Professional Documents
Culture Documents
Http:// Kurdistan-post.com
Hejar Şamil'in Letif Memmed Bruki (Tarihçi, Kurdolog, Rusya ve Uluslar arası
gazeteciler federasyonu üyesi) görüsmesinden;
(1). Zengezur kazası, 1923’te oluşturulan Kızıl Kürdistan arazilerinin ağırlıklı bölümünü
kapsamaktaydı. Bu kaza 1868’de kurulan Yelizavetpol eyaleti içerisine alınmış, 1921’de
ağırlıklı kesimi Azerbaycan’a, diğer bir kısmı ise Ermenistan’a dahil edilmiştir. “Zengi”
bir Kürd aşiretinin ismi, “zur” Kürtçe taşlık, cıngıllı yer, çıngırak, çıngırdak demektir.
“Zengezur” toponimi, “zur”da, yani taşlık, arazide yaşayan Zengiler anlamını taşımaktadır.
Yazar Hejarê Şamil 'in “Sovyet Kürdlerinin kısa tarihi” adlı kitabından;
Dinlendi:
1. Karabağ'ın aran (düzlük) bölümünün yürütme
organlarının yapılandırılması hakkında.
2. Kürdistan hakkında.
Karara alındı:
2. Özerk Kürdistan oluşturmak, merkezini ve sınırlarını
Özerk Dağlık Karabağ'ın sınırlarının tespit edilmesiyle
birlikte belirlemek
Komisyon başkanı A. G. Karaev”
Tanıklar anlatıyor
Aynı komite içersinde yer alan Mehmet Emin Aziz ise, gittik ve gittiğimiz gibi
geri döndük diyerek Moskova ziyaretini özetliyor. Halen Kazakistan'ın Almati
kentinde yaşayan Emin Aziz gözyaşları arasında o günleri şöyle anlatıyor:
'Biz onlara isteklerimizi aktardık. Bizi güzelce dinlediler. Ama sonuçta şunu
söylediler; 'biz size kültürel otonomi verelim. Yani Kırgızistan'da 1,
Kazakistan'da 3, Azerbaycan ve Türkmenistan'da birer tane olmak üzere size
6 tane kültürel otonomi merkezlerini açma hakkı verelim'. Bunun üzerine söz
hakkı alan Babayev, 'Kültür Merkezlerini biz de biliyoruz. Bunların varlığından
da haberimiz var. Bize bunlar değil üzerinde halkımızla birlikte
yaşayacağımız toprak lazım. Bize kültür merkezi değil ülke lazım' der.
Babayev'in bu anlatımlarını dinleyen Kuruşçev'in sekreter kararlı olduğumuzu
görünce, konuştuklarımızı ve istemlerimizi Devlet Başkanı Kruşçev'e
aktaracağını, isteklerimizin çok ciddi olduğu, üzerinde düşünülmesi gerektiği,
istenen toprakların Azerbaycan topraklarında kaldığı, bu topraklar için
Azerbaycan'a baskı yapamayacaklarını, sorunu çözmeleri için Azerbaycan
Komünist Partisi ile Meclisine ileteceklerini söyleyerek görüşmeyi bitirdi.'
Aziz biraz ironik ve birazda duyduğu acılardan yüzünde zoraki beliren bir
gülümseme ile evet bize o günlerde yani 42 yıl önce düşüneceklerini
söyleyenlerin hala düşündüklerini görüyoruz diyerek Moskova'nın vereceği
kararı ne kendisinin ne de çocuklarının görmediğini ve bundan sonra da
görmeyeceğini söylüyor.
1961'de Moskova'dan bir cevap gelir. Cevap bekledikleri gibi, yani ilk
görüşmede heyete aktarılanlar olduğu gibi tekrar ediliyor. Bunun üzerine Kızıl
Kürdistan savaşımını verenler işlerin pekte kolay olmayacağını görürler ve
bunun üzerine bir süre sessiz kalırlar. Biraz özgürlükler yanlısı gibi görünen
Kruşçev'in açılımlar yapma istemlerinden cesaret alarak harekete geçen ve
hiçbir sonuç elde etmeden evlerine dönen Kürtler, olası yeni fırsatların ortaya
çıkmasını beklerler. Bu süre zarında ilişkilerini sürdürürler.
Mustafayev, Kuzey Kürdistan'da 80'li yıllarda başlayıp hala süren bir savaşın
olduğunu, buna rağmen kendilerinin Almati'nin derelerinde toplanıp
tartışmalarının oportünizmden başka bir şey olmadığını söyler. Almati'de
yaşayan Mustafayev, 'bize öncülük yapan Babayev'e 'ülkemizde savaş var.
Ülkemizde yanmaya başlayan ve her geçen gün biraz daha gürleşen
özgürlük savaşına gidip katılmamız gereken yerde buralarda bunları
tartışmamızın hiç bir anlamı yoktur' dedim. Fakat gel gör ki, Babayev'in 89
yılında Azerilerle Ermeniler arasında dağlık Karabağ sorunundan dolayı
başlayan savaştan faydalanmak amacıyla gidip savaşarak hakkımızı alalım
dayatmasına karşı çıkanlar, Babayev'in benim söylemlerime katılmasını bir
kez daha engelleyerek başkaları için çokça gösterdiğimiz çabaları ülkemiz
için göstermemizden bizi bir kez daha alı koydu' diyor.
Mirzoyev, her şeye rağmen bu olaylara neden olanlar hakkında ise şunları
dile getirdi: 'Ermenilerin orada Kürtlere yönelimi yürütülen ciddi bir parçalama
politikanın sonucuydu. Kürtler önce Êzîdî ve Müslüman olarak ayrıştırıldı.
Kürtlere karşı oynanan oyun Êzîdî Kürtlerinin kimliklerine Kürt değil de
Êzîdîdir diye yazılmasıyla devam edildi. Müslüman Kürtlerin, Türk olduğu ve
Türklerin yandaşı olduğu şeklindeki propagandalarla sürdü. Bu
propagandalarla Êzîdî Kürtleri bu yönelime araç haline de getirildi. Örneğin
Êzîdî şeyhlerinden Hasan, Keleş ve Kerem yaptıkları açıklamalarla Kürtlere
yönelimi meşrulaştırdılar. Ama Êzîdî Kürtlerin aydınları buna hem karşı
çıktılar hem de halkımızın o ateşin içinden çıkarılmasında büyük rol
oynadılar. Karleni Çaçani, Prof. Dr. Şakıro Mıho, Halıt Çetoyev, Çerkeze Reş,
Celile Celil, Amerike Serdar, Prof. Dr. Şeref Eşiri, Prof. Dr. Saidi İbo gibi
aydın, yazar ve bilim adamı yaptıkları radyo ve TV konuşmalarında Kürtlerin
Êzîdî, Müslüman diye bir ayrıma tabii tutulmasının yanlış olduğu dikkat
çekerek, bu yaklaşımlar Kürtlerin katliamını meşrulaştırma anlamına
geleceğini söylediler. Verdikleri bu çabalar sonucu halkımızı o ateşin içinden
çıkardılar. Orada bende birkaç kere bu yönelimleri durdurmak için
televizyonlarda konuşmalar yaptım. Çünkü Kürtlerin evleri yakılıyor,
öldürülüyor hatta evlerinin içinde bile yakılanlar oluyordu. Yani burada
Müslümanlık Azeri ve Türk olmakla bir tutulmuştu. Aslında yapılmak istenen
mezhep çatışmasıydı. Tek bir çaremiz kalmıştı oradan çıkmak ve bizde onu
yaptık. Bu kez adı konmamış bir sürgündü başlayan, çünkü halkımız bununla
bir parçalanmışlığı daha yaşadı. Rusya'ya, Özbekistan'a, Ukrayna'ya gidenler
ile gelip Kazakistan ve Kırgızistan ülkelerine yerleşenlerde oldu. Bu neden
yapıldı? Bana göre oradaki potansiyelimizden, var olan kurumlarımıza sahip
çıkmamızdan ve Kızıl Kürdistan'ı yeniden diriltme çabalarından duyulan
korkulardı. Sorumluları ise Ermeni Biliminsanı Komünist Parti Sekreteri
Galust Galuyan, yine bilimler akademisi öğretim görevlisi Babik Asetyan gibi
tanınmış insanlardı. Bunlar orada milliyetçiliği pompalayarak Ermenistan'ın
sadece Ermenilerden oluşan bir ülke olmasını sağlamak istediler.Ancak biz
Sovyet Kürtleri tarihten silinmemizi oluşturduğumuz kurumlar aracılığıyla
başardık.'
Seyit Evran