You are on page 1of 312

BLG YAYINLARI / ZEL DZ : 35

ISBN 975 - 494 - 660 - 4 97 . 06 . Y . 0105 . 1109

Birinci Basm Haziran 1997

BLG YAYINEV Merutiyet Cad. 46 / A Telf : 431 81 2 2 - 4 3 4 12 71 434 49 98 - 434 49 99 Faks: 431 77 58 06420 Yeniehir - Ankara BLG DAITIM Narlbahe Sok. 1 7 / 1 Telf : 522 52 01 - 526 70 97 Faks: 527 41 19 34360 Caalolu - stanbul

CEMAL YILDIRIM

Bilimsel Dnme Yntemi


-Yazlar, Bildiriler, Tartmalar-

BLG YAYINEV

kapak dzeni: fahri karagzolu

BLG YAYINLARI / ZEL DZ


smet nn Hatralar 1 smet nn Hatralar 2 Glsn Bilgehan Mevhlbe emsi Belli Fikriye Ali Naci Karacan Lozan Konferans ve smet Paa Kmuran Grn Trkler ve Trk Devletleri Tarihi Kmuran Grn Savaan Dnya ve Trkiye Dr. etin Yetkin Siyasal iktidar Sanata Kar Memduh Aytr Kalknma Yar ve Trkiye Nzm Hikmet Kuvay Milliye B. Russel Endstri Toplumunun Gelecei Raymond Aron Sosyolojik Dncenin Evreleri rfan Erdoan - Korkmaz Alemdar letiim ve Toplum Aysel Eki ocuk, Gen, Ana Babalar erafettin Turan Trk Kltr Tarihi erafettin Turan Trk Devrim Tarihi I "mparatorluun knden Ulusal Direnie" erafettin Turan Trk Devrim Tarihi II "Ulusal Direniten Trkiye Cumhuriyeti'ne" erafettin Turan Trk Devrim Tarihi III "Yeni Trkiye'nin Oluumu /1. Blm, 1923 - 1938" erafettin Turan Trk Devrim Tarihi III "Yeni Trkiye'nin Oluumu/2. Blm, 1923 - 1938" erafettin Turan Kanuni Sleyman Dnemi Taht Kavgalar kran Kurdakul ada Trk Edebiyat /1 Merutiyet Dnemi I kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 2 Merutiyet Dnemi II kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 3 Cumhuriyet Dnemi I kran Kurdakul ada Trk Edebiyat / 4 Cumhuriyet Dnemi II Cemal Yldrm Bilimsel Dnme Yntemi -Yazlar, Bildiriler, TartmalarCahit Tala Trkiye'nin Aklamal Sosyal Politika Tarihi Prof. Jaeschke Yeni Trkiye'de slamlk Claude Cahen slamiyet I "Douundan OsmanlI Devletinin Kuruluuna Kadar" Gustave Edmund von Grunebaum slamiyet II "Osmanl Devletinin Kuruluundan Gnmze Kadar -1 Gustave Edmund von Grunebaum slamiyet III "Osmanl Devletinin Kuruluundan Gnmze Kadar - 2
dizgi : font matbaaclk ve tantm hizmetleri telf : 230 30 30 bask : cantekin matbaaclk yaynclk ticaret ltd. ti. telf : 384 34 35 - 384 34 36 - 384 34 37

NDEKLER

NSZ......................................................................................................................... 7 A).. BLM FELSEFES: DENEMELER.......................................................................9 1. Bilime Genel Bir Bak................................................................................ 11 2. Bilim Felsefesinin levi...............................................................................16 3. Bilim Felsefesinin Felsefe indeki Yeri...................................................... 21 4. Bilimsel Dnme: Nitelii ve Yntemi....................................................... 27 5. Matematiksel Dnme: Yaps ve Bilimdeki Yeri...................................... 34 6. Fesefe Asndan Bilim ile Din.................................................................... 43 7. Bilim ile deolojinin Badamazl............................................................. 53 8. Diyalektik Materyalizm ve Bilim (I).............................................................. 63 9. Diyalektik Materyalizm ve Bilim (II)............................................................. 69 10. Bilimsel Yntemin Yeterlik Sorunu..............................................................78 11. ndksiyon Sorunu ve zm Araylar.................................................... 86 12. Bilimsel Dnmede ndksiyonun Yeri................................................... 100 13. Bilimde Nedensellik...................................................................................107 14. Bilimsel Ussallk ve ltleri..................................................................... 117 15. Kuramsal Terimlerin Anlam Sorunu..........................................................125 16. Bilimsel Kuramlarn Yeterlik ltleri............................................... ........ 129 B) BLG KAVRAMI...............................................................................................135 1. Bilisel letiim...........................................................................................137 2. Felsefede Bilgi Kavram............................................................................ 142 3. Doruluk Kuramlar................................................................................... 147 4. Metafizik zerine Bir rdeleme.................................... ............................. 153 5. Felsefenin Kimlii...................................................................................... 162
5

C. BLM - KLTR LKS................................................................................ 165 1. Bilimin Geliim Sreci-Ksa Bir Bak-..................................................... 167 2. Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar.......................................................186 3. Bilim ve Eitim..........................................................................................192 4. Uygarlk Nedir?.........................................................................................197 5. zgrlk Kavram.....................................................................................202 6. nan ve Kurumsal Boyutlarnda Din........................................................208 7. Kltr Balamnda Bilim...........................................................................213 8. Bilimin Neresindeyiz?............................................................................... 218 9. Bir Bilim Politikas Oluturmaya Doru.................................................... 224 D) TARTIMALAR............................................................................................... 231 1. Astroloji Bilim midir?................................................................................. 233 2. Bilimsel Adan Psikanaliz........................................................................242 3. Darvvincilik: Tepkiler ve Eletiriler............................................................247 4. Einstein'n Bilimsel Yntem Anlay -Bir Eletiri-.................................... 251 5. Bilimsel Ynteme "Hayr!" m?................................................................. 257 6. Bilime deolojik Baklar........................................................................... 267 7. Kavram Kargaasna Aklk:................................................................... 274 a) Bir "Eletiri"ye Yant............................................................................ 274 b) "Matematik nermeleri"...................................................................:..276 c) "Duyu Deneyi ve Gerek Deney"........................................................279 8. Eletirel Dnme.................................................................................... 281 E) SONU.............................................................................................................285 BLM FELSEFESNE TOPLU BR BAKI...................................................... 287 BBLYOGRAFYA.................................................................................................. 307

NSZ

Bu kitab oluturan deneme, bildiri ve tartma yazlar, bilim felsefesin de deiik konular ilemekle birlikte, ortak bir hedefe yneliktir: Bilimsel d nme yntemine aklk getirmek, bilimi metafizik ve astroloji trnden sz de bilimlerden ayran temel ltleri belirlemek! Okuyucu hemen her yazda kavramsal zmleme, eletirel yaklam ve zgr tartmann belirgin r neklerini bulacaktr. Felsefe, hi deilse ada anlamda, bilgi, varlk ve deer yarglarna ilikin kavramsal sorunlar irdeleme, akla kavuturma etkinliidir. Bilim felsefesi de bu erevede bilimin ama, yntem ve kuramsal yapsn akla maya ynelik eletirel ve zmsel bir almadr. Kukusuz, bu trden bir alma iin kiinin belli bir dzeyde bilgi ve deneyim birikimine sahip olma s gerekir; ama daha nemlisi entelektel ilgi, bamsz dnme istenci, derinlemesine anlama ve deerlendirme abasdr. Bu kitap yle bir abay gze alabilen okurlar iin yayna girmitir. Ama sorulabilir: Yaadmz ortamda, kitabn ngrd nitelikte ye terli bir okur kesiminden gnmzde sz edilebilir mi, artk? Bu sorunun a r bir karamsarl yanstt sylenebilir, kukusuz; ne var ki, lkemizde n fus artna kout entelektel bir bymeden sz edilemeyecei de bir ger ek! Son yllarda, zellikle grsel medyann kuatmas altnda, evrensel de erlerin, en bata da entelektel ilgilerin, yok olmaya yz tuttuu bir dnem den geiyoruz. Bir yanda, geim ura iinde rpnan eitimsiz ya da ei tim dzeyi yetersiz oalan ynlar; te yanda, vurgun veya emeksiz kazan cn l tanmaz lgnln yaayan "yeni yetme" bir kesim! Bylesine ar pk ve yoz bir ortamda gerek sanat ve dn rnlerine ilginin ap ne ola bilir? Ancak, tm olumsuzluklara karn, bu rnlerin kayna henz kurumadysa, bunu byk lde kimi kii ve kurumlarn zveri isteyen hizmet tutkusuna borluyuz. Aydnla dnk o tutkuyu besleme ve geniletme bir uygarlk misyonu,
7

kanamayacamz bir grevdir. Yzyllarca medrese geleneinin etkisinde felsefe ve bilime kapal kalm yerleik tutumu krmann, kltr dnyamz gerek anlamda zgn dn araylarna amann kolay olmadn son yetmi yllk deneyimlerimizden biliyoruz. Yine de, bu gerek bizi umutsuzlu a deil, tam tersine, daha bilinli bir ura direncine yneltmelidir. Elinizdeki kitap, dn balamnda, ylesi bir savam sorumluluunu simgelemektedir. Cemal Yldrm ida Tepe, Akay Nisan, 1997

A BLM FELSEFES: DENEMELER

1 BLME GENEL BR BAKI*

Genellikle kltrel kavramlar bir tanm erevesinde aklanmaya elver meyecek kadar karmaktr. rnein, din, sanat ve felsefe gibi kltrel etkin liklerle ahlak, zgrlk ve hukuk gibi kavramlarn szlk tanmlar ou kez yzeysel ve snrl birer belirleme olmaktan ileri gemez. Bu tr kavramlarn daha doyurucu aklamalar iin sradan tanmlamay aan mantksal irdele melerin yan sra, kullan balamlarndaki rnekler zerinde zmlemelere gereksinim vardr. Entelektel adan daha kapsaml ve karmak bir etkinlik olan bilimi basit bir tanmlamayla aklamaya kalkmak ise bouna bir abadr. Bu nedenle "bilim nedir?" sorusunu bir tanmla yantlamak yerine; ilk aama da, bilimi deiik boyutlaryla anlamamz kolaylatracak nemli grdmz kimi zelliklerini belirtmeyi, yaammz etkileyen ilevlerine ksaca deinmeyi daha yararl grmekteyiz. Bilime kendine zg entelektel bir giriim, olgusal dnyay tanmaya, aklamaya ynelik bir aray olarak bakabiliriz. Bilim felsefecilerinin genellik le yapt budur. te yandan bilimi gene kendine zg norm ve davran bi imlerine bal, ibirlii ve i blmne dayanan sosyal bir kurum olarak da alglayabiliriz. Yzylmzn ikinci yarsnda byk bir atlm iine giren bilim sosyolojisi bu bak iermektedir. Bilime baka alardan da baklabilir, ku kusuz. rnein bilimi, doruya giden tek yol, yanlmaz, kesin bilginin biricik yntemi sayan 19. Yzyl bilimcilerinin tam tersine; zellikle gnmzde, bili mi sradan bir ura, bir ideoloji, daha da kts kendine "bilim adam" di yenlerin bir kar ya da ayrcalk arac sayanlar da var. Ama biz bu aamada, bu trden beeni ve knamalar bir yana brakarak, bilimi biraz nce de belirt tiimiz gibi kltrel ilevleri balamnda dnsel bir etkinlik olarak ele alaca z. Ancak bu zmlemeye girmeden nce, bu yazda, gerekli grdmz birka noktaya deinmekle yetineceiz.

*) Bu yaz Bilim Nedir?" bal altnda, Bilim ve topya Dergisinin Aralk 1994 saysnda ya ymlanmtr.

11

Olgusal ve Formel Bilimler Ayrl


Deineceimiz ilk nokta "bilim" diye szn ettiimiz etkinliin konu ve bir lde de yntem bakmndan ok deiik dallara ayrlddr. Bu alma dallarn olgusal ve formel diye iki ana kmede toplayabiliriz. Olgusal bilimler, dnyada olup bitenleri betimleme, aklama ve ndeme araylar iinde ka lan almalardr. Bu arayta ortaya konan sonular (betimleyici ya da ku ramsal nermeler) olgusal ieriklidir; doruluklar olgusal verilere gidilerek yoklanr. yle ki, gzlem veya deney sonularyla yoklanmaya elvermeyen hibir hipotez veya kurama olgusal bilimlerde yer verilmez. Formel bilimlere (mantk ve matematik) gelince, bunlar olgusal dnyaya deil, soyut nesne ve ilikilere ynelik almalardr. Olgusal ierikten yoksun nermelerin doruluk lt deiiktir. Mantk ve matematikte bir nermenin doruluk deeri gzlem verilerine gidilerek yoklanmaz; nermenin olgusal doruluu deil, "ispat" denen mantksal doruluu sz konusudur. Mantksal doruluk gzlem veya deneye bavurularak deil, nermenin doruluklar var saylan belli ilke veya ncllerden karsanmasyla salanr. spatlanm her nerme, "aksiyom" ya da "postulat" denilen ilkelerin zorunlu sonucudur. s patlanan bir nerme (matematikte buna "teorem" denir), karsand ncl ya da ncller doruysa, yanl olamaz.

Doa ve nsan Bilimleri


te yandan, olgusal bilimler de kendi iinde doa bilimleri (fizik, kimya, astronomi, biyoloji, vb.) ve insan bilimleri (psikoloji, sosyoloji, antropoloji, vb.) olmak zere iki grupta toplanmaktadr. Ne var ki, bu ayrmn kesin bir izgiye dayand sylenemez. rnein, psikolojinin bir davran bilimi olarak kimi kez doa bilimleriyle snfland grlmektedir. Ayrca, tarih, politika ve ekonomi trnden almalarn da bilimsellik kimlii henz tartma konusu olmaktan kmamtr. Kaba bir lt olarak, doa bilimlerinin inceleme ko nularnn llebilir nesnel gzlem veya deney sonularna elverdii, stelik nedensel aklamaya olanak salayan yasal ilikilerin matematiksel denklem lerle dile getirilebildii; oysa insan bilimlerinin inceleme konusu sre ve dav ranlarn ounluk basit nicel ilikilere indirgenmeye elvermeyen karmak, temelde znel nitelikte deikenlere dayand sylenebilir. lk bakta ereti gibi grnse de bu fark aslnda nemlidir: Doa bilimle rinin sergiledii gz kamatrc ilerlemeler karsnda insan bilimlerinin geri kalml gz nne alndnda ayrmn dayand ltn geerlilii kolayca yadsnamaz. Kukusuz, daha ok ilenen konularn nitelik farkndan kaynakla nan bu duruma bakarak insan bilimlerinin srgit doa bilimlerinin gerisinde
12

kalaca yargsna gidemeyiz. Zamanla insan bilimlerinin de, konularnn do asna daha duyarl aratrma teknikleri gelitirilerek byk bir atlm iine girmesi olasdr, elbet. Unutmamak gerekir ki, gelimilik dzeyleri ne olursa olsun, bilimsel etkinliin tm alanlar temelde ayn ama, yntem ve varsa ymlar paylamaktadr. Zaten ilerde daha ayrntl olarak belirteceimiz gibi bir almann bilimsellik kimliini belirleyen ltlerin kayna da bu ortak ama, yntem ve varsaymlardadr.

Bilimin Dnsel Bir Yntem Olarak Kavranmas


Deineceimiz ikinci nokta bilimin kltrel ortamdaki konumuna ilikin dir. Din, sanat, felsefe, hukuk gibi etkinliklerle karlatrldnda bilimin kl tr yaamna katlm olduka yeni bir olgudur. Dahas, Bat kltr dnda henz pek az kltrn bilimi yeterince zmsedii sylenebilir. Kald ki, bir ok kltrde bilime kar ak ya da st rtk tepkiler olduunu, kimi kl trlerin de bilime nerdeyse tmyle yabanc kaldn biliyoruz. Oysa salkl bir kltr ortam, deiik kltrel etkinliklerin birbirleriyle uyumuna, olumlu etkileimine baldr. Bir toplumda bir yandan otomobilden cep telefonuna, yazarkasadan bilgisayara teknolojinin rn tm modern aralar yaygnlk kazanrken, te yandan giderek artan sayda "eitimli" kiilerin byclere, falclara, tarikat eyhlerine komas, zerinde durulacak bir olaydr. ada lama yolunda hibir toplum, bilimin, nesnel, ussal ve eletirel yaklamna ters den birtakm dogma, saplant ve alkanlklara bal kalarak ilerleye mez. Bilimi srgit dlamaya olanak olmadna gre, toplumlarn tek salkl seenei yerleik inan ve davranlarn gzden geirmeye, geleneksel tu tum ve kurumlarn bilimsel anlayla badar biimde yeniden dzenlemeye ynelmektir. Bilimsel bulularn hzla deitirdii bir dnyada gemiin artk geersiz olduu bilinen inan ve davran kalplar iinde kalmak, bir kltr atlaklna, dolaysyla toplumsal izofreniye dmek demektir. Bunun bir toplum iin ne demek olduunu kktendincilerin hareketinde; Cezayir, M sr, Endonezya, vb. slam lkelerinde yaanan olaylarda grmekteyiz. Dn cede reform kanlmazdr; ada dnyaya uyum teknolojik aralarn kulla nmn aan, eletiriye ak daha esnek ve ussal bir yaklama girmeyi gerek tirir. Bu ise ancak bilimin dnsel bir yntem olarak kavranmas, zmsenmesiyle olasdr.

Bilim, 'Elit'in Tekelinde Deil


Deinmek istediimiz nc nokta, bilimin sradan insan aan, "elit"
13

denen kk bir kesimin tekelinde bir ura olmad, olmamas gerektiidir. Geri bilim baz ynleriyle olduka soyut, uzmanlk bilgisi gerektiren st d zey dnsel-deneysel bir almadr. Ne var ki, tmyle bakldnda bu g rnt yanltcdr; pek ok kimsenin sansnn tersine, bilim, kitlelerin iyi bir eitimle bile eriemeyecei, anlalmas g, saduyuya yabanc bir etkinlik deildir. Einstein gibi kimi sekin bilim adamlarnn da belirtmekten geri kal madklar gibi, bilimsel dnme hepimizin paylat gnlk dnmenin da ha dzenli, tutarl ve eletirel bir uzantsndan baka bir ey deildir. Kald ki, bilimi anlamak ou kez teknik bir dille ortaya konan sonularn renmek demek deildir. nemli olan bilimi entelektel bir etkinlik, problemleri algla ma ve zme giriiminde ussal ve nesnel bir yaklam olarak deerlendirebil mektir. Bilim bir bilgi yn olmaktan ok tartmaya ak bir "denemeyanlma-yanlgy ayklama" yntemidir.

Bilimin Evrensel Nitelii


Deineceimiz son nokta bilimin evrensel niteliine ilikindir. Pek ok kimsenin, bu arada zellikle Batl evrelerin gznde bilim, Avrupa kltrne zg bir gelimedir. Bu doru deildir. Bilim tarihine baktmzda, bilimin beiinin Bat deil Dou olduunu gryoruz. Astronomi, matematik, tp ve mhendislik almalarnda ilk nemli admlarn Hint, Smer, Msr ve Babil uygarlklarnda atld, Bat kltrnn temelini oluturan Antik Yunan d ncesinin de bir lde Babil ve Msr uygarlklarnn etkisinde atlma getii bilinmektedir. Son drtyz yl boyunca bilimin Bat'da gsterdii olaanst gelime Rnesans sonras bir olaydr. Bu atlmda klasik dnceye dnn yan sra slam dnyasnn 8-12. Yzyllar arasna rastlayan dnemdeki bilim sel almalarnn da etkisi byk olmutur.

Banazla Kar Bilim


Ne var ki, bilimin gelimesinde kltrel ortamn nemi yadsnamaz. Her eyden nce, kltrn doay anlamaya ynelik, yeni araylara ak olmas, dncenin dinsel ya da siyasal ideolojik retilerin buyruunda tutulmamas gerekir. zgr tartmaya, ussal eletiriye kapal bir kltr ortamnda bilimsel araya olanak yoktur. Nitekim Avrupa'da gerek anlamda bilimsel aratrma, Ortaa teolojisinin Rnesans'la balayan saygnlk kaybyla olanak kazanm tr. Bunun ters ynde oluan bir baka rneini de slam dnyasnda gr mekteyiz: 12. Yzyla gelinceye dek ran, Irak ve Msr'da parlak gelime or
14

tam bulan bilim, Gazali'nin felsefeyi, dolaysyla zgr dnceyi, tmyle yok etmeye ynelik ortaya koyduu banaz tutumun egemenlik kazanmasyla snmeye yz tutar, ok gemeden slam lkeleri bugn de iinden kamadk lar Ortaa karanlna gmlr. Bilimin tekdze banaz ideolojiler altnda nasl ksr bir konuma dtn, amzda tank olduumuz totaliter yne tim deneyleri de gstermitir. Gnmzde lkemizin de giderek byyen kktendinci bir ideolojinin tehdidi altna girdii grlmektedir. Goethe, "Hibir ey eyleme geen cehalet kadar korkun olamaz" demiti. Toplumumuzu yle bir tehlikenin basks altna dmekten kurtarmann en temel ve kalc nlemi zgr dnce ve inan ortamn hzla gelitirmektir. Bu ise en bata bilimsel anlayn kltrmzle kaynamas, ncelikle aydn ve ynetici kesimlerin davranlarna sindirilmesiyle olanak kazanr. Karanla kar tek silah aydn lktr.

15

2 BLM FELSEFESNN LEV*

Orta'renimden gemi pek ok kimse, yzeysel de olsa, fizik, biyoloji, psikoloji vb. bilimlerin ne trden almalar olduunu bilir; dahas belki de, felsefe ile bilim arasndaki temel yaklam farknn da ayrdndadr. Ama "bi lim felsefesi nedir?" sorusuna yalnz sradan kimselerin deil, ou aydnlarn, hatt kimi bilim adamlarnn bile, ak ve doyurucu bir yant verebilecei sy lenemez. Bunun nedeni bilim felsefesinin anlalmas g, karmak bir ura olmasndan ok entelektel yaantmza henz yeterince girememi olmas dr. Bu bildirinin amac bilim felsefesinin kimliini ortaya koymak, dn dn yasndaki konum ve ilevine aklk getirmektir. Bilim felsefesi nedir? Bu soruya ksa ve kesin bir yant vermek gtr; ama bir ilk belirleme olarak bilim felsefesini, bilimi anlamaya ynelik felsefi bir alma diye niteleyebiliriz. Genel terimlerle dile getirdiimiz bu nitelemeyi da ha belirgin klmak iin ncelikle bilim ile felsefeden ne anladmz ksaca, be lirtmemiz gerekir. Bilim, inceleme konusu olgular aklayc hipotez veya ku ramlar oluturma, bunlarn doruluk deerini gzlemsel verilere giderek yokla ma srecidir. Felsefenin ilevi ise deiiktir. Felsefe, hi deilse ada anla myla, ne olgular anlamaya ne de bilgi retmeye ynelik bir etkinliktir. Felse fe eitli yollardan edindiimiz tm deneyim ve bilgilerimizi anlam asndan zmleme, kendi iinde tutarl bir anlay kurma abasdr. yleyse, bilim fel sefesi bilimsel bir alma deil, bilimi dnsel bir etkinlik olarak akla ka vuturma, anlaml klma giriimidir. Baka bir deyile, bilim felsefesi bilimin kavramsal yapsn, olgular betimleme, ndeme ve aklama yntemini, do ruluk savlarna ilikin ltleri irdeleme; bilim ile "szde-bilim" diye bilinen ast roloji, parapsikoloji gibi almalar arasndaki temel fark belirleme etkinliidir. Hemen belirtelim ki, bilimi anlamaya ynelik almalar bilim felsefesiyle snrl deildir. Bilim felsefesinin yan sra, zellikle yzylmzn ikinci yarsn da nem kazanan bilim sosyolojisi ve bilim psikolojisi gibi almalar da var dr. Bilimin dier kltrel etkinliklerle ilikisi nedir; gelimesi ne gibi sosyal,
Bu metin; Trk Felsefe Dernei'nce dzenlenen "1993 Felsefe KongresP'ne (15-16-17 Mays 1993, Ankara) Bildiri olarak sunulmu, Felsefe Dnyas, Temmuz 1993 saysnda yaymlan mtr.

16

ekonomik ve kltrel koullara baldr? Kiiyi bilimsel uraa ynelten psiko lojik zelliklerden, belli bir zek ve imgelem gcnden sz edilebilir mi? Bi limsel bilginin kullanm, zellikle teknolojideki uygulamalar yaammza b yk kolaylklar salarken ne gibi sorunlara yol amaktadr? Bilime ilikin ol gusal ierikli bu trden sorulara, mantksal zmlemeyle deil, gene bilimsel aratrma yntemleriyle yant aranabilir. Bilimi kurumsal, ya da, belli ilgi, yeti ve isten gcne bal kiisel bir etkinlik olarak inceleyen, ya da, olumlu ve olumsuz uygulamalaryla kurumsal bir etkinlik olarak ele alan davran bilimle riyle bilim felsefesini kartrmamak gerekir. Bilim felsefesinin ura konusu spesifik sorunlara eildiimizde, aradaki fark daha somut olarak ortaya ka caktr. Ancak buna gemeden nce, szn ettiimiz davran bilimleriyle bi lim felsefesi arasnda yer alan bir baka almaya daha deinmemizde yarar vardr: Bilim tarihi. Yzylmzda bir aratrma disiplini olarak saygn bir konuma gelen bilim tarihi, bilimlerin kkenini, geirdii evreleri, geliim ve dnm srelerini, deiik dnemlerdeki kltrel konumlarn inceler. Tarihsel verilerin, sorunla ra tuttuu k bakmndan, hem bilim felsefesi iin, hem bilim psikolojisi ile bilim sosyolojisi iin nemi byktr. Denebilir ki, bilim tarihine yabanc ka lan bir bilim felsefesi somut rneklerden yoksun, soyut bir dnce egzersizi olmaktan ileri gemez. Ayn ekilde, bilimi konu alan davran bilimlerinin or taya koyduu gzlemsel verilerin de, bilim felsefesi iin deerli malzeme sa lad sylenebilir. Deinilmesi gereken bir nokta da, zellikle son yllarda daha belirginle en bir kaygya ilikindir. Gnmzde hemen her lkede bilim adamlarnn "savunma" ad altnda yrtlen sava teknolojisinde grev almas, politik ya da ideolojik emellere dolayl da olsa hizmet salamas ahlak asndan sorgu lanan bir olaya dnmtr. Bilimsel bilginin doal dengelerin ykmna yol aan kara ynelik amalarla kullanlmasna katkda bulunmas yle dursun, seyirci kalmas bile bilim adam iin balanabilir bir davran mdr? Bilime kar gnmzde giderek kendini daha fazla duyurmaya yz tutan gvensizlik duygusunun oluumunda bilim adamnn bir lde de olsa sorumluluu yok mudur? Geri bu sorularn da bilim felsefesinden ok ahlak felsefesini ilgilen dirdii sylenebilir. Dorudur; ne var ki, yle bir gelimenin bilim felsefesini etkileyemeyeceini syleyemeyiz. imdi bilim felsefesini dorudan ilgilendiren sorunlara, dnebiliriz. Bilim felsefesinin bilimi bir dnce etkinlii olarak anlamaya ynelik kavramsal bir zmleme olduunu yukarda belirtmitik. yleyse nce bu zmlemeye ko nu olan kavram ve ilkelerin belirlenmesi gerekir. Bilim, znde olgu-kuram balamnda bir problem zme etkinliidir. Bu etkinliin tm dallarnda gz lem, hipotez, dorulama, aklama, nedensel (ya da yasal) iliki vb. kavramla rn getiini biliyoruz. Ancak bilim adam bu tr kavramlar kullanrken bir an
17

lam irdelemesine girmez. rnein, inceledii bir durum ya da olguya yol aan ilk koullar belirlemeye alrken, "nedensellik ne demektir?", "varsanan neden-sonu ilikisinin ilemsel anlam nedir?" gibi sorularla uramaz. Gene ol gular ndemede ya da aklamada bavurduu hipotez veya kuramlardan sz ederken bunlarn ilevini gsterir, ama mantksal zellikleri zerinde durmaz. Doa yasas deyince ne anlyoruz? Bilimsel aklamann mantksal yaps ne dir? Bilimsel bir kuramn geerlik ltleri ne olmaldr? Betimleme ile akla ma farkl ilemler midir? Bilimsel dnmede indksiyonla dedksiyonun yer leri nedir? Bilimde dorulama srecini dedktif, bulu srecini indktif diye ni teleyebilir miyiz? Bir hipotez veya kuramn olgusal yoklanmasndan ne anlyo ruz? Dorulama mantna kout bir bulu mantndan sz edebilir miyiz?.. Bu trden sorular bilim adamnn tmyle uzak durduu sorular olmasa bile onu dorudan ilgilendiren sorular deildir. Gerekten, onun yapmakta olduu ey kendi urann mantksal zmlemesini vermek deil, belli olgusal bir so runa ilemsel olarak yoklanabilir bir zm ya da aklama getirmektir. Gene biliyoruz ki, bilim adam olgusal dnyay betimleme ve aklama gi riiminde dorudan gzleme elvermeyen, dahas belki de gzleme tmyle kapal birtakm soyut nesne, sre veya ilikilerden sz eder. rnein, bazla r gnlk dilimize bile geen elektron, proton, ntron, gravitasyon, elektro manyetik alan, gen, id, bilin, bilinalt vb. bu tr kavramlardr. Bilim adam, tanmlarn verse bile bu kavramlarn nesnel gereklikle ilikileri zerinde dur maz, gzlemsel verilere indirgeme olaslklarn sorgulamaz. Onun yaklam pragmatiktir: Varsayd nesne veya sreler, aratrma konusu problemin zmne olanak verdii lde geerlidir. Oysa bilim felsefecisinin yaklam analitiktir; burada da sormadan geemeyecei sorular vardr: (1) Bilimsel aklama iin soyut nesne veya ilikilere bavurma kanlmaz mdr? yle ise, (2) bu nesne veya ilikiler gzlemsel terimlerle belirlenemez mi? (3) rnekleri ni verdiimiz sz konusu nesne veya ilikilerle "metafiziksel" denilen ruh, tan r, entellechi, elan vital, ... gibi nesne veya gleri nasl ayrt edebiliriz? Kesin bir ayrm yaplamazsa, (4) bilim ile metafizik temelde ayn eyler midir? Kukusuz, bilimsel yntem, kavram ve ilkelere ilikin mantksal zmle me, ncelikle "bilim" dediimiz etkinliin az ok yakndan tannmasn gerek tirir. Bu demektir ki, bilim felsefecisi bilimi fildii kulesinden yarglayan bir kimse deildir, olamaz. Mantksal zmleme ynteminin yan sra en azn dan bir bilim dalnda belli bir bilgi, hatta bir deneyim birikimine ihtiya var dr. Kald ki, bilim felsefesi profesyonel felsefecilere zg, belli bir grubun te kelinde bir etkinlik de deildir. Bilim adamlar arasnda, oluturduklar ya da yrrlkte hazr bulduklar kavram ve ilkelere aklk getirmek yolunda man tksal zmlemeye bavuranlar yok deildir. Dahas kimi sekin bilim adam larnn bilimsel almalarnn yan sra bilim felsefesine el attklarn biliyoruz. Bunun arpc bir rneini Newton'un "hypothesis non fingo" diye dile getir
18

dii bilimsel ynteme ilikin yargsnda, bir dierini Einstein'n "lokal-olmayan ezamanlk" kavramn akla kavuturma abasnda bulmaktayz. ada bi lim adamlar arasnda, bilim felsefesine, genel bir ilginin tesinde, dpedz ynelen, ura veren P. W. Bridgman, Niels Bohr, Heisenberg, Schrdinger, David Bohm vb. tannm adlar vardr.1 Bilim felsefesinin ilevinden sz ederken belirtilmesi gereken nemli bir nokta daha var. Bu da, bilim feslefesinin geleneksel felsefeye zg gerekliin asal niteliini yakalama, evrensel doruyu ortaya koyma zentisi iinde olma ddr. Pek ok kimse iin bilim felsefesi, bilimin ulat sonulara dayanan bir dnya gr oluturma abasdr, ya da yle olmaldr. Bu beklenti yerin de olsa bile, izlenen yerleik tutumu yanstmamaktadr. Bilim felsefesi ne yn temi ne de amac bakmndan o trden bir alma olarak nitelenebilir: Ama cnda ncelik, gereklie ilikin btncl bir gr oluturmak deil, bilimi d nsel bir etkinlik olarak anlamaktr; ynteminde speklatif deil, analitiktir. Metafizikte grld gibi doruluu apak saylan a priori ilkelerden yola kmaz; tersine, (varsa) o trden ilkeleri de kapsayan eletirel sorgulamayla yol alr. Evrenin kkeni, doas ve amac zerinde yrtlen speklasyonlar t myle yararsz, bo bir aba saymak doru olmaz, kukusuz. Ne var ki, ge mite metafizikilerin bu yoldaki abalarnn, beklenen sonucu vermek yle dursun, bilimde gelimeyi aksatan kimi tkanklklara ve ideolojik atmalara yol at bilinmektedir. Aristoteles'in ereksel doa retisini ieren Ortaa skolastizmi; Hegel ile Marx'n diyalektik sreli evreni; Leibniz, Schopenhauer ve Schiller'in "animistik", Whitehead'n "organizmik" diyebileceimiz dnyalar ile Bergson'un elan vital' bilimle badar grler deildir. Temelde ethik ve ideolojik ynlerden ntr olan bilim felsefesi btncl g r oluturma peinde deildir. Bilimin dnsel yap ve ileyiine ilikin ilevi mantksal zmlemeyle snrldr; kavram ve ilkelerine, dayand temel varsa ymlara aklk getirme, yeni hipotez veya kuramlarn oluumunda ve dorulan ma srecinde izlenen yntemleri, uygulanan ltleri irdeleme; din, sanat ve me tafizik gibi etkinliklerden ayrc zelliklerini belirleme dnda bir amac yoktur. Bilim felsefesi akademik bir disiplin olarak yzylmzda kimlik kazanan bir gelimedir, felsefede deiik geleneklere bal iki eilimin birlemesiyle olu an bir gelime! Bu eilimlerden biri Francis Bacon'la balayan, Locke, Hume ve Mill'le glenen empirisizm gelenei; dieri izlerine Descartes'te rastlad mz, Kant'ta byk lde belirginleen "ussal eletiri" diye niteleyebileceimiz analitik yntemdir. Bu iki eilimin birletii kanalda, Frege, Peano ve Russell'n matematiksel mantk zerindeki almalarnn etkisinde oluan, daha
1) Bkz. P. W. Bridgman, The Nature of Physical Theory, 1936; Niels Bohr, Atomic Physics and Human Knovvledge, 1961; W. Heisenberg, Physics and Philosophy, 1958; E. Schr dinger, Science and Humanism, 1951; D. Bohm, Causality and Chance in Modern Physics, 1957.

19

sonra "mantk empirisizm" ad altnda byk bir atlm iine giren analitik fel sefe, bilime ynelik cephesinde bilim felsefesi kimliiyle ortaya kar. Bertrand Russell, ncs olduu analitik felsefeyi genel izgileriyle yle nitelemektedir:
Analitik felsefe belli sorunlarn zmnde geleneksel felsefeden ok bilimi andran bir yaklam iindedir. Sistem kurucularnn btncl retileriyle karlatrldnda analitik felsefenin stnl, bir hamlede tm evreni kucaklayan bir sistem kurma hevesine kaplmakszn, prob lemlerini tek tek ele alabilme tutumunda kendini gstermektedir, inanyo rum ki, "felsefi bilgi" diye bir ey varsa, ona ancak yle bir yntemle ula labilir. Gene inanyorum ki, felsefenin klasik pek ok sorununa bu yn temle kkl zm getirebiliriz.2

ledii konular ve izledii yntem bakmndan matematiksel mantktaki gelimelerden etkilenen bilim felsefesi, iki dnya sava arasnda Reichenbach, Carnap, Popper ve Hempel'n almalaryla "hipotetik-dedktif" diye bilinen mantk arlkl bir kimlie brnr.3 Ancak, 1950'li yllarn ikinci ya rsnda N. R. Hanson'la balayan, 1962'den bu yana Kuhn ve onu izleyenler le daha atlml bir grnm kazanan bir gelime bilim felsefesine mantn yan sra tarihsel ve sosyo-psikolojik diyebileceimiz yeni bir boyut getirmi tir.4 Bilim felsefesinin temel sorunu artk kuram - olgu ilikisiyle snrl tutul mamakta, paradigma egemenliinde "normal bilim", "getalt dnml" bi limsel devrim gibi, yerleik bilim imajna ters den retilerin tartmalarda n plana getii grlmektedir. Salt ussal bilim imajnn yerini, bir lde de olsa, us d inan ve eilimleri de ieren kurumsal banazlkla ykl bir bilim imajnn almakta olduu sylenebilir. Son yirmi be yl iindeki tartmalar bi lim felsefesinde yeni bir sentezin olumakta olduu iaretlerini vermektedir.5 Popper'n etkisinde Kuhn'un, Kuhn'un etkisinde Popper'n grlerinde birta km modifikasyonlara giderek birbirine daha fazla yaklatklarn grmekteyiz. Aslnda, kimi ynlerden birbiriyle badamaz grnen bu iki grn zaman la diyalektik bir sentezde birleme olasl olduka yksektir.6
2) 3) Bertrand Russell, History of VVestern Philosophy, 1946, s. 862. Bkz. H. Reichenbach, Experience and Prediction, 1938 ve The Rise of Scientific Philo sophy, 1951 (Bu kitap dilimize Bilimsel Felsefenin Douu adyla evrilmitir. Remzi Kitabevi, 1981); R. Carnap, Philosophy and Logical Syntax, 1935; K. Popper, The Logic of Scientific Discovery, 1959 (zgn basm: Logik der Forschung, 1934); C. G. Hempel, Phi losophy of Natural Science, 1966. Bkz. N. R. Hanson, Pattems of Discovery, 1958; T. S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, 1962. I. Lakatos ve A. Musgrave (Ed.), Criticlsm and The Growth of Knovvledge, 1970; C. Yld rm, The Pattern of Scientific Discovery, 1981. Bu gelimenin kimi sinyallerini Lakatos ve onu izleyenlerin almalarnda grmekteyiz.

4) 5) 6)

20

3 BLM FELSEFESNN FELSEFE NDEK YER*

Giri
Bu bildirinin konusu bilim felsefesinin ama ve yntemini belirlemek, zellikle genel felsefe iindeki yerini gstermektir. Bilim felsefesi bilimi konu alan bir felsefe trdr. Baka bir deyile bili min kavramsal yapsn tanmak, bu yapy oluturan ilem ve dnme biim lerini mantksal zmleme yoluyla aydnlatmak bilim felsefesinin grevidir. Kukusuz, bilimi anlama abas yalnz felsefede grlmez; baka birtakm disiplinler veya yaklamlar da sz konusudur. rnein, bilim tarihi bilimi, ta rih boyunca geirdii gelime evrelerini inceleme yolundan anlamaya alr. Sosyoloji, bilimin sosyal bir kurum olarak bal olduu koullan, ilerleme ve ya gerilemesindeki sosyal veya kltrel etkenleri ayrdetmek ve bunlar akla mak yoluna gider. Psikoloji, bir yandan bilim adamlarna zg kiilik, zihinsel ve duygusal niteliklerle ilgilenir; te yandan, bilimde kayna gzlem veya de neye dorudan bal olmayan birtakm soyut kavram veya teorilere ulamada etkin olan ruhsal sreleri aydnlatmaya urar. Bilimde yaratcln kiisel ve zihinsel koullarn belirlemek, gnmzde psikologlarn giderek nemle eildikleri bir konu olmutur. Bu tr yaklamlarn ortak zellii bilimi anlama abalarnda bilimsel me toda bal kalmalardr. Bilim, ister tarihsel geliim sreci biiminde, ister sos yal bir kurum olarak zellii ve etkinlik koullar asndan, isterse olgular bulma ve aklamada kullanlan zihinsel sreler ynnden ele alnsn, bilim tarihi, sosyoloji ve psikolojinin yapt kendi alarndan nemli olan sonula r birtakm n koullara giderek aklamadan ibarettir. Oysa felsefenin yakla m deiiktir. Felsefe bilimsel metotla deil, mantksal zmleme yolundan bilimi aklamaya alr. Bununla sz geen disiplinlerin sonularnn birbiri ne veya felsefeye ters dtn, ya da, felsefe iin ilgin olmadn syle mek istemiyoruz. Tam tersine, felsefe mantksal zmleme yntemini kulla*) Bu metin, Trkiye Felsefe Kurumu'nca dzenlenen Sempozyuma (Ankara, 1974) Bildiri ola rak sunulmutur.

21

nrken amacna ilikin tm sonular (bunlarn kesinlik veya gvenirlik derece leri ne olursa olsun) gz nnde tutmak gereinden kanamaz. mdi bilim felsefesinin ama ve kapsamn belirleme, her eyden nce "felsefe"den ne anladmz saptamamz gerektirir. Gerekten, bilim felsefesi ilk bakta geleneksel felsefeyle pek yakndan ilikili grnmese de, gerek ko nusu, gerek metodu ynnden felsefi niteliktedir ve daha batan sylediimiz gibi bir felsefe trdr. Bu nedenle syleyeceklerimizi u iki nokta etrafnda toplayabiliriz: (1) Felsefi dncenin zellii nedir? (2) Bu dnce ereve sinde bilim felsefesinin yeri nedir?

Felsefi Dnmenin zellii


Felsefenin herkese benimsenmi veya benimsenmeye aday bir tanm yoktur. Bunun bir nedeni "felsefe" sznn, "daire" veya "gezegen" sz gibi belirli bir nesneyi veya nesne trn adlandrmamas ise, daha nemli bir ne deni de felsefenin ne olduunun filozoflar arasnda bugn bile bir tartma ko nusu olmas, daha dorusu, "felsefe nedir?" sorusunun dpedz felsefeye ko nu olmasdr. Kelimenin etimolojik anlam olan "bilgelik sevgisi" ise sadece ta rihsel ynden nemlidir, fakat bir tanm iin ne yeterli, ne de belki gereklidir. Gerekten felsefeyle uraan ka kii, dier insanlardan daha fazla bilgelik sevgisi tadn ileri srebilir? Felsefe tarihini eitli felsefe trleri, birbiriyle anlaamayan filozoflar ve ya bal olduklar ekoller doldurduuna gre, "felsefe'nin de eitli ve durma dan deien anlamlar olacaktr, elbette. Bunlar tek tek sralamak, ya da hi deilse, belli balklar altnda snflamak, ilgin bir alma olabilir belki. An cak biz burada daha kestirme bir yol seerek, felsefenin ortak sorunlarn ve bunlarn genel zelliklerini belirtmekle yetineceiz. Olduka yaygn bir gre gre felsefe, insann niteliini ve iinde yaa d dnyann yap ve ileyiini akl yoluyla anlama abasdr. Bu tanm daha belirgin klmak iin felsefede ele alnan balca konu veya sorular gzden ge irmeye, bu konu veya sorularn bir yandan dinsel, te yandan bilimsel soru lardan ne ynlerden ayrldn gstermeye ihtiya vardr. Bertrand Russell felsefe sorunlarn ayrdederken felsefeyi, bir yan ile te olojiyle, br yan ile bilimle ortak grmektedir. Felsefe, kesin bilgi edinme olana vermeyen sorunlar zerindeki speklasyon nitelii ile teolojiyi, akl ve mantk llerine bal kalma zellii ile bilimi andrr. Ona gre, tm kesin bilgilerimiz bilime, kesin bilgilerimizi aan her trl dogma ve inanlar (bunla rn kayna ister geleneksel otoriteler, ister vahiy olsun) teolojiye aittir. Felse fe ne bilim gibi kesin olgusal bilgi salar, ne de teoloji gibi akl d birtakm kaynaklara bal kalr. Felsefe, bilimlerin gzlem ve deney yolu ile zemedi
22

i veya zmeye elverili bulmad, fakat nitelii itibariyle speklatif kafaya hitap eden sorunlar rasyonel zmleme yolundan ele alr. Bu sorunlar balca u grupta toplayabiliriz: 1. Eurenin yaps ue nitelii ile ilgili sorunlar. rnein: Varlklarn k keninde tek bir ilke mi vardr, yoksa ruh ve madde diye iki ilkel nesne ayrdedilebilir mi? Edilebilirse, bunlarn nitelii ve birbiriyle ilikisi nedir? Evrende olup bitenlerin belli bir ama ve btnl var mdr, yoksa her ey birtakm kr kuvvetlerin itip ekmesiyle mi meydana gelmektedir? "Doa yasalar" de diimiz nedensel ilikiler gerekten var mdr, yoksa doada bulduumuz d zen kendi dzen ihtiyacmzn bir yansmasndan baka bir ey deil midir? 2. nsann deer ve nitelii ile ilgili sorunlar. rnein: insann, onu dier varlklardan ayran yce veya tanrsal diyebileceimiz bir niteliinden sz edilebilir mi, yoksa ona doadaki oluumlardan sadece biri gzyle bak mak yeterli midir? Yaam veya davran biimlerinden bazlarn iyi, dier ba zlarn kt sayabilir miyiz, yoksa her ey sonunda bir kapya kar ve son zmlemede, btn bu ayrmlar anlamsz mdr? yilik, gzellik ve doruluk kavramlar evrensel deerler midir, yoksa bunlar da pek ok ey gibi geici ve bal birer fanteziden mi ibarettir? 3. Bilgilerimizin nitelik ve snrlar ile ilgili sorunlar. rnein: Bilgile rimizin kayna veya kkeni nedir? nsan akl iin ne tr bilgiye olanak var dr? Nasl biliyoruz? Bilgilerimiz yaantmzla snrl mdr, yoksa duyu verileri mizin tesinde var saylan eyler hakknda da bilgi edinebilir miyiz? Bizim d mzda gerek bir dnya var mdr, varsa bunu bilebilir miyiz? Bilgilerimize gerekten gvenebilir miyiz? Yoksa "bilgi" dediimiz ey aslnda tahmin veya kiisel kandan m ibarettir? Gerek bilgi ile sahte bilgiyi ayrdedebilir miyiz, edebilirsek bunun ltleri nelerdir? Bilgilerimize geerlik ve kesinlik kazand ran ey nedir? "Doru" denilen ey nedir, buna ulaabilir miyiz? Bu tr sorulara kutsal kitaplardan cevap getirmek ne denli bosa, laboratuvarda cevap aramak da o derece botur. Biri geersiz, br olanakszdr. yle ise bu sorular bir yana m iteceiz? Buna da olanak yoktur kukusuz. Bugn bile kafas bu gibi sorularla megul kimseler yok deildir. Felsefenin varlk nedeni bu sorularda yatmaktadr. Geri felsefeyle uraanlarn yantlar hibir zaman kesinlik gstermedii gibi ou kez birbiriyle elikili olmaktan da ileri gitmemitir. yle grnyor ki, sorulardaki sreklilik ve evrensellik yantlarda gerekleme olana bulmu yor. ada felsefede yant getirme yerine soru aydnlatma urann n pla na gemesi bu farkn gzleminden domu bir sonutur herhalde. Artk bu sorulara, bilimsel sorulara verilen trden yant verilemeyecei anlalmtr. Filozoflardan nemli bir blm bunlara dorudan yant arama yerine, bunla rn neden kesinlikle cevaplanamayacan aklama iine koyulmutur. Gn mz filozoflar, bir eit bilimsellik savnda olan metafizik yerine, hi deilse
23

ilk aamada, yalnz dil ve dncede aklk arayan bir eletiri yntemi geli tirmekle yetinmektedirler. Felsefeyi nitelerken bilimle olan ilikisini biraz daha yakndan belirtmeye ihtiya vardr. rneklerini yukarda verdiimiz sorunlarn gzden geirilmesiyle de anla laca zere, felsefi dnmenin bata gelen zellii genelliktir. Felsefe e itli bilim kollar gibi spesifik yaant alanlar ile ilgilenmez; tersine inceleme konular geni kapsaml olup hibir bilim dalnn snrlarna dorudan girme yen, fakat tm bilimleri bir yerde etkileyen sorunlardan oluur. Felsefe, ste lik, incelemesini belli bir soyut dzeyde yrtr; olgulardan ok, olgularn tesinde birtakm kavram ve ilkeleri belirlemeye alr. Felsefe sorunlarnn bir baka zellii de bilimsel yntemle zmlenme ye elverili olmamalardr. Gzlem ve deneye dayal mantksal dnme bilim de olduu gibi felsefede de nemlidir; ne var ki, bilimde etkili olduu bilinen bu yntem felsefe sorunlar sz konusu olduunda yetersiz kalmaktadr. Za ten bir sorun bilimsel yntemle zmlenmeye elverili olduu andan itibaren felsefenin deil bilimin konusu olur. ok tekrarlanan bir hikye vardr; sras gelmiken anlatmadan gemeyeceim:
Kk, irkin trtl, dier btn hayvancklar renkli tylerini kabartp, caka satarken, bir delie ekilir, utancndan ortaya kamazd. Bir gn, bu duruma daha fazla dayanamayacan hisseden zavallck, karar verir: O da sslenip pslenecek, gzelleerek ortaya kacaktr. Gece demez, gndz demez sslenir; boyanr, tylerini parlatp kabartr. Fakat bouna, gzelleemez. Bir ara, "Bana bakn!" diyerek ortaya atlr. "Ben de gze lim, gerekten gzel trtlm" der. Fakat tekiler dnp bakmazlar, stelik arkasndan alay edip glerler. Kk, irkin trtl aresiz, yine ie koyulur. Bu kez daha ok urar; ve gzelleir! Ne var ki, "Ben gerekten gzel bir trtlm," dedike, tekiler daha fazla glerler. Zavall trtl mutsuz ve akndr. Sonunda tepedeki aatan olup bitenlerin hepsini seyreden yal ve akll bayku, "Grmyor musun?" der, "Onlar imdi sen gzel de ilsin diye glmyorlar; kendini gzel bir trtl sanmana glyorlar. Gzel sin gzel olmasna, ama dostum, sen artk bir trtl deil, bir kelebeksin."

Bilgin gibi "doru"yu arayan, evreni anlamaya alan filozofun aradna eritiini dnelim; ona artk "filozof" diyebilir miyiz? Hikye ayn zamanda bilimle felsefenin tarihsel ilikisini de dile getirici niteliktedir. Felsefe bilime ne bir rakip, ne de bir zentidir. Felsefenin grevi deiik tir: Evrene ve insana ait temel sorunlar zerinde rasyonel dnme ve tart ma eylemini srdrmek. Baka bir deyile, kiinin evren ve yaam ile ilgili inanlarn eletirme, aydnlatma ve bunlara rasyonel bir temel arama, felse fenin gerek misyonudur.
24

Bilim Felsefesinin Ama ve Kapsam


Buraya kadar felsefeden ne anladmz ve bilimle olan ilikisini kaln izgilerle belirtmeye altk. Szlerimizi bilim felsefesinin ama ve kapsamn ksaca belirterek tamamlamak istiyoruz. Her eyen nce, "bilim felsefesi" ile "bilimsel felsefe'yi ayrmak gerekir. Bilim felsefesi, felsefi dncenin veya felsefi dnme metodunun bilime uy gulanmas demektir. Amac, daha batan iaret edildii zere, kavramsal zmleme yolundan "bilim" dediimiz fenomeni aydnla karmak, yorumla nmaktr. Oysa bilimsel felsefe, metafizik trden sayd dnme biim ve rnlerine geerlik tanmayan yeni bir yaklam dile getirmektedir. Amac, felsefeye bilimsel bir nitelik kazandrmak, felsefeyi verimsiz, sorumsuz bir tar tma olmaktan karp, tek tek sorunlara bilimsel diyebileceimiz zmler arayan sorumlu bir disiplin kimliine kavuturmaktr. Yzylmzn balarnda Russell'n yazd bir kitap, "Felsefede Bilimsel Metot," baln tayordu. Krk yl sonra, Bilimsel Felsefenin Douu adl kitabyla Hans Reichenbach'n ayn dorultuda daha kesin bir tutum sergilediini gryoruz. Reichenbach kitabnn nsznde amacn u szlerle aklamaktadr:
Pek ok kimse iin felsefe ile speklasyonu ayrmak olanakszdr. Bunlara gre, filozof bilgi salayan metotlarla alamaz; bu bilgi ister olgusal nitelikte olsun, isterse mantksal ilikiler biiminde olsun. stelik onun kulland dil, irdelenip dorulanmaya ak da olamaz. Ksaca, on lar iin felsefe bir bilim deildir. Oysa biz kitapta tam tersi bir tez savun maktayz. Diyoruz ki, felsefi speklasyon geici bir aamadr, felsefe so runlarnn zm iin gerekli mantksal zmleme aralarnn yeterin ce gelitirilmemi olduu bir aama. Gene diyoruz ki, "felsefede bilimsel yaklam" diye bir ey vardr ve bunun izlerini gemite de bulmaktayz. Kitabmz bu yaklamdan kaynaklanp gnmzde ortaya kan amac gtmektedir. yle bir felsefe ki, ada bilimde bulduu metotlarla daha nceleri cevaplar ancak salt tahmine dayanan birtakm sorunlara kesin zm getirebilmektedir. Ksaca demek gerekirse, kitabmz felsefenin speklasyondan bilime getiini gstermek amac ile kaleme alnm tr.1

Felsefe speklasyondan bilime getiinde felsefe olarak ortada bir ey kalr m sorusunun yantn zavall trtln serveninde bulabilir miyiz, bilmiyo rum. Fakat bilinen u ki, Reichenbach'n kitab yazarnn iddiasn kantlamak tan uzak kalmtr.
1) Hans Reichenbach, The Rise of Scientific Philosophy, s. vii. (Bu kitap, "Bilimsel Felsefenin Douu" adyla dilimize evrilmitir. Remzi Kitabevi, 1979, 2. Basm, 1993).

25

Bilim felsefesine dnelim. Ama ve kapsam bilimi anlamakla snrl olan bu felsefenin bilim olma veya bilime benzeme zentisi yoktur. Urat so runlar arasnda balcalarn yle sralayabiliriz: "Bilimsel dnme" diye bir dnme biimi var mdr? Varsa, mantksal nitelii nedir? Baka bir deyile bilimin mant kurulabilir mi? Bilimde teori ve gzlem ilikisi nedir? Teori kurmann ve dorulamann mantksal ltleri saptanabilir mi? Bilimde betim lemenin tesinde aklama var mdr? Varsa, yeterli bir aklamann mantksal koullar nelerdir? Bilimin dayand temel varsaymlar nelerdir? Bunlar, te mellendirebilir miyiz? Bilimi ortak-duyu, din, felsefe, matematik gibi dnme biimlerinden nasl ayrdedebiliriz? Bilimsel dnmede matematiin yeri ve nemi nedir? Matematik kesinliin nitelii nedir, bilimsel sonular neden ola slk dzeyinde kalmaktan kurtulamaz? Bilimde nedensellik ilkesinin yeri ne dir, bilimsel yasalar biim ve ilev ynnden nasl niteleyebiliriz? Unutmamak gerekir ki, bilim felsefesi bilime kar giderek artan ilgimizin bir sonucudur. Her dnemde felsefe o dneme zg yaant biiminin niteli ini tar. rnein, antik dnyada felsefe, doann dngl deiimi ve insa nn siyasal nitelii ile ilgili gr yanstr. Ortaa boyunca Tanr'ya ve din sel yaama ynelik ilgi arln duyurur. Rnesans'tan gnmze kadar, "bi lim" dediimiz doay anlama ve kontrol etme, eylemi, yaam her yn ile etkileyen rakipsiz kuvvet olmutur. Modern bilim teknolojideki uygulamalar ile yaamamz deitirmekle kalmamakta, duyu ve dnmemizi de biimle mektedir. Felsefenin bu geree yabanc kalmas beklenebilir mi? Felsefe duygularmzdan ok aklmza hitap etmekle gemiteki ekicili inden bir hayli yitirmitir belki. Fakat Russell'n belirttii gibi, felsefe, kesin likten uzak da olsa, kararszln tesinde bir yaama olana gstermekle g nmzde de yararl hizmetini srdrebilir.

26

4 BLMSEL DNME: NTEL VE YNTEM*

amz ister "atom a", ister "uzay a", ister "kompter a" diye niteleyelim, hepsinde temel* ilerleme gc bilimden kaynaklanmaktadr. Bu nedenle, bilimi, bilimsel dnme yntemini anlamadka ne yaadmz dn yay, ne de bu dnyay gemi dnemlerden ayran zellii kavrayabiliriz. te yandan, bilimsel dnme ynteminde, aklc ve eletirel bir kafa eitiminin balca olana sakldr. Bu yntemin zmsenerek kiilerde bir davran bii mine dntrlmesi giderek topluma her trl gizemli ya da akl-d reti ve saplantlara kar salkl bir gvence salayacak, sorunlarmz irdeleme ve zmede bizi etkinlii kantlanm aralarla donatacaktr. Ksa bir yaz erevesinde bilimi tm ynleriyle ele almaya olanak yoktur kukusuz. Bu yazda bilime bir dnce tr olarak bakmakla yetineceiz. Bi limden ne anlyoruz? zellikle, bilimsel dnme yntemini nasl niteleyebili riz? Geri, geni bir erevede ele alndnda bu sorularn birbirinden pek farkl olmadn syleyebiliriz; yle ki, birine vereceimiz yant dierinin ya ntn da iermektedir. Nitekim bilimi bir dnme sreci diye tanmlama yo luna gittiimizde iki sorunun tek bir soruya dntn greceiz. Ama yine de, "bilim" kavramyla, "yntem" sorununu, hi deilse semantik ynnden, ayr tutmada yarar var. Ancak konuya girmeden nce bir noktann akla kavuturulmasna ih tiya vardr. O da bu trden sorularn bilimin deil, bilim felsefesinin sorular olduudur. Aklk bakmndan ikisi arasndaki fark belirtmek zorundayz. Ka baca demek gerekirse, bilimin olgular, bilim felsefesinin ise bilimi konu ald sylenebilir. Ne var ki, bilimi konu alan bilim felsefesinin ne trden bir al ma olduu deiik yorumlara yol amtr. Kimine gre bilim felsefesi, bilimin sonularyla tutarl ve bu sonulara dayanan bir dnya gr oluturma ura dr. Kimine gre ise, bilim felsefesinin grevi bilimin dayand temel varsa ymlar irdeleyerek ortaya karmak, bylece bilimsel dnmenin dayanaklar ile ulat sonularn ne lde geerli ve gvenilir olduunu saptamaktr.
*) Bu yaz, Macit Gkberk Armaan'nda (Ankara, 1983) yaymlanmtr.

27

Daha yaygn bir gre gre ise, bilim felsefesi bilimin yap ve ileyiini kav ramsal ynden zmleme ve akla kavuturma etkinliidir. Bu mantksal bir zmlemedir, yoksa bilimi popler biimde sunmak amacyla yaplan bir basitletirme ii deildir. Bizim burada yapmak istediimiz de bu sonuncu g r erevesinde bir uratr. Buna gre, "bilimsel aratrma" denilen etkinlii dier dnme biimle rinden ayrdeden zellikleri belirlemek, bilim adamlarnn doay incelemede kullandklar yntemleri, mantksal adan, nitelemek, bilimsel aklama ve ndeyilerin ltlerini tartmak ve ulalan sonularn gvenirlik koullarn irdelemek bilim felsefesinin zn oluturur. Bylece bilim felsefesi iin ikinci dzeyde bir almadr diyebiliriz: yle ki, bilim felsefesi dorudan ya da do layl dnyay konu almamakta, bu dnyada olup-bitenler stnde bir anlama ve aklama abas olan bilimi konu almaktadr. Bu ilikiyi ematik olarak yle gsterebiliriz:1 Dzey Uran-Tr Konu 2 Bitim Felsefesi Bilimsel betimleme ve aklama yntemle rinin mantksal zmlenmesi (st dil) 1 Bilim Olgular ya da olgusal ilikileri betimleme ve aklama (nesne dili) 0 Olgusal Dnya Kukusuz bu ayrma deinmekle iki ura trnn tmyle birbirinden ayr dtn, daha dorusu, iki ura trrin birbiriyle balantsz olduunu ileri srmek istemiyorum. Bilimsel dnme ve aratrma sreleriyle temas olmayan, bunlar az-ok tanmayan bir kimsenin bilim felsefesi yapma olana nasl dnlemezse, sorumlu ve yetkili mantksal zmlemelere srt eviren bilim adamlarnn da bilimi tam anladklar kolayca sylenemez. Bunlar aala r tek tek iyi bilseler bile orman btnl iinde gremezler herhalde. Orma n btnl ile grebilen Galileo, Newton, Mach, Einstein apnda kiileri salt bilgin deil, bilgin-filozof saymak daha doru olur bu nedenle. imdi sorularmza dnebiliriz: "Bilim"den ne anlyoruz? Bu soru bizi birtakm tanm tartmalarna gt rebilir. Hem bundan saknmak iin, hem de bilime bir dnme ve bilgi edin me yntemi diye baktmzda bilim anlaymz da kendiliinden ortaya ka candan, dorudan yntem sorununa ynelebiliriz. Pek ok ders kitabnda, bugn bile, "bilim" ulat sonulara arlk ve rilerek dzenli bir bilgi birikimi diye tanmlanr. Aslnda bu yetersiz ve dura an bir anlay yanstmaktadr. Oysa bilim birtakm sonular olmaktan ok,
1) John Losee, A Historical Introduction to tho Philosophy of Science, Oxford University Press, 1972, s. 3.

28

bir bulma ve dorulama srecidir. Geri, bilimi bir bilgi yn saymak yle dursun, bilgi retme yntemi saymak bile tartma gtrr. nk bilimde ulalan ve genel bir alkanlkla bilgi saydmz sonularn ou gerekte az-ok dorulanm hipotez niteliinde nermelerdir. Bu nermelerin, ne denli kantlanm olursa olsun, bir gn yanllanma olasl vardr. Oysa bil gi oluturan bir nerme iin bir yanllanma olasl sz konusu deildir. Bilimin temel amac olgusal dnyay, ya da dpedz evreni anlamaktr, diyeceiz. Din, metafizik iin de ayn ey sylenebilir. yleyse, bilimi bu tr uralardan ayran zellii amacnda deil, bu amaca ulamada kulland yntemde arayacaz. Din kutsal kitaplarda aklanan birtakm yarglar er evesinde evrenin pein bir yorumunu verir. Bu yarglar olgulara giderek test etme yle dursun, tartmaya bile olanak yoktur. Bunlar tanrsal birer buyruk niteliindedir; dayanaklarn olgusal dnyada deil, inanlarda ara mak gerekir. Metafizik ise, daha rasyonel ve daha az dogmatik olmakla bir likte, dnyay anlama amacnda daha fazla baarl deildir. Metafizik dnya y salt akl ya da sezgi yoluyla anlama, olup-bitenlerin gerisindeki "asl ger ek"! bir ya da birka genel ilkede dile getirme abasdr. A priori konan bu ilkeler, bilimde ortaya atlan aklayc genellemelerin tersine, olgusal yoldan irdelenemez. Bu yzden ayr ayr dinler gibi, deiik ve ou kez birbiriyle badamaz metafizik sistemler domutur. Oysa bilim ne kutsal kitaplarn balayc ve sz gtrmez buyruklarndan, ne de metafizikte olduu gibi a priori doru saylan ilkelerden yola kar. Bilim amacna dnyaya ilikin varsaym ya da beklentilerimizi srekli test etme ve dzeltme yoluyla ulama ya alr. Bilimsel dnme ynteminin zn oluturan bu srete aa ma ayrdedebiliriz: 1) Gzlem verilerinin beklenti ya da varsaymlarmza uymamas halinde ortaya kan bunalm; 2) Bunalm giderme yolunda yeni hipotez veya teori oluturma; 3) Oluturulan yeni hipotez veya teoriyi yeni gzlemlere giderek test et me. Olup-biten her eyin beklentilerimize uygun dt bir dnyada bilim ya da bilimsel aratrma diye bir ey olmayacakt kukusuz. Bilim bir uyum sala ma abasdr. Bu abada gzlem, eletirel dnme ve yaratc imgelem, mantksal karm gibi ilevler i iedir. Matematik, yaratc imgelem ve man tksal akl-yrtmeyle yetinir; bilim bunlarla birlikte gzlem ve deneyi de ge rektirir. Bilimsel dnme srecini kaln izgileriyle belirleyen bu tanmlama, a da anlay yanstmakla birlikte, kimi tartmal noktalar da iinde tamakta dr. Bunlara ksaca deinmeden geemeyeceiz. Tartmalarn dm noktas teori ile olgularn ilikisinde kendini gstermektedir. Ksaca demek gerekirse
29

sorun, bir hipotez ya da teorinin nasl oluturulduu sorunudur ve tartmalar antik aa kadar uzanr. Aristoteles bilimsel dnmeyi bir yan ile indktif, bir yan ile dedktif saymtr. Bilim adam olgusal gzlemlerden ilkelere indktif dnme ile, ge nel ilkelerden olgusal gzlemlere ise dedktif karmla ular ona gre. Bu anlay ematik olarak yle gsterebiliriz:2
indksiyon
(1)

Gzlem verileri

Aklayc (2) ilkeler

Dedksiyon

Aristoteles'in bu gr, ada anlaya tmyle uymamakla birlikte, g nmzde bile olduka yaygn bir anlay temsil eder. Ne var ki Ortaa skolastisizmi onun gzlemlerden ilkelere giden indksiyonunu unutarak, sadece dedksiyonuna sarld ve tasm denilen karm trnn dar erevesinde ka larak bilim d, ksr bir dnce gelenei iine girdi. Skolastik dnceye ilk tepkiler daha 13. Yzylda balar; ama asl etkili tepkiler 17. Yzyln ilk yar snda Bacon, Descartes ve Galileo ile kendini gsterir. Bacon, bilimlerin duraan durumundan, Ortaa skolastisizmini sorumlu tutar ve geleneksel mantn tasmsal akl yrtmesini ie yaramaz, ksr bir laf ebelii sayar. Ona gre doann incelenmesinde dedksiyona deil yalnz ca indksiyona yer vermek gerekir. Ancak indktif dnme iledir ki, olgula rn gzleminden doa yasalarna ilerleyebiliriz. Bacon skolastik dnceye kar gelitirdii tepkisinde, ne yazk ki, hipotezin ve matematiksel dnme nin nemini gremedi; bu yzden bilim adamlarn etkileme gc zayf kald. Bacon bir empirisist idi. Bilimsel aratrmada olgusal gzlemi vurgula makla nemli bir i yapt. Ama biliyoruz ki, bilimin olgusal boyutu yannda 'rasyonel' diyebileceimiz bir boyutu da vardr. Bacon'n yeterince gremedii bu boyut Descartes'in metot anlaynn zn oluturur. Descartes iin yet kin bir bilimin modeli matematiktedir. Matematik, doruluu apak (ya da Descartes'in deyimi ile her trl kukunun tesinde ak ve seik) olan birta km ilkelerden kalkarak dedktif karmn salam admlaryla bizi gvenilir sonulara gtrr. Descartes'in matematikte bulduu dnme yntemini skolastik gelenekteki ksr tasmsal ispatlarla kartrmamak gerekir. Ortaa
2) Bkz. John Losee, A Historical Introduction to the Philosophy of Science, s. 6.

30

filozoflar tasm, Hristiyan dogmalarn ispat iin kullanyorlard; Descartes'n dedktif karm yntemi ise sezgi ile ulalan birtakm ilkelerden, gve nilir bilgilere ulamay amalyordu. Ne var ki, matematikte geerli ve etkili olan bu yntem doa bilimlerinde Descartes'n umduu sonucu vermekten uzak kalmtr. Descartes'n yetersizlii matematiksel dnme yntemi ile deneyi birletirememesindedir. Bu birletirme Galileo'da gerekleir. Galileo ada anlay da temsil eden hipotetik-dedktif yntemin kuru cusudur. Galileo bir fizik bilginidir; ama ona gre doa matematiin diliyle yazlm bir kitaptr. Bu dili bilmeden, kullanmadan doay ne incelemeye ne de anlamaya olanak vardr. Galileo da, Descartes ve Bacon gibi, skolastik d nce biimine zellikle Aristo fiziine bir tepki olarak ortaya kar. Ama ona gre bilim ne Bacon'n sand gibi olgularn gzlemine dayanan bir endktif genelleme ii, ne de Descartes'n tledii gibi doruluu apak ilkelerden bilgi retme abasdr. Onun uygulamasnda dedktif karmn ilevi, aklay c hipotez veya teorileri ierikleri ynnden zmlemek, test edilebilir so nularna gtrmek; deneyin grevi bu sonular denetleyici olgusal verileri salamaktr. O ne salt rasyonalist, ne de salt empirisisttir. Galileo modern fi ziin olduu gibi, modern bilim metodunun da babas saylsa yeridir. lk ve tam rneini Galileo'da bulduumuz hipotetik dedktif yntemin yapsal zelliini ve ileyiini biraz daha aklamak iin aadaki emaya ba vuracaz.3 (emada "<>" iareti mantksal nitelii henz belirlenmemi bir ilikiyi, "=>" iareti dedktif karm, "o" iareti ise karlatrma ya da l trme ilemini gstermek iin kullanlmtr.) Bulma Balam Kavramsal Dnya Hipotez veya => Teori t 1 Aklamaya muhta olgular ve olgusal ilikiler Beklentiler nda elde edilen gzlem veya deney sonular Mantksal sonular (beklentiler) ya da ndeyiler t Dorulama Balam

Olgusal Dnya

emadan da grld gibi bilimsel dnme iki dnya arasnda bir gidip-gelme srecidir. Gzlem konusu olgular, kavramsal dzeyde oluturulan hipotez veya teorilere bavurularak aklanmakta, ama bu aklayc hipotez veya teoriler, mantksal sonularna gidilerek yeni gzlem ve deney verileriyle
3) Bkz. Cemal Yldrm, Bilim Felsefesi, s. 60.

31

karlatrlp test edilmektedir. Gzlem verilerinin dorulamad hipotez ve ya teoriler reddedilir, alternatif hipotez ve teoriler oluturularak denenir. Bu sre, aklama kapsam ve ndeyi gc ynnden en doyurucu teoriyi bu luncaya dek srp gider. Ancak ne denli kantlanm olursa olsun her teori er-ge sarslma, kimi yeni gzlem ya da deney verileri karsnda yetersiz kal ma olaslndan kurtulamaz. Bilim tarihi bir bakma irkin olgularn katlettii teorilerin bir mezarldr, denebilir. ema olgusal dnya ile kavra sal dnya arasndaki ilikileri iki farkl balamda vermektedir: Bulu balam ve dorulama balam. Dorulama ba lamnda teori eletirel bir yaklamla ilem grr; aklama vaadeden teori doru ise, olgusal dzeyde u ya da bu gzlemlerin yaplmas gerekir: Beklen ti olan bu gzlemlerin gereklemesi halinde teori pekitirilmi olur, bir tane sinin bile gereklememesi halinde, teori yanllanm olur. Dorulama bala mndaki bu ilemin mantksal yaps bellidir. Mantksal karmda bir hata yoksa ve de gzlem veya deney verileri gvenilir nitelikte ise, sonu tartma konusu edilemez. Teori, olgulara kesinlikle ters dmedike, aklama ve n deyi ynlerinden daha gls ortaya kncaya dek korunur. Oysa olgu-teori ilikisi bulu balamnda teden beri tartma konusu ol mutur. Teori, balangta aklanmaya muhta belli olgular aklama vaadi tayan bir veya daha fazla hipotez niteliinde ortaya kar. Ancak bu nasl ol maktadr? Bacon'dan J. S. Mill'e kadar gelen empiristler iin bu sorunun ya nt bellidir. Hipotez dediimiz ey bir genellemedir, buna olgularn gzlemine dayanan indktif akl yrtmeyle ularz. te yandan, Descartes ve onu izle yen rasyonalistler iin bilimde aklayc ilkeler akl ya da sezgimizin rnleri dir. Bunlar hipotez sayp olgusal yoldan test etmeye ne olanak ne de gerek vardr. Gzlem veya deneyler doruluu apak olan bu ilkelere ters demez; dtnde reddedilmesi gereken ey aklmz deil, gzlemlerimizdir. Tartma deiik biimde ada bilim felsefecileri arasnda da srmekte dir. "Standart gr" diyebileceimiz nemli bir ounluun benimsedii g r, hipotez oluturmann mantksal bir dnme ya da akl yrtmeye dayan mad, bu nedenle mantn deil, olsa olsa psikolojinin konusu olabilecei savn iermektedir. Standart gr temsil eden Reichenbach, Carnap, Papper ve Braithvvait gibi dnrlere gre mantksal zmleme ancak dorula ma balamnda geerli bir yntemdir. Tm arlna karn bu gr, gen kuak bilim felsefecileri arasnda yetersiz bulan dnrler kmtr. Bunlarn banda gelen Hanson hipotez ya da teori oluturmada hem indksiyonun hem de dedksiyonun geerli olmadn vurgulamakta, ama bunun salt psi kolojik bir olay olduu savn da benimsememektedir. Hanson'a gre hipotez oluturmada, hipotez dorulamadaki sk, mantk anlamnda olmasa bile geni anlamda ve deiik trden bir mantksal dnmeden sz edilebilir. Bu olay tmyle akl d saymak, kolay bir zmdr, ama doru bir zm olamaz.
32

Bilim adam bir teoriyi nasl birtakm kant ya da nedenlere dayanarak doru sayyorsa, u ya da bu trden bir hipotezi ortaya atarken de birtakm neden lere dayand sylenebilir. Bilim adam bir sorundan, aklama gerektiren bir olgudan hareket eder; bulduu hipotez o soruna ilikin bir zmdr. Bunun kendine zg bir akl yrtme trn ierdii sylenebilir. Ama ne Hanson, ne de onu izleyen dierleri, henz "byle bir akl yrt me var mdr, varsa mantksal zellii nedir" sorusunu doyurucu bir biimde yantlam deillerdir.4 Ksaca zetlersek, bilimi dnyay anlama abasnda kavramlarla olgular arasnda uyum kurma sreci diye tanmlayabiliriz. Gzlem verilerinin artmas kavramsal dnyamzn genilemesine, yeni kavramlar yeni gzlemlere yol a tndan uyum kurma abas geici duraklamalara karn srp gider. Doa tm teorilerimizi atndan bilimsel ilerlemeye snr konamaz ve bilim doa nn tkenmez zenginlii karsnda kendini srekli dzeltme ve geniletme a basndan kurtulamaz. Bilimi, din, metafizik, hatt ortak duyuya dayal gnlk dnceden ayran balca zellii de ite bu kendi kendini dzeltme dzene inde yatmaktadr. Bir bitmeyen bulma ve dorulama sreci olan bilimi yal nzca ulat sonulara indirgeyerek tanmlamak bu yzden hem duraan hem de yzeysel bir anlay yanstmaktan ileri gemez.

4)

Bkz. Cemal Yldrm, The Pattern of Scientific Discovery, ODT, 1981.

33

MATEMATKSEL DNME: YAPISI VE BLMDEK YER*

"Matematiin stn kesinlii bir derece soru nudur, sadece ve var olduu kadaryla, matema tiksel bilginin tmyle szsel olmasndan ileri gelir." Bertrand Russell "Matematiksel ilkeler gerek dnyaya ilikin olduklar lde kesinlikten uzak, kesin olduklar lde gerek dnyaya ilikin deildir." Albert Einstein

Pek oumuz iin matematik bir yandan soyut, anlalmas g, hatt belki de gizemli bir konudur. te yandan akln, kesinliin ve yanlmazln ltn matematikte bulanlarn says az deildir. ster istemez aklmza u soru gelmektedir: Matematik ounluk sandmz gibi doruluu sz gtr mez, yetkin bir bilim midir? Yoksa, doruluu bir yana ura konusu bile belli olmayan, satran trnden bir oyun, ya da gizemli bir bilmece midir? Mate matik nedir? Bu soruya yant ararken, ince bir alay da iinde tayan nl yky ha trlamada yarar var: Bir matematiki ile bir filozof tartyorlarm. Matema tiki felsefenin "laf ebelii"nden baka bir ey olmadn, filozof da matemati in birtakm simgeler ile kurallardan oluan bir oyun olmaktan ileri gitmedii ni syler. Derken araya giren saduyulu vatanda, kavgaya gerek yok demi: Felsefe dediin, her ey hakknda hibir ey bilmemektir; matematik ise, hi bir ey hakknda her eyi bilmektir. Bu nitelemenin pek de yabana atlr trden olmadn Bertrand Russell'n u szleri gstermektedir: "Matematik ne konutuumuz eyin ne oldu unu, ne de sylediklerimizin doru olup olmadn bilmediimiz bir bilim dir."1 Sorumuza dnelim: Matematik nedir, gerekten?
*) Bu yaz, Bilim ve Teknik Dergisinin Haziran ve Temmuz 1982 saylarnda yaymlanmtr. 1) Bertrand Russell, Mysticism and Logic, s. 75.

34

Bu soruya saysz yantlar verilmitir. Matematii kendine zg konu ve yntemiyle bir bilim sayanlar var: Matematikilerin gznde "bilimlerin krali esi". Kimi bilim adamlarnn gznde ise "bilimlerin hizmetisi" bir bilim. Matematii bir bilim deil, bir dil, belli kural ve simgelerden oluan yaln bir anlatm dizgesi; ya da dpedz bir yntem, biimsel ilikiler zerinde yryen mantksal bir karm, bir dntrme arac sayanlar da var. Bertrand Russell matematii "P doru ise Q dorudur" biimini alan tm nermelerin bir kmesi diye tanmlamtr. Bu demektir ki, matematik gerekte, simgesel mantkla zde, doruluu geerli karmlarda arayan biimsel bir disiplindir. Ne var ki, matematiin ne olduu sorusuna birtakm tanmlar sralaya rak aklk getirmeye olanak yoktur. Bir kez tanmlarn ou birbiriyle bada r nitelikte deildir. Sonra her tanm belli bir grn rndr, deiik bir bak asn yanstr. O gr, o bak as bilinmedike, ona dayal tanm doru yorumlamay bekleyemeyiz. Bu nedenle soruna yaklammz tanmla rn tesinde bir aratrmay, mantksal bir irdelemeyi gerektirmektedir. Mate matik hi deilse grnrde, olgular betimlemeye ve aklamaya ynelik bir inceleme alan olmadna gre, neyi konu almaktadr, yntemi nedir? Mate matie zg kesinliin kayna nedir? Uzun sre dendii gibi, konusu saylar, ya da saysal ilikilerdir, demek olmuyor; nk topoloji, projektif geometri, kmeler teorisi gibi saylar iermeyen matematiksel almalar da vardr. te yandan mantk gibi matematii tmyle biimsel saymak da yetmiyor; nk say, kme, fonksiyon trnden birtakm soyut nesneleri konu ald ileri s rlerek matematiin ierikten yoksun olmad, dolaysyla bir tr bilgi salan d sylenebiliyor. Ayn ekilde sorunu yntem ynnden de kesip atmaya olanak yok. Ma tematiksel dnmeyi salt dedktif akl yrtme sayabilir miyiz? Yoksa nde gelen kimi matematikilerin savunduu zere matematikte, dier bilim dalla rnda olduu gibi, bir tr indktif dnmenin yeri var mdr? zellikle, mate matiksel bulularn, sezgi ya da yaratc imgeleme yer vermeyen yaln bir karm ii olduu nasl sylenebilir? Bu sorular ele almadan nce matematiin balang dnemine ksaca deinmekte yarar vardr. Matematik tm soyut grnmne karn, bir insan uradr. Bu nitelii ile yaam zorunluklarndan kaynakland ileri srlebilir. Nitekim sayma d ndaki hesaplamalarn ilk belirdii eski uygarlklara baktmzda bu savn ge erliini kolayca grmekteyiz. "Geometri" sz "yer lm" anlamna gelir; Nil nehrinin tamalarndan sonra ekin alanlarnn yeniden belirlenmesi ihtiya cndan domutur. Ayn ekilde Babiller de nehir tamalarn nleme, sula ma, bataklk kurutma, zellikle kendilerine n salayan grkemli yap ve tap
35

naklar gerekletirmede geometriye; ticaret etkinliklerini yrtmede aritme tik ilemlerine bavurmak zorunda idiler. Tarmsal etkinlikler kullanl bir tak vimin gelitirilmesine, mal takas belli llerin birim olarak kullanlmasna yol amtr. Geri lme ve basit hesaplamalara dayanan bu ilk gelimeler pratik nitelikte idi; ama zamanla bu bilgilerin pratik balamlar dnda ele alnmas, retilmesi, bir lde genel ve soyut bir karakter kazanmas ka nlmazd. Nitekim hem Babil'de hem de Msrda matematiin ihtiyalar ok aan bir dzeye ulatn biliyoruz. Bununla birlikte, Grek uygarl ncesi dnemdeki matematiin belirgin zellii empirik nitelikte olmas idi. Ulalan sonular ounluk deneme ve yanlma ynteminin rn olmaktan ileri ge miyor, genellemeler indktif akl yrtmeye dayanyordu. Matematie bilim sel nitelik veren ispat kavramnn dolaysyla dedktif karm dncesinin ortaya kmas Grek uygarln bekler. Grek matematiinin Msr ve Babil kaynaklarndan etkilendii bilinmekle birlikte2 bunun ls ve kapsam tam belirlenmi deildir. Ancak kolayca yadsnamayacak bir nokta u ki, Grek'ler, kendilerinden nceki gelimelere borlar ne olursa olsun, matematie, empirik aritmetik ve yer lm tesin de, yepyeni bir nitelik kazandrmlardr. Deyim yerinde ise, matematik Grek'lerin elinde bir dnme uram, empirik deneyimlere dayal ilem ve kurallarn tesinde, tmyle rasyonel dnme ve ispata dayal bir disiplin kimlii kazanmtr. Matematikte .. 600 dolaylarnda ortaya kan, sonraki 300 yl boyun ca ilenerek mantksal yetkinlie ulaan bu dnmn doyurucu bir akla masna rastlamamaktayz. Kimisi buna "Grek mucizesi" diyerek iin iinden kmak istemi, kimisi de doann gizemlerini aklc yoldan zmeye ynelik Grek kafasnn zellii demitir. Akla daha yakn baka bir aklama, o d nemde Grek doa felsefesinin eritii tartma dzeyine dikkati ekmektedir: Doay birtakm temel ilkelere indirgeyerek aklamaya ynelik bu felsefe speklatif nitelikte idi, ama sorumsuz deildi: Oluturduu soyut kavram ve varsaymlar zorunlu sonularna giderek temellendirme abasn ieriyordu. te yandan Sokrates ve zellikle Sofistlerin elinde gelien diyalektik de bir tr ispatlama yntemi idi. Bu ortamda gzlemsel kantlama yerine matemati in zn oluturan akl yrtmeye dayal ispat ynteminin egemen olmas doald. Nitekim Thales'den balayarak doruluu empirik lmelerle bilinen kimi geometrik nermelerin ispatlandn, geometrinin giderek mantksal bir
2) Proclus'a gre geometrinin Grek dnyasna girii antik dnyasnn "yedi akll adam''ndan biri olan Milet'li Thales'in bir sre Msr'da dolatktan sonra lkesine dnmesiyle olur. Thales'in ispatlad teoremler arasnda zellikle unlar saylr: (1) kizkenar bir genin taban alar eittir. (2) Yarm daire iine izilmi bir a dik adr. (Bu nermeyi Babil'ler Thales'den 1400 yl nce, yani .. 2000 yllarnda bilmekteydiler.) (3) Daireyi herhangi bir ap ikiye bler. (4) Birbiriyle kesien iki dorunun oluturduu ters alar eittir. Pitagoras'n da bir sre Msr ve Babil'de kald bilinmektedir.

36

yap kazandn, sonunda Euclid'in nl yapt Elementler'de aksiyometik bir kimlikle ortaya ktn grmekteyiz. Euclid'den bir kuak nce Aristoteles bu gelimeyi yle aklyordu: "retilen ya da edinilen tm bilgiler daha n ce var olan bilgilere dayanr. Gzlemlerimiz bunun, bata matematik, tm bi limlerde byle olduunu gstermektedir. spatlayc bilimin, doruluu apak ilkelerden, yani onlara dayanarak ulaacamz sonulardan daha iyi bilinen ilkelerden kalkmas bilgi kavramnn bize ykledii bir zorunluktur."3 Aristote les, doruluu apak ilkeleri yok sayarak ispat olanaksz sayan empirisist fi lozoflarn polemiklerine kar kt gibi, Eleatik grecellii benimsemi ele tiricilere de kar kar. Bu sonuncular ncl olarak kullanlan ilkelerin varl n yadsmamakla birlikte, bunlarn doruluunu sonularna grecel sayarak, matematii dngl bir kmaza itme giriiminde idiler. Aristoteles iin ncl de yer alan ilkeler ispatlanamaz nitelikte dorulardr. Onun u szlerinde Euclid'i ncelediini grmekteyiz. "spatlayc her bilim, ispatlanamayan ilke lerden kalkmak zorundadr; yoksa ispat zinciri sonsuza dek uzar. spatlana mayan bu ilkelerden bir blm tm bilimler iin ortak (Euclid bunlara daha sonra "Aksiyom" der), dier bir blm ise her bilime gre deien, konuya zg (Euclid bunlara "Postulat" der) ilkelerdir. Matematiin belli bir dnemdeki gelimesi zerinde verdiimiz bu ksa aklama konuya bir lde k tutmaktadr: Empirik bir bilgi olarak balayan matematiin belli bir aamada ispat kavramn oluturarak teorik bir kimlik kazandn grmekteyiz. Ne var ki, bu oluumu tmyle matematie zg saymak yanltr. Bata fizik olmak zere kimi doa bilimlerinin de benzer bir izgi izleyerek giderek teorik dzeyde dedktif bir yap oluturduklar, ya da bu amaca yneldikleri gzden kamamaktadr. Tarihsel geliimlerindeki bu benzerlie karn, matematiksel disiplinlerle doa bilimlerini bir tutmaya ola nak var mdr? Hatt matematie, szcn dar anlamyla "bilim" diyebilir mi yiz? Bilimsel bir aratrma alann teoloji, metafizik trden dnce dizgelerin den ayran balca zellii, yeterli kant gstermeden hibir nerme, sav ya da yargy doru saymamasdr. Bilindii gibi fizik, biyoloji ve davran bilim lerinde kant gzlem ya da deney sonular salar; bu alanlardaki teorilerin doruluu, o teorilerin ierdii ndeyi niteliindeki birtakm sonularn gz lem ya da deney verilerine uygun dmesiyle belirlenir. Olgularn dorulama d bir teori ya da hipotez, akla ne denli yakn grnrse grnsn, geerli ini koruyamaz; yerini erge baka bir teoriye brakmak zorundadr. Bilimler de ilerlemenin, giderek daha kapsaml ve doyurucu aklamalara ulamann dzenei ite bu teori-olgu ilikisinde yatmaktadr. Matematik iin de ayn e yi syleyebilir miyiz? rnein; olgusal verilere ters den bir teoremi yanl
3) Bkz. Enriques, F., The Historic Development of Logic, s. 15.

37

sayabilir miyiz? Daha genel bir soruyla, matematiksel nermelerin doruluk lt nedir? Bu soru bizi matematiksel dnmenin yap ve yntemini irdelemeye, bu arada bilimlerle ilikisini aklamaya gtrmektedir. Bunu yapmaya alrken zellikle u iki nokta zerinde duracaz. (1) Matematiksel nermelerin niteli i, (2) Matematiin bilimdeki yeri.

1- Matematiksel nermelerin Nitelii


Bilimlerde nermeler (ister betimleyici ister aklayc nitelikte olsun) ol gusal dnyaya ilikindir: Olup bitenler zerinde bize bilgi verme amac gder ler. Denebilir ki, matematiksel nermeler de bilgi vermeye yneliktir; u ka dar ki, bu bilgi olgusal dnyaya deil, say, kme, fonksiyon trnden birta km soyut nesnelere ilikindir. Hatta, Mili ve Mach gibi empirist filozoflarn daha da ileri giderek, matematik nermeleri bilimsel nermeler gibi olgusal ierikli saymakta olduuna tank olmaktayz. te yandan, bu nermeleri tam tersine olgusal ierikten yoksun analitik ya da totolojik nitelikte sayanlar var. Kant "sentetik a priori" nitelemesiyle bu iki gr arasnda yer alr; mate matik nermeleri geerlii deneysel verilere bal olmayan olgusal ierikli dorular sayar. Poincare'ye gre ise aritmetiin temel kurallar, Kant'n dedi i gibi, sentetik a priori; geometrinin nermeleri ise dpedz analitik nitelik tedir. Frege'de ise, tam tersine, aritmetiin temel kurallarn analitik, geomet rinin nermelerini sentetik sayma eilimi kendini gstermektedir. Grlyor ki, matematiksel nermelerin nitelii zerinde ne matematikiler ne de filo zoflar arasnda bir gr birlii vardr. Tartmalar gnmzde de bitmi de ildir. Karkln bir nedeni matematiin ok deiik tanmlamalara yatkn bir konu olmasdr kukusuz. Ama bir nedeni de bir ayrmn, uygulamal ma tematikle soyut ya da kuramsal matematik arasndaki temel farkn gzden ka rlmasdr. rnein Euclid geometrisi, uzaysal ilikileri dile getirdii lde uygulamal matematiktir, nermelerin doruluk deeri lme sonularn tu tup tutmamasyla belirlenir. Oysa bu geometriyi, yzylmzn balarnda David Hilbert'in ele ald biimde formel bir sistem olarak grdmzde, ner meleri olgusal ierikten yoksun, soyut ilikileri dile getiren ve de doruluklar dayandklar aksiyomlara grecel totolojik birer ifade olmaktan ileri geemez. Mili gibi dnrler matematik nermeleri iyi kantlanm sentetik trden dorular sayarken uygulamal matematii model almakta; bu nermeleri ana litik trden ya da tanma bal szsel dorular sayan Russell ve onu izleyen Ayer ve Kemeny gibi dnrler ise matematii manta indirgenebilen, toto lojik bir dizge saymaktadrlar. Birincilere gre "5+3=8" nermesi, "dnya yu varlaktr" trnden sentetik bir doruluu; kincilere gre "yuvarlak nesneler
38

yuvarlaktr" trnden mantn temel ilkesi zdelie dayanan ve bu nitelii ile hibir olguya ters dmesi sz konusu olmayan analitik bir doruluu dile getirmektedir. Yuvarlak bir nesnenin yuvarlak olup olmadn saptamak iin gzlem ya da deneyime bavurmaya gerek yoktur. nermeyi anlayan kimse, onun doru olduunu da hemen bilir. Oysa "dnya yuvarlaktr", nermesi iin ayn eyi syleyemeyiz. Dnya yuvarlak deil, baka bir biimde de olabilirdi. Nitekim bir zamanlar dnyay yuvarlak deil, dz sayyordu insanlar. Bugn dnyann yuvarlak olduunu doru sayyorsak, bu, deiik yollardan elde edi len tm gzlem verilerine uygun dt iindir; yoksa nermenin anlamna bal bir doruluk sz konusu deildir burada. Analitik ve sentetik nermeler arasnda yaptmz bu ayrm ematik olarak yle gsterebiliriz. Doruluu Saptama Ynnden ierik Ynnden Olgusal Sentetik (rnek: Dnya yuvarlaktr) Bo Analitik (rnek: Yuvarlak nesneler yuvarlaktr) Gzlem ncesi (a priori) Gzlem Sonras (a posteriori)

Bu basit ayrm kesin olmaktan uzaktr; ancak matematik ve mantk gibi biimsel disiplinlerle olgusal bilimler arasndaki temel farka k tuttuu iin nemli saylabilir. Buna gre, biimsel disiplinler olgusal ierikten yoksun analitik (doruluklar a priori bilinen) nermelerden, olgusal bilimler ise sen tetik (doruluklar a pastcriori bilinen Jnermelerden oluur. Bu bizi matematikle bilimin ilikisi sorununa getirmektedir.

2- Matematiin Bilimdeki Yeri


Matematiin bilim iin yaamsal nemini amzn sekin fizikilerinden R. B. Lindsay yle belirtiyor: "nsanolu evresini tanma konusundaki merakn yitirmedii srece do ay anlamaya alacak ve yorumunu grnrde deiik olan olgular arasn39

daki ilikileri betimlemeye dayand srece matematiksel dnmekten ken dini alamayacaktr. Bu gerek, ilgilendiimiz deneyimlerimiz ister llebilir, ister llemez trden olsun, deimeyecektir. Bildiimiz bir ey varsa o da matematiksiz fiziin hibir zaman anlalr olamayacadr."4 Matematiin bilimler, zellikle fiziksel bilimler iin vazgeilmezlii nere den kaynaklanmaktadr? Lindsay'n deyimiyle matematiksiz fizik niin anlal maz bir konu olurdu? Yukarda da deindiimiz gibi bilim olgusal dnyaya ilikindir; gzlemlerimizi betimleme, aklama amac gder. Ulat sonular olgusal ierikli nermelerde dile gelir. Oysa, matematik olgusal dnyay anla maya ynelik bir alma deildir; bize dnyaya ilikin bilgi vermez. Daha n ce belirttiimiz gibi, inceleme konusu, say, fonksiyon, kme trnden birta km soyut nesne ve ilikilerdir: bunlar dile getiren nermeler olgusal ierik ten yoksun, analitik (doruluu a priori bilinen) nermelerdir. yleyse, ma tematiin bilimler iin olan yaamsal nemini nasl aklayabiliriz? Bu sorunun yant matematiin u iki zelliinde yatmaktadr: (1) Mate matik bir dildir, (2) Matematik bir karm yntemidir. Matematiin bir dil olarak bilimdeki nemini ilk kavrayan bilim adam modern fiziin kurucusu Galileo olmutur. Evreni, incelememize ak duran yce bir kitaba benzeten Galileo yle demektedir:
"Evren matematiin.diliyle yazlmtr; harfleri gen, ember ve di er geometrik nesnelerdir. Bunlar bilmedike onun bir szcn bile anlayamayz. Matematiin dilini bilmeyen iin, evren iinden klmaz ka ranlk bir labirent gibidir."

Galileo'nun belki de biraz abartarak vurgulad noktaya aklk getirmesi bakmndan u rnei ele alalm: Kepler'in, fizik ders kitaplarnda matemati in diliyle bir denklem biiminde yazlan gezegenlerin devinimine ilikin n c yasas, _ T2= K (R)3 gnlk dilde yle bir tmceyle ancak ifade edilebilmektedir: Bir gezegenin gne evresindeki dn sresinin karesi, gezegenin g neten ortalama uzaklnn kpyle doru orantldr. Gryoruz ki, matematik dilde son derece ak, kesin ve ksa biimde ifade edilen bir iliki, gnlk dilde olduka karmak ve uzun bir tmce gerek tirmektedir. Dahas var: Matematiin olgusal yorumlamaya ak ama kendi dilinde bi rer forml olan kimi denklemlerinin, bilimlerde hazr ifade kalplar olarak ne denli ie yaradn bilmekteyiz. rnein, matematiin u formln ele ala
4) R. B. Lindsay, On the Relation of Mathematics and Physics", Scientific Monthly, Vol. 59, s. 456-460, 1944.

40

lm: y= ax2. Formldeki y ve x terimleri birer deikendir; herhangi bir konu ya ilikin deer alabilirler. Nitekim formln bir yorumuna fizikte rastlamakta yz. Cisimlerini serbest dme yasas, s=l/2 gt2, formln belli bir olgusal ilikiye uygulanmasn dile getirmektedir. Ayn forml baka konularda, r nein ekonomide sunu ve istem ilikisiyle, yorumlama olana vardr. Ancak geerli yorum fizikten aldmz rnekteki gibi bizi doru bir nermeye gt ren yorumdur. Matematiksel formllerin kimi olgusal ilikileri dile getirebilme glerini nasl aklayabiliriz? Pythagoras ve onu izleyen filozoflar iin bu, evrenin ma tematiksel yapsnn bir kantdr. Olgusal dnyann nicel olarak llebilir (hatt belki de llemez) byklkleri arasnda birtakm "fonksiyonel" ilikiler kurabildiimiz dorudur. Ne var ki, bu, evrenin "matematiksel yaps"n kant lamaktan ok, deneyimlerimizin deiik dillerde (bu arada matematiin sala d ok etkin simgesel dilde) anlatma elverili olduunu gsterir. Doada olup bitenlerin matematiksel formllerin salad kalplarda dile gelme olana bulabilmesi, evrene gizemli ya da fizik-tesi nitelikler yklememiz iin hakl bir neden vermez bize. Matematiin bir karm yntemi olarak nemine gelince, bunun ok iyi bir rneine Newton'un bilimsel almalarnda rastlamaktayz. Bilindii gibi bilimsel kuramlarn bata gelen ilevleri, ilikin olduklar olgular aklamak, henz gzlenmemi kimi olgular ndeyileyerek gzlem alanmz genilet mektedir. Ne var ki, gerek aklama, gerek ndeyi, kuramdan birtakm gzle nebilir sonularn mantksal olarak karlmasyla olanak kazanr. Newton hem oluturduu kuramn doruluunu test etmek, hem de Kepler ve Galileo gibi bilim adamlarnn yasalarnda dile gelen birtakm olgusal ilikileri akla mak iin, gereksinme duyduu etkili karm aracn bugn "diferansiyel ve integral hesaplan" denilen gl matematik teknii gelitirerek salamt. Ayn ekilde, Einstein'n da zellikle genel grecellik kuramn dorulayan gzlem lere ulamas iin deiik trden kimi matematik tekniklere bavurmak zorun da kaldn biliyoruz. Matematiin bilimde ok nemli olan bu karm ilevini basit bir rnekle gsterebiliriz.5 Diyelim ki, elimizde hacmi, belli bir scaklkta ve 4 atmosfer basn altnda 12 m3 olan bir miktar gaz var. Boyle'n gazlar yasasna gre vp= c (yani hacim x basn= sabit bir deer)dir. Bu yasay kullanarak ayn s caklkta, ama bu kez 6 atmosfer basn altnda tutulan gazn hacmini ndemek istersek, basit bir aritmatik ilem bizi hemen doru sonuca gtrmeye yetecektir. lk durum: v= 12 m3, p= 4 at. olduuna gre, 12x4= 48
5) Bkz. C. G. Hempel, On the Nature of Mathematical Truth, American Mathematical Monthly, Vol. 52, 1945.

41

kinci durum: v= ?, vx6= 48 v= 48/6 v= 8 m3

p= 6 at. olduuna gre,

Matematik de mantk gibi varsaymlarmzda ou kez st rtl olan sonular ortaya karmann etkin bir aracdr. rneimizde v'nin deerinin 8 olduu; c= 48, p= 6 olarak verilen deerlerle vp= c ilikisine dayanlarak karlmtr. Kullandmz aritmetik ilem, verilen deerlerle Byle yasasnda sakl olan sonucu belirtik hale getirmitir. amzn nl bilim felsefecisi Reichenbach'n matematiksel dnme ynteminin bilimdeki yerine ilikin u szleri zerinde nemle durulmaya de er:
Matematiksel yntem modem fizie gelecekteki olgular kestirme gc vermitir. Olgusal bilimlerden sz eden herkes, unutmamaldr ki, gzlem ve deney ancak matematiksel dedksiyonla birlemek yolundan modern bilimi kurabilmitir. Nevvton fizii, ondan iki kuak nce Francis Bacon'n betimledii indktif bilimden ok farkldr. Bacon'n yapt gibi sadece gzlemsel olgular toplayp snflamak hibir zaman bir bilgine evrensel ekim yasas gibi teorik bir ilkeye ulama olana vermezdi. Gzlemle birleen matematiksel karm modern bilimin baarsn sala yan biricik ara olmutur.6

Kukusuz matematiksiz ne bilim ve teknolojinin gnmzdeki ileri dze ye erimelerine olanak vard, ne de gnlk yaamn karmak sosyal ve eko nomik ilikilerini srdrmeye olanak bulabilirdik. Ama matematie salt yarar asndan bakmak da doru deildir. Pek ok matematiki iin uralarnn asl deeri, salad pratik yararda deil, verdii entelektel doyumda, yarat t estetik duygudadr. Onlarn gznde iyi oluturulan bir matematik kuram bir sanat yaptndan farkszdr, o lde gzel ve etkileyici olabilir. Gerekten, matematiin ilk alardan gnmze dein sren badndrc gelimesinde i yaam, teknoloji ve bilim kadar, hatt belki de bu tr d etkenlerden daha fazla, kendi i yapsndaki simetri ve gzelliin, insan zek sn kamlayc bulma ve yaratma olanaklarnn rol vardr. Matematii salad yarar dnda dnmek g; ama Gauss, Galois, Abel, Riemann, Poincare ve Hardy gibi byk matematikilerin almalarna baktmzda, onlar harekete geiren itici gcn uralarnn salt entelektel niteliinden kaynaklandn grrz.
6) H. Reichenbach, The Rise of Scientific Philosophy, s. 103. (Bu kitap dilimize "Bilimsel Fel sefenin Douu" adyla evrilmitir. Remzi Kitabevi, II. Basm, 1993.)

42

6 FELSEFE AISINDAN BLM LE DN*

Sorun
Laplace'n Gksel Mekanik (Traite de Mecanique Celeste) adl yaptn okuyan Napoleon, kitapta Tanr'dan hi sz edilmediini syleyince, nl ast ronom, "Benim yle bir hipoteze gereksinmem olmad," diye karlk verir. Tanrya inancn yersel buyurganlara byk g salad grn tayan Napoleon'un bu yanta tepkisinin ne olduunu bilmiyoruz. Ancak nl komu tanla dnemin nl bilim adam arasnda geen bu konuma teoloji ile bilim arasndaki ilikiyi yaln bir biimde ortaya koymaktadr. Din kapsam geni bir etkinliktir; kkeninde psikolojik bir olaydr: Kii nin yce bir varln anlay, sevgi ve koruyucu gcne snarak yalnzlk, korku ve yetersizlik gibi duygulardan kurtulma, yaamna anlam bulma gerek sinimlerini karlamaya; ona erin ve doygunluk salamaya ynelik inan ve tapnma biimlerinden oluur. Bu ynyle din, insan doasna zg kimi kk l 'ruhsal' gereksinimleri yanstmaktadr. Bir baka ynyle din, kiilerin dav ran biimleriyle toplumsal ilikileri dzenleyici kurallar ieren kurumsal bir dizgedir; belli bir ahlak geleneini temsil eder. Din, deindiimiz psikolojik ve sosyal ilevlerinde bilim-d bir etkinlik tir; bilimle ter dmesi diye bir sorun yoktur. Ne var ki dinin bilimle kesien, ikisi arasnda srekli atmaya yol aan bir nc yan vardr. 'Teoloji' diye bilinen bu etkinlik metafiziksel trden bir retiyi; evreni anlamaya, olup bi tenleri aklamaya ynelik kendine zg bir 'bilimsellik' savn ierir. Teoloji de, Tanr kavramn oluturan koruyucu, sevecen, balayan, vb. antropomorfik elerin yan sra, yaratn, dzenleyen ve bilen eleri byk arlk tar. Teolog evrene ilikin tm bilgilerin (hi deilse, Tanr'mn insan iin ye terli grd bilgilerin) kutsal kitapta verildii savndadr. Onun gznde, 'bi lim' kutsal kitab anlamak, yorumlamak, Tanrmn insan iin ngrd re tileri yaymak etkinlikleriyle snrldr. Oysa Laplace'n yantnda dile getirilen bilim, amac, yntemi ve sonular bakmndan bu anlayla badamaz bir et*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 1. Kitap'ta (1987) yaymlanmtr.

43

kinliktir. Bilim olgusal dnyaya, 'dnya tesi' bir nedene, Tanrya giderek de il olgusal nesne ve ilikilere ynelik hipotezler oluturarak aklama yoluna gider. Deyi yerindeyse, bilim bir bitmeyen 'snama-yanlma-snama' sreci dir: yanlma, yanllanma olaslna aktr. Tanry st rtk de olsa dla yan, sonular kutsal kitaplarn ierdii 'mutlak dorularla elien bilimin din iin bir tehlike oluturduu teologlarn gznden hibir zaman kamamtr. Nitekim ilk alardan gnmze dek teologlarn sanat, ethik ve felsefede ye niye alma giriimleri gibi bilimi de snrlama, sindirme, dahas yok etme yo lunda ellerindeki tm olanaklar kullanmaktan geri kalmadklarn gryoruz. Bilim tarihi, zellikle bilimlerin balang dnemlerinde yer alan teolojik bas klarn arpc rnekleriyle doludur. Bu yaznn amac teolojinin 'bilimsellik' savn irdeleyerek din ile bilim ili kisindeki temel soruna aklk getirmektir. Ancak daha nce rgtsel dinin bi lime kar tarih boyunca srdrd bask, yldrma ve yok etme giriimlerine ksaca deinmeyi yararl grmekteyiz.

Teolojik Tepki
Bilimin gelimesi kimi kltrel koullarn, bu arada zellikle doay anla ma ve denetim altna almaya ynelik belli bir dnce ortamnn olumasna bal kalmtr. Bu ortamn olumasna balca engelin gemite olduu gibi bugn de teolojiden geldii kolayca yadsnamaz. Modern bilim teolojiye kar n bir gelimedir. Teoloji dinsel metafiziktir; evreni Tanr kavramna dayana rak anlaml klma, aklama giriimidir. Teolojik aklamay bir tek fra vuru uyla resim yapmaya benzetebiliriz. Tanr kavram ylesine geni ve ykl tu tulmutur ki, aklama kapsam dnda kalan hibir olgu gsterilemez. Bili min ortaya k, her eyi aklayan bir kavramn aslnda hibir eyi akla mad gereinin sezinlemesini beklemitir. Teoloji ileri srld gibi evren sel dorular ieren bir bilim olsayd, ona ters den yeni bir bilimin etkinlik kazanmasna olanak olabilir miydi? Bir baka nokta da u: bilim ile din arasndaki atmann balangtan beri tek ynl bir tepkiden, teolojinin 'dorular' tekelinde tutma, insan d ncesi zerinde kurduu egemenlii koruma kaygsndan kaynaklandn g ryoruz. Bilimle dinin tarih boyunca karlkl etkileim iinde olduunu vur gulayan sekin bilim tarihisi Sarton, din ile teolojiyi birbirinden ayrarak y le demektedir: "Bu etkileim ou kez bir saldr biimi alm, gerek bir sava a dnmtr. Ne var ki, aslna baklrsa, bu sava bilim ile 'din' arasnda bir sava deildir (nk ikisi arasnda bir sava olamaz); bu sava bilimle 'teo loji' arasndadr. ... Genellikle veba, kolera salgn, deprem, sava, ktlk gibi olgularn ardndan gelen dinsel fanatizm ou kez hrn biimler almtr. ...
44

te yandan, bilgi birikiminin kuaktan kuaa aktarlmasnda, kimi dnemler de, din adamlarnn oynad olumlu rol grmezlikten gelmemeliyiz. Bunun en iyi rneini, ikinci skenderiye Ekol ile IX. Yzyl arasndaki karanlk d nemde bulmaktayz. Diyebiliriz ki, bilimin ilerlemesini deil ama korunmasn Latin ve Yunan kiliseleriyle Nesturilerin klasik birikime sahip kmalarna borluyuz."1 Modern bilimin gelimesini nemli lde Musevi-Hristiyan geleneinin Bat dncesi zerindeki etkisine balayan yazarlar da vardr. rnein, bilim tarihindeki almalaryla tannan Hooykaas, "Mecazi olarak," diyor, "bilimin bedensel bileenleri Yunan geleneinden kaynaklanm olabilir; ama vitamin ve hormonlar ncil kkenlidir."2 Ne var ki, bu tr grleri ileri srenlerin genellikle tartma gtren bir varsaymdan, teolojiden soyutlanm, aratrma ve renmeye ak bir din varsaymndan kalktklar sylenebilir. Gerekten dinin salt bir inan, iyiye ve doruya ynelik bir sayg duygusu kimliiyle bilime ters decei kolayca d nlemez. Nitekim slam dini medreselerin kurulmasyla birlikte teolojinin arlk kazand dneme gelinceye dek bilim, matematik ve felsefe iin elve rili bir ortam salamtr.3 Teolojinin zgr dnceye, yeni aray ve almalara kar gsterdii olumsuz tavrn kkeninde yatan nedir? Kimi bilimsel bulular neden sert, kimi kez azgn tepkilerle karlanm, yasaklanarak gzlerden uzak tutulmak istenmi tir? nsanlar yanllardan korumak iin mi? rnein, biri kp suyun bayr aa akmadn, buzun souk deil scak olduunu, gnein dnyay deil dnyann gnei aydnlattn ileri srse herkes gibi teologlar da glp gemekle yetinir. Oysa, daha yz yl ncesine dein arzn gne evresinde dnen sradan bir gezegen olduunu sylemek, ya da, jeolojik bulgulara dayanarak gezegenimizin yan belirlemek, insann birka bin yl nce deil, milyonlarca yl sren bir ev rim srecinde ortaya ktn ileri srmek, teologlarn gznda balanmaz su tu. nk bu trden bulgular "kutsal dorular'a ters dyordu. Bunun bellek lerden silinmeyen arpc rneini Copernicus teorisine gsterilen tepkilerde bulmaktayz. Dinde reform hareketinin ncleri bile teolojik dogmalara ters d en yeni teoriyi ilerine sindirmek yle dursun, kzgnlklarn aa vurmaktan kendilerini alamamlard. Copernicus'u "yeni-yetme bir astrolog" diye kmse yen Luther, halkn bu ne dediini bilmeyen kiiye kulak vermesini yadrgayarak yle demiti: "Bu budala tm astronomi bilimini alt-st etme zentisine kendini

1) 2) 3)

George Sarton, The Life of Science, Freeport N. Y.: Books For Libraries Press, 1948, s. 38. R. Hooyhaas, Religion and the Rise of Modern Science, Scottish Academic Press, London, 1972, s. 162. slam bilginlerinin VII. Yzyldan balayarak Yunan dncesiyle temas kurmalarnda Nesturi lerin etkisi byk olmutur. (Bkz. C. Yldrm, Bilim Tarihi, 4. basm, Remzi Kitabevi, stanbul, 1994, s. 63.)

45

kaptrm. Ama bouna bir aba; nk, kutsal kitapta Joshua'nn yer kresine deil, gnee yerinde durmasn buyurduu yazldr." Incil'de, "dnya da kurul mutu, hareket edemezdi artk!" tmcesini anmsatan Calvin de tepkisini, "Copernicus'u Kutsal Ruhun yetkisinin stne karma kimin haddine dm" gzdayla belirtmiti. XVIII. Yzyl teologlarndan VVesley daha da ileri giderek ast ronomideki yeni gelimeleri bir tr dinsizlik saymt. Kendisi de bir din adam olan Copernicus karlaaca tepkileri gz nnde tutmu olmal ki, Papaya ithaf ettii kitabnn yaymlanmasndan uzun sre kanm; dahas, kitabn basm iini stlenen Osiander'in nszn de yer alan u aklamay yerinde bulmutu: "Dnyann gne evresinde dnd sav yalnzca bir hipotez olarak ileri srlm, doruluu sz konusu deildir." Grlyor ki, teolojiden gelen tepki herkesin bildii dorularn yadsn masna deil, "kutsal dorular" diye zihinlere yklenmi birtakm dogmalara ya da metafiziksel retilere ters den bilimsel bululara ynelikti. Gnein varln yadsmak teologlarla birlikte kimseyi rahatsz etmez. Oysa, Tanrnn varlna ilikin lml bir kukuyu, dolayl da olsa aa vurmak, balanmaz bir sutur. Nedeni aktr: teolojik retilerin kuku, irdeleme ya da zgr tar tmaya dayanma gc yoktur. "Aklama" diye ortaya konan a priori reti lerin sarslmasyla, onlara dayal egemenliin yitirilme korkusu teolojiyi bir olm-kalm' savamna itmiti. yle ki, Russell'n belirttii gibi, "Kuramsal matematik dnda her bilim varolma savam vererek ie koyulmak zorunda kalmtr. Astronomi Galileo'nun, jeoloji Buffon'un kiiliinde mahkm edil miti. Bilimsel hekimliin, uzun sre, kilisenin ceset zerinde terih almala rna kar durmas yznden, gelime olana bulamadn biliyoruz. Darwin cezasz kaldysa, sahneye knn gecikmi olmasndandr. Ama bugn bile Katolik kilisesiyle Tennessee eyaletinin yasa koyucularnn gznde evrim tik sinti yaratan bir kavramdr. Bilimin gelimesinde her adm glkle atlm, atlan her yeni adm, bugn bile, gemiteki yenilgilerinden hi ders almam gibi, banazln^direniiyle karlamaktadr."4 (Giordano Bruno'yu atete lme, saln ve grme yetisini yitirmi Galileo'yu ileri yana karn ev hapsine mahkm etmi dinsel fanatizmin gn mzde, zellikle slam dnyasnda, yeni bir bakaldrma eyleminde olduunu grmekteyiz. slamda fanatizm XI. Yzylda Gazali ile balamt. Gazali, Fi lozoflarn Ykm adl kitabnda slam teolojisi dnda kalan tm dnce etkinliklerine kar militan bir tavr almtr. Bu tavrn etkisi lkemiz ortare tim programlarnda felsefe ve mantk derslerine ilikin yaplan son deiiklik lerde aka yansmaktadr.)
4) Bertrand Russell, The Art of Philosophizing, Littlefield, Adams and Co., Totovva, N. J., 1974, s. 18.

46

Kukusuz bilimsel gelimelere kar teologlarn tepkisi her zaman doru dan olumsuz olmamtr. zellikle bilimsel bulgularn kolayca gzard edile medii durumlarda teologlarn ya yeni bir yoruma, ya da, durumu kurtarc szde hipotezlere bavurduunu grmekteyiz. Bunun arpc bir rneini XIX. Yzylda teolog Gosse verir. Gosse dnyann yana ilikin yadsyamad jeolojik bulgular karsnda, "Tanr evreni yarattnda her eyi sanki ok eskiymi gibi dzenlemitir," diyerek teolojiyi kurtarmaya alr. yle ki, r nein, "Kayalara daha yal bir grnm vermek iin ileri fosille doldurul mu, katmanlar volkanik pskrmeler ya da tortul birikimler sonucu olumu gibi yaplanmtr."5 Ne ki, Gosse'n bilimsel bulgularla teolojiyi badatrma yolundaki bu abas, bekledii ilgiyi teologlar arasnda bile bulamaz. Dene yimli teologlar direnilerini daha ustaca yntemlerle srdrmenin gereini bir kez daha anlamlardr, herhalde!

Teolojinin 'Bilimsellik' Sav


Teoloji her dnemde evrenin, kesin dorular ieren tketici aklamasn verdii savn tamtr. Grnmdeki tm ekingenliine karn, bugn de bu savdan vazgemi deildir. Geri Bat'da XVII. Yzyldan bu yana stnlk giderek artan lde bilimin eline gemitir. Ancak ada bilim ve felsefede kimi yeni gelimelerin teolojiye yeni bir umut getirdii sylenebilir. Fizik te klasik mekaniin 'paradigma' statsn yitirmesi bilimin yenilgisi olmasa bile bir anlamda geri ekilmesi diye yorumlanmtr. Felsefede, dinsel ve me tafizik retileri anlamsz sayan mantk pozitivizm etkisini yitirirken, 'anlam'n anlamna ilikin daha esnek yeni zmlemelerin etkinlik kazanmas teologlar yreklendirmitir. (Pozitivistler iin teolojik nermeler bilisel (cognitive) anlamdan yoksun szden savlard. Oysa szcklerin anlamn kullanm ya da ilevlerinde arayan Wittgenstein ve onu izleyen dilci filozoflarn yakla m, pozitivistlerin dar tuttuklar anlam ltn aarak metafizikle birlikte teo lojiye de geerlik olana getirmitir.) Bugn teolojiye daha ak bir dnce ortamnda olduumuz sylenebilir. Ne var ki, bilim ve ona dayal teknolojinin atlmlar sonucu nemli lde prestij kaybna urayan teolojiye yeniden "bi limsel" bir temel oluturma abas baarl olabilir mi? Baka bir deyile teolo jinin 'bilimsellik' savna geerlik kazandrabilir mi? Dine aklc bir temel bulma eski bir araytr. Katolik dnyasnda bugn bile etkisini srdren skolastik dnce, Hristiyanla byle bir temel olutur ma abasnn rndr. Hristiyanlk uzun sre, Yeni Platonculuun da etki

5)

Bertrand Russell, Religion and Science, Oxford University Press, London, 1935, s. 69.

47

siyle, doaya ynelik almalara kapal kalmtr. Ortaa karanlnda, "nanmak iin anlamak gerekir," "Geree giden yol kukudan geer," szle riyle ilk kez akl ve bilimin nemini vurgulayan Abelard (1079-1142), o za mana kadar dlanm olan Aristoteles bilim ve felsefesine kapy aralar. Daha sonra dini Aristoteles'le temellendiren skolastik dncenin kurucusu Thomas Aquinas, bilgi edinmenin iki kaynandan, inan ile 'doal' akl yrtmeden sz eder.6 nan kutsal kitaba dayanan bir bilgi trdr. Doal akl yrtme ise, yetkin rneini Aristoteles'in verdii gzlem verilerini ilemeye ynelik bir almadr. Aquinas bu iki bilgi trnn badatrlabilecei, daha dorusu dinsel dogmalarn, kutsal kitaba bavurmakszn, salt akl araclyla ispatla nabilecei grndeydi. Nitekim Summa Thcologica adl nl yaptnda Tanr'nn varln ispata ynelik, kimi teologlarn gznde bugn bile geerli ini srdren, be argman bulmaktayz. Teoloji medrese eitimi araclyla slam dnyasnda, skolastizm retisiyle Hristiyan dnyasnda tam bir ege menlik kurar. Daha sonra Rnesans ve Reformasyonu yaayan Bat'da bile kilise uzun sre zgr dnce ve araylar bask altnda tutmaktan, sakncal bulduu bilimsel kuramlara, XVII. Yzyl ortalarna gelinceye dek yasak koy maktan vazgemez. slam dnyasnda ise teolojik banazlk hibir zaman t myle krlamamtr. Sorumuza dnelim: Teolojinin 'bilimsellik' savnn dayana var mdr? Bu soruyu yantlamak iin (1) "bilimsel" dediimiz etkinlii dier dnsel etkinliklerden ayrdetmeyi salayan lt belirlememiz, (2) teolojinin 'bilim sellik' savn dorulamaya ynelik argmanlar bu lte vurarak deerlendir memiz gerekir. Bilim karmak bir etkinliktir; bir tek belirlemeyle yeterli bir lt verile mez kukusuz. Ancak sorunu basite indirgeme pahasna u ksa belirlemeyle yetinebiliriz: Bilimsel kuram, hipotez ve betimlemeler olgusal ieriklidir; do ruluk deerleri (doru ya da yanl olduklar) nesnel olarak yoklanabilir.7 mdi teolojik retileri ierik, yaklam ve sonular ynnden bu lte vurduumuzda ne gryoruz? rnein, teolojinin znde yer alan "Tanrnn var olduu" savn alalm. Teologlarn, Tanrnn var olduunu birtakm arg manlarla ispatlama yoluna gittiini biliyoruz. eitli kategorilere ayrlan bu argmanlar, ncllerinin niteliine gre a priori ve a posteriori diye iki ana grupta ele alnabilir. Birinci grup argmanlar, doruluu apak saylan

6)

7)

Aquinas'n XII. Yzylda ispanya'da yetien biri Mslman, dieri Musevi iki filozoftan esinlen dii sylenebilir, ibni Rt Islamiyeti, Maimonides Musevilii Aristoteles felsefesiyle aklc bir temele oturtma abasn gstermi, ancak banaz evrelerin direnii ikisini de baarsz kl mt. (Bkz. W. C. Dampier, A History of Science, Cambridge University Press, 1966, s. 77.) lt olarak verdiimiz bu belirlemenin 'normatif' nitelikte olduu gzden kamamaldr; geer lilii bilim felsefecilerinin 'konsensus'una baldr kukusuz.

48

ilkelerden ya da tanmlardan kalkmakta; ikinci grup argmanlar evrenin ge nel zelliklerini, kimi arpc doal olgular, dinsel ya da mistik deneyimleri kant olarak kullanmaktadr. Ayrntlara girmeksizin, iki grubu birer rnekle temsil edeceiz. "Yetkinliin varl ierdii" a priori ilkesine dayanan "ontolojik arg man", ilk gruba giren tipik bir rnektir. Buna gre, Tanr tanm gerei tam yetkindir. Tam yetkinlik iin varlk gereklidir; yleyse, Tanr vardr. Biimsel ynden geerli olan bu karm, Tanrnn varln gerekten is patlamakta mdr? Tam yetkinliin varl, ierdii neye dayanlarak ileri s rlmektedir? stelik, varlk bir yklem deildir; yetkinlii oluturan zellikler den biri saylamaz. Daha nemlisi "Tanr'y "tam yetkin" diye tanmlayarak bundan onun varln karmak, bulmak istediimiz hzineyi nceden araya camz yere saklamaya benzemiyor mu? Kald ki, ontolojik argman mantk sal olarak kusursuz olsa bile, yukarda koyduumuz bilimsellik ltn kar lamaktan uzaktr. nclleri tanmsal doru olan bir karmn sonucu olgusal ierikli olamaz. Nitekim, "Tanr vardr," nermesini olgulara giderek yoklama ya olanak yoktur. kinci grup argmanlar, Tanrnn var olduu savn bir tr empirik hipo tez olarak dorulamaya yneliktir. Yukarda rneini verdiimiz trden man tksal ispatlarn yetersizlii karsnda kimi teologlarn empirik verilere gide rek Tanr inancn temellendirme yoluna gittiini gryoruz. Tennant bu yak lam, "Doal teoloji indksiyonla olgulardan yola kar; nclleri, bilimin yerleik genellemeleri lsnde salam, doruluu herkese bilinen nerme lerden oluur," diye dile getirmektedir. Ona gre, "Empirik kafal teologlar... dnyay diledikleri biimde grmekten kanr, olup bitenlere kendilerini ser gileme ve gerei syleme frsat tanrlar. Olgusal dnyay gzard edip, soyut speklasyonlara dayal dnce dizgeleri oluturmak, bilime olduu gibi doal teolojiye de ters den bir tutumdur."8 Tennant'n "doal teoloji" dedii yaklamn ne lde bilimsel olduunu belirlemek iin, bu alanda benzerleri arasnda en gl argman olarak bili nen "kozmolojik argman" ele alalm. Buna gre doa (bilimlerde de varsayld gibi) nedensel bir dzen sergilemektedir. Ne ki, bilimlerin inceledii, doa yasalarnda dile gelen dzen kendi iinde yeterli deildir. Dzenin ile yi ve srekliliini tam akla kavuturmak iin kendi dnda bir gc var sayma gerei vardr. Doa kendi iinde olup bitenleri aklama olanandan yoksundur. Doann 'dzenli ileyi'inden Tanrnn varlna giden bu argman saylt (varsaym) iermektedir. Bildiimiz dnyada, (1) nedensiz hibir olgu yoktur. (2) her olgunun nedeni kendi dnda bir olgudadr (baka bir deyile,
8) F. R. Tennant, Philosophical Theology, Vol. II (Cambridge, 1928-30), s. 78-79.

49

dnyada hibir ey urad deiikliin nedenini tam olarak kendi iinde ta maz), (3) nedensel bant sonsuza dek geriye uzanamaz. Doal teoloji, bu sayltnn birlikte, nedeni kendi iinde bir 'ilk' yetkin nedenin varln zorunlu kld, ancak yle bir ilk nedenin dnyamzn yeterli bir aklamasn verdii savndadr. Etki gcn yadsmadmz bu argman bir ispat deildir; ulalan so nu, mantksal geerlikten yoksun olduktan baka, nclleri oluturan sayltlarn doruluu kesin olmaktan uzaktr. lk iki saylt David Hume'den gn mze dein, srekli tartlmtr; pek ok filozofun dayanaksz, dahas keyfi bulduu bu sayltlar, kuantum teorisinde "belirsizlik ilkesi"nin ortaya kma syla bsbtn sarslmtr. nc sayltya gelince, bu da ilk ikisinden daha salam deildir. Nedensiz bir ilk neden niin zorunlu olsun? Evrende sonsuz bir g olarak sunulan Tanrya olanak varsa, nedensel bantnn sonsuza dek geriye gidiine neden olanak grlmesin? Denebilir ki, nedensel bant dizisinde her olgu bir nceki olgunun etkisine gidilerek aklanmakta, oysa, dizi dnda bir ilk etkene gitmeksizin dizinin tmn aklamaya olanak yok tur. Bir kez, bilim, hi deilse bugnk aamasnda olgusal dayana son de rece zayf, stelik aklamalarnda bavurma gerei duymad bir saylty ir deleme yoluna niin gitsin? Sonra, dizinin tmn bilinen yntemle aklama y ilkede olanaksz klan bir neden gsterilebilir mi? Diziyi oluturan olgularn her biri aklanabiliyorsa, tm neden aklanamasn? Grlyor ki, sz konusu argman ne mantksal geerlik, ne de dayand sayltlarn salaml bakmndan sonucuna arlk kazandracak gte de ildir. Kald ki, ulalan sonucun kesinliini bir an iin kabul etsek bile, ne densiz ilk nedenin Tanr olduunu nasl saptayacaz? lk nedene koruyucu, iyiliksever, balayc, her eyi bilen bir stn gcn niteliklerini vermeye bizi zorlayan nesnel bir neden gsterilebilir mi? Her ey bir yana, ulalan sonu cu, ncllerini oluturan kantlardan bamsz olarak yoklayabilir miyiz? Ku kusuz, pek ok olay Tanrnn varlna kant olarak gsterilebilir. Ne ki, bu her hipotez iin dorudur. nemli olan dorulayc kantlar bulmak deil, hi potezin ne gibi gzlemlerle yanllanabileceini nceden syleyebilmektir. Oysa teologlar hibir zaman Tanrnn varlna ilikin savn hangi gzlemler yapldnda yanllanabileceini bize sylemi deildir. Syleyemezler, nk "Tanr vardr" nermesi nesnel bir yoklama iin gerekli olgusal ierikten yok sundur. Tennant, doal teolojinin olgulardan yola ktndan, dayand n cllerin bilimin yerleik genellemeleri lsnde salamlndan sz etmekte, ancak ulalan sonucun yeni gzlemlere giderek yoklanp yoklanamayacana deinmemektedir. Teologlar bu konuda sessiz kaldka, iki seeneimiz kalmaktadr: 1-Teolojinin bilimsellik savn geersiz sayarak reddetmek, ya da, 2- Bilimsellik kavramn teolojiyi de kapsayacak lde geniletmek.
50

nce ikinci seenei yoklayalm: Bilim kavramn teolojiyi kapsayacak ekilde geniletebilir miyiz? Teologlarn yle bir geniletmeyi hem olanakl hem gerekli saydn biliyoruz. rnein, amzn tannm NeoThomist'lerinden Maritain bilimi, "sapland dar anlay" aarak, teolojiyle barmaya, uyum iine girmeye armaktadr. Ona gre, teolojinin de bilim kadar salam ve 'meru' bir temeli vardr.9 Benzer bir sav, daha ayrntl ola rak Copleston'da bulmaktayz. Copleston teolojinin kendine zg bilisel ile vi olduunu vurgulayarak, evreni anlama ve aklamada bilimi tamamlad grndedir. Ona gre, olgularn bireysel aklamalar evreni anlamak iin yeterli deildir. Yeterli bir aklama her eyi btnyle kapsayan, kendine da ha fazla bir ey eklenemeyen aklamadr. yle bir aklamay bilimden deil, "teoloji" dediimiz dinsel metafizikten bekleyebiliriz ancak. Bilimler, tek tek ya da topluca alnsn, gerekliin zelliklerini belli ynlerden incelemenin tesine geemez. Bilimsel yntemin etkinlik alan snrldr; 'gereklik'e ilikin kimi yaamsal nemde sorunlar bu alann dndadr. rnein insana ilikin bilimleri alalm. Psikoloji, davranlarmzda "ruhsal" denen sreleri inceler. Anatomi, fizyoloji, bio-kimya, vb. almalarn konusu organizmann yap ve ileyiine ilikindir. Antropoloji, sosyoloji ve sosyal psikoloji insan inanlar; tre, gelenek ve alkanlklar; yaam ve ura biimleriyle ele alr. Bu al malar birlikte alsak bile, insan gerek niteliine inerek tketici bir zmle meden geirdiimizi syleyebilir miyiz? Syleyemeyiz, nk (Copleston'a g re) insann bilimsel yntemle eriilemeyen bir z nitelii, bir varlk ve anlam sorunu kalmaktadr. te bu zde sakl kalan eye ancak Tanr kavramna ba vurarak aklk getirilebilir. "Bizim dnya dedimiz varln, Tanr ile ilikisi kurulmadka, kendi iinde ne anlam, ne de anlalr nitelii vardr."10 Teologlar, deneyimlerimizi ilkede aan bir 'gereklik'ten sz ederken ne demek istiyorlar? Bunun salt speklasyon tesinde bir deeri varsa, aklama lar gerekir. Sonra bilimsel yntemle eriilemeyen bu gereklik'i anlamamz iin Tanry varsaymamz koulu getiriliyor. Bir bilinmeyeni bir baka bilin meyene giderek aklama deil midir, bu? Grlyor ki, Maritain ile Copleston'un arlar bilimi, metafiziksel spe klasyona ortak etmeye yneliktir. Bilim kendine zg kimliini yitirmedike byle bir yaklam iine giremez. Bilimin, kendi snrlar iinde kalmalar ko uluyla, teoloji ya da metafizikle bir kavgas yoktur. atma teolojinin totali ter tutumundan, bilimi uydulatrma eiliminden kaynaklanmaktadr. Bilimle teolojiyi kuramsal dzeyde de kalsa badatrma olana yoktur. Bu bizi birin
9) 10) Jacques Maritain "A New Approach to God", Our Emergent Civilization (Ed. R. N. Anshen), Harperand Brothers, New York, 1947, XIV. Blm. Bkz. "B. Russell and F. C. Copleston: The Existence of God - A Debate," ve "A. J. Ayer and F. C. Copleston: Logical Positivism - A Debate," A Modern Int. to Philosophy, (Ed. P. Edwards and Arthur Pap), The Free Press. New York, 1965, V. ve VIII. Blmler.

51

ci seenee yneltmektedir. Teolojinin bilimsellik sav ierikten yoksun bir zentidir; bilimin saygnlna hakszca bir snma olmaktan te deer ta mamaktadr.

Sonu
Teoloji Tanr'nn varln ne mantksal yoldan ne de olgusal verilere gi derek temellendirebilmitir. Mantksal ispatlarn yetersizlii, ortaya konan r neklerinden bellidir; sonucun doruluuna olan gvenimiz, ncllere olan g venimizi aamaz. Olgusal verilere bavurma ise Tanrnn var olduu savna ancak bir ola slk deeri kazandrr. Oysa teoloji doas gerei kesin ve mutlak doruluk peinde, dahas buna sahip olduu savnda deil midir?

52

7 BLM LE DEOLOJNN BADAMAZLII*

Giri: Tanmlamalar
Gnmzde global bir sava, tm canllarla birlikte insanolunun sonu olmasa bile, yzyllarn birikimi uygarlk deerlerinin tmyle yok olmas de mektir. Hepimizin bildii bu tehlike uygarlmzn rn iki oluumdan, bi lim ile ideolojiden kaynaklanmaktadr. Bilim teknolojik uygulamalaryla yok edici silah ve aralara yol am ve amakta; ideoloji, egemenlik kurma sava mnda bu silah ve aralar kullanma olanan elinde tutmaktadr. Salt ente lektel adan bakldnda asal zelliklerinde birbirine ters den bilim ile ideolojinin szn ettiimiz tehlikedeki 'ibirlii' ilgintir. Bu bildirinin amac ne kar karya olduumuz byk tehlikeyi ilemek, ne de bilim ile ideoloji nin bu tehlikeyi oluturmadaki katk paylarn ortaya koymaktr. O trden bir yaklam felsefeyi deil, sosyal ya da siyasal bilimleri ilgilendirir. Sunduum alma, pratikte talihsiz bir ibirlii iinde olan bilim ile ideolojinin dnsel yaplarn irdelemeye, temele inen elikilerini ortaya karmaya yneliktir. Bu irdelemede bir yandan ideolojinin (zellikle Marksist ideolojinin) bilimsel lik savn, te yandan bilimin de ideolojik nitelikte olduu grn tartaca z. Ama her eyden nce bilim ve ideoloji kavramlarna aklk kazandrma mz gerekir. Genel bir bakla bilimi, evreni ve evrende olup bitenleri anlama abas diye tanmlayabiliriz. Olgusal dnya ile beklentilerimiz arasnda uyum kurma ya ynelik olan bu aba, bir yandan gzlem, deney ve lme gibi olgular be lirleyici ilemleri, te yandan belirlenen olgular aklayc hipotez ya da ku ramlar oluturma ve yoklama yolunda "yaratc ve eletirel dnme" dedii miz zihinsel sreleri ierir. znde entelektel ilgi vardr; bilme, renme ve aklama tutkusuna dayanr. deolojiye gelince, kavram olarak bilimden daha karmak ve belirsizdir;
*) Bu metin, Trkiye II. Felsefe-Mantk-Bilim Tarihi Sempozyumuna (Ege niversitesi, 1987) Bil diri olarak sunulmutur.

53

ksa bir tanmla aklanmas gtr. Bu yzden bir ilk belirleme iin bir tr szlk tanmyla yetineceiz. Buna gre ideoloji, kiilerin, etnik grup, snf ve ya ulus gibi topluluklarn sosyal ve politik zlemlerini dile getiren, bu zlemle ri eyleme dntrmeyi ieren bir inan sistemi, iktidara ynelik bir program dr. znde entelektel ilgi deil, belli bir dnya, bir yaam dzeni imgesi sakldr. Kari Marx'n artk slogan kimlii kazanm bir tmcesinde, ideoloji nin belirgin zellii yle dile gelmitir:
Her ada filozoflar dnyay yalnzca yorumlama yoluna gitmiler dir; oysa asl sorun dnyay deitirmektir.

Bu genel nitelemelerden sonra, dnyay anlama ile dnyay deitirmeye ynelik iki etkinliin, bilim ile ideolojinin, ilikisini daha yakndan tanmaya koyulabiliriz. Bu bizi, her iki etkinlik iin asal saydmz kimi noktalar zerin de bir karlatrmaya gtrmektedir.
1- Kkenleri

Bilim, insana zg bilme, anlama, aklama ve renme isteinden, ev rende olup bitenler karsnda duyulan tecesss ve meraktan, bir lde de, evre koullarn denetim altna alma ihtiyacndan domutur. ideoloji insanlarn doa ve toplum karsnda iine dtkleri korku, yal nzlk ve yetersizlik gibi duygularn etkisinde, yce ve koruyucu bir gce sn ma, b.ir misyon ya da davayla zdeleerek kimlik kazanma, egemenlik kurma ihtiyacndan kaynaklanr.
2- Dayandklar Varsaymlar

Bilim incelemeye ak, aklanabilir (oulcu) bir dnya; ideoloji ngr d dzen dorultusunda deitirilebilir tekdze bir dnya varsayar.
3- Yaklam ve Yntemleri

Bilim bir problem zme etkinliidir; aklayc hipotezler oluturma, bu hipotezleri gvenilir gzlem verilerine giderek yoklama (test etme) srelerini ierir; snama ve yanlmaya yer verir. deoloji, nceden konmu bir gr ya da retiyi benimsetme, yayma ve egemen klma etkinliidir; belli bir stratejiye bal propaganda, kitlesel his teri, bask, korku ve gerektiinde sava gibi aralar kullanr.
4- Etkinlik Ortamlar

Bilim, doas gerei kuku ve zgr tartmaya aktr; yeni aray ve de neylere olanak veren bir ortam gerektirir; partizan deildir.
54

deoloji, 'resmi' gre ters den tm kuku, tartma ve irdelemelere kapaldr; totaliter olmasna karn partizandr: mezhep, tarikat veya fraksi yon atmalarn iinde tar.1

deolojinin Bilimsellik Sav


Sraladmz drt noktada birbiriyle ters den bilim ile ideolojiyi zde sayma, en azndan uyum ya da benzerlik iinde gsterme abas hibir d nemde eksik olmamtr. amzda hem dinsel hem siyasal ideoloji kesimle rinde byk younluk kazanan bu abann son otuz yl iinde bilim felesefesinde de etkisini duyurmu olmas ilgintir. deolojilerin bilimsellik sav bir al datmacadr; ncelikle bilimin prestijinden yararlanma, saygnlna bir sn madr. Bilimin ideolojik olduu sav iin ayn ey sylenemez kukusuz. Bura da bilimin prestijinden yararlanmaya deil, bilimi ypratmaya ynelik bir a badan sz edilebilir belki. Temsil ettikleri ideolojileri bilimsel kimlikle sunma abasnn en arpc iki rneini Marksizmle, gnmzde etkinliini artran slamc akmlarda bul maktayz. Biz bunlardan yalnzca birine, Marksizme deinmekle yetineceiz. ngrd dzeni "Bilimsel Sosyalizm" ad altnda sunan Marksist ideo loji, grnmnde rasyonel ama temelde irrasyonel bir dnya grdr. Bu gr oluturan ana retileri metafiziksel, sosyal-ekonomik, siyasal ve teleolojik (ereksel) olmak zere yle belirtebiliriz: a) Varln kkeni maddedir; bu temel zerinde oluan psikolojik, sosyal ve kltrel sreler maddesel hareketlerin birer yansmasdr. b) Tm gelime hareketleri doann en temel yasas olan diyalektik il keye bal olarak yrr. c) Toplumun yap ve ileyii tmyle retim iliki ve biimleriyle belirle nir. Tarihin akn ekonomik temelli snflar aras atma oluturur. d) ngrlen dzen, iktidara ynelik proletaryann nclnde, onun savamyla gerekleir. Siyasal egemenlik kurmak proletaryann tarihsel mis yonudur. e) Sosyalizmin egemenlii, tarihin diyalektik srecinde kanlmazdr.
1) Bu ayrma, Felsefe Szl adl yaptnda deinen Voltaire'in szleri ilgintir: Matematikte, deneysel fizikte partizanlk yoktur. Koni ile krenin ilikilerini inceleyen biri iin kimse kp 'Bu adam Archimedes mezhebindendir', diye konumaz. Ayn ekilde, dik al genin hipoten s stndeki karenin dier iki kenar stndeki karelerin toplamna eit olduunu syleyen kim seyi de 'Pythagoras partizan' diye nitelemek aklmzdan gemez. Kann dolatn, havann arlnn olduunu, gne nn yedi krlabilir ndan olutuunu sylediinizde de kim se sizi Harvey, Torricelli ya da Nevvton yanda olmakla sulamaz. Sizin yaptnz yalnzca onlarn kantladklar bulular dile getirmektir. Newton'a saygmzn artmas lsnde kendi mizi Nevvton yanda saymamz anlamszlar. nk yle bir tutum Nevvton kart kimsele rin de var olduu anlamn tar".

55

mdi sorulabilir: Bu retiler tek tek ya da Marksist sentezin btnln de gerekten bilimsel nitelikte midir? Kukusuz bu sorunun yant, "bilim" terimine verdiimiz anlama bal dr. Yukarda verdiimiz bilim kavramn belirleyen ltlere vurulduunda Marksist (ya da baka inan sistemlerine ait) retileri bilimsel saymaya ola nak yoktur, (a) ile (b)'de yer alan ilk iki reti metafizikseldir; doruluk de erleri olgusal olarak yoklanamaz. 'Gerekliin' maddesel ya da ruhsal oldu u felsefede srgit tartlan, ama zm olmayan bir sorundur. Nesnel gereklii maddeye indirgeyen materyalizmi, dinsel ya da znel idealizme kart olduu iin bilimsel saymak, Marksistlerin gznde yeterli bir neden olabilii: ama, hibir koul altnda yanllanmaya olanak vermeyen bir sav, hangi gerekeyle olursa olsun, bilimsel sayamayz. Bu yargmz diyalektik reti iin de geerlidir. Tm doal, dnsel ve toplumsal gelimelerin bal olduu "en temel yasa" diye sunulan diyalektik, Marksistlerin bizi inan drmak istedikleri gibi, gerekten tm olup bitenleri aklayan bir yasa m dr? Doa, tarih ya da dnce bir yasa kapsamnda aklanabilecek kadar eitlilikten, derinlikten yoksun, tek boyutlu, tekdze bir gereklik midir? Sonra, her eyi aklayan bir yasa ya da ilkenin 'byc denei' olmaktan ileri bir anlam var mdr? Varsa, bilimin bu 'cevheri kefetmesi iin neyi bekledii sorulabilir! Geriye kalan retilere de ksaca deinelim, (c)'de yer alan reti doru dan felsefenin deil, sosyoloji ve tarihin inceleme alanna girer. Tm nemi ne karn retim ilikilerinin, ne toplumsal kurulu ve srelerinin tek belirle yici nedeni olduu savnn, ne de, tarihin akn snflar aras kar atmala rnn oluturduu tezinin bilimsel olarak kantlanm olduu sylenebilir. Ter sine, tarihin akn snf atmasna indirgemek, tarihi nemli lde tahrif etmek deil midir? rnein, gnmzde tank olduumuz ulusal, etnik at malar ile sper gler arasndaki egemenlik savamna hangi anlamda "snf lar aras atma" diyebiliriz? Proletaryann savam ve nclnde gerekle ecei ngrlen dzene ilikin (d)'de yer alan reti ise bir nerme olmaktan ok, eyleme tevik niteliinde bir misyon, bir grev arsdr. Sosyalist dze nin zaferinin tarihsel kanlmazl savna gelince, bu dpedz ereksel (teleolojik) nitelikte bir retidir; gerisinde insann yenilgiden kama, zaferle zde leme, kanlmaz gelecekle birleme isten ve zlemini kamlama amac sakldr. Oysa bilimin ne misyon yaratmak ne de yazgclk trnden ndeyilerde bulunmak urayla ilgisi vardr. Grlyor ki, Marksizmin bilimsellik sav bilimin prestij ve saygnln smrme tesinde bir anlam tamamaktadr. Bilimsel bir sav ya da kuramn sahte, zenti veya ideolojik savlardan temel fark olgusal ierikli olmas, dola ysyla hangi gzlemlerle yanllanabileceini nceden belirlemeye olanak ta nmasdr. Ne Marksizm'de ne de ideolojik nitelikteki dier inan dizgelerinde
56

yle bir olanaa yer yoktur. Tam tersine, ideolojik dizgelerde hibir olgu ya da sonu gsterilemez ki, retileri iin dorulayc kant olmasn!

Bilimin deolojik Olduu Sav


Bata da belirttiimiz gibi bilim salt kendi iinde olgular betimleme ve aklama etkinliidir; ne amalarnda, ne yaklamnda, ne de ulat sonu larn yorumlamada ideolojik bir nitelik tamaz. Ancak son 150 yllk dne me bakldnda, bilimi kendi asal zellikleri dnda yorumlama, ya da bilime "ideolojik" diyebileceimiz ilevler ykleme yolunda kimi giriimlerin olduu grlmektedir. Bilindii gibi 17. Yzyln ortalarna gelinceye dek bilimsel alma dinsel bask altnda, ou kez kuku konusu, horlanan bir etkinlikti. Galileo, Kepler ve Newton'un almalaryla kendini kantlayan bilim giderek artan bir saygn lk kazanr. 19. Yzyl, bilimin prestijinin doruk noktasna ulat dnemdir. Bir tr "ideolojik" sayabileceimiz bilimcilik bu dnemin rndr. August Comte (1798-1857) pozitivizminde bilimciliin tipik bir rneini bulmaktayz. Kkleri Francis Bacon ile 17. ve 18. Yzyl ngiliz empirizmine uzanan pozi tivizm teoloji ile metafizie bir tepki olarak ortaya kmtr. Buna gre, ger ek bilgi bilimsel bilgidir; bilimsel yntemle zlemeyen hibir probleme baka yoldan zm getirilemez. Comte kurduu pozitif sosyoloji yntemiyle insan doas ve ihtiyalar nn sistematik olarak incelenebileceini, dolaysyla yeni bir toplum dzeni iin gerekli bilimsel temelin kurulabileceini ummutu; programn, "Eylemin dayana ndeyiler, ndeyilerin dayana bilimdir" diye dile getirdii bir genel kurala oturtuyor, daha da ileri giderek pozitivizme dinsel bir nitelik vermeye alyordu. Nitekim, Comte'un etkisiyle kimi Avru pa lkelerinde, 'Tanr yerine insanla tapma' ilkesini benimseyen Pozitivist Dernek'ler kurulur. ngiltere'de pozitivizmi daha lml bir biimde Jeremy Bentham, James Mili ve John Stuart Mili temsil etmitir. Ancak Daru/in'in ev rim kuramyla birlikte Herbert Spencer ile T. H. Huxley gibi bilginlerin evre sinde bilimcilik gl bir akma dnr. 19. Yzyln sonuna doru Kari Pearson "yaam inanc" dedii bu akm, "dinlerin parlak dnemlerinde insanlar kilise hizmetine koan tutku trnden bir cokuyla bilime ynelten moral bir g" diye niteliyordu. Bilimcilerin gznde bilim bize yalnzca olgusal dnyay tantan, gvenilir bilgi salayan bir alma deil, tm sosyal ve kltrel ihti yalarn, deer sorunlarnn zm anahtaryd.2 Bilimciliin bilime din, felse
57

fe, hatt belki de, sanat ilevlerini ykleme, bilimi anlaml yaamn biricik de eri olarak sunma abasn temsil ettii lde ideolojik bir grnm sergile dii sylenebilir. Bilimciliin ideolojik bir akm olarak kimi tepkilere yol amas kanl mazd elbet. Nitekim din ve sanat evrelerinde doal olarak byyen tepki ok gemeden felsefede de kendini gsterir.3 Bunun canl bir rneini yzyl mzn ilk yarsnda bir tr moda etkinlii kazanan Bergson felsefesinde bul maktayz. Aslnda Bergson felsefesi, bilimcilie kar kmann tesinde tm bilime ynelik bir tepkidir. Benzer bir tepkiyi, "bilimin banazca yadsmalar" diye niteledii tutuma derin bir antipati besleyen W. James ortaya koymu tur. Ancak bu almann kapsam konuyu bu genilikte ele almaya olanak vermemektedir. Biz hurada tepkinin yalnzca bilim felsefesindeki yansmasna deinmekle yetineceiz. Bilim felsefesinde oluan tepki, bilimcilii son derece ince ve dar ller iinde yanstan mantk potzitivizme kar bir gelimedir. nemli ilk belirtile rine Kari Popper, Stephen Toulmin ve Norwood R. Hanson'da tank olduu muz tepki, daha sonra Thomas Kuhn'da arpc ve kapsaml bir biim kaza nr; Paul Feyerabend'la bir tr inkarcla dnr. Kuhn'un anlaynda bilim gerekleri bulma yolunda dorusal bir izgi zerinde ilerleyen, salt nesnel bir aratrma deildir artk. Kuhn'un "normal bilim" dedii evrede, bilim adamlar ideolojik tutuculuu andran 'banazca' bir tutum iindedir. Bilimin kimi za man iine dt bunalmlarn yol at "paradigma" deiikliini Kuhn bir tr 'din deitirme' olarak nitelemitir. Onun gznde bilimsel kuramlar, din ler ya da ideolojiler gibi, ortak lsz olup karlatrlamazlar; kuramdan ba msz, salt olgusal verilerden sz edilemeyecei nedeniyle, nesnel olarak de erlendirilemezler.4 Feyerabend'n byk lde Kuhn'dan kaynaklanan yaklam, daha kes kin bir izgi izlemektedir. Ona gre bilim bir yanyla din veya ideoloji; br yanyla parapsikoloji, astroloji, efsane, dahas falclk gibi uygulamalardan sa dece biridir. Bilimin aklc ve deneysel olma gerekesiyle yrtt stnlk sav yersizdir; dorulk ve bilgi hibir alma biiminin tekelinde deildir. Kald ki, geree ulamann belli bir yntemi yoktur. "Her ey gider", Feyerabend'n bilimcilie, dahas bilime kar sava arsdr: Bilim de tm dier araylar gibi geliigzel, stnkr ve temelde irrasyoneldir; ne dayand varsaym veya ilkeler, ne de ulat sonular bakmndan ona stnlk ya da
2) 3) Atatrk'n, "Yaamda en gerek yol gsterici bilimdir", sznn bu bak asn yanstt sylenebilir. Sanatta Dadaizm ile Srrealizm, teolojide Samuel VVlberforce, Jack Maritain ve F. C. Copleston bilimcilie kar oluan tepkiyi temsil etmitir. 55 yl nce ortaya konmu Aldous Huxleyin Yeni Dnya's da bilimcilii ieren totaliter dzen tehlikesine kar gl bir uyardr. Bkz. Thomas S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, Blm X-XII.

4)

58

ayrcalk salayan bir zellii vardr. zellikle kuramsal dzeyde bilim, mistik dnce lsnde zneldir; ideolojiler gibi banaz, onlar lsnde totaliter olmaya yneliktir. Kilisenin Ortaadaki bask ve egemenliini amzda bi lim kurmutur. Feyerabend toplumun, dogmatik inan sistemleriyle bir tuttu u bilime kar korunmas gereinden bile sz etmektedir.5 Bilime ynelik bu saldry hakl bulabilir miyiz? Gerekten, bilimi dier uygulamalardan ayran zellikleri yok mudur? Feyerabend bilimi yerine oturt mann arsn yapyor; oysa asl tehlikenin, ideolojilerin insan dncesi zerinde egemenlik kurma ve srdrme savamndan, izledikleri tekdze, ka pal ve militan fanatizminden kaynaklandn umursamaz grnyor. Bilim anlaymzn mantk pozitivizmin dar erevesinden kurtarlm olmas olumlu bir gelimedir kukusuz. Ancak bu alma bilimi, rneklerini te oloji ve ideolojilerde grdmz banaz dnce dizgeleriyle bir tutma nok tasna kaynca inandrcln yitirmektedir. Feyerabend'da aa vurulan "eg zotik" grnme hevesi deilse, bilimi bilerek arptma, gzden drme girii midir.

deolojileri Evcilletirme
Grlyor ki, uygarln yaamsal sorunu ne ideolojilerimizi bilimsel gs terme, ne de bilimi ideolojiler kategorisine indirgeme abasyla zlebilir. Her eyden nce, sorunun kkeninde yatan aykrla, doru tan koymamz gerekir: Ynlarn davran eilimleri ideolojilerin manipulasyonuna elverili, bilimin yaklam biimlerine ise yatkn deildir. yleyse, zm bireyleri, el verdii lde kitleleri her trden tekelci ve banaz tutumlara kar uyarma da; eletirel dnme, tartma ve irdeleme etkinliklerine yneltmede aran maldr. Baka bir deyile, sorun ideolojileri yabanl, azgn ve totaliter izgi den, uygar, insancl ve oulcu izgiye ekmek, bir tr evcilletirme sorunu dur. Bu ise, kukuya, yanlma ve denemeye yer veren bilimsel anlaya dayal bir eitim politikasyla salanabilir ancak. Bu anlay ileme, aklkla ortaya koyma enbata bilim felsefesinin grevidir. deoloji toplumsal ve kltrel bir olgudur; daha ileri giderek "insan doa snn bir yansmasdr", diyebiliriz. yleyse ideolojiden uzak durmak, ya da ki mi ideolojileri yasaklamak kalc bir zm getirmez. Kald ki, yle bir tutu mun kendisi ideolojik niteliktedir. deoloji sorununa ideolojik yaklam bizi bir amaz iine iter. Kendi kltrmzden kaynaklanan ideolojileri doru, yaban c kltrlerden kaynaklananlar yanl saymak yaygn bir tutumdur. Oysa bu balamda "doru" ya da "yanl" nitelemesi yerinde deildir. deolojileri belki
5) Bkz. Paul Feyerabend, Science in a Free Society, s. 13-125.

59

de yabanl-uygar izgisi zerindeki konumlarna gre deerlendirmek yoluna gidebiliriz. rnein, faizm ve komnizm gibi totaliter sistemleri "daha yaba nl", zgrl ieren oulcu demokrasileri "daha uygar" diye niteleyebiliriz. "Bu da ideolojik bir yaklam deil midir?" diye sorulabilir. yle de olsa bir tr deerlendirmeden kanamayacamza gre, bilimsel gre ters dme yen hogr ve zgrlkleri ieren oulcu bir yaam anlayn benimsemek te saknca yoktur. nk bu anlayta kii 'tutsak' deildir. stenirse, buna da "ideoloji" diyebiliriz. Ne ki, oulcu yaam anlay ideoloji de saylsa, yabanl ideolojilerin tanmlayc zellikleri olan tekdzelikten, egemenlik kurmaya y nelik banaz ve militan tutumlardan uzaktr. Sorun bilimsel yaklamla uyum iinde olan bir yaam anlayn olutur ma, bireylerin, giderek kitlelerin davranlarna sindirme sorunudur. Sorunun zm uzun sreli, ok yanl bir deneyim gerektirir. Bu srete amaca uy gun etkili bir eitim politikasnn yan sra sanat etkinlikleri, dernekleme, tartma, eletiri ve oulcu katlma olanak tamyan siyasal dzen nemlidir. Biz burada yalnzca bilim felsefesinin bu konuda ilevine deinmekle yetine ceiz.

Bilim Felsefesinden Beklenen


Bilimle ideoloji ilikisinde ideolojileri evcilletirme, daha uygar bir izgiye ekme olaslndan sz ettik. Bu ne demektir? Bilim felsefesinin byle bir s rete ilevi ne olabilir? Hemen belirtmeli ki, bilim felsefesinin etki alan bireylerle, sekin ke simlerle snrldr; kitleleri dorudan etkileme gc yoktur. Ancak bu dar alan iinde bile bilim felsefesi uzun srede kitlelere uzanan etkinlik gstere bilir. Bilim felsefesinin bilime ynelik eletirel ve kavram zmleyici etkinli i, ideolojileri irdeleme ve deerlendirme etkinliiyle geniletilebilir. Bilim felsefesi geleneksel ilevinde bilimin kavramsal yapsna, dayand temel varsaymlara k tutmak, gzlem ve kavram ilikisine aklk getirmek, bilim sel yntemin ayrc zelliklerini belirlemek abasn srdrr. Ayn yaklam la ideolojilerin kaynaklarna inilebilir; varsaym ve retileri irdelenebilir, ama-ara ilikileri tartlabilir. deolojilerin irrasyonel dayanaklarn, bilim sel verilere ters den retilerini gn na karmak; bunlar irdelemek ve tartmak dorudan alternatif bir ideoloji oluturmaya deil, ideolojilerin, zellikle yabanl ideolojilerin, gerek ehresini ortaya karmaya ynelik bir etkinliktir. deolojilerin evcilletirilmesi her eyden nce bilimle tutarl nesnel bir eletiriyi gerektirir. Bu eletiriyi, hi deilse kavramsal dzeyde, salaya bilecek en etkili alma bilim felsefesidir. Bilim felsefesi kendine zg ll ve sorumlu yaklam iinde ideolojileri z eletiriye, bir tr 'nefis yoklama
60

s'na zorlayabilir. Bu yolda aba gsteren bilim felsefecileri arasnda en ba ta, kimi almalaryla byk etki oluturmu Bertrand Russell ile Kari R. Ropper'i rnek gsterebiliriz.6 Bilim felsefesi, ideolojileri zellikle iki ynden, dayandklar kozmoloji ve ierdikleri epistemoloji ynlerinden, irdeleyebilir. Her ideolojik sistem bir yanyla kozmolojiye uzanan kimi varsaymlara dayanr. Bu tr varsaymlarn byk dinlerde, hatt mistik dou kltrlerinde bile yer ald grlmekte dir. Bunun arpc bir rneini Ortaa Katolik teolojisinde bulmaktayz. Bi lindii gibi, o dnem Hristiyanlnn evren anlay, Aristoteles'in fizik ve metafiziinde temel bulmutu. Aristoteles kozmolojisi dinsel ideolojisiyle y lesine kaynamt ki, ona ters den bilimsel almalara olanak tanmak yle dursun, yle almalara ynelen bilginler engizisyon nnde, kimi kez yaamlarn yitirmeye varan cezalara arptrlyordu. Bu tutum 17. Yz yl ortalarna kadar etkisini srdrr. Modern bilimin tartmasz egemenlik kurduu kozmolojide bugn bile Aristoteles'in etkisinin tmyle krld ko layca sylenemez. Nitekim son yz yl iinde "Neo-Thomizm" ad altnda Ortaa Katolik ideolojisini canlandrma abalarnn ortaya ktn gr mekteyiz. Bir baka rnei, kkeni Hegel ve Fichte idealizmine uzanan faist ideo loji, ya da onu ontolojisinde ters-yz eden komnist ideoloji sergilemektedir. ki ideolojide ortak olan temel nokta saduyu ve bilimle uyumlu emprisizme kar 'diyalektik yasalara bal ileyen bir 'gereklik' varsaymalardr.7 Bilim fel sefesi hem diyalektik retiyi, hem de ona uygun iledii varsaylan 'gereklik'i irdeleyerek bunlarn bilimsel deil, metafiziksel olduunu ortaya koyabilir.8
6) Bkz. Bertrand Russell: The Scientific Outlook, Religion and Science, Power: A New Social Analysis, The Practice and Theory of Bolshevizm, Authority and Individual, Why A am not a Christian, Fact and Ficton, vb. K. R. Popper: The Open Society and Its Enemies, The Poverty of Historiclsm, Conjectures and Refutations, Unended Ouest, vb. Bertrand Russell, akld diye niteledii bu gelimeyi, Hume'n klasik empirisizmi kerten kukularnn doal bir sonucu saymaktadr. Bilindii gibi, Marksizm 19. Yzyl bilim dncesinde arlk kazanan mekanik materyalizm yerine, daha gizemli ve ekici bir kavram olan diyalektik materyalizmi koyarak bilimsellik sa vnda bulunmaktadr. Tr ya da ad ne olursa olsun materyalizm metafiziksel bir retidir. Di yalektik reti de ne teori ne de yntem olarak bilimseldir. Hegel ruh" denen mistik bir nesne yi varsayyordu. Ona gre ruh, diyalektik aamalardan geerek evrensel gelimeyi salayan gt. Baka bir deyile, ruhun gelime izgisi diyalektik nitelikte idi. Marx da Hegel gibi evre nin kanlmaz olarak diyalektik forml erevesinde gelitii inancndadr. u kadar ki, Hegel'de asal g ruh, Mare'da ise maddedir. Diyalektik materyalizmin bilimsel olmad Engels'in Doann Diyalektii adl yaptnda, diyalektiin evrensel geerliini kantlama aba snda iine dmekten kurtulamad birtakm zorlama, arptma, dahas dpedz samalk lardan da bellidir. Her eyi kapsayan ve aklayan bir ilke olarak sunulmas, diyalektik reti nin yntem ya da kuram olarak boluunu gsterir. Hibir eyi dlamayan bir ilkeyi bilimsel deil, olsa olsa metafiziksel bir dogma saymak yerinde olur. Gerekten, formel mantn temel ilkelerine ters den, doal ya da sosyal sreleri ne ndeme, ne de aklama ynnden bi limsel yasalarn bilinen ilev ve gcn tamayan bir retiyi evrensel geerlikte saymak an

7) 8)

61

deolojileri z-eletiriye yneltmenin balca yolu bilimsellik savlarnn da yanaklarn yoklamak, bunlarn gerekte birer zentiden ileri gitmediini gs termektir. deolojilerin z-eletiriyi kolayca gze alabileceklerini bekleyeme yiz, kukusuz. Ne var ki, nesnel, hakl ve entelektel arlkl eletirilerle olu turulacak basknn, balangta aydnlar evresiyle snrl kalsa bile, uzun sre de, geni halk kesimlerinde de etkisini duyurmaktan geri kalmayacan umabiliriz.

cak dinsel trden bir inanla olasdr. Nitekim L. Rougier bu tutumu, Sovyet Mistisizmi" diye nitelemiti. (Bkz. Les Mystiques Politiques Contemporaines, Paris, 1935.) (Diyalektik retinin daha ayrntl eletirisi iin baknz: Cemal Yldrm, MANTIK: Doru D nme Yntemi, Ek: B, s. 161-167).

DYALEKTK MATERYALZM VE BLM (I)*

Diyalektik materyalizm nedir? Doal, sosyal ve dnsel tm olup biten leri aklayan, doruluu tartlmaz bir kuram, bilimlerin temelinde yer alan, bilimsel yntemin zn oluturan evrensel bir ilke mi? Yoksa, komnist d zenin kanlmazln ieren ideolojik bir inan, proletarya diktatrln gerekletirme savamnda vazgeilmez bir silah m? Hemen syleyelim: Marksist literatre baklrsa, diyalektik materyalizm bunlarn hepsi ve daha fazlasdr. Gene sorulabilir: Gerekliin ileyiini yanstt, doruluk araynda biri cik yanlmaz yntemi, "yeni dnya'y kurmada nc dnceyi salad ve her eyi aklad savlanan bu "byl denek" nasl bir eydir? Bu soruya vereceimiz yant Marksist savlarn tmn kapsamaktan uzak kalacaktr ku kusuz. Biz bu yazda yalnzca bir noktay, diyalektik materyalizmin bilimsellik savn irdelemekle yetineceiz. Byle bir irdeleme, hem olduka yaygn kimi saplantlarn geersizliini ortaya karma, hem de felsefe tarihinde deiik kimliklerle etkisini srdren "diyalektik" ve "materyalizm" kavramlarna aklk getirme bakmndan yararl olabilir.1 "Diyalektik," karmak anlaml bir terimdir; deiik dnem ve felsefelerde farkl kullanmlara uramtr. Terimin, biri Herakleitos'tan dieri Sokrates'ten kaynaklanan balca iki temel anlamndan sz edilebilir. Herakleitos, "Her ey ak iindedir; hibir ey olduu gibi kalmaz. Ayn rmaa iki kez gi remezsiniz, su srekli tazelenmektedir..." szleriyle varln srekli bir dei
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 8. Kitap'ta (Haziran, 1990) yaymlanmtr. 1) lkemizde, belki de siyasal sulama ve basklar nedeniyle felsefecilerimizin diyalektik mater yalizme uzak durduklar sylenebilir. Oysa diyalektik kavram tarihsel nemi bir yana, yaad mz dnyada ideolojik bir g tamakta, dahas kimi yazarlarn kaleminde sk sk aa vu rulan gizemli bir ekicilik sergilemektedir. rnein, tannm air ve yazar Melih Cevdet'in di yalektik" szcnn getii yazlarndan birinde, "...formel mantksal karsamalarla sezgisel yarglarn btn, her eyi kapsayan diyalektik mant oluturur ve bu biraradalk kukusuz, bilim adamnn da her zaman bavurduu genel bir yntemdir," gibi olduka ykl bir tmcey le karlamaktayz. "Her eyi kapsayan diyalektik..."; diyalektiin, "bilim adamnn da her za man bavurduu genel bir yntem" olmas vb. Bunlar etkileyici savlar kukusuz, ama dayana var m?

63

me, bir yenilenme veya bir dnm iinde olduunu vurgulamt.2 te yan dan, Sokrates geleneinde "diyalektik" szc soru-yant balamnda konu ma veya tartma etkinliini dile getiriyordu. Bu anlamn, kimi kkl diyebile ceimiz deiikliklerle, Platon'dan Kant'a gelinceye dek pek ok felsefecide yansdn grmekteyiz. Platon, bayapt Cumhuriyet'te "diyalektik"i, yi dea'sna dayanan, her eyi aklamaya ynelik yce bilgi diye niteler. Daha sonra yazd Sophist adl diyalogunda ise Platonun diyalektie, dea'larn Platonik Formlar arasn daki ilikileri konu alan bir tr tanmlama yntemi gzyle bakt sylenebi lir. Aristoteles'in mantk almalarnda diyalektik, doruluu olas ncllere dayanan uslama ya da karsama anlamnda kullanlmtr. Kant iin diyalek tik antik dnemde birtakm sudan, geersiz argmanlar geerli gsterme a bas demekti. yleyse, ona gre, diyalektik tam tersine argmanda arptma y nleyici bir yntem olarak yeniden oluturulmalyd. Salt Akln Eletirisi yaptnn "Akn Diyalektik" baln tayan blmnde, Tanrnn varln is pata ynelik ortaya konmu argmanlarn geersizliini gsteren eletirisini buna bir rnek olarak verir. Hegel'e geldiimizde, diyalektik yeni bir kimlikle karmza kar. Hegel diyalektii, dnsel gelimenin aa vurduu aamal "mantksal" bir mo deldir. Buna gre, eliki ve elikinin uzlam ile ilerleyen dnce tez, anti tez ve sentez aamalarn ierir. Hegel idealizminde, ussal olan gerek, ger ek olan ussal olduundan dncenin geliim yasalar gerekliin devinim yasalaryla zdetir. Marksizmin diyalektik anlay, Hegel'in "Ruh" dedii g cn zorunlu gelimesinde aa vurduu aamal modeldir; ancak Mark sizm ruh yerine maddesel varl temel gereklik saydndan diyalektii "z nel" ve "nesnel" diye ayrmakta, znel diyalektie, nesnel diyalektiin dn cede bir yansmas gzyle bakmaktadr.3 Antik Yunan'da genel olarak belli trden konuma, tartma veya dn me etkinliklerine ilikin bir "sanat" (dialektike techne) saylan diyalektiin g nmzdeki kullanmlarnda da aa yukar ayn anlam yanstt sylenebilir. rnein Oxford szlnde "diyalektik" tartma; doruyu, gerei arama; doruluk savlarn mantksal olarak irdeleme sanat diye tanmlanmaktadr. Oysa, Hegelci ve Marksist literatrlerde, biraz nce de belirttiimiz gibi, diya lektik yalnzca bir konuma ya da irdeleme yntemi deil, ondan daha ok, varln niteliine ilikin bir retidir. Buraya kadar genel izgileriyle deindiimiz diyalektik kavram grld2) Herakleitos'un bu gr 19. Yzylda Hegel ve Marx'n yan sra deiik bir biimde Darwin'de de kendini aa vurur: Kaltsal varyasyon ve doal seleksiyon kavramlarn ieren ev rim kuram bu gr yanstc niteliktedir. amzda H. Bergson ile A. N. Whitehead gibi n l filozoflarn da Herakleitos'u gelenei srdrdkleri sylenebilir. Bkz. Antony Flew, A Dictionary of Philosophy, s. 88.

3)

zere Marksizmin bir icad deildir. Marksist diyalektik Hegel'in oluturdu u diyalektik mantk modelinin materyalist bir yorumundan baka bir ey de ildir. Oysa materyalizm kavram Marksizmde yeni bir ierik kazanmtr. Ne dir bu yeni ierik? Diyalektik gibi materyalizm de eski bir kavramdr; deiik dnemlerde deiik yorumlarna rastlamaktayz. Ksaca demek gerekirse, "materyalizm" terimi, varln ya salt maddeden ya da maddeye dayanan nesnelerden olutu u gibi metafiziksel bir gr dile getirir. Ancak "madde" denen ey nedir? Kimi filozoflar maddeyi uzay ve zamanda yer alan ey olarak nitelemi; kimisi bunu yeterli aklkta bulmam, maddeye zg tanmlayc zelliklerin belirtil mesini istemitir. Maddenin yer ald sylenen uzay ve zaman ne trden ey- ' lerdir? Sonra maddeye devinim salayan gcn kkeni nedir; maddeyi algla ma iin ne diyeceiz? Bunlar salt maddenin trevleri saymak doru mudur? Daha da nemlisi, varlkla oluum gereklikle olup bitenler arasnda anlaml, kesin bir ayrm yaplabilir mi? Bu tr sorulara bugne dein verilen yantlarn yetersizlii gz nne alndnda madde kavramnn, dolaysyla materyalizmin, aklktan uzak, karmak bir dnce olduu grlr. Materyalizmin anlamn belirlemedeki bu glk karsnda neyi dlad sorusuna verilecek yant belki daha akla yc olabilir. Materyalizmin balca tezlerinden biri (olumsuz nitelikte bir tez) ruh, tanr, melek, eytan trnden kavramlar ierikten yoksun, belli kltrel yaam biimlerine zg, hayal rn eyler saymasdr. dealizm bir dnya gr ya da felsefi bir reti olarak varl ruhsal saymakta; dahas, madde sel grnmdeki tm nesne ve olgularn temelde ruhsal glerle belirlendii savndadr. Materyalizm ise her trden dinsel ve metafiziksel idealizme ters den bir retidir. Ona gre dnya, doas gerei maddeseldir; olup biten her ey, tm oluum ve gelimeler maddesel nedenlere baldr; maddenin varl dnce veya alglamalarmzdan bamszdr. Engels iki grn ba damazln yle belirtmiti:
Tm felsefede, zellikle modem felsefede, temel sorun dnme ile varlk ilikisine bak biimimizden kaynaklanr... Felsefecilerin bu so runa getirdikleri zmler onlarn iki kampta toplandn gstermektedir. Ruhun maddeyi nceledii, dolaysyla dnyann u ya da bu biimde bir yaratl sonucu olutuu tezini ileyenler idealizm kampnda toplanrken onlarn karsnda ncelii doaya tanyan deiik materyalist ekollerin yer aldn grmekteyiz,4

Marksistlerin, diyalektik materyalizmi dier materyalist dncelerden, bu arada zellikle Aydnlk ayla birlikte bilimsel saygnlk kazanan mekanik
4) F. Engels, Luduvig Feuerbach, New York, 1934.

65

materyalizmden ayr tutmada ar bir duyarlk iinde olduklarn biliyoruz. Gerekten diyalektik materyalizm ile Newton ve Laplace'da belirginleen me kanik materyalizmi kartrmak yanltr. Klasik mekanik maddesel devinimi bir yenileme ve ilerleme sreci olarak deil, bir yineleme olarak varsaymtr. rnein, gezegenler saatin ibreleri gibi sonunda eski konumlarna dn mekte, devinim bir tr dngl yineleme biiminde kalmaktadr. Aslnda Hegel'in diyalektik mantk modelinin de gerek anlamda deiime ve yenilie ak olduu kuku gtrr. W. James'in belirttii gibi Hegel idealizminin tm dinamik grnmne karn, son zmlemede, donuk "blok bir dnya" ier dii sylenebilir. Oysa evrim dncesi iin ayn ey sylenemez. Darwin'e gelinceye dek yaam, byme ve gelime gibi kavramlarn felsefede nemli kavramlar arasnda yeri bile yoktu. Geri doal seleksiyon "mekanik bir dze nek" diye nitelenebilir; ama evrim srekli geliim ve dnm ieren bir kav ramdr. Belki de bu nedenle, mekanik materyalizmi acmaszca yeren Marx ve Engels evrim kuramna olumlu bakmlardr. Diyalektik materyalizmde maddesel devinim ne mekanik bir ileyitir; ne de madde, "ruhsal" denen deneyimlerin indirgenmesi gereken kat, duraan bir eydir. Diyalektik materyalizm deiik dzeylerde varlk dzenlemeleri ieren, kiisel ve toplumsal koullarn olumasnda dnsel etkinliklere olanak tanyan esnek bir reti olarak sunulmaktadr. Evrene ve onun bir paras olan insana bir tr makine gzyle bakan, doadaki her ey gibi insan davranlaryla tm kltrel etkinlikleri de fizik ve kimya yasalarna indirgeyerek aklamay ng ren materyalist bir anlayla, doay ve insan "diyalektik yasalar'da yansyan etkin, canl zellikleriyle kavramaya ynelik materyalist bir anlay bir tutula maz elbet. Ne var ki, iki anlay arasndaki farkn birincisini bilim-d, kincisini bilimsel saymak iin yeterli bir gereke oluturduu savna katlmak, ilerde ak layacamz zere, kolay deildir. ki anlay arasndaki fark daha belirgin bi imde ortaya koymak iin hem mekanik materyalizm zerinde biraz daha dur mamz, hem de Marksist diyalektik retiyi yakndan tanmamz gerekir. Mekanik materyalizm, kkeninde fizik dnyadaki devinim ve deimeleri aklama ihtiyacndan domu bir grtr. Deime nesnel gerekliin en arpc zelliidir. Dnyada olup biten her eyi, doa tesi, ruhsal ya da tan rsal bir gce balayan idealizmin tersine materyalizm doa-ii olgusal neden lerle aklama yoluna gider. Geni anlamda bilimsel yaklam ieren bu gr n kk Antik Yunan dneminin atomcu felsefesine dek uzanr. Roma d neminin air-filozofu Lucretius, Nesnelerin Doas zerine adl nl yap tnda Demokritos ile Epikuros'tan kaynaklanan atomcu kuramn anlamn y le belirtmiti:
Her eyi oluturan nesneleri tanmak, olup bitenleri Tanrlara ba vurmakszn aklamak. 66

17. Yzylda byk atlmlarla ilerleme yoluna giren bilimin bu grten kalkt aktr. Ortaa skolastik dncesine ters den mekanik materya lizm, kilisenin sert tepkisine karn, bilimsel gelimelerden g alarak yaygn lk kazanm, bu arada oluan kapitalist toplumlarda egemen dnya grne dnmtr. Yukarda da deindiimiz zere, mekanik materyalizm doaya bir dze nek gzyle bakan, tm olup bitenleri mekanik devinime indirgeyerek akla ma peindeydi. Bilindii gibi her dzenek (rnein, bir saat) balca zel likle belirlenebilir: (a) birbiriyle uyumlu birtakm paralardan kurulmu olmas, (b) almaya ancak belli bir d etkiyle koyulmas, (c) almaya koyulduktan sonra, tm ileyiin belli yasalar erevesinde srmesi.5 Bu modelin, tm yetersizliine karn, doay anlama yolunda nemli bir ilev sergiledii yadsnamaz. Her ey bir yana, bilimsel gelime yolunu tka yan teolojiyi geriletmi olmas bile balbana bir aamadr. Ne var ki, geli me yolu alan bilimin ok gemeden mekanik modelin dar erevesini krma s kanlmazd. Bir kez, dnya makine rnei bir dzenekse, bu dzenei neyin veya ki min oluturduu sorusu ister istemez ortaya kacakt. (Bilindii gibi, Newton bu ii balangta Tanrnn yapt inanandayd.) Sonra, maddesel nesneler gibi canllar, bu arada insanlar, ileyii mekanik yasalarla belirlenen dzene in birer paras gibi grmek, dahas, tm sosyal, kltrel ve dnsel geli melerimizi mekanik devinimin tekdzeliine indirgemek ne denli doru olabi lirdi? Mekanik materyalizm dnyay oluturan her nesne veya paracn, her hangi bir andaki konumu, hz ve ktlesi biliniyorsa, daha sonraki ve daha n ceki tm durumlarnn, devinim yasalar gereince, belirlenebilecei varsay mna dayanyordu. Belli nesnelerin (rnein gne sistemindeki gezegen ve uydularn) devinimi iin doru olsa da, bu varsaymn birok nesne ve sre iin yetersiz kald, doada yinelemelerin yan sra gelime veya dnmle rin de var olduu grmezlikten gelinemezdi. Mekanik materyalizmin yetersiz kalan bir baka varsaym da, karlkl etkileim iinde olduu gzden kamayan nesneleri bile, temelde birbirinden bamsz saymasyd. Buna gre, doal dzenein zellikleriyle ileyi yasala r, dzenei oluturan paralarn zelliklerinin toplamna eittir. Oysa, nesne lerin bal olduklar ilikiler dnda var saylmalarnn anlam ne olabilirdi? Mekanik materyalizm bilgi kuram asndan da yetersiz kalmtr. Algla maya edilgen bir sre gzyle baklyor, etkinlik tmyle alglanan nesne ya da olguda bulunuyordu. Oysa alglamann zne ile nesnel varlk arasnda bir etkileim olduu gzden kamayacak kadar aktr. zneyle etkileim dnda kalan nesnenin ilenmeye ak bir hammadde olmaktan ileri bir anlam yok
5) M. Cornforth, Materialism and the Dialectical Method, s. 34.

67

tur. Nesnenin anlam alglanarak bilgiye dntrlmesiyle oluur. Marksistler daha ileri giderek edilgen dnceyi de deersiz saymlardr. Onlara gre gerek dnce, gereklii yanstmasnn yan sra pratik etkisi olan dnce dir. Marx bu noktay arpc bir dille belirtmitir:
Pratikten soyutlanm bir dncenin doruluk ya da yanll salt skolastik bir sorundur... Filozoflar deiik biimlerde dnyay yorumla makla kalmlar, oysa asl i dnyay deitirmektir.6

Diyalektik materyalizm, mekanik materyalizmin deindiimiz yetersizlik lerini gidermekle kalmayp doal, sosyal ve kltrel tm srelerin en doyuru cu, en gerek aklamalarn veren genel bir bilim, bir bilimsel felsefe olduu savndadr. Marksistler idealizm gibi mekanik materyalizmi de giderek burjuva snfnn ideolojik dnya grne dnen metafiziksel nitelikte bir reti saymaktadr. Oysa, diyalektik materyalizm, onlara gre, her trl yanl var saymlardan arnm, bilimin yntem ve bulgularyla btnleen, geerlii ev rensel biricik dnya grdr. (Bu sava ilikin ayrntl irdelemeyi bundan sonraki yazya brakyoruz.)

6)

K. Marx, Eleven Theses on Feuerbach.

68

DYALEKTK MATERYALZM VE BLM (II)*

Bu yaznn ilk blmnde deinildii gibi Marksist literatrde diyalektik materyalizm doal, sosyal ve bilinsel tm sreleri kapsayan en genel bilim ya da bilimsel felsefe; her alanda devrimsel dnmlerin zorunlu ve yeterli yntemi; "kanlmaz" komnist dzenin retisi diye nitelenmektedir. ou kez retorik bir dille sunulan bu tr savlardan biz burada yalnzca biri, bilim sellik sav zerinde durmak istiyoruz. Diyalektik materyalizm ileri srld gibi gerekten bilim ya da bilimsel yntem midir? Hem gereklii anlamnn biricik yntemi, hem gerekliin temel zellii saylan diyalektik nasl bir ey dir? Bir noktann ncelikle belirtilmesi gerekir: Doaya ya da insana ilikin bilimlerin hibirinde aratrma yntemiyle aratrmaya konu olgu dnyasnn ayn zellii paylat gibi bir dnceye rastlamamaktayz. yle olsayd, bi limde olgulara ynelik gzlem ve deneye bavurma yerine, "bilimsel yntem" denilen srelerin mantksal zmlenmesiyle yetinilifdi. Marksistlere gre di yalektik, nesnel glerin belirledii, ama ayn zamanda, bu glerin zsel ile yiini bize reten bir yntemdir. Baka bir deyile, gerekliin devinim yasa laryla diyalektik, yasalar zdetir; diyalektii kavramak, gereklii anlamak demektir. Bu dncenin dayana var mdr? Diyalektik "nesnel gler" denilen gerekliin incelenmesiyle ulalan bir dnce midir, yoksa, nesnel dnyaya yklenmek istenen bir reti midir? Bu sorunun yant aktr: Marksist diyalektik aslnda dncenin doas na ilikin Hegel'in oluturduu bir grtr, bilginin oluumunda izlenen laamay (tez, antitez, sentez) dile getirmektedir. (lk aamay oluturan tez y rrlkteki bir dnce, bir kuram, bir sre ya da bir durum demektir. Tez, kimi yetersiz veya zayf yanlar nedeniyle erge kendi yadsnmasna yol aar, "antitez" denen ikinci aama oluur. Tez ile antitezin savam, iki tarafn ge erli elerini ieren, ama ikisini de aan yeni aamaya bizi gtrr. "Sentez" denen bu nc aama yeni tez kimlii ile yrrle girer ve diyalektik iler*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 9. Kitap'ta (Aralk, 1990) yaymlanmtr.

69

leme bylece srp gider.) Hegel'de "ruhsal" devinimi niteleyen diyalektik, Marksizm'de maddesel devinim ve dnmlerin asal zellii olmutur. Hegel gibi Marx da gerekliin "diyalektik" denen forml uyarnca gelitii inancn dadr. Biri idealist, dieri materyalisttir; ama ikisinin de yapt her eyi a priori bir formlde toplamaktr. Marx'n belirttii gibi, Hegel felsefesinde te pesi zerine dikilmi diyalektik, Marksizmde yerli yerine oturmutur. Ne var ki, Hegel diyalektiinin idealist ieriinden arndrlarak materyalizmle birle tirilmesi, ne diyalektie bilimsellik nitelii, ne de gerekliin diyalektik yasala ra bal olduu savna geerlik kazandrr. Geri dnce tarihinde, sosyal alanda, dahas belki de doada diyalektik dnmleri rnekleyen kimi geli meler gsterilebilir; ama bu, diyalektik materyalizme bilimsellik kimlii kazan drmaz. Yanl ya da doru hemen her kuram iin dorulayc rnekler bulu nabilir, hele bu kuram yeterince ak deilse, ya da kant diye gsterilen r nekler yorumla arptlrsa! Bu yargy biraz daha ayrntlara girerek aklaya lm: a) Marksist literatrde diyalektie ilikin verilen aklamalar metafizik tr den betimlemeler iermektedir. rnein, gereklii oluturan "nesnelerin kar lkl ilikiler iinde birbirine bal organik' bir btn oluturduu"; doann srekli bir devinim ve gelime iinde "basitten karmakla ykselen bir sre sergiledii"; doadaki "tm nesne ve srelerde i elikinin 'kaltsal', temel bir zellik olduu"; "sosyal ve tarihsel glerin ileyii ile doal glerin ileyi inin zdelii", vb. Olgusal verilere gidilerek yoklanmayan, yoklanmaya el vermeyen bu tr yarglar neye dayanarak bilimsel sayabiliriz? b) Diyalektie, Sokrates geleneinde olduu gibi, tartma srecinde d ncenin gelime biimini ya da, doruluk araynda eletirel yaklam yans tan bir anlam verildiinde kimsenin buna bir itiraz olmaz. tiraz diyalektii gerekliin temel zellii, dncenin tek geerli yntemi sayma tutumuna kardr. Yukarda belirttiimiz gibi metafiziksel de olsa her retiyi dorulay c kantlar getirilebilir. Nitekim dnyada olup bitenlere bakldnda "bada maz oluumlar", "ztlarn birlii" denebilecek olaylar gsterebiliriz. Ancak tm gelimeleri ztlarn sentezi saymak doru olabilir mi? Dncede bile ilerleme ou kez eliik grlerin sentezine deil, tam tersine, elikinin ayklanma sna dayanr. Sonra, doada birbirine ters den olaylarn (rnein, kuraklkla bol yan, soukla scan, karanlkla aydnln, yaamla lmn, vb.) sen tezi diye bir ey var mdr? Biri dierinin yadsnmas diye alnsa bile bunlarn st aamada sentezi ne demektir? Doada diyalektie zg aamal ilerle yie kimi rnekler gsterilse bile, bunun tm oluumlar kapsayan evrensel bir ilke olduu nasl sylenebilir? Kald ki, verilen rneklere bakldnda bun larn yaktrmaca, dahas zorlama olduu grlmektedir. Engels'in verdii r neklerden ikisine yer vermekle yetineceiz:
70

Bir arpa tanesini alalm. Bunlardan milyarlarcas tlr, kaynat lr, mayalandrlr; sonunda tketilir. Oysa bu arpa tanesi doal koullar iinde elverili topraa atlsa, scaklk ve nem etkisinde bir deimeye urar: Tanecik atlar ve filizlenir. Bu, taneciin kaybolmas, yadsnmas demektir. Ortaya kan bitki ise tanecii yadsyan nesnedir. Ama bu bitki normal yaam srecinde byr, iek aar, dllenir; sonunda gene arpa tanecikleri verir. Taneciklerin olgunlamasyla birlikte bitkinin kuruyup l dn, bylece yadsndn grrz. "Yadsmann yadsnmas" dedii miz bu sre sonunda ilk arpa tanesi gene ortaya kmakta; ama bu kez bir deil, on, yirmi ya da otuz kat artarak,1

Bu rnekte ne gryoruz? Gerekten Engels'in ileri srd gibi birbirini yadsyan durumlarn sentezini mi, yoksa evresel etkiler altnda bir dizi dn m m? Topraa den arpa tanesinin belli koullar altnda atlayp filizlen mesi arpa tanesinin yadsnmas ise, deirmende tlp un haline getirilme si de yadsnmasdr. Ne var ki bu iki yadsmann sonucu ayn deildir. Birinde Engels'in betimledii byme, iek ama, dllenme ve sonunda gene taneye dnme sreleri var; brnde bunlarn hibiri yok. Grlyor ki Engels'in yapt, ad vermeden te bir ey deildir. Engels'in buna kar savunmas yadsmann kurallarna gre yaplmam olmasdr. Birinci yadsma ikinci yadsmay (yani yadsmann yadsmasn) ola nakl klacak biimde deilse, diyalektik sre ilemez. "Bir gelimenin ger eklemesi iin her ey kendi zelliine gre yadsnmaldr. Bir arpa tanesini trsem ya da bir bcei ezersem ilk aamadaki yadsma eylemini gerek letirmi oluyorum kukusuz; ancak bu eylem ikinci aamadaki yadsmaya ola nak verecek nitelikte deildir," diyor Engels.2 Bu ne demektir? "Her ey kendi zelliine gre yadsnmah", durumu kur tarmaya ynelik ad hoc bir koul deil midir? yle ki, bu koulla, diyalektie ters den tm oluumlar daha batan yok saylmyor mu? Engels'in matematikten setii rnek daha da arpcdr:
Doal srelerde belirlediimiz diyalektik sre matematik iin de geerlidir. rnein, a gibi cebirsel bir sayy alalm, a'yt yadsdmzda -a el de edilir. Yadsnan (yani -a'y) yadsdmzda ise (yani -a ile -a'nn arp mn aldmzda) a2 ortaya kar. Grld gibi bu da ilk pozitif saynn (yani a'nn) daha st dzeyde (yani ikinci kuvvette) belirmesidir.3

Bu rnekteki arpklk pek az okuyucunun gznden kaacak kadar ak tr. Biraz cebir bilgisi olan herkes, -a'nn yadsnmas halinde sonucun a2 deil,
1) 2) 3) F. Engels, Anti-Dhring, s. 138. F. Engels, Ayn yapt, s. 145. F. Engels, Ayn yapt, s. 139.

71

-(-a), yani a olacan bilir. Engels de bu arpkln farknda olmal ki, unu eklemek gereini duyuyor: "lk yadsmay yle dzenlemeliyim ki, kincisine olanak olsun." Sonra, a2 niin a'ya gre daha st dzeyde bir say olsun? a'ya l'den kk (rnein, 0.50) deer verdiimizde a2'nin deeri bymez, tersi ne klr. Engels verdii bu rnekle, farknda olmakszn, matematik ilem lerin diyalektik ileyie deil, kendine zg kurallara bal olduunu gstermi yor mu? c) Marksist dilin birtakm deer yarglaryla ykl olmas; doruluu teke line alma ve eletiriye kapal kalma tutumu; kart grleri eletirmekten ok birtakm aalayc sfatlarla (rnein, revizyonist, reaksiyoner, burjuva, idea list, vb.) karalama ve sulama yoluna gitmesi; tm varln ngrlen bir so nuca deimez bir "aln yazs'yla ilerledii inanc, diyalektik materyalizmin bi limsel yaklama ters den zellikleridir. Bu trden zellikleri tayan bir retiyi bilim saymak bir yana, astroloji, parapsikoloji gibi szde bilimler aras na koymak bile kolay deildir. d) Diyalektik ile bilimsel yntemin zde olduu, Marksistlerin zellikle vurguladklar bir noktadr. Ne var ki, bilimsel ynteme zg olgusal ilikileri belirleme, aklayc kuramlar oluturma ve bu kuramlar gzlem verilerine gi derek yoklama gibi temel ilevler bakmndan diyalektiin rn diyebilecei miz hibir sonu bugne dein ortaya konmamtr. te yandan sz ok ge en diyalektik yasalarn (eliki, yadsmann yadsnmas, nicelik birikiminin ni telie dnm) bilimsel aratrmadaki ilevi konusunda da ak, doyurucu bir aklamaya rastlamamaktayz. Verilen aklamalar ou kez yzeysel ve bulank olmaktan ileri gememektedir. Bu yasalarn bilim iin kimi kez gerekli varsaymlar olduu; kimi kez, bilimde ulalan sonular genel izgileriyle ier dii; ou kez ise bilimsel bulgularla srekli dorulanan genel hipotezler oldu u... savlaryla karlamaktayz. Diyalektiin birinci yasas elikiyi alalm. Evrensel geerlikte olduu sylenen bu ilkeye gre doay oluturan nesne ve srelerde "kaltsal" bir zellik olan eliki tm devinim ve dnmlerin itici gcdr. Byle bir zelliin bilimsel dnme ya da bilimsel aratrma iin gerek li bir varsaym olduu, baka bir deyile, bu varsayma bavurmakszn bilim yaplamayaca doru mudur? Ak ya da st-rtl, bilim adamlarnn al malarnda byle bir varsaymdan kalktklar neye dayanlarak ileri srlmekte dir? Bu ilkenin yadsnmas bilimsel gelimeyi gerekten olanaksz klar m? Bu tr sorular olumlu yantlamak iin ortada hibir neden yoktur. Aslnda eli kinin bilimler iin vazgeilmez, evrensel varsaym olduu, olgusal temelden yoksun, a priori bir savdr. Kald ki, modern mantk iin eliki olgusal dn yann bir zellii deil, kimi nerme iftleri (rnein P ve P-deil) arasnda bir ilikidir; bir ilke ya da varsaym olmak yle dursun, tutarllk araynda giderilmesi, kanlmas gereken bir aykrlktr.
72

e) Diyalektik ilkelerin bilimsel kuram ve bilgileri genel izgileriyle ierdii savna gelince, bununla ne anlatlmak istendii ak deildir. Bu, diyalektiin bilimle tutarllk iinde olduu, ya da Engels'in belirttii gibi bilimsel sonula rn diyalektii dorulad demekse, bunun diyalektie bilimsel geerlik kazan drmayacan hemen syleyebiliriz. Teologlarn da sras geldike bilimlerde ulalan sonularn, st-rtl de olsa, kutsal kitaplarda zaten var olduunu ileri srdklerini biliyoruz. Kald ki, teologlar gibi Marksistlerin de kimi nem li bilimsel gelimeleri ilerine sindiremedikleri, dahas dpedz reddettikleri bilinmektedir.4 Yok bu, bilimsel tm atlmlarn diyalektiin yasalar gerei ol duu savn dile getiriyorsa, bu savn da bo olduunu gstermek zor deildir. Diyalektik doal ve sosyal tm dnm ve gelimelerin -aamal ematik bir sreci izledii retisidir. Bilimsel gelimelerin ayn ematik sreci yanst t ancak arptma bir yorumla sylenebilir. Bilim tarihinde, diyalektik yasa lara bal olarak oluan nemli bir gelime gsterilemez. Deiik koullarda deiik biimler alan bilimsel gelimelerin belli bir emaya indirgenmesi bir yana nceden kestirilmesine bile olanak yoktur. Bilim diyalektik emaya uy gun yrseydi, her yeni atlm nceden belirleme olanamz olurdu. Oysa bi lim tarihine baktmzda buna rnek bir tek gelime grmyoruz. f) Engels, "Doa diyalektiin snava ekildii yerdir," demiti. arpc bir sz, ama bugne dein Marksistlerin doada olup bitenlere giderek diyalektii test ettikleri sylenebilir mi? Bir dnce ya da retinin olgusal olarak yoklan mas iin ncelikle gzlemsel ndeyilere elverecek bir hipotez olarak ortaya konmas gerekir. Diyalektik yoklanabilir bir hipotez deildir; hangi gzlem so nularyla yanllanabilecei bilinmedii gibi ona ters den bir gzleme olanak bile tannmamtr. yle ki, olup biten her ey (bunlar kendi aralarnda bada maz olgular da olsa) diyalektii dorulayc kantlar olarak gsterilebilir. Teolog larn tm olup bitenleri Tanrnn varlna kant sayabildikleri gibi! Tarlalara be reket getiren yamur da, ekin tarlalarn silip spren sel de Tanrnn "hikme tinden sual olmaz!" istenciyle aklanr. Diyalektik yasalar, teolojik dogmalar t rnden metafiziksel yarglardr, hibir koul altnda yanllanamaz. stelik yle bir yanllama giriimi balanmaz bir su, bir gnahtr. Oysa bilimsel kuram ve nermelerin bata gelen geerlik lt yanllanmaya ak olmalardr.5 g) Diyalektik materyalizmin bilimsel bululara yol aan "heuristic" bir yntem olduu sav iin de somut bir kant ya da rnek yok ortada.6 Tam ter
4) 5) Bir dnem Neo-Mendelizm'e, Relativite Kuramna kar sergilenen olumsuz tutumlar, rnein. Einstein bu noktay, 1919'da Genel Relativite kuram test edilmeden nce belirtmiti: "Eer gravitasyonel potansiyelin yol at spektral izgilerin krmzya doru kayma olgusu saptan mazsa, kuramm yanl demektir." Relativity: The Special and the General Theory, s.132. Nitekim Sovyet bilim adamlarnn almalarn yerinde izleyen Batl bilim adamlar, bu al malarda diyalektik materyalizmin devre d tutulduu, ne yntem ne de hipotez olarak aratr malara bir katk oluturmad grnde birlemilerdir. Bu grn kimi Sovyet bilim adam larnca da paylald bilinmektedir. (Bkz. Eric Ashby, Scientist in Russia, 1947, s. 97.)

6)

73

sine, Batl bilim adamlarnn almalaryla karlatrldnda, Sovyet bilim adamlarnn baarlar hemen her alanda snk kalmaktadr. Diyalektik ma teryalizmin bayran tayan bilim .adamlar arasnda bir Einstein, bir Bohr ya da bir Heisenberg bulmak yle dursun, Sovyet dnemi ncesinde Rusya'da yetimi Pavlov apnda birine de rastlamamaktayz. Sovyetlerin bilim alann da "baar" saylabilecek tm almalar Bat dnyasndaki gelimelerle snrl kalmtr. Gerek u ki, diyalektik materyalizme zg ya da ondan kaynakla nan bilimsel bir atlm grmemekteyiz.7 Grlyor ki, Marksizmin bilimsellik sav gerek anlamda bilimi deil, ol sa olsa, bilimden ideolojiye destek salama gereksinmesini yanstmaktadr. Metafiziksel bir retinin belirledii yolda ilerlemeyi kanlmaz, proletaryann nclnde smrsz, snfsz bir toplum topyasn bilimin gerei, nerdeyse evrenin yazgs sayma, ne yandan baklrsa baklsn, bilim deil, bilim ad altnda ideolojik beklenti ve zlemleri dile getirmektir. Lenin, "Diyalektik materyalizme gebe olan modern fiziin doum sanc sndan" sz ediyordu. Marksistlerin klasik savlarndan birine (modern bilimler deki gelimeleri diyalektik materyalizme borlu olduumuz savna) biraz ters den bu "tehis" bir bakma doru, bir bakma yanl saylabilir. Yanl say labilir, nk ne relativite ne kuantum kuramlarnda bizi diyalektik materyaliz me ynelten bir gelime olduu sylenemez. Doru saylabilir, eer Lenin o szyle modern fiziin mekanik madde anlayndan uzaklatn belirtmek istemise! Bilindii gibi ada fizikte hem madde kavram hem madde ile anla mzn ilikisi "kktenci" diyebileceimiz bir yorum deiikliine uramtr. Kuantum mekaniinde atomsal nesnelerin periyodik ya da ritmik karakteri nedeniyle madde srekli tzlk kimliini yitirmitir. Madde kavramnda olu an bu deiiklik relativite kuramnda daha da belirgindir: fiziksel varlk uzay boluunda -boyutlu "hantal" madde olmaktan km, drt-boyutlu uzay7) zellikle 2. Dnya Sava ncesinde Marksistler diyalektik materyalizme dayanmayan bilimin giderek yozlat, geriledii savndaydlar. Onlara kalrsa, teknoloji ve bilim Batda gerilerken Sovyetler Birlii'nde badndrc bir ilerleme iine girmitir. (Bkz. Science at the Crossroads, 1931, Uluslararas Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi'ne Sovyet delegelerince sunulan bildiriler.) Bu arada kimi tannm Batl bilim adamlarnn da kendilerini diyalektik materyaliz min bysne kaptrdklarn gryoruz. rnein, John Strachey, Freud'un bulularn En gelsin ok nceden haber verdiini, psiko-analizde ulalan sonularn diyalektik materyalizmi doruladn ileri srmtr. Engels'in Dialektik und Natur'un ngilizce evrisine yazd n szde J. B. S. Haldane daha ileri giderek Engels'in kendisinden sonraki tm bilimsel gelime leri kestirdiini iddia etmektedir. J. D. Bernal'n u szleri ise zellikle zerinde durulmay ge rektirir: "Relativitenin dinamii, devinim ile ktlenin edeerliini ortaya koymutur. Michaelson'n lme tekniinde salad byk incelik Einstein'n matematiksel dehas ile birleince ortaya kan bu sonucu, 19. Yzyln ortalarna gelmeden Marx ile Engels ilkede kavram bu lunuyorlard. (Bkz. J. D. Bernal, Aspects of Dialectical Materializm, London, 1934, s. 101.) (Not: Dialektik und Natur'u okuyan Einstein'n deerlendirmesi ise deiiktir: "Kitab ierii ynnden ne ada fizik ne de fizik tarihi asndan nemsemeye deer bulmuyorum." Bkz. S. Hook, Dialectical Materialism and Scientific Method, 1955, s. 29-30.)

74

zaman srekliliine dnmtr. Tz kavram yerini elektro-dinamik etkilei me brakm, evreni oluturan yap talarnn madde paracklar deil, "hal ler" (events) olduu vurgulanmtr. yle ki, "nesne" denen ey aslnda birbiri ni izleyen hallerin az ok duraan grnmnden baka bir ey deildir. K sacas, modern fizikte, geleneksel madde kavramndan enerji ya da sre kavramna geildii, evrenin bitmez bir etkileim alan olarak algland sy lenebilir. imdi fizikte oluan bu anlay, isteyen, diyalektik materyalizmin doru dan ya da dolayl etkisine borlu olduumuz bir gelime sayabilir. Ne var ki, deime, atma, dnm ve sre kavramlar insan dncesine yeni deil dir. Dnyann dinamik nitelikte olduu dncesi 2600 yl nce yaam Herakleitos'a kadar uzanr. Relativitenin ana kavram alann Faraday'dan Einstein'a uzanan olgunlama srecinde diyalektik materyalizmin etkisini aramak, deyi yerinde ise, kz altnda buza aramaya benzer. Kald ki, Marksistlerin yeni fizie, zellikle balang dneminde, iyi gzle bakmadklarn biliyoruz. Lenin, Ernst Mach' "idealist" sulamasyla mahkm etmiti. Bu sulamann etkisinde Sovyet bilim yazarlar relativite kuramn materyalizme ters den "reaksiyoner" bir dnce sayma yoluna giderler. Einstein'n n yaylma or tam diye bilinen etheri yok saymas, dnya-gne devinim ilikisine grecel bak, materyalizmi yadsma olarak alglanr. Bu yazarlardan fiziki A. K. Timiryasev'in eletirisini bir rnek olarak ve riyoruz:
Gnmz bilim adamnn Einstein kuramndan kukulanma cesareti yoktur. nk bu kuramn doruluu kesin saylmaktadr. Oysa bu kura ma gre, Kopernik ve Ptolemy sistemleri bir ve ayn eydir. Bilimde ken dini modaya kaptrmam kimselerin byle bir gr kabul etmeleri d nlemez. ki sistemin zdelii, idealist felsefecilerin relativiteyi arpt mayla ulatklar bir sonu sanlmasn! Bu zdelik Einstein kuramnn temel ncllerinden biridir. Einstein bu ncl, Mach'n reaksiyoner fel sefesinin etkisinde benimsemitir.8

Timiryasev, dier Sovyet yazarlar gibi, relativiteyi temelde HebrewHristiyan geleneine uygun olarak materyalizmi ykmaya ynelik bir giriim saymakta, Einstein kuramnn idealist elerinden arndrlmasna, kuram t myle deitirmedike, olanak grmemektedir. Eletirici relativite kuramn zellikle u nedenlere dayanarak reaksiyoner, idealist bir felsefe saydn be lirtmektedir:

8)

A. K. Timiryasev, "The Theory of Relativity as a Source of Philosophical idealism," Under the Banner of Marxism, 1938.

75

Einstein'a gre ether ve mutlak uzay gerek nesneler deil, kurgu saldr. nk bunlar duyumsal verilere dayanmamaktadr. yle ki, ether ile mutlak uzaya grecel olan dn merkezka kuvvetin nedeni sayar sak, nedensellik yasasna kar su ilemi oluruz. nk, Mach ve Einstein'a gre, yalnzca gzlenebilir eyler "neden" olabilir. Onlar mut lak uzay yerine gzlenebilir, dolaysyla kurgusal olmayan, Sabit Yldz lar Sistemini koymaktadrlar. Einstein'n yapt, Mach'n kuramna des tek salayarak Kopernik sisteminden kurtulmaya yol amaktr.9

ilgintir: Sovyet yazarlarnn "idealist", "reaksiyoner" felsefe diye ktle dikleri relativite kuram, Nazi'lerce tam tersine bir knamaya, "Bolevik mater yalizmi" knamasna uramtr:
Doadaki olgular Relativite lkesine bal sayan formlasyon kk tenci bir materyalizm olmaktan baka bir ey deildir. Relativite kuram n, beyinleri materyalist dnceyle ykanm bir kuak ancak alklaya bilir.''0

Verdiimiz alntlarda bilime ideolojik adan bakn arpc rneklerini bulmaktayz. Birbirine dman iki ideolojinin (Marksizmle Nazizmin) bilime yaklamlarndaki bu benzerlik iin ne diyeceiz? * Yineleyelim: Diyalektik materyalizmin bilimsellik sav, bilimin saygnln smrme, ileriye dnk kuaklar etkileme amacna ynelik bir aldatmaca de ilse, salt bir zentidir. Bilim, znde hibir ideolojik retiyle badak ola maz! Son bir alntda, batan beri ilediimiz tezin arpc bir zetini bulmakta yz.
Bilimsellik savnda olan diyalektik materyalizm aslnda bir dindir. Marx dnyann maddesel olduunu ileri srmt, ancak, onun "madde sel" dedii dnya gizemli bir diyalektik zorunlulukla sanki Marx'n ngr d hedefe ynelik bir gelime sreci iinde idi. Baka bir deyile, diya lektik materyalizm dnyann kanlmaz olarak proleter devrimini gerek letirme ynnde ilerlediini bir reti erevesinde kantlama argman olmaktan baka bir ey deildirV

9) 10) 11)

Ayn kaynak. Ulusal Sosyalist (Nazi) Genlik Kampnda verilen bir konferans, 1936. Max Eastman, "Three Visits with Einstein," Great Companions, Collier Books, New York, 1959, s. 27.

76

Kaynaka Afanasyev, V., Marxist Philosofy, Moscow, Progress Publishers, 1968. Comforth, M., Materialism and the Diaiectical Method, Lavvrence and Wishart, London, 1968. Flew, A., A Dictionary of Philosophy, London, Pan Books, 1979. Ilyenkov, E. V., Diaiectical Logic, Moscow, Progress Pub., 1977. Mayo, H. B., Introduction to Marxist Theory, New York, Oxford University Press, 1960. Plekhanov, G., Essays in Historical Materialism, New York International Publis hers, 1940. Popper, K. R., "What is Dialectic", Conjectures and Refutations, London, Rutledge and Kegan Paul, 1972. Rosenthal, M. and Yudin, P., A Dictionary of Philosophy, Moscovv, Progress Publishers, 1967. Russell, B., "Kari Marx", "A History of VVestern Philosophy, New York, Simon Shcuster, 1964. Yldrm, C., "Diyalektik Mantk", Mantk: Doru Dnme Yntemi, Ankara, V Yaynlar, 1987.

77

10 BLMSEL YNTEMN YETERLK SORUNU*

Bilime iki ynden baklabilir: 1) Dzenli ve gvenilir bir bilgi birikimi; 2) Olgu dnyasn anlama abas. Bilgi birikimi bir sonutur: Bilimde olgusal ola rak dorulanan genelleme ve ilkeleri kapsar. Anlama abas ise dnyada olup bitenlerle beklentilerimiz arasnda uyum kurma, beklentilerimize ters den olgular aklama, bilgi snrmz geniletme araydr. nsana zg bu aray tarih boyunca deiik aamalardan gemi, deiik yaklamlarn ortaya k masna yol amtr. lkel dnemlerde animistik, daha sonra astroloji ve teolo ji gibi "metafiziksel" diyebileceimiz araylara girildiini grmekteyiz. lk yet kin rneklerine Helenistik dnemde rastladmz bilimsel etkinlikler, 17. Yzylda bir yanda Galileo ve Keplerin almalarnda, te yanda Bacon ve Descartes'in felsefelerinde deiik alardan belirginleen bir yntem kimlii kazanr. Bu yazda bilime bir bilgi birikimi olarak deil, bir aratrma yntemi ola rak bakacaz. Yantlamak istediimiz balca soru, bilimsel yntemin etkinlik snrlarna ilikindir: Olgusal dnyada pek ok klgsal ve kuramsal probleme zm getirmede stn etkinlii bilinen bilimsel yntemin, zmnde ya da aklamasnda yetersiz kald problem var mdr? Baka bir deyile, insano lu deiik sorunlarna zm araynda bilimsel yntemle yetinebilir mi? Yok sa, tarih boyunca olduu gibi "bilgi a" dediimiz gnmzde de teolojik ve ya ideolojik trden banaz retilerin yan sra by, fal, astroloji gibi gizemli pratiklere gereksinim srp gidecek midir? Bu soruya kesin bir yant vermek kolay deildir kukusuz. Bir kez, pek ok sorunda olduu gibi bunda da yerleik alkanlklarn, duygusal koullan malarn hemen krlabilecei beklenmemelidir. Sonra, bilimsel yntemi gere ince iler klmak belli dzeyde bir eitimi, deneyim birikimini gerektirir. Ama bizi imdi ilgilendiren, sorunun bu boyutu deil, bilimsel yntemin etkin lik gcnn belli alanlarla snrl kalp kalmaddr. Bilimciler bir yana ou bilim felsefecilerinin gznde de, hangi alanda olursa olsun, bilimsel ynte min ilerliine snr yoktur: bir problem zlebilir nitelikte ise, zme hi
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 16. Kitap'ta, (1994) yaymlanmtr. 78

deilse ilkede, bilimsel yntemle ulalabilir. zm bilimsel ynteme elver meyen bir problem ya anlamsz, dzmece bir sorundur, ya da, zme kapal gizemli bir sorundur. Bu grte olanlar, bilimsel yntemin tm uygulama alanlarnda ayn ba ary gstermediinin ayrdndadrlar kukusuz. rnein, fizik, kimya, astro nomi, hatta bir lde de biyolojide tank olduumuz gz kamatrc baar larla karlatrldnda, psikoloji, sosyoloji gibi insan davran ve ilikilerini inceleyen bilim dallarnda ulalan sonularn son derece snk kald bilin mektedir. yle ki, bu almalarn gerek anlamda bilim olup olmadn tart anlar bile vardr. Kimine gre bu, azgelimilii yanstan geici ve ereti bir durumdur. Kimine gre ise sknt, bilimsel yntemin belli alanlar dnda, do as gerei, iine dt yetersizlii aa vurmaktadr. Dahas, bu yetersiz lik insan bilimleriyle biyolojide deil, Heisenberg'in belirsizlik ilkesinin ortaya koyduu gibi, atom-alt fizikte de sz konusudur.1 Tartmamzda anlam karkln nlemek bakmndan ncelikle bilim sel yntem sznden ne anladmz ksaca belirtmekte yarar grmekteyiz. Olasdr ki, gr ayrl hi deilse bir yanyla kavram kargaasndan kay naklanm olsun! Bilimi ksaca gzlem-hipotez balamnda problem zme etkinlii diye tanmlayabiliriz. Bu etkinlikte izlenen yntem eldeki probleme zm bulmak, bulunan zm ya da zm seeneklerini (aklayc hipo tezleri) olgulara giderek yoklamaktr. Dzensiz rneklerine gnlk dnme de de rastladmz bu yaklam znde bir snama-yanlma-yanlgy aykla ma srecidir. Burada kesin doruluk savna yer yoktur. Bulunan her zm, yoklanan her kuram ya da hipotez olgusal olarak ne denli dorulanm olur sa olsun kesinlik kazanmaz, yeni deney veya gzlem sonularyla her zaman yanllanmaya aktr. Bilimde, mantk ve matematikte grdmz trden ispat yoktur. Kaln izgilerle verdiimiz bu belirlemeye ilikin birka nokta zellikle be lirtilmelidir: 1) Bilimsel yntem kurallar belli, adm adm izlendiinde uyguland probleme kesin zm getiren bir algoritma deildir. zellikle bulu aama snda izlenmesi gereken hibir kuraldan sz edilemez. Buluun belli bir yn temden ok, sezgi, yaratc imgelem ve bir lde de deneyim birikiminin rn olduu sylenebilir. Bilimde nemli olan zme nasl ulald deil dir. Bu bir rastlant, bir esin olabilecei gibi ussal bir karm da olabilir. nemli olan ulalan, zmn olgusal verilerle dorulanmasdr. Dorulama aamasnda, buluun tersine, kurallar az ok belli yntemden sz edilebilir.

1)

H. Mehlberg, "The Method of Science: Its Range and Limits," Science and Freedom, (s. 124133), Martin Seckerand Warburg Ltd., London, 1955 ve Theodor Litt, M. Hartmann, S. Hook, vb. "Discussion," (s. 141-155). a.g.y.

79

Bilim adam doruluunu yoklad bir hipotez veya kuramdan, olgusal veri lerle dorudan karlatrabilecei "ndeyi" denen birtakm spesifik sonular mantksal olarak karsama yoluna gider. yle bir karsamaya elvermeyen hibir sav veya ilkeye bilimde yer verilmez. Buna gre, bilimsel ynteme nerilen bir zm veya aklayc hipote zin, belirttiimiz biimde, olgusal olarak yoklanp kantlanmas sreci olarak bakldn syleyebiliriz. Bulu ise ounluk kurallar belirsiz, znel bir sre saylmaktadr. Bu demektir ki, aratrma srecinde, bilimsel yntemin etkinlik alan dorulama aamasyla snrl kalmaktadr.2 2) Deineceimiz ikinci nokta aratrmaya konu olgularn niteliine ili kindir. Denebilir ki, bilimsel yntemin en baarl uygulama alan nicel belirle meye elveren maddesel nesnelerin devinim ve zellikleridir. Galileo ve daha sonra bata John Locke olmak zere kimi filozoflar deneylerimizin iki kme de topland grndeydiler: a) Nicel belirlemeye elveren oylum, biim, arlk, devinim gibi nesnel zelliklere ilikin alglarmz; b) Nicel belirlemeye elvermedii sylenen tat, koku ve ses gibi znel zelliklere ilikin duyumsa malarmz. Galileo'ya gre, doann matematiksel dilini kullanan bilim nesnel zelliklerle snrlyd; "znel" dedii zelliklerin duyumlarmz dnda bir ger eklii yoktu. Bu ayrmn, Newton mekaniinin paradigma konumuna gelmesiyle daha kat bir tutuma dnt, evrenin belli kurallar erevesinde ileyen koca man bir makine ya da kurulmu bir saat modeliyle algland grlr. 19. Yzyln sonlarna gelinceye dek etkisini srdren bu anlay geerli ini yzylmzda byk lde yitirmitir. Ne var ki, bilim kart evrelerin bu dar anlay bilimin asal zellii sayma, bilimi karalama abalarnda bu imaj kullanma tutumlar bugn de srmektedir. 3) Gzden kamamas gereken bir nokta da bilimsel yntemin, inan ve davranlarmz biimleyen deerleri, ynelik olduumuz amalar oluturma ve seme ltlerini iermediidir. Deer ve amalarmza ilikin seenekleri mizi belirleme konusunda bilim bize k tutabilir elbet. Dahas belli bir amaca ulamada en doru ve etkili aralar semede de bilimsel bilgiden yararlanabi liriz. Ancak yaam anlaml klan deerlerin ne olduunu, herhangi bir ba lamda hangi amaca ynelmemiz gerektiini bilimden renemeyiz. Durum estetik deer ve beenilerimiz iin de ayndr. Sanat ve ahlak alanlarndaki deer yarglarmzn oluumu byk lde kltrel ortama baml bir olay dr. Bilim bu bamll nesnel bir olgu olarak belirleyebilir, ama beeni ve deer yarglarmz oluturma ilevini yklenemez.

2)

Bu gre tmyle katlmayan, bilimsel buluun da geni anlamda bir mant olabilecei te zini ileyen bilim felsefecileri de vardr. Bkz. C. Yldrm, The Pattern of Scientific Discovery, ODT, Ankara, 1981.

80

Burada olduka yaygn olan yanl bir anlaya da deinmeden geeme yeceiz: "Deer ve deer yarglarmz oluturma bilimin ilevi deildir," dedi imizde, bilimsel etkinliin duygu ve deerlere yabanc kaldn ileri srm yoruz. Tm etkinliklerimiz gibi bilimsel etkinlik de, deiik llerde de olsa insann psiko-sosyal zelliklerini iermektedir. rnein, itenlik, drstlk, bilgelik, sorumluluk ve gzellik gibi nemsediimiz deerler vardr. Bu deer lerin, st rtk de olsa, bilimde de yansd yadsnamaz. Belirtmek istedii miz ey bilimin bunlarn neden nemsenmesi gerektii aklamasn vereme yeceidir.3 Bu trden evrensel deerlere gereke bulma ussal argman aan bir olaydr. 4) Deineceimiz son nokta yntem-prosedr ayrmna ilikindir. Klasik gre gre bilimin amac evreni, evrenin belli kesimlerinde olup bitenleri an lamaktr. Giderek daha arlk kazanan baka bir gre gre ise bilimin ama c uygulamaya ynelik bilgi retmek, retilen bilgiyi kullanarak doa glerini denetim altna almaktr. Denebilir ki, bilim, anlamaya ynelik olduu lde kuramsal, uygulamaya ynelik olduu lde klgsaldr. Byle bir ayrmn birok halde kesin olduu sylenemezse de, kimi belirgin rnekleri gsterile bilir. rnein, Einstein'n relativite kuramlar kuramsal bilimin, Marconi'nin telsiz iletiim zerindeki almalar klgsal bilimin arpc rnekleridir. Kuramsal-klgsal ayrmnn salt amala bal kalmad, yntemi de ierdii sy lenebilir; yle ki, bilimsel yntem deyince akla daha ok kuramsal bilim gel mektedir. Ancak yukarda verdiimiz tanm kuramsal bilimle snrl deildir; klgsal bilimi, dahas "saduyu" dediimiz gnlk dnmeyi de kapsayan i lerlik alan geni bir yntemden sz etmekteyiz. Kukusuz, uygulamaya yne lik almalarn spesifik prosedrler ynnden nemli farklar vardr. Ancak kuramsal bilimin deiik dallarnda da baz prosedr farklar gsterilebilir. Bu rada belirtmek istediimiz nokta, bilimsel yntemin zerinde allan konuya veya izlenen amaca grecel prosedrle kartrlmamasdr. Yntem terimi tm aratrma kollarnda geerli ortak yaklam dile getirmektedir. imdi sorumuza dnebiliriz: Bilimsel yntem insann her dnemde sergi ledii bilme ve anlama uralarnn tm iin yeterli midir; yoksa kimi evre lerin ileri srd gibi nicel belirlemeye elveren maddesel devinim ve zellik lerle snrl mdr? Bu soru, etkisi gnmzde de sren ideolojik nitelikte baz kat tutumla rn ilgi oda olmutur. Bir uta, 19. Yzylda bir akma dnen bilimcilerin tutumu; br uta, teolojiye ve dier gizemci retilere yatkn evrelerin tutu mu. Bilimcilere gre, bilgi ve doruluun tek gvenilir kayna bilimdir; ger eklik tm boyutlaryla bilimsel aratrmaya aktr; bilim d sav ve retiler, kaynaklar ne olursa olsun, birer aldatmacadr. Kart gre gre ise bilim

3)

Bkz. "Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar", s. 186.

81

yzeyde kalan kaba, materyalist bir uratr; bilimsel yntemin etkinlik alan mekanik devinimlerle snrldr; grntlerin gerisinde asl gereklik, spiritel varlk ve oluumlar bilime kapaldr. Sorumuza yant ararken, bu iki ar, kart tutumun tartmasn bir yana brakarak, daha ussal ve lml yaklam iinde kalan grleri gzden geire ceiz. Daha nce de belirttiimiz gibi bilimsel yntemin uyguland her alanda ayn baarl sonucu verdii sylenemez. zellikle "insan bilimleri" diye bili nen sosyoloji, psikoloji, siyasal bilim, ekonomi ve tarih gibi alanlarda ulalan sonularn, doa bilimlerinde ortaya konan performansn ok gerisinde kald bilinmektedir. Bu yetersizlik, belli bir lde de olsa, biyolojide, dahas atom-alt fizikte de kendini gstermektedir. Bu durum birbiriyle badamaz grnen balca iki yoruma yol amtr. Daha ok bilim felsefecilerinin temsil ettii birinci yoruma gre, bilimsel yn tem asal nitelikleriyle evrenseldir. Tr ve alan ne olursa olsun, anlaml ve olgusal ierikli her problemin zm er ya da ge bilimsel yntemle salana bilir.4 Baz alanlarda inceleme konusu oluum ve ilikilerin, deney ve lme prosedrlerine elvermemesi ok deikenli, karmak yaplarndan kaynakla nan geici bir skntdr. lerleyen teknolojinin de salad daha duyarl ara ve oluturulacak yeni prosedrleriyle gln ok gemeden stesinden geli nebilecei rahatlkla sylenebilir. te yandan, daha ok metafizik eilimli kimi dnrlerin grne g re, bilim gzlemsel olgular aklamada gsterdii tm baarya karn, gere e ulamada yeterli deildir. rnein, evrenin anlam ve dzeni, canllarn sergiledii ereksel davran biimleri, insanda belirginlik kazanan bilin, de erlendirme ve eletiri gc gibi konularda bilimin doyurucu bir aklamasn dan sz edilebilir mi? Yaam ilevleriyle bir btn olarak algladmz canl bir organizmay paralarnn bir toplam olarak ele almak yerinde bir yakla m mdr? Canllara zg "bireysellik" diyebileceimiz bu ey bilimsel yn temle zmlenebilir mi? Davranlarmzn her biri fiziksel ya da kimyasal de iiklikler olarak aklansa bile, o deiikliklerin ynelik olduu amalar gz nne alnmadka sonucu yeterli bulabilir miyiz? Oysa, fizik, kimya ve astro nomi bir yana biyolojide bile ama trnden kavramlar bilim d saylmakta dr. Bu bir bakma yerinde bir tutum olabilir. Gerekten, her alanda amaca dayal aklamalarn ounluk kolaya kaan dzmece aklamalar olmaktan ileri gemedii grlmtr. Ancak bu ama ve benzeri kavramlar tmyle dlamak iin geerli bir gereke olmadn savunan saygn dnrler vardr. Aadaki alnt yzylmzn sekin filozofu A. N. Whitehead'n yerleik yn tem anlayna duyduu doyumsuzluu yanstmaktadr:
4) H. Mehlberg, a.g.y.

82

Bilimsel yntemin parlak baars yadsnamaz. Ama ynteme elver miyor diye bir problemi snrlama ya da yok sayma yoluna gidemeyiz. Di yelim ki problem bir hayvan vcudunun ileyiini anlamaktr. Yaplan in celemelerin, canl organizmalara zg baz fonksiyonlarn belli amalara ynelik olduunu gsteren sonular ortaya koyduunu biliyoruz. Dier baz fonksiyonlarn da fizik ve kimya yasalaryla aklanmaya elverdii bilinmektedir. imdi bunu gereke gstererek ereksel davranlar bir ya na itmek probleme nasl bir zm getirir? Aslnda yerleik tutumda bu soruya yer bile verilmemektedir. Tam tersine, pek ok bilim adamnn canl organizmalara ait fonksiyonlarn hibir yanyla ereksel olmadn ispat amacyla son derece ince deneylere giritiklerini gryoruz. Daha s, bunlardan bazlarnn hayvanlar gibi insan davranlarnn da hibir bakmdan ereksel olmadn srarla vurgulayan yazlar kmaktadr. (Demek ki, giritikleri deneyler ve yazdklar raporlar da hibir amaca y nelik deildir!) Bilim adamlarnn, kendi uralarnn hibir amaca hizmet etmediini ispata koyulmalar gerekten ilgintir. Denebilir ki, nedensel aklamalarda erek ya da ama kavramna bavurmak bo aklamalara yol aan sakncal bir tutumdur. Buna bir iti razmz yok. Ne var ki, yle bir saknca var diye var olan bir problemi de grmezlikten gelmek doru olur mu?5

Whitehead'n doyumsuzluunu paylamamak kolay deildir. Gerekten biyologlarn aklama giriimlerinde bavurduklar kavramlarn her zaman el deki problem iin yeterli olduu sylenemez. Doal seleksiyon gibi byk l de kantlanm bir kuramn bile evrime ilikin baz olgular aklamada ye tersiz kald bilinmektedir. Canl dnyada grdmz tm oluum ve geli melerin "rastlant varyasyonlar", "evreye uyum", "var olma savam" ve ben zer kavramlarla yeterince aklandn sylemek gtr. Bir kez, evrimin gi derek daha karmak ve stn nitelikli trlerin oluumuna ynelik olmas ola yn salt mekanik aklama modeline indirgeme doyurucu olmaktan uzaktr. Sonra, evreye uyum ve yaam savam, igdsel de olsa, ereksellik ierme mekte midir? Annenin yavrusuna duyduu sevgi hangi biyo-kimyasal zm lemeye elverir? Bu sorular yalnz filozoflarn deil, kimi biyologlarn da kafalarn kurca layan, henz yantlayamadklar sorulardr. Kaldj ki, bu trden sorular kar snda kat tutumlu bilim adamlarnn da srgit sessiz kalaca beklenemez. Ni tekim aralarnda tannm adlarn da bulunduu kimi bilim adamlarnn son yllarda yerleik normlar aan araylar iine girdiklerini gryoruz. Bu ara ylarn byk ilgi eken bir rn, "karmaklk" (complexity) denen disiplin ler aras yeni bir kuramdr. Henz kurgusal hipotez aamasnda olan bu kura mn, deiik alanlarda bugne dein gzard edilmi baz canalc sorulara k
5) Bkz. J. W. N., Sullivan, Limitations of Science, Penguin Books, London, 1938.

83

tutmakla kalmad, doyurucu yantlar getirme umudunu da verdii ileri srl mektedir.6 Bir bakma teolojiyi andran karmaklk kuramnn dayand ana dn ce, "kendiliinden dzenlenme (self-organization)" diye belirlenen bir kavram dr. Kendiliinden dzenlenme, doal, sosyal ve psikolojik tm alanlarda kaos ile yetkin dzen arasnda yer alan oluumlar kapsamaktadr. l frtnasnda ken ve yeniden oluan kumullarn dzenli biimleri; piyasa ekonomisinde dengelerin beklenmedik bir anda k, yeniden kuruluu; dingin bir hava nn anszn bozulmas, hortum, kasrga biimlerinde frtnaya dnmesi vb. olaylar bu kapsama giren rneklerdir. Newton mekaniinin bysnde Laplace'n szn ettii yetkin dzende tm olup bitenler kesin ndeyilere elveren nedensel ilikiler iindedir. Kaos, tam tersine, hibir ndeyiye elvermeyen tam belirsizliktir. rnein frtnaya kaplm iki yapran belli bir anda nasl bir konumda olaca, belli bir yrede hava koullarnn bir yl ya da bir ay sonra nasl seyredecei belirlenemez. Kaos kesiminde belirsizlik her olgunun ok deikenli bir oluum olmasndan, ya da son derece basit ve ereti bir etkinin bile sonucu deitirme olasln dan kaynaklanmaktadr. Kaostan yetkin dzene doru alan ara kesimde ol gularn deiken says giderek azalmakta; basit, ereti etkenlerin sonucu de itirme gc yok denecek dzeye inmektedir. yle ki, bu kesimde yetkin d zene yakn alanda yer alan bilimlerin (fizik, kimya, astronomi) ndeyi gleri nin yksek, kaosa yakn alanda yer alan bilimlerin (psikoloji, sosyoloji, vb.) ndeyi glerinin dk olmas kanlmazdr. Bu nedenle, kaosa yakn alan da bilimsel yntemin grecel yetersizliini geici ya da ereti sayma gr n paylamak kolay deildir. Gemite teoloji veya metafiziin aklar grnd (ama gerekte ak lanmayan), bilimin de henz aklamakta yetersiz kald, evrenin ama ve i leyiine ilikin baz temel sorunlar ortada durduka zm araylar srecek, \ karmaklk kuram trnden kurgusal hipotezler ortaya konacaktr. Burada "paradoks" diyebileceimiz bir ikilemle kar karyayz. Bir yanda doa-st g ve anlamlara yer vermeyen bilim; te yanda, bir tr tanrsal "dizayn" izle nimi veren evrensel uyum ve oluumlar! rnein, bilinen fizik ve kimya yasa larnn geerli olduu bir dnyada canllarn ortaya kmas ve evrim srecine girmesi aklamas olanaksz grnen bir olaydr. Termodinamiin ikinci ya sasn alalm: Buna gre, evrende karmak dzenli oluumlara ynelme yle dursun, tm durumlarda tekdzelie dme "eilimi" egemendir. Bir bardak ay kendi haline brakldnda giderek sour, ama daha fazla snmaz. Ayn ekilde demir pas tutar, ama pas demire dnmez. Oysa geni bir adan ba kldnda hemen her alanda dzene ynelik pek ok oluum grmekteyiz.
6) Bkz. Robert VVright, "Science, God and Man," TIME, January 4, 1993 ve M. D., Lemonick, "Li fe, The Universe and Everything," TIME, February 22, 1993.

84

Alnan izlenim evrenin hi deilse belli kesimlerde kaostan dzene, daha kar mak dzenlere gittiidir. yleyse, deiik olgu kmelerinde yansyan kendi liinden dzenlenme denen oluumlara son yllarda gsterilen ilgi yadrgana cak bir gelime deildir. Ancak hemen belirtmeliyiz: Karmaklk kuramn gelip geici bir moda, metafiziksel bir heves sayan bilim adamlar da vardr. Tannm fiziki Daniel Stein, rnein, "Benzer grnen birtakm deiik olaylar "self-organizasyon" gibi gizemli bir kavram altnda toplama abasnn gerei var mdr?" sorusuyla tepkisini ortaya koymaktadr.7 Gerekten, bu kavramn en azndan Bergson'un "yaam atlm (elan vital)", ya da Hans Driesch'in "entellechy" kavra mndan daha az gizemli olup olmad sorgulanmaldr. Karmaklk (complexity) kuramnn bilimsel saygnl, son zmleme de, olgusal olarak yoklanmaya ne derece elverdii ile llecektir kukusuz. Ama kurama daha olumlu bakan bir bilim adamnn (Rockfeller niversitesi fizik profesr Mitchell Feigenbaum) u szleri de ilgintir: "Ak konualm: daha nce grmediimiz eyleri imdi grmeye baladk; daha nce nasl so racamz bilmediimiz sorulan imdi sorabiliyoruz. Bilim de zaten bir bak ma soru sormak ve yant aramak sreci deil midir?"8 Karmaklk kuram, uzun sredir dlanan metafiziin bilimle buluma mesajn tamaktadr!

7) 8)

Bkz. M. D. Lemonick, a.g.y. Bkz. M. D. Lemonick, a.g.y.

85

11

NDKSYON SORUNU VE ZM ARAYILARI*

Giri
D dnyaya ilikin bilgilerimizin gzlemlerimizle snrl kalmadn bili yoruz. zellikle bilimin duyu verilerimizle yetinmedii, bizi dorudan algla madmz, alglayamayacamz nesnelere ya da ilikilere daha fazla at yadsnamaz. Dahas, duyu verileriyle snrl bilimden sz edilemeyecei gibi, saduyudan da sz edilemez. Kuramsallk dnsel etkinliimizin asal nitelii dir. imdi sorulabilir: Gzlemlerimizi aan nesne ve ilikileri nasl reniyo ruz? Alglayamadmz eylerin bilgisine ne yoldan ulamaktayz? Klasik rasyonalistler iin sorunun yant aktr: Gerek bilgi "sezgi" ya da "ussal kavray" denen yetimizin rndr. Dnyay yanltc duyularmzla de il, ussal karmla renmekteyiz. Klasik empiristlere gre ise bilgimizin tek kayna duyularmzdr. Bizi bilinenden bilinmeyene gtren bir yntem var dr: Indksiyon. "Dedksiyon" denen ussal karm, matematie yknen sko lastik dnceye zg ksr bir yntemdir. Bilimin bata gelen zellii indktif olmasdr. Bu kartl aka ilk vurgulayan Francis Bacon yle demektedir:
Doruyu aramann ve bulmann yalnzca iki yolu vardr. Biri gzlem verilerinden de kalksa dorudan en genel aksiyomlara uar; sonra, do ruluu sz gtrmez bu ilkelerden orta dzeyde yarglara iner. Gemite olduu gibi gnmzde de moda olan yntem budur. Dieri duyulardan, tikel olgulardan yola kar; dzenli admlarla sonunda st-dzey genelle melere ular. Doru olan yntem budur, ama henz yeterince denendii sylenemez,1

Bacon'n doru dedii empirik yntemin denenmesine 17. Yzyla gelin ceye dek pek olanak yoktu gerekten. Duyu verilerine olan gvensizlik, skolastizmin de tesinde, Antik an kimi kukucu filozoflarna kadar geriye
*) Bu yaz, nsan Bilimleri Dergisinde (ODT, Ankara, 1992) yaymlanmtr. 1) F. Bacon, Novum Organum (The New Organon, True Directions Concerning the Interpretation of Nature), Aphorism, XIX.

86

uzanr. Skolastik dnceye kar kt halde Descartes'n bile empirik yn teme uzak durduu, arad kesinlii soyut ussal karma dayanan matema tikte bulduu bilinmektedir. Olgusal bilgilerimizin kesin dorular olmad an laynn saygnlk kazanmas, bilime borlu olduumuz sonraki bir gelimedir. Ne var ki, bu gelimeye karn, empirik yaklam, bu arada zellikle indktif yntem, felsefede tartma konusu olmaktan kmamtr. Daha ilginci, indksiyona yneltilen en canalc eletirinin sekin bir empirist filozoftan, David Hume'dan gelmi olmasdr.

ndksiyon Sorunu
Hume'un kaygs bilimin gvenilirliiydi; irdeledii sorun bilgilerimizin in dktif olup olmad deil, indksiyonun geerliliiydi. ncllerin sonucu zo runlu klmad, ya da sonucun nclleri at bir argmanda, sonu doru olsa bile, bu doruluun mantksal gerekesi var myd? Rasyonalistler gibi ona gre de, bir argmann geerlik koulu sonucun doruluk ispatnda aran malyd. Bu lte vurulduunda, indksiyonun geerlii ne mantksal olarak, ne de deneyime bavurularak ortaya konabilirdi. ndksiyon mantksal olarak geerli olamazd, nk bu indksiyonun dedksiyona dnmesi demekti. Ayn ekilde, indksiyona a posteriori geerlik aramak indksiyona bavur mak demekti; bu ise, dngl bir ispat olmaktan ileri gemezdi. Hume, dedktif ya da indktif hibir ussal dayanak bulmad indksiyonu, "hayvan inanc" dedii bir beklenti ya da alkanlk saymak yoluna gider. Ancak bu nitelemey le soruna bir zm getirilmemekte, tersine, mantksal zm olmad vur gulanmaktadr. ndksiyonun bir alkanlk olmas onu geerli klmaz; alkan lk psikolojik bir olaydr. Hume mantksal nedenlerle reddettii indksiyonu yalnzca bir davran biimi olarak kabul eder. ndksiyona yneltilen bu eletiri, tm kurtarma abalarna karn bu gn de etkisini srdrmektedir. Sorunun yalnz felsefe asndan deil, bilime gven duygumuz bakmndan da nemi vardr. Bilimin indktif ynteme da yand, sanld lde doru olmasa bile, yaygn bir kandr. Bu kany paylaanlar iin indksiyonun ussal geerlikten yoksun olmas, bilimin sa lam bir temelden yoksun olmas demektir. yle ki, Kant'dan gnmze de in pek ok filozofu (bu arada zellikle bilim felsefecilerini) sorunun zm arayna iten balca nedenin bilimsel bilginin gvenirlik kaygs olduu sy lenebilir. Hume, yukarda belirttiimiz gibi, indksiyonun ne dedktif, ne de indk tif yoldan geerlenemeyecei savndayd. Oysa nerilen zmlere bakt mzda, bunlarn bir blmnn st rtk de olsa dedktif, bir blmnn de indktif nitelikte olduunu grmekteyiz. Birinci yola bavuranlar arasnda de
87

iik yaklamlaryla Kant, Mili ve Russell; ikinci yola bavuranlar arasnda Black, Carnap ve Braithvvaite gibi filozoflar vardr. Pragmatik nitelikte saylan Reichenbach'n zm bir bakma indktif, bir bakma "yar-dedktif" diyebi leceimiz bir yaklam ortaya koymaktadr. Bu almamzda sz geen iki zm trnde etkili bilinen kimi giriimleri gzden geireceiz; sonra, Hume'un sorunu koyu biimine ynelik eletirilere deinerek soruna nerdii miz yeni bir yaklam ksaca belirteceiz.

Dedktif zm Araylar
a. Kant'm zm lgintir, Hume'un kukuculuuna ilk ciddi tepki empiristlerden deil, bir yanyla rasyonalist olan Kant'dan gelmitir. Kant'n "sentetik a priori" dedii olgusal ierikli ama doruluu zorunlu nerme retisine, genelde, empirizmle rasyonalizmi uzlatrma forml diye baklabilir. Ancak Kant bu retisiyle, ayn zamanda, gzlemlerimizi aan genellemeler iin bir tr gei vizesi sala d savndadr. Bilindii gibi Kant bilgide "duyumsallk" ve "anlay" diye iki e ayrt et mitir. Duyumsallk bilgimizin ieriini, anlay bu ierii biimleyen, dene yimlerimizi dzenleyen a priori nitelikte kavram ya da ilkeleri salamaktadr. Kant, "kategoriler" dedii bu ilkeler arasnda yer alan "evrensel nedensellik" ya da "doann tekdzelii" ilkesiyle indksiyon sorununu zd grn deydi. Gerekten, gzlem verileri doann tekdzelii varsaym ile birletiin de indktif genellemenin gvenilir bir temel kazand sylenebilir. yle ki, gemi gzlemlerimiz A ile B'nin hep birlikte olutuunu gsteriyor, doann da tekdzeliini varsayyorsak, A ile B'nin bundan sonra da birlikte oluaca na kesin gzyle bakabiliriz. Nitekim bu nokta Hume'un gznden kamam tr; ancak sorun bu kez doann tekdzelii varsaymnn geerli klnmasna dnmekteydi. Kant, sentetik a priori sayd bu varsaym indktif arg man iin ncl olarak nermekte, ylece sorunu zmekteydi. Ne var ki, Kant'n bu yaklam biri doann tekdzelii kavramna, dieri indksiyonun istemeyerek de olsa dedksiyona dntrldne ilikin iki itiraza uram tr. Doann tekdzeliinden ne anlyoruz? Doa hibir deiiklik, dnm, yenilik iermeyen kurulmu bir makine midir? Yoksa, tm dzenli grnen i leyiinin yan sra beklenmedik gelimelere ak, deiik dzeylerde farkl dav ran iinde midir? stelik, doann tekdzelii ilkesi olgusal olarak yoklan maya kapal metafiziksel bir varsaym deil midir? yle bir varsaym bilim iin gvence kabul edebilir miyiz? kinci itiraz, doann tekdzelii ilkesinin analitik nitelikte deil diye indksiyonu dedksiyona dntrmedii sayltsna yneliktir. Bilindii gibi,
88

bir argmann dedktif olmas iin ncllerinin analitik olmas gerekmez. n cllerinde gzlemsel kantlarn yan sra en az bir ilkeye (bu ilke ister olgusal, ister metafiziksel, ister sentetik a priori trden olsun) yer veren her argman dedktif niteliktedir. yleyse, Kant'n yaklamnn indksiyon sorununa zm oluturduu kolayca sylenemez.
b. Mill'in zm

Dedktif zm biiminin bu tr eletirilere karn deiik grnmler al tnda srdrld sylenebilir. Bunun bir rneini J. S. Mill'de, bir baka r neini B. Russell'de bulmaktayz. Kant'n sentetik a priori sayd doann tekdzelii ilkesi, Mili iin, do ada gzlemlediimiz saysz dzenli ilikilere dayanan st-dzey bir empirik genellemedir. Mili doann dzenli ileyiini dile getiren bu st-dzey genelle meyi "indksiyonun temel ilkesi ya da genel aksiyomu" diye niteler.2 Ona g re bu genelleme indktif argmann geerlik gvencesidir. Ancak hemen so rulabilir: ndksiyonla ulalan st-dzey bir genellemenin, gene indksiyonla ulalan alt-dzey genellemeler iin byk ncl olarak salayaca geerlik, Hume'un "dngl ispat" dedii trden bir geerleme deil midir? st-dzey genelleme doru ise, doruluu dayand alt-dzey genellemelerden bamsz mdr ki, onlara geerlik kazandrsn? Mili bir yandan doann tekdzelii ilke sini dorulanabilir st-dzey bir genelleme olarak niteliyor, te yandan tikel indktif argmanlarn geerlik ynnden bu ilkeye dayandn ileri sryor. Bir ilke ki, hem birtakm argmanlar iin geerlik salasn, hem de bu arg manlarla ulalan genel bir sonu olsun! Mili, nerdii zmn bu tr bir eletiriye urayacan beklemitir ku kusuz. Ne var ki, o bu eletirinin, istisnasz tm gzlemlerimizin dorulad, son derecede kapsaml bir ilkeyi etkileyemeyecei inanandayd. Mill'in g znde, saduyunun ve her alanda bilimin temel varsaym olan doann tek dzelii ilkesinin bir tr dokunulmazlk kimlii vard; Kant'n sentetik a priori'sini andran bir kimlik! c. Russel'm zm Russell'n getirdii zmn bir bakma Kant'n, bir bakma Mill'in izgisi ni izledii sylenebilir. Balangta, o da, bilimsel dnmeyi geerli klmak iin doann tekdzelii trnden bir ilkeye bavurmann gereine inanyor du. Russell, "indksiyon ilkesi" dedii bu ilkeyi, doru olmas halinde, dene yimle ne dorulanabilen, ne de yanllanabilen "a priori mantksal yasa" sa yyor ve yle dile getiriyordu:
2) J. S. Mili, A System of Logic, 18/5, Vol. I, s. 201.

89

Birok halde belli trden bir ey, baka trden bir eyle belli bir e kilde balantl ise, o iki eyin benzer ekilde srgit balantl olduu ola sdr; stelik bu olaslk, gzlenen hallerin artmasyla giderek kesinlie yaklar.3

Ona gre, bu ilkeyi doru kabul ettiimizde, gemiteki gzlemlerimize dayanarak gelecei belirleyebilirdik; yoksa, henz gzlemlemediimiz eylere ilikin bir ey sylememize olanak yoktu. Kendilerini kr krne dedktif mantkla snrlam olanlarn bu ilkeyi gzard etmelerini doal bulan Russell, te yandan, bilgilerimiz iin indksiyonu yeterli gren empiristlerin de, indktif olarak dorulanamayan, ancak doruysa doruluu a priori olan, yle bir ilkeyi indksiyon iin gerekli kabul edeceklerini beklemiyordu. Oysa, bu ilke ye dayanmakszn bilimsel yntemi gvenilir saymaya olanak yoktu. Ne var ki, Russell'n daha sonra bu grten nemli lde uzaklatn grmekteyiz. "ndksiyona ilikin grm 1944'te nemli deiikliklere ura d," diyen Russell', indktif ilkeden uzaklamaya, sonradan fark ettii iki nok ta iter: 1) Dedktif olmayan karsamalarn indksiyonu ok aan geni kap sam; 2) Bu karsamalarn geerli klnmasnda, bizi ou kez yanl sonuca gtren indksiyonun ncl olarak kullanlamayaca. Russell' dinleyelim:
Dedktif olmayan karsama tr hem bilimde hem de saduyuda sanldndan ok daha fazla yer tutmaktadr. oumuz iki yamzdan n ce bamzdan geenleri hatrlayamayz; ama hibirimiz o zaman da var olduumuzdan kuku duymayz. Akam gnei arkamza alarak yrd mzde, nmzde glgemizin ilerlediini grrz. Hangimiz glgemizin vcudumuzla olan nedensel ban yadsyabiliriz? Genellikle dedktif ol mayan dnmenin indksiyona dayand sanlr; ancak bu, dikkatle s nrl tutulan bir anlam dnda doru deildir. Bilim adamlarnn benimse meye ynelik olduklar indksiyon, "bilimsel saduyu" diyebileceimiz an laya uygun den indksiyondur. Saduyu bir yana itildiinde, indksi yonun bizi doru sonutan ok yanl sonuca gtrecei daha olasdr. S radan indksiyona bakarsak, A'nn bilinen tm halleri B'nin de halleri ise, tm A'larn B olduunu syleyebiliriz. Genel bir nerme olarak bunun yan l olduu aktr. Belli elemanlar ortak olan A ve B gibi iki kme alalm: Tm A'lar iine almayan B kmeleri, iine alan B kmelerinden saylama yacak kadar daha fazladr. yleyse, genel bir ilke olarak indksiyon ak a yanltr; kullanlacaksa, belirtilen snrlar iinde kullanlmaldr. u r nei alalm: Her ayn ilk gn boyunu ltnz olunuzun belli bir sre sabit bir artla uzadn gryorsunuz. nsanlarn bymesine ilikin hi bir bilginiz yoksa, indktif dnme sizi olunuzun bu gidile ba yldzla ra deyinceye dek uzayaca sonucuna gtrr.4
3) 4) B. Russell, Our Knovvledge of the External World, s. 172. B. Russell, "Non-Demonstrative Inference and Induction," E. H. Madden (ed.), The Structure of Scientific Thought, s. 323.

90

Russell yeni grne, Keynes'ten etkilenerek getiini belirtmektedir: "Keynes, Treatise on Probability, adl yaptnda, belli koullar altnda bir genelleme, dorulayc kantlar getirilmeden nce, sonlu bir olasla sahip se, bu, ona bizi ulatran indksiyonun geerli olduunu gsterir, demektedir. Bu gr benimseyerek u sonuca ulatm: ndksiyon geerli kullanlabildii lde ispatlanamaz bir ncl deildir; ancak, geerliini yokladmz indksiyona gerekli olasl kazandrmak iin ispatlanamaz baka ncllere gerek vardr. Sonu u ki, bilimsel dnme, indksiyonu iine almayan, birtakm mantk-tesi postulatlar gerektirmektedir."5 Gnlk ve bilimsel dnmede byk yer tutan dedktif olmayan kar samalarn indksiyonla zdeletirilmesini yanl bulan Russell, indksiyon yerine nerdii bu ilkelerin bugne dein karanlkta kalm olmasn "felsefe nin skandali" sayar. Human Knovledge: Its Scope and Limits adl yap t bu skandali temizlemeye ynelik youn bir almann rndr. Soruna yaklam ksaca yle bir argmana dayanmaktadr: karmla yeni bir ey renmemiz iin elimizde dorudan deneyim verisi (yani karm rn ol mayan) bilgi olmas gerekir. Oysa bilimde ulalan sonularn hemen hibiri deneyimlerimizden mantksal karmla ulalan bir sonu deildir. yleyse, deneyim verileriyle birletiinde nesnel bilgilerimize olanak veren kimi ilkele ri belirlememiz gerekir. "Ya baz eyleri deneylerimizden bamsz olarak bil mekteyiz, ya da bilim bir aldatmacadr," diyen Russell, geerlii hepimiz iin apak kimi karmlarn zmlemesiyle ulatn syledii be ilke ortaya koymakta; bunlar ilenmemi deneyimlerimizden bilimsel bilgiye geiteki karmlarmzn birlikte yeterli geerlik koulu saymaktadr. Ona gre, ge erlii dnyann belli genel zellikler tamasna dayanan bu ilkelerin, dikkat le incelendiinde, deneyimlerimizi aan soyut yapsal nitelikteki birtakm zellikleri dile getirdii grlr. Russell, biimsel olarak ispatlanamaz olan bu ilkeleri dedktif olmayan dnmenin nclleri olarak nermektedir. im di onun "postulat" dedii bu ilkeleri elden geldiince basite indirgeyerek sra layalm: 1) Yar-sreklilik postulat: A gibi bir olguyu alalm; ou kez bu olguya hem zaman hem yer bakmndan yakn, A'ya ok benzer bir olgu vardr. (Gnlk yaamda ve bilimde "kii", "nesne", "zdek" vb. diye geen kavramla rn kullanm bu postulat ierir.) 2) Ayrlabilir nedensel izgiler postulat: ou kez, bir ya da iki eleman zerindeki gzlemimizi tm elemanlarna genelleyebileceimiz bir olgular dizi si oluturmaya olanak vardr. (Russell'n be postulat iinde en nemli sayd bu ilke bize snrl gzlemlerden doruluu olas genellemeye gitme olana

5)

Ayn kaynak, s. 323.

91

vermektedir. Russell'a gre, bu ilke olmakszn ne bilgi edinilebilir, ne de bi limsel yasa oluturulabilir.) 3) Uzay-zaman sreklilii postulat: Birbiriyle temas olmayan iki olgu arasnda nedensel bir iliki varsa, bu iliki zincirinde ara halkalar olmaldr. (Uzaktan-eylem dncesini yadsyan postulat.) 4) Yapsal postulat: Nedensel bir iliki iin iki olgunun nitel olarak deil, uzay-zaman yaplarnn soyut zelliklerinde benzer olmas yeterlidir. (Russell'n nemli grd bu ilke bir olguyla nitel benzerlii olmayan bir baka olgunun nasl nedensel bir iliki iinde olabileceini aklamaktadr. rnein, radyo yaynlarnda kullanlan elektro-manyetik dalgalarn, yapsallk dnda hibir benzerlii olmayan iitme duyumuna yol amas.) 5) Analoji postulat: A ve B gibi iki olgu kmesi alalm; A ile B birlikte her gzlemlendiinde, A'nn B'ye yol atna inanmamz iin neden varsa, herhangi bir halde A'y gzlemliyor ama B'yi gzlemleme olana bulamyor sak, B'nin de olutuu olasdr. (Bu postulatn en nemli ilevi, dier insanla rn da ruhsal yetileri olduuna inancmz geerli klmasdr.) Postulatlarna ilikin Russell'n srarla vurgulad kimi noktalan kendi ka leminden okuyalm:
Verdiim postulatlarn, hepimizin geerli sayd argmanlarda ierildiini bir kez daha belirtmek isterim. Geri bu postulatlar biimsel ola rak ispatlama olana yoktur; ancak, tm bilim ile gnlk bilgilerimiz (ki postulatlarn szlerek karld kaynaklardr), snrl da olsa, kendileri ni dorulayc niteliktedir... Bir noktan in zellikle vurgulanmas gerekir: Bu ilkeler olmakszn herhangi bir olgu grubunu ne tutarl, ne de tutarsz sayabiliriz; nk, ancak belirttiimiz trden bir ilkenin araclnda olgu lar birbirini ierir. nanyorum ki ortaya koyduum be postulat (ya da on lara benzer baka ilkeler) aradmz olaslk iin gerekli tutarl temeli oluturmaktadr. Bilimsel yntem zerinde yrtlen pek ok tartmada nedensellik ya da doann tekdzelii gibi belirsiz ilkelere deinilmekte dir. Benim yaklammn amac bu trden ne olduu pek ak olmayan eyler yerine daha ak ve ie yarar ilkeler koymaktr. Geerliinden ku ku duymadmz dedktif olmayan karmlarmz temellendirmek iin koyduum trden postulatlarn gerekli olduuna inanyorum.6

ndksiyon sorununa getirilen zmler arasnda Russell'nki lsnde "sofistike" olan yoktur. Ne var ki, dn yaamnn son dneminde gerekten youn bir almayla oluturduu zmn bekledii olumlu ilgiyi grmemesi Russell', bir bakma, hayal krklna ittii sylenebilir. Russell bu sonucu, zmnn yeterince anlalmamas olarak yorumlamtr. yle de olsa, Rus6) 92 B. Russell, My Philosophical Development, s. 204-205.

sell'n yaklamnda, en azndan aklk gerektiren, kimi noktalarn olduu yad snamaz. rnein, bu noktalardan biri, tm karmsal bilgilerimizin, dorudan ve znel olan deneyimlerimize dayand savdr. Bu, deiik ynlerden kuku gtren bir dncedir. Bir kez, "dorudan" ya da "znel" diyebileceimiz de neyim var mdr? Sonra, yle bir deneyim olsa bile, bunun karmsal bilgi iin gerekli olup olmad sorulabilir. Daha nemli bir nokta, Russell'n "dedktif olmayan karm" dedii argmanlarn geerli klnmasna ilikindir. Bilgileri mizin byk bir blmnn dedktif ispata dayanmadn biliyoruz. Ama bun larn birounu, Russell'n da vurgulad gibi, elimizdeki kant yetersiz de olsa, kuku gtrmez dorular sayarz. Peki, doruluundan kukulanmadmz bu tr bilgilere bizi ulatran karmlar geerli klma niin gerekli olsun? Sonra, ngrlen geerlik ne trden bir geerliktir? Geerlik, argmanda sonucun doru ncllere dayanan zorunluu ise, olgusal bilgilerimiz iin yle bir geer lik anlay gereki olamaz. Nitekim daha nce byle bir aray iine giren fi lozoflarn da (Kant, Mili vb.), deneyimden bamsz birtakm ilke ya da varsa ymlara bavurduklar, ancak sonunda indksiyonu dedksiyona dntrmek ten ileri geemedikleri bilinmektedir. Geri, Russell arad geerliin dedktif olmad, postulatlarnn karma kesinlik deil olaslk kazandrd saynda dr. Ama gene de zmlemesinin o trden bir geerlik anlay yanstt sy lenebilir. Aklk isteyen bir nokta daha vardr: Russell bir yandan postulatlar nn iLvini dedktif olmayan karmlar geerli klma olarak belirtmekte, te yandan postulatlarn, geerlii kuku gtrmeyen kimi tikel karmlarn zmlemesiyle elde ettiini sylemektedir. Peki, bu bir tr dngl geerleme deil midir? stelik, Russel bize postulatlarnn ncl olarak argmanlarda na sl yer aldn ne aklamakta, ne de somut rneklerle gstermektedir.

ndktif zm Aray
ndksiyon sorununa nerilen indktif zmleri genel olarak yle dile getirebiliriz: Gemite biroJ< halde baarl olan indksiyonun gelecekte de baarl olacana gvenebiliriz. ndksiyona ilikin bu yarg indktif nitelikte dir; zm olarak dngl olduu kolayca yadsnamaz. Ne var ki, zellikle yz ylmzda kimi tannm felsefecilerin indksiyonun dngl argmana dmek sizin geerlenebilecei savnda olduklarn grmekteyiz. Bu dorultudaki zm giriimleri arasnda rnek aldmz bir tanesine, Max Black'n almala rna deinmekle yetineceiz. Ama nce bir ispatn dngl olmasndan ne an lyoruz, ksaca onu belirtelim. Bir argmanda, aka ya da st rtl, ispat lanacak sonucun ncl olarak kullanlmas dngl bir ispattr. ndksiyonu, indktif karma bavurarak geerleme, saduyuya ne denli yatkn grnrse grnsn, dngl bir geerlemedir. Dngl geerleme ister indktif, ister de93

dktif biimde olsun mantksal deeri olmayan bir ilemdir. Ancak soruna in dktif zm araynda olanlarn bu sakncann bilincinde olmadklar da sy lenemez.7
a. Max Black'in zm

Bir argmanda kullanlan karm kurallaryla ncller arasndaki ayrma dayanmaktadr. Bilindii gibi, ne trden olursa olsun, her argmann belli karm kurallarna ya da ltlere uyma gerei vardr. Bu ltlerden biri (bel ki de en nemlisi) bir karm kuralnn ayn zamanda ncl ilevi gremeye ceidir. Dedktif argmanlarn karm kurallar bellidir. Ama indktif arg manlar iin ayn eyi kolayca syleyemeyiz. Max Black'e gre, nerdii biimde indksiyonun indktif geerlemesi, ilk bakta yle de grnse, dngl deildir. yle ki, indksiyonu geerleyici indktif argmann sonucu argmann nclleri arasnda yer almamaktadr. Baka bir deyile, dngl argmana dmeksizin indksiyonu indktif yoldan geerleme olanakldr. Black'in, "indktif dnme kural" dedii ve R ile gs terdii kuralla, bu kural destekleyen, "ikinci dereceden argman" dedii ve a ile gsterdii argman ilikisine bakalm:8
R: Birok deiik hallerde A'larn B olduu gzlenmise, gzlene cek yeni bir A'nn da B olaca olasdr. a: R'nin kullanld nclleri doru deiik argmanlarn byk o unluunda R baarl olmutur. yleyse (olasdr ki,) R, nclleri doru yeni bir argmandaki kullanmnda da baarl olacaktr.

Black, a'nn ilevini R'nin, dolaysyla R'ye uygun kurulan argmanlarn gvenirliini artrmak diye belirtmektedir; yoksa, R'yi karm kural olarak is patlamak deil! Ksaca Black'in tezi udur: ndktif bir kural ya da ilkenin gemiteki baarsn, ilerde de baarl olacana kant olarak gstermek dn gl bir argman deildir. Ancak bu tez birtakm itirazlara uramaktan kurtula mamtr. rnein, ikinci dereceden argmann temelde dngl olduu ileri srlmtr.9 Gerekten, ikinci dereceden bir argmana giderken, argman da kullanlan kuraln (yani R'nin) geerli olduunu varsaymaktayz. Oysa ikinci
7) rnein, Carnap, dngllk sulamasn nemsemediini, "Kanmca, indktif dnmeyi sa vunma da indktif dnmeye bavurma yerinde olduu kadar, kanlmazdr da," szleriyle aka ortaya koymaktadr. Bkz. R. Carnap, "Inductive Logic and Intuition," I. Lakatos (ed.), Problem of Inductive Logic, s. 258-267. Black, R ile, R'ye ilikin ikinci dereceden argman (a) rnek olarak vermekte, daha yetkin r neklerin oluturulabileceine olanak tanmaktadr. W. C. Salmon, The Foundations of Scientific Inference, s. 12-17.

8) 9)

94

dereceden argmann ilevini Black, R'nin gvenirliini artrmak diye belirt mektedir. Bir kuraln gvenirliini onun geerli olduu varsaymna dayayan bir argman dngl saymaktan nasl kurtulabiliriz? Black'in yant: R gereince kurulan bir argmanda R'nin geerli olduu varsaylmaktadr. Ancak bu varsaym, o argmann nclleri arasnda yer al madka, argmana "dngl" diyemeyiz. Bu savunma yerinde midir? Bilindii gibi her argman, "argmann sonucu" dediimiz bir nermenin doruluunu ispatlama giriimidir. Bu giriimin baars iki n koulun yerine getirilmesine baldr: 1) ncllerin doruluu; 2) Argmann dayand karm kural ya da kurallarnn gvenirlii. yleyse, R'nin gvenirlii, R'nin gvenirlii ni artrma amac gden ikinci dereceden argmann n kouludur. Baka bir de yile, ikinci dereceden argman gerekletirmek istedii eyi varsaymaktadr. Bu varsaymn belirtik olarak ncller arasnda yer almamas, argman dngl olmaktan kurtarr m? Black'in savunmasn yerinde bulmak kolay deildir. fa. Reichenbach'n zm Hume, indksiyonla bilgi edinmeyi doann tekdzelii kouluyla olas gryordu. Ne var ki, doann tekdzelii ne a priori, ne de a posteriori ispat edilebilirdi. Bu nedenle Hume, indksiyonu geerli klma yle dursun, gvenilir bile saymyordu. Oysa bilimsel yntemin baars yadsnamazd. y le ki, bilim adamlarnn yan sra kimi filozoflarn da Hume'n ortaya att so runu "yersiz bir kukuculuk" diye nemsemeye demez bulduklar bilinmekte dir. Ancak bu tutumun sorunu ortadan kaldrd da sylenemez. ndksiyon sorunu, gemite olduu gibi gnmzde de empirist filozoflar arasnda en azndan bir tedirginlik konusudur. Kald ki, ada bilim felsefecileri arasnda iki sekin adn, Russell ile Reichenbach'n, soruna zel bir ilgiyle eildiklerini gryoruz. kisi iin de indksiyonun geerli klnmas, zm gereken ger ek bir sorundur. Geri, nclleri doru indktif bir argmann sonucunun da doru olaca hibir yoldan ispatlanamazd. Ama Reichenbach, "standart form" dedii indktif yntemin, bilgimizi geniletme ilevi bakmndan en iyi yntem olduunun ispatlanabilecei savndayd. Reichenbach, saymaya dayanan indksiyonu standart rnek alr.10 Hu10) Standart form indksiyon: Bir zellie ilikin olarak gzlemlenen bir rneklemden, rneklemi iine alan tm kmeye gitme. Baka bir deyile, rneklem iin doru olan tm kme iin ge nelleme. Reichenbach'n "indksiyon kural dedii bu form, belli bir zellik bakmndan, tm kmenin rnekleme e (ya da benzer) olduu dncesine gei izni vermektedir. Buna gre, sz konusu zelliin kmedeki grecel frekans limiti, rneklemde saptanan grecel frekansa denk demektir. Grlyor ki, Reichenbach iin doa dzenlilii, "istatistiksel dzenlilik" demek olan bir kme ya da diziye ait bir zelliin grecel frekans limitinin varldr. Doa yasalar istatiksel dzenliliin zel hallerinden baka bir ey deildir, ona gre. Bkz. H. Reichenbach, Experience and Prediction, s. 348-357.

95

me'n szn ettii doann tekdzeliine ilikin iki olaslk grmektedir, Reichenbach: 1) Doa birok halde yeterince tekdzedir; 2) Doa hibir dzenlilik iermeyen bir karmaadr. Bu iki olaslk gz nne alndnda, indktif d nmenin, indktif olmayan alternatif yntemlerle (rnein, falclk, telepati, nbili vb.) karlatrlmas bize aadaki sonucu vermektedir:

Doa yeterince dzenli ise ndksiyon Alternatif yntemler Baarl ?

Doa dzensiz ise Baarsz Baarsz

Tablodan da grlecei zere, dier yntemlerle karlatrldnda, indksiyonu yeleme nedenimiz vardr. Alternatif yntemlerin baars indksiyonun baarsn ierdii halde, tersini syleyemeyiz. Bir an iin falcln ba arl olduunu kabul edelim. Bu, falcln gzlemlediimiz baarl uygulama larna dayanan, yani indksiyonla ulalan bir genellemedir. Baka bir deyile, olgusal bilgilerimizi geniletmede baarl bir yntem varsa, indktif yntem de baarl demektir. Oysa, indksiyon baarszsa, alternatif yntemlerin ba arl olmasna olanak yoktur. Doann dzensiz olmas halinde indksiyonu yelememiz bize hibir ey kaybettirmez; doann dzenli olmas halinde indksiyona alternatif yntemlerden birini yelememiz ise bize ok ey kaybettirebilir. stelik, indksiyonun baars ussal olarak aklanabilir. Dier yn temler iin yle bir aklama olana yoktur. Gelecekte olacaklar, gemite olup bitenlere dayanarak kestirmemize yarayan indksiyon ussaldr, nk: a) Birok halde nclleri doru olduunda sonucunun da doru olacan bekleyebiliriz; b) Baarl olduunda, baars aklanamaz bir gizem deildir; c) Eletirel tartmaya aktr: ncllerin salad kanta grecel olarak sonucu deerlendirebiliriz. Oysa, bu ltlerin hibiri alternatif yntemlere uygulanamaz. Gzden kamamas gereken bir nokta var: Reichenbach doann tekd zeliini ispatlamak yle dursun, varsaym olarak bile koymamaktadr. Onun gstermek istedii, bilgimizi geniletme ilevinde indksiyonun en iyi yntem olduudur. Kukusuz pragmatik deeri olan bu yaklamn, indksiyonu ge erli klma bakmndan doyurucu olduu sylenemez. Ama Reichenbach'n amac zaten olanaksz sayd bir eyi (indksiyonu geerli klmay) gerekle tirmek deil, indksiyondan niin vazgeemeyeceimizi gstermektir.
96

Sonu

Grlyor ki, indksiyon sorunu Hume'n ortaya koyduu biimiyle zmsz kalmtr. Bugne dein "zm" diye ileri srlen almalarn hibiri iin "doyurucu" diyemiyoruz. Empirizm asndan sreen karamsarlk nedeni olan bu amaz krmaya ynelik iki farkl giriimden daha sz edilebilir. Bun lardan biri kimi dilci filozoflardan, dieri bilim felsefecisi Kari Popper'dan gel mitir. Birincisine gre sorun gerek deildir; dilsel kullanma bal kimi belir sizlik veya karmakln akla kavuturulmas, indksiyon sorununu, sorun olmaktan karmaya yetecektir.11 Soruna, indksiyonun bilimsel dnmedeki yeri asndan bakan Popper, daha kktenci bir tutum iindedir. Ona gre, gzlem verilerine dayanan genellemelerin bilimde ya hi ya da pek az yer tuttuu gz nne alndnda, en azndan bilim felsefesi iin bir indksiyon sorunu yoktur. Bilimsel dn me indktif deil, hipotetik-dedktif niteliktedir. Bilim olgular aklayc ku ramlar oluturma, bu kuramlar yeni olgulara giderek yoklama yntemiyle ilerler. Bu, temelde bir snama-yanlma srecidir; tikel gzlemlerden genelle melere alma sreci deil! ndksiyon ne kuram oluturmada, ne de kuram yoklamada bavurulan bir yntemdir. Kuram oluturmann mantksal kural yoktur. Kuram yoklama ise, genellikle sanldnn tersine, bir dorulama ile mi deildir. Doru ya da yanl her kuram iin birtakm dorulayc kantlar her zaman bulunabilir. yleyse, diyor Popper, kuram semede lt dorulanabilirlik olamaz.12 Ancak sorulabilir: Yoklama srecinde yanllanamayan bir kuramn, do layl da olsa, bir tr doruland sylenemez mi? Olgusal testlerden baaryla geen bir kuram, kimi ekincelerle de olsa, gvenilir bulmak normal deil midir? Aslnda, "verification" ya da "confirmation" terimi yerine "corroboration" terimini yeleyen Popper'n da bunu st-rtk kabul ettii sylenebilir. Dahas, Popper'n farknda olmakszn indksiyonu varsaydn bile syleye biliriz. Biraz nce deindiimiz gibi, ona gre, bilimsel dnme bir snamayanlma srecidir; baarl kuramlar korur, dierlerini ayklarz. Peki gelecek teki snamalarda da baarl olaca beklentimiz olmasa, yanllanamayan ku ramlar koruma yoluna niin gidelim? Ya da tersine, bir kuramn imdi yanlland iin ayklanmas, gelecekte de yanllanaca beklentisine dayanmyor mu? Grlyor ki, indksiyondan kurtulu yoktur; belirsiz bir varsaym olarak da olsa, bilimsel ya da gnlk tm dnme etkinliklerimizin temelinde yer al11) rnein, Stravvson indksiyona ynelik kuku ve eletirilerin kkeninde birtakm dilsel ve d nsel yanlglarn olduundan sz etmektedir. Bkz. P. F. Stravvson, "The Justification of Induction," Introduction to Logical Theory, s. 256-263. Bkz. Kari R. Popper, "Conjectural Knovvledge: My Solution of the Problem of Induction," Objective Knovvledge, s. 1-31.

12)

97

maktadr. yleyse, Popper'n ileri srd gibi indksiyon ile bilimsel dn me birbirine yabanc deildir. ndksiyon sorunun, bu soruna getirilen zmlerin, aslnda, insana z g bir gereksinmeyi, kesinlik arayn yanstt sylenebilir. Hume'n ykc kukuculuundan kurtulmak isteyenlerin ikiyz yl boyunca srdrdkleri a bann baarsz kalmas, sorunun kavranndaki yanll gstermektedir. Ortada indksiyona ilikin bir sorun olduu yadsnamaz kukusuz. Ancak bu, Hume'n ortaya koyduu gibi indksiyona genelde mantksal bir temel bulma sorunu deil, tikel, somut indktif argmanlar deerlendirme, deerlendir meye elveren ltleri oluturma sorunudur. Dedktif bir argman mantksal olarak ya geerlidir, ya da geersiz; ikisi arasnda bir yerde olamaz. Mantk sal geerliin derecesi yoktur. Dedktif olmayan argmanlarda geerlik ara nacaksa, bu deiik bir anlamda olmaldr; burada bilinen sk mantksal ge erlikten deil, olsa olsa geni anlamda ussal bir geerlikten sz edilebilir. Bu anlamda geerlik bir derece sorunudur. Baka bir deyile, indksiyon ve benzeri argmanlarn geerliini belli ussal ltlere uygunluk olarak dn mek gerekir. Nedir "ussal" dediimiz bu ltler? Soruya hazr bir yantmz yoktur; ancak, ncelikle bir noktann belirtilmesini gerekli grmekteyiz: Sz konusu ltler ne a priori trden ilkeler, ne de olgusal dorulardr. Bunlara, belki, bize doyurucu gelen indktif argmanlarn ortak zelliklerini yanstan birer "konul" diyebiliriz. Aadakiler rnek olarak verilmitir: a) Gvenirlik lt: ncllerin geliigzel ya da stnkr gzlemlere deil, salam ve dzenli gzlemlere dayanmas. b) Yeterlik lt: Gzlemlerin birbirini yineleyen tekdze trden deil, miktar ve eitlilik ynnden doyurucu olmas. (rnein, "Tm politikaclar yalancdr," genellemesine bizi gtren gzlemler, yal-gen, erkek-kadn, tutucu-liberal, sradan-sekin vb. deiik politikaclarn durumunu yanstmal; yoksa gze batan, raslant ya da tek trden birka politikacnn durumuyla s nrl kalmamal.) c) Grecelik lt: Sonu ncllerin salad kantlara grecel tutulma l, ar genilik ya da kapsamda olmamal. (rnein, "Tm politikaclar ya lancdr" sonucu, "Tm yal, karc ya da sradan politikaclar yalancdr" so nucundan daha kapsamldr.) d) likinlik lt: Sonucu dile getiren nermede zne ile yklemin birbi rine ilikin olmas. (likinlik bir derece sorunudur. rnein, "Tm politikac lar yalancdr" genellemesinde zne ile yklemin ilikinlii, "Tm politikaclar clzdr" genellemesindeki zne ile yklemin ilikinliinden daha gldr.) e) Saduyuya uygunluk lt: Genel olarak karmn saduyu ve bilim normlarna ters dmemesi. (rnein, "Tm politikaclar yalancdr" yargsna gre, "Tm politikaclar acmaszdr" yargs saduyuya daha az uygundur.)
98

Kukusuz genel onay alacak ltler ortaya koymak kolay bir i deildir; ama olanaksz olduu da sylenemez. Russell'n postulatlarn belirlemede bavurduu zmleyici yntemin, ltlerin saptanmas bakmndan daha el verili olduunu syleyebiliriz. nerdiimiz yaklamda sorun mantksal temellendirme olmaktan k makta, eletirel deerlendirme biimine dnmektedir.

99

12 BLMSEL DNMEDE NDKSYONUN YER*

ndksiyon Hume'dan gnmze dein tartlan bir sorundur. Sorunun temelinde insann bilgide kesinlik aray, daha ak bir deyile, bilgi edinme yntemini tmyle dedktif manta indirgeme istemi yatmaktadr. Hume indksiyonu mantksal olarak temellendirmeye olanak grmedii iin, "znel bir alkanlk" ya da "hayvan inanc" dedii bir koullanma sayarak iin iin den kmak istemitir. Ancak onu izleyen Kant'tan, Russell ve Reichenbach'a kadar pek ok filozofun indksiyona, kimi farklarla, "ussal" diyebileceimiz bir geerlik bulma uran srdrdn grmekteyiz. nerilen zmlerin doyurucu olmaktan uzak kalmas, gnmzde geleneksel tutuma ters den iki deiik yaklama yol amtr. Bunlardan biri dilci felsefeden kaynaklanan grtr. Buna gre felsefede pek ok sorun gibi indksiyon sorunu da ger ek deil, szde bir sorundur; dilsel zmlemeyle giderilebilecek bir sorun. rnein, Strawson, indktif dnmeye ilikin tartmalarn temelde dilsel kullanma bal birtakm belirsizlik ya da karmaklklardan kaynakland savndadr.1 kincisi, Popper'n indksiyonu yadsyan, en azndan, indktif d nmeye bilimde yer tanmayan grdr. Popper'a kalrsa, "indksiyon" di ye bir dnme tr yoktur; var sanlmas bir yanlg, optik, ilzyona benzer bir aldanmadr. Popper bilimde ulalan tm bilgilerimizi hipotetik-dedktif yntemin rn saymaktadr. Popper'n indksiyon sorunu ile Hume'n indksiyon sorunu deiik so runlardr. Hume gzlemlerimizden henz gzlemlemediklerimize (ya da ge miten gelecee) ynelik karmlarmzn geerli klnp klnamayacan ir delemiti. Kukusu indksiyonun varlna deil, mantksal geerliine yne likti. "ndktif dnme" diye bir ey varsaymayan Popper'n sorunu ise, Bacon'dan gnmze dein srp gelen, empirist filozoflarn yan sra pek ok bilim adamnn da paylat bir "yanlg"dan bilimsel yntem anlayn kur*) Bu metin, Trkiye Felsefe Kurumunca dzenlenen "Reichenbach Felsefe Semineri"ne (Anka ra, 1991) Bildiri olarak sunulmutur. 1) Bkz. P. F. Stravvson, "The justification of Induction," Introduction to Logical Theory, 256263.

100

tarmaktr. Ancak sorulabilir: ndksiyon gerekten bir yanlg mdr? Popper'n indksiyonu yadsma argman yerinde midir? Bu bildirinin amac Popper'n tezinin dayanaklarn irdelemek, (varsa) in dksiyonun bilimsel dnmedeki yerine aklk getirmektir. rdelememize, Popper'n "indksiyon diye bir ey yoktur," savyla ne demek istediine ak lk getirmekle balayacaz. Yukarda belirttiimiz zere, Hume ussal temelden yoksun bulduu indk siyonu, psikolojik bir sre, bir tr doal alkanlk, ya da doann tekdzeli ine bal bir koullanma saymt. Popper'n da indksiyonu bu anlamda yadsmad u szlerinden anlalmaktadr:
lkin hayvanlarla ocuklarda, daha sonra yetikin insanlarda doa nn tekdzeliine ynelik son derecede gl bir gereksinme, olup biten lerde dzenlilik arayan, bulmasa da varm gibi yaanan bir gereksinme gzlemledim. Dzenlilik gereksinmesi ylesine kkldr ki, hayvan ya da insan, ou kez olgulara ters de dse, beklentilerine banazca sarl makta; kimi beklentilerinin kn nleyemedii hallerde, byk umut suzlua, dahas delirmeye dek srklenmektedir.2

Ne var ki, Popper ile Hume nemli bir noktada ayr dmektedirler. Hu me dzenlilik arayn, doann nesnel tekdzeliinin insandaki bir yansmas olarak alglamt. yle ki, tm akl banda insanlarn, belli bir alanda, henz deneyimlerine girmeyen hallerin deneyimlemi olduklar hallerden farkl ol mayaca beklentisi iinde olduunu biliyor, indksiyonu bir olgu olarak kabul ediyordu. Popper ise tam tersine, dzenlilik beklentisini canlnn doutan ge len, igd ya da doal eiliminden kaynaklanan ama evresine kendi ykle dii bir ey saymakta, indksiyona nesnel bir gereklik tanmamaktadr.3 Peki, Popper'n bu grnn ada psikolojide olgusal ya da kuramsal dayana var mdr? Popper neye dayanarak dzenlilik aray ya da beklenti mizin deneyimlerimizden deil, igdlerimizden kaynaklandn ileri sr mektedir? Kanmca bunun yant aktr: ndktif dnme doann dzenlilik ya da tekdzelik beklentisine dayanr. Bu beklenti nesnel temelden yoksun ir rasyonel bir gereksinme ise ona bal indktif dnmenin de nesnel bir ger eklii yok demektir; yle ise, nesnel bilgiye ynelik bilimde salt znel bir eilim ya da davran yanstan indksiyona yer olabilir mi? Popper inan filozofu olmadn vurgulamakta, indktif bilgiden sz eden filozoflar nesnel dnce ve kuramlar yerine "inan" dedii znel bek lentilerle uramakla knamaktadr. Ama farknda olmakszn u yargsyla kendisi de knamasnn hedefi olmaktan kurtulamyor:
2) 3) Kari Popper, Objective Knovvledge, s. 23. a.g.y. s. 24.

101

Aktr ki, "snama-yanimay ayklama" dediim yntem byk l de doutan gelen igdlere dayanmaktadr.4

Bilindii gibi, Popper bilimsel yntemi snama-yanlmay ayklama sreci olarak niteler. mdi bu sre, onun "irrasyonel" diye niteledii doutan gelen igdlere dayanyorsa, o zaman, indktif dnme bir yana tm bilimin ir rasyonel bir temel zerinde olduu sylenemez mi? Ksacas, igdsel olan indksiyonun bilimde yeri yoksa, igdsel olan snama-yanlmay ayklama srecine bilimsel yntem gzyle baklabilir mi? Popper'n amiple Einstein arasnda bulduu farkta da bu soruya doyurucu yant verdii sylenemez:
Einstein bilinli olarak yanl ayklama arayndadr. Kendi kuram larn ykma abasndan kanmaz. Bu nedenledir ki, bilerek kuramlarn acmasz eletiriye ak tutacak belirginlikte oluturur. Oysa amibin bek lenti ya da hipotezlerini yle eletirebilecei sylenemez.5

Popper indksiyonu kaltsal bir gereksinme saymakla sorunu zd sa yndadr. Nitekim, znel (ya da psikolojik) terimleri nesnel terimlere evirme ye dayandn syledii zmn yle belirtmektedir:
..."inantan" sz edeceime "nerme" ya da "kuramdan" sz ede rim; "izlenim" diyeceime "gzlem nermesi" derim; "bir inanc temellen dirme" deyii yerine "bir sav temellendirme" deyiini yelerim. Bu eviri indksiyon sorununu ortadan kaldrr. Yinelemeye dayanan indksiyon dncesi, optik ilzyon trnden bir yanlgya dayanm olmaldr.6

Bilimsel dncenin zmlemesinde znel terimler yerine nesnel terim lerin kullanlmas bir biem, bir tercih olmann tesinde, tartmaya aklk getirme, yoklanabilirlik olana kazandrma bakmndan bir stnlk salaya bilir kukusuz. Ama yle bir tercih ya da tutumun "indksiyon" dediimiz d nme trne bilimde ya da gnlk yaamda yer brakmad savna katlnabilinir mi? ndksiyon, standart formuyla, bir kmenin sayl eleman zerinde gzlemlenen bir zelliin, kmenin tm elemanlarna genelletirilmesi ynte midir. Parman bir ya da iki kez atee sokan ocuun ateten uzak durmas; gnein gemite olduu gibi gelecekte de bilinen ynde doaca beklenti miz; stten az yanann ayran fleyerek imesi; ekmein besledii, arseni in zehirledii inancmz vb. indktif dnmeyi yanstan davranlardr. Bi limde de buna pek ok rnek gsterilebilir: Hava basncnn ya da suyun kay nama scaklnn deniz dzeyine grecel ykseklie bamll, Boyle'un
4) 5) 6) a.g.y. s. 25. a.g.y. s. 25. a.g.y. s. 6-7.

102

gazlar, Keplerin eliptik yrnge yasalar trnden gzleme dayal alt-dzey genellemeler indktif genellemelerdir. Popper bu tr genellemeleri de hipo tez sayarak indksiyona yer brakmamaktadr. stelik, indksiyonla ulald sylenen genellemelerden kimi rnekler alarak indksiyonun olsa olsa bizi yanl sonulara gtrdn ileri srmektedir. rnek olarak ald genelle melerin daha sonraki gzlemlerle yanllanm olmasn indksiyonu reddet mek iin yeterli bir neden sayabilir miyiz? yle bir argmana yeterli diyebil mek iin, indktif genellemelerin eletirilemez, yanllanamaz kesin dorular olduu gibi bir savn ortada olmas gerekir. Ama ortada yle bir sav var m dr? Kim indksiyona bu yetkinlii tanmtr? Sylenen, yalnzca birtakm ya salara, ya da, yasa grnmnde genellemelere indksiyonla ulalddr. Kald ki, Gilbert Ryle'n da belirttii gibi tm olgusal genellemeleri, bu arada zellikle yasa kimliindeki genellemeleri, salt hipotetik nerme diye nitele mek doru deildir. Bunlar iinde hi deilse bir blmnn doruluuna g venmekte, gvenimizin dayanaklarn bilmekteyiz. Bilimde bunlarn "hipotez" deil "yasa" diye nitelenmesi nedensiz olamaz. Kald ki, "hipotez" de dense, bu tr genellemelere balangta hangi yoldan ulalmtr? Popper'a gre, bilimsel dnme olgudan genellemeye deil, genelleme den olguya yneliktir. Ne var ki, kuramsal nitelikte st-dzey genellemeler iin doru olan bu yargnn, alt-dzey genellemeler iin doru olduu kolayca sylenemez. Kepler'in yukarda deindiimiz yasasn alalm. Bilindii gibi bu yasa klasik mekaniin st-dzey yasalarndan matematiksel olarak karsanabilir. Ama bu, ileri bir aamada ulalan bir sonutur. Kepler genellemesini ortaya koyduunda yle bir karma olanak yoktu. stelik, Kepler'in dostu Fabricius'a 4 Temmuz 1603'te yazd mektup bize bu konuda ilk elden yete rince k tutmaktadr. Okuyalm:
Sevgili Fabricius, ...Sen benim birtakm hipotezler tasarlayarak ie koyulduumu, an cak daha sonra gzlemlere bavurduumu sanyorsun. Dncen bu ise, tmyle aldanyorsun. Gerek u ki, ben gzlemlerden kalkarak hi potez oluturur, sonra... ikisi arasnda bir uyum kurulup kurulamayaca n aratrrm...7

Popper'a karn vurgulamak zorundayz: Kepler'in sz konusu yasas, Mars gezegeninin devinim konumlarna ilikin bir dizi gzleme dayanan in dktif bir genellemedir. Genellemenin Newton kuramndan dedktif olarak karsanabilmesi, ya da "hipotez" diye nitelenmesi kkenindeki indktif kimlii ni deitirmez.
7) Bkz. N. R. Hanson, "Is Tlere a Logic of Scientific Discovery, Current Issues in the Philosophy of Science (Ed. H. Feigl ve G. Maxwell), s. 31.

103

Popper'n indksiyona duyduu antipati, onu, kuramlarn yelenme l tne ilikin yerleik bir tutumu ters evirmeye yneltir. Ona gre, dorulama nn tersine yanllama indksiyonu gerektirmez. yleyse, bir kuramn yelen mesinde lt, dorulayc kantlar deil yanllaym kantlar olmaldr. Geri bilim adam doru kuram aray iindedir; ama alternatif kuramlar karsnda onun yapmas gereken ey, olumlu kantlanm kuram deil, tm abalara karn yanllanmayan kuram semektir. Dorulayc kantlar ne denli bol, eitli ve gvenilir olursa olsun bir kuram doru saymamz iin yeterli ola maz. Bilimde bir genellemenin doruluunu deil, yalnzca (yanlsa) yanll n belirleyebiliriz.8 Gene sorulabilir: Dorulama ile yanllama arasnda yaplan ayrm ger ekten o denli kesin midir? Bilimde yanllanmaya kar bir tr baklk ka zanm kuramlar gsterilemez mi? Sonra, "Bir nermenin yalnzca yanlln belirleyebiliriz" demek yerine, "Olgusal bir nermenin doru ya da yanl ol duu deneyimlere bavurularak ancak belirlenebilir," demek daha gereki ve yerinde olmaz m? Bu bir yana, bilim adamlarnn gerekten kuramlarn do rulamaya deil, yanllamaya altklar doru mudur? Hangi bilim adamnn kuramn dorulayc kantlar bir yana itip yanllayc kant arad sylenebi lir? Amiple Einstein'n karlatrlmasnda kincisine tannan stnlk (kura mn ykma abas) gerekten Einstein'n gsterdii aba myd? Geri ne den li kant getirilirse getirilsin bir kuramn doruluunu kesinletiremeyiz; ancak, dorulayc her yeni kantn bilim adamnn kuramna olan gvenini artrd da yadsnamaz herhalde. Popper'a kalrsa, "Aklayc bir kuramn doruluu olgusal olarak temellendirilebilir," demek, indktif olarak geersiz, dahas paradoksal bir sav dr. Bu ne demektir? yle bir savn indktif olarak geersizlii ya da paradok sal oluu hangi anlamdadr? Popper'n aklamas, ne yazk ki, doyurucu olma yle dursun ak bile deildir. Kendi kaleminden dinleyelim:
yle bir savda bulunmak, dnyaya ilikin bilimsel almalarmzn kabaca doru olduu anlamna gelir. Bu kadarna bir itirazm yok; ancak bu bizi, evrende baka yerlerin hemen hepsinden byk lde farkl bir evrede, konumu sallantda, evrene dolaysyla yaad evreye ege men dzenlikleri u ya da bu yntemle kefetme uranda olan ok zeki hayvanlar olduumuz dncesine gtrr. Aktr ki, kullandmz yn tem ne trden olursa olsun, gerek dzenlikleri bulma ansmz son de recede azdr; kuramlarmzn ierecei yanllklar nleme yolunda, asal ya da ikincil, gizemli hibir "indksiyon ilkesi" bize yardmc olmayacak tr. ndktif olarak geersiz, dahas paradoksal olan sava kar benim ne

8) 104

Kari Popper, Objective Knovvledge, s. 7.

gatif yantm budur. Oysa indktivistlerin pozitif yant eliki ierdiinden yanl olmaktan kurtulamaz.9

Popper, bilimsel arayn doru kuram bulmaya ynelik olduunu yadsmamaktadr; ancak, yle bir kurama ulamada eletirel yaklam, yanl ku ramlar ayklama, ayklanmayanlar gene eletirmek zere alkoyma dnda baka bir yol grmediini zellikle vurgular. Baka bir deyile, indktif sayd dorulama yntemini reddeden Popper, dilimize "teyit etme" diye evirebile ceimiz "corroboration" adn verdii, kuramn gelecekteki gvenirliini deil, yalnczca gemiteki performansn deerlendirme anlamnda, daha belirsiz bir yntemden sz etmekte, sonunda grn yle zetlemektedir:
A ve B gibi alternatif iki kuram karsnda kaldmzda unu diyebi liriz: imdiye dein yrtlen eletirel tartma ve elde edilen olgusal ka ntlar (ya da test nermeleri) nda A kuram B kuramna yelenebilir, ya da, B kuramndan daha iyi teyit edilmitir,10

Szck anlamlar zerinde oynamaktan srgit uzak kaldn syleyen Popper, "dorulama" yerine "teyit etme" terimiyle bilimsel yntem anlayn indksiyondan temizledii inancndadr. Arpa bunu gerekten baardn san myoruz. Verdiimiz alntda dikkat edilirse "elde edilen olgusal kantlardan", "eletirel tartma nda daha iyi teyit edilmi kuramn yelenebileceinden" sz edilmektedir. Bu ne demektir? Daha iyi teyit edilmi bir kuram yeleme mizin, gelecekte de o kuramn ayklanmaktan kurtulaca beklentimizi yanst t sylenemez mi? yle bir beklentimiz yoksa neden bir kuram bir baka kurama yeleyelim? Diyelim ki, felsefe doktora programna snavla bir ren ci alacaz, ama bavuran iki aday var. Snav performans stn olan aday yeleyeceimiz aktr. imdi bu yelememizin, snavda stn gelen adayn alnaca programdaki performansnda da daha baarl olaca beklentisi d nda baka bir gerekesi olabilir mi? Grlyor ki, indksiyondan kurtulu yoktur. C. D. Broad, "ndktif dnme bilimin vnc, felsefenin skandalidir," demiti. Hume'dan gnmze dein sren tartmalar bu skandali aa vur muyor mu?

Sonu
Tezimizi ksaca zetleyelim: Gnlk ya da bilimsel dnmede indksi yon yaygn ve ou kez kanlmaz bir karm trdr. Ne ki, bilimsel dn
9) a.g.y. s. 11. 10) a.g.y. s. 18-19.

105

meyi salt dedktif sayamayacamz gibi, salt indktif de sayamayz. Bilimsel yntem tekdze deildir. Popper, bilimin salt indktif olduu yaygn dnce sine kar kt lde hakldr; ama bilimi, indksiyonu dlayan salt hipotetik-dedktif diye nitelemesi, yanltcdr. Bilimsel dnme ok boyutlu karma k bir sretir: ndksiyon, dedksiyon, retrodksiyon trnden karmlarn yan sra sezgi, yaratc imgelem hatta ans gibi eleri de ieren bir sre. Bunlarn tmn "indksiyon" ad altnda toplamak ne denli yanlsa, "hipotetik-dedksiyon" ad altnda toplamak o denli yanltr.

106

13 BLMDE NEDENSELLK*

Nedensellik, Antik Yunan dneminden gnmze dein felsefede tart lan klasik sorunlardan biridir. Sorunun kimi kez ontolojik, kimi kez epistemolojik ynyle arlk kazandn grmekteyiz. Biz burada sorunu bilimsel d nmedeki yeri bakmndan ele almak istiyoruz. almamzn odak noktasn da u soru yer almaktadr: 1) Bilimsel aratrma doada nedensel bir dzen varsaymakta mdr? 2) Bilimde kimi yasalarn, o yasalar ieren aklamalarn "nedensel" diye nitelendirilmesinden ne anlyoruz? 3) Determinizmin atom-alt dzeyde ykld sav doruysa, nedensellik ilkesini savunma olana var mdr. Ancak bu sorularn tartmasna gemeden nce, nedensellik kavramna aklk getirmeye ihtiya vardr? "Nedensellik" terimi, yaygn olan kullanmnda, deiik yorumlara yol aan bir ilikiyi, neden ile sonu arasnda varsaylan bir ilikiyi dile getirir. Bu iliki kimi filozoflara gre mantksal, kimi filozoflara gre uzlamsal (conventional), kimi filozoflara gre ise olgusal niteliktedir. Biz nedensellie ne a priori bir ilke, ne bir kural, ne de olgusal bir genelleme gzyle bakacaz. Nedensellik olgusal dnyaya zg "kaltsal" bir ilikidir, ya da yle bir ili kiyi varsaymadr. Ancak olgular dnyasnda dorudan nedensel diyemeyece imiz ilikiler de vardr. rnein ayn evresinde kimi zaman gzlenen haleyi yal havann izlemesi. Bu ilikide haleyi yaa yol aan nedensel etken saymayz. Oysa, scakln ykselmesiyle suyun kaynamas arasndaki ilikiyi nedensel diye niteleriz. Bu ilikide belli dzeydeki scaklk neden, suyun kay namas ise sonutur. Grnmde iki iliki tr arasnda bir fark yoktur: ikisin de de belli bir olguyu bir baka olgunun izlemesi (ya da kimi durumlarda oldu u zere, iki olgunun birliktelii) gzlem verisidir. David Hume ve onu izleyen

*) Bu metin, Trkiye i. Felsefe-Mantk-Bilim Tarihi Sempozyumu'na (Ankara, 1986) Bildiri olarak sunulmutur.

107

empiristlerin gznde "nedensel" denen iliki ite bu gzlem verisinde kendini aa vuran ve onunla kalan bir ilikidir.1 Denebilir ki, Hume'n yaklam, indksiyonda olduu gibi, sorunu z mekten ok bytmtr. Nedensellik kavramnn srekli birliktelik tesinde bir anlam yok mudur? Soruna aklk getirmek isteyen kimi sekin dnr ler (rnein, Ernst Mach, Bertrand Russell, Norman Campbell, vb.) nedensel lik kavramn sonunda metafiziksel ya da antropomorfik sayarak bilimsel d nmenin dna atmak istemilerdir. Russell, rnein, "Neden Kavram ze rine" adl nl almasnda yle demektedir:
Her ekolden tm filozoflar "nedensellik" ilkesini bilimin temel aksi yom veya postulatlarndan biri saymtr. Oysa, garip gelecek belki, gravitasyonel astronomi gibi ileri bilimlerde "neden-sonu" sz bile ge mez... Kanmca, ... fiziin neden-sonu ilikisini aramaktan vazgemesi byle bir eyin olmamasndan ileri gelmitir.2

Nedensellik kavramnn hl yer yer kullanlmakta olmasn Russell, za man geride kalm bir kafa alkanlna balamakta, "neden" szcn ge mi alarn bir kalnts diye nitelemektedir. Russell'n bu nitelemesi yerinde midir? Nedensellik kavram gerekten modas gemi bir dncenin kalnts mdr? Nedenselliin, bilimde belirtik bir aksiyom ya da postulat olarak kullanl d sav dayanaktan yoksundur kukusuz. Ne var ki, bu, bilimde nedensel d nmeye yer olmad demek deildir. leri fiziksel bilimlerde, belki de mate matiin etkisi altnda, fonksiyon kavramnn n plana getii dorudur; ancak buna bakarak neden kavramn gemiten kalma, bilim d bir saplant saya bilir miyiz? Gnmz bilim felsefecileri ounluk Russell'n yargsn paylamamakta, nedensel dnmenin bilimin ileri aamalarnda da geerliliini sr drdn savunmaktadrlar. Russell'n grne deinen Nagel, rnein, "neden" szcnn gide rek daha seyrek kullanld ya da tmyle unutulduu doru olsa bile, szc n simgeledii kavramn dncemizde yerini koruduunu vurgulayarak y le demektedir:
Bu kavram yalnz gnlk konumalarda deil; yalnz ekonomistle rin, sosyal-psikologlarn, tarihelerin insan ve toplumu konu alan incele melerinde deil; ayn zamanda, doa bilimcilerin laboratuvar deneylerine

1) 2)

Hume'n gr metafiziksel retiye bir tepkiyi temsil etmektedir. Geleneksel rasyonalist fel sefede nedensel iliki gzlemsel birlikteliin tesinde "zorunlu bant" demekti. B. Russell, Mysticism and Logic, s. 180.

108

ilikin raporlarnda, teorik fizikilerin matematiksel formalizmlerine ilikin yorumlarnda da gze arpmaktadr.

Nagel, nedensellik kavramnn bsbtn terk edildii sylenen kuantum mekanii alannda sekin bir fizikiden ald u parayla savn belgelemekte dir:
Bir elektron yrngesinin ayrntl yapsna bakmak istersek, dalga uzunluu ok kk k dalgalar kullanmamz gerekir. Bu tr k ise yksek frenkansl olup byk bir enerji kuantumudur. Elektrona arpt nda onu yrngesi dna frlatr: nceleme konusu nesnenin kendisini yok eder.3

Nagel'in de belirttii gibi bu parada fiziki "arpma", "dna frlatma", "yok etme" gibi nedensel anlam tayan ifadeler kullanmtr. Baka bir bilim felsefecisi, Patrick Suppes, daha da ileri giderek, "Gn mz fizikilerinin, Russell'n denemesini kaleme ald dnemin tam tersine, "nedensellik" ve "neden" szcklerini daha sk ve yaygn olarak kullandklar n" ileri srmektedir.4 yleyse, nedenselliin bilim-d bir kavram olduu savn kabul edebilir miyiz? Mach ve Russell, doa yasalarnn ierdii ilikinin nedensel deil fonksi yonel olduu savn da ileri srmlerdir. Bu yargy deerlendirmek iin n celikle kavramsal bir zmlemeye girmeliyiz. "Fonksiyonel" denen iliki ne tr bir ilikidir? Nedensel iliki fonksiyonel ilikiye indirgenebilir mi? Bilimsel yasalarn formlasyonunda, zellikle ileri teorik alanlarda, fonk siyonel ilikinin nemli yer tuttuu yadsnamaz. Bunun deneysel dzeyde bile rnekleri gsterilebilir. Boyle'n gazlar yasasn alalm: v.p= k. Gnlk dilde sylersek, scaklk sabit tutulduunda bir gazn hacmi, zerindeki basnla ters orantldr. Bu yasada deikenler (hacim ve basn)den birini neden, di erini sonu sayabiliriz. Ama tersini de yapabiliriz. Deikenlerden hangisini neden, hangisini sonu saymamz, hangisinin bamsz, hangisinin baml deiken olarak ilem grmesine baldr. Bu yzden rneimizdeki yasay bi linen dile getirili biimiyle dorudan nedensel diye nitelemek doru olmaz. Ancak buna bakarak, yasann ierdii ilikinin nedensel olmadn syleyebi lir miyiz? Aslnda fonksiyonel yasalarn tm olmasa bile pek ou nedensel ilikilere dayanr. Bir ilikinin nedensel olduu, deney balamnda bamsz ve baml deikenlerin belirlenmesiyle saptanr. Mach nedensellii, bir duyumu oluturan etkenlerin karlkl bamll3) 4) E. Nagel, "Types of Causal Explanation in Science" Bkz. D. Lerner, Cause and Effect, s. 12. P. Suppes, A Probabilistic Theory of Causality, s. 5.

109

na dayanan bir soyutlama sayyor, matematiksel fonksiyon kavramn, bu ba mlln en uygun ifade arac olarak neriyordu. y=f (x) gibi matematiksel bir denklem biimi alan fonksiyonel iliki neden-sonu kavramnda sakl tekynl (asimetrik) iliki yerini karlkl bamll yanstan simetrik ilikiye b rakr. Geri, verilen denklemde y'nin baml deiken, x'in bamsz deiken olduu; baka bir deyile, y'nin alaca deerin, x'e verilecek deere f'nin be lirledii biimde bal olduu, dolaysyla x'e neden, y'ye sonu gzyle baklabilecei sylenebilir. Ne var ki, sz konusu denklem (fonksiyonun tek de erli, yani, fonksiyonun kapsamnda her y'ye bir ve ancak bir x'in karlk oluturduu varsaylrsa), u biimde tersine evrilebilir: x=f ~1 (y).5 Bylece, "neden" ve "sonu" kavramlarn simgeleyen terimler yer deitirebilmekte, daha nce "baml" diye belirlenen deikene imdi "bams^", "bamsz" diye belirlenen deikene imdi "baml" diyebiliriz.6 Olgusal ilikilerin fonksiyonel yorumu, salad matematiksel forml araclyla, (deikenler nicel olarak belirlenmise) kesin ndeyilere olanak vermektedir kukusuz. Ancak, karlkl bamllk veya srekli birlikte oluf varsaymna dayanan fonksiyonel yorumun nedensel ilikileri yeterince kapsa d sylenemez. (Bir tr fonksiyonel iliki olan olaslk ilikileri iin de ayn eyi syleyebiliriz.) Nedensel iliki kavramn srekli birliktelik tketmemektedir. Bunun yannda nedenselliin iki zelliinden daha sz edilebilir: 1) Zamansal boyut, 2) Tek-ynl bamllk. Birincisi, sonucun nedeni izledii, ya da en ok, birlikte olutuu demektir. yle ki, neden t^ sonu t2 annda olutuunda ikisi arasnda ilikiyi t! t2 olarak gsterebiliriz. Tek-ynl ba mlla gelince, bu ilikinin bir tr "kaltsal" ya da "olg sal" zorunlu olduu demektir; yle ki, nedensel iliki tersine evrilmezlik art olgusal zorunluk iermektedir. Nedir bu olgusal zorunluk?7 Bu soruyu dorudan yantlamak gtr. Reichenbach ve onu izleyen empiristler, mantksal zorunluk dnda bir zorunluktan sz edilemeyeceini ileri srerek nedensel ilikinin ierdii olgusal zorunluu "A olduundan B (daima) olur" ifadesiyle karlamak yoluna gitmilerdir. Ne var ki, bu ifade, gndz gecenin izlemesi gibi dorudan nedensel olmayan ilikilere de uygun dt iin gereken ayrm salamaktan uzak dmektedir. Nedensel ilikinin "olgusal zorunluk" ya da "bal (contingent) zorunluk"

5) 6) 7)

y2=x gibi fonksiyonun iki deerli (y= Vx ve y= -Vx) olmas halinde tek bir nedenin biri pozitif di eri negatif iki sonucu olmakta, dolaysyla tersine evrilebilirlik olanak d kalmaktadr. M. Bunge, Causality, s. 93. Zorunluk kavram rasyonalist ve empirist filozoflar arasnda srgit tartma konusu olmutur. Rasyonalistler olgusal zorunluu mantksal zorunlukla zde grmeye, empiristler olgusal dnyada zorunluk aramay metafiziksel bir aba saymaya yneliktirler. Kant iki gr ba datrma yolunda nedensellii sentetik a priori trden "kavramsal bir kategori" diye niteleye rek olgusal dnyay anlamann n-koulu saymtr.

110

dediimiz ayrc zelliine aklk getirme yolunda, nedeni etkiyen koul sonucu etkinen olgu olarak dnebilir, ikisi arasndaki ilikiye koulsal bir yorum getirebiliriz. A ile B gibi iki olguya ilikin olarak, "A, B'nin nedenidir", ya da "B, A'nn sonucudur", dendiinde dile getirilen ey nedir? A ile B arasnda nasl bir iliki olmal ki, A'ya neden (etkiyen koul), B'ye sonu (etkinen olgu) diyebilelim? Bu soruya koulsal yorum altnda verilen yantlara baktmzda etkiyen koul etkinen olgu iin; a) yeterli koul (A varsa B vardr), b) gerekli koul (A yoksa B yoktur), ya da, c) hem gerekli hem yeterli koul (ancak ve ancak A varsa B vardr), saylmtr.8 Ancak bu yorumlardan her biri birtakm glkler tamaktadr. A'y yeterli koul saydmzda, A'nn ou kez tek bir olgudan deil, bir kme olgudan olutuu durumu ile kar karya gelmekteyiz. A'y gerekli sayd mzda, ayn sonuca yol aan birden fazla neden olgusunu aklayamaz duru ma dmekteyiz. A'y B iin hem gerekli hem yeterli koul saydmzda, kimi hallerde yeterli ama gerekli olmayan, kimi hallerde de gerekli ama yeterli ol mayan nedenlerden sz etme olanan yitirmekteyiz. Glkleri bir rnekle gsterelim: Bir trafik kazasn inceleyen uzmanlar kazann nedeni olarak aralardan birinin yanl sollamasn gsteriyor. Kaza ya yanl sollamann neden olduu yargsnn anlam nedir? Kukusuz bunu, "yanl sollama olmasayd kaza olmazd", diye yorumlamak doru olmaz; n k kazaya ar hz, yolun kayganl, srcnn yorgunluu ya da uykulu ha li... gibi baka koullar da yol aabilirdi. Ayn ekilde, uzmanlarn yargsndan yanl sollamann kaza iin yeterli koul olduu anlamn da karmak gtr; nk yanl sollamann her zaman kazaya yol at sylenemez. Yanl sol lamaya karn, yol yeterince geni olsayd, ya da kardan gelen ara veya ge ilen ara hzlarn zamannda ayarlayabilselerdi, kaza gereklemeyebilirdi. Yanl sollamay ne gerekli, ne de yeterli koul sayamayacamza gre hem gerekli hem yeterli saymaya hi olanak yoktur. yleyse, verdiimiz rnekte yanl sollama ne anlamda kazann nedeni saylabilir? Olas zm, nedeni sonu iin dpedz gerekli, ya da depdz yeterli koul saymak yerine, yeterli ama gerekli olmayan bir kme koulun gerekli ama yeterli olmayan paras saymaktr. lk bakta karmak gelen bu tanmla may biraz aalm.9 Bu tanmlamada da gerekli ve yeterli koullardan sz edilmektedir. Ne var ki, sonu iin yeterli koul tek bir ncel olgudan deil, bir grup olgudan
8) ada bilim felsefecileri arasnda R. B. Braithvvaite (Scientific Explanation, s. 315-318), C. G. Hempel (Aspects of Scientific Explanation, s. 349), K. R. Popper (Objective Knovvledge, s. 91) nedeni yeterli koul; Nagel (The Structure of Science, s. 559-60) gerekli koul say maktadr. J. L. Mackie, "Causes and Condition" E. Sosa (Ed.) Causation and Conditionals, s. 15-38.

9)

111

olumaktadr. Grup iinde konumu ar basan ya da gruba grecel gereklilii gze batan olguyu "neden" diye belirtiyoruz. Yukardaki rneimizde, yanl sollama, kardan gelen aracn hz, "geilmez" iaretinin yokluu, yolun darl , vb. hallerin her biri kazaya yol amada pay tayan, sonu iin ancak bir likte yeterli olan etkenlerdir. Bunlar arasnda biri, yanl sollama, dierlerine grecel olarak gereklilii uzmanlar gznde ar bast iin "neden" diye ayrdedilmitir. Belli bir balamda birlikte yeterli koul oluturan etkenlerden birinin "neden" diye seilmesi az-ok znel nitelikte bir deerlendirmeye da yanr; bu yzden tartma konusu edilebilir. Nitekim, rneimizde yanl solla yan src kazann asl nedeni olarak kardan gelen aracn ar hzn ya da trafik iaretinin yokluunu gstererek kendini savunabilir. Etkenlerden hangi sinin neden saylmas bir tartma, bir deerlendirme sorunudur. Neden-sonu ilikisinin tmyle nesnel bir veri olduunu sylemek gtr. Bu ksa alamay zetlersek yle diyeceiz: A, B'nin nedenidir. yargsnda A, B iin birlikte yeterli olan bir dizi etken arasnda grecel gerek lilii en yksek arlk tayan etkendir. Baka bir deyile, bu yarg koulsal olarak, belli bir balamda, "ancak A varsa B vardr", diye yorumlanabilir. Bir ilikinin nedensel karakteri ilikinin "nomik" zelliinde kendini aa vurur. Bu ise ilikinin "olguya karn" bir karma elvermesi demektir. "A ise B" koulsal iliki, A'nn yer almad her durumda 'A olsayd B de olurdu1 gibi olguya karn bir karma elvermesi halinde nomik trden, aksi halde ereti trden bir ilikidir. rnein, "u kaptaki suyun scakl 0C olsayd (ki deil dir), su donard", karmna elverdii iin, "Su scakl 0C'ye dtnde donar", koullu genellemesi nedenseldir, diyoruz. Oysa, ereti bir ilikiyi dile getiren u genelleme, Cami avlusundaki kularn tm gvercindir. olguya karn bir karma elvermez. Nitekim, "Havadaki kartal cami av lusunda olsayd, gvercin olurdu", karmnn geersizlii kimsenin gznden kamayacak kadar aktr. ' Nedensel nermelerin en arpc rneklerini klasik mekanikte bulmakta yz. Hareket yasalarna yakndan bakldnda, bunlarn diferansiyel, nedensel ve determinist zellikleri tad grlr. rnein, hareketin ikinci yasasn, F= m.a, alalm. Gnlk dilde "Hareket halindeki bir cismin her andaki ivmesi (zaman biriminde hz deiimi) etkisinde olduu kuvvetin ktlesine blmne eittir", diye ifade edilen bu ilikide, hareketin yalnzca bir andan bir sonraki na saptanmas yasann diferansiyel zelliini, hzdaki her deiimin bir kuv vetin etkisine bal tutulmas yasann nedensel zelliini aa vurmaktadr. stelik, bu iliki, 1) kuvvetinin bilinmesi, 2) belli bir balang nnda cismin konum ve hzna ilikin deerlerin verilmi olmas halinde (yani ilk koullarn bilinmesi halinde), cismin izledii yolun (rnein, bir gezegenin izledii yrn
112

genin) tam bir kesinlikle belirlenme olanan vermekle, yasann determinist zelliini de ortaya koymaktadr. Yasann bilimsel aklama ve ndeyi bak mndan bilinen byk gc de "nedensel-belirleyicilik" diye birletirebilecei miz son iki zelliinden kaynaklanmaktadr. Fiziksel bilimlerin 1925'e gelin ceye dek "nedensel-belirleyici" trden yasalar oluturma abasn srdrmesi ni bu nedene balayabiliriz.10 Newton mekaniine bal gelenekte bilim doada varsaylan dzeni, ya da, olgular arasndaki nedensel balantlar kefetmeye ynelik bir etkinliktir. Olgular ilikileri iinde aklama ve kestirme bilimin temel ilevi saylmtr. Bilim bu ilevini olgusal dnyann ileyiinde deimez bir dzen varsaymna dayanarak yerine getirir. Gnlk yaamda olduu gibi bilimde de nedensellik bir postulat ya da bir reti deil, doal bir beklenti, dncemizi biimleyen "kaltsal" bir ynelimdir. Bu anlamda nedensellii rasyonel dnmenin bir nkoulu diye yorumlayabiliriz. Doay anlama, olgular aklamay ve nce den kestirmeyi gerektirir. Bu ise olgular n-koullarna balama, yani nedensonu ilikilerini ortaya karma demektir. Aklayc bir sistem olarak Newton mekaniinin son yzyl iinde nemli kimi yetersizliklerinin su yzne k tn biliyoruz. Ancak buna bakarak doann nedensel yasalarda dile gelen dzene, olgularn aklanmasna ve ndeyisine temel oluturan belirleyici ba ntlara ilikin beklenti ya da varsaymn geersiz olduu sylenebilir mi? Bu varsaymn geersiz olduu bir dnya nasl dnyadr? Byle bir dnyada bilim sel aklama yle dursun, yaam etkinliine olanak var mdr? Sorun, atom-alt fiziinde gzlenen gelimeler karsnda nedensellik varsaymnn bilimdeki yerine ilikindir. Klasik fiziin determinist, kuantum fiziinin ise indeterminist olduu savn doru kabul etsek bile, bu, nedensel belirleyicilii tmyle reddetmemiz iin yeterli bir neden midir? Bu soruyu yantlamamz iin klasik fizikteki belirleyiciliin ne olduu zerinde ksaca duralm. Bilindii gibi, Newton mekaniinin kuramsal yapsn oluturan denklem ler hareket halindeki nesnelerin belli zelliklerinin (rnein, momentumun) baka fiziksel zelliklere (rnein, ktle ve kuvvete) dayandn dile getirir. Denklemlerin birtakm nedensel ilikileri dile getirdiine yukarda deinmitik. imdi bunu biraz daha aklayalm: Klasik mekanikte nedensellik, hareket halindeki bir cismin iki durumu arasndaki iliki demektir: Dt-D^ Cismin t! nndaki konumu x, hz v^ t2 nndaki konumu x2, hz v2 ile gsterelim. Buna gre, D! (x-|, v-|) ncel (etki yen) koulu, D2 (x2, v2) sonu (etkinen) olguyu temsil eder. mdi, iki durum arasndaki nedensel ilikiyi dile getiren hareketin ikinci yasas (F= m.a)n kul lanarak,
10) Bkz. W. Heitler, Man and Science, s. 9-10.

113

1) D- (x1( v-|) biliniyorsa, D2 (x2, v2)'yi ndemek, 2) D2 (x2, v2) verilmise, Di (x, v^'e giderek sonucu aklamak olana mz vardr. Nedenselliin bu klasik anlayn Laplace arpc bir dille yle belirtmi tir:
Doa'da herhangi bir anda etkin olan tm kuvvetleri ve evrende var olan tm nesnelerin o andaki konumlarn bilen bir zek, evrendeki en byk cisimlerden en hafif atomlara kadar tm nesnelerin hareketlerini tek bir forml kapsamnda toplayabilir; yeter ki, bu zek eldeki verilerin hepsini birden ileyebilecek gte olsun. Byle bir zek iin belirsiz ka lan hibir ey yoktur: gemi gibi gelecek de onun gzleri nnde serili olacaktr. nsan zeksnn bugne dein astronomide salad stn baar, byle bir zeknn salayaca yetkin bilgi yannda zayf bir taslak gibi kalr. Mekanik ve geometride ulalan sonular, evrensel ekim ya sasyla birleince, insan akln, dnya sisteminin gemi ile gelecekteki durumlarn sz geen bir tek formln erevesinde kavramaya yak latrmtr.,11

Laplace'n dile getirdii klasik determinizme zg nedensel iliki, bir tr mantksal edeerlik grnmndedir: neden sonucu gerektirdii gibi, sonu tan nedeni karsama olana da vardr. Ne var ki, Laplace'n temsil ettii a r gven kuantum teorisinin ortaya kyla birlikte yklmtr. Gerekten atom-alt paracklarn hareketi sz konusu olduunda evrensel determinizmi geerli saymaya olanak yoktur. Heisenberg'in belirsizlik ilkesine gre, atomalt bir paracn (rnein, bir elektronun) hz ve konumunu birlikte saptaya nlayz. Paracn hz (ya da momentumu) ne denli kesin belirlenirse, konu mu o denli belirsizlik kazanr. Tersine, konumu ne denli belirlenirse, hz o denli belirsizlie der. Bu demektir ki, atom-alt bir paracn nasl davrana ca nceden belirlenemez. Deyi yerindeyse, paracn A, B, C, ... gibi de iik seenekleri vardr. Bazen A, bazen B baka bir seenek geerlik kaza nr. Tm bildiimiz, her seenein gerekleme olasldr. Belli bir durumda hangi seenein gereklik kazanaca belirlenemez. Kuantum mekaniini kla sik mekanikten ayran temel fark birincisinde ndeyilerin istatiksel karakterin de yatmaktadr. Atom-alt dzeyde hareket halindeki bir paraca ait dei kenlerin e-zaman lmleri yaplmadndan D ile D2 arasndaki iliki ne densel deil ancak olaslk trden terimlerle dile getirilebilir.

11)

Bkz. M. Capek, The Philosophical mpact of Contemporary Physics, s. 122. Evrensel de terminizmi, Laplace'dan 2200 yl nce Democritus son derece yaln bir dille, "Gemite olup biten, imdi olmakta olan, gelecekte de olacak olan tm eyler zorunlu olarak belirlenmitir", diyerek ortaya koymutu.

114

Kuantum mekaniinde, nedensel ilikilerin yerini olaslk ilikilerine b rakma olaynn "ortodoks" yorumu bilimin yalnz determinizmden deil ne densellikten de uzaklat yolundadr. Gerekten durum bu mudur? Bata Bohr, Heisenberg, Born, Eddington ve Bridgman olmak zere bilim adamla rnn byk ounluu bu inantadr. te yandan Einstein, Louis de Broglie ve David Bohm gibi sekin adaylarn oluturduu kk bir grup bu inanc paylamamakta, nedenselliin makro dzeyde olduu gibi mikro dzeyde de geerli olduu grn srdrmektedir. Bunlara gre atom-alt fizikte olas lk ilikilerine bavurma gerei, "kaltsal" bir zorunluluktan deil, aratrma olanaklarnn o dzeydeki yetersizliinden kaynaklanan geici bir nlemdir. Atom-alt paracn bireysel davrann belirlemedeki olanakszlk ne tr bir olanakszlktr? Belirsizlik ilkesinin ok yaygn olan bir yorumuna gre, herhangi bir balang nnda paracn belli bir konum ve hz vardr; ancak bu iki de eri birlikte belirlememize olanak yoktur.12 Ancak hemen sorulabilir: ola nakszlk nesnenin doasndan deil, gzlem yntemimizdeki yetersizlikten kaynaklanyorsa, nedensellii niin geersiz klsn? Bir baka yoruma gre, paracn bildiimiz anlamda konum ve hz zelliklerinden deil, olsa olsa alan ya da dalga niteliinden sz edilebilir. Bu yorum da nedensellii geer siz saymamz iin yeterli deildir. Paracn yap ve davranna ilikin ge nel betimlemeler, konum ve hz deikenlerine yer vermeksizin de, yaplabi lir. Belirsizlik ilkesinin bu tr betimlemeleri olanaksz kld sylenemez. Akla ters den bir nc yorum da u olabilir: geri paracn her an bir hz ve konumu vardr; ancak, bunlarn belli deerleri yoktur, olmaz; nk belirsizlik lme yetersizliinden deil, nesnenin doasndan kaynaklanan bir belirsizliktir. Konum ya da hz gibi bir'deikene ilikin dnce ya da betimlemelerimiz belirsiz olabilir; ya da yeterince belirgin olmayabilir. Ama bir nesnenin verilen bir andaki konum ya da hznn "kaltsal" belirsizlii ne demektir? Bunun bir anlam var mdr? Belirsizlik ilkesinin son bir yorumu na daha deinelim: paracn herhangi bir anda belli bir konum ve belli bir hz vardr; ancak bunlar paracn bir balang durumundaki deerlerine balamaya kuramsal olarak bile olanak yoktur. Peki, byle kesin ve toptan c yargnn dayana nedir? Neye dayanarak byle konuabiliriz? Fiziin bu gn eritii aamada iki durum arasnda nedensel bir iliki kurulamadna bakarak, bunu tmyle olanaksz sayma hakk bir sav olamaz. Aslnda byle bir sav bilimsel dnme geleneine de ters dmektedir. Bilim her dnem de olgular, belirleyici ilk koullarna giderek aklama yoluna gitmi ve yle ilerlemitir.
12) likinin simgesel ifadesinde ( p. x h) de grld gibi, iki deikenin (p ile x) birlikte belir sizlik deerlerinin arpm en az Planck deimezi kadardr.

115

Sonu

Kuantum fiziinde kimi glklerle sarslan nedensel belirleyicilik tmy le yklm kabul edilse bile, bilimsel dnme ve aratrmann balca nkou lu niteliini tayan doaya ynelik dzenlilik beklentimiz sarslm olamaz. Kald ki, belirsizlik ilkesinin gzden geirdiimiz hibir yorumu nedensellik il kesini "heuristik" bir varsaym olarak geersiz saymamz iin doyurucu bir ar gman oluturmamaktadr. Nedensellie, bir sistemin bir balang durumuna ilikin bilgimize daya narak ilerdeki bir anda alaca durumu belirlememizi salayacak doada kalt sal bir iliki gzyle bakabiliriz. Bu anlamda, kimi ada fizikilerin de belirt tikleri zere, nedensellik klasik mekanikte olduu gibi kuantum mekaniinde de geerli bir varsaymdr.13

Kaynaka

Bohm, D., Causality and Chance in Modern Physics, Harper Torchbooks, New York, 1961. Bunge, M., Causality, Meridian Books, New York, 1963. Heitler, W., Man and Science, Oliver and Boyd, London, 1963. Hook, S. (Ed.), Determinism and Freedom in the Age of Modern Science, Collier Books, New York, 1958. Lerner, D. (Ed.), Cause and Effect, The Free Press, New York, 1965. March, A. and Freeman, I. M., The New World of Physics, Vintage Books, New York, 1962. Sosa, E. (Ed.), Causation and Canditionals, Oxford University Press, London, 1975. Suppes, P., A Probabilistic Theory of Causality, North-Holland, Amsterdam, 1970. Von VVright, G. H., Causality and Determinism, Columbia University Press, New York, 1974. Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul, 5. basm, 1996.

13)

Bkz. March and Freeman, The New World of Physics, s. 156-161.

116

14 BLMSEL USSALLIK VE LTLER*

Giri
Bilimin ussal olduu yaygn ve yerleik bir kandr. Bu imajn oluumun da, bilimin son yz yl boyunca, teoloji ile metafiziksel sistemlere kar ka zand grecel stnln pay byktr kukusuz. stelik, bilim adamlarnn da geleneksel olarak almalarna ussalln yetkin rnekleri gzyle baktkla r sylenebilir. Onlar zellikle aratrma yntemlerini, her trl duygusallk ve nyarglardan arnm, salt ussal bir ilemler dizgesi olarak grmekte, nesnel bilgi ve aklamaya ancak bu yoldan ulalabileceine inanmaktadrlar. Bu inancn genelde bilim felsefecilerince de paylaldn syleyebiliriz. rnein, Popper, Carnap'n bilimsel yaklam ile ussall zde tuttuuna deinerek bu gre katldn belirtmektedir.1 te yandan, bilimin daha ok pratik alandaki etkileriyle gz kamaan sradan insann yle bir imaj sorgusuz be nimsemesi ise yadrganmamaldr. Ancak sorulabilir: Bilimin yaygn ussallk imaj gerei tmyle yanstyor mu? Yoksa bu imaj, bir lde de olsa, bilim adamlarna bir ayrcalk, ruhsal bir doyum ya da prestij salad iin mi srdrlmektedir? Sorunun yantn vermeye gemeden nce, bilimden ne anladmz, zellikle bilimsel yntemin ayrc zelliklerini ksaca belirtme gereini duy maktayz. "Ussallk"tan ne anladmza gelince, deiik balamlarda az ok farkl anlamlar dile getiren bu terimi, bilimsel etkinlie ilikin anlamyla belir lemeye alacaz.

"Bilin"den Ne Anlyoruz?
"BilirT'in herkesin zerinde birletii bir tanm yoktur; ders kitaplarnda ounluk "dzenli ve gvenilir bilgi" diye tanmlandn grmekteyiz. Ne var
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 14. Kitap'ta (Temmuz, 1993) yaymlanmtr. 1) K. Popper, Unended Quest, s. 88-89.

117

ki, yle bir belirleme yzeysel olduu kadar yetersizdir de. Gvenilir ve d zenli bilgi, bilimsel etkinliin kendisi deil, bir rndr. Bir kez bilim kavra mn bilgiyle snrl tutamayz; bilginin yan sra bilimin ama ve ynteminin de belirtilmesi gerekir. Kald ki, "dzenli ve gvenilir bilgi" nitelemesi bilim d nda baka eylere de uygulanabilir. rnein, bir mutfak el kitab, bir telefon rehberi, ayrntl bir harita iin de "dzenli ve gvenilir bilgi" diyebiliriz. Nite kim kimi sekin dnrlerden aldmz aadaki tanmlarda belirleyici zel lik olarak bilginin deil, bilimin ama ve ynteminin vurgulandn grmekte yiz:
Ti: Bilim olgusal deneyimlerimizi betimleme, yaratma ve anlama yntemidir.2

amzn tannm bir fizikisine ait bu tanmda bilimin amac, olgusal dnyay anlama; yntemi, "deneyim" dedii gzlemsel verileri betimleme, "yaratma" dedii kavramsal alma olarak nitelenmektedir. rnek aldmz ikinci tanm, bilime daha ok ussal adan bir yaklam yanstmaktadr:
T2: Bilim dzensiz ve karmak duyu verilerimizi, mantksal dzenli lie bal dncemizle anlalr klma giriimidir.3

Grld gibi bir bilim adam tanmnda deneylerimizi anlama ve geni letmeyi, bir dieri mantksal dnmenin ilevini n plana karmaktadr. Yzylmzn nl bir filozofundan aldmz nc tanm ise ilk iki tan mn bir sentezi saylabilir:
T3: Bilim, gzlem ve gzleme dayal uslamayla nce tikel olgular sonra bu olgular birbirine balayan yasal ilikileri bulma etkinliidir.4

Daha fazla tanm sralamaya gerek yoktur. Burada yapmak istediimiz ne rnek olarak verilen tanmlar eletirmek, ne de birinden birini yelemek tir. Bir tanmn dar erevesinde bilimi tm ynleriyle belirlemeye olanak ol mad gibi anlamaya da olanak yoktur. Ama sekin kalemlerin rn bu ta nmlarda bilim kavramn zmlemenin ipularn bulabiliriz. Bir kez daha belirtelim: Bilim bir tmcede aklanabilecek basit bir olay deil; gzlem, kav ramsal dnme ve yaratc imgelem ieren ok boyutlu bir etkinliktir. Bu et kinliin yeterince anlalmas ncelikle dayand temel varsaymlarn, ulat sonularn, izledii yntemin belirlenmesini gerektirir. Ne var ki, ne ynden
2) 3) 4) R. B. Lindsay, The Role of Science in Civilization, s. 7. A. Einstein, "The Fundements of Theoretical Physics," Science 91,1940. B. Russell, Religion and Science, s. 8.

118

baklrsa baklsn, bilimsel etkinlikte iki ana enin (olgu dnyas ile dnce rn kavram ve ilkelerin) srekli etkileimini bulmaktayz. Aada nce bili min genel bir zmlemesini vereceiz; sonra, gzlem-kut^am ilikisinde ge erli bulduumuz ussallk ltlerini ortaya koyacaz. Bilim kavramnn zmlemesinde (buna istersek "ayrntl bir tanm" da diyebiliriz) drt ana nokta belirginlik kazanmaktadr: 1) Olgusal dnyay anlama (dolaysyla denetim altna alma) abas diye bileceimiz bilim amacna, bu dnyaya ilikin temel inan, varsaym veya beklentilerimizi olgusal verilerle yoklayarak ulamaya alr. 2) Temelde, beklentilerimizle olgusal dnya arasnda uyum kurmaya y nelik olan bu srete aama ayrt edilebilir: a. Olgularn gvenilir yntem lerle saptanmas; b. Saptanan olgularn aklanmasnda yrrlkteki hipotez veya kuramn yetersiz kalmas halinde aklama gc daha yksek yeni hipo tez veya kuramn oluturulmas; c. nerilen hipotez veya kuramn yeni olgu sal verilere gidilerek yoklanmas. 3) Belirtilen sra iinde bu aamalar gzlem-deney etkinliini, yaratc im gelem atlmn, ve "mantksal karm" denilen akl yrtme gcn ierir. 4) Mantk (ve matematik) salt akl yrtme ve bir lde de imgelem ile yetinirken, daha karmak bir etkinlik olan bilim aamalarn n de (gz lem, imgelem ve mantksal karm) ierir. Verdiimiz bu zmleme eletirilebilir, dahas kimi ynlerden yetersiz grlebilir kukusuz. Ama belirtilen drt noktann amz bilim felsefecileriyle felsefeyle yakndan ilgilenen bilim adamlar arasnda ortak diyebileceimiz bir anlay yanstt kolayca yadsnamaz. Bu anlayta bilime olgu-kuram etkilei minde bir problem zme sreci diye bakabiliriz. Gnlk yaam ilikilerinde olduu gibi bilimde de, yerleik beklentiye ters den bir gzlem ya da deney sonucu zm gereken bir problemdir. Bilim adam karlat problemi (ya ni kuram-gzlem badamazln) gidermeye ynelik olgusal olarak yoklanabi lir yeni bir hipotez ya da kuramla zmeye alr. leri srlen hipotez olgusal yoklamada yanllanmazsa korunur, aksi halde ayklanr, alternatif hipotez ara yna geilir. Bu bir snama-yanlma srecidir; snamada baarl grlen hipo tez veya kuram aratrmada yeni beklentilere ereve oluturur; beklentiler yanllanmadka geerliini korur. Popper'n ksaca "snama-yanlma-yanlgy ayklama" diye niteledii bu srece "gzlem kuram etkileimi" diyoruz; nk, etkileimde snanan yeni kuramlar yani gzlemlere, beklenmeyen gzlem so nular ise yeni kuramlara yol aar. Bu balamda bir noktann daha vurgulan mas gerekir: Yaygn inancn tersine, bilimde kesin dorular yoktur; kesin sa nlan pek ok kuram veya ilkenin, sonunda hi de yle olmad, hatta bunlar dan bazlarnn yeni gzlemlerle yanlland bilinmektedir. imdi asl sorumuza dnyoruz: Verdiimiz zmlemenin nda bilimi ne lde ussal bir etkinlik sayabiliriz? Geleneksel olarak pek ok kimsenin,
119

bu arada kimi bilim felsefecileriyle bilim adamlarnn gznde bilim tmyle (ya da nerdeyse tmyle) ussaldr. te yandan zellikle son yirmi yl iinde bi lime bir ideoloji, bir kar ebekesinin etkinlii gzyle bakan bilim felsefeci lerine bile rastlamaktayz.5 Biz burada birbirine kart birtakm ar gr ve ya saplantlarn tartmasna girmek yerine, yukarda ana izgileriyle belirledi imiz anlay erevesinde bilimi ussallk ynnden deerlendirmeye alaca z. Bilindii gibi deerlendirme, geerlilii konuyu grecel belli ltlere ba vurmay gerektiren bir ilemdir. yleyse, nce ussallk kavramn, kavramn ierdii ltleri belirleme yoluna gitmeliyiz.

Ussallk ltleri
Yanl anlamay nlemek iin ilkin ussallk ile usuluun deiik kavram lar olduuna deinmeliyiz. "Usuluk" daha ok gemite etkili olan metafizik se! bir yaklam ya da retinin addr: Gerek bilginin kaynan deneyimde deil, aklda bulan; doruya gzlemlerden kalkan indktif genellemelerle de il, doruluu apak ilkelerden dedktif karmla ulalabilecei tezini ile yen bir reti! "Ussallk" teriminin ise genelde akla yaknlk anlamna geldii; gnlk kullanmna gre, - Belli bir ama iin en uygun aralar seme, - Sorunsal bir durumda serinkanl, esnek ve ll davranma, - Deerlendirme ve yarglarnda duygusal ya da bencil nedenlerle ger ekleri grmezlikten gelmeme ya da arptmama, trnden anlamlar dile getirdii sylenebilir. Ancak, bu ve benzeri saptamala rn yeterince belirgin olduu sylenemez. Bilimin yan sra benzer dier ura lara (astroloji, parapsikoloji vb.) da uygulama olana veren daha somut ve spesifik ltlere gitmek zorundayz. Bilimin ussallk ltleri bilimsel etkinli in ierdii normlardr. Tutarllk, nesnellik, yoklanabilirlik ve geliebilirlik diye drt noktada topladmz ltlerin bu normlar yanstt kansn dayz. Bu ltlerle snrl tutulduunda bilimin ussal olduu yargs kanlmaz dr. Dahas, bilim adamlar gibi szde bilimcilerin de bu ltlerin geerliliini tartma konusu yapacaklarn sanmyoruz. Tutarllk, tr ne olursa olsun her dnce iin mantksal bir zorunluluktur, tartlamaz. lkel animizm veya salt mistisizmde bile elikiye "evet" denebilecei beklenemez. kinci ve nc l tlere gelince, nyarg, saplant veya kiisel beeniden uzak durma anlamn da nesnellik ile gzlem-kuram etkileiminde eletiri demek olan yoklanabilirlik olgusal dnyay aklamaya ynelik, bilim ya da szde-bilim, tm almalar iin vazgeilmez ltlerdir. Bir alma hem olgular anlamaya ve ndemeye

5)

P. Feyerabend, ''How to Defend Society Against Science, "Readings in the Philosophy of Science, (Ed., E.D. Klemke), s. 55-65.

120

ynelik olsun, hem de znel etkiler altnda olgusal yoklanmaya kapal kalsn, yle bir tutarszlk kolayca savunulamaz. Geri astrolojide grdmz gibi szde-bilimlere ait kinri savlarn nesnelliinden, dahas, olgusal yoklanabilirliinden bile sz edilebilecei ileri srlebilir. Ne var ki bu bir grnmdr; pra tie baktmzda bim d alanlarda gerek anlamda bir tek yoklanma rnei ne rastlamamaktayz. Savlara dorulayc kant getirme, onlar ayklamay g ze alan yoklama demek deildir. Son ltmz geliebilirlik, ussalln onsuz olmaz koulu saylmasa da, almann sonunda, arpc rneini teolojide grdmz, banaz ve ksr bir retiye dnmesini nlemeye yneliktir. Uzun gemiine karn astrolojinin de gerek bir gelime sergiledii sylene mez. Astrologlarn gnmzde ortaya koyduklar gz kamatrc istatistiksel verilerin aslnda aldatc olmann tesinde bir deeri yoktur; ellerinde bu veri leri ne aklayan, ne de bu verilerle yoklanabilen kuram veya hipotezler vardr. Oysa kimi derece farklaryla bilimin tm dallarnda nerdiimiz ussallk lt lerinin karland rahatlkla sylenebilir. Ama bu, bilimcilerin bizi inandrma ya altklar gibi bilimin katksz ussal olduu demek deildir. Bu yargya bizi gtren nedenlerden nemli grdmz tanesine de inmekle yetineceiz. Bunlardan biri, bilimin zellikle bulu balamnda ku rallar belli bir ynteme bal olmamasna ilikindir. nerilen bir hipotez veya kuramn doruluk denetiminin nasl yaplaca bellidir: Olgusal yoklama dedi imiz bu ilem, daha nce de belirttiimiz gibi, dedktif karma dayanr; nerdeyse tmyle ussaldr. Ama bu, ikinci aamada giriilen bir ilemdir. Hi potez veya kuramn oluturulduu ilk aamada ise belli bir mantksal yntem den ya da kurallardan kolayca sz edilemez. Einstein'n aaya aldmz be lirlemesi bu noktay vurgulamaktadr:
Bilim adam nce problemine zm getiren ilkeleri bulmal, sonra bu ilkelerden olgusal olarak yoklanabilir sonular karmaldr. Bu iki et kinlikten kincisi iin okul renimi ona gereken kafa donatmn vermi tir; yle ki, birinci evre almsa (yani aklayc ilke bulunmusa), yeterli ura ve zek gcnn onu arad baarya ulatraca sylenebilir. Ne var ki, birinci evredeki etkinlik deiik nitelikte bir sorundur. Kuram oluturmada bizi baarl klacak ne bilinen bir yntem vardr, ne de renimle kazanlacak bir kafa donatmndan sz edilebilir.6

Einstein'n grn paylaan Reichenbach, Popper vb. bilim felsefecile rine gre bilimsel bulu; sanatta yaratma gibi, kiinin sezgi, yaratc imgelem trnden znel yetilerine dayanan, hatta kimi kez ans, rastlant ve dsel eleri de ieren bir olaydr.7
6) 7) A. Einstein, Essays in Science, s. 7. H. Reichenbach, Experience and Prediction, s. 382; K. Popper, The Logic of Scientific Discovery, s. 31-32.

121

Deineceimiz ikinci neden, bilimsel etkinliin hemen her aamasnda deer yarglar ierdii olaydr. Geri bilimde ulalan sonularn (bilgi dedii miz yeterince dorulanm nermelerin) nesnellii tartmaya yer vermeyecek kadar aktr. Ama bilimin ama ve yntemine baktmzda, nesnellik' denli kesin deildir. Bir kez, kiiyi bilimsel aratrmaya ynelten ey en bata kii nin bilgiye, evreni anlamaya verdii deer, aratrma uranda bulduu "ruh sal" doyumdur. yle olmasayd, egemen retiye karn Copernicus'un, kilise ve yakn evrelerinin engelleyici basksna karn Galileo, Kepler ve Darwin'in, skntlar gze alarak yaamlarn bilime adamalar dnlebilir miy di? Ayn ekilde, tm nesnel grnmne karn bilimsel yntemin de (prob lem seiminden hipotez veya kuram tercihine, gzlemsel kantlarn yeterlili inden getirilen zm veya aklamalarn doyuruculuuna dek aratrma s recinin her aamasnda) deer yarglar ierdii sylenebilir.8 nc neden, bilimsel gelimenin her dnemde sosyal, kltrel veya ideolojik trden kimi bask veya koullanmalarn etkisinde olduu gereidir. Daha ok bilim d egemen evrelerin tutumundan kaynaklanan bu etkilere bilim tarihinde pek ok rnek gsterilebilir. Biz burada iyi bilinen bir rnee, astronomide gne-merkezli sisteme kar yaklak yzyl srdrlen direnme ye deinmekle yetineceiz. Copernicus kuramn, yerleik yer-merkezli siste min eitli ynlerden yetersizliinin bilinciyle oluturmutu. Zamanla son de rece karmak bir yapya dnen yerleik sistem kimi tutarszlklar iindeydi; durumu kurtarmaya ynelik ereti varsaym veya hipotezlerle yklyd. Co pernicus'un matematiksel olarak daha basit ve tutarl, gereksiz varsaymlar iermeyen sisteminin, salt ussal adan dnldnde, hemen yelenmesi gerekirdi. stelik yeni kuram, aklama ve ndeyi gc ynnden de, eski ku ram aan bir kapasiteye sahipti; olgusal yoklanmaya daha ak ve elveriliy di. Peki, tm olumlu zelliklerine karn, yeni kuramn benimsenmesi niin uzun sren bir mcadele konusu oldu? Astronomlarn Galileo ile Keplere ge linceye dek srdrd olumsuz tavrn, dahas aktif direnmenin "bilimsel" di yebileceimiz bir nedeni var myd? Bilimsel deil ama anlalr birka neden gsterilebilir kukusuz. Bunlar dan en nemlisi Copernicus kuramnn an egemen dnya anlayna ters dmesiydi. Bu anlay, bilindii gibi, Aristoteles kozmolojisini ieren Ortaa skolastisizmine dayanyordu. Ptolemy astronomisi skolastik felsefeyle uyum iine girmiti; yle ki, astronomide deiik bir aray kolayca balanr bir "gnah" olamazd. kinci neden, Ptolemy sistemi yaklak 1500 yllk bir ge mie dayanyordu. Geleneksel bir koullanmay krmak kolay deildi. Kald ki, yer-merkezli sistemin saduyuya daha yatkn olduu yadsnamaz. Nitekim,

8)

Bkz. "Bilimsel Nesnellik ve Deer Yarglar," s. 186.

i oo

skolastik dncenin ba dman Francis Bacon bile yalnzca bu nedenle Copernicus kuramna kar kmaktan kendini alkoyamamt. Ona gre, gnlk deneyimlerimize, dolaysyla saduyumuza ters den bir bilimden sz edile mezdi. Tm deneyim ve gzlemlerimiz gnein dnyamz evresinde dnd n, gksel nesnelerin dnyadan ok farkl davran zellikleri iinde oldu unu gstermekteydi. Oysa Copernicus, dnyann gne evresinde dnen sradan bir gezegen olduu savndayd.9 Copernicus kuramna gsterilen koullanmaya baml tepkinin gemite kalan bir olay olduu sanlmasn; benzer tepkilere amzda da rnekler veri lebilir. 18. Yzyl Newton mekaniinin saduyuyla uyum iine girdii dnem dir. Ancak bilim ile saduyu arasnda kurulan uyum yzylmzn banda iki ye ni kuramn (relativite ile kuantum teorilerinin) ortaya kmasyla yeniden bozu lur. Relativite kuramnn zellikle balang dneminde "sama", "uydurma" di ye karalandn biliyoruz. lgintir, karalama kampanyasnda Einstein' arla tanlkla sulayan kimi tannm bilim adamlar da vard. Ama bu, hi deilse grnmde, bilimsel kayglardan kaynaklanan bir tepkiydi. Bir de dpedz ideolojik tepki vard: Nazi Almanya'snda "Yahudi fizii", Sovyet Rusya'da "burjuva idealizmi" diye yrtlen kampanya. Aslnda bilimsel bir kuramn akla ya da saduyuya aykr dt savyla reddedilmesinin gerisinde de ou kez dinsel, moral ya da ideolojik banazln gizlendii sylenebilir. Ama gene de bilim evrelerine zg, zellikle kuramsal dzeyde devrimsel atlmlara kar yrrlkteki paradigma koullanmas altnda bir banazln varl kolayca yadsnamaz. Max Planck'n, yle bir atlmn benimsenmesini, yal kuan ye rini gen kuaa brakmasyla olas grmesi yerinde bir gzlemdir. Bata Einstein kimi sekin bilim adamlarnn kuantum mekaniini bir trl ilerine sindiremeyilerini nasl aklayabiliriz? Bu olumsuz tutumu yalnzca kuantum meka niinin yetersizliine balamak doru olur mu? Einstein'n tutumunda, "bilim sel" diyebileceimiz nedenlerden ok kendine zg eilim ve doa anlaynn ar bast sylenemez mi? Nitekim benzer bir davran ters ynde de kendini gstermitir. Kimi teolog ve eitimcilerin yan sra A. Eddington, J. Jeans vb. bilim adamlarnn kuantum mekaniine, klasik mekaniin belirlenimciliini kr d, dolaysyla zgr isten retisini "dorulad" gerekesiyle sarld bilin mektedir.10

Sonu
Grlyor ki, bilimin sosyal, kltrel ve ideolojik beklentilerin dnda
9) 10) P. G. Frank, "The variety of Reasons for the Acceptance of Scientific Theories, The Validation of Scientific Theories. L. S. Stebbing, Philosophy and the Physicists, s. 218.

123

salt ussal bir etkinlik olduu inanc byk lde bir yanlgdan, olgularla s nrl mantksal dnme olarak alglanma yanlgsndan kaynaklanmaktadr. Oysa matematiksel karm gerektiren ilemlerin dnda bilim hemen hibir aamasnda salt ussal deildir, olamaz. Olamaz nk bilimsel aratrma programlanm algoritmik bir ilemler dizgesi deil; deiik etkilere ak, ok ynl ruhsal ve kltrel yaamyla insana zg, irrasyonel saplant veya ei limleri de ieren, karmak bir etkinliktir. Kurallar belli, hareket olanaklar s nrl satran oyununun bile salt ussal olduu sylenemez. "Ussallk" stelik grecel bir nitelemedir. Bilimi kendi bana ele alp "t myle ussaldr," ya da "ussal deildir," demek yerine bilimsellik zentisi iinde olan dier etkinliklerle karlatrarak deerlendirmek daha doru olur herhal de. Gene rnek olarak astrolojiyi alalm. Temelde bir tr falclk olan bu pra tiin hi deilse baz ynlerden ussal bir grnm verdii kolayca yadsna maz. Kald ki, daha ilkel bir pratik olan byclkle karlatrldnda astro lojinin ussallk grnm daha inandrc bir nitelik kazanabilir. Oysa bilimle karlatrldnda astrolojinin, grnmnde olmasa bile znde ussallktan ne denli uzak dtn gstermek zor deildir. Ne var ki, bilimin ussallnn da uygulanan ltlere grecel olduu unutulmamaldr.11

11)

Ussalla ilikin ayrntl aklama iin bkz. Ahmet inam, "Ussallk stne Bir Aratrma," n san Bilimleri Dergisi, 1984/2, ODT.

15 KURAMSAL TERMLERN ANLAM SORUNU*

Bilim felsefecilerinin, zellikle yzylmzn ilk yarsnda, tarttklar bal ca sorunlardan biri kuramsal terimlerin anlam belirlemesine ilikindir. Bugn de gndemde yerini koruyan bu sorunun kk David Hume'a (1711-1776) kadar geriye uzanmaktadr. Hume bilgi kuramndaki yolculuuna "ideler" ve "izlenimler" (gnmzdeki deyile "dnmler" ve "deneyimler") dedii bir ayrmla balamt. Bir tr saduyu gerei sayd bu ayrmn onun iin so runsal bir yan yoktu: Basit idelerimiz basit izlenimlerden kaynaklanmakta, karmak idelerimiz ise basit idelerimiz zerine kurulmaktayd. yle ki (Hu me'a gre), ne denli soyut veya karmak olursa olsun tm dncelerimizin kkeni, dorudan ya da dolayl, deneyimlerimizdedir. Hume'n psikolojik arlkl bu zmlemesinin, rneini Kant'n tepkisin de de grdmz gibi, rasyonalist eilimli filozoflarca benimsenmesi bekle nemezdi kukusuz. Ama byk lde Hume'dan esinlenen yzylmz deneyimci (empiricist) dnrlerin de bu konuda daha mantk bir zm aray iine girdiklerini, kavram ve deneyim ayrmnn Hume'n ele ald basitlikte bir sorun olmadn gryoruz. Bilindii gibi, bilimsel terimlerin hi deilse bir blm (rnein, "gravitasyon", "manyetik alan", "elektron", "ktle", "ilkel benlik", "bilinalt", vb.) gzlem d nesne veya ilikileri dile getirici niteliktedir. "Kuramsal" denen bu trden terimler, tm bilgilerimizi deneyime bal gren filozoflar iin sr git sorunsal bir konu olmutur: Dolayl da olsa deneyime dayanmayan bir te rim nasl anlaml olabilirdi? Bilimde geen kuramsal terimler anlamlysa, bu, o terimlerin aslnda gzlem-d nesneleri deil, son zmlemede, gzlem sel verilere indirgenebilen nesne ya da ilikileri dile getirdii iindir. Kimi balamlarda onlar yelememizin nedeni saladklar kolaylktr; ayn ilevi, kullanm glkleri gze alnrsa, deneyim terimleriyle de salayabiliriz. B. Russell'n kuramsal nesneleri, duyu-tesi nesneler deil, matematiksel man tk araclyla duyu verilerinden kurulmu "mantksal yapmlar" sayan reti sinin bir bakma bu gr yanstt sylenebilir.1 Kald ki, sorun "kuramsal"
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 18. Kitap'ta, (1995) yaymlanmtr. 1) Bkz. Bertrand Russell, Mysticism and Logic, London, George Ailen and Unwin, 1950, s. 155.

125

dediimiz terimlerin temelde gzlemsel olup olmamasndan ok, deneyim te rimleriyle tanmlanabilir olup olmamasndadr. Baka bir deyile, kuramsal bir terimle dile getirilen ey bir ekilde salt deneyim terimleriyle de dile geti rilebilir olmaldr. Yoksa, kuramsal terimleri anlaml saymaya olanak yoktur. Mantk empirisizmin balang aamasndaki kat tutumunu yanstan bu grte anlaml her terimin deneyime dayanan ilkel terimlerle tanmlanabilir olmas ngrlmektedir. yle bir tanmlamaya elvermeyen terimler, mantk empirisistlere gre, bilimsel deil metafizikseldir.2 lk bakta soruna "makul" bir zm gibi grnen bu tezin, daha sonra gelen eletiriler karsnda yetersizlii anlalmtr. Bir kez, pek ok kuramsal terimin hibir anlam kayb olmakszn salt deneyim terimleriyle tanmlanabile cei sav dayanakszdr. Sonra, olanakl grnen hallerde bile, verilen tanmn geerlii mantk asndan sorgulanabilir. rnein, "manyetik" terimini ala lm. Verilen bir nesnenin manyetik olup olmadn nasl belirlemekteyiz? Bu nesne, bir demir krntsna yaklatrldnda, krnty ekiyorsa "manyetiktir" diyoruz. Burada tanmlayc gzlemsel terimlerin "demir krnts", "yaklatr ma", "ekme" olduunu sylersek tanm yle dile getirebiliriz: Verilen bir nesneye ancak ve ancak u koul gerekleirse "manyetik" diyebiliriz: Bu nes ne yaklatrld bir demir krntsn ekiyorsa! [Tanmn simgesel olarak ifa desi: Mx <->(Yx-x). (Formlde x verilen nesneyi, Y demir krntsna yakla trma eylemini, krntnn ekiliini simgelemekte, <-ancak ve ancak balac iin, - ise balac iin kullanlmtr.)] Peki, yle bir yaklatrma olmazsa, nesnenin manyetik olmad sylenebilir mi? Sylenemez, nk koullu bi im alan ard-bileen doru ise z-bileen ister doru ister yanl olsun koullu nerme dorudur. Bu sakncaya dikkati eken Carnap, kuramsal ve gzlem sel terimlerin ilikisinin, birincisini kincisiyle tanmlayarak deil, kuramsal te rime ancak bir lde yorum getiren "indirgeyici tmceler" (reductive sentences) kullanarak kurulmasn nerir: Yx>(Mx o x) (Okursak, verilen nesne bir demir krntsna yaklatrldnda ancak ve ancak krnty ekiyorsa man yetiktir.) Sorunsal ilikiyi olduka deiik ve lml bir biimde dile getiren bu
2) Bu grn daha kktenci bir versiyonu "Operationalism" (ilemsel tanmlama) yntemidir. Dnemin sekin fizikilerinden P. W. Bridgman'n nerdii bu yntem, her kavramn kimliinin onu somutlatran ilemlerle belirlendiini iermektedir. rnein, uzunluk kavramn alalm: Bir nesnenin uzunluunu belirlemek iin belli ilemlere bavururuz. Bridgman'a gre, uzunluk kavram bu ilemlerden baka bir ey deildir. yleyse her kavram ona karlk oluturan be lirleme ilemleriyle e anlamldr. (Bkz. P. W. Bridgman, The Logic of Modern Physics, New York, The Macmillan Co., 1927.) Bu gr eitli glkler iermektedir. Her eyden nce "ilem" teriminin anlam yeterince be lirgin deildir. lem fiziksel anlamda alnrsa, pek ok bilimsel kavramlarn ilemsel tanmna olanak yoktur. rnein, alan kavramn fiziksel ilemlere indirgeyebilir miyiz? te yandan, i lem szsel ve dnsel ilemleri de kapsayacak lde geni anlamda alnrsa, o zaman, bir anlamllk lt olarak ilevi kalmayacaktr. Bridgman ve onu izleyenlerin, nerdikleri anlam llk ltne iki u arasnda "optimum" diyebileceimiz bir ilerlik alan belirledikleri ne yazk ki, sylenemez.

126

formlasyon bilimsel bir kuramda geen terimlerin hi deilse bir blmnn gzlemsel terimlerle (o da ksmen) yorumlanabilecei snrlamasna yer ver mektedir. Bu, kuramsal ve gzlemsel terimler arasndaki ilikinin edeerlik olmad, dolaysyla birini brnn yerine koyamayacamz demekti. Ger i, nerilen bu zmde de kavramsal ve gzlemsel ayrm varsaylmakta, an cak kuramsal terimlerden u ya da bu ekilde vazgeilebilecei tutumundan uzak durulmaktadr. Bylece, bilimin kuramsal kavramlarnda deneyime indir genmeye elvermeyen anlam elerinin olduu st-rtk de olsa kabul edil mekteydi.3 Bilim szln "kuramsal" ve "gzlemsel" diye ikiye ayrp kuramsal te rimleri gzlemsel terimlerle tanmlama abasnn temelinde, daha nce de be lirttiimiz zere, empirisist filozoflarn bilgiyi olguyla snrlama eilimleri yat maktadr. Bacon ve onu izleyen dnrlerin gznde bilim, deneyime daya nan ve onunla snrl bir etkinlikti. Bilim adam aratrmasnda doaya her trl nyargdan arnm, plak ve nesnel bir gzle bakmalyd; kuram "ere ti" bir aklama aracyd. Gzlem veya deneye dayanmayan, dpedz olgulara ynelik olmayan hipotez veya kuramlar bilimsel deil, metafizikseldir. Bilim de en azndan baz terimlerin kuramdan bamsz, salt gzlemsel olmas ka nlmazdr. Yoksa, ne kuramsal savlar yoklamaya, ne de kuramlar aklama ve ndeme gleri bakmndan ltrmeye olanak bulunabilir. Bu ilemlerin ortak paydas deneyimle snrl kalan gzlemsel terimlerdir. Bu tutumun 1950'li yllardan bu yana bilim felsefesinde yer alan kimi nemli atlmlar karsnda geerliini byk lde yitirdii, mantk empirisistlerin bile artk Carnap' da aan daha esnek bir tutum iine girdikleri bi linmektedir. Gzlem-kuram arasnda empirisistlerin ngrdkleri kesin ayrm tutu mundan uzaklamaya yol aan son gelimeleri bir tmcede zetlersek, yle diyeceiz: Tm gzlem ve deneylerimiz kuram ykldr; bir kuramdan bam sz, salt gzlem veya deneyimden sz edilemez.4 Balangta Hanson ve Toulmin'in iledii, daha sonra Kuhn'la daha ar pc kimlik kazanan bu grn de tm ekiciliine karn kimi glkler ier dii sylenebilir. Bilindii gibi Kuhn'un "normal bilim" dedii bilimsel etkinlik belli bir paradigmann gdmnde bir uratr. Paradigma dnda ne incele me konusu problemden, ne gzlem veya deneyden, ne de bunlara ilikin l
3) R. Carnap, "Testability and Meaning", Philosophy of Science, 3, 1936 ve 4, 1937. Daha ayrntl aklamalar iin bkz. C. G. Hempel, Aspects of Scientific Explanations, New York, The Free Press, 1965, s. 187; Dudley Shapere, Philosophical Problems of Natural Science, New York, The Macmillan Co., 1965, s. 11-14. Bkz. N. R. Hanson, The Patterns of Discovery, Cambridge, Cambridge University Press, 1958; S, Toulmin, Foresight and Understanding, Bloomington, Indiana University Press; T. S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, Chicago, University of Chicago Press, 1963.

4)

127

tlerden sz edilebilir. Ayn olgu kmesine ilikin ortak gzlem terimlerine karn, rakip paradigmalar karlatrlamaz; nk, grnrde ortak olan te rimlerin ortak anlamlar yoktur. Her terimin anlam kullan, balamnda ege men paradigmaya baldr. Bu gr vurguland lde doruysa, akla yantlanmas gereken birta km sorular gelmektedir. Gerekten, "gzlemsel" dediimiz terimlerin anlam tmyle kuram veya varsaymlara balysa, o zaman, 1) Bir kuramn doruluk yoklanmasnda bavuracamz lt (ya da l tler) ne olacaktr? 2) Ayn probleme zm diye ortaya srlen alternatif kuram veya hipo tezleri nasl karlatrabiliriz, aklama ve ndeyi ilevleri bakmndan en glsn nasl belirleyebiliriz? 3) Paradigma konumundaki bir kuram ya da kuramlar dizgesini dzelt me, deitirme, ylece bilimde daha gl ve kapsaml dizgelere alma ola nandan sz edilebilir mi? 4) Bilimde "ilerleme" diye bir ey varsa, bu nasl aklanabilir? Son 30 yl boyunca sren tm tartmalara karn bu sorulara doyurucu yantlar verildii henz sylenemez. Grnr odur ki, kuram-gzlem ilikisin de bilim felsefesi "ikilem" diyebileceimiz bir sorunla kar karyadr bugn. Gzleme grecel de olsa bir bamszlk tannmazsa yukarda sralanan sorular yantsz kalmakta, bamszlk tannrsa, mantk empirisistleri bile yerleik tutumlarnda esneklik arayna iten glkler ortaya kmakta!.. Sorunda yeni araylar iin kulamz titreten bir ar var!

128

16 BLMSEL KURAMLARIN YETERLK LTLER*

Aklama, konu veya alan ne olursa olsun, znde neden sorusunu ya ntlamadr. Beklenmeyen bir olay, bir olgu ya da olgusal iliki, anlama duyar l iinde olan herkes iin bir sorundur; aklanmas gerekir. Gnlk yaam da sorunlarmza getirdiimiz aklamalar ounluk deneyim ve alkanlklar mzla snrl kalr; kiisel veya sosyal beklentilerimizi amaz. Bilimde durum olduka farkldr: her aklama gereksinimi yeni bir araya, yerleik tutumla bal kalmayan "hipotez" ya da "kuram" dediimiz aklayc bir ilke arayna yol aar. Bu srete istenilen sonuca ulaldnda, ortada bir baka seenek de yoksa, sorun zlm demektir. Geriye kalan i, bulunan aklayc ilkeyi olgusal olarak yoklamak, yeterliliini belirlemektir. Ne var ki, bir soruna zm araynda ou kez birden fazla hipotez ve ya kuramla karlalabilir. yle bir durumda yaplacak i en doyurucu akla may salayan ilkeyi semektir kukusuz. Ancak bu seim neye dayanacaktr? Bilim adam "en doyurucu" seenei nasl belirleyecektir? Baka bir deyile, aklama ilevi bakmndan bir kuram bir baka kurama yelemenin bilim evrelerinde geerlii tartlmayan ltleri var mdr? Bilim felsefecilerinin bu konuda ortak bir gre ulatklar henz syle nemez. Bilindii zere mantk empiristler iin olgusal dorulanma, Pop per iin yanltlanmaya elverme bata gelen lttr. Bu grlere katlma yanlardan kimine gre bilim adamnn seimi temelde znel eilimi veya bilin-alt saplantlar dorultusundadr. Nesnellik grnm yzeyseldir. yle ki, "en doyurucu aklama" dediimiz ey aslnda ussal zmlemeye elverme yen bo bir kavramdr.1 Son otuz ylda yaygnlk kazanan Kuhn'un retisine gre ise kuram seiminde geerlii evrensel ltlerden sz edilemez. Her alanda bavurulan ltler ortamn normlarn yanstan yrrlkteki paradig maya greceldir.2 Bu trden gr ayrlklarna karn, kuram seiminde en azndan u iki
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 21 Kitap'ta (Nisan 1997) yaymlanmtr. 1) Keith Lehrer, Knovvledge, Oxford Clarendon Press, 1974, s. 165. 2) Thomas Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, The University of Chicago Press, 1970, s. 43-51.

129

ltn hemen her ortam veya dnemde n planda tutulduu bilim adamlar nn da ounlukla paylat genel bir kandr: 1) Kuramn ilikin olduu olgusal verileri aklama kapasitesi; 2) Kuramn matematiksel basitlii (ya da, ierdii ilke veya varsaymlar daki yalnl). Bunlara bir de Popper'n "yanllanabilirlik" dedii lt ekleyebiliriz. Sz geen bu ltlerin yeterliini soyut dzeyde tartmayacaz. Bilim tarihinden aldmz birka rnekte, ltlerin birlikte ya da birbirinden ba msz ilevsel etkinlikleri ortaya kmaktadr. lk rneimiz kuramn aklama kapasitesine ilikindir. Darvvin, Trlerin Kkeni adl yaptnda "doal seleksiyon" ilkesine dayanan evrim kuramnn yeterlii konusunda pek ok say ve eitteki gzlem verilerine (bu arada zel likle trlerin corafik dalmlaryla hayvanlarda ilevsiz kalan organlara) dei nerek yapt savunmasn yle noktalamaktadr:
Sraladmz pek ok saydaki olgu kmelerine doal seleksiyon kuramnn salad aklamay salayabilecek bir baka kuram gsteri lebilir mi? Bizim yaklammz yadrgayanlar vardr; ama gnlk yaam daki aklamalarmzda da bavurduumuz bu yntemin en byk bilim adamlarnca da kullanldn kim yadsyabilir?

(Kukusuz, aklama kapasitesi ltne daha arpc rnekler fizikten verilebilir. Gksel nesnelerin son derece karmak devinimlerini aklayan Nevvton'un gravitasyon ilkesi; ok eitlilik sergileyen elektro-manyetik olgu lar aklayan Maxwell'in alan denklemleri akla ilk gelen rneklerdir.) kinci rneimizde arln yalnlk ltne kaydn grmekteyiz. Lavoisier'e gelinceye dek yanma olay "flogiston" denilen varsaymsal bir nesne ile aklanmaktayd. Buna gre, yanma, yanan maddenin flogiston salmasyla gereklemekteydi. Ne var ki, yanan eyin arlk yitirmedii, tam tersine arlk kazand deneysel olarak bilinmekteydi. Bu ise yanmada, yanan mad denin bir baka nesne ile birletii demekti. Lavoisier bu nesneyi "oksijen il kesi" diye adlandrmt. Yrrlkteki kuram savunanlar ise kuramlarna ters den arlk kazanma olgusunu, flogistonun "negatif arlkl" bir nesne ol mas gibi ad hoc (durumu kurtarc) bir hipotezle geitirmekteydiler. Oksijen kuramnn stnl yle ad hoc hipotez veya varsaymlara gitmeksizin yan ma olayn yaln bir ilkeyle aklayabilme baarsnda yatmaktadr. Bilimsel aklamada kuramn kapasite ve yalnlk ltlerinin ilevsel ne mi, fizikten aldmz nc rneimizde daha belirgindir. Bilim tarihinde kla ilgili iki rakip kuramn (Huygens'n dalga kuram ile Newton'un parack kuramnn) uzun sren bir stnlk savam iinde kalmalar ilgintir. n dorusal yaylma, yansma, krlma gibi davranlarn aklamada iki kuram "eit" denebilecek bir konuma sahipti. Ancak 19. Yzyl balarna gelinceye
130

dek stnlk, belki de Newtonun bilim evrelerindeki tartlmaz saygnl nedeniyle, parack kuramna tannmt. Bu tutumun krlmas yeni bir atlm bekler: Young'n giriim (interference) yasas ile daha sonra Fresnel'in n krnm ve kutuplama olaylarna ilikin bulgular, dalga kuramnn aklama kapasitesini geniletmekle kalmaz, kurama yalnlk asndan da stnlk sa lar. Bu gelimeyi daha sonra Fresnel, Arago'ya yazd mektubunda yle dile getirmiti:
Aklamas Nevvton sisteminde pek ok ad hoc hipotezler gerekti ren yansma, krlma, krnm vb. olaylar; ayrca renkli halkalar, benzer halkalara yol aan hava ve su kalnlklar arasndaki uyuum gibi olaylar artk tmyle titreim (vibrasyon) kuram ile nlarn etkileimi ereve sinde aklanma olana bulmutur.3

Bu rneimizden kardmz bir sonucun daha ksaca belirtilmesi gere kir: Bir hipotez veya kuramn aklama kapasitesi yalnzca bilinen olgular aklamadaki baarsyla deil, yeni gzlem ve deney sonularna alma g cyle de llmelidir. Astronomiden aldmz son rnek, bilim evrelerinin genel anlayn da yanstt sylenen iki ltn (aklama kapasitesi, matematiksel basitlik) as lnda ne balayc ne de yeterli olduu kukusuna yol amaktadr. Kopernik'in gne-merkezli sisteminin benimsenmesi, bilindii zere, yrrlkteki yermerkezli sistemin ierdii skntlara karn, yaklak yz yl sren bir dn savam gerektirmitir. Oysa, o dnemde bilinen tm gksel olgularn ak lanmasnda yeni kuram daha doyurucu olmann yan sra matematiksel olarak da daha basitti. Bu durumda astronomlarn Kopernik sistemine daha batan olumlu bakmalar beklenirdi. Ama yle olmad. Bilim evrelerinde tedirginlii de aan olumsuz bir tutum vard. Ortaa retisinin sultas henz krlma mt. stelik gne-merkezli sistem "kutsal" kitabn geleneksel yorumuna ters dmekteydi. Astronomlar ister istemez birtakm dzeltmelere giderek sistemi ayakta tutma alkanlklarn srdrmekteydiler. Ne var ki, st-rtk de olsa, giderek artan bir doyumsuzluun zaman zaman su yzne vurduu da bilin mektedir. Daha 13. Yzylda Alfonso, "Tanr evreni yaratrken bana dansayd ona iyi akl verebilirdim," demekten kendini alamamt. Kopernik'in a lma arkada Dominica da Novara daha ileri giderek Ptolemy sistemini, d pedz, doay anlamamza elvermeyen hantal ve salksz olarak nitelemiti. Kopernik'in kendisi de nl yapt De Revolutionisbus'un nsznde, ast ronomide miras ald gelenein sonunda bir ucubeye dntn zellikle belirtir. Dnemin kimi sekin astronomlar da kendi aralarnda bu bak pay3) Oeuvres Completes (Imprimerie mperiale, 1866) vol. 1, s. 36.

131

tamaktaydlar. Ama her eye karn, Ptolemy sistemi yrrlkteydi. Gelenek sel inan ve deer yarglaryla kaynam sistemden kopmak kolay deildi. yle ki, skolastik dnceye kar savamyla nl Francis Bacon bile, yerk renin devinimini ieren gne-merkezli sistemi iine sindirememi, saduyuya aykr dt gerekesiyle reddetmiti. Benzer bir tutumu yzylmzn balarnda kuramsal fizikteki atlmlara kar sergilenen tavrlarda da grmekteyiz. Balangta kmsenen ya da grmezlikten gelinmek istenen Einstein'n devrimine giderek belirginleen bir tepki oluur. Almanya'da Lenard, Fransa'da Bouasse, rlanda'da O'Rahilly, Rusya'da Timiryasef gibi tannm bilim adamlarnn gznde grecelik kura m bir safsata, doaya aykr yapay bir dizgeydi.4 Ayrca, kuram yalnzca bi limsel normlarla deil, moral deerlerle de badamaz bulanlar vard. Daha il ginci, kurama olumsuz gzle bakanlarn ounlukla Neu/ton mekaniine bal bilim adamlar arasndan kmasyd. Kukusuz, zellikle o dnemdeki tepki nin, grnrde olmasa bile temelde, kimi etnik ya da ideolojik motiflerden kaynakland da sylenebilir. Nitekim, Nazi iktidaryla birlikte bu motiflerin militan bir tutuma dnt bilinmektedir. Deiik bir adan da olsa, kuantum kuramnn da duygusal koullanma ya da zlemlerden kaynaklanan yo rumlara uradn biliyoruz. Bunun arpc bir rneini amzn sekin iki bilimadamnn davrannda bulmaktayz. Birok teolog ve banaz kimselerin yan sra kimi sekin bilginlerin bile klasik mekaniin determinist ilkesini ge ersiz kld, dolaysyla geleneksel "zgr isten" retisine destek salad gerekesiyle kuantum mekaniine zel bir sempati duyduklarn aa vur maktan geri kalmamlardr.5 Yerleik beklentileri aan bir grn, ussal ve nesnel dayana ne denli salam olursa olsun, kolayca benimsenmesi beklenemez elbet! Ancak az n ce de deindiimiz gibi gsterilen tepkilerin gerisinde ou kez kiisel ya da sosyal saplantlarn yatt da kolayca yadsnamaz. Gnmzde bile evrim ku ramn, bilimsel ynden eletiremeyen banaz evrelerin, zemin kaydrarak, "insann evrensel konumu ve onuruyla badamaz" sayarak karalama yoluna gittiklerini gryoruz. te yandan, bilimsel kuramlarn yeterlik ltleri deerlendirmesinde gz nnde tutulmas gereken baz noktalara deinmeden de geemeyeceiz. Bunlardan biri, belki de balcas, tm kltrel etkinlikler gibi bilimin de az-ok duygusal, moral ve ideolojik motiflerin etkisine ak olduudur. Bili min, kltrel ortamn dnda salt nesnel ve ussal bir etkinlik olduu kans yzeyseldir. yle bir kanyla snrl tutulan ltlerin yeterliinden sz edile mez.
4) 5) Bkz. Philip G. Frank, The Validation of Scientific Theories, Collier Books, 1961, s. 18. L. Susan Stebbing, Philosophy and the Physlcist, Dover Publications, 1937, Part III, s. 141-185.

132

Belirtilmesi gereken bir nokta da, bilimsel kuramn deiik ilevlerle yk l karmak bir dizge olduudur. Bilinen olgular aklamak, yeni gzlem veya deneylere yol aan ndeyiler ortaya koymak, aratrma alann geniletmek, doa anlaymz derinletirerek dnya grmze yeni boyutlar kazandr mak bu ilevlerden balcalardr. Kuram seiminde bavurulacak ltlerin, bu trden ilevlerin etkinlik balamna gre, nem sralamasn yanstmas ge rekir. Belli ltler zerinde genel gr birlii olsa bile, her ltn ncelik sras uygulama konu veya alanna gre deiebilir. Deineceimiz bir nokta da ltlerin arlk ya da nem srasnn, bir l de de olsa, bilim evresinin dneme zg beklentilerini yanstt, bilim da lnn gelimilik aamasna greceliidir. yle ki, matematiksel basitlik lt nn salt nesnel grnm bile yanltcdr. Nitekim, Einstein'n gravitasyon kuramna yneltilen deerlendirmeler arasndaki eliki dikkat ekicidir. Ma tematik bilgisi sradan kalklsle snrl olanlar iin genel grecelik kuram iinden klmaz bir karmaklkt. Oysa, matematik kafas tensor kalklsle donanm sayl kimseler iin ayn kuram basitlik ve gzelliin parlak bir rne i idi. Vurgulamak istediimiz son nokta: hibir kuramn ne aklama kapasite si, ne matematiksel basitlik (ya da dilsel yalnlk), ne de olgusal dnyaya uyu munda tam yetkinliinden sz edilemez. Dahas, bir kuramn, baar derecesi ne olursa olsun, er ya da ge almas kanlmazdr. Doruluu kesin bir ku ram yoktur. Kari Popper'n srarla vurgulad zere, kuram seiminde "do ruluk", genel kannn tersine, yerinde bir lt deildir. Doruluk deeri a sndan aradmz lt, olgusal olarak yoklanabilirlik anlamnda "yanllanabilirlik"tir. Yanllanmaya elvermeyen bir kuram bilimsel deil, metafizikseldir.6

6)

Kari Popper, Unended Quest, Fontana/Collins, 1976, s. 41-45.

133

' r*. J -'V . 1 - . !*; ' \ *


, '
i "

.
i -

; J *. :

: i ' X

t _

L.1

, ' r4>''
s

IV

- sVS jd"L>>. . 5-:

! . .1 JL* 4"AL'vf'

' - . . W * ;

i.-.

d,

'-> :.**< .v-* ^^' : r .M* l?l H','. .o?* >1^, ''s: :
,
>X-? * ^ r ,

viv'-'^h' *: - 'y f - r >

n-, .. ' -.. jr^i-t ^S .{

'it

-i l , * ; * 'tff w, ,-'Wat(-{* h'* 'c't ; ;;. .*".< V *. . fi 'j 'X? S' -s.1 v -'/# -v.wLfi' \ . ;*' I*. ., > :' Jf, * J /.fo.*i r .*>-_' -r T ' " * - .* . i* J S^rr * <-* A . 't.' V ' M * * * . ' -V- . '; ^ ! -.yrA . *? ., , J -1- V ' F .t<>| L- >-;' V* -.-* > . j - - . ' .'} . >
7 L L rJ^%4

: *-r'i ,.*-!? r- * s-.-,,' 'ri r- =-.v .foyh ."., > *' >*- > jGrS -V:',J-. 4<^V..n ^

.,.f

-3

V:':VJ oVtf-'- ,-r K);.^w

? -i '%?>. ^' ,

p-. V^1 '7'- ' -. j- M

1' " ' *


i

:;

i'r-*'
1 :

-.-i '" -

.-v.- r7-j^ 1-'

-. . r

, X^x,.

.'',' >'
-i *. '- 'i.
< :. ii-

.n - ' ^i v :'S f-4

'd >

>****

(>/>

jv;>(-7: ini' >

. .y^ :* t c.' "* ' /i'' >i<6>\v. -' '' *^e \*hui&,t4
/ -t. v '?*' c;-!.- ''ft --J Ji ' . h

.'a ^''.r S1" :f:<* *' i f C? 'iCvf1


I

. ^'0"- * t .* ' . r . )>


' ) t . -.di , _ i |. \ 1 z t< I'j^ 1-. " 1- , t

,; * tcn
- " ; 'VL: T.

t kk

'

&

BLG KAVRAMI

1 BLSEL LETM*

Dil deiik ilevlerle ykl bir iletiim aracdr. Dili oluturan szckler anlam tayan, ya da kullanm balamna gre anlam kazanan simgelerdir. Szcklerle kurulan tmceleri ise kabaca "duygu-youn" ve "bili-youn" diye iki kmede toplayabiliriz. Birinci kmede rnein, "ocuumu grnce dn yalar benim oldu!", "Ne byl ey bu tepeden trnaa iek am aa!", "kiyzllk tiksindiriyor beni!", "Tanr akna, vazge bu sevdadan." ... gibi sevin, kvan, kzgnlk, rperti trnden ruhsal coku veya tepkileri aa vuran ifadeler; ikinci kmede, "Dnya yuvarlaktr", "Hava bulutlanmadka yamur yamaz", "Teyzem annemin kz kardeidir", "Yaamda en stn de er erdemdir", "Evren temelde ruhsal bir varlktr" ... gibi sav ieren tmce ler (nermeler) yer almaktadr. Duygu-youn tmceler belirgin bir sav iermediinden doru ya da yanl nitelemesine elvermez; o nedenle, felsefecilerin, bu arada zellikle mantk empiristlerin gznde bilisel anlamdan yoksun ifadelerdir. (Bu kmeye, "As kerlik kutsal bir grevdir!", "Byklerini sayacak, kklerini seveceksin!", "devini yapmadan oynamaya kamazsn!", ... gibi balayc veya ynlendiri ci tmceleri de koyabiliriz.) Bilisel anlamda bunlarn doruluk deerinden sz edilemez; edilse bile, bu deer ne mantksal yoldan ne de gzleme bavu rularak belirlenemez. Ksacas, duygu-youn tmceler "nerme" diyebilecei miz tmceler deildir. Sav ierikli tmcelere gelince, "doru" ya da "yanl" nitelemesine elvermekle birlikte, bunlarn bir blm iin de olgusal dorulanabilirlikten kolayca sz edilemez. Yukarda verdiimiz rneklerden de grle cei gibi "bili-youn" dediimiz tmceler olgusal ierik ynnden birbiriyle ltrlemez farkllk iindedir. Nitekim, dorulanabilirlik ltne vurduu muzda, sav ierikli tmcelerin drt kategoriye ayrldn grmekteyiz. 1) Olgusal nermeler (dorudan ya da dolayl olgusal yoklanmaya elve ren (a posteriori) nermeler); 2) Analitik nermeler (doruluu tmcenin biimine ya da iinde geen szcklerin anlam ilikisine bal (a priori) nermeler);
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 19. Kitap'ta (1996) yaymlanmtr.

137

3) Deer yarglar (doruluu anlam ltlerini de gerektiren nermeler); 4) Metafiziksel nermeler (doruluu olgusal yoklanmaya elvermeyen nermeler). Bu yaznn amac bilisel iletiimin aralarn oluturan bu nerme trleri ni gzden geirmek, bilgi kavramnn mantksal zmlemesi iin n belirle meleri yapmaktr. Olgusal nermeler dnyaya ilikin deneylerimizi sav biiminde dile geti ren tmcelerdir. Bunlar, "Dnya yuvarlaktr," gibi tekil, ya da "Tm gezegen ler gne evresinde eliptik yrngeler izerek devinir," gibi tmel yapda ola bilir. Olgusal nermelerin ayrc zellii doruluk deerlerinin gzlem veya deney verileriyle (en azndan ilkede) yoklanabilir olmalardr. Baka bir deyile olgusal nermeler dorulanabilecei gibi yanllanmaya da aktr. Kepler'e gelinceye dek gksel nesnelerin devinimlerinin embersel olduu sz gtr mez bir inant. Oysa bilimsel gzlemler, Keplerin de beklentisinin tersine, devinimin embersel deil eliptik olduunu gstermitir. Olgusal nermelerin bir baka ayrc zellii de ne doru olduklarnda doruluklarnn, ne yanl olduklarnda yanllklarnn mantksal bir zorunluk olmaddr. rnein yap lan tm gzlemler dnyann yuvarlak olduunu gstermitir. Ama bunda mantksal bir zorunluk yoktur; dnya yuvarlak deil bir baka biimde olabilir di. Bu u demektir: Doruluu ne denli kantlanm olursa olsun olgusal bir nermeyi elikiye dmeden yadsyabiliriz. Oysa analitik nermeler iin ayn eyi syleyemeyiz. Analitik nermeler olgusal ierikten yoksun, doruluk yoklamas deneyi me bal olmayan tmcelerdir. rnek olarak u tmceyi alalm: "Tm anneler kadndr." Bu tmce doru bir sav, annelerin kadn olduu savn dile getir mektedir. Ne var ki tmcenin doruluu tanmsaldr; "anne" ve "kadn" sz cklerinin anlam ilikisine baldr. "Anne" szcnn anlam "kadn" szc nn anlamn ierdiinden, bir kimseye "anne" diyorsak o kimseyi tanm gerei kadn kabul etmiiz demektir. yleyse, anneler kadndr sav bize bir ey retmemektedir. Savn doruluk deerini saptamak iin bir szlkte "an ne" szcne bakmamz yeterlidir. Ayn ekilde, "Krmz olan bir ey renkli dir," "3+5=8", "Her ey kendisiyle zdetir," gibi tmceler de analitik ner melerdir. Analitik nermeler doruluu zorunlu nermelerdir; bir ey krmz ise ona renksiz, bir say 3+5 ise ona 8 deil, bir kimse anne ise ona kadn deil diyemeyiz. Dersek, elikiye dm oluruz. Gzden kamamas gereken bir nokta, analitik nermelerin kimi balam larda olgusal nerme veya deer yargs imi gibi kullanlmaya elvermeleridir. rnein, "nsan tm davranlarnda bencildir" tmcesi sradan kullanmyla olgusal bir sav dile getirmektedir. Ama sav ileri sren kiinin "bencil" szc ile "insan davran" ifadesini zde anlamda kullanmas durumunda tmce analitik bir nermeye dnr. Kukusuz, zverili davran rnekleri gsteri
138

lerek buna kar klabilir; ancak kar ktmz kii tutumunda srar edebi lir, zveri grnm veren davranlarn da aslnda bencil olduunu syleye bilir. Yine, deer yargs izlenimi veren analitik nermelere de rnek verebili riz. Umarszlk iinde biri, "Bu durumda ben ne yapmalym?" diye sorsa, kar sndaki de ona "Doru olan yapmalsn!" dese, verilen yantn yol gsterici olduu ya da bilgi ilettii sylenebilir mi? Sylenemez, nk "Doru olan yapmalsn" tmcesi "yapman gerekeni yapmalsn" demekten ileri bir ey dile getirmemektedir. Deer yarglar zmlemeye kolayca elvermeyen daha karmak nerme lerdir. "Komum iyi bir insandr," tmcesi "Dnya yuvarlaktr" tmcesi gibi sav ieren bir tmcedir; ancak ikisi arasnda nemli bir fark vardr. "Dnya yuvar laktr," salt betimleyici bir tmcedir; oysa, "Komum iyi bir insandr" tmcesi, deer ykl bir betimlemedir. "Yuvarlak" teriminin anlam kullanm balamna grecel deildir. Verilen bir nesne biimsel olarak ya yuvarlaktr ya da deildir. Yuvarlak bir nesneyi baka bir biimle betimleyen biri kabilir kukusuz. Ama bu bir muziplik deilse, szce deiik anlam verme ya da nesneyi deiik al glamadan kaynaklanan bir yanllktr; nesnel verilere gidilerek dzeltilebilir. Oysa, benim "iyi" dediim komuma bir bakas "kt" diyorsa, aradaki anla mazlk yalnzca gzlemlere bavurarak giderilemez. "yi" szc betimleyici ol mann tesinde deer tayan ya da ykleyen bir szcktr; kullanm balam na ya da kullanan kiinin tavr ve anlayna grecel bir anlam tar. "yi", "g zel", "irkin", "hakl", "haksz", "sulu", "drst" gibi deer ykleyici szcklere yer veren sav ierikli tmcelere "deer yarglar" diyoruz. Bir deer yargsnn doruluk deeri, iinde geen deer ykleyici szcn anlamna baldr. Ne var ki, burada anlamn ok ynl olmasndan kaynaklanan bir glk vardr. rneimize dnelim: yi komu kimine gre kendi halinde, kimseyi rahatsz et meyen; kimine gre kolayca ynlendirilebilen, dahas aldatlabilen; kimine g re ise gvenilir, drst, iyilik sever birisidir. Deer yargsnda vurgulanan zel lik ya da zellikler kiilerin beklentilerine, paylalan alt-kltr normlarna gre deiir. yleyse, komum iyi bir insandr, ya da, komum kt bir insandr gibi bir yargnn doruluk deerinin belirlenmesi bu tr zelliklerden hangisinin n grldnn belirlenmesine baldr. ngrlen her zellik bir lttr. lt ya da ltleri belirsiz kalan deer yarglarnn doruluk deerini yalnzca gz lem verilerine giderek belirlemeye olanak yoktur. Kukusuz, bir deer yargs zerinde ortaya kan anlamazlk gzlemleme farklarndan da kaynaklanabilir; ama bu, yeni gzlemlere gidilerek dzeltilebilir. Oysa, ltlerden kaynaklanan anlamazlklar gidermek kolay deildir. Yukarda da deindiimiz gibi bir deer yargsnda ngrlen ltler ou kez kiinin yerleik beklentilerine, kltrel koullanmalara, dahas yaanlan dnemin beeni ve zentilerine baldr. De er ltlerinde az ya da ok uyum iinde olmayan kiilerin herhangi bir nes ne, yapt, davran ya da gelimeye ilikin, gzlemleri farkl olmasa da, deer
139

yarglarnda anlamalar beklenemez. (Yaadmz yrede, rnein, ava her ktnda birka keklik ya da tavanla dnen kii iyi bir avcdr; ona bir tr efe gzyle baklr. Oysa, evre duyarll iinde olan eim ve benim iin onlar en azndan acmasz, sorumsuz kiilerdir.) Metafiziksel nermeler: ou kez anlam bulank, doruluk deeri olgu sal yoklanmaya elvermeyen sav ierikli tmcelere "metafiziksel nermeler" di yoruz. rnein, "Evrende tm olup bitenler 'Tanr' denen zaman ve uzay te si yetkin bir gcn eseridir," tmcesi bu trden gizemli bir nermedir. Bilindii gibi metafizik, zellikle klasik felsefede ba keyi tutan bir a lma, gereklii temel ilkeler erevesinde kavrama araydr. Szck anla myla "metafizik" fizik tesi demektir. Her dnemde evrenin yapsna, insan olunun evren iindeki konum ve bilgisine ilikin sorunlar filozoflarn ura konusu olmutur. Bu yolda oluturulan aklayc dizgelerin, duygusal doyuruculuu ne olursa olsun, bilisel yeterlilii srgit tartlm, tartlmaktadr. yle ki, yzylmzn ilk yarsnda zellikle mantk empiristlerin metafizii t myle anlamsz sayma yoluna gittiklerini biliyoruz. Gnmzde metafizie da ha lml bir gzle baklmasna karn, kimi saygn dnr ve bilim adamlar nn kuku, dahas kmseme ieren olumsuz baklarna bugn de tank ol maktayz. Gerekten sorulabilir, hibir ekilde olgusal yoklanmaya elverme yen bir sava "bilisel nerme" diyebilir miyiz? Burada ince bir ayrma gidilebilir. Sorgulanan, hi deilse bizim sorgu ladmz, metafiziin entelektel bir etkinlik olarak deerinden ok, aratr ma alann snrl ve yzeysel bulduu bilimi ama, bilimsel yntemle ulal maz sayd "asl gereklik"i salt akl ya da sezgiyle kavrad sav, zaman za man sergilenen "gerek bilim" olma zentisidir. Bu yaklam iinde oluturu lan idealist, materyalist, monist vb. retilerin birer speklatif dizge olma, dknlerine duygusal bir doyum, kimi kez bir ideoloji salama dnda "bilgi" ya da "bilisel aklama" diyebileceimiz bir eyin ortaya konduuna rnek gsterilebilir mi? Metafiziin hangi nermesine savland gibi "tm dier bil gilerin kuku gtrmez temel ilkesi" diye baklabilir? Metafizik nermeleri t myle anlamsz, bo veya geersiz sayanlara katlmyoruz. Ancak, "asl ger ek" denen gizemli eye deneyimlerden arnm salt akl ya da sezgiyle ula labilecei grn de paylamyoruz. Deneyimden bamsz grnmyle pek ok metafizikiye yetkin bir rnek, bir esin kayna olan matematik ger ekten salt ussal bir alma mdr? Deneyimden tmyle bamsz bir mate matik varsa, yle bir matematiin totolojik bir dizge olma tesinde ne gibi bir deeri olur? Metafiziksel nermelere dnelim. Spinoza'nn monizmi gerekliin bir tek zdekten, Leibniz'in monadolojisi gerekliin sonsuz denebilecek sayda zdekten olutuu savn iermektedir. Peki, birbirine ters den bu iki reti yi olgusal olarak yoklamaya olanak yoksa, seimimiz neye dayanacaktr? Biri
140

ne "yanl", dierine "doru" diyemeyeceimize gre, bu tr savlar bilisel anlaml nermeler kmesine koymann gerekesi ne olabilir? Bu soruya doyurucu olmasa da yle bir yant verilebilir: Gnlk ilikileri mizde, dahas bilimde bile, geerlii yoklanmakszn kullanlan pek ok kav ram ve varsaymlar vardr. Mantk empiristlerin kat olgusal yoklama lt ne uyarak dn etkinliimizi bu tr kavram ve ilkelerin ilevinden yoksunla trmak doru mudur? Kald ki, metafizik kimi filozoflarn da belirttii gibi de iik kltr dnemlerine zg temel varsaymlara aklk kazandrmaya,1 ya da sadece dnya grmz yapsal adan betimlemeye2 ynelerek nemli bir ilev yklenebilir. Ama yine de sorulabilir. levi ylesine snrlanan bir metafizik, metafizik olarak kalr m? Yoksa, bir tr mantksal zmleme yn temine mi dnr?

Sonu
Bu yazda "nerme" dediimiz sav ierikli deiik tmce trlerini gzden geirdik. Saptamaya altmz balca noktalar yle sralayabiliriz: a) Verilen bir nermenin doruluk deerini belirlemek iin ncelikle o nermenin hangi trden (olgusal m, analitik mi, deer yargs m, yoksa metafiziksel mi) olduunu bilmek gerekir. b) Olgusal ve analitik nermelerin doruluk yoklamasnda nemli bir glk yoktur. Olgusal nermeler betimleyici trden ise dorudan gzlem ve rilerine gidilerek, hipotez niteliinde ise karsanan "ndeyi" dediimiz sonu larn gzlem verileriyle karlatrlmasyla yoklanr. Analitik nermelerin do ruluu tanmsal olduundan, nermede geen szcklerin anlam ilikisini bil mek doruluk yoklamas iin yeterlidir. c) Doruluk yoklamasnda glk, deer yarglaryla metafiziksel nerme lerde kendini gstermektedir. Deer yarglar az ya da ok olgusal ierikli ol makla birlikte, salt gzlem verilerine gidilerek yoklanamaz. Bunun iin nce likle nermede geen deer ykl szcn kullanm balamndaki anlamn lt ya da ltlere indirgemek gerekir. Metafiziksel nermelere gelince, ol gusal ya da tanmsal hibir yoklamaya elvermeyen bu nermelerin bilisel an laml olup olmad bugn de tartma konusudur. Bilisel iletiimde nemli yer tutan bilginin kavramsal zmlemesini bundan sonraki yazmza brakyoruz.

1) 2)

Bkz. R. G. Collingwood, Essays on Metaphysics, 1940. Bkz. P. F. Strawson, An Essay in Descriptive Metaphysics, 1959.

141

2 FELSEFEDE BLG KAVRAMI*

Bilgi, felsefenin kk Antik a'a uzanan temel sorunlarndan biridir. Filo zoflarn soruna yaklamlar, doal olarak, kiisel eilimlerine, kltr ortamlar na, yaam dnemlerinde egemen dnya grlerine gre deiik olmutur. Ders kitaplarnda ou kez "bilgi nedir?" sorusuna verilen yant, rnekleri bili nen tanmlardan biri olmaktan ileri gememektedir. Biz bu yazda okuyucuya bilinen ya da yeni oluturduumuz bir tanm sunma yerine, felsefe literatrnde neredeyse paradigma konumu kazanm bir zmlemeyi irdeleyerek, bilgi kav ramna aklk getirme yoluna gideceiz. Ama daha nce felsefe tarihinde bu konuya ilikin deiik yaklamlara ksaca deinmekte yarar grmekteyiz. Dilimizde "bilgibilim" diye geen epistemolojinin belirgin bir biimde ilk kez Platon felsefesinde ortaya konduu sylenebilir. Platon (.O. 427-346) bilgi ko nusunda iki ayr dnyadan sz eder: 1) deal Form'larn yer ald, uzay ve za man tesi, deimez ve yetkin dnya; 2) "Doa" dediimiz bizi kuatan geici, deiken, ounluk belirsiz nesne ve olgular dnyas. Platona gre, doada olup bitenler deal Form'lar dnyasndan yansyan glgelerdir; gerek bilgi, deal Form'lar dnyasna ilikin, salt ussal kavrayla ulalabilen bilgidir. Duyumlarm za elveren ikinci dnyaya ilikin "bilgiler" ise kesin olmaktan uzak, dahas ger ek anlamda "bilgi" diyemeyeceimiz, yanltc, yzeysel izlenimlerdir. Bir bakma "daha bilimsel" diyebileceimiz bir yaklam iinde olan Aris toteles (.. 384-322) ise, tr bilgiden sz etmektedir: 1) Kuramsal bilgi (salt entelektel amala edinilen bilgi); 2) Klgsal bilgi (kiinin moral ve siya sal davranlar iin gerekli bilgi); 3) Urasal bilgi (tarm, zanaat, mimarlk vb. alanlarda retim ve yapm ileri iin gerekli bilgi), Aristoteles, salt aklla yalnzca nesnelerin ierdii formlar bilebileceimizi, gerek anlamda bilgiye ise deneyimlerimize giren somut nesne ve olgularn zorunlu ilikilerini algla makla ulaabileceimizi ileri srerek hocas Platona ters dmekten kan maz. Ona gre, doruluu apak ilke ve ncllere ancak bu yoldan ulalabi lir. Rnesans sonras felsefede ortaya kan rasyonalizmin bir bakma Pla*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Nisan 1996 saysnda yaymlanmtr.

142

ton'cu gr, emprisizmin ise bir bakma Aristotelesci gr yanstt sy lenebilir. Rasyonalist Descartes (1596-1650) Platon gibi kesinlik aray iin deydi. O da bilgiye salt dn ya da bilisel sezgi rn gzyle bakyordu. Aksiyomatik geometride olduu gibi bilimde de bilgi, doruluu apak ilke lerden karsanan, kesin ve yadsnamaz sonular olmalyd. Bilgi anlaynda kimi ynlerden Descartes' izler grnen Locke (16321704), rasyonalistlerin baz temel dorularn bilgisine doutan sahip olduu: muz retisine kar kar. Ona gre, insan beyni douta tabula rasa (hi bir iz tamayan bir tabla)dr; bilgilerimizi sadece deneyimlerimizle kazanabili riz. Geri o da, Descartes' andrrcasna, sezgisel bilgi (rnein kendi varl mza ilikin bilgi), ispat varsanan bilgi (rnein, Tanrnn varlna, moral ve matematiksel kural ve ilkelere ilikin bilgi) trlerinden sz etmektedir. Ancak onun n plana ald, d dnyada olup bitenlere ilikin deneyimsel bilgidir. Locke, olgusal dnyaya ilikin kesin, genel dorular ieren aksiyomatik bir dizgeden sz edilemeyeceini vurgulayarak bunun, matematii rnek alan rasyonalistlere zg bir beklenti olduunu syler. Ona gre, deneyimsel bilgi kesin olmaktan uzak, doruluu olas bilgidir. Empirisizmde kendisini nceleyen Locke'dan daha ileri giden Hume (1711-1776), tm bilgilerimizin kaynan "izlenimler" dedii duyumsal veriler de bulur. Ona gre dncelerimiz, dorudan ya da dolayl izlenimlerin anla mzda oluan kopyalardr. zlenimleri dorudan yanstan kopyalar basit d ncelerimizi, basit dncelerin birleim ve dzenlenmesiyle kurulan dnce ler karmak dncelerimizi salamaktadr. Hume'n amz mantk emprisizmde daha da belirginlik kazanan bir ayrm da dncelerin niteliine ili kindir. Hume, a) anlam ilikisine dayanan, doruluu elikiye dlmeksizin yadsnamayan mantksal ilikileri yanstan dncelerle, b) gzlem verilerine dayanan, doruluu elikiye dlmeksizin yadsnabilen olgusal ilikileri yan stan dncelerin kartrlmamas gerektiini zellikle belirtir. Mantksal iliki leri dile getiren neirneler, doruluu zorunlu a priori, olgusal ilikileri dile getiren nermeler doruluu olas a posteriori nermelerdir. Kant (1724-1804), kendisini dogmatik uykusundan uyandrdn syledi i Hume'n bu ayrmn yetersiz bulur, "sentetik a priori" dedii nc bir nermenin varln ileri srer. rnein, "Her olgunun bir nedeni vardr." nermesine, Kant'a gre, ne olgusal ne de salt mantksal diyebiliriz. Kant, "yadsnmas elikiye yol amayan, ama doruluu zorunlu" diye niteledii bu tr nermelerin fizik ve zellikle matematikte yer ald savndayd. Kant'n, bilgi anlaynda, rasyonalizm ile emprisizmin bir sentezine y neldii sylenebilir. Empiristler gibi, doutan ya da deneyim ncesi bir bilgi nin varln kabul etmeyen Kant, empiristlerin tm bilgilerimizin deneyimden kaynakland tezini de paylamamas dikkat ekicidir. Nitekim, bir yandan hibir bilgimizin deneyim ncesi olmadn vurgularken, te yandan, en azn
143

dan kimi bilgilerimizin a priori olduunda srarldr. Ona gre tm deneyimsel nermeler sentetiktir; ancak tm sentetik nermelerin deneyimsel olduu sylenemez. rnein, nedensellik ilkesi gibi aritmetik ve geometri bilgilerimiz de deneyimden indksiyonla elde edilmeyen sentetik a priori bilgilerdir. Ancak sorulabilir: Sentetik nermelerin a priori olmas, bir eliki olma sa bile, nasl olanak kazanmaktadr? Kant'n yant ilgintir: Nesne ve olgulara ilikin tm deneylerimiz anlamzn salad kavramsal kalplarda biimlene rek alglanmaktadr. yle ki, doada bulduumuz dzen (yasal ilikiler) asln da anlamza ait kavramsal dzenin doaya ykledii dzendir. Bu demektir ki, gzlemleme srecinde belirlenen zelliklerin bir blm gzlemlenen nes nelere deil, gzlemciye aittir. Kant, bilginin iki kaynandan sz eder: duyar llk ve kavray. Duyarllk duyu verilerine yol aar; kavray duyu verilerini dzenleyerek nesnel dnyaya ilikin alglara dntrr. Bu ise bilgilerimizin hi deilse bir blmyle sentetik a priori olduu demektir. Yzylmz felsefesinde nc bir konum kazanan mantk emprisizmin, Kant'n retisini byk lde geersiz kld sylenebilir. Bir kez, aritme tik, geometri ya da kuramsal matematiin baka bir dalnn sentetik a prio ri olduu sav yerini analitik a priori grne brakmtr. Sonra, anla mzn doutan kavramsal bir donanma sahip olduu tezine de Kant'n sen tetik a priori retisi iin bulunmu bir gereke, ad hoc bir aklama diye baklabilir. Gerekten, insann dnyaya kimi beklentilerle geldiini kabul et sek bile, tm kavramlarmzn kltrel ortam ve etkileimin rn olduu artk bilinen bir olaydr. Bir bakma Hume' izleyen mantk empiristler (Russell, Carnap, Reichenbach, Ayer vb.) bilisel anlaml nermeleri iki kmede topla maktadrlar: 1) Empirik nermeler (doruluu olgusal yoklanmaya elveren nermeler); 2) Analitik nermeler (doruluu tanmsal olan nermeler). Bu zmlemede sentetik a priori nermelere yer yoktur. Gnmzde geerliini byk lde koruyan bu yaklam, bilgi kavram asndan olduka kktenci bir tez iermektedir: Analitik nermeler olgusal ie rikten yoksun "totolojik" nitelikte nermelerdir; bize olgusal dnyaya ilikin bilgi vermez. Bilgi yalnzca doruluu yeterince kantlanm olgusal ierikli nerme lerle salanr. Daha zmlemeli bir anlatmla, bir olgu, iliki ya da nesneye ili kin "nerme" dediimiz bir sav ya da betimlemenin bilgi olarak kabul edilmesi, her biri gerekli ve de birlikte yeterli saylan koula bal grlmektedir:1 1) nermenin doru olmas, 2) nermenin olgusal olarak yeterince kantlanm olmas, 3) nermenin doruluuna inanlmas.
1) Bkz. Ayer, A. J., The Problem of Knovvledge, s. 34; Chisholm, R. M., Perceiving: A Philosophlcal Study, s. 16; Gettier, E. L., "Is Justified True Belief Knovvledge," Analysis, Vol. 23, Blackvvell, 1963.

144

Kimi eletirilere karn,2 henz daha doyurucu alternatifi gsterilemeyen bu zmlemeye gre, bir nerme doru da olsa, doruluundan emin de olsanz, yeterince kantlanmadka bilgi saylmaz. Ayn ekilde bir nerme doru deilse, doruluuna ilikin inancmz ne denli sarslmaz da olsa, ya da elimizdeki "kant lar" ne denli yeterli de grnse, o nermeye "bilgi" diyemeyiz. Bu noktalarda bir duraksama sz konusu deildir. Duraksama nc koulda kendini gstermek tedir. Doru olan, stelik doruluu yeterince kantlanm bir nermeyi bilgi saymamz iin ayrca onun doruluuna inanlmas kouluna gerek var mdr? lk iki koulun, nc koulu zaten ierdii sylenemez mi? rnein, "Dnya yu varlaktr," nermesini alalm. Bu nerme dorudur, ayrca elimizde doruluunu kantlayan yeterli gvenilir veri olduunu biliyoruz. imdi bir kii kp, "nerme doru da olsa, tm gzlemler doruluunu kantlasa da, ben dnyann yuvarlak olduuna inanmyorum," diyebilir mi? Derse, bir tr elikiye dm olmaz m? yleyse, bilgi iin bir nermenin doru olmas, doruluunun kantlanm olma s yeterlidir, diyebiliriz. Bir kiinin ya da birok kiinin inancnn olumlu ya da olumsuz olmas nermenin bilgi kimliini deitirmez. En azndan nesnel dnya ya ilikin bilgi znel eilim veya inanlara grecel deildir. zmlemenin ierdii bir baka sknt da "yeterince kantlanm olma" kou luna ilikindir. Bir kez i dnyamza ilikin bilgilerimizi (rnein, niyetlerimize; bek lenti, sknt ve sevinlerimize ilikin bilgilerimizi) kantlamaya, hi deilse kendimiz iin gerek var midir? Sonra, yeterince kantlanm olma koulu iin nesnel bir l t gsterilebilir mi? Gsterilemezse, o zaman, kant yeterlilii kiisel eilim, dene yim ve gr farklarna ya da dnemsel normlara grecel kalmayacak mdr? Son bir noktaya daha deinme gereini duymaktayz. Mantk empiristlerin zmlemesinde bilginin tek tipe indirgendii, gnlk yaamda bilgi diye geen kimi belirlemelerin bir bakma gzard edildii sylenebilir. Verilen zmlemede, doruluk, yeterince kantlanm olma ve inanma koullar nn geerlii tm durumlar iin ngrlmtr. Oysa bu koullar karlama yan bilgi trlerinden de sz edebiliriz. rnein, bir kimseyi, bir yreyi, bir nesneyi tandmz; yaam ortamnda herhangi bir i veya sanat kolunda grsel olarak edinilen bilgi, beceri ve alkanlklarmz olduunu sylyoruz. Bir terzi ya da doramacnn, usta bir tamircinin, deneyimli bir ebenin, bir "cambaz veya virtzn performansnda sergiledii beceri, hi deilse geni anlamda, bilgi deilse nedir? Ayrca, yukarda da deindiimiz gibi, i dnya mza ilikin bilgilerimizden de sz edebiliriz. rnein, u anda bamn ard n sylersem, bunun doruluuna inandrc kant gsteremiyorum diye ba arm bilmediim sonucu karlabilir mi? Kukusuz, bu deinmelerimiz mantk empiristlerin bilgi kavramnn ge
2) rnein, Gettier, yeterince doyurucu bulmadmz bir argmanla, zmlemede ileri srlen koullarn yetersizliini gstermektedir, a. g. y.

145

erliliini sorgulamaktan ok, kavram belirleyen koul ya da ltlerin gere inden fazla dar ve sk tutulduunu gstermeye yneliktir. 'Bilgi kavramna aklk getirme araynda, bilginin inan, varsaym, tah min ve kan gibi kiisel oluumlarla ilikisini de gzden geirmeye, zellikle doruluk ltnn anlamn belirlemeye gerek vardr. Bunu bir sonraki yaz mza brakyoruz.

Kaynaka

a. Ayer, A. J., The Problem of Knovvledge, Macmillan, (London, 1956). b. Chisholm, R. M., Perceiving: A Philosophical Study, Cornell University Press, (Ithaca, New York, 1957). c. Malcolm, N., Knovvledge and Certainty, Prentice-Hall, Inc., (Englevvood Cliffs, New Jersey, 1963). d. Griffiths, A. P. (Editr), Knovvledge and Belief, Oxford University Press, (Lon don, 1967). e. Lacey, A. R., A Dictionary of Philosophy, Routledge and Kegan Paul, (Lon don, 1976). f. Russell, B., The Problems of Philosophy, Oxford University Press, 1959. g. VVoozley, A. D., Theory of Knovvledge, Hatchinson University Library, (Lon don, 1966).

146

DORULUK KURAMLARI*

Doruluk, bundan nceki yazda belirtildii gibi (bkz. "Bilgi Kavram"), bilginin bata gelen gerekli kouludur. Baka bir deyile, bir eye (bir sav veya kan ieren bir tmceye) "bilgi" diyebilmemiz iin o eyin ncelikle doru ol mas gerekir. Peki, doruluk nedir? Bir sav ya da betimlemenin doru mu, yoksa yanl m olduunu nasl belirleyebiliriz? Bilgi gibi doruluk da felsefede srgit tartlan bir konudur. Tm abala ra karn kavramn tam bir aklkla ortaya konduu henz sylenemez. Ger i, "doru" terimi gnlk yaamda dilimizden dmeyen bir szcktr. Ama terime doyurucu bir tanm verme sz konusu olduunda byk glklerle karlalmaktadr. Yaklak ikibin yl nce sa'nn armha gerilme kararn onaylayan Roma'l yarg Pontius Pilate, "Karar doru mu?" diye sorulduun da, "doruluk dediiniz ey nedir, ben de merak ediyorum" sorusuyla karlk vermiti. Yaasayd, sorusuna istedii aklkta yant bugn de alm olmaya cakt herhalde! Filozoflarn temelde balca (belki de tek) kaygs doruya ulama, doru olanla yanl olan ayrdetme, doruluun anlamn belirleme olmutur dene bilir. Geri Antik a'da "sofist" denen kimi filizoflarla balayan kukucu (da has, kimi kez dpedz inkarc) bir gelenek de vardr. Buna, gre, "nesnel doruluk" diye bir ey yoktur; olsa bile, ona ulaamayz. Bu akmn nclerin den Protagoras (.. 485-420), "Her eyin ls insandr," nl zdeyiiyle, doruluun kiiye grecel olduunu vurgulamt. Gnmzde de, doruluu kiisel inanla, dinsel dogmalarla ya da yerleik deer yarglaryla zdeletirenler vardr. Ne var ki, kukuculuk, zellikle yadsmaya kaan ar biimiyle, felsefede marjinal olmaktan ileri gememi, filozoflar ounlukla doruyu ya kalamann abas ve iyimserlii iinde kalmlardr. Bu yazda, doruluk kavramna ilikin felsefede yer alan balca grleri gzden geirerek, "doruluk" terimine aklk getirmeye alacaz. Felsefe literatrnde "kuram" diye geen bu grleri ele almadan nce, "doru" (ya da "yanl") dediimiz ey nedir sorusunu yantlamalyz.
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Haziran 1996 saysnda yaymlanmtr.

147

Doruluk doann kendisinde bulduumuz bir zellik deildir. Bir da, bir rma, bir aa, iek ya da dikeni, gneli ya da bulutlu bir havay, canl ya da cansz bir nesneyi "doru" ya da "yanl" diye nitelemek yerinde olmaz. Nitelersek, terimi arpk bir anlamda kullanm oluruz. Doruluk, insann dnyada olup bitenlere ynelik beklenti veya inanlarna; bir nesne, bir olgu ya da olgusal bir ilikiyi betimleme, aklama, ndeme trnden giriimlerine zg bir zelliktir. Beklenti veya inanlarmz, olgulara ilikin betimleme, aklama ve ndeyilerimiz doru ya da yanl olabilir. Tanrnn br dnyada kt kullarn cehennem ateiyle cezalandraca, iyi kullarn cennet keyfiyle dllendirecei inanc kimilerine gre kesin bir doru, kimilerine gre ise in sanlar korku ve umut aralaryla ynlendirme olmaktan baka bir ey deil dir. Ayn ekilde, atei scak, buzu souk diye betimlememiz doru; tersine, atei souk, buzu scak diye betimlememiz yanl olur. Havann yarn ak olaca tahmini, son depremlere yeralt nkleer denemelerin yol at akla mas yanl da olabilir, doru da. yleyse, doruluk ya da yanllk "doa" de diimiz gerekliin deil, gereklie ilikin sav, beklenti, ndeyi ve aklama larmzn bir zelliidir. Pek ok konuda insanlarn deiik, dahas birbiriyle badamaz, inan veya grler tadklarn biliyoruz. Birisi iin doru olan bir sav, bir bakas iin yanl olabilir. Kald ki, kimi yanl inan veya grlerin inatla "doru" diye savunulduuna da ska rastlamaktayz. Peki bir sav, inan veya grn doru ya da yanl olduunu nasl saptayabiliriz? Doruluun herkes iin ge erli bilinen bir lt var mdr? Bu soruya yant araynda her eyden nce, yukarda da belirttiimiz gi bi, doruluun "nerme" dediimiz sav, kan veya beklenti ieren tmcelerin bir zellii olduunu gzden karmamak gerekir. Ayrca, doruluk (veya yan llk) nermelerin bir zellii olmakla birlikte nermede kendiliinden var olan bir zellik deil, nermenin olgusal dnyayla ilikisine dayanan bir zel liktir. (Doruluu analitik olan matematiksel nermeler iin bu niteleme ge erli deildir!) Bu iki nokta gz nne alndnda, doruluu ne nermede, ne de nermenin ilikin olduu olguda deil, ikisi arasndaki ilikide aramal yz. liki, bire bir karlam anlamnda uyuum gsterdiinde nermeye "doru", aykrlk gsterdiinde nermeye "yanl" diyoruz. rnein, "Dnya yuvarlaktr," nermesi dnya gerekten yuvarlaksa doru, deilse yanltr. Burada doruluu belirleyici olan nerme deil, ilikin olduu olgudur. Doru nerme, ilikin olduu olguya denk den nermedir. Ancak, olgu ile nerme gibi ayr trden iki nesnenin karlam koulu srgit tartma konusu olmu tur. Gerekten, dilsel bir ifade ile bir olgu ya da olgusal ilikinin uyuumu ne demektir? Bu trden kimi glklere karn, belki de saduyuya uygun dmesi ne deniyle yaygn olarak benimsenen ve felsefede "karlam kuram" (corres148 /

pondence theory) diye geen bu gre alternatif iki grten daha sz edile bilir: "Tutarllk kuram" (coherence theory), "klgsal kuram" (pragmatic the ory) dediimiz bu kuramlarn doruluk koullan deiiktir kukusuz. Karlam kuram, gereki bir yaklamla, bilinen ile bilen arasnda ke sin bir ayrm ngrmektedir. yle bir ayrm reddeden rasyonalist veya idea list filozoflar (Leibniz, Spinoza, Hegel, Bradley, vb.) tutarllk kuramn ileri srmektedirler. Bu kuramda vurgulanan ana nokta, bir sav veya dncenin doruluunun, doruluu apak sav ve dnceleri kapsayan dizgeyle tutarl olmasna bal olduudur. dealistlere gre, aslnda doruluk bireysel nerme veya dncelerin deil, bunlarn tmn kapsayan dizgenin bir zelliidir. yle bir dizge iin ancak, tam anlamnda, "doru" diyebiliriz. Bireysel ner melere birer doruluk esi gzyle baklabilir; ama hibirini kendi bana ye terince doru sayamayz. rnein, "Socrates baldran zehiri ierek yaamna son verdi," nermesini alalm. dealistlere gre, bu nermeyi, doruluu bir yana, tm nedensel koullar ve gnmze ulaan etkileri yeterince bilinme dike tam anladmz bile kolayca syleyemeyiz. nk, her nerme, iinde yer ald dizgeyle kimlik kazanmakta, anlam ve dorulu dizgedeki mantk sal ilikilerle belirlenmektedir. Tutarllk kuramna bal olanlar arasnda, diz geyi oluturan elemanlarn birbirlerini, matematiksel bir dizgede olduu gibi, ierdikleri savnda olanlar bile vardr. Tutarllk kuramna, kimi yanlaryla, doruluk kavramna olumlu bir yak lam gzyle baklabilir. Bir kez kuramn, doruluu ne'rme-olgu ilikisinde deil, nermeler aras ilikide aramas, karlam kuramnn henz doyurucu bir aklkla zd sylenemeyen gl at yadsnamaz. Sonra, tutarl ln doruluk kavramna bir koul ya da lt salamann tesinde, doruluk iin kimi durumlarda bir gereke de oluturduu sylenebilir. rnein, doru luk deeri belirsiz ama bir soruna zm araymzda bize k tutan ya da ipucu salayan iki nermeden birini seme durumunda kalmamz halinde sa duyumuza, yerleik norm veya varsaymlara daha uygun olan sememiz nor maldir. Ayn ekilde, gemiteki bir olay ya da yaantmza ilikin anlarmzn doruluu sz konusu olduunda, bunlardan birbiriyle tutarllk iinde olanlar daha gvenilir bulup, sememiz yadrganabilir mi? Yargda da, bir tann ifa desinin kendi iinde ve toplanan dier kantlarla tutarllk iinde olmas ou kez ifadenin gvenirlilii iin yeterli sayld yadsnabilir mi? Son bir nokta da, tutarllk kuramnn, doruluu deiik derecelerde bir zellik saymaya el vermesidir. Bir nermeyi kendi bana doru ya da yanl sayamazsak da di er nermelerle tutarll (varsa) gz nnde tutularak bir lde doru saya biliriz. Tam doruluk ise, kapsad nermelerin birbirleriyle tutarlln ta yan yetkin dizgeye zg bir zelliktir, idealistlere gre! te yandan, tutarllk kuramn doyurucu olmaktan uzak tutan nemli saydmz birtakm glklere de deinmek zorundayz. Deineceimiz ilk
149

noktay bir soruyla ortaya koyalm: Tutarll doruluun koulu ya da lt olarak benimseyen kimseler, doruluk kavramna bavurmakszn tutarlln nasl belirlenebileceini gsterebilirler mi? nemli bulduumuz bir nokta da, hemen her alanda nermelerin birden fazla dizgeyle kapsanmaya elvermeleri dir. yleyse, kendi iinde tutarl deiik dizgelerle karlama sz konusu de il midir? yle bir durumda dizgelerden birini hangi gerekeyle en yetkin di ye seeceiz? Doruluu son zmlemede, "evrensel kapsaml, tek ve yetkin bir diz genin tutarll" diye tanmlayanlarn yantlamas gereken bir soru daha var dr: yle bir dizgeyi oluturmann mantksal olasl olsa bile, gerekleme koullan var-mdr? Nitekim, bilimin en gelimi dal olan fizik de bile, daha snrl da olsa, buna bir rnek gsterilemez. Bilindii gibi, Einstein'n yaam nn son yirmi be yln alan "birleik alanlar kuram" giriimi de beklenen so nucu vermekten uzak kalmtr. Peki, olgusal doruluk ltne bal bilimde "mtevazi" ltler iinde de olsa henz gerekleme olana bulmayan bir beklentinin, daha kapsaml bir biimde, felsefede gereklemesi bo bir hayal deil midir? Tutarllk kuramnn belki de en can alc bir yetersizlii de, ngrd tutarl nermeler dizgesini nesnel dnyadan koparm olmas, stelik dorulu un belirlenmesinde gereklie yer verilmemi olmasdr. Astrolojiyi teolojik ya da mitolojik dizgelerden herhangi birini, dahas masalms bir yky ken di iinde tutarldr diye gereklikle ilikisi kurulmadka doru sayabilir miyiz? Bilimde tm kantlayc verilere karn hibir kuramsal ilkenin kesin dorulu undan sz edilmediini biliyoruz. Nitekim bilim tarihinde doruluu tartl maz saylan kimi dizgelerin bile zamanla daha doyurucu dizgeler karsnda kt bilinmektedir. Kald ki, Gdel teoreminin ortaya kmasyla tutarl tam ve yetkin bir dizgeden de sz edilemez artk! Klgsal kurama gelince, youn eletirilere urayan bu grn de etki alan snrl kalmtr. Charles S. Peirce (1839-1914), William James (18421910), John Deu/ey (1859-1952) gibi sekin Amerikan filozoflarnn ortaya koyduu bu kurama gre, doru dnce bir soruna zm getiren, deneyle rimizi anlaml klan, ya da belirsiz bir duruma aklk salayan, ksacas bek lentimize uygun sonu veren dncedir. lk bakta deiik tanmlar izlenimi verse de bu tr belirlemelerin ortak paydas yararl ilev'dir. Bu adan, bir nermenin doruluu ne gereklikle uyuumuna, ne de dier nermelerle tu tarllna baldr. levi yaam beklentilerini karlayc ise nerme doru, de ilse nerme yanltr. Somut yaam iin yararl bir sonu veren bilimsel ya da teolojik, deneyimsel ya da dsel bir yargy doru sayan W. James'in u szleri ilgintir:1
1) James, W., Essays in Pragmatism, Hafner Publishing Co., Inc., New York, 1948, s. 160.

150

Bir dnce ya da inanca doru dersek, hemen sorulmas gereken soru udur: Bu doruluun yaammzda somut olarak etkisi ne olacak tr? Ortaya srlen dnce ya da inan doru deil de yanl olsayd, deneylerimiz bakmndan, ne gibi bir fark olutururdu? Ksacas, "doru" dediimiz eyin yaantmzda "ie yararll" yoksa anlam ne olabilir?

Peki, doruluu kabaca bir tr ie yararllk sayan pragmatik gr iin ne diyeceiz? Gre byk tepki gsteren B. Russell'a gre, ie yararllk il kesinin dinsel inanca bir gereke salama dnda kuramsal bir ilerlii yok tur. A ve B gibi birbiriyle elien iki nerme alalm. Mantk asndan bu nermelerden biri doru dieri yanltr. Oysa pragmatik gr asndan nermeler olumlu etkiye sahipse ikisine de doru diyebiliriz. Tersine, ie ya rar ilevleri yoksa ne birini ne dierini doru sayabiliriz. Bu yaklamn yeter sizliine deinen G. E. Moore bir noktay zellikle vurgulamaktadr:2
Gnlk yaamda pek ok ayrntya ilikin dncelerimiz vardr. zerinde durmadmz bu dncelerin ounluk doru olduunu da syleyebiliriz. Ama doru olan bu trden dncelerin hepi iin "yararl" diyebilir miyiz? Diyemeyiz, nk en azndan bir blmnn kendi ilgi alanmzda yararsz olduu gsterilebilir. Kanmca, gnlk yaamda ol duu gibi pek ok alanda da doru olduu halde ie yaramayan dn celere bolca rnek verilebilir. yleyse hibir anlamda tm doru dn celerin yararl olduu gr savunulamaz.

Moore'n eletirisini paylaan Russell soruna daha arpc bir adan bak makta, yararl olmayan doru dnceler olabilecei gibi yararl olan yanl dncelerin de olabileceine dikkat ekmektedir. James'n, "Tanrnn varlk hipotezi inananlara gnen saladna gre dorudur," yargsna Russell'n tepkisi serttir:3 '
Pragmatik grn yaklamnda avantaj, Tanr'nn varlk sorununa salt sradan yaam gereksinmeleri asndan bakmasndadr. Ne yazk ki, bu yaklamla ulalan sonu da sradan olmaktan ileri gememekte dir. "Tanr inanc yararl olduu iin dorudur," sav zellikle dinsel re tiye aykrdr. Teolojide Tanr'nn varl u ya da bu neden balanma yan asal gerekliktir.

Burada bir noktann zellikle vurgulanmas gerekir. Doru olan yararldr, yleyse yararl olan da dorudur argmannn mantksal geerlii yoktur. Prag-

2) 3)

G. E. Moore, '"VVlliam James' Pragmatism," Proceedings of the Aristotalean Society, 1907-8.' Russell, B., Philosophical Essays, George Ailen and Unwin Ltd., London, s. 125.

151

matik grn iine dt hata, yararlln dorulukla ilikisini n plana karmas deil, yararll doruluun lt, nerdeyse tanm olarak sunmasdr. Bilginin yetersiz kald, daha doyurucu aklamalara ulalamayan alanlarda, zellikle ruhsal gereksinmeler sz konusu olduunda, bir inan dizgesinin ne mi doruluk kouluyla snrl tutulamaz. stelik, kimi inanlarmz doruluk an laynda hipotez ileviyle de yararl olabilir. Ne var ki, bilimde olduu gibi gn lk yaamda da hipotezler yararl olduu iin deil, ancak olgusal olarak yete rince kantlanmsa doru saylr. Aslnda bir aratrma balamnda olgusal yok lanmaya elveren hemen her hipoteze (ister doru, ister yanl olsun) "yararl" diyebiliriz; ama sk snamalardan gemeyen hibir hipoteze "doru" diyemeyiz. Gzden geirdiimiz grlerden hem tutarllk hem klgsal (pragmatik) kuramn temel yetersizlii, doruluun ltn bir sav veya inancn dnyada olup bitenlerle ilikisinde deil, ya salt yararllnda ya da yerleik dnce dizgesiyle tutarllnda bulmalardr. Balangta deindiimiz karlam kura m ise lt olarak gereklii almakta, bir sav veya inancn doruluunu ona denk den bir olgu ile ilikisinde bulmaktadr. Daha inandrc da olsa bu g r de henz eletiriden kurtulmu deildir. Kimine gre, kuramda ngrlen olgu veya olgusal iliki diye bir ey yoktur, olsa bile varl nesnel deil metafizikseldir.4 Kimine gre ise karlam ilikisi birtakm glkler ieren bir varsaym olmaktan ileri bir ey deildir.5 Ancak birer zorlama izlenimi veren bu trden eletirilerin beklenen etkiyi gsterdii, karlam kuramna daha doyurucu alternatif bir kuramn oluturulduu da henz sylenemez.

Kaynaka

a. Ayer, A. J., Language, Truth, and Logic, Dover Publications, Inc., New York, 1946, s. 87-101. b. Blanshard, B., The Nature of Thought, George Ailen and Unwin Ltd., London, 1964, s. 212-331. c. Russell, B., Philosophical Essays, George Ailen and Unwin Ltd., London, 1966, s. 147-159. d. Tarski, A., "The Semantic Conception of Truth," Readings in Philosophical Analysis, Feigl and Sellars (Eds.), Appleton-Century, New York, 1949, s. 5284. e. White, A. R., Truth, Anchor Books, New York, 1970.

4) 5)

P. F. Stravvson, Truth," Proceedings of the Aristotelean Society, 1950. Gerekten, "nerme" dediimiz sav ieren bir tmce ile bir olgunun karlam iinde olmas ne demektir? Bu sorunun ortaya koyduu glk, karlam kuramnn temel sorunu olup, ki mi filozoflar kuramn yanl, dahas anlamsz olduu kukusuna itmitir. Ne var ki, Tarski'nin "Semantic Conception of Truth" almasnn soruna kesin olmasa da gzard edilemeyecek bir zm getirdii sylenebilir. (Bkz. Kaynaka, d).

152

METAFZK ZERNE BR RDELEME*

Bilimin teolojik ve ideolojik retilerle badamazl kolayca ileri srle bilir; ama ayn eyi metafiziksel sistemler iin de syleyebilir miyiz?1 Gn mzde metafizik pek ok kimsenin (bu arada bilim adamlarnn) gznde bir fantezi, bilime ters den bir speklasyondur. Oysa metafizie bilimler st bir bilim, bizi geree ulatran en temel dn etkinlii gzyle bakld a lar olmutur. amzda bile bu gr koruyan saygn dnrler (Bergson, Heidegger vb), filozoflar vardr. Metafizik ou kez sanld gibi bilime gerekten ters den bir dnce biimi midir? Yoksa metafizikilerin syledii gibi en azndan bilimin yantsz brakt kimi temel sorulara ynelik bir alma mdr? Bu yaznn amac me tafizie ilikin yerleik baz yarglar irdelemek, zellikle metafizie yneltilen eletirilerin nda bilimle ilikisini gzden geirmektir. Metafizik bilindii gibi felsefenin ana kollarndan biridir, hatt denebilir ki, felsefe balangta metafizik olarak ortaya kmtr. Bilgi kuram, ethik vb. felsefi almalar daha sonraki gelimelerdir. Evrenin anlam ve kkenine "Tanr" denen yce bir gcn varlna ynelik araylardan kaynaklanan me tafizik, zellikle ilk ve orta alar boyunca, kesin dorular ieren, hibir var saymdan kalkmakszn her eyi sorgulayan dnce kimliine brnmtr. Bu kimliin gnmzde de tmyle yitirildii sylenemez. Ne var ki, metafi zik bugnk saygnln, getirdii aklamalarn doyuruculuundan ok Pla ton, Aristoteles, Descartes, Spinoza, Leibniz, Hegel gibi sekin dnrlerin ura konusu olmasna borludur. Bu dnrlerin matematik ve bilim zerin deki olumlu etkileri gz nne alndnda metafiziin hi deilse gemiteki nemi yadsnamaz. rnein, Demokritos'un atom kuram, Platonun mate matiin gelimesini kamlayan "diyalektik" dedii en yksek ve en ak bilgi ye ilikin retisi, Descartes'in doada olup bitenleri mekanik modele indirge-

*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 11. Kitap'ta (ubat 1992) yaymlanmtr. 1) Bkz., a) "Felsefe Asndan Bilim ve Din", s. 43; b) "Bilim ile deolojinin Badamlazlf, s. 53; c) "Diyalektik Materyalizm ve Bilim", s. 63-77.

153

meinin bilimsel gelimeye kazandrd itici g ... bu olumlu etkilerden he men anmsadmz birkadr.2

Metafizie Yneltilen Eletiriler


Tm grkemli konumuna karn metafizik hemen her dnemde eletiri ve saldr hedefi olmutur. Kimisi saduyuya aykr bulduu iin, kimisi teolo jiyle zdeletirildii iin, kimisi gerek yaamn dnda anlamsz, anlalmaz bo bir speklasyon sayd iin, kimisi de bilimsel yntemle badamaz bul duu iin metafizie kar kmtr. Hume ve Kant'la balayan ciddi eletiri ncesinde bile metafizie her zaman iyi gzle baklmad bilinmektedir. Geleneksel metafizie ilk kar kanlarn banda Descartes ile Bacon' bulmaktayz. Descartes skolastik dnceyi metafiziksel olduu iin deil, ye terince ak, seik ve kesin bulmad gerekesiyle eletirir; yntemsel kuku ya yer verilmesini nerir. Onun arad matematiksel kesinliktir; ama kiinin inan ve yarglarn sorgulamas gereini vurgulamaktan da geri kalmaz. Bu, dolayl da olsa skolastik dncede yansyan geleneksel metafizie bir bakal drmadr. Bacon'n tepkisi daha kktenci niteliktedir. rneini skolastik dncede bulduu metafizik, onun gznde, insan zeksn kstekleyen ksr bir urat. nsan yaamn istenilen ynde gelitirme gc yalnzca bilimsel bilgide vard. Bu bilgiye soyut varsaymlardan kalkan tasmsal karmla deil, gzlem ve deneye dayanan indktif yntemle ulalabilirdi ancak. 18. Yzyl dnrle rinden Voltaire, Herder ve Burke gibi yazarlarn gznde metafizik, saygnlk tan yoksun, dnceyi karanla iten ad bir abayd. Voltaire metafizii teolojiyle bir tutuyordu; Burke ile Herder iin ise metafizik, saduyuya ters den bo bir gevezelikti. Aydnlk ann byk filozofu Hume daha acma szd. "Bir kitaplkta gezinirken," diyordu Hume, "yapmaktan kanamayaca mz bir kym var: Elimize alacamz herhangi bir cilde (bu teolojik ya da me tafiziksel bir kitap olabilir) bakp sormalyz: say ya da nicelik trnden soyut dnme iermekte midir? Hayr! Peki, olgusal dnyaya ilikin deneysel d nmeye yer vermekte midir? Hayr! yleyse, duraksamakszn elimizdekini atee atalm; nk bu kitapta safsata ve bo hayalden baka bir ey yoktur."3 Hume'n tepkisi skolastik dnceye olduu kadar rasyonalist filozoflarn in san aklna tandklar stn bilme gcne de ynelikti. Ona gre, kesin bilgi ye ulama bakmndan insan aklnn hayvan aklna stn tutulacak bir yan yoktu.
2) 3) Platon'un Copernicus sistemi zerindeki etkisi iin bkz. K. Popper, Conjectures and Refutations, s. 187. D. Hume, lnquiry Concerning Human Understanding, XII (iii).

154

Hume'n empirik yaklamn paylamamakla birlikte Kant da metafizie, deneyim tesi nesnelere (noumena) ynelik, "bilim d speklasyon" olduu gerekesiyle kar kmtr.4 19. Yzyln ilk yarsnda Auguste Comte'un nclnde balayan Pozi tivizm, Hume'a benzer bir izgi izler. Comte'a gre metafizik, insan dnce sinin olup biten her eyde Tanrsal gc bulan animizmden bilime doru ka nlmaz ilerleyiinde bir ara geit, entelektel olgunlua ulamamz iin ama mz gereken bir aamadr. Comte, "pozitif" dedii son aamaya geldiimizde, bilgi iin artk metafizie zg ilk neden ve mutlak gereklik araynn deil, "salt gzlemsel verilerin korelasyonuna dayanan bilimsel yntemin" n plana kt grndedir. Comte'un pozitivizmi ideolojik nitelikte yzeysel bir akmd; mantksal bir zmlemenin arln tamyordu. Bu tr bir zmlemeyi ieren daha et kili eletiriyi yzylmzda pragmatist felsefeyle mantk empirisizme borlu yuz. Geleneksel metafiziin bata gelen bir zellii ura konusu sorunlarn, zamanla farkl biimlerde ortaya konmuda olsa, zde deimeden kalmas dr. Gerekten, Tanr'nn varl, ruhun lmszl, madde ile ruhun apayr gerekler olup olmad gibi sorunlar srgit tartma konusu olmutur. Kant zmszln nedenini dnce donatmmzn yetersizliine balyordu. Mantk empiristler ile pragmatistlerin aklamalar deiiktir. Pragmatistler zmszl metafiziksel kavramlarn ilemsel tanmlamaya elverisizliiyle aklar. Tanr, ruh, madde vb. kavramlarn ilemsel tanmlar verilemez; veri lebilseydi, bu kavramlar ieren sorunlar bilimin sradan sorunlarna dnr, "metafizik" diye ortada bir ey kalmazd. Mantk empiristlere gelince, onlar iin metafiziksel sorunlar olgusal ierikten yoksun szde sorunlardr. z m nesnel yoklanmaya ak olmayan sorunlar zmsz sorunlardr; metafi zik umutsuz bir abadr. Descartes kesinlik araynda anlamlln nemine deinmi, aklk ve seiklii lt olarak nermiti. Ne var ki, aklk ve seiklik mantksal olmak tan ok psikolojik niteliktedir: biri iin ak ve seik olan bir kavram bir ba kas iin pekl bulank, belirsiz, dahas anlamsz olabilir. Pragmatistlerle mantk empiristlerin anlamllk ltleri daha nesnel niteliktedir. ster ilem sel tanmlamay, ister dorulanabilirlii benimseyelim, sonu deimez; ikisi de metafizii anlamsz klmaktadr. u farkla ki, birincisi szcklerin, kincisi nermelerin anlamna ilikindir. Dikkat edilirse, mantk empiristler metafizii "salt speklasyon" ya da "nyarg" diye eletirmekle yetinmemektedir. Bir speklasyon, bir nyarg de
4) Ne var ki, Kant kuramsal felsefesinde olanaksz bulduu eye, pratik felsefesinde olanak ta nr: nsan moral yaratk kimliiyle Tanr, zgrlk ve ruhun lmszl gibi "noumenal ger ekleri" kavrama yetisini tar.

155

neyimlerimize ters dse de pekl mantksal olabilir. Oysa anlamsz ya da anlam bulank, "Hi bizzat hiler" (The Nothing itself nothings) gibi savlar mantksal bulmak yle dursun, mantk ltlerine vurmak bile olanakszdr.5 Bu tr savlar kimi kez nerildii gibi ie yarar hipotez saymak ise bsbtn yanltr. Bunlara "szde hipotez" bile denemez. Hipotez grnmndeki metafiziksel savlara gelince, (rnein, "Var olan her ey maddeseldir.") bunlarn anlamszl, mantk empiristlere gre, bilimsel anlam bakmndandr; yok sa, metafiziin iir ve edebiyat trnden bir anlam olabilecei yadsnmyor. Genellikle belirtildii gibi metafizik deneyimlerimizi aan, bilimsel yn temle ulalamayacak "temel varlk ve ilkeler" zerinde bilgi edinme ura ise, mantk empiristlerin koyduu lt iinde bu uran bilisel anlamn dan sz etmek olanaksz olmasa bile gtr. Metafizik savlar ne Kant'n "ana litik yarg", Wittgenstein'n "tautology" dedii doruluu mantksal biimine bal savlarla, ne de "sentetik" denen doruluu olgusal olan savlarla bir tutu labilir. yleyse, felsefede bilime benzer ilev yklenmi metafizik trden al malara yer yoktur. Felsefe ne bir kuram ne de bilgi retmeye ynelik bir a lmadr. Felsefenin ilevi, mantk empiristlere gre, kuram oluturmak de il, yalnzca mantksal zmleme ve eletiri yoluyla gnlk ve bilimsel kav ram ve nermelerin aydnlatlmas, anlam belirlemesiyle snrldr. Metafizie yneltilen ksaca deindiimiz bu eletirilerin hakllk derecesi nedir? Kimi metafizik savlar gerekten anlamsz ya da anlam belirsizlii iin deyse, metafiziin tmn anlamsz bir giriim, bo bir gevezelik sayabilir mi yiz? "Sayabiliriz" diyenlerin yantlamas gerekli ilk soru udur: Metafizik an lamszsa, her dnem ve uygarlkta kimi yetkin zeklarn byle bir uraa ken dilerini kaptrmalar nasl aklanabilir? Bunu kiinin psikolojik zellikleriyle ya da kltrel ortamla aklama yeterli midir? "Yeterlidir" denemez nk, metafiziin gerisinde dnyay aklama, dnya iinde insann konumunu an laml klma diyebileceimiz evrensel bir gereksinme vardr. Unutmamak gere kir ki, dnyay aklamak bilimin de amacdr; metafizik bundan dolay yarglanamaz. Pozitivistlerin metafizii "mahkm" etme abalan balangtaki etkili so nularna karn baarl olamazd. Dorulanabilirlik ltne vurulduunda metafizik gibi pozitivizmin de anlamsz olduu sylenebilirdi. Gerekten, "Bir nermenin anlam dorulanabilirliindedir" yargs, metafiziin herhangi bir sav gibi, ne analitik ne de olgusal olmadna gre, anlamsz deil midir? "Ortaya koyduum yaklam tm metafiziksel sorunlar geersiz klyor," di
5) Oysa Heidegger'e baklrsa, samal tam tersine bilime tannan ciddilik ve stnlkte ara maldr. "Daha temel bir sorgulamann burgacnda," diyor Heidegger, "yalnz bilim deil, man tk da silinip gider." Heidegger'den nce Hegel de "Hi"ten sz etmi, salt varlk ile salt hilik bir ve ayn eydir, demiti.

156

yen Ernst Mach bile Joule'n deneylerinden sz ederken, belki de farknda ol makszn, bilim iin metafiziin nemini belirtmekten geri kalmaz: "...gerekten hepsi ayn amaca ynelik bylesine kapsaml deneysel aratr malara bakldnda bunlar ancak byk ve felsefe temeli son derece derin bir dnya grnden etkilenen bir bilginin gerekletirebileceini kabul et mek zorundayz."6 Mach'n dediinde bir gerek pay varsa, onu izleyen mantk empiristlerin metafizie ynelttikleri anlamszlk sulamas etkisini koruyabilir miydi? Gerekten soruna geni bir adan bakldnda, Platon, Descartes, Spinoza, Hegel, Bergson ve Whitehead gibi sekin metafizikilerin her birinin dn yaamna deiik bir boyut kazandrd nasl yadsnabilir? Geri metafiziksel aklamalar bilimsel aklamalarn salam olgusal temelinden yoksundur. Ne var ki, bunun metafizii tmyle geersiz saymak iin yeterli bir gereke ol duu tartma gtrr.7 rdelememizi srdrelim.

Bilim Dnyasnda Metafizik


Genellikle metafiziin, (a) belli bir ontoloji (bu ontoloji gereklii temel bir zdee indirgeme ya da temel bir sre olarak belirleme biimi alabilir);
6) 7) E. Mach, Principles of the Theory of Heat. Metafizikiler uralarna yneltilen eletirileri deiik biimlerde karlamlardr. Bunlardan biri metafiziksel savlarn szsel anlamlaryla deil yoruma ak anlamlaryla alnmas istemi dir. rnein, grnrde varlksal bir nerme olan Tanr vardr," tmcesini yorumlarken Tan r" szcn bir varlk ad olarak deil, soyut bir kavram olarak almal, kavramn geerliliini deneylerimiz zerindeki etkisiyle lmelidir. Kald ki, bu bir bakma bilimde de bavurulan bir yoldur: "elektron", "proton", "ego", id" vb. szckler sradan nesnelerin adlar deil, kimi olgu kmelerini aklamaya yarayan kuramsal kavramlardr. Bir baka savunma, bilimin de metafiziksel nitelikte ilke ya da varsaym ierdii savdr. Her olgu kendisine yol aan bir ya da daha fazla olguya dayanr," diye dile getirilen nedensellik il kesi bu trden bir varsaymdr. nerme olarak ne analitiktir, nk yadsnmas eliiklie yol amaz; ne de sentetiktir, nk olgusal yoklanmaya ak deildir. Yadsnmas yalnzca d nme alkanlmza ters der. Peki, ne analitik ne de olgusal nitelikte deil diye nedensel lik ilkesini anlamsz saymak doru mudur? Doru deilse, o zaman, bir baka nerme trne olanak tanma zorunda kalmyor muyuz? (Bu tr savunmalar bilim karsnda duraksama ii ne giren modem metafizii yanstmaktadr; kesin bilgi ve dorulardan sz eden geleneksel metafiziin herhangi bir savunma gereksinmesi duyduu sylenemez. Metafizik bugn bir z eletiri iine girmise, bunu bilimin etkisine borludur, kukusuz.) ada analitik felsefenin etkisini yanstan bir nc savunma: Metafizie gemite olduu gibi evrensel dorular" reten bir disiplin gzyle deil, temel varsaymlarmz irdeleyen zmleyici bir etkinlik gzyle baklmas ars. rnein, R. G. Collingwood'a gre metafiziin ilevi, "Absolute Presuppositions" dedii, her dnem ya da kltr ortamna zg, temel varsa ymlarmz irdelemektir (Bkz. An Essay On Metaphysics). Benzer bir yaklam izleyen W. H. VValsh da metafizii "Kategorik Prensipler" dedii genel dnme kurallarna ilikin bir a lma saymaktadr (Bkz. Metaphysics). Aslnda bu yaklam tmyle yeni deildir. Kant'n nesnel dnyaya ynelik dnce etkinliklerinin bal olduu gerekli koullarn yan sra Newton mekaniinin temel varsaymlarn aydnlatma giriimine Salt Akln Eletirisi adl bayap tnda tank olmaktayz.

157

(b) doal ve kltrel tm deneyim alanlarn (din, ahlak, sanat, edebiyat vb.) kapsayan tutarl bir yorum, bir dnya gr ierdii sylenebilir. u kadar ki, kimi metafizikinin ontolojiye, kimisinin yoruma arlk verdiini biliyoruz. Metafiziksel her sistem, kendine zg ontoloji ve yorumun yan sra baz ol gusal (ya da szde-olgusal) nermeleri de iine alan karmak bir yap sergi ler. Ayrca sistemin dlad, dahas sama bulduu ey ya da eyler olabilir. rnein, her eyin ereksel olduunu varsayan Aristoteles iin hibir amaca ynelik olmayan nesne veya olgularn varl; materyalistler iin ruh, mucize, tanrsal g gibi doa tesi eyler; Platon iin gereklii grntler dnyasn da arayan bilim, vb. Bu nedenle, - Bir btn olarak gerekliin bilgisi, - Alglayamadmz varlklarn ussal aklamas, - Evrenin en genel ve deimez zelliklerini inceleyen bilim, vb. gibi nitelemelerin hibirinin, kendi bana, deiik e ve ilevler ieren me tafizii yeterince belirledii sylenemez. Metafizii salt akl ii sanmak gibi salt sezgi rn saymak da yanltr. Tr ve kapsam ne olursa olsun her d nsel sistem, o sistemi oluturan kiinin duygu, dnce, hayal ve isten vb. yetilerini ierir. yleyse, metafiziksel bir sisteme, gereklie ilikin bir akla ma olduu kadar bir sanat, bir edebiyat yapt gibi yaratcsnn miza ve kii liini yanstan bir alma gzyle de baklabilir. Ancak burada amacmz me tafizii deiik ynleriyle ele almak deil, metafiziin bugn de bir lde ko runan bir savn, bilimsellik savn irdelemektir. Sorunu ksaca yle koyabiliriz: Deneylerimizi aan bir "gereklik" ze rinde bilgi sahibi olma sav inandrc olabilir mi? Dahas byle bir sava bugn geerli sayabileceimiz bir dayanak gsterilebilir mi? Metafizikte yle bir bil giye, gzlem ve gzleme bal akl yrtmeyle ulalmadna gre, ne yoldan ulalmaktadr? Salt aklla m? Entelektel sezgiyle mi? Yoksa kendine zg gizemli bir yntem, bir i kavrayla m? Metafizikiler de dahil hi kimse metafizie sradan bir bilim gzyle bak maz, bakmamtr. Ama gemite olduu gibi gnmzde de metafizie bilim st bir konum tanyanlar vardr. Kimi yanlaryla bilime ters dt bile sy lenebilecek metafiziin bir st-bilim saylmas ne demektir? Bu gemiten kal ma bir yaktrma deilse, nedir? te yandan, metafizik artk bilim olma sa vnda deilse onu ayakta tutacak ilevi ne olabilir? Bu tr sorular yantlamak iin metafizii amac, konusu, yntemi ve so nular bakmndan daha yakndan tanmamz gerekir. Ne var ki, bu yaznn erevesinde ayrntl bir zmlemeye olanak yoktur. Genel deinmelerle ye tineceiz. Metafizik gereklii anlama, "gerek" bilgi retme abas ise, amacna ulamada izledii yol, bavurduu aralar nelerdir? Hemen belirtelim, bu so158

rya birden fazla yant verilebilir. Her metafizikinin kendine zg bir yakla m, deiik bir yntemi olabilir kukusuz. Ama gene de "metafiziksel yntem" diyebileceimiz ortak bir tutumdan sz edebiliriz. Bu da gereklie ynelik kesinlik aray, bu arayta salt akl ya da sezgiye dayanan tmdengelimci karmdr. Metafizikte aklama konusu nesne ya da sreler, dolayl da olsa, gzlem ve deneye ak deildir; bunlara ilikin olgusal olarak yoklanabilir hi potezler oluturulamaz. Amacnda bilimi andran metafiziin, ynteminde matematii rnek tuttuu sylenebilir. Metafiziki, birtakm savlar ileri sr mekle yetinmez; savlarn ussal argmanlarla pekitirme, dahas ispatlama yo luna gider. Ancak bu argmanlarn geerlii ou kez yerleik mantksal l tlerle belirlenebilecek trden deildir. Bunlara "ispat" deil, ispat grn mnde "ussallatrma" diyebiliriz. lenilen konu, dayanlan varsaymlar ve iz lenen yntem gz nne alndnda ulalan sonularn nitelii kolayca belir lenebilir. Metafiziksel yarglar olgusal grnmne karn olgusal ierikten yoksundur. Doruluu empirik yollardan yoklanamayan bu yarglar analitik nitelikte de deildir. Peki, ne empirik, ne analitik olmayan ama kesin doru lar olarak ileri srlen bu yarglar "sentetik a priori" diye niteleyebilir mi yiz? Bilindii gibi Kant bu belirlemeyi Newton mekaniinin kuramsal yasalar ile matematiin teoremleri iin kullanmt.8 Oysa biraz nce belirttiimiz gibi metafiziksel savlarn ne bilimsel yasalarla ne de matematiin teoremleriyle s nflanmas doru olmaz. Metafizik almda birbiriyle badamaz u iki rnee bakalm: Platon: Gerek dnya Formlar dnyasdr. Mach: Dnyamz oluturan gerek eler duyu verileridir. Bu tr yarglarn doruluu ne olgusal yoldan, ne de mantksal biimleri ne baklarak belirlenemeyeceine gre, bunlara belki "sentetik a priori" de mek dnlebilir. Ne var ki, sentetik de olsa bu yarglarn doruluu (doru iseler) a priori olmad iin bunlara, Kant'n belirlemesi erevesinde "sente tik a priori" demek yerinde olmaz. te yandan mantk empiristlerin bu tr nermeleri bilisel anlamdan yoksun saymalar da soruna yerinde bir zm deildir. yleyse metafiziksel savlar iin ne diyeceiz? Bu soruya yant ararken ncelikle metafizikinin yaklamn gz nnde tutmamz gerekir. Ksaca demek gerekirse, her metafizik sistem, idce fixe diyebileceimiz znel bir yargy dnyay aklayan bir kuram olarak sunma
8) Geleneksel olarak metafizie zg saylan sentetik a priori trnden nermelere Kant yalnz ca iki alanda, matematik ile kuramsal fizikte, olanak tanyordu. rnein, Euclides geometrisin de "Her genin i alarnn toplam iki dik ann toplamna eittir," nermesi; fizikte, "Dn yada gzlemlediimiz her deiikliin bir nedeni vardr, "nermesi. Oysa Kant'a gre bu tr nermelere metafizikte rastlamamaktayz. Kant, "sentetik a priori" dedii nermeler arasnda, zellikle iki tanesini (nedensellik ilkesiyle zdeklik ilkesini) deneyimlerimizi biimleyen ilkeler saymtr.

159

giriimidir. Platon'un Formlar, Mach'n duyu verileri "gerek" dnyay akla yan nyarglardr. kisinde de k noktas ayndr: Yzeysel, yanltc bulduk lar saduyuyu ama, gvenilir bilgiye ulama gereksinmesi. Bu doyumsuzluu bilimin de tmyle karlad sylenemez. Din gibi metafizik de insan doas nn kkl bir gereksinmesini yanstmaktadr. Metafizik sistemler yetersizlikleri ortaya konarak eletirilebilir; ama metafizik bir kenara itilemez. Metafizii pratik yaamdan kopmu kimi eksantrik kiilerin fantezisi say mak da doru deildir. Metafizikinin evreni anlama abasnda deneyim biri kiminden, bilim, sanat ve edebiyat almalarndan etkilenmedii nasl syle nebilir? Onun kltr birikimiyle kendini snrl tutmamas, yerleik gre, da has saduyuya ters dmesi bunlardan tmyle koptuu anlamna gelmez. Metafizik gereklii anlamak, varln doasna k tutmak, kapsaml bir g r oluturmak abas ise, byle bir giriim niin saygn grlmesin! Bilimsel lik savnda olmayan metafizikte baar lt ortaya konan savlarn doruluu deil, bu savlarn oluturduu sistemin tutarl, aydnlatc, doyurucu bir akla ma olmasdr. Metafiziin geerlilii, son zmlemede, dnce ufkumuzu geniletme, deneyim dnyamz zenginletirme etkisiyle llmelidir. Teoloji gibi metafiziin de geleneksel bilimsellik sav dayanakszdr, savunulamaz. Ama dnce yaammza yeni boyutlar getirmeye ynelik hibir alma, bi lim deildir diye, yerilip dlanmamaldr. Tanrsal bir gce inan nasl ki teo lojinin anlam kayna ise, evreni bir btn olarak anlama, olup bitenleri tek bir ilkeye dayanarak aklama gereksinmesi de metafiziin varlk nedenidir. Felsefede bilimsel yntemden sz eden Russell'n mantk empiristlerin izgi si dnda kalarak metafizii yermemesi ilgintir. W.V. Quine'in metafizii "en genel bilim" nitelemesine katlmasak bile, mantk empiristlerin zellikle ba lang dneminde sergiledikleri kat tutum iinde de olamayz.9

Sonu
Her metafiziki st rtk de olsa birtakm kesin dorular ortaya koydu u kansndadr. Metafiziin bilim ya da st-bilim olduu sav gemite kalan bir yaktrmadr. te yandan olgusal olarak yoklanamad gerekesiyle me tafizii anlamsz saymak da artk etkisini yitirmi bir eletiridir. Metafizii bili

9)

Kald ki, belirttiimiz anlamda metafiziin nemini gnmzde kimi sekin bilim adamlarnn da dile getirdiini grmekteyiz. rnein, David Bohm fizikilerin doay anlamada salt ndeyi ve kontrol amac gden matematiksel hesaplamayla yetinemediklerini, kapsaml bir dnya g rne, gerekliin doasna ilikin temel bir anlaya dayanmak zorunda olduklarn vurgula yarak, "Bu tr btnsel bir anlayn yeni kuramsal dnceler iin verimli bir kaynak olma d nda, insan zeksnn evrensel uyum iinde ileyii bakmndan da, gerekli olduunu" ileri srmektedir. (Bkz. David Bohm, Wholeness and the Implicate Order, 1980, s. xiii-xiv).

160

me zg ltlere vurarak "mahkm" etme yerine, dnsel bir etkinlik ola rak verdii doyum, dnya grmze salad katk gz nnde tutularak deerlendirmek daha doru olur herhalde. Gemite bile kimi olumsuz etkile rine karn metafiziin bilime birtakm olumlu ipular salad bilinmektedir. Bilimin gnmzde ulat aamada da metafizik, mre Lakatos'un deyiiyle "yntemsel kurallar" ieren bir "bilimsel aratrma program" kimliiyle katk larn daha byk lde srdrebilir.10

10)

Bu trden bir programn gemite en gzaic rneini, evreni kocaman bir makine imgesiyle alglamay ngren, Newton mekaniine ve dolaysyla doa bilimlerinin hemen tmne mo del oluturan "Cartesian" metafizikte bulmaktayz. Evrim kuram da kimi ynleriyle bir "bilimsel aratrma program" diye nitelenebilir. K. Popper daha ileri giderek Darvvinizmi "metafiziksel aratrma program" saymaktadr. (Bkz. K. Popper, An Intellectual Autobiography: Unended Quest, s. 167-180.)

161

5 FELSEFENN KML*

Felsefenin ne olduu srgit tartma konusu bir sorundur. Bu yaznn amac soruna aklk getirmek, felsefenin kimliini genel bir belirleme ere vesinde ortaya koymaktr. Ama nce bir fizikinin felsefe, matematik ve fizik arasnda yapt bir karlatrmay verelim:
Felsefe alar boyu sregelen bir kafa etkinliimizdir; amac evreni kavramak, geree ulamaktr. Ama bu etin aray srecinde felsefeci lerin ulat sonuca baktmzda ne gryoruz: Her ey hakknda hibir ey bilmemekl Ayn yolda ura veren matematikilerin baars ise hi bir ey hakknda her eyi bilmek. Fizikilere gelince, bu zavalllarn tm didinmelerine karn elde ettikleri ey baz olgularla snrl kalan birka bilgi...'1

imdi bu "alakgnll" fizikinin deerlendirmesine glp geebiliriz; ancak felsefeye olduka yaygn bir bak yanstan bu szlerde bir nyarg varsa, bunu tmyle yersiz grebilir miyiz? Gremeyiz, nk felsefenin ne olduu, sradan kimseler bir yana, felsefeciler iin bile yant net ve ak bir soru deildir. Gerekten, bir dn tr olarak felsefeyi nasl niteleyebiliriz? Felsefe nin, amac, konusu ve yntemi bakmndan teoloji, bilim ve dier dn et kinlikleriyle karlatrldnda ayrc zellii nedir? Felsefe insann hangi ge reksiniminden domutur; uygarln geliim aamalarna kout bir ilerleme sinden sz edilebilir mi? Bilimin egemenlik kurduu amzda felsefenin ilev ve konumu nedir? Bir yaznn dar erevesinde sorunu, sraladmz tm boyutlaryla ele al maya olanak yoktur, elbet. Biz burada yalnzca nemine ncelik verdiimiz kimi deinmelerle yetineceiz. Szck anlamnda "bilgelik sevgisi" demek olan felsefe, dnemlere ve kullanm balamlarna gre farkl anlamlar almtr. Geleneksel yaygn kulla nmnda, "yaam ve dnya anlay" diye geen felsefenin, akademik kimliin*) Bu yaz Bilim ve topya Dergisinin Nisan 1997 saysnda yaymlanmtr. 1) Felsefe literatrnde yer alan bu parann kayna belli deildir.

162

de ana boyutlu (metafizik, ethik, epistemoloji) bir dn etkinlii olduu sylenebilir. Felsefe, metafizik boyutunda, gzlemlerimize ak grntler ge risinde varsayd asl gereklii kavramaya; ethik boyutunda, evrensel deer yarglaryla zgr isten, grev, sorumluluk gibi kavramlar, kiisel ya da sos yal davran kurallarn irdelemeye; epistemoloji (bilgi kuram) boyutunda, bilgi-inan ilikisini, bilgilerimizin kaynak, nitelik ve dayanaklarn aklamaya ynelik kavramsal bir almadr. Ne var ki, bu almann hemen her boyu tunda "idealizm", "realizm", "empirisizm", "pragmatizm" vb. adlarla bilinen deiik eilim, yaklam ve baklar yanstan retilerle literatrde yer ald n grmekteyiz. yle ki, felsefeyi basit bir kavram dzeyinde tanmlamaya kalkmak yanltc olmaktan ileri gemez. Bir kez, "felsefe nedir?" sorusunun kendisi felsefeye konu bir sorudur. Sonra, tarih boyunca filozoflarn verdikleri tanmlar arasnda ortak bir kesit bulmak kolay deildir. Ama gene de, bu g l gze alarak, tartmamza yn izmesi bakmndan genel bir belirlemeye gitmede yarar grmekteyiz. Felsefeye genelde dnyay ve dnyadaki yaam deneylerimizi belli bir g r (ya da reti) asndan anlaml klma ura diye bakabiliriz. Kukusuz, daha ok geleneksel anlay yanstan bu nitelemede, felsefenin zellikle a mzda n plana kan dil, bilim ve matematik konularndaki mantksal zm lemelerinin yeterince gz nne alnd sylenemez. Ancak vurgulamaktan kanamayacamz nokta udur: Felsefenin evrensel amac, dnya ve yaam anlaymz ussal dzeyde ilemek, ilgi alanmzda bize kavramsal aklk sa lamaktr. Felsefe, "zm" diye getirdii sonulardan ok evren ve insana ili kin ele ald sorunlar, sorunlara yaklam biimiyle kimlik kazanr. Arad mz zmleri versin ya da vermesin, nemli olan felsefenin belli bir deneyim birikimine dayanan aklama araydr. yle bir aray bizi teolojik ya da si yasal ideolojilerin tutsaklna dmekten kurtarmakla kalmaz, bize dn de neyimlerimizi zenginletirmeye elveren yeni ufuklar aar, dnya grmz kendi abamzla kurma zgrln salar. Balang dneminde felsefe varln doasn belirlemeye, evrende olup biten her eyi aklayan asal ilkeleri bulmaya ynelik bir etkinlikti. Daha son ra, Ortaa kilisesinin etkisinde felsefenin teolojik bir ilev yklendii, evreni tanrsal bir dizayn olarak kavrama, insan yaamn da bu dorultuda anlam landrma tutumuna dnt bilinmektedir. Son drtyz yllk dnemde ise zellikle bilimin giderek glenen etkisi altnda felsefenin daha ll bir yak lam iine girdii, btncl metafiziksel speklasyondan kavramsal zmle meye yneldiini grmekteyiz. yle ki, felsefenin amzda evrenin olgusal aklamasn bilime, tanrsal dizayn trnden retileri teolojiye ya da astrolo ji gibi szde bilimlere brakarak, asal ilevini, bilim ve teolojiyi de kapsayan tm dnsel etkinlikleri varsaym, anlam ve amalar bakmndan eletirel zmleme olarak alglama yoluna girdii sylenebilir.
163

Bu belirlemeye kout belirtilmesi gereken iki temel nokta vardr: 1) Fel sefeyi din, sanat, edebiyat, vb. kltrel etkinliklerden farkl tutan ussal niteli i; 2) Felsefeyi bilimden ayran a) nesnel gzlem veya deney verileriyle yok lanmaya bal olmayan reti zellii, b) bilgi retme zentisinden anlam ykleme ilevine ynelen kavramsal yaklam. Bu zellikleri gz nne aln dnda felsefenin, hi deilse ada felsefenin, ayrc zelliini imgesel at lmla mantksal zmleme ynteminin elele vermesinde bulduumuzu syle yebiliriz. mgesel atlm, evren iindeki konumumuza geni bir perspektiften baklmasna; mantksal zmleme sorunlarmza daha gvenilir, daha kalc zmler bulmaya bizi yneltir. Gemite felsefenin zellikle metafizikte kendini aa vuran balca sap lants, gerekliin bir btn olarak ancak salt akl ya da sezgiyle kavranabile cei inancyd. Bilimin gelimesiyle bu tutumn geerliini yitirdii; felsefenin dorular tekelinde tutan bir st-bilim konumundan karak bilisel sorunlarda aklk arayna giren kavramsal zmleme etkinliine dnt sylenebi lir. Filozofa artk ne bir bilge, ne de bize yol gsteren bir "akl hocas" olarak bakmaktayz. Onun misyonu bize kapsaml bir dnya gr sunmaktan ok, ilgi alannda kavramsal akla ulamak, ortaya srlen tez ve deer yargla rn eletirel yaklamla yoklamaktr. Ama bu yneli felsefenin klasik misyo nundan tmyle uzaklat demek deildir. Nitekim, amzda egemen ana litik felsefenin ncs Russell bile felsefenin ilevini, son zmlemede, kii ye bilgelie ynelik bilisel bir anlay kazandrma olarak belirtmekten kendini alamamtr:
Felsefenin amz iin de geerliini srdren asal ilevi, kiiye yaamnda ne kesinlik arayna girip dogmalara sarlmann, ne de, ev renin sonsuzluu karsnda korkuya kaplp paralize olmann kanlmaz olmad bilincini kazandrmadr.2

Bilim bize gvenilir bilginin kapsn amtr; ama reneceimiz eyle rin snrsz olmadn biliyoruz. Teoloji her eyi aklad savndadr; oysa yapt, temelde cehaleti beslemek, kitleleri uyutmaktr. Evrenin ve yaamn gerek anlamn kavramak peine den kii, aradn ancak bilimle kucakla an felsefede bulabilir!

2) Bertrand Russell, A History of VVestern Philosophy, Simon and Schuster, New York, 1964, s. XIV.

164

c BLM - KLTR LKS

,-t n'T-
i1

- - -L . ^JL J .rJ =

-v--.

>,!- ,.A^ .. _ !T, fc'f l "*-,>= .

1 r-,

fcl',

'^.&= r- "v^'V.

- *.- .
a--i

- v-.^ V j - -

bE

V. J T > '

J'V.vhS ': ,'^rv k^i- - izr1*. & ;-'j:


^

PBT-J,: * V^i ' '- I'7vy'


Ur

3-~-

-'l - v .-

'

JF-
i -fpsi **> --*. =*' -:,

'

W >:'*
_l:^ ' -t * e-

"r* v.' -*

T*^ -iki - -' v ' ' -1 j -.*.r J * - t -1'l '' ,tr ,- S-'. ,r

<! i.___ 1

l;-,

i1

s--*;.VrJT ^ jr-, ;.* j


* *? .4v* -'T ~h
II t

\ L
%&&&&

BLMN GELM SREC*

-Ksa Bir Bak-

Bilim insana zg deiik yeti ve zellikleri ieren karmak bir etkinlik tir. Giri blmnde bilimin kimliini genel deinmelerle belirlemeye, kltr balamndaki nemini belirtmeye altk. lerde bilimi aratrma, bilgi retme ve gerei aray boyutuyla ele alacak, eletirel dnme yntemi olarak da ha derinlemesine ileyeceiz. Ne var ki, tarihsel gelimesine bakmakszn bili mi yeterince anlamaya olanak yoktur. Bu blmde bilimin gelime srecini kaln izgilerle belirtmeye alacaz. Daha ayrntl bilgi iin okuyucu isterse yazarn Bilim Tarihi'ne bavurabilir.** Bilimin gelimesine iki deiik adan baklabilir. ok yaygn olan bir ba k asndan bilim yava ve srekli ilerleyen bir bilgi birikimidir. Yeni ama da ha arpc bir bak asndan da bilimin gelimesi, kuramsal dzeyde devrim sel atlmlara dayanr. Bu iki bak as ilk bakta eliik grnse de, daha geni bir perspektifte birbiriyle badar niteliktedir. Bilimsel gelime tek bo yutlu bir sre deildir. Bilim bir yanyla bir bilgi birikimidir. Bu yanyla bilim sel gelime yava, kimi duraksamalara karn srekli ilerleyen bir etkinliktir. te yandan bilim tarihi bilimsel gelimenin zaman zaman devrimsel nitelikte kkl deiiklikler sergileyen bir sre olduunu da ortaya koymaktadr. y leyse bilim, bir kuramsal aklama etkinlii olduu lde devrimsel, gzlem ya da deneye dayanan bir bilgi birikimi olduu lde evrimseldir. rnein gemite gksel nesnelerin konum ve devinimlerine, gazlarn davranna, d en cisimlere, vb. olgulara ilikin yaplan gzlem veya deneylerin sonular byk lde bugn iin de geerlidir. Bunlar grmezlikten gelip, yeniden kefetme yoluna gitmeye gerek yoktur. Oysa kuramsal atlmlar iin yle bir genelleme yaplamaz. Bilimde kuramn ilevi olgusal deneyimlerimize k tut mak, beklentilere ters den gzlem veya deney sonularn aklamaktr. Ne var ki, getirilen bir aklama alternatif aklamalar olanaksz klmaz. Baka bir deyile bir olgu ya da olgu kmesine deiik kuramlarla deiik aklama*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Haziran 1995, Temmuz 1995, Austos 1995 saylarnda bir dizi olarak yaymlanmtr. **) Bkz. Kaynaka.

167

lar getirebilir. stelik imdi yeterli grnen bir kuram bir sre sonra yeni ol gusal verilerin ortaya kmasyla yetersiz kalabilir. Bu demektir ki, daha doyu rucu kuram aray bilimde bitmeyen bir gereksinmedir. Gzlemsel bilgi biriki mi trnden kuramsal bir birikim yoktur. Bu nedenle, bilimsel gelimeye "alma" ve "pekime" diye iki dnemli bir sre olarak bakmak daha yerinde olur. Kuramsal dzeyde imgesel atlmlara dayanan alma, olgusal dzeyde ise, gzlem veya deney veri birikimine dayanan pekime sz konusudur. Kk l ve kapsaml bir aklama getiren her kuram, ou kez uzun sren bir pe kime dnemi, her pekime dnemi erge daha doyurucu bir kuram aray izler. Bilimin tarihsel geliimi baka bir adan da tartma konusu olmutur. Bi limi, gelime dinamizmini kendi iinde tayan salt entelektel bir etkinlik ola rak alglayan klasik gr, bu gre kar bilimin gelime dinamizmini klt rel etkenlerin de tesinde ekonomik koullara balayan Marxist gr. Ge mite sert tartma ve knamalara yol aan kart ulardaki bu grlerin ikisi de gnmzde geerliliklerini yitirmitir. Bilim ne sosyal ve kltrel ortam d nda kendi bana bir etkinlik, ne de salt ekonomik koullarla belirlenen bir gelimedir. Bilim entelektel bir etkinlik olduu kadar sosyal bir olgudur; eko nomi, teknoloji, politika gibi sosyal; sanat, din ve deer yarglar gibi kltrel etkinliklerin oluturduu ortam elverdii lde gelime olana bulur. Bilimin tarihsel geliimine baktmzda balca dnm noktas gr mekteyiz. Bunlardan ilki Babil ve Msr'da byk lde empirik dzeyde ka lan bilgi birikimiyle antik Grek dncesinin birlemesiyle ortaya kan Hele nistik dnemdir, ikinci dnm noktas bilimin Renaissance sonrasnda yer alan byk atlmdr. nc dnm noktasn, yzylmzn ilk eyreinde ortaya kan Relativite ve Kuantum teorileri simgelemektedir. Tartmamzn geri kalan blmnde bu dnm noktasn gzden ge ireceiz.

A. Antik ada Bilim


Bilimde ilk admlarn ndus, Frat-Dicle ve Nil nehirleri evrelerinde kuru lu eski uygarlklarda atldn gryoruz. Bu uygarlklar, bilimsel etkinlik iin gerekli sosyal ve teknolojik koullar bakmndan elverili ortama sahipti. Ta rmda da olduka ileri bir dzeye ulamlard. Tarla srme ve sulama, teker lekli tat arac kullanma, hayvanlarn igcnden yararlanma vb. uygulama becerilerinde belirgin bir gelimilik iindeydiler. retimleri yalnz alan ke simi deil, kendini din ve bilime adamaya ynelik bir sekinler takmn da beslemeye elveriyordu. Daha da nemlisi, bu uygarlklarda iletiime ve dene yimle kazanlan bilgi ve becerilerin birikimine byk kolaylk salayan yaz
168

dizgeleri olumutu. Uygarlklar Mezopotamya'da .. 3000 yllarnda yee ren Smerliler, yazlarn yumuak balk tabakalar stne yazyorlard. Msr llarn yaz yntemi daha gelikindi; Kaytlar, bitkiden elde edilen bir tr kt zerine mrekkeple yaplyordu. Basit lme ve hesaplama ilerine olanak ve ren matematik bilgileri de vard. zellikle Nil Vadisinde arazi lme pratii birok geometrik kavramn olumasna yol amt. rnein, pi (n) says, dik al gen vb. geometrik ekillerin zellikleri bilinmekteydi. Msrllar geo metride, Babilliler ise daha ok aritmatikte ilerdeydiler. Dairenin 360 derece ye, gnn 24 saate, bir saatin 60 dakikaya, bir dakikann 60 saniyeye bln mesi pratiini Babillilere borluyuz. Onlar yln uzunluunu sadece yaklak drt dakikalk bir hatayla hesaplayabilmilerdi. Babillilerin stelik astronominin temellerini atarak bilime nclk ettikle ri sylenebilir. Astronomide ilk nemli admlarn Babil'de atlmas rastlant deildi. Bilindii gibi astronomi ncelikle iki koulun salanmasna dayanr: Dikkatli gzlem alkanl, iyi matematik bilgisi. ki alanda da Babillilerin ba ars olduka parlakt. Gksel nesnelerin devinimlerindeki dzenlilik Babilli gzlemcilere matematiksel becerilerini en st dzeyde kullanma, rendikleri ni matematiksel olarak dile getirme olana salyordu. Kukusuz astronomi deki bu atlm byk lde kimi sekinlerin salt bilgi araynn ve anlama meraknn rnyd. Ne var ki, elde edilen bilgilerin ok gemeden tanmda pratik uygulamalar bakmndan deeri grlr. rnein bu bilgilere dayanla rak gelitirilen takvimin tarma byk yararlar salad bilinmektedir. Ancak bu gelimeler nemli admlar olmakla birlikte kapsam ve derinlik ynnden snrl, ounluk gzlem dzeyinde kalan almalard. Bilim dikkat li lme ve gzlemsel veri toplama ilemi olmaktan daha ileri bir almadr. Bilimin lme ve gzleme dayand dorudur, ama bunlarn yan sra dn me ve irdelemeyi ieren ussal bir etkinlik olduu da yadsnamaz. Babilliler ile Msrllarn gzlem ve lme dzeyindeki pratie de yansyan baarlar k msenemez kukusuz, ama bilimin gerek anlamda kimlik kazanmas, gz lemsel sonularn belli kavramsal ilkeler erevesinde dzenlenmesi ve ak lanmasyla olasyd. Bilim bu aamaya, bir lde de olsa, Helenistik dnem de ular. Antik Gerek dnrlerin gzlemden ok speklatif dnmeye arlk verdikleri bilinmektedir. Aristoteles'e gelinceye dek, hatta daha snrl tutulmakla birlikte Aristoteles'te bile, doay aklama btncl metafizik tr den bir arayt. Ussal dnme ile gzlemsel verilerin karlkl etkileimini ieren bilimsel yntemin ilk belirgin rneini, Helenistik dnemin sekin aratrmacs Achimedes'in almalarnda bulmaktayz. Antik Yunan'da yaam pratik sorunlardan ok kuramsal tartmalara y nelikti. Toplum bir adan dnsel etkinliklere olanak tanyan demokratik bir tutum iindeydi; dier bir adan belli bir elit snfa ayrcalk salayan bir yap sergiliyordu. El emei gerektiren kaba iler nerdeyse tmyle "kle" saylan
169

kalabalk snfa yklenmiti; kk sekin tabaka ise zamann sanat etkinlikle ri ve metafiziksel tartmalarla doldurma ayrcalna sahipti. Onlar iin sorun gnlk geim deildi; nemli olan gerei anlamak, yaamn anlamn kavra makt. ilk dnem (t.O. 600-300) Yunan dnrleri iin felsefe ile bilim i ie bir likte bir etkinlikti. Thales, Anaximender, Anaximenes, Parmenides, Pythogoras, Empedocles, Anaxogoras, Democritus vb. gerekte bilime ynelik filozof lard. Dncelerinin odanda evrenin temel niteliini, nesnelerin ortak tzn belirleme ura yer alyordu. Tartmalar felsefeyle snrl kalmyor; matema tik, astronomi, fizik, tp gibi alanlar da kapsyordu. zellikle astronomi ve ma tematikte baarlar son derece parlakt. Geometriye ilikin pek ok nermeleri Msrllar bulmutu; ancak bunlarn mantksal ispat Yunanllar beklemitir. Bu nun arpc bir rneini Pythogoras teoreminde bulmaktayz. Dik al genin geometrik zelliklerini hem Msrllar hem Babilliler bilmekteydi. Ama teoremin ispatn ilk veren Pythogoras olmutur. Aritmetikteki baarlar geometrideki kadar olmamakla birlikte, asal say (1 ve kendinden baka hibir sayya blnemeyen say), irrasyonel say (baya kesir olarak yazlamayan say) vb. nemli baz bulularndan sz edilebilir. Ama onlarn matematikteki en byk atlm hi kukusuz geometriyi aksiyomatik bir dizgeye dntrme baarsnda kendi ni gstermektedir. Euclides'in kurduu aksiyomatik dizge tarih boyunca dedk tif dnmenin gcn ortaya koyan en arpc rnek olmutur. Aristoteles'le sona eren klasik dnemi, Helenistik dnem izler. Bu yeni dnemde entelektel etkinliklerin merkezi Atina'dan skenderiye'ye gemitir. Euclides'in yan sra Archimedes, Aristarchus, Hero skenderiye'de yetien bilgin-mhendisler arasnda bata gelen adlardr. Gksel nesnelerin devinimleri ni matematiksel olarak aklayan Ptolemy de nl Almagest adl yaptn s kenderiye'de yazmt. Ptolemy sistemi Copernicus devrimine kadar geen 1500 yl boyunca egemenliini srdrr. Helenistik dnem metafiziksel speklasyonlarn deil, bilimsel ve tekno lojik etkinliklerin n planda yer ald bir dnemdir. Modern uygarln zn oluturan bilimin olumasnda, iki temel enin (Babillilerin saysal ve nicel bilgi edinme teknii ile klasik Yunanllarn ispata ynelik mantksal dnme ynteminin) kaynamas balang noktas olmutur. Archimedes'in hidrostati i ve kaldra yasas gibi, Ptolemy astronomisi de bu kaynamann daha o d nemdeki rnleridir. Ne var ki, bu dnem, .S. 3. Yzyldan sonra atlm g cn yitirmeye yz tutar; ok gemeden pek ok yaratc etkinlik gibi bilim de ortaan karanlna gmlr. Geri 8. Yzyldan 12. Yzyla kadar slam dnyasnda nemli bilimsel almalarn olduu; tp, kimya ve matematik alanlarnda kimi ilerlemelerin kaydedildii bilinmektedir; ama genelde Arapla rn bilimde zgn atlmlardan ok Yunan kaynaklarn aktarma ve yorumla ma tutumu iinde kaldklar sylenebilir.
170

Ortaa'da bilim kilisenin tekelinde, dinsel banazln buyruuna girmi ti. Bu ksr ortamda daha sonra ortaya kan skolastik felsefe, her ne kadar Aristoteles mant erevesinde rasyonel dnceye byk bir g kazandrdysa da, temelde teolojik ierikli bir metafizik olmaktan ileri gemedi. Daha da kts, zamanla tm zgr araylara kapal; olgusal dnyay anlamaya deil, dinsel dogmalar ispatlamaya ynelik dngl dnme geleneine d nmeye yz tuttu. lerde zgr atlmlar lm cezasyla yasaklayan engizis yon bu gelenein bir aracyd. Bilimde ilk canlanma 12. ve 14. Yzyllar arasnda Bat Avrupa'da kimi retim merkezlerinin olumasyla balar, Bu merkezler ok gemeden Paris, Oxford, Cambridge ve Padua niversitelerine dnr. eviri yoluyla klasik Yunan kaynaklarna dn, dnce ortamna byk bir canllk getirmiti. Ne var ki Aristoteles bu dnemde de etkisini srdrr; yaptlar bulunmaz bi rer hazine, bilim anlay, dnyay aklayan tek dnce dizgesi, yetkin bir aratrma yntemi olarak alglanyordu. Oysa bu anlayn bilim iin, birtakm olumsuzluklar ierdii daha sonra ortaya kacaktr. Aristoteles iin filozof-bilgin diyebiliriz. Bilimde balca ilgi konusu biyo loji idi. Aristoteles'in mantn bir disiplin olarak ilk kurucusu olduu halde matematie uzak durmu olmas bilimin gelimesini aksatan olumsuzluklardan biridir. Deineceimiz ikinci bir olumsuzluk, canllarn byme ve davranma bi imlerini aklamada Aristoteles'in "ereksel" yaklamdr. "Teleolojik" diye bi linen bu yaklamda zellikle canl dnyada balangtaki nedensel etkenler deil, amaca ynelik eilim vurgulanmaktayd. Ancak ereksel aklama, insan davranlar bakmndan yersiz grlmese de, bitki ve hayvanlarn byme ve yaylma sreleri bakmndan yzeysel bir aklamadr. Canllarn belli ama lar gerekletirmeye ynelik oluumlar iinde olduu sav bilimsel bir akla ma olmaktan ok, kolaya kaan ilkel bir aklamayd. Aristoteles'in fiziksel nesnelerin devinimini de kapsayan teleolojik ilkesi 17. Yzyla gelinceye dek bilimin gelimesini kstekleyen gl bir ba olmutur. Bilimin yeniden dou u iin ncelikle bu anlayn yklmas gerekiyordu. Aristoteles'in dnce ya psnda bilimin gelimesini olumsuz ynde etkileyen bir nc etkenden da ha sz edilebilir: bu mantk ve matematik gibi bilimin de doruluu apak birtakm ilkelerden yola koyulmas kanyd. rnein, gksel nesnelerin devi nimlerinin embersel olduu o trden doruluu apak bir ilkeydi. Bu ilke tartlmaz bir doruydu, nk gksel cisimlere ancak yle yetkin devinim bi imi uygun olabilirdi. Doruluu apak ilkelerden yola kma mantk ve matematikte geerli ve kanlmaz bir yntemdir. Oysa olgusal ierikli bilimde doruluu apak il kelerden sz edilemez; bilimde bavurulan tm ilkeler, son zmlemede, bi rer hipotez olmaktan ileri eyler deildir. Bilimin yeni bir geliim srecine gir
171

mesi bu tr nyarglarn yklmasn beklemitir. Matbaann ortaya kmasyla kilisenin bilgi zerindeki tekelinin krlmas, iletiimin hzlanp yaygnlk kazan mas bu srece yol aan yeni araylar besleyen, en byk etken olmutur.

B. Modern Bilimin Douu


lk atlmlar 16. Yzylda balayan modern bilim, gnmze dein gide rek artan bir ivmeyle ilerlemesini srdrmektedir. Bilimsel gelimede sreklili i yadsmamakla birlikte, modern bilimin birok ynden kendine zg bir "mutasyon" olduu sylenebilir. Gerekten bu gelime salt ierik ynnden deil, dnyaya bak as bakmndan da, daha nceki dnemlerin biliminden farkldr. Modern bilimin douunda, drt byk bilim adamnn almalar nem lidir. Bunlardan ilki gne-merkezli dizgesiyle modern astronominin temelleri ni kuran Copernicus'tur. Onu Kepler ile Galileo izler. Kepler Copernicus diz gesini matematiksel yoldan dorular; Galileo matematikle deneyi birletirerek bilime bugn bildiimiz yntemi kazandrr. Nihayet Neu/ton'la bilim kuramsal dzeyde yzylmza gelinceye dek tartlmaz bir senteze ular. Aada bu almalara ana izgileriyle deindikten sonra, bilimin bu d nemdeki olaanst gelimesine yol aan kimi koullar belirtmeye alaca z1) Nicolous Copernicus (1473-1543), Leonardo da Vinci gibi, Renaissance dneminin evrensel bir dehasyd. Onun kiiliinde bilim adamlnn yan sra, st-dzey bir hukuku, bir air, bir sanat, bir hekim, bir diplomat ve bir din adam birlemiti. Ama onun asl tutkusu matematiksel astronomiy di. Bu alanda mr boyu sren almas modern bilimde ilk byk devrimi oluturur. Bu devrim astronomide kkl bir dnm olmakla kalmaz, bilimin Ortaa skolastik dncenin tutsaklndan kurtuluuna da yol aar. Copernicus bir Renaissance adamyd, ama amac yerleik skolastik dnya grn ykmak ya da kiliseyi rahatsz etmek deildi. Yapmak istedii, astro nomiye daha tutarl kuramsal bir aklama getirmek, matematiksel olarak daha basit ve uyumlu bir kimlik kazandrmakt. Yaklak 1500 yl egemenliini sr dren Ptolemy teorisine gre dnya evrenin merkezinde sabit durmaktayd. Krelere bal gksel nesneler (ay, gne, gezegenler ve yldzlar) dnya evre sinde yetkin bir dzenlilik sergileyerek dnmekteydiler. "Tanrsal bir dzen" di ye alglanan bu dizge, ayrca insana evrenin merkezinde olma doyumunu sal yordu. Ne var ki, Copernicus'un gznde Ptolemy sistemi gereksiz yere karma k olduktan baka tutarszd. Teori birbirini tutmayan birtakm varsaymlar, ayakst gereksinmelere gre oluturulan aklamalar ieriyordu. Copernicus dindard, ama kilisenin resmi retisine dnen karmak
172

yermerkezli sistem onun matematiksel kafasna aykr dyordu. Her eyi yetkin oluturma gcne sahip Tanrnn yle arpk bir evren dzenine izin verebileceine inanamyordu. Astronomiye basit ve tutarl bir kimlik kazandr ma araynda kk klasik aa uzanan bir hipoteze bavurur: dnyann da di er gezegenler gibi gne evresinde dnd hipotezi. Geri bu hipotez sa duyuya pek yatkn deildi; M.. 3. Yzylda Sisaml Aristarchus ilk ileri sr dnde byk bir tepkiyle karlanm, sonra da unutulmutu. imdi yle bir aklamaya yeniden bavurmak kolay olamazd; stelik kiliseye kar kmak herkesin gze alabilecei bir i deildi. Ama Copernicus daha doyurucu bul duu gne-merkezli aklama zerinde yaamnn son otuz yl boyunca al maktan geri kalmaz. ld yl (1543) yaymlanan nl yapt (Gksel K relerin Dnleri zerine) bilim tarihinde yeni bir aa giden yolda ilk b yk admdr. Balangta kilise matematiksel bir hipotez olarak ileri srlen bu giriimin devrimsel niteliini kavrayamaz. nemli olan felsefi doruluktu: Bir eyin matematiksel olarak doru olmas, felsefi doruluu demek deildi. Zaten kitabn nsznde felsefi doruluktan deil, matematiksel doruluktan sz ediliyordu. Copernicus kitabn matematikiler iin yazmt. Hi deilse kiliseyi buna inandrmt. Kilise bu yorumun rehavetinde yaklak yzyl tepkisiz kalr. Oysa Coper nicus bilimde byk bir devrimin temellerini atmakla kalmam, dnyay evre nin merkezinde yer alan tahtndan drmekle aslnda teolojinin insana tan d evrensel ayrcala da son vermiti. Nitekim bunu sezinleyen Protestan Luther, "Bu budala" diyordu, "astronomi bilimini altst etme sevdasndadr." Oysa kutsal kitap Dnyann deil, Gne'in dndn bize bildirmitir. Bir yeni yetme astroloa halk kulak versin, olacak i mi?" Halkn hemen deil, daha sonra kulak verdiini o zaman kim grebilirdi ki! 2) 17. Yzyla gelinceye dek Copernicus teorisinde belirgin bir gelime gzlenemez. Astronomlar ounluk Ptolemy sistemine bal kalmlard. Bu ynde ilk nemli atlm Johannes Kepler (1571-1630)'den gelir. Keplerin amac, benimsedii yeni teoriyi matematiksel olarak temellendirmekti. Gne sisteminde gezegenlerin yrnge ve devinimlerinin nasl olutuu, sistemi birarada tutan eyin ne olduu gibi sorular yantlamak isti yordu. Copernicus teorisini olgusal olarak yeterince kantlayamamt. Daha s, kimi gzlemler teoriye ters dmekteydi. rnein, dnyamz bir gezegen ise yldzlarn sabit grnen konumlar nasl aklanabilirdi? Geri Copernicus grnteki bu tutarszl yldzlarn dnyamza ok uzak olmalaryla akla mak istemiti. Ancak byk gzlemci Tycho Brahe (1546-1601) bile bu ak lamay inandrc bulmamt. (Yldzlarn dnyaya uzaklklarna grecel son derece kk olan yer deitirmeleri 19. Yzylda gzlenmitir.) Baka bir zorluk da, yldzlarn grdmz byklne ilikindi: Yldzlar ortalama
173

gne byklnde varsayar, Copernicus'un ngrd uzaklkta dnr sek bize algladmz byklkte grnmemeleri gerekirdi. (Kukusuz o d nemde n gzbebeinde urad krlmann bu sonutan sorumlu olduu bilinmiyordu.) Tycho Brahe, Ptolemy sistemini de yeterli bulmuyordu. ki sistemi uzla tran bir orta yol neriyordu; buna gre, ay ve gne merkezde sabit duran yer-krenin, gezegenler de gnein evresinde dolamaktadr. Bylece Copernicus sisteminin matematiksel basitlii ile kilisenin benimsedii Aristoteles kozmolojisi birarada korunmu olacakt. Ne var ki, bu zmn ekicilii uzun srmez. Tycho'nun asistan olan Kepler'in almalaryla Copernicus sis teminin stnl ok gemeden kurulmu olur. Kepler yaratltan mistik eilimde bir kiiydi. Onun iin gne tanrsal bir varlkt. Evrenin merkezinde yerkrenin deil, gnein yer almas doald. Tanrnn yapt evren, yetkin bir harmonik dzen iinde olmalyd. Bu beklen ti onu gezegenlerin yrngelerinin matematiksel ilikilerini bulma arayna yneltir. Tycho gibi Kepler de, gne-merkezli sistemin kimi glkler ierdiinin ayrdndayd. stelik ustasnn byk bir emekle toplad gzlemlerin tmy le sistemi dorulad da sylenemezdi. Ama gene de sistemin doruluuna olan inancnda duraksamas yoktu. Bu inan onun byk baarsnn itici g cyd. Kepler gezegenlerin devinimlerini betimleyen yasasyla bilim tari hinde "Astronominin Prensi" Unvann kazanr. Yrngelerin biimine ilikin ilk yasas, tm gezegenlerin odak noktalarndan birinde gnein yer ald, elips izerek devindiini dile getirmektedir. kinci yasas gezegenlerin yrn gelerindeki devinim hzlarna ilikindir; bir gezegeni gnee balayan doru paras eit srelerde eit alanlar alr. Buna gre gezegenin gnee yakn getii yerlerde hz artar, uzak getii yerlerde hz azalr. "Harmonik yasa" denilen nc yasa, gezegenler arasnda yrngelerini tamamlamada geir dikleri sre ynnden mukayeseye olanak vermektedir: Bir gezegenin yrn gesini tamamlama sresinin karesi gnee olan ortalama uzaklnn kp ile orantldr. Buna gre, gezegenin periyodik sresini T, yrngenin ortalama yarapn r ile gsterirsek r^/T^ oran tm gezegenler iin ayndr. nc yasada dile gelen iliki, ilerde Nevvton'un formle ettii yereki mi yasasna ipucu salamakla da nemlidir. Bu yasadan ortaya atlmas en g olan hi kukusuz birincisiydi. nk bu yasa geleneksel retiye aka ters dmekteydi. Copernicus da dahil tm astronomlarn tartmasz kabul ettikleri ey, gksel devinimlerin embersel olduuydu. ember yerine elipsin konmas hem gkselliin yetkin liine, hem de estetik duygumuza aykr den bir giriimdi. Bu herkesten ok evrenin harmonik dzenini dleyen Kepler iin zor olmutu. Elipse karar vermeden nce, yrngelerin embersel olduunu kantlamak iin tm ola
174

naklar yoklamaktan geri kalmaz. Ama o sonunda olgusal verilerle badama yan duygusal koullanmalar, yerleik n yarglar bir yana itmeyi gze alabil di. Kepler'in bilim adam olarak bykl en bata olgulara saygsnda, ele tirel kafa gcnde kendini gstermektedir. 3) Kepler'in ada Galileo Galilei (1564-1642) bilim d hibir saplant ya da eilim iinde deildi. Modern fiziin babas Galileo yaad dnemde hem evrene baknda, hem de bilimsel aratrma giriimlerinde katksz ussal ve nesnel bir yaklam sergileyen belki de tek bilim adamyd. nemli bulular nn yan sra onun bilim dnyasna salad en byk kazancn deney ile mate matii birletirip, bilimsel ynteme bugnk anlamda kimlik kazandrm oldu u sylenebilir. Eik Pisa kulesinden deiik arlkta nesneler drerek yapt sylenen deneylerle, "nmzde ak duran doann kitab matematik dilin de yazlmtr" nl sz onun yntem anlayndaki iki boyutu belirtmektedir. Galileo'nun ncelikli ilgi alan fizikti, ama astronomi de yakndan ilgilen dii bir aland. Copernicus sistemine zel bir ilgisi vard. Sistemin doru oldu una inanyor, bunu ispatlamak istiyordu. Bu amala kendi eliyle yapt te leskop ona gkyzn inceleme olana salamt. Gzlemleri, samanyolunun aslnda geni alan kaplayan bir yldz kmesi olduunu, ay yzeyinin g rnd gibi przsz deil, engebeli olduunu, Jpiter gezegeninin evresin de drt uydunun dndn, Vens gezegeninin evreler sergilediini gster miti. Bu bulularn hepsi geleneksel retiye ters dmekteydi. Galileo'nun dnce ve bulularn aklamasndaki pervaszl kiliseyi rahatsz ediyordu. Aristotelesi profesrler teleskoptan gkyzne bakmay reddediyorlard. On lara gre, bu arala grnen eyler salt birer hayaldi; nk dnya evresin de dnen yalnzca yedi nesne olabilirdi. Galileo, Keplere yazd mektubunda "bilginlerin bu aptallndan sz ederek, "birlikte olsaydk gzel bir kahkaha atardk" demekten kendini alamaz. Galileo, ilkin 1616'da, engizisyon nne karlr; sk bir gzda alr. Sonra uslanmad grlnce 1632'de ikinci kez karlr, ve yarglanr. Suu, ki Dnya Sistemine likin Diyalog adl kitabnda gne-merkezli sistemi savunmas, Ptolemy sistemine banazca sarlanlar kmsemesiydi. mr boyu ev hapsi cezasna arptrlan yal bilim adam, ayrca diz ktrlerek tvbe ettirilir: "Ben 70 yanda Floransal Galileo Galilei yksek huzurlarnzda yemin ederek sylyorum: Gnein evrenin merkezinde sabit olduu savndan vaz1 geiyorum; bir daha yle uydurma bir retiyi retmeyeceim gibi asla sa vunmayacam da.." Galileo'nun yerden dorulduunda "E pursi muove (Ama gene de dn yor)" diye mrldand sylenirse de bu bilindii kadaryla sadece bir sylenti dir. Galileo'nun ba astronomide derde girer ama o asl fizikteki kkl atlm175

laryla nldr. Bu atlmlardan biri dinamikte ivme kavramdr. Bir bakas eylemsizlik ilkesidir. Bu ilkenin kefinden nce, maddesel bir nesnenin ancak bir kuvvetin etkisinde devindii, kuvvetin kalkmasyla devinimin sona erecei dnlmekteydi. Aslnda bu dnce saduyuya da uygun dmekteydi. Oy sa eylemsizlik ilkesi, tam tersine, devinim iinde bir nesne, onu durduran ya da deitiren bir d kuvvet olmadka, devinimini ayn dorultuda srdrr savn iermektedir. Bu ilke daha sonra Newton mekaniinin birinci yasas kimliini kazanr. Galileo'nun deneysel olarak temellendirdii bir baka ilke de "den nes neler yasas" diye bilinmektedir: Den bir nesnenin hz dme sresiyle orantl olarak artar. Baka bir deyile bu yasa serbest den her nesnenin iv me kazandn ve bu ivmenin ktlesi ne olursa olsun tm nesneler iin ayn olduunu sylemektedir: Fizikte bu yasa d= 1/2 gt2 denklemiyle dile getirilir, (d, dme mesafesini; t, dme sresini; g, "ekim ivmesi" denen bir sabiti simgelemektedir.) Kepler ve Galileonun bulularyla dorulanan Copernicus sistemi astro nomide paradigma konumuna oturur. Galileo'nun Newton mekaniine yol aan nc almalaryla fizik rnek bir bilim olarak ykselir. 4) Sir Isaac Newton (1642-1727) genellikle dnyann bugne dein kard en byk iki bilim adamndan biri saylr. (Dieri Albert Einstein'dr). Newton'un fizik ve matematik alanlarndaki almalar son derece kapsaml ve kkl baarlarla ykldr. Bilim onun ellerinde 17. Yzyln sonlarna doru en parlak atlm dnemini yaar. Matematiksel olarak dile getirdii me kaniin temel yasalar yerel ve gksel tm nesneleri kapsamaktayd. Gz ka matrc en byk baars ekim kavram ve kavram ieren evrensel ekim yasasyd. Optik alannda nemli bulular yan sra, "kalkls" (calculus) diye bilinen diferensiyel ve integral hesap yntemlerini ortaya koydu. Fizik, kalklsde son derece etkin dil ve mantksal karm aracn bulmutu. Newton'un 1687'de yaymlanan Doa Felsefesinin Matematiksel lkeleri adl nl yaptnda mekaniin yetkin rneini geometride bulduumuz aksiyometik bir dizge kimliinde ilendiini grmekteyiz. Dizgenin aksiyomlarn hareketin yasas ile evrensel ekim yasas oluturuyordu. Hareketin ilk yasas temelde Galileo'nun eylemsizlik ilkesini dile getiriyor du: "Dardan bir kuvvetin etkisi olmadka, her nesne hareketsizse hareketsiz liini, hareket halindeyse belli dorultudaki hareketini korumay srdrr." kinci yasa (ki birinci yasay aslnda iermektedir) hareketin deiiminin uygulanan kuvvetin etkisiyle orantl ve o etkinin ynnde olduunu dile getir mektedir. Baka bir deyile m ktlesini etkileyen F kuvveti a ivmesine yol a yorsa, F=m.a denklemi F'nin bykln belirtmektedir. nc yasa basit bir dille her etkiye kar ona eit bir tepkinin olduunu ifade etmektedir.
176

"Ters kare yasas" diye de bilinen evrensel ekim ilkesine gelince G m1.m2 F=---------d2 bu ilke evrende herhangi iki nesnenin birbirini ktlelerinin arpmyla doru, aralarndaki mesafenin karesiyle ters orantl olarak ektii savn iermektedir. Newton, mekaniin nclleri sayd bu yasalarla tm hareketin akla nabilecei savndayd. rnein, gerekli gzlemsel veriler salandnda bu ya salarn, a) Yerkre ile ay'n ktlelerini hesaplamaya; b) Yerkrenin kutuplarda bask, ekvatorda da taknln matematiksel olarak aklamaya; c) Denizlerde gel-git olay ile "kuyruklu yldz" dediimiz kornetlerin y rngelerini aklamaya; d) Kepler'in gezegenlerin yrngelerine ilikin yasalaryla Galileo'nun, sarka yasas ve nesnelerin serbest dme yasasn mantksal olarak karsa maya (bir anlamda "teorem" olarak ispatlamaya), olanak verdiini gsterme yoluna gitmiti. Fizik Newton'la olgusal ilikileri betimleyici dzeyden aklay c dzeye ykselir. Gerekten, Kepler ile Galileo'nun betimleyici dzeyde or taya koyduklar ilikileri Newton'un temel yasalarn ieren mekanik teorisiyle nedensel aklama olana bulmaktadr. Nevvton'un byk atlmlarn deerlendirirken, onu nceleyen almalar gzden uzak tutmamamz gerekir. Tannm bilim tarihisi Butterfield'n be lirttii gibi, Newton'a "bilimin uzun gelime srecini talayan, kendisini ncelleyen baarlar ileri bir dzeyde birletiren" esiz bir yetenek olarak bakmak daha doru olur.1 Gerekten, Nevvton sahneye kmadan nce "ekim" kavram oluturul mutu. rnein, ngiliz bilim adam William Gilbert yer kreyi, gksel nesne leri konumlarnda tutan kocaman bir mknats saymaktayd. Copernicus'tan beri birok bilim adam da dnya ve gne gibi byk ktlelerin evrelerinde ki nesneleri ektii inanandaydlar. Yerekimi onlarn gznde bir tr man yetik ekimdi. Dahas ekim gcnn evrensel olduu, byk nesnelerin k kleri, aralarndaki mesafenin karesiyle ters orantl ektii, tartlan konu lar arasndayd. Ne var ki, bu ve benzeri savlar deiik kiilerce ortaya atl m, birbirinden kopuk duruyordu. Nevvton'un dehas bu tr bireysel bulu ve savlar biraraya getirmek, gl bir teorinin kapsamnda birletirmekti. Newton kendi baarsn bir bilgenin alakgnlll iinde yle belirtmiti: "Eer daha ileriyi grebildiysem, bunu devlerin omuzlarndan bakmama bor luyum!"
1) Bk. H. Butterfield, "Newton and His Universe" Short History of Science, s. 78.

177

imdi sorulabilir: Bilimin 17. Yzyldaki bu byk atlmnda rol oynayan nemli etkenler nelerdi? Bilim sosyal ve kltrel bir olaydr; salt kimi sekin kiilerin olaanst yetenek ve renme tutkularyla aklanacak bir oluum deildir. Sanat etkinlikleri bile elverili koullar ieren toplumsal bir ortamla olasdr ancak! Bilimi, olup bitenleri kendi iinde anlamaya ynelik ussal bir etkinlik sa yabiliriz kukusuz. Ama bu soyut bir tanmdr; bilimin belli bir dnem ya da yerdeki geliim atlmn aklamaz. Sosyal koullara da bakmamz gerekir. Copernicus, Galileo ve Kepler tm kiisel atlm gc ve stn yeteneklerine karn bildiimiz kimlikleriyle Renaissance ncesi dnemde ortaya kabilirler miydi? kmadklarn biliyoruz. kamazlard nk, ortaan karanlk orta mnda yle bir gelimeye olanak yoktu. Her eyden nce entelektel iklim buna elverili deildi. Dinsel banazln tekdze dnce erevesinde yeni araylara girimek istense bile gze alnamazd; bir sapklk olarak dlanr, gerektiinde cezalandrlrd. Renaissance bu tekdze dar ereveyi krmtr. nsanlar dnyaya alma, renme yolunda yeni araylara girme; antik an bilgi ve dnce kaynaklaryla dorudan tanma olana bulur. Artk Aristo teles zerindeki basmakalp yorumlar deerini yitirmitir. nsanlar taze ve eletirel bir yaklam iinde grecel de olsa dnme, tartma ve iletiim kur ma zgrln yaamak istemektedir. Klasik yaptlar ulusal dillere evrilir. Matbaann icad bu evirilerin geni halk kesimlerine ulamasn salar. Gide rek ivme kazanan bilgi aray ok gemeden yerleik normlar sarsmaya ba lar; insanlar "doru" diye bellenen dogmalar ak ya da st rtk sorgula maya koyulur. Bu entelektlel uyann, bilim iin elverili bir ortam hazrlad yadsnamaz. Entelektel uyana kout olarak dinde reformun da nemini unutmamak gerekir. Katolik kilisesinin egemenliini kran Protestan hareketi ister istemez zgr araylara daha fazla olanak salamtr. VVeber ve Merton gibi tann m sosyologlarn, "Protestan Ahlak" dedikleri dnyaya daha ak tutum ile bu tutuma kout ussal doa anlay bilim iin olumlu bir gelime olmutur. Ussal doa anlay, doa ve doa st varlklarn birbirinden ayr olduu, do al dzenin ussal olduu, insann doal dzeni anlayabilecei gibi dnceleri iermekteydi. Protestanlar din ile bilimi badamaz iki ideoloji gibi grmyor lard. Tam tersine, doay anlamann Tanry anlamay kolaylatraca inan andaydlar. Doa Tanry yanstmaktayd.2 Bilimin gelimesini kamlayan bir baka etmen de 17. Yzyln ikinci ya rsnda ortaya kan bilim dernekleriydi. Bunlar arasnda en nlleri talya'da Academy del imento, ngiltere'de Royal Society, Fransa'da Academie des Sciences idi. Bu dernekler bilim adamlar arasnda iletiim, ibirlii ve yardm
2) 178 Bkz. B. Barber, Science and Social Order, s. 89.

lama olanaklar salamakta, niversite d bilimsel etkinliklere destek ver mekteydi. Yaymladklar kitap, dergi ve bildirilerle uluslararas (Silgi alverii ne, aratrma sonularnn izlenmesine yardmc oluyorlard. ; Renaissance sonras dnemde bilimin geliimini etkileyen bir faktr de ekonomik ve teknolojik gelimelerde bulmaktayz. Ekonomi gnlk gereksin melerin tesinde da dnk, uzun vadeli bir gelime srecine girmiti. Bu s rete teknoloji giderek dnem kazanmaktayd. Yeni teknolojiler iin bilimsel aratrma balca kouldu. Ekonomi bilimsel gelimeye kaytsz kalamazd. te yandan bu dnemde bilim adamlarnn ounluk pratik yaamn gerek sinmelerine uzak durmad; ara gere kullanm, ticaret ve makineleme i lerine dorudan katldklar grlmektedir.3 zellikle merkantilist kapitalizm, keifler, denizcilik bilim-teknoloji etkileimini kanlmaz klmaktayd. Maden cilikte ve kmr ocaklarnda da byme ve verim yeni teknolojiler gerektir mekteydi. me suyu ve tarm sulamasnda daha verimli pompalarn icad bu dneme rastlar. lgin olan pompalarn bilim adamlarn uratran bir sorun ortaya koymasyd. Pompayla suyun belli bir dzeyin stne karlamamas aklanmaya muhta bir olayd. Galileo sorunla ilgilenir, ama aklamay bula maz. rencisi Torricelli daha sonra su dzeyi ile atmosfer basnc arasndaki ilikiyi bularak doru aklamaya ular. Bu rnekten de grld gibi bilim adamlarnn pratik sorunlara eilmeleri, bilimin gelimesi bakmndan nemli olmutur.

C. ada Atlmlar
Bilimde Nevvton'la ykselen mekanik dnya anlay yzylmzda alr. Bu anlayta evren alma gcn kendi iinde bulan kocaman bir makiney di; yle ki, doada olup biten her eyin, belli yasalar erevesinde, maddesel paracklarn devinimine indirgenerek aklanabilecei varsaylyordu. Bir aklamann bilimsellik lt yetkin rnekleri fizikte" olan mekanik" akla mayd. rnein, s, k, elektrik, manyetizma ve kimyada her aklama me kanik modele yaklat lde bilimsel saylyordu. Darwin'in evrim kuramn da da mekanik modelin izlendii aktr. Dahas yzylmzn ilk yarsnda bir atlm iine giren davran psikolojisinin de ayn modeli izledii 'sylenebilir.^ 19. Yzylda fizik bilgini Lord Kelwin'in mekanik modele ilikin szleri son derecede arpcdr: "zerinde altm eyi mekanik modele dntrme dike rahat edemem; dntrdmde ancak anlayabilirim." Mekanik dnya anlayn en keskin izgileriyle Pierre S. Laplace (1749-

3)

Bkz. B. Barber, a.g.y: s. 86.

179

1827) dile getirmiti. Ona gre belirimcilik (determinizm) tm olgular kapsa yan evrensel bir ilkeydi; nkoullar verilen gelecekteki her olguyu kesinlikle belirleyebilirdik. Laplace' kendi azndan dinleyelim:
Doada herhangi bir anda etkin olan tm kuvvetleri ve var olan nesnelerin o andaki konumlarn bilen bir zek, evrendeki en kocaman nesnelerden en hafif atomlara kadar tm nesnelerin devinimlerini tek bir forml kapsamnda toplayabilir; yeter ki, bu zek eldeki verilerin hepsini birden ileyebilecek gte olsun. yle bir zek iin belirsiz kalan hibir ey olamaz: Gemi gibi gelecek de onun gzleri nnde serili olacaktr. Bugne dein astronomide saladmz stn baar, o zeknn sala yabilecei yetkin bilgi yannda zayf bir taslak gibi kalr. Geometri ve me kanik biliminde ulalan sonular evrensel ekim yasasyla birleince, in san akln, dnya sisteminin gemi ile gelecekteki durumlarn sz ge en bir tek formln kapsamnda kavramaya yaklatrmtr.4

19. Yzylda astronomide olduu gibi fizik ve kimyadaki gelimeler de bi lim adamlarn, tm fiziksel olgularn matematiksel bir sentezde toplanabilece i kansna gtrmt. ngiliz kimya bilgini John Dalton (1766-1844) atom teorisiyle kimyay danklktan kurtarp dafca rasyonel bir dzene kavuturur. Her elementin kendine zg trden atomlardan, her bileiin de kendine z g molekllerden olutuu dncesi geerlik kazanr. Gene bir ngiliz bilim adam Micheal Faraday (1791-1867) ile sko bilim adam James Clerk Maxwell (1831-1879) elektrik ve manyetizma alannda "devrimsel" diyebilecei miz atlmlaryla byk bir ilerleme salar, sradan maddesel nesneler iin ge erli olan mekanik yasalarn kapsamna k, elektrik ve manyetizmann da alnabileceini gsterirler. Ayn ekilde, bilimin yeni bir kolu olan termodina miin inceleme konusu enerjinin de mekanik yasalara bal olduu gsterilir. yle ki doadaki tm srelerin maddesel devinime indirgenebilecei beklen tisi paradigmatik bir g kazanr. Ne var ki, Newton mekaniine olan bu ar gven geen yzyln sonlarna doru sarslmaya balar. Kimi gzlemsel veri lerin mekanik teoriyle yeterince aklanamad grlr. Bu tr sapak olgula ra hem makro hem mikro dzeyde rastlanmaktayd. Bu glkleri giderme abasnda devrimsel nitelikte iki byk teori doar. Bunlardan biri, uzay, za man ve evrenin yapsna ilikin Einstein'n grecelik (relativity) kuramyd; di eri temelini Max Planckn att kuantum teorisiydi. Bu iki sistem kendi alanlarnda Newton mekaniini amakla kalmadlar, insan dnce ve imgesi ne yeni ufaklar da atlar. Teorilerin ikisi de st dzeyde karmak ve mate matiksel niteliktedir, birka sayfada ana hatlarn bile vermek kolay deildir. Daha doyurucu aklama iin okuyucular isterlerse, Kaynakada verilen yapt
4) Bkz. Ritchie Calder, Mand and the Cosmos, s. 25.

180

lara bavurabilirler. Biz burada yzeysel de olsa kimi nemli noktalara dei nen ksa bir aklama ile yetineceiz. Einstein'n (1879-1955) devrimsel atlm iki aamaldr. 1905'te ortaya kan zel Grecelik kuram, Neu/ton'un "mutlak zaman" ve "mutlak uzay" kavramlarn geersiz klar; 1916'da yaymlanan daha kapsaml Genel Gre celik kuram ise evrensel ekimin bir kuvvet deil, iinde yerkrenin ya da g ne gibi ktlelerin yer ald uzay parasnn geometrik yapsnn bir fonksiyo nu olduu tezini iler. Bilindii gibi hz veya ivmeyi lmek iin, iki olayn ne zaman ezaman olduunu bilmemiz gerekir. Ne var ki, uzaysal olarak birbirinden uzak.iki olay sz konusu olduunda ezamanlk gzlemcinin konumuna baldr: Bir gz lemci iin ezaman olan, konumu deiik baka bir gzlemci iin ezaman de ildir. zel Grecelik kuramna gre her koordinat sisteminin zaman kendi ne zgdr. Koordinat sistemi verilmedike, bir olgunun olu zamanna ili kin u ya da bu nermenin bir anlam yoktur. Ayn ekilde uzay da grecel bir kavramdr, nk her koordinat sistem baka koordinat sistemlere bal olarak devinim halindedir. zel Grecelik kuramnn ncllerini oluturan iki temel ilke vardr: 1) Doa yasalar ivmesiz devinen tm sistemler iin ayndr; 2) In hz, kayna na gre devinim iinde olsun veya olmasn her gzlemci iin ayndr. Kura mn ierdii dier nermeler bu ncllerin mantksal sonulardr. Aslnda de neysel nitelikte olan bu iki ilkenin yol at kuramsal devrim, ilk bakta a rtc grnebilir. Ama sonularna bakldnda aknlk yerini byk bir hayranla brakmaktadr. Kuramn ilgin sonularndan birine gre, gzlemciye bal olarak nesne lerin devinimleri ynnde uzunluklar ksalr, ktleleri artar. rnein, bir topu k hzna yakn (yakn, nk kurama gre k hzn yakalamaya olanak yoktur) bir hzla uzaya frlattmz dnelim. Devinim dnda kalan bir gz lemci iin top bir tepsi gibi yasslarken, ktlesi byk lde artar. yle ki, hz k hzna erien bir nesnenin oylumu sfr, ktlesi sonsuz olur. Ancak ktleyi eyleme diren diye kabul edersek, ktlesi sonsuzlaan bir nesnenin de vinim iinde kalmasnn olanakszln grrz. Gene ilgin bir baka sonu da, zamann grecelii. rnein, birbirine tam ayarl iki saatten birini ok hzl bir roketle uzaya yollarsak, bu saatin yer deki saate gre daha yava alt grlecektir. Oysa roketteki gzlemci iin yle bir yavalama sz konusu deildir. Ne var ki, bu kii bir sre sonra dn yaya dndnde (varsa) ikiz kardeini daha yalanm bulacaktr. Kuramn belki de en nemli (atom bombas nedeniyle en ok bilinen) bir sonucu da madde ve enerji edeerliine ilikin denklemdir: F= m. c^. Kk bir ktlenin byk bir enerji demek olduunu ortaya koyan bu denklem, yl dzlarn (bu arada gnein) nasl rettiini de aklamaktadr.
181

Kuramn evren anlaymz ynnden de kimi sonular olmutur. Bunlar arasnda en nemlisi, hi kukusuz, uzay ve zaman kavramlarn birletiren drt boyutlu uzay-zaman kavramdr. zel Grecelik kuram dzgn dorusal (ivmesiz) devinen sistemlerle s nrlyd. Einstein'n 1915'te ortaya koyduu Genel Grecelik kuram ise birbi rine gre hzlanan ya da yavalayan (yani ivmeli devinen) sistemleri de kapsa maktadr. yle ki, birinci kuram, kapsam daha geni ikinci kuramn zel bir hali sayabiliriz. zel Grecelik Newton'un mekanik yasalarn deitirmiti. Genel Grecelik daha ileri giderek "ekim" dediimiz gravitasyon kavramna yeni ve deiik bir ierik kazandrr. Nevvton mekaniinde gravitasyon ktle sel nesneler arasnda ekim gc olarak varsaylm, aklanmamt. Buna gre, rnein, bir gezegeni yrngesinde tutan ey, ktlesi daha byk G ne'in ekim gcyd. Oysa Genel Grecelik kuramna gre gezegenleri y rngelerinde tutan ey Gne'in ekim gc deil, yrngelerin yer ald uzay kesiminin Gne'in ktlesel etkisinde oluan kavisli yapsdr. yle bir uzay yapsnda nesnelerin baka trl devinimlerine olanak yoktur. Bu dn cenin gerei olarak Einstein, uzayn klasik Euclides geometrisiyle deil, Riemann geometrisiyle betimlemeye elverdii tezini vurgular. Genel Grecelik kuram ayrca gravitasyon ile eylemsizlik ilkesini "gravitasyon alan" ad altn da tek kavramda birletiriyordu. Bu noktada Einstein'n Faraday ile Maxvvell'in "elektromanyetik alan" kavramndan esinlendii sylenebilir. Genel Grecelik kuramnn tm mantksal yetkinliine karn, hemen be nimsenmesi bir yana, anlalmas bile kolay olmamtr. Bir kez, zel kura mn tersine, Genel kuram fizikte zm istenen herhangi bir soruna ynelik bir aray rn deildi. Sonra, kuram dorulayan gzlemsel bir kant henz ortada yoktu; stelik, 1915'in teknolojik olanaklar kuramn deneysel yoklan mas iin yeterli deildi. O zaman kuramn ilkelerinden yalnzca biri yoklan maya elveriyordu; ancak iinde bulunulan sava koullar bunu da gletir mekteydi. Ne var ki, Einstein kuramn doruluundan ylesine emindi ki, de neysel yoklamada ortaya kacak herhangi bir olumsuz sonucu kuramn yan ll iin yeterli sayacan bildirmekten kanmyordu. Olgusal yoklanmaya elveren ilke uydu: Kuram doruysa, Gne'in gravi tasyon alanndan geen bir k nnn erilmesi gerekirdi. Bu etkiyi gndz aydnlnda belirlemeye olanak olmad iin, Gne'in tutulmasn beklemek ten baka yaplacak bir ey yoktu. Astronomlar, Gne'in 1919 Mays'nda tutulacan, gzlem bakmndan en uygun yerin Afrika'nn batsnda Prens adas olabileceini bildirmilerdi. nl ngiliz astronomu Eddington'un nder liinde bir grup bilim adamnn gerekletirdii gzlem ve lmeler ilkeyi do rulamaktayd. Sonu Kraliyet Bilim Akademisince aklanr aklanmaz bilim dnyas bir tr bylenir; "Einstein" ad, "Neu/ton" dzeyinde bir ycelik sim gesine dnr.
182

Genel Grecelik daha sonra baka gzlemlerle de dorulanr. Bunlardan biri, aklanmasnda klasik mekaniin yetersiz kald bir olaya (Gne'e en yakn olan Merkr gezegeninin perikelisinin kaymasna), bir dieri Gne (ve dier yldz) atomlarnn sat n frekans dkl nedeniyle spektral izgilerin spektrumun krmz ucuna doru kaymas olayna ilikindir. zel Grecelik gibi Genel Greceliin de ilk bakta eliik grnen kimi ilgin sonulan vardr. rnein, kurama gre, evren sonlu byklkte, ama snrszdr. Gene kuram evrenin giderek ya bymekte ya da klmekte ol duunu iermektedir. (Nitekim yldz kmeleri zerindeki gzlemler evrenin bymekte olduunu gstermitir.) Einstein bu kuramyla da yetinmez; yaamnn son otuz yln daha da kapsaml bir kuram oluturma abasyla geirir. Evrende olup bitenleri bir ge nel ilke altnda aklamak, insanolunun, kk klasik aa uzanan deimez bir araydr. Thales tm varl suya, Pythogoras sayya indirgeyerek akla maya almt. Modern ada Oersted, Faraday ve Maxwell'in elektrik ile manyetik gleri zdeletirme yoluna gittiklerini gryoruz. Einstein'n da mr boyu sren d buna ynelikti. Doann tm glerini (gravitasyon, elektrik, manyetizma, vb.) "birleik alanlar" dedii temel bir ilkeye balamak. Bu dn gerekletii sylenemez belki; ama Einstein ada fiziin egemen akm dnda kalma pahasna umudundan hibir zaman vazgemez. Evrenin dzenlilii onda bir tr dinsel inant. "Seeneim kalmasa, doa yasalarna bal olmayan bir evren dnebilirim belki; ama, doa yasalarnn istatistik sel olduu grne asla katlamam. Tanr zar atarak i grmez!" diyordu. Kuantum teorisine gelince, bu teori atom-alt dzeyde Newton mekanii nin yetersiz olduunu gstererek fizikte etkisi giderek byyen yzylmzn ikinci devrimini gerekletirir. Bu alanda ilk byk adm atan Alman fizik bil gini Max Planck (1858-1947) alt alanda karlat bir soruna zm arayndayd, yoksa yol at kkl devrimi ngrm deildi. Sorun ksaca uydu: Klasik fiziin, "Enerjinin Eit-blnme Teoremi"ne gre, kor halindeki bir cisimden salnan radyasyonun, hemen tmyle, dalga uzunluu olas en ksa dalgalardan ibaret olmas gerekiyordu. Bu kk bir snn bile son dere ce parlak bir k vermesi demekti. yle ki, vcut smzn bizi bir ampul gibi tmas beklenirdi. Radyasyon enerjisi srekli bir ak olarak varsayldndan, spektrumun ksa dalga (yksek frekans) kesiminin alabildiine geni olmas, hatta snrsz uzamas gerekirdi. Baka bir deyile dalga uzunluunun giderek ksalmasyla enerjinin sonsuza doru artmas sz konusuydu. Fizikiler bu beklentiyi "mor tesi katastrof" diye niteliyorlard. Oysa deney sonular spektrumda ok deiik bir enerji dalm ortaya koymaktayd. Bir kez, de ney hibir maddenin, ne denli akkor haline getirilirse getirilsin, sonsuz enerji salacan kantlamyordu. Sonra, kan enerjinin byk bir blmnn orta dalga uzunluktaki kesimde olduu grlyordu. Yerleik kuram ile deney so
183

nular arasndaki tutarszlk gzden kamayacak kadar akt. Sorun deneysel verilere dayal hesaplamalarda bir hatadan kaynaklanmyor idiyse, yerleik kuramn yetersizlii sz konusu olmalyd. Planck'n yetkin rnek olarak ald kara-cisim zerinde yrtt kuram sal almas 1900de yaymlanr. almann dayand temel dnce uydu: Madde her biri kendine zg titreim frekansna sahip ve bu frekansla radyas yon salan vibratrlerden ibarettir. Geri bu dncenin yrrlkteki kurama ters den yan yoktu. Ne var ki, Planck ayn zamanda vibratrlerin enerjiyi srekli bir aknt olarak deil, bir dizi kesik fkrmalarla sald grn de ileri srmekteydi. Bu demekti ki, belli bir frekansdaki bir osilatrn sald ve ya ald enerji ancak tam birimler biiminde olabilir; birim kesirleriyle ola mazd. Planck'n zm araynda bavurduu istatistiksel yntemin de, ince leme konusu ilikilerin saylabilir olmasn gerektirmesi, radyasyon enerjisinin bireysel blmlerden olutuu varsaymn kanlmaz klyordu. nerilen zm basitti: Gzlem sonularyla badamayan srekli ak varsaymndan vazgemek! Ne var ki, imdi olduka ak ve mantksal gr nen bu zmn o dnemde hemen benimsenmesi bir yana, akla yaknl bi le kolayca dnlemezdi. Doann sreklilii bir hipotez ya da sradan bir varsaym olmann tesinde, doruluu sorgulanmaz bir inant adeta! Newton mekanii gibi Maxwell'in elektromanyetik teorisi de doann srekliliini ie riyordu. Nitekim eloktromanyetik teoriyi deneysel olarak dorulayan Alman fiziki Hertz, n dalga teorisine deinerek bu teoriyle fiziin deiik kollar nn salam, tutarl bir btnlk kazandn belirtmekten geri kalmaz. Yerleik bir kuram sorgulamak pek az bilim adamnn gze alabildii bir giriimdir. Dorusu, Planck'n nerdii zmle balangta devrimsel bir ge limeyi balattnn, dahas klasik fizii sarstnn farknda olduu sylene mez. O, zmne deneysel verileri matematiksel olarak dile getiren masum bir forml gzyle bakyordu. Oysa, "kuvantum" dedii bir enerji paketi ile bir dalga frekans arasndaki ilikiyi belirleyen denklemi (E= h.f) bilimde yeni dnemin temel tayd, (Denklemde E bir kuvantumun enerjisini, f dalga fre kansn, h "planck sabiti" denen 6,6x10"^^ erg.sn saysn gstermektedir.) Kuvantum teorisi ok gemeden n dalga teorisini de etkiler. Nitekim, Einstein'n 1905'te ortaya koyduu "Fotoelektrik Etki" diye bilinen teorisiyle k da kuvantum teorisinin kapsamna girer. Bylece s, k, elektromanye tizma vb. radyasyon trlerinin tmnn kuvanta biiminde verilip alnd sav dorulanm olur. Bu teori daha sonra Bohr, Schrdinger, Heisenberg vb. bi lim adamlarnn nemli katklaryla amzn fiziine egemen kuvantum me kaniine dnr. Bu arada radyoaktivite zerindeki almalar atomun i yapsnn karma kln ortaya koyar. Deiik atom trleri arasndaki fark imdi "elektron" ve "proton" dediimiz pozitif ve negatif ykl elektrik paracklaryla aklanr.
184

1910-1914 arasnda Rutherford ile Bohr atomu ortasnda pozitif ykl ar bir ekirdein (protonun) evresinde negatif ykl elektronlarn dnd geze gensel bir sistem biiminde resmetmilerdi. Ancak kuvantum teorisi, elektron larn bireysel davranlarn ndemeye olanak vermiyordu. Klasik fiziin belir lenimciliine atom-alt dzeyde yer yoktu. Elektronlarn davran ok sayda gzleme dayanan istatistiksel olaslk olarak kestirilebilirdi ancak. stelik Heisenberg'n belirlenmezcilik ilkesinde dile gelen bir olanakszlk vard: Bir elek tronun konum ve hznn birlikte saptanma olanakszl. Konumun lm h zn lmn, hzn lm konumun lmn kesin olmaktan karyordu. Bata Einstein, kimi sekin fizikilerin belirlenmezcilik ilkesini ilerine sindiremediklerini, hz ve konumun birlikte belirlenme olanakszln ilkede deil, aratrma yntemindeki yetersizlikten kaynaklanan geici bir handikap saydklarn biliyoruz. Ne var ki, aradan geen yaklak yetmi yllk srede, lme tekniklerindeki gelimelere karn, belirlenmezcilik ilkesi bugn de ge erliini korumaktadr, ilkenin kalc m, yoksa geici mi olduunu ancak za man gsterecektir. Syleyebileceimiz kesin bir ey varsa o da bilimin ge mite olduu gibi gelecekte de beklenmedik atlmlara, srpriz gelimelere ak olmasdr.

Kaynaka 1. Bernal, J. D., Science in History, Penguin Books, 1969. 2. Butterfield, H., The Origins of Modern Science, The Macmillan Company, 1961. 3. Cohen, I. B., The Birth of a New Physics, Doubleday and Co., 1960. 4. Dampier, W. C., A History of Science, Cambridge, 1966. 5. Price, D. J., Science Since Babylon, Yale University Press, 1961. 6. Sarton, G., The Life of Science, Books for Libraries Press, 1948. 7. Yldrm, C., Bilim Tarihi, 4. Basm, Remzi Kitabevi, 1994. 8. Yldrm, C., Bilimin ncleri, TBTAK, 8. Basm, 1997.

185

2 BLMSEL NESNELLK VE DEER YARGILARI*

Her dnemde deiik gerekelerle de olsa bilime bir tepki gze arp maktadr. 18. Yzyla gelinceye dek bilime ounluk eksantrik kiilere zg bir fantezi, yerleik normlara aykr bir ura gzyle baklmtr. Ortaa ge leneini srdrenler teolojik dogmalara ters dt iin, hmanistler evrenin mekanik aklamasn insancl deerlerle badar bulmadklar iin bilime kar kmlard. Gnmzde ise bilimsel bilginin teknolojideki kullanmyla orta ya kan sorunlardan sorumlu tutulduu iin bilim knanmaktadr. Gerekten, sava teknolojisinde ulalan korkun gelimeler, nkleer enerji santrallaryla endstri atklarnn yol at evre kirlenmesi ve ekolojik sistemin bozulma tehlikesi, nfus patlamas, genetik mhendislik, doal kaynaklarn artan hzla tketimi vb. gelimelerin dolaysyla da olsa bilimle ilikisi yadsnamaz. Ancak sorulabilir: Bu kayg verici gelimelerden bilimin sorumlu tutulmas yerinde midir? Yoksa sorun, bilimi kar amalar yolunda pervaszca smren ege men glerin davran mdr? Kukusuz bu, bilim felsefesini deil bilim sosyo lojisini ilgilendiren bir sorundur. Biz bu yazda soruna deiik bir adan yak lamak istiyoruz. Teknolojinin olumsuz gelimelerinden bilimi sorumlu tutma nn yan sra bilime ynelik bir baka eletiri daha var. Buna gre, bilim salt olgusal bilgiye ynelik bir etkinlik saylsa bile sorumluluktan kurtulamaz; n k, bilim asl bu nesnellik imajyla insancl deerlerin dlanmasna, ylece ya ammz giderek daha fazla etkisi altna alma frsat bulan bencil ve deer ta nmaz bir materyalizmin olumasna yol amtr. Bu tepkiyi hakl bulmayabiliriz; ama dayand argmann gcn gr mezlikten gelemeyiz. Gerekten bata sanat evrelerinde, "aydn" diyebilece imiz pek ok kimsenin gznde bilim salt olguya ynelik, kltrel deerleri dlayan soyut kavramsal bir almadr. Bu imaj 17. Yzyl bilimsel devriminin rndr. Newton mekaniinde doa kocaman bir makine olarak algla nyor, tm olup bitenlerin maddesel hareketlere indirgenerek nicel ilikiler erevesinde aklanabilecei varsaylyordu. stelik, yalnzca bu tr bir be timlemeye elveren nesne ve olgulara gereklik tannyordu. yle ki, duygu,
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 13. Kitap'ta (Ocak 1993) yaymlanmtr.

186

dnce, deer yarglar bir yana, Galileo ve Locke'un "ikincil nitelikler" ad altnda sraladklar renk, koku ve tat gibi olgularn bile bilimin inceleme alan dnda itildiini gryoruz. Geri bu kat ayrm bilimin sonraki gelimeleri karsnda olduka esneklik kazanm, "znel" denen oluum ya da sreler ya nesnel terimlere indirgenerek (davran psikolojisinde olduu gibi), ya da inceleme ynteminde kimi ilem deiikliklerine gidilerek betimlenmeye al lmtr. Ne var ki, bu yndeki tm gelimelere karn bilimin "salt nesnellik" imaj bugn de etkisini srdrmektedir. Buna gre, bilimin amac gvenilir bilgidir; bu ise ancak nesnel dnyann nesnel yntemlerle incelenmesiyle sa lanr. Bilgi aray duygusal etkilerden uzak kald lde bilimseldir. Gemite hmanistlerin, gnmzde sanat ve yazn evreleriyle birlikte kimi dnr ve bilim adamlarnn da tepkisini eken bu imajn irdelemesine gemeden nce tarihsel oluumuna ksaca deinmekte yarar vardr. Deinilmesi gereken ilk nokta, bilimin zellikle balang dneminde or taa dnce gelenei karsndaki savunma taktiine ilikindir. Bilim adam lar teologlarn tersine, olgusal dnyay anlama uranda hibir nyarg, sap lant ya da akl d inancn gdmnde olmadklarn vurgulayarak kilise bas ksna kar olan aydn evrelerin desteini kazanma yoluna gitmilerdir. kin ci nokta, Nevvton mekaniinin etkisinde bilim adamlarnn olgusal dnyaya bir fotoraf makinesinin mekanik ileyii iinde yaklatklar izleniminin yay gnlk kazanmas. nc nokta, kimi bilim adamlarnn yaam biimlerine bakarak bilimin kltrel ortamn dnda bir tr "fildii kulesi" almas olduu sans. Gnmzde giderek artan uzmanlama nedeniyle bilimin birbirinden kopuk kompartmanlara dnmesi, bilim adamlarnn yalnz toplumla deil, kendi aralarnda da iletiim gl iine dmeleri bu sany pekitirmekte dir. Son nokta bilim felsefecilerinin (zellikle pozitivist ve mantk empiristlerin) bilimi gereinden fazla soyut mantksal yanyla ilemi olmalar, bilim adamlarnn ounluk uralarna katksz nesnel bir etkinlik diye baklmasna yatkn grnmeleri. Sraladmz bu nedenlerle oluan imajda bilimin nerdeyse yaam d bir ura, bilim adamnn da insancl kayg ve deerlere yabanc, salt ussal bir ya ratk olduu mesaj vard. yleyse, gemite hmanistlerin, ufku geni duyarl aydnlarn bilime kukulu gzle bakmalarn kolayca yadrgayamayz. nsann kendine zg duygu ve deerleri dlayan bir ura, ad "bilim" de olsa be nimsemesi yle dursun, kukuyla, tepkiyle karlamas doaldr. Ancak soru labilir: Bilim gerekten szn ettiimiz imajda yansd trden yalnzca olgu lara ynelik, insana zg isten, beeni ve eilimlere kapal, salt ussal bir u ra mdr? Hemen syleyelim; deildir ve olamaz! Bir kez, gzden kamamas gereken ilk ey bilimin de din, sanat ve e lence gibi kltrel bir etkinlik olduudur. Bir kltr ortam olmakszn sanat tan sz edilemeyecei gibi bilimden de sz edilemez. Vurgulanmas gereken
187

bir baka nokta da insann hibir etkinliinde kiiliinden kopmad, bilim adamnn da doruyu bulma giriiminde kiiliini oluturan deer, beklenti ve tercihlerinin izlerini brakt gereidir. Bilim adam alma odasna veya laboratuvarna kiiliini darda brakarak girmez, giremez. Onu, aratrma et kinliklerinde ilevi salt ussal ltlerle programlanm bir robot ya da bilgisa yar gibi alglamak yzeyselliin de tesinde samalktr. Bilimin nesnellik ima jnda yle bir benzerlik varsa o imajda kkten bir dzeltmeye gidilmesi gere kir. En bata da bilim adamnn kendi uran tm boyutlaryla tanmas, ile vinin kltrel kimliini alglamas gerekir. Bilimin kltrel kimlii deyince ne demek istiyoruz? Kltr son derecede karmak bir kavramdr: Sosyal ilikilerden kaynaklanan ahlak kurallar, inan dizgeleri, sanat etkinlikleri, deer yarglar, estetik beeni ve davran biimle ri ... gibi eleri ierir. Biz burada bu elerden yalnzca birini, deer yargla rnn bilimdeki yerini belirtmekle yetineceiz. Yerleik nesnellik imajna karn bilimin hemen her aamada, st rtk de olsa, kimi deer yarglarn ierdiini ortaya koymak zor deildir. Bilim ister olup bitenleri anlama, gerei bulma etkinlii, ister gvenilir bilgi aray diye nitelensin, hem amacnda hem izledii ynteminde deer yarglaryla ykldr. Amacnda deer yargsyla ykldr, nk bilim adam n, anlamaya, bilgi arayna ynelten ey, temelde kiisel eilimini yanstan deer yargsdr. inde bulunduklar tm olumsuz koullara karn Copernicus'u, Galileo'yu, Darwin'i, Einstein' bilime ynelten bilimde algladklar de er deilse, nedir? Ynteme gelince, "aratrma" dediimiz bilimsel etkinlik problem belirlemeden hipotez ya da kuram seimine, gzlemsel verilerin ye terliliinden kuramsal aklamalarn doyuruculuuna dek tm ilemlerinde de er yargs ierir. Bilimsel aratrma nemli saylan bir probleme zm ara ydr. Bilim adamnn u ya da bu probleme duyarl olmas, zm getiren u ya da bu hipotezi yelemesi salt nesnel ltlere bal mekanik bir ilev deil, yerleik varsaymlar erevesinde az ya da ok kiisel beeni ve imge sel yargya dayanan bir seimdir. Bir kuram ya da aklamann doyuruculuunda olgusal ltlerin yan sra estetik duyumsamann da yeri vardr. yi bir kuram, aklama ve ndeyi kapasitesi geni, kendi iinde tutarl ve yerleik il kelere ters dmeyen, olgusal olarak yoklanabilir ve eletiriye ak kuramdr, kukusuz. Ama hepsi bu kadarla bitmemektedir: Bilim adam, seiminde ba sitlik ve zarafet de arar. Hatta kimi kez estetik ltlerin daha ar bast bile sylenebilir. rnein bilim tarihileri ounluk, geleneksel yer-merkezli siste me kar gne-merkezli sistemi nermeye Copernicus'u iten temel nedenin o zaman eldeki gzlemsel verilerden ok estetik duyarllk olduu grnde birlemektedir. Gezegenlerin gne evresinde devinimleri, Copernicus'un gznde, daha basit ve gzel bir btnlk sergiliyordu. Bu davrann baka bir rneini Einstein'n kuantum teorisine duyduu antipatide bulmaktayz.
188

Dnemin sekin fizikilerinin pek ounun teoriyi benimsemede gecikmedik lerini biliyoruz. Oysa Einstein, zellikle belirsizlik ilkesini bir trl iine sindi remedi. Dahas, belirsizlik ilkesinin elikiler ierdiini gstermek iin birta km giriimlerde bulundu. Einstein'n ortaya srd argmanlar dnce d zeyinde oluturulan kimi ilgin deneylere dayanyordu. Ama tepkisinin kke ninde ruhsal bir doyumsuzluk, felsefi inan diyebileceimiz bir tutum, deter minist bir anlay vard. Bilindii gibi, Einstein bu inancn, "Tanr zar atmaz!" tmcesiyle dile getirmiti. Kukusuz, bilimin nesnel ltler dnda birtakm znel eler ierdii grn herkesin paylat sylenemez. zellikle, "deeri kendi iinde bi lim" anlayn safa bulan kimi dnrlerin (rnein, N.I. Bukharin) bilim adamnn kiisel deer yarglaryla bilimin asl kimliini belirleyen sosyal ile vinin ayr tutulmas gerektiini vurguladklarn grmekteyiz. Bunlara gre, bi limin deeri arasal olmasndadr; insann doa gleri zerinde egemenlik kurmas, ylece daha gvenilir, daha rahat yaam olana salamas yolunda ara olmas. 17. Yzylda Francis Bacon'la balayan bu gr 19. Yzyl en dstri devrimi ve yzylmzda uygulamaya konan Marksist felsefeyle byk bir yaygnlk kazanmtr. Ancak bilime bir tr teknoloji gzyle bakan bu g r, bilimin i dinamiine, yarar gzetmeyen, deeri kendi iinde bilgi aray na yabanc kalmtr. ou kez gzden kaan bir nokta da, deer yarglaryla moral yarglarn zde olmaddr. Bilimin moral yarglar iermedii, daha dorusu, moral yarglar ortaya koymad dorudur; ama bu, bilimin birtakm deer yarglar iermedii demek deildir. Kald ki, kuram seiminde felsefi inan ve estetik duyarll bir yana b raksak bile, daha nce deindiimiz kapasite, tutarllk ve yoklanabilirlik gibi standart ltlerin uygulama glklerini tanmak zorundayz. Bir kez bu l tlerin, tm nesnel grnmlerine karn, yeterince belirgin olduu sylene mez; deiik yorumlara ak anlam kaypakl bilim adamlarn ister istemez deiik deerlendirmelere srkler. Sonra, daha da nemlisi, gerekli ve birlik te yeterli de olsa bu ltlerin uygulamada ou kez atr olduu grlmek tedir. Seeneimiz A ve B diye simgelediimiz iki kuram olsun. Diyelim ki, A aklama ve ndeyi kapasitesi daha geni, B daha tutarl grnmektedir; yok lanabilirlik asndan ikisi arasnda nemli bir fark yoktur. Bu durumda seim nasl yaplacaktr? Denebilir ki, ltler belli bir ncelik (ya da nem) srasna gre uygulanrsa ortada nemli bir sorun kalmaz. yle de olsa, ncelik sras n belirlemede fikir ayrl olmayacak mdr? Tutarll n plana alan birine, kapasitenin ya da dorulanabilirliin daha nemli olduunu nasl ispatlayabili riz? te yandan, kavramsal nitelikte olan bu ltlerin anlamlar sk tanm larla belirtense, ncelik sralar herkesi balayc kesinlikte saptansa bile, t myle nesnel ortak bir karar dzenei iin gerekli algoritmann oluturulabile
189

cei beklenemez. Son zmlemede, bilim adamnn seimini yaparken, l tleri kiisel eilim ve birikimine gre yorumlayarak uygulayaca kanl mazdr; karar kiisel deer yargsn yanstacaktr. Bilimin deer yarglaryla ilikisine bakarken, sonularnn u ya da bu yolda kullanlmasnn yol at sorunlar deil, bilimsel dnme ynteminin nesnellii aan karmak niteliini belirtmek istiyoruz. Bir kez daha vurgulaya lm: Bilimin sava veya kar amalar dorultusunda smrs bilimi aan bir sorundur; ilevini gerei aratrmakla snrl tutan bilim adamn balamaz. Ama bu, onu az ok balayan ortak normlarn olmad anlamna da gelmez. Bilim zellikle amzda giderek artan lde kolektif bir almaya dn mektedir. Aslnda bilim adam hibir dnemde bir Robinson Crusoe olmam tr. Bilimin ilerlemesi gibi olumas da iletiime, bilgi alveriine, daha da nemlisi tartmaya dayanmtr. Bu ilikilerin ok zayf olduu balang d nemlerinde bile bilim adamlarn aratrmalarnda ynlendirici normlarn oldu u yadsnamaz. Bilim bir yanyla kuramsal bir etkinliktir; meslek evresinden tmyle kopmu bilim adam gnmzde yoktur; gemite de rneini gs termek gtr. Kukusuz, bilimin ekip almasna dnt durumlarda bi le, bilim adamnn kiisel inan ve eilimlerini tmyle arka plana ittii kolay ca sylenemez. Kald ki, geleneksel olarak sekin bilim adam imajnda takm adam kimlii deil, bamsz kiilik kimlii egemendir. Geri, Kuhn'un "nor mal bilim" dedii srete bilimsel etkinlik byk lde yerleik paradigma erevesinde kaldndan, bilim adam ister istemez belli ltlere baldr; bi lim evresi, en azndan kuramsal dzeyde yeni atlm ve almalara kapaldr. Bu tutuculuk, Kuhn'dan nce de kimi bilim adamlarnn gznden kamam tr. rnein, Max Planck'n belleklerde yer eden gzlemi ilgintir:
Bilimsel yaam deneyimlerinden rendiim hep gzard edilmi ama kanmca ok nemli bir olay var: Bilimde yeni bir atlmn benimsen mesi, batan kar kanlarn sonunda gerei grmeleri, kantlar kabul etmeleriyle deil, zamanla gen kuaa yerlerini brakmalaryla olasdr.

Grlyor ki, bilim adam ister bamsz olsun, ister egemen bir paradig mann gdmnde olsun, aratrma etkinlii birtakm deer yarglaryla ykl dr. Bamszlk halinde, deer yarglarnn daha ok kiisel inan, beeni ve eilimleri; paradigma gdmnde ise ortak normlar yanstt sylenebilir. Temel bilim dallarna hazrlk eitimi incelendiinde, norm-youn tutum daha bir aklk kazanmaktadr. lk bakta bu eitimin salt bilgi aktarm ve kimi laboratuvar becerilerini edinme trnden uygulamalarla snrl olduu sa nlr. Oysa bu yzeysel bir izlenimdir. Yakndan bakldnda, eitim srecin de bilgi ve beceriyle birlikte, bilimin bir deer olarak anlam, aratrma etkin liinde bal kalnmas gereken ltler, bilim evresinin beklentileri gibi de
190

erlerin st rtk de olsa srekli ilendii ya da yaand grlr. Gen bi lim adamlarnca zmsenmesi beklenen deerlerin balcalarn yle sralaya biliriz: 1) Gerei, doruyu bulma coku ve abas; 2) Olgular doru saptama ve iletme sorumluluu; 3) Bilgi ve bulularn kiisel ya da rgtsel tekel altna alnmamas; 4) Bilimsel etkinliin zgr ve nesnel kimliinin korunmas, ulalan so nularn eletiriye ak tutulmas.

Sonu
Bilimin her trl duygusallktan uzak, salt nesnel bir etkinlik olduu imaj dzeltilmeye muhta geleneksel bir nyargdr. Bilimde ulalan sonularn nesnel karakteri tartma gtrmez. Olgusal ya da kuramsal hibir bilimsel nermenin gerei dile getirme dnda bir ilevi yoktur. Ne var ki, bilimin kimliini belirlerken ulalan sonulardan ok yntemine bakmak gerekir. Ynteme baktmzda, problem semeden hipotez oluturmaya; gzlem veri lerinin gvenirlik ve yeterlik deerlendirmesinden kuramsal aklamalarn doyuruculuk dzeyini belirlemeye dein hemen her aamada bir dizi deer yar gsnn ie kartn gryoruz. Bilim kltrel bir etkinliktir; nesnel veya znel, insana zg tm yetilerin damgasn tar.

Kaynaka 1. Bronovvski, J., A Sense of the Future, The MIT Press, London, 1977, s. 211 -

220.
2. Kuhn, T.S., The Essential Tension, The University of Chicago Press, 1977, s. 320-339. 3. Hempel, C. G., "Science and Human Values", Introductory Readings in Philosophy of Science, Ed. E. D. Klemke, et al., Prometheus Books, New York, 1980. 4. Rudner, R., "The Scientist Qua Scientist Makes Value Judgements", a.g.y. 5. Scriven, M., "The Exact Role of Value Judgements in Science", a.g.y. 6. Rescher, N., "The Ethical Dimension of Scientific Research", a.g.y.

191

3 BLM VE ETM*

Uygar yaam asndan nemi giderek artan bilim ile eitimin ilikisi ne dir, ya da nasl olmaldr? Denebilir ki, bugn ulalan aamada birini br nn dnda dnmeye olanak yoktur: Belli bir eitime dayanmayan bilim den sz edilemeyecei gibi, bilimi bir bilgi birikimi, daha da nemlisi, bir d nme ve aratrma yntemi olarak zmsememi bir eitimin yeterliliinden de sz edilemez! Dorudur. Ne var ki, sz konusu ilikinin ne olduu, ne ol mas gerektii sorusu ya belirsiz kalmakta, ya da ou kez olduu gibi, ieriksiz, dzmece yantlarla geitirilmektedir. Oysa, zellikle eitimcilerle bilim adamlarnn, genelde ise hepimizin bu konuda tam aklk iinde olmas gzard edemeyeceimiz bir gereksinmedir. Sorun yaamsaldr: Alk olduumuz kalplar iinde srdrlen bir eitim an gereklerini karlayamaz; te yan dan kltrel etkinliklerle ilevsel etkileim iine girmeyen bilim ise belli bir evreye zg kapal bir ura olmaktan ileri geemez. Bu yargya aklk ge tirmek bakmndan ncelikle "eitim" ve "bilim" terimlerinden ne anladmz ksaca belirtmeliyiz. "Eitim" deyince ounluk aklmza okulda ocuklara ynelik belli bir program erevesinde yrtlen retim etkinlii gelir. Yaamn ilk yirmi yl lk dneminde bu sreten gemi, diplomasn alm kii eitimlidir; srecin dnda kalm kii, ura alanndaki performans ne olursa olsun, eitimsiz dir! Bu, eitime son derece dar bir adan bakmaktr. Bir kez eitim belli bir ya dnemine zg okul etkinliiyle snrl tutulamaz. Kii, yaamnn her d neminde ilgi, yetenek ve dier kiilik zelliklerinde yeni oluumlara az ya da ok aktr; giderek zenginleen deneyimleriyle gelimesini srdrebilir. Son ra, eitimi programl retimle zde grmek yanltr. Eitim retimi ier mekle birlikte onu aan daha kapsaml bir kavramdr; kiinin bilgi ve beceri edinmesinin yan sra, belli davran biimlerini kazanmasn, dnyaya bak ve sorunlara yaklamda daha nesnel, ussal ve imgesel bir perspektife ulama sn ngren ok yanl bir sretir. Baka bir deile, eitime salt bilgi veya beceri kazandrma etkinlii olarak bakmak ok boyutlu bir etkinlii tek boyu ta indirgemek olur. Kald ki, eitimin bir de ounluk farknda olmadmz
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Mays 1995 saysnda yaymlanmtr.

192

"yeralt" diyebileceimiz bir ileyii vardr. Bu, kiinin dorudan yaam orta mndaki kltrel etkiler ve normlar dorultusunda yetime ve biimlenme ola ydr. yle ki, yaam aile ya da oba trnden dar bir kltr evresiyle snrl da kalsa kiinin bir eitim srecinden gemesi kanlmazdr. "Yaygn eitim" denen bu sre ilkel ya da uygar tm toplumlarda yrrlktedir. Ancak, uy garla ynelik hibir toplumun yle bir eitimle yetinebilecei sylenemez. Uygarlk yolunda ilerlemenin balca koulu ama ve aralar an gerekleri ni karlamaya yeterli, ama ayn zamanda,-bireyin ilgi ve yetenekleri dorultu sunda gelimesine elveren programl eitimdir. Bugn eitimde karlatmz en temel sorun dar anlamdaki eitim an layna dayanan geleneksel tutumdan kaynaklanmaktadr. Gemite, "medre se" diye bilinen okullar bu dar anayn yetkin kurumlaryd. Medreseler prog ram ierii ynnden "dinsel retiler" diye bilinen kelam, fkh, hadis, kra at, tefsir trnden almalarla yklyd; yntem ynnden ise, byk l de, ezber ve tekrara dayanan, yeni araylara kapal, bir krletmeydi. Bugn okullarmzn birok ynden daha ileri dzeyde olduu sylenebilir kukusuz. zellikle mfredat programlarnn sanat, yazn, felsefe ve fen konularnda da ha zengin ve ada olduu yadsnamaz. Ancak retim yntemi bakmndan bugnk uygulamann fazla farkl olduunu sylemek gtr. Bir kez okullar mzda grnmnde daha esnek de olsa bir tr kla disiplininin yrrlkte olduu sylenebilir. Sonra, retimde renciyi ezberlemeye zorlayan youn bir bilgi aktarm srp gitmektedir. (lgintir, eitimin ilke ve ieriini dahas ders kitaplarn belirleyen resmi kuruluun ad -"Talim ve Terbiye Dairesi"henz yeterince kramadmz medrese geleneini artrmaktadr!) Ger ekten, yerleik tutum ve davranlar deitirmek kolay deildir. Medrese iin gemite kalan bir kurum diyoruz; ama sorulabilir: Medrese retim yntemi nin gnmzde de belli belirsiz yrrlkte olduu kolayca yadsnabilir mi? Bu deinmeler yzeysel de olsa eitim anlaymz belirlemektedir. Ksa ca demek gerekirse, eitim bireyin belli amalara ynelik bilgi, beceri ve dav ranlar kazanmasna, potansiyelinin elverdii lde ve ynde gelimesine, evrensel deerlere bal bir yaam ve dnya gr oluturmasna olanak sa layan kltrel bir etkinliktir. Bu tanm elbette yrrlkteki eitimi deil, ng rlen eitimi dile getirmektedir. Burada vurgulanmas gereken iki nokta var dr: 1) Eitim bir koullandrma dzenei deil, belli ilkeler dorultusunda bire yin ilgi ve yeteneklerinin gelimesine, zgr kiiliinin olumasna olanak sa layan dizgeli bir etkinliktir. 2) Eitimin ilke ve ierii toplumun uygarlk yolun daki ilerleme zlem ve istencini ortak kltrel deerlerini yanstmal, an ko ullarna gre ilenmeye ak olmaldr. Birinci nokta eitimin ilevini birey asndan, ikinci nokta toplum asndan belirtmektedir. Salkl bir eitim po litikas iki ilevin uzlamna, birbirini tamamlayc kaynamna baldr. Ne var ki, ne gnmzde, ne de gemite yle bir kaynama iyi bir rnek gster
193

mek kolay deildir. Tarih boyu, tutuculukla birleen dinsel banazlk, derece farklaryla her toplumda bireyi sk bir disiplin altnda tutmu, norm d aray lara olanak tanmamtr. Ancak hibir dnemde kiisel atlmlarn tmyle n lenebildii de sylenemez. Bat'da Rnesans'la balayan alma bata sanat, felsefe ve bilim olmak zere hemen her alanda giderek artan bir ivme kazanr; Aydnlk a ve onu izleyen "brak yapsn, brak gesin" liberalizmiyle krlan toplumsal bask, yerini ar bireycilie brakr. Ne ki, yerleik dengeleri sar san, dahas yer yer altst eden bu gelime yeni tepkiler dourmakta gecikmez; bireycilik ve laissez-faire kapitalizmine kart yeni retiler, bu retilere bal militan akmlar ortaya kar. Sosyalist ve daha sonra ortaya kan faist ideo lojilerle gnmzde etkinlik kazanan kktendincilik bu tepkinin birer rn dr, misyonlar deiik de olsa, temelde bireysel inisiyatif ve zgr etkinlikleri kstlayan totaliter akmlardr. Tr ne olursa olsun totaliter rejimlerde bireyin kendi iinde bir deeri yoktur; ona sistemin bir arac gzyle baklr. yle bir ortamda eitimin bireysel ilevinden sz edilemez elbet; tek ama bireyleri sin dirmek, ngrlen dzene koullandrmaktr. Ama yzylmzn ikinci yarsnda olup bitenler totaliter sistemlerin de ka lc olmadn gsterdi. imdi sorun, zellikle uygarlama srecinde geri kal m toplumlar iin, birey-toplum barklna dayanan zgrlk dzene y nelmek; bireyde sosyal sorumluluk duygusunun, toplumda bireysel atlm ve araylara elveren hogr ortamnn olumasn temel ama alan eitim anla yn ilemek, yrrle koymaktr. Bireyi yaratl zelliklerine, toplumun uygarla ynelik gereksinim ve deerlerine gre bilgi, beceri ve davranlarla donatma, dnyay gereki bir bakla kavramaya yneltme etkinlii olarak nitelediimiz eitim, uygulamada bu ideale yaklat lde baarl saylacaktr kukusuz. imdi sorulabilir: Eitimin belirtilen amalar dorultusunda gereklemesinin balca koullar nedir, bu srete bilimin katks ne olabilir? Koullar drt ana noktada toplayabiliriz: 1) Eitimin her dzeyde, ada gelimeler dorultusunda, toplumsal ve bireysel beklentileri karlamaya elveren mfredat programlan; 2) Konusunda yeterli bilgi ve deneyim birikimine sahip, evrensel eitim ilkelerini zmsemi retmenler; 3) Derslik, kitaplk, laboratuvar donatm yeterli, aratrma, tartma, sa nat ve oyun etkinliklerine olanak salayan okullar; 4) Eitime kucak am toplumsal bir ortam. Hemen belirtmeliyiz: Bu koullarn tmyle ve istenilen dzeyde karlan mas son derecede gtr; toplumun kltrel ve ekonomik olanaklarna, is ten ve zverisine, en bata da uygarlk anlayna baldr. imdi yukardaki belirlemeler nda bilimin eitim iin ngrdmz ilevine daha yakndan bakabiliriz.
194

Bilimi bir yanyla giderek genileyen bir bilgi birikimi sayabiliriz. Daha nemli grdmz bir baka yanyla bilim, gerei bulmaya ynelik bir ara trma yntemidir. Bir bilgi birikimi olarak bilimin eitim iin nemi mfredat programlarnn ierik ynnden seim ve dzenlenmesinde yatmaktadr. Bili me uzak duran, ya da ieriinde bilimsel ltlere ters den bir program a ddr, hibir toplumun uygarlk gereksinmelerini karlayamaz. Okul tr ve amac ne olursa olsun, gnmzde uygulamaya konan her okul program, bi limin ortaya koyduu sonulara, getirdii aklama veya zmlere, aratrma konusu problemlere az ya da ok yer vermek; yeni gelimelere ak tutulmak zorundadr. Bu zorunluk, okul ve retmenlerin bilim evreleriyle iliki iinde olmasn, bilim adamlarnn da eitime yakn ilgi gstermelerini gerektirir. Ne yazk ki, yle bir ilikinin eitim dnyamzda kurulduundan henz sz etmek gtr. Bilimin bir aratrma yntemi olarak eitim iin ilevine gelince, burada daha nemli bir sorunla karlamaktayz. Bir kez, daha nce de deindiimiz gibi, retimde yzyllarn uygulamasnda pekien tutumu krmak kolay deil dir. Sonra, "bilimsel yntem" dediimiz yaklam biimini retmenlerin dav ranna sindirmek uzun dnemli bir yeniden eitilmeyi gerektirir. Ama bu ynde ilk adm olarak "bilimsel yaklam"dan ne anladmz belirtmekle yeti neceiz. Yntem asndan bakldnda bilimi doada (ve de toplumda) olup bi tenleri aklama, evrenin yap ve ileyiini anlama etkinlii olarak tanmlaya biliriz. Bilim adam gzlem ya da deney yoluyla ilgi alanndaki olgular betim leme, hipotez ya da kuram araclyla belirlenen olgular nesnel bir yaklam la aklama yoluna gider. Bu adan bilim gerei renmeye, doruyu bul maya ynelik bir etkinliktir, byk lde bilim adamnn salt anlama tutku sundan kaynaklanr. Ne var ki, bilim adam aratrmasna ne dpedz olgutoplama, ne de olgusal ierikten yoksun varsaymlarla balar. Bilim adam ie beklentiye ters den bir gzlem, aklama gerektiren bir problemle koyulur; olgu-kuram balamnda bir zm arayna girer. Probleme ilk aamada geti rilen zm ou kez bir tahmin olmaktan ileri gemez. zmn geerli olup olmad gzlem ya da deney sonularna bavurularak saptanr. Olgusal yoklanmaya elvermeyen hibir zme (duygusal olarak ya da yerleik nyar glar bakmndan ne denli doyurucu olursa olsun) bilimde yer yoktur. Bir tr "snama-yanlma-yanlgy ayklama" dzeneini ieren bu yaklam bilim ada mn srekli daha gvenilir ve kapsaml zm araylarna ynelten, bilimde ilerleme ve atlmlar besleyen i dinamizmin kaynakland bir yaklamdr. Bilimin eitimdeki ilevinden sz ederken sanat, yazn, tarih, felsefe vb. etkinliklerin nemini gzard ettiimiz, eitimi ierik veya yntem bakmn dan tmyle bilimin tekeline almak istediimiz anlam karlmamaldr. Bilim giderek artan yaamsal nemine karn eitimin ilgi alanlarndan yalnzca bi
195

ridir; eitimi salt bilimle snrl tutmak, dinle snrl tutulan medrese tr okul lara dn olur. Bilimciliin Bat'da neredeyse dinsel bir ideolojiye dnt 19. Yzylda bile eitimde bilime yle bir egemenlik tannmamtr. Burada ilemeye altmz nokta bilimsel yaklamn zellikle nesnel, ussal ve eleti rel boyutlarnda eitime salayaca katkdr. nl bilim tarihisi George Sarton'un u szlerinde de ayn noktann vurgulandn grmekteyiz:
Sradan bir kimsenin yeni bulunan bir hormonu ya da evrene ilikin en son kuram bilmesi o kadar nemli deildir. Onun iin ve de hepimiz iin gerekli olan bilimin ama ve yntemini olas aklkla kavramaktr. Bu anlay salamak yalnz niversitelerimize deil, her dzeydeki okul larmza den bir grevdir.^

Okullara den bu grevin giderek bir yaptrm nitelii kazand yads namaz. Ancak, okullarn bu grevi bugnk koullarda (hi deilse lkemizde) yerine getirmesi beklenebilir mi? Bilimsel yntem, daha nce de belirttiimiz zere, eletiriye ak, ussal ve nesnel bir yaklam ierir. Temelde hogr den yoksun, eletiriye kapal bir ortamda; zellikle ilevini bilgi aktarma ve yetke (otorite) sergilemek olarak alglayan "talim ve terbiyecilerin gdmn de yle bir yaklamn oluumuna olanak var mdr? Bilimin bilgi birikimini gen kuaklara ulatrmak retmenin bata gelen grevlerinden biridir ku kusuz. Ama bilginin hazr kalplar iinde bellee yklenmesi, beklenen sonu cu vermek bir yana, bireyin renme merakn, bilinmeyene alma, bulma drtsn, yaratc dnme gcn krletme ilemi olmaktan ileri gemez. Fen dersleriyle ykl ama bilimsel yaklama yabanc kalan mfredat progra m ve ona bal retim bir bakma aldatcdr, yaratt beklentiyi karlaya maz. an gereksinmelerine duyarl etkili bir retim, rencilerin aratrma etkinlii iine girme, gerektiinde dokunulmaz da saylsa yerleik saplant ve dogmalar, zgrce sorgulama olana bulduu bir retimdir; bu ise ncelik le retmenlerin bilimsel yaklam davranlarna sindirmi olmalaryla sala nr. Eitimde reform, buna elveren bir kltr ortamnda retmenlerin yerle ik tutumlarnn krlmasyla balar. Bu ynde istenilen deiim gerekleme dike, eitim, iine dt ksr dngden kurtulamaz.2

1) 2)

George Sarton, The School Revievv, Vol. 7, No. 1, 1962. Cemal Yldrm, Eitim Felsefesi, Anadolu niversitesi, Ak retim Fakltesi Yaynlar, No.85, 1987, s. 53-55.

196

4 UYGARLIK NEDR?*

"Uygarlk" gnlk dilde "demokrasi", "bilim", "sanat", "zgrlk" gibi ok sk duyduumuz bir szcktr; ama, gene bu szckler gibi, anlam ou kez ya belirsiz kalmakta, ya da kullanm balamna gre deimekte, dahas birbiriyle pek badamaz anlamlar yklenmektedir. Bu bize zg bir geliigzellik, bir kavram kargaas da deildir. Uygarlkta daha ileri dzeye ulam sayd mz lkelerde bile szcn ak, deiik evreler iin ortak bir anlam olduu kolayca sylenemez. Szlklerde bulduumuz tanmlar da genellikle yzeysel olmaktan ileri gememektedir. rnein, Trk Dil Kurumu'nun Trke Szl nde verilen tanma bakalm:
Bir lkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlklarnn, fikir ve sa nat aklamalaryla ilgili niteliklerinin tm,1

lk bakta olduka doyurucu grnen bu tanm aslnda yetersizdir. Yeter sizdir nk, "ilkel" ya da "uygar" dediimiz tm toplumlar iin geerlidir. leri toplumlar gibi ilkel toplumlarn da, kendilerine gre, "maddi ve manevi varlk lar, fikir ve sanat almalaryla ilgili nitelikleri" olduu yadsnabilir mi? Oysa uygarlk, evrensel nitelikte belli ltleri karlayan bir gelimilik demektir. Tanmda sz edilen varlk ve niteliklere, gelimilik ltleri ortaya konma dka, "uygarlk" terimini tanmlayc veriler olarak bakamayz. Bir bilim szlnden aldmz u tanm da yeterli bulduumuzu syle yemeyiz:
Sanat ve teknoloji bakmlarndan greceli gelimilik dzeyine eri mi bir yaam biimi ya da kltr.2

Bu tanmda bir kez sanat ve teknolojinin yan sra bilim, felsefe vb. d n almalarna yer verilmemi olmas nemli bir eksikliktir. Sonra, daha da
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Ekim 1995 saysnda yaymlanmtr. 1) Milliyet Yaynlar, stanbul, 1992, s. 1521-22. 2) Thomas F. Hoult, Dictionary of Modern Sociology, Littlefield, Adams and Co., Totova, New Jersey, 1977, s. 61.

197

nemlisi, amzda sanat, teknoloji, hatta bilimde az ya da ok gelime iine girmemi bir toplum, bir kltr ortam gsterilebilir mi? Gsterilemezse, bu tanma gre gerek anlamda uygar olanla olmayan nasl ayrabiliriz? "Uygarlk" gibi deiik anlamlarla ykl, soyut ve kapsaml bir terime, herkesin zerinde birletii ortak bir tanm bulma abasna burada girmeyece iz; buna aslnda gerek de yoktur. Gerekten, ulusal kimlikleri ayn da olsa, bir sanatyla bir brokratn, sradan bir politikac ile bir filozofun, bir bilim adamyla bir dincinin, bir kentli ile bir kylnn uygarlk anlaylarnn zde olmas beklenebilir mi? Kald ki, her kesimin kendi iinde de iletiim gl ve kimi kez sert tartmalara yol aan gr ayrlklar sergiledii de bilinmek tedir. Genelde kiilerin uygarlk kavramlarnn bireysel dnya grlerine, bal olduklar kitlesel ideolojilerine grecel olmas kanlmazdr. yle ki, bu bant aklk kazanmadka kavram kargaasn nlemeye, sorunun ortak bir zemine ekilip tartlmasna olanak yoktur. Bu yaznn amac bir tanm nermekten ok kavrama aklk getirmek, geni erevede "ortak" diyebileceimiz bir anlayn ltlerini ortaya koy maktr.

Barbarlk Nedir?
Kavramsal zmlememize, tartlabilir ama kolayca reddedilemez bir belirlemeyle balayabiliriz. Yetkin rnei gerekte bulunmasa bile uygarl, hi deilse idealimizdeki uygarl, iyilik, doruluk ve gzellik gibi "evrensel" deerlere bal, inan, dnce ve aray zgrlne ak, emee saygl bir yaam anlay ve dzeni diye niteleyebiliriz. Burada hemen vurgulanmas gereken nokta udur: "Uygarlk" dediimiz ve asal niteliklerini evrensel deerlerin oluturduu dzenli yaamn henz hibir toplum veya dnemde istenen dzeyde gerekletii sylenemez. Ho gr, kamu sorumluluu ve deerlere ballk srgit greceli olmutur; toplumlarn sanat, felsefe, bilim ve teknoloji alanlarndaki gelimilik dzeyleriyle snrl kalmtr. Uygarln kart barbarlktr (vahet). Barbarlkta bireylerin davranlar n snrlayan tek ey korkudur. Bu korku gvensizlikten, bysel ya da dinsel tabulardan, dman glerin saldrsna urama beklentisinden kaynaklanr. Bireyin, alkanlklar aan seenek arama, yoklama ve benimseme inisiyatifi yoktur. Birey de, iinde doup byd topluluk da kendilerini aan gle rin tutsadr. iddet, intikam, acmaszlk, deer tanmazlk, yakp ykma, barbarln balca grntleridir. Kimi antropologlara gre "barbar" glme yen bir yaratktr. Bu bir abartdr, kukusuz. Doru olan onun glmedii de il, belki tebessm etmediidir. Hobbes barbarl kabalk, hoyratlk, acma198

sizlik olarak nitelemekte; kiiyi yaam zevklerinden, dnme, deerlendirme, yaratma etkinliklerinden yoksun tutan bir dehet ortam saymaktadr. Bu or tamda bireyin yaam tabularn glgesinde korkulu bir yaamdr. Barbar (ya banl) kii iki kutup (bir yanda tabular ve tepeden gelen buyruklar, te yanda igdleri) arasnda bocalayan tutsak bir kiidir; yenilie alamaz, deer re temez, yerleik kalplar kramaz. Uygar kiinin konumu ise, deiiklie, olumlu gelimelere az ok ak bir kltr ortamna dayanr; birey yaamn zenginletirme, ilgi ve yetilerinin elverdii dorultuda kiiliini gelitirme, ide allerini gerekletirme abasna girebilir.

"Uygar Toplum"un Nitelikleri


Uygarla geite ilk adm kimi temel deerlere (ncelikle yaam hakk na, yardmseverlie, drstle, vb.) bilinli duyarllktr. Bireysel veya kitlesel coku ve tepkileri akln denetimine almay; akl iyiye, doruya ve gzellie ynelik duyarlkla beslemeyi bir lde de olsa salama dzeyine erimemi bir topluma "uygar" diyemeyiz. Uygarlk temelde deer duyarllyla akln ku caklamasndan kaynaklanan, insana zg bir atlm, kltrel gelimede bir dnmdr. Bu dnmn bata gelen bir zellii, kiisel hak ve zgrlk lerle toplumsal dzeni bark bir uyum iinde tutmaya ynelik olmas; halkn geim, barnma, salk, eitim ve gvenlik gereksinimlerini karlama, al ma, retme, kazanma olana salama sorumluluunu tamasdr. Daha ar pc bir zellii de, kltrel yaamda sanat, felsefe ve bilim etkinliklerine ola nak tanmas, bu trden etkinlikleri nleyici ya da kstlayc yerleik nyarg ve tabular giderek etkisiz klmasdr. Bir toplumun uygarlkta ulat dzey, bu zellikleri gerekletirmedeki baar derecesiyle orantldr. Yetkin anlam da uygarlk bir hedeftir; kiileri veya toplumlar bu yolda aldklar mesafe l snde uygar sayabiliriz.

Engeller ve nclerin Rol


Uygarlk yolunda itici g genellikle ynetime egemen kii ya da kesim lerden deil, sanat, felsefe, hukuk, bilim ve i alanlarnda atlml sekin kii lerden kaynaklanr. Tarihte bunun arpc rneklerini Antik Grek dnemi ile Rnesans'la balayan dnemde bulmaktayz. Benzetme yerindeyse, uygarla, nc kiilerin tad "meale" diyebiliriz. Bu geite kitleler cokuya katld lde toplum aydnlanr, yeni bir dnem balar. Ne var ki, bata dinsel ba nazlk olmak zere yerleik tutumlar krmak kolay deildir. Aktan ya da s
199

t rtk bir tepki, bir direnme kanlmazdr. Dahas, bu direnci kar ve ikbal araylarnda sinsice smren egemen g ve odaklar, uygarlk yolunu tka yan balca engellerdir. Ancak gemiteki deneyimler bu tr olumsuzluklarn tm yaygnlna karn srgit olmadn, kimi kez marjinal evrelerde snrl tutularak etkisiz klnabildiini gstermitir. Buna pek ok rnek Rnesans sonras Bat dnyasnda gsterilebilir. nsan uygar domaz, uygarlar. Uygarlama ailede balayan ve yaam boyu sren bir eitim srecidir; bireyin sorumluluk ykl zgr kiiliinin olumasna elveren kltrel bir ortam gerektirir. Yetkin rneinde uygar kii, beklentilerine ters den durumlarda bile, anlay ve hogr iinde kalabilen, gerek sanat ve dn almalarna duyarl, yaamnda belli ilke ve deerlere bal, kendini, deer verdii veya inand her eyi sorgulayabilen, sorunlara zm araylarnda ama ve aralar yerli yerine koyabilen, igd ve kapris lerini akln disiplininde tutabilen kiidir. imdi sorulabilir: bu tr niteliklerle donanm nc kiilerin ortaya koyduu rneklerden yoksun ya da var olan gerekleri grmezlikten gelen bir toplumun uygarlk dzeyi ykselebilir mi?3 Uygarln gelimesinde nc kiilerin olmazsa olmaz ilevinden sz et tik. Gerekten erdemli ve bilge kiiliiyle kitleleri tarih boyunca etkilemi pek ok kiinin ad verilebilir. Bunlar arasnda Buda, Konfyus, Socrates, Julius Sezar antik dnemde akla ilk gelen rneklerdir. "Sorgulanmayan yaam, yaanmaya demez" diyen Socrates, ilkelerin den dn verme pahasna lmden kurtulmay kabul etmez, baldran zehiriyle yaamna son vermeyi yeler. Stoac filozof Seneca, imparator Ncro'ya suikast dzenleme suuyla tutukludur. nemli hizmetleriyle tannm dnre lm biimini kendisinin seme ayrcal tannr, ama vasiyetnamesi iin zaman verilmez. Seneca, son nnda yannda bekleyen ailesine dner, "zlmeyin" der, "size maddi zenginlikten ok daha deerli bir ey brakyorum: Erdemli bir yaam rnei!" Ad daha az duyulan, prangaya vurulduunda kemiklerini kran gardiyan lara, "Fazla skmayn diye sizi uyarmtm!" demekle yetinen Epictetus'un u szlerinde bizi sarsan yine uygarln "cansuyu" diyebileceimiz o ldayan bilgelik, erdem deil midir?
lmek mi, lrm ama inleyerek deil! Hapiste yatmak m, yatarm ama yaknarak deil! Srgn m, giderim; kim beni tebessmle yola ko yulmaktan alkoyabilir? Bildiimi aklamazsam, zincire mi vurulacam? Kimse bana istemediim eyi aklatamazl stencimi deil, ayaklarm zincire vurabilirler, ancak!
3) Son 50 yldr toplumumuzun grnen grnmeyen ellerce gemiin karanlna ekildiini grmekteyiz. Youn abalara karn lkemizde uygarln umut sndrlemiyor, direnci miz sryorsa, bunu hi kukusuz en bata Atatrk'n nmze koyduu esiz rnee bor luyuz.

200

Sonu

Uygar toplum, bilge ve erdemli kiilerin, sanatsever ve deer retenlerin etkili olduu toplumdur. yle bir toplumun bata gelen niteliklerini drt ba lk altnda toplayabiliriz. 1) Evrensel deerlere sayg (doruluk, iyilik, gzellik duyarll iinde emei ve emek rnlerini deerlendirmek). 2) Gvenlik ve haka yaam (insanlara rk, renk, inan farklar gzetil meksizin yaam gvenlii ve frsat eitlii salamak). 3) lerlemeye aklk (evrensel deerlere ters dmeyen tm etkinlik alan larnda, zellikle sanat, felsefe, bilim ve bilimsel uygulamalarda yeni deneme ve atlmlara olanak tanmak). 4) zgrlk (hibir inan, dogma veya retiye egemenlik tanmamak, yasal snrlar iinde kalan farkl inan ve dnce etkinliklerine hogryle bakmak; zgr kiiliin ancak sorumluluk bilinciyle gerekletiini kavramak). "Uygarlk ltleri" diyebileceimiz bu nitelikleri bir tanm erevesinde yle dile getirebiliriz: Uygarlk sanat, yazn, felsefe, bilim ve teknolojide greceli olarak ileri bir dzeye ulam, bireyin temel hak ve zgrlkleriyle toplumsal dzeni ba datrmaya ilikin sorunlarda ussal eletiriye ak, deiik zm araylarna yer veren, ilerlemeye ynelik bir yaam ortamdr.4 Yazm tedirginlik sesi veren bir aryla noktalyorum: Uygar yaam ortamn oluturmak, koruyarak gelitirmek, tm yurtsevenlere den yaamsal bir grev, gelecek kuaklarmz iin kanamayaca mz bir sorumluluktur!

4)

Daha ayrntl zmlemeler iin baknz: a) Ralph Ross, Symbols and Civilization, Harcourt, Brace and World, Inc., New York, 1962; b) Clive Bell, Civilization, Pelican Books, 1947.

5 ZGRLK KAVRAMI*

Giri
"zgrlk", tanm kolay bir terim deildir. Soyut kavramlar arasnda z grlk lsnde kaypak, deiik anlam boyutlar olan pek az kavram gsteri lebilir. stelik zgrlk grecel bir kavramdr; kiilerin kltrel deneyim, sos yal konum, entelektel dzeylerine bal beklentileriyle, inan ve dnya g rlerine gre deiik nitelik ve nicelikte ierikler sergiler. Dahas bu deiik ieriklerin btnyle bakldnda tutarl olduu da sylenemez. rnein, to taliter dnya grnde' zgrlk, otoriteye snma, yrrlkteki kural ve buyruklara uyma, grev yklenme demektir. Oysa liberaller, zellikle anar istler iin zgrlk ideal olarak kural, ykmllk ve snrlama tanmayan serbestliktir. zgrl, iyiye ve doruya ynelik salt akln egemenlii, ya da belli bir inan sistemine tmyle balanma diye tanmlayan filozoflarn yan sra, yalnzca kiisel isten dorultusunda davranma diye belirleyen dnr ler vardr. zgrle Aristoteles cehaletten kurtulmakla; Stoaclar zevk, st rap, istek ve tutkulardan uzaklamak, bedensel ve ruhsal gereksinmeleri en aza indirmekle; Duns Scotus istenci yetkinletirmekle; Spinoza yalnzca akln gereklerine uymakla; Kant, "moral yasa dnda her eyden bamszlaarak", Hegel ve onu izleyen Marx ile Engels "zorunluu tanmakla" ulalabilecei sa yndayd. Rousseau'nun zm daha arpcyd: Uygarlktan doal yaama dnmek. Toplumsal Szleme adl yaptnn giriinde, "nsan zgr doar, ama nereye baksanz onu zincirler iinde grrsnz" tmcesini okumakta yz.1 Antika'dan balayarak filozoflarn daha ok soyut dzeyde deindikleri zgrlk, endstri devrimiyle yeni bir boyut kazanr; siyasal, ekonomik ve kltrel tartmalarn giderek kitlelerin de katld ana temalarndan biri olur. Gnmzde pek ok etnik atmalara, siyasal devrimlere yol aan zgrlk

*) Bu yaz Felsefe Tartmalar, 10. Kitap'ta (1991) yaymlanmtr. 1) Deiik tanmlar iin baknz: Maurice Cranston, Freedom: A New Analysis, Third Edition, Longmans, 1967, s. 17-18.

202

araynn banaz ideolojilere dayal totaliter dzenleri bile kerten, kar du rulmaz bir gce dntn grmekteyiz. Dnce, dndn aklama zgrl, inan zgrl, siyasal, ekonomik, toplant ve gsteri zgrlkle ri, basn zgrl, amzda belki de en ok duyulan szlerdir. Bu yaznn amac "zgrlk" szcnn deiik alan ve dzeylerdeki anlamlarn belirle mek deil, her balamda "geerli" diyebileceimiz genel ve soyut anlamn or taya koymaktr. zmlememiz, szcklerde yansyan kullanmlarn bir rapo ru olmaktan >k, belli bir gr ilemeye ynelik olacaktr. zgrlk serbestlik midir? "zgrlk" deyince akla hemen serbestlik gelir. Bu yalnz sradan insan larn deil, siyasal dnr ve yazarlarn da ounluk paylatklar bir anlay. Peki "serbestlik" ne demektir? Serbestlii her trl d mdahaleden uzaklk, yasak, bask ve ykmllk dnda olma sayan anlay olduka yaygndr. An cak bu idealde olan bir serbestliktir; gerekte toplumsal yaam paylaan her kes, deiik nitelik ve lde de olsa, birtakm kural, tre ve deer yarglar nn balayc etkisi altndadr. Kapal, banaz toplumlarda son derecede dar tutulan serbestlik alan, oulcu demokratik toplum dzenlerinde olduka ge nitir. Kald ki, toplumsal dzen bir gn tam bir serbestlik ortamna dnse bile (ki bu bir topyadr), insann bir organizma olarak doal zorunluklardan tmyle kurtulaca beklenemez. Ancak serbestlii ne lde alrsak alalm, zgrlkle zde sayabilir mi yiz? Kafesten kurtulan bir ku ya da ipini koparan bir dana iin "zgr" m yoksa "serbest" mi diyeceiz? Ayn ekilde, cezaevinden salnan bir tutukluyu, babo dolaan bir genci serbesttir diye zgr sayabilir miyiz? Daha arpc bir rnek alalm: Hazr bulduu servetiyle hibir kstlamaya uramakszn e lenen, gezen, istediini elde eden, ksacas gnlnce "yaayan" bir kii iin gerekten zgr diyebilir miyiz? Yoksa, onun durumu belli bir dzeyde kalan serbestlikten mi ibaretttir? te yandan, tm yaamn iliinde geiren, sana tnda ilerleme, yaratma istei dnda bir beklentisi, bir amac olmayan bir ressam dnelim. Bu kii, mirasyedinin harcama, elenme, gezip tozma serbestlii iinde deil diye zgr olamaz m? Kald ki, pek ok kimse gibi mi rasyedi de serbest grnen etkinliklerine yetitii ve yaad ortamn normla r erevesinde pekl koullandrlm olabilir. ou kez davranlarnn bir tr "programlanm" olduunun ayrdnda olmayan bu ve benzeri kiileri z gr saymak bir yana, gerek anlamda serbest saymak doru mudur? Bu sorular bizi kimi dnrlerin ileri srd iki tr zgrlk konusuna getirmektedir. Bunlardan biri daha ok siyasal kuramclarn vurgulad, lite ratrde "negatif zgrlk" diye geen tam serbestlik anlamnda zgrlktr. Literatrde "pozitif zgrlk" diye geen, zellikle rasyonalist filozoflarn ze rinde durduu ikinci tr zgrlk ise (Freud'un terminolojisiyle sylersek) "id"
203

dzeyinden "sperego" dzeyine kma anlamn tamaktadr. Buna gre ki i, bilinli istenle amalarn gerekletirebildii lde zgrdr.2 Bu ayrmn nda rneklerimize dnersek, istedii gibi davranma ser bestlii iinde olan mirasyediyi "negatif" trden zgr; hayallerini bir yaptta gerekletirme urana koyulmu ressam "pozitif" trden zgr sayabiliriz. Kukusuz, bu ayrm serbestlikle kendini gerekletirme ura iinde ol mann birbiriyle badamaz iki zgrlk kavram olduu biiminde yorumla nabilecei gibi, birbirini btnleyen iki kavram olarak da yorumlanabilir. z grlk iin serbestlii yeterli (ya da amal ura gerekli) koul saydmzda, iki kavram badatrma olana yoktur. Ama serbestlii yeterli deil gerekli koul sayarsak, iki kavramn daha doyurucu bir zgrlk anlaynda birletik lerini grrz. Gerekten, serbestlie belli bir lde olanak tanmayan bir ortamda pozitif zgrle de olanak yoktur.3 Etkinlik olana tmyle kst lanm bir tutsak ya da kleyi gz nne getirelim. Byle bir bireyin kendini amal bir uraa verme, hayallerini gerekletirme olana olabilir mi? y leyse, zgrln seme olana anlamnda serbestlii ierdiini, ancak ser bestliin zgrlk iin yeterli olmadn syleyeceiz.

zgrln Tanmlayc Koullar


zgrln ngrdmz tanmna ulamak iin serbestlik dediimiz seme olanana ek olarak "isten gc", "bilgi" ve "sorumluluk" diye belirle diimiz gerekli kouluna daha deinmeliyiz. a. sten gc, ksaca, kiinin belli bir amaca ynelme, amacn gerek letirme istek, diren ve kararlldr. "sten" bu anlamda, geleneksel metafi zik ya da teolojide getii gibi Tanr vergisi bir "meleke" deil, dpedz psi kolojik bir ilev, davranta kararllktr. sten gcnden yoksun kii serbest de olsa zgr olamaz. b. Kiinin amacn, amaca ulatrc aralarn doru belirlemesinde see neklerini iyi yoklamas, zorunluklar tanmas son derecede nemlidir; bu ise en bata belli bir deneyim birikimi, konuya ilikin bilgi gerektirir. Bilgisiz kii u ya da bu seenee ynelme olana bulsa bile bu ou kez bir zenti, bir gsteri olmaktan ileri gemez. Bilgi ve bilinli deneyim desteinden yoksun
2) Isaiah Berlin, "Two Concepts of Liberty," Four Essays on Liberty, Oxford University Press, 1970, s. 118-172. Negatif zgrlk" diye etiketlenen bireyci klasik liberal gelenein en yetkin zmlemesini J. S. Mill'in On Liberty adl yaptnda bulmaktayz. Bu yargya Stoaclarn katlmadn belirtmek gerekir. Onlara gre zgr kii kendisiyle yeti nen; duygu, beklenti ve gereksinmeleri zerindeki egemenliiyle d dnyadan bamszlaan kiidir.

3)

204

isten gc kiinin kapris ve tutkularnn, irrasyonal beklenti veya saplantlar nn gdmne girebilir; sonunda kiiye zgrlk deil, olsa olsa hayal krkl getirir. c. zgrln onsuz olmaz bir koulu da sorumluluktur. Sorumluluun bir esi kiinin kendine gveni ise daha nemli bir esi de geree, "evren sel" diyebileceimiz ahlak, sanat deerleriyle bilimsel dorulara saygsdr. Kendine gveni zayf kiinin bamsz davranmas, etkinliklerini kendi seim ve inisiyatifiyle oluturmas beklenemez. yiye, doruya, gzele sayg yoksun luu ise serbestliin olumsuz ynlerde kullanlmasna yol aar. zgr kiiliin olumas, "kendini eitme" diyebileceimiz tutarl, uzun sreli bir ura ister, bu ise bilinli istencin yan sra kapsaml sorumluluk duygusuyla olasdr. y leyse, sorumluluk duygusu ile birlemeyen serbestlii, isten gc ve bilgi olsa da, zgrlk deil, deyim yerinde ise "baboluk" saymak daha doru olur. Grlyor ki, zgrlk hazr bulunan ya da satn alnabilen bir ey deil, bilinli isten, sorumlu urala kazanlan bir deerdir. Ne var ki, bu deerin olumasnda topluma da sorumluluk dtn sylemek zorundayz. zgr lk bir yanyla toplumsal bir olgudur; seme olana veren bir kltr ortam gerektirir. deal olarak toplumun bata gelen ilevi kiiye gelime, amalarn gerekletirme olana salamaktr. Bir toplum dzeni bireylerine inisiyatif, seme olana ve frsat eitlii salad lde zgrlkdr. Tekdze, ka pal toplumlarda bu olanak tmyle yok olmasa bile kstldr, ayrcalkl kii ya da kesimlere aktr; ynlara den, tepeden inme kurallar iinde kalmak, yetkenin bekledii ynde davranmaktr. yle bir ortamda kurulu dzene iste yerek de olsa bal kalan kiinin bile zgrlnden sz edilebilir mi? zgrln gerekli koullar zerindeki aklamalarmz bizi yle bir ta nma getirmektedir: zgrlk, kiinin seeneklerini doru belirleme,

amalarn gerekletirme yolunda isten gcn sorumluca kullan ma olanadr.


Birlikte zgrln yeterli koulunu oluturan drt koulun (isten gc, bilgi, seme olana, sorumluluk), bir kiinin, toplumun ya da toplumsal dze nin zgrlk asndan deerlendirilmesinde lt olarak da alnabileceini, ayrca belirtmeye gerek yoktur.

Beklenen Eletiriler
zgrln dier tanmlar gibi burada verdiimiz tanm da eitli ynler den yetersiz grlebilir; ya da yeterince ak bulunmayarak eletirilebilir. Ola s eletirilerin tmn batan kestirip yantlamaya olanak yoktur kukusuz. Biz en ok beklediimiz tanesine deinmr kle yetineceiz. Bunlardan biri, klasik liberal anlaya bal olanlardan gelebilir. Daha n
205

ce de belirttiimiz gibi bu anlayta zgrlk serbestlikle e anlamldr; sorum lulukla badatrlamaz. Kii, hakl ya da haksz, hibir mdahale, zorlama ve ya kstlama karsnda deilse zgrdr. Oysa verdiimiz tanm ve tanma ilikin aklamada zgrlk kiiye dorudan salanan bir hak deil, kiinin u ra vererek oluturduu bir zellik, kendini gerekletirme srecinde ulat kiilik niteliidir. Klasik zgrlk anlaynda kiinin, kendi amalar iin de olsa, sorumluluk altnda olmas zgrln bir lde yitirmesi demektir. Baka bir deyile o anlayta sorumluluk zgrln gerekli bir koulu olmak yle dursun, tam tersine, kstlanmas saylr. Kandrc bulmadmz bu ar gmann hakl bir endieyi yanstt da kolayca yadsnamaz. Sorumluluk s mrlmeye ak bir duygudur. Ynlar egemenlikleri altna almak, karanlk servenlere srklemek heveslisi oportnist liderlerin, "kutsal" ierikli kimi kavram veya simgelerin bysnde insanlarn sorumluluk duygusunu kitlesel histeriye dntrerek kullandklar bilinmektedir. Bu endieyi yersiz sayamayz; ne var ki, sorumluluk gibi baka deerler de (rnein, bilgi, sevgi, dostluk, Tanrsal inan vb.) ktye kullanlabilir. nemli olan kiinin neye kar sorumlu olduunun bilincinde olmas, kendini amacndan uzaklatrc etkilere kaptrmamasdr. Zaten zgrln bir lt de bu deil midir?4 Deineceimiz ikinci eletiriyle, verdiimiz tanmn "pozitif zgrlk" diye yorumlanmas halinde karlaabiliriz. Buna gre, zgrlk kiinin "alt-benlik"ten kaynaklanan istekleri dorultusundaki serbestliiyle deil, "st-benlik"in denetimi ne bal istenci dorultusundaki serbestliiyle kimlik kazanr.5 yleyse eitimin bata gelen ilevi bireyde st-benliin egemenliini salayacak gelime koullarn oluturmak, baka bir deyile, bireyi, eilim, yetenek ve ilgi zellikleri bir yana iti lerek, nceden belli bir kalba uygun biimlemektir. Teolojiden kaynaklanan bu gr vurgulayan Hegel, kiinin mutlak yetkeye (yani Prusya Devletine) katksz balln zgrln temel koulu sayar. Onu yaklak yzyl arayla izleyen Bosanquet da "Devletin bizde grmek istediini gerekletirdiimiz lde zgrz," diyor ve ekliyor: "Bu anlamda zorlanarak zgrlmz kazanabileceimizden sz etmek bir eliki deildir.6 Faizme esin kayna olan bu anlayn, "Devlet" yerine "Parti'yi koyan komnist dzende de srdn biliyoruz. George Orwell, "1984" adl yaptnda, "zgrlk kleliktir," sloganyla bu anlay dile getirmiti.
4) Bilgisiz zgrlkten sz edilemeyecei, kk ok gerilere uzanan bir grtr. Klasik Yunan fi lozoflarnn (zellikle Platon ile Aristoteles) iledikleri bu grn modern felsefede rasyonalistlerce de vurgulandn gryoruz, ilgintir, teolojide bile bu gr yer bulmutur: "Ve siz doruyu bileceksiniz; doru sizi zgr klacaktr." (ncil, St. John, 8. Blm, 32. Dize) Bilgi ile zgrln ilikisi zerinde daha ayrntl aklama iin baknz: a) Isaiah Berlin, "From Hope and Fear Set Free," Concept and Categories: Philosophical Essays. Penguin Books, 1978, s. 173-198. b). Dewey, R. E. ve Gould, J. A., FREEDOM: Its History, Nature, and Vareties, Macmillan, 1970, s. 59, 91-92. a.g.y., s. 82.

5) 6)

206

Yantmz ksa olacaktr: zgrlk zmlememizin, kiiye seme, kendi amalarn gerekletirme olana tanmayan bir anlayla bir tutulmas yle dursun badatrlmas bile ancak bir arptmayla olasdr. stelik, ruhsal ilevle riyle bir btn olan insan "alt-benlik" - "st-benlik" diye ikiye blmek yapay bir giriimdir. Benlik, bilimsel psikolojide yeri olmayan metafiziksel bir kavramdr. Deineceimiz son eletiri, felsefede "belirleyicilik" (determinism) diye bi linen bir retiden kaynaklanabilir. yle ki, olup biten her eyin bir nedeni varsa, evrenimiz belirleyici niteliktedir, zgrle olanak yoktur. Gerekten, doa nedensel ilikiler iindeyse, insan da doann bir para s olduuna gre, zgrlkten sz edilebilir mi? Belirleyicilii savunanlarn gznde zgrlk insana zg bir zenti, bir fantezidir. Her ey gibi davran ve semelerimiz de birtakm koullarn belirle yici etkisi altndadr. Kaltsal ve evresel olan bu koullar yeterince bilindiinde (ki, bilimsel aratrmalar er ya da ge bu bilgiyi salayacaktr) zgrlk savnn dayanaksz olduu grlecektir. O aamaya geldiimizde, fiziksel olgular gibi ruhsal etkinliklerimizi de ilk koullarna giderek kesinlikle belirleyebiliriz. En kat savunucusu Baron Holbach olan bu gr, tannm filozoflar arasnda Spinoza ile Schopenhauer'in de bir lde paylatklar sylenebilir. Kimi filozoflarn ise, tam tersine, belirleyicilii yadsdklarn biliyoruz. Bunlara gre, hibir ey dorudan deneyimimizle rendiimiz kadar gerek olamaz. Belirleyicilik soyut kavramsal bir retidir; zgrlk dorudan dene yimimizin bir verisidir. Bu gr deiik biimlerde savunanlar arasnda H. Sidgwick, W. James, Bergson gibi filozoflarn yan sra Sir Arthur Eddington gibi bilim adamlar da vardr. Ne var ki, ilk bakta olanaksz da grnse, bu yazda ilenen zgrlkle belirleyicilik badamaz kavramlar deildir. "zgrlk" szc davran veya eylemlerde hibir nedene dayanmama anlamnda alnrsa, bu anlamda zgr lk yoktur. Ama bir davran, bir eylemi "zgr" diye nitelediimizde, onun nedensiz olduunu mu sylemek istiyoruz? Hayr! zgr davran nedensiz deil, kiinin zorlanmayan istenciyle ortaya koyduu davrantr. rnein, bir kimsenin mal varln bilinli istenciyle bir yardm kurumuna balamas z gr bir davrantr; oysa, u ya da bu bask altnda ortaya konan yle bir dav rana "zgr" diyemeyiz. Aradaki fark birinin nedensiz, dierinin nedenli ol mas deildir; ikisi de nedenlidir. Zorlanan davran gibi zgr davrann da neden ya da nedenleri vardr. ou kez st rtk kalan bu nedenleri somut olarak belirlemek kolay olmayabilir. yle de olsa "zgr" dediimiz davran n nceden kestirilmesi olanaksz deildir. Nitekim yakndan tandmz bir kiinin davranlarndan pek az bizim iin gerekten artcdr. Davranlarmzn nedensel olmas zgr olamayacamz anlamna gel mez; tersine, kii bilinli ve sorumlu isten gcyle davranlarn belirledii lde zgrdr.
207

NAN VE KURUMSAL BOYUTLARINDA DN*

Din hemen hepimizin az ya da ok yaammzda yer alan, yakndan bildi imiz (ya da bildiimizi sandmz) "evrensel" diyebileceimiz bir olaydr. Ger ekten, bir tr dinsel etkinlikle yorulmayan ilkel ya da uygar hibir toplum gsterilemez. Ne var ki, ok ynl ve deiik grnmlerdeki bu olay bir ta nm erevesinde dile getirmek kolay deildir. "Din" deyince ounluk aklmza Tanrya tapnma trnden belli tresel davranlar aa vuran "kutsal inan" gelir. Ancak yakndan bakldnda, belki yerleik tek-tanrl dinler iin geerli olan yle bir belirlemenin tm dinler iin, zellikle ilkel topluluklara zg dinler iin, yeterince uygun dt sylenemez. Bir kez, ok-tanrl dinlerde bildii miz anlamda bir tapnmadan sz etmek gtr. Klasik rneini Antik Grek dnyasnda bulduumuz yle bir dinde her Tanr belli bir misyon veya ilevle ykl mitolojik bir g, bir zlem simgesidir. (rnein, Sava Tanrs, Ak ve Gzellik Tanras, Bereket Tanras, vb.) Sonra, tanrl dinlerin yan sra, "tan r" szcn, en azndan standart anlamyla iermeyen Budizm, Taoizm gibi dinler de vardr. Budizm, rnein, bencillik, bilisizlik, sknt ve zntden uzak lap, "mutluluk, sevecenlik ve bilgelik" demek olan Nirvana'ya ynelii ng ren salt bir inantr. imdi, tanr kavramn belirgin olarak yanstmyor diye bu inanc dinsel saymamak doru olabilir mi? Yine, kimi ilkel topluluklarda bugn de srmekte olan tapnma biiminde trensel davranlar, dahas dpedz put perestlik veya fetiizm trnden inanlar, alk olduumuz normlara aykr d yor diye, din d sayabilir miyiz? Kald ki, ilkel dinsel trenleri bir yana brak sak bile, kurumsallam dinlerin de tek kalba dklemeyecek llerde farkl lk sergiledikleri grlmektedir. Bu balamda bir noktann zellikle vurgulanma s gerekir: gnmzdeki konumu ne olursa olsun, her dinin ortaya kt dne min kltrel dzeyine ve yaam gereksinmelerine grecel bir ierii, deiik t rensel etkinlik biimleri vardr. yle ki, tm dinler iin "ortak" diyebileceimiz zelliklerden sz etmek kolay deildir. Ama grnrde olmasa bile, temelde paylalan kimi eler olmasayd, antropologlarn deiik inan ve tapnma bi imlerini "din" ad altnda toplamalarna olanak olmazd herhalde.
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Austos 1996 saysnda yaymlanmtr.

208

Dinlerin deineceimiz ilk, belki de bata gelen ortak bir zellii, kiiyi iten yakalayan gizemli bir duyguya kap amalar, ruhsal erin ve doyuma olanak salamalardr. Ortak ikinci bir zellik, dinlerin dayanmaya, gvenli bir yaam ortamna ynelik moral deerler, tresel kurallar iermeleridir. Da ha ok tek-tanrl yerleik dinlerde belirginlik kazanan bir zellii de dinlerin, dnyada olup bitenlere ilikin, hemen herkesin anlayabilecei, hazr bir ak lama, bir dnya gr vermelerinde bulmaktayz. Ksaca deindiimiz bu noktalara aklk getirmek bakmndan, din olay nn inan ve kurumsal bir etkinlik olarak ilevlerini gzden geirmemiz gere kir. Dine bir inan, ruhsal bir olay olarak, ya da, bu inanc birtakm kural, tre ve retiler yuma biiminde ortaya koyan kurumsal bir etkinlik olarak bakabiliriz. Salt bir inan olarak din, insann "yaamsal" diyebileceimiz bir gereksinmesini, ruhsal istemini karlamaya yneliktir: snma ve tapnma gereksinimi, d dnyann olumsuz, kimi kez ykm getiren acmasz koullar karsnda insann birey veya topluluk olarak iine dt yetersizlik, onu snabilecei yetkin bir g arayna yneltmi, tanr dncesine ulatr mtr. Gerekten, bir devlet dzeninin henz olumad dnemlerde, bilisiz liin ve umarszln tutsa insanlar iin baba imajnda koruyan, balayan, gerektiinde cezalandran tanr ya da tanrlar varsaym kanlmazd. Ama dinsel inancn, o koullarn rn olsa bile, daha kapsaml bir ilevle ykl olduu aktr. Nitekim, felsefe, bilim ve teknolojinin salad tm ussal ve nesnel olanaklara, yaam gvencesini byk lde salayan devlet dzeni ne karn kitlelerin gnmzde bile dinsel inantan kopmam olmas dinin temel zelliklerinde kaltsalln gstermektedir. Geri buna, kk ilkel d nemlere uzanan, bilinalt bir saplant, yerleik bir koullanma diye de bak labilir. Ama kiisel bak amz ne olursa olsun, insann tanr inancnda, dnya olanaklarnda bulmad, bulamayaca gizemli bir erince ulat da gzard edilemez. Bu nokta tartlabilir kukusuz. Ne var ki, kurumsal boyutunda olmasa bile, ruhsal boyutunda dinin ilevine "seenek" denebilecek bir baka kltrel etkinliin varlndan sz edilebilecei sylenemez. Voltaire (1694-1778)'n u nl sz bu gerei dile getirmektedir: "Tanr var olmasayd bile, insan onu yaratmak zorundayd." Dinin kurumsal boyutuna gelince, durum olduka farkldr; olumlu ilevle rinin yan sra olumsuz ilevlerinden de sz edilebilir. Dinin bu boyutunda ser giledii, geerlii bugn de sren olumlu ilevlerini balca iki noktada topla yabiliriz: 1) Bireylerde bencillik, hoyratlk kimi kez saldrganla dnen i gdsel davranlar frenlemek, kiileri kendilerini amaya, iyilikseverlik ve yardmlamaya yneltmek; 2) badet ve dier dinsel trenleri renk, rk, cinsi yet, sosyal konum farklar gzetilmeksizin herkese amak; bireylere, ayn de
209

erleri paylaan bir topluluun yesi olarak kimlik kazandrmak. Kimi dnem ya da toplumlarda daha arpc grnm sergileyen olumsuz ilevleri ise drt ana blmde toplayabiliriz: a) Dini ruhsal inan ilevinden uzaklatrarak, eletiri ve tartmaya kapa l, tm dorular kapsayan teokratik bir dizge olarak dayatma; b) Dini mutlak yetke ve egemenlik kurma giriiminde militan bir ideoloji olarak kullanma; c) Dinsel duygunun kar amalaryla smrlmesine gz yumma, daha da kts destek salama; d) Tanrya kullatrlan insan isten ve zgvenden yoksunlatrma, z gr kiiliin olumasn engelleme. Sraladmz bu olumsuzluklardan ilki en arpc biimiyle Ortaa Hris tiyanlnda olmak zere deiik younlukta tm tek-tanrl dinlerde; kincisi zellikle gnmz slam dnyasnda; ncs ise st rtk ya da aktan hemen her dnemde yrrlkte olmutur. Sonuncu olumsuzlua gelince, bu, yaamda ibadeti, zellikle "yaratan, koruyan yce Tanr'ya snmay nplanda tutan tek-tanrl dinlerin yol at bir sonutur. Pek ok topluluu yoksulluk ve edimsizliin penesinde tutan geri kalmlkta bu olumsuzluun etkisi yadsnamaz. Bilindii gibi, kilisenin teokratik sultasnda Avrupa'nn iine dt Or taa karanl, Rnesans'la balayan sanat, felsefe ve bilimdeki atlmlarla byk lde alm, engizisyon silah elinden alnan kilise sonunda dinsel i levini n plana karmak, asal kimliine dnmek yoluna girmitir. Bu olumlu gelimenin, Gazali (1058-1 lllj'nin "Felsefeye Ykm" arsyla, ussal ve eletirel dnceye kaplarn kapatan slam dnyasnda yank bulmas bir ya na, Atatrk'n ada uygarla ynelik devrimlerine karn lkemizde bile kitlesel olarak yeterince algland sylenemez. Tam tersine, reforma elver meyen, o yzden an gerisinde kalan slam dnyasnda giderek younlaan azgn, paranoyak bir tepkiyle bugn biz de kar karya gelmi bulunmakta yz. imdi sorulabilir: Dinin kurumsal boyutunda ortaya koyduu "olumsuz dediimiz tutumlar nereden kaynaklanmaktadr? Bu sorunun yant, bata politika olmak zere ekonomi, spor ve benzer yarma etkinliklerinde, dahas aile yaamnda bile, kendini aa vuran "s tn gelme" ya da "egemenlik kurma" diyebileceimiz kimi kez arla kaan temel bir igdnn varlnda aranmaldr. nsanlk tarihinin doru yorum lanmasnda iktidar hrsnn nemini vurgulayan amzn byk filozofu Bert rand Russell'n, totaliter rejimlerin boy verdii kinci Dnya Sava ncesinde yaymlanan Power: A New Social Analysis adl yapt bu konuyu ilemek tedir. Siyasal ideolojiler gibi dinin de kurumsal boyutunda mutlak iktidara y nelik olduu tarih boyunca birok olayla kantlanmtr. rnein, balangta
210

salt insancl bir inan olarak ortaya kan Hristiyanln, zamanla kurumsalla arak, yaam tm ynlerden egemenlii altna alma yolunda teokratik bir ideolojiye dnt bilinmektedir. Reformasyona gelinceye dek Papal tek yetke konumunda tutma kararlln srdren kilise, sivil ya da asker hkm darlarla srekli bir iktidar savam iinde olmutur. Aslnda bu savamn he nz bitmedii, kimi yer ve konularda iten ie srd sylenebilir. Unutma mak gerekir ki, tm kltrel etkinlikler gibi din de insan yaamna zg bir oluumdur; insann doal ve sosyal zelliklerini yanstmaktadr. slamiyete gelince, belirgin bir devlet dzeninden yoksun ilkel bir ortam da ortaya kan bu dinin daha batan ynetime el koymas bir bakma kanl mazd. Peygamber, "Tanr'nn Elisi" sfatyla hem gkten inen ayetleri toplu luklara sindirmek grevini yerine getirmi, hem de bu inanca dayanan bir y netimin ipularn hadisleriyle ortaya koymutur. Bu ikili ilev, Peygamberi iz leyen halifelik dnemlerinde daha somut bir nitelik kazanm, nerdeyse bir bi leke gr almtr. Dini dpedz hanedann yetke ve saltanatnn kurumsal aracna dntren Emevi tutumunun Osmanl ynetiminde de srdn grmekteyiz. Monarist yetkilerle donanm Padiah, ayn zamanda, "Tan rnn Glgesi" anlamnda "Halife" sfatna sahipti. lgin olan, dincilerin bu nunla yetinmedii, eyhlislam araclyla ynetimi hemen her alanda yn lendirme ayrcaln elde tutma abalaryd. ylesine ki, iktidar paylam kavgasnn kimi kez isava niteliinde ayaklanmalara yol at bilinmektedir. Bu kavga deiik biimlerde de olsa srmektedir. Gnmzde dinci kesimin, hogr ve inan zgrln ieren laik dzeni "din dmanl" diye karala ma kampanyas, geleneksel olarak koullanlan iktidar tutkusunu yanstmakta dr. Bu tutkuda deimeyen strateji dinin ideolojik bir silah, cihat arsyla kitlesel histeriyi krklemeye elverili bir yakt olarak kullanlmasdr. Belirtilmesi gereken bir nokta da, dinin asal ilevine ters den, stelik giderek terrist eyleme kayan dincilie, bu arada dini dnyalk kar amala r, ikbal hrslar dorultusunda smren kii ve evrelere dindar ounluun seyirci kalmas, daha da kts "din adamlar"nn gizli ya da aktan kucak amasdr. Bunda bilisizliin, belki de kiisel kar beklentilerinin rol olabi lir; ama asl nedenin bilinalt teokratik iktidar zlem ve emelinde yatt sylenebilir. Deineceimiz son nokta, teokratik retinin tm dorular ieren "bi limsellik" savna ilikindir. Teokratik reti temsil ettii inanca seenek tan maz, yaam, koyduu tekdze kural ve trelere bal grr, hemen her so runda zm yetkesini tekelinde tutar. Buna gre, tm bilgi ve dorular kut sal kitapta sakldr; bilimsel etkinlik bunlar bellemek ve yorumlamakla snrl dr; bilim adamndan beklenen yeni araylara girmek deildir, buna gerek de yoktur. Bilim adamnn grevi ayetlerde sakl nclleri kavramak, kard sonular inanan ynlara ulatrmaktr. Ortaa skolastik felsefesini yanstan
211

bu anlayn, slam dnyasnda medrese eitim geleneinin temel zelliini de oluturduu aktr. Grld gibi bu yaklamn gerek bilimle bir ilikisi yoktur. Bilim do ruluu tartlmaz ncllerden kalkarak ngrlen birtakm sonular ispatla ma sreci deildir. Bilim olgusal dnyay anlamaya ynelik bir bitmeyen snama-yanlma-yanlgy ayklama srecidir. Bu etkinlikte doruluu gzlem veya deney verileriyle yoklanabilen (baka bir deyile yanllanabilen) "hipotez" de nen aklayc nermeler sz konusudur. Bilimde son yarg kat, tanrsal buy ruklar deil, gvenilir yntemlerle belirlenen olgusal verilerdir. Teokratik reti dnceyi krletmekle kalmam, olas atlmlar nle meye ynelik acmasz nlemlere de bavurmutur. rnein, 17. Yzyln ilk yarsnda bile Copernicus'un gne-merkezli sistemini savunmak bir su, bir gnaht. Engizisyon bu suu ileyen Giordono Bruno'yu meydan ateinde yakm, yal Galileo'yu yaamnn son on ylnda ev hapsine mahkm etmi ti. Darwin'i lanetleyen dinci evrelerin evrim kuramn okul kitaplarndan karma yolundaki sinsi uralar bu tutumun gnmzde tank olduumuz en canl rneidir. Dinin kurumsal boyutunda sergiledii bu olumsuzluklar, ne yazk ki, ruh san inanca ynelik olumlu ilevlerine glge drmekte, dolaysyla dinin say gnln ypratmaktadr. Salkl tek yol, dinin kurumsal boyutunda reforma kap amaktr.

212

7 KLTR BALAMINDA BLM*

Bu konumada amacm, bilime ilikin kimi gr ve tepkilere deinmek, bilimin genel kltr ortamndaki anlam ve konumuna aklk getirmektir. Yak lamm, bilinen didaktik tutum iinde deil, soruna gncel tartma olana verecek geni bir erevede olacaktr. Bylece hem tereciye tere satma den sizliine dmekten kurtulmay, hem de daha canl bir tartmaya yol aabile ceimi umuyorum. Bildiiniz gibi, gnmzde hemen hi kimse bilimin nemini (olumlu ya da olumsuz ynden) yadsmamaktadr. Ancak "bilim" dediimiz ey nedir diye sorulsa insanlarn byk ounlukla gnlk yaamda kullanlan mekanik ara lar, gz kamatran teknolojik ilerlemeleri dnd grlmektedir. Ulam ve iletiim aralar, elektrik enerjisinin yaammza salad kolaylklar, sava teknolojisindeki korkun gelimeler vb. kukusuz bilimsel bululardan kaynak lanan yeniliklerdir. Ne ki, "bilim" deyince ilk anda akla bunlar gelse bile, bili mi teknoloji ve teknolojinin rn ara ve gerelerle bir tutmak doru olabilir mi? Bu, kitlelerin bilime yabanc kalmasndan doan, derece farklaryla tm toplumlarda olan bir sorundur. Daha temel bir sorun, bilimin sanat, din, fel sefe ve eitim gibi kltrel etkinliklerle ilikisine ilikindir. Bu balamda akla gelen birtakm sorular vardr. Bilim, ou kez sanld gibi gnlk yaama ka pal laboratuvar deneyleri, ya da fildii kulesine ekilmi kimi bilgelerin ku ramlar mdr, yoksa, dier kltrel etkinliklerle belli belirsiz etkileim iinde sosyal bir olay mdr? Bilimin tarihsel gelimesinde ekonomik koullarn, kl trel ortamn, zellikle geleneksel deer yarglarnn etkisi ne olmutur? te yandan, bilimin giderek ivme kazanan ilerlemesi, yerleik inan ve deerleri nasl etkilemekte; yazn, sanat ve elence etkinliklerini ieren kltrel yaama ne katmakta; daha da nemlisi dnya grmz ne ynde biimlemekte dir? Bilimi gerek kimliiyle topluma, en azndan entelektel kesime tantma olana yok mudur? yle bir olanan arayna girmiyorsak, entelektel dn*) Bu metin, TBTAK-MARMARA ARATIRMA MERKEZ'nce dzenlenen "Bilim Felsefesi Se mineri" (31 Mart 1994) iin hazrladm, ancak salk nedeniyle gerekletiremediim konu mann geni bir zetidir. (Bilim ve topya Dergisinin Kasm 1995 saysnda yaymlanmtr.)

213

yann iki ya da daha fazla kltrel etkinliin badamazlnda birbirine ya banc kalmasna gz yummu olmuyor muyuz? Gerekten, kltrel yaamda giderek derinleen bir atlakln varl kolay ca yadsnamaz: Bir yanda ussal yntem ve soyut kavramlaryla bilim, te yanda insancl deerleri ieren din, sanat ve deiik gizemli etkinlikler. C. P. Snow'un "ki Kltr"1 diye tanmlad bu gidiin zellikle gelimekte olan lkelerde top lumsal hatta ideolojik bir soruna dnmekte olduunu grmekteyiz. slam dn yasndaki kktendinciliin bir yanyla bu sorunu yanstt sylenebilir. Bilimin zamanla daha insancl bir nitelik kazanarak kltrle kaynaaca yolunda kimi evrelerde beslenen umut da ne yazk ki, gereklemekten uzak kalmtr. Tam tersine, bilimin amzda kurumsallamas, giderek daha spesifik uzmanlk alan larna blnmesi yolundaki gelimeler szn ettiimiz kltrel izofreniyi bs btn arlatrmaktadr. stelik bu trendi tersine evirmeye ynelik elle tutulur bir nleme gelimi lkelerde de rastland kolayca sylenemez. Sorun karma ktr; basit bir zm reetesi yoktur. Ancak sorunun kkeninde nfus patlama s ile yetersiz ve arpk bir eitim anlaynn nemli bir yer tuttuu aktr. Bir eitim sistemi ki, medrese geleneinin etkisinde bilimi bir yn ezber bilgi ola rak sunar, bilimin de sanat gibi temelde insann yaratc imgelem ve merakna dayanan bir aray olduu gereine kapal kalr... yle bir sistemden daha olumlu bir sonu beklenebilir mi? ocuun zellikle ilk ve orta retim dne minde ald eitim, ilgi ve yeteneklerini beslemeye ynelik olmal, dersler birbirleriyle etkileim iinde ilenmeli, iletiim kopukluuna yol almamaldr. Ku kusuz, yerleik tutumlar ve alkanlklar gz nne alndnda eitimde yle bir reform kolay deildir, ama olanaksz da deildir. Bilim de yazn ve sanat gibi in sanolunun bir etkinliidir; insancl ilikiler iinde ilenebilir. Okul anda renme eilimleri sanat ve yazna ynelik olanlar, "bilimsel yaklam" dediimiz deneysel ve eletirel zm arayna yabanc kalmaz, renme eilimleri bilim ve matematie ynelik olanlar yazn ve sanata uzak durmazsa, istenen iletiim kurulabilir, dolaysyla kltrel blnme nlenebilir. Yeter ki, ocukta bilgi dona nmnn yan sra evrensel deer duyarll oluturulmu olsun! Bu alanda iste nen sonuca, eitimcilerin sorumluluunu sanat ve bilim evreleri paylat l de ulalabileceini zellikle vurgulamak gerekir. Eitim tartmal bir konudur; bizim bu konumann dar snrlar iinde yaptmz, bir iki nemli grdmz noktaya deinmekten ibarettir. imdi soruna daha geni adan k tutmas bakmndan, bilimin ama ve yntemine ilikin deiik grlere deineceiz. Bu grlerden biri kk Antik Yunan dnemine uzanan klasik bilim an layna dayanmaktadr. Platon, bilgi araynn znde salt entelektel merak ve hayret motiflerini bulmutu. Aristoteles, felsefede hocasnn idealar reti
1) C. P. Snow, The Two Cultures and Scientific Revolution, Cambridge University Press, 1959.

214

sini paylamamakla birlikte, ayn gr paylamaktan geri kalmaz, "insan, doas gerei bilmek ister" diyen Trakyal filozof yle devam eder: "Bu, ka tksz bilmek isteidir; her trl pratik ama ve yarar salama kaygsndan ba msz bir istek! nsann doay anlamaya koyulmas, bilgi aray, evren kar sndaki hayretinden kaynaklanan bir eylemdir." Bugn de bu gr savunan dnr ve bilim adamlarnn says az deildir herhalde. Klasik gre bir bakma ters den, ama modern bilimin gelimesinde ve teknolojik uygulamaya ynelmesinde bir tr ideolojik ilev yklenen bir g r de Francis Bacon ortaya koymutur. Bacon, Rnesans'la balayan dn yaya alma, bilinmeyeni kefetme cokusunun yaand dnemde yetiti. Matbaann icad kilisenin bilgi tekelini krm, kitap basm ve datm bilgi ile tiimine byk olanak salamt. Oysa Ortaa skolastik geleneini srdren "bilgin" ve filozoflar teolojik yorumlarn ksr dngsnde an gerisinde kal mlard. Bacon banaz bulduu bu gelenee bakaldran nclerden biriydi. Onun gznde bilim yerleik klieler erevesinde laf retmek becerisi deil, doaya alan, gzlem ve deneye dayanan bilgi retme etkinlii idi. Ama, in sann salkl, mutlu bir yaam olana bulmasyd. Teoloji kimilerine ruhsal erin salasa da topluma yle bir yaam salamaktan uzakt; dahas yle bir yaam aslnda olanaksz klmaktayd. Bu demekti ki, uygar yaama giden yol, uygulamaya elveren bilgi, bu bilgiyi reten bilimsel aratrma olabilirdi. Kuru lacak yeni dnyann g kayna bilgiydi. Bacon olgusal bilginin yaamsal nemini vurgulayan pragmatist bir d nrd. Ama bu onun kuramsal bilgiye srt evirdii demek deildir. Empirik dzeyde kalan aratrmann basit ve kstl genellemelerden ileri geemeyece ini biliyor, daha kapsaml kuramlar iin temel aratrma gereine inanyor du. Bacon'un nemser grnd teknolojinin kuramsal bilgiye ne lde da yandn zellikle amzdaki gelimeler ortaya koymutur. Yaama dnselerdi, bilim ve teknolojinin imdi ulalan sonulan karsnda, adalar iin de belki de hayrete dmeyen tek kii Bacon olurdu. Gerekten onun ngr d pek ok teknolojik gelime bugn gereklemi bulunuyor. Denebilir ki, gnmzde sz edilen "bilgi toplumu" da Bacon'un ngrlerinden biridir. Bacon'un byk baars bilimi skolastik dncenin tutsaklndan kur tarma yolunda verdii savamdr. Balatt dnce akm, 19. Yzylda "utilitarianism" diye bilinen kat bir retiye, amzda ise "pragmatism" ad al tnda ilevi doruluk lt alan bir felsefeye dnr. rnein, pragmatist fi lozof John Deu/ey'in, bilimin yan sra felsefenin de masa ba bir ura, salt bir dn etkinlii olarak kalamayacan, ilevsel bir nitelik kazanmas gerek tii tezini ilediini gryoruz.2 Pragmatistlere gre, pratik sonular olma yan, yaam sorunlarna uzak duran dncelerin deeri yoktur. Bir dnce ya da kuram pratik sonularyla geerlik kazanr.
2) J. Devvey, Reconstmction of Philosophy, The Beacon Press, 1960, s. 103-4.

215

Buraya kadar ana izgileriyle belirtmeye altmz iki grn, entelek tel adan tm badamazlklarna karn, bilimi nemsemeleri bakmndan birletii sylenebilir. Aristoteles'te belirginleen ilk gr, bilgiyi kendi iinde deerli bulmakta, doruluk arayna kiiye verdii entelektel doyum dnda gereke aramamaktadr. Bacon'un skolastizme duyduu tepkiyle oluturduu ikinci gr, bilime kendi iinde bir ama olmaktan ok uygar ve gnenli ya am iin bir ara diye bakmaktadr. Balangta birbirine kart grnen bu iki grn bugn ulatmz aamada birbirini tamamlad sylenebilir. Deineceimiz nc bir gr, deiik alardan bilime olumsuz bakan, ama birbiriyle de temelde bark olmayan iki dnya anlayn, "teoloji" denen dinsel banazlk ile Rnesans'tan kaynaklanan hmanizmi yanstmaktadr. Bilim, zgr aray ve eletiri ieren bir etkinliktir; tartmaya, dahas yanllanmaya aktr. Oysa teoloji zgr araya, eletiri ve yanllanmaya kapal btncl bir inan, ideolojik bir dizgedir. Ortaa boyunca bilim var olduu kadaryla egemen teolojinin buyruunda, dogmalar ispata ynelik kullanlan bir arat. Aslnda buna "bilim" deil "gdml metafizik" demek dahia yerinde bir niteleme olur. Rnesans'la bamszlk aray iine giren gerek bilim balanmaz bir aykrlk, bir su olarak alglanr. Teologlarn gze alamad iki ey vardr: 1) retilerine ters den bilgi retimi, 2) z gr tartma ortam. ki ynden de bilim onlar iin tehlikeli bir gelimeydi. Kopernik'in gne merkezli sistemini savunan Bruno'yu meydan ateinde ya kan, grme yetisini yitirmi yal Galileo'yu acmaszca yarglayp mr boyu ev hapsine mahkm eden Engizisyon, kilisenin dehetle karlad bu geli meyi durdurmak, yok etmek amacna ynelikti. Engizisyon basks ak ya da st rtk 19. Yzyla kadar etkisini srdrmtr. Darwin'in evrim kuram na gsterilen (gnmzde bile yer yer tank olduumuz) byk tepki, banaz tutumun tm geri ekilmelerine karn henz yeterince krlmadn gster mektedir. Hmanistlere gelince, onlarn bilime tepkisi ideolojik olmaktan ok in sancl kayglara dayanmaktadr. (rnein nl Amerikan airi ve yk yazar Edgar Allan Poe bilime tepkisini, "Ozann yreini peneleyen akbaba" ben zetmesiyle dile getirmiti.) Onlara gre bilim materyalisttir, teknolojik uygula malar dnda bir deeri yoktur. Bilimsel dnme, yaama anlam veren de erlere, sanatsal etkinliklere, yaratc imgelem rnlerine yabanc kalan me kanik bir ilemdir. Bilimin giderek artan lde yaama egemen olmas klt rmz iin bir kayp, bir ykmdr. Bu tepki ar duygusallktan da kaynaklansa tmyle haksz grlebilir mi? Bilim ve teknolojinin dnyamz byk lde deitirdii ortada. Endst rilemenin getirdii olumsuzluklar giderek byk sorunlara dnmektedir. rnein, youn kentleme, nfus patlamas, ar tketim vb. gelimelerin yol at evre kirlenmesi, dahas doa ykm artk hemen herkesin az ya da ok
216

farkna vard bir olay. Buna bir de nkleer silahlarn tad tehlike eklenin ce, durum insanlk iin bsbtn karamsar bir tablo izmiyor mu? te yandan bilimi savunanlar, bilginin karc ve ykc amalarla kullanl mas suunun bilime yklenemeyeceini belirtmekte, bilime yz evirmenin uygarla yz evirmek demek olduunu, bunun ise insanl Ortaa karanl na itmekten baka bir sonu vermeyeceini vurgulamaktadrlar. Kimi hma nistleri de yanlarna alan banaz evreler, nerdeyse tm sosyal, kltrel ve si yasal yozlamalarn kkeninde evrensel deerlere yabanc kalmakla suladk lar bilimi sorumlu tutarken, bilim felsefecileri ounluk, sorunlarn bilimden deil, bilimin egemen glerce smrlmesinden kaynakland, arenin bili mi knamakta ya da bilimsizlie dnmekte deil, bilime zg ussal ve nesnel yaklam, gerei bulmaya ynelik zgr aratrma yntemini yeterince kav ramakta olduu tezini ilemektedirler. amzn byk filozofu Bertrand Russell'n bu tezi arpc bir dille zetleyen szleri ilgintir: ... bilgelikle birlemeyer yetke (otorite) tehlikelidir; amz iin ge rekli olan da bilgiden ok bilgeliktir. Bilgelikle birletiinde bilimin sala d g tm insanla byk lde gnen ve mutluluk getirebilir; bil gelikten yoksun bilim ise egemen glerin elinde ykma yol amaktan ileri geemez.3 Gerekten, bilim bilgelikle birletiinde, deerini kendi iinde bulan asal kimliiyle saygn konumuna yerleecek; artk ne bilimi doruya giden tek yol, yanlmaz kesin bilginin biricik kayna sayan bilimcilerin kat tutumu; ne tam tersine, bilimi sradan bir ura, bilim adamlarn bir imtiyaz ve kar ebekesi di ye karalayanlarn abas4, ne de Kitlelerin syan adl yaptnda, "Bilim adam sradan insann proto-tipidir. Onun bu zellii ne rastlant, ne de bireysel yeter sizlik gibi ereti bir nedene balanabilir. Onu bir 'yn-adam1, ilkel bir yaratk veya modern bir barbar yapan ey dpedz bilimin kendisidir," diyen tannm spanyol filozofu Jose Ortega y Gasset'in yargs geerli grlecektir.5 Bilim adamlaryla bilim felsefecilerini bugne dein yeterince stlenme dikleri bir grev beklemektedir kanmca. Bu, bilimi gerek niteliiyle halk ke simine tantmak; bilimsel dnme yntemini kltrmze zmsetecek ekil de ilemek, en azndan aydn ve ynetici kesimlerin davranlarna sindirmek grevidir. nanyorum ki, bu grev yerine getirildii lde kltrel yaam canl b tnlne kavuacak, lkemizin uygarlk yolundaki ilerlemesi gvenle sre cektir.
3) 4) 5) B. Russell, The Nature and Origin of Scientific Method," The VVestern Tradition. Vox Mundi Books, 1949, s. 28. P. Feyerabend, Science in a Free Society, Verso Edition, 1983. J. O. y Gasset, The Revolt of Masses, W.W. Norton, 1932, s. 109.

217

8 BLMN NERESNDEYZ?*

Bilimsel Gelimilikteki Yerimiz


Bilimde gelimiliin belirlenmesinde deiik ltlere bavurulabilir. r nein, bilim adamlar saysnn lke nfusuna oran, bilimsel aratrma ve ge litirmeye yaplan yllk yatrm, lkenin uluslararas st-dzey bilimsel yayn sralamasndaki yeri, vb. Biz lkemizin bilimdeki konumunu belirlerken srala dmz bu ltleri gz nnde tutacaz. Bilimde Nobel dl kazananlarn says da bir lt olarak alnabilir elbet. Ama durumumuz bu bakmdan zaten belli olduu iin, soruna bu adan bakmayacaz. Kullanacamz ltlerin herhangi bir ylda lkenin dnya sralamasnda ki yerini gsterdii, dahas yllar kapsayan belli dnemlerdeki gelime (ya da gerileme) trendini de ortaya koyduu sylenebilir. nce 1980 ncesi dneme ait u tabloya bir gz atalm:

lkeler
A.B.D. ngiltere F. Almanya S.S.C.B. Fransa Japonya Kanada Hindistan talya Hollanda

Yllk Yayn Says


204.632 42.338 26.186 25.313 24.486 23.637 20.193 10.534 9.433 6.829

Sralamada ilk 10 lkenin yllk yayn saysn grmekteyiz (Ayn dnem de Trkiye'nin yllk yayn says 400'n altndadr.) Ad geen ilk on lkenin, toplam dnya yayn iindeki katks %80, aralarnda olmadmz ilk 40 lke nin katks ise %98,5'dur.
*) Bu alma, Bilim ve topya Dergisinin Ekim 1994 saysnda yaymlanmtr.

218

lkemizin komu lkelere grecel yerini gstermesi bakmndan ayn d neme ait aadaki tablo da dndrcdr:

Komu lkeler
Msr Yunanistan Bulgaristan Trkiye ran Irak Suriye

Yllk Yayn Says


919 893 848 368 197 184 21

Hi de i ac olmayan bu durumda 1986'ya gelinceye dek nemli bir deiiklik olmaz. 1986'da 520 yaynla dnya sralamasnda 44'nc sraya ykselen Trkiye, sralamadaki yerini son yllarda ykseltmeyi srdrmekte dir. ubat 1993'te Bilim ve Teknoloji Yksek Kurulu (BTYK) toplantsnda aklanan verilere gre 1992 sonu itibaryla ylda 1100'e ulaan yayn say syla dnya sralamasnda 40'nc srada yer alyoruz. (TBTAK'n son akla masna gre, 1651 yayn saysyla lkemiz bugn dnya sralamasnda 37'ncilie ykselmi bulunmaktadr.)1 Grlyor ki, son yllarda gze arpan olumlu gelimeye karn, durumu muzun henz vnlecek bir dzeye kt sylenemez. Nitekim bilimde in san gc bakmndan da durumumuz i ac olmaktan uzaktr. lkemizde 10 bin alan nfusa yaklak 7 bilim adam/aratrmac dmektedir. Oysa bu say ABD'de 70, Fransa'da 40'tr. (Kald ki, bizde "aratrmac" diye geenle rin kann gerek anlamda aratrmac olduu da tartlabilir bir konudur.) Gene BTYK toplantsnda aklanan verilerden, aratrma-gelitirme iin ayrlan denein lkemizde gayri safi milli haslaya (bir ylda retilen mal ve hizmetlerin piyasa fiatlarna gre hesaplanan deerine) oran yzde 0.33'tr (1986 OECD verilerine gre bu %0.20 olarak grnmektedir.) Miktar olarak bu 100 milyon dolarn altnda bir yatrmdr. Bu oran kalknm lkelerde (ABD, sve, Almanya, ngiltere, Fransa, vb.) yzde 2,5 ile yzde 3 arasnda dr. Baka bir deyile kalknm lkeler bilimsel aratrmaya milyarlarca dolar aktarrken, bizde ayrlan para 100 milyon dolar bile bulmamaktadr. (stelik son derece dk olan bu binde 3'lk denein bte gereklemesinde daha da dk kald sylenmektedir.)2 1988'de yaplan saymda, niversitelerimiz kitaplklarna giren yllk ya banc kitap ve sreli yayn says yaklak 20 bindir. Oysa, dnya yayn srala masnda 20'nci olan, 5 milyon nfuslu Danimarka'da bu say 300 binin s
1) 2) Bkz. Cumhuriyet Gazetesi, 1 Mays 1994. Bkz. O. Bursal, "Bilime Ateleme", Cumhuriyet, 4 ubat 1993.

219

tndedir. 1980'de bu saynn ngiltere'de 1 milyon 670 bin, Almanya'da 2,5 milyon, Japonya'da 7 milyon olduu saptanmtr.3 Trkiye'nin bilim alanndaki gelimilik dzeyinin, ekonomik gcndeki art yetersizliini yanstt sylenebilir. Nitekim, Union Bank Svvitzerland ta rafndan hazrlanan Uluslararas Rekabet Endekslerine gre kaynaklarda b yme ve rekabet sralamasnda 38 lke arasnda halen 36'nc srada bulunan lkemizin 2000-2010 yllarn kapsayan orta vadede ancak 33'nc sraya ykselebilecei beklenmektedir.4 (Tabi, bu arada ekonomide gelimeyi aksa tan yeni bunalmlar olmazsa!) Kukusuz bu rakamlar lkemiz iin parlak bir tablo izmemektedir. Bilim de ilerleme etin bir yolculuktur; bireylerden, zel ve kamu kurulularndan yakn ilgi, tevik ve destein yan sra zveri istemektedir. En bata da devle tin, geleceimizin gvencesi olan bilimsel gelimeye, uzun vadeli bir plan iin de daha yakn duyarlk gstermesi, ncelik tanmas gerekir. Tm uyarlara karn lkemizin bir bilim politikas bugn de yoktur. 1983'te kurulan BTYK ilk toplantsn ancak Ekim 1989'da yapmtr. Bilimin gelimesinden sorumlu bu kurulun bugne dek ortaya koyduu elle tutulur ne bir program ne de bir strateji vardr. TBTAK'n da 1980'li yllarda, kurulu yllarndaki canlln yitirdii, zerk olmaktan kt, giderek iktidarlarn genel politikas ynnde brokratik bir kurulua dnt sylenebilir. Oysa, ngiltere'de kuruluu 17. Yzyln ortalarna uzanan The Royal Society, Almanya'da kuruluu yzylmzn banda gerekleen Max Planck Ens tits, ABD'de 1950'de kurulan National Science Foundation gibi kurumlarn saygn konumlarna, gelimelerini devletin parasal desteinde ama zerk ge lenekleri iinde srdrmekle ulatklarn gryoruz. BTYK'nun 1993 ubat toplantsnda bilime ek fon salama, Trkiye Bi limler Akademisi tasarsn yasalatrma, stanbul'da bir Teorik Aratrmalar Merkezi kurma yolunda giriimlerde bulunulaca kararlatrlmt. Ne yazk ki, bugne dein ortaya somut denilebilecek bir gelimenin konduu sylene mez. Devletin bilime ne denli uzak durduunu gstermesi bakmndan bir noktaya daha deinmekte yarar vardr: Spor olimpiyatlarnda derece alanlar lszce dllendiren yetkililer, bilimsel yarma ve olimpiyatlarda derece alan stn yetenekli genlere en kk bir ilgiyi bile ok grmektedirler. Nite kim, yurt-d futbol malarna katlan seyircileri bile konut fonu vergisinden muaf tutan "poplst" devlet adamlarmzn yurt-d bilimsel etkinliklere kat lan retim yeleri ve rencilere de benzer bir ayrcaln tannmas gerei ortaya atldnda "sar sultan" kesildiklerini gryoruz. lkemizin bilimde daha saygn bir konuma gelmesi, ncelikle bugnk "ereti" diyebileceimiz tutumunun, daha iten ve gvenilir bir tutuma dn3) 4) O. Bursal, a.g.y. Bkz. Milliyet, 25 Ekim 1993.

220

meini gerektirmektedir. Sorunun ayrntlarna girmeden bu yolda atlmasn ngrdmz balca admlar sralamakla yetineceiz: 1) Bilimsel almalara prestij ve arlk kazandrlmal, stn yetenekli rencileri temel bilimlere yneltme nlemleri alnmaldr. 2) retimin tm aamalarnda rencilere gerekli ya da gereksiz bilgi ezberletme yerine, aratrma etkinliine girme, sorgulama, eletirel dnme ve zgrce tartma ortam salanmaldr. 3) Fen liseleri, kurulu amalar dorultusunda yeniden dzenlenmeli, z gn kimliine kavuturulmaldr. 4) niversitelerimizde temel aratrmalara, sanayi kesiminde ise uygula mal aratrmalara ncelik verilmeli, iki kesim arasnda ortak alma ve ibir lii olanaklar artrlmal, daha ilevsel bir nitelik kazanmaldr. 5) Bilimde dnya sralamasnda nde gelen lkelerle sk ibirlii ve ortak alma olanaklar aranmal, TBTAK tam zerklik konumuna kavumaldr. 6) Trkiye, bilime ve bilimsel almaya yapmas gereken yatrm gelece inin gvencesi olarak alglama duyarl iine girmeli, bilgi ve teknoloji transferi ile yetinme rehavetine dmemelidir. Bilimde gemiimize bir gz attmzda yukarda deindiimiz nlemlerin nemi daha da belirginlik kazanmaktadr. 19. Yzyln ortalarna gelinceye dek medrese gelenei dnda hibir retim etkinliine olanak tannmamtr. lke mizin ilk niversitesi saylan Darlfnun 1846'da kurulmu, ama 1933 reformuy la ancak gerek niversite kimlii kazanmtr. 1943'te Ankara Fen Fakltesinin kuruluu, 1944'te stanbul Teknik niversitesinin yeniden dzenlenmesiyle bilim ve teknoloji eitiminde nemli admlarn atldna tank olmaktayz. Bu gelime yi yeni atlmlarla (1956'da ODT'nn, 1963'te TBTAK'n, 1964'te Ankara Fen Lisesi'nin kurulmasyla) balayan daha parlak bir dnem izler. Ancak, bir bi lim adammzn "Bilimsel Aydnlanma Dnemi" diye niteledii bu dnem, onun da belirttii gibi, ok gemeden zellikle 1960'l yllarn sonlarna doru, politika ortamnda oluan kimi ar akm ve ideolojilerin olumsuz etkileri altnda dinamiz mini yitirmi, beklenen sonular vermekten uzak kalmtr.5 Grlyor ki, sorun salt parasal kaynak sorunu da deildir. Sorunun te melinde toplumun yerleik deer yarglar, beklentileri v uygarlk anlay yer almaktadr. Bilim-kltr ilikisine aklk getirmek bu bakmdan nemlidir.

Kltr Balamnda Bilim


Bilimsel gelime, en bata, ona elveren bir kltr ortamyla olanak kazanr.
5) Bkz. Prof. Dr. Namk Kemal Pak, "Cumhuriyetin 70. Ylnda Fizik Bilimi ve Trkiye'de Bilim Panoramas," Bilim ve Teknik Dergisi zel Eki 2, Aralk 1993.

221

Ne var ki, youn almalara karn, bu gelimeyi etkileyen koullarn yeterince belirlendii henz sylenemez. yle bir belirleme deiik kltrlerde deiik et kenleri ya da bu etkenlerde deiik sralamalar ortaya koyabilir. Ancak kesin olan u ki, herhangi bir kltr ortamnda bilimi (olumlu ya da olumsuz ynden) etkileyen koullarn belirlenmesi ncelikle o kltr oluturan deer yarglarnn, yerleik inan ve davran biimlerinin tannmasn gerektirir. Bir dnemi baka bir dneme, bir kltr ortamn baka bir kltr ortamna gre "daha bilimsel", ya da "bilime daha yatkn" diye niteleyebiliyorsak, o zaman, bu fark douran koullar nelerdir, diye sorabiliriz. Baka bir deyile, kltrleri ya da dnemleri bilimsellik asndan karlatrmak iin, nceden belirlenmi birtakm ltlerin elde olmas gerekir. Ancak bu amaca ynelik ortak ltlerin (varsa) ne olduu nu henz syleyecek durumda deiliz. Biz imdi aradmz aklk bakmndan noktaya deinmekle yetineceiz. 1) Bilim evrenseldir; hibir rk ya da coraf ya parasna, din ya da ekonomik sisteme zg deildir. Ama gene de bilime daha elverili ortam salayan (ya da, tam tersine, bilimsel gelimeye elverme yen) baz tarihsel ya da kltrel etkenlerden, ynelim ya da koullanmalardan sz edilebilir. 2) Bilimin varl bir derece sorunudur; en ilkel topluluklarda bile "bilim" diyebileceimiz az ya da ok bir bilgi birikimi, o birikimin kaynakland bir tr snama-yanlma deneyimi, bir problem zme etkinlii vardr. 3) Bilimin, bu gnk anlamda bilinen ilevleriyle ortaya kmas, kurumsallamas 16. Yz yl sonlarnda Bat Avrupa kltr evresinde balayan bir gelimedir. (Antropo loglar bilimin kklerini tarih ncesi dnemlere kadar uzatmaktadrlar. Bunda ya drganacak bir nokta yoktur. Elverisiz, dahas bazen grld gibi acmasz evre koullarnda yaam savam veren insanolu ncelikle evresini tanmak, elden geldiince denetim altna almak zorundayd. Bu ise, ilkel anlamda da olsa "bilimsel" diyebileceimiz bir yaklam iine girmek demekti. Paleolitik ve neoli tik dnemlere ait pratik bulu ve aralarn ounlukla bilgi, beceri ve deneyim birikimine dayand kolayca yadsnamaz. Gerekten yle birikimler olmasayd eski uygarlklarn ortaya kmasna olanak olur muydu? Bir bilim tarihisi, daha da ileri giderek uygarlk bir yana, "insann az ok dzenli, gvenilir sosyal bir ya ama gemesine olanak olur muydu?" diye sormaktadr.6 imdi sorulabilir: Kkleri tarihin derinliklerine, ok eski kltrlere ve y relere uzanan bilimsel etkinliin, 400 yl nce yalnzca Bat kltr dnyasnda byk bir atlm iine girmesi nasl aklanabilir? Belli bir aklama zerinde birlemi olmamakla birlikte, bilim tarihileri nin vurguladklar "ortak" diyebileceimiz iki nokta vardr: 1) Dncenin yer leik tutumu krmas, zellikle teolojinin boyunduruundan syrlmas, 2) Bilin meyene alma, dnyay kefetme; metafizik speklasyondan olgusal verileri aklamaya ynelme dnm. Hemen belirtmeli ki, birbirini besleyen bu iki
6) J. G. Crovvther, The Social Relations of Science, s. 10.

222

gelime kltr ve sanatta Rnesans', dinde Reformasyon'u izleyen gelime lerdir. yleyse, denebilir ki, bilimde atlmn ilk koulu dncenin yerleik dogmalarn tutsaklndan kurtulmas, dnyaya alma, yeni araylara girme cokusudur. evresinde olup bitenleri anlama insann temel gdlerinden biri olmasa bile kolayca vazgeemeyecei bir gereksinmesidir. Bu gereksinmenin verimli bir araya dnmesi ise, sorgulamaya, eletiriye ve alternatif araylara ola nak tanyan bir ortamda olasdr. Bat kltr evreleri, grecel de olsa, zgr dnme ortamna yol aan Rnesans ve Reformasyon'la girmitir. Oysa ge mite parlak dnemleri olan birok kltrn, bu arada balang dneminde (M.S. 900-1200) bilime katklaryla ne geen slam dnyasnn, zamanla banaz inan kalplarna tutsak dt, zgr aray ortamna olanak tan mayan kat bir tutuma dnt grlmektedir. stelik gnmzde militan bir nitelik kazanan kktendinciliin yle bir geie olanak tanmayan ideolojik bir ayaklanmaya dnt gzden kamamaktadr. Toplumumuzun da a dalk ve demokrasi yolunda ortaya konan tm devrimsel atlmlara karn banazlk emberini yeterince krd sylenemez. Yaammza egemen med rese eitim gelenei ile kla disiplinini ieren ynetim anlay zgr dn me ve tartma ortamna giden yolu, "tkayan" demeyelim ama, uzatan bal ca engellerdir. Bu gelenek ve dtan zorlama disiplin krlmadka lkemizin bilimde nemli ve srekli bir atlm iine girmesi beklenebilir mi? Geri kalm (ya da moda deyimiyle "gelimekte" olan) pek ok lkenin henz yeterince ayrdnda olmad can alc nokta, bilimsel gelime iin sa lanacak olanaklarn uzun vadedeki nemidir. yle ki, bu lkelerin ounluk beyin gyle uradklar byk kaybn bile farknda olduunu sylemek g tr. Oysa, bilimsel gelime ile toplumsal kalknmann ilikisi tartlamayacak kadar aktr. ada toplum yalnz endstride deil, tarm, tp, savunma, eitim, evre korumas vb. alanlarda da bilimsel aratrmalara dayanmak zo rundadr. Teknoloji ve bilgi transferiyle yetinen bir toplum, gelimelerin geri sinde kalmaktan, ileri lkelere srgit el amaktan kurtulamaz. Temel bilimle rin yaamsal nemini kavramak zorundayz. Saygn bir dzeye ulamak iin bilimsel aratrma kanlmazdr. Bunun ilk koulu ise potansiyel beyin gc mze bilimde gelime yolunu amaktr.

223

BR BLM POLTKASI OLUTURMAYA DORU*

Yzylmza gelinceye dek hemen her toplumda bilimsel gelime ulusal bir politikadan ok kimi stn yetenekli kiilerin ya da niversite evrelerinde oluan zel gruplarn giriimine dayanrd. Oysa gnmzde durum deimi tir. zellikle son elli yldan bu yana bilimsel almalarn giderek artan l lerde belli politikalara bal, dzenli ve kurumsal giriim nitelii kazandn grmekteyiz. Bugn artk kalknm lkelerin hibirinde bilimsel gelime ve ona bal teknoloji, rastlantlara, kiilerin ya da gruplarn zel atlmlarna braklmamaktadr. Srekli ve kapsaml aratrma etkinliklerine dayal politika larla yrtlen hzl bir bilimsel gelimeye tank olmaktayz. Bilim, din, eitim ve ekonomi gibi toplumsal bir olgudur; gelimesi nce likle toplumsal koullarn elverililiine baldr. lkemizde sosyal, siyasal ve ekonomik koullarla bilimsel almalarn karlkl etkileimi zerinde bugne dein yaplm bilimsel bir aratrma yoktur. Byle bir aratrma ile ortaya ko nan nesnel ve saysal veriler geerli bir bilim politikasnn oluturulmas iin b yk olanak salard. Ancak ie koyulmak bakmndan bu tr bir aratrmann sonularn beklemek de gerekmez. lk aamada, snama ve yanlmaya yer bra kan bir bilim politikas tasla ile ie balanabilir; bu taslan uygulamadaki de neyimlerle gelierek, zamanla daha yetkin bir nitelik kazanaca beklenebilir. yle bir taslan oluturulmasna gidilirken ortaya kacak pek ok soru arasnda u byk bir arlk tayacaktr herhalde: 1) lkemiz iin bir bilim politikasna ihtiya nereden kaynaklanmaktadr? 2) Oluturulacak bilim politikasnn ana hedefleri ve kapsam ne olmal dr? 3) Hedefleri ve kapsam iyi belirlenmi bir bilim politikasnn gerekle mesinde n koullar nelerdir? Bu rapor, bilim politikasna ilikin yukarda sralanan temel soruyu ge nel bir erevede yantlama amac gtmektedir. Ama nce "bilim politikas" sznden ne anladmz ksaca aklamalyz.
*) TBTAK'n ars zerine1982'de hazrlanan bir rapora dayanan bu alma, nsan Bilim leri Dergisi, ODT, 1984/1 saysnda yaymlanmtr.

224

Deyimdeki "politika" szcn, siyasal anlam dnda, bir tr "planlama stratejisi" diye yorumlayacaz. Buna gre, bilim politikas ya da daha ilevsel bir anlatmla "bilim planlamas" sz bilimde belli'hedeflere ulamak iin izle necek yollan, kullanlacak aralar belirlemeyi ve bunlar uygulamaya konacak biimde programlamay dile getirmektedir.

Bilim Politikas Oluturma htiyac


Bilimin nemi hemen her toplumda, eski deerlere bal tm kuku ve tereddtlere karn, artk tartma konusu olmaktan kmtr. Son yzyl dan bu yana uygar dnyay biimleyen gelimelerde bilimin damgas aka kendini gstermektedir. yle ki, gnmzde bilim ve ona dayal teknoloji, toplumsal gelimiliin nerdeyse biricik ltn oluturmaktadr. Kalknm toplumlar, bugn ulatklar yksek yaam dzeylerini en bata bilimde ve onun uygulamas demek olan teknolojideki ilerlemelerine borludurlar. Kal knma abas iindeki lkemiz bu geree yabanc deildir. Nitekim Cumhuriyet'in kuruluundan bu yana eitime verilen nem, 1933'ten sonra niver sitelerde birbirini izleyen reform almalar, TBTAK'n etkin bir kurulu olarak ortaya k, Fen Lisesinin kuruluu, 1961'ten balayarak Be Yllk Kalknma Planlarnda bilim politikasna verilen yer, bilimin neminin giderek daha iyi kavrandn gsteren gelimelerdir. Ne var ki, tm bu abalara kar n, bugn uygulamaya konmu bir bilim politikasnn varlndan sz etmek gtr. Sz geen aba ve giriimlerin ou kez birbiriyle ilikileri kurula mam, aralarnda belli hedeflere ynelik bir egdm salanamam, bu ne denle elde edilen sonular yeterli bir dzeye ulaamamtr. Oysa 1933 ni versite reformuyla birlikte lkemiz bilim alannda da bir atlm yapma frsat bulmutu. zellikle Nazi Almanyas'ndan lkemize g eden bilim adamlar nn oluturduu byk potansiyel byle bir atlm iin yeterliydi. kinci Dnya Savan izleyen yllarda da ABD ile ilikilerimiz gene byle bir frsat ortaya karmtr. Ancak bu dnemde askeri glenme ve ekonomik kalknma ba lca kayg odaklarn olutururken, bilimin n plana alnmas yle dursun, askeri glenme ve ekonomik kalknmadaki yerinin bile yeterince gz nne alnd sylenemez. Sonu, ODT, Fen Lisesi ve TBTAK gibi kimi kurulalarm ortaya kmasyla kald; daha kapsaml ve planl bir gelimeye gidile medi. Temelde kalknmasn be yllk planlara balayan lkemizde bilimin geli imini rastlantlara, ya da doal gidiine brakma tutumu en azndan bir tutar szlktr. Yakn tarihimiz boyunca zellikle sosyal ve kltrel alanlarda ileriye doru atlm tm admlar bir mdahalenin rndr. Kanmca, bilimde de, mdahaleye ihtiya vardr. Hedefleri iyi belirlenmi, aralar iyi seilmi ve n
225

koullar iyi oluturulmu bir bilim politikas, bilimde aradmz atlma bizi gtrecek mdahaleyi salayacaktr. Ancak, hemen belirtmeli ki, bu mdaha lenin, bilimin znde yer alan zgr dnme ve tartmayla badar nitelik te olmas, kstlayc, engelleyici deil, tersine bilimsel dnmeyi gelitirici ve tevik edici olmas gerekir. Trkiye bugn eritii izgide hi deilse u nedenle bir bilim politika s oluturup uygulamaktan kanamaz: a) Sosyal ve ekonomik kalknmasn gerekletirmek; b) Kltr geleneimizde geerliliini yitirmi birtakm nyarglardan, inan ve saplantlardan kurtulmak, eletiri ve tartmaya ak, snama ve ya nlmay ieren ada dnce dzeyine erimek; c) Geri kalmln moral ezikliinden kp, kendine gven duygusunu kazanmak ve uygar dnyada saygnln kantlamak.

Bilim Politikasnn Hedefleri ve Kapsam


Yukarda lkemiz iin bir bilim politikasna olan temel ihtiyalara dein dik; toplumumuzun kalknmasnn, ada dnce yetileriyle donanmasnn, geri kalmln yol at kendine gvensizlik, eziklik ve bamllk duygularn dan syrlarak saygn kimliini ortaya koymasnn en bata bilimde yapaca etkili ve srekli bir atlma bal olduunu belirtmeye altk. imdi byle bir atlma bizi gtrecek bilim politikasnn ana hedefleri ve kapsam zerinde duracaz. Ekonomik planlamada olduu gibi bilim planlamasnda da hedefler, top lumun zlemlerinden, ihtiyalarndan kaynaklanr. B ihtiya ve zlemlerden soyutlanarak geerli bir bilim politikas oluturmaya olanak yoktur. te yan dan, salt bu ihtiya ve zlemler erevesinde kalmak da sorunu doru ortaya koymaya yeterli deildir. Toplumun zlem ve ihtiyalaryla birlikte amzn baskn ynelimlerini ve gereklerini gz nnde tutmak zorundayz. Biz en bata her ynyle kalknmak isteyen ve bunun abas iinde olan bir lkeyiz; yleyse oluturacamz bilim politikas buna ynelik olacaktr. Sosyal, ekonomik ve kltrel gelimelerimizi beslemeyen, o gelimelere g ve hz vermeyen bir bilim politikas fantezi olmaktan ileri geemez. Bu temel grn nda oluturulacak bilim politikas iki ynl olabilir: 1) Topluma bilimsel dnme ve davranma eitimi salamak; yle ki, kiiler ve kiilerin oluturduu kurumlar ve rgtler daha rasyonel dnebilme, so runlarna daha aklc ve gereki yaklaabilme, ilk bakta akla yakn grnen zmleri irdeleyebilme, propaganda karsnda eletirel kalabilme, hepsin den de daha nemlisi bamsz dnebilme ve karar verebilme gcn ve alkanln kazanm olsunlar. Bylece toplumumuz giderek artan sorunlar
226

karsnda aresizlik iinde rpnan ilkel bir grnmden kacak, her alanda sorunlarna olumlu ve kkl zmler getirebilecek bir kafa donatmna kavu acaktr. 2) niversitelerin temel bilim dallarnda (matematik, fizik, kimya, bi yoloji, psikoloji, sosyoloji, vb.) sekin bilim adamlarndan ekirdek kadrolar oluturmak, temel bilimlere ynelen yetenekli genleri bunlarn nclnde ki retim ve aratrma ortamnda yetitirmek. Uygulamal bilim dallarnda (tp, mhendislik, iletme, vb.) retim ve aratrma etkinliklerine, meslek adam yetitirme yannda, temel bilimlerle teknoloji arasnda karlkl etkilei mi salayan bir kpr ilevi kazandrmak. Kanmca oluturulacak bilim politikasnda bu iki hedef ayn nemde yer almal ve uygulama ikisinin birilikte gereklemesini salayacak uyumu kura bilmelidir. nk, aklc ve eletirel bir kafa eitimi toplumda yaygnlk kazan d lde bilimlerdeki gelimeler g ve hz toplayacak; te yandan, sekin bilim adamlarnn nclndeki retim ve aratrma etkinlikleri younlat lde toplumun eitiminde bilimsellik arlk kazanacaktr. Baka bir de yile, hedeflere ulama yolunda srdrlecek almalar birbirini karlkl des tekleyici niteliktedir.

Bilim Politikasnn Gerekleme Koullar


Oluturulacak bilim politikasnn kapsam ve hedefleri ne olursa olsun bu politikann uygulamada baar ans birtakm n koullarn yerine getirilmesi ne baldr. Yukarda dayanaklarn ve hedeflerini ksaca belirlemeye alt mz bilim politikasnn gerekleme koullarn grupta toplayabiliriz. 1) Ortam oluturma. Her eyden nce toplumumuzun bilime ilikin de er yarglarnda bir deiiklie ihtiya vardr. niversite giri snavlarnda adaylarn (bu arada Fen Lisesi, Anadolu Liseleri gibi seme snavlaryla renci alan liselerden gelen adaylarn) hemen tmyle tp, mhendislik gibi sosyal prestij ve byk kazan vaadeden uygulamal alanlara ynelmeleri, toplumumuzun gznde bilimin hibir dalnda ekici bir "kariyer" deeri ta madn gstermektedir. ocuklarmz kk yatan balayarak doktor olma ya, mdendis olmaya, mimar olmaya zendiriyoruz, ama acaba ka aile ocu unu bilim adam olmaya zendiriyor? niversite adaylarnn tercihleri gz den geirildiinde bu soruya verilecek yantn hi de i ac olmad ortaya kmaktadr. Kukusuz bu durumdan kiileri ya da tmyle toplumu sorumlu tutamayz. lkemizde bilimi temsil eden kiilerin ve kurumlarn kendilerine den grevleri, en bata bilimin ne olduunu, nemini, kalknmadaki yaam sal roln aklama, anlatma, benimsetme grevlerini, yerine getirdiklerini syleyebilir miyiz? Toplumu aydnlatma bir yana, niversite renimine yne len genlie gereken rehberlii salama yolunda gzle grlr bir aba var
227

mdr? Kitle itetiim aralarnn, zellikle TRT'nin de bu konuda kendilerine deni yeterince yaptklar sylenemez. Bir bilim politikasn etkili klmann ilk koulu bu durumu deitirmek, ki ilerin ve giderek toplumun gznde bilime daha saygn bir yer oluturmak abasna girmektir. 2) stihdam sorunu. Bilimi zenilen bir kariyer niteliine kavuturmada ikinci nemli koul maddi olanak, zerk alma ortam ve i gvencesidir. Her eyden nce, bilim adamn belli kurallara bal "memur" statsnn d nda tutma zorunluu vardr. Bilim adam uranda zerk olmaldr. Tarih boyunca bilim evrelerinde oluan ve bilim iin evrensel ahlak kurallar niteli i kazanan ltler dnda hibir ideoloji, din ya da siyasal kayg bilimsel aratrma uran snrlamamaldr. Sonra, kendini bilime verenlerin geim sknts gibi bir sorunu olmamaldr. ok ynl olan bu koulun yerine getirilmesiyle bilim her dalnda ekici bir kariyer olarak n plana geecek, dolaysyla hem sekin bilim adamlar iin alma ortamnn olumasna, hem de stn yetenekli genlerin temel bilimlere ynelmelerine yol alm olacaktr. 3) Eitimde dzenlemeler. Bilimde gelime, znde bir eitim sorunu dur. erii ve yntemi bilimsel nitelikte olmayan bir eitim dzeniyle bilimde herhangi bir atlm yapmaya olanak yoktur. Yrrlkteki eitim program ve kurulularmzn eitli ynlerden dzeltilmeye ihtiyac olduu herkese bili nen, resmi azlardan sk sk duyduumuz, X. Milli Eitim urs'ndaki tart malarda apak ortaya kan bir gerek. Bu raporun amac ynnden, biz sa dece iki noktaya deinmekle yetineceiz. Bir, her dzeydeki retimi birta km hazr bilgileri ocua aktarma ii olmaktan karmalyz. Ne ocuk, kafas ou kez anlamad ne ie yarad belli olmayan bilgi ve kavramlarla doldu rulmas gereken edilgen bir yaratktr; ne de aktarlan bilgi ve kavramlar ou kez ada bilimlerde ulalan sonular yeterince yanstc niteliktedir. Bilim, doruluu sz gtrmez bir bilgi yn deildir; bilim bir anlama, aratrma, aklama yntemidir. ocua, bir bilim adam gibi evresinde olup bitenleri aratran, evreni anlamak ve aklamak ihtiyacnda olan mtecessis ve canl bir varlk gzyle bakmalyz. Deinilmesi gerekli ikinci nokta retmenlerimizin meslek formasyonu ynnden giderek artan bir yetersizlik iine dmesidir. Bu hem eitimretim almalarn etkisiz klmakta, hem de, toplum gznde retmenlik mesleinin saygnln zayflatmaktadr. rgn eitim sistemimiz deindiimiz iki ynden (retimin ierik ve yntem ynnden adalatrlmas, retmenlerin meslek formasyonlarnn pekitirilmesi) ele alnp daha iler ve verimli dzenlemelere gidilmedike ba arl bir bilim politikas iin ortamn elverili olduunu sylemek gtr. Bilim politikas asndan eitimde gerekletirilecek dzenlemelerde da
228

ha nemli bir adm Fen Lisesi rneinde okul saysn, n koullar hazrlaya rak artrma yoluna gitmektir. lk aamada bunlarn saysn e karma ola na bulunabilir. Ancak hemen belirtmeli ki, say artrmna gitmeden nce kuruluu yaklak 20 yllk bir gemie dayanan Fen Lisesi deneyiminin tm ynleriyle deerlendirilmesi gerekir. Fen Lisesi mezunu adaylarn niversite giri snavlarnda elde ettikleri parlak baary, okulun baarsn kantlayan tek ve yeterli lt saymak yanltcdr. Gerek anlamda, okulun baar duru mu, kurulu amalarna inilerek bugne dein verdii mezunlarn lisans ve li sans st renimleri, varsa bilimsel almalar gzden geirilerek belirlene bilir. Fen Lisesinden beklenen neydi, ne elde edildi? Bu soruyu nesnel verile re giderek yantlamak gerekir. Bunun yannda, oluturulacak bilim politikas nn hedefleri ynnde Fen Lisesi rnei yeniden gzden geirilmeli, mfredat gelitirme, retmen yetitirme, laboratuvar ve ktphane donatm gibi so runlarn zmnde alnmas gerekli nlemler belirlenmelidir. Bu nlemler arasnda mezunlarn nemli bir blmnn niversitelerde temel bilimlere y nelmesini salayc nlemler de yer almaldr. Ayrca, Fen Lisesi rnek alna rak oluturulacak okullara alnacak rencilerin seim ynteminin yeniden gzden geirilmesi, halen uygulanmakta olan snavlarn geerlik ve gvenirlik zelliklerinin saptanmas, snav sonular yannda adaylarn ortaokul fen ders leri baar not ortalamalarnn da bir lt olarak kullanlmas yoluna gidilebi lir. (renci seiminde, hem test teknii, hem de oluturulacak ltler bak mndan SYM'nin deneyim ve birikiminden yararlanlabilir.) Son bir nokta, Fen Lisesi ve o trden alacak yeni okullara Milli Eitim Bakanlnn genel mevzuat dnda bir stat vermeye ilikindir. Gerek mev cut Fen Lisesinin, gerek Bahelievler Deneme Lisesinin Milli Eitim Bakanl nn mevzuata bal uygulama ve denetimleri iinde giderek nasl zayflad, hatta kurulu amalar dna nasl kayd bu okullar yakndan izleyenlerce bilinmektedir. Byle bir giditen saknmann herkese kabul edilebilir bir zm var mdr, sylemek g. Ancak, niversitelerin TBTAK'n ve Milli Eitim Bakanlnn ibirliine dayanan, belli ller iinde zerk, bir ynetim birimi oluturma yoluna gidilebilir. Bu birim, geni ereveli, esnek bir mev zuat iinde hem bilim politikasnn giderek gelimesini, hem de bu politikann uygulamadaki etkinliini salamak iin, gerekli yetkilerle donatlmaldr.1

1)

Bilimin yaam zerindeki etkileri, zellikle sava tekniine salad korkun olanaklar kar snda birok dnr ve bilim adamnn kayglandna, bilimin "denetlenmesi" ya da plan lanmas" sorununu tarttklarna tank olmaktayz. Kendilerini "bilimsel hmanistler" diye ad landran J. D. Bernal gibi kimi Marksist eilimli sekin bilim adaml^ toplum yararna bilimin "planlanmas" gereini srarla isterken, buna kar liberal gr temsil eden M. Polany ve R. Barker gibi tannm bilim adam ve dnrlerin "Bilimde zgrlk Dernei" evresinde top lanarak, her trl denetim veya planlamann bilimin doasna ters decei tezini savundukla rn grmekteyiz. (Bkz: Bernard Barber, Science and Social Order, s. 303).

229

Sonu

Bu rapor bilim politikas sorununa, bat dnyasnda bugn bile canlln koruyan, ounluk ideolojik kaynakl tartmalar dnda, pragmatik bir yakla m nermektedir. lkenin ihtiyalarna dayal, hedefleri ve aralar belirgin, bilimin zgr ve eletirel doasyla uyum iinde kalan bir bilim politikas olu turabilir ve bu politika, gene bilime zg snama ve yanlma tutumu iinde, n koullar titizlikle yerine getirilerek uygulamaya konabilir. Unutulmamas gereken nokta, bu politikann bata gelen amac, toplumumuzun kalknma, yaam ve dn etkinliklerinde adalama abasna bilimsel bir boyut ka zandrmak yannda, lkemize bilim dnyasnda zlediimiz dzeyde saygnlk salamaktr.

Kaynaka

Baker, John R., Science and the Planned State, George Ailen and Unvvin, Lon don, 1945. Barber, Bernard, Science and Social Order, Collier Books, New York, 1962. Barnes, Barry, Sciology of Science, Penguin Books, 1972. Bernal, J. D., The Social Function of Science, The M.I.T. Press, Cambridge, 1973. Bronowski, J. ve Mazlish, B., The VVestern Intellectual Tradition, Pelican Books, 1963. Goldsmith, M. ve Mackay, A., The Science of Science, Pelican Books, 1966. Lundberg, G. A., Can Science Save Us? Longmans, New York, 1961. Meadovvs, D. H. vb., The Limits to Grovvth, New American Library, New York, 1972. Price, Derek, Little Science Big Science, Columbia University Press, New York, 1963. Richter, M. N., Science As A Cultural Process, Frederick Muller Ltd., London, 1973. Russell, B., The Impact of Science on Society, George Ailen and Unvvin, 1952. Russell, B., The Scientific Outlook, George Ailen and Unvvin, London, 1949. Russell, B., Religion and Science, Oxford University Press, London, 1935. Storer, N. W., The Social System of Science, Holt, Rinehart and Winston, New York, 1966. Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1979. Yldrm, C,, Bilim Tarihi, Remzi Kitabevi, stanbul, 1983. Yldrm, C., The Pattern of Scientific Discovery, M.E.T.U., Ankara, 1981. Ziman, J. M., Public Knovvledge, Cambridge, 1968.

230

TARTIMALAR

1 ASTROLOJ BLM MDR?*

Giri
Astrolojinin kimlii srgit tartma konusu olmutur. Gnmzde, bata bilim adamlar olmak zere, geni aydn evreleri genellikle astrolojiye bilim deil falclk trnden bir ura gzyle bakmaktadr. te yandan, gemite olduu gibi bugn de astrolojiyi bilim sayan, en azndan ona saygnlk tanyan pek ok kimse vardr; stelik bunlar arasnda, gizli ya da ak, tannm kimi devlet adam, yazar, sanat, st-dzey meslek mensuplan olduu bilinmekte dir. Dahas, Bat dnyasnda seyrek de olsa baz niversitelerin retim prog ramlarnda astrolojiye yer verdiklerini gryoruz. Astrologlara baklrsa astro loji, konusu, yntemi ve ulat sonular bakmndan bilimin tm zellikleri ne sahiptir; falcla benzer bir yan yoktur; yle sanlmas ya dpedz bir ka ralama, ya da yerleik bir nyarg, bir yanlgdr. Grlyor ki, ortada aklk isteyen bir sorunla kar karyayz. Kimine gre bir tr falclk olan astroloji, kimine gre bilimsel bir almadr. Sorun "astroloji" denen etkinliin kimlik sorunudur. Astroloji salt falclk olmasa bile, astrologlarn ve onlar izleyenlerin ileri srd gibi bilim midir, gerekten? Bu soruyu yantlamaya gemeden nce astrolojinin ura alan ile tarih sel oluumunu ksaca gzden geirmede yarar vardr.

Astrolojinin Ura Alan


Kk bilim ncesi uygarlklara uzanan astroloji, bireylerin kiilik zellik leriyle yazglarnn gksel nesnelerin konumlaryla belirlendii savndadr. Astroloji gkyzn "Zodyak'n Burlar" denen her biri 30 derecelik 12 kesime ayrr. kizler, Aslan, Terazi, Ko vb. adlaryla bilinen burlarn her bi ri "Zodyak" denilen gk kuanda bir takmyldz simgeler.1 Bu kuak 12 ta*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 17. Kitap'ta (1995) yaymlanmtr. 1) Yunanca ''hayvanlar evresi" anlamna gelen zodyak" szc, Gne'in yldzlara grecel izledii yolun (ekliptik'in) iki yannda sekizer derece alan takmyldzlar kuan adlandrr.

233

kmyldz ile birlikte Gne, Ay ve balca gezegenlerin yrngelerini de kap samaktadr. Burlar, devinim halinde olan bu nesnelerin ynetimindedir. r nein, Mars fke, sabrszlk, cesaret, saldrganlk, vb. zellikleri tayan Ko Burcunu; Gne yetke, mertlik, onur, yaratclk, stnlk, vb. zelliklerini ta yan Aslan Burcunu; Vens gzellik, incelik, iyi niyet, bilgi, iyimserlik, vb. zellikleri tayan Terazi Burcunu ynetir. Ne ki, bu, yneticilerin etkilerinin ynettikleri burlarla snrl kald demek deildir; yl boyu devinimlerinde de iik burlardan geer, deiik etkiler olutururlar. Gksel nesnelerin etkileri nin, ynettikleri ve getikleri burlarn kendilerine zg zellikleri gz nne alndnda, son derece karmak olduu grlr. yle ki, her birey iin do um nna rastlayan durum ancak "horoskop" denilen, olduka karmak he saplamalar ieren bir diyagram ya da yldz haritasyla belirlenebilir. Yl boyunca her burta yaklak bir ay geiren Gne, 23 Temmuz - 22 Austos arasnda ynettii Aslan Burcundadr; sonra Baak, Terazi ve dier burlara geer. Doumu 23 Temmuz - 22 Austos arasna rastlayan bireyin burcu Aslan; doumu 23 Eyll - 22 Ekim arasna rastlayan bireyin burcu Te razidir. (Gnein hangi burta olduu kolayca saptanabilir. Oysa Ay ve geze genlerin ne zaman, hangi burlarda olduunu saptamak o denli kolay deil dir; bunun iin birtakm tablolara bavurmak gerekir.) Bireyin doum nnda Gnein (bir lde de Ay ve gezegenlerin) hangi burta olduu nemlidir. nemsenen bir baka bur da "Ykselen Bur" deni len olaydr. Bu, bireyin doum n ve doum yerine gre ufukta ykselmekte olan gezegenle belirlenir. Bir kimsenin horoskopunu karmak iin doum yeri, doum zaman (dakikas, saati, gn, ay ve yl) gibi bilgilerin yan sra, doum ylnn "ephemeris"i denilen "gkgnln" karmak gerekir.2 Grlyor ki, Zodyak her an deiik bir tablo sergilemekte, tabloda gk sel nesneler konumlarna gre srekli deien etkilerle yer almaktadr. Bu ne denle her bireyin "kendine zg" diyebileceimiz horoskopunu karmak bir uzmanlk iidir. Astrolojiye bilimsel grnm kazandran bu durumun, ayn zamanda, eletirilere kar bir tr baklk salad da sylenebilir.

Astrolojinin Tarihsel Oluumu


insanolu biyolojik gereksinimlerini karlama abasnn yan sra tinsel doyum aray iinde olan bir yaratktr. lk uygarlklarda bile gksel nesnelere gsterilen ilgi olduka canlyd. Bata Gne olmak zere Ay ve bilinen geze genler ou topluluklarda birer Tanr ya da tanrsal g saylr, tapnaklarda srekli ve dzenli gzlemlerle izlenirdi. zellikle mevsimlerin dzenleyicisi,
2) Ephemeris, belli bir dnemin deiik anlarnda bir ya da daha fazla gksel nesnenin koordi natlarn gsteren tablo; bir tr astronomik almanak.

234

retimin g kayna saylan Gne'e tapnma yaygn bir tre idi. Kukusuz gksel nesnelere gsterilen ilginin kkeninde tarm, ulam, takvim, vb. pra tik uygulamalara ynelik kayg ve araylar da vard. Ama asl neden dinseldi. lmden sonra ruhun, zellikle kutsal buyurgan ruhlarnn, gk katna kt na inanlyordu. Devinimleriyle mevsimleri; tarm, iklim ve hava koullarn et kileyen nesnelerin, insanlarn davran ve yazglarn da belirledii inanc do ald. Balangta gksel nesnelerle iliki, din ve devlet adamlarna zg bir ayrcalkt. Zamanla soylu kimseler de bu ayrcal paylama olanan elde ederler. Sonunda, imdi grdmz gibi, parasal gc elveren herkes "ken dini tanma?" "yazgsn renme?" olanana kavuur. Bu, gelimenin pratie dnk boyutu. Gelimenin bir baka boyutu ise kuramsal nitelikte: "astrono mi" diye bildiimiz bilimin oluumu! Antik Yunan ncesi uygarlklara baktmzda, gkyzne ynelik al malarn hemen tmyle tapnaklarda rahiplerce srdrld grlr. Gksel nesnelerin dzenli, periyodik devinimlerine ilikin edinilen bilgiler rahiplere byk bir yetke kazandrmt: kiileri eitme, ynlendirme ve ynetme yetke si. Astronominin bu pratikten bamsz bir aratrma alan olarak ortaya k mas sonraki bir gelimedir. Kald ki, Babillilerin dini, salt br dnyaya y nelik bir tapnma, insann tinsel gereksinmeleriyle snrl bir inan deildi; bu dnyada mutluluk ve bilgi arayn da ieriyordu. Bu nedenle, dinsel tapn mayla birlikte by, falclk gibi pratie; matematik, astronomi gibi bilgiye d nk almalar yan yana gelime olana bulur. Nitekim gnn 24 saat, daire nin 360 derece olarak belirlenmesini, Ay ve Gne tutulmalarn ndeme bil gisini, astrominin bir bilim olarak henz kimlik kazanmad dneme borlu yuz. yleyse astrolojiyi, hi deilse balangtaki gelimesine baktmzda, salt by ya da fal pratii ile zdeletirmek yanltr. Astrolojinin astronomi ye yol aan deneyim ve bilgi birikimini grmezlikten gelemeyiz. Antik Yunan dneminden gnmze dein gelimesi sren astronomiye karn, astrolojiye olan ilgi kaybolmak yle dursun, kimi bilim adamlar ara snda bile canlln srdrmtr. Bunlar arasnda Ptolemy, Roger Bacon, Kepler ve Newton dzeyinde sekin adlar vardr. Ortaa bilginleri Aristote les felsefesinin yan sra, simya ve astrolojiyi de klasik Yunanca ile Arapa'y bilen spanyol Yahudilerinden rendiler. Geri dnemin byk Yahudi filo zofu Maimonides'in gznde simya, astroloji trnden uralarn bo inan olmaktan ileri bir deeri yoktu. Aziz Augustin de, balangta astrolojiye olan tm merak ve tutkusuna karn, yaamnn son dneminde, "Gnahn kanl maz nedeni gktedir," retisini ierdiini ileri srerek astrolojiye kar kar; ussal ve gzlemsel olarak daha gvenilir bulduu astronomiyi benimser. Sko lastik felsefenin kurucusu Thomas Aquinas da, dine aykr sayd yazg kav ram nedeniyle astrolojiyi reddeder. Oysa Arap dnyasnda, ne dinsel ne de
235

bilimsel adan, astrolojiye bir tepki olumaz. Renaissance bir bakma tabula rn ykld, insann yeni seenekler arayna girdii dnemdir. Skolastizmin egemenliini krma savamnda, hmanistler klasik an inanlarna, bu ara da by ve astrolojiye bile, ynelmekten geri kalmazlar. Astroloji ile simyay aka kmseyen Leonardo da Vinci ile birka kii dnda bilimin byye olan stnl kimsenin umurunda deildi. Tam tersine, astroloji nerdeyse dnemin modas olmutu. (Astronomiyi kmseyenler de vard kukusuz. Bunlar arasnda yer alan Guicciardini'nin deerlendirmesi ilgintir: "Ne mutlu astrologlara: yz yalana kar bir doru sz etmeleri herkesi inandrmakta; oysa bir bakas yz doruya kar bir yalan sylediinde tm saygnln yi tirmektedir.") Ne ki, kilise bu duruma fazla seyirci kalamazd. 1484'te Papa Innocent VIII bycl, bu arada astrolojiyi, dine aykr "sapklk" olarak k nayan bir genelge karr. Bunun zerine Almanya ve daha baka yerlerde kitle histerisine dnen byc av balar. Ama bu terre karn, zgr d nce yanllarnn astrolojiye giderek artan bir ilgiyle sarld bilinmektedir. Kilisenin buyruundan kurtulu arzusu insan daha ussal deil, klasik an her trl samalklarna bile ak hale getirmiti. 18. Yzyla gelinceye dek, bilimdeki tm ilerlemeler astrolojinin etkisini krmaya yetmemiti. Kepler'in, matematiksel astronomi alanndaki byk almasnn yan sra, astrolojiye duyduu yakn ilgisini srdrd bilinmektedir. yle ki, ona bir bakma "ast rolog" da diyebiliriz. Yldzlarn, bu arada zellikle Gne ve gezegenlerin in san yaamn biimleyen etkilerine inanmaktayd. Belki de bu yzden, Galileo onunla "Ay'n su zerindeki egemenlii" gibi birtakm samalklara yatknl na deinerek alay etmitir.3 17,. Yzyl bilimsel devrimini doruuna eritiren Nevvton'un da astrolojiyle megul olmaktan geri kalmadn biliyoruz. 1660'larda Cambridge'de renci iken, renimini hangi alanda derinletir mek istedii sorulduunda, Nevvton duraksamakszn, "matematik" der ve ek ler: "nk astrolojiyi denemek istiyorum."4

Astrolojiye Yneltilen Eletiriler


Yukarda da deindiimiz gibi, astroloji hemen her dnemde kimi tepki ler ekmitir; ama saygnln yitirme sreci Aydnlk a ile balar; 19. Yzylda etkinlik alan giderek daralan, falclk trnden basit bir pratik dze yine der. Ancak bu, astrolojinin sonu demek olmaz; yzylmzda beklenme yen bir canllk iine yeniden girer. zellikle 1930'lardan sonra, giderek ge nileyen kimi evrelerde byk ilgi toplamaya baladn grmekteyiz.
3) 4) Bkz. G. Galilei, System of the World, Fourth Dialogue. Bkz. H. T. Inmar, Sir Isaac Nevvton and One of His Prisms, Oxford, 1927.

236

Bu gelime karsnda tedirginlik duyan bilim adamlar tepkilerini balca noktada toplamaktadrlar:5 a) astroloji, kkeninde irrasyonel bir dnya g r iermektedir; b) gksel nesnelerle kiilik zellikleri arasnda varsaylan nedensel iliki nesnel temelden yoksundur; c) astrolojiye gsterilen ilgi, ger ei renme merakndan ok, insann gven ve erin arayn yanstmakta dr. Ne var ki, geerlilii yadsnamaz bu eletirilerin astrolojiyi bilimd bir ura saymamz iin yeterli olduu kolayca sylenemez. Bir kez, bir alma nn kkeni onun bilimsellik kimliini belirlemez. Bilim dallarnn pek ou nun, kkeninde imdi bize yanl ya da sama gelen birtakm inanlardan yo la kt sylenebilir. Bunun en arpc rneini kimyann simya ile ilikisinde bulmaktayz. Dahas, bu tr inanlarn kimi sekin bilim adamlarnn gelime sindeki etkisi de bilinmeyen bir olay deildir. Gksel nesnelerin kiilik zellik lerimizi belirledii savna gelince, bu, nesnel temelden yoksun da olsa bir hi potezdir; olgusal yoklanmaya elverdii lde de bilimsel saylabilir. Nitekim klasik mekanikte "gravitasyon" denilen gcn de nesnel bir gereklii olduu tartma gtren bir sorundur. Gene, astrolojiye gsterilen ilginin "irrasyonel" diyebileceimiz birtakm kiisel inan ya da zlemleri yanstmas gereinin de, astrolojiyi dlamak iin geerli bir neden olduu tartlabilir. Bilimsellii kuku gtrmeyen kimi kuramlara da, geerli bir nedene dayanmakszn, salt duygusal doyum nedeniyle inanlabilir; bu, o kuramlar bilimsel olmaktan karmaz, kukusuz. Peki, bilimsel evrelerden gelen bu eletiriler astrolojiyi bilimd sayma ya yeterli deilse, astrolojiye bilim mi diyeceiz? Baka bir deyile, bir ura n bilim olup olmadn belirlemeye yeterli ltler yok mudur?

Bilimsellik ltleri
Denebilir ki, bilim-bilimd ayrm "bilim" terimine verilen anlama bal dr. Anlam dar ve sk tutulduunda, astrolojinin yan sra tarih hatta sosyal bilimlerin de bilimd; yeterince geni ve esnek tutulduunda pek ok ente lektel etkinlikle birlikte simya ve astrolojiyi de bilim sayabiliriz. Ancak n mzdeki sorun salt bir tanm sorunu deildir; yle de olsa, "bilim"in tanmn kiisel gr ya da beenimize grecel saymak yanltr. Bilim kavram ze rinde bilim felsefesinde, bilim adamlarnn paylamakta duraksamayacan sandmz bir konsenss vardr. Yantmz bu ortak anlay yanstt lde ancak geerli olabilir. Bilimin tanmlayc zellikleri olarak aada sralada mz ltlerin bu ortak anlay dile getirdiine inanyoruz:
5) 1975'te yaymlanan, ilerinde 19 Nobel dl alm 192 bilim adamnn imzalad, astrolojiyi bir tr falclk olarak knayan bildiri. Bkz. B. Bart, L. E. Jerome ve P. Kurtz, Objections to Astrology, Buffolo, Prometheus Books, 1975.

237

1) Nesnel olara betimlenebilir, aklama gerektiren bir olgu alan, 2) Olgusal olarak yoklanabilir aklayc hipotez veya kuram olana, 3) Kuramsal balamda devrimsel alma, yeni atlmlara elveren i dina mizm. imdi, bu ltlere vurulduunda astrolojiyi bilim sayp sayamayacam z irdeleyelim. Astrolojinin nesnel betimlemeye elveren bir olgu kmesi, bu olgular ya da olgusal ilikileri aklamaya ynelik belli bir hipotez ya da kuram var m dr? Varsa, astroloji, dier bilim dallarnda tank olduumuz, kimi zaman dev rimsel atlmlar da ieren bir gelime sreci sergilemekte midir? rnek olarak fizii alalm nce. Belirlediimiz ltlere vurulduunda fi ziin bilimsel kimlii tartmasz ortaya kmaktadr. Fiziin inceleme alann oluturan madde ve enerji, bunlarn zellikleri nesnel betimlemeye elvermek te, olgusal olarak yoklanabilir hipotez veya kuramlara olanak tanmaktadr. Fiziin temel yasalar (yerekimi yasas, devinim yasalar, elektromanyetik ya salar, vb.) yle yoklanabilir ilikileri dile getiren genellemelerdir. stelik, yanllanmaya ak bu yasalarn yeni ndeyi ve aklamalarla ierik ynnden gi derek zenginletiini grmekteyiz. Dahas, fizikte Galileo 'den gnmze de in bilgi birikiminde sren byk gelimenin yan sra Nevvton mekanii; Maxwell'in elektromanyetik, Einstein'n zel ve genel relativite kuramlar ile gnmzde giderek etki alan genileyen kuantum mekanii gibi devrimsel atlmlarn yer aldn grmekteyiz. Astronomi, kimya ve biyoloji, vb. bilim dallarnn da, bu lde olmasa bile, benzer bir gelime izgisi izledii syle nebilir. Ayn eyi astroloji iin syleyebilir miyiz? Daha nce, "Astrolojinin Ura Alan" bal altnda verdiimiz akla madan da anlalaca zere, astrolojinin nesnel olarak betimlemeye elveren bir olgu (ya da olgusal iliki) alan vardr. Astroloji bireylerin farkl kiilik zel likleriyle performanslarn, gksel nesnelerin konumlaryla ndeme ve akla ma savndadr. Buna gre astrolojinin olgu alan iki kmede toplanabilir: 1) gksel nesnelerin konumlar, 2) bireylerin kiilik zellikleri. lk kme belirle yen, ikinci kme belirlenen olgular kapsamaktadr. yleyse, ilk ltmz bakmndan astrolojiyi bilimd bir etkinlik saymak iin bir neden yoktur. Ast roloji tm bilimsel almalar gibi nesnel olarak betimlenebilen belli olgusal ilikileri konu alan bir almadr. Nitekim, bireylerin kiilik zelliklerini ince leyen psikoloji veya sosyal-psikoloji gibi bilim dallar da vardr. Gelelim "yoklanabilir kuram olana" dediimiz ikinci ltmze. Astrolojinin konusu kiilik farklarn, "bireylerin yazgs" diye nitelenen gelime sonularn ndeme veya aklamada bavurduu kuramsal ilke ya da hipotez nedir? Bu ilke ya da hipotezi olgusal olarak yoklamaya olanak var m dr? Batan beri belirttiimiz zere, astroloji bireylerin kiilik zellikleriyle ya
238

am yazglarnn Ay, Gne ve gezegenlerin Zodyak'taki konumlaryla belir lendii savn ieren bir almadr. Bu demektir ki, iki olgu grubu arasnda bir iliki, nedensel bir bant varsaylmaktadr; yle ki, gksel nesnelerin, bir kimsenin doum nndaki konumlar bilindiinde o kimsenin tm yaam izgi sini ndeme olana vardr. imdi soralm: Babil dneminden gnmze dein geen yaklak 3000 yl boyunca astrolojide bir tr deimez "paradigma" ilevi gren bu varsaym olgusal olarak yoklanm mdr? Yoklanmamsa, yoklanabilir mi? Baka bir deyile, astrologlar bize kuramlarnn ne gibi gzlemler karsnda yanl say labileceini syleyebilirler mi? Vurgulamadan geemeyeceiz: Hangi alanda olursa olsun kuramsal nitelikte bir nerme (bu bir varsaym, kuramsal bir ilke ya da hipotez olabilir) olgusal yoklanmaya elverdii lde bilimsel, elverme dii lde metafizikseldir. Bilimsellik savnda bulunan astrologlar, kuramlar nn olgusal yoklanmaya elverdiini somut rneklerle ortaya koymak zorunda drlar. Astrologlara baklrsa, ellerinde kuramlarn dorulayan ynla kant var dr. zellikle istatistiksel yntemle iki olgu grubu arasnda elde edilen korelas yonlarn bilimsellik sav iin ilk bakta gerekten inandrc dayanak salad sylenebilir. Ancak, bir hipotez ya da kurama dorulayc kant getirmek onu gerek anlamda yoklama deildir. Ne denli metafiziksel olursa olsun her nermeyi dorulayc kant bulma olana vardr; dahas, getirilen kantlar gzlemsel ya da deneysel olarak gvenilir de olabilir. Bir sav ya da kuramn bilimsellii dorulanmaya deil, yanllanmaya elvermesindedir. stelik ista tistiksel korelasyonlar, yksek de olsa, nedensel bir ilikiyi gstermez; olsa ol sa yle bir iliki iin olaslk salar. Aralarnda hibir iliki olmayan olgu k meleri iin bile kimi korelasyonlar kurulabilir. Bir kez daha yinelemekte yarar var: istatistiksel ya da baka yoldan ulalan sonularn tm doru olsa bile bu, astrolojinin bilim olduunu ispatlamaz. Kald ki, elde edilen sonularn hi deilse bir blmnn yanllayc kant oluturduu grlmektedir.6 Bir kuramn gerek anlamda yoklanmas, ndeyilerinin ak, seik ve ya ln bir dille ortaya konmasyla; kuramn hangi gzlem sonularyla yanllanacann batan bilinmesiyle olasdr. Oysa astroloji zellikle yoruma ak birta km belirsizliklerle ykl tutulmaktadr. Astrologlar bize yldz haritas karl
6) Astrolojiyi kantlamaya ynelik giriimlerden biri (belki de balcas) Fransa'da 1960'larda Michel Gauquelin'in yrtt istatistiksel almadr. Bu almada rneklem olarak alnan 25.000 kiinin ura tryle doum zaman arasndaki iliki aratrlmtr. Astroloji yle bir ilikiyi varsaymaktadr. rnein, Mars gezegenin etkisini tayan kiinin asker ya da atlet, Ve ns'n etkisini tayan kiinin artist, Satrn'n etkisini tayan kiinin bilgin olaca ngrl mektedir. Aratrmac, etkileri zellikle nemsenen Gne, Ay ve Ykseli burlaryla kiilerin ura trleri arasnda "anlaml" bir korelasyon ortaya koyamazsa da, kimi gezegenlerin ko numlaryla baz ura trleri arasnda "ilgin" denebilecek korelasyon bulur. Bkz. M. Gauquelin, The Cosmic Clocks, Chicago, Henry Regnery, 1967.

239

m bir kiinin, daha sonra beklentiye ters den bir performans ya da davra n sergilemesi halinde, durumu kurtarc yorum ya da ereti aklamalara bavurmakszn, kuramlarn yanl sayacaklarn syleyemedikleri srece inandrc olamazlar. Dorulanabilirlik gibi yanllanabilirliin de bilimsellik iin kesin bir lt olmad sylenebilir kukusuz. Yanllanabilirlik ltnn ncs Popper'n kendisi, ndeyileri gzlem sonularna ne denli ters derse dsn, her kura ma baklk kazandrma olaslnn farkndadr. Buna yalnz astrolojide de il, teoloji, psikoanaliz, Marksizm, vb. alanlarda da pek ok rnek gsterilebi lir. Dahas byle bir tutumunun izlerine bilimde bile rastlayabiliriz. Paradigma konumundaki bir kuram, ne denli yetersizlik iine derse dsn, daha do yurucu bir seenek bulunmadan, terk etmek kolay deildir. u farkla ki, bilim de salanan baklk geicidir; beklentiye ters den sonular er ya da ge bir bunalma yol aar, yeni bir paradigma aray balar. Oysa "szde-bilim" diye bilinen alanlarda baklk srekli ve yerleik bir stratejidir; paradgima deiikliine olanak yoktur. Nitekim, Ptolemy'den gnmze dein geen yaklak iki bin yl boyunca, ortaya kan tm yetersizlik ve eletirilere karn, astrolojinin temel varsaymnda "kkl" diyebileceimiz bir deiiklie rastlamamaktayz. Astrologlar bize kuramlarnn hangi gzlem sonularyla yanllanabilece ini syleyemedikleri gibi, kuramlarna aktan ters den olgular da ya gr mezlikten gelmekte, ya da ad hoc hipotezlerle geitirmektedirler. rnein, sava, salgn hastalk, sel, frtna, deprem, vb. olaylarn yol at kitlesel y kmlar alalm. Bu olaylarda yldz haritalar ok deiik bireylerin ou kez birlikte yok olduklarn ya da, ayn yazgy paylatklarn gryoruz. Aklana mayan bir baka olay da yldz haritalar hemen hemen zde olan ikizlerin deiik kiilik zellikleri ve gelime izgileri sergilemeleri. Geri burada da de nebilir ki, aklama yetersizlii astrolojiye zg deildir; bilimsellii tartlma yan kuramlarn da zm getiremedii sorunlar olabilir. Dorudur. Ne var ki, bilimde eletirel araya, kimi zaman devrimsel deiiklie yol aan aklama yetersizlikleri astrolojide kolayca geitirilebilmektedir. Bu bizi Popper'n yoklanabilirlik ltn btnleyen nc ltmze getirmektedir: astrolojide devrimsel almaya olanak var mdr? Buraya kadarki aklamalarmzn nda, astrolojiyi ilk iki lt bak mndan bilimd saymak kolay deildir. Astrolojinin nesnel betimlemeye elve ren bir olgu dnyas vardr; stelik, olgular aklamaya ynelik ama pratikte yoklanmayan, yoklanmaya baklk kazandrlm da olsa, ilkede yoklanabilir hipotez ve kuram olanandan sz edilebilir. Peki nc ltmz bakmn dan durum nedir? Hemen belirtelim: astroloji bilime zg atlm ve alma elveren i dina mizmden yoksundur; yzyllar boyu ne olgusal ne de daha nemlisi kuramsal
240

dzeyde kayda deer bir ilerleme, bir ierik zenginlii ortaya koyduu syle nebilir. Ptolemy'nin ikinci yzylda yazd Tetrabiblos'a gnmzde bile astrolojinin temel ders kitab gzyle bakldn grmekteyiz. Oysa, srekli olmasa da, kendini ama dinamizmi bilimin asal zelliklerinden biridir. Bilime, bir bakma, evrende olup bitenleri anlama yolunda problem z me yntemi diyebiliriz. Oysa astroloji evreni anlamaya, o yolda problem z meye deil, insanolunun beklenti, zlem ve gven duygularn beslemeye, ona erin ve doyum salamaya ynelik bir pratiktir. Bir yanyla eletirel, bir yanyla imgesel dnmeyi gerektiren problem zme temelde yerleik kalp lar krma, koullanmalar ama etkinliidir. Astrolojinin uzun gemiine bak tmzda, tm yetersizliklerine karn, gerek anlamda eletiri ya da irdeleme diyebileceimiz bir giriime rastlamamaktayz. Sorunlar zme abas yerine, ereti aklamalarla geitirme tutumu srdrlmtr. Sonu, astrolojinin oktan almas gereken bir varsaymn egemenliinde ksr bir pratik olarak kalm olmasdr. nsan yazgsnn, gksel nesnelerin nitelik ve konumlaryla belirlendii varsaym, Ptolemy'den gnmze dein ne nemli bir deiiklie uram, ne de aklama gcnde bir ilerleme kaydetmitir. Eletiriye bak, imgesel atlma kapal bir paradigma erevesinde kalan bir ura, kimi ke simler iin pratik ynden ne denli doyurucu olursa olsun, "bilim" diye nitele meye olanak yoktur. Astrolojinin ilevi, ileri srld gibi, bireylerin kiilik zelliklerini aklamak ise buna amzda gerek kalmamtr. Bu ilevi imdi daha gvenilir yntemlerle stlenen psikoloji, sosyal-psikoloji, antropoloji ve genetik gibi bilim dallar vardr. nce insana zg birtakm zellik ve zlemleri gksel nesnelere yanst mak, sonra da bunlar insann yazgsn belirleyici etkenler olarak varsaymak astrolojinin iine dt dngl kmazdr.

241

2 BLMSEL AIDAN PSKANALZ

Astroloji gibi psikanalizin de bilimsellik konumu srgit tartma konusu olmutur. nceleme alan ynnden bu almaya psikolojinin bir yan-dal g zyle baklabilir kukusuz. Ama, dayand varsaymlar ile ierdii kavramlar gz nne alndnda, psikanalizi bilim deil "metapsikoloji" diye nitelemek belki daha yerinde olur. Psikoloji bilimsel bir almadr; bilin dzeyine zg alglama, dnme, renme, motivasyon, duygusallk, evreyle uyum kurma, vb. davranlar inceler. Oysa, psikanalistlere gre tinsel oluumlarn pek o u, bu arada zellikle histeri, ar endie, saplant, ylg (fobi) trnden nevropatik davranlar bilinaltnda sakl ilkel motif veya gdlerden, bask altna alnm istemlerden kaynaklanmaktadr. Bu demektir ki, psikanaz, davran larmzn nemli bir blmnn ancak bilinalt nedenlere inilerek aklanabi lecei savndadr. Bu savda psikanalizin kurumsal boyutunu bulmaktayz. Psi kanalizin daha yaygn bilinen bir dier boyutunu da tinsel saaltm (terapi) pratii oluturmaktadr. Bu yazda amacmz, psikanalizin kuramsal boyutunu irdelemektir. Saaltm pratiine yaznn sonuna doru deineceiz. Psikanaliz dizgesinin kurucusu Sigmund Freud (1856-1939), tinsel dn yamzn bilinalt kesimini, benzetme yerindeyse, katl bir yap modeliyle belirlemiti: id (ilkel benlik), ego (benlik), sper-ego (st-benlik). Temel ig dlerin yer ald id, bireyin biyolojik varlna dayanan zemin kati; sosyal normlarn basksnda temel gdleri snrlama ilevi nedeniyle id'le srekli a tma iinde olan sper-ego st kat; id'le sper-ego arasnda bir tr uyum kurma ileviyle ykl, d dnya gereklerine en yakn ego, orta kat temsil etmektedir. (Bu dzenein nesnellii yoruma ak bir konudur. Psikanaliz lite ratrnde bile dzenein kimi kez metaforik olarak, kimi kez dpedz varsand izlenimi kmaktadr.) Psikanalizin ana hipotezi, dleme, dil srmesi, saldrganlk, Oedipus KomIeksi (erkek ocuun anasna duyduu eeysel dknlkten kaynaklanan bunalm) ve dier nevrotik semptomlarn bilinalt gerilim ve tepkileri yanstt tezini ier mektedir. Psikanalistler bu tr davranlarn ne beyin fizyolojisiyle ne de bilin d zeyi olgularn incelemeye ynelik psikolojiyle aklanabileceini ileri srmekte, bi linalt dzenein kendine zg kimliinin tannmas gereini vurgulamaktadrlar.
242

Yerleik bilimsel ltler asndan ilk bakta salt speklasyon olarak da grnse, bu yaklamn psikolojiye bir canllk, bir atlm getirdii, dahas insan davranlarnn incelenmesine yeni bir perspektif kazandrd kolayca yadsna maz. Ama hemen belirtmede yarar vardr: olumlu etkilerine bakarak "heuristik" deerini kabul etmemiz, psikanalizin bilimsellik savn doru bulduumuz anlamna gelmez. Psikanalizin tinsel alanda aklar grnd pek ok davra n veya oluumdan sz edilebilir kukusuz. Ne var ki, aklamasz brakt, ya da aklayamad bir olgu gsterilebilir mi? Ayn balamda birbirine ters d en iki olgu dnelim. rnein, ana-baba kavgasnda ister annesinin, ister babasnn yannda yer alsn, erkek ocuun ald tavr, belli hibir ndeyiyle bal kalmayan Oedipus Kompleksiyle aklanabilir. (Freud, Oedipus Komp leksinde evrensel bir ilke bulduunu gizlememitir. Totem ve Tabu yaptn u szlerle noktalamaktadr: "Bu almam bir noktay vurgulayarak bitirmek istiyorum: insan yaamnda din, ahlak, sanat ve dier kltrel oluumlarn k kenine indiimizde Oedipus Kompleksini bulmaktayz.") imdi, kiisel ve top lumsal tm davranlar aklamaya elveren bir ilke ya da kurama "bilimsel" di yebilir miyiz? Diyemeyiz, nk psikanaliz kuramsal yapsnda insan davran larna ilikin her trl gzlem sonucuna aklama getiren ad hoc (durumu kur tarc) dzenlemelere elverilidir. Bir kez, kuram oluturan temel kavramlarn anlam bulankl, ilemsel (operational) tanmlamay olanaksz klmakta; dola ysyla kuram-olgu ilikisi byk lde belirsiz kalmaktadr. Sonra, dorulama balamnda, gerektiinde durumu kurtarc yorumlarla kurama salanan ba klk eletirel yaklam krletmekte, yeni aray ve atlmlarn nn kesmek tedir. Bu tutumun somut bir rneini, Freud'un evrim kuramyla elien bir yo rumunda bulmaktayz. Freud dlerin zmlemesi srecinde ortaya kan bir olaydan sz etmektedir. Buna gre, bireyin kendi yaam etkinliinde yer al mayan kimi deneyim elerinin bilinaltnda sakl olduu, atalarnn yaants n yanstan bu elerin bireye kaltsal olarak getii sz konusuydu. (Bilindii gibi, bu tezi ieren Lamarck'n gr Darwin'in doal seleksiyon ilkesinin or taya kmasyla geerliini yitirmitir!)1 Freud'u yle bir aklamaya gtren bulgularn ne olduu ortaya konma d gibi, yaam deneyimlerinin kaltsallk savnn psikanaliz kuramyla ilikisi de ak deildir. Ancak, soruna u soruyla aklk getirebiliriz: bilimsel geer likten yoksun bu sav psikanalist kuramdan karsanabilir mi? Yant "Evet" de olsa, "Hayr" da olsa sonu kuram iin bir darbedir. karsanabilirse, bilim evrelerinde yanl diye bilinen bir sav ieren kuramn ncllerinden en az birinin yanl olduu demektir. karsanamazsa sav ileri sren Freud'a kendi kuramnn yetersizlii kantlanm demektir. Byle bir ikileme den kuramn hem salam olgusal dayanaktan yoksun speklatif niteliini, hem de kendi iinde tutarszln sergiledii sylenemez mi?
1) Sigmund Freud, An Outline of Psychoanalysis, s. 7.

243

Esas sorumuza dnelim: Psikanalistler kuramlarn dorulama balamn da ya da saaltm uygulamalarnda beklentilerine ters debilecek gzlemsel sonulara olaslk tanyorlar m? Tanyorlarsa, yle bir sonula karlatkla rnda kuramlarn sorgulayabileceklerini syleyebilirler mi? Ksacas, psikana liz yanllanmaya elveren bir kuram mdr? Kuramn yaklak yz yllk gemiine baktmzda, bu soruya "evet" de meye dayanak saylabilecek bir kant ya da rnek grmemekteyiz. Tarihsel srecinde olgusal olarak gerek anlamda yoklanmam, yoklanmaya elverebileceine henz bir rnek gsterilemeyen bir kuram bilimsel deil, metafizikseldir; tm metafiziksel retiler gibi olgusal ierikten yoksundur. Psikanalistlerin kuramlarn "yanllanabilirlik" ltyle deerlendirme is temini, ilkede reddetmeseler bile, pratikte onaylamalar beklenemez, herhal de. Onlara gre, ellerinde kuramlarn dorulayan saysz klinik kant vardr. stelik, onlar iin nemli olan kuram erevesindeki beklentilerin uygulama sonularyla uyum iinde olmasdr. Soruna yanllanabilirlik deil dorulanabilirlik asndan baksak bile, "ka nt" diye gsterilen verilerin gvenirlii tartmasz kabul edilebilir mi? Bu so ruyu doru yantlamada bize k tutacak birka noktaya deinmeliyiz: 1) Olgusal kant konusunda psikanalistler klinik verilerle snrl kalmtr. Kuramn kapsad olgu alannda ne deneysel verilere, ne de, ilkel veya uygar toplumlarn incelemesine dayanan antropolojik bilgilere alma gerei duyul mutur. 2) Klinik verilere dayanan "kantlar'a baktmzda ne gryoruz? Bilindii gibi, psikanalizde klinik almas hasta ile doktor arasnda belli biimde yrtlen bir dizi seanstan olumaktadr. Rahat bir ezlonga uzanm hasta, baucu gerisinde oturan psikanalist; izlenen yntem hastann duygu, motivasyon ve skntlarn serbest armla aa vurmas. Bu ortamda ol duka pasif kalan psikanalistin ilevi saaltm srecinde toplad verileri yo rumlayarak koyduu tan dorultusunda hastay bilinaltna itilmi istek, me rak ve saplantlarn tanmaya yneltmek, kompleks veya komplekslerinden kurtulmasna yardmc olmaktr. Burada sorgulanmas gereken balca iki nokta vardr. lk nokta toplanan verilerin gvenirliine ilikindir. Bilimde olgusal verilerin gvenirlii nesnellik ve denetime aklk ltlerine gidilerek belirlenir. Bilim adam "olgusal veri" diye kabul ettii gzlem ve deney sonularnn hesabn yerleik normlar er evesinde vermekle ykmldr. Oysa, klinikte hasta ile ba ucunda oturan psikanalist arasnda geen kapal seanslar denetime ak deildir; her ey psi kanalistin profesyonel birikim ve znel deerlendirmesine baldr. Deineceimiz ikinci nokta yorumlama geerliine ilikindir. Psikanalist ler yorumlarnn geerliini toplanan verilerle uyumunda, hastann yorumu
244

benimsemesinde, saaltm srecinde ulalan sonucun olumluluk derecesinde bulduklarn sylemektedirler.2 lk bakta geerli grnen bu ltlerin gerekte ilev deeri nedir? "Yo rumun verilerle uyumu" diye belirtilen ilk ltle, "hastann yorumu benimse mesi" diye geen ikinci ltn nesnel olmad, dikkatle bakldnda, gz den kamayacak kadar aktr. Psikanalistin, nesnellii en azndan kuku ko nusu olan verileri znel beklentileri dorultusunda yorumlayabilecei kolayca sylenebilir mi? Sylense bile, onun profesyonel etkisi altndaki hastann yo rumu benimsemesi, gerek ne olursa olsun, beklenmeyen bir olay mdr? "Saaltmda ulalan olumluluk derecesi" ltne gelince, bunu ilk iki l tn tersine nesnel sayabiliriz. Peki, "gvenilir" denebilecek bu lte vurul duunda saaltm uygulamas nasl bir tablo sergilemektedir? Psikanaliz, 1920'lere gelinceye dek, tm nevrotik semptomlarn bilimsel aklama ve saaltmnda devrimsel bir gelime olarak alglanmaktayd. Daha s, psikanalize yalnz ruhsal skntlara deil; sava, cinayet, deiik sosyal kavga veya didimelere de zm vaadeden bir tr "tlsml denek" gzyle bakanlar vard. Sigmund Freud, insan dncesine yeni bir yn izen bir bi lim ncs konumuna ykseltilmiti. Ne var ki, bu coku ve ar beklenti zamanla hayal krklna dnme ye yztutar. Klinik almalara ilikin istatistiksel incelemeler sonucun hi de iacc olmadn gsterir. New York'da bir doktor (Peter G. Denker), klinik lere en hastalardan sknts en youn olan 500 kiiyi aile doktorlarna sevk eder. Bunlardan iki yl iinde te ikisinin iyiletii saptanr. Baka bir incelemede ne klinie ne de aile doktoruna bavurmayanlarn bile ayn oran da kendiliinden iyiletii belirlenir. Byk masrafa, yllarca sren klinik se anslara mal olan psikanaliz saaltm urann daha iyi bir sonu vermedii artk grlmeye balamt. Durumu kavrayan kimi psikanalistlerin daha ba tan gerei dile getirmekten kanmadklar bilinmektedir. rnein nl Ame rikan Psikanalisti Dr. Melitta Schmideberg'in uyar niteliindeki u szleri il gintir:
Psikanaliz saaltm ynteminin, aradan uzun yllar gemesine kar n daha doyurucu, daha kalc, daha yksek oranda olumlu sonu verdi i; dier yntemlerden, hatta hastalarn kendi hallerine braklmasndan daha baarl olduu sylenemez.3

Benzer bir uyary Amerikan Psikanaliz Derneinin aratrma komisyonu bakan Dr. Harry I. Weinstock'un kaleminden okuyoruz:

2) 3)

Heinz Hartmann, "Psychoanalysis as a Scientific Theory" Psychoanalysis, Scientific Method and Philosophy, Sidney Hook (Ed.), Grove Press, New York, 1959, s. 3-37. Bkz. H. J. Eysenck, "What is the Truth About Psychoanalysis? Reader's Digest, 1984.

245

Psikanalistlerin uygulad saaltm ynteminin yararna ilikin der neimizin hibir iddias yoktur. Bu konuda bilgiye deil, baka motiflere dayanan iddia ve propagandalarn sorumlusu biz deiliz.4

Aslnda yaamnn son yllarnda Freud'un da' klinik uygulamalara ynelik belirli bir karamsarlk iine dt bilinmektedir. Grlyor ki, klinik saaltm yntemi de dayand kurama beklenen des tei salamaktan uzak kalm; tersine, giderek artan kukular daha da derin letirmitir. Bu, kukusuz, "heuristik" adan da kuramn geersizlii demek deildir. Batan da belirttiimiz gibi, Freud'un insan davranlarnda gze ar pan nevrotik semptomlarn kkenini bilinalt gerilim, saplant ve kompleks lerde aramasnn psikolojiye yeni bir boyut kazandrd, yaam anlaymz kimi ynlerden slktan kurtard grmezlikten gelinemez. Ama bu, kuramn bilimsellik savn sorgulamaktan bizi gene de alkoymamaldr. Son sz, psi kanalizi acmasz eletirisiyle tannan psikoloji bilgini H. J. Eysenck'e brak yoruz:
"Psikanalizde yanl olan nedir?" sorusuna vereceimiz yant basit tir: Psikanaliz bugnk konumuyla bilim deildir; kurucusu dehann orta ya koyduu gizil g, yerleik bilimsel yntemin deneysel ve mantksal ltleri erevesinde ilenip deerlendirilmedike de bilim olmayacak tr! 5

4) 5)

A.g.k. H. J., Eysenck, Uses and Abuses of Psychology, Edinburgh, 1953, s. 241.

DARWNCLK: TEPKLER VE ELETRLER*

Bilim tarihinde hibir kuram Darwincilik lsnde "ideolojik" atmala ra yol amamtr. Trlerin Kkeni'nin yaymndan gnmze dein geen yaklak 150 yl boyunca evrim kuram, "bilimsel" diyebileceimiz eletirilerin yan sra, kimi kez saldrya dnen tepkilere uramtr. Balangta kuram alayc bir dille hafife alan banaz evrelerin zamanla tutumlarn sertletirdii, Darwin'i neredeyse bir "eytan"', evrim dncesini bir "safsata" diye karala ma yoluna gittiklerini gryoruz. yle ki, ok gemeden canl dnyadaki de iim srecine ilikin bir kuram din ve bilim arasnda amansz bir atma ko nusu olur. Teologlarn gznde evrim kuram kutsal retiyi dpedz yads ma demekti. Bu saygszla seyirci kalnamazd. Geri onlar, 17. Yzyln balarnda Bruno'yu atete yakan, Galileo'yu ileri yana karn mr boyu ev hapsine mahkm eden engizisyon yntemiyle Darvvin'i yarglama gcne sa hip deillerdi artk. Ama Darwincilii lanetleme, sorunu arptma yolunda a tklar kampanyay daha sinsice yrtebilirlerdi. Bu kampanya, "yaratlclk" ad altnda gnmzde de srdrlmektedir. Son yllarda lkemizde de etkin lik gsteren bu akmn, oportnist kesimlerin de desteiyle, ortaretim ders kitaplarna uzanan bir etki alan oluturduunu biliyoruz. Bu yazda tm gncelliine karn sorunu bu yanyla ele almayacaz.1 Evrim kuramna yneltilen daha nesnel eletirilere, kimi bilim adamlarnda da kendini aa vuran bir doyumsuzlua deinmek, kurama bilimsel yeterlik y nnden bakmak istiyoruz. Ama nce, gnmzdeki anlamnda Darwincilikten ne anladmz ksaca belirtmeliyiz. Aada sralanan drt noktann kuram zetledii sylenebilir: 1) Evrimleme: Tm organizmalar hemen her alanda basit ya da daha ilkel canl bir form ya da formlardan evrimleerek olumutur. (Toplanan ok say ve eitte gzlemsel verilerle kantlanan bu genelleme, kilisenin resmi grn yanstan "trlerin deimezlii" retisine dorudan ters dmekte dir.)
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Aralk 1994 saysnda yaymlanmtr. 1) Bu konuda yazarn Evrim Kuram ve Banazlk (Gerek Yaynevi, 1989) adl kitabna bavu rulabilir.

247

2) Varolma savam: Canllarda reme, snrl evre ve beslenme olanak larn atndan, bireyler arasnda yarma, dahas varolma savam kanl mazdr. (19. Yzyl liberal ekonominin krasya yarma zelliini yanstan bu sav, yalnz kilisenin deil, hmanist eilimli evrelerin de tepkisini ekmitir.) 3) Varyasyonlar: Ayn tr oluturan bireyler bile tekdze deildir; zel liklerinde eitli bakmlardan yapsal farklar tarlar. En nemlilerini mutasyonlarn oluturduu bu farklar olumlu ya da olumsuz ynden evre koullar na uyumu etkileyici nitelikte olabilir. (Bu gzlem, varolma savam sav ile birletiinde, Darwin'in "doal seleksiyon" diye bilinen ve kuramnn zn oluturan ilke ortaya kmaktadr.) 4) Doal seleksiyon: Varolma savamnda evreye uyum salamada ye tersiz kalan bireyler ayklanr, stnlk kuranlar oalmay srdrr; ylece, uzun srede daha yetkin, daha karmak trlere yol alm olur. Evrimi bir olgu olarak varsayan, bu olguyu doast bir g ya da "dizayn'a bavurmakszn aklama yoluna giden doal seleksiyon ilkesi, mutasyon veya rastlant varyasyonlar zerinde alan, kaltsal zellikleri bir tr de netim altnda tutan, salt mekanik bir dzenektir. Geleneksel koullanmalara ters den yle bir yaklamn geni tepkilere yol amas, beklenmeyen bir olay deildi kukusuz. Nitekim, evrim kuramn neredeyse Darwin'le ayn za manda ortaya koyan Wallace beklenen tepkiyi yumuatmak iin yle bir aklamada bulunma gereini duymutu: "Darwincilik dayand mantn en ar yorumunda bile insann ruhsal doasn yadsmay deil, tam tersine, dorulamay iermektedir." Ne var ki, bu trden szler inandrc olmaktan uzakt. Darwin'in tezi yorum gerektirmeyecek kadar akt: tm canllar gibi insan da salt mekanik bir srecin rnyd; tanrsal'yarat deil, doal selek siyon sz konusuydu. 19. Yzyl bilimcilerinin cokuyla kucakladklar Darwincilik kimi bilim adamlaryla entelektellerin de kolayca ilerine sindiremedikleri bir grt. rnein, dnemin Dublin niversitesi biyoloji profesr Haughton, Darvvin'i bir tr arlatanlkla suluyordu: "Darwin'in kuramnda yeni olan her ey yan ltr; doru olan da zaten bildiimiz eyler!" Yazn dnyasnn nllerinden Chesterton'un yargs daha da krcyd: "Darvvin kuram bir zehirdir; dnya nn bugn iine dt ruhsal bunalmn balca nedeni bu zehirdir." Bunlar ounluk l d duygusal tepkiler... imdi gelelim "daha ussal" diyebileceimiz eletirilere. Yzylmzn bandan bu yana giderek belirginleen bu eletirileri iki k mede toplayabiliriz: a) Kimi bilim adamlarnda kendini aa vuran doyumsuzluk; b) Bilim felsefesi asndan duyulan yetersizlik. a) Batan beri yrrlkte kalan bir eletiri kuramn, canlln (hcre ya da organizma formunda) ilk nasl ortaya ktn aklamadna ilikindir. Bugn de gizemini koruyan ve speklasyon erevesinde tartlan bu olay as 248

lnda evrim kuramnn kapsam dndadr. Ne Daru/in'in, ne de onu izleyen bilim adamlarnn kurama o genilikte bir ilev ykledikleri sylenebilir. Ku ramla getirilen aklama, biyolojinin hemen tm dallarndaki almalara k tutmakla birlikte, evrim sreciyle snrldr. Bilimsel adan bir baka eletiri de canl dnyann bir atma, bir varol ma savam olduu savna ilikindir. Gerekten, organizmalarn zellikle ileri gelimilik dzeylerinde dayanma, dahas "ibirlii" diyebileceimiz davran lar da sergilediini gsteren gvenilir pek ok gzlem ortaya konmutur.2 Ne var ki, Daru/in'in bu olayn farknda olmad da sylenemez. Eletirinin ge rekesini Daru/in'in olduka esnek ve duraksamaya yer veren yaklamnda deil, gzleri varolma savamyla bylenmi militan Darwincilerin kat tutu munda aramak gerekir. Daha nemli bir nc eletiri doal seleksiyonun aklayc bir ilke ola rak yetersizliine ilikindir. Buna gre, amipten insana uzanan tm aamala rnda canllar, fizik ve kimya zmlemelerine elvermeyen olaanst bir d zen, ereksel bir eilim sergilemektedir. Bunun, rastlant varyasyonlar zerin de mekanik bir dzenek olan doal seleksiyonla aklanmas olanakszdr. r nein, insan gzn alalm. Yap ve ileyii bu denli karmak, ince ve yetkin dokunmu bir organn, belli bir amaca ynelik hibir yaratc g iermeyen salt mekanik bir dzenekle olutuu olas mdr? Sanat, felsefe ve bilim al malaryla uygarlklar yaratan insann doal seleksiyonla evrimletii yeterli bir aklama olabilir mi? Annenin yavru sevgisini, hibir ruhsal e iermeyen "kr" bir dzenekle aklamaya olanak var mdr? Biyologlarn (bu arada Darwincilerin) bu tr sorulara doyurucu yant ver diklerini sylemek gtr kukusuz. Ancak, bilim adamlarnn "elan vital", "entellechy", "tanrsal dizayn" trnden gizemli kavramlarla getirilen szde aklamalar da geerli saymalar beklenmemelidir. Son yllarda ortaya atlan, kimi bilim adamlarnn da scak bakt "kendiliinden dzenlenme" (selforganization) kuramnn da henz kurgusal bir hipotez olmann tesinde bir arlk tad kolayca sylenemez.3 Daru/incilik aklama bakmndan kimi sorular yantsz da braksa, yerleik bilimsel normlar asndan geerliini srdren bir kuramdr; daha kapsaml ve doyurucu alternatif bir kuram ortaya kmadka biyoloji alanndaki paradigma konumunu yitirmesi beklenemez. b) Darwincilie bilim felsefesi asndan yneltilen eletiriyi ise ksaca yle belirtebiliriz: Daru/incilik bilimsel bir kuram olmaktan ok metafiziksel bir retidir. Bi limselliin asal lt olgusal yoklanabilirliktir. Oysa Darwinciliin yle bir tes te elverdii sylenemez. Baka bir deyile, Darwincilii dorulayan pek ok ol

2) 3)

Bkz. a.g.y., s. 34-36. Bkz. "Bilimsel Yntemin Yeterlik Sorunu", s. 78.

249

gusal veri gsterilebilir, gsterilmitir de. Ama bilimselliin lt dorulanma ya deil yanllanmaya elverililiktir. Darvvinciler kuramlarnn hangi olas gz lem sonularyla yanllanabileceini ortaya koymu deillerdir. amzn sekin bilim felsefecisi Kari Popper'n dile getirdii bu eletiri ye tmyle katlmaya olanak yoktur. Evrim kuramnn olgusal yoklanmaya ye terince elvermedii doru olsa bile metafiziksel olduu, yerinde bir niteleme deildir. Kendisinin de belirttii gibi evrim kuram pek ok ynden paha biil mez deerde bir dizgedir. "Bu kuram olmasayd" diyor Popper, "Darvvin'den sonra hzla artan bilgi birikimimizde hangi dzeyde kalrdk bilmiyorum... Ku ram geri metafizikseldir, ama somut ve pratik birok aratrmaya tuttuu k gz nne alndnda byk deeri yadsnamaz. Yeni bir evreye uyum sa lama konusunu incelemeye olanak vermekte, uyum kurma dzeneine k tutmakta, dahas, evrim srecinin dayand dzenei anlamamz salamakta dr. stelik, tm bu ilevler bakmndan Darwincilik sahip olduumuz tek inandrc kuramdr... Kuramn neredeyse evrensel boyutlara ulaan saygnl nn nedeni de budur."4 Bir noktann zellikle vurgulanmas gerekir: Darwincilik sradan bilimsel bir kuram deildir. Kuramn dnya grmz zerinde bilimsellik snrn aan derin etkileri olmutur. Evrim kuram alannda tannm bir otorite olan Julian Huxley'in aada verdiimiz szleri kuramn deerini daha geni bir perspektifte dile getirmektedir:
Evrim kuram, insann kendisi, doaya ilikin genel anlay, doa iindeki konumu bakmndan da nemli ieriklerle ykldr. Bu kuramla birlikte insann gemite arad Altn a yoklua kart; duraan ya am beklentisi deien, yenilie alan, ilerleyen bir yaam anlayna brakt; gemiten gelen, gelecee alan yaam srvenimiz gzmz de binlerce kat byd. Nevvton, hareketin genel ilkelerinin yersel nesneler gibi gksel nes neleri de kapsadn gstermiti. Darwin de yaam savam, doal seleksiyon, onlara bal evreye uyum gibi birka basit ilkeyle insann canl dnyann; maymundan iee, bakteriden amipe uzanan deien ve ka nlmaz ortak bir an paras olduunu ortaya koydu. Newton fiziinin temel ilkelerinin imdi yerini daha kapsaml ilkelere braktn biliyoruz (geri o ilkeler belli bir dzeyde uygulama geerliklerini tmyle koru maktadr). Darwin'in ilkelerine gelince, ayrntlarnda daha byk deiik liklere uramakla birlikte, bunlarn yerini baka temel ilkelere brakaca zayf bir olaslktr. Evrimsel biyolojinin srgit Darvvinci kalmayacan gsteren hibir belirti grmyoruz ortada.5

4) 5)

K. Popper, Unended Quest, Fontana-Collins, 1976, s. 171. J. Huxley, Man in the Modern World, A Mentor Book, 1955, s. 176.

250

ENSTEN'IN BLMSEL YNTEM ANLAYII*

-Bir Eletiri-

Bilim ve topya (Ocak 1995) saysnda "Gzlemsel almalara Konan Dinamit" balkl bir yaz var. Balk olduka arpc! Yaznn ana konusu An tik Yunan'dan gnmze uzanan "yanl" bir yntem anlaynn bilimsel geli meyi aksatt, dahas baltaladdr. Yazar Dr. Rennan Peknl, "tmdengelimsel yntem" dedii bu anlayn klasik ada Pythogoras, amzda ise Einstein'la egemenlik kurduu savn ilemektedir. Genel olarak ilgin ama ki mi noktalarnda, deyim yerindeyse, stnkr bulduum bu yazy tmyle deil, yalnzca Einstein'a ilikin blmyle ele almak istiyorum. Amacm Einstein' savunmaktan ok geree aklk getirmek, ona yklenmek istenen yn tem anlaynn bir yaktrmaca olduunu gstermektir. Yazara gre, Genel Grecelik kuramnn baars tmdengelimsel ynte min baars olarak arptlm, bu tutum, bilimi srgit kstekleyen ksr bir an layn gnmzde canlanmasna yol amtr. Nevvton'un yasalar, Maxwell'in elektromanyetik kuramyla karlatrldnda, balangta gzlemsel kantlar olduka yetersiz olan grecelik kuramlar, evrenbilim alannda (her nedense!) bir tr byleyici model konumu kazanm, ylece gzlemsel ierii zayf pek ok kurama da hak etmedikleri geerlik gerekesi oluturmutur. yle ki, gide rek zayflayan gzlem-kuram ilikisi neredeyse kopma noktasna yaklamtr. Dr. Peknl, "olumsuz" dedii bu gidiin sorumluluunu "tmdengelimsel yntemi aka onaylamas" nedeniyle Einstein'a yklemektedir. Sorulabilir: Peknl'nn zetlediimiz bu deerlendirmesi yerinde midir? "znde matematiksel olan temel ilkelerden yola karak kuramlarn olutur duunu" syledii Einstein'n bir tr skolastik tmdengelimcilik yapt doru mudur? Yazar, evrenbilim ve ekirdek fizii alanlarnda lsz bulduu spe klasyonlara bakp bundan gnmzde olgu-kuram ilikisinin dinamitlendii, dolaysyla bilimin ksr dng iine girdii sonucunu karabilir mi? Kald ki, yle bir yozlama varsa (ki ben buna inanmyorum), buna Enistein'n yntem anlaynn yol at sylenebilir mi?
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin ubat 1995 saysnda yaymlanmtr.

251

Kanmca, yazarn yumruklad hedef, boksr, altrmalarnda olduu gi bi, kendi yapmdr! Bir kez, bilimin kimi alanlarda daha kuramsal, dahas, da ha speklatif bir grnm sergiledii doruysa, bunu bilimin gzlemden uzak lat olarak yorumlamak yanltr. Bu olaya Francis Bacon empirisizminin tmevarmc gryle bakld demektir. Bacon, skolastik dnceye bir tepki olarak ortaya koyduu yntem anlayn ksaca yle dile getirmiti:
Doruya ulamada iki yol vardr. Biri dorudan en genel aksiyomla ra uar, sonra doruluu tartlmaz bu ilkelerden, alt-dzey genelleme lere iner. Gemite olduu gibi gnmzde de moda olan yntem budur. ikinci yol, duyu verilerinden, tikel olgularn gzleminden yola kar, d zenli admlarla st-dzey genellemelere ular. Doru olan yntem bu dur, ama henz yeterince denendii sylenemez. (Novum Organum, Aphorism XIX.)

Bacon gibi yazarn da olgusal ierikten yoksun tmdengelimsel karm giriimlerini verimsiz saymas yerindedir kukusuz. Herkes Aristoteles'in Orta a dncesine egemen tasmsal mantk yntemiyle bilimde bir adm bile ile ri gidilemeyeceini bilmektedir. Ama buna alternatif, Bacon geleneinin n grd, pek ok kimsenin saduyuya yatkn bulup benimsedii, gzlem ve gzleme dayal tmevarm deildir. Tmevarm gzlemsel ilikileri genelleme aracdr, bizi aklayc yasa ya da ilkelere deil, betimleme dzeyinde kalan yasalara ulatrabilir. rnein, gazlarn basn ve oylum ilikisini belirleyen Byle yasas bu trden bir genellemedir. likinin aklamas ise gazlarn kine tik teorisinin ortaya kmasn beklemitir. Gene, bilindii gibi, Kepler yasala rna aklama Nevvton'un gravitasyon teorisiyle gelmitir. Gzleme bal ge nellemeler gibi "hipotez" ya da "kuram" dediimiz aklayc ilkelerin de tme varmla oluturulduu sans bir yanlgdr. Kuramsal ilke veya kavram olutur mann bilinen bir yntemi yoktur. Olsa olsa aratrmacnn yaratc imgelem, deneyim ve atlm gcnden sz edilebilir. Einstein'a dnelim: Byk bilim adam gerekten, yazarn ne srd anlamda, bilimde kuramsal atlmlar salt tmdengelimsel mantn rn m saymt? Yazar trnak iinde verdii bir alntyla (bu alntnn ne yazk ki, kayna gsterilmemitir!) bu savdadr. stelik Einstein'n, "kt bir bilim felsefesi ser gileyerek kendi kuramnn ortaya k biimini yanl deerlendirdii" yarg snda bulunuyor: "Kuramlar gzlem sonucunda ortaya kmtr"; oysa Einstein kuramlarna tmdengelimsel yntemle ulat tezini ileyerek yanl me saj vermitir! yle mi gerekten? Burada yantlanmas gereken soru vardr: 1) Grecelik kuramlar, Dr. Peknl'nn ileri srd gibi gzlem sonu cunda m ortaya kmtr?
252

2) Einstein kuramlarna tnndengelimsel yntemle ulat tezini ilemi midir? 3) Einstein'n, iine dt sylenen tutarszln sonradan farkna vard sav doru mudur? Bu sorulara benim vereceim ksa yant "hayr'dr. Srasyla aklayaym: 1) Grecelik kuramlar gibi st-dzeyde soyut kuramlar bir yana, bilimsel hi bir kuramn gzlem sonucu ortaya kt kolayca sylenemez. Kuram (ya da hipotez) dorudan gzlemin sonucu deil, bir probleme zm araynn so nucu olabilir. Probleme nerilen zmn doruluk yoklamasdr ki, bilim ada mn gzlem veya deney sonularna ynlendirir. Bilimsel her gzlem kuram ykldr, ancak bir kuramn nda anlamldr. 2) Einstein'n kuramlarna tmdengelimsel yntemin rn gzyle bakt sav da bir yaktrma, en azndan yanl bir yorumdur. Yazarn Einstein'dan "alnt" diye verdii parada da yle bir yoruma dayanak olduu sylenemez. Einstein'n birok aklama snda zenle belirttii nokta, kuramsal kavram ve ilkelerin, ou kez sanld nn tersine, gzlem sonularndan karlmad, bilim adamnn yaratc zek, imgelem veya sezgi gcyle oluturulduudur. Geri Einstein'n kuramsal bu luta matematiin byk nemini sk sk vurgulad, dahas yaratc atlmn kaynann matematik olduunu syledii dorudur. Ancak buna, matematiin bilim iin "heuristik" ilevini dile getirmenin tesinde bir anlam yklemek do ru deildir. Bir kez onun bilimi matematie indirgeme trnden bir kaygs ol mamtr. Kald ki, "matematik" deyince salt tmdengelimi dnmek yanltr. Kimi aamalarnda matematik de bilim gibi deneyim, sezgi ve yaratc imgelem ieren karmak bir etkinliktir. 3) Son noktaya gelince, Einstein yntem anla ynda bir tutarszla dmemitir ki, onun farkna vard sylenebilsin! Ger i Einstein'n yntem anlaynda "radikal" diyebileceimiz bir deiiklikten sz edilebilir. 1920'li yllarn ortalarna gelinceye dek David Hume ve zellikle Emst Mach'n etkisinde pozitivist grte olan Einstein, daha sonra giderek daha belirgin bir biimde mantk-empiristlerin "hipotetik-dedktif" dedikleri yaklam iine girer. Buna gre, bilimsel srece "bulu" ve "dorulama" diye iki balamda bakmak gerekir. Bulu balamnda mantk deil psikoloji sz ko nusudur; bilim adamnn buluuna tmevarm ya da tmdengelim trnden bir yntemle ulat sylenemez. Dorulama balamnda ise mantksal karm (tmdengelim) yntemi ilerlik kazanr. Bilim adam kuramnn doruluk yokla masnda mantksal karm yntemiyle alr. Mantk-empiristler (rnein, Reichenbach, Carnap, Hempel, dahas kendini bu kampta grmeyen Popper, vb.) gibi Einstein iin de bir karm arac olan tmdengelimin ilevi kuram bul mak ya da oluturmak deil, yalnzca doruluu yoklanan bir kuramdan gz lem veya deney verileriyle test edilebilir sonular karmaktr. imdi Einstein'n yntem anlayn, aada verdiimiz alntlarla kendi kaleminden okuyalm:
253

- Bilim gzlemlerimizi snama-yanlma yoluyla rendiimiz yn tem ve bak alarna gre dzenlemeden baka bir ey deildir. ...Bu dzenlemenin sonucu olarak soyut kavramlar ile gzlemler arasndaki ilikileri belirleyen kurallara ularz. Kavramlar soyut nesnelerle ilikileri ni belirleyebildiimiz lde... anlamldr. ... Kesinlikle syleyebilirim ki, almamda Mach ile Hume'n etkisi byk olmutur.1 - ... zellikle bir noktaya dikkat ekmek isterim: grecelik kuram kkeninde speklatif deildir; kuramn oluturulmas tmyle bir istek ten, fiziksel kuramn olas yetkinlikle gzlemlere uygun dme isteinden kaynaklanmtr. Uzay, zaman ve devinime ilikin bugne dein temel saylm bir kavramdan vazgemi olmamz keyfi deil, sadece olgularn gereinden doan bir zorunluktu.2 - Genel Grecelik kuram varln ncelikle cisimlerin eylemsizlik ve yer-ekimsel ktlelerinin saysal eitlik olgusuna borludur. Bu temel olguyu aklamaya ynelik klasik mekanik bir yorum getirmemitir.3 Bu alntlar Einstein'n ilk dnemdeki pozitivist grn yanstmaktadr. imdi okuyacanz alntlar ise Dr. Peknl'nn "olumsuz gelime" sayd ikinci dnem yntem anlayn dile getirmektedir: - Kuramsal alanda alan bir kiiye hayal gcnn rn olan bu lular ylesine zorunlu ve doru grnr ki, bulularna dnsel yarat ma olarak deil, gerein kendisi diye bakar, herkesin de yle bakmas n bekler,4 - Kuramsal bir dizgenin gelimesini gzden geirirken, kuramn ie rii ile ilikin olduu empirik olgularn tm arasndaki ilikiye zenle bakmamz gerekir.5 - Antik Yunan'a bilimin beii olduu iin sayg duyarz. Bilimin mantksal bir dizge olarak douuna ilk kez burada tank olmutur dn ya. Euclides geometrisinden sz ediyorum. Bu dizgede akl yrtme yle tam ve kesin ki, ulalan her nerme hibir kukuya yer brakmayan bir doruluk kazanmtr. Dnme gcnn eritii bu parlak baar kiiye, daha sonraki baarlarna ynelmede gvence kayna olmutur. Euclides'in hayal yetisini tututurmad hibir gen, bilimsel dnr olmaya kendini aday sanmasn. 6 - Yzylmza gelinceye dek doa felsefecilerinin gznde fiziin temel kavram ve ilkeleri insan anlann zgr bulular deil, deneyim

1) 2) 3) 4) 5) 6)

Physikalische Zeitscrift, XVII (1916), s. 101-103. "On the Theory of Relativity," Essays in Science, s. 48. a.g.y. s. 50. "On the Method of Theoretical Physics," Essays in Science, s. 12. (Bu metin dilimize evril mitir. Bkz. C. Yldrm, Bilim Felsefesi 5. Basm, s. 218-221.), 1996. a.g.y., s. 13. a.g.y., s. 13.

254

den "soyutlama" yoluyla ulalan sonulard. ...Bu grn yanllnn aka anlalmas, temel ilkelerin kurgusal karakterinin kavranmas, Ge nel Grecelik kuramnn ortaya kmasn beklemitir. 7 - Denebilir ki, "...kuramsal fiziin aksiyom atik temeli gerekten ol gulardan bamsz, aklmzn oluturduu bir eyse, o zaman, geree ulama umudunu tayabilir miyiz? Daha kts, gerek dediimiz eyin imgemizin tesinde varlndan sz edilebilir mi? ... Bana sorarsanz, bi zi doruya gtrecek bir yolun olduunu ve onu bulabileceimizi tered dtsz syleyebilirim. Tm deneylerimiz doann dnebileceimiz en basit matematiksel kavramlarla dile getirilebileceini gstermektedir. Salt matematiksel yollardan doay anlamamza elveren kavramlara, bu kavramlarn ilikilerini dile getiren yasalara ulaabileceimiz inancnda ym. Gzlem verileri bize aradmz aklayc soyut kavramlarn sezgi sini verebilir, ama kesinlikle onlarn mantksal karmna elvermez. Ku kusuz, deneyim matematiksel bir dizgenin uygulamadaki geerliinin bi ricik ltdr, ancak yaratc ilkeyi deneyimde deil, matematikte ara malyz. yleyse, gemi alarda zlendii gibi, bir anlamda ben de salt dnceyle gerei kavrayabileceimize inanyorum,8 - Genel Grecelik kuramnn bata gelen zellii mantksal btn lndedir. Sonularndan bir tanesinin bile yanl kmas kuram brak mamz gerektirir; nk, herhangi bir dzeltme tm yapnn yklmasyla olasdr.9

Einstein'n, meslek yaamnn hibir dneminde olgu-kuram ilikisinin nemini gzard ettii sylenemez. Gerekten, daha batan Lorentz transfor masyonuna ilikin yorumunu ortaya koyduunda, bir ilke ya da kuramn bi limselliini gzlemsel olarak yoklanabilir ndeyilere elvermesi kouluna bala mt. rnein, uzayn deiik iki kesiminde yer alan iki olayn ezamanlk sa vn yle bir yoklamaya elvermeyen bir ilke sayd iin reddetmiti. Geri Einstein'n genel grecelik kuramnda bu koula sk bir ballk iinde kald sylenemez; ancak, o dn yaamnn hibir dneminde bilimi gzlemden koparma yoluna gitmemitir. Nitekim, 1933'te Oxford niversite sinde verdii konferansta fiziin ilkeleriyle gzlemsel olgular arasnda giderek byyen bir uzaklamadan sz etmekte ise de, bu ilkelerden karsanabilir ki mi ndeyilerle olgusal yoklanmann gereini vurgulamaktan geri kalmamakta dr. (Bkz. Dipnotlar: 4-8.) Einstein bu yaklamn, daha sonra "Bertrand Russell's Theory of Knowledge" balkl yazsnda daha ak bir dille ortaya koymutur: "Dncenin metafizik ya da bo sze dnmesini nlemenin tek yolu, kavramsal dizgeyi

7) 8) 9)

a.g.y., s. 16-17. a.g.y., s. 17-18. "What is the Theory of Reiativity?" Essays in Science, s. 59.

255

oluturan nermelerin gzlemsel verilerle sk bir iliki iinde tutulmasn sa lamaktr."10 Bu alntlar okuduktan sonra okuyucunun, "Einstein'n gzlemsel al malara dinamit koyduu" yargsn daha nesnel bir gzle deerlendirebilecei ne inanyorum. lgintir, Dr. Peknl'nn grne ters den bir baka grle de kar karyayz: Tannm dnce tarihisi Cari Becker, bilimin, Galileo'dan gn mze dein giderek daha belirginleen "soyut mantksal niteliini yitirme" di yebileceimiz bir kimlik deitirme srecine girdii, neredeyse tmyle gz lemle snrl dar bir kalp iine dt savndadr. Ona gre, zellikle yzyl mzda, bilim adamlarnn ilgi odan byk lde kuramsal aklama aray lar deil, somut sorunlara "ie yarar" zm bulma abalar oluturmaktadr. "Bilim adam artk mantk ve kuramsal dnmeyle kafasn yormamaktadr," diyen Becker, yirminci yzyl fiziine ynelik yaknmasn u szlerle dile ge tirmektedir:
Deneylerin bir elektronun ayn zamanda iki ayr yrngede devindi ini gsterdii sylenmektedir. Akl d bulduumuz bu "olay"n akla masn, anlalan, elektron bir giz olarak kendi iinde sakl tutmaktadr. Bizi bu noktaya Galileo'nun gzlemle snrl tuttuu yntem anlay ge tirmitir. yle bir nokta ki, saduyumuzu isyana armaktadr.11

Becker'in bu yorumunu Dr. Peknl'nn eletirdiimiz yargsna kar bir argman olarak ileri srmyoruz kukusuz. Belirtmek istediimiz nokta, a da bilimin niteliine ilikin birbirine ters den bu iki dayanaksz grn de kendilerine zg nyarglar etkisinde olduudur.

10) 11)

The Philosophy of Bertrand Russell, 1944, s. 289. Bkz. Philipp Frank, Modern Science and Its Philosophy, s. 286.

5 BLMSEL YNTEME "HAYIR" MI?*

Bilime Tepki
Bilim dokunulmaz "kutsal inek" deildir; eitli ynlerden eletirilebilir, eletirilmektedir de. Kald ki, eletiri bilimin kimlik zelliklerinden biridir. Ne var ki, bilimi eletirmek ile bilimi gzden drme abas ayn ey deildir. Bi limi ypratmaya, dahas ykmaya ynelik abalar balca iki grupta toplayabi liriz: 1) dinsel ya da geni anlamyla ideolojik banazlktan kaynaklanan re tisel abalar; 2) ruhsal doyumsuzluktan kaynaklanan kiisel abalar. Bu yaz ya, son yllarda yaylma eilimi gsteren ikinci trden bir saldr yol amtr.1 Bilime psikolojik tepki, gnmzde korkun boyutlara ulaan evre so runlar, nkleer sava teknolojisi, genetik mhendislii gibi kitleleri tedirginli e iten nedenlerle artm olmakla birlikte, yeni bir olay deildir. Bilime kar yazn ve sanat evrelerinde, ou kez st rtl de kalsa, bir kuku, bir ya banclk srgit vardr; hatta Bergson felsefesinde, daha sonra varoluulukta kendini aa vuran bir yadsma, bir aalama giriiminden sz edilebilir. Astroloji, by, falclk, parapsikoloji trnden etkinliklerin, bilimin tm gz kamatrc baarlarna karn gnmzde giderek younluk kazand gzden kamamaktadr. Bu kadarla da kalmyor: kimi bilginlerih, bilim felsefecilerinin de doyumsuzluk iine dt, bilimi yetersiz grme bir yana, dpedz kara lama yoluna girdiini grmekteyiz. Bunun arpc rneklerinden birini son yl larda bir tr moda etkisi yaratan Feyerabend vermitir.2 Feyerabend bilime kar gelitirdii tepkisini "ynteme hayr" yadsmas, "ne olursa gider" arsyla ortaya koymakta, politikada olduu gibi bilimde de hibir kural, yntem ya da yaklam biimine ayrcalk tanmamakta; daha*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 7. Kitap'ta (Ocak 1990) yaymlanmtr. 1) Dinsel veya ideolojik banazlktan kaynaklanan, ou kez saldr, arptma veya karalama bi iminde ortaya kan giriimler iin bkz. C. Yldrm, Evrim Kuram ve Banazlk, Gerek Ya ynevi, stanbul, 1989. 2) Paul K. Feyerabend, California niversitesi, Berkeley, felsefe profesr. Avusturya kkenli. renimini Viyana ve Londra'da yapm, kinci Dnya Savanda Alman Ordusundaki stn baars iin Demir Ha (Iron Cross) nian almtr. Bilim felsefesindeki almalaryla tan nan Feyerabend'n Against Method adl yapt dilimize "Ynteme Hayr" diye evrilmitir. (eviren: Ahmet inam)

257

s, bilimi toplum zerinde ideolojik bir egemenlik kurmakla sulamaktadr.3 Ona gre, bilime bilim d etkinlikler karsnda stnlk salayan hibir zellii yoktur. Feyerabend'i saldrsnda hakl grebilirdik, hedefi bilim deil bilimcilik olsayd. Bilindii gibi bilimcilik 19. Yzylda yaygnlk kazanan ama etkisini yzylmzda hemen tmyle yitiren ideolojik nitelikte bir akmd. Feyerabend'in imdi bilimi bilimcilikle zdeletirmesinin eksantrik tutumuna gerek e yaratma dnda bir anlam yoktur, aslnda. nk onun bilime yklemeye alt bilimcilik gemite kalm bir olaydr.4 Bu yaznn amac Feyerabend'la tartmaya girmek deil, onun yadsd bi limsel yntemden ne anladmz ortaya koymaktr. Ynteme kar kanlar her eyden nce bize bilimin doyurucu bir tanmn vermelidirler. Bunu yapamazlar, nk bilim en bata yntemiyle kimlik kazanan bir etkinliktir. Sonra, bu kiiler "yntem" terimine ne anlam verdiklerini aklamaldrlar. Yntem belli kurallarn uygulanmas ise, zellikle bulu balamnda byle bir ey yoktur. Yok, yntem olgusal olarak yoklanmam hibir sav, inan veya varsaym doru kabul etme mekse, bu anlamda bilimde yntem vardr. Bilimin bir aratrma etkinlii olduu nu herhalde Feyerabend de yadsyamaz. Yadsnmak istenen, bu etkinliin "ken dine zg" diyebileceimiz birtakm zelliklerinin olduudur. yle ki, bu zellikler lt olarak alndnda ancak bilimi "szde-bilim" denen etkinliklerden ayrabili riz. Bu ise ncelikle bilimsel yntemi asal zelliklerine zmlemekle olasdr.

Bilimsel Yntem Dncesi


Bilime iki adan baklabilir: 1) belli bir olgu alanna ilikin gvenilir ve 'dzenli bilgi birikimi, 2) olgusal ilikileri betimleme ve aklama ura. Birinci adan bilimin ulat sonular, ikinci adan o sonulara ulamada tutulan yol, bavurulan yntem n-plana kmaktadr. Ders kitaplarnda ounluk bi lim "dzenli bilgi birikimi" diye tanmlanr. Bu tanm yetersizdir, nk bir te lefon rehberini ya da bir hava liman uu izelgesini de bir anlamda dzenli bilgi birikimi sayabiliriz. stelik, ortak-duyuya dayal bilgi birikimimizin nem li bir blm iin de "dzenli" veya "gvenilir" nitelemeleri kullanlabilir. Bili mi hem ortak duyuya dayal bilgi birikiminden, hem de astroloji, parapsikoloji, byclk vb. etkinliklerden ayran asl zelliini, rettii bilgiden ok, bil gi retme ynteminde aramak gerekir.
3) 4) Bkz. Against Method ve Science in a Free Society. "Bilimcilik" diye bilinen akm, a) bilimsel yntemi tek geerli yntem sayma, b) din, sanat ve di er znel deneyimlere bilimsel yntemle ilenmeye elverdii lde saygnlk tanma, c) bilimi bir tr dine dntrme gibi gerek bilim adamlarnn asla benimsemedii arlklar iermek teydi. Bu akmn ncleri arasnda Augusts Comte, Herbert Spencer, Kari Pearson gibi 19. Yzyl dnrleri vard.

258

Bilimsel yntem kavramn iine dt belirsizlikten kurtarmak iin, ta rihsel oluumuna ksaca bakmada yarar vardr. Yerleik yntem bilincini sars ma, ylece bilimi sradan bir etkinlik, daha da kts bir ideoloji sayarak yp ratma abas, yle grnyor ki, tarihsel perspektiften yoksun olmaktan kay naklanan bir giriimdir. Bilimsel ynteme Bat uygarlnn insanla kazandrd belki de en nemli entelektel gelime gzyle bakabiliriz. Birok kkl gelime gibi bu gelimenin de uzun bir gemii vardr. Eski Msr ve Babil uygarlklarnda "bi limsel" diyebileceimiz almalar hem snrl alanlarda (rnein, yer lm ve gksel nesnelere ynelik gzlemler) kalm, hem de, gnlk gzlemler er evesinde kalan bir empirizmi amamtr. Aritmetik ile geometride bile say ma, lme gibi ilemlere dayal almalar arlktayd. Uygulamaya ynelik bu almalar ilk kez Antik Yunan dneminde alarak, zellikle geometride, uygulamadan bamsz, salt ussal dizgelere geildiini grmekteyiz. Bilim iin en yetkin rnei Platon matematikte, Aristoteles gzleme dayanan biyolojide bulmutu. Bilimsel yntemin iki ana esini oluturan gzlem ile matematik sel karm Yunan dncesinde olduu gibi tm Ortaa boyunca da birbi rinden kopuk kalmtr. Bu iki enin ilevsel birleimi yolunda ilk belirtilere Leonardo da Vincinin almasnda rastlamaktayz. Ne var ki, Galileo'ya ge linceye dek deney ile matematiksel dnme temelde birbirine uzak kalm, dahas badamaz grnmtr. yle ki, bilimsel dnmenin nclerinden Francis Bacon (1561-1626)'n gznde matematiin, Rene Descartes (15961650)'n gznde gzlemin nemli yer tuttuu sylenemez. Bilim anlaynda skolastik tutuma kar kan Bacon, doay incelemede yeni bir yntem izlenmesi gereini srarla vurgular. Ona gre bilgilerimizi, doruluu apak saylan birtakm doma niteliinde ilke veya postulatlardan karsamay n gren klasik gelenek verimsizdir. Bilimsel aratrma gzlem verilerini toplama, d zenleme, bunlara dayanan salam genellemelere ulama biiminde yrtlmelidir. Bacon bilimsel ura bir benzetmeye giderek aklar: Bilim adam ne rd an kendi iinden eken rmcek gibi, ne de yiyeceini yalnzca evreden derledikle riyle depo eden karnca gibi davranmal; onun gerek rnei, derlediini ileyen ve dzenleyen ar olmaldr. (Bacon'n gznde rmcek skolastik filozofu, karnca ba sit empirist dnr simgelemektedir.) Bilimsel yntem indktif niteliktedir; sko lastiin dedktif yaklam, gzalc da olsa, ksr bir abadr. Bacon'n indksiyon-dedksiyon kartlna dayad bilimsel yntem an lay olduka yzeysel ve yetersizdi. Ne var ki, bata J.S. Mili (1806-1873) olmak zere empirist gelenee bal kimi filizof'ar ayn hataya dmekten kurtulamamlardr. Bunlar iin bilimsel yntem indktif mantk demekti. Mili indksiyonu, "genelleme niteliindeki nermeleri bulma ve ispatlama ynte mi" diye tanmlamt.5 Oysa, biliyoruz ki, indktifr yntemle hibir nermenin
5) J. S. Mili, LOGIC, Book III, Chapter I.
1

259

ispat verilemez. stelik indksiyonu bir bulu yntemi saymak da yanltr. ndksiyon olsa olsa snrl gzlemlerden kalkan basit bir genelleme yntemi dir. Kuramsal genellemeler veya hipotezler ou kez sanldnn tersine bu tr bir yntemle oluturulamaz. Oysa Mili bu kadarla da kalmamtr: indktif yntemle geometrik aksiyomlar da iine alan her trl ilke ve postulatlarn doruluunu temellendirebileceine inanyordu. Ona gre tasmsal karmlar bile bir tr indksiyondu. Mill'in bilimsel yntemin yan sra mant da indksiyona indirgemesi dayankszd kukusuz. Nitekim bu grn ondan sonra savunucusu kma mtr. Bir kez mantn dedktif dnme olduu tartlamaz bile. Bilimsel ynteme gelince, bu daha karmak bir yap sergilemektedir. ndksiyon bu yapy oluturan elerden yalnzca bir tanesidir. Hatta Kari R. Popper'e ka lrsa, indksiyonun bilimsel dnmede yeri bile yoktur; bilimsel yntem man tk empiristlerin de kabul ettii gibi hipotetik-dedktif niteliktedir. Descartes ve onu izleyen rasyonalistlere gelince, onlar iin bilimsel yn temin z salt akl veya sezgiye dayanan dedktif dnmeydi. Euclides'in aksiyomatik geometri dizgesi bilimler iin alnabilecek en yetkin rnekti. Des cartes doruyu bulma yntemini oluturmaya koyulmutu; ak, seik ve ku ku gtrmez ilkelerden kalkarak dedktif karsamayla bilimin tmyle kuru labileceine inanyordu. Matematikte olduu gibi doa bilgisi edinmede de salt sezgi ve dedktif dnme yeterliydi. Gerein kesin bilgisine giden yol, Descartes'e gre, apak dorular ieren sezgimizle zorunlu ispatlamadr. "imdiye kadar gerei bilimlerde arayanlarn tm gz nne alndnda," diyor Descartes, "bulularn yalnzca matematikilerin ispatladn gryo ruz. Benim de onlar gibi almam gerektii zerinde hibir kukum yoktur."6 Matematiksel ynteme duyulan bu ar gveni deiik biimlerde Descartes'i izleyen rasyonalist filozoflarda da bulmaktayz. Spinoza (1632-1677), rnein, ethik kuramn geometriyi model alarak kurmaya alr. Onun "da ha fazla geometri" ars dedksiyonun gcne duyduu inanc dile getir mekteydi. 17. Yzyl balarnda younluk kazanan bilimsel aratrma etkinlikleri ge leneksel metafiziin dnda, ondan bamsz bir gelimeydi. Descartes de Bacon gibi kalplam skolastik dnceye kar kar; u farkla ki, o gzleme deil, matematiksel dnme biimine baldr. Ona gre gerek bilgilerimi zin kayna duyularmz deil, eletirel dnme yetimizdir. Nesneleri duyum larmzla kavrayamayz; duyumlar nesnelerin gerek kimliini belirleyemez, olsa olsa geici ve yzeysel zelliklerini tantr bize. Nesneleri gerek kimlikle riyle ancak aklmzla kavray abiliriz; d dnyaya ilikin bilgimiz akln rn dr.
6) Rene Descartes, Discours de la tVlethode, s. 47.

260

Descartes bir bilim adam olmaktan ok bir filozof ve matematikidir. Felsefe ve matematik alanlarndaki parlak baarlar yannda bilime katks son derece snk kalr. Bilimsel yntem bakmndan nemi, Bacon'n mate matiin bilim iin nemini kavrama yetersizliini gidermi olmas, doruya ulamada yntemsel kukunun, zmlemenin, ak-seik dnmenin deeri ni vurgulam olmasdr. Bir yandan Bacon (daha sonra Locke ve onu izleyen empiristler) indksiyo nu, te yandan Descartes ile onu izleyen kimi rasyonalist filozoflar dedksiyonu bilimsel yntem olarak ileri srerken, felsefe tartmalarnn dnda kalan bilim adamlar (en bata Galileo) kendi aratrma deneyimlerinde, belki de farknda olmakszn, imdi "hipotetik-dedktif" dediimiz bilimsel yntemin ilk rneini oluturmaktaydlar. Badamaz grnen, zellikle felsefe evrelerinde birbirine ters dt varsaylan iki yaklam (gzlemsel deneyim ile matematiksel dn me) bilimsel yntemi birlikte oluturan iki eye dnr. Doay betimleme ve aklamada ne matematiin, ne de gzlemin kendi bana yeterli olmad anla lmt. Rasyonalistlerin yanlgs doay salt matematiksel yntemle kavrayabi leceklerini, empiristlerin yanlgs bilimi matematiksiz kurabileceklerini sanmala ryd. ki yanda da yanlg nerilen yntemin ilevindeki kstll grmemekten kaynaklanyordu. Matematiin bilimdeki ilevi gzlem verileri arasndaki ilikile ri denklem biiminde dile getirmek, ndeyi ve aklama srelerinde karsama arac olmakla snrldr. Gzlem veya deneye gelince, bunun da ilevi bir hipotez veya kuram, matematiin salad olanaklarla, yoklamak iin gerekli olgusal verileri salamakla snrldr. Bu gerei sezen Galileo almalarnda deneyle matematii birletirerek bilime felsefeden bamsz bir kimlik kazandrm, ayn zamanda, Antik Yunan kltrnden kaynaklanan kuram-uygulama kartln da ykmtr. Rasyonalist filozoflarn matematikte bulduklar metafiziksel yetkin lik, Galileo'da deneyle birleerek yntemsel yetkinlie dnr. Bu adan 17. Yzyl bilimsel devrimine yntemde devrim diye baklabilir.

Hipotetik-Dedktif Yntem
nsanolunun geree ulama abas kltrel yaamnn bir gereidir: bi lim evreye egemen olma gdsnn yan sra, renme, anlama merakm zn bir rndr. Anlama abasnda insann bavurduu en temel yntem "snama-yanlma-snama" diye ou kez kmsenen yntemdir. Bu yntem tm ilkel grnmne karn bilimsel yntemin zn oluturur. Aslnda bili mi genel grnmyle bir snama-yanlma-snama etkinlii olarak niteleyebili riz. Bu, bilimin, ortakduyunun ilenmi, incelmi bir uzants olduu da de mektir. Galileo ile Nevvton'un almalarnda belirginlik kazanan bilimsel yntem
261

pek az rtularla bugn de kimliini korumaktadr. Ksaca yle belirtebiliriz: Bilimsel aratrma, znde bir uyum kurma srecidir. Bilim adam meslek ei timinden kaynaklanan birtakm beklentilerle ykldr. Aratrma problematik bir durumla (kimi gzlemlerin beklentilere ters dmesiyle ortaya kan bir durumla) balar, uyum kuruluncaya kadar srer. Bu srete indksiyona yer tanmayan Popper'i dinleyelim:
Kuramc ya da deneyci olsun, bilim adam, birtakm nermeler veya nerme dizgeleri ileri srer; bunlar adm adm yoklama yoluna gider. Bu yaklam, zellikle olgusal bilimlerde, hipotezler ya da kuramlar olutur mak, sonra bunlar gzlem ve deney sonularna giderek yoklamak diye niteleyebiliriz.7

te yandan bilimsel yntem anlaynda indksiyona byk arlk veren Reichenbach'n belirlemesi de ilgintir:
Hipotetik-dedktif yntem ... felsefeci ve bilim adamlarnca oka tartlan, ne ki, mantksal nitelii ou kez yanl anlalan bir yntem dir. Kuramdan gzlemsel olgulara giden karm genellikle matematiksel yntemlerle yapldndan, kimi filozoflar kuramlarn dedktif mantk yo luyla dorulanabilecei inancna kaplmlardr. Bu gr dayanakszdr; nk, bir kuramn dorulanmas kuramdan olgulara giden karmla de il, tam tersine, olgulardan kurama giden karmla salanr.8

Reichenbach'n "indktif" dedii olgulardan kurama giden karm tartmal bir konudur. Popper ve onu izleyenler byle bir karmn varln, hi deilse bilimsel dnmede yerini, yadsmaktadrlar. Aslnda bilimsel dnme ne t myle indktif, ne de tmyle dedktiftir; hatta ikisinin bir birleimi ya da kar mas da deildir. Bilimsel dnmede, zellikle bulu balamnda, C.S. Peirce'in "abductive", N.R. Hanson'un "retroductive" dedii deiik bir dnme ya da karm trnn de yer ald sylenebilir.9 Ne var ki, gnmzde bile hipotetikdedktif yntemi bir tr indksiyon+dedksiyon toplamna indirgeme yanlgs srmektedir. rnein, tannm fiziki ve bilim felsefecisi H. Margenau, ... bilim hem indksiyonu hem dedksiyonu kullanr. Birincisinden, daha ok yeni bir kuram oluturmada; kincisinden, oluturulmu kuram dan ndeyiler elde etmede yararlanlr,10 demektedir.
7) 8) 9) 10) Kari R. Popper, The Logic of Scientific Discovery, s. 27. Hans Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Douu, s. 155. N. R. Hanson, Patterns of Discovery, s. 85. Henry Margenau, Ethics and Science, s. 44.

262

Hipotetik-dedktif yntemin yanl anlalmasn Reichenbach, nemli grd bir ayrmn, bulma balam ile dorulama balam arasndaki ayrmn, gzden karlmasna balar:
Bulma eylemi mantksal zmlemeye gelmez; yaratc zeknn ye rini alacak bir "bulma makinesi" yapmamza elveren hibir mantk kural yoktur. Bilimsel bulular aklamak mantknn ii deildir. Onun yapa bilecei yalnzca verilen olgularla bu olgular aklama amac gden bir kuram arasndaki ilikiyi zmlemektir. Baka bir deyile, mantn u ra alan dorulama balamdr. Bir kuramn gzlemsel verilere giderek dorulanmas ise indktif mantn iidir.11

Bilimsel ynteme ilikin deiik yorumlar ieren bu alntlar, mantkempirist filozoflarn da yntem sorununu n planda tuttuklarn gstermekte dir. Gerekten, yntem boyutunu iermeyen hibir tanm "bilim" iin yeterli bulmaya olanak yoktur. Bu noktann bilinci iinde, karmak ve dinamik bir gelime olan bilimi nitelerken, amacn, yntemini ve sonularn gz nnde tutan bir belirlemeye ynelmeliyiz; yle ki, bu belirlemede bilimi astroloji t rnden szde-bilimlerden ayrt edici ltleri bulmu olalm. Aadaki belirle meyi bu yolda bir neri olarak dnebiliriz. Bilimi ana noktada niteleyen bu belirleme, bilimsel dnmenin dayand "olgu" ile kavramsal beklenti et kileimi zerine kurulmutur: 1) Olgusal dnyay anlamaya ynelik bir alma olan bilim amacna, ol gulara ilikin beklenti ve varsaymlarmz srekli yoklama, gerekirse dzeltme ya da daha doyurucu olanlarla deitirme yolundan ilerler. 2) Beklentilerimizle, ilikin olduklar olgusal dnya arasnda uyum kurma yolunda srekli bir aba olan bu srete i ie girmi aama ayrt edilebilir: a) olgularn saptanmas, b) olgular aklayc hipotez veya kuramlarn olutu rulmas, c) oluturulan hipotez veya kuramlar ndeyilere giderek olgusal ola rak yoklama. 3) Sz geen aama verili srasyla gzlem (deney), yaratc imgelem ve mantksal karm ilemlerini gerektirir. Bu belirlemede bilime zg balca nokta bilimin snama-yanlma-snama srecini ieren bir problem zme etkinlii olduudur. Baka bir deyile, yoklanabilirlik, yoklanarak ilerleme bilimin en ayrc zelliidir. "Szde-bilim" denilen etkinliklere baktmzda ne gryoruz? Yukardaki belirlememizin nda rnein, astrolojiye "bilim" diyebilir miyiz? 2500 yllk uzun gemiine karn astrolojinin bugn ulat aama nedir? Astroloji niin fizik, kimya, astronomi vb. bilimlerin saygnln tamyor? Bu tr sorulara "ynteme hayr" diyenlerden doyurucu yant bekleyeme
11) Hans Reichenbach, Bilimsel Felsefenin Douu, s. 156.

263

yiz. Feyerabend'in gznde bilim sradan bir etkinliktir; onu falclktan, gzboyayclktan ayran bir zellii yoktur. Oysa astrolojiye ancak "szde-bilim" denebilecei bilim tarihileriyle bilim felsefecilerinin bilim adamlaryla payla t bir yargdr. Astrolojinin neden szde-bilim saylmas gerektii zerindeki grlerin farkl olmas bu yargy zayflatmaz. Mantk-empiristler astroloji nin olgusal ierikten, dolaysyla bilisel anlamdan yoksun tmcelerden; Pop per yanllanamaz ya da olgusal olarak yoklanamaz hipotezlerden olutuu savndadr. Bilim tarihileri ounluk astrolojiyi belli bir olgu alann nesnel olarak betimleme ve aklama abas deil, insanlarn doa-st glere sn ma, yazglarn kendilerini aan glere bal grme gereksinmesini karla maya ynelik bir etkinlik saymaktadr. Bu konuda kesin bir yargya gitmeden astrolojinin ura konusuyla yntemine deinmede yarar vardr. Astroloji, ksaca demek gerekirse, gksel nesnelerin (Ay, Gne, balca gezegenler ve yldzlar) konumlaryla birey veya topluluklarn davran ve yaz glarn belirledii varsaymna dayanan bir almadr. Gkyz, Zodyak'n "burlar" diye bilinen 12 eit blgeye ayrlmtr. Zodyak gnein yl boyunca yldz kmeleri arasndan geerek izledii yol (ekliptik) evresinde yldz kme lerinin oluturduu kuaktr. Astrologlar yldz kmelerinin insan, hayvan ve_ dier baz nesnelerin biimlerini temsil ettii inanandaydlar; yle ki, bunlara "ikizler", "aslan", "ko", "akrep", "terazi", "yay", "kova" vb. adlar vermilerdir. Kiinin yazgs, doduu anda gksel nesnelerin konumuyla belirleniyordu. Astrologlarn ndeyileri ile aklamalar "horoscope" denilen binlerce yl nce izilmi bir diyagrama dayanyordu. Diyagram istenen bir anda (rnein, her hangi bir bireyin doumu nnda) Zodyak kuandaki nesnelerin konumunu gsterir. Astroloji bir kuram olarak insann a) kiiliini, davranlarn, baar veya baarszln gksel etkilerle aklama; b) geleceini gene gksel etkilerle ndeme savndadr. Bu sav yerindeyse, astrolojiyi bir bilim saymak gerekebilir. Ne var ki, pek ok eletirici iin bu sav ussal ve olgusal temelden yoksundur, savunulamaz. nce, astroloji doay nesnel olarak betimleme ve aklamaya ynelik bir alma deil, insanlarn ruhsal gereksinmelerini karlamak; korku, endi e, umut ve beklentilerden kaynaklanan sorulara avutucu yantlar getirmek et kinliidir. Bu niteliiyle astroloji bir kuram olmaktan ok "masalms" bir reti saylsa yeridir. Aklama ve ndeme gc basmakalp ve snrldr. nsan kiiliiyle gksel nesneler arasnda varsaylan iliki zdeksel temelden yoksun dur. Ne aklamalar, ne ndeyileri olgusal olarak yoklanabilir. Sonra, astroloji bir disiplin olarak eletirel aray iinde kendini dzelten, ilerleyen dinamik bir alma deildir; ndeyilerine ters den olgular ya gzard etmekte, ya da durumu kurtarc yorumlara bavurmaktadr. Ura alanna ilikin bilimsel kuramlarla (rnein, astronomi ve psikoloji alanlarndaki geli
264

melerle) etkileime kapaldr; yarma, yenilenme gc yoktur. Kimse astroloji de, ne astronominin byk atlmlaryla, ne de yzylmzda ortaya kan psikoanaliz, getalt ve davranlk (behaviouralism) gibi insan davran ve kiilik so runlarna nemli aklamalar getiren kuramlarla boy lecek bir gelime, bir atlm gc olduunu syleyebilir. Astroloji bilim ncesi bir dnemde oluan, il kel kimliini bugn de byk lde koruyan duraan bir pratiktir. Astroloji uzun bir gemie sahiptir; kkeni Babilon rahiplerinin gksel nesnelere dnk gzlemlerine dayanr. Julius Caesar'dan Ronald Reagan'a uzanan ikibin yllk sre iinde pek ok devlet adam, kral, kralie yldz falna bavurmaktan geri kalmamtr. Ptolemy ve Kepler gibi bilimsel almalarnn yan sra astrolojiye yakn ilgi duyan, dahas bu alana katklarda bulunan bilim adamlarna da rastlamaktayz. Astrolojinin temel ders kitab saylan Tetrabiblos (.S. 2. yzyl) Almagest'in nl yazar Ptolemy'nin kaleminden k mtr. Astrolojinin bilimle ilikisi konusunda bir nokta zellikle belirtilmelidir: astroloji bilim-d bir etkinlik olmakla birlikte, teolojinin tersine, bilimle hibir aamada atma iine girmemi, birlikte var olma stratejisi iinde kalmtr. Avrupa'da Renaissance'm insana, doaya alma, nesnel dnme yolunu a t; arkasndan bata astronomi ve fizik olmak zere pek ok alanda bilimsel almalarn younluk kazand dnemlerde astrolojinin de beklenmeyen bir canllk iine girdii grlmtr. Nitekim, bilimsel devrimin gerekletii 17. Yzyl boyunca, yalnz halk arasnda deil, entelektel evrelerde de astroloji nin popler bir uygulama olduu bilinmektedir. Aydnlk a ve onu izleyen endstri dneminde, zellikle Swift, Voltaire vb. aydnlarn eletirileri kar snda bir sre kabna ekilen astrolojinin Birinci Dnya Savandan bu yana yeniden giderek artan bir canlla kavutuu sylenebilir. yle ki, kinci Dn ya Savandan sonra Bat'nn kimi niversitelerinde astroloji krslerinin ku rulduunu bile gryoruz. Ancak bu eilim karsnda bilim evreleri tepkisiz kalmamtr. 1975'te aralarnda 19 Nobel dll 192 sekin bilim adam ast rolojiyi knayan ortak bir bildiriyi imzalamtr. Bildiride noktann vurgulan dn gryoruz: 1) Astroloji gizemli bir dnya grnden kaynaklanan bir gelenektir; 2) Gksel nesnelerle insan yaam arasnda varsaylan ilikininnesnel bir temeli yoktur; 3) nsanlarn astrolojiye ynelmeleri tmyle ruhsal do yum ve erin gereksinmelerinden kaynaklanan bir davrantr.12 Kukusuz bu tr eletirileri astrolojiyi szde-bilim saymak iin yeterli bul mak gtr. Ancak, bilim evrelerinde oluan tepkileri de hafife alamayz. Astroloji de teoloji gibi insann kimi duygusal gereksinmelerinin bir rndr. kisi de psiko-sosyal olgu olarak bilimsel incelemeye konu olabilir; ama, ikisi nin de bilim olma savlar birer zenti olmaktan ileri gemez.
12) Bkz. Bart J. Bok, L. E. Jerome ve Paul Kurtz, Objections to Astrology, 1975.

265

Sonu:

Gnmzde bilim felsefesi bilim ile szde-bilimi ayrt edecek ltleri oluturmutur. Bilimin temel amac insanlara duygusal doygunluk salamak deil doada olup bitenleri anlamaktr. Bilim amacna, getirdii aklamalar olgusal verilerle yoklama, gerektiinde yeni araylara girme yntemiyle ula ma abasndadr. Gvenilir bilgi bu yntemin rndr. Bu yntemi payla mayan hibir alma, pratik deeri ne olursa olsun bilimsellik savnda ola maz. Bilime kimliini yitirtmek isteyenlerin "ynteme hayr" demeleri, "ne olsa gider" trnden bo sloganlara sarlmalar doaldr.

266

6 BLME DEOLOJK BAKILAR*

Yzylmzda bilimsel gelime, zellikle grecelik kuramlaryla kuantum mekaniinde belirginleen matematiksel grnm nedeniyle, deiik yorum lara yol amtr. Bu yorumlardan biri bilimin artk kat materyalist anlaytan uzaklat, evrenin salt simgesel dnceyle kavranmaya elverdii savn ier mekteydi. Bir dieri bilimde var sayd idealizme ynelik eilimlerin burjuva ideolojisine zg bir sapknlk olduu tezini ilemekteydi. dealist eilimli d nrler, bilimin soyut kavramsal geliimini, st-rtk de olsa, Ortaa sko lastik retisine uzanan bir tr antropomorfik dnya anlayna dn olarak alklarken, materyalistler bilimin "gereki" kimliine kar dpedz bir sui kast giriimi saymaktaydlar. Burada ilgin olan nokta, geleneksel olarak bir birine tmyle ters den iki gr temsil edenlerin (idealistlerle materyalist lerin) bilimdeki ada atlmlar "idealizme dn" diye alglamalardr. Ama sorulabilir: Bilimin byk lde fizikte kendini gsteren st-dzey soyut kavramsal yapsn idealizme ynelik bir gelime olarak yorumlamak doru mudur? Bu yaznn amac, szn ettiimiz iki cephede de, daha ok ideolojik duyarlk ve kaygdan kaynaklanan bu yorumu irdelemek; bilimin, kuramsal dzeyde byk atlmlarn getirdii dnme karn, asal kimliini koruduu nu belirtmektir. Bilindii gibi, Galileo ile Newton'un oluturduu klasik mekanik, Aristo teles'in teleolojik retisini ieren Ortaa bilim anlayn ykmt. Yzylm za gelinceye dek Nevvton mekaniine tm bilim dallarnda "rnek paradigma" diye baklyordu. Ne var ki, bir yandan Einstein'n kuramlar, te yandan Max Planck'n nclnde Bahr, de Broglie, Schrdinger, Heisenberg, vb. bilim adamlarnn katklaryla oluan kuantum mekanii, doann hi deilse kimi dzeylerde klasik mekanik yasalaryla aklanmaya elvermediini ortaya ko yar. yle ki, drt boyutlu uzay-zaman uzanmnda olduu gibi atom-alt d zeyde de mekaniin yerleik yasalarnn yerini soyut matematiksel formllerin ald sylenebilir. Bu dnmde matematiin ilevi artk yetkin bir dil, bir
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin ubat 1996 saysnda yaymlanmtr.

267

karm arac erevesinde kalmamakta, kimilerince, aklayc kuramlara ulamann biricik kayna da saylmaktadr. Einstein'n u szleri bir bakma bu bak asn dile getirmektedir:
Deneyim kukusuz fiziin matematiksel kuruluunun geerlik yokla masnda tek lttr; ancak bilim iin gerek yaratcln kayna mate matiktir. yleyse bir anlamda ben de, gemi alarda zlendii gibi, gerei salt dnceye bavurarak kavrayabileceimize inanyorum.1

Bilim dnyasnda giderek yaygnlk kazanan bu ve benzeri sylemler, ide alist eilimli dnrleri yreklendirici bir umut , diyalektik materyalistler iin ise "reaksiyoner" evrelerin en azndan yeni bir aldatmacsyd. Gerek ten, bilimin soyut simgesel bir dizgeye dnt doruysa, dnyaya artk nesnel ilikiler sergileyen somut olgusal bir varlk olarak baklabilir miydi? Bu soruyu yantlamaya gemeden nce kart iki cepheye zg argman lar birka alntyla rneklemede yarar grmekteyiz. Fiziin yzylmzda, en azndan grnmnde, daha arpc matematik sel bir kimlie brnmesi, kimi filozof ve bilim adamlar iin bilimin dinsel ni telikte bir anlaya yneldii demekti. rnein, nl ngiliz fizik ve astronomi bilgini James Jeans, Gizemli Evren (The Mysterious Universe) adl kita bnda "devrim" dedii bu geii aka sergilemektedir:
Devrimin sinyalini Einstein'n 1905'te yaymlanan ksa bir alma snda bulmaktayz. Bu yaznn kmasyla doann i ileyiini anlamaya ynelik almalar mhendis-bilim adamlarndan matematikilere ge mitir. ... Ksaca demek gerekirse, olayn z udur: bilimin doaya ili kin verdii tm aklamalar artk matematiksel aklamalardr; stelik yal nz bu aklamalar olgulara uygun dmektedir. ... Grnen o ki, doa nn ileyiiyle kuramsal matematiin kurallar tam bir uyum iindedir. Oy sa bu kurallar matematikilerin d dnyaya ilikin deneyimlerine pek de bavurmakszn, salt dnce balamnda oluturduklar ilikileri dile ge tirmektedir. ... Antik ada atalarmz doay kendi zlemlerini yanstan antropomorfik kavramlarla aklama yoluna gitmilerdi, ama sonu baa rsz kalmt. Doay bir makine modeli ile aklamaya koyulan bize da ha yakn atalarmzn da baarl olduu sylenemez. ... imdi bize yle geliyor ki, doann kuramsal matematik kavramlaryla yakn uyumu tartlamayacak bir gerektir. yle ki, doann ileyii ile salt dncemizin rn matematiksel kavramlarn ayn yasalara bal olduu tereddtsz sylenebilir. ... Kanmca, doann bal olduu yasalar, bir makinenin i leyiinde bal olduu yasalardan ok, mzisyenin bestesini, ya da, bir ozann dizelerini oluturduunda bal kald kurallar andrmaktadr. ...

1)

A. Einstein, "On the Method of Theoretical Physics," Essays in Science, s. 18.

268

Evreni en iyi temsil eden eyin, maddesel hibir veri iermeyen soyut matematiksel dnce olduu artk grmezlikten gelinemez.2

Bilim adam Jeans aslnda matematiin saygnlna snarak ideolojik zlemini, "gizemli" dedii evrenin maddesel deil, spiritel nitelikte olduu grn, dile getirmektedir. Nitekim aadaki ksa alntda bu yaklamn daha ak ortaya konduunu grmekteyiz:
Bugn, zellikle fizikte belirginlik kazanan genel bir anlay vardr: bilim mekanik olmayan bir gereklie ynelmitir; evren artk kocaman bir makine deil, byk bir dnce, ruhsal bir varlk grnmndedir.3

Jeans'in bu nitelemesini paylaanlar, bilimin temelde nesnel-olgusal l tlere bal kalan yaklamn ilerine sindirememi evrelerdir. Bunlar "asl gereklik" dedikleri ruhsal dnyalaryla badar bulmadklar klasik me kanii balanmaz "gnah" saymlardr. Son yz yl boyunca deiik bi imlerde ortaya konan bu tepkinin ilk rneklerini potansiyel enerji, gravitasyon, kimyasal ekicilik gibi gizem ars veren kavramlarn yorumunda bulmaktayz. Tepkinin daha pervaszca ortaya k bilimin bunalm dnem lerinde gereklemektedir. Bunun en arpc rneini grecelik kuramlaryla kuantum mekaniinin yol at alkantl dnem sergilemitir. Bu dnemde bilim literatrne bakldnda pek ok dergi, kitap, vb. yaynlarda "Galileo Dneminin Sonu", "Mekanistik Fizik Amazda", "Bilimin Dinle Uzlama Zorunluu" gibi balklar gze arpmaktadr. (Kukusuz bu trden seslenmele rin daha az arpc olmakla birlikte gnmzde de yer yer srd sylene bilir. Ancak bunalm dnemlerindeki militan tutum imdilik kabuuna ekil mi grnmektedir.) Kampanyay yrtenlere gre, yzylmzda gerekleen bilimsel devrim ler, klasik mekanik modeline ters den bir dnya anlayna yol amtr. Bunlar fiziin matematiksel yapsnda gemiin animistik dncesini andran spiritel zellikten sz etmekteydiler. Felsefede "holizm" diye geen dnce dizgesinin kurucusu General Smuts'n Britanya Bilim Dernei'nin yznc ku rulu ylnda (1931) yapt konuma buna gzel bir rnektir:
Galieo ve Newton'la egemenlik kuran makine ya da mekanik dnya modeli yerini Einstein'n nclnde oluan matematiksel dnya anlay na brakmtr. ... Madde, maddesel olmayan bir yap ve dzen sergili

2)

3)

J. H. Jeans, The Mysterious Universe, s. 6, 106, 135-145. Jeans'in bu yaklamn kimi yn lerden ada sekin bilim adam Sir Arthur Eddington'un da paylat sylenebilir. Bkz. A. Eddington, The Nature of the Physical World ve S. Stebbing, Philosophy and Physicists. J. H. Jeans, a.g.y. s. 158.

269

yorsa, bu maddenin temelde dzenleyici ilevle ykl canl organizma veya ruhtan farkl olmad demektir.4

Ayn grn fizik ve biyoloji alanlarnda tannm Alman dnr B. Bavink tarafndan da vurgulandn grmekteyiz:
Bugn artk bilim evrelerinde, bilimin, insan yaamnn ruh, tanr, isten zgrl gibi yksek deerleriyle yeniden kucaklamas gerei ne ynelik gl bir eilim vardr. ... Sosyal veya politik dnmlerle hibir balants olmayan bu eilimin amzda ortaya kmas bir bak ma "mucize" diyebileceimiz bir olaydr; kkeninde salt bilimsel motifler yatmaktadr.5

Bilim ve Tanr adl kitabnda Bavink daha ileri giderek madde kavram
nn fizikte artk yeri olmadn, dolaysyla materyalist grn ktn sylemektedir:
Gnmz fizikisi ruhsal dnyaya geit vermeyen gereklik anlay nn yanlln, atom, elektron, vb. nesnelerin somut, kat, madde par acklar olmadn grerek kavramtr. Onun gznde artk nesnel tm yaplarn, srekli bir akn, bir srecin deiik biimleri olmann tesinde bir gereklii yoktur. Materyalizm bir reti olarak geerliini yitirmitir.6

te yandan, Sovyet dnyasnda bu konudaki yaynlarn hemeri tm g recelik ve kuantum kuramlarn, bilimin kapitalist lkelerde iine dt umarszln birer rn saymaktaydlar. Marksistlere gre, kapitalizmde eko nomi gibi bilim iin de knt kanlmazd. Lenin daha 1908'de yazd Ma teryalizm ve Empriokritisizm adl kitabnda bilimde reaksiyoner eilimlerin egemenlik kurma yolunda olduu tezini ilemiti. "Yeni fiziin ... Mach ekol ve dier idealist felsefe akmlaryla ilikisi gzden kamayacak kadar aktr" diyen Lenin, bilimde bunalm sayd bu oluumu yle belirtmektedir;
Modern fiziin iine dt bunalm, yerleik yasa ve temel ilkele rin geersiz saylmasndan kaynaklanan bir olaydr. Bilin-tesi nesnel gereklik yadsnmakta, materyalizmin yerini idealizm ve agnostisizm al makta, madde yoksanmaktadr.7

Lenin bu kaygsn, Marksizmin Bayra Altnda adl dergide kan

4) 5) 6) 7)

Bkz. Nature 128, 521 (1931). B. Bavink, "The Sciences in the Third Reich", Unsere Welt 25, 225 (1933). B. Bavink, Science and God, London, Bell, 1933, s. 71. Bkz. Philipp Frank, Modern Science and Its Philosophy, s. 192.

270

yazsnda (1922), daha arpc bir dille ortaya koyar, bilimi etkisi altna alan "reaksiyoner akmlarn" komnizm iin oluturduu tehlikeye deinir:
Bugn bilimde yer alan kktenci deiimlerin sonucu olarak reaksi yoner ekol ve eilimlerin gleneceini gzden karmamalyz. yleyse, Marksizm 'in Bayra Altnda dergisi iin bata gelen sorun bilimdeki bu olumsuz gelime olmaldr. Yoksa, savaan materyalizm szde kalr; ne savaandan ne de materyalizmden sz edebiliriz.8

Lenin'in nclnde balayan bu tepki ve kayg Sovyet dnemi boyun ca, ou kez ideolojik karalama biiminde srdrlmtr. Son bir rnek ola rak Sovyet bilim literatrnde nemli bir yer tutan Krasnaya Nov dergisin de, "Kimya ve Maddenin /ap" balkl yazy gsterebiliriz. Yazar Orlov, modern fizikte matematik putperestliinden sz etmektedir:
Kuantum mekanii bugn de putlatrlan matematiin bysndedir. Bu, bilimsel yntemin, formel matematiksel nitelikte bir dizgeye indir genmesi demektir. Geri matematiksel dizge spektroskopinin salad olgusal verilerle elektron, atom ve molekl gibi nesneler arasnda bir kpr kurmaya olanak vermektedir. Ancak kuantum mekaniinin forml lerine ierik kazandracak fiziksel aklamalarn ortaya konduuna henz tank olmu deiliz. Kald ki, tam tersine, fiziksel aklama araylarna, soyut matematiksel simgelerin salad sylenen aklama nedeniyle gerek kalmad sk sk vurgulanmaktadr. Bu tutumda putlatrlan mate matik sakldr.9

Fizikte klasik mekaniin yerini soyut matematiksel kuramlara brakmas Jeans ve Bavink gibi idealistlerin gznde ruhsal ya da tanrsal gereklie y nelik bir dnm, Marksistlerin gznde burjuva ideolojisinin bir rpn, bilimi de kapsayan yozlamas olarak alglanmaktayd. ki grte de egemen e soruna ideolojik yaklamdr. Bu balamda bir noktann nemle belirtilmesi gerekir: yzylmzn ilk yar s iki militan ideolojinin siyasal egemenlik kurduu bir dnemdir. talya ve Al manya'da faizm, Rusya'da 1917 devrimiyle iktidara geen komnizm. Bu d nemde oluan bilimsel atlmlara ilikin szn ettiimiz yorumlarn bu ideoloji leri yanstt aktr. Marksist dnya anlayna bir tepki olarak ortaya kan fa izmin bir boyutuyla Hegel idealizmine, bir boyutuyla da Ortaa teleolojik retisine dayand sylenebilir. te yandan materyalizmi ideolojilerinin asal bo yutu sayan Marksistlerin bilimdeki kuramsal dnmleri burjuva yozlamas olarak yorumlamalar da ideolojik bir tepki olmaktan baka bir ey deildir.
8) 9) Bkz. Philip Frank, a.g.y., s. 191. Bkz. Philip Frank, a.g.y., s. 132.

271

imdi, ideolojik yorumlan bir yana brakarak, soruna bilim felsefesinin daha ntr asndan baktmzda ne grdmz soralm. Bilim, kimi evrelerce sylendii gibi gerekten yzylmzda teleolojik eler de ieren idealist ya da idealizmi andran bir dnm iine girmi mi dir? Bu soruya yant araynda ncelikle ada fiziin klasik mekanii aan boyutlarna bakmak gerekir. Ksaca zetlersek, zellikle zaman, uzay, madde, nedensellik gibi temel kavramlarda younlaan yenilikleri alt noktada topla yabiliriz: 1) Zaman, gzlemciden bamsz tekdze bir sre deildir; n fiziksel dalmna bamldr. Ik hznn sonlu olmas nedeniyle "mutlak e-zamanlk" diye bir ey yoktur. nce ve sonra sralamasn ieren zaman kavram neden sellik varsaymndan kaynaklanmaktadr. 2) Geri her gzlemcinin belirledii zaman ve uzay yerel ve zneldir. Ama bu bilimin nesnelliini yitirdii demek deildir. Bilimsel nesnellik, akla yc kuramn olgusal olarak yoklanabilirliindedir. 3) Atom ve atom-alt dzeyde nicel deikenleri birlikte belirlemeye fizik sel olanak yoktur; lme sonularnn ortalama deerleri olaslk (istatistiksel) yntemle ancak hesaplanabilir. 4) Kuantum kavramyla klasik "madde" kavram sarslmtr; yeni kurama gre atomik nesneler yerleik anlamda maddesel olmaktan ok periodik ya da ritmik nitelikte oluumlardr. 5) Grecelik kuramnda nemli bir yer tutan "alan" kavramna gre, fi ziksel olarak gerek olan bo uzaydaki madde deil, verilen bir alandaki kuv vet izgileridir. zdek kavramnn yerini elektro-dinamik etkinlik almtr. Maddeden sz edersek, bu, alandaki younluktan baka bir ey deildir. 6) Alg snrlarmz iinde kalan evremiz iin biilmi kaftan olan Euclides geometrisinin, atomik ve astronomik boyutlarda uygulama geerlii yok tur. Peki, daha ok maddenin konumuna, gzlemci ile gzlemlenenin ilikisi ne, drt boyutlu uzay-zaman srecine ilikin ortaya kan bu yenilikleri "idea lizme yneli" diye yorumlamak yerinde midir? Klasik mekanikte "maddesel parack" denen eyin yeni fizikte oluumlar sreci olarak alglanmas; kuan tum mekanikte elektronun bir radyasyon dizisi ilemi grmesi; nkleer fiziin proton ve elektronlarn paralanmaz nesneler olmadn gstermesi, vb. ge limelerin hangisi idealizme dn saylabilir? Kald ki, "alglama" dediimiz psikolojik olay da fizikteki bu geliimin olaan d olmadn gstermektedir. Nitekim yakndan incelendiinde algladmz eylerin zdekler deil, birta km oluumlar olduu aklk kazanmaktadr. Algladmz her eye aslnda uzay-zaman srecinin kk bir blm diye bakabiliriz. (Kukusuz, bu sapta may yaparken algyla alglanan nesne arasndaki ilikinin tam bir akla ka vutuunu sylemek istemiyoruz!)
272

Bilimin znelletiini savunanlarn argmanlarnda gsterdikleri dayanak lardan biri, lme sonularnn gzlemciye bal olduudur; yle ki, grecelik kuramnda "bir ubuun uzunluu" ya da "iki olgu arasndaki zaman fark" gi bi deyilerin nesnel bir belirlemeyi deil, gzlemciye grecel znel bir belirle meyi dile getirdii ileri srlmektedir. Bu yaklam, bilerek veya bilmeyerek, kuram bir tr arptmadr. Grecelik kuramna gre, lme sonulan gz lemcinin (ya da lme aracnn) devinimine greceldir, yoksa, konum ve devi nimleri ayn olan gzlemcilerden her birine zg bir grecelik sz konusu olamaz. Gsterilen bir baka dayanak da Heisenberg'in belirlenmezcilik ilkesine ilikindir. lkeye gre, atom-alt bir paracn konum ve hz birlikte tam belirlenemez; ayn lme balamnda biri belirlendiinde dierinin belirsiz kal mas kanlmazdr. Ancak lme ileminde karlalan bu yetersizlikte znel olan, ya da, teolojik anlamda zgr isten retisine destek salayan, dolay syla bilimin spiritelliini az ya da ok kantlayan bir ey var mdr? Sonu: Bilimin yzylmzdaki atlmlarn ideolojik dorultularnda yo rumlayanlarn argmanlar ne ynden baklrsa baklsn inandrc olmaktan uzaktr. Bir kez, fiziin daha fazla matematiksel grnm kazanmas bilimin ierik ve yntem olarak deitiini gstermez. Kald ki, Newton Mekaniinin kendi lleri iinde daha az matematiksel olduu sylenebilir mi? Sonra, y le bir deiiklikten sz edilse bile bunun znelleme ile ilgisi var mdr? Gz den kamamas gereken bir nokta da bu tr yorumlarn yeni olmad, deiik biimlerde gemite de ortaya atlddr. Klasik mekanii kaba bir materya lizm olarak alglayan dinci ve hmanist kesimlerin srgit tepki iinde oldukla rn biliyoruz. Oysa ilgintir, Newton "klasik mekanik" diye bilinen kuramn ortaya koyduunda dnemin kimi skolastik eilimli dnrlerince, Descartes'in "makine-evren" modeline kar bir kurtulu, bir zafer diye alklanmt. Ayn ekilde, diyalektik materyalizm de klasik mekanie kar bir stnlk cokusuyla ileri srlmt. Grnen o ki, bilimde (felsefe ve sanatta olduu gibi) kuramsal her nemli atlm deiik yorumlara ak kimi alkantlara yol amaktadr. Tarihte bunun arpc rneklerini Kopernik, Galileo, Darwin ve Einstein'n atlmlarna gsterilen ideolojik tepkilerde bulmaktayz. Bilim top lumsal koullarn tesinde, fildii kulesine ekilmi soyut bir etkinlik deildir. nemli olan bilimi, arptc da olsa, birtakm znel yorumlara kar korumak deil, gerek kimliiyle anlamaktr!

273

KAVRAM KARGAASINA AIKLIK

a) Bir "Eletiri"ye Yant* Felsefe Tartmalar 6. Kitap'ta kan "Bilim ile deoloji" balkl yazm 8. Kitap'ta Yaman rs'n "eletiri" konusu olmutur. Olduka uzun, anlal mas g bir dille kaleme alnan, dahas yer yer konu dna taan bu eletiri de yazar, tmne kar kt anlalan yazmda "yanl" dedii birtakm nok talara deinmektedir. Ben yantmda bu noktalardan birka zerinde ksa aklamalar vermekle yetineceim. rs'n kar kt ilk, belki de en temel nokta, bilim ile ideoloji kavram larn karlatrm olmam. Ona gre, "bilim ile ideoloji dorudan ya da do laysz karlatrlamazlar." Nedeni, bilimin "bir etkinlik ya da etkinlikler bt n," ideolojinin ise "insanlarn toplumsal-siyasal yaamla ilgili dnce ve is teklerini dile getirdikleri bir kavramlar ve deerler topluluu" olmas imi! Pe ki, bilim bir etkinlik ise ideoloji bir etkinlik deil midir? Ya da tersine, ideoloji bir kavramlar ve deerler topluluu ise bilim iin de ayn ey sylenemez mi? Grlyor ki, rs'n tanmsal ayrm hem yzeysel kalmakta, hem de bir zor lama olmaktan ileri gememektedir. Aslnda bilim ve ideoloji, ikisi de, klt rel etkinliklerimiz; ikisi de insanolunun dnce, duygu ve eylem zelliklerini ieren giriimler. Aralarndaki fark, birinin "etkinlik" dierinin "kavramlar ve deerler topluluu" olmasnda deil, ama ve ilevlerindedir: Bilim, temelde, olgusal dnyay anlama; ideoloji bir gr, bir inanc ya da bir lky ege men klma abasdr. Badamazlklar amalarnda, amalarna ulama yntemlerindedir. rs, ayrca, filozoflarn iki kavram arasndaki ilikiyi, etkileimi tartrken onlar "zde kmeye koymak" yanllndan sz ediyor. (ki kme zde ola bilir; "zde kme" ne demek?) Hangi filozofun byle bir yanll ilediini bilmiyorum, ama benim eletiri konusu yazmda bilimle ideolojiyi "zde k meye" koymam yle dursun, tam tersine, iki kavramn kimi temel ltlere vurulduunda badamaz olduu belirtilmektedir. Bavurduum ltler bilim
*) Baz eklemelerle buraya alnan bu yaz, Felsefe Tartmalar, 9. Kitap'ta (Aralk 1990) ya ymlanmtr.

274

ile ideolojinin kltrel etkinlikler erevesinde iki deiik etkinlik olduu varsa ymna dayanmaktadr, yoksa, "zde kme"yi paylatklar varsaymna deil! Eletirici, ideolojiyi "inan sistemi" diye nitelemi olmam da "nemli bir ideo lojik yaklam yanll" sayyor. deolojilerin birer inan sistemi olup olmad tartlabilir, ama sz konusu nitelemenin "bir ideolojik yaklam yanll" ol duu ne demektir? Bu bir yana, rs'n gzden kard nokta, ideolojilerin dnyaya ilikin olmas onlar birer inan sistemi olmaktan karmaddr. nan salt dinlere zg, Tanrya ynelik bir ey deildir; dinsel inan yannda dnyada olup bitenlere ynelik "inan diyebileceimiz" pek ok beklentilerimiz vardr. rdelenmeksizin doru saylan her ey bir inantr. Kii bal olduu ideolojiyi irdelemez, irdelemeye kalktnda ball (yani inanc) kopmu ya da kopmaya yz tutmu demektir. Gerekten, temel retilerine inerek kom nizmi eletiren bir komnist, faizmi eletiren bir faist var mdr? Bu arada rs kimi arptmalardan da geri kalmyor. Bunun bir rneini, bilim ile ideolojinin kkenlerine ilikin yaptm belirleme zerindeki szlerin de bulmaktayz. rs bu belirlemede benim ikili lt kullanarak bilimi "ruhbilimsel-dirimbilimsel, bunun yannda toplumsal-ilevsel bir adan; ideolojiyi ise neredeyse tmyle toplumsal-ruhsal patoloji ynyle" tanmladm ileri sryor. Oysa benim belirlemem bu trden gz kamatrc ama anlam belir siz terminolojiye gerek gstermeyecek kadar yalnd. Olduu gibi alyorum:
Bilim insana zg bilme, anlama, aklama ve renme isteinden, evrende olup bitenler karsnda duyulan tecesss ve meraktan, bir l de de, evre koullarn denetim altna alma ihtiyacndan domutur. deoloji insanlarn doa ve toplum karsnda iine dtkleri korku, yalnzlk ve yetersizlik gibi duygularn etkisinde yce ve koruyucu bir g ce snma, bir misyon ya da davayla zdeleerek kimlik kazanma, egemenlik kurma ihtiyacndan kaynaklanr.

Sormak gerekir: "ikili lt kullanm" bunun neresinde? Ne var ki, rs bu kadarla da kalmyor, belirlememi destekleyen "bilimsel ya da empirik veri ler" ortaya koymadmdan sz ediyor. Benim yaptm kavramsal bir zm leme, o benden deneysel ya da gzlemsel kant istiyor! rs'n bir arptmas da u sorusunda gizli: "...ideolojilerin hibir olumlu ve ussal yanlarnn olmadn, bilim etkinliine ise usd ve bakaca olumsuz ele rin hi karmadn syleyebilir miyiz?" Sanki byle bir ey sylemi ya da ima etmiim gibi. Benden "empirik" veriler isteyen eletirici yazmda bu sorusuna yol aan tmcelerden bir iki rnek gsterme yoluna neden gitmemi acaba? arptmaya bir rnek daha: rs benim Marks grle ilgili olarak "tek tek sav ya da nermeleri ... birer reti" olarak nitelendirdiimi sylyor, ' reti' teriminin ancak bu savlarn birlikteliini dile getirmek iin kullanlabilece ini ileri sryor. Hemen belirteyim, bu sav da gerei yanstmamaktadr.
275

Yazmda dile getirilen Marksist gr oluturan maddecilik, diyalektik dn ce, proletaryann tarihsel misyonu vb. balklar altnda topladm ana ilkeler dir. Eletirici, her biri karmak dnceyle ykl bu retileri tek tek sav ya da nerme olarak nasl niteleyebilir? Marksizm bir tek reti deil, bir reti ler dizgesidir. Kald ki, eletirici gvenilir bir iki szle bakma gereini duy sayd, "reti" teriminin kendi belirledii dar anlam atn, sosyal ya da si yasal bir akmn (rnein, bir ideolojinin) bir ya da birden fazla ilkesi anla m tadn renirdi. rs un bir yaktrmas da benim bilim felsefesi ile bilimsel felsefe kavram larn kartrdm ya da zde anlamda kullandm! Bu doru deildir. Ne eletiri konusu yazm ne de Bilimsel Felsefenin Douu evirime yazdm nsz, iddiay hakl gsterecek bir kavram karklna rnek gsterilebilir. Yaman rs, Bertrand Russell ile Kari Popper' "bilim felsefecisi" diye ni telememi de yadrgamakta, bu nitelemenin Popper iin bir lde yerinde ol duunu, ancak Russell iin doru olmadn ileri srmektedir. Deyi yerinde ise, "gz kara ahkm kesmek" derler, buna! Ad geen iki filozofu da yete rince tanmad anlalan eletiricinin okuyucularn hafife ald aktr: zel likle Russell'a ilikin yargsnn stnkrln, onun bilim zerindeki kitap larndan hi deilse bir tanesine bakma gereini duysayd, kendisi de grrd herhalde. rnein, 6 ana blmden oluan Human Knovledge'n 4 bl m u balklar tamaktadr (evirerek veriyorum): Blm I. Bilim Dnyas Blm III. Bilim ve Alglama Blm IV. Bilimsel Kavramlar Blm VI. Bilimsel karm Postulatlar Russell'n "dizgeli ve 'teknik' bir biimde bilimin sorunlarna eildiini syleyemeyiz," diyen rs' en azndan bu blmleri, "teknik" gc yeterse, okumaya ve anlamaya armak zorundaym. Marksizmin metafiziksel saydm iki temel retisi (maddecilik ve diyalektik)'ne ilikin eletiriye gelince, okuyucularn bu konuda "Diyalektik Mater yalizm ve Bilim" baln tayan iki yazmda (Bkz. sayfa 69-77) yeterli akla may bulacaklarn sanyorum. Eletiriye sayg duyarm, yeter ki, sorumluluk iinde yaplm olsun!

b) "Matematik nermeleri"*
Hackadirolu, "Matematik nermeleri" balkl yazsnda (Bkz. Felsefe Tartmalar, 3. Kitap) ilk bakta bilinen grleri aan bir sonu ortaya
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 4. Kitap'ta (Eyll 1988) yaymlanmtr.

276

koymakta, okuyuculardan, getirdii zmn irdelemesini beklemektedir. Bu ksa eletiri, yazarn istedii tartmay balatma umuduyla birka noktaya k tutmaya yneliktir. Hep bildiimiz gibi, matematiin ne olduu felsefede srgit tartlan bir konudur. Platon'dan gnmze dein nl filozoflarn pek ou konuyla ilgi lenmi, ancak ortaya kan grlerin hibiri tartlr olmaktan kurtulamam tr. Etkisini bugn bile bir lde srdren Platoncu gr matematii, dene yimlerimiz dnda apayr bir dnyaya, "idealar" dnyasna ilikin kesin bilgi veren, salt anlksal bir alma sayar.1 Yaklamlarndaki kimi farklara karn, Descartes, Leibniz, Kant, vb. rasyonalist filozoflar iin matematiin ayrc zellii a priori niteliinde yatmaktadr. te yandan, J. S. Mill'in matematii temelde olgusal bilim sayan gr, kimi empirist filozoflar dnda, destekle yici bulmamtr. Bilgi kuram alannda empirist eilimli Russell, Carnap, Ayer gibi mantk empiristler bile, matematik sz konusu olduunda Mill'e deil, rasyonalistlere yakn bir tezi, matematiin manta indirgenebilecei te zini ilemiler; matematik nermelerin analitik karakterini vurgulamlardr. Gnmzde, salt a priorist gre kar kan W.V. Quine, H. Putnam, I. Lakatos, M. Steiner ve P. Kitcher gibi dnrlerin hibirinin henz doyuru cu bir aklama ortaya koyduu sylenemez.2 Kesinliiyle "bilinen" matemati in ne olduu sorusuna, tm ura ve tartmalara karn, kesin bir yant veri lememitir. Hackadirolu matematik nermeleri tantlamaya ynelik almasnda klasik grlere kar kmakta; matematiin ne Frege ve Russell'n ne sr d gibi mantn bir uzants, ne de J. S. Mill'in dedii gibi kesinlik derecesi yksek olgusal bir bilim olduunu benimsemektedir. Ona gre matematiksel nermeler, Locke'n ve daha sonra deiik terminolojiyle Kant'n belirttii gi bi doruluu zorunlu bireimsel yarglardr. (Kant, bilindii gibi, matematik nermeleri "sentetik a priori", yani deneyime gitmeksizin doruluu belirle nebilen bireimsel nerme diye nitelemiti. Hackadiroluna gre ise, bire imsel olan matematiksel nermeler zorunlu ama a priori deildir.) Hackadirolu, matematie zg bu zellii (yani hem bireimsel hem zorunlu olma zelliini) inceleme konusu nesnelerin "deimez zellikli bireyler ya da birim ler" oluu, bu birey ya da birimlerin uyguland "bire-bir karlkllk" denen belirleme biimine balamaktadr. Oysa Kant, bireimsel sayd matematik sel nermelerin a priori niteliini insan anlnn deneyimden bamsz do natmyla aklyordu. Ona gre, d dnyay alglama, tanma ya da kavrama
1) 2) Bu grn izlerine G. H. Hardy ve Kurt Gdel gibi sekin matematikilerde de rastlamaktayz. Bkz. Quine, W. V., The Ways of Paradox, 1966; Putnam, H., "What is Mathematical Truth", Philosophical Papers, vol.1, 1975; Lakatos, i., Proofs and Refutations, 1976; Steiner, M., Mathematical Knovvledge, 1975; Kitcher, P., The Nature of Mathematical Knovvledge, 1984.

277

anln salad formlarla ancak olasdr. Duyu verileri, benzetme yerinde ise, konduu kabn biimini alan su gibi, anlksal formlarda bilgiye dnr. Uzay ve zaman sezgilerimiz anlmzdan kaynaklandna gre, bu kalplarda alglanan geometrik ve aritmetik verilerin bizim iin zorunlu olmas doaldr. Uzay sezgimize ilikin geometrik ilkeler (rnein, iki nokta arasndaki en ksa mesafenin bir doru paras olduu; noktann bir dzlem belirledii, vb.) ya da zaman sezgimize ilikin 5+7=12 gibi aritmetik dorular a priori do rulardr, nk bu zellik aslnda alglama srecinde anlmzn d dnyaya ykledii zelliktir. Kant'n anln donatmna balad zorunluu Hackadirolu, bir tek zelliine indirgenmi nesneler zerinde yrtlen bir belirleme biimine da yamaktadr. Yazar bylece Kant'n znelliine dmeksizin, bireimsel sayd matematiksel nermelerin nasl zorunlu olduu sorusunu yantlad inancn dadr. yle mi acaba? nerilen zme yakndan baktmzda, Kant'n znelliinden syrlan yazarn asl kar kt grn, matematii manta indirgeyen mantk empirist grn kucana dtn grmekteyiz. Aklayalm: "Bire-bir karlkllk" denilen belirleme ilemi, say sistemine bavurmak szn yrtlen ilkel bir sayma trdr. Bire-bir karlkllk uyguland okluk lardaki nesnelerin, Hackadirolu'nun deyiiyle, "deimez zellikli bireyler ya da birimler" olarak alnmasn gerektirdiinden, bu nesneler tm dier zellik lerinden soyutlanmakta, dolaysyla birbiriyle zdelemektedir. Baka bir de yile, bire-bir karlkllk belirlemesinin geerlii uyguland nesnelerin z delii varsaymna dayanr. Bu ise, bire-bir karlklln, mantn temel ilke si zdeliin ileme dnm zel bir rnei olduu demektir. yleyse, Hackadirolu "matematik, mantn bir uzants deildir," tezini temellendirmeye ynelik zmlemesinde farknda olmakszn matematiksel zorunluu man ta dayamaktan ileri gitmemitir. Gerekten, matematik iin A, A'dr ilkesi yeterli deilse, bu ilkenin ileme dnm bir rnei olan bire-bir karlkll n da yeterli olmamas gerekmez mi? Kald ki, Hackadirolu'nun zmlemesi doru olsa bile, bu zmleme ye ilikin kimi noktalara aklk getirmesine ihtiya vardr. Bunlardan nemli grdmz drt tanesini sralyoruz: 1) "Matematik nermeleri zorunlu ama a priori deildir," yargs bula nktr. Doruluu zorunlu bir nerme ile doruluu a priori bilinen bir ner me arasnda fark varsa, bunun akla kavuturulmas gerekir. 2) Bilindii gibi, Kant'n sentetik a priori retisi Euclide-d geometri lerin ortaya kmasyla geerliliini yitirmitir. Bu retiye kout olan zorunlu bireimsel gr, birden fazla geometri''olayn nasl aklamaktadr? 3) Matematikte dorudan ya da st rtk "analitik" diyebileceimiz nermeler yannda, dpedz varlksal nitelikte nermeler de vardr. Deiik
278

nitelikte nermeleri ayn kaba koyup tmn "zorunlu bireimsel" diye nitele mek yerinde midir? 4) Matematiin deneyimsel temelden mantksal yapya geii tarihsel bir gelimedir. Bu olay gz nne alnmakszn matematiksel nermeleri u ya da bu ekilde nitelemek salkl bir yaklam olur mu? Hackadirolu bu trden noktalara aklk getirirse, deerli almasnn daha etkili bir biimde tartlmasna olanak vermi olur herhalde.

c) "Duyu Deneyi ve Gerek Deney"*


Sayn Hackadirolu, "Duyu Deneyi ve Gerek Deney" balkl yaznz okuduumda aklma ta klan baz noktalar oldu. Bunlardan nemli saydm birkana ksaca dein meyi yararl grmekteyim. 1) "Deney" kavram bence yanl bir seim. Sanrm "deneyim" daha ye rinde olurdu. Bildiiniz gibi, "deney", yerleik anlamnda, bir sav ya da hipo tezi test etmek amacyla koullan yapay olarak dzenlenen bir gzlem bii midir. "Duyu deneyi" yerine "Duyumsama", gerek deney yerine "kavramsal deneyim" ya da dpedz alglama daha uygun olmaz myd? 2) Deneylerimizin "duyu" ve "gerek" diye ayrlmas da bana hem yapay hem de yanl gelmektedir. Bir kez "duyu deneyi" diye bir ey varsa, buna da "gerek" diyemez miyiz? Deneylerimizin bir blmne "gerek" derseniz br blm, st rtk biimde de olsa, gerekd saylm olmuyor mu? Sonra, daha nemlisi, iki deneyim arasndaki kesin ayrmnz doru bul muyorum. Deneylerimiz basit duyumsamadan bilgi ve kavramsal dnmeye dek kesiksiz uzanan karmak bir sretir. Zaten siz de verdiiniz tanmda (belki de farknda olmakszn) bunu dile getiriyorsunuz. "Duyu deneyi"ni, "duyumlar gzlemleyip" ("duyumlar gzlemleme" ne demekse) "gzlemin verdii ideler zerinde tanmlar yapma" olarak nitelemektesiniz. "Duyu de neyi" duyumlarn verdii ideler zerinde zihinsel ilemler yrtmekse, bu nun kavramsal olmad nasl sylenebilir? "Bilgi" denilen ey de, duyu veri leri zerinde zihinsel ilemlerle ulatmz, sonra gzlem veya deney verile riyle doruladmz ey deilse nedir? Bu ister duyusal arlkl, ister zihin sel arlkl olsun, bilgidir, deiik llerde kavramsaldr. te yandan, "ger ek deney" dediiniz ve "bir nesneyi kullanarak ondan nasl yarar ya da za rar grebileceimizi saptama" ilemi diye tanmladnz sre, aslnda "du
*) Felsefe Tartmalar 17. Kitap'ta yaymlanan bu ksa eletiri, Hackadirolu'nun 16. Kitap'ta kan inceleme yazsna ilikindir.

279

yumlar zerinde zihinsel ilem" diye belirlediiniz "duyu deneyi"ne, bilgi a sndan, pratik bir boyut katma dnda bir ey salamamaktadr. 3) Kavramlar ya da kavramsal bilgiyi "kullanma'yla bal tutan ya da s nrlayan grnze de katlmyorum. Kullanma, amaca grecel olarak, ekst ra bilgi salayabilir; ama bir nesneyi u ya da bu ekilde kullanmak belli bir nbilgiyi gerektirir, stelik bu bilgi salt duyumsal olamaz, belli lde kavram saldr. Baka bir deyile, bir nesneyi kullanma bilgi snrmz geniletebilir, yeni kavramlara yol aabilir; ama kullanma yalnz bana "gerek bilgi"nin, kavram retmenin nkoulu olmak yle dursun, tam tersine, nbilgi ya da belli kavramlar olmadan gerekleemez.

280

8 ELETREL DNME*

Giri
Uygarlk srecinde ad inan ve saplantlar yeterince aamam toplumlarn gnmzde gze arpan zelliklerinden biri, belki de bata geleni, problemlerini zmede gsterdikleri yetersizliktir. Dahas, bu toplumlarn problemlerini ou kez iinden klmaz bir tr kr dme dntrmeye da ha yatkn olduklar bile sylenebilir. lkemizin bugn iinde bocalad, gide rek younlaan sorunlar yuma, bu genellemeyi dorulayan nmzdeki so mut bir rnektir. zellikle bata politika, ekonomi, eitim, hukuk olmak ze re hemen tm kamu ilev ve kurulularnda tank olduumuz sknt, tkanma ve yozlama bilinen ama zm verilemeyen sorunlar. Peki, durmadan ya kndmz sorunlara "zm" diye getirilen ama znde palyatif olmaktan ile ri gemeyen tutumlarn gerisinde yatan yetersizlik nedir? Problemlerimizi ni in zemiyoruz? Kukusuz bu denli karmak bir duruma ilikin bir soruya kestirmeden bir yant verilemez. ncelikle iinde olduumuz kmazn kkeninde yatan neden ya da nedenlere doru tan koymak gerekir. Ne var ki, bir yaz erevesinde ok deikenli sosyal bir olay tm boyutlaryla ele almaya olanak yoktur; bu na hazrlkl olduumuzu da syleyemeyiz. Biz burada sorunlara zm ret medeki yetersizliimizin temel nedeni saydmz yerleik bir zelliimize, "eletirel dnme" denilen dnsel yaklama yabanc kalm olma eksiklii mize aklk getirmeye alacaz. zmlememiz balca iki soruya verecei miz yantlara dayanacaktr: 1) "Eletirel dnme"den ne anlyoruz? 2) Prob lem zmede eletirel dnmenin yeri nedir?

Eletirel Dnme Nedir?


Pek ok soyut terim gibi (rnein, "zgrlk", "uygarlk", "bilgi", "felsefe"
*) Bu yaz, Bilim ve topya Dergisinin Kasm 1996 saysnda yaymlanmtr.

281

vb.) "eletirel dnme" deyiminin de standart bir tanm yoktur. Gnlk yaam da da sk sk geen bu trden terim veya deyimlerin kullan balamna gre az-ok deiik anlamlar yklendii bilinmektedir. Ama bu, "eletirel dnme" dediimiz kafa disiplininin akla kavuturulamayaca anlamna gelmez. Eletirel dnme geleneksel kltrmze nerdeyse tmyle yabanc bir kavramdr. Kavrama aklk getirme araymzda birka noktann hemen be lirtilmesi gerekir. Deineceimiz ilk nokta, eletirinin ou kez algland gibi yerleik norm ve deerlere kar olumsuz bir tutum, ykc bir giriim olmad dr. "Eletiri" ad altnda kimi kez sergilenen yle tutum ve giriimlerden sz edilebilir, elbet! Ama gerek anlamnda eletiri ykc deil, yapcdr; doruyu bulmaya ynelik bir araytr. Eletiriye olumsuzluk gzyle bakanlar, daha da kts, eletiriyi ilerine sindiremeyenler, ya geleneksel normlara smsk bal kalan evrelerdir, ya da, mutlak doruluk sav ieren bir ideolojiye ko ullanm militanlardr. Vurgulamak istediimiz bir nokta da, sradan davranlarmzn tersine eletirel dnmenin bireysel ya da kitlesel kapris, fke veya tutkularn gd mnde deil, elden geldiince nesnel ve ussal ltlere bal bir tartma ve yoklama etkinlii olduudur. Ancak eletirel dnmeyi salt ussallk olarak al glama, dahas dpedz mantksal karm kurallarna indirgeme, dar ve kat olmann tesinde yanl bir anlaytr. Ussallk ve mantn eletirel dnme deki nemi yadsnamaz kukusuz; ama eletirel dnmeyi, kavram netletir mek kaygsyla da olsa, bunlarla zdeletirmek doru olamaz. Eletirel d nmenin deneyim, bilgi ve beceri gerektiren, bir lde de olsa, yaratc im gelem ieren boyutlar da vardr. Deineceimiz son nokta olduka yaygn kullanlan ama yeterli bulmad mz bir tanma ilikindir. Buna gre, eletirel dnme nerme ve argman lar doru deerlendirme etkinliidir.1 Bu tanm yetersizdir, nk: a) nerme ve argmanlar dnda eletirel dnmeye konu olarak elveren satran trn den oyunlar; by, fal, akrobasi, reklam gibi etkinliklerden de sz edilebilir; b) eletirel dnmeye gitmeksizin de bir nerme ya da argman doru de erlendirdiimiz olur. (Gnlk yaamdan basit bir rnek alalm: Ortaokulu ye ni bitiren Ylmaz tatile hemen kmak istemektedir. Havann bozulaca baha nesiyle bir hafta gecikmeyi neren babasna, "Kayglanmaya gerek yok, hava gzel gidecektir, babacm! Geen yl da yle olmad m?" diyor ve hava ger ekten ocuun dedii gibi gzel gidiyor. imdi, Ylmaz'n ans eseri doru kan bu deerlendirmesine "eletirel dnme" diyebilir miyiz?) Deiik boyutlar yan sra "eletirel dnme"nin, ilikin olduu konu ya da uygulama alanna gre, az-ok farkl anlamlar sergiledii de sylenebilir. Ne var ki, hangi balamda alnrsa alnsn kavramn "asal" diyebileceimiz
1) Bkz. Robert Enis, "A Concept of Critical Thinking," Harvard Educational Revievv, Vol. 32, 1962.

282

esi gzden kamamaktadr: bamsz kafa disiplini, ll kuku, geree ynelik aray. Eletirel dnmeyi dier dnme trlerinden farkl klan zellik bu enin bireimine dayanmaktadr. Dnme tekdze bir etkinlik deildir. Belirgin rneini bilimde bulduumuz rasyonel dnmenin yan sra kkeninde irrasyonel dnme trleri de vardr. rnein, d grme, hayal kurma, kimi anmsamalarmz genellikle "ussal" diyemeyeceimiz, isten d oluan dnme trleridir. te yandan olup bitenler arasnda iliki kurma, varsaymlara giderek sonu karma, olgulara nedensel aklama getirme, nermeleri doruluk, argmanlar geerlik ynnden deerlendirme, problem zme vb. anlaksal etkinlikler bilin ve isten gerektiren dnme trleridir. Bu ikinci kmede yer alan, stelik hepsinde uygulamaya elveren eletirel d nmeyi, basite indirgeme pahasna da olsa, bir tanm erevesinde yle dile getirebiliriz:
ll bir kukuculuk iinde ilgi konusu bir gr, bir sav, bir ak lama veya deer yargsn; bir davran, bir durum, bir yapt veya oluu mu kendisine zg ltlere bavurarak, doruluk ya da geerlik ynn den nesnel ve ussal bir yaklamla irdeleme etkinlii.

Sz konusu irdeleme, uygulama alanna gre, deiik sonulara ynelik olabilir. rnein, felsefede ileri srlen bir gr ya da retiyi, ierdii var saym, tez ve kavramlara zmleyici aklk getirerek sorgulamak; bilimde gzlem ve deney sonularyla onlar aklamak zere nerilen hipotez veya kuramlarn ilikisini yoklamak, ulalan sonularn gvenirlik derecesini belir lemek; yazn veya gzel sanatlarda ortaya konan bir yapt estetik ltlere giderek deerlendirmek... Daha nce deindiimiz bir noktaya dnmekte ya rar grmekteyiz: Eletirel dnmenin geerlilii, byk lde, ilgi konusuna ilikin deneyim ve bilgi yeterliliine baldr. Bilgi ve deneyime dayanmayan bir eletiri, bavurulan lt veya ilkeler ne olursa olsun, ierikten yoksun bir kafa egzersizi olmaktan ileri gemez.

Problem zmede Eletirel Dnme


"Problem zme" deyince ounluk aklmza okul yllarmzdaki aritme tik, geometri ve cebir problemlerini zme ura gelir. Oysa problem yaa mn tm etkinlik alanlarnda deiik biimlerde karlatmz bir bitmeyen olaydr. Kimi problem ya da sorunlarmza birey olarak, kimilerine de ilgililer le ibirliine giderek zm getirmeye alrz. Durum ne olursa olsun kiinin problemine doyurucu bir zm bulabilmesi iin ncelikle problemini kaynak, kapsam ve balam ynlerinden iyi tanmas, zme elveren yntem've ara
283

lar belirlemesi, seenek ve olaslklar yoklamas gerekir. Unutulmamal ki, yle bir n alma bile kiinin yukarda verdiimiz tanm erevesinde eleti rel dnme yeti, deneyim ve isten gcne yeterince sahip olmasyla gerek lik kazanabilir ancak! Kukusuz, sradan gnlk poblemlerin pek ouna yerleik alkanlklar la, elyordamyla ya da evreye danarak zm bulma olanandan sz edile bilir. Ama yle yaklamlara elvermeyen, kii ve evresi iin hazr zm ol mayan problemler de az deildir. Kald ki, zm daha ok ortak alkanlk lara dayanan problemleri aslnda problem saymayabiliriz de! Gerek anlamda problem hazr zm reetesi olmayan problemdir. Eletirel dnmenin ba ta gelen bir ilevi de gerek problemleri szde ya da yapmack problemlerden ayrt etme, "problem" dediimiz gln de zmlenir olup olmadn be lirlemektir. Eletirel dnme yetisinden yoksunluun ou kez ya zlebilir problemleri bile zlemez karmakla dntrd, ya da zme elver meyen problemlerle urama aymazlna yol at sylenebilir. Salkl kafa donatmnda nemli yer tutan bu yetinin oluumu, yerleik alkanlklar dn da yeni deneme ve araylara ak, zgr tartmaya yer veren kltrel bir or tam; bilimsel dnme yntemini bir lde de olsa zmsemi bir eitim an layyla olasdr. yle bir ortam ve eitim olmakszn ne bireylerin ne de top lumun problemlerine yeterli zm bulmalar bir yana, problemlerini gerein ce kavramalarna bile olanak yoktur.2 Ikibin drtyz yl nce esiz bilge Socrates, "Sorgulanmayan bir yaam yaanmaya demez!" demiti. Yaamlarn sorgulamak kiilerin kendi sorum luluklar elbet; ama yaadmz ada konum ve tutumunu uygarlk asndan sorgulayamayan toplum iin ne diyebiliriz?

2)

Bkz. Bilim ve Eitim," s. 192.

284

SONU

BLM FELSEFESNE TOPLU BR BAKI*

Felsefe ile bilim son yz yl boyunca giderek deiik kimliklerle belirgin lik kazanan, ama grnrdeki tm ayrlklarna karn birbiriyle etkileim iinde kalan iki dnme trdr. Kkenlerinde ikisi de dnyada olup bitenleri akla ma, insann evren iindeki yerine anlam verme gereksiniminden domutur. 17. Yzyla gelinceye dek felsefenin ana dal metafizik "stn bilim" ayrcal na sahipti. Antik Grek filozoflarnn retileri ounluk bilim ile felsefenin i ieliini sergileyen rneklerdir. Ortaa skolastik geleneinde de Aristoteles felsefesi yetkin bilim konumundadr. Felsefe ile bilimin birbirinden uzaklama sreci Francis Bacon ile Galileo'nun skolastik dnceye kar kmalaryla ba lar. 19. Yzylda Hegel idealizminin akademik evrelerde kurduu egemenliin etkisiyle doruuna ulaan bu srete felsefe ile bilim birbirinden uzaklamakla kalmaz, birbirine yabanclar; dahas, yer yer birbirine ters den iki kampa dnr. yle ki, artk sradan bilim adamnn gznde felsefe sonu gelmez bir gevezelik, sradan felsefecinin gznde bilim ayrntlara gmlm, temel so runlara kapal teknik bir ura olmann tesinde bir anlam tamyordu. Bu ya banclamann, stn bilim olma savn ieren klasik metafiziin saygnln yi tirmesine karn, henz tmyle durduu sylenemez. Bugn iki dn alan arasnda "grecel" diyebileceimiz bir yaknlama, olumlu bir etkileim gzlem leniyorsa, bunu byk lde yzylmzda boy veren analitik felsefeye, zellik le onun bir kolu olarak gelien bilim felsefesine borluyuz.

Bilim Felsefesinin Kimlii


Bir ilk belirleme olarak bilim felsefesini "bilim" dediimiz etkinliin ama, yntem ve kavramsal yapsn mantksal zmlemeyle belirleme, ayrc zel liklerini ortaya koyma giriimi olarak niteleyebiliriz. Daha ksa bir deyile, bi lim felsefesi bilimi anlamaya, aklamaya ynelik bir almadr. Ne var ki, bi limi inceleme konusu alan bilim tarihi, kozmoloji, sosyoloji gibi almalar da vardr. Bilim felsefesini, kendine zg yaklamna aklk getirmek bakmn dan bu tr almalarla karlatrma yonuna gidebiliriz.
*) Bu yaz, Felsefe Tartmalar, 15. Kitap'ta (1994) yaymlanmtr.

287

Bir anlaya gre bilim felsefesinin bata gelen ilevi bize evrenin kkeni, asal nitelii ve amac zerinde bilimsel verilere dayanan kapsaml, tutarl ve inandrc bir gr oluturmak, insann doa iindeki konumuna anlam getir mektir. Bilim felsefesini metafizik speklasyonla kartran bu anlay 19. Yzyl pozitivizminin bir rndr; gnmzde izlerine rastlamakla birlikte et kili olmaktan kmtr. Felsefe tarihine baktmzda, bilimsellik sav tayan pek ok metafiziksel dizgeye tank olmaktayz. Ancak ada anlamda bunla rn hibirine "bilim felsefesi" diyemeyiz. rnein, "diyalektik" denen bir ilkeyi ruhsal ya da nesnel tm srelerin asal zellii sayan Hegel ve Marx'n re tisiyle, canllarn evrimini "yaam atlm" (elan vital) denen gizemli bir gle aklayan Bergson felsefesi, evreni canl varlk imgesiyle "organizmik" sayan, bireysel nesnelere bamszlk tanmayan, evrendeki her nesnenin tm dier nesnelerle yer ald doku iinde ancak anlalabileceini vurgulayan Whitehead felsefesi bu trden metafizik grlerin arpc rnekleridir. Oysa mantk sal zmlemeye arlk veren bilim felsefesi yle btncl speklasyonlara uzak durmaktadr. te yandan denebilir ki, bilimin kken ve geliimini inceleyen bilim tari hi, bilimin kimliine ilikin istediimiz bilgileri bize salayabilir; yleyse, ayr ca bilim felsefesine ne gerek vardr? Bilim tarihinin, bilimin zaman iindeki oluumuna ilikin bize pek ok ey rettii dorudur, ancak felsefe asn dan sorun bilgiyle bitmiyor. Felsefe asndan sorun "bilim" denen etkinliin mantksal zmleme gerektiren anlam, yntem ve kavramsal yapsdr. Bilim tarihi ise bilimin geliim srecinde olup bitenleri betimleme, yorumlama ve bir lde de eletirel deerlendirmeyle snrldr. Kukusuz, bu demek deil dir ki, iki disiplin arasnda karlkl bamllktan sz edilemez. Tam tersine, bilim felsefecilerinin eldeki sorunlara zm araynda ou kez bilim tarihi ne bavurduklar bilinmektedir. Ayn ekilde daha doyurucu yorum ve eletirel deerlendirme bakmndan bilim tarihisi iin de bilim felsefesinin tutaca n deeri kolayca yadsnamaz. Karkla yol aan bir baka yaklam da bilim felsefesine bir tr bilim psikolojisi veya bilim sosyolojisi gzyle bakmaktr. Oysa bu sonuncu al malar, henz yeterince gelimemi de olsa, bilimsel niteliktedir; bilimi bir ol gu, kltrel bir etkinlik olarak aklamaya ynelik almalardr. Yntemleri mantksal zmleme deil, olgusal ilikileri aklayc hipotezler oluturmak, gzlem verilerine giderek yoklamaktr. Yant aradklar sorunlar kavramsal ol maktan ok olgusal niteliktedir. rnein bilimsel bulu nasl bir sretir? Aratrmacy bulua gtren ruhsal ve sosyal etkenler belirlenebilir mi? Bi limsel gelimeyi olumlu ya da olumsuz ynde etkileyen kltrel, ekonomik, si yasal koullar nelerdir? Bilim felsefesi kukusuz bu almalarn da sonularn dan yararlanabilir. Ne var ki, bilim felsefesinin bilime yaklam deiiktir: Amac bilime ilikin bilgi retmek deil, bilimsel dnme ve aratrma ynte
288

mini kavramsal dzeyde akla kavuturmaktr; yntemi, batan beri vurgu ladmz gibi, mantksal zmlemedir. Bilim felsefesine bilimsel bir alma deil, bilimi anlamaya ynelik bilim-tesi bir alma gzyle bakabiliriz. Bilim felsefesine aklk getiren son bir noktaya daha deinmede yarar bulmaktayz. Bilim felsefesinde ounluk "bilim" ad altnda fizik rnek alnmaktadr. Ancak fiziin gelimilikteki belirgin stnlne karn, tm bilimleri temsil ettii sylenemez. Bir kez psikoloji ve sosyoloji gibi davran bilimleri bir ya na biyolojiyi bile fizik ltlerine indirgeme giriimleri baarl olmam, man tk pozitivistlerin "birleik bilimler" projesi, gereklemeyen bir zlem olarak kalmtr. zellikle davran bilimlerinin inceleme konularna zg ok dei kenlik, yntem bakmndan da tek tr bir tutuma elvermemekte, daha esnek yaklamlar gerektirmektedir. Genel izgilerle verdiimiz bu tanmlamaya daha somut bir ierik kazan drmak iin bilim felsefesinde ilenen konulara deinmekte yarar grmekte yiz. Bunlarn balcalarn yle sralayabiliriz: 1) Bilimin amac; saduyu-bilim ilikisi; gvenilir bilgi aray. 2) Bilim ile "formel bilim" denen matematik arasndaki temel ayrm; ol gusal doruluk ile mantksal doruluk kavramlar; matematiin bilimdeki yeri ve nemi; dorulama ile ispatlama ayrm, vb. 3) Bilimde gzlem (ya da deney) verileriyle hipotez (ya da kuram) ilikisi; kuram-gzlem bamll; hipotez ya da kuramn olgusal yoklanmas. 4) Betimleme-aklama. Bilimde betimleme ile aklama farkl ilemler midir? Bilim betimleme ile yetinebilir mi? Aklama kanlmazsa, mantksal yaps ve geerlik ltleri nedir? Aklama ile ndeyi ilikisi simetrik midir? 5) Bilimsel aratrmann yntemi; bilimde indksiyon ile dedksiyonun yeri; hipotetik-dedktif, retrodktif ve yaratc dnme biimleri. 6) Bilimsel kuram, yasa ve kavramlar: kuramn yap ve ilevi; yasal ilikiler; gzlemsel ve kuramsal kavramlar; paradigma bamll ve devrimsel atlm. 7) Bilimsel devrimlerin uzay, zaman ve nedensellik gibi temel kavramlar zerindeki etkisi. 8) Bilimsellik ltleri: Bilim ile "szde-bilim" denen teoloji, astroloji, para-psikoloji gibi etkinlikler arasndaki ayrm. 9) Bilimin nesnellik, ussallk, eletiri ve tartmaya aklk zellikleri. 10) Bilimin snrlar: Bilim ile din, ideoloji, sanat, ahlak vb. kltrel et kinlikler arasndaki iliki; bilimsel nermelerle deer yarglar arasndaki fark. Bu listenin, bilim felsefesinin geni ilgi alann tmyle kapsad syle nemez kukusuz. Okuyucu isterse daha ayrntl belirlemeler iin kimi standart kaynaklara bavurabilir.1
289

Bilim Felsefesinin Geliim Sreci


Filozoflar, felsefenin balang dneminden gnmze dein, bilimin an lam, yntem ve sonularyla ilgilenmekten geri kalmamlardr. Bu trden kavramsal sorunlarn daha Antik Grek dneminde geni tartma konusu ol duu bilinmektedir. Geri bilim felsefesinin akademik bir disiplin olarak orta ya k olduka yenidir. Dahas, disiplinin henz yeterince belirginlik kazan d da kolayca sylenemez. Felsefeciler arasnda olduu gibi, felsefeyle az ok ilgilenen bilim adamlar arasnda da deiik yaklam ve yorumlar yans tan tartmalar vardr. Bu nedenle bilim felsefesinin bugn ulat dzeydeki kimliini daha iyi belirlemek, tartlan sorunlarn nemini anlamak bakmn dan, tarihsel geliimine ksa bir bakn da yararl olacan sanyoruz. Bilime felsefe asndan "sistemli" diyebileceimiz ilk yaklam Aristote les'in ortaya koyduu sylenebilir. Ona gre bilim doruyu bulma etkinliiydi: gzlemden genele alan, genelden yine gzleme dnen, indktif-dedktif karm yntemlerini ieren bir sre. Aristoteles, olgu ve nesnelere ilikin bil gileri bilimsel aklamalarn k noktas sayyordu. Gzlemsel bilgilerden indksiyonla ulalan aklayc ilkelerin bizi dedksiyonla yeni olgu ve ilikilere gtrd kansndayd. Doay, ona gre, ancak bu yoldan anlayabilir, ba langta bize kapal kalan olaylara ilikin salam bilgi edinebilirdik. Aristoteles'in bu grnn, imdi hipotetik-dedktif diye bilinen yntem anlayn andrd sylenebilir belki; ama durum o denli basit deildir. Bir kez, Aristoteles'in bilim anlay "ereksel" metafiziinin etkisindeydi. Sonra, aklayc ilkelere gzlem verilerinden indksiyonla ulald sav bir yanlgy d. stelik gzleme verdii tm neme karn, onun da yetkin bilim modeli ilk rneini geometride bulduumuz aksiyometik sistemdi. Pek ok ada gibi ona gre de, bilim ileri dzeyinde nermeleri mantksal bantlar iinde dzenlenmi dedktif bir sistem olmalyd. yle ki, tm bilimler iin geerli olan zdelik, elimezlik vb. temel mantksal ilkeler sistemin en st dzeyin de; aratrma alanna zg genellemeler ise, temel mantksal ilkelerle alt d zeydeki gzlemsel nermeler arasnda yer alacakt. (rnein, Aristoteles fizi e ait sayd a) Tm devinimler ya doal ya da hoyrattr; b) Doal devinimler
1) Bu kaynaklardan balcalar: - Achinstein, P., Concepts of Science, The John Hopkins Press, 1968. - Carnap, R., Philosophical Foundations of Science, Basic Books, 1966. - Hempel, C. G., Philosophy of Natural Science, Prentice-Hall, 1966. - Kemeny, J. G., A Philosopher Looks at Science, D. Van Nostrand, 1959. - Pap, A., An Introduction to Philosophy of Science, The Free Press, 1962. - Nagel, E., The Structure of Science, Harcourt, Brace and World, 1961. - Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu, Remzi Kitabevi, 1993. - Yldrm, C., Bilim Felsefesi, 5. Basm, Remzi Kitabevi, 1996. - Yldrm, C., Science: Its Meaning and Method, M.E.T.U., 1971.

290

doal bir yere yneliktir; c) Hoyrat devinim bir ara gcn etkisiyle oluur, uzaktan etki olanakszdr; d) Doada boluk olamaz ... gibi genellemeleri de neyim veya i-kavraya dayanan doruluu sz gtrmez indktif nermele rin balcalar olarak sralamtr.)2 Buna gre bilimsel aklama, aklamaya konu olgusal genellemelerin st-dzey indktif genellemelerden dedktif karsamas demektir. Aristoteles ayrca yeterli bir aklamay "formel", "mad desel", "etkin" ve "ereksel" diye ayrt ettii nedensellik eitlerinin gereklerini karlayan aklama olarak niteliyordu. Onun en ok nemsedii, metafizii nin de zn oluturan ereksel neden, aklama konusu olgu veya nesnenin ynelik olduu amac belirlemeyi ierir. "Teleolojik" denen bu aklama yn temini Aristoteles canllarn byme ve evrimine uygulamakla kalmaz, cansz nesnelerin devinimine de uygular. (rnein, ate doal yeri olan gkyzne, ta paras doal yeri olan arzn merkezine doru devinir.) Aristoteles'in teleolojik aklama retisi, zellikle Ortaa skolastik yo rumuyla, Galileo'ya gelinceye dek olgusal bilimlerin gelimesini nleyen tart lmaz bir dogma olarak kalmtr. Aristoteles'in yanltc bir baka retisi de bilimsel bilgiyi doruluu zo runlu bilgi saym olmasdr; yle ki, st-dzey indktif genellemelerden man tksal olarak karsanan gzlemsel nermeler, ona gre, doruluu yadsna maz bilgilerdir. Ereksel neden gibi bu dnce de bilimsel gelimeyi olumsuz etkilemitir. Bilime bu yaklamn en byk amaz bilim ile metafizii bir tut mas ya da ayrt etmekteki yetersizliidir. Klasik an dnsel araylar temelde kesin bilgiye, yetkin bilime yne likti. Daha nce de belirttiimiz gibi yetkin bilim, rnei geometride grlen dedktif bir sistemdi. Bu gz alc rnein etkisi dnda kalmak tarih boyunca hibir dnr iin kolay olmamtr. Matematikten ok gzlemsel deneyime ynelik Aristoteles bile yle bir sistemi ngrmekteydi. Ayn etkiden Helenis tik an belki de en byk bilim adam Archimedes de kendini kurtaramamtr. Archimedes temellerini att mekaniin nermelerini, Euclides geo metrisinde olduu gibi, aksiyom, tanm ve teoremlerden oluan dedktif bir sistemde birletirme abasndayd. "Aksiyom" diye belirlenen nermeler do ruluu ispat gerektirmeyen, apak ilkelerdi. Teoremler kimi terimlerin tanm lar araclyla bu ilkelerden mantksal olarak karsanan dorulard. rne in, Euclides "gen", "a" vb. terimlerin tanmyla birletirdii postulat (aksi yomlarndan bir genin i alarnn toplamnn iki dik aya eit olduu teo remini ispatlamt. Archimedes de ayn yntemle kaldraca ilikin postulatla rndan, farkl iki nesnenin dayanak noktasndan arlklaryla ters orantl uzaklklarda denge kurduu sonucunu karr. Ancak, Aristoteles gibi onun da
2) Bkz. Loose, J., A Historical Introduction to the Philosophy of Science, Oxford University Press, 1972, s. 12.

291

gzden kard iki nokta sonraki tartmalarla aklk kazanmtr: 1) Aksi yom (ya da postulat) olarak kabul edilen nermeler doruysa, bu doruluk ne apak ne de zorunludur; 2) Teorem olarak karsanan nermeler gzlemsel olarak yanllanmaya aktr. Bilim tarihinde bu noktalarn yeterince ayrdnda olan ilk bilim adam belki de Galileo olmutur. Matematikle deneyi birletiren Galileo bir bakma gerei doann matematiksel uyumunda bulan Pythagoras gelenei iindey di. u szleri o gelenei aka yanstmaktadr:
Felsefe ("bilim" demek istiyor) "evren" dediimiz ve nmzde ak duran bu yce kitapta yazldr; ne var ki, onu anlamak iin nce kitabn yazl olduu dili bilmek, dili oluturan szckleri yorumlamay renmek gerekir. Bu szckler gen, daire ve dier geometrik ekillerden olu maktadr. yle ki, bunlar bilmeden "evren" dediimiz kitabn tek tmce sini anlamaya olanak yoktur.3

Ama Galileo'nun yntem bakmndan asl baars, kilisenin tm bask ve tehditlerine karn Aristoteles'in bilim anlayna, zellikle "ereksel nedensel lik" retisine kar kmas, olgusal ilikileri matematiksel denklemlerle dile getirmesidir. Aristoteles'e kar kan Galileo, yntem anlaynda, kendisini nceleyen Archimedes'ten her zaman vgyle sz etmitir. Galileo'nun yan sra, 17. Yzyln ilk yarsnda, kilisenin temsil ettii egemen bilim anlayna kar kan iki dnr daha vardr: Francis Bacon ile Rene Descartes. Bacon bilim felsefesindeki etkisi srgit tartma konusu olan bir dnr dr. Yaad dnemde bilim evrelerinin gznde Bacon yeni bilimsel ynte min ncsyd. Aydnlk anda Bacon'a ksr skolastik dnceyi sarsan, bi limin gerek yntemi diye saydklar indktif-deneysel yntemi kuran bir kah raman gzyle baklyordu. Bacon'un temsil ettii empirist gelenek daha son ra David Hume, J.S. Mili vb. filozoflarn getirdikleri modifikasyonlarla etkisini srdrm, yzylmzn ilk yarsnda boy veren mantk pozitivizmle yeni ve daha doyurucu bir kimlik kazanmtr. u kadar ki, 1930'larda Popper'in ba latt ve gnmze dein sren eletiriler karsnda giderek gzden den mantk pozitivizmle birlikte Bacon'un artk "safdil" diye baklan indktif yn tem anlay terk edilmitir. Bacon yntemde reform ieren dncelerini, Novum Organum adl yaptnda ortaya koymutu.4 Onun yntemde "yenilik" diye ileri srd ey neydi? Bu soruya yantmz artc gelebilir; nk Bacon'un yntem anlay

3) 292

Stillman Drake (Ed.), Discoveries and Opinions of Galileo, Anchor, 1957, s. 237-238.

temelde Aristoteles'in yntem anlayndan fazla farkl deildir. O da, Aristo teles gibi, bilimin yntemini "indktif-dedktif" diye nitelemekteydi. Buna g re, bilim, indksiyonla gzlemlerden genellemelere giden, dedksiyonla ge nellemelerden yeni gzlemlere dnen bir sreti. Bu srete Bacon indksi yona byk arlk tanmakla birlikte, indktif genellemelerin dorulanmasn da dedksiyonun nemli ilevini belirtmekten de geri kalmaz. Bacon'un asl kar kt ey bu yntemin skolastik yorumuydu. Eletirisini zellikle u iki noktada topluyordu: 1) Skolastik retide gzlemin ilevi son derece yzeysel ve snrlyd. stenen olgular aklamaktan ok, a priori ilkelere gerektiinde dorulayc kant getirmekti. Bacon olgulara her trl nyarg dnda, nesnel ve gvenilir gzlemle yaklalmasn vurguluyordu. 2) Skolastik yntem anla ynda indktif genellemeler gzlemsel dayana yetersiz, geliigzel olutu rulan genellemelerdi. Bunlarn ilevi olgusal ilikileri gerekten belirlemekten ok, dogma niteliindeki st-dzey ilkelerden dedktif karmlara ara ol makt. Oysa, Bacon'a gre, bilimde indktif genellemeler dnda baka tr il keler sz konusu olamazd. Her alana zg gzlem verilerini kapsayan en st genellemelere ancak dzenli indktif admlarla ulalabilirdi; dedksiyon bu aamadan sonra bavurulmas gereken bir arat. Gzlemsel ierikten yoksun birtakm a priori ilkelerden yaplan karmlara bilimde yer yoktur. Bu, teo lojiye zg ksr dnme biimidir. Bacon klasik retiye iki ynden daha kar kmtr: 1) Aristoteles'e g re bilimin amac salt bilgiydi. Bacon iin bilim insann doa zerinde egemen lik kurmasna elverdii lde deerliydi. 2) Bilim uygulamaya ynelik bu ile vini bireysel abalarla deil, ibirliine dayanan kurumsal dzenlemelerle gerekletirebilirdi. Oysa geleneksel tutumda bilim, Bacon'a gre, sekinlere z g amatrce bir ura olarak alglanmaktayd. Bacon iin doa gleri zerindeki egemenlik, pratik amalarla snrl kalmayan, bir tr moral gereklilikti. Bilgi ok ynl bir g kaynayd: daha rahat ve gnenli bir yaam bilgi ve bilgiye dayanan beceriyle olanaklyd. Ama bunun da tesinde her ynyle uygarca bir yaam, ancak bilimi tm bo yutlaryla benimsemekle olasyd. Skolastik bilim anlay yle bir yaam zle mine yabancyd. O anlayta bilimin pratik uygulamalarna dayanan endstri ve toplumsal refah sz konusu olamazd. Aristoteles'ten beri bilimsel yntemin indktif ve dedktif dnme biim lerini ierdii srgit vurgulanmtr. Kiisel eilimlerine gre, kimi filozoflarn indksiyona, kimilerinin de dedksiyona byk arlk verdiini grmekteyiz. Bacon dedksiyonu tmyle gz ard etmemekle birlikte indksiyonu n plana karmt. ada Descartes'in ise dedksiyonu nemsediini gryoruz.
4) Ortaa'da Aristoteles'in yntem anlayn ieren yazlar "Organon" ad altnda toplanmt. Bacon "Novum szcn ekleyerek klasik gelenee kar ktn belirtmek istemitir.

293

Descartes bilimin amacn kesin doruya ulama olarak belirliyordu. Bun da ilk koul dncede ak ve seik olmakt; bu da ancak ll bir kukuya yer veren bir yaklamla olasyd. Descartes skolastik dnceye metafiziksel olduu iin deil, kat ve banaz tutumundan, dayand temel ilkelerin tart lmaz mutlak dorular olduu inancndan tr kar kyordu. Descartes'in yaklam ussald. Bacon bilimin st-dzey ilke ya da yasala rna gzlemden kalkan indksiyonla ulalabilecei grn ilerken Descar tes, "ussal sezgi" dedii yetinin rn sayd o ilkelerden olgusal ilikilere de dktif karmla inildiini vurguluyordu. st-dzey ilkelerin doruluu, mate matiksel aksiyomlarda olduu gibi, hibir kukuya yer vermeyecek lde ak ve seik olmalyd. Matematii rnek alan Descartes, bilimin inceleme konusunu, nicel ola rak belirlenebilen olgularla snrl tutuyordu. Onun iin yetkin bilim, geometri de grdmz gibi, nermeleri mantksal ilikiler iinde dzenlenen dedktif bir sistemdi. Doal srelere mekanik bir yorum getiren Descartes, Aristote les'in ereksel neden kavramn akl d bir saplant sayyordu. Bacon'un yntem anlayndaki balca yetersizlik bilimde kuramsal nite likteki ilkelere de indksiyonla ulald savyd. Descartes'in yntem anlay ndaki zayf nokta ise gzlem veya deneyin arka plana itilmesinde kendini gstermektedir. yle ki, bu yaklamda ussal sezgi rn diye ileri srlen il kelerin doruluu a priori'dir; olgusal yoklanmaya gerek yoktur. Alt-dzey genelleme ya da hipotezler iin de asl lt olgusal dorulanma deil, stdzey ilkelerle tutarllktr. Temel ilkelerle badar olmayan hipotezler, olgu sal dnya ile ne denli uyumlu bulunursa bulunsun, geerli saylamazd. Bu g r kimi modifikasyonlarla Leibniz, Spinoza ve bir lde Kant'ta da kendini aa vurmaktadr. Ana dncelerine deindiimiz iki gelenek (indktif ve dedktif yntem anlaylar) aslnda felsefe tarihinde srgit atma iinde olan iki eilimi yan stmaktadr: gzleme ynelik empirisizm, speklasyona ynelik usuluk. Kant'n eletirel yaklamnda, usuluk ile empirisizmin, belli bir l iinde kaynatrlma giriimini grmekteyiz. Ona gre bilgilerimizin ieriini duyu verileri, biimlerini soyut ussal kavramlar (ya da kendi deyimiyle "kategori"ler) oluturur. Bilim alglarmzla kuramsal dncenin kucaklamasdr. Kant'n ngrd bu kucaklama, ne var ki, soyut bir neri olarak kalr, bilimsel yntem anlayna dnmez. Kuramsal dnme ile gzlem veya de ney etkinliini ieren bilimsel yntem anlay yzylmzn ilk yarsnda boy veren "mantk pozitivizm" (ya da "mantk empirisizm") denen gl akmla belirginlik kazanr. Pozitivizm, 19. Yzyln ilk yarsnda Fransz filozofu August Compte'un, doruyu olgusal dnyann tesinde arayan metafizie kar balatt, klasik empirisizme dayanan bir akmdr. Compte ve onu izleyenlerin gznde ger
294

ek bilgi yanlzca bilimsel bilgidir. Felsefenin ilevi bilgi retmek deil, bilimin kapsam ve yntemini belirlemek, dayand temel kavram, ilke ve varsaymla r aydnlatmaktr. Pozitivistler insanolunun, geliiminin son aamasna bilim le ulat, tm sorunlarn ancak bilimsel yntemle zebilecei sayndayd lar. Balangta bir tr "bilimcilik" biiminde ortaya kan bu akm, yzylm zn balarnda, zellikle "Viyana evresi" diye bilinen ekoln etkinliinde "mantk pozitivizm" adyla entelektel adan daha arpc ve doyurucu bir kimlik kazanr. Compte'un ilkel sayd yerleik dine alternatif diye oluturdu u </e "bilim hmanizmi" dedii ideolojik kampanya da doal olarak etkisini yitirir. Bilim felsefesinin akademik bir disiplin olarak ortaya kmasna yol aan mantk pozitivizm tarihsel eilimi yanstmaktadr: 1) Bacon, Hume ve Mill'den kaynaklanan empirisizm, 2) Galileo, Newton vb. bilim adamlarnn almalarnda belirginlik kazanan bilimsel yntem anlay (bu anlay daha sonra Helmholtz, Mach, Poincare, Duhem gibi dnrlerce deiik ynler den daha sistemli olarak ilenmitir), 3). Frege, Peano ve Russell'n atlmlaryla gelien matematiksel mantk ve mantksal zmleme yntemi. lk iki ei lim, daha nce de belirttiimiz gibi, temelde Aristoteles metafiziine dayanan skolastik bilim anlayna kar 17. Yzylda ortaya kan grlerdir. Russell'la yetkinlik dzeyine ulaan matematiksel mantk 19. Yzyln ikinci yar sna borlu olduumuz bir gelimedir.5 Viyana evresinde ilenen, ksa bir sre iinde dnyann birok akade mik evrelerinde byk etkinlik kazanan mantk pozitivizm balca iki ana hedefe ynelik bir akmdr: 1) Bilimi, bilim grnts veren teoloji ve metafizik trden etkinliklerden ayrmak;
5) Frege ile Russell'n mantk pozitivizmin oluumundaki byk etkilerini ok sonralar Carnap yle dile getirmitir: "Mantk ve semantik alanlarnda beni eri ok Frege etkilemiti; ama fel sefedeki geliimimde en byk etkiyi Russell'a borluyum. Russell'n zellikle felsefenin ama ve yntemini iledii Our Knovvledge of the External VVorld adl yaptnn etkisini bugn de tamaktaym. Kitabn nsz'nde Russell felsefenin mantksal-analitik ynteminden sz et mekte, Frege'nin almasnn bu yntemin ilk yetkin rnei olduunu vurgulamaktadr. Kita bn son sayfalarnda ise felsefi dnme yntemini niteleyen bir zet bulmaktayz. Okuyalm: 'Felsefenin inceleme alannn merkezinde mantk yer alr. Fiziin yntemini nasl matematik biimliyorsa, felsefenin yntemini de mantk oluturur. ... Felsefede, yeni bir balang iin, ncelikle geleneksel sistemlerde bilgi sanlan tm retilerin artk bir yana itilmesi gerekir. Fel sefenin yakn bir gelecekte, bugne dein filozoflarn ortaya koyduu sonular aan bir baa r dzeyine ulamasnn gerekli tek koulu, kanmca, bilim eitimi alm, ama geleneksel bas k dnda felsefeyle ilgilenen bir ekoln olumasdr.' Okuduumda bu satrlarn sanki kii olarak bana yneltilmi olduu duygusuna kapldm. almam bu anlay erevesinde sr drmek artk benim iin kanlmaz bir grev olmutu. yle ki, bugne dek felsefedeki tm u ramn mant kullanarak bilimsel kavramlar ile felsefe sorunlarn aydnlatmaya ynelik getiini syleyebilirim." [Bkz. The Philosophy of Rudolf Carnap, 1963, (Ed. P. A. Schilpp), s. 13.] Carnap'n bu aklamasn, daha nce deiik bir adan dile getiren Reichenbach'n belirle-

295

2) Felsefeye bilimsel bir kimlik kazandrmak. Buna ynelik olarak felsefe nin ilevini bilgi kuramyla snrl tutmak; zellikle, bilimin yntem, kavram ve kuramsal yapsyla dayand varsaymlar mantksal zmlemeyle akla kavuturmak. Viyana evresinin bu hedefler erevesinde lt olarak nerdii temel ilke, "dorulanabilirlik ilkesi" diye bilinir. Buna gre bir sav ya da nerme olgusal dorulanmaya (ya da yanllanmaya) elverdii lde anlamldr. Bi limsel nermelerin tersine metafiziksel nermeler dorulanamaz; yleyse metafizik en azndan bilisel anlamdan yoksun bir almadr; ortaya koydu u sonular bilgi deil, bilgi grnm altnda bo savlardr. Evrenin oluum ve amacna, gerekliin doasna ilikin metafizik nermeler iin ne doru ne de yanl denebilir. Mantk pozitivistlere gre, metafizik nermeler gibi ethik ve estetik nermeler de szde nermelerdir; nesnel olgular deil, kii sel ya da sosyal, tavr, zlem ve duygusal beklentilerimizi dile getiren tm celerdir. Ne var ki, metafizik ve benzeri almalara kar sergilenen bu kat tutum, zellikle dorulanabilirliin anlamlln lt olarak alnmas ok gemeden kimi kukularn uyanmasna yol am, sorgulanmtr. Bir kez bu lt, kuramsal kapsam ve dzeyi nedeniyle dorulanmaya hemen elverme yen bilimsel ilkelerin de anlamsz saylmasn gerektirmekteydi. Sonra, bilim tarihine baktmzda kimi metafiziksel retilerin bilimsel gelimeye esin kayna olduu, en azndan hemen "anlamsz" diyemeyeceimiz ip ular salad sylenebilir. Daha da nemlisi, dorulanabilirlik ilkesinin kendisi ne trden bir nermedir? lkeye gre anlaml bir nerme ya olgusal dorulanabilirlie elvermelidir, ya da mantk ve matematikte olduu gibi analitik (doruluu tanmsal) olmaldr. Peki ne analitik, ne de olgusal olan dorula nabilirlik ilkesini metafiziksel mi sayacaz? stelik, ilk bakta gzden ka an, "arpklk" diyebileceimiz bir nokta daha var: anlamsz ya da anlam belirsiz bir nermenin doruluu nasl yoklanabilir? Dngl bir tanmlamaya dmeksizin dorulanabilirlik ilkesini anlamlln lt sayamayz; nk, dorulanabilirlik anlamll iermektedir. Baka bir deyile bir nerme do ru ya da yanl diyebilmemiz iin nce o nermenin bizim iin anlaml ol mas gerekir. Bu tr irdelemelerin mantk pozitivistleri bir lde de olsa balangta ki "militan" tutumlarndan uzaklatrd, daha lml ve esnek bir yaklama
mesi de ilgintir. "Felsefenin znn, gemite olduu gibi gelecekte de kurgusal dizgeler oluturmak olduu grn temsil eden yaygn tutumun tersine, felsefi dnmeye bamba ka bir yn izen bir gelime vardr: bilimden esinlenen yeni bir dnsel yaklamn, yeni bir felsefe ynteminin ortaya kmas! yle ki, kurgusal dizgeler oluturma, metafizik dogmalarla gz boyama dnemi kapanmtr artk. Bunun yerine, felsefenin yeni kimliinde, spesifik prob lemleri mantksal zmleme etkinliinin arlk kazandn grmekteyiz. ... Bertrand Russell, 'bilimsel felsefe' dediimiz bu atlmn ba mimarlarndan biri, en sekin ncsdr." (Hans Reichenbach, "amzn Byk Dnrleri", Vossische Zeitung, Aralk 2, 1928.)

296

'Jr
ynelttii bilinmektedir. Ne var ki, zellikle bilim felsefesinde, daha sonra or taya kan birtakm etkili eletiri ve gelimeler karsnda, mantk pozitiviz min yetersizliinin, bir sre srdrlen ama arkas gelmeyen "durumu kurtar ma" abalaryla giderilemeyecei grlr. Biz burada bu gelimelere ksaca deinmekle yetineceiz.

Bilim Felsefesinde Son Gelimeler


Mantk pozitivizmin anlamllk ltne daha salam ve doyurucu bir alternatifi bilim felsefesine yeni bir atlm getiren Kari Popper'a borluyuz. Popper dorulanabilirliin bilimsel nermeleri bilimsel olmayan nermeler den ayran lt olamayacan ileri srer. Ona gre, bilimsel olsun ya da ol masn genelleme niteliinde hibir nermenin doruluu kesinlikle kantlana maz. stelik, bilimsel nermeler iin olduu gibi metafiziksel nermeler iin de dorulayc kantlar getirilebilir. yleyse, dorulanabilirlik bilimselliin ya da bilime zg bilisel anlamlln lt olamaz. Kald ki, biraz ncede de indiimiz gibi, pozitivistlerin yantlamas gereken bir soru var: anlamsz ya da anlam belirsiz bir nermenin doruluu nasl yoklanabilir? Bu amaza dikkat eken Popper'n nerdii alternatif, "yanllanabilirlik" ya da daha genel bir deyimle "yoklanabilirlik" dedii lttr; u farkla ki, bu, anlamlln deil, bilimselliin ltdr. Bilimsel nermelerin ayrc zellii anlamllk deil, olgusal olarak yoklanabilirliliktir. Oysa teolojik ya da metafi zik trden nermeler, anlaml da olsalar, olgusal yoklanmaya elvermez; onla rn ne gibi bir gzlem sonucuyla yanllanabilecei sylenemez. rnein, Tanrnn varlna ilikin bir sav ne A ne de A'ya dpedz ters den bir ol guyla yanllanamaz; birbiriyle badamaz olmalarna karn olgularn ikisi de o sav iin dorulayc kant olarak gsterilebilir. yleyse bilim, yerleik anlayn tersine, olgusal ilikileri dile getiren aklayc genellemeleri dorulama sreci deil, yanllanmaya ak tutma, test etme, gerektiinde ayklama srecidir. Popper, mantk pozitivistlerin bir lde de olsa paylatklar gelenek sel bilim anlayna bir baka adan da kar kmtr. Geleneksel anlay, Bacon'dan gnmze dek sren bir retiyi, bilimin indktif olduu retisini ieriyordu. Buna gre bilim hipotez ve kuramlara ulamada olduu gibi onlar dorulamada da indksiyona dayanr. ndksiyon bilimin ayrc zelliidir; onu, yalnz szde bilimlerden deil, mantk ve matematikten de ayran balca zellii! Oysa Popper indksiyona, bilimin ayrc zellii olma bir yana, bi limde yer tanmaz. Ona gre indksiyon gerek deil bir sanlt, hayal rn bir saplantdr. Bilimde ne kuram oluturma, ne oluturulan kuram yoklama indktif srelerdir. Bir tr "snama-yanlma-yanlgy ayklama" sreci olan
297

bilimin yntemi indktif deil, hipotetik-dedktiftir. Baka bir deyile, bilimde kesinlik yoktur; dayandklar gzlemsel veriler ne denli dorulayc olursa ol sun tm ilke, yasa ve genellemeler yanllanmaya ak hipotezlerdir. Bunlarn olgusal yoklanmas indktif olamaz; nk, bir kuram ya da hipotezin yoklan mas ncelikle onun mantksal sonularnn karmn gerektirir. Bu se indksiyonla deil, dedksiyonla salanabilir. Mantk pozitivistleri bilgi kuram asndan Berkeley-Mach geleneini srdren idealistler olarak da eletiren Popper yle demektedir: "kukusuz onlar idealist olduklarn kabul etmez, kendilerini "ntr-monist" olarak niteler ler. Ama, kanmca, "ntr-monizm" idealizmin deiik bir ad olmaktan baka bir ey deildir.6 Popper mantk empirisizmi eletirmekle kalmamakta, onu kerttii sorumluluunu da yklenmektedir. Peki, mantk pozitivizme gerekten "k t" diyebilir miyiz? Popper ve onu izleyen kimi filozoflara gre "evet". rne in, John Passmore Encyclopedia of Philosophy'deki yazsnda, "Mantk pozitivizm lmtr, ya da bir felsefe akmnn lebilecei kadar lmtr" di yerek kesin bir yargda bulunmaktadr. Popper'n 1930'lu yllarda balatt eletirinin byk etkisi yadsnamaz kukusuz; ama mantk pozitivizm k mse bunun tek sorumlusunun kendisi olduu tartlabilir. Bir kez k s reci Nazizmin etkisinde Viyana evresinin dalmasyla balamtr. Sonra, Popper'n mantk pozitivizme kkten ve tmyle kar kt da kolayca sylenemez. evrenin felsefede analitik yaklamn, genel eletirel tutumunu o da paylamaktadr. Onun kar kt noktalar daha ok bilimsel yntem anlayna ilikindir. Yukarda da deindiimiz bu noktalar ksaca yle srala yabiliriz: 1) Metafiziin bilisel anlamdan yoksun bo bir aba saylmas, 2) Dorulanabilirlik ilkesinin bilisel anlam lt olduu, 3) Bilimsel yntemin temelde indktif dnmeye dayand, 4) Eletirel tartmann nesnel bilgi arayna deil, dilsel anlam aklama sna ynelik tutulmas. (Popper, bu sonuncu tutumunda mantk pozitivizmin bir tr skolastizme dnt savndadr.) Bilim felsefesinde Popper'n "devrimsel" diyebileceimiz atlmnn yan sra iki nemli gelimeden daha sz edebiliriz. Bunlardan biri N.R. Hanson'un gzlem verilerine ve bilimsel buluun mantna ilikin tezleridir; dieri son otuz yl iinde bilim felsefesinde yeni bir oluuma yol aan Thomas S. Kuhn'un atlmdr. Hanson'n katklar: Geleneksel empirisizmin temel varsaym bilimin gzlemle balad ya da gzleme dayand varsaymyd. Yaygn anlamyla gzlem nesnel dnyada olup bitenleri duyu organlarmzla alglama demek
6) Popper, K., Unended Quest, Fontana/Collins, s. 81.

298

tir. Duyu verilerimiz ya da alglarmz her trl nyarg, znel eilim ve bek lentilerimizin etkisi dnda kald lde gvenilirdir; bilimsel bilginin ilk koulu nesnel gzlemdir. Gzlem sonularnn kavramsal yorumu sonraki bir itir. Yerleik olan bu gr, 1950'li yllarn sonlarnda belirginlik kazanan yeni bir anlayla geerliini yitirmitir. Bilim felsefesinde Hanson'n ncl n yapt bu gelimede ne bilimde ne de gnlk yaam etkinliklerimizde nesne ve olgular olduu gibi alglama diye bir ey vardr. Baka bir deyile, bir nesne ya da oluuma baktmzda gzmze arpanla grdmz ey zde deildir. Grdmz ey beklenti, ilgi ve araymzn ynelik olduu eydir. Her gzlem belli ya da belirsiz bir koullanma dorultusunda bir alg lamadr; gzlemcinin gemi deneyim, yerleik varsaym ve bilgi birikimine baldr. Hanson bu grn alglamaya ilikin ald eitli rneklerle pe kitirmektedir.7 Biz burada Hanson'n bilim tarihinden setii bir rnei ver mekle yetineceiz. Gnein douu diye bildiimiz olay duyu verisi olarak her insan iin her dnemde ayndr. Oysa bu ortak veri deiik varsaym ya da kuramlara bal kimseler iin deiik bir olaydr. rnein, gnein dou u Ptolemy iin gnein "dou" dediimiz ynden ykselii, Copernicus iin ise dnyann gne evresindeki yrngesinde kendi ekseni evresinde bat dan douya dn demektir. yleyse, beklenti, varsaym ve bilgi birikimin den arnm, salt duyu verisine dayanan gzlemden sz edilemez. Ancak bu demek deildir ki, gzlem kiisel nyarg, saplant ve arptmalara mahkmdur. Bilimde bir soruna zm araynda olgulara belli bir hipotez veya kuramn nda yaklamak normaldir. Bunu bilimsel gzleme ilikin gvenirlik ve geerlik ltlerine ters den nyarg ve saplantlarla kartr mamak gerekir. Hanson'n bilim felsefesine bir katks da mantk pozitivistlerin bilimsel yntemi indirgedikleri hipotetik-dedktif yntemin yetersizliini ortaya koy mas, bilimde bulu srecinin de kendine zg bir manta, ya da hi deilse, geni anlamda "ussal" diyebileceimiz bir karm biimine bal olabilecei grne saygnlk kazandrmasdr.8 Pozitivistlere gre bilim yalnzca hipotez dorulama aamasnda mantksaldr. "Bulu" denen hipotez oluturma aama snda mantksal karm deil, tahmin, sezgi, yaratc imgelem, ie-dou t rnden znel yetiler sz konusu olabilir. rnein, Reichenbach bu ayrm son derece ak bir dille belirtmektedir:
Hipotetik-dedktif yntem ... filozof ve bilim adamlarnca srgit tart lmaktadr, ancak yntemin mantksal yaps yeterince anlalmamtr. Sknt bulu balam ile dorulama balam dediimiz srelerin ka7) 8) Hanson, N. R., Patterns of Discovery, Cambridge University Press, 1958, s. 4-15. Bkz. Yldrm C., The Pattern of Scientific Discovery, M.E.T.U., 1981, s. 23-27.

299

ptrlmasndan kaynaklanmaktadr. Bulu sreci mantksal zmleme ye elvermeyen, onun dnda kalan bir sretir. Yaratc dehann ilevini yklenebilecek bir "bulu makinesi" ortaya koymann mantksal kurallar yoktur. Bilimsel bulular aklama mantknn grevi deildir; onun ya pabilecei yalnzca aklayc olarak ileri srlen bir kuramla ilikin oldu u olgular karlatrmaktr. Baka bir deyile, mantk yalnzca geerleme ya da dorulama balam ile ilgilenir.9

lgintir: mantk pozitivistlerin bu grn Popper da paylamaktadr:


Bir kuram oluturmaya ynelik ilk aama ne mantksal zmleme gerektirmekte, ne de yle bir zmlemeye elvermektedir. Kiinin yeni bir dnceye (bu bir mzik temas, dramatik bir atma ya da bilimsel bir kuram olabilir) nasl ulat sorunu psikoloji iin son derece ilgin bir inceleme konusu olabilir, ama bilimsel bilginin mantksal zmlemesi bakmndan yersizdir,)

Popper da Reichenbach gibi yeni bir dnce, hipotez ya da kuram olu turma srecini mantksal zmleme yntemine konu olamayacan srarla vurgulayarak bilimsel yntemi ileri srlen nermeleri olgusal olarak yoklama sreciyle snrl tutmaktadr. Hanson, bilim felsefesinde bir tr paradigma konumunda olan hipotetikdedktif retiyi bir yanyla eksik, bir yanyla da yanl bulduu kansyla ele tirir. Eksik bulur, nk bilimsel yntem salt dorulama (ya da yoklama) sre ci deildir. Yanl bulur, nk bilimsel dnmeyi, aklayc ilke veya genel lemelerden kalkan dedktif karm diye niteleyemeyiz. Nitekim Popper'n u szleri bu yanl yanstmaktadr:
Bilim adam kuramc ya da deneyci olsun, hipotez veya hipotez diz geleri kurar, sonra bunlar gzlemsel (ya da deneysel) olgulara giderek yoklar.u

Ama sorulabilir: bilim adam aklayc nitelikte olan o tr nermeleri na sl kurmaktadr? Bu soruya mantk pozitivistler ile Popper'n yant basittir. Bulu znel eleri ieren psikolojik bir sretir, bilim felsefesini ilgilendir mez! Geri bulu ve dorulama balamlar diye yaplan ayrmn geerlilii ko layca tartlamaz. Yeni bir hipoteze nasl ulatmz sorusuyla o hipotezin doru olup olmad sorusu apayr sorulardr. Ne var ki, bilimin yalnzca do
9) 10) 11) Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu, Remzi Kitabevi, 1993, s. 155-56. Popper, K., The Logic of Scientific Discovery, Science Editions, Inc., 1961, s. 31-32. Popper, K., a.g.y., s. 27.

300

rulama aamasnda ussal, bulu aamasnda ise tmyle us-d olduu sav da inandrc olmaktan uzaktr. Aratrma srecinin bir aamasnda ussal, bir di er aamasnda us-d davranan bilim adam atlak bir kiilik sergilemi ol maz m? Hangi balamda olursa olsun yaklamlarmz kesin bir izgiyle z nel veya nesnel diye iki paraya ayrabilir miyiz? Hanson deiik biim ve ni telikte de olsa mantksal dnmenin bilimsel aratrmann tm evrelerinde yer ald savndadr. Kald ki, ona gre, mantn belirgin bir biimde yer al d dorulama sreci, kurallar belli, olduka mekanik bir ilemdir. Oysa mantksal nitelii belirsiz de kalsa, asl dnce-youn ura eldeki soruna zm arayndadr. Bu anlamda kuramsal bir ilke veya hipotez aray yle bir ilke veya hipotezi yoklama ileminden daha karmak bir sretir. Unutma mak gerekir ki, bilim bir dorulama sreci olmaktan ok bir aklama sreci dir. Aklayc bir ilke bulma veya oluturmada bilim adamnn sezgi, yaratc imgelem yetilerinin yan sra ussal irdeleme gcnn yer ald grmezlikten gelinemez. Hanson, ne indktif ne de dedktif olmayan bu dnme biimini "retrodktif karm" diye nitelemektedir. Nedir bu retrodktif dnme bii mi? Hanson, kuramsal bir iliki veya nesnenin bulu srecinin kendine zg bir mant olabilecei grndedir. Bu mantk kurallar belli bir mantk de ildir kukusuz. Ne bilinen olgular genelleme, ne de genellemelere dayanan ispatlamadr; beklentilere ters den olgular aklayc bir ilikiyi ortaya koy maktr. Retrodksiyonun hareket noktas zm gerektiren gzlem sonular dr; ynelik olduu sonu, dorulanmas gereken bir hipotezdir. Hanson, ret rodktif karm formunu u noktann belirledii inancndadr: 1) A gibi beklenmeyen bir gzlem sonucu (bu, yrrlkteki kuramla ba damayan, dolaysyla aklama gerektiren bir olgudur); 2) H gibi bir hipotezin doru saylmas halinde A'nn beklenen bir olguya dnmesi; 3) yleyse H'yi doru saymak iin elimizde bir neden var demektir. Simgesel olarak dile getirdiimizde karm, A H ->*A * H formunu almaktadr. Kukusuz bu formun dedksiyona zg mantksal ge erliinden sz edilemez. Ama Hanson'un gstermek istedii retrodktif karmn mantksal geerlilii deil, geni anlamda "ussal" diyebileceimiz nedenli .bir karm olduudur. Hanson mantk pozitivistlerin buluu t myle znel bir olay sayp psikolojiye brakmalarna kar kmakta, buluun
301

da dorulama gibi bilim felsefesinin ilgi alan iinde bir sorun olduu tezini ilemektedir.12 Kuhn'la Gelen Atlm: Thomas S. Kuhn'un, 1962'de yaymlanan The Structure of Scientific Revolutions adl yaptyla bilim felsefesi dnyasn da beklenmedik yeni bir dneme kap at sylenebilir. Bu yazmzn dar erevesi iinde, Kuhn'un ileri srd ve son 30 yldan bu yana youn tart ma konusu olan grlerin ayrntlarna girmeye olanak yoktur. Biz yalnzca arpc bulduumuz birka nemli noktaya deinmekle yetineceiz.13 Kuhn'un iledii ana tema bilimin gelime ya da ilerleme srecidir. Gele neksel anlayta bilimin ilerlemesi yeni bulularla giderek byyen dorusal (linear) bir birikimdi. Mantk pozitivizmin de bu gr paylat sylenebilir. Bilimin ilerlemesini yreklice hipotez ileri srme, ileri srlen hipotezi acma szca eletirme yntemine bal gren Popper'n da geleneksel gre kar kt sylenemez. Bilimsel ilerlemenin dorusal bir birikimle deil, seyrek de olsa, devrimsel atlmlarla gerekletii tezini ilk kez Kuhn aka ortaya sr mtr. Kuhn'a gre bilimsel etkinlik tarihsel geliiminde iki dnemli bir s re sergilemektedir: 1) Normal bilim, 2) Olaan-st bilim. Normal bilim belli bir aratrma alannda meslek evresinin bal olduu kapsaml bir kuram (Kuhn buna, "paradigma" demektedir) erevesinde kalan bir etkinliktir; ilevi yerleik paradigmayla uyumsuzluk gsteren sonu veya olu umlara aklk getirmek, varsa bunlardan kaynaklanan sradan problemleri zmektir. Normal bilimde problem zme ura paradigmay korumaya, da ha doyurucu ve ak bir dizge kimliine kavuturmaya yneliktir; paradigmay sarsc eletiri ve sorgulamaya, kktenci yeni araylara yer verilmez. Beklenti lere ters den gzlem veya deney verilerinin aklanmasnda karlalan g lkler, paradigmadan ok aratrmacnn yetersizliine balanr. Ama genellik le doa ile paradigma arasnda varsaylan uyumu korumak, geniletmektir. Pa radigmaya, aratrma alanna ilikin hipotez, yasa ve kuramsal ilkeleri birleti ren, problem ve zm yntemlerini belirleyen, meslek evresinin bal olmas gereken norm veya ltleri ieren bir tr egemen dnya gr ya da inan dizgesi diye baklabilir. yle ki, bir paradigmadan baka bir paradigmaya ge mek, Kuhn'a gre, din deitirmeye benzer bir dnm demektir. Olaan-st bilim dnemine gelince; bu, bilim adamlarnn yerleik para digmann tm kurtarlma abalarna karn yetersiz kalmasyla ortaya k&n bunalm giderme araylar iine girdikleri, ortak ltlere balln yerini ki isel speklasyonlara brakt "anarik" diyebileceimiz bir dnemdir. Yukar da da belirttiimiz gibi normal bilim devrimsel atlmlara kapal bir pekitirme,
12) 13) Hanson, N. R., "Is There a Logic of Discovery?" Current Issues in the Philosophy of Scien ce, (Ed. Feigl and Maxwell), 1961, s. 20-35. Geni tartmalar iin bkz.: Criticism and the Growth of Knowledge, (Ed. Lakatos ve Musgrave) Cambridge University Press, 1970.

302

paradigma gdmnde sradan sorunlara zm getirme etkinliidir. Kuhn, "normal" nitelemesiyle bu etkinlii tipik ya da olaan bilim saymann yan sra temel bilimlerde srdrlen almalarn nerdeyse tmyle normal bilim er evesinde kaldn ileri srmekten de geri kalmamaktadr. Ancak bilim tarih isi Kuhn, bilimin geliim srecinde itici gcn normal bilimde deil, normal bilimin er ya da ge iine dt bunalm ama abasnda olduunu bilmek tedir. Onun "olaan-st" bilim dedii bu bunalml dnemin kapanmas, yeni bir normal bilim dneminin balamas devrimsel bir dnm demektir. Bilim tarihinde sayl da olsa bu apta devrimsel atlmlarn yer aldn biliyoruz. Kuhn bu dnmlerin salt yntem mantndan ya da byk bilim adamlar nn bireysel dehalarndan kaynaklanan atlmlar deil, bilimin bir kurum ola rak sosyo-psikolojik normlarna da baml deiimler olduu savndadr. Her alanda olduu gibi bilimde de kurumsal normlar kktenci deiimlere kapal dr. Ancak yerleik paradigmann zamanla yeni problemlere zm getirmede yetersiz kalmas, durumu kurtarma abalarna karn giderek etkinliini yitir mesi, meslek evresinde duraksamalara, gven kaybna, zlme ve sonunda bunalma yol aar; yle bir ortamda kimi bilim adamlar ister istemez bireysel olarak norm-d zm araylarna koyulurlar. Eski paradigmadan tmyle kopma ancak bunalma son verme gc tayan yeni bir paradigmann ortaya kmasyla olasdr. Kuhn bu geii adm adm ilerleyen ussal bir deiim de il, din deitirme trnden apanszn gelen bir "getalt dnm" saymak tadr. yle ki, iki paradigma hibir noktada ortak lme elvermeyen iki deiik inan dizgesi ya da birbiriyle karlatrlamaz iki ayr dnya gr konumundadr. Kuhn'un "paradigma-egemen normal bilim" ve "devrimsel dnm" de dii dnsel tutumlarnda birbirine kart (ama geni perspektifte birbirini ta mamlayan) iki dnemli bilimsel sre retisi bilim felsefesinde sarsc etki yaratm, son otuz yln balca tartma konusu olmutur. Bilimin geliim s recini her alanda kategorik olarak iki dneme ayrmann ne denli gereki ol duu sorulabilir, kukusuz. Popper'n da belirttii gibi Kuhn'un iki dnemli s recine bata astronomi olmak zere kimi alanlardan rnekler gsterilebilir; ama iki dnemin her alanda o denli keskin bir izgiyle ayrld kolayca syle nemez. Bilim srekli devrimlerle ilerleyen bir sre olmad gibi, uzun sre norm baml kuramsal bir durgunluk iinde kalan bir sre de deildir her halde. Yalnz bilimde deil gnlk yaamda da sorun zme abalarmzda belli varsaymlarn gdmnde davrandmz dorudur. Ancak bu, belli bir gre tutsak olduumuz, gerektiinde eletirel davranamayacamz anlam na gelmez. Eletirel tartmaya, normal dneminde de olsa, bilimin kapal ka labilecei nasl sylenebilir? yle bir sav yzeyseldir; doru olduu kadaryla yalnzca sradan bilim adamlar iin geerli olabilir. Kuhn'a yneltilen eletiri leri daha spesifik olarak noktada sralayabiliriz:
303

1) Normal bilimin nemi. Pek ok eletirici Kuhn'un betimledii trden paradigma gdmnde bir etkinliin bilimde yer tuttuunu kabul etmekte, an cak egemen kuram sorgulamaya, yeni yaratc atlmlara yer vermeyen, sra dan sorunlara zm aray ile snrl kalan bu etkinliin bilimi temsil ettii grne katlmamaktadr. 2) Paradigma deiimi. Yeni bir paradigmaya geiin ussal bir seim ol maktan ok toplu bir kan olduu tezinin yan sra ayn alanda alternatif pa radigmalarn ortak lsz dizgeler olduu savnn da bir yanlg, bilim tari hinde belirgin rnei gsterilmeyen bir abart saylmaktadr. Gerekten belli bir aratrma balamnda eski ve yeni paradigmalar aklama ve ndeyi gle ri bakmndan karlatrlamazsa yaplan tercihin geerlii neye dayanacak tr? rnein, nesnel ltlere bavurmakszn Copernicus sisteminin Ptolemy sistemine, genel grecelik kuramnn klasik gravitasyon kuramna (varsa) s tnl nasl sylenebilir? 3) Bilimde doruluk lt. Kuhn paradigma gdmndeki bir aratr ma balamnda hipotezlerin salt olgusal verilerle dorulanamayaca gibi yanllanamayaca grndedir. Ona gre olgularla kuram arasnda ortaya kan herhangi bir uyumsuzluk, kuram yanl saymak iin yeterli bir neden olamaz. Bir kez kurama ters den gzlem ya da deney sonularn yeterince gvenilir bulamayabiliriz. Sonra, daha da nemlisi, kuramda kimi ereti d zeltmelere giderek durum kurtarlabilir. ispat gibi yanllama da olgusal bilim lere deil "formel disiplinler" dediimiz mantk ve matematie zg bir i lemdir. Peki, bilimde doruluk (ya da yanllk) ltn egemen paradigmaya grecel sayan, mantksal gereklerden ok meslek evresinin yerleik sosyopsikolojik normlarna ncelik tanyan bu gr kimi alardan savunulabilse bile tmyle benimsenebilir mi? Baka bir deyile, sonunda bilimi bir tr mo da imajna indirgemeye elveren bir grn mantksal dayana ne olabilir? Ksaca sraladmz bu ve benzeri sorunlar zerindeki tartmalar gn mzde de srmektedir. Ne var ki, balangta uzlamaz gr ayrl iinde grnen Popper ile Kuhn'un giderek birbirine yaklatklarn, kimi temel nok talarda uzlama iine girdiklerini gryoruz. rnein Kuhn, "Popper'la pay latmz" dedii noktalar yle sralamaktadr: a) Bilimsel aratrmann man tksal zmlemeye elveren sonularndan ok dinamik srecini nemseme; b) Bilimi bir aratrma etkinlii, kendine zg kural ve normlaryla byyen sosyal bir kurum kimliiyle anlamada bilim tarihinin nemi; c) Bilimsel ilerle menin adm adm giden bir bilgi birikimine deil, kuramsal dzeyde devrimsel nitelikte atlm ve dnmlere dayand; d) Aratrmacnn problem belirle mede, gzlemsel ve kuramsal zm araylarnda, ulalan sonular yoklama ve dile getirmede bal kald ltlerin yerleik kuram ve varsaymlara gre cel olduu, alternatif kuramlarn karlatrlmasna elveren ntr bir dil ve yak 304

lamdan sz edilemeyecei (Popper'n bu konuda daha ihtiyatl bir tutum iinde kald sylenebilir). Bilindii gibi olgusal olarak yoklanabilirlii balca lt olarak vurgulayan Popper'n, yanllanmaya ve alternatifleriyle karla trlmaya elvermeyen sosyo-psikolojik norm arlkl paradigma kavramn be nimsemesi beklenemez. Popper, "bilgi psikolojisi" diye niteledii yntem an layn her zaman reddetmitir. te yandan Kuhn da, Popper'n, "bilimde ile ri srlen ve olgusal olarak yoklanan bir kuram veya hipotez yanllanmad srece korunur," trnden ilkelerinin yntem mant olmaktan ok birer buy ruk olduunu ileri srmekte, ylece, Popper'n paradigma retisine yneltti i eletirisine, bir lde de olsa, kendisinin de hedef olduunu sylemekte dir. Kuhn'a gre zellikle normal bilim dneminde her etkinliin bilimsellik lt meslek evresinin bal olduu deer yarglardr. Popper'n "eletirel yntem" dedii ve zenle vurgulad "bilgi mant" ya da "nesnel bilgi" reto rik olmaktan ileri bir ey deildir. stelik, "bilgi yntemi" diye ileri srlen yntemin de ister istemez aratrmacnn kendine zg bireysel ilgi, esin ve tercihlerinin yan sra meslek evresinin normlarn iermesi kanlmazdr. yleyse, Kuhn'a gre, bilimsel yntemi "bilgi mant" diye deil, belki "bilgi psikolojisi" diye nitelemek daha doru olur, e) Bilimin zaman zaman iine dt bunalmlarn yol at devrimsel dnmlere karn daha ok "nor mal bilim" denen paradigma gdml bir tutum iinde kald. (Popper, bilim de eletirinin yan sra tutuculuun da varln kabul etmekte ancak, banazl a varan paradigma gdmll retisini, bilimin zne ters den "tehli keli bir dogma" saymaktadr.) 1960 ncesi Popper'n mantk pozitivizme ynelttii eletiriler bilim felsefesinde etkisi bugn de sren canl bir tartma ortam oluturmutu. Kuhn'un 1962'de yaymlanan The Structure of Scientific Revolutions adl yapt ise yerleik kimi dnce kalplarn sarsmakla kalmam, bilim fel sefesine sk mantk ltlerini aan ok boyutlu ve esnek bir kimlik kazandr mtr. Son yllardaki tartmalarda Kuhn'cu ve Popper'c grlerin uzlamna ynelik araylarn giderek daha belirginletii sylenebilir. Felsefenin dier dallar (bilgi kuram, metafizik, ethik vb.) ile karlatrldnda bilim felsefesi nin yeni almalara elveren daha verimli bir tartma alan olduu gzden ka mamaktadr. Bilim felsefesi, felsefe ile bilim arasnda etkileimi salayan bir kprdr. Bunun da tesinde, gemite birbirine yabanclaan bilim ile sanat etkinlikleri arasnda da iletiim kurulmasna bilim felsefesi yardmc olabilir. Denebilir ki, ada kltr yaamnda aranan btnlemenin anahtar bilim felsefesindedir. Genel izgiler erevesinde tutulan tartmamz Russell'den aldmz bir parayla noktalayalm:
305

Dn yaammda altm bir genel yargm vardr: Empirik bilim lerden soyutlanm felsefe ksr kalmaktan kurtulamaz. Bununla "filozo fun kafasna estike bilime birazck zaman ayrmalar iyi olur," demekle yetindiim anlalmasn! ok daha iten, ok daha youn bir ilgiden sz ediyorum. Filozofun ncelikle imgelemini bilimsel grle yourmas, y lece, bilimin bizi, daha nce bilinmeyen, yeni bir dnyaya, daha verimli yntem ve kavramlara atn alglamas gerekir.

Russell, B., My Philosophical Development, Simon and Schuster, 1959, s. 254.

BBLYOGRAFYA

1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24.

Ayer, A. J., Language, Truth and Logic, Dover Publications, New York, 1948. Barker, S. F., Induction and Hypothesis, Cornell Univ. Press, 1967. Brody, B. A., Readings in the Philosophy of Science, Prentice-Hall, 1970. Brovvn, Fauvel, Finnegan (Ed. s), Conceptions of lnquiry, Methuen, London, 1981. Carnap, R., Philosophical Foundations of Physics, Basic Books, Inc., 1966. Einstein, A., Ideas and Opinions, A Condor Book, New York, 1954. Frank, P., Philosophy of Science, Prentice-Hall, 1957. Feyerabend, P., Ynteme Hayr, (ev. inan, A.) Ara Yaynclk, stanbul, 1989. Gutting, G. (Ed.), Paradigms and Revolutions, Univ. of Ntre Dame Press, 1980. Hempel, C. G., Philosophy of Natural Science, Prentice-Hall, 1966. Hospers, J., An Introduction to Philosophical Analysis, Routledge and Kegan Paul, London, 1970. Hanson, N. R., Patterns of Discovery, Cambridge, 1961. Infeld, L., Albert Einstein (ev. Yldrm, C.), Onur Yaynlar, 1980. Kuhn, T., The Structure of Scientific Revolutions, Chicago, 1970. Lakatos, Musgrave (Ed. s), Criticism and the Grovvth of Knovvledge, Cambridge University Press, 1970. Nagel, E., The Structure of Science, Harcourt, Brace and World, 1962. Popper, K., Conjectures and Refutations, Routledge and K.P., London, 1963; Objective Knovvledge, Oxford University Press, London, 1972. Reichenbach, H., Bilimsel Felsefenin Douu (ev. Yldrm, C.), Remzi Kitabevi, stanbul, 2. basm, 1993. Russell, B., History of VVestern Philosophy, George Ailen, London, 1948. Russell, B., Human Knovvledge, George Ailen and Unvvin, London, 1951. Scheffler, I., The Anatomy of lnquiry, The Bobbs-Merrill Co., 1963. Shapere, D., Philosophical Problems of Natural Science, Macmillan, 1963. Suppe, F. (Ed.), The Structure of Scientific Theories, Urbana, 1974. VVhitehead, A. N., Science and Modern World, Cambridge, 1946.
307

25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37.

Yldrm, C., Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, 5. basm, 1996. Yldrm, C., Bilim Tarihi, Remzi Kitabevi, 4. basm, 1994. Yldrm, C., Matematiksel Dnme, Remzi Kitabevi, 2. basm, 1996. Yldrm, C., Mantk: Doru Dnme Yntemi, V Yaynlar, 1987. Yldrm, C., Evrim Kuram ve Banazlk, Gerek Yaynevi, 1989. Yldrm, C., Eitim Felsefesi, A. 0. Ak r. Fakltesi Yaynlar, 1987. Yldrm, C., Bilimin ncleri, 8. basm, TBTAK, Ankara, 1997. Yldrm, C., The Pattern of Scientific Discovery, ODT, Ankara, 1981. Yldrm, C., Science: Its Meaning and Method, ODT, 1971. Yldrm, C., Logic: The Study of Deductive Reasoning, ODT, 1973. Yldrm, C., The Logic of Value Judgements, ODT, 1965. Yldrm, C., Eitimde lme ve Deerlendirme, 3. basm, SYM, Anka ra, 1983. Yldrm, C., Eitimde Aratrma Metodlar, MEB Yaynlar, Ankara, 1966.

BLG YAYINLARI / BLG DZS

Cneyt Arcayrek 1. Demokrasinin lk Yllar (1947 - 1951) 2. Yeni ktidar, Yeni Dnem (1951 - 1954) 3. Bir iktidar, Bir htilal (1955 - 1960) 4. Yeni Demokrasi, Yeni Araylar (1960 -1965) 5. Demirel Dnemi 12 Mart Darbesi (1965 -1971) 6. ankaya'ya Giden Yol (1971 - 1973) 7. Demokrasinin Sonbahar (1977 -1978) 8. Mdahalenin Ayak Sesleri (1978 - 1979) 9.12 Eylle Doru Koar Adm (Kasm 1979 - Nisan 1980) 10. Demokrasi Dur, 12 Eyll 1980 (Nisan 1980-Eyll 1980) Ku - De - Ta 1 (Byklere Masallar) Ku - De - Ta 2 (Adaya Demokrasi Nasl Geldi) Hapishanedeki Ecevit eytan geninde Trkiye Darbeler ve Gizli Sen/isler Nam 864 Rakml Tepe : ankaya ankaya Hesaplamas Semih Gnver 1. Fatin Rt Zorlu'nun yks 2. Bir Kiraz Aac Olsaydm 3. Tac Mahal Oteli Bill N. imir 1. Malta Srgnleri 2. Bulgaristan Trkleri 3. Osmanl Ermenileri 4. Ankara... Ankara (Bir Bakentin Douu) 5. Ingiliz Belgeleriyle Sakarya'dan zmir'e (1921 - 1922) 6. Bizim Diplomatlar Baskn Oran 1. Kenan Evren'in Yazlmam Anlar/1 2. Kenan Evren'in Yazlmam Amlar/2 (Son Defter) 3. Atatrk Milliyetilii (Resmi ideoloji D Bir nceleme) 4. Nerde O Eski Mapusaneler 5. Trk-Yunan likilerinde Bat Trakya Sorunu 6. Devlet Devlete Kar 7. Kalkk Horoz "eki G ve Krt Devleti" 8. Azgelimi lke Milliyetilii "Kara Afrika Modeli"

BLG YAYINLARI / BLG DZS

Haan Cemal 1. Tank Sesiyle Uyanmak 2. Demokrasi Korkusu 3. Tarihi Yaarken Yakalamak 4. zal Hikyesi Erbil Tualp 1. Eyll imparatorluu 2. Zehir Ykl Bulutlar (Halepe'den Hakkri'ye) 3. Bin insan 4. Ben Tarihim Bay Bakan 5. nce ocuklar ld 6. Paa ile General 7. Evreninki mi, zalnki mi? 8. Plastik Papatya Kokusu (Bir Deiimin yks) 9. eriat A.. Haan Pulur Olaylar ve nsanlar 1 Olaylar ve insanlar 2 Olaylar ve nsanlar 3 Olaylar ve nsanlar 4 Olaylar ve nsanlar 5 Olaylar ve nsanlar 6

(1961 - 1972) (1973-1978) (1979-1984) (1986-1988) (1988- 1990) (1991 - 1992)

Metin Toker Demokrasimizin smet Paal Yllar 1. Tek Partiden ok Partiye (1944 -1950) 2. DP'nin Altn Yllar (1950- 1954) 3. DP Yoku Aa (1954-1957) 4. Demokrasiden Darbeye (1957- 1960) 5. Yar Silahl Yar Klahl Bir Ara Rejim (1960 - 1961) 6. nn'nn Son Babakanl (1961 - 1965) 7. smet Paa'nn Son Yllar (1965-1973) eyh Sait ve syan Yavuz Donat'n Vitrininden 1. Sandktan ihtilale (1977- 1980) 2. Buyruklu Demokrasi (1980 - 1983) 3. zal'l Yllar (1983- 1987) 4. Demirel'in Yokluk Yllar

BLG YAYINLARI / BLG DZS

Mmtaz Soysal / Dnceler Gnl


1. deoloji ld M?

2. Akln Kbrs'la Bozmak 3. Igveysinin Encam 4. Balinann Bcekleri 5. plesi Gemiler 6. Anayasa'nn Pf Noktas Gzel Huzursuzluk Yekta Gngr zden 1. Hukukun stnlne Sayg 2. insan Haklar, Liklik, Demokrasi Yolunda 3. Atatrk Szsiniz! Ergun Sav 1. Diplo - Dra - Matik Anlatlar 2. Nostaljik Muhabbetler 3. Rak Sohbetleri 4. Deli Deli 5. Sakzl Koy Kumpanyas ve Rakntlar Prof. Dr. Mnci Kapani 1. nsan Haklarnn Uluslararas Boyutlar 2. Politika Bilimine Giri Kmuran Grn 1. Trkler ve Trk Devletleri Tarihi 2. Savaan Dnya ve Trkiye 3. Ermeni Dosyas Ercment Yavuzalp 1. Menderes'le Anlar 2. Kbrs Yangnnda Bykelilik 3. Liderlerimiz ve D Politika

Celal Ertu zmsz Demokrasi Perihan Ergun Sait Faik Abasyank 90 Yanda Yaar Aksoy Ege Sevgisi ar Erhan Beyaz Sava "Trk-Amerikan likilerinde Afyon Sorunu" Marc Gaile Sevilmeyen lke Trkiye Doan Akn Uuran Holding Nursun Erel - Ali Bilge Tansu iller'in Siyaset Roman

You might also like