You are on page 1of 37

I.

BÖLÜM

TÜRKLERDEN ÖNCE ATAEYMİR ÇEVRESİ , EYMÜR ADININ


KÖKENİ,ANLAMI

A- ATAEYMİR’İN COĞRAFİ YERİ

Ataeymir’in kurulduğu yer, İlk çağda Batı Anadolu’nun Karia (Karya) olarak
adlandırılan bölgesinde yer alır.
Bugünün idari sınırlarıyla, “Aydın ilinin, Menderes güneyinde kalan parçası;Denizli
ilinin Babadağ güneyinde ve Kızılhisar-Acıpayam Ovasının batısında kalan parçası;Fethiye
ilçesine bağlı parça dışında Muğla ilinin tümü, Karia kapsamındadır.”1
Ataeymir, Aydın İli , Karacasu İlçesine bağlı, Tavas-İzmir karayolu üzerinde kurulmuş
bir yerleşim yeridir. İzmir’e karayoluyla uzaklığı 235 km, Aydın İl merkezine 110 km, ilçe
merkezine 17 kmdir.
Yerleşim yerinin deniz seviyesinden yüksekliği 650 metredir.Ovası verimlidir.
Akdeniz ikliminin eğemen olduğu bu yörede,Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerinin çoğu
yetişmektedir.Akarsu bakımından çok zengin değildir,kışın derelerde su olmakla birlikte,
yazları sürekli akan akarsuyu yoktur.
Ataeymir; doğusunda Babadağ , batısında Karıncalıdağ, güneyinde Avdan ve Kocadağ
ile çevrili, tarihi Aphrodisias Kentinin de üzerinde bulunduğu ovanın doğu kenarında
kurulmuştur.
Bugün doğusunda Dikmen ve Yeniköy, güneydoğusunda Seki ,güneyinde Gökçeler ve
Ören,batısında Geyre , kuzeyinde Palamutçuk köyleriyle çevrilidir.Osmanlı devrinde ise, bu
köylerin bir kısmı yoktu.O zaman olan köylerin bir kısmı şimdi yoktur.
Ataeymir ,muhtemelen ilk defa Türklerin kurduğu bir köydür.Köyün burada
kurulmasının sebebi, köyün üst tarafında bulunan su kaynağıyla ilgili olabilir.

B- ATAEYMİR ADININ KÖKENİ VE ANLAMI

Yazılı kaynaklarda köyün ilk kuruluşuyla ilgili


bilgi yoktur.Türklerin bu yörede 1261? lerden sonra etkin
olduğu düşünülürse,en iyimser yorumla 1300’lü yıllarda
ve daha sonrasında Eymür kurulmuş olabilir.MAD.232
no’lu 1470 tarihli Tapu tahrir defterine göre 1390’da bu
yöre Osmanlı egemenliğine geçtiğinde Eymür köyünün
olduğu kesindir.Köyün gelirinin padişah Yıldırım
Hüdâvendigâr zamanında kime ait olduğu bu defterde
gösterilmiştir.
Köyün adıyla ilgili söylenceler vardır.Söylenceler Resim 1: Bekar Çeşmesi
bazen gerçeklikleri özünde barındırır.Bu anlatılan
söylenceler ne kadar gerçeği yansıtıyor, bilinemez.
1- Bundan yıllar önce Eymir’de Emir adında nişanlı çok güzel genç bir kız
yaşarmış.Bu kız hastalanıp ,evlenemeden ölmüş. Emir kızın çeyizleri satılıp, çeyiz parasıyla
bugünkü Emir Çeşmesi yaptırılmış.Bu olaydan sonra köyün adı Emir olmuş , zaman içinde
Eymir olarak söylenir olmuş.
2- Yıllar önce Eymir köyünün bulunduğu yere, aileleriyle üç erkek kardeş
gelmiş.Köyde bulunan su kaynağını üç parçaya bölüp, üç çeşme yapmışlar.Bu üç kardeşten

1
Bkz. Bilge Umar, Karia, İstanbul, 1999,s.1.
birinin adı Emir (Türkçede bey anlamındadır) imiş.Köyün adı Emir’den gelmiş.Bugün
gerçekten üç tane çeşme vardır.Emir Çeşmesi, Bekâr Çeşmesi, Beş Ahır Çeşmesi.
Eymür adı, Oğuzların Üçok Kolunun Dağhan sülâlesine mensup bir boyun adıdır.
Anlamı ise,son derece iyi ve zengin demektir.Oğuz boyları içinde etkinlik açısından 4.
sıradadır.
15,16.yüzyılda Aydın Sancağında Karacakoyunlu ulusuna ait iki Eymir cemaatı tespit
edilmiştir.Bunlardan birincisi; Eymür cemaatı, ikincisi Sarı Eymür oğlu İsa
cemaatıdır.15,16. yüzyıldan kalan Tapu Tahrir Defterlerinde Eymür köyünün erkek adları
içinde İsa adının olduğu görülmektedir.2
Tarihçi Faruk Sümer ,16.yüzyıl Anadolusunda Eymür adlı 71 tane yer adı
belirlemiştir. Bu yerleşim yerlerinden üç tanesi Aydın Sancağı’ndadır.Bu 71 yerleşim yeri
içinde araştırma konumuz köy,vergi nüfusu açısından 6. sıradadır.
Eymir adı 15,16.yüzyıllarda Osmanlı kaynaklarında Eymir ve Eymür ,1845’te ise
Eymir olarak geçmektedir

C- İLKÇAĞDAN 13.YÜZYILA KADAR ATAEYMİR ÇEVRESİ

Esas olarak bu tarihsel dönem inceleme kapsamı dışında olduğu için, burada genel
bilgi verilecektir.Bu bölge Anadolu’nun verimli bir yeri olması nedeniyle, çok eski çağlardan
bu yana insanların yaşadığı,değişik uygarlıkların kurulup yok olduğu bir yerdir.
Ataeymir’in 3 km batısında bulunan önemli antik çağ kenti Aphrodisias, bu
coğrafyanın tarihi açısından önemli yere sahiptir.Bu antik kentte yapılan kazılarda ortaya
çıkan tarihi malzemenin değerlendirmesinden bu yörede, yaklaşık İ.Ö.4360 lardan beri
insanların yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Aphrodisias ve çevresinde ilk olarak yaşadığı bilinen halk, Luviler ( M.Ö.1.binyıl)
olmuştur.Sonra sırasıyla , Karialılar (M.Ö.700-M.Ö.300),Lidyalılar(M.Ö.676-M.Ö.546)
Persler (M.Ö.546-M.Ö.333), Makedonlar (M.Ö.333-M.Ö.30), Romalılar (M.Ö.30-M.S.395),
Bizanslılar (M.S.395-M.S.1261?) egemenlik kurmuşlardır.3
Türkler 1261?den itibaren bu yörede etkin olmaya başlamışlardır.Yörenin beylikler
dönemi ve Osmanlının ilk dönemlerine ait tarihi, bütünüyle ortaya çıkarılamamıştır.Bilinenler
ise ; bu bölgede önce Muğla merkezli Menteşeoğulları (1261?-1308), (1308-1390) yılları arası
Aydınoğulları , 1390-1402 arası Osmanlılar, 1402-1426 tekrar Aydınoğulları ,1426’dan sonra
tamamen Osmanlı Devleti egemenliğine geçtiğidir.4

II.BÖLÜM
2
Bkz.Faruk Sümer, Oğuzlar ,İstanbul,1999,s.419-420;aynı yazar, “Osmanlı Devrinde Anadoluda Yaşayan Üç-
Oklu Oğuz Boylarına MensupTeşekküller” İÜİFM cilt 11,(1949-1950),sayı,1-4,s.466.;ayrıca Ekte verilen TT
çevirileri.
3
Aphrodisias yöresinin Türk dönemi öncesi tarihi için bkz.Kenan T.Erim,Aphrodisias,Terc.Levent Tekeş-Nurdan
Özarallı,İstanbul,1997,s.10.
4
Bkz.Paul Wittek,Menteşe Beyliği,Terc.O.Şaik Gökyay,Ankara,1999,s.113,164.;Himmet Akın, Aydınoğulları
Tarihi Hakkında Bir Araştırma,Ankara,1968,s.1-6 vd.
OSMANLI DÖNEMİNDE ATAEYMİR VE ÇEVRESİ

Bölge 1390’da Osmanoğulları egemenliğine girmişse de,Ankara Savaşı’ndan sonra


1402-1426 yılları arası tekrar Aydınoğulları varlıklarını
korumuşlar,1426’dan itibaren Osmanlı Devleti’nin
egemenliği tamamen kurulmuştur.Bundan sonra
Ataeymir, Aydın Sancağı Yenişehir Kazası’nın
toprakları içinde yer almıştır.
Yenişehir Kazası bugünün Karacasu çarşısının
bulunduğu yerdedir.Yenişehir Osmanlı döneminde
15.yüzyıldan 1840’lı yıllara kadar idarî merkez olarak
varlığını korumuştur.Karşıyaka olarak adlandırılan yer
ise Karacasu Köyüdür.Bu iki yerleşim yeri 1840’ lı
yıllarda Karacasu adı altında
birleştirilmiştir.Hicrî1261/1845 tarihli Temettüat
Defterlerinde Karacasu Köyü ile Yenişehir’in birleştiği
görülmektedir.5
Karacasu Köyü, Fatih Sultan Mehmet Resim 2 : Cami-i Kebir
zamanında İstanbul’daki Eyüp Sultan Külliyesi’nin Yukarı Cami
vakıf köyü olmuş,1840’lı yıllara yakın bir zamanda
vakıf köyü statüsünden çıkarılmıştır.Ancak bu konuyla ilgili hiçbir araştırma henüz
yapılmamıştır.
Osmanlı döneminde Yenişehir kazasının idarî sınırı, bugünkü idari sınırlardan çok
genişti.Bugün Denizli ili Tavas ilçesinin Vakıf, Kızılcabölük, Karahisar ve çevresi, Bozdoğan
ilçesi Amasya köyü ve çevresi , Kuyucak ilçesi sınırları içindeki Uzgur(Çamdibi), Yamalak,
Başaran ve çevresindeki köyler Menderes nehrine kadar Yenişehir kazasının idari sınırları
içindedir.6
Osmanlı Arşivlerinde15.yüzyıl öncesine ait belge yoktur.Eymir köyüne ait en eski
belge, 15. yüzyıldan Fatih Sultan Mehmed zamanından kalmıştır.1470 yılına ait defterdeki
bilgiden Eymür köyünün Yıldırım Bâyezid zamanında olduğunu tesbit etme dışında, köyün
geliri kimin tasarrufunda öğrenebiliyoruz. Osmanlılar 1390’da Aydın bölgesini ele
geçirdiklerinde bir tahrir yaptırdıkları kesindir.Bölgenin ilk tahrirlerine ait bu defterler ne
yazık ki zamanımıza ulaşmamıştır.
Yerel düzeyde tarihi açıdan değerlendirme yapabileceğimiz sadece mezarlıktaki
mezartaşları vardır.Ancak, mezartaşları bu yazılı belgelerle kıyaslandığında yakın zamanlara
aittir.Tespit edilebildiği kadarıyla,köyün mezarlığında bulunan en eski mezartaşının tarihi 250
yıl kadar geriye gitmektedir.Muhtemelen köyün ilk mezarlığı başka yerdeydi.
Merkezi yönetimin tuttuğu Tahrir kayıtları devletin belli ihtiyaçları için tutulduğu için
bize belli alanlarda bilgi veriyor.1470,1478 tarihli,232 ve 8 no’lu Tahrir defterlerine göre
Eymir idari açıdan Aydın Livâsı(Sancak),Gerye(Geyre) Nahiyesine bağlı bir köydür.
Tahmini nüfus hesaplarında Ömer Lütfi Barkan’ın her haneyi 5 nüfus kabul etme
tarihçiler arasında genel kabul görmüştür.Ataeymir ve çevresindeki yerleşim yerlerinin
tahmini nüfusunu ; hane x 5 = tahmini nüfus, formülü ile hesaplayabiliriz. Bazı tarihçiler,
bekâr ve diğer muaf zümreleri de ekleyerek, tahmini nüfusu hesaplamaktadırlar.7
5
Bkz. Mehmet Başaran, 19.Yüzyılda Karacasu, İzmir? 2000, Karacasu mahallelerinin ayrı ayrı yazılmış
olmasından bu yargıya varılmıştır.
6
Karacasu’nun vakıf köyü olmasıyla ilgili bkz.TKGMKKA .571 no’lu defter,vrk.133-b;Ayrıca TT.166,
s.459-465.
7
Bkz. Ö.L.Barkan “Tarihi Demoğrafi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi” Türkiyat Mecmuası, X (1953) s.12;
N.Göyünç “Hane Deyimi Hakkında” İÜEFTD. 32 (1979),s.331-348.
1470 tarihli, bu yöre için elimizdeki en eski tahrir defterine göre Eymir ve
çevresindeki yerleşim yerlerinin tahmini nüfusları şöyledir:8

Yerleşim yeri Hane+Bekâr Toplamı Tahmini Nüfus(kişi)


Eymir(Ataeymir) 48+1=49 49x5=245
Gerye(Geyre) Nahiyesi 84+1=85 84x5=420
Çandır Köyü 14+1=15 14x5=70
Gökçeburun Köyü 30+1=31 30x5=150
OzanluKöyü 10 10x5=50
Seki Köy 42 42x5=210
Korkoz Köyü 14 14x5=70
Kurucakoz(Ataköy)Köyü 23+1=24 23x5=115
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 46+2=48 46x5=230
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 5 5x5=25

1470 tarihli 232 no’lu Tahrir defterine göre Eymir köyünün vergi gelirlerini toplama
hakkı Yusuf ve kardeşi Abdülkadir adlı sipahilere aittir.Vergi gelirleri ise şöyledir:9

Vergi adı Vergi Miktarı(akçe)


Resm-i çift 120
Nîm çift 245
Çiftlü kara 36
Caba kara 110
Buğday öşrü 600
Arpa öşrü 320
Darı öşrü 75
Bağ öşrü 420
Resm-i ağnam 150
Resm-i gerdek 120
Seki köy suyundan iki gün iki gece su şerbi var, gelir. 220

1478 tarihinde Eymür köyünün çevresindeki yerleşim yerlerinin vergi haneleri ve


tahmini nüfusları şöyledir.10

Yerleşim yeri Hane+Bekâr Toplamı Tahmini Nüfus(kişi)


Eymür(Ataeymir)Köyü 60+25=85 60X5=300
Gerye(Geyre) Nahiyesi 79+24=103 79x5=395
Çandır Köyü 22+12=34 22x5=110
Gökçeburun Köyü 39+15=54 39x5=195
Ozanlu Köyü 11+10=21 11x5=55
Seki Köy 34+15=49 34x5=170
Korkoz Köyü 22+13=25 22x5=60
Kurucakoz(Ataköy) Köyü 23+8=31 23x5=115
Mihaliç(Yeri belirlenemedi) Köyü 69+24=93 69x5=345
Kerdime(Yeri belirlenemedi) Köyü 5 5x5=25

8
Bkz.Ek-1,BOA.MAD.nr.232.s.17-30.Bu defter, padişah Yıldırım Bâyezid zamanında Eymir köyünün
olduğunu açıkça göstermektedir.
9
Bkz.Ek-1,BOA.MAD.nr.232.s.28-29.
10
Bkz.BOA.TT.nr.8,s.456-467
15. yüzyılda Geyre (Tahrir Defterlerinde Gerye yazılmış) önemli bir idari merkez
konumundadır.Tahrir defterlerinde Geyre ile Kıraçlu adlı bir köy birlikte yazılmıştır.Bugün
yeri tam olarak bilinmeyen Kıraçlu köyü Geyre’nin çok yakınında bir köy olmalıdır ki birlikte
yazılmış olsun.Bu köyün adı 16.yüzyıl defterlerinde de geçmektedir.Ancak 16.yüzyılda Geyre
idari merkez konumundan gittikçe uzaklaşmış olmalıdır. Bunu nahiye değil köy olarak
defterlere kaydedildiğinden rahatlıkla söyleyebiliriz.
15,16. yüzyılın ilk yarısında Gerye’de pazar kurulduğu birçok dükkanın bulunduğu
tahrir defterlerindeki Kıst-ı bâzâr ve İhtisap vergisinden ve dükkan icarının yazılmasından
anlaşılmaktadır.Gerye Pazarı’nda bulunan dükkanlardan elde edilen gelirlerin, Kütahya’da
bulunan Karagöz Paşa Vakfı’na ait olduğu yine Tahrir Defterlerinde belirtilmiştir.11
Çandır köyü, Ataeymir- Geyre arasında devlet yolunun kuzeyinde Sarnıç’ın
kenarındaydı.Çandır, mevkî adı olarak hâlâ yaşamaktadır.Gökçeburun ,Ozanlı köylerinin
yerleri mevki adı olarak bellidir.Ozanlı köyünün mezarlığı da zamanımıza ulaşmıştır.
Korkoz köyü ise bugünün Seki Köy sınırları içindedir.Eymir yaylasının güney
doğusundaki derenin adı Korkoz deresidir.Ayrıca Korkoz arığı vardır.Bu adlar sayesinde
Korkoz köyünün yerini tespit edebiliyoruz.
Kurucakoz köyünün şimdiki Ataköy olduğunu ise, 16.yüzyıldaki defterlerden Şeyh
Kemâl Zaviyesinin Kurucakoz köyünde olduğunu yazmalarından çıkarıyoruz.
Mihaliç ve Kerdime köylerinin tam olarak yerini belirleyemedim.Yeri belirlenemeyen
köyler sadece bunlar değildir.Yenişehir kazasının başka birçok köyü 15-16 .yüzyıl Tahrir
defterlerinde adı olmasına rağmen bugüne ulaşamamıştır.
Yok olan köylerin yerlerinin
tespitinde en önemli belirtiler eski
mezarlıklar, ev yıkıntılarıdır.Bu şekilde
düşünürsek Ataeymir beldesinin
doğusundaki Hamaz Tepesi’nin doğusunda
Karyağdı Pınarı’nın batısında bir
mezarlığın olduğu bellidir.Eskiden
yakınında bir köyün olduğunu
söyleyebiliriz.Marulluk mevkiinde de bir
köyün olduğu oradaki ev yıkıntılarından
bellidir.1930-1940’lı yıllarda ev Resim 3: Kuzeyden Ataeymir’e Bakış
yıkıntılarının çok net olduğunu
konuştuğum yaşlılardan öğrendim.Ayrıca , Palamutluk mevkiinde de bir köy kalıntısı vardır.
Subaşı mevkiinde Geyre-Ören yolunun batısında Yörük Mezarlığı adında bir mezarlık
vardır.Bu mezarlığın yakınında bir köyün olduğu söylenebilir.Bundan 30 yıl önce bu
mezarlıkta birçok mezar taşı vardı.
Şimdiki devlet yoluyla Ataeymir’den Karacasu’ya giderken Geyre’yi geçtikten sonra
Güzelbeyli yol kavşağına varmadan derenin sağ kenarında Çaputlu Mezarlığı vardır.Bu
mezarlığın yakınında eskiden mutlaka bir yerleşim yeri olması gerekir.

1478 tarihinde Eymür’ün vergi gelirleri ve miktarları şöyledir.12

Vergi adı Vergi miktarı(Akçe)


Buğday öşrü 900
Arpa öşrü 816
11
Bkz.BOA.TT.nr.166,s.464.
12
Bkz.Ek-2,BOA.TT nr.8,s.462.
Darı öşrü 15
Resm-i zemin 10
Resm-i çift 1.150
Seki köy suyundan iki gün iki gece suyu var, gelir 220

Bu vergi kalemlerinden arpa, buğday,darı yetiştirilen temel ürünlerdir.Ayrıca


köylülerin temel uğraşının tarım olduğunu söylemek mümkündür.Seki köy suyu ile ilgili kayıt
ise , suyun kullanımıyla ilgili önemli bir ayrıntıdır.
1478 tarihinde Eymür köyünün vergi gelirlerinin yarısı; Hacı Ali oğlu Hasan ve
Üveys’in ,yarısı Kara oğlu Ahmed’e aittir.Bu kişiler devletin sipahileridir.13
İncelediğimiz diğer iki kaynak, Aydın Sancağı TT.148 no’lu 1528 tarihli mufassal
defter ile,TT. 166 no’lu H.937/1530 tarihli İcmâl Defteridir.148 no’lu defter ,Kanunî Sultan
Süleyman’ın 1528’de yaptırdığı tahrir sonuçlarını göstermektedir.148 no’lu defterin 650-702
sahifeleri arasında Yenişehir kazasının bilgileri vardır.Bu defterin 654-656 sahifelerinde ise
Eymür köyünde yaşayan vergi yükümlüleri ve ödedikleri vergi miktarları yazılıdır.1528
tarihinde Eymür köyünde 125 vergi hanesi, 14 bekâr, 1 imâm vardır.Yıllık ödenen vergi
miktarı 3.264 akçedir.
148 no’lu deftere göre Eymür köyünün vergi gelirleri ise şöyledir:14
Vergi adı Vergi Miktarı(akçe)
Resm-i çift 33
Nîm çift 610,5
Bennâk resmi 1044
Buğday öşrü 360
Arpa öşrü 250
Taru ve bakla ve burçak ve mercimek ve nohud ve böğrülce ve çavdar ve
milâs ve sisam ve sair hububat 86,5
Resm-i zemin 65
Resm-i küvâre 50
Öşr-ü bâğât ve harac-ı bağçe 150
Mahsul-ü yoncalık 150
Resm-i arûsâne 50
Öşr-ü piyaz ve sir ve sair sebzevat 40
Öşrü penbe 25
Resm-i ağnam 25
Öşr-ü âsiyâb 100
Resm-i deştvâni ve cürm-ü cinayet ve yave kaçgun ve sair tayyarat 100
Öşr-ü ........... 25
Seki köy suyundan ödenen vergi 150
Toplam 3.264

166 no’lu defterde Yenişehir Kazası’nın sonuçları toplu olarak yazılıdır.Bu defterde
Eymür’deki Mehmed Büksüz zaviyesi ve taşınmazları ayrıca belirtilmektedir.15
Aşağıda 166 no’lu defterden, Aydın Sancağı’nın bazı yerleşim yerlerinin hane sayıları
ve tahmini nüfusları verilecektir.Böylece geçen uzun zaman içinde, yerleşim yerleri nüfus
olarak nasıl değişmiş sayısal verilerle kıyaslama yapılması hedeflenmiştir.16
13
Bkz.Ek-2,BOA.TT.nr.8,s.461.
14
Bkz.Ek-3,BOA.TT.nr.148,s.655-656.
15
Bkz.BOA.TT.nr.166,s.459 ve 464
16
Bkz.BOA.TT.nr.166.Nazilli, s.452; Yenişehir,s.459; Bozdoğan, s.470; Sultanhisarı, s.475; Aydın,s.438; Köşk,
s.437; Kuyucak,s.454.
Yerleşim Yeri Vergi Hanesi Tahmini Nüfus(kişi)
Nefs-i Güzelhisar(Aydın)Kazası 90 90x5=450
Nefs-i Nazilli 327 327x5=1635
Nefs-i Sultanhisarı Kazası 104 104x5=520
Nefs-i Köşk 45 45x5=225
Kuyucak Köyü 94 94x5=470
Nefs-i Bozdoğan Kazası 96 96x5=480
Nefs-iYenişehir Kazası 29 29x5=145
Karacasu Köyü 272 272x5=1360
Geyre ve Kıraçlu Köyü 78 78x5=390
Eymür Köyü 125 125x5=625
Çandır Köyü 32 32x5=160
Gökçeburun Köyü 29 29x5=145
Ozanlu Köyü 26 26x5=130
Seki Köyü 45 45x5=225
Korkoz Köyü 11 11x5=55
Kurucakoz Köyü 23 23x5=115
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 45 45x5=225
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 6 6x5=30

Resim 4 : Ataeymir – Aphrodisias – Karacasu Yolu


Diğer kaynağımız Aydın Evkâf Defteri’nin tarihi 17.yüzyıl(H.1029-1065/M.1619-
1654) olarak belirtilmekle birlikte içindeki bilgilerin bazıları 166 no’lu İcmâl defteri ile aynı
olması, 1528 sayımlarının kopyası olduğu, ancak daha sonra bazı eklemeler yapıldığını
göstermektedir.Ancak bazı konularda daha ayrıntılı bilgiler verilmiştir.Sözü edilen defterin
varak133-b-146-a arası Yenişehir kazasıyla ilgilidir.Bu defterde Eymür’deki Mehmed
Büksüz zaviyesiyle ilgili şu bilgi vardır:
“Der karye-i Eymür tabi-i Yenişehir
Mehmed Büksüz nam kimesne hal-i hayatında zikr olunan karyede olan damların ve Sinek
Deresi’nde bir pare bağı kendü bina eylediği zaviyeye vakf edüp,ayende ve revendeye
mahsulat-ı bağdel öşr-ü sarf ola deyü , Yenişehir kadısının hücceti mucebince vakf-ı meşihat
olmağın defter-i atikde sebt olduğu üzere uslubu sabık-ı mukarrer idügü defteri cedidde dahi
şerh verildi” 17
Yukarıdaki alıntıda görüldüğü üzere;zaviyenin Mehmed Büksüz tarafından kurulduğu,
köyün içindeki dam,Sinek Deresi’nde bir parça bağın gelirinin, gelen geçene hizmet amacıyla
vakıf olarak zaviye kuranın sağlığında bağışlandığı belirtilmektedir.Ayrıca Yenişehir kadısının
belgesiyle tescil edildiği,eski defterde olan bu bilğinin yeni deftere de geçirildiği yazılmıştır.
Zaviyelerin Osmanlı toplumunda çok önemli yeri vardır.Yerleşim yerlerinin kurulması,
insanların sosyalleştirilmesi,eğitilmesi, haberleşmenin sağlanması,dini eğitim sağlama,
misafirlari ağırlama vb. birçok görevler üstlenmiş sosyal kurumlardır.Zaviyelerin ayakta
kalması için vakıf şeklinde örgütlenmiş, devlet bu kurumları desteklemiştir.18
Yenişehir kazası sınırları içinde 16.yüzyılda 9 tane vakfı da olan zaviye
vardır.Bunlardan biri Eymür köyündeki yukarıda değindiğimiz zaviyedir.Gerek Eymür’deki
,gerek diger zaviyelerin gelirleri çok değildir.
Yenişehir kazası sınırları içindeki diğer zaviyelerin adları ve bulundukları yerler,
şimdiki yer adlarıyla aşağıda gösterilmiştir:19

1-Aydın Bey Zaviyesi-Boyasın/Esençay


2-Şeyh Kemal Zaviyesi –Kurucakoz/Ataköy
3-İne Gazi Zaviyesi-Yenişehir/Karacasu
4-Kadı Zaviyesi-Vakıf/Tavas Vakıf köyü
5-Bahşayış Dede Zaviyesi-Mihaliç köyü
6-Derviş Ahmed Zaviyesi-Boyasın/Esençay
7-Ahi Süleyman Zaviyesi-Boyasın/Esençay
8-Derviş Ali Zaviyesi-Boyasın/Esençay

16.yüzyılın bir diğer defteri 1573 tarihli 144 no’lu Tapu Tahrir Defteridir.Bu deftere
göre Eymür köyünde 157 vergi yükümlüsü ,4 vergiden muaf, toplam 161 erkek yetişkin kişi
vardır.Muaf olan kişinin 2 si kadı, 1’i muhassil, 1’i şehzâdenin adamıdır.Erkek nüfusun 96’sı
evli ,65 i bekârdır.Eymir’de bu tarihte tahminen 99 x 5 = 495 kişi yaşamaktadır.Toplam
ödedikleri vergi miktarı 9000 akçedir.Bu defterdeki vergiler şunlardır:20

Vergi adı Vergi miktarı(akçe)


Resm-i çift 132
Resm-i nîm çift 181
Resm-i bennâk 828
Resm-i mücerred 390
Öşr-ü hınta, keylât 26 , kıymet 1456
Öşr-ü böğrülce ve nohud ve bakla ve sisam ve burçak ve alef ve
çavdar ve hububat-ı saire 495
Öşr-ü penbe 710
Öşr-ü bostan 523
Öşr-ü piyaz ve sir ve sair sebzevat 253
Öşr-ü şa’ir, keylât 54, kıymet 1723
17
Bkz.TKGM.KKA.TT.nr.571,vrk.144-b.
18
Bkz.Ö.L.Barkan ,“İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler.” VD.II(1942),s. 279-304;
A.Y.Ocak-S.Faroqhi “Zaviye” İA.Cilt 13(1986),s.468-476.
19
Bkz.TKGM.KKA.TT.nr.571,vrk.141-a-146-a ; TT.nr.166.s.462-464.
20
Bkz.TKGM.KKA.TT.nr.144.vrk.292-a
Öşr-ü ketân ve kendir ve kenevir 623
Öşr-ü bağat ve harac-ı bahçe ki öşre muâdil ola 150
Öşr-ü meyve 15
Öşr-ü zeytun 20
Öşr-ü ........... 10
Resm-i küvâre 86
Resm-i ağnam 317
Resm-i arûsâne 120
Resm-i deştivani 250
Resm-i zemin-i reaya ve hariç reaya hak elverur 321
Resm-i tapuyu zemin ve ziraat-ı zeminhane 250
Mahsul-u yoncalık 150
Resm-i duhan ve resm-i otlak ve resmi kışlak-ı yörükan-ı kışlakçıyan
vire bad-ı heva ve sair tayyarat 200
Nısf-ı cürm-ü cinayet 83

Bu vergi çeşitlerinden, köyde hangi ürünlerin ekildiği ve neler yetiştirildiği


belirlenmektedir.
Arpa ,buğday ,pamuk, bakla, nohud, bostan, yonca, börülce, susam,zeytin,kendir,
kenevir, keten, soğan , sarımsak,meyve yetiştiriciliği ve bostan ekimi yapılmaktadır.
Bağcılık, arıcılık, çok az küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapıldığı da anlaşılmaktadır.
Kışlak vergisi olmasından Eymür’e kışlamak için göçebelerin geldiği anlaşılmaktadır.
Eymür çevresindeki yerleşim yerlerinin 1573’teki adları ve ödedikleri vergi miktarı
şöyledir;21

Yerleşim yeri Vergi miktarı (akçe )


Gerye-Kırçalu Köyü (birlikte yazılmış) 30,538
Çandır Köyü 4,500
Ozanlu Köyü 7,954
Gökçeburun Köyü 3,674
Seki Köyü 6,708
Korkoz Köyü 8,068
Kurucakoz Köyü/Ataköy 16,679
Mihaliç Köyü(Yeri belirlenemedi) 3,000
Kerdime Köyü(Yeri belirlenemedi) 6,919

17 ve 18.yüzyıllar için elimizde belge olmadığı için bu zaman dilimi için ne yazık ki
açıklama yapma imkanımız yoktur.
19.yüzyıl için kaynağımız H.1261/1845 tarihli 2789 no’lu Eymir köyünün Temettüat
Defteridir.Bu defterin çok ayrıntılı olması ; bize, önce kullandığımz Tahrir defterlerinden
daha çok tarihi malzeme vermektedir.
Temettüat Defterine göre Eymir toplam 175 hanedir.Eymir 157 hane olarak önce
yazılmış, sonra 18 kişi daha köy ya da mahalle adı belirtilmeden eklenmiştir.Bu 18 kişi
bugünün Palamutçuk köylüleridir.Kişilerin bazılarının lâkaplarından Palamutçuk’lu oldukları
anlaşılmaktadır.Demek ki bugünün Palamutçuk köyü ,1845’te Eymir’in
mahallesiydi.Palamutçuk köyünün önceden Eymir’in mahallesi olduğunu sözlü olarak
Eymirliler ve Palamutçuklular hep söylemişlerdir.Palamutçuk köyü, 19.yüzyılın sonlarında

21
Bkz.TKGM.KKA.TT.nr.144,vrk.288-a
köy statüsüne kavuşmuş olmalıdır.H.1312/1894 tarihli İmam mühüründen Palamutçuk
köyünün Eymir’den ayrılarak ayrı köy olduğunu söyleyebiliriz.22
1845 tarihli defterde kimin hangi ürünü ektiği,kim kimle ortaklık yapmaktadır,ne
kadar ekili tarlası ,kaç arı kovanı , kaç büyükbaş, kaç küçükbaş hayvanı var,sağılı inekten
yıllık ne kadar vergi alındığını öğrenebiliyoruz.Sözü edilen defterde 1844 yılında alınan
vergiler, 1845 yılı için beklenen tahmini gelirler yazılmıştır.
Yine adı geçen defterden palamut’un önemli bir sanayi maddesi olduğu
anlaşılmaktadır.Palamut derinin tabaklanmasında ve boya sanayinde o zamanlar önemli yere
sahiptir.Kimin ne kadar palamut tarlası ve geliri olduğu gösterilmiştir.Ayrıca palamutun bir
kantarının(19.yy Anadolusunda=230,922kg) 20 kuruş olduğu anlaşılmaktadır.Ödenen vergi
miktarı içinde palamuttan alınan vergi önemli yere sahiptir.İç ve dış Pazar için önemini 1960
lı yıllara kadar bu bölgede korumuştur
19.yüzyılda bir kültür bitkisi pamuk(penbe) ekimi yaygındır.1845 lerde Eymir
ovasında susuz pamuk ekiminin yaygın olması hayli önemlidir.
157 yıl önce de Eymir halkının temel uğraşı tarımdır.Hane sahiplerinden,175 kişiden,
145 tanesinin meslekleri Erbab-ı ziraat olarak gösterilmesi bunun göstergesidir.Köylülerin
küçük çiftçi oldukları görülmektedir.100 dönümden fazla arazisi olan sadece iki kişidir.Köyde
kara sığır öküz 189, sığır öküz sayısı 22 tanedir.23
Buğday’ın dolusu 5 kuruş, arpa’nın dolusu 2,5 kuruş, burçağın dolusu 3,5 kuruş,
milâs(mısır)dolusu 4 kuruştur.Her hanenin ödediği öşür miktarından ,öşür miktarını 10 ile
çarparak yapılan üretim miktarı bulunabilir.Arpa’nın buğdaydan daha çok yetiştirildiği
Temettüat defterinde görülmektedir.24
1845’ te 13,55,88 no’lu haneler un değirmeni işletmektedirler.Yıllık gelirleri 760
kuruştur. Bu iki değirmenden biri,13 ve 88 hanede yazılı kişilerce ortak işletilmektedir.25
Burçak ekimi yaygın değildir.Sadece 17,43,66,70,93,115,122 hane numaralı kişilerin
burçak ektikleri görülmektedir.
Milâs(mısır) ekimi de yaygın değildir.Bugünün Palamutçuk köyünde oturan,1,6,7 hane
numaralı köylüler ekmektedir.O dönemde darı ekimi de azdır.
Küçük baş hayvanı olan sadece 3 ailedir.Bu aileler temel olarak tarımla uğraşmakla
birlikte, ek iş olarak keçi beslemektedirler. 68 hane numarada kayıtlı Molla Ahmed oğlu
Ahmed’in 135 keçisi, 98 hane numaralı Halil Dayı Osman’ın 12 keçisi, 115 hane numaralı
Çardakçı oğlu Mustafa’nın 30 keçisi vardır.
Sağılı(sağman-sağmal) inekten yıllık 15 kuruş gelir beklenmektedir.İnekler ve öküzler
kara sığır cinsindendir.
Katır sadece 3 tanedir.Bunun yanında eşek ve beygir en çok kullanılan yük
hayvanlarıdır.Eşek 130, beygir ise 24 tanedir.Öküz,düve,katır,eşek,beygir’den vergi
alınmamaktadır.
Bağcılık Eymir’de yaygındır.Bir dönüm bağdan 50-100 kuruş gelir beklenmektedir.
Arıcılık çok önemli olmasa da hayli yaygın görünmektedir.Toplam arı kovanı sayısı 82
dir.Bunların 28 tanesi Palamutçuk köylülerine aittir.
Dokuma işiyle uğraşan 56 hane numarada kayıtlı Macar oğlu Mehmed bin Ömer ve
134 hane numarada kayıtlı Kayalıoğlu İsmaildir.
İplikçilik sadece 151 hane numaralı Halil İmam oğlu Ali’nin yaptığı iş olarak
görünmektedir.
Eskicilik yapan 149 hane numaralı Yetim Hafız oğlu Hüseyin’dir.
Köyde aklı tam olmayan 107,148 hane numaralı kişilerdir.

22
Bkz. Mustafa Kenan Özkan “ Karacasu Resmi Mühürleri”, Karacasu 1999 ,s.134-140.
23
Bkz. M.Başaran, a.g.e.s.74
24
Bkz.Ek-5
25
Bkz. Ek-5,Hane no:13,55, 88.
Askerlikten emekli 126,137 hane numaralı kişiler vardır.
Köydeki 5,13,28,41,47,100 hane numaralı kişilerin adlarında kethüda kelimesi
geçmektedir.Kethüda Farsça bir kelimedir.Güvenilir, bir yeri idare eden kimse anlamındadır.
Osmanlıda askeri ve idari anlamlarda kullanılmaktadır.Osmanlıda 1829’dan önce muhtarlık
teşkilatı olmadığı için, köylerde muhtarların görevini yapan kişiler kethüda/kahya olarak
adlandırılırdı. Ayrıca bu defterde muhtar belirtilmemiştir. Muhtemelen kethüda unvanlı iki
kişi(Muhtar-ı evvel ve Muhtar-ı sani) bu tarihte köyün muhtarlık görevini yerine
getirmektedirler.Eymir’de eski alışkanlığın etkisiyle kethüda/kahya denilmeye devam edilmiş
olmalıdır.Aynı tarihte Karacasu mahallerinin ve Işıklar köyünün idarecileri Temettüat
defterlerinde muhtar olarak yazılmıştır.26
Camii Kebir imamından sözedilmesi, köyde camiiden ayrı namaz kılınan mescidlerin
olduğunu göstermektedir.Kaynak kişilerin verdiği bilgilere göre, hanönünde ve Mecidiye
Mahallesi’ndeki mescidler 1950’ li yıllara kadar kullanılmıştır.
Temettüat defteri lâkaplar açısından da önemlidir.Bu lâkaplardan bazıları 1934’ te
Soyadı Kanunu çıktığında soyadı olarak alınmıştır.Bazıları unutulmuş, bazıları aradan geçen
uzun zamana rağmen bugün hâlâ kullanılmaktadır.Nüfüs kütüklerindeki bilgilerin en eskisinin
19. yüzyılın sonlarına ait olduğu düşünülürse, lâkapların önemi iyice artmaktadır. Lâkap ve
soyadı olarak kullanıldığı tespit edilebilenler şunlardır:27

Lâkaplar Soyadı
Çelebioğlu Çelebioğlu ,Çelebi,Tuna
Bayraktaroğlu Bayraktar
Simavlıoğlu Bozkurt
Hatipler Demirel
İnce Mehmetoğlu İnceoğlu
Beygircioğlu Beygirci
Hacı Tülüler Tülü, Çiyanlı
Tuğsuz Girgin,Tüysüz
Kabakçıoğlu Kabakçıoğlu
Sağırlar Gaga
Çardakçılar Çardak,Çardakçı,Durmaz,Gezgin,Duman
Kasapoğlu Gündoğdu
Küpçü .........
Molla Ömeroğlu Bozoğlu
Bekaroğlu ........
Baltalıoğlu Baltalı
Gümüşoğlu Gümüş
Topsakaloğlu Topsakal
Kayalıoğlu Alkan
İmamoğlu Molla Osman Belaşan
Hacı Bekiroğlu Özdemir,Bayer
Uzun İsmailler Gaga
Uzun Aliler Selçuk
Küçük Hacı Serin, Karataş, Bir
Ömer Kahyaoğlu Karakaş, Kayhan
Kaçaroğlu Özgen
Kel Mehmetoğlu Doğan
26
Bkz.Ek-5,Hane no:5 ve 13; M.Başaran ,age.s.35;Musa Çadırcı,Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin
Sosyal ve EkonomikYapıları, Ankara 1991,s.38-41.
27
Bu bilgiler 1845 tarihli Temettüat defteri ve Karacasu nüfus kütüğü bilgileri ve kaynak kişilerden derlenmiştir.
Kel Ahmetoğlu Kaba
Mestan Aliler Dirik
Yılancıoğlu Gülgen
Solakoğlu Solak
Dayıoğlu Yalabık
Demirayakoğlu Demiralan
Kazak Ömeroğlu Toker, Kavaklı
Mehmetce oğlu Mehmet Kazancı
Deli Yusuf oğlu Acar
Bekir Kahyaoğlu Kör Bekir Görmez
Hacı Hasanoğlu Çetin
Hacı Ömeroğlu Ali Yağcıoğlu
Eskicioğlu Başalan
Kel Mehmet oğlu Mustafa Dalğıç
Hacı Ahmet oğlu İsmail Gökdemir,Çam
Ciğerci oğlu Ömer Ciğer, Pehlivan
Ekşi oğlu Ahmet Ekşi
Benli oğlu Turgut
Çırakkeloğlu Yıldırım,Bozhöyük
Ömer Kahyaoğlu Osman Coşkun
Sarı Hüseyinler Sarı,Keser
Ebicekli oğlu İsmail Çandır
Deli Bekir oğlu Yenice
Kırlı Ali oğlu Hacı Hasan Bozkır, Akbaş
Azmanoğlu Molla İbrahim Belge
Abacıoğlu Düzalan
Halil Dayıoğlu Mustafa Olgun
Deli Hüseyinoğlu Hasan Hüseyin Gök
Ömer Kahyaoğlu Mustafa Germe
Topal Hasanlar Akçura
Demircioğlu Aslan
Molla İsmail oğlu Çiyan Hasan Yalçın
Koca Delioğlu Hüseyin Çevik
Koca Ömeroğlu Süleyman Serin
Hasan Kahyaoğulları Kerman
Koca Hasanoğlu Ali Osmanlar Çakmakçı
Hacı Ali oğlu Ali Molla Uğur
Hacı Ömeroğlu Erçetin
Hacı Efendiler Çam
Kırlıoğlu Kırtaş
Taktaklar Taktakoğlu
Hacı Ömeroğlu Yanık, Dönmez
Kırlı Ali Süleyman Gündeay
Kırlı Ali Sadık Ünal
Gedik Aliler Çelik
Kocaeseler Altınöz, Altıntaş,Özbilen
Tuzcular Karaisli, Altınyıldız
Yoğurtçular Tungut
Okkalıoğlu Okkalı
Osmanlı dönemi belgelerinde Eymir’de medreseyle ilgili bilgiler yoktur.Sadece 1470
tarihli defterde bir kişi muallim olarak yazılmıştır.1845 tarihli Karacasu kazasının Temettüat
defterlerinde Karacasu merkezinde ve Işıklar köyünde bazı kişilerin unvanlarının muallim
olarak yazılmasından, bu yerleşim yerlerinde1845’te medrese olduğu yargısına varabiliriz.
Eymir’deki bazı insanların Molla, Şeyh, Fakih unvanıyla Tahrir defterlerine yazılması
okuryazar olduklarının göstergesidir.Ancak eğitimlerini nerede aldıklarını
belirleyemiyoruz.Kaynak kişiler Cumhuriyet devrinde de okul olarak kullanılan Yukarı
Camiinin kenarında bulunan odaların Osmanlı devrinde medrese olarak kullanıldığını,
hocalığını ise camii imamının yaptığını yaşlılardan duyduklarını belirtmişlerdir.Medrese
resmi bir kurum olmanın ötesinde köydeki erkek çocukların okuma yazma ve namaz duası
öğretildiği bir yer olmalıdır.

III. BÖLÜM

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ATAEYMİR

A- Ataeymir’de Sosyal ve Ekonomik Yapı ve Değişim

Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kurulduğunda Eymir , temel uğraşı tarım olan, insan
gücünün önemli bir miktarını savaşlarda kaybetmiş bir köydür.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Kurtuluş Savaşı öncesi bozulan toplumsal düzen
ülkenin her yerinde olduğu gibi bu bölgede de sağlanmıştır.
Köyün Osmanlı döneminde de merkezi olan yeri Yukarı Camiinin çevresidir.Köyün
bakkalı, okulu,kahvesi, köyodası buradaydı.1940’lı yıllara kadar bu ilk merkez önemini
korumuştur.
Köyün ikinci merkezi Hanönü mevkiidir.Burada büyük
bir han vardır.Bu han konaklama amacıyla Tavas’lı deveciler
tarafından yaptırılmıştır.Kesin yapılma tarihi belirlenemiştir.
1960’lı yılların başından itibaren üçüncü merkezi ise
şimdiki şehir merkezi olan yer olmuştur.Köyün ikinci camii
1966’da ibadete açılmıştır.Camiinin yapılmasında köylülerin
katkısı olmakla birlikte ,Süleyman Taktakoğlu’nun da katkıları
olmuştur.Köyün üçüncü camii Tavas-İzmir karayolu kenarında
2000 yılında ibadete açılmıştır.
1955-1956’da köyün arazisi kadastro görmüştür.Bu
Cumhuriyet tarihi açısından erken bir tarih sayılır.Köyde
herkesin arazisinin tapusunun olması, arazi anlaşmazlıklarını
sona erdirmiştir.Kayda değer bir anlaşmazlık yakın zamanda
görülmemiştir.
Köyde eskiden üretilen belli başlı ürünler; buğday arpa, Resim 5: Hanönünde
yulaf, burçak, pamuk, bostan,üzüm, mercimek, nohut, Bir Ataeymirli
armut,afyon, palamuttu.Bu ürünlerden yulaf,
burçak,afyon,1970’lerden bu yana hiç üretilmemektedir.Afyon ekimi Aydın İlinde 1972’de
yasaklanmıştır.Burçak ve yulaf hayvan yemi olarak üretildiği için, köyde hayvan çifti
kalmadığından ekilmemektedir.

Resim 7 : Harman Zamanı


Tahıl ekimi
1970’lere
kadar öküz ve
beygir çifti ile

Resim 6 : Harman Zamanı Deste Çekimi

yapılırdı.Sonraları traktörle ekim yapılmaya başlamıştır.Tahıl ürünlerinin tanelerinden


ayrılması,önceleri hayvanların çiğnemesiyle gerçekleştirilirdi.Daha sonra dövenle
yapıldı.Döven önce hayvan gücüyle, sonra traktörle çekilirdi.1970’lerden sonra patoz
kullanılmaya başlanmış, harman savurma işlemi ortadan kalkmıştır.
Palamut ağaçları 1965-70’lerde büyük oranda tarım yapmaya engel olması nedeniyle
kesilmiştir.Zaten kimya sanayinin gelişmesi palamuta olan ihtiyacı azalttığı için gerekli
olmaması da ağaçların kesilmesinde etken olmuştur.
Eymir çevresinde üretilen palamut, Eymir’deki palamut depolarında toplanır,İzmir’li
tüccarlara satılırdı.1960’lı yıllara kadar taşıma işlemi Karacasu’ya veya Kuyucak’a develerle
yapılırdı.
Eymir’de zeytin bitkisinin 16. yüzyılda da yetiştirildiği Tapu Tahrir Defterlerinden
anlaşılmaktadır.Yöre zeytin yetiştirmeye elverişli olmasına rağmen Osmanlı döneminde
zeytinin az yetiştirildiği,Cumhuriyet döneminde de 1950’li yıllara kadar zeytin ağacı
yetiştirmenin ciddiye alınmadığı görülmektedir.1950’lerde , köyün yakın yerlerinde ve
bağların içinde çok az sayıda zeytin ağacı olduğunu kaynak
kişiler belirtmişlerdir.Son kırk yıldır zeytin ağacı sayısı
önemli derecede artmıştır.Bugün için köylülerin önemli
geçim kaynağı haline gelmiştir.Yıllık yaklaşık 1000 ton
zeytin üretilmektedir.
Yöre İlk çağda bağçılıkta gelişmiş
olmalıdır.Aphrodisias kazılarında çıkarılan eserlerdeki
kabartmalardaki üzüm salkımları bu görüşümüzü destekler
mahiyettedir.
Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk elli yılında üzüm
yetiştiriciliği yapılmakla birlikte. son 20 yıldır bağcılık daha
bilinçli yapılmaya başlanmıştır.1980’li yıllara kadar, bağların
yoğun olduğu mevkiilerde pekmez ocakları(pekmez yapılan
yer) vardı.Bu ocaklar mevsimlik ticari ünitelerdi.Özellikle
siyah üzüm bağları sökülüp yerine çekirdeksiz üzüm bağları
dikildikten sonra bu ocaklar tamamen kapanmıştır.Pekmez Resim 8: Zeytin Toplama
ocakları; Karayer mevkisindeki Süleyman Dikmen’e,
Köyaltı Bağları mevkisinde Ali Osman Çakmakcı, Muhammet Tungut, Ali Sarı’ya aitti.28
Belediye tarafından ilk defa 7-8-9 Ağustos
2001 tarihinde üzüm festivali düzenlenmiştir.2002
yılında ikincisi aynı tarihte tekrarlanmış ve gelecek
yıllarda sürekli yapılması hedeflenmiştir.
Festivalin amacı halkın eğlenmesi ve üzüm
yetiştiriciliğini teşvik etmektir.
Tarım ürünlerinin üretim miktarlarıyla ilgili
elimizde istatiki bilgilerimiz olmamakla birlikte,
geleneksel üretim sonunda çok fazla ürün elde
Resim 9 : Birinci Üzüm Festivali edilememiş, üretimin çoğu kendi tüketimleri için
yapılmıştır.İhtiyaç fazlası üretim ise, bugün olduğu
gibi Karacasu ve Tavas pazarlarında satılmaktadır.

28
Pekmez ocağı bilgileri, Mehmet Çakmakcı, Muhammet Dikmen’den alınmıştır.
Resim 10: Tütün Fidesi Resim 11 : Tütün Kırımı

Resim 12 : Tütünün Balya Yapılması


1965’ten sonra köyde tütün ekimi yaygınlaşmıştır.Yıllık tütün üretimi 400 ton
civarındadır.Tütünden elde edilen gelirin artması insanların daha iyi koşullarda yaşama
isteğini artırmıştır.Bu nedenle köylüler eski yerleşim alanlarından göç edip, yeni yerleşim
alanlarında konutlar yapmaya hız vermişlerdir.Köy nüfusunun büyük bir kısmı şimdiki yeni
yaşam alanına gelmiştir.
1965 sonrası konut yapma şeklide değişmiştir.O zamana kadar duvarların taş, çatının
genellikle toprak olduğu konut tipi ağırlıktaydı.1965’lı yıllardan sonra duvarlar taş veya
tuğladan , çatılar ise kiremit veya betondan yapılmaya başlanmıştır.Bu sayede çağdaş yaşama
uygun ve daha iyi imkanlara sahip konutlar üretilmeye başlanmıştır.
Osmanlı devrinden farklı olarak, Cumhuriyet devrinde yaklaşık 30 kadar aile tarım
işiyle birlikte yan uğraş olarak hayvancılıkla uğraşmaktaydı.Küçükbaş hayvancılıkla
uğraşanların bir kısmı 1915’lerde köye yerleşen Kocaeseler ve Tuzcular sülâlesinden, bir
kısmı ise köyün yerlileridir.1980’li yıllarda küçükbaş hayvancılıkla uğraşan ailelerin sayısı 5-
6 aileye kadar düşmüştür.Sürü büyüklüğü 300- 400 baş keçi veya koyundur.2002 yılında
yaklaşık 2500 küçükbaş koyun ve keçi vardır.
Ataeymir’de son 30 yıldır,et ve süt besi hayvancılığı gelişmiştir.Bu belde halkının
önemli gelir kaynağı olmuştur.Her gün üretilen süt ,Ataeymir süt toplama merkezinde
toplanıp,Denizli ,İzmir ve Nazilli’deki süt fabrikalarına gönderilmektedir.2002 yılında hepsi
kültür ırkı 750 civarında inek vardır.

Osmanlı

Resim 13 : Mandırada Süt Sağma Hazırlığı


döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de Eymirliler yaz mevsiminde yaylaya
göçerlerdi.Yaylanın serin olması esas gitme sebebiydi.1970’li yıllara kadar yaylaya göç
alışkanlığı devam etmiştir.1970’lerde yayla suyu nedeniyle Seki köy ile yaşanan tartışmadan
sonra yaylaya göç etme son bulmuştur.
Köylüler 1945? Li yıllara kadar köydeki kaynak suyuyla idare etmişler, içme suyunun
az gelmesi nedeniyle kendi imkânlarıyla toprak borularla(künk) Babadağ’dan kaynak suyu
getirmişlerdir. 1970’te ise diğer köylerle birlikte YSE ve köylülerin katkısıyla Babadağ suyu
plastik borularla köye getirilmiştir.1975’ten itibaren evlere basınçlı su verilmeye başlanmıştır.
1970’lerde Yayla suyunun Seki köy tarafından kesilmesi, Ataeymirlileri yeni arayışlara
itmiştir.Zamanın Belediye başkanı Ömer Topsakal’ın gayretleriyle ovanın değişik yerlerinde
sondajlar yaptırılmış, su bulunmuş yer altı sularıyla ovanın sulanması için çabalar
yoğunlaştırılmıştır.Ovada sulama kanalları yaptırılmış, ovanın büyük oranda sulanması
sağlanmıştır.
1985 öncesi Ataeymir çevresindeki tarım alanı dışı yerler; ağaçsız, sadece maki bitkisi
çalıların bulunduğu yerlerdi.Orman Bakanlığının ağaçlandırması sayesinde Ataeymir ve çevre

Resim 14 : Ataeymirde Ağaçlandırma Çalışmaları


köylerin mer’aları büyük oranda ağaçlandırılmıştır.
Türkiye Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, 1927’den bu yana yapılan nüfus
sayımlarında Ataeymir’de yaşayan kişi sayısı şöyledir :

Sayım Yılı Erkek Kadın Toplam


(Sadece Karacasu kazası toplamı verilmiştir)
1935 933
1940 452 503 955
1950 1.103
1960 696 770 1.466
1965 632 694 1.326
1970 1.018 1.105 2.123
1975 782 873 1.655
1980 1.653
1985 1.876
1990 2.008
1997 1.830
2000 1.684

Cumhuriyet Döneminde Eymir Köyünde muhtarlık yapanlardan tespit edilebilenler


aşağıda gösterilmiştir.Ancak, 1943’ten önce muhtarlık yapanların adlarının hepsi ve muhtarlık
dönemleri belirlenememiştir.(* işaretliler vefat etmiştir)29

Adı Soyadı Muhtarlık Yaptığı Yıllar


Hüseyin Selçuk*
Rüştü Tuncer*
İbrahim Yıldız*
Şükrü Taktakoğlu* ....... 1943
Ali Turgut* 1943-1946
Ömer Topsakal 1947-1950
Süleyman Taktakoğlu* ( Karacasu’ya göç etmiştir) 1950-1953
Ömer Çelik* 1954-1955
Halil İbrahim Baltalı* 1955-1960
Ziya Güneş(Öğretmen,askeri yönetim atamıştır) 1960-1961
İsmail İnceoğlu*(Askeri yönetim atamıştır) 1961-1963
Süleyman Taktakoğlu( İzmir’e göç etmiştir) 1963-1964
Ahmet Çobanoğlu(vekil) 1964
Mustafa Karataş(vekil) 1965
Halil İbrahim Baltalı* 1965-1967
Bekir Gaga*(vekil) 1967
Ömer Çelik* 1967-1972

B- Ataeymir’de Eğitimin Gelişimi

Cumhuriyet döneminde İlkokul 1924’te eğitim öğretime başlamıştır.Okulun yeri


Yukarı Camiinin bitişiğindeki duvarları hâlâ ayakta olan yapıdır.Bilinen ilk öğretmeni
Karacasu’lu Ahmet (Saygı) Efendidir.Ahmet Saygı eski ve yeni yazı öğretmiştir.1928
sonrasında, Anamurlu İsa Efendi,Tahsin Efendi, Ali Şendur,yeni yazı ile eğitim öğretim
29
Bu bilgiler Eymir Köyü Evlenme Defterlerinden ve kaynak kişilerden derlenmiştir.
yaptırmışlardır. Köy okulları o dönemde üç yıllıktır, bir öğretmen öğrencileri birleştirilmiş
sınıfta okutmaktadır.30
1944’te köylülerin katkılarıyla yapılan bina İlkokul olarak kullanılmaya
başlanmış,1967’de şimdi kullanılan binanın yapılmasıyla İlkokul oraya taşınmıştır. 1970’ te
Ortaokul’un açılmasıyla eski bina Ortaokul binası olarak 1993’e kadar hizmet
vermiştir.1994’ten sonra İlköğretim Okulu olarak eğitim,öğretim devam etmektedir.

Re
Resim 15 : Ataeymir İlköğretim Okulu sim 16: Ataeymir İlköğretim Okulu
Birinci Kademe Binası İkinci Kademe Binası

2002 yılında İlköğretim Okulunda kadrolu 1 müdür, 1 müdür yardımcısı,5 sınıf


öğretmeni,3 branş öğretmeni,1 ana sınıfı öğretmeni ve 1 hizmetli çalışmaktadır Ek binalarla 9
sınıfı bulunan İlköğretim okulunun, 6 bilgisayarlı bir laboratuvarı bulunmaktadır.

Resim 18 : Ataeymir İlköğretim


Okulu Halk Oyunları Ekibi

Resim17 : Ataeymir İlköğretim Okulu Halkoyunları Ekibi


Ataeymir İlköğretim Okulunda 2002-2003 Eğitim öğretim yılında toplam 259 öğrenci
vardır.Bu öğrencilerin 55 tanesi taşımalı eğitim çerçevesinde Dikmen ve Yeniköy’den
taşınmaktadır.Taşımalı sistemle gelen öğrencilere öğle yemeği verilmektedir.31

30
İlkokuldaki ilk öğretmenlerle ilgili bilgi, sayın Ali Başalan(D.T:1915),sayın Mustafa İnceoğlu(D.T:1920)’dan
alınmıştır.
31
Sayısal veriler İlköğretim Okulu Müdürü sayın Doğan Çevik’den alınmıştır.
Ataeymir’de İlkokul çok erken açılmasına rağmen, köylüler okumaya karşı çok istekli
olmamışlardır.1970’li yıllardan önce köyden, Lise ve Lise dengi okullarda ve üniversitede
okuyan insan sayısı azdır.
1970’den önce ,Ortaokul, Lise ve dengi okullar ile üniversitede okuduğu tespit edilebilenler
soyadı sırasına göre aşağıda yazılmıştır:

Adı Soyadı Mesleği


Nazmi Altınöz Memur (Emekli)
Musa Altınöz Çiftçi
İsmail Bozkurt İmam (Vefat etti)
İbrahim Coşkun Öğretmen(Emekli)
Selahattin Çakmakçı İmam(Vefat etti)
Arif Çardak Çiftçi
Mustafa Çelebi Öğretmen(Vefat etti)
Medine Çelebi Öğretmen(Emekli)
Münire Çelebi Ebe(Emekli)
Ali Çelebi İmam
Durmuş Ali Çelik Sağlık Memuru(Emekli)
Ali Rıza Dirik Öğretmen (Vefat etti)
Ömer Erçetin İşçi ( Emekli)
Ali İhsan Erçetin Memur
Lütfiye Gaga Hemşire(Emekli)
Nusret Gezgin Sağlık Memuru (Emekli)
Veysel İnceoğlu Assubay (Emekli)
Ahmet İnceoğlu Assubay (Emekli)
Muhammet İnceoğlu Müftü
Rıfat İnceoğlu Öğretmen(Emekli)
Hüsamettin İnceoğlu İmam
Şevket Kavaklı Öğretmen(Emekli)
Durdu Kerman Memur (Vefat etti)
Ali Kerman İmam(Emekli)
Tahsin Korkut Memur (Emekli)
Cemal Özdemir Memur
Ergül Taktakoğlu Eczacı
Cumhur Taktakoğlu Doktor
Erdoğuş Topsakal İnşaat Mühendisi(Emekli)
Cevdet Varyemez Makine Mühendisi(Emekli)
İsmail Yağcıoğlu Sivil Savunma Müdürü
Emine Yıldırım Öğretmen(Emekli)
Serpil Yıldız Öğretmen(Emekli)
1970’de Ortaokulun açılmasıyla okumaya karşı ilgi artmış, köyden bir çok kişi, lisede
ve üniversitelerde okumaya başlamıştır.Bugün Ataeymir’den değişik mesleklerden insanlar,
serbest ya da kamu görevlisi olarak çalışmaktadırlar.
Ataeymir’de 1970 sonrası 2 yıllık yüksekokul ve üniversitede okudukları tespit
edilebilenler, varsa meslekleriyle birlikte aşağıda soyadı sırasıyla gösterilmiştir:(* işaretli
olanlar İlkokulu Ataeymir’de okumamışlardır)32

32
Bu listenin hazırlanmasında; Ali Altıntaş , İlhan Altınöz, Yaşar Bozoğlu, Ömer Ciğer, Musa Çam , Süleyman
Çardak, Osman Çelebi, Bekir Görmez,Mustafa Gökgedik, Mehmet Karakaş,Öğrt.İbrahim Kırtaş, Mehmet
Özbilen , Mesut Yağcıoğlu yardımcı olmuşlardır.(İsimler soyadı sırasıyla yazılmıştır)
Adı Soyadı Mesleği/Öğrenim Durumu

Hüseyin Alkan Mühendis


Zeliha Altıntaş Hemşire
Raşit Altınöz Öğretmen
Mehmet Altınöz Öğretmen
Mehmet Altınöz Ziraat Teknisyeni
Zeliha Altınöz Öğretmen
İlhan Altınöz Banka Denetçisi
Fatma Altınöz Öğrenci
Mutlu Altınöz Öğretmen
Leyla Altınöz Öğrenci
Fatma Altınöz Memur
Seyhan Altınöz Öğretmen
Himmet Altınöz Öğrenci
Serpil Altınöz Hemşire
Dilber Altınöz Hemşire
Özlem Altınöz Hemşire
Cihan Altınöz Memur
Rıza Altınöz Bankacı
Serpil Altınyıldız Hemşire
Sadi Bozkurt* Avukat
Süleyman Bozoğlu Hakim
Ömer Bozoğlu Öğrenci
Şerife Çakmakçı Hemşire
Selcan Çakmakçı Hemşire
Gülfidan Çakmakçı Öğretmen
Nursel Çakmakçı Öğretmen
Adnan Çam Öğretmen
Ali Çam Polis
Saime Çam Öğrenci
Halil Çardak Sağlık Memuru
Sevinç Çardak Öğretmen
Şerife Çardak Laborant
Elif Çardak Öğrenci
İsmail Çelik Dr.Biyoloğ
Umut Çelik* Veteriner
Bircan Çelebi Öğretmen
Meral Çelebi Öğretmen
Gülay Çelebioğlu Öğrenci
Ayşe Ciğer Öğretmen
Bünyamin Çobanoğlu İcra Müdürü
Ayşe Dikmen Öğretmen
Aliye Dikmen Hemşire
Ali Dikmen Veteriner
Süleyman Dikmen Öğretmen
Aydın Dikmen Memur
Emine Dikmen Öğrenci
Filiz Dikmen Öğrenci
Ayseren Dikmen Y.ok.mz.
Tekin Dikmen Y.ok.mz.
Mehmet Dikmen* Mimar
Şenol Dirik Öğretmen
Şefika Dirik* Diş Hekimi
Erdal Dirik Subay
Alper Dirik Y.ok.mz.
Hüsamettin Dalgıç Öğretmen
Mehmet Baki Durmaz İmam
Muammer Durmaz Öğretmen
Timur Durgut Elektrik Teknisyeni
Osman Duru Öğretmen
Aysun Duru Öğrenci
Ali Duman Öğretmen
Celal Duman Biyoloğ
Emine Demirel Y. ok.mz.
İzzet Demirel* Öğretmen
Ayşegül Düzalan Hemşire
Dilek Düzalan Öğrenci
Bülent Erçetin* Öğretmen
Ahmet Erçetin Assubay
Mustafa Gezgin Öğretmen
Ünsal Gezgin Öğretmen
Mustafa Gündeay Polis
Süleyman Gündeay Kimyager
Dilek Göksu Öğrenci
İsmail Göksu Memur
Önder Göksu* Tercüman
Emine Göksu* Hakim
Mehmet Gökdemir Müteahhit
Mustafa Gökgedik Elektrikci
Alim Görmez Öğretmen
Halil Görmez Laborant
Hediye Gündoğdu Öğrenci
Mehmet İnceoğlu Mimar
İrfan İnceoğlu* Öğretmen
Özlem İnceoğlu* Öğrenci
İsmail İnceoğlu Hakim -Müfettiş
Nihal İnceoğlu* Doktor
Seval İnceoğlu* Bilgisayar Proğramcısı
İlhami İnceoğlu Öğretmen
İdris İnceoğlu Öğretmen
Berna İnceoğlu* Öğretmen
Hacer İnceoğlu* Öğretmen
Salih İnceoğlu* Subay
Leyla Kabakçıoğlu Öğretmen
Fatma Karakaş Hemşire
Yılmaz Karakaş Öğretmen
Nilüfer Karakaş Y.ok mz.
Mehmet Karakuzuoğlu Öğrenci
Fatma Karataş Hemşire
Süleyman Kayhan Y.ok.mz.
Ömer Kayhan Y.ok.mz.
Memduh Kerman Doktor-Öğretim üyesi.
Resul Kerman Öğretmen
Mustafa Kerman Öğrenci
İbrahim Kırtaş Öğretmen
Ali İhsan Kırtaş Öğretmen
Fatih Kırtaş Öğrenci
Raziye Kırtaş Öğrenci
Kemal Okkalı Öğretmen
Mehmet Ozan * Subay
Kenan Ozan* Öğretmen
İsa Özbilen Öğretmen-Avukat
Perihan Özbilen Hemşire
Aysel Özbilen Y.ok.mz.
Mehmet Özbilen Avukat
Adnan Özdemir Öğretmen
Gülsüm Özdemir Hemşire
Besim Özdemir Öğretmen
Sevcan Peker Y.ok.mz.
Aşkın Selçuk Memur
Zübeyde Serdar Hemşire
Perihan Serdar Öğretmen
Aynur Serin Öğrenci
Gülay Taktakoğlu* Doktor
Nuray Taktakoğlu* Su Ürünleri Fakültesi Mz.
Mehmet Tuncer Elektrik Teknisyeni
Rüştü Tuncer İnşaat Teknisyeni
Mehmet Toker Assubay
Muammer Topsakal Öğretmen
Enver Topsakal Öğretmen
Türkan Topsakal Öğretmen
Emre Topsakal* Petrol Mühendisi
Esra Topsakal* İşletmeci
Mustafa Topsakal Subay
Faruk Topsakal* ...........
Melâhat Tungut Ziraat Mühendisi.
İsmail Varyemez* Subay
Tolga Varyemez* Bilgisayar Mühendisi
Olga Varyemez* Deniz Bilimleri Mühendisi
M.Tamer Varyemez* Öğrenci
Mesut Yağcıoğlu Öğretmen
Hasan Yağcıoğlu Öğretmen
İsmail Yağcıoğlu Öğretmen
Ahmet Yıldırım Orman Mühendisi.
Mehmet Yıldız Öğretmen
C- Ataeymir Belediyesi’nin Kurulması ve Gelişmesi

Resim 19 : Belediye Binası

Eymir’de 4 Haziran 1972 tarihinde belediye kurulmuştur.Eymir adı Selanikli olarak


değiştirilmiştir.Belde ,Cumhuriyet Mahallesi, Fatih Mahallesi, Mecidiye Mahallesi olarak üç
mahalleye ayrılmıştır.Selanikli adı 1974 yılında Belediye Meclisinin aldığı karar
doğrultusunda,Bakanlar Kurulunun 24.4.1975 tarih 719858 tarihli kararıyla, Ataeymir olarak
değiştirilmiştir.Selanikli adının değiştirilmesinde beldenin adının önemli bir Türk boyuna ait
olması ve insanların kafasında yer etmesinin etkisi büyüktür.Ataeymir olması ise,Aydın
İli’nde bulunan diğer Eymir adlı yerleşim yerleri ile, yazışmalarda karışıklığa sebep olmasıdır.

1972-2002 döneminde Ataeymir Belediye Başkanlığı yapanlar:

Adı Soyadı Başkanlık Dönemi


Ömer Çelik 1972-1973
Ömer Topsakal 1973-1980
Altan Türe (1980’de askeri yönetim atamıştır.) 1980-1984
Mustafa Germe 1984-1989
Ali Uysal 1989-1994
Mehmet Başalan 1994-1999
Süleyman Çardak 1999- devam ediyor.

1972-2002 döneminde mahalle muhtarlığı yapanlar:


Adı Soyadı Mahallesi Muhtarlık Dönemi
Mehmet Çelebi .Mahalleler ayrılmadan muhtarlık yapmıştır. 1972-1973
Ali Uysal Cumhuriyet 1973-1984
İsmail Alkan Cumhuriyet 1984-1989
Ahmet Danış Cumhuriyet 1989-1999
Mustafa Gündeay Cumhuriyet 1999- devam ediyor.
Rıza Demirel Fatih 1973-1978
Halil Can Fatih 1978-1981
İsmail Şen (Vekil) Fatih 1981-1984
Rıza Demirel Fatih 1984-1999
Erdinç Duman Fatih 1999-devam ediyor.
Halil İbrahim Dirik Mecidiye 1973-1984
Ali Dirik Mecidiye 1984-1989
Hasan Özdemir Mecidiye 1989-devam ediyor.

Bugüne kadar muhtarlık ve Belediye başkanlığı yapan bütün idareciler,beldenin


ihtiyacını gidermek için önemli çalışmalar yapmışlardır.
2002 yılı itibariyle Ataeymir Belediyesinde başkan hariç 6 memur,6 işçi çalışmaktadır.
Belediyenin 1 dozer, 2 greyder,1 itfaiye kamyonu,1 çöp kamyonu,1 damperli kamyon,3
traktör,1 4x4 kepçe,1 traktör kepçe,1 makam aracı mevcuttur.33
Ataeymir’e 1972’de elektrik gelmiştir.1972’de Karacasu-Ataeymir arası yol asfalt
olmuştur.1975’ te de Ataeymir-Tavas yolu asfalt olarak yapılmıştır.Ulaşımın iyileşmesi araç
sayısını artırmış,köylüler hem ürettiklerini pazarlama hem gezme amacıyla çevre kentlere
daha çok gidip gelmeye başlamışlardır.
PTT 1972’den, Kültür Bakanlığı Ataeymir Kütüphanesi 1983’ten , 1986’dan bu yana
Tarım Kredi Kooperatifi hizmet vermektedir.Ayrıca 1978’ten beri Toprak Su Kooperatifi de
faaliyettedir.1985’te Sağlık Ocağı açılmıştır.Açıldığından bu güne doktor ve hemşiresiyle
hizmet vermektedir.
Belediyenin ekmek fırını 1975, akaryakıt istasyonu 1987 yılından bu yana
çalışmaktadır. Beldede 3 tanesinin mülkiyeti Belediyeye ait ,6 tane kahvehane halen çalışır
durumdadır.Cuma günleri Pazar kurulmaktadır.Beldenin ihtiyacını karşılayacak bir parkı da
vardır.

Resim 20 : Cuma Pazarı


Ticarethane olarak; 7 bakkal,1 lokanta, 2 marangoz atölyesi, 2 demirci dükkanı, 3
berber dükkanı,1 oto tamircisi,1 sıhhi tesisat ve elektirik malzemesi dükkanı,1 tuhafiyeci
dükkanı, 2 elektrikle çalışan un değirmeni, özel sektöre ait Melengiç Deresi’nde maden ocağı
bulunmaktadır.

D- Ataeymir’de Maniler, Özlü Sözler,Türküler

Maniler

33
Belediye ile ilgili bilgiler, Ataeymir Belediyesi’nden alınmıştır.
Ataeymir’de, özellikle okuma yazma bilmeyen bazı yaşlı kadınlar iyi mani
söylerler.Bu maniler sözlü kültür açısından önemlidir.Manilerin konuları sevgi, aşk, ölüm,
ayrılık,vb.yaşamın her alanıyla ilgili olabililir.Bazı mani örnekleri şunlardır;

1- Ördek isen göle gel 3- Hey dağlar dağlar


Şahin isen yola gel. Bülbül gül için ağlar
Hakikatli yar isen, Koyverin yarim gelsin
El ettiğim yere gel.34 Dinsiz imansız dağlar.35

2- Pencereden bakıyor 4- Evimin önünde pınar


Lokum şeker atıyor Elimi soksam elim donar
Yanağına gül takmış Tez buldum tez ayrıldım
Salındıkça kokuyor Yüreğim ondan yanar.

5- Yol kıyısında evimiz 10- Mendilim benek benek


Nedir bizim sevimiz Ortasında kelebek
Bu seviler bizdeyken Yazı birlikte geçirdik
Ayrılmayız ikimiz. Güzün ayırdı felek.

6- Çadır kurdum düzlere 11- Fistanım var kırmızı


Diken oldum sizlere Şu gelen kimin kızı
İşte geldim gidiyorum Çifte yılanlar soksun
Hayalim kalsın sizlere Yarimle yatan kızı.

7- Taş üstüne taş koydum 12- Denizim var denizim


Gül yastığa baş koydum Çadır serili çeyizim
Yarim gelecek diye Jandarma Hasan’ı görünce
Sağ yanımı boş koydum Küle döndü benizim.36

8- Kaşık aldım oymadan 13- Kahvenin piştiği yerler


Ağzıma lokma koymadan Pişip de taştığı yerler
Ne tez gelmiş ayrılık Güzel çirkin tanımaz
Ben Dünya’dan doymadan Sevinin düştüğü yerler.37

9- Şu taşlar dikim dikim


Dolaşsın gelsin hekim
Kaynanam yok ise
Babam olsun vekilim.
Özlü Sözler
Yerel düzeyde yaygın olarak söylenen, yöre insanının yaşam anlayışını anlatan
sözlerin kültür açısından önemi büyüktür.Bu sözlerle anlatılanlar uzun bir yaşam deneyimin
ürünüdür.Elbette belli koşullarda ortaya çıktılar,belli değer yargılarını içerirler.Yaşam şartları
değiştikçe bazıları değerini yitirmiştir.Ama yine de geçmiş yaşantıyı yansıtması açısından
tarihçiler,halkbilimciler vb. açısından önemlidirler.

34
1,2,5,6,7,8,9 no’lu maniler Elmas Altıntaş (DT:1938)’tan derlenmiştir.
35
3,4,10,11 no’lu maniler Elif Çardak (DT:1934)’tan derlenmiştir.Kaynak kişi, 11 no’lu maninin kendisinin
olmadığını başka bir hanımın olduğunu belirtmiştir.Asıl söyleyen kişiyle görüşemediğim ve iznini almadığım
için adını belirtmedim.
36
12 no’lu mani, Himmet Altınöz (DT:1919)’den derlenmiştir.
37
13 no’lu mani ,Halil İbrahim Duman (DT:1933 )’dan derlenmiştir.
Çocuklu karı, sıpalı eşekle yola çıkma.
Eldeki(yabancıdaki) gömlek eskimez.
Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
Korkma zemherinin kışından, kork Nisan beşinden.
Güvenme dayına ,ekmek al yanına.
Canavara (kurt) sormuşlar: Ne zaman yaylaya çıkacaksın?Çobanlara bağlıyım ,demiş.
Canavara neden boynun kalın demişler, kendi işimi kendim görürüm, demiş.
Cahil insanın kafasından bir torba saman eksiktir.
Sadaka çok bela savar.
Deve ırak gider,öğürdünü güder.
Yiğit vurmayla,beylik giymeyle ,ağalık vermeyle olur.
Çobanın gönlü olursa, tekeden süt çıkarır.
Kız alırken kardeşli yerden, tarla alırken taşlı yerden alma.
Erken kalkan ve erken evlenen aldanmaz.
Keçinin uyuzu , pınarın gözünden su içer.
Sütlü koyun sürüden atılmaz.
Ortak ineğin olacağına,tek başına buzağın olsun.
Dere kenarından tarla alma sel alır, kendinden genç karı alma el alır.
Hırsız keçinin hırsız oğlağı olur.
Ağustos’tan sonra ekilen darıdan,kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Yerli düşman dost olmaz, tilki derisinden post olmaz.
El elle olur, kör tavuk birbiriyle olur.
Boşadığın karının topuğuna bakılmaz.
Canavarın yaraladığı canavarın olur.
Suyun sessiz akanından, insanın yere bakanından kork.
Hocanın kızını,eşeğin bozunu, soğanın ağını alma.
Analı kuzu yarda, anasız kuzu yerde oynar.
Tabak sevdiği deriyi yerden yere çarpar.
Isıracak köpek havlamaz.
Köpek ne yapsın takkeyi, tin tin ederken düşürür.
Çatal kazık yere gitmez.

Türküler
Ataeymir yöresinde yaşamış bir ozandan, âşıktan, kaynak kişiden derlenmiş türkü
yoktur.Düğünlerde söylenen türküler ,Tavas, Aydın, Muğla,Burdur yörelerinin zeybek
havalarıdır.Bazı zeybeklerin sözü yoktur, sadece oyunları vardır. Sözü olan, yaygın olarak
düğünlerde oynanan veya söylenenlerden bazıları şunlardır;

Eski Tavas Zeybeği (Yöre:Tavas )

Haydülen de haydülen,ineğiyle danası


Kızı da bana yangın,ne karışır anası

Haydülen de haydülen, karaç kestim güründen


Neden de vurdun sen beni, öncek öldürdün, Haydi gelmiş efeler

Sobaların da Kuru da Meşe Yanıyor (Yöre:Tavas,Derleyen: Özay Gönlüm)

Sobalırın da kuru da meşe yanıyor Efem


Yanıyor da Memed Efe’m de üşümüş de donuyor
Boncuklu da gelin ortalıkda dönüyor da, dönüyor

Gar mı yağıp ba Yaren Göme’nin dağına Efe’m


Memed ağam da oturu da vermiş, efelerin de sağına
“Çıkam haden” der,”şu dağların başına” da başına

Yörük Ali Türküsü ( Yöre : Aydın)

Şu Dalma’dan geçtin mi?


Soğuk sular içtin mi?
Efelerin içinde,
Yörük’de Ali’yi seçtin mi?

Hey gidinin efesi,


Efesi, efelerin efesi.

Cepkeninin kolları,
Parıldıyor pulları,
Yörük de Ali geliyor,
Açıl Aydın yolları.

Hey gidinin efesi,


Efesi, efelerin efesi.

Al Yazmam dalda Kaldı (Yöre: Korkuteli )

Çay benim çeşme benim,


Aman derdimi deşme benim.
Hakikatli yâr isen,
Aman önümden geçme benim.

Al yazmam dalda kaldı,


Aman gözlerim yolda kaldı.
Yıkılası meyhane,
Aman serhoşum nerde kaldı?

Çakırcalı Mehmet’in Türküsü ( Yöre: Aydın)

Bu türkü Ege’nin ünlü Efelerinden Çakırcalı Mehmet Efe’nin 1911 de Karıncalı


Dağ’da öldürülmesinden sonra yakılmıştır.Ataeymir’de eskiden düğünlerde çalındığı,
söylendiğini şimdi 60 yaşın üzerinde olanlar hatırlamaktadırlar.Bu türkü son yıllarda radyo ve
televizyonlarda da söylenmektedir.38

Mezarımın taşı Bozdağ’a karşı,


Üstünün toprağı gözümün yaşı
Çakırcalı Memedi vurdular, akşama karşı.

Uyan anam uyan, gör neler oldu


Karıncalı Dağ başı , kan ile doldu
38
Efeler için bkz. Sabri Yetkin, Ege’de Eşkiyalar, İstanbul 1996.
Çekin kıratımı binek taşına
Kollarım ermiyor eyer kaşına
Karıncalı Dağ ‘da geldi, ölüm başıma.

Ağla bacım ağla, günler doğunca


Beni kaldırmasınlar, sen gelmeyince

IV.BÖLÜM

ATAEYMİR’DE GÜNLÜK YAŞAM

ATAEYMİR’DE YAŞAMIN GEÇİŞ DÖNEMLERİ VE GELENEKLER

Dünyanın her yerinde insan yaşamının üç önemli geçiş dönemi vardır.Bu geçiş
dönemleri , doğum, evlilik ve ölümdür.Bu geçiş dönemleri kendi içinde alt ayrımlara tâbi
tutulabilir.Bu geçiş dönemleri her toplumda törensel bazı işlemlere konu olur.Törensel
işlemlerin farklı gerekçeleri vardır.Herhalde en önemli gerekçe geçiş dönemlerinde insanların
zayıf olduğu düşünüldüğünden dolayı ,toplumsal dayanışma içinde olma isteğidir.
Geçiş dönemlerinde yapılan törensel işlemler,ait olunan sosyal gruba göre değişiklik
gösterir.Bu törensel işlemler, bireyi olduğu sosyal grubun üyesi olarak yapması gerekenleri
öğretir.Ait olduğu toplumun üyesi olmayı kolaylaştırır.Geleneksel topluluklar olan küçük
yerleşim yerlerinde bu törensel işlemlerin önemi büyüktür.
Günlük yaşamda pek farkında olmadığımız halde, geçiş dönemlerinde törensel
işlemler karşımıza çıkar, bireyleri belli davranış kalıpları içine girmeye zorlar.

a-Doğum

Yaşamın ilk geçiş dönemi doğumdur.Doğum her toplumda mutlu bir olay olarak
değerlendirilir.Yeni bir birey, aile için soyun devamıdır,aile ocağının tütmesi demektir.Sülâle
için de çocuk önemli sayılır.Sülâlenin kalabalık olması bütün geleneksel toplumlarda güvence
olarak görülmüştür.
Her doğum ailede ana ve babanın saygınlığını artırır.Her yerde olduğu gibi Ataeymirde
de doğum öncesinden,doğum sonrasına kadar birçok törensel işlem,eylem anne ve babayı
belli davranışlara iter.
Evlenen insanlardan ilk beklenen hemen bir çocuklarının olmasıdır.Eğer çocugun
olması gecikirse,bazı sağaltma yollarına başvurulur.Bunlar şu başlıklar altında toplanabilir;

1- Dinsel, büyüsel nitelekte olanlar:Hocaya gitme, yatırlara gitme.


2-Halk hekimliğiyle ilgili olanlar:Bel çekilmesi, kaplıcalara gitme .
3-Doktora,ebeye,hastahaneye gitme:Yukarıdaki işlemler çare etmezse bu yollara başvurulur.
Eğer kadın hamile kalırsa,gebelik döneminde belli bazı şeylere dikkat etmelidir.Ağır
eşya kaldırmama, bazı gıdalardan sakınma gibi.Köyde hamile
bayanlara ,iki canlı ,yüklü gibi adlar takılır.İyi beslenmesine özen
gösterilir.
Doğum eskiden evlerde, deneyimli bir hanım gözetiminde
yapılırdı.Şimdi genelde hastahanede ve ebe gözetiminde
yaptırılmaktadır. Çocuğun göbeği düştüğünde, rastgele yere
atılmaz.Ya toprağa gömülür,ya da büyüdüğünde nasıl olması
isteniyorsa ona göre işlem yapılır.Hoca olması isteniyorsa Camii
avlusuna, okuması isteniyorsa okul avlusuna gömülür.Hayvanları
sevmesi isteniyorsa ahır duvarına konur.
Çocuk doğduktan sonra 40 gün daha çok özen
gösterilir.Bu hem annenin kendini toparlaması, hem bebeğin
sağlıklı gelişmesi için önemlidir. Bebekler tahta veya demir
beşiklerde büyütülür.Daha çok özel çaput bezler kullanılır.Daha Resim 21 : Yeni
az olarak hazır bebek bezi kullanımı da vardır. Tuzlanmış Bebek
Küçük çocuğu olan anneler , ilk 40 gün içinde
birbirlerinin çocuklarını görmeye gitmezler.Bunun sebebi
çocukların kırkı karışır düşüncesidir.Eğer cinsiyet farkı varsa küçük çocuğu olan anneler
birbirlerinin çocuklarını emzirmek istemezler.Süt kardeşi olanların evlenmeleri mümkün
olmadığı için bu konuda dikkatli davranırlar.
Çocuk kırk günlük olunca hâlâ törensel yıkama işlemi yapılır.Ayrıca çoçuklar mutlaka
tuzlanır.Tuzlama işleminin çocuğun büyüdüğünde terinin kokmasını engellediğine inanılır.

Ad koyma
Türk toplumunda ad koymanın köklü bir geçmişi vardır.Ad varlıkların birbirinden
kolay ayırt edilmesi için zorunludur.Aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.Çocuğa ad koyma
bazı törensel işlemleri gerektirdiği gibi, ad verilirken özenle seçilmesi gerekir.Kimse,
çocuğunun adını kötü çağrışımlar yapacak adlar koymaz.
Ad sosyal, yasal bir zorunluluk olmanın ötesinde dinsel bir simgedir.İnsanların
adlarıyla inançları arasında yakın ilgi vardır.Ataeymir’de, çocuklara ad koymada şu konulara
dikkat edilir;

1-Anne veya babanın adını koyma


2-Önceden vefat eden kardeş,amca,dayı,hala,teyze,yeğen varsa onların adını koyma
3-Beğenilen sanatçı ve siyasetçinin adını koyma
4-Tarihi şahsiyetlerin adını koyma
5-Çocuğun doğduğu gün ve ayla ilgili ad koyma
6-Çiçek adları koyma
7-Asker arkadaşının, komutanın adını koyma
8-Kur’an da geçen kelimelerden ad koyma

Eş dost çocuk görmeye mutlaka bir hediye alarak “ömürlü olsuna” gider.Amaç
dayanışmayı geliştirmektir.Götürülen hediye, samimiyete, yakınlığa, ekonomik duruma göre
değişiklik göstermektedir.

Sünnet

Ataeymir’de erkek çocuklar için en önemli


geleneksel işlemlerden biri sünnettir.Hiçbir anne baba
çocuğunu bu törensel işlemden mahrum bırakmak
istemez.Erkek çocuğu olmayan aileler “bir oğlumuz
olmadı ki sünnet düğünü yapalım” diye sitem
ederler.Bir yıl çalışıp bir günlük tören için harcama
yapılması yaygındır.Ailelerin bu işi ne kadar
önemsediklerini bu yaygın uygulama göstermektedir.
Sünnet sözcüğü Arapça kökenlidir, ilk anlamı
işlek yol demektir.Ancak halkın verdiği anlam daha
geniş olarak; Allah’ın yolunu ve insanın âdet
durumuna soktuğu iyi davranışı ifade eder.İslam
inancında Hz.Muhammed’in yaptığı,yapmayı
öğütlediği şeylere uymayı anlatır.İnsanlar daha çok bu
yönüyle sünneti önemserler.
Çocukların sünnet edilmesi sadece ,İslâma
özgü değildir.Yahudilerde ve başka bazı toplumlarda
Resim 22 : Sünnet Çocuğunun
da bu âdet vardır.Sünnet özünde erkek çocuğun
Gezdirilmesi
erkeklik organın ucundaki derinin cerrahi bir işlemle
kesilmesidir.Dinsel,kültürel,sağlık yönünden yapılması gerektiği yönünde görüşler vardır.39

39
Bkz.Sedat Veyis Örnek, Türk Halkbilimi,Ankara 2000,s.174; Pertev Naili Boratav,Türk Folkloru,İstanbul
1973, s.193-199; Muhammed Hamidullah “Sünnet”, İA,cilt 11(1979),s.242-245.
Resim 23 : Sünnet Çocuklarının Gezdirilmesi
Ataeymir’de sünnet İlköğretim çağında yapılır.Bazı durumlarda çok küçük bebekler bile
sünnet ettirilir.Sünnet zamanı çocuğun okula gidip gitmemesi, işlerin yoğun olup olmamasına
göre değişir.Mümkün olduğu kadar Kış mevsiminde yapılmaz.Sünneti,sağlık
memurları,doktorlar yapmaktadırlar.
Çocuklar sünnete hem ruhsal olarak, hem sünnet giysileri alınarak hazırlanır.Sünnet
töreninde yemek verilmesi,mevlit okutulması usüldendir.Misafirler, çocuklara para, altın
takarlar.Bazen çocuklara hediye alındığı da olur.

b-Evlenme

Yaşamın ikinci geçiş dönemi olan


evlenme ,her toplumda önemsenen, belirli törensel
işlemlere tâbi olan bir olaydır.Toplumların temeli
olan aile, insanların sosyalleşmesinde, ailelerin
dayanışmasında, yeni akrabalıklar kurulmasında,
kültür aktarımında ,çocukların mutlu
yetiştirilmesinde her çağda önemli olmuştur.
Ataeymir’de; geleneksel evlenme biçimi
olan görücü usül, büyük oranda varlığını
sürdürmekle birlikte,ayrıca anlaşmalı evliliklerin
yapıldığı da görülmektedir.Ancak, asıl olan Resim 24 : Kız Evinden Gelinin
çocukların isteğidir.Anne babalar, çocuklarını Çıkarılması
istemediği kişilerle evlendirmeyi
istememektedirler.Ayrıca erkeğin askerliğini yapması genelde aranır.Gelinle, oğlanın ailesi
oğlan askerdeyken sorun yaşanmasını istemediği için bu konuya dikkat edilir.Ancak bu kesin
kural değildir.Erkek askerliğini yapmadan da evlilikler yapılmaktadır.
Ataeymir’de kızlar için evlilik çağı 17,18 yaşlarında başlar.Daha erken yaşta evlilikler
çok az yapılır.Erkekler için bu yaşlarda başlamakla birlikte,evlilik çağı daha uzundur.Kızların
erken evlenmesi desteklenir.Kız satımı kuzu satımı denir.Sürenin kısa olduğu, zamanı geçerse
evde kalacağından endişe duyulduğunu anlatmaktadır.İlkinden dönen mülkünden dönmüş
demektir, sözü de köyde kullanılır.Bu sözle kızların ilk isteyenle evlenmesinin iyi olacağı
anlatılmak istenir.
Kız İsteme

Köy içinden evliliklerde ,insanlar birbirlerini tanıdıkları için, gençler eğer


birbirlerinden hoşlanıyorlarsa, oğlan tarafının evlenme isteğini önce kızın ailesine iletmesiyle
bu istek ortaya konulur. Aracıların verdiği bilgiye göre, işin resmi olan kısmı başlar veya
başlamaz.
Oğlan babası için,kız isteyip olumsuz sonuçlanması iyi karşılanmaz.Bu nedenle
olumlu sonuçlanma ihtimali yüksek olacak durumlarda, kız istemeye gidilir.
Oğlanın anne babası, varsa dedesi veya kızın ailesiyle iyi görüşen hatırı sayılır
kişilerle birlikte kız istemeye gidilir.Önceden haber verilerek gidilmesi kuraldır.İstisna olarak
habersiz de gidilebilir. Kız istemek için , Perşembe ve Pazar akşamları gitmek alışkanlıktır.Bu
günler dışında gitmek görgüsüzlük olarak nitelenir.
Kız istemeye giden kişiler, hoş beşten sonra, geliş amaçlarını söylerler.Türkiye’nin bir
çok yerinde olduğu gibi; “ Allah’ın izni Hz. Peygamberin kavliyle kızınız..............,
oğlumuz.............istiyoruz. Biz münasip gördük siz ne dersiniz”, denir. Kız tarafı
“düşünelim, taşınalım, kızımıza soralım, nasipse olur,”derler.Cevabın olumsuz olma
ihtimali büyükse, bu mesele için bir daha gelmeyin, diye söylenir.Cevabın olumlu olma
ihtimali yüksek olsa bile, ilk defa kız istemede kabul edilmez.İlk defada evet denilmesi ayıp
karşılanır.
İkinci defa gidildiğinde cevap olumlu ise söz kesilir,kız tarafı söz mendili ve içinde iç
çamaşırı, gömlek,vs. eşyalar olan bir bohçayı oğlan tarafına verir. Kız isteme işi bu şekilde
sona erer.Daha sonra nişan, düğün zamanı belirlenir.

Nişan ve Düğün

Eskiden nişan genellikle ayrı yapılırdı.Takı takılması temel özelliğiydi.Günümüzde


daha çok düğünle birlikte nişan yapılmaktadır.Düğün için duyuru 30-40 yıl önce oku/okuntu
denen genelde küçük bez cep mendili, yakın akrabalara havlu veya başka bir şey verilerek
düğüne davet işlemi yapılırdı.Günümüzde davetiye bastırılıp dağıtma daha yaygın hale
gelmiştir. Köyde bütün evlerin dolaşılarak,şeker,helva gibi şeyler bırakılarak ayrıca davet
işlemi hâlâ varlığını sürdürmektedir.

Resim 25 : Takı Töreni (1976) Resim 26 : Takı Töreni (2001)


Düğünler,işlerin yoğunluğunun az olduğu zamanlarda daha çok yapılır.Erkek tarafı;kız
tarafı için çengici-çalğıcı kiralar,erkeklerin eğlenmesi için de davulcu
zurnacı,sazcıdan,cümbüşcüden vb. oluşan çalgıcı tâbir edilen bir ekip kiralar.Geleneksel
düğünler haftada üç gün devam eder.Cuma,Cumartesi,Pazar ya da Salı, Çarşamba, Perşembe.
Salı günü başlayan düğüne ters düğün denir. Günümüzde sadece bir günde bitirilen düğünler
de yapılmaya başlanmıştır.Çağımızda işlerin yoğunluğu eski âdetleri değiştirmeye başlamıştır.
Yeni bir aile kurulurken,kızın ve oğlanın aileleri ekonomik durumlarına göre yeni
evlenecek çocukların ihtiyacı olan her eşyayı almaya çalışırlar.Oğlanın babası gelinin ziynet
eşyalarını,yatak odası takımlarını genellikle alır.Kız tarafı beyaz eşya türü olanları almaktadır.
Misafirler düğüne gelirken ya hediye getirirler,ya da zarf içinde para getirirler.Bazı
misafirler takı töreni yapılırken,para veya ziynet eşyası takarlar.
Resmi nikah belediye başkanı tarafından yapılır.İmam nikahı genelde,gerdeğe
girmeden önce, çağrılan bir imam tarafından yapılmaktadır.
Gelinlikler hep beyazdır.Başka renk kullanılmaz.Gelinin eline kına yakma âdeti
varlığını korumaktadır.Damatlara kına yakılmaz.Gelinin eline kına yakarken bazı maniler
söylenir.
Düğünlerde mutlaka yemek pişer,düğüne gelenlere yemek sunulur.Düğünlerde pişen
yemekler mevsimine göre değişmektedir.Başlıca düğün yemekleri şunlardır;
Keşkek, şehriye çorbası, güveç,nohut,lahana sarması, patates, patlıcan dolması, kuru
fasulye,taze fasulye,pirinç pilavı,turşu,helva, vs.
Bu yöre kültürel geçiş bölgesi olduğu için çok farklı oyunlar oynanmaktadır. Aydın
Zeybeği,Muğla Zeybeği ,Tavas Zeybeği, Harmandalı Zeybeği, Al Yazma Zeybeği gibi
bölgesel oyunlar düğünlerde en çok oynananlardır.Ayrıca moda olan oyunlar kadınlar
tarafından oynanır.
Gelin alma,yaklaşık 30 yıldır taksiyle yapılmaktadır.Daha önce atla gelin
alınır,damadın evine getirilirdi.Gelin alıcılar gelince,erkekler yöresel oyunlar oynarlar.Gelin
evden çıkarken genelde,Gelin Ağlatması Türküsü, Şen ola gelin Şen ola türküleri çalınır.
Gelin, evden babası veya babası ölmüşse bir aile büyüğünün refakatında çıkarılır,
damadın babasına, ölmüşse bir aile büyüğüne teslim edilir.Damat gelin alma sırasında araçta
bekler.Gelin araca getirilir,damada teslim edilir,gelin arabasıyla damadın evine götürülür.
Gelin babasının evinden çıkarken gelinin annesi, damadın evine girerken, damadın
annesi, buğday şeker,metal paralardan oluşan saçıyı gelinin başının üstünden saçar.Buğdayın
anlamı bereket,şekerin anlamı gelinin dili tatlı olsun, paranın anlamı yeni evliler bolluk içinde
yaşasın ,demektir.Gelin yeni evine gelince, kucağına erkek çocuğu verme âdeti vardır.İlk
çocuğu erkek olsun diye.
Damadın geline yüz görümlüğü hediyesi verme âdeti hâlâ devam etmektedir.Bu
hediye genelde takı eşyası olur.Eskiden, koyun keçi,sığır verildiğini yaşlılar belirtmişlerdir.
Gelin yeni evine gittikten sonra, kız evi damada, haşlanmış tavuk,tatlı vs.yemek
gönderme âdeti hâlâ devam etmektedir.
Düğünün bitmesinin ertesi günü güvey çağırması vardır.Damat ve eşinin kayın
babasının evine gitmesi âdettir.

c-Ölüm
Yaşamın son geçiş dönemi olan ölüm karşısında, bütün toplumlarda bazı törensel
işlemler gelişmiştir.Ölüm karşısındaki çaresizlik, bu törensel işlemlerin ortaya çıkmasında en
etkili olanıdır.
Ölüm karşısında yapılanlar belli başlı üç ana başlık altında toplanabilir;

1-Ölünün, yakınları gözünde öte dünyada mutlu olmasını sağlamaya yönelik olanlar.
2-Ölünün, geride kalanlara zarar vermesini engellemesine yönelik olanlar.
3-Ölünün, yakınlarını teselli etmeye yönelik olanlar.
Ölüm gerçekleştiğinde ilk önce,ölünün gözü açıksa kapatılır,çenesi bağlanır.Bunlar
görünüşünün kötü olmamasına yöneliktir.Sonra akrabalarına haber verilir.Camiiden Salâ
verilir.Köylüler ölen kişinin evine baş sağlına gelirler.Akrabalar ve komşular yapılması
gerekenler için yardımcı olurlar.Acı paylaşılır, yakınlar teselli edilir.
Baş sağlığında özellikle şu sözler söylenenir;
Başınız sağ olsun
Emir Allah’tan geldi, ne yapalım,Allah’ın yanında sevgili imiş.
Allah daha büyük acı göstermesin
Ölenle ölünmez.
Ölüme dağlar dayanamamış,insanoğlu dayanmış.
Hepimizin gideceği yer orası.
Evden eve gezen ölüm,her düzeni bozan ölüm.
Allah iman, Kur’an nasip etsin.
Ölünün cinsiyeti erkek ise genelde imam, kadın ise ölü yıkamada deneyimli bir hanım
tarafından ılık su ile yıkanır,kefenlenir.
Ölünün uzaktan beklenen bir yakını yoksa, en kısa sürede defnedilmesi için çaba
harcanır.Cenaze namazı kılınıp,hazırlanan mezara İslamî usüllere göre konur.Ceset mezara
konduktan sonra, cesedin çürümesi hızlansın diye kefenin bağı çözülür.Mezar toprakla
örtüldükten sonra üzerine su dökülür.Bu işlemler yapılırken imam Kur’an okur.
Cenazenin kalktığı günün akşamında ölü yemeği verilir.Bunun ana amacı ölü evini
yalnız bırakmamak ve ölen kişinin yakınlarını teselli etmektir.Cenazenin kalktığı günün 3.
gününde 3. gün hayırı yapılır.Ayrıca 52 . gününde yine yemek verilir.Bu üç yemekte de mevlit
ve Kur’an okutulması yaygın âdettir.Bu toplantılar İslami olmadan ziyade sosyal boyutu olan
olaylardır.İnsanlar bu vecibeleri yapmazlarsa rahatsız olurlar, ayıplanırlar.
İnsanların bilinçlenmesi, din adamlarının boş inançlara karşı halkı aydınlatması
neticesinde, gerek ölüm konusunda gerek diğer konularda hurâfelerin etkisi azalmıştır.

Ataeymir Mezarlığı

Mezar taşları ,yazılarındaki aktardıkları duygularla, yazı şekilleriyle,taş işçiliğiyle,


Türk- İslam dünyasında her zaman çok önemli kültür malzemeleridir.İnsanların
mezartaşlarını koruması kültürle uğraşanlar için bir şanstır.

Resim 27 : 1185/1769 Resim 28 : 1165/1750 Resim 29 : 12... Tarihli


Tarihli Mezar Taşı Tarihli Mezar Taşı Mehmet Oğlu Şeyh Ali

Mezarlıktaki eski mezar taşlarından yaklaşık 250 yıldır mezarlık olarak kullanıldığı
anlaşılmaktadır.Yaklaşık 80 hektar kadar alanı vardır. 25 yıldır dört tarafı duvarla çevrilidir.
1966’lara kadar içinde büyük melengiç ve
palamut ağaçları vardı.Bir yangın sonunda
mezarlıktaki ağaçlar yandığı için, sonradan ağaçları
kesilmiş, melengiç ağaçlarının yangının etkisiyle
kurumayanları Antep Fıstığıyla aşılanmıştır.Ayrıca
mezarlığa yakın zamanlarda
zeytin ağaçları dikilmiştir.
Doğu, Batı, Güney kıyısından yol
geçmektedir.Bütün Türk-İslam mezarlıkları gibi yol
kenarında olmasının nedeni , insanlar gelir geçerken
bir Fatiha okusunlar, ölülerini unutmasınlar
düşüncesine yöneliktir.
Mezarlığın Güney kıyısından geçen yol
,Osmanlı döneminde ,Tavas-Karacasu Deveci Yolu
idi.Eski mezar taşlarının o yol kenarında daha çok
olması,Deveci Yolu kenarının tercih edildiğini
göstermektedir.
Resim 30 : Eymirli
Cumhuriyet döneminde Ağıldere Yolu kenarı
Abdülkadiroğlu Molla
daha tercih edilen yer olmuştur.Yer tercihinin
Ali’ nin Mezar Taşı
değişmesinde, yolun işlek olmasıyla yakın ilgi olduğu
(1257/1841)
görülmektedir.
Dini bayramlarda mezarlık ziyaret
edilir.Mezarlıkta Kur’an okunur.Son yıllarda kadınlar da mezar ziyareti yapmaktadır.Eskiden
ziyaretlerde mezarların üzerine mersin bırakılmaktaydı.Bu âdet terk edilmiştir.Son 15-20
yıldır,bazı insanlar mezar ziyaretinde buğday götürerek,mezarlarının üzerlerine kuşların
yemesi için saçmaktadırlar.

Sonuç

Bu araştırma Ataeymir tarihi için bir başlangıçtır.Osmanlı Arşivlerinde bulunan en eski


tarihli belgelere ulaşılmıştır.Ancak 17.18 yüzyıllar için eksik olduğu gibi,gündelik yaşamı
yansıtma açısından eksikliği olduğu söylenebilir.
Bu yöre 15.yüzyılda tamamen Türkleşmiş ve İslâmlaşmıştır.Tahrir defterlerindeki
isimlerin islâmi adlar olmasından bu yargıya ulaşmak mümkündür.Türklerin İslâm öncesinde
kullandığı bazı Türkçe adlar 15.16.yüzyıllarda varlığını korumaktadır.Aydın,
Karaca,Turmuş,Bali,Turak,Yayla örnek gösterilebilir.15.16.yüzyıllarda kullanılan İslâm
öncesinin ve İslâmî dönemin bazı adları bugün köyde kullanılmaz olmuştur.Bali, Hızır,Turak,
Kulfal, Kılavuz/Kılaguz, Karaca, İskender, Seydi, Seydi Bali, Hüsâm, Ayvaz, Mümin,
Satılmış, Büksüz ,Abdülkerim,Abidin , Abdi, Nebi,Bahşayış,bunlardan bazılarıdır.
15.16.yüzyıllarda imam çocuğu veya akrabalarının okur yazar oldukları defterlerin
incelenmesiyle anlaşılmaktadır.
Osmanlılar Hicaz bölgesini ele geçirmeden önce köyden hacca giden kişilerin
olduğunu söylemek mümkündür.15. yüzyıldan kalan defterlerde hacı unvanlı kişiler vardır.16.
yüzyılda hacı unvanlı kişilerin sayısı artmıştır.1517’den sonra hac yolları ve hicaz bölgesinin
Osmanlı Devleti egemenliğine girmiş olması ve yaşam düzeyinin yükselmesi sayının
artmasında etkin olmuş olabilir.
Tarihi belgeler, Ataeymir insanının temel geçim kaynağının tarım olduğunu
göstermiştir.İnsanların yaşamında, son 30 yıla kadar büyük değişiklik oduğunu söylemek
zordur.İnsanlar, umutlarını hep gelecek yıla bırakmışlardır.Belki bunun için, çiftçinin karnını
yarmışlar, içinden kırk tane gelecek yıl çıkmış sözü köyde çok söylenir.
Ataeymir’in 1390 sonrası tarihi bu araştırmayla kısmen ortaya çıkarılmıştır.Eski
dönemlere ait yazılı kaynaklar çok fazla tarihsel malzeme vermedikleri için fazla yorum
yapma şansımız yoktur.Köyün tarihi bu tarihsel dönemden daha gerilere gittiği kesindir.Ancak
arşivlerimizde ve yerel düzeyde daha eski dönemlere ait kaynağımız ne yazık ki yoktur.Yakın
dönemler için, kaynak kişilerden bilgiler alınmakla birlikte, istenen ölçüde başarılı sonuçlar
alınamamıştır.Yaklaşık 50 yıl öncesi için bile bilgiler belirgin değildir.Yazılı olmayan bilgiler
bir zaman sonra kaybolmaktadır.

You might also like