Professional Documents
Culture Documents
BÖLÜM
Ataeymir’in kurulduğu yer, İlk çağda Batı Anadolu’nun Karia (Karya) olarak
adlandırılan bölgesinde yer alır.
Bugünün idari sınırlarıyla, “Aydın ilinin, Menderes güneyinde kalan parçası;Denizli
ilinin Babadağ güneyinde ve Kızılhisar-Acıpayam Ovasının batısında kalan parçası;Fethiye
ilçesine bağlı parça dışında Muğla ilinin tümü, Karia kapsamındadır.”1
Ataeymir, Aydın İli , Karacasu İlçesine bağlı, Tavas-İzmir karayolu üzerinde kurulmuş
bir yerleşim yeridir. İzmir’e karayoluyla uzaklığı 235 km, Aydın İl merkezine 110 km, ilçe
merkezine 17 kmdir.
Yerleşim yerinin deniz seviyesinden yüksekliği 650 metredir.Ovası verimlidir.
Akdeniz ikliminin eğemen olduğu bu yörede,Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerinin çoğu
yetişmektedir.Akarsu bakımından çok zengin değildir,kışın derelerde su olmakla birlikte,
yazları sürekli akan akarsuyu yoktur.
Ataeymir; doğusunda Babadağ , batısında Karıncalıdağ, güneyinde Avdan ve Kocadağ
ile çevrili, tarihi Aphrodisias Kentinin de üzerinde bulunduğu ovanın doğu kenarında
kurulmuştur.
Bugün doğusunda Dikmen ve Yeniköy, güneydoğusunda Seki ,güneyinde Gökçeler ve
Ören,batısında Geyre , kuzeyinde Palamutçuk köyleriyle çevrilidir.Osmanlı devrinde ise, bu
köylerin bir kısmı yoktu.O zaman olan köylerin bir kısmı şimdi yoktur.
Ataeymir ,muhtemelen ilk defa Türklerin kurduğu bir köydür.Köyün burada
kurulmasının sebebi, köyün üst tarafında bulunan su kaynağıyla ilgili olabilir.
1
Bkz. Bilge Umar, Karia, İstanbul, 1999,s.1.
birinin adı Emir (Türkçede bey anlamındadır) imiş.Köyün adı Emir’den gelmiş.Bugün
gerçekten üç tane çeşme vardır.Emir Çeşmesi, Bekâr Çeşmesi, Beş Ahır Çeşmesi.
Eymür adı, Oğuzların Üçok Kolunun Dağhan sülâlesine mensup bir boyun adıdır.
Anlamı ise,son derece iyi ve zengin demektir.Oğuz boyları içinde etkinlik açısından 4.
sıradadır.
15,16.yüzyılda Aydın Sancağında Karacakoyunlu ulusuna ait iki Eymir cemaatı tespit
edilmiştir.Bunlardan birincisi; Eymür cemaatı, ikincisi Sarı Eymür oğlu İsa
cemaatıdır.15,16. yüzyıldan kalan Tapu Tahrir Defterlerinde Eymür köyünün erkek adları
içinde İsa adının olduğu görülmektedir.2
Tarihçi Faruk Sümer ,16.yüzyıl Anadolusunda Eymür adlı 71 tane yer adı
belirlemiştir. Bu yerleşim yerlerinden üç tanesi Aydın Sancağı’ndadır.Bu 71 yerleşim yeri
içinde araştırma konumuz köy,vergi nüfusu açısından 6. sıradadır.
Eymir adı 15,16.yüzyıllarda Osmanlı kaynaklarında Eymir ve Eymür ,1845’te ise
Eymir olarak geçmektedir
Esas olarak bu tarihsel dönem inceleme kapsamı dışında olduğu için, burada genel
bilgi verilecektir.Bu bölge Anadolu’nun verimli bir yeri olması nedeniyle, çok eski çağlardan
bu yana insanların yaşadığı,değişik uygarlıkların kurulup yok olduğu bir yerdir.
Ataeymir’in 3 km batısında bulunan önemli antik çağ kenti Aphrodisias, bu
coğrafyanın tarihi açısından önemli yere sahiptir.Bu antik kentte yapılan kazılarda ortaya
çıkan tarihi malzemenin değerlendirmesinden bu yörede, yaklaşık İ.Ö.4360 lardan beri
insanların yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Aphrodisias ve çevresinde ilk olarak yaşadığı bilinen halk, Luviler ( M.Ö.1.binyıl)
olmuştur.Sonra sırasıyla , Karialılar (M.Ö.700-M.Ö.300),Lidyalılar(M.Ö.676-M.Ö.546)
Persler (M.Ö.546-M.Ö.333), Makedonlar (M.Ö.333-M.Ö.30), Romalılar (M.Ö.30-M.S.395),
Bizanslılar (M.S.395-M.S.1261?) egemenlik kurmuşlardır.3
Türkler 1261?den itibaren bu yörede etkin olmaya başlamışlardır.Yörenin beylikler
dönemi ve Osmanlının ilk dönemlerine ait tarihi, bütünüyle ortaya çıkarılamamıştır.Bilinenler
ise ; bu bölgede önce Muğla merkezli Menteşeoğulları (1261?-1308), (1308-1390) yılları arası
Aydınoğulları , 1390-1402 arası Osmanlılar, 1402-1426 tekrar Aydınoğulları ,1426’dan sonra
tamamen Osmanlı Devleti egemenliğine geçtiğidir.4
II.BÖLÜM
2
Bkz.Faruk Sümer, Oğuzlar ,İstanbul,1999,s.419-420;aynı yazar, “Osmanlı Devrinde Anadoluda Yaşayan Üç-
Oklu Oğuz Boylarına MensupTeşekküller” İÜİFM cilt 11,(1949-1950),sayı,1-4,s.466.;ayrıca Ekte verilen TT
çevirileri.
3
Aphrodisias yöresinin Türk dönemi öncesi tarihi için bkz.Kenan T.Erim,Aphrodisias,Terc.Levent Tekeş-Nurdan
Özarallı,İstanbul,1997,s.10.
4
Bkz.Paul Wittek,Menteşe Beyliği,Terc.O.Şaik Gökyay,Ankara,1999,s.113,164.;Himmet Akın, Aydınoğulları
Tarihi Hakkında Bir Araştırma,Ankara,1968,s.1-6 vd.
OSMANLI DÖNEMİNDE ATAEYMİR VE ÇEVRESİ
1470 tarihli 232 no’lu Tahrir defterine göre Eymir köyünün vergi gelirlerini toplama
hakkı Yusuf ve kardeşi Abdülkadir adlı sipahilere aittir.Vergi gelirleri ise şöyledir:9
8
Bkz.Ek-1,BOA.MAD.nr.232.s.17-30.Bu defter, padişah Yıldırım Bâyezid zamanında Eymir köyünün
olduğunu açıkça göstermektedir.
9
Bkz.Ek-1,BOA.MAD.nr.232.s.28-29.
10
Bkz.BOA.TT.nr.8,s.456-467
15. yüzyılda Geyre (Tahrir Defterlerinde Gerye yazılmış) önemli bir idari merkez
konumundadır.Tahrir defterlerinde Geyre ile Kıraçlu adlı bir köy birlikte yazılmıştır.Bugün
yeri tam olarak bilinmeyen Kıraçlu köyü Geyre’nin çok yakınında bir köy olmalıdır ki birlikte
yazılmış olsun.Bu köyün adı 16.yüzyıl defterlerinde de geçmektedir.Ancak 16.yüzyılda Geyre
idari merkez konumundan gittikçe uzaklaşmış olmalıdır. Bunu nahiye değil köy olarak
defterlere kaydedildiğinden rahatlıkla söyleyebiliriz.
15,16. yüzyılın ilk yarısında Gerye’de pazar kurulduğu birçok dükkanın bulunduğu
tahrir defterlerindeki Kıst-ı bâzâr ve İhtisap vergisinden ve dükkan icarının yazılmasından
anlaşılmaktadır.Gerye Pazarı’nda bulunan dükkanlardan elde edilen gelirlerin, Kütahya’da
bulunan Karagöz Paşa Vakfı’na ait olduğu yine Tahrir Defterlerinde belirtilmiştir.11
Çandır köyü, Ataeymir- Geyre arasında devlet yolunun kuzeyinde Sarnıç’ın
kenarındaydı.Çandır, mevkî adı olarak hâlâ yaşamaktadır.Gökçeburun ,Ozanlı köylerinin
yerleri mevki adı olarak bellidir.Ozanlı köyünün mezarlığı da zamanımıza ulaşmıştır.
Korkoz köyü ise bugünün Seki Köy sınırları içindedir.Eymir yaylasının güney
doğusundaki derenin adı Korkoz deresidir.Ayrıca Korkoz arığı vardır.Bu adlar sayesinde
Korkoz köyünün yerini tespit edebiliyoruz.
Kurucakoz köyünün şimdiki Ataköy olduğunu ise, 16.yüzyıldaki defterlerden Şeyh
Kemâl Zaviyesinin Kurucakoz köyünde olduğunu yazmalarından çıkarıyoruz.
Mihaliç ve Kerdime köylerinin tam olarak yerini belirleyemedim.Yeri belirlenemeyen
köyler sadece bunlar değildir.Yenişehir kazasının başka birçok köyü 15-16 .yüzyıl Tahrir
defterlerinde adı olmasına rağmen bugüne ulaşamamıştır.
Yok olan köylerin yerlerinin
tespitinde en önemli belirtiler eski
mezarlıklar, ev yıkıntılarıdır.Bu şekilde
düşünürsek Ataeymir beldesinin
doğusundaki Hamaz Tepesi’nin doğusunda
Karyağdı Pınarı’nın batısında bir
mezarlığın olduğu bellidir.Eskiden
yakınında bir köyün olduğunu
söyleyebiliriz.Marulluk mevkiinde de bir
köyün olduğu oradaki ev yıkıntılarından
bellidir.1930-1940’lı yıllarda ev Resim 3: Kuzeyden Ataeymir’e Bakış
yıkıntılarının çok net olduğunu
konuştuğum yaşlılardan öğrendim.Ayrıca , Palamutluk mevkiinde de bir köy kalıntısı vardır.
Subaşı mevkiinde Geyre-Ören yolunun batısında Yörük Mezarlığı adında bir mezarlık
vardır.Bu mezarlığın yakınında bir köyün olduğu söylenebilir.Bundan 30 yıl önce bu
mezarlıkta birçok mezar taşı vardı.
Şimdiki devlet yoluyla Ataeymir’den Karacasu’ya giderken Geyre’yi geçtikten sonra
Güzelbeyli yol kavşağına varmadan derenin sağ kenarında Çaputlu Mezarlığı vardır.Bu
mezarlığın yakınında eskiden mutlaka bir yerleşim yeri olması gerekir.
166 no’lu defterde Yenişehir Kazası’nın sonuçları toplu olarak yazılıdır.Bu defterde
Eymür’deki Mehmed Büksüz zaviyesi ve taşınmazları ayrıca belirtilmektedir.15
Aşağıda 166 no’lu defterden, Aydın Sancağı’nın bazı yerleşim yerlerinin hane sayıları
ve tahmini nüfusları verilecektir.Böylece geçen uzun zaman içinde, yerleşim yerleri nüfus
olarak nasıl değişmiş sayısal verilerle kıyaslama yapılması hedeflenmiştir.16
13
Bkz.Ek-2,BOA.TT.nr.8,s.461.
14
Bkz.Ek-3,BOA.TT.nr.148,s.655-656.
15
Bkz.BOA.TT.nr.166,s.459 ve 464
16
Bkz.BOA.TT.nr.166.Nazilli, s.452; Yenişehir,s.459; Bozdoğan, s.470; Sultanhisarı, s.475; Aydın,s.438; Köşk,
s.437; Kuyucak,s.454.
Yerleşim Yeri Vergi Hanesi Tahmini Nüfus(kişi)
Nefs-i Güzelhisar(Aydın)Kazası 90 90x5=450
Nefs-i Nazilli 327 327x5=1635
Nefs-i Sultanhisarı Kazası 104 104x5=520
Nefs-i Köşk 45 45x5=225
Kuyucak Köyü 94 94x5=470
Nefs-i Bozdoğan Kazası 96 96x5=480
Nefs-iYenişehir Kazası 29 29x5=145
Karacasu Köyü 272 272x5=1360
Geyre ve Kıraçlu Köyü 78 78x5=390
Eymür Köyü 125 125x5=625
Çandır Köyü 32 32x5=160
Gökçeburun Köyü 29 29x5=145
Ozanlu Köyü 26 26x5=130
Seki Köyü 45 45x5=225
Korkoz Köyü 11 11x5=55
Kurucakoz Köyü 23 23x5=115
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 45 45x5=225
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 6 6x5=30
16.yüzyılın bir diğer defteri 1573 tarihli 144 no’lu Tapu Tahrir Defteridir.Bu deftere
göre Eymür köyünde 157 vergi yükümlüsü ,4 vergiden muaf, toplam 161 erkek yetişkin kişi
vardır.Muaf olan kişinin 2 si kadı, 1’i muhassil, 1’i şehzâdenin adamıdır.Erkek nüfusun 96’sı
evli ,65 i bekârdır.Eymir’de bu tarihte tahminen 99 x 5 = 495 kişi yaşamaktadır.Toplam
ödedikleri vergi miktarı 9000 akçedir.Bu defterdeki vergiler şunlardır:20
17 ve 18.yüzyıllar için elimizde belge olmadığı için bu zaman dilimi için ne yazık ki
açıklama yapma imkanımız yoktur.
19.yüzyıl için kaynağımız H.1261/1845 tarihli 2789 no’lu Eymir köyünün Temettüat
Defteridir.Bu defterin çok ayrıntılı olması ; bize, önce kullandığımz Tahrir defterlerinden
daha çok tarihi malzeme vermektedir.
Temettüat Defterine göre Eymir toplam 175 hanedir.Eymir 157 hane olarak önce
yazılmış, sonra 18 kişi daha köy ya da mahalle adı belirtilmeden eklenmiştir.Bu 18 kişi
bugünün Palamutçuk köylüleridir.Kişilerin bazılarının lâkaplarından Palamutçuk’lu oldukları
anlaşılmaktadır.Demek ki bugünün Palamutçuk köyü ,1845’te Eymir’in
mahallesiydi.Palamutçuk köyünün önceden Eymir’in mahallesi olduğunu sözlü olarak
Eymirliler ve Palamutçuklular hep söylemişlerdir.Palamutçuk köyü, 19.yüzyılın sonlarında
21
Bkz.TKGM.KKA.TT.nr.144,vrk.288-a
köy statüsüne kavuşmuş olmalıdır.H.1312/1894 tarihli İmam mühüründen Palamutçuk
köyünün Eymir’den ayrılarak ayrı köy olduğunu söyleyebiliriz.22
1845 tarihli defterde kimin hangi ürünü ektiği,kim kimle ortaklık yapmaktadır,ne
kadar ekili tarlası ,kaç arı kovanı , kaç büyükbaş, kaç küçükbaş hayvanı var,sağılı inekten
yıllık ne kadar vergi alındığını öğrenebiliyoruz.Sözü edilen defterde 1844 yılında alınan
vergiler, 1845 yılı için beklenen tahmini gelirler yazılmıştır.
Yine adı geçen defterden palamut’un önemli bir sanayi maddesi olduğu
anlaşılmaktadır.Palamut derinin tabaklanmasında ve boya sanayinde o zamanlar önemli yere
sahiptir.Kimin ne kadar palamut tarlası ve geliri olduğu gösterilmiştir.Ayrıca palamutun bir
kantarının(19.yy Anadolusunda=230,922kg) 20 kuruş olduğu anlaşılmaktadır.Ödenen vergi
miktarı içinde palamuttan alınan vergi önemli yere sahiptir.İç ve dış Pazar için önemini 1960
lı yıllara kadar bu bölgede korumuştur
19.yüzyılda bir kültür bitkisi pamuk(penbe) ekimi yaygındır.1845 lerde Eymir
ovasında susuz pamuk ekiminin yaygın olması hayli önemlidir.
157 yıl önce de Eymir halkının temel uğraşı tarımdır.Hane sahiplerinden,175 kişiden,
145 tanesinin meslekleri Erbab-ı ziraat olarak gösterilmesi bunun göstergesidir.Köylülerin
küçük çiftçi oldukları görülmektedir.100 dönümden fazla arazisi olan sadece iki kişidir.Köyde
kara sığır öküz 189, sığır öküz sayısı 22 tanedir.23
Buğday’ın dolusu 5 kuruş, arpa’nın dolusu 2,5 kuruş, burçağın dolusu 3,5 kuruş,
milâs(mısır)dolusu 4 kuruştur.Her hanenin ödediği öşür miktarından ,öşür miktarını 10 ile
çarparak yapılan üretim miktarı bulunabilir.Arpa’nın buğdaydan daha çok yetiştirildiği
Temettüat defterinde görülmektedir.24
1845’ te 13,55,88 no’lu haneler un değirmeni işletmektedirler.Yıllık gelirleri 760
kuruştur. Bu iki değirmenden biri,13 ve 88 hanede yazılı kişilerce ortak işletilmektedir.25
Burçak ekimi yaygın değildir.Sadece 17,43,66,70,93,115,122 hane numaralı kişilerin
burçak ektikleri görülmektedir.
Milâs(mısır) ekimi de yaygın değildir.Bugünün Palamutçuk köyünde oturan,1,6,7 hane
numaralı köylüler ekmektedir.O dönemde darı ekimi de azdır.
Küçük baş hayvanı olan sadece 3 ailedir.Bu aileler temel olarak tarımla uğraşmakla
birlikte, ek iş olarak keçi beslemektedirler. 68 hane numarada kayıtlı Molla Ahmed oğlu
Ahmed’in 135 keçisi, 98 hane numaralı Halil Dayı Osman’ın 12 keçisi, 115 hane numaralı
Çardakçı oğlu Mustafa’nın 30 keçisi vardır.
Sağılı(sağman-sağmal) inekten yıllık 15 kuruş gelir beklenmektedir.İnekler ve öküzler
kara sığır cinsindendir.
Katır sadece 3 tanedir.Bunun yanında eşek ve beygir en çok kullanılan yük
hayvanlarıdır.Eşek 130, beygir ise 24 tanedir.Öküz,düve,katır,eşek,beygir’den vergi
alınmamaktadır.
Bağcılık Eymir’de yaygındır.Bir dönüm bağdan 50-100 kuruş gelir beklenmektedir.
Arıcılık çok önemli olmasa da hayli yaygın görünmektedir.Toplam arı kovanı sayısı 82
dir.Bunların 28 tanesi Palamutçuk köylülerine aittir.
Dokuma işiyle uğraşan 56 hane numarada kayıtlı Macar oğlu Mehmed bin Ömer ve
134 hane numarada kayıtlı Kayalıoğlu İsmaildir.
İplikçilik sadece 151 hane numaralı Halil İmam oğlu Ali’nin yaptığı iş olarak
görünmektedir.
Eskicilik yapan 149 hane numaralı Yetim Hafız oğlu Hüseyin’dir.
Köyde aklı tam olmayan 107,148 hane numaralı kişilerdir.
22
Bkz. Mustafa Kenan Özkan “ Karacasu Resmi Mühürleri”, Karacasu 1999 ,s.134-140.
23
Bkz. M.Başaran, a.g.e.s.74
24
Bkz.Ek-5
25
Bkz. Ek-5,Hane no:13,55, 88.
Askerlikten emekli 126,137 hane numaralı kişiler vardır.
Köydeki 5,13,28,41,47,100 hane numaralı kişilerin adlarında kethüda kelimesi
geçmektedir.Kethüda Farsça bir kelimedir.Güvenilir, bir yeri idare eden kimse anlamındadır.
Osmanlıda askeri ve idari anlamlarda kullanılmaktadır.Osmanlıda 1829’dan önce muhtarlık
teşkilatı olmadığı için, köylerde muhtarların görevini yapan kişiler kethüda/kahya olarak
adlandırılırdı. Ayrıca bu defterde muhtar belirtilmemiştir. Muhtemelen kethüda unvanlı iki
kişi(Muhtar-ı evvel ve Muhtar-ı sani) bu tarihte köyün muhtarlık görevini yerine
getirmektedirler.Eymir’de eski alışkanlığın etkisiyle kethüda/kahya denilmeye devam edilmiş
olmalıdır.Aynı tarihte Karacasu mahallerinin ve Işıklar köyünün idarecileri Temettüat
defterlerinde muhtar olarak yazılmıştır.26
Camii Kebir imamından sözedilmesi, köyde camiiden ayrı namaz kılınan mescidlerin
olduğunu göstermektedir.Kaynak kişilerin verdiği bilgilere göre, hanönünde ve Mecidiye
Mahallesi’ndeki mescidler 1950’ li yıllara kadar kullanılmıştır.
Temettüat defteri lâkaplar açısından da önemlidir.Bu lâkaplardan bazıları 1934’ te
Soyadı Kanunu çıktığında soyadı olarak alınmıştır.Bazıları unutulmuş, bazıları aradan geçen
uzun zamana rağmen bugün hâlâ kullanılmaktadır.Nüfüs kütüklerindeki bilgilerin en eskisinin
19. yüzyılın sonlarına ait olduğu düşünülürse, lâkapların önemi iyice artmaktadır. Lâkap ve
soyadı olarak kullanıldığı tespit edilebilenler şunlardır:27
Lâkaplar Soyadı
Çelebioğlu Çelebioğlu ,Çelebi,Tuna
Bayraktaroğlu Bayraktar
Simavlıoğlu Bozkurt
Hatipler Demirel
İnce Mehmetoğlu İnceoğlu
Beygircioğlu Beygirci
Hacı Tülüler Tülü, Çiyanlı
Tuğsuz Girgin,Tüysüz
Kabakçıoğlu Kabakçıoğlu
Sağırlar Gaga
Çardakçılar Çardak,Çardakçı,Durmaz,Gezgin,Duman
Kasapoğlu Gündoğdu
Küpçü .........
Molla Ömeroğlu Bozoğlu
Bekaroğlu ........
Baltalıoğlu Baltalı
Gümüşoğlu Gümüş
Topsakaloğlu Topsakal
Kayalıoğlu Alkan
İmamoğlu Molla Osman Belaşan
Hacı Bekiroğlu Özdemir,Bayer
Uzun İsmailler Gaga
Uzun Aliler Selçuk
Küçük Hacı Serin, Karataş, Bir
Ömer Kahyaoğlu Karakaş, Kayhan
Kaçaroğlu Özgen
Kel Mehmetoğlu Doğan
26
Bkz.Ek-5,Hane no:5 ve 13; M.Başaran ,age.s.35;Musa Çadırcı,Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin
Sosyal ve EkonomikYapıları, Ankara 1991,s.38-41.
27
Bu bilgiler 1845 tarihli Temettüat defteri ve Karacasu nüfus kütüğü bilgileri ve kaynak kişilerden derlenmiştir.
Kel Ahmetoğlu Kaba
Mestan Aliler Dirik
Yılancıoğlu Gülgen
Solakoğlu Solak
Dayıoğlu Yalabık
Demirayakoğlu Demiralan
Kazak Ömeroğlu Toker, Kavaklı
Mehmetce oğlu Mehmet Kazancı
Deli Yusuf oğlu Acar
Bekir Kahyaoğlu Kör Bekir Görmez
Hacı Hasanoğlu Çetin
Hacı Ömeroğlu Ali Yağcıoğlu
Eskicioğlu Başalan
Kel Mehmet oğlu Mustafa Dalğıç
Hacı Ahmet oğlu İsmail Gökdemir,Çam
Ciğerci oğlu Ömer Ciğer, Pehlivan
Ekşi oğlu Ahmet Ekşi
Benli oğlu Turgut
Çırakkeloğlu Yıldırım,Bozhöyük
Ömer Kahyaoğlu Osman Coşkun
Sarı Hüseyinler Sarı,Keser
Ebicekli oğlu İsmail Çandır
Deli Bekir oğlu Yenice
Kırlı Ali oğlu Hacı Hasan Bozkır, Akbaş
Azmanoğlu Molla İbrahim Belge
Abacıoğlu Düzalan
Halil Dayıoğlu Mustafa Olgun
Deli Hüseyinoğlu Hasan Hüseyin Gök
Ömer Kahyaoğlu Mustafa Germe
Topal Hasanlar Akçura
Demircioğlu Aslan
Molla İsmail oğlu Çiyan Hasan Yalçın
Koca Delioğlu Hüseyin Çevik
Koca Ömeroğlu Süleyman Serin
Hasan Kahyaoğulları Kerman
Koca Hasanoğlu Ali Osmanlar Çakmakçı
Hacı Ali oğlu Ali Molla Uğur
Hacı Ömeroğlu Erçetin
Hacı Efendiler Çam
Kırlıoğlu Kırtaş
Taktaklar Taktakoğlu
Hacı Ömeroğlu Yanık, Dönmez
Kırlı Ali Süleyman Gündeay
Kırlı Ali Sadık Ünal
Gedik Aliler Çelik
Kocaeseler Altınöz, Altıntaş,Özbilen
Tuzcular Karaisli, Altınyıldız
Yoğurtçular Tungut
Okkalıoğlu Okkalı
Osmanlı dönemi belgelerinde Eymir’de medreseyle ilgili bilgiler yoktur.Sadece 1470
tarihli defterde bir kişi muallim olarak yazılmıştır.1845 tarihli Karacasu kazasının Temettüat
defterlerinde Karacasu merkezinde ve Işıklar köyünde bazı kişilerin unvanlarının muallim
olarak yazılmasından, bu yerleşim yerlerinde1845’te medrese olduğu yargısına varabiliriz.
Eymir’deki bazı insanların Molla, Şeyh, Fakih unvanıyla Tahrir defterlerine yazılması
okuryazar olduklarının göstergesidir.Ancak eğitimlerini nerede aldıklarını
belirleyemiyoruz.Kaynak kişiler Cumhuriyet devrinde de okul olarak kullanılan Yukarı
Camiinin kenarında bulunan odaların Osmanlı devrinde medrese olarak kullanıldığını,
hocalığını ise camii imamının yaptığını yaşlılardan duyduklarını belirtmişlerdir.Medrese
resmi bir kurum olmanın ötesinde köydeki erkek çocukların okuma yazma ve namaz duası
öğretildiği bir yer olmalıdır.
III. BÖLÜM
Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğunda Eymir , temel uğraşı tarım olan, insan
gücünün önemli bir miktarını savaşlarda kaybetmiş bir köydür.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Kurtuluş Savaşı öncesi bozulan toplumsal düzen
ülkenin her yerinde olduğu gibi bu bölgede de sağlanmıştır.
Köyün Osmanlı döneminde de merkezi olan yeri Yukarı Camiinin çevresidir.Köyün
bakkalı, okulu,kahvesi, köyodası buradaydı.1940’lı yıllara kadar bu ilk merkez önemini
korumuştur.
Köyün ikinci merkezi Hanönü mevkiidir.Burada büyük
bir han vardır.Bu han konaklama amacıyla Tavas’lı deveciler
tarafından yaptırılmıştır.Kesin yapılma tarihi belirlenemiştir.
1960’lı yılların başından itibaren üçüncü merkezi ise
şimdiki şehir merkezi olan yer olmuştur.Köyün ikinci camii
1966’da ibadete açılmıştır.Camiinin yapılmasında köylülerin
katkısı olmakla birlikte ,Süleyman Taktakoğlu’nun da katkıları
olmuştur.Köyün üçüncü camii Tavas-İzmir karayolu kenarında
2000 yılında ibadete açılmıştır.
1955-1956’da köyün arazisi kadastro görmüştür.Bu
Cumhuriyet tarihi açısından erken bir tarih sayılır.Köyde
herkesin arazisinin tapusunun olması, arazi anlaşmazlıklarını
sona erdirmiştir.Kayda değer bir anlaşmazlık yakın zamanda
görülmemiştir.
Köyde eskiden üretilen belli başlı ürünler; buğday arpa, Resim 5: Hanönünde
yulaf, burçak, pamuk, bostan,üzüm, mercimek, nohut, Bir Ataeymirli
armut,afyon, palamuttu.Bu ürünlerden yulaf,
burçak,afyon,1970’lerden bu yana hiç üretilmemektedir.Afyon ekimi Aydın İlinde 1972’de
yasaklanmıştır.Burçak ve yulaf hayvan yemi olarak üretildiği için, köyde hayvan çifti
kalmadığından ekilmemektedir.
28
Pekmez ocağı bilgileri, Mehmet Çakmakcı, Muhammet Dikmen’den alınmıştır.
Resim 10: Tütün Fidesi Resim 11 : Tütün Kırımı
Osmanlı
Re
Resim 15 : Ataeymir İlköğretim Okulu sim 16: Ataeymir İlköğretim Okulu
Birinci Kademe Binası İkinci Kademe Binası
30
İlkokuldaki ilk öğretmenlerle ilgili bilgi, sayın Ali Başalan(D.T:1915),sayın Mustafa İnceoğlu(D.T:1920)’dan
alınmıştır.
31
Sayısal veriler İlköğretim Okulu Müdürü sayın Doğan Çevik’den alınmıştır.
Ataeymir’de İlkokul çok erken açılmasına rağmen, köylüler okumaya karşı çok istekli
olmamışlardır.1970’li yıllardan önce köyden, Lise ve Lise dengi okullarda ve üniversitede
okuyan insan sayısı azdır.
1970’den önce ,Ortaokul, Lise ve dengi okullar ile üniversitede okuduğu tespit edilebilenler
soyadı sırasına göre aşağıda yazılmıştır:
32
Bu listenin hazırlanmasında; Ali Altıntaş , İlhan Altınöz, Yaşar Bozoğlu, Ömer Ciğer, Musa Çam , Süleyman
Çardak, Osman Çelebi, Bekir Görmez,Mustafa Gökgedik, Mehmet Karakaş,Öğrt.İbrahim Kırtaş, Mehmet
Özbilen , Mesut Yağcıoğlu yardımcı olmuşlardır.(İsimler soyadı sırasıyla yazılmıştır)
Adı Soyadı Mesleği/Öğrenim Durumu
Maniler
33
Belediye ile ilgili bilgiler, Ataeymir Belediyesi’nden alınmıştır.
Ataeymir’de, özellikle okuma yazma bilmeyen bazı yaşlı kadınlar iyi mani
söylerler.Bu maniler sözlü kültür açısından önemlidir.Manilerin konuları sevgi, aşk, ölüm,
ayrılık,vb.yaşamın her alanıyla ilgili olabililir.Bazı mani örnekleri şunlardır;
34
1,2,5,6,7,8,9 no’lu maniler Elmas Altıntaş (DT:1938)’tan derlenmiştir.
35
3,4,10,11 no’lu maniler Elif Çardak (DT:1934)’tan derlenmiştir.Kaynak kişi, 11 no’lu maninin kendisinin
olmadığını başka bir hanımın olduğunu belirtmiştir.Asıl söyleyen kişiyle görüşemediğim ve iznini almadığım
için adını belirtmedim.
36
12 no’lu mani, Himmet Altınöz (DT:1919)’den derlenmiştir.
37
13 no’lu mani ,Halil İbrahim Duman (DT:1933 )’dan derlenmiştir.
Çocuklu karı, sıpalı eşekle yola çıkma.
Eldeki(yabancıdaki) gömlek eskimez.
Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
Korkma zemherinin kışından, kork Nisan beşinden.
Güvenme dayına ,ekmek al yanına.
Canavara (kurt) sormuşlar: Ne zaman yaylaya çıkacaksın?Çobanlara bağlıyım ,demiş.
Canavara neden boynun kalın demişler, kendi işimi kendim görürüm, demiş.
Cahil insanın kafasından bir torba saman eksiktir.
Sadaka çok bela savar.
Deve ırak gider,öğürdünü güder.
Yiğit vurmayla,beylik giymeyle ,ağalık vermeyle olur.
Çobanın gönlü olursa, tekeden süt çıkarır.
Kız alırken kardeşli yerden, tarla alırken taşlı yerden alma.
Erken kalkan ve erken evlenen aldanmaz.
Keçinin uyuzu , pınarın gözünden su içer.
Sütlü koyun sürüden atılmaz.
Ortak ineğin olacağına,tek başına buzağın olsun.
Dere kenarından tarla alma sel alır, kendinden genç karı alma el alır.
Hırsız keçinin hırsız oğlağı olur.
Ağustos’tan sonra ekilen darıdan,kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Yerli düşman dost olmaz, tilki derisinden post olmaz.
El elle olur, kör tavuk birbiriyle olur.
Boşadığın karının topuğuna bakılmaz.
Canavarın yaraladığı canavarın olur.
Suyun sessiz akanından, insanın yere bakanından kork.
Hocanın kızını,eşeğin bozunu, soğanın ağını alma.
Analı kuzu yarda, anasız kuzu yerde oynar.
Tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar.
Isıracak köpek havlamaz.
Köpek ne yapsın takkeyi, tin tin ederken düşürür.
Çatal kazık yere gitmez.
Türküler
Ataeymir yöresinde yaşamış bir ozandan, âşıktan, kaynak kişiden derlenmiş türkü
yoktur.Düğünlerde söylenen türküler ,Tavas, Aydın, Muğla,Burdur yörelerinin zeybek
havalarıdır.Bazı zeybeklerin sözü yoktur, sadece oyunları vardır. Sözü olan, yaygın olarak
düğünlerde oynanan veya söylenenlerden bazıları şunlardır;
Cepkeninin kolları,
Parıldıyor pulları,
Yörük de Ali geliyor,
Açıl Aydın yolları.
IV.BÖLÜM
Dünyanın her yerinde insan yaşamının üç önemli geçiş dönemi vardır.Bu geçiş
dönemleri , doğum, evlilik ve ölümdür.Bu geçiş dönemleri kendi içinde alt ayrımlara tâbi
tutulabilir.Bu geçiş dönemleri her toplumda törensel bazı işlemlere konu olur.Törensel
işlemlerin farklı gerekçeleri vardır.Herhalde en önemli gerekçe geçiş dönemlerinde insanların
zayıf olduğu düşünüldüğünden dolayı ,toplumsal dayanışma içinde olma isteğidir.
Geçiş dönemlerinde yapılan törensel işlemler,ait olunan sosyal gruba göre değişiklik
gösterir.Bu törensel işlemler, bireyi olduğu sosyal grubun üyesi olarak yapması gerekenleri
öğretir.Ait olduğu toplumun üyesi olmayı kolaylaştırır.Geleneksel topluluklar olan küçük
yerleşim yerlerinde bu törensel işlemlerin önemi büyüktür.
Günlük yaşamda pek farkında olmadığımız halde, geçiş dönemlerinde törensel
işlemler karşımıza çıkar, bireyleri belli davranış kalıpları içine girmeye zorlar.
a-Doğum
Yaşamın ilk geçiş dönemi doğumdur.Doğum her toplumda mutlu bir olay olarak
değerlendirilir.Yeni bir birey, aile için soyun devamıdır,aile ocağının tütmesi demektir.Sülâle
için de çocuk önemli sayılır.Sülâlenin kalabalık olması bütün geleneksel toplumlarda güvence
olarak görülmüştür.
Her doğum ailede ana ve babanın saygınlığını artırır.Her yerde olduğu gibi Ataeymirde
de doğum öncesinden,doğum sonrasına kadar birçok törensel işlem,eylem anne ve babayı
belli davranışlara iter.
Evlenen insanlardan ilk beklenen hemen bir çocuklarının olmasıdır.Eğer çocugun
olması gecikirse,bazı sağaltma yollarına başvurulur.Bunlar şu başlıklar altında toplanabilir;
Ad koyma
Türk toplumunda ad koymanın köklü bir geçmişi vardır.Ad varlıkların birbirinden
kolay ayırt edilmesi için zorunludur.Aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.Çocuğa ad koyma
bazı törensel işlemleri gerektirdiği gibi, ad verilirken özenle seçilmesi gerekir.Kimse,
çocuğunun adını kötü çağrışımlar yapacak adlar koymaz.
Ad sosyal, yasal bir zorunluluk olmanın ötesinde dinsel bir simgedir.İnsanların
adlarıyla inançları arasında yakın ilgi vardır.Ataeymir’de, çocuklara ad koymada şu konulara
dikkat edilir;
Eş dost çocuk görmeye mutlaka bir hediye alarak “ömürlü olsuna” gider.Amaç
dayanışmayı geliştirmektir.Götürülen hediye, samimiyete, yakınlığa, ekonomik duruma göre
değişiklik göstermektedir.
Sünnet
39
Bkz.Sedat Veyis Örnek, Türk Halkbilimi,Ankara 2000,s.174; Pertev Naili Boratav,Türk Folkloru,İstanbul
1973, s.193-199; Muhammed Hamidullah “Sünnet”, İA,cilt 11(1979),s.242-245.
Resim 23 : Sünnet Çocuklarının Gezdirilmesi
Ataeymir’de sünnet İlköğretim çağında yapılır.Bazı durumlarda çok küçük bebekler bile
sünnet ettirilir.Sünnet zamanı çocuğun okula gidip gitmemesi, işlerin yoğun olup olmamasına
göre değişir.Mümkün olduğu kadar Kış mevsiminde yapılmaz.Sünneti,sağlık
memurları,doktorlar yapmaktadırlar.
Çocuklar sünnete hem ruhsal olarak, hem sünnet giysileri alınarak hazırlanır.Sünnet
töreninde yemek verilmesi,mevlit okutulması usüldendir.Misafirler, çocuklara para, altın
takarlar.Bazen çocuklara hediye alındığı da olur.
b-Evlenme
Nişan ve Düğün
c-Ölüm
Yaşamın son geçiş dönemi olan ölüm karşısında, bütün toplumlarda bazı törensel
işlemler gelişmiştir.Ölüm karşısındaki çaresizlik, bu törensel işlemlerin ortaya çıkmasında en
etkili olanıdır.
Ölüm karşısında yapılanlar belli başlı üç ana başlık altında toplanabilir;
1-Ölünün, yakınları gözünde öte dünyada mutlu olmasını sağlamaya yönelik olanlar.
2-Ölünün, geride kalanlara zarar vermesini engellemesine yönelik olanlar.
3-Ölünün, yakınlarını teselli etmeye yönelik olanlar.
Ölüm gerçekleştiğinde ilk önce,ölünün gözü açıksa kapatılır,çenesi bağlanır.Bunlar
görünüşünün kötü olmamasına yöneliktir.Sonra akrabalarına haber verilir.Camiiden Salâ
verilir.Köylüler ölen kişinin evine baş sağlına gelirler.Akrabalar ve komşular yapılması
gerekenler için yardımcı olurlar.Acı paylaşılır, yakınlar teselli edilir.
Baş sağlığında özellikle şu sözler söylenenir;
Başınız sağ olsun
Emir Allah’tan geldi, ne yapalım,Allah’ın yanında sevgili imiş.
Allah daha büyük acı göstermesin
Ölenle ölünmez.
Ölüme dağlar dayanamamış,insanoğlu dayanmış.
Hepimizin gideceği yer orası.
Evden eve gezen ölüm,her düzeni bozan ölüm.
Allah iman, Kur’an nasip etsin.
Ölünün cinsiyeti erkek ise genelde imam, kadın ise ölü yıkamada deneyimli bir hanım
tarafından ılık su ile yıkanır,kefenlenir.
Ölünün uzaktan beklenen bir yakını yoksa, en kısa sürede defnedilmesi için çaba
harcanır.Cenaze namazı kılınıp,hazırlanan mezara İslamî usüllere göre konur.Ceset mezara
konduktan sonra, cesedin çürümesi hızlansın diye kefenin bağı çözülür.Mezar toprakla
örtüldükten sonra üzerine su dökülür.Bu işlemler yapılırken imam Kur’an okur.
Cenazenin kalktığı günün akşamında ölü yemeği verilir.Bunun ana amacı ölü evini
yalnız bırakmamak ve ölen kişinin yakınlarını teselli etmektir.Cenazenin kalktığı günün 3.
gününde 3. gün hayırı yapılır.Ayrıca 52 . gününde yine yemek verilir.Bu üç yemekte de mevlit
ve Kur’an okutulması yaygın âdettir.Bu toplantılar İslami olmadan ziyade sosyal boyutu olan
olaylardır.İnsanlar bu vecibeleri yapmazlarsa rahatsız olurlar, ayıplanırlar.
İnsanların bilinçlenmesi, din adamlarının boş inançlara karşı halkı aydınlatması
neticesinde, gerek ölüm konusunda gerek diğer konularda hurâfelerin etkisi azalmıştır.
Ataeymir Mezarlığı
Mezarlıktaki eski mezar taşlarından yaklaşık 250 yıldır mezarlık olarak kullanıldığı
anlaşılmaktadır.Yaklaşık 80 hektar kadar alanı vardır. 25 yıldır dört tarafı duvarla çevrilidir.
1966’lara kadar içinde büyük melengiç ve
palamut ağaçları vardı.Bir yangın sonunda
mezarlıktaki ağaçlar yandığı için, sonradan ağaçları
kesilmiş, melengiç ağaçlarının yangının etkisiyle
kurumayanları Antep Fıstığıyla aşılanmıştır.Ayrıca
mezarlığa yakın zamanlarda
zeytin ağaçları dikilmiştir.
Doğu, Batı, Güney kıyısından yol
geçmektedir.Bütün Türk-İslam mezarlıkları gibi yol
kenarında olmasının nedeni , insanlar gelir geçerken
bir Fatiha okusunlar, ölülerini unutmasınlar
düşüncesine yöneliktir.
Mezarlığın Güney kıyısından geçen yol
,Osmanlı döneminde ,Tavas-Karacasu Deveci Yolu
idi.Eski mezar taşlarının o yol kenarında daha çok
olması,Deveci Yolu kenarının tercih edildiğini
göstermektedir.
Resim 30 : Eymirli
Cumhuriyet döneminde Ağıldere Yolu kenarı
Abdülkadiroğlu Molla
daha tercih edilen yer olmuştur.Yer tercihinin
Ali’ nin Mezar Taşı
değişmesinde, yolun işlek olmasıyla yakın ilgi olduğu
(1257/1841)
görülmektedir.
Dini bayramlarda mezarlık ziyaret
edilir.Mezarlıkta Kur’an okunur.Son yıllarda kadınlar da mezar ziyareti yapmaktadır.Eskiden
ziyaretlerde mezarların üzerine mersin bırakılmaktaydı.Bu âdet terk edilmiştir.Son 15-20
yıldır,bazı insanlar mezar ziyaretinde buğday götürerek,mezarlarının üzerlerine kuşların
yemesi için saçmaktadırlar.
Sonuç