You are on page 1of 291

1

Ders Hedefi
Bilgisayar ağlarındaki gelişmeler inanılmaz boyutlara varmış
bulunmaktadır. Sizlere bu eğitim döneminde bilgisayar
ağlarındaki bütün bu gelişmeleri aktarmayı planlamaktayız.
Özellikle Gelecek Nesil Bilgisayar Ağları kapsamı içine giren
tüm konuları sizlere tanıtacağız.

Bu bağlamda bilgisayar ağlarını iki ana başlık altında


sunacağız;

• Kablolu Bilgisayar Ağları


• Kablosuz Bilgisayar Ağları

Her bölümün sonunda o bölümde anlatılan konuları anlayıp anlamadığınızı test


edebilmeniz için, kendinize sormanız gerekli soruları bulacaksınız. Bu konuları tam anlamı
ile yanıtlayamıyorsanız, bu bölümü tekrar okumanızda yarar olacaktır.

Ayrıca her bölümün sonunda, bizim sizleri denetleyebilmemiz için 20 adet test sorusu
verilecektir.

SONET
Bu bölümde geleceğin taşıyıcısı olarak gösterilen
SONET/SDH ağlarını öğreneceksiniz. Değişik ağlar
arasında yapılan haberleşmede, ağların standartlarının
farklı olmasından kaynaklanan zorlukları çözmeyi
hedefleyen SONET günümüzde bir çok uygulamada
kullanılmaktadır. Yaptığınız uluslararası telefon
görüşmelerinde veya izlediğiniz dijital televizyon
yayınlarında büyük olasılıkla en az bir SONET halkasını
kullanmakta olduğunuz düşünülürse, bu teknolojinin
önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Bölümün Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde;

• Geleceğin taşıyıcısı olarak gösterilen SONET/SDH


ağlarını,
• SONET'in çerçevesini ve yapısını,
• SONET Çoklama Hiyerarşisini,
• SONET ağ bileşenlerini,
• SONET'te bugünkü durum ve görüşleri,
• Gelecek nesil SONET çözümlerini

öğrenmiş olacaksınız.

2
1.1 SONET'e GİRİŞ
Telefon sistemlerinin dijital sistemlerle tanışması 1960'lara dayanmaktadır. Bu sıralarda
64 Kb/sn PCM (Pulse Code Modulation) ile yapılan telefon konuşmaları için ortak bir
abone hattı oranı SLR (subscriber line rate) belirlenmişti. Ancak yüksek hat genişliğine
sahip ana hat (trunk) bağlantılarına birden çok telefon konuşmasının bağlanması için
farklı bölgelerde farklı stratejiler benimsenmişti. Avrupa’da ana hatların hızı 2Mb/sn
civarlarında ve 30 ses kanalını kullanırken, Amerika’da 1.5Mb/sn hız ve 24 ses kanalı
kullanıyordu. Daha yüksek bant genişliği gerektiğinde de bu temel hızlar farklı oranlar
kullanılarak çoklanıyor ve Amerika, Avrupa ülkeleri ve diğer milli iletişim ağlarının
standartları arasında oldukça önemli farklılıklar oluşuyordu.

Yukarıdaki tabloda standartlar arasındaki fark açıkça gözükmektedir. Bu yüzden iki farklı
ağı birbirine bağlamak oldukça zor ve masraflı oluyordu. İki ağ arasındaki geçit
kapılarında (gateway) veri akışları önce çoklanıyor sonra tekrar birleştiriliyor, bu arada
iki sistem arasındaki hız farklılıklarından dolayı fazladan bitlerle doldurma yapmak
gerekiyordu. Dolayısıyla daha fazla çoklama oranına sahip bir alandan tek bir ses kanalını
çekip çıkarmak hiç de kolay olmuyordu. Uluslararası ağların karmaşık ilişkileri PDH
(Pleisiochronous Digital Hierarechy) sistemi ile gerçekleştiriliyordu. SONET, 1980'li
yılların ortalarında, yeni ve birbirinden bağımsız ağlar arasında arayüz standardı
oluşturmak için geliştirildi.

SONET (Synchronous Optical Network) özellikle telefon iletişiminde optik ağlar için
geliştirilmiş bir standartlar dizisidir.

1.2 SONET ve SDH

SONET (Synchronous Optical Network) pek çok aynı tür çerçevelerden gelen baytları
bir süper çerçeve içerisine beraber koyarak bant genişliği ile ölçeklenebilecek bit akış hızı
ve çerçeve biçimlerinin hiyerarşisini tanımlar.

SONET pek çok aynı tür çerçevelerden gelen baytları bir


süper çerçeve içerisine beraber koyarak bant genişliği
ile ölçeklenebilecek bit akış hızı ve çerçeve biçimlerinin
hiyerarşisini tanımladı. Önemli diğer bir özelliği ise
çerçeve içerisindeki verinin yerini gösteren işaretçileri

3
kullanmasıydı. Bu sayede ağda farklı uzunluktaki veriler (payload) ve faz farkları daha
kolay işleme tabi tutulabiliyordu.

SDH (Synchronous Digital Hierarchy), SONET'in Avrupa'daki karşılığı olarak ortaya


çıktı. SDH, SONET üzerine bina edilmişti. Ancak Avrupa’daki ağ operatörleri ağ
omurgasında zaten 140Mb/sn hıza ulaşan çoklama teknolojisini kullanmaktaydı, ki bu hız
SONET’in 51.84Mb/sn hızına göre oldukça yüksekti. Bu nedenle SDH’nin baz hızı
çerçevesi ile uyumlu idi. Başka bir deyişle SDH’nin temel seviye çerçevesi STM-1,
SONET’in üç temel seviye çerçevesinin STS-3 şeklinde çoklanmasına karşılık geliyordu.
İki standardın başlık bilgileri arasında ufak tefek bazı farklılıklar olmakla birlikte bu
farklılıklar SONET ve SDH ağları arasındaki geçit kapılarında kolayca dönüştürülebiliyordu.

1.3 SONET'in GELİŞİMİ


1980’li yılların ortasında fiber optik teknolojisi gelişerek
uzun mesafe hızlı trafik için uygun hale geldi. Bunun
üzerine Bellcore, 1985’te ilk defa SONET fikrini ortaya
attı. 1985’te ANSI T1 komitesi bu konuyla ilgilendi.
1986 yazında CCITT (şimdi ITU-T) bu komitenin
kararlarını da göz önüne alarak bazı standartlar
yayınladı (G.707, G.708, G.709).

Avrupa ve Amerika arasında hala sayı hiyerarşilerinden


kaynaklanan bazı anlaşmazlıklar bulunuyordu. 1987’de Bellcore CCITT’ye SONET’i sundu.
1988’de CCITT, 1989 sonlarında ise ANSI T1 komitesi SONET standart’larını onayladı.

SONET, 1988-89 yıllarında CCITT ve ANSI T1 tarafından onaylanarak, Avrupa ve Amerika


arasındaki hız karmaşasını büyük ölçüde gidermiş oldu.

Farklı standartların ortak bir standarda geçmesi için şu konularda anlaşma sağlandı :

• SONET için taban hız 51.840Mb/sn olarak belirlendi, böylece OAMP için daha çok
bant genişliği ayrılmış oldu
• Avrupalılar 2 ve 3’üncü seviyelerin doğrudan desteklenmesi isteğinden vazgeçti.
• SONET/SDH DS-3 ve CEPT-4 hızlarında birleşti.

1.4 SONET ÇERÇEVESİNİN YAPISI


SONET, STS-1(Synchronous Transport Signal)’in 51.84 Mbps eşdeğerindeki bir temel
iletim oranını kullanmaktadır. Daha yüksek seviyeli işaretler de STS-1’in tam katları
temsil edilir ve geçerli oran da ilgili tam katın 51.84 Mbps ile çarpılması ile hesaplanır.

Somut örnek olması açısından; STS-48 işareti, (51.840 x 48 =) 2,488.320 Mbps


oranındadır.

4
1.4.1 STS-1’in Yapı Öbeği
Genelde, çerçeve iki temel alanda incelenir;

• Taşıma başlık bilgisi


• Eş zamanlı veri kısım zarfı

Taşıma başlığı ise kısım başlığı ve hat başlığı olmak


üzere iki bölümden oluşur. Eş zamanlı veri kısım zarfı da
kendi içinde STS yol başlığı ve veri kısmı olarak iki alt
dala daha ayrılır.

Veri kısmı, bir kez eş zamanlı veri kısım zarfına


çoklandığı takdirde artık aktarıma hazır hale gelmiş
demektir ve incelenmesine veya denetlenmesine gerek
kalmadan SONET boyunca anahtarlanabilir. Bu sırada da
muhtemel olarak, her ana düğümde de çoklanmış
halinden eski haline geri döndürülür.

Sonuç olarak SONET’in hizmetten bağımsız olduğu ya da


kolay taşınabilir olduğu bu açıdan rahatlıkla söylenebilir.

1.4.2 STS-1 Çerçeve Yapısı

5
Bu yapı, 90 sütunlu ve 9 satırlı bir tablo görünümündedir. Çerçeve uzunluğu 125
mikrosaniye olarak belirlenmiştir, ki bu da saniyede 8000 çerçeveye karşılık düşmektedir.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde STS-1’in neden 51.840 Mbps’lik bir orana sahip olduğu
kolayca anlaşılmaktadır.

1 hücre=1 Sekizli,
1 çerçeve= 9 satır x 90 sütun = 810 hücre,
1 saniye = 8000 çerçeve,
9 x 90 x 8 x 8000 = 51,840,000 ikili = 51.840 Mbit/sn

STS-1’in 51.840 Mbps’lik oranının optik karşılığı OC-1 olarak bilinir ve fiber üstünden
iletimi anlatmak için kullanılır.

1.4.3 Başlıklar
SONET, gerçekten kapsamlı bir başlık bilgisi içerir, ki bu
bilgiler çoklama işleminin daha kolay yapılmasını
olanaklı kılar ve çok üst düzey işlemlere, yönetimlere,
koruma ve temin etme işlemlerine olanak sağlar.

Kısım Başlığı

Bu başlık, kısım sonlandırma teçhizatı tarafından işlenen


işaretler ve erişilen taşıma başlığının 9 adet sekizli
kısmını içerir. STS-N işaretinin başarımını izlemede,
OAM&P için veri haberleşme kanallarında taşıma yapma
ve çerçeveleme işlevlerini içerir. Kısım başlığı, taşıma
başlığı kısmının ilk üç satırında yerleşik haldedir.

Hat Başlığı

Kısım başlığı dışında arta kalan taşıma başlığının son


(en alt kısmında bulunan) altı satırında konumlanmıştır.
Doğal olarak hat sonlandırma ekipmanı tarafından
işlenen ve erişilen 18 adet sekizli başlığı kapsar. Bununla birlikte SPE’nin çerçeve içindeki
yerleşimini belirlemede, işaretleri arka arkaya sıralamada veya çoklamada, başarımı
izlemede, kendiliğinden koruma anahtarlaması işleminde ve hat muhafazasında kullanılır.

STS(Synchronous Transport Signal) Yol Başlığı

Bu başlık, her 125 mikrosaniyede bir düzenli şekilde yerleştirilmiş POH baytlarından
oluşur ve STS SPE’nin ilk baytından itibaren başlar. STS POH, bir STS SPE’nin
oluşturulduğu nokta ile çözüldüğü nokta arasındaki iletişimi sağlar. Ayrıca SPE’nin
başarımının izlenmesinde, işaret etiketlemede, yol takibinde de görevlidir.

6
1.4.4 SPE

Eşzamanlı Veri Zarfı (Synchronous Payload Envelope - SPE) 87 sütün ve 9 satırdan


oluşur ve bu nedenle 87*9 = 783 adet sekizliden oluşur. Bunların üç adedi özel amaçlar
için ayrılmıştır ve geri kalan 84 sütün veri için kullanılır. Özel amaçlı kullanılan 3 sütunun
ne işe yaradığı ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

1.5 GÖSTERGEÇLER
SONET’in titreşim ve faz farklılıklarını denkleştirmek ve ortadan kaldırmak için kullandığı
yöntemler bütününe göstergeçler denilmektedir. Bu dengeleme unsuru sayesinde yakın
zamanlı sınırlardan eş zamanlı veri zarflarının geçirgen ve kolay taşınımı olanaklı hale

7
gelir. Göstergeçlerin kullanımı, eş zamanlılık ayarlamasında kullanılan büyük tamponların
kullanımı ile de bağlantılı olan verilerin kaybının ve gecikmelerinin ortadan kalkmasını
sağlar.

Göstergeçler veri kaybını ve gecikmeleri önler.

1.6 VT’ler
VT'ler SONET’in en önemli ilkelerinden biri olan “çoklama”nın bel kemiğidir. Özellikle
çoklama hiyerarşisinde de karşımıza çıkacak olan düşük seviyeli farklı aktarımların ana
yapısı VT’lerdir. Daha önce SONET çerçevesinden bahsederken ilgili veri kısmının çeşitli
içeriklerde olabileceğine değinmiştik. VT’lerin yapısının daha kolay anlaşılması açısından
87 sütunluk bu kısmın 1, 30, 59 numaralı sütunlarının “boş” olarak atandığını söylemiştik.
Bu üç atanmış kısımın veri alanından eksiltilmesi ile geriye 84 sütunluk bir alan kaldığı
açık bir şekilde görülmektedir.

Şimdi VT’lerin tür-yapı-boyut ilişkisini gözden geçirelim:

Tablodaki veriler, yukarıda açıklamaya çalıştığımız 84 sütun ile doğrudan bağlantılıdır. Bir
STS-1 veri kısım zarfının (SPE) çeşitli grupları içerebileceğini önceki sayfalarda
belirtmiştik. Ancak burada en önemli nokta; bir zarf çeşitli grupları içerebilse de bir grup
asla başka türden VT içeremez.

Bir zarf, çeşitli grupları içerebilse de, bir grup asla başka türden VT içeremez.

1.6.1 VT Grupları
Grup, veri kısım zarfının kullanılabilen kısmının 12’şer adet sütunlara bölünmesi ile oluşan
yapının adıdır. Veri kısmındaki 1, 30 ve 59 numaralı sütunların başka amaçlara ayrıldığını
söylemiştik. Bu tanıma göre, tahsis edilmemiş her 12 sütun bir grubu ifade ettiğine göre
bir zarf içine 7 grup (farklı ya da aynı türden) sığdırabiliriz. Bu tanım dahilinde zarf içi bir
grup için geçerli tür olasılıkları da şöyle olur:

1 grup 4 adet VT 1.5 türü,


1 grup 3 adet VT 2 türü,
1 grup 2 adet VT 3 türü,
1 grup 1 adet VT 6 türü içerebilir.

Ancak yukarıda anlatılan durumların bir sonucu olarak grupların birbiri ile ardışık olması
durumu zorunluluğu yoktur. Çünkü boş olarak atanmış 3 adet sütun bulunmaktadır. Bu

8
sütunlara gelindiğinde grup bozulmadan bir sonraki tahsis edilmemiş sütuna yerleşim
sağlanır. Her ne kadar grupların yerleşiminde bir ardışıklık söz konusu değilse de, grup içi
VT türlerinin bulunduğu sütunlar da ardışık olarak yerleştirilmezler. Yani aynı türe ait
VT’lerin yerleştikleri sütunlar da ardışık değildir.

Bunun anlaşılması için veri kısım zarfının içinde örnek olarak 2 numaralı grubun yerleşim
alanları yukarıdaki şekilde gösterilmiştir. Bunlar 3, 10, 17, 24, 32, 39, 46, 53, 61, 68, 75,
82 şeklindedir. 7’şer artan bir dizi gibi görünse de 4. üye ile 5. üye arasında (aynı şekilde
8. ve 9. üyeler arasında) geçişte 8’lik bir atlama söz konusudur. İlk 8’lik atlamada 30
numaralı sütunun tahsis edilmiş sıkıştırma sütunu, ikinci atlamada ise 59 numaralı
atanmış sıkıştırma sütunu sayılmıştır. Fark buradan kaynaklanmaktadır. 2 numaralı
grubun ilk sütunu 3 numaralı sütunla belirtilmiştir. Çünkü zarfın ilk sütunu POH’a ayrılmış
ve 2 numaralı sütunu da bir önceki grup olan 1 numaralı gruba tahsis edilmiştir.

Sonuç olarak VT’ler, SONET çoklanmasında oldukça işe yarayan yapılardır.

9
VT'ler sayesinde STS-1'den daha küçük boyutta olan veriler de verimli bir şekilde taşınır
ve anahtarlanır.

1.7 SONET ÇOKLAMA HİYERARŞİSİ


SONET’in en üstün özelliklerinden birisi büyük boyuttaki verileri taşıyabilmesidir. Ancak
şu anda kullanılan sayısal hiyerarşideki daha düşük boyutlu işaretleri de gayet başarılı
biçimde taşıyabilmektedir. Fakat bunu yaparken işaretin kendisine özgü donanımları ve
kullandığı yapıları değiştirmeye gereksinim duymaz.

Bu esaslı özelliğini de yerine getirirken, az evvel bahsetmeye çalıştığımız VT yapılarını


kullanır. VT’ler STS-1’den daha küçük orandaki verilerin taşınıp, anahtarlanması amacıyla
kullanılırlar. Bunun da kıstası, yani hangi ölçüte göre VT kullanılıp kullanılmayacağı, DS-3
ile sabittir. DS-3 oranının altında kalan tüm hizmetler SONET’te VT yapıları ile taşınır.

Önce küçük boyutta olan veriler VT yapıları ile STS-1'e dönüşür. Daha sonra STS-1
çerçeveleri çoklanarak STS-3, STS-N gibi daha üst çerçeve yapısına çevirilir.

Sağdan sola doğru, VT gruplarının, büyük paketlere çoklanması görülüyor.

Taşınacak herhangi bir hizmet sesten, yüksek hızlı veri ve görüntüye doğru giden bir
sırada sınıflandırılır ve hizmet bağdaştırıcıları tarafından değerlendirilir. Hizmet
bağdaştırıcı da bu işareti çerçevenin (STS-1 kullanılıyorsa STS-1’in; VT yapısı kullanılıyor
ise VT’nin) veri kısım zarfına haritalar. Gerçi sonuçta tüm arka arkaya eklenmiş işaret
katarları temel işaret olan STS-1’e çevrilecektir ama düşük seviyeli işaretler yani DS-1
türü işaretler önce VT’lere daha sonra VT gruplarına ve oradan da temel işaret olan STS-
1’e çoklanır. Ancak işaretler düşük boyutlu(DS-1 gibi) değil de STS-1 gibi iseler, bunlar
doğrudan STS-1’e ya da çoğullanıp ilgili katar boyutunca STS-3’e ya da daha üst
seviyeye(STS-Nc) aktarılır. Çoklama işlemi elektriksel işaretlerle yapılır; ancak iletim
ortamı ışık olacağından gerekli dönüşüm yapıldıktan
sonra işaret OC-N ailesi fertlerinden birine dönüştürülür.

1.8 SONET AĞ BİLEŞENLERİ

10
SONET ağlarının başarıyla çalışabilmesi için bazı ağ elemanlarına ihtiyaç vardır. Bunlar;

• Uç Birim Çoklayıcısı,
• Tekrarlayıcı,
• ADM,

olarak sıralanabilir. Bu birimler ilerleyen sayfalarda ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

1.8.1 Uç Birim Çoklayıcısı


Yol sonlandırma bileşeni, bir çeşit giriş seviyesi yol
sonlandırma uç birim çoklayıcısı olarak tanımlanabilir.
İlgili işaret seviyelerini SONET çoklama hiyerarşisinde
çoklayıp, zarf içi dönüşümü sağlayıp, elektriksel
darbenin ışık karşılığını bulup kanala yollar. Doğal olarak
DS-1’in seviyesini korumak için bir tekrarlayıcı ile birlikte
kullanılabileceği gibi mimariye uygun olarak tekrarlayıcı
olmaksızın da kullanılabilir.

1.8.2 Tekrarlayıcı
Adından da anlaşılacağı üzere uzun mesafeli aralıklarda bulunan iki çoklayıcı arasında
bulunur ki, fiber içinde bulunan işaretin seviyesinin düşmesi ile devreye girer ve onu eski
seviyesine getirir. Gelen düşük seviyeli işareti sönümlendirdikten sonra buna ait kısım
başlık bilgisini yeniden yazar ve iletimi sürdürür ancak diğer başlık bilgilerini değiştirmez.

1.8.3 ADM
Ekle-Çıkar Çoklayıcı (Add-and-Drop Multiplexer
ADM), gerçekten SONET için çok önemli bir bileşendir.
Çalışma ilkesi düşünüldüğünde getirisi oldukça fazladır.
Temel görevi, tüm değişik türdeki işaretleri ilgili OC-N
ailesi fertlerine çoklamaktır. Ancak bunu yaparken ortak

11
yolda kullanılan temel işaret seviyesine (STS-1) dokunmaz. Bu şekilde sadece gerekli
yapılar işaret işleme işlemine sokulur ve böylece etkinlik ilkesi korunmuş olur.

Bir işaret ADM’ye ulaştığında önce sonlandırılır, bu sırada eşi oluşturulur ve o şekilde
yollanır. Bu ilke ile merkezden daha uzak konumlardaki iletişimlerde oldukça önemli bir
rol oynayan ağ güvenliği ve dayanıklılığı çok temel bir yaklaşımla çözülmüş olur. Herhangi
bir iletişimsizlik anında, düğüme ulaşan işaret sönümlendirildiği anda eşi
oluşturulduğundan, veri aktarımı iletimin olanaklı olduğu yedek bir yönden sürer.

ADM diğer ağlar ile SONET arasında bir arayüz görevi üstlenmiştir. Düşük seviyeli
işaretleri çoklama ile daha yüksek seviyelere, yüksek seviyeli olanları düşük seviyeli
olanlara dönüştürebiliyorken akış içerisinde bulunan ve dönüşüme gereksinimi olmayanları
da serbest bırakarak akış yönetimini de üstlenmiş sayılır.

1.9 SONET'in GELECEĞİ


SONET teknolojisi, sahip olduğu alt yapısı ile daha uzun bir süre kullanımda kalacak gibi
görünmektedir. Ancak bu durum sadece kullanılan bant genişliği ve kullanılan fiziksel
ortam (ışık) için geçerlidir. Aslına bakılırsa SONET’te yaşanan gelişmeler veri aktarım
oranlarının kısıtlı kullanımda olduğu gösteriyor. Yani şu anda kullanılan çoklama tekniği
ile elde edilen sığa artık yetersiz kalmakta, daha doğrusu kısıtlanarak kullanılmaktadır.
Fakat bu kısıtları ortadan kaldırmak, yeni geliştirilen tekniklerle olasıdır. Tüm bunlar bir
yana, SONET’in aslında geniş bantlı ağlar için tasarlanmış olduğunu ve ileride bunun
zirvesinde olabileceği düşünürsek, bir takım iyileştirmelerle güncelliğini (SONET adı ile
olmasa da) koruyabileceğini söyleyebiliriz.

SONET'teki aktarım sınırlaması, Dalga Boyunu Bölerek Çoklama (WDM) yöntemi ile
aşılmaya çalışılacaktır.

Kullanılan çoklama tekniğinde en başta göze çarpan, aktarım sınırlamasının Dalga


Boyunu Bölerek Çoklama (WDM) yöntemi ile aşılmaya çalışılacak olmasıdır. (Bu konu
ileri bölümlerde ayrıntılı olarak ele alınacaktır). Bu, SONET’in kullandığı fiziksel ortamın
“kullanılış biçimini” değiştirmesi gerektiği fikrini de beraberinde getirmektedir.

Yukarıdaki düşünceye verilmiş bir destek olarak, SONET bileşenlerinde ortaya çıkan yeni
gelişmeler de eklenebilir. Çoğu, temel işaret seviyesi olarak (anahtarlama ve erişim) şu
anda elde edilen gelişmelerin altında bir hizmet sunmaktadır. Ancak üreticiler, aynı temel
ilke ile çalışan bileşenlerin daha yüksek sığalı ve verimli çalışabileceklerini ürettikleri yeni
nesil bileşenlerle ispatlamış durumlardır.

1.9.1 SONET'teki Gelişmeler


SONET’in yakın gelecekte WDM ile kullanılacak olması
gerçeği bir diğer öngörüyü de beraberinde getirmektedir.
Çünkü WDM sistemlerin Yoğun WDM Yöntemi
(DWDM) ile yüzlerce kanalı destekleyebiliyor. Böyle
olunca da, SONET’in yakın gelecek içerisinde edineceği
çevrenin sınırları az çok belirlenmiş oluyor. DWMD
SONET’i şu an bulunduğu konumdan edeceğe benziyor.
Bu da SONET tabanlı ürünlerin yakın gelecekte

12
kaybolmasalar bile en azından ufak bir değişikliğe gereksinim duyduklarını açıklamada
yeterlidir.

SONET, üstünde ATM bulunan B-ISDN ile iş gören bir fiziksel katman iken son
zamanlarda IP’nin B-ISDN’e üzerine oturtulması ile en azından ATM’nin yerini almıştır
diyebiliriz. Bu da SONET’in ileride, SONET üstüne inşa edilmiş IP veya WDM üstüne
kurulmuş IP fikri ile yer bulacağı anlamına geliyor.

Tüm bu yukarıdaki ön görülere karşın SONET’in özellike sayısal görüntü ağlarında sahip
olduğu söz yetkisinin geçerliliğini uzunca bir süre daha koruyacağı ortadadır. Bu
durumda, eğer sayısal televizyon uygulamalarında gerekli bütünleşme sağlanabilirse,
SONET'in uzun süre kullanımını sürdüreceği açıktır. Kablolu televizyon endüstrisi ve
yayıncıların halen SONET üzerinde ısrarlı olduklarını da bu açıdan hatırlatmak yararlıdır.

Sonuç olarak, aslında geleceğin teknolojisinde şu anki duruma bakıp da “bu teknoloji tek
başına en iyisidir” diyebilmek olanaksızdır. Gelecek için de aynısı bu açıdan düşünülebilir,
zira gereksinimlerde ve kullanım alanlarında oldukça farklılıklar göze çarpmaktadır ve bu
yelpazenin her bölümüne “en etkin” çözümü sağlayabilecek “tek isimli bir teknoloji” çok
zor geliştirilecektir. Ancak var olan gelişmeleri uygun çözüm ve düzenlemelerle gerekli
kısımlara tümleştirmek suretiyle istenen sonuçlar elde edilebilir. Bu açıdan SONET ve
diğer türlerin bu şekilde değerlendirilmesi oldukça güçtür. Ancak şunu da söylemek
gerekir ki; “optik iletişim” başlığı altında Zaman Paylaşımlı Çoklama (TDM) tekniğinin
ortaya çıkışı gerçekten yadsınamaz bir durumdur. Bu yüzden SONET’in SONET olarak
olmasa bile SONET’le tümleşik uygulamalar adı ile daha uzun bir zaman kullanımda
olacağını söyleyebiliriz.

1.10 YENİ NESİL SONET ÇÖZÜMLERİ


Yeni nesil SONET çözümleri için iki farklı olasılık
bulunmaktadır. Bunlardan ilki, teknolojik gelişmelerin artışı
ve buna bağlı olarak isteklerin katlanmasının etkisinde
kalan kuşkulu yaklaşım; diğeri de elbette bu teknolojik
gelişmelerin etkisi ile var olan SONET yapısının ‘iyi
taraflarının’ tümleştirilmesine dayanan, kendinden emin
olan yaklaşım. İlk yaklaşım, yeni nesil SONET çözümlerine
‘yama’ niteliğinde yenilikler sunarken, diğer yaklaşım ağ
için gerçekten ‘esaslı’ bir çözüm düşüncesini içermektedir.
Bu görüşler ışığında SONET’in yeni nesil çözümlerini
ayrıntılandırmaya çalışacağız.

En temel alanda MAN (Metropolitan Area Network)'lar


için birçok çözüm kendiliğinden ve çok hızlı bir biçimde
geliştirilmektedir. Bunlara en güzel örnek henüz
yerleşmekte olan Gigabit Ethernet, Etkin olmayan Optik Ağ veya var olan SONET yapısı
üstüne kurulmuş/kurulacak olan optik çözümler olarak sıralanabilir. Ancak hepsinin de
ortak özelliği; var olan SONET yapısı üstüne kurulması sonunda dahi daha fazla esneklik
şartı ve taşıyıcılar için gereken kolay kullanım yöntemleri diyebiliriz. Asıl soru;
yapılacağına dair söz verilen geliştirmelerin gerçekleşerek ‘sorunu’ ortadan
kaldırılabileceği mi yoksa sadece günü kurtarmak adına yapılmış etkin birer iyileştirme mi
olduğudur.

Bu ayrıntıya bakmadan önce yeni nesil SONET çözümleri ile ne ifade edildiğini açıklamaya
çalışalım. Temel olarak hedeflenen “daha ekonomik biçimde SONET’in tüm işlevselliğini
sağlayan, ya daha küçük ya da özel tümleşik yapıları SONET ortamı üstünde
gerçekleyebilecek saf SONET çözümleri” şeklindedir. Bu tanımın yanında yeni nesil
çözümlerin gelişime ve ölçeklenebilirliğe açık, işlevsel, yoğunluğa dayanıklı, ağı etkin ve

13
verimli şekilde kullanan ve ağ yönetiminde kolaylık sağlayan bir yapıda olması
beklenmektedir.

1.10.1 Yeni Nesilde Aranan Özellikler


Yeni nesil SONET çözümleri teriminin yanı sıra bir de eskiden varolan SONET çözümleri ya
da yeni nesil ama gerçekten çözüm sağlamayan çözümlerin de iyi tanımlanması gerekir.
Çünkü önceki sayfada sayılan işlevler gerçekleştirilirken aşağıda belirteceğimiz durumlar
‘çözüm’ başlığı altında gösterilecektir. Bu yüzden bir çözümün çözüm olabilmesi için, ilgili
donanımların, temel ilkeler ve trafik mühendisliği, çoklama ve trafik yönetimi gibi anahtar
SONET öz nitelikleri olmadan salt olarak tüm akışı SONET çerçevesine sıkıştırmaması
gerekmektedir. Bu gerçekten “iyileştirme” (optimization) ilkesine ters düşer.

SONET’in en önemli özelliklerinden birisi, gecikme ve ağ kuyruk beklemesi için


oluşturulmuş çok sıkı denetimlerdir. Bunlar sayesinde gerçekten etkili ve sağlam bir
başarım sağlanır. Yeni nesil SONET denince isteklerin içine bu başarıma dayanan ses ve
diğer akışların eklendiği durumlar akla gelmektedir. Fiziksel bir ayrıntı olarak da SONET’in
oldukça güvenilir bir taşıyıcı ağ platformuna sahip olduğunu eklemeliyiz. Bugünü dikkate
alarak değerlendirdiğimizde “SONET halkasının” pazarda baskın olan topoloji olduğunu ve
neredeyse tüm yerel ses akışının ve veri iletiminin en az bir SONET alt yapısı üzerinden
geçtiğini belirtmek gerekir.

SONET çözümleri için SONET’in aslında içinde kaldığı darboğazları belirlemek yeterli
olabilir. Buna en iyi örnek SONET’in tasarımının TDM akışını oldukça güvenilir ve
kestirilebilir bir yolla gerçekleştirilmiş olmasıdır. Ancak bugünün akışı göz önünde
bulundurulduğunda, TDM’den patlayan veri akışı sebebiyle IP’ye doğru kaydığını
söyleyebiliriz. Bu patlayan akış SONET’in veri aktarımındaki pek de etkin sayılamayacak
yanını açığa çıkarmıştır. Bunun da en iyi anlaşıldığı nokta SONET hiyerarşisindeki
sabit/değiştirilemeyen artım oranlarıdır. Örneğin OC-3 seviyesi 155 Mbits/saniye ile gelir
iken bir sonraki adım olan OC-12 622 Mbits/saniye ile gelmektedir. İlgili devreler en uç
noktadaki akış için tasarlanırken, bunun sonucu olarak, TDM alt yapıları her zaman veri
için pek de etkin olmayan tarafta kalmaktadır. Bu konunun daha da belirginleştiği durum,
SONET’in artan seviyelerinde, hızlarında ve fiyatlarındaki durumdur. Erişimin ve ağın
kullanımı SONET’in bazı konulardaki eksikliğini göstermektedir ki, erişim ağı %5-10,
metro çekirdek ağı %20-40 civarı bir kullanıma ancak en uç noktalarda sahip
olabilmektedir.

SONET ayrıca, temel fiziksel katman taşıması için de tasarlanmıştır ki, tanımlanan veri
hizmetleri yeni IP hizmetlerini desteklemek üzere yeni donanımlara gereksinim duyar.
Kısaca SONET’in iyi tarafları daha üst seviyelerde ortaya çıkmaktadır. Buna da en iyi
örnek, SONET’in yeniden yönlendirme ve eski haline geri döndürme işlemlerindeki
yeteneklerinin sağlamlığının IP’nin yeniden iletim özelliği tarafından eşlenmesi ile
sağlanmasıdır.

Bu genel ayrıntılardan sonra, metro optik çözümleri için birkaç anahtar alandan
bahsedilebilir;

• Çoklu protokol desteği


• Topoloji Belirsizliği
• Geliştirilmiş Kullanım
• Yüksek elverişlilik
• Kolay güncelleme
• Yeni hizmetlerin elverişli hale getirilmesi
• Çoklu Hizmet SONET Çözümleri
• SONET Tabanlı Çözümler
• Ara çalışma tabanlı platformlar

14
• Çoklu hizmet platformları

1.10.2 Çoklu Protokol Desteği


Birçok hizmet sağlayıcı ses ve veri hizmetlerinin bir arada yürütülmesini ister. Bu yüzden
kullanıcılar tek bir bağlantıyı ilgili dönüşüm yardımı ile TDM ve veri akışı için birlikte
kullanabilmektedir.

Ses ve veri hizmetlerinin bir arada; ve değişik topolojilerde yürütülebilmesi istenir

1.10.3 Topoloji Belirsizliği


Var olan ortamda birçok fiber halkası bulunmasına karşın
halkalar her zaman en iyi çözüm olamamaktadır. Bunun da en
büyük nedeni, oluşturulmuş mevcut yapının o anki ağ
isteklerini karşılayabilecek durumda olmasından öte, gelecek
için elverişli yapıyı da içermesindedir.

Gelecekte nasıl bir topolojinin baskın olarak kullanılacağı


bilinmediğinden, fiber halkaların en iyi çözüm olup olmadığı
belirsizdir.

1.10.4 Geliştirilmiş Kullanım


Yeni nesil SONET çözümleri SONET ağının kullanımını birçok
dalgaboyu ile kullanımına karşın bunlar yerine tek bir tanenin kullanılması ile koruyarak
geliştirir. Bunu gerçekleştirebilmenin bir diğer yolu da SONET kanallarının diğer
teknolojileri (ATM gibi) kullanarak daha da doymuş/sık hale getirilmesi olabilir.

1.10.5 Yüksek Erişilebilirlik


Bu yeni çözümler taşıyıcı sınıfı platformlarının beklediği
çok yüksek seviyedeki (%99’luk) erişilebilirliği de temin
etmek durumundadır. Buna da ek olarak hizmet
sağlayıcıların devre tabanlı anahtarlama seçenekleri için
de uygun ortamı sağlayabilmelidir.

15
1.10.6 Kolay Güncelleme
Bu yeni platformlar doğal olarak var olan sistemlerle kolayca bağdaşabildiği gibi
gelecekteki gelişmelere de düzgün bir biçimde uygun hale getirilebilmelidir.

1.10.7 Yeni Hizmetlerin Elverişli Hale Getirilmesi


Bu maddede ise aynı ağ içerisinde farklı seviyelerde yapılabilecek olan hizmet ya da eski
haline geri döndürme işlemleri gibi olasılıkları hesaplayarak yeni platform desteğinin
bunlara uygun hale getirilmesi şeklinde açıklanabilir.

Bunlara ek olarak yeni nesil SONET, yeni SONET çoklama çizelgesi ile birlikte
“indirgenmiş kullanılamaz bant genişliği” sayesinde daha da ileri bir görünüm elde etmiş
olacaktır. Bunun da parasal olarak anlamı, kullanıcıların, kendilerine gereken (ya da
kullandıkları) kadar olan bant genişliğine ait ödemeler yapması, israfa ilişkin ödeme
yapmaması anlamına gelmektedir.

İlgili çözümlerden bahsederken, çözümün çözüm olabilmesi için birçok ön koşulun


varlığından bahsetmiş idik. Bu konudaki en önemli yaklaşım çözümün tek bir tane olmak
zorunda olmayışıdır. Örneğin; bir taşıyıcı, ağ sığasının yetersizliğinin desteklenmesi,
ölçeklemenin daha verimli ve daha ekonomik bir ağ için iyileştirilmesi üzere IP, ATM,
SONET’i hep birden denetlemek için yeni bir uç birim bağdaştırıcısı seçmek zorunda kalır.
Bunun bir diğer karşılığı, DWDM sistemlerine daha çok dalga boyu eklemek suretiyle
aşılabilabiliyor olması halidir. Yani sonuçta çözümler yüklü bulunan ağa, hizmet
sağlayıcının türüne, çözümün maliyetine, gelecek teknolojiler için uygunluğuna ve daha
bir çok değişkene bağlıdır.

Bu şekilden de görülebileceği üzere yeni nesil SONET’in aslında birçok ilinge, birçok
arayüz, birçok protokolü desteklediği ortadadır. Elbette her seçeneğe uygun bir yapı
sunmasa da çok geniş bir yelpazeye sahip olduğu tartışılmazdır.

1.10.8 Çoklu Hizmet SONET Çözümleri

16
Buraya kadar olanlara ek olarak bir de çoklu hizmetli SONET sınıfı mevcuttur. Bu tür
çözümler çapraz bağlantıları ekle/çıkar (Add & Drop) çoklamayı, TDM ve veri hizmetlerini
(ATM, IP, Frame Relay) yalnızca bir ağ bileşeni içerisinde toplayabilirler. Bu durumda
olması gereken SONET desteğini QoS’yi temin etmek veya devre çoklamayı
sağlayabilmek adına 3 farklı şekilde gerçeklemektedirler

SONET Tabanlı Çözümler

Bunlar her şeyi SONET’e dönüştürürler ve akışı SONET çerçeve yapısında yaparlar.
SONET’in, QoS gibi iyi taraflarını paket tabanlı ağlara geçişte korunurlar. Bu özelliklerini
yitirmezler.

Ara çalışma tabanlı platformlar

Bunlar ise tüm akışı platform dahilinde tek bir protokol türüne anahtarlar, ancak farklı hat
kartları farklı hizmeti ya da farklı protokolleri de destekleyebilir.

Çoklu hizmet platformları

Bunlarda ise farklı akışları denetlemek üzere belirli bir anahtarlama düzeninde üretilirler.
TDM akışı, platforma bağlı olarak, doğal yolla veya kapsülleme aracılığı ile gerçeklenebilir.

Bu çoklu hizmet SONET çözümlerinin bir özeti, “aslında birçok işlevin tek bir ortak
platform üstünde tümleştirilmesi ile düşük hizmet temin edebilme maliyetini
amaçlanmasıdır” denebilir. Aslında üreticiler, ağ kullanımı ortalamasının, ağ üstündeki
mevcut akışın bir araya getirilmesi ile artacağını iddia etmektedirler. Bu, dikkat edilirse şu
anda SONET’in sağlamak istediği VT1.5 devrelerinin oluşturduğu tanecikli yapının daha da
iyi hale getirilmesi şeklinde düşünülebilir. Ancak tüm bu olasılıklar, DWDM’in çözüme
katılması ile özellikle, bazı metro çekirdek özelliklerini ve metro erişimini desteklemek
üzere konuşulmaktadır.

Çoklu hizmet SONET çözümlerinin ise eksik ya da kötü tarafı taşıyıcıların tüm bu
vaadedilenleri gerçeklemesinin zorluğudur. Bunun için yalnızca veri hizmeti veren hizmet
sağlayıcılar için optik ethernet daha uygun bir çözüm olarak gözükmektedir.

Tüm bunlar sonucunda yeni nesil SONET çözümleri için var olan birkaç zorluk da yok
değildir. Bunlardan en önemlileri kullanılacak donanımın karmaşıklığı, daha dar bir alan
ve mevcut ağ ile birlikte korunması gereken uyumluluğa bağlı elde edilen bant genişliği
sorunu sayılabilir.

1.10.9 GigE Çözümleri


Yeni nesil SONET’in kaçınılmaz bir şekilde en büyük
rakibi Gigabit Ethernet’tir. Gigabit Ethernet, optik
Ethernet olarak da bilinmektedir. Aslında bazı Gigabit
Ethernet çözümleri tamamıyla tüm optik katmanlara
bağdaştırılamasa da geri kalanları GigE için bir erişim
çözümü olarak ortada durmaktadır. GigE’nin, aslında
mevcut isteklerin en zayıf noktasını yakaladığını ve bu
yüzden en büyük rakip olarak görüldüğünü söylemek
mümkündür. Neredeyse 1 Mbit/saniye seviyesindeki
kadar küçük sıklıkla, SONET hizmetlerinde belirtilen
oranlarla karşılaştırıldığında oldukça büyük rakip
olmayı gerektirecek oranlar dahilinde esnek katlara
sahip bant genişliğini hizmete sunmaktadır. Bu

17
hizmetler OC-3 seviyesinden daha düşük değerde veri taşımayı isteyen kullanıcıları hedef
almaktadır. GigE’nin en büyük ve en temel avantajı, hizmetlerinin işlevselliğine oranlağa
basitliği ve elbetteki düşük maliyetidir.

GigE çözümleri tercih edilmesi durumunda ise SONET'in sağladığı bazı özelliklerden
vazgeçilmelidir. SONET’teki "eski haline geri döndürme yeteneği", elverişlilik veya "her
yerde her zaman hazır olma" yetileri GigE'de mevcut değildir. Ayrıca GigE noktadan
noktaya Internet/IP akışı için tasarlanmıştır. Ancak ses ve veriyi birleştirip ya da sadece
sesi tek başına taşımak üzere tasarlanmamıştır. Bunun da yanında birçok hizmeti,
başarım garantisi vermez ve gerçek zamanlı uygulamaların tamamını sağlayabileceğini
iddia etmez.

Bölüm Özeti
SONET (Synchronous Optical Network) özellikle telefon
iletişiminde optik ağlar için geliştirilmiş bir standartlar
dizisidir.
SONET bir Amerikan standardıdır ve bunun Avrupa karşılığı
SDH ( Synchronous Digital Hierarchy-SDH) dir.
SONET’in, STS-1 çerçeve yapısı, 90 sütunlu ve 9 satırlı bir
tablo görünümündedir. Çerçeve uzunluğu 125 mikrosaniye
olarak belirlenmiştir ki, bu da saniyede 8000 çerçeveye
karşılık düşmektedir. Tüm bunlar bir araya geldiğinde STS-1’in neden 51.840 Mbps’lik bir
orana sahip olduğu kolayca anlaşılmaktadır.

9 satır x 90 sütun = 810 hücre, 1 hücre=1 Sekizli,


1 çerçeve=125 mikro saniye, 1 saniye = 8000 çerçeve;
9 x 90 x 8 x 8000 = 51,840,000 ikili = 51.840 Mbit/sn

STS-1’in 51.840 Mbps’lik oranının optik karşılığı OC-1 olarak bilinir ve fiber üstünden
iletimi anlatmak için kullanılır.

STS’in üç önemli başlığı bulunmaktadır. Bunlar;

• Kısım Başlığı,
• Hat Başlığı,
• STS Yol Başlıklarıdır.

Sonetin ağ bileşenleri ise ;

• Uç Birim Çoklayıcıları,
• Tekrarlayıcılar,
• ADM’dir.

Yeni nesil SONET çözümleri ise;

• Geliştirilmiş Kullanım,
• Çoklu protokol desteği,
• Yüksek elverişlilik,
• Kolay güncelleme,
• Yeni hizmetlerin elverişli hale getirilmesi,
• Çoklu Hizmet SONET Çözümleri,
• SONET Tabanlı Çözümler,
• Ara çalışma tabanlı platformlar,
• Çoklu hizmet platformlarıdır.

18
19
20
21
22
23
ATM
ATM (Asynchronous Transfer Mode) özellikle 1980'ler de
popüler olan bir WAN teknolojisidir. ATM'de, sabit boyutlu
paketler, veri, ses, video, çoğul ortam gibi çeşitli yapılar
taşınmaktadır. Çok yüksek hızlara ulaşabilen bu teknoloji
ortaya çıkmasından uzun zaman sonra bile popülaritesini
korumaktadır.

Bölüm Hedefi
Bu bölümde, seksenli yıllarda çok popüler olan ATM hakkında
bilgi aktarmaya çalışacağız. Bu bağlamda,

• ATM için standartlar geliştiren ATM Forum'u,


• ATM altyapısında kullanılan anahtarlama elemanları,
• ATM hücre yapıları ve hücre başlıları,
• ATM'de anahtarlamanın nasıl yapıldığı ele alınacaktır.

2.1 PAKET İLETİŞİM YÖNTEMLERİ


Paket iletişiminde, gönderilen verilerin temel biçimlendirilmesine (formatting) göre iki
yaklaşım vardır. Bunlar;

• Zamana Bağımlı,
• Zamandan Bağımsız

iletişim yöntemleridir.

24
Yukarıda da görüldüğü gibi zamandan bağımsız iletimde her sekizli (Byte)'nin önünde bir
Başlangıç (BAŞ) ve arkasında Bitiş (SON) sinyalleri bulunmaktadır. Bu sinyallerin
amacı verileri taşıyan sinyalleri sınırlamaktır. Başlangıç sinyali, alıcının kısa bir süre sonra
verinin gelişi hakkında bilgili kılınmasını da sağlar. Böylece alıcı gerekli fonksiyonlarını
harekete geçirmek için süre kazanır.

Zamana bağımlı iletişimde sekizliler birbiri arkasına iletilirler. Animasyonda görüldüğü gibi
tüm verilerin önünde ve arkasında birer bayrak bulunur.

Görüldüğü gibi zamana bağımlı veri iletişiminde her sekizli için bir baçlangıç ve bitiş
sinyali gönderme zorunluğu yoktur ve bu da iletişimde gereksiz kanal kullanımını
engeller. Ancak zamandan bağımsız iletişimde uçlarla (terminal) modemler arasında
kullanılan arayüzler, zamana bağımlı olanlara kıyasla çok ucuz olmasından dolayı çok
daha yaygın olarak kullanılmaktadır.

2.2 ATM
ATM’in amacı ses, veri ve görüntü gibi her türlü bilgi trafiğini
düzenleyen, yüksek hızda, düşük gecikmeli, çoklayıcı ve
anahtarlı bir ağ sunmaktır.

ATM, kullanıcı bilgilerini küçük, sabit uzunlukta ünitelere


bölerek çoklar, bu ünitelere hücre (cell) adı verilir. Hücreler,
53 sekizliden oluşur ve bunun 5 sekizli kısmı başlık olarak
adlandırılır. Her hücre, başlığında bulunan Sanal Devre
Tanımlayıcıları (Virtual Circuit Identifier-VCI) ile taşınır.
ATM ağı, bu tanımlayıcıları kullanarak, hücreleri hızlı bir
şekilde gidecekleri yere taşır.

ATM çok sınırlı hata algılama işlemleri sağlar (başlık hata


kontrolü gibi). Ayrıca ATM'de tekrar gönderme servisi yoktur.
Bundaki amaç, diğer hızlı taşıyıcılarda olduğu gibi, hücre
üzerinde olabildiğince az işlem yaparak gigagabitler
seviyesinde aktarım yapabilmektedir.

25
ATM teknolojisinde veriler 53 sekizlilik paketlerde taşınır, ve anahtarlamaları VCI'lar
tarafından yapılır. ATM'de hata kontrolü çok sınırlıdır, sadece başlıkta hata kontrolü yapılır.
Anahtarlama elemanlarında, hücre üzerinde çok az işlem yapıldığı için yüksek hızlara
erişilir.

2.2.1 ATM Forum


Dünya çapında bir organizasyondur. Üyeleri arasında
bilişim endüstrisinin ileri gelen kuruluşları, taşıyıcı
kurumları, devlet kuruluşları, araştırma
organizasyonları, üniversiteler ve kullanıcılar
bulunmaktadır. Forumun amacı, endüstri ile son
kullanıcılar arasında ATM kullanımı ile ilgili yakınlaşmayı
sağlamak ve ATM ile ilgili resmi standartlar çıkıncaya
kadar standartları hazırlamaktır. ATM Forum’un ürettiği
en önemli standart ATM için kullanıcı arayüzüdür. Bu
arayüz ve buna bağımlı üretilen arayüzler, ATM’in bir
çok aygıt ve ağlarla birlikte sorunsuz çalışmasını sağlamaktadır. Bunlar arasında en
önemlileri:

• Ağ Düğümü Arayüzü (Network Node Interface-NNI)


• B-ISDN Ara Taşıyıcı Arayüzü (B-ISDN Inter-Carier Interface)
• Veri Değişim Arayüzü (Data EXI)

olarak sıralanabilir.

2.3 ATM HÜCRE YAPISI


ITU tarafından önerilen ve ATM Forum tarafından
şekillendirilen en önemli standartlardan biri de ATM
hücre yapısıdır. Şekilde de görüldüğü gibi hücreler 5
sekizli başlık ve 48 sekizli bilgi alanından oluşmaktadır.
Bu kısma bilgi alanı denmesinin nedeni bu bölümde
yanlız metinsel bilgiler değil, ses ve görüntü verilerinin
de iletilmesindendir. Nitekim bunun İngilizce
karşılığında Data değil Payload kullanılmıştır.

2.4 ATM TOPOLOJİSİ VE ATM HÜCRE BAŞLIKLARI


ATM hücre başlığı, UNI ve INN'de biraz farklılık gösterir. Bunun da nedeni, akış kontrol
işleminin UNI'de de yapılmasıdır. Bu nedenle UNI başlığında Akış Kontrol işlemleri için 4
ikili saha bırakılmıştır.

26
ATM başlığının çok önemli bir bölümü (40 ikili sahanın 28 ikili bölümü) VPI ve VCI'a
bırakılmıştır. Bunun da nedeni, ATM anahtarlarının, ATM bağlantılarını bunlar aracılığı ile
yapmasıdır.

Solda görüldüğü gibi, başlıkta üç ikilik saha Bilgi Tipi


için bırakılmıştır. Bunun görevi iletilen bilginin ne tip
olduğunu belirlemektir (veri, ses, görüntü vb..). ATM
Forum, bu sahanın kullanımını genişleterek trafik kontrol
bilgisini (örneğin trafik tıkanıklığını) belirleme olanağını
getirmiştir.

Hücre Kayıp Önceliği'ndeki değer, o hücrenin


geleceğini belirler. Ağdaki anahtarlama elemanları,
sıkışıklık anında kayıp önceliği 1 olanları elimine ederek
sıkışıklığı gidermeye çalışır.

Başlık Hata Kontrol bölümü 8 ikili yer kaplar. ATM'de


paketlere anahtarlama elemanlarında hata kontrolü
uygulanmaz, bu kontroller bilginin ulaştığı son noktada
yapılır. Hata kontrolü sadece başlık bilgileri için yapılır.

Şekilde hücre başlığının içeriği gözükmektedir. Detaylı


bilgi için fareyi parçaların üzerine getiriniz.

2.5 ATM ANAHTARLARI


Şekilde görüldüğü gibi her giriş ve çıkış kapılarına ait Giriş ve Çıkış Kapısı
Kontrolörleri bulunur. Anahtar kontrol birimi her anahtarda bulunur ve temel görevi
Yönlendirme Tabloları’nı güncelleştirmektir.

Şimdi VPI ve VCI’ların ATM trafik akışındaki görevlerini adım adım inceleyebiliriz.

• Giriş Kapısı Kontrolörlerinden (GKK) birine gelen ATM hücresinin başlık


kısmında bulunan VPI ve/veya VCI değerleri okunur.

27
• GKK, bu değerleri anahtar kontrol birimi içindeki yönlendirmeden gönderilecek
çıkış kapısını ve bundan sonra gidilecek VPI ve/veya VCI değerini öğrenir ve
başlıktaki değerlerle değiştirir.
• Bu tabloda söz konusu giriş kapısına karşı çıkış kapısı numarası da bulunmaktadır.
Hücre bu çıkışa yönlendirilir.

Böylece gelen hücre, yeni VCI ve VPI değerleri ile çıkış kapısına gönderilir. Görüldüğü gibi
giriş kapısındaki anahtar birimi sadece başlıktaki değerleri okumaktadır. Böylece hücre
başlığının anahtar içine girmesi, okunması ve tablo değerleri ile ilgili değişikliğin yapılması
süresince 48 byte’lik bilgi alanı ancak anahtar içine girer ve bu bölüm üzerinde işlem
yapılmadığından hiç zaman kaybına uğramadan hücre çıkış kapısına iletilir.

Verilerin çok yoğun bir şekilde anahtara gelmesi halinde bazen aynı anda farklı kapılara
gelen ATM hücreleri aynı kapıya yönlendirilebilir. Bu durumda hücrelerden birinin anahtar
içinde bir süre bekletilmesi gerekir. Bu işleme kuyruklama denir. Kuyruklamanın
yapılabilmesi için bir tampon (buffer) sahaya gereksinim vardır.

Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi ATM anahtarın üç temel işlevi bulunmaktadır.

• Hücreleri yönlendirmek
• Gerektiğinde hücreleri tampon sahada kuyruklamak,
• Gelen hücrelerin başlığında bulunan VCI ve VPI değerlerini, tabloda karşı gelen
değerler ile değiştirmek.

ATM anahtarları iki tiptir.

• Sanal Yol (Virtual Path-VP) anahtarlar,


• Sanal Kanal (Virtual Channel-VC) anahtarlar.

İki tip anahtar kullanılmasının nedeni ara noktalardaki anahtarlama işlemlerini


hızlandırmaktır. Bu noktalarda VP’ler içinden sadece VPI’lar değişmekte, fakat VCI’lara
dokunulmamaktadır. Böylece anahtarlama iki misli hız kazanmaktadır. VC anahtarlarında
ise hem VCI hem de VPI’lar okunmakta ve değiştirilmektedir.

2.5.1 VP Anahtarlar

28
Yukarıda VP anahtarının çalışma mantığı görülmektedir. Gelen ATM hücresinin VPI ve VCI
değerleri okunur. Giriş Kapısı Kontrolörü, Anahtar Kontroldeki Yönlendirme Tablosuna
bakar ve hücreyi hangi çıkış kapısına göndereceğini öğrenir. Aynı zamanda tabloda
bundan sonraki VPI değerini belirler, başlıktaki VPI değerini değiştirir ve hücreyi ait
olduğu çıkış kapısına gönderir. Bu kapıdaki Çıkış Kontrolörü başlıktaki VCI ve VPI
değerlerine bakarak hücreyi ilgili ATM kanalına iletir.

2.5.2 VC Anahtarlar

Şekilde VC anahtarının çalışma mantığı görülmektedir. ATM hücresi VPI=7 ve VCI=14


olarak B kapısından içeri girmiştir. B kapısındaki kontrolör, yönlendirme tablosuna bakar
ve hücrenin Z kapısına gönderileceğini öğrenir ve aynı tablodan VPI ve VCI’nin yeni çıkış
değerlerinin sırasıyle 4 ve 23 olduğunu belirler. Hücreyi Z çıkış kapısına gönderirken,
başılıktaki VPI ve VCI'ları da yeni değerleri ile değiştirir. Z çıkış kapısındaki kontrolörde
VPI ve VCI değerlerine bakarak hücreyi ilgili ATM kanalına iletir.

29
2.6 PNNI
Piyasada pek çok firmanın sunduğu ATM anahtar
ürünleri bulunmaktadır. Bu anahtarların birbirleri ile
uyumlu olmaları gerekmektedir. ATM Forum bu amaçla
bir standart geliştirme yoluna gitmiş ve bu anahtarlara
Özel Ağdan-Ağa Arayüzü (Private Network to
Network Interface-PNNI) adını vermştir.

PNNI’dan önce kontrol Interim Interswitch


Signaling Protocol-IISP ile sağlanıyordu ve PNNI
standartlaşıncaya dek "PNNI=0" olarak kullanılmaya
devam edildi.

2.7 ATM ANAHTARLARININ TÜRLERİ


ATM ağında anahtarlar üç yerde görev üstlenebilirler. Üstlendikleri görevlere göre
anahtarlar;

• Kurum Anahtarları,
• Erişim Anahtarları,
• Omurga Anahtarları olarak üçe ayrılır.

Bir sonraki sayfada bu anahtarların görevlerini ve ağ topolojisindeki görevlerini


inceleyeceğiz.

2.7.1 ATM Ağ Elemanları Fonksiyonları


Kurum anahtarları, LAN içinde görev yapmaktadır ve bunların en belirgin rakibi Gigabit
Ethernet anahtarlarıdır.

30
Erişim anahtarları ise, LAN ile WAN arasında geçit bölgede görev yapmaktadır. Bunlara
aynı zamanda WAN için uç anahtarlar da denmektedir. ATM anahtarları içinde ileriye
dönük en sağlam durumda görülen anahtarlar bu tip anahtarlardır.

Omurga anahtarları WAN ana omurgası içinde görev yapmaktadır. Geleceğin bilgisayar
ağları omurgası için çok büyük bir mücadele devam etmektedir ve ATM anahtarlarının bu
konuda çok güçlü rakipleri bulunmaktadır.

Yukarıda da görüldüğü gibi anahtarlar kullanıldıkları yerlere göre özelleştirilmiştir.


Örneğin kurum ağlarında, yani LAN’larda daha çok uyumlamaya gereksinim olduğundan
bu anahtarlara en güçlü yön olarak bu özellik verilmiştir. Buna karşılık LAN dan WAN’a
geçişte en önemli işlev yoğunlaştırmadır ve bu nedenle erişim noktalarındaki ATM
anahtarlarının bu özellik yönünden zengin olması seçilmiştir. Ağ’ların çekirdeğini
oluşturan omurgalarda ise anahtarlama büyük önem taşımaktadır ve bu nedenle omurga
anahtarlarına bu fonksiyon yönünden büyük güç sağlanmıştır.

2.8 LAN ve WAN BAĞLANTILARI


Aşağıda, LAN içinde Ethernet ve ATM kullanımı karşılaştırılmıştır. Ethernet kullanılan
topolojide, aynı anda sadece bir iletişim kurulabilirken, ATM anahtar kullanılan topolojide
eşzamanlı birçok iletişim kurulabilmektedir.

31
2.9 ATM'de MAC YAPISI
ATM anahtarları Bağlantı-Uyumlu (Connection Oriented) yapıdadır ve bu nedenle
bağlantısız (Connectionless) servisleri desteklemezler. Ancak LAN bağlantısı söz konusu
olduğunda, bu servise de gereksinim doğmuştur. Bunun için iki önemli uygulama söz
konusudur. WAN'daki ATM anahtarları üzerine, bu işlevi yerine getirecek Bağlantısız
Sunucu Fonksiyonu (Connectionless Server Function) konulması yanında, en son
noktada da şekilde görülen MAC yapısı oluşturulmaktadır.

IEEE 802.3, LAN'ı bağlantısız bir MAC servisi sağlamaktadır. WAN'dan LAN'a geçişte
Bağlantı-Uyumludan Bağlantısız'a geçiş için bir uyum programı gerekmektedir. Şekilde
görüldüğü gibi ATM'in Uyum Katmanı üzerinde yer alan ATM-MAC alt katmanı bu görevi
yerine getirir.

32
Yukarıda, MAC Katmanının içi görülmektedir. Bu katmandaki elemanlar;

• MAR = Çoklu Dağıtım Adres Çözümleyici (Multicast Address Resolution),


• UAR = Tekli Dağıtım Adres Çözümleyici (Unicast Address Resolution),
• FR = Çerçeveleme (Framing)'dir.

2.10 ATM'nin İŞLEYİŞİ


Şimdi ATM uygulamasında verilerin nasıl ATM paketlerine dönüştürüldüklerini ve bir
sistemden diğerine nasıl gönderildiğini inceleyelim.

33
34
Animasyonda, işlemin beş adımda gerçekleştiği görülmektedir. Bu adımları kısaca
tanıtalım;

Adım-1 : Bir kullanıcı işlemi başlatmakta ve diğer bir kullanıcıya bir veri paketi
göndermektedir.
Adım-2 : Veri paketi ATM uyumlama katmanında işleme girmektedir. Bu katmanda
veriler biçimlenmekte (formatlanmakta) ve 48 bit'lik gruplara bölünmektedir.
Adım-3 : ATM katmanı 48 bitlik bu formatlanmış parçaların önüne 5 iki’lik başlık
bilgilerini ekler ve Hücre'leri oluşturur.
Adım-4 : Fiziksel katman çoklu hücreleri kullanarak ve bakımla ilgili birtakım bilgileri de
yerleştirirerek Bilgi Zarfları'nı oluşturur.
Adım-5 : Baştan beri yapılan tüm işlemler tam ters yolla eski şekillerine dönüştürülür.
Böylece kullanıcının gönderdiği veri paketi bir başka kullanıcıya iletilmiş olur.

35
Bölüm Özeti
ATM, seksenli yılların başında çok popüler olmuş ve çok
hızlı bir şekilde yayılmıştır. Fakat günümüzde B-ISDN
üzerinde IP ve Gigabit Ethernet gibi uygulamaların
devreye girişi ile ATM'in eski etkinliği azalmıştır. Ancak
pek çok eleştirmen hala daha üzerinde çalışmaların
sürdürüldüğü ATM’in, bilgisayar ağları yaşamımızda çok
önemli yer tutacağını savunmaktadırlar.

Biz de bu nedenle bu bölümde sizlere ATM’i tanıtmaya çalıştık. Bu bağlamda;

• ATM için standart geliştiren ATM Forum'u,


• ATM’in amacını,
• ATM'in çalışma prensipleri ve topolojisini,
• ATM hücre başlıklarını tanıttık.

Bundan sonra ATM ağlarının yapı taşları olan anahtarları ele aldık ve bunların üç temel
işlevi bulunduğunu belirttik. Bunlar;

• Hücreleri yönlendirmek,
• Gerektiğinde hücreleri tampon sahada kuyruklamak,
• Gelen hücrelerin başlığında bulunan VCI ve VPI değerlerini, tabloda karşı gelen
değerleri ile değiştirmek.

İki tip ATM anahtarı olduğunu açıkladık. Bunlar;

• Sanal Yol (Virtual Path-VP) anahtarlar,


• Sanal Kanal (Virtual Channel-VC) anahtarların çalışma şekillerini öğrendik.

Bir ATM ağında anahtarların üç tip görev yaptığını açıkladık. Bunların;

• Kurum Anahtarları,
• Erişim Anahtarları,
• Omurga Anahtarları olduğunu söyledik.

36
37
38
39
40
41
VPN
Günümüzde bilgisayar ağları uygulamaları geniş bir şekilde
istemci/sunucu, karşılıklı etkileşimli şekle dönüşmüş
bulunmaktadır. Bu durumda bilgi kaynaklarına ulaşmak
isteyen kurum elemanları uzaktan erişim yapmak zorunda
kalmaktadır ve bu yüzden güvenlik açısından büyük sorunlar
doğmaktadır. Bu bölümde sizlere ağ ve iletişim güvenliğini
sağlamada kullanılan en önemli araç olan Sanal Özel Ağ
(Virtual Private Network - VPN)’ı tanıtacağız.

Bölüm Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde,

• VPN ile ağ güvenliğinin nasıl sağlandığını görecek,


• VPN tiplerini anlayacak,
• VPN'de tünellemenin nasıl çalıştığını ve ne işe yaradığını
öğrenecek,
• L2F, IPSec, Socks v5 gibi VPN üzerinde çalışan teknolojileri
öğreneceksiniz.

3.1 GENEL TANITIM


Kullanıcılar işlemlerini LAN dışına taşıdıkça, sistemler arasındaki
iletişimin güvenliğini sağlamak için VPN gibi yeni teknolojiler
geliştirilmektedir.

Günümüzde bilgisayar ağları uygulamaları yoğunlukla


istemci/sunucu esaslı çalışmaktadır. İstemciler tarafından
kullanılan bilgilerin büyük bir bölümü LAN sunucuları üzerinde
bulunan kütükler, dokümanlar, veri tabanlarında bulunmaktadır.

İdeal olan, istemcilerin işlerini gerçekleştirmek için gerek


duydukları bütün bilgilerin istemciler gibi aynı LAN’a bağlanmış
bulunan sunucular üzerinde bulunmasıdır. Ancak kurumlar
büyüdükçe merkez ve çevre ofislere bölünmektedir. Bu durumda
çalışanların gereksinim duydukları bilgilerin çeşitli LAN’lara
dağılması kaçınılmazdır. Bu durum VPN uygulamasını gerekli kılan en önemli etkendir.

Virtual Private Network (VPN)'in cazip hale gelmesinde etken olan bir diğer konu da artan
oranda elemanların LAN sunucularda ve kurumsal ağlarda uzak noktalarda çalışmaya
başlamış olmalarıdır. Bu elemanların işlerini uygun bir şekilde yürütebilmeleri için
kurumsal LAN’lara, WEB uygulamalarına ve diğer sunuculara uzaktan erişim sağlamaları
büyük önem taşımaktadır.

42
Yerel ağın dışında çalışan kişilerin yüzdesi arttıkça bu durum çok daha büyük önem
kazanmaktadır. Pek çok çalışan ve yönetici işlerini küçük ofislerden veya evde kurdukları
ofislerden (Small Office and Home Office-SOHO) yürütmektedirler ve hareketli (Mobile)
çalışma geçmiş yıllara oranla inanılmaz boyutta artmış bulunmaktadır. Şehirler arası
dolaşanların otel odalarından bağlı bulundukları kurumun WEB sunucusuna ulaşma
zorunluluğu da son zamanlarda küçümsenemeyecek derecede çoğalmıştır.

3.2 SOHO'LAR İÇİN AĞ BAĞLANTI ÇEŞİTLERİ


Klasik olarak, hareketli ve SOHO tarzı çalışanlar için verilen
destek üç tipte toplanabilir. Bunlar;

• SOHO'lar ile kurumsal sunucu arasında özel (kiralık)


bir hat sağlanması,
• SOHO veya hareketli çalışanların Dial-up ile
bağlanması,
• Paket Anahtarlama,

olarak sıralanabilir.

Günümüzde çok sayıda kulanıcı işlerini evden yürütmektedir.

3.2.1 Kiralık Hat


Bu çözümün gerçekleşmesi maliyetin yüksekliği
nedeniyle çok zordur. Ayrıca kurumsal sunuculara
bağlantı gereksinimi günde en çok 8-10 saati
bulmaktadır. Halbuki kiralık hatlarda, hat kullanılmasa
da hat bedeli ödenmektedir, yani hat 24 saat
kullanılıyormuş gibi ücretlendirilir. Bu uygulama hareketli
çalışanlar için hiç uygun değildir.

3.2.2 Çevirmeli Ağ Bağlantı


Çevirmeli ağ bağlantıları (dial-up) çok yaygındır ve fiyat
bakımından çok uygundur. Ancak en önemli sorunu düşük hız
ve kalitedir. Uzaktan erişim PSTN’i (Public Switch
Telephone Network) kullanmaktadır ve ağ tüm ülke
çapında kullanıma hazırdır. Bazı durumlarda (800'lü hatlar
gibi) ücretsiz bağlantı olanağı sağlandığı gibi, bazı
durumlarda da uzaktan erişim için yerel bağlantı ücreti
ödeyerek şehirler arası bağlantı olanağı (444'lü hatlar gibi)
sağlanır.

43
.2.3 Paket Anahtarlama
X-25 ve Çerçeve Aktarımı (Frame Relay)
uygulamalarında sadece gönderilen paket adedi
üzerinden ödeme yapılır. Özellikle yeni uygulamaya
geçen Çerçeve Aktarımı uygulaması hız ve kalite
yönünden kiralık hatlara kıyasla çok daha uygundur.

X25 ve Çerçeve Aktarımı, kullanılan en yaygın paket


anahtarlama protokolleridir.

3.4 VPN TİPLERİ


SOHO’lara çözüm olarak önceki sayfalarda sunduğumuz üç
uygulamada VPN’in rolü ne olabilir? SOHO çalışanlarının pek
çoğu Internet bağlantısına sahiptir. Eğer kendilerine özel
bağlantıları yoksa bu servis Internet Servis Sağlayıcı (ISS)'dan
alınabilir. Kurumsal LAN’larda, uzakta çalışanların ihtiyaç
duydukları bilgileri sunan en az bir tane WEB sitesi
bulunduğuna göre, ISS’ler aracılığı ile kurumsal LAN ulaşımının,
genel Internet ve WEB ulaşımı ile birleştirilmesi en uygun
çözümlerden biridir. Eğer ISS tüm ülkeye yayılmış bir hizmet
ağına sahipse, otel odasından merkeze bağlantı kurmak için bu
yerel bağlantı yeterli olacaktır. Bağlantı kurulduktan sonra
kurumsal bilgisayar ağı gerekli LAN sunuculara erişim olanağı
sağlar. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi Internet, SOHO ve hareketli çalışanların
bağlantıları için yapılan diğer uygulamaların yerini almaktadır. Uzaktan erişim için
kullanılan dial-in'in (dial-up yaparak gerçekleştirilen bağlantı) basitleştirilmesinde iki VPN
seçeneği bulunmaktadır.

Bunlar;

• İstemci-Girişimli VPN
• ISS- Girişimli VPN

3.4.1 İstemci-Girişimli VPN


Uzaktan erişim aygıtları; kullanıcıların kurumları ile ilişkiye geçmelerini ve gerekli
işlemleri yapmalarını olanaklı kılan dial-in kapılarıyla (ports) donatılmıştır. Bu yapıda,
yapının sahibi kurumdur. İşlemler ve kontrol kurum tarafından yürütülür. Bu
organizasyonda ISS'ler çok ender olarak uzaktan erişim noktalarından Internete erişim
sağlarlar. Uzaktan erişim için kullanılan bu yapı, İstemci-Girişimli VPN diye adlandırılır.
Bunun nedeni, ISS'lerin genellikle ne ilettiklerinin farkında olmamasıdır.

44
3.4.2 ISS-Girişimli VPN
Bu uygulamada, yapının sahibi ISS'dir ve uzaktan erişim aygıtlarının işletimi ve kontrolü
ISS'lerin elindedir. Bu durumda VPN güvenliğinin sağlanması tümüyle ISS'lere aittir. Eğer
ISS servisi tüm ülkeye dağılmış ve çalışanların hareketleri çok değişken bir durumda ise,
bu uygulama yararlı olabilir. Bu durumda bilgisayar ağını ve kurumsal LAN'ı korumak için
ek bir güvenlik desteğine gereksinim vardır. En azından kurumsal LAN ile Internet
arasında bir güvenlik duvarının bulunması gerekmektedir. Uzaktan erişim, kurumsal
bilgisayar ağını, yetkili kılınmamış erişimlere karşı çok hassas hale getirir. Bu durumda
VPN'in rolü çok önem kazanır.

Eğer ISS servisi tüm ülkeye dağılmış ve çalışanların hareketleri çok değişken bir durumda
ise, ISS-Girişimli VPN uygulaması daha mantıklı olur.

Uzaktan erişim aygıtlarının en bilinen formu, uzaktan erişim dial-in istemcilerine sunucu
tipi fonksiyonları sağlayan Uzaktan Erişim Sunucusu (Remote Access Server –
RAS)'dur. Bir RAS;

• PSTN üzerinde anolog ulaşımlar için çeşitli dial-in kapılardan,


• Kullanıcı kimliklerini (identifications) ve parolaları taşıyan veri tabanından,
• Ağın geri kalan kısımlarına yapılan bağlantılardan,

oluşmaktadır. Hemen belirtelim ki, bu saydığımız sunucular en az bulunması


gerekenlerdir. Bunlara ek olarak e-mail sunucu, chat sunucu, e-ticaret sunucu,
kullanıcılarla ilgili bilgilerin tutulduğu üye kütüklerini taşıyan sunucu gibi pek çok sunucu
ve hatta bunların bir araya geldiği kümeler (cluster) bulunabilir.

Genellikle RAS organizasyonunda, RAS ve diğer sunucular çok güçlü güvenlik özellikleri
sağlamalıdır. Bu özellikler Authentication, Authorization ve Accounting‘in ilk harflerinden
oluşan AAA olarak adlandırılır.

45
3.5 VPN’DE TÜNELLEME
Bu noktaya kadar VPN‘nin genel bir tanıtımını yaptık. Genel bir ifadeyle VPN;

• Şifreleme,
• Kimlik Belirleme,
• Yetkilendirme

uygulamaları ile güvenliği sağlamak üzere geliştirilmiş bir ağ modelidir. Ancak bu


uygulamalar, tek başlarına tam bir güvenlik sağlayamazlar. Bu nedenle
yetkilendirilmemiş (kötü amaçlı) kişilerden yukarıda adını verdiğimiz uygulamaları
(örneğin şifrelemeyi) korumak için VPN, Tünelleme Protokolü (Tunneling Protocol-
TP)'nü kullanır. Bazı durumlarda ise VPN'ler, TP'yi çok geniş bir şekilde kullanır; zira
onlar Internet temelli VPN kullanıcılarına tam anlamı ile güvenli bir ortam sağlamayı
garanti etmektedir.

VPN'de tüneller, kaynaktaki uç noktadan, kullanıcının


bulunduğu uç noktaya kadar verileri taşırlar. Bu uç
noktalar genellikle LAN'daki veya kullanıcı ana sistem
aygıtlarındaki özel geçitkapıları (gateway) veya
sunuculardır.

VPN, ağ güvenliğini sağlamak için tünelleme


protokolünü kullanır.

3.5.1 Geçitkapısından-Geçitkapısına VPN Tünelleme


Bu yapı, güvenli olmayan Internet üzerinden iki güvenli LAN’ı birbirine bağlamayı
amaçlamaktadır. Genellikle tüneller, LAN’lar içinde etkili değildir, zira LAN'lar özel
ağlardır. Risk genellikle Internet kullanımı ile doğar. Ancak risk sadece Internet
kullanımından değil, güvenilir olmayan (kötü niyetli) çalışanlardan da kaynaklanabilir. Bu
durumda, bu yapının güvenlik kazanması, ancak Internet bağlantılarının desteklediği

46
kurumsal VPN Intranetlerinin, şirketler arasındaki kiralık hatlar üzerine kurulmasıyla
mümkün olur.

3.5.2 Internet Ana Sistemden Geçitkapısına VPN Tünelleme


Bu senaryoda kimlik belirlemesinden geçirilmiş (güvenilir) kullanıcı ile LAN-Temelli
kurumsal tünel geçitkapısı arasında bağlantı söz konusudur. Bu iki senaryo arasındaki
önemli fark, bir istemci tarafında LAN’ın bulunmasıdır. Bu durum, genellikle istemcinin
hareketli (mobile) olması, ya da SOHO (Small Office- Home Office) kullanıcılarının dial-in
veya ISP kullanarak kurumsal ağa bağlanmaları söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Bu
yapıda tüneller Internete direkt olarak bağlanan istemci aygıtlarına kadar genişletilebilir.

3.5.3 Ana Sistemden-Ana Sisteme (Uçtan-Uca) Tünel


Bu belki de VPN tünellerinin en gelişmiş şeklidir, ancak bazı PC’ler (ana sistemler) henüz
direkt tünelleme yeteneğine sahip değildirler.

3.6 VPN'DE GÜVENLİK


Önceki bölümde tanımlanan ikinci ve üçüncü senaryolarda kullanıcıların güvenilir
olduğundan emin olunmalıdır. VPN dikkate alındığında, güvenilirlik çok kritik bir noktadır.
Eğer güvenilir olmayan bir kişiye ağa girmek için izin verilirse veya bu kişi bir yolunu
bularak ağa girerse, kişi kolaylıkla ağın her noktasına ulaşabilir.

47
Ancak hemen belirtelim ki, VPN tünelleri gerçekten çok güvenilir yapıdadır. Kullanıcıların
güvenilirliğinden emin olmak için çeşitli önlemler alınmıştır. Bunlar;

• Ağa uzaktan erişmeye çalışan kullanıcının güvenilirliği kimlik belirleme ile sınanır.
• Belirli güvenlik seviyesi sık sık güvenlik sertifikaları kullanılarak temin edilir.
• Kurumsal LAN’da bulunan kullanıcı güvenilirdir, bunun da nedeni LAN'ın özel
olmasıdır.

Veriler, tünel geçitkapısından, ana sistemden veya uç aygıttan aktarılmadan önce


şifrelenir veya kapsül içine alınır. Daha sonra bu paketi alan aygıt bunları şifreden çözer
veya kapsül içinden çıkarır. Tünellemede bilgilerin kapsül içine alınma işlemi, çerçeve
içindeki paket ve onun içindeki iletilerin (mesaj) kapsül içine alınmasına benzer. Tünelin
kapsülleme işlemleri yalnızca tünelin en son noktası tarafından bilinmektedir.

Eğer saldırgan (hacker), tünelde kapsül içine alınmış bir çerçevenin içine girebilse bile
göreceği şeyler, çerçeve tipini bilmediği sürece ona hiç bir şey ifade etmeyecektir. Zaten
çerçeve tipi de sadece VPN tarafından bilinmektedir.

3.6.1 Kapsülleme ve Şifreleme


Kapsülleme ve şifreleme işlemleri VPN'nin temel fonksiyonları arasındadır. Ancak VPN'nin
yetenekleri bunlarla sınırlı değildir. VPN, ayrıca VPN trafiği içinde özel bir koruma
gerçekleştirir. Örneğin yetenekli bir saldırgan, ağ içine girip bir kişiyi kullanarak Internet
üzerindeki iletilerin içine girebilir ve onları kendi amacına uygun olarak değiştirebilir.
Çoğu kez istemci ve sunucular bu değişikliklerin farkına varamaz. VPN tünel ise paketleri
belirler, onları sıra ile numaralandırır ve bunlarda oluşabilecek değişiklikleri belirlemek
için ölçüm teknikleri kullanır. Birbirini izleyerek gelen paket numara yapısına etki
etmeden, tünel içine girip paketi yakalamak, değiştirmek ve yerine yeni bir paket
yerleştirmek sanıldığı kadar kolay bir olay değildir. Ancak bu durum gerçekleşirse ağ
güvenliği sağlanamamış olur.

48
3.6.2 IP Adres Yanıltma
IP'de adres yanıltma uygulaması giderek artan bir düzeye varmış bulunmaktadır. Ancak
adres yanıltma işleminin ilk uygulamalarında saldırganın adresini taşıyan bir IP paketi
üretilmesi olanaklı idi. Bu durumda paketin üretildiği güvenilir ana sistem, LAN veya
VPN‘nin en son noktasında ortaya çıkar. Olayın farkında olmayan istemci ve sunucu
paketi kendi ağından gelen bir paket olarak kabul eder ve bunun sonucu herhangi bir kişi
olayın farkına varıncaya kadar sistem üzerinde saldırganın arzuladığı bozulmalar
gerçekleşir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için saldırganın, kurumsal ağın LAN veya ana
sistem sunucu ve kullanıcının IP adresini bilmesi gerekmektedir.

VPN tünel geçitkapıları veya VPN yönlendiriciler (bazı aygıtlar hem tünel geçitkapısı hem
sunucu hem de IP yönlendiricisi durumundadır) bu IP adres yanıltma problemini
atlatabilir. VPN tünelleri bu sorunun üstesinden gelebilmek için IP adresi için iki yer ayırır.
Örneğin, tüneli kullanan VPN istemcisi 197.43.86.12 IP adresini kullanarak
197.55.124.46 daki VPN sunucusuna bir paket göndermektedir. Bu durumda VPN tünel
kapsüllemesi iki paket kullanır. İkinci pakette, ki bu gerçekten Internet içinde
dolaşmaktadır, IP adres yeri 200.87.19.0 kullanılabilir. Bu durumda gerçek kurumsal IP
adres alanı , saldırgan tünelin kapsülleme ve şifreleme yöntemini bilmediği sürece
güvenlik altında kalacaktır.

Bazı ISP‘ler bu IP adres saklama yöntemini kullanıcıların kendi ağlarının omurgasının


ayrıntısını öğrenmesini engellemek için kullanmaktadır. Bu uygulama ayrıca küçük ISP de
kullanıcıların ülke çapında çok büyük bir ağ’a bağlandığını sanmasını da sağlamaktadır.

Tüneller aynı zamanda özel kiralık hatlar (leased line) üzerinde de kurulabilir. Pek çok ISP
(veya NSP) kiralık hatlara ek olarak Internet bağlantısı olanağını da sağlamaktadır. Ancak
NSP Internet bağlantısına ek olarak, atanmış band genişliği sağlamak üzere kendi özel
ağında yüksek hızlı bağlantı üzerinden özel hat servisleri sağlamaktadır.

TT gibi taşıyıcılar, özel şirketler veya resmi kurumlar için kendi ağları üzerinden veri
transferi yapmak üzere VPN yaratabilir. VPN çok genel olarak Internete bağlanmak üzere
ISP veya NSP ler tarafından kullanılan VPN tünelleri yaratılışı ISP veya NSP tarafından dış
kaynaklardan istenebilir. Ancak bu durumda tüneller ana sistemlere kadar uzatılmadığı
sürece, kurumdan ISP'ye ulaşım zayıf bir bağlantı olarak düşünülebilir.

49
3.7 BAZI TÜNELLEME PROTOKOLLERİ
Tünelleme protokolleri IP kullanılır, zira tünel verilerini
Internet iletmektedir. Internet içinde dolaşmak için
VPN sahipleri tarafından kullanılan diğer ağ
protokollarını taşıyan paketler, kapsüllenerek tünel
içinde taşınırlar. İlk orijinal tünel protokolu GRE
(Generic Routing Encapsulation) idi ve
yönlendiriciler arasında çalışabilmek üzere
tasarlanmıştı. Bazı VPN’ler, yönlendiricileri, tünelleme
geçit kapısı ve güvenlik duvarları yönlendiricileri gibi
kullanmaktadır.

VPN tünelleme protokollarının pek çoğu GRE den çok


daha güçlü yeteneklere sahiptir. Bu protokollar içinde
PPTP (Point-to-Point Tunneling Protocol) ve Cisco
System tarafından geliştirilen L2F (Layer 2
Forwarding Protocol) ve Microsoft ile Cisco’nun
birlikte çalışması ile oluşan ve PPTP ile L2F
protokollarının karışımı olan L2TP (Layer 2
Tunneling Protocol) sayılabilir. Bunlara ek olarak
ATMP (Ascent Tunnel Management Protocol) uzaktan erişim kullanan kurumsal
VPN’lere ulaşma olanağı sağlar. Ancak Ascent (şu anda Lucent Technologies’nin bir
parçası) firma bağımlı bir protokoldur. ATMP UDP (User Datagram Protocol) ve GRE’yi
kullanarak IP ve IPX (Internet Packet Exchange) paketlerini tüneller. Compatible
Systems şirketi tarafından geliştirilen ve yönlendiriciler üzerinde kullanılan STEP (Secure
Tunnel Establishment Protocol) hala geliştirme aşamasındadır. IP, IPX, NetBEUI ve
AppleTalk tarafından yaratılan paketler PPTP ve L2TP desteği ile tünellenirler. PPTP, L2TP,
L2F ikinci katmanda işlem yürütürler ve IP nin üstündeki (4. katman ve üstü)
katmanlardan bağımsızdırlar. IPSec (Secure IP) VPN'de tünelleme için kullanılan bir
başka protokoldur. IPSec, IP kullanımına gereksinim duyar, zira ağ katmanında (3.
katman) görev yapmaktadır. IPSec sadece IP paketlerini tüneller ve VPN ortamında
güvenlik duvarları ile yakın ilişkidedir.

GRE, tünellerin en son noktalarına yerleştirilmiş yönlendiriciler arasında görev


yapmaktadır. İlk kez 1994 Ekiminde RFC 1701 isteğine uygun olarak yaratılmıştır. Ancak
bugünün güvenli VPN tünellerinin oluşturulması için gerekli bazı özelliklerden yoksundur.
Ancak hemen belirtelim ki, bugünün yeni tünelleme protokollarının hemen hepsi GRE'yi
temel alarak yaratılmışlardır.

İlerleyen sayfalarda, yukarda ismi geçen protokoller tek tek incelenecektir.

50
3.7.1 GRE
GRE bir ağ protokol katmanından diğerine kapsülleme işinde görev yapan genel amaçlı
bir yöntemdir. GRE kapsül içine alınmış paketleri adreslemez ve paketlerin ağ içinde nasıl
hareket ettikleri ile ilgilenmez.

Bu nedenledir ki, içteki paket Bilgi Paketi (Payload Packet) ve dışa yönlendirilmiş
paket ise Dağıtım Paketi olarak isimlendirilir. Dağıtım paket protokolunun IP olması
gerekmemektedir. GRE-RFC 1702; IPv4 dağıtım protokolu olarak kullanılır, ancak GRE
diğer dağıtım protokolları tarafından da kullanılabilir. Dağıtım paketi, bilgi paketi başlıkları
GRE başlığının bir uygulamasıdır ve GRE-RCF 1701 ve 1702'de ayrıntıları verilmiştir.

Şekilde görüldüğü gibi başlıkta zorunlu ve seçimlik bölümler bulunmaktadır. Zorunlu


bölümdeki bayrak hangi seçimlik bölümlerin bulunduğunu gösterir.
Kullanılan protokol bölümünde bilgi (payload) protokolü yer almaktadır. Seçimlik olanlar
ise;

1- Offset: Paketin nelerden oluştuğunu belirtir,


2- Checksum: Bilginin iletilmesini denetlemek için kullanılır (hatalı bilgi
iletimini engellemek),
3- Anahtar: Şifreleme ve kişilik belirlemede kullanılan yöntemleri belirler,
4- Sıra Numarası: Paketlere verilmiş sıra numaralarını izleyerek arada
kayıpların olup olmadığını belirlemede görev yapar,
5- Yönlendirme Bilgisi: Yönlendirme yapısını göstermek için kullanılır.

3.7.2 PPTP (Point-to-Point-Tunneling Protocol)


PPTP, yönlendiriciler arasında çok yoğun olarak kullanılan PPP (Point-to-Point
Protocol)'nin geliştirilmiş bir şekli olan veri bağlantı protokolüdür. PPTP protokolü,
3Com, Ascent, ECI Telematics, Microsoft, US Robotics‘in oluşturduğu PPTP Forum
tarafından geliştirilmiştir. PPTP, IPX, NetBEUI, AppleTalk ve IP gibi protokolların
çalışmalarına izin veren GRE protokolunu kullanarak paketleri kapsüller ve Internet
aracılığı ile gönderir. PPP ile PPTP çok yakın bağlantı içinde olduğundan, PPTP, PPP de
kurulmuş aynı kimlik belirleme yöntemini kullanır. Yani PPTP de PPP gibi CHAP
(Challenge Handshake Authentication Protocol) ve PAP (Password
Authentication Protocol) protokollarını kullanır. PPP bir iletişim bağlantısı kurduktan
sonra, kimlik belirleme işlemi seçimlik bir safha olarak gelir. Ancak bu safha ISP/VPN
yapısı tarafından zorunlu istek olarak hemen uygulamaya sokulmalıdır, aksi halde
bütünlüğün sağlanması kesinlikle mümkün olmayacaktır.

Hareketli istemci ana sistem ile LAN-Temelli sunucu arasında tünel oluştuğunda PPTP
tünel kuruluşu için iki bağlantının da sağlanması gerekmektedir; birincisi PPTP istemci ile
RAS arasında, ikincisi RAS ile PPTP sunucu arasındadır. Bu iki bağlantı ile PPTP içinde GRE

51
tüneli kurulmuş olmaktadır.
PPTP istemci ile PPTP sunucu arasındaki bağlantı GRE tünelidir. Bu tünel oluştuktan
sonra, PPP çerçeveleri taşıyan IP paketleri içindeki veriler PPTP istemci ile PPTP sunucu
arasında iletilir. Bu yöntem GRE'nin "Paket İçinde Paket" yapısından çok daha etkendir.
Ayrıca GRE başlığı, dağıtım paketi ile bilgi protokol çerçevesi arasında kullanılır. PPTP
kapsülü oluşmasında, eğer istemci uzaktan erişim dial-in istemci değilse, dış çerçeve
protokolu PPP, Frame Relay veya diğer PPTP'yi kullanan bir diğer LAN çerçeve çeşidi
olabilir. PPTP istemci, RAS ve PPTP sunucularının her biri farklı yazılım gerektirir. Örneğin
ISP'nin RAS’ında (bu bağlantıda Internet kullanılmaktadır) PPTP desteği
sağlanmamaktadır. Buna karşılık PPTP yazılımı taşıyan Windows NT kullanmakta ise
istemci güvenli bağlantı yapmak üzere PPTP tünellerini kullanma olanağına sahip
bulunmaktadır. Bunun tersi bir durumda ise güvenli bağlantı için istemcinin gerekli
yazılımı temin etmesi şarttır.

RAS-PPTP sunucu aracılığı ile sağlanan PPTP desteğini kullanma yerine hareketli istemci
üzerine PPTP yazılımının kullanılması halinde VPN‘in çok geniş coğrafi alan üzerinde çoklu
ISP bölgelerini desteklemesi olanaklıdır. Bu geniş coğrafi desteklenebilirliğin nedeni her
bir ISP'nin PPTP'ye gereksinim duymamasıdır. Bu düzenleme, kurumların geniş olarak
Windows işletim sistemi kullanması durumunda sorun yaratmayacaktır. Küçük
organizasyonlarda eğer bir yerel ISP, VPN uzaktan erişim bağlantısının tümünü sağlıyorsa
her iki seçenek te geçerli olacaktır.

3.7.2.1 PPTP ve İşletim Sistemleri


Microsoft kendi işletim sistemi içinde PPTP için geniş bir destek sağlamaktadır. Windows
95/98 ve Windows NTde PPTP yüklenmiş durumdadır ve bu nedenle PPTP nin istemci
yazılımında ek bir değişikliğe gerek yoktur. Bu durum
Microsoft kullanıcıları için büyük bir üstünlüktür. Zira
Widows sistemleri ve Windows NT dışındaki işletim
sistemi kullanıcıları, üçüncü parti VPN yazılımları için
ek bir ödeme yapmak zorundadır. Ayrıca Network
Telesystems, Apple Mac ve Windows sistemleri için
PPTP istemci desteği sağlamaktadır.

Microsoft işletim sistemleri, ek bir yazılıma gerek


duymadan PPTP'yi destekler.

Windows sistemleri , PPTP'ye kendi çevirmeli ağı (Dial-Up Networking-DUN) içinde


çalışma olanağı sağlar. Windows NT, PPTP ile kendi RAS servis yazılımı içinde birlikte
çalışır. İlk uygulamalarda istemciden LAN na tünelleme sadece Windows sistemleri ve
Windows NT de sağlanmıştır. RRAS (Routing ve RAS) devreye girişi ile Microsoft LAN-
dan-LAN'a tünelleme olanağı getirmiştir.

Microsoft PPTP, kendi PPTP sunucusunda 255 bağlantıya kadar olanak sağlamaktadır.
PPTP yazılımına istemci yazılımı da eklendiğinde, örneğin 200 den daha az uzak erişim
istemcisinin bulunduğu bir VPN uygulaması, Windows sistemleri ve NT kullanıcıları için
daha ekonomik olabilir. Ayrıca, PPTP sunucu ve yönlendirici normal PPP veya çok güvenli
PPTP'yi desteklemek üzere kurulmuş ise, bunlar geniş miktarda uzaktan erişim
kullanıcılarını destekler.

Microsoft kendi işletim sistemlerinde PPTP'yi desteklemektedir. Bu Microsoft kullanıcılarının


VPN kullanımını büyük ölçüde kolaylaştırır.

52
3.7.2.2 PPTP'de Güvenlik
PPTP sunucu özel kurumsal LAN‘lara bağlanır ve GRE şifrelenmiş
tünelin sonlandırmasını oluşturur. PPTP sunucusu yazılımında
genellikle paket süzme özelliği de vardır. Bu da VPN‘ne ek bir
güvenlik duvarı özelliği ekler.

Microsoft PPTP uygulamasında RFC-40-bit şifreleme algoritması


da eklenmiş bulunmaktadır. Bu uygulama özellikle Brute-Force,
Play-Back saldırısına karşı korumalarda etken rol oynar.

3.7.3 Layer 2 Forwarding (L2F)


L2F protokolü, Cisco Systems, Nortel ve Shiva tarafından geliştirilmiş firma bağımlı bir
protokoldur. L2F, RAS (Remote Access Server) ve ağ yönlendiricileri gibi ağ bağlantı
sunucuları arasında tünel sağlamaktadır. PPTP'de olduğu gibi L2F de, IPX, NetBEUI ve
AppleTalk gibi pek çok protokolü desteklemektedir.

Ancak L2F bir donanım çözümü iken PPTP bir yazılım çözümüdür. Bu nedenle ISS
(Internet Servis Sağlayıcı) L2F‘yi desteklemek için yönlendirici ve diğer ekipmanlarını
derece yükseltmesine (Up-Grade) gitmeleri gerekir.
PPTP, ağ katmanında sadece IP’yi desteklerken, L2F, IP’ye ek olarak pek çok ağ katmanı
protokolunu desteklemektedir.
L2F özellikleri, L2F paketlerinin nasıl işleneceğini
tanımlar. PPTP de olduğu gibi kapsülleme için GRE
protokolünü kullanmaz.

L2F tüneli oluşturulurken, iletişim kuracak taraflar,


birbirlerinin güvenilirliğinden emin olmak için
CHAP/PAP kullanılır.

L2F bir donanım çözümü iken PPTP bir yazılım çözümüdür. Bu nedenle ISS'ler L2F'yi
destekleyebilmek için ekipmanlarını bu sisteme uygun hale getirmek zorundadırlar.

L2F tünel oluştuğunda kullanıcı CHAP/PAP (Challenge Handshake Authentication


Protocol/ Password Authentication Protokol) kullanan PPP ile tünel yönlendiriciye
ulaşır ve kullanıcının yetkilendirilmesi aşamasında TACACS+ veya RADIUS‘tan biri
kullanılabilir.

3.7.4 Layer 2 Tunneling Protocol


VPN tünelleri PPTP veya L2F kullanarak kurulabilir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki,
Windows işletim sistemleri, Internet omurgasının hemen hemen %80'ini oluşturan Cisco
yönlendiriciler ve diğer Cisco ekipmanları ile birlikte yer almış bulunmaktadır. Sonunda
Microsoft ve Cisco, VPN’de Internet üzerinde tünelleme protokolunu desteklemek üzere,

53
her iki şirket ürünleri ile uyumlu olacak bir protokol geliştirdiler. İşte L2TP bu ortak
çalışmanın bir ürünüdür.

Bu iki şirket L2TP'yi oluştururken, Cisco’dan L2F donanım çözümü ile Microsoft’un PPTP
yazılım ürünlerinin en yararlı kısımlarını kullandılar. Daha sonra da birlikte IETF'ye baş
vurup bu ürünün standartlık onayını istediler. Pek çok kuruluş daha şimdiden L2TF'yi
standart (De-Facto Standart) olarak benimsedi ve
kullanmaya başladı. Bu durumda L2TF'nin standart
olarak kabulünün gerçekleşmesi kaçınılmazdır.
Firmaların L2TF'yi hemen benimsemelerinin bir nedeni
de bu ürünün L2F ve PPTP'nin üstün özelliklerini
birleştirmesi yanında firma bağımlı olmamasıdır.

L2TP, Cisco ve Microsoft tarafından ortaklaşa


geliştirilmiş bir protokoldür.

3.7.5 IPSec
VPN'ler için de facto standart olma yolunda gibi görünen
protokol IPSec (Internet Protocol Security)’tir. IPSec,
Internet Engineering Task Force (IETF) tarafından
geliştirilen ve IP-tabanlı ağlardaki yapısından gelen
güvenlik eksikliği konusuna eğilmek için tasarlanmış olan
bir küme kimlik belirleme ve şifreleme protokolüdür.
Tünellemeye ilave olarak

• Veri gizliliği,
• Veri bütünlüğü,
• Kimlik belirleme,
• Anahtar

yönetimi konularına eğilir.

IPSec, bir paketin etrafına başka bir paket sararak şifreler. Daha sonra bütün paketi
şifreler. Bu şifrelenmiş trafik biçimi, güvensiz bir ortamda, güvenli bir tünel oluşturur.

IPSec protokolü genellikle güvenlik domainin uç noktalarında çalışmaktadır. Temel olarak


IPSec, bir paketin etrafına başka bir paket sararak şifreler. Daha sonra bütün paketi
şifreler. Bu şifrelenmiş trafik biçimi, güvensiz bir ortamda, güvenli bir tünel oluşturur.
VPN üreticilerinin çoğu ürünlerinde IPSec kullanmaktadır. Her ne kadar farklı üreticiler
arasında gizlilik, güvenlik, bütünlük ve kimlik belirleme konularında bir uygulamadaki
teknolojiler belli protokoller olarak gruplandırılmış ise de bunlardan en çok kullanılanları
IPSec, tünelleme (PPTP ve L2TP) ve Socks v5’tir. Bu sayıda protokollerin bulunması bazı
kurumlar için VPN hareketli kullanıcılar ve şubelerin korumalı kurum ağına yerel ISP'lerini
kullanarak bağlanmasına izin veren uzaktan erişim sunucuların yerine kullanılan bir
teknolojidir. Bazıları içinse VPN korumalı LAN'lar arasında İnternet üzerinden güvenli
tünellerden akan trafiği kapsamaktadır. VPN'ler için geliştirilen protokoller bu düşünce
tarzlarını yansıtmaktadır. PPTP, L2F ve L2TP genelde çevirme bir kısım uyuşmazlıklar söz
konusu ise de protokolün uygun yapısı site-to-site VPN'ler için bunu ideal hale getirmiştir.

54
IPSec iki yönlü (bi-directional) bir protokoldür, yani extranet konfigürasyonlarının çok
dikkatli dizayn edilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Bir extranet VPN kurarken
ortakların bütün ağa erişim sağlamasını veya onlar vasıtasıyla başka ortakların ağa
erişmesini istemeyiz.

IPSec, göndericinin (veya onun yerine görev yapan geçiş kapısının) her IP paketinin
kimlik denetimini yapmasını, şifrelemesini veya her iki fonksiyonu birden pakete
uygulamasını sağlar. Bu iki fonksiyonu birbirinden ayırmak IPSec kullanmak için mod
denilen iki metodun gelişmesine neden olmuştur. Aktarım modunda, IP paketinin
sadece aktarım katmanı bölümüne kimlik denetimi yapılır veya şifrelenir. IP paketinin
tamamına kimlik denetimi veya şifreleme yapan öteki yaklaşıma ise tünel modu denir.
IPSec aktarım modu pek çok alanda faydalı olurken, tünel modu belirli saldırılara karşı
çok daha iyi koruma ve İnternet trafiğini izleme olanağı sağlar.

IPSec gizlilik, veri bütünlüğü ve kimlik belirleme için pek çok standartlaşmış kriptografi
sistemi üzerine bina edilmiştir. Örneğin IPSec,

• Diffie-Hellman anahtar değişimlerini anonim ağ üzerinde gizli anahtarların


karşılıklı taraflara aktarımı için,
• PKC’yi Diffie-Hellman değişimlerini imzalamak, iki tarafın kimliklerini garantilemek,
ve man-in-the-middle saldırılarını engellemek için,
• DES (Data Encryption Standard) ve diğer bazı şifreleme algoritmalarını veriyi
şifrelemek için,
• Anahtarlı hah algoritmalarını (HMAC, MD5, SHA) paketlerin kimliklerini
denetlemek için,
• Dijital sertifikaları, anonim anahtarları doğrulamak için kullanmaktadır.

IPSec mimarisi içinde anahtar değişimi ve yönetimi için iki yol vardır:

• Manuel Anahtarlama (MK) ve


• Otomatik Anahtar Yönetimi IKE(ISAKMP/Oakley IETF standardı olma yolundadır).

Her iki metot da IPSec'in zorunlu gereksinimlerindendir. MK az sayıda siteye sahip olan
VPN'ler için uygun olurken, fazla sayıda siteye sahip olan veya çok fazla uzak kullanıcıyı
destekleyen VPN'ler IKE'den daha çok faydalanmaktadır.

IPSec sadece IP paketlerini desteklemek için dizayn edilmişken, PPTP ve L2TP daha çok
NetBEUI, IPX ve AppleTalk kullananlar gibi IP olmayan çoklu protokol alanları için uygun
olmaktadır.

3.7.6 Socks v5

55
SOCKS sürüm 5 (Socks v5), kimlik denetlemeli güvenlik
duvarı geçişleri sağlamak için tasarlanmış devre
seviyesinde bir proxy protokolüdür. Güvenli bir proxy
mimarisi ve erişim kontrolü sunarak extranetler için uygun
bir seçenek olmuştur. SOCKS v5, IPSec, PPTP veya diğer
VPN teknolojileri ile mümkün olmayan bazı özelliklerle
birlikte, geniş bir yelpazede kimlik belirleme, şifreleme,
tünelleme ve anahtar yönetimi unsurlarını
desteklemektedir. SOCKS v5 sistem geliştiricilere, içerik
filtreleme (örneğin Java appletlerine veya ActiveX
kontrollerine erişimi engelleyerek) bağlantı ve kullanıcı
denetimi gibi sistem plug-inleri geliştirme olanağı tanıyan genişlemeye açık bir mimari
sunar. SOCKS v5 diğer VPN teknolojileri ile beraber kullanıldığında, tek başına kullanılan
herhangi bir teknolojinin sağlayabileceğinden çok daha iyi bir güvenlik seviyesi sağlar.
Örneğin, bir kullanıcı IPSec ve SOCKS’ı beraber kullanabilir. IPSec oradaki ağ iletişimini
güvenli yapmak için kullanılırken, SOCKS kullanıcı ve uygulama seviyesi erişim
kontrolünü zorlamak için kullanılır.

Socks v5, kullanıcıların kimlik kontrollerini ve yetkilendirilmelerini düzenler.

SOCKS v5, diğer VPN teknolojileri ile beraber kullanılabilir ve bu durumda tek başına
kullanılan herhangi bir teknolojinin sağlayabileceğinden çok daha iyi bir güvenlik seviyesi
sağlar.

3.7.7 Güvenli Tünel Kuruluş Protokolu


L2F, PPTP ve L2TP kurumsal LAN’larda tek çözüm protokolleri değildir. VPN ortamında bir
diğer tünelleme protokolu daha kullanılabilir ve adı STEP'tir. STEP, IP tünelleme veya
Katman 3 için tasarlanmış, Compatible Systems tarafından ortaya konmuş firma bağımlı
bir protokoldür. STEP ayrıca Compatible System starafından pazarlanan WAN
yönlendiriciler içine de yerleştirilmiş bulunmaktadır.

3.8 TÜNELLEME ve VPN


Tünelleme kısaca kapsüllemenin bir formu olarak tanımlanır.
Tünellemede, kullanıcı verisi ağ paketi ile beraber, diğer ağlar
üzerinden iletişiminin gerçekleşmesi için bir iletişim paketi içinde
yönlendirilir. Transport Network, Internet içinde gerekli değildir;
o ancak AT&T, Bolt, BBN gibi büyük ticari ISP tarafından ayakta
tutulmaktadır. Ayrıca PSINet ve WordNet gibi kuruluşlarda
yönetilen Internet servisleri sağlanmaktadır. Çok geniş VPN
gereksinmelerini karşılamak üzere, bunların sağlanmasını bir
ISP'ye veya bir diğer Ağ Servis Sağlayıcıya (NSP) devretmek,
yerinde bir uygulama olacaktır.

TCP/IP protokol ikilisi normal olarak VPN ürünleri içinde bulunur, zira bir çok ürün ağ
iletimi için Interneti kullanacak şekilde tasarlanmıştır. Ancak VPN ürünleri sadece
TCP/IP'yi kullanma ile kısıtlı değildir, TCP/IP tünellerinde pek çok ürün IPX, NetBEUI gibi

56
diğer tünelleme protokolları da desteklenir. TCP/IP nin arkasında iki tünel tipinin
yaratılması olanaklıdır. Bunlar;

• Zorunlu olmayan tüneller ve


• Zorunlu tünellerdir.

3.8.1 Zorunlu Olmayan Tüneller


Örneğin, bir kullanıcı uzaktan erişim ana sistemine, Internet aracılığı ile ulaşmak
isteğinde bulunursa zorunlu olmayan bu tüneller oluşacaktır. Aynı organizasyon içinde
kullanıcılar iletişim ağı olarak Interneti kullanarak kendi Intranetleri üzerinden iletişimde
bulunabilirler. Ancak zorunlu olmayan tünelleri oluşturabilmek için, her uzaktan erişim
ana sisteminde özel bir yazılıma gereksinim vardır. Bu durum bir eksiklik olarak görülse
de zorunlu olmayan tünellerin güvenlik, mahremiyet ve bütünlüğü arttırıcı bir etkisinin
bulunduğunu da unutmamak gerekir.

3.8.2 Zorunlu Tüneller


Kullanıcı bağlantı isteğinde bulunduğunda, ISP aracılığı ile oluşan tünellerin kullanımında
uzaktan erişim ana sistemlerde özel bir yazılıma gereksinim yoktur. Zira bu tünellerde
uzaktan erişim aygıtları ISP tarafından sağlanmaktadır.
Ancak bu durumda kullanıcılara çeşitli bağlantı tipleri
seçeneği şansı tanınmamaktadır.
Zorunlu tünel oluşturulan bağlantı tipinin iki büyük
üstünlüğü bulunmaktadır;

• Kullanıcı sistemi üzerine özel bir yazılım


yüklenmek zorunda değildir. Böylece hem daha
ucuz hem de daha kolay bir kullanım söz
konusudur. Bunun aksi durumda, yani kullanıcının
özel yazılım kullanması durumunda, karşılıklı
olarak etkileşimde bulunması kullanımı
güçleştirmektedir.
• Kurum içinde olmayan bir kullanıcı özel yazılım
kullanmadan, yani VPN tünelleri yaratmadan,
Internete bağlanırsa ağın güvenliği riske atılmış
olacaktır.

Bugün için Türk Telekom (TT), TTNet üzerinden Çerçeve Aktarımı (Frame Relay) destekli
kişisel bağlantılarla Internete ulaşma olanağı vermektedir. Bu servis ekonomiklik
açısından da uygundur, ancak TTNet’e bağlanmak yeterli güvenlik düzeyini sağlamaya
yetmemektedir. Bu tip kullanıcı ek özel bir yazılımla ISP'nin kendisine sağladığı güvenli
ortamı yaratmak zorundadır.

Zorunlu tüneller sınırsız Internet ulaşımı yapması için belirli adet kullanıcı için de
kurulabilir ve kullanıcılara kurumsal VPN üzerinden Internete ulaşım olanağı sağlar.
Zorunlu olmayan tüneller üzerinden seçilen zorunlu tüneller, kullanıcıların ulaşımını
denetlemede daha etken olmaktadır.

Zorunlu tüneller iki tip sınıftan oluşmaktadır. Bunlar;

• Durağan (Static)
• Hareketli (Dynamic).

Durağan tüneller de iki alt sınıfa bölünür ;

57
• Otomatik Atanmış Tüneller: Kulanıcılar bu tünel bağlantısını kullanabilmek için
özel bir numarayı çevirmek zorundadır.
• Alan Temelli Tüneller: Bu tüneller kullanıcı isminin bir bölümünü denetler.
Kullanıcı ismi belirlendikten sonra, tünelleme aygıtları kullanıcı trafiğini kullanıcı
adı üzerinden tüneller.

3.8.3 Katman-3 Tünelleri


Katman-3 tünelleri, tünel uç noktaları arasında IP temelli sanal bağlantılar gerçekleştirir.
Tünellenmiş paketlerin içine, veri tümleşmesi ve gizliliğini güven altına almayı sağlamak
üzere paket düzeyinde şifreleme ve kimlik belirleme işlevlerini içeren protokoller içine
yerleştirilir. Katman-3 tünellemede kullanılan bir protokoldür ve bu protokol IP üzerinden
L2TP kullanabilmektedir. Kurumlar katman-3 tünellemeyi kullandıklarında ağ Internet
adreslerini kaydettirmek zorunda değillerdir.

VPN ekipman satıcı firmalarının hemen hepsi katman-2 ve katman-3 desteğini birlikte
vermektedir. Bazı satıcılar tünellere ve RAS‘lara aygıtları ekleyerek işlemleri
basitleştirmişlerdir. Tam bir VPN için, birbiriyle uyumlu,

• Yönlendirici,
• Güvenlik duvarı,
• RAS,
• Tünel geçit kapısı bir arada çalışmak durumundadır.

3Com, Ascent , Checkpoint Software , Cisco ,Bay (Nortel) Networks ve Shiva gibi pek çok
VPN satıcısı firmalar, PPTP, L2TP ve IPSec için tünelleme desteği sağlarlar.

3.9 LAN'DAN-LAN’A AĞ TÜNELLERİ


Tünelleme konusu ilk adımda VPN’ye çevirmeli ağ bağlantı konusuna odaklanmış
bulunmaktadır. Zira VPN tünelleri, çoğunlukla bu amacı gerçekleştirmek ve
yönlendiriciden yönlendiriciye VPN trafiği için özel hat güvenliğini sağlamak üzere
oluşturulmuştur. Ayrıca L2TP gibi tünelleme protokolleri, Internet üzerinde güvenli bir
bölgeden (site) diğerine güvenilir iletişim gerçekleştirmeye de olanak sağlar.

LAN'dan-LAN’a VPN tünelleri için L2TP kullanıldığında iki adet L2TP sunucusu ve

58
bunlardan en az birinde, bir ISP bağlantısı gerekmektedir. LAN'dan-LAN’a VPN tünelleme
tam zamanlı VPN bağlantısı veya trafikleri için atanmış hatlara gereksinim duymayan
küçük uç ofisler için uygundur. ISP ile L2TP bağlantısı bir talebe bağlı çevirmeli ağ (dial-
on-demand) bağlantısıdır. Tüneller, L2TP sunuculardan herhangi birinin talebi üzerine
oluşur. Çağrı başlangıcının ortaya çıktığı bu sunuculardan biri LAC ve LNS
kombinasyonundan oluşur. Tüneller tam anlamı ile kiralık hat ulaşım yöntemi üzerine
yerleştirilir.

3.10 TÜNELLER ve GÜVENLİK DUVARLARI


Ağ işlemde son eğilim, teknolojide meydana gelen gelişmeye paralel olarak, çeşitli
aygıtların fonksiyonlarını birleştirilmesi yönündedir. Teoride çok uygun gibi görünen bu
uygulama pratikte her zaman mümkün olmamaktadır. Örneğin halen pek çok modem,
sistem dışında bir siyah kutu olarak kullanılmaktadır. Bunun da en önemli nedeni PC’lerin
dış modemleri (external) ortaklaşa kullanabilmelerine karşılık, PC içine yerleştirilmiş
(internal) modemleri kullanamamalarıdır.

Başka bir örnek; LAN‘larda hub ve yönlendiricileri kombine etmek çok uygun bir hedef
olarak görülüyorsa da, kullanıcılar emniyet yönünden bu kombinasyona karşı çıkmaktadır.
Aynı durum tünel aygıtları ve güvenlik duvarları için de söz konusudur. Güvenlik bakış
açışı ile; yönlendirici, güvenlik duvarı, tünel ve proxy’lerin tek bir ağ aygıtı içinde kombine
etmeden önce konunun çok dikkatli incelenip dikkatli tasarım yapılması ve önlemlerin
alınması gerekmektedir.

59
Bölüm Özeti
Günümüzde bilgisayar ağları uygulamaları geniş bir şekilde
istemci/sunucu, karşılıklı etkileşimli şekle dönüşmüş
bulunmaktadır. Bu durumda bir kurumun çalışanları,
kurumlarının bilgi kaynaklarına uzaktan erişmek zorunda
kalmaktadır. Bu durum ise güvenlik açısından büyük sorunlar
doğurmaktadır. İşte bu bölümde sizlere ağ güvenliğini
sağlamada kullanılan en önemli silah olan VPN - Virtual
Private Network (Sanal Özel Ağ)’ü tanıtmaya çalıştık.
Bu bağlamda; VPN tiplerini ele alarak başladık ve bu tiplerin;

• İstemci-Girişimli VPN,
• ISS-Girişimli VPN
olduğunu belirttik.

Daha sonra VPN’de TP (Tunneling Protocol)’yi ele aldık ve 3 farklı topolojiyi inceledik.
Bunlar;

• Geçitkapısından-Geçitkapısına VPN Tüneli,


• Internet Ana Sistemden-Geçitkapısına VPN Tünel Bağlantısı,
• Ana Sistemden-Ana Sisteme (uçtan-uca) Tüneldi.

Bundan sonra tünellerin neler yaptığını açıkladık ve daha sonra VPN protokollarını ele
aldık ve

• GRE
• PPTP
• L2F
• L2 Tunneling Protocol (2. Katman Tünelleme Protokolü)
• IPSec
• Socks v5
• Güvenli Tünel Kuruluş Protokolü
protokollerini tanıdık.

60
61
62
63
64
65
MPLS

Halen gelişme döneminde bir standart olan Çok


Protokollü Etiket Anahtarlama (Multiprotocol
Label Switching-MPLS), çok büyük IP ağlarında
geleceğin çözümü olarak görülmektedir. MPLS genel
olarak;

• ATM temelli WAN’larda IP yönlendirmesine


olanak sağlar,
• Paket-temelli ağlarda trafik mühendisliği
yeteneği verir,
• IP’de QoS (Quality of Service) kullanımına
olanak sağlar,
• IP-temelli VPN (Virtual Private Network)
uygulama olanağını da getirmektedir.

Bu özellikler, özellikle çoklu servis ve çoklu kullanıcı


sağlamayı amaçlayan kuruluşlar için çok önemlidir.

Bölüm Hedefi
Bu bölümü bitirdiğinizde MPLS hakkında genel bilgiye
sahip olacaksınız

Bu bağlamda;

• Günümüzde MPLS'ye neden ihtiyaç


duyulduğu,
• Etiket anahtarlamanın amaç ve işlevleri,
• MPLS'nin nasıl çalıştığı,
• Örnek MPLS topolojisi,

hakkında bilgi alacaksınız.

4.1 MPLS
MPLS, düğümden düğüme işlem yapan metodlardan
çok farklıdır. Kısa, sabit uzunlukta ve kolaylıkla
iletilebilecek Etiket’leri, IP paket başlıklarının kısa
yoldan tanıtımını sağlamaktadır. Bunu mektuplarda
posta adreslerinin verilişinde ev, cadde ve şehir
isimleri yanına yazılan ZIP kodlarına benzetebiliriz.
Pek çok üretici firma kendilerine özel etiket sistemi

66
IETF, değişik üreticilerin geliştirme yoluna gitmiştir. Tüm ağlarda
üzerinde çalıştığı etiketleme uygulanabilir bir standart geliştirmek için çalışan
sistemini standarda bağlamış IETF (Internet Engineering Task Force) MPLS'yi
ve buna MPLS demiştir. geliştirdi.

Bu bölümde IETF'nin bakış açısı ile MPLS hakkında


bilgi verilecek ve yazının sonunda uygulanabilir
örnekler sunulacaktır.

4.2 ÇOK PROTOKOLLÜ İLETİŞİM


Günümüzde, TCP/IP protokol çifti ve özellikle IP
protokolu neredeyse tüm anonim (public) ve özel veri
ağlarının temelini oluşturmaktadır. Veri, ses ve çoklu
ortam ağlarının yakınlaşması sonucu oluşacak
ağlarda da IP-temelli protokolların egemen olacağı
açık bir şekilde gözlenmektedir. Etiket anahtarlama,
endüstrideki değişik protokollerin tümleşik
çalışmasına izin vererek, yalnızca firma ürünleri
arasındaki farklılıkları arttırmakla kalmayıp, tümleşik
anonim ağların doğmasına neden olmakta ve böylece
endüstriye önemli bir katkı sağlamaktadır.

Günümüzde IP ağlarının gerçek zamanlı paket


gönderimini sağlayabilecek şekilde gelişmesi
gerekmektedir. Bu durum, IP'nin, ATM'nin, VPN’lerin
ve çok geniş çaptaki ağların tümleşmesini
gerektirmektedir. Bu tümleşme gerçekleştiğinde, pek çok sistem ve yönlendirici ağa
bağlanabilir ve tüm kullanıcılar için gerekli band genişliği sağlanabilir. Bu etken gelişme
sayesinde, anahtarlamada başarım/fiyat yüzdesi artar ve genel giderlerde büyük düşüşler
mümkün olur.

Ayrıca etiket anahtarlama, QoS ve trafik mühendisliği çözümleri sunmaktadır. Etiket


anahtarlama çözümleri, IP kontrol protokolleri ile etiket değiş tokuşu paket gönderiminin
kombine edilmesi ve etiket dağıtım makanizmasının kullanımından oluşur.

Günümüzde neredeyse tüm iletişim IP temelli protokolleri içermektedir. Ancak gerçek


zamanlı iletişim gibi kullanıcı istekleri, IP'nin, ATM'in, VPN'in ve ağların tümleşik
çalışmasını zorunlu kılmaktadır. MPLS ile bu başarılabilmektedir.

4.3 TÜMLEŞİK ÇALIŞMA


Etiket anahtarlama, yoğunlukla kullanılan protokoller olan
IP ve ATM arasında oluşturulacak haritalama işlemlerinin
güçlüğü nedeniyle, bu iki protokol arasında tümleşmenin
ortaya çıkardığı sorunlarla boğuşmaktadır. Son beş yılda

67
pek çok firma çok hızlı işlem sağlayan ATM-temelli anahtarlama ile Internetin IP-temelli
ağ katmanı asında bir birleşmenin sağlanması için büyük çaba harcamaktadır. Bunların
arasından aşağıda listelenen 4 tanesi ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

• Hücre Anahtarlama Yönlendiricileri (Cell Switching Router- CSR)


• IP Anahtarlama
• Fiş (Tag) Anahtarlama
• Birleştirilmiş Yol-Temelli IP Anahtarlama (Aggregate RouteBbased IP Switching-
ARIS)

4.3.1 Hücre Anahtarlama Yönlendiricileri (Cell Switching


Router-CSR)
CSR, Japonya'da ticari ve üniversite ağlarında
geliştirilerek ortaya çıkarılmıştır. 1994'de Toshiba
tarafından geliştirilerek IETF'e sunuldu. Bu uygulama IP
protokolünü kullanarak, ATM anahtar donanımlarını
kontrol etmek üzere geliştirilmiş ilk anonim öneri olarak
kabul edilmektedir. CSR, Klasik ATM üzerinden IP
gönderim ortamında mantıksal IP alt ağlarına bağlanmak
için bir yönlendirici gibi hareket etmek üzere tasarlanmıştır. Etiket anahtarlama aygıtları
standart ATM sanal kanalları üzerinden iletişim kurmaktadır. CSR’nin temel felsefesi veri
akışında en kısa yol mantığının işlemesine izin vermesidir. Böylece ATM hücrelerinin
akışında, IP seviyesi gönderim aşamasında bunların tekrar bir araya gelmeleri yerine,
paket halinde iletilmeleri sağlanmaktadır.

4.3.2 IP Anahtarlama
İlk olarak 1996'da Ipsilon’da (bugün Nokia’nın bir parçası)
geliştirildi ve aynı yıl piyasaya sürüldü. IP Anahtarlama,
bir aygıtın, ATM başarımında bir yönlendirici gibi hareket
etmesini sağlamaktadır. Böylece klasik yönlendiricilerin
kısıtlı paket iletimi sorununa da bir çözüm getirmektedir.
IP Anahtarlamanın temel amacı; ATM anahtarlar ile IP
yönlendiricilerinin basit ve etkin bir şekilde tümleşmesini
sağlamaktır. IP anahtarlama, etiketlerin oluşturulması
aşamasında var olan veri trafiğini kullanmaktadır. Bu
işlemler için iki protokol geliştirilmiş bulunmaktadır.
Bunlar;

• IFMP (Ipsilon Flow Management Protocol)


• GSMP (General Switch Management Protocol)'dir.

4.3.3 Fiş (Tag) Anahtarlama


Etiket anahtarlamaya bir yaklaşım olarak Cisco Systems
tarafından geliştirilmiş bulunmaktadır. CSR ve IP
Anahtarlamanın olarak, Fiş Anahtarlama kontrol temelli
bir tekniktir ve yönlendiricilerdeki etiket gönderim
tablolarının oluşmasını destekleyen, veri akışına
dayanmamaktadır. Bir Fiş Anahtarlama ağı, uçlardaki
Fiş Yönlendiricileri (ELSR), Fiş Anahtarlama

68
Yönlendiricileri ve Uçlardaki Yönlendiricilerin sorumluluğunda olan Paket Fişleme’den
oluşmaktadır. Standart IP yönlendirme protokolleri, trafik için gelecek düğümün hangisi
olacağını belirlemede görev yaparlar. Buna karşılık Fiş Anahtarlamada, fişler yönlendirme
tablosundaki yönlere gönderilmek üzere hazırlanırlar ve Fiş Dağıtım Protokol’u (Tag
Distribution Protocol) tarafından dağıtıma girerler.

4.3.4 Birleştirilmiş Yol Temelli IP Anahtarlama (ARIS)


Birleştirilmiş Yol Temelli IP Anahtarlama
(Aggregate Route-based IP Switching - ARIS)
IBM’in etiket anahtarlamaya bir yaklaşımıdır ve Fiş
Anahtarlamaya da oldukça benzerlik göstermektedir.
IRIS, CSR ve IP anahtarlamadakinin aksine, etiketleri bir
araya toplanmış yollar için yığın haline getirir. Etiketlerin
yığın haline getirilmesi ve etiket için anahtarlanmış
yollar, trafiğin kontrolünü sağlamak üzere oluşturulurlar.
ARIS yeteneğine sahip yönlendiricilere, Tümleştirilmiş
Anahtar Yönlendiriciler adı verilmektedir. ARIS, Veri Bağlantı Katmanı olarak ATM
üzerine odaklanmıştır. Bu uygulama, ATM'de bulunmayan, düğüm oluşmasını engelleyen
bir mekanizma sağlar. ARIS protokolü, düğümden düğüme bir protokoldür. IP’ler
üzerinden dolaysız olarak ARIS’ler arasında çalışır, komşular oluşturur ve yığın haline
gelmiş etiketlerin birinden diğerine geçişini sağlar.

4.4 GELECEĞİN BİLGİSAYAR AĞLARI ve ETİKET


ANAHTARLAMA
Bilgisayar ağlarında hedeflenen, çok geniş hacimli
verilerin, klasik Internet uygulaması çatısında, yüksek
kalitede iletilmesidir. Bu çatı aynı zamanda ses, müzik
ve video iletimini de kapsamalıdır.

Bilgisayar ağlarının temelini oluşturan ve protokolleri


uygulayan yönlendiriciler ve anahtarlar, bu isteklerin
yerine getirilmesinde anahtar rolü oynamaktadır. Pek
çok eleştirmene göre bugün uygulanmakta olan klasik
düğümden düğüme uygulamalar artık limite ulaşmıştır
ve bundan sonra istenilen gelişmenin sağlanabilmesi
için çok özel değişikliğe gerek duyulmaktadır. Bu
konuda yapılacak en önemli gelişme IP bilgisayar ağları
yapısında yaşanacaktır. Geliştirilecek ağ, hali hazırdaki
bilgisayar ağlarından yeni uygulamalara yumuşak bir
geçişi sağladığı gibi, kullanıcılara ve satıcı firmalara
girişimci olanaklar da sağlayacaktır. Bu iş için
düşünülen tek çözüm; çok daha büyük, hızlı ve ucuz
yönlendiricilerin üretilmesidir. Ancak Internetteki çok
hızlı büyüme ve milyonlarca adresin devreye girişi,
Internet trafiğinde büyük yığılmalara ve bunun sonucunda üst düzeyde başarım düşüşüne
neden olmuştur. Etiket anahtarlama sadece bir hız artırımını değil, aynı zamanda çok
önemli iki konuya da değişik bir yaklaşım getirmektedir.

• Tüm ağ boyunca tam anlamı ile garanti edilen trafiğin farklı sınıfları için özel servis
karakteristiklerine gereksinim vardır. MPLS, farklı servis karakterleri için Etiket
Anahtarlanmış Yolların (Label Switched Paths-LPS) yaratılmasını olanaklı
kılar.

69
• Taşıyıcı-sınıfları, çoklu-müşteri IP altyapısı, kaynakları çok etken olarak yöneten
güçlü bir ağ’a gereksinim duymaktadır. Taşıyıcı bakış açısı ile, pahalı ağ
kaynaklarının etken kullanımı karlılık yönünden çok büyük önem taşımaktadır.
MPLS'in trafik mühendisliği yeteneği, klasik IP teknolojisinin başaramadığı ağ
davranışı üzerinden taşıyıcıların belirli bir oranda kontrollerini olanaklı kılar.
Müşteri bakış açısı ile de, kaliteli servis ve yığılmanın önlenmesi büyük önem
taşımaktadır.

Yeni geliştirilecek ağların, ileri sayfalarda ele alacağımız özellikleri sağlaması


beklenmektedir. Bunlar;

• Etkinlik,
• Ölçeklenebilirlik,
• Gelişebilirlik,
• Tümleşmedir.

4.4.1 Etkinlik
Etiket anahtarlama, klasik yönlendirmede bulunmayan veya daha etkin yeni fonksiyonlar
sunmaktadır. Örneğin yönlendirme sırasında seçilen özel bir yol her zaman en kısa yol
olmayabilir. Seçilen yol, gidilecek adresten daha ziyade ağ’ın genel davranışı dikkate
alınarak belirlenir. Ancak bu uygulamada servis kalitesi (Quality of Service-QoS)
kullanılamaz, ki bu çok önemli bir eksikliktir.

Etiket anahtarlama ile bu tip fonksiyonlar kullanılabilmektedir.

4.4.2 Ölçeklenebilirlik
Geleceğin bilgisayar ağlarının genişlik yönünden sınırsız
olması beklenmektedir. Bilgisayar ağları büyüdükçe,
yönlendirme bilgileri de artmakta ve bu durum
yönlendiricilerin yüklerini taşıyamaz hale gelmelerine
neden olmaktadır. Halen bu sorunun üstesinden gelmek
üzere uygulanan yol, IP trafiğini ATM veya Frame Relay
üzerinden taşıyarak çözme şeklinde olmaktadır. Bu
durumda MPLS ikinci katman aygıtlarına (örneğin ATM
anahtarları gibi) gereksinim duymaktadır. MPLS ile
gelen trafik mühendisliği, ağda ölçeklenebilirliği de
sağlamaktadır

Bilgisayar ağları inanılmaz büyük hızlarda


genişlemektedir. Geleceğin bilgisayar ağ yapısı, bu
duruma uyum sağlayabilmek için ölçeklenebilir olmak
zorundadır.

4.4.3 Gelişebilirlik
En büyük mücadele, var olan ana bilgisayar ağlarında her hangi bir bozulmaya neden
olmadan değişme ve büyümeyi sağlamaktır. Ağların çekirdekleri anahtarlama yeteneğine
kavuşurken, en büyük gelişme uç noktalardaki aygıtlarda yaşanmaktadır. Endüstri
standart modelleri içinde, taşıyıcı sınıf aygıtlarının yeni IP yeteneği ile çalışması temel fikri
oluşturmaktadır.

70
4.4.4 Tümleşme
IP telefon için uygulamaların bir araya getirilmesi, sistem
tümleşmesi için çok güzel bir örnektir. Ayrıca IP ağlarındaki
yığılmaların ATM taşıyıcı alt yapısına aktarılması işi de ağ
tümleşmesi uygulamasına tipik bir örnektir.

4.5 MPLS PROTOKOLLERİ, FONKSİYONLARI ve AYGITLARI


MPLS’in nasıl çalıştığını anlatmadan önce, MPLS'nin temel
protokollerini, fonksiyonlarıni ve aygıtlarını tanıtmak gerekir. Bunlar;

• Yönlendirme,
• Anahtarlama,
• Kontrol Yapıtaşı,
• Gönderme Yapıtaşı,
• Gönderme Tabloları,
• Eşit Sınıfların Gönderimi,
• Etiket,
• Etiket Anahtarlamadır,

Bu kavramlar ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

4.5.1 Yönlendirme
Yönlendirme, paketlerin ağ içinden geçirilip gönderilmesi olayını tarif etmek için kullanılır.
Yönlendirme ile, paketlerin ‘a’ dan ‘b’ ye veya bir ‘bir ağdan’ diğer ‘ağlara’ aktarımı ifade
edilmektedir. Bir bilgisayar ağında pek çok yönlendirici çok çeşitli şekilde ağa
bağlanabilmektedir. RIP (Routing Information Protocol) ve OSPF (Open Shortest
Path First) gibi yönlendirme protokolları kullanan yönlendirme aygıtları, kendilerine
gelen paketleri nereye yollayacaklarına bu protokollerle karar verir. Yönlendiriciler, bu
protokolleri kullanarak yönlendirme tablolarını oluştururlar. Bu tablolar, paketin ulaştığı
yönlendiricide paketin daha sonra gideceği adresin yönüne uygun olarak gönderilecek
daha sonraki noktanın (next hop) belirlenmesini sağlar. Tabloların oluşturulması ve
gidilecek yönün belirlenmesi için harcanan zaman mantıksal işlemler için ayrılan
zamandan farklıdır.

4.5.2 Anahtarlama

71
Anahtarlama, her hangi bir aygıtta ikinci katman temel alınarak (örneğin ATM VPI/VCI
gibi) verinin giriş kapısından çıkış yapısına yönlendirilmesini ifade etmektedir.

4.5.3 Kontrol Yapıtaşı


Düğüm (node) için gönderme tablosunun yaratılması, bakım ve onarımının yapılması
işinde kullanılır. Yönlendirme bilgilerinin düzenli ve sağlıklı olarak dağıtımında diğer
düğümlerin kontrol yapıtaşları ile birlikte çalışır. Ayrıca bu yapıtaşları gönderme
tablolarının yaratılmasında kullanılan düzenli yerel işlemlerin güven altına alınmasını da
sağlar. Standart yönlendirme protokolları olan OSPF, RIP ve BGP (Border Gateway
Protocol)'ler, kontrol yapıtaşları arasında yönlendirme bilgilerinin değiş tokuş edilmesini
sağlarlar. Kontrol yapıtaşları bağlantılarda herhangi bir sorun olması durumunda hemen
harekete geçerler, ancak tek tek paketlerin işlemleri ile ilgilenmezler.

4.5.4 Gönderme Yapıtaşı


Gönderme Yapıtaşları paketlerin gönderilmesinden sorumludur. Yönlendiriciler tarafından
bakım ve onarımları yapılan gönderme tablolarındaki bilgileri kullanırlar. Klasik
yönlendiricilerde, çok büyük bir algoritma, gönderme tablosuna yerleştirilmiş paketteki
gidilecek adresleri karşılaştırarak en uygun yolu buluncaya kadar çalışır. Bu karar-destek
işlemleri paket kaynağa varıncaya kadar her düğümde tekrarlanır. Buna karşılık Etiket
Anahtarlayan Yönlendirici (Label Switch Router-LSR)'lerda (ki bunlar ağın uçlarında
veya çekirdeğinde bulunabilirler) etiket değiş tokuş algoritması, paketlerdeki etiketler ve
etiket-temelli gönderme tablolarını kullanarak, paket için yeni etiketler ve çıkış arayüzleri
elde edilmesini sağlarlar.

4.5.5 Gönderme Tabloları


Gönderme yapıtaşlarına anahtarlama fonksiyonunu yerine
getirmesi aşamasında gerekli desteği sağlayan bilgi
topluluğudur. Gönderme tablosunda, gelen her paketin gideceği
adres ile ilişkide olması gerekir. Böylece paketin bundan sonra
gideceği yer için gerekli bilgiyi sağlamış olacaktır.

4.5.6 Eşit Sınıfların Gönderimi (Forwarding


Equivalence Class-FEC)
Bu tanım; gönderim aşamasında eşit tarzda işlem görecek paket grupları için kullanılır.
FEC; gidecekleri adresleri özel bir IP adresleri ünvanı altında birleştirilmiş paketler seti
olarak da tanımlanabilir. Bir diğer FEC ise kaynak ve gidilecek adresleri aynı olan paketler
grubu olarak tanımlanır.

4.5.7 Etiket

72
Etiket, oldukça kısa, sabit uzunlukta olan ve gönderme işlemlerine yardım için kullanılan
başlıklardır. Etiketler yaratılışları aşamasında FEC’lerle sıkı ilişkidedirler. Etiketler gerçekte
bir adres değillerdir. Onlar yerel ve tek bir veri-bağlantı içindedirler ve geniş çapta hiç bir
anlamları yoktur. Etiketler, Çerçeve Aktarımındaki DLCI (Data Link Control Identifier)
veya ATM ağlarda kullanılan VPI/VCI (Virtual Path Identifier/Virtual Channel Identifier)'ya
benzerler. ATM, anahtarlama kararlarının kolaylıkla verilebilmesi için yaratılmış bir
teknoloji olduğundan, etiket anahtarlamada ATM üzerinden IP paketlerinin iletilmesinde
kullanılabilecek etken bir yol olarak görülmektedir.

Etiket, oldukça kısa, sabit uzunlukta olan ve gönderme işlemlerine yardım için kullanılan
başlıklardır. Yapı itibariyle ATM'deki VPI/VCI ve Çerçeve Aktarımındaki DLSI'ya benzerler.

4.5.8 Etiket Anahtarlama


Önceki sayfalarda belirttiğimiz gibi, etiket anahtarlama çok etken bir etiket değiş tokuş
algoritması kullanması nedeniyle, klasik yönlendirmeden çok daha etken bir dağıtım
mekanizmasıdır.

Aşağıda bu iki mekanizmanın karşılaştırması verilmiştir.

Etiket anahtarlayıcı yönlendiriciler, standart IP kontrol yapıtaşları ile etiket değiştokuşu


gönderme yapıtaşlarının her ikisini de desteklerler.

4.5.9 Uç Nokta Etiket Anahtar Yönlendiricileri (Edge Label


Switch Router-ELSR)
ELSR'ler, ağlarda en uç noktalarda bulunurlar. Paketlerde ilk seviye işlemleri ve
sınıflandırmaları başlatırlar. Bunlar yönlendirici veya anahtar olabilirler.

73
4.5.10 Etiket Anahtar Yönlendiricileri (Label Switch Router-
LSR)
LSR'ler ağın merkezinde bulunurlar ve hazırlanmış anahtarlama tablolarındaki bilgilere
uygun olarak etiketleri anahtarlarlar. Bunlar da yönlendirici veya anahtar olabilirler

4.5.11 Etiket Anahtarlama Gönderme Yapıtaşları (LSFC)


Etiket çok çeşitli yollar ile paketle ilişkidedir. Bazı ağlar (ATM de VCI/VPI ve Frame
Relay’de DLCI) etiket’i, Veri Bağlantı Katmanı başlığı içine alırlar. Bir diğer uygulamada
ise, küçük bir etiket başlığı içine sıkıştırılırlar ve veri bağlantı başlığı ile veri bağlantı-
protokol ünitesi arasına yerleştirilirler. Bu uygulamalar sayesinde etiket anahtarlama;

• Ethernet'i,
• FDDI'yı,
• Noktadan-noktaya bağlantıları,

sanal olarak desteklemesini sağlar.

Daha önce belirttiğimiz gibi, ELSR’ler paketlere uygun etiketleri yerleştirirler ve bunları
bitişik LSR’lere iletirler. Böylece, bu yol izlenerek paketler son noktaya ulaşırlar.

ELSR, IP paket başlığı için kısa bir tanıtmacı olarak sabit uzunlukta bir etiket üretir.
Böylece yol üzerinde birbirini izleyen düğümlerde karmaşık işlemlerin azalmasına neden
olurlar. Etiket, ELSR’de başlık işlemleri devam ederken üretilir. Ağ içinde birbirini izleyen
düğümler, etiketi gönderme kararları için kullanırlar. Doğal olarak etiketler her düğümde
değişirler.

LSR, etiketlenmiş bir paket aldığında, etiketi çıkarır ve LSR’de bulunan gönderme
tablosundaki indeks olarak kullanır. Gelen etiket aracılığı ile giriş indeksi bulunduğunda,
giden etiket çıkarılır, pakete eklenir ve gönderici arayüz aracılığı ile bitişik düğüme
gönderilir.

74
ELSR, IP paket başlığı için kısa bir tanıtmacı olarak sabit uzunlukta bir etiket üretir.
Böylece yol üzerinde birbirini izleyen düğümlerde karmaşık işlemlerin azalmasına neden
olur.

4.5.12 Etiket Anahtarlama Kontrol Yapıtaşları (LSCC)


Etiketler paketlere gönderici LSR tarafından eklenir. Alıcı LSR ise gelen bu paketleri ne
yapacağını bilmek zorundadır. LSCC'nin görevi bu işin gerçekleşmesini sağlamaktır. LSCC
bunun için yol gösterici olarak Etiket Anahtarlama Gönderme Tablosunu kullanır.

Tabloların kurulması ve güncellenmesi her LSR’de yapılmak zorundadır. LSCC, LSR’ler


arasında yönlendirme bilgilerini düzenli bir şekilde değiştirmek ve bu bilgileri değiştirme
uygulamalarını yapan LSR’lerin kullandığı işlemleri yerine getirmek zorundadır.
LSCC’ler klasik yönlendirme protokollerine (OSPF, BGP, RIP vb.) sahiptir. Bu protokoller
LSR’lere FEC’ler ve bitişikteki düğüm adresleri arasında bir haritalama olanağı sağlar.

4.5.13 Etiket Dağıtım Protokolu (LDP)


LDP, ELSR ile LSR aygıtları arasındaki iletişimi sağlar. Bunun için, Anahtarlanmış Yol
Etiketi (Label Switched Path-LSP) oluşturmak üzere ELSR ve LSR'lerde etiketleri
görevlendirir.

4.6 MPLS'İN ÇALIŞMA PRENSİBİ


MPLS'nin çalışma prensibini 4 adımda inceleyebiliriz.

Adım-1 : Ağ, otomatik olarak Yönlendirme Tablolarını oluşturur. LDP, bitişik aygıtlar
arasında etiket değerleri oluşturmak üzere tablosundaki yönlendirme topolojisini kullanır.
Bu işlem, gidilecek son noktalar arasında LPS’lerin haritalarının oluşmasını sağlar.
Adım-2 : Hangi üçüncü katman servislerine gereksinimi olduğu belirlenmiş (örneğin QoS
veya band genişliği yönetimi vb.) ilk paket, ELSR’ye gelir. ELSR yönlendirme ve
gereksinimleri dikkate alarak paket için bir etiket oluşturur ve paketi sonraki LSR'ye
gönderir.
Adım-3 : Çekirdekteki LSR paketin önündeki etiketi okur, tabloda listelenmiş yeni

75
etiketle değiştirir ve paketi bitişikteki düğüme iletir. Bu uygulama her çekirdekteki
düğümde tekrarlanır.
Adım-4 : Uçtaki LSR etiketi çıkarır, paketin başlığını okur ve onu son noktaya iletir.

Bölüm Özeti
Halen gelişme döneminde bir standart olan Çoklu Protokollü Etiket Anahtarlama
(Multiprotocol Label Switching-MPLS), çok büyük IP ağlarında geleceğin anahtarı
olarak görülmektedir.

MPLS temel olarak;

• ATM-temelli WAN’larda IP ağlarının uygulamalarına olanak


sağlar,
• Paket-temelli ağlarda trafik mühendisliği yeteneği sağlar,
• IP’ye QoS ( Quality of Service) gücünü verir,
• Ayrıca IP-temelli VPN (Virtual Private Network) uygulama
olanağını getirir.

Son beş yılda pek çok firma, çok hızlı işlem sağlayan ATM-temelli anahtarlama ile IP-
temelli Internet arasında bir birleşmenin sağlanması için büyük çaba harcamaktadır ve
çeşitli protokoller geliştirmişlerdir. Bunlardan 4 tanesi;

• CSR,
• IP Anahtarlama,
• Fiş Anahtarlama,
• ARIS'tir.

Geleceğin bilgisayar ağlarının geliştirilmesi konusunda dört temel konu öne çıkmaktadır.
Bunlar;

• Etkinlik,
• Ölçeklenebilirlik,

76
• Genişleyebilirlik,
• Tümleşmedir.

MPLS, 4 adımda çalışır;

Adım-1 : Ağ otomatik olarak Yönlendirme Tablolarını oluşturur. LDP, bitişik aygıtlar


arasında etiket değerleri oluşturmak üzere tablosundaki yönlendirme topolojisini kullanır.
Bu işlem, gidilecek son noktalar arasında LPS’lerin haritalarının oluşmasını sağlar.
Adım-2 : Hangi üçüncü katman servislerine gereksinimi olduğu belirlenmiş (örneğin QoS
veya band genişliği yönetimi gibi vb.) ilk paket, ELSR’ye gelir. ELSR yönlendirme ve
gereksinimleri dikkate alarak paket için bir etiket oluşturur ve paketi daha sonra
gönderir.
Adım-3 :Çekirdekteki LSR paketin önündeki etiketi okur, tabloda listelenmiş yeni etiketle
onu değiştirir ve paketi bitişikteki düğüme iletir. Bu uygulama her çekirdekteki düğümde
tekrarlanır.
Adım-4 : Uçtaki LSR, etiketi çıkarır, paketin başlığını okur ve onu son noktaya iletir.

77
78
79
80
81
82
DWDM
Bir fiberoptik hatta eşzamanlı olarak birçok kanaldan iletişim
sağlamak mümkündür. Bunu yapmak için Dalgaboyu Bölerek
Çoklama (Wavelength Division Multiplexing - WDM), ya
da daha gelişmiş hali olan Yoğun Dalgaboyu Bölerek
Çoklama (Dense Wavelength Division Multiplexing -
DWDM) teknolojisini kullanılır. DWDM ile yapılan, fiberoptik
hat içinde, ışığın farklı dalgaboylarını kullanarak hattın
kapasitesinin arttırılmasıdır, ki bu teknoloji sayesinde bir fiber
üzerinden 160 farklı işaret eşzamanlı olarak yollanabilir.

Bölüm Hedefi
Bu bölümde geleceğin bilgisayar ağlarının temelini oluşturacak
optik ağların en önemli bileşeni olarak karşımıza çıkan DWDM’yi
tanıtmaya çalışacağız.
Bu bağlamda;

• DWDM’nin gelişimini ele alacak ve DWDM’nin sistem özelliklerini tanıtacağız.


• DWDM sisteminin üstünlüklerini ve eksikliklerini ele alacağız.
• Optik ağların çalışma prensiplerini inceleyecek ve ağ sınıflandırılmasını
tanıyacağız.
• DWDM'de kullanılan optik yönlendiricileri tanıyacağız.
• DWDM’de eş zamanlılık, güvenlik, ve optik katman konularını inceleceğiz.

5.1 DWDM'NİN TANIMI


Yoğun dalga boyunu bölerek çoklama olarak dilimize çevirebileceğimiz DWDM, en temel
anlamda, ışığın dalga boylarını verileri ikili katarları şeklinde paralel; karakter katarları
şeklinde de seri biçimde göndermede kullanılan bir fiber-optik iletim tekniğidir. DWDM,
ileride de göreceğimiz üzere, bir optik ağın en mühim bileşeni olarak karşımıza çıkar ki,
bu ağı kullanarak, e-posta, görüntü, çoklu ortam uygulaması, veri, ATM, SONET ve diğer
güncel uygulamalar yürütülebilir.

83
5.1.1 Fiberoptik Ağlarda
Bantgenişliğini Arttırma
Gereksinimi
DWDM bir optik iletim düzeneği olduğuna göre, önce
optik iletimin kısa bir geçmişine bakmak faydalı
olacaktır. Elbette ki ilk başlarda ağ kullanıcılarının
isteklerini karşılayabilmek için o günlerdeki trafiği
kaldırabilecek sınırlı bant genişliği sunuluyordu.
Ancak şu anki Internet ortamını düşünürsek, bir
milyon farklı kullanıcının bir web sitesindeki bir
videoyu izlemek istediklerini düşünelim. Bugünün
video uygulamalarında kullanılan örnekleme
tekniklerini de göze alırsak, ağ iletiminin terabitler
mertebesinde olduğunu görürüz. Daha da belirgin bir
şekilde, bu büyüklükte veri trafiği, aynı anda
yürütülen yirmi milyon adet, çift yönlü telefon
konuşmasının yaratacağı trafikle eştir.
Kullanıcıların talep ettiği
bantgenişliği büyük hızla Bu örneklere bakarak, gelişiminin hızını kestirmek
yükselmektedir. oldukça güçtür. Ancak şu ana kadar olan artış
izlendiğinde, gelecekteki trafiğin, bugünkünden
katlarca fazla olacağı ortadadır.

Bu durum yüksek bant genişliği isteğini de


beraberinde getirmektedir, ki bu yüzden birçok
hizmet sağlayıcı fiber ağ üstünde gider
araştırmasında bulunmaktadır. Bununla birlikte
hizmet sağlayıcıların 2 sene önce %80’i ‘tamamen’
fiber donanımlı iken bugün fiber donanımlı olmayan
hizmet sağlayıcı yoktur.

84
5.1.2 Optik Ağlarda Yeni Teknolojilerin Gelişimi
Hızla artan bantgenişliği talebini gördükten sonra
DWDM’nin getirileri ve kullanılış nedeni daha açık biçimde
anlaşılabilir. DWDM, kullanılan tekniğin getirisinden çok,
fiziksel ortam tabanında da incelendiğinde pek çok
yandan tercih sebebidir. Hizmet sağlayıcılarının artan
isteklerini karşılayabilmek için, geçerli alt yapı sürekli
olarak geliştirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Elbette ki alt
yapının sürekli yenilenmesi ekonomik olarak mümkün
değildir. Bu yüzden kullanılan ortamı her gelişmede
yenilemektense, mevcut olan en uygun alt yapı seçilip,
değişmeye yönelmek çok daha iyidir. İşte tüm bu
yaklaşımların bir sonucu olarak optik alt yapının kullanım
oranı %100’e ulaşmıştır diyebiliriz.

Ağ teknolojilerindeki ve talep edilen bantgenişliğindeki


gelişim yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi iken, alt yapı
sorununun ‘bir süreliğine’ çözüldüğünü var sayalım. Zaten ilk başlarda da durum bundan
pek de farklı olmamıştır. Optik ortam, ilk başlarda DS-1 ve türevleri için TDM (Time
Division Multiplexing) ile fiber sığasının küçük zaman dilimlerine bölünüp, o şekildeki
aktarımı ile arttırılmıştır. Daha sonra SONET ile 10 Gbps’den 40 Gbps’ye geçiş olanaklı
hale gelmiştir. Ancak TDM ile birlikte teknolojilerin ‘uyum’ sorunu yaşayacağı
öngörülmüştür.

SONET uç birimine gelen işaret, eşlenir ve elektriksel biçimde çoklanıp, temel işaret
düzeyinde STS-1 SONET hiyerarşisine haritalanır. STS-1 veri kısmı daha sonra optik
karşılığı olan OC ailesi üyelerinden birine dönüştürülmek üzere çoklanır ve önce OC-3’e,
sonra OC-12’ye ve daha sonra da OC-48’e ve sonunda OC-192’ye çoklanır. SONET,
oranlar, biçimler, çoklama tekniği ve OAM&P (operations, administration,
maintenance, and provisioning) için lazer ışını demetleri ile bilginin bit mertebesinde
hızlı iletimini sağlayan arayüz değişkenleri tanımlarının tamamını içerir. Ancak devreye
giren eş zamanlılık kavramı, lazer demetinin fiber-optik içinde, ışının harici olan bir saat
ile eş güdümlü yönetildiği şeklinde anlaşılmalıdır. Bu açıdan aktarılan unsur (veri, görüntü
vs.) gereken düzgünlükte hedefe ulaştırılır ve ilgili hedef konumda bir sonraki iletim için
ya da yeniden yönlendirme için kolayca çözülebilir hale getirilir.

5.2 OPTİK KUVVETLENDİRİCİLERİN ÖNEMİ


Optik kuvvetlendiriciler, DWDM sistemlerin en önemli elemanlarından biridir. Bu
elemanlar, yüksek hızın ve yüksek hacimli iletimin temel anahtarlarıdır. Optik
güçlendirici, frekans spektrumunun yalnızca belirli bir bandında iş görür ve işaretlerinin
(ışık dalgaların) kuvvetlendirilmesini mümkün kılar. Optik işareti elektriksel biçime
dönüştürmeden kuvvetlendirir. Aslında esas sihir, tüm bu işlemlerin mevcut fiber ortamda
kendiliğinden yapılıyor olmasıdır. Ek bir müdahaleye ihtiyaç duyulmadan işareti en uygun
hale getirmek optik kuvvetlendiriciler sayesinde olanaklıdır.

İleriye dönük bir yaklaşımla, üst düzey genişlikteki geniş bant yapılarında optik fiber
kuvvetlendiriciler ışık dalga işaretlerini 100 ayrı dalga boyunda ayrı ayrı taşıyabilecek
niteliktedir. Örnek vermek istersek, bu yetenekteki optik kuvvetlendiricilere sahip bir ağ,
eriştiği bantgenişliği ile, şu andaki mevcut tüm televizyon kanallarını veya yaklaşık yarım
milyon filmi aynı anda iletebilecek güce sahiptir diyebiliriz.

85
Optik kuvvetlendiriciler, optik işareti elektriksel biçime dönüştürmeden kuvvetlendirir;
böylece yüksek hızlı ve hacimli iletime olanak tanırlar.

5.3 TDM ve DWDM


TDM (Time Division Multiplexing) yöntemi, otobanın tek şeridini hizmete açan bir
trafik yönetimi gibi düşünülebilir. Bu tek yöndeki trafik düzenlemesinde ise akışı
denetleyip, hızlandıracak koşul, şerit dahilindeki hareketin hızlandırılması (zaman
paylaşımının küçük aralıklarda oluşu) şeklinde uygulanır. Otobanda DWDM trafik yöntemi
kullanılıyor ise TDM’nin kullan(a)madığı diğer şeritler de trafiğe açılmış demektir. Ancak
en önemli nokta DWDM’nin getirdiği trafik akış yönetiminde ‘biçim’in hiç önemli
olmayışıdır. Kullanılan şerit içinde düzenlemeler yapılsa da tüm otoban dahilinde birden
çok farklı yapı, ‘uyum içinde’ taşıma yapabilir.

Buna en uygun örnek TDM yapan şeridin içindeki uygulamaya kıyasla, DWDM içinde bir
kamyon ATM taşırken bir kamyon SONET taşıyabilir ve daha da ötesinde bir diğer
kamyon da IP taşımacılığı yapabilir.

İlkel evreden DWDM’nin kendi içindeki gelişimi göz önüne alındığında ise, kullanılan
ortamın sığasının geliştirilmesi için "Zamanla Büyü" (grow-as-you-go) yöntemi
benimsenir. Bu yöntem sanal olarak sınırsız şekilde olabilecek şu anki ve gelecek nesil
TDM’leri kendisi ile bütünleştirerek gerçekleşmektedir.

86
Ayrıca DWDM hizmet sağlayıcıların isteklerine göre ayarlanabilen bir sistem de
olduğundan ilgili ayarlamalar için ek bir teknolojiye gerek duyulmaz. İşte bu yüzden de
tercih sebebidir. Yüksek sığa nedeni ile tıkanıklığın oluştuğu belirgin bölgeleri
konumlandırmada taşıyıcılar çok çok büyük bir yüzde ile başarı sağlarlar ki, bu da iki
düğüm arasında kesişen birçok halka olması durumunda fiberin tükenmesi ile
sonuçlanabilecek durumu engeller.

DWDM’nin kullanılış tarzı açısından hizmet sağlayıcıları DWDM’nin niteliği ile doğrudan
bağlantılı olarak özel bazı dalga boylarının veya anlaşmaya göre tüm fiberi ilgili
müşterilerin yüksek öncelikli işleri için tahsis edebilirler. Bu ileride bahsedeceğimiz
güvenilirlik hususu göz önünde bulundurulduğundan ‘kiralık hat’ uygulaması ile eşdeğer
olup, hizmet sağlayıcının gerekli alt yapıyı kurduktan sonra elde edeceği kar miktarı da
göz önüne alınırsa oldukça iyi bir uygulamadır.

DWDM uzun mesafeli ağlarda maddi açıdan avantajlıdır. Optik işaret kuvvetlendiricileri,
gelen işaretleri elektriksel işaretlere dönüştürmeden çalıştıkları için, donanım açısından
karmaşıklık önlenmiş olur. Örneğin, bir DWDM sistemin fiber üstünden 16 dalga boyuna
kadar çoklama yapabildiğini var sayalım. Bu tip bir yapıda her tekrarlayıcıda, ilgili
alandaki kuvvetlendirici sayısında ilgili donanım durumu da göz önünde bulundurulup,
16’nın çarpanlarından biri kadar indirgenmiş olur. Bu durumda, uzun mesafede kullanılan
tekrarlayıcı sayısı azalacak ve verim artacaktır.

5.4 ÖLÇEKLENEBİLİRLİK
DWDM’nin yüksek bantgenişliğinde hizmet verebilmesi için gerektirdiği ön koşullar yok
değildir. Öncelikle bir DWDM sistem en başından itibaren ölçeklenebilir olmalıdır. Örneğin
OC ailesinin OC-48 ferdi fiber başına 16 veya 8 dalga boyu ile bağdaştırılır ki; bu şu an
için istenen etkinlikte değildir. Yani gerekli verimliliği sağlamaz, aksine düşürür. Çünkü
OC-48 uç biriminin tekilleyicisi ve ilgili işlemlerin desteklendiği sistemler DWDM sistemler
ile bağdaştırılmalıdırlar. Ama bu, TDM’deki gelişmeler sayesinde yeni nesil TDM’ler
kullanılarak zaten mümkündür. Ancak OC-192 sistemler sığanın 40 Gbps ve üstünde
olduğu durumlar için sağlanmış olan DWDM alt yapısına eklenebilirler ve verimlilik
böylece sağlanmış olur.

Aslında optik katman taşıyıcılarının diğer mevcut ağlarla kullanıldığı teknolojileri,


kullanıcılar tek bir fiziksel alt yapıda tümleştirmek isterler. DWDM sistemleri ikili oranı ve
biçimden bağımsız oluşu ile, eş zamanlı veya eş zamanlı olmayan veya OC ailesi
fertlerinin farklı olasılıklarını aynı fiber üstünde aynı anda taşıyabilecek nitelikte
olduğundan çok önemlidir. Eğer bir taşıyıcı ATM ve SONET ağının her ikisinde birden iş
görüyorsa, DWDM ağı üstünden taşınabilmesi için çoklanması gerekmez. Çünkü optik
katman işaretleri hiçbir çoklamaya gerek duymaz. Ama taşıyıcılar ATM veya IP durumunu
ağın üstünde tanıtabilecek niteliktedirler. İşte bu özelliği nedeni ile DWDM gerçekten var
olan teknolojinin önemli bir evresi olarak anlaşılmalıdır.

5.5 DWDM’NİN ÖZELLİKLERİ


2.5 Gbps’deki sistemleri fiber tabanlı ve ilgili aygıtlarla donatılmış ortamı tam verimlilikle
kullanabilir. Bu en başta açıklamaya çalıştığımız yükseltme konusunda DWDM’nin yerini
betimleyen en büyük özelliklerden biridir.

İyi tasarlanmış bir DWDM sisteminde, bileşen güvenilirliği ve sistemin işler halde olması
önemlidir. Bu aşamada filtreler genelde nemden çok kolay etkileniyor olmalarına rağmen
uzun süreli bir sorun oluşmayacağından, bu durum tehlike oluşturmaz.

87
Sisteme yeni kanal (dalga boyu) eklemede veya var olan herhangi bir kanalı çıkarmada
optik kuvvetlendiricinin devreye girmesine gerek yoktur. Optik kuvvetlendirici ilgili
ayarlamayı kendiliğinden yapabilmektedir. Tek kanaldaki yüksek güçlü işaret faz
modülasyonundaki başarımı (optik kuvvetlendiricinin frekans spektrumunun belirli bir
bandında çalıştığı göz önünde bulundurulursa) düşürür. Çok düşük güçteki işaretlerde,
kuvvetlendiriciden yeteri derecede faydalanılamaz.

DWDM’nin dalga boyu sayısı ve kullandığı ikili oranı (bit-rate) arttırılabilir ancak bunun
için fazladan bir güç veya ek olarak işaretin gürültü farkını tanımlamak gerekir. En basit
biçimde, her işaretin ikili oranının ikiye katlanması istendiğinde 3 dB’lik bir işaret gürültü
farkı tanımlanmalıdır.

5.6 DWDM SİSTEMİ


DWDM uygulaması beş adımda gerçekleştirir.

Adım-1 : Bir ışık demeti 80 ila 160 farklı renge ayrılır.


Adım-2 : İletim kanalı olarak kullanmak üzere her bir renge bir veri atanır.
Adım-3 : Bu renkli lazerler kendilerini fiber optik kablo üzerinden aktarılacak tek bir ışık
demetinde birleştiren bir prizmaya gönderilirler.
Adım-4 : Işık hedefine ulaştığı zaman gönderildikleri diğer bir prizmada her biri farklı
bilgi taşıyan renklere ayrılır.
Adım-5 : DWDM sistemleri ışığın 160 dalga boyunu bir fiber üzerinde toplayarak,
taşıyıcıların mevcut fiber altyapılarını kullanarak kapasitelerine yüzlerce kez arttırmalarına
imkan sağlar.

88
89
5.7 DWDM'NİN ÜSTÜNLÜK VE EKSİKLİKLERİ
DWDM teknolojisinin birçok getirisi olduğu gibi, bazı
olumsuzlukları da bulunmaktadır. Şimdi bunları ele
alalım;

DWDM Sisteminin Üstünlükleri

• Uzun mesafelerde bir ikilinin taşınmasının


maliyeti, bundan bir kaç yıl öncesine göre
binlerce kat azalmıştır.
• DWDM, DSL veya kablo modem sistemlerinden daha hızlı ve daha ucuz optik
bağlantılar yapılmasını sağlar.
• DWDM kamu ve iş alanında sürekli artan veri iletim ihtiyaçlarını karşılamakta
oldukça etkin olmaya adaydır.
• ATM, IP ve SONET gibi farklı veri biçimleri birlikte ve farklı hızlarda aktarılabilir.

90
DWDM Eksiklikleri

• Şu an için fiber döşenmesi ve optik anahtarların yerleştirilmesi pahalıdır.


• Son noktalardaki bağlantı ve kabloların daha az kapasiteye sahip olması, darboğaz
oluşturmakta ve bazen fiber üzerinden DWDM üstünlüğünü olumsuz
etkilemektedir.

5.8 DWDM SİSTEMİNİN YAPITAŞLARI


DWDM teknolojisinin kullanıldığı bir topolojideki
aygıtlar;

• Alıcı ve vericiler,
• EDFA (Erbium-Doped Fiber Amplifiers),
• DWDM çoklayıcılar (DWDM Multiplexer,
DWDM Add/Drop Multiplexers),
• OXC (Optical CrossConnect),
• OS de(Optical Splitter),
• OG (Optical Gateway),

olarak listelenebilir. İlerleyen sayfalarda bu aygıtlar ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

5.8.1 EDFA
EDFA (Erbium-Doped Fiber Amplifier), optik sinyalleri,
elektronik rejeneratör kullanmaksızın, doğrudan
kuvvetlendirir. Ancak bu işlev sadece 1550 nm
bölgesinde geçerlidir. Bu optik kuvvetlendiriciler, uzak
mesafeli fiber ağların yapısının bir parçası olan pek
çok rejeneratör uygulamalarının yerini alır ve bunlar
tipik olarak 120 km ve daha fazla mesafeye kadar
olan uzak fiber bağlantılarında çoklukla görülürler.

EDFA tipi bir optik kuvvetlendirici giriş ve çıkış kablolarıyla görülmektedir.

EDFA’nın en tercih edilen özelliklerinden biri, oldukça geniş bir dalga boyu için sabit bir
kazanç sağlamasıdır.

Eski sistemlerde her iki yöndeki iletimde sinyaller sürekli elektrikten optiğe ve optikten
elektriğe dönüştürülüyordu. Ama EDFA'lar sayesinde böyle bir dönüşüme gereksinim
kalmadan, optik işaretler doğrudan kuvvetlendirilir. Ayrıca EDFA'lar aynı fiber içindeki
birden çok dalgaboyunu aynı anda kuvvetlendirebilmektedir.

Tek bir EDFA kullanılarak, belirli dalga boyu aralığında, birçok fiber ve rejeneratörden
tasarruf sağlanır. Böylece EDFA, her biri farklı dalga boylarında çoklu sinyaller için,
iletişim yol bağlantı uzunluğunu genişletmede kolaylıkla kullanılabilir.

Örneğin DWDM kullanmaksızın 32 OC-48 taşıyan yolları kullanan OC-48 sistemleri, 32


farklı fiber çiftine ve her yükseltici bölümünde 32 çift EDFA‘ya gereksinim duyar. Bu
durum ise ekonomik olarak olanaksızdır. Halbuki, DWDM kullanıldığında sadece bir fiber
çifti ve her bölümde bir EDFA çiftine gereksinim duyulacaktır. Benzer şekilde DWDM
kullanmaksızın 32 OC-48 taşıyan yolları kullanan OC-192 sistemleri farklı 8 farklı fiber
çiftine ve her yükselticide 8 çift EDFA ya gereksinim duyar. Halbuki DWDM kullanıldığında
sadece bir fiber çifti ve her bölümde bir EDFA çifti yeterli olacaktır. Yani, DWDM ister

91
yalnız başına isterse TDM ile birlikte kullanılsın, fiyatta azalmanın tek şartı EDFA'nın
kullanılmasıdır.

5.8.2 DWDM Çoklayıcılar


ADM (Add Drop Multiplexer)'lerin temel işlevleri;

• Ağa dalga boyu eklemek


• Sonlandırıcı noktalarda dalga boyu çıkarmaktır.

ADM’ler, bu işlevleri SONET terminal aygıtına gereksinim duymadan yapar.

ADM'ler iki çeşittir:

• Sabit WADM
• Ayarlanabilen WDM

5.8.3 OXC
OXC (Optical Cross Connect) n-giriş kapısı ile n-çıkış
kapısı arasında geçiş köprüsü oluşturur. Optik
katmanda dalga boylarının ağ yönetiminin etkin bir
şekilde yapılmasını sağlar. Ayrıca sinyal izleme,
restorasyon vs. işlerini de gerçekleştirir.

92
5.8.4 OS ve OG
OS ise çoklu yayma (multicast) kapasiteli dalga boyu yönlendirici anahtarlarında optik
çoklu yayma işini sağlamak için geliştirilmiştir. Optik sinyalleri kopyalamaya yardımcı
pasif bir alettir.

OG’ler optik katmana farklı ağlardan gelen trafiğin düzgün bir şekilde aktarılmasını
sağlar.

5.9 OPTİK AKTARIM PRENSİPLERİ


DWDM sistemi, ağdan optik verinin iletiminden sorumlu olan fotonik katmana sahiptir.
Sistemin tam olarak nasıl işlediğini anlamak için optik aktarım ile ilgili bazı terimleri
yüzeysel olarak bilmekte fayda vardır.

Kanal Boşluğu (Channel Spacing)

Çoklanan iki farklı sinyal arasındaki minimum frekans farkına kanal boşluğu denir.
İşlemin dalga boyu frekansı ile ters orantılı olduğu için her sinyale karşılık gelen bir dalga
boyu farkı da tanımlanmıştır. Kanal boşluğunu kontrol eden iki önemli değişken vardır:

• Optik yükselticinin bant genişliği,


• Alıcının, iki yakın dalga boyunu ayırt edebilme gücü.

Bunlar kanal boşluğu için minimum alt sınırı belirlerler. Her iki faktör yükselticiden geçen
dalga boyu sayısını da sınırlar.

Sinyal Yönlendirme (Signal Direction)


Bir optik fiber sinyalin her iki yönde iletimini sağlayabilir. Bu özelliğe bağlı olarak bir
DWDM sistemi iki şekilde dizayn edilebilir:

• Tek Yönlü (Unidirectional)


Bütün dalga boyları fiberde aynı yönde hareket eder. Öbür yönde aktarımın
sağlanması için paralel bir fiber daha kullanmak gerekir.
• Çift Yönlü (Bi-directional)
DWDM fiberdeki kanallar her iki yön için bir tane olmak üzere iki ayrı banda
ayrılmıştır. Bu ikinci bir fiber kullanma gereksinimini ortadan kaldırır. Buna karşılık
kapasiteyi/aktarım bant genişliğini azaltır.

Sinyal İzleme (Signal Trace)

Bir sinyalin karşı uçta doğru hedefe ulaşıp ulaşmadığını kontrol eden işlemdir. Böylece ışık
sinyalinin bütün ağda izlenmesi sağlanır. Dalga boyuna ek bilgi ilave edilerek
gerçekleştirilebilir. Gerektiğinde bir alıcı bu bilgiyi ağdan alıp hata kontrolü yapar ve
vericiye sinyal izleme ile ilgili bilgileri aktarır.

Yukarıdaki faktörleri göz önüne alan uluslararası kurumlar DWDM’de boşluk için
100GHz’in dünya çapında standart olmasına karar vermiştir. Bu her sinyalin frekansının
diğerlerinden en az 0.1THz daha az olması anlamına gelmektedir.

5.10 AĞ SINIFLANDIRILMASI
Bir ağ, fiziksel olarak düğümler arasındaki bağlantı şekline göre

93
• Yıldız,
• Örgü,
• Ortak yol,
• Halka,

şeklinde olabilir.

94
DWDM sisteminde her ne kadar fiziksel topoloji genellikle halka şeklinde ise gerçekte
trafik dağılımı herhangi bir şekilde olabilir. Bu her düğümün farklı dalga boyları kullanarak
birleştirilmesiyle gerçekleşir. EDFA'ların geliştirilmesine kadar pasif yıldız şekli en popüler
şekildi. Ancak EDFA'ların gelişmesiyle halka yapısı daha iyi performans göstermeye
başladı. Halka yapısının daha iyi olması esnekliğinden kaynaklanıyordu. OXC (Optical
Cross Connect) halkalar arasında trafiğin geçişini sağlıyordu. Bütün optik ağları birbirine
bağlayacak Lamda-içinde-Yol (Path-in-Lambda) mimarisi de geliştirilmektedir.

Fiber optik temelli bağlantılarda, EDFA'ların geliştirilmesine kadar en popüler yapı pasif
yıldız iken, EDFA'ların gelişmesiyle halka yapısı tercih edilmeye başlandı.

5.10.1 Halka Topolojisi ve Örgü Topolojisi


Halka topolojisi pek çok üstünlüklerinden dolayı tercih edilebilir. Örgü topolojisinden farklı
olarak, halkada bağlantı eklemek daha kolay ve ucuzdur, çünkü bağlantı sayısı lineer
olarak artar. Halkalar örgüye göre daha esnek ve kolay düzeltilebilen bir yapıdadır. Halka
topolojisinde yedeklemenin yanında yük dağılımı da daha iyi yapılır. Esas fiber ve koruma
fiberi beraber yoğun veriyi kendileri tutarak yönlendiricinin yükünü azaltır ve tampon
gereksinimi ortadan kaldırır.

95
5.10.2 Tek Geçişli ve Çok Geçişli Ağlar
Birden çok dalga boyunda iletim yapan ağlar Tek Geçişli Ağlar (Single-Hop Network -
SHN) ve Çok Geçişli Ağlar (Multi-Hop Network - MHN) olarak da sınıflandırılabilir.
SHN’de veri kaynaktan hedefe ışık akısı olarak gider, ara düğümlerin hiçbirisinde
elektronik biçime dönüştürülmez. SHN’nin iki örneği Yay ve Seç ve Dalga Boyu
Yönlendirme mimarileridir. MHN ağlarda da, düğümlerin her biri kullanılan dalga boyu
kanallarının sadece küçük bir kısmına erişebilir. Bu tip ağlarda, paketin hedefe ulaşmadan
önce uğraması gereken en az bir ara düğüm vardır. Ayrıca her ara düğümde paketlerin
elektronik anahtarlaması söz konusudur.

5.11 OPTİK YÜKSELTİCİLER


Uzun mesafelerde DWDM fonksiyonları, EDFA'lar ile gerçekleştirilmekteydi. Daha önceki
sistemlerde her iki yöndeki iletimde sinyaller sürekli elektrikten optiğe ve optikten
elektriğe dönüştürülüyordu. Ama EDFA'larda böyle bir dönüşüme gereksinim yoktu.
Önceleri araştırmacılar sadece bu dönüşüm konularına eğilmişti. Ancak uzun mesafelerde
gönderilen sinyallerin bozulması ve zayıflaması oldukça önemli bir sorun oluşturmakta idi.
Bu da sinyallerin ara noktalarda yükseltilmeden iletilmesinin mümkün olmadığı anlamına
geliyordu. Böylece optik yükselticiler önem kazandı ve EDFA'lar geliştirildi. Genellikle bu
cihazlar kıtalararası ve sualtı iletişiminde kullanılıyordu. Ancak EDFA'ların kullanılabilir
bant genişliği azdı. Bu nedenle bant genişliğinin arttırılması gereksinimi ortaya çıktı. Bu
ihtiyaca cevap vermek için DBFA (Silica Erbium fiber-based Dual-band Fiber
Amplifier) olarak bilinen cihazlar geliştirildi. DBFA iki alt bant yükselticisine sahipti.
Birincisi EDFA’nın çalıştığı aralıkta çalışıyordu. İkincisi ise genişlemeyi sağlıyor ve EBFA

96
(Extended Band Fiber Amplifier) olarak biliniyordu. 1590 nm'lik EBFA, optik iletim
sistemlerinin sürekli artan gereksinimlerine cevap vermek için önemli bir adım oldu.

5.12 EŞZAMANLILIK
SONET sistemlerinde düşük TDM hızları yüksek TDM hızlarına çoklanmakta ve zamana
bağımlılık önem kazanmaktadır. Ama DWDM sistemleri farklı dalga boylarını çokladığı için
sistemde bir zaman ilişkisi yoktur. Ancak kaliteyi artırmak için eşzamanlılık kullanılabilir.

5.13 GÜVENLİK
Optik fiberler güvenli bağlantılar sağlarlar. Bu amaçla
kullanılan metotlardan birisi kuantum şifrelemesidir.
Geleneksel güvenlik yaklaşımlarında, matematiksel
işlem yoğunluklu olduğu için kırılması zor olan
yöntemler kullanılırken, Quantum Key Distribution
(QKD) ise önemli verilerin korunması için temel fizik
prensiplerine dayanan bir güvenlik sistemi
sunmaktadır.

5.14 DWDM OPTİK KATMANI


Optik katmanda bir mimari tanımlamak için animasyondaki örgü biçimindeki optik ağ
kullanılmıştır. Bir ışık yolu (lightpath) iki düğüm arasındaki yol olarak tanımlanabilir ve o
yol üzerindeki her bağlantının kullandığı dalga boyuna eşittir. Bu ağlarda bir fiziki topoloji
bir de sanal topoloji vardır. Animasyonda fiziksel topoloji ve sanal topoloji gösterilmiştir.
Fiziksel topoloji düğümler arası optik fiber bağlantılarını, sanal topoloji ise ışık yollarının
tüm kümesini göstermektedir.

97
• Optik katman = Katman 1 (layer 1) - Fiziksel Katman : Fiber Optik hatta karşılık
gelir.
• Veri Bağı Katmanı = Optik Kanal (Optical Channel OCh) katmanı: Işık yollarına
karşılık gelir.
• Optik Çoklama Bölümü (Optical Multiplex Section OMSn) katmanı: Hatlara
(link) karşılık gelir.
• Optik Yükseltme (Optical Amplifier Section OASn) katmanı: Optik
yükselticiler arası hat bölümlerine karşılık gelir.

Şu an kullanılan pek çok DWDM sistemi düğüm sayısı kadar dalga boyuna gereksinim
duymaktadır. Bu da her hedef için ayrılmış mantıksal bir kanal olmasını gerektirir. Bu yapı
için önerilen MAC protokolü SR3 (Synchronous Round Robin with Reservation)'tür.
DWDM’de Gigabit Ethernet, ATM, SONET ve IP farklı kanallar üzerinden taşınabilir.
Böylece sistem daha esnek olur ve değişik biçimler arasındaki dönüşümleri sağlayacak
aygıtlara gereksinim duymaz.

Bununla ilgili uygulamalar da mevcuttur. EDFA'ların gelişimi ile SONET çerçevelerini


kullanan DWDM üzerinden IP aktarımı yapan uygulamalar SONET çoklayıcılarına ihtiyaç
duymaz olmuştur. GTS Carrier Service, Avrupa’da bunun ilk örneğini vermiştir. AT&T,
Sprint, Enron, Frontier, Canarie gibi belli başlı taşıyıcılar da DWDM üzerinden IP
uygulaması üzerine çalışmaktadır.

Bölüm Özeti
DWDM bir optik ağın en mühim bileşeni olarak karşımıza
çıkmaktadır ve bu ağı kullanarak e-posta, görüntü, çoklu
ortam uygulaması, veri, ATM, SONET ve diğer güncel yapıları
kullanılabilir. DWDM, ışığın dalga boylarını verileri ikili katarları
şeklinde paralel; karakter katarları şeklinde de seri biçimde
göndermede kullanılan bir fiber-optik iletim tekniğidir.

DWDM’in sistem uygulaması beş adımda gerçekleşir;

Adım-1 : Bir ışık demeti 80 ila 160 farklı renge ayrılır


Adım-2 : İletim kanalı olarak kullanmak üzere her bir renge bir veri atanır.

98
Adım-3 : Bu renkli lazerler kendilerini fiber optik kablo üzerinden aktarılacak tek bir ışık
demetinde birleştiren bir prizmaya gönderilirler.
Adım-4 : Işık hedefine ulaştığı zaman gönderildikleri diğer bir prizmada her biri farklı
bilgi taşıyan renklere ayrılır.
Adım-5 : DWDM sistemleri ışığın 160 dalga boyunu bir fiber üzerinde toplayarak,
taşıyıcıların mevcut fiber altyapılarını kullanarak kapasitelerini yüzlerce kez arttırmalarına
imkan sağlar.

DWDM sisteminin bazı üstünlükleri ve eksikleri vardır.


DWDM Sisteminin Üstünlükleri

• Uzun mesafelerde bir bitlik bir bilginin taşınması bundan bir kaç yıl öncesine göre
binlerce kat azalmıştır.
• DWDM DSL veya kablo modem sistemlerinden daha hızlı ve daha ucuz optik
bağlantılar yapılmasını sağlar.
• DWDM kamu ve iş alanında sürekli artan veri iletim ihtiyaçlarını karşılamakta
oldukça etkin olmaya adaydır.
• ATM, IP ve SONET gibi farklı veri biçimleri birlikte ve farklı hızlarda aktarılabilir.

DWDM Eksiklikleri

• Şu an için fiber döşenmesi ve optik anahtarların yerleştirilmesi pahalıdır.


• Son noktalardaki bağlantı ve kabloların daha az kapasiteye sahip olması darboğaz
oluşturmakta ve bazen fiber üzerinden DWDM avantajlarını olumsuz
etkilemektedir.

Ayrıca derste optik aktarım prensipleri ele alınmış ve aşağıdaki kavramlar tanıtılmıştır;

• Kanal Boşluğu (Channel Spacing)


• Sinyal Yönlendirme (Signal Direction)
• Sinyal İzleme (Signal Trace)

Bundan sonra ağ sınıflandırılması ele alınmış ve;

• Halka Topolojisi ve Örgü Topolojisi (Mesh Topology )


• Tek geçişli (Single-Hop) ve Çok geçişli (Multi-Hop) Ağlar tanıtılmıştır.

Bundan sonra, optik yönlendiriciler, eş zamanlılık, güvenlik konuları açıklanmış ve


DWDM’nin optik katmanı tanıtılmıştır.

99
100
101
102
103
104
DSL

Günümüzde ülkemizdeki internet bağlantılarının büyük kısmı


modemler aracılığıyla yapılan çevirmeli ağ bağlantılarıdır. Bilindiği
gibi bu bağlantının hızı çok yetersizdir. Internet bağlantılarının daha
kaliteli hale getirilmesi Türk Telekom’un elindedir. Mevcut altyapı
üzerinden çok daha hızlı bağlantı sağlayan DSL teknolojisi
sayesinde web sitelerine ulaşım inanılmaz boyutlarda hız
kazanacaktır. Bu bölümde DSL bağlantıları ele alınacaktır.

Bölüm Hedefi
Özellikle ülkemizde, Internet kalitesinin arttırılması için pek çok
adım atılması gereklidir. Bu adımların çoğu üzülerek belirtelim ki
TT bağlantılıdır. Bunların başında DSL hatları gelmektedir. Bu
hatların yaygın bir şekilde devreye girişi ile özellikle web sitelerine
erişim hızı büyük ölçüde artacaktır.

İşte bu nedenlerle biz de bu konuyu işleyeceğiz. Bu bağlamda,

• DSL üstünlükleri,
• Dünyada DSL kullanımı,
• DSL model ve modemleri

ele alınacaktır.

6.1 GENEL TANITIM


Özellikle ülkemizde hemen hemen yüzde yüze varan bir oranda Internet kullanıcıları Web
sitelerine ulaşabilmek için PC’lerine bağlı anolog modemleri aracılığı ile POTS (Plain Old
Telephone System)'ye bağlanmaktadır. Bu modemler 56 Kbit/sn hızla veri
aktarmaktadır. Doğal olarak bu üst sınırdır ve genelde hız 44 Kbit/sn hızın altına da
düşmektedir.

Internet kullanımının arttırılması için veri iletim servisleri çok daha hızlı veri iletişimini
gerçekleştirmeye çabalamaktadır. Bugün için yüksek hızda veri iletişim servisi olarak en
uygunu Sayısal Kullanıcılar Hattı (Digital Subscriber Lines-DSL) görülmektedir.
DSL, var olan bakır kablolar üzerinden ses iletişimini gerçekleştiren PSTN (Packet
Switch Telephone Network) hatlarını kullanarak veri iletişim hızını arttırmaktadır.

DSL, var olan bakır kablolar üzerinden ses iletişimini gerçekleştiren PSTN (Packet

105
Switch Telephone Network) hatlarını kullanarak veri iletişim hızını arttırmaktadır.

Bugün için en yaygın olarak kullanılan T1/E1 hatları 1.548 /2.048 Mbit/sn hız sağlar iken,
DSL 8 Mbit/sn ye kadar hız sağlayabilmektedir.

6.2 DSL’nin ÜSTÜNLÜKLERİ


Internet ve onun alt grubu olan WWW (World Wide Web), küresel olarak, çevrim-içi
(on-line) iletişim, ortam ve ticaret kanallarına giderek yaygın bir şekilde girmeye devam
etmektedir. Bunun anlamı, kullanıcı band genişliğini arttırarak Internetten çok daha geniş
bir şekilde yararlanma olanağı arayacaktır.

İşte DSL, var olan ses-temelli bakır kablolar üzerinde ek bir band genişliği yaratmak
amacıyla ortaya konmuş bir teknolojidir. Bakır kablo frekans bandlarına bölünür. En alçak
bant (0-10 KHz. ) DSL tarafından atlanır ve anolog ses trafiği için yedeklenir. Bu anda
kullanılmayan (bakır kablo 1 MHz’in biraz üstünde taşıma gücüne sahiptir) yüksek
frekanslar veri trafiğine atanır. Böylece DSL tarafından gönderilen veri paketleri hiçbir
zaman aynı hat üzerinden yapılan telefon veya faks iletişimleri ile karışmaz. Bu
nedenledir ki, tüm dünyaya yayılmış çoğunluk telefon konuşmaları ve fax gönderimleri
amaçları ile kullanılan büklümlü çift bakır kablo (Twisted Pair) iletimleri DSL kullanımları
için bir gelecek adayıdır. Çoklu-Megabit band genişliği sağlaması nedeniyle DSL, Bakır-
Optik olarak da anılmaktadır.

Doğal olarak en hızlı iletim ortamı fiber optiktir. Ancak DSL böyle bir yatırıma geçmeden
önce sağlanabilecek çok önemli bir geçit adımı olarak düşünülebilir. Kullanıcılar çok kritik
işlerinde başarı oranı yüksek, garantili ve güvenli bir uygulama gerçekleştirdikleri gibi çok
güçlü bir ağ yönetim sisteminden de yararlanabilirler.

İşte size bir örnek; NetScape Communicator 4.7'yi DSL ile indirmek üç dakika sürerken,
56 Kbit/sn modemle bu iş en az yarım saatinizi alacaktır.

DSL ayrıca çok önemli bir kullanım alanı daha getirmektedir. Kullanıcı telefon ile
görüşürken, aynı anda Internet kullanımını da gerçekleştirebilmektedir. Hemen belirtelim
ki, bu durum telefon hat adedi kısıtlı olan ülkeler için küçümsenemiyecek bir olanak

106
ortaya koyduğu gibi, aynı anda iki servisi çok geniş çapta kullanma nedeniyle büyük bir
ekonomi sağlamaktadır.

Özetle DSL, kullanıcıya çok hızlı ulaşım, sabit ve sağlam bir bağlantı ve düşük bir fiyat
oranı sağlamaktadır. DSL ayrıca, tek bir DSL bağlantısı ile çoklu bilgisayar bağlantısı
olanağı da getirmektedir. Bütün bu üstünlüklerine karşılık DSL’in kurulması ve
kullanılması çok kolaydır. Yapılacak iş bir DSL modemi alıp evdeki bilgisayara
bağlamaktan ibarettir.

6.3 DÜNYADA DSL KULLANIMI


1999'dan başlayarak DSL kullanımı giderek artmaktadır. 2001 yılında Harris Interactive
şirketinin 187.000 Internet kullanıcısı üzerinde yaptığı çalışmada, ki bunların 36.000'ini
kablolu modem veya DSL kullanıcısıdır, ABD’de Nisan 2000'den Ocak 2001'e kadar,
yüksek hızlı (broadband) Internet kullanıcılarının sayısının % 41 oranında arttığı ortaya
çıkmıştır.

Kinetic Strategies şirketinin 2001 raporuna göre Amerika ve Kanada da 7.8 milyon
yüksek hızda Internet kullanıcısı vardır ve bunların 2.3 milyonu DSL kullanıcısıdır.

NetValue araştırma şirketinin, "Evden Internete Bağlanmada DSL Kullanımı"'na ilişkin


çalışması ilginç bir durumu sergilemektedir. Kore’de Internet kullanıcılarının % 38'i DSL
kullanmaktadır.

Özellikle iş hayatında çalışanların DSL kullanımını seçmelerinin başlıca nedenlerini


aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;

• Yüksek hız,
• Ölçeklenebilirlik,
• Devamlı kullanıma hazır oluş,
• Ekonomik oluşu,
• Bilgisayar ağlarında akıllılık,
• WWW’ye ulaşımda büyük hız,
• Web servislerinin çalıştırılması,

107
• Video konferans desteği,
• Uzaktan öğrenim uygulamalarına ulaşım,
• VPN yaratma olanağı,
• Kütük ve program aktarımında hızlılık.

6.3.1 DSL Anketi


ConStat araştırma firmasının DSL kullanıcıları ile yaptığı anketin sonucu tablodaki gibidir.

Her ne kadar anket DSL kullanımında çok önemli bir desteği gösteriyorsa da, bazı
çelişkiler taşıyor. Örneğin bu anket aynı kişiler üzerinde yapıldığına göre, nasıl oluyor da
ankete katılanların % 93'ü DSL’i çok değerli bir destek olarak görüyor iken, "DSL
çalışmalarınızdaki etkinliği arttırıyor mu?" sorusuna gelen "Evet" yanıtı % 84 oluyor.

6.3.2 Analog ve Sayısal Kullanıcıların Karakteristikleri


Bugün halen çok büyük bir kitle anolog modemler kullanarak Internete ulaşmaktadır. Bu
nedenle bu iki kullanıcı tipini karşılaştırmada yarar vardır. Media Matrix tarafından yapılan
ve iki kullanıcı tipini karşılaştıran çalışma animasyonda görülmektedir.

İlk Tabloda kullanıcıların Internet'te harcadıkları zaman oranları gösterilirken, ikinci


tabloda eğlence için harcanan zamanın oranları incelenmiştir.

108
Görüldüğü gibi, anolog ve sayısal (DSL) kullanıcıları arasında farklılık kendini iki dalda
hissettirmektedir. DSL kullanıcılarının büyük bir dilimi eğlenceyi ön planda tutar iken,
anolog kullanıcılar ISP’lerde portal kullanımını ön plana almaktadır.

6.4 DSL MODELLERİ


DSL’nin pazarlama gereksinimine uygun olarak
geliştirilmiş birçok modeli bulunmaktadır. Bunlardan en
yaygın olanı ADSL (Asymmetric-DSL) denilen tipidir.
Teorik olarak tek yönde ve kısa mesafeler için 8
Mbit/sn bir hız sağlamaktadır (bazı teknik elemanlar
bunun 9 Mbit/sn olduğunu savunmaktadır). Az önce
değindiğimiz gibi bu hız kısa mesafeler içindir. Mesafe
6.000 metreye ulaştığında hız giderek azalmaktadır.

Bazı DSL modelleri firma bağımlıdır, ancak çok büyük


bir bölümü standart niteliktedir. Model belirlemede en
önemli nokta, bilgilerin belirli sistemlerden veya
veritabanlarından indirilmesi (downstream) veya
belirli noktalara aktarılmasındaki (upstream) hızıdır.
Zira bazı modeller indirmede çok başarılı iken
aktarımda oldukça yavaş kalmaktadır. Eğer siz
Internet’i daha çok sitelerden bilgi indirgeme işinde
kullanıyorsanız, bu konuda hızlı olan modelleri
seçmeniz faydalı olacaktır.

Başlangıçta SDLS (Symetrical-DSL), ses, Web ve E-


posta servislerinde kolaylık sağlaması nedeniyle kısa
sürede büyük bir müşteri kitlesi kazandı.

Kısa bir süre sonra tanıtılan ADSL (Asymmetric-DSL) çok daha büyük bir beğeni kazandı.
Özellikle Internet kullanımında Web taramaları yaparak Web'den bilgi indiren kullanıcılar
için çok uygun bulunan, ayrıca kuruluşu kolay ve daha düşük maliyetli oluşu da seçimde
çok önemli özellikleri olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, özellikle biraz daha yavaş olması
nedeniyle Internet Servis Sağlayıcıları diğer bir DSL modeli olan UDSL’i seçmektedir. Bu

109
arada hızdan da biraz fedakarlık ederek ortaya konan bir diğer modelde IDSL (ISDN-
DSL)'dir.

6.4.1 DSLAM (DSL-ACCESS Multiplexer)


DSLAM, Internet’ten gelen veri trafiği ile PSTN’lerden gelen ses trafiğini bir araya
toplayan ve DSL servisleri için merkezi telefon işletmelerinde ve kullanıcıların DSL
hatlarında bulunan, hat-arayüz ağ aygıtlarıdır. Her iki yönde çalışabildiklerinden, çoklu
kullanıcı DSL bağlantılarını gerçekleştirebilir, ses ile veri trafiğinin birbirinden ayrılmasını
ve ikili ağlara gönderimini sağlar.

DSLAM teknolojisini kullanan, servis sağlayıcılar hızlı omurga ağ teknolojisi (ATM,IP,


Frame Relay) aracılığı ile ev veya iş yerlerine DSL desteği sağlayabilirler. Uygulamada
müşteri DSL sinyalleri DSLAM ile aktarılır, bu aşamada ses trafiği ayrılır ve PSTN’ye
gönderilir. Ses trafiği ayrıldıktan sonra, DSLAM, en son DSL kullanıcısının sinyallerini alır.
Bu sinyaller hızlı ve tek bir hat içerisinde çoklanır. Bu uygulama ile Gbit/sn mertebesinde
Internet servisi sağlanır.

6.4.2 CAP Modülasyon


CAP (Carrierless Amplitude Phase) AT&T tarafından geliştirilmiş bir modülasyon
tekniğidir. CAP, şekilde görüldüğü gibi iki büklümlü bakır hat üzerindeki sinyalleri üç
banta böler.

• 0-4 Khz. bandında ses,

110
• 25-160 Khz. bandında gönderme verileri,
• 240 Khz.-1.5 Mhz. bandında indirme verileri taşınır.

6.4.3 Tam Kapasite ADSL (Full-Rate ADSL)


ADSL, DSL teknolojisinde en çok kullanılan modeldir. Var olan bakır telefon hatları
üzerinden 8 Mbit/sn ile indirme sağlar. ADSL'de, bağlantı mesafesi arttıkça, sinyal
kalitesinde düşme başlar ve hız azalır. ADSL servisi için servis sağlayıcı kuruluşlar ile
merkez ofis arasındaki mesafe limiti 5460 metredir.

ADSL teknolojisi, yaklaşık 1820 metrede kullanıcılar için bilgi indirmede 8 Mbit/sn ve bilgi
göndermede 1.5 Mbit/sn hız sağlar.

Aşağıda ADSL kullanan 3 farklı kuruluş gösterilmiştir. Burada iki önemli aygıt öne
çıkmaktadır;

• Ayrıştırıcı,
• Süzücü

111
• Kuruluş-A her telefona süzücü yerleştirerek telefonlarda oluşacak gürültüyü
süzmektedir.
• Kuruluş-B tüm telefonları için, servis veren kuruluşun sağladığı tek bir ayrıştırıcı ile
sorunu çözmektedir.
• Kuruluş-C ise; bütün telefonlar için bir tane süzücü kullanmaktadır.

Taşıyıcı kuruluşlar, son iki kuruluşu tercih etmektedirler.

6.4.4 ADSL Lite


ADSL Lite tam kapasite ADSL’nin daha dar band genişliği sağlayan bir başka seçeneğidir.
İlk kez UAWG (Universal ADSL Working Group) tarafından önerilmiş ve ANSI
(American National Standart Institute) tarafından genişletilerek TI.413 olarak
onaylanmıştır.

112
ADSL Lite, ADSL ile aynı modülasyon tekniğini kullanır, ancak ADSL'den en önemli farkı,
kullanıcı bölümünde ayrıştırıcılara gereksinim duymamasıdır. Bu da telefon giderlerinin
azalmasına neden olur.

ADSL Lite, ATM’yi destekler veri indirme hızı 1.5 Mbit/sn ve gönderme hızı 649 Kbit/sn
dir. ADSL'de olduğu gibi yüksek hızlara ulaşabilmesi için, izin verilen en uzun mesafe 5.5
kilometredir.

İletişim ekipmanları konusunda lider kuruluşlardan biri olan Ericsson ilk ADSL Lite
modelini 1998 yılında Supercom.98 de duyurmuş ve sergilemiştir. İlk modellerde hız veri
indirmede 1.5 Mbit/sn, veri göndermede 0.5 Mbit/sn olarak tanıtılmıştır.

Özellikle yarı iletken işlemcilerin fiyatlarında bir azalma olunca, ADSL Lite satışları büyük
oranda artmış ve tam kapasite ADSL modemlerinin satışlarında ise büyük azalma
gözlenmiştir.

ADSL Lite modemlerinin bir başka üstünlüğü ise, piyasaya sürülmesi beklenen pentium
temelli sistemlerde ve hızlı PC’lerde çalışacak yazılım temelli teknolojilere de ayak
uydurabilecek bir yapıda olmasıdır.

6.4.5 CDSL
CDSL (Consumer DSL) ilk kez Rockwell International tarafından tanıtılmış, DSL’in ucuz
ve bilgi indirgemedeki hızı 1 Mbit/sn, bilgi göndermedeki hızı ise 128 Kbit/sn olan bir
sürümüdür.

CDSL modemi ayrıştırmaya gerek duymadan direkt olarak telefon fişine takılabilmektedir,
ayrıca hem ucuz hem de kullanımı kolay bir teknolojidir. Bu nedenle Rockwell ve Nortel
tarafından birlikte üretilen CDSL modemleri pazarda oldukça büyük bir ilgi görmektedir.

CDSL modemi ayrıştırmaya gerek duymadan direkt olarak telefon fişine takılabilmektedir,
ayrıca hem ucuz hem de kullanımı kolay bir teknolojidir.

113
6.5 DSL TEKNOLOJİLERİ
Tabloda bugün için pazarda bulunan belli başlı DSL teknolojileri ve özellikleri
verilmektedir.

Bölüm Özeti
Özellikle ülkemizdeki Internet kullanımının arttırılması için
birçok adımlar atılması gerekmektedir. Bunların pek çoğu
maalesef TT bağlantılıdır. Bunların başında ise DSL hatları
gelmektedir.
Bu hatların yaygın bir şekilde devreye girişi ile özellikle Web
sitelerine ulaşım inanılmaz boyutlarda hız kazanacaktır.
Bu nedenle bu bölümümüzde DSL konusunu incelemeye
aldık. Bu bağlamda, DSL genel olarak tanıtıldı, üstünlükleri
açıklandı, dünyada DSL kullanımı incelendi.

Özellikle iş hayatında çalışanların DSL kullanımını seçmelerinin başlıca nedenlerinin


aşağıdaki şekilde özetlenebileceğini belirttik;

• Yüksek hız,
• Ölçeklenebilirlik,
• Devamlı kullanıma hazır oluş,
• Ekonomik oluş,
• Bilgisayar ağlarında akıllılık,
• WWW’ye ulaşımda büyük hız,
• Web servislerinin çalıştırılması,
• Video konferans desteği,
• Uzaktan öğrenim uygulamalarına ulaşım,
• VPN yaratma olanağı,
• Kütük ve program aktarımında hızlılık.

114
Daha sonra DSL modemleri ele alındı ve genel tanıtımdan sonra DSLAM, CAP
modülasyon, ADSL, ADSL Lite ve CDSL açıklanarak, DSL teknolojilerinin karşılaştırılmaları
yapıldı.

115
116
117
118
119
120
KABLOSUZ SİSTEMLER -1
Günümüzde TV yayınlarından cep telefonlarına hatta son
teknoloji ürünü el aygıtlarında kullanılan BlueTooth’a kadar
hayatımızın her alanında kablosuz iletişim karşımıza
çıkmaktadır. Sistemleri ayrıntılı olarak ele almadan önce,
kablosuz sistemlerin tanınması ve anlaşılması gerekmektedir.

Bölüm Hedefi
Kablosuz bilgisayar ağlarının anlaşılabilmesi için bazı temel
bilgilerin öğrenilmesi gerekmektedir. Bu temel bilgiler iki
bölümde incelenmiştir. Bu bölümü bitirdiğinizde;

• Kablosuz radyo sistemlerini,


• Yelpaze (spektrum) kullanımını,
• Çoklama uygulamasını,
• Modülasyon tekniklerini

hakkında bilgi alacaksınız.

7.1 KABLOSUZ İLETİŞİM SİSTEMLERİ


Kablosuz iletişimin geçmişi oldukça eskidir. Tarihin ilk
çağlarında, insanlar davullarla haberleşirlerdi. Doğal
olarak haberleşme mesafesi çok kısa idi ve bu nedenle
haberin uzak noktaya iletimi için arada tekrarlayıcılar
kullanılırdı. Yanlış anlaşılmaların ortadan kaldırılabilmesi
için iletiler tekrarlanarak gönderilirdi.

Eski Amerika'da yerliler haberleşmede dumanı iletişim


aracı olarak kullanırlardı. Mesafe ve hava koşulları bu
haberleşme tipindeki en önemli engellerdi. Ayrıca kısıtlı
bir alfabe kullanılması nedeniyle, bu tip haberleşmenin
çok başarılı olduğunu söylemek olanaksızdır.

Daha sonraları özel bayraklar kullanılmaya başlandı.


Ancak, mesafe ve gün ışığı en önemli kısıtlamalar olarak
ortaya çıkıyorlardı. Ancak özellikle denizcilikte bu
haberleşme tipi halen yer yer güncelliğini
sürdürmektedir.

19’ncu asırda yanar söner lambalar kısa mesafeler ve özellikle askeri amaçla
kullanılmaya başlandı. Mors alfabesi de kullanılarak çok etken bir haberleşme düzeyi
elde edildi. Üstelik gece de kullanılabiliyordu. Ancak mesafe ve hava koşulları en önemli
kısıtlamalar olmayı sürdürdüler.

121
Eski haberleşme araçlarında, haberleşme uzaklığı çok kısaydı ve haberin doğru iletilmesi
çok zordu. Haberleşmenin başarısı rüzgar, gün ışığı gibi dış ertkenlere bağlıydı.

Radyo iletişimi insan konuşmasının elektrik sinyallerine döndürüldüğü ilk


uygulamalardır. Bu sinyaller analogdu ve bu nedenle Analog Sinyaller olarak
adlandırıldılar. Ses dalgalarının analizi, radyo iletişim teorisinin anahtar kısmını oluşturur.
Radyo iletişim prensiplerinin anlaşılması, kablosuz iletişim tekniklerinin anlaşılmasında
çok önemlidir.

7.2 SERBEST UZAY İLETİŞİMİ


Radyo sistemleri, bilgileri, serbest uzayda dağıtır. Doğal
olarak, diğer dağıtım sistemlerinde karşılaşılan
problemler, radyo sistemlerinde karşımıza çıkmaz.
Örneğin kablolu sistemler fiziksel bir ortama gereksinim
duyarlar ve bunları bazı coğrafik alanlara kurmak
hemen hemen olanaksızdır. Radyo sistemlerinin bazı
avantajlarını aşağıdaki şekilde özetlemek olasıdır;

• Göl ve nehir gibi engellerin kolayca aşılmasını


sağlar. Kablolu sistemlerde bakır malzemeyi
korumak için çok pahalı özel bazı malzemelere
gereksinim vardır. Radyo sistemlerinde iletişim
kablosuz sağlandığından, bu tür maliyetler
ortadan ortadan kalkmış olur.
• Kablolu sistemlerin kurulması sırasında dağların ve derin vadilerin aşılmasında da
çok büyük güçlükler yaşanır. Bu gibi yerlerde kuruluş hem çok güçtür, hem de çok
pahalıdır. Radyo sistemleri kullanıldığında bu güçlükler ortadan kaldırılmış olur.
• Radyo sistemleri sayesinde yöresel telefon sağlayıcıları veya PTT gibi kuruluşları
kolayca aşmak olanaklıdır.
• Son zamanlarda terörist saldırılar sonucu kablolu sistemlerin kolaylıkla tahrip
edilebilmeleri nedeni ile yöneticiler, kablosuz sistem kullanımına yönelmeye
başlamış bulunmaktadır.

Önümüzdeki sayfalarda bu maddeler incelenecektir.

7.2.1 Göl ve Nehir Engellerinin Aşılması


Aşağıda telefon hatlarının çekilmesi sırasında karşılaşılan göl engeli, araya radyo temelli
sistem (aktarım noktası) eklenerek çözülmektedir.

122
7.2.2 Dağ ve Derin Vadilerin Aşılması
Aşağıda, telefon hatlarının çekilmesi sırasında karşılaşılan dağ engelinin, araya radyo
temelli sistem eklenerek çözülmesi görülmektedir.

7.2.3 Yerel Telekom Şirketinden Bağımsızlık


Şirketler, radyo iletişimi kullanarak yerel telekom şirketlerinin altyapısını kullanmadan,
yani onlara ücret ödemeden iletişim kurabilirler.

7.3 FREKANS
İnsan sesinden radyo yayınına kadar tüm işaretler dalga şeklinde hareket eder. Dalgalar,
animasyonda görüldüğü gibi sinüzodial bir dalga ile temsil edilebilir ve iki değişkene
sahiptir. Bunlar;

123
• Dalga Yüksekliği (Amplitute),
• Frekans'tır.

İnsan konuşmasının elektriksel eşitini temsil eden bu dalga şekli belirli bir zaman
diliminde dalga yüksekliği ve frekansın bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. Dalga şeklinin
tam bir deviri, animasyonda görüldüğü gibi A-noktasından başlayarak 360 derecelik bir
devri tamamlayıp E- noktasında sonuçlanır. Bir saniye zaman çerçevesi içinde
tamamlanan tam bir devire Bir Hertz (Hz) adı verilir. Böylece 1 Hz. Saniyede 1 devirdir.
Bir saniyelik periyotta oluşan devir adedi ise frekanstır. Standart bir konuşmanın frekansı
saniyede 3000 devir (3 Kilohertz-3kHz) ile temsil edilir. Bu nedenle insan konuşması 3
kHz dalga şekline döndürülür ve radyo-temelli taşıyıcı içine modüle edilir.

İşlemler, dalga boyu ve içinde dalganın üretildiği frekansın birlikte etkinliği ile oluşur.
Eğer bir defada pek çok telefon konuşması arzu ediliyorsa daha büyük bant genişliğine
gereksinim vardır. Bant genişliği, sesin radyo dalgası içine yerleştirilmeye hazır olduğu
her saniye döngüsünün ortalama adedidir. Böylece, çok dalga çok bilginin taşınabileceği
anlamına gelmektedir.

İki yönlü

• Kişisel İletişim (Personal Communication),


• Mikro dalga,
• Hücresel,
• Uydu,

gibi radyo sistemleri belli bir frekansta çalışırlar. Radyo sistemleri, bilgileri göndericiden
(transmitter), alıcıya (receiver) sabit frekans temeli üzerinden iletirler.

Birçok ülkede frekans kullanımını düzenleyen yetkili organlar bulunmaktadır. Örneğin


ABD’de lisanslama işi FCC (Federal Communication Commission) tarafından
gerçekleştirilir. Frekans kayıtlama programında esneklik yoktur. Bu nedenledir ki, Radyo-
özel frekanslar ağ içine kolaylıkla tümleşirler.

7.3.1 Frekans Yelpazesi

124
Şekilde çeşitli radyo ve ışık-temelli sistemler için frekanslar ve dalga boyları
gösterilmektedir. Radyo dalgaları 10kHz'den başlayıp milyar hertz’e kadar bir yelpaze
içinde aktarılabilir. Serbest uzay radyo iletişiminde elektro manyetik dalga havada
saniyede 300.000 km. hızla hareket eder.

Kısa-dalga radyo frekansına bakılırsa dalga 104 (10.000) metre uzunluğunda bir dalga
boyu saniyede 10.000 dalga kullanır. Bu ise çok kısıtlı kanal adedidir. Buna karşılık
mikrodalga radyo frekansında dalga boyu çok daha kısadır (10-2=0.01). Mikrodalgada
saniyede 10 milyar dalga iletir. Bu nedenle bu durumda radyo kanallarında çok daha fazla
konuşma iletilebilir.

7.3.2 Modülasyon İşlemleri


Bilginin, belirli bir frekans aralığında çalışan bir taşıyıcı üzerine uygulanmasına
modülasyon adı verilir. Örneğin insan sesi iletiminde en uygun dilim boyu 4kHz olarak
görüldüğünden frekans yelpazesinin bu boyda dilimlere bölünmesinde yarar
görülmektedir. Böylece elektriksel dalgalar 4 kHz dilimlere bölünmüş taşıyıcı dalgalara
uyarlanır. Önceki sayfada standart bir konuşmanın frekansının 3kHz olduğunu
söylemiştik. Bunun başlama ve bitiş kısımlarını içine alacak olursak 4 kHz'lik bir dilim
uygun olacağı görülmektedir.

Modülasyon ile ilgili ayrıntılı bilgi bu bölümün sonunda verilecektir.

7.4 RADYO DAĞILIMI


Seçilen bant genişliğine bağlı olarak dağılımın karakteristikleri çok değişkendir. Genel
olarak, bir antenden herhangi bir sinyal yayınlandığında, sinyal, animasyonda görüldüğü
gibi dünyanın yuvarlaklığına uygun olarak çevresine yayılır. Dalganın ulaşabileceği
mesafe, dağılımı gerçekleştiren aygıtın güç üretme miktarına bağlıdır.

125
7.4.1 Yüksek Frekans Bandı
Yüksek frekans (High Frequency-HF) banttaki dalgalar kolaylıkla emilir ve gücü kısa
sürede düşer. Bununla beraber ışınlanmış enerji atmosfere girerek yaklaşık 65 ile 480
km. bir mesafe alabilir. Animasyonda görüldüğü gibi atmosferde radyo dalgaları pek çok
açılarda yansır ve dünyaya tekrar döner. Bu tip iletişim radyo sinyallerinin çok az bir
güçle iletimini olanaklı kılar.

7.4.2 Çok Yüksek Frekans Bandı


Çok Yüksek Frekansta (Very High Frequency-VHF) sinyaller düz olarak iletilir ve
bunlara LOS sinyalleri adı verilir.

126
Animasyonda görüldüğü gibi bu iletimde sinyallerin bir kısmı dünya yüzeyinden
yansıyabilir ve dikkat edilmezse sinyal karışıklığına neden olabilir. Ancak yansıyan bu
sinyaller LOS sinyallerinden daha sonra alıcıya ulaştığından, alıcı tarafından devre dışı
bırakılır. Bu nedenle gerek alıcı ve gerekse gönderici ortamlar bu tip iletimde çok
önemlidir.

7.4.3 Fevkalade Yüksek Frekans Bandı


Fevkalade Yüksek Frekans (Ultra High Frequency-
UHF) bantta en belirgin olan mikro dalga sinyalleridir.
Bugünün mikro dalga sistemlerinde, yüksek-geniş
frekanslar, noktadan noktaya iletimde kullanılır. Pek çok
iletişim kanalları, birlikte çoklanırlar ve taşıyıcıya
aktarılırlar. PTT’lerde telefon konuşmaları genellikle
mikrodalga sistemleri üzerinden taşınır.

Mikrodalga sistemlerle ilgili bilgi ilerleyen sayfalarda


verilecektir.

7.4.3.1 Mikro Dalga Sistemleri


Mikro dalga sistemlerde iki set frekansa gereksinim vardır; alma frekansı, gönderme
frekansı. Frekans yelpazesinin en alt bantları (LF-Low Frequency, HF-High Frequency), bir
grup dinlerken diğer grubun konuşmasına olanak sağlayan tekli frekans üstünden tek-yön
değiştirme iletimi için kullanılır. Eğer her iki parti aynı anda konuşmaya başlarsa karışma
olur ve iletişim gerçekleşemez. Bu koşullarda radyonun etken bir şekilde kullanılması için
özel iletim protokolları gerekmektedir.

Telefon konuşmasında, konuşmaların radyo sinyalleri aracılığı ile iletimi farklıdır. Telefon
konuşmasında iki yönlü iletim gerekmektedir. Animasyonda iki farklı sistem kullanılarak
gerçekleştirilen mikro dalga iletişimi görülmektedir. Bu sistemin her biri farklı frekansa
sahiptir.

127
7.4.3.2 Yeni Mikro Dalga Sistemleri
Yeni mikro dalga sistemleri gönderme ve alma fonksiyonlarını, adı alıcı/verici olarak
isimlendirilen tek bir aygıt içinde, giren ve çıkan bilgileri karıştırarak, kombine eder.

İki yönlü radyo-telefon sistemleri (AMPS-Advanced Mobile Phone Service) ve hücre


telefon sistemleri, mikro dalga radyo sistemleri gibi aynı hat üzerinden işlem yürütürler.
Ancak, radyo-telefon ve hücre sistemleri düşük frekans yelpazesi kullanırlar bu yüzden
mesafe kısıtları vardır.

Animasyonda iki yönlü radyo-telefon sistemleri görülmektedir. Hücresel telefonlar da aynı


şekilde çalışırlar, ancak farklı teknoloji kullanırlar.

128
7.4.3.3 Mikro Dalga Tekrarlayıcılar
Mikro dalga iletimi tekrarlayıcılar aracılığı ile uzun mesafelere ulaşabilirler. Ancak
tekrarlayıcılar aracılığı ile iletilecek mesafe bant genişliği ile yakından ilişkilidir. Tabloda
bu ilişki açık bir şekilde görülmektedir.

BANT MESAFE
2-6 GHz 48 km
10-12 GHz 32 km
18 GHz 10 km
23 GHz 8 km
38 GHz 1.5-3 km

7.4.4 Uydu Radyo İletişimi


Telefon sistemleri gelişmeye devam edince bilgilerin
daha uzun mesafelere iletimi gereksinimi ortaya çıktı
ve bunun sonucu yeni radyo-temelli sistemler doğdu.
İlk uydular bugünküne oranla daha hafifti ve elipsoyit
bir şekil çizerek dünya etrafında dönüyordu. Uydunun
yüksekliğine ve çizdiği yola bağlı olarak dünya
etrafındaki bir turu yaklaşık iki saati alıyordu. Bu
nedenle dünya yüzeyindeki istasyondaki radyo
ekipmanı ancak uydu göründüğünde, yani kısıntılı bir
sürede aktif olabiliyor ve iletişim sağlayabiliyordu. Bu
durumda kesintisiz iletim için çok sayıda uyduya
gereksinim oluyordu ki, bu da ekonomik olarak
olanaksızdı. Bu durumda uydunun ekvator etrafında
dönmesine ve yüksekliğinin 22.300 mil(yaklaşık
35.800 km) olmasına karar verildi.

Bu yükseklikte dünya yüzeyin görüş alanı yaklaşık, dünyanın 1/3'ünü kaplıyordu. Böylece
3 uydu, tüm dünyayı kapsayabiliyordu. Başka bir deyişle tek bir uydu sadece güney ve
kuzey Amerika’yı kapsayabiliyordu.

129
Uydu iletişimi çok uzun ve okyanus aşımı ülkeler arası iletişimde geniş bir şekilde
kullanıldı. Ancak uydu iletişimi, mikro dalga ve fiber optiklere kıyasla çok masraflıdır. Bu
yüzden, bu iletişimden ne zamana kadar ve ne oranda yararlanılacağı konusunda kesin
bir hüküm vermek olanaksızdır.

7.5 YELPAZE KULLANIMI


Radyo frekansları için istek dünyanın her yerinde çok
yüksektir. Bunun sonucu olarak kısıtlı frekans
yelpazenin kullanımı için bir kontrol sistemi zorunludur.
Tüm dünyada RF (Radyo Frekansı) kullanımında
uygulanan belirli kurallar vardır ve tüm radyo servisleri
lisanslıdır. Frekans bantlarının kullanımında en önemli
nokta frekansların birbirlerine karışmasının
engellenmesidir.

7.5.1 Gerekli Kontroller

WARC (The World Administrative Radio


Conference) tüm dünyada radyo frekanslarının
kullanımı, uluslararası işlemlerin koordinasyonu, yeni
servislerin belirlenmesi, en son radyo teknolojisindeki
gelişmeleri gözden geçirmek üzere, dört yılda bir
toplanır. Burada alınan kararlar çerçevesinde ilgili devlet
yetkili kurumları radyo frekanslarının kullanımını
denetlerler. Bu kurumlar çok dağılımlı radyo, TV, yeni
gelişen servisler ve amatör radyoların özel kullanımları
için uygun frekanslar atarlar.

Ülkemizde bu işi Ulaştırma Bakanlığı yerine getirirken;

• Amerika’da; FCC (Federal Communications


Commission)

RF kullanımını denetleyen iki • Avrupa’da; CEPT(Confrence of European


büyük kurum CEPT ve FCC'dir. Post Telecommunication) tarafından
denetlenmektedir.

7.6 HÜCRE SERVİSLERİ


İlk mobil telefon servisleri 40 MHz, 150 MHz ve 450 Mhz
frekans bandını kullandılar. Ancak kullanıcılar başlangıçta çok
kısıtlı bir alanda bu servisi alabildiler. Hücre servisleri 1984
yılında ticari olarak piyasaya sunuldu.

• Analog Hücreler

130
AMPS (Advanced Mobile Phone Services), ATCT ve Motorola tarafından geliştirilmiş
bir standarttır. UHF televizyon endüstrisinin ortadan kalkışından sonra ABD'de 800 MHz
frekans bandında kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa’da ise 900 MHz frekans bandı
hücresel servislerde kullanılıyordu. Bu nedenle Amerika farklı bir bant olarak 800 MHz'i
seçti.

İngiltere’de ise British Telecom TACS(Total Access Control System) adıyla bir servis
geliştirdi. Bu servis daha sonra pek çok Avrupa ve Asya ülkesi tarafından kendi ülkelerine
uyarlandı.

AMPS ve TACS çok kaliteli ses iletişimi sağlarken, veri iletişiminde çok kısıtlı işlemler
gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca sık sık gecikmeler, bağlantı kopuklukları yaşanmasına ek
olarak ücretler de çok yüksekti. Bu nedenle kullanıcılar servislerden devamlı şikayetçi
oldular.

Sayısal hücrelere geçinceye kadar problemleri biraz olsun azaltmak üzere Motorola
NAMPS(Darbant-AMPS)'yi geliştirdi.

• Sayısal Hücreler

Hücresel ağlarda sayısal uygulamaların devreye girmesi ile birlikte çok büyük bir gelişme
başladı. Yeni standartlar aynı frekans üzerinde çoklu çağırmayı desteklerken, güvenliği de
belirli ölçüde arttırdı.

• Kişisel İletişim Servisleri (PCS)

En son servis ise, son kullanıcı için servisleri kişiselleştirildiği ve kişisel iletişim diye anılan
yeni bir yapı oluşturdu. PCS 1900 MHz ve 1800 MHz'de tüm sayısal servisleri
kullanmaktadır. PCS ses, veri ve mesaj servislerini kombine ettiği gibi tüm dünyada
kullanılan bir standart haline geldi.

• UMTS (Universal Mobile Telephone Systems)

Tüm dünyada kullanılması planlanan ve pek çok yeni olanaklar getirecek olan UMTS
(Universal Mobile Telephone Systems) servisi 3200 MHz frekans bandında
çalışacaktır.

7.7 ÇOKLAMA UYGULANMASI


Tüm sayısal standartlar, frekansları birlikte kullanmada uyguladıkları metotları
tariflemektedir. Günümüzde kullanılan üç temel çoklama mantığı ve bu mantıkların
kullandıkları teknolojiler tabloda verilmiştir.

131
Bu metodlar ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

7.7.1 Frekansı Bölüp Çoklayarak Ulaşma (FDMA)


İlk uygulamalarda, yani analog teknikler uygulanırken, frekansı bölerek ve her bir kanalı
izole ederek uygulama yapılmaktaydı. Frekansı bölmede, yelpaze 30KHz bölünmektedir
ve kanal bir kullanıcıya özel olarak atanmamaktadır. Yani ilk gelen kullanıcı boş ilk kanalı
kullanır. Konuşma bitince kanal, ikinci kullanıcıya atanır. Böylece konuşma süresince
kanal kullanıcıya atandığından konuşma garanti altındadır.

Sahip olunan frekans bandının 30 KHz'lik dilimleri kullanıcılara konuşma boyunca tahsis
edilir. Bantlar arasında karışmayı engellemek için tampon güvenlik bölgeleri bırakılmıştır.

7.7.2 Zamanı Bölüp Çoklayarak Ulaşma (TDMA)


TDMA'da iletişim çerçeveler içine biçimlenir ve çerçeveler özel zaman dilimlerine
bölünürler. Her çağrı/mesaj, özel zaman dilimine atanır ve sadece bu zaman dilimini
kullanmasına izin verilir. Şekilde görüldüğü gibi her frekans pek çok zaman dilimine
ayrıldığından, pek çok zaman dilimi yaratılabilir. Böylece aynı frekansı farklı zaman
dilimlerinde kullanabilirler.

132
DAMPS ve GSM, TDMA’yı kullanırlar, ancak zaman dilimleri farklı biçimlenmiştir. IS-54
DAMPS standartları, sadece konuşma kanalları üzerinde çoklu konuşmayı gerçekleştirmek
üzere TDMA’yı kullanır. Buna karşılık DAMPS'nin en son gelişmiş şekli ise IS-136’dır. Bu
standart zaman dilimlerinin çoklanmasının hem ses hem de diğer kanallar üzerine
uygulanmasını olanaklı kılmaktadır. GSM ise aynı kanallar üzerinde hem ses hem de
setup dilimlerini çoklamak üzere TDMA’yı kullanır. Küçük sistemlerde çağırma setup’ı için
tek bir zaman dilimi kullanılır. Büyük sistemlerde bu amaçla 8 zaman dilimi
kullanılmaktadır. DAMPS ve GSM çerçeveleri arasındaki farklılık aşağıda görülmektedir.

7.7.3 Kodu Bölüp Çoklayarak Ulaşma (CDMA)


CDMA, ses bilgilerini modüle etmek üzere Qualcomm ve Inter Digital Corparation
tarafından geliştirilmiş bir DSSP (Direct Sequence Spread Spectrum) teknolojisidir.
Ses, kullanılan teknolojiye bağlı olarak 8 Kbit/sn ve 13 Kbit/sn hızlarında kodlanır ve çok
geniş kanal kapasitesi içine gönderilir. Bu gönderilen sinyaller iletim sinyallerine
dönüşürler ve hız 1.25 Mbit/sn’ye yükselir.

133
Her CDMA kanalı hem gidiş hem de dönüşte 1.25 MHz Radio Frequency(RF) kullanır. Çok
büyük bant genişliğine karşın CDMA eski AMPS ağlarında 10 misli fazla çağrı taşıyabilir.
Bant genişliği önemli bir olay değildir, zira dağılım sinyalleri o kadar hızlı modüle edilir ki
aynı frekans bandında konuşma yapan konuşmacılar arasında bir ses karışıklığı söz
konusu olmaz. Teorik olarak, sınırsız adette kullanıcı aynı kanalı aynı zamanda
kullanabilirler, bunun da nedeni Walsh Coding yönteminin uygulanmasıdır. Ancak
kullanıcı adedi arttıkça gürültü oranı artmaya başlar ve kalite giderek düşer.

7.8 MODÜLASYON TEKNİKLERİ


Bölümün başında frekansın tanımı yapılırken modülasyona
değinmiştik. Modülasyon tekniği radyo haberleşmesinde
mesajların uygun form ve biçimde (formatta) gönderilmesi için
gerekli değişikliği yapma tekniğidir.

Bu iş için 4 temel form kullanılır. Bunlar;


Genlik Modülasyonu (Amplitude Modulation : AM
ve ASK)
• Frekans Modülasyonu (Frequency Modulation : FM veya FSK)
• Faz Modülasyonu (Phase Modulation : PM veya PSK)
• Diklik ve Genlik Modülasyonu (Quadrature and Amplitude Modulation :
QAM veya QPSK)

Modülasyon geri döndürülebilir işlemlerdir; alıcı taşıyıcı dalgaları de-modüle ederek


üzerinde gelen bilgileri ortaya çıkarır. Böylece bizler modüle ve de-modüle edicileri
kullanarak bilgi transferini gerçekleştiririz.

Modüle Edilmiş Sinyal Zarfları

Radyo temelli sistemleri bilgi (ses,veri ve video) taşımada kullandığımızda temel taşıyıcı
olarak radyo sistemleri kullanılır. Bu modüle edilmemiş bir taşıyıcıdır. Burada noktadan-
noktaya sabit taşıyıcı tonları gönderilir. Bu tonlara bizim bilgilerimizi ekleriz, yani
modülatör aracılığı ile sinyaller bilgiler birlikte modüle edilir (temel taşıyıcı frekansına
değiştirilir). Daha sonra taşıyıcı frekansı radyo dalgaları üzerinde örneğin, ses taşıyan
modüle edilmiş zarflara dönüştürülür. Bu zarflar alıcı istasyona iletilir ve orada gerekli
değişikliğe uğratılarak sesin iletilmesi sağlanır.

7.8.1 Genlik (Amplitude) Modülasyonu


Radyo frekans aktarımda ilk kullanılan analog sistemler Genlik Modülasyonu
(Amplitude Modulation- AM) sistemleriydi. AM’de, bilgiler sinyalin genliği değiştirilerek
sinyaller üzerine modüle edilirdi. Bu uygulamada frekans sabit tutulurdu. Şekilde bu
modülasyon tekniği görünmektedir.

134
7.8.2 Frekans Modülasyonu
Dalga boyunu, yani frekansı modüle etmeye Frekans Modülasyonu (FM) denir. Bu
teknikte taşıyıcı dalganın frekansı taşımak üzere değişir. Bilgiyi taşıma taşıyıcı zarfı içinde
değildir ve AM’yi taşıyacak durumdan istisnadır. FM analog hücresel radyo sistemlerde,
ticari radyo/çoklu yayınlarına ve diğer pek çok modern iki yönlü radyo sistemlerinde
kullanılır.

7.8.3 Sayısal Modülasyon


Sayısal modülasyonun en üstün yönü gürültüye karşın direncin artması ve güçlülüktür.
Analog sistemlerde ağla eklenen her yapı taşları sinyal azalmasına neden olmaktadır.
Buna karşılık sayısal sistemler; gürültüsüz, hatasız ses ve veri ses iletimi sağlamaktadır.
Sayısal modülasyonda, sayısal sinyaller analog taşıyıcı dalgaları içine yerleştirilir.

Aşağıda sayısal modülasyon teknikleri verilmiştir.

Frekansı Kaydırarak Anahtarlama (Frequency Shift Keying - FSK)

Bu yöntem, analog taşıyıcı ile uyum içinde olarak ikili (binary) verileri analog ton içerisine
değiştiren AMPS kontrol kanallarında kullanılır.

Faz Kaydırarak Anahtarlama (Phase Shift Keying - PSK)

Bu yöntemde, taşıyıcının fazı iki sabit nokta arasında kaydırılmaktadır.

Yukarıda Faz Kaydırarak Anahtarlama yöntemi görülmektedir.

135
Bölüm Özeti
Kablosuz iletişim neredeyse insan yaşamı ile başladı diyebiliriz.
Haberleşmede önce davullar, sonra duman, daha sonraları da
ışık ve bayraklar kullanıldı.

Kablosuz bilgisayar ağları ve özellikle kablosuz telefonlarla


iletişimin kurulması, kablolu olanlara kıyasla çok daha geç
gerçekleşebildi. Ancak Kablosuz iletişim hayatımıza büyük bir
hızla girdi ve inanılmaz bir boyutta gelişti.

Kablosuz bilgisayar ağlarının anlaşılabilmesi için temel bilgilerin öğrenilmesi


gerekmektedir. Bu nedenle bu temel bilgileri iki ana kısımda inceledik. Birinci kısımda,
yani birinci bölümde Kablosuz Radyo Sistemleri ele alındı ve;

• Serbest Uzay İletişimi,


• Frekans yelpazesi,
• Modülasyon işlemleri,
• Radyo dağılımı,
• Mikro dalga tekrarlayıcı sistemler
• Uydu radyo iletişimi, ele alındı ve incelendi.

Daha sonra yelpaze kullanımı başlığı altında;

• Gerekli kontroller,
• Hücre servisleri,
• Analog hücreler,
• Sayısal hücreler,
• Kişisel iletişim servisleri,
• UMTS, ele alındı.

Bundan sonra, çoklama uygulaması incelendi ve bu başlık altında;

• Frekansı Bölerek Çoklama (FDM) ve bu yöntemi kullanarak ulaşma (FDMA),


• Zamanı Bölerek Çoklama (TDM) ve bu yöntemi kullanarak ulaşma (TDMA),
• Kodu Bölerek Çoklama (CDM) ve bu yöntemi kullanarak ulaşma (CDMA) konuları
işlendi.

Son olarak modülasyon teknikleri gözden geçirildi ve dört temel formdan söz edildi;

• Genlik Modülasyonu (Amplitude Modulation: AM ve ASK)


• Frekans Modülasyonu (Frequency Modulation: FM veya FSK)
• Faz Modülasyonu (Phase Modulation: PM veya PSK)
• Diklik ve Genlik Modülasyonu (Quadrature and Amplitude Modulation: QAM veya
QPSK)

136
137
138
139
140
141
142
KABLOSUZ SİSTEMLER -2
Kablosuz bilgisayar ağlarında iletişimin temelini kablosuz
radyo sistemleri ve radyo teknikleri oluşturmaktadır.

Bu iki geniş konuyu iki ayrı bölüm altında incelemenin yararlı


olacağı kanısına vardık ve yedinci bölümde Kablosuz Radyo
Sistemlerini inceledik. Bu bölümde de Radyo Teknikleri
ve Sistemlerini ele aldık.

Bölüm Hedefi
Kablosuz bilgisayar ağlarında iletişimin temelini kablosuz radyo
sistemleri ve radyo teknikleri oluşturmaktadır.

Önceki bölümde Kablosuz Radyo Sistemlerini inceledik ve bu


bölümde de Radyo Tekniklerini ele alacağız.

Bu bölümü bitirdiğinizde;

• Yayın titreşim oranının öz niteliklerini,


• Mikro dalga haberleşmeyi,
• Uydu haberleşmeyi,
• Radyo tabanlı sistemlerde erişim yöntemlerini,
• Hücresel haberleşmeyi öğrenmiş olacaksınız.

8.1 YAYIN TİTREŞİM ORANI


Işıktan uydu haberleşmesine, her noktada karşımıza dalgalar çıkar. Radyo iletişiminin
yapılması dalgalar sayesinde gerçekleşir. Bu nedenle radyo tekniklerine geçmeden önce
dalgaların davranışlarını incelemek faydalı olacaktır.

Radyo işaretleri, en temel biçimde, içinden alternatif akım geçen bir iletkenden yayılan
enerji olarak karşımıza çıkar. Yayılan enerji, devrenin içeriğine bağlı olarak (akım şiddeti,
empedans ve etkin gerilim gibi) her açı değişiminde değişik genlikte bir enerji yayar. Bu
enerjiyi incelediğimizde ise karşımıza sinüs eğrisi gibi bir devinim çıkar. Yani enerjinin
değeri her açı değişiminde farklı bir değer alır ve bu farklı değerlerde sinüs eğrisine
karşılık düşer.

Yayılanın enerji olduğu da hesaba katılırsa, bilgi aktaracak işaretin elektromagnetik


dalgaların tüm özelliklerini taşıması gerektiği ortaya çıkar. Yani yayınımla taşınan
işaretler, bir ortamdan diğer ortama geçerken yansımaya, emilmeye ve kırınıma uğrar.
Özellikle yayılan elektromagnetik dalgaların tüm uzayı tarayabildiğini düşünürsek,
yukarıdaki “dalga olma” özelliğinden dolayı işaretlerimizin bazı ortamlardaki geçirimlerinin

143
farklı olacağı veya bazı ortamlardan hiç geçemeyeceği ortadadır. Aşağıda görüldüğü gibi
radyo dalgaları, birçok ortamdan geçebilirler, ancak metal ortamlardan geçemezler.

• Işık, havanın suyun ve camın içinden geçebilirken bazı katı cisimlerin içinden
geçemez,
• Radyo dalgaları bazı katı ortamlardan geçebilirken metal ortamlardan geçemez,
• X-ışınları ve Gamma ışınları metal ortamlardan geçemez.

Ancak dikkat edilecek nokta, dalganın enerjisinin büyümesiyle ortamlardan geçişinin


kolaylaştığı hususudur ve kozmik ışınlar bu nedenle oldukça tehlikelidir.

Faraday Kafesi

Günümüz teknolojisiyle üretilen yapılarda, radyo dalgalarının yukarıda açıkladığımız


“dalga olma” özelliği sonucu bazı sorunlar yaşanmaktadır. Faraday Kafesi (Faraday
Cage) olarak bilinen fiziksel bir durum nedeni ile bazı radyo dalgaları bazı yapılar içine
giremez.

Faraday Kafesi; bir elektromagnetik dalganın dalga boyunun, o dalganın geçeceği ortam
içerisindeki çelik aralıkları arasındaki aralıktan daha büyük olması durumunda oluşur.
Faraday Kafesi oluşursa ilgili dalgalar o aralıktaki dalga boyundan daha büyük bir
aralıktaki dalga boyunu bulana dek o ortamdan geçemez. Bu amaçla, ilgili yayını yapan
kuruluşların dahili anten kullanan kişileri de düşünerek belirli bir aralıkta yayın yapması
önerilmektedir. Faraday Kafesinin lehimize kullanımını da son çıkan monitörlerde
rahatlıkla görebilmekteyiz. Özellikle cep telefonu çok yakında bulunuyor ve bir
haberleşme gerçekleşiyorsa bilgisayar monitöründe bazı titreşimler görürüz. Faraday
Kafesinin bu monitörlere dahil edilmesi ile cep telefonları çok yakında çalsa bile
monitörde hiçbir titreme gözlenmez.

8.1.1 Yayın Titreşim Oranının Seçilmesi


Enerjinin yalnızca dönüştürülebileceği, yok edilemeyeceği hususuna da dikkat ederek,
işaretlerin taşınımında seçeceğimiz türü bulmak gerekmektedir. Özellikle basitlik
açısından, ısı enerjisi kendisini X-ışıması ve görünür ışık şekline dönüştürür. Bu diğer
yöntemlere göre hemen hemen en masrafsız yöntemdir ama ısıtma ile elde edilen ışık
enerjisini denetlemek ve kullanmak oldukça güçtür.Buna ters biçimde, kullandığımız
elektrik enerjisi ise, devreler vasıtası ile denetlenebilir ve başka enerji biçimlerine
dönüştürülebilir.

Belirlenen enerji türünden öte, kullanılacak titreşim oranı da gerçekten önemli bir
kıstastır. Bazı uygulamalarda maliyet önemlidir ve bu yüzden güç çıkışı düşük sistemler
kullanılır. Bu sistemlerin yaydıkları enerji de kısıtlı olduğundan haberleşmenin mesafesi
de kısıtlanmış olur. Örneğin düşük titreşim oranına sahip bir işaret havaküreyi geçemez
ve doğal olarak uydu haberleşmesi için elverişli değildir. Buna ek bir yaklaşım olarak,
yüksek titreşim oranına sahip bir yayın, iyonosferin yansıtıcı etkisi nedeniyle çok da

144
gerekli olmayabilir. Yani daha düşük bir titreşim oranına sahip yayın yer haberleşmesi için
daha ekonomik bir çözüm sunabilir. Ayrıca, bant genişliği gereksinimi fazla olan
tasarımlar için yüksek titreşim oranı gerçekten uygun olsa da, bu sistemlerin
hassasiyetinden kaynaklanan gerekli donanımların maliyeti de hesaba katılmalıdır. Daha
ileride de açıklayacağımız gibi bazı sistemlerin kabulünden sonra, kendi içinde de bir
başarım artırma uygulaması gerekebilir. Örneğin bir uydu haberleşmesi için birden çok
seçenek vardır ve bu seçim o anda gereken içeriğe göre yapılmalıdır.

8.1.2 Bant Genişliği


Öncelikle, yüksek bant genişliği,
yani geniş aralıkta iletişim herkesin
hayalidir. Ancak, bunun da elde
edilecek aralığın büyüklüğüyle
doğru orantılı değişen bir fiyatının
olduğu bilinmelidir. Bant genişliği
fazla olan sistemler için ileriye
dönük bir yatırım pek de gerekmez.
Ancak durumun tersi düşünülürse,
bant genişliği konusunda izlenmesi
gereken stratejiler hakkında bir fikir
edinilebilir.

Genelde çoğu kuruluş, ileriyi


düşünerek, o andaki
gereksiniminden fazla bir bant
genişliği isteğinde bulunur ve alır.
Ancak o anda kullanılamayacak olan büyük kısmın ziyan olduğu göz ardı edilir. Üstüne
üstlük, ziyan edilen kısım sırf bant genişliği değil, o genişliği satın alan para konusunda
da yapılmıştır. Bu amaçla gerekli olan bant genişliği sadece gerektiğinde alınmalıdır,
gerektiğinden daha önce alınması ziyandan başka birşey değildir. Çünkü ileriye dönük
düşünülmek istenirse aslında, düşünülmesi gereken kıstaslar olarak:

• Gelecekte daha çok seçenek olacağı,


• Üreticiler arasında rekabetin artacağı ve bunun daha fazla nitelik getireceği,
• Daha büyük ölçüde elverişlilik sağlanacağı,
• Alım için daha az fiyat gerekeceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Peki, bu bekleyiş süresi içerisinde beliren bir bant genişliği gereksinimi olursa ne
yapılmalıdır? Bu konuda da izlenmesi gereken yol;

• Yeni sistem yüklenmesi yerine fiber kiralanması,


• Noktadan noktaya iletişim yeteneği bulunan kablosuz bağlantı satın alımıdır.

145
Gelecekte kullanılmak üzere, mevcut ihtiyaçtan yüksek bantgenişliği alımı yersiz bir
harekettir. Gelecekteki ihtiyaçları karşılayabilecek farklı teknolojilerin gelişeceğini
düşünmek gerekir.

8.2 MİKRODALGA HABERLEŞME


Günümüz mikrodalga haberleşme sistemlerinde,
erişilen teknik olanaklarla birlikte, artık sistemlerin
kurulup çalıştırılması çok kolaydır ve çok az zaman alır.
Ancak bu sistemlerin yasal uygulamalar sürecine
sokulmaları asıl gecikmelere yol açan durum olarak
göze çarpar. Sistemin kurulumu 1-2 gün içinde
tamamlanabilmesine karşın, yasal süreç bir sene bile
sürebilir.

Mikrodalga yukarıdaki olumsuzluklara karşın, halen bazı koşullarda beğenilerek


kullanılmaktadır. Örneğin; hiç kablolu alt yapısı olmayan bir alan için doğrudan
mikrodalga haberleşmeye geçmek akıllıca olacaktır. Ayrıca bu imkanı olan ama arazi
şartları izin vermeyen konumlar için de mikrodalga haberleşme, bir çözüm olarak yerini
almaktadır. Kişisel İletişim Sistemleri (Personal Communication System - PCS)
için de mikrodalga önemli bir yer tutar çünkü mikrodalga/milimetre yayın olarak bilinen
teknoloji sayesinde, doğrudan, yapı içerisindeki az yer tutan alıcılarla haberleşme
yapabilmek olasıdır. PCS’lerin artan istek karşısında genişleyen ağlarını konumlandırmak
üzere daha çok ara bağlantı yapma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu zorunluluk,
PCS’lerin yerel telefon hizmeti sağlayıcısına ödeyeceği kirayı ya da faturayı kabartacaktır.
Onbinlerce yeni hücresel ve PCS sitesinin ortama ekleneceği düşünülürse kablosuz
iletişimin önünün açık olduğu görülür.

Mikrodalga için belirlenen bir diğer geniş ölçekli istek te serbest piyasa ortamında
Rekabetçi Hizmet Sağlayıcılar (Competitive Access Providers - CAP) pazarında
ortaya çıkmaktadır. CAP’ler müşterilerine uzun mesafeli telefon görüşmelerini yerel
hizmet sağlayıcıdan daha ucuza gerçekleştirebileceklerini iddia ederler. Bu amaçla kendi
fiber-optik alt yapıları vardır ama artan isteği karşılayabilmek için yüksek hızlı kablosuz
iletişimin gerekli olduğunu ve pazarda önemli bir paya sahip olmanın gerekliliğini
bilmektedirler. Bu amaçla var olan alt yapıyı da kablosuz iletişimle bağdaştırmış ve WCAP
olarak pahalı kablo tabanlı alt yapıya gerek duymadan Telekom hizmetlerini mikrodalga
aracılığı ile hizmete açmışlardır.

Yasal zorlukların yarattığı olumsuzluklara karşın, mikrodalga sistemler, kablolamanın


mümkün veya ekonomik olmadığı durumlarda ve yerel telekom şirketinden bağımsız
çalışılmak istenildiğinde çok uygun bir çözümdür.

8.2.1 Mikro Dalga Sistemler


Tüm yukarıda saymaya çalıştığımız özellikler dışında,
mikrodalgalar neredeyse her zaman işlerliğini
koruyabilir diyebiliriz. Ancak mikrodalga haberleşmenin
de zorlandığı durumlar vardır. Bunlardan bazıları;

Radyo iletişimi kötü hava koşullarından


etkilenebilmektedir.

146
• Kar,
• Sis,
• Yoğun kuş kümesinin varlığı,
• Kirlilik,
• Kum fırtınaları ve
• Güneş lekeleridir.

Mikrodalga haberleşmede kullanılan bant genişliği sayesinde, Gigabit düzeyinde verileri


hemen hemen hiç kayıpsız aktarmak olasıdır. Kullanılan kanal, veri akışı olmadığı
zamanlarda tertemizdir. Bu özellik, kablolu haberleşmede sürekli var olan ısıl gürültü
(thermal noise) ve beyaz gürültü gibi kavramlarla kıyaslandığından oldukça çarpıcı bir
özelliktir.

Mikrodalga sistemlerin görüş hattı üzerinde işlem yapabiliyor olması bir eksiklik olarak
sayılabilir. Ancak bu durum, aşağıdaki yollarla aşılabilecek ufak bir sorundur:

• İki uç tarafın da görüş hattı üzerinde bulunan yüksek bir mevki aranır,
• Bu konuma etkin ya da etkin olmayan bir tekrarlayıcı kurulur,
• Fazla büyük olması gerekmeyen anten kümesi kurulur.
• Yedek bir seçenek olarak da, işaretler uygun konumdaki yansıtıcı bir engele doğru
yönlendirilebilir.

Mikrodalga kullanımında yaygın olarak görülen 23 GHz’lik kısa mesafeli özel kullanıcılı
sistemlerde, bant genişliği sanıldığından biraz farklı biçimde algılanmalıdır. 23 Ghz’lik
aralık, 24 çift titreşim oranına bölünmüştür (21.200 ile 23.600 GHz arası). Eğer
kutuplamayı dikeyden yataya doğru yaparsak bu ufak değişiklikle aralıktaki çift sayısı
48’e çıkmış olur. Buna en iyi örnek olarak; evlerde bulunan uydu alıcılarıyla çalışan
televizyonlarda kanal ararken yapılan değişiklikleri verebiliriz. İlgili uydunun yatay ve
dikey doğrultudaki titreşim oranlarına göre sıralanmış birçok farklı kanal vardır ve biz,
aradığımız kanalı bulamayınca kutuplamayı değiştirip, diğer doğrultuda tarama yaparız.

8.3 UYDU HABERLEŞME


Uydu haberleşmesi, ilk olarak 1960’lı yıllarda askeri
amaçlı ses aktarımında kullanıldı. Genelde de bu şekilde
ilerleyen teknoloji, ticari kuruluşlarca uydu fırlatılması
yasaklanınca biraz sönük kaldı. Ancak daha sonradan
meteoroloji, tarım ve birçok önemli konuda uydu
haberleşmesinin önemi anlaşılınca belirli oranlarda bir
serbestlik kazanıldı.

İlerleyen sayfalarda uydu haberleşmesinde önemli olan


uydu öznitelikleri, çeşitli uydu sistemleri (GEO, MEO,
LEO vb.) ile uyduların kullanım alanları ele alınacaktır.

8.3.1 Uydu Öznitelikleri


Diğer tüm sistemlerde olduğu gibi uydu sistemlerinin de üç temel özelliği üstünde
durulmalıdır:

147
• Gecikme (latency),
• Gürültü (noise),
• Kısıtlı bant genişliği.

Bu üç temel ölçüt içinde gecikme şu an için ve gelecekte de en ön sırada olacaktır.


Gürültü ise kullanılan sayısal yöntemlerdeki hata algılama ve düzeltme yöntemlerince
çözülebilecek bir maddedir. Kısıtlı bant genişliği, şu anda pek de sorun çıkarmamakta
ama ileride fiyatların düşmesi ve talebin çok artması ile ortaya çıkabilecek bir maddedir.
Ama gecikme tamamen uydunun ve yörüngenin mimarisi ile ilgili olduğundan en önce
düşünülmesi gereken madde olarak karşımıza çıkar.

Sistemin sahip olduğu gecikme, dalganın yayılım hızına ve buna bağımlı olarak geçerli
yüksekliğe bağlıdır. GEO’lar için konuşursak; 250 milisaniyelik bir gecikme yani en
azından da 500 milisaniyelik bir Gidiş Dönüş Süresi (Round Trip Time - RTT) vardır.
Ama buna ağlar arası istasyonlardaki geçiş gecikmeleri de eklenirse gerçekten önemli bir
gecikme zaman dilimi oluşur. GEO’nun mesafe üstünlüğü kapsama alanı olarak karşımıza
çıkar. Bunun gibi durumlar da gecikmeyi etkileyecek ayrıntılardır.

8.3.2 Uydu Frekans Bantları


Bu amaçla belirlenmiş üç adet bant mevcuttur:

• C bandı,
• Ku bandı,
• Ka bandı.

Günümüzde en çok kullanılanları C bandı ve Ku


bandıdır. C bandı uydu iletimi 4-8 GHz arası, Ku bandı
11-17 GHz arası ve Ka bandı da 20-30 GHz arasını
kapsar.

Dalgaları anlatırken, ilgili özelliklerinden de bahsetmeye çalışmıştık. Bu bilgiler ışığında,


Ku bandındaki iletişim için, C bandında gereken anten çapından daha küçük çaplı
antenlerin yeterli olacağını görebiliriz. Benzer şekilde Ka bandındaki iletişim için de Ku
bandında gereken anten çapından daha küçük bir çap yeterli olacaktır. Bunlar tamamen
yayılan dalganın taşıdığı enerji ve dalga boyu ile ters orantılı olan değişkenlerdir.

148
8.3.3 GEO (Geosynchronous Earth Orbit Satellites) Uyduları

Bu uydular, yeryüzünden 35.800 Km (22.300 mil) kadar yukarıda konumlanmıştır. Bu


sebeple yörünge etrafındaki bir tam dönüşümleri neredeyse 24 saate eş bir süredir. Bu,
hareketli olan uydunun sabit bir uzay istasyonu gibi davranmasını sağlar. Bu yüzden, bu
uydu aracılığı ile haberleşen yer istasyonları gereken anten donanımını bir kere kurduktan
sonra bir daha başka yere taşımaya gereksinim duymazlar.

8.3.4 MEO (Mid-Earth Orbit Satellites) Uyduları


Bu tür uydular ise yer yüzeyinden 8000 mil kadar yukarıda
yörüngeye oturmuşlardır. Yere göreceli olarak daha yakın
olduğundan iletim gecikmeleri de azdır. GEO 0.25 saniyelik
RTT’ye (Round-Trip-Time) sahip iken MEO 2 GHz’de 0.1
saniyelik bir RTT’ye sahiptir.

149
8.3.5 LEO (Low-Earth Orbit Satellites) Uyduları
Daha öncede bahsetmeye çalıştığımız üzere, temel amaç olarak belirli maliyet sınırları
içinde yeryüzündeki coğrafik kısıtlamalara bağlı kalınmadan haberleşme olduğundan,
LEO’lar haberleşmede önemli bir yer kaplamaktadır. Genel yapıları dikkate alındığında
yeryüzündeki etkinliği gökyüzüne taşıyan ve böylece yeryüzünde elde edilebilecek azami
kapsama alanını elde etmeye çalışan sistemler olarak göze çarpsalar da bunun mali
külfetini kaldırabilmek adına da çok şeyler yapılması gerektiği ortadadır. Kulağımıza pek
de yabancı olmayan Iridyum teknolojisinin de temelinde bu vardır.

Iridyum, çok sade biçimde, düşünülen çok sayıda uydunun belirli frekans bandında özel
düşük güç çıkışlı taşınabilir alıcı-verici düzeneklerle, yeryüzünden 420 mil yüksekteki
kutupsal yörüngelerde birbirleri ile her zaman radyo kanalı ile haberleşen ve her zaman
kapsama alanını etki altında tutan bir görüş hattı içerisinde bulunmasını sağlayan nokta
hüzmeli bir haberleşme düzeneği olarak tanımlanabilir. Uydular kutupsal yörüngede
oldukça hızlı hareket etmektedir. Böyle olunca, herhangi bir nokta kapsama alanı dışına
çıkarsa; bu eksiklik, bir diğer uydunun (o noktayı içine alacak yörüngedeki uydunun) çok
çabuk (saniyede ortalama 7400 m/sn hızla) hareketiyle yok edilebilir ve böylece sürekli
bir hizmet sağlanmış olur.
Buraya kadar bahsetmeye çalıştığımız sistemlerin birçok yararı vardır. Bunlar sırasıyla;

• Sürekli kapsama alanı ve yeryüzü çapında kapsama alanı ile herhangi bir konumda
farklı bir telefona gereksinme duyulmadan kesintisiz haberleşme sağlanır.
• Daha önceden denenmiş frekanslarda iletişimi başarılı kıldığı için kullanılan
yelpazede bir etkinlik sağlanır ve gereksiz kullanım ortadan kalkar.
• Ulaşılamayacak yerlere kolaylıkla ulaşılabildiği için hayat kurtarır.
• Üretici kuruluşların geçmişteki çalışmaları sayesinde edinilen denetimlerle üstün
hizmet niteliğine erişilebilir.
• Uluslar arası iletişimde ortaklık ve birlik sağlanır.

Bu uydular üçe ayrılırlar;

• Küçük,
• Büyük,
• Mega LEO’lar.

Bu uydular yerden yaklaşık 500-1000 mil kadar yukarıdadırlar. Yere yakın oldukarından
en düşük RTT’ye sahiptirler. Yine yere yakınlıkları ve yüksek titreşim oranları sebebiyle
ayrıntılı anten donanımına gerek duymazlar. Küçük LEO uydusu 800 MHz’de işlerken,
büyük LEO 2 GHz ve Mega LEO 20-30 GHz’de işler. Mega LEO’nun kullanımı daha çok
yüksek veri taşıma sığası gerektiren gerçek zamanlı uygulamalarda, video gibi gecikmeye
pek dayanamayan uygulamalarda karşımıza çıkar.

8.3.6 Yörünge Yuvaları (Orbital Slots)

150
Özellikle kapsama alanı sorunu ve rekabet yüzünden dünya’nın çevresi birçok uyduyla
doludur. Bu kadar çok uydunun çakışmaması ve düzenli bir şekilde izlemesi için ITU ve
FCC, uydu konumlarını belirleme yetkisine sahiptir. Bu haberleşme türünün geniş ölçüde
istek görmesi yüzünden uydular 2 derecelik aralıklarla yörüngeye yerleştirilme izni
alabilmektedirler.

8.3.7 Haberleşme
Uydu haberleşmesinde temel olarak özel antenler, alıcılar ve vericiler bulunur. Tüm alt
donanımlar yüksek güvenilirlikte ve düşük ağırlıktadır. Uyduları izleyebilmek için özel
yönlendiricili sistemler de bulundurulmaktadır.

Sisteme yer istasyonu tarafından bakarsak, kullanılacak çanaklar; gelen dalgaları düzgün
biçimde toplayabilme özelliğinin yanı sıra merkezden gelen işaretleri yansıtabilme özelliği
de içermektedirler. Sisteme uydu istasyonundan bakacak olursak; uydular gelen
işaretlerin dönüşünü tetikleyecek veya gelen işaretlerde bozulma olduğunu anlayıp,
düzeltebilecek mekanizmalarla donatılmışlardır. Bunlar çerçevesinde, duruma genel
olarak bakarsak, ilk bakışta Iridyum teknolojisinin hücresel sistemleri yok edeceği akla
gelebilir. Ancak temelde durum bundan biraz daha farklıdır. Hatta tam aksine uzmanlar
bu iki teknolojinin birbirini tamamlayacağını düşünmektedirler. Çünkü bu geniş bantlı
uydu alt yapılarına sahip olmayan birçok bölge vardır ve bu yüzden birbirini
tamamlamaları söz konusudur.

Yapılan çalışmalar sonunda (NASA’nın 1993 yılında fırlattığı tamamen sayısal olan ACTS)
saniyede yüzlerce Megabit’lik veri akışı GEO uydu yapısı ile uyumlu sistemlerce
sağlanılmıştır. Bu da bizlere, evde ve iş yerlerinde 155 Mbps’lik veri hızını olanaklı
kılmaktadır. Bu hızla video-konferanstan yüksek hızlı Internet erişimine, sayısal renk ve
faks uygulamalarından teleradyolojiye kadar birçok alanda yararlanmak olasıdır. Halen
bulunan fiyatların biraz daha düşmesi ile engebeli arazileri nedeniyle kablolu alt yapının
seçilmesi gereken yerlerde bile uydu haberleşmesi kesin çözüm sunacaktır. Bu çok geniş
çaplı bant genişliğine sahip uydu haberleşmesi fırsatını, elbette çok uluslu kuruluşlar
kaçırmayacaklardır.

151
8.3.8 LEO ile GEO’nin karşılaştırılması
LEO ve GEO arasındaki farklar iki ana başlık altında
toplanabilir. Bunlar;

• Bant genişliği,
• Gecikmedir.

GEO uydularının yer yüzeyinden önceden belirtmeye


çalıştığımız gibi uzaklığına bağlı olarak sabit bir
istasyon görünümünde olmasına karşın 0.25 saniyelik
bir gecikme ile aktarım yapabildiğini de söylemeye
çalışmıştık. Bu durumun bir telefon görüşmesinde yol
açacağı durumlar göz önüne alındığında etkinlik
hususunun bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiği
ortaya çıkmaktadır. Aslında örnek olan telefon
konuşmasını genel hale çevirirsek, GEO’nun etkileşimli
herhangi bir iletişimde pek de iyi olmadığı ortaya çıkar.

Bu sorunu uyduların oturdukları yörüngeleri yer


yüzeyine yaklaştırmak suretiyle çözmek gerçekten
olasıdır. Bunlara örnek olarak Teledesic, Skybridge ve Celestri verilebilir. Daha önce de
bahsetmeye çalıştığımız üzere LEO’larda yapılmak istenen budur ve sonucunda 0.1
saniyelik RTT elde edilmektedir. Geometrik olarak da düşünüldüğünde yakınlaşan uydular
için bu sefer de kapsama alanı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunu sağlamak adına
yörüngeye daha fazla uydu yerleştirmek gerekir ama bunun da getireceği parasal yük
hesaba katılmalıdır. Mali sorun aşılmış olup, yeterli derecede uydu sağlanırsa bu sefer de
uzayda kaplanan “çöplük” sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu da uzmanları düşündüren bir
diğer sorundur.

GEO uydularının bahsettiğimiz güçlü yayım özelliği ile Doğrudan Yayım Uyduları
(Direct Broadcast Satellites) genelde TV yayınlarını ve ek olarak diğer uygulamaları da
taşıyabilirler. Bunun dışında özel olarak tasarlanmış haberleşme uyduları da vardır.
Bunlar da yeryüzündeki sabit bir istasyonda çok iyi hesap edilmiş bir konumda, geniş
ölçekli bir anten aracılığı ile TV ve ses uygulamalarını taşıyabilmektedir.

152
LEO yüksek hızlı ağ işlemleri, telekonferans, uzaktan tıp eğitimi ve etkileşimli işlemlerde
seçim nedeni iken; GEO’lar ise daha çok bilgi kaydetme ve yayım gibi işlemlerde
uygundur. GEO’larla bugünkü teknoloji ile en azından 24 Mbps’lik IP verisinin
yayımlanması ve 2 Mbps’nin üzerinde noktadan noktaya olan TCP/IP verisi taşınabilmesi
olasıdır (TCP spoofing). Bu teknikle bazı hizmet sağlayıcılar Internet ve Intranet’i yüksek
hızda iletmede kullanmaktadır. Kaybın olmadığı protokoller bile bu kadar gecikmede
sorun yaşayabilmektedir.

Son dönemde Motorola şirketi tarafından düşünülen bir yaklaşım da A.B.D. üstünde LEO
ile GEO’yu birbirine bağdaştıracak uydu sistemidir. Bu düşüncenin arkasında,
oluşturulacak melez yapı sayesinde LEO’nun yüksek hızı ile etkileşimli işlemler yapılırken
GEO’nun yayım konusunda sahip olduğu gücü birleştirerek uydudan uyduya bağlantı
sağlayabilmektir.

8.3.9 Güvenlik
Uyduları gerekli konumlara yerleştirip, ilgili bant
genişliği ve gecikmeler de hesaba katıldıktan sonra bir
diğer önemli husus olarak güvenlik ortaya çıkmaktadır.
Taşınan verilerin içeriği ne olursa olsun güvenlik en
önde tutulması gereken konu başlıklarından belki de
ilkidir. Kuruluşlar, yayımlarında, kanalları tarayarak
bulabilecek konumdaki kişilerin varlığı nedeniyle
değişik xDMA yöntemleri kullanılır. Bunun da ötesinde
her ağ zaten kendi içinde bir iç güvenlik uygulaması ve
şifrelemeye sahiptir.

8.3.10 Küresel Konumlandırma Sistemi (Global Positioning


System)
GPS, ABD’nin askeri amaçlı olarak geliştirdiği gerçekten
çok önemli bir sistemdir. GPS, genel olarak askeri
amaçlı dahi olsa, sonradan da eklenen yeni
gelişmelerle, herhangi bir şeyin yeryüzündeki
konumunu oldukça yüksek doğrulukla ve zamanlamayla
belirlemeye yarayan sistem olarak tanıtılabilir. Bir alıcı,
en az üç uydunun yardımıyla, yeryüzündeki konumunu
iki boyutlu olarak elde edilebilir. Daha fazla uydu ile
yükseklik bilgisi de edinilip, oldukça yüksek kesinlikte
konum bilgisine ulaşılabilir. Yine diğer uygulamalarda
olduğu gibi güvenlik önemli bir sorun oluşturmaz.
Ancak bu önemli konu, yetkili kullanıcılar tarafından
bilinen bir rastgele hata bilgisi üretimi ile işaretlerin
kodlanıp, o şekilde ilgili yerlere ulaştırılması ve bu
kodlanmış bilgilerin sadece yetkili kişiler tarafından
çözülüp, işlenmesi ile ortadan kaldırılmış olur. Güncel
olarak takip edebildiğimiz gibi, GPS sistemlerine ait
aygıtlar oldukça küçültülmüştür ve maliyetleri de buna
bağlı olarak düşürülmüştür.

Günümüzde GPS'ler, gerçek konum ve zaman verilerinin yanında, hız, gidilecek noktaya
uzaklık, varış zamanı gibi yardımcı bilgiler de vermektedir.

153
8.4 RADYO TABANLI SİSTEMLERDE ERİŞİM YÖNTEMLERİ
Radyo tabanlı sistemlerde kullanılan erişim yöntemleri;

• Frekans Bölmeli Çoklu Erişim - FDMA (Frequncy


Division Multiple Access),
• Zaman Bölmeli Çoklu Erişim - TDMA (Time Division
Multiple Access),
• Kod Bölmeli Çoklu Erişim - CDMA (Code Division
Multiple Access)'dır.

Çoğu durumda bu yöntemler bir arada kulanılabilmektedir.

8.4.1 Frekans Bölmeli Çoklu Erişim (Frequency Division


Multiple Access-FDMA)
Her bir işaret, ilgili bant genişliğindeki belirli bir frekans aralığına modüle edilir.

Bu işleme kanal oluşturma denir. Yani her bir frekans aralığı, belirli bir anda tek bir
kullanıcıya aittir ve kullanıcının isteği doğrultusunda zamanın tamamı boyunca bu kanal
kendisine atanmıştır. Bunda asıl amaç, bant genişliğinin gereksiz kullanımını önlemektir.
Örnek olarak 30 kHz’lik bir telefon çağrısına bu aralığın tamamını atamak pek de akıllıca
bir davranış olmayacaktır. O yüzden her kullanıcı için gerekli olan bant aralığı hesaplanıp,
o kadarı “tüm zaman” boyunca ilgili kullanıcıya atanır. Olası karışıklıkları engellemek için
bant içinde ayrılan her yuvanın arasına koruyucu güvenlik duvar aralıkları konur ve
karışıklık engellenmiş olur.

154
Bu yöntemi biraz daha iyileştirmek için TDD denen “Zaman Bölmeli Çiftleme” (Time
Division Duplex) ek mekanizması kullanılabilir.

8.4.2 Zaman Bölmeli Çoklu Erişim (Time Division Multiple


Access)
TDMA'da birden çok kullanıcı için ayrılan bant genişliği herkese açıktır, ancak sadece
örnekleme zamanına bağlı olarak elde edilen zaman aralıklarında aktarım olanaklıdır. Bir
kullanıcı yalnızca kendisine ayrılan belirli bir zaman aralığından “bant genişliğinin
tamamını” kullanabilir. Burada FDMA’da sözü geçen ve engellenilmeye çalışılan karışıklık
hiç oluşmaz. Zira, kullanıcılar kesin zaman aralıkları ile sistemin tüm aralığını
kullanmaktadır. Yani, belirli bir anda kanalın tümü, bir süreliğine (slot) tek bir kullanıcıya
atanır.

Her kullanıcı kendilerine ayrılan zaman aralığı (slot)'nda yayın yaparlar.

Günümüzde 6 hücreli çerçeveyi kullanan TDMA’da her bir çift zaman aralığı, bir iletişime
atanacak biçimde bir çerçeve içinde aynı yelpaze üstüne haritalanır. Böylece iletim hızı
3'e katlanır. Aslında bu teknolojiyle hedeflenen iletim hızını 10'a katlamaktı, fakat
bugünkü olanaklarla ancak 3’e katlamak olasıdır. Klasik Darbe Kodu Modülasyon
(Pulse Code Modulation - PCM) ile dönüştürülen sesler analog yapıyı sayısala
çevirirken, QPSK ile veri oranını ikiye katlamak olasıdır. TDMA’nın sahip olduğu mimari
nedeniyle PCM kodlamanın etkinliğini sayısal sistemlere uygulamanın kolaylığı, özellikle
ses uygulamalarında 64Kbps’lik oran kullanılan yöntemler sayesinde katlanabilir.

155
TDMA’nın gelişim evresinde IS-54’ten IS-136’ya geçiş ile bazı özel hizmetlerin de
kullanımı devreye sokuldu. Bu amaçla IS-136’yı biraz daha ayrıntılı biçimde incelemek
yerinde olabilir. Genel olarak makro hücresel ve bina içi kablosuz erişim, düşük fiyatlı bir
alıcı-verici kullanılarak, 30 kHz’lik çift yönlü kanallar kullanılarak sağlanabilir. Bununla
birlikte, birçok yeni servis (Kısa İleti Hizmeti - Short Message Service gibi) sayısal olarak
taşınabilir hale gelmektedir. IS-136, 40 milisaniyelik TDMA çerçeve yapısı kullanır.

8.4.2.1 TDMA'daki Yenilikler


TDMA'da Sayısal Denetim Kanalı (Digital Control Channel-DCCH) işaret uygulaması
da gerçekleşebilmektedir. Böylece özel ve yarı özel sistem işlemlerinin yanında çoklu özel
sistemlerin tanımlanması da olanaklı hale gelmektedir. Bu yenilikle beraber gelen
uygulama da ses niteliğini arttırmak üzere 8 Kbps’lik ses kodlayıcılarının başarımını
iyileştirmek olarak ortaya çıkmaktadır. Bu amaca yönelik bir diğer yöntem de ses
kodlamasını 16 Kbps’ye çıkartıp, ayrılan zaman aralık sayısını arttırmak olabilir. Bir üst
seviyede aynı iş için 3 zaman aralığını da ayırıp 24 Kbps’lik bir kodlama yapılabilir ama bu
başarımı beklenildiği gibi uçlara çekmez. Ayrıca uç birimlerde de uygun devrelerin
bulunmasını gerektirir. Bir diğer yöntem de, 8’li PSK veya 16’lı QAM yöntemini
uygulamaktır.

TDMA ile gerçekleşen uygulamalar, şu anda kullanılan tekniklerle sınırlı olan veri akış
oranları ile de yeterli olmaktadır. Ancak bahsetmeye çalıştığımız bazı tekniklerle bu daha
da arttırılabilir. Bunların artışı elbette müşterileri de hizmet sağlayıcılara çekecek ve
karşılıklı bir tatmin söz konusu olacaktır. Ancak bugünkü olanaklarla bile TDMA ile birçok
işlem yapılabilmektedir. Bunların bazıları;

• Gerçek zamanlı faks uygulamaları,


• Sıkıştırma ve kanalın üçe katlanması ile 115,200 bps oranında dosya aktarımı,
• 9.6 Kbps’lik sıkıştırılmamış tüm aralığı kullanarak veri aktarma,
• Hata algılama, düzeltme, sıkıştırma ve şifreleme,
• Telefon cihazlarının faks ve/veya modem gibi kullanılabilmesi olarak sıralanabilir.

Bunlar dışında IS-136’ya ek olarak mevcut sistemlerin üstüne, yeni, ticari bakımdan etkin
hizmetleri eklemek ve IMT-2000 radyo iletim teknolojisi için gerekli olan özellikleri
sağlama düşünceleri geliştirilmektedir. Bunlar;

• Esnek yelpaze atanması,


• Yelpazenin daha etkin kullanımı,
• I36 ve I36+ uyumluluğu,
• Yüksek gezgin iletişim hızlarında makro hücresel başarımının desteğidir.

Bunlar dışında Genişletilmiş TDMA (Extended TDMA)'da geliştirilmektedir. Bunda


amaç; TDMA ile elde edilen kanalın 3’e ya da 5’e katlanması durumunu DSI (Digital
Speech Interpolation) kullanarak 10 veya 15 kata çıkarabilme düşüncesidir. DSI bir
istatistiksel TDMA türü olarak algılanabilir. DSI, atanmış aralığın boş geçildiği anları
saptayıp, o aralığa kullanımda olması istenen kısımları yerleştirerek, klasik TDMA’nın 2-3
kat daha üstüne çıkabilir.

156
8.4.3 Kod Bölmeli Çoklu Erişim (Code Division Multiple
Access)
Yelpaze üstünde işaretin yayılması temel ilkesine dayanan CDMA için iki olasılık vardır.
Bunlar;

• Frekans Sıçramalı CDMA (Frequency Hopping/CDMA),


• Doğrudan Sıralı CDMA (Direct Sequence/CDMA)'dır.

FH/CDMA’da gönderen taraf rastgele üretilmiş değerleri kullanarak belirli bir anda belirli
bir frekansı kullanırken, üretilen rastgele değerlerin filtrelenmesi sonucu bir sonraki anda
bir başka frekanstan işlemeye başlar. Burada önemli olan alıcı-verici arasındaki eş
zamanlılığın ayarlanmasıdır.

DS/CDMA’da ise, gönderilecek darbenin yerine yelpazeye yayılan ve rastgele üretilmiş


bir “dizi” darbe katarı “sıkıştırılır”. Böylece sıkıştırılan darbe katarı (dizisi) oranında bir
frekans yayılımı gerçekleşir. Dinleyen taraf, kendi aygıtları ile bunu çözmeye çalıştığı
zaman gürültüden başka birşey duyamaz. DS/CDMA’da da alıcı-verici arasındaki eş
zamanlılık çok büyük önem taşır.

Bu yöntemler aracılığı ile var olan sığa 10 kattan 20 kata kadar (kullanılan yönteme bağlı
olarak) değişen bir artışa erişir. Bu şekilde düşünüldüğünde CDMA kullanılırsa;

• Hücresel taşıyıcıların telefon sığasında artış,


• İletilen ses niteliğinde artış,
• Veri aktarımında oldukça yüksek derecede güvenilirlik,

157
• Site seçim işlemlerini daha basite indirgeme,
• Ortalama olarak verici aygıt güç çıkışı gereksinimlerini azaltma,
• Haberleşme sahası içindeki diğer elektronik aygıtlarla oluşacak olası karışıklığı
engelleme,
• Sağlığı tehdit edecek unsurları azaltma,
• Daha az site gereksinimi ile maliyeti düşürme,

sağlanmış olur. Bunların yanında CDMA ile kablolu haberleşmeye yakın nitelikte
haberleşebilme olanağı, olabildiğince fazla kapsama alanı elde edebilme, düşük giderli
aygıt ve daha az site gereksinimi gibi hususlarda çalışmalar da sürmektedir.

8.4.3.1 CDMA Güvenliği


Yöntemin doğası gereği, haberleşmenin gizli kulaklar tarafından
dinlenmesi, ilgili rastgelelik sırasının herhangi bir yerden
edinilmemesi halinde olanaksızdır. Bu yüzden CDMA oldukça
yüksek bir güvenlik sağlar.

8.4.3.2 CDMA Eşzamanlılığı


Kabaca bahsetmeye çalıştığımız gibi CDMA, yelpazeye yayılırken makineler tarafından
üretilen ve istatistiksel dağılıma uyması kesin olmayan rastgele dizileri kullanır. Eğer
verici tarafında işaretin modüle edilmesi sırasında kullanılan dizi, alıcı tarafından
bilinmiyorsa bu yöntem hiçbir işe yaramaz. Ayrıca sistemin genelinin eş zamanlılığı da
ortak bir zaman ayarlamasıyla sağlanır.

8.4.3.3 CDMA’nın En Uygun Hale Getirilmesi


CDMA için kapsama alanı, nitelik ve sığa en önemli üç
unsur olarak karşımıza çıkar. Herkes bütün bu
unsurların en üst noktasını hedefler. Ancak bazen
durum, konum ve zamana göre bu uç noktaların bir
şekilde dengeye getirilmesi gerekir. Elbette geniş
kapsama alanı istenecektir fakat bu istek
gerçekleştirilirken nitelikten ödün vermek de yanlış bir
yaklaşım olacaktır. Bu yüzden içinde bulunulan
durumun gerektirdiklerine göre uzmanlar, sistemi
dengeye getirmek için uğraşıp, gerekirse uç
noktalardan yani en iyiden en uyguna dönüş
yapmalıdırlar.

158
8.5 HÜCRESEL HABERLEŞME
İlerleyen sayfalarda

• Hücresel haberleşmede kullanılan teknikler,


• Çağrı oluşturulması,
• Analog ve sayısal hücreler,
• Frekans atanması ve tekrarlı frekans kullanımı,

gibi kavramlar ele alınacaktır

8.5.1 Neden Sayısal?


Dünyada 1984’ten beri hücre temelli iletişim
endüstrisinde çok büyük değişiklikler oldu. Aynı yıllarda
tüm sistemler analog radyo iletimini kullanıyordu.
Çünkü servis sağlayıcıların kullandıkları sistemler
analogtu. Bunun yanında sayısal sistemler geleceğin
teknolojisi olarak görülmekteydi. Dijital tabanlı telefon
kullanımı, analogdan daha zordu. Bunun nedeni sayısal
teknolojide bugün bile tek olarak kabul edilmiş bir
endüstri standardının olmaması ve bunun yanında
teknolojilerin birbiriyle uyuşma problemlerinin
bulunmasıdır. Ayrıca analog iletişimin dijitale göre ucuz
olması, çok iyi ve büyük bir servis yapılanmasına sahip
olması da analog iletişimin üstünlükleri arasında
sayılabilir.

Bütün bunlara rağmen kişi veya kurum için veri servis hizmeti, ses kalitesi ve güvenlik
önemli ise, bu durumda dijital telefon servisini kullanmak en iyisi olacaktır. Verilecek
servis dual mod telefon yeteneğine göre yapılandırılırsa hem sayısal servislerin hem de
yapılandırılan bölge dışındaki alanlarda kullanılan analog servislerin kullanımına olanak
sağlar. Eğer ağ’da dolaşım en öncelikli konu ise hücresel haberleşme kullanılabilir.

Analog ağlar yerleşim bölgelerinde her yerde olacak şekilde artmıştır ve hücresel ağların
hala kullanımını haklı çıkaran birçok sonuç vardır. Bunlar;

• Sınırlı servis alanı yüzünden her istenilen yere servis verilememesi,


• Doğal radyo sistemlerinden dolayı operatörlerde sık sık zayıf iletişimin görülmesi,
• Bağlantı kurulumunda aşırı gecikme,
• Sistemin hızlı bir şekilde kurulumunda çok fazla desteğe gereksinim duyulması,
• Kısıtlı kanal kullanılabilirliğidir.

Analog hücresel radyo sistemleri FDMA (Frequency Division Multiple Access)


kullanmaktadır. Bu teknik ile bir bölgedeki kısıtlı bant genişliği ile, çok kullanıcı
desteklenebilir.

Kuzey Amerika’da bugün yaklaşık olarak 200 milyon insan hücre temelli iletişim
servislerini kullanmaktadır. Dünyada ise her ay 13 milyon kullanıcı kablosuz iletişim için
başvuruda bulunmaktadır. Hücre temelli iletişim endüstrisi halen öncelikli olarak analog
omurgalar üzerinde çalışmaktadır. Tahminlere göre Amerika’nın tamamı analog olarak
kaplanmış durumda iken bunun sayısal benzeri olan hücresel ağların oranı ise %60–100

159
arasındadır. Kanada’da da iletişim ağları çoğunlukla analogtur. Çünkü dijital teknolojiye
geçiş için çok kısıtlı imkanlar bulunmaktadır.

Pek çok ülkelerin kablosuz servis sağlayıcıları dijital ağ’ı kullanmaktadır veya en azından
hücre temelli ağ’dan sayısal ağ’a geçmeye çalışmaktadır. Tamamen farklı kriterlere sahip
olan sayısal birçok üstünlüğe sahiptir. Temel üstünlükleri;

• Çok iyi bir servis kalitesi (QoS) sunması,


• Daha iyi güvenlik,
• Daha yüksek ses kalitesi,
• Gelecek Nesil Servisleri (Next Generation Services) 'ni destekleme
kapasitesine sahip olmasıdır.

Bu durum sayısal ağlarda verimliliği arttıracaktır. Yani taşıyıcı bazında, her iletişimde
daha fazla bilgi taşınabilecektir. Bu, çoğu sistemin neden sayısal sisteme çevrildiğinin
cevabıdır.

8.5.2 Kapsama Alanları


Hücre tabanlı taşıyıcıların kapsama alanları coğrafik olarak
sınırlıdır. Bu da üreticileri ikileme düşürür;

• Taşıyıcıların, yatırımın kendini sıfırlaması için daha


çok kullanıcıya ve gelire gereksinimleri vardır.
• Bant genişliğinin daha verimli kullanılması için
analogtan sayısala bir geçiş yapmaları
gerekmektedir.
• Hırsızlığa karşı güvenlik ve koruma taşıyıcı ve
kullanıcılar üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır.

Hücre temelli iletişim endüstrisi halen öncelikli olarak


analog omurgalar üzerinde çalışmaktadır. Tahminlere göre
Amerika’nın tamamı analog olarak kaplanmış durumda
iken bunun sayısal benzeri olan hücresel ağların oranı ise
%60 –100 arasındadır. Kanada’da da iletişim ağları
çoğunlukla analogtur. Çünkü dijital teknolojiye geçiş için
çok kısıtlı imkanlar bulunmaktadır.

Pek çok ülkelerin kablosuz servis sağlayıcıları dijital ağı kullanmaktadır veya en azından
hücre temelli ağdan sayısal ağa geçmeye çalışmaktadır. Tamamen farklı kriterlere sahip
olan sayısal birçok üstünlüğe sahiptir. Temel üstünlüğü çok iyi bir servis kalitesi (QoS)
sunması, daha iyi güvenlik ve gelecek nesil servislerini (next generation services)
destekleme kapasitesine sahip olmasıdır. Bu durum sayısal ağlarda verimliliği arttırıcı
olarak ta bilinir ve bu, çoğu sistemin neden sayısal sisteme çevrildiğinin cevabıdır. Ayrıca
sayısal çok daha iyi bir ses kalitesi de sunmaktadır.

8.5.3 Analog Hücresel Sistemler


Önceki sayfada saydığımız gereksinimleri analog sistemler sağlayamaz. Sesi radyo
sistemleri üzerinden AM ve FM teknikleri ile iletmek için bütün bant genişliği
kullanılmaktadır. Bunun anlamı hücresel taşıyıcıların tek frekans üzerinden sadece tek bir
çağrıyı destekleyebilmesidir. Bu da sistem içinde kısıtlı kanal kullanımı demektir. Frekans
üzerinde tek bir kullanıcının olması MSA (Metropolitan Service Areas)’larda
problemlere yol açmaktadır.

160
Analog hücrelerde kullanılan frekans alanı 825-845 MHz ile 870-890 MHz arasındadır.
Hücresel kanallar tek bir telefon çağrısı için 30 kHz’lik bir bant genişliğini kullanmaktadır.
Ayrıca 21 kanal da kontrol kanalı olarak tahsis edilmiştir.

Hücresel iletişim klasik taşınabilir telefonlardaki sınırlamaların üstesinden gelmek için


tasarlanmıştır. Kapsama alanları, petek şeklindeki altıgen hücrelere bölünmüştür. Böylece
en kısa çevre uzunluğu ile en büyük alan oluşturulabilmektedir.Aşağıda görüldüğü gibi
her hücre dışındaki hücreyi kısmen kapsamaktadır. Frekanslar gruplara veya hücrelere
bölünerek komşu hücrelerin engellemesinden, parazit yapmasından ve tıkanıklık
oluşturmasından korunur. Hücreli sistemler iletişim için daha az güç harcarlar. Örneğin
taşıtlara özgü ileticiler 3 watt’lık güç harcıyor iken bazı cihazlar 3/10 watt harcamaktadır.
Burada kullanılan hücre tasarımında ortalama yarıçap 3-5 mil arasındadır ve her hücre
aynı anda yaklaşık 45 adet servis verebilecek radyo donanımına sahiptir. Ancak çok fazla
kullanıcının tıkanıklıktan şikayetçi olması durumunda hücre bölünmeleri ortaya çıkar. Yani
hücre daha küçük hücrelere bölünür. Frekanslar kullanıma devam edenler için tekrarlı
olarak atanır. Hücre küçülmesi daha fazla donanıma ve bileşene gereksinim duyar. Bu da
taşıyıcı firmalar için parasal olarak bir yük daha getirmiş olur.

8.5.4 Ağ’a Giriş İşlemi


Mobil telefona güç gidince, telefon hemen ağa bağlanır. İlk olarak telefon MTSO’ya
(Mobile Telephone Switching Office) bir ileti gönderir. MTSO, CO’ların (Class 5 Control
Office) eşdeğeridir. MTSO’ya giden ileti elektronik hareket numarası ve telefon
numarasını içerir. Bu iki bilgi birleşerek kişisel cihazı tanımlar. Artık telefon bilgi iletimine
hazırdır.

161
8.5.5 MTSO
MTSO'nun ilişkide bulunduğu veritabanları görülmektedir.

MTSO, Class 5 Central Office’lerin eşdeğeridir. Tamamen


hat anahtarlamalı bir sisteme sahiptir ve yüzlerce çağrıyı
aynı anda yönetmek için özel bir mantık kullanır. MTSO,
taşıyıcılarla arasında sayısal yapı kullanır. Burada bakır,
fiber veya mikrodalga radyo sistemleri olabilir. MTSO ve
ana istasyon arasında farklı bir arayüz bulunur. Bu hat
taraflı anahtarlama olup çağrı kurulumlarını kontrol eder.
Normalde MTSO – ana istasyon T1 işlemi üzerinden 32
Kbps ADPCM ile bağlanır. T1 bağlantı bakır veya
mikrodalga olabilir.

MTSO'nun görevi çağrıları yönetmektir. Örneğin sabit


telefondan hücresel numaraya çağrı olması durumunda,
sabit kullanıcı, özel bir taşıyıcı telefon şirketi tarafından
MTSO’ya bağlanır. Burada MTSO çağrılan numarayı
analiz eder ve tüm hücrelere çağrılan birimin yerini
bulmak için ileti yollar. Bu ileti gönderimi birim bulunana
kadar her bir hücrenin kendinden bir sonraki hücreye
aynı iletiyi göndermesi ile devam eder. İletiyi tanıyan
hücre yukarıdaki hücreye ileti yollar. Bu hücre de MTSO’ya birim bulunduğuna dair bir
uyarı iletisi yollar. Bundan sonra MTSO, hücre ile bağlantı kurmak için hücre taşıyıcısı
seçer. MTSO’ya burada MSC (Mobile Switching Center) de denir. MSC’nin görevleri
şunlardır;

• Hücrelerden gelen tüm çağrıları anahtarlamak,


• Gerekmesi halinde ağın yedeğini almak,
• Tüm ağ elemanlarının izlenmesini sağlamak,
• Sistem için tüm testleri yönetmek.

MSC sistemde dört farklı veritabanı ile çalışır. İlk veritabanı HLR (Home Location
Register) olarak tanımlanır. HLR sistemdeki tüm sistem sürücü kayıtlarının tutulduğu
yerdir. Bunlar ağa bağlanan yerel sürücülerdir. HLR abonelere ait tüm bilgileri de tutar.
Bu bilgiler isim, telefon, özellik, fonksiyonlar gibi bilgilerdir.

İkinci veritabanı VLR (Visiting Location Register)’dir. VLR belirli MSC alanlarına ait
sürücülerin tutulduğu geçici veritabanıdır.

Diğer iki veritabanı ise ağda MSC tarafından kullanılmaktadır. Bunlar EIR (Equipment
Inventory Register) ve AuC (Authentication Center)’dir. Bunlar GSM’de kullanılan
veritabanlarına çok benzer. AuC, kullanıcının kimlik belirleme işlemlerinde kullanılır ve bu
da kullanıcının ağı hileli bir şekilde kullanmasını önler.

8.5.6 Kontrol Kanallarının İzlenmesi ve Başarısız Sinyal


Hücreden hücreye geçiş işlemi yapan telefon, kontrol kanallarının haricinde tüm kanalları
tarar. Aşağıda bu görülmektedir. Tarama sonrası o an için en güçlü olan kanala kilitlenir.
Bundan sonra telefon artık izleme moduna geçer. Eğer araç o anki hücreden başka bir
hücreye geçiş yapıyorsa izleme kanalından alınan sinyal başarısızlığa uğrar. Fakat bu
duyulamayacak kadar zayıftır. Telefon derhal tüm izleme kanallarını tarar ve birini
seçerek tekrar izleme moduna geçer.

162
163
Çağrı sırasında hücreden hücreye geçişlerde bazı karmaşıklıklar ortaya çıkar. Böyle bir
durumda IS-41 ağ üzerinden hedef MSC’lere ileti yollar. Burada MSC bir veya daha fazla
olabilir. İleti alan tüm MSC’ler ilgili çağrıyı dinlemeye başlar. Kısa süre sonra bu çağrıya
hepsi bir yanıt gönderir. Gelen yanıtlara göre hangi MSC daha güçlü sinyal alıyorsa MSC
onu seçer ve yeni MSC’ye iletiyi yollayarak iki MSC arasındaki hattın aktif olmasını sağlar.
Daha sonra hizmet veren MSC araca yeni hücre birimi içinden ileti yolar ve yeni MSC
üzerinden yönetir. Araçta bağlantıyı yeni kanala göre ayarlar ve böylece çağrı kesilmeden
devam eder.

Bazen coğrafi şartlar nedeniyle araç bulunduğu MSC’den başka bir MSC servis alanına
girerken o an hizmet veren MSC diğerlerine bir ileti yollar. Bu iletiye gelen en güçlü sinyal
yanıtına göre çağrıyı başka bir MSC’ye devreder. Fakat çağrı ile ilgili en güçlü sinyal
aracın uzaklaşmasına karşın hala o anki MSC’de ise, bu MSC çağrıyı devretmez. Bunun
yerine diğer MSC’ye çağrı için parelel bir ses kanalı kurulmasını sağlar.

Katlı Hücreler

Hareketli aygıtların hücre sınırında kanal değiştirmeleri sırasında yaşanan tıkanıklılığı


azaltmak için yeni bir yapı kullanılır. Bu yapıdaki her bir sektörde çağrı kurulması işlemini
yönetmek için bir kontrol kanalı gerekmektedir. Burada her bir sektördeki ses trafiği telsiz
anten bağlantısı ile sağlanır.

8.5.7 Çağrı Oluşturulması


Bir çağrının oluşturulma adımları aşağıdaki şekildedir;

• Numara girilir ve gönderilir,


• Kullanılan cihazla MTSO arasında diyalog oluşur,
• MTSO bilgiyi alınca çağrıyı oluşturmaya başlar,
• MTSO hücredeki kullanılabilir kanalları tarar ve birini seçer,
• MTSO kullanılan cihaza hangi kanalı kullanacağını bildirir,
• Cihaz frekansını kendine atanan cihaza göre ayarlar,
• MTSO bu kanalla çağrı için bağlantıyı yapar,
• Böylece her iki taraf içinde bağlantı kuruşmuş olur.

Bu işlem aşağıda görülmektedir.

164
Benzer şekilde, ağdan mobil telefona çağrı gelmesi durumda da aşağıdaki işlemler
gerçekleşir;

• Hareketli ofis çağrı geldiğinde sinyal bilgisini alır,


• Çağrıyı alan hareketli ofis aygıtın aranması işleminden sonra sayfayı kontrol kanalı
üzerinden gönderir,
• Sayfanın alınmasından sonra aygıt yanıt verir,
• Hareketli ofis cevap iletisini alır ve bir kanal atar,
• Hareketli ofis çağrı bağlantısının kurulduğunu ve ilgili kanalı kullanabileceğini
belirten bir ileti geçer,
• Aygıt derhal belirlenen kanala geçer ve çağrı gönderilir,
• Karşı tarafta telefon çalar ve bağlantı kurulur.

Mobil iletişim aracı, hücre merkezinden uzaklaşıyor olabilir. Bu durumda ana istasyon
çağrı işleminde aktif rol üstlenir. Bu işlem dizisi yukarıdaki animasyonda da
görülmektedir.

• Kullanıcı hücre sınırına yaklaştıkça sinyal zayıflar,


• Ana istasyon sinyal gücünün yavaş yavaş kaybolduğunu anlar ve hareketli ofise
ileti geçer,
• Mobil ofis bunun üzerinde iyileştirme (recovering) moduna geçer,
• MTSO kullanıcının girmekte olduğu yeni hücreyi belirler,
• İstasyonlar kendilerindeki ilgili çağrıya ilişkin sinyalin güçlü veya zayıf olduğunu
bildirir,
• MTSO hangi ana istasyonun çağrıyı alacağına karar verir.

Bölüm Özeti
Bu bölümde de Radyo Teknikleri ve Sistemlerini ele
aldık. Yayın titreşim oranını açıkladık ve mikrodalga
haberleşmeyi ele aldık.Mikrodalga haberleşmenin
giderek artan oranda kullanılmasında, özellikle radyo ve
televizyon yayınlarının büyük yer kapladığını belirttik.

Bundan sonra uydu haberleşmeye geçtik. Bu kısımda;

165
• Uydu öz niteliklerini,
• Uydu Frekans bantlarını,
• GEO uydularını,
• MEO uydularını,
• LEO Uydularını,

ele aldık ve uydu haberleşmede aygıtlar, yörünge yuvaları ve güvenlik konularını


inceledik.

Bundan sonra, radyo tabanlı sistemlerde erişim yöntemlerini ele aldık ve bu yöntemleri üç
bölümde inceledik;

• Frekans Bölmeli Çoklu Erişim - FDMA (Frequency Division Bölmeli Çoklu Erişim),
• Zaman Bölmeli Çoklu Erişim - TDMA (Time Division Multiple Access),
• Kod Bölmeli Çoklu Erişim - CDMA (Code Division Multiple Access).

Bundan sonraki adımımız hücresel haberleşme oldu ve bu bağlamda sayısal sistemlerin


giderek analog sistemlerden daha fazla kullanılmaya başladığını söyledik. Ancak analog
sistemlerin hala yaygın olarak kullanılmalarının nedenlerini sıraladık. Bunlar;

• Sınırlı servis alanı yüzünden her istenilen yere servis verilememesi,


• Doğal radyo sistemlerinden dolayı operatörlerde sık sık zayıf iletişimin görülmesi,
• Bağlantı kurulumunda aşırı gecikme,
• Sistemin hızlı bir şekilde kurulumunda çok fazla desteğe gereksinim duyulması,
• Kısıtlı kanal kullanılabilirliğidir.

Bu bölümde ayrıca kapsama alanlarını, analog hücresel sistemleri, ağa giriş işlemlerini,
kontrol kanallarının izlenmesini, başarısız sinyalleri inceledik ve çağrı oluşturmayı ele
aldık. Bir çağrının oluşturulma adımlarını sıraladık;

• Numara girilir ve gönderilir,


• Kullanılan cihazla MTSO arasında diyalog oluşur,
• MTSO bilgiyi alınca çağrıyı oluşturmaya başlar,
• MTSO hücredeki kullanılabilir kanalları tarar ve birini seçer,
• MTSO kullanılan cihaza hangi kanalı kullanacağını bildirir,
• Cihaz frekansını kendine atanan cihaza göre ayarlar,
• MTSO bu kanalla çağrı için bağlantıyı yapar,
• Böylece her iki taraf içinde bağlantı kurulmuş olur.

Son olarak;

• MTSO,
• Tekrar frekans kullanım planı ve hücre yapısı,
• Katlı hücreler,
• Tekrarlı frekans kullanımı,
• Frekans atanması,
• Sabit telefondan normal telefona çağrı kurulması,

konularını inceleyerek bölümü tamamladık.

166
167
168
169
170
171
SS7
Sinyalleme Sistemleri Numara 7 (Signaling System 7 - SS7),
PSTN ağlarında çağrı oluşturma, yönlendirme, faturalandırma gibi
işlemlerin gerçekleşmesini sağlayan gelişmiş bir sinyalleme
protokolüdür. Eski sinyalleme yöntemlerinden çok daha gelişmiş
yapıya sahiptir. Ayrıca SS7 sayesinde, PSTN ile IP ağları arasında
bütünleşme sağlanabilecektir.

Bölüm Hedefi
SS7, telefon ağlarında kullanılan yüksek başarımlı bir
sinyalleme protokolüdür. Bu bölümde;

• Eski telefon sinyalleme yöntemleri ve SS7'nin


getirdiği yenilikler,
• SS7'nin kullandığı protokol yapısı ve bu yapının
katmanları,
• SS7 ağlarının yapısı ve kullanılan ağ elemanları,
• SS7'deki yenilikler ve SIGTRAN

ele alınacaktır.

9.1 SS7
Bütün telefon konuşmalarının esasını iki temel yapı taşı
oluşturur. Bunlardan ilki ve en önemlisi; gerçek içerik
olan sesimiz, fakslar, modem destekli veridir. İkincisi
ise; telefon aracılığı ile yapılacak bilgi alışverişini
sağlayacak olan uygun yönün belirlenmesi ve
bağlantının sağlanmasıdır. İşte SS7, anonim (public)
telefon ağındaki, telefon anahtarları arasındaki iletişimi
sağlayan protokollerin yaptıkları işin benzerini kablosuz
iletişimde oluşturan bir protokol setidir. Bunlar, dünya yüzeyindeki pek çok organ
tarafından üretilmekte ve kontrol edilmektedir. Yönetim için sorumluluk ise ITU-T
(International Telecommunication Union) tarafından gerçekleştirilmektedir.

Hemen belirtelim ki, bugün için PSTN ile paket anahtarlamalı-IP dünyası arasında
bütünleşmeyi sağlayacak olan en önemli girişim Sinyalleme Sistemleri Numara 7
(Signaling System Number 7- SS7) protokoludur. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi,
bugün ve gelecek nesil anonim ağlar için hayati öneme sahip yapı taşı, SS7 veya SSx
protokolü olacaktır.

172
9.1.1 Eski PSTN Sinyalleme Sistemleri
SS7’nin yapı ve desteğini anlayabilmemiz için, PSTN tarafından sağlanan ve çok
kullanışsız olan sinyalleme yöntemlerini incelemek faydalı olacaktır.

Bütün telefon konuşmaları, orijinden konuşulacak noktaya ulaşabilmek için bir taşıyıcı
kabloya gereksinim duymaktadır. Telefonun ilk günlerinde, bu durum her kullanıcıya bir
hat atayarak sağlanırdı. Daha sonra uygulamaya giren anahtarlama sisteminde
kullanıcılar, aynı kablo üzerinden birlikte konuşma olanağına kavuştular. Telefon bilgilerini
taşıyan kablolar, konuşma bilgilerini taşımaları yanında, konuşmaların düzenli olarak
yürütülmesi için gerekli sinyalleme bilgilerini de taşır hale geldiler. Sinyalleme bilgilerinin
ses bilgileriyle beraber taşınması bant içi sinyalleme (in band signalling) olarak
isimlendirilir. Bu uygulama CAS (Channel Associated Signaling) diye adlandırıldı. Bu
uygulamada, konuşma isteği alan telefon buna olumsuz yanıt verirse, tüm hat boşuna
meşgul durumda kalacaktır. Bunun yerine kullanıcı ve sinyalleme bilgileri birbirinden
ayırarak, ki buna bant dışından sinyalleme (Out of band signalling) denilmektedir,
bu sorun çözülmektedir. Bu uygulama da Common Channel Signalling (CCS) diye
adlandırılmıştır. Aşağıda bu iki uygulama görülmektedir.

İlerleyen sayfalarda ayrıntıyla ele alacağımız SS7 protokolü ise, CCS'den çok daha güçlü
bir mantığa sahip bulunmaktadır.

9.2 SS7'nin KATMAN YAPISI


Birçok sinyalleme protokolü gibi SS7 de katmanlı bir yapıya sahiptir. Her bir katman özel
görevler ve sorumluluklar yüklenir. Diğer katmanlı protokollerde olduğu gibi, görev
hazırlığı en üst katmandan başlar ve uygulama emirleri aşağı katmanlara doğru devam
eder. Başka bir deyişle, her katman kendisinin üstündeki katmandan gelen emirleri
yerine getirir.

Katmansal yapı fizikseldir, yani donanımsal bir yapı değildir. Tümüyle birbirini izleyerek
uygulamaya giren yazılım kümeleridir.

En alt üç katman MTP (Message Transfer Part) diye adlandırılır. Bu katmanlar güvenli
ve güvenilir ileti gönderiminden sorumludur. İletilerin içeriği, daha üstteki katmanlar

173
tarafından hazırlanır. MTP gidecek iletiyi adrese göndermek üzere sinyalleme bağlantısını
kullanır. Daha üstteki katmanlar ağ tarafından istenilen farklı fonksiyonlara sahiptir ve
bunları uygularlar. Örneğin dördüncü katman ISUP veya TUP adıyla anılan Çağırma
Kontrol Protokol (Call Control Protocol)’lerini yönlendirme ile yükümlüdür. Diğer
işlemler ise, SCCP diye adlandırılan daha yukarı katmanlar tarafından yerine getirilir.
İlerleyen sayfalarda bu katmanlar, fonksiyonları ve nasıl çalıştıkları açıklanacaktır.

9.2.1 MTP
MTP üç katmandan oluşmaktadır. Temel olarak ana görevleri, SS7 bağlantılarının
yönetimi ve iletilerin yönlendirilmesidir. OSI katmanları hakkında bilgi sahibi olanlar için
MTP, OSI’nin ilk üç katmanına benzer bir görev yerine getirmektedir. OSI katman yapısını
hatırlamak için tıklayınız.

OSI Modeli
Paket anahtarlamalı ağlarda kullanılan protokolleri tanıtmadan önce, ağ iletişimini
katmanlar halinde tanımlayan OSI modelini hatırlamak gerekir.

174
Biz burda tüm katmanları değil, en alt üç katmanı ele alacağız.

Ağ Katmanı (3. Katman)

Paket katmanı olarak ta anılan bu katman, verilerin ağ üzerindeki hareketini düzenler.


Düğümler arasındaki yol seçimine bu katman karar verir. Ağdaki haberleşmeyi sağlamak
için mantıksal adresleme kullanır. Bu katmanda IP, IPX gibi mantıksal adresleme
kullanılır.

Veri İletim Katmanı (2. Katman)

Fiziksel bağlantı üzerinde veri iletiminden sorumludur. Üçüncü katmandan gelen paketleri
çerçeveledikten sonra, fiziksel adreslerine göre gitmeleri gereken düğüme ulaşmalarını
sağlar. Fiziksel adres belirlemek için düğümlerin MAC adreslerinden yararlanır.

Fiziksel Katman (1. Katman)

Ağdaki iki düğüm arasındaki fiziksel bağlantıyı tanımlar. Bu bağlantı fiberoptik kablo,
ethernet hattı, telefon hattı gibi sinyalin iletildiği ortamdır.

MTP’nin birinci katmanı OSI'de olduğu gibi fiziksel katmandır ve yukarı katmanlardan
gelen iletileri elektrik sinyallerine çevirir ve fiziksel bağlantının oluşmasını sağlar.

İkinci MTP katmanı ise, SP’ler arasındaki güvenli sinyal iletimini gerçekleştirir. Bu rol
içinde verilerin hatalı olup olmadıklarını denetler ve hatalı olanlarını düzeltir. Bu katman
aynı zamanda çok büyük çapta iletim söz konusu olduğundan, ileti akış kontrolünü de
gerçekleştirir. Bu katman ayrıca gönderilen iletilerin, Sinyalleme Üniteleri olarak
isimlendirilen paketler içinde toplanmasını sağlar. Üç tip sinyalleme ünitesi görev
yapmaktadır.

• Message Signaling Unit (MSU) Yukarı katmanlardan gelen SS7 iletilerini


paketler.
• Link Status Signal Unıt (LSSU) Bağlantıların durumları hakkında bilgilerin
aktarılmasında görev yapar.
• Fill in Signaling Unit (FISU) Bu ünite paketleme olarak kullanılır ve özel bir bilgi
taşımaz. Görevi, SS7 bağlantılarının boş elemanlarını denetlemek ve boş
olmamalarını sağlamaktır.

Üçüncü katmanın ise iki temel görevi vardır. Bunlar iletileri göndermek ve ağ’ı
yönetmektir.

175
9.2.2 Dördüncü Katman
Dördüncü katman;

• TUP (Telephone User Part)


• ISUP (ISDN User Part)
• SCCP (Signaling Connection Control Part)

kısımlarından oluşur.

Bunlardan TUP ve ISUP kanal-ilintili, SCCP ise kanal ilintili olmayan Çağrı Kontrol
Protokolü (Call Control Protocol - CCP)'dür.

TUP, SS7’nın ilk CCP'sidir ve ITU-T tarafından konuşmaların yapılabilmesini ve iletilerin


karşılıklı olarak alışverişini sağlamak üzere tasarlanmış ve oluşturulmuş bir çerçeve
protokolüdür.

ISUP ise, ses ve ses olmayan (veri) iletişimi içine alan telefon konuşmalarını yönetmek ve
yerleştirmek üzere sinyalleme fonksiyonlarını tanımlar. ISUP aynı zamanda PBX ağlarını
da içine alan pek çok ek servisleri de desteklemektedir.

SCCP hat bağlantılı olan ve olmayan sinyalleme bilgilerinin aktarımını gerçekleştiren


fonksiyonları sağlar. MTP, sadece iletinin gideceği adresin belirlenmesinde nokta kot
yönlendirmede kullanılır. SCCP'de ise, verinin ilgili adrese ulaşımını garanti altına almayı
sağlayacak çok daha ayrıntılı ve güçlü metotlar kullanılır. SCCP, kablolu iletişimde olduğu
gibi, bağlantı temelli (connection-oriented) ve bağlantısız (connectionless) olarak iki
şekilde uygulama gerçekleştirir. SCCP, veri yönlendirmede çok önemli olan ve Global
Title Translation (GTT) adı verilen bir yöntemi kullanır. SCCP, verileri yönlendirme
aşamasında herhangi bir güçlükle karşılaşırsa, aşağıda görülen sistemi kullanarak iletişimi
gerçekleştirir.

176
9.2.3 TCAP
TCAP (Transcaction Capabilities Application Part) veritabanından bilginin
araştırılmasında kullanılır. TCAP ayrıca, veriyi SCCP tarafından farklı veritabanlarına
aktarma işlerinde kullanmak üzere biçimlendirir (formatlar).

9.2.4 MAP, INAP, IS41


MAP (The Mobile Application Part), INAP (Intelligent Networking Application
Part) ve IS41, SS7’nin katmanlarıdır. Bu katmanlar TCAP’nin işlemlerini yerine
getirmesinde yardımcı olurlar ve böylece SCCP verilerini ilgili adreslere iletirler.
Bunlardan;

• MAP Katmanı, kablosuz sistemler arasında bağlantıyı sağlamada görev yapan GSM
standardının bir parçası olarak geliştirilmiştir.
• IS41 Katmanı, MAP’in görevini yerine getirir. Ancak MAP bir Avrupa standardı iken
IS41 ABD standardıdır.

177
• INAP Katmanı, TCAP üstünde görev yapar ve sabit kablosuz ağlar için çalışır.
INAP, ETSI tarafından geliştirilmiş bir Avrupa standardıdır.

9.3 SS7 AĞ YAPISI VE ELEMANLARI


SS7, ağ içinde atanmış sinyalleme kanalları aracılığı ile veri iletişimi sağlayan bir çerçeve
oluşturur. Bu kanallar Sinyalleme Veri Bağlantıları (Signaling Data Links-SDL) diye
adlandırılır. Ağ içinde her bir SS7 sistemi, Sinyalleme Noktası (Signaling Point-SP)
olarak hareket eder ve diğer SP’ler ile SDL’ler aracılığı ile iletişim kurar.

SS7 ağında her bir SP, özel bir (unique) adresle temsil edilir. Bu adres Nokta Kodu
(Point Code-PC) olarak isimlendirilir. Her SS7 iletisi, Gönderici Nokta Kodu
(Originating Point Code-ODC) ve Alıcı Nokta Kodu (Destinating Point Code-DAC)
taşır. Bu adresler sayesinde iletinin uygun adreslere gönderilmesi kolay bir şekilde
gerçekleşir. PC’ler aynı zamanda MTP tarafından hazırlanan iletileri de taşırlar.

SDL’ler, Bağlantı Grupları (Link Sets) adı verilen gruplar içine organize olurlar. SDL’ler
bağlantı grupları ile birleştiklerinde, tüm ileti topluluğu, aktif SDL’ler arasında ortaklaşa
kullanılır. Bu SS7’ler için ilk güvenilirlik adımıdır. Zira, SDL’lerden biri devre dışı kalırsa,
diğerleri kullanılarak bağlantı devam ettirilir. Uygulama aşağıda görülmektedir. Bir
bağlantı grubunda 16 adede kadar SP olabilir. Aşağıda, bir bağlantı grubunda üç SP ve
bunları birbirine bağlayan SDL’ler görülmektedir.

178
9.3.1 SS7 Ağ Yapısı
SS7 farklı istekleri yerine getirmek üzere, birçok farklı sinyalleme noktalarından (SP)
oluşur. Pek çok ağ’da, ağ elementlerinin farklılaşmasını sağlayan bir hiyerarşi mevcuttur.
Ayrıca, sinyallemenin ağ içinden geçişini sağlayan pek çok yol bulunmaktadır ve bu yollar
SP’lerin özel fonksiyonları ile ilişkili özel düğümlerde kullanılmaktadır.

SS7 ağ’ı, yerel telefon değişim noktaları ile bağlantı kuran normal müşteri hatlarının
bulunduğu noktalardan oluşur. Bu değişim noktaları Merkez Ofis (veya Sınıf 5 Anahtar)
diye adlandırılır. Ancak SS7 ağ’ında telefonlar birbirleri ile iletişimde özel Servis Noktaları
(SP-Service Point) ile iletişirler ve bunlara SSP (The Service Switching Point) adı
verilir. Bu uygulama aşağıda görülmektedir.

SSP’ler arasında iletişim için yeni bir yapıya gereksinim vardır ve bu bilgi alışverişini,
TANDEM (Sınıf 4 Anahtarlama) sağlamaktadır. ABD’de farklı sinyalleme sistemi
uygulandığında aşağıdaki yapının ortasına STP (Signal Transfer Point) adı verilen
yapılar eklenmektedir.

179
9.3.2 SS7 Ağ Elementleri
Bütün SS7 ağlarındaki düğümler sinyal noktaları olarak
tanımlanır. Ancak, her birinin yerine getirdiği fonksiyonlar
yönünden farklılıkları bulunmaktadır. Bunlar;

• SSP (Service Switching Point),


• Sınıf 4 Anahtarlama (Tandem),
• STP (Signal Transfer Point),
• SCP (Service Control Point),
• SDP (Service Data Point),
• IP (Inteligent Peripheral)'dir.

Yukarıda belirttiğimiz noktalar arasında IP, akıllı ağlar için


Sınıf-4 ve 5 ile ilişkilidir ve SCP kontrolü altında
kullanıcılar arasında ses alışverişini olanaklı kılar.

9.3.3 Sinyalleme Düğümleri


SS7 ağ’ında sinyalleme bağlantıları birçok yoldan sağlanır, yani çeşitli sinyalleme
bağlantıları vardır. Bunlardan en belli başlı olanları şunlardır:

• Tam Anlamı İle İlişkili Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, iki SSP arasında
direkt sinyalleme vardır.
• Kısmi İlişkili Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, SSP’ler arasındaki bağlantılar
kısmen STP’ler arasından sağlanmaktadır.
• İlişkisiz Sinyalleme: Bu sinyalleme tipinde, en az iki adet STP düğümü aracılığı
ile bağlantı yapılmaktadır.

Bu sinyalleme çeşitlerinin yapısı aşağıda görülebilir.

180
Tam İlişki

Kısmi İlişki

İlişkisiz

181
9.4 SS7'de Yeni Gelişmeler
SS7 ve Geliştirilmiş Servisler

Akıllı Ağ (Intelligent Network), var olan ağlar üzerine yeni servislerin çok düşük maliyetler
ile eklenmesini olanaklı kılan bir dizi standart tanımlamaktadır. Ancak, ağ içine yeni bir
servis eklendiğinde, bu her yerel değişim noktasına uygulanmak zorundadır. Elbette bu
durum derece yükseltme işlemlerinin uygulanmasında engelleyici bir faktör olarak
görülebilir.

SS7 ve IP Bütünleşmesi

Telefon endüstrisinde, IP temelli iletişim kullanımı giderek artmaktadır. Bunun da nedeni,


özellikle uzun mesafeli konuşmaların IP ağları üzerinden yapılması ile büyük tasarruf
sağlanmasıdır. Bu uygulamalara geçişte en önemli adım, IETF’nin Signaling Transfer
Group tarafından yaratılan standartlar (SIGTRAN Standartları) aracılığı ile SS7’nin
anahtarlama yapısı içine yerleştirilmesi ve SS7’nin IP dünyası içine sokulması ile
başarılmıştır. Bu standartlar, var olan SS7 ağlarının gelecek nesil IP-temelli ağlar ile
arayüz oluşturmalarını ve servis kapasitesinden birşey kaybetmeden bilgi alışverişinde
bulunmalarını olanaklı kılmaktadır.

Yukarıda SIGTRAN yapısı görülmektedir. Burada;

• M3UA: MTP Katman 3 Kullanıcı Uyarlama Katmanı,


• SCTP: Basit Kontrol İletim Protokolü (Simple Control Transmission Protocol)'dür.

Tüm IP ağları üzerinden konuşma yapılması ile gerçekleştirilen devrimin tam anlamı ile
yerine oturtulabilmesi için, SS7 çok önemli bir tümleştirici parça olarak yer alacaktır.
Hatta gelecek nesil telefon ağları, büyük olasılıkla IP-Temelli SS7 ağları olacaktır.

182
Bölüm Özeti
Bütün telefon konuşmalarının esasını, iki temel yapı taşı
oluşturur. Bunlardan ilki ve en önemlisi; gerçek içerik olan
sesimiz, fakslar, modem destekli veridir. İkincisi ise; telefon
aracılığı ile yapılacak bilgi alışverişini sağlayacak olan uygun
yönün belirlenmesi ve bağlantının sağlanmasıdır. İşte SS7,
anonim (public) telefon ağındaki, telefon anahtarları
arasındaki iletişimi sağlayan protokollerin yaptıkları işin
benzerini kablosuz iletişimde oluşturan bir protokol setidir.
Bunlar, dünya yüzeyindeki pek çok organ tarafından
üretilmekte ve kontrol edilmektedir. Yönetim için sorumluluk
ise ITU-T (International Telecommunication Union)
tarafından gerçekleştirilmektedir.

Hemen belirtelim ki, bugün için PSTN ile paket anahtarlamalı-IP dünyası arasında
bütünleşmeyi sağlayacak olan en önemli girişim, Sinyalleme Sistemleri Numara 7
(Signaling System Number 7- SS7) protokolüdür.

Tüm IP ağları üzerinden konuşma yapılması ile gerçekleştirilen devrimin tam anlamı ile
yerine oturtulabilmesi için, SS7'nin çok önemli bir tümleştirici parça olarak yer alacağı
gerçeği tüm eleştirmenler tarafından kabul edilmektedir. Hatta bazı eleştirmenler,
gelecek nesil telefon ağlarını IP-Temelli SS7 ağları olarak tanımlamaktadır.

İşte gelecekte bu kadar önemli rol oynayacağı herkes tarafından kabul edilen SS7
konusunu bu bölümde inceledik. Bu bağlamda;

• SS7 protokol yığınını,


• SS7 yapısının temel elementlerini,
• SS7 sinyalleme prensiplerini,
• SS7 ağ yapısı ve elementlerini,
• SS7’de yeni gelişmeleri

inceledik.

183
184
185
186
187
GSM
1989’da ETSI (European Telecommunications Standarts
Institute)'ye devredildi. 1990’da Hareket İçin Küresel
Sistemler (Global System for Mobile-GSM) şartnamesi
yayınlandı. 1993’te 22 ülkede 36 ağ, bugün ise 133 ülkede 300
operator GSM’ye uyum sağlamış durumdadır.

Günümüzde 100 milyonlarca kullanıcı kablosuz iletişimi GSM


ağı üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu yüzden GSM kablosuz
telefonlarda çok önemli bir yer tutmaktadır.

Bölüm Hedefi
Günümüzde 100 milyonlarca abonesi olan GSM sistemi,
mobil iletişimde standart olma yolundadır. Amerika'da bile
eskiden yoğun olarak kullanılan sistemler, yerini GSM'ye
bırakmaya başlamıştır. Bu bölümü bitirdiğinizde;

• Dünyadaki mobil iletişim standartlarını,


• GSM Ağlarının yapısını,
• Mobil iletişimde kullanılan çerçeve yapılarını,
• Gelecekteki mobil iletişim sistemlerinde istenen
özellikleri,

anlatılmıştır.

10.1 GSM
1980’lerde analog hücre temelli telefon sistemleri başta
İngiltere, Fransa, Almanya ve İskandinav ülkeleri olmak
üzere hızla gelişmekteydi. Bu ülkelerdeki üreticiler bu yeni
mobil iletişimi destekleyebilmek için kendi iç işlem
sistemlerini geliştirdiler. Fakat yerel olarak geliştirilen bu
sistemler, kendi aralarında uyumsuzluk yaşıyorlardı.

1982’de CEPT (Conference of European Post and


Telegraph) tarafından GSM (Groupe Special Mobile)
adında bir grup oluşturuldu. Grubun amacı tüm Avrupa’da
çalışabilecek bir sistem geliştirmekti. Geliştirilecek olan bu
sistemin aşağıdaki kriterlere uygun olması
kararlaştırılmıştı;

• Konuşmada yüksek kalite,


• Donanımsal olarak düşük maliyet,
• RF spektrum kullanımında verimlilik,

188
• Yeni telefon çeşitlerini destekleyebilir olması,
• ISDN uyumluluğu
• Şeffaf dolaşım yeteneği.

GSM projesi hazırlanıp, standart olarak onaylanmasından sonra 1989’da ETSI


(European Telecomminications Standarts Institue)'ye devredildi. 1990’da Hareket
İçin Küresel Sistemler (Global System for Mobile-GSM) şartnamesi yayınlandı.

10.1.1 Dünyada GSM Kullanımı


1993’te 22 ülkede 36 ağ, bugün ise 133 ülkede 300 operator GSM’ye uyum sağlamış
durumdadır. Aşağıda GSM 900, 1800, 1900 MHz bandını kullanan abonelerin bölge
dağılımları görülmektedir.

10.1.2 GSM Servisleri


GSM ağlarında sunulan servisler genel olarak aşagıdaki
gibidir;

• Ses,
• SMS,
• Devre anahtarlamalı veri,
• Paket anahtarlamalı veri,
• ISDN,
• USSD (Unstructured Supplementary Service
Data)
• ITU’nun 3-fax servisini kullanarak kopyalama.

189
10.2 GSM MİMARİSİ
Bir GSM ağı, aşağıda görüldüğü gibi, 3 ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar;

• Mobil birim,
• Mobil ana istasyon
• Mobil anahtarlama sistemidir.

Mobil Birim, mobil telefon ve akıllı kartdan oluşmaktadır. Akıllı kart kullanıcı arayüz
modülünü taşır ve SIM (Subscriber Identity Module) olarak adlandırılır. Servis
sözleşmeleri sonucunda kullanıcı SIM ile çağrıları ve farklı servisleri kullanabilir.

Mobil cihazın IMEI (International Mobile Equipment Identity) adında kendine özgü bir
taşıyıcısı vardır. SIM’de ise IMSI (International Mobile Subscriber Identity) adında
kullanıcıyı mobil sisteme tanıtan bir tanımlayıcı bulunmaktadır. Bunun dışında sistem
operatorü için gereken bilgi ve yetkilendirmeyi de içerir.

Ana istasyon alt sistemi; 2 bölümden oluşur. Bunlar BTS (Base Transciever Station) ve
BSC (Base Station Controller)'dir. Bunlar sistem bileşenleri arasındaki iletişimi sağlar.
GSM için radyo link protokolleri BTS ile mobil cihaz arasında çalışır. GSM arayüzünde
TDMS radyo protokolleri kullanılır.

BSC radyo kaynaklarının yönetimi ile görevlidir. Ayrıca MSC (Mobile Switching Center)
ile mobil cihaz arasındaki arayüzdür.

190
10.2.1 Ağ Alt Sistemi

MSC (Mobile Switching Center), PSTN’deki Class 5 Central Ofisin görevini yapar.
Bunun dışında gerekli anahtarlamalar, mobil cihaz için çağrı işleme fonksiyonları gibi
görevleri de vardır. Ayrıca MSC, çağrı kurulumu için omurga ağ işaretleşme arabirimini de
sağlar.

MSC’deki HLR (Home Location Register) bölümünde belirli ağ sistemindeki kayıtlı


kullanıcıların veritabanı bilgileri tutulur. HLR, belli ağ operatörlerinin her abonesi için SIM
(Subscriber Idendity Module) içerir. Kullanıcının bir sistemden başka bir sisteme
geçmesi VLR (Visitor Location Register)’yi ilgilendirir. VLR’de bütün kullanıcılar için
geçici bir veritabanı tutulur. VLR, HLR’ye ilgili kullanıcının geçici olarak bir bölgede
bulunduğunu ve bu kullanıcıya ait tüm isteklerin VLR tarafından yönetileceğini belirtir.
Mantıksal olarak her GSM ağında HLR’ler bulunur ancak çok fazla bölgeye dağıtılmış da

191
olabilirler. Ayrıca VLR, HLR üzerinden kullanıcı için seçilmiş bilgilerini ve tüm çağrılarının
kontrollerini de üzerine alabilir.

MSC belli aygıt bilgileri üzerinde oynama yapamaz. Çünkü bilgi, anahtarlama sistemine
ait değil veritabanına aittir. Kullanılan bir diğer donanım, kontrolün arttırılmasına yönelik
olan AuC (Authentication Center) ve EIR (Equipment Inventory Register)’dir.
AuC, kullanıcılara ait belirli bilgilerin doğruluğunu kontrol eder. Bu bilgilerin içinde şifre de
olabilir. Bu özel bilgiler hava arabirimi üzerinden kullanıldığı için AuC, bu bilgilerin
onaylanmasını ve korunmasını gerçekleştirir. Bir diğer veritabanı olan EIR ise tüm radyo
setleri için satıcı bilgilerini tutar. Bu bilgiler üretici ve IMEI olarak tutulur. Eğer
kullanılmakta olan herhangi bir set çalınmış ise veya hile şüphesi taşıyorsa
veritabanındaki IMEI bayrağı geçersiz yapılır. Böylece bu set üzerinden ağı kullanmak
isteyen kullanıcı reddedilmiş olur.

10.3 SİSTEM ÖZELLİKLERİ


İlerleyen sayfalarda GSM ağlarında kullanılan,

• Hava ve Bağlantı Arabirimi,


• Erişim Teknikleri,
• Trafik Kanal Kapasitesi,
• Kontrol Fonksiyonları,
• Veri Yayılımı,
• Konuşma Kodlama Formatı,
• Ağ Yapı Modelleri ve Arayüzleri ele alınacaktır.

10.3.1 Hava ve Bağlantı Arabirimi


ITU Avrupa’da uluslararası alanda 890-915 MHz arasındaki radyo frekanslarını aktarım
(uplink), 935-960 MHz bandında ise indirim (downlink) olarak belirlemiştir. Aktarım,
mobil birimden ana istasyona, indirim ise ana istasyondan mobil cihaza olan bağlantının
kurulması için kullanılır. Bu durum aşağıda görülmektedir.

192
Bu frekasların belli bir kısmı halen ilk analog ağlar tarafından da kullanılmaktadır. CEPT,
GSM ağları için 10 MHz’lik alan ayırmıştır. Bunun anlamı GSM ağları aktarımı 905-960
MHz arasında çalışmaktadır. Fakat zamanla analog ağların azalmasıyla bu 25 MHz’lik alan
tamamen GSM ağlara ayrılacaktır.

10.3.2 Erişim Teknikleri


GSM’ler hava arabirimi (air interface) olarak TDMA’yı kullanırlar. Aslında GSM, TDMA
ve FDMA’nın kombinasyonunu kullanmaktadır. GSM için ayrılan 25 MHz’lik alanı, FDMA,
200 kHz’lik alanlarda toplam 124 taşıyıcı frekansı ile kullanır. Bu taşıyıcı frekanslardan bir
veya daha fazlası ana istasyon için atanmıştır. Daha sonra her bir taşıyıcı frekans TDMA
kullanılarak alt bölümlere ayrılır.

25 MHz'lik frekans bandı, 200 kHz'lik 124 taşıyıcı frekansa bölünür. Daha sonra bu
frekanslar TDMA kullanılarak alt bölümlere ayrılır.

TDMA’nın en temel bileşeni, 0,577 ms’lik veri yayılım periyodu (data burst period)
boyunca yayılımıdır. Bundan sonra 7 yayılım periyodu bir çerçeve içinde gruplanır ve
yaklaşık 4,615 ms’lik bir TDMA çerçevesi elde edilir. Bu çerçeve formatı mantıksal
kanalların temelini oluşturur. Bir fiziksel kanal, TDMA çerçevesindeki bir yayılım
periyodudur. Yayılım periyoduna karşılık gelen pozisyon ve sayı kanalı tanımlamakta
kullanılır. Bu tanımlama işlemleri her 3 saatte bir yapılır.

10.3.3 Trafik Kanal Kapasitesi

193
Trafik kanalı ses veya veri taşımaktadır. Trafik kanalları 26 adet TDMA çerçevesinin
gruplanarak kullanılması ile tanımlanmaktadır. Bir çoklu çerçeve 120 ms uzunluğundadır
ve aşağıdaki parçalardan oluşur;

• 24 çerçeve (0-11 ve 13-24 arası) trafik taşınması için,


• 1 çerçeve SACC (Slow Associated Control Channel) taşınması için
kullanılırken,
• 1 çerçeve ise kullanılmamaktadır.

Yukarıda bu çerçeve yapısı görülmektedir. Trafik kanalları 3 yayılım periyodu indirim


(down-link) ve aktarım (up-link) olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve bu nedenle veri alma ve
yollama işlemleri eşzamanlı olarak yapılamamaktadır.

GSM'de, çok yaygın olmamakla beraber, yarı oran (half-rate) kanal sistemi
bulunmaktadır. Bu yarı oran kanallarının kullanılmasıyla sistemin kapasitesi iki katına
çıkar. Bu işlem için yarı-oran ses kodlayıcılar kullanılır.

10.3.4 Kontrol Fonksiyonları


GSM boş ve adanmış mobil kanallar için ortak kontrol kanalını kullanır. Bu ortak kanallar
ile mobil aygıt işaretin verilmesi halinde ana istasyon ile mobil aygıt arasındaki işaret
bilgilerini"boş"tan "atanmış"a çevirmek için kullanılır. Zira, herhangi bir cihaz iletişim
durumunda ise, ona adanmış bir kanal bulunuyor demektir. Ortak kanal ile atanmış kanal
arasıdaki fark, kullandıkları çerçeve yapısındandır. Ortak kanal 51 çerçeveden oluşan
çoklu çerçeve yapısını kullanır. Atanmış kanal ise 26 çerçevelik çoklu çerçeve yapısını
kullanır. Ayrıca bu ortak kanaldan başka birkaç tane daha ortak kanal tanımlanmıştır.

194
10.3.5 Veri Yayılımı
Aşağıda bir TDMA çerçevesinin formatı görülmektedir. Bu aynı zamanda veri yayılımını da
gösterir. 156,25 ikiliden oluşan yapının dağılımı aşağıdaki gibidir.

• 57 ikiliden oluşan iki farklı veri modeli,


• 26 ikiliden oluşan eşitlik için deneme dizisi,
• Her veri bloğunda gönderim senkronizasyonu için 1’er adet (robbed) ikili,
• Her veri bloğunun sonlandığı yerde 3 tane daha ikili,
• 8,25 ikilik koruma bandından oluşur.

156,25 ikili veri iletimi için 0,577 ms ayrılmıştır. Bu da veri iletimi olarak 270,833
Kbps’dır.

10.3.6 Konuşma Kodlama Formatı


Konuşma GSM üzerinde kodlanırken sayısal iletim sistemine girmektedir. Bu yüzden
analog sesler GSM üzerinden iletilmeden önce sayısala çevrilir. Normal telefon mimarisi,
ses sinyallerini 64 Kbps’lik sayısal veri olarak kodlamak için standart PCM tekniklerini
kullanır. Fakat 64 Kbps’lik verinin radyo sinyalleri üzerinden taşınması başarımı çok
zordur. Konuşma ve kodlama tekniği LPC (Linear Predictive Coding) formunu
kullanarak 13 Kbps’lık konuşma şablonları oluşturulur. Bu konuşma 20 ms’lik modellere
bölünerek her biri 260 bit olarak kodlanır.

195
10.3.7 Ağ Yapı Modelleri ve Arayüzleri

GSM’deki katmanlı protokol yaklaşımı birkaç arabirim ve protokol için şeffaflık gerektirir.
Yukarıda ağ mimarisinin farklı bileşenlerindeki protokol yığını gösterilmiştir. TDMA,
fiziksel katman arayüzündedir. LAP-Dm (Link Access Protocol Data for Mobile)
protokolü, ISDN LAP-D veri bağı katmanından türetilmiş olup 2. katmanda çalışır. GSM
katmanı yani 3. katman kendi içinde 3 ayrı alt katmana ayrılmıştır. Bunlar;

• Radyo (yayınım) kaynakları yönetim alt katmanı,


• Hareketlilik (mobility) yönetim alt katmanı,
• İletişim yönetimi alt katmanı,

196
Protokol yığınındaki 1. katman MTP (Mobile/Message Transfer Port)’dir. MTP klasik
OSI mimarisinin alttaki 3. katmanında çalışır. Bu SCCP (Signal Connection Control
Port) ve BSSMAP (Base Station System Mobile Application Port)’nin birleşmiş
haldeki formları ise SS7 protokol yığınının eşdeğeridir. BSSMAP ise TCAP’in eşdeğeridir.
Şeklin sağında bulunan yapıda ise MSC yapısı görülmektedir. Bu durumda devingenlik
iletim ve yönetim bölümleri yığın katmanlarının üstünde gösterilmektedir. Şimdi de
protokol yığınındaki birimlerin içerdiği özellik ve işlevlere bakalım.

Radyo Kaynak Yönetimi

Burada bağlantının kurulumu ve sürdürülmesinin korunması işlevleri yerine getirilir.


Ayrıca çağrının geldiği durumlarda da gerekli kanal atama işlemleri de buradan yapılır.
Bununla beraber farklı ana istasyonlar arasındaki ayrıcalıklar ve gerekli yelpaze
koordinasyonlarında belirli ana istasyon işlemlerinde kullanılır.

Hareketlilik Yönetimi

Sabit alanlardaki HLR ve VLR arasındaki güncellemeler ile ilgilenir. Ayrıca yetkilendirme,
donanım ve envanter tutulması, güvenlik kapasitesini ve yeteneklerini de içerir.

İletişim Yönetimi

Çağrı kurulumunun yönlendirilmesinin ve çağrının bitirilmesinin kontrol edilmesi ile


ilgilenir.

10.4 GSM ÜZERİNDE YORUMLAR


GSM mobil kavramıyla iletişim platformu için bir
standartlaşma getirmiştir. Kuzey Amerika’da kişisel ve
mobil iletişim servislerinin uygulamasında birkaç farklı
yaklaşım kullanılmaktadır. Avrupa’da ise kullanıcı
telefon setini kiralayarak ve satın alarak smart kartla
birlikte kullanabilmektedir. Bununla beraber kullanıcı
özellikleri, yetkilendirme ile ilgili bilgiler, servisler
telefonda kullanıma hazır hale gelmektedir ve işte bu da
gerçek taşınabilirliği gösteriyor.

Küresel platformda çoğu uluslararası ülke GSM’ye


adapte olmuş durumdadır. Kuzey Amerika’da ise birçok
standart vardır ve bunların çoğu birbiriyle uyum
problemi yaşamaktadır. Bu tür uyuşmazlık problemleri
cihazını değiştirmek isteyen kullanıcılar için büyük bir
sorun oluşturmaktadır.

Aşağıda şu an var olan standartlar verilmiştir.

• GSM-TDMA
• Kuzey Amerika – TDMA (IS-54)
• CDMA (IS-95)

197
• TDMA (IS-136)
• AMPS
• DECT

10.5 ULUSLARARASI İŞLEVSELLİĞİN GEREKLİLİĞİ


Günümüzde hiçbir kablosuz iletişim teknolojisinin,
dünyayı tek bir standart altında toplayabilme iddiası
yoktur. GSM, Asya, Avrupa, Afrika gibi çok büyük
bölgelerde kullanılmaktadır. Kuzey Amerika’da ise ANSI
–136 (TDMA) yayılmış durumdadır. Burada GSM ve
ANSI –136 farklı ağ arabirim protokollerine ve hava
arabirimlerine sahiptir. Bu durum, standardizasyon ve
birleşim için problem oluşturmaktadır.

Bu problem için GSM ve ANSI –136 bir ortak takım kurarak (GAIT-GSM/ANSI –136
Interoperability Team) çözüm aramaya başlamıştır. Bunun sonucunda GAIT 4 teknik
madde üzerinde birleşmiş bulunmaktadır. Bunlar;

• SMS tele servisi için GSM,


• Ortak mobil terminal için GSM/ANSI –136,
• SIM özelliği için GSM/ANSI –136,
• Ağ özelliği için GSM/ANSI –136'dır.

Var olan GSM, ANSI –136 ve ANSI –41 standartlarının birleştirilmesi bunların ağ
elemanlarının ve prokollerinin tanımlanması anlamına gelmektedir. Bugüne kadar GSM ve
ANSI –136, aşağıdaki ana taslağı ortaya koymuştur.

• Çoklu mod mobil istasyonlar GSM (900,1800,1900 MHz), ANSI–136 (800,1900


MHz) ve AMPS (800 MHz) sistemlerde çalışmayı sağlayabilir olmalıdır.
• Ortak otomatik ağ seçim algoritması herhangi bir sistem için öncelik tanımlayabilir
olmalı,
• Ayrıcalıklar yalnız benzer teknolojiler arasında (GSM’den GSM’ye , ANSI –136’dan
ANSI –136’ya) olmalıdır ,
• Otomatik kayıt tutulmalıdır,
• Bütün mod’larda yetkilendirme yapılmalıdır,
• Bütün sayısal mod’larda şifreleme olmalıdır,
• GSM ve ANSI –136 modları SIM tabanlı olmalıdır,
• Otomatik çağrı iletimi sağlanmalıdır,
• Ek servislerin kullanımında şeffaflık (çağrı gönderme, bekletme gibi)
sağlanmalıdır,
• Mobil kaynaklı ve mobil sonlandırmalı SMS bulunmalıdır,
• İleti bekletme bildirimi olmalıdır,
• Devre ve paket veri modları bulunmalıdır,
• Varolan standartlar içinde çağrı engellemenin desteklenmesi sağlanmalıdır.

10.5.1 Gelecekteki GSM Ağları


GSM ağlarında hız ve kalitenin arttırılması hedeflenmektedir. Bu bağlamda;

• Veri iletim hızının arttırması sağlanacaktır.


• Yüksek hız devre anahtarlamalı verinin, veri güvenilirliğini büyük miktarda
arttırması sağlanacaktır.
• GPRS (General Packet Radio Service) standardı getirilecektir.
• Video konferans ve yüksek çözünürlükte tarama yapılabilecektir.

198
• GSM ile Internet erişiminin kolaylaşması sağlanacaktır.
• Mobil telefonların, şu an kullanılmakta olan otomatik ödeme makinalarını
desteklemesi sağlanacaktır.
• Tam 64 Kbps sayısal bağlantı sağlayan WLL (Wireless Local Loop) için GSM
sisteminin uyarlanmış olması sağlanacaktır.

Tam otomatik iletişimi desteklemek için GSM, ANSI–136 ve AMPS arasındaki ağ bağlantısı
ve MAP (Mobile Application Port) protokol değişimi iki yönlü IIF (Interworking and
Interoperability Function) olarak sağlanmalıdır. Bu yetenek başlangıç olarak TIA/EIA/IS-
129’da tanımlanmıştır. Uygulama açısından IIF, stand-alone ağ elemanı üzerinden sunulabilir
veya HLR ile birleştirilebilir. Aşağıda, gelecekte beklenen ağ bağlantısı görülmektedir.
Burada önemli olan nokta IIF’nin ANSI SS7 ve ITU SS7 arasındaki dönüşümler için bazı
şartlar içeriyor olma olasılığıdır.

10.6 GSM'deki GELİŞMELER


Add–on Teknolojiler ve IDENTM

Motorola’ya ait IDENTM, GSM mimarisini kullanarak


çeşitli RF teknolojilerinin denenmesine dayanan SMR
(Specialized Mobile Radio) sınıflandırmasıdır. Bu
teknoloji bant verimliliğin arttırılması ve tam-servis
bütünleşmesi sağlar. Bu sayısal sistemin iki ana
yararıdır.

Bant Verimliliğin Arttırılması

Bant verimlilik teknolojisinin geliştirilmesi tek bir analog


kanal üzerinde çoklu iletişim yapılmasını sağlar. Ağ’da
bu gelişme kullanıcılar için ağa daha çok erişim sağlar.
Ayrıca yeni ve genişletilen servislerde yeni altyapı
kurulumu olmaksızın ekleme için alan sağlar. Motorola
kapasite arttırımı ve servislerin kombinasyonunu
yapmak için birleştirme teknolojisini kullanmaktadır.
Bunlar Motorola VSELP vocoder tekniği ve QAM
modulasyon işlemidir.

199
Motorola'nın IDENTM modeli.

Veri İletim İçin Sinyal Kodlama - VSELP

Motorola’nın VSELP (Vector Sum Excited Linear Predictors) vocoderi gönderilecek


veri iletim oranını arttırmak için ses sinyallerini sıkıştırır. Bundan başka VSELP net ses
iletimi için sesin sayısallaştırmasını sağlar. Ayrıca, normalde analog sesin bozulacağı
şartlarda bile yüksek kalite ses iletimi sağlar. Ses extrapolasyonunu kullanarak radyo
kanalında konuşmanın kaybolan segmentleri üzerinde düzenleme yapabilir. Bu da
bozulmanın ve karmaşıklığın azaltılmasını sağlamaktadır. Aşağıda VSELP’in sinyal
kodlama işleminin adımları verilmiştir.

Adım-1: Sinyaller sıkıştırılır,


Adım-2: Dijital bilgi paketleri oluşturulur,
Adım-3: Paketlere bir zaman aralığı atanır,
Adım-4: Bilgi IDENTM üzerinden iletilir,
Adım-5: Bilgi IDENTM ağ üzerinden alınır.

QAM Modulasyonu

QAM (Quadrature Amplitute Modulation) bilgi yoğunluğunu arttırmayı sağlar. QAM


modülasyon tekniği IDENTM ağın sayısal gereksinimlerinin desteklenmesi için
tasarlanmıştır. QAM teknolojisi bilgi iletimini 64 Kbps’da yapar. Var olan hiçbir teknoloji
bu kadar dar bantta bu kadar çok bilgi iletimi sağlayamaz.

Arttırılmış Kanal Kapasitesi

Bir diğer temel eleman ise TDMA’dır. TDMA tekniği ile kablosuz iletişim, radyo kanallarının
çoklu iletim kanallarına bölünmesi için kullanılır. IDENTM sistemde her 25 kHz radyo
kanalını 6 zaman aralığına böler. İletim boyunca ses ve veri paketlere bölünür. Her
pakete bir zaman aralığı atanır ve ağ üzerinden gönderilir. Alıcıda ise paketler orijinal bilgi
dizilimine göre tekrar bir araya getirilir.

10.7 BÜTÜNLEŞMENİN ÜSTÜNLÜĞÜ


Günümüzde kullanıcılar çok fonksiyona sahip kanal kullanımını destekleyen aygıtları
istemektedir. IDENTM ağ ile birlikte kullanıcılar ses iletimi, SMS gibi servisler için sadece
bir telefona gereksinim duyarlar. Bu bütünleşme kullanıcının veriye, verimli ve rahat bir
şekilde ulaşabileceği esnek bir iletişim sağlar.

SMR sistemleri geniş ürün yelpazesinin bir bölümünü oluşturur ve trunked radyo
sistemleri olarak sınıflandırılmıştır. Trunked radyo sistemi telefon ve kablosuz iletişimin
kombinasyonunu içermektedir. Aşağıda görüldüğü gibi her çağrı için yeni bir kanal
ataması yapılır. Tüm kanallar kullanımda iken yeni bir çağrı isteği olursa çağrı bir
kuyrukta FIFO (First in First out)’ya göre kuyruklanır ve herhangi bir kanalın kullanıma
açık hale gelmesiyle çağrı kanala anahtarlanır.

Bu tür bir radyo sistemi bazı radyo kanallarını her zaman içerir. Bunlardan biri CC
(Control Channel)'dir. CC, kayıt işlemleri, ileti iletim durumu ve çağrı istekleri için
kullanılır. Bu radyo temelli sistemlerdeki hücresel iletişim işlemlerinin kontrol
kanallarından farklıdır. Hücre temelli radyo ağlarında 19-21 kanal kullanılırken, trunked
radyo sisteminde sadece bir kanala gereksinim vardır.

Kontrol Kanalı (Control Channel-CC)

200
Her bir radyo hücresi bir TRE (Trunked Radio Exchange) ve RBS (Radio Base
Station) içerir. TRE, MSC (Master System Controller) olarak veya TSC (Trunking
System Controller) olarak kullanılabilir. TRE, RBS’nin radyo kanallarının yönetimini
yapar ve bu kanallarda biri CC olarak kullanılır.

Mobil cihaza güç geldiğinde bu CC kullanılarak kaydedilir. Önce abone ağ’dan pozitif bir
ACK (Acknowledgment - Onay) alır ve aygıt trunked radyo sisteminde kaydedilerek
kullanılabilir hale gelir. Mobil aygıt sabit olarak CC ile kontak halindedir. Çağrı isteği
durumunda trunked radyo sistemi abonenin kullanılabilirliğini kontrol eder. Eğer kişi
kayıtlı değilse veya meşgul ise bu bilgi çağrıyı gönderene iletilir. Eğer istek yapılan abone
var ve ayrıcalıklı durumlar yok ise TRE boş bir kanalda çağrının kurulumunu
gerçekleştirir.

Trunked radyo sistemleri ile az sayıdaki radyo kanalı çok sayıda kullanıcıya dağıtılmıştır.
Fiziksel kanallar, mantıksal kanalların tahsis edildiği kullanıcıya gerekmesi halinde atanır.
Bu da kaynakların verimli bir şekilde kullanımını sağlar. Çünkü kullanıcılar zamanın her
anını %100 kullanamazlar.

Hücre temelli radyo ağlarında 19-21 kanal Kontrol Kanalı (CC) olarak kullanılırken,
trunked radyo sisteminde sadece bir kanala gereksinim vardır.

10.8 YAYIM BANTLARI


SMR işlemi için iki tane kullanılabilir kanala gereksinim vardır. Bunlar 800 ve 900 MHz
bandlarıdır. Yaklaşık olarak 19 MHz SMR operatörleri için kullanılabilir haldedir. Bunun 14
MHz’i 800MHz bandı için 5 MHz’ ise 900 MHz bandı içindir. 800 MHz’lik SMR sistemleri 25
KHz’lik kanal çiftlerinde çalışır. Fakat 900 MHz sistemler ise 12,5 KHz kanal çiftlerinde
çalışırlar. 800 MHz ve 900 MHZ sistemler ayrılan kanal bant genişliği ölçüleri yüzünden
800 MHz SMR radyo donanımları ile 900 MHz’lik radyo donanımları arasında bir uyum
problemi vardır.

900 MHz servisler ilk defa 1986 yılında kuruldu. 900 MHz servisi, 896-901 MHz ve 935-
940 MHz bandlarında 200 kanal çifti için atanmıştır. Aşağıda değişik bantlar için baz
istasyon ve mobil birimin çalışma frekansları görülmektedir. Baz istasyon ile mobil birim
arasındaki frekans farkı "ayrışma"dır.

10.9 FREKANS ZIPLAMASI ile BANT VERİMLİLİĞİ

201
FHMA (Frequency Hopping Multiple Access) teknolojisi Geotek’in ağlarının
çekirdeğinde yayılmış durumdadır. Bu TDMA ve yayılım yelpazesi türetilmesinin orijinali
İsrail ordusu tarafından geliştirilmiştir. FHMA, macrocell yaklaşımını kullanarak mevcut
analog kapasiteyi 25-30 katına çıkarabilmektedir. Kapsama alanını ise çap olarak 70 mil’e
kadardır.

FHMA hem veri alımı hem de gönderimi sırasında olan bir frekanstan başka bir frekansa
olan zıplamaları önceden belirtilmiş bir yol ile senkronize bir şekilde uygulamaktadır.

Bölüm Özeti
100 milyonlarca kullanıcısıyla GSM, kablosuz telefon
haberleşmesinde çok önemli bir yer kapsamaktadır. Bu
nedenle bu bölümde GSM'i ele aldık ve bu bağlamda;

• GSM Mimarisi,
• Ağ Alt Sistemi,
• Hava ve Bağlantı Ara Birimi ,
• Erişim Teknikleri,
• Trafik Kanal Kapasitesi,
• Kontrol Fonksiyonları,
• Veri Yayılımı,
• Konuşma Kodlama Formatı,
• Ağ Yapı Modelleri ve Arayüzleri,
• GSM Üzerinde Yorumlar,
• Uluslararası işlevselliğin Gerekliliği,
• Add–on Teknolojiler ve IDENTM,
• Bant Verimliliğin Artırılması,
• VSELP- Veri İletim İçin Sinyal Kodlama
• QAM Modulasyonu,
• Artırılmış Kanal Kapasitesi,
• Bütünleşmenin Üstünlüğü,
• Kontrol Kanalı (Control Channel-CC),
• Servis Alanları ve İzin Verilen Bloklar,
• Frekans Zıplaması (Frequency Hopping) ile Bant Verimliliği (Spectral Efficiency),

konularını işledik.

202
203
204
205
206
207
KABLOSUZ AĞ
Kablosuz haberleşme ve Internet kavramlarının bir araya
gelmesi ile kablosuz ağ oluşmaktadır. Günümüzde cep
telefonlarından veya PDA'lardan internete veya bir yerel ağa
bağlanmak ve iletişim kurmak mümkündür.

Bölüm Hedefi
Bu bölümde kablosuz ağ kavramı tanıtılacak,

• Kablosuz ağ ortamında çalışan uygulamalar,


• Kablosuz iletişimi sağlayan aygıtlar,
• Piconet, BlueTooth gibi kavramlar ele alınacaktır.

11.1 KABLOSUZ AĞ
Kablosuz ağ, Internet ve kablosuz haberleşme kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşur.
Internet, iş, eğlence ve her türlü uygulamalarımızı inanılmaz bir şekilde değiştirirken,
kablosuz teknoloji de hücresel telefonlar ile birlikte E-Ticaret ve bilgisayar girişimine
elektronik bir boyut katmıştır.

Cahners In-Stat grubunun yapmış olduğu araştırmalara göre, dünyadaki kablosuz veri
pazarı 2000 yılında 170 milyon kullanıcı iken, bu rakam 2004 yılında 1.3 milyar kişiye
kadar ulaşacaktır. Ayrıca Kişisel Sayısal Yardımcılar (Personel Digital Assistant-
PDA) ve net-erişimli cep telefonu pazarı da 2000 yılında 10 milyar dolar iken 2005
yılında 73 milyar dolar olması beklenmektedir.

1900’li yılların başında, “atsız ulaşım” kavramı bugün otomobil dediğimiz kavram için
söylenirdi. Bu geçiş sadece atları devre dışı bırakıp yeni modeller ve yeni ulaşım demek
değildi. Kablosuz iletişim de sadece kablolardan kurtulmak değildir; herhangi bir
zamanda, herhangi bir konumdaki durumdan ve zamandan bağımsız olarak Internete
erişmek ve var olan uygulamaları geliştirebilmek ve yeni uygulamalar yaratmak için yeni
yollar sunmaktadır.

208
Aşağıda bir kablosuz erişimin web ortamına nasıl yeni temas noktaları tanıttığını
görebiliriz. Cep telefonları, PDA’ler, çağrı cihazları, kişisel bilgisayarlar bunlar arasında en
belli başlı olanlarıdır.

Kablosuz ağlar sayesinde müşteriler ve satıcılar arasında güvenli, güçlü ve hareketli


işgücü sunulmaktadır. Ayrıca kablosuz olmak AĞ’a üç yeni boyut getirir;

• Kişiselleştirme,
• İvedilik,
• Konumlandırma.

11.1.1 Konumlandırma
Kablosuz aygıtların, Küresel Konumlandırma Sistemi
(Global Positioning System - GPS) ile veya gelişmiş
hücresel teknikler kullanarak coğrafik olarak yerinin
belirlenmesidir. Kablosuz olarak bağlanan kullanıcılar,
kendilerine en yakın pazarın, lokantanın veya bir barın adını
öğrenebilir, hatta bunları mesafelerine göre sıralayabilir.

Magellan tarafından üretilmiş bir GPS aygıtı.

11.1.2 Kişiselleştirme
Kablosuz servis sağlayan şirketler kullanıcılarına ait bir
çok bilgiye sahip olurlar. Bu bilgiler kullanılarak
kullanıcının tercih veya özelliklerine göre
kişiselleştirilmiş uygulamalar geliştirilebilir. Bu da
katma değerli yeni olanaklar sunar.

209
11.1.3 İvedilik ve İletme
Kablosuz ağların ana üstünlüklerinden biri, kullanıcıların
gereksinim duydukları bilgilere talep etmeden
erişebilmeleridir. Masaüstü ağ bağlantısında, kullanıcı
bir istekte bulunur ve sunucudan bilgiyi alır. Kablosuz
bağlantı da ise sunucular bilgiyi kullanıcıya herhangi bir
istek gelmeden aktarabilirler. Kullanıcılar bu yolla;

• E-Postalarını alabilir,
• Dosya indirebilir,
• Haberleri izleyebilir.

11.2 KABLOSUZ UYGULAMALAR


2G (2. Nesil) kablosuz ağlarda bant genişliği
yetersizliği önemli bir sorundur. Ancak yüksek bant
genişliği sunan teknolojilerin gelişmesi beklenmeden,
birçok gelişmiş uygulama ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar kablosuz ağlar, tüketicilere servisleri


sunma konumunda merkezileştirmişse de, kablosuz
ağların fonksiyonlarının 3 ana alana kolaylıkla
uygulanabilir.

• İş-ten-Müşteriye (Business-to-Consumer-B2C) etkileşimi: Şirketler,


tüketicilere doğrudan ulaşırlar.
• İş-ten-İş’e (Business-to-Business-B2B) ticareti: Sağlayıcı firmalara ve birlikte
çalıştığı kuruluşlara doğrudan bağlantı sağlar. ERP (Enterprise Resource Planning)
ve SCM (Supply Chain Management), bu alanda öne çıkan fırsatlar olmaktadır.
• İş-ten-Çalışan’a (Business-to-Employee-B2E) etkileşimi: Hareketli
kullanıcılara organizasyon içerisinde verinin her an her yerden ulaşabilmesi ile
daha verimli bir ortam sunar.

İlerleyen sayfalarda bu yaklaşımlar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

11.2.1 İşten Müşteriye - B2C


Kablosuz tüketici pazarı halen bebeklik döneminde olmasına rağmen, çeşitli kablosuz
uygulamalar bu tür istekleri olan tüketicilerin karşısına çıkar. Aşağıda görülebileceği gibi
çeşitli alanlarda tüketici uygulamaları gerçekleştirilebilir.

Alışveriş

Amazon.com, bu konumda sonuç alabilmek için, uygulamaları kişiselleştirmiş ve


amazon.com sayfasını kablosuz ortama taşımıştır. Böylece, hem cep telefonları hem de
PDA’lerden rahat ulaşılabilmesi için sayfayı metin biçiminde düzenlemiştir. Bu örnek
aşağıda görülmektedir.

210
Finans ve Çevrim-içi Broker

Bankacılık alanında, İsviçre kredi kuruluşu ve İsviçre bankası, çevrim içi olarak broker
hizmeti sunarak hesap bilgilerini izleyebilme ve anında Frankfurt, New York ve Zürih
borsalarından işlem yapabilmelerine olanak sağlamıştır. WAP (Wireless Application
Protocol) destekli kullanıcılar bu hizmetten yararlanabilmektedir.

Yolculuk

Kullanıcıların, şehir kodunu girerek, cep telefonları üzerinden otel ve yolculuk


rezervasyonlarını yapabilmelerine olanaklı kılar.

Lokantalar

En yakın lokantanın yerini belirleme, konumlandırmanın temel özelliklerindendir. Cep


telefonu üzerinden sadece birkaç harekette 20000‘den fazla lokantadan birini seçebilir ve
fiyat bilgilerine ulaşabilirsiniz.

Yemek Dağıtımı

Singapur’daki Cake Avenue, aynı gün içerisinde kek dağıtım sözü vermektedir.
Kullanıcılar, herhangi bir yerden istedikleri siparişi verebilmektedirler.

Taşınabilir Bilgisayarla İnternet Erişimi

Mobilestar ve Wayport gibi şirketler, seyahat eden kişilere havaalanında ve otel içerisinde
Internet erişimi sunarlar. Kendilerine ait olan taşınabilir bilgisayarlara kullanıcılar aldıkları
kartı sokarlar ve Internete kablosuz olarak erişebilirler.

11.2.2 İşten İşe - B2B


İşten İşe (Business-to-Business B2B) etkileşimi, şirket ile iş ortakları arasındaki
etkinlikleri içerir. Kablosuz olanaklar, SCM (Supply Chain Management), ERP
çözümlerinde ve Collaborative Product Development (CPD) de değerlendirelebilinir.

211
Jupiter araştırma şirketine göre, E-Pazar yerleri 2005 yılında %35 lik bir artış göstererek
2.2 milyar dolar düzeyine ulaşacaktır.

SCM

Kaynaktan müşteriye kadar olan kısımda bilgi teknolojilerini kullanarak ürünleri ve


servisleri daha verimli kullanmaktır. SCM, bilgi teknolojilerini kullanarak fiziksel
yiyeceklerin yönetiminde ve aktarımında giderlerin azaltılması konusuna odaklanmış
durumdadır. Kablosuz bağlantı 2 şekilde SCM’e eklenir. İlk olarak, teknolojiyi ileterek,
ticari bilgiyi hareketli çalışanlara anında imkan kılar. İkinci olarak, bilginin alandan, ticari
veritabanına dağıtımını kolaylaştırabilir. Aşağıda SCM'ye örnek bir yapı görülmektedir.

CPD

Üretim yapan bazı kuruluşlar, ürünün tasarımında ve gelişiminde iş ortakları ve sağlayıcı


firmaları da dahil ederler. CPD terimi, tasarım işbirliği çerçevesinde gereken bilginin
yönetilmesi için olan araçlar setini açıklar. Aberdeen Grubu, 2005 yılında CPD pazarının
20 milyar dolar seviyesine ulaşacağını beklemektedir.

11.2.3 İşten Çalışana - B2E


Yankee grubunun yaptığı araştırmaya göre, Amerikan
işgücünün 1/3 lik kısmı, yani 43 milyon kişi, şu anda
hareketli çalışan durumundadır. Kablosuz erişim, var
olan bilgisayar ağına yaptığı erişimler ile yeni olanaklar
yaratmaktadır.

B2E’yi Desteklemek için Uygun olan Servisler

Ağ taşıyıcı tarafında, Sprint PCS, hareketli çalışan


kişilere E-posta ve dokümanlarına cep telefonu, çağrı
cihazı, PDA’ler ve taşınabilir bilgisayarlardan erişimi
olanaklı kılmıştır. Bu serviste, E-Posta eklentileri,
kablosuz ortam için tekst formatında veya özet olarak
çevrilerek ulaşır.

212
Compaq, yeni çıkardığı iPAQ Pocket PC ve iPAQ Blackberry cihazları ile hareketli çalışanlar
için şirket çalışanlarının Intranetlerine ulaşma, E-Postalarına bakma ve Internete erişme
gibi özellikler sunmuştur.

B2E’nin uygulanabileceği bazı alanlar şöyledir:

• SFA (Sales Force Otomation)


• CRM (Customer Relationship Management)
• ERP (Enterprise Relationship Management)

11.3 YAN TEKNOLOJİLER


Kablosuz ağların tam anlamı ile tüm özelliklerini
sunabilmesi ve potansiyelinin kullanılabilmesi için bunu
destekleyen yan teknolojiler önem kazanmaktadır. Bu
teknolojiler;

• Yüksek hızda sayısal ağlar,


• Eş zamanlama teknolojisi,
• Ses

ile ilgili konuları içerir.

11.3.1 Çok Hızlı Ağlar


Bugünün kablosuz ağları, ses ve metin dosyalarını iletmek için
tasarlanmıştır. Bu yüzden kullanıcıya web içeriğine tam olarak
erişme olanağı sunamaz. 3G (3. Nesil) kablosuz teknolojisi, hem
kablosuz haberleşmenin güçlü özelliklerini hem de Internetin tüm
olanaklarını içerecektir. Geniş bant uygulamaları, video ve ses
aktarımı, Internet üzerinde giderek popüler olmakta ve kablo ile
DSL (Digital Subscriber Line) modem pazarı büyük bir artış
göstermektedir.

3G telefonlar ile video aktarımı ve internete yüksek hızda erişim


mümkündür.

11.3.2 Eşzamanlama
Bir Palm cihazı, bilgisayara bağlanarak "eşzamanlanmaktadır".

Bağlantıyı dağıtmak işin bir bölümüdür. Tutarlılığı sağlamak ise


ikinci bölümüdür. Eşzamanlama, iki ayrı aygıtta aynı amaçla
kurulmuş iki takım veriyi aynı yapmak için kullanılan bir
teknolojidir. Örneğin el bilgisayarınızın veri tabanında adres
kütüğüne yeni kişiler eklediniz. El bilgisayarınızı PC’nize veya
taşınabilir bilgisayarınıza bağladığınızda, el bilgisayarınızın
eşzamanlama tuşuna basmanız ile iki veri tabanı kısa sürede
benzer hale dönüşür. Bu durum taşınabilir bilgisayarınızda
yaptığınız eklentiler için de geçerlidir.

213
Örneğin, Palm PDA cihazı, bir PC ile Palm cihazı arasında veri etkileşimini yapabilirken, bir
palm ile bir cep telefon arasında eşzamanlama yapamaz. Hareketli aygıtlar için,
eşzamanlama iki yönlü oluşabilir:

• Bir hareketli aygıt herhangi bir ağ aygıtı ile eşzamanlanabilir,


• Ağdaki bir veriyi, herhangi bir hareketli aygıt eşzamanlanabilir.

11.3.3 SyncML
SyncML, XML tabanlı bir eşzamanlama standardıdır ve IBM,
Lotus, Motorola, Nokia, Psion ve Starfish tarafından
desteklenmektedir.

SyncML, değişik veri türlerinin değişimini destekler. Bunlar;

• Vcard, Vcalender gibi kişisel bilgilerin olduğu bilgiler,


• İlişkili veriler,
• XML ve HTML dokümanları,
• İkili (binary) veri,
• E-Posta ve ağ haberleri

gibi verilerdir.

11.3.4 Ses
Cep telefonları, çağrı cihazları ve PDA’lara seçenek olabilecek olan ses, halen telefon
destek sistemlerinde ve yardım masalarında aktif olarak kullanılmaktadır. Sesi kablosuz
olarak kullanmak bir sonraki doğal adım olacaktır.

11.3.5 Ses Portalları


Ses Portalları olarak özel görevler yapan sunucular giderek yaygınlaşmaktadırlar. Örneğin
Intel, ses desteği olan hareketli aygıtlara ses uygulamalarını aktarabilen donanım ve
yazılımın tümleştiği bir WEB sunucu geliştirmiştir.

214
11.3.6 VoiceXML
VoiceXML AT&T, IBM, Lucent ve Motorola'nın birleşerek
kurduğu VoiceXML Forum tarafından geliştirilmiş bir
yapıdır. VoiceXML Forum, VoiceXML’i ses ve telefon ile
Internet içeriğine ve bilgiye ulaşmak için bir standart
haline getirmeye çalışmaktadır. VoiceXML ilk olarak,
AT&T Bell labaratuvarlarında Phoneweb adlı projede
ortaya çıkmıştır, daha sonra Lucent proje üzerinde
çalışmaya devam etmiş, Teleportal olarak proje
yenilenmiştir. Motorola, bu yaklaşımı kucaklamış ve
mobil kullanıcılara zamanında bilgi ve el kullanmadan erişim sunmak için yararlanmıştır.
Bütün şirketlerin katılımıyla Ekim 1998‘de şirketler, VoxML teknolojisini tanıtmışlardır.
Tanıtım gerçekleştikten sonra binlerce yazılım geliştirici bu dili indirmiş ve endüstride
kullanmaya başlamışlardır.

Voice Extensible Markup Language, ses ilişkili uygulamaların değişik platformlar üzerinde
standart olarak çalışabilmesi için ortamdaki cihaz ve ağ kullanımından bağımsız kullanılan
bir protokoldur. Teknik olarak, VoiceXML, kablosuz telefonlar ve ses destekli aygıtlara
yönelik otomatik ses sistemleri yaratmak için kullanılan metin tabanlı bir dildir. VoiceXML,
XML tabanlı olduğu için, ses programları HTML kodlu sayfalarda Internet üzerinde
rahatlıklı yer alabilir.

Bir VoiceXML dokümanı, son kullanıcı ile VoiceXML destekli aygıt arasında metin tabanlı
gerçekleşen bir karşılıklı görüşmedir. Görüşmede iki unsur vardır. Bunlar:

• Şekiller: Bir VoiceXML şekli, içeriklerin nasıl biçimlendirileceğini tanımlar.


• İçerikler: VoiceXML içerikleri, kullanıcının isteklerine göre görüşmenin
gerçekleşebilmesi için gerekli ögelerdir. Görüşme sırasında, içeriklerin arasından
uygun olanları VoiceXML tarafından seçilerek görüşme yönlendirilir.

11.3.7 Uygulamalar
Her ne kadar VoiceXML daha çok yeni bir teknoloji olsa da, AT&T, Lucent, Motorola
VoiceXML‘in neler yapabileceklerini göstermek üzere uygulamalar geliştirmişlerdir. AT&T
ve müşterileri, e-ticaret servisleri, ürün promosyonları, sıkça sorulan sorular gibi
otomatik iş uygulamaları için VoiceXML kullanmaktadırlar. Lucent ise, interaktif bilgi
hizmetleri, e-ticaret ve bankacılık alanlarında VoiceXML kullanmaktadır. Motorola ise,
BizTravel.com, The Weather Channel ve CBS MarketWatch için, VoiceXML kullanarak ses
uygulamaları geliştirmiştir.

11.4 AYGITLAR
Aygıtlar, kablosuz ağlara giriş noktalarıdır. Telekomünikasyon, bilgisayar, yarı iletken ve
görüntü teknolojilerinde yaşanan büyük gelişmeler, kablosuz internet erişimlerinde yeni

215
aygıtlar ve seçeneklerde de bir patlama yaratmıştır. IDC’nin raporlarına göre, 2000
yılında 12.9 milyon olan akıllı elle taşınabilir aygıtlar 2004 yılında 63.4 milyon sayısına
ulaşıp 26 milyar dolarlık bir pazar yaratacaktır.

Kablosuzluk, Internete zamanda ve mekanda özgürlük sağlamaktadır. Kullanıcı etkileşimi,


kullandıkları cihaza göre değişir. Cep telefonları, PDA’lar ve taşınabilir bilgisayarlar,
hareketli ticareti hızlandıracak ve yeni eğlence şekilleri sunacaktır.

Aşağıda ses kökenli ve bilgi işlem merkezli aygıtların yakınlaşma eğilimleri görülmektedir.

Kablosuz ağda aygıtlar, kablolu ortamda oynadıkları rolden farklı bir konumda yer alırlar.
Kablolu Internette, cihazlar çok az veya hiç değiştirilemezler. Marka, işlemci tipi ve
kullanılan RAM miktarının, Internete erişim üzerinde ciddi bir etkisi yoktur. İçerik
geliştiricilerin, son kullanıcının bilgisayarının özelliğine fazla önem vermeden hareket
etme olanağı vardır ve sadece bir modem yeterlidir. Hareketli aygıtlar, ekran boyutları,
klavye, işletim sistemleri ve işlemci güçleri açısından farklılık göstermektedirler. Bu da
kablosuz uygulamaları, aygıt bağımlı yapar.

Cep telefonları, PDA’lar, çağrı aygıtları ve kablosuz bilgisayarlar, çok çeşitli ekran
boyutları, klavye ve işlem gücü ile bulanabilir. Aygıtın ekranı cep telefonunun siyah-beyaz
metin ekranından, taşınabilir bilgisayarın renkli çoklu ortam destekli ekranına kadar
farklılık gösterebilir. Cep telefonları ile çağrı aygıtları, taşınabilir bilgisayarlar ve PDA’lere
göre daha fazla ağ servisine gereksinim duyarlar. Bütün aygıtlar, tüm fonksiyonları ile
çalışabilmesi için tam bant genişliğine, diğer cihazlar ise sadece belirli bir bant genişliğine
gereksinim duyarlar.

Genel olarak kablosuz ağa girişte kullanılan 4 aygıt tipi vardır. Bunlar;

• Cep telefonları.
• Çağrı cihazları.
• PDA’lar.
• Taşınabilir Bilgisayarlardır.

İlerleyen sayfalarda bu aygıt tipleri ele alınacaktır.

11.4.1 Cep Telefonları

216
Kendi uygulama geliştirme aracı olarak gören uygulama geliştiriciler için, cep telefonları,
bugün halen 2G (2. Nesil) sayısal seviyesindir ve ana hedef olarak sesi daha sonra veriyi
ele alan bir yapıdadır. Bu sonuçlar ile 9.6 Kbps ile 14.4 Kbps arasında değişen modem
hızları 1980’lerin modem hızları ile karşılaştırılabilir.

Cep telefonu temelli uygulamalar için 2 anahtar konu vardır:

• Band Genişliği
• Klavye ve küçük ekran arayüzünü yönetebilmek,

Daha yüksek hızlarda veri (2 Mbps) aktarımı 3G ağlar ile olanaklı kılınacaktır. Fakat 3G
ağlara geçmek çok pahalı olduğu için, bu ağlara tamamen geçiş uzun yıllar alabilir.

Cep telefonu tabanlı uygulamalara bakınca 3 önemli teknoloji ve servis ile karşılaşırız.
Bunlar;

• SMS,
• WAP,
• i-mode olarak sıralanabilir.

Bu servisler ilerleyen sayfalarda ele alınacaktır.

11.4.1.1 SMS

Kısa Mesaj Servisi (Short Messaging Service SMS),


Avrupa cep telefonu kullanıcıları arasında kullanılan 160
karaktere kadar kullanıcıların ileti alıp gönderebilmesini
sağlayan bir özelliktir.

Amerika pazarının, 3 farklı ağ standardını (TDMA,


CDMA, ve GSM 1900) kullanması yüzünden yazılı ileti
dünyanın diğer bölgelerine göre gelişememiştir. Fakat,
AT&T, kullanıcılarına 2 yönlü ileti hizmetini TDMA teknolojisini kullanarak sunmaya
başlamıştır.

11.4.1.2 WAP
WAP (Wireless Application Protocol), kablosuz
aygıtların ve ağlarının sınırlarını karşılamak için
tasarlanmış bir standartlar ve protokoller
kolleksiyonudur. WAP, 2G ve 3G ağ teknolojilerine bir
uygulama katmanı sunar. İlk WAP uygulamaları, ekran
ve band genişliği sınırları ile karşılaşmıştır. Fakat WAP,
etrafındaki gelişmelere ve yeniliklere uyum
sağlayabilecek bir protokoldur.

Şu anda, WAP, Wireless Markup Language (WML)’i


desteklemektedir. Ancak, gelecek nesilde WAP’ın IP ve
XHTML (Extensible Hypertext Markup Language)
desteklemesi ve bunların getireceği üstünlükleri
bünyesine katması planlanmaktadır.

217
11.4.1.3 i-mode

NTTDoCoMo i-mode, Japonya’nın en büyük Internet


servis sağlayıcısı konumundadır. Müşterilerine mobil
telefonlar üzerinden Internet’e devamlı erişim
sunmaktadır. Kullanıcılar, E-Posta alıp gönderebilir,
fotoğraf değiş tokuşu yapabilir, çevrim-içi alışveriş ve
bankacılık hizmetlerinden yararlanabilir ve kişisel
melodileri WEB’den indirebilirler.

Japonlar’ın i-mode servisi, NTT DoCoMo tarafından


yüklenen bir kablosuz ses ve veri iletişim sistemidir.
Japonya’da çok başarılı olan bu sistem ile 2000’in
sonlarında 15 milyon müşteriye ulaşılmıştır. Japonya’da
yaşanılan başarıdan sonra Hong Kong, Çin ve
Avrupa’da da genişlemeye başlamıştır.

Bir i-mode telefonunda, içerisinde metin ve küçük grafikler gösterilen küçük bir ekran
bulunur. Telefonun satış politikalarındaki ilginç noktalardan biri de i-mode’da bulunan ( i )
harfinin telefonun üzerinde bulunan bir tuşu temsil etmesi ve bu tuş yardımıyla,
kullanıcının NTT DoCoMo ağına bağlanabilmesidir. i-mode’da kullanıcılar, bağlı oldukları
zamana göre değil de alıp gönderdikleri veri miktarına göre ücretlendirilirler.

11.4.2 Çağrı Aygıtları


Çağrı aygıtları teknolojisi, son birkaç yıl içerisinde tek yönlü
bildirimden çift yönlü ileti göndermeye gelmiştir. İlk başta
tek yönlü çağrı aygıtları evi veya ofisi aramak için bir bitlik
bir beep sesini tetiklerken, iki yönlü çağrı aygıtları hem ileti
gönderebilirler hem de ileti alabilirler.

RIM (Research in Motion) aygıtı, sürekli olarak aktif ve


bağlı durumdayken E-Posta alıp gönderebilen bir aygıttır.
RIM 85 ve 950 modelleri, çağrı aygıtı iken, RIM 957 bir palm
boyutundadır. Düşük ağ hızlarını önlemek için ileti tam
anlamı ile geldikten sonra kullanıcı bir ses ile uyarılır.
Kullanıcılar, E-Posta yazarken küçük köşeli bir klavye kullanırlar. Kullanıcıların ileti almak
ve doğrudan ileti gönderebilmeleri için özel bir üye numarasına gereksinimleri vardır. RIM
çağrı aygıtları aynı zamanda bir PDA görevi de görebilirler. Adres defteri, yapılacaklar
listesi, takvim gibi işlevleri örnek olarak gösterebiliriz. Ayrıca Microsoft Outlook, Microsoft
Exchange, Schedule veya Lotus Organizer gibi uygulamalar, masa üstü uygulamaları ile
eşzamanlı olabilirler.

RIM aygıtları, aygıtın donanıma sıkı bağlı olan BlackBerry kablosuz işletim sistemini
kullanırlar. BlackBerry işletim sisteminin uygulama geliştirme bölümünde tam set olarak
Uygulama Programlama Arayüzü (Application Programming Interface API) ile
bunu test edip yazabilecekleri bir emulator bulunur.

11.4.3 Kişisel Sayısal Asistanlar (PDA)


PDA (Personal Digital Assistant), Newton’ın tanıtımı ile Apple Computer tarafından
sunulmuştur. Palm’in başarısı, sadece geldiği konum değil, formu ve fonksiyonlarının

218
oluşturmuş olduğu bir birleşimdir. Bir gömlek cebine girebilen, takvim, adres defteri,
oyunlar ve yararlı yazılımlar içeren bu cihazar, masaüstü PC ile çok kolay bir şekilde
eşzamanlanabilmektedir.

PDA tabanlı ürünler kullanmak isteyen organizasyonlar için en önemli konu, cihazın
kendisi değil üzerinde bulunan işletim sistemidir. İki farklı PDA platformu vardır. Bunlar;

• Palm,
• Microsoft'tur.

Palm’in işletim sistemi PalmOS'tur. Microsoft’un buna alternatifi ise, PocketPC adındadır
ve masa üstünde kullanılana benzer bir Windows (Windows-CE) işletim sistemi vardır.

Yukarıda, PDA işletim sistemlerinin karşılaştırılması görülmektedir.

PalmOS Geniş pazar ağı ve büyük uygulama desteği Multitasking yetenekleri, uygulama
geliştiricilere sağlanmaz. PocketPC zengin yapabilirliklerine ek olarak grafik, çoklu ortam,
multithreading ve çoklu işlemi destekler. C++ uygulamaları için yazılım paketleri çok
fazla sunulmaz. EPOC Telefon endüstri liderlerinin bir ürünüdür, akıllı telefonlar için bir
OS olma yolundadır. Şu an için belirli tipteki işlemcileri destekler. BlackBerry Kablosuzluk,
sadece bağlı iken mümkündür. Donanım desteği pek fazla yoktur.

Kullanıcılar, PDA'larına standart olarak gelen takvim, adres defteri ve planlayıcıya ek


olarak yazılım satın alabilir, ve Internetten indirilebilir. Vindigo, Amerika’daki bazı şehirler
için zagat.com’dan sinema bilgilerini ve lokanta bilgilerini sunar. Kullanıcı istediği yer ile
ilgili ayrıntıları girer ve program en yakın ve en çabuk nasıl ulaşılabileceği hakkında bilgi
sunar. Avantgo adlı program ise, PDA’lar ve Windows CE kullanan cihazlar için, güncel
haberleri, spor sonuçlarını ve sinema bilgilerini sunan bir servistir.

Palm tabanlı bir uygulama geliştirmenin en önemli üstünlüğü, Palm’ın sahip olduğu geniş
müşteri kitlesidir. Böylece ürününüzü satabileceğiniz büyük bir kaynak sahibi olursunuz.
Pazar’da ciddi bir söz sahibi olan Palm, bu yönünü kullanarak pazarı rakiplerinin işletim
sistemi veya donanımın ters yönüne göre yönlendirir. PalmOS’un eksiklikleri ise, verimli
kullanılabilecek kişisel bir cihaz işletim sistemi olması için tasarlanmış olmasıdır; PalmOS
geniş tabanlı bir cihaz platformu değildir. Bir diğer eksikliği ise, uygulama geliştiricilerin
PalmOS hakkında özel bilgiye gereksinim duyuyor olmalarıdır. Örneğin, Microsoft‘un

219
PocketPC‘si Microsoft CE platformu ile çalışır ve bunun uygulama geliştirme araçları zaten
vardır, ancak Palm OS için uygulama geliştirmek için ayrı uygulama geliştirme araçlarına
ihtiyaç duyulur. Ülkemiz için eksiklik ise Türkçe desteğinin olmamasıdır.

11.4.4 Avuçiçi Bilgisayarlar


Avuçiçi Bilgisayarlar, küçük, ince ve hafif taşınabilir
bilgisayarlardır. Fonksiyonellik ve taşınabilirlik
açısından PDA’ler ile taşınabilir bilgisayarlar arasında
bulunur. Avuçiçi bilgisayarlar, değişik ekran
ölçülerinde, değişik yazılım paketlerinde ve değişik
boyutlarda bulunabilir. Bunlarda kullanılan işletim
sistemi; Microsoft CE ve Symbian’ın EPOC işletim
sistemidir.

LG tarafından piyasaya sürülen ve Microsoft CE kallanan bir avuçiçi bilgisayar.

• Windows CE

Microsoft’un taşınabilir bilgisayarlar için geliştirdiği bir işletim sistemidir. Kullanıcılar,


masaüstlerinde kullandıkları uygulamaların aynı fonksiyonlarına erişebilirler ve uygulama
geliştiriciler de Windows'un uygulama geliştirme ortamının üstünlüklerinden
yararlanabilirler. Windows CE, bir masa üstü ile avuçiçi bilgisayar arasında eşzamanlığı
destekler. Ayrıca Windows CE, kablolu veya kablosuz PCMCIA modemler ile Ethernet
kartlarını destekler ve desteklediği SMTP/POP3 protokolleri sayesinde e-Posta alışverişi de
yapabilir.

• Symbian EPOC

Haziran 1998’de, Ericsson ve Nokia, İngiltere’de bir araya gelip Psion temelli yeni bir
şirket kurup adına Symbian dediler. Ana amaçları, hareketli aygıtlar için, ortak, açık bir
işletim sistemi geliştirmekti, ki bu işletim sistemine EPOC adı verildi. İlk başlarda Psion
düzenleyiciler (organizer) için kullanılan bir işletim sistemi olsa da, EPOC daha hızlı
fonksiyonları yerine getirme ve daha az bellek harcama konularına odaklanmış
durumdadır. Kullanıcılar ve uygulama geliştiriciler için EPOC’un en büyük özelliği, küçük
ekranlı küçük kablosuz cihazlar için geliştirilmiş olmasıdır.

11.5 BLUETOOTH
Bluetooth, kısa mesafedeki aygıtları birbirine bağlayan
bir kablosuz teknolojidir ve adını Viking savaşçısı
Harald Bluetooth’dan almıştır. Bu kişi, Norveç İle
Danimarka’yı bütünleştirmesi ile tanınmaktadır. Kral
Harald’ın farklı politikaları bir araya getirmesi gibi,
Bluetooth da cep telefonlarını, bilgisayarları, PDA’leri,
yazıcıları kablosuz olarak bir araya getirir.

220
Bluetooth modüllü kulaklıklarla, cep telefonu ile kulaklık arasındaki bağlantı kablosuz
olarak sağlanabilmektedir.

Bluetooth, 1994 yılında Ericsson’un kablosuz cep telefonu kulaklıkları ile ortaya çıkmıştır.
Çözüm, küçük ve ucuz bir yonganın kablosuz sinyalleri alıp gönderebilmesi ile
geliştirilmiştir, ayrıca dinamik kişisel ağlar yaratılmasını da sağlamaktadır.

1998 yılında Ericsson, Nokia, Intel, IBM ve Toshiba biraya gelerek bir konsorsiyum
oluşturdular ve adına Bluetooth Özel İlgi Grubu (Special Interest Group - SIG)
denildi. Bluetooth SIG, Bluetooth aygıtları için gereken yazılım ve ortak işlevsel işleri
standart hale gelmesinden sorumlu oldu. Bluetooth SIG, 1800 ‘den fazla
telekomünikasyon, bilgisayar ve ağ endüstrisinin oluşturduğu aralarında 3Com, Ericsson,
IBM, Intel, Lucent, Microsoft, Motorola, Nokia ve Toshiba gibi kuruluşlardan meydana
gelir. SIG’in kuralları çok basittir; her şirket buraya katılabilir fakat diğer şirketlere
geliştireceği Bluetooth teknolojisini diğer şirketlerinin kullanabilmesi için bir ücretsiz lisans
verir.

11.5.1 Hız
Bluetooth’ın maksimum hızı 1 Mbps olarak
tanımlanmıştır. Fakat 780 Kbps seviyelerine daha
yakındır. Bu pozisyon 56 Kbps lık telefon
modemlerinde, DSL ve ya kablo modemlerde olabilir.
Fakat pratikte, Bluetooth'un 780 Kbps'lık kapasitesi
haberleşen aygıtlar arasında paylaştırılır. Böylece,
gerçek işgücü ortak kanalı kullanan Bluetooth
aygıtlarının sayısına bağlıdır.

Bluetooth modülünün çok küçük olması nedeniyle,


Bluetooth, PDA'lar, cep telefonları ve taşınabilir
bilgisayarların içine rahatlıkla yerleştirilebilir.

Bluetooth, 2.4 GHz üzerinde, endüstriyel, bilimsel ve tıbbi radyo dalgalarının lisanssız
olarak yayın yapabildiği aralıkta çalışır. Bu band aynı zamanda kablosuz LAN’lar ve
mikrodalga fırınların da kullandığı bir aralıktır. Bluetooth'un dünya çapında olanaklı
kılınabilmesi için, düzenleyiciler, Bluetooth teknolojisinin 2.400 MHz ile 2.483,5 MHz
aralığında yayın yapmasında görüş birliğine varmış bulunuyorlar. Burada sadece Avrupa
ülkelerinden Fransa ve İspanya, bu bölgenin bir kısmını hükümetsel nedenlerden dolayı
lisansladığı için daha kısıtlı bir alanı kullanırlar. Endüstri, bu iki ülke içinde daha dar bir
frekans ve hop’ta çalışan özel bir versiyon geliştirmiş bulunuyorlar. Yeni nesil
Bluetooth’larda başarımda beklenen önemli hız artışı ile 5 GHz bandı hedeflenmiştir.

Bluetooth yongaları küçük ve ½ inç kadardırlar. Bu da onları, cep telefonları ve PDA’ler


içerisine rahatlıkla yerleştirilmelerini sağlar. Bluetooth yongaları, aynı zamanda PCMCIA
kartlarında da bulunabilirler, böylece taşınabilir bilgisayarlar ve masa üstü PC’lerde
Bluetooth ağına girebilirler.

11.5.2 Frekans Zıplama

221
Bluetooth frekans bandında karışmayı önlemek için Bluetooth Frekans Zıplama adında bir
teknoloji kullanır. Bluetooth, frekans bandını 79 kanala böler ve her saniye 1600 kez
rastgele olarak aralarında değişir.

Bluetooth'da, iki aygıt arasında kullanılan iletişim kanalı saniyede 1600 kez
değiştirilmektedir.

11.5.3 Bluetooth Ağları


Bluetooth, yakın konumdaki iki cihazın birbirlerini tanımalarını ve haberleşmeye
başlamalarını destekler. Bluetooth ağları, “Piconets” ve “Scatternets” şeklini alırlar.
Aşağıda bu iki yapı gösterilmiştir.

• Piconets

30 feet içerisindeki Bluetooth aygıtları birbirlerini bulabilme yeteneğine ve piconets adı


verilen lokal ağları oluşturma yeteneğine sahiptir. Bir piconet 8 Bluetooth aygıtına destek
verebilir. Bir piconet içerisinde kurulumları kabul eden bir yönlendirici (master) cihaz,
7 tane de yönlendirilen (slave) denilen farklı görevleri olan aygıtlar bulunur.

Yazıcılar ve tarayıcılar gibi bazı aygıtlar hizmet etmek içindir, masa üstü bilgisayarlar ve
PDA’ler ise dinamiktirler. Bluetooth aygıtları, aktif veya pasif olarak ayarlanabilir. Aktif
iken, Bluetooth aygıtı ortamı araştırarak bağlanabileceği bir başka Bluetooth aygıtı arar.
Pasif durumda iken, aktif bir Bluetooth aygıtının gelip bağlantı kurmasını bekler.
Bluetooth aygıtları, birbirlerini buldukları zaman, kişilerinin iş kartlarını değiş tokuş
yapması gibi tanımlarını değiş tokuş yaparlar. İlk merhabadan sonra, aygıtlar tek olan
Bluetooth kimliklerini değiştirirler, bu kimliğe Global ID denir. Örneğin, bir cep telefonu,
yazıcı veya bir tarayıcı ile bağlantıyı kurduktan sonra yönetici olan, cevap veren aygıtın
servislerine gereksinim duyup duymadığını kontrol eder, eğer karşılıklı görüşmeye devam
etmek isterse çiftine bir cevap gönderir.

Eşleşme sadece her iki cihaz da isterse oluşur. Başlatıcı, cevap verecek olandan sadece
servislerini istemez, aynı zamanda cevap veren için gereken onaylama ve güvenlik
kısıtlamalarından da memnun olmalıdır. Bu işlem, her cihazın diğeri üzerinde kendisini
zorlamasını önler. Eğer her iki tarafta tatmin olursa, eşleşme oluşur ve başlatıcı yönetici,
cevap veren de yönetilen olur.

222
• Scatternets

Daha esnek Bluetooth aygıt konfigürasyonu yapabilmek için piconetlerin bir araya geldiği
ağdır. Bir scatternet, çeşitli küçük Bluetooth cihazlarının bulunduğu kümelerin aynı alan
içerisinde haberleşmesini sağlar. Bluetooth aygıtları, piconetlere kilitli olmaması yüzünden
aygıtlar değiş tokuş yapabilir ve farklı piconetlere gönderilebilir.

11.5.4 Bluetooth Uygulamaları


Bluetooth teknolojisinin günlük ve iş hayatında
kullanıldığı birçok alan mevcuttur. Bunlardan bazıları
aşağıda belirtilmiştir.

223
Bluetooth modüllü telefonlar sayesinde, kullanıcı ellerini kullanmadan telefonla
konuşabilmektedir.

• Otomobilde Bluetooth

Bluetooth ile donatılmış bir araçta sürücü ellerini hiç kullanmadan hareket halindeyken
bile cep telefonu ile görüşebilmektedirler. Motorola’nın Bluetooth Araba kiti ile birlikte,
sürücünün cebindeki veya çantasındaki Bluetooth destekli bir cep telefonu otomatik
olarak aracın mikrofon ve hoparlör sistemi ile bağlantı kurabilmektedir.

• Fabrikada Bluetooth

Bluetooth teknolojisinin fabrika ortamında kullanılması ile geleceğin fabrikasına ulaşılmış


olunacaktır. Fabrika otomasyonları halen, tasarım ve üretim için bilgisayar teknolojisine
büyük yük getirmektedir. LAN’lara ve ticari Intranetlere bağlı olan uçlar, uyarılar ve
güncel durumları hakkında bilgiler sunmaktadırlar. Fabrikada üretim alanında bulunan
işçiler, fabrika otomasyon sistemine bağlanıp tasarım işini yapabilir, fabrika katını
izleyebilir ve problem olduğu zaman anında cevap verebilir.

Bluetooth alıcılarının ve monitörlerinin fabrika katına konmasının stratejik önemi ile


Bluetooth fabrika otomasyon sistemini çalışanları Bluetooth aygıtları ile donatarak bir ileri
düzeye taşır.

• Uyarı

Fabrika katında, Bluetooth destekli iş istasyonları, acil dikkat isteyen durumlar için
yöneticilerini uyarabilirler. Bir fabrika, bluetooth aygıtları ile scatternet ağı ile kaplanabilir.

• Çalışanların Konumunu Saptama

Çok büyük bir fabrika binasında, çalışanların nerede olduklarını bilmek çok önemlidir.
Bluetooth alıcılarının fabrikanın her konumuna göre yerleştirilmesi ile kişisel pozisyonlar
belirlenebilir. Eğer bir yönetici çalışanının konumunu bilmek istiyorsa, çalışanının
konumunu gösteren bir kat planı Bluetooth ekranında belirebilir.

• Güvenlik

Var olan bilgisayar sistemlerine ek güvenlik seviyeleri sunabilir. Bir iş gününün


başlangıcında bir çalışan geçiş yaptığı zaman Bluetooth aygıtı hem kişiyi hem de
konumunu belirleyebilir.

Bölüm Özeti
Kablosuz ağ, Internet ve kablosuz haberleşme
kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşur. Internet, iş,
eğlence ve her türlü uygulamalarımızı inanılmaz bir

224
şekilde değiştirirken, kablosuz teknoloji de hücresel telefonlar ile birlikte E-Ticaret ve
bilgisayar girişimine elektronik bir boyut katmıştır.

Kablosuz ağların sağladığı;

• Konumlandırma,
• Kişiselleştirme,
• İvedilik ve iletme konularını işledik.

Daha sonra, kablosuz uygulamaları ele aldık ve bu başlık altında

• B2B,
• B2C,
• B2E konularını işledik.

Daha sonra kablosuz ağlara giriş noktaları olan aygıtları inceledik ve kablosuz aygıtlar ve
aygıt modellerini ele aldık. Bunların 4 ana grup altında toplandığını belirttik ve,

• Cep telefonlarını,
• Çağrı cihazlarını,
• PDA’ları,
• Taşınabilir Bilgisayarları tanıttık.

Daha sonra Bleutooth teknolojisini ele aldık ve bu teknolojide;

• Hız,
• Frekans Zıplaması,
• Bluetooth ağlarını, inceledik.

Son olarak Bluetooth teknolojisinin nerelerde kullanıldığını örnekleri ile açıkladık.

225
226
227
228
229
WLAN ve WAP
Günümüzde hareketli çalışanların artması ve taşınabilir
cihazlarda yaşanan gelişmeler sonucu, kablosuz iletişim bir
gereklilik haline gelmiştir. İletim ortamı olarak havayı
kullanması nedeniyle kablosuz iletişim kullanıcıları mekan
kısıtlamalarından kurtarır.

İşte WLAN (Wireless LAN - Kablosuz Yerel Ağ) ve WAP


(Wireless Application Protocol - Kablosuz Uygulama
Protokolü), kablosuz iletişime standartlar getirmeyi amaçlar.
WLAN sayesinde aynı ortamdaki kullanıcılar kabloya ihtiyaç
duymadan dosya ve kaynak paylaşımı gerçekleştirebilir. WAP
sayesinde de Internet üzerindeki içeriğe erişebilir ve
uygulama çalıştırabilirler.

Bölüm Hedefi
Bu bölümde WLAN (Wireless LAN - Kablosuz Yerel
Ağ ) ve WAP (Wireless Application Protocol -
Kablosuz Uygulama Protokolü) hakkında bilgi
alacaksınız. Bu bağlamda;

• Kullanılan WLAN standartlarını,


• WLAN uygulama alanlarını,
• WAP, WAP Forum ve WML'yi,
• WAP'ın HTML ve klasik ağ ortamından farklarını,

göreceksiniz.

12.1 WLAN
WLAN bir bina ya da bir grup bina içinde yani daha küçük alanlar içinde sunucular,
yazıcılar ve diğer uç nokta aygıtlara bağlanmak için radyo dalgalarını kullanır. Bununla
birlikte kablosuz teknoloji cep telefonları ile konuşan, dizüstü bilgisayarlar ile donatılmış,
zamanının çoğunu çalışma masasından uzakta geçiren, toplantılara katılan, çapraz
organizasyonlu takımlarında çalışan hareketli kullanıcıları akla getirir. WLAN bu şekilde
çalışan, herhangi bir yerden, kafeteryadan, toplantı odasından bilgilerine ulaşmak isteyen
çalışanlar için uygun bir ortam sağlar. WLAN’lar kullanıcılara, uygulamalara ve cihazlara
erişiminin, kullanıcılar arasında dosya değişiminin, elektronik posta ile haberleşmenin
üstünlüklerini sunar.

WLAN, LAN’ların yerini alabilir ya da LAN’ların sınırlarını genişletmek için kullanılabilir.


Kablosuz LAN bağlantıları kablolu karşılıklarına göre biraz pahalı olsa da, performans ve
LAN teknoloji standarizasyonu kriterleri WLAN'ı cazip bir seçenek yaparak, fiyatları
düşürmekte ve kabul edilebilirliği artmaktadır.

230
12.1.1 Wireless LAN Kulanımı
Kablosuz kullanıcılar, WLAN erişim noktası olan bir noktadan yerel ağa ve hatta Internete
bağlanabilir.

Günümüzde birçok uygulamada yerel ağ uygulamasında


WLAN'lar tercih edilmektedir. Örnek olarak;

• Danışmanlar, denetimciler, mütahitler gibi çabuk


pozisyon değiştiren ve hızlıca ağ bağlantılarını
kurabilmek isteyen çalışanlar,
• Gezgin sağlık bakım profesyonellerine veri
iletme gereksinimi olan hastaneler,
• Çalışanlarının kablolu yerel ağdaki stok
bilgilerine ulaşmak istediği depolar,
• Eski bir ofisi veya binanın yönetimini ele almış, fakat duvarları delme masrafına
girmek istemeyen bir şirketler,
• Müşterilerinin 30 Metreye (100 Yarda) kadar uzaklıktaki herhangi bir yerden
internete bağlanmalarını olanaklı kılmak isteyen oteller,
• Müşterilerinin taşınabilir bilgisayarları ile internete bağlanabilmesini isteyen kitapçı
ya da cafeler

WLAN uygulamasını tercih edeceklerdir.

IDC (International Data Corparation) verilerine göre dünyada 1999 da 1.7 milyon
olan kablosuz ağ gönderileri 2004 de 12 milyon olacaktır. 1999’da 600 milyon dolar olan
toplam kazancın 2004 de 1.5 milyar dolar olması beklenmektedir

12.1.2 WLAN'ın Çalışma Şekli


Kablosuz LAN'larda, aygıtlar aralarında radyo sinyalleri göndererek iletişim kurar.
Sinyaller 300 metreye kadar (1000 fit) gönderilebilir ve metal olmayan duvarlardan ve
engellerden geçebilir. Dizüstü bilgisayarlar, masaüstü bilgisayarlar ve sunucular PCMCIA

231
kart’ı ile veya kablosuz sinyalleri alıp iletebilen plug in kartlar ile kablosuz yerel ağ’a
bağlanırlar. Aşağıda gösterildiği gibi WLAN dolaysız olarak aygıt-tan-aygıt’a haberleşmeyi
destekleyebilmektedir.

Daha yaygın olarak, WLAN kablosuz yerel ağ ile kablolu yerel ağ arasında köprü olarak
görev yapacak bir Erişim Noktası (Access Point-AP)'na gereksinim duyar. AP
genellikle tavana ya da kule üzerine yerleştirilmiş durağan elemanlardır ve kablolu ağın
bir elemanıymış gibi ele alınır. AP, hücresel telefonlar ile haberleşen hücresel telefon
ağındaki bir kuleye benzetilebilir. Bu durum aşağıda görülmektedir.

12.2 WLAN UYGULAMALARI


Ticari olarak WLAN, yolculuk edenlere, müşterilere
Internete bağlanmada büyük rol oynar.Örneğin
MobileStar, StarbucksCoffee ve Microsoft arasındaki son
anlaşmanın hedefi, 2003’e kadar StarBucks'ın 4000
mağazasının %70 ine IEEE 802.11b uyumlu kablosuz
yerel alan ağının kurulmasıdır. Böylece müşteriler bir
taşınabilir bilgisayardan ya da veriyi işleyebilen
herhangi bir aygıttan Internete bağlanabileceklerdir.

Kullanıcılar, taşınabilir cihazları ile Starbucks mağazalarındaki kablosuz ağı kullanarak


Internete girebileceklerdir.

MobileStar ve WayPort gibi şirketler kullanım başına ya da yıllık tabanlı erişimler


satmaktadırlar. United Airlines, American Airlines ve Delta gibi Amerikan havayolları
şirketleri, çok yakın zamanda havaalanı lobilerinde, terminallerde ve kapılarda yüksek hız
kapasiteli IEEE 802.11b teknoloji tabanlı kablosuz LAN hizmeti vereceklerdir. Bir
taşınabilir bilgisayar ve Wireless LAN kartına sahip müşteriler 11Mbps’e kadar hızda
Internete bağlanabileceklerdir.

Dell, Compaq, IBM gibi taşınabilir bilgisayar üreticileri IEEE 802.11b seçenekli modeller
sunmaktadırlar. Dışarıdan ev veya ofislere Internet servisi için bağlanırken, Erişim
Noktası ancak yeterli yakınlıkta (100 yarda) olması durumunda servis elde edilebilir.

232
Direk antenler sıklıkla ev veya ofisin dışına kurulur ve içeri yönlendirilir. Anten içeride ise
kullanıcılar tercihlerini kablolu ya da kablosuz istemciler olarak belirleyebilir.

12.3 WLAN STANDARTLARI

• IEEE 802 Standartları

IEEE tarafından geliştirilen kablosuz yerel ağ standartlarıdır. 11Mbps'yi 2.4Ghz'lik alanda


destekleyen 802.11b ve 54Mbps'yi 5.2GHzlik aralıkta destekleyen 802.11a standartları
bulunmaktadır. IEEE 802.11b standart’ı endüstri uyumluluğunu belgeleyen,
sertifikalandıran bir ticari kuruluş olan Wireless Ethernet Compatibility Alliance
(WECA) tarafından desteklenmektedir.

IEEE
IEEE Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (The Institue of Electric Electronic
Engineers) pek çok standartta olduğu gibi kablosuz standartların da ilerlemesine aracı
olan bir kuruluştur. 1884'de kurulmuş, saygıdeğer ve profesyonel bir organizasyondur.
Halen pek çoğumuzun da içinde olduğu 300.000'in üstünde üyesi ile IEEE, bilişim ve
elektronik endüstrisi için standart geliştirmektedir.

• HiperLAN2

IEEE 802.11a standartına rakiptir ve 54Mbs‘yi 5.4 GHz’de iletir. HiperLAN2 Global
Forum (HLGF) tarafından desteklenmektedir.

• SWAP

2Mbps'ye kadar 2.4GHz'de aktaran, ev ve küçük işyerleri için geliştirilmiş bir standarttır.
HomeRF çalışma grubu tarafından desteklenir.

• Bluetooth

233
Teknik olarak bir WLAN standartıdır ve fakat uygulamada diğer WLAN standartlarına göre
biraz daha fazlası anlamına gelmektedir.

İlerleyen sayfalarda bu standartlar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

12.3.1 IEEE 802.11


1997 de IEEE, Endüstriyel, Bilimsel ve Sağlıksal
(Industrial, Scientific and Medical - ISC) lisanssız
işleyen 2.4 Ghz bantta kablosuz LAN için 802.11
standartını duyurmuştur. Standart 3 uygulama seçeneği
ile 2Mbps'nin paylaşılmış veri oranını belirtmektedir.

• Frequency Hopping Spread Spectrum (FHSS)


• Direct Sequence Spread Spectrum (DSSS)
• Kızılötesi - Infrared (IR).

Kızılötesi (IR) bağlantılarda iletişimin gerçekleşmesi


için cihazların birbirlerini görmeleri gerekmektedir.

Hem FHSS hem de DSSS, CDMA teknolojisi gibi sinyalleri birçok farklı frekanslara bölen
ve diğer uçta toplayan Spread Spectrum teknolojileridir. FHSS'in güçlü yönü, büyük
veriler için yüksek kapasite sağlamasıdır. DSSS'in üstünlüğü ise; ek kullanıcılara destek
vermenin kolay oluşudur. IEEE standartı Kızılötesi (IR) uygulamasını da destekler, çünkü
birçok taşınabilir bilgisayar, üzerinde gömülü IR kapıları ile üretilmektedir. IR teknolojisi
aygıtları direk olarak görmeyi gerektirdiği için, endüstri standartları OMNI Directional
Hopping Spread Spectrum teknolojilerini (FHSS, DSSS) kullanmayı tercih ederler.

Kızılötesi (IR) bağlantılarda iletişimin gerçekleşmesi için cihazların birbirlerini


görmeleri gerekmektedir. Bu dezavantaj yüzünden endüstri standartları, OMNI
Directional Hopping Spread Spectrum teknolojilerini (FHSS, DSSS) kullanmayı tercih
ederler.

12.3.2 CSMA
IEEE 802.11, ağa erişimi kontrol etmek için bir CSMA/CA (Carrier Sense Multiple
Access/ Collision Avoidance) protokolünü tanımlamaktadır. CSMA/CA birçok aygıttan
aynı andaki iletimden doğan çakışmaları en aza indirgeyen (fakat yok edemeyen)
"Konuşmadan Önce Dinle" "Listen Before You Talk" metodudur.

CSMA'da cihazlar iletim yapmadan önce ortamı dinler, ve ortam boş ise iletim yaparlar.
Buna "Konuşmadan Önce Dinle" metodu denir.

234
CSMA/CA katılımcılarının sessizlik periyotlarında konuştuğu, eğer konuşma var ise
sustuğu şeklinde geçen bir tele-konferans gibidir. Bu 802.11’i kullanan uçların konuşmak
istediklerinde tüm bant genişliğini elde tutmaları anlamına gelir. Bununla birlikte ağa yeni
düğümler (node) eklendikçe kanalı elde etmek için çekişme artar, önemli bir zaman
konuşmadaki çakışmaları çözmek için harcanır. Bu nedenle bant genişliğini etken
kullanımı düşmüş olur.

Geleneksel kablolu Ethernetlerin aksine, iletim anında WLAN istasyonları çakışmayı


saptayamazlar. FHSS, DSSS veya Infrared teknolojilerinin hangisinin uygulanacağı,
pazarda belirsizlik oluşturmaktadır.

Bir endüstri standartları grubu olan WECA, IEEE’nin yeni standardı olan IEEE 802.11b'yi
geriye alıp DSSS’i ileri sürmektedir.

12.3.3 IEEE 802.11b


IEEE 802.11b kablosuz ağlarda iletim için en fazla veri
aktarım oranı 11Mbps'dir ve 50 metreye kadar
haberleşebilir ve DSSS teknolojisini kullanır. Gürültü
altında aktarım hızı 5.5 Mbps'ye kadar düşer. 1 ila 2
Mpbs bağlantının kontrolü için kullanılır. IEEE 802.11b
noktadan noktaya (point to point) dolaysız anten
haberleşmesi ile 16 kilometreye kadar ulaşabilir.

WECA tarafından desteklenmektedir ve WECA nın


misyonu Wi-Fi olarak adlandırdığı IEEE 802.11b'yi
küresel bir standart yapmak ve Wi-Fi ürünlerinin
işlerliğini sertifikalandırmaktır.

IEEE 802.11b standartının üstünlüğü ve ana konusu;


Bluetooth, HomeRF ve Mikrodalga gibi teknolojiler
tarafından kullanılan 2.4 GHz bantta işleyebilmesidir.
Çünkü Bluetooth ve IEEE 802 aynı frekans bantı için
yarışmaktadır.

Taşınabilir bilgisayara takılan 802.11b kartı sayesinde,


taşınabilir cihaz çevresindeki cihazlarla kablosuz iletişim
gerçekleştirebilir.

12.3.4 IEEE 802.11a


802.11a standart’ı 2.4GHz deki kalabalık bant genişliğine 5GHz'lik bant tanımlayarak
alternatif oluşturur. 54MBps ile gelecekte IEEE 802.11a standart’ı çoklu ortam ve yoğun
veri aktarımının yapıldığı uygulamalar için çok uygun olacaktır.
802.11b standartında kullanılan "spread spectrum” teknolojisi yerine 802.11a OFDM
(Orthogonal Frequency Division Multiplexing) teknolojisini kullanır.

235
OFDM kablosuz kanalı alt frekanslara bölerek (Paralel olarak gönderip, karşı tarafa da
aynı şekilde alıp) hızı arttırır ve sinyali kuvvetlendirir.

5 GHz bantta kablosuz sistemler daha az parazit oranına ve daha yüksek aktarım oranına
sahip olacaklardır (ses ve video uygulamaları gibi).

Hem 802.11a hem de 802.11b ye erişim için üreticilerin köprüleme erişim noktaları
(bridging access point) yaratmaları beklenmektedir. Böylece 802.11b uygulamaları aynı
anda ek bir güç harcamaksızın 5GHz lik kablosuz ağlara geçişi sağlanmış olacaktır.

IEEE 802.11a ABD'de büyük ölçüde desteklenmektedir. Symbol Technologies, Breze.Com


ve Cisco aktif olarak 802.11a uyumlu aygıtlar tasarlamaktadır. Bununla beraber aynı
kategorideki rakibi olarak bilinen HiperLAN2 standartı ise Avrupa’da Nokia ve Ericson gibi
firmaların da desteği ile büyük gelişim göstermektedir.

12.3.5 HiperLAN2
HiperLAN2 esas olarak 802.11a’nın rakibi olan ve
Avrupa’da yaygın olarak kullanılan bir standarttır.
HiperLAN2 ve 802.11a aynı 5 GHz lik bant’ı kullanırlar ve
her ikisi de 54Mbps veri aktarımı yapabilirler.

HiperLAN2, ETSI (European Telecommunications


Standards Institute) ve HiperLAN2 Global Forum (Bosch,
Nokia, Ericsson, Dell, Telra ve Texas Instruments gibi
firmalar öncülüğünde kurulmuş bir konsorsiyum) tarafından
geliştirilmiştir. Hem 802.11a hem de HiperLAN2 yüksek veri hızlarına ulaşmak için OFDM
teknolojisine dayanır. 802.11a ve HiperLAN2 arasındaki en büyük fark MAC (Media
Access Layer) katmanındadır.

12.3.6 SWAP, HomeRF Standart’ı


SWAP, ev kullanıcılarına özel çözümler sunar.

SWAP (Small Wireless Access Protocol) Küçük


Ofisler/Ev Ofisler (Small Office / Home Office-SOHO) pazarı
için bir WLAN protokol standartıdır. Doksanın üzerinde
kuruluştan oluşan bir konsorsiyum olan HomeRF Group
tarafından desteklenmektedir.

IEEE 802.11 standartını destekler fakat daha az seçenekle


uyarlanması daha ekonomiktir. SWAP, SOHO ortamında
veri, ses, görüntü aktarımı için olduğu kadar Internete
ulaşmak için de tasarlanmıştır. SWAP, 802.11 de olduğu
gibi CSMA/CA’yı kullanır ve 2 Mbps'ya kadar veri hızını

236
destekler. 802.11b ve HiperLAN2’nin aksine, gerçek zamanlı veri, ses ve görüntüde
önemli olan bant genişliğini garanti eden TDMA'yı kullanır.

SWAP Kullanıcılara;

• PC’ler arasında veri paylaşımı için kablosuz ağ kurma,


• Evin içinde ve etrafında taşınabilir aygıtlar ile Internete bağlanma,
• ISP bağlantılarını PC'ler ve diğer aygıtlar ile paylaşabilme,
• Çok PC’li ortamda dosya, modem, yazıcı paylaşma,
• Gelen telefon çağrılarını zekice otomatik olarak çoklu kartsız telefonlara, faks ve
ses posta kutularına yönlendirilme,
• Sadece PC uyumlu el setine konuşarak ev elektronik sistemini aktif hale getirme,
• Evin çevresinde herhangi bir yerden çok oyunculu PC veya Internet tabanlı
oyunlar oynama,

gibi seçenekleri olanaklı kılar.

12.4 HAREKETLİ (MOBILE) IP


Kısaca IP olarak bilinir ve Internet’in çalışması için gerekli olan protokol yığının (TCP/IP)
temel bir parçasıdır. Temel olarak IP, paketleri belirli bir hedefe gönderilmek üzere WEB’e
bırakır. Her IP Paketi hedef için IP adresi anlamına gelen 4 sekizli sayısal değer içerir
(207.82.11.19 gibi). IP adresi, herhangi bir ucun sunucudaki WEB adresinin benzeri
olmayan (unique) olmasını sağlar. Her IP adresi bir telefon numarası ile eşleşecek şekilde
sabit bir ağ bölgesine atanmıştır.

Bir paketin hedefi hareketli olması durumunda, hedefin her yer değişikliğinde yeni bir IP
numarası atanmasını gerektirir. Bu şekilde ağ adreslerinin güncellenmesi hareketliliği
olanaksız kılar. Hareketli IP teknolojisi aygıtın Internet’e bağlanması ve hareket
halindeyken bile aynı IP adresine sahip olmasını sağlar. IETF (Internet Engineering Task
Force)'nin teklifi ile IP hareketlilik problemine her aygıtın 2 IP adresine sahip olması yolu
ile Hareketli IP standardı tasarlanmıştır. Aygıta atanan adresler;

• Sabit Adres (Static home adress),


• Kullanıcı hareket ettikçe değişen adres (Care of address)'tir.

Hareketli IP teknolojisi, aygıtın Internet’e bağlanmasını ve hareket halindeyken bile aynı


IP adresine sahip olmasını sağlar.

Hareketli IP standartının temelindeki ilke, ofis asistanı olan ve yolculuk eden bir
yöneticinin durumu ile aynıdır. Asistan yöneticinin ne zaman nerede olacağını bilir ve
kendine gelen çağrıları yöneticiye yönlendirir.

Aşağıda görüldüğü gibi Hareketli IP, 3 ana birleşenden oluşur.

• Hareketli birim (Örneğimizde : Yönetici)


• Merkez Acente - Home agent (Örneğimizde : Asistan)
• Yabancı Acente - Foreign agent (Örneğimizde :Yöneticinin bulunduğu yeni adres)

237
• Mobil birim ile iletişim kurmak isteyen birim, merkez acentenin yönetebilmesi için
home agent'a yönlendirilir,
• Merkez acente hareketli kullanıcı için gelen tüm paketleri alır ve hareketli birimin o
anda içine girdiği hareketli adrese (care of address) gönderilir.
• Hareketli birim kendisi ile iletişim kurmak isteyen birim ile haberleşmek isterse
klasik IP mekanizması ile direk iletişim yapabilir.

Gelecek nesil IP standartı olan IPv6, hareketli IP için ek olanaklar sunar. IPv6 birimlerinin
ek olarak güçlü kimlik belirleme ve şifreleme makanizmasına sahip olması
beklenmektedir. Bu kimlik belirleme mekanizmasının hareketli IP’nin bir parçası olması
yerine, IPv6 tarafından sağlanması hareketli IP’yi kolaylaştıracaktır.

12.5 WAP
Kablosuz Uygulama Protokolu (Wireless Application
Protocol-WAP), ağ içeriğinin, ağ teknolojisinden,
taşıyıcıdan ve yayınlayıcıdan bağımsız olarak hareketli
aygıtlara ulaşmasını sağlayan açık bir teknolojidir. Şu an
amacı açık WAP standartlarını geliştirmek olan dünya
çapında WAP Forum üyesi 600'ü ve Forum sayısı da 8
milyonu aşmıştır. WAP bir servis veya ürün değildir. WAP,
uygulama ve taşıma (dağıtma) standartıdır. Japonların i-
mode başarısı göz önüne alındığında, paket anahtarlama
ağları ile sürekli bağlantı sağladığında, Avrupa ve Amerika'da
daha yaygın ve gösterişli olacağına kesin bir gözle
bakılmaktadır. 3. Nesil (3G) teknolojileri daha zengin
kullanıcı deneyimleri için bant genişliği sağladığı sürece,
WAP, önemli bir kablosuz uygulama taşıma/dağıtma
teknolojisi olarak yerini sağlamlaştırma konusunda yol
alacaktır.

WAP servis değil, kablosuz uygulamaları geliştirme teknolojisidir. WAP 1.0'ın tarifi Nisan
1998'de yayınlanmıştır. Bu ilk tarif WAP’ın aygıtlar, sunucular, protokoller ve diller olmak
üzere tüm yönlerini kapsayan 30’un üzerinde tanımını içermektedir. WAP, WEB içeriğini
dağıtmak için kendi yapısını şu sebeplerden dolayı geliştirmiştir;

238
• Aygıt kısıtlamaları: Daha küçük pil, daha rahat taşınabilir aygıt gereksinimi,
WAP içerik dağıtımı enerji tüketimini küçültmek ve kablosuz bağlantının ömrünü
uzun tutmak için planlanmıştır.
• HTTP: Gereksiz bilgiler ve genellikle çokça script ve karakter içermektedir. WAP
dağıtım protokolü ise bu iş için optimize edilmiştir.
• Ağ’lar: İstekler arasındaki uzun sürelerde kopmaya/kesilmeye eyilimidirler.
WAP’ın içerik dili olan WML birden fazla WAP sayfasını "kart ve deste" "card-and-
deck" metaforu olarak adlandırılan yöntemini kullanarak ağ kesintilerinin
üstesinden gelebilecek şekilde tasarlanmıştır.

12.5.1 WAP'ın Çalışması


WAP, Internet içeriğini ve servislerini hareketli telefonlara ve kablosuz aygıtlara ulaştıran
küresel bir standarttır. WAP’ın bant genişliği kısıtlı cep telefonlarına WEB içeriği sunma
konusundaki çözümü, aygıtlar, sunucular, diller ve protokolleri kaynaştıran tam bir
çözümdür. Aşağıda WAP’ın WEB yapısındaki yeri görülebilir.

Öncelikle WAP, Internet içeriğini HTML'e yakın bir standart yöntemle WAP uyumlu
aygıtlara ulaştırır. Buradaki sorun HTML’in küçük ekranlı aygıtlara pek çok veriyi
beraberinde getirmesidir. Bu nedenle WAP yeni bir biçim (format) tanımlamıştır ve bu
Wireless Markup Language (WML)'dır. WML'in tasarlanmasındaki amaç hızlı ve verimli
içerik dağıtımıdır.

İkinci olarak, WAP, cep telefonları, PDA'ler, el bilgisayarları ve hatta geleceğin yeni nesil
kablosuz aygıtlarında çalışabilecek şekilde tasarlanmıştır ve aygıt bağımsızlığı konusunda
büyük bir başarıya ulaşmıştır. Bu başarının temelinde yatan; her aygıtın WAP destekli
olabilmesi için neler yapması gerektiğinin Kablosuz Uygulama Ortamı (Wireless
Application Environment –WAE)’nda tanımlanmış olmasıdır.

Ayrıca, WAP, GSM (Global System for Mobile Communications), TDMA (Time Division
Multiple Access), CDMA (Code Division Multiple Access) veya yeni geliştirilmiş ikinci nesil
(2.5 G) ve üçüncü nesil (3G) global ağların hepsinde çalışabilir. Daha önemlisi WAP devre
anahtarlamalı (circuit switched) ve paket anahtarlamalı (packet switched) ağların
herhangi birinde de çalışabilir. WAP’ın esnekliği altyapısının çeşitli ağ protokollerinin
üzerine kurulmuş olmasından kaynaklanmaktadır.

239
12.5.2 WAP Forum
WAP Forum 1997'de WAP standardını kontrol altında
tutmak amacı ile Phone.com (sonradan Unwired
Planet, ve şu anda Openwave Systems olmuştur)
tarafından kurulmuş olan endüstri konsorsiyumudur.
Endüstrideki 600’ün üzerinde ana cep telefonu
üreticileri, altyapı sağlayıcıları, yazılım firmaları ve
içerik sağlayıcılarını içersinde barındırmaktadır. Amacı,
kablosuz erişimin gelişime açık olması ve taşıyıcı,
satıcı ve ağ teknolojisinden bağımsız olmasını
sağlamaktır

12.5.3 WAP Yapısı


WAP bir servis değil, kablosuz uygulamaları geliştirme teknolojisidir. WAP 1.0'ın tarifi
Nisan 1998'de yayınlanmıştır. Bu ilk tarif WAP’ın aygıtlar, sunucular, protokoller ve diller
olmak üzere tüm yönlerini kapsayan 30’un üzerinde tanımını içermektedir. WAP, WEB
içeriğini dağıtmak için kendi yapısını şu sebeplerden dolayı geliştirmiştir;

• Aygıt kısıtlamaları: Daha küçük pil, daha


rahat taşınabilir aygıt gereksinimi, WAP içerik
dağıtımı enerji tüketimini küçültmek ve
kablosuz bağlantının ömrünü uzun tutmak için
planlanmıştır.
• HTTP: Gereksiz bilgiler ve genellikle çokça
script ve karakter içermektedir. WAP dağıtım
protokolü ise bu iş için optimize edilmiştir.
• Ağlar: İstekler arasındaki uzun sürelerde
kopmaya/kesilmeye eyilimidirler. WAP’ın içerik
dili olan WML birden fazla WAP sayfasını “card-
and-deck” metaforu olarak adlandırılan
yöntemini kullanarak ağ kesintilerinin
üstesinden gelebilecek şekilde tasarlanmıştır.

12.6 WAP ile WEB ARASINDAKİ FARKLILIKLAR


WAP, birçok açıdan WEB'den farklılıklar gösterir. Bunlar;

• Görüntü Cihazları,
• İçerik,
• Programlama,
• Yapı,

ile ilgilidir. İlerleyen sayfalarda bu farklılıklarele alınacaktır.

240
12.6.1 Görüntü Cihazları
WAP görüntüleme konusunda WEB’den ayrılır. Her ne
kadar WAP tanımlamaları görüntü tiplerini kapsamasa da
ilk sürümü 6-8 satırlık küçük siyah beyaz ekran
görüntüsünü kabul eder. Limitli ekran boyutlarından
dolayı WAP cihazları özelleştirilmiş WAP içerik biçimleri ile
çalışabilecek şekilde tasarlanmışlardır.

12.6.2 İçerik
WAP içeriği WEB standardı olan HTML yerine WML
üzerine kuruludur. WAP, çeşitli nedenlerden dolayı
HTML'den farklılaşmıştır. Öncelikle çoğu HTML sayfası,
ekranı limitli olan cihazlar için çok fazla bilgi içermektedir.
WML, küçük WAP ekranları tarafından gösterilmesi hiç
kolay olmayan JPEG, GIF biçimlerini çerçeve gibi HTML
biçim özelliklerini eler. İkincisi, WML içerik dağıtımı için
"kart ve deste" "card-and-deck" metaforu denen yeni bir
modeli kullanır.

Web sayfalarını her keresinde teker teker WEB


sunucudan almak yerine WAP, alakalı kartların bir
destesini yollar. Her bir kart bir bilgi ekranını temsil eder
ve kart destesinin yüklenmesi sonucunda kullanıcılar,
birden çok WAP ekranını, aygıtlarındaki “önceki” ve
“sonraki” tuşlarına basarak gezebilirler. Tüm ekranlar 1
kerede yüklendiği için ilgili ekranlar arasındaki geçişlerde
bekleme olmayacaktır. WEB’de ise tipik bağlantı mantığı
ile, her keresinde sunucunun sayfayı yollaması beklenir.

12.6.3 Programlama
WML kendi özel script dili olan WMLScript ile HTML'den
farklılaşır. JavaScript tabanlı olan WMLScript
programcıların, WAP cihazları kullanan kullanıcıları
klasik WEB script dillerinden daha fazla kontrol
edebilme olanağı verir.

12.6.4 Yapı
Aygıtlar ve içerik sağlayıcılar arasındaki ilişkiler bakımından WAP mimarisi WEB den çeşitli
yönleri ile ayrılır. Öncelikle WAP kablosuz teknoloji olduğu için aygıtlar bağlantı için
telefon taşıyıcı firmalara bağlıdırlar. Ayrıca WAP kendi Internet Protokolünü (IP) kullanır,

241
bunun bir sonucu olarak WAP aygıtları WEB’e doğrudan bağlanamazlar. Bunun yerine
aşağıda gösterildiği gibi WAP geçitkapısı olarak adlandırılan bir aracıya gereksinim
duyarlar. WAP geçitkapısı WAP aygıtlarına gelip giden bilgi akışında kritik bir rol oynarlar.

WAP geçitkapıları WAP aygıtları ve WEB arasında bulunan özelleştirilmiş sunuculardır. Bir
WAP geçitkapısı WAP aygıtları ile iletişim için WML, WEB sunucularla konuşmak için ise
HTML kullanır. Ana görevi WAP cihazlarına WML dağıtımını yapmaktır. WAP geçitkapısı
WML içerikleri elde edebilmek için değişik kaynaklar kullanır. Bunlar;

• Özelleştirilmiş WML sunucu,


• WML dosyalarını barındıran klasik bir WEB sunucu,
• İçeriğini WML’e çeviren bir WEB sunucu.

WAP geçitkapısı kendi işlem gücü olan sunucular olduğu için gelen bilgileri WAP
aygıtlarının anlayacağı bir forma çevirebilir. Örneğin WEB sunucudan HTML içeriğini
alırken, geçitkapısı HTML'den WML’e çeviri işlemini yapabilir. Geçitkapıları ayrıca içerik
çevirici programlar aracılığı ile çok renkli JPEG ve GIF görüntülerini WAP ekranlarının
görüntüleyebileceği şekilde basit, düşük çözünürlüklü bir hale çevirebilirler.

12.6.5 WAP - WEB Dolanımı

Yukarıda, WAP aygıtlarından çıkan işlem isteğinin WEB’e gidip gelme esnasındaki
gezintisini görülmektedir. Buradaki 3 anahtar yapıtaşı;

• WAP istemci aygıt,


• WAP geçitkapısı,

242
• WEB sunucudur.

WAP aygıt, WAP protokolünü kullanarak geçitkapısına isteğini şifrelenmiş olarak yollar. Bu
istek WEB tarayıcının herhangi bir WEB sunucuya HTTP isteği yollaması ile benzerdir.
Aradaki farklılık, WAP'ta, isteğin bir WAP geçitkapısı (proxy)’ye gönderilmesi, ve onun
tarafından HTTP iletisine çevrildikten sonra WEB sunucuya gönderilmesidir. Bağlantı
isteğini alan WEB sunucunun, isteğin kaynağının WAP aygıtı olduğu hakkında hiç bir
bilgisi yoktur. WEB sunucuya göre bu sıradan bir WEB istemcisine ait bir istektir. WEB
sunucular, WEB istemcileri için HTML, GIF, JPEG, ZIP olarak sıkıştırılmış dosyalar hatta
WML gibi değişik biçimde içerik sağlayabilir. WEB sunucuya göre istek bir dosya ve
içerisindeki sekizlilerdır.

Eğer web sunucu istenen bilgiyi barındırıyorsa bu WAP geçitkapısına HTTP protokolü
kullanılarak yollanır. Bundan sonra ne yapılacağı WAP geçitkapısına kalmıştır. Eğer içerik
WML biçiminde ise, geçitkapısı içeriğe dokunmadan WAP protokolü aracılığı ile WAP
aygıtına iletir. Eğer içerik HTML biçiminde ve WAP geçitkapısı otomatik çeviri desteği
veriyorsa, içerik WML biçiminde çevrilip aygıta yollanır.

Her ne kadar HTML – WAP çevirisi WEB'deki WAP içeriğinin düzenlemesi yönünden kulağa
hoş gelse de, pratikte HTML ve WML arasındaki kritik farklılıklardan dolayı kullanışlı
değildir. Buna karşın, geçitkapıları GIF ve JPEG'lerin 1-ikili (1 bit) monokrom WAP
grafiklerine çevrilmesi açısından iyidir.

12.6.6 WAP ve WEB


WEB de kullanıcılar Netscape, InternetExplorer gibi WEB tarayıcılara sayfaların adreslerini
yazarak WEB sayfalarına ulaşma isteklerini yollarlar. Tarayıcı yazılımı WEB sayfasının
ismine göre bir ağ isteği hazırlar ve yollar. İstek hedef WEB sitesine ulaştıktan sonra
cevap sekizliler halinde geldiği yolu aynen dönerek tarayıcıya ulaşır, tarayıcı da WEB
sayfasını kullanıcıya gösterir. Bu işlemlerin arkasında iki önemli olay vardır.

Birincisi , WEB isteği ve cevap olarak dönen HTML sayfaları Internet üzerinde TCP/IP
protokolünü kullanarak aktarılırlar. TCP/IP iletisi yap boz parçaları gibi ayrı ayrı parçalara
ve paketlere ayırarak yollanır. Her bir paket varılacak noktaya (WEB sayfası isteğini
yapan yere) ulaştığında yap bozun parçaları bir araya getirilir ve orijinal ileti ortaya çıkar.

İkinci olarak, WEB sayfaları tarayıcılara HTML olarak yollanır. HTML temelde tarayıcılara
içeriği nasıl göstereceğini anlatan etiketleri barındıran düz yazıdır. Tarayıcının yapması
gereken, gelen yazının içerisindeki HTML etiketlerini bulmak ve HTML kurallarına göre
şekillendirdiği içeriği kullanıcıya göstermektir.
Esnekliği ve uyumluluğu kanıtlanmış olan HTML sayfaları ve TCP/IP birleşimi aynı
bildiğimiz WEB’in temelini oluştururlar. WAP bu noktada kendine has düşük bant
genişliğine sahip, küçük monokrom ekranlı cihazlar için özel olarak tasarlanmış taşıma
mekanizması ile farklılık gösterir.

WAP, WAP cihazları ve WAP geçitkapısı arasındaki veri hareketi için kendi protokolünü
tanımlar. WEB de veri TCP/IP kurallarına göre parçalara/paketlere ayrılır. WAP paket
yapımı ve taşınması için kendine özel protokol kurallarını belirler. Bu durum aşağıda
görülmektedir.

243
12.7 WAP DESTEĞİ
Paket anahtarlama kablosuz WEB’in önemli üstünlüklerinden birisi sürekli açık olmasıdır.
WAP herhangi bir ağda çalışabilir ve yeni 2.5G ve 3G ağların paket anahtarlama özelliğini
kullanarak kullanıcılara ne zaman ve nerede gereksinimleri varsa bilgiyi yollar. Aşağıda
WAP geçitkapılarının veriyi WEB’den alıp kullanıcı profillerine göre WAP kullanıcılarına
nasıl yolladığını gösterilmektedir.

12.8 WAP’ın GELECEĞİ


WAP, Kablosuz WEB deneyimi öncesi ilk adımdır. WAP uyumlu
aygıtlar var olan taşıyıcılar WAP geçitkapılarını çevrim-içi
hizmete sunmuş ve hareketli WAP kullanıcıları için içerik
geliştirilmektedir. Kablosuz ağlar devamlı çevrim-içi olmada
gerekli olan paket anahtarlamalı kapasitelerini arttırmaktadırlar.

244
WAP aygıtlarına ve servislerine yapılan yüksek yatırımlara ve birkaç yılda 15 milyon
kullanıcıya ulaşan “i-mode” ve diğer 3G teknolojilere karşın, WAP'ın kalıcı olup
olmayacağı, sorgulanmaktadır.

12.9 WAP GÜVENLİĞİ


WAP'ın geleceği onun kullanıcılara güvenli aktarımlar
yapmasını sağlamasına bağlıdır. WAP Forum her WAP
sürümü çıktığında, WAP'ın güvenliğini geliştirmektedir. WAP
aktarımlarının gelecekte JAVA ve WIM (Wireless Identity
Modules) tarafından güvenli hale getirilmesi olasıdır. WIM
Internet aktarımlarını sayısal imza ve şifreleme ile güvenli
kılmaktadır. Güvenlik RSA tabanlı veya etken, sayısal imza
tabanlı 1024 ikiliye kadar istemci ve sunucu arasında
“anahtar” olabilen yeni bir şifreleme olabilir. Dünyanın önde
gelen güvenlik firmalarından RSA saldırıların hedefi olan
görece zayıf şifreleme sisteminin geliştirilmesi için yeni bir
yol bulduğunu duyurmuş bulunmaktadır. Bu yöntemde her
veri paketi kendi şifreleme anahtarına sahip olacaktır.

Pek çok uzman gerçekleştirilen güvenlik onarımının kablosuz ağların kötüye çıkan
şöhretini düzeltmek için çok geç kaldığını ve bu ağları korumak için başka güvenlik
altyapıları kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Bir grup uzman ise, RSA tarafından
geliştirilen artırılmış güvenliğin bütün kablosuz ağ kullanıcılarına çözüm getirmesinin
mümkün olmadığını, pek çok kullanıcının hala kendilerini korumak için gerekli en temel
adımları bile atmadıklarını öne sürmektedir.

Pahalı kablolarla karşılaştırıldığında ucuz, kurulumu ve kaldırımı kolay kablosuz ağlar


oldukça popüler olmayı başardılar. Ancak bu ağların Wireless Equivalent Privacy
(WEP) adı verilen ve verileri karıştırarak şifrelemeye yarayan teknolojisi, hem güvenlik
uzmanları hem de hacker’lar tarafından geniş bir biçimde çözüldü. Hatta bazı hacker’lar
bu ağların haritalarını çıkararak hangi bölümlerin saldırıya açık olduğunu meslektaşlarına
yaymaya başladılar.

Güvenli Paketler

WEP teknolojisini geliştirmek için RSA, "Fast Packet Key" adı altında yeni bir teknik
geliştirildi. Bu teknik sayesinde her veri paketi kendi şifreleme anahtarına sahip oluyor.
Bu detayın eklenmesiyle birlikte kablosuz ağlardan bilgi almak isteyenlerin veri
paketlerine ulaşmaları çok daha zorlaştırılıyor. RSA, WEP teknolojisinde kullanılan
şifreleme yapısının, yine RSA tarafından geliştirilen ve kablosuz ağlarda kullanılan RC4
algoritmasına dayalı şifrelemeden farklı olduğunu açıkladı. Güvenlik uzmanları,
hacker’ların kablosuz ağlarda iletilen paketlere ulaşmaları durumunda bu paketleri
çözmelerinin zorlaştığını kabul ediyorlar, ancak gerekli bilgilere sahip olan kararlı bir
hacker için bu paketleri çözmenin olası olduğunu da red etmiyorlar.

12.10 WAP ve "i-mode"


WAP içeriği WML ile düzenlerken, i-mode'da cHTML (Compact
HTML) kullanılır.

WAP sıklıkla, NTT DoCoMo tarafından önerilen Japon’ların


başarılı Internet servisi olan i-mode ile kıyaslanır. Ancak WAP
ve i-mode'u karşılaştırmak elma ile portakalı kıyaslamak
gibidir. i-mode, müşterilerinin beklentilerini karşılayan

245
kolaylıklar sağlayan, bilgi ve eğlence servislerine dayanır. WAP ise teknoloji ve protokoller
yığını içeren bir standarttır.

i-mode (i= information-bilgi anlamına gelmektedir) Japon abonelerine içerik sunarak


popüler olmaya devam etmektedir. i-mode'da ekranlarının üzerindeki "i" tuşuna
basılarak, özel olarak tasarlanmış içerik sayfalarına erişilir. Tokyo metrosunda beklerken
ya da ev-iş yolculuğunda mesaj alıp gönderen, oyun oynayan hatta i-mode karikatülerini
izleyen insanları görmek çok yaygındır. i-mode’un bu kadar başarılı olmasındaki
etmenlerden biri de eğitici yaklaşımıdır. Diğerleri ise;

• i-mode içerik sağlayıcılar için çok caziptir. Çünkü kendi ödeme sistemine sahiptir
ve DoCoMo'nun ücretleri düşüktür,
• Dikkat çekici "i" tuşu bulunan telefonlar vasıtası ile Internete bağlanma
aşamalarını yansıtmaksızın içerik sitelerine girmesini sağlamaktadır,
• i-mode WAP’ın WML’si yerine cHTML (Compact HTML: HTML'in bir alt seti)
kullanırlar. cHTML ile site oluşturmak içerik sağlayıcılar ve kullanıcılar açısından
çok kolaydır,
• Japonya'da uzun yolculuklar iş yaşamının bir parçasıdır. i-mode, abonelerine
beklerken veya ev ve iş arası yolculuklarda yapacak eğlenceli ve güzel bir şeyler
sunar.

i-mode’un başarısındaki temel etmen paket anahtarlamalı veri aktarımını kullanmasıdır.


Şu anda WAP devre anahtarlamalı ağlara bağlıdır. Bu yüzden kullanıcılar ağa bağlı
oldukları süre için para öderler. i-mode paket anahtarlamalı veri transferi yaptığı için
aboneleri mail okurken, yazarken ve Internette gezerken sınırsız vakit
geçirebilmektedirler.

Avrupa'daki GSM taşıyıcıları tarafından paket anahtarlamalı GPRS (General Packet Radio
Service) veri servisini ortaya çıkarmışlar ve bundan sonra WAP kullanıcıları GPRS ile her
zaman çevrim-içi olabilecekler ve sadece alınıp gönderilen veri üzerinden ücretlendirme
yapılabilmektedir. Bu gelişme sonrası WAP i-mode’un popüleritesini geçebilecektir, çünkü
çok fazla uygulama geliştiricisi bulunmaktadır.

Bölüm Özeti
Kablosuz iletişim sadece hareketli kullanıcıların erişimini
arttırmakla kalmayıp aynı zamanda durağan ofis ve ev
cihazlarının kablolama giderlerini de düşürmektedir. IEEE
802.11, HiperLAN2 ve HomeRF gibi standartlaşmaların
sağlanmasından sonra, kablosuz yerel ağlar gelişmiş ağlarda
ve ev bilgisayarlarında yaygın olarak kabul görmeye
başlamıştır.

Bu bölümde, kablosuz iletişimde yerel ağlarda standart olmayı hedefleyen WLAN ve geniş
alanda hizmet vermeyi amaçlayan WAP teknolojilerini ele aldık. Bu bağlamda,

• WLAN'ın kullanım alanlarını,


• WLAN standartlarını,
• Mobil IP kavramını,
• WAP'ın gelişimini ve WAP Forumu,
• WAP'ın, WEB, i-mode gibi değişik servislerle karşılaştırılmasını,
• WAP'ın güvenliğini,
• WAP'ın geleceğini ele aldık.

246
247
248
249
250
KABLOSUZ İLETİŞİMDE YENİ GELİŞEN
STANDARTLAR
Bilgisayar iletişiminde kablosuz uygulamaların kullanımı hızla
artmaktadır. Kullanıcıları mekan kısıtlamaları ve kablolama
zorluklarından kurtarmasının yanı sıra, kablosuz
uygulamaların bilgisayar ağlarını tümleştirmesi de
beklenmektedir. Günümüzde birçok teknoloji geliştirici kurum
bunun üzerinde çalışmaktadır.

Bölüm Hedefi
Kablosuz ağların bant genişlikleri ve sağladıkları servisler çok
hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu bölümde yeni gelişen
kablosuz ağ standartlarını tanıtacağız. Bu bağlamda;

• GPRS,
• EDGE,
• UMTS

teknolojilerini ele alacağız.

13.1 YENİ GELİŞMELER


Kablosuz uygulamaların kullanımı tüm dünyada hızla artmaktadır. Birçok standart
komiteleri kablosuz yapıları dünya üstündeki bilgisayar ağları için tümleştirmek amacı ile
çalışmalarını sürdürmektedir. Internet ve kablosuz teknolojinin tam olarak bütünleşmesi
için 3G ve hatta 4G teknolojiler bile, bazı eleştirmenlere göre, yüzde yüz tümleşme için
çok ümit verici değildir. TDMA işletimcileri ağlarını Tüm-IP yapıya döndürerek çoklu ortam
uygulamalarının üstünlüklerini ele geçirmeye çalışmaktadır. İlk adım GPRS (General
Packet Radio Service) gelişmesinden geçmesi bekleniyor. Ancak GPRS’in uygulamaya
girişinden hemen sonra bazı taşıyıcılar (Aycell, Aria, Telsim, Turkcell gibi) EDGE
(Enhanced Data for Global Environment) üzerinde çalışmalara başladılar. EDGE ile,
var olan TDMA ağlarında aşağıda verilen uygulamaların gerçekleştirilmesi olanaklı
görülmektedir.

• Çevrim-İçi (On-Line) E-Posta,


• WWW’ye erişim,
• SMS’in geliştirilmesi,
• Fotoğraf ve grafiklerin kablosuz olarak görüntülenmesi,
• Video servisleri,

251
• Doküman/Bilgi ortak kullanımı,
• Internet aracılığı ile ses mesajlaşması,
• Çoklu dağıtım (Broadcasting)

Bazı taşıyıcılar ise EDGE adımını atlayarak UMTS (Universal Mobile


Telecommunications Services)’ye doğrudan geçmeyi planlamaktadır. Geçiş adım
olasılıkları aşağıdaki şekilde oluşmaktadır. Görüldüğü gibi tüm teknolojileri sırasıyla takip
etmek mecburi değildir, istenirse aradaki bazı adımlar atlanabilir.

13.2 GPRS
Genel Paket Radyo Servisleri (General Packet Radyo Servisleri- GPRS)’nin en
önemli özelliği, veri iletişim hızını 170 Kbit/sn’ye çıkarmasıdır. GPRS paket temellidir ve
IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler. GPRS yazılım olanaklarının
üstünlüklerini de kullanıp var olan ağlardan çok daha hızlı çalışır. Kablosuz ortakyol
(Middleware), E-Posta, veri tabanları, grup çalışmaları ve Internet ulaşımı gibi
uygulamalar için hızlı ağlarla çalışabilecek yavaş hızdaki mobil istemcilere gereksinim
duyar. GPRS'te ise, kablosuz ortakyol, kablosuz çözümlerin kolayca uygulanmasını
sağlamada çok büyük olasılıkla gerekli olmayacaktır. Halen yürütülmekte olan kablosuz
uygulamalar, metin uyumludur ve GPRS’in yüksek verimliliği, çoklu ortam, grafik, ses ve
video gibi içerikleri olanaklı kılar.

GPRS paket temellidir ve IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler. Mevcut
birçok ağ IP ve X.25 temelli olduğundan, bu ağlara GPRS ile kablosuz erişim olanağı,
GPRS'in önemli avantajlarından biridir.

Aşağıdaki şekilde 3G kablosuz uygulamaların karşılaştırılması görülmektedir.

252
13.2.1 Paket Anahtarlama
Paket ağları, e-posta, Web-Tarama gibi var olan Internet uygulamalarına ulaşmayı,
Internet, ISP ve kurumsal Intranet’lere çok kolay ve hızlı bir şekilde bağlanmayı olanaklı
kılmaktadır.

GPRS sadece radyo-link ortamını kullanır ve bu durumda veri sadece gönderilir ve alınır.
Paket anahtarlamalı ağ yapısında pek çok kullanıcı aynı radyo kanalını çok etken bir
şekilde kullanır. Buna karşılık kanal anahtarlamalı bağlantılarda, veri gönderilmese bile,
tüm bağlantı süresince kendisine atanmış kanal kullanılır. Pek çok uygulama oturum
süresince boş periyotlara sahip olabilir. Paket veride, kullanıcı iletimde bulunduğu
dönemde sadece kullandığı veri kadarı için ödeme yapar.

Gerçi paket-temelli iletişim her türlü iletişim ile birlikte çalışabilir, ancak sık olarak küçük
miktarda veri aktarımı için uygundur. Kısa ve yoğun işlerde, örneğin gerçek zamanlı, E-
posta gibi işler işin çok yararlıdır. Her ne kadar paket iletimi, geniş kütük aktarımları,
batch işlemleri için de çok uygun ise de, geniş kütük aktarımı söz konusu olduğunda
paket iletimi kanal anahtarlamalı veri iletiminden daha pahalı olmaktadır.

13.2.2 GPRS'te IP ve X.25 Desteği


GPRS X-25 protokolunu desteklediği kadar, IP protokolunu da destekler. Bilindiği gibi IP,
kuruluşların Internet uygulamaları kadar kurumsal Intranet uygulamaları için de giderek
artan bir önem kazanmaktadır. Kurumsal Intranette VPN çok büyük bir önem
taşımaktadır. VPN uygulamalarında, GPRS, kablosuz ağlar üzerinde iletişimde hareketli
verinin güvenli aktarımında rol oynayan GTP (GPRS Tunneling Protocol) ile
mükemmel bir uyum içinde çalışmaktadır.

253
IP bugün her yerde kullanılmaktadır ve herkesçe bilinmektedir. Ancak X.25 desteği de
büyük önem taşımaktadır. Zira X.25 (ve Frame Relay) bir iletişim protokolu setini
tanımlamaktadır ve dünyanın en geniş paket veri ağının temelini oluşturmaktadır. X.25
ağı özellikle Avrupa ve Uzak doğuda geniş olarak kullanılmaktadır ve bu nedenle bu
ağlara kablosuz ulaşım pek çok kuruluş için yarar sağlamaktadır. Var olan IP veya X.25
uygulaması, GSM hücresel bağlantıda bugün ve gelecekte kolaylıkla çalışabilecektir.

GPRS servisleri ile donatılmış hücresel ağlara, Internet ve X.25 ağlarının kablosuz olarak
bağlantısını, LAN bağlantısı gibi düşünebilirsiniz. LAN bağlantısında, GPRS hareketli
istasyonu önce ağ’a kayıt edilir. Artık bu istasyon paketleri göndermeye ve almaya
hazırdır. Taşınabilen bir bilgisayar kullanıcısı bağlantıyı düşünmeksizin bir doküman
üzerinde çalışabilir ve o esnada yeni bir E-Posta alabilir. Bu durum tüm uygulayıcılarda
tam olarak uygulamaya girmemiştir, ancak yakın bir zamanda tüm gruplar için hazır
olacaktır. Bazı GPRS terminalleri aynı anda ses ve veri iletişimini olanaklı kılmaktadır. Bu
terminallerde kullanıcı her hangi bir telefon konuşmasını yaparken aynı zamanda veri
iletişimini de sağlamaktadır. Ancak, verinin iletiminden önce kısa bir gecikme söz
konusudur. Esasında GPRS aşağıdaki uygulamalar için çok uygundur;

• Genişletilmiş iletişim oturumları,


• E-Posta iletişimleri,
• Sohbet (Chat),
• Veri tabanı incelemeleri,
• Stok güncelleştirmesi.

Ek olarak, GPRS; çok yüksek verimliliği nedeniyle, çoklu ortam kullanımı, Web temelli
grafik ağırlıklı uygulamalarda oluşabilecek terslikleri elimine etmede çok başarılı olarak
kullanılabilir. Hareketli kullanıcılar, yön bulmak için grafik yoğun Web-temelli
uygulamaları (Map Quest- Harita ve Yön Bulma Programı gibi) kolaylıkla kullanabilirler.
GPRS protokol yığını, pek çok arayüzü desteklemekte ve yine pek çok ağ ile birlikte
çalışmayı olanaklı kılmaktadır.

GPRS’in standart ağ protokolarını desteklemesi nedeniyle, GPRS ile çalışmak üzere


tasarlanmış aygıtlar çok güçlü bir çalışma ortamı bulurlar.

254
13.3 EDGE

EDGE (Enhanced Data for Global Environment), GPRS’den UMTS’e geçişten önceki
adım olarak tanımlanabilir. GPRS'ten çok daha yüksek veri oranı sağlar ve 8-PSK (Phase
Shift Keying - Faz Kaydırmalı Anahtarlama) diye adlandırılan yeni bir modülasyon
tekniğini ortaya koymaktadır. TDMA taşıyıcıları, UMTS’e geçişten önce EDGE’ye
uyumlarını tamamlamışlardır. EDGE için veri oranı ataması 384 Kbit/sn den
başlamaktadır ki, bu GPRS’in ikinci adımından bile yukarıdadır.

EDGE şu anda, TDMA tarafından kullanılan GMSK (Gaussian Minimum Shift Keying)
modülasyon tekniğini kullanmaktadır. Ek olarak, EDGE, çok bağlantılı kontrol metodları
olarak FDMA ve TDMA kombinasyonunu kullanır. OSI ile karşılaştırıldığında EDGE, MAC
katmanında FDMA ve TDMA’yı kullanmaktadır.

Kanal bölünmeleri 45 MHz'dir ve kanal taşıma kapasitesi GSM ve GPRS de olduğu gibi
200 KHz. dir. TDMA zaman dilimleri her bir taşıyıcıda, GSM ve GPRS de olduğu gibi 8'lidir.
Hareketli istasyon veri iletmek istediğinde, her TDMA çerçevesi için 8 zaman dilimi
isteminde bulunur. Bağlantı, IP ve X.25'deki gibi paket anahtarlamalı veri ağları aracılığı
ile sağlanır. Bu normal veya özel veri ağları olabilir.

Her taşıyıcı veya servis sağlayıcı daha hızlı, geliştirilmiş kablosuz servisleri sağlamayı
planlamaktadır ve genişband kablosuz iletişim teknolojisi için oldukça geniş seçenekler
bulunmaktadır. Zaten rekabetçi ortam, servis sağlayıcıları verdikleri hizmetlerin kalitesini
yükseltmeye zorlamaktadır. ITU-T, 3G/UMTS’nin kategorileri içine giren 5 farklı standart
tanımlamış bulunmaktadır. ITU’nun IMT-2000 girişimi tüm standartları bir araya
toplamayı hedeflese de pek çok 3G önerisi aşağıdaki gibi farklılıklar göstermektedir;

• CDMA 2000,
• UMTS,
• Genişband-CDMA (WCDMA)
• UWC-136 (Universal Wireless Communication-136)

UWC-136, Avrupanın GSM’i, Japonyanın PDC (Personel Digital Cellular) ve ABD’nin


DAMPS (Digital Advanced Mobil Phone System) gibi TDMA temeline oturtulmuştur.
Varolan 2G servis sağlayıcıları tüm dünyada 3G ağlarında etkinlik gösterebilecek lisanslar
için uygulamalara başlamış bulunmaktadır. Ancak, hangi 3G teknolojisinin uygulanacağı
açık değildir. Bu nedenle 2.5 G yükseltmeleri GPRS ve HSCSD (High-Speed Circuit-
Switch Data) planlamaktadır. Pek çok servis sağlayıcı gerçek 3G teknolojisine geçmeden
önce EDGE modulasyonu uygulamasını seçmektedir.

GERAN, GSM ve EDGE temelli 200 KHz. radyo ulaşım ağını tanımlamaktadır. GERAN,
GSM/EDGE sürüm 99 üzerine kurulmuştur ve GSM sürüm 2000 ve bunu izleyerek gelen
tüm yeni sürümler için yaratılan özellikleri kapsamaktadır.

255
13.4 UMTS
Üçüncü Nesil taşınabilir haberleşme sistemlerinin oluşturduğu küresel aileye ait
Uluslararası İletişim Birliği’nin 'IMT-2000' adlı düşüncesinin bir parçası UMTS’tir. UMTS’in
2010 yılı ile 2 milyar dünya kullanıcısına ulaşması beklenmektedir. Bu sistem, yüksek
kaliteli kablosuz çoklu ortam haberleşmeler için geleceğin kütle piyasasını oluşturmada
önemli rol oynayacaktır.

UMTS birçok üstünlükler sağlayabilecektir. Sabit, kablosuz ve uydu ağlar aracılığı ile
taşınabilir (mobil) kullanıcılara günümüzün kablosuz Bilgi Topluluğu, yüksek değere sahip
geniş bant bilgi dağıtımı, ticaret ve eğlence servisleri gibi olanakları sunacaktır. Yeni
servis olanaklarını dağıtmak ve gelir getiren fırsatlar oluşturmak için haberleşme, IT,
basın ve içerik endüstrileri arasındaki kesişimi hızlandıracaktır. Küresel gezinti ve başka
üstünlükler çerçevesinde de 2 Mbit/sn oranına ulaşan veriyi iletim imkanını sunan düşük
ücretli, yüksek kapasiteli taşınabilir haberleşmeleri oluşturacaktır.

UMTS servisleri ticari olarak 2001’de başlamıştır. UMTS lisansları, birçok Avrupa ülkesinde
karara bağlanmıştır. UMTS deneysel sistemleri ile satıcıların dünya çapına yayılması
planlanmaktadır. Yatırım açısından da önemli bir konum üzerinde kurulması konusunda
çalışmalar yürütülmektedir.

Üçüncü kuşak taşınabilir sistemler birçok fırsat sunmaktadır. Değişime açık ama karmaşık
olan bu kuşak aynı zamanda bir piyasa oluşumunu, gelişimini ve tahminleri
kapsamaktadır. Bu sayede küresel erişim ve tüm bilgi servislerinin, taşınabilir topluluk
şekline getirilmesi ana hedeftir.

Haberleşme piyasası içerisinde iki eğilim vardır:

• Kullanıcıların bilgiye erişme gereksinimi duymaları,


• Kullanıcıların taşınabilirliğe artan bir oranla gereksinim duymaları.

Bu iki gereksinim günümüze kadar Internet ve taşınabilir ağlarla çözülmeye çalışılmıştır.


İkisinin kesişimi, üçüncü kuşak sistemlerin ana amacıdır ve bu kuşakta ikisinin aynı
platformda sağlanması gerçekleştirilir. Üçüncü kuşak sistemlerin önemli bir hedefi de
uygulamaları ve servisleri etkili bir şekilde, kablo hatlı ağlar gibi ya da onlardan daha iyi
olan Servis Kalitesi (QoS) üzerinde desteklemek, diğer ağlarla (örneğin ikinci kuşak olan
GSM’le) da bağlantıyı sağlamaktır.

Internet’in ortaya çıkmasıyla ağlar üzerinden bilgiye erişim oranı artmıştır. Böylece bilgi,
resim, video, ses ve metin olarak istenen şekilde elde edilebilmektedir. Günümüzde,
ortak uygulamalar arasında son kullanıcıya yönlendirilen eğlence, alışveriş, reklam ve
uzaktan öğrenim gibi servisler bulunmaktadır. Trafiği, yeryüzü kaynaklarını, sağlık
durumunu izleme, enerji yönetimi, ağların kendi kullanım analizleri gibi bilgiler de ağ
üzerinden gönderilmektedir.

Sabit Internet için geliştirilmiş iş modellerini ve stratejilerini "taşınabilir Internet"e birebir


uygulamak hata olur. Son kullanıcıların taşınabilir ağlardaki Internet deneyimleri ile
geleneksel “kablolu” Internet üzerindeki deneyimleri farklıdır. Bu farklar, taşınabilir
destek gibi yeni kapsamlar ve sınırlı batarya gücü, terminal görüntü ölçüleri gibi sınırlı
faktörler nedeniyle oluşurlar.

Internet, piyasa kullanıcıları için tek başına bir güç olma amacındadır. Kablosuz iletişim
endüstrisinin, üçüncü kuşak taşınabilir sistemler yardımıyla Internet’i yeni piyasalar içine

256
taşıma gibi gelişmeler Internet’i etkileyecek ve değiştirecektir. Başta belirtilen iki
gereksinim, kullanıcıların güvenlik ve uygun kablosuz veri servisleri için ücret
ödeyeceklerini gösterir. Üçüncü kuşak servisler ağda kalma süresinden çok ağ
kullanımına veya veri oranına bağlı olarak ücretlendirilebilirler. İstek, gün cinsinden
zaman, bant genişliği ve gecikme toleransı bir fonksiyon şekline gelerek ücreti
oluştururlar. Üçüncü kuşak servislerin başarısı da bu ücretlendirmenin doğru yapılmasına
bağlı olacaktır.

13.4.1 Ortam Oluşturma


Taşınabilir piyasa, ses hakimiyetinin olduğu bir çevreden, taşınabilir Internet ile artan veri
servislerinin önemli olacağı bir çevreye dönüştürülür. Internet, e-ticaret ve taşınabilir
haberleşmelerin etkili karışımı, büyük çaplı piyasa gelirini sağlar.

Doğru müşteri kesimi, müşteri değeri üzerine yoğunlaşmak ve servislerin doğru fiyat
üzerindeki olanakları, başarı için gereken şartlardır. İçerik, farklı terminallerin çeşitli
görüntü ölçülerini derecelendirmeye gereksinim duyar ve geniş son-kullanıcı onayından
emin olmak için yapılan içsel işlemliliği gerektirir.
Kablosuz Pazar çoklu ortam üzerinde ilerlemektedir. Taşıyıcılar da benzeri servisleri
kullanan abonelerin konumlarından bağımsız bir şekilde desteklenmelerini sağlarlar.
Günümüzde taşınabilir veri uygulamaları ticari olarak geçerlidir. Ancak geleceğin
taşınabilir ağ gelişimleri operatörlere daha karlı servis oranı sağlayacaktır. Kablosuz
Internet konusunda önceden bir tahmin veya farklı iş modelleri, stratejileri olmadığı için
piyasa çok geniş tahminler yapmaktadır. Böyle bir durumda bu piyasaya girmek riskli bir
iştir. Fakat potansiyelin büyüklüğüne aşağıdaki iki açıklama örnek olarak gösterilebilir:

• Hücresel ağ operatörlerinin geçerli önerileri, büyük çoğunluğu WAP tarafından


belirtilen stok fiyatları, hava tahminleri, spor, trafik ve diğer piyasa türündeki
Internet içerikleri üzerindeki bilgiyi içermesi,
• Japonya’daki i-mode (WAP’e benzeyen HTML tabanlı taşınabilir bilgi servisidir)
başarısının ana nedeni piyasaya erken girmiş olmasıdır. 3400’den fazla bilgi
sağlayıcısını kapsar ve gelişme, gelecek ağlardaki veri onayını gösterir.

Taşınabilir ticaretin B2B (işletmeden işletmeye e-ticaret) ve B2C (işletmeden tüketiciye e-


ticaret) gibi çeşitleri vardır. Ağ operatörü, yeni m-ticaret işi üzerinde küçük bir görev
payıyla yapılacaktır. Bu durumdaki karlılık hacme (örneğin bir piyasanın hızlılık türüne)
bağlıdır. Ağ operatörlerinin kendi imkanları ve organizasyonel yapıları üzerinde, istedikleri
daha geniş ve global ölçü miktarını belirlemeleri gereklidir.

Piyasa uygulamaları ve sunumları, kullanımı kolay terminal aygıtıyla yapılır. Bu,


tüketicinin ilgisini çekmektedir. Sesli mesaj servisleriyle donatılmış tarifeler de kablosuz
ses piyasalarını ortaya çıkarmıştır. Ancak, bu pek yaygın bir servis değildir.

Taşınabilir terminallerin bir sonraki kuşağının çoklu ortam (ses, veri, metin, resim ve
video) olduğu tahmin edilmektedir. Bu da diz-üstü bilgisayar ile cep telefonunun bir

257
kombinasyonudur. Bu durum, üçüncü kuşak servisler ve uygulamalar için çeşitli piyasa
bölümlerinde görevlendirilen çok çeşitli taşınabilir terminallerin olacağını gösteriyor.

13.4.2 Kullanıcı İstekleri

13.4.3 Servis Sağlama


Etkileşimlilik, taşınabilirlik, yönlendirme, bant genişliği gibi özellikler
kaynaştırılarak uygun hale getirilmelidir.

Değer Zincirinde Yer Alabilmek için veri ve bilgi iletim ücreti düşmeye devam
edecektir.

M-Ticaret gelirinin büyük kısmının üreticilere gideceği düşünülerek taşınabilir


operatörlerin değer zincirindeki yerlerini yeniden düzenlemeleri gerekecektir.

Küresel Dolaşım Yetkisi ve Paket Ağlarındaki İç İşlemliliği geliştirebilmek için


operatörler, dolaşımı etkileyen ortak IP protokollerinin düzeni (örneğin iç ağlar arasındaki
arayüzler) konusunda anlaşmak zorundadırlar. Ayrıca en büyük iç işlemlilik için
terminallerle ağlar arasındaki iletişimler de karara bağlanmalıdır.

İçerik Servisleri için Dolaşıma Müdahale: Bir içerik dünyasıyla ilişkili olduğu zaman
dolaşım etkisi incelenecektir. Veri aktarımı için var olan durumların büyümesi gerektiği
gibi konum ve kişisel özelliklerin de dengelenmesi gerekecektir.

UMTS/Üçüncü Nesil yönetimi konusunda Servis Kalitesi (QoS), büyük bir eleman
olacaktır. Kullanıcının kavranmış QoS’si ile yönetim arasında sıkı bir bağ vardır.

258
13.5 UMTS/3G UYGULAMALARI
Tekli Çoklu Ortam Mesajlaşma

Konuşmayı tanıma, sinir ağları ve monitörler geleceğin


mesaj teknolojileri arasındadır. Dokümanların iletimini
MIME (Multipurpose Internet Mail Extensions)
sağlar. MIME, metin olmayan dosyaların düzenli
Internet elektronik postası ile iletimini sağlayan bir
özelliktir. Tekli Multimedya Mesajlaşma, MIME’ı kullanır
ve kelime işleme, faks, ses, video, e-ticaret, yazılım
uygulamaları ve multimedya veri dosyalarını iletirler.
Kullanıcıların tek bir mail kutusuna sahip olmaları
onlara zaman kazandırır. Mesajların indekslenmesi de
ek bir avantaj sağlar. Böylece önemsiz mesajlara
erişim için ücret verilmemiş olur. Ses, faks ya da
elektronik posta yoluyla mesajlaşmalar
gerçekleştirilebilir.

IP üzerinden Ses (VoIP)

Bu özellik günümüzün ses servisi konusunda en az devre anahtarlı iletimi kadar kaliteye
sahip olacaktır. VoIP özelliği hem sabit, hem de taşınabilir Internet için önemlidir.

Karşılıklı Etkileşimli Yayıncılık

Yayıncılığın iletişimden farkı bire-çok ilişkisine sahip olmasıdır. Yayıncılık sayısal teknikleri
getirir ve taşınabilir aygıt kullanıcılarına karşılıklı etkileşimli çoklu ortam servisleri sağlar.
Servis sağlayıcıların dağıtım oranları erişim sistemine, anlaşmalara ve ekonomik, yasal
düzenlemelerdeki gibi dağıtım kurallarına bağlıdır.

3G uygulamaları bunlarla sınırlı değildir. İlerleyen sayfalarda göreceğimiz gibi 3G;

• Çoklu ortam uygulamaları,


• m-ticaret,
• Konumlandırma

alanlarında da yenilikler getirmektedir.

13.5.1 Çoklu Ortam Uygulamaları


Gerçek zamanlı olan ve olmayan gereksinimler sayesinde yayıncılık servislerinde
kullanılırlar. Küresel taşınabilirlik ve karşılıklı etkileşim özelliklerini basit bant genişliği
özelliğiyle sunarak yeni iş alanları sunarlar. Ancak, Video Telefon ve Video Konferans
uygulamalarında, bant genişliği, özel aygıt ve servis kalitesinin yüksek olması
gerekmektedir. Ayrıca ücretlerde çok yüksektir. Gerçek zamanlı ve hızlı çoklu ortam
indirmek için 3G’nin büyük bant genişliğinin olması gereklidir.

Aşağıda uygulamalar için indirme sürelerini ve gereksinimleri karşılayan platformları


göstermektedir.

259
Kameralar bilgiyi JPEG biçiminde (formatında) sunar. Bu da dosya boyutunu önemli
ölçüde azaltır. Böylece A5 ölçüsünde bile kaliteli çıktı elde edilebilir. UMTS/Üçüncü Kuşak
sistemler üzerinden bilgi iletilebildiği gibi bir kısmı da yerel depolama aygıtında saklanır.

13.5.2 Konumlandırma
Kullanıcının konumu iki yolla bulunur:

• Uydu-tabanlı (GPS gibi),


• Karasal altyapı sistem tabanlı (UMTS/Üçüncü Kuşak sistemler gibi).

Bazı durumlar, GPS’e engel oluşturur. Bu durumlar yeraltı otoparkları veya tüneller,
yüksek binalar arasındaki yerler, ormanlar veya dar sokaklar, fırtınalar veya sağanak
yağmurlar, yanlış uydu uyumu, derin vadiler ve dağlık bölgeler gibi konumlardır.

Bu hücre yönteminden yararlanarak bir terminalin konumu belirlenir. Radyo-tabanlı


teknikler bu amaç için ortaya çıkar. Bunların arasında erişim zamanı, zaman farkı gibi
yöntemler vardır. Erişim zamanı ağ-merkezli yaklaşım tarafından Taşınabilir Konum
Merkezi’ne yollanır ve böylece sabit bir konum belirlenir. Terminal merkezli yaklaşımda
erişim zamanı ölçümleri terminalde yapılır. Burada konum belirlenir ya da Taşınabilir
Konum Merkezi’ne yollanır.

260
13.5.3 Mobil Ticaret
M-ticaret Internet’le oluşmaktadır. Aşağıdaki tablo, 3G’deki m-ticaret için taşınabilir
Internet oranını göstermektedir. Görüldüğü gibi taşınabilir abonelerin %50’si, 2010’da
taşınabilir Internet abonesi olması beklenmektedir.

Bilet alımı, bankacılık, finansal eğitim gibi değişik m-ticaret uygulamalarında ilerleme
görülecektir. E/m-ticaret konusunda vergilendirme gibi açık noktalar da bulunmaktadır.
Güvenlik ve ödeme şekilleri gibi konular da önemlidir. Internet güvenliğine bağlı konular
IETF (Internet Mühendisliği İş Gücü) gibi standartlaştırma grubu tarafından
belirtilmelidir. IETF, genellikle ağ katmanında ve bunun üzerinde protokolleri ve Internet
standartlarını geliştiren, açıkça belirten bir mühendislik ve protokol standartları yapısıdır.

Akıllı kartlar ve USIM (Universal Subscriber Information Module) ile çoklu


uygulamalar desteklenecektir. m-ticaret deneyimine örnek olarak Japonya’daki, WAP’e
benzeyen HTML-tabanlı taşınabilir bilgi servisi olan i-mode gösterilebilir.

13.5.4 UMTS/Üçüncü Nesil Servisleri

Acil durumlar veya birtakım araç trafik yönetimine karşı konum bilgisini veren Konum-
tabanlı servisler vardır. Faturalama şekilleri için kaynak konumu, haberleşmelerin alıcı
tarafı önemli bilgilerdir. Alıcı tarafta aile ve arkadaşlar, mobil çalışanlar, toplu taşınabilir
aygıt kullanıcıları yer almaktadır. Kullanıcının konumuna bağlı olarak ev, yerel, yolculuk,
rezervasyon gibi bilgiler de elde edilebilir. Kablosuz konum teknolojileriyle mobil
müşteriler için doğru konum ve zamanda doğru servis sağlanır. Bilgi servisleri bilgiyi

261
kullanıcının pozisyonuna ve seçtiği servise göre ayıklar. Konum tabanlı servisler ayrı
piyasa bölümlerini söylemede, ücretlendirme esnekliğini oluştururlar.

Bilgi ve eğlence kavramları en önemli konulardandır. Eskiden TV ve radyo bu konulardaki


tek kaynaklardı. Günümüzde ise Internet teknikleri bu konuda önemli gelişmelerdendir.
Ancak bant genişliğinin belirli sınırlarda olması, iletimin TV etkinliğine ulaşmamasının
nedenidir. Yayıncılığın belirli sayıda program kanalına erişimi söz konusuyken 3G
sistemlerinki sınırsızdır. Performans, ücret, bant genişliği, taşınabilirliği (mobilitesi) etkili
avantajlardandır. Bilgisayar oyunları da insanlara hem bilgisayarla, hem de farklı kişilerle
oyun oynama eğlencesini yaşatır. UMTS/Üçüncü Nesil sistemler sayesinde konumdan
bağımsız, bunların bant genişliğinin yoğunluğu ile de sınırsız bilgi alışverişi yapılarak
eğitim alanında öğrenci ve öğretmenlerle geniş olanaklar sunulmaktadır. Eski ağ
sistemlerindeki iletişim pahalılığı burada haberleşme hatlarının ucuzlaştırılması ile
önlenebilir.

B2C servisler sayesinde de alışverişte hız ve kolaylık sağlanmıştır. Ayrıca toptancılara


büyük kar getirisi olmuştur. Böylece ürün geliştirmeden bilgi ve servis dağılımına doğru
bir geçiş yaşanmıştır. Alışveriş sırasında müşterinin uzman kişiden problemine cevap
istemesi normaldir. Bunu taşınabilir sistemler bir veritabanı şeklinde uygularlar ve diğer
yöntemdeki uzmanın anında cevaplandıramayacağı sorular bu şekilde hemen sonuca
ulaşır. Yeni müşteri grupları da kazanılmış olur.

Endüstriden bilgiye doğru gerçekleşen bu iş değişimi sayesinde küresel rekabet ile


isteklerin her an ve her yerden sağlanması olanağı doğar. İş üretimi daha etkin hale gelir
ve işini yapanlar diğerlerinden ayırt edilmiş olur. Avrupa ve Kuzey Amerika’da iletişim
yoluyla çalışma (teleworking) sayesinde de ev ve ofis arasındaki kalabalıklaşma ortadan
kalkar. Aile ve iş istekleri en iyi şekilde karşılanır.

UMTS/Üçüncü Kuşak sistemler sayesinde kullanıcı güvenliği çerçevesinde kablosuz yolla


ve sabit ağ üzerinden tedavi olanağı sağlanmaktadır. Böylece doktorlar ve hastalar
birbirleriyle iletişimde bulunurlar. Monitör sayesinde de görüntü yollu uygulama olanağı
vardır. Ambulanslardaki taşınabilir sistemler ile hastanın acil durumu için doktorla anında
bağlantıya geçilir.

3G sistemlerin bazı avantajları sayesinde (telematik, telemetre) aygıtlar yerleştirilip


sonuçlar aktarılabilir. Örneğin araba üretimi sırasında makinenin performansı bir aygıtla
ölçülür ve üreticiye mobil (taşınabilir) yolla bilgi aktarılır.

Intranet’e taşınabilir aygıtla erişim, UMTS/Üçüncü Kuşak sistem çevresinde gelişmiş iş


servislerini içermektedir. Sanal Ev Ortamı (Virtual Home Environment) sayesinde
çalışanlar ağ, ülke, operatör alanları gibi sınırların üstüne çıkarak taşınabilirlik olanağı
sayesinde dünyanın herhangi bir yerinden kişisel servislerine ulaşırlar.

Güvenlik konusu da önemlidir. Farklı müşteri kesimleri ve çalışanların farklı güvenlik


seviyelerine ihtiyaçları vardır. Kullanım kolaylığıyla birlikte hava arayüzünde ve IP
seviyesinde güvenlik gerekir. Kiralık hatlar kullanan işbirlikçi şirketler dış saldırılara karşı
güvenliğe sahiptirler. 3G sistemlerin de böyle güvenlik seviyelerine sahip olmaları
zorunludur.

262
Bölüm Özeti
Kablosuz uygulamalar tüm dünyada giderek artan bir şekilde
yoğunlaşmaktadır. Birçok standart komiteleri kablosuz yapıları
dünya üstündeki bilgisayar ağları için tümleştirmek amacı ile
çalışmalarını sürdürmektedir. Internet ve kablosuz teknolojinin
tam olarak bütünleşmesi için ufukta görülen 3G ve hatta 4G
teknolojiler bile, bazı eleştirmenlere göre, yüzde yüz tümleşme
için çok ümit verici değildir. TDMA işletimcileri ağlarını Tüm-IP
yapıya döndürerek çoklu ortam uygulamalarının üstünlüklerini ele geçirmeye
çalışmaktadır. İlk adım GPRS (General Packet Radio Service) gelişmesinden geçmesi
bekleniyor. Ancak GPRS’in uygulamaya girişinden hemen sonra bazı iletişimciler-
taşıyıcılar (operatörler) EDGE (Enhanced Data for Global Environment) üzerinde
çalışmalara başladılar. EDGE ile, var olan TDMA ağlarında aşağıda verilen uygulamaların
gerçekleştirilmesi olanaklı görülmektedir.

• Çevrim-İçi (On-Line) E-Posta,


• WWW’ye erişim,
• SMS’in geliştirilmesi,
• Fotoğraf ve grafiklerin kablosuz olarak görüntülenmesi,
• Video servisleri,
• Doküman/Bilgi ortak kullanımı,
• Internet aracılığı ile ses mesajlaşması,
• Çoklu dağıtım (Broadcasting)

Bazı taşıyıcılar ise EDGE adımını atlayarak doğrudan UMTS (Universal Mobile
Telecommunications Services)'ye geçmeyi planlamaktadır. Ancak gerek UMTS
standartlarının kesinlik kazanmamış olması, gerek yeni lisans almadaki güçlükler, gerekse
oldukça büyük bir yatırıma gereksinim olması nedeniyle GPRS’den dolaysız olarak UMTS’e
geçmenin sakıncalı olacağı kanısındayım. Ülkemizdeki taşıyıcıların bu nedenle UMTS’den
önce EDGE’e geçmelerinde büyük yarar olacağı düşüncesindeyim.

Bu bölümde, günümüz için kablosuz iletişim sistemlerinde gelişmekte olan standartların


üç ana grupta toplandığını belirttik ve bunları ele aldık;

• GPRS

GPRS’in en önemli özelliği kanımızca, veri iletişim hızını 170 Kbit/sn’ye çıkarmasıdır.
GPRS paket temellidir ve IP ve X-25 gibi veri iletişim protokollarını da destekler.

• EDGE

EDGE, GPRS’den UMTS’ye geçişten önceki adım olarak tanımlanabilir. GPRS'den çok daha
yüksek veri oranı sağlar ve 8-PSK (Phase Sift Keying) diye adlandırılan yeni bir
modülasyon tekniğini ortaya koymaktadır. TDMA taşıyıcıları, UMTS’e geçişten önce
EDGE’ye uyumlarını tamamlamışlardır. EDGE için veri oranı ataması 384 Kbit/sn den
başlamaktadır ki, bu GPRS’in ikinci adımından bile yukarıdadır.

• UMTS

Üçüncü Kuşak taşınabilir haberleşme sistemlerinin oluşturduğu küresel aileye ait


Uluslararası İletişim Birliği’nin ‘IMT-2000’ adlı düşüncesinin bir parçası UMTS’tir. UMTS’nin
2010 yılı ile 2 milyar dünya kullanıcısına ulaşması beklenmektedir. Bu sistem, yüksek
kaliteli kablosuz çoklu ortam haberleşmeler için geleceğin kütle piyasasını oluşturmada
önemli rol oynayacaktır.

263
264
265
266
267
KABLOSUZ AĞLAR ve XML-JAVA-GÜVENLİK
Kablosuz ağlarda kullanıcılar, ağa bağlandıkları cihazların
ekran, bellek, pil, bağlantı hızı ve ğenişliği gibi değişik
kısıtları nedeniyle kablolu ağlarda kullanılan uyguamaları
kullanamamaktadırlar. Örneğin bir HTML sayfasındaki
içeriği, cep telefonunun ekranına WAP ile aktarmak
istediğimizde birçok problem ortaya çıkacaktır. XML, W3C
tarafından bu gibi sorunları ortadan kaldırmak için
geliştirilmiş, platformdan bağımsız çalışabilen bir dildir.
Oldukça esnek ve kolay bir dil olması nedeniyle
standartlaşmıştır.

Kullanıcılar kablosuz ortamda çeşitli uygulamalar çalıştırmak isteyeceklerdir. Kablosuz


uygulamaların geliştirilmesi sırasında en öne çıkan dil Java olmuştur.

Kablosuz iletişim, kullanıcıları kablolardan kurtarırken, güvenlik açısından sakıncalar


doğurmaktadır. İletim sinyalleri havadan yayıldığı için kablosuz ortamdaki veriler
herhangi biri tarafından yakalanabilirler. Bu yüzden kablosuz ağlarda geniş güvenlik
önlemleri alınmaktadır.

Bölüm Hedefi
Bu bölümde Kablosuz ağlarda XML, JAVA ve güvenlik
konularını işleyeceğiz. Bu bağlamda;

• XML teknolojisini ve platformdan bağımsız veri


depolama,
• CSS, XSL, XSLT gibi veri şekillendirme araçları,
• XML tabanlı kablosuz bileşenleri,
• Kablosuz uygulamarda Java kullanımı,
• GSM, WAP ve Bluetooth ortamlarında güvenlik,

konularını ele alacağız

14.1 KABLOSUZ AĞLARDAKİ GELİŞMELER


Kablosuz teknoloji, mobilite (hareketlilik) özelliğinin yanısıra kişiselleştirme, yerelleştirme
ve doğrudan bağlantılar için getirdiği yeteneklerle Web’i geliştirmektedir. Kablosuz
Web’de erişimin coğrafik alandan ve zamandan bağımsız olması İşten-Tüketiciye
(Business-to-Consumer-B2C) ticaretler ve girişim merkezli uygulamalar için yeni
fırsatlar yaratmaktadır.

Kablosuz cihazlar, kablolu çevrelerde bulunan veritabanları ve sunucular arasındaki bilgi


dağıtım akışının bir ucunda yer almaktadır. Günümüzde uygulamalar birçok değişik
platform ve sistemlerde çalışabilmelidir. Avuç-içi bilgisayarlar, cep telefonları ve PDA’ler,
bilgiyi değişik türdeki kablosuz cihazlara dağıtan mobil kullanıcılar ve kablosuz uygulama
sağlayıcıları için bilgiyi bir araya toplayan olanaklar sunar.

268
Uygulama geliştiriciler, kablolu yapılarda karşılaşılan aynı problemlerin kablosuz yapılarda
da yaşanmasına karşın hareketli kullanıcıların sayısını arttırma yollarını
araştırmaktadırlar. Bu problemler, verinin nasıl temsil edileceği ve değişik yollarla farklı
platform ve sistemler üzerinde uygulamaların nasıl kurulacağı ile ilgilidir. Bu durum,
kablosuz yapılarda; işlem gücü, girdi-çıktı yetenekleri ve bellek bakımından çok fazla
çeşitte hareketli aygıtın var olmasından dolayı daha fazla yaşanmaktadır.

Platformdan Bağımsızlık

XML'in amacı, varolan kablolu uygulamaları ve verileri hareketli aygıtlara ve platformlara


taşıyabilmektir. Platformdan bağımsız bir veri standardı olan XML (Extensible Markup
Language) son birkaç senedir Web’de verinin nasıl saklanacağı ve taşınacağı konularının
tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. XML’in gücü basit yapısından ve XML’in veri
dağıtım yeteneklerini arttıran ve bu yönden XML’in tamamlayıcısı olarak sürekli gelişme
gösteren XSLT ve Java gibi teknolojilerden kaynaklanmaktadır.

İlerleyen sayfalarda XML ve kablosuz Web arasındaki doğal etkileşimi iki açıdan
incelenecektedir. Bunlar;

• XML’in hareketli aygıtlara ve platformlara bilgi dağıtımını kolaylaştıran bir veri


temsil teknolojisi olarak rolü,
• XHTML, WML, SyncML ve VoiceXML gibi kablosuz Web’in başarılı olmasında büyük
önemleri olan birçok XML-tabanlı teknolojilerin temelini oluşturan bir dil
biçimlendirici olarak rolüdür.

Günümüzde Web üzerindeki bilginin birçoğu HTML olarak saklanmaktadır. Bugün


kullanılan kablosuz mobil cihazların hiçbiri çerçeveler ve çoklu tablolar gibi gelişmiş grafik
özellikleri olan HTML’i kullanabilecek yeterli ekrana sahip değildir. Bunun aksine, kablosuz
cihazlar kendi yeteneklerine uyan biçimlere bağlıdır. Örneğin,

• WAP telefonları WML,


• i-mode telefonlar cHTML (compact HTML),
• Bazı avuç-içi bilgisayarlarda XHTML kullanmaktadır.

XML, kablosuz veri dağıtımına bir çözüm sağlamaktadır.

Java Uygulamaları

PDA’lar ve diğer hareketli cihazlarda kablosuz Internet servislerinin sürekli olarak


büyümesi içerik geliştiricilerin ve servis sağlayıcıların yeni kablosuz pazarlar için
geliştirilen ürünlere hızlı bir şekilde uyum sağlamalarını gerektirmektedir. Bu gereksinime
Java cevap vermektedir ve Java ile yeni aygıtlar çabuk bir şekilde varolan uygulamalar ile
desteklenebilir. Geliştiriciler, servis sağlayıcılar ve üreticiler sürekli gelişen kablosuz
Internet pazarında yeralan yeni uygulamaları kullanmaya anında başlayabilirler. Geçen
birçok yıl boyunca, Java Internet gelişimi için önemli bir dil olarak ortaya çıkmıştır.

269
14.2 XML
XML, veriyi herhangi bir programlama dilinden veya
platformdan bağımsız olarak tanımlayan bir dildir ve
günümüzde varolan veya ileride tasarlanabilecek
cihazlarda uygulamaları geliştirmede kullanılır.

14.2.1 Veri Uyumunun Sağlanması


Web içeriğinin kablosuz cihazlara dağıtılmasında üç temel yaklaşım vardır. Bunlar aşağıda
görülmektedir;

Otomatik Dönüşüm

Otomatik dönüşüm olarak adlandırılan bu ilk yaklaşım HTML’i, grafikleri ve HTML


çerçevelerini göz ardı ederek değişik kablosuz biçimlere dönüştürür. Ancak, yüksek
çözünürlüğe sahip grafikler çıkarıldığı halde geriye kalan içerik hala kablosuz cihazların
küçük ekran ve düşük bant genişliği gereksinimleri için uygun değildir. HTML etiketleri,
tarayıcıların içeriği yorumlayabilmesi için birtakım ipuçları sağlar. Ancak gerekli olan
içeriği belirlemek için gereken kritik bilgiyi sağlamaz. HTML’in otomatik dönüşümü ile ilgili
başka bir problem de verilerin birbirine karışmasıdır.

Ayrı İçerik Geliştirimi

İkinci bir yaklaşımda cep telefonu, WAP telefonu, PDA ve avuç içi bilgisayarlar gibi her
kategoriden cihazlar için ayrı içerik geliştirmektir. Ancak içerik her değiştiğinde, bu
içeriğin sunumları da değiştirilmelidir.

270
XML Temelli Dönüşüm

Üçüncü bir yaklaşım ise, veri sunumu için XML kullanmak ve daha sonra onu çeşitli
kablosuz biçimlere dönüştürmektir. Yukarıda da görüldüğü gibi XML, veriyi taşımak
amacıyla tasarlanmıştır ve XML dokümanları verinin içeriğiyle ilgilenmektedir. Bu sayede
verilerin içerik, yapı ve sunum kısımları ayrı modüller halinde farklı XML dokümanlarında
tutulmaktadır. Bu durum kablosuz kullanıcılara cihazlarına uygun olarak veriyi
görüntüleme olanağı verir.

14.2.2 XML ve HTML


XML, HTML ile pek çok açıdan benzerlik gösteren bir biçimlendirme dilidir. XML, verinin
tanımlanması ve tarif edilmesi için kullanılır. HTML’deki yapının aksine XML’de
kullanılacak olan etiketlerler önceden tanımlı değildir. Yani bir XML dokümanının yapısı
tamamen kullanıcı tarafından oluşturulur. XML ve HTML arasındaki en belirgin fark,
XML’in verinin kendisi ile ilgilenmesi, HTML’in ise verinin sunumuyla ilgilenmesidir. Buna
bağlı olarak HTML dokümanları veriye ilişkin şekillendirme bilgilerini içerirken, XML

271
dokümanları ise verinin tanım bilgilerini içermektedir. XML’in tasarım amaçlarından biri de
verinin taşınmasıdır. HTML sabit bir dil iken, XML genişleyebilen ve geliştirilebilen bir dil
olma özelliğine sahiptir. XML'in sağladığı esneklik, özellikle e-ticaret uygulamaları ve
gelişmiş Web projeleri için gittikçe daha önemli hale gelmektedir.

Kısa bir HTML örneği görmek için tıklayın.

Örneğin, aşağıdaki HTML kod parçalarını ve çıktılarını ele alacak olursak:

HTML Kodu Çıktı


<H1> İstanbul Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi</H1> İstanbul Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi
<H2> Bilgisayar
Bilgisayar Mühendisliği
Mühendisliği</H2>

<H1> etiketi başlığın en büyük biçimde ve <H2> etiketi de başlığın ikinci en büyük
şekilde görüntülenmesini sağlar. HTML, verinin ne anlama geldiğinden ziyade Web
içeriğinin nasıl görüntüleneceğini tanımlayan birçok etiket içermektedir.

Verinin HTML olarak saklanmasında iki problem vardır.

• HTML’in zengin grafik içeriklerinin kablosuz aygıtların küçük ekranlarında iyi bir
şekilde görüntülenememesi,
• Grafikler çıkarılsa bile geriye kalan metin miktarının kablosuz cihazlar için çok
fazla oluşudur.

Bu da kullanıcıların gerekli bilgiye ulaşmaları için gereksiz zaman harcamalarına neden


olmaktadır.

XML’i, HTML’den ayıran en büyük özelliği, bu dille yazılmış sayfaların kablosuz teknoloji
ürünleri gibi Internet dışındaki platformlardan da kolaylıkla okunabilmesidir. XML’i Web’in
evrensel dili olmaya aday yapan özelliklerden bir diğeri ise, ileri düzeyde programlama
tecrübesi olmayanların bile kullanabileceği kadar esnek ve basit bir dil olmasıdır. Ayrıca,
özel bir yazılım gerektirmemesi, karışık kodlara gerek olmadan bir metin editöründe bile
yazılarak Web’e aktarılabiliyor olamsı da XML’i diğer dillerden farklı kılan özelliklerdendir.

14.2.3 XML Nedir?


XML, veriyi anlam katmak için kullanılır ve Web üzerinde görüntülenebilir dosya
oluşturmayı sağlayan HTML (Hyper Text Markup Language) gibi bir yazılım dilidir.
Herhangi bir sayfaya bakarak başlıkları ve sayfa numaralarını metin gövdesinden ayırt

272
edebiliriz. Ancak bilgisayarlar bunu yapabilmek için doğal insan zekasına sahip değildirler.
Bilgisayarın bilgiyi anlayabilmesi için veri, anlamında ve içeriğinde bir takım ipuçları
içermek zorundadır. İşte bu noktada XML devreye girer.

XML, COBOL yada Java gibi bir dil değildir. Aksine, kullanıcıların ve endüstri gruplarının
kendi veri dillerini tanımlamaları için bir grup kurallardan oluşmaktadır. XML oldukça basit
bir dildir. Eğer etiketlerler iyi isimlendirilirlerse veriye anlam katabilirler.

XML, kablosuz ve kablolu her iki türlü web için de önemli bir dildir. Çünkü, verinin işletim
sisteminden, programlama dilinden, aygıttan ve ağ platformundan bağımsız bir yapıda
temsiline olanak sağlamaktadır.

XML basit birkaç kural ile tasarlanmıştır :

• XML etiketleri, < ile başlayıp > ile bitmektedir.


• XML etiketleri aynı isimle başlayıp aynı isimle sonlandırılmalıdır ve veri elemanını
sonlandırmak için / kullanılır. Örneğin, <firma> ile başlayan bir XML elemanı
</firma> şeklinde sonlandırılır.
• Bir etiket içerisinde herhangi bir isim kullanılabilir.
• Etiketler hiyerarşiler görünümünde birbiri içinde yazılabilir.

Yukarıda verilen örnek XML yapısında, lacivert metinler XML Etiketlerini, yeşil metinler
verileri göstermektedir. Yapıdaki ağaç yapısı da görülmektedir.

14.2.4 XML’in Ortaya Çıkması ve Standart Belirleme


Çabaları
1996 yılında ilk çalışmalarına başlanan XML, World
Wide Web Consortium (W3C) tarafından 1998
yılında resmi olarak standart kabul edilmiştir. XML,
1985 yılında ISO tarafından standart olarak belirlenen
SGML (Standart Generalized Markup Language) ile
yakın ilişki içindedir. Bu tarihten başlayarak XML
platform ve dilden bağımsız bir açık standart olarak

273
dağıtık bilgi sistemlerindeki veri, kavram ve içeriklerin temsili ve iletişimi için stratejik bir
araç olarak hızla yaygınlaşmıştır. Microsoft, IBM, Sun ve Oracle gibi birçok teknoloji lideri
firma XML ve XML uygulama standartlarını desteklemekte ve XML tabanlı yeni ürünlerini
bilgi teknolojisi uygulamalarının kullanımına sunmaktadır. Birçok araştırmacı ve yazılım
geliştiricisi XML’in yazılım endüstrisinde köklü değişikliklere sebep olacağına inanmakta ve
XML’i elektronik veri değişiminin yeni ASCII standardı olarak kabul etmektedir.

Bilişim sektörünün önde gelen firmalarından Sun, Microsoft ve IBM, XML üzerinde hak
iddia edebilmek için birbiriyle yarışmaya başladılar. XML’i geleceğin Web dili olarak gören
bu firmalar, kendi çalışmalarının XML standartları arasında yer almasını gerçekleştirmek
üzere çalışmalarını sürdürüyorlar. Java dilinin yaratıcısı Sun Microsystems XML’e çok
önem veriyor ve XML’i Java’dan sonraki en önemli teknolojik gelişme olarak
nitelendiriyor. Bu firmalar, XML’in gelişmesi ve standartların belirlenmesi üzerinde ortak
bir çalışma yapılmasını istemelerine rağmen buradaki en büyük sorun her firmanın kendi
geliştirdikleri özelliklerin bu standartlar arasında yer almasını istemesinden
kaynaklanıyor.

14.2.5 Sayfa Düzenleri ve XSLT


Sayfa düzeni teknolojisi, Web dokümanlarının ekranda nasıl görüneceğini
tanımlamaktadır. Bir web sayfasının tasarım elemanları denilince aklımıza şunlar
gelmektedir;

• Arka planlar,
• Başlıklar, yazılar, fontlar,
• Tablolar,
• Listeler,
• Renkler ve görsel biçimler,
• Bağ renkleri, efektler,
• İmaj, katman vb. nesneler ve bunların sayfa üzerindeki yerleşimleri vs.

Tasarım elemanları üzerinde tam denetim sağlamak ve web dokümanlarının


görünümlerini belirleme işinde tasarımcılara ek bir güç kazandırmak için geliştirilmiş bir
teknolojik yaklaşımı ifade etmektedir. Sayfa düzeni teknolojisini kullanmak demek, stiller
belirlemek suretiyle belge biçimlendirmek demektir. Burada Web dokümanlarının nasıl
görüneceğini tayin etmek üzere geliştirilmiş bir takım kurallar söz konusudur. Sayfa
Düzenleri teknolojisi çerçevesinde temelde 2 “sayfa düzeni” dili bulunmaktadır. Bunlar;

• CSS (Cascading Style Sheets),


• XSL (eXtensible Style Language)

14.2.5.1 CSS
HTML verilerinin ekrandaki görüntülerini kontrol etmek amacıyla tarayıcılar ile kullanılır.
Ancak XSL, XML’in dönüşüm gereksinimlerini karşılayan daha yeni ve daha güçlü bir dil

274
olarak kullanılmaktadır. Kablosuz web uygulamaları için XSL ile bağlantılı en önemli
teknoloji XSLT’dir.

275
14.2.5.2 XSLT
HTML verilerinin ekrandaki görüntülerini kontrol etmek amacıyla tarayıcılar ile kullanılır.
Ancak XSL, XML’in dönüşüm gereksinimlerini karşılayan daha yeni ve daha güçlü bir dil
olarak kullanılmaktadır. Kablosuz web uygulamaları için XSL ile bağlantılı en önemli
teknoloji XSLT’dir. XSLT, XML’i diğer doküman şekillerine dönüştürmek için kullanılan bir
teknolojidir ve XSL’in bir bileşeni olarak ortaya çıkmıştır. İki önemli özelliği;

• Doküman biçimlendirmesini belirtmek için bir XML sözlüğünün olması,


• XML dönüştürmesi için kullanılan bir dil olmasıdır.

XSL’in sayfa düzen etkinliği HTML’in CSS (Cascading Style Sheets)’i ile bağlantılı
olmasına rağmen, XSLT’nin XML verilerini diğer biçimlere dönüştürebilme özelliği
kablosuz uygulamalar için çok daha önemli olmasını sağlamaktadır. XSLT’nin bazı
dönüşümsel yetenekleri;

• Ortak metin ekleme,


• Konu ile ilgisi olmayan yada özel içerikleri gizli tutma,
• Metni tekrar düzenleme (örneğin, ad ve soyadın sırasını birbiri ile değiştirmek),
• Metni kopyalama (örneğin, içeriklerin bir tablosunu yapmak için başlıkları
kopyalamak),
• Herhangi bir özelliğe göre metni sıralama,
• Varolan veriden yeni bilgiyi hesaplayan dönüşümleri destekleme (örneğin, belirli
veri alanlarını arama yapmak ve veritabanı içeriğini eklemek için anahtar olarak
kullanmak)

olarak sıralanabilir.

276
Yukarıda görüldüğü üzere XSLT, özel XSLT dönüşüm programları ile XML’i cHTML, WML,
yada HTML gibi birçok farklı aygıt görünüm biçimlerine dönüştürür.

14.2.6 XML-Tabanlı Kablosuz Bileşenler


Veri biçimini değiştirme yeteneklerine ek olarak,
XML’in standart-tabanlı alt yapısı kablosuz aygıt ve
platformlara içerik dağıtımını olanaklı kılmaktadır.
Örnek olarak,

• WML,
• XHTML,
• SyncML,
• VoiceXML’i

verebiliriz.

14.2.6.1 WML
WML, cep telefonu ve avuç içi bilgisayara (PDA) Internet içeriği sağlayan bir
biçimlendirme dilidir ve XML verilerini kablosuz aygıtın özelliklerine göre uyarlayan bir
XML sürümüdür. WML, küçük ekranlı aygıtlar ve klavye kullanmadan tek elle gezinme
özelliği için özel olarak tasarlanmıştır. Cep telefonunuzun Internet'e bağlanması için bir
tarayıcıya gereksinim vardır. Nasıl Internet Explorer ve Netscape Navigator
bilgisayarlarda kullanılıyorsa WAP 1.1'de cep telefonları için geliştirilen var olan son
sürümdür. WAP uyumlu bir telefon edindikten sonra bunu destekleyen bir şebeke gerekir.
Türkiye'de Aria, Telsim, Aycel ve Turkcell bu hizmetleri desteklemektedir. Şebekeyle ilgili
ayarları telefonunuza kaydettikten sonra artık istediğiniz WAP sitesine girebilirsiniz.

277
WML, aynı zamanda geliştiricilerin etiket kümeleri
tanımlamasına da olanak sağlar. Örneğin, WML ile bir
WAP aygıtının ekranında geriye ya da ileriye hareket
edebilmeyi sağlayan <next> ve <prev> (ileri ve geri)
gibi etiketler yazmak olasıdır. WAP’ın 2.0 sürümünün
XHTML’i desteklemesi planlanmaktadır.

14.2.6.2 XHTML
XHTML, ilk kez XML ile ortaya konan genişleyebilirlik
kavramı çerçevesinde HTML’in yeniden düzenlenmiş
halidir. Başka bir deyişle; XHTML, HTML 4.0
standartının XML 1.0 için yeniden formüle edilmesiyle
elde edilmiş yeni bir biçimlendirme dilidir. Genel yapı
olarak HTML ile hemen hemen aynıdır ve onun yerini
alması amacıyla hayata geçirilmiştir. HTML'den farkı
en başta "kodlama düzeninde" kendini
göstermektedir. Yani, XHTML, HTML ile XML dillerinin
bir kombinasyonudur ve temelde XML'in söz dizimi
kurallarının HTML'ye uyarlanması ile ortaya
çıkarılmıştır.

XHTML dili bir Web standardıdır ve W3C


Konsorsiyumu tarafından XHTML 1.0 versiyonu ile
ilk öneriliş tarihi 26 Ocak 2000’dir. Gelecekte Web
yayıncılığının tarayıcılara olan bağımlılığının ortadan
kalkacağı ve Web'in genişleyebilir diller aracılığı ile yönetileceği öngörülmektedir. Buna
bağlı olarak ta gelecekteki bütün tarayıcıların genişleyebilir biçimlendirme dillerine
uyumlu olarak üretileceği varsayılmaktadır. Durum böyle olunca W3C Konsorsiyumu,
HTML'i yetersizliklerinden arındırmak ve geleceğe hazırlamak için "genişleyebilirlik"
felsefesi çerçevesinde yeniden yapılandırmıştır. İşte, XHTML biçimlendirme dilinin ortaya
çıkarılmasındaki başlıca neden budur. Genişletilebilmesi özelliği ile birçok değişik
uygulama için değişikliğe uğraması olasıdır. Taşınabilir olması ise, Internet bağlantılı
birçok küçük aygıtın ve cep telefonları gibi bellekleri küçük hareketli aygıtların Internet
erişimlerinde XHTML ile yazılmış daha küçük Web sayfalarına ulaşılmasına olanak
sağlamaktadır.

278
14.2.6.3 SyncML
SyncML, kablolu ve kablosuz aygıtlar için veri eşzamanlılığı sağlamak üzere tasarlanmış
XML-tabanlı bir protokoldur. Çok büyük bir endüstri desteği ile SyncML, HTTP yada WAP
gibi taşıma protokollerinden bağımsız aygıtlar arasında ileti yollamak için yüksek seviyeli
bir protokol tanımlamaktadır. SyncML ile kişiye özel kablolu ya da kablosuz cihazda
bulunan veriler kurumsal bağlantılar ile paylaşıma eşzamanlı sunulabilecektir. Bunlar
arasında ilk olarak kişisel ya da kurumsal telefon ya da diğer bilgileri içeren sayısal
fihristler, ajandalar v.b. sayabiliriz.

Kablolu ya da kablosuz tüm aygıtların herhangi bir ağ üzerinden birbirleriyle aynı dili
konuşmalarını sağlayacak olan SyncML, genişletilebilir XML dili sayesinde güncelliğini
koruyabilecektir. Ayrıca bu teknoloji sayesinde bant genişliği daraltılarak düşük band
genişliği üzerinden veri hızı kontrolü de yapılarak göreceli veri iletimi güvenli hale
getirilecektir.

14.2.6.4 VoiceXML
VoiceXML, kablosuz telefonlar ve ses-duyarlı cihazlar
için otomatik ses servisleri sağlayan metin-tabanlı bir
dildir. Bilinen istemci-sunucu ağ mimarisi ile, ağ
sunucuları “Web sayfaları”nın yanısıra kullanıcı ile cep
telefonu yada ses duyarlı bir PDA arasında etkileşimli
bir seri iletişimi tanımlayan “ses sayfaları”nı da
sağlayabilecektir. Bir VoiceXML belgesi, son kullanıcı ile
VoiceXML-duyarlı aygıt arasında doğrudan iletişim
kurabilen metin-tabanlı bir Web sayfasıdır.

VoiceXML, XML tabanlı olduğu için ses programları


HTML ile kodlanmış Web sayfaları gibi Internet üzerinde
kolaylıkla hareket edebilirler. VoiceXML'in geliştirilmesi
aşamasında, cep telefonu alanındaki gelişmelerin de
dikkate alındığı ve en yaygın kullanım alanı olarak da
cep telefonlarının olacağı tahmin edilmektedir.

14.3 KABLOSUZ AĞLAR ve JAVA


Günümüz kablosuz aygıtları çok çeşitli grafiksel kullanıcı
arayüzleri (Graphical User Interface - GUI) ve
tarayıcılar kullanmaktadır. Kablosuz ağların potansiyelini
tam olarak anlayabilmek için uygulamalar daha bütünleşik
hale getirilmelidir. Bu da kablolu ve kablosuz Internet
arasındaki boşluğu dolduran teknolojilerle çalışmak
anlamına gelmektedir. Java da bu teknolojilerden bir
tanesidir.

Sun Microsystems tarafından geliştirilmiş bir platform olan


Java, bir uygulamanın bir kere yazılmasını ve kablosuz
cihazları içeren değişik platformlarda çalışmasını olanaklı
kılar. Avuçiçi ve taşınabilir cihazlar için tasarlanmış bir dil

279
olan Java, kendi kavramsal esaslarına geri dönmektedir. Java, Internet ve kablosuz ağlar
için anahtar bir dildir. Java kullanımına bazı örnekler;

• Nokia, Ericsson ve LG Electronics'in, mobil telefonlarında Java’yı desteklemesi.


• Amerikan Express'in, Blue Card teknolojisi için Java’yı kullanması.
• Sega'nın, Dreamcast oyun konsollarına Java kurması.

olarak sıralanabilir.

Taşıyıcılar için Java, değer-katılmış kablosuz veri servislerinde güvenli bir platform
sağlamaktadır. Geleneksel girişimci fonksiyonlar ve B2B ticaret uygulamaları kablosuz
alanlara yayılabilir. Bu sayede yeni bilgi ve eğlence-tabanlı uygulamalar avuç içi kablosuz
cihazlar tarafından desteklenebilir.

Sadece birkaç sene içinde Java Internet uygulamalarının yeğlediği bir dil haline gelmiş ve
artık günümüzde de kablosuz hesaplama alanının her dalında kullanılmaya başlanmıştır.
Java teknolojisinin bir versiyonu olan J2ME, cep telefonları ve PDA’ler gibi hafıza
kısıtlamaları olan aygıtlarda çalışmak üzere tasarlanmıştır. Bir Java motoru yada Java
programı ile, ses-merkezli cihazlar, PDA’lerle ve taşınabilir PC’lerle bağlantılı olan bir
takım özellikleri yerine getirebilir.

14.3.4 Akıllı Kartlar


Akıllı kartlar 1980’lerin başlarında Fransa Banka
Endüstrisi tarafından geliştirildi. Avrupadaki telefon
şirketleri de halka açık telefonlarda bozuk para
kullanmak yerine kart kullanımını destekleyen bu
alternatif sisteme çok çabuk uyum sağladılar. 1990’lı
yıllarda Avrupa telekom operatörleri GSM’i standart
olarak kabul ettiklerinde akıllı kartların kullanımı da
oldukça yaygınlaştı ve gelişti. Telefonlara belirleyici
kodlar yerleştirmek yerine, kullanıcı bilgileri akıllı
kartların içine şifrelenmeye başlandı.

İlk başlarda güvenilir telefon ağlarının bulunduğu Kuzey


Amerika’da akıllı kartlar telefon şirketleri tarafından çok
az ilgi gördü. Ancak daha sonra akıllı kartların
Avrupa’da yaygın olarak kullanılması Amerika’daki
şirketlerin ilgisini çekti ve akıllı kartlar Amerika Birleşik
Devletleri’nde yaygınlaşarak kullanılmaya başlandı.

Amerikan Express son zamanlarda akıllı kartın bir sürümü olan ve Internetten alışveriş
yapmayı sağlayan bir kredi kartı tasarladı. BLUE olarak adlandırılan bu kart Internet-
tabanlı işlemlere güvenli bir şekilde erişimi sağlamaktadır. Müşteriler Amerikan Express’in
Web sitesine “online wallet” olarak adlandırılan bir uygulama için kayıt olurlar. Daha
sonra Internetten alışverişlerini gerçekleştirmek üzere müşteriler “wallet”, ardından da
“Complete Purchase” butonunu tıklarlar. Müşterilere, PC’lerine bağlayabilecekleri bedava
akıllı kart okuyucuları sağlanmaktadır. Blue kart içersindeki akıllı yonga, her kullanıcıyı
ayırt edebilmek için bir sayısal sertifika depolamaktadır. Kart okuyucuya
yerleştirildiğinde, kullanıcı kendine ait kişisel numarasını girer ve kart üzerinde depolanan
sayısal sertifika, şifreleme ve işlemi doğrulama için kullanılır. Amerikan Express ile birlikte
Visa, Microsoft, IBM, ve Sun Microsystems gibi birçok firma Internetten alışveriş için,
ECML (Elektronik Ticaret Modelleme Dili - Electronic Commerce Modelling
Language) olarak adlandırılan ortak bir standartı desteklemektedirler.

280
14.3.4.1 Java Kart Uygulamaları

Java Kart ile m-Ticaret

Java kart teknolojisi, üreticilerin ve içerik geliştiricilerin tüketicilere değer-katılmış


servisleri sağlama imkanını vermektedir. Java kart; m-ticaret (mobil ticaret), Intranet,
eğlence ve eğitim siteleri için etkileşimli ve dağıtık uygulamalar yaratmak için
kullanılabilir.

Java Kart ve SIM

Java Kart teknolojisi, akıllı kartları programlamak için kullanılan yazılım kurma bloklarının
bir koleksiyonudur. Pratikte hemen hemen her tipten akıllı kart, Java Kart teknolojisi ile
uyum gösterebilir. Örneğin, GSM hücresel telefon endüstrisinde akıllı kartlar telefonu aktif
hale getirebilmek için kullanılan SIM (Subscriber Identity Module) olarak adlandırılır.
SIM kartlar kullanıcıyı doğrulamak ve sayısal ses iletimi için şifreleme anahtarlarını
sağlamak amacıyla kullanılır. 1999’da ETSI (European Telecommunications Standarts
Institute) Java Kart teknolojisine, GSM SIM kartlarını ekleyerek yeni bir standart (GSM
Standart 03.19) geliştirilmiştir.

Güvenlik

Akıllı kartlar, güvenlik için açık anahtar şifrelemeyi kullanır. Bu yöntemle ağ üzerinde
kimin olduğu belirlenebilir. Günümüzde PIN (Personal Identification Number) güvenli
erişimi sağlamak için kullanılan ortak bir yoldur. Ancak kişinin parmak izinin kart üzerine
kodlanması ve kart okuyucu tarafından doğrulanması da güvenli erişim için
kullanılabilecek başka bir yöntemdir. Bu yöntemde parmak izi Internet üzerinden
iletilmez, kartın kendisi tarafından işlem görür. Böylece daha hızlı, kolay ve güvenli bir
şekilde kimlik belirleme işlemleri yapılabilir.

Java Phone API

Java Phone API (Uygulama Programlama Arayüzü - Application Programming


Interface), Java geliştiricilerinin Internet ekranlı telefonlar ve kablosuz akıllı telefonlar için
uygulamalar yapılandırmasını sağlayan Java bloklarının bir kümesidir. Ekranlı telefon
(screen phone) klavye, ekran ve işlemcisi olan ve standart telefon bağlantıları ile Internet
erişimi sağlayan bir telefondur. Akıllı telefon (smart phone) ise, Internet erişiminin
yanında E-Posta, faks gibi servisleri de sağlayan tek birimli bir hareketli aygıttır. Java
Phone API, veri servislerini geleneksel telefon servisleri ile birleştiren yeni uygulamaları
ile telefon etkinliğini arttırmaktadır. Internet ekranlı telefonlar ağa bilgileri saklamak,
almak ya da göndermek için bağlanan iş ve ev kullanıcılarını hedef almaktadır. Internet
erişimi, E-Posta, faks gibi servisleri sağlayan akıllı telefonlar aynı zamanda kişisel takvim,
adres defteri ve PC’lerle eş zamanlı çalışan programları da içerir.

281
14.4 KABLOSUZ AĞLAR ve GÜVENLİK
Kablosuz ağların en önemli üstünlüklerinden biri iletişim için kablolar yerine hava
dalgalarını kullanmasıdır. Ancak bu esnekliğin yol açtığı bir eksiklik; kablosuz ortamın
herhangi bir kişi tarafından ele geçirilmesi olasılığının fazla olmasıdır. Aşağıdaki şekilde
görüldüğü gibi m-ticaret uygulamaları için birçok önemli güvenlik konuları üzerinde
durulmaktadır. Bu konular aşağıda sıralanmıştır;

Gizlilik: İletişimin başka biri tarafından anlaşılamamasını garanti eder.


Doğrulama: Kullanıcıların kimliklerini doğrular. Böylece dışarıdan bir üçüncü kişi ileti
gönderim ya da alımına müdahale edemez.

Veri Bütünlüğü: Bilginin gönderileceği yere değiştirilmeden, orijinal şekliyle ulaşmasını


garanti eder.

Kabul Etme: Bir belgenin gönderen ve alan kişiler tarafından doğrulanıp, kabul edilmesi
anlamına gelmektedir. Örneğin, bir iş anlaşmasının doğruluk kazanabilmesi için tüm
katılımcılar tarafından kabul edilmesi gerekir.

Güvenlik sağlamayı amaçlayan bu konulara ek olarak, kablosuz çevrelere bağlı diğer


güvenlik konuları;

Cihaz güvenliği: Kablosuz aygıtlar bellek ve işleme gücü bakımından büyüdükçe,


PC’lerde karşılaşılan aynı güvenlik sorunları yaşanmaktadır. Virüs ya da kötü amaçlı
programlar aygıtı istenmeyen işlemleri yapmaya zorlayabilmektedir.

Protokoller: Kablosuz haberleşme standart IP protokolü yerine başka protokoller


kullanmaktadır. Örneğin WAP, kablosuz haberleşme için kendi özel protokolünü
kullandığından dolayı WAP geçit kapıları WAP cihazları ile sunucular arasında gizli
haberleşmeyi garanti edecek şekilde güvenli hale getirilmelidir.

282
14.4.1 Kablosuz Protokol Güvenliği
Yeni kablosuz protokollerin kullanımına bağlı olarak
güvenlik kavramı kablosuz ağlarda sağlanmaya
çalışılmaktadır. Bu bölümde,

• WAP,
• GSM,
• Bluetooth

için güvenlik konuları incelenmektedir.

14.4.1.1 WAP Güvenliği


Kablolu Internet verileri kullanıcılara dağıtmak için iki-
yönlü bir model kullanmaktadır. Bu modelde veriler IP
aracılığıyla bir ağ sunucusundan bir browser’a iletilir ve
SSL (Secure Sockets Layer) kullanılarak şifrelenir.
PKI (Public Key Infrastructure)'de kullanıcı
doğrulanmasını sağlamaktadır.

Kablosuz işlemlerde güvenliğin sağlanması için, WAP


1.2.1 SSL’in eş değeri olan WTLS (Wireless
Transport Layer Security) protokolu ile PKI’nın
kablosuz bir versiyonunu kullanmaktadır. Cep
telefonundan bir WAP geçitkapısına kadar olan
iletişimin güvenliği için WTLS kullanılır. Geçit kapısına
ulaşıldığında ise WTLS, SSL’e dönüştürülerek ağ
sunucusuna güvenli bir şekilde ulaşılır.

WAP geçitkapısı bir WTLS akımını, şifrelenmiş bir SSL akımına dönüştürmeden önce ilk
olarak WTLS paketlerinin şifresini çözmelidir. İşte bu noktada bir güvenlik problemi
ortaya çıkar. Çok kısa bir süreliğine de olsa deşifre edilmiş veri bellekte bulunur. Paketler,
ağ üzerinden güvenli bir sunucuya iletildiklerinden dolayı bu verinin güvenliği çoğu zaman
garanti edilmektedir. Ancak yinede bu çok kısa zaman diliminde virus ya da bir program
ile çözümlenmiş veriye ulaşmak ve daha sonradan kullanmak üzere veriyi saklamak olası
olabilmektedir.

WAP’ın bu güvenlik problemini çözmek için 3 yaklaşım vardır :

• WAP’ın güvenlik konusunda iyice gelişmesini beklenmelidir. WAP standartlarını


belirleyen WAP Forum, WAP’ın 1.3 ve 2.0 sürümlerinde WAP aygıtlarından Internet
sunucularına güvenli iletişimin sağlanacağının sözünü vermiştir.
• WAP geçitkapısı, erişimin kontrol edebileceği bir yere yerleştirilmelidir.
• WTLS taşıma katmanından daha yüksek seviyedeki bir katmana güvenlik
eklenmelidir. Örneğin, uygulama katmanında şifreleme yapılabilir. Böylece, bir
paket geçit kapısında ortaya çıksa bile uygulama tarafından şifrelenmiş veriyi
görebiliriz.

283
14.4.1.2 GSM Güvenliği
GSM, mesajları ve ses trafiğini şifreler. Ancak Batı Avrupa ülkeleri, şifreleme ürünlerini
bazı ülkelere ihraç edemedikleri için GSM bazı durumlarda şifrelemeden yoksundur. Veri
ancak ulaşacağı baz istasyonunun belirlenmesinden sonra şifrelenir. Böylece iletim
yasalara uygun olarak gerçekleştirilir.

Uzmanlar, 'ortadaki adam saldırısı'nın bir GSM telefonunu şifrelenmemiş iletimler


göndermeye zorlayabileceğini farkettiler. Bu saldırı, gerçek baz istasyonunun sinyaline
müdahale eden sahte bir baz istasyonun kurulmasıyla ve bu sahte baz istasyonunun
gerçek sinyal yerine kendi sinyalini göndermesiyle gerçekleştirilmektedir. Sahte baz
istasyonu, telefona şifreleme yapmadan işlem yapmasını bildirir. Bunun üzerine GSM
telefonu bildirilen bu kurala uyarak mesajlarını şifrelemeden sahte baz istasyonuna
gönderir. Sahte baz istasyonu da mesajı gerçek baz istasyonuna aktarır. Bu tip bir baz
istasyonunun kurulumu çok pahalı olduğu için bugüne dek hiçbir GSM, 'ortadaki adam
saldırısı' ile karşılaşmamıştır.

Ortadaki sahte baz istasyonu cep telefonuna şifreleme yapmadan işlem yapmasını
söyleyebilir.

14.4.1.3 Bluetooth ve Güvenlik


Bluetooth ağlarındaki güvenli iletişim, Bluetooth protokol
mimarisinin bir parçası olan bağ ve uygulama
katmanlarına bağlıdır. Bağ katmanında, Bluetooth radyo
sistemi,

• Doğrulama,
• Şifreleme,
• Kullanıcının özel ve yerel anahtarlarının
yönetimini

sağlamaktadır. Doğrulama, kullanıcıların sahip oldukları


Kişisel Kimlik Numarasının (PIN) cihazları doğrulamak
amacıyla 128 bitlik bir bağ anahtarına dönüştürülmesi ile
sağlanır. Bluetooth cihazları konuştukları kişinin
kimliğinden emin olduktan sonra iletişimi gereksinime
bağlı olarak 128 bit’e kadar değişik uzunluktaki
anahtarlar ile şifreler.

Bluetooth güvenlik mimarisi farklı uzunlukta anahtarların kullanılabilmesinden dolayı


esnek bir şifreleme yapısı sağlamaktadır. Farklı ülkeler farklı uzunlukta şifreleme

284
anahtarları kullandıklarından dolayı, Bluetooth cihazları bağlantı için en küçük ortak
anahtar uzunluğunu belirlemelidir. Örneğin, eğer 128 bitlik şifreleme anahtarı kullanan
bir U.S. Bluetooth cihazı 64 bitlik şifreleme anahtarı kullanan bir İtalyan cihazı ile
konuşuyorsa bu durumda Bluetooth aygıtı 64 bit şifrelemeyi destekleyecektir.

Bluetooth aynı zamanda servis-tabanlı yetkilendirmeyi de desteklemektedir. Örneğin, bir


Bluetooth bağlantısı üzerinden elektronik olarak kartvizitleri değiştirirken, Bluetooth
cihazı diğer Bluetooth aygıtına veriyi yüklemeye başlamadan önce gerekli yetkilendirme
bilgisini elde etmelidir.

Bluetooth güvenlik mimarisi, aygıtlar arasında güvenli ilişkilerin kurulması için PIN
kodlarına güvenir. Güvenli bir iletişim bir kere kurulduktan sonra iletişimi hızlandırmak
için PIN kodları cihazların içinde saklanabilir.

Bölüm Özeti
Bu bölümde platformdan bağımsızlık sağlayan XML dilini, ve bunun kablosuz yapıdaki
önemini ele aldık. Bu bağlamda;

• XML'in tanımı,
• XML ile HTML'in karşılaştırılması,
• XML’in ortaya çıkması ve hedef belirleme çabaları,
• Sayfa düzeni ve XSLT,
• XML tabanlı kablosuz bileşenler

konularını işledik.

İkinci olarak kablosuz ağlar ve JAVA konusunu ele aldık ve kablosuz JAVA’yı tanımladık.
JAVA’nın kablosuz teknolojide kullanılmasında birçok faktörün rol oynayabileceğini
belirttik ve bunların;

• Uygulama Taşınabilirliği,
• Uygulamaların ve Servislerin Dinamik Dağıtımı,
• Dinamik Yükseltmeler,
• Geliştirilmiş Kullanıcı Deneyimi,
• Bağlantısız Erişim,
• Güvenlik.

olduğunu açıkladık.

Ayrıca sanal sanal makinanın ne olduğu hakkında bilgi verdik ve JAVA’nın kablosuz
aygıtlarını üç ayrı bileşenle geliştirdiğini açıkladık;

• J2ME,
• JAVA Phone,
• JAVA Card,

hakkında bilgi sunduk.

Son olarak kablosuz ağlarda güvenlik konusunu ele aldık ve m-ticaret uygulamaları için
üzerinde durulan önemli konuları tanıttık. Ayrıca

• WAP,
• GSM,

285
• Bluetooth güvenlikleri konuları hakkında bilgi verdik.

286
287
288
289
290
"İleri Bilgisayar Ağları" dersini bitirdiniz.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim;

Prof. Oğuz Manas

291

You might also like