You are on page 1of 24

KUR’AN’IN DİLİ ARAPÇADIR

Mesut YAZICI
mesutyazici@hotmail.com

Kur’an-ı Hakim, onbir ayetinde kendi dilinin “Arapça” olduğuna vurgu yapar.[1] Bununla
iki konuyu anlatmak ister. Birincisi, neden başka dille değil de Arapça ile nazil olduğunu
anlatmaktır. Buna göre başka dille nazil olsaydı, arap kavmi mesajı algılayamayacak ve
dolayısıyla gereğini yapamayacaktır.[2] İkincisi ise, algılanabilmesi ve gereğinin
yapılabilmesi için mesajın o kavmin diliyle gelmesinin gerekliliğidir.[3] Buradan hareketle
diyebiliriz ki, Kur’an Arap dili ve belagati çerçevesinde anlaşılmış ve bu çerçevede
anlaşılabilir bir metindir. Nahl 103

‫ولقد نعلم أ نه م يقولون إ نم ا يعلمه بشرل سان لا ذي‬


{ ‫بين‬,‫يلحدون إل يه أ عجمي& وه ـذا لسان عربيم‬
103}

Yine Kur’an, muhatap alınan kavmin dilinde olmalıdır ki anlaşılabilsin ve gereği


yapılabilsin. Başka bir deyişle Türkçe bilenlere anlayamayacakları Arapça bir Kur’an
dayatılması hikmete aykırı bir tutum olmaktadır. Kur’an içerdiği gerçekler ve doğrularla
haklı, barındırdığı şiirsel sanatlarla da kuvvetli bir kitaptır. Mesela Hz. Ömer’in
müslüman oluş öyküsü bunun en güzel kanıtı sayılmalıdır. Öldürmek üzere gittiği
Peygamber’in evinde Habbab bin Eret’in öğretmekte olduğu Taha suresinin ilk ayetlerini
duyduğunda hayranlığını gizleyemeyen Ömer bin Hattab iman ederek İslam’a girer.
Kur’an’ın mucizesi budur.

‫طه‬ } 1{
}2{ ‫م ا أ نزل نا عليك ال قرآن ل تشقى‬
3{ ‫إ}ل ا تذكرةلم ن يخشى‬
4{ ‫اممن خ لق ال أر ض والسم اوات ال على‬A‫تنزيل‬
}5{ ‫الرحمنعل ى العرش اس تو ى‬
‫ه م ا وم ا تحت‬
‫ل ه م ا في السماوات وم ا في ال أر ض وم ا بين‬
6{ ‫}الثرى‬
7{ ‫} إو ن تجه ر بال قو ل فإنه يعلم السر أو خ فى‬
8{ ‫}الله ل ا إله إل اه و ل ه ال أسم اء ال حسنى‬
Bununla birlikte bugün ikiyüz milyon arabın ancak yüz milyonu müslümandır. Öte
yandan, arapça konuşmayan Türk Cumhuriyetleri, İran, Pakistan ve Afganistan gibi
ülkeler ise müslümandır. Demekki Arapça arap kavmi için gereklidir fakat yeterli
değildir. O halde “haklı ve kuvvetli” bir kitap olan Kur’an’ın “tafsili” bir zaruret
olmaktadır. Tafsil, Kur’an arapçasında “tercüme etmek” anlamındadır. Kur’an-ı Hakim’de
Fussilet isimli bir sure vardır. Bu “tercüme edilmiş, tefsir edilmiş” anlamını da içeren bir
kelimedir.[4] Daha açık bir söyleyişle, herhangi bir olay yüz farklı dil kanalıyla
anlatılabilir. İşte Kur’an, evvelce akatça, ibranice ya da aramice seslendirilmiş çok önemli
olayları bu kez arap kavmi için “arapça” çevirisiyle anlatan bir kitaptır. Fussilet 3

3{ ‫ يعلمون‬M‫لق م‬ ‫ا و‬O‫ا عربي‬A‫}كتاب فصلت آياته قرآن‬


4{ ‫ا فأعرضأ كثره م فه م ل ا يسم عون‬A‫ا ونذير‬A‫بشير‬
‫وقالوا قلوبنا في أ كنةمم ا تدعونا إل يه وفي آذاننا وقر ومن‬
‫ك ح جاب فاعم لإ ننا عام لون‬ ‫بيننا وبين‬
‫وح ى إل يأ نم ا إل ه كم إله واح د‬ ‫قلإ نما أ نا بشرم ثلكم ي‬
‫فاستقيم وا إل يه واستغفروه وويلل لم شركين‬
7{ ‫ن ل ا يؤ تون الزكاة وه م بال آخ رةه م كافرون‬ ‫لا ذي‬

Fussilet 44

‫ال قال وا لو لا فصلت آياته أأ عجمي‬O‫ا أ عجم ي‬A‫ول ج علناه قرآن‬


‫و‬
‫ى وشفاء ولا ذينل ا ؤي م نون‬A‫وعربي& قله و ل لذين آمنوا ه د‬
‫ى أ لو ئك ينادون من م كان‬A‫ه و عليه م عم‬ ‫في آذانه م وقر و‬
44{ ‫د‬
M ‫}بعي‬
‫ول ل ا كلمة سبقت‬ ‫ولقد آتينا موسى ال كتاب فاخ تلف فيه و‬
45{ M‫ م نه م ريب‬a‫ك‬ ‫}من ر بك لقضي بينه م إو نه م ل في ش‬
‫بك بظلام‬,‫ا فلنفسه ومن أساء فعليه ا وم ا ر‬A‫م ن عم ل صالح‬
46{ ‫ل} لعبيد‬
Hac Suresi Temelinde Kur’an’ın
Türkçeye Aktarılması İçin
Bir Çeviri Tekniği Önerisi

Kur’an-ı Kerim türkçede Saygın Çağrı anlamına gelmektedir[5]. Bazan bu çağrı metninin
bir ayetini doğru kavramak ve çözüme kavuşturabilmek için bu makalede görüleceği
üzere belki en az yüz-yüzelli kardeş ayetle sağlamasını yapmamız gerekiyor.
Tümdengelim yöntemini kullanarak problemleri ortadan kaldırabileceğimizi
düşünüyoruz[6]. Tabir caizse tek bir fotoğraf karesini (surenin bir ayetini)
yorumlayabilmek için önkoşulumuz, bütün bir filmi (Kitab-ı Mukaddes + Kur’an-ı
Kerimi), önceden görmüş olmaktır. Elimizdeki bir film karesi, bir fotoğraf çölde üç atlıyı
gösteriyor diyelim. Çağrı filmini dikkatle seyredenler hemen hatırlayacaklar ve bu
atlıların, Peygamber Efendimizin mektuplarını taşıyan üç elçisi olduğunu
söyleyivereceklerdir. Çöldeki her üç atlı adam fotoğrafı tabii ki Çağrı filmini işaret
etmeyecektir. Fakat Çağrı filmini evvelce görmüş olanlar çöldeki bu üç atlıyı hemen doğru
teşhis edebileceklerdir . Başka bir deyişle burada filoloji-tarih işbirliğinden bahsedeceğiz.
Edebi bir metni siyasal tarihle paralel inceleyeceğiz. Konsept ve kontekst sürekli göz
önünde bulundurulacaktır. Amacımız bilimsel verilerle hakikati sergilemek olmakla
birlikte hakikatin metafiziğe ait bir kavram olduğunun da bilincindeyiz[7]. Dolayısıyla
görüleni tasvirden ziyade tasvir edilmesi gerekeni görmeye çalışacağız[8]. Çünkü neyi
aradığımızı bilmiyorsak neyi bulduğumuzu da, elimizin altındakini de bilemeyiz[9].

Mekke’de nazil olan Hac Suresi islam tarihinin en kritik dönemine ışık tutmaktadır.
Meşhur garanik hadisesi de yine bu sureyle ilgilidir. Bu ayetin nazil olduğu ortama dönecek
olursak, peygamberimizin büyük bir sosyo-ekonomik baskı altında tutulduğunu
görürüz. Kureyş yönetimi tecrid ve ambargo uygulamakta, ona iman edenleri ve etmeyi
düşünenleri yıldırmayı ve sindirmeyi hedeflemektedir. Öte yandan da kendisiyle diyaloğa
geçerek çeşitli uzlaşma teklifleri getirmektedir. İşte Hz.Muhammed böylesi zor bir
durumdadır. Ve vahy kendisine bir sıratı mustakim, yani kazandıracak bir strateji
çizmeye devam etmektedir. Başta Taberi[10] ve Zemahşeri[11] olmak üzere müfessirlerin
de zikrettiği vecihlere uygun olarak 15. ayetin türkçesi şöyledir .

‫نيا وال آخ رة‬,‫ أ نل ن ينصره الله في الد‬,‫ن‬


‫م ن كان يظ‬
‫ إل ى السم اء ثم ل يقطع فلينظر ه ل‬M‫فليم دد بسبب‬
‫يذه بن كيده م ا يغيظ‬

“Şayet munafıklık yapanlar Allah’ın Muhammed’I dünyada ve ahirette


desteklemeyeceğini düşünüyorlarsa, bir şekilde göğe doğru yol alsınlar ve vahyi
kessinler kesebilirlerse. Bakalım bu teşebbüs onların öfkesini dindirebilecek mi? “
Başka bir deyişle, vahiy Muhammed aleyhisselama destektir. Peygambere ve çevresine
uygulanan erzak ambargosu işe yaramayacaktır[12]. Üstelik iman etmeyenler vahye mani
olamayacakları için kıskançlık öfkeleri de dinmeyecektir. Gelen vahiyler uzlaşma
öngörmediğine göre Kureyş’in rüşvetleri işe yaramayacak, İslamın yayılması akamete
uğramayacaktır.

Yine Hac suresinin 40. ayeti zaten bu anlamı güçlendirmektedir[13]. Dikkat edilirse
burada context Allah peygamberini destekler mi, desteklemez mi, ikincisi de dış güçler bu
desteği engelleyebilirler mi, engelleyemezler mi? yönündedir. O taktirde ayetin pekçok
kardeşiyle[14] karşılaşacağız demektir. Mesela Allah peygamberi Nuh’a yardım etmiş ve
zalimlerin elinden kurtarmıştır[15]. Yani Allah’ın kendi görevlendirdiği peygamberlere
yardımı ve desteği mümkündür[16]. En’am suresi 34-35. ayetler bunu zaten yeterince
açıklamaktadır.

‫ولقد كذبتر سلم ن قبلك فصبروا على ما كذبوا‬


‫ه‬h‫أو وذوا ح تى أ تاه م نصرنا ول مبدل لكلم ات الل‬
34{ ‫ك م ن نبإ الم رسلين‬ ‫}ولقد ج اء‬
‫ك إ عراضه م فإن استطعت أ ن‬ ‫إو ن كان كبر علي‬
‫ا في السم اء‬A‫ا في الر ض أ و سلم‬A‫تبتغي نفق‬
‫ه ل جم عه م على اله دى‬h‫ ولو شاء الل‬M‫فتأتيه م بآية‬
35{ ‫ن من ال جاه لين‬ ‫}فل تكون‬

Dahası, Allah meydan okuyarak zalimlerin mevcut statülerini[17] ellerinden almakla


tehdit etmektedir[18]. Ayrıca A’raf suresinde de açık bir şekilde, Cennet gibi nimete nail
olamayacaklarına dair munafıklarca bahse girilen dünyadaki o zavallı müminlerin
Cennet’teki tasvirlerinin aktarılması bu contextin bir uzantısıdır. Bu ayetlere göre,
Muhammed aleyhisselamdan önceki peygamberler de yalanlanmış, fakat onlar da sabır ve
tahammül göstermişler, nihayetinde Allah yardımını getirmiştir.

İkinci kısımda ise Peygamber’e, şayet yapabilirse – ki o bile yapamayacaktır kaydıyla -,


yere tünel kazarak ya da göğe merdiven dayayarak kafirleri ikna edici bir mucize
getirmesi söylenir. Sonuç olarak denir ki bunları denemesi cahilce bir davranış olacaktır,
zira Allah nasip etseydi herkes hidayet bulurdu. Demek ki Peygamber’in bile
kendiliğinden, kendi aklıyla, insanların yararına gözükse de, göğe uzanması ve mucize
getirmesi imkansızdır[19]. Keza İsra suresi 93. ayette “Kafirler derler ki sen göğe
yükselmedikçe, hatta yükselsen bile gelirken okuyabileceğimiz somut bir kitap
getirmedikçe sana inanmayız. Sen de ki ben insan bir peygamberim”. Görüldüğü üzere
göğe yani vahiy kaynağına[20] yükselme[21] tabiri sık sık karşımıza çıkmakla birlikte,
bunun istemekle olmayacağı ve madden imkansız olduğu, hatta gereksiz olduğu
vurgulanmıştır. Ve üstelik bunlar İsra suresinde zikredilmiştir. Bir rüya (İsra 60), bir gece
yürüyüşü, iki mescid arası ve peygamberlerarası bir seyahat sözkonusudur. Bu rüyada
Peygamberin vahiy merkezine yükseltilmesi sözkonusudur. Tabir caizse bir nevi
anabellek olan Levh-I Mahfuz’dan öteki peygamberlere ait tüm gerçekler – zira
yahudilerin ve hristiyanların çok farklı gerçekleri vardı - Peygamber efendimizin
kalbine indirilmiştir (download edilmiştir).
Hac suresi 15. ayete dönecek olursak, buradaki göğe çıkıp vahyi kesme seçeneğinin pekçok
dayanağı olduğunu görürüz.

Mümin suresinde Firavun Haman’a bir kule yapmasını, oradan Hz.Musa’nın ilahıyla
diyalog kurarak Musa’yı yalancı çıkarabileceğini ima etmiştir ( 36,37. ayetler). Öyle
anlaşılıyor ki vahiy karşıtı olarak astroloji/astronomi yoluyla insanlar birşeyler yapmış ve
yapabileceğini ummaktadır.

‫وقال فرعو ن ذروني أقتل م وسى ول يدع ربه إ ني‬


‫أخ افأ ن يبدل دينكم أ و أ ن يظه ر في ال أر ض‬
26{ ‫}ال فساد‬
‫ل م وسى إني عذت بربي ور بكمم ن كل متكبر‬ ‫وقا‬
‫بي م ال حساب‬ ‫ل ا ؤي م ن و‬

Hicr suresinde denir ki, kafirlere gökte bir kapı açılsa ve oradan yükselseler bile, bize
büyü yapıldı derler ve inanmazlar…Oysa biz göğü şeytanlara karşı korumaya aldık.
Vahye kulak kabartmaya yeltenirlerse alevler içinde kalırlar(15-18. ayetler). Kaldı ki o
kapılar onlara açılmayacaktır[22].

}15{ ‫لق الوا إن ما س كر تأ بص ارن ا بلنح ن قوم مسح ورون‬


16{ ‫ا وز يناه ا ل لناظرين‬A‫}ولقد ج علنا في السم اء بروج‬
}17{ M‫رج يم‬M‫وح فظناه ا م ن كل شيطان‬
18{ ‫بين‬,‫إ}ل من استرق السم ع فأتبعه شه ابم‬

Saffat suresinde hemen hemen aynısı zikredilir(6-10. ayetler).

}6{ ‫ الكواكب‬M‫ن يا بز ينة‬,‫إنا زي نا السماء الد‬

7{ M‫م ار د‬M‫ام ن كل شيطان‬A‫}وح فظ‬


8{ M‫}ل ا يسم عون إل ى الم لإ ال أعلى ويقذفونم ن كلج انب‬
}9{ ‫ا وله م عذاب واصب‬A‫ح ور‬
‫د‬
10{ ‫إ}ل ا من خ طف ال خطفة فأتبعه شه اب ثاقب‬

Mülk suresinde (5-7. ayetler),

‫ا‬A‫نيا بم صابيح وج علناه ا رج وم‬,‫ولقدز ينا السم اء الد‬


5{ ‫ل} لشياطين أو عتدنا له م عذاب السعير‬
6{ ‫}وللذين كفروا بربه م عذابج ه نم وبئس الم صير‬
}7{ ‫ه ي تفور‬ ‫ا و‬A‫إ ذا أ ل قوا فيه ا سم عوا له ا شه يق‬

Cin suresinde de cinlerin bundan böyle gökten haber alamadıkları zikredilir (8,9. ayetler).

‫ا‬A‫ا شديد‬A‫أو نا لم سنا السم اء وف ج دناه ا م لئت ح رس‬


8{ ‫ا‬A‫}وشه ب‬
‫أو نا كنا نقعد م نه ا م قاعد ل لسم ع فم ن يستمع‬
9{ ‫ا‬A‫ا رصد‬A‫}ال آن يجدل ه شه اب‬

Tur suresi 38. ayette keza dinleme yapabilecekleri bir merdivene sahip olamayacakları
zikredilmiştir.

38{ M‫بين‬,‫م‬M‫أ}م له م سلم يستم عون فيه فليأتم ستم عه م بسلطان‬

Sad suresi 10. ayette aynı şekilde yükselip vahye müdahale imkanlarının olmadığı
vurgulanır.

10{ ‫ه م ا فليرتقوا في ال أسباب‬


‫لك السم اوات والأر ض وم ا بين‬,‫أ}م ل ه مم‬

Başka bir ifadeyle cinlerin sefihi olan şeytanın getirdiği ve getireceği haberler Allah’a ve
peygamberine iftira mahiyeindedir, onlara artık itibar edilmemelidir. Yahudilik ve
hristiyanlık gibi öğretiler Allah’tan değil şeytandandır. Nitekim ashab-I kehif Allahtan
başkasına ibadet etmeyeceklerini, aksi taktirde şeytanlık yapmış, iftira etmiş olacaklarını
zikretmişlerdir[23]. Bu şeytani iftira olgusu sad suresinde de geçmiştir.

İki davacı Davud peygamberi hakem tayin ettiklerinde, ondan adaletle hükmetmesini,
nefsani davranmamasını hatırlatmışlardır[24]. Hz. Davud eğer bu ülkede peygamber ve
hükümdar ise adaletle hükmetmelidir, nefsani çıkarlarını hesap ederek değil. Nitekim Hz.
Davud davacılara dair isabetli bir karar verdiği için, kendi kusurunu görmesi ve secdeye
kapanması kendisine nasib edilmiştir. Olayın karinelerinden bir tanesi peygambere
faslulhitab yeteneğinin verilmiş olmasıdır. Başka bir deyişle peygamberde kavrama ve
doğru hükmü çıkarabilme yeteneği vardır. Peygamber burada çok basit bir gerçeği inkar
edip nefsani bir şekilde karar vererek bir dişi koyunun gasbından ne çıkar dememiş,
sayısal üstünlük ve zenginlik sahibi davacı aleyhine karar vermiştir. Peygambere ülke
yönetimini (halife filard) getiren de zaten onun adaletle hükmetmesidir (Sad suresi
26.ayet).

‫ في ال أر ض فاح كم بين الناس بال حق‬A‫ك خ ليفة‬


‫يا داوود إ نا ج علنا‬
‫ون عن‬,‫ولا تتبع اله و ى فيضلك عن سبيل الله إن لا ذين يضل‬
26{ ‫}سبيل الله له م عذاب شديد بما نسوا وي م ال حساب‬

Aynı tabir Bakara suresi 30. ayette yine geçecektir. Çünkü şeytan uzaysal bir boyut
olmanın ötesinde izdüşüm itibarıyla yaşayan bir gerçekliğe sahiptir. Bunlar simgesel
olarak da mevcuttur.

‫ك ل لمل ئكة إ ني ج اعل في ال رض خ ليفة قالوا أ تجعل‬


‫ب‬, ‫ل ر‬
‫إو ذ قا‬
‫فيه ا من يفسد فيه ا ويسفك الدماء ونحن نسبح بحم دك‬
30{ ‫ل إ ني أ علم م ا ل تعلم ون‬
‫}ونقدس لك قا‬

Mesela A’raf suresinde şeytan Allah’tan, kendisini insana hizmet etmeye zorlandığı için
alçalttığını ileri sürerek, insanları alçaltma ruhsatı ister. Allah’a küstahça meydan
okuyarak, bir şekilde insanların karşısına dikilerek onları baştan çıkaracağını
söylemiştir[25].

16{ ‫}قال فبم ا أ غو يتني لقعدن ل ه م صراطك الم ستقيم‬


‫ن أ يديه م ومن خ لفه م وعن أ يم انه م وعن‬
‫ثم لتينه مم ن بي‬
17{ ‫}شم آئله م ول تجد أكثره م شاكرين‬

Oysa yine aynı surede bu sefer Şuayb peygamber sanki karşısında o şeytanı
görüyormuşcasına şeytanın sözlerine atıfla şöyle demektedir: “insanların karşısına dikilip
tehdit etmeyin, baştan çıkarmaya çalışmayın”[26].

‫له من آمن به وتبغونه‬h‫ون عن سبيل ال‬,‫ توعدون وتصد‬M‫ول تقعدوا بكل صراط‬
‫ فكثركم وانظروا كيف كان عاقبة‬A‫ا واذكروا إ ذ كنتم قليل‬A‫وع ج‬
86{ ‫}الم فسدين‬
Çünkü gerçekten şeytanla muhatap idi. İnsan kılığındaki Şeytan zürriyetlerine
söylüyordu[27]. Tevrat ve İncil literatüründe ademoğlu tabiri “ey peygamber” manasında
kullanılmaktadır. Demek ki Kitabı Mukaddes’te peygamberler için kullanılan bu tabir
şimdi de Saygın Çağrı Kur’anı Kerim’de Muhammed aleyhisselam için kullanılmaktadır,
onun devlet ve hükümetine işaret etmekte, ona itaat etmeyen Velid b. Muğire, Nadr b.
Haris, As b. Vail, Ebu cehil, Ebu Leheb gibilerdeki itaatsizlik, tamahkarlık ve kibir sıfatları
şeytanın sıfatlarıyla örtüştürülmektedir. Bakara suresi 30. ayette meleklerden iblis ademin
hilafetine itiraz ederek kendilerinin bu hilafete daha layık olduğunu söylüyordu. Yani
Velid b. Muğire, liderliğe kendisinin daha uygun olduğunu dile getirerek Peygamber’e
itaat etmemiştir. Bunun kardeş ayetleri Bakara 247

‫ا قالو ا أ نى‬A‫له قد بعث ل كم طال وت م لك‬h‫يه م إن ال‬, ‫وقالله م نب‬


‫ة من‬
A ‫ بالم لكم نه ولم يؤ ت سع‬,‫ن أح ق‬ ‫يكون ل ه الملك علينا ونح‬
‫ في ال علم‬A‫له اصطفاه عليكم وز اده بسطة‬h‫ل إن ال‬ ‫الم ال قا‬
247{ ‫ه واسع عليم‬h‫ه يؤ تي م لكه م ن يشاء والل‬h‫}وال جسم والل‬

ve Zuhruf 31

31{ M‫عظيم‬ ‫لمن القريتين‬ ‫}وقالوالو ل ا نز‬


M ‫ل ه ذا ال قرآن على ر ج‬

olarak zikredilebilir. Halife kelimesi, selefin yerine geçen, öncekinin makamını dolduran
anlamındadır[28]. Yine A’raf suresinde azgın uluslar son kez uyarılarak, kendilerine
bulundukları toprağın evvelce başka azgın bir ulusa ait olduğu hatırlatılmaktadır[29].
Şimdi Davud aleyhisselam olayının detaylarına dönelim. Tefsir kitaplarının bizi
yönlendirdiği Tevrat bölümü aynen şöyledir.II Samuel 11-12. bab

.#‫والخر فقي‬ (‫ أحد هما ثري‬،.‫ واحد ة‬.‫ «عاش رجل ن في مد ينة‬: ‫وف عل يه قال له‬ ‫ وعند ما د‬. ‫أو رسل الرب ن اثان إلى دا ود‬
‫ اشتراها ورعاها‬،.‫ة صغي ة‬. ‫ واحد‬.‫ أو ما ال>فقي فل م ي ك@ن له سوى نع جة‬3 . 7‫ كثي ة‬.‫ر وغنم‬. ‫وك ان ال>غ ني يم تل ك ق@ط>ع ان بق‬2
‫ عل ى الرجل‬#‫ث@م نزل ضيف‬4 .‫ تأ>ك@ل@ مما يأ>ك@ل@ وتشرب من كأ>سه وتنام في حض نه كأ نها ابنته‬،‫فك برت مع ه وم ع أبنائه‬
‫ احتد م‬.‫عند ئذ‬5 .»‫ بل> سط ا لع ى نع جة ال>فقي وهيأ ها له‬،‫ لض يفه‬7‫ ف ام تنع أن> يذ>بح من غ نم ه وم ن بق ره ليعد طع اما‬،̀‫ال>غ ني‬
‫وعل يه أ ن> ي رد للرجل‬6 ،‫ ال>جاني يستوجب ال>م وت‬d‫ إ ن‬،‫ «ح ي( هو الرب‬: ‫غض ب داود عل ى الرجل ال>غن ي` وقال لناثان‬
.»‫نب ولم يشف ق‬d‫نه ارتكب هذ ا الذ‬g‫ف ل‬ . ‫ال>فقي أربعة أضع ا‬

‫ل قد‬: ‫ إل ه إسرائيل‬,‫ أ« ن ت هو الرجل ! وه ذا ما يقول ه الر ب‬: ‫فقال ناثان لداود‬7


‫ ووه بتك بيت‬8 ، ‫ على إسرائيل أو نقذتك م ن قبضة شاول‬A‫اخ ترتك لتكون م لكا‬
‫ ولو كا ن لذ ك قليل‬. ‫وو يت ك على ب ني إ س رائيل ويه وذا‬ ‫ ل‬، ‫س يدك وز وج ات ه‬
‫فلم اذا اح تقرت كل م الرب ل تقترف الشر أم ام ه؟ قتلت أ ور يا‬9 . ‫لو ه بتك الم زيد‬
‫ك إل ى‬ ‫ك ل ن يفار ق السيف بيت‬ ‫ل ذل‬10 .‫ونيين وتزوج ت ام أر ته‬,‫ال حثي بسيف ال عم‬
‫ «ه ذا م ا‬: ‫وا س تطرد‬11 . »‫ لن ك اح تقرت ن ي واغت ص بت ام أرة أ ور ي ا ال حث ي‬،‫ال بد‬
‫ وآخ ذ نساءك أم ام‬،‫ سأثير عليك م ن أ ه ل بيتك م ن ينزل بك ال بل يا‬:‫يقوله الرب‬
‫أ ن ت ار تكب ت‬12 . ‫ فيضاج عه ن ف ي وض ح النه ار‬، ‫عيني ك أو عطيه ن ل قريب ك‬
‫ى ج م يع بني إسرائيل وفي‬ ‫ أو نا أ فعل ه ذا الم ر على م رأ‬،‫خ طيئتك في السر‬
‫ « والرب‬: ‫ فقال ناثان‬. » ‫ «قدأ خ طأت إل ى الرب‬: ‫فقال داودل ناثان‬13 . »‫وضح النه ار‬
، ‫ك خ طيئتك‬ ‫قد نقل عن‬

Tefsirler surede geçen na’ce kelimesinin kadından kinaye olduğunu zaten


vurgulamışlardır[30]. Netice itibarıyla peygamberimize örneklik teşkil etmesi maksadıyla
Davud aleyhisselamın hayatından bir kesit aktarılmış ve peygamber bununla
eğitilmiştir[31]. Kur’an’da zikredilen peygamber zelleleri ismete muhalif değil, tam tersine
insanın vefat anında ismet üzere olmasını sağlayan, insanı eğiten yola getiren tevbe
yolunu açan musibetler cümlesindendir. Kaldı ki Taberi ve Suyuti gibi müfessirler de
herhalde peygamberlerin ismet sıfatından haberdardılar diye düşünüyoruz[32].

Yine sad suresinde bu sefer Davud’un oğlu Süleymanı yüce kılan sırrı ortaya koyan bir
zelleden bahsedilmektedir(30-33. ayetler). Ayetin karineleri, yani sağlıklı bir çevirisi için
analizi şart olan kelimeleri evvab – aşiyy – zikrirabb –tafika meshan tabirleridir. Sad
suresi de Mekke’de nazil olmuştur. İçinde Adem, Davud, Süleyman ve Eyyub gibi büyük
peygamberlerin zelleleri ve akabindeki tevbe-istiğfarları ders malzemesi olarak
toplanmıştır. Ayetteki evvab, Süleyman Peygamberin namaz ve zikire çok önem verdiğini
vurguluyor. Aşiyy, olayın başlangıcı olarak ikindi vaktidir, kıssanın doğru yorumu için
anahtar işlevi görmektedir. Yani Süleyman peygamber namaza çok önem vermekle
birlikte bir ikindi vakti savaş atlarını seyre dalmıştır. Derken güneşin batmasıyla ikindiyi
kaçırdığını farkeder. Büyük bir üzüntü duyarak şunları söyler “Atlara olan düşkünlüğüm
beni rabbimi zikretmekten alıkoymuş oldu. O halde tekrar Allah’ın rızasına nail olmak
için o atları bana getirin”. Derhal atların bacaklarını ve boyunlarını kesmeye başladı. İşte
Süleyman peygamberi muhteşem bir devlet sahibi kılan özelliği bu olayda yatmaktadır.Bu
ayetin bir kardeşi İşaya bölümündedir(31.bab)

‫ الو اثقين بكثرة‬،‫ الم تو كلين على ال خيل‬،‫ ل لعو ن‬A‫ن إلى م صر طلبا‬ ‫ويلل لم نحدر ي‬
‫ أ و يطلبوا‬،‫وس إ سرائيل‬,‫ م ن غيرأن يلتفتوا إل ى قد‬، ‫الم ركبات وببأس ال فرسان‬
‫ ول ينقض كلم ه بل سيه ب‬،‫وم ع ذلك هفو ح كيم يجلب الشر‬2 .‫م شور ة الرب‬
،A‫ بل بشرا‬A‫ون آله ة‬,‫ل يس الم صري‬3 .‫ل يعاقب بيت ال شرار وناصري فعلة ال ثم‬
‫ يتعثر الم عين‬،‫ب يده‬, ‫د الر‬
, ‫ وعندما يم‬،A‫د ول يست أر واحا‬M ‫وخ يوله م م جردأج سا‬
‫ ويه لكان كل ه ما م عا‬، ‫ويسقط الم ستعين‬.

Yine bunu destekler mahiyette, Zebur’da bir bölüm mevcuttur (Mezmurlar 127). Başarı
Allah’ın rızasıyla ve onun sayesinde gelecektir, ona rağmen, onun değer yargılarını
dışlayarak değil. Peygamber dahil, herkes onun planını tatbik etmeli, onun vahyi
dışındaki bir tatbikattan başarı beklentisine girmemelidir.

‫ب الم دينة‬
, ‫ وإن لم يحرس الر‬. ‫ يتعب ال بناؤون‬A‫ فباطل‬، ‫ب البيت‬ , ‫إن لم يبن الر‬
‫رم ن‬M ‫ م تأخ‬M‫ون من ال فجر الم بكر وإلى وقت‬,‫ تكد‬A‫باطل‬2 .‫ يسه ر ال حار س‬A‫فباطل‬
.‫ه م نيام‬ ‫ج ة أح بائه ح تى و‬ ‫دح ا‬
, ‫ فإن الرب يس‬،‫الليل في سبيل ل قمة ال عيش‬
‫ بناء الشبيبة م ثل‬4 ‫ أ‬. ‫ والول د ثو اب منه‬،‫ه و ذا ال بنون ميراث م ن عند الرب‬
3
‫ فإنه م ل يخيبون‬، ‫طوبى ل لذي مل ج عبته منه م‬5 .‫ م تم رس‬M‫ في يدج بار‬M‫سه ام‬
‫ح ين يوجا ه ون الخصوم في مجلس القضاء عند بو ابة الم دينة‬.

Dünya malından geçip Allah’ın rızası için zikre yönelmesi ona hem dünyayı hem de
ahireti kazandırmıştır. Bu ayeti böyle izah eden tefsirlere rağmen, “atları sevdiysem Allah
rızası için” diye tefsir etmek dünyevi çıkarları, mal sevgisini meşrulaştırmaya matuf
olabilir diye düşünüyoruz. Bu ise consepte aykırıdır. Suheyb Rumi bu ayeti “atları
sevdiysem Allah rızası için” diye anlasaydı herhalde mallarını Mekke’de bırakıp hicrete
katılmazdı. Keza Hz. Ebu Bekir Sıddık mallarını dağıtmak yerine ikiye üçe katlamayı
yeğlerdi. Müminler müşrik kureyşle uzlaşıp Mekke’de zevkusefa sürerler, Medine islam
devletinin rüyasını bile göremezlerdi. Oysa, bırakalım at kesmeyi, mesela Matta
İncili/18, bizi cehenneme sokacak işler yaptırıyorlarsa, o organlarımızı kesip
kurtulmamızı tavsiye eder.

‫الو يل ل لعالم من ال عثرات! فلبد أن تأتي العثرات؛ ولكن الو يل لم ن تأتي‬7 .


: ‫ فاقطعه ا أو ل قه ا عنك‬، ‫ لك‬A‫ا‬h‫ك أ و ر ج لك فخ‬
‫فإن كانت يد‬8 !‫ال عثرات على يده‬
‫ من أن تطرح في النار‬، ‫ك م قطوعة‬ ‫ك أ و رج ل‬
‫أ فضل لك أن تدخ ل ال حياة ويد‬
‫أ فضل لك أن تدخ ل‬: ‫ فاقلعه ا أو ل قه ا عنك‬، ‫ لك‬A‫ا‬h‫وإن كانت عينك فخ‬9 .‫ال بدية‬
.‫وك عينان‬ ‫ي ج ه نم النار ل‬ ‫ من أن تطرح ف‬، ‫ال حياة وعينك مقلوعة‬

Ve bir de özellikle 19.babdaki mesajları belirtmeliyiz. O zaman Hz.İsa’nın nasıl


Hz.Muhammed’in yolunu açtığı daha net anlaşılacaktır[33].

16 ‫ أ عم ل‬M‫ أي صلح‬، ‫يه ا المعلم الصال ح‬, «‫ أ‬: ‫م إل يه ويسأل‬


‫ب يتقد‬
& ‫إو ذا شا‬
‫ «لم اذا تسأل ني عن الصالح ؟ واح د‬: ‫فأج ابه‬17 »‫لح صل على ال حياة ال بدية ؟‬
‫ أ« ية‬: ‫فسأل‬18 .»‫ فاعم ل بالو صايا‬، ‫ إن أر دتأن تدخ ل ال حياة‬، ‫ ولكن‬.‫ه و الصال ح‬
‫ كرم‬19‫زور ؛ أ‬, ‫ «ل تقتل؛ ل تزن؛ ل تسرق؛ ل تشه د بال‬: ‫وصايا؟»أج ابه يسوع‬
‫له ا عم لت به ا‬, ‫ «ه ذه ك‬:,‫ل ل ه الشاب‬‫قا‬20 »...‫أ باك أومك ؛ أوح ب قريبك كنفسك‬
،A‫ «إن أر دت أن تكون كامل‬: ‫فأج ابه يسوع‬21 »‫ فماذا ينقصني بعد؟‬،‫م نذ صغري‬
.‫ فيكون لك كنز في السم اوات‬، ‫ ووز ع على ال فقراء‬، ‫ه ب وبع كل م ا تملك‬ ‫فاذ‬
‫ ل نه كان‬A‫ م ضى ح زينا‬، ‫ب ه ذا ال كلم‬
, ‫فلم ا سم ع الشا‬22 »!‫وتعال اتبعني‬
‫ة كبيرة‬M ‫ح ب ثرو‬‫صا‬.
23 ‫إ نه من الصعب على ال غني أن‬: ‫ول ل كم‬ ‫ «ال حق أ ق‬: ‫فقال يسوع ل تلم يذه‬
‫ن ه أل س هل أن يد خل ال جم لف ي‬:‫ا أقولإ‬A‫ أو يض‬24 .‫يدخ ل م لكوت السم اوات‬
‫ لم ا‬A‫ا‬h‫فده ش التلم يذ ج د‬25 .»‫ ملكوت ال‬.‫ من أن يد خل لا غن ي‬1‫ث ق ب بإ رة‬
: ‫ل له م‬ ‫فنظر إل يه م وقا‬26 »‫ م ن يقدر أن يخلص؟‬، ‫ إ« ذن‬:‫ وسأل وا‬، ‫سم عوا ذلك‬
‫ م ستطاع‬M‫ل شي ء‬ , ‫ فك‬،‫أم ا عند ال‬. ‫» !«ه ذا م ستحيل عند الناس‬
27 ‫ فم اذا يكون‬، ‫ وتبعناك‬M‫ «ه ا نحن قد تركنا كل شي ء‬: ‫ قال بطرس‬M‫عندئذ‬
‫إ نه عندم ا يجلس ابن ال نسان‬: ‫ول ل كم‬ ‫ «ال حقأ ق‬: ‫فأج ابه م يسوع‬28 »‫نصيبنا؟‬
‫ تجلسون أ نتم لا ذين تبعتم وني على‬،‫على عرش مجده في زمن التجديد‬
‫ من ترك بيوتا‬,‫ي‬ ‫فأ‬29 .‫ال تدينوا أ سباط إ سرائيل الثني عشر‬A‫اثني عشر عرش‬
‫ل م ئة‬
‫ ينا‬،‫ي من أ ج ل اسم ي‬ ‫ أ و أراض‬A‫ أ و أول دا‬A‫ا‬h‫ أ و أم‬A‫ أ وأ با‬M‫خ و ات‬
‫ أ و أ‬A‫أ و إخ و ة‬
‫ وآخ رون‬، ‫ولكن أ ولون كثيرون يصيرون آخ رين‬30 .‫ ويرث ال حياة ال بدية‬M‫ضعف‬
‫أو ين‬
‫كثيرون يصيرون ل‬..

Bütün bunları topalayıp Hac suresi 15. ayete bağlayalım. Artık bundan böyle astrologlar,
kahinler, falcılar, büyücüler ve bunların tesirindeki yahudi ve hristiyanlar eskisi gibi etkin
olamayacaklardır. Onların vahye karşı durabilecek güçleri yoktur. Allah’ın izni sayesinde
(rızası değil) bir nebze iş yapabiliyorlardı. Artık onları da yapamayacaklar, çünkü Allah
kendi peygamberi Muhammed Mustafa aleyhindeki oluşumlara geçit vermeyecekdi.
Nitekim Türkçe çeviriler içinde Hüseyin Atay da bu manaları tercih etmiştir[34]. Çünkü
onlar şu an el-mağdub aleyhim ve ed-dalliyn cümlesinden sayılmaktadırlar[35].Ayetlerle
ilan edilen husus bundan ibarettir.

Yukarıda vahyin bu zor durumda bile uzlaşma öngörmediğini belirttik. Zira uzlaşma
olgusu bu süreçte gündemdeydi. Kureyşin işine gelecekti. Hazır peygamber efendimiz de
bir miktar huzursuz ve yorgun iken bir oldu bittiyle hareketinin önü kesilebilirdi.İşte
şeytan ayetleri diye meşhur garanik hadisesi böyle bulanık bir zamanda vuku bulmuş
gözüküyor[36].Peygamberimizin bir manevrayla çıkış aradığı, çözüm aradığı, muhalif
kavminin islamı için çareler düşündüğü anlaşılıyor.

‫ إل ا إ ذا تم نىأ ل قى الشيطان في‬a‫ي‬


‫ ول ا نب‬M‫ك من ر سول‬
‫وم ا أرسلنا من قبل‬
{ ‫أم نيته فينسخ الله م ا يلقي الشيطان ثم يحكم الله آياته والله عليم ح كيم‬
52
‫ للذين في قلوبه مم رض وال قاسية قلوبه م‬A‫ل يجعلم ا يلقي الشيطان فتنة‬
53{ ‫د‬
M ‫ بعي‬M‫ن ل في شقاق‬
‫} إون الظالمي‬
‫في م نوا به فتخبت له قلوبه م إو ن‬
‫ق من ر بك ؤ‬
, ‫ن أ وتوا ال علم أ نه ال ح‬
‫وليعلم لا ذي‬
54{ M‫ستقيم‬,‫}الله له اد الذين آم نوا إلى صراطم‬

Hac suresi 52-54 . ayetlerde gelişen olay muhtemelen şudur. Peygamberimiz Necm
suresini okumak suretiyle putperest Kureyş’i islama çağırırken, sıra lat menat ve uzza gibi
putlara tapmanın yerilmesi kısmına gelmişti. Fakat bu sefer muhtemelen cemaatten bir ses
o esnada onların “şefaati umulan yüce varlıklar” olduğunu vurgulayınca peygamberimiz
itiraz etmemiş ve ikrar etmiş olacak ki oradakiler topluca secdeye kapanmışlar, bunu
uzlaşmanın bir sinyali olarak algılamıştır. Oysa çok geçmeden vahiy gelmiş ve
peygamberimiz uyarılmış, stratejik bir yanlışın önüne geçilmiştir.[37] Benzer bir ayet İsra
suresi 73

‫ا لتخذوك‬A‫ك ل تفتري علينا غيره إو ذ‬


‫إو ن كادوال يفتنونك عن الذي أ وح ينا إل ي‬
73{ A‫}خ ليل‬

ve Ra’d suresi 37 de de vardır[38].

‫ك من ال علم م ا لك‬
‫ا ول ئن اتبعت أه و اءه م بعد ماج اء‬O‫ا عربي‬A‫وكذك أ نزل ناه ح كم‬
‫ل‬
37{ ‫ق‬M ‫ ول وا‬a‫ه من لوي‬h‫}من الل‬

A’raf suresi 200.

200{ ‫ه إ نه سم يع عليم‬h‫فاستعذ بالل‬ ‫} إوم ا ينزغن‬


‫ك م ن الشيطان نزغ‬

ve Fussılet suresi 36. ayetlerde ıse

36{ ‫ك من الشيطان نزغ فاستعذ بالله إنه ه و السميع العليم‬


‫} إوم ا ينزغن‬

yıne şeytanın Peygambere ve iman sahiplerine musallat olacağı, fakat iman sahiplerinin
ayetlere muracaat ve onları tatbik ederek ondan korunabilecekleri, zikir sayesinde
kurtuluşa erecekleri hatırlatılmıştır.

Şeytan mahiyet olarak kibir, tamah, yılanlık, sinsilik, yavaşlık, gaflet, durgunluk, uyku,
rehavet gibi manalara da gelmektedir. Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır denirken
yukarda sayılan sıfatlar insanın aleyhinedir denilmektedir. İnsan bu sıfatları taşıyıp
kendisine ve başkasına zarar vermesin, şayet bir insanda bu sıfatları görürseniz şeytandan
kaçar gibi ondan uzak durun, ihtiyatlı olun denilmiştir. Mesela içki şeytanın ameli
denilmiştir, çünkü uyku verir, uyuşturur, hikmetli insanı rezil hale sokar(Maide 90-91.
ayetler). Keza Bedir savaşı öncesinde müminleri saran uykuya da şeytan denilmiştir(Enfal
11. ayet). Dolayısıyla şeytanla uzlaşma yerine hicret motifi işlenmiştir. Rızkı verenin Allah
olduğu, herkese rızık verdiği, ashab-I kehif gibi imanlı kalmak için imansızlardan uzakta
yaşayanlara veya muhacir olanlara da rızık vereceği zikredilmiştir (Hud 113. ayet).

İncil’de de insanın yalnız ekmekle yaşamayacağı, gerçek bir yaşam için iman ve ameli
salihin gereği vurgulanmış (Matta 4/4), kainattaki en basit canlılara bile Allahın rızık
verdiğini (Matta 6/25-34), mucahid ve muhacirlere de herhalde Allahın rızık vereceği
zikredilmiştir (Hud 6. ayet).

Görüldüğü üzere İslam düşüncesinin sağlam bir zemini zaten mevcuttur. Yirmibirinci
yüzyılda Kur’an mealleri hazırlayacak bilim adamlarımız, artık post-modernizmin ılık
rüzgarlarının etkisiyle, geçen asırda inkar edilmek istenen kültürel mirası sahiplenmeleri
koşuluyla, taşların gediğe koyulduğu eserler meydana getirebilirler. Kitabı Mukaddes
Kuranı Kerime, Kuranı Kerim de Kitabı Mukaddese homojen bir şekilde bağlıdır. Böylesi
güçlü bir bağı koparmaya çalışmak sosyal bilimlerin ruhuna aykırıdır. Bu bağı inkar
etmek gerçekleri arama iddiasıyla da bağdaşmaz diye düşünüyoruz.
“ŞEYTAN AYETLERİ” OLGUSU

Bütün oryantalistlerin bildiği üzere Tevrat ve İncil metinleri sağlıklı değildir, muharreftir;
zaman içinde bir takım değişikliklere uğramış bulunmaktadır. Başka bir deyişle bu kutsal
kitapların asli kelimeleri ve dolayısıyla da manaları korunamamıştır. Sonuçta bu kutsal
metinlerin mesajlarında da büyük ölçüde sapmalar meydana gelmiştir. Kur’an metni ise
asli kelimeleriyle korunmuştur. Fakat “mealler ve tefsirler” incelendiğinde bu kelimelere
dair bütün manaları ortaya koyabildikleri söylenemez. Hatta pek çok yerde asli kelimeleri
meal bazında tahrif ettikleri ileri sürülebilir. Hac suresi 52-54. ayetlere bakalım

‫ إل ا إ ذا‬a‫ي‬
‫ لو ا نب‬M‫ك من ر سول‬ ‫وم ا أرسلنا من قبل‬
‫تم نىأ ل قى الشيطان في أم نيته فينسخ الله م ا‬
‫يلقي الشيطان ثم يحكم الله آياته والله عليم‬
52{ ‫}ح كيم‬
‫ للذين في قلوبه م‬A‫ل يجعلم ا يلقي الشيطان فتنة‬
‫ن ل في شقاق‬ ‫م رض وال قاسية قلوبه م إون الظالمي‬
53{ ‫د‬M ‫}بعي‬
‫في م نوا‬‫ق من ر بك ؤ‬ , ‫ن أ وتوا ال علم أ نه ال ح‬
‫وليعلم لا ذي‬
‫به فتخبت له قلوبه م إون الله له اد لا ذين آمنوا إل ى‬
54{ M‫ستقيم‬,‫}صراطم‬
ayette şeytanın “bir şey” ilka ettiğinden[39], Allahu tealanın ise şeytanın ilka ettiği . 52
“bu şeyi” nesh ettiği belirtiliyor. 53. ve 54. ayette ise bu ilka ve nesh işinin munafıkları
tesbit etmek, müminleri de güçlendirmek için icra edildiği vurgulanmaktadır. Şeytan ve
zürriyetinin[40] ortaya attığı “şirki öngören” tez ve görüşler Allah tarafından yeni bir
ayetle iptal edilirken, bu tür şirkle uzlaşmacı tezlere ve görüşlere uyanların büyük
yanılgıda oldukları bildirilmektedir. Mümin 12’de yine böyle bir uzlaşma tezinden
ifadesinden, yani “Allah’a ortak koşmak ‫ إو ن يشرك به ؤت م نوا‬bahsolunur. Özellikle
durumunda iman edersiniz” cümlesinden anlaşılıyor ki müşrikler şirk üzere bir imanı
.( Rasul’e itaati ) kabul etmektedirler
‫ذل كم بأنه إ ذا دعي الله وح ده كفرتم إو ن يشرك به ؤت م نوا فالحكم ل له ال علي‬
12{ ‫}ال كبير‬

Taberi ve Zemahşeri’nin “Garanik olayı” adıyla takdim ettiği olay, rivayetlerindeki senet
zinciri ve metin muhtevası bakımından kabuledilemez olsa bile, son derece önemli sosyal
bir realitedir. Garanik rivayetinin kanıtları yetersiz olsa bile, Kureyş’in uzlaşmayı
dayatması[41] ve Resul’ün de bir ictihatla[42] ve çok kısa bir süre hüsn-ü zanla uzlaşmış
gözükmesi bir realitedir.Zemahşeri bu olayı şu ifadelerle özetler:

“Peygamber efendimiz gelen vahiyleri kavmine tebliğ etmişse de kavmi onu


umursamamış, hatta eza ve cefa çektirmeye başlamışlardı. Kavminin uzun süren bu
muhalefeti karşısında umursamazlıklarından bunalıyor[43] ve onların da mutlaka islama
girmeleri için kendini parçalıyordu. Artık yeni bir manevrayla, başka bir yolla onları
teşvik etmeyi düşünmüyor da değildi. Onları şirk inatlarından caydıracak bir yol öneren
vahiyleri hasretle bekler gibiydi. Bu esnada Necm suresi nazil oldu. Peygamber
okuyordu.

}19{ ‫ع ز ى‬
‫أف رأ يتم اللات وال‬
20{ ‫}وم ناة الثال ثة ال أخ رى‬

diye başlayan bir beyit döküldü ) ‫ ( ألغران يق تلك‬Bunun akabinde, nasıl olduysa
dudaklarından. Diyordu ki ( lat, menat, uzza yüce kuğulardır, prenslerdir, onların da
şefaatleri umulur ). Bunun üzerine oradaki müşrik cemaat secdeye kapandı.[44] Bu bir
]uzlaşmaydı.[45

Olayı daha anlaşılır kılmaya çalışalım. Bilindiği üzere Kur’an’ın oluşum süreci dış
etkenlere bağlıdır. Olaylara bağlı olarak nazil olan ayetler vardır. Mesela
muvafıkat-ı Ömer başlığı altında bir takım ayetler vardır ki Hz. Ömer’in sözleri
muvafakat-ı ilahiyeye mazhar olmuş ve aynen Kur’an metni olmuştur. Başka bir
deyişle bir insan sözü Kur’an ayeti olarak, ayet formunda ortaya çıkabilmektedir.
“Şeytan Ayetleri” de böyle anlaşılabilir. Bu sefer Hz. Ömer gibi tevhid müdafii bir
değil de, mesela Velid bin Mugire gibi şirk müdafii birinin dayatmaya çalıştığı söz
olarak karşımıza çıkar. Makalede sunulan ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere,
Peygamberimize Kur’an içinde putperestliği de meşrulaştırması empoze edilmiştir.
Bu şahıslara şeytan, empoze ettikleri fikriyatı Kur’an müfredatı durumuna getirme
gayretine de ayet denilerek şeytan ayetleri, şeytani tavır kavramı oluşmuştur.
Peygamber efendimiz bu “ şirk ile uzlaşma” ictihadından ve noktasından ilahi
ikazla uzaklaştırılarak kendisine “Hicret” yolu açılmıştır. Aşağıda sunulan ayetler
‫‪şirkin “uzlaşma yanlısı” fenomenini kanıtlar mahiyettedir.‬‬

‫‪Zümer 64-66‬‬

‫}قل أ فغير الله تأم روني أ عبد أ‪,‬يه ا ال جاه لون {‪64‬‬
‫ك ل ئن‬‫ن م ن قبل‬ ‫ولقد حأو ي إل يك إول ى لا ذي‬
‫ن من ال خاسرين {‬ ‫أ شركت ل يحبطن عم لك ول تكون‬
‫‪65‬‬
‫}بل الله فاعبد وكن م ن الشاكرين {‪66‬‬

‫‪Raad 36-39‬‬

‫ل إل يك ومن‬ ‫ولا ذين آتيناه م ال كتاب يفرح ون بم ا أنز‬


‫ال ح زاب م ن ينكر بعضه قل إ نم ا أم رتأن أ عبد الل‪h‬ه‬
‫}ول أشرك به إل يه أ دعو إول يه مآب {‪36‬‬
‫وكذك أ نزل ناه ح كم‪A‬ا عربي‪O‬ا ول ئن اتبعت أه و اءه م‬
‫ل‬
‫ك من ال علم م ا لك من الل‪h‬ه م ن لوي‪ a‬ول‬ ‫بعد م اج اء‬
‫}واق‪37{ M‬‬
‫ولقدأر سلنا ر سل‪A‬م ن قبلك وج علنا له م أز واج‪A‬ا‬
‫ول‪ M‬أ ن يأتي بآية‪ M‬إل بإذن الل‪h‬ه‬ ‫ة وم ا كانل رس‬‫وذر ي ‪A‬‬
‫ل كلأج ل‪ M‬كتاب {‪38‬‬
‫}يم حو الل‪h‬ه م ا يشاء ويثبت وعنده أم‪ ,‬ال كتاب {‪39‬‬

‫‪İsra 73-75‬‬

‫ك ل تفتري‬ ‫إو ن كادوال يفتنونك عن الذي أ وح ينا إل ي‬


‫ك خ ليل‪73{ A‬‬ ‫}علينا غيره إو ذ‪A‬ا لتخذو‬
‫ه م شيئ‪A‬ا قليل‪{ A‬‬ ‫ن إل ي‬‫ك ل قد كدت ترك‬ ‫ول ل أ ن ثبتنا‬
‫و‬
‫}‪74‬‬
‫إ ذا‪A‬ل أذقناك ضعف ال حياة وضعف المم ات ثم ل تجد‬
‫}لك علينا نصير‪A‬ا {‪75‬‬

‫‪Bunlara göre şu iki sonuç çıkar‬‬

‫!‪1- OTURMAYACAKSIN‬‬
‫‪Sana ve söylediklerine, özellikle de Kur’an’a saygı duymayanlarla birlikte oturma.‬‬
‫‪Munafıkların saygısızlıklarına tanık olduğunda oturmaya devam etme, onları terket,‬‬
‫‪yoksa onlarla uzlaşmış olursun, onlar gibi muamele görürsün.‬‬

‫‪Nisa 140‬‬
‫ن أ ولياء م ن دون المؤ م نين‬ ‫لا ذين يتخذون ال كافري‬
‫‪A‬ا ‪139‬‬
‫أ يبتغون عنده م ال عزة فإن العزة ل ‪h‬له ج م يع‬
‫وقد نزل عليكم في ال كتابأن إ ذا سمعتم آيات الل‪h‬ه‬
‫يكفر به ا ويسته أز به ا فل تقعدوا م عه م ح تى يخوضوا‬
‫ث غيره إ نكم إ ذ‪A‬ام ثله مإن الل‪h‬ه ج ام ع‬‫في ح دي ‪M‬‬
‫‪A‬ا ‪140‬‬
‫ي ج ه نم ج م يع‬ ‫الم نافقين وال كافرين ف‬
‫ح من ال‪h‬له قالوا أل م‬ ‫لا ذين يتربصون بكم فإن كان ل كم فت‬
‫نكن م عكم إو ن كانل لكافرين نصيب قالوا ألم نستحو ذ‬
‫عليكم ونم نعكممن المؤ م نين فالل‪h‬ه يحكم بينكم يو م‬
‫الم م نين سبيل‬ ‫ال قيامة ول ن يجعل الل‪h‬ه ل لكافرين على ؤ‬
‫}{‪141‬‬
‫إن الم نافقين يخادعون الل‪h‬ههو و خ ادعه م إو ذا قام وا‬
‫إل ى الصلة قاموا كسال ى يرآؤون الناس ول يذكرون‬
‫}ال‪h‬له إ ل قليل‪142{ A‬‬
‫م‪,‬ذبذبين بين لذك ل إلى ه ـؤ لء ول إلى ه ـؤ لء وم ن‬
‫}يضلل الل‪h‬ه فلن تجد ل ه سبيل‪143{ A‬‬
‫ن أ ول ياء م ن دون‬ ‫يا أ ي‪,‬ه ا لا ذين آم نوال تتخذوا ال كافري‬
‫ن أ تريدونأ ن تجعلوا ل ‪h‬له عليكم سلطان‪A‬ام‪,‬بين‪A‬ا {‬ ‫المؤ م ني‬
‫}‪144‬‬
‫إن الم نافقين في الدرك ال سفل من النار ول ن تجد ل ه م‬
‫}نصير‪A‬ا {‪145‬‬

‫‪En’am 68‬‬
‫إو ذا رأيت لا ذين يخوضون في آياتنا فأعرض عنه م‬
‫ح تى يخوضوا في ح ديث‪ M‬غيره وإم ا ينسينك الشيطان‬
‫}فل تقعد بعد الذكرى م ع ال وق م الظالم ين {‪68‬‬
‫وم ا على الذين يتقون من ح سابه مم ن شي ء‪ M‬ول ـكن‬
‫}ذكرى ل عله م يتقون {‪69‬‬
‫وذر لا ذين اتخذوا دينه مل عب‪A‬ا وله و‪A‬ا وغرته م ال حياة‬
‫الد‪,‬نيا وذكر بهأ ن تبسل نفس بما كسبت ليسله ا‬
‫م ن دون الل‪h‬ه لو ي ول شفيع إو ن تعدل كل عدل‪ M‬ل‬
‫ن أ بسلوا بما كسبوا له م شراب‬ ‫ؤي خ ذ م نه ا أول ـئك لا ذي‬
‫}من ح م يم‪ M‬وعذابأل يم بم ا كانوا يكفرون {‪70‬‬

‫!‪2- KOVMAYACAKSIN‬‬

‫‪Zengin ve mağrur muhalifler istedi diye beraberindeki fakir ve mütevazi müminleri‬‬


‫‪dışlamayacaksın, çevrenden uzaklaştırmayacaksın.‬‬

‫‪En’am 52‬‬
‫ك من‬ ‫ول تطرد الذين يدعون ر به م بالغداة وال عشي يريدون وج ه ه ما علي‬
‫ح سابه مم ن شي ء‪ M‬وم ا من ح سابك عليه مم ن شي ء‪ M‬فتطرده م فتكون م ن‬
‫}الظالم ين {‪52‬‬

‫‪Hud 29,30‬‬
‫ك إل‬ ‫ك إل بشر‪A‬ام ثلنا وما نراك اتبع‬
‫فقال المل لا ذين كفروا م ن وق مه م ا نرا‬
‫ل بل نظن‪,‬كم كاذبين {‬ ‫ن ه م أر اذل نا بادي الرأي وم ا نرى ل كم علينا من فض ‪M‬‬‫لا ذي‬
‫}‪27‬‬
‫قال ياوقم أرأ يتم إن كنت على بينة‪M‬من ر بي وآتاني رح م ةم ن عنده فعم يت‬
‫ه ون {‪28‬‬‫}عليكم أ نلزم كموه ا أو نتم له ا كار‬
‫ي إل على ال‪h‬له وم آأ نا بطار د الذين آم نوا‬‫ويا وق م ل أ سأل كم عليه م ال‪ A‬إن أ ج ر‬
‫ي أر اكم قو م‪A‬ا تجه لون {‪29‬‬ ‫إ} نه مم‪,‬ل قو ر به م لو ـكن‬
‫}وياوقم م ن ينصرني من الل‪h‬ه إ ن طرد‪,‬ته مأ فل تذكرون {‪30‬‬
‫ول إ ني م لك ول أ قول‬‫ول ل كم عندي خ زآئن ال‪h‬له ولأ علم ال غيب ول أ ق‬ ‫ول أق‬
‫ل لذين تزدر يأ عينكم ل ن يؤ تيه م الل‪h‬ه خ ير‪A‬ا ال‪h‬له أ علم بم ا في أ نفسه م إ ني إ ذ‪A‬ا‬
‫ل}من الظالم ين {‪31‬‬
Şuara 144
111{ ‫}قال وا أ ؤن من لك واتبعك ال أر ذلون‬
}112{ ‫قال وم ا علمي بم ا كانوا يعم لون‬
113{ ‫}إن ح سابه م إل ا على ر بيلو تشعرون‬
}114{ ‫وم ا أنا بطار د المؤ م نين‬
115{ ‫بين‬,‫}إن أ نا إلا نذيرم‬

Bakara 13
‫فه اءأ ل إ نه م ه م‬,‫إو ذا قيلله م آم نوا كم ا آمن الناس قالوا أ ؤن م ن كم ا آمن الس‬
13{ ‫فه اء لو ـكن ل يعلمون‬,‫}الس‬

Sonuç:

Arapça Kur’an’da değil ama, Kur’an meallerinde yer yer “şeytan ayetleri” fenomenine
rastlanır. Arapça Kur’an, mealleşme sürecinde mutlak surette bir tahrifat geçirir. Buna
ilka-i şeytan denilebilir. Çünkü özelde peygamberimizin hayatına, genelde de dinler
tarihine , sami dillere ve edebi sanatlara hakim olunmadan arapça Kur’an metnini
kavramak mümkün değildir. Dahası, bu branşlarda hakimiyet sağlansa bile Kur’an
kelimelerini birebir başka bir lisana aktarmak da mümkün değildir. Barındırdığı belagat
unsurları ve sanatları çeviriyi imkansız kılar. Bunlarla birlikte meallerdeki tutarsızlıkların
Allah’ın yardımıyla zaman içinde ehil insanlarca düzeltilmesine de nesih denilebilir.

[1] Nahl 103, Fussilet 3, Şura 7,


[2] Fussilet 44, Yusuf 2, Zümer 28, Zuhruf 3,
[3] Ahkaf 12, Taha 113, Raad 37, Şuara 195
kökenli ibarelereden “yufassılu” ibaresi “izah eder, karara bağlar “ ‫ “ فصل‬Kur’an’da geçen ]4[
”, “faslu’l-hitab” ibaresi “yorum yapmak, karara bağlamak”, “mufassalen” ibaresi “şerh edilmiş”,
“tafsilen” ibaresi “şerh ederek”, “hayru’l-fasılin” ibaresi “en uygun karşılığı veren”, “yevme’l-
.fasl” ibaresi de amellerin “yorumunu yapmak ve karşılığını vermek” anlamında kullanılmıştır
fiili sami kökeni itibarıyla ibranice Tevrat’ta çok sık ‫ קרא‬Kur’an kelimesinin kökü olana Karae]5[
geçen kelimelerden olup, feryad etmek, ağlamak, dua etmek, yalvarmak, meded ummak,
çağırmak, seslenmek, hatırını araya koymak, isim vermek ve okumak gibi anlamlar taşımaktadır.
Rabbin ismini kıraat, Rabbin ismini tesbih ve Rabbin ismini zikr tabirleri Kur’an ve Tevrat’ın ortak
.kavramlarıdır

,‫יהו™ה‬¢
‫חל‬¢‫ב‬
ž ‫ז‬œ
‫שם מ‬ ‫ב‬œ‫י‬¢‫ ו‬,‫ם‬ª
™ ‫ן‬ª ‫קד‬ª‫מ‬
œ ‫י‬¢
‫הע‬™ ‫ ו‬,‫י™ם‬œ
‫ל מ‬ž
‫ית א‬ž ‫ט א̄הל®ה; ב‬ž‫י‬¢‫ו‬--‫ל‬ž
‫ית א‬ž
‫ם לב‬ª
‫קד‬ œ ,‫™ה‬
ª‫מ‬ ‫הר‬™‫ה‬
™ ‫שם‬œ
™ ‫תק מ‬
ž ‫ע‬¢‫י‬¢‫ו‬
.‫שם יהו™ה‬ž ‫™א ב‬
‫קר‬œ‫י‬¢‫ו‬

Saygınlık ise takva prensiplerinin halen sadece islam dininde bulunduğunu gösteren ayeti işaret
eder: “Allah katında en saygın olanınız en takvalı olanınızdır”Hucurat 13. Nitekim “Kur’an zaten
sadece takvalı olanlara hidayet verir”Bakara 2.
Bkz Yazıcı Mesut, Türkçede Necib Mahfuz, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 1997 ]6[
.s.41,42
Bu yöntemde yazarın bütün eserleri dikkatle taranmıştır. Yazarın allusion (tevriye, telmih,
teşbihleri) kullanım sıklığı gözlemlenmiş ve görülmüştür ki mesela, bir romanındaki
kahramanların Hüseyin ve Abbas isimleri taşıyor olmasında kurgu vardır. Her iki isim de Kerbela
Vakası’nın içindedir. Kahire’de makamı olan Hz.Hüseyin yazarın diline doladığı bir
kahramandır. Romanda ise, linç edilmekte olan Abbas bu esnada ilk bakışta yakınındaki arkadaşı
Hüseyine seslenir gibi feryad etmektedir : “Yetiş Hüseyin! Yetiş Hüseyin! ”. (Oysa nerede o ödlek
Hüseyin, nerede o meded umulan Peygamber torunu Hz.Hüseyin). Yazar yakını zikretmiş, uzağı
kastetmiştir. Kur’an’ın edebi uslubu da böyledir.Yusuf suresinin 42. ve 50. ayetlerindeki rab,
zikir, rasul kelimelerinin kullanımı böyledir.

Halkin Leon, Tarih Tenkidinin Unsurları, Ankara 1989 s.11 ]7[


a.e. s.65 ]8[
Boratav Ali, Tarih ve Tarihçi, İstanbul 1985, s.61 ]9[
Taberi, Camiu’l-Beyan c.10 s.165 ]10[
Zemahşeri, Keşşaf c.3 s.144 ]11[
Al-i İmran 37. Ayette, kutlu doğum için evden uzaklaşan Hz.Meryem’e rızkın bir şekilde ]12[
.ulaştığı belirtilmişti
,Allah kendi dinine yardım edenlere yardım etmektedir”, ayrıca Muhammed 7. Haşr 8“ ]13[
[14] Yusuf 101 ve 110. ayetler
Enbiya 77 ]15[
enbiya 77, saffat 116, tevbe 14 ve 40, enfal 74, araf 157, al-i imran 81, gafir 51, fetih 3, ]16[
hadid 25, muminun 26 ve 39, ankebut 30. Bütün bu ayetler yardım talebini yapanın ve yardım
.edilenin evvelemirde Hazreti Peygamber olduğunu göstermektedir
Enbiya 105 ]17[
Enbiya 44, Raad 41 “Görseler ya, biz nice ülkelerin yönetimine müdahale etmekteyiz, bize ]18[
”?karşı olan cemaatleri tasfiye etmekteyiz, bizimle başa çıkabilmişler mi
Bu meyanda, ayın yarılması? Gibi görkemli bir mucize talebinin öteki talepler gibi kur’an’a ]19[
yansımamış olması çok dikkat çekicidir. Üstelik, yahudılere birkaç kez Tur dağını üzerinize
düşmekten alıkoymadık mı? yollu sitem eden ayetlerin yanında, neden müşriklere Ayı da yardık,
ayı biz yarmadık mı şeklinde karşılıklar telaffuz edilmemiştir? Kaldı ki kıyamette ay ve güneşin
biraraya gelme pozisyonunun çarpışma değil, kusuf/husuf mahiyetinde olacağı söylenmiştir(bkz.
.)Kıyamet suresi 7,8,9
Keza Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın bundan ötürü uzun uzun kusuf/husuf
namazları kıldığı sabittir. Bunları, bu tutulmaların muhtemel Kıyametin birer alameti olduğu
varsayımıyla kılmaktadır(Sahihi Buhari Muhtasarı Tecridi sarih tercemesi . C. 3, s.344-348, 553
no’lu hadisi şerif).
İnşikakı kamer hadisesi, dolayısıyla yarılma değil bir nevi tutulma şeklinde cereyan etmiştir.
Konuyla ilgili hadis rivayetleri belki inşikak hadisesinin vukuunu ispatlar, yoksa inşikakın infisal
keyfiyetinde tezahürünü ispata yetmemektedir.
Bakara 144, Nisa 153, Secde 5 ]20[
.tekvin 28 / 12 ]21[
‫ةعل ى ال رض ورأ سه ا ي مس‬ A ‫ قائم‬A‫ شاهد فيه سل ما‬A‫ور ى حل ما‬ ‫ أ‬12
‫ نف سه واق ف فوقه ا‬,‫والرب‬13 ،‫ ومل ئك ة ال تصع د وتن زلعليه ا‬، ‫السماء‬
‫ إ ن ال رض لات ي ترقد‬.‫ب إل ه أبيك إبراه يم إول ه إسحق‬ , ‫« نا هو الر‬
‫ أ‬:‫يقول‬
‫ غربا‬,‫ وتمت د‬، ‫الت ي ست ك ون كت راب ال رض‬14 ، ‫عليه ا الن أعطيه ا لك لو ذ ريتك‬
‫ه ا‬15 .‫ وتتب ارك بك وبذ ريتك جميع شع وب ال رض‬،A‫ج ن وبا‬ ‫ و‬A‫ وشمال‬،A‫وشرقا‬
‫ ول ن أتركك إل ى أن‬.‫ك إلى هذه ال رض‬,‫ أو رد‬، ‫أ نا معك أو رعاك حيث ما تذه ب‬
.»‫ك ب ه‬‫أ ف ي بكل ما وعد ت‬
‫ إن الرب في هذا ال موضع أو نا لم‬A‫ا‬h‫ح ق‬ « :‫ثم أف اق يعق وب من نوم ه وق ال‬16
‫ «م ا أرهب هذ ا المك ان! م ا هذ ا سوى بي ت‬:‫واعت راه خوف وق ال‬17 »!‫أ علم‬
‫أ وخ ذ ال حجر‬، ‫ثم بك ر يعقوب في الصباح‬18 .»‫ال وهذ ا هو باب السماء‬
» ‫ود عا ال مك ان «بيت إيل‬19 ،A‫ وصب ع لي ه زيتا‬A‫الذ ي ت وسد ه ونصب هع مودا‬
.»‫ «ل وز‬A‫ بيت ال) وكان اسم ال مد ين ة أول‬:‫(ومعن اه‬

Burada Yakub aleyhisselam ruyasında göğe yükseltilerek, bir nevi makama çağrılarak yakında
devlet sahibi olacağı kendisine bildirilmiştir. Hz.Muhammed de İsra hadisesinde benzer bir olay
yaşamıştır. Sanki burada, şimdiki yahudilerin Yakub a.s’ın dini ve devletiyle benzerliklerinin
bulunmadığı, tam aksine Muhammed Mustafa’nın Yakub’a yahudilerden zihniyet itibarıyla çok
daha yakın olduğu gösterilmektedir
A’raf 40 ]22[
Kehif 14 ]23[
Sad 22 ]24[
A’raf 16-17 ]25[
araf 86 ]26[
kehif 50 ]27[
araf 142, ayrıca nur 55, enam 133, hud 57, araf 129, 169, meryem 59 ]28[
araf 69, 74 ]29[
…Taberi, Zemahşeri, Begavi, Suyuti, Ebussuud, Bursevi, Alusi ]30[
.Nitekim Zebur (Mezmurlar 32) bu konuya temas etmiştir ]31[

1 ‫ وليس في روح ه‬،A‫ب خط يئ ة‬ , ‫ج ل لاذ ي ل ي حسب له الر‬ ‫ط وبى للر‬2 .‫ط وبى للذ ي غف رت آثام ه وست رت خط اياه‬
‫فقد كانت يد ك ثق يل ة ال وطأ ة‬4 ،‫وه ي النه ار كل ه‬, ‫ ع ن العت رافب الذنب بليت عظ ام ي في ت أ‬,‫ح ين سكت‬3 .‫غش‬
:‫ قل ت‬.‫ ول أكتم إثمي‬،‫ عترف لك بخط يئت ي‬5‫ حتى ت حولت نض ارتي إل ى جف اف حر الص ي ف أ‬،A‫ وليل‬A‫علينه ارا‬
‫ بخط اياه وقت ما ي جد كفل تب لغ‬hM‫ تقي‬,‫له ذ ا ليعت رف لك كل‬6 ‫ صف حت ع ن إثم خط يئت ي‬A‫ا‬h‫ حق‬،‫أ عترف للربب مع اصي‬
‫ بت رانيم به جة الن جاة تط وقن ي‬.‫ في الض يق تحرسن ي‬،‫ نت ست ر لي‬7 ‫ أ‬.‫لي ه سي ول الت جارب الطامي ة‬. ‫إ‬
8 ‫ كال حص ان‬M‫ل ت كونوا بل عقل‬ 9 .‫ عين ي ت رعاك‬. ‫ أ نصحك‬.‫ أ علمك أو رشد ك الط ريق لات ي ت سلكه ا‬:,‫يقول الرب‬
‫ م ا ال واثق ب الرب فالرح مة‬.‫كث ير ة هي أوج اع ال شرار أ‬10 .‫والبغل ؛ لاذ ي ل يط يع إل إذ ا ضبط بال جام وقيد ب ال حب ل‬
‫تحيط به‬.
11 ‫ اهت ف وا ياج ميع ال مستق يمي القل وب‬.‫يه ا ال برار وابته جوا‬,‫اف رح وا بالرب أ‬.

Benzer bir tutum ne yazık ki hemen hemen bütün meallere sirayet etmiş, birçok ayet ve ]32[
surenin bu şekilde içi boşaltılmıştır. Sanki klasik müfessirler ismet nedir bilmeyen, peygamber
karşıtı varlıklar olarak düşünülmüştür. Meallerde Hz. Musa’nın buzağıya tapmakla mürted
olmuş ümmetini öldürtmesi ismete? Mugayir bulunmuş ve Hz.Musa’ya budist rahip elbisesi
giydirilmiş. Kuranı Kerim Bakara 54 / Kitabı Mukaddes Çıkış 32 /27

‫ لو ما أر ى موسى أن الشعب غ ارق في مجونه بعد أن أف لت هرون زم ام ه م فصار او بذلك مث ار سخرية‬25


.‫ون‬,‫حو ه الل وي‬
‫ ف اج تمع ل‬.»‫ من يتب ع الرب فليقبل إل ي هن ا‬,‫ «كل‬: ‫وق ف في باب ال مخيم وصاح‬26 ، ‫أ عدائه م‬
‫ و‬,‫ ليتقل د كل‬: ‫ب إل ه بن ي إسرائيل‬
‫ إو يابا‬A‫ وج ولوا في ال مخي م ذه ابا‬،‫ سيف ه‬M‫اح د‬ , ‫ «هذ ا ما يعل ن ه الر‬: ‫فه ت فبه م‬27
‫ ذل ك‬.‫ون أم ر موسى‬,‫فأ طاع الل وي‬28 .»‫ أم قريبا‬A‫ أم صاح با‬A‫ سواء أكان أخا‬M‫ واقتل وا كل داعر‬،M‫ إل ى مدخ ل‬M‫م ن مدخ ل‬
‫ ل« ق د كر ست م لا ي وم‬:‫ين‬D‫ذ قال موسى للوي‬ 1 ‫عن دئ‬29 .‫الي وم ف قتل من الش ع ب في نحو ثلث ة آلف رجل‬
‫ في‬.‫لر ب‬ ‫ ول كن لينع م علي كم ا‬،‫د منكم قتل با ن ه أو أخ يه‬ 1 ‫ وقد كلف لذ ك كل واح‬،D‫لر ب‬ ‫نأ فس كم لخ دم ة ا‬
.»‫ه ذا الي وم ببر كة‬

İşin en ilginç tarafı, Bedir savaşına az kala nazil olan bu ayeti (Bakara 54) içini boşaltarak çarpıtan
zihniyet, o savaşı hangi ayetlerin hazırladığını izah etmekte zorlanacaktır. Hz. Musa’yı budist
rahip kılan bir zihniyet, Bedrin aslanları bu kadar şanlı idi dedirten Çanakkale destanını izah
etmekte de zorlanacaktır. Zira Çanakkale zaferi Bedir zaferi ruhuyla kazanılmıştır. Bedir
zaferinin de Musa aleyhisselam ruhuyla kazanılması gibi.

.Rahman suresinin son ayetiyle Matta 23. Babın son ayeti ]33[
Atay Hüseyin. Kuran Turkce Ceviri, İstanbul 1998 s.332 ]34[
Taberi, Beğavi, Suyuti, Ebussuud …fatiha suresi ]35[
Keşşaf c .3 s. 161 ]36[
[37] Kur’an’ın oluşum süreci genelde dış etkenlere bağlıdır. Mesela, muvafakat-ı Ömer diye
meşhur 15 kadar ayet vardır ki bunlar Hz. Ömer’e ait olup Allah’ın onayıyla aynen Kur’an metni
olmuşlardır. İşte şeytan ayetleri adıyla geçen konu da böyle bir şeydir. Bir insan sözünün KUR’AN
olarak ortaya çıkması. Bu sefer müşriklerin dayatmaya çalıştığı sözler manasındadır.
Peygamberimize Kur’an içinde putperestliği de meşrulaştırmayı empoze etmeye çalışan şahıslara
şeytan, empoze ettiği fikriyatı Kur’an müfredatı durumuna getirme gayretine ayet denilerek
şeytan ayetleri, şeytanca tavır denilmiştir.. Bu davranış kalıbı bugün dahi devam etmekte, ne yazık
ki Kuran mealleri şeytan ayetleri kıvamına dönüşebilmektedir. Şu ayet çok dikkat çekicidir.
Kalem suresi 9. “ İsterler ki taviz ver de onlar da taviz versinler
8{ ‫}فل ا تط ع ال مكذ بين‬

}9{ ‫وا لو تده ن في ده ن ون‬.‫ود‬


10{ ‫ن‬
M ‫ف مه ي‬
M ‫} لو ا تط ع كلح ل ا‬
}11{ M‫ مشاء بن ميم‬M‫ه ماز‬
12{ M‫ع لل خير مع تد أ ثيم‬
M ‫}من ا‬
}13{ M‫ بعد ذلك زنيم‬a‫عتل‬

Az kalsin seni sana vahyettigimiz ayetlerin disinda bize karsi iftira eder duruma ]38[
dusureceklerdi.Ve sen de onlarin koalisyonunda yer alacaktin. Seni ayetlerimizle
yonlendirmeseydik az kalsin onlarla isbirligine giriyordun Bunu yapsaydin dunyada da
.ahirettede oteki insanlara nazaran iki kat azap cekerdin. Kimse de seni elimizden kurtaramazdi
Sana gelen vahiyden sonra yine onlara uyacak olursan seni Allahin elinden kimse kurtaramaz.
[39] Araf 200,201
200{ ‫له إن ه س ميع عليم‬h‫ط ان نز غ فاس تعذ ب ال‬
‫و} إ ما ي نز غنك من الشي‬
201{ ‫بصر ون‬,‫إ} ن الذ ين تاق واإ ذا مسه م طائ ف من الشيط انذت ك ر وا فإ ذا هم م‬
Fussilet 36
36{ ‫و} إ ما ي نز غنك من الشيط ان نز غ فاس تعذ ب الله إنه هو السميع الع ليم‬

[40] Enam 121

‫له عليه و إن ه لف سقو إن الشياطين ليوح ون إ لى أو ليآئه م ليج ادلوكم و إن‬h‫و ل تأ كلوا مما لم يذ ك ر اسم ال‬
‫لمش ك ون‬
‫ر‬ ‫أ طعتموهم إن كم‬

[41] Kalem 8-15


8{ ‫المك ب ين‬
‫}فلا تط ع ذ‬
}9{ ‫وا لو تد هن فيد هنون‬,‫و د‬
10{ ‫ن‬
M ‫ف مه ي‬
M ‫}و لا تط ع ك لح لا‬
}11{ M‫ مشاء ب نميم‬M‫هماز‬
12{ M‫ للخ ير مع تد أث يم‬M‫}مناع‬
}13{ M‫ك زن يم‬
‫ بعد ذل‬a‫عتل‬
14{ ‫و ب نين‬M‫أ} ن كان ذا مال‬
15{ ‫إ} ذا ت تلى عليه يآ ات نا قال أس اطير أالو لين‬

[42]Enbiya 78,79. Bu ayetlerde Davud ve oğlu Süleyman’ın bir davada farklı görüşte
oldukları, Süleyman’ın fetva ve ictihadının daha isabetli olduğu vurgulanır. Hem
peygamberlerin de kararlarında isabet etmeyebileceği, hem de oğulun babadan daha
isabetli olabileceği zımnen bildirilir.
[43] Hud 12

‫ك إن ما‬
‫ك تارك بع ض ما ي وحى إ ليكو ضآئ ق به صد رك أ ن ي ق ولوا لول أ نز ل عليه ك زن أو ج اء مع ه مل‬
‫فلع ل‬
12{ ‫ و كيل‬M‫له على ك لش يء‬h‫أ} نت نذري و ال‬
Kalem 48

48{ ‫}فاصبر لحكم ربك و لا تكن كصاحب الحوت إ ذن ادى و هو مكظ وم‬

[44] Zemahşeri, Keşşaf, c.3, s.161


[45] Ahmed Hassan, İslam Hukukunun Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1999, s.84
Benzer bir uzlaşma teklifi de Medine’de olmuştu.

‫ه د ى و لئن تا بعت أ هواءهم‬


‫ه هو ال‬h‫و لن تر ض ى عنك اليه ود و ل النصار ى حتى ت تبع ملته م قل إن هد ى الل‬
120{ M‫يو ل نص ير‬a ‫له من و ل‬h‫}بعد الذ يج اءك من الع لم ما لك من ال‬

You might also like