You are on page 1of 6

VİZE SONRASI 1.

DERS
*1856 Paris ant. ile birlikte Türkiye’nin Avrupa birliğine girmesi kararlaştırılmıştı. 1949 ‘da
da bunun tekrar edildiğini görüyoruz.1949’da Türkiye Avrupa Konseyi’ne üye olmak için
başvurdu.

*1948 ‘de savaş sonrası dönemde Türkiye önündeki alternatif olarak batı dünyası ile
yüzleşmek istiyordu ve böylece de 1948 de kurulan Benelüx Ülkeleri yani Fransa-
İngiltere arasında yapılan Brüksel Antlaşması çerçevesinde ve de Marshall Planının
desteği ile kurulmuş olan bu savunma antlaşmasına girmek istediğinde karşısına hayır
giremezsin, senin Avrupa ile ne ilgin var itirazı ile karşılaşmıştır. Ama buna rağmen
Marshall planı çerçevesinde Türkiye 1940’ların sonlarına doğru OECD’ ye (Avrupa iş
birliği ve güvenlik teşkilatı) üye olup bir hayli yardım almayı da başarmıştı

*Onun dışında Türkiye’ye bir Akdeniz Paktı önerilmişti Akdeniz Paktına İngiltere, Fransa
girecek Türkiye ve Yunanistanı da alacaklardı. 1949 ‘da NATO’ya girmek isteyen
Türkiye’ye sizin Kuzey Atlantik ile pek ilginiz yok dedikten sonra altenatif plan olarak
sunulan Akdeniz paktı fikrine girebilecekken Türkiye, NATO’ya İtalya’nın alınma girişimi
ile Türkiye Akdeniz’in ikiye bölündüğünü söyleyerek İtalya’yı Nato’ya alıyorsunuz bize
layık gördüğünüz Akdeniz paktı mı? diyerek ikilik çıkarmaya başlıyor.

*Bunlardan sonra 1948-49 yıllarında İngiltere ile ABD arasında bir tartışma görülüyor. bu
tartışmanın odağında da İngiltere’nin Türkiye’yi bir Ortadoğu savunma Paktı içerisinde
MEDO Paktı’nda görmek istemesi ABD’nin de Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi görerek Kuzey
Atlantik Paktına pek dahil etmek istememesini görüyoruz. Bunun nedeni de 1948-49
yıllarında ABD’nin savunma bütçesinin 15 milyon Dolar ile sınırlı oluşu ve Türkiye’yi de o
pakta alıp paktı genişletmeye bütçesinin el veriyor olmayışı . Ama Türkiye ne diyor o
arada “ Medeni Dünya’nın bir parçası olmalıyım ve bu parçada batı dünyası ile ittifak
yapmadığım sürece kendimi batılı olarak hissetmiyorum.” diyor.
*4 Nisan 1949’da NATO imzalandıktan hemen sonra Türkiye’nin bu pakta dahil
edilmesinin hala söz konusu olmadığı ama Rusya’nın saldırması durumunda da
Türkiye’yi savunacaklarını sözel olarak belirttiklerini görüyoruz. Fakat Türkiye bunu
itilmişlik olarak niteliyor ve sözel olarak bahsedilmiş bu lafları umursamıyor. Bir süre
sonra İngiltere tekrar devreye girerek Türkiye’nin Ortadoğu’da yapılan bir pakta yer
almasını isteyecektir.
*Peki neden İngiltere böyle bir şey istemektedir? Çünkü artık 1950’li yılların ortasına
gelmekteyizdir 52 ‘de Ortadoğu’da “Albaylar Cuntası“ dediğimiz “Albay Abdulnasır”
başkanlığında subaylar darbesi gerçekleşecek ve bu darbe sonrasında da Mısır
bağımsız olacak. Hatta batı ülkelerine karsı onların sömürgeciliğinden kurtuluşmuş ve
de Sovyetler’e yakın bir politika izlenecektir.İşte böyle bir ortamda Süveyş Kanalı’nı terk
etmek zorunda kalan İngiltere Türkiye’nin Ortadoğu’da kendisine destek vermesini
istediği için Ortadoğu savunma örgütünü kurmak ister. Ortadoğu uzmanı olan o dönemin
ABD Dış İşleri Bakanı Foster O da Ortadoğu paktının önemli olduğunu ve Türkiye’nin de
Ortadoğulu bir ülke olarak burada yer almasını söylediği bir ortamda 50’li yıllara gelinir
ve 50’de Kore savaşı başlar. Bu Kore Savaşı’na Türkiye kesinlikle Batı ile entegre olmak
istediği için Menderes Hükümeti (ilk kez Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yurtdışına asker
gönderilecektir.) CHP’nin de desteğini de alarak 4500 Türk askerini Birleşmiş Milletler’in
kontrolüne vererek Kore’ye göndermiştir.
*Kore’ye gönderdiği askerlerin ardından bir hafta geçtğinde NATO’ya girmek için tekrar
talep gönderir. Demokrat partinin en büyük girişimi olarak nitelenmektedir.CHP’de bunu
desteklemiştir en azından karşı çıkmamıştır. Askerlerin gönderilmesine rağmen ABD
Türkiye’nin bir Ortadoğu Ülkesi olduğu konusundaki ısrarını sürdürdüğü bir anda o
dönemin Avrupa Yüksek Müttefik Komutanı (daha sonra başkan da olacaktır)
Einsenhower bir savunma sistemi oluşturur ve der ki “ Avrupa bir şişedir bu şişenin geniş
kısmını Sovyetler Birliği, boyun kısmını Orta Avrupa Avusturya ile Almanya ve Balkanlar,
dip kısmını ise İspanya oluşturur. Buranın bir saldırıya uğraması durumunda ise şişenin
dış çeperlerinden yardım gelmez ise Batı ittifak sistemi (NATO) tek başına koruyamaz”
der. Bu yüzden de Türkiye’nin ve Yunanistan’nın NATO’ya alınmasını batılı ülkelerin
savunması açısından önemli olduğunu söyler. Buna rağmen o dönemde ABD
hükümetlerinden buna 1951’de Truman’dan da itiraz gelecekse de bu dönemde ABD’nin
de savunma için harcadığı bütçedeki paranın da artması ile birlikte ve ardından da Kore
Savaşı’nda Çin askerlerinin Sovyetlere yardım etmesi ve Sovyetlerin komünist dünyanın
kendi içinde bir araya gelmesi üst üste gelişi ile Türkiye ve Yunanistan’ı NATO’ya almaya
karar verirler.
*Buna itiraz eden iki devlet vardır ki onlarda gerçekten Kuzey’de olan Atlantik’e yakın
olan Norveç ve Danimarka olur. Bu iki Ortadoğu ülkesini neden alıyorsunuz bizimle ne
ilgileri var derler.(o zmanlar Yunanistan da Ortadoğu olarak algılanır yani yakın doğunun
o da içindedir, o zamanlar olduğu gibi günümüzde de Yunanistan batılı sayılmaz.Tek
sorun Müslümanlık değil,Kuzey Avrupa kendisini Avrupalı görür akdenizi görmez.)
*Türkiye ve Yunanistan NATO’ya alınıyor.Ve alındıktan sonra gerekirse Türkiye NATO
içerisinde Ortadoğu savunmasında da bulunur gibi bir gerekçe ile katılsa da ABD bir
süre sonra bunu çıkartıyor. Neden? Çünkü ABD Ortadoğu’ya bulaşmak istemiyor
*50’lerin ortasına gelmemize rağmen ABD’nin daha bizde gözü yok. Ortadoğu
petrollerinin önemi diyoruz ya bunların önemi İsrail falan kurulacak 60’larda özellikle
70‘lerde farkedilecek o yüzden hala ABD Ortadoğu’ya bu dönemde öyle sıcak bakan bir
ülke değil. İngiltere’de orda çok fazla etkin olamıyor ABD’nin bu ortadoğu politikasına
engel olamıyor ABD süper güç olduğu için ses çıkaramıyor.
*Bir süre sonra Truman’ın bu konuda ikna olusu ve ingilterenin isteklerini göz ardı
ederek biçimlendirmesinin ardından Türkiye’de ve Türk kamuoyunda kabul edilme
soylentileri cıkısı 51 ‘de Ottova‘da yapılan toplantılarda Türkiye’nin alınacağının ciddi
şekilde belirginleşmesinden sonra Türkiye 1952 Şubat ayında Lizbon ‘da yapılan
toplantıda muhalif bir kararla NATO’ya alınıyor. Bu çok önemli bir karardır.
*Türkiye’nin 1920’lerde o siyasal modelinin ne olacağı düşüncesinden sonra NATO’ya
girişi cok onemli bir karardır Neden? Çünkü biliyoruz ki osmanlının son yıllarından
itibaren batılı gücler parcalamak istemiş ve işgal etmişlerdi ardından yasanan kurtulus
savasının dönüm noktası olması neydi batıya rağmen batıcı bir politika izlenmişti.Bunu
yaparken batı uygarlığı demokrasisi teknolojisi alınırken batının emperyalizmine karsı
cıkılıyordu.batıya rağmen batıcı politika derken bu anlatılmak istenmiştir.
*52’de batıyla birleşirken daha once mücadele etmiştik şimdi yanlarına giriyoruz
endişesini dindiren nedir? Batı dediğinin başında İngiltere yok ABD var. Bizi işgal eden
İngiltere Fransa idi. ABD ile önceki ilişkilerimize bakınca kötü niyet görmemişiz. Ben
ABD’den ne zarar gördüm mü ki başında olduğu bir ittifaka girmeyeyim ben buna
girerim. Ben Rusya’ya karşı tavır alırım çünkü Osmanlıyı işgal etmek istemiş Montrö’ye
müdahale etmek istemiş, onunda ötesinde 2,Dünya Savaşı sırasında Kars ve
Ardahan’dan taleplerde bulunmuş.
*Şimdi bunlara bakınca Türkiye’nin Nato’ya girmesi Mantıklı görünüyor. Rusya’nın tehdit
olarak algılanması bir de bu girilen batı ittifakının karşısında İngiltere ve Fransa değil
ABD’nin oluşu . Böylece buraya girecektir ve bir süre sonra NATO’ya girişinin ardından
sadece Türkiye açısından Sovyet tehdidini kaldıran bir girişim değil Avrupa ve ABD
açısından da mükemmel olacaktır. ABD o zamanlar Türkiye için asla batmayacak bir
savaş gemisi benzetmesi yapacaktır.Yunanistan ve Türkiye NATO’ya Güneydoğu kanadı
ülkesi olarak girdiler.İttifakı güçlendirecek ve komünizmin önüne set çekecek önemli bir
Kuzey Kuşağı olmuştur.
*O donem o Einsehower’ın şişesi fiili duruma dönüştürünce ;Bulgaristan zaten
Sovyetler’in uydusu durumunda ,Yunanistan komünist örgütlenmeler oluşuyor Marshall
yardımının büyük kısmı ülke olarak bizden kücük olmasına rağmen Yunanistan’da
Komünist örgütlenmeler olduğu için oraya verilmişti. Şimdi Türkiye’yi NATO’ya alırken
diyorlar ki çevrede bu kadar komünist örgütlenmeye meğilli ülke var Türkiye eğer
bunların önünü kesmez ise Bulgaristan tekrar Yunanistan’ı işgal edebilir ve Akdeniz’e
komünizm yayılır diyorlar. O bakımdan Türkiye Batmayacak bir savaş gemisidir söylemi
ile sovyetleri güneyden bulgaristan ve yunanistanı da doğudan komünizmin önünü
kesmesi için ideal müttefik olarak görülüyor.

*Burada o dönemde Türk iç Politikasına bakarsak Türkiye’nin asıl korkusu bu ittifakları


yaparken doğru mudur yanlış mıdır diye bakıldığında Türkiye’nin bir Rusya korkusu
vardır. Her ne kadar komünizm korkusu olarak algılansa da bu komünizm korkusu
değildir. O dönemde asıl korktuğu Rusya’dır devletin kendisidir. Su anda Komünizm yok
mesela neden hala bir beraberlik söz konusu değil. çünkü 200 yıl önceki hafızalarda
kalanlar yüzünden.
*1946’da iç politikaya bakarsak Türkiye Emekçi ve Köylü Partisi kurulmuş sosyalist
olarak bu hemen kapatılmış altyapı desteği kesilmiş.1946 döneminde çok partili rejime
geçmemize rağmen egemen ideolojin hala “kemalist milliyetçilik” in sürdüğünü
görüyoruz.(ırkçı bir milliyetçilik değil toprağa dayalı milliyetçilik anlayışı) O donemde
Yunanistan’a da Komünist rejimin gelmesi söz konusu çünkü içte komünist
örgütlenmeler söz konusu. Türkiye’de komünist partilerin kapatılmasına rağmen
Türkiye’nin Sovyetleri tehdit olarak görüyor. Avrupa’da ne İran’ı ne de Yunanistan’ı
Türkiye kadar önemsemiyor Komünist hareketler konusunda. Neden ? Çünkü
Yunanistan nüfus olarak çok az ve Türkiye çok kritik bir noktada. O dönemin gerek
askeri gerek sivil stratejileri Türkiye’nin önemini çok iyi hesaplamış.
*1952- 1956 Dönemi
*50 ve 60’lı yıllara bakınca Türkiye’nin batı ittifakına en bağlı olduğu dönemi görüyoruz.
Hatta 1953 de Stalin’in ölmüş olmasına rağmen Kruşcev gelip Türkiye’yi
sakinleştirmesine daha demokrat daha liberal takılmasına rağmen Türkiye hiçbir zaman
Sovyetlerden gelen eli tutmaya niyet etmeyecektir. Stalin korkuları arttırmıştır,
doğrudur.Ama Stalin olmasa bile Türkiye’nin Osmanlı’dan kalan o 200 yıllık işgal
politikasını unutmayacaktır.
*1956’da Sovyetler ile Türkiye’yi bir araya getiren bir olay olmuştur. Montrö Boğazlar
Sözleşmesinin tarihinin bittiği dönemdir.Sovyetler Krusçev döneminde boğazlara karsı
bir talepte bulunmamıştır. İtiraz olmadan Montrö sürüp gidecektir. Hatta 1958 yılına
gelindiğinde Moskova Türkiye’yi özellikle bağlantısız kalması için yapılan işte o zamanki
görüşmelerde ekonomik yardım sağlama vaadinde bulunmuştur. Nitekim bir süre sonra
Menderes duyuracaktır. Hatta 1960 darbesini ABD’nin planladığını Rusya ile Türkiye’nin
yakınlaşma isteği ile birlikte Menderes’i ABD’nin düşüreceği söylentileri dolaşmaktadır.
1960 Darbesi ile ABD Türkiye’ye 500 milyon Dolarlık bir yardım yapıyor. Buda ABD’nin
tarihinde 24 saat içerisinde yaptığı tek yardım. Askeri rejime yapıyor bunu. Oysaki
Menderes daha önce 30 milyon dolar istediğinde red edilmiştir. Vermez iseniz vermeyin
ben Rusya’dan alırım dedi demesinin ardından da askeri darbe yapıldı.
*Sovyetlerin o yardım tezine de Menders döneminde sıcak bakılmadığı halde 58 de bir
antlaşma yapılacak ardından askeri rejim geldikten sonra Kruşçev, Cemal Gürsel’e
görüşme isteği içeren bir mektup yazacaktır ve Cemal Gürsel buna cevap
vermeyecektir.
*Cemal gürselden sonra 61 secimi ile İsmet Pasa da Sovyetlerle ilişkiye sıcak
bakmayacaktır. Mesafeli duracaktır. İsmet paşa balkan harplerini, kurtulus savasını
birinci dunya savasını gormus biri olarak o işgalleri de zihninden atması kolay
olmayacaktır. 500 milyon dolarlık teklif de bulunun sovyetler geri cevrilmiştir.60lara
gelinceye kadar ABD ilşkilerinin iyi olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin NATO’ya girişi ile
Türk kara-hava kuvvetlerinin dörtte üçü deniz kuvvetlerinin de büyük bölümü NATO’ya
verilecektir. NATO’nun içeriğine benzer içerikli ABD ile antlaşmalar yapılacaktır. Bu
antlaşmalar sonucu İncirlik, Diyarbakır, Sinop, Hopa, Karamürsel, İzmir –çiğili, ve
Samsun ‘da kurulan radar üsleri ile Türk ABD ilişkileri kurulmuştur.
*NATO’nun amacı çerçevesinde kullanabilir. Yani komünist bir tehlikeye karşı
kulllanabilir.Türkiye Hatay’ı almış suriyeden ve suriyeyi sovyetler destekliyor. yani ABD
üssü İncirlikte kuruluyor Çünkü türkiyenin güneyindeki arap ülkelerinden bir tanesi de
mısır’dır sovyete yakın olan bu tehlikeyi gordüğü için kabul etmiştir.
*Peki şuan neden duruyor hala öyle bir tehlike yok??? Mısır’da öyle o zaman sovyetler
yıkıldı diye diğer üslerdeki füzeler söküldü oralar dağıtıldı o zaman incirlik’in de aynı
şekilde sökülmesi gerekmez mi? Sökülmediği gibi ABD orayı kendi çıkarları için Irak’ı
vurmak için yani Türkiye topraklarında olan bir üs Türkiye leyhine değil Türkiye aleyhine
kullanılmış oluyor.
*ABD üslerinin kurulmasına paralel olarak batı dünyasından da bolca yardım alınıyor
(askeri yardım) 48-64 arası 2 milyar dolar ABD’den Avrupa’dan ise 50-62 arsında 1
milyar dolar geliyor ki büyük bölümünü de ABD sağlıyor. Ve bu süreçte 50 ve 60 larda
ithalat ve ihracat hacmi de çok büyüyor. Menderes döneminde çiftçinin eli para
görmüştür.
*O dönemlerde Türkiye ABD’nin tüm dediklerini yaparken muhalif kesim acaba
Menderes ile ABD arasında bir antlaşma mı var? Menderes hükümetine karşı çıkılsa
ABD Menderes’i destekler mi? soruları hem sivil hemde askeri bürokraside baya bir
kusku yaratacaktır.
*1960 Darbesi ile ABD’den destek gelmeyince böyle bir antlaşmanın olmadığı orataya
çıkacak ve Türkiye açısından 50’ler ve 63’ e kadar batılılaşma ve NATO çerçevesinde
altın çağını yaşadığını söyleyebiliriz.Her iki taraf içinde Türkiye açısından da.
*1950’li yıllarda 53 itibari ile yeni bir pakt arayışına girilecektir. Balkan paktı benzeri bir
pakt arayışına girilecektir. Bu kez bu yeni pakta Bulgaristan alınmayacak çünkü artık
Doğu bloğunun bir parçası olmuş olacak. (30’lardakine yeterince toprak alamadığı için
dahil olmamıştı) Bu kez balkan paktı yapılma sebebi; Türkiye ile Yunanistan’ın
Yugoslavya’yı pakta alması isteniyor.Yugoslavya’nın önemi ise Balkanlar ile orta Avrupa
arasında önemli bir yerde oluşu.Tito ile Kruşçev arasındaki gerginliğin artması ve
Tito’nun Sovyet uydusu olmak istemeyişi. Böylece Türkiye böyle bir paktı yaparsa
NATO’ya üye olmadan Yugoslavya’yı batı şemsiyesine almayı düşünüyor. En azından
komünistlere karşıt olması için. Bunu da şubat 1953 ‘de Dostluk ve İşbirliği Antlaşması
yapılacaktır bu üç ülke arasında 9 ağustos 1954 ‘de de aralarında bir antlaşma
imzalanacak fakat 1955 yılında Tito ile Kruşçev arasındaki buzlar eriyecek ve Balkan
Paktı kendiliğinden kalmış olacaktır.
*1955 yılı Türkiye ile Yunanistan arasında bir başka gerginliğin orataya çıkışıdır. Kıbrıs
sorunu ortaya çıkmaya başlayacaktır.bağlantısızlara uzunca değinmicem.1955 de
endonezya baskentinde mısır yugoslavya ve hindistandan öncülüğünde NATO'ya ve
Varşova Paktı'na karşı bu ikisinin de karşısında olan bir "bağlantısızlar hereketi"
başlatılmıştır. Bunlar ne komünist bloğa ne de batı bloğuna ait olmamakla birlikte hepsi
sosyalist rejimlere de yakınlık duyan 3.dünya ülkelerinin oluşturduğu bir topluluktur. bu
hareketin başlamasına tito öncelik ettiği için bu donemde batılı bloka dahil olan turkiye
ve yunanistan ile imzaladığı balkan paktından uzaklaşacaktır.
*İngiltere Türkiye'nin batı ittifakına alınmasından ziyade Ortadoğuya kaydırılmasını
savunmuştu, bunun temel nedeni 1954'de ingiltere'nin Süveyş'den çekilme durumunun
olmasıydı.Bunun sonrasında da Ortadoğu'ya yönelik yeni bir Pakt hazırlanması girişimi
ortaya çıkacaktır.İngiltere çekildiğinde orada bir boşluk oluşmasın diye. Ama Albay
Abdulnasır'ın Sovyet yanlısı politika izlemesi ve İngiltere'nin de uluslararası politikada
karar belirleyici bir rolü olamaması sonucunda Ortadoğu'da yeni bir pakt kurulma girişimi
başlayacaktı.Bu da Bağdat Paktı olacaktır. Bu paktta İran Irak Türkiye ve İngiltere
dörtlüsü olacaktır. Bağdat paktına ABD dahil olmamış ama dışardan gözlemci statüsü ile
katılmış 24 şubat 1955'de Ortak Güvenlik ve Savunma Paktı şeklini almıştır.Her ne
kadar bunları tek başına koyduğunuzda İran Irak ve Türkiye'nin bir savunma
yapabileceği yoktur ama en azından suriye'de Mısır'da örgütlenen sosyalistlere karşı
ABD yönetimine evet diyen ülkeleri bir arada tutmaktır.
*Menderes bunu yaparken bunun içerisine Mısır ve Ürdünü alacağını hesaplamıstır
ikiside girmemiştr. Mısır'ın girmediği gibi Ürdün 'de girersen canını okuruz diyen arap
ülkelerinden korkarak katılmamıştır ve İncirlik Üssü'nün kuruluşu ile birlikte Ürdün
kralının korunmasını da ABD üstlenmiştir.1958 de çıkan Lübnan iç savasında komünizmi
engellemek için incirlik üzerinden Lübnana yardım yapılacaktır.
*Nato’nu nda girişimi ile ortadoğuda olusan bu yapılanmalar 1958'de Irak'da yapılan
askeri darbede Irak kralı Faysal öldürülür. sosyalist parti başa gelecektir Menderes
bunların özgüveni ile sanki burada askeri darbe yaptırırsa ABD yanlısı hükümet
kuracağını sanır ama yanıldığını anlar .58'de Türkiye ekonomisi kötüye gidince işler
karısr.
*Bağdat Paktı Irak'ın çekilmesi ile Bağdat’sız kalır adı Centro merkezi savunma orgutu
olduktan sonra ankaraya alınır we üyeler değişir ırak'ın yerine Pakistan bu ücünün bir
araya gelişine bakarsak birbirlerine uzak ülkeler bunlar.Ayrıca bunlar toplansa ne olur
.Bunlar savunma paktı gibi bir araya geliyorlar ellerinde modern silahlar mı war ?Türkiye
bile Nato ile zar zor toparlanmaya calişir halde.Pakistan ise Hindistan ile olan keşmir
sorunu arkama ABD yardımı alayım Hindıstan'ı haklarım düşüncesi ile giriyor.İran zaten
girmişti Şah başında ABD yanlısı .bu kuruluyor ama bir sinerji beklenmiyor zaten.ücünü
toplasan avuc içi kadar savunma gücü yok.bağdat pakti cok tartısılmıs bişey değil bunlar
Komünisme karsı kurulmus bir orgut
*cok fazla savunma gücü var mı hayır asla yok ama ne de olsa komünizme karsı bir
araya gelmişlerdir. Her ne kadar dediğim gibi ABD temelli bir oluşum olsa da ne Bağdat
Paktı'na ne de Centro haline Abd dahil olmayacaktır ve dışarıdan izleyecektir.Hatta
Menderesin kral hüseyin ile bağlantı kurup sende gel katıl demesinin uzerine diğer arap
ülkelerince tehdit edilen hüseyin tahtindan indirilecek duruma gelmiştir.O yüzden
dediğim gibi bu paktın cok fazla yayılma olanağıda yoktur.Yayıldığı bolgelerde de bir
gucu yoktur.Centro'ya donustukten sonrada İran karşı devriminden sonra yani 1979'da
yok olup gidecektir.
*Menderes'de cok büyük bir arap düşmanlığı vardır.ABD tutmuştur coğu zaman.
Osmanlının bölünmesini hızlandırdıkları için çok gıcık cocukluk doneminden kalan
hafızadır. hatta 1948'de İsraili tanımasının en büyük sebebi de budur.Suriye'nin de zaten
Hatay'dan dolayı hırsı var. Ama İsrail'in de Filistin'i işgalini de Arap ülkeleri ile birlikte
kınar.

You might also like