(Resmi Sovyetik eletiri bu blm van'n teyzesiyle kiisel mcadelesi olarak grmt... oysa Eisenstein van'n halkla birleen bir kiilik olduu tezine karyd... van halk srekli olarak bir ara olarak grmt --o an koullar bunu emrederdi... ama bu koullar dahilinde van derebeyleriyle mcadelesini ykseltti... Griffithvari kiisel dellonun tesine geti... ) demek ki "kahramann bir halka ihtiyac var..."
--bilim ve sanat...
Eisenstein bilimi, matematii ve doa bilimlerini aryor... Ama sanat bundan hibirey kaybediyor deil...
--Patetik...
Patetik organikle kartrlmamal; bu kartlarn birbirlerine geii... birinden tekinin aniden kagelii... demek ki iki an arasnda yalnzca bir kartlk yok, birinden tekine ani bir sray da var... ikinci an bylece yepyeni bir g kazanyor, nk birincisi onda hala korunuyor... (kederden fkeye, kukudan kesinlie, tabiyetten isyana...)
Patetik hem bir "skma-gerilim" hem de bir "patlay"... Eski ile Yeni... organik... krema makinesi sahnesi ise Patetik... aalama ve umut... ve zafer... bu anlk bir sray... tek bir damla btn gidiat deitiriyor...
Patetik: "boyutlarn mutlak deiimi"... Griffith'de deiimler sadece greli... mutlak deil... Byk Planlar Eisenstein filmlerinde bu ie yaryorlar... gittike byyen byk plan serileri... Bunlar Doadan nsana geiler... bir Bilinlenme an... Devrimci bilince var...
Eer Patetik bir gelimeyse bunun nedeni onun aslnda bir Bilinlenme oluudur... "atraksiyonlar montaj"... salt beyne hitapla anlamlandrlabilen montaj unsuru... kzl bayran belirii... (Potiomkin) van'n "kzl len"i... grnebilirden okunabilire sraylar... Ekim'de ve Potiomkin'de heykeller...
Atraksiyonlar montaj: imajlar arm... art "atraksiyonlar hesab"... bir st damlacnn kozmit boyuta geii...
zetle Eisenstein her eyi yeniden kavramlatryor: yeni bir byk plan; yeni bir ivmeli montaj; yeni bir dikey montaj; atraksiyonlar montaj; entelektel-bilin montaj vesaire...
Aralk: filmdeki deiken imdilik... belli bir noktada "niteliksel srama" halinde iliyor... Zaman: Potiomkin'in 48 saati, Ekim'in 10 gn... kozmik zamana doru byyor, muazzamlayor...
--diyalektiin nc yasas...
Eisenstein diyalektiin nc yasasna balanyor: birin oklamas... ikilemesi... Stalin rejiminin sevmedii de bu...
Ve sadece nsani diyalektik var, doa diyalektii yok...
Byk plan: yalnzca "afektif" deil, profesyonel --filmcinin filmin btnne bir bak tarz... ya da as...
Byk-Plan ve Yz: Griffith'de kadnn dnceli yz... Eisenstein'de papazn ho yznn ktle dnm... kulak ekimi... (Eski ve Yeni)
Byk-Plan: "...ve talar bile haykrd" --acnn ykselen izgisi ve yz serileri...
--i monolog...
monolog sinemada edebiyattakinden daha gl... bir dil-ncesi, daha ilkel bir n-dil denebilir...
Kitlesel Sanat olarak Sinema: ilk an imajdan dnceye gidiyor; imajlarn birbirleri zerinde yaptklar ok --bu dnceyi de oklamaktr... "korteksin btnn etkileyen..." Sinematografik bir Cogito, bir "dnyorum" var... Bu bir "sine-yumruk"... Automaton Spiritualis...
monolog balangta kiilere ait... sonralar Eisenstein onu filmin btnne ait klyor...
VERTOV
Maddenin kendisinin bir diyalektii var: salt dokmanter ve aktalite... neden acaba? eylerin bizzat kendilerinin iinde --kendinde eylerde-- ileyen yeterli bir dinamizm, bir diyalektik var... dolaysyla Doay sahnelemeyi reddetmek gerekir... eylerin kendilerinin bir mizansene ihtiyac yok...
En sevimli kyl kadn ya da ocuk ayn zamanda dinamik maddi sistemlerdir...
Vertov insanlar ve varlklar makineler olarak ele alyor deil: makinelerin bir kalbi, bir dinamizmi, bir alglay ve aksiyon-reaksiyonu var... onlarda hayranlk verici olan da bu... Patetikten kanmak gerekiyor... Doa ise o kadar organik bir ey deil...
Yksek Kaldrm bilindii gibi kark, kozmopolit, yani belal bir yerdir. Karaky'den yukarya, ya da Tnel'den aaya bu sokak zerinden saptnzda, elbette tatmin edeceiniz arzularnza ve ihtiyalarnza gre kayt derek, saa ya da sola sapmann tehlikeli saylabilecei bir gzergh semisiniz demektir. Karaky'den Tnel'e karken sadaki sokaklarn birka genelevleri, soldakilerin birka ise pulcularn dkknlarn barndrr. leride ele alacamz "sahaflk" gibidir pulculuk (bu sonuncular yukarya, Tnel'e daha yakndrlar). Ama birka nemli noktada ondan ayrldn, tmyle farkl bir "alaklk" tr olduunu greceiz. Sokan te tarafnda bulunan genelevlerle hi bir alkas yokmu gibi davranan bu dkknlar, sahaflarnkine gre daha derli toplu, daha temiz pak, az biraz daha gsterilidirler. Yal kurt filatelistler arasndaki o korkun pul pazarlklar konumuz dahilinde olmasa bile, bunlar genellikle lise yllarndaki gen, kolejli ve harlnn belli bir ksmn nereye harcayacan bilemeyecek kadar ansl saylabilecek erkek rencileri tuzaa drrler. "Gel sana pul koleksiyonumu gstereyim" gibisinden boktan bir klie ile anlatlmak istenen eyden daha tehlikelidir bu durum.
Yksek Kaldrm'n pulcular genellikle orta yan stnde, yalca adamlardr. Ticari bir tecrbeye sahip olduklar pul koleksiyonculuuna yeni yeni balayan bu gen olanlar tarafndan kolay kolay anlalmaz. Ama koleksiyonculuk saplantl bir oyun olduu lekte (durumun bir "saplant"dan ok daha karmak olduunu ileride greceiz) ticari adan bu tombul ihtiyarlarca kandrlmann bu ocuklarn znellii asndan o kadar byk bir nem tamad da dnlebilir. Hayr. bireysel saplantlardan, ya da daha tehlikeli "koleksiyonlardan" bahsediyor deiliz (bkz. "Koleksiyoncu" adl film). Bugn Trkiye'nin en eski dernekleri arasnda "filatelistler" dernei de yer alyorsa, sorunun oluk ocuk elendirmekten daha byk bir tutku sorunu olduu hemen kabul edilecektir. Sorun ciddi bir uluslararas devletler hukuku, ulusal eitim ve devletin beks sorunudur. Filatelistlerin antikaclarla, sahaflarla ve genel olarak her trl nostalji tccaryla ortak olarak paylatklar tutku, bir "biriktirme" hevesinden nce bir "elitizm hezeyan" olarak grnyor. Borges'in "Zahir" yksnde sergiledii alaklk trnn en temel bileeni olarak beliren bu hezeyan, sahaflarda bir "gelenek merak" gibi grnebilse de, pul satclarnda muhafazakrln baka bir dalna, "devlet" meselesine ilikin olan bir tutkuya gndermektedir. Derrida'nn, u metinler koleksiyoncusunun, sevgili Diotima'ya gndermeden beklettii u kartpostal zerindeki pula gzlerini diktii anda anlayverdii gibi, filateli, philatlie bir szck olarak bile masum deildir: Evinde bir szlk barndrmayan iin bu terimi gerek bir Yunanca "terkip" sanma riski sz konusudur. Oysa filateli terimi, filo-sofi ile, "bilgelik sevgisi"yle ksmi bir benzerlik tayan bu terim, olsa olsa pul kadar eskidir. Baka bir deyile koleksiyonu yaplabilecek bir yn cansz eyden (mesela eski paralardan) daha yenidir. Eski bir Yunanlya "filateli" derseniz, o bundan "uzaklk sevgisi" gibisinden bir ey anlayacaktr: Filos + teleia. Henz "pul kltrnn" varolmad Ortaa'da ise byle bir terim, ak filozof (bilgelik-sever demek ama yalnzca "bilgelik"mi) Abaelardus'un Yunanca bilgisi lekleri dahilinde "mektup-severlik" diye anlalacaktr. Tabii ki, mektubun tarihinin pulun tarihinden anmsanamayacak kadar eski olduu iyi biliniyor, ak mektuplarnn, Dou bilgeliinin yaratt edebiyat aheserleri arasndaki "namelerin" "pul"dan ok daha deerli simgeler tadklar da kolaylkla tahmin edilebilir. Her durumda, filateli terimi, Yunanca terkiplerin ve neolojizmlerin hl kullanlmakta olduu bir dnemde, insanlarn haberlemesinin zerinde tekel oluturan Devlet'in kurulduu ada uydurulmutu: O zaman artk, u karmak anlam krntlarn bir araya getirecek bilgece bir szckt --fila-teli, yani "ulak-severlik". "Postacy sevmek" trnden garip anlamlara kadar ii ilerletebilecek olan bu terimin ikinci kanad yleyse -- ateleia'dr. (Derrida'nn sevgilisini uyarrken syledii gibi "aletheia" ile, hakikat ile kartrmayn). Yani "ulak, postac, yoldaki..." Derrida, sevgilisine yazdn ama asla gndermeyeceini ima ettii kartpostalda ii, "filateli"nin "vergi muafiyeti" gibi mali-iktisadi bir meseleyle, ya da "ak uruna yaplan harcama"yla (akn stne vurulan damga, dilin pt bir pul...) bal olduunu dnecek kadar ileri vardryor ii.
Biz ise, lkemizin gelimilik dzeyine uygun bir sembolizm erevesinde, filatelinin basit ve masum bir koleksiyonculuk tr olmaktan ziyade "devlet-severlik"le, devletl bir ideolojinin en sinsi" en tehlikeli tryle balantl olduunu vurgulamakla yetineceiz. Pul karmak yalnzca yeni bir iktidarn (sz gelii Fransz htilalinin ardndan) ilk yapt ilerden biri olmakla kalmaz, ilk devlet tekelini oluturur. Devlet ideolojisiyle o kadar yakndan ve kkten baldr ki, baka hi bir "devlet simgesi" (Para, sikke, tahvil, bordro, maa, polis copu, Devlet Gzel Sanatlar Mzesi vesaire...) pul kadar hzn verici deildir. Koleksiyon dendiinde ilk olarak pulun akla gelmesi, iki yzyllk bir pulun milyarlara varan parasal deerlere sahip olmasndan ok, devlet arivciliinin bir simlasyonu olarak uyarc nitelikte olmasndandr. Pul biriktirilerek sanki dnyann biriktirildii sanlabilir. Ama biriktirilen aslnda Dnya devletlerinin eitli simgelerinden ve resmilemi manzaralarndan baka bir ey deildir. Bu simgelerin ekicilii, belki de metalama sreci ultra-modern kapitalizmle birlikte tavana vurduu andan itibaren glnlemeye meyledecektir: Yan taraftaki Allan Ginsberg pulu bunun her bakmdan kantdr. Ancak biz, devletin yalnzca simgelerin dolamn deil, haberlemenin her trn de denetleme ilevinden olutuunu iyi bildiimiz iin, PTT'nin harf be harf zelletirilmesinin gndemde olduu bir anda bile, pulculuktan ve filatelistlerden rkmemizi srdrmek zorundayz.
Ders Notlar: ModVisArt - 1 Ulus Baker Ders notlarndan... Modern Visual Arts dersi birinci dnem notlarndan... MODERN VISUAL ARTS -I
1. 9 Ekim 2001 tarihindeki derste Gilles Deleuze'n Cinema I-II adl kitabnn okunmasnda karlatnz birtakm glklerin olduu ortaya kt. Bu trden bir glkle kendi adma konumam gerekirse, ben de karlayorum. Bu yzden pek bir sorun gremiyorum... Okumaya devam edip Deleuze'n diline ve ele ald konular ve kavramlar tartma uslubuna altnz zaman herhalde birmesele kalmayacaktr. Belli bir noktadan itibaren Deleuze'n and baz filmlerin elimizde bulunan kopyalarndan baz derleme kasetler sunacaz; bu da iinizi sanrz olduka kolaylatracak.
2. Dnk derste Deleuze'n kitabnn ilk blmne dair baz gzlemlerimi dile getirmeye altm. Deleuze eserini ok iyi tand Henri Bergson'un Madde ve Hafza (sinemann doduu gnlerde yaynlanmt --1896) ve Yaratc Evrim (sinemann yaygnlamaya ve hem bir kitle elencesi, hem de yava yava bir endstri haline gelmeye yz tuttuu bir dnemde yaynlanmt --1902) balkl eserlerine dayanyor ve oradan "hareket" mefhumuna Bergson'un getirdii devrimci deiiklikleri ve maddeye, zamana, mekna, harekete dair ada bilimlerle olaan bilincimizin paylat baz yanlsama formlarna getirmi olduu eletirileri dikkate alyor. Byle bir giriin hem teknik hem de ar bir felsefi tartmaya dayandrld kuku gtrmez.
3. O yzden gerek Ersan Ocak ile Andreas Treske'nin birlikte seyrettiimiz "Merak" (Curiosity) kolaj-filminde, gerekse Gilles Deleuze'n kitabnda biraz zerinden atlandn dndm belli bir sinema evresine, Lumire Kardelerin ilk filmlerine zg olan baz inceliklere dikkat ekmek istedim.
4. Deleuze, Bergson'un Madde ve Hafza kitabnda ortaya att "hareket-imaj" ve "zaman-imaj" mefhumlarn ileride yazaca Yaratc Evrim kitabnda hala ayakta tutuyor olmasna ramen, orada bunlar olaan uurun (bilincin) kavray biimi altnda bir "sinematografik yanlsama"ya kurban gitmi olarak sunduunu belirtiyor. Bu yoruma gre, Bergson sinemay Lumire'lerin filmleri dzeyinde kavryor henz --yani ilkel bir sinema... Bu "ilkellik" Lumire sinemasnda hereyden nce"bak as"nn (point of view) sabitliiyle --ki bu ekimi "mekna bal" ve "hareketsiz" klyordu; kamera ile projeksiyon cihaznn ayn kutuya yerletirilmi olmalaryla damgalanmt. Bylece ortaya tek-biimli, soyut bir zaman algs kyordu. Oysa sinemann evrimi ancak montajla, hareketli kamerayla ve "bak asnn", yani ekimin zgrlemesiyle gerekleecekti... Deleuze'e gre bu, sinemann esas, evriminin takip edecei ve kullanaca "yeni" yoldur. Bu sayede sinema, varettii "yanlsamay" dzelterek Bergson'un "hareket-imaj" mefhumunu dorulayacaktr.
5. Oysa kitabn "zaman-imaj"a adanm ikinci cildinde Deleuze, kitabnn neden bir sinema tarihi olmadn, yani hareket-imajdan zaman-imaja bir evrimin dile getiriliinden ibaret olmadn sezdiriyor. Zaten nszde de amacnn bir "imajlar ve gstergeler tasnifi" olduunu sylyor. Sinema tarihine yansttnzda "zaman-imajn" aslnda her zaman "hareket-imajlarn" baskn olduu klasik sinemay "ziyaret ettiini" grebiliyorsunuz...
6. Ancak sinema tarihini yazanlarn Lumire'in cinmatographe'na ilikin sunumlar genellikle bu icadn teknik karakteriyle, eksiklikleriyle ilgilendiinden (nk gzlerinde sinema yalnzca teknik anlamda deil, yeni bir dil yaratmak, giderek bir imajlar dnyas yaratmak yolunda gelien bir aygt olarak grnyor. Oysa birok nedenden dolay sinemann hem bir tarihncesi, icadnn hikayesi ve belki de btn evriminin daha Lumire filmlerini ziyaret ettii bir dzlem sz konusu...Dolaysyla Lumire kardelerin yalnzca birer mucit olarak anlmalarnn yetersiz olduunu dnyorum...
7. nce sinemann tarihncesi zerine bir ka gzlem:
7.1. Sinemann ntarihi ya da tarihncesi kukusuz Greke adlar verilmi bir takm grsel yanltmaca aygtlarn ieriyor: phenakitoscope, zootrope, praxinoscope... vesaire... Sinemann tarihini yazarken byle bir tarih-ncesiyle balamak zorunluluunu hissedenler kendilerini eski Msr fresklerinde, in ve Dou glge projeksiyonlarnda, Bayeux'nn ortaadaki resimli hallarnda, hatta Lascaux maaralarnn yirmi bin yllk duvar resimlerinde bulabilirler... Bylece bu ntarihin sonu gelmez... Hatta bazlar, mesela Jean Mitry, Homeros ve Vergilius edebiyatna bile bavurmaktan ekinmiyorlar... Gilles Deleuze sinemann "kkenine" Marey ile Muybridge'in "birbirlerine eit uzaklktaki enstantane fotoraf sekanslarn" yerletirmesi bu bakmdan anlaml grnyor. Bir taraftan hareketin bir analizi, te taraftan projeksiyon sayesinde elde edilebilecek bir sentezi --ya da bir zamanlarn deyiiyle "mekanik yeniden retimi"...
7.2. Oysa dnlmesi gerekirdi ki insanlar her zaman "hareketi" temsil etmekle uramlar... Lascaux ve Altamira maaralarnn duvarlarndaki atlar, buffalolar, mandalar asrlardr kouyorlar... Bu maara resimleri nceleri "mimesis" kuram dorultusunda bir "ilkel ve saf gerekilik" diye yorumlanyor. Lukacs bile estetiinde bu varsaymn etkisi altnda. Tasvirlerin mutlak bir "geree-benzerlik" izi tayor olmalar, organizmalarn ve uzuvlarn hareket annda yakalandklar "fotografik" gereklik temsilinin daha o zamandan orada hazr bulunuyor olmas, hens "soyutlama" yeteneini yeterince ileyememi bir insanlk halini iaretliyormu gibi geliyor. Andr Leroi-Gourhan ellili yllardan itibaren bu paleolitik resimlere bak amz kknden deitiren almalar yapt: bu resimler "ilkel bir gerekilik" varsaymn birok bakmdan safd edecek zelliklere sahipler... ncelikle onlar meknsal bir gerekliin iine yerletirmemize elverecek herhangi bir kadrajlar, herhangi bir corafyalar yok... komakta olan hayvan gruplarnn etrafnda herhangi bir aa, bir insan, o dnemde insanlarn yaadklar varsaylan orman kulbeleri (tahmin edildii kadaryla paleolitik ada insanlar maarada yaamadlar, onlar snma veya ritel amal kullandlar, dolaysyla "maara adam" tezi tmyle yanltr). Ve ilk "kadrajl" tasvirler neolitik ada, yani "yerleik", "tarma" ve "zanaata" dayal hayatn balamasna denk dyor --Jericho ve atal Hyk... Buralardaki duvar resimlerinde binlerce yl boyu kaybolmu "szde-realist" hayvan resimlerini bir av sahnesinin tezgahna yatrlm olarak gryorsunuz. Baka bir deyile, Lascaux resimlerinde henz bir mekan evirip tespit etme giriimi yoktu.
7.3. Leroi-Gourhan'a gre paleolitik sanat biricik bir karakter sergiliyor... Milattan nce yirmi bin ile onbe bin yl arasna yerleiyorlar ve Avrupa'nn Batsndan Urallara kadar uzanan bir corafyaya yerleiyor... Sonra birdenbire ortadan kayboluyor... Beraber bulunan ve asla bir resim kadrajlama motifine hizmet etmeyen baz gstergeler yardmyla bu resimlerin bir yk ya da olay (mesela av sahnesi) temsil etmekten ok ritel, bysel, dahas pedagojik bir deer tadklar fikrine itiliyoruz. Hayvanlar gruplar halinde resmedilmiler, muhtelif ynlerde hareket ediyorlar ve incelendiinde gruplarn hem saylara hem de hayvanlarn anatomik incelenmesine hasredilmi olduklar anlalabiliyor... Dolaysyla ritel "sayma" ve av srasnda gerekli olacak bir takm "anatomik bilgiler" bu resimlerde depolanm durumda. Baz renklerin srarla hayvanlarn "can alc" vcut blgelerini iaretlemeleri bu kantlamann bir paras saylyor.
7.4. lkel gerekilik tezini geersiz klan bir baka modern gzlem ise hayvan imajlarn bu kadar "geree-benzer" tarzda resmeden ayn toplumlarn insan resmetme konusunda asla bir geree-benzerlikle motive olmam olmalar... En karmak insan figr bile belli bir hareket ilevini anmsatan (av, ok-yay, ritel jest vesaire) belli belirsiz figrler halinde... Bu soyut jestel figrler ileride belki yaznn, piktogramn ve hiyerogliflerin kayna olarak hizmet grecekler... Bu durum bir eyi daha dnlebilir klyor: insan hareketleri yz ifadelerine, mimiklere ve nemli bir ksm riteller oluturan jestlere dayanr. Dolaysyla soyutlanmalar, karikatrn basit izgilerle halledebildii gibi daha kolaydr. Szgelimi "glmseme" Rnesansa kadar resmedilemedi... Yunan heykelleri, sanat tarihilerinin "hellenistic serenity" adn verdikleri tuhaf ve oranl, deimez ve hafiften alka ve bn bir yz ifadesiyle birbirlerini tekrarlayp duruyorlard. Diyelim ki rolleri ou zaman insana ait olmayan, Tanrsal bir aymazl vermekti ve tam anlamyla amaladklar etki zerinde hakimiyet kurmulard... Mesela yzne baktnzda talaacanz efsanevi Gorgon Medusa, imajn ancak ylan kmelerinden olumu salarla, duvara oyulmu ve alm korkun bir az deliiyle, heykel deil kabartma formunda sunabiliyordu. Rnesans'n mesela "glmseme" zerine ok nl bir temsili, Leonardo Usta'nn La Jaconde'u bile ok karmak "sfumato" tekniiyle elde edilmiti... maj karikatre daha yakn bir resimlemeyle elde edemezdiniz... ok daha karmak "buharlatrma", "boya spreyleme ve datma" tekniklerine bavurmak zorundaydnz...
7.5. Kuzeyliler "yz gzellii" denen eyin ok fazla bir gc olduunu dnyor olmallar ki btn sinemalarn, Dreyer'den Bergman'a dek, yz tasviri zerine kurmular. Hatta Bergman "sinemann bir portre sanat" olduu konusunda pek srarl. Bu "yz gzellii"nin gzel bir yz gsterme anlamna gelmediini tabii ki hemen not etmek gerekiyor. Son derecede irkin ve korkutucu yzler ta bandan beri sinemann iindeydiler zaten... Carl Dreyer, daha yirmili otuzlu yllarda "yzn" tutkularn aynas olabileceini sezmi olmal ki resim sanatnda hakim olan portre tekniklerinin tmn reddederek yzleri tuhaf kadrajlarla kesip blerek alyordu... Bergman ise filmlerinde yzlerin "hallerinin" birikimi araclyla karakter- imajlar kuruyordu... Her durumda konturlaryla ve izimleriyle betimlenen yz, Lascaux'dan Daumier'e ve gnmz karikatrne varncaya kadar, hatlarn basitletirilmesine ve jestlerin abartlmasna baml kalmak zorundayd. Daha Lascaux resimlerinde jestlerin soyutlanmasnn ifade gcn arttrdn hissedebiliyoruz: son derecede "gereki" resmedilmi hayvanlar yalnzca kouyorlar, oysa insanlar bu soyutlama sayesinde ayinler gerekletiriyorlar, seviiyorlar, ok atyorlar...
7.6. Son olarak, maara resimleri, tahmin edilebilecei gibi bize hibir mizansen (bir av sahnesi, hayvanlarn iinde resmedildikleri, paras olduklar bir manzara) iermiyorlar... dolaysyla sinemann kaynanda gsterilemezler. Andr Bazin'in "gittike artan gereklik" oran tezi bile sinemann eceresinde onlara somut bir yer verebilmemizi salayamyor.
Sinematografik Aygt zerine Dersler - 1 Ulus Baker Ders 1: Kapitalizmin bir Sentezi Olarak Sinema "Sinemaya ayn bak paylamayan bir ift birlikteliklerini srdremez. Biri rap sevip Beethoven'den nefret edebilir, dieri ise tam tersini yapabilir. Ama biri Spielberg'in sinemasn seviyor, dieri nefret ediyorsa, gnn birinde mutlaka ayrlacaklardr, nk sinema hala dnyann temsilidir..." Jean-Luc Godard
Kapitalizm artk bir aygt olarak tanmlanabilir. Bir zamanlar onu retim aralarnn belli bir organizasyonu olarak tanmlyor, art-deerin tretilmesinin otomatik ileyiine balyorduk. Bu organizasyon tarihsel olarak ortaya kmt ve belki de eer Marksizm pek de ar saylmayacak bir iyimserlii barndryorsa tam da bu yzden bir gn tarihe malolacakt. Ancak retim aralarnn, giderek retici glerin tahlili bizi artk makinalarn hakim olmaya balad bir dnyayla kar karya brakan kapitalizmin tarihsel olarak belirginlemi dokusunun doas zerine dnmeye zorluyordu. Eer kapitalizmin verimlilik maksimizasyonu uruna gelitirdii sistemler, szgelimi Taylorizm ve Fordizm kendini oradan k diye sunan sosyalizmde de uygulanma olana bulmusa (Stahanovculuk), sorulmas gereken soru acaba kapitalizmi tanmlayan aygtn kuruluuna ilikin sorgulamann gerekten yaplm olup olmad, yapld lde de bir sonuca varp varamad olmaldr. Hi deilse balangta metalamam bir yn eyin, sanatsal rnlerin, bireysel faaliyetlerin mesela yardmn bile metalat bir sreci tanmlayabiliyoruz.
Fenomenoloji bizim iin ksmi nem tayan bir aygt mefhumunu ortaya atyordu Heidegger'in "teknolojiye" ilikin ykl sorgulamasndan, Flusser'in "aygt" mefhumuna bavurmasna kadar... Buna gre bir aygt bir "araca", hatta bir makinaya bile kolay kolay indirgenemeyecek bir alan oluturur. Szgelimi Flusser iin fotoraf bir aygttr, cihazdr. Kameraya basit bir aram gibi bakamazsmz -tpk bir fotoraf herhangi bir rn, hatta genel olarak meta diye kabul etmekle yetinemeyeceiniz gibi. Belki birtakm fenomenolojik mlahazalar devreye sokularak bu konuda birtakm k eyler sylenebilir: foto kamerann fotorafy gizleyen, saklayan, grnmemesini salayan bir pee olduu gibisinden... Ancak Flusser'in ok nl bir metni, fotorafn "teknik" bir imaj olarak oluturduu aygt zerine ok eyler anlatyor: bu ok nl metnin bal "Bir Fotoraf Felsefesine Doru"... Ancak bu felsefenin aslnda bir fenomenoloji uygulamasndan ibaret olduu ve ayn dnemlerde Rudolf Arnheim'n yine fenomenolojik bir erevede kurduu "sanat olarak sinema" anlaynn versiyonlarndan biri olduu da eklenmeli. Flusser fotoraf bir aygt olarak tanmlamasn kapitalizmle, seri retimin yaygnlamasyla yzletirerek gerekletirmiyor. Ya da diyelim ki hemen byle bir kolaycla sapmyor. Temsili imaj ile "teknik" imaj dedii ey arasnda belli bir fark gzeterek balyor hi kukusuz Andre Bazin'in "Fotorafik majn Ontolojisi" balkl yine ok nl metninden bu noktay ayrdetmek gerekir: Bazin iin fotoraf yepyeniydi ve rettii psikolojik etki asndan ontolojik bir mesele haline geliyordu... Bir ressam tarafndan yaplm bir resme baktnzda o resmin varolu biimi bir fotorafa baktnzda hissettiinizden ok farkldr. Resim bir gerekliin temsili olmaya adanabilir Ondokuzuncu yzyl boyu yeeren akmlar gerekliin geree benzerlik olarak temsilinden uzaklamaya abalam olsalar bile; ki bu da bir bakma fotorafn drtt bir sre olmaldr... Bir resimle, bir heykelle kar karya olduunuz zaman orada, bu nesnenin yapmna bir sanatnn mdahil olduunu, en azndan ona bir sebep olarak katldn varsaymakta zorluk ekmezsiniz. Oysa fotoraf gerekliin yepyeni bir "tasarruf biimidir -ve ileride greceimiz gibi, Ondokuzuncu yzyln ilk yarsndan itibaren geirdii evrim bu tasarrufun oluturduu birikimin niteliini gzler nne serecektir. Fotorafta, Bazin'in gstermek istedii gibi gerekliin u ya da bu ekilde bir temsilinden ok farkl bir ey, gerekliin "izi" ad verilebilecek bir ey grnr. Ne bir ressamn izlenimi, ne de bir davurum, ifade sz konusudur. Gerekliin "izi" bambaka bir psikolojidir ve o ana kadarki psikolojinin anlaynn tesinde grnr. Bu bir "oradalk" ve "imdiliktir": a duyarl bir levhann zerine kaznm gereklik izleri... Her fotorafn, biz hangisi olduunu bilmesek bile kesin bir tarihi ve mekan vardr. En azndan bundan eminiz u tarihte ve mekanda ekildiini, oradaki kiilerin gerekliini, izlerinden okuduumuzu...
Tabii ki Andre Bazin'in takip edecei yol Flusser'inkinden farkldr; resimden fotorafa, oradan da sinemaya getiimizde, stelik sinemann evrimini de ieren bir sre boyunca bir "artan gereklik oran" ile karlatmz syler o. ok akllca bir ekilde, akayla kark, psikanalizin resim ve heykelle urarken bir "mumya kompleksinden" pekala bahsedebileceini hatrlatr. Grntleriyle varl korumak, zamana kar diren, giderek bunun etrafnda rlen byler...Ama yamana kar korunma salt grntler, giderek belki de sesle olacaktr. Elektronik mziin kurucularndan Richard Pinhas'n sorduu soru artc olduu kadar aslidir de: alnmad srece mzik nereye gider? ster ses isler grnt, hepsine kozmik bir tekillik atfederek, bunlara imaj dememiz fena olmaz. Hi deilse bu bizi Bergson'un imajlar nesnelerle zdeletiren dncesi kadar ileri bir noktaya gtrr. Ancak o zaman imajlarn kozmik korunumu ve srekli mbadelesi gibisinden bir kavray da ciddiye almamz gerekir. Bylece fenomenolojiyle ontolojinin birbirinden ayrlamad bir noktaya varyoruz. te Bazin fotorafik imajn ontolojisini sorgulamaya byle bir ereveden, Bergsoncu bir ereveden giriecektir. Resime kart olarak fotorafa asli, gerek bir nesnellik ykleyerek ie balar. Fotoraf kamerasnn merceine verilen ad bile "objektiftir. Nesnenin kendisi ile temsili arasnda artk bir beyin, bir kafa ya da bir emek girmemekte, bizzat kendisi kendi bana bir "model" olarak tanmlanmaktadr.
Daha yeni bir dnemde, fotorafn "ontolojisine" ilikin benzeri bir yaklam Susan Sontag'da da buluyoruz: "Bir fotoraf (bir tablonun bir grnts olmas gibi) sadece bir grnt deil, gerein bir yorumudur. Ayn zamanda bir ayak izi, ya da lm maskesi gibi, bir iz, gerekliin damgasn tayan bir eydir." (Susan Sontag, On Photography, London, Verso) Bazin'i ve Sontag' okurken insan kendini "akll" imajlar gibisinden yan-animist bir dnceden kolay kolay uzak tutamyor. nnde sonunda imajn imaj olmak iin nce alglanyor olmas gerektii gibi bir n varsaym hala srdryorlar. Oysa Bergsonculuun imajlar kuramna riayet edersek byle bir varsaymdan uzak durmamz gerekir: imajlarn varolmak iin grlmeleri, alglanmalar gerekmez. Grmediimiz ok sayda imaj vardr kendi imajmz ve unsurlar, oluturucu alglar da dahil olmak zere.
Daha salam (dolaysyla burada nereceim) bir yol herhalde fotorafn oluumunu ve evrimini adm adm takip edecek, ve aygtn mtasyonlarm, deiim noktalarn saptamak olurdu. Flusser bile fotorafikcihazn evrimsel ynn hesaba katmyor, onu zaman-d ve evriminin farkl noktalarnda mtasyonlara uramam bir "teknik imajlar"silsilesine dahil ediyor. Tpk sonradan sinematografik imajlar dnyasnda olaca gibi.
Bilindii gibi baarl diyebileceimiz ilk fotoraf 1830'lu yllarda Nicephore Niepce kaydetmiti. Kt bir ressamd ve iyi bir ressam olmas gerektiini dnd bir olu vard. Heliograf gneyazcs adn verecei ilk fotoraf makinesini icat etmesinin ardnda yatan niyetin son derece alakgnll olduu besbellidir: oluna gereklie uygun modeller salamak... Peki ama, bu kadar alakgnll bir balang ne anlama geliyor? Akas, ileride Lumiere'in sinematografnda karlaacamz durumun bir benzeri bu. In farkl iddetlerinden etkilenebilir kimyasal bir maddeyle kaplanm bir levha zerine nakedilen grnt ... Niepce'in kendi buluunun sanatsal, hatta bilimsel olas kullanmlar hakknda hibir fikri, hibir umudu, hibir amac yokmu gibi grnyor. "Baarl ilk fotoraf ise amur gibi bir eydi sadece ilk fotoraf olmasyla nlyd: bir odadan darya yneltilen kamera mercei, ancak pozlamann yaklak sekiz saat srmesinden dolay (bu plakann duyarllna baldr) gne ve glgeler manzarann her iki tarafn da aydnlatma ve karartmaktadrlar.
Karanlk Oda (Camera Obscura) ok eskiden beri bilmiyordu. lkeleri Aristo'dan beri, kendisi ise Arap Ortaandan beri. Rnesans sonrasnn en nemli resim modeli oluturma tekniklerindendi.
Kanaatlerden majlara: Duygular Sosyolojisine Doru Ulus Baker Sosyoloji ve genel olarak sosyal bilimler, zellikle akademik evrimleri boyunca gittike bir "kanaatlar sosyolojisi" karakteri kazanmaya meylettiler. Yani aslnda en deiken toplumsal olgulardan olan kanaatlarn bir koleksiyonu, bir fltrelenmesi ve bir zetlenmesi olarak kendi pratiklerini biimlendirdiler. Bu durum genel olarak beeri bilimleri nemli bir epistemolojik problemle kar karya brakmaktadr: kanaatlarn kanaati olmak, ya da daha dorusu kanaatlar ile bilgi arasndaki en klasik ayrm karsnda birincisine ynelmek. Bylece en azndan olaan bilim olarak sosyoloji bir enformasyon ya da "bilme" tr olmaktan ok, insanlara kendi dnyalar, yaamlar ve amalar, istekleri ve ihtiyalar konusunda ne dndklerini soran bir aratrma teknolojisi olarak kendini snrlandrma tehlikesiyle kar karyadr. Oysa gazeteciliin ve genel olarak enformasyon medyasnn, giderek devletin istihbarat aygtlarnn bu pratii ok daha yetkin ve edimsel bir tarzda yrtebilecei rahatlkla sylenebilir.
Kanaatlar sosyolojisi adn verdiimiz bu eilimin karsna "duygular sosyolojisi" dediimiz bir neriyle kmay planlyoruz. Walter Benjamin gibi birisinin ya da Georg Simmel'in dnce ve "aydnlanma/aydnlatma" ritimlerini paylamay umabilecek, zellikle de toplumsal tipleri birtakm afektif (duygusal) varolma halleriyle aa karmaya alacak bir sosyal bilim gnmzde hangi koullarda mmkndr ve hangi trden saiklerie ina edilebilir? Gnmzn olaan akademik ortamnda sosyal bilimler esas olarak u soruyu ortaya atmann tesine pek geemiyorlar: insanlara yneltilen kanaat sorular (pozitivizm ve dz ampirisizm), metinlere yneltilen sorgulamalar (hermentik ve dekonstrksiyon) ya da deimez unsurlarn yaplarnn (szgelimi zihinsel yaplarn) aratrlmas ve kurucu unsurlarnn deimezler halinde tespiti (yapsalclk ve ilevselcilik). Daha da ilginci esas ilevinin "dnceyi drtmek" olduuna inandmz felsefenin de bu yola kolayca girmi olmas ve sosyal bilimlere bir "kanaatlar epistemolojisi" kazandrmak zere normatif eksenler zerinde hareket etmeye balamasdr: Habermas ve onun "iletiim faaliyeti teorisi" bunun en iyi rneklerinden biridir.
Gnmzde kanaatlarin "dncelerden" daha deerli olmaya balad ak: Dnce bir insan faaliyeti olarak kabul grmeye Descartes'n Cogito'suyla balad. Yani Platonik idealarn bizdeki soluk yansmas deildi artk; bizzat bireysel, kiisel insan faaliyetiydi ve bu faaliyet engellenebiliyordu. Kartezyen imaj altnda "dnmek" bu yzden artk haklarn ve zgrlklerini talep edebilecekti. Ama ayn "hukuki edim" sayesinde kanaatlar da, yani eskilerin bilgi (episteme) karsnda aa veya geici grdkleri "doxa" da zgrlk taleplerini ileri srebilir hale gelmitir. Yine de artk Marx'n "bir halkn, bir an ya da bir uygarln ne olduunu anlamak iin ona kendisi hakknda ne dndn sormayz" trnden bir nermesinden olduka uzaklam bir haldeyiz. Dinsel akmlar bile kendilerini olsa olsa "kanaatlar arasnda bir kanaat" olarak sunmaya meylediyorlar ve zaten modernlik dediimiz eyin temel karakteristii de kanaatlarn ve gr bildirimlerinin ar bir nem kazanmasndan baka bir ey deildir. Eskiden kendisini "hakikat" olarak sunan bir sylem imdi artk kanaatlar arasnda yarm srdrmeye alan bir kanaat haline geliyor.
Marx'n yukarda andmz sznden bu yana ne olup bitti? Her eyden nce kanaatlar duygular arasnda birer duygu olmay brakarak nihai bilisel unsurlar olarak kabul edilmeye baladlar. Modern toplumun en demokratik kstas kanaatlarn doru tasnifi ve birbirleriyle yartrlarak baz politik, ekonomik, kltrel faaliyetlerin normatiflie kavuturulmasdr. Kamuoyu aratrmalaryla demokratik seimler arasndaki farkn ya da mesafenin ortadan kalkmas bunun delillerinden yalnzca biridir. Konumuz asndan nemli olduunu dndm bir nokta bu durumun sosyal bilim aratrmalarnda artk genelgeer bir hale gelmi olmasdr. Kanaatlarn kararsz olma, kolay ya da zor, ama yine de "deiebilir" ve dolaysyla "maniple edilebilir" olma zellii onlar "dnme" adn verebileceimiz insan faaliyetinden doa bakmndan farkl klmaktadr. Kanaatlarn eksenine yerletikleri lde sosyal bilimler dnmekten ok, kanaatlarn kanaati olmakla kalmak eilimindedirler. Bylece kanaatlar bir "dzletirme mantyla" alrlar: mesela bir insann kendi varolu koullan hakkndaki kanaati bu koullarn tespitinden daha derin bir realiteymi gibi grnecektir. Belki sosyal bilimlerin genel tavrnn bir "demokratizasyonu" diye alklanabilecek olan byle bir bak as aslnda ok nemli bir sorunu gzard etmektedir: bir insan en iyi tanyann yine kendisi olacana dair temel bir nyarg...
Oysa insan toplumsal bir varlk olarak tanyanlar daha ok onun srekli etkileim iinde olduu sosyal dnyas ve "tekilerdir". Hi deilse onu "adlandrrlar" ve insanl "sosyal tipler" halinde etiketlendirmekten bir an olsun geri durmazlar. Hermentik gelenee yaslanan sosyal bilim bile "anlamay" birinin kendi hakkndaki tasavvuruna e den bir tasavvura sahip olmak olarak tanmlamakla aslnda "kanaatlar sosyolojisinin" szkonusu epistemolojik tuzana dmektedir. Ondokuzuncu yzylda sosyal bilimlerin oluum aamasnda en can alc unsur olan "sosyal tipler yaratma" yetisi bu erevede sosyal bilimler pratiini giderek terketmektedir. Kategoriler artk Kant'n istedii gibi "eyrensel" ve "zorunlu"durlar, ancak Kant'n asla istemeyecei bir ekilde artk belli tiplere ancak "bol gelen kavramlar" halinde uygulanabilirler. Bu durum moderniteye zg toplumsal tiplerin yitip gittikleri ve toplumun tipolojik olarak dzletii bir toplumsal yapya m delalet ediyor, yoksa bizzat sosyal bilimler bu yeteneklerini yitirdiler, bu apayr ve burada cevap bulmaya almayacamz bir sorudur. Biliyoruz ki toplumsal tipleri sadece sosyal bilimlere ve Simmel'in toplumsal tipler galerisine borlu deiliz; edebiyat, sonra da sinema toplumsal tipler retip durdular ve artk, en az sosyal bilimler kadar, bu yetilerini kaybetme eilimindeler. Dorudan doruya toplumsal tipler stnde durmasa bile, duygular sosyolojisi ikili bir deneyim olmaldr: birincisi bizi edebiyata, zellikle romana doru tarken ikincisi bizi sinemaya gtrr -zellikle de bugn dar bir terimle "belgesel" adn verdiimiz film tipine. Ancak nc ve daha temel nitelikli bir boyut da elbette Spinoza'nn son derecede derin "duygular teorisi" olacaktr. Tabii ki her ey toplumsal hayat iinde imajlarn, kanaatlarn ve dncelerin aslnda bir etkilenmeler ve duygulanmalar sreci iinde anlam kazanabilecei fikrine gtryor bizi.
Sinemann dnyasyla karlatmz andan itibaren temel bir gzlemde bulunmaktan da kanamayz: sosyoloji, gstergebilim, sanat tarihi hatta psikanaliz sinemay "analz" etmeye cesaret eden temel insan bilimleri olarak kendilerini sundular. Ancak bu sinemann da bizzat "analiz" edebilecei fikrinin belli bir oranda horgrlmesi demekti. Tpk Simmel'in nl toplumsal tiplerinden "yabanc" kategorisinin dorudan Western filmin ana tematiklerinden birisi olmas gibi. stelik sinema, Dziga Vertov'un ona ykledii daha ilgin bir ileve de sahip olabilir: grnmeyeni grlebilir klmak. Sonuta gnmzn pedagojisi metinden ok grsel- iitsel malzeme zerine dayanma eiliminde. Baka bir deyile, genel bir gzlem insanolunun giderek daha az okuduunu, daha ok "seyrettiini" ve bunu ne yazk ki popler bir elenti sinemasyla ve televizyonla gerekletirmek zorunda kaldn gsterebilir. Metinler ve kanaatlar arasnda kaldka sosyal bilimler gnmzn yaam koullarnn ok nemli bir boyutundan kendilerini yoksun brakm gibiler. Grselliin tayabilecei enformasyon miktarndan.
Olduka dikkat ekici bir nokta, sosyal bilimlerde etkin olan bir "felsefi-teorik" sorgunun belgesel adn verdiimiz (ama zorunlu olarak belgesel ile snrl kalmamas gereken) bir flmograf alannda pek bulunmamas, buna karn, belgesel filmcilerin, genellikle kullandklar grsel- iitsel ortamn enformatik gc yznden edinmi grndkleri biraz da naif bir etik sorgulamann sosyal bilimlerin pratiinde pek ender olarak grnmesidir. Bu durum "duygular sosyolojisinin" "belgesel" film ortamyla "duygularn imajlarn oluturmaya" abalayacak sosyal bilim ortamnn bir barmasn, bir evliliini imliyor gibidir. Gerekten de, diyelim ki "yoksulluk" stne bir aratrmada bir kamera yoksulluun "imajlarn" tespit ederek kurgulayabilir ve bunu "evreyi", "mekan" ve "zaman" grnt haline getirerek yapar. Bu imajlarn tasnifine, yani "dnlmesine" sinemann pek erken bir dnemden beri takt bir ad var: montaj. Jean-Luc Godard montajn modern hayatn esas olduunu sylyordu: hayatmz, kentlerimiz, snai retimimiz, edebiyatmz, her ey modern hayatta ve ileri kapitalizmde montajdan baka bir ey deildir. Ama montaj en saf haliyle sinemada bulunur. Yani onun esas ve zdr. Oysa ki sinema kendi z olan montaj, baka bir deyile modern dnyay kavrayabilme konusundaki biricik ve temel ansn televizyon yararna oktandr terketmitir.
Bylece montaj sinemann tesinde daha derin bir mefhum olarak dnlmeli. Montaj, yalnzca filmde deil, her alanda modernliin (ya da diyelim modernlik sonrasnn) temel dnme biimi ve tarzdr. Baka bir deyile, nasl sosyal bilimci aratrma verilerinin tasnifi yapyor, ilikilerini oluturuyor ve birtakm sonulara varyorsa filmci de montaj araclyla varoluun bir imajn oluturacaktr. Bu noktada sanat ile bilim arasndaki ayrmn keskinlii ortadan kalkarak her ikisi e titreime sokulabilir. Bu tezdeki amacmz da zaten bu e titreimin bir tr projelendirme nerisinden ibaret. Bir duygular sosyolojisi arlkla "imajlar retebilme" kapasitesine tekabl etmektedir. Bunu Simmel dnemine ve onun toplumsal tiplerine dn olarak dnemeyiz, ancak sosyal hayatn imajlarnn tasnifi metinsel aralarla yeterince yaplamayacandan sosyal bilimlerle grseli iitsel aralarn bir evlilii esasl bir nem kazanyor. Henz s bir alanda seyrettii gzlemlenebilecek olan "anlatsal tarih" almlardan yalnzca biri olabilir. Ancak bunun da tesine geerek hayatn aknn genel bir grsel-iitsel tasnifinin montaja yani dnme srecine her an ak bir "duygular alan" haline dntrlmesi, balangta mutlak olarak blk prk kalsa bile temel bir nerme olarak ortaya atlabilir.
Derin Devlet Ayan Beyan Ortada Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 36, Sayfa: 2021)
Son dnemde ykselen milliyeti histeriler, lin giriimleri, nasl bir siyasal alana tekabl ediyor?
Son olaylar siyasi alana tekabl eden bir ey gibi gelmedi bana. Baz konularda yurtdndaki insanlarn nasl algladklarna bakmak bu iin anahtar olabiliyor. Dardan bakldnda bu son yaananlarn sebebi korku' olarak adlandrlyor. eriden baktmzda ise bu tr histerilerin medyaya bal olduunu gryoruz. Medyann bu kadar ynlendirici ve ayn zamanda patavatsz olduu bir lke yeryznde azdr. Bu tr saldrlar hep oldu bugne kadar, ancak medya karmad srece lokal olarak kald. Trabzon'daki olayda da yerel medyann, yetiin bayrak yakld diye kkrtmas olduunu gryoruz. Devlet erknnn ilk tavrnn da kanksanm bir tavr olduuna dikkat etmek lazm, polisimizin saduyusu, ellerinden kurtardk vb. Her rezillikten bir baar pay karmak.
Sabr tamas, tahrik olma gibi bir hakkn formle edildiini biliyoruz. Gemite ok daha kanl rnekleri var bunun. Bunu Trkiye'deki popler kltrn genel olarak ekillenmesiyle bir ba olduunu dnyorum. Politik denilen ama aslnda hi de politik olmayan bir olay bu. Bu olaya ben asla politik bir olay gzyle bakmyorum, bir futbol mandaki olaydan ok byk fark yok. Her yerde bunun byle yaandn gryoruz. Eer bir siyasal alan terminolojisi kullanmamz gerekirse, buna daralm bir alann tezahr diyebiliriz.
Siyasi ya da iktisadi hibir faaliyet makro etik ilikilerden gemeden realize olamaz. zel alanla siyasi alan arasnda batda olduu gibi bir mesafe yok Trkiye'de. AB yasalaryla m gibi yaptmz bir mesafenin ne kadar dar olduu byle olaylarla ortaya kyor.
nemli olan TAYAD'llarn bu tepkiyi alacaklarn bilmelerine ramen belli bir diren gstermeleri.
Genelkurmay'n szde vatanda' tanm, Kavgam'n birden en ok satan kitap olmaya balamas vb. rnekler, yaananlarn derin devlete' uzanan bir politik zemini olduunu gstermiyor mu?
Genelde mizah camiasnn icat ettii bir deyile yurdum insannn' Kavgam'dan ne anlayacan tahmin edebilir miyiz? Kavgam'n siyasi bir kitap olduu dnlemez, aksine anti-siyasidir. yle bir pasaj var, Hitler ilk politik eylemim diye, birlikten emir aldm, bir partinin toplantsna gidip rapor yazdm diyor. Emir alp rapor yazm, ite Trkiye'de de siyaset byle bir ey. Tanl Bora'nn syledii bir ey var. lkc' harekete bakarsan dnemsel olarak u kriter grlr, devletin kolluk gleriyle aralarnda ne kadar bir a fark var. Kolluk gleri istihdam olarak onlar ieriyor zaten. Zaman zaman a farknn hi olmad da grlyor.
Trkiye'de derin devlet' terimini bir kavram olarak kullanmak ok zor, nk her ey o kadar ayan beyan ortada ki, sokaktaki insan da ilerin nasl dndn biliyor. Derin devlet adn koymak, bir bakma yaananlar merulatrmaya yarad.
Sadece bir siyaset bilimcisi olarak deil de, ayn zamanda bir Kbrsl olarak, Kbrs sorununa bak anz renebilir miyiz?
Denkta Kbrs' temsil etmiyor, Kbrsl Trkleri de temsil etmiyor. Denkta Trkiye'deki derin devleti' temsil ediyor. Kbrsl olmas, bu ulusal mesele' denen eyle akyor. kincisi 1974 ncesinde bir blnme var. ngilizlerin bl ve ynet' politikasnda Trkler, polisiye kuvvet olarak kullanlm. Rumlar tabii bunu affetmediler. Rumlarn ierisinde de faizan bir hareket ykselmeye balad, EOKA devreye girmesiyle blnme kesinleti. Aslnda 1974'te Trkiye'nin adann kuzeyini igal etmesiyle bu blnmenin ortadan kalktn syleyebiliriz.
Blnme daha batan beri Denkta ve evresindeki gl burjuvazinin arzulad bir eydi. Onlar iin adann blnml bal bana bir kr kaynayd. nsanlar blnmeden nce de, gerginlik ve atma nedeniyle Rum tarafna alverie gidemiyordu. Dolaysyla Denkta'n yakn evresindeki tccarlar bir tekel oluturmaya balamt. Denkta'n damad Salih Boyac'nn Bel Kola diye bir fabrikas vard. Rumlar Coca Cola ierken biz elimiz mahkum Bel Kola ierdik.
1974'den sonraki ambargo Trkiye'nin de uygulad bir ey. Kuzey Kbrs'ta havlu retsen Trkiye'de satamazsn. Ambargo uluslararas olduundan Trkiye'de bunu uygulamak zorunda kald, dolaysyla paray basarak herkesi memur yapt ve adada bir ekonomi olumasn engelledi. Denkta ite bunu temsil ediyor.
Bundan sonra Annan Plan'nn yeniden devreye sokulmas iin allmal. Bu plan Amerika'nn deil, nk byle bir plan hazrlayacak kadar ciddi bir brokrasiye sahip deiller. BM hantallnn da bu planla ilgisi yok. Annan Plan, Avrupa'nn planyd. Bugne kadar sosyolojik olarak iyi ilenmi tek plan bu. Sanrm Talat hkmeti bu plan zorlayacak ve bunu yaparken Trkiye'den greli bir bamszl da olacak. Denkta kadar asz deiller.
Trkiye'de 68 kuann siyasi eilimlerinin Avrupa'dan ayrld ynler neydi?
Bunu basit bir gzlemle ifade edebiliriz. Fransa'da ve Almanya'da 68 kua dediimiz 42-44 doumlular olarak bilinir. Yani niversiteyi bitirmi, akademisyenlie yava yava adm atm insanlar bu hareketin ncleri veya yaratclardr. Trkiye'de 47'lilerdir, yani niversiteye yeni adm atm daha gen bir kuak. Avrupa'dan farkl olarak; ok fazla niversitenin iinde kaldn, darsyla fazla bir ba kuramadn syleyebilirim. Bu bir sulama deil, sadece gzlem. Fransa'da bir devrimin eiine kadar geldi. Trkiye'de bu iin mayasnda ii ve kyl hareketleri yoktu.
68 sonras nasl bir siyasi ekillenme yaand?
Gnmzde yanl olarak postmodern politika' denen ey, ok kltrl hareketleri ve yeni toplumsal hareketleri ierir. Ama diyalektik lojiin mantn gereksinimlerine gre yaplan politika 68'e kadard. Gnmzde artk byle yaplmyor. Farkllklarn deer kazand, kadn hareketi, gay hareketi gibi.
Burada okluk' kavramna dikkat etmemiz gerekir. Bu ayn zamanda sosyal emein toplam demek. Yani, gayri maddi emek.. ok eski bir soru, Makyevel de okluk diye bir problemden bahsediyordu ama bu okluk ynetilmek zorunda olan bir eydi. okluk da byk bir g younlamas olduunu biliyoruz. Btn retim kudretinin orada olduu biliniyordu, ama bunun iin bir ynetim erki planlamas gerekiyordu.
Spinoza dsal bir ihtiyaca gerek yok, bu kuvvet zaten toplumun iinde var diyor. Dardan bir araca gerek yok, para da ordu da ieridedir. Dolaysyla bir ynetim erkine ihtiya kalmamtr. Ynetim erki retken olmay brakr. Bunu dnen ender Marksistlerden biri Rosa Luxemburg oldu. okluk bir sbjektivite, Negri'nin dayand temel mefhum gayri maddi emek (inmaterial labour).
Uluslararas entegre piyasann nasl altna bakmak lazm. rnein Benetton firmas giysi retmez, lisans ve imaj retir. Btn bunlar beyinsel faaliyet. Negri'ye gre dzenleyici emein ortadan kalkmas, burjuvazinin ortadan kalk demek oluyor. Kol emeinin saysal olarak hegomonik olduunu sylesek bile, kapitalizmin ileyii asndan baktmzda, niteliksel olarak gayri maddi emein hegonomik olmaya balad doru. Buradan dorudan politik sonular karmaya kalkldnda uvallanabiliyor. Dolaysyla ok kolay eletirilebilir. Tek bir fabrikadaki ileyie bakp, bunun byle olmadn syleyebilirsiniz, buna kanmamak lazm.
Gnmzde rnein AIDS madurlar devlet politikalarn protesto gsterileriyle eletirmekle kalmayp, nerdikleri ii kurmaya da giriiyorlar. Bu bir mlkiyet tarz deil, kolektivite tarz. Bu 19. yzylda anaristlerin ve topyaclarn nerileriydi, ama imdi realize olabiliyorlar. Yani mlkiyeti iilerin devralmas deil. Kapitalizm sama sapan kurallaryla ilemeye ne kadar devam edebilir, bunu aacak yeni sistem nasl olabilir, bunu dnmek lazm.
Gayri maddi emein oran olarak kol emeinin nne getii varsaymn doru kabul edersek, kapitalizm madurlar bunun karsnda nasl bir hareket plan izebilir?
Bu bir znellik problemi. Kapitalizmin domasn salayacak ekonomi mlkn ekonomisiydi. Objeler dnyasna ait bir zenginlik vard. Ardndan Adam Smith, kymetin kaynann nesne deil, zne olduunu vurgulad. Sermaye bir znellik, sermayedarn alaca risk ve iinin emei. Sermayenin dzletirilmesi, kapitalizmin genel forml. Marx bize dedi ki, Adam Smith'in grmedii bunun tek bir znellik olduudur. Sermaye birikmi l emektir. Oysa sermaye asndan tek bir znellik yoktur.
znelliin yerleecei yeni kurumlar icat etmek gerek. Sendikal yaplar, sivil toplum rgtleri byle ilemiyor artk. Ekonomi politik her zaman bir ine fabrikasndaki iblmn tahlil ederek balyor. Halbuki bir mzik paras nasl ya da bir kitap nasl retilir diye sorsanz, yani gayri maddi emek devreye girdiinde ekonomi politiin btn ileyi yasalarn yeniden formle etmeniz gerekir.
Geen yzylda iki tr proleterlemeyi ayrt edebiliyordunuz. Birincisi yerleik proletarya, bunu krsal mlkiyet zlrken isiz kalanlar oluturuyordu. Avrupa'daki model bu. Bir de Amerika modeli var, gmen proleterlemesi denir. Bugn ciddi bir emek g var, kalifiye emein g. Beyin g denen aptal laf, gayri maddi emein gdr. Kapitalizm madurlarnn izecei hareket bu kavramlarn almna ve buna uygun geliecek dolaysz eylemlere bal.
Tehcirin Karl Soykrmdr Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 38, Sayfa: 2021)
ki yanl anlama
Fransa ve Hollanda'da Avrupa Anayasas reddedildi ama iki lke de ayn sebeplerle mi hareket etti, bilmiyorum. ki yanl anlama herhalde. Hep Trkiye'nin kaderiyle nasl oynayacak bu? sorusu nda bakld. Bu durum Trkiye'nin perspektifini zorlatrmakla beraber, bir bakma da kolaylatryor.
Bu ret bir anlamda Fransa'daki sol ile birka on yldr ykselen extremis (ar u) san bir zaferi, Chirac'n gidiinin yolunu aacak bir karar. Burada bir milliyetilik saikinin bulunduunu ama karar verici niteliin o olmadn hissediyorum dardan.
Faizmin fade Kanallar
MHP'nin yzde on sekize ykselmesi bir kazayd, artk baraj aamaz gibi grnyor. nk btn dier partilerde faizmi kullanabilecek bir kapasite var. Faizan duygular tatmin ve kanalize etmek ok da zor bir ey deil.
Reddeden, emein Avrupas deil!
Avrupa'daki referandum neticesi san yedii ciddi bir darbe olmakla beraber, yanl anlamamamz lazm. Chirac darbe yedi diye bunun solcu bir saikle gerekletiini syleyemeyiz.
AB sermayesi reddedildi' gibi iddialar, belli bir lde sylenebilir ama karar verici unsur bu deildi. Yani Avrupa Anayasasnn reddedilmesi emein Avrupa'snn bir zaferi deil. Oy verenlerin bu anayasay okuduklarn bile sanmyorum. Libration gazetesine baktnzda, her kafadan bir ses kyor anayasann niteliine dair. Anayasaya gelinceye kadar zaten oylanm olan bir sr anlama var. Onlar onayland da bu niye onaylanmad?
Pisinoza mdahale ediyor
(Sohbetin tam bu noktasnda Ulus Baker'le ayn evi paylaan Pisinoza adl kedi muhabirimizin stne atlad.)
rkmeyin, bir ey yapmaz. Anlalan Pisinoza bile kzd bu gelimelere.
Dorudan faizm' szn kullanyorum. Bunu biraz daha yaygn bir kavram olarak dnmeli. Faist hareket ya da rgtlenmi kiiler deil kast. Faizmin tarihine baktmzda kaynanda ciddi sol bir kitlesel literatrn olduunu grrz. Weimar dnemi Almanya'snda, belki sava yllarnda bile gl olan solun syleminde yava yava bir kayma balyor. Almanya'nn ve talya'nn sava sonras konumlarnn da etkisi var bunda. Ancak bu kayma yle bir ey, Almanya'da Weimar dneminde, faizmin ykseliine yataklk eden bir sol var. Bu sol muhafazakar bir sol. rnein Jung Konservatizm' grubu, yani kendi iinde elien bir kavram, neo-liberal' gibi.
Hep evirmek istediim bir kitap var, Totaliter Diller diye, Jean Pierre Faye'nin. Nazizmin ykseliinin dilsel anketi bir bakma. Solun faizme neden direnemediinin srlarndan birisi bu; solun kendi dilinin ierisindeki kaymalar, faizmi hazrlayan verimli' bir zemin oluturuyor.
Dil kaymalarna dikkat etmek, ciddi olgular gzyle bakmak gerekir. u anda zaten, sol dilde bir k var. Artk Marksist jargonu kullanmaya baladmzda, bir yerden sonra komik olabiliyor. Yani bunu, ciddi lde yeni bir terminolojiyle deitirmemiz gerekiyor. Marksist tahlil yaparsnz iktisadi durumu falan, ama politik literatr iin, yeni kavramlar n plana karmak lazm.
Sosyologlar antropoloji yapyor
Sosyal bilimlerde yle bir dnm oldu; artk sanki sosyolojinin konseptleri geerliliini yitirmi gibi, sosyoloji yerine antropoloji yaplyor. ift kutuplu sistemin kyle birlikte, ounluklar aznlklar problemi ortaya kt, etnisite problemleri gndeme geldi.
AB'ye girmek ya da girmemek
Trkiye'de brokrasi yeni yasalarn getirdii anlaya direniyor, bu direni Avrupa'ya dahil olduktan sonra da srer. Trkiye'nin nnde aama var; standartizasyon, adaptasyon ve brokrasinin yeniden rgtlenmesi. imdi sadece hukuku yeniden rgtlemeye abalyorlar. Dardan baklnca, Avrupa hukuki deiimleri deil, uygulamay bekliyor. Brksel brokrasisi bu konuda Trkiye'ye gvenmiyor.
lk AB'ci
AB tarznda bir birlik projesini ilk ortaya atan kii, Rus filozof Aleksandr Kojve. Kendisine ilk AB'ci de diyebiliriz. Gl bir Hegel yorumcusu, Fransa'ya yerleiyor ve 2. Dnya Sava yllarnda Fransz vatanda oluyor. KGB ajan olduu ynndeki sylentiler, ayr bir tartma konusu. Ancak ok net bir Akdeniz Birlii projesi atyor ortaya bu Kojve. Fransz parlamentosunda ve BM'de grlyor.
Tketimden gelen g
Alt blgeleme kanlmaz bir ey, nk sermaye global artn srdryor. Ancak pazar oluturabilecek yerler de lokalize olabilir. rnein in tek bana birlik oluturabiliyor, Japonya da.
Kapitalizmin geldii aamada gl ekonomi denen ey, ulusal retime bal deil artk, ulusal tketime bal. Ne kadar byk bir tketici pazar oluturursanz, o kadar byk ekonomi olarak addediliyorsunuz.
Tketim ayn zamanda bir retimdir. Bir yerden gelen hammaddeyi rettiinde zaten onu tketiyorsundur. Dolaysyla eskisi gibi dnemiyoruz; sermaye globallemesini tamamlam, ama emek tamamlayamam, hala g halinde.
imdi Marksist bir tahlilde bir ksmn bulduumuz, iki proleterleme tarz var. Biri yerleik, dieri ger. Yerleik proleterleme Avrupa'da, kapitalist ilikilerin kentsel ve krsal nfuslar proleterletirmesiyle ortaya kyor. Marks bunu zaten tahlil etmi. kinci model, Amerika, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi lkelerde olan gmen proleterleme.
Trkiye'yi aldklarnda otomatik g artacaktr, dolaysyla bir paradoks iindeler. Dengeyi bulmaya alyorlar. Bu paradoksu zmek mmkn deil, ancak gerilimi belli bir dengeyle srdrmek mmkn. Trkiye'ye baktklar gz de bu.
Avrupa Ekim'e kadar eyi kabul ettirecek Trkiye'ye. Bunu hkmet de epeydir biliyor, u an dilini ayarlamaya alyorlar.
- Bunlardan birisi, Ermeniler'den zr dilenmesi.
- kincisi, Abdullah calan deilse bile, bine yakn Krt militann serbest braklmas.
- ncs de Trkiye'nin Kbrs'tan ekilme perspektifini sunmas.
Bu yaplacak, ama tabii bunun iin lkeyi hazrlamalar lazm. Bu nasl formle edilecek bilmiyorum. Ama bunlar tabu olmaktan kt, geen yl bunlar konuamazdnz bile.
Ermeni soykrm
Osmanl'da o srada Alman subaylar var. Almanya'da toplama kamplarndan balayarak, 2. Dnya savandaki soykrma varan sreci organize eden subaylar, 1. Dnya Sava'nda Trkiye'de bulunan subaylar. Hatta birka Ermenilerden zr diledi. Yani Osmanl'dan rendiler bir soyun nasl yok edileceini.
Biz tehcir diyoruz, tehcirin hukuki bir tanm yok dnyada. Jenosit demeyelim de tehcir diyelim, yani zorunlu g ettirme. Ancak bu bir soykrm sonucuna varabilir. nemli olan sistematik oluudur, arndrmann sistematik oluuna soykrm deniyor, uluslararas hukukta kesinlikle belirlenmi bir terim. Merkezi bir kararla yrrle konulmas da temel art. Dolaysyla merkezi karar oda sulanabilir o soykrmdan.
Devlet yilii Temsil Eder, yilik Yapmaz Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:5, Say: 39, Sayfa: 5253)
ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu. lerlemi toplumlarda salt itiraz ve ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca aktr.
Bir yanda; igal, iddet, terr ve soykrm, dier yanda uluslararas barn gsz, parampara kurumlar var. Siyasi faaliyet alannn bu iki ucu arasnda ehven-i eri kabullenme buyruunun basks altndayz. Londra'da yaananlar da buna denk dyor. Siyasal alann daralmasnn bir tezahr.
unu sorabiliriz, eer bunalm yeniyse neden slami kktencilik gibi eski klieleri kullanyoruz? Bu siyasal alan yeniden retmek zorunda olan Aydnlanma retoriinin olgusal olarak iflas ettiini gsterir.
Gr' ve Kan' toplumu
Kamuoyu grler ve kanlar tarafndan ynlendirilen bir topluma ilikindir. Yani belirileri ou zaman sessizdir ama derin deil, rnein gnmzde seimlerle kamuoyu aratrmalarnn arasnda fazla bir fark bulunmaz.
Kamuoyu toplumu modern demokrasinin z olarak niteleniyor. Bunun nedeni, grlerin ifadesi ile eylem arasnda birincinin lehine bir tercih yapmas. Siyasal bir eylem, bir grn ifadesi olarak belirdiinde kamuoyu nezdinde yer bulurken, salt eylem olarak belirse, rahatszlk veriyor.
Protesto ve terr
Protesto dediimiz ey bir anlamda, kendisine soru sorulmadan bir birey ya da topluluun, grup ya da hareketin cevap veriidir. Modern demokrasi, medyatik varoluu iinde bu sorusuz cevaplar tanmak, evcilletirmeye abalamak zorunda kald.
Terr, 19. yzyl siyasal alanlarnn gnmze mirasdr diyebiliriz; platonik ya da evcilletirilmi tanmn iddette bulur. Ancak iddet, terrn bir dlamas, belki de kanamad sonucu olabilir, ama hibir zaman olmazsa olmaz koulu ya da ilkesi deildir. Grler ve kanlar dnyasndaki hesaplamalarn deil, deneyimlerin, isteklerin ve sloganlarn oynat bir yzeyi iaret eder.
ikayet ve itiraz
ikayet ve itiraz gnmzde, modern toplumlarn kulak verilmeyen yaknmas oldu. lerlemi toplumlarda salt itiraz ve ikayetle yeterli bir g kazanlamayaca aktr.
Terr ise, ikayet ve itirazn boyunduruu altnda deildir. Konuma dilinden ok beden diline, olaylarn diline yakndr. Her an, her yerden fkrabilecek bir tehlike olarak terr, virtik bir siyaset alanna sahiptir. Oynad alan iin kentlilik ve globallik denilebilir.
Terr, siyaseti artk bir pozisyon mcadelesi olarak grmeyen, mcadelenin biimini deitirerek, ruhlar ve canlar zerindeki tehdidi bir bakma mutlaklatran tek modern gerilla pratiidir.
Terrist tipinin psikolojisi
Terrist tipinin psikolojisi zerine ok ey yazlp izildi. Saysz aratrma, terristin bir ideolojiye sahip olamayan, aksine her trl ideolojik tasarmdan uzak bir yerde, modern dnyann getirdii umutsuzluklar vb. trnden alldk mazeretlerin bir sonucu olarak grld.
Sanki hibir toplumsal / ideolojik konuma sahip olmayan, iinde herhangi bir dncenin, bir ama-ara seferberliinin yer almad bir yaantyd terr. yiletirme ve yola getirme aralar iyi ileseydi, sanki terre hi meydan verilmezdi. Gelimi lkeler bu hesabn yanlln yeni yeni anlyor. Yaam tarzmza saldrld, sz, ne yapacan bilmeyen bir otoritenin tkanp kald ann itirafdr.
Siyasal alana dorudan saldr
Terr rgtlerinin yanl yorumlanan mantn ele almaktansa, terrle kar karya kalm bir toplumun, bir iktidarn tavrlarn ele almak, bu olguyu daha iyi aydnlatr.
Terr, yalnzca kendini ifade edecek siyasal alan bulamayanlarn, alan bulamamaktan doan bir sapmas deil, varolan siyasal alann kendisine yneltilen bir protestodur.
Ama her zaman gizli, fark edilmez olmaktr. Modern dnyann aklk, saydamlk etiinin ta kendisine dorudan bir saldrdr. Zira bu etik Gorbaov'un Glasnost politikasndan bu yana salt kendi iinde bir deermi gibi benimsenmekteydi.
Yzeyde kal!
Modern siyaset alan, her eyin yzeyde yer almasn istiyor. Herhangi bir derinlik, gizlilik, herkesin anlayabilecei bir ekilde basitletirilmeyen, vlgarize edilmeyen her ey katlanlmaz grlyor. te bu gn siyaset, bu derin dnce, ahlak ve anlaylardan saknma pratiine dnt.
Terr bir sahte siyaset biimi olarak dlamak, modern rejimlerin ikiyzlldr. Bu ikiyzlle modern rejimler tarafndan gdlen halklarn, terr karsndaki aknl ve sessizlii de kart. Bugn kendisinden iktisadi ve siyasi alanda hibir ey beklenmeyen devlet, yalnzca terr ortadan kaldrma rolyle merulatrmaya alyor kendini.
kutup
Masumiyeti temsil eden halk, iyilii temsil eden devlet ve ktln kendisi olan terr rgt... Bu leme, modern siyasal alann kutbunu oluturuyor. Ama devlet, iyilii yalnzca temsil eder, iyilik kendine ait deildir.
Halk ise kendinden masum deildir. ktidar tarafndan kendisine hizmet edilecek bir ama olarak ilan edilmi varlktr. nsanlarn zerine bu masumiyet, ancak sua ve terre kararak atabilecekleri bir yklem olarak yapmtr.
te terr bu masum etiketini vuran faaliyet biimidir. Terrist eylem her zaman dorudandr; anlamsz olduu dnlebilir ama herhangi bir etkiye yol amad sylenemez. Bir itiraz, bir adaletsizlii iaretler ama aklama ve ortadan kaldrma gayreti deildir.
Kadim devlet
Dorudan olumsuz eylem, maruz kalann gznde yalnzca olumsuzluu grlen, lanetlenmi bir eylem trdr. Dorudan m yoksa dolayl m olduuna ilgi gsterilmez. nk modern dnyann olumlu olumsuz her trl eylemi, dorudan olmaldr.
Modern dnya, bylece dolayl olan dlar. Tanr insan srlerinin sadece yaratcs deil, oban olmal, onlar her an ve her yerde gtmeli, kendini onlara adamaldr. Hkmet, yalnzca halk gtmekle kalmamal, ona hizmet etmeli, gvenlik ve rahatln salamaldr.
Asrlardr var olan kadim devlet, kendini merulatrmak iin hizmet dnn verir. Terrizmin, dorudan olumsuz eyleminin karsnda, devletin dorudan olumlu eylemi meru grlr.
Weberyenlerin, devletin tek meru iddet mirass olduunu syleyip durmalar bundan. iddetin dorudan m yoksa dolayl m olduu stne kafa yormamlardr tabii.
Suni Gerilim Filmi Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 40, Sayfa: 5859)
Ordunun manevra alannn daraltldn zannetmiyorum. yle bir not delim, Trk ordusu, bir tr profesyonel ordu olmaya alyor. Yani srecin henz balarnda ama 20 yl sonra Trk Ordusunun formatnn ne olacan bilmiyoruz. Siyasi etkinlik iinde bir g olarak kalacak m kalmayacak m?
Yanl tehis
Ulusalclarn ya da orducularn diyelim zorlad bir yanl tehis var; globallemeye kar olan tek ya da en byk g Trkiye'de. Bununla TSK'y kastediyorlar.
Trk ordusunun en global oluum olduunu unutmaya dayanan bir gr. Sonuta OYAK, Renault retiyor. ASELSAN'n yine uluslararas bir retime sahip olduu gz ard ediliyor. Ordu kurumlaryla zaten bu gr tekzip ediyor.
Aydnlarn kabul
Erdoan, Aydn Giriimini kabul ettikten sonra, ordu buna nasl katlanacak sohbeti dnd ya, ordu bence katlanr buna. Niye katlanamasn?
nk Gneydou'yu en iyi tanyan ordudur. Byle bir dolaym etrafnda ordu, akas belli bir sre savatan kendi i btnlemesini salamtr, vazgeilmezliini duyurmutur. Ama u anda savan yeniden balamas ya da yaygnlamas ordunun pek karna olmaz.
Erdoan'n szleri mulakt. Daha nce de sylenmemi eyler deil. Zaten Diyarbakr'da ne sylediini ben pek anlamadm. Kalabal karsnda grnce, bard durdu.
Demokratikleme dedii eyden anlad nedir ki? Hadi ciddiye alnmas gereken bir sretir diyelim, ama u andaki hkmetin bu sreci tayacak gte olduu manasna gelmez bu.
Demokratikleme dedii de bir laf sonuta. Elbette AB'nin dayatt birtakm zorunluluklar var ama, muhtemelen AB ok uzun bir srece yaymak istiyor bunu.
Manevra dnemi
Karlkl manevralarn bir tr sreklilik kazanaca bir dneme giriyoruz ki, bu da yllar srecek. Hatta on yllar. Dorusu bu sre iinde TSK, profesyonel bir ordu haline gelmek zorunda. leride, zaten btn ordularn organizasyonunda byle bir eilim olacak. Bugnden anlalyor bu.
AB'nin pozisyonu
AB, siyasal alanda bu derece etkin bir orduyla Trkiye'yi alamaz. Yalnz u da var ki, ipleri de koparamaz artk.
Zira kendi i problemleri AB'nin btnln uzun vadede sarsacak eyler. zellikle ngiltere'de referandumdan vazgeilmesi. Trkiye'nin entegre srecini de etkileyecek bunlar.
imdiden bir alt blgeleme balad zaten. AB'de referandum sorunu ortaya kmasayd bile, uzun vadede alt blgelere ayrlacakt. skandinavya, Britanya, Fransa ve Almanya'nn denetimi altndaki blgelerde ok ak bir saflama var. Kanlmaz ve ngrlebilir bir blnme var uzun vadede. Belki de biz girene kadar AB blnr. Bu iin esprisi ama gerek boyutu da var. Blnme derken tabi, araya duvar yaplp, lkeler ayrlmayacak.
AKP / CHP
Sa demokratikleme sorunu var derken, sol terrle flrt etmeyin diyor. Pek ok kanaat nderi de buna, sanki san ne kadar sa, solun ne kadar sol olduunu bilmiyormu gibi, arp duruyor. alacak hibir ey yok.
Bu durum, AB srecinde ok doal. Demokratikleme denilen srecin u andaki AKP kadrolaryla yaplmas, bu arlmamas gereken durumu gayri ihtiyari dayatmtr.
Demokratiklemeden ne anladklar ayr bir sorun. Tayyip gibi birisinin demokratikleme sylemi, herhalde bizim anladmz manada bir ey deil.
Denetlemeye gelecekler
AB bir sre sonra, kan demokratikleme yasalarn denetleme talebiyle gelecek. AB'nin doru drst evrilemeyen Trkiye raporunu okursak, gzel admlar attnz gibi bir iki aferinin dnda, temel olarak uygulama zerinde durduklarn anlarz. Bekleyeceiz, greceiz diyorlar.
Erdoan'n bu klar 3 Ekim yaklatka srecektir. temel sorun zerinde srar edecek. Krt sorunu, Kbrs meselesi, Ermeni soykrm. AB bunlar ok ak bir ekilde dile getirdi. ye olmak istiyorsanz bu sorunlar zeceksiniz dedi. Bugne kadar lafla katedilen yolda uygulama bekliyorlar artk.
Mesele sadece Kbrs'n tannmas deil, sorunun da zlmesi. Bunun iin de ordunun ekilme takvimine sahip olmas lazm.
Btn bunlar yaplmazsa ne olur? Yani bsbtn mzakere tarihi vermemek gibi bir lksleri yok. Her trl ilikiyi kesmeleri mmkn deil. Bundan sonra kk manevralarla yryecek grmeler. u anda zaten referandum sonularndan tr, Brksel brokrasisi de ok zayflam durumda.
rnek tekil etmez
Krt sorununda yurtdndan ithal rnekler vermek ok moda oldu. spanya'nn BASK sorununu zd gibi zelim diyorlar. spanya BASK sorununu zd m? zemedi. Fransa Korsika'y zd m? Hayr. Fildii'nde sava var bugn. Bunlar rnek alnacak modeller deil.
Krt sorununda bir temsiliyet problemi var. Parlamentoda temsilcileri yok. Bu da ancak bu lkenin i dinamikleriyle zlebilecek bir sorun, benim de pek anladm konular deil zaten.
Ancak unu not delim, blge esasyla zlebilecek bir ey deil. Krdistan'n byk bir ksm stanbul'da yayor. Yoksulluun haritasyla Krtln haritasn st ste koyduunuzda aktn grrsnz. Ama bu temsiliyet babnda Krtlerden oy alamayan bir DEHAP var.
Yoksulluk zerine vurgu yapamadklar manasna geliyor bu. Yoksullar Krt milliyetiliiyle beslenebilecek bir yapya oy vermek durumunda deil, Krt olsalar bile. AKP'ye oy vermelerinin sebebi de bu.
Haritay incelemek lazm, Dou'da Diyarbakr gibi ehirlere g etmi Krtlerle, Bat'ya g etmi Krtlerin dalmna bakmak lazm. Metropollerde eylem yapmak, PKK asndan yoksullarn sorununa derman olmaz.
Ordu ve siyaset
Ordu, uzun vadede profesyonellemek istiyor. AB siyaset alan zerinde bu kadar baskn olan bir orduyu kabul etmeyeceinden, bunu zaten gerekletirmek zorunda.
Ancak bugne kadar ki gelenei dndmzde ordu siyasetten vazgeebilir mi? Vazgeer elbette ama bunu da mmkn olduunca sessiz sedasz yapacaktr.
Ordu uzun vadede, kendi kurumlarn kurarak bir kapanma srecine girecektir ve kapitalizme tam anlamyla entegre olmaya alacaktr. Tpk Amerika'da olduu gibi.
Ondan sonra, ok daha etkin ekonomik bir g haline geldiinde, siyaset alann o kadar takmaz.
Ordu siyaset alann bo brakmaya raz olur, ama baka trden ekonomik bir g olduunda. Yani ipleri elinde tutmaya devam ettiinde. Uzun vadede btn ordularn gelecei byledir.
Bu tarz bir yapyla, AB'nin bir sorunu olmaz. Kapitalizmle btnlemi bir orduyu niye istemesin.
Suni gerilim filmi
Btn bu gerilimler, daha en bandan beri suni. Yani hkmetle ordu ekiiyor, ondan sonra AB'yle hkmet. Ama gnmzde btn kurumlar kresel sermayenin ipiyle birbirine baldr. Kimse ipini koparp bir yere gidemez. Ancak ipi biraz kendine ekmeye alrsn o kadar. pler kopacak diye heyecanlanyoruz, suni gerilim filmi bunlar.
Saflama var m? Erdoan'n orduya kar oynad pozisyonlar asndan olabilir. Kbrs'ta zm, Krt sorununda demokratikleme, diyor. Yani bir eyi sylemesi, yle dnd ya da o konuda eyleme geecei manasna gelmiyor. Syledikleri eylerin temsil gc ne kadar bilmiyorum.
Bir tek Ermeni soykrmnda direniyor, o da slamc tabandan kaynaklanan bir ey. Ki o sorununda da yumuak aklamalar yapmaya balad. nk Erdoan kendi siyasi geleceinin de AB'ye bal olduunu biliyor.
ktidar, G Eksikliimizdir Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 41, Sayfa: 6869)
mparatorluk
Aka sylemek gerekirse, ben mparatorluk kitabn ok gl bulmadm. Negri'nin Dionysos'un Emei'nde izdii perspektifi tercih ederim. okluk kitabn mparatorluk'a ek olarak ve onu aklamak iin yazdklarna inanyorum. u nokta da nemli, Negri ve Hardt'n bir yerde anlatklarn, ama konseptler zerinde tam tamna ayn fikirde olmadklarn sanyorum.
mparatorluk ve okluk
mparatorluk, ok kabaca sylemek gerekirse, emperyal egemenlik iin yeni bir konsept. Lenin dneminde tanmlanm klasik emperyalizm, her alanda ok eitliydi. gale dayanan ngiliz emperyalizmiyle sermaye ihracna dayanan Amerikan emperyalizmi arasndaki farklar gibi. Klasik emperyalizm tanm bunlar arasndaki farkllklar da kuatmaya alyordu ama bir yerden sonra ok katlat. mparatorluk almas, bundan kurtulma ihtiyacyd.
okluk kitab mparatorluk'tan daha nce yazld izlenimini brakyor. okluk aslnda, imparatorluun karsna ne kacann tanm. mparatorluu bir egemenlik tanm olarak karnza koyduunuzda okluk'u da onun karsna karabilirsiniz. Yoksa klasik emperyal egemenlik tanm yaptmzda ulus devletler seviyesine yeniden inmek zorunda kalrz. Negri ve Hardt bundan kamak istiyor.
Amerikan solu ne kadar sol!
mparatorluk, biraz da Amerikan okuru iin yazlm bir kitap. Amerika'da solun halini tahmin edebilirsiniz, akademide skm, ya da ok kk siyasi oluumlarda kalm.
Negri'nin pek dilini anlamad bir ortam Amerika. mparatorluk'ta dikkat ettiyseniz, bir tr Amerika'ya da bakalm, orada da bir ii snf mcadelesi tarihi var, bunu da ihmal etmeyelim, bak mevcut. Oysa okluk'ta Amerika; Bu adan vahim bir durumdadr, diyorlar.
znesiz iktidar
Multitudo, yani okluk probleminin ne olduunu kavramadan mparatorluk meselesini kavrayamayz. Yoksa zaten, Amerikan emperyal egemenliinin kmekte olduu tezi, sadece Negri ve Hardt'a ait deil. Bu iktidarn dayanaklaryla alakal biyo-politik bir ey.
okluk mefhumunu imparatorlukla kar karya getirmenin zorunlu sonucu, oklukun imparatorlukun dayana olduudur. nk okluk olma, iktidarn kendini icra etme tarzlarndan birisidir.
ktidar znesiz bir ey olarak dnrsek, belli bir imparator olmadan imparatorluk diye bir mefhumun nasl kurulaca anlalr, okluk da bir zne deil. Deleuze'n tahrik edici bir forml var, iktidar var ve hepimiz kleyiz. Aslnda kapitalistler de onun klesidir; sadece farkl tarzda kle olurlar.
Makyevel ve Spinoza
Negri ve Hardt'n kitaplarnda Spinoza zerine yaptklar gzlemler, aslnda Makyevel'den balayan bir tartmaya uzanr. Makyevel iktidar aralarn hep toplumun dnda arad. Spinoza nce bunun eletirisiyle balad, ktidar aralar bizzat toplumun iindedir, dedi.
Spinoza, Makyevel'i; para, devlet ve askeriyenin iktidar aralar olduu konusunda onaylamasna karn, bunlar dsal deil, isel aralardr diyerek ondan ayrld. Multitudo kavram, Spinoza'nn ok kulland bir kavram, Zaten biz bize yetiyoruz, yani okluklarda bir hakimiyet kudreti vardr, dedi. Ama onlar bu hakimiyet kudretinden ayran baz dzenekler gelitirilmi ki, buna iktidar diyoruz. Yani iktidar dediimizde, aslnda bizim g eksizliimizden bahsediyoruz.
Dolaysyla u nl Potentia Potestas, iktidar potansiyeli kavramna geliyoruz. Negri de bu eksende iliyor meseleyi.
Merkezsiz ve topraksz
Merkezsiz ve topraksz ynetim aygt tanmlamas nemli bir problem. Ulus devletlerin btnyle gcn kaybetmesi demek greli (relative) bir ey. Negri talyan, Gladio'nun kuruluunu grm. talya en az Trkiye kadar uluslararas kapitalizmin deney lkelerinden birisi.
Gladio'nun hedefi, talya'y kapitalizmin av sahas haline getirmekti. Negri'nin iinde bulunduu hareket ok radikal olmasa da, Gladio'nun devletle ibirlii iinde olmas sonucu kendisi de hedef oldu. Gladio'nun amac solu illegaliteye itmekti. Sendikalara mdahale edilmesi de bundan. Trkiye bunu 12 Eyll darbesiyle yapt. Negri vaktinde byle bir gle muhatap olduu iin mcadeleyi ulus devlet zemininde dnmek istemiyor.
Gladio denilen ey, CIA balantlar da olan, global bir ey, yani merkezsiz ve topraksz. Ne olduunu tam olarak bilmiyoruz ama Trkiye'ye geldiini de biliyoruz. Yani Negri'nin iinde bulunduu ortama dair yapt gzlemler, mcadele perspektifini ulus devlet ekseninden ayrp dnyasallatrmtr, diyebiliriz.
Gl devlet!
Gl devlet, her eyden nce 300 yllk bir liberalizm masal. Gl devlet, hizmet ykmln ne kadar azaltrsa o kadar gl olur trnden bir anlay bu.
Liberalizmin dnya hakimiyetiyle geen yirmi yllk bir dnem oldu. Ulus Devlet dediimiz mefhumun yklmas gerektii tezleri sadece liberallerden deil, artk Marksistlerden de gelmeye balad.
20 yl nce sol byle bir ey syleyemezdi. Ben ahsen okluk tezinizin daha zenginletirilmesinin gerektiini dnyorum. ktidarn nerede olduunu aramann ok manal olduunu dnmyorum, her yerde iktidar var sonuta. okluun muktedir olma aralar nasl retilecek, bunu dnmek lazm.
Yeni deerler
Negri'nin sezdii nemli bir perspektif, baz yeni deerlerin retilmeye balanmas. Eskiden protestoyla yetinirdik, sokaklara kardk. imdi baz rnekler gsteriyor, rnein AIDS iin rgtlenmeler, bunlar ayn zamanda retimde de bulunuyorlar. Dionysos'un Emei bunu daha gzel vurgulayan bir kitaptr.
Ulus Devletlerin yerini uluslararas irketler mi ald? sorusu ok ciddi bir iktisadi analizi gerektiriyor. Bu iktisadi analize sahip olmayan ortodoks Marksistler, ampirik verileri yeterince gzetmedii gerekesiyle Negri'yi eletiriyor. Ama kendileri de ok blgesel, parasal ampirik verilerden hareket ediyorlar.
Bu durumda para dngsnn %80'inin Amerika bazl olduunu, ama bunun retime ynelik deil, gayri maddi emee, yani AR-GE'ye ait olduunu hatrlatmak lazm.
Negri, gayri maddi emein uluslararas dzlemde %80'inin Amerika'da younlam olduunu sylerken, retim hatlarnn elbette ki Uzakdou'dan, Brezilya'dan, Trkiye'den falan gemek zorunda olduunu da biliyor. Uluslararas irketler buradaki adacklardr. Ama bunlar hatlar halinde iliyor, ulusal bazl ilemiyorlar.
Halkn iletim sistemi Linux!
Microsoft'un istihdam modeli, ideolojik adan kresel sermayenin istihdam modelidir. Microsoft hl oraya kapatt 26 bin kiiyle alr ve ifreledii programlar satar. Buna kar Linux ak bir modeldir. Globallemenin sol yorumu bu olabilir. Linuxular imparatorlua kar, okluk olarak tanmlayabiliriz.
Gmek de bir retim!
Avrupa yakn dneme kadar g yoluyla proleterlemeyi tanmazd, nk kendisi g verirdi. imdi bu geti, Avrupa'da byk lde g alyor ve beyin g veriyor. Globallemeye biraz da bu gzlkle bakmak gerekiyor. Negri'nin dedii gibi g, dorudan doruya bir retime dnyor ya da politik oluumlara yol ayor. Bedenen bulunmanz gerekmiyor; internet zerinden her yere g edebiliyorsunuz.
Gayri maddi emek
Hardt ve Negri gayri maddi emek mefhumunu ayn anlamda ele almyor demitik. Hardt, sanki fazladan emek olarak adlandryor bunu. Yani eve i gtrmek. Negri ise daha ok Kapital'in 3. cildindeki, emein kendini retmesine dayandryor. Emein kendini retmesi en doal haktr. Onun nemli bir ksm gayri maddi emektir.
Kapitalizmde bir eyin maddi klnmas iin dolama girmesi lazm. Sosyalist feministler uzun yllardr, ev emeinin denmesi iin mcadele verdi. Bir koca karsna yemek yapt iin para verirse, gayri safi milli hasla bir anda frlar, nk kapitalizmin ilemine dahil olur. Hibir ey deimemiken ok ey deimi olur.
Ekonomi politii eletirirken, klasik anlamda dolama girmeyen arzulu retime de bakmak lazm. Bunu yzyl banda Gabriel Tarde yapt.
rnein, sosyallemi emek asndan ine fabrikasna bakalm. Ben sana ineyi veririm parasn alrm, artk ine sendedir. Yani ineyi tkettiinde biter. Ama bir kitap yazdnda, bir beste yaptnda byle deildir. Kitab sana veririm ama tkenmez. Yani ekonomi politik farkl deer tarzlarn iermeyi bilmiyor. Sadece meta deerleri yok, hakikat deerleri var, bilimler bunu retir. Gzellik deerleri var, sanatlar bunu retir. Bunlar ayn ekonomi politik ilkelerine riayet etmeyen eylerdir, ekonomiye bu gzle bakmak lazm. nk gnmzde enformasyon ve ekonominin pek ok temel alan byle iliyor.
Kantn Felsefesi Uuruma Temel Atmaktr Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:6, Say: 42, Sayfa: 6466)
Akll olun!
Kant, akl akldan baka yarglayacak bir otoriteye inanmaz. Bu adan kendinden nceki felsefeyi belli bir noktadan sonra dogmatik bulmaya balar.
Hume iin Beni dogmatik uykumdan uyandrd, der. Onunla hesaplarken, akln bittii yerde doaya bavurmaz. Deleuze'n dedii gibi: "Kant'n btn felsefesi yarglama zerine." Her tarafa mahkemeler kuruyor.
Devlet filozofu deil
Kant'n bavurduu ayrcalkl bir kurum varsa, bu Hegel'in yapt gibi devlet deil, niversite ya da antik felsefenin otoriteleri de deil, kendi kendini yarglayacak olan akl.
Akln kategorileri
Kant iin kartezyen anlamda bir cogito var. Descartes ortaya kp, ben dnen bir eyim dedii andan itibaren, dnce insan faaliyeti olarak alglanmaya balyor. Platon'da olduu gibi idealarn bizdeki yansmas deil. Biz onlar dnyoruz, biz dndmz iin onlar var. Dnyorum l bizi insan haline getiriyor; dolaysyla "engellenebilir ve hataya da debiliriz" gr var bu dncenin ardnda.
Descartes, bilincin yanlsamalarn amaya alan bir felsefe kurmaya alyor ama Kant, kartezyen tarz yekpare bir yeti olmad gerekesiyle sorguluyor. Ona gre, akln yetilerinden ayr olarak zihnin de yetileri var. Birincisi, bilme. kincisi, arzulama. ncs ise, haz ve ac duyma yetimiz.
Bilme ve arzulama yetisi
znedeki, nesneye dair tasarm, nesneyle uygunluk ilikisi iindeyse, bilme yetimiz doyar. Yani dndmz ey nesneye tekabl edecek. Bu tekabl, aposteriori (deneyimle elde edilen bilgi) olabilir. rnein, gln krmz olmas. Ya da apriori olabilir. (deneye uygulanabilir ama ondan bamsz olan bilgi.) rnein, bir dorunun iki nokta arasndaki en ksa mesafe olmas.
Arzulama yetisi, orada da bir sentez var. Bilme yetimizde, bir eyi bilirken ilgimiz, o eye dair tasarmmzn nesnesiyle uygunluk ilikisi iinde olduunda, bununla yetiniriz. Ama bir eyi arzuladmzda o eyin bize grnd haliyle, onu bildiimiz haliyle yetinemeyiz. eyin kendisini isteriz. Yani ok basit aslnda. Bir eyi arzuladm zaman, onun ne olduunu bilmek bana yetmez. Gln krmz olduunu bilmek baka bir eydir; gln kendisini istemek baka.
yilik tepeden inmez
Kant'a kadar ahlak retileri genellikle: yi nedir diye sorarlard. Yani nce iyi olan ideann varl kabul edilir, ardndan ona uygun kurallar ve yasalar bu iyiden tretilerek formle edilirdi. Herkes buna uymaya davet edilir, oradan da buyruklar oluurdu. Bunu kh anadan babadan, kh toplumsal koullardan, geleneklerden, ya da Descartes'a gre herkese eit olarak datlm saduyudan renirdik.
Kant bunu tersine evirdi. Bize dedi ki; iyi, yasann iyi dediinden ibarettir. Yani yasay ncelik olarak alyor. Deneyden bamsz bir yasann nasl mmkn olaca, Kant'n ahlak metafiziinde sorduu bu.
yi yasa, btn znelere uygulanabilir olandr. Bir zneyi kaldrp bakasn yerine koyduunuzda deimeden kalabilen ve bir deiiklie urarsa darmadan olan bir yasadr. O buna kategorik uyum diyor.
Yani yasann ii bo olmal. Yasa unu yapmalsn derken, unu ksm bo olmal. rnein hrszln bir cezas olur ama o cezann nitelii toplumdan topluma deiir. Kant iin nemli olan, hrszla verilen ceza deil, insan aklnn dnyann her yerinde hrszl ceza hukukunun konusu yapmasdr. Yasadan bamsz bir iyi yok. dev iin dev diyor bir bakma.
Uuruma temel atmak
Kant'n felsefesi, tmyle bolukta kurulmu, temelleri dipsiz bir uuruma atlm dev bir bina tasarm gibi. Btn metafizik sorularn cevabn vereceim iddias byle bir temel zaten.
Ne kadar temellendirilse de uurumdaki bir ey der. Ayn zamanda uurumda olma halinin de seziliini de vermeye alyor Kant. O da bunun estetik felsefesinde ortaya kyor.
Habemus enim ideam veram
Kant'n en ok eletirdii dnr kendisinden nceki Alman filozofu Leibniz. Leibniz'e dek fikirler kendi ilerinde kapsayc ve yeterlidir. Yani analitik olarak iler, sonsuzca analiz edilebilir. Fikirler, fikirler araclyla birbirlerine balanarak, kendi dlarna kma ihtiyac hissetmeden, dnyay aklayabilirler.
Spinoza'nn dedii gibi: Habemus enim ideam veram. Bende doru bir fikir var ki, dnyorum. Zaten doru bir fikir olmasa hibir anlam kalmaz dncenin. Dolaysyla doru bir fikirden, doru fikirler retilebilir.
Kant kendinden nceki felsefenin bu fikir zincirlemesine nemli bir erh der.
A'nn A'ya eit olmas Kant iin nemli deildir
Leibniz, fikirler zincirlemesi iinde dnyay kurup, analiz edebileceini dnyordu. Kant iin, A=A nemli deildir. Leibniz iin nemlidir, bu zdelik hibir ey vermezse kesinlii verir.
Bat dncesi iinde, doru'dan ok, kesinlik' sevilir. Freud'a kadar bu byle gider. inde bulunduumuz durum ktdr' gibi bir kesinlik, bu durumu yle dzeltiriz' demekten daha ok rabet grmtr.
Kant bize diyor ki, fikirler kendi balarna, kendi ilerinde hibir ey deildirler. Eer zamansal ve mekansal belirlenimlere sahip klnmazlarsa. Yani kendi dlarna kp, mekansal ve zamansal koordinatlar kazanmazlarsa bir ey ifade etmezler. Esas vurgulanmas gereken bu.
rnein, Aydnlanma dneminin ok geni bir fikriyat var. Ama Aydnlanma kendi kurumlarnda mekansal ve zamansal kategorilere kavumadka bir hitir. Fikir diye bir ey yok ortada. Yani Rousseau'nun tiraflar' yazmas o kadar da mhim deil, mhim olan o dncelerin kurumlamas Kant'a gre. Mekan ile zaman dncenin koullardr. Kategorileri deil.
Kurumlar eletirisi
Foucault'da Kant bir taraf vardr diye bir varsaym ortaya atsak; nk o da bir tr kurumlar eletirisi yapmak istiyordu. Ama onunki kurumlara ikin olan bir eletiriydi. Mesele, kurumlarn kendisinin tad eletirinin kefiydi.
Kant'ta hibir zaman hibir kurum eletiri d tutulamaz. Kendi tapt hukuk da dahil.
Osmanl'dan gnmze bir sr kurumu Batdan ithal ettiimiz doru. Ama bunlara ikin olan eletiriyi, bunlar snrlandracak eletirel formasyonu ithal etmedike kurumlar canavarlar. Kurum kendi eletirisini iinde tar. Bunu yapmasnn nedeni Foucault'nun dedii gibi srekli reform ihtiyac. Kurumlar zaten bizzat bu reform istenleri ekillendiriyor.
Kant'n dedii de bunun temelini oluturan durum. Kurumlarla eletiri ayn andadr. Yani reform istenci balamnda Foucaultcu eletiri, kurumdan nce gelmez. Kant'a gre felsefenin ii, bu kurumlarn eletirisi. Ama felsefenin bu kurumlara ikinlii bilinmesi gereken bir ey. Yani ykc bir eletiri deil bu. Kant'taki eletiri kurumu salamlatrmaya ynelik, bu adan Foucault'daki ykclk yok.
Kant'la hesaplaanlar
Yakn dnemde Kant'la hesaplaanlar Habermas ve Jean-Luc Nancy. u an Kant'n dneminde tahayyl edebileceimiz kurumlardan ok farkl kurumlar devreye girmeye balad. Kant iin apak olan kurumlar artk yle deil. Burada Kant kart bir nokta bulmak yerine, bu kurumlarn iinde Kant eletiriyi yeniden sokma gayreti var.
ematik hayaller
Kantlkta kurumlarn yetilere tekabl etmesi gerekiyor. lk yetiler zihnin yetileri, ikinci bir grup yeti var ki, bunlar ilk yetileri organize eden ve yarglayan bir baka dnya oluturuyorlar. Akn zneye dair. Yani hayal etme gc, anlama yetisini organize edecek. Hayal etme gcnn rettii ey bir imaj deil, emadr.
rnein bir daire resmi, imajdr. Hayal etme gc dairenin tarifini retir. Daire zerinde nokta aln ve onlar birbirine balayn; bylece ekenar bir gen ortaya kar, ite bu bir emadr nk genin tarifini yapyorum. Kant iin her eyin emas var. Bir eyi hayal etmek demek, onun emasn retmek demek.
Tanr ve zgrlk
Kant'ta bir bilme meselesi deildir Tanr. Varl ya da yokluu problem deildir. Ama ihtiya duyulan, arzulanmas gerekendir. Marx da o yzden "Utanga tanrtanmaz," diyor Kant iin.
Kant'a gre Tanr, ancak akln var ettii, onun araclyla dnlebilen bir ey. Akl bunu arzulama yetisinde temel alr. Ayn ekilde zgrl de. zgr deilsen, ahlak yoktur. Ya da ahlakl olma halinin st formu mutlak deilse, ahlakl olunmaz. Ya da anadan babadan grlenle, tepeden inen yasalarla ahlakl olmak mmkn deildir.
Kant'ta doadaki her eyin bir emas vardr, ama zgrlk ya da Tanr doada grlemediine gre emalatrlamaz. Bu kavramlar ii bo olarak gelir ve sonra doldurulur.
Akl her eyi yarglayamaz. Akl bilme gcnde otoriteyi kavramlarn dnyasna terk etmek zorundadr.
"Akl bilme ncesinde, yargy kavrama gcnn kategorilerine brakmazsa bolua der," diyor. rnein Tanr bir idedir, Tanry hayal edilebilir bir ey gibi dnp emasn karmaya almak, gnahkarla girer. Tanr hayal edilebilir bir ey deil, ayn ekilde zgrlk de. Bunlar kavrama gcnn konusu deildir Kant'a gre. Yani zaman da bir bilinebilirlik nesnesi deildir, zaman bilinebilir her eyin kouludur, arzulanabilir her eyin kouludur. Bunu anlayabiliyorsan, Kant' anlamsn demektir.
Trkiyenin Yerlisi Olmak Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 43, Sayfa: 3436.)
Cemil Meri, Trkiye aydnnn dnyay, yani Avrupa fikriyatn Marksistlerden rendiini sylediinden beri muhafazakr fikriyat artk yerlilik dncesini temel hedef olarak almalyd. Ama bu trden her dnce, gemiiyle ortak olmak, onunla birlikte oturmak isteine dayanr. Bizim muhafazakrlarmzda byle bir istek yok.
Bu tr muhafazakrl harekete geiren duygular ve tutkular gemiin deerlerinin korunmasna, ayakta tutulmasna ynelik olmaktan ok, gelecee yneliktir. Muhafazakar, zellikle modern an insandr; eski, geleneksel denen toplumlarda muhafazakr yoktur. Bunun nedeni ise ok kolay anlatlabilir: gelenek, eer gerekten gelenekse, zaten kendini koruyacak gce sahiptir ve insanlarn onu korumak, muhafaza etmek iin beyinlerini zorlamaya ok ender durumlarda ihtiyalar olur. Muhafazakrlk, ancak gelenek ortadan kalkarak tarihsel bir hayal perdesinin arkasnda kald andan itibaren mmkn olan duygusal bir yaantdr.
Muhafazakr, gemie ynelik deildir, gelecee yneliktir: yani ocuklarm, toplumum, gelecek de benim yaadm gibi, benim arzuladm gibi yaasnlar ister.
Bugne kadar, gemiin deerlerini korumak, atalarn mirasn savunmak ok kolay rkla ve faizme yol aan tutkulara dntyse, bunun nedeni, bir muhafazakrn kafasndaki gelenein byk bir ksmnn devlet, aile, vatan, lke, millet, halk gibi greli terkiplerden olumasdr. Yerlilik fikri de bu terkiplerden pek bak deildir.
Fikir ithali
Tanzimat'tan beridir, fikir ithalinden baka bir ey yaplmad halde, hala bir yerlilik varsaym, hi deilse bir miras olarak dile getirilip duruyor. thal fikir denilen eylerin karsnda sanki yerli mal herhangi bir fikir varm gibi. Bu adan dnce akmlar, zellikle radikal saylabilecek eletiriler retmeye elveriliyseler, yerli olmamakla pek kolayca sulanyorlar.
Yani, Trkiye'de de, u ya da bu tarihlerde, olur olmaz kiilerin azndan hep duyduumuz bir cmle: Snf mcadelesi dardan ithal edilmi bir kuramdr. Bu szlerin u ya da bu tarihte dile getirilmedii herhangi bir lke veya lisan gerekten yok gibidir.
Hatta sol dncenin de bu yerlilik fikriyatndan tam anlamyla bak olduu sylenemez. Postmodernist diye tabir ettikleri Foucault'nun evirilerine bile lks gzyle bakan evreler oldu. Bu da bir bakma yerlilik adna yapld. Sanki bu dnrn acmaszca eletirdii kurumlar ithal etmek zere yz yl inanlmaz ve srncemeli modernleme abalarna giren bu lke deildi.
Ekonomi - Politik
Marx'n ok keskin bir gzlemiyle, ekonomi politik Adam Smith ve Ricardo'dan nce, kesin olarak sylemek gerekirse yoktur. nk onlardan nce zenginlikler; toprak, hazine gibi byk ve nemli nesnelerdir. Bu iki adam iin iine kartezyen bir eyler sokarak ekonominin nesneler dzenini tam anlamyla tersine evirir. Dedikleri u: Ekonomik deerden bahsedecekseniz, artk nesnelere bakmay brakn. zneye, nasl grndne, bakn. Bylece retken zne diye bir ey doacaktr, deerin kayna znelliktir, yleyse zamandr, mekan falan deil. Krn aikr znellii deerin gerekletii sarmal sre, baka bir deyile birikim. Marx'n eletirisi, ekonomi politiin iki mucidinin bu znellii pek de adam gibi deerlendiremedikleri, bir noktada braktklardr. En az iki znelliin konulduunu gremiyorlar, emein ve sermayenin znelliklerini.
Emek gcnn sahibi olarak ii snfnn yerli olmamas, uluslararas olmas kanlmazdr yleyse. Endstriyel kapitalizm kukusuz bu insanlar oulluunu yerliletirmeye, vatan sahibi klmaya abalayacaktr. Yine de Marx, ilerin byle yrmediini, endstri kentinin, zerinde allan topran pek de bir vatana benzemediini sylemekten geri kalmayacaktr.
Paris derken
Marksist dncenin yerlilie olanak vermedii ynndeki dnce her durumda doruluunu koruyor. Bunu ulusalc sol gibi bir adlandrmayla, eletiri hedefi haline getirmek ise, zellikle ge kapitalizm koullarnda, gerekten glntr.
Ekonomi politik yer ya da yurt mevhumlarn tanmyorsa bu onun bir eksikliine deil, iere hayali mefhumlardan daha derin bir dzlemden bakabilmesine yorulmal. En azndan II. Dnya Sava sonrasndaki kapitalist birikim modelinin sonuna yaklaldka beliren kanlmaz sreci, yerleik proletaryann yeniden yerinden yurdundan olduunu, gmen emeinin uluslar-tesi kapitalist sistem iin yeni bir model oluturmaya baladn grmek gerekir. Zira bugn, sermaye merkezlerinin aslen yerleik proletarya tarafndan deil de gmen emei tarafndan nasl sktrld ortadadr. Fransa'da yaananlar bunun tezahr.
Ekonomi-politikten geecek bir dnce yerlilik mefhumunun, zellikle sol dil iin pek de verimli olmadn, tam anlamyla bir zayf dnceye delalet ettiini sylemek gerekiyor.
Dnce Terr
Dnce dnyasnn bugn artk bir zamanlar Marx'n Ruge'ye yazd mektupta dedii gibi, acmasz bir eletiriye, kutsal saylan her eyi tepeden trnaa eletirmeye, ksacas putlar kracak bir fikirler terrne ihtiyac var. Muhafazakrlk ve yer yurt mevzular hibir zaman bu dnce terrnn kapsam dnda tutulmamal.
Sosyolojik manzara
Kimlik, aidiyet, bunalm gibi mevhumlar, sosyal bilimcilerin yerlilik ihtiyacn daha ne kadar doyurur bilmiyorum. Ama en basit toplumbilimsel hayalgc bile bunlarn artk bilimsel bir veri olmadklarn, olsa olsa baz duygusal retimlerin, grnr ya da grnmez glerce maniple edilebilecek rnleri olduklarn gsteriyor.
Yerlilii kapsamann bir tr oulcu dnce kriteri olduu varsaylrken, bunlarn ne kadar genel soyutlamalardan ibaret olduklar gzden karlyor.
Sosyal bilimler, hatta kendisini bunalm iinde hissetmekten neredeyse gizli bir haz duyduu sanlabilecek Marksist-sosyalist dnce, zellikle Trkiye'de bir yabanclk kukusuyla kar karya kalndnda pekl u yerlilik dncesine saplanma tehlikesine maruz kalabilir.
eriden ya da dardan sulayanlara , modern kapitalizme eklemlenme sreci ad verilen bir kronoloji iinde acaba onlarn ne kadar yerli olduklar sorgusunu yneltmekten kanabilir.
Modernleme, aslnda kapitalizmin modernlemesi olmayp, kendi bana ele alnabilecek bir ey olsayd, onun evrensellik iddiasnn da karsna dikilen geleneksellik ve yerellie geri dn iddialarnn da ne kadar rk olduklarnn farkna varmayabilirdik.
Grdmz yalnzca insan topluluklarnn bir taraftan smrlmekte, ge zorlanmakta, yoksullamakta olduklar, te taraftan zerk znelliklerini retmekten ve direnmekten asla geri kalmadklardr. Bu adan yerlilikten uzaklk sulamasn, yerinden yurdundan her an edilebilecek gebelemi insanlara yneltmek samaln daniskasdr.
Hayat Cebren Akyor, Sinekler ve rmcekler Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 44, Sayfa: 1618)
Spinoza, Negri'nin ifade ettii gibi ann bir anomalisi. Zorluklarla dolu, ksa bir yaam olmu, aforoz edilmi, hogrszln ne olduunu anlatabilmek iin, bir saldrda hanerle yrtlan paltosunu hep yannda tam. Yaam eitli kaynaklardan okunabilir ama onu anlamak iin u anekdotu bilmek gerek.
Biyografisinin yazar dnr Tschirnhaus anlatyor: "Spinoza'y bir gn rmcek alarna sinekler atp, nasl hayatlar iin lmne mcadele ettiklerini seyrederek ocuk gibi kahkahalarla glerken yakaladm." Bu anekdot, Spinoza adl, 17. yzyln "dnek Yahudi", "lanetli" filozofunun portresinin ana izgilerini gzlerimiz nnde kurmaktadr: Hayat, her eyin varln srdrmek iin belirsizce ve sonsuzca harcanan bir abann (conatus adn verir bu abaya) sregidiidir. Yani sonsuzca bir ak. Tschirnhaus'un bahsettii ocukluu bu dnrn inanlmaz gteki dncesinin temel unsuru haline getiren ite bu zellii, yani doada mutlak bir masumiyeti varsaymasyd. Bize belki bir "zalimlik" belirtisi olarak grnebilecek bu anekdot, Ethica yazarnn asrlar ncesinden bize gnderdii bir mesajdr aslnda: Yaam hi bir surette "iyilik" ve "ktlk" terimleriyle sorgulanamaz. Yaamn z, amaszca ve belirsizce sregitmesidir.
Ayn anekdot, Ethica'ya ikinci bir anahtar sunar: Hayat, kanlmaz bir mcadele, bir kavga, zorunlu ve cebri bir aktr. Bu ak zerinde Tanrlar bile birbirlerini yemektedirler. Biz, sapna kadar "doann iindeki" varlklar olarak, bu cehennemi aka mahkm grnyoruz.
Fikirler
Spinoza hibir zaman u soruyu sormakszn herhangi bir dnce retmemitir: Peki bunlarla ne yapacaz? Felsefesi derinden derine pratiktir, btn rnekler gnlk hayata dairdir. Fikirler bizde olurlar ve birbirlerini kovalayp dururlar, elden hep kaarlar. Ama her biri bir "ey" de olduu iin, onlarn "yetkinliinden", Spinoza'nn deyiiyle "varolu gcnden" de bahsetmeliyiz. Bu mesele Spinoza felsefesinin anahtardr. Sonlu bir varla dair bir fikir olarak "rmcek" fikri, sonsuz bir varln fikri olarak "Tanr" fikrinden sonsuzca daha az yetkindir, varolma ve etkileme kudreti sonsuzca daha azdr. Yani, fikirlerin birbirlerinden farkl kuvvetlere sahip olduklarn anlarsanz, Spinozacsnz demektir.
Ruhun dalganlar
Bizde yalnzca fikirler birbirlerini kovalamakla kalmazlar; ayn zamanda bu fikirlerin her birine tekabl eden, onlar tarafndan belirlenen "ruh halleri" de uyanr. Sokakta yrrken hi sevmediim Ahmet ile karlatm. Bende elbette onu temsil eden bir "Ahmet fikri" olutu. Ama yalnzca bununla kalmyor hibir ey. Kt bir duygu, ya da izlenim, Ahmet ile karlamak beni mutsuzlatrd. Sonra pek sevdiim birisiyle, Mehmet ile karlayorum, seviniyorum. Demek ki, fikirler yalnzca farkl kuvvetlere sahip olmakla kalmyorlar, ayn zamanda, Spinoza'nn deyiiyle "belirledikleri" "duygulanlar" da srekli bir deiim hali yaratyor. Bu evrensel insanlk durumunu Spinoza "fluctuatio animi", ruhun dalgalanlar terimiyle ifade ediyor.
eftali severim. Azmn suyu akar. Ama "eftali" fikrinin bende nceden bulunmas gerekir. Sokakta eski sevgilimle karlamak beni zer. Ama nce onunla bir sevgili hayat yaam olmam ve bu hayatn bir dramla sona ermi olmas gerekir.
Tanr ne ie yarar
Spinoza'nn insann kann donduracak sorusu: Tanr ne ie yarar?
Spinoza, tpk bir Rnesans ressamnn yapt gibi, hep ilahiyattan, tanrsallktan ve dinsel- metafizik temalardan bahsedip durur. Ama ne kadar bahsederse, o kadar fazla "tanrtanmazlkla" sulanm olmas bize onun felsefesinin anahtarlarndan birini kazandracaktr. Artk Tanr ne dinsel ya da ahlaki sorumluluun hesap sorucu mercii olarak Tanrdr, ne de genel olarak filozoflarn, zel olarak da Descartes gibi dnrlerin "felsefi" tanrsdr. Spinoza'da Tanr'nn "pratik kullanm" yledir: Yaradan olarak dnyann dnda olmayan, ezeli-ebedi bir sonsuzluun, yani sonsuzca sfatlanm tzn ifadesi olarak Tanr. Tanr varsaylan bir varlk deildir; uygulamaya konulan bir varlktr. Sonsuzun varlk tarz.
Spinoza'y ilk "modern" filozof olarak alglamak yanl olabilir, buna karn onu ilk "laik filozof" diye tanmlayabiliriz: Bahsettii Tanr ne uhrevi dinlerin Tanrsdr, ne de sanld gibi, Descartes gibilerine daha uygun den "felsefi Tanr".
Tanr bir "inan" ilkesine deil, "bilinebilirlik" ilkesine baldr. Ksacas o inanlacak bir merci deil, bilinecek bir varolutur. Spinoza, yalnz ve yalnz bu adan "tanrtanmaz"dr.-
Ak
Psikanalist Jacques Lacan "akn yce anndan" bahsetmiti (le moment sublime de l'amour). Bu yce an "akn iade edildii" andr. Basitletirirsek, birini seviyorsam karlnda onun da beni sevmesini isterim. Ve sevgi iade edildiinde "dnyalar benim olur."
Spinoza bu karlkllk ilkesini, yine duygular ve tutkular stne tartmasnn merkezine alyor gibi. Ama bambaka bir biimde ve duygular (stelik en tehlikeli grnen ak duygusunu bile) tanmlamaktan asla ekinmeyerek bir nerme atyor: "Sevdii birinin kendisinden nefret ediyor olduunu kavrayan bir kimse nefret ile sevgi arasnda beynamaz kalr. nk bir nefretin hedefi olduunu dndke, karlnda dmanndan nefret etmeye ynlendirilmitir; ancak varsaymmz icab, onu yine de seviyordur. Dolaysyla bu kii sevgiyle nefret arasnda gidip gelecektir. Gstermek istediimiz de zaten buydu."
Bir baka nermesi yle: "Eer biri baka biri tarafndan sevildiini dnrse ve byle bir sevgi iin ona hibir neden sunmu olduuna inanmyorsa, onu zorunlu olarak sevecektir
Spinoza asla birisi benden nefret ediyor, o halde ben de ondan nefret etmeye balyorum, biri beni seviyor, o halde ben de onu sevmeye balyorum demiyor. Btn syledii, birinin benden nefret ettiine inandmda bende zaten uyanm olan kederin nedenini kendimde bulamazsam benden nefret ettiini sandm kiide bulacamdr. Ayn ekilde, beni sevdiine inandm birinin bende uyandrd hazzn nedenini kendimde bulamazsam; zengin deilim, ona bir iyiliim dokunmad, gzel, yakkl filan bile deilim vesaire, onda bulacam demektir bu.
Spinoza'ya gre btn duygular temel duyguya indirgenebilirler ve onlarn kombinasyonlarndan ibarettirler. Varolma ve eyleme gcm (arzu), bu gcn art (sevin) ve azal (keder). Bu son derecede bedensel bir durumdur, nk, Spinoza duygulanlarn hem bedeni hem de ruhu ifade ettiklerine inanyordu. Ve btn dier duygular bu temel duygulardan tretilebilirler:
Spinoza, yz yldan daha uzun bir sre nce, cinsel ak hangi anlamda ciddiye alabileceimizi bence Freud'dan bile daha kesin bir ekilde ortaya koymutu. Vcudun ve zihnin baka etkileimlerine ket vurmayan, arya varmayan bir efkat ilikisi. efkati anala, burjuva aile deerlerine ykleyip yok eden bir dnem Spinoza felsefesini unutturdu. imdi yeniden aramaya bu yzden balyoruz.
Gerek Eletiri Gerekliin Eletirisidir Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 45, Sayfa: 2930)
Senin hikyen senin anlatn
Tarih her eyden nce bir "anlat"dr. Marx, Kapital'in nsznde: "De te fabula narratur!" der. Senin hikyeni anlatyorlar. Tarihin bir anlat olduu gerei, tam da Das Kapital'in birinci cildinin yaznsal yapsnda belirir. Altbalk yledir: "Ekonomi Politiin Bir Eletirisi"
Marx'n ironik dili uzun sredir, kapitalist iktisadi ilikilerin tahlilinin, nce en vlger tasarmlarndan balayarak, burjuva ekonomi politik "biliminin" gittike younlaan bir eletiri etrafnda gelimesi gerektiini defalarca tekrarlamt.
lk kaynak
lk kaynak, tarihte her zaman ilk anlatandr. Kken Heidegger'in istedii gibi, Varlk ile Hakikat arasndaki ilk balanty kuran Logos deil, Olu ile Logos, yani dil arasndaki ilk ba oluturan anlatdr. yleyse tarihyazmnn, tarih felsefesine ve onu tayan "evrensel zne" tasarmna bir ncelii olmaldr. Marx'tan nce tarih yoktur, nk "senin hikayeni anlatyorlar" forml, tarihe yeni bir bakn, tarihe giri ann oluturuyor. Althusser'in hatrlatt gibi, eer fiziin ktasn Galileo atysa, tarihin ktasn Marx ayordu. Tarihi anlat biimi tarihi dntrebilir.
Tarihsel maddeciliin basit bir retorik ve slup sorunu olmadn anlamak iin, Marx'n at ktann "gnoseolojik" topranda tarihsel anlatlarn bir atmasnn yer aldn ve modern tarihimizin bundan baka bir ey olmadn grmek gerekiyor.
Tesadften korkmak
Marx'n, kapitalizmin dou srelerine ilikin olarak altn izdii ok zel bir "tesadf", "topraktan ve tm dier balarndan bamszlam zgr emek gc" ile "ticari sermaye" arasndaki "karlama" da kapitalizmin oluumu asndan asla bir tesadf deil, bir zorunluluktu. Marx'n kuramnda sol retorik iin her zaman en zor anlalr ve karanlkta kalm bir kavramlatrma zincirinin halkalarndan birini oluturan bu konu, tm bir "iradecilik" tematiine istenmese de olanak salam gibidir. 19. yzyldan beri sol kltr tesadflerden korkmakta, onu bilimsel bir dnya grne yaktramamaktadr. Daha da nemlisi, tesadflerden faydalanmay Bolevik devriminin dnda becerememektedir.
Bylece hareket ile kurumlama, sanki zorunlu bir "rgtlenin" kategorik emperatifinin dayatmas sz konusuymu gibi, sol kltrn tesadflere kar kard bir gler birikimi haline gelmektedir. Bu yzden tesadfn olumlanmasnn byk dnr Nietzsche ile Marksizm arasnda herhangi bir ortak paydann bir trl bulunamamas, gnmzde yeni bir sorgulamann konusu haline geldi. ki dil, birbiriyle ortak bir mekanda karlamamak iin zel bir aba sarf etmi gibidir sanki. Ayn olgu, farkl biimlerde Marx ile Proudhon, sonrasnda da Marx ile Bakunin arasnda da sz konusudur. Yine anlat ve dil meselesinde dmleniyor i. Dillerin dolamlar arasndaki karakteristik karlamalarn incelenmesi, herhangi bir yorumsama ynteminden ok daha gl bir biimde bizi Mannheim'n nerdii bir diller sosyolojisine gtrebilir.
Marx'n konumu
"De te fabula narratur" Marksizmin 19. yzyla ait bir tasarm olduu ynnde ikinci bir uyar yapar. Marx'n gzlemledii dnya ile bugn gzlemlediimiz dnya arasndaki farkn dile getirilmesi bir tr basmakalplktr. Ayn sorunun bir Machiavelli ya da bir Rousseau iin ortaya atlmamas Marx'n konumunun gizli ve itiraf edilmemi bir ayrcalk tadn da gsteriyor.
Belki Marx an gzlemlemi, yorumlam ve aklamaya girimitir. Ama bunu bizim bugn, kendi dnyamz iin baarabildiimiz varsaym ne lde ileri srlebilir. Marx'n syleyecei ey elbette bizim amz aklamak deildir, onun nemi, birinin kendi an anlamak ve aklamak iin ne yapabileceini bize retecek son sistematik dnceyi ieriyor olmasnda yatyor.
Gerek eletiri
Marx literatrnn 20. yzyl akademik yaamnda (bunlara kiliseler denmesinde de bir saknca yok) karlanmas, kendi zel tarihine ve sava meydanna sahiptir. Her durumda bu sava meydannda Marx'n nihai olarak muzaffer ktn sylemenin olanakszl, ekonomi politiin burjuvaca tasarmnn ve bizzat kapitalizmin ekonomi politiinin karsna dikilen bir 19. yzyl dncesinin deer kaybna urad anlamna asla gelmiyor.
Marx'n dncesi "gerek eletiri"dir, nk "gerekliin eletirisi"dir. Frankfurt ekolnden balayarak gnmze dek, srasyla 68'li, anarist, feminist ve radikal eletiri kuaklarna yaktrma cesaretini kendimde bulmaktan geri kalmayacam "zayf dnce" terimi ayn zamanda "gerek eletirinin" kat ettii toplumsal ve siyasal boyutlar da ortaya karmakta yardmc olabilir.
Zayf dncenin srtna bindirilmi eletiri, ya radikalizm, ya da eletirel felsefenin yeni olanaklar olarak sunulmaya devam ediliyor bugnlerde. Kolayca, bir eletiri anda yaamakta olduumuz iddia ediliyor: Dev, kurgusal ve kuaklar asrlardr peisra srkleyip gtrm, bir bakma tarihin pestilini karm dnceler ve "meta anlatlar" ann kapand (nedense Marksizm bu anlatlarn en belirgin rnei olarak grlr hep), fark edilmeden kalann, bir dierinden ve her birinden "farkl" olann deer kazand, her zel zgrln kendi engelini, dolaysyla farkl biimlenme ve yaplanma tarzn bulduu syleniyor. Eletirinin; toplumsal, kltrel, estetik, edebi her boyutta felsefeye bir kez daha ans tanyacak tek dnsel buyruk, tek kelam tarz olduu syleniyor. Bu zayf dncenin nerilmesidir. Zayf dnce kltr dnyasnn tuzandadr. Yolunu orada bulur, saldr nesnelerini seer.
Marx'n "senin hikayeni anlatyorlar" sz, btnsel bir st anlatnn yeniden devreye sokulmasn amalamyor elbette. Hakikatin tm kuatlmasa bile, hep hakikati sylemenin mmkn olduunu en iyi Marx'n eserinden reniyoruz. Hi deilse modern dnyann yetinebildii, ama bu yetinmeyle kendi hakikat anlatsndan gurur duyabildii bir zellii, hakikati sylemeye atfedilen erdem deerinde bulabiliriz.
Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 46, Sayfa: 4850)
Sade ile Sacher Masoch'u birletiren iki izgiden kanmalyz. Birincisi "sadomazoizm" szcn psikanalitik szle dahil eden Kraft-Ebing'den beri, sadist eilim ile mazoist eilim arasnda psikanalitik kltrn ksmen kabul ettii bir "uzlama" ve "btnleme" dncesi; teki ise vulger, olaan yorumuyla sadomazoizm diye bir eyin varolduu fikridir.
Psikanaliz literatrn belli bir kesiminin destekledii, vulger anlamyla da olduka yaygn olarak rastlanan "sadomazoizm" fikri, ister ortak bir psiik ze gndersin, isterse bir tamamlayclk temasna, zellikle Sade ve Sacher Masoch literatrnn nda, tmyle yanltcdr. Sade'n arzular rejimi ile Sacher Masoch'unki arasndaki taban tabana ztlk, bir tamamlayclk ya da bir karlkl cevap iermez. Nerede bir sadist varsa orada, ona cevap verebilecek bir mazoist de bulunabilir tezi yanltr. nk sadizmin ve mazoizmin arzu rejimleri, onlar birbirlerine cevap vermekten alkoyar.
Ekonomi Politik Asndan Sevime
Freud'un Sade ile paralellii biraz dorudur. Kraft Ebing "sadomazoizm" diye bir eyler uydurmasayd doru olarak da kalrd. Doru olmayan ksm, Sade'n eserini kateden esas temann bir ekonomi-politik meselesine balandn fark etmemesinden geliyor.
Ekonomi-politik asndan sevime, rn verdiinde sapkn deildir. Hristiyanla gre kt olabilir, ama asla sapkn deildir. Dl vermeyen sevime ise sapkndr. Baz durumlarda affedilebilir ama sapkndr. Bylece sapknlk, ailev bir ekonomi-politiin almas, alaa edilmesi iin bir yol olarak grnr. Sevimeyi, rn evrimi yeniden balatacak bir ocuk olan bir retim faaliyeti eklinde yapmayan kii sapkndr.
Sapknln en yaygn biimleri ayn zamanda en "gerek", baka bir deyile en "iddet ykl" biimler olduysa, bunun nedeni salt hazza ynelik her libidinal tasarrufun bir aclar mekaniini de ieriyor olmasdr. Sadizm ile mazoizm szcklerini imdilik kabul edersek, bunlarn genel anlamyla "ok ynl sapknlk" trleri olarak "hazzn bedavadan", evlilik ve dl verme yaantsnn bir "yan rn" olarak elde edilmesine kar durduklarn da kabul etmek gerekir.
"Normal" ad verilen, yaamla bants yalnzca "dl verme" ve retim mekanizmalarna emek gc reterek yetitirmek olan cinsellik tr karsnda "ok ynl sapknlk" trleri olarak sadizm ile mazoizm, farkl oranlarda "pahalya patlarlar". Sadizmin gereksinimleri mazoizmden olduka daha yksek olsa bile, haz alma karlnda belli bir yatrm yapmak zorunludur -bir ato, muhafzlar, ikence aralar, cariyeler, hizmetiler ve metresler... Bu cinsellikte haz olaandan daha da pahalya satn alnmaldr.
Bylece "arlk", denen bedelin tesine tamak olarak beliriyor. Hi bedel denmeksizin herhangi bir arln ne yaanabilme ne de kavramlatrlabilme olana vardr.
Sadizm ile mazoizmin "ortak" noktalar burada tkeniyor. Ama bu andan sonra birbirlerini btnledikleri, tamamladklar, birbirlerine uyduklar ve srekli alveri iinde olduklar fikri de ayakta kalamayacaktr.
Sadizm
Sade metinleri ve yaam eilimi olarak "sadizm", belli bir ekonomi-politie paraleldir. Bu sayede Lacan, onu "libidinal rejim" iinde hakettii yere Kant ile birlikte yerletirebilir: Kant ile birlikte ahlak bakmdan iyi olan ey, artk yasann aratrmak ve kefetmek, ardndan da vaaz etmek zorunda olduu bir "mutlak" iyilik deildir. Gilles Deleuze'n hatrlatt gibi, iyi, basite, yasann vaaz ettiidir...
Kant ile Sade, ayn sz iki kez sylerler -tersine evirerek: Nasl ahlkn znesi bo bir kalp olmalysa (Kant), hazzn znesi de yle olmamal mdr (Sade)? "Bo kalp" ya da "form" bedeni brakabilir ama haz brakamaz. yleyse Sade kp unu diyebilir: Bedenini hor grerek bir nesne hline getiren sensin (Hristiyan ahlknda olduu gibi)... O zaman onun zerinde hak sahibiyim ve onu istediim gibi, keyfime gre ben de kullanacam. Ve beni hi kimse engelleyemeyecek.
Freud Sade'n hakkn "gaspeder" ve kuramlatrr: Nasl ekonomi-politiin gerek anlamda douundan nce fizyokratlarn ya da merkantilistlerin dikkati "byk mlke" ve dsal zenginlie (doaya, ormanlara, byk toprak mlkiyetine) evrilmise, Freud ncesi psikolojinin gzleri de, arzulanan nesnelerin ne olduuna evriktir. Ekonomi-politik gzlerini artk "znel" unsura -emee ve sermayeye- evirmektedir; Freud ise arzulayan zneye ("arzu yatrm")...
Sade'n eseri arlkla sahnenin betimlenmesine, bedenlerin nesneletirilerek yazlmasna ynelir. Betimsellik ve "soukluk", onca ac yaantsnn gbeinde o kadar belirgindir ki, bu tuhaflktan dolay bazlar Sade' "kt" bir yazar olarak yarglamaktan geri kalmadlar.
Mazoizm
Sacher Masoch'un eserinde arlk edeb tr olarak ykye, yapsal olarak ise "szleme", "akit", "program" tipinde bir metne kayar. Szleme ve tembih, ama ayn zamanda bedene gsterilmesi gereken incelikli zen hakim durumdadr.
Mazoizmde mesele pasiflik ya da fantezi deildir. Pasiflik grecelileerek partnerler arasndaki aktif bir ilikiyi de iermeye ynelecektir -mazoistin imdadna koan sadist deildir- aktiflii sre iinde belirlenecei iin, aktif-pasif kartl artk varsaylamaz hle gelir. Bylece en nemli "mazoist" metinlerden biri, Leopold von Sacher Masoch'un kars Wilhelmina von Sacher Masoch'un otobiyografisi doabilmitir.
Ondokuzuncu yzyln dsal politik feminist metinlerinden ayrlan bu otobiyografi, kocasn elinde tutmak isteyen, ocuklarn koruma arzusuyla kocasnn tuhaf zevklerine cevap vermek zorunda kalan bir orta halli kadnn diliyle balar, "bedenin kudretlerinin kefi" dedii bir yaant sreciyle devam eder, feminist karakterli bir formlle sona erer: "Yaamda bir kadn olarak nelere muktedir olduumu artk anlyorum". Sre tehlikelidir, ancak deeri denenmi olmasnn iindedir...
Pornografik Fanteziler
Sade ile Sacher Masoch literatrlerinin bakmszl, onlar snfsal ve coraf bir kartografiye yerletirebilmemize de yardm edecektir -Sacher Masoch ykleri "gereki karakterdedirler. Sade ise, iine sahne betimlemeleri yerletirdii dev tiyatro-roman ve siyasal pedagoji rntlerine kayar.
Sadomazoizm terkibi pornografik fanteziler dnyasndan bakasna cevap vermez. Kt porno rnleri hep bir fanteziler dnyas hlinde alrken (sahne ncesi ve doruk olduu varsaylan noktalar), ne Sade ne de Sacher Masoch, salt fanteziler oluturmakla yarglanabilir.
Acyla ve hazla ilgileri apak olsa da, Sade metinleri, Sacher Masoch metinlerine vurularak llemezler. Birinciler, her eyden nce bir tr 'ekonomi-politie', ikinciler ise bir tr 'siyasete' veya diplomasiye alrlar. Ama onlar tersten terennm edilmi altyaplar-styaplar ilikisi iinde de kavrayamayz.
Orwellvari Bir Cehennem Ulus Baker ( Hayvan Dergisi , Cilt:7, Say: 48, Sayfa: 3940)
amz, kitleler karsnda duyulan bir korku iinde. Bu korku bir taraftan devleti bir mutlakln imgelerini, te yandan kamu vicdannn elektronik bir denetimini de birletirmekten geri kalmyor. Totaliterlik sylemlerinin belli bir sre oluturduu mitos, varln farkl dzlemlerde srdrmeyi seiyor. Gemie, zel olarak sosyalizmin gemiine oranlyor kendini. Ancak totaliterlik tezlerinin iselletirilmi oluunun, "milliyetler" sorununun patlayn yaayan gnmzde baz varsaymlar uyandrabilme konusunda zel bir yetenei var.
Yabanc Korkusu
Bu varsaymlarn baland temel varsaym, iten ya da dtan bir lm tehdidiyle kar karya kalan, mutlak, kkten, lmcl bir olumsuzlukla yunmu ykanm, ve asl nemlisi, bireyler zerinde mutlak bir tekbiimlilik kurabilecei dnlen "toptan" bir kitle hareketi varsaymdr. Bu dzlemde insan oulluklar yalnzlkla, da kapallkla, bu arada modernliin son grnts "yabanc korkusu"yla betimlenmi bir yalnzlk iinde sourulmaya allr.
Orwellvari bir cehennem
Hikimse, tarihin ya da kendi zel biyografisinin belli bir annda, Orwellvari bir cehennemde yaamakta olduunu hissetmemi olamaz. Bunun milliyetilikler meselesini ele alma ynnde temel bir neme sahip olan iki temasn sayabiliriz.
Birincisi; egemenlik problematiinin (siyasal dnce ile e uzaml olan) mutlak bir artlandrma ile tam olarak rttrlmesi. kincisi ise, suni bir dilin yaratlmasna kadar varan bir "mutlak" propaganda dncesi. yle ki, bu suni dilin szckleri bile dnme zgrln yok etmektedir.
Milliyetilik sorununun bu iki temel varsaym zerinde tartld sylenebilir. Bugn milliyetilik yolundan sapm ("neye gre, kime gre?") bir modernliin totaliterlik ihtiyacnn davurumu olarak kabul edilmektedir. Milliyetilie biilen bu rol, onun tarihsel anlamnn gz ard edilmesiyle sonulanmaktadr.
Saman altndan su yrten kapitalizm
Gnmz, milliyetilik tartmalarnda itiraf edilmeden arka planda duran, tartmalar stten belirleyen, yine ve yine kapitalizmdir. Dou Bloku'nun kyle var olma hakkn kesinletirdiini, beraat ettiini dnen, saman altndan su yrten, koan atn bile nallarn alan kapitalizm. Uzun bir sreden beri "ulus-devlet" formunda faaliyetini srdren kapitalizm (yzyl balarnda dnya pazarlarnn paylalmas, zellikle de petrol kuyularnn bana snrlar cetvelle izilmi "ulus-devletleri" getiren), ileyiini dnyay ulus devletlere blerek gerekletirmektedir.
Devlet toplum ilikileri, her trl yapsal, iktisadi ilikiler dzeyi sakl tutulursa, ok zel, kendine zg ve indirgenemez bir tutku ilikisini de ierir: inan, iman, vatanseverlik vb. Dier kutuptaysa karlara ilikin gstergeler, ussal belirlenimler, devlet ciddiyeti ve devlete sahip olmann ciddiyeti ve en nemlisi mlkiyet formlar yer alr. Kitlesel hareketler tarznda aktel varoluunu srdren milliyetilik trnn birinci guruba dahil edilmesi gerektii aktr.
Milliyetilik formu altnda varolu ansna erien, ifade bulan tutkular, tutku olarak kendi ilerinde ne iyi ne ktdrler. Totalitarizm ihtiyacyla harekete geenlerin yannda, tutku olarak ayn ze sahip, ama greli olarak belli totaliterlik formlarn karsna alan zgrlemeci tutkular da sz konusudur. Tutkular ve ussallk modernliin birbirine kart hale getirdii bu iki temel g, milliyetilik perspektifi iinde bir barma mekan oluturabilirler. Bu geici olsa bile, zellikle Kulturnation (kltrel ulus) ile Staatnation'u (devlet-ulus) birletirme hlyasyla hareket eden Alman dnrlerinin 19. yzylda temellerini attklar bir ulusuluk gelenei iinde, olduka derin bir ifade bulabilirler. Bu iki alan sanld gibi birbirlerine zorunlu bir bamllk iinde deildirler. Hi deilse antikite tarihi bunu gsteriyor. Bir araya gelileri, birbirleriyle i ie geileri modernliin mdahalesini art koar.
Bir rasyonaliteninikin rkl
Staatnation kuramclarnn hedefi, sanld gibi bir Kulturnation'un birletirilmesi deildi. Hedeflenen daha ok, Staat'n (devletin) tanmlad bir arazi (ulusal snrlar) dhilindeki nfus zerinde kurulacak bir "crole" egemenlii, heterojen bir nfusun ilenmesi, yola konulmas ve birok anlamda homojenletirilmesiydi. Herder'in Kulturnation'u iin o kadar tanmlayc olan dil birlii Staatnation modusunda yrtlen projelerde ancak ikincil, baml bir role sahiptir. Staatnation idealiyle Kulturnation'un zdeletirilmesi bir sentez olmaktan ok, Kulturnation'un devlet mantnn temel ihtiyalarna oranlanmas, baml klnmasdr. Bu durum, 18. yzyl ncesinin o naif, simgesel ve krlgan "rklar mcadelesi" kavrayndan olduka uzak, ulusu nfusla tanmlayan bir rasyonalitenin ikin rkldr.
Staatnation haritaysa Kulturnation ormanlar, ehirler, krlar, denizler, akarsular ve gllerdir. Staatnation'un mdahalesiyle bunlar "kaynak" adn alrlar. Staatnation devlet mlkiyeti demektir: zel mlkiyet vergiye balanr, igc denetim altna alnr.
Tarihin tarihesi
Kulturnation/Staatnation ayrmnda ve bunlar birletirme ihtiyacnda Almanya'nn 19. ve 20. yzyl maceras Avrupa ktasnda bu bakmdan en aydnlatc olandr. Kavim gleri balaynca Cermenler gneybatya doru lke deitirirler. Ardndan Hristiyanlama gelir ve skandinav dnyasyla ve kltryle son balantlar da kopuverir. Wagner'in ve daha sonra Nazi ideologlarnn arad Cermen kkeni ite budur.
Hibir romantizm tarihin belli bir okumasnn dnda deildir. Bir anlat olarak tarih okuma, eninde sonunda tarihin akn ekillendirdii bir boyuta sahiptir. Kavimlerin sava olarak okunan tarihten, snflarn sava olarak okunan tarihe, uluslar sava olarak okunan tarihten, sistemler sava olarak okunan tarihe bir gei vardr. Bir bakma, savasz dnlemez bir tarih tarihesi vardr karmzda.
Prusya'nn brokrasi, aristokrasi ve otokrasi tarafndan belirlenen daha ksa bir tarihesi, "her ey devlet iin" modelini benimseyen Nazilere bu uzak sylemlerden daha yakndr bir bakma. Nietzsche'nin faizmin bir ideologuna dntrlmesi srecine, Cermen eski tarihinin ulusal bir tarihe dntrlmesi tekabl eder.