Professional Documents
Culture Documents
IMF-DB zirvesi: Türkiye küresel egemenlik sistemine dahil oluyor Tolga Tören sayfa >> 32
Ağaoğlu >> 9
Kalyon >> 10
Dalfidan >> 12
Erkekler 'erk'i
teslim etmeli
Mikrokredi yaygınlaştıkça Baskın dille zorunlu eğitim
neoliberalizm altında ka- yalnızca “öteki” toplumu de-
dınlaşan yoksulluğun çaresi ğil, “egemen” toplumun sosyal
olamayacağı daha açıkça ve tinsel dokusunu da bozu-
görülüyor. yor.
Türkiye
Türkiye KESK: Nerden Nereye
Öznur Ağırbaşlı >> Sayfa 20
Türkiye
Doğan-Erdoğan
kapışması: Amiral battı!
Doğan grubunun çökertilmesiyle açılacak boşluğa hükü-
metin yükselttiği muhafazakar/tüccar girişimler dolacak
Güler Zere göz
göre göre Erhan Üstündağ
tışmalarını derinleştirdikten sonra Almanya
Deniz Feneri davasını sahiplenerek doğru-
Kapitalizmin
zırhları
inceliyor
G-8, G-20 ve IMF-DB zirvelerinin gös-
terdiği gibi dünya kapitalist sistemi
yeniden geriliyor
Haluk Yurtsever ABD tümden kaybetmektense gösterilen direnç ve parlatma nıyor: Hegemonyası çözülmek-
kimi konumlarını korumak, kampanyalarının eş zamanlılığı te, bölgede güç ve prestij kay-
kötü sonu geciktirmek için G- vb. her biri kendi özgünlükleri betmekte olan ABD, aynı za-
Kapitalizmin “küresel” iktidar 20’nin yeni küresel iktidar koa- içinde büyük buhranın siyasal manda bölgede yeni strateji ve
odağı G-8’den G-20’ye kayıyor. lisyonu odağına, IMF’nin de, G- belirtileri olarak özünde aynı planlar kuran, inisiyatif gelişti-
Bu değişiklikte belirleyici etken 20’ye bağlı bir tür dünya mer- mesajı veriyorlar: Hiçbir şey es- ren en önemli büyük güç ola-
Çin’dir. Dünya kapitalizminin kez bankasına dönüşmesine kisi gibi gitmiyor; değişiklik, rak öne çıkıyor.
bugünkü krizden Çin’in aktif yeşil ışık yaktı. Yaktı, ama bu “reform” gerekiyor!. Türkiye’nin son dış politika ve
desteği olmadan, Çin’e dayan- kez de, Fransa ve Almanya bu Japonya’da 54 yıllık ABD yanlısı Kürt açılımları, ABD’nin Orta-
madan çıkma, yeni bir uluslar- yeni yönelimin, IMF yönetim iktidar partisinin düşmesi, ye- doğu ve Kafkaslardaki yeni
arası mali sistem inşa etme gü- koltuklarının yeniden paylaşı- rine piyasayı sınırlandıracağını, “açılımları”na paraleldir.
cü ve şansı yoktur. Asya Kalkın- mıyla kuvveden fiile çıkmasına sos-yal güvenlik sistemini güç- Ne var ki, bu coğrafyada da sü-
ma Bankası’na göre 2009’da ayak dirediler. BRİC ülkeleri lendireceğini, ABD ile daha me- reçler son derece çelişkili. Er-
yüzde 7 büyümesi beklenen Çin (Brezilya, Rusya, Hindistan ve safeli, Çin ve öteki Asya ülkele-
Çin) ise bilindiği gibi uzun sü- menistan konusunda yaşandığı
yüzde 8,2 büyüyecek. riyle daha yakın ilişkiler kura- gibi, ABD’nin Ermenistan’daki
redir dünya para sisteminin cağını söyleyen bir partinin gel-
G-20’nin önündeki sorun öyle Rusya etkisini kırma siyaseti,
değişmesini istiyorlar. mesi; Almanya’da sosyal demo-
hemen ve kolayca çözülecek ya- Azerbaycan’ı Rusya’ya itiyor,
lınlıkta değil. Bir kez, kriz, bü- Büyük güçler, bloklar, çeşitli krat partinin çözülüşü; borcu
Türkiye’den uzaklaştırıyor. AB
tün önlemlere, “krizin faturası” sermaye grupları arasındaki 290 milyar Euro, aylık kamu
karşısında Türkiye’nin eli zayıf-
olarak hesaplanan 3.4 trilyon rekabet ve çatışma, ticaret sa- açığı 3 milyar Euro olan Yuna-
lıyor.
doları bulan harcamalara rağ- vaşları çeşitli biçimlerde sürü- nistan’da büyük oy farkıyla ik-
yor. Kendisi küçük simgesel tidara gelen PASOK’un ekono- Öte yandan bütün bu gelişme-
men dinmiyor; derinleşiyor. ler, yine karşıt yöndeki bir et-
İkincisi, kapitalizmin yaşan- anlamı büyük bir örnek: Birkaç mik sorunu çözmek için dışarı-
hafta önce ABD, Çin imalatı oto dan uzman getireceğini açıkla- kiyle Türkiye’nin bölgenin güç-
makta olan krizi, aynı zamanda lü odağı olarak öne fırlamasına
bir para sistemi krizidir. Hege- lastiği ithalatına yüzde 35 vergi ması vb. bu ülkelerin hiç birin-
koydu! Bu çarpıcı örnek bir ya- de eskisi gibi devam edileme- alan açıyor. İsrail ile Türkiye
monyanın en önemli ekonomik arasındaki gerginlik ve sürtüş-
aracı, göstergesi paradır. Borç- na, 2008 sonbaharından bu ya- yeceğinin şimdiden dışa vuran
na ABD’nin kapitalizmin “kut- siyasal belirtileridir. melerin kaynağında Erdoğa-
lanmadan ayakta duramayan n’ın mücahitliği değil, ABD’nin
ABD’nin doları daha uzun süre sal” piyasa kuralları gereğince Türkiye’nin ortasında yer aldı-
batması gereken işletme ve ğı, Ortadoğu ve Kafkasya dünya Ortadoğu ve İsrail siyasetinde-
dünya parası olarak dayatması
bankaları “kurtarmak”, için çapında enerji ve hegemonya ki değişiklikler var.
olanaksız. Güncelin çelişkisi bu
noktada uç veriyor: Yalnız eko- trilyonlar harcaması (piyasala- savaşlarının kızıştığı alandır. Bu Bu değişiklikler doğrultusunda
nomik değil, ideolojik ve siyasal ra 3 trilyon dolar doğrudan, 17 coğrafyada konumlarını güç- İsrail’i terbiye etme görevi Tür-
olarak da gerileyen, ama askeri trilyon dolar kadar da dolaylı lendirerek, AB, Çin ve Rusya kiye’ye düşmüş görünüyor. İs-
üstünlüğünü koruyan ABD için dolar pompaladığı hesaplanı- karşısında üstünlüğünü koru- rail, yalnız ABD’de değil, Türki-
hegemonyasını onarmak, başka yor) verili konjonktürde kapi- mak isteyen ABD Irak ve Afga- ye içinde de güçlüdür. Türkiye
biçimlerde olsun sürdürmek talist “serbest piyasa” ilkesinin nistan’da başarılı olamadı. An- –İsrail ilişkilerinin bozulması-
bir varlık yokluk sorunu haline bir kenara itildiğinin açık kanı- cak bu, tersine bir etkiyle nın şimdiden bilemeyeceğimiz
gelmiştir. Dönemi kaotik ve ge- tıdır. ABD’nin bu coğrafyaya daha da çeşitli yan etkileri olacaktır.
rilimli yapan en önemli etken Japonya, Almanya, Yunanistan yoğunlaşmasına yol açıyor. Son Türkiye-İran ilişkileri ince bir
budur. seçimleri, ABD’de Obama’ya derece çelişkili bir süreç yaşa- çizgide seyrediyor. ABD’nin
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 7
Dünya
Uruguay’da solun
‘ekşi’ zaferi
Halk, iktidardaki “Geniş Cephe”nin adayı, Tupamaros lide-
ri “Pepe” Mujica’yı başkan olarak tercih etti, ama darbe
dönemi işkencecilerinin yargılanmasına onay verrmedi
Nuh Köklü
Ekmek ve Özgürlük’ün bu sayı- Sola tedirgin güvenoyu kent Monteviedo'da yoksulluk reddedilen anayasal reform
sındaki çeşitli yazılarda işlendi- Frente Amplio beklendiği üze- sınırı altında yaşayanların ora- bir kez daha reddedildi. Yüzde
ği gibi yeni sorun ve gerilimlere re ülkenin geleneksel iki sağ nı yüzde 26.5 olmuştu. Frente elli oy alınamadı.Mujica baş-
gebedir. partisinden daha fazla oy aldı Amplio, 2002'deki krizin etki- kanlığındaki yeni hükümet,
Bütün bunlar, görmek isteyen- ve Partido Nacional'la birlikte lerini ortadan kaldırmak için suçluların yargılanması için
lere dünya kapitalist düzeninin 29 Kasım'daki ikinci tura kal- sosyal politikalar uygulayaca- yeni kampanyalar yapmak du-
zırhlarının inceldiğini, Türkiye dı. Dahası eski gerilla lideri ğını belirtmiş hatta Danilo As- rumunda.
sermayesinin emperyal açılım- Mujica'nın başkan, Uluslarara- tori, "Ortodoks” makro-ekono- Mujica seçim sonuçlarının
larının, Dimyat’a pirince gider- sı Para Fonu (IMF) ve Dünya mik politikalardan bahsedince açıklanmasından sonra, "so-
ken evdeki bulgurdan olma ola- Bankası'yla sıkı ilişkileri oldu- ilk övgüyü Dünya Banka- nuçtan utanç duyduğunu ama
sılığına da “açık” olduğunu gös- ğunu sık sık dile getiren Danilo sı'ndan almıştı. yaşı 20 olanların geçmişi unut-
teriyor. Astori'nin de başkan yardımcı- mayı tercih etmelerinin daha
Ücret artışlarının sınırlı kal-
sı olacağı, Uruguay'ın "makul" utanç verici" olduğunu söyledi.
Reformlara başvurduğu an, bir ması yanında yabancı yatırım-
neo-liberali Lacalle'yeyse sos- Bugün Uruguay'da seçimde oy
sistemin en zayıf zamanıdır.He- cılara tanınan olanakların ge-
yal programları eleştirmek dı- kullanacak yaştaki gençlerin
gemonya savaşları sistemin nişletilmesi ve başta pirinç ve
şında bir şey kalmayacağı ke- yüzde 25'i işsiz ve eğitimsiz.
zırhlarını inceltiyor, yeni çelişki sin gibi. et olmak üzere ihracatın özen-
dirilmesini hükümet, "zengin- Finansal krizinin açığa çıktığı
ve sürtünmeler yaratıyor.
Seçim ilk turda kazanılmamış liğin arttırılarak paylaştırılma- 2003'te altı yaşından küçük
Emperyalist zincir geriliyor. olsa da Frente Amplio ikinci çocukların yüzde 67'si beslen-
sı" olarak açıklamıştı.
Halkaların zayıflaması ve kop- defa hükümet olacak ve ülkeye me sorunuyla karşı karşıyay-
ması bugün her zamankinden askeri darbeler dışında nöbet- Yoksulluk hala Uruguay'ın te- ken bu oran 2006'da yüzde
daha çok zincirin tamamındaki leşe yöneten iki sağ parti ken- mel sorunu ve seçimler halkın 49'a çekilmiş olsa da hala bir
gerilim ve sürtünmelerin sonu- dilerine yeni bir yol bulmak bu sorunu sorumluların değil sorun.
cu olacak gibi görünüyor. zorunda. Bu sonuç güvenoyu solun halledebileceğine inan-
dığını gösterdi. Dahası suçluların yargılanması
Kapitalizm artık yeryüzündeki ama pek de "güven" içermeyen hala bir anayasal reform konu-
milyonlarca insana artık hiçbir bir oy. Darbeciler yargılanmayacak su ve solun henüz suçluların
“bugün” ve gelecek vaat etmi- Birincisi, Vazquez hükümeti sı- İkinci nokta diktatörlük döne- yargılanmasını toplumsal bir
yor. Yaklaşmakta olan uğultuya rasında ülkenin büyüme hızı minde suç işleyenlerin yargı- talep haline getirememesi yo-
kulak vermenin, “son kavga” yüzde 7'den yüzde 10.9'a çık- lanmasının önünün açılması rumcuların da belirttiği gibi
için karınca çalışkanlığıyla yığı- mış ama aynı dönemde baş- meselesi. Daha önce iki defa "solun ekşi zaferi". (bianet)
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 8
Dünya
Politika
Politika
Özgürlükçü Sol’un yeni yöneliminin kaynakları arasında Marx’a raslayamasak da ( soldan) Karl Polanyi, Jurgen Habermas ve J. Maynard Keynes’ın izlerini görebiliyoruz
Kenan Kalyon Meraklısı, ÖSH’nin henüz ÖDP pitalizmin giderek boyutlanan den, makullük ÖSH metninin
içi bir platformken çıkardığı tarihsel krizinden ve temel çe- neredeyse her satırına siniyor.
“Bir Tarihsel Buluşmaya Çağrı” lişkilerinden yola çıkmayan bu İşte, metinden rasgele seçilmiş
Geçen sayımızda başlattığımız başlıklı metin ile ikincisini kar- kadar konjonktürel bir varlık birkaç örnek:
Özgürlükçü Sol Hareket (ÖSH) şılaştırabilir. Geçen sayıda de- gerekçesi, bu kadar derinlikten “Bu egemen ve ‘makbul’ siyaset
eleştirisini bu sayıda da devam ğindiğimiz ilki de bir hayli so- yoksun sözüm ona bir karşıt- anlayışı karşısında vicdanlı ve
ettireceğiz. Ama bu kez sadece runluydu. Ama bizim durduğu- laştırma başlı başına bir sorun adil bir siyasete, bir siyasal tar-
“Toplumsal Adalet ve Demo- muz yenden bakıldığında, bu ve tabii ki bu bilmezlikten kay- za ihtiyaç var. Çünkü adaletli ve
kratikleşme İçin Demokrat, ikincisi daha beter ve insana naklanmadığına göre, aynı za- vicdanlı bir Türkiye'nin, aynı
Eşitlikçi ve Özgürlükçü Bir Si- “bu ne hızlı başkalaşım!” dedir- manda bir tercih. zamanda iyi yönetilen, istikrar-
yasal Hareket. . . ” başlıklı metni ten bir kaymaya işaret ediyor. Bu tercih nedeniyle, kendimizi lı, güvenli ve demokratik bir
esas alarak. Zira elimizdeki en sönük, kuru, ruhsuz, tutuk, sö- Türkiye olacağına inanıyoruz. ”
“Makbul”e karşı makul
yeni tarihli metin bu. Ayrıca, züm ona didaktik, her hangi bir İhtiyacı duyulan hareket, ani-
Malum, her yeni siyasi iddia ve
belirli işlemlerden ve süzgeç- parıltısı, vurucu ve çarpıcı eleş- den ve el çabukluğuyla Türki-
çıkış bir varlık gerekçesine yas-
lerden geçerek yayınlandığı tirisi olmayan, “sivrilik”ten ka- ye’ye de rengini veriyor ve ülke
lanmak durumunda. ÖSH’nin
için, ona bir “kolektif” belge çınan, ayrıştırıcı ve ısırıcı bir
metni de mutat olduğu üzere bir çırpıda egemen siyasetin de
muamelesi yapabiliriz. Verilen
ilkin böyle yapıyor. Kendi varlık dilden yoksun, kokmaz bulaş- diline pelesenk olan şu “istik-
bilgiye göre, ilk taslak, görev-
gerekçesini, iktidarı ve muha- maz, iddiaya göre bir “vicdan rar”a kavuşuveriyor. Yani, yol
lendirilen yazım komisyonu ile
lefetiyle toplumun beklentileri- hareketi” adayının elinden çık- yordam farklı da olsa, tasada
aralarında Ufuk Uras, Ahmet
ne cevap vermeyen egemen si- tığı halde kuvvetli bir vicdani ortaklığa devam. Ne karşıtlık
Asena, Atilla Aytemur, Zübeyde
yasetin verili durumundan tü- çığlık veya hümanist protesto ama. . .
Kılıç, Mithat Sancar, Ahmet İn-
sel, Erol Katırcıoğlu, Sezai Te- retiyor. Başlıca ortak payda ve- olarak da görülemeyecek, ma- “O nedenle, askeri veya bürok-
melli, Aydın Engin, Çağatay ya sabitlerini milliyetçilik, mu- kul mü makul bir metinle baş ratik vesayet yöntemlerini bü-
Anadol ve Sinan Tutal’ın da bu- hafazakarlık, piyasa ideolojisi başa buluyoruz. tünüyle reddeden; demokratik
lunduğu 26 kişilik “temas gru- ve demokrasiyi temsili demok- İşin biçimsel veçhesini, nihaye- siyaset alanında oluşan iradeyi
bu” arasında gidip gelmiş. Ya- rasiye indirgeme olarak sırala- tinde bir üslup ve edebi takdim meşru kabul eden, yapıcı ve
yınlanan haliyle temas grubu- dığı bu “makbul” siyaset alanı- sorunu addedilebilecek türden yön gösterici muhalefeti be-
nun mührünü yemiş. Adına da nın karşısına kendisini yerleş- bir kusuru haddinden fazla nimseyen özgürlükçü ve demo-
“bundan sonraki yerel ve genel tiriyor. abarttığımız sanılmasın. Tam krat bir siyasal hareket için,
faaliyetlerde” kullanılacak “çer- Ezilenlerin bugüne kadar süre- tersine, üslup ve mimari zayıf- toplumsal sorunların çözü-
çeve metin” -yani içleme ve dış- gelen tarihsel mücadelelerin- lığı, aslında içerikteki yavanlık, münde temel yöntem katılım
lama işlevi görecek metin- den- den, kurtuluş özlemlerinden ve yüzeysellik, ketumluk ve çeki- ve tartışmadır. ”
miş. özgürleşme arayışlarından, ka- nikliğin bir tezahürü ve bu yüz- Tam “neresinden tutayım” de-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 11
necek bir paragraf. Ama bura- bulunduğumuz “büyük bah- nırlamayı hedefliyor. “Ekono- yakınken Marx’a dönün” tavsi-
da makullüğün bir başka dışa- ran”ı dolayısıyla bütün dünya- minin insani ve toplumsal he- yesinde bulunmaktan ibarettir.
vurumuna, “yapıcı ve yön gös- da Marx’a bir dönüşün söz ko- deflere tabi” kılınmasının yolu-
nusu olduğu -ki bunun en taze, nun buradan geçtiğine inanı-
Eureka: Uygun söylemi
terici muhalefet”e dikkat çek-
beklenilmez ve uç örneği Vati- yor.
buldum!. .
mek istiyoruz sadece. Kime
Eleştiriye “bizim durduğumuz
karşı yapıcı ve kime yön göste- kan’dır- bir dönemde, ÖSH’in Bunun Marx’ın değil, piyasayı yerden bakıldığında” diyerek
rici? Bu, aslında, belirli bir ko- metninde Marx yok. Fonda yok, kendi eleştirisinin hedef tahta- başladık. Bu metni yazanların
numlanıştan beslenen çok tanı- önde yok, lafızda yok ve aslında sına yerleştiren Polanyi’nin gö-
mealen de yok. Marx’tan kaçış ve onaylayanların farklı bir
dık bir yanılsama. Kafa emeği- rüşü olduğunu peşinen belirte-
var. Metinde “sınıf mücadelesi” muhakeme tarzına sahip oldu-
nin sınıfsal bağlanımı zayıf, ye- lim. Zira Marx’a göre, ekonomi
teriminin yalın veya çeşitli me- ğunu tabii ki biliyor ve bu tarzı
terince proleterleşmemiş, aklı- bir tarafta toplum bir tarafta
cazi kullanımlarına rastlamak, tanıyoruz. Çoktandır bir akım
na alıcı bulmak isteyen ve so- durmaz, ilerleyen sermaye bi-
ne yazık ki mümkün değil. “Sı- haline gelmiş olan, dili gerçek-
runlarının çözüm yerinin “akıl rikimi tüm toplumu kendi çev-
nıf” sözcüğü ise, yalnızca iki likten ve gösterenleri gösteri-
divanı” olduğunu sanan kesim- rimine tabi kılar. Ekonominin
lerinin sıkça kapıldığı bir yanıl- yerde, o da bir “vicdan hareke- lenlerden koparan, bu anlamda
insani ve toplumsal gereksi- dille oynayan bu tarzın adına,
sama. Yeter ki o divan kurulsun ti” adayının, müstakbel adıyla nimlere göre yönlendirilmesi-
ve tartışma suhuletle başlasın büsbütün tutarsızlığa düşmek “söylem merkezcilik” diyebili-
nin yolu da esas itibarıyla piya- riz. Bu akımın dilbilimden post-
bir kez... istemiyorsa, mutlaka bir nazar sanın sınırlanmasından geç-
atmak zorunda olduğu “sınıfsal modernizme ve oradan da
“Yerel ve sivil yurttaş inisiyatif- mez. Kapitalizm, pekala çeşitli post-Marksizme uzanan bir ya-
lerini geliştirmeyi hedef alan, eşitsizlikler” bağlamında geçi- türden “aksak piyasa”larla hat-
yor. yılım alanı var. Bunun siyaset-
sendikaların ve meslek birlik- ta kısmi bir planlama ile birlik- teki tezahürü, siyasetin nesnel-
lerinin, demokratik dernekle- Buna karşılık, metnin kurgusu te olabilir ve tarih boyunca ol- likten, maddi çıkarlardan, bü-
rin siyasal ve toplumsal sorun- ve mantığı içinde “katılım”, muştur da. Bunun için sorunun yük anlatılardan ve bir takım
ların çözümüne katkı sunmala- “tartışma”, “müzakere” ve “şef- kalbine inilmesi, ekonominin merkezi çelişkiler etrafında
rını sağlamak, katılım adaleti faflık” sözcükleri kilit bir önem kar dürtülü olmaktan çıkarıl- dönmekten kurtarılmasıdır.
anlayışının temel yaklaşımı- kazanıyor. Makbul siyaset ala- ması; yani sömürüye ve serma- Bunlardan söz ettiğinizde, pe-
dır.” nı, demokrasiyi “toplumsal ka- ye ilişkisine son verilmesi gere- kala “özcülük”le suçlanabilirsi-
Şu uyduruk “katılım adaleti”- tılımı, tartışmayı ve müzakere- kir. niz,
nin terazisinin nasıl çalıştığını yi içermeyen basit bir ‘temsili Öte yandan, ÖSH’in metni, bıra-
demokrasi’ olarak” algıladığı Bu tarza göre, büyük bir siyasi
ve temsili demokrasinin ne ka- kın bir köktenciliği ve karşıtlığı oluşum yaratmak istiyorsanız
dar genişletildiğini de öğren- için eleştiriliyor. Katılım ve tar-
temsil etmeyi, kriz sonrasında önce buna tekabül eden söyle-
miş oluyoruz böylece. Emekçi- tışma “toplumsal sorunların
oluşan ve hakim sınıfları da et- mi kurmalısınız. Kılı kırk yara-
ler payına başkalarının -kim bi- çözümü”nün temel yöntemi
kisi altına alan iklime baktığı- rak kuracağınız söylem geniş,
lir, belki de görünüşteki bütün ilan ediliyor. Sanki antik çağın
mızda, aslında, zamanın ruhu- esnek, akışkan, oynak, farklı
tevazuya rağmen akıl ve irfan agorasındayız. İnsan, bari tar-
na uygun olarak konuşuyor. koşullara uyarlanabilir ve hep-
sahiplerinin- tanımladığı so- tışmada kanıtlama, ispat ve
mutabakata varma yordamla- Marx yoksa, bir tutam Keynes’e sinden önemlisi de bir takım
runların çözümüne katkı sun- de yer var demektir. ÖSH’in “serbest gösterenler”e yer ve-
mak düşüyor sadece. Ama rını da yazsaydınız demekten
kendini alamıyor. Demokrasi metni dolaşım, talep ve gelir ren bir söylem olmalı. Kendi
ÖDP’den tevarüs eden ÖSH bölüşümü alanında, yani Key- gösterilenler çokluğuna sonra-
mensuplarına sormak gereki- ile sınıf mücadelesinin yaygın-
lığı ve düzeyi, sınıfsal güç den- nes’in kapitalizmin çelişkilerini dan kavuşacak olan bu “serbest
yor: O güzelim “üretenler yö- hafifletmek için esas aldığı sa- gösterenler”den beklenen iş-
netsin!” şiarına, yani ilk progra- geleri ve sokağın ağırlığı ara-
sındaki bağlardan ne hikmetse hada geziniyor. Hatırlatalım, lev, bir veya az sayıda gösteri-
mın alt başlıklarından birine ne Marksist literatürde burada lene yapışıp kalmamalarıdır.
oldu? Şu anki makule yatmışlı- hiç söz edilmiyor. Sanırsınız ki,
Jurgen Habermas’ın bir takım dönen mücadelenin adı “top- Onlar sayısız gösterilenin mü-
ğınız karşısında fazla mı sivri lam artık değerin yeniden bö-
tilmizleri, onun “eleştirel eylem kerrer uğrak yerleri olmalıdır-
veya zamansız kaçıyor? lüşümü”dür. Bunun gün geçtik-
kura-mı”nı siyasete nasıl tahvil lar. ÖSH’in metninin bu muha-
Çoğaltılması mümkün bu ör- ederiz diye meşverette bulun- çe daha da önemli bir mücade- keme tarzınca biçimlendirildi-
nekler kesinlikle birer sürçü li- muşlar. Ve neticede, bir Haber- le alanı haline geldiğine şüphe ğini rahatlıkla ileri sürebiliriz.
san veya gaf değil. Ufuk Uras ve mas aşısının demokrasimizin yok. Sorun bu değil; sorun, ka- Öyle anlaşılıyor ki, ÖSH aradığı
ekibi, yeni ortaklarıyla bulu- belli başlı bütün kusurlarını gi- pitalizmin arızalarının esas iti- kilit “serbest gösteren”i bul-
şurken, inanmadığı ve gereksiz dereceğine kani olarak bu met- barıyla dolaşım alanındaki ak- muştur: Vicdan. . . Vicdan, hem
bir yük gibi telakki ettiği her ni çıkarmışlar. saklıklardan kaynaklandığı sa- kelebek gibi dolaşarak hem de
şeyi bagajdan atıyor. Ama biz- nısıdır. Bu sanı ÖSH’in metnine
Marx yoksa, boşluğunu doldu- bir mıknatıs etkisiyle habire
den söylemesi: “Makbul siya- de damgasını vuruyor. Bu yüz-
ran birileri olacak elbette. Karl gösterilen devşirebilir. Tabiri
set”in karşısında makulde ka- den, metin kapitalizmin şimdi-
Polanyi bunlardan ikincisi. Alıcı caizse, “hedef kitle” de buna
rar kılarak bir “sol merkez” zin- ki bunalımını teğet geçiyor; dö-
gözle okunduğunda görülecek- uygun olarak tanımlanmalı:
har yaratılamaz. İşte hendek, nüp üretim alanına bakmaktan
tir ki, ÖSH’in metni bir ilişki Mağdurlar. . . Mağdurlar büyük
işte deve; göreceğiz. adeta içgüdüsel olarak uzak
olarak bizatihi sermaye ile de- bir toplam oluştururlar ve
Birer tutam Habermas, ğil, piyasa ideolojisiyle; daha duruyor, “liberal ve devletçi se- mağduriyetin bin bir türü var.
Polanyi ve Keynes doğrusu, bu ideolojinin neo-li- çenekleri”nin dışında bir başka Görüldüğü gibi, büyük bir siya-
bulamacı beralizm dönemindeki azgın- kapitalizm arayışına giriyor. si oluşum yaratma işi, “dil
>>
Bu duruma ancak ironi denir laşmış biçimiyle uğraşıyor ve Bu şartlar altında, bizim yapa- oyunları” dahilinde ve tabii ki
herhalde. . . Kapitalizmin içinde piyasayı çeşitli biçimlerde sı- bileceğimiz, ÖSH’e “henüz yol kurgusal olarak çözülmüş gö-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 12
Politika
>>
Türkiye’ye ‘Bar
rünüyor. . .
Burası, aynı zamanda post-Marksizmin sahası. Ama post-
Marksizme o kadar da haksızlık etmeyelim. Onun da ken-
Grubu’nun uzat
disine göre bir kalibresi var. ÖSH’in çerçeve metni bu ka-
libreyi de tutturamıyor, çünkü “radikal” değil.
Makulün sabitleri
“Makbul” siyaset alanının sabitleri olur da makulünki ol-
arış
devlet politikasının uluslararası politika değişikliğinin nedeni, lenilmesi üzerinden mücadele-
boyutunun da olduğunu hatır- demokrasi ve özgürlük için de- nin yükseltilmesiyle başlanma-
lattı. ABD hatırlatmayı, 14 Ekim ğil, günümüz koşullarında lıdır.
günü “PKK’nin lider kadrosun- ABD’nin hegemonyasının zayıf-
attığı eli
Sosyalist hareketin anlamlı bir
da yer alan Murat Karayılan, Ali ladığı durumda, bölgesel çıkar- kesimi, hala Kürt Özgürlük Ha-
Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ın lar, dünya ölçeğindeki ilişkiler reketi’ne karşı eleştiri kisvesi
‘Özel Olarak Belirlenmiş Uyuş- ve yeni güç dengeleri gereğidir. altında sosyal şoven tutumunu
tuyor?
turucu Kaçakçısı’ olarak ilan Politika değişikliğinin gereği sürdürmekte ısrarlıdır. Kürt öz-
edildiği ve ABD’deki mal varlık- olarak, Barış grubunun barış gürlük mücadelesine uzak dur-
larının dondurulduğu ” açıkla- elini tuttuğunu göstermeye ça- manın kabul edilebilir hiçbir
ması ile yapıtı. Eş zamanlı ola- lışmaktadır. Devletin bu tavrı- politik gerekçesinin olmadığı
rak, AB’nin Kürt derneklerini nın barış için mi, tasfiyenin görülmelidir. Kürt sorununun
takibe aldığı haberleri gazete önündeki engelleri kaldırmak barışçı demokratik siyasi çözü-
şı Kürt ve Türk sayfalarında yer aldı. Bu denli
yalanı ardı ardına pompalayan
için mi olduğunu süreç göstere-
cektir. Daha ilk gününde Erdo-
münün zorluğunun devlet poli-
leştirme zamanı uluslararası emperyalist güçle- ğan “dağdakilerin tümünün
tikasından kaynaklanan boyutu
anlaşılabilirdir. Ancak Kürt öz-
rin ve T. C’nin oyunu kuralıyla teslim olması” çağrısını yap-
gürlük hareketiyle sosyalist ha-
oynadığı görülüyor. mıştır. Bu çağrıya Cemil Bayık
reketin öncülüğünde kalıcı bir
Bütün bu gelişmelerin Barış “Barış gruplarına olumlu yak-
demokrasi cephesinin oluştu-
Grubu’nun geleceğinin bilindiği laşmak PKK’nin dağdan inme-
rulamaması anlaşılabilir değil-
süreçte ve gelişinden sonra ya- sine yol açmaz.. Kürt iradesi ka-
dir. Kürt sorunu sahanın dışın-
şanması yeni olanın ne kadar bul edilmedikçe dağdan iniş ol-
dan yapılan eleştirilerle değil,
“yeni” olduğunu göstermekte- maz. ” açıklamasıyla karşılık
mücadele ortaklığıyla çözüme
dir. Gerçek, “Barış grubu”nun vermiştir. Bu karşılıklı açıkla-
kavuşacaktır. Barış grubunun,
elinin tutulmasında değil, ne malar da gösteriyor ki, kısmi
demokratikleşme ve barışçı si-
için tutulduğunda aranmalıdır. olanakları da, riskleri de içeren
yasi çözüm çabalarının devlet
zorlu bir sürece girilmiştir. Ni-
Devlet politikasının yürütücüsü tekim, devletin 28 Ekim’de Av- tarafında karşılık bulması Kürt
AKP’nin “Kürt açılımı”, açılım- rupa’dan gelecek barış grubu- özgürlük hareketinin elinin tüm
dan çok tıkamaya dönük ope- nun girişine izin vermeyeceğini demokrasi ve sosyalist güçler
rasyonlar, tutuklamalar, çocuk- açıklaması üzerine geliş iptal tarafından sıkı sıkıya tutulma-
lara kurşun sıkanların aklan- edilmiştir. sından geçecektir.
ması süreci olarak ilerledi. Bu- Bunun için, zorunlu kaldığın-
na rağmen, DTP’nin genel baş- Barış grubunun taleplerini ger-
çekleştirmek, demokrasi müca- dan dolayı “Kürt açılımı” politi-
kanı Ahmet Türk’ün” gelişme- kasıyla imha yerine tasfiye üze-
ler gösteriyor ki, devlet bir delesini yükseltmekten geçiyor
rinden “çözümü” öngören oli-
kadar kendilerine “komünist” diyenler de var adım atsın PKK on adım atar” Halkların örgütlü birliği garşiye karşı, devrimci demok-
uzman çavuşu beraat ettirdiği sözleri gerçek oldu. Kürt Öz- Kürt sorununda barışçı demok- rasi temelinde oligarşinin ikti-
22 Eylül 2009 tarihli kararının gürlük hareketi, Maxmur ve ratik siyasi çözümün yolu da, darını son verecek ortak müca-
gerekçesini “Bölgenin özellikle- Kandil’den Barış gruplarının ulusal sorunun nihai çözümü dele ve örgütlülüğü geliştirmek
ri”ne dayandırıyor. Ordu, 29 Ey- gelişiyle barış için adım attı. ve sınıfsal kurtuluş da Kürt ve zorunluluktur.
lül 2009 tarihinde Diyarba- Kürt sorununun demokratik Türk halklarının örgütlü birli-
barışçı siyasi çözümünden ya- Demokrasi için Birlik Hareketi
kır’ın Lice ilçesi Şenlik köyü ya- ğinden geçmektedir. Bilinmeli-
na olduğunu pratik tutumuyla (DBH) bunun imkanlarından
kınında 12 yaşındaki Ceylan dir ki, burjuva demokratik dev-
gösterdi. Sıra devlettedir. AKP biridir. Bileşimin göreli güçsüz-
Önkol’un havan mermisiyle rim süreçlerini yaşayarak, de-
gelen barış grubunun tutuklan- lüğünü iradenin ve perspektifin
ölümünü araştırmak yerine, mokrasi mücadelesi üzerinden
madan serbest bırakılmasıyla sağlamlılığının gücü aşabile-
olayı “TSK’yı yıpratma” çalış- iktidara gelen kapitalist ülke-
devletin adım attığı anlamına cektir. Bu imkanı gerçeğe dön-
lerde burjuvazi özünde burjuva
ması olarak açıklıyor. TBMM’yi üştürecek olanlarda heba ede-
gelen açıklamalar yapmaktadır. demokratik bir sorun olan ulu-
, hükümete sınır ötesi operas- cek olanlarda başta sosyalistler
Elbette Barış grubunun tutuk- sal sorunu barışçı temelde çöz-
yon yapma yetkisi veren başba- olmak üzere demokrasi güçle-
lanmaması iyidir. Ancak bu her me iradesini gösterebilmiştir.
kanlık teskeresini AKP, CHP ve ridir. Bu süreci heba etme lüksü
şey değildir. Çünkü, bugün tu- Bu durumun teorik olarak
MHP’nin oylarıyla kabul ediyor. tuklanmamış olmaları yarın tu- yok. Süreci heba etmenin hesa-
“Kürt sorununun” çözümü için-
20 Ekim MGK toplantısında ise tuklanmayacaklarının yada sı- bı başta Kürt ve Türk emekçi
de geçerli olduğu kabul edilebi-
sınır ötesi operasyon yetkisi nır dışı edilmeyeceklerinin gös- lir, ama teorik olanın pratik ola- halkları olmak üzere, ezilen
tekrar hatırlatılıyor. Bütün bun- tergesi değildir. Daha önemlisi, rak gerçekleşme şansı zordur. halklara, ezilen cinse ve sömü-
ların anlamı, Kürt sorununun bunun her şey olmadığı, devle- Ama imkansız değildir. İmkanı rülen işçi sınıfına karşı verile-
“Kürtsüz” “çözümünde” ısrar- tin Kürt sorunundaki politika gerçeğe çevirmek sosyalistler meyecektir.
dır. Kürt özgürlük hareketini değişikliğinin niteliğiyle ilgili- başta olmak üzere demokrasi Şimdi, oligarşinin “Kürt açılımı”
tasfiye etme politikasında nafi- dir. Değişikliğin içeriği imha po- güçlerinin Kürt özgürlük hare- yaldızı ardına gizlenmeye çalı-
le bir ısrardır. litikasının geçersiz olduğunun ketiyle kalıcı bir mücadele bir- şılan tasfiye açılımına karşı,
Bu arada, emperyalistler de görülmesi sonucu tasfiye poli- liğini örmesiyle olacaktır. Önce- Kürt ve Türk halklarının özgür-
boş durmuyor. Ne hikmetse, tikasıyla Kürt sorunundan kur- likle Barış grubunun talepleri- lük açılımını pratikleştirme za-
ABD “malumun ilanı” olarak tulmaktan ibarettir. Devletin nin ortak talepler olarak sahip- manıdır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 14
Politika Emek
İstanbul...
karılabilecek derslerin şu iki başlıkta özetle- Kriz koşullarında istenen fedak
nebileceği kanısındayım.
Birincisi, 6 ve 7 Ekim eylemleri solda tayin
edici, somut bir olaya ilişkin aldığı tutum ile
Nazır Kapusuz
Mücadelemizin meşruiye- kendi dışındaki sol açısından da “koordinat
güncellemesini” zorunlu kılan bir odağın yok-
tini ancak emekçilerin, ezi- luğunu yeniden ortaya koydu. EMEP, TKP ve
ÖDP ittifakının alana çok geç gelmesi ve tanım Kapitalizm sosyal haklara her
lenlerin zihninde ve eyle- yerinde ise bir kenarda hiçbir insiyatif alma- zaman taarruz içindedir. Kendi
minde yeniden kurarak ön ması yukarıda belirttiğimiz durumun en tipik istihdam politikaları çerçeve-
göstergesiydi. Bahsettiğimiz üç partinin ima sindeki bu ilgi, istihdamdan,
açıcı olabileceğiz ettiği niceliğin sadece kendi pankartının ar- “hak” alanına kaydığında şid-
kasına değil eylemin tümüne renk çalmaya detlenir. Emeğin verimliliği ve
Can Atalay çabalaması gibi bir beklentinin ne denli boş yeniden üretimi çerçevesinde
olduğu 6 Ekim’de Taksim’de de açıkça görül- sağlanan olanaklar ve/veya
dü. Halkevleri ya da Özgürlükçü Sol Hareket genişlemeler, emek tarafından
IMF ve Dünya Bankası’nın İstanbul zirvesi içe- de kitle örgütleri içindeki etkileri aracı ile ey- bir hak mücadelesi haline gel-
ride konuşulanlardan daha çok dışarıda olan- lemin bütünün sorumluluğuna aday olmadı- diği zaman, kendi kurgusunun
lar vesilesiyle konuşuldu. lar. İstanbul’dan bakıldığında solun büyücek dışına çıkılması kapitalizmin
Başbakan, içeride “dışarıdaki protestolara” öbekleri olarak görülenlerin böylesi bir yak- kendi iç işleyişinin tehdidi ha-
kulak verin diye caka satsa da eylemlerin “sı- laşımı benimsemeleri sonucunda zaten öz line gelir.
nırı” geçmesi ile ağızların köpürmesi, eylem- güçleri açısından pek de parlak durumda ol- Kriz dönemlerinde ise bu taar-
lerin kınanması ve göstericilere karşı kullanı- mayan sendikalar ve kitle örgütleri de basın ruz en sert biçimlere bürünür.
lan şiddetin olumlanması bir oldu. açıklamasını kısa tutmak, alanı kısa sürede Azalan karları gidermek la-
6 Ekim sabahı Taksim meydanı tümü ile pro- terk etmeye çalışmak gibi yöntemlerle kendi zımdır. Son dönemlerde neoli-
testo gösterilerine açıktı. Taksim meydanının kitlelerinin görebileceği zararı en azda tutma beral söylemin her yere ege-
toplumsal gösteriler için ne denli tehlikeli bir çabası ile kendilerini sınırladılar. men olması ve bulaşıklıktan
alan olduğunu yıllardır anlatıp duran İstanbul Siyaseten aday olunmayan bir sorumluluğun solun ve sendikaların da etki-
Valiliği sürdüre geldiği psikolojik harekat ge- sendikal düzeyde hakkının verilmesi boş bir lenmesi, bu taarruzu kolaylaş-
reği “meşruiyet sınırı”nı değiştirmişti. Taksim beklenti olurdu kuşkusuz…Sosyalist siyasetin tırmış ve hatta meşrulaştır-
meydanında eylem yapılmasına izin vardı an- böylesi bir boşluğu daha ne kadar kabul ede- mıştır.
cak Harbiye yönüne doğru tek bir adım dahi bileceği ise önümüzdeki en önemli sorular-
Konuyu çok uzatmadan ör-
atılmasına izin verilmeyecekti. dan biridir.
neklere girersek, 1994 krizi ile
Harbiye yönündeki polis barikatının KESK İkincisi, meşruiyetini “düzen partisinin” meş- başlayan ve 2001 krizi ile de-
Genel Başkanı’nın okuduğu basın açıklaması rebine göre tanımlamayı reddeden direngen vam eden süreçte, sendikala-
henüz bitmişken, kortejin yüklenmesini dahi ve küçümsenemeyecek bir güç kendisini so- rın aldığı tutumlar bu anlayışı
beklemeden onlarca gaz bombası eşliğinde kakta ifade etmiştir. Televizyonlarda gösteril- desteklemiştir. Bu dönemlerde
saldırması ise polisin belirlediği meşruiyet sı- diğinin aksine polisin tarif ettiği meşruiyet sı- kendilerinin de “fedakârlık”
nırlarına uymamanın karşılığı idi. nırlarına sığmayı reddeden bu gençler fast fo- yapacağını söyleyerek “sıfır
6 Ekim sabahı Taksim’de başlayan polis terö- od dükkanları ve bankalar dışında nerede ise zamlara” onay veren sendikal
hiç bir vitrine ilişmemişlerdir. anlayış, aslında emeğin “biri-
Diğer bir söyleyişle, eylemler kendi iç disipli- kim” sağlayan taraf olduğunu
ne uygun olarak başlamış ve bitmiştir. ve bu birikimlerinden feda
Niyetimiz, solun yaşadığı toplumsal tecrit ne- ederek sistemin devamını sağ-
deni ile maniple edilmesi tehlikesi her zaman layan kesim olduğunu toplum
bulunan bu tür eylemleri kutsamak değil. bilincinde egemen kılmıştır.
Mücadelemizin kendi meşruiyetini ancak Ekonomik olarak feda etmek
emekçilerin, ezilenlerin zihninde ve eylemin- başlı başına “zengin” davranı-
de yeniden kurarak ön açıcı olabileceğini işa- şıdır. Demek ki, sendikalı işçi-
ret ediyoruz. Polis barikatları arasına sıkıştı- lerin hala feda edebilecekleri
rılmayı kabul edilerek gerçekleştirilen “efen- hakları bulunmaktaydı.
di” eylemlerin bir “eşitlik ve özgürlük manevi- Bu neoliberal söylemin kendi
yatı”nın yeniden inşası konusunda pek de işe diline içkin tuzaklara düşen
yaramadığını görüyor; İstanbul sokaklarında sol ve sendikalar zamanla hak
yankılanan seslerin tam bu nedenle devrim- mücadelesi yapamaz hale gel-
ci bir siyasete hamle edenlerin gündeminin miş ve bu hak taleplerinde
en önemli maddesi olması gerektiğini söy- “kendi özel çıkarlarını kolla-
lüyoruz. yan çıkar grupları” kategorisi-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 15
sosyal haklar
anda oranlar yüzde 70’ler sevi- kurumsal işyerlerinde yaygın-
yesindedir. Sağlık Bakanlı- laşarak sürmektedir. (SHD’nin
ğı’nın 170 bin personelinden hak ihlalleri raporunda her ay
120 bini taşeron işçisidir. Sıra- 4-5 büyük işyerinden bu tür
da belki de (ki yasa tasarısı ola- haberler kayıtlara girmekte-
edakârlıklar, sermayenin kalıcı kazanımlarına dönüşüyor rak ara ara gündeme gelmek- dir) En önemlisi kriz dönemi-
tedir) taşeron doktorlar, ope- nin verdiği “fedakârlık” ruh ha-
Yine fazla mesai ve benzeri en ratörler ve hatta taşeron hasta- linde çıkacak olan yeni sendi-
ne kadar inmişlerdir. Bu da,
doğal işleyiş süreçleri kriz sü- ne yönetimleri bulunmaktadır. kalar yasası işçi sınıfının birçok
sendikalılığın fazlasıyla işveren
aleyhine bir durum olduğu, recinde “fedakârlık” olarak ser- “Sıfır zam”mın ötesi sosyal haklarını tırpanlayacak-
sendikalı işçilerin genel top- mayeye bahşedilmiş ama kriz- Elbette bu hak ihlallerinin ör- tır. Mezarda emeklilik yasası-
lum çıkarlarından daha fazla den sonra geri “bahşedilme- neklerini çoğaltabiliriz. Ancak nın çıktığı günleri unutmamak
talepkar oldukları ve sisteme miştir”. Yine TÜİK verilerine krizin çözümü için yapılan fe- gerekir.
zarar verdikleri algısına da yol göre 2001 krizinden sonra si- dakârlıklar yeni bir denge ola- Yönetmen Luis Bunuel, “Burju-
açmıştır. gortasız çalışan işçilerin sayısı rak karşımıza çıkmaktadır. Ve vazinin Gizli Çekiciliği” filmin-
hızlı bir artış göstermiş (özel- bu krizde de yeni yeni uygula- de uzun uzun burjuvazilarin
“Fedakârlık” ve sendikal
likle kadınlarda son 8 yılda maların yaygınlaşarak devam bir türlü bitmeyen yemek sah-
dayanışma
yüzde 250’lik bir artış) ancak edeceğini göreceğiz. Son Erde-
1994 krizi sonrası yavaşlayan nelerine yer verir. Türk burju-
bu çalışma biçimi kamunun mir örneğinde görüldüğü gibi,
ve durağanlaşan sendikal mü- vazisini çekseydi acaba nasıl
kendisine bile ağırlıkla sirayet “sıfır zam” bile artık yetmiyor,
cadele ve sendikalı sayısı, 2001 çekerdi sorusuna bir sahne ile
eden bir çalışma şekli olarak ücretler yüzde 35 gibi yüksek
krizinden sonra hızla gerile- katkı yapmak isterim: Sürekli
kalıcılaşmıştır. İşin ilginç yanı bir oranda indiriliyor. Sendika-
miştir. Sendikal mücadelenin yemek yiyen ve tabakları sü-
bazı alanlarda “deniz de bit- ların fedakârlığı artık sermaye-
kendisi toplum nezdinde des- rekli değişen burjuvalardan bi-
miştir”. Örneğin kamunun ta- nin kazanılmış bir hakkıdır.
tek bulamamaya başlamış, kriz ri yemekten kafasını kaldırıp
sarruf amaçlı taşeronlaşma uy- Bunun sonucu da, yüksek
zamanlarında “fedakârlık” ya- nefes nefese şöyle der:“bunlar
gulaması neredeyse sonuna oranlı ücret indirimleri daha
pacak kadar gücü olanların bize yetmeyecek galiba, hiz-
gelmiştir. Bir kamu hastanesin- önce küçük işyerlerinde biraz
mücadelesi bir oyun bozanlık metçiler için ayrılan yemekler
de 10 yıl önce taşeron işçi sayı- da zoraki olarak uygulanan bir
olarak görülmeye başlanmıştır. nerede?”
sı yüzde 10 civarındayken şu yöntemken, birçok alanda ve
Sosyal Haklar Derneği
(SHD)’nin derlediği ve incele-
Emek
İki direnişin
lerle sınıf devrimcisi arkadaş- dikacıların istediği bir durum
larımızı birbirlerinden uzak- değildi bu. O yüzden her fırsat-
laştırmaya çalıştılar. Direnişin ta sendika şube başkanının
başlamasında önemli payı olan türlü ayak oyunlarıyla başa
dersleri
bu arkadaşlara karşı sendika- çıkmaya çabaladılar. Sendika
cıların çeşitli engelleme giri- önlüklerinden direniş çadırına
şimleri sonuç vermeyince bu kadar sendikanın vermesi ge-
sefer yöntemlerini değiştirdi- reken hemen hemen her türlü
ler. Her gün fabrika önüne baş- destek ve malzemeyi sendika-
ka bölgelerden işçi taşıdılar. cılarla kavga ederek almaya
Dayanışma fikri doğruydu ama çalıştılar.
direnişin soğumaya, çözülme- Sinter Metal direnişinin her ge-
ye yüz tuttuğu koşullarda yara- çen gün güç kaybetmesi Gür-
ya merhem olamazdı. Direniş saş fabrikasında, dışarıda dire-
yerine haftada bir ya da iki gün nişi sürdüren işçilerle halen ça-
gelen, ateşi sönmüş umutsuzca lışan işçilerin birliği ve ortak
bekleşen az sayıdaki işçilerin hareketi sağlanamadı. Bu dire-
birbirlerine güveni ve direnişin niş de fiilen bitirilmiş oldu.
başarısına inançları, umutları
zayıfladı. İşçi umut almadığı Neden başarılamadı?
başarıya ulaşacağına inanma- Bu iki direniş ve yarattığı etki
dığı direnişi neden devam et- hem umut anlamında hem de
tirsin ki? Birçok Sinter Metal umutsuzluk üreten başarısız
işçisi ya direnişi bıraktı ya da örnekler olması bakımından
sendikalı olmaktan vazgeçti. önemlidir. “Bu işçilerden bir-
Az sayıda işçiyle direniş devam şey olmaz kendisi için sınıf ol-
ediyor. Zayıflayan, kendi kabu- mayı bile beceremiyorlar” di-
ğuna çekilen, başka iş yerlerin- yerek işin kolaycılığına kaçan-
den işçilerle buluşmayı önüne lara, “sınıf çürümüştür geçmi-
hedef olarak koyamayan Sinter şinde yarattığı sınıf kültürün-
direnişi ne yazık ki yenilmiş den uzaklaşmıştır” diyenlere
durumdadır. Bu sonuçta sendi- şu bir defa daha hatırlatılmış
İlk başladığı gün bu direniş ne- ka bürokratlarının payı büyük- oldu: Kendi haline bırakılma-
Gürsaş ve Sinter redeyse bütün haber bültenle- tür. Sinter direnişini ilk başla- mış çeşitli dolayımlarla müda-
direnişleri ve yarattık- rinde ilk haber olarak yer aldı. dığı zamanlarda işçilerin başka hale edilen ve sınıf siyasetiyle
Yakın döneme kadar sınıfın çü- iş yerlerindeki işçilere giderek politikleştirilmiş işçiler kavga
ları etkiler, hem umut rümüşlüğünden dem vurup direnişlerini anlatma isteği yi- vermek gerektiğinde kavgadan
anlamında hem de duran kimi sol çevreler birden ne bu bürokratlar tarafından ve örgütlü duruş sergilemek-
bire bu direnişle birlikte çıkar- ten kaçmıyorlar. Yeni bir sınıf
umutsuzluk üreten dıkları yayınlarda yeniden yüz-
engellenmişti.
kültürünün yapı taşlarını kendi
başarısız örnekler lerini sınıfa döner gibi oldular. Gürsaş direnişi aralarında yeşertebiliyorlar.
İkincisi biraz daha küçük bir iş-
olması bakımından Bunlar önemliydi. Ama benim
letme olan Gürsaş direnişi. Bu
Böyle örnekler çoğaldıkça ve
amacım, Sinter direnişinin baş- işçi sınıfı kendisi için gerçek
önemli ladığı gün bizzat sendika büro- direniş de Sinter Metal direnişi anlamda yakıcı meselelerde
kratları eliyle nasıl bitirildiğini gibi 5 Şubat 2009’da fabrika- ortak tutum almayı becerebil-
Ahmet Tekgöz
göstermek. nın işgaliyle başladı. Bu direni- diği, becerebildiğimiz ölçüde
şin önemli farkı, buradaki ar- yeniden tarih sahnesine kuru-
İşçiler kavgadan ve örgütlü du- Sinter, sendikacılar ve sınıf kadaşların sendika bürokratla- cu bir sınıf olarak çıkabilecek-
ruş sergilemekten kaçmıyorlar. devrimcileri rından bağımsız tutum alabil- tir.
Yeni bir sınıf kültürünün yapı Sözde sınıf sendikacılığı yaptı- meleriydi. Mücadelelerini,
ğını iddia eden “önemli” sendi- Bunun olabilmesi için ne yap-
taşlarını kendi aralarında ye- komşu fabrika Sinter Metal iş-
kacılar direniş başladığı gün mak gerekeceğiyle ilgili görüş-
şertebiliyorlar. Bu yazı, çalıştı- çileriyle birlikte yürütmeye ça-
fabrikaya geldiler ve ilk icraat- lerimi bir kaç madde halinde
ğım bölge ve işkolundaki iki lıştılar. Ortak direniş komitesi
ları işçilerin fabrikayı işgal et- sıralamaya çalışacağım:
önemli işçi direnişi ve bu dire- kuruldu. Başka fabrikalardaki
nişlerden çıkarılması gereken mesine öncülük eden devrim- işçilere hem Gürsaş hem de n Sınıf çalışmasında ısrar ve
dersler ve olanaklar üzerine. cileri fabrikada çalışmıyorlar Sinter direnişini anlatmak, mü- inat eden, sınıftan kaçmak ye-
diye dışarıya çıkarmak oldu. cadeleyi başka bir düzeyde rine onun verili durumunu de-
Birincisi, Sinter metal direnişi.
Sonrasında ise her fırsatta bölgede çalışan işçilerin ortak ğiştirmek için çaba içinde olan-
İstanbul, Ümraniye Yukarı Du-
dullu Organize Sanayi Bölge- özellikle işçi sınıfı çalışmasının mücadelesi haline getirmek larla bulunduğumuz her alan-
sinde bulunan, yaklaşık 500 iş- sendika bürokratlarına bırakıl- için çaba da harcandı. Sendika da elbirliği, güç birliği yapma-
çinin çalıştığı Sinter Metal fab- mayacak kadar önemli olduğu- bürokratlarının buna tepkisi lıyız.
rikasında 400 civarında işçi 21 nu işçilere anlatmaya devam “böyle şeyleri bizden habersiz n Var olan sendikaların şu
Aralık 2008 sabahı fabrikayı iş- edenlere karşı düşmanca tu- yapmayın, yaparsanız yalnız andaki durumlarına eleştirel
gal etiller. tum alarak ya da aldırarak işçi- kalırsınız” biçiminde oldu. Sen- bakan, bunlarla hesaplaşmaya
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 17
çalışan aynı zamanda işçilerin tarya kavramını pratikte ve değil bununla birlikte yönünü istemedikleri küçük atelye,
sendikalı olabilecekleri bir mü- teoride öne çıkartacak bir dil iktidara yönelten ve onu alma merdiven altı atelyelerde kayıt
cadele hattı oluşturmak için ortaklığı yaratma çabası içinde iradesinin kurucu faaliyette ön dışı çalışan sendikasız işçileri,
mücadele etmeliyiz. olmalıyız. planda tutan siyasal mücadele bunlarla birlikte giderek büyü-
n Yukarıda söylediğime pa- n Yasal mevzuatlara sıkıştı- ile olanaklı olduğunu öne çı-
yen işsizleri örgütlenmenin ya-
ralel olarak sendika bürokrasi- rılmış sendikalı olma çabaları- kartan pratik çalışma tarzı ge-
liştirmeli, ekonomik alan -siya- şamsal önemde olduğunu bi-
siyle uğraşmak yerine onu de- nın yerine meşruluğunu haklı-
şifre ederken işçilerin yönetici lığından ve gücünden alan sen- sal alan ayrımını ortadan kal- lincimizde ve kurucu faliyeti-
becerilerini geliştirmeye yöne- dikalaşma çabaları içerisinde dırmak önceliğiyle hareket et- mizde vazgeçmeyeceğimiz te-
lik faaliyetler sürdürmeliyiz. olmalıyız. meliyiz. mel öncelikler yapmamız gere-
n Salt işçici bir söylemden n İşçi sınıfının kurtuluşunun n Sendikaların kapsayamadı- kiyor. Gelecek onu sınıfla birlik-
uzak durup toplumsal prole- sadece ekonomik mücadeleyle ğı ve bence çok da kapsamak te kurmaya çalışanlarındır!
Emek
Emek
Turşu fabrikasında
muna göre, on bin ila on sekiz
bin lira arasında değişen taz-
minatı işverene bağışlamış olu-
yorlar. Bunun sorumlusu size
on iki saat
bu telkini verenlerle siz kendi-
niz oluyorsunuz", dedik. Dava
açan işçiler sorunlarını Bursa
kamuoyuna duyurmak için 1
Mayıs'a, "işten atılmalara son"
mitingine katıldılar; televiz- Ertesi gün fabrikaya gittik. Bizimle birlikte
yonlara, medyaya çıktılar. Hak
Orada gördüklerimi, çalı- işe başlayan kadınlar arasında, bazıları gün-
verilmez alınır, mücadele eden şan kadınları düşünme- lük yevmiyeye çalışan birçok lise öğrencisi
de vardı. İşe başlama saati geldiğinde üzeri-
kazanır gerçeğini ispatlamış
oldular. den edemiyorum hala; mizi değiştirmek için soyunma odasına gir-
dik. Orada gördüklerim karşısında şok ol-
Otomotiv yan sanayisinde onbeş-onaltı yaşlarında dum. Küçücük bir odada sadece ustabaşı ka-
"sıfır zamma hayır" yorgun bedenleri, yorgun- dınların yararlanabildiği birkaç dolap vardı,
Krizi fırsata çevirmek isteyen yerler su içindeydi ve içeride nefes almak
Asemat ve Asil Çelik işverenle- luktan çökmüş yüzleri… çok zordu. Giyinip odadan çıktık.
ri, krizi bahane ederek sıfır
zamda ısrarcı oldular. Böylece,
Ben, arkadaşlarım ve bü- Ustabaşı bize yapacağımız işi gösterdi. İşi-
miz turşuluk biberleri ayıklamaktı, kolay gö-
hem kâr ettikleri halde zamsız tün bu insanlar neyin be- züküyordu. Hepimize üzerine oturacağımız
toplu sözleşme yapmış olacak
hem de Birleşik Metal sıfır
delini ödüyoruz? birer biber sandığı verdiler ve fabrikanın
bahçesinde biberleri ayıklamaya başladık.
zamma imza attı yaygarasıyla Zeliha Engin İlk başta kolaydı ama zaman geçtikçe hep
kendi has sendikaları Türk Me- aynı pozisyonda oturmaktan bacaklarımız
tal'i işyerine sokmaya çalışa- tutulmaya başlamıştı. Doğal olarak arada bir
caklardı. Birleşik Metal ve işçi- Kadın olmak zor iş. Evine, çocuklarına bir lavaboya gitmemiz gerekiyordu. Lavaboya
ler bu oyuna gelmeyerek greve lokma ekmek götürebilmek için 12 saat ça- gitmeye yeltendiğimizde işçilerden biri, git-
gittiler. Bu yazı yazıldıktan son- lışarak asgari ücret gibi komik bir rakama mek için ustabaşından izin almamız gerek-
ra Asil Çelik'te grev bitirildi ve mahkum olmak zor iş. tiğini söyledi. Sonra kadınlar anlatmaya baş-
toplu sözleşme imzalandı. Yedi ladı; tuvalete giderken izin istiyormuşuz, ça-
ay süren bir eylemin zorlukla- İnsanlık dışı bir sömürü altında, tuvalete bile
izinle gittiğiniz, iş arkadaşınızla konuşmanı- lışma esnasında birbirimizle konuşmak ya-
rını hatırda tutarak grevin so- sakmış ve on iki saatlik çalışma süresince sa-
nuçlarını daha sonra tartışaca- zın dahi yasak olduğu bir çalışma ortamında
gündelikçi, aylıkçı kadın olmak da zor iş. İş dece yarım saat yemek molasından başka
ğımızı umuyorum. mola verilmiyormuş. Bu şekilde saatlerce
yerinde patron tarafından, evde kocası tara-
12 Eylül'ün yasaları öteki hak- fından sömürülen, benliğini bulamamış ka- çalıştık. Sabaha doğru artık ellerimiz tutmu-
lar gibi grev hakkını da kuşa dın olmak, bunların hepsine birden katlan- yordu, biberleri yumruklarımızla vurarak
çevirdiği için, Asemat'ta bir ta- mak çok zor. ayıklıyorduk.
raftan yasal grev yapılıyor; di-
Dokuz yıldır bir mali müşavirlik ofisinde Paydos zamanı geldiğinde bitmeyecek san-
ğer taraftan greve katılmayan
muhasebecilik yapıyordum. Malum, kriz yü- dığım saatler sonunda bitmişti. Benim içinse
veya daha önce işten çıkarılan
zünden işyerinde işler bozulunca bana çıkış bir daha başlamamak üzere bitmişti, pes et-
işçiler üretime devam ediyor-
verildi, yani kriz beni teğet geçmedi ve işten miştim, arkadaşlarım da öyle, hatta bir ar-
du. Grev kırıcılığı yapan işçiler
çıkarıldım. Geçtiğimiz Haziran ayından beri kadaşım dayanamayıp ağlamaya başlamıştı.
bir gün, aynı durum kendi baş-
işsizdim ve özel sektörde işçi olarak çalışan Evet, ben bir daha orada çalışmayacaktım
larına geldiğinde, ne kadar kö-
eşimin maaşı da geçimimize yetmiyordu. Bir fakat orada gördüklerimi, çalışan kadınları
tü bir iş yaptıklarını anlayacak-
yandan kredi taksitleri, üniversiteye yeni düşünmeden edemiyorum hala; onbeş-on-
lar ama iş işten geçmiş olacak.
başlayan kızımın yurt-harç masrafları, diğer altı yaşlarında yorgun bedenleri, yorgunluk-
İşçi sınıfı, haklarının mücade- yandan lisedeki iki çocuğumun okul masraf- tan çökmüş yüzleri… Ben, arkadaşlarım ve
leyle kazanılıp korunacağını ları nedeniyle acilen iş bulmam lazımdı. bütün bu insanlar neyin bedelini ödüyoruz?
öğrenmediği; bu sistemin kapi- Komşum olan iki kadın arkadaşım bir turşu 21. yüzyıl için bilgi, teknoloji çağı diyorlar.
talist sistem olduğunu kavra- fabrikasına iş başvurusu yapmışlardı,bana Ama nedense bu teknoloji çağında bizler in-
yıp kendi düzeni için savaşma- da önerdiler. Daha önce yaptığım işle hiçbir sanlık dışı bir sömürüye maruz bırakılıyo-
dığı sürece ezilmeye devam alakası olmayan bir işti ama çaresizlikten gi- ruz. Yok, krizdi, yok işsizlikti, zengin yine
edecek. Bunun yolu da kendi dip ben de başvurdum. zengin, olan yine yoksul emekçi halka olu-
sınıf örgütlerine girip çalış-
İş şartları kötüydü, asgari ücret,12 saatlik yor; bu bilgi çağı denilen çağda daha fazla
maktan ve sahiplenmekten ge-
çalışma, yol parası yok ve 12 saatin 10 saati yoksulluk çekiyoruz. Sömürdükleri yetmi-
çiyor. İnsanlığın kurtuluşu ve
normal çalışma, 2 saati zorunlu fazla mesai. yormuş gibi şimdi de krizin bedelini bizlere
kendi geleceği işçi sınıfının yü-
Üç arkadaş konuştuk, onlar da benim gibi ödetmeye çalışıyorlar. Böyle bir sömürüye
rüteceği mücadeleye bağlı.
çalışmak zorunda oldukları için birlikte de- maruz kalan biz kadınlar ise kendimiz için,
nemeye karar verdik. Bizi gece vardiyasına gelecekteki çocuklarımız, kadınlarımız için
* Bursa işçi Hakları Derneği verdiler, akşam yediden sabah yediye kadar sömürülmeden yaşadığımız eşit ve adil bir
Başkanı çalışacaktık. yaşam istiyorsak mücadele etmeliyiz.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 20
Emek
Öznur Ağırbaşlı
rının zaten bir varlık gösteremediği, kaygılarla profesyonelliği savunur oldu- sasına oturmayı çok önemli bir kazanım
KESK’in de dinamizminin yok olmaya yüz lar. Oysa KESK’ten beklenen kendi öz gü- olarak gören KESK yöneticileri, yetkiyi
tuttuğu bir anda Emek Platformu'nun cüyle fiili durumlar yaratmasıydı. Örne- kaybedince “Burada bir tiyatro oynanı-
oluşturulması ve KESK’in de bu yapıda ğin genel merkez yöneticilerinin haftada yor. Biz bunun bir parçası olmayacağız”
yer alması, böylesi bir sürecin ürünüdür. 4, şube yöneticilerinin haftada 8 saatten dediklerinde artık eski inandırıcılıklarını
Emek düşmanı burjuvaziyle emekçileri fazla çalıştırılmaması için mücadele et- yitirmişlerdi.
uzlaştırma kurulu olan ESK (Ekonomik ve mesiydi. Bu işleyişin bir lütuf değil, veri-
Sosyal Konsey) içerisinde yer alan; de- len mücadele sonucu, toplu sözleşmelerle Önümüzdeki süreç
mokrasi mücadelesini eksen almayan; uz- yasal güvenceye alınmış hak haline geti- Bugün KESK’in bir tıkanma yaşadığı gözle
laşmacı, şoven, militarist, cinsiyetçi, hatta rilmesini sağlamaktı. görülen bir gerçektir. Bu duruma gelin-
faşist yapıların başkanlarıyla oluşturulan; KESK kongreleri de asıl olarak bu anlayış- mesinde elbette dışsal nedenler de etkili-
emekçilerden ziyade sendika bürokratla- ların tezahürü biçiminde gerçekleşmiştir. dir. Ancak bir örgüt öncelikle kendisin-
rının üst birliği olan bu yapıyı “emek plat- Tüzük taslağı hazırlama komisyonları den kaynaklanan sorunları çözmekle yü-
formu” olarak değerlendirmek için epey belli sendikal yapılardan oluşturularak kümlüdür. Sendikal işleyişteki aksaklık-
bir zorlama gerekiyordu. Ancak KESK yö- çoğulculuk, kapsayıcılık gözetilmemiş; lar, tabanın söz ve karar sahibi olamayışı,
netimi yapılan uyarılara aldırış etmeye- yapılan tüzük değişiklikleri ise, yasaya sendikal demokrasinin yerleştirilememe-
rek yalnızlaşma korkusuyla bu yapılan- uyumun zorunlu kıldığı değişikliklerin si, doğrudan katılım mekanizmalarının
manın içinde yer almayı sürdürdü. Çok ötesinde, yasalcılığı geliştiren, merkezi- yaratılamayışı ve çoğunluk seçim sistemi-
geçmeden de Emek Platformu’nun gerçek yetçiliği güçlendiren, sendikal örgütün ih- nin devam ettirilmesi gibi yapısal sorun-
yüzü ve birlikteliğin yürümeyeceği ortaya tiyaçlarından ziyade mevcut yönetimlerin lar çözülmeden bu tıkanmanın aşılma
çıktı. Ama platform başka bir iş başardı. siyasal ihtiyaçlarına yanıt veren bir çer- şansı yoktur.
Bir yandan KESK'i ehlileştirirken diğer çevede gelişmiştir. Devletle yüz yüze gel-
yandan faşistlerin yönetimindeki Türkiye meden ve çatışmayı göze almadan AB sü- KESK’e bağlı sendikalar özellikle çoğun-
Kamu-Sen’e meşruluk kazandırdı. Emek recinden medet uman, demokrasi müca- luk oldukları işyerlerinde güçlü işyeri ör-
Platformu’na içeriden müdahale ederek delesinin gerekliliklerini yerine getirme- gütlenmeleri kurarak işveren nezdinde
orayı dönüştürme projesinin suya düş- den salt alanın sorunlarıyla yüzeysel bir sahici bir taraf görüntüsü vermelidirler.
mesi bir yana dönüştürülen KESK’in ken- biçimde ilgileniyormuş izlenimi veren, KESK, özellikle eğitim ve sağlık gibi her-
disi oldu. katılım mekanizmalarını üyelere kapata- kesi ilgilendiren alanların kamusal niteli-
Sahte sendika yasası ve üye sayısın- rak merkezi yanı güçlendiren bir KESK’in ğini koruma ve sermayenin bu alanları ti-
da gerileme başarısızlığı kaçınılmazdı. carileştirme/metalaştırma saldırısını sa-
Bir başka kırılma, sahte sendika yasasının Nitekim süreç böyle işledi. Oyunu rakibin vuşturma mücadelesinin, sadece o alanda
çıkışı sırasında yaşandı. Yasanın mecliste kurallarıyla oynadığınız zaman -üstelik çalışanların değil, bu hizmetlerden yarar-
görüşülmeye başlandığı günden itibaren, karşınızda oyunun ortasında kural değiş- lanan herkesin mücadelesi olduğu gerçe-
yasanın çıkacağı ön kabulü üzerinden ge- tiren bir rakip varsa- gelinen noktaya şa- ğini bilince çıkaracak yaratıcı mücadele
liştirilen eylemler sonuç alıcı olamadı. şırmamak gerekir. Eski dönemde elde et- ve örgütlenme biçimlerini bulmak zorun-
Hak alma mücadelesini, işçi sınıfının bü- tiği prestijle büyüyen KESK, kısa zamanda dadır.
tünlüğünü engelleyen; grev ve toplu söz- bu avantajını yitirdi. Sahte Sendika Yasa-
leşme hakkını içermeyen bir yasanın çı- sı’nın çıktığı 2002 yılında 262 bin 348 Tek başına KESK’i niceliksel olarak büyüt-
kışını başarı olarak değerlendirmek, ya- olan KESK’in üye sayısı 2009’da 224 bin me mantığı, sınıfın dünya ölçeğinde yaşa-
sanın izin verdiği ölçüde sendikacılık yap- 413’e geriledi. Aynı yıllar arasında devle- dığı krize yanıt üretmediği gibi, nitel de-
ma anlayışını geliştirdi. Ancak bu süreci tin desteğini arkasına alan Türkiye Kamu- ğişim ve dönüşümü de gerçekleştiremez.
başarılı olarak değerlendiren KESK yöne- Sen'in üye sayısı 329 bin 65’ten 375 bin İşçi sınıfı ideolojisinin rehber alınmadığı
timi, “sıra yetki almakta, sıra üye sayımızı 990’a, MEMUR-SEN'in üye sayısı 41 bin durumda sendikaların kolayca egemen
artırmakta” diyerek, ayakları yere basma- 871’den 376 bin 355’e yükseldi. Daha ön- burjuva ideolojisinin taşıyıcısı konumuna
yan örgütlenme kampanyaları düzenledi. ce Eğitim, Belediye ve Kültür işkollarında geldikleri de unutulmamalıdır.
Oysa kamu emekçileri sendikaları ilk ku- yetki alıp, hükümetle toplu görüşme ma- İşçi sendikalarının birer devlet kurumuna
ruldukları dönemlerde üye sayılarının dönüştürüldüğü, KESK’in ise sahte sendi-
çok üzerinde bir etki alanına sahipti. Üye
ka yasası ile daha da ehlileştirilmeye ça-
sayısının artışına paralel, değiştirici/dön-
lışıldığı bir süreçte, önümüzdeki görev; iş-
üştürücü bir sendikal eğitim çalışması yü-
rütülemediğinden, burjuva ideolojisinin çi hareketinin birleşik örgütlülüğü ve mü-
etkisindeki üye sayısı hızla çoğalmış, sen- cadelesi temelinde, devletten ve serma-
dika yönetiminde olmayı her şeyden üs- yeden bağımsız, fiili ve meşru mücadele
tün gören siyasi anlayışlar, bu üyelerin hattında, sendikal hak ve özgürlükler mü-
geri yanlarına yaslanarak politika yapma- cadelesini, grev ve toplu sözleşme hakkı
ya başlamışlardır. elde edilinceye dek sürdürmektir. Bunun
Sahte sendika yasasının bir başka olum- yanında kongreleri, güvenin tazelendiği,
suz etkisi profesyonel yöneticilik konu- alanın ve toplumun sorunlarına duyarlı,
sunda oldu. O zamana kadar işyerlerine sendikal yeniden yapılanma olanakları-
ve sınıfa yabancılaşmış bürokrasiyi sen- nın elde edildiği bir tartışma ve politika
dikal hareketin krizinin nedenlerinden üretme zemini olarak kurgulama zorun-
biri olarak gösterenler, biraz da siyasi luluğu açıktır.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 22
Biyopolitik
2002’ye göre ciddi bir gerile-
me gösterdi. Devlet bütçesin-
den artık sağlığa daha az pay
ayrılıyor. Asıl yük, prim gelirle-
ri ile finanse edilen SGK’ya
(Sosyal Güvenlik Kurumu) yı-
kılmış durumda.
n Yeşil Kart’ın yükü emekçi-
lere bindi: AKP’nin yeşil kart
sayısını ve yeşil kart harcama-
larını arttırarak ciddi bir “yok-
sulluğu giderme politikası”
sergilediği düşünülüyordu.
Ama, aslında patronların değil,
emekçilerin (SSK) kaynakları
yeşil kartlılara kaydırıldı.
Emekçilerin sırtından yoksul-
luk politikası uygulanırken,
emekçiler de birbirlerine kırdı-
rılmış oldu.
Foto: mirmidon;flickr.com
için dönüştü?
n SGK prim gelirleri yarıya
düştü: Prime dayalı sağlık si-
gortası sistemlerinin yürüme-
si, istihdamın yüksekliği ya da
işsizliğin düşüklüğüyle ilgilidir.
Ülkemizde zaten yüksek olan
Birinci yılı dolarken “Sağlıkta Dönüşüm”ün sermayenin işsizliğin yanı sıra krizle birlik-
te bir milyona yakın insanın
sosyal sorumluluğu paylaşmaktan kaçınması, devletin hal- daha prim ödeyemez hale gel-
ka “sağlık vergisi” dayatması demek olduğu ortaya çıktı mesi, sistemin bu haliyle sür-
mesini olanaksızlaştırıyor.
SGK, 2009 için öngördüğü
prim gelirlerin, ancak yarısına
ulaşmış görünüyor.
Ata Soyer yararına görülen adımlar söz Uygulama AKP’nin
konusuydu: “Devlet hastanele- n Vergi ve prim yanında kat-
iddialarını boşa çıkardı
rinin tek çatı altında birleştiri- kı payı zorunluluğu: SGK’nın
AKP Hükümeti, bu iddialı
1 Ekim 2009’da, AKP Hüküme- lerek, herkesin gidebilmesine gelirlerinin giderleri karşılaya-
adımları, toplam kamu sağlık
ti’nin yürürlüğe soktuğu SSGSS olanak sağlanması; herkesin maz hale gelmesiyle başlangıç-
harcamalarını reel olarak 3-4
(Sosyal Sigortalar ve Genel sosyal güvence kapsamına ta kaldırılacağı söylenen “kam-
kat arttırarak sağladı. Ancak,
alınması; farklı sosyal güven- bur” daha da büyürken “açık”
Sağlık Sigortası) Yasası’nın bi- 2009’da yaşanan kriz ortamı, giderek halka yıkıldı: Katkı pa-
rinci yılı doldu. SSGSS, Sağlıkta cesi olanlar arasındaki farkla- AKP’nin sağlıktaki atılımını yı ve hizmet kapsamı giderek
Dönüşüm Programı’nın (SDP) rın azaltılması; özellikle yeşil gölgeledi. Gelinen noktada, ilk daraltıldı. Eylül 2009’da yapı-
ana bileşeni. AKP hükümeti, kart üzerinden yoksullara yeni iddiaların yavaş yavaş geçer- lan bir değişiklikle şimdilik bi-
sağlıkta dönüşüm adıyla sağ- haklar verilmesi; aile hekimli- sizleştiği bir tabloyla karşı kar- rinci basamak (sağlık ocağı ve-
lıkta çok iddialı adımlar attı. ğine geçilmesi; yoksun bölgele- şıyayız. ya aile hekimi), devlet ve eği-
Hatta 2007 genel ve 2009 ye- re hekim gönderilmesi, vb.” n Yük SGK’de: AKP’nin kamu tim hastanesi, özel hastanelere
rel seçim başarısında sağlıkta Bu “olumlu adımların, günü- sağlık harcamalarını arttırma başvuranlardan sırasıyla 2-8-
atılan adımların önemli payı müzdeki durumu ne?”, SDP ve girişimi, bir gerçekliği gizleme- 15 TL alınacak. Bunun anlamı,
olduğu ileri sürüldü. Bir yanıy- SSGSS’de hangi noktadayız? yi amaçlıyor. 2009’da Sağlık halkın sağlık hizmetine ulaşa-
la bakıldığında, gerçekten halk Değerlendirmeye çalışalım. Bakanlığı bütçesinin payı, bilmesi için vergi ve prim dı-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 23
şında ek bir bedel ödemesi. pan gelişme özel hastane payı- sadece çalışanları (ve zaman formu”nun önemli bir başka
n Emeklilerden prim kesin- nın özellikle 2005 yılından zaman ailelerini) kapsayan özelliği de, sigorta üzerinden
tisi: Başlangıçta emeklilerden sonra patlamasıdır. Bunun ti- Avrupa sigorta sistemleri, is- uluslar arası finans sermayesi-
sağlık primi kesilmezken, pik sonuçları şöyle özetlenebi- tihdamdaki ilerlemeler ve re- nin “reform” uygulayan ülkeye
2008 Ekiminden itibaren lir: Birincisi, özel hastanelere fah devleti uygulamaları çer- girmesine ve sigortanın sağlık
emekli memurlardan aylıkla- giden para, üniversitelere gi- çevesinde devletler tarafından hizmeti alımları üzerinden de
rının yüzde 13’ü kadar sağlık deni geçmiştir. Özel sektörün desteklenirken, 1990 sonrası çok uluslu sağlık tekelleri ve
hizmeti kesintisi yapılmaya rekabet şansını kırdığı varsa- uygulamalar, devletlerin so- onunla bağlantılı yerel özel
başlandı. yılan üniversitelere hizmetten rumluluktan kaçışlarının bir sektörün devreye sokulması-
para kazanmanın yolu kesil- göstergesi haline gelmiştir. dır. Bunda, kamu sağlık hiz-
n Çocuklar kapsam dışına
miş, onlara hizmet dışında eği- Günümüzdeki “reformlar”, ilk metlerinin piyasalaşmasının
itildi: 1 Ekim 2008’de yapılan
tim ve araştırmadan da para uygulamaların aksine serma- ciddi bir rolü vardır.
yeni bir düzenlemeyle 18 ya-
kazanma yolu seçenek olarak yenin toplumun sağlığına (ve
şını doldurup, eğitimine de- SSGSS ve SDP, kapitalizmin ye-
sunulmuştur. Önümüzdeki dö- sosyal güvenliğine, vb) katkı
vam etmeyen çocukların, sağ- niden yapılanması çerçevesin-
nemin tıp/sağlık üniversiteleri yapmaktan vazgeçişini yansı-
lık hizmetlerinden yararlan- de, sermayenin halk sınıfları-
ma hakkı kaldırıldı. Yasanın ve piyasalaşmış tıp eğitimi tab- tan bir tercihin sonucudur.
losu belirginleşiyor. İkincisi, 1880-1912 süreci ve sonrası, nın sosyal sorumluluğunu pay-
en büyük propagandası, 18 laşmaktan kaçınmasının ve do-
yaş altı çocukların, ailelerinin ülkede özel hastane sayısı ve işçi sınıfı ve sosyalist hareke-
yaygınlığı artmıştır. Üçüncüsü, tin, sermayeyi, toplumun sos- layısı ile halk için yeni bir sağ-
sosyal güvencesine bakılmak- lık vergisinin uygulamasının
özel hastanecilik ağırlıklı, özel yal sorumluluğunda pay üst-
sızın sağlık hizmetlerinden adıysa, piyasalaştırılan sağlık
sağlık sektöründe tekeller lenmeye zorladığı bir dönem-
ücretsiz yararlanacağı şeklin- alanının çok uluslu tekellere
oluşmaya başlamıştır. Dördün- ken, günümüzde bu baskıyı
deydi. Oysa, bu, yasada net bir kâr alanı olarak açılmasın-
cüsü, özel sağlık sektörünün, hissetmeyen sermaye, artık
olarak yer almadı ve ciddi so- da hızlanmayı bekleyebiliriz.
özellikle yatan hasta, ameliyat çalışanlara, yoksullara kendisi
runlar yaşanmasına yol açıyor. Halk için sonuç, eğer müdaha-
ve doğum gibi durumlarda iş- üzerinden kaynak aktarılması-
n İlaç kullanımına kısıtla- lem payı daha da artmıştır. na karşıdır. Bu bağlamda, top- le edilmezse, sürecin maliyeti-
ma: İlaç harcamalarının kısıl- Tüm bunlar, sağlıkta bir kuv- luma bol propaganda ile sunu- nin halka yıkılması olacaktır.
ması kronik hastalığı olanlar vet haline gelen özel sektörün, lan GSS, aslında günümüze öz- AKP Hükümetinin başlangıçta-
için verilen süresiz raporların önümüzdeki dönem “katkı pa- gü bir sağlık vergisi olarak te- ki göz boyama amaçlı adımları
süresi, iki yılla sınırlandı. Bazı yının arttırılması” konusunda zahür etmektedir. Ayrıca, gü- da yavaş yavaş gerçek anlam-
ilaçların kullanımı da, 6 ayla SGK’yı zorlayacağının, yani nümüz sağlık sigortası ve “re- larına bürünecektir.
kısıtlandı. İlaç sayısı ve dozuy- özelden yararlanmak için daha
la ilgili kısıtlamalar da söz ko- fazla ödeme yapılacağının da
nusu. Böylelikle, tedavi süreci- işaretleridir.
nin tamamlanması, arttırılan
bürokratik engellerle zora so- Sağlık piyasalaşırken, ma-
kulmuş oldu. liyet halka yıkılıyor
n İthalata dayalı ilaç harca- Tüm bunlar, ne anlama geliyor?
malarının yükü halka: SGK AKP hükümeti halka yalan mı
sağlık harcamalarının yüzde söylemiştir, yoksa bu gelişme-
46’sı ilaca gidiyor. AKP’nin ler, krize bağlı ve geçici midir?
tüm propagandasına karşın, Dünya Bankası destekli “sağlık
ilaç harcamalarında tasarruf reformu”, hemen tüm ülkeler-
bir aldatmacadan öte görün- de, özellikle de eski sosyalist ül-
kelerde son 10-15 yılın olağan
İstanbul’da 5 bin kişi SDP’nin iptali
müyor. Kurulan sistem, sağlık
hizmeti ve ilaç tüketimini art- uygulamalarıdır. Pazarlanma için sokaktaydı
tırıcı nitelikte. Dolayısıyla - ve uygulama şekli benzerdir. Bu
Sağlık örgütleri 18 Ekim’de İs- luşları adına ilk konuşmayı ya-
ağırlıklı olarak- ithalata dayalı uygulamalar, Almanya’da ve kı-
tanbul, Kadıköy’de "Vatanda- pan İstanbul Tabip Odası Ge-
ilaç harcamalarının miktar ve ta Avrupası’ndaki sağlık sigorta
şın Sağlığından, Sağlıkçının nel Sek-reteri Hüseyin Demir-
oran olarak büyümesi kaçınıl- sistemlerine benzetiliyor. Oysa
Emeğinden Tasarruf Olmaz" dizen, AKP'nin sağlık politika-
maz. Eğer koruyucu tıbbı mer- ciddi ve temel farklar söz konu-
mitinginde AKP’nin "Sağlıkta larını eleştirdi ve taleplerini sı-
keze alan bir değişiklik öngö- su.
Dönüşüm Programı”nın iptali- raladı:
rülmüyorsa,“tasarruf”, kamu Birincisi, 1880-1912 arasında ni ve bütün vatandaşların ilaç
katkısının azalacağı, yükün Avrupa’da gündeme gelen sağ- n Kamu Hastane Birlikleri ve
da dahil sağlık harcamalarının "Tam gün" torba yasa tasarısı
halka yıkılacağı anlamına geli- lık sigortası sistemleri, yükse- genel bütçeden karşılanması-
yor. İlaçta katkı payının artışı, len toplumsal ve sosyalist mu- geri çekilsin,
nı" istedi.
bu çerçevededir. halefeti bastırmayı amaçlıyor- n Sağlıktaki farklı uygulama-
Mitinge sağlık örgütlerinin ya- lara son verilsin,
n Özel hastanelere gelir du. 1990 sonrası “reformlar” nı sıra aralarında Ekmek ve
transferi: SGK sağlık harca- ise, işçi sınıfı mücadelesinin di- Özgürlük taraftarlarının da n Koruyucu sağlık hizmeti
malarının diğer yönü, hasta- be vurduğu bir dönemde, ulus- bulunduğu sol siyasi parti ve öncelensin,
nelere doğrudur. 2002-2008 lararası sermayenin ideolojik örgütlere mensupbeş bini aş- n Sağlık emekçilerine iş gü-
arasında 5 kat artan hastane kurumlarınca yapılan dayat- kın insankatıldı. Sağlık kuru- vencesi sağlansın.
harcamalarında, en göze çar- malar şeklindedir. Başlangıçta
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 24
Biyopolitik
Domuz Gribi:
meden yaşıyor. Bu koşullar hayvanlar ara-
sında hastalıklara neden oluyor. Dar alan-
larda, sıkışık bir şekilde yaşayan bu hay-
vanlarda bulunan virüsler, kolayca birin-
‘Ya ölü yıldızlara hayatı den diğerine geçerek hızla mutasyona uğ-
ruyorlar. Hayvanların kısa sürede maksi-
mum düzeyde büyümeleri için sık sık an-
Hayırseverliğin alternatifi
‘mikrokredi’ mi?
Muhammed Yunus’a 2006 Nobel Barış Ödülü’nü getiren mikrokredi yaygınlaştıkça
neoliberalizm altında kadınlaşan yoksulluğun çaresi olamayacağı daha açıkça gö-
rülüyor
Nihal Tümay
yal haklar hiçbir şekilde gündeme gelmi- Öte yandan, bu uygulamalar sırasında ka- için “mikrokredi” aldığı, bu parayı koca ve-
yor. dınların “teşebbüs özgürlüğü”nün bile ge- ya babanın amacından farklı kullandığı
leneksel engellerle nasıl sınırlandırıldığı (inek borcu ödemek, gübre alımı v.b gibi )
8 bine yakın kadına “mikrokredi”
Emek Dünyası internet sitesinde yer veri- için, kadınlar üzerlerine binen borcu öde-
Türkiye’de pilot bölge seçilen Diyarba-
len haberden de açıkça görülebiliyor: yebilmek için elişi gibi ek işler yaptıklarını
kır’da başlayan ilk mikro kredi uygulama-
“(…)Ortaya çıktı ki dünyadaki toplam mal- belirtmişler. Kendi isteği ile bu projede yer
ları, TGMP (Türkiye Grameen Mikrokredi
varlığının sadece yüzde 1’ine sahip olabi- alan ve/veya belli eğitim düzeyinde olup
Programı) 2007 Faaliyet Raporu’na göre yine bu projede yer alan kadınlar ise artan
Diyarbakır, Batman, Mardin, Kahraman- len kadınlar, hele Diyarbakır gibi bir yerde
en küçük bir iş kurmak için bile kocalarına farkındalıklarının sonucu, kredi sağlanma-
maraş, Adana, Ankara, Yozgat, Zonguldak, sı dışında kadın hakları, sağlık, pazarlama
Çankırı, Eskişehir illerini kapsayan 15 şu- ya da babalarına mahkûmlar. Bankalar er-
kek onayı olmadan kredi vermiyor mesela. gibi konularda da taleplerde bulunmuş-
be, 422 merkez, bin 734 grup, 7 bin 397 lar.”(Bahar Yiğitbaş-Akça İktisat dergisi
Kadın her işe olduğu gibi bu işe de deza-
üye ile faaliyetine devam ediyor. [TİSVA Ocak 2006)
vantajlı olarak başlıyor. Çocuk, yaşlı bakı-
http://www.israf.org/pdf/faaliyet_rapo-
mı, ev işi ve elinin hamuru ile erkek işine Bu örnekler, yoksulluğun şartlarını yara-
ru_2007_tr.pdf]
karışma gibi toplumsal yüklerin yanında tan, hazırlayan küresel sermayenin, sosyal
Proje uygulama esaslarına göre, birbiriyle malvarlığı, sermayesi olmadan piyasaya patlamanın önüne geçebilmek için “mik-
hiçbir akrabalık ilişkisi olmayan kadınlar- çıkmak zorunda kalıyor. rokredi”nin yanında başka yöntemler de
dan oluşturulan beşer kişilik gruplar yak- “Diyarbakır’da kadınlar tarafından en çok bulabileceğini, emekçiyi köleleştirme po-
laşık bir hafta süren toplantılarda bilgilen- kullanılan ise, AKP milletvekilinin girişimi litikalarında kadınları araçsallaştırmaya
diriyor. Bunun ardından verilen kredilere, ile 4 yıl önce başlayan mikro kredi uygula- devam edeceğini görmemize yardımcı olu-
hizmet maliyeti veya servis bedeli olarak ması. Uygulama dünyada yoksulluğu orta- yor. Kadınların kurtuluşları ve özgürleş-
yüzde 15 faiz uygulanıyor ve krediyi aldık- dan kaldıracak bir yöntem olarak sunulu- meleri için Gülnur Savran’ın dediği gibi fe-
ları hafta kullanmaya başlamak şartıyla 46 yor. Seminerde konuşan Kalkınma Merke- minist bakışla, kapitalist patriyarka ve pat-
hafta içinde geri ödeme yapmaları isteni- zi Yöneticisi Nurcan Baysal ise, hükümet riyarkal kapitalizme karşı anti-kapitalist
yor. samimi ise yapılması gerekenin farklı ol- mücadele dışında anlamlı bir yol yok.
Egemenliğin yeniden üretimi duğunu hatırlatıyor: “Açarsın her yere üc-
Hedef kitlesi özellikle yoksul ve dar gelirli retsiz kreş. Kadın istihdama katılır. Çünkü Kaynaklar:
kadınlar olan “mikrokredi” uygulamaların- kadın, çocuğa ve yaşlıya bakmak zorunda.”
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı TİSVA web si-
da, teminat ve kefalet aranmıyor. İcra ve Bunun en canlı örneğini ise üç üniversite tesi (http://www.israf.org )
mahkemeye müracaat edilmiyor. “Mikro bitirmiş, birçok ulusal projede görev alan
TGMP (Türkiye Grameen Mikrokredi
kredide esas olan insanların birbirine gü- Baysal, seminerin ikinci yarısında çocuğu-
Programı) 2007 Faaliyet Raporu
venmesi ve inanmasıdır” deniyor. Ancak, na bakmak için evine gitmek zorunda kal-
dığını söyleyince bir kez daha görüyoruz.” Bahar Yiğitbaş-Akça İktisat dergisi Ocak
saha çalışmalarında saptanan uygulama
(http://www.emekdunyasi.net/tr/artic- 2006
örneklerinde de açıkça gözlenebildiği gibi
“güven” ve “inanma” gibi insani bağlar yok- le.asp?ID=932) www.emekdunyasi.net
sulu girişimci kılmaya yönelik bu projeler- “Yukarıdaki örneklere ek olarak, birçok ka- Gülnur Acar Savran - Neden Sosyalist Fe-
de bir metaya dönüştürülüyor. dının sadece kocaları ve babaları istediği minizm? Söyleşi TMMOB 2008
Ekoloji
kiler olmak üzere, 1518 çeşit bitkiye ev sa- ların bir parçası olduğunun Dersimliler de
Mehmet Horuş hipliği yapıyor. Milli Parklar Yasası’na göre farkında. Bütün bunlar bir araya gelince
ekolojik açıdan korunması gerekiyor. Yö- Dersimliler’in bir “ekosid” [çevre soykırı-
renin doğal dengesini bozacak veya değiş- mı] ile karşı karşıya olduklarını düşünme-
Munzur Vadisi üzerinde yapılmaya başla- tirilmesine neden olacak hiçbir müdaha- leri için yeterince sebepleri var.
nan barajlar ve yörede yapılması planla- leye kamu kurumları izin veremez, buna
nan siyanürlü altın madenciliği uzun sü- yasal olarak imkân yok. Ama bölgenin ik- Suyun özelleştirilmesi
redir Dersimliler’in ve Türkiye’nin günde- lim yapısını değiştirecek barajların yapı- Kamu Yönetimi Reformu ve yerel yönetim-
minde yer alıyordu. 17 Ağustos’ta Uzun- mına hızla devam ediliyor. lerin küreselleşme sürecine uygun olarak
çayır Barajı'nın kapaklarının kapatılması yeniden yapılandırılması, suyun özelleşti-
ile barajların doğuracağı zararlar somut Amazon, Ganj, Nil ve dünyadaki diğer ör- rilmesi sürecine paralel idari düzenleme-
olarak görülmeye başlandı. 10 Ekim’de neklerde olduğu gibi Munzur Irmağı da leri de içeriyor. Su hizmetlerinin piyasalaş-
20 bin Dersimli 5 kilometre boyunca, sel etrafındaki medeniyet ve kültürlerin do- tırılması, suyun havza düzeyinde kontrolü,
olup aktı. Türkiye’nin değişik metropolle- ğuşuna kaynaklık etmiş. Dersimliler de piyasa mekanizması içinde “Entegre Yöne-
rinde ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde ya- Munzur’a kutsal bir anlam atfediyorlar. timi”, idari yapıdaki bu dönüşümle kolayca
şayan Dersimliler de aynı gün sokağa çık- Vadi boyunca, insanların adak adadıkları, hayata geçirilebilecek. Buradan bakıldığın-
tılar. Türkiye’de ilk defa bir çevre mücade- dua ettikleri ve dilekte bulundukları çok da, Munzur Vadisi’ndeki baraj projeleri, ay-
lesinde bu kadar sayıda insanla eylem ger- sayıda “ziyaret” var. nı zamanda Fırat Havzası’nın denetimi için
çekleştirildi. Munzur Vadisi’nin her karışına yapılmaya atılmış adımlardan biri. Sorun, Munzur ile
Dersim halkının kitlesel ayaklanmayı an- çalışılan barajlara duyulan tepki, kendini de sınırlı değil. Hasankeyf projesi ile Dicle
dıran bu tepkisinin çok fazla haklı nedeni ister istemez belli etnik ve kültürel kod- Havzası, Yeşilırmak üzerindeki yüzden faz-
var. Baraj projelerinin gerçekleştirildiği larla da açığa vuruyor. Su tutulmaya baş- la Hidroelektrik santral (HES) projesi ile
Munzur Vadisi, 1971 yılında Türkiye'nin lanan Uzunçayır Barajı, örneğine zor rast- Yeşilırmak Havzası’nın kontrolü özel şir-
en büyük milli parkı kabul edilmiş, sahip lanan bir şekilde şehir merkezine kadar ketlerin hizmetine geçiyor. Çoruh, Kızılır-
olduğu doğal zenginlik, kanunla güvence uzanıyor. Munzur Havzası’ndaki baraj mak ve Türkiye’nin diğer tüm su havzaları
altına alınmış bir yöre statüsünde. Vadi, projelerinin elektrik üretmek dışında böl- üzerinde de benzer senaryolar hazırlanı-
43’ü sadece bölgede yetişen endemik bit- gede daha kapsayıcı, makro ölçekte plan- yor. Munzur gibi, Hasankeyf, Fırtına Deresi
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 29
ve Allinoi’deki baraj projelerinin diğer bir olarak kent-kır çelişkisi ve Marx’ın “meta- yeterli suya erişim hakkı için sürdürdük-
ortak yanı da bu projelerin yapıldığı yöre- bolik yarılma” olarak tanımladığı sorun, leri mücadele dolayısıyla temel sınıfsal ça-
lerde, doğal ve kültürel açıdan hukuksal büyük kentlerde yaşanan su kıtlığında da tışma alanlarından biri haline gelmiş du-
koruma statülerinin açıkça ihlal edilmesi. kendini dışa vuruyor. Sadece ülkeler ara- rumda. Sonuçta şimdiki eğilim sürecek
Hasankeyf 1978’den bu yana 1. derece do- sında değil, daha mikro ölçekteki coğrafi olursa suya ancak parası olan erişebilecek.
ğal sit alanı, Allianoi, 2001’de 1.derece ar- alanlarda da bu metabolik gedik gittikçe Bu tablo içinde Munzur’un çığlığı daha ta-
keolojik sit olarak tescil edilmiş, Fırtına açılıyor. Bugün İstanbul, Düzce’den Kırk- rihsel bir anlam kazanıyor. Son kitlesel ey-
Deresi de sit alanı kapsamında ve bu böl- lareli’ye uzanan geniş bir bölgenin; İzmir, lem, solun bütün renklerini de bu çabaya
gelerde değil baraj ve santral inşaatı, ağaç Manisa ve Gediz Havzası’nın; Ankara, Kızı- ortak etmeyi başardı, ama onun asıl tarih-
kesimi, yol inşaatı dahi söz konusu olamaz. lırmak’ın suyuna el koymuş durumda. sel anlamı, Türkiye çevre hareketinin üze-
Bu yörelerin tamamında yapılması düşü- Bunlar, hep büyük kaynaklar yatırılarak, rinde yükselebileceği toplumsal bir güce
nülen projelerin hukuka aykırı olduğuna hep büyük işletmeler ve şirketler eliyle kavuşmuş olmasında.
dair mahkemelerden de çok sayıda karar sürdürülebildi. Tıpkı, Türkiye’nin en Dersim halkının sermayenin küresel sal-
alındı. Buna rağmen, artık hukuk literatü- önemli su havzalarının denetiminin büyük dırısına bu kitlesel karşı koyuşu, 15-16
rümüze giren deyimle; “arkasından dolan- şirketlere devredilmesi gibi, büyük şehir- Haziran eyleminin Türkiye’de işçi sınıfı
ma” yöntemiyle, her seferinde hükümet, lerin su hizmetleri de özelleştiriliyor. An- hareketi ve sosyalist hareket üzerindeki
yargı kararlarını ve hukuku hiçe sayarak, talya, Çeşme ve Edirne’de bu yöndeki giri- etkisiyle karşılaştırılabilir. Bu eylem, Tür-
projelerdeki ısrarını gösteriyor. şimler sadece bir başlangıç. kiye’de yeni dönem sınıf hareketinin in-
Su sorunu, aynı zamanda büyük kentler Su, bir yandan sermayenin dünyanın bü- şasında çevre mücadelesinin hak ettiği
için de can yakıcı bir sorun haline geldi. tün kaynaklarına el koyma alanı haline ge- yeri alması için gerçek bir dönüm noktası
Kapitalizmin gelişmesinin dolaysız sonucu lerek, diğer yandan yoksulların sağlıklı ve olabilir.
Uluslararası
İtalya'da işçi-öğrenci
sı için verilen mücadelede bir "dayanışma
laboratuarı"na dönüşmüştü.
Öğrenciler geliyor
dayanışması
Başlangıçta iki üniversite öğrencisi gelip
gitmeye başladı. Sonbaharda, üniversite
reformlarına karşı başlatılan öğrenci ey-
lemlerinin ardından,"Stüdenti per la INN-
SE" (Öğrenciler INNSE’yle) inisiyatifi
oluşturuldu. İnisiyatif önüne iki hedef
koydu: Birincisi, işçilerin mücadelesinin
kamuoyuna taşınması; ikincisi polis ve
fabrika sahibinden gelecek olası saldırıla-
ra karşı elle tutulur bir dayanışma ağının
örülmesi.
31 Aralık 2008`de inisiyatifte yer alan
gençler birlikte çok uzaktan görülebile-
cek ve okunacak şekilde fabrika duvarına
"Giu' le mani dalla INNSE!" (INNSE`den
Elinizi Çekin!) yazarak yeni yılı işgal ka-
rargâhında işçilerle birlikte kutladılar.
İki hafta geçmeden sabahın erken saatle-
rinde fabrika sahibi yedi kamyonla gelip,
polisin de yardımıyla içerdeki makineleri
götürmeye kalktı. Bu mücadele içinde
oluşan dayanışma ağı için de bir sınavdı.
Öğrencilerin de enerjik yardımlarıyla iş-
çiler çok kısa bir süre içinde 200-300 in-
sanı yığarak fabrika kapısını tıkadılar. Öğ-
lenden sonra polis geri çekildi. Kamyon-
lar da geldikleri gibi bomboş geri döndü-
Direniş zaferle sonuçlanınca 4 işçi ve bir sendika temsilcisi de kendilerini 8 gün hapsettikleri vinçten indiler ler.
İşçiler bu zaferin nihai olmadığının bilin-
cak gün"ün ardından, kamuoyunun bas-
Milano’daki INNSE metal kısına artık dayanamayan fabrika sahibi
cindeydiler. Yerel yönetimin INNSE’nin
satışı için yapılan görüşmelerin olumsuz
fabrikası işçileri kapatı- INNSE’yi bir sanayiciye sattı. INNSE çalı- sonuçlandığını açıklamasının ardından
şanı 50 işçi o günden bu yana eski işyer- yeni bir saldırının an meselesi olduğunun
lan fabrikalarını "Stu- lerinde çalışmayı sürdürüyor. farkındaydılar. O yüzden öğrenciler gece-
denti per la INNSE" öğ- “Dayanışma laboratuarı” leri de işçilerle birlikte fabrikada nöbet
tutmaya başladılar, arka girişte barikat
renci inisiyatifiyle omuz INNSE işçileri Mayıs 2008 sonundan Eylül
ortasına kadar fabrikayı kendileri yönet- kurarak ateş yaktılar.
omuza geri aldı miş ve fabrika sahibine rağmen üretimi 10 Şubat 2009’da, gecenin karanlığında,
sürdürmüşlerdi. Ancak, 17 Eylül`de, po- fabrika sahibi yüzlerce polisle geri geldi.
Rainer Thomann (*) lislerce fabrikadan çıkartıldılar. O güne Polis direnenleri bir kaç kez acımasızca
kadar ne İtalya`da, ne de fabrikanın bu- dayaktan geçirdi. Üç işçi burunlarının kı-
lunduğu Milano’da, kimsenin INNSE işçi- rılması ve kafalarına aldıkları darbeler
Metal işletmesi INNSE işçileri hafta so- lerinin mücadelesinden haberi vardı. sonucu acil yardım hastanesine kaldırıldı.
nunda gezideyken fabrika sahibinden bir Polisin fabrikadan dışarı sürmesinden İşçiler ve öğrenciler de ellerine geçirdik-
telgraf aldılar: "31 Mayıs 2008`den itiba- sonra INNSE işçileri, kelimenin gerçek an- leri taşlar ve İngiliz anahtarlarıyla kendi-
ren tüm işleri durdurma kararı aldık." lerini korumaya çalışırken altı polisi ya-
lamıyla sokakta kaldılar. Ama sermaye
Hızla fabrikalarına dönen işçiler giriş ka- raladılar.
devletinin kendilerini kapı dışarı etmesi-
pısının kapalı olduğunu fark ettiler. Avlu- ne rağmen, işçiler mücadeleden bir an bi- 10 Şubat’taki çatışmalardan sonra da sü-
da özel bir güvenlik firmasının çalışanları le olsun vazgeçmeyi düşünmeksizin kara- ren INNSE mücadelesi, İtalya gündemine
bekliyordu. İşçiler, güvenlik çalışanlarının vanları ve seyyar sandalyeleriyle fabrika yerleşerek toplumsal bir anlama bürün-
vardiya değişiminden yararlanarak, fab- kapısı önünde yerleştiler. dü. Sonunda direnen işçiler kazandı. Bu
rikaya girdiler ve işgal ettiler. Ertesi gün sonuçta öğrenci dayanışmasının katkısı
Bir kaç gün sonra bekçi kulübesini otur- payı önemliydi.
de yeniden üretime başladılar. dukları ve toplantı yaptıkları bir salona
15 ay süren sert bir mücadelenin ardın- dönüştürmüşlerdi. Kendi hazırladıkları (*) Dayanışma komitesi Officine Bellinzona
dan işçiler, Milanolu üniversite öğrencile- sıcak yemeklerini yemek için kulübenin aktivisti.
rinin de desteği ile mücadeleyi kazandılar. yanındaki bir odayı öğlenleri ve akşamü- Bu yazıyı Die Linke. SDS`in (Sol. Sosyalist-
Ağustos 2009`ta işçilerin mücadelesinin zerleri masaları birleştirerek yemekhane- Demokratik Öğrenciler Birliği) gazetesinin
İtalya`da günlük gazetelerin manşetlerin- ye çeviriyorlardı. 2009, 3. sayısından İsmail Gündoğdu Türk-
de yer almaya başlamasını izleyen on "sı- İşgalin merkez üssü, üretimin başlatılma- çe’ye çevirdi.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 31
Uluslararası
Öteki Avrupa’da
iş yaptığında, işçilerine Ro-
manya’daki saat ücretini vere-
bilir.
bunalım
Sendikaların direnişi sonucu
yasa çıkmadı. Yine de, Doğu
Avrupa’daki eski sosyalist ül-
keler arasında özellikle nüfusu
fazla olan Polonya’dan çok sa-
Küresel krizin Doğu Avrupa’ya da yansıyor ama bu ülkelerdeki yıda kişinin, Batı Avrupa ülke-
lerinde emek yoğun alanlarda
sonuçlar, 1990’larda yaşananlara göre hafif sayılır. çalıştıkları söylenebilir. Buna
diğer ülkelerin de eklenmesi
Engin Erkiner gerekir.
Solun durumu
Eski sosyalist yeni kapitalist ül-
kelerde hoşnutsuzluk var ol-
Ekim başında Romanya’da 800 makla birlikte, güçlü ya da en
bin kamu emekçisi bir günlük azından gittikçe güçlenen so-
genel greve gitti. Okullar ve lun bulunmaması sonucu var
daireler kapandı, hastaneler olan potansiyel dağılma duru-
yalnızca acil vakalara baktı. munda kalıyor. Eski Demokra-
Birkaç gün sonra 15 bin işçi ve tik Almanya Cumhuriyeti’ni
kamu emekçisi başkent Bükreş (DAC) kapsayan Doğu Almanya
sokaklarına dökülerek trafiği ve Çek Cumhuriyeti dışında hiç
durdurdu. 23 Ekim’de bir gün- bir ülkede sözü edilebilir sol
lük iş bırakmanın ardından 28
bir güç bulunmuyor. 44 yıl ka-
Ekim’de süresiz genel grevin
pitalizme karşı seçenek olabi-
geleceği bildiriliyor. Sendikalar
lecek bir düzen kurmaya çalış-
üyelerini 22 Kasım genel se-
çimlerini boykota çağırıyor. mış olan bu ülkelerde, kapita-
lizme geçildikten 20 yıl sonra
Bunların bütün kapitalist dün- bile solun gücünün yüzde bir
yayı saran genel krizin bir dışa- ya da daha az oranda olması,
vurumu olduğuna kuşku yok. dikkatle incelenmesi gereken
Bununla birlikte kapitalizmin Romanya’nın başkenti Bükreş’te bir öğretmen sınıfta grev çağrısı yazıyor
bir olgudur.
1929’dan beri yaşadığı en bü-
yük ekonomik krizin genelde nuçları, 1990’larda yaşananla- ülkelerin ekonomilerine gerek- Eski DAC’yi kapsayan alanda
eski sosyalist ülkelere özelde ra göre hafif sayılır. tiğinde müdahale ederek duru- Sol Parti yüzde 20-30 arasında
ise Doğu Avrupa ülkelerine Ek olarak, günümüzde bu ülke- mun az çok dengede kalmasını oy alırken, Çek Cumhuriye-
yansımasının özgül koşulları lerdeki bunalımın etkisini azal- sağlıyor. ti’ndeki Bohemya ve Silezya
olduğunu belirtmek gerekir. tan başka faktörler de vardır. Grevler (Romanya’daki büyük Komünist Partisi de her seçim-
kamu çalışanları grevi ya da de iyi sonuç alıyor. Bu iki ülke-
Doğu Avrupa’nın kendine n Değişik sanayi kollarının nin ortak özelliği, sosyalizm
özgülükleri Batı Avrupa ülkelerinden ta- Polonya’da Opel işçileri direni-
şi gibi) olmuyor değil, ama bu- döneminde de mevcut olan kit-
Orta ve Doğu Avrupa’daki eski şınmasıdır. Örneğin otomotiv lesel muhalefettir. Bu muhale-
sosyalist ülkelerin bazıları sektörü ağırlıkla Çek Cumhuri- nun ötesine gidilmiyor.
fet, kapitalizme geçilmesini en-
1989’un hemen ardından bazı- yeti ve Polonya’ya taşınırken, n AB üyesi olmak mutlaka
gelleyememiştir ama büyük
ları ise biraz daha geç olarak öteki ülkeler de değişik üretim serbest dolaşım sağlamasa bi-
oranda solda kalmıştır.
derin bir ekonomik krize girdi- alanlarındaki taşımadan payla- le, eski sosyalist ülkelerde özel-
ler. Yüksek işsizliğin yanı sıra rına düşeni aldılar. Bu durum, likle inşaat, tamircilik ve hasta- Sosyalizm döneminde kayda
enflasyon rakamları da yıllarca bir yandan düşük üretim mali- bakıcılık gibi işlerde çalışanla- değer bir parti içi muhalefet
oldukça yüksekti. yetleri nedeniyle tekellerin ka- rın, Batı Avrupa ülkelerine gi- yaşamayan ya da bu muhalefe-
zancını artırırken, eski sosya- derek oralarda geçici ya da ka- tin bir daha başkaldırmamak
Sosyalizm sonrası kapitalizm- üzere bastırıldığı Macaristan
de ekonominin yeniden yapı- list ülkelerdeki ekonomik so- çak olarak kalıcı çalışmalarını
runların da iyice ağırlaşmama- engellemiyor. O kadar ki, üç yıl gibi ülkelerde, halkta sola karşı
lanması, yıllarca süren derin
sını sağlıyor. kadar önce AB yönetimi bu du- genel bir güvensizlik olduğu
ekonomik krizle birlikte ger-
n Avrupa kıtasındaki bütün rumdan yararlanmak istedi ve söylenebilir.
çekleşti. Orta Avrupa ülkeleri
şok terapi ile bu krize erken gi- eski sosyalist ülkeler (Arnavut- Bolkenstein Yasası’nı Avrupa 1989’da Polonya’da başlayan,
rerlerken, Bulgaristan ve Ro- luk ve Yugoslavya’nın parça- Parlamentosu’ndan geçirmeye oradan Macaristan’a ve DAC’ye
manya daha yavaş ama daha lanması sonucu oluşan bazı ül- çalıştı. geçen, ardından öteki sosyalist
uzun bunalımda kaldılar. Eko- keler hariç) büyük bir hızla Av- Bu yasaya göre, Doğu Avrupa ülkelere yayılan altüst oluşun
nomik bunalıma bir türlü istik- rupa Birliği’ne alındılar. (Önce ülkelerinden gelip Batı ülkele- tersi gerçekleşebilecek mi, bi-
rara kavuşamayan ülkelerdeki Çek Cumhuriyeti, Polonya ve rinde iş yapan küçük firmalar, linmiyor. Sol partilerin en az iki
politik bunalım da eşlik etti. Bu Macaristan, daha sonra merkezlerinin bulunduğu ül- eski sosyalist ülkede başarılı
bağlamda, kapitalist sistemin 2007’de Bulgaristan ve Ro- kedeki yasalara bağlı olacak- olmaları ne oranda öteki ülke-
genelinde yaşanılan bunalımın manya) AB yönetimi, Polonya lardı. Bunun Türkçesi şudur: lerdeki zayıf solu etkileyecek,
bu ülkelere yansımasının so- dışında küçük sayılabilecek bu Bir Romanya firması, Fransa’da bunu zamanla göreceğiz.
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 32
Uluslararası
Tolga Tören turması gerektiğini, asıl soru- ülkeden (İngiltere) dahi yedi Landler’in yazısı da bunları
nun alternatif bir modelin va- kat fazla üretim kapasitesi doğruluyor: Zirve’den önce fi-
rolanın yerini alıp almayacağı olan, dünyanın altın rezervele- nansal kaynaklarının 500 mil-
ABD’nin en çok okunan gazete- olduğunu” vurgulayıp, yeni rinin yüzde 60’ını, petrol ve çe- yar dolar arttırılması öngörü-
ci ve yazarlarından Tom Wolfe modelin öncüsü olarak Çin’i lik üretiminin yüzde 70’ini len IMF’ye, Japonya, Avrupa
Mart 2007’de “bildiğimiz kapi- işaret ediyordu . elinde tutan bir ülke değil artık Birliği ve ABD yüzer milyar do-
talizmin sonuna şahitlik ediyor ABD. Haliyle, komünizme karşı larlık katkı yapmayı taahhüt et-
Güç ilişkileri değişiyor
olabileceğimizi”, Britanyalı si- ve kapitalist ilişkiler bütününü mişti. Ancak, başta Çin olmak
Bugün de durumun pek değiş-
yaset felsefecisi John Gray ise olabilecek en geniş coğrafyaya üzere, ““gelişmekte olan ülke-
tiği söylenemez. Örneğin Mark
Eylül 2008’de “ABD’nin küresel yaymak için, dış yardımlar ya ler”, bizim deyişimizle, ‘kapita-
Landler, krize karşı yanıtlar
liderliğinin sonuna geldiğimizi” da IMF ve Dünya Bankası gibi listleşme sürecine geç eklemle-
üretmek için, kapitalist dünya-
vurguluyordu. kuruluşların kuruluşuna öncü- nen ülkeler’ açısından durum
nın liderlerinin 2 Nisan
lük etmek/işleyiş mekanizma- farklıydı. Bu ülkeler, asli faktö-
Aynı dönemlerde CNN yorum- 2009’da Londra’da yapacakları
larını belirlemek gibi yollarla, rü ABD, özellikle de ABD Hazi-
cularından ABD’li Fareed Zaka- toplantıdan bir kaç gün önce,
kapitalizmin uluslararası ku- ne’si olan IMF’nin politikaların-
ria, yeni gelişmelerin batının şunları yazıyordu: “Obama yö-
rallarını belirleme gücüne sa- da daha fazla söz sahibi olma-
üstünlüğüne zarar vereceğine netimi IMF’yi güçlendirme ça-
hip bir ülke de değil.Öyle olma- dan, benzer bir katkı yapabile-
inanmadığını belirttikten son- bası içindeyse de başta Çin ve
dığı gibi, kapitalist üretim iliş- ceklerinin kuşkulu olduğunu
ra, “ABD’nin öngörülebilir gele- Hindistan olmak üzere geliş-
kilerinin temel dinamiği olan belirtiyorlardı . Bu kapitalist
cekte en güçlü ekonomi olaca- mekte olan ülkelerin, ABD ya-
‘sermaye birikimi’ düzeyinin sistem içerisinde yeni bir güç
ğını, fakat gücünü paylaşmak pımı olan bu krizin, ABD’nin
verdiği güçle hareket eden ve dizilişi ile karşı karşıya olduğu-
zorunda kalacağını” söylüyor- gündemi belirleme gücünü sı-
sistem içerisindeki verili güç muza dair çok sayıda gösterge-
du. Tarihçi Niall Ferguson da nırlandırdığına inanıyorlar” .
ilişkilerini, kendi sermayeleri den yalnızca biriydi.
“finansal krizin Washington ya Kuşkusuz, Landler’in yorumu
da Wall Street modeline daya- yersiz değil. Nitekim bundan lehine değiştirmeye çalışan G-20 Pittsburgh zirvesi
nan bir kapitalizmin geçerliliği yaklaşık 50 sene öncesinde ol- başka aktörlerin varlığı da söz Bir başkası ve daha açığı ise, 25
hakkında soru işaretleri oluş- duğu gibi, en yakın rakibi olan konusu artık. Eylül 2009’da ABD’nin Pitts-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 33
burgh kentinde gerçekleştiri- IMF’nin rolünü, henüz borçlan- çekte yeniden yapılanıyor. Bu devam ettiği.
len G-20 toplantısında İngiltere dırılmamış bölgelere doğru ge- yeniden yapılanma, gücün Bu noktada ülkedeki egemen
başbakanı Gordon Brown’ın şu nişletmeyi planladığı biçimin- uluslararası ölçekte yeniden güçlerin bu dünya ölçeğindeki
sözleriydi: “Eski uluslararası de yorumlayanlar da var , ama karılmasını, dolayısıyla sistem yapılanmayla eklemlenmeyi
işbirliği sona erdi, bugünden bu tür yorumların, Türkiye’de için yaşamsal rol oynayan sağlayacak oyuncuları yarata-
itibaren yeni sistem başladı.” muhalif söylemde de çokça oyuncu ya da kurumların po- bildiğini, ancak bunun egemen
Brown’ın sözleri, kapitalist sis- rastladığımız şekilde, ağaçlara zisyonlarının değişmesini de sınıfın bileşiminin de değişi-
temin kötü durumdan çıkarak bakmaktan ormanı göreme- beraberinde getiriyor. Bu du- miyle birlikte gelen bir süreç
iyiye doğru gittiğinin işareti ol- mek anlamına geldiğini söyle- rum, ABD’nin Afrika’dan Orta- olduğunu belirtmek önemli. Bu
maktan ne kadar uzaksa, yeni mek gerek. Yanlış olduğundan doğu’ya, aşınan imajını tazele- durum, AKP’nin bugün işgal et-
güç dengesinin altını çizmekte değil, ama bütünsel olmadığın- mek ve ittifaklarını güçlendir- tiği konumunu da, Türkiye ege-
o kadar başarılı idi. Dünyanın dan. mek için izlediği diplomasinin menlerinin pek bir hoşuna gi-
en zengin ülkelerini temsil Kapitalizm yeniden de, Türkiye’nin son dönemde den “yeni-Osmanlıcılık” söyle-
eden G-8’in, kendisini güvenlik yapılanıyor gerçekleştirdiği bir dizi “açı- mini de, bir zamanlar gazete
konularıyla sınırlamayı kabul- lım”ın da kodlarını veriyor bi- ilanlarıyla hükümetler düşüren
Daha açıkçası, kapitalist sis-
lenerek, dünya ekonomisi üze- ze. TÜSİAD’ın kendisine başkan
temde yaşanan değişim ve ye-
rindeki karar süreçlerindeki Türkiye’ye yansımalar bulamamasını da açıklar nite-
niden yapılanmayı görmezden
gücünü, sermaye birikim sü- likte. Benzer şekilde IMF ve
gelerek, konuyu, sadece IMF ve Konuyu Türkiye’ye bağlamak
reçleri güçlenen Brezilya, Çin, Dünya Bankası toplantılarının
Dünya Bankası gibi kurumlar açısından bu son noktayı biraz
Hindistan, Türkiye, Güney Afri- neden İstanbul’da yapıldığını
ya da onlara karşıtlık üzerin- daha açmakta fayda var. Türki-
ka gibi ülkelerin de üyesi oldu- da. Kuşku yok ki, bu döngüyü,
den ele almak, muhalefet düze- ye’nin, Osmanlı İmparatorlu-
ğu G-20 ile paylaşması da caba- emeğin haklarını garanti altına
yinin de bu kurumlarla sınırlı ğu’nun kapitalist sistemle ek-
sı. Dahası var: Küresel üretimin alacak ve özgürlüğümüze kapı
kalmasına yol açıyor. Ama da- lemlenmeye başladığı 19. yüz-
1930’lardan bu yana görülme- aralayacak bir şekilde kırma-
ha da önemlisi, söz konusu ku- yılın ortalarından, genelde
miş ölçüde küçüldüğünün be- nın yolu, kendisini IMF karşıt-
rumların varlıklarının ya da “devletçi sanayileşme dönemi”
lirtildiği zirvede alınan karar- lığıyla sınırlamayıp, onun, için-
uygulamaya koydukları politi- olarak adlandırılan 1930’lara;
lar dan bazıları da, bu ülkelerin de oluştuğu sosyal sistemi de
kaların ancak ve ancak kapita- İkinci Dünya Savaşı sonrasının
IMF’nin yürürlüğe koyduğu karşısına alan ve böylesi bir
list üretim ilişkileri çerçevesin- yeniden yapılanmasından, “içe
politikalar üzerindeki gücünü program ile geniş kitleleri baş-
de anlam kazanacağı gerçeğini dönük sermaye birikim süre-
gösteriyordu: Kota paylaşımın- ka bir dünyaya ikna etmeyi he-
gözden kaçırıyor. Dolayısıyla, ci”nin uygulamaya konduğu
da “gelişmekte olan ülkeler”in defleyen bir emek hareketinin
son dönemlerde Türkiye’de de 1960’lara ve nihayet 1980’ler-
payı yüzde 5, Dünya Banka- inşasından geçiyor.
çokça gördüğümüz üzere, anti- den bugünlere doğru ilerleyen
sı’ndaki oy gücü de yüzde 3 kapitalist olmadan antiemper- kapitalist gelişme sürecine
arttırılacaktı . yalist olarak nasyonal sosyaliz- baktığımızda, bir şeyin sürekli- [1] Helena Merriman,
http://news.bbc.co.uk/2/hi/busi-
İstanbul toplantıları min ekmeğine bal sürmek mi- lik taşıdığını görmek mümkün. ness/8269003.stm
sali, antikapitalist olmayan Bu şey, sermaye birikim süre- [2] Mark Landler, Rising Powers
“Gelişmekte olan ülkeler”in ko-
ama anti-IMF’ci ya da benzeri cinin, ya da aynı anlamda, artı Challenge U.S. on Role in IMF, New
talarının yüzde 5 oranında art- York Times, 29 Mart 2009
poziyonlar üretilmesine hiz- değer yaratım sürecinin sürek-
tırılması, İstanbul’da 6-7 Ekim [3] age.
met ediyor. Böylesi bir pozis- lilik koşullarının garanti altına
2009’da gerçekleştirilen IMF [4] Mark Weisbrot, The G20 Fan-
yon ise, tüm kurumları ve iliş- alınması. Ancak bu süreklilikle
ve Dünya Bankası yıllık toplan- tasy, http://www.zmag.org/znet/
kisellikleri ile anti-kapitalizmi birlikte, kopuşlardan da söz et- viewArticle/22697
tılarının da önemli gündem
değil ama, ulusal kalkınma ya mek mümkün. Bu noktada, [5] http://www.pittsburghsum-
maddelerinden birisini oluş-
da örneğin “sanayileşme” gibi sermaye birikim sürecinin mit.gov/mediacenter/129639.htm
turdu. Toplantıda, IMF’nin ön-
yollarla “toplumsal bir ortak oyuncularının altını çizmek ge- [6] Group of 7 Begins a Slow Fade,
de gelen üye ülkeleri, fonun da-
iyi”ye ulaşılabileceği savını işa- rekiyor. Belirtilmesi gereken New York Times, 5 Ekim 2009
ha çok “gelişmiş ülkeler” tara-
ret ediyor, bu da, “hepimiz aynı bir başka nokta da, kapitalist [7] Chris Giles, Krishna Guha and
fından belirlenen katı kuralla- gemideyiz” masalını. Oysa tüm sistemin uluslararası ölçekteki Delphine Strauss, IMF Chief Re-
rında kimi değişiklikler yap- news Attack on Renminbi, Finan-
bu yaşananlar bize daha büyük her yapılanmasında, ülke için- cial Times, 3 Ekim 2009
mayı da kabul ettiler. ABD Ha- bir fotoğraf sunuyor: Tarihinde deki oyuncuların değiştiği, an-
zine Sekreteri Timothy F. Ge- [8] Mark Weisbrot, A New Role For
çok defa görüldüğü üzere, ka- cak, sistemin temel dinamiği the IMF?, http://www.zmag.org/
ithner, bu değişiklikleri “IMF’- pitalist sistem, uluslararası öl- olan sermaye birikim sürecinin znet/viewArticle/22830
nin meşruiyeti için, temsiliyeti
daha güçlü, ihtiyaçlara daha iyi
cevap verebilen ve hesap soru-
labilir bir yönetim yapısı ya-
şamsaldır” sözleriyle selamla-
dı. Dünya Bankası başkanı Zo-
ellick’in, “ABD tüketicilerine
daha az dayanan, çok kutuplu
bir dünyanın daha istikrarlı
olacağı” yönündeki vurgusunu
da geçerken ekleyelim.
Peki tüm bunlar ne anlama ge-
liyor? Örneğin olan biteni, Pittsburgh’daki G-20 zirvesi sert protestolara sahne oldu. ABD’li gençler de “orantısız güç” kullanımına hazırlıklıydı
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 34
Tarihimizden
7 Kasım, Ekim Devrimi’nin 92. yılı
Ekim Devrimi sadece proleter değil demokratikti de. Petrograd asker sovyetinin toplantısında Bolşeviklere karşı ”Kahrolsun Lenin ve şürekası” (sol
üst köşede) yazan pankartlar da hiçbir engelle karşılaşmaksızın salonda yerini alabiliyordu.
satmaya hazır 15,5 milyon ye- men, Rusya’daki endüstri tek- ha ileriydi.“1914’te Birleşik
Tahir Aras tişkin erkek işçi olduğunu ya- nolojik ve yapısal özellikleri Devletler’de 100’den az işçinin
zıyordu. Ekim Devrimi’ne bu bakımından gelişmiş ülkeler- bulunduğu küçük işletmelerde
Rusya merkezi bir imparator- işçi sınıfı önderlik etti. den geri olmadığı gibi, yoğun- çalışanların toplam sanayi iş-
luktu. St. Petersburg, Moskova, Endüstriyel yoğunlaşma laşma düzeyi bakımından da- çilerine oranı yüzde 35 iken,
Kiev, Odesa gibi kentler ekono- Bolşevizmin oluşumunda en
mik, toplumsal gelişmişlik, si- önemli etmenlerden biri, Rus
yasal merkezileşme ve hare- kapitalizminin endüstriyel ve
ketlilik açılarından tüm ülke- proleter yoğunlaşma düzeyi-
nin beyni, sinir merkezi konu- dir. Rusya’da kapitalizm ve en-
mundaydılar. Bu merkezlerde düstriyel üretim belli ve kısa
yoğun bir proleter nüfus yaşı- bir zaman aralığında Batı’da-
yordu. 1863’ten 1897’ye Rus- kinden çok daha hızlı gelişti.
ya’da kırlardaki nüfus artışı 1905 ile 1914 arasında sanayi
yüzde 53.5 iken, kentsel bölge- üretimi yaklaşık iki kat arttı.
lerde yüzde 97 idi. Her yıl köy- Çok daha önemlisi, toplam sa-
den kente 200 bin kişi göç edi- nayi üretimi gelişmiş kapitalist
yordu. Lenin, Rusya’da Kapita- ülkelere göre düşük, toplam
lizmin Gelişmesi kitabında, da- nüfusun tarımda istihdam edi- 1913-17 arasında Bolşevik partisi kongre delegelerinin sınıfsal
ha 1890’larda Rusya’da 10 mil- len bölümü çok yüksek (yüzde dağılımı. Grafikteki / işaretinin solundaki rakam sayıları so-
yon ücretli işçi, emek gücünü 80’den fazla) olmasına rağ- lundaki rakam yüzdeleri gösteriyor
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 35
Rusya’da yüzde 17.8’di. 100 ile lar anlamında “tarih” ve “talih” 1903’te Petersburg Sosyal De- 1905’ten önce Bolşeviklerin
1000 arasında işçi çalıştıran iş- yardım etti. Rus işçi sınıfı, eko- mokrat Komitesi’ne bağlı 25 1000 dolayında üyesi olduğu
letmeler bakımından iki ülke- nomik istemleri için ayağa fabrika hücresi, 25 kişiden olu- tahmin ediliyor, işçi üye sayısı
nin oranları aşağı yukarı aynıy- kalktığında, yanı başında sen- şan bir propaganda grubu, 5 ki- ile ilgili veri bulunmuyor.
dı. Ama 1000’den fazla işçi ça- dikaları değil, Sovyetleri buldu. şilik bir “yazarlar” ve 24 kişilik 1905’te 8400 Bolşevik üyenin
lıştıran işletmeler söz konusu Sınıfın içinden öğrenciler öbeği bulunuyordu. 5200’ü, yani yüzde 61.9’u işçi,
olduğunda, bunların tüm en- 1904’te papaz Gapon’un örgü- 400’ü yani yüzde 4.8’i köylü,
düstri işçilerine oranı ABD’de Bolşevik Partisi’nin başta Lenin
çekirdek kadrosu 1890’larda tünde büyük çoğunluğu işçi 2300’ü yani yüzde 27.4’ü ay-
yüzde 17.8 iken Rusya’da yüz- olan 6 bin üye vardı. Aralık dındı. İşçi sınıfının grev ve di-
de 41.4 idi. En önemli endüstri- Plehanov ve çevresinin oluş-
turmaya başladığı işçi eğitim 1903’te, Petersburg’daki Bolş- renişlerinin yükseldiği bu dö-
yel bölgeler alındığında bu evik-Menşevik ortak komitele-
gruplarından çıktılar. Çok sayı- nemde Bolşevik Parti üyeliğin-
oran daha da büyüktü: Petrog- re bağlı, üye sayıları 7 ile 10
da işçinin katıldığı bu eğitim deki artış sınıf-parti ilişkisinin
rad’da yüzde 44.4 ve Mosko-
grupları bir çeşit okul gibi çalı- arasında değişen 18 fabrika önemli bir göstergesidir.
va’da yüzde 57.3.”( Leon Troç-
şıyor, “öğretmenler”le “öğren- yuvarında toplam 180 üye bili- 1912 Duma seçimleri ile ilgili
ki, Rus Devrim Tarihi)Petrog-
ciler” arasında yakınlık ve etki- niyordu. (Aynı kitaptan)1905 veriler Bolşeviklerin işçi kitle
rad’daki tek bir işyerinde, 1905
leşim ortamı yaratıyordu. Elde- Kasım’ında fabrika ve sendika desteğini göstermesi bakımın-
ve 1917 devrimlerinin proleter
karargâhı ünlü Putilov fabrika- ki sınırlı kaynaklara göre, temsilciliği üzerinden gerçek- dan önemlidir. Bir mülk sahibi-
sında 40 bin işçi çalışıyor- 1887’de Petersburg’da fabrika leşen Sovyet üyeliği verileri nin oyunun 15 köylü ve 45 işçi
du.1905’te Rusya’da tüm sana- işçilerinden oluşan 6 eğitim yu- şöyleydi: 140 fabrika ve 35 oyuna eşit sayıldığı bu seçim-
yi işçilerinin yalnızca yüzde 7’si varı bulunuyor, 1891’de bu sa- atölye 580 vekil tarafından, 60 lerde, Bolşevikler 1 milyon 144
(kesin sayı 245 bin 555) sendi- yı 20’ye ulaşıyordu. (David La- sendika 55 vekil tarafından bin işçinin bulunduğu bölgeler-
temsil ediliyordu. den 6 milletvekilliği kazandılar.
>>
kalıydı. (Tony Cliff, Lenin, Parti ne, The Roots of Russian Com-
İnşası) Bolşeviklere bu koşul- munism, Londra, 1975, s. 65) Üyelik ve seçim bilgileri Sonuç olarak işçi seçmenlerin
Tartışma
>>
‘Yaşanmamış sosyali
yüzde 88.2’sinin oyunu aldılar. 6
Bolşevik milletvekilinin tamamı,
dördü metal (Malinovski, Badayev,
Petrovski ve Muranov) ikisi tekstil
‘yaşanmış’ demenin a
(Şagov ve Samalyov) olmak üzere
fabrika işçileriydi. Hepsi en büyük
endüstri merkezlerinden seçildiler.
(A. Y Bavayev, Bolsheviks in the Tsa-
rist Duma, Bookmarks, London,
Mart 1987, s. 9)
Üyelik ve parti kongreleri
1905’teki 3. Kongre’de delegeler
içindeki işçi oranı yalnızca yüzde 3.3
Engin Erkiner’in “Berlin
iken, 1906’daki 4. Kongre’de bu Duvarından 20 yıl Sonra”
oran yüzde 24.8’e, 1907’deki 5. Kon-
gre’de yüzde 34.5’e ve 1917’deki 6.
başlıklı yazısında Sovyet
Kongre’de yüzde 40.9’a yükseldi. deneyiminin başarısızlı-
Toplam üye sayısının 23.600 olduğu
1917 Ocak ayında işçi üye oranı
ğını çözümlemede baş-
yüzde 60.2 idi. (Tony Cliff, Tüm İkti- vurduğu yönteme katıl-
dar Sovyetlere)
mak mümkün değil.
Yayınlar
Bolşevik Partisi’nin propagandası
da öncülük misyonuna uygun, temel Sait Almış
ve sürekli bir etkinlik alanıydı. Bolş- Mehmet İnanç Turan
evikler onlarca merkezi ve yerel ya-
yın çıkardılar. Parti’nin 1917 Tem-
muz’unda 27’si Rusça, 14’ü 7 değişik Engin Erkiner Ekmek & Özgürlük dergisi-
dilden olmak üzere 41 gazete ve nin ikinci sayısında yer alan “Berlin Duva-
dergisi vardı. 17’si günlük, 8’i üç rından 20 yıl Sonra” başlıklı yazısında Sov-
günlük, 7’si haftalık, 3’ü 15 günlük yetler Birliği ve diğer sosyalizm yönelimli
ve biri aylık olarak yayımlanan bu Avrupa ülkelerinde yaşanan “sosyalizm 1959’da Moskova’da bir et ürünleri mağazası. Fotoğrafa da yansıyan
yayınların toplam tirajı 320 bini bu- denemesinin” başarısızlığa uğramasının
irdelenmesi gerektiğine işaret ediyor. Böyle bir tarih ve toplum çözümlemesi
luyordu.22 Nisan 1912’de yayına yöntemi marksizme ve diyalektik yönteme
başlayan Pravda bir yılda çoğunluğu Biz de yazarın bu görüşüne katılıyoruz. 70
taban tabana zıt, bilimsel değeri olmayan
işçilerden olmak üzere 11 bin oku- yıla yayılan büyük deneyimin yok sayılma-
bir yöntemdir. Neden-sonuç ilişkisini diya-
yucu mektubu aldı. 1912’de 620 işçi sı, üstünden atlanması, hiçbir şey olmamış
lektik olarak ele almayan, sonuçlara baka-
grubundan Pravda için bağış topla- gibi davranılması zaten imkânsız olduğu
rak geçmişi anlamaya çalışan tarih anlayışı
nırken, Menşevik yayın ancak 89 iş- gibi yanlış da olur. Yapılması gereken tam
amaca hizmet etmekten çok amacı saptır-
çi grubundan bağış alabildi. 1914’ün aksine bu deneyimleri bir laborant titizliği
maya yarar. Bu yazıda da öyle olmuş yazar
13 Mayıs’ına kadar Pravda 2873 işçi ile analiz etmek ve dersler çıkarmak olma-
sosyalizm denemelerinden doğru dersler
grubundan, Menşevik gazete 671 iş- lıdır. Ancak yazarla görüş birliğimiz sadece
çıkararak sosyalizm mücadelesine ışık tu-
çi grubundan mali destek topladı. bu saptamayla sınırlı kalmaktadır.
tacak hiçbir sonuca ulaşamamış, tam ter-
Yükselen baskı-dağıtım sayısı ve Öncelikle Engin Erkiner’in Sovyet deneyi- sine sosyalist bir dergide sosyalizm bilin-
Pravda’ya destek gruplarının varlığı, minin başarısızlığını çözümlemede baş- cini bulandıracak, yanlış çıkarımlara ve
Bolşevik yayının öncü işçilerin ilgi- vurduğu yönteme katılmak mümkün de- kavramlara ulaşmıştır. Analiz yöntemi
sini ve aktif desteğini kazandığının ğildir. Aslında yazının başlığı dahi yazarın yanlış olunca ulaşılan sonuçların da yanlış
kanıtıydı. Pravda için para toplama yanlış çözümleme yöntemini ele veriyor. ve sübjektif olmasında şaşılacak bir şey
grupları, bir çeşit legal parti çevresi Yazara göre duvarın örülmesi, duvarın yoktur.
işlevi gördüler. içinde yaşananlara değil de duvarın yıkıl-
masından sonra olan bitene bakarak her * * *
Gençliğin partisi şeyi anlamak mümkün görünüyor. Öncelikle tüm Marksistlerin üzerinde uz-
1907’de en öndeki dokuz Bolşevik Zaten yazar bu ters yüz edilmiş tarih ve laşması gereken ama hâlâ kavram karga-
önderin yaş ortalaması 34, V. Kon- toplumsal analiz yöntemini,” tarihin in- şalığının sürdüğü sosyalizm tanımının
gre’ye katılan Bolşevik delegelerin celenmesine sondan, yaşanmış sosya- açıklığa kavuşturulması gerektiği bu yazıy-
yaş ortalaması 27.7. Üyelerin yüzde lizmden sonra ortaya çıkan kapitalizm- la bir kez daha su yüzüne çıkmıştır. Aşağı-
60’ı 25’in, her altı aktivistten biri den başlamak gerekir,” diyerek açıkça di- da sıraladığımız noktalarda bir görüş bir-
20’nin altında. 1917’deki VI.Kon- le getirmekten de çekinmemiş.Yazara gö- liği oluşturmadan sosyalizm denemelerini
gre’ye katılan delegelerin ortalama re “hangi etkenlerin bu sonuca yol açtığı anlamamız ve doğru dersler çıkarmamız
yaşı 29. En genç delege 18, en yaşlısı ve 1989’a götüren tarihsel süreç incelen- olanaksızdır:
47 yaşında. Ortalama parti üyeliği mesi gereken ikinci aşamadır”. Yani ikin- 1. Sosyalizm; sınıfların, devletin, bürokra-
süresi ise 8 yıl. cil önemdedir. sinin, ordunun, partilerin, meta üretimi-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 37
lizm’e
ülkeler demek, sosyo-ekonomik yapılarını tırılması gereken bu karşı devrimci ey-
da sosyalizm olarak adlandırmak yanlış- lemlere yol açan koşullardır. Devrimin ra-
tır. “Yaşanmamış Sosyalizm” terimi bu yından çıkması, işçi devletinin bürokratik
gerçeği anlatmak için kullanılmıştır.Bu ge- diktatörlüğe dönüşmesi ve devrimin ya-
Postmodernlik
dernler hepsini yapıbozuma uğratı-
Kavramların evreninde
yordu.
Postmodernizm, modernliği bir çürü-
me dönemi olarak kavradığı oranda
dünyanın kaçınılmaz olarak bir nihai
çöküşe, unutuluşa ve ertelenemeyecek
Türkiye'de postmodernizm ölmedi, özel- bir öz yıkıma doğru gittiğini ima edi-
yordu ve bu doğrultuda bir siyasi ki-
likle majestelerinin muteber “Marksist- nizm geliştirdi. Postmodernizme göre
ler”i arasında kol geziyor siyasi tavır, belirsizliklerden, öznel yo-
rumlardan ve çelişkilerden kaynaklan-
maktaydı. Siyasi kavrayışlar da eşit öl-
çüde kesinlikten yoksun ve duruma
bağlı nitelikteydi; çünkü, olgulara, ha-
kikate ya da bilime dayanarak bir siya-
si stratejinin bir başkasından daha iyi
olduğuna karar vermeyi sağlayacak
bir temel yoktu; bu yüzden ortaya çı-
kan şey kesin değil deneme niteliğin-
deydi ve siyasi dünya kendileri de göz-
lemcinin önünde oluşan inşalardan
ibaret olan bireyler, liderler ve takip-
çileri ile doluydu.
“Mücadele etmek anlamsız”
Postmodernizme göre, yaşayabilir bir
kamusal alan ortadan kalkmış, tarih
sona ermiş, hakikat kaybolmuş ve (so-
rumlu fail anlamında) yazar ölmüştü.
Bu yüzden, eylem çağrısında bulun-
maya gerek yoktu. Siyasete katılma-
malı ya da kayıtsız bir tutum takınma-
Postmonderliğin mimarideki en bilinen örneği ABD’liCharles Willard Moore’un Piaza d’Italiası lıydık. Eğer tarih sona erdiyse ve gele-
cek yoksa o zaman toplumsal değişim
nan düşünürleri, başta Lyotard olmak uğruna mücadele etmek anlamsızdı;
Mustafa Bayram Mısır üzere bizzat bu yenilgi sonrasında çünkü insanların simülasyonlar çağın-
akademiye iltica edenlerden çıkmıştı. da ve hipergerçeklik karşısında birer
Bu yüzden postmodernizm büyük kara deliğe dönüşen toplumu ve yöne-
Unutuldu sanıyorsunuz...
oranda “akademinin icadıdır”. timi hiçbir biçimde etkileme güçleri
Bugün biri “tarihin sonu” dediğinde
Anti-komünist ve ırkçı bulunmuyordu. Siyasi katılımın bir an-
çok ciddiye alınmaz ama onu ciddiye
Postmodernizm, erken Aydınlanma lamı yoktu, çünkü ilgi çekici olan her
almadığını varsayan ortalama bir fa-
eleştirilerine kadar uzatılabilecek bir şey çoktan gerçekleşmişti; devrim
il/yazar/mesela siz, “klasik hakikat,
kuramsal hinterlanda sahip ise de çoktan olmuştu, atom bombası çoktan
akıl, kimlik ve nesnellik kavramların-
dan, evrensel ilerleme ya da kurtuluş yöntemsel olarak yapıbozuma dayanı- patlamıştı, artık dert etmeye gerek
fikrinden, bilimsel açıklamanın başvu- yordu. Muhafazakar hegemonyaya ka- yoktu. En fazla, siyasi faaliyet olarak
rabileceği tekil çerçeveler, büyük anla- tılan, Reagancı mirasın kalbine yakın taşkınlık ve karnaval yapabilirdik.
tılar ya da nihai zeminlerden” kuşku yapıbozum, işçi sınıfı karşıtı, anti-ko- Nasılsa, zaten yoktu ya varlığına inan-
duyarsınız. Kuşkularınızın bazılarında münist ve hatta ırkçıydı (Berman). dırıldığımız “hakikat” de artık çökm-
haklı olabilirdiniz, eğer bu kuşkuları- Postmodernizm, Batılı, genel olarak üştü. Gerçekliğin herhangi bir temsili
nız, bugün unutuldu sandığınız, ger- kapitalizmin açığa çıkış ve gelişme sü- ile diğer temsilleri arasında eşitlik var-
çekte bütün düşüncenin içinde devin- reçlerini betimleyen bir modernlik im- dı; yani gerçeklik, dilsel bir uzlaşımdan
meye başladığı postmodernliğin ürü- gesi üzerine çoklukla birbiriyle uzlaş- ibaretti ve böylece bilgi sadece göreli
nü olmasaydı. Maalesef onun ürünü- mayan gözlemlere akademinin “fikir” olabilirdi.
dür ve soluk soluğa kalma pahasına payesi vermesiyle bir hayalet gibi hızla Siyasal tutum açısından sorun karma-
hatırlama zamanıdır: Postmodernizm, yayıldı. Bu modernlik imgesi, tartış- şık olmadığı gibi vahimdi de; örneğin,
son tahlilde, geç kapitalizmde, serma- macılarını, bilimsel buluşlara, keşifle- “eleştirel düşünür” Spivak, Derrida ge-
yenin bu kriz çağında, burjuva düşün- re, sanayileşmeye, kapitalist işletme- leneğini izleyerek Hindistan’da yerle-
cesinin krizinin ürünüdür. Bu ürünün nin kuruluşuna (modern örgüt), iler- şik 'sati' yani kadının ölmüş kocasıyla
hasadında 1968'de öne fırlayan “eleş- lemeye, bürokrasinin doğuşuna (mo- birlikte yakılması -kadının kendini
tirel düşünce”nin ve “devrimci dern devlet), insan tekinin içsel so- kurban etmesi- geleneğinin (dini ku-
eylem”in yenilgisinin katkısı küçümse- rumluluğuna (modern özne), ulusların ral) İngiliz subaylar tarafından okunu-
nemez. Postmodernizmin en azından icadına (modern toplumsal birim: şunu yapıbozuma uğratıyor, bu subay-
Kıta Avrupası'nda gelişimine katkı su- ulus-devlet) vs. götürüyor, postmo- ların kadınları kurtararak “sömürgeci”
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 39
itapçılarda!
Çıktı... K
yer alan kuramcılar genellikle postmoder-
nizmi benimsediler. Bu, “sınıf” denildiğin-
de talebelerinin girdiği odaları anlayan
bazı erkek ve kadınların kendilerinin
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 40
Televizyon, pornografi ve
Kültür Gerillası
Televizyonun, pornografi ile işbirliği; kendi hızı ile pornografinin hızını bir
çözmenin olanaklarını bizlere sunar. Kendi biricik çıkarlarını uğruna kendis
varlıklar arar durur ve çoklukla bunları bulması hiç de zor olmaz.
ve kriz Kelebekler
Servet Düşamnı
uyanırken kozalarından
bir araya getirerek krizleri
ndisi için feda olunacak Sorarım size ben bu bankanın camlarını İMF geldi-
ğinde indirmeyeceğim de ne zaman indireceğim
Baskın dille eğitimin açmazlarını belgeleyen “İki Dil Bir Bavul” 2009 Antalya Film Festivali’nde Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’e“En İyi İlk Film” ödülünü getirdi
kı bir yana, etnik olarak varlı- zenginleştiren ve dünyayı ya- diği insani kimliğini yetkinleş-
Habip Çınar ğını sürdürebilme sorunuyla şanır kılan. tirecektir.
yüz yüze demektir. Ve genel- “İnsan, nesnelerin varlığını an- Okul ve anadil
likle haklarından yoksun bıra- cak onları adlandırarak kavra- Oysa okul kapısından içeriye
İletişim teknolojisinin olağan- kılan etnik topluluk ağır bir yabilmiştir. Dünya, ancak dü- adımını attığında, o ana kadar
üstü geliştiği günümüzde, top- asimilasyon altında yok oluş şünce düzlemine aktarılarak edindiği tüm değerlerin aslın-
luluk kültürünün yaşatılması sürecine maruz kalır. ‘bilgi konusu olduğunda bir da gereksiz, yanlış ve hatta
ve gelecek kuşaklara aktarıl-
Dil ve kimlik karışıklıklar bütünü olmaktan utanılacak şeyler olduğu pra-
ması açısından yazılı dil, eği-
Çocuk okul çağına geldiğinde çıkar. Çünkü bilgi, her nesneyi tik olarak yüzüne vurulacaktır.
tim dili çok çok önemlidir.
ailesinden, çevresinden, ulu- içinde bulunduğu yığından çe- İçe kapanma, küsme, kendini
“Eğitim şarttır” ama hangi dil- kip çıkararak bu karışık bütü- utanılacak durumda hissetme
sundan öğrendiği anadili ile
le? İşte insan soyunun geçtiği ne düzen getirir, onu anlaşılır vb. kaçınılmazdır. Çünkü iç
ve halen geçmekte olduğu “İn- düşünebilmekte, hayal kura-
bilmekte, anne-babası ve çev- kılar.’ Görüldüğü gibi düşünce dünyası yıkıma uğramıştır.
sanlık Sınavı”nın temel sorula- dille bütünleşerek görevini ya- Öğrendiği, bildiği her şey ge-
rından biri budur. resi ile iletişim kurabilmekte-
pabilir” (Berke Vardar). reksiz ve yanlıştır! 4. veya 5. sı-
dir. Oysa kendi diliyle değil de,
Bilimin ve tabii uygar insanın nıfta yeni dile vakıf olduğunda,
baskın dille eğitime başlamak Özcesi, dil düşünsel, kültürel,
bu soruya vereceği yanıt belli- bu yeni dille, yeni bir kimlik
zorunda kaldığında, çocuk tinsel, anlama ve anlatma ba-
dir: Anadille eğitim! edindiğinde ise anadili zaten
kendisini reddedilmiş hisse- kımından insan için bir kimlik- baskın dil olan yaşıtlarına göre
Etnik bir topluluk yaşadığı yer- der ve öğrenme ortamına aktif tir. Okul yaşına geldiğinde ço- genellikle yarışma dışına daha
de siyasal egemenliğini –ba- katılımı engellenir. Böylelikle cuğun bu anlamda kimliği baştan itilmiştir. Daha ilköğre-
ğımsız, federe, otonom, vb.- pedagojinin temel ilkesi ihlal oluşmuştur artık. Sıra, bu kim- nim çağında insani kimliğini
oluşturmuşsa bu bakımdan edilmekle kalmaz aynı zaman- liğin temel aracı olarak edini- güçlendirme yerine, ruhunda
bir sorun yaşamayacaktır. Ama da bir insanlık suçu da işlen- len dilde (anadilde) eğitim al- derin yara almış küçüğün, ye-
eğer söz konusu topluluk bu- miş olur. Çünkü her dil farklı maya gelmiştir. Çocuk alacağı tişkin yaşlarda da bilinçaltını
lunduğu yerde, farklı bir etni- bir kültürün ifade aracıdır. Her eğitimle, o yaşa dek edindiği bu yara kaplar. Çünkü esas et-
sitenin baskısıyla evrensel kültür insanlık için bir zengin- kültürel, tinsel düşünsel bilgi- nik kimliği ile okulda kabul et-
haklarından yoksun kalmışsa, liktir. Zaten çeşitlilik, farklılık leri daha bir düzene sokup bir tirilen etnik kimlik arasındaki
genellikle anadille eğitim hak- renkliliktir insan dünyasını üst aşamaya getirecek ve edin- çelişkiyi ömür boyu yaşaya-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 43
cak, eğer bilimsel düşünceyle meşru olan, hak olan nedir? zatihi “egemen” toplumun sos- Anadille eğitim konusunda de-
tanışma olanağı da bulama- Hiç kuşkusuz çocuğun anadi- yal ve tinsel doku ve dünyasını mokrat tutum, her etnik toplu-
mışsa, kimliklerinden biri veya liyle eğitim alması. Maddi ve da bozmaktadır. Bu bakımdan luğun, halkın, ulusun kendi di-
her ikisiyle de sorun yaşaya- manevi olarak gelişmesini ta- egemen etnisiteye mensup liyle eğitim hakkına kavuşması
caktır. Özellikle baskın dilin et- mamlamış sağlıklı bireylerin olanlar da “zorunlu dil” ile eği- için mücadele etmektir. Asimi-
nik kimliğinde kendine bir yer yetişmesinin ilk koşulu budur. time karşı çıkmalıdırlar. Eğitim lasyon bir insanlık suçudur ve
edinmeye çalışan yetişkin, öm- Öte yandan insan hak ve öz- sendikalarının anadille eğitim buna karşı gelmek insani bir
rünü yeni kimlikte ispata has- gürlüklerini temel alan, çok dil- talebinde bulunmaları bu ba- görevdir. Sosyalistler, komü-
redecektir. Ve muhtemelen li, çok kültürlü, farklılık ve çe- kımdan son derece isabetli, in- nistler, devrimciler kayıtsız ve
“eski” etnik kökenine karşı en şitlilikleri zenginlik sayan, top- sani, demokrat bir tutumdur. şartsız anadille eğitim isteyen-
acımasız tutum ve davranışlar lumcu, eşitlikçi, özgürlükçü ve Bir farkın, çeşidin, rengin yok lerin yanında yer almak zorun-
içerisine girecektir. Azılı faşist- doğa ve insana karşı her türlü edilişi insan dünyasını, yaşamı- dadırlar. Anadille eğitim “bö-
lerin genel olarak egemen etni- benciliği gayri insani kabul nı kısırlaştırır. Günümüz dün- lünme”ye değil bütünlüğe gi-
siteye dahil olamayanlar ara- eden yeni bir eğitim felsefesi yasında artık burjuvazinin “ak- den yolu döşer. Kaldı ki özgür
sından çıkışı bu bakımdan şa- acil bir gereksinimdir. Sürdü- bileşenlerce oluşturulan “bü-
lı başında olanı” bile bu gerçeği
şırtıcı değildir. rülebilir adil bir toplumsal ya- tünlük” gerçek anlamda “bü-
fark etmiştir. Peki ya şark dev-
Anadilde eğitim hakkı adil şam, bu temel felsefe üzerinde letleri! Onların pek çoğu insan- tünlük”tür. Eğer bütünün bile-
bir toplumsal yaşamın şekillenecektir. ların milliyetlerini anayasa ile şenlerinden biri özgür değilse,
bileşeni Baskın dille zorunlu eğitim sa- belirleme gibi garip bir gayret zaten “bütünlük” yok demek-
Peki, doğal olan, insani olan, dece “öteki” toplumu değil, bi- içindedirler. tir.
Che’nin savaşçı
tiyle izledim; fakat dört buçuk
saatlik seyirden geriye kalan,
buruk bir eksiklik duygusu ve
yavan bir tad oldu, ne yazık ki.
olarak portresi
Hakkını teslim etmek gerek;
görsel yapısı oldukça sağlam
kurulmuş, görüntü yönetmen-
liğini bizzat kendisinin yaptığı
bu filminde Soderbergh, son-
önüne serdiği için, Bursa Cum- Ne olur sizce? Bence şirin ilçe- radan popüler kültür ikonuna
Sonderbergh’in huriyet Savcısı’na teşekkür mizin kaymakamı bienali ya- dönüşen imajına itibar etme-
“Che”si Filmekimi borçluyuz aslında. saklar. Savcı sendika yönetici- den Che’yi o günlerdeki haliyle
olabildiğince yalın biçimde
Yücel Sayman, bundan bir ay lerini illegal bir örgütün üyele-
sonrasında göste- kadar önce yazdığı bir yazıda ri, ‘küratör’ü o örgütün milita- yansıtmaya çalışmış. Hatta bir
rim şansı bulabi- aradaki farkı şöyle bir analo- nı olarak niteleyen bir iddiana- anlamda çubuğu ters bükerek,
onu devrimci romantizmin
jiyle özetlemişti: “Şirin bir ilçe- me düzenler, bienalle ilgisi
lecek mi bilmiyo- miz. Bir sendika ‘Geleneksel 1. olan hemen herkes hakkında rock starı gibi değil, dağlarda
ruz. Ama fırsatını Palamut Bienali’ni düzenliyor. ceza davası açar.” (http:// tin- koşturup duran, sık sık astım
krizi geçiren, yeri geldiğinde
bulunca mutlaka Bienal’in teması ‘Palamut ol-
masaydı neyle yaşardık?’ Du-
yurl. com/ykzryyx)
adamlarını haşlayan, (yeminli
Nitekim Marx ve Engels’in ki-
izleyin varlarda Brecht’ten, Rosa Lu- tabını, üzerinde Deniz Gezmiş
Che düşmanlarına göz kırpan
xembourg’dan, Komünist Ma- bir sahnede gösterildiği üzere)
Necati Sönmez ve Che Guevara fotoğraflarının hainleri kurşuna dizmekten
nifestosu’ndan alıntıları içeren bulunduğu bir bildiriyi bulun-
afişler asılı. Açılış günü bienal çekinmeyen bir savaşçı olarak
durmak, 8 Mart Dünya Kadın- ele almış. Ne var ki bu yakla-
Başkaldırı kültürünün metaya mekanında binlerce işçi, köylü, lar gününü kutlamak gibi
yoksul halk toplanmış. Pala- şım, bu sefer onu başka türlü
dönüşmekle kalmayıp, iyi de ‘suç’ları yargıya taşıyan savcı-
mut Bienali’nin açılış konuş- bir “ikona” dönüştürüyor;
para ettiği zamanlarda yaşıyo- mız sağolsun, bu öngörü tez
ruz. Az gelişmiş kapitalist ülke- masını yıllarını cezaevlerinde özellikle ikinci filmde, kendini
zamanda gerçeğe dönüştü. savaşa adamış gerilla kimliği
ler bu gerçeği idrak etmekte geçirmiş ‘küratör’ yapıyor: ‘Bu,
biraz zorlansa da, devir o devir. Türkiye’de düzenlenen en po- Arkadaşları toplayıp Che’yi an- nerdeyse geri kalan tüm mezi-
İstanbul’da Bienal küratörleri- litik bienal. Palamuttan ve zin- latan bir filme gitmek de, bu yetlerini gölgede bırakacak şe-
nin ağzından düşürmediği cirlerinden başka kaybedecek memlekette örgütsel suç kap- kilde öne çıkıyor.
“Komünist Manifesto”, 25 Ekim bir şeyi bulunmayanlar, kapi- samına girer mi girer; ama ne Che Guevara’nın ölümünü bel-
2009 tarihli gazetelerin yazdı- talist sistemin ezdiği, emper- pahasına olursa, birazdan sö- geleyen ünlü fotoğraf üzerine
ğına göre, Bursa’da açılan bir yalizmin boyunduruğunda ya- zünü edeceğimiz ve filmeki- yazdığı yazıda John Berger,
davada suç delili sayılmış! Bie- şayan sizler; sosyalist mücade- mi’nde biletleri yok satan “Che “Guevara’nın ölümü üzerine
nal’deki ‘radikal’ söylemin na- lenin devrimci sanatı yolunuza 1” ve “Che 2” adlı filmleri aşa- yorum yapanlardan çoğunun
sıl da kaliteli bir plastikten ışık tutsun…’ diye başlıyor söz- ğıdaki olumsuz yargılara aldır- yanılgısı, onun yalnızca asker-
imal edilmiş olduğunu gözler lerine. madan –hatta mümkünse bu lik becerisi ya da belli bir dev-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 45
Toplumsal Cinsiyet
Erkekler 'erk'i
araya toplumsal devrim kavramı giriyor.
Toplumsal devrim; siyasal devrimin itici
gücünü ortaya çıkaran, dolayısıyla siya-
sal devrime varmadan başlayan ve de-
teslim etmeli
vam eden, siyasal iktidarın alınmasıyla
sıçrama gösteren ve devrimden sonra da
devam eden devrimdir. Toplumsal dev-
rim siyasal devrimin kaderini belirleye-
cek olandır. Ve “her siyasal devrim, top-
lumsal devrime yol açmaz. İktidarın sı-
nıfsal kaynağının, iktidar blokunun sınıf-
Toplumsal cinsiyetsizleşme toplumsal cinsiyet soru- sal bileşiminin değiştirilmesine de siya-
nunu çözecek sal devrim demekte bir sakınca yoktur;
ama bunlar toplumsal devrime yol açma-
yan iktidar değişiklikleri olarak kalırlar”
(Haluk Yurtsever, Tarihten Güncelliğe Sı-
nıf Savaşları ve Devlet, Yordam Kitap, s.
195)
Toplumsal cinsiyetsizlik kavramı ancak
toplumsal devrime nüfus edebildiği ölçü-
de ortaya gerçek bir toplumsal devrim
çıkabilir. Bu toplumun yarısının -lezbi-
yen, gey, biseksüel, travesti ve transsek-
süel bireyler de dahil- tüm kaygı kaynak-
larına, edilgenleştirilmesine, bir cinsel
kimliğe hapsedilmesine, dışlanmasına,
yok sayılmasına ve hatta öldürülmesini
meşru sayan anlayışa karşı savaş açılma-
sıdır. Bu savaşın savaşçıları tüm bu yap-
tırımlara maruz kalanlar değil toplumun
tüm bireyleri olmalıdır. Bu savaşın, siya-
sal devrimle değil bugünden başlayan
toplumsal devrimin içinde yeşermesi ha-
yati önem taşır. Fakat bu savaşta savaşan
taraflar ne kadar bellidir?
Bir ‘kadıncılık’ eleştirisi
Eduard Manet’nin “başeseri”nde toplumsal cinsiyet algısı: Erkekler egemen, kadınlar arzu nesnesi olarak “hizmet”e hazır
“…güçlü varlık güçsüz varlığı ezmektedir,
kadın denilen meleği erkek denilen cana-
toplumsal cinsiyet sorununun temelini varın elinden kurtarmak gerekir. Oysa
Arzu Aydoğan oluşturan toplumsal işbölümünü derin- kadın hiç de güçsüz değildir, kadının bi-
leştiriyor. lek gücünü çok aşan güçleri vardır. İnsan
nasıl doğada bedensel yetersizliğini us-
Toplumsal cinsiyetsizlik, genel olarak Toplumsal cinsiyetsizlik birçok arkada-
sallığıyla kapatıyorsa kadında toplumda
toplumun cinssel kimliklerden arınabil- şın içi rahat etsin diye söylüyorum; fizik-
erkek karşısındaki fiziksel eksikliğini
mesi ve toplumsal işbölümünün sona er- sel bir aynılaşma değil. Evrimsel ilerle-
kurnazlığıyla kapatır. Erkek çok zaman
mesidir. Günümüzde toplumsal cinsiyete menin ‘sosyal’ gediklerle sekteye uğra-
ele geçirilmiş bir varlıktır ama egemen
dayalı işbölümünün fiziksel özelliklere masının ya da sapmasının bir nevi gide-
varlık görünümündedir, işin kötüsü o
göre yapılmadığına dair sayısız örnek rilmesidir. Gündelik hayatımızda statü-
egemen olmamakla birlikte egemen ol-
bulunabilir. Erkeklere mahsus görülen, lerin ne kadar belirleyici olduğuna şöyle
duğuna inandırılmıştır. Güçlüdür, şişenin
kadınlar ‘elinin hamuruyla’ bu işlere ‘bu- bir bakarsak, ‘koskoca’ bir avukat bir ye-
tıpasını o sökmeli, sıkışmış bir nesneyi
laştığında’ haber konusu olan otobüs şo- mek davetinde servisini kendisi açar ve
yerinden o çıkarmalıdır. Otomobili o sür-
förlüğü, makinistlik meslekleri bilgi ve önündeki tabağı mutfağa götürüp yıkar-
meli, odunu o taşımalı, parayı o getirme-
tecrübe gerektirir ama bu işleri yapmak sa bu durum sosyal çevrede ‘tuhaf’ kar-
li, barınmanın iyi koşullarını o sağlama-
için gereken kas gücü kadınların sahip şılanabilir. Halbuki kişinin avukat olması
lıdır. Zavallı erkek bu konuda alkışlan-
olduğundan fazlasını gerektirmez. Maki- ellerinin ve ayaklarının işlevini yitirme-
mak için her şeyini vermeye hazırdır.
neleşmeyle birlikte kol gücüne duyulan sine neden olmamıştır. Elleri başka in-
Kurnaz kadın göz koyduğu erkeğe açamı-
ihtiyaç azaldıkça işbölümü azalmamakta, sanların ellerinden eğer bir özrü yoksa
yorum diyerek bir şişe kapağını açtırdı-
işlevsel olarak pek farklı değildir. İşte bu
toplumsal basınç ile daha da derinleş- ğında iyi bir yol almıştır. Gerçekte kadın
tip örnekler, mesele kadın ve erkek sta-
mektedir. Bu durum bize gösteriyor ki iş- erkek karşıtlığında kimin kimi ezdiği bel-
tüleri olunca daha da çoğalıyor.
bölümü, a’nın yapabilecekleri ile b’nin li değildir. Ezenle ezilenin belli olmadığı
yapabilecekleri şeklinde değil; a’nın yap- Toplumsal devrim bir noktada bir yanı suçlu görmeye öbür
ması gerekenler ile b’nin yapması gere- Peki, toplumsal cinsiyetsizlik toplumsal yanı aklamaya ve savunmaya kalkmak
kenler olarak gelişiyor. İşte tam da bu, cinsiyet sorununu nasıl çözer? Burada deliliktir. Gerçekte, ortada suçlu da kur-
E&O3_2:Layout 1 01.11.2009 23:39 Page 47
Yerel süreli yayın u Ortaklaşa Yayıncılık u Sahibi ve Sorumlu Md. Erdal Çınar, 847 Sk. No.:14/201 Kemeraltı / İzmir u Yazı Kurulu: Tektaş
EKMEK & ÖZGÜRLÜK Ağaoğlu, Yeşim Dinçer, Hakan Günver, Ertuğrul Kürkçü, Osman Soyer, Haluk Yurtsever u Yayın Kurulu: Can Atalay, Erdal Çınar, Muhsin Dalfi-
dan, Kaya Eker, Hakan Günver, Ali İleri, Kenan Kalyon, Vakkas Kılıç, Şaziye Köse, Ertuğrul Kürkçü, Haluk Yurtsever u Basıldığı Yer: Ezgi Mat-
baacılık uTel: 0212 452 23 02, Çobançeşme Mah., Sanayi Cad., Altay Sk., No.:10-A Blok, Yenibosna - Bahçelievler / İstanbul u Yönetim Yeri:
Katip Mustafa Çelebi Mahallesi, Tel Sok. No. 28, Kat 3, Beyoğlu-İstanbul u İnternet sitesi: www.ekmekveozgurluk.net u Tel: 0212 293 6220