Professional Documents
Culture Documents
Ders Hedefi
Bilgisayar ağlarındaki gelişmeler inanılmaz boyutlara varmış
bulunmaktadır. Sizlere bu eğitim döneminde bilgisayar
ağlarındaki bütün bu gelişmeleri aktarmayı planlamaktayız.
Özellikle Gelecek Nesil Bilgisayar Ağları kapsamı içine giren
tüm konuları sizlere tanıtacağız.
Ayrıca her bölümün sonunda, bizim sizleri denetleyebilmemiz için 20 adet test sorusu
verilecektir.
SONET
Bu bölümde geleceğin taşıyıcısı olarak gösterilen
SONET/SDH ağlarını öğreneceksiniz. Değişik ağlar
arasında yapılan haberleşmede, ağların standartlarının
farklı olmasından kaynaklanan zorlukları çözmeyi
hedefleyen SONET günümüzde bir çok uygulamada
kullanılmaktadır. Yaptığınız uluslararası telefon
görüşmelerinde veya izlediğiniz dijital televizyon
yayınlarında büyük olasılıkla en az bir SONET halkasını
kullanmakta olduğunuz düşünülürse, bu teknolojinin
önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Bölümün Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde;
öğrenmiş olacaksınız.
2
1.1 SONET'e GİRİŞ
Telefon sistemlerinin dijital sistemlerle tanışması 1960'lara dayanmaktadır. Bu sıralarda
64 Kb/sn PCM (Pulse Code Modulation) ile yapılan telefon konuşmaları için ortak bir
abone hattı oranı SLR (subscriber line rate) belirlenmişti. Ancak yüksek hat genişliğine
sahip ana hat (trunk) bağlantılarına birden çok telefon konuşmasının bağlanması için
farklı bölgelerde farklı stratejiler benimsenmişti. Avrupa’da ana hatların hızı 2Mb/sn
civarlarında ve 30 ses kanalını kullanırken, Amerika’da 1.5Mb/sn hız ve 24 ses kanalı
kullanıyordu. Daha yüksek bant genişliği gerektiğinde de bu temel hızlar farklı oranlar
kullanılarak çoklanıyor ve Amerika, Avrupa ülkeleri ve diğer milli iletişim ağlarının
standartları arasında oldukça önemli farklılıklar oluşuyordu.
Yukarıdaki tabloda standartlar arasındaki fark açıkça gözükmektedir. Bu yüzden iki farklı
ağı birbirine bağlamak oldukça zor ve masraflı oluyordu. İki ağ arasındaki geçit
kapılarında (gateway) veri akışları önce çoklanıyor sonra tekrar birleştiriliyor, bu arada
iki sistem arasındaki hız farklılıklarından dolayı fazladan bitlerle doldurma yapmak
gerekiyordu. Dolayısıyla daha fazla çoklama oranına sahip bir alandan tek bir ses kanalını
çekip çıkarmak hiç de kolay olmuyordu. Uluslararası ağların karmaşık ilişkileri PDH
(Pleisiochronous Digital Hierarechy) sistemi ile gerçekleştiriliyordu. SONET, 1980'li
yılların ortalarında, yeni ve birbirinden bağımsız ağlar arasında arayüz standardı
oluşturmak için geliştirildi.
SONET (Synchronous Optical Network) özellikle telefon iletişiminde optik ağlar için
geliştirilmiş bir standartlar dizisidir.
SONET (Synchronous Optical Network) pek çok aynı tür çerçevelerden gelen baytları
bir süper çerçeve içerisine beraber koyarak bant genişliği ile ölçeklenebilecek bit akış hızı
ve çerçeve biçimlerinin hiyerarşisini tanımlar.
3
kullanmasıydı. Bu sayede ağda farklı uzunluktaki veriler (payload) ve faz farkları daha
kolay işleme tabi tutulabiliyordu.
Farklı standartların ortak bir standarda geçmesi için şu konularda anlaşma sağlandı :
• SONET için taban hız 51.840Mb/sn olarak belirlendi, böylece OAMP için daha çok
bant genişliği ayrılmış oldu
• Avrupalılar 2 ve 3’üncü seviyelerin doğrudan desteklenmesi isteğinden vazgeçti.
• SONET/SDH DS-3 ve CEPT-4 hızlarında birleşti.
4
1.4.1 STS-1’in Yapı Öbeği
Genelde, çerçeve iki temel alanda incelenir;
5
Bu yapı, 90 sütunlu ve 9 satırlı bir tablo görünümündedir. Çerçeve uzunluğu 125
mikrosaniye olarak belirlenmiştir, ki bu da saniyede 8000 çerçeveye karşılık düşmektedir.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde STS-1’in neden 51.840 Mbps’lik bir orana sahip olduğu
kolayca anlaşılmaktadır.
1 hücre=1 Sekizli,
1 çerçeve= 9 satır x 90 sütun = 810 hücre,
1 saniye = 8000 çerçeve,
9 x 90 x 8 x 8000 = 51,840,000 ikili = 51.840 Mbit/sn
STS-1’in 51.840 Mbps’lik oranının optik karşılığı OC-1 olarak bilinir ve fiber üstünden
iletimi anlatmak için kullanılır.
1.4.3 Başlıklar
SONET, gerçekten kapsamlı bir başlık bilgisi içerir, ki bu
bilgiler çoklama işleminin daha kolay yapılmasını
olanaklı kılar ve çok üst düzey işlemlere, yönetimlere,
koruma ve temin etme işlemlerine olanak sağlar.
Kısım Başlığı
Hat Başlığı
Bu başlık, her 125 mikrosaniyede bir düzenli şekilde yerleştirilmiş POH baytlarından
oluşur ve STS SPE’nin ilk baytından itibaren başlar. STS POH, bir STS SPE’nin
oluşturulduğu nokta ile çözüldüğü nokta arasındaki iletişimi sağlar. Ayrıca SPE’nin
başarımının izlenmesinde, işaret etiketlemede, yol takibinde de görevlidir.
6
1.4.4 SPE
1.5 GÖSTERGEÇLER
SONET’in titreşim ve faz farklılıklarını denkleştirmek ve ortadan kaldırmak için kullandığı
yöntemler bütününe göstergeçler denilmektedir. Bu dengeleme unsuru sayesinde yakın
zamanlı sınırlardan eş zamanlı veri zarflarının geçirgen ve kolay taşınımı olanaklı hale
7
gelir. Göstergeçlerin kullanımı, eş zamanlılık ayarlamasında kullanılan büyük tamponların
kullanımı ile de bağlantılı olan verilerin kaybının ve gecikmelerinin ortadan kalkmasını
sağlar.
1.6 VT’ler
VT'ler SONET’in en önemli ilkelerinden biri olan “çoklama”nın bel kemiğidir. Özellikle
çoklama hiyerarşisinde de karşımıza çıkacak olan düşük seviyeli farklı aktarımların ana
yapısı VT’lerdir. Daha önce SONET çerçevesinden bahsederken ilgili veri kısmının çeşitli
içeriklerde olabileceğine değinmiştik. VT’lerin yapısının daha kolay anlaşılması açısından
87 sütunluk bu kısmın 1, 30, 59 numaralı sütunlarının “boş” olarak atandığını söylemiştik.
Bu üç atanmış kısımın veri alanından eksiltilmesi ile geriye 84 sütunluk bir alan kaldığı
açık bir şekilde görülmektedir.
Tablodaki veriler, yukarıda açıklamaya çalıştığımız 84 sütun ile doğrudan bağlantılıdır. Bir
STS-1 veri kısım zarfının (SPE) çeşitli grupları içerebileceğini önceki sayfalarda
belirtmiştik. Ancak burada en önemli nokta; bir zarf çeşitli grupları içerebilse de bir grup
asla başka türden VT içeremez.
Bir zarf, çeşitli grupları içerebilse de, bir grup asla başka türden VT içeremez.
1.6.1 VT Grupları
Grup, veri kısım zarfının kullanılabilen kısmının 12’şer adet sütunlara bölünmesi ile oluşan
yapının adıdır. Veri kısmındaki 1, 30 ve 59 numaralı sütunların başka amaçlara ayrıldığını
söylemiştik. Bu tanıma göre, tahsis edilmemiş her 12 sütun bir grubu ifade ettiğine göre
bir zarf içine 7 grup (farklı ya da aynı türden) sığdırabiliriz. Bu tanım dahilinde zarf içi bir
grup için geçerli tür olasılıkları da şöyle olur:
Ancak yukarıda anlatılan durumların bir sonucu olarak grupların birbiri ile ardışık olması
durumu zorunluluğu yoktur. Çünkü boş olarak atanmış 3 adet sütun bulunmaktadır. Bu
8
sütunlara gelindiğinde grup bozulmadan bir sonraki tahsis edilmemiş sütuna yerleşim
sağlanır. Her ne kadar grupların yerleşiminde bir ardışıklık söz konusu değilse de, grup içi
VT türlerinin bulunduğu sütunlar da ardışık olarak yerleştirilmezler. Yani aynı türe ait
VT’lerin yerleştikleri sütunlar da ardışık değildir.
Bunun anlaşılması için veri kısım zarfının içinde örnek olarak 2 numaralı grubun yerleşim
alanları yukarıdaki şekilde gösterilmiştir. Bunlar 3, 10, 17, 24, 32, 39, 46, 53, 61, 68, 75,
82 şeklindedir. 7’şer artan bir dizi gibi görünse de 4. üye ile 5. üye arasında (aynı şekilde
8. ve 9. üyeler arasında) geçişte 8’lik bir atlama söz konusudur. İlk 8’lik atlamada 30
numaralı sütunun tahsis edilmiş sıkıştırma sütunu, ikinci atlamada ise 59 numaralı
atanmış sıkıştırma sütunu sayılmıştır. Fark buradan kaynaklanmaktadır. 2 numaralı
grubun ilk sütunu 3 numaralı sütunla belirtilmiştir. Çünkü zarfın ilk sütunu POH’a ayrılmış
ve 2 numaralı sütunu da bir önceki grup olan 1 numaralı gruba tahsis edilmiştir.
9
VT'ler sayesinde STS-1'den daha küçük boyutta olan veriler de verimli bir şekilde taşınır
ve anahtarlanır.
Önce küçük boyutta olan veriler VT yapıları ile STS-1'e dönüşür. Daha sonra STS-1
çerçeveleri çoklanarak STS-3, STS-N gibi daha üst çerçeve yapısına çevirilir.
Taşınacak herhangi bir hizmet sesten, yüksek hızlı veri ve görüntüye doğru giden bir
sırada sınıflandırılır ve hizmet bağdaştırıcıları tarafından değerlendirilir. Hizmet
bağdaştırıcı da bu işareti çerçevenin (STS-1 kullanılıyorsa STS-1’in; VT yapısı kullanılıyor
ise VT’nin) veri kısım zarfına haritalar. Gerçi sonuçta tüm arka arkaya eklenmiş işaret
katarları temel işaret olan STS-1’e çevrilecektir ama düşük seviyeli işaretler yani DS-1
türü işaretler önce VT’lere daha sonra VT gruplarına ve oradan da temel işaret olan STS-
1’e çoklanır. Ancak işaretler düşük boyutlu(DS-1 gibi) değil de STS-1 gibi iseler, bunlar
doğrudan STS-1’e ya da çoğullanıp ilgili katar boyutunca STS-3’e ya da daha üst
seviyeye(STS-Nc) aktarılır. Çoklama işlemi elektriksel işaretlerle yapılır; ancak iletim
ortamı ışık olacağından gerekli dönüşüm yapıldıktan
sonra işaret OC-N ailesi fertlerinden birine dönüştürülür.
10
SONET ağlarının başarıyla çalışabilmesi için bazı ağ elemanlarına ihtiyaç vardır. Bunlar;
• Uç Birim Çoklayıcısı,
• Tekrarlayıcı,
• ADM,
1.8.2 Tekrarlayıcı
Adından da anlaşılacağı üzere uzun mesafeli aralıklarda bulunan iki çoklayıcı arasında
bulunur ki, fiber içinde bulunan işaretin seviyesinin düşmesi ile devreye girer ve onu eski
seviyesine getirir. Gelen düşük seviyeli işareti sönümlendirdikten sonra buna ait kısım
başlık bilgisini yeniden yazar ve iletimi sürdürür ancak diğer başlık bilgilerini değiştirmez.
1.8.3 ADM
Ekle-Çıkar Çoklayıcı (Add-and-Drop Multiplexer
ADM), gerçekten SONET için çok önemli bir bileşendir.
Çalışma ilkesi düşünüldüğünde getirisi oldukça fazladır.
Temel görevi, tüm değişik türdeki işaretleri ilgili OC-N
ailesi fertlerine çoklamaktır. Ancak bunu yaparken ortak
11
yolda kullanılan temel işaret seviyesine (STS-1) dokunmaz. Bu şekilde sadece gerekli
yapılar işaret işleme işlemine sokulur ve böylece etkinlik ilkesi korunmuş olur.
Bir işaret ADM’ye ulaştığında önce sonlandırılır, bu sırada eşi oluşturulur ve o şekilde
yollanır. Bu ilke ile merkezden daha uzak konumlardaki iletişimlerde oldukça önemli bir
rol oynayan ağ güvenliği ve dayanıklılığı çok temel bir yaklaşımla çözülmüş olur. Herhangi
bir iletişimsizlik anında, düğüme ulaşan işaret sönümlendirildiği anda eşi
oluşturulduğundan, veri aktarımı iletimin olanaklı olduğu yedek bir yönden sürer.
ADM diğer ağlar ile SONET arasında bir arayüz görevi üstlenmiştir. Düşük seviyeli
işaretleri çoklama ile daha yüksek seviyelere, yüksek seviyeli olanları düşük seviyeli
olanlara dönüştürebiliyorken akış içerisinde bulunan ve dönüşüme gereksinimi olmayanları
da serbest bırakarak akış yönetimini de üstlenmiş sayılır.
SONET'teki aktarım sınırlaması, Dalga Boyunu Bölerek Çoklama (WDM) yöntemi ile
aşılmaya çalışılacaktır.
Yukarıdaki düşünceye verilmiş bir destek olarak, SONET bileşenlerinde ortaya çıkan yeni
gelişmeler de eklenebilir. Çoğu, temel işaret seviyesi olarak (anahtarlama ve erişim) şu
anda elde edilen gelişmelerin altında bir hizmet sunmaktadır. Ancak üreticiler, aynı temel
ilke ile çalışan bileşenlerin daha yüksek sığalı ve verimli çalışabileceklerini ürettikleri yeni
nesil bileşenlerle ispatlamış durumlardır.
12
kaybolmasalar bile en azından ufak bir değişikliğe gereksinim duyduklarını açıklamada
yeterlidir.
SONET, üstünde ATM bulunan B-ISDN ile iş gören bir fiziksel katman iken son
zamanlarda IP’nin B-ISDN’e üzerine oturtulması ile en azından ATM’nin yerini almıştır
diyebiliriz. Bu da SONET’in ileride, SONET üstüne inşa edilmiş IP veya WDM üstüne
kurulmuş IP fikri ile yer bulacağı anlamına geliyor.
Tüm bu yukarıdaki ön görülere karşın SONET’in özellike sayısal görüntü ağlarında sahip
olduğu söz yetkisinin geçerliliğini uzunca bir süre daha koruyacağı ortadadır. Bu
durumda, eğer sayısal televizyon uygulamalarında gerekli bütünleşme sağlanabilirse,
SONET'in uzun süre kullanımını sürdüreceği açıktır. Kablolu televizyon endüstrisi ve
yayıncıların halen SONET üzerinde ısrarlı olduklarını da bu açıdan hatırlatmak yararlıdır.
Sonuç olarak, aslında geleceğin teknolojisinde şu anki duruma bakıp da “bu teknoloji tek
başına en iyisidir” diyebilmek olanaksızdır. Gelecek için de aynısı bu açıdan düşünülebilir,
zira gereksinimlerde ve kullanım alanlarında oldukça farklılıklar göze çarpmaktadır ve bu
yelpazenin her bölümüne “en etkin” çözümü sağlayabilecek “tek isimli bir teknoloji” çok
zor geliştirilecektir. Ancak var olan gelişmeleri uygun çözüm ve düzenlemelerle gerekli
kısımlara tümleştirmek suretiyle istenen sonuçlar elde edilebilir. Bu açıdan SONET ve
diğer türlerin bu şekilde değerlendirilmesi oldukça güçtür. Ancak şunu da söylemek
gerekir ki; “optik iletişim” başlığı altında Zaman Paylaşımlı Çoklama (TDM) tekniğinin
ortaya çıkışı gerçekten yadsınamaz bir durumdur. Bu yüzden SONET’in SONET olarak
olmasa bile SONET’le tümleşik uygulamalar adı ile daha uzun bir zaman kullanımda
olacağını söyleyebiliriz.
Bu ayrıntıya bakmadan önce yeni nesil SONET çözümleri ile ne ifade edildiğini açıklamaya
çalışalım. Temel olarak hedeflenen “daha ekonomik biçimde SONET’in tüm işlevselliğini
sağlayan, ya daha küçük ya da özel tümleşik yapıları SONET ortamı üstünde
gerçekleyebilecek saf SONET çözümleri” şeklindedir. Bu tanımın yanında yeni nesil
çözümlerin gelişime ve ölçeklenebilirliğe açık, işlevsel, yoğunluğa dayanıklı, ağı etkin ve
13
verimli şekilde kullanan ve ağ yönetiminde kolaylık sağlayan bir yapıda olması
beklenmektedir.
SONET çözümleri için SONET’in aslında içinde kaldığı darboğazları belirlemek yeterli
olabilir. Buna en iyi örnek SONET’in tasarımının TDM akışını oldukça güvenilir ve
kestirilebilir bir yolla gerçekleştirilmiş olmasıdır. Ancak bugünün akışı göz önünde
bulundurulduğunda, TDM’den patlayan veri akışı sebebiyle IP’ye doğru kaydığını
söyleyebiliriz. Bu patlayan akış SONET’in veri aktarımındaki pek de etkin sayılamayacak
yanını açığa çıkarmıştır. Bunun da en iyi anlaşıldığı nokta SONET hiyerarşisindeki
sabit/değiştirilemeyen artım oranlarıdır. Örneğin OC-3 seviyesi 155 Mbits/saniye ile gelir
iken bir sonraki adım olan OC-12 622 Mbits/saniye ile gelmektedir. İlgili devreler en uç
noktadaki akış için tasarlanırken, bunun sonucu olarak, TDM alt yapıları her zaman veri
için pek de etkin olmayan tarafta kalmaktadır. Bu konunun daha da belirginleştiği durum,
SONET’in artan seviyelerinde, hızlarında ve fiyatlarındaki durumdur. Erişimin ve ağın
kullanımı SONET’in bazı konulardaki eksikliğini göstermektedir ki, erişim ağı %5-10,
metro çekirdek ağı %20-40 civarı bir kullanıma ancak en uç noktalarda sahip
olabilmektedir.
SONET ayrıca, temel fiziksel katman taşıması için de tasarlanmıştır ki, tanımlanan veri
hizmetleri yeni IP hizmetlerini desteklemek üzere yeni donanımlara gereksinim duyar.
Kısaca SONET’in iyi tarafları daha üst seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Buna da en iyi
örnek, SONET’in yeniden yönlendirme ve eski haline geri döndürme işlemlerindeki
yeteneklerinin sağlamlığının IP’nin yeniden iletim özelliği tarafından eşlenmesi ile
sağlanmasıdır.
Bu genel ayrıntılardan sonra, metro optik çözümleri için birkaç anahtar alandan
bahsedilebilir;
14
• Çoklu hizmet platformları
15
1.10.6 Kolay Güncelleme
Bu yeni platformlar doğal olarak var olan sistemlerle kolayca bağdaşabildiği gibi
gelecekteki gelişmelere de düzgün bir biçimde uygun hale getirilebilmelidir.
Bunlara ek olarak yeni nesil SONET, yeni SONET çoklama çizelgesi ile birlikte
“indirgenmiş kullanılamaz bant genişliği” sayesinde daha da ileri bir görünüm elde etmiş
olacaktır. Bunun da parasal olarak anlamı, kullanıcıların, kendilerine gereken (ya da
kullandıkları) kadar olan bant genişliğine ait ödemeler yapması, israfa ilişkin ödeme
yapmaması anlamına gelmektedir.
Bu şekilden de görülebileceği üzere yeni nesil SONET’in aslında birçok ilinge, birçok
arayüz, birçok protokolü desteklediği ortadadır. Elbette her seçeneğe uygun bir yapı
sunmasa da çok geniş bir yelpazeye sahip olduğu tartışılmazdır.
16
Buraya kadar olanlara ek olarak bir de çoklu hizmetli SONET sınıfı mevcuttur. Bu tür
çözümler çapraz bağlantıları ekle/çıkar (Add & Drop) çoklamayı, TDM ve veri hizmetlerini
(ATM, IP, Frame Relay) yalnızca bir ağ bileşeni içerisinde toplayabilirler. Bu durumda
olması gereken SONET desteğini QoS’yi temin etmek veya devre çoklamayı
sağlayabilmek adına 3 farklı şekilde gerçeklemektedirler
Bunlar her şeyi SONET’e dönüştürürler ve akışı SONET çerçeve yapısında yaparlar.
SONET’in, QoS gibi iyi taraflarını paket tabanlı ağlara geçişte korunurlar. Bu özelliklerini
yitirmezler.
Bunlar ise tüm akışı platform dahilinde tek bir protokol türüne anahtarlar, ancak farklı hat
kartları farklı hizmeti ya da farklı protokolleri de destekleyebilir.
Bunlarda ise farklı akışları denetlemek üzere belirli bir anahtarlama düzeninde üretilirler.
TDM akışı, platforma bağlı olarak, doğal yolla veya kapsülleme aracılığı ile gerçeklenebilir.
Bu çoklu hizmet SONET çözümlerinin bir özeti, “aslında birçok işlevin tek bir ortak
platform üstünde tümleştirilmesi ile düşük hizmet temin edebilme maliyetini
amaçlanmasıdır” denebilir. Aslında üreticiler, ağ kullanımı ortalamasının, ağ üstündeki
mevcut akışın bir araya getirilmesi ile artacağını iddia etmektedirler. Bu, dikkat edilirse şu
anda SONET’in sağlamak istediği VT1.5 devrelerinin oluşturduğu tanecikli yapının daha da
iyi hale getirilmesi şeklinde düşünülebilir. Ancak tüm bu olasılıklar, DWDM’in çözüme
katılması ile özellikle, bazı metro çekirdek özelliklerini ve metro erişimini desteklemek
üzere konuşulmaktadır.
Çoklu hizmet SONET çözümlerinin ise eksik ya da kötü tarafı taşıyıcıların tüm bu
vaadedilenleri gerçeklemesinin zorluğudur. Bunun için yalnızca veri hizmeti veren hizmet
sağlayıcılar için optik ethernet daha uygun bir çözüm olarak gözükmektedir.
Tüm bunlar sonucunda yeni nesil SONET çözümleri için var olan birkaç zorluk da yok
değildir. Bunlardan en önemlileri kullanılacak donanımın karmaşıklığı, daha dar bir alan
ve mevcut ağ ile birlikte korunması gereken uyumluluğa bağlı elde edilen bant genişliği
sorunu sayılabilir.
17
hizmetler OC-3 seviyesinden daha düşük değerde veri taşımayı isteyen kullanıcıları hedef
almaktadır. GigE’nin en büyük ve en temel avantajı, hizmetlerinin işlevselliğine oranlağa
basitliği ve elbetteki düşük maliyetidir.
GigE çözümleri tercih edilmesi durumunda ise SONET'in sağladığı bazı özelliklerden
vazgeçilmelidir. SONET’teki "eski haline geri döndürme yeteneği", elverişlilik veya "her
yerde her zaman hazır olma" yetileri GigE'de mevcut değildir. Ayrıca GigE noktadan
noktaya Internet/IP akışı için tasarlanmıştır. Ancak ses ve veriyi birleştirip ya da sadece
sesi tek başına taşımak üzere tasarlanmamıştır. Bunun da yanında birçok hizmeti,
başarım garantisi vermez ve gerçek zamanlı uygulamaların tamamını sağlayabileceğini
iddia etmez.
Bölüm Özeti
SONET (Synchronous Optical Network) özellikle telefon
iletişiminde optik ağlar için geliştirilmiş bir standartlar
dizisidir.
SONET bir Amerikan standardıdır ve bunun Avrupa karşılığı
SDH ( Synchronous Digital Hierarchy-SDH) dir.
SONET’in, STS-1 çerçeve yapısı, 90 sütunlu ve 9 satırlı bir
tablo görünümündedir. Çerçeve uzunluğu 125 mikrosaniye
olarak belirlenmiştir ki, bu da saniyede 8000 çerçeveye
karşılık düşmektedir. Tüm bunlar bir araya geldiğinde STS-1’in neden 51.840 Mbps’lik bir
orana sahip olduğu kolayca anlaşılmaktadır.
STS-1’in 51.840 Mbps’lik oranının optik karşılığı OC-1 olarak bilinir ve fiber üstünden
iletimi anlatmak için kullanılır.
• Kısım Başlığı,
• Hat Başlığı,
• STS Yol Başlıklarıdır.
• Uç Birim Çoklayıcıları,
• Tekrarlayıcılar,
• ADM’dir.
• Geliştirilmiş Kullanım,
• Çoklu protokol desteği,
• Yüksek elverişlilik,
• Kolay güncelleme,
• Yeni hizmetlerin elverişli hale getirilmesi,
• Çoklu Hizmet SONET Çözümleri,
• SONET Tabanlı Çözümler,
• Ara çalışma tabanlı platformlar,
• Çoklu hizmet platformlarıdır.
18
19
20
21
22
23
ATM
ATM (Asynchronous Transfer Mode) özellikle 1980'ler de
popüler olan bir WAN teknolojisidir. ATM'de, sabit boyutlu
paketler, veri, ses, video, çoğul ortam gibi çeşitli yapılar
taşınmaktadır. Çok yüksek hızlara ulaşabilen bu teknoloji
ortaya çıkmasından uzun zaman sonra bile popülaritesini
korumaktadır.
Bölüm Hedefi
Bu bölümde, seksenli yıllarda çok popüler olan ATM hakkında
bilgi aktarmaya çalışacağız. Bu bağlamda,
• Zamana Bağımlı,
• Zamandan Bağımsız
iletişim yöntemleridir.
24
Yukarıda da görüldüğü gibi zamandan bağımsız iletimde her sekizli (Byte)'nin önünde bir
Başlangıç (BAŞ) ve arkasında Bitiş (SON) sinyalleri bulunmaktadır. Bu sinyallerin
amacı verileri taşıyan sinyalleri sınırlamaktır. Başlangıç sinyali, alıcının kısa bir süre sonra
verinin gelişi hakkında bilgili kılınmasını da sağlar. Böylece alıcı gerekli fonksiyonlarını
harekete geçirmek için süre kazanır.
Zamana bağımlı iletişimde sekizliler birbiri arkasına iletilirler. Animasyonda görüldüğü gibi
tüm verilerin önünde ve arkasında birer bayrak bulunur.
Görüldüğü gibi zamana bağımlı veri iletişiminde her sekizli için bir baçlangıç ve bitiş
sinyali gönderme zorunluğu yoktur ve bu da iletişimde gereksiz kanal kullanımını
engeller. Ancak zamandan bağımsız iletişimde uçlarla (terminal) modemler arasında
kullanılan arayüzler, zamana bağımlı olanlara kıyasla çok ucuz olmasından dolayı çok
daha yaygın olarak kullanılmaktadır.
2.2 ATM
ATM’in amacı ses, veri ve görüntü gibi her türlü bilgi trafiğini
düzenleyen, yüksek hızda, düşük gecikmeli, çoklayıcı ve
anahtarlı bir ağ sunmaktır.
25
ATM teknolojisinde veriler 53 sekizlilik paketlerde taşınır, ve anahtarlamaları VCI'lar
tarafından yapılır. ATM'de hata kontrolü çok sınırlıdır, sadece başlıkta hata kontrolü yapılır.
Anahtarlama elemanlarında, hücre üzerinde çok az işlem yapıldığı için yüksek hızlara
erişilir.
olarak sıralanabilir.
26
ATM başlığının çok önemli bir bölümü (40 ikili sahanın 28 ikili bölümü) VPI ve VCI'a
bırakılmıştır. Bunun da nedeni, ATM anahtarlarının, ATM bağlantılarını bunlar aracılığı ile
yapmasıdır.
Şimdi VPI ve VCI’ların ATM trafik akışındaki görevlerini adım adım inceleyebiliriz.
27
• GKK, bu değerleri anahtar kontrol birimi içindeki yönlendirmeden gönderilecek
çıkış kapısını ve bundan sonra gidilecek VPI ve/veya VCI değerini öğrenir ve
başlıktaki değerlerle değiştirir.
• Bu tabloda söz konusu giriş kapısına karşı çıkış kapısı numarası da bulunmaktadır.
Hücre bu çıkışa yönlendirilir.
Böylece gelen hücre, yeni VCI ve VPI değerleri ile çıkış kapısına gönderilir. Görüldüğü gibi
giriş kapısındaki anahtar birimi sadece başlıktaki değerleri okumaktadır. Böylece hücre
başlığının anahtar içine girmesi, okunması ve tablo değerleri ile ilgili değişikliğin yapılması
süresince 48 byte’lik bilgi alanı ancak anahtar içine girer ve bu bölüm üzerinde işlem
yapılmadığından hiç zaman kaybına uğramadan hücre çıkış kapısına iletilir.
Verilerin çok yoğun bir şekilde anahtara gelmesi halinde bazen aynı anda farklı kapılara
gelen ATM hücreleri aynı kapıya yönlendirilebilir. Bu durumda hücrelerden birinin anahtar
içinde bir süre bekletilmesi gerekir. Bu işleme kuyruklama denir. Kuyruklamanın
yapılabilmesi için bir tampon (buffer) sahaya gereksinim vardır.
• Hücreleri yönlendirmek
• Gerektiğinde hücreleri tampon sahada kuyruklamak,
• Gelen hücrelerin başlığında bulunan VCI ve VPI değerlerini, tabloda karşı gelen
değerler ile değiştirmek.
2.5.1 VP Anahtarlar
28
Yukarıda VP anahtarının çalışma mantığı görülmektedir. Gelen ATM hücresinin VPI ve VCI
değerleri okunur. Giriş Kapısı Kontrolörü, Anahtar Kontroldeki Yönlendirme Tablosuna
bakar ve hücreyi hangi çıkış kapısına göndereceğini öğrenir. Aynı zamanda tabloda
bundan sonraki VPI değerini belirler, başlıktaki VPI değerini değiştirir ve hücreyi ait
olduğu çıkış kapısına gönderir. Bu kapıdaki Çıkış Kontrolörü başlıktaki VCI ve VPI
değerlerine bakarak hücreyi ilgili ATM kanalına iletir.
2.5.2 VC Anahtarlar
29
2.6 PNNI
Piyasada pek çok firmanın sunduğu ATM anahtar
ürünleri bulunmaktadır. Bu anahtarların birbirleri ile
uyumlu olmaları gerekmektedir. ATM Forum bu amaçla
bir standart geliştirme yoluna gitmiş ve bu anahtarlara
Özel Ağdan-Ağa Arayüzü (Private Network to
Network Interface-PNNI) adını vermştir.
• Kurum Anahtarları,
• Erişim Anahtarları,
• Omurga Anahtarları olarak üçe ayrılır.
30
Erişim anahtarları ise, LAN ile WAN arasında geçit bölgede görev yapmaktadır. Bunlara
aynı zamanda WAN için uç anahtarlar da denmektedir. ATM anahtarları içinde ileriye
dönük en sağlam durumda görülen anahtarlar bu tip anahtarlardır.
Omurga anahtarları WAN ana omurgası içinde görev yapmaktadır. Geleceğin bilgisayar
ağları omurgası için çok büyük bir mücadele devam etmektedir ve ATM anahtarlarının bu
konuda çok güçlü rakipleri bulunmaktadır.
31
2.9 ATM'de MAC YAPISI
ATM anahtarları Bağlantı-Uyumlu (Connection Oriented) yapıdadır ve bu nedenle
bağlantısız (Connectionless) servisleri desteklemezler. Ancak LAN bağlantısı söz konusu
olduğunda, bu servise de gereksinim doğmuştur. Bunun için iki önemli uygulama söz
konusudur. WAN'daki ATM anahtarları üzerine, bu işlevi yerine getirecek Bağlantısız
Sunucu Fonksiyonu (Connectionless Server Function) konulması yanında, en son
noktada da şekilde görülen MAC yapısı oluşturulmaktadır.
IEEE 802.3, LAN'ı bağlantısız bir MAC servisi sağlamaktadır. WAN'dan LAN'a geçişte
Bağlantı-Uyumludan Bağlantısız'a geçiş için bir uyum programı gerekmektedir. Şekilde
görüldüğü gibi ATM'in Uyum Katmanı üzerinde yer alan ATM-MAC alt katmanı bu görevi
yerine getirir.
32
Yukarıda, MAC Katmanının içi görülmektedir. Bu katmandaki elemanlar;
33
34
Animasyonda, işlemin beş adımda gerçekleştiği görülmektedir. Bu adımları kısaca
tanıtalım;
Adım-1 : Bir kullanıcı işlemi başlatmakta ve diğer bir kullanıcıya bir veri paketi
göndermektedir.
Adım-2 : Veri paketi ATM uyumlama katmanında işleme girmektedir. Bu katmanda
veriler biçimlenmekte (formatlanmakta) ve 48 bit'lik gruplara bölünmektedir.
Adım-3 : ATM katmanı 48 bitlik bu formatlanmış parçaların önüne 5 iki’lik başlık
bilgilerini ekler ve Hücre'leri oluşturur.
Adım-4 : Fiziksel katman çoklu hücreleri kullanarak ve bakımla ilgili birtakım bilgileri de
yerleştirirerek Bilgi Zarfları'nı oluşturur.
Adım-5 : Baştan beri yapılan tüm işlemler tam ters yolla eski şekillerine dönüştürülür.
Böylece kullanıcının gönderdiği veri paketi bir başka kullanıcıya iletilmiş olur.
35
Bölüm Özeti
ATM, seksenli yılların başında çok popüler olmuş ve çok
hızlı bir şekilde yayılmıştır. Fakat günümüzde B-ISDN
üzerinde IP ve Gigabit Ethernet gibi uygulamaların
devreye girişi ile ATM'in eski etkinliği azalmıştır. Ancak
pek çok eleştirmen hala daha üzerinde çalışmaların
sürdürüldüğü ATM’in, bilgisayar ağları yaşamımızda çok
önemli yer tutacağını savunmaktadırlar.
Bundan sonra ATM ağlarının yapı taşları olan anahtarları ele aldık ve bunların üç temel
işlevi bulunduğunu belirttik. Bunlar;
• Hücreleri yönlendirmek,
• Gerektiğinde hücreleri tampon sahada kuyruklamak,
• Gelen hücrelerin başlığında bulunan VCI ve VPI değerlerini, tabloda karşı gelen
değerleri ile değiştirmek.
• Kurum Anahtarları,
• Erişim Anahtarları,
• Omurga Anahtarları olduğunu söyledik.
36
37
38
39
40
41
VPN
Günümüzde bilgisayar ağları uygulamaları geniş bir şekilde
istemci/sunucu, karşılıklı etkileşimli şekle dönüşmüş
bulunmaktadır. Bu durumda bilgi kaynaklarına ulaşmak
isteyen kurum elemanları uzaktan erişim yapmak zorunda
kalmaktadır ve bu yüzden güvenlik açısından büyük sorunlar
doğmaktadır. Bu bölümde sizlere ağ ve iletişim güvenliğini
sağlamada kullanılan en önemli araç olan Sanal Özel Ağ
(Virtual Private Network - VPN)’ı tanıtacağız.
Bölüm Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde,
Virtual Private Network (VPN)'in cazip hale gelmesinde etken olan bir diğer konu da artan
oranda elemanların LAN sunucularda ve kurumsal ağlarda uzak noktalarda çalışmaya
başlamış olmalarıdır. Bu elemanların işlerini uygun bir şekilde yürütebilmeleri için
kurumsal LAN’lara, WEB uygulamalarına ve diğer sunuculara uzaktan erişim sağlamaları
büyük önem taşımaktadır.
42
Yerel ağın dışında çalışan kişilerin yüzdesi arttıkça bu durum çok daha büyük önem
kazanmaktadır. Pek çok çalışan ve yönetici işlerini küçük ofislerden veya evde kurdukları
ofislerden (Small Office and Home Office-SOHO) yürütmektedirler ve hareketli (Mobile)
çalışma geçmiş yıllara oranla inanılmaz boyutta artmış bulunmaktadır. Şehirler arası
dolaşanların otel odalarından bağlı bulundukları kurumun WEB sunucusuna ulaşma
zorunluluğu da son zamanlarda küçümsenemeyecek derecede çoğalmıştır.
olarak sıralanabilir.
43
.2.3 Paket Anahtarlama
X-25 ve Çerçeve Aktarımı (Frame Relay)
uygulamalarında sadece gönderilen paket adedi
üzerinden ödeme yapılır. Özellikle yeni uygulamaya
geçen Çerçeve Aktarımı uygulaması hız ve kalite
yönünden kiralık hatlara kıyasla çok daha uygundur.
Bunlar;
• İstemci-Girişimli VPN
• ISS- Girişimli VPN
44
3.4.2 ISS-Girişimli VPN
Bu uygulamada, yapının sahibi ISS'dir ve uzaktan erişim aygıtlarının işletimi ve kontrolü
ISS'lerin elindedir. Bu durumda VPN güvenliğinin sağlanması tümüyle ISS'lere aittir. Eğer
ISS servisi tüm ülkeye dağılmış ve çalışanların hareketleri çok değişken bir durumda ise,
bu uygulama yararlı olabilir. Bu durumda bilgisayar ağını ve kurumsal LAN'ı korumak için
ek bir güvenlik desteğine gereksinim vardır. En azından kurumsal LAN ile Internet
arasında bir güvenlik duvarının bulunması gerekmektedir. Uzaktan erişim, kurumsal
bilgisayar ağını, yetkili kılınmamış erişimlere karşı çok hassas hale getirir. Bu durumda
VPN'in rolü çok önem kazanır.
Eğer ISS servisi tüm ülkeye dağılmış ve çalışanların hareketleri çok değişken bir durumda
ise, ISS-Girişimli VPN uygulaması daha mantıklı olur.
Uzaktan erişim aygıtlarının en bilinen formu, uzaktan erişim dial-in istemcilerine sunucu
tipi fonksiyonları sağlayan Uzaktan Erişim Sunucusu (Remote Access Server –
RAS)'dur. Bir RAS;
Genellikle RAS organizasyonunda, RAS ve diğer sunucular çok güçlü güvenlik özellikleri
sağlamalıdır. Bu özellikler Authentication, Authorization ve Accounting‘in ilk harflerinden
oluşan AAA olarak adlandırılır.
45
3.5 VPN’DE TÜNELLEME
Bu noktaya kadar VPN‘nin genel bir tanıtımını yaptık. Genel bir ifadeyle VPN;
• Şifreleme,
• Kimlik Belirleme,
• Yetkilendirme
46
kurumsal VPN Intranetlerinin, şirketler arasındaki kiralık hatlar üzerine kurulmasıyla
mümkün olur.
47
Ancak hemen belirtelim ki, VPN tünelleri gerçekten çok güvenilir yapıdadır. Kullanıcıların
güvenilirliğinden emin olmak için çeşitli önlemler alınmıştır. Bunlar;
• Ağa uzaktan erişmeye çalışan kullanıcının güvenilirliği kimlik belirleme ile sınanır.
• Belirli güvenlik seviyesi sık sık güvenlik sertifikaları kullanılarak temin edilir.
• Kurumsal LAN’da bulunan kullanıcı güvenilirdir, bunun da nedeni LAN'ın özel
olmasıdır.
Eğer saldırgan (hacker), tünelde kapsül içine alınmış bir çerçevenin içine girebilse bile
göreceği şeyler, çerçeve tipini bilmediği sürece ona hiç bir şey ifade etmeyecektir. Zaten
çerçeve tipi de sadece VPN tarafından bilinmektedir.
48
3.6.2 IP Adres Yanıltma
IP'de adres yanıltma uygulaması giderek artan bir düzeye varmış bulunmaktadır. Ancak
adres yanıltma işleminin ilk uygulamalarında saldırganın adresini taşıyan bir IP paketi
üretilmesi olanaklı idi. Bu durumda paketin üretildiği güvenilir ana sistem, LAN veya
VPN‘nin en son noktasında ortaya çıkar. Olayın farkında olmayan istemci ve sunucu
paketi kendi ağından gelen bir paket olarak kabul eder ve bunun sonucu herhangi bir kişi
olayın farkına varıncaya kadar sistem üzerinde saldırganın arzuladığı bozulmalar
gerçekleşir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için saldırganın, kurumsal ağın LAN veya ana
sistem sunucu ve kullanıcının IP adresini bilmesi gerekmektedir.
VPN tünel geçitkapıları veya VPN yönlendiriciler (bazı aygıtlar hem tünel geçitkapısı hem
sunucu hem de IP yönlendiricisi durumundadır) bu IP adres yanıltma problemini
atlatabilir. VPN tünelleri bu sorunun üstesinden gelebilmek için IP adresi için iki yer ayırır.
Örneğin, tüneli kullanan VPN istemcisi 197.43.86.12 IP adresini kullanarak
197.55.124.46 daki VPN sunucusuna bir paket göndermektedir. Bu durumda VPN tünel
kapsüllemesi iki paket kullanır. İkinci pakette, ki bu gerçekten Internet içinde
dolaşmaktadır, IP adres yeri 200.87.19.0 kullanılabilir. Bu durumda gerçek kurumsal IP
adres alanı , saldırgan tünelin kapsülleme ve şifreleme yöntemini bilmediği sürece
güvenlik altında kalacaktır.
Tüneller aynı zamanda özel kiralık hatlar (leased line) üzerinde de kurulabilir. Pek çok ISP
(veya NSP) kiralık hatlara ek olarak Internet bağlantısı olanağını da sağlamaktadır. Ancak
NSP Internet bağlantısına ek olarak, atanmış band genişliği sağlamak üzere kendi özel
ağında yüksek hızlı bağlantı üzerinden özel hat servisleri sağlamaktadır.
TT gibi taşıyıcılar, özel şirketler veya resmi kurumlar için kendi ağları üzerinden veri
transferi yapmak üzere VPN yaratabilir. VPN çok genel olarak Internete bağlanmak üzere
ISP veya NSP ler tarafından kullanılan VPN tünelleri yaratılışı ISP veya NSP tarafından dış
kaynaklardan istenebilir. Ancak bu durumda tüneller ana sistemlere kadar uzatılmadığı
sürece, kurumdan ISP'ye ulaşım zayıf bir bağlantı olarak düşünülebilir.
49
3.7 BAZI TÜNELLEME PROTOKOLLERİ
Tünelleme protokolleri IP kullanılır, zira tünel verilerini
Internet iletmektedir. Internet içinde dolaşmak için
VPN sahipleri tarafından kullanılan diğer ağ
protokollarını taşıyan paketler, kapsüllenerek tünel
içinde taşınırlar. İlk orijinal tünel protokolu GRE
(Generic Routing Encapsulation) idi ve
yönlendiriciler arasında çalışabilmek üzere
tasarlanmıştı. Bazı VPN’ler, yönlendiricileri, tünelleme
geçit kapısı ve güvenlik duvarları yönlendiricileri gibi
kullanmaktadır.
50
3.7.1 GRE
GRE bir ağ protokol katmanından diğerine kapsülleme işinde görev yapan genel amaçlı
bir yöntemdir. GRE kapsül içine alınmış paketleri adreslemez ve paketlerin ağ içinde nasıl
hareket ettikleri ile ilgilenmez.
Bu nedenledir ki, içteki paket Bilgi Paketi (Payload Packet) ve dışa yönlendirilmiş
paket ise Dağıtım Paketi olarak isimlendirilir. Dağıtım paket protokolunun IP olması
gerekmemektedir. GRE-RFC 1702; IPv4 dağıtım protokolu olarak kullanılır, ancak GRE
diğer dağıtım protokolları tarafından da kullanılabilir. Dağıtım paketi, bilgi paketi başlıkları
GRE başlığının bir uygulamasıdır ve GRE-RCF 1701 ve 1702'de ayrıntıları verilmiştir.
Hareketli istemci ana sistem ile LAN-Temelli sunucu arasında tünel oluştuğunda PPTP
tünel kuruluşu için iki bağlantının da sağlanması gerekmektedir; birincisi PPTP istemci ile
RAS arasında, ikincisi RAS ile PPTP sunucu arasındadır. Bu iki bağlantı ile PPTP içinde GRE
51
tüneli kurulmuş olmaktadır.
PPTP istemci ile PPTP sunucu arasındaki bağlantı GRE tünelidir. Bu tünel oluştuktan
sonra, PPP çerçeveleri taşıyan IP paketleri içindeki veriler PPTP istemci ile PPTP sunucu
arasında iletilir. Bu yöntem GRE'nin "Paket İçinde Paket" yapısından çok daha etkendir.
Ayrıca GRE başlığı, dağıtım paketi ile bilgi protokol çerçevesi arasında kullanılır. PPTP
kapsülü oluşmasında, eğer istemci uzaktan erişim dial-in istemci değilse, dış çerçeve
protokolu PPP, Frame Relay veya diğer PPTP'yi kullanan bir diğer LAN çerçeve çeşidi
olabilir. PPTP istemci, RAS ve PPTP sunucularının her biri farklı yazılım gerektirir. Örneğin
ISP'nin RAS’ında (bu bağlantıda Internet kullanılmaktadır) PPTP desteği
sağlanmamaktadır. Buna karşılık PPTP yazılımı taşıyan Windows NT kullanmakta ise
istemci güvenli bağlantı yapmak üzere PPTP tünellerini kullanma olanağına sahip
bulunmaktadır. Bunun tersi bir durumda ise güvenli bağlantı için istemcinin gerekli
yazılımı temin etmesi şarttır.
RAS-PPTP sunucu aracılığı ile sağlanan PPTP desteğini kullanma yerine hareketli istemci
üzerine PPTP yazılımının kullanılması halinde VPN‘in çok geniş coğrafi alan üzerinde çoklu
ISP bölgelerini desteklemesi olanaklıdır. Bu geniş coğrafi desteklenebilirliğin nedeni her
bir ISP'nin PPTP'ye gereksinim duymamasıdır. Bu düzenleme, kurumların geniş olarak
Windows işletim sistemi kullanması durumunda sorun yaratmayacaktır. Küçük
organizasyonlarda eğer bir yerel ISP, VPN uzaktan erişim bağlantısının tümünü sağlıyorsa
her iki seçenek te geçerli olacaktır.
Microsoft PPTP, kendi PPTP sunucusunda 255 bağlantıya kadar olanak sağlamaktadır.
PPTP yazılımına istemci yazılımı da eklendiğinde, örneğin 200 den daha az uzak erişim
istemcisinin bulunduğu bir VPN uygulaması, Windows sistemleri ve NT kullanıcıları için
daha ekonomik olabilir. Ayrıca, PPTP sunucu ve yönlendirici normal PPP veya çok güvenli
PPTP'yi desteklemek üzere kurulmuş ise, bunlar geniş miktarda uzaktan erişim
kullanıcılarını destekler.
52
3.7.2.2 PPTP'de Güvenlik
PPTP sunucu özel kurumsal LAN‘lara bağlanır ve GRE şifrelenmiş
tünelin sonlandırmasını oluşturur. PPTP sunucusu yazılımında
genellikle paket süzme özelliği de vardır. Bu da VPN‘ne ek bir
güvenlik duvarı özelliği ekler.
Ancak L2F bir donanım çözümü iken PPTP bir yazılım çözümüdür. Bu nedenle ISS
(Internet Servis Sağlayıcı) L2F‘yi desteklemek için yönlendirici ve diğer ekipmanlarını
derece yükseltmesine (Up-Grade) gitmeleri gerekir.
PPTP, ağ katmanında sadece IP’yi desteklerken, L2F, IP’ye ek olarak pek çok ağ katmanı
protokolunu desteklemektedir.
L2F özellikleri, L2F paketlerinin nasıl işleneceğini
tanımlar. PPTP de olduğu gibi kapsülleme için GRE
protokolünü kullanmaz.
L2F bir donanım çözümü iken PPTP bir yazılım çözümüdür. Bu nedenle ISS'ler L2F'yi
destekleyebilmek için ekipmanlarını bu sisteme uygun hale getirmek zorundadırlar.
53
her iki şirket ürünleri ile uyumlu olacak bir protokol geliştirdiler. İşte L2TP bu ortak
çalışmanın bir ürünüdür.
Bu iki şirket L2TP'yi oluştururken, Cisco’dan L2F donanım çözümü ile Microsoft’un PPTP
yazılım ürünlerinin en yararlı kısımlarını kullandılar. Daha sonra da birlikte IETF'ye baş
vurup bu ürünün standartlık onayını istediler. Pek çok kuruluş daha şimdiden L2TF'yi
standart (De-Facto Standart) olarak benimsedi ve
kullanmaya başladı. Bu durumda L2TF'nin standart
olarak kabulünün gerçekleşmesi kaçınılmazdır.
Firmaların L2TF'yi hemen benimsemelerinin bir nedeni
de bu ürünün L2F ve PPTP'nin üstün özelliklerini
birleştirmesi yanında firma bağımlı olmamasıdır.
3.7.5 IPSec
VPN'ler için de facto standart olma yolunda gibi görünen
protokol IPSec (Internet Protocol Security)’tir. IPSec,
Internet Engineering Task Force (IETF) tarafından
geliştirilen ve IP-tabanlı ağlardaki yapısından gelen
güvenlik eksikliği konusuna eğilmek için tasarlanmış olan
bir küme kimlik belirleme ve şifreleme protokolüdür.
Tünellemeye ilave olarak
• Veri gizliliği,
• Veri bütünlüğü,
• Kimlik belirleme,
• Anahtar
IPSec, bir paketin etrafına başka bir paket sararak şifreler. Daha sonra bütün paketi
şifreler. Bu şifrelenmiş trafik biçimi, güvensiz bir ortamda, güvenli bir tünel oluşturur.
54
IPSec iki yönlü (bi-directional) bir protokoldür, yani extranet konfigürasyonlarının çok
dikkatli dizayn edilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bir extranet VPN kurarken
ortakların bütün ağa erişim sağlamasını veya onlar vasıtasıyla başka ortakların ağa
erişmesini istemeyiz.
IPSec, göndericinin (veya onun yerine görev yapan geçiş kapısının) her IP paketinin
kimlik denetimini yapmasını, şifrelemesini veya her iki fonksiyonu birden pakete
uygulamasını sağlar. Bu iki fonksiyonu birbirinden ayırmak IPSec kullanmak için mod
denilen iki metodun gelişmesine neden olmuştur. Aktarım modunda, IP paketinin
sadece aktarım katmanı bölümüne kimlik denetimi yapılır veya şifrelenir. IP paketinin
tamamına kimlik denetimi veya şifreleme yapan öteki yaklaşıma ise tünel modu denir.
IPSec aktarım modu pek çok alanda faydalı olurken, tünel modu belirli saldırılara karşı
çok daha iyi koruma ve İnternet trafiğini izleme olanağı sağlar.
IPSec gizlilik, veri bütünlüğü ve kimlik belirleme için pek çok standartlaşmış kriptografi
sistemi üzerine bina edilmiştir. Örneğin IPSec,
IPSec mimarisi içinde anahtar değişimi ve yönetimi için iki yol vardır:
Her iki metot da IPSec'in zorunlu gereksinimlerindendir. MK az sayıda siteye sahip olan
VPN'ler için uygun olurken, fazla sayıda siteye sahip olan veya çok fazla uzak kullanıcıyı
destekleyen VPN'ler IKE'den daha çok faydalanmaktadır.
IPSec sadece IP paketlerini desteklemek için dizayn edilmişken, PPTP ve L2TP daha çok
NetBEUI, IPX ve AppleTalk kullananlar gibi IP olmayan çoklu protokol alanları için uygun
olmaktadır.
3.7.6 Socks v5
55
SOCKS sürüm 5 (Socks v5), kimlik denetlemeli güvenlik
duvarı geçişleri sağlamak için tasarlanmış devre
seviyesinde bir proxy protokolüdür. Güvenli bir proxy
mimarisi ve erişim kontrolü sunarak extranetler için uygun
bir seçenek olmuştur. SOCKS v5, IPSec, PPTP veya diğer
VPN teknolojileri ile mümkün olmayan bazı özelliklerle
birlikte, geniş bir yelpazede kimlik belirleme, şifreleme,
tünelleme ve anahtar yönetimi unsurlarını
desteklemektedir. SOCKS v5 sistem geliştiricilere, içerik
filtreleme (örneğin Java appletlerine veya ActiveX
kontrollerine erişimi engelleyerek) bağlantı ve kullanıcı
denetimi gibi sistem plug-inleri geliştirme olanağı tanıyan genişlemeye açık bir mimari
sunar. SOCKS v5 diğer VPN teknolojileri ile beraber kullanıldığında, tek başına kullanılan
herhangi bir teknolojinin sağlayabileceğinden çok daha iyi bir güvenlik seviyesi sağlar.
Örneğin, bir kullanıcı IPSec ve SOCKS’ı beraber kullanabilir. IPSec oradaki ağ iletişimini
güvenli yapmak için kullanılırken, SOCKS kullanıcı ve uygulama seviyesi erişim
kontrolünü zorlamak için kullanılır.
SOCKS v5, diğer VPN teknolojileri ile beraber kullanılabilir ve bu durumda tek başına
kullanılan herhangi bir teknolojinin sağlayabileceğinden çok daha iyi bir güvenlik seviyesi
sağlar.
TCP/IP protokol ikilisi normal olarak VPN ürünleri içinde bulunur, zira bir çok ürün ağ
iletimi için Interneti kullanacak şekilde tasarlanmıştır. Ancak VPN ürünleri sadece
TCP/IP'yi kullanma ile kısıtlı değildir, TCP/IP tünellerinde pek çok ürün IPX, NetBEUI gibi
56
diğer tünelleme protokolları da desteklenir. TCP/IP nin arkasında iki tünel tipinin
yaratılması olanaklıdır. Bunlar;
Bugün için Türk Telekom (TT), TTNet üzerinden Çerçeve Aktarımı (Frame Relay) destekli
kişisel bağlantılarla Internete ulaşma olanağı vermektedir. Bu servis ekonomiklik
açısından da uygundur, ancak TTNet’e bağlanmak yeterli güvenlik düzeyini sağlamaya
yetmemektedir. Bu tip kullanıcı ek özel bir yazılımla ISP'nin kendisine sağladığı güvenli
ortamı yaratmak zorundadır.
Zorunlu tüneller sınırsız Internet ulaşımı yapması için belirli adet kullanıcı için de
kurulabilir ve kullanıcılara kurumsal VPN üzerinden Internete ulaşım olanağı sağlar.
Zorunlu olmayan tüneller üzerinden seçilen zorunlu tüneller, kullanıcıların ulaşımını
denetlemede daha etken olmaktadır.
• Durağan (Static)
• Hareketli (Dynamic).
57
• Otomatik Atanmış Tüneller: Kulanıcılar bu tünel bağlantısını kullanabilmek için
özel bir numarayı çevirmek zorundadır.
• Alan Temelli Tüneller: Bu tüneller kullanıcı isminin bir bölümünü denetler.
Kullanıcı ismi belirlendikten sonra, tünelleme aygıtları kullanıcı trafiğini kullanıcı
adı üzerinden tüneller.
VPN ekipman satıcı firmalarının hemen hepsi katman-2 ve katman-3 desteğini birlikte
vermektedir. Bazı satıcılar tünellere ve RAS‘lara aygıtları ekleyerek işlemleri
basitleştirmişlerdir. Tam bir VPN için, birbiriyle uyumlu,
• Yönlendirici,
• Güvenlik duvarı,
• RAS,
• Tünel geçit kapısı bir arada çalışmak durumundadır.
3Com, Ascent , Checkpoint Software , Cisco ,Bay (Nortel) Networks ve Shiva gibi pek çok
VPN satıcısı firmalar, PPTP, L2TP ve IPSec için tünelleme desteği sağlarlar.
LAN'dan-LAN’a VPN tünelleri için L2TP kullanıldığında iki adet L2TP sunucusu ve
58
bunlardan en az birinde, bir ISP bağlantısı gerekmektedir. LAN'dan-LAN’a VPN tünelleme
tam zamanlı VPN bağlantısı veya trafikleri için atanmış hatlara gereksinim duymayan
küçük uç ofisler için uygundur. ISP ile L2TP bağlantısı bir talebe bağlı çevirmeli ağ (dial-
on-demand) bağlantısıdır. Tüneller, L2TP sunuculardan herhangi birinin talebi üzerine
oluşur. Çağrı başlangıcının ortaya çıktığı bu sunuculardan biri LAC ve LNS
kombinasyonundan oluşur. Tüneller tam anlamı ile kiralık hat ulaşım yöntemi üzerine
yerleştirilir.
Başka bir örnek; LAN‘larda hub ve yönlendiricileri kombine etmek çok uygun bir hedef
olarak görülüyorsa da, kullanıcılar emniyet yönünden bu kombinasyona karşı çıkmaktadır.
Aynı durum tünel aygıtları ve güvenlik duvarları için de söz konusudur. Güvenlik bakış
açışı ile; yönlendirici, güvenlik duvarı, tünel ve proxy’lerin tek bir ağ aygıtı içinde kombine
etmeden önce konunun çok dikkatli incelenip dikkatli tasarım yapılması ve önlemlerin
alınması gerekmektedir.
59
Bölüm Özeti
Günümüzde bilgisayar ağları uygulamaları geniş bir şekilde
istemci/sunucu, karşılıklı etkileşimli şekle dönüşmüş
bulunmaktadır. Bu durumda bir kurumun çalışanları,
kurumlarının bilgi kaynaklarına uzaktan erişmek zorunda
kalmaktadır. Bu durum ise güvenlik açısından büyük sorunlar
doğurmaktadır. İşte bu bölümde sizlere ağ güvenliğini
sağlamada kullanılan en önemli silah olan VPN - Virtual
Private Network (Sanal Özel Ağ)’ü tanıtmaya çalıştık.
Bu bağlamda; VPN tiplerini ele alarak başladık ve bu tiplerin;
• İstemci-Girişimli VPN,
• ISS-Girişimli VPN
olduğunu belirttik.
Daha sonra VPN’de TP (Tunneling Protocol)’yi ele aldık ve 3 farklı topolojiyi inceledik.
Bunlar;
Bundan sonra tünellerin neler yaptığını açıkladık ve daha sonra VPN protokollarını ele
aldık ve
• GRE
• PPTP
• L2F
• L2 Tunneling Protocol (2. Katman Tünelleme Protokolü)
• IPSec
• Socks v5
• Güvenli Tünel Kuruluş Protokolü
protokollerini tanıdık.
60
61
62
63
64
65
MPLS
Bölüm Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde MPLS hakkında genel bilgiye
sahip olacaksınız
Bu bağlamda;
4.1 MPLS
MPLS, düğümden düğüme işlem yapan metodlardan
çok farklıdır. Kısa, sabit uzunlukta ve kolaylıkla
iletilebilecek Etiket’leri, IP paket başlıklarının kısa
yoldan tanıtımını sağlamaktadır. Bunu mektuplarda
posta adreslerinin verilişinde ev, cadde ve şehir
isimleri yanına yazılan ZIP kodlarına benzetebiliriz.
Pek çok üretici firma kendilerine özel etiket sistemi
66
IETF, değişik üreticilerin geliştirme yoluna gitmiştir. Tüm ağlarda
üzerinde çalıştığı etiketleme uygulanabilir bir standart geliştirmek için çalışan
sistemini standarda bağlamış IETF (Internet Engineering Task Force) MPLS'yi
ve buna MPLS demiştir. geliştirdi.
67
pek çok firma çok hızlı işlem sağlayan ATM-temelli anahtarlama ile Internetin IP-temelli
ağ katmanı asında bir birleşmenin sağlanması için büyük çaba harcamaktadır. Bunların
arasından aşağıda listelenen 4 tanesi ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.
4.3.2 IP Anahtarlama
İlk olarak 1996'da Ipsilon’da (bugün Nokia’nın bir parçası)
geliştirildi ve aynı yıl piyasaya sürüldü. IP Anahtarlama,
bir aygıtın, ATM başarımında bir yönlendirici gibi hareket
etmesini sağlamaktadır. Böylece klasik yönlendiricilerin
kısıtlı paket iletimi sorununa da bir çözüm getirmektedir.
IP Anahtarlamanın temel amacı; ATM anahtarlar ile IP
yönlendiricilerinin basit ve etkin bir şekilde tümleşmesini
sağlamaktır. IP anahtarlama, etiketlerin oluşturulması
aşamasında var olan veri trafiğini kullanmaktadır. Bu
işlemler için iki protokol geliştirilmiş bulunmaktadır.
Bunlar;
68
Yönlendiricileri ve Uçlardaki Yönlendiricilerin sorumluluğunda olan Paket Fişleme’den
oluşmaktadır. Standart IP yönlendirme protokolleri, trafik için gelecek düğümün hangisi
olacağını belirlemede görev yaparlar. Buna karşılık Fiş Anahtarlamada, fişler yönlendirme
tablosundaki yönlere gönderilmek üzere hazırlanırlar ve Fiş Dağıtım Protokol’u (Tag
Distribution Protocol) tarafından dağıtıma girerler.
• Tüm ağ boyunca tam anlamı ile garanti edilen trafiğin farklı sınıfları için özel servis
karakteristiklerine gereksinim vardır. MPLS, farklı servis karakterleri için Etiket
Anahtarlanmış Yolların (Label Switched Paths-LPS) yaratılmasını olanaklı
kılar.
69
• Taşıyıcı-sınıfları, çoklu-müşteri IP altyapısı, kaynakları çok etken olarak yöneten
güçlü bir ağ’a gereksinim duymaktadır. Taşıyıcı bakış açısı ile, pahalı ağ
kaynaklarının etken kullanımı karlılık yönünden çok büyük önem taşımaktadır.
MPLS'in trafik mühendisliği yeteneği, klasik IP teknolojisinin başaramadığı ağ
davranışı üzerinden taşıyıcıların belirli bir oranda kontrollerini olanaklı kılar.
Müşteri bakış açısı ile de, kaliteli servis ve yığılmanın önlenmesi büyük önem
taşımaktadır.
• Etkinlik,
• Ölçeklenebilirlik,
• Gelişebilirlik,
• Tümleşmedir.
4.4.1 Etkinlik
Etiket anahtarlama, klasik yönlendirmede bulunmayan veya daha etkin yeni fonksiyonlar
sunmaktadır. Örneğin yönlendirme sırasında seçilen özel bir yol her zaman en kısa yol
olmayabilir. Seçilen yol, gidilecek adresten daha ziyade ağ’ın genel davranışı dikkate
alınarak belirlenir. Ancak bu uygulamada servis kalitesi (Quality of Service-QoS)
kullanılamaz, ki bu çok önemli bir eksikliktir.
4.4.2 Ölçeklenebilirlik
Geleceğin bilgisayar ağlarının genişlik yönünden sınırsız
olması beklenmektedir. Bilgisayar ağları büyüdükçe,
yönlendirme bilgileri de artmakta ve bu durum
yönlendiricilerin yüklerini taşıyamaz hale gelmelerine
neden olmaktadır. Halen bu sorunun üstesinden gelmek
üzere uygulanan yol, IP trafiğini ATM veya Frame Relay
üzerinden taşıyarak çözme şeklinde olmaktadır. Bu
durumda MPLS ikinci katman aygıtlarına (örneğin ATM
anahtarları gibi) gereksinim duymaktadır. MPLS ile
gelen trafik mühendisliği, ağda ölçeklenebilirliği de
sağlamaktadır
4.4.3 Gelişebilirlik
En büyük mücadele, var olan ana bilgisayar ağlarında her hangi bir bozulmaya neden
olmadan değişme ve büyümeyi sağlamaktır. Ağların çekirdekleri anahtarlama yeteneğine
kavuşurken, en büyük gelişme uç noktalardaki aygıtlarda yaşanmaktadır. Endüstri
standart modelleri içinde, taşıyıcı sınıf aygıtlarının yeni IP yeteneği ile çalışması temel fikri
oluşturmaktadır.
70
4.4.4 Tümleşme
IP telefon için uygulamaların bir araya getirilmesi, sistem
tümleşmesi için çok güzel bir örnektir. Ayrıca IP ağlarındaki
yığılmaların ATM taşıyıcı alt yapısına aktarılması işi de ağ
tümleşmesi uygulamasına tipik bir örnektir.
• Yönlendirme,
• Anahtarlama,
• Kontrol Yapıtaşı,
• Gönderme Yapıtaşı,
• Gönderme Tabloları,
• Eşit Sınıfların Gönderimi,
• Etiket,
• Etiket Anahtarlamadır,
4.5.1 Yönlendirme
Yönlendirme, paketlerin ağ içinden geçirilip gönderilmesi olayını tarif etmek için kullanılır.
Yönlendirme ile, paketlerin ‘a’ dan ‘b’ ye veya bir ‘bir ağdan’ diğer ‘ağlara’ aktarımı ifade
edilmektedir. Bir bilgisayar ağında pek çok yönlendirici çok çeşitli şekilde ağa
bağlanabilmektedir. RIP (Routing Information Protocol) ve OSPF (Open Shortest
Path First) gibi yönlendirme protokolları kullanan yönlendirme aygıtları, kendilerine
gelen paketleri nereye yollayacaklarına bu protokollerle karar verir. Yönlendiriciler, bu
protokolleri kullanarak yönlendirme tablolarını oluştururlar. Bu tablolar, paketin ulaştığı
yönlendiricide paketin daha sonra gideceği adresin yönüne uygun olarak gönderilecek
daha sonraki noktanın (next hop) belirlenmesini sağlar. Tabloların oluşturulması ve
gidilecek yönün belirlenmesi için harcanan zaman mantıksal işlemler için ayrılan
zamandan farklıdır.
4.5.2 Anahtarlama
71
Anahtarlama, her hangi bir aygıtta ikinci katman temel alınarak (örneğin ATM VPI/VCI
gibi) verinin giriş kapısından çıkış yapısına yönlendirilmesini ifade etmektedir.
4.5.7 Etiket
72
Etiket, oldukça kısa, sabit uzunlukta olan ve gönderme işlemlerine yardım için kullanılan
başlıklardır. Etiketler yaratılışları aşamasında FEC’lerle sıkı ilişkidedirler. Etiketler gerçekte
bir adres değillerdir. Onlar yerel ve tek bir veri-bağlantı içindedirler ve geniş çapta hiç bir
anlamları yoktur. Etiketler, Çerçeve Aktarımındaki DLCI (Data Link Control Identifier)
veya ATM ağlarda kullanılan VPI/VCI (Virtual Path Identifier/Virtual Channel Identifier)'ya
benzerler. ATM, anahtarlama kararlarının kolaylıkla verilebilmesi için yaratılmış bir
teknoloji olduğundan, etiket anahtarlamada ATM üzerinden IP paketlerinin iletilmesinde
kullanılabilecek etken bir yol olarak görülmektedir.
Etiket, oldukça kısa, sabit uzunlukta olan ve gönderme işlemlerine yardım için kullanılan
başlıklardır. Yapı itibariyle ATM'deki VPI/VCI ve Çerçeve Aktarımındaki DLSI'ya benzerler.
73
4.5.10 Etiket Anahtar Yönlendiricileri (Label Switch Router-
LSR)
LSR'ler ağın merkezinde bulunurlar ve hazırlanmış anahtarlama tablolarındaki bilgilere
uygun olarak etiketleri anahtarlarlar. Bunlar da yönlendirici veya anahtar olabilirler
• Ethernet'i,
• FDDI'yı,
• Noktadan-noktaya bağlantıları,
Daha önce belirttiğimiz gibi, ELSR’ler paketlere uygun etiketleri yerleştirirler ve bunları
bitişik LSR’lere iletirler. Böylece, bu yol izlenerek paketler son noktaya ulaşırlar.
ELSR, IP paket başlığı için kısa bir tanıtmacı olarak sabit uzunlukta bir etiket üretir.
Böylece yol üzerinde birbirini izleyen düğümlerde karmaşık işlemlerin azalmasına neden
olurlar. Etiket, ELSR’de başlık işlemleri devam ederken üretilir. Ağ içinde birbirini izleyen
düğümler, etiketi gönderme kararları için kullanırlar. Doğal olarak etiketler her düğümde
değişirler.
LSR, etiketlenmiş bir paket aldığında, etiketi çıkarır ve LSR’de bulunan gönderme
tablosundaki indeks olarak kullanır. Gelen etiket aracılığı ile giriş indeksi bulunduğunda,
giden etiket çıkarılır, pakete eklenir ve gönderici arayüz aracılığı ile bitişik düğüme
gönderilir.
74
ELSR, IP paket başlığı için kısa bir tanıtmacı olarak sabit uzunlukta bir etiket üretir.
Böylece yol üzerinde birbirini izleyen düğümlerde karmaşık işlemlerin azalmasına neden
olur.
Adım-1 : Ağ, otomatik olarak Yönlendirme Tablolarını oluşturur. LDP, bitişik aygıtlar
arasında etiket değerleri oluşturmak üzere tablosundaki yönlendirme topolojisini kullanır.
Bu işlem, gidilecek son noktalar arasında LPS’lerin haritalarının oluşmasını sağlar.
Adım-2 : Hangi üçüncü katman servislerine gereksinimi olduğu belirlenmiş (örneğin QoS
veya band genişliği yönetimi vb.) ilk paket, ELSR’ye gelir. ELSR yönlendirme ve
gereksinimleri dikkate alarak paket için bir etiket oluşturur ve paketi sonraki LSR'ye
gönderir.
Adım-3 : Çekirdekteki LSR paketin önündeki etiketi okur, tabloda listelenmiş yeni
75
etiketle değiştirir ve paketi bitişikteki düğüme iletir. Bu uygulama her çekirdekteki
düğümde tekrarlanır.
Adım-4 : Uçtaki LSR etiketi çıkarır, paketin başlığını okur ve onu son noktaya iletir.
Bölüm Özeti
Halen gelişme döneminde bir standart olan Çoklu Protokollü Etiket Anahtarlama
(Multiprotocol Label Switching-MPLS), çok büyük IP ağlarında geleceğin anahtarı
olarak görülmektedir.
Son beş yılda pek çok firma, çok hızlı işlem sağlayan ATM-temelli anahtarlama ile IP-
temelli Internet arasında bir birleşmenin sağlanması için büyük çaba harcamaktadır ve
çeşitli protokoller geliştirmişlerdir. Bunlardan 4 tanesi;
• CSR,
• IP Anahtarlama,
• Fiş Anahtarlama,
• ARIS'tir.
Geleceğin bilgisayar ağlarının geliştirilmesi konusunda dört temel konu öne çıkmaktadır.
Bunlar;
• Etkinlik,
• Ölçeklenebilirlik,
76
• Genişleyebilirlik,
• Tümleşmedir.
77
78
79
80
81
82
DWDM
Bir fiberoptik hatta eşzamanlı olarak birçok kanaldan iletişim
sağlamak mümkündür. Bunu yapmak için Dalgaboyu Bölerek
Çoklama (Wavelength Division Multiplexing - WDM), ya
da daha gelişmiş hali olan Yoğun Dalgaboyu Bölerek
Çoklama (Dense Wavelength Division Multiplexing -
DWDM) teknolojisini kullanılır. DWDM ile yapılan, fiberoptik
hat içinde, ışığın farklı dalgaboylarını kullanarak hattın
kapasitesinin arttırılmasıdır, ki bu teknoloji sayesinde bir fiber
üzerinden 160 farklı işaret eşzamanlı olarak yollanabilir.
Bölüm Hedefi
Bu bölümde geleceğin bilgisayar ağlarının temelini oluşturacak
optik ağların en önemli bileşeni olarak karşımıza çıkan DWDM’yi
tanıtmaya çalışacağız.
Bu bağlamda;
83
5.1.1 Fiberoptik Ağlarda
Bantgenişliğini Arttırma
Gereksinimi
DWDM bir optik iletim düzeneği olduğuna göre, önce
optik iletimin kısa bir geçmişine bakmak faydalı
olacaktır. Elbette ki ilk başlarda ağ kullanıcılarının
isteklerini karşılayabilmek için o günlerdeki trafiği
kaldırabilecek sınırlı bant genişliği sunuluyordu.
Ancak şu anki Internet ortamını düşünürsek, bir
milyon farklı kullanıcının bir web sitesindeki bir
videoyu izlemek istediklerini düşünelim. Bugünün
video uygulamalarında kullanılan örnekleme
tekniklerini de göze alırsak, ağ iletiminin terabitler
mertebesinde olduğunu görürüz. Daha da belirgin bir
şekilde, bu büyüklükte veri trafiği, aynı anda
yürütülen yirmi milyon adet, çift yönlü telefon
konuşmasının yaratacağı trafikle eştir.
Kullanıcıların talep ettiği
bantgenişliği büyük hızla Bu örneklere bakarak, gelişiminin hızını kestirmek
yükselmektedir. oldukça güçtür. Ancak şu ana kadar olan artış
izlendiğinde, gelecekteki trafiğin, bugünkünden
katlarca fazla olacağı ortadadır.
84
5.1.2 Optik Ağlarda Yeni Teknolojilerin Gelişimi
Hızla artan bantgenişliği talebini gördükten sonra
DWDM’nin getirileri ve kullanılış nedeni daha açık biçimde
anlaşılabilir. DWDM, kullanılan tekniğin getirisinden çok,
fiziksel ortam tabanında da incelendiğinde pek çok
yandan tercih sebebidir. Hizmet sağlayıcılarının artan
isteklerini karşılayabilmek için, geçerli alt yapı sürekli
olarak geliştirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Elbette ki alt
yapının sürekli yenilenmesi ekonomik olarak mümkün
değildir. Bu yüzden kullanılan ortamı her gelişmede
yenilemektense, mevcut olan en uygun alt yapı seçilip,
değişmeye yönelmek çok daha iyidir. İşte tüm bu
yaklaşımların bir sonucu olarak optik alt yapının kullanım
oranı %100’e ulaşmıştır diyebiliriz.
SONET uç birimine gelen işaret, eşlenir ve elektriksel biçimde çoklanıp, temel işaret
düzeyinde STS-1 SONET hiyerarşisine haritalanır. STS-1 veri kısmı daha sonra optik
karşılığı olan OC ailesi üyelerinden birine dönüştürülmek üzere çoklanır ve önce OC-3’e,
sonra OC-12’ye ve daha sonra da OC-48’e ve sonunda OC-192’ye çoklanır. SONET,
oranlar, biçimler, çoklama tekniği ve OAM&P (operations, administration,
maintenance, and provisioning) için lazer ışını demetleri ile bilginin bit mertebesinde
hızlı iletimini sağlayan arayüz değişkenleri tanımlarının tamamını içerir. Ancak devreye
giren eş zamanlılık kavramı, lazer demetinin fiber-optik içinde, ışının harici olan bir saat
ile eş güdümlü yönetildiği şeklinde anlaşılmalıdır. Bu açıdan aktarılan unsur (veri, görüntü
vs.) gereken düzgünlükte hedefe ulaştırılır ve ilgili hedef konumda bir sonraki iletim için
ya da yeniden yönlendirme için kolayca çözülebilir hale getirilir.
İleriye dönük bir yaklaşımla, üst düzey genişlikteki geniş bant yapılarında optik fiber
kuvvetlendiriciler ışık dalga işaretlerini 100 ayrı dalga boyunda ayrı ayrı taşıyabilecek
niteliktedir. Örnek vermek istersek, bu yetenekteki optik kuvvetlendiricilere sahip bir ağ,
eriştiği bantgenişliği ile, şu andaki mevcut tüm televizyon kanallarını veya yaklaşık yarım
milyon filmi aynı anda iletebilecek güce sahiptir diyebiliriz.
85
Optik kuvvetlendiriciler, optik işareti elektriksel biçime dönüştürmeden kuvvetlendirir;
böylece yüksek hızlı ve hacimli iletime olanak tanırlar.
Buna en uygun örnek TDM yapan şeridin içindeki uygulamaya kıyasla, DWDM içinde bir
kamyon ATM taşırken bir kamyon SONET taşıyabilir ve daha da ötesinde bir diğer
kamyon da IP taşımacılığı yapabilir.
İlkel evreden DWDM’nin kendi içindeki gelişimi göz önüne alındığında ise, kullanılan
ortamın sığasının geliştirilmesi için "Zamanla Büyü" (grow-as-you-go) yöntemi
benimsenir. Bu yöntem sanal olarak sınırsız şekilde olabilecek şu anki ve gelecek nesil
TDM’leri kendisi ile bütünleştirerek gerçekleşmektedir.
86
Ayrıca DWDM hizmet sağlayıcıların isteklerine göre ayarlanabilen bir sistem de
olduğundan ilgili ayarlamalar için ek bir teknolojiye gerek duyulmaz. İşte bu yüzden de
tercih sebebidir. Yüksek sığa nedeni ile tıkanıklığın oluştuğu belirgin bölgeleri
konumlandırmada taşıyıcılar çok çok büyük bir yüzde ile başarı sağlarlar ki, bu da iki
düğüm arasında kesişen birçok halka olması durumunda fiberin tükenmesi ile
sonuçlanabilecek durumu engeller.
DWDM’nin kullanılış tarzı açısından hizmet sağlayıcıları DWDM’nin niteliği ile doğrudan
bağlantılı olarak özel bazı dalga boylarının veya anlaşmaya göre tüm fiberi ilgili
müşterilerin yüksek öncelikli işleri için tahsis edebilirler. Bu ileride bahsedeceğimiz
güvenilirlik hususu göz önünde bulundurulduğundan ‘kiralık hat’ uygulaması ile eşdeğer
olup, hizmet sağlayıcının gerekli alt yapıyı kurduktan sonra elde edeceği kar miktarı da
göz önüne alınırsa oldukça iyi bir uygulamadır.
DWDM uzun mesafeli ağlarda maddi açıdan avantajlıdır. Optik işaret kuvvetlendiricileri,
gelen işaretleri elektriksel işaretlere dönüştürmeden çalıştıkları için, donanım açısından
karmaşıklık önlenmiş olur. Örneğin, bir DWDM sistemin fiber üstünden 16 dalga boyuna
kadar çoklama yapabildiğini var sayalım. Bu tip bir yapıda her tekrarlayıcıda, ilgili
alandaki kuvvetlendirici sayısında ilgili donanım durumu da göz önünde bulundurulup,
16’nın çarpanlarından biri kadar indirgenmiş olur. Bu durumda, uzun mesafede kullanılan
tekrarlayıcı sayısı azalacak ve verim artacaktır.
5.4 ÖLÇEKLENEBİLİRLİK
DWDM’nin yüksek bantgenişliğinde hizmet verebilmesi için gerektirdiği ön koşullar yok
değildir. Öncelikle bir DWDM sistem en başından itibaren ölçeklenebilir olmalıdır. Örneğin
OC ailesinin OC-48 ferdi fiber başına 16 veya 8 dalga boyu ile bağdaştırılır ki; bu şu an
için istenen etkinlikte değildir. Yani gerekli verimliliği sağlamaz, aksine düşürür. Çünkü
OC-48 uç biriminin tekilleyicisi ve ilgili işlemlerin desteklendiği sistemler DWDM sistemler
ile bağdaştırılmalıdırlar. Ama bu, TDM’deki gelişmeler sayesinde yeni nesil TDM’ler
kullanılarak zaten mümkündür. Ancak OC-192 sistemler sığanın 40 Gbps ve üstünde
olduğu durumlar için sağlanmış olan DWDM alt yapısına eklenebilirler ve verimlilik
böylece sağlanmış olur.
İyi tasarlanmış bir DWDM sisteminde, bileşen güvenilirliği ve sistemin işler halde olması
önemlidir. Bu aşamada filtreler genelde nemden çok kolay etkileniyor olmalarına rağmen
uzun süreli bir sorun oluşmayacağından, bu durum tehlike oluşturmaz.
87
Sisteme yeni kanal (dalga boyu) eklemede veya var olan herhangi bir kanalı çıkarmada
optik kuvvetlendiricinin devreye girmesine gerek yoktur. Optik kuvvetlendirici ilgili
ayarlamayı kendiliğinden yapabilmektedir. Tek kanaldaki yüksek güçlü işaret faz
modülasyonundaki başarımı (optik kuvvetlendiricinin frekans spektrumunun belirli bir
bandında çalıştığı göz önünde bulundurulursa) düşürür. Çok düşük güçteki işaretlerde,
kuvvetlendiriciden yeteri derecede faydalanılamaz.
DWDM’nin dalga boyu sayısı ve kullandığı ikili oranı (bit-rate) arttırılabilir ancak bunun
için fazladan bir güç veya ek olarak işaretin gürültü farkını tanımlamak gerekir. En basit
biçimde, her işaretin ikili oranının ikiye katlanması istendiğinde 3 dB’lik bir işaret gürültü
farkı tanımlanmalıdır.
88
89
5.7 DWDM'NİN ÜSTÜNLÜK VE EKSİKLİKLERİ
DWDM teknolojisinin birçok getirisi olduğu gibi, bazı
olumsuzlukları da bulunmaktadır. Şimdi bunları ele
alalım;
90
DWDM Eksiklikleri
• Alıcı ve vericiler,
• EDFA (Erbium-Doped Fiber Amplifiers),
• DWDM çoklayıcılar (DWDM Multiplexer,
DWDM Add/Drop Multiplexers),
• OXC (Optical CrossConnect),
• OS de(Optical Splitter),
• OG (Optical Gateway),
5.8.1 EDFA
EDFA (Erbium-Doped Fiber Amplifier), optik sinyalleri,
elektronik rejeneratör kullanmaksızın, doğrudan
kuvvetlendirir. Ancak bu işlev sadece 1550 nm
bölgesinde geçerlidir. Bu optik kuvvetlendiriciler, uzak
mesafeli fiber ağların yapısının bir parçası olan pek
çok rejeneratör uygulamalarının yerini alır ve bunlar
tipik olarak 120 km ve daha fazla mesafeye kadar
olan uzak fiber bağlantılarında çoklukla görülürler.
EDFA’nın en tercih edilen özelliklerinden biri, oldukça geniş bir dalga boyu için sabit bir
kazanç sağlamasıdır.
Eski sistemlerde her iki yöndeki iletimde sinyaller sürekli elektrikten optiğe ve optikten
elektriğe dönüştürülüyordu. Ama EDFA'lar sayesinde böyle bir dönüşüme gereksinim
kalmadan, optik işaretler doğrudan kuvvetlendirilir. Ayrıca EDFA'lar aynı fiber içindeki
birden çok dalgaboyunu aynı anda kuvvetlendirebilmektedir.
Tek bir EDFA kullanılarak, belirli dalga boyu aralığında, birçok fiber ve rejeneratörden
tasarruf sağlanır. Böylece EDFA, her biri farklı dalga boylarında çoklu sinyaller için,
iletişim yol bağlantı uzunluğunu genişletmede kolaylıkla kullanılabilir.
91
yalnız başına isterse TDM ile birlikte kullanılsın, fiyatta azalmanın tek şartı EDFA'nın
kullanılmasıdır.
• Sabit WADM
• Ayarlanabilen WDM
5.8.3 OXC
OXC (Optical Cross Connect) n-giriş kapısı ile n-çıkış
kapısı arasında geçiş köprüsü oluşturur. Optik
katmanda dalga boylarının ağ yönetiminin etkin bir
şekilde yapılmasını sağlar. Ayrıca sinyal izleme,
restorasyon vs. işlerini de gerçekleştirir.
92
5.8.4 OS ve OG
OS ise çoklu yayma (multicast) kapasiteli dalga boyu yönlendirici anahtarlarında optik
çoklu yayma işini sağlamak için geliştirilmiştir. Optik sinyalleri kopyalamaya yardımcı
pasif bir alettir.
OG’ler optik katmana farklı ağlardan gelen trafiğin düzgün bir şekilde aktarılmasını
sağlar.
Çoklanan iki farklı sinyal arasındaki minimum frekans farkına kanal boşluğu denir.
İşlemin dalga boyu frekansı ile ters orantılı olduğu için her sinyale karşılık gelen bir dalga
boyu farkı da tanımlanmıştır. Kanal boşluğunu kontrol eden iki önemli değişken vardır:
Bunlar kanal boşluğu için minimum alt sınırı belirlerler. Her iki faktör yükselticiden geçen
dalga boyu sayısını da sınırlar.
Bir sinyalin karşı uçta doğru hedefe ulaşıp ulaşmadığını kontrol eden işlemdir. Böylece ışık
sinyalinin bütün ağda izlenmesi sağlanır. Dalga boyuna ek bilgi ilave edilerek
gerçekleştirilebilir. Gerektiğinde bir alıcı bu bilgiyi ağdan alıp hata kontrolü yapar ve
vericiye sinyal izleme ile ilgili bilgileri aktarır.
Yukarıdaki faktörleri göz önüne alan uluslararası kurumlar DWDM’de boşluk için
100GHz’in dünya çapında standart olmasına karar vermiştir. Bu her sinyalin frekansının
diğerlerinden en az 0.1THz daha az olması anlamına gelmektedir.
5.10 AĞ SINIFLANDIRILMASI
Bir ağ, fiziksel olarak düğümler arasındaki bağlantı şekline göre
93
• Yıldız,
• Örgü,
• Ortak yol,
• Halka,
şeklinde olabilir.
94
DWDM sisteminde her ne kadar fiziksel topoloji genellikle halka şeklinde ise gerçekte
trafik dağılımı herhangi bir şekilde olabilir. Bu her düğümün farklı dalga boyları kullanarak
birleştirilmesiyle gerçekleşir. EDFA'ların geliştirilmesine kadar pasif yıldız şekli en popüler
şekildi. Ancak EDFA'ların gelişmesiyle halka yapısı daha iyi performans göstermeye
başladı. Halka yapısının daha iyi olması esnekliğinden kaynaklanıyordu. OXC (Optical
Cross Connect) halkalar arasında trafiğin geçişini sağlıyordu. Bütün optik ağları birbirine
bağlayacak Lamda-içinde-Yol (Path-in-Lambda) mimarisi de geliştirilmektedir.
Fiber optik temelli bağlantılarda, EDFA'ların geliştirilmesine kadar en popüler yapı pasif
yıldız iken, EDFA'ların gelişmesiyle halka yapısı tercih edilmeye başlandı.
95
5.10.2 Tek Geçişli ve Çok Geçişli Ağlar
Birden çok dalga boyunda iletim yapan ağlar Tek Geçişli Ağlar (Single-Hop Network -
SHN) ve Çok Geçişli Ağlar (Multi-Hop Network - MHN) olarak da sınıflandırılabilir.
SHN’de veri kaynaktan hedefe ışık akısı olarak gider, ara düğümlerin hiçbirisinde
elektronik biçime dönüştürülmez. SHN’nin iki örneği Yay ve Seç ve Dalga Boyu
Yönlendirme mimarileridir. MHN ağlarda da, düğümlerin her biri kullanılan dalga boyu
kanallarının sadece küçük bir kısmına erişebilir. Bu tip ağlarda, paketin hedefe ulaşmadan
önce uğraması gereken en az bir ara düğüm vardır. Ayrıca her ara düğümde paketlerin
elektronik anahtarlaması söz konusudur.
96
(Extended Band Fiber Amplifier) olarak biliniyordu. 1590 nm'lik EBFA, optik iletim
sistemlerinin sürekli artan gereksinimlerine cevap vermek için önemli bir adım oldu.
5.12 EŞZAMANLILIK
SONET sistemlerinde düşük TDM hızları yüksek TDM hızlarına çoklanmakta ve zamana
bağımlılık önem kazanmaktadır. Ama DWDM sistemleri farklı dalga boylarını çokladığı için
sistemde bir zaman ilişkisi yoktur. Ancak kaliteyi artırmak için eşzamanlılık kullanılabilir.
5.13 GÜVENLİK
Optik fiberler güvenli bağlantılar sağlarlar. Bu amaçla
kullanılan metotlardan birisi kuantum şifrelemesidir.
Geleneksel güvenlik yaklaşımlarında, matematiksel
işlem yoğunluklu olduğu için kırılması zor olan
yöntemler kullanılırken, Quantum Key Distribution
(QKD) ise önemli verilerin korunması için temel fizik
prensiplerine dayanan bir güvenlik sistemi
sunmaktadır.
97
• Optik katman = Katman 1 (layer 1) - Fiziksel Katman : Fiber Optik hatta karşılık
gelir.
• Veri Bağı Katmanı = Optik Kanal (Optical Channel OCh) katmanı: Işık yollarına
karşılık gelir.
• Optik Çoklama Bölümü (Optical Multiplex Section OMSn) katmanı: Hatlara
(link) karşılık gelir.
• Optik Yükseltme (Optical Amplifier Section OASn) katmanı: Optik
yükselticiler arası hat bölümlerine karşılık gelir.
Şu an kullanılan pek çok DWDM sistemi düğüm sayısı kadar dalga boyuna gereksinim
duymaktadır. Bu da her hedef için ayrılmış mantıksal bir kanal olmasını gerektirir. Bu yapı
için önerilen MAC protokolü SR3 (Synchronous Round Robin with Reservation)'tür.
DWDM’de Gigabit Ethernet, ATM, SONET ve IP farklı kanallar üzerinden taşınabilir.
Böylece sistem daha esnek olur ve değişik biçimler arasındaki dönüşümleri sağlayacak
aygıtlara gereksinim duymaz.
Bölüm Özeti
DWDM bir optik ağın en mühim bileşeni olarak karşımıza
çıkmaktadır ve bu ağı kullanarak e-posta, görüntü, çoklu
ortam uygulaması, veri, ATM, SONET ve diğer güncel yapıları
kullanılabilir. DWDM, ışığın dalga boylarını verileri ikili katarları
şeklinde paralel; karakter katarları şeklinde de seri biçimde
göndermede kullanılan bir fiber-optik iletim tekniğidir.
98
Adım-3 : Bu renkli lazerler kendilerini fiber optik kablo üzerinden aktarılacak tek bir ışık
demetinde birleştiren bir prizmaya gönderilirler.
Adım-4 : Işık hedefine ulaştığı zaman gönderildikleri diğer bir prizmada her biri farklı
bilgi taşıyan renklere ayrılır.
Adım-5 : DWDM sistemleri ışığın 160 dalga boyunu bir fiber üzerinde toplayarak,
taşıyıcıların mevcut fiber altyapılarını kullanarak kapasitelerini yüzlerce kez arttırmalarına
imkan sağlar.
• Uzun mesafelerde bir bitlik bir bilginin taşınması bundan bir kaç yıl öncesine göre
binlerce kat azalmıştır.
• DWDM DSL veya kablo modem sistemlerinden daha hızlı ve daha ucuz optik
bağlantılar yapılmasını sağlar.
• DWDM kamu ve iş alanında sürekli artan veri iletim ihtiyaçlarını karşılamakta
oldukça etkin olmaya adaydır.
• ATM, IP ve SONET gibi farklı veri biçimleri birlikte ve farklı hızlarda aktarılabilir.
DWDM Eksiklikleri
Ayrıca derste optik aktarım prensipleri ele alınmış ve aşağıdaki kavramlar tanıtılmıştır;
99
100
101
102
103
104
DSL
Bölüm Hedefi
Özellikle ülkemizde, Internet kalitesinin arttırılması için pek çok
adım atılması gereklidir. Bu adımların çoğu üzülerek belirtelim ki
TT bağlantılıdır. Bunların başında DSL hatları gelmektedir. Bu
hatların yaygın bir şekilde devreye girişi ile özellikle web sitelerine
erişim hızı büyük ölçüde artacaktır.
• DSL üstünlükleri,
• Dünyada DSL kullanımı,
• DSL model ve modemleri
ele alınacaktır.
Internet kullanımının arttırılması için veri iletim servisleri çok daha hızlı veri iletişimini
gerçekleştirmeye çabalamaktadır. Bugün için yüksek hızda veri iletişim servisi olarak en
uygunu Sayısal Kullanıcılar Hattı (Digital Subscriber Lines-DSL) görülmektedir.
DSL, var olan bakır kablolar üzerinden ses iletişimini gerçekleştiren PSTN (Packet
Switch Telephone Network) hatlarını kullanarak veri iletişim hızını arttırmaktadır.
DSL, var olan bakır kablolar üzerinden ses iletişimini gerçekleştiren PSTN (Packet
105
Switch Telephone Network) hatlarını kullanarak veri iletişim hızını arttırmaktadır.
Bugün için en yaygın olarak kullanılan T1/E1 hatları 1.548 /2.048 Mbit/sn hız sağlar iken,
DSL 8 Mbit/sn ye kadar hız sağlayabilmektedir.
İşte DSL, var olan ses-temelli bakır kablolar üzerinde ek bir band genişliği yaratmak
amacıyla ortaya konmuş bir teknolojidir. Bakır kablo frekans bandlarına bölünür. En alçak
bant (0-10 KHz. ) DSL tarafından atlanır ve anolog ses trafiği için yedeklenir. Bu anda
kullanılmayan (bakır kablo 1 MHz’in biraz üstünde taşıma gücüne sahiptir) yüksek
frekanslar veri trafiğine atanır. Böylece DSL tarafından gönderilen veri paketleri hiçbir
zaman aynı hat üzerinden yapılan telefon veya faks iletişimleri ile karışmaz. Bu
nedenledir ki, tüm dünyaya yayılmış çoğunluk telefon konuşmaları ve fax gönderimleri
amaçları ile kullanılan büklümlü çift bakır kablo (Twisted Pair) iletimleri DSL kullanımları
için bir gelecek adayıdır. Çoklu-Megabit band genişliği sağlaması nedeniyle DSL, Bakır-
Optik olarak da anılmaktadır.
Doğal olarak en hızlı iletim ortamı fiber optiktir. Ancak DSL böyle bir yatırıma geçmeden
önce sağlanabilecek çok önemli bir geçit adımı olarak düşünülebilir. Kullanıcılar çok kritik
işlerinde başarı oranı yüksek, garantili ve güvenli bir uygulama gerçekleştirdikleri gibi çok
güçlü bir ağ yönetim sisteminden de yararlanabilirler.
İşte size bir örnek; NetScape Communicator 4.7'yi DSL ile indirmek üç dakika sürerken,
56 Kbit/sn modemle bu iş en az yarım saatinizi alacaktır.
DSL ayrıca çok önemli bir kullanım alanı daha getirmektedir. Kullanıcı telefon ile
görüşürken, aynı anda Internet kullanımını da gerçekleştirebilmektedir. Hemen belirtelim
ki, bu durum telefon hat adedi kısıtlı olan ülkeler için küçümsenemiyecek bir olanak
106
ortaya koyduğu gibi, aynı anda iki servisi çok geniş çapta kullanma nedeniyle büyük bir
ekonomi sağlamaktadır.
Özetle DSL, kullanıcıya çok hızlı ulaşım, sabit ve sağlam bir bağlantı ve düşük bir fiyat
oranı sağlamaktadır. DSL ayrıca, tek bir DSL bağlantısı ile çoklu bilgisayar bağlantısı
olanağı da getirmektedir. Bütün bu üstünlüklerine karşılık DSL’in kurulması ve
kullanılması çok kolaydır. Yapılacak iş bir DSL modemi alıp evdeki bilgisayara
bağlamaktan ibarettir.
Kinetic Strategies şirketinin 2001 raporuna göre Amerika ve Kanada da 7.8 milyon
yüksek hızda Internet kullanıcısı vardır ve bunların 2.3 milyonu DSL kullanıcısıdır.
• Yüksek hız,
• Ölçeklenebilirlik,
• Devamlı kullanıma hazır oluş,
• Ekonomik oluşu,
• Bilgisayar ağlarında akıllılık,
• WWW’ye ulaşımda büyük hız,
• Web servislerinin çalıştırılması,
107
• Video konferans desteği,
• Uzaktan öğrenim uygulamalarına ulaşım,
• VPN yaratma olanağı,
• Kütük ve program aktarımında hızlılık.
Her ne kadar anket DSL kullanımında çok önemli bir desteği gösteriyorsa da, bazı
çelişkiler taşıyor. Örneğin bu anket aynı kişiler üzerinde yapıldığına göre, nasıl oluyor da
ankete katılanların % 93'ü DSL’i çok değerli bir destek olarak görüyor iken, "DSL
çalışmalarınızdaki etkinliği arttırıyor mu?" sorusuna gelen "Evet" yanıtı % 84 oluyor.
108
Görüldüğü gibi, anolog ve sayısal (DSL) kullanıcıları arasında farklılık kendini iki dalda
hissettirmektedir. DSL kullanıcılarının büyük bir dilimi eğlenceyi ön planda tutar iken,
anolog kullanıcılar ISP’lerde portal kullanımını ön plana almaktadır.
Kısa bir süre sonra tanıtılan ADSL (Asymmetric-DSL) çok daha büyük bir beğeni kazandı.
Özellikle Internet kullanımında Web taramaları yaparak Web'den bilgi indiren kullanıcılar
için çok uygun bulunan, ayrıca kuruluşu kolay ve daha düşük maliyetli oluşu da seçimde
çok önemli özellikleri olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, özellikle biraz daha yavaş olması
nedeniyle Internet Servis Sağlayıcıları diğer bir DSL modeli olan UDSL’i seçmektedir. Bu
109
arada hızdan da biraz fedakarlık ederek ortaya konan bir diğer modelde IDSL (ISDN-
DSL)'dir.
110
• 25-160 Khz. bandında gönderme verileri,
• 240 Khz.-1.5 Mhz. bandında indirme verileri taşınır.
ADSL teknolojisi, yaklaşık 1820 metrede kullanıcılar için bilgi indirmede 8 Mbit/sn ve bilgi
göndermede 1.5 Mbit/sn hız sağlar.
Aşağıda ADSL kullanan 3 farklı kuruluş gösterilmiştir. Burada iki önemli aygıt öne
çıkmaktadır;
• Ayrıştırıcı,
• Süzücü
111
• Kuruluş-A her telefona süzücü yerleştirerek telefonlarda oluşacak gürültüyü
süzmektedir.
• Kuruluş-B tüm telefonları için, servis veren kuruluşun sağladığı tek bir ayrıştırıcı ile
sorunu çözmektedir.
• Kuruluş-C ise; bütün telefonlar için bir tane süzücü kullanmaktadır.
112
ADSL Lite, ADSL ile aynı modülasyon tekniğini kullanır, ancak ADSL'den en önemli farkı,
kullanıcı bölümünde ayrıştırıcılara gereksinim duymamasıdır. Bu da telefon giderlerinin
azalmasına neden olur.
ADSL Lite, ATM’yi destekler veri indirme hızı 1.5 Mbit/sn ve gönderme hızı 649 Kbit/sn
dir. ADSL'de olduğu gibi yüksek hızlara ulaşabilmesi için, izin verilen en uzun mesafe 5.5
kilometredir.
İletişim ekipmanları konusunda lider kuruluşlardan biri olan Ericsson ilk ADSL Lite
modelini 1998 yılında Supercom.98 de duyurmuş ve sergilemiştir. İlk modellerde hız veri
indirmede 1.5 Mbit/sn, veri göndermede 0.5 Mbit/sn olarak tanıtılmıştır.
Özellikle yarı iletken işlemcilerin fiyatlarında bir azalma olunca, ADSL Lite satışları büyük
oranda artmış ve tam kapasite ADSL modemlerinin satışlarında ise büyük azalma
gözlenmiştir.
ADSL Lite modemlerinin bir başka üstünlüğü ise, piyasaya sürülmesi beklenen pentium
temelli sistemlerde ve hızlı PC’lerde çalışacak yazılım temelli teknolojilere de ayak
uydurabilecek bir yapıda olmasıdır.
6.4.5 CDSL
CDSL (Consumer DSL) ilk kez Rockwell International tarafından tanıtılmış, DSL’in ucuz
ve bilgi indirgemedeki hızı 1 Mbit/sn, bilgi göndermedeki hızı ise 128 Kbit/sn olan bir
sürümüdür.
CDSL modemi ayrıştırmaya gerek duymadan direkt olarak telefon fişine takılabilmektedir,
ayrıca hem ucuz hem de kullanımı kolay bir teknolojidir. Bu nedenle Rockwell ve Nortel
tarafından birlikte üretilen CDSL modemleri pazarda oldukça büyük bir ilgi görmektedir.
CDSL modemi ayrıştırmaya gerek duymadan direkt olarak telefon fişine takılabilmektedir,
ayrıca hem ucuz hem de kullanımı kolay bir teknolojidir.
113
6.5 DSL TEKNOLOJİLERİ
Tabloda bugün için pazarda bulunan belli başlı DSL teknolojileri ve özellikleri
verilmektedir.
Bölüm Özeti
Özellikle ülkemizdeki Internet kullanımının arttırılması için
birçok adımlar atılması gerekmektedir. Bunların pek çoğu
maalesef TT bağlantılıdır. Bunların başında ise DSL hatları
gelmektedir.
Bu hatların yaygın bir şekilde devreye girişi ile özellikle Web
sitelerine ulaşım inanılmaz boyutlarda hız kazanacaktır.
Bu nedenle bu bölümümüzde DSL konusunu incelemeye
aldık. Bu bağlamda, DSL genel olarak tanıtıldı, üstünlükleri
açıklandı, dünyada DSL kullanımı incelendi.
• Yüksek hız,
• Ölçeklenebilirlik,
• Devamlı kullanıma hazır oluş,
• Ekonomik oluş,
• Bilgisayar ağlarında akıllılık,
• WWW’ye ulaşımda büyük hız,
• Web servislerinin çalıştırılması,
• Video konferans desteği,
• Uzaktan öğrenim uygulamalarına ulaşım,
• VPN yaratma olanağı,
• Kütük ve program aktarımında hızlılık.
114
Daha sonra DSL modemleri ele alındı ve genel tanıtımdan sonra DSLAM, CAP
modülasyon, ADSL, ADSL Lite ve CDSL açıklanarak, DSL teknolojilerinin karşılaştırılmaları
yapıldı.
115
116
117
118
119
120
KABLOSUZ SİSTEMLER -1
Günümüzde TV yayınlarından cep telefonlarına hatta son
teknoloji ürünü el aygıtlarında kullanılan BlueTooth’a kadar
hayatımızın her alanında kablosuz iletişim karşımıza
çıkmaktadır. Sistemleri ayrıntılı olarak ele almadan önce,
kablosuz sistemlerin tanınması ve anlaşılması gerekmektedir.
Bölüm Hedefi
Kablosuz bilgisayar ağlarının anlaşılabilmesi için bazı temel
bilgilerin öğrenilmesi gerekmektedir. Bu temel bilgiler iki
bölümde incelenmiştir. Bu bölümü bitirdiğinizde;
19’ncu asırda yanar söner lambalar kısa mesafeler ve özellikle askeri amaçla
kullanılmaya başlandı. Mors alfabesi de kullanılarak çok etken bir haberleşme düzeyi
elde edildi. Üstelik gece de kullanılabiliyordu. Ancak mesafe ve hava koşulları en önemli
kısıtlamalar olmayı sürdürdüler.
121
Eski haberleşme araçlarında, haberleşme uzaklığı çok kısaydı ve haberin doğru iletilmesi
çok zordu. Haberleşmenin başarısı rüzgar, gün ışığı gibi dış ertkenlere bağlıydı.
122
7.2.2 Dağ ve Derin Vadilerin Aşılması
Aşağıda, telefon hatlarının çekilmesi sırasında karşılaşılan dağ engelinin, araya radyo
temelli sistem eklenerek çözülmesi görülmektedir.
7.3 FREKANS
İnsan sesinden radyo yayınına kadar tüm işaretler dalga şeklinde hareket eder. Dalgalar,
animasyonda görüldüğü gibi sinüzodial bir dalga ile temsil edilebilir ve iki değişkene
sahiptir. Bunlar;
123
• Dalga Yüksekliği (Amplitute),
• Frekans'tır.
İnsan konuşmasının elektriksel eşitini temsil eden bu dalga şekli belirli bir zaman
diliminde dalga yüksekliği ve frekansın bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. Dalga şeklinin
tam bir deviri, animasyonda görüldüğü gibi A-noktasından başlayarak 360 derecelik bir
devri tamamlayıp E- noktasında sonuçlanır. Bir saniye zaman çerçevesi içinde
tamamlanan tam bir devire Bir Hertz (Hz) adı verilir. Böylece 1 Hz. Saniyede 1 devirdir.
Bir saniyelik periyotta oluşan devir adedi ise frekanstır. Standart bir konuşmanın frekansı
saniyede 3000 devir (3 Kilohertz-3kHz) ile temsil edilir. Bu nedenle insan konuşması 3
kHz dalga şekline döndürülür ve radyo-temelli taşıyıcı içine modüle edilir.
İşlemler, dalga boyu ve içinde dalganın üretildiği frekansın birlikte etkinliği ile oluşur.
Eğer bir defada pek çok telefon konuşması arzu ediliyorsa daha büyük bant genişliğine
gereksinim vardır. Bant genişliği, sesin radyo dalgası içine yerleştirilmeye hazır olduğu
her saniye döngüsünün ortalama adedidir. Böylece, çok dalga çok bilginin taşınabileceği
anlamına gelmektedir.
İki yönlü
gibi radyo sistemleri belli bir frekansta çalışırlar. Radyo sistemleri, bilgileri göndericiden
(transmitter), alıcıya (receiver) sabit frekans temeli üzerinden iletirler.
124
Şekilde çeşitli radyo ve ışık-temelli sistemler için frekanslar ve dalga boyları
gösterilmektedir. Radyo dalgaları 10kHz'den başlayıp milyar hertz’e kadar bir yelpaze
içinde aktarılabilir. Serbest uzay radyo iletişiminde elektro manyetik dalga havada
saniyede 300.000 km. hızla hareket eder.
Kısa-dalga radyo frekansına bakılırsa dalga 104 (10.000) metre uzunluğunda bir dalga
boyu saniyede 10.000 dalga kullanır. Bu ise çok kısıtlı kanal adedidir. Buna karşılık
mikrodalga radyo frekansında dalga boyu çok daha kısadır (10-2=0.01). Mikrodalgada
saniyede 10 milyar dalga iletir. Bu nedenle bu durumda radyo kanallarında çok daha fazla
konuşma iletilebilir.
125
7.4.1 Yüksek Frekans Bandı
Yüksek frekans (High Frequency-HF) banttaki dalgalar kolaylıkla emilir ve gücü kısa
sürede düşer. Bununla beraber ışınlanmış enerji atmosfere girerek yaklaşık 65 ile 480
km. bir mesafe alabilir. Animasyonda görüldüğü gibi atmosferde radyo dalgaları pek çok
açılarda yansır ve dünyaya tekrar döner. Bu tip iletişim radyo sinyallerinin çok az bir
güçle iletimini olanaklı kılar.
126
Animasyonda görüldüğü gibi bu iletimde sinyallerin bir kısmı dünya yüzeyinden
yansıyabilir ve dikkat edilmezse sinyal karışıklığına neden olabilir. Ancak yansıyan bu
sinyaller LOS sinyallerinden daha sonra alıcıya ulaştığından, alıcı tarafından devre dışı
bırakılır. Bu nedenle gerek alıcı ve gerekse gönderici ortamlar bu tip iletimde çok
önemlidir.
Telefon konuşmasında, konuşmaların radyo sinyalleri aracılığı ile iletimi farklıdır. Telefon
konuşmasında iki yönlü iletim gerekmektedir. Animasyonda iki farklı sistem kullanılarak
gerçekleştirilen mikro dalga iletişimi görülmektedir. Bu sistemin her biri farklı frekansa
sahiptir.
127
7.4.3.2 Yeni Mikro Dalga Sistemleri
Yeni mikro dalga sistemleri gönderme ve alma fonksiyonlarını, adı alıcı/verici olarak
isimlendirilen tek bir aygıt içinde, giren ve çıkan bilgileri karıştırarak, kombine eder.
128
7.4.3.3 Mikro Dalga Tekrarlayıcılar
Mikro dalga iletimi tekrarlayıcılar aracılığı ile uzun mesafelere ulaşabilirler. Ancak
tekrarlayıcılar aracılığı ile iletilecek mesafe bant genişliği ile yakından ilişkilidir. Tabloda
bu ilişki açık bir şekilde görülmektedir.
BANT MESAFE
2-6 GHz 48 km
10-12 GHz 32 km
18 GHz 10 km
23 GHz 8 km
38 GHz 1.5-3 km
Bu yükseklikte dünya yüzeyin görüş alanı yaklaşık, dünyanın 1/3'ünü kaplıyordu. Böylece
3 uydu, tüm dünyayı kapsayabiliyordu. Başka bir deyişle tek bir uydu sadece güney ve
kuzey Amerika’yı kapsayabiliyordu.
129
Uydu iletişimi çok uzun ve okyanus aşımı ülkeler arası iletişimde geniş bir şekilde
kullanıldı. Ancak uydu iletişimi, mikro dalga ve fiber optiklere kıyasla çok masraflıdır. Bu
yüzden, bu iletişimden ne zamana kadar ve ne oranda yararlanılacağı konusunda kesin
bir hüküm vermek olanaksızdır.
• Analog Hücreler
130
AMPS (Advanced Mobile Phone Services), ATCT ve Motorola tarafından geliştirilmiş
bir standarttır. UHF televizyon endüstrisinin ortadan kalkışından sonra ABD'de 800 MHz
frekans bandında kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa’da ise 900 MHz frekans bandı
hücresel servislerde kullanılıyordu. Bu nedenle Amerika farklı bir bant olarak 800 MHz'i
seçti.
İngiltere’de ise British Telecom TACS(Total Access Control System) adıyla bir servis
geliştirdi. Bu servis daha sonra pek çok Avrupa ve Asya ülkesi tarafından kendi ülkelerine
uyarlandı.
AMPS ve TACS çok kaliteli ses iletişimi sağlarken, veri iletişiminde çok kısıtlı işlemler
gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca sık sık gecikmeler, bağlantı kopuklukları yaşanmasına ek
olarak ücretler de çok yüksekti. Bu nedenle kullanıcılar servislerden devamlı şikayetçi
oldular.
Sayısal hücrelere geçinceye kadar problemleri biraz olsun azaltmak üzere Motorola
NAMPS(Darbant-AMPS)'yi geliştirdi.
• Sayısal Hücreler
Hücresel ağlarda sayısal uygulamaların devreye girmesi ile birlikte çok büyük bir gelişme
başladı. Yeni standartlar aynı frekans üzerinde çoklu çağırmayı desteklerken, güvenliği de
belirli ölçüde arttırdı.
En son servis ise, son kullanıcı için servisleri kişiselleştirildiği ve kişisel iletişim diye anılan
yeni bir yapı oluşturdu. PCS 1900 MHz ve 1800 MHz'de tüm sayısal servisleri
kullanmaktadır. PCS ses, veri ve mesaj servislerini kombine ettiği gibi tüm dünyada
kullanılan bir standart haline geldi.
Tüm dünyada kullanılması planlanan ve pek çok yeni olanaklar getirecek olan UMTS
(Universal Mobile Telephone Systems) servisi 3200 MHz frekans bandında
çalışacaktır.
131
Bu metodlar ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.
Sahip olunan frekans bandının 30 KHz'lik dilimleri kullanıcılara konuşma boyunca tahsis
edilir. Bantlar arasında karışmayı engellemek için tampon güvenlik bölgeleri bırakılmıştır.
132
DAMPS ve GSM, TDMA’yı kullanırlar, ancak zaman dilimleri farklı biçimlenmiştir. IS-54
DAMPS standartları, sadece konuşma kanalları üzerinde çoklu konuşmayı gerçekleştirmek
üzere TDMA’yı kullanır. Buna karşılık DAMPS'nin en son gelişmiş şekli ise IS-136’dır. Bu
standart zaman dilimlerinin çoklanmasının hem ses hem de diğer kanallar üzerine
uygulanmasını olanaklı kılmaktadır. GSM ise aynı kanallar üzerinde hem ses hem de
setup dilimlerini çoklamak üzere TDMA’yı kullanır. Küçük sistemlerde çağırma setup’ı için
tek bir zaman dilimi kullanılır. Büyük sistemlerde bu amaçla 8 zaman dilimi
kullanılmaktadır. DAMPS ve GSM çerçeveleri arasındaki farklılık aşağıda görülmektedir.
133
Her CDMA kanalı hem gidiş hem de dönüşte 1.25 MHz Radio Frequency(RF) kullanır. Çok
büyük bant genişliğine karşın CDMA eski AMPS ağlarında 10 misli fazla çağrı taşıyabilir.
Bant genişliği önemli bir olay değildir, zira dağılım sinyalleri o kadar hızlı modüle edilir ki
aynı frekans bandında konuşma yapan konuşmacılar arasında bir ses karışıklığı söz
konusu olmaz. Teorik olarak, sınırsız adette kullanıcı aynı kanalı aynı zamanda
kullanabilirler, bunun da nedeni Walsh Coding yönteminin uygulanmasıdır. Ancak
kullanıcı adedi arttıkça gürültü oranı artmaya başlar ve kalite giderek düşer.
•
Genlik Modülasyonu (Amplitude Modulation : AM
ve ASK)
• Frekans Modülasyonu (Frequency Modulation : FM veya FSK)
• Faz Modülasyonu (Phase Modulation : PM veya PSK)
• Diklik ve Genlik Modülasyonu (Quadrature and Amplitude Modulation :
QAM veya QPSK)
Radyo temelli sistemleri bilgi (ses,veri ve video) taşımada kullandığımızda temel taşıyıcı
olarak radyo sistemleri kullanılır. Bu modüle edilmemiş bir taşıyıcıdır. Burada noktadan-
noktaya sabit taşıyıcı tonları gönderilir. Bu tonlara bizim bilgilerimizi ekleriz, yani
modülatör aracılığı ile sinyaller bilgiler birlikte modüle edilir (temel taşıyıcı frekansına
değiştirilir). Daha sonra taşıyıcı frekansı radyo dalgaları üzerinde örneğin, ses taşıyan
modüle edilmiş zarflara dönüştürülür. Bu zarflar alıcı istasyona iletilir ve orada gerekli
değişikliğe uğratılarak sesin iletilmesi sağlanır.
134
7.8.2 Frekans Modülasyonu
Dalga boyunu, yani frekansı modüle etmeye Frekans Modülasyonu (FM) denir. Bu
teknikte taşıyıcı dalganın frekansı taşımak üzere değişir. Bilgiyi taşıma taşıyıcı zarfı içinde
değildir ve AM’yi taşıyacak durumdan istisnadır. FM analog hücresel radyo sistemlerde,
ticari radyo/çoklu yayınlarına ve diğer pek çok modern iki yönlü radyo sistemlerinde
kullanılır.
Bu yöntem, analog taşıyıcı ile uyum içinde olarak ikili (binary) verileri analog ton içerisine
değiştiren AMPS kontrol kanallarında kullanılır.
135
Bölüm Özeti
Kablosuz iletişim neredeyse insan yaşamı ile başladı diyebiliriz.
Haberleşmede önce davullar, sonra duman, daha sonraları da
ışık ve bayraklar kullanıldı.
• Gerekli kontroller,
• Hücre servisleri,
• Analog hücreler,
• Sayısal hücreler,
• Kişisel iletişim servisleri,
• UMTS, ele alındı.
Son olarak modülasyon teknikleri gözden geçirildi ve dört temel formdan söz edildi;
136
137
138
139
140
141
142
KABLOSUZ SİSTEMLER -2
Kablosuz bilgisayar ağlarında iletişimin temelini kablosuz
radyo sistemleri ve radyo teknikleri oluşturmaktadır.
Bölüm Hedefi
Kablosuz bilgisayar ağlarında iletişimin temelini kablosuz radyo
sistemleri ve radyo teknikleri oluşturmaktadır.
Bu bölümü bitirdiğinizde;
Radyo işaretleri, en temel biçimde, içinden alternatif akım geçen bir iletkenden yayılan
enerji olarak karşımıza çıkar. Yayılan enerji, devrenin içeriğine bağlı olarak (akım şiddeti,
empedans ve etkin gerilim gibi) her açı değişiminde değişik genlikte bir enerji yayar. Bu
enerjiyi incelediğimizde ise karşımıza sinüs eğrisi gibi bir devinim çıkar. Yani enerjinin
değeri her açı değişiminde farklı bir değer alır ve bu farklı değerlerde sinüs eğrisine
karşılık düşer.
143
farklı olacağı veya bazı ortamlardan hiç geçemeyeceği ortadadır. Aşağıda görüldüğü gibi
radyo dalgaları, birçok ortamdan geçebilirler, ancak metal ortamlardan geçemezler.
• Işık, havanın suyun ve camın içinden geçebilirken bazı katı cisimlerin içinden
geçemez,
• Radyo dalgaları bazı katı ortamlardan geçebilirken metal ortamlardan geçemez,
• X-ışınları ve Gamma ışınları metal ortamlardan geçemez.
Faraday Kafesi
Faraday Kafesi; bir elektromagnetik dalganın dalga boyunun, o dalganın geçeceği ortam
içerisindeki çelik aralıkları arasındaki aralıktan daha büyük olması durumunda oluşur.
Faraday Kafesi oluşursa ilgili dalgalar o aralıktaki dalga boyundan daha büyük bir
aralıktaki dalga boyunu bulana dek o ortamdan geçemez. Bu amaçla, ilgili yayını yapan
kuruluşların dahili anten kullanan kişileri de düşünerek belirli bir aralıkta yayın yapması
önerilmektedir. Faraday Kafesinin lehimize kullanımını da son çıkan monitörlerde
rahatlıkla görebilmekteyiz. Özellikle cep telefonu çok yakında bulunuyor ve bir
haberleşme gerçekleşiyorsa bilgisayar monitöründe bazı titreşimler görürüz. Faraday
Kafesinin bu monitörlere dahil edilmesi ile cep telefonları çok yakında çalsa bile
monitörde hiçbir titreme gözlenmez.
Belirlenen enerji türünden öte, kullanılacak titreşim oranı da gerçekten önemli bir
kıstastır. Bazı uygulamalarda maliyet önemlidir ve bu yüzden güç çıkışı düşük sistemler
kullanılır. Bu sistemlerin yaydıkları enerji de kısıtlı olduğundan haberleşmenin mesafesi
de kısıtlanmış olur. Örneğin düşük titreşim oranına sahip bir işaret havaküreyi geçemez
ve doğal olarak uydu haberleşmesi için elverişli değildir. Buna ek bir yaklaşım olarak,
yüksek titreşim oranına sahip bir yayın, iyonosferin yansıtıcı etkisi nedeniyle çok da
144
gerekli olmayabilir. Yani daha düşük bir titreşim oranına sahip yayın yer haberleşmesi için
daha ekonomik bir çözüm sunabilir. Ayrıca, bant genişliği gereksinimi fazla olan
tasarımlar için yüksek titreşim oranı gerçekten uygun olsa da, bu sistemlerin
hassasiyetinden kaynaklanan gerekli donanımların maliyeti de hesaba katılmalıdır. Daha
ileride de açıklayacağımız gibi bazı sistemlerin kabulünden sonra, kendi içinde de bir
başarım artırma uygulaması gerekebilir. Örneğin bir uydu haberleşmesi için birden çok
seçenek vardır ve bu seçim o anda gereken içeriğe göre yapılmalıdır.
Peki, bu bekleyiş süresi içerisinde beliren bir bant genişliği gereksinimi olursa ne
yapılmalıdır? Bu konuda da izlenmesi gereken yol;
145
Gelecekte kullanılmak üzere, mevcut ihtiyaçtan yüksek bantgenişliği alımı yersiz bir
harekettir. Gelecekteki ihtiyaçları karşılayabilecek farklı teknolojilerin gelişeceğini
düşünmek gerekir.
Mikrodalga için belirlenen bir diğer geniş ölçekli istek te serbest piyasa ortamında
Rekabetçi Hizmet Sağlayıcılar (Competitive Access Providers - CAP) pazarında
ortaya çıkmaktadır. CAP’ler müşterilerine uzun mesafeli telefon görüşmelerini yerel
hizmet sağlayıcıdan daha ucuza gerçekleştirebileceklerini iddia ederler. Bu amaçla kendi
fiber-optik alt yapıları vardır ama artan isteği karşılayabilmek için yüksek hızlı kablosuz
iletişimin gerekli olduğunu ve pazarda önemli bir paya sahip olmanın gerekliliğini
bilmektedirler. Bu amaçla var olan alt yapıyı da kablosuz iletişimle bağdaştırmış ve WCAP
olarak pahalı kablo tabanlı alt yapıya gerek duymadan Telekom hizmetlerini mikrodalga
aracılığı ile hizmete açmışlardır.
146
• Kar,
• Sis,
• Yoğun kuş kümesinin varlığı,
• Kirlilik,
• Kum fırtınaları ve
• Güneş lekeleridir.
Mikrodalga sistemlerin görüş hattı üzerinde işlem yapabiliyor olması bir eksiklik olarak
sayılabilir. Ancak bu durum, aşağıdaki yollarla aşılabilecek ufak bir sorundur:
• İki uç tarafın da görüş hattı üzerinde bulunan yüksek bir mevki aranır,
• Bu konuma etkin ya da etkin olmayan bir tekrarlayıcı kurulur,
• Fazla büyük olması gerekmeyen anten kümesi kurulur.
• Yedek bir seçenek olarak da, işaretler uygun konumdaki yansıtıcı bir engele doğru
yönlendirilebilir.
Mikrodalga kullanımında yaygın olarak görülen 23 GHz’lik kısa mesafeli özel kullanıcılı
sistemlerde, bant genişliği sanıldığından biraz farklı biçimde algılanmalıdır. 23 Ghz’lik
aralık, 24 çift titreşim oranına bölünmüştür (21.200 ile 23.600 GHz arası). Eğer
kutuplamayı dikeyden yataya doğru yaparsak bu ufak değişiklikle aralıktaki çift sayısı
48’e çıkmış olur. Buna en iyi örnek olarak; evlerde bulunan uydu alıcılarıyla çalışan
televizyonlarda kanal ararken yapılan değişiklikleri verebiliriz. İlgili uydunun yatay ve
dikey doğrultudaki titreşim oranlarına göre sıralanmış birçok farklı kanal vardır ve biz,
aradığımız kanalı bulamayınca kutuplamayı değiştirip, diğer doğrultuda tarama yaparız.
147
• Gecikme (latency),
• Gürültü (noise),
• Kısıtlı bant genişliği.
Sistemin sahip olduğu gecikme, dalganın yayılım hızına ve buna bağımlı olarak geçerli
yüksekliğe bağlıdır. GEO’lar için konuşursak; 250 milisaniyelik bir gecikme yani en
azından da 500 milisaniyelik bir Gidiş Dönüş Süresi (Round Trip Time - RTT) vardır.
Ama buna ağlar arası istasyonlardaki geçiş gecikmeleri de eklenirse gerçekten önemli bir
gecikme zaman dilimi oluşur. GEO’nun mesafe üstünlüğü kapsama alanı olarak karşımıza
çıkar. Bunun gibi durumlar da gecikmeyi etkileyecek ayrıntılardır.
• C bandı,
• Ku bandı,
• Ka bandı.
148
8.3.3 GEO (Geosynchronous Earth Orbit Satellites) Uyduları
149
8.3.5 LEO (Low-Earth Orbit Satellites) Uyduları
Daha öncede bahsetmeye çalıştığımız üzere, temel amaç olarak belirli maliyet sınırları
içinde yeryüzündeki coğrafik kısıtlamalara bağlı kalınmadan haberleşme olduğundan,
LEO’lar haberleşmede önemli bir yer kaplamaktadır. Genel yapıları dikkate alındığında
yeryüzündeki etkinliği gökyüzüne taşıyan ve böylece yeryüzünde elde edilebilecek azami
kapsama alanını elde etmeye çalışan sistemler olarak göze çarpsalar da bunun mali
külfetini kaldırabilmek adına da çok şeyler yapılması gerektiği ortadadır. Kulağımıza pek
de yabancı olmayan Iridyum teknolojisinin de temelinde bu vardır.
Iridyum, çok sade biçimde, düşünülen çok sayıda uydunun belirli frekans bandında özel
düşük güç çıkışlı taşınabilir alıcı-verici düzeneklerle, yeryüzünden 420 mil yüksekteki
kutupsal yörüngelerde birbirleri ile her zaman radyo kanalı ile haberleşen ve her zaman
kapsama alanını etki altında tutan bir görüş hattı içerisinde bulunmasını sağlayan nokta
hüzmeli bir haberleşme düzeneği olarak tanımlanabilir. Uydular kutupsal yörüngede
oldukça hızlı hareket etmektedir. Böyle olunca, herhangi bir nokta kapsama alanı dışına
çıkarsa; bu eksiklik, bir diğer uydunun (o noktayı içine alacak yörüngedeki uydunun) çok
çabuk (saniyede ortalama 7400 m/sn hızla) hareketiyle yok edilebilir ve böylece sürekli
bir hizmet sağlanmış olur.
Buraya kadar bahsetmeye çalıştığımız sistemlerin birçok yararı vardır. Bunlar sırasıyla;
• Sürekli kapsama alanı ve yeryüzü çapında kapsama alanı ile herhangi bir konumda
farklı bir telefona gereksinme duyulmadan kesintisiz haberleşme sağlanır.
• Daha önceden denenmiş frekanslarda iletişimi başarılı kıldığı için kullanılan
yelpazede bir etkinlik sağlanır ve gereksiz kullanım ortadan kalkar.
• Ulaşılamayacak yerlere kolaylıkla ulaşılabildiği için hayat kurtarır.
• Üretici kuruluşların geçmişteki çalışmaları sayesinde edinilen denetimlerle üstün
hizmet niteliğine erişilebilir.
• Uluslar arası iletişimde ortaklık ve birlik sağlanır.
• Küçük,
• Büyük,
• Mega LEO’lar.
Bu uydular yerden yaklaşık 500-1000 mil kadar yukarıdadırlar. Yere yakın oldukarından
en düşük RTT’ye sahiptirler. Yine yere yakınlıkları ve yüksek titreşim oranları sebebiyle
ayrıntılı anten donanımına gerek duymazlar. Küçük LEO uydusu 800 MHz’de işlerken,
büyük LEO 2 GHz ve Mega LEO 20-30 GHz’de işler. Mega LEO’nun kullanımı daha çok
yüksek veri taşıma sığası gerektiren gerçek zamanlı uygulamalarda, video gibi gecikmeye
pek dayanamayan uygulamalarda karşımıza çıkar.
150
Özellikle kapsama alanı sorunu ve rekabet yüzünden dünya’nın çevresi birçok uyduyla
doludur. Bu kadar çok uydunun çakışmaması ve düzenli bir şekilde izlemesi için ITU ve
FCC, uydu konumlarını belirleme yetkisine sahiptir. Bu haberleşme türünün geniş ölçüde
istek görmesi yüzünden uydular 2 derecelik aralıklarla yörüngeye yerleştirilme izni
alabilmektedirler.
8.3.7 Haberleşme
Uydu haberleşmesinde temel olarak özel antenler, alıcılar ve vericiler bulunur. Tüm alt
donanımlar yüksek güvenilirlikte ve düşük ağırlıktadır. Uyduları izleyebilmek için özel
yönlendiricili sistemler de bulundurulmaktadır.
Sisteme yer istasyonu tarafından bakarsak, kullanılacak çanaklar; gelen dalgaları düzgün
biçimde toplayabilme özelliğinin yanı sıra merkezden gelen işaretleri yansıtabilme özelliği
de içermektedirler. Sisteme uydu istasyonundan bakacak olursak; uydular gelen
işaretlerin dönüşünü tetikleyecek veya gelen işaretlerde bozulma olduğunu anlayıp,
düzeltebilecek mekanizmalarla donatılmışlardır. Bunlar çerçevesinde, duruma genel
olarak bakarsak, ilk bakışta Iridyum teknolojisinin hücresel sistemleri yok edeceği akla
gelebilir. Ancak temelde durum bundan biraz daha farklıdır. Hatta tam aksine uzmanlar
bu iki teknolojinin birbirini tamamlayacağını düşünmektedirler. Çünkü bu geniş bantlı
uydu alt yapılarına sahip olmayan birçok bölge vardır ve bu yüzden birbirini
tamamlamaları söz konusudur.
Yapılan çalışmalar sonunda (NASA’nın 1993 yılında fırlattığı tamamen sayısal olan ACTS)
saniyede yüzlerce Megabit’lik veri akışı GEO uydu yapısı ile uyumlu sistemlerce
sağlanılmıştır. Bu da bizlere, evde ve iş yerlerinde 155 Mbps’lik veri hızını olanaklı
kılmaktadır. Bu hızla video-konferanstan yüksek hızlı Internet erişimine, sayısal renk ve
faks uygulamalarından teleradyolojiye kadar birçok alanda yararlanmak olasıdır. Halen
bulunan fiyatların biraz daha düşmesi ile engebeli arazileri nedeniyle kablolu alt yapının
seçilmesi gereken yerlerde bile uydu haberleşmesi kesin çözüm sunacaktır. Bu çok geniş
çaplı bant genişliğine sahip uydu haberleşmesi fırsatını, elbette çok uluslu kuruluşlar
kaçırmayacaklardır.
151
8.3.8 LEO ile GEO’nin karşılaştırılması
LEO ve GEO arasındaki farklar iki ana başlık altında
toplanabilir. Bunlar;
• Bant genişliği,
• Gecikmedir.
GEO uydularının bahsettiğimiz güçlü yayım özelliği ile Doğrudan Yayım Uyduları
(Direct Broadcast Satellites) genelde TV yayınlarını ve ek olarak diğer uygulamaları da
taşıyabilirler. Bunun dışında özel olarak tasarlanmış haberleşme uyduları da vardır.
Bunlar da yeryüzündeki sabit bir istasyonda çok iyi hesap edilmiş bir konumda, geniş
ölçekli bir anten aracılığı ile TV ve ses uygulamalarını taşıyabilmektedir.
152
LEO yüksek hızlı ağ işlemleri, telekonferans, uzaktan tıp eğitimi ve etkileşimli işlemlerde
seçim nedeni iken; GEO’lar ise daha çok bilgi kaydetme ve yayım gibi işlemlerde
uygundur. GEO’larla bugünkü teknoloji ile en azından 24 Mbps’lik IP verisinin
yayımlanması ve 2 Mbps’nin üzerinde noktadan noktaya olan TCP/IP verisi taşınabilmesi
olasıdır (TCP spoofing). Bu teknikle bazı hizmet sağlayıcılar Internet ve Intranet’i yüksek
hızda iletmede kullanmaktadır. Kaybın olmadığı protokoller bile bu kadar gecikmede
sorun yaşayabilmektedir.
Son dönemde Motorola şirketi tarafından düşünülen bir yaklaşım da A.B.D. üstünde LEO
ile GEO’yu birbirine bağdaştıracak uydu sistemidir. Bu düşüncenin arkasında,
oluşturulacak melez yapı sayesinde LEO’nun yüksek hızı ile etkileşimli işlemler yapılırken
GEO’nun yayım konusunda sahip olduğu gücü birleştirerek uydudan uyduya bağlantı
sağlayabilmektir.
8.3.9 Güvenlik
Uyduları gerekli konumlara yerleştirip, ilgili bant
genişliği ve gecikmeler de hesaba katıldıktan sonra bir
diğer önemli husus olarak güvenlik ortaya çıkmaktadır.
Taşınan verilerin içeriği ne olursa olsun güvenlik en
önde tutulması gereken konu başlıklarından belki de
ilkidir. Kuruluşlar, yayımlarında, kanalları tarayarak
bulabilecek konumdaki kişilerin varlığı nedeniyle
değişik xDMA yöntemleri kullanılır. Bunun da ötesinde
her ağ zaten kendi içinde bir iç güvenlik uygulaması ve
şifrelemeye sahiptir.
Günümüzde GPS'ler, gerçek konum ve zaman verilerinin yanında, hız, gidilecek noktaya
uzaklık, varış zamanı gibi yardımcı bilgiler de vermektedir.
153
8.4 RADYO TABANLI SİSTEMLERDE ERİŞİM YÖNTEMLERİ
Radyo tabanlı sistemlerde kullanılan erişim yöntemleri;
Bu işleme kanal oluşturma denir. Yani her bir frekans aralığı, belirli bir anda tek bir
kullanıcıya aittir ve kullanıcının isteği doğrultusunda zamanın tamamı boyunca bu kanal
kendisine atanmıştır. Bunda asıl amaç, bant genişliğinin gereksiz kullanımını önlemektir.
Örnek olarak 30 kHz’lik bir telefon çağrısına bu aralığın tamamını atamak pek de akıllıca
bir davranış olmayacaktır. O yüzden her kullanıcı için gerekli olan bant aralığı hesaplanıp,
o kadarı “tüm zaman” boyunca ilgili kullanıcıya atanır. Olası karışıklıkları engellemek için
bant içinde ayrılan her yuvanın arasına koruyucu güvenlik duvar aralıkları konur ve
karışıklık engellenmiş olur.
154
Bu yöntemi biraz daha iyileştirmek için TDD denen “Zaman Bölmeli Çiftleme” (Time
Division Duplex) ek mekanizması kullanılabilir.
Günümüzde 6 hücreli çerçeveyi kullanan TDMA’da her bir çift zaman aralığı, bir iletişime
atanacak biçimde bir çerçeve içinde aynı yelpaze üstüne haritalanır. Böylece iletim hızı
3'e katlanır. Aslında bu teknolojiyle hedeflenen iletim hızını 10'a katlamaktı, fakat
bugünkü olanaklarla ancak 3’e katlamak olasıdır. Klasik Darbe Kodu Modülasyon
(Pulse Code Modulation - PCM) ile dönüştürülen sesler analog yapıyı sayısala
çevirirken, QPSK ile veri oranını ikiye katlamak olasıdır. TDMA’nın sahip olduğu mimari
nedeniyle PCM kodlamanın etkinliğini sayısal sistemlere uygulamanın kolaylığı, özellikle
ses uygulamalarında 64Kbps’lik oran kullanılan yöntemler sayesinde katlanabilir.
155
TDMA’nın gelişim evresinde IS-54’ten IS-136’ya geçiş ile bazı özel hizmetlerin de
kullanımı devreye sokuldu. Bu amaçla IS-136’yı biraz daha ayrıntılı biçimde incelemek
yerinde olabilir. Genel olarak makro hücresel ve bina içi kablosuz erişim, düşük fiyatlı bir
alıcı-verici kullanılarak, 30 kHz’lik çift yönlü kanallar kullanılarak sağlanabilir. Bununla
birlikte, birçok yeni servis (Kısa İleti Hizmeti - Short Message Service gibi) sayısal olarak
taşınabilir hale gelmektedir. IS-136, 40 milisaniyelik TDMA çerçeve yapısı kullanır.
TDMA ile gerçekleşen uygulamalar, şu anda kullanılan tekniklerle sınırlı olan veri akış
oranları ile de yeterli olmaktadır. Ancak bahsetmeye çalıştığımız bazı tekniklerle bu daha
da arttırılabilir. Bunların artışı elbette müşterileri de hizmet sağlayıcılara çekecek ve
karşılıklı bir tatmin söz konusu olacaktır. Ancak bugünkü olanaklarla bile TDMA ile birçok
işlem yapılabilmektedir. Bunların bazıları;
Bunlar dışında IS-136’ya ek olarak mevcut sistemlerin üstüne, yeni, ticari bakımdan etkin
hizmetleri eklemek ve IMT-2000 radyo iletim teknolojisi için gerekli olan özellikleri
sağlama düşünceleri geliştirilmektedir. Bunlar;
156
8.4.3 Kod Bölmeli Çoklu Erişim (Code Division Multiple
Access)
Yelpaze üstünde işaretin yayılması temel ilkesine dayanan CDMA için iki olasılık vardır.
Bunlar;
FH/CDMA’da gönderen taraf rastgele üretilmiş değerleri kullanarak belirli bir anda belirli
bir frekansı kullanırken, üretilen rastgele değerlerin filtrelenmesi sonucu bir sonraki anda
bir başka frekanstan işlemeye başlar. Burada önemli olan alıcı-verici arasındaki eş
zamanlılığın ayarlanmasıdır.
Bu yöntemler aracılığı ile var olan sığa 10 kattan 20 kata kadar (kullanılan yönteme bağlı
olarak) değişen bir artışa erişir. Bu şekilde düşünüldüğünde CDMA kullanılırsa;
157
• Site seçim işlemlerini daha basite indirgeme,
• Ortalama olarak verici aygıt güç çıkışı gereksinimlerini azaltma,
• Haberleşme sahası içindeki diğer elektronik aygıtlarla oluşacak olası karışıklığı
engelleme,
• Sağlığı tehdit edecek unsurları azaltma,
• Daha az site gereksinimi ile maliyeti düşürme,
sağlanmış olur. Bunların yanında CDMA ile kablolu haberleşmeye yakın nitelikte
haberleşebilme olanağı, olabildiğince fazla kapsama alanı elde edebilme, düşük giderli
aygıt ve daha az site gereksinimi gibi hususlarda çalışmalar da sürmektedir.
158
8.5 HÜCRESEL HABERLEŞME
İlerleyen sayfalarda
Bütün bunlara rağmen kişi veya kurum için veri servis hizmeti, ses kalitesi ve güvenlik
önemli ise, bu durumda dijital telefon servisini kullanmak en iyisi olacaktır. Verilecek
servis dual mod telefon yeteneğine göre yapılandırılırsa hem sayısal servislerin hem de
yapılandırılan bölge dışındaki alanlarda kullanılan analog servislerin kullanımına olanak
sağlar. Eğer ağ’da dolaşım en öncelikli konu ise hücresel haberleşme kullanılabilir.
Analog ağlar yerleşim bölgelerinde her yerde olacak şekilde artmıştır ve hücresel ağların
hala kullanımını haklı çıkaran birçok sonuç vardır. Bunlar;
Kuzey Amerika’da bugün yaklaşık olarak 200 milyon insan hücre temelli iletişim
servislerini kullanmaktadır. Dünyada ise her ay 13 milyon kullanıcı kablosuz iletişim için
başvuruda bulunmaktadır. Hücre temelli iletişim endüstrisi halen öncelikli olarak analog
omurgalar üzerinde çalışmaktadır. Tahminlere göre Amerika’nın tamamı analog olarak
kaplanmış durumda iken bunun sayısal benzeri olan hücresel ağların oranı ise %60–100
159
arasındadır. Kanada’da da iletişim ağları çoğunlukla analogtur. Çünkü dijital teknolojiye
geçiş için çok kısıtlı imkanlar bulunmaktadır.
Pek çok ülkelerin kablosuz servis sağlayıcıları dijital ağ’ı kullanmaktadır veya en azından
hücre temelli ağ’dan sayısal ağ’a geçmeye çalışmaktadır. Tamamen farklı kriterlere sahip
olan sayısal birçok üstünlüğe sahiptir. Temel üstünlükleri;
Bu durum sayısal ağlarda verimliliği arttıracaktır. Yani taşıyıcı bazında, her iletişimde
daha fazla bilgi taşınabilecektir. Bu, çoğu sistemin neden sayısal sisteme çevrildiğinin
cevabıdır.
Pek çok ülkelerin kablosuz servis sağlayıcıları dijital ağı kullanmaktadır veya en azından
hücre temelli ağdan sayısal ağa geçmeye çalışmaktadır. Tamamen farklı kriterlere sahip
olan sayısal birçok üstünlüğe sahiptir. Temel üstünlüğü çok iyi bir servis kalitesi (QoS)
sunması, daha iyi güvenlik ve gelecek nesil servislerini (next generation services)
destekleme kapasitesine sahip olmasıdır. Bu durum sayısal ağlarda verimliliği arttırıcı
olarak ta bilinir ve bu, çoğu sistemin neden sayısal sisteme çevrildiğinin cevabıdır. Ayrıca
sayısal çok daha iyi bir ses kalitesi de sunmaktadır.
160
Analog hücrelerde kullanılan frekans alanı 825-845 MHz ile 870-890 MHz arasındadır.
Hücresel kanallar tek bir telefon çağrısı için 30 kHz’lik bir bant genişliğini kullanmaktadır.
Ayrıca 21 kanal da kontrol kanalı olarak tahsis edilmiştir.
161
8.5.5 MTSO
MTSO'nun ilişkide bulunduğu veritabanları görülmektedir.
MSC sistemde dört farklı veritabanı ile çalışır. İlk veritabanı HLR (Home Location
Register) olarak tanımlanır. HLR sistemdeki tüm sistem sürücü kayıtlarının tutulduğu
yerdir. Bunlar ağa bağlanan yerel sürücülerdir. HLR abonelere ait tüm bilgileri de tutar.
Bu bilgiler isim, telefon, özellik, fonksiyonlar gibi bilgilerdir.
İkinci veritabanı VLR (Visiting Location Register)’dir. VLR belirli MSC alanlarına ait
sürücülerin tutulduğu geçici veritabanıdır.
Diğer iki veritabanı ise ağda MSC tarafından kullanılmaktadır. Bunlar EIR (Equipment
Inventory Register) ve AuC (Authentication Center)’dir. Bunlar GSM’de kullanılan
veritabanlarına çok benzer. AuC, kullanıcının kimlik belirleme işlemlerinde kullanılır ve bu
da kullanıcının ağı hileli bir şekilde kullanmasını önler.
162
163
Çağrı sırasında hücreden hücreye geçişlerde bazı karmaşıklıklar ortaya çıkar. Böyle bir
durumda IS-41 ağ üzerinden hedef MSC’lere ileti yollar. Burada MSC bir veya daha fazla
olabilir. İleti alan tüm MSC’ler ilgili çağrıyı dinlemeye başlar. Kısa süre sonra bu çağrıya
hepsi bir yanıt gönderir. Gelen yanıtlara göre hangi MSC daha güçlü sinyal alıyorsa MSC
onu seçer ve yeni MSC’ye iletiyi yollayarak iki MSC arasındaki hattın aktif olmasını sağlar.
Daha sonra hizmet veren MSC araca yeni hücre birimi içinden ileti yolar ve yeni MSC
üzerinden yönetir. Araçta bağlantıyı yeni kanala göre ayarlar ve böylece çağrı kesilmeden
devam eder.
Bazen coğrafi şartlar nedeniyle araç bulunduğu MSC’den başka bir MSC servis alanına
girerken o an hizmet veren MSC diğerlerine bir ileti yollar. Bu iletiye gelen en güçlü sinyal
yanıtına göre çağrıyı başka bir MSC’ye devreder. Fakat çağrı ile ilgili en güçlü sinyal
aracın uzaklaşmasına karşın hala o anki MSC’de ise, bu MSC çağrıyı devretmez. Bunun
yerine diğer MSC’ye çağrı için parelel bir ses kanalı kurulmasını sağlar.
Katlı Hücreler
164
Benzer şekilde, ağdan mobil telefona çağrı gelmesi durumda da aşağıdaki işlemler
gerçekleşir;
Mobil iletişim aracı, hücre merkezinden uzaklaşıyor olabilir. Bu durumda ana istasyon
çağrı işleminde aktif rol üstlenir. Bu işlem dizisi yukarıdaki animasyonda da
görülmektedir.
Bölüm Özeti
Bu bölümde de Radyo Teknikleri ve Sistemlerini ele
aldık. Yayın titreşim oranını açıkladık ve mikrodalga
haberleşmeyi ele aldık.Mikrodalga haberleşmenin
giderek artan oranda kullanılmasında, özellikle radyo ve
televizyon yayınlarının büyük yer kapladığını belirttik.
165
• Uydu öz niteliklerini,
• Uydu Frekans bantlarını,
• GEO uydularını,
• MEO uydularını,
• LEO Uydularını,
Bundan sonra, radyo tabanlı sistemlerde erişim yöntemlerini ele aldık ve bu yöntemleri üç
bölümde inceledik;
• Frekans Bölmeli Çoklu Erişim - FDMA (Frequency Division Bölmeli Çoklu Erişim),
• Zaman Bölmeli Çoklu Erişim - TDMA (Time Division Multiple Access),
• Kod Bölmeli Çoklu Erişim - CDMA (Code Division Multiple Access).
Bu bölümde ayrıca kapsama alanlarını, analog hücresel sistemleri, ağa giriş işlemlerini,
kontrol kanallarının izlenmesini, başarısız sinyalleri inceledik ve çağrı oluşturmayı ele
aldık. Bir çağrının oluşturulma adımlarını sıraladık;
Son olarak;
• MTSO,
• Tekrar frekans kullanım planı ve hücre yapısı,
• Katlı hücreler,
• Tekrarlı frekans kullanımı,
• Frekans atanması,
• Sabit telefondan normal telefona çağrı kurulması,
166
167
168
169
170
171
SS7
Sinyalleme Sistemleri Numara 7 (Signaling System 7 - SS7),
PSTN ağlarında çağrı oluşturma, yönlendirme, faturalandırma gibi
işlemlerin gerçekleşmesini sağlayan gelişmiş bir sinyalleme
protokolüdür. Eski sinyalleme yöntemlerinden çok daha gelişmiş
yapıya sahiptir. Ayrıca SS7 sayesinde, PSTN ile IP ağları arasında
bütünleşme sağlanabilecektir.
Bölüm Hedefi
SS7, telefon ağlarında kullanılan yüksek başarımlı bir
sinyalleme protokolüdür. Bu bölümde;
ele alınacaktır.
9.1 SS7
Bütün telefon konuşmalarının esasını iki temel yapı taşı
oluşturur. Bunlardan ilki ve en önemlisi; gerçek içerik
olan sesimiz, fakslar, modem destekli veridir. İkincisi
ise; telefon aracılığı ile yapılacak bilgi alışverişini
sağlayacak olan uygun yönün belirlenmesi ve
bağlantının sağlanmasıdır. İşte SS7, anonim (public)
telefon ağındaki, telefon anahtarları arasındaki iletişimi
sağlayan protokollerin yaptıkları işin benzerini kablosuz
iletişimde oluşturan bir protokol setidir. Bunlar, dünya yüzeyindeki pek çok organ
tarafından üretilmekte ve kontrol edilmektedir. Yönetim için sorumluluk ise ITU-T
(International Telecommunication Union) tarafından gerçekleştirilmektedir.
Hemen belirtelim ki, bugün için PSTN ile paket anahtarlamalı-IP dünyası arasında
bütünleşmeyi sağlayacak olan en önemli girişim Sinyalleme Sistemleri Numara 7
(Signaling System Number 7- SS7) protokoludur. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi,
bugün ve gelecek nesil anonim ağlar için hayati öneme sahip yapı taşı, SS7 veya SSx
protokolü olacaktır.
172
9.1.1 Eski PSTN Sinyalleme Sistemleri
SS7’nin yapı ve desteğini anlayabilmemiz için, PSTN tarafından sağlanan ve çok
kullanışsız olan sinyalleme yöntemlerini incelemek faydalı olacaktır.
Bütün telefon konuşmaları, orijinden konuşulacak noktaya ulaşabilmek için bir taşıyıcı
kabloya gereksinim duymaktadır. Telefonun ilk günlerinde, bu durum her kullanıcıya bir
hat atayarak sağlanırdı. Daha sonra uygulamaya giren anahtarlama sisteminde
kullanıcılar, aynı kablo üzerinden birlikte konuşma olanağına kavuştular. Telefon bilgilerini
taşıyan kablolar, konuşma bilgilerini taşımaları yanında, konuşmaların düzenli olarak
yürütülmesi için gerekli sinyalleme bilgilerini de taşır hale geldiler. Sinyalleme bilgilerinin
ses bilgileriyle beraber taşınması bant içi sinyalleme (in band signalling) olarak
isimlendirilir. Bu uygulama CAS (Channel Associated Signaling) diye adlandırıldı. Bu
uygulamada, konuşma isteği alan telefon buna olumsuz yanıt verirse, tüm hat boşuna
meşgul durumda kalacaktır. Bunun yerine kullanıcı ve sinyalleme bilgileri birbirinden
ayırarak, ki buna bant dışından sinyalleme (Out of band signalling) denilmektedir,
bu sorun çözülmektedir. Bu uygulama da Common Channel Signalling (CCS) diye
adlandırılmıştır. Aşağıda bu iki uygulama görülmektedir.
İlerleyen sayfalarda ayrıntıyla ele alacağımız SS7 protokolü ise, CCS'den çok daha güçlü
bir mantığa sahip bulunmaktadır.
Katmansal yapı fizikseldir, yani donanımsal bir yapı değildir. Tümüyle birbirini izleyerek
uygulamaya giren yazılım kümeleridir.
En alt üç katman MTP (Message Transfer Part) diye adlandırılır. Bu katmanlar güvenli
ve güvenilir ileti gönderiminden sorumludur. İletilerin içeriği, daha üstteki katmanlar
173
tarafından hazırlanır. MTP gidecek iletiyi adrese göndermek üzere sinyalleme bağlantısını
kullanır. Daha üstteki katmanlar ağ tarafından istenilen farklı fonksiyonlara sahiptir ve
bunları uygularlar. Örneğin dördüncü katman ISUP veya TUP adıyla anılan Çağırma
Kontrol Protokol (Call Control Protocol)’lerini yönlendirme ile yükümlüdür. Diğer
işlemler ise, SCCP diye adlandırılan daha yukarı katmanlar tarafından yerine getirilir.
İlerleyen sayfalarda bu katmanlar, fonksiyonları ve nasıl çalıştıkları açıklanacaktır.
9.2.1 MTP
MTP üç katmandan oluşmaktadır. Temel olarak ana görevleri, SS7 bağlantılarının
yönetimi ve iletilerin yönlendirilmesidir. OSI katmanları hakkında bilgi sahibi olanlar için
MTP, OSI’nin ilk üç katmanına benzer bir görev yerine getirmektedir. OSI katman yapısını
hatırlamak için tıklayınız.
OSI Modeli
Paket anahtarlamalı ağlarda kullanılan protokolleri tanıtmadan önce, ağ iletişimini
katmanlar halinde tanımlayan OSI modelini hatırlamak gerekir.
174
Biz burda tüm katmanları değil, en alt üç katmanı ele alacağız.
Fiziksel bağlantı üzerinde veri iletiminden sorumludur. Üçüncü katmandan gelen paketleri
çerçeveledikten sonra, fiziksel adreslerine göre gitmeleri gereken düğüme ulaşmalarını
sağlar. Fiziksel adres belirlemek için düğümlerin MAC adreslerinden yararlanır.
Ağdaki iki düğüm arasındaki fiziksel bağlantıyı tanımlar. Bu bağlantı fiberoptik kablo,
ethernet hattı, telefon hattı gibi sinyalin iletildiği ortamdır.
MTP’nin birinci katmanı OSI'de olduğu gibi fiziksel katmandır ve yukarı katmanlardan
gelen iletileri elektrik sinyallerine çevirir ve fiziksel bağlantının oluşmasını sağlar.
İkinci MTP katmanı ise, SP’ler arasındaki güvenli sinyal iletimini gerçekleştirir. Bu rol
içinde verilerin hatalı olup olmadıklarını denetler ve hatalı olanlarını düzeltir. Bu katman
aynı zamanda çok büyük çapta iletim söz konusu olduğundan, ileti akış kontrolünü de
gerçekleştirir. Bu katman ayrıca gönderilen iletilerin, Sinyalleme Üniteleri olarak
isimlendirilen paketler içinde toplanmasını sağlar. Üç tip sinyalleme ünitesi görev
yapmaktadır.
Üçüncü katmanın ise iki temel görevi vardır. Bunlar iletileri göndermek ve ağ’ı
yönetmektir.
175
9.2.2 Dördüncü Katman
Dördüncü katman;
kısımlarından oluşur.
Bunlardan TUP ve ISUP kanal-ilintili, SCCP ise kanal ilintili olmayan Çağrı Kontrol
Protokolü (Call Control Protocol - CCP)'dür.
ISUP ise, ses ve ses olmayan (veri) iletişimi içine alan telefon konuşmalarını yönetmek ve
yerleştirmek üzere sinyalleme fonksiyonlarını tanımlar. ISUP aynı zamanda PBX ağlarını
da içine alan pek çok ek servisleri de desteklemektedir.
176
9.2.3 TCAP
TCAP (Transcaction Capabilities Application Part) veritabanından bilginin
araştırılmasında kullanılır. TCAP ayrıca, veriyi SCCP tarafından farklı veritabanlarına
aktarma işlerinde kullanmak üzere biçimlendirir (formatlar).
• MAP Katmanı, kablosuz sistemler arasında bağlantıyı sağlamada görev yapan GSM
standardının bir parçası olarak geliştirilmiştir.
• IS41 Katmanı, MAP’in görevini yerine getirir. Ancak MAP bir Avrupa standardı iken
IS41 ABD standardıdır.
177
• INAP Katmanı, TCAP üstünde görev yapar ve sabit kablosuz ağlar için çalışır.
INAP, ETSI tarafından geliştirilmiş bir Avrupa standardıdır.
SS7 ağında her bir SP, özel bir (unique) adresle temsil edilir. Bu adres Nokta Kodu
(Point Code-PC) olarak isimlendirilir. Her SS7 iletisi, Gönderici Nokta Kodu
(Originating Point Code-ODC) ve Alıcı Nokta Kodu (Destinating Point Code-DAC)
taşır. Bu adresler sayesinde iletinin uygun adreslere gönderilmesi kolay bir şekilde
gerçekleşir. PC’ler aynı zamanda MTP tarafından hazırlanan iletileri de taşırlar.
SDL’ler, Bağlantı Grupları (Link Sets) adı verilen gruplar içine organize olurlar. SDL’ler
bağlantı grupları ile birleştiklerinde, tüm ileti topluluğu, aktif SDL’ler arasında ortaklaşa
kullanılır. Bu SS7’ler için ilk güvenilirlik adımıdır. Zira, SDL’lerden biri devre dışı kalırsa,
diğerleri kullanılarak bağlantı devam ettirilir. Uygulama aşağıda görülmektedir. Bir
bağlantı grubunda 16 adede kadar SP olabilir. Aşağıda, bir bağlantı grubunda üç SP ve
bunları birbirine bağlayan SDL’ler görülmektedir.
178
9.3.1 SS7 Ağ Yapısı
SS7 farklı istekleri yerine getirmek üzere, birçok farklı sinyalleme noktalarından (SP)
oluşur. Pek çok ağ’da, ağ elementlerinin farklılaşmasını sağlayan bir hiyerarşi mevcuttur.
Ayrıca, sinyallemenin ağ içinden geçişini sağlayan pek çok yol bulunmaktadır ve bu yollar
SP’lerin özel fonksiyonları ile ilişkili özel düğümlerde kullanılmaktadır.
SS7 ağ’ı, yerel telefon değişim noktaları ile bağlantı kuran normal müşteri hatlarının
bulunduğu noktalardan oluşur. Bu değişim noktaları Merkez Ofis (veya Sınıf 5 Anahtar)
diye adlandırılır. Ancak SS7 ağ’ında telefonlar birbirleri ile iletişimde özel Servis Noktaları
(SP-Service Point) ile iletişirler ve bunlara SSP (The Service Switching Point) adı
verilir. Bu uygulama aşağıda görülmektedir.
SSP’ler arasında iletişim için yeni bir yapıya gereksinim vardır ve bu bilgi alışverişini,
TANDEM (Sınıf 4 Anahtarlama) sağlamaktadır. ABD’de farklı sinyalleme sistemi
uygulandığında aşağıdaki yapının ortasına STP (Signal Transfer Point) adı verilen
yapılar eklenmektedir.
179
9.3.2 SS7 Ağ Elementleri
Bütün SS7 ağlarındaki düğümler sinyal noktaları olarak
tanımlanır. Ancak, her birinin yerine getirdiği fonksiyonlar
yönünden farklılıkları bulunmaktadır. Bunlar;
• Tam Anlamı İle İlişkili Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, iki SSP arasında
direkt sinyalleme vardır.
• Kısmi İlişkili Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, SSP’ler arasındaki bağlantılar
kısmen STP’ler arasından sağlanmaktadır.
• İlişkisiz Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, en az iki adet STP düğümü aracılığı
ile bağlantı yapılmaktadır.
180
Tam İlişki
Kısmi İlişki
İlişkisiz
181
9.4 SS7'de Yeni Gelişmeler
SS7 ve Geliştirilmiş Servisler
Akıllı Ağ (Intelligent Network), var olan ağlar üzerine yeni servislerin çok düşük maliyetler
ile eklenmesini olanaklı kılan bir dizi standart tanımlamaktadır. Ancak, ağ içine yeni bir
servis eklendiğinde, bu her yerel değişim noktasına uygulanmak zorundadır. Elbette bu
durum derece yükseltme işlemlerinin uygulanmasında engelleyici bir faktör olarak
görülebilir.
SS7 ve IP Bütünleşmesi
Tüm IP ağları üzerinden konuşma yapılması ile gerçekleştirilen devrimin tam anlamı ile
yerine oturtulabilmesi için, SS7 çok önemli bir tümleştirici parça olarak yer alacaktır.
Hatta gelecek nesil telefon ağları, büyük olasılıkla IP-Temelli SS7 ağları olacaktır.
182
Bölüm Özeti
Bütün telefon konuşmalarının esasını, iki temel yapı taşı
oluşturur. Bunlardan ilki ve en önemlisi; gerçek içerik olan
sesimiz, fakslar, modem destekli veridir. İkincisi ise; telefon
aracılığı ile yapılacak bilgi alışverişini sağlayacak olan uygun
yönün belirlenmesi ve bağlantının sağlanmasıdır. İşte SS7,
anonim (public) telefon ağındaki, telefon anahtarları
arasındaki iletişimi sağlayan protokollerin yaptıkları işin
benzerini kablosuz iletişimde oluşturan bir protokol setidir.
Bunlar, dünya yüzeyindeki pek çok organ tarafından
üretilmekte ve kontrol edilmektedir. Yönetim için sorumluluk
ise ITU-T (International Telecommunication Union)
tarafından gerçekleştirilmektedir.
Hemen belirtelim ki, bugün için PSTN ile paket anahtarlamalı-IP dünyası arasında
bütünleşmeyi sağlayacak olan en önemli girişim, Sinyalleme Sistemleri Numara 7
(Signaling System Number 7- SS7) protokolüdür.
Tüm IP ağları üzerinden konuşma yapılması ile gerçekleştirilen devrimin tam anlamı ile
yerine oturtulabilmesi için, SS7'nin çok önemli bir tümleştirici parça olarak yer alacağı
gerçeği tüm eleştirmenler tarafından kabul edilmektedir. Hatta bazı eleştirmenler,
gelecek nesil telefon ağlarını IP-Temelli SS7 ağları olarak tanımlamaktadır.
İşte gelecekte bu kadar önemli rol oynayacağı herkes tarafından kabul edilen SS7
konusunu bu bölümde inceledik. Bu bağlamda;
inceledik.
183
184
185
186
187
GSM
1989’da ETSI (European Telecommunications Standarts
Institute)'ye devredildi. 1990’da Hareket İçin Küresel
Sistemler (Global System for Mobile-GSM) şartnamesi
yayınlandı. 1993’te 22 ülkede 36 ağ, bugün ise 133 ülkede 300
operator GSM’ye uyum sağlamış durumdadır.
Bölüm Hedefi
Günümüzde 100 milyonlarca abonesi olan GSM sistemi,
mobil iletişimde standart olma yolundadır. Amerika'da bile
eskiden yoğun olarak kullanılan sistemler, yerini GSM'ye
bırakmaya başlamıştır. Bu bölümü bitirdiğinizde;
anlatılmıştır.
10.1 GSM
1980’lerde analog hücre temelli telefon sistemleri başta
İngiltere, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkeleri olmak
üzere hızla gelişmekteydi. Bu ülkelerdeki üreticiler bu yeni
mobil iletişimi destekleyebilmek için kendi iç işlem
sistemlerini geliştirdiler. Fakat yerel olarak geliştirilen bu
sistemler, kendi aralarında uyumsuzluk yaşıyorlardı.
188
• Yeni telefon çeşitlerini destekleyebilir olması,
• ISDN uyumluluğu
• Şeffaf dolaşım yeteneği.
• Ses,
• SMS,
• Devre anahtarlamalı veri,
• Paket anahtarlamalı veri,
• ISDN,
• USSD (Unstructured Supplementary Service
Data)
• ITU’nun 3-fax servisini kullanarak kopyalama.
189
10.2 GSM MİMARİSİ
Bir GSM ağı, aşağıda görüldüğü gibi, 3 ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar;
• Mobil birim,
• Mobil ana istasyon
• Mobil anahtarlama sistemidir.
Mobil Birim, mobil telefon ve akıllı kartdan oluşmaktadır. Akıllı kart kullanıcı arayüz
modülünü taşır ve SIM (Subscriber Identity Module) olarak adlandırılır. Servis
sözleşmeleri sonucunda kullanıcı SIM ile çağrıları ve farklı servisleri kullanabilir.
Mobil cihazın IMEI (International Mobile Equipment Identity) adında kendine özgü bir
taşıyıcısı vardır. SIM’de ise IMSI (International Mobile Subscriber Identity) adında
kullanıcıyı mobil sisteme tanıtan bir tanımlayıcı bulunmaktadır. Bunun dışında sistem
operatorü için gereken bilgi ve yetkilendirmeyi de içerir.
Ana istasyon alt sistemi; 2 bölümden oluşur. Bunlar BTS (Base Transciever Station) ve
BSC (Base Station Controller)'dir. Bunlar sistem bileşenleri arasındaki iletişimi sağlar.
GSM için radyo link protokolleri BTS ile mobil cihaz arasında çalışır. GSM arayüzünde
TDMS radyo protokolleri kullanılır.
BSC radyo kaynaklarının yönetimi ile görevlidir. Ayrıca MSC (Mobile Switching Center)
ile mobil cihaz arasındaki arayüzdür.
190
10.2.1 Ağ Alt Sistemi
MSC (Mobile Switching Center), PSTN’deki Class 5 Central Ofisin görevini yapar.
Bunun dışında gerekli anahtarlamalar, mobil cihaz için çağrı işleme fonksiyonları gibi
görevleri de vardır. Ayrıca MSC, çağrı kurulumu için omurga ağ işaretleşme arabirimini de
sağlar.
191
olabilirler. Ayrıca VLR, HLR üzerinden kullanıcı için seçilmiş bilgilerini ve tüm çağrılarının
kontrollerini de üzerine alabilir.
MSC belli aygıt bilgileri üzerinde oynama yapamaz. Çünkü bilgi, anahtarlama sistemine
ait değil veritabanına aittir. Kullanılan bir diğer donanım, kontrolün arttırılmasına yönelik
olan AuC (Authentication Center) ve EIR (Equipment Inventory Register)’dir.
AuC, kullanıcılara ait belirli bilgilerin doğruluğunu kontrol eder. Bu bilgilerin içinde şifre de
olabilir. Bu özel bilgiler hava arabirimi üzerinden kullanıldığı için AuC, bu bilgilerin
onaylanmasını ve korunmasını gerçekleştirir. Bir diğer veritabanı olan EIR ise tüm radyo
setleri için satıcı bilgilerini tutar. Bu bilgiler üretici ve IMEI olarak tutulur. Eğer
kullanılmakta olan herhangi bir set çalınmış ise veya hile şüphesi taşıyorsa
veritabanındaki IMEI bayrağı geçersiz yapılır. Böylece bu set üzerinden ağı kullanmak
isteyen kullanıcı reddedilmiş olur.
192
Bu frekasların belli bir kısmı halen ilk analog ağlar tarafından da kullanılmaktadır. CEPT,
GSM ağları için 10 MHz’lik alan ayırmıştır. Bunun anlamı GSM ağları aktarımı 905-960
MHz arasında çalışmaktadır. Fakat zamanla analog ağların azalmasıyla bu 25 MHz’lik alan
tamamen GSM ağlara ayrılacaktır.
25 MHz'lik frekans bandı, 200 kHz'lik 124 taşıyıcı frekansa bölünür. Daha sonra bu
frekanslar TDMA kullanılarak alt bölümlere ayrılır.
TDMA’nın en temel bileşeni, 0,577 ms’lik veri yayılım periyodu (data burst period)
boyunca yayılımıdır. Bundan sonra 7 yayılım periyodu bir çerçeve içinde gruplanır ve
yaklaşık 4,615 ms’lik bir TDMA çerçevesi elde edilir. Bu çerçeve formatı mantıksal
kanalların temelini oluşturur. Bir fiziksel kanal, TDMA çerçevesindeki bir yayılım
periyodudur. Yayılım periyoduna karşılık gelen pozisyon ve sayı kanalı tanımlamakta
kullanılır. Bu tanımlama işlemleri her 3 saatte bir yapılır.
193
Trafik kanalı ses veya veri taşımaktadır. Trafik kanalları 26 adet TDMA çerçevesinin
gruplanarak kullanılması ile tanımlanmaktadır. Bir çoklu çerçeve 120 ms uzunluğundadır
ve aşağıdaki parçalardan oluşur;
GSM'de, çok yaygın olmamakla beraber, yarı oran (half-rate) kanal sistemi
bulunmaktadır. Bu yarı oran kanallarının kullanılmasıyla sistemin kapasitesi iki katına
çıkar. Bu işlem için yarı-oran ses kodlayıcılar kullanılır.
194
10.3.5 Veri Yayılımı
Aşağıda bir TDMA çerçevesinin formatı görülmektedir. Bu aynı zamanda veri yayılımını da
gösterir. 156,25 ikiliden oluşan yapının dağılımı aşağıdaki gibidir.
156,25 ikili veri iletimi için 0,577 ms ayrılmıştır. Bu da veri iletimi olarak 270,833
Kbps’dır.
195
10.3.7 Ağ Yapı Modelleri ve Arayüzleri
GSM’deki katmanlı protokol yaklaşımı birkaç arabirim ve protokol için şeffaflık gerektirir.
Yukarıda ağ mimarisinin farklı bileşenlerindeki protokol yığını gösterilmiştir. TDMA,
fiziksel katman arayüzündedir. LAP-Dm (Link Access Protocol Data for Mobile)
protokolü, ISDN LAP-D veri bağı katmanından türetilmiş olup 2. katmanda çalışır. GSM
katmanı yani 3. katman kendi içinde 3 ayrı alt katmana ayrılmıştır. Bunlar;
196
Protokol yığınındaki 1. katman MTP (Mobile/Message Transfer Port)’dir. MTP klasik
OSI mimarisinin alttaki 3. katmanında çalışır. Bu SCCP (Signal Connection Control
Port) ve BSSMAP (Base Station System Mobile Application Port)’nin birleşmiş
haldeki formları ise SS7 protokol yığınının eşdeğeridir. BSSMAP ise TCAP’in eşdeğeridir.
Şeklin sağında bulunan yapıda ise MSC yapısı görülmektedir. Bu durumda devingenlik
iletim ve yönetim bölümleri yığın katmanlarının üstünde gösterilmektedir. Şimdi de
protokol yığınındaki birimlerin içerdiği özellik ve işlevlere bakalım.
Hareketlilik Yönetimi
Sabit alanlardaki HLR ve VLR arasındaki güncellemeler ile ilgilenir. Ayrıca yetkilendirme,
donanım ve envanter tutulması, güvenlik kapasitesini ve yeteneklerini de içerir.
İletişim Yönetimi
• GSM-TDMA
• Kuzey Amerika – TDMA (IS-54)
• CDMA (IS-95)
197
• TDMA (IS-136)
• AMPS
• DECT
Bu problem için GSM ve ANSI –136 bir ortak takım kurarak (GAIT-GSM/ANSI –136
Interoperability Team) çözüm aramaya başlamıştır. Bunun sonucunda GAIT 4 teknik
madde üzerinde birleşmiş bulunmaktadır. Bunlar;
Var olan GSM, ANSI –136 ve ANSI –41 standartlarının birleştirilmesi bunların ağ
elemanlarının ve prokollerinin tanımlanması anlamına gelmektedir. Bugüne kadar GSM ve
ANSI –136, aşağıdaki ana taslağı ortaya koymuştur.
198
• GSM ile Internet erişiminin kolaylaşması sağlanacaktır.
• Mobil telefonların, şu an kullanılmakta olan otomatik ödeme makinalarını
desteklemesi sağlanacaktır.
• Tam 64 Kbps sayısal bağlantı sağlayan WLL (Wireless Local Loop) için GSM
sisteminin uyarlanmış olması sağlanacaktır.
Tam otomatik iletişimi desteklemek için GSM, ANSI–136 ve AMPS arasındaki ağ bağlantısı
ve MAP (Mobile Application Port) protokol değişimi iki yönlü IIF (Interworking and
Interoperability Function) olarak sağlanmalıdır. Bu yetenek başlangıç olarak TIA/EIA/IS-
129’da tanımlanmıştır. Uygulama açısından IIF, stand-alone ağ elemanı üzerinden sunulabilir
veya HLR ile birleştirilebilir. Aşağıda, gelecekte beklenen ağ bağlantısı görülmektedir.
Burada önemli olan nokta IIF’nin ANSI SS7 ve ITU SS7 arasındaki dönüşümler için bazı
şartlar içeriyor olma olasılığıdır.
199
Motorola'nın IDENTM modeli.
QAM Modulasyonu
Bir diğer temel eleman ise TDMA’dır. TDMA tekniği ile kablosuz iletişim, radyo kanallarının
çoklu iletim kanallarına bölünmesi için kullanılır. IDENTM sistemde her 25 kHz radyo
kanalını 6 zaman aralığına böler. İletim boyunca ses ve veri paketlere bölünür. Her
pakete bir zaman aralığı atanır ve ağ üzerinden gönderilir. Alıcıda ise paketler orijinal bilgi
dizilimine göre tekrar bir araya getirilir.
SMR sistemleri geniş ürün yelpazesinin bir bölümünü oluşturur ve trunked radyo
sistemleri olarak sınıflandırılmıştır. Trunked radyo sistemi telefon ve kablosuz iletişimin
kombinasyonunu içermektedir. Aşağıda görüldüğü gibi her çağrı için yeni bir kanal
ataması yapılır. Tüm kanallar kullanımda iken yeni bir çağrı isteği olursa çağrı bir
kuyrukta FIFO (First in First out)’ya göre kuyruklanır ve herhangi bir kanalın kullanıma
açık hale gelmesiyle çağrı kanala anahtarlanır.
Bu tür bir radyo sistemi bazı radyo kanallarını her zaman içerir. Bunlardan biri CC
(Control Channel)'dir. CC, kayıt işlemleri, ileti iletim durumu ve çağrı istekleri için
kullanılır. Bu radyo temelli sistemlerdeki hücresel iletişim işlemlerinin kontrol
kanallarından farklıdır. Hücre temelli radyo ağlarında 19-21 kanal kullanılırken, trunked
radyo sisteminde sadece bir kanala gereksinim vardır.
200
Her bir radyo hücresi bir TRE (Trunked Radio Exchange) ve RBS (Radio Base
Station) içerir. TRE, MSC (Master System Controller) olarak veya TSC (Trunking
System Controller) olarak kullanılabilir. TRE, RBS’nin radyo kanallarının yönetimini
yapar ve bu kanallarda biri CC olarak kullanılır.
Mobil cihaza güç geldiğinde bu CC kullanılarak kaydedilir. Önce abone ağ’dan pozitif bir
ACK (Acknowledgment - Onay) alır ve aygıt trunked radyo sisteminde kaydedilerek
kullanılabilir hale gelir. Mobil aygıt sabit olarak CC ile kontak halindedir. Çağrı isteği
durumunda trunked radyo sistemi abonenin kullanılabilirliğini kontrol eder. Eğer kişi
kayıtlı değilse veya meşgul ise bu bilgi çağrıyı gönderene iletilir. Eğer istek yapılan abone
var ve ayrıcalıklı durumlar yok ise TRE boş bir kanalda çağrının kurulumunu
gerçekleştirir.
Trunked radyo sistemleri ile az sayıdaki radyo kanalı çok sayıda kullanıcıya dağıtılmıştır.
Fiziksel kanallar, mantıksal kanalların tahsis edildiği kullanıcıya gerekmesi halinde atanır.
Bu da kaynakların verimli bir şekilde kullanımını sağlar. Çünkü kullanıcılar zamanın her
anını %100 kullanamazlar.
Hücre temelli radyo ağlarında 19-21 kanal Kontrol Kanalı (CC) olarak kullanılırken,
trunked radyo sisteminde sadece bir kanala gereksinim vardır.
900 MHz servisler ilk defa 1986 yılında kuruldu. 900 MHz servisi, 896-901 MHz ve 935-
940 MHz bandlarında 200 kanal çifti için atanmıştır. Aşağıda değişik bantlar için baz
istasyon ve mobil birimin çalışma frekansları görülmektedir. Baz istasyon ile mobil birim
arasındaki frekans farkı "ayrışma"dır.
201
FHMA (Frequency Hopping Multiple Access) teknolojisi Geotek’in ağlarının
çekirdeğinde yayılmış durumdadır. Bu TDMA ve yayılım yelpazesi türetilmesinin orijinali
İsrail ordusu tarafından geliştirilmiştir. FHMA, macrocell yaklaşımını kullanarak mevcut
analog kapasiteyi 25-30 katına çıkarabilmektedir. Kapsama alanını ise çap olarak 70 mil’e
kadardır.
FHMA hem veri alımı hem de gönderimi sırasında olan bir frekanstan başka bir frekansa
olan zıplamaları önceden belirtilmiş bir yol ile senkronize bir şekilde uygulamaktadır.
Bölüm Özeti
100 milyonlarca kullanıcısıyla GSM, kablosuz telefon
haberleşmesinde çok önemli bir yer kapsamaktadır. Bu
nedenle bu bölümde GSM'i ele aldık ve bu bağlamda;
• GSM Mimarisi,
• Ağ Alt Sistemi,
• Hava ve Bağlantı Ara Birimi ,
• Erişim Teknikleri,
• Trafik Kanal Kapasitesi,
• Kontrol Fonksiyonları,
• Veri Yayılımı,
• Konuşma Kodlama Formatı,
• Ağ Yapı Modelleri ve Arayüzleri,
• GSM Üzerinde Yorumlar,
• Uluslararası işlevselliğin Gerekliliği,
• Add–on Teknolojiler ve IDENTM,
• Bant Verimliliğin Artırılması,
• VSELP- Veri İletim İçin Sinyal Kodlama
• QAM Modulasyonu,
• Artırılmış Kanal Kapasitesi,
• Bütünleşmenin Üstünlüğü,
• Kontrol Kanalı (Control Channel-CC),
• Servis Alanları ve İzin Verilen Bloklar,
• Frekans Zıplaması (Frequency Hopping) ile Bant Verimliliği (Spectral Efficiency),
konularını işledik.
202
203
204
205
206
207
KABLOSUZ AĞ
Kablosuz haberleşme ve Internet kavramlarının bir araya
gelmesi ile kablosuz ağ oluşmaktadır. Günümüzde cep
telefonlarından veya PDA'lardan internete veya bir yerel ağa
bağlanmak ve iletişim kurmak mümkündür.
Bölüm Hedefi
Bu bölümde kablosuz ağ kavramı tanıtılacak,
11.1 KABLOSUZ AĞ
Kablosuz ağ, Internet ve kablosuz haberleşme kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşur.
Internet, iş, eğlence ve her türlü uygulamalarımızı inanılmaz bir şekilde değiştirirken,
kablosuz teknoloji de hücresel telefonlar ile birlikte E-Ticaret ve bilgisayar girişimine
elektronik bir boyut katmıştır.
Cahners In-Stat grubunun yapmış olduğu araştırmalara göre, dünyadaki kablosuz veri
pazarı 2000 yılında 170 milyon kullanıcı iken, bu rakam 2004 yılında 1.3 milyar kişiye
kadar ulaşacaktır. Ayrıca Kişisel Sayısal Yardımcılar (Personel Digital Assistant-
PDA) ve net-erişimli cep telefonu pazarı da 2000 yılında 10 milyar dolar iken 2005
yılında 73 milyar dolar olması beklenmektedir.
1900’li yılların başında, “atsız ulaşım” kavramı bugün otomobil dediğimiz kavram için
söylenirdi. Bu geçiş sadece atları devre dışı bırakıp yeni modeller ve yeni ulaşım demek
değildi. Kablosuz iletişim de sadece kablolardan kurtulmak değildir; herhangi bir
zamanda, herhangi bir konumdaki durumdan ve zamandan bağımsız olarak Internete
erişmek ve var olan uygulamaları geliştirebilmek ve yeni uygulamalar yaratmak için yeni
yollar sunmaktadır.
208
Aşağıda bir kablosuz erişimin web ortamına nasıl yeni temas noktaları tanıttığını
görebiliriz. Cep telefonları, PDA’ler, çağrı cihazları, kişisel bilgisayarlar bunlar arasında en
belli başlı olanlarıdır.
• Kişiselleştirme,
• İvedilik,
• Konumlandırma.
11.1.1 Konumlandırma
Kablosuz aygıtların, Küresel Konumlandırma Sistemi
(Global Positioning System - GPS) ile veya gelişmiş
hücresel teknikler kullanarak coğrafik olarak yerinin
belirlenmesidir. Kablosuz olarak bağlanan kullanıcılar,
kendilerine en yakın pazarın, lokantanın veya bir barın adını
öğrenebilir, hatta bunları mesafelerine göre sıralayabilir.
11.1.2 Kişiselleştirme
Kablosuz servis sağlayan şirketler kullanıcılarına ait bir
çok bilgiye sahip olurlar. Bu bilgiler kullanılarak
kullanıcının tercih veya özelliklerine göre
kişiselleştirilmiş uygulamalar geliştirilebilir. Bu da
katma değerli yeni olanaklar sunar.
209
11.1.3 İvedilik ve İletme
Kablosuz ağların ana üstünlüklerinden biri, kullanıcıların
gereksinim duydukları bilgilere talep etmeden
erişebilmeleridir. Masaüstü ağ bağlantısında, kullanıcı
bir istekte bulunur ve sunucudan bilgiyi alır. Kablosuz
bağlantı da ise sunucular bilgiyi kullanıcıya herhangi bir
istek gelmeden aktarabilirler. Kullanıcılar bu yolla;
• E-Postalarını alabilir,
• Dosya indirebilir,
• Haberleri izleyebilir.
Alışveriş
210
Finans ve Çevrim-içi Broker
Bankacılık alanında, İsviçre kredi kuruluşu ve İsviçre bankası, çevrim içi olarak broker
hizmeti sunarak hesap bilgilerini izleyebilme ve anında Frankfurt, New York ve Zürih
borsalarından işlem yapabilmelerine olanak sağlamıştır. WAP (Wireless Application
Protocol) destekli kullanıcılar bu hizmetten yararlanabilmektedir.
Yolculuk
Lokantalar
Yemek Dağıtımı
Singapur’daki Cake Avenue, aynı gün içerisinde kek dağıtım sözü vermektedir.
Kullanıcılar, herhangi bir yerden istedikleri siparişi verebilmektedirler.
Mobilestar ve Wayport gibi şirketler, seyahat eden kişilere havaalanında ve otel içerisinde
Internet erişimi sunarlar. Kendilerine ait olan taşınabilir bilgisayarlara kullanıcılar aldıkları
kartı sokarlar ve Internete kablosuz olarak erişebilirler.
211
Jupiter araştırma şirketine göre, E-Pazar yerleri 2005 yılında %35 lik bir artış göstererek
2.2 milyar dolar düzeyine ulaşacaktır.
SCM
CPD
212
Compaq, yeni çıkardığı iPAQ Pocket PC ve iPAQ Blackberry cihazları ile hareketli çalışanlar
için şirket çalışanlarının Intranetlerine ulaşma, E-Postalarına bakma ve Internete erişme
gibi özellikler sunmuştur.
11.3.2 Eşzamanlama
Bir Palm cihazı, bilgisayara bağlanarak "eşzamanlanmaktadır".
213
Örneğin, Palm PDA cihazı, bir PC ile Palm cihazı arasında veri etkileşimini yapabilirken, bir
palm ile bir cep telefon arasında eşzamanlama yapamaz. Hareketli aygıtlar için,
eşzamanlama iki yönlü oluşabilir:
11.3.3 SyncML
SyncML, XML tabanlı bir eşzamanlama standardıdır ve IBM,
Lotus, Motorola, Nokia, Psion ve Starfish tarafından
desteklenmektedir.
gibi verilerdir.
11.3.4 Ses
Cep telefonları, çağrı cihazları ve PDA’lara seçenek olabilecek olan ses, halen telefon
destek sistemlerinde ve yardım masalarında aktif olarak kullanılmaktadır. Sesi kablosuz
olarak kullanmak bir sonraki doğal adım olacaktır.
214
11.3.6 VoiceXML
VoiceXML AT&T, IBM, Lucent ve Motorola'nın birleşerek
kurduğu VoiceXML Forum tarafından geliştirilmiş bir
yapıdır. VoiceXML Forum, VoiceXML’i ses ve telefon ile
Internet içeriğine ve bilgiye ulaşmak için bir standart
haline getirmeye çalışmaktadır. VoiceXML ilk olarak,
AT&T Bell labaratuvarlarında Phoneweb adlı projede
ortaya çıkmıştır, daha sonra Lucent proje üzerinde
çalışmaya devam etmiş, Teleportal olarak proje
yenilenmiştir. Motorola, bu yaklaşımı kucaklamış ve
mobil kullanıcılara zamanında bilgi ve el kullanmadan erişim sunmak için yararlanmıştır.
Bütün şirketlerin katılımıyla Ekim 1998‘de şirketler, VoxML teknolojisini tanıtmışlardır.
Tanıtım gerçekleştikten sonra binlerce yazılım geliştirici bu dili indirmiş ve endüstride
kullanmaya başlamışlardır.
Voice Extensible Markup Language, ses ilişkili uygulamaların değişik platformlar üzerinde
standart olarak çalışabilmesi için ortamdaki cihaz ve ağ kullanımından bağımsız kullanılan
bir protokoldur. Teknik olarak, VoiceXML, kablosuz telefonlar ve ses destekli aygıtlara
yönelik otomatik ses sistemleri yaratmak için kullanılan metin tabanlı bir dildir. VoiceXML,
XML tabanlı olduğu için, ses programları HTML kodlu sayfalarda Internet üzerinde
rahatlıklı yer alabilir.
Bir VoiceXML dokümanı, son kullanıcı ile VoiceXML destekli aygıt arasında metin tabanlı
gerçekleşen bir karşılıklı görüşmedir. Görüşmede iki unsur vardır. Bunlar:
11.3.7 Uygulamalar
Her ne kadar VoiceXML daha çok yeni bir teknoloji olsa da, AT&T, Lucent, Motorola
VoiceXML‘in neler yapabileceklerini göstermek üzere uygulamalar geliştirmişlerdir. AT&T
ve müşterileri, e-ticaret servisleri, ürün promosyonları, sıkça sorulan sorular gibi
otomatik iş uygulamaları için VoiceXML kullanmaktadırlar. Lucent ise, interaktif bilgi
hizmetleri, e-ticaret ve bankacılık alanlarında VoiceXML kullanmaktadır. Motorola ise,
BizTravel.com, The Weather Channel ve CBS MarketWatch için, VoiceXML kullanarak ses
uygulamaları geliştirmiştir.
11.4 AYGITLAR
Aygıtlar, kablosuz ağlara giriş noktalarıdır. Telekomünikasyon, bilgisayar, yarı iletken ve
görüntü teknolojilerinde yaşanan büyük gelişmeler, kablosuz internet erişimlerinde yeni
215
aygıtlar ve seçeneklerde de bir patlama yaratmıştır. IDC’nin raporlarına göre, 2000
yılında 12.9 milyon olan akıllı elle taşınabilir aygıtlar 2004 yılında 63.4 milyon sayısına
ulaşıp 26 milyar dolarlık bir pazar yaratacaktır.
Aşağıda ses kökenli ve bilgi işlem merkezli aygıtların yakınlaşma eğilimleri görülmektedir.
Kablosuz ağda aygıtlar, kablolu ortamda oynadıkları rolden farklı bir konumda yer alırlar.
Kablolu Internette, cihazlar çok az veya hiç değiştirilemezler. Marka, işlemci tipi ve
kullanılan RAM miktarının, Internete erişim üzerinde ciddi bir etkisi yoktur. İçerik
geliştiricilerin, son kullanıcının bilgisayarının özelliğine fazla önem vermeden hareket
etme olanağı vardır ve sadece bir modem yeterlidir. Hareketli aygıtlar, ekran boyutları,
klavye, işletim sistemleri ve işlemci güçleri açısından farklılık göstermektedirler. Bu da
kablosuz uygulamaları, aygıt bağımlı yapar.
Cep telefonları, PDA’lar, çağrı aygıtları ve kablosuz bilgisayarlar, çok çeşitli ekran
boyutları, klavye ve işlem gücü ile bulanabilir. Aygıtın ekranı cep telefonunun siyah-beyaz
metin ekranından, taşınabilir bilgisayarın renkli çoklu ortam destekli ekranına kadar
farklılık gösterebilir. Cep telefonları ile çağrı aygıtları, taşınabilir bilgisayarlar ve PDA’lere
göre daha fazla ağ servisine gereksinim duyarlar. Bütün aygıtlar, tüm fonksiyonları ile
çalışabilmesi için tam bant genişliğine, diğer cihazlar ise sadece belirli bir bant genişliğine
gereksinim duyarlar.
Genel olarak kablosuz ağa girişte kullanılan 4 aygıt tipi vardır. Bunlar;
• Cep telefonları.
• Çağrı cihazları.
• PDA’lar.
• Taşınabilir Bilgisayarlardır.
216
Kendi uygulama geliştirme aracı olarak gören uygulama geliştiriciler için, cep telefonları,
bugün halen 2G (2. Nesil) sayısal seviyesindir ve ana hedef olarak sesi daha sonra veriyi
ele alan bir yapıdadır. Bu sonuçlar ile 9.6 Kbps ile 14.4 Kbps arasında değişen modem
hızları 1980’lerin modem hızları ile karşılaştırılabilir.
• Band Genişliği
• Klavye ve küçük ekran arayüzünü yönetebilmek,
Daha yüksek hızlarda veri (2 Mbps) aktarımı 3G ağlar ile olanaklı kılınacaktır. Fakat 3G
ağlara geçmek çok pahalı olduğu için, bu ağlara tamamen geçiş uzun yıllar alabilir.
Cep telefonu tabanlı uygulamalara bakınca 3 önemli teknoloji ve servis ile karşılaşırız.
Bunlar;
• SMS,
• WAP,
• i-mode olarak sıralanabilir.
11.4.1.1 SMS
11.4.1.2 WAP
WAP (Wireless Application Protocol), kablosuz
aygıtların ve ağlarının sınırlarını karşılamak için
tasarlanmış bir standartlar ve protokoller
kolleksiyonudur. WAP, 2G ve 3G ağ teknolojilerine bir
uygulama katmanı sunar. İlk WAP uygulamaları, ekran
ve band genişliği sınırları ile karşılaşmıştır. Fakat WAP,
etrafındaki gelişmelere ve yeniliklere uyum
sağlayabilecek bir protokoldur.
217
11.4.1.3 i-mode
Bir i-mode telefonunda, içerisinde metin ve küçük grafikler gösterilen küçük bir ekran
bulunur. Telefonun satış politikalarındaki ilginç noktalardan biri de i-mode’da bulunan ( i )
harfinin telefonun üzerinde bulunan bir tuşu temsil etmesi ve bu tuş yardımıyla,
kullanıcının NTT DoCoMo ağına bağlanabilmesidir. i-mode’da kullanıcılar, bağlı oldukları
zamana göre değil de alıp gönderdikleri veri miktarına göre ücretlendirilirler.
RIM aygıtları, aygıtın donanıma sıkı bağlı olan BlackBerry kablosuz işletim sistemini
kullanırlar. BlackBerry işletim sisteminin uygulama geliştirme bölümünde tam set olarak
Uygulama Programlama Arayüzü (Application Programming Interface API) ile
bunu test edip yazabilecekleri bir emulator bulunur.
218
oluşturmuş olduğu bir birleşimdir. Bir gömlek cebine girebilen, takvim, adres defteri,
oyunlar ve yararlı yazılımlar içeren bu cihazar, masaüstü PC ile çok kolay bir şekilde
eşzamanlanabilmektedir.
PDA tabanlı ürünler kullanmak isteyen organizasyonlar için en önemli konu, cihazın
kendisi değil üzerinde bulunan işletim sistemidir. İki farklı PDA platformu vardır. Bunlar;
• Palm,
• Microsoft'tur.
Palm’in işletim sistemi PalmOS'tur. Microsoft’un buna alternatifi ise, PocketPC adındadır
ve masa üstünde kullanılana benzer bir Windows (Windows-CE) işletim sistemi vardır.
PalmOS Geniş pazar ağı ve büyük uygulama desteği Multitasking yetenekleri, uygulama
geliştiricilere sağlanmaz. PocketPC zengin yapabilirliklerine ek olarak grafik, çoklu ortam,
multithreading ve çoklu işlemi destekler. C++ uygulamaları için yazılım paketleri çok
fazla sunulmaz. EPOC Telefon endüstri liderlerinin bir ürünüdür, akıllı telefonlar için bir
OS olma yolundadır. Şu an için belirli tipteki işlemcileri destekler. BlackBerry Kablosuzluk,
sadece bağlı iken mümkündür. Donanım desteği pek fazla yoktur.
Palm tabanlı bir uygulama geliştirmenin en önemli üstünlüğü, Palm’ın sahip olduğu geniş
müşteri kitlesidir. Böylece ürününüzü satabileceğiniz büyük bir kaynak sahibi olursunuz.
Pazar’da ciddi bir söz sahibi olan Palm, bu yönünü kullanarak pazarı rakiplerinin işletim
sistemi veya donanımın ters yönüne göre yönlendirir. PalmOS’un eksiklikleri ise, verimli
kullanılabilecek kişisel bir cihaz işletim sistemi olması için tasarlanmış olmasıdır; PalmOS
geniş tabanlı bir cihaz platformu değildir. Bir diğer eksikliği ise, uygulama geliştiricilerin
PalmOS hakkında özel bilgiye gereksinim duyuyor olmalarıdır. Örneğin, Microsoft‘un
219
PocketPC‘si Microsoft CE platformu ile çalışır ve bunun uygulama geliştirme araçları zaten
vardır, ancak Palm OS için uygulama geliştirmek için ayrı uygulama geliştirme araçlarına
ihtiyaç duyulur. Ülkemiz için eksiklik ise Türkçe desteğinin olmamasıdır.
• Windows CE
• Symbian EPOC
Haziran 1998’de, Ericsson ve Nokia, İngiltere’de bir araya gelip Psion temelli yeni bir
şirket kurup adına Symbian dediler. Ana amaçları, hareketli aygıtlar için, ortak, açık bir
işletim sistemi geliştirmekti, ki bu işletim sistemine EPOC adı verildi. İlk başlarda Psion
düzenleyiciler (organizer) için kullanılan bir işletim sistemi olsa da, EPOC daha hızlı
fonksiyonları yerine getirme ve daha az bellek harcama konularına odaklanmış
durumdadır. Kullanıcılar ve uygulama geliştiriciler için EPOC’un en büyük özelliği, küçük
ekranlı küçük kablosuz cihazlar için geliştirilmiş olmasıdır.
11.5 BLUETOOTH
Bluetooth, kısa mesafedeki aygıtları birbirine bağlayan
bir kablosuz teknolojidir ve adını Viking savaşçısı
Harald Bluetooth’dan almıştır. Bu kişi, Norveç İle
Danimarka’yı bütünleştirmesi ile tanınmaktadır. Kral
Harald’ın farklı politikaları bir araya getirmesi gibi,
Bluetooth da cep telefonlarını, bilgisayarları, PDA’leri,
yazıcıları kablosuz olarak bir araya getirir.
220
Bluetooth modüllü kulaklıklarla, cep telefonu ile kulaklık arasındaki bağlantı kablosuz
olarak sağlanabilmektedir.
Bluetooth, 1994 yılında Ericsson’un kablosuz cep telefonu kulaklıkları ile ortaya çıkmıştır.
Çözüm, küçük ve ucuz bir yonganın kablosuz sinyalleri alıp gönderebilmesi ile
geliştirilmiştir, ayrıca dinamik kişisel ağlar yaratılmasını da sağlamaktadır.
1998 yılında Ericsson, Nokia, Intel, IBM ve Toshiba biraya gelerek bir konsorsiyum
oluşturdular ve adına Bluetooth Özel İlgi Grubu (Special Interest Group - SIG)
denildi. Bluetooth SIG, Bluetooth aygıtları için gereken yazılım ve ortak işlevsel işleri
standart hale gelmesinden sorumlu oldu. Bluetooth SIG, 1800 ‘den fazla
telekomünikasyon, bilgisayar ve ağ endüstrisinin oluşturduğu aralarında 3Com, Ericsson,
IBM, Intel, Lucent, Microsoft, Motorola, Nokia ve Toshiba gibi kuruluşlardan meydana
gelir. SIG’in kuralları çok basittir; her şirket buraya katılabilir fakat diğer şirketlere
geliştireceği Bluetooth teknolojisini diğer şirketlerinin kullanabilmesi için bir ücretsiz lisans
verir.
11.5.1 Hız
Bluetooth’ın maksimum hızı 1 Mbps olarak
tanımlanmıştır. Fakat 780 Kbps seviyelerine daha
yakındır. Bu pozisyon 56 Kbps lık telefon
modemlerinde, DSL ve ya kablo modemlerde olabilir.
Fakat pratikte, Bluetooth'un 780 Kbps'lık kapasitesi
haberleşen aygıtlar arasında paylaştırılır. Böylece,
gerçek işgücü ortak kanalı kullanan Bluetooth
aygıtlarının sayısına bağlıdır.
Bluetooth, 2.4 GHz üzerinde, endüstriyel, bilimsel ve tıbbi radyo dalgalarının lisanssız
olarak yayın yapabildiği aralıkta çalışır. Bu band aynı zamanda kablosuz LAN’lar ve
mikrodalga fırınların da kullandığı bir aralıktır. Bluetooth'un dünya çapında olanaklı
kılınabilmesi için, düzenleyiciler, Bluetooth teknolojisinin 2.400 MHz ile 2.483,5 MHz
aralığında yayın yapmasında görüş birliğine varmış bulunuyorlar. Burada sadece Avrupa
ülkelerinden Fransa ve İspanya, bu bölgenin bir kısmını hükümetsel nedenlerden dolayı
lisansladığı için daha kısıtlı bir alanı kullanırlar. Endüstri, bu iki ülke içinde daha dar bir
frekans ve hop’ta çalışan özel bir versiyon geliştirmiş bulunuyorlar. Yeni nesil
Bluetooth’larda başarımda beklenen önemli hız artışı ile 5 GHz bandı hedeflenmiştir.
221
Bluetooth frekans bandında karışmayı önlemek için Bluetooth Frekans Zıplama adında bir
teknoloji kullanır. Bluetooth, frekans bandını 79 kanala böler ve her saniye 1600 kez
rastgele olarak aralarında değişir.
Bluetooth'da, iki aygıt arasında kullanılan iletişim kanalı saniyede 1600 kez
değiştirilmektedir.
• Piconets
Yazıcılar ve tarayıcılar gibi bazı aygıtlar hizmet etmek içindir, masa üstü bilgisayarlar ve
PDA’ler ise dinamiktirler. Bluetooth aygıtları, aktif veya pasif olarak ayarlanabilir. Aktif
iken, Bluetooth aygıtı ortamı araştırarak bağlanabileceği bir başka Bluetooth aygıtı arar.
Pasif durumda iken, aktif bir Bluetooth aygıtının gelip bağlantı kurmasını bekler.
Bluetooth aygıtları, birbirlerini buldukları zaman, kişilerinin iş kartlarını değiş tokuş
yapması gibi tanımlarını değiş tokuş yaparlar. İlk merhabadan sonra, aygıtlar tek olan
Bluetooth kimliklerini değiştirirler, bu kimliğe Global ID denir. Örneğin, bir cep telefonu,
yazıcı veya bir tarayıcı ile bağlantıyı kurduktan sonra yönetici olan, cevap veren aygıtın
servislerine gereksinim duyup duymadığını kontrol eder, eğer karşılıklı görüşmeye devam
etmek isterse çiftine bir cevap gönderir.
Eşleşme sadece her iki cihaz da isterse oluşur. Başlatıcı, cevap verecek olandan sadece
servislerini istemez, aynı zamanda cevap veren için gereken onaylama ve güvenlik
kısıtlamalarından da memnun olmalıdır. Bu işlem, her cihazın diğeri üzerinde kendisini
zorlamasını önler. Eğer her iki tarafta tatmin olursa, eşleşme oluşur ve başlatıcı yönetici,
cevap veren de yönetilen olur.
222
• Scatternets
Daha esnek Bluetooth aygıt konfigürasyonu yapabilmek için piconetlerin bir araya geldiği
ağdır. Bir scatternet, çeşitli küçük Bluetooth cihazlarının bulunduğu kümelerin aynı alan
içerisinde haberleşmesini sağlar. Bluetooth aygıtları, piconetlere kilitli olmaması yüzünden
aygıtlar değiş tokuş yapabilir ve farklı piconetlere gönderilebilir.
223
Bluetooth modüllü telefonlar sayesinde, kullanıcı ellerini kullanmadan telefonla
konuşabilmektedir.
• Otomobilde Bluetooth
Bluetooth ile donatılmış bir araçta sürücü ellerini hiç kullanmadan hareket halindeyken
bile cep telefonu ile görüşebilmektedirler. Motorola’nın Bluetooth Araba kiti ile birlikte,
sürücünün cebindeki veya çantasındaki Bluetooth destekli bir cep telefonu otomatik
olarak aracın mikrofon ve hoparlör sistemi ile bağlantı kurabilmektedir.
• Fabrikada Bluetooth
• Uyarı
Fabrika katında, Bluetooth destekli iş istasyonları, acil dikkat isteyen durumlar için
yöneticilerini uyarabilirler. Bir fabrika, bluetooth aygıtları ile scatternet ağı ile kaplanabilir.
Çok büyük bir fabrika binasında, çalışanların nerede olduklarını bilmek çok önemlidir.
Bluetooth alıcılarının fabrikanın her konumuna göre yerleştirilmesi ile kişisel pozisyonlar
belirlenebilir. Eğer bir yönetici çalışanının konumunu bilmek istiyorsa, çalışanının
konumunu gösteren bir kat planı Bluetooth ekranında belirebilir.
• Güvenlik
Bölüm Özeti
Kablosuz ağ, Internet ve kablosuz haberleşme
kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşur. Internet, iş,
eğlence ve her türlü uygulamalarımızı inanılmaz bir
224
şekilde değiştirirken, kablosuz teknoloji de hücresel telefonlar ile birlikte E-Ticaret ve
bilgisayar girişimine elektronik bir boyut katmıştır.
• Konumlandırma,
• Kişiselleştirme,
• İvedilik ve iletme konularını işledik.
• B2B,
• B2C,
• B2E konularını işledik.
Daha sonra kablosuz ağlara giriş noktaları olan aygıtları inceledik ve kablosuz aygıtlar ve
aygıt modellerini ele aldık. Bunların 4 ana grup altında toplandığını belirttik ve,
• Cep telefonlarını,
• Çağrı cihazlarını,
• PDA’ları,
• Taşınabilir Bilgisayarları tanıttık.
• Hız,
• Frekans Zıplaması,
• Bluetooth ağlarını, inceledik.
225
226
227
228
229
WLAN ve WAP
Günümüzde hareketli çalışanların artması ve taşınabilir
cihazlarda yaşanan gelişmeler sonucu, kablosuz iletişim bir
gereklilik haline gelmiştir. İletim ortamı olarak havayı
kullanması nedeniyle kablosuz iletişim kullanıcıları mekan
kısıtlamalarından kurtarır.
Bölüm Hedefi
Bu bölümde WLAN (Wireless LAN - Kablosuz Yerel
Ağ ) ve WAP (Wireless Application Protocol -
Kablosuz Uygulama Protokolü) hakkında bilgi
alacaksınız. Bu bağlamda;
göreceksiniz.
12.1 WLAN
WLAN bir bina ya da bir grup bina içinde yani daha küçük alanlar içinde sunucular,
yazıcılar ve diğer uç nokta aygıtlara bağlanmak için radyo dalgalarını kullanır. Bununla
birlikte kablosuz teknoloji cep telefonları ile konuşan, dizüstü bilgisayarlar ile donatılmış,
zamanının çoğunu çalışma masasından uzakta geçiren, toplantılara katılan, çapraz
organizasyonlu takımlarında çalışan hareketli kullanıcıları akla getirir. WLAN bu şekilde
çalışan, herhangi bir yerden, kafeteryadan, toplantı odasından bilgilerine ulaşmak isteyen
çalışanlar için uygun bir ortam sağlar. WLAN’lar kullanıcılara, uygulamalara ve cihazlara
erişiminin, kullanıcılar arasında dosya değişiminin, elektronik posta ile haberleşmenin
üstünlüklerini sunar.
230
12.1.1 Wireless LAN Kulanımı
Kablosuz kullanıcılar, WLAN erişim noktası olan bir noktadan yerel ağa ve hatta Internete
bağlanabilir.
IDC (International Data Corparation) verilerine göre dünyada 1999 da 1.7 milyon
olan kablosuz ağ gönderileri 2004 de 12 milyon olacaktır. 1999’da 600 milyon dolar olan
toplam kazancın 2004 de 1.5 milyar dolar olması beklenmektedir
231
kart’ı ile veya kablosuz sinyalleri alıp iletebilen plug in kartlar ile kablosuz yerel ağ’a
bağlanırlar. Aşağıda gösterildiği gibi WLAN dolaysız olarak aygıt-tan-aygıt’a haberleşmeyi
destekleyebilmektedir.
Daha yaygın olarak, WLAN kablosuz yerel ağ ile kablolu yerel ağ arasında köprü olarak
görev yapacak bir Erişim Noktası (Access Point-AP)'na gereksinim duyar. AP
genellikle tavana ya da kule üzerine yerleştirilmiş durağan elemanlardır ve kablolu ağın
bir elemanıymış gibi ele alınır. AP, hücresel telefonlar ile haberleşen hücresel telefon
ağındaki bir kuleye benzetilebilir. Bu durum aşağıda görülmektedir.
Dell, Compaq, IBM gibi taşınabilir bilgisayar üreticileri IEEE 802.11b seçenekli modeller
sunmaktadırlar. Dışarıdan ev veya ofislere Internet servisi için bağlanırken, Erişim
Noktası ancak yeterli yakınlıkta (100 yarda) olması durumunda servis elde edilebilir.
232
Direk antenler sıklıkla ev veya ofisin dışına kurulur ve içeri yönlendirilir. Anten içeride ise
kullanıcılar tercihlerini kablolu ya da kablosuz istemciler olarak belirleyebilir.
IEEE
IEEE Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (The Institue of Electric Electronic
Engineers) pek çok standartta olduğu gibi kablosuz standartların da ilerlemesine aracı
olan bir kuruluştur. 1884'de kurulmuş, saygıdeğer ve profesyonel bir organizasyondur.
Halen pek çoğumuzun da içinde olduğu 300.000'in üstünde üyesi ile IEEE, bilişim ve
elektronik endüstrisi için standart geliştirmektedir.
• HiperLAN2
IEEE 802.11a standartına rakiptir ve 54Mbs‘yi 5.4 GHz’de iletir. HiperLAN2 Global
Forum (HLGF) tarafından desteklenmektedir.
• SWAP
2Mbps'ye kadar 2.4GHz'de aktaran, ev ve küçük işyerleri için geliştirilmiş bir standarttır.
HomeRF çalışma grubu tarafından desteklenir.
• Bluetooth
233
Teknik olarak bir WLAN standartıdır ve fakat uygulamada diğer WLAN standartlarına göre
biraz daha fazlası anlamına gelmektedir.
Hem FHSS hem de DSSS, CDMA teknolojisi gibi sinyalleri birçok farklı frekanslara bölen
ve diğer uçta toplayan Spread Spectrum teknolojileridir. FHSS'in güçlü yönü, büyük
veriler için yüksek kapasite sağlamasıdır. DSSS'in üstünlüğü ise; ek kullanıcılara destek
vermenin kolay oluşudur. IEEE standartı Kızılötesi (IR) uygulamasını da destekler, çünkü
birçok taşınabilir bilgisayar, üzerinde gömülü IR kapıları ile üretilmektedir. IR teknolojisi
aygıtları direk olarak görmeyi gerektirdiği için, endüstri standartları OMNI Directional
Hopping Spread Spectrum teknolojilerini (FHSS, DSSS) kullanmayı tercih ederler.
12.3.2 CSMA
IEEE 802.11, ağa erişimi kontrol etmek için bir CSMA/CA (Carrier Sense Multiple
Access/ Collision Avoidance) protokolünü tanımlamaktadır. CSMA/CA birçok aygıttan
aynı andaki iletimden doğan çakışmaları en aza indirgeyen (fakat yok edemeyen)
"Konuşmadan Önce Dinle" "Listen Before You Talk" metodudur.
CSMA'da cihazlar iletim yapmadan önce ortamı dinler, ve ortam boş ise iletim yaparlar.
Buna "Konuşmadan Önce Dinle" metodu denir.
234
CSMA/CA katılımcılarının sessizlik periyotlarında konuştuğu, eğer konuşma var ise
sustuğu şeklinde geçen bir tele-konferans gibidir. Bu 802.11’i kullanan uçların konuşmak
istediklerinde tüm bant genişliğini elde tutmaları anlamına gelir. Bununla birlikte ağa yeni
düğümler (node) eklendikçe kanalı elde etmek için çekişme artar, önemli bir zaman
konuşmadaki çakışmaları çözmek için harcanır. Bu nedenle bant genişliğini etken
kullanımı düşmüş olur.
Bir endüstri standartları grubu olan WECA, IEEE’nin yeni standardı olan IEEE 802.11b'yi
geriye alıp DSSS’i ileri sürmektedir.
235
OFDM kablosuz kanalı alt frekanslara bölerek (Paralel olarak gönderip, karşı tarafa da
aynı şekilde alıp) hızı arttırır ve sinyali kuvvetlendirir.
5 GHz bantta kablosuz sistemler daha az parazit oranına ve daha yüksek aktarım oranına
sahip olacaklardır (ses ve video uygulamaları gibi).
Hem 802.11a hem de 802.11b ye erişim için üreticilerin köprüleme erişim noktaları
(bridging access point) yaratmaları beklenmektedir. Böylece 802.11b uygulamaları aynı
anda ek bir güç harcamaksızın 5GHz lik kablosuz ağlara geçişi sağlanmış olacaktır.
12.3.5 HiperLAN2
HiperLAN2 esas olarak 802.11a’nın rakibi olan ve
Avrupa’da yaygın olarak kullanılan bir standarttır.
HiperLAN2 ve 802.11a aynı 5 GHz lik bant’ı kullanırlar ve
her ikisi de 54Mbps veri aktarımı yapabilirler.
236
destekler. 802.11b ve HiperLAN2’nin aksine, gerçek zamanlı veri, ses ve görüntüde
önemli olan bant genişliğini garanti eden TDMA'yı kullanır.
SWAP Kullanıcılara;
Bir paketin hedefi hareketli olması durumunda, hedefin her yer değişikliğinde yeni bir IP
numarası atanmasını gerektirir. Bu şekilde ağ adreslerinin güncellenmesi hareketliliği
olanaksız kılar. Hareketli IP teknolojisi aygıtın Internet’e bağlanması ve hareket
halindeyken bile aynı IP adresine sahip olmasını sağlar. IETF (Internet Engineering Task
Force)'nin teklifi ile IP hareketlilik problemine her aygıtın 2 IP adresine sahip olması yolu
ile Hareketli IP standardı tasarlanmıştır. Aygıta atanan adresler;
Hareketli IP standartının temelindeki ilke, ofis asistanı olan ve yolculuk eden bir
yöneticinin durumu ile aynıdır. Asistan yöneticinin ne zaman nerede olacağını bilir ve
kendine gelen çağrıları yöneticiye yönlendirir.
237
• Mobil birim ile iletişim kurmak isteyen birim, merkez acentenin yönetebilmesi için
home agent'a yönlendirilir,
• Merkez acente hareketli kullanıcı için gelen tüm paketleri alır ve hareketli birimin o
anda içine girdiği hareketli adrese (care of address) gönderilir.
• Hareketli birim kendisi ile iletişim kurmak isteyen birim ile haberleşmek isterse
klasik IP mekanizması ile direk iletişim yapabilir.
Gelecek nesil IP standartı olan IPv6, hareketli IP için ek olanaklar sunar. IPv6 birimlerinin
ek olarak güçlü kimlik belirleme ve şifreleme makanizmasına sahip olması
beklenmektedir. Bu kimlik belirleme mekanizmasının hareketli IP’nin bir parçası olması
yerine, IPv6 tarafından sağlanması hareketli IP’yi kolaylaştıracaktır.
12.5 WAP
Kablosuz Uygulama Protokolu (Wireless Application
Protocol-WAP), ağ içeriğinin, ağ teknolojisinden,
taşıyıcıdan ve yayınlayıcıdan bağımsız olarak hareketli
aygıtlara ulaşmasını sağlayan açık bir teknolojidir. Şu an
amacı açık WAP standartlarını geliştirmek olan dünya
çapında WAP Forum üyesi 600'ü ve Forum sayısı da 8
milyonu aşmıştır. WAP bir servis veya ürün değildir. WAP,
uygulama ve taşıma (dağıtma) standartıdır. Japonların i-
mode başarısı göz önüne alındığında, paket anahtarlama
ağları ile sürekli bağlantı sağladığında, Avrupa ve Amerika'da
daha yaygın ve gösterişli olacağına kesin bir gözle
bakılmaktadır. 3. Nesil (3G) teknolojileri daha zengin
kullanıcı deneyimleri için bant genişliği sağladığı sürece,
WAP, önemli bir kablosuz uygulama taşıma/dağıtma
teknolojisi olarak yerini sağlamlaştırma konusunda yol
alacaktır.
WAP servis değil, kablosuz uygulamaları geliştirme teknolojisidir. WAP 1.0'ın tarifi Nisan
1998'de yayınlanmıştır. Bu ilk tarif WAP’ın aygıtlar, sunucular, protokoller ve diller olmak
üzere tüm yönlerini kapsayan 30’un üzerinde tanımını içermektedir. WAP, WEB içeriğini
dağıtmak için kendi yapısını şu sebeplerden dolayı geliştirmiştir;
238
• Aygıt kısıtlamaları: Daha küçük pil, daha rahat taşınabilir aygıt gereksinimi,
WAP içerik dağıtımı enerji tüketimini küçültmek ve kablosuz bağlantının ömrünü
uzun tutmak için planlanmıştır.
• HTTP: Gereksiz bilgiler ve genellikle çokça script ve karakter içermektedir. WAP
dağıtım protokolü ise bu iş için optimize edilmiştir.
• Ağ’lar: İstekler arasındaki uzun sürelerde kopmaya/kesilmeye eyilimidirler.
WAP’ın içerik dili olan WML birden fazla WAP sayfasını "kart ve deste" "card-and-
deck" metaforu olarak adlandırılan yöntemini kullanarak ağ kesintilerinin
üstesinden gelebilecek şekilde tasarlanmıştır.
Öncelikle WAP, Internet içeriğini HTML'e yakın bir standart yöntemle WAP uyumlu
aygıtlara ulaştırır. Buradaki sorun HTML’in küçük ekranlı aygıtlara pek çok veriyi
beraberinde getirmesidir. Bu nedenle WAP yeni bir biçim (format) tanımlamıştır ve bu
Wireless Markup Language (WML)'dır. WML'in tasarlanmasındaki amaç hızlı ve verimli
içerik dağıtımıdır.
İkinci olarak, WAP, cep telefonları, PDA'ler, el bilgisayarları ve hatta geleceğin yeni nesil
kablosuz aygıtlarında çalışabilecek şekilde tasarlanmıştır ve aygıt bağımsızlığı konusunda
büyük bir başarıya ulaşmıştır. Bu başarının temelinde yatan; her aygıtın WAP destekli
olabilmesi için neler yapması gerektiğinin Kablosuz Uygulama Ortamı (Wireless
Application Environment –WAE)’nda tanımlanmış olmasıdır.
Ayrıca, WAP, GSM (Global System for Mobile Communications), TDMA (Time Division
Multiple Access), CDMA (Code Division Multiple Access) veya yeni geliştirilmiş ikinci nesil
(2.5 G) ve üçüncü nesil (3G) global ağların hepsinde çalışabilir. Daha önemlisi WAP devre
anahtarlamalı (circuit switched) ve paket anahtarlamalı (packet switched) ağların
herhangi birinde de çalışabilir. WAP’ın esnekliği altyapısının çeşitli ağ protokollerinin
üzerine kurulmuş olmasından kaynaklanmaktadır.
239
12.5.2 WAP Forum
WAP Forum 1997'de WAP standardını kontrol altında
tutmak amacı ile Phone.com (sonradan Unwired
Planet, ve şu anda Openwave Systems olmuştur)
tarafından kurulmuş olan endüstri konsorsiyumudur.
Endüstrideki 600’ün üzerinde ana cep telefonu
üreticileri, altyapı sağlayıcıları, yazılım firmaları ve
içerik sağlayıcılarını içersinde barındırmaktadır. Amacı,
kablosuz erişimin gelişime açık olması ve taşıyıcı,
satıcı ve ağ teknolojisinden bağımsız olmasını
sağlamaktır
• Görüntü Cihazları,
• İçerik,
• Programlama,
• Yapı,
240
12.6.1 Görüntü Cihazları
WAP görüntüleme konusunda WEB’den ayrılır. Her ne
kadar WAP tanımlamaları görüntü tiplerini kapsamasa da
ilk sürümü 6-8 satırlık küçük siyah beyaz ekran
görüntüsünü kabul eder. Limitli ekran boyutlarından
dolayı WAP cihazları özelleştirilmiş WAP içerik biçimleri ile
çalışabilecek şekilde tasarlanmışlardır.
12.6.2 İçerik
WAP içeriği WEB standardı olan HTML yerine WML
üzerine kuruludur. WAP, çeşitli nedenlerden dolayı
HTML'den farklılaşmıştır. Öncelikle çoğu HTML sayfası,
ekranı limitli olan cihazlar için çok fazla bilgi içermektedir.
WML, küçük WAP ekranları tarafından gösterilmesi hiç
kolay olmayan JPEG, GIF biçimlerini çerçeve gibi HTML
biçim özelliklerini eler. İkincisi, WML içerik dağıtımı için
"kart ve deste" "card-and-deck" metaforu denen yeni bir
modeli kullanır.
12.6.3 Programlama
WML kendi özel script dili olan WMLScript ile HTML'den
farklılaşır. JavaScript tabanlı olan WMLScript
programcıların, WAP cihazları kullanan kullanıcıları
klasik WEB script dillerinden daha fazla kontrol
edebilme olanağı verir.
12.6.4 Yapı
Aygıtlar ve içerik sağlayıcılar arasındaki ilişkiler bakımından WAP mimarisi WEB den çeşitli
yönleri ile ayrılır. Öncelikle WAP kablosuz teknoloji olduğu için aygıtlar bağlantı için
telefon taşıyıcı firmalara bağlıdırlar. Ayrıca WAP kendi Internet Protokolünü (IP) kullanır,
241
bunun bir sonucu olarak WAP aygıtları WEB’e doğrudan bağlanamazlar. Bunun yerine
aşağıda gösterildiği gibi WAP geçitkapısı olarak adlandırılan bir aracıya gereksinim
duyarlar. WAP geçitkapısı WAP aygıtlarına gelip giden bilgi akışında kritik bir rol oynarlar.
WAP geçitkapıları WAP aygıtları ve WEB arasında bulunan özelleştirilmiş sunuculardır. Bir
WAP geçitkapısı WAP aygıtları ile iletişim için WML, WEB sunucularla konuşmak için ise
HTML kullanır. Ana görevi WAP cihazlarına WML dağıtımını yapmaktır. WAP geçitkapısı
WML içerikleri elde edebilmek için değişik kaynaklar kullanır. Bunlar;
WAP geçitkapısı kendi işlem gücü olan sunucular olduğu için gelen bilgileri WAP
aygıtlarının anlayacağı bir forma çevirebilir. Örneğin WEB sunucudan HTML içeriğini
alırken, geçitkapısı HTML'den WML’e çeviri işlemini yapabilir. Geçitkapıları ayrıca içerik
çevirici programlar aracılığı ile çok renkli JPEG ve GIF görüntülerini WAP ekranlarının
görüntüleyebileceği şekilde basit, düşük çözünürlüklü bir hale çevirebilirler.
Yukarıda, WAP aygıtlarından çıkan işlem isteğinin WEB’e gidip gelme esnasındaki
gezintisini görülmektedir. Buradaki 3 anahtar yapıtaşı;
242
• WEB sunucudur.
WAP aygıt, WAP protokolünü kullanarak geçitkapısına isteğini şifrelenmiş olarak yollar. Bu
istek WEB tarayıcının herhangi bir WEB sunucuya HTTP isteği yollaması ile benzerdir.
Aradaki farklılık, WAP'ta, isteğin bir WAP geçitkapısı (proxy)’ye gönderilmesi, ve onun
tarafından HTTP iletisine çevrildikten sonra WEB sunucuya gönderilmesidir. Bağlantı
isteğini alan WEB sunucunun, isteğin kaynağının WAP aygıtı olduğu hakkında hiç bir
bilgisi yoktur. WEB sunucuya göre bu sıradan bir WEB istemcisine ait bir istektir. WEB
sunucular, WEB istemcileri için HTML, GIF, JPEG, ZIP olarak sıkıştırılmış dosyalar hatta
WML gibi değişik biçimde içerik sağlayabilir. WEB sunucuya göre istek bir dosya ve
içerisindeki sekizlilerdır.
Eğer web sunucu istenen bilgiyi barındırıyorsa bu WAP geçitkapısına HTTP protokolü
kullanılarak yollanır. Bundan sonra ne yapılacağı WAP geçitkapısına kalmıştır. Eğer içerik
WML biçiminde ise, geçitkapısı içeriğe dokunmadan WAP protokolü aracılığı ile WAP
aygıtına iletir. Eğer içerik HTML biçiminde ve WAP geçitkapısı otomatik çeviri desteği
veriyorsa, içerik WML biçiminde çevrilip aygıta yollanır.
Her ne kadar HTML – WAP çevirisi WEB'deki WAP içeriğinin düzenlemesi yönünden kulağa
hoş gelse de, pratikte HTML ve WML arasındaki kritik farklılıklardan dolayı kullanışlı
değildir. Buna karşın, geçitkapıları GIF ve JPEG'lerin 1-ikili (1 bit) monokrom WAP
grafiklerine çevrilmesi açısından iyidir.
Birincisi , WEB isteği ve cevap olarak dönen HTML sayfaları Internet üzerinde TCP/IP
protokolünü kullanarak aktarılırlar. TCP/IP iletisi yap boz parçaları gibi ayrı ayrı parçalara
ve paketlere ayırarak yollanır. Her bir paket varılacak noktaya (WEB sayfası isteğini
yapan yere) ulaştığında yap bozun parçaları bir araya getirilir ve orijinal ileti ortaya çıkar.
İkinci olarak, WEB sayfaları tarayıcılara HTML olarak yollanır. HTML temelde tarayıcılara
içeriği nasıl göstereceğini anlatan etiketleri barındıran düz yazıdır. Tarayıcının yapması
gereken, gelen yazının içerisindeki HTML etiketlerini bulmak ve HTML kurallarına göre
şekillendirdiği içeriği kullanıcıya göstermektir.
Esnekliği ve uyumluluğu kanıtlanmış olan HTML sayfaları ve TCP/IP birleşimi aynı
bildiğimiz WEB’in temelini oluştururlar. WAP bu noktada kendine has düşük bant
genişliğine sahip, küçük monokrom ekranlı cihazlar için özel olarak tasarlanmış taşıma
mekanizması ile farklılık gösterir.
WAP, WAP cihazları ve WAP geçitkapısı arasındaki veri hareketi için kendi protokolünü
tanımlar. WEB de veri TCP/IP kurallarına göre parçalara/paketlere ayrılır. WAP paket
yapımı ve taşınması için kendine özel protokol kurallarını belirler. Bu durum aşağıda
görülmektedir.
243
12.7 WAP DESTEĞİ
Paket anahtarlama kablosuz WEB’in önemli üstünlüklerinden birisi sürekli açık olmasıdır.
WAP herhangi bir ağda çalışabilir ve yeni 2.5G ve 3G ağların paket anahtarlama özelliğini
kullanarak kullanıcılara ne zaman ve nerede gereksinimleri varsa bilgiyi yollar. Aşağıda
WAP geçitkapılarının veriyi WEB’den alıp kullanıcı profillerine göre WAP kullanıcılarına
nasıl yolladığını gösterilmektedir.
244
WAP aygıtlarına ve servislerine yapılan yüksek yatırımlara ve birkaç yılda 15 milyon
kullanıcıya ulaşan “i-mode” ve diğer 3G teknolojilere karşın, WAP'ın kalıcı olup
olmayacağı, sorgulanmaktadır.
Pek çok uzman gerçekleştirilen güvenlik onarımının kablosuz ağların kötüye çıkan
şöhretini düzeltmek için çok geç kaldığını ve bu ağları korumak için başka güvenlik
altyapıları kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Bir grup uzman ise, RSA tarafından
geliştirilen artırılmış güvenliğin bütün kablosuz ağ kullanıcılarına çözüm getirmesinin
mümkün olmadığını, pek çok kullanıcının hala kendilerini korumak için gerekli en temel
adımları bile atmadıklarını öne sürmektedir.
Güvenli Paketler
WEP teknolojisini geliştirmek için RSA, "Fast Packet Key" adı altında yeni bir teknik
geliştirildi. Bu teknik sayesinde her veri paketi kendi şifreleme anahtarına sahip oluyor.
Bu detayın eklenmesiyle birlikte kablosuz ağlardan bilgi almak isteyenlerin veri
paketlerine ulaşmaları çok daha zorlaştırılıyor. RSA, WEP teknolojisinde kullanılan
şifreleme yapısının, yine RSA tarafından geliştirilen ve kablosuz ağlarda kullanılan RC4
algoritmasına dayalı şifrelemeden farklı olduğunu açıkladı. Güvenlik uzmanları,
hacker’ların kablosuz ağlarda iletilen paketlere ulaşmaları durumunda bu paketleri
çözmelerinin zorlaştığını kabul ediyorlar, ancak gerekli bilgilere sahip olan kararlı bir
hacker için bu paketleri çözmenin olası olduğunu da red etmiyorlar.
245
kolaylıklar sağlayan, bilgi ve eğlence servislerine dayanır. WAP ise teknoloji ve protokoller
yığını içeren bir standarttır.
• i-mode içerik sağlayıcılar için çok caziptir. Çünkü kendi ödeme sistemine sahiptir
ve DoCoMo'nun ücretleri düşüktür,
• Dikkat çekici "i" tuşu bulunan telefonlar vasıtası ile Internete bağlanma
aşamalarını yansıtmaksızın içerik sitelerine girmesini sağlamaktadır,
• i-mode WAP’ın WML’si yerine cHTML (Compact HTML: HTML'in bir alt seti)
kullanırlar. cHTML ile site oluşturmak içerik sağlayıcılar ve kullanıcılar açısından
çok kolaydır,
• Japonya'da uzun yolculuklar iş yaşamının bir parçasıdır. i-mode, abonelerine
beklerken veya ev ve iş arası yolculuklarda yapacak eğlenceli ve güzel bir şeyler
sunar.
Avrupa'daki GSM taşıyıcıları tarafından paket anahtarlamalı GPRS (General Packet Radio
Service) veri servisini ortaya çıkarmışlar ve bundan sonra WAP kullanıcıları GPRS ile her
zaman çevrim-içi olabilecekler ve sadece alınıp gönderilen veri üzerinden ücretlendirme
yapılabilmektedir. Bu gelişme sonrası WAP i-mode’un popüleritesini geçebilecektir, çünkü
çok fazla uygulama geliştiricisi bulunmaktadır.
Bölüm Özeti
Kablosuz iletişim sadece hareketli kullanıcıların erişimini
arttırmakla kalmayıp aynı zamanda durağan ofis ve ev
cihazlarının kablolama giderlerini de düşürmektedir. IEEE
802.11, HiperLAN2 ve HomeRF gibi standartlaşmaların
sağlanmasından sonra, kablosuz yerel ağlar gelişmiş ağlarda
ve ev bilgisayarlarında yaygın olarak kabul görmeye
başlamıştır.
Bu bölümde, kablosuz iletişimde yerel ağlarda standart olmayı hedefleyen WLAN ve geniş
alanda hizmet vermeyi amaçlayan WAP teknolojilerini ele aldık. Bu bağlamda,
246
247
248
249
250
KABLOSUZ İLETİŞİMDE YENİ GELİŞEN
STANDARTLAR
Bilgisayar iletişiminde kablosuz uygulamaların kullanımı hızla
artmaktadır. Kullanıcıları mekan kısıtlamaları ve kablolama
zorluklarından kurtarmasının yanı sıra, kablosuz
uygulamaların bilgisayar ağlarını tümleştirmesi de
beklenmektedir. Günümüzde birçok teknoloji geliştirici kurum
bunun üzerinde çalışmaktadır.
Bölüm Hedefi
Kablosuz ağların bant genişlikleri ve sağladıkları servisler çok
hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu bölümde yeni gelişen
kablosuz ağ standartlarını tanıtacağız. Bu bağlamda;
• GPRS,
• EDGE,
• UMTS
251
• Doküman/Bilgi ortak kullanımı,
• Internet aracılığı ile ses mesajlaşması,
• Çoklu dağıtım (Broadcasting)
13.2 GPRS
Genel Paket Radyo Servisleri (General Packet Radyo Servisleri- GPRS)’nin en
önemli özelliği, veri iletişim hızını 170 Kbit/sn’ye çıkarmasıdır. GPRS paket temellidir ve
IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler. GPRS yazılım olanaklarının
üstünlüklerini de kullanıp var olan ağlardan çok daha hızlı çalışır. Kablosuz ortakyol
(Middleware), E-Posta, veri tabanları, grup çalışmaları ve Internet ulaşımı gibi
uygulamalar için hızlı ağlarla çalışabilecek yavaş hızdaki mobil istemcilere gereksinim
duyar. GPRS'te ise, kablosuz ortakyol, kablosuz çözümlerin kolayca uygulanmasını
sağlamada çok büyük olasılıkla gerekli olmayacaktır. Halen yürütülmekte olan kablosuz
uygulamalar, metin uyumludur ve GPRS’in yüksek verimliliği, çoklu ortam, grafik, ses ve
video gibi içerikleri olanaklı kılar.
GPRS paket temellidir ve IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler. Mevcut
birçok ağ IP ve X.25 temelli olduğundan, bu ağlara GPRS ile kablosuz erişim olanağı,
GPRS'in önemli avantajlarından biridir.
252
13.2.1 Paket Anahtarlama
Paket ağları, e-posta, Web-Tarama gibi var olan Internet uygulamalarına ulaşmayı,
Internet, ISP ve kurumsal Intranet’lere çok kolay ve hızlı bir şekilde bağlanmayı olanaklı
kılmaktadır.
GPRS sadece radyo-link ortamını kullanır ve bu durumda veri sadece gönderilir ve alınır.
Paket anahtarlamalı ağ yapısında pek çok kullanıcı aynı radyo kanalını çok etken bir
şekilde kullanır. Buna karşılık kanal anahtarlamalı bağlantılarda, veri gönderilmese bile,
tüm bağlantı süresince kendisine atanmış kanal kullanılır. Pek çok uygulama oturum
süresince boş periyotlara sahip olabilir. Paket veride, kullanıcı iletimde bulunduğu
dönemde sadece kullandığı veri kadarı için ödeme yapar.
Gerçi paket-temelli iletişim her türlü iletişim ile birlikte çalışabilir, ancak sık olarak küçük
miktarda veri aktarımı için uygundur. Kısa ve yoğun işlerde, örneğin gerçek zamanlı, E-
posta gibi işler işin çok yararlıdır. Her ne kadar paket iletimi, geniş kütük aktarımları,
batch işlemleri için de çok uygun ise de, geniş kütük aktarımı söz konusu olduğunda
paket iletimi kanal anahtarlamalı veri iletiminden daha pahalı olmaktadır.
253
IP bugün her yerde kullanılmaktadır ve herkesçe bilinmektedir. Ancak X.25 desteği de
büyük önem taşımaktadır. Zira X.25 (ve Frame Relay) bir iletişim protokolu setini
tanımlamaktadır ve dünyanın en geniş paket veri ağının temelini oluşturmaktadır. X.25
ağı özellikle Avrupa ve Uzak doğuda geniş olarak kullanılmaktadır ve bu nedenle bu
ağlara kablosuz ulaşım pek çok kuruluş için yarar sağlamaktadır. Var olan IP veya X.25
uygulaması, GSM hücresel bağlantıda bugün ve gelecekte kolaylıkla çalışabilecektir.
GPRS servisleri ile donatılmış hücresel ağlara, Internet ve X.25 ağlarının kablosuz olarak
bağlantısını, LAN bağlantısı gibi düşünebilirsiniz. LAN bağlantısında, GPRS hareketli
istasyonu önce ağ’a kayıt edilir. Artık bu istasyon paketleri göndermeye ve almaya
hazırdır. Taşınabilen bir bilgisayar kullanıcısı bağlantıyı düşünmeksizin bir doküman
üzerinde çalışabilir ve o esnada yeni bir E-Posta alabilir. Bu durum tüm uygulayıcılarda
tam olarak uygulamaya girmemiştir, ancak yakın bir zamanda tüm gruplar için hazır
olacaktır. Bazı GPRS terminalleri aynı anda ses ve veri iletişimini olanaklı kılmaktadır. Bu
terminallerde kullanıcı her hangi bir telefon konuşmasını yaparken aynı zamanda veri
iletişimini de sağlamaktadır. Ancak, verinin iletiminden önce kısa bir gecikme söz
konusudur. Esasında GPRS aşağıdaki uygulamalar için çok uygundur;
Ek olarak, GPRS; çok yüksek verimliliği nedeniyle, çoklu ortam kullanımı, Web temelli
grafik ağırlıklı uygulamalarda oluşabilecek terslikleri elimine etmede çok başarılı olarak
kullanılabilir. Hareketli kullanıcılar, yön bulmak için grafik yoğun Web-temelli
uygulamaları (Map Quest- Harita ve Yön Bulma Programı gibi) kolaylıkla kullanabilirler.
GPRS protokol yığını, pek çok arayüzü desteklemekte ve yine pek çok ağ ile birlikte
çalışmayı olanaklı kılmaktadır.
254
13.3 EDGE
EDGE (Enhanced Data for Global Environment), GPRS’den UMTS’e geçişten önceki
adım olarak tanımlanabilir. GPRS'ten çok daha yüksek veri oranı sağlar ve 8-PSK (Phase
Shift Keying - Faz Kaydırmalı Anahtarlama) diye adlandırılan yeni bir modülasyon
tekniğini ortaya koymaktadır. TDMA taşıyıcıları, UMTS’e geçişten önce EDGE’ye
uyumlarını tamamlamışlardır. EDGE için veri oranı ataması 384 Kbit/sn den
başlamaktadır ki, bu GPRS’in ikinci adımından bile yukarıdadır.
EDGE şu anda, TDMA tarafından kullanılan GMSK (Gaussian Minimum Shift Keying)
modülasyon tekniğini kullanmaktadır. Ek olarak, EDGE, çok bağlantılı kontrol metodları
olarak FDMA ve TDMA kombinasyonunu kullanır. OSI ile karşılaştırıldığında EDGE, MAC
katmanında FDMA ve TDMA’yı kullanmaktadır.
Kanal bölünmeleri 45 MHz'dir ve kanal taşıma kapasitesi GSM ve GPRS de olduğu gibi
200 KHz. dir. TDMA zaman dilimleri her bir taşıyıcıda, GSM ve GPRS de olduğu gibi 8'lidir.
Hareketli istasyon veri iletmek istediğinde, her TDMA çerçevesi için 8 zaman dilimi
isteminde bulunur. Bağlantı, IP ve X.25'deki gibi paket anahtarlamalı veri ağları aracılığı
ile sağlanır. Bu normal veya özel veri ağları olabilir.
Her taşıyıcı veya servis sağlayıcı daha hızlı, geliştirilmiş kablosuz servisleri sağlamayı
planlamaktadır ve genişband kablosuz iletişim teknolojisi için oldukça geniş seçenekler
bulunmaktadır. Zaten rekabetçi ortam, servis sağlayıcıları verdikleri hizmetlerin kalitesini
yükseltmeye zorlamaktadır. ITU-T, 3G/UMTS’nin kategorileri içine giren 5 farklı standart
tanımlamış bulunmaktadır. ITU’nun IMT-2000 girişimi tüm standartları bir araya
toplamayı hedeflese de pek çok 3G önerisi aşağıdaki gibi farklılıklar göstermektedir;
• CDMA 2000,
• UMTS,
• Genişband-CDMA (WCDMA)
• UWC-136 (Universal Wireless Communication-136)
GERAN, GSM ve EDGE temelli 200 KHz. radyo ulaşım ağını tanımlamaktadır. GERAN,
GSM/EDGE sürüm 99 üzerine kurulmuştur ve GSM sürüm 2000 ve bunu izleyerek gelen
tüm yeni sürümler için yaratılan özellikleri kapsamaktadır.
255
13.4 UMTS
Üçüncü Nesil taşınabilir haberleşme sistemlerinin oluşturduğu küresel aileye ait
Uluslararası İletişim Birliği’nin 'IMT-2000' adlı düşüncesinin bir parçası UMTS’tir. UMTS’in
2010 yılı ile 2 milyar dünya kullanıcısına ulaşması beklenmektedir. Bu sistem, yüksek
kaliteli kablosuz çoklu ortam haberleşmeler için geleceğin kütle piyasasını oluşturmada
önemli rol oynayacaktır.
UMTS birçok üstünlükler sağlayabilecektir. Sabit, kablosuz ve uydu ağlar aracılığı ile
taşınabilir (mobil) kullanıcılara günümüzün kablosuz Bilgi Topluluğu, yüksek değere sahip
geniş bant bilgi dağıtımı, ticaret ve eğlence servisleri gibi olanakları sunacaktır. Yeni
servis olanaklarını dağıtmak ve gelir getiren fırsatlar oluşturmak için haberleşme, IT,
basın ve içerik endüstrileri arasındaki kesişimi hızlandıracaktır. Küresel gezinti ve başka
üstünlükler çerçevesinde de 2 Mbit/sn oranına ulaşan veriyi iletim imkanını sunan düşük
ücretli, yüksek kapasiteli taşınabilir haberleşmeleri oluşturacaktır.
UMTS servisleri ticari olarak 2001’de başlamıştır. UMTS lisansları, birçok Avrupa ülkesinde
karara bağlanmıştır. UMTS deneysel sistemleri ile satıcıların dünya çapına yayılması
planlanmaktadır. Yatırım açısından da önemli bir konum üzerinde kurulması konusunda
çalışmalar yürütülmektedir.
Üçüncü kuşak taşınabilir sistemler birçok fırsat sunmaktadır. Değişime açık ama karmaşık
olan bu kuşak aynı zamanda bir piyasa oluşumunu, gelişimini ve tahminleri
kapsamaktadır. Bu sayede küresel erişim ve tüm bilgi servislerinin, taşınabilir topluluk
şekline getirilmesi ana hedeftir.
Internet’in ortaya çıkmasıyla ağlar üzerinden bilgiye erişim oranı artmıştır. Böylece bilgi,
resim, video, ses ve metin olarak istenen şekilde elde edilebilmektedir. Günümüzde,
ortak uygulamalar arasında son kullanıcıya yönlendirilen eğlence, alışveriş, reklam ve
uzaktan öğrenim gibi servisler bulunmaktadır. Trafiği, yeryüzü kaynaklarını, sağlık
durumunu izleme, enerji yönetimi, ağların kendi kullanım analizleri gibi bilgiler de ağ
üzerinden gönderilmektedir.
Internet, piyasa kullanıcıları için tek başına bir güç olma amacındadır. Kablosuz iletişim
endüstrisinin, üçüncü kuşak taşınabilir sistemler yardımıyla Internet’i yeni piyasalar içine
256
taşıma gibi gelişmeler Internet’i etkileyecek ve değiştirecektir. Başta belirtilen iki
gereksinim, kullanıcıların güvenlik ve uygun kablosuz veri servisleri için ücret
ödeyeceklerini gösterir. Üçüncü kuşak servisler ağda kalma süresinden çok ağ
kullanımına veya veri oranına bağlı olarak ücretlendirilebilirler. İstek, gün cinsinden
zaman, bant genişliği ve gecikme toleransı bir fonksiyon şekline gelerek ücreti
oluştururlar. Üçüncü kuşak servislerin başarısı da bu ücretlendirmenin doğru yapılmasına
bağlı olacaktır.
Doğru müşteri kesimi, müşteri değeri üzerine yoğunlaşmak ve servislerin doğru fiyat
üzerindeki olanakları, başarı için gereken şartlardır. İçerik, farklı terminallerin çeşitli
görüntü ölçülerini derecelendirmeye gereksinim duyar ve geniş son-kullanıcı onayından
emin olmak için yapılan içsel işlemliliği gerektirir.
Kablosuz Pazar çoklu ortam üzerinde ilerlemektedir. Taşıyıcılar da benzeri servisleri
kullanan abonelerin konumlarından bağımsız bir şekilde desteklenmelerini sağlarlar.
Günümüzde taşınabilir veri uygulamaları ticari olarak geçerlidir. Ancak geleceğin
taşınabilir ağ gelişimleri operatörlere daha karlı servis oranı sağlayacaktır. Kablosuz
Internet konusunda önceden bir tahmin veya farklı iş modelleri, stratejileri olmadığı için
piyasa çok geniş tahminler yapmaktadır. Böyle bir durumda bu piyasaya girmek riskli bir
iştir. Fakat potansiyelin büyüklüğüne aşağıdaki iki açıklama örnek olarak gösterilebilir:
Taşınabilir terminallerin bir sonraki kuşağının çoklu ortam (ses, veri, metin, resim ve
video) olduğu tahmin edilmektedir. Bu da diz-üstü bilgisayar ile cep telefonunun bir
257
kombinasyonudur. Bu durum, üçüncü kuşak servisler ve uygulamalar için çeşitli piyasa
bölümlerinde görevlendirilen çok çeşitli taşınabilir terminallerin olacağını gösteriyor.
Değer Zincirinde Yer Alabilmek için veri ve bilgi iletim ücreti düşmeye devam
edecektir.
İçerik Servisleri için Dolaşıma Müdahale: Bir içerik dünyasıyla ilişkili olduğu zaman
dolaşım etkisi incelenecektir. Veri aktarımı için var olan durumların büyümesi gerektiği
gibi konum ve kişisel özelliklerin de dengelenmesi gerekecektir.
UMTS/Üçüncü Nesil yönetimi konusunda Servis Kalitesi (QoS), büyük bir eleman
olacaktır. Kullanıcının kavranmış QoS’si ile yönetim arasında sıkı bir bağ vardır.
258
13.5 UMTS/3G UYGULAMALARI
Tekli Çoklu Ortam Mesajlaşma
Bu özellik günümüzün ses servisi konusunda en az devre anahtarlı iletimi kadar kaliteye
sahip olacaktır. VoIP özelliği hem sabit, hem de taşınabilir Internet için önemlidir.
Yayıncılığın iletişimden farkı bire-çok ilişkisine sahip olmasıdır. Yayıncılık sayısal teknikleri
getirir ve taşınabilir aygıt kullanıcılarına karşılıklı etkileşimli çoklu ortam servisleri sağlar.
Servis sağlayıcıların dağıtım oranları erişim sistemine, anlaşmalara ve ekonomik, yasal
düzenlemelerdeki gibi dağıtım kurallarına bağlıdır.
259
Kameralar bilgiyi JPEG biçiminde (formatında) sunar. Bu da dosya boyutunu önemli
ölçüde azaltır. Böylece A5 ölçüsünde bile kaliteli çıktı elde edilebilir. UMTS/Üçüncü Kuşak
sistemler üzerinden bilgi iletilebildiği gibi bir kısmı da yerel depolama aygıtında saklanır.
13.5.2 Konumlandırma
Kullanıcının konumu iki yolla bulunur:
Bazı durumlar, GPS’e engel oluşturur. Bu durumlar yeraltı otoparkları veya tüneller,
yüksek binalar arasındaki yerler, ormanlar veya dar sokaklar, fırtınalar veya sağanak
yağmurlar, yanlış uydu uyumu, derin vadiler ve dağlık bölgeler gibi konumlardır.
260
13.5.3 Mobil Ticaret
M-ticaret Internet’le oluşmaktadır. Aşağıdaki tablo, 3G’deki m-ticaret için taşınabilir
Internet oranını göstermektedir. Görüldüğü gibi taşınabilir abonelerin %50’si, 2010’da
taşınabilir Internet abonesi olması beklenmektedir.
Bilet alımı, bankacılık, finansal eğitim gibi değişik m-ticaret uygulamalarında ilerleme
görülecektir. E/m-ticaret konusunda vergilendirme gibi açık noktalar da bulunmaktadır.
Güvenlik ve ödeme şekilleri gibi konular da önemlidir. Internet güvenliğine bağlı konular
IETF (Internet Mühendisliği İş Gücü) gibi standartlaştırma grubu tarafından
belirtilmelidir. IETF, genellikle ağ katmanında ve bunun üzerinde protokolleri ve Internet
standartlarını geliştiren, açıkça belirten bir mühendislik ve protokol standartları yapısıdır.
Acil durumlar veya birtakım araç trafik yönetimine karşı konum bilgisini veren Konum-
tabanlı servisler vardır. Faturalama şekilleri için kaynak konumu, haberleşmelerin alıcı
tarafı önemli bilgilerdir. Alıcı tarafta aile ve arkadaşlar, mobil çalışanlar, toplu taşınabilir
aygıt kullanıcıları yer almaktadır. Kullanıcının konumuna bağlı olarak ev, yerel, yolculuk,
rezervasyon gibi bilgiler de elde edilebilir. Kablosuz konum teknolojileriyle mobil
müşteriler için doğru konum ve zamanda doğru servis sağlanır. Bilgi servisleri bilgiyi
261
kullanıcının pozisyonuna ve seçtiği servise göre ayıklar. Konum tabanlı servisler ayrı
piyasa bölümlerini söylemede, ücretlendirme esnekliğini oluştururlar.
262
Bölüm Özeti
Kablosuz uygulamalar tüm dünyada giderek artan bir şekilde
yoğunlaşmaktadır. Birçok standart komiteleri kablosuz yapıları
dünya üstündeki bilgisayar ağları için tümleştirmek amacı ile
çalışmalarını sürdürmektedir. Internet ve kablosuz teknolojinin
tam olarak bütünleşmesi için ufukta görülen 3G ve hatta 4G
teknolojiler bile, bazı eleştirmenlere göre, yüzde yüz tümleşme
için çok ümit verici değildir. TDMA işletimcileri ağlarını Tüm-IP
yapıya döndürerek çoklu ortam uygulamalarının üstünlüklerini ele geçirmeye
çalışmaktadır. İlk adım GPRS (General Packet Radio Service) gelişmesinden geçmesi
bekleniyor. Ancak GPRS’in uygulamaya girişinden hemen sonra bazı iletişimciler-
taşıyıcılar (operatörler) EDGE (Enhanced Data for Global Environment) üzerinde
çalışmalara başladılar. EDGE ile, var olan TDMA ağlarında aşağıda verilen uygulamaların
gerçekleştirilmesi olanaklı görülmektedir.
Bazı taşıyıcılar ise EDGE adımını atlayarak doğrudan UMTS (Universal Mobile
Telecommunications Services)'ye geçmeyi planlamaktadır. Ancak gerek UMTS
standartlarının kesinlik kazanmamış olması, gerek yeni lisans almadaki güçlükler, gerekse
oldukça büyük bir yatırıma gereksinim olması nedeniyle GPRS’den dolaysız olarak UMTS’e
geçmenin sakıncalı olacağı kanısındayım. Ülkemizdeki taşıyıcıların bu nedenle UMTS’den
önce EDGE’e geçmelerinde büyük yarar olacağı düşüncesindeyim.
• GPRS
GPRS’in en önemli özelliği kanımızca, veri iletişim hızını 170 Kbit/sn’ye çıkarmasıdır.
GPRS paket temellidir ve IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler.
• EDGE
EDGE, GPRS’den UMTS’ye geçişten önceki adım olarak tanımlanabilir. GPRS'den çok daha
yüksek veri oranı sağlar ve 8-PSK (Phase Sift Keying) diye adlandırılan yeni bir
modülasyon tekniğini ortaya koymaktadır. TDMA taşıyıcıları, UMTS’e geçişten önce
EDGE’ye uyumlarını tamamlamışlardır. EDGE için veri oranı ataması 384 Kbit/sn den
başlamaktadır ki, bu GPRS’in ikinci adımından bile yukarıdadır.
• UMTS
263
264
265
266
267
KABLOSUZ AĞLAR ve XML-JAVA-GÜVENLİK
Kablosuz ağlarda kullanıcılar, ağa bağlandıkları cihazların
ekran, bellek, pil, bağlantı hızı ve ğenişliği gibi değişik
kısıtları nedeniyle kablolu ağlarda kullanılan uyguamaları
kullanamamaktadırlar. Örneğin bir HTML sayfasındaki
içeriği, cep telefonunun ekranına WAP ile aktarmak
istediğimizde birçok problem ortaya çıkacaktır. XML, W3C
tarafından bu gibi sorunları ortadan kaldırmak için
geliştirilmiş, platformdan bağımsız çalışabilen bir dildir.
Oldukça esnek ve kolay bir dil olması nedeniyle
standartlaşmıştır.
Bölüm Hedefi
Bu bölümde Kablosuz ağlarda XML, JAVA ve güvenlik
konularını işleyeceğiz. Bu bağlamda;
268
Uygulama geliştiriciler, kablolu yapılarda karşılaşılan aynı problemlerin kablosuz yapılarda
da yaşanmasına karşın hareketli kullanıcıların sayısını arttırma yollarını
araştırmaktadırlar. Bu problemler, verinin nasıl temsil edileceği ve değişik yollarla farklı
platform ve sistemler üzerinde uygulamaların nasıl kurulacağı ile ilgilidir. Bu durum,
kablosuz yapılarda; işlem gücü, girdi-çıktı yetenekleri ve bellek bakımından çok fazla
çeşitte hareketli aygıtın var olmasından dolayı daha fazla yaşanmaktadır.
Platformdan Bağımsızlık
İlerleyen sayfalarda XML ve kablosuz Web arasındaki doğal etkileşimi iki açıdan
incelenecektedir. Bunlar;
Java Uygulamaları
269
14.2 XML
XML, veriyi herhangi bir programlama dilinden veya
platformdan bağımsız olarak tanımlayan bir dildir ve
günümüzde varolan veya ileride tasarlanabilecek
cihazlarda uygulamaları geliştirmede kullanılır.
Otomatik Dönüşüm
İkinci bir yaklaşımda cep telefonu, WAP telefonu, PDA ve avuç içi bilgisayarlar gibi her
kategoriden cihazlar için ayrı içerik geliştirmektir. Ancak içerik her değiştiğinde, bu
içeriğin sunumları da değiştirilmelidir.
270
XML Temelli Dönüşüm
Üçüncü bir yaklaşım ise, veri sunumu için XML kullanmak ve daha sonra onu çeşitli
kablosuz biçimlere dönüştürmektir. Yukarıda da görüldüğü gibi XML, veriyi taşımak
amacıyla tasarlanmıştır ve XML dokümanları verinin içeriğiyle ilgilenmektedir. Bu sayede
verilerin içerik, yapı ve sunum kısımları ayrı modüller halinde farklı XML dokümanlarında
tutulmaktadır. Bu durum kablosuz kullanıcılara cihazlarına uygun olarak veriyi
görüntüleme olanağı verir.
271
dokümanları ise verinin tanım bilgilerini içermektedir. XML’in tasarım amaçlarından biri de
verinin taşınmasıdır. HTML sabit bir dil iken, XML genişleyebilen ve geliştirilebilen bir dil
olma özelliğine sahiptir. XML'in sağladığı esneklik, özellikle e-ticaret uygulamaları ve
gelişmiş Web projeleri için gittikçe daha önemli hale gelmektedir.
<H1> etiketi başlığın en büyük biçimde ve <H2> etiketi de başlığın ikinci en büyük
şekilde görüntülenmesini sağlar. HTML, verinin ne anlama geldiğinden ziyade Web
içeriğinin nasıl görüntüleneceğini tanımlayan birçok etiket içermektedir.
• HTML’in zengin grafik içeriklerinin kablosuz aygıtların küçük ekranlarında iyi bir
şekilde görüntülenememesi,
• Grafikler çıkarılsa bile geriye kalan metin miktarının kablosuz cihazlar için çok
fazla oluşudur.
XML’i, HTML’den ayıran en büyük özelliği, bu dille yazılmış sayfaların kablosuz teknoloji
ürünleri gibi Internet dışındaki platformlardan da kolaylıkla okunabilmesidir. XML’i Web’in
evrensel dili olmaya aday yapan özelliklerden bir diğeri ise, ileri düzeyde programlama
tecrübesi olmayanların bile kullanabileceği kadar esnek ve basit bir dil olmasıdır. Ayrıca,
özel bir yazılım gerektirmemesi, karışık kodlara gerek olmadan bir metin editöründe bile
yazılarak Web’e aktarılabiliyor olamsı da XML’i diğer dillerden farklı kılan özelliklerdendir.
272
edebiliriz. Ancak bilgisayarlar bunu yapabilmek için doğal insan zekasına sahip değildirler.
Bilgisayarın bilgiyi anlayabilmesi için veri, anlamında ve içeriğinde bir takım ipuçları
içermek zorundadır. İşte bu noktada XML devreye girer.
XML, COBOL yada Java gibi bir dil değildir. Aksine, kullanıcıların ve endüstri gruplarının
kendi veri dillerini tanımlamaları için bir grup kurallardan oluşmaktadır. XML oldukça basit
bir dildir. Eğer etiketlerler iyi isimlendirilirlerse veriye anlam katabilirler.
XML, kablosuz ve kablolu her iki türlü web için de önemli bir dildir. Çünkü, verinin işletim
sisteminden, programlama dilinden, aygıttan ve ağ platformundan bağımsız bir yapıda
temsiline olanak sağlamaktadır.
Yukarıda verilen örnek XML yapısında, lacivert metinler XML Etiketlerini, yeşil metinler
verileri göstermektedir. Yapıdaki ağaç yapısı da görülmektedir.
273
dağıtık bilgi sistemlerindeki veri, kavram ve içeriklerin temsili ve iletişimi için stratejik bir
araç olarak hızla yaygınlaşmıştır. Microsoft, IBM, Sun ve Oracle gibi birçok teknoloji lideri
firma XML ve XML uygulama standartlarını desteklemekte ve XML tabanlı yeni ürünlerini
bilgi teknolojisi uygulamalarının kullanımına sunmaktadır. Birçok araştırmacı ve yazılım
geliştiricisi XML’in yazılım endüstrisinde köklü değişikliklere sebep olacağına inanmakta ve
XML’i elektronik veri değişiminin yeni ASCII standardı olarak kabul etmektedir.
Bilişim sektörünün önde gelen firmalarından Sun, Microsoft ve IBM, XML üzerinde hak
iddia edebilmek için birbiriyle yarışmaya başladılar. XML’i geleceğin Web dili olarak gören
bu firmalar, kendi çalışmalarının XML standartları arasında yer almasını gerçekleştirmek
üzere çalışmalarını sürdürüyorlar. Java dilinin yaratıcısı Sun Microsystems XML’e çok
önem veriyor ve XML’i Java’dan sonraki en önemli teknolojik gelişme olarak
nitelendiriyor. Bu firmalar, XML’in gelişmesi ve standartların belirlenmesi üzerinde ortak
bir çalışma yapılmasını istemelerine rağmen buradaki en büyük sorun her firmanın kendi
geliştirdikleri özelliklerin bu standartlar arasında yer almasını istemesinden
kaynaklanıyor.
• Arka planlar,
• Başlıklar, yazılar, fontlar,
• Tablolar,
• Listeler,
• Renkler ve görsel biçimler,
• Bağ renkleri, efektler,
• İmaj, katman vb. nesneler ve bunların sayfa üzerindeki yerleşimleri vs.
14.2.5.1 CSS
HTML verilerinin ekrandaki görüntülerini kontrol etmek amacıyla tarayıcılar ile kullanılır.
Ancak XSL, XML’in dönüşüm gereksinimlerini karşılayan daha yeni ve daha güçlü bir dil
274
olarak kullanılmaktadır. Kablosuz web uygulamaları için XSL ile bağlantılı en önemli
teknoloji XSLT’dir.
275
14.2.5.2 XSLT
HTML verilerinin ekrandaki görüntülerini kontrol etmek amacıyla tarayıcılar ile kullanılır.
Ancak XSL, XML’in dönüşüm gereksinimlerini karşılayan daha yeni ve daha güçlü bir dil
olarak kullanılmaktadır. Kablosuz web uygulamaları için XSL ile bağlantılı en önemli
teknoloji XSLT’dir. XSLT, XML’i diğer doküman şekillerine dönüştürmek için kullanılan bir
teknolojidir ve XSL’in bir bileşeni olarak ortaya çıkmıştır. İki önemli özelliği;
XSL’in sayfa düzen etkinliği HTML’in CSS (Cascading Style Sheets)’i ile bağlantılı
olmasına rağmen, XSLT’nin XML verilerini diğer biçimlere dönüştürebilme özelliği
kablosuz uygulamalar için çok daha önemli olmasını sağlamaktadır. XSLT’nin bazı
dönüşümsel yetenekleri;
olarak sıralanabilir.
276
Yukarıda görüldüğü üzere XSLT, özel XSLT dönüşüm programları ile XML’i cHTML, WML,
yada HTML gibi birçok farklı aygıt görünüm biçimlerine dönüştürür.
• WML,
• XHTML,
• SyncML,
• VoiceXML’i
verebiliriz.
14.2.6.1 WML
WML, cep telefonu ve avuç içi bilgisayara (PDA) Internet içeriği sağlayan bir
biçimlendirme dilidir ve XML verilerini kablosuz aygıtın özelliklerine göre uyarlayan bir
XML sürümüdür. WML, küçük ekranlı aygıtlar ve klavye kullanmadan tek elle gezinme
özelliği için özel olarak tasarlanmıştır. Cep telefonunuzun Internet'e bağlanması için bir
tarayıcıya gereksinim vardır. Nasıl Internet Explorer ve Netscape Navigator
bilgisayarlarda kullanılıyorsa WAP 1.1'de cep telefonları için geliştirilen var olan son
sürümdür. WAP uyumlu bir telefon edindikten sonra bunu destekleyen bir şebeke gerekir.
Türkiye'de Aria, Telsim, Aycel ve Turkcell bu hizmetleri desteklemektedir. Şebekeyle ilgili
ayarları telefonunuza kaydettikten sonra artık istediğiniz WAP sitesine girebilirsiniz.
277
WML, aynı zamanda geliştiricilerin etiket kümeleri
tanımlamasına da olanak sağlar. Örneğin, WML ile bir
WAP aygıtının ekranında geriye ya da ileriye hareket
edebilmeyi sağlayan <next> ve <prev> (ileri ve geri)
gibi etiketler yazmak olasıdır. WAP’ın 2.0 sürümünün
XHTML’i desteklemesi planlanmaktadır.
14.2.6.2 XHTML
XHTML, ilk kez XML ile ortaya konan genişleyebilirlik
kavramı çerçevesinde HTML’in yeniden düzenlenmiş
halidir. Başka bir deyişle; XHTML, HTML 4.0
standartının XML 1.0 için yeniden formüle edilmesiyle
elde edilmiş yeni bir biçimlendirme dilidir. Genel yapı
olarak HTML ile hemen hemen aynıdır ve onun yerini
alması amacıyla hayata geçirilmiştir. HTML'den farkı
en başta "kodlama düzeninde" kendini
göstermektedir. Yani, XHTML, HTML ile XML dillerinin
bir kombinasyonudur ve temelde XML'in söz dizimi
kurallarının HTML'ye uyarlanması ile ortaya
çıkarılmıştır.
278
14.2.6.3 SyncML
SyncML, kablolu ve kablosuz aygıtlar için veri eşzamanlılığı sağlamak üzere tasarlanmış
XML-tabanlı bir protokoldur. Çok büyük bir endüstri desteği ile SyncML, HTTP yada WAP
gibi taşıma protokollerinden bağımsız aygıtlar arasında ileti yollamak için yüksek seviyeli
bir protokol tanımlamaktadır. SyncML ile kişiye özel kablolu ya da kablosuz cihazda
bulunan veriler kurumsal bağlantılar ile paylaşıma eşzamanlı sunulabilecektir. Bunlar
arasında ilk olarak kişisel ya da kurumsal telefon ya da diğer bilgileri içeren sayısal
fihristler, ajandalar v.b. sayabiliriz.
Kablolu ya da kablosuz tüm aygıtların herhangi bir ağ üzerinden birbirleriyle aynı dili
konuşmalarını sağlayacak olan SyncML, genişletilebilir XML dili sayesinde güncelliğini
koruyabilecektir. Ayrıca bu teknoloji sayesinde bant genişliği daraltılarak düşük band
genişliği üzerinden veri hızı kontrolü de yapılarak göreceli veri iletimi güvenli hale
getirilecektir.
14.2.6.4 VoiceXML
VoiceXML, kablosuz telefonlar ve ses-duyarlı cihazlar
için otomatik ses servisleri sağlayan metin-tabanlı bir
dildir. Bilinen istemci-sunucu ağ mimarisi ile, ağ
sunucuları “Web sayfaları”nın yanısıra kullanıcı ile cep
telefonu yada ses duyarlı bir PDA arasında etkileşimli
bir seri iletişimi tanımlayan “ses sayfaları”nı da
sağlayabilecektir. Bir VoiceXML belgesi, son kullanıcı ile
VoiceXML-duyarlı aygıt arasında doğrudan iletişim
kurabilen metin-tabanlı bir Web sayfasıdır.
279
olan Java, kendi kavramsal esaslarına geri dönmektedir. Java, Internet ve kablosuz ağlar
için anahtar bir dildir. Java kullanımına bazı örnekler;
olarak sıralanabilir.
Taşıyıcılar için Java, değer-katılmış kablosuz veri servislerinde güvenli bir platform
sağlamaktadır. Geleneksel girişimci fonksiyonlar ve B2B ticaret uygulamaları kablosuz
alanlara yayılabilir. Bu sayede yeni bilgi ve eğlence-tabanlı uygulamalar avuç içi kablosuz
cihazlar tarafından desteklenebilir.
Sadece birkaç sene içinde Java Internet uygulamalarının yeğlediği bir dil haline gelmiş ve
artık günümüzde de kablosuz hesaplama alanının her dalında kullanılmaya başlanmıştır.
Java teknolojisinin bir versiyonu olan J2ME, cep telefonları ve PDA’ler gibi hafıza
kısıtlamaları olan aygıtlarda çalışmak üzere tasarlanmıştır. Bir Java motoru yada Java
programı ile, ses-merkezli cihazlar, PDA’lerle ve taşınabilir PC’lerle bağlantılı olan bir
takım özellikleri yerine getirebilir.
Amerikan Express son zamanlarda akıllı kartın bir sürümü olan ve Internetten alışveriş
yapmayı sağlayan bir kredi kartı tasarladı. BLUE olarak adlandırılan bu kart Internet-
tabanlı işlemlere güvenli bir şekilde erişimi sağlamaktadır. Müşteriler Amerikan Express’in
Web sitesine “online wallet” olarak adlandırılan bir uygulama için kayıt olurlar. Daha
sonra Internetten alışverişlerini gerçekleştirmek üzere müşteriler “wallet”, ardından da
“Complete Purchase” butonunu tıklarlar. Müşterilere, PC’lerine bağlayabilecekleri bedava
akıllı kart okuyucuları sağlanmaktadır. Blue kart içersindeki akıllı yonga, her kullanıcıyı
ayırt edebilmek için bir sayısal sertifika depolamaktadır. Kart okuyucuya
yerleştirildiğinde, kullanıcı kendine ait kişisel numarasını girer ve kart üzerinde depolanan
sayısal sertifika, şifreleme ve işlemi doğrulama için kullanılır. Amerikan Express ile birlikte
Visa, Microsoft, IBM, ve Sun Microsystems gibi birçok firma Internetten alışveriş için,
ECML (Elektronik Ticaret Modelleme Dili - Electronic Commerce Modelling
Language) olarak adlandırılan ortak bir standartı desteklemektedirler.
280
14.3.4.1 Java Kart Uygulamaları
Java Kart teknolojisi, akıllı kartları programlamak için kullanılan yazılım kurma bloklarının
bir koleksiyonudur. Pratikte hemen hemen her tipten akıllı kart, Java Kart teknolojisi ile
uyum gösterebilir. Örneğin, GSM hücresel telefon endüstrisinde akıllı kartlar telefonu aktif
hale getirebilmek için kullanılan SIM (Subscriber Identity Module) olarak adlandırılır.
SIM kartlar kullanıcıyı doğrulamak ve sayısal ses iletimi için şifreleme anahtarlarını
sağlamak amacıyla kullanılır. 1999’da ETSI (European Telecommunications Standarts
Institute) Java Kart teknolojisine, GSM SIM kartlarını ekleyerek yeni bir standart (GSM
Standart 03.19) geliştirilmiştir.
Güvenlik
Akıllı kartlar, güvenlik için açık anahtar şifrelemeyi kullanır. Bu yöntemle ağ üzerinde
kimin olduğu belirlenebilir. Günümüzde PIN (Personal Identification Number) güvenli
erişimi sağlamak için kullanılan ortak bir yoldur. Ancak kişinin parmak izinin kart üzerine
kodlanması ve kart okuyucu tarafından doğrulanması da güvenli erişim için
kullanılabilecek başka bir yöntemdir. Bu yöntemde parmak izi Internet üzerinden
iletilmez, kartın kendisi tarafından işlem görür. Böylece daha hızlı, kolay ve güvenli bir
şekilde kimlik belirleme işlemleri yapılabilir.
281
14.4 KABLOSUZ AĞLAR ve GÜVENLİK
Kablosuz ağların en önemli üstünlüklerinden biri iletişim için kablolar yerine hava
dalgalarını kullanmasıdır. Ancak bu esnekliğin yol açtığı bir eksiklik; kablosuz ortamın
herhangi bir kişi tarafından ele geçirilmesi olasılığının fazla olmasıdır. Aşağıdaki şekilde
görüldüğü gibi m-ticaret uygulamaları için birçok önemli güvenlik konuları üzerinde
durulmaktadır. Bu konular aşağıda sıralanmıştır;
Kabul Etme: Bir belgenin gönderen ve alan kişiler tarafından doğrulanıp, kabul edilmesi
anlamına gelmektedir. Örneğin, bir iş anlaşmasının doğruluk kazanabilmesi için tüm
katılımcılar tarafından kabul edilmesi gerekir.
282
14.4.1 Kablosuz Protokol Güvenliği
Yeni kablosuz protokollerin kullanımına bağlı olarak
güvenlik kavramı kablosuz ağlarda sağlanmaya
çalışılmaktadır. Bu bölümde,
• WAP,
• GSM,
• Bluetooth
WAP geçitkapısı bir WTLS akımını, şifrelenmiş bir SSL akımına dönüştürmeden önce ilk
olarak WTLS paketlerinin şifresini çözmelidir. İşte bu noktada bir güvenlik problemi
ortaya çıkar. Çok kısa bir süreliğine de olsa deşifre edilmiş veri bellekte bulunur. Paketler,
ağ üzerinden güvenli bir sunucuya iletildiklerinden dolayı bu verinin güvenliği çoğu zaman
garanti edilmektedir. Ancak yinede bu çok kısa zaman diliminde virus ya da bir program
ile çözümlenmiş veriye ulaşmak ve daha sonradan kullanmak üzere veriyi saklamak olası
olabilmektedir.
283
14.4.1.2 GSM Güvenliği
GSM, mesajları ve ses trafiğini şifreler. Ancak Batı Avrupa ülkeleri, şifreleme ürünlerini
bazı ülkelere ihraç edemedikleri için GSM bazı durumlarda şifrelemeden yoksundur. Veri
ancak ulaşacağı baz istasyonunun belirlenmesinden sonra şifrelenir. Böylece iletim
yasalara uygun olarak gerçekleştirilir.
Ortadaki sahte baz istasyonu cep telefonuna şifreleme yapmadan işlem yapmasını
söyleyebilir.
• Doğrulama,
• Şifreleme,
• Kullanıcının özel ve yerel anahtarlarının
yönetimini
284
anahtarları kullandıklarından dolayı, Bluetooth cihazları bağlantı için en küçük ortak
anahtar uzunluğunu belirlemelidir. Örneğin, eğer 128 bitlik şifreleme anahtarı kullanan
bir U.S. Bluetooth cihazı 64 bitlik şifreleme anahtarı kullanan bir İtalyan cihazı ile
konuşuyorsa bu durumda Bluetooth aygıtı 64 bit şifrelemeyi destekleyecektir.
Bluetooth güvenlik mimarisi, aygıtlar arasında güvenli ilişkilerin kurulması için PIN
kodlarına güvenir. Güvenli bir iletişim bir kere kurulduktan sonra iletişimi hızlandırmak
için PIN kodları cihazların içinde saklanabilir.
Bölüm Özeti
Bu bölümde platformdan bağımsızlık sağlayan XML dilini, ve bunun kablosuz yapıdaki
önemini ele aldık. Bu bağlamda;
• XML'in tanımı,
• XML ile HTML'in karşılaştırılması,
• XML’in ortaya çıkması ve hedef belirleme çabaları,
• Sayfa düzeni ve XSLT,
• XML tabanlı kablosuz bileşenler
konularını işledik.
İkinci olarak kablosuz ağlar ve JAVA konusunu ele aldık ve kablosuz JAVA’yı tanımladık.
JAVA’nın kablosuz teknolojide kullanılmasında birçok faktörün rol oynayabileceğini
belirttik ve bunların;
• Uygulama Taşınabilirliği,
• Uygulamaların ve Servislerin Dinamik Dağıtımı,
• Dinamik Yükseltmeler,
• Geliştirilmiş Kullanıcı Deneyimi,
• Bağlantısız Erişim,
• Güvenlik.
olduğunu açıkladık.
Ayrıca sanal sanal makinanın ne olduğu hakkında bilgi verdik ve JAVA’nın kablosuz
aygıtlarını üç ayrı bileşenle geliştirdiğini açıkladık;
• J2ME,
• JAVA Phone,
• JAVA Card,
Son olarak kablosuz ağlarda güvenlik konusunu ele aldık ve m-ticaret uygulamaları için
üzerinde durulan önemli konuları tanıttık. Ayrıca
• WAP,
• GSM,
285
• Bluetooth güvenlikleri konuları hakkında bilgi verdik.
286
287
288
289
290
"İleri Bilgisayar Ağları" dersini bitirdiniz.
291