You are on page 1of 48

E&O3_2:Layout 1 01.11.

2009 23:39 Page 1

IMF-DB zirvesi: Türkiye küresel egemenlik sistemine dahil oluyor Tolga Tören sayfa >> 32

EKMEK & ÖZGÜRLÜK


A Y L I K S İ Y A S İ D E R G İ u S A Y I 3 u K A S I M 2 0 0 9 u 2 T L

Biz başka âlem isteriz! Yurtsever >> 6


AKP kendi tek parti devletine ilerlerken, yüzümüzü
1930’ların tek parti devletine dönemeyiz; bize başka bir
toplum, devlet olmayan bir devlet gerek

Ağaoğlu >> 9

Kalyon >> 10

Dalfidan >> 12

çilere, Kürtlere, Alevilere, kadın- rında Şansölye Bismarck’ın


Ertuğrul Kürkçü lara yetmiyor; generallere, ser- “mucivezi” formülü vardı: Kan Tekgöz/Uğur/Dede
Bir süre için yatışıyor gibi görün- maye sahiplerine, polise, din ba- ve demir! Burjuvaziyi siyasi ola-
rak mülksüzleştiren otoriter
>>16-17-18
se de rejimin krizi hep orada. ronlarınaysa fazla geliyor. Büyük
çoğunluk özgürlük ve ekmek merkezi devlet iktidarının öncü-
Birbirini dışlayan dinamikler va-
rolan siyasi kaba sığmıyor, yuka- derdinde, yukarıdakiler güven- lüğünde bir “Türk milleti” kur- Aytan >> 24
lik ve egemenlik… mak, modernleşmek ve sanayi-
rıda başka bir çağın toplumsal
leşmek. Osmanoğulları’ndan sı-
ve kültürel kabulleri ve güç den- Rejimin eski sahipleri, silahlı nırsız bir kan dökme kapasitesi
gelerine göre oluşturulmuş yapı kuvvetlerin merkezi çekirdeğin- devralınmıştı ama hiç demir
aşağıda kopan kıyameti içinde de yuvalanmış “Prusyalılar”, bize yoktu!… Sermaye açığı ancak
tutamıyor. Türkiye kendisine ta en başa dönmeyi öneriyorlar. dünya kapitalizmiyle bütünleşe-
yeni bir yol arıyor. Bu apaçık. Alman Reich’ının peşine takılıp rek kapatılabilirdi… Ne-
12 Eylül rejiminin cenderesinde batırdıkları Osmanlı Devleti’nin reden gelirse gelsin ser-
açılan kimi gedikler, özgürlük ve küllerinden bir yeni devlet kur- mayenin akış yolları >>
2 Soyer >> 22
refaha susamış kitlelere, emek- maya giriştiklerinde de akılla- güçlü bir ordu tarafın-

Erkekler 'erk'i
teslim etmeli
Mikrokredi yaygınlaştıkça Baskın dille zorunlu eğitim
neoliberalizm altında ka- yalnızca “öteki” toplumu de-
dınlaşan yoksulluğun çaresi ğil, “egemen” toplumun sosyal
olamayacağı daha açıkça ve tinsel dokusunu da bozu-
görülüyor. yor.

Tümay >> 26 Aydoğan>> 46 Çınar >> 42 Sönmez >> 44


E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 2

2 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye Okur Mektubu


>> dan güvenceye alınmalı, bu ordu-
ya bir millet kurulmalıydı. 86 yıl
için başka bir kanıta gerek var
mı ? Kapanan dönem
boyunca ABD ve Avrupa’dan Kadim hasımlarını köşeye sıkış-
akan sermaye nin bekçiliğini ya-
parak elde ettikleri militarist
güçle Kürt ve komünist boğazla-
tıran AKP iktidarı ise , Tayyip Er-
doğan’ın ağzından topluma,
maçın ilk yarısıydı...
Cumhuriyet’ten de öncesini gös-
yanların, ebeliğini yaptıkları siya- teriyor hedef diye! Osmanlı’nın
si ucubenin dizginlerini elden ka- sonunda bir burjuva Cumhuriye- Ekmek & Özgürlük hakkında luş için çağrı metni yeterince
çırdıkları için çektikleri acıya or- te varmış olması sanki kazaymış, fikirlerimi sizlerle paylaşıyor eski ve yeterince yenidir. Ben
tak mı olmalıyız? Osmanlı Batılılaşmayabilirmiş olmak benim için oldukça key- de derginin özellikle bu süreç-
Cumhuriyet’in “parlak kurmay- gibi, dualar, tütsüler, temennalar, fili bir durum. Üniversite yılla- le ilgili bölümlerini umutla ve
lar”ının 22 Temmuz 2007 seçim- ayinler eşliğinde, din kardeşliği rında örgütlü olarak mücadele merakla takip ediyorum.
leri sonrası “analiz”lerine bakar çağrıları arasında idealize edil- edip beş yılın sonunda, Türki- Derginin diğer bölümleri de il-
mısınız: “Esas mesele, ılımlı İs- miş bir padişahlığa, hilafete ve ye’de sol siyasetin, mücadele- gi çekici. Ancak çağrı metnin-
lam veya demokratik İslam ola- Doğuculuğa geri dönüş bir “siya- sini kısır ve sonuç alınamayan de de gelecek dönem için özel-
rak nitelendirilen yeni devlet dü- si keşif” diye sunulmaya çalışılı- yöntemlerle sürdürdüğünü likle kadın sorunu ve ulusal
zeni içinde cumhuriyetin temel yor. Aralarında iyice çığrından düşündüğüm, emekçi sınıflara sorunla ilgili tartışmaların ya-
niteliklerine bağlı Türk Silahlı çıkmış olanları hatta Kürt Soru- ulaşılamadığı tespitiyle örgütlü pılması, bu iki sorunla müca-
Kuvvetleri’nin kendisine nasıl bir nu’nu, Kürtler’e sofuluk, Öcalan’a mücadeleden koptuğum bir delenin sınıf mücadelesi ve
yer bulabileceği ve burada nasıl “paşalık” vaat ederek çözmeyi dönemde tanıştım derginizle. sosyalist hareket açısından ye-
barınabileceğidir (...) ciddi ciddi ileri sürebiliyor. Tespitimi, içinde mücadele et- niden tarif edilmesi gerektiği-
“Türkiye'deki güvenlik, siyaset, tiğim örgütümden hareketle nin altının çizilmesine rağmen
Savaşın ve fütuhatın bir üretici
ekonomi ve sosyal hayatla ilgili yapıyordum fakat genel olarak dergide yeterince akıl açıcı
güç olabildiği dönemin şaşaası,
gelişmelerde AB ve ABD'nin ö- solun gençleri etkileyecek ka- tartışmaların yürüdüğünü dü-
uzun, ağır ve sancılı bir ölümle
nemli rol oynadığı şüphesizdir. zanımlar elde ettiğini söyleye- şünmüyorum. Dergide bu so-
yok olup gitti. Fethedilen halklar
Her ikisi ile de duygusallıktan bilmem de oldukça zor. Böyle runlara yer veriliyor ancak
Osmanlı’nınkinden üstün bir sa-
uzak, gerçekçi ve birebir bir di- bir giriş yapmamın sebebi der- sosyalistlerin bu sorunlarla
vaş makinesini örgütleyecek
yalog kurulmasına ihtiyaç bulun- giyle ilgili düşünce ve eleştiri- nasıl ilişkilenebileceği, nasıl
toplumsal ve ekonomik düzene
maktadır (...) lerimin hareket noktasının da- bir tavır takınılması gerekti-
ulaştıkları andan başlayarak Os-
manoğullarını doğdukları top- ha iyi anlaşılmasıdır. ğiyle ilgili olarak derginin ben-
“Özellikle de seçimlerden sonra
AKP'nin gerçek yüzünün görül- raklara kovaladılar. Bu geçmişi Derginizde benim için en zerleriyle arasında önemli bir
meye başlaması ile AB çevrele- Araplar’ın, Kürtler’in, Rumların, önemli söz “Sosyalist Yeniden fark göremediğimi belirtmeli-
rinde hükümete karşı oluşmaya Sırpların, Ermeni ve Gürcüler’in Kuruluş” olarak tarif ettiğiniz yim. Yazarların belirli bölüm-
başlayan tavır istismar edilmeli- de özlediğine inanması için insa- umut verici süreç hakkındadır. lerde kimi konular hakkında
dir.” nın ancak hamakatla sakatlan- Kuşkusuz yeni yayımlanmaya sabit olarak yazıyor olması
mış bir Osmanlıcı olması gerekir. başlayan tüm dergilerin, ön- bence yapılması gerektiği öne
İki haftadır gazete ve televizyon-
Peki, Müslim ya da gayri müslim cüllerini belirli ölçülerde takip sürülen tartışmaların yapıla-
larda bir hükümet darbesinin
kanıtları olarak tartışılan bu -ıs- ahalinin sarayı ve ordusunu do- etseler de bu öncülleri aşmak, maması (en azından okurlara
lak imzalı”- belgelerin hukuki yurmak için acımasızca çalıştırı- yeni zamanın soru(n)larına yansımaması) sonucunu do-
anlamıyla savcılar uğraşadursun. lıp, savaştırıldığı bu zulüm düze- yeni yanıtlar üretmek hedefle- ğurabilir. Dergi yazarlarının
Onların asıl değeri, son yirmi yıl- nini özlemek, Osmanoğullarının ri vardır. “Post-modern çağın” rotasyonla, önceki ay başka bir
dır “antiemperyalizm”in kabe- yerle yeksan olmasından 90 yıl büyüsüne kapılıp akıl tutulma- yazarın yazmış olduğu konuya
sinde olduğuna inanmamız iste- sonra AKP’nin ABD hesabına gi- sı yaşayan pek çok yeni dergi- dair kendi düşüncelerini belir-
nenlerin, egemenlik blokunun rişeceği fütuhatın “tımarlı sipa- ninin, yeni siyasi hareket ve ten yazılar yazması; okuyucun
merkezinde durmaya devam hileri” olmayı Prusyalıların 10. partinin sökün ettiği bir dö- tartışmaları ve farklı önerileri
edebilmek için AB ve ABD’yle Yıl Marşı’na yeğ tutmak için bu nemde sosyalist yeniden kuru- izleyebilmesini sağlayacaktır.
“nikah tazeleme”ye nasıl hazır halkın bir gerekçesi olabilir mi? luşun benim açımdan önemli Sadece sol siyasetin değil, top-
olduklarını resmetmesinde . Aynı ırmakta iki kere yıkanıla- olması yeterince eski ve yete- lumların ve bireylerin de yaşa-
mayacağı, medeniyet tarihi ka- rince yeni olmasında yatıyor. dıkları umutsuzluk nedeniyle
“10. Yıl Marşı” eşliğinde kışkırt-
tıkları, kalpaklar ve bandanalara dar eski bir bilgi iken size geçmi- Tarihin sonunun geldiğinin, sı- derin bir kriz içerisinde olduk-
bürünmüş histerik toplulukların şin “altın çağ”ıdan dem vuranla- nıf mücadelesinin “out” oldu- ları bu dönemde Ekmek & Öz-
hıçkırık ve avazları arasında rın hiçbir gelecek ufku kalmadı- ğunun özenle yetiştirilmiş or- gürlük cesur sözler söylemek-
sanki bu tarih hiç yaşanmamış- ğından emin olabilirsiniz. Sosya- ganik aydınlarımızca kafamıza te ve umut verici hedeflere yö-
çasına aynı yolu bir kere daha listler, “kazanılacak koca bir dün- kazınmaya çalışıldığı; bir yan- nelmektedir. Sosyalizmin ölü-
“milletçe” kat etmeye çağrılıyo- ya”nın kazanılma çağı gelmişken dan da hem toplumsal hem de münü ilan edenlere inat, kapa-
ruz: Devlete itaat edin, Kürtleri sermaye ve din baronlarının da- bireysel olarak günümüz insa- nan dönemin sadece maçın ilk
boğazlayın, Alevileri katledin, racık ufuklarının, milli ve dinsel nına hitap etmediğini düşün- yarısı olduğunu gösterebilmek
sosyalistleri kurşuna dizin!.. Ne hurafelerle örttükleri çiğ çıkarla- düğüm, değil gelecekte, günü- için böyle dergilerin kendileri-
için? “TSK’nin kendisine yeni dü- rının militanlığına alçalamaz. müzde kendi mücadele ara- ni, hedeflerini sürekli geliştir-
zende bir yer bulabilmesi ve ba- Biz başka âlem isteriz! Başka bir cında bile eşitlik ve özgürlük meleri ve çevresindekilere
rınabilmesi için”miş! Devletin toplum, başka bir dünya, kendi- sağlayamayan “Marksist” ör- umut aşılamaları gerektiğini
çekirdeğinin artık bir tımarhane- mizin efendisi olduğumuz, dev- gütlerin kol gezdiği bir dö- düşünüyorum.
ye dönmüş olduğunu anlamak let olmayan bir devlet! nemde sosyalist yeniden kuru-
Gökhan Dönmez
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 3

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 3

Türkiye

İşsizlikle ortak mücadele


“İşten Atmak Yasaklansın, İşsize İş” kampanyası İstanbul’daki basın açıklaması
ve imza standıyla başladı
kılmadan hükümetin talebi ve Ankara’ya ulaştırmak olacak .”
Cumhurbaşkanı'nın onayıyla Komiteye katılan sendikalar
patronlara devredildi. (...) aşağıdaki metni bütün üyeleri-
İşsizlik ve işsizlik tehdidine ne imzalatmayı taahhüt ediyor-
karşı harekete geçen biz emek- lar.
çi örgütleri ve onların yandaş- Komite işçi sendikalarının yanı
ları oluşturmuş olduğumuz “İş- sıra her il, ilçe, belde, mahalle
ten Atmak Yasaklansın Platfor- ve köyde “İşten Atmak Yasak-
mu” şu andan itibaren Türkiye lansın Komiteleri”ni oluştur-
çapında “İşten Atmak Yasaklan- mayı ve bu komitelerin ülke ça-
sın! Herkese İş!” şiarıyla bir im- pında biraraya getirilmesini
za kampanyasını başlattı. Bun- sağlamayı hedefliyor. Sendika-
dan sonra da bu yolda mücade- lı-sendikasız bütün işçileri, bü-
le edecek her işçi örgütünün tün kamu çalışanlarını, bütün
İstanbul Taksim’de açılan imza standında yüzlerce kişi çağrıyı imzaladı katılımına açık olan bu platfor- banka ve sigorta şirketi çalışan-
mun hedefi 2009 sonuna kadar larını, bütün kadınları, emekli-
Ekonomik krizin bedelininişçi yüzbinlerce insan işten atıldı. yukarıdaki talep doğrultusun- leri, işsizleri, gençleri ve yoksul
sınıfına dayatılmasına karşı bir İşten atılanlar arasında kadın- da bir yasanın çıkartılması için köylülerle çiftçileri bu kampan-
mücadele hattı oluşturmak lar ve sendikasız çalışanlar ço- mücadele etmek ve böyle bir yaya destek vermeye ve bölge-
amacıyla geçtiğimiz aylarda ğunluğu oluşturmakla birlikte, yasanın imzalarını mümkün ol- lerinde kampanyanın komitele-
toplanan İşçi Forumu’nun çağ- bu kez yıllardır sendikalı olarak duğunca kitlesel bir katılımla rini oluşturmaya davet ediyor.
rısıyla çeşitli sendika, parti ve çalışan, yani nispeten daha faz-
siyasi grupların bir araya gele- la iş güvencesine sahip durum-
rek oluşturduğu “İşten Atmak
Yasaklansın Platformu” tarafın-
da olanlarımızın da önemli bir
bölümünün işine patronlar ta-
Artık susmayacağız!...
dan yürütülen imza kampanya- rafından son verildi. Kriz bahanesiyle milyonlar- nanlar işten atmaların ya-
sı ülke çapında örgütleniyor. ca kişinin işten atıldığı, her saklanması için TBMM'nin
Krizin sorumlusu
İşten Atmak Yasaklansın Plat- işçiler değil 5 kişiden birinin işsiz oldu- en kısa zamanda bir yasa çı-
formu yayınladığı bildiri ile Krizin sorumlusu biz değiliz, ğu, halen çalışanların da karmasını ve işsizlere yeni
kampanya sürecini ve hedefle- ama faturasını biz ödüyoruz! atılma tehdidi altında bu- iş olanaklarının yaratılması-
rini de açıkladı: (...) Bizden toplanan paralardan lunduğu bir ülkede yaşıyo- nı istiyor, bu konuda her
“Son bir yıl içinde dünyanın her oluşturulan işsizlik fonu bile ruz. türlü mücadeleyi destekle-
yerinde olduğu gibi bizde de herkesin gözleri önünde hiç sı- Biz aşağıda imzası bulu- yeceğimizi beyan ediyoruz.

Aleviler 8 Kasım’da hakları için sokakta


Bütün Türkiye’den Aleviler AKP’nin taleplerine yanıt vermemesini İstanbul’da protesto edecek
Aleviler “Ayrımcılığa Karşı Eşit runu olduğu yolundaki tespit- Diğer talepler arasında okul- paşa’dan ve Üsküdar’dan baş-
Yurttaşlık Hakkı” talebiyle 8 lerini doğruluyor. larda Sünni merkezli “zorunlu layarak Kadıköy Meydanı’nı
Kasım, Pazar günü İstanbul Alevi Bektaşi Dernekleri Fede- din dersi” uygulamasına, ders doldurması”nı umuyor. Arala-
Kadıköy Meydanı’nda toplana- rasyonu yöneticileri “Cemevle- kitaplarında, sözlüklerde, ya- rındaki farklılıkları bir yana
cak, geçtiğimiz yıl Ankara, Sıh- rinin ibadet merkezi olarak zılı ve görsel basında ayrımcı- bırakarak Türkiye’den Avru-
hiye’de gerçekleştirilen mi- kabul edilmesi” talebinini sis- lık odaklı yaklaşımların yasal pa’ya, Avusturalya’dan Ameri-
tingde ileri sürdükleri taleple- tematik olarak reddinin düzenlemelerle ortadan kaldı- ka’ya bütün Alevi örgütlerinin
rini yineleyecekler AKP’nin ve rejimin “tek inanç, rılması, Sivas Katliamı’nda öl- bu mitingi desteklemesini
Geçtiğimiz ay “cemevlerinin tek mezhep”e dayalı devlet- dürülenlerin anısına Madımak bekliyor. Sosyal demokrat, sol,
ibadethane statüsüne alınma- din ilişkisi yaklaşımıyla ilgili Oteli’nin müze yapılması da sosyalist partiler, sendikalar
sı” için meclise sunulan kanun olduğu kanısınde ve çıkışlarını var. ve sivil toplum güçlerinin de
teklifinin AKP’li milletvekille- Türkiye’nin demokratikleşme- Alevi ve Bektaşi Dernekleri Fe- Alevi taleplerine karşı alacak-
rinin oylarıyla gündeme bile si sürecinin de önemli bir di- derasyonu, 8 Kasım’da Anka- ları tavrın onların iddialarında
alınmadan reddedilmesi Ale- namiği olarak değerlendiri- ra’dan da daha kalabalık bir tutarlılıklarının bir ölçüsü ola-
vilerin sorunun bir sistem so- yorlar. kitle ile “yüz binlerin Haydar- rak görüyorlar, haklı olarak.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 4

4 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Türkiye KESK: Nerden Nereye
Öznur Ağırbaşlı >> Sayfa 20

25 Kasım: Kamu emekçilerine


bir gün iş bırakma çağrısı
KESK ve Kamu-Sen toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı talebiyle bir gün iş bırak-
ma çağrısında bulundu. Hükümet yanlısı Memur-Sen çağrıya katılmadı
KESK ve Kamu-Sen genel baş- masasında eşit şartlarda olma- tısında “dışarıdaki sese kulak çare kalmadığı için uyarı grevi
kanları, 12 Ekim’deAnkara’da dıklarını belirtti. Memurların vermeliyiz” sözlerini hatırlattı. kararı aldıklarını söyledi. İki
Mülkiyeliler Birliği'nde düzen- uluslararası sözleşmelerden “Hükümetin sözlerinde ne ka- konfederasyonun aldığı ortak
ledikleir basın toplantısında doğan grevli, toplu sözleşmeli dar samimi olduğunu görme- kararın tüm ülkenin grevi ol-
kamu emekçilerinin 25 Ka- sendika hakkının AKP hükü- nin vakti gelmiştir. Eğer emek- duğunu söyledi. “600 bin değil,
sım'da bir günlük uyarı grevine meti tarafından görmezden
çileri görmezden gelirlerse biz 2 milyon 640 bin çalışanın, es-
gideceklerini açıkladı. gelindiğini kaydetti. KESK Ge-
üretimden gelen gücümüzü nafın, ailelerin ve tüm toplu-
nel Başkanı, 25 Kasım 2009
Grevli toplu sözleşmeli sen- günü üretimden gelen güçleri- kullanarak eylemlerimize de- mun eylemidir. Taleplerimiz ve
dika hakkı  ni kullanacaklarını bir günlük vam etmekte kararlıyız” dedi. isteklerimiz kabul edilene ka-
uyarı grevi ile işyerleri önüne dar ortak eylemlerimizi sonu-
KESK Genel Başkanı Sami Ev- Kamu-Sen Genel Başkanı Bir-
çıkacaklarını ifade etti. na kadar kullanacağız” dedi.
ren, uyarı grevi öncesi sürece can Akyıldız ise, 8 yıldır uzlaşı
dikkat çekti. Toplu görüşme Evren, Başbakanın IMF toplan- için çaba sarfettiklerini, başka Memur-Sen çağrıya katılmıyor.

KSİ: Grevle oyun oynanmaz


Katılımcı Sendikal İnisiyatif KESK’in “iş bırakma” kararını tabana danışmadan aldığını, şovenist
histerinin yaygınlaştığı bir dönemde Kamu-Sen’le işbirliğinin politik sakıncalı olduğunu söylüyor
Kamu Emekçileri Sendikaları ları soruyor: n En “gerici” işçi sendikaları- sonuçlarının farkında mısınız?
Konfederasyon’nun (KESK) ve n Yıllardır yapageldiğimiz kla- nın bile greve çıkarken bir oy- n Bu soruların toplamında va-
örgütlü işçi hareketinini sınıf sik “İş bırakma”larla grevi aynı lama yaptığını ve oylama %51 rılacak yer şudur: Onu gerçek-
mücadelesi ekseninde yeniden anlama gelecek şekilde kullan- gibi bir sonuçla grev lehine çık- ten kullanmak istiyorsanız
kuruluşu için çaba gösteren ka- maktan vazgeçmeliyiz. Grevde mıyorsa, bu silahı kullanmadı- grev silahıyla olur olmaz yere,
mu emekçilerinin platformu ya yenilgi ya da şu veya bu öl- ğından haberdar mısınız? Bu hele hele hükümetin yapabile-
Katılımcı Sendikal İnisiyatif çüde zafer vardır. Grev öncesi mekanizmayı (yani sendikal ceği olası bir yasal değişikliğe
(KSİ), KESK’in Kamu-Sen’le bir- duruma basit bir dönüş ola- çoğunlukla işyeri çoğunluğu bel bağlayarak oynanamaz. As-
likte girişme kararı aldığı bir maz. Durumu tartıp bu ikilemi arasındaki farkı ve bağdaştır- gari koşul olarak örgütünüz si-
günlük iş bırakma kararını göze aldınız mı? maları hesaba katarak) kamu ze “GREVE ÇIKALIM” iradesi
eleştiren bir açıklama yayınla- emekçileri koşullarında nasıl beyan etti mi?
n Toplu görüşme dönemi bo-
dı. kullanacaksınız bir fikriniz var
yunca “TİS Yoksa grev var”ı bir
“İşçi sendikalarının yüzlerce mı? “İç disiplini sarsmadan
propaganda sloganı olarak kul-
yıllık deneyimiyle sabittir ki, lanırken elde ettiğiniz hangi ve- n İşçi sendikalarının deneyim- eleştireceğiz”
grev silahıyla olur olmaz yere riler grev silahını fiilen de kul- leri konjonktür (sınıfsal güç KSİ açıklamasını “bu koşulları
ve keyfi biçimde oynanmaz. lanabileceğiniz konusunda sizi dengeleri, ilgili işkolunun stra- asgari ölçüde karşılamayan her
Başarı koşulları doğru tartıl- ikna etti ve bunları örgütünüz- tejik önem derecesi, iktisadi “GREV” çağrısını peşinen eleş-
mamışsa bu silah ters tepebi- le paylaştınız mı? çevrimin hangi aşamasında bu- tireceğiz, işçi hareketini sonuç-
lir” diyen KSİ, içinden geçtiği- lunduğumuz olgusu, grevdeki ları itibarıyla geriye sürükleye-
n Alışageldiğimiz “klasik” iş bı-
miz konjonktür dolayısıyla Ka- işyerinin stokları, yararlanabi- cek her idare-i maslahatçı tutu-
rakmalarını (bunların bile ba-
mu-Sen’le yapılan işbirliğinin leceği yedek iş-gücü havuzu ve mu mahkum edeceğiz, KES-
şarıya ulaşmasının ne gibi ko-
de bu konfederasyon yönetimi- başka avantajları gibi etkenle- K’in gelişimiyle ilgili sorunları
şulları gerektirdiği gerçeğin-
nin şoven milliyetçi eğilimleri rin) doğru değerlendirileme- yönetsel çekişmelerin girda-
den bağımsız olarak) “grev”
dolayısıyla ırkçı söylemlere mesi nedeniyle başarısızlıkla bında eriten her anlayışla, ör-
olarak takdim etmenin KESK
meşruiyet kazandıracağına da biten sayısız “GREV” örnekleri güt içi disiplini sarsmadan, kı-
dikkat çekiyor. üyelerinin bilincini bulandır-
mak anlamına geldiğinin far- ile doludur. Başarısız grevlerin yasıya bir mücadele vereceğiz,”
KSİ, KESK yönetimine şu soru- kında mısınız? işçi hareketine dönük vahim diyerek bitiriyor.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 5

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 5

Türkiye

Doğan-Erdoğan
kapışması: Amiral battı!
Doğan grubunun çökertilmesiyle açılacak boşluğa hükü-
metin yükselttiği muhafazakar/tüccar girişimler dolacak
Güler Zere göz
göre göre Erhan Üstündağ
tışmalarını derinleştirdikten sonra Almanya
Deniz Feneri davasını sahiplenerek doğru-

öldürülüyor dan Erdoğan'la kapıştı. Fakat önüne geçtiği


"CHP-yargı-cumhuriyetçiler" muhalefetinin
Hükümet, ince ince ördüğü oyunda Aydın niteliksizliği, daha da önemlisi Ergenekon da-
Kanser hastası devrimci tutuklu Güler Doğan'ı köşeye sıkıştırmış görünüyor. Bugün vasıyla kontrpiyede kalması, Doğan'ı taca çı-
Zere’nin durumu ağırlaşırken, avukatı Paris'te koşu yapmak zorunda kalan Cem kartmış görünüyor.
Oya Aslan, "Zere'nin raporunu görüş- Uzan'ın aksine, ekonomik gücünü medyayla Hükümet kendinden emin
meyi geciktiren Adli Tıp Kurumu ile büyütmekte açgözlü ve aceleci davranmayan Art arda gelen tepkiler üzerine hükümetin
Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Doğan, yolun sonuna geldiğini gördüğünde tavrıysa kayıtsız bir memnuniyet oldu. Hükü-
ve Elbistan Savcılığı'nın yaşanacak saldırganlaştıysa da, AKP'nin politik tahak- met yetkilileri her şeyin usulüne uygun yapıl-
olası bir kötü sonucun doğrudan so- kümü karşısında ilerleyemedi. Ekonomik gü-
dığını, Doğan'a özel bir muamele yapılmadı-
rumluları olacağını” söyledi. cünden daha fazla politik ve kültürel etkisi
ğını söylese de bu açıklamalar inandırıcılık-
nedeniyle yıllardır hem Doğan'ın hem de
Zere'nin durumu tan uzak çünkü yargı süreci Doğan'ın lehine
Türkiye'de medyanın "amiral gemisi" olan
Aslan'ın, Güler Zere'nin sağlık duru- sonuçlansa dahi bu süreçten ciddi zarar al-
Hürriyet ve arkasına dizilen onlarca gazete,
muyla ilgili olarak bianet’e verdiği bil- mış olarak çıkacak. Maliye Bakanının bir rö-
dergi, televizyon, dağıtım ve iletim kanalı, ye-
gilere göre 12 Ekim'de acilen ameliyat portajda yargı bağımsızlığını vurgulamak için
rinden ediliyor.
edilen Zere'nin boynunun sağ tarafı itiraf ettiği "Zaten çoğu davayı kaybediyoruz"
alındı. Şubatta Doğan Yayın Holding'e 826 milyon sözü4 durumu açıklıyor. Halka açık olan hol-
Eylül’de 3,7 milyar TL ceza geldi. Sermayesi- dingin hisse senetleri değer kaybederken, Er-
Doktorlar Zere'ye ameliyat nedeniyle
nin neredeyse beş katına tekabül eden bu ce- doğan'ın bir gangstere benzettiği5 Doğan, te-
boynunda beliren şişlik ve morlukla-
zaların önüne geçmek için yargıya giden Do- minat bulmak için medyadaki varlığından
rın geçmesinin ardından kemoterapi
ğan, elindeki medya gücünün kullanarak ko-
tedavisi uygulanacağını söylediler. An- fazlasını ipotek altına almak zorunda kaldı.
nuyu bir "ifade özgürlüğü" meselesi haline
cak, yapılan kan değeri ölçümlerinin Her halükarda, köşeye sıkışan Doğan'ın hü-
getirmeye çalışıyor. Daha önce en hafif deyi-
ardından Zere'nin bu tedaviyi kaldıra- kümeti karşısına alacak marjı bitmiş gözükü-
miyle görmezden geldiği, RSF, FIJ, Alman Ye-
mayacağını, bu nedenle kemoterapi yor. Son olarak şirket hisselerini satışa çıkar-
şilleri gibi Türkiye'den ve uluslararası hak
yapılmayacağını yakınlarına bildirdi- ması da buna dalalet. Doğan, toparlanmak
kuruluşlarının, politik örgütlerin hükümete
ler. için de olsa, medyadan geri çekiliyor.
yönelik tepkilerini sayfalarına taşımaktan
Güler Zere'nin ağzında da yaralar şimdi geri durmuyor. Öte yandan, AKP'nin Bize ne?
oluşmaya başladı. Bu nedenle katı be- kendi taraftarlarını palazlandırması karşısın- Emek düşmanlığını, asker seviciliğini, milliyet-
sinler alamıyor; doktorları çeşitli sıvı- da henüz topyekun bir kalkışmaya ihtiyaç çiliğini, cinsiyetçiliğini yok saymadan Doğan'ın
larla beslenebileceğini düşünüyorlar. duymayan TÜSİAD, bu süreçte tüm gücüyle sıkışmasının ifade özgürlüğüyle ilgili olumsuz
Zere'yi yoğunlaştırılmış vitaminle bes- Doğan'ın arkasına geçmekten imtina etti ve bir yanı olduğu söylenebilir. Medya sermaye-
lemeye başladılar. Ancak, Zere vitami- birkaç açıklamayla yetindi. sinin neredeyse yarısını elinde tutan holdin-
ni alır almaz kusmaya başladı. Doktor-
Doğan-Erdoğan gin gerilemesi, geniş halk kitlelerine yer açıl-
ları bu kez de serumla beslenmesine
Doğan'la Erdoğan'ın karşı karşıya gelmesi, masına değil, bu alanın hükümetin üzerinde
karar verdiler.
AKP'nin güçlenerek çıktığı 2007 seçimlerinin yükseldiği ve yükselttiği muhafazakar/tüccar
Aslan, "Zere'nin bu süreçte bağırsak- girişimlerle dolmasına yol açacak. Bu durum,
ardından kamu kaynaklarını kullanarak eko-
larında problemler yaşadığını ve yo- 2012 seçimleri öncesinde kendisine dikensiz
nomik tahkim ve tanzim politikalarına güç
ğun bir ishal geçirdiğini, kemoterapi bir gül bahçesi hazırlamaya kararlı görünen
vermesiyle başladı. İki belirleyici olay, İstan-
için gerekli olan kan değerlerinin yük- ve en başından beri, –okuduğuyla konuştuğu
bul, Harbiye'deki Hilton oteli arazisini talan
selmesi için vücudunun toparlanma arasındaki farkın da gösterdiği üzere- adeta
etmesine izin çıkmaması ve POAŞ'ı aldıktan
ihtimalinin düştüğünü" söylüyor. bir halkla ilişkiler kampanyası şeklinde örgüt-
sonra petrol karteli olmaya yönelen Doğan'ın
"Şu an sağlık durumu izleniyor. Eğer Ceyhan'da rafineri izni alamamasıydı. Hükü- lenen Erdoğan'ın kültürel/politik hegemonya-
kendini toparlar ve vücudu biraz güç- met, Doğan yerine rafineriyi Çalık'a vermiş; sını ilerletebilmesi için vazgeçilmez öneme sa-
lenirse terapiye başlanacak. Ancak yine kamu kredisiyle medyaya girerek Sabah hip. Onu rahatsız edebilecek tek şey, artan
doktorlar kanserin vücudunun nere- ve ATV'yi alan Çalık da Doğan'a karşı hükü- oranda kendi iletişim kanallarını açmaya baş-
sine, ne şekilde sıçrayacağını kestire- metin arkasına dizilmişti. Aydın Doğan geri layan farklı toplumsal kesimlerin gevşek de ol-
miyorlar." adım atmadı ve "laik muhalefet"in önüne ge- sa bir araya gelmesi olabilir. Bunun olanakları
Bawer Çakır çerek hükümete yüklendi. "İki mahalle" tar- da her zaman olduğundan daha çok.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 6

6 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Dünya IMF-DB zirvesi


Tolga Tören >> Sayfa 32

Kapitalizmin
zırhları
inceliyor
G-8, G-20 ve IMF-DB zirvelerinin gös-
terdiği gibi dünya kapitalist sistemi
yeniden geriliyor

Haluk Yurtsever ABD tümden kaybetmektense gösterilen direnç ve parlatma nıyor: Hegemonyası çözülmek-
kimi konumlarını korumak, kampanyalarının eş zamanlılığı te, bölgede güç ve prestij kay-
kötü sonu geciktirmek için G- vb. her biri kendi özgünlükleri betmekte olan ABD, aynı za-
Kapitalizmin “küresel” iktidar 20’nin yeni küresel iktidar koa- içinde büyük buhranın siyasal manda bölgede yeni strateji ve
odağı G-8’den G-20’ye kayıyor. lisyonu odağına, IMF’nin de, G- belirtileri olarak özünde aynı planlar kuran, inisiyatif gelişti-
Bu değişiklikte belirleyici etken 20’ye bağlı bir tür dünya mer- mesajı veriyorlar: Hiçbir şey es- ren en önemli büyük güç ola-
Çin’dir. Dünya kapitalizminin kez bankasına dönüşmesine kisi gibi gitmiyor; değişiklik, rak öne çıkıyor.
bugünkü krizden Çin’in aktif yeşil ışık yaktı. Yaktı, ama bu “reform” gerekiyor!. Türkiye’nin son dış politika ve
desteği olmadan, Çin’e dayan- kez de, Fransa ve Almanya bu Japonya’da 54 yıllık ABD yanlısı Kürt açılımları, ABD’nin Orta-
madan çıkma, yeni bir uluslar- yeni yönelimin, IMF yönetim iktidar partisinin düşmesi, ye- doğu ve Kafkaslardaki yeni
arası mali sistem inşa etme gü- koltuklarının yeniden paylaşı- rine piyasayı sınırlandıracağını, “açılımları”na paraleldir.
cü ve şansı yoktur. Asya Kalkın- mıyla kuvveden fiile çıkmasına sos-yal güvenlik sistemini güç- Ne var ki, bu coğrafyada da sü-
ma Bankası’na göre 2009’da ayak dirediler. BRİC ülkeleri lendireceğini, ABD ile daha me- reçler son derece çelişkili. Er-
yüzde 7 büyümesi beklenen Çin (Brezilya, Rusya, Hindistan ve safeli, Çin ve öteki Asya ülkele-
Çin) ise bilindiği gibi uzun sü- menistan konusunda yaşandığı
yüzde 8,2 büyüyecek. riyle daha yakın ilişkiler kura- gibi, ABD’nin Ermenistan’daki
redir dünya para sisteminin cağını söyleyen bir partinin gel-
G-20’nin önündeki sorun öyle Rusya etkisini kırma siyaseti,
değişmesini istiyorlar. mesi; Almanya’da sosyal demo-
hemen ve kolayca çözülecek ya- Azerbaycan’ı Rusya’ya itiyor,
lınlıkta değil. Bir kez, kriz, bü- Büyük güçler, bloklar, çeşitli krat partinin çözülüşü; borcu
Türkiye’den uzaklaştırıyor. AB
tün önlemlere, “krizin faturası” sermaye grupları arasındaki 290 milyar Euro, aylık kamu
karşısında Türkiye’nin eli zayıf-
olarak hesaplanan 3.4 trilyon rekabet ve çatışma, ticaret sa- açığı 3 milyar Euro olan Yuna-
lıyor.
doları bulan harcamalara rağ- vaşları çeşitli biçimlerde sürü- nistan’da büyük oy farkıyla ik-
yor. Kendisi küçük simgesel tidara gelen PASOK’un ekono- Öte yandan bütün bu gelişme-
men dinmiyor; derinleşiyor. ler, yine karşıt yöndeki bir et-
İkincisi, kapitalizmin yaşan- anlamı büyük bir örnek: Birkaç mik sorunu çözmek için dışarı-
hafta önce ABD, Çin imalatı oto dan uzman getireceğini açıkla- kiyle Türkiye’nin bölgenin güç-
makta olan krizi, aynı zamanda lü odağı olarak öne fırlamasına
bir para sistemi krizidir. Hege- lastiği ithalatına yüzde 35 vergi ması vb. bu ülkelerin hiç birin-
koydu! Bu çarpıcı örnek bir ya- de eskisi gibi devam edileme- alan açıyor. İsrail ile Türkiye
monyanın en önemli ekonomik arasındaki gerginlik ve sürtüş-
aracı, göstergesi paradır. Borç- na, 2008 sonbaharından bu ya- yeceğinin şimdiden dışa vuran
na ABD’nin kapitalizmin “kut- siyasal belirtileridir. melerin kaynağında Erdoğa-
lanmadan ayakta duramayan n’ın mücahitliği değil, ABD’nin
ABD’nin doları daha uzun süre sal” piyasa kuralları gereğince Türkiye’nin ortasında yer aldı-
batması gereken işletme ve ğı, Ortadoğu ve Kafkasya dünya Ortadoğu ve İsrail siyasetinde-
dünya parası olarak dayatması
bankaları “kurtarmak”, için çapında enerji ve hegemonya ki değişiklikler var.
olanaksız. Güncelin çelişkisi bu
noktada uç veriyor: Yalnız eko- trilyonlar harcaması (piyasala- savaşlarının kızıştığı alandır. Bu Bu değişiklikler doğrultusunda
nomik değil, ideolojik ve siyasal ra 3 trilyon dolar doğrudan, 17 coğrafyada konumlarını güç- İsrail’i terbiye etme görevi Tür-
olarak da gerileyen, ama askeri trilyon dolar kadar da dolaylı lendirerek, AB, Çin ve Rusya kiye’ye düşmüş görünüyor. İs-
üstünlüğünü koruyan ABD için dolar pompaladığı hesaplanı- karşısında üstünlüğünü koru- rail, yalnız ABD’de değil, Türki-
hegemonyasını onarmak, başka yor) verili konjonktürde kapi- mak isteyen ABD Irak ve Afga- ye içinde de güçlüdür. Türkiye
biçimlerde olsun sürdürmek talist “serbest piyasa” ilkesinin nistan’da başarılı olamadı. An- –İsrail ilişkilerinin bozulması-
bir varlık yokluk sorunu haline bir kenara itildiğinin açık kanı- cak bu, tersine bir etkiyle nın şimdiden bilemeyeceğimiz
gelmiştir. Dönemi kaotik ve ge- tıdır. ABD’nin bu coğrafyaya daha da çeşitli yan etkileri olacaktır.
rilimli yapan en önemli etken Japonya, Almanya, Yunanistan yoğunlaşmasına yol açıyor. Son Türkiye-İran ilişkileri ince bir
budur. seçimleri, ABD’de Obama’ya derece çelişkili bir süreç yaşa- çizgide seyrediyor. ABD’nin
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 7

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 7

Dünya

Uruguay’da solun
‘ekşi’ zaferi
Halk, iktidardaki “Geniş Cephe”nin adayı, Tupamaros lide-
ri “Pepe” Mujica’yı başkan olarak tercih etti, ama darbe
dönemi işkencecilerinin yargılanmasına onay verrmedi

Nuh Köklü

25 Ekim'deki seçimler, Frente


Amplio (Geniş Cephe) hükü-
metinin ne yapacağının sına-
İran’a yönelik “içinden çözme” nacağı, bir nevi güvenoyu alıp
(destabilizasyon) atağını sür- alınmadığının sınanması oldu-
dürmesi ve “masadaki” seçe- ğu kadar, daha önce iki kez
neklerden biri olan silahlı mü- reddedilen diktatörlük yılla-
dahalenin gündeme gelmesi rında suç işleyen görevlilerin
durumunda Türkiye’nin ma- yargılanıp yargılanmayacağına
nevra alanı hızla ve dramatik karar verilmesi ve hükümetin
biçimde daralacaktır. sosyal politikaların onaylanıp
Nihayet, PKK’yı tasfiye ederek onaylanmadığının görülmesi
Kürt sorununu çözme “açılımı” açısından önemliydi. 74 yaşındaki Jose “Pepe” Mujica başkanlık yolunu açan seçimde oy kullanıyor

Ekmek ve Özgürlük’ün bu sayı- Sola tedirgin güvenoyu kent Monteviedo'da yoksulluk reddedilen anayasal reform
sındaki çeşitli yazılarda işlendi- Frente Amplio beklendiği üze- sınırı altında yaşayanların ora- bir kez daha reddedildi. Yüzde
ği gibi yeni sorun ve gerilimlere re ülkenin geleneksel iki sağ nı yüzde 26.5 olmuştu. Frente elli oy alınamadı.Mujica baş-
gebedir. partisinden daha fazla oy aldı Amplio, 2002'deki krizin etki- kanlığındaki yeni hükümet,
Bütün bunlar, görmek isteyen- ve Partido Nacional'la birlikte lerini ortadan kaldırmak için suçluların yargılanması için
lere dünya kapitalist düzeninin 29 Kasım'daki ikinci tura kal- sosyal politikalar uygulayaca- yeni kampanyalar yapmak du-
zırhlarının inceldiğini, Türkiye dı. Dahası eski gerilla lideri ğını belirtmiş hatta Danilo As- rumunda.
sermayesinin emperyal açılım- Mujica'nın başkan, Uluslarara- tori, "Ortodoks” makro-ekono- Mujica seçim sonuçlarının
larının, Dimyat’a pirince gider- sı Para Fonu (IMF) ve Dünya mik politikalardan bahsedince açıklanmasından sonra, "so-
ken evdeki bulgurdan olma ola- Bankası'yla sıkı ilişkileri oldu- ilk övgüyü Dünya Banka- nuçtan utanç duyduğunu ama
sılığına da “açık” olduğunu gös- ğunu sık sık dile getiren Danilo sı'ndan almıştı. yaşı 20 olanların geçmişi unut-
teriyor. Astori'nin de başkan yardımcı- mayı tercih etmelerinin daha
Ücret artışlarının sınırlı kal-
sı olacağı, Uruguay'ın "makul" utanç verici" olduğunu söyledi.
Reformlara başvurduğu an, bir ması yanında yabancı yatırım-
neo-liberali Lacalle'yeyse sos- Bugün Uruguay'da seçimde oy
sistemin en zayıf zamanıdır.He- cılara tanınan olanakların ge-
yal programları eleştirmek dı- kullanacak yaştaki gençlerin
gemonya savaşları sistemin nişletilmesi ve başta pirinç ve
şında bir şey kalmayacağı ke- yüzde 25'i işsiz ve eğitimsiz.
zırhlarını inceltiyor, yeni çelişki sin gibi. et olmak üzere ihracatın özen-
dirilmesini hükümet, "zengin- Finansal krizinin açığa çıktığı
ve sürtünmeler yaratıyor.
Seçim ilk turda kazanılmamış liğin arttırılarak paylaştırılma- 2003'te altı yaşından küçük
Emperyalist zincir geriliyor. olsa da Frente Amplio ikinci çocukların yüzde 67'si beslen-
sı" olarak açıklamıştı.
Halkaların zayıflaması ve kop- defa hükümet olacak ve ülkeye me sorunuyla karşı karşıyay-
ması bugün her zamankinden askeri darbeler dışında nöbet- Yoksulluk hala Uruguay'ın te- ken bu oran 2006'da yüzde
daha çok zincirin tamamındaki leşe yöneten iki sağ parti ken- mel sorunu ve seçimler halkın 49'a çekilmiş olsa da hala bir
gerilim ve sürtünmelerin sonu- dilerine yeni bir yol bulmak bu sorunu sorumluların değil sorun.
cu olacak gibi görünüyor. zorunda. Bu sonuç güvenoyu solun halledebileceğine inan-
dığını gösterdi. Dahası suçluların yargılanması
Kapitalizm artık yeryüzündeki ama pek de "güven" içermeyen hala bir anayasal reform konu-
milyonlarca insana artık hiçbir bir oy. Darbeciler yargılanmayacak su ve solun henüz suçluların
“bugün” ve gelecek vaat etmi- Birincisi, Vazquez hükümeti sı- İkinci nokta diktatörlük döne- yargılanmasını toplumsal bir
yor. Yaklaşmakta olan uğultuya rasında ülkenin büyüme hızı minde suç işleyenlerin yargı- talep haline getirememesi yo-
kulak vermenin, “son kavga” yüzde 7'den yüzde 10.9'a çık- lanmasının önünün açılması rumcuların da belirttiği gibi
için karınca çalışkanlığıyla yığı- mış ama aynı dönemde baş- meselesi. Daha önce iki defa "solun ekşi zaferi". (bianet)
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 8

8 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Dünya

Bir Kafkasya güç denklemi:


Ermenistan-Azerbaycan-Türkiye
racat anlaşması nedeniyle- ye-
Ermenistan’la im- terli petrol veremiyor ve hattın
zalanan protokol- düşük kapasiteyle çalışmasına
neden oluyor. Benzer bir du-
lerle bölgede yeni rum Nabucco doğal gaz boru
hattında da ortaya çıkacaktır.
bir etkinlik müca- Ermenistan’ın işgal altında tut-
delesinin başlama tuğu Dağlık Karabağ’dan çekil-
mesi ancak Moskova’nın baskı-
koşulları serbest- sıyla mümkündür. Bunu Azer-
leştirildi baycan da biliyor, ama bölgede
kimse Rusya’ya karşı tavır ala-
Engin Erkiner madığı için, Türkiye’den Erme-
nistan’a baskı yapmasını istiyor.
Türkiye ile Ermenistan arasın-
Ortadoğu’da değişiklik oldu- daki yakınlaşmadan en zararlı
ğunda Kafkasya’da da olur. Bir çıkan ülke Azerbaycan’dır. Yıl-
tanıma göre Kafkasya, “geniş Azerbaycan’ı üzen Ermenistan-Türkiye futbol maçı barış isteyenleri sevindirdi
lardan beri izlenen RF-Türkiye
Ortadoğu” kapsamındadır. ve İran arasındaki denge politi-
ABD’nin Irak’tan çekilme planı- ce bağımsızlaştırılması konu- meni tarihinin kilit sorunu olan kasının kaçınılmaz olarak bazı
nı açıklamasının ardından böl- sundaki girişimler 1990’lı yılla- soykırım’ı atlayarak Türkiye ile zararları da olacaktır.
gede Kürtlerin yeni “hamisi” ve rın başlarına kadar gidiyor. Bu yakınlaşılabilmesi mümkün de- Bu ülkenin, denge politikasını
Arap ülkelerinin “yeni dostu” ülkeyi ziyaret eden ilk “Türk ğil. bozmadan, Moskova’ya yakınla-
ancak Türkiye olabilirdi ve bu büyüğü” Türkeş’ti. Ziyaretin Bundan sonraki muhtemel ge- şacağı söylenebilir. Buradan bü-
değişim Ortadoğu ile sınırlı kal- resmi gerekçesi, “iki ülke ara- lişmeler şöyle belirtilebilir: yük beklentilere yönelmemek
madı. sında kardeşlik sağlamak”tı. Türkiye ile Ermenistan arasın- gerekir. Unutulmamalı, Türki-
Rusya Federasyonu’nun (RF) Şimdi imzalanan protokollerin daki sınırın açılmasıyla iki ülke ye’nin Azerbaycan’daki güçlü
geçtiğimiz yıl Gürcistan’a gir- amacı da görünürde bundan arasındaki ticaret artacak, Batı ideolojik etkisinin yanı sıra, bu
mesi üzerine, ABD’nin bu böl- farklı değil… ülkeleri sermayesinin ülkeye ülkenin ordusu da Türk subay-
gede yeni bir hamle yapması Atılan imzalarla Türkiye ile Er- yoğun girişinin zemini oluşa- lar tarafından eğitilmiştir. Ordu
bekleniyordu. Amaç, Mosko- menistan arasındaki ilişkilerin cak… eğitiminin askeri eğitimden iba-
va’nın bölgedeki etkinliğini ge- bir ölçüde normalleşmesinin Bu durumda, Rusya yanlıları ya ret olmadığı da bilinir.
riletmekti. Bölgenin kritik ülke- yolu açıldı. Ermenistan, Türkiye da çıkarları bu ülkeye bağlı Türkiye’nin konumuna gelin-
si Ermenistan’dı ve Türkiye bir ile olan sınırını tanıdı. Türkiye olanlarla Batı yanlıları arasında ce… 1995’te İsrail ile yapılan ve
başka “açılım”ını bu ülkeye yö- de, “soykırımın araştırılması gittikçe keskinleşen mücadele- ordunun modernleştirilmesini
nelik olarak yaptı. için tarih komisyonu kurulma- nin gündeme gelmesi kaçınıl- hedefleyen anlaşma ile Türkiye
Neden Ermenistan? sı” önerisini benimsedi. Ger- maz olacaktır. askeri bölgesel bir güç oldu.
Ermenistan, 1993’ten beri Rus- çekte bu madde iki ülkeyi de ra- Türkiye Azerbaycan’ı Şimdi ise, ülkeden geçen ve geç-
ya’nın denetiminde olan bir ül- hatlatmak için konuldu. Soykı- kayıp mı etti mesi planlanan boru hatları va-
ke… Rusya ülkede büyük askeri rım konusunda yıllardan beri Ermenistan ile bu yakınlaşma- sıtasıyla ekonomik bölgesel güç
üslerin yanı sıra, Erivan’la an- araştırma yapılıyor, çok sayıda nın karşılığında Türkiye’nin olmaya da çalışıyor. Çokuluslu
laşması gereğince Ermenistan belge ve bunların yer aldığı ki- “tek millet iki devlet” söylemi tekellerin ülke pazarının kapasi-
sınırlarını korumayı da üstlen- taplar yayınlandı. Birçok ülke çerçevesinde bütünleştiği ka- tesini fazlasıyla açan üretim bi-
miş durumda. Ülke bütçesinde 20. yüzyılın bu ilk soykırımını bul edilen Azerbaycan Türkiye rimlerini Türkiye’de kurmaları
“RF yardımları” büyük yer tutu- kabul etti. Kurulacak tarih ko- burjuvazisi açısından kayıp mı da böyle bir beklentiye dayanı-
yor. misyonunun bunları yok say- edildi? yordu: Ortadoğu ve Kafkasya
Ermenistan stratejik bir ülke. ması mümkün değil. Hem böyle, hem değil… pazarına daha yoğun girebil-
Azerbaycan gibi zengin doğal Emperyalist ülkelerin soykırım “Tek millet iki devlet” bir pro- mek…
kaynakları yok ama Kafkasya konusu üzerine bu kadar düş- paganda sloganı. Azerbaycan Bunun ilk adımı politik yumuşa-
ve Orta Asya’dan Batı ülkeleri- melerinin asıl nedeni Türkiye hiçbir zaman Moskova’ya sırtı- madır. Yoksa birbirlerinin sınırı-
ne petrol ve doğal gaz taşıyacak değil, Ermenistan. Bu ülkenin nı dönerek Türkiye ile bütün- nı bile tanımayan ülkeler arasın-
boru hatları için en uygun geçiş Batı’ya açılması ancak Türkiye leşmeye yönelmedi. Bu ülkenin da hangi ticaret söz konusu ola-
ülkesi. Hatların yol uzatılarak üzerinden olabilir. RF ile yaptığı önemli petrol ve bilir?Ermenistan’la imzalanan
Gürcistan üzerinden geçirilme- ABD’deki güçlü Ermeni lobisi doğal gaz anlaşmaları var. Azer- protokollerle bölgede yeni bir
si daha masraflı… de ülkenin Moskova etkisinden baycan, Bakü-Ceyhan petrol etkinlik mücadelesinin başlama
Ermenistan’ın Rusya’dan göre- uzaklaşmasını istiyor. Ne ki, Er- boru hattına –RF ile yaptığı ih- koşulları serbestleştirildi.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 9

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 9

Politika

Topu auta atanlar


Toplumsal mutabakat
emri vakisi
Tam istedikleri gibi olmasa da,
olduğu kadar, o da bir şeydir,
daha iyisi can sağlığı diyenler,
diyecekler hakkında ne düşü-
neceğiniz ise yine size kalsın.
Anayasa sorunu- Şu da var : Ülkeyi doğru dü-
rüst, özgürlükçü , demokrat,
nu, meşruiyeti sivil bir anlayış ve yaklaşımla
kendinden men- yönetmeye can atan insanlar
mı var başımızda da mevcut
kul bir parlamen- yasal ve anayasal mevzuat on-
tonun içine hap- ların ellerini kollarını bağlı-
yor? Çoğunluğuyla azınlığıyla,
sederek kitlelerin iktidarıyla muhalefetiyle, Ake-
pe'siyle, CHP'si ve MHP'siyle -
inisiyatifi dışına ya da her birinin ilerde şöyle
süren her girişi- ya da böyle ortaya çıkabilecek
başka versiyonlarıyla- aynı si-
min karşısında ol- yaset erbabını temsil ettikleri
mak gerekir çıkardan ve üzeri kabuk bağla-
mış alışkanlıklarından, ideolo-
jik saplantılarından ve de yet-
miş milyonluk ülkede geniş
Tektaş Ağaoğlu halk kitlelerinin en ufak bir

Karikatür: Sait Munzur


rüknünü dahi her durumda ve
her fırsatta kendilerinin tekel-
Bize bir anayasa lazım, o da bu ci çıkar tezgahı olarak sahip-
gece lazım diye duygulananlar lendikleri bu ülkenin can düş-
var. Yeni olsun da ne olursa ol- manı saymalarının önüne, bize
sun da demiyorlar. İlla demo- acilen öyle bir anayasa lazım,
kratik ve özgürlükçü olacak- kimin elinden olursa olsun he-
mış! Sivil olacakmış! Vesayetçi men şimdi lazım denilerek mi
olmayacakmış! olmuşlar! Bu yapısıyla bu Mec- manlı benzeri pestenkerani çıkılacak?
Bu ülkede ve bu zamanda iste- lis öyle bir anayasa yapamaz, (saçma, uydurma) hezeyanlar- Böylesi, tam da onların işine
dikleri gibi bir anayasaya elin yeterli temsil meşruiyeti yok; la bugünden gelecekleri rehin gelecek, giderek çeşitlenen sı-
elinden kavuşmaya heveslen- üstelik yapmaz da: işine gel- alınarak küresel sermayenin nıf tahakkümü nizamının bir
diklerine göre, öyle bir anaya- mez, zoruna gider diyenler hizmet kölelerine çevrilmek toplumsal mutabakat emri va-
sanın kendisi olmasa da umu- Ufuk Uras'ın dediğine göre to- istenen gençlere; şehir varoş- kisi olmayacaksa ne olacaktır?
du ve hülyasıyla yetinmeye ha- pu taca atıyorlarmış! larında ve köy meydanlarında Sivil, özgürlükçü, vesayetten
zır oldukları anlaşılıyor. Demo- Asıl Ufuk Uras ve onun gibiler gözlerinin içine zehirli gaz sı-
kratik, özgürlükçü, sivil bir arınmış, demokratik bir ana-
topu taca da değil, doğrudan kılmadan, olmadı, sırtlarından yasa ancak bütün bu sıfatların
anayasayı kazanarak, bunun auta atıyorlar. kurşunlanmadan ve devletin
için gereken kavgayı vererek hakkını vermeye niyeti elverir,
ağır ceza mahkemelerinde ka- gücü yeter yeni bir iradenin
elde etmeyi gözleri yemiyor, 12 Eylülcülerin - sivili ile, aske- şarlanmış suçlu muamelesine
akılları almıyor. ri ile- topluma dayattıkları ve ürünü olabilir.
tabi tutulmadan başa çıkıla-
Ufuk Uras, bize böyle bir ana- o gündenberi, son 25 yıldır, ül- mayacak bir "tehlike" sayılan Biz bu ülkede, bu cumhuriyet-
yasa lazım dedi, onun da bu- kenin tepesinde sözde "seçil- bacak kadar çocuklarıyla, bü- te sivil sıfatlı iradenin de, vesa-
günkü mevcut Meclis'ten çık- miş" sivil siyasilerin tepe tepe tün onların hayrına, demokra- yetçi denilen iradenin de ne ol-
masını beklediğini söyledi. kullandıkları Allahlık seçim ve tik, özgürlükçü, vesayetten a- duğunu, ne işe yaradığını çok
Çıkmazsa ne yapacak? Ondan partiler yasaları ve Meclis İç rınmış bir anayasa çıkacağını, iyi biliriz. Yeni anayasa konu-
hiç söz etmiyor. Tüzük hükümleri ile donatıl- çıkabileceğini düşünmenin ne sunda ülke çalışanlarının dün-
Herhalde bekleyecek... mış hükümetlerin içinde kol olduğunu siz de bir düşünün. ya görüşü ile olduğu kadar, acil
gezdiği böyle bir Meclis'ten bu Böyle bir şeyin mümkün ola- hayati çıkarlarıyla da işçi sınıfı
Yapamazlar, yapmazlar ülkenin çalışan insanlarına, şe- mayacağını düşünüp söyleyen merkezli demokrasi güçlerinin
Bugünkü Meclis, AKP'liler, hir ve köy emekçilerine, boğaz herkesin de bu ülke ve ülkenin iradesini dışlayan, anayasa so-
CHP'liler ve MHP'lilerden olu- tokluğuna günde 12 saat her insanları için özgürlükçü, de- rununu, meşruiyeti kendinden
şuyor. (DTP aykırı bir istisna...) türlü güvenceden yoksun çalı- mokratik, vesayetten arınmış, menkul bir parlamentonun
Hepsi yüzde on barajlı seçimle şabilmeyi nimet bilecek hale sivil bir anayasa istemeyen in- içine hapsederek kitlelerin ini-
gelmiş oturmuşlar Meclis'e. düşürülmüş kadın erkek mil- sanlar olduklarını söylemenin siyatifi dışına süren her türlü
Bir kısmı hiç onlara verilme- yonlarca insanına; Böyük Tür- ne demeğe geldiğini de buna anlayışın ve girişimin karşısın-
yen oylarla ''halkın temsilcisi'' kiye, Yeni Bölge Gücü, Yeni Os- ekleyin! da olmak gerekir.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 10

10 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika

ÖSH: Bu ne hızlı başkalaşım!


Ufuk Uras ve ekibi, yeni ortaklarıyla buluşurken, inanmadığı ve gereksiz bir yük
telakki ettiği her şeyi bagajdan atıyor.

Özgürlükçü Sol’un yeni yöneliminin kaynakları arasında Marx’a raslayamasak da ( soldan) Karl Polanyi, Jurgen Habermas ve J. Maynard Keynes’ın izlerini görebiliyoruz

Kenan Kalyon Meraklısı, ÖSH’nin henüz ÖDP pitalizmin giderek boyutlanan den, makullük ÖSH metninin
içi bir platformken çıkardığı tarihsel krizinden ve temel çe- neredeyse her satırına siniyor.
“Bir Tarihsel Buluşmaya Çağrı” lişkilerinden yola çıkmayan bu İşte, metinden rasgele seçilmiş
Geçen sayımızda başlattığımız başlıklı metin ile ikincisini kar- kadar konjonktürel bir varlık birkaç örnek:
Özgürlükçü Sol Hareket (ÖSH) şılaştırabilir. Geçen sayıda de- gerekçesi, bu kadar derinlikten “Bu egemen ve ‘makbul’ siyaset
eleştirisini bu sayıda da devam ğindiğimiz ilki de bir hayli so- yoksun sözüm ona bir karşıt- anlayışı karşısında vicdanlı ve
ettireceğiz. Ama bu kez sadece runluydu. Ama bizim durduğu- laştırma başlı başına bir sorun adil bir siyasete, bir siyasal tar-
“Toplumsal Adalet ve Demo- muz yenden bakıldığında, bu ve tabii ki bu bilmezlikten kay- za ihtiyaç var. Çünkü adaletli ve
kratikleşme İçin Demokrat, ikincisi daha beter ve insana naklanmadığına göre, aynı za- vicdanlı bir Türkiye'nin, aynı
Eşitlikçi ve Özgürlükçü Bir Si- “bu ne hızlı başkalaşım!” dedir- manda bir tercih. zamanda iyi yönetilen, istikrar-
yasal Hareket. . . ” başlıklı metni ten bir kaymaya işaret ediyor. Bu tercih nedeniyle, kendimizi lı, güvenli ve demokratik bir
esas alarak. Zira elimizdeki en sönük, kuru, ruhsuz, tutuk, sö- Türkiye olacağına inanıyoruz. ”
“Makbul”e karşı makul
yeni tarihli metin bu. Ayrıca, züm ona didaktik, her hangi bir İhtiyacı duyulan hareket, ani-
Malum, her yeni siyasi iddia ve
belirli işlemlerden ve süzgeç- parıltısı, vurucu ve çarpıcı eleş- den ve el çabukluğuyla Türki-
çıkış bir varlık gerekçesine yas-
lerden geçerek yayınlandığı tirisi olmayan, “sivrilik”ten ka- ye’ye de rengini veriyor ve ülke
lanmak durumunda. ÖSH’nin
için, ona bir “kolektif” belge çınan, ayrıştırıcı ve ısırıcı bir
metni de mutat olduğu üzere bir çırpıda egemen siyasetin de
muamelesi yapabiliriz. Verilen
ilkin böyle yapıyor. Kendi varlık dilden yoksun, kokmaz bulaş- diline pelesenk olan şu “istik-
bilgiye göre, ilk taslak, görev-
gerekçesini, iktidarı ve muha- maz, iddiaya göre bir “vicdan rar”a kavuşuveriyor. Yani, yol
lendirilen yazım komisyonu ile
lefetiyle toplumun beklentileri- hareketi” adayının elinden çık- yordam farklı da olsa, tasada
aralarında Ufuk Uras, Ahmet
ne cevap vermeyen egemen si- tığı halde kuvvetli bir vicdani ortaklığa devam. Ne karşıtlık
Asena, Atilla Aytemur, Zübeyde
yasetin verili durumundan tü- çığlık veya hümanist protesto ama. . .
Kılıç, Mithat Sancar, Ahmet İn-
sel, Erol Katırcıoğlu, Sezai Te- retiyor. Başlıca ortak payda ve- olarak da görülemeyecek, ma- “O nedenle, askeri veya bürok-
melli, Aydın Engin, Çağatay ya sabitlerini milliyetçilik, mu- kul mü makul bir metinle baş ratik vesayet yöntemlerini bü-
Anadol ve Sinan Tutal’ın da bu- hafazakarlık, piyasa ideolojisi başa buluyoruz. tünüyle reddeden; demokratik
lunduğu 26 kişilik “temas gru- ve demokrasiyi temsili demok- İşin biçimsel veçhesini, nihaye- siyaset alanında oluşan iradeyi
bu” arasında gidip gelmiş. Ya- rasiye indirgeme olarak sırala- tinde bir üslup ve edebi takdim meşru kabul eden, yapıcı ve
yınlanan haliyle temas grubu- dığı bu “makbul” siyaset alanı- sorunu addedilebilecek türden yön gösterici muhalefeti be-
nun mührünü yemiş. Adına da nın karşısına kendisini yerleş- bir kusuru haddinden fazla nimseyen özgürlükçü ve demo-
“bundan sonraki yerel ve genel tiriyor. abarttığımız sanılmasın. Tam krat bir siyasal hareket için,
faaliyetlerde” kullanılacak “çer- Ezilenlerin bugüne kadar süre- tersine, üslup ve mimari zayıf- toplumsal sorunların çözü-
çeve metin” -yani içleme ve dış- gelen tarihsel mücadelelerin- lığı, aslında içerikteki yavanlık, münde temel yöntem katılım
lama işlevi görecek metin- den- den, kurtuluş özlemlerinden ve yüzeysellik, ketumluk ve çeki- ve tartışmadır. ”
miş. özgürleşme arayışlarından, ka- nikliğin bir tezahürü ve bu yüz- Tam “neresinden tutayım” de-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 11

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 11

necek bir paragraf. Ama bura- bulunduğumuz “büyük bah- nırlamayı hedefliyor. “Ekono- yakınken Marx’a dönün” tavsi-
da makullüğün bir başka dışa- ran”ı dolayısıyla bütün dünya- minin insani ve toplumsal he- yesinde bulunmaktan ibarettir.
vurumuna, “yapıcı ve yön gös- da Marx’a bir dönüşün söz ko- deflere tabi” kılınmasının yolu-
nusu olduğu -ki bunun en taze, nun buradan geçtiğine inanı-
Eureka: Uygun söylemi
terici muhalefet”e dikkat çek-
beklenilmez ve uç örneği Vati- yor.
buldum!. .
mek istiyoruz sadece. Kime
Eleştiriye “bizim durduğumuz
karşı yapıcı ve kime yön göste- kan’dır- bir dönemde, ÖSH’in Bunun Marx’ın değil, piyasayı yerden bakıldığında” diyerek
rici? Bu, aslında, belirli bir ko- metninde Marx yok. Fonda yok, kendi eleştirisinin hedef tahta- başladık. Bu metni yazanların
numlanıştan beslenen çok tanı- önde yok, lafızda yok ve aslında sına yerleştiren Polanyi’nin gö-
mealen de yok. Marx’tan kaçış ve onaylayanların farklı bir
dık bir yanılsama. Kafa emeği- rüşü olduğunu peşinen belirte-
var. Metinde “sınıf mücadelesi” muhakeme tarzına sahip oldu-
nin sınıfsal bağlanımı zayıf, ye- lim. Zira Marx’a göre, ekonomi
teriminin yalın veya çeşitli me- ğunu tabii ki biliyor ve bu tarzı
terince proleterleşmemiş, aklı- bir tarafta toplum bir tarafta
cazi kullanımlarına rastlamak, tanıyoruz. Çoktandır bir akım
na alıcı bulmak isteyen ve so- durmaz, ilerleyen sermaye bi-
ne yazık ki mümkün değil. “Sı- haline gelmiş olan, dili gerçek-
runlarının çözüm yerinin “akıl rikimi tüm toplumu kendi çev-
nıf” sözcüğü ise, yalnızca iki likten ve gösterenleri gösteri-
divanı” olduğunu sanan kesim- rimine tabi kılar. Ekonominin
lerinin sıkça kapıldığı bir yanıl- yerde, o da bir “vicdan hareke- lenlerden koparan, bu anlamda
insani ve toplumsal gereksi- dille oynayan bu tarzın adına,
sama. Yeter ki o divan kurulsun ti” adayının, müstakbel adıyla nimlere göre yönlendirilmesi-
ve tartışma suhuletle başlasın büsbütün tutarsızlığa düşmek “söylem merkezcilik” diyebili-
nin yolu da esas itibarıyla piya- riz. Bu akımın dilbilimden post-
bir kez... istemiyorsa, mutlaka bir nazar sanın sınırlanmasından geç-
atmak zorunda olduğu “sınıfsal modernizme ve oradan da
“Yerel ve sivil yurttaş inisiyatif- mez. Kapitalizm, pekala çeşitli post-Marksizme uzanan bir ya-
lerini geliştirmeyi hedef alan, eşitsizlikler” bağlamında geçi- türden “aksak piyasa”larla hat-
yor. yılım alanı var. Bunun siyaset-
sendikaların ve meslek birlik- ta kısmi bir planlama ile birlik- teki tezahürü, siyasetin nesnel-
lerinin, demokratik dernekle- Buna karşılık, metnin kurgusu te olabilir ve tarih boyunca ol- likten, maddi çıkarlardan, bü-
rin siyasal ve toplumsal sorun- ve mantığı içinde “katılım”, muştur da. Bunun için sorunun yük anlatılardan ve bir takım
ların çözümüne katkı sunmala- “tartışma”, “müzakere” ve “şef- kalbine inilmesi, ekonominin merkezi çelişkiler etrafında
rını sağlamak, katılım adaleti faflık” sözcükleri kilit bir önem kar dürtülü olmaktan çıkarıl- dönmekten kurtarılmasıdır.
anlayışının temel yaklaşımı- kazanıyor. Makbul siyaset ala- ması; yani sömürüye ve serma- Bunlardan söz ettiğinizde, pe-
dır.” nı, demokrasiyi “toplumsal ka- ye ilişkisine son verilmesi gere- kala “özcülük”le suçlanabilirsi-
Şu uyduruk “katılım adaleti”- tılımı, tartışmayı ve müzakere- kir. niz,
nin terazisinin nasıl çalıştığını yi içermeyen basit bir ‘temsili Öte yandan, ÖSH’in metni, bıra-
demokrasi’ olarak” algıladığı Bu tarza göre, büyük bir siyasi
ve temsili demokrasinin ne ka- kın bir köktenciliği ve karşıtlığı oluşum yaratmak istiyorsanız
dar genişletildiğini de öğren- için eleştiriliyor. Katılım ve tar-
temsil etmeyi, kriz sonrasında önce buna tekabül eden söyle-
miş oluyoruz böylece. Emekçi- tışma “toplumsal sorunların
oluşan ve hakim sınıfları da et- mi kurmalısınız. Kılı kırk yara-
ler payına başkalarının -kim bi- çözümü”nün temel yöntemi
kisi altına alan iklime baktığı- rak kuracağınız söylem geniş,
lir, belki de görünüşteki bütün ilan ediliyor. Sanki antik çağın
mızda, aslında, zamanın ruhu- esnek, akışkan, oynak, farklı
tevazuya rağmen akıl ve irfan agorasındayız. İnsan, bari tar-
na uygun olarak konuşuyor. koşullara uyarlanabilir ve hep-
sahiplerinin- tanımladığı so- tışmada kanıtlama, ispat ve
mutabakata varma yordamla- Marx yoksa, bir tutam Keynes’e sinden önemlisi de bir takım
runların çözümüne katkı sun- de yer var demektir. ÖSH’in “serbest gösterenler”e yer ve-
mak düşüyor sadece. Ama rını da yazsaydınız demekten
kendini alamıyor. Demokrasi metni dolaşım, talep ve gelir ren bir söylem olmalı. Kendi
ÖDP’den tevarüs eden ÖSH bölüşümü alanında, yani Key- gösterilenler çokluğuna sonra-
mensuplarına sormak gereki- ile sınıf mücadelesinin yaygın-
lığı ve düzeyi, sınıfsal güç den- nes’in kapitalizmin çelişkilerini dan kavuşacak olan bu “serbest
yor: O güzelim “üretenler yö- hafifletmek için esas aldığı sa- gösterenler”den beklenen iş-
netsin!” şiarına, yani ilk progra- geleri ve sokağın ağırlığı ara-
sındaki bağlardan ne hikmetse hada geziniyor. Hatırlatalım, lev, bir veya az sayıda gösteri-
mın alt başlıklarından birine ne Marksist literatürde burada lene yapışıp kalmamalarıdır.
oldu? Şu anki makule yatmışlı- hiç söz edilmiyor. Sanırsınız ki,
Jurgen Habermas’ın bir takım dönen mücadelenin adı “top- Onlar sayısız gösterilenin mü-
ğınız karşısında fazla mı sivri lam artık değerin yeniden bö-
tilmizleri, onun “eleştirel eylem kerrer uğrak yerleri olmalıdır-
veya zamansız kaçıyor? lüşümü”dür. Bunun gün geçtik-
kura-mı”nı siyasete nasıl tahvil lar. ÖSH’in metninin bu muha-
Çoğaltılması mümkün bu ör- ederiz diye meşverette bulun- çe daha da önemli bir mücade- keme tarzınca biçimlendirildi-
nekler kesinlikle birer sürçü li- muşlar. Ve neticede, bir Haber- le alanı haline geldiğine şüphe ğini rahatlıkla ileri sürebiliriz.
san veya gaf değil. Ufuk Uras ve mas aşısının demokrasimizin yok. Sorun bu değil; sorun, ka- Öyle anlaşılıyor ki, ÖSH aradığı
ekibi, yeni ortaklarıyla bulu- belli başlı bütün kusurlarını gi- pitalizmin arızalarının esas iti- kilit “serbest gösteren”i bul-
şurken, inanmadığı ve gereksiz dereceğine kani olarak bu met- barıyla dolaşım alanındaki ak- muştur: Vicdan. . . Vicdan, hem
bir yük gibi telakki ettiği her ni çıkarmışlar. saklıklardan kaynaklandığı sa- kelebek gibi dolaşarak hem de
şeyi bagajdan atıyor. Ama biz- nısıdır. Bu sanı ÖSH’in metnine
Marx yoksa, boşluğunu doldu- bir mıknatıs etkisiyle habire
den söylemesi: “Makbul siya- de damgasını vuruyor. Bu yüz-
ran birileri olacak elbette. Karl gösterilen devşirebilir. Tabiri
set”in karşısında makulde ka- den, metin kapitalizmin şimdi-
Polanyi bunlardan ikincisi. Alıcı caizse, “hedef kitle” de buna
rar kılarak bir “sol merkez” zin- ki bunalımını teğet geçiyor; dö-
gözle okunduğunda görülecek- uygun olarak tanımlanmalı:
har yaratılamaz. İşte hendek, nüp üretim alanına bakmaktan
tir ki, ÖSH’in metni bir ilişki Mağdurlar. . . Mağdurlar büyük
işte deve; göreceğiz. adeta içgüdüsel olarak uzak
olarak bizatihi sermaye ile de- bir toplam oluştururlar ve
Birer tutam Habermas, ğil, piyasa ideolojisiyle; daha duruyor, “liberal ve devletçi se- mağduriyetin bin bir türü var.
Polanyi ve Keynes doğrusu, bu ideolojinin neo-li- çenekleri”nin dışında bir başka Görüldüğü gibi, büyük bir siya-
bulamacı beralizm dönemindeki azgın- kapitalizm arayışına giriyor. si oluşum yaratma işi, “dil

>>
Bu duruma ancak ironi denir laşmış biçimiyle uğraşıyor ve Bu şartlar altında, bizim yapa- oyunları” dahilinde ve tabii ki
herhalde. . . Kapitalizmin içinde piyasayı çeşitli biçimlerde sı- bileceğimiz, ÖSH’e “henüz yol kurgusal olarak çözülmüş gö-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 12

12 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika
>>
Türkiye’ye ‘Bar
rünüyor. . .
Burası, aynı zamanda post-Marksizmin sahası. Ama post-
Marksizme o kadar da haksızlık etmeyelim. Onun da ken-

Grubu’nun uzat
disine göre bir kalibresi var. ÖSH’in çerçeve metni bu ka-
libreyi de tutturamıyor, çünkü “radikal” değil.
Makulün sabitleri
“Makbul” siyaset alanının sabitleri olur da makulünki ol-

kim neden tutu


maz mı? Var tabii. En azından iki tanesi açıkça belirtiliyor:
“O nedenle, demokratik ve özgürlükçü bir hareket, ‘san-
dıktan çıkmaya’ önem verirken, demokrasiyi sandıkla sı-
nırlamayan, her konuda ve her seviyede katılımı ve bunu
mümkün kılan şeffaflığı da temel bir ilke olarak kabul
eder. Özgür ve demokratik seçimler sonucu oluşan siyasal
iradenin, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve ger-
Şimdi oligarşinin tasfye açılımına karşı K
çek bir kuvvetler ayrılığına saygılı kaldığı sürece, meşrui- halklarının özgürlük açılımını pratikleş
yetini ve yönetme yetkisini tartışmaz. ”
Gene, “neresinden tutayım” denecek bir paragraf var kar-
şımızda. Anlaşılan, metni kaleme alanlar ve onaylayanlar,
her şeyden önce, meşruiyet sorununun birden çok düzeyi
olduğunu unutuvermişler: Tarihsel meşruiyet, toplumsal
meşruiyet ve belli normatif kurallar dahilindeki meşrui-
yet gibi. Zihinlerini sonuncusunun kapsamında telakki
edilebilecek bir parlamenter meşruiyetle sınırlamışlar.
Her türlü vesayetçiliği reddetmek adına bir başka uca sav-
rulmakta bir beis görmemişler.
Diyelim ki, tarihsel meşruiyet konusu artık sizin ilgi ala-
nınızda değil. Ama toplumsal meşruiyeti önemsediğinize
göre, parlamenter meşruiyete her zaman ilkinin bire bir
yansıması ve barometresi olarak mı bakacaksınız? Örne-
ğin, sınıf mücadelesinin nabzının başka türlü attığı ve kit-
le eğilimlerinin açıkça başkalaştığı muhtemel bir kon-
jonktürde nereden kerteriz alacaksınız? Parlamenter çer-
çevenin kendi içinde kalsak bile, örneğin, bugünün Tür-
kiye’sinde yüzde 10 barajı ciddi bir meşruiyet sorunu do-
ğurmuyor mu? Birçok burjuva hükümet, seçimlerdeki va- “Barış Grubu”nun Silopi’den verdiği selamı almayanlar arasında kadim faşistler kadar
atlerinin tersini yaparak, kendini fiilen gayri meşru duru-
Muhsin Dalfidan kişilik Barış Grubu’nun Ha-
ma düşürmüyor mu? Kuvvetler ayrılığını, özellikle de ya- bur’dan giriş yapmalarıyla barış
sama/yürütme ayrılığını, yani bugün bütün kapitalist elini uzatmıştır. Tutuklama ol-
dünyada yürütmenin başına buyrukluğuyla sonuçlanan T. C., Kürt halkının otuz yıllık mamasından, devletin bu eli ba-
bir ayrılığı aynen veri kabul etmek de nereden çıktı? Sizin rış eli olarak kabul ettiği sonu-
mücadelesi sonucu yönelim
başka türden bir “halk egemenliği” perspektifiniz yok cunu çıkarmak için erkendir.
değiştirmek zorunda kalarak
mu? Devletin “açılım” politikasının
“Kürt açılımı” sürecini başlat-
Çerçeve metnin ikinci sabiti de gene evlere şenlik: mıştır. Bu yönelim değişikliği tasfiye hedefi ve bu hedefin çö-
“Özgürlükçü ve demokrat sol, Avrupa Birliği’nin iktisadi bir yönüyle, Kürt sorununun züm doğrultusunda değişime
ve sosyal açıdan liberal ve teknokratların yönetimindeki varlığını devletin tüm kurum- zorlanmasının imkanlarının ne
elitist karakterini unutmadan, müzakere sürecinin ülke- ları ve siyasi yapılarıyla kabul olup olmadığı süreçteki geliş-
deki demokratikleşme ihtiyacına destek olduğu gerçeğini etmek zorunda kaldığını işaret meleri biraz daha yakından
öne çıkararak, Türkiye’nin AB içinde diğer üyelerle eşit etmektedir. Ancak, devlet Kürt bakmakla görülecektir.
olarak yer almasını savunur. ” sorununu kabul ederken “PKK Tasfiye açılımı
Bir sürü kem kümden, sıkça karşımıza çıkan bir “havet” sorunu” başka “Kürt sorunu” “Kürt açılımı” ile başlayıp, önce
kabızlığından sonra özgürleşerek kendilerini böyle sabit- başka demenin ötesine geçe- “demokratik açılım” ve en sonu
leyenlere iki soru sormakla yetineceğiz: İddialarınıza göre memektedir. Kürt sorununun da “milli birlik projesi”ne dönü-
neo-liberalizme ve piyasacılığa karşı olduğunuz halde, demokratik barışçı siyasi çözü- şen ve özünde Kürt Özgürlük
“iktisadi ve sosyal açıdan liberal” bir AB’ye girmeyi bu ka- mü öncelikle “savaş da muha- Hareketi’ni tasfiye etme politi-
dar koşulsuzca savunmak bir tutarsızlık değil mi? tap kimse barış da da muha- kası olan devlet politikası, yar-
ÖDP’nin İkinci Konferansına, Ekmek ve Gül Platformu ta- tap” odur gerçekliğine göre gısı, istihbarat teşkilatı, ordusu,
rafından sunulan ve sizin de onay verdiğiniz “Avrupa’nın davranmaktan geçer. Devlet ve yasama organıyla tam bir it-
Kapitalist Birleşmesine Karşı” başlıklı karar tasarısının ise, “çözüm” için muhataplığı tifak üzerinden yürütülmekte-
neresi yanlış veya o günden bugüne ne değişti? değil tasfiyeyi tercih etmekte- dir. Yargıtay Siirt’te askeri araca
Yazıyı geçen seferki gibi bağlayalım: Bu hızlı başkalaşıma dir. Buna rağmen, Kürt Özgür- taş atan çocukların üzerine kur-
“hayırlı olsun” demeyeceğiz. lük Hareketi, 19 Ekim günü 34 şun sıkarak bir çocuğu öldüren
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 13

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 15

arış
devlet politikasının uluslararası politika değişikliğinin nedeni, lenilmesi üzerinden mücadele-
boyutunun da olduğunu hatır- demokrasi ve özgürlük için de- nin yükseltilmesiyle başlanma-
lattı. ABD hatırlatmayı, 14 Ekim ğil, günümüz koşullarında lıdır.
günü “PKK’nin lider kadrosun- ABD’nin hegemonyasının zayıf-

attığı eli
Sosyalist hareketin anlamlı bir
da yer alan Murat Karayılan, Ali ladığı durumda, bölgesel çıkar- kesimi, hala Kürt Özgürlük Ha-
Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ın lar, dünya ölçeğindeki ilişkiler reketi’ne karşı eleştiri kisvesi
‘Özel Olarak Belirlenmiş Uyuş- ve yeni güç dengeleri gereğidir. altında sosyal şoven tutumunu

tuyor?
turucu Kaçakçısı’ olarak ilan Politika değişikliğinin gereği sürdürmekte ısrarlıdır. Kürt öz-
edildiği ve ABD’deki mal varlık- olarak, Barış grubunun barış gürlük mücadelesine uzak dur-
larının dondurulduğu ” açıkla- elini tuttuğunu göstermeye ça- manın kabul edilebilir hiçbir
ması ile yapıtı. Eş zamanlı ola- lışmaktadır. Devletin bu tavrı- politik gerekçesinin olmadığı
rak, AB’nin Kürt derneklerini nın barış için mi, tasfiyenin görülmelidir. Kürt sorununun
takibe aldığı haberleri gazete önündeki engelleri kaldırmak barışçı demokratik siyasi çözü-
şı Kürt ve Türk sayfalarında yer aldı. Bu denli
yalanı ardı ardına pompalayan
için mi olduğunu süreç göstere-
cektir. Daha ilk gününde Erdo-
münün zorluğunun devlet poli-
leştirme zamanı uluslararası emperyalist güçle- ğan “dağdakilerin tümünün
tikasından kaynaklanan boyutu
anlaşılabilirdir. Ancak Kürt öz-
rin ve T. C’nin oyunu kuralıyla teslim olması” çağrısını yap-
gürlük hareketiyle sosyalist ha-
oynadığı görülüyor. mıştır. Bu çağrıya Cemil Bayık
reketin öncülüğünde kalıcı bir
Bütün bu gelişmelerin Barış “Barış gruplarına olumlu yak-
demokrasi cephesinin oluştu-
Grubu’nun geleceğinin bilindiği laşmak PKK’nin dağdan inme-
rulamaması anlaşılabilir değil-
süreçte ve gelişinden sonra ya- sine yol açmaz.. Kürt iradesi ka-
dir. Kürt sorunu sahanın dışın-
şanması yeni olanın ne kadar bul edilmedikçe dağdan iniş ol-
dan yapılan eleştirilerle değil,
“yeni” olduğunu göstermekte- maz. ” açıklamasıyla karşılık
mücadele ortaklığıyla çözüme
dir. Gerçek, “Barış grubu”nun vermiştir. Bu karşılıklı açıkla-
kavuşacaktır. Barış grubunun,
elinin tutulmasında değil, ne malar da gösteriyor ki, kısmi
demokratikleşme ve barışçı si-
için tutulduğunda aranmalıdır. olanakları da, riskleri de içeren
yasi çözüm çabalarının devlet
zorlu bir sürece girilmiştir. Ni-
Devlet politikasının yürütücüsü tekim, devletin 28 Ekim’de Av- tarafında karşılık bulması Kürt
AKP’nin “Kürt açılımı”, açılım- rupa’dan gelecek barış grubu- özgürlük hareketinin elinin tüm
dan çok tıkamaya dönük ope- nun girişine izin vermeyeceğini demokrasi ve sosyalist güçler
rasyonlar, tutuklamalar, çocuk- açıklaması üzerine geliş iptal tarafından sıkı sıkıya tutulma-
lara kurşun sıkanların aklan- edilmiştir. sından geçecektir.
ması süreci olarak ilerledi. Bu- Bunun için, zorunlu kaldığın-
na rağmen, DTP’nin genel baş- Barış grubunun taleplerini ger-
çekleştirmek, demokrasi müca- dan dolayı “Kürt açılımı” politi-
kanı Ahmet Türk’ün” gelişme- kasıyla imha yerine tasfiye üze-
ler gösteriyor ki, devlet bir delesini yükseltmekten geçiyor
rinden “çözümü” öngören oli-
kadar kendilerine “komünist” diyenler de var adım atsın PKK on adım atar” Halkların örgütlü birliği garşiye karşı, devrimci demok-
uzman çavuşu beraat ettirdiği sözleri gerçek oldu. Kürt Öz- Kürt sorununda barışçı demok- rasi temelinde oligarşinin ikti-
22 Eylül 2009 tarihli kararının gürlük hareketi, Maxmur ve ratik siyasi çözümün yolu da, darını son verecek ortak müca-
gerekçesini “Bölgenin özellikle- Kandil’den Barış gruplarının ulusal sorunun nihai çözümü dele ve örgütlülüğü geliştirmek
ri”ne dayandırıyor. Ordu, 29 Ey- gelişiyle barış için adım attı. ve sınıfsal kurtuluş da Kürt ve zorunluluktur.
lül 2009 tarihinde Diyarba- Kürt sorununun demokratik Türk halklarının örgütlü birli-
barışçı siyasi çözümünden ya- Demokrasi için Birlik Hareketi
kır’ın Lice ilçesi Şenlik köyü ya- ğinden geçmektedir. Bilinmeli-
na olduğunu pratik tutumuyla (DBH) bunun imkanlarından
kınında 12 yaşındaki Ceylan dir ki, burjuva demokratik dev-
gösterdi. Sıra devlettedir. AKP biridir. Bileşimin göreli güçsüz-
Önkol’un havan mermisiyle rim süreçlerini yaşayarak, de-
gelen barış grubunun tutuklan- lüğünü iradenin ve perspektifin
ölümünü araştırmak yerine, mokrasi mücadelesi üzerinden
madan serbest bırakılmasıyla sağlamlılığının gücü aşabile-
olayı “TSK’yı yıpratma” çalış- iktidara gelen kapitalist ülke-
devletin adım attığı anlamına cektir. Bu imkanı gerçeğe dön-
lerde burjuvazi özünde burjuva
ması olarak açıklıyor. TBMM’yi üştürecek olanlarda heba ede-
gelen açıklamalar yapmaktadır. demokratik bir sorun olan ulu-
, hükümete sınır ötesi operas- cek olanlarda başta sosyalistler
Elbette Barış grubunun tutuk- sal sorunu barışçı temelde çöz-
yon yapma yetkisi veren başba- olmak üzere demokrasi güçle-
lanmaması iyidir. Ancak bu her me iradesini gösterebilmiştir.
kanlık teskeresini AKP, CHP ve ridir. Bu süreci heba etme lüksü
şey değildir. Çünkü, bugün tu- Bu durumun teorik olarak
MHP’nin oylarıyla kabul ediyor. tuklanmamış olmaları yarın tu- yok. Süreci heba etmenin hesa-
“Kürt sorununun” çözümü için-
20 Ekim MGK toplantısında ise tuklanmayacaklarının yada sı- bı başta Kürt ve Türk emekçi
de geçerli olduğu kabul edilebi-
sınır ötesi operasyon yetkisi nır dışı edilmeyeceklerinin gös- lir, ama teorik olanın pratik ola- halkları olmak üzere, ezilen
tekrar hatırlatılıyor. Bütün bun- tergesi değildir. Daha önemlisi, rak gerçekleşme şansı zordur. halklara, ezilen cinse ve sömü-
ların anlamı, Kürt sorununun bunun her şey olmadığı, devle- Ama imkansız değildir. İmkanı rülen işçi sınıfına karşı verile-
“Kürtsüz” “çözümünde” ısrar- tin Kürt sorunundaki politika gerçeğe çevirmek sosyalistler meyecektir.
dır. Kürt özgürlük hareketini değişikliğinin niteliğiyle ilgili- başta olmak üzere demokrasi Şimdi, oligarşinin “Kürt açılımı”
tasfiye etme politikasında nafi- dir. Değişikliğin içeriği imha po- güçlerinin Kürt özgürlük hare- yaldızı ardına gizlenmeye çalı-
le bir ısrardır. litikasının geçersiz olduğunun ketiyle kalıcı bir mücadele bir- şılan tasfiye açılımına karşı,
Bu arada, emperyalistler de görülmesi sonucu tasfiye poli- liğini örmesiyle olacaktır. Önce- Kürt ve Türk halklarının özgür-
boş durmuyor. Ne hikmetse, tikasıyla Kürt sorunundan kur- likle Barış grubunun talepleri- lük açılımını pratikleştirme za-
ABD “malumun ilanı” olarak tulmaktan ibarettir. Devletin nin ortak talepler olarak sahip- manıdır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 14

14 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Politika Emek

6-7 Ekim, Kriz ve s


rü iki gün boyunca Cihangir, Tarlabaşı, Gü-
müşsuyu, Tepebaşı, Okmeydanı, Tophane ve
Pangaltı’da sürdü…
6 ve 7 Ekim’de İstanbul’da yaşananlardan çı-

İstanbul...
karılabilecek derslerin şu iki başlıkta özetle- Kriz koşullarında istenen fedak
nebileceği kanısındayım.
Birincisi, 6 ve 7 Ekim eylemleri solda tayin
edici, somut bir olaya ilişkin aldığı tutum ile
Nazır Kapusuz
Mücadelemizin meşruiye- kendi dışındaki sol açısından da “koordinat
güncellemesini” zorunlu kılan bir odağın yok-
tini ancak emekçilerin, ezi- luğunu yeniden ortaya koydu. EMEP, TKP ve
ÖDP ittifakının alana çok geç gelmesi ve tanım Kapitalizm sosyal haklara her
lenlerin zihninde ve eyle- yerinde ise bir kenarda hiçbir insiyatif alma- zaman taarruz içindedir. Kendi
minde yeniden kurarak ön ması yukarıda belirttiğimiz durumun en tipik istihdam politikaları çerçeve-
göstergesiydi. Bahsettiğimiz üç partinin ima sindeki bu ilgi, istihdamdan,
açıcı olabileceğiz ettiği niceliğin sadece kendi pankartının ar- “hak” alanına kaydığında şid-
kasına değil eylemin tümüne renk çalmaya detlenir. Emeğin verimliliği ve
Can Atalay çabalaması gibi bir beklentinin ne denli boş yeniden üretimi çerçevesinde
olduğu 6 Ekim’de Taksim’de de açıkça görül- sağlanan olanaklar ve/veya
dü. Halkevleri ya da Özgürlükçü Sol Hareket genişlemeler, emek tarafından
IMF ve Dünya Bankası’nın İstanbul zirvesi içe- de kitle örgütleri içindeki etkileri aracı ile ey- bir hak mücadelesi haline gel-
ride konuşulanlardan daha çok dışarıda olan- lemin bütünün sorumluluğuna aday olmadı- diği zaman, kendi kurgusunun
lar vesilesiyle konuşuldu. lar. İstanbul’dan bakıldığında solun büyücek dışına çıkılması kapitalizmin
Başbakan, içeride “dışarıdaki protestolara” öbekleri olarak görülenlerin böylesi bir yak- kendi iç işleyişinin tehdidi ha-
kulak verin diye caka satsa da eylemlerin “sı- laşımı benimsemeleri sonucunda zaten öz line gelir.
nırı” geçmesi ile ağızların köpürmesi, eylem- güçleri açısından pek de parlak durumda ol- Kriz dönemlerinde ise bu taar-
lerin kınanması ve göstericilere karşı kullanı- mayan sendikalar ve kitle örgütleri de basın ruz en sert biçimlere bürünür.
lan şiddetin olumlanması bir oldu. açıklamasını kısa tutmak, alanı kısa sürede Azalan karları gidermek la-
6 Ekim sabahı Taksim meydanı tümü ile pro- terk etmeye çalışmak gibi yöntemlerle kendi zımdır. Son dönemlerde neoli-
testo gösterilerine açıktı. Taksim meydanının kitlelerinin görebileceği zararı en azda tutma beral söylemin her yere ege-
toplumsal gösteriler için ne denli tehlikeli bir çabası ile kendilerini sınırladılar. men olması ve bulaşıklıktan
alan olduğunu yıllardır anlatıp duran İstanbul Siyaseten aday olunmayan bir sorumluluğun solun ve sendikaların da etki-
Valiliği sürdüre geldiği psikolojik harekat ge- sendikal düzeyde hakkının verilmesi boş bir lenmesi, bu taarruzu kolaylaş-
reği “meşruiyet sınırı”nı değiştirmişti. Taksim beklenti olurdu kuşkusuz…Sosyalist siyasetin tırmış ve hatta meşrulaştır-
meydanında eylem yapılmasına izin vardı an- böylesi bir boşluğu daha ne kadar kabul ede- mıştır.
cak Harbiye yönüne doğru tek bir adım dahi bileceği ise önümüzdeki en önemli sorular-
Konuyu çok uzatmadan ör-
atılmasına izin verilmeyecekti. dan biridir.
neklere girersek, 1994 krizi ile
Harbiye yönündeki polis barikatının KESK İkincisi, meşruiyetini “düzen partisinin” meş- başlayan ve 2001 krizi ile de-
Genel Başkanı’nın okuduğu basın açıklaması rebine göre tanımlamayı reddeden direngen vam eden süreçte, sendikala-
henüz bitmişken, kortejin yüklenmesini dahi ve küçümsenemeyecek bir güç kendisini so- rın aldığı tutumlar bu anlayışı
beklemeden onlarca gaz bombası eşliğinde kakta ifade etmiştir. Televizyonlarda gösteril- desteklemiştir. Bu dönemlerde
saldırması ise polisin belirlediği meşruiyet sı- diğinin aksine polisin tarif ettiği meşruiyet sı- kendilerinin de “fedakârlık”
nırlarına uymamanın karşılığı idi. nırlarına sığmayı reddeden bu gençler fast fo- yapacağını söyleyerek “sıfır
6 Ekim sabahı Taksim’de başlayan polis terö- od dükkanları ve bankalar dışında nerede ise zamlara” onay veren sendikal
hiç bir vitrine ilişmemişlerdir. anlayış, aslında emeğin “biri-
Diğer bir söyleyişle, eylemler kendi iç disipli- kim” sağlayan taraf olduğunu
ne uygun olarak başlamış ve bitmiştir. ve bu birikimlerinden feda
Niyetimiz, solun yaşadığı toplumsal tecrit ne- ederek sistemin devamını sağ-
deni ile maniple edilmesi tehlikesi her zaman layan kesim olduğunu toplum
bulunan bu tür eylemleri kutsamak değil. bilincinde egemen kılmıştır.
Mücadelemizin kendi meşruiyetini ancak Ekonomik olarak feda etmek
emekçilerin, ezilenlerin zihninde ve eylemin- başlı başına “zengin” davranı-
de yeniden kurarak ön açıcı olabileceğini işa- şıdır. Demek ki, sendikalı işçi-
ret ediyoruz. Polis barikatları arasına sıkıştı- lerin hala feda edebilecekleri
rılmayı kabul edilerek gerçekleştirilen “efen- hakları bulunmaktaydı.
di” eylemlerin bir “eşitlik ve özgürlük manevi- Bu neoliberal söylemin kendi
yatı”nın yeniden inşası konusunda pek de işe diline içkin tuzaklara düşen
yaramadığını görüyor; İstanbul sokaklarında sol ve sendikalar zamanla hak
yankılanan seslerin tam bu nedenle devrim- mücadelesi yapamaz hale gel-
ci bir siyasete hamle edenlerin gündeminin miş ve bu hak taleplerinde
en önemli maddesi olması gerektiğini söy- “kendi özel çıkarlarını kolla-
lüyoruz. yan çıkar grupları” kategorisi-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 15

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 17

sosyal haklar
anda oranlar yüzde 70’ler sevi- kurumsal işyerlerinde yaygın-
yesindedir. Sağlık Bakanlı- laşarak sürmektedir. (SHD’nin
ğı’nın 170 bin personelinden hak ihlalleri raporunda her ay
120 bini taşeron işçisidir. Sıra- 4-5 büyük işyerinden bu tür
da belki de (ki yasa tasarısı ola- haberler kayıtlara girmekte-
edakârlıklar, sermayenin kalıcı kazanımlarına dönüşüyor rak ara ara gündeme gelmek- dir) En önemlisi kriz dönemi-
tedir) taşeron doktorlar, ope- nin verdiği “fedakârlık” ruh ha-
Yine fazla mesai ve benzeri en ratörler ve hatta taşeron hasta- linde çıkacak olan yeni sendi-
ne kadar inmişlerdir. Bu da,
doğal işleyiş süreçleri kriz sü- ne yönetimleri bulunmaktadır. kalar yasası işçi sınıfının birçok
sendikalılığın fazlasıyla işveren
aleyhine bir durum olduğu, recinde “fedakârlık” olarak ser- “Sıfır zam”mın ötesi sosyal haklarını tırpanlayacak-
sendikalı işçilerin genel top- mayeye bahşedilmiş ama kriz- Elbette bu hak ihlallerinin ör- tır. Mezarda emeklilik yasası-
lum çıkarlarından daha fazla den sonra geri “bahşedilme- neklerini çoğaltabiliriz. Ancak nın çıktığı günleri unutmamak
talepkar oldukları ve sisteme miştir”. Yine TÜİK verilerine krizin çözümü için yapılan fe- gerekir.
zarar verdikleri algısına da yol göre 2001 krizinden sonra si- dakârlıklar yeni bir denge ola- Yönetmen Luis Bunuel, “Burju-
açmıştır. gortasız çalışan işçilerin sayısı rak karşımıza çıkmaktadır. Ve vazinin Gizli Çekiciliği” filmin-
hızlı bir artış göstermiş (özel- bu krizde de yeni yeni uygula- de uzun uzun burjuvazilarin
“Fedakârlık” ve sendikal
likle kadınlarda son 8 yılda maların yaygınlaşarak devam bir türlü bitmeyen yemek sah-
dayanışma
yüzde 250’lik bir artış) ancak edeceğini göreceğiz. Son Erde-
1994 krizi sonrası yavaşlayan nelerine yer verir. Türk burju-
bu çalışma biçimi kamunun mir örneğinde görüldüğü gibi,
ve durağanlaşan sendikal mü- vazisini çekseydi acaba nasıl
kendisine bile ağırlıkla sirayet “sıfır zam” bile artık yetmiyor,
cadele ve sendikalı sayısı, 2001 çekerdi sorusuna bir sahne ile
eden bir çalışma şekli olarak ücretler yüzde 35 gibi yüksek
krizinden sonra hızla gerile- katkı yapmak isterim: Sürekli
kalıcılaşmıştır. İşin ilginç yanı bir oranda indiriliyor. Sendika-
miştir. Sendikal mücadelenin yemek yiyen ve tabakları sü-
bazı alanlarda “deniz de bit- ların fedakârlığı artık sermaye-
kendisi toplum nezdinde des- rekli değişen burjuvalardan bi-
miştir”. Örneğin kamunun ta- nin kazanılmış bir hakkıdır.
tek bulamamaya başlamış, kriz ri yemekten kafasını kaldırıp
sarruf amaçlı taşeronlaşma uy- Bunun sonucu da, yüksek
zamanlarında “fedakârlık” ya- nefes nefese şöyle der:“bunlar
gulaması neredeyse sonuna oranlı ücret indirimleri daha
pacak kadar gücü olanların bize yetmeyecek galiba, hiz-
gelmiştir. Bir kamu hastanesin- önce küçük işyerlerinde biraz
mücadelesi bir oyun bozanlık metçiler için ayrılan yemekler
de 10 yıl önce taşeron işçi sayı- da zoraki olarak uygulanan bir
olarak görülmeye başlanmıştır. nerede?”
sı yüzde 10 civarındayken şu yöntemken, birçok alanda ve
Sosyal Haklar Derneği
(SHD)’nin derlediği ve incele-

Kriz ve kadın emeği


diği 101 sendikal mücadele-
den sadece dördünün sorun-
suz bir şekilde başarıya ulaşa-
bilmesi bunun göstergesidir.
Toplumsal algıda işçi sınıfının
Genellikle düşünülenin aksi- rumuna kayıtlı olmayan er- 19’ları görebiliyor. Yani krizin
bir “çıkar grubu” haline dönüş-
ne, ekonomik krizler kadın is- kek sayısında kriz öncesine ağır etkisi geçtikten sonra ka-
mesi sınıf dayanışmasına da
tihdamını azaltmıyor. Önce- göre neredeyse değişiklik ol- dın yeniden eve dönüyor. Ki
öldürücü bir etki yapmış ve
likle iş aradığını belirten ka- mazken kadın sayısı net 125 bu kadın istihdamının kayıt-
her mücadele alanı sadece
dınların oranında belirgin bir bin artmış durumda. Yani yu- dışı sektörlere kaydığını da
kendi işyerlerinden destek bu-
artış var. Kriz öncesi işgücü karı paragrafta işgücüne katı- unutmamak gerekiyor. Yani
lur hale gelmiştir. Çulhaoğ- ailede baba/eş’in sigortalı ol-
oranı kadınlarda yüzde 20 lan 140 bin kadının 125 bini
lu’nun deyimiyle işçi sınıfı ken- sigortasız işlere girmiş du- ması yeterli kadın ikincil bir
iken haziran 2009 da bu oran
di hakları için mücadelesinde yüzde 22.4’e çıkmış, istihdam rumda. gelir getiren bir işgücü haline
“işçi sınıfı”, başka işçilerin hak oranı da yüzde 1 artmış du- geliyor.
mücadelesinde “vatandaş” gibi Yukarıda belirttiğimiz oranla-
rumda. Erkeklerde ise istih- rı 2001 krizi verileri de des- 2001 krizinden sonra sosyal
davranmıştır. Yani “sınıf daya- dam oranı kriz öncesi yüzde
nışması” kavramı sadece slo- teklemekte. 2001 krizi öncesi bilimler kongrelerinde nere-
62.6 iken yüzde 59.6 oranına kadınların işgücüne katılım ye dönseniz bir “yoksulluk ve
ganlarımızda “yaşayan” bir du- düşmüş. İstihdam edilen er-
rum haline gelmiştir. oranı yüzde 17’lerdeyken 1-2 yaşama stratejileri bildirisi-
kek sayısı net 600 bin düşer- yıl içerisinde yüzde 22’lere ne” çarpıyordunuz. Yani kriz
Sendikalar “fedakârlık” yapar- ken, kadın sayısı 140 bin art- kadının iş gücünün niteliksiz
ulaşmıştı. Bu durumu kadın-
sa elbette işçi sınıfı da yapabi- mış. alana kaymasının dışında ev-
lar için olumlu okumak da
lirdi. Çalışma şartlarının ağır- de de ev kadını veya çalışan
Bunun değişik nedenleri var. mümkün. Geleneksel neden-
laşması aslında kriz dönemle- kadın olarak mücadele ettiği
Birincisi, daha önce istihda- lerle “kadının çalıştırılmama-
rinde beklenebilecek bir taar- bir yaşam biçimi haline geli-
ma katılmayan kadın, erkeğin sı” kriz dönemlerinde bir kı-
ruzdur. Ancak işin tuhaf olanı yor.
işsiz kalmasıyla iş arayışına rılma yaşıyor ancak bu du-
kriz dönemleri geçtiğinde bu rum kalıcılaşamıyor. Örneğin
giriyor. İkincisi, daha düşük Daha ucuzu bulmak için daha
çalışma şartlarının yeni bir ücretli ve sigortasız işlere ka- yüzde 22’lere ulaşan bu oran uzak pazarlara gidiliyor, bazı
denge olarak asılı kalmasıdır. dınlar yanıt veriyor. Bunun büyüme oranlarının getirdiği hazır alınan gıdaların yeni-
Örneklersek 2001 krizinden böyle olduğunu kayıt dışı ça- genişlemeye paralel bırakın den evlerde üretimi artıyor
sonra Türkiye’de çalışma saat- lışan sayılarında bulabiliyo- gelişmeyi sabit bile kalamıyor vb. Birçok etkenle kadının ev
leri günde ortalama 1,2 saat ruz. Herhangi bir sigorta ku- ve oranlar yeniden yüzde 18- içi emeği daha fazla artıyor.
uzamış ve böylece de kalmıştır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 16

16 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

İki direnişin
lerle sınıf devrimcisi arkadaş- dikacıların istediği bir durum
larımızı birbirlerinden uzak- değildi bu. O yüzden her fırsat-
laştırmaya çalıştılar. Direnişin ta sendika şube başkanının
başlamasında önemli payı olan türlü ayak oyunlarıyla başa

dersleri
bu arkadaşlara karşı sendika- çıkmaya çabaladılar. Sendika
cıların çeşitli engelleme giri- önlüklerinden direniş çadırına
şimleri sonuç vermeyince bu kadar sendikanın vermesi ge-
sefer yöntemlerini değiştirdi- reken hemen hemen her türlü
ler. Her gün fabrika önüne baş- destek ve malzemeyi sendika-
ka bölgelerden işçi taşıdılar. cılarla kavga ederek almaya
Dayanışma fikri doğruydu ama çalıştılar.
direnişin soğumaya, çözülme- Sinter Metal direnişinin her ge-
ye yüz tuttuğu koşullarda yara- çen gün güç kaybetmesi Gür-
ya merhem olamazdı. Direniş saş fabrikasında, dışarıda dire-
yerine haftada bir ya da iki gün nişi sürdüren işçilerle halen ça-
gelen, ateşi sönmüş umutsuzca lışan işçilerin birliği ve ortak
bekleşen az sayıdaki işçilerin hareketi sağlanamadı. Bu dire-
birbirlerine güveni ve direnişin niş de fiilen bitirilmiş oldu.
başarısına inançları, umutları
zayıfladı. İşçi umut almadığı Neden başarılamadı?
başarıya ulaşacağına inanma- Bu iki direniş ve yarattığı etki
dığı direnişi neden devam et- hem umut anlamında hem de
tirsin ki? Birçok Sinter Metal umutsuzluk üreten başarısız
işçisi ya direnişi bıraktı ya da örnekler olması bakımından
sendikalı olmaktan vazgeçti. önemlidir. “Bu işçilerden bir-
Az sayıda işçiyle direniş devam şey olmaz kendisi için sınıf ol-
ediyor. Zayıflayan, kendi kabu- mayı bile beceremiyorlar” di-
ğuna çekilen, başka iş yerlerin- yerek işin kolaycılığına kaçan-
den işçilerle buluşmayı önüne lara, “sınıf çürümüştür geçmi-
hedef olarak koyamayan Sinter şinde yarattığı sınıf kültürün-
direnişi ne yazık ki yenilmiş den uzaklaşmıştır” diyenlere
durumdadır. Bu sonuçta sendi- şu bir defa daha hatırlatılmış
İlk başladığı gün bu direniş ne- ka bürokratlarının payı büyük- oldu: Kendi haline bırakılma-
Gürsaş ve Sinter redeyse bütün haber bültenle- tür. Sinter direnişini ilk başla- mış çeşitli dolayımlarla müda-
direnişleri ve yarattık- rinde ilk haber olarak yer aldı. dığı zamanlarda işçilerin başka hale edilen ve sınıf siyasetiyle
Yakın döneme kadar sınıfın çü- iş yerlerindeki işçilere giderek politikleştirilmiş işçiler kavga
ları etkiler, hem umut rümüşlüğünden dem vurup direnişlerini anlatma isteği yi- vermek gerektiğinde kavgadan
anlamında hem de duran kimi sol çevreler birden ne bu bürokratlar tarafından ve örgütlü duruş sergilemek-
bire bu direnişle birlikte çıkar- ten kaçmıyorlar. Yeni bir sınıf
umutsuzluk üreten dıkları yayınlarda yeniden yüz-
engellenmişti.
kültürünün yapı taşlarını kendi
başarısız örnekler lerini sınıfa döner gibi oldular. Gürsaş direnişi aralarında yeşertebiliyorlar.
İkincisi biraz daha küçük bir iş-
olması bakımından Bunlar önemliydi. Ama benim
letme olan Gürsaş direnişi. Bu
Böyle örnekler çoğaldıkça ve
amacım, Sinter direnişinin baş- işçi sınıfı kendisi için gerçek
önemli ladığı gün bizzat sendika büro- direniş de Sinter Metal direnişi anlamda yakıcı meselelerde
kratları eliyle nasıl bitirildiğini gibi 5 Şubat 2009’da fabrika- ortak tutum almayı becerebil-
Ahmet Tekgöz
göstermek. nın işgaliyle başladı. Bu direni- diği, becerebildiğimiz ölçüde
şin önemli farkı, buradaki ar- yeniden tarih sahnesine kuru-
İşçiler kavgadan ve örgütlü du- Sinter, sendikacılar ve sınıf kadaşların sendika bürokratla- cu bir sınıf olarak çıkabilecek-
ruş sergilemekten kaçmıyorlar. devrimcileri rından bağımsız tutum alabil- tir.
Yeni bir sınıf kültürünün yapı Sözde sınıf sendikacılığı yaptı- meleriydi. Mücadelelerini,
ğını iddia eden “önemli” sendi- Bunun olabilmesi için ne yap-
taşlarını kendi aralarında ye- komşu fabrika Sinter Metal iş-
kacılar direniş başladığı gün mak gerekeceğiyle ilgili görüş-
şertebiliyorlar. Bu yazı, çalıştı- çileriyle birlikte yürütmeye ça-
fabrikaya geldiler ve ilk icraat- lerimi bir kaç madde halinde
ğım bölge ve işkolundaki iki lıştılar. Ortak direniş komitesi
ları işçilerin fabrikayı işgal et- sıralamaya çalışacağım:
önemli işçi direnişi ve bu dire- kuruldu. Başka fabrikalardaki
nişlerden çıkarılması gereken mesine öncülük eden devrim- işçilere hem Gürsaş hem de n Sınıf çalışmasında ısrar ve
dersler ve olanaklar üzerine. cileri fabrikada çalışmıyorlar Sinter direnişini anlatmak, mü- inat eden, sınıftan kaçmak ye-
diye dışarıya çıkarmak oldu. cadeleyi başka bir düzeyde rine onun verili durumunu de-
Birincisi, Sinter metal direnişi.
Sonrasında ise her fırsatta bölgede çalışan işçilerin ortak ğiştirmek için çaba içinde olan-
İstanbul, Ümraniye Yukarı Du-
dullu Organize Sanayi Bölge- özellikle işçi sınıfı çalışmasının mücadelesi haline getirmek larla bulunduğumuz her alan-
sinde bulunan, yaklaşık 500 iş- sendika bürokratlarına bırakıl- için çaba da harcandı. Sendika da elbirliği, güç birliği yapma-
çinin çalıştığı Sinter Metal fab- mayacak kadar önemli olduğu- bürokratlarının buna tepkisi lıyız.
rikasında 400 civarında işçi 21 nu işçilere anlatmaya devam “böyle şeyleri bizden habersiz n Var olan sendikaların şu
Aralık 2008 sabahı fabrikayı iş- edenlere karşı düşmanca tu- yapmayın, yaparsanız yalnız andaki durumlarına eleştirel
gal etiller. tum alarak ya da aldırarak işçi- kalırsınız” biçiminde oldu. Sen- bakan, bunlarla hesaplaşmaya
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 17

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 17

çalışan aynı zamanda işçilerin tarya kavramını pratikte ve değil bununla birlikte yönünü istemedikleri küçük atelye,
sendikalı olabilecekleri bir mü- teoride öne çıkartacak bir dil iktidara yönelten ve onu alma merdiven altı atelyelerde kayıt
cadele hattı oluşturmak için ortaklığı yaratma çabası içinde iradesinin kurucu faaliyette ön dışı çalışan sendikasız işçileri,
mücadele etmeliyiz. olmalıyız. planda tutan siyasal mücadele bunlarla birlikte giderek büyü-
n Yukarıda söylediğime pa- n Yasal mevzuatlara sıkıştı- ile olanaklı olduğunu öne çı-
yen işsizleri örgütlenmenin ya-
ralel olarak sendika bürokrasi- rılmış sendikalı olma çabaları- kartan pratik çalışma tarzı ge-
liştirmeli, ekonomik alan -siya- şamsal önemde olduğunu bi-
siyle uğraşmak yerine onu de- nın yerine meşruluğunu haklı-
şifre ederken işçilerin yönetici lığından ve gücünden alan sen- sal alan ayrımını ortadan kal- lincimizde ve kurucu faliyeti-
becerilerini geliştirmeye yöne- dikalaşma çabaları içerisinde dırmak önceliğiyle hareket et- mizde vazgeçmeyeceğimiz te-
lik faaliyetler sürdürmeliyiz. olmalıyız. meliyiz. mel öncelikler yapmamız gere-
n Salt işçici bir söylemden n İşçi sınıfının kurtuluşunun n Sendikaların kapsayamadı- kiyor. Gelecek onu sınıfla birlik-
uzak durup toplumsal prole- sadece ekonomik mücadeleyle ğı ve bence çok da kapsamak te kurmaya çalışanlarındır!

Kent AŞ direnişi Ankara’da


leri halde “büyük medya”da
hatta “küçük medya”da da ha-
berleştirilmeye değer görül-
mediler. Ne iyi ki, Ankaralı
emekçiler İzmir’den daha güç-
Sosyalistlere dü- lü bir sahiplenmeyle işçileri
şen görev CHP’yi yalnız bırakmadılar. Ancak, ey-
lemin bu şekilde geniş bir za-
ve genel başkanını mana yayılması işçiler üzerin-
baskı altına almak de bir yorgunluk hissi yaratma
iki yüzlü “halkçı tehlikesi dışında 25 Ekim’de ol-
duğu gibi faşistlerin ve polisin
sosyal belediyeci- saldırılarına açık kalma riskini
lik” yalanlarını teş- de artırıyor.
Sorunun çözümü açısından Ge-
hir etmek nel-İş sendikasının önündeki
hedef Deniz Baykal’la görüşe-
Cavit Uğur rek İzmir de ki belediyeler içe-
Kent AŞ işçileriyle dayanışmada Çalış-Der’den emekçiler de etkin oldu
risinde bu 276 işçinin çeşitli
İzmir’de iki belediyenin bölün- riyle seçim kazanan ve seçim- bütün emek güçlerinin ve sos- yerlerde kadrolu ve sendikalı
mesi bahanesiyle Karşıyaka lerde en çok Genel-İş e bağlı iş- yalist hareketin ortak sorumlu- olarak işlerine dönmelerini
belediyesinin KENT A.Ş. şanti- çileri seçim propagandalarında luğu. Bu işçi kardeşlerimiz tam sağlayarak çözülmesi, olarak
yesini tasfiye edip buradaki çalıştıran CHP belediyeleri di- 180 gün polis ve jandarma sal- özetlenebilir.
hizmetleri taşeronlaştırılarak ğer burjuva partilerinden daha dırılarına karşı işyerlerinin Son derece haklı ve doğru bir
işten atılan 276 işçi 16 eylülde hızlı özelleştirmeci ve taşeron- önünde çadırlar kurarak eşleri yöntem olmakla beraber eksik-
İzmir’den hareketle tam 650 laştırmacı kesildi. Kamusal hiz- ve çocuklarıyla gün güneş, yağ- tir. Sorunun bu noktada dü-
km yürüyerek her yerleşim ye- metlerde fahiş zamlarla da mur çamur demeden haklı ta- ğümlenmesinde sendikanın
rinde sloganlarla ,açıklamalar- emekçi halkın kamu hizmetle- leplerini elde ekmek için müca- CHP ile kuruduğu problemli
la haklı taleplerini dile getire- rinden eşit ve kaliteli faydalan- delelerini sürdürüyorlar.. ilişki de önemli bir neden oluş-
rek 17 ekimde taleplerini An- malarının önüne geçtiler. Ankara’daki direnişleri sırasın- turuyor. Çünkü CHP ve onun
kara’ya taşıdılar. İşçilik maliyetleri yüksek deni- da Abdi İpekçi Parkı’nda “Barış belediyelerinin de kamusal hiz-
Günlerdir Abdi İpekçi parkında lerek 300 işçinin yaptığı işi 550 Grupları”nın gelişlerine karşı metlerin sermaye alanına açıl-
kamp kurup CHP genel başka- taşeron işçisine yaptırarak sen- gösteri yapan Hrant’ın katili Al- masına herhangi bir itirazları
nı Deniz Baykal’la görüşmeyi dikalı işçileri işten attılar Amaç peren faşistlerinin saldırısına olmadığı gibi özünde bu neo-li-
ve ve Karşıyaka’nın CHP’ li be- belediye hizmetlerini de ser- maruz kaldılar. Üç işçi kardeşi- beral politikaları da savunuyor-
lediye başkanına söz geçirme- maye için sömürü alanı haline miz hafif yaralandı. Polislerin lar. Bu gerçeği ihmal ederek so-
sini istiyorlar. Ancak CHP Genel getirmek aynı zamanda örgütlü önceden alan yaratarak ger- nuç almanın zorluklarını göz
başkanı ne kameralı ne de ka- işçi hareketini ortadan kaldır- çekleştirildiği bu saldırı Kürt ve ardı edemeyiz Geldiği nokta iti-
merasız hiçbir şekilde işçilerle mak. Türk emekçilerin ortak kader- bariyle emek güçlerine ve sos-
görüşmeyi kabul etmiyor. İz- Kent A.Ş. işçisinin direnişi sen- lerinin de bir yansısıydı. yalistlere düşen görev CHP’yi
mir de olduğu gibi genel mer- dikal mücadele ve kamusal hiz- İşçiler eylemlerinin başladığı ve genel başkanını baskı altına
kezde de bütün CHP yönetici- metlerin özelleştirilmesine kar- ilk günden itibaren örgütlü bir almaktır. Onların iki yüzlü
leri işçilerle görüşüp onlara şı önemli bir kavga. Bu kavgayı şekilde taleplerini bütün İzmir “halkçı sosyal belediyecilik” ya-
hak verdiler Sonunda Kemal kazanmalıyız. Kriz bahanesiyle halkı ve kamuoyu ile paylaşa- lanlarını teşhir ederek işçilerin
Kılıçdaroğlu dahi işçilerin ta- bir kez daha azalan kar oranla- rak diğer emekçi örgütlerinin haklı taleplerinin kabulü için
leplerini haklı bularak “haklısı- rını yükseltmek ve ne kadar de desteğini almaya çalıştılar daha büyük ortak etkinlikler
nız ama alacağınız yok” demiş varsa örgütlü işçi mücadelesini ama hak ettikleri ilgiyi yakala- düzenlemek işçilerin mücade-
(!) ortadan kaldırmaya dönük bu makta güçlük çektiler. Hatta 30 lesini başarıya ulaştırmanın en
“Sosyal belediyecilik” teranele- sermaye saldırısı püskürtmek gün boyunca 650 km yürüdük- etkin yolu.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 18

18 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

Bursa'da kriz ağır


ama işçi direnişi sürüyor
Örgütlenen ve haklarını arayan işçiler kısmi de olsa başarı kazanıyor; geri çeki-
lenlerse emeklerinin ürününü patronlarına bağışlamakla kalıyor

Rahim Dede (*)

Büyük ölçekli fabrikaların ya-


nı sıra çok sayıda küçük tekstil
atölyesinin ve büyüklere girdi
sağlayan taşeron firmanın bu-
lunduğu Bursa'da kriz ağır ge-
çiyor. Kapitalizmin krizi işçile-
re soluk aldırmıyor. Siyasal bi-
linçten henüz yoksun emekçi-
ler kurtuluşu tek başına arar-
ken örgütlü davranabilenler
kısmen başarılı oluyorlar. İşçi
Hakları Derneği'ne başvuran-
lar arasında işyeri kapatılan-
ların yanında bir işi olduğu
halde ücretini alamayanlar,
ücretsiz izinler nedeniyle zor
duruma düşenler de var.
İşsiz ve mağdur çekirdek aile-
lerin geniş aile ocağına, kö- Bursa’da İşçi Hakları derneğinini ‘de aralarında olduğu kitle örgütleri işten çıkarmalara karşı mücadelede
yünde yeri yurdu olanların
köylerine döndüğünü görüyo- mücadeleden çekildiler. Bur- İş Mahkemesinden çıkan işçinin davasının da aynı şekil-
ruz. Geçici çözümlerin çözüm sa'daki en büyük fabrikalar- karar de işçilerin lehine sonuçlana-
olmadığını bilmelerine rağ- dan Tofaş ve Renault'da çalı- Bursa 5'inci İş Mahkemesi, cağını umuyoruz. Yargıtay'da
men başka alternatifleri olma- şan işçiler de krizden nasibini "23 işçinin çıkarılmasında bu şekilde kesinleştikten son-
dığından yapıyorlar bunu. aldı. Tofaş fabrikasından iki hakkaniyete, yasalara uygun ra karar birçok işyerinde em-
Büyük fabrikalarda bine yakın işçi çıkarılmasına davranılmadığı"na karar ver- sal olacak.
hak mücadelesi rağmen yalnızca iki kişinin işe di. Kararda, "işyerinin önceki Derneğimiz aleyhindeki ko-
Cavit Çağlar'ın krizi gerekçe iade davası açarak kötü niyet yıla göre kârlılığını sürdürdü- nuşmalar ve Türk Metal'in et-
göstererek -aslında yurtdışına tazminatı aldığını biliyoruz. ğü, şirketin mal varlığında kisinde kalarak dava açmayan
yöneldiği için- kapattığı Sifaş Oyak Renault fabrikasından önemli bir değişiklik olmadığı, Renault işçileri, davanın kaza-
ve Nergis Tekstil işçilerinin da yüz elli işçi çıkarıldı. Derne- ilk giren son çıkar ilkesine nıldığını duyunca İşçi Hakları
sırf tazminatlarını almak için ğe gelen bir kısım Renault iş- uyulmadığı, işçilerin iş akitle- Derneği'ne gelerek dava aç-
çalmadıkları kapı kalmadı. İşçi çisine tazminatlarını almış ol- rinin feshinden sonra fabrika- mak istediklerini söylediler.
Hakları Derneği'ne de geldiler. malarına rağmen işe iade da- da işlerin yoğunlaştığı, feshin Bu davanın sonucundan ken-
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fo- vasını kazanabileceklerini son çare olması ilkesine uyul- dilerinin de yararlanıp yarar-
nu (TMSF) ile Çağlar arasın- söyledik. Kâr eden bir fabrika- madığı, çıkarılma nedeninin lanamayacaklarını sordular.
daki anlaşmazlık nedeniyle iş- nın kriz gerekçesiyle eleman ekonomik krizden kaynaklan- "Birincisi, işe iade dava açma
çiler muhatap bulmakta zor- çıkaramayacağını; dava açtık- madığı" gibi nedenler sıralanı- süresi bir aydır. Bu süreyi ka-
landılar ve uzunca bir süre ları takdirde kazanabilecekle- yordu. Mahkeme, yasal süre çırdınız. İkincisi, sendikacılığı
mağdur edildiler. Alacaklarını, rini anlattık. Türk Metal sen- içerisinde işe başlatılmadıkla- meslek haline getirmiş, adeta
işverene ait diğer işletmeler- dikasının aksi yöndeki tavsi- rı takdirde işverenin ödemesi işveren örgütü gibi çalışan
den ve patronun özel mülkün- yelerine ve işveren tarafının, gereken tazminat miktarlarını Türk Metal sendikasından ye-
den tahsil etmeye kalktıkla- "tazminatlarınızı aldınız, dava da belirlemişti. Oyak Renault diğiniz kazığı unutarak bu
rında yasal engellerle karşı- açmayın" basıncına rağmen kararı temyiz etti ancak Yargı- çevrenin sözlerini dinlemenin
laştılar. Sonunda alacaklarını 47 işçi, derneğimizin yönlen- tay'dan onaylanmasını bekli- cezasını çekiyorsunuz. Dava
kısmen tahsil edebildiler ve dirmesiyle dava açtı. yoruz. Diğer mahkemedeki 24 açmayan işçiler kıdem duru-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 19

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 19

Emek

Turşu fabrikasında
muna göre, on bin ila on sekiz
bin lira arasında değişen taz-
minatı işverene bağışlamış olu-
yorlar. Bunun sorumlusu size

on iki saat
bu telkini verenlerle siz kendi-
niz oluyorsunuz", dedik. Dava
açan işçiler sorunlarını Bursa
kamuoyuna duyurmak için 1
Mayıs'a, "işten atılmalara son"
mitingine katıldılar; televiz- Ertesi gün fabrikaya gittik. Bizimle birlikte
yonlara, medyaya çıktılar. Hak
Orada gördüklerimi, çalı- işe başlayan kadınlar arasında, bazıları gün-
verilmez alınır, mücadele eden şan kadınları düşünme- lük yevmiyeye çalışan birçok lise öğrencisi
de vardı. İşe başlama saati geldiğinde üzeri-
kazanır gerçeğini ispatlamış
oldular. den edemiyorum hala; mizi değiştirmek için soyunma odasına gir-
dik. Orada gördüklerim karşısında şok ol-
Otomotiv yan sanayisinde onbeş-onaltı yaşlarında dum. Küçücük bir odada sadece ustabaşı ka-
"sıfır zamma hayır" yorgun bedenleri, yorgun- dınların yararlanabildiği birkaç dolap vardı,
Krizi fırsata çevirmek isteyen yerler su içindeydi ve içeride nefes almak
Asemat ve Asil Çelik işverenle- luktan çökmüş yüzleri… çok zordu. Giyinip odadan çıktık.
ri, krizi bahane ederek sıfır
zamda ısrarcı oldular. Böylece,
Ben, arkadaşlarım ve bü- Ustabaşı bize yapacağımız işi gösterdi. İşi-
miz turşuluk biberleri ayıklamaktı, kolay gö-
hem kâr ettikleri halde zamsız tün bu insanlar neyin be- züküyordu. Hepimize üzerine oturacağımız
toplu sözleşme yapmış olacak
hem de Birleşik Metal sıfır
delini ödüyoruz? birer biber sandığı verdiler ve fabrikanın
bahçesinde biberleri ayıklamaya başladık.
zamma imza attı yaygarasıyla Zeliha Engin İlk başta kolaydı ama zaman geçtikçe hep
kendi has sendikaları Türk Me- aynı pozisyonda oturmaktan bacaklarımız
tal'i işyerine sokmaya çalışa- tutulmaya başlamıştı. Doğal olarak arada bir
caklardı. Birleşik Metal ve işçi- Kadın olmak zor iş. Evine, çocuklarına bir lavaboya gitmemiz gerekiyordu. Lavaboya
ler bu oyuna gelmeyerek greve lokma ekmek götürebilmek için 12 saat ça- gitmeye yeltendiğimizde işçilerden biri, git-
gittiler. Bu yazı yazıldıktan son- lışarak asgari ücret gibi komik bir rakama mek için ustabaşından izin almamız gerek-
ra Asil Çelik'te grev bitirildi ve mahkum olmak zor iş. tiğini söyledi. Sonra kadınlar anlatmaya baş-
toplu sözleşme imzalandı. Yedi ladı; tuvalete giderken izin istiyormuşuz, ça-
ay süren bir eylemin zorlukla- İnsanlık dışı bir sömürü altında, tuvalete bile
izinle gittiğiniz, iş arkadaşınızla konuşmanı- lışma esnasında birbirimizle konuşmak ya-
rını hatırda tutarak grevin so- sakmış ve on iki saatlik çalışma süresince sa-
nuçlarını daha sonra tartışaca- zın dahi yasak olduğu bir çalışma ortamında
gündelikçi, aylıkçı kadın olmak da zor iş. İş dece yarım saat yemek molasından başka
ğımızı umuyorum. mola verilmiyormuş. Bu şekilde saatlerce
yerinde patron tarafından, evde kocası tara-
12 Eylül'ün yasaları öteki hak- fından sömürülen, benliğini bulamamış ka- çalıştık. Sabaha doğru artık ellerimiz tutmu-
lar gibi grev hakkını da kuşa dın olmak, bunların hepsine birden katlan- yordu, biberleri yumruklarımızla vurarak
çevirdiği için, Asemat'ta bir ta- mak çok zor. ayıklıyorduk.
raftan yasal grev yapılıyor; di-
Dokuz yıldır bir mali müşavirlik ofisinde Paydos zamanı geldiğinde bitmeyecek san-
ğer taraftan greve katılmayan
muhasebecilik yapıyordum. Malum, kriz yü- dığım saatler sonunda bitmişti. Benim içinse
veya daha önce işten çıkarılan
zünden işyerinde işler bozulunca bana çıkış bir daha başlamamak üzere bitmişti, pes et-
işçiler üretime devam ediyor-
verildi, yani kriz beni teğet geçmedi ve işten miştim, arkadaşlarım da öyle, hatta bir ar-
du. Grev kırıcılığı yapan işçiler
çıkarıldım. Geçtiğimiz Haziran ayından beri kadaşım dayanamayıp ağlamaya başlamıştı.
bir gün, aynı durum kendi baş-
işsizdim ve özel sektörde işçi olarak çalışan Evet, ben bir daha orada çalışmayacaktım
larına geldiğinde, ne kadar kö-
eşimin maaşı da geçimimize yetmiyordu. Bir fakat orada gördüklerimi, çalışan kadınları
tü bir iş yaptıklarını anlayacak-
yandan kredi taksitleri, üniversiteye yeni düşünmeden edemiyorum hala; onbeş-on-
lar ama iş işten geçmiş olacak.
başlayan kızımın yurt-harç masrafları, diğer altı yaşlarında yorgun bedenleri, yorgunluk-
İşçi sınıfı, haklarının mücade- yandan lisedeki iki çocuğumun okul masraf- tan çökmüş yüzleri… Ben, arkadaşlarım ve
leyle kazanılıp korunacağını ları nedeniyle acilen iş bulmam lazımdı. bütün bu insanlar neyin bedelini ödüyoruz?
öğrenmediği; bu sistemin kapi- Komşum olan iki kadın arkadaşım bir turşu 21. yüzyıl için bilgi, teknoloji çağı diyorlar.
talist sistem olduğunu kavra- fabrikasına iş başvurusu yapmışlardı,bana Ama nedense bu teknoloji çağında bizler in-
yıp kendi düzeni için savaşma- da önerdiler. Daha önce yaptığım işle hiçbir sanlık dışı bir sömürüye maruz bırakılıyo-
dığı sürece ezilmeye devam alakası olmayan bir işti ama çaresizlikten gi- ruz. Yok, krizdi, yok işsizlikti, zengin yine
edecek. Bunun yolu da kendi dip ben de başvurdum. zengin, olan yine yoksul emekçi halka olu-
sınıf örgütlerine girip çalış-
İş şartları kötüydü, asgari ücret,12 saatlik yor; bu bilgi çağı denilen çağda daha fazla
maktan ve sahiplenmekten ge-
çalışma, yol parası yok ve 12 saatin 10 saati yoksulluk çekiyoruz. Sömürdükleri yetmi-
çiyor. İnsanlığın kurtuluşu ve
normal çalışma, 2 saati zorunlu fazla mesai. yormuş gibi şimdi de krizin bedelini bizlere
kendi geleceği işçi sınıfının yü-
Üç arkadaş konuştuk, onlar da benim gibi ödetmeye çalışıyorlar. Böyle bir sömürüye
rüteceği mücadeleye bağlı.
çalışmak zorunda oldukları için birlikte de- maruz kalan biz kadınlar ise kendimiz için,
nemeye karar verdik. Bizi gece vardiyasına gelecekteki çocuklarımız, kadınlarımız için
* Bursa işçi Hakları Derneği verdiler, akşam yediden sabah yediye kadar sömürülmeden yaşadığımız eşit ve adil bir
Başkanı çalışacaktık. yaşam istiyorsak mücadele etmeliyiz.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 20

20 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Emek

KESK: Nereden nereye?


KESK’in bir tıkanma yaşadığı gözle görülen bir gerçek, bunda dışsal
etkenlerin rolü olsa da örgüt sorunları çözmeye içeriden başlamalı

Öznur Ağırbaşlı

Uzun bir geçmişi olan örgütlerde olumsuz


bir gelişme yaşandığında, "nereden nere-
ye" diyerek hayretimizi dile getiriyoruz.
Ne yazık ki bu deyimi fazla uzun bir tarihi
olmayan Kamu Emekçileri Sendikaları
Konfederasyonu (KESK) için de kullan-
mak durumundayız. Kamu emekçileri
sendikalarının kurulmaya başlamasından
19, KESK’in kurulmasından ise sadece 14
yıl sonra, başladığımız yer ile bugünkü
durum arasındaki geniş bir açı oluştu. Bu
duruma nasıl gelindiğini anlamak için
geçmişe uzanmak gerekiyor.
1980’li yıllar işçi hareketi için birkaç
olumsuz gelişmeyi birden getirdi. Bir yan-
dan kapitalizmin krizine bağlı olarak da-
yatılan yapısal değişikliklere ayak uydu-
ramayan geleneksel sendikacılık güç yiti-
rirken, diğer yandan reel sosyalist blokta-
ki çözülmeler sosyalizmin krizine dönüş-
tü ve işçi hareketi burjuvazinin ideolojik
saldırılarını göğüsleyemez hale geldi. Bü-
tün bunların üzerine 12 Eylül’ün ağır bas-
kıları eklenince olumsuz tablo iyice ağır-
laştı. 1987 bahar eylemlerinin boğucu ha-
vayı biraz dağıttığına tanık olduk; ne var
ki bu durum da uzun sürmedi.
KESK'in kuruluşu
Sosyalistlerin başını çektiği kamu emek-
çilerinin, birleşik işçi hareketi talebiyle kendini devlete kabul ettirme mücadelesi meslek odalarının dışında bir tavır almış,
yeniden ortaya çıkışı işte böyle bir ortam- verirken, diğer yandan alan sorunlarıyla muhalif duruşunu koruyarak “ne darbe,
da yaşandı. Bu çıkış, burjuvazinin dayat- ilgileniyor, bunun yanı sıra demokrasi ne şeriat” sloganı ile 28 Şubat saflaşma-
tığı memur kimliğiyle mavi yakalı-beyaz mücadelesinin gereklerini yerine getiri- sında kendine üçüncü bir yol açmıştı. An-
yakalı ayrımının reddine dayalıydı ve sen- yordu. Hem sendika içindeki kesimlerin cak KESK, bundan böyle her durumda bir
dikal hareketi yeniden yapılandırma görüş ve önerilerini, hem de üyelerin ta- üçüncü yol arayışına girdi ve böylelikle
umudunu diriltti. Ancak ortak örgütlen- leplerini dikkate alan bir yerden politika- kendini koruyarak büyütme refleksini ge-
me talebi işçi sendikaları yöneticilerinin larını oluşturdu. Katılımcılık, alan ve ala- liştirdi. Bu durum tam da 28 Şubat rüzgâ-
bürokratik kaygıları nedeniyle karşılık nın dışındaki sorunlara duyarlılık, emek- rının KESK’i sürüklediği yeri göstermek-
bulmayınca, 1995’te KESK’in kuruluşu bir çiler ve toplum nezdinde KESK’in meşru- tedir.
zorunluluk oldu. Buna rağmen kamu luğunu güçlendirdi. Hiç kuşkusuz KESK’in etkisizleşmesinde
emekçileri, devletin sahte sendika yasa 28 Şubat ve KESK'in etkisizleşmesi toplumsal muhalefetin parçalı yapısının
tasarısına karşı “ortak çalışanlar yasası” Burjuvazi, dünyanın her yerinde kendine da payı olmuştur. 28 Şubat süreciyle bir-
talebini yükseltmeyi sürdürdüler. muhalif örgütlenmeleri kontrol altına ala- likte KESK, ücret sendikacılığına zemin
Kurulduğu ilk andan beri devlet açısından bilecek her yönteme başvurur, toplumsal hazırlayan tepki eylemleriyle yetinmiş,
problem oluşturan KESK, tüm baskıları, muhalefetin güçsüzlüğü oranında da bun- demokrasi mücadelesinden uzaklaşan
kapatma girişimlerini, sürgün, ceza ve so- da başarılı olur. Bu anlamda 28 Şubat sü- her sendika gibi, "kendini korumak" adı-
ruşturmaları boşa çıkaracak fiili ve meşru reci KESK için bir milat sayılabilir. Aslında na, popülist ve ekonomik taleplerle poli-
bir mücadele hattında ilerledi. Bir yandan sürecin başında diğer konfederasyon ve tika yapmaya başlamıştır. İşçi sendikala-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 21

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 21

rının zaten bir varlık gösteremediği, kaygılarla profesyonelliği savunur oldu- sasına oturmayı çok önemli bir kazanım
KESK’in de dinamizminin yok olmaya yüz lar. Oysa KESK’ten beklenen kendi öz gü- olarak gören KESK yöneticileri, yetkiyi
tuttuğu bir anda Emek Platformu'nun cüyle fiili durumlar yaratmasıydı. Örne- kaybedince “Burada bir tiyatro oynanı-
oluşturulması ve KESK’in de bu yapıda ğin genel merkez yöneticilerinin haftada yor. Biz bunun bir parçası olmayacağız”
yer alması, böylesi bir sürecin ürünüdür. 4, şube yöneticilerinin haftada 8 saatten dediklerinde artık eski inandırıcılıklarını
Emek düşmanı burjuvaziyle emekçileri fazla çalıştırılmaması için mücadele et- yitirmişlerdi.
uzlaştırma kurulu olan ESK (Ekonomik ve mesiydi. Bu işleyişin bir lütuf değil, veri-
Sosyal Konsey) içerisinde yer alan; de- len mücadele sonucu, toplu sözleşmelerle Önümüzdeki süreç
mokrasi mücadelesini eksen almayan; uz- yasal güvenceye alınmış hak haline geti- Bugün KESK’in bir tıkanma yaşadığı gözle
laşmacı, şoven, militarist, cinsiyetçi, hatta rilmesini sağlamaktı. görülen bir gerçektir. Bu duruma gelin-
faşist yapıların başkanlarıyla oluşturulan; KESK kongreleri de asıl olarak bu anlayış- mesinde elbette dışsal nedenler de etkili-
emekçilerden ziyade sendika bürokratla- ların tezahürü biçiminde gerçekleşmiştir. dir. Ancak bir örgüt öncelikle kendisin-
rının üst birliği olan bu yapıyı “emek plat- Tüzük taslağı hazırlama komisyonları den kaynaklanan sorunları çözmekle yü-
formu” olarak değerlendirmek için epey belli sendikal yapılardan oluşturularak kümlüdür. Sendikal işleyişteki aksaklık-
bir zorlama gerekiyordu. Ancak KESK yö- çoğulculuk, kapsayıcılık gözetilmemiş; lar, tabanın söz ve karar sahibi olamayışı,
netimi yapılan uyarılara aldırış etmeye- yapılan tüzük değişiklikleri ise, yasaya sendikal demokrasinin yerleştirilememe-
rek yalnızlaşma korkusuyla bu yapılan- uyumun zorunlu kıldığı değişikliklerin si, doğrudan katılım mekanizmalarının
manın içinde yer almayı sürdürdü. Çok ötesinde, yasalcılığı geliştiren, merkezi- yaratılamayışı ve çoğunluk seçim sistemi-
geçmeden de Emek Platformu’nun gerçek yetçiliği güçlendiren, sendikal örgütün ih- nin devam ettirilmesi gibi yapısal sorun-
yüzü ve birlikteliğin yürümeyeceği ortaya tiyaçlarından ziyade mevcut yönetimlerin lar çözülmeden bu tıkanmanın aşılma
çıktı. Ama platform başka bir iş başardı. siyasal ihtiyaçlarına yanıt veren bir çer- şansı yoktur.
Bir yandan KESK'i ehlileştirirken diğer çevede gelişmiştir. Devletle yüz yüze gel-
yandan faşistlerin yönetimindeki Türkiye meden ve çatışmayı göze almadan AB sü- KESK’e bağlı sendikalar özellikle çoğun-
Kamu-Sen’e meşruluk kazandırdı. Emek recinden medet uman, demokrasi müca- luk oldukları işyerlerinde güçlü işyeri ör-
Platformu’na içeriden müdahale ederek delesinin gerekliliklerini yerine getirme- gütlenmeleri kurarak işveren nezdinde
orayı dönüştürme projesinin suya düş- den salt alanın sorunlarıyla yüzeysel bir sahici bir taraf görüntüsü vermelidirler.
mesi bir yana dönüştürülen KESK’in ken- biçimde ilgileniyormuş izlenimi veren, KESK, özellikle eğitim ve sağlık gibi her-
disi oldu. katılım mekanizmalarını üyelere kapata- kesi ilgilendiren alanların kamusal niteli-
Sahte sendika yasası ve üye sayısın- rak merkezi yanı güçlendiren bir KESK’in ğini koruma ve sermayenin bu alanları ti-
da gerileme başarısızlığı kaçınılmazdı. carileştirme/metalaştırma saldırısını sa-
Bir başka kırılma, sahte sendika yasasının Nitekim süreç böyle işledi. Oyunu rakibin vuşturma mücadelesinin, sadece o alanda
çıkışı sırasında yaşandı. Yasanın mecliste kurallarıyla oynadığınız zaman -üstelik çalışanların değil, bu hizmetlerden yarar-
görüşülmeye başlandığı günden itibaren, karşınızda oyunun ortasında kural değiş- lanan herkesin mücadelesi olduğu gerçe-
yasanın çıkacağı ön kabulü üzerinden ge- tiren bir rakip varsa- gelinen noktaya şa- ğini bilince çıkaracak yaratıcı mücadele
liştirilen eylemler sonuç alıcı olamadı. şırmamak gerekir. Eski dönemde elde et- ve örgütlenme biçimlerini bulmak zorun-
Hak alma mücadelesini, işçi sınıfının bü- tiği prestijle büyüyen KESK, kısa zamanda dadır.
tünlüğünü engelleyen; grev ve toplu söz- bu avantajını yitirdi. Sahte Sendika Yasa-
leşme hakkını içermeyen bir yasanın çı- sı’nın çıktığı 2002 yılında 262 bin 348 Tek başına KESK’i niceliksel olarak büyüt-
kışını başarı olarak değerlendirmek, ya- olan KESK’in üye sayısı 2009’da 224 bin me mantığı, sınıfın dünya ölçeğinde yaşa-
sanın izin verdiği ölçüde sendikacılık yap- 413’e geriledi. Aynı yıllar arasında devle- dığı krize yanıt üretmediği gibi, nitel de-
ma anlayışını geliştirdi. Ancak bu süreci tin desteğini arkasına alan Türkiye Kamu- ğişim ve dönüşümü de gerçekleştiremez.
başarılı olarak değerlendiren KESK yöne- Sen'in üye sayısı 329 bin 65’ten 375 bin İşçi sınıfı ideolojisinin rehber alınmadığı
timi, “sıra yetki almakta, sıra üye sayımızı 990’a, MEMUR-SEN'in üye sayısı 41 bin durumda sendikaların kolayca egemen
artırmakta” diyerek, ayakları yere basma- 871’den 376 bin 355’e yükseldi. Daha ön- burjuva ideolojisinin taşıyıcısı konumuna
yan örgütlenme kampanyaları düzenledi. ce Eğitim, Belediye ve Kültür işkollarında geldikleri de unutulmamalıdır.
Oysa kamu emekçileri sendikaları ilk ku- yetki alıp, hükümetle toplu görüşme ma- İşçi sendikalarının birer devlet kurumuna
ruldukları dönemlerde üye sayılarının dönüştürüldüğü, KESK’in ise sahte sendi-
çok üzerinde bir etki alanına sahipti. Üye
ka yasası ile daha da ehlileştirilmeye ça-
sayısının artışına paralel, değiştirici/dön-
lışıldığı bir süreçte, önümüzdeki görev; iş-
üştürücü bir sendikal eğitim çalışması yü-
rütülemediğinden, burjuva ideolojisinin çi hareketinin birleşik örgütlülüğü ve mü-
etkisindeki üye sayısı hızla çoğalmış, sen- cadelesi temelinde, devletten ve serma-
dika yönetiminde olmayı her şeyden üs- yeden bağımsız, fiili ve meşru mücadele
tün gören siyasi anlayışlar, bu üyelerin hattında, sendikal hak ve özgürlükler mü-
geri yanlarına yaslanarak politika yapma- cadelesini, grev ve toplu sözleşme hakkı
ya başlamışlardır. elde edilinceye dek sürdürmektir. Bunun
Sahte sendika yasasının bir başka olum- yanında kongreleri, güvenin tazelendiği,
suz etkisi profesyonel yöneticilik konu- alanın ve toplumun sorunlarına duyarlı,
sunda oldu. O zamana kadar işyerlerine sendikal yeniden yapılanma olanakları-
ve sınıfa yabancılaşmış bürokrasiyi sen- nın elde edildiği bir tartışma ve politika
dikal hareketin krizinin nedenlerinden üretme zemini olarak kurgulama zorun-
biri olarak gösterenler, biraz da siyasi luluğu açıktır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 22

22 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Biyopolitik
2002’ye göre ciddi bir gerile-
me gösterdi. Devlet bütçesin-
den artık sağlığa daha az pay
ayrılıyor. Asıl yük, prim gelirle-
ri ile finanse edilen SGK’ya
(Sosyal Güvenlik Kurumu) yı-
kılmış durumda.
n Yeşil Kart’ın yükü emekçi-
lere bindi: AKP’nin yeşil kart
sayısını ve yeşil kart harcama-
larını arttırarak ciddi bir “yok-
sulluğu giderme politikası”
sergilediği düşünülüyordu.
Ama, aslında patronların değil,
emekçilerin (SSK) kaynakları
yeşil kartlılara kaydırıldı.
Emekçilerin sırtından yoksul-
luk politikası uygulanırken,
emekçiler de birbirlerine kırdı-
rılmış oldu.
Foto: mirmidon;flickr.com

n SGK açığı 8 kat arttı: AKP,


GSS uygulamasını, eski sosyal
güvenlik sisteminin “çok açık
vermesi”yle gerekçelendirmiş,
“devletin sırtından bu kambu-
ru atacaklarını” ileri sürmüştü.
Oysa, SGK’nın açığı son sekiz
yılda sekiz kat arttı; 2008 itiba-

Sağlıkta ne, kim riyle 26 milyar TL’ye ulaştı. Bu


yıl ise, ilk yedi ayda, 16 milyar
TL’yi geçti.

için dönüştü?
n SGK prim gelirleri yarıya
düştü: Prime dayalı sağlık si-
gortası sistemlerinin yürüme-
si, istihdamın yüksekliği ya da
işsizliğin düşüklüğüyle ilgilidir.
Ülkemizde zaten yüksek olan
Birinci yılı dolarken “Sağlıkta Dönüşüm”ün sermayenin işsizliğin yanı sıra krizle birlik-
te bir milyona yakın insanın
sosyal sorumluluğu paylaşmaktan kaçınması, devletin hal- daha prim ödeyemez hale gel-
ka “sağlık vergisi” dayatması demek olduğu ortaya çıktı mesi, sistemin bu haliyle sür-
mesini olanaksızlaştırıyor.
SGK, 2009 için öngördüğü
prim gelirlerin, ancak yarısına
ulaşmış görünüyor.
Ata Soyer yararına görülen adımlar söz Uygulama AKP’nin
konusuydu: “Devlet hastanele- n Vergi ve prim yanında kat-
iddialarını boşa çıkardı
rinin tek çatı altında birleştiri- kı payı zorunluluğu: SGK’nın
AKP Hükümeti, bu iddialı
1 Ekim 2009’da, AKP Hüküme- lerek, herkesin gidebilmesine gelirlerinin giderleri karşılaya-
adımları, toplam kamu sağlık
ti’nin yürürlüğe soktuğu SSGSS olanak sağlanması; herkesin maz hale gelmesiyle başlangıç-
harcamalarını reel olarak 3-4
(Sosyal Sigortalar ve Genel sosyal güvence kapsamına ta kaldırılacağı söylenen “kam-
kat arttırarak sağladı. Ancak,
alınması; farklı sosyal güven- bur” daha da büyürken “açık”
Sağlık Sigortası) Yasası’nın bi- 2009’da yaşanan kriz ortamı, giderek halka yıkıldı: Katkı pa-
rinci yılı doldu. SSGSS, Sağlıkta cesi olanlar arasındaki farkla- AKP’nin sağlıktaki atılımını yı ve hizmet kapsamı giderek
Dönüşüm Programı’nın (SDP) rın azaltılması; özellikle yeşil gölgeledi. Gelinen noktada, ilk daraltıldı. Eylül 2009’da yapı-
ana bileşeni. AKP hükümeti, kart üzerinden yoksullara yeni iddiaların yavaş yavaş geçer- lan bir değişiklikle şimdilik bi-
sağlıkta dönüşüm adıyla sağ- haklar verilmesi; aile hekimli- sizleştiği bir tabloyla karşı kar- rinci basamak (sağlık ocağı ve-
lıkta çok iddialı adımlar attı. ğine geçilmesi; yoksun bölgele- şıyayız. ya aile hekimi), devlet ve eği-
Hatta 2007 genel ve 2009 ye- re hekim gönderilmesi, vb.” n Yük SGK’de: AKP’nin kamu tim hastanesi, özel hastanelere
rel seçim başarısında sağlıkta Bu “olumlu adımların, günü- sağlık harcamalarını arttırma başvuranlardan sırasıyla 2-8-
atılan adımların önemli payı müzdeki durumu ne?”, SDP ve girişimi, bir gerçekliği gizleme- 15 TL alınacak. Bunun anlamı,
olduğu ileri sürüldü. Bir yanıy- SSGSS’de hangi noktadayız? yi amaçlıyor. 2009’da Sağlık halkın sağlık hizmetine ulaşa-
la bakıldığında, gerçekten halk Değerlendirmeye çalışalım. Bakanlığı bütçesinin payı, bilmesi için vergi ve prim dı-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 23

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 23

şında ek bir bedel ödemesi. pan gelişme özel hastane payı- sadece çalışanları (ve zaman formu”nun önemli bir başka
n Emeklilerden prim kesin- nın özellikle 2005 yılından zaman ailelerini) kapsayan özelliği de, sigorta üzerinden
tisi: Başlangıçta emeklilerden sonra patlamasıdır. Bunun ti- Avrupa sigorta sistemleri, is- uluslar arası finans sermayesi-
sağlık primi kesilmezken, pik sonuçları şöyle özetlenebi- tihdamdaki ilerlemeler ve re- nin “reform” uygulayan ülkeye
2008 Ekiminden itibaren lir: Birincisi, özel hastanelere fah devleti uygulamaları çer- girmesine ve sigortanın sağlık
emekli memurlardan aylıkla- giden para, üniversitelere gi- çevesinde devletler tarafından hizmeti alımları üzerinden de
rının yüzde 13’ü kadar sağlık deni geçmiştir. Özel sektörün desteklenirken, 1990 sonrası çok uluslu sağlık tekelleri ve
hizmeti kesintisi yapılmaya rekabet şansını kırdığı varsa- uygulamalar, devletlerin so- onunla bağlantılı yerel özel
başlandı. yılan üniversitelere hizmetten rumluluktan kaçışlarının bir sektörün devreye sokulması-
para kazanmanın yolu kesil- göstergesi haline gelmiştir. dır. Bunda, kamu sağlık hiz-
n Çocuklar kapsam dışına
miş, onlara hizmet dışında eği- Günümüzdeki “reformlar”, ilk metlerinin piyasalaşmasının
itildi: 1 Ekim 2008’de yapılan
tim ve araştırmadan da para uygulamaların aksine serma- ciddi bir rolü vardır.
yeni bir düzenlemeyle 18 ya-
kazanma yolu seçenek olarak yenin toplumun sağlığına (ve
şını doldurup, eğitimine de- SSGSS ve SDP, kapitalizmin ye-
sunulmuştur. Önümüzdeki dö- sosyal güvenliğine, vb) katkı
vam etmeyen çocukların, sağ- niden yapılanması çerçevesin-
nemin tıp/sağlık üniversiteleri yapmaktan vazgeçişini yansı-
lık hizmetlerinden yararlan- de, sermayenin halk sınıfları-
ma hakkı kaldırıldı. Yasanın ve piyasalaşmış tıp eğitimi tab- tan bir tercihin sonucudur.
losu belirginleşiyor. İkincisi, 1880-1912 süreci ve sonrası, nın sosyal sorumluluğunu pay-
en büyük propagandası, 18 laşmaktan kaçınmasının ve do-
yaş altı çocukların, ailelerinin ülkede özel hastane sayısı ve işçi sınıfı ve sosyalist hareke-
yaygınlığı artmıştır. Üçüncüsü, tin, sermayeyi, toplumun sos- layısı ile halk için yeni bir sağ-
sosyal güvencesine bakılmak- lık vergisinin uygulamasının
özel hastanecilik ağırlıklı, özel yal sorumluluğunda pay üst-
sızın sağlık hizmetlerinden adıysa, piyasalaştırılan sağlık
sağlık sektöründe tekeller lenmeye zorladığı bir dönem-
ücretsiz yararlanacağı şeklin- alanının çok uluslu tekellere
oluşmaya başlamıştır. Dördün- ken, günümüzde bu baskıyı
deydi. Oysa, bu, yasada net bir kâr alanı olarak açılmasın-
cüsü, özel sağlık sektörünün, hissetmeyen sermaye, artık
olarak yer almadı ve ciddi so- da hızlanmayı bekleyebiliriz.
özellikle yatan hasta, ameliyat çalışanlara, yoksullara kendisi
runlar yaşanmasına yol açıyor. Halk için sonuç, eğer müdaha-
ve doğum gibi durumlarda iş- üzerinden kaynak aktarılması-
n İlaç kullanımına kısıtla- lem payı daha da artmıştır. na karşıdır. Bu bağlamda, top- le edilmezse, sürecin maliyeti-
ma: İlaç harcamalarının kısıl- Tüm bunlar, sağlıkta bir kuv- luma bol propaganda ile sunu- nin halka yıkılması olacaktır.
ması kronik hastalığı olanlar vet haline gelen özel sektörün, lan GSS, aslında günümüze öz- AKP Hükümetinin başlangıçta-
için verilen süresiz raporların önümüzdeki dönem “katkı pa- gü bir sağlık vergisi olarak te- ki göz boyama amaçlı adımları
süresi, iki yılla sınırlandı. Bazı yının arttırılması” konusunda zahür etmektedir. Ayrıca, gü- da yavaş yavaş gerçek anlam-
ilaçların kullanımı da, 6 ayla SGK’yı zorlayacağının, yani nümüz sağlık sigortası ve “re- larına bürünecektir.
kısıtlandı. İlaç sayısı ve dozuy- özelden yararlanmak için daha
la ilgili kısıtlamalar da söz ko- fazla ödeme yapılacağının da
nusu. Böylelikle, tedavi süreci- işaretleridir.
nin tamamlanması, arttırılan
bürokratik engellerle zora so- Sağlık piyasalaşırken, ma-
kulmuş oldu. liyet halka yıkılıyor
n İthalata dayalı ilaç harca- Tüm bunlar, ne anlama geliyor?
malarının yükü halka: SGK AKP hükümeti halka yalan mı
sağlık harcamalarının yüzde söylemiştir, yoksa bu gelişme-
46’sı ilaca gidiyor. AKP’nin ler, krize bağlı ve geçici midir?
tüm propagandasına karşın, Dünya Bankası destekli “sağlık
ilaç harcamalarında tasarruf reformu”, hemen tüm ülkeler-
bir aldatmacadan öte görün- de, özellikle de eski sosyalist ül-
kelerde son 10-15 yılın olağan
İstanbul’da 5 bin kişi SDP’nin iptali
müyor. Kurulan sistem, sağlık
hizmeti ve ilaç tüketimini art- uygulamalarıdır. Pazarlanma için sokaktaydı
tırıcı nitelikte. Dolayısıyla - ve uygulama şekli benzerdir. Bu
Sağlık örgütleri 18 Ekim’de İs- luşları adına ilk konuşmayı ya-
ağırlıklı olarak- ithalata dayalı uygulamalar, Almanya’da ve kı-
tanbul, Kadıköy’de "Vatanda- pan İstanbul Tabip Odası Ge-
ilaç harcamalarının miktar ve ta Avrupası’ndaki sağlık sigorta
şın Sağlığından, Sağlıkçının nel Sek-reteri Hüseyin Demir-
oran olarak büyümesi kaçınıl- sistemlerine benzetiliyor. Oysa
Emeğinden Tasarruf Olmaz" dizen, AKP'nin sağlık politika-
maz. Eğer koruyucu tıbbı mer- ciddi ve temel farklar söz konu-
mitinginde AKP’nin "Sağlıkta larını eleştirdi ve taleplerini sı-
keze alan bir değişiklik öngö- su.
Dönüşüm Programı”nın iptali- raladı:
rülmüyorsa,“tasarruf”, kamu Birincisi, 1880-1912 arasında ni ve bütün vatandaşların ilaç
katkısının azalacağı, yükün Avrupa’da gündeme gelen sağ- n Kamu Hastane Birlikleri ve
da dahil sağlık harcamalarının "Tam gün" torba yasa tasarısı
halka yıkılacağı anlamına geli- lık sigortası sistemleri, yükse- genel bütçeden karşılanması-
yor. İlaçta katkı payının artışı, len toplumsal ve sosyalist mu- geri çekilsin,
nı" istedi.
bu çerçevededir. halefeti bastırmayı amaçlıyor- n Sağlıktaki farklı uygulama-
Mitinge sağlık örgütlerinin ya- lara son verilsin,
n Özel hastanelere gelir du. 1990 sonrası “reformlar” nı sıra aralarında Ekmek ve
transferi: SGK sağlık harca- ise, işçi sınıfı mücadelesinin di- Özgürlük taraftarlarının da n Koruyucu sağlık hizmeti
malarının diğer yönü, hasta- be vurduğu bir dönemde, ulus- bulunduğu sol siyasi parti ve öncelensin,
nelere doğrudur. 2002-2008 lararası sermayenin ideolojik örgütlere mensupbeş bini aş- n Sağlık emekçilerine iş gü-
arasında 5 kat artan hastane kurumlarınca yapılan dayat- kın insankatıldı. Sağlık kuru- vencesi sağlansın.
harcamalarında, en göze çar- malar şeklindedir. Başlangıçta
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 24

24 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Biyopolitik

Domuz Gribi:
meden yaşıyor. Bu koşullar hayvanlar ara-
sında hastalıklara neden oluyor. Dar alan-
larda, sıkışık bir şekilde yaşayan bu hay-
vanlarda bulunan virüsler, kolayca birin-

‘Ya ölü yıldızlara hayatı den diğerine geçerek hızla mutasyona uğ-
ruyorlar. Hayvanların kısa sürede maksi-
mum düzeyde büyümeleri için sık sık an-

götüreceğiz ya dünyamıza tibiyotik iğneler yapılıyor. Aşırı antibiyo-


tik kullanımı, hastalıklara yol açan dirençli
mikroplar yaratıyor. Çiftlikler, çöp ve dış-
inecek ölüm’ kılarla çevrili. Çiftliklerin çevresinde yaşa-
yan insanlarda da çeşitli hastalıklar görü-
lüyor. Örneğin salgının ilk çıkış yeri olan
Meksika’da, Veracruz eyaletinin Perote
Domuz gribi ve benzeri salgınlar endüstriyel hayvan- belediyesine bağlı La Gloria kasabasında,
bu sene 9 Mart’ta ilk ciddi solunum hasta-
cılığın kârlı gübreliklerinde doğuyor, yaygınlaştıkça lığı vakaları patlak vermiş. Dünyanın en
ilaç şirketlerinin kâr kaynaklarına dönüşüyor büyük tarım gıda şirketlerinden biri olan
ve özellikle dünya domuz eti üretiminde
en önde gelen Smithfield Foods şirketi bu-
rada bulunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü on yıl önce
uyarmıştı
Bu çiftliklerin olası tehlikeleri daha önceki
yıllarda da gündeme gelmişti. 1999 yılın-
da Dünya Sağlık Örgütü Meksika’da olası
bir domuz gribi dalgası konusunda uyarı-
da bulunuyor. Science dergisinin Mart
2003 tarihli sayısında yayınlanan bir ma-
kale, endüstriyel hayvancılığın hacminin
artmasına; aşı ve antibiyotik kullanımının
genelleşmesine dayanarak, domuz gribi-
nin hızla gelişmekte olduğunu bildiriyor.
Domuz gribinin ilk ortaya çıktığı yer oldu-
ğu belirtilen Granjas Carroll de Mexico
(GMC) da bu türden bir endüstriyel do-
muz çiftliği. GMC dünya domuz ve domuz
ürünleri endüstriyel üretimi ve yetiştirici-
liğinin yüzde 50'sini elinde bulunduran
Smithfield Foods tekeli bünyesinde yer
alıyor. Smithfield Foods geçmişte Ameri-
ka’daki sivil toplum kuruluşları tarafından
sık sık havayı, toprağı ve suyu kirletmekle
suçlanmış; 1997 yılında da, içilebilir sula-
ra ilişkin Amerikan yasalarını ihlal ettiği
için oldukça yüksek bir para cezasına
Nilay Aytan çiftliklerde yapılıyordu. Çiftlik ürünleri çarptırılmış.
üretiminin düştüğü 1950'li yıllarda mak- Smithfield Foods ve benzeri şirketler NAF-
simum üretim ve kâr elde etmek için bu TA (Meksika, ABD ve Kanada arasındaki
küçük çiftlikler tek bir çatı altında toplan- Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşma-
Yaz molası veren domuz gribinin sonba-
harda ciddi bir salgına yol açacağı beklen- dı; üretim faaliyetleri Holly Farm, Tyson, sı) anlaşması imzalandıktan sonra Meksi-
mekteydi; korkulan oldu. Şimdi aşının yan Purdue gibi şirketlerin kontrolüne geçti. ka’ya taşınıyor. Bu anlaşma sayesinde şir-
etkileri tartışılıyor. Öğrencileri ve sağlık Kümes hayvanları ve domuzlar çok büyük ketler hem ucuz işgücünden, yabancı ser-
çalışanlarını aşılamak salgını durdurmaya popülasyonlar halinde yetiştirilmeye baş- maye teşviklerinden yararlanıyor, hem de
yetecek mi? Henüz bilinmiyor. Salgının or- landı, eskiden bir çiftlikte 70 olan kümes çevre ve sağlık yasaları, Meksika gibi ül-
taya çıkışı, yayılma koşulları bunun bir havyanı sayısı 30 binlere kadar çıktı. İlk kelerde ABD’ye göre daha esnek.
hastalıktan daha fazlası olduğunu ve kapi- olarak ABD'de ortaya çıkan bu model bü-
İlaç tekelleri ve sağlık hizmetleri
talist uygarlığın nasıl bir çıkmaza girdiğini tün dünyaya yayıldı. İlacın hasta insanlar için hayati öneme sa-
görmemize imkân sağlıyor. Endüstriyel (kapitalist) çiftliklerde topla- hip bir değer olması kapitalizmin ilacı me-
Endüstriyel çiftliklerin ortaya çıkışı nan hayvanlar yeterli havalandırması ol- talaştırmasına engel olmuyor. Tersine bu-
İkinci Dünya Savaşı’ndan önce ABD’de, kü- mayan ve hareket alanı neredeyse bulun- gün en çok kâr edilen alanlardan biri ilaç
mes hayvanı ve domuz yetiştiriciliği küçük mayan kafeslerde, çoğu kez gün ışığı gör- sektörü. Dünya ilaç piyasasının büyük bö-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 25

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 25

lümü çok az sayıda çokuluslu ilaç şirketi-


nin elinde bulunuyor. Domuz gribinin or-
taya çıkışının ilaç tekelleriyle bağlantısı
olabileceğini, yani bizzat bu şirketler tara-
Domuz Gribi yada A/H1N1
fından çıkarılmış olabileceğini savunanlar
da var. Bugün için kanıtlanamasa da, ilaç Başlarda domuz gribi, daha sonrasında arası, öldürücü salgınlar olası hale gelir.
endüstrisinin durumu göz önüne alındı- özellikle Kanadalı domuz yetiştiricileri- Hem kuş hem de memeli virüslerinin
ğında bu iddia çok da olanak dışı gözük- nin tepkisi nedeniyle A/H1N1 ismiyle bulaşabildiği domuzlar, insan ve kuş vi-
memekte. Nitekim salgından sonra, kuş anılmaya başlanan hastalık bu yıl ilk kez rüslerine ait genetik malzemenin birle-
gribinde olduğu gibi, en etkili ilaçlardan Nisan ayında Meksika’da görüldü. şerek yeni bir alt tip yaratması için ge-
biri olarak sunulan Tamiflu, merkezi Kali- Virüsler ancak mikroskop ile görülebi- rekli ‘karıştırma teknesi” olarak işlev gö-
forniya’daki Foster City’de bulunan Gilead len, kendiliğinden enerji üretemeyen ve rebilmektedir.
Science İlaç Şirketi tarafından keşfedildi. çoğalamayan, bunları yapmak için ko- Virüsler tehlikelidir. Ancak domuz gribi-
Gilead, imalat ve ticaret haklarını çokulus- nak bir hücreye ihtiyaç gösteren mikro nin ve daha öncesinde kuş gribi, SARS,
lu İsviçre şirketi Roche’a bıraktı. organizmalardır. A tipi grip virüsleri ge- deli dana, kenelerin neden olduğu Kırım
George W. Bush’un başkanlığı sırasında netik malzeme alışverişi yapabilir ve bir- Kongo Kanamalı Ateşi gibi hastalıkların
görev yapan eski Amerikan Savunma Ba- leşebilirler. Bu tür durumlarda, ebeveyn- ortaya çıkışı, hastalıklara neden olan vi-
kanı Donald Rumsfeld, 1997 Aralık ayın- lik yapan virüslerden farklı yeni alt tipler rüslerden daha tehlikeli bir gerçeğe işa-
dan 2001’de Pentagon’a atanmasına ka- ortaya çıkar. Virüslerin taşıyıcılığını ya- ret etmektedir. Sömürü ve kâra endeksli
dar Gilead Science’ın başkanlığını yaptı. pan insanların bu yeni alt tiplere karşı kapitalist sistem doğayı ve insanlığı yok
Hükümete geldiği zaman Rumsfeld’in yap- bağışıklığı bulunmayacağından, kıtalar oluşa sürüklemektedir.
tığı ilk icraatlardan biri, Tamiflu'nun silahlı
kuvvetler içerisinde zorunlu kullanımını
ilan etmek oldu. Roche ve Gilead’ın ka- muz gribinin ortaya çıkışından sorumlu laşması bu tür salgınların etkisini ve yayıl-
zançlarının ve sonuç olarak Donald Rums- olsun veya olmasın, mevcut koşullarda ilaç ma hızını arttırıyor. Domuz gribi ve ben-
feld’in kişisel kârlarının ibresi yükseldi. tekelleri en çok kazananlar tarafında yer zerlerinin ortaya çıkışı ve tüm insanlığı
2003 yılından sonra Asya’da kuş gribi, almakta. Sağlık hizmetlerinin paralı hale tehdit eden boyutlara ulaşması kapitaliz-
H5N1 virüsü ve şiddetli solunum hastalığı getirilmesi, yoksulluk, yetersiz beslenme, min kâra dayalı işleyişinin sonuçları. İn-
(SARS) tehditleri ortaya çıktığı zaman, şir- kötü çalışma ve barınma koşulları, sağlıklı sanlık, kapitalizm onu yok etmeden ondan
ket borsada da yükselişler kaydetti. Do- içme ve kullanma suyuna ulaşmanın zor- kurtulmalıdır.

Dünyada 1 milyarı aşkın aç insan var


kam, her 7 insandan birinin ye- eşitsizliği kapitalizmin ürettiği; Ekonomik krizin etkisiyle
terli kaloriyi alamadığı ve ye- krizde bankaları kurtarmak sorun ağırlaşacak
terli oranda beslenemediği an- için harcanan paranın sadece Dünya Açlık Örgütü, 21. yüzyı-
lamına geliyor. Mücadele prog- küçük bir kısmı ile dünyamız- lın 'açlık yüzyılı' olacağını söy-
ramlarına rağmen son yirmi daki açlığın yok edilebileceği lüyor ve sorumluları uyarıyor;
yılda açlık mutlak anlamda bü- biliniyor. zira yukarıda açıklanan FAO
yümeye devam etti. Yakın bir Beslenme ve açlık sorunu çe- verileri kapitalizmin aktüel kri-
gelecekte durumun iyileşmesi ken 84 ülkeden 29’ unda açlık zini ve bu krizin uzun vadeli et-
ise söz konusu değil. Tam aksi- boyutları alarm derecesinde. kilerini içermiyor. Krizin sonu
ne; açlıkla savaş örgütleri, gün- Açlık krizi yaşayan ülkelerin en görünmediğinden, sonuçları-
cel ekonomik krizin ve gıda fi- nın hangi boyutlarda yaşanaca-
başında Afrika ülkeleri; Kongo,
yatlarındaki artışın açlığı çok ğı henüz tahmin edilemiyor. Fa-
Burundi, Eritre, Çad ve Sierra
daha endişeli noktalara taşıya- kat kriz, az gelişmiş ve açlık so-
cağı uyarısını yapıyor. Leone geliyor. Kongo'da halkın
runu yaşayan ülkeleri öteki ge-
Açlık kurbanları- Açlık Afrika'yla
yüzde 76'sı yetersiz beslen-
lişmiş ülkelerden daha çok et-
meyle karşı karşıya ve ölüm
nın yüzde 70’ini sınırlı değil kalım savaşı vermekte.
kileyecek; işin bu kısmı -fazlaca
Her yıl açlıktan en az 31 milyon dillendirilmese de- biliniyor.
kadın ve çocuklar insanın yaşamını yitirdiği tah- Açlık, Afrika dışındaki kıtalar- Açlıkla savaş örgütleri, uluslar-
oluşturuyor min ediliyor. Bunun 6 milyonu da da ciddi bir sorun. BM veri-
lerine göre Asya'da 642 mil-
arası topluluğun temsilcilerine
çocuk ve toplam çocuk ölümle- seslenedursun, emperyalist ka-
rinin yüzde 60'ına açlık sebep yon, Afrika'da 265 milyon, Gü- pitalizmin açlık sorununu kök-
Kemal İşbilir
oluyor. Birleşmiş Milletler ney Amerika'da ise 53 milyon ten çözmek için herhangi bir
(BM) Gıda ve Tarım Örgütü insan aç yaşıyor. Sadece Hin- niyeti ve programı yok. Göster-
Dünyada açlık sorunu çeken (FAO) tarafından hazırlanan distan’da 230 milyon insanın melik önlemler açlığı sadece
insanların sayısı ilk kez bu yıl raporlara bakılırsa savaşlar ve açlıkla boğuştuğu ve günlük kontrol edilebilecek noktalara
bir milyarın üzerine çıktı. Yer- silahlı çatışmalar açlığı arttırı- ortalama 1 doların altında bir çekmekle sınırlı kalıyor. Üstelik
kürenin nüfusunun 7 milyara yor ama bu tür gerekçeler yal- gelirle yaşamak zorunda oldu- bunu bile başarmaları çok şüp-
yaklaştığı düşünülürse bu ra- nızca bahane. Açlığı, işsizliği, ğu belirtiliyor. heli görünüyor.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 26

26 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kadın & Emek

Hayırseverliğin alternatifi
‘mikrokredi’ mi?
Muhammed Yunus’a 2006 Nobel Barış Ödülü’nü getiren mikrokredi yaygınlaştıkça
neoliberalizm altında kadınlaşan yoksulluğun çaresi olamayacağı daha açıkça gö-
rülüyor

Nihal Tümay

Kapitalist küreselleşmeyle emekçilere da-


yatılan neoliberal ekonomi politikaları
yoksulluğu ışık hızıyla artırıp yayarken,
küresel sermaye “yoksullukla mücadele”
önlemleri arasında “mikrokredi”yi öne çı-
karıyor. Ama uygulamanın gösterdiği gibi
“mikrokredi”nin asıl işlevi yoksulları siste-
me dahil ederek sermaye için bir tür em-
niyet supabı olması.
Yoksulluğun kadınlaşması
“Mikrokredi”nin popülerleşmesiyle neoli-
beral ekonomik politikaların yaygınlaşma-
sı arasında yakın bir ilişki var. Sermaye bi-
rikiminin, yani sömürünün “yeniden yapı-
landırılması”na yönelik neoliberal düzen-
lemeler, emekçileri güvencesiz çalışmaya
mahkûm etti. Sosyal hakların kısıtlandığı,
tasarruf tedbirleri gerekçesiyle sosyal dev-
let uygulamalarından uzaklaşıldığı, “dev-
letin küçültülmesi”yle el ele giden işsizliğin
yanı sıra yoksullaşmanın da en ağır biçim-
lerde gerçekleştiği yaşam ve çalışma ko-
şullarıyla karşı karşıya bıraktı. Bahar Yiğit-
baş-Akça’nın “İktisat Dergisi”nde yazdığı
gibi “bu (…) merkezinde kadınların gitgide
daha fazla yer aldığı ve yoksulluğun kadın-
laştığı bir tablo.” Muhammed Yunus’un Grameen Vakfı’nın bültenlerindeTürkiye’de biçki dikiş için verilen kredilerden söz ediliyor
Bu zeminde yürütülen “mikrokredi” uygu-
lamaları da “Yoksulluğu hızlı bir şeklide ve “Mikrokredi” sağlayan kuruluşların hedef sermaye ihtiyacını karşılamaktır.”Küresel
vergi verenler açısından asgari ya da sıfır kitlesiyse daha çok kadınlar. Bu kuruluş- sermayenin, “mikrokredi”yi devreye so-
masrafla ortadan kaldırmak” için elverişli lardan biri olan TİSVA’nın (Türkiye İsrafı karken “yoksulluğun giderilmesi” yükün-
bir yordam ve“serbest çalışma; pek çok ör- Önleme Vakfı) internet sayfasında “mik- den ve yoksulların oluşturabilecekleri top-
nekte olduğu gibi, ekonominin işe almayı rokredi” şöyle anlatılıyor: lumsal tehditten kurtulmak için, onları sis-
reddettiği ve vergi verenlerin de sırtların- “Mikrokredi, dar gelirli kadınların kendi temin içine çekerek sürekli denetim altın-
da taşımak istemedikleri kişilere yardımcı kendilerine gelir getirici faaliyette bulun- da tutmak dışında bir muradı olmadığı
olabilecek tek çözümdür.” [( Türkiye İsrafı malarına imkan sağlayan küçük bir serma- apaçık! Çünkü “mikrokredi” uygulamaları,
Önleme Vakfı Yayınları, 2003a: 16; vurgu yedir.“Mikro kredinin amacı, klasik yollarla neoliberal ekonomik politikaların sosyal
B. Y.- Akça’nın ) Bahar Yiğitbaş – Akça İkti- (banka kredisi) kredi alamayacak kişilere; güvenliği devre dışına atmış olmasını esas
sat dergisi Ocak 2006 ] yoksulluğu, gelir dağılımındaki adaletsiz- alıyor. Bu süreçte ortaya çıkarılan “işler”de
liği ve işsizliği azaltacak şekilde, ailesi ve ise kadının, ekonomik özgürlüğüne kavu-
Mikrokredi ne? kredi alan için, kendi kendine gelir getirici şarak kendi ayakları üzerinde durmasının
“Mikrokredi”, adı üzerinde “minicik kredi” bir faaliyet yapılmasını, ekonomik ve sos- başlıca araçları olan, sigorta, sağlık güven-
demek, yani çok küçük miktarda sermaye. yal kalkınmayı sağlamaya katkı sağlayacak cesi, emeklilik, çocuklar için kreş gibi sos-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 27

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 27

yal haklar hiçbir şekilde gündeme gelmi- Öte yandan, bu uygulamalar sırasında ka- için “mikrokredi” aldığı, bu parayı koca ve-
yor. dınların “teşebbüs özgürlüğü”nün bile ge- ya babanın amacından farklı kullandığı
leneksel engellerle nasıl sınırlandırıldığı (inek borcu ödemek, gübre alımı v.b gibi )
8 bine yakın kadına “mikrokredi”
Emek Dünyası internet sitesinde yer veri- için, kadınlar üzerlerine binen borcu öde-
Türkiye’de pilot bölge seçilen Diyarba-
len haberden de açıkça görülebiliyor: yebilmek için elişi gibi ek işler yaptıklarını
kır’da başlayan ilk mikro kredi uygulama-
“(…)Ortaya çıktı ki dünyadaki toplam mal- belirtmişler. Kendi isteği ile bu projede yer
ları, TGMP (Türkiye Grameen Mikrokredi
varlığının sadece yüzde 1’ine sahip olabi- alan ve/veya belli eğitim düzeyinde olup
Programı) 2007 Faaliyet Raporu’na göre yine bu projede yer alan kadınlar ise artan
Diyarbakır, Batman, Mardin, Kahraman- len kadınlar, hele Diyarbakır gibi bir yerde
en küçük bir iş kurmak için bile kocalarına farkındalıklarının sonucu, kredi sağlanma-
maraş, Adana, Ankara, Yozgat, Zonguldak, sı dışında kadın hakları, sağlık, pazarlama
Çankırı, Eskişehir illerini kapsayan 15 şu- ya da babalarına mahkûmlar. Bankalar er-
kek onayı olmadan kredi vermiyor mesela. gibi konularda da taleplerde bulunmuş-
be, 422 merkez, bin 734 grup, 7 bin 397 lar.”(Bahar Yiğitbaş-Akça İktisat dergisi
Kadın her işe olduğu gibi bu işe de deza-
üye ile faaliyetine devam ediyor. [TİSVA Ocak 2006)
vantajlı olarak başlıyor. Çocuk, yaşlı bakı-
http://www.israf.org/pdf/faaliyet_rapo-
mı, ev işi ve elinin hamuru ile erkek işine Bu örnekler, yoksulluğun şartlarını yara-
ru_2007_tr.pdf]
karışma gibi toplumsal yüklerin yanında tan, hazırlayan küresel sermayenin, sosyal
Proje uygulama esaslarına göre, birbiriyle malvarlığı, sermayesi olmadan piyasaya patlamanın önüne geçebilmek için “mik-
hiçbir akrabalık ilişkisi olmayan kadınlar- çıkmak zorunda kalıyor. rokredi”nin yanında başka yöntemler de
dan oluşturulan beşer kişilik gruplar yak- “Diyarbakır’da kadınlar tarafından en çok bulabileceğini, emekçiyi köleleştirme po-
laşık bir hafta süren toplantılarda bilgilen- kullanılan ise, AKP milletvekilinin girişimi litikalarında kadınları araçsallaştırmaya
diriyor. Bunun ardından verilen kredilere, ile 4 yıl önce başlayan mikro kredi uygula- devam edeceğini görmemize yardımcı olu-
hizmet maliyeti veya servis bedeli olarak ması. Uygulama dünyada yoksulluğu orta- yor. Kadınların kurtuluşları ve özgürleş-
yüzde 15 faiz uygulanıyor ve krediyi aldık- dan kaldıracak bir yöntem olarak sunulu- meleri için Gülnur Savran’ın dediği gibi fe-
ları hafta kullanmaya başlamak şartıyla 46 yor. Seminerde konuşan Kalkınma Merke- minist bakışla, kapitalist patriyarka ve pat-
hafta içinde geri ödeme yapmaları isteni- zi Yöneticisi Nurcan Baysal ise, hükümet riyarkal kapitalizme karşı anti-kapitalist
yor. samimi ise yapılması gerekenin farklı ol- mücadele dışında anlamlı bir yol yok.
Egemenliğin yeniden üretimi duğunu hatırlatıyor: “Açarsın her yere üc-
Hedef kitlesi özellikle yoksul ve dar gelirli retsiz kreş. Kadın istihdama katılır. Çünkü Kaynaklar:
kadınlar olan “mikrokredi” uygulamaların- kadın, çocuğa ve yaşlıya bakmak zorunda.”
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı TİSVA web si-
da, teminat ve kefalet aranmıyor. İcra ve Bunun en canlı örneğini ise üç üniversite tesi (http://www.israf.org )
mahkemeye müracaat edilmiyor. “Mikro bitirmiş, birçok ulusal projede görev alan
TGMP (Türkiye Grameen Mikrokredi
kredide esas olan insanların birbirine gü- Baysal, seminerin ikinci yarısında çocuğu-
Programı) 2007 Faaliyet Raporu
venmesi ve inanmasıdır” deniyor. Ancak, na bakmak için evine gitmek zorunda kal-
dığını söyleyince bir kez daha görüyoruz.” Bahar Yiğitbaş-Akça İktisat dergisi Ocak
saha çalışmalarında saptanan uygulama
(http://www.emekdunyasi.net/tr/artic- 2006
örneklerinde de açıkça gözlenebildiği gibi
“güven” ve “inanma” gibi insani bağlar yok- le.asp?ID=932) www.emekdunyasi.net
sulu girişimci kılmaya yönelik bu projeler- “Yukarıdaki örneklere ek olarak, birçok ka- Gülnur Acar Savran - Neden Sosyalist Fe-
de bir metaya dönüştürülüyor. dının sadece kocaları ve babaları istediği minizm? Söyleşi TMMOB 2008

‘Mikrokredi’yi geri ödeme yemin töreni


“Toplantı merkez şefi Hatice Eylül 2004 tarihli Saha Çalış-
Hanım’ın evinde genelde sa- ması Notlarından –isimler de-
bah saat 9 civarında yapılmak- ğiştirilmiştir) Bahar Yiğitbaş-
tadır. (…) Şube görevlisi ile beş Akça, İktisat dergisi Ocak
kadın yerde oturmakta ancak 2006) ]
oturma düzeninde şube gö-
revlisi kadınlardan ayrışmak- Buram buram militarizm ko-
ta, yüzü kadınlara dönük şekil- kan bu hiyerarşik bir araya
de onların önünde yer almak- geliş, borcunu ödeyemeyen,
tadır. ödemekte zorlanan kadınlar
Toplantı merkez şefinin ko- üzerindeki psikolojik baskı-
mutlarıyla başladı. Hatice Ha- ya, ait oldukları grubun bas-
oturdular. Toplantı yaklaşık kan grup “İki: Toplantı bitmiş- kısını da ekliyor. Böylece top-
nım’ın “Bir: Ayağa kalk!” ko-
yarım saat sürdü, bu süre içe- tir!” komutunun ardından sol lantı sonunda içilen anttaki
mutuyla herkes ayağa kalktı
risinde sadece para tahsili ya- ellerini yumruk yapıp sallaya- “birlik” kavramı, kadınlarara-
(ancak yerde oturmakta olan
pıldı ve kadınların kayıtları rak “Disiplin, Birlik, Cesaret, sı dayanışmadan çok, geri
70 yaşındaki Elvan Hanım
defterlere geçirildi. (...) Çok çalışma, Başarıyı ailemize
yaşlılığından dolayı kalkama- ödemelerin düzen içinde ger-
dı), hemen ardından “İki: Top- Toplantı sonunda ise merkez getireceğiz” sözlerinden olu- çekleştirilmesini vurgulayan
lantı başlamıştır!” komutuyla şefi Hatice Hanım’ın “Bir: aya- şan antlarını okudular ve böy- bir işlev yükleniyor sanki.
şube müdürü ve kadınlar ğa kalk!” komutuyla ayağa kal- lece toplantı sona erdi.” [(6
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 28

28 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Ekoloji

Sonuncu Dersim isyanı


Munzur Vadisi’ne baraj yapımına Dersim halkının kitlesel karşı koyuşu, Türki-
ye’de yeni dönem sınıf hareketinin inşasında çevre mücadelesinin hak ettiği ye-
ri alması için gerçek bir dönüm noktası olabilir.
Fotoğraf: Ahmet Bolat

kiler olmak üzere, 1518 çeşit bitkiye ev sa- ların bir parçası olduğunun Dersimliler de
Mehmet Horuş hipliği yapıyor. Milli Parklar Yasası’na göre farkında. Bütün bunlar bir araya gelince
ekolojik açıdan korunması gerekiyor. Yö- Dersimliler’in bir “ekosid” [çevre soykırı-
renin doğal dengesini bozacak veya değiş- mı] ile karşı karşıya olduklarını düşünme-
Munzur Vadisi üzerinde yapılmaya başla- tirilmesine neden olacak hiçbir müdaha- leri için yeterince sebepleri var.
nan barajlar ve yörede yapılması planla- leye kamu kurumları izin veremez, buna
nan siyanürlü altın madenciliği uzun sü- yasal olarak imkân yok. Ama bölgenin ik- Suyun özelleştirilmesi
redir Dersimliler’in ve Türkiye’nin günde- lim yapısını değiştirecek barajların yapı- Kamu Yönetimi Reformu ve yerel yönetim-
minde yer alıyordu. 17 Ağustos’ta Uzun- mına hızla devam ediliyor. lerin küreselleşme sürecine uygun olarak
çayır Barajı'nın kapaklarının kapatılması yeniden yapılandırılması, suyun özelleşti-
ile barajların doğuracağı zararlar somut Amazon, Ganj, Nil ve dünyadaki diğer ör- rilmesi sürecine paralel idari düzenleme-
olarak görülmeye başlandı. 10 Ekim’de neklerde olduğu gibi Munzur Irmağı da leri de içeriyor. Su hizmetlerinin piyasalaş-
20 bin Dersimli 5 kilometre boyunca, sel etrafındaki medeniyet ve kültürlerin do- tırılması, suyun havza düzeyinde kontrolü,
olup aktı. Türkiye’nin değişik metropolle- ğuşuna kaynaklık etmiş. Dersimliler de piyasa mekanizması içinde “Entegre Yöne-
rinde ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde ya- Munzur’a kutsal bir anlam atfediyorlar. timi”, idari yapıdaki bu dönüşümle kolayca
şayan Dersimliler de aynı gün sokağa çık- Vadi boyunca, insanların adak adadıkları, hayata geçirilebilecek. Buradan bakıldığın-
tılar. Türkiye’de ilk defa bir çevre mücade- dua ettikleri ve dilekte bulundukları çok da, Munzur Vadisi’ndeki baraj projeleri, ay-
lesinde bu kadar sayıda insanla eylem ger- sayıda “ziyaret” var. nı zamanda Fırat Havzası’nın denetimi için
çekleştirildi. Munzur Vadisi’nin her karışına yapılmaya atılmış adımlardan biri. Sorun, Munzur ile
Dersim halkının kitlesel ayaklanmayı an- çalışılan barajlara duyulan tepki, kendini de sınırlı değil. Hasankeyf projesi ile Dicle
dıran bu tepkisinin çok fazla haklı nedeni ister istemez belli etnik ve kültürel kod- Havzası, Yeşilırmak üzerindeki yüzden faz-
var. Baraj projelerinin gerçekleştirildiği larla da açığa vuruyor. Su tutulmaya baş- la Hidroelektrik santral (HES) projesi ile
Munzur Vadisi, 1971 yılında Türkiye'nin lanan Uzunçayır Barajı, örneğine zor rast- Yeşilırmak Havzası’nın kontrolü özel şir-
en büyük milli parkı kabul edilmiş, sahip lanan bir şekilde şehir merkezine kadar ketlerin hizmetine geçiyor. Çoruh, Kızılır-
olduğu doğal zenginlik, kanunla güvence uzanıyor. Munzur Havzası’ndaki baraj mak ve Türkiye’nin diğer tüm su havzaları
altına alınmış bir yöre statüsünde. Vadi, projelerinin elektrik üretmek dışında böl- üzerinde de benzer senaryolar hazırlanı-
43’ü sadece bölgede yetişen endemik bit- gede daha kapsayıcı, makro ölçekte plan- yor. Munzur gibi, Hasankeyf, Fırtına Deresi
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 29

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 29

ve Allinoi’deki baraj projelerinin diğer bir olarak kent-kır çelişkisi ve Marx’ın “meta- yeterli suya erişim hakkı için sürdürdük-
ortak yanı da bu projelerin yapıldığı yöre- bolik yarılma” olarak tanımladığı sorun, leri mücadele dolayısıyla temel sınıfsal ça-
lerde, doğal ve kültürel açıdan hukuksal büyük kentlerde yaşanan su kıtlığında da tışma alanlarından biri haline gelmiş du-
koruma statülerinin açıkça ihlal edilmesi. kendini dışa vuruyor. Sadece ülkeler ara- rumda. Sonuçta şimdiki eğilim sürecek
Hasankeyf 1978’den bu yana 1. derece do- sında değil, daha mikro ölçekteki coğrafi olursa suya ancak parası olan erişebilecek.
ğal sit alanı, Allianoi, 2001’de 1.derece ar- alanlarda da bu metabolik gedik gittikçe Bu tablo içinde Munzur’un çığlığı daha ta-
keolojik sit olarak tescil edilmiş, Fırtına açılıyor. Bugün İstanbul, Düzce’den Kırk- rihsel bir anlam kazanıyor. Son kitlesel ey-
Deresi de sit alanı kapsamında ve bu böl- lareli’ye uzanan geniş bir bölgenin; İzmir, lem, solun bütün renklerini de bu çabaya
gelerde değil baraj ve santral inşaatı, ağaç Manisa ve Gediz Havzası’nın; Ankara, Kızı- ortak etmeyi başardı, ama onun asıl tarih-
kesimi, yol inşaatı dahi söz konusu olamaz. lırmak’ın suyuna el koymuş durumda. sel anlamı, Türkiye çevre hareketinin üze-
Bu yörelerin tamamında yapılması düşü- Bunlar, hep büyük kaynaklar yatırılarak, rinde yükselebileceği toplumsal bir güce
nülen projelerin hukuka aykırı olduğuna hep büyük işletmeler ve şirketler eliyle kavuşmuş olmasında.
dair mahkemelerden de çok sayıda karar sürdürülebildi. Tıpkı, Türkiye’nin en Dersim halkının sermayenin küresel sal-
alındı. Buna rağmen, artık hukuk literatü- önemli su havzalarının denetiminin büyük dırısına bu kitlesel karşı koyuşu, 15-16
rümüze giren deyimle; “arkasından dolan- şirketlere devredilmesi gibi, büyük şehir- Haziran eyleminin Türkiye’de işçi sınıfı
ma” yöntemiyle, her seferinde hükümet, lerin su hizmetleri de özelleştiriliyor. An- hareketi ve sosyalist hareket üzerindeki
yargı kararlarını ve hukuku hiçe sayarak, talya, Çeşme ve Edirne’de bu yöndeki giri- etkisiyle karşılaştırılabilir. Bu eylem, Tür-
projelerdeki ısrarını gösteriyor. şimler sadece bir başlangıç. kiye’de yeni dönem sınıf hareketinin in-
Su sorunu, aynı zamanda büyük kentler Su, bir yandan sermayenin dünyanın bü- şasında çevre mücadelesinin hak ettiği
için de can yakıcı bir sorun haline geldi. tün kaynaklarına el koyma alanı haline ge- yeri alması için gerçek bir dönüm noktası
Kapitalizmin gelişmesinin dolaysız sonucu lerek, diğer yandan yoksulların sağlıklı ve olabilir.

Dünya Su Forumu’nun ardından... mu, dünya halklarının malı olan suyun


gaspı için yapılan girişimlerin son halka-
sıydı. Toplantı yeri olarak İstanbul’un se-
çilmesi, dünyadaki su tekellerinin Türki-
Uluslararası su tekelleri Türkiye ve Mezopotamya’yı “su ye ve içinde yer aldığı coğrafyanın “su
pastasının” paylaşılması için hedef seçti pastasının” paylaşılması için hedef seçil-
mesiyle ilgiliydi. Dünya Su Forumu ve
Türkiye’deki işbirlikçi hükümetleri, su-
Dünya nüfusunun üçte biri güvenli içme yıda insan öldürülmüştü. Bolivya’da Mo- yun özelleştirilmesi ve su kaynaklarının
suyundan mahrum yaşıyor. Her gün on rales liderliğindeki halkçı yönetimin ikti- kontrol altına alınmasını hedefliyor. Bu-
binlerce insan bu yüzden ölüyor. Afri- dara gelmesine neden olan eylemler ara- nun için suyun havza bazında denetimini
ka’nın büyük bölümü, Ortadoğu ve Mek- sında, halkın bu su şirketlerine karşı is- ele geçirmek istiyorlar. Dünya Su Foru-
sika gibi bölgelerde mevcut su rezervleri yanı önemli bir rol oynamıştı. mu’ndan çıkan sonuçlarla birlikte değer-
hızla tükeniyor. Parmakla ifade edilebile- Su endüstrisinin yaklaşık 1 trilyon ABD lendirildiğinde, Türkiye’de büyük baraj
cek sayıda çok uluslu şirket, bir yandan Doları olan yıllık kârı, dünya üzerinde projelerinin ve nehir tipi Hidroelektrik
su kaynaklarını kirletirken aynı şirketler, petrol sanayinin kârının yüzde 40’ına santrallerinin (HES) asıl amacının elek-
su ticaretinin de başını çekiyor. Dünya Su ulaştı ve şimdiden ilaç sektörünün kârını trik üretmekten çok su havzalarının ser-
Konseyi’nin bu şirketlerin suyun özelleş- aştı. Dünya sularının henüz yüzde 5’inin mayenin denetimine alınması olduğu
tirilmesi politikalarını hayata geçirmek özelleştirildiğini düşünürsek, suyun tica- açıkça görülüyor. Zaten mevcut iletim
için kurulan paravan bir örgüt olduğu ar- rileştirilmesinde sermaye için ne kadar hatlarında gereken bakım yapıldığı ya da
tık net olarak biliniyor. büyük bir kâr potansiyeli olduğu anlaşı- var olan barajlar daha etkin kullanıldığın-
Suyun piyasalaştırılması, dünyadaki gelir labilir. da yeni barajlara ihtiyaç kalmayacağını
eşitsizliği ile birlikte tam bir su adaletsiz- İstanbul’da toplanan 5. Dünya Su Foru- konuyla az çok ilgilenen herkes biliyor.
liğine yol açıyor. Dünyada kullanılan su-
yun yüzde 85’ini nüfusun yüzde 12’si tü-
ketiyor. Nestle, Suez ve Vivendi, dünyada-
ki su tekellerinin en tanınmışları ve doğ-
rudan ya da dolaylı yollarla Türkiye’deki
kirli yatırımların da su piyasasının da en
önemli oyuncuları haline geldiler. Örne-
ğin Fransa merkezli Suez, Dünya Su Fo-
rumu’nu da yönlendiren şirketlerden biri
ve Antalya’nın ardından Edirne’nin kent-
sel su hizmetlerinin özelleştirme ihalele-
rini almaya çalışan konsorsiyumun or-
takları arasında. Aynı şirket, Bolivya’da,
su bulamayan yoksulların evlerin çatısına
koydukları leğenlerle su toplamalarına
kendi özel güvenlik güçleri ile müdahale
etmiş ve meydana gelen olaylarda çok sa-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 30

30 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

İtalya'da işçi-öğrenci
sı için verilen mücadelede bir "dayanışma
laboratuarı"na dönüşmüştü.
Öğrenciler geliyor

dayanışması
Başlangıçta iki üniversite öğrencisi gelip
gitmeye başladı. Sonbaharda, üniversite
reformlarına karşı başlatılan öğrenci ey-
lemlerinin ardından,"Stüdenti per la INN-
SE" (Öğrenciler INNSE’yle) inisiyatifi
oluşturuldu. İnisiyatif önüne iki hedef
koydu: Birincisi, işçilerin mücadelesinin
kamuoyuna taşınması; ikincisi polis ve
fabrika sahibinden gelecek olası saldırıla-
ra karşı elle tutulur bir dayanışma ağının
örülmesi.
31 Aralık 2008`de inisiyatifte yer alan
gençler birlikte çok uzaktan görülebile-
cek ve okunacak şekilde fabrika duvarına
"Giu' le mani dalla INNSE!" (INNSE`den
Elinizi Çekin!) yazarak yeni yılı işgal ka-
rargâhında işçilerle birlikte kutladılar.
İki hafta geçmeden sabahın erken saatle-
rinde fabrika sahibi yedi kamyonla gelip,
polisin de yardımıyla içerdeki makineleri
götürmeye kalktı. Bu mücadele içinde
oluşan dayanışma ağı için de bir sınavdı.
Öğrencilerin de enerjik yardımlarıyla iş-
çiler çok kısa bir süre içinde 200-300 in-
sanı yığarak fabrika kapısını tıkadılar. Öğ-
lenden sonra polis geri çekildi. Kamyon-
lar da geldikleri gibi bomboş geri döndü-
Direniş zaferle sonuçlanınca 4 işçi ve bir sendika temsilcisi de kendilerini 8 gün hapsettikleri vinçten indiler ler.
İşçiler bu zaferin nihai olmadığının bilin-
cak gün"ün ardından, kamuoyunun bas-
Milano’daki INNSE metal kısına artık dayanamayan fabrika sahibi
cindeydiler. Yerel yönetimin INNSE’nin
satışı için yapılan görüşmelerin olumsuz
fabrikası işçileri kapatı- INNSE’yi bir sanayiciye sattı. INNSE çalı- sonuçlandığını açıklamasının ardından
şanı 50 işçi o günden bu yana eski işyer- yeni bir saldırının an meselesi olduğunun
lan fabrikalarını "Stu- lerinde çalışmayı sürdürüyor. farkındaydılar. O yüzden öğrenciler gece-
denti per la INNSE" öğ- “Dayanışma laboratuarı” leri de işçilerle birlikte fabrikada nöbet
tutmaya başladılar, arka girişte barikat
renci inisiyatifiyle omuz INNSE işçileri Mayıs 2008 sonundan Eylül
ortasına kadar fabrikayı kendileri yönet- kurarak ateş yaktılar.
omuza geri aldı miş ve fabrika sahibine rağmen üretimi 10 Şubat 2009’da, gecenin karanlığında,
sürdürmüşlerdi. Ancak, 17 Eylül`de, po- fabrika sahibi yüzlerce polisle geri geldi.
Rainer Thomann (*) lislerce fabrikadan çıkartıldılar. O güne Polis direnenleri bir kaç kez acımasızca
kadar ne İtalya`da, ne de fabrikanın bu- dayaktan geçirdi. Üç işçi burunlarının kı-
lunduğu Milano’da, kimsenin INNSE işçi- rılması ve kafalarına aldıkları darbeler
Metal işletmesi INNSE işçileri hafta so- lerinin mücadelesinden haberi vardı. sonucu acil yardım hastanesine kaldırıldı.
nunda gezideyken fabrika sahibinden bir Polisin fabrikadan dışarı sürmesinden İşçiler ve öğrenciler de ellerine geçirdik-
telgraf aldılar: "31 Mayıs 2008`den itiba- sonra INNSE işçileri, kelimenin gerçek an- leri taşlar ve İngiliz anahtarlarıyla kendi-
ren tüm işleri durdurma kararı aldık." lerini korumaya çalışırken altı polisi ya-
lamıyla sokakta kaldılar. Ama sermaye
Hızla fabrikalarına dönen işçiler giriş ka- raladılar.
devletinin kendilerini kapı dışarı etmesi-
pısının kapalı olduğunu fark ettiler. Avlu- ne rağmen, işçiler mücadeleden bir an bi- 10 Şubat’taki çatışmalardan sonra da sü-
da özel bir güvenlik firmasının çalışanları le olsun vazgeçmeyi düşünmeksizin kara- ren INNSE mücadelesi, İtalya gündemine
bekliyordu. İşçiler, güvenlik çalışanlarının vanları ve seyyar sandalyeleriyle fabrika yerleşerek toplumsal bir anlama bürün-
vardiya değişiminden yararlanarak, fab- kapısı önünde yerleştiler. dü. Sonunda direnen işçiler kazandı. Bu
rikaya girdiler ve işgal ettiler. Ertesi gün sonuçta öğrenci dayanışmasının katkısı
Bir kaç gün sonra bekçi kulübesini otur- payı önemliydi.
de yeniden üretime başladılar. dukları ve toplantı yaptıkları bir salona
15 ay süren sert bir mücadelenin ardın- dönüştürmüşlerdi. Kendi hazırladıkları (*) Dayanışma komitesi Officine Bellinzona
dan işçiler, Milanolu üniversite öğrencile- sıcak yemeklerini yemek için kulübenin aktivisti.
rinin de desteği ile mücadeleyi kazandılar. yanındaki bir odayı öğlenleri ve akşamü- Bu yazıyı Die Linke. SDS`in (Sol. Sosyalist-
Ağustos 2009`ta işçilerin mücadelesinin zerleri masaları birleştirerek yemekhane- Demokratik Öğrenciler Birliği) gazetesinin
İtalya`da günlük gazetelerin manşetlerin- ye çeviriyorlardı. 2009, 3. sayısından İsmail Gündoğdu Türk-
de yer almaya başlamasını izleyen on "sı- İşgalin merkez üssü, üretimin başlatılma- çe’ye çevirdi.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 31

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 31

Uluslararası

Öteki Avrupa’da
iş yaptığında, işçilerine Ro-
manya’daki saat ücretini vere-
bilir.

bunalım
Sendikaların direnişi sonucu
yasa çıkmadı. Yine de, Doğu
Avrupa’daki eski sosyalist ül-
keler arasında özellikle nüfusu
fazla olan Polonya’dan çok sa-
Küresel krizin Doğu Avrupa’ya da yansıyor ama bu ülkelerdeki yıda kişinin, Batı Avrupa ülke-
lerinde emek yoğun alanlarda
sonuçlar, 1990’larda yaşananlara göre hafif sayılır. çalıştıkları söylenebilir. Buna
diğer ülkelerin de eklenmesi
Engin Erkiner gerekir.
Solun durumu
Eski sosyalist yeni kapitalist ül-
kelerde hoşnutsuzluk var ol-
Ekim başında Romanya’da 800 makla birlikte, güçlü ya da en
bin kamu emekçisi bir günlük azından gittikçe güçlenen so-
genel greve gitti. Okullar ve lun bulunmaması sonucu var
daireler kapandı, hastaneler olan potansiyel dağılma duru-
yalnızca acil vakalara baktı. munda kalıyor. Eski Demokra-
Birkaç gün sonra 15 bin işçi ve tik Almanya Cumhuriyeti’ni
kamu emekçisi başkent Bükreş (DAC) kapsayan Doğu Almanya
sokaklarına dökülerek trafiği ve Çek Cumhuriyeti dışında hiç
durdurdu. 23 Ekim’de bir gün- bir ülkede sözü edilebilir sol
lük iş bırakmanın ardından 28
bir güç bulunmuyor. 44 yıl ka-
Ekim’de süresiz genel grevin
pitalizme karşı seçenek olabi-
geleceği bildiriliyor. Sendikalar
lecek bir düzen kurmaya çalış-
üyelerini 22 Kasım genel se-
çimlerini boykota çağırıyor. mış olan bu ülkelerde, kapita-
lizme geçildikten 20 yıl sonra
Bunların bütün kapitalist dün- bile solun gücünün yüzde bir
yayı saran genel krizin bir dışa- ya da daha az oranda olması,
vurumu olduğuna kuşku yok. dikkatle incelenmesi gereken
Bununla birlikte kapitalizmin Romanya’nın başkenti Bükreş’te bir öğretmen sınıfta grev çağrısı yazıyor
bir olgudur.
1929’dan beri yaşadığı en bü-
yük ekonomik krizin genelde nuçları, 1990’larda yaşananla- ülkelerin ekonomilerine gerek- Eski DAC’yi kapsayan alanda
eski sosyalist ülkelere özelde ra göre hafif sayılır. tiğinde müdahale ederek duru- Sol Parti yüzde 20-30 arasında
ise Doğu Avrupa ülkelerine Ek olarak, günümüzde bu ülke- mun az çok dengede kalmasını oy alırken, Çek Cumhuriye-
yansımasının özgül koşulları lerdeki bunalımın etkisini azal- sağlıyor. ti’ndeki Bohemya ve Silezya
olduğunu belirtmek gerekir. tan başka faktörler de vardır. Grevler (Romanya’daki büyük Komünist Partisi de her seçim-
kamu çalışanları grevi ya da de iyi sonuç alıyor. Bu iki ülke-
Doğu Avrupa’nın kendine n Değişik sanayi kollarının nin ortak özelliği, sosyalizm
özgülükleri Batı Avrupa ülkelerinden ta- Polonya’da Opel işçileri direni-
şi gibi) olmuyor değil, ama bu- döneminde de mevcut olan kit-
Orta ve Doğu Avrupa’daki eski şınmasıdır. Örneğin otomotiv lesel muhalefettir. Bu muhale-
sosyalist ülkelerin bazıları sektörü ağırlıkla Çek Cumhuri- nun ötesine gidilmiyor.
fet, kapitalizme geçilmesini en-
1989’un hemen ardından bazı- yeti ve Polonya’ya taşınırken, n AB üyesi olmak mutlaka
gelleyememiştir ama büyük
ları ise biraz daha geç olarak öteki ülkeler de değişik üretim serbest dolaşım sağlamasa bi-
oranda solda kalmıştır.
derin bir ekonomik krize girdi- alanlarındaki taşımadan payla- le, eski sosyalist ülkelerde özel-
ler. Yüksek işsizliğin yanı sıra rına düşeni aldılar. Bu durum, likle inşaat, tamircilik ve hasta- Sosyalizm döneminde kayda
enflasyon rakamları da yıllarca bir yandan düşük üretim mali- bakıcılık gibi işlerde çalışanla- değer bir parti içi muhalefet
oldukça yüksekti. yetleri nedeniyle tekellerin ka- rın, Batı Avrupa ülkelerine gi- yaşamayan ya da bu muhalefe-
zancını artırırken, eski sosya- derek oralarda geçici ya da ka- tin bir daha başkaldırmamak
Sosyalizm sonrası kapitalizm- üzere bastırıldığı Macaristan
de ekonominin yeniden yapı- list ülkelerdeki ekonomik so- çak olarak kalıcı çalışmalarını
runların da iyice ağırlaşmama- engellemiyor. O kadar ki, üç yıl gibi ülkelerde, halkta sola karşı
lanması, yıllarca süren derin
sını sağlıyor. kadar önce AB yönetimi bu du- genel bir güvensizlik olduğu
ekonomik krizle birlikte ger-
n Avrupa kıtasındaki bütün rumdan yararlanmak istedi ve söylenebilir.
çekleşti. Orta Avrupa ülkeleri
şok terapi ile bu krize erken gi- eski sosyalist ülkeler (Arnavut- Bolkenstein Yasası’nı Avrupa 1989’da Polonya’da başlayan,
rerlerken, Bulgaristan ve Ro- luk ve Yugoslavya’nın parça- Parlamentosu’ndan geçirmeye oradan Macaristan’a ve DAC’ye
manya daha yavaş ama daha lanması sonucu oluşan bazı ül- çalıştı. geçen, ardından öteki sosyalist
uzun bunalımda kaldılar. Eko- keler hariç) büyük bir hızla Av- Bu yasaya göre, Doğu Avrupa ülkelere yayılan altüst oluşun
nomik bunalıma bir türlü istik- rupa Birliği’ne alındılar. (Önce ülkelerinden gelip Batı ülkele- tersi gerçekleşebilecek mi, bi-
rara kavuşamayan ülkelerdeki Çek Cumhuriyeti, Polonya ve rinde iş yapan küçük firmalar, linmiyor. Sol partilerin en az iki
politik bunalım da eşlik etti. Bu Macaristan, daha sonra merkezlerinin bulunduğu ül- eski sosyalist ülkede başarılı
bağlamda, kapitalist sistemin 2007’de Bulgaristan ve Ro- kedeki yasalara bağlı olacak- olmaları ne oranda öteki ülke-
genelinde yaşanılan bunalımın manya) AB yönetimi, Polonya lardı. Bunun Türkçesi şudur: lerdeki zayıf solu etkileyecek,
bu ülkelere yansımasının so- dışında küçük sayılabilecek bu Bir Romanya firması, Fransa’da bunu zamanla göreceğiz.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 32

32 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Uluslararası

IMF-DB zirvesi: Türkiye küresel


egemenlik sistemine dahil oluyor
Kapitalist sistem dünya ölçeğinde yeniden yapılanırken aralarında Türkiye’nin
de olduğu G-20 ülkelerinin sistemdeki söz ve karar hakkını genişletti

Tolga Tören turması gerektiğini, asıl soru- ülkeden (İngiltere) dahi yedi Landler’in yazısı da bunları
nun alternatif bir modelin va- kat fazla üretim kapasitesi doğruluyor: Zirve’den önce fi-
rolanın yerini alıp almayacağı olan, dünyanın altın rezervele- nansal kaynaklarının 500 mil-
ABD’nin en çok okunan gazete- olduğunu” vurgulayıp, yeni rinin yüzde 60’ını, petrol ve çe- yar dolar arttırılması öngörü-
ci ve yazarlarından Tom Wolfe modelin öncüsü olarak Çin’i lik üretiminin yüzde 70’ini len IMF’ye, Japonya, Avrupa
Mart 2007’de “bildiğimiz kapi- işaret ediyordu . elinde tutan bir ülke değil artık Birliği ve ABD yüzer milyar do-
talizmin sonuna şahitlik ediyor ABD. Haliyle, komünizme karşı larlık katkı yapmayı taahhüt et-
Güç ilişkileri değişiyor
olabileceğimizi”, Britanyalı si- ve kapitalist ilişkiler bütününü mişti. Ancak, başta Çin olmak
Bugün de durumun pek değiş-
yaset felsefecisi John Gray ise olabilecek en geniş coğrafyaya üzere, ““gelişmekte olan ülke-
tiği söylenemez. Örneğin Mark
Eylül 2008’de “ABD’nin küresel yaymak için, dış yardımlar ya ler”, bizim deyişimizle, ‘kapita-
Landler, krize karşı yanıtlar
liderliğinin sonuna geldiğimizi” da IMF ve Dünya Bankası gibi listleşme sürecine geç eklemle-
üretmek için, kapitalist dünya-
vurguluyordu. kuruluşların kuruluşuna öncü- nen ülkeler’ açısından durum
nın liderlerinin 2 Nisan
lük etmek/işleyiş mekanizma- farklıydı. Bu ülkeler, asli faktö-
Aynı dönemlerde CNN yorum- 2009’da Londra’da yapacakları
larını belirlemek gibi yollarla, rü ABD, özellikle de ABD Hazi-
cularından ABD’li Fareed Zaka- toplantıdan bir kaç gün önce,
kapitalizmin uluslararası ku- ne’si olan IMF’nin politikaların-
ria, yeni gelişmelerin batının şunları yazıyordu: “Obama yö-
rallarını belirleme gücüne sa- da daha fazla söz sahibi olma-
üstünlüğüne zarar vereceğine netimi IMF’yi güçlendirme ça-
hip bir ülke de değil.Öyle olma- dan, benzer bir katkı yapabile-
inanmadığını belirttikten son- bası içindeyse de başta Çin ve
dığı gibi, kapitalist üretim iliş- ceklerinin kuşkulu olduğunu
ra, “ABD’nin öngörülebilir gele- Hindistan olmak üzere geliş-
kilerinin temel dinamiği olan belirtiyorlardı . Bu kapitalist
cekte en güçlü ekonomi olaca- mekte olan ülkelerin, ABD ya-
‘sermaye birikimi’ düzeyinin sistem içerisinde yeni bir güç
ğını, fakat gücünü paylaşmak pımı olan bu krizin, ABD’nin
verdiği güçle hareket eden ve dizilişi ile karşı karşıya olduğu-
zorunda kalacağını” söylüyor- gündemi belirleme gücünü sı-
sistem içerisindeki verili güç muza dair çok sayıda gösterge-
du. Tarihçi Niall Ferguson da nırlandırdığına inanıyorlar” .
ilişkilerini, kendi sermayeleri den yalnızca biriydi.
“finansal krizin Washington ya Kuşkusuz, Landler’in yorumu
da Wall Street modeline daya- yersiz değil. Nitekim bundan lehine değiştirmeye çalışan G-20 Pittsburgh zirvesi
nan bir kapitalizmin geçerliliği yaklaşık 50 sene öncesinde ol- başka aktörlerin varlığı da söz Bir başkası ve daha açığı ise, 25
hakkında soru işaretleri oluş- duğu gibi, en yakın rakibi olan konusu artık. Eylül 2009’da ABD’nin Pitts-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 33

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 33

burgh kentinde gerçekleştiri- IMF’nin rolünü, henüz borçlan- çekte yeniden yapılanıyor. Bu devam ettiği.
len G-20 toplantısında İngiltere dırılmamış bölgelere doğru ge- yeniden yapılanma, gücün Bu noktada ülkedeki egemen
başbakanı Gordon Brown’ın şu nişletmeyi planladığı biçimin- uluslararası ölçekte yeniden güçlerin bu dünya ölçeğindeki
sözleriydi: “Eski uluslararası de yorumlayanlar da var , ama karılmasını, dolayısıyla sistem yapılanmayla eklemlenmeyi
işbirliği sona erdi, bugünden bu tür yorumların, Türkiye’de için yaşamsal rol oynayan sağlayacak oyuncuları yarata-
itibaren yeni sistem başladı.” muhalif söylemde de çokça oyuncu ya da kurumların po- bildiğini, ancak bunun egemen
Brown’ın sözleri, kapitalist sis- rastladığımız şekilde, ağaçlara zisyonlarının değişmesini de sınıfın bileşiminin de değişi-
temin kötü durumdan çıkarak bakmaktan ormanı göreme- beraberinde getiriyor. Bu du- miyle birlikte gelen bir süreç
iyiye doğru gittiğinin işareti ol- mek anlamına geldiğini söyle- rum, ABD’nin Afrika’dan Orta- olduğunu belirtmek önemli. Bu
maktan ne kadar uzaksa, yeni mek gerek. Yanlış olduğundan doğu’ya, aşınan imajını tazele- durum, AKP’nin bugün işgal et-
güç dengesinin altını çizmekte değil, ama bütünsel olmadığın- mek ve ittifaklarını güçlendir- tiği konumunu da, Türkiye ege-
o kadar başarılı idi. Dünyanın dan. mek için izlediği diplomasinin menlerinin pek bir hoşuna gi-
en zengin ülkelerini temsil Kapitalizm yeniden de, Türkiye’nin son dönemde den “yeni-Osmanlıcılık” söyle-
eden G-8’in, kendisini güvenlik yapılanıyor gerçekleştirdiği bir dizi “açı- mini de, bir zamanlar gazete
konularıyla sınırlamayı kabul- lım”ın da kodlarını veriyor bi- ilanlarıyla hükümetler düşüren
Daha açıkçası, kapitalist sis-
lenerek, dünya ekonomisi üze- ze. TÜSİAD’ın kendisine başkan
temde yaşanan değişim ve ye-
rindeki karar süreçlerindeki Türkiye’ye yansımalar bulamamasını da açıklar nite-
niden yapılanmayı görmezden
gücünü, sermaye birikim sü- likte. Benzer şekilde IMF ve
gelerek, konuyu, sadece IMF ve Konuyu Türkiye’ye bağlamak
reçleri güçlenen Brezilya, Çin, Dünya Bankası toplantılarının
Dünya Bankası gibi kurumlar açısından bu son noktayı biraz
Hindistan, Türkiye, Güney Afri- neden İstanbul’da yapıldığını
ya da onlara karşıtlık üzerin- daha açmakta fayda var. Türki-
ka gibi ülkelerin de üyesi oldu- da. Kuşku yok ki, bu döngüyü,
den ele almak, muhalefet düze- ye’nin, Osmanlı İmparatorlu-
ğu G-20 ile paylaşması da caba- emeğin haklarını garanti altına
yinin de bu kurumlarla sınırlı ğu’nun kapitalist sistemle ek-
sı. Dahası var: Küresel üretimin alacak ve özgürlüğümüze kapı
kalmasına yol açıyor. Ama da- lemlenmeye başladığı 19. yüz-
1930’lardan bu yana görülme- aralayacak bir şekilde kırma-
ha da önemlisi, söz konusu ku- yılın ortalarından, genelde
miş ölçüde küçüldüğünün be- nın yolu, kendisini IMF karşıt-
rumların varlıklarının ya da “devletçi sanayileşme dönemi”
lirtildiği zirvede alınan karar- lığıyla sınırlamayıp, onun, için-
uygulamaya koydukları politi- olarak adlandırılan 1930’lara;
lar dan bazıları da, bu ülkelerin de oluştuğu sosyal sistemi de
kaların ancak ve ancak kapita- İkinci Dünya Savaşı sonrasının
IMF’nin yürürlüğe koyduğu karşısına alan ve böylesi bir
list üretim ilişkileri çerçevesin- yeniden yapılanmasından, “içe
politikalar üzerindeki gücünü program ile geniş kitleleri baş-
de anlam kazanacağı gerçeğini dönük sermaye birikim süre-
gösteriyordu: Kota paylaşımın- ka bir dünyaya ikna etmeyi he-
gözden kaçırıyor. Dolayısıyla, ci”nin uygulamaya konduğu
da “gelişmekte olan ülkeler”in defleyen bir emek hareketinin
son dönemlerde Türkiye’de de 1960’lara ve nihayet 1980’ler-
payı yüzde 5, Dünya Banka- inşasından geçiyor.
çokça gördüğümüz üzere, anti- den bugünlere doğru ilerleyen
sı’ndaki oy gücü de yüzde 3 kapitalist olmadan antiemper- kapitalist gelişme sürecine
arttırılacaktı . yalist olarak nasyonal sosyaliz- baktığımızda, bir şeyin sürekli- [1] Helena Merriman,
http://news.bbc.co.uk/2/hi/busi-
İstanbul toplantıları min ekmeğine bal sürmek mi- lik taşıdığını görmek mümkün. ness/8269003.stm
sali, antikapitalist olmayan Bu şey, sermaye birikim süre- [2] Mark Landler, Rising Powers
“Gelişmekte olan ülkeler”in ko-
ama anti-IMF’ci ya da benzeri cinin, ya da aynı anlamda, artı Challenge U.S. on Role in IMF, New
talarının yüzde 5 oranında art- York Times, 29 Mart 2009
poziyonlar üretilmesine hiz- değer yaratım sürecinin sürek-
tırılması, İstanbul’da 6-7 Ekim [3] age.
met ediyor. Böylesi bir pozis- lilik koşullarının garanti altına
2009’da gerçekleştirilen IMF [4] Mark Weisbrot, The G20 Fan-
yon ise, tüm kurumları ve iliş- alınması. Ancak bu süreklilikle
ve Dünya Bankası yıllık toplan- tasy, http://www.zmag.org/znet/
kisellikleri ile anti-kapitalizmi birlikte, kopuşlardan da söz et- viewArticle/22697
tılarının da önemli gündem
değil ama, ulusal kalkınma ya mek mümkün. Bu noktada, [5] http://www.pittsburghsum-
maddelerinden birisini oluş-
da örneğin “sanayileşme” gibi sermaye birikim sürecinin mit.gov/mediacenter/129639.htm
turdu. Toplantıda, IMF’nin ön-
yollarla “toplumsal bir ortak oyuncularının altını çizmek ge- [6] Group of 7 Begins a Slow Fade,
de gelen üye ülkeleri, fonun da-
iyi”ye ulaşılabileceği savını işa- rekiyor. Belirtilmesi gereken New York Times, 5 Ekim 2009
ha çok “gelişmiş ülkeler” tara-
ret ediyor, bu da, “hepimiz aynı bir başka nokta da, kapitalist [7] Chris Giles, Krishna Guha and
fından belirlenen katı kuralla- gemideyiz” masalını. Oysa tüm sistemin uluslararası ölçekteki Delphine Strauss, IMF Chief Re-
rında kimi değişiklikler yap- news Attack on Renminbi, Finan-
bu yaşananlar bize daha büyük her yapılanmasında, ülke için- cial Times, 3 Ekim 2009
mayı da kabul ettiler. ABD Ha- bir fotoğraf sunuyor: Tarihinde deki oyuncuların değiştiği, an-
zine Sekreteri Timothy F. Ge- [8] Mark Weisbrot, A New Role For
çok defa görüldüğü üzere, ka- cak, sistemin temel dinamiği the IMF?, http://www.zmag.org/
ithner, bu değişiklikleri “IMF’- pitalist sistem, uluslararası öl- olan sermaye birikim sürecinin znet/viewArticle/22830
nin meşruiyeti için, temsiliyeti
daha güçlü, ihtiyaçlara daha iyi
cevap verebilen ve hesap soru-
labilir bir yönetim yapısı ya-
şamsaldır” sözleriyle selamla-
dı. Dünya Bankası başkanı Zo-
ellick’in, “ABD tüketicilerine
daha az dayanan, çok kutuplu
bir dünyanın daha istikrarlı
olacağı” yönündeki vurgusunu
da geçerken ekleyelim.
Peki tüm bunlar ne anlama ge-
liyor? Örneğin olan biteni, Pittsburgh’daki G-20 zirvesi sert protestolara sahne oldu. ABD’li gençler de “orantısız güç” kullanımına hazırlıklıydı
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 34

34 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Tarihimizden
7 Kasım, Ekim Devrimi’nin 92. yılı

Proleter devrim,proleter parti


Ekim Devrimi bir proleter devrim miydi, darbe mi? Nesnel gerçekler burjuva
ideologların iddialarına yadsınamaz bir karşılık veriyor: O gerçek bir işçi devri-
miydi!

Ekim Devrimi sadece proleter değil demokratikti de. Petrograd asker sovyetinin toplantısında Bolşeviklere karşı ”Kahrolsun Lenin ve şürekası” (sol
üst köşede) yazan pankartlar da hiçbir engelle karşılaşmaksızın salonda yerini alabiliyordu.

satmaya hazır 15,5 milyon ye- men, Rusya’daki endüstri tek- ha ileriydi.“1914’te Birleşik
Tahir Aras tişkin erkek işçi olduğunu ya- nolojik ve yapısal özellikleri Devletler’de 100’den az işçinin
zıyordu. Ekim Devrimi’ne bu bakımından gelişmiş ülkeler- bulunduğu küçük işletmelerde
Rusya merkezi bir imparator- işçi sınıfı önderlik etti. den geri olmadığı gibi, yoğun- çalışanların toplam sanayi iş-
luktu. St. Petersburg, Moskova, Endüstriyel yoğunlaşma laşma düzeyi bakımından da- çilerine oranı yüzde 35 iken,
Kiev, Odesa gibi kentler ekono- Bolşevizmin oluşumunda en
mik, toplumsal gelişmişlik, si- önemli etmenlerden biri, Rus
yasal merkezileşme ve hare- kapitalizminin endüstriyel ve
ketlilik açılarından tüm ülke- proleter yoğunlaşma düzeyi-
nin beyni, sinir merkezi konu- dir. Rusya’da kapitalizm ve en-
mundaydılar. Bu merkezlerde düstriyel üretim belli ve kısa
yoğun bir proleter nüfus yaşı- bir zaman aralığında Batı’da-
yordu. 1863’ten 1897’ye Rus- kinden çok daha hızlı gelişti.
ya’da kırlardaki nüfus artışı 1905 ile 1914 arasında sanayi
yüzde 53.5 iken, kentsel bölge- üretimi yaklaşık iki kat arttı.
lerde yüzde 97 idi. Her yıl köy- Çok daha önemlisi, toplam sa-
den kente 200 bin kişi göç edi- nayi üretimi gelişmiş kapitalist
yordu. Lenin, Rusya’da Kapita- ülkelere göre düşük, toplam
lizmin Gelişmesi kitabında, da- nüfusun tarımda istihdam edi- 1913-17 arasında Bolşevik partisi kongre delegelerinin sınıfsal
ha 1890’larda Rusya’da 10 mil- len bölümü çok yüksek (yüzde dağılımı. Grafikteki / işaretinin solundaki rakam sayıları so-
yon ücretli işçi, emek gücünü 80’den fazla) olmasına rağ- lundaki rakam yüzdeleri gösteriyor
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 35

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 35

Rusya’da yüzde 17.8’di. 100 ile lar anlamında “tarih” ve “talih” 1903’te Petersburg Sosyal De- 1905’ten önce Bolşeviklerin
1000 arasında işçi çalıştıran iş- yardım etti. Rus işçi sınıfı, eko- mokrat Komitesi’ne bağlı 25 1000 dolayında üyesi olduğu
letmeler bakımından iki ülke- nomik istemleri için ayağa fabrika hücresi, 25 kişiden olu- tahmin ediliyor, işçi üye sayısı
nin oranları aşağı yukarı aynıy- kalktığında, yanı başında sen- şan bir propaganda grubu, 5 ki- ile ilgili veri bulunmuyor.
dı. Ama 1000’den fazla işçi ça- dikaları değil, Sovyetleri buldu. şilik bir “yazarlar” ve 24 kişilik 1905’te 8400 Bolşevik üyenin
lıştıran işletmeler söz konusu Sınıfın içinden öğrenciler öbeği bulunuyordu. 5200’ü, yani yüzde 61.9’u işçi,
olduğunda, bunların tüm en- 1904’te papaz Gapon’un örgü- 400’ü yani yüzde 4.8’i köylü,
düstri işçilerine oranı ABD’de Bolşevik Partisi’nin başta Lenin
çekirdek kadrosu 1890’larda tünde büyük çoğunluğu işçi 2300’ü yani yüzde 27.4’ü ay-
yüzde 17.8 iken Rusya’da yüz- olan 6 bin üye vardı. Aralık dındı. İşçi sınıfının grev ve di-
de 41.4 idi. En önemli endüstri- Plehanov ve çevresinin oluş-
turmaya başladığı işçi eğitim 1903’te, Petersburg’daki Bolş- renişlerinin yükseldiği bu dö-
yel bölgeler alındığında bu evik-Menşevik ortak komitele-
gruplarından çıktılar. Çok sayı- nemde Bolşevik Parti üyeliğin-
oran daha da büyüktü: Petrog- re bağlı, üye sayıları 7 ile 10
da işçinin katıldığı bu eğitim deki artış sınıf-parti ilişkisinin
rad’da yüzde 44.4 ve Mosko-
grupları bir çeşit okul gibi çalı- arasında değişen 18 fabrika önemli bir göstergesidir.
va’da yüzde 57.3.”( Leon Troç-
şıyor, “öğretmenler”le “öğren- yuvarında toplam 180 üye bili- 1912 Duma seçimleri ile ilgili
ki, Rus Devrim Tarihi)Petrog-
ciler” arasında yakınlık ve etki- niyordu. (Aynı kitaptan)1905 veriler Bolşeviklerin işçi kitle
rad’daki tek bir işyerinde, 1905
leşim ortamı yaratıyordu. Elde- Kasım’ında fabrika ve sendika desteğini göstermesi bakımın-
ve 1917 devrimlerinin proleter
karargâhı ünlü Putilov fabrika- ki sınırlı kaynaklara göre, temsilciliği üzerinden gerçek- dan önemlidir. Bir mülk sahibi-
sında 40 bin işçi çalışıyor- 1887’de Petersburg’da fabrika leşen Sovyet üyeliği verileri nin oyunun 15 köylü ve 45 işçi
du.1905’te Rusya’da tüm sana- işçilerinden oluşan 6 eğitim yu- şöyleydi: 140 fabrika ve 35 oyuna eşit sayıldığı bu seçim-
yi işçilerinin yalnızca yüzde 7’si varı bulunuyor, 1891’de bu sa- atölye 580 vekil tarafından, 60 lerde, Bolşevikler 1 milyon 144
(kesin sayı 245 bin 555) sendi- yı 20’ye ulaşıyordu. (David La- sendika 55 vekil tarafından bin işçinin bulunduğu bölgeler-
temsil ediliyordu. den 6 milletvekilliği kazandılar.
>>
kalıydı. (Tony Cliff, Lenin, Parti ne, The Roots of Russian Com-
İnşası) Bolşeviklere bu koşul- munism, Londra, 1975, s. 65) Üyelik ve seçim bilgileri Sonuç olarak işçi seçmenlerin

İhtiyacımız, Ekim Devrimi’nin kırbacı...


ratan, işçi ve emekçi dünyasının kendi kla- me”si biçimini içermez. Gerçek şöyledir:
Bugün işçi ve emekçi sı- siği ile ilişki kuramayışıdır. Bu ilişkiyi ne Bolşevik parti seçimle oluşan yeni bir dev-
edip edip kurmak gerekir, yoksa sonuç let biçimi olan Sovyet’te iktidar olduktan
nıflar dünyasının en bü- “büyük felaket” olacaktır. Ekim Devrimi sonra tarihen hükmünü bitirmiş olan öte-
yük sorunu Ekim Devri- bir “Rus Devrimi” olarak bilinir, bu yanlış- ki Rus devletine Smolnideki bu değişikliği
tır. Ekim Devrimi’ni yaratan düşünceye de, tebliğ etmek için Kışlık Saray’a habercile-
mi’ni unutmuş olması içinde Rus anarşist düşünce kaynaklarını rini göndermiştir. Ekim Devrimi mantığı
barındığırdığı varsayımıyla “Rus Marksiz- çok sade bir devrimdir. Toplumda olup da
Hüseyin Hasançebi mi” denilmiştir, bu da yanlıştır. Ekim Dev- toplumdan sayılmayanların, hakiki anlam-
rimi, iddiası evrensel olduğu için değil, ev- da “baldırı çıplak”ların devrimidir. Tek ça-
rensel bir sınıf temeli bulunduğu ve ona resi devrim yapmak olanların devrimidir.
dayandığı için evrenseldir. Düşüncesi de Mucize gibi görülmesi, temelindeki muciz-
İkisi de kendi türünde klasik, iki büyük si- Marks’ın kurduğu Marksizmdir. Ekim evi cesaret nedeniyledir. Bugün işçi ve
yasal devrim tanıdık. Bunlardan biri bur- Devrimi Marksizmin klasiğidir. Akıl almaz emekçi sınıflar dünyasının en büyük soru-
juva idi, öteki proleter. Biri Temmuz dev- bir dangalaklık, Ekim Devrimi’ne “erken nu Ekim Devrimi’ni unutmuş olmasıdır.
rimiydi, (1789-Fransa) öteki Ekim (1917 devrim” (prematüre) demiştir. Hiç bir dev- Bu öylesine kritiktir ki, aynı zamanda “in-
Rusya). Bu iki devrim aşılamadı. Aşılamaz- rim “erken” olamaz. Her devrim “kendi za- sanlık soru-nu”dur da. Buna sebep, Ekim
dı zaten, çünkü klasik olan aşılamaz. Aşı- manında” gerçekleşir. Aksi halde, Avrupa Devrimi’ni izleyen sosyalist “kuruluş pra-
lamaz olduğu için klasiktir. Can Yücel’in ortaçağından geriye giderek bulduğumuz tiği”nin uğradığı tarihi yenilginin algılanış
deyişiyle klasik olan, aşmak için değil, sa- Atina antik uygarlığına da “bin yıl erken” şeklidir. Bu pratiğin Marksizmi tükettiği
vaşmak içindir. Kenarından geçilip ilerle- dememiz gerekirdi. Ekim Devrimi’ne “si- düşünülmüştür. Doksan yıl sonra bugün,
nir. Bugün hala “Fransız Devrimi” burjuva yasal devrim” dememiz, “toplumsal dev- Ekim Devrimi ile yeniden ilişki kurmak,
sınıfın, bir daha aynı düzeye çıkamadığı rim” olmadığını anlatmak için değildir. güç ama aynı zamanda bugünü anlamak
tek tarihi referansıdır. Ekim Devrimi de iş- için zorunludur da.
Ekim Devrimi’ni sonraki türevlerinden
çi ve emekçiler için tek tarihi referans ol- Bizim ya da emek dünyasına ait sınıfların
ayıran, örneğin Doğu Avrupadaki devrim-
mak gerekirken, son yirmi yıla gelinceye bugün Ekim Devrimi’ni hatırlamaları hiç-
lerinden ayıran özelliği bir hükümet veya
kadar öyle iken, artık değildir. Böyle oldu- bir şey ifade etmez, önemli olanı, Ekim
iktidar değişikliği olmanın çok ötesinde,
ğu için de işçi ve emekçilerin hali bellidir. yeni bir devlet ve yeni bir demokrasi tipi Devrimi’nin bize ve emek dünyasına ne
Klasik olan, bir daha tekrar edilemeyeceği olmasıdır. Bu nedenle “siyasal devrim-sos- hatırlattığıdır. Tekrar edilemez bir devrim
için klasiktir. Ekim Devrimi de bir daha as- yal devrim” ikilemini ortaya çıkaran değil, tekrar etmek için hatırlanmaz. Aşılamaz
la tekrar edilemeyecektir. çözen bir devrimdir. Çünkü Ekim Devrimi, bir devrim aşmak için hatırlanmaz. Asıl ih-
Ama sorun yaratan bu değildir. Sorun ya- bir “parti”nin “devlet iktidarını ele geçir- tiyaç Ekim Devrimi’nin kırbacınadır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 36

36 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Tartışma
>>
‘Yaşanmamış sosyali
yüzde 88.2’sinin oyunu aldılar. 6
Bolşevik milletvekilinin tamamı,
dördü metal (Malinovski, Badayev,
Petrovski ve Muranov) ikisi tekstil

‘yaşanmış’ demenin a
(Şagov ve Samalyov) olmak üzere
fabrika işçileriydi. Hepsi en büyük
endüstri merkezlerinden seçildiler.
(A. Y Bavayev, Bolsheviks in the Tsa-
rist Duma, Bookmarks, London,
Mart 1987, s. 9)
Üyelik ve parti kongreleri
1905’teki 3. Kongre’de delegeler
içindeki işçi oranı yalnızca yüzde 3.3
Engin Erkiner’in “Berlin
iken, 1906’daki 4. Kongre’de bu Duvarından 20 yıl Sonra”
oran yüzde 24.8’e, 1907’deki 5. Kon-
gre’de yüzde 34.5’e ve 1917’deki 6.
başlıklı yazısında Sovyet
Kongre’de yüzde 40.9’a yükseldi. deneyiminin başarısızlı-
Toplam üye sayısının 23.600 olduğu
1917 Ocak ayında işçi üye oranı
ğını çözümlemede baş-
yüzde 60.2 idi. (Tony Cliff, Tüm İkti- vurduğu yönteme katıl-
dar Sovyetlere)
mak mümkün değil.
Yayınlar
Bolşevik Partisi’nin propagandası
da öncülük misyonuna uygun, temel Sait Almış
ve sürekli bir etkinlik alanıydı. Bolş- Mehmet İnanç Turan
evikler onlarca merkezi ve yerel ya-
yın çıkardılar. Parti’nin 1917 Tem-
muz’unda 27’si Rusça, 14’ü 7 değişik Engin Erkiner Ekmek & Özgürlük dergisi-
dilden olmak üzere 41 gazete ve nin ikinci sayısında yer alan “Berlin Duva-
dergisi vardı. 17’si günlük, 8’i üç rından 20 yıl Sonra” başlıklı yazısında Sov-
günlük, 7’si haftalık, 3’ü 15 günlük yetler Birliği ve diğer sosyalizm yönelimli
ve biri aylık olarak yayımlanan bu Avrupa ülkelerinde yaşanan “sosyalizm 1959’da Moskova’da bir et ürünleri mağazası. Fotoğrafa da yansıyan
yayınların toplam tirajı 320 bini bu- denemesinin” başarısızlığa uğramasının
irdelenmesi gerektiğine işaret ediyor. Böyle bir tarih ve toplum çözümlemesi
luyordu.22 Nisan 1912’de yayına yöntemi marksizme ve diyalektik yönteme
başlayan Pravda bir yılda çoğunluğu Biz de yazarın bu görüşüne katılıyoruz. 70
taban tabana zıt, bilimsel değeri olmayan
işçilerden olmak üzere 11 bin oku- yıla yayılan büyük deneyimin yok sayılma-
bir yöntemdir. Neden-sonuç ilişkisini diya-
yucu mektubu aldı. 1912’de 620 işçi sı, üstünden atlanması, hiçbir şey olmamış
lektik olarak ele almayan, sonuçlara baka-
grubundan Pravda için bağış topla- gibi davranılması zaten imkânsız olduğu
rak geçmişi anlamaya çalışan tarih anlayışı
nırken, Menşevik yayın ancak 89 iş- gibi yanlış da olur. Yapılması gereken tam
amaca hizmet etmekten çok amacı saptır-
çi grubundan bağış alabildi. 1914’ün aksine bu deneyimleri bir laborant titizliği
maya yarar. Bu yazıda da öyle olmuş yazar
13 Mayıs’ına kadar Pravda 2873 işçi ile analiz etmek ve dersler çıkarmak olma-
sosyalizm denemelerinden doğru dersler
grubundan, Menşevik gazete 671 iş- lıdır. Ancak yazarla görüş birliğimiz sadece
çıkararak sosyalizm mücadelesine ışık tu-
çi grubundan mali destek topladı. bu saptamayla sınırlı kalmaktadır.
tacak hiçbir sonuca ulaşamamış, tam ter-
Yükselen baskı-dağıtım sayısı ve Öncelikle Engin Erkiner’in Sovyet deneyi- sine sosyalist bir dergide sosyalizm bilin-
Pravda’ya destek gruplarının varlığı, minin başarısızlığını çözümlemede baş- cini bulandıracak, yanlış çıkarımlara ve
Bolşevik yayının öncü işçilerin ilgi- vurduğu yönteme katılmak mümkün de- kavramlara ulaşmıştır. Analiz yöntemi
sini ve aktif desteğini kazandığının ğildir. Aslında yazının başlığı dahi yazarın yanlış olunca ulaşılan sonuçların da yanlış
kanıtıydı. Pravda için para toplama yanlış çözümleme yöntemini ele veriyor. ve sübjektif olmasında şaşılacak bir şey
grupları, bir çeşit legal parti çevresi Yazara göre duvarın örülmesi, duvarın yoktur.
işlevi gördüler. içinde yaşananlara değil de duvarın yıkıl-
masından sonra olan bitene bakarak her * * *
Gençliğin partisi şeyi anlamak mümkün görünüyor. Öncelikle tüm Marksistlerin üzerinde uz-
1907’de en öndeki dokuz Bolşevik Zaten yazar bu ters yüz edilmiş tarih ve laşması gereken ama hâlâ kavram karga-
önderin yaş ortalaması 34, V. Kon- toplumsal analiz yöntemini,” tarihin in- şalığının sürdüğü sosyalizm tanımının
gre’ye katılan Bolşevik delegelerin celenmesine sondan, yaşanmış sosya- açıklığa kavuşturulması gerektiği bu yazıy-
yaş ortalaması 27.7. Üyelerin yüzde lizmden sonra ortaya çıkan kapitalizm- la bir kez daha su yüzüne çıkmıştır. Aşağı-
60’ı 25’in, her altı aktivistten biri den başlamak gerekir,” diyerek açıkça di- da sıraladığımız noktalarda bir görüş bir-
20’nin altında. 1917’deki VI.Kon- le getirmekten de çekinmemiş.Yazara gö- liği oluşturmadan sosyalizm denemelerini
gre’ye katılan delegelerin ortalama re “hangi etkenlerin bu sonuca yol açtığı anlamamız ve doğru dersler çıkarmamız
yaşı 29. En genç delege 18, en yaşlısı ve 1989’a götüren tarihsel süreç incelen- olanaksızdır:
47 yaşında. Ortalama parti üyeliği mesi gereken ikinci aşamadır”. Yani ikin- 1. Sosyalizm; sınıfların, devletin, bürokra-
süresi ise 8 yıl. cil önemdedir. sinin, ordunun, partilerin, meta üretimi-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 37

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 37

lizm’e
ülkeler demek, sosyo-ekonomik yapılarını tırılması gereken bu karşı devrimci ey-
da sosyalizm olarak adlandırmak yanlış- lemlere yol açan koşullardır. Devrimin ra-
tır. “Yaşanmamış Sosyalizm” terimi bu yından çıkması, işçi devletinin bürokratik
gerçeği anlatmak için kullanılmıştır.Bu ge- diktatörlüğe dönüşmesi ve devrimin ya-

n anlamı... çiş toplumlarının sosyalizme evrilmesi yılamamasının nedenleri ortaya konma-


ancak devrimlerin yayılması ve dünya ça- dan, doğurduğu sonuçlar üzerinden bir
pında kapitalist sisteme karşı zafer kazan- sonuca varılamaz.
masıyla mümkündür. Eğer bu gerçekleş- 3. “Politik kapitalizm” tanımlaması bilim-
mezse ki gerçekleşmediği görülüyor, bu sel dayanaktan yoksun bir tanımlamadır.
geçiş toplumlarının yozlaşması ve kapita- Kapitalizm bir üretim tarzı ve buna uygun
lizmin yeniden hâkim olması olasıdır. ilişkileri olan toplumsal yapılanmadır. Po-
6. Geçiş toplumlarında sınıflar da, devlet litiği apolitiği olmaz. Kapitalizm kapita-
ve devletin örgütleri de varlığını sürdür- lizmdir.Sovyet sisteminin çözülüşünden
mektedir. Ancak varlık koşularını ortadan sonra ortaya çıkan kapitalistlerin küçük
kaldıran sosyalist bir kuruculuk sözkonu- üreticilerin büyümesi ile değil de kapita-
su olduğundan giderek sönümlenmek zo- list ilkel sermaye birikim dönemine taş çı-
rundadırlar. Bu sönümlenme ve yok ol- kartacak bir yağma ve toplumsal mülki-
malarının tek koşulu sosyalist devrimle- yete el koyma şeklinde oluşmasında anla-
rin dünya çapında kapitalist sisteme karşı şılmayacak bir nokta yoktur. Çünkü henüz
galip gelmesine, kapitalizmin egemenliği- yer yüzünde kapitalist sistemin egemen-
ni yok etmesine bağlıdır. Geçiş toplumla- liği hüküm sürmektedir.Karşı devrimden
rındaki devlet devrimi gerçekleştirmiş sonra uluslararası sermayenin IMF ve
proletaryanın devletidir. Bu anlamda yani fonları ile bu ülkelere hücum ettiği ve ka-
iktidarın, devletin proletaryanın elinde ol- pitalizmi yeniden inşa ettikleri unutulma-
ması anlamında yani siyasal anlamda sos- malıdır.
yalizme ilerlemeden söz edilebilir. Toplu- 4. “Sosyalizm, üretici güçlerde kapitalizmi
mu sosyalizme yönlendirmek ve komü- yakalamak ve geçmek iddiasını kaybedin-
nist insanı yetiştirebilmek için söz edilme- ce düzenin meşruiyeti de sona erdi,” de-
si de gerekir. Ama komünistler hem ken- mekle sosyalizm teorisi hakkında hiçbir
dilerini hem de toplumu aldatmamak için bilgisinin olmadığını gösteriyor. Sosya-
geçiş toplumunun henüz sosyalizm/ko- lizm, her ne kadar sovyet ideologları tara-
münizm olmadığını bilmek ve bildirmek fından öyle algılansa ve gösterilse de bir
nsıyan tüketim malı kıtlığı, Sovyet ekonomisinin kronik sorunuydu zorundadır. kalkınma projesi değildir. Bu tezden Sov-
yetler daha hızlı bir ekonomik gelişme
nin, paranın olmadığı bir toplumsal yapı- * * * gösterseydi ve kapitalizme karşı ekono-
dır.
Marksizmin bu temel doğruları açısından mik bir üstünlük sağlasaydı yıkılmazdı
2. Sosyalizm ile komünizm aynı toplumsal bakıldığında Engin Erkiner’in; anlamı çıkar. Bu görüş sovyet deneyimi-
yapının birbirinden ayrılmayan aşamala- nin başarısızlığını anlamak için Marksiz-
1. Bizlerin “Yaşanmamış Sosyalizm” diye
rıdır. me, diyalektik çözümlemeye değil de so-
adlandırdığımız sosyalizm yönelimli ülke-
3. Sosyalizm bir dünya sistemidir. Tek tek lerdeki geçiş toplumlarını tıpkı TKP’li ya- nuçların idealist felsefe gözlükleri ile yo-
ya da birkaç ülkede birden sosyalist dev- zar Candan Badem gibi ısrarla “Yaşanmış rumlanmasında gören Erkiner’e yakışmış
rimler olabilir ve bu devrimini yapmış ül- Sosyalizm” diye adlandırmasının teorik görünüyor.
kelerde sosyalist toplum kuruluşu ve sos- olarak ne sonuçlara yol açacağını bilme- Sonuç olarak: “Sosyalizm denemesinin
yalist insan yaratma süreci başlar ama ka- diğini sanıyoruz. Çünkü bu toplumları başarısızlığının temelinde, yanlış bir teori
pitalizmin egemenliği yok edilmeden bu sosyalist toplum olarak adlandırmak, tek üzerine oturmuş politika yatıyor. Bu yan-
sürecin tamamlanması, yani tek tek ülke- ülkede sosyalizmi kurmanın mümkün ol- lış teori, Marksizmin çarpıtılmış,bozulmuş
lerde sosyalist toplum biçiminin egemen duğunu varsayar. Bu varsayım ise tarihsel şeklidir. Marksizmin kendisi değil! Doğru
kılınması imkânsızdır. materyalizme aykırı olarak toplum biçim- olmayan bir teorinin, doğru bir siyaset ve
4. Bolşevik devrimden sonra Sovyetler lerinin geriye döndürülebileceği gibi ucu- pratik yaratması olanaklı değildir”.*
Birliği’nde ve daha sonra doğu Avrupa, be bir tarih anlayışına yol açar. Bu tür bir “ Sosyalizmin Ekonomi Politiği” denen uy-
Çin, Vietnam ve Küba gibi devrimini yap- anlayış ise burjuva ideologların kapitaliz- durma teorinin geçiş dönemini ekonomi-
mış ülkelerde yaşanmış olan ve bazıların- min ölümsüzlüğü ve sosyalizmin imkân- sinin örgütlenişine zararlı etkileri olmuş-
da halen yaşanmakta olan süreç Marx’ın sızlığı tezlerine destek olur. İnsanlık sos- tur. Erkiner’in söylediğinin tam aksine
ve Lenin’in “kapitalizmden sosyalizme yalizme geçtikten sonra gerçek insanlık Sovyet deneyimini ve çözülüşünü anla-
devrimci geçiş dönemi” diye adlandırdık- tarihi başlayacak ve kapitalizm de diğer mak için öncelikle sosyalizm teorisine baş
ları devrimci bir süreçtir. sınıflı toplumlar gibi tarih öncesinde ka- vurmak gerekir. Sonuçlar üzerinden teo-
5. Geçiş döneminin ekonomik yapısı he- lacak ve Engels’in deyimiyle asarı atika riler üretmenin yanlış ve sosyalist hare-
nüz sosyalist bir yapı değildir. Bir yanda müzesinde yerini alacaktır. kete zarar verecek saptırmalara yol aça-
yıkılmakta olan kapitalist üretim tarzının 2. Sovyetler Birliği ve sosyalizm yönelimli cağı Erkiner’in bu yazısı ile örneklenmiş
kalıntıları, bir yanda da kurulmakta olan diğer ülkelerde karşı devrimci gösterile- oluyor.
sosyalist üretim biçiminin öncüllerinin bir rin varlığını, komünist partisinin öncülü-
arada bulunduğu geçici bir yapı söz konu- ğüne karşı çıkılmasını çöküşün nedeni gi- * Mehmet İnanç Turan,Yaşanmamış Sos-
sudur.Bu anlamda bu ülkelere sosyalist bi göstermesi abesle iştigaldir. Asıl araş- yalizm,Yordam Kitap,2008. s.21
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 38

38 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Postmodernlik
dernler hepsini yapıbozuma uğratı-
Kavramların evreninde
yordu.
Postmodernizm, modernliği bir çürü-
me dönemi olarak kavradığı oranda
dünyanın kaçınılmaz olarak bir nihai
çöküşe, unutuluşa ve ertelenemeyecek
Türkiye'de postmodernizm ölmedi, özel- bir öz yıkıma doğru gittiğini ima edi-
yordu ve bu doğrultuda bir siyasi ki-
likle majestelerinin muteber “Marksist- nizm geliştirdi. Postmodernizme göre
ler”i arasında kol geziyor siyasi tavır, belirsizliklerden, öznel yo-
rumlardan ve çelişkilerden kaynaklan-
maktaydı. Siyasi kavrayışlar da eşit öl-
çüde kesinlikten yoksun ve duruma
bağlı nitelikteydi; çünkü, olgulara, ha-
kikate ya da bilime dayanarak bir siya-
si stratejinin bir başkasından daha iyi
olduğuna karar vermeyi sağlayacak
bir temel yoktu; bu yüzden ortaya çı-
kan şey kesin değil deneme niteliğin-
deydi ve siyasi dünya kendileri de göz-
lemcinin önünde oluşan inşalardan
ibaret olan bireyler, liderler ve takip-
çileri ile doluydu.
“Mücadele etmek anlamsız”
Postmodernizme göre, yaşayabilir bir
kamusal alan ortadan kalkmış, tarih
sona ermiş, hakikat kaybolmuş ve (so-
rumlu fail anlamında) yazar ölmüştü.
Bu yüzden, eylem çağrısında bulun-
maya gerek yoktu. Siyasete katılma-
malı ya da kayıtsız bir tutum takınma-
Postmonderliğin mimarideki en bilinen örneği ABD’liCharles Willard Moore’un Piaza d’Italiası lıydık. Eğer tarih sona erdiyse ve gele-
cek yoksa o zaman toplumsal değişim
nan düşünürleri, başta Lyotard olmak uğruna mücadele etmek anlamsızdı;
Mustafa Bayram Mısır üzere bizzat bu yenilgi sonrasında çünkü insanların simülasyonlar çağın-
akademiye iltica edenlerden çıkmıştı. da ve hipergerçeklik karşısında birer
Bu yüzden postmodernizm büyük kara deliğe dönüşen toplumu ve yöne-
Unutuldu sanıyorsunuz...
oranda “akademinin icadıdır”. timi hiçbir biçimde etkileme güçleri
Bugün biri “tarihin sonu” dediğinde
Anti-komünist ve ırkçı bulunmuyordu. Siyasi katılımın bir an-
çok ciddiye alınmaz ama onu ciddiye
Postmodernizm, erken Aydınlanma lamı yoktu, çünkü ilgi çekici olan her
almadığını varsayan ortalama bir fa-
eleştirilerine kadar uzatılabilecek bir şey çoktan gerçekleşmişti; devrim
il/yazar/mesela siz, “klasik hakikat,
kuramsal hinterlanda sahip ise de çoktan olmuştu, atom bombası çoktan
akıl, kimlik ve nesnellik kavramların-
dan, evrensel ilerleme ya da kurtuluş yöntemsel olarak yapıbozuma dayanı- patlamıştı, artık dert etmeye gerek
fikrinden, bilimsel açıklamanın başvu- yordu. Muhafazakar hegemonyaya ka- yoktu. En fazla, siyasi faaliyet olarak
rabileceği tekil çerçeveler, büyük anla- tılan, Reagancı mirasın kalbine yakın taşkınlık ve karnaval yapabilirdik.
tılar ya da nihai zeminlerden” kuşku yapıbozum, işçi sınıfı karşıtı, anti-ko- Nasılsa, zaten yoktu ya varlığına inan-
duyarsınız. Kuşkularınızın bazılarında münist ve hatta ırkçıydı (Berman). dırıldığımız “hakikat” de artık çökm-
haklı olabilirdiniz, eğer bu kuşkuları- Postmodernizm, Batılı, genel olarak üştü. Gerçekliğin herhangi bir temsili
nız, bugün unutuldu sandığınız, ger- kapitalizmin açığa çıkış ve gelişme sü- ile diğer temsilleri arasında eşitlik var-
çekte bütün düşüncenin içinde devin- reçlerini betimleyen bir modernlik im- dı; yani gerçeklik, dilsel bir uzlaşımdan
meye başladığı postmodernliğin ürü- gesi üzerine çoklukla birbiriyle uzlaş- ibaretti ve böylece bilgi sadece göreli
nü olmasaydı. Maalesef onun ürünü- mayan gözlemlere akademinin “fikir” olabilirdi.
dür ve soluk soluğa kalma pahasına payesi vermesiyle bir hayalet gibi hızla Siyasal tutum açısından sorun karma-
hatırlama zamanıdır: Postmodernizm, yayıldı. Bu modernlik imgesi, tartış- şık olmadığı gibi vahimdi de; örneğin,
son tahlilde, geç kapitalizmde, serma- macılarını, bilimsel buluşlara, keşifle- “eleştirel düşünür” Spivak, Derrida ge-
yenin bu kriz çağında, burjuva düşün- re, sanayileşmeye, kapitalist işletme- leneğini izleyerek Hindistan’da yerle-
cesinin krizinin ürünüdür. Bu ürünün nin kuruluşuna (modern örgüt), iler- şik 'sati' yani kadının ölmüş kocasıyla
hasadında 1968'de öne fırlayan “eleş- lemeye, bürokrasinin doğuşuna (mo- birlikte yakılması -kadının kendini
tirel düşünce”nin ve “devrimci dern devlet), insan tekinin içsel so- kurban etmesi- geleneğinin (dini ku-
eylem”in yenilgisinin katkısı küçümse- rumluluğuna (modern özne), ulusların ral) İngiliz subaylar tarafından okunu-
nemez. Postmodernizmin en azından icadına (modern toplumsal birim: şunu yapıbozuma uğratıyor, bu subay-
Kıta Avrupası'nda gelişimine katkı su- ulus-devlet) vs. götürüyor, postmo- ların kadınları kurtararak “sömürgeci”
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 39

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 39

gibi davrandıklarını buluyordu. Çünkü bu Marksizmden geldiklerini söylerken, radi- ruyorlardı...


onlara İngiliz değerlerinin dayatılması de- kal demokrasi stratejileri için postmoder- Bunları artık hiç kimse bu kadar kolay
mekti ve kadınların kendi söz hakkı oldu- nizmi selamlamalarını kolaylaştırdı. Gerçi, söyleyemiyor ama, postmodernliğin ya-
ğunu yadsıyordu. Buradan anca, Spivak’ın, kolaylaştırmasa ne olacaktı, postmodern rattığı o büyük kafa karışıklığı artık dü-
'kadınların söz hakkı'nın, 'yaşama hak- teorinin büyük bir kısmı makropolitikayı şüncenin içinde nefes aldığı atmosfer ha-
kı'ndan önce geldiğini söylediğini ve zaten ve toplumun radikal bir şekilde yeniden line dönüştüğünden buna gerek duyulmu-
her şey 'söz'den ibaret olduğuna göre pek inşa edilmesine yönelik modern projeleri yor da. Mesela biri çıkıp “Marx, gerçek bir
bir sorunda olmadığını varsaydığını çıka- reddediyordu, her şey uyardı işte. Tarihin liberaldi” diye yazabiliyor, diğerine göre
rabilirdik ama Spivak'a bunları söylemek ve toplumun sonuyla birlikte siyasi proje- “AKP burjuva demokratik dönüşüm ger-
düpedüz “ayıp sayılıyordu!”. “Eleştirel dü- nin sonu da gelmişti nasılsa, halka “oya- çekleştiriyor”; bunu yazanların yazdığı
şünür”ün analizinin, bu kuralın tekrar ya- lanmak” lazımdı. Toplum teorisinin bizzat programla Ufuk Uras ve yanındaki sosya-
salaşmasına cevaz vermesinden söz et- kendisi baskıcıydı, aynı zamanda bizatihi listler “adalet partisi” kurmaya kalkıyor,
mek “hakarete uğrama” nedeniydi, kim toplumsal olan ve ilke olarak tüm toplum- yanlarına Yeni Demokrasi Hareketi'nden
akademide Spivak'tan, bu korkunç durum sal normlar, kurumlar ve pratikler de... bakiye Hüseyin Ergün'ü de alıyorlar; daha
üzerine bir yorumda bulunmasını isteye- Hem, özne de bir kurmaca ya da hatta ya- vahimi, Nabi Yağcı, Marksizmi “temsil”
cekti, ya da kim bugün Afganistan bir “ger- nılsamaydı işte. Özne, yazar, genel olarak ediyor. Anlayacağınız, Türkiye'de postmo-
çek” olarak karşımıza çıktığında Spivak'ı fail öleli çok oluyordu; buna rağmen, bilgi dernizm ölmedi, özellikle majestelerinin
hatırlayacaktı. iddiasına dayanarak toplumu 'düzeltme- muteber “Marksistler”i arasında kol gezi-
Vahşetin teorisi ye' çalışan her özne ya da öznellik iddiası yor; o yüzden, siz siz olun sıkı durmaya
Bu, o zaman da bu zaman da açıkça vah- esasen iktidar arzusunun dışa vurumuy- devam edin, sıkı durmazsanız, emekçilere
şetin teorisiydi ve feminist ya da postmo- du. Bu tür iktidarlara karşı uyanık kalmalı, Marx da liberaldi diye anlatmaya başla-
dernist bir kisve kazanması çok şey değiş- karnavalımızı bozdurmamalıydık ama manız uzun sürmez. Nasıl diye sorana,
tirmiyordu. Berman'ın yapıbozumun ka- 'devlet iktidarı' karşısında sessiz kalabilir- “yapıbozum” yöntemiyle buldum da der-
ranlık yüzü dediği tastamam buydu; ayrı- dik. 'Devlet iktidarı' diye bir şey yoktu za- siniz, daha önce kimlere neler neler de-
ca, bu durum, hakikatin cemaatin iç ileti- ten, bilgi iddiasında bulunan iktidar arzu- dirttiler gene dedirtirler... Soluduğunuz
şim ve oydaşmasına bırakılmasının so- luları -o Marksistler yok mu onlar- uydu- düşünsel hava budur; benden söylemesi...
nuçlarını da gösteriyordu. O zamanlar,
toplum bilimlerinin olanaklı olduğu, bi-
limsel bilgi edinilebileceği ve bu çerçeve-
de siyasetin, toplumsal hakikatler (yani
gerçeklikler) üzerine kurulu bir stratejiye
dayanabileceğini söylemek, akademide
alay konusu, medyada dinozorluktu.
Marksistler yine de, bizzat hukuksal çer-
çeve ve toplumsal yaşam kuralları siyasal
etkinlik alanına bağımlı olarak düzenlen-
diğine göre, örneğin, kamusal tartışma ve
oydaşma dinsel ilkeyi toplumsal ortak ya-
şam için gerekli gördüğünde, Aydınlanma
değerleri üzerinde yükselen bir hakikat n KOMÜNİST MANİFESTO: TEORİNİN PRATİĞİ, PRATİĞİN TEORİSİ
iddiasının ve ona bağlı gelişen siyasetin ERTUĞRUL KÜRKÇÜ | BUNALIM DÜZENİ: EMPERYALİST KAPİTALİZM
meşruiyetini tartışma konusu bile etme-
MUHSİN DALFİDAN | KRİZ VE HEGEMONYA HALUK YURTSEVER |
diler. Sonuçta, siyasal meşruiyet sorunları
ile hakikat bir ve aynı şey olmadığı gibi, SERMAYE ÇAĞININ SINIRLARI | BÜYÜK DEPREM -BİR BİLANÇO ALİ
hakikat varsayımı, bilimsel pratikler üze- İLERİ | İLKEL SERMAYE BİRİKİMİ YUSUF ZAMİR | SERMAYENİN
rinde yükselir. Burada, hakikat, yalnızca SONSUZ BİRİKİM SÜRECİNİN SOMUT TARİHSEL İFADESİ OLARAK
epistemolojik olarak bilginin nesnel ger-
çeklikle uyumluluk süreçlerini değil, aynı DÜNYA PAZARI ÜMİT TANIŞIR - ALİ İLERİ | ANLAMAK GİDENİ VE
zamanda bilginin temsil tarzlarıyla uyum- GELMEKTE OLANI ALP HAKAN GÜVENİR
luluğunu da işaret eder. Kısaca Feuerbach
üzerine, ikinci, üçüncü, sekizinci ve onbi- n ELEŞTİREL BAKIŞ MUSTAFA BAYRAM MISIR
rinci tez...
“Sınıf” mı dediniz? n KURULUŞ İDEOLOJİSİ OLARAK KEMALİZM VE SINIFLAR MÜCADELESİ
O zamanlar filizlenen bazı “yeni” toplum- ÖZNUR AĞIRBAŞLI | AŞAMACILIĞIN AŞILABİLMESİ YOLUNDA
sal hareketler, postmodern hakikat varsa- DEMOKRASİ VE DEMOKRATİK HAKLAR MÜCADELESİ NİHAT BALKANLI
yımının kendi önerilerinin toplumsal kar-
şılık bulabilmesi açısından işlevli olabile-
ceklerini varsaydılar; bu hareketler içinde

itapçılarda!
Çıktı... K
yer alan kuramcılar genellikle postmoder-
nizmi benimsediler. Bu, “sınıf” denildiğin-
de talebelerinin girdiği odaları anlayan
bazı erkek ve kadınların kendilerinin
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 40

40 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Televizyon, pornografi ve
Kültür Gerillası

Televizyonun, pornografi ile işbirliği; kendi hızı ile pornografinin hızını bir
çözmenin olanaklarını bizlere sunar. Kendi biricik çıkarlarını uğruna kendis
varlıklar arar durur ve çoklukla bunları bulması hiç de zor olmaz.

tan pornografik televizyon.


Garip Hanay
Ucu bucağı gözükmeyen bu ışıklı
kutu, pornografik cazibesiyle sözle-
Kriz, içinde yanında yöresinde por- rin ve eylemlerin anlamlarını sap-
nografiyi barındırır mı? Soru, bera- tırmakta, bilgiye ve görgüye kendi
berinde annemi ve babamı düşüne- gerçeklik kılıfını giydirerek, kime ve
rek bir yanıt vermem gerektiğini or- neye, nasıl hizmet edilmesi gerekti-
taya koyuyor. Onlar, yakından tanıdı- ğini dayatmaktadır. Elbette porno-
ğım neleri sevip neleri sevmek zo- grafinin aşan, sınırları zorlayan; bu-
runda kaldıklarını bildiğim insanlar. nun, herkes ve her şey için olağan
Sevmek zorunda kaldıklarının şid- olduğunu ve kendi dayattığı şiddet-
detini izaha çalışmak. Evimizin salo- tin gerçek olduğunu duyuran, tel-
nunda, annemin evin neresinde evizyon. Şiddetin gerçek halini dahi
olursa olsun beri taraftan onunla ol- aratan bir medyatik televizyon.
duğu, onsuz olamayacağı, peşi sıra, Afetlerini fon müziği olmadan “fan”-
çabucak, bir an önce görmek istediği larının karşısına çıkaramayan, hiç-
bir aygıtla karşı karşıyayız: Televiz- bir çağda olmadığı kadar, klasik
yon müziği kendi yarattığı afetler için
Annem, “Ben varım, hemen yanı ba- baş tacı etmeyi göze alan; durum
şındayım, buradayım; gitmedim, bak afet değil de “milli coşku”nun ken-
hemen geleceğim.”li figanlarla tele- disini sunmak ise bu coşkuyu “he-
vizyonuna varlığını ispata mecbur zeyana” dönüştüren canımızın içi
bırakılmıştır. Tek başına bu sözcük tele-vizyon.
“televizyon”, çağımızın en yaygın, ça- Daha hızlı, daha şiddetli
bucak kendisini sevdiren; onsuz ya- Özyurtlu kardeşlerin “Ev” filmi, katılanlar ve izley
Evet, pornografi televizyonla içli televizyon programlarının sert bir eleştirisiydi
pılamayacak, onsuz olunamayacak dışlı olmaya başladığı her anıyla şid-
bir toplumsallığı da tarif etmekte. deti ve boşluğu beraberinde getiri- laketlere dur demezsek; krizlerin
Ancak, bu “televizyonun“ icadı, belki yor. Ancak kabahatin pornografide boyutlarının daha da büyüyeceğini
de “ortaya çıkarılışı” ile ilgili değil. olmadığını söylemeliyiz. Pornografi bize bağıran pornografik bir aygıta
Kendini değiştiren ama eski bilincini kendi doğasının gereği olan aşırılığı, dönüştü televizyon. Ne diyordu:
de koruyan bir “aygıt”tan daha faz- yanlılığı ve boşluğu yaratmayı ken- “Alın, verin, ekonomiye can verin.”
lasını içeren, pornografik yöntemleri dine görev bilmiştir. Televizyon ise Hadi durmayın tüketin; harcayın ki
ve içeriği kullanarak şöhretini arttı- daha hızlı, daha pornografik bir ay- kendimizi, yarattığımız bu sorundan
ran medyatik bir televizyondan bah- gıt olma çabasındadır. Pornografi- çıkaralım. Annemize, markete gitti-
sediyoruz. nin alanını, kullanacağı zamanları, ğinde neden ihtiyacı olmadığı halde
Şöhretini her geçen gün biraz daha mekânları, hızını kendisi belirlemiş- araba lastiği alması gerektiğini anla-
arttıran ancak bir yandan da, her da- tir. Kendi pornografik düzlemini ya- talım. Diyelim ki annemize, eğer sen
im değişmediğini zihinlere kazıyan, ratmıştır. “Fan”larının bu boşlukta araba lastiği alırsan banka patronları
her daim sizlerden biriyim diyen bir kaybolmaları işine gelmektedir. Za- daha mutlu olacaklar, sanayicileri-
aygıt. Evet, şöhretini her şeye rağ- manı ve yeri gelince boşluğu kendisi miz sen araba lastiği aldığın için da-
men arttıran “televizyon” bu şöhre- doldurmak için görevinin başına ge- ha fazla kâr edecek ve yeni yatırım-
tini epeyce de pornografiye borçlu- çecektir. Boşluk doldurma zamanla- lar yapacaklar.
dur. Neredeyse “yaşasın pornografi” rında Amerikan üslerinin aslında Mesela, yeni yeni çıtır çıtır sıcacık
dedirtecek kadar sıradanlaştırmıştır, bir “üs”değil “tesis” olduğunu bize parayla dolu yeni yeni bankalar ku-
şöhretinin kaynağını. Bizlere, anne- öğretecek, haber programlarında iş- racaklar, yeni döviz büroları açacak-
lerimize, babalarımıza, arkadaşları- kencenin aslında ferdi olduğunu ku- lar, finans şirketleri kuracaklar. Yani
mıza nasıl davranmamız gerektiğini lağımıza fısıldayacak medyatik por- ne olacak, üretim artacak yani tüke-
öğreten; tüm ihtimalleri biz daha so- nografi. Toplumsal felaketlerin as- tim artacak. İşte anne, bu yüzden
runun kendisini anlamaya çalışma- lında sanıldığı gibi olmadığını, kriz- araba lastiği almalısın sen; babam iki
dan, olası tüm yanıtları bize veren, lerin çabucak geçeceğini ama bizler bardak çay içerken kahvede bundan
buyuran, televizyon koltuğunu yara- elimizden geleni yapıp krizlere, fe- böyle ne yapıp edip üç bardak çay,
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 41

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 41

Kültür & Zihniyet

ve kriz Kelebekler

Servet Düşamnı
uyanırken kozalarından
bir araya getirerek krizleri
ndisi için feda olunacak Sorarım size ben bu bankanın camlarını İMF geldi-
ğinde indirmeyeceğim de ne zaman indireceğim

insanlaşma. Kontrolsüzü makbul olsa


Arzu Aydoğan da gönlümce, bir sistemleştirme elbet
gerekli. Bunun için teşekkürler Marx…
Şimdi boynunuzdaki şalı burnunuzu ve Ancak sistemleştirme eritme, soğurma
ağzınızı kapatacak şekilde sarın, bana olamaz elbette. Öfkeni insanlara, hay-
elinizi verin ve birlikte İstiklal’de tura çı- vanlara, taşa, toprağa yöneltebilirsin.
kalım. Bu en başta genç bir kadının mas- Bu duygulanma anı için kendi içinde
keli balo teklifi gibi gelebilir kulağınıza. açıklanabilir. Bunu sistemleştirdiğinde
Öyle olmadığını bırakın caddenin kendi- öfkeni bankalara, veya gayrimeşru
si göstersin… olan her şeye(?) yönlendirirsin örne-
ğin. Şiddet eylemlerinin en zor yanı da
Yerde tramvay raylarından aşağı doğru bunun eylemin dışında kalan insanlara
akan kimyasal kırmızı bir su var. Kim bi- nasıl anlatılacağı meselesidir. Ama bu-
lir kaç kişinin canını yakmış olmasına nu kendimize ne kadar açıklayabildik
rağmen, sanki daha dakikalar önce bunu acaba? Bu biraz hissedebilmek mese-
yapan kendisi değilmişçesine usul usul
lesi. O anı hissediniz, hissediniz ve an-
tünele doğru akıyor. Ne kadar sıkı sarı-
latınız. Ben gözlerimi kapatıyorum ve
nırsanız sarının kimyasal gaz bir yerler-
şunu görüyorum: Komşumun vakt-i
den sızıp boğazınıza yapışıyor ve kulak-
zamanında kırılmış ve sonrasında kara
larınızı her yerden öksürük sesi doldu-
kışta dahi taktıramadığı camını… siz si-
ruyor… İnsanlar kaçışıyor hatta ağlayan-
tede mi oturuyorsunuz, komşularınızın
lar bile var aralarında. Ah ne duygusal
camları tastamam öyle mi, peki bu bin-
sahneler bunlar, keşke o göz yaşları gi-
lerce camsız evi gözünüzde canlandır-
den sevgilinin ardından olsa… içiniz mi
mak hayal gücünüzü çok mu zorlar?
karardı, benim de. O zaman biraz sağa,
Peki ya dünyada binlerce ve binlerce
e izleyenlerde ağır ruhsal tahribata yol açan BBG biraz da sola bakalım. Bakalım da içimizi
di evsizin cam taktıracak bir penceresi
saran karanlık, yerdeki binlerce cam par-
dahi yok. Daha da mı zorlandınız… peki
bir fincan neskafe içmeli mümkün- çasının yansıttığı güneşin pırıltılarıyla
sustum…
se, birkaç el de okey oynamalı. İnan- aydınlansın. Bu aydınlık çapkın bir gülüş
dırmalıyız annelerimizi, babalarımı- oluyor ve tüm caddeyi saran yenik çeh- Ben 1 Mayısta alana çıktığımda Taksim
zı bunlara; onların patronların tek- reyi dağıtıyor birdenbire. Her bir banka- Meydanı’nı göz yaşlarımla suladım.
leyen kalplerine merhem olacakla- nın camına inen darbeler öfkenin olduğu Kendime engel olamadım. O an, ben ağ-
rına. “Maazallah!” demeliyiz. Cenne- kadar “kazanabiliriz”in de mesajını ver- larken ne sendika ağaları vardı içimde
ti yaratmanın pazar arabalarını tıka miyor mu dersiniz? İstiklal bankaları tek ne makul sayı, ne uzlaşma ne pazarlık.
basa doldurmakla olacağını, nemli sıra olmuş önümüzde diz çökmüşlerdi Ben ilk kez kazanıyordum. İlk kez ya-
cüzdanlarınızı sonuna kadar açıp di- işte. Uslu uslu camlarından soyunmuş- pacağız dediğimiz şeyi yapmıştık işte.
bine kadar elimizi daldırıp oraya bu- lardı. İnsanlarla bankaların arasına giren İlk kez ne olursa olsun zafer kazanmış-
raya gizlenmiş paracıkları harcaya- o 2 santimlik film camlar, borçlandırdık- tık. Ve ben ne kadar da susamıştım bu-
rak cenneti yeniden yaratacaklarını ları kredi kartlarıyla; çalıştırdıkları ve iş- na. Göz yaşlarımla yıkandım…
anlatmalıyız ya da izlemelerini sağ- leri bittiğinde rahatlıkla kovuverdikleri Şimdi radyoda duydum devrimci genç-
lamalıyız. emekçileri amansız zamansız sömürme- lik köprüsü yeniden yapılacakmış. Yine
leriyle; ve aldıkları faizlerle insanları na- gözlerim dolu dolu oldu efendim.
Televizyonun, pornografi ile işbirli-
sıl ki dünyalar kadar uzaklaştırıyor ve “Zap”tedemedim. Yeniden dipten bir
ği; kendi hızı ile pornografinin hızını
bir araya getirerek krizleri çözme- nasıl ki o camın önü ve arkası 2 santimlik dalga geliyor işte. Kitlesiz olsun. Bazen
nin olanaklarını bizlere sunar. Kendi farkın çok çok ötesine geçiyorsa, o 2 san- kitle ne kadar da yanıltıcı oluyor. Renk-
biricik çıkarlarını uğruna kendisi tim de yerlerde olmayı o kadar hak et- li ışıklarına aldanıveriyorsun ve bir
için feda olunacak varlıklar arar du- mişti ve işte ayaklarımızın altındaydı… yerden sonra hissedemiyorsun. Ne
rur. Ve çoklukla bunları bulması hiç Şimdi içinizde tatlı bir gıcırtı duyuyor “öncü savaş” teorisi, ne endüstriyel
de zor olmaz. Yazının başında sor- musunuz bu 2 santimi çiğnerken? proleterya, ne o, ne bu. Bu benim ve be-
duğumuz soruya dönelim. Kriz; için- Toplumsal öfke ne büyük bir güç! Dün- nim öfkem. Ve sorarım size ben bu ban-
de, yanında yöresinde pornografiyi yayı iten en önemli güçtür toplumsal öf- kanın camlarını İMF geldiğinde indir-
barındırır mı? ke. Bir duygulanma anı, bir insan olma, meyeceğim de ne zaman indireceğim?
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 42

42 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet

Anadilde eğitim hakkı


Baskın dille zorunlu eğitim yalnızca “öteki” toplumu değil, “egemen”
toplumun sosyal ve tinsel dokusunu da bozuyor.

Baskın dille eğitimin açmazlarını belgeleyen “İki Dil Bir Bavul” 2009 Antalya Film Festivali’nde Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’e“En İyi İlk Film” ödülünü getirdi

kı bir yana, etnik olarak varlı- zenginleştiren ve dünyayı ya- diği insani kimliğini yetkinleş-
Habip Çınar ğını sürdürebilme sorunuyla şanır kılan. tirecektir.
yüz yüze demektir. Ve genel- “İnsan, nesnelerin varlığını an- Okul ve anadil
likle haklarından yoksun bıra- cak onları adlandırarak kavra- Oysa okul kapısından içeriye
İletişim teknolojisinin olağan- kılan etnik topluluk ağır bir yabilmiştir. Dünya, ancak dü- adımını attığında, o ana kadar
üstü geliştiği günümüzde, top- asimilasyon altında yok oluş şünce düzlemine aktarılarak edindiği tüm değerlerin aslın-
luluk kültürünün yaşatılması sürecine maruz kalır. ‘bilgi konusu olduğunda bir da gereksiz, yanlış ve hatta
ve gelecek kuşaklara aktarıl-
Dil ve kimlik karışıklıklar bütünü olmaktan utanılacak şeyler olduğu pra-
ması açısından yazılı dil, eği-
Çocuk okul çağına geldiğinde çıkar. Çünkü bilgi, her nesneyi tik olarak yüzüne vurulacaktır.
tim dili çok çok önemlidir.
ailesinden, çevresinden, ulu- içinde bulunduğu yığından çe- İçe kapanma, küsme, kendini
“Eğitim şarttır” ama hangi dil- kip çıkararak bu karışık bütü- utanılacak durumda hissetme
sundan öğrendiği anadili ile
le? İşte insan soyunun geçtiği ne düzen getirir, onu anlaşılır vb. kaçınılmazdır. Çünkü iç
ve halen geçmekte olduğu “İn- düşünebilmekte, hayal kura-
bilmekte, anne-babası ve çev- kılar.’ Görüldüğü gibi düşünce dünyası yıkıma uğramıştır.
sanlık Sınavı”nın temel sorula- dille bütünleşerek görevini ya- Öğrendiği, bildiği her şey ge-
rından biri budur. resi ile iletişim kurabilmekte-
pabilir” (Berke Vardar). reksiz ve yanlıştır! 4. veya 5. sı-
dir. Oysa kendi diliyle değil de,
Bilimin ve tabii uygar insanın nıfta yeni dile vakıf olduğunda,
baskın dille eğitime başlamak Özcesi, dil düşünsel, kültürel,
bu soruya vereceği yanıt belli- bu yeni dille, yeni bir kimlik
zorunda kaldığında, çocuk tinsel, anlama ve anlatma ba-
dir: Anadille eğitim! edindiğinde ise anadili zaten
kendisini reddedilmiş hisse- kımından insan için bir kimlik- baskın dil olan yaşıtlarına göre
Etnik bir topluluk yaşadığı yer- der ve öğrenme ortamına aktif tir. Okul yaşına geldiğinde ço- genellikle yarışma dışına daha
de siyasal egemenliğini –ba- katılımı engellenir. Böylelikle cuğun bu anlamda kimliği baştan itilmiştir. Daha ilköğre-
ğımsız, federe, otonom, vb.- pedagojinin temel ilkesi ihlal oluşmuştur artık. Sıra, bu kim- nim çağında insani kimliğini
oluşturmuşsa bu bakımdan edilmekle kalmaz aynı zaman- liğin temel aracı olarak edini- güçlendirme yerine, ruhunda
bir sorun yaşamayacaktır. Ama da bir insanlık suçu da işlen- len dilde (anadilde) eğitim al- derin yara almış küçüğün, ye-
eğer söz konusu topluluk bu- miş olur. Çünkü her dil farklı maya gelmiştir. Çocuk alacağı tişkin yaşlarda da bilinçaltını
lunduğu yerde, farklı bir etni- bir kültürün ifade aracıdır. Her eğitimle, o yaşa dek edindiği bu yara kaplar. Çünkü esas et-
sitenin baskısıyla evrensel kültür insanlık için bir zengin- kültürel, tinsel düşünsel bilgi- nik kimliği ile okulda kabul et-
haklarından yoksun kalmışsa, liktir. Zaten çeşitlilik, farklılık leri daha bir düzene sokup bir tirilen etnik kimlik arasındaki
genellikle anadille eğitim hak- renkliliktir insan dünyasını üst aşamaya getirecek ve edin- çelişkiyi ömür boyu yaşaya-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 43

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 43

cak, eğer bilimsel düşünceyle meşru olan, hak olan nedir? zatihi “egemen” toplumun sos- Anadille eğitim konusunda de-
tanışma olanağı da bulama- Hiç kuşkusuz çocuğun anadi- yal ve tinsel doku ve dünyasını mokrat tutum, her etnik toplu-
mışsa, kimliklerinden biri veya liyle eğitim alması. Maddi ve da bozmaktadır. Bu bakımdan luğun, halkın, ulusun kendi di-
her ikisiyle de sorun yaşaya- manevi olarak gelişmesini ta- egemen etnisiteye mensup liyle eğitim hakkına kavuşması
caktır. Özellikle baskın dilin et- mamlamış sağlıklı bireylerin olanlar da “zorunlu dil” ile eği- için mücadele etmektir. Asimi-
nik kimliğinde kendine bir yer yetişmesinin ilk koşulu budur. time karşı çıkmalıdırlar. Eğitim lasyon bir insanlık suçudur ve
edinmeye çalışan yetişkin, öm- Öte yandan insan hak ve öz- sendikalarının anadille eğitim buna karşı gelmek insani bir
rünü yeni kimlikte ispata has- gürlüklerini temel alan, çok dil- talebinde bulunmaları bu ba- görevdir. Sosyalistler, komü-
redecektir. Ve muhtemelen li, çok kültürlü, farklılık ve çe- kımdan son derece isabetli, in- nistler, devrimciler kayıtsız ve
“eski” etnik kökenine karşı en şitlilikleri zenginlik sayan, top- sani, demokrat bir tutumdur. şartsız anadille eğitim isteyen-
acımasız tutum ve davranışlar lumcu, eşitlikçi, özgürlükçü ve Bir farkın, çeşidin, rengin yok lerin yanında yer almak zorun-
içerisine girecektir. Azılı faşist- doğa ve insana karşı her türlü edilişi insan dünyasını, yaşamı- dadırlar. Anadille eğitim “bö-
lerin genel olarak egemen etni- benciliği gayri insani kabul nı kısırlaştırır. Günümüz dün- lünme”ye değil bütünlüğe gi-
siteye dahil olamayanlar ara- eden yeni bir eğitim felsefesi yasında artık burjuvazinin “ak- den yolu döşer. Kaldı ki özgür
sından çıkışı bu bakımdan şa- acil bir gereksinimdir. Sürdü- bileşenlerce oluşturulan “bü-
lı başında olanı” bile bu gerçeği
şırtıcı değildir. rülebilir adil bir toplumsal ya- tünlük” gerçek anlamda “bü-
fark etmiştir. Peki ya şark dev-
Anadilde eğitim hakkı adil şam, bu temel felsefe üzerinde letleri! Onların pek çoğu insan- tünlük”tür. Eğer bütünün bile-
bir toplumsal yaşamın şekillenecektir. ların milliyetlerini anayasa ile şenlerinden biri özgür değilse,
bileşeni Baskın dille zorunlu eğitim sa- belirleme gibi garip bir gayret zaten “bütünlük” yok demek-
Peki, doğal olan, insani olan, dece “öteki” toplumu değil, bi- içindedirler. tir.

Ana dili ne demek?


Dil ile düşünce eylemi arasında kopmaz
bir bağ vardır. Dili olmayan canlının dü-
şüncesi de gelişmez. Düşünce ise dilin iş-
levi sonucuna oluşur ve zenginleşir. Dil,
“bireyin bilincini oluşturan, benliğini bi-
çimlendiren temeldir; bilincin köklerine,
bilinçaltının derinliklerine uzanan başlı-
ca insansal işlevdir” (Berke Vardar; Dil
Olgusuna Genel Bir Bakış)
Dil, kültür birliği, düşünce ve nihayetinde
tüm bir tinsel alanı anlama anlatma aracı
olarak toplum için olduğu kadar, birey
için de yaşamsal önemdedir. Birey 0- 6
yaş döneminde temel dil yeteneğini ka-
zanır. Mehler “4 günlük Fransız ve 2 aylık
Amerikan bebeklerinin alındığı bir çalış-
mada, bebeklerin kendi dillerine ait söz-
leri yabancı dilden ayırt edebildikleri”nin
gösterilmiş olduğundan söz etmektedir.
Konu ile ilgili olarak yapılan tüm araştır-
Türkçe okuma yazmayı bir türlü sökemeyen Kürt çocukların payına tek ayak cezası düşüyoraya malar, bir çocuğun, okul çağına gelinceye
kadar temel dil yeteneğini kazandığını
dildir. Şu halde dil, insanın anlatma yetisi ortaya koymaktadır. Demek oluyor ki, ço-
Anadili, çocuğun “annesi- çerçevesinde oluşan bir anlaşma aracıdır. cuk, ebeveyni ve çevresinin oluşturduğu
nin konuştuğu” değil, başta Ve anlaşma araçlarının en gelişmiş ve en şifre sistemi, artık çocuğun da düşünce,
kullanışlı olanıdır. anlama, anlatma, iletişim dünyasını oluş-
ailesi olmak üzere, soyu, turmaktadır. Burada sözü edilen dil, kuş-
Dil iletişim içinde olmak zorunda olan in-
çevresi ve ulusundan, sanların, tarihi süreç içerisinde kendi kusuz öğretilen değil, öğrenilen dildir.
bilinçli bir öğrenim süreci aralarında geliştirdikleri doğal bir Şifre Zaten anadili “çocuğun anasının konuş-
olmaksızın edindiği dildir Sistemidir. İnsanlar bu şifre sistemiyle bir tuğu dil” olarak algılamak ve tanımlamak
araya gelerek anlaşma, anlatma olanağı olguyu tam yansıtmayabilir. Bu nedenle
bulurlar ve bu sayede bilgi ve birikimle- anadili, çocuğun, başta ailesi olmak üze-
Toplum genel olarak, birbirleriyle iletişim rini sonraki kuşaklara aktarırılar. re, soyu, çevresi ve ulusundan, bilinçli bir
halindeki insanların biraraya gelmesiyle İnsanı diğer canlılardan ayıran temel bir öğrenim süreci olmaksızın edindiği dil”
oluşmuştur. İletişim, anlaşma toplumsal etkinlik alanı olarak kültür, dille gerçek- olarak tanımlamak daha uygun olacaktır.“
yaşamın temelidir. Anlaşabilmek için an- leşir ve dille ifade edilir. Bu bakımdan İnsan düşüncesi, duygusu, sezgisi ve ha-
latabilmek gerekir. Dolayısıyla anlaşma- “aynı dili konuşan insanlar görünmeyen yali dilin dünyasında oluşur ve zenginle-
anlatma-iletme bir bütündür. ama anlaşılan ve sezilen bağlarla birbir- şir. Bu birey için de, bireylerin oluşturdu-
Anlama, anlatma ve iletişimin temel aracı lerine bağlanırlar” ğu toplum için de böyledir
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 44

44 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Kültür & Zihniyet


yazıyı okumadan önce- izle-
menizi tavsiye etmekle başla-
yayım. Amerikan bağımsız si-
nemasının duayenlerinden sa-
yılan, hayli yetenekli ve üret-
ken bir yönetmen olan, arada
ev kirasını ödeyebilmek için
“Ocean’s 11”, “Ocean’s 12”,
“Ocean’s 13” gibi zırvalara da
imza atan Steven Soderbergh,
kariyerinde “Jurassic Park 3”
gibi sade suya tirit yapımlar
bulunan senaryo yazarlarıyla
birlikte, Che Guevara’nın dev-
rim mücadelesini anlatıyor.
(Bu rakam takıntısı “Che” pro-
jesine de sirayet etmiş, toplam
257 dakikayı bulan hikayeyi,
“Part 1: The Argentine” ve
“Part 2: Guerrilla” diye iki fime
ayırmışlar.)
Soderbergh’in “Che” portresi-
ni, tüm endişelerimi kenara bı-
rakıp umutla ve saf bir beklen-

Che’nin savaşçı
tiyle izledim; fakat dört buçuk
saatlik seyirden geriye kalan,
buruk bir eksiklik duygusu ve
yavan bir tad oldu, ne yazık ki.

olarak portresi
Hakkını teslim etmek gerek;
görsel yapısı oldukça sağlam
kurulmuş, görüntü yönetmen-
liğini bizzat kendisinin yaptığı
bu filminde Soderbergh, son-
önüne serdiği için, Bursa Cum- Ne olur sizce? Bence şirin ilçe- radan popüler kültür ikonuna
Sonderbergh’in huriyet Savcısı’na teşekkür mizin kaymakamı bienali ya- dönüşen imajına itibar etme-
“Che”si Filmekimi borçluyuz aslında. saklar. Savcı sendika yönetici- den Che’yi o günlerdeki haliyle
olabildiğince yalın biçimde
Yücel Sayman, bundan bir ay lerini illegal bir örgütün üyele-
sonrasında göste- kadar önce yazdığı bir yazıda ri, ‘küratör’ü o örgütün milita- yansıtmaya çalışmış. Hatta bir
rim şansı bulabi- aradaki farkı şöyle bir analo- nı olarak niteleyen bir iddiana- anlamda çubuğu ters bükerek,
onu devrimci romantizmin
jiyle özetlemişti: “Şirin bir ilçe- me düzenler, bienalle ilgisi
lecek mi bilmiyo- miz. Bir sendika ‘Geleneksel 1. olan hemen herkes hakkında rock starı gibi değil, dağlarda
ruz. Ama fırsatını Palamut Bienali’ni düzenliyor. ceza davası açar.” (http:// tin- koşturup duran, sık sık astım
krizi geçiren, yeri geldiğinde
bulunca mutlaka Bienal’in teması ‘Palamut ol-
masaydı neyle yaşardık?’ Du-
yurl. com/ykzryyx)
adamlarını haşlayan, (yeminli
Nitekim Marx ve Engels’in ki-
izleyin varlarda Brecht’ten, Rosa Lu- tabını, üzerinde Deniz Gezmiş
Che düşmanlarına göz kırpan
xembourg’dan, Komünist Ma- bir sahnede gösterildiği üzere)
Necati Sönmez ve Che Guevara fotoğraflarının hainleri kurşuna dizmekten
nifestosu’ndan alıntıları içeren bulunduğu bir bildiriyi bulun-
afişler asılı. Açılış günü bienal çekinmeyen bir savaşçı olarak
durmak, 8 Mart Dünya Kadın- ele almış. Ne var ki bu yakla-
Başkaldırı kültürünün metaya mekanında binlerce işçi, köylü, lar gününü kutlamak gibi
yoksul halk toplanmış. Pala- şım, bu sefer onu başka türlü
dönüşmekle kalmayıp, iyi de ‘suç’ları yargıya taşıyan savcı-
mut Bienali’nin açılış konuş- bir “ikona” dönüştürüyor;
para ettiği zamanlarda yaşıyo- mız sağolsun, bu öngörü tez
ruz. Az gelişmiş kapitalist ülke- masını yıllarını cezaevlerinde özellikle ikinci filmde, kendini
zamanda gerçeğe dönüştü. savaşa adamış gerilla kimliği
ler bu gerçeği idrak etmekte geçirmiş ‘küratör’ yapıyor: ‘Bu,
biraz zorlansa da, devir o devir. Türkiye’de düzenlenen en po- Arkadaşları toplayıp Che’yi an- nerdeyse geri kalan tüm mezi-
İstanbul’da Bienal küratörleri- litik bienal. Palamuttan ve zin- latan bir filme gitmek de, bu yetlerini gölgede bırakacak şe-
nin ağzından düşürmediği cirlerinden başka kaybedecek memlekette örgütsel suç kap- kilde öne çıkıyor.
“Komünist Manifesto”, 25 Ekim bir şeyi bulunmayanlar, kapi- samına girer mi girer; ama ne Che Guevara’nın ölümünü bel-
2009 tarihli gazetelerin yazdı- talist sistemin ezdiği, emper- pahasına olursa, birazdan sö- geleyen ünlü fotoğraf üzerine
ğına göre, Bursa’da açılan bir yalizmin boyunduruğunda ya- zünü edeceğimiz ve filmeki- yazdığı yazıda John Berger,
davada suç delili sayılmış! Bie- şayan sizler; sosyalist mücade- mi’nde biletleri yok satan “Che “Guevara’nın ölümü üzerine
nal’deki ‘radikal’ söylemin na- lenin devrimci sanatı yolunuza 1” ve “Che 2” adlı filmleri aşa- yorum yapanlardan çoğunun
sıl da kaliteli bir plastikten ışık tutsun…’ diye başlıyor söz- ğıdaki olumsuz yargılara aldır- yanılgısı, onun yalnızca asker-
imal edilmiş olduğunu gözler lerine. madan –hatta mümkünse bu lik becerisi ya da belli bir dev-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 45

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 45

Kapital'i okumak hiç bu


rimci stratejiyi temsil ettiğini
sanmak oldu,” demişti. Özellikle
“Gerilla” başlığını taşıyan ikinci

kadar kolay olmamıştı


film, tam da bunu yapıyor. Oysa
Berger’a göre, “Guevara’nın, yap-
tığı planların ayrıntılarından çok
öte bir şeyi temsil ettiği ve etme-
ye devam edeceği kesin. O, bir
kararı, bir sonucu temsil ediyor- 31 Ekim'de başlayan ve 8 Kasım'a kadar sürecek olan
du.” Yazar, Che’nin ölüm haberi
üzerine birinin dile getirdiği yo-
İstanbul kitap fuarının yıldızı Marx'ın başyapıtı
rumu da aktarıyordu aynı yazı-
da: “O, bir tek insanın taşıdığı Marx'ın kuramıyla birlikte yaşam öyküsüne,
olanakların dünyadaki simgesiy- Yeşim Dinçer Paris Komünü gibi tarihsel olaylara, dostları-
di.” na ve ailesine de yer verilmiş. "Para hakkında
Ne yazık ki, bunun farkında ol- yazacağına, biraz olsun para kazanmanı ister-
mayan, ya da işin bu tarafını pek Bu yılki İstanbul kitap fuarının ana teması dim", diyen annesi eminim size de tanıdık ge-
önemsemeyen bir (pardon, iki) "kültürlerarası diyalogda çeviri" olarak belir- lecek.
film var karşımızda. Che’nin zi- lendi. Fuarda sergilenen en yeni çeviri kitap-
lar arasında Marx'ın son ve büyük eseri Kapi- Bozguncu fikirlerle dolu bir kitap
hin dünyasına girmemizi sağla- Bu kitaplardan sonra Kapital'i okumak için
yacak, ilk filmde paralel kurguyla tal'den esinlenen iki kitap ilgi topluyor. Ortak
noktaları, çizgilerin yardımıyla Kapital'e ko- Einstein'ın beynine ve bir peygamberin sab-
verilen New York’taki Birleşmiş rına sahip olmamız gerektiği yolundaki ön-
Milletler konuşması dışında, çok lay ve eğlenceli bir başlangıç sağlamayı hedef-
liyor olmaları. Bununla birlikte tarzları birbi- yargı değişebilir mi? Kapital'i okumanın güç-
az veri sunuluyor iki filmde de. lüğü hakkında Marx'a da şikâyet ulaşmış ki
Che’nin gerçek kimliğini ve mo- rinden epeyce farklı ve orijinal.
on altı yılda yazdığı kitabın ilk bölümlerinin
tivasyonlarının ele veren, örne- "Kapitalist bir sistemde toplumun okura zor gelebileceğini o da kabul ediyor.
ğin bir tartışma ortamında söy- zenginliği muazzam bir meta yığını Onuncu bölümden başlamamızı ve önceki
lediği “Eğer bir ülkede çocuk iş- olarak görünür" bölümleri daha sonra okumamızı salık veri-
çiler madenlerde ölümüne çalış- Japon çizerlerce hazırlanan Yordam Yayınla- yor bize.
tırılıyorsa, orada devrim şartları rının yayınladığı Kapital Manga, Kapital'in te-
olgunlaşmış demektir,” gibi söz- Bu konuda duyduğum en nükteli hikâye Çar-
mel kavramlarını ve ruhunu bir hikâye kur- lık Rusya'sında geçiyor: Kapital Rusça'ya çev-
ler, bu ağır yemekte minik birer gulayarak aktarmayı deniyor. Manga, biliyor-
çerez tabağı olarak kalıyor. rildikten sonra mevzuat gereği sansür kuru-
sunuz, Japon çizgi romanlarına verilen ad. lunun önüne gidiyor. Yazarlara ve yayıncılara
Soderbergh, romantizm batağına Dolayısıyla bu kitapta görsellik ve olay örgüsü göz açtırmayan, kılı kırk yaran sansürcüler
düşmeyeyim derken kuru ve ste- ön planda. Hikâye, uyanık yatırımcı Daniel'in, Kapital'i evirip çevirdikten sonra kitabın boz-
ril topraklarda geziniyor, dolayı- genç Robin'i bir peynir fabrikası kurmaya ve guncu fikirlerle dolu olduğuna dair bir rapor
sıyla örneğin, Guevara soyadını işletmeye ikna etmesiyle başlıyor. Robin'in düzenliyorlar. Fakat yine de, "o kadar sıkıcı ve
taşıyan bir kadının kendisiyle ak- borç batağında debelenişi, sömürüyü giderek karmaşık bir kitap ki Rusya'da bunu okuyan
raba olma ihtimalini soran mek- arttırmaktan başka çaresi olmadığını kavra- olmaz, okuyan olsa da anlayan bulunmaz" di-
tubuna şu ünlü cevabı yazan ada- yışı ve vicdani çelişkileriyle sürüyor. Robin'in, yerek yayımına olur veriyorlar. Hikâyenin so-
mı Soderbergh’in filminde teşhis fabrikadaki işçilerle, ortağıyla ve nihayet ken- nunu biliyorsunuz: Otuz beş yıl sonra Rus-
etmek kolay olmuyor: “Yakın ak- di vicdanıyla girdiği hesaplaşma, kapitalist ya'da devrim oluyor.
raba olduğumuzu sanmıyorum, üretim tarzının işleyiş yasalarını ve iç çelişki-
ama dünyada gerçekleşen her- lerini yansıtıyor. Kapital Manga okurlarına,
hangi bir adaletsizlik karşısında kapitalizmin yol açtığı kötülüklerin sisteme
eğer siz de öfkeden titriyorsanız, içkin olduğu, "iyilerle kötülerin karşıtlığı"
yoldaşız demektir ve bu çok da- üzerinden okunamayacağı yönünde doğru
ha önemlidir.” bir mesaj veriyor.
Garip gelebilir, ama Kübalı bel- "Mülksüzleştirenleri mülksüzleştirin"
geselci Santiago Alvarez’in Gue- Karl Marx - Kapital: Yeni Başlayanlar İçin baş-
vara’nın ölümünün hemen ar- lığını taşıyan Versus yayınlarının çıkardığı
dından yaptığı, aslında basbaya- öteki kitap İngilizce'den çevrilmiş dilimize.
ğı bir propaganda filmi olan 19 Bu bir çizgi roman değil ama derdini, sözle ol-
dakikalık “Hasta la Victoria Si- duğu kadar çizgiyle de anlattığından keyifle
empre”si bile, karakterinin dün- okunmakta. Emek gücü, mübadele değeri,
yası hakkında Soderbergh’in fil- meta fetişizmi, artık değer ve sermaye biriki-
minden daha fazla bilgi ve duygu mi gibi kavramlar mümkün olduğunca basit-
içeriyor. Yine de baştaki önerimi leştirilmiş örnekleriyle aktarılıyor. Bu çalış-
tekrar edeyim: Bu kişisel yargı- manın en önemli özelliği, akademik kuruluk-
lara aldırmayın, “Che”yi fırsat tan ya da hamasi propaganda dilinden uzak
bulunca mutlaka izleyin, tabii ar- duruşu ve mizaha yaslanıyor oluşu.. Karika-
kanızda ‘suç delili’ bırakmamaya türe meyleden çizimlerinin de bu konuda
çalışarak. epey yardımı dokunuyor kuşkusuz. Kitapta
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 46

46 EKMEK & ÖZGÜRLÜK

Toplumsal Cinsiyet

Erkekler 'erk'i
araya toplumsal devrim kavramı giriyor.
Toplumsal devrim; siyasal devrimin itici
gücünü ortaya çıkaran, dolayısıyla siya-
sal devrime varmadan başlayan ve de-

teslim etmeli
vam eden, siyasal iktidarın alınmasıyla
sıçrama gösteren ve devrimden sonra da
devam eden devrimdir. Toplumsal dev-
rim siyasal devrimin kaderini belirleye-
cek olandır. Ve “her siyasal devrim, top-
lumsal devrime yol açmaz. İktidarın sı-
nıfsal kaynağının, iktidar blokunun sınıf-
Toplumsal cinsiyetsizleşme toplumsal cinsiyet soru- sal bileşiminin değiştirilmesine de siya-
nunu çözecek sal devrim demekte bir sakınca yoktur;
ama bunlar toplumsal devrime yol açma-
yan iktidar değişiklikleri olarak kalırlar”
(Haluk Yurtsever, Tarihten Güncelliğe Sı-
nıf Savaşları ve Devlet, Yordam Kitap, s.
195)
Toplumsal cinsiyetsizlik kavramı ancak
toplumsal devrime nüfus edebildiği ölçü-
de ortaya gerçek bir toplumsal devrim
çıkabilir. Bu toplumun yarısının -lezbi-
yen, gey, biseksüel, travesti ve transsek-
süel bireyler de dahil- tüm kaygı kaynak-
larına, edilgenleştirilmesine, bir cinsel
kimliğe hapsedilmesine, dışlanmasına,
yok sayılmasına ve hatta öldürülmesini
meşru sayan anlayışa karşı savaş açılma-
sıdır. Bu savaşın savaşçıları tüm bu yap-
tırımlara maruz kalanlar değil toplumun
tüm bireyleri olmalıdır. Bu savaşın, siya-
sal devrimle değil bugünden başlayan
toplumsal devrimin içinde yeşermesi ha-
yati önem taşır. Fakat bu savaşta savaşan
taraflar ne kadar bellidir?
Bir ‘kadıncılık’ eleştirisi
Eduard Manet’nin “başeseri”nde toplumsal cinsiyet algısı: Erkekler egemen, kadınlar arzu nesnesi olarak “hizmet”e hazır
“…güçlü varlık güçsüz varlığı ezmektedir,
kadın denilen meleği erkek denilen cana-
toplumsal cinsiyet sorununun temelini varın elinden kurtarmak gerekir. Oysa
Arzu Aydoğan oluşturan toplumsal işbölümünü derin- kadın hiç de güçsüz değildir, kadının bi-
leştiriyor. lek gücünü çok aşan güçleri vardır. İnsan
nasıl doğada bedensel yetersizliğini us-
Toplumsal cinsiyetsizlik, genel olarak Toplumsal cinsiyetsizlik birçok arkada-
sallığıyla kapatıyorsa kadında toplumda
toplumun cinssel kimliklerden arınabil- şın içi rahat etsin diye söylüyorum; fizik-
erkek karşısındaki fiziksel eksikliğini
mesi ve toplumsal işbölümünün sona er- sel bir aynılaşma değil. Evrimsel ilerle-
kurnazlığıyla kapatır. Erkek çok zaman
mesidir. Günümüzde toplumsal cinsiyete menin ‘sosyal’ gediklerle sekteye uğra-
ele geçirilmiş bir varlıktır ama egemen
dayalı işbölümünün fiziksel özelliklere masının ya da sapmasının bir nevi gide-
varlık görünümündedir, işin kötüsü o
göre yapılmadığına dair sayısız örnek rilmesidir. Gündelik hayatımızda statü-
egemen olmamakla birlikte egemen ol-
bulunabilir. Erkeklere mahsus görülen, lerin ne kadar belirleyici olduğuna şöyle
duğuna inandırılmıştır. Güçlüdür, şişenin
kadınlar ‘elinin hamuruyla’ bu işlere ‘bu- bir bakarsak, ‘koskoca’ bir avukat bir ye-
tıpasını o sökmeli, sıkışmış bir nesneyi
laştığında’ haber konusu olan otobüs şo- mek davetinde servisini kendisi açar ve
yerinden o çıkarmalıdır. Otomobili o sür-
förlüğü, makinistlik meslekleri bilgi ve önündeki tabağı mutfağa götürüp yıkar-
meli, odunu o taşımalı, parayı o getirme-
tecrübe gerektirir ama bu işleri yapmak sa bu durum sosyal çevrede ‘tuhaf’ kar-
li, barınmanın iyi koşullarını o sağlama-
için gereken kas gücü kadınların sahip şılanabilir. Halbuki kişinin avukat olması
lıdır. Zavallı erkek bu konuda alkışlan-
olduğundan fazlasını gerektirmez. Maki- ellerinin ve ayaklarının işlevini yitirme-
mak için her şeyini vermeye hazırdır.
neleşmeyle birlikte kol gücüne duyulan sine neden olmamıştır. Elleri başka in-
Kurnaz kadın göz koyduğu erkeğe açamı-
ihtiyaç azaldıkça işbölümü azalmamakta, sanların ellerinden eğer bir özrü yoksa
yorum diyerek bir şişe kapağını açtırdı-
işlevsel olarak pek farklı değildir. İşte bu
toplumsal basınç ile daha da derinleş- ğında iyi bir yol almıştır. Gerçekte kadın
tip örnekler, mesele kadın ve erkek sta-
mektedir. Bu durum bize gösteriyor ki iş- erkek karşıtlığında kimin kimi ezdiği bel-
tüleri olunca daha da çoğalıyor.
bölümü, a’nın yapabilecekleri ile b’nin li değildir. Ezenle ezilenin belli olmadığı
yapabilecekleri şeklinde değil; a’nın yap- Toplumsal devrim bir noktada bir yanı suçlu görmeye öbür
ması gerekenler ile b’nin yapması gere- Peki, toplumsal cinsiyetsizlik toplumsal yanı aklamaya ve savunmaya kalkmak
kenler olarak gelişiyor. İşte tam da bu, cinsiyet sorununu nasıl çözer? Burada deliliktir. Gerçekte, ortada suçlu da kur-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 47

EKMEK & ÖZGÜRLÜK 47

miz gereken nokta, bir tarafın salt sahip


ban da yoktur ya da ille olması gereki- toplumsal cinsiyetsizlik olacaktır; bu kav-
olduğu ya da sonradan yöneldiği cinsel
yorsa suçlunun ve kurbanın kim olduğu ram tarafları daha net ayırabilecektir. Bir
kimliğinden dolayı edilgenleşmesini ya
belli değildir. Suçlular da kurbandır ya örnek; kozmetik sanayinin hiçbir zaman
da dışlanmasını sağlayan sistemi derin-
da kurbanlar da suçludur çoğu zaman.” farklı statüleri ortadan kaldıran bir pro-
den yaşayan taraftan mücadeleye başla-
(Afşar Timuçin, Aşkın Diyalektiği, Bulut jeye sahip çıkacağını düşünmem. Çünkü mamaktır. Bu örselenmeyi yaşayanlar,
Yay., s. 26) o, kadın için ayrı, erkek için ayrı şampuan kimliklerini en son teslim etmesi gere-
Her ne kadar Afşar Timuçin gibi feminist üretmeyi daha kârlı bulur. Erkek, erkek kenlerdir. Her şeyden önce sosyalist ha-
hareketi ‘delilik’ olarak görmesem ve gibi kokmalı, kadın fondötensiz dışarı reketin buna uygun rota çizmesi ve femi-
hatta belli noktalarda hak da versem, çıkmamalı ve bu iki cins her şeyleriyle nist hareketi ‘hazmedebilir’ hale gelmesi
alıntıda önemli bir eleştiri olduğunu dü- farklılaşmalıdır. Düşünsenize modacılar gerekmektedir. Bu noktada ‘ben erkeğim’
şünüyorum. Verilen bu gündelik örnek- ‘kadın’sız ne yaparlardı? Ayrıca kozmetik diyenlerin sesini kısarken ‘ben kadınım’
lerin ardından daha genel bir bakış ata- sanayinin kullandığı kimyasalların insan diyenlerin sesini açmakta bir sakınca
lım. bedeni üzerinde hormonal etkilerinin ol- görmüyorum. Belki ironik geliyor kulağa
Patriarka olgusu, bence tarafları kadın ve duğunu da düşünüyorum. Kaldı ki bu tür ama toplumsal cinsiyetsizleşme böyle
erkek olarak saflaşmış bir olgu değildir. ürünlerin yarattığı psikolojik etki inkar sağlanır diye düşünüyorum. Toplumsal
Bir erkek kadın hakları konusunda ka- edilemez. Tabii bir de burada unutmama- cinsiyetsizleşmeyi, daha kadın kendisini
dınlardan daha tutarlı olabileceği gibi, bir mız gereken bu sektörlerdeki kadınların gerçekleştirmeden bugünden uygulama-
kadın da erki birçok erkekten daha fazla varlığıdır. ya kalktığımızda patriyarkanın kansız
kullanabilir. Bir içiçelik söz konusudur. Bana kalırsa toplumsal cinsiyetsizleşme tersiz zaferi olur bu. Sürecin en önemli
Bu noktada eğer varmak istediğimiz alan mücadelesi kimlik sıkışmalarına karşı iyi unsuru eksik kalır ve toplumsal cinsiyet-
ve yolumuz net olursa ki benim önerim bir panzehir olabilir. Burada dikkat etme- sizleşme başarısızlığa uğrar.

Sosyalist kadınlar yeni ve farklı bir dünya istiyor


le kamusal alandan gelmekte-
Toplumsal ilişkileri dir. Türkiye'deki sosyalist yapı-
lanmaların hepsini aynı sepete
tümüyle değiştirme- koyarak toptan yaftalamak
yi hedefleyen sol- doğru bir tavır olmasa da, top-
sosyalist, karma ya- lumsal cinsiyet körlüğünden
başlayıp kadınların kurtuluşu
pılanmalarda bile
meselesini eril siyasal dilin içi-
kadınların politik ne hapsetmeye dek uzanan ay-
faaliyeti iki yönlü rımcı bir skalada dizildiklerini
baskı altında söylemek pekâlâ mümkün. Hiç
kuşkusuz pek çoğunda
genç/yaşlı kadınların siyaset
Yeşim Dinçer sofrasındaki yeri, "öküzümüz-
den sonra" değilse bile, siyasi
Erkeklerle kadınların toplum- hareketin geleceği olarak bakı-
sal konumları biyolojik bir ka- lan genç erkeklerden sonra
derin sonucu değil, her şeyden gelmektedir.
önce toplumsal olarak kurul- Bütün kadınların ve erkeklerin
muş konumlardır. Erkekler ve alan ile özel alan ayırımıdır. bu iki alan arasında kontrollü
Kadınların -ekonomik işlevi ol- olarak hareketine, gidiş gelişi- hem kamusal alana hem özel
kadınlar, biyolojik olarak birbi-
rinden farklı bireylerden oluş- madığı iddia edilen- özel ve ev ne izin verilir. Yani kadının ka- alana tam anlamıyla katılmala-
muş bir topluluktan çok daha içi alanlara, erkeklerin ise eko- musal alandaki görünürlüğü, rını mümkün kılacak, toplum-
öte bir şey oluştururlar. Erkek- nomik ve politik olduğu kabul dışarıda bir iş bulup çalışması, sal cinsiyet temelli hiyerarşiyi
ler ve kadınlar, aralarında öz- edilen kamusal alana ait oldu- siyasal kurumlarda temsili vb. ortadan kaldıracak yepyeni ya-
gül bir toplumsal ilişki -top- ğu varsayılır. Kadınlar özel ve yine patriarka tarafından de- şam ve örgütlenme biçimleri
lumsal cinsiyet ilişkileri- olan mahrem olana tahsis edilmiş- netlenir. hayal etmeliyiz. Arzu Aydo-
iki toplumsal gruptur. Bu top- lerdir ve sayısız Türk filminin Toplumsal ilişkileri tümüyle ğan'ın kaleme aldığı bu dene-
lumsal ilişkide kadınlarla er- örneklediği gibi, oradan çıktık- değiştirmeyi hedefleyen sol- me -görüşlerine tam manasıy-
larında namuslarına yönelik sosyalist, karma yapılanmalar-
kekler hiyerarşik olarak ko- la katılalım ya da katılmaya-
bir dizi saldırıya açık hale ge- da bile kadınların politik faali-
numlanmıştır. Kadınlara ya da lım- böyle bir cesareti göstere-
lirler.
erkeklere ait olduğu varsayılan yeti iki yönlü baskı altındadır. bildiği için değerli.
değerler de öyle. Kamusal alanı kadınlara tü- Bu baskı ve engellerden ilki, ai- 'Toplumsal cinsiyet', kamusal
Toplumsal düzenin toplumsal müyle kapatan geleneksel top- le reisi/koca/ sevgili sıfatıyla /özel' kavramları için kaynak:
cinsiyete göre şekillenişinin en lumlardan farklı olarak, mo- özel alandan; ötekiyse kıdemli Eleştirel Feminizm Sözlüğü, çev.
belirgin tezahürü kamusal dern toplumlarda kadınların erkek yoldaşlar/önderler eliy- Gülnur Acar-Savran, Kanat Kitap
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 48

Yerel süreli yayın u Ortaklaşa Yayıncılık u Sahibi ve Sorumlu Md. Erdal Çınar, 847 Sk. No.:14/201 Kemeraltı / İzmir u Yazı Kurulu: Tektaş

EKMEK & ÖZGÜRLÜK Ağaoğlu, Yeşim Dinçer, Hakan Günver, Ertuğrul Kürkçü, Osman Soyer, Haluk Yurtsever u Yayın Kurulu: Can Atalay, Erdal Çınar, Muhsin Dalfi-
dan, Kaya Eker, Hakan Günver, Ali İleri, Kenan Kalyon, Vakkas Kılıç, Şaziye Köse, Ertuğrul Kürkçü, Haluk Yurtsever u Basıldığı Yer: Ezgi Mat-
baacılık uTel: 0212 452 23 02, Çobançeşme Mah., Sanayi Cad., Altay Sk., No.:10-A Blok, Yenibosna - Bahçelievler / İstanbul u Yönetim Yeri:
Katip Mustafa Çelebi Mahallesi, Tel Sok. No. 28, Kat 3, Beyoğlu-İstanbul u İnternet sitesi: www.ekmekveozgurluk.net u Tel: 0212 293 6220

Hayatımın son günlerine yaklaşırken, tarihin süzgecinin üzerime sürülen lekeyi


mutlaka temizleyeceğinden eminim. Hiçbir zaman ihanet etmedim. Hayatımı Lenin
için tereddütsüz feda ederdim. Kirov’u severdim ve Stalin’e karşı hiçbir hareketin
içinde olmadım… Bilin ki yoldaşlar, komünizmin zaferine yürürken taşıdığınız
bayrakta benim de bir damla kanım olacak.
Nikolay Buharin
Tutuklanmadan önce eşi Anna’ya verdiği, yoldaşlarına hitaben yazılmış mektuptan, 1937, Moskova

You might also like