Professional Documents
Culture Documents
TÜRKİYE
evrelerini yaşamak zorunda olduğumuz ,varlığımızın her alanını çok yönlü etkileyen
boyutlarıyla temel belirleyicisi olan sistemi, bir bütünlük içersinde ele alıp
becermiş, bilginin “verimliliği” artırdığını görmüştür. Paranın keşfi ile yepyeni bir
evreye giren mübadele ilişkisi sisteminde; insanoğlu bir eline parayı, bir eline de
belirlemek istiyorsak, sistemi, onun iki temel dinamiği olan para ve bilgi’nin
2
Giriş
kültürel, bilimsel – teknik vb tüm alanlarında, sanayi toplumu ve ulus devlet gibi
özgül değerlendirmelerdir. Konumlarına bağlı, özgül bakış açıları, belirli bir alan,
3
aktardıkları bilgiler; gerçekliğin sınırlı – sorunlu bir boyutunun, bir parçasının
bilgisidir.
alanını aşan ,Görecelik kuramı , Kuantum kuramı , Sistem bilimi -Sibernetik vb. nin
bizlere açtığı yeni ufuklar, sunduğu yeni düşünce araçları mantık ve ilkeler ve de
sibernetik gösterdi ki; evrendeki tüm var oluş biçimleri enerjinin çeşitli düzeylerde
4
yeniden üretmek üzre kullanıp ,dışlarına bir de ürün verdikleri yeni bütünselliğe,
kendi dışı (çevre) ile enerji alış verişi içersinde olan , açık – akar bir sistem olarak
zorundayız.
parçalayıp, onu sayısal birimlerle ifade edecek kadar gözden ırak tutan
onu yeniden keşfedip, sistem içersinde layık olduğu yere oturtmayı zorunlu
kılmıştır.
bütünlük anlayışı ile ele alıp ,gerçek yerine oturtma zorunluluğu vardır.
sistemin ve onun asli ögesi olan insanın yanında bir diger asli ögesi olan para’ nın
5
da aynı bütünselci anlayışla ele alınıp, onun gerçekliğinin de tanınıp kavranması
gerekir .
için sağlıklı öngörülerde bulunabilmek için) (2) temel karakterestikleri olan insan
ve para bağlamında, sistemsel bir yapı olarak doğuşu kat ettiği evreleriyle dünden
bugüne, zaman – mekan boyutunda irdeleyeceğiz. Kapitalizmi bir alt sistem olarak
hiyerarşisinde üst ve alt sistemler arası ilişkilerdeki amaç – araç bağına dikkati
çekerek, sistemsel yapıların yaşam süreleri ile varlık nedenlerine bağlı yok oluş ya
ögesi olan insanın etkinliğini belirlemeye çalışacağız. İnsan – bilgi bütünlü ğündeki
zorunluluk eşiğini aşmada, bir araç olarak yarattığı para ile yepyeni bir sistemsel
ölçüde uyumlu ve daha uzun ömürlü sistemlerdir. Tüm sistemsel yapılar sınırlı -
çevreleriyle bir bütünlük içersinde olan tüm bu açık – akar sistemler, oradan
Görece en gelişkin bir canlı varlık olarak nitelediğimiz insan da; sistemsel
geliştiren insan, aynı zamanda çevresini de kendi isteklerine göre düzenleyen, onu
Gene insan; gelişkin bir canlı varlık olarak, gerek türsel varlık ortamında
“sosyal çevre”, gerekse doğal varlık ortamında “doğal çevre”, uyumlanma ve yaşar
yapısının bir parçası olan bu sosyal çevre, doğal çevre gibi bütünlüklerinde yaşar
kalıcılığına gerekli özeni göstermek gibi bilinçli bir yaklaşım içersinde olmak
zorundadır.
Ancak kendi yaşam süreci içersinde insan, aynı zamanda türsel varoluş
sürecinde yaratılan soyut – somut her türlü birikimin; ilişkiye geçebildiği kadar
çok etkisi ve belirleyiciliği altındadır. Bilgi, araç – gereç vb. tüm değerlerle ilişkiye
organlaştığı ölçüde gelişkin bir yapılaşma içersine girmiş olan insan, gelişmişlik
düzeyine göre artan enerji girdi ve çıktıları ortamında maruz kaldığı etkiler;
bozucu ve yıkıcı yönleriyle yol açtıkları arızalanma riski kadar, potansiyel olarak
sistemsel bütünlüğü içersinde ele alırsak, karşı karşıya olduğu büyük çevresel
gelebilmek – için, sahip olduğu organsal yapıları tıpkı gelişmiş bir bireyi gibi sahip
ölçüsünde, çok geniş anlamda (ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb tüm alanlarda)
konumuyla öne çıkararak, yarattığı dünyaya tek sahip çıkması gerekenin kendisi
olduğunu vurgulamak için oluşturmaktayız. Bunun için de bu güne kadar kat ettiği
çok meşakkatli var oluş yolunda, kendisini parça parça eden, insan olarak
onun bütünsel bir yapıda tanıyıp kavrama zorunluluğu gelip dayatınca bir sonuç
çelişkiyi dünyaya ilk adım attığı andan itibaren yaşar. Her sibernetik sistemde
olduğu gibi insanı da dinamize eden; hedef koyan, ihtiyaç - amaç belirleyen, algıları
yöneten beyin ile ; yarattığı güçle beynini besleyen ,onun emirlerini yerine getiren,
onu taşıyan ve bütünlüğün ayrılmaz bir parçası olan, organlar bütünlüğü vücut
çelişki, onu tüm varlık sürecinde dinamize eden, yarattığı ve içersinde bugünlere
ulaştığı tüm sistemsel yapılarında belirleyicisi olan bu ilişki ve çelişki, çok kısa
süre içersinde ona yani “beynine”; vücudunu, dolaysiyle gücünü, çook sonraları
birdoğa yasası olarak “en kısa yol, en az enerji, en az emek biçiminde ifade ettiği
İnsanın bu yaşamsal çelişkisi, onu sürekli tek sonsuz gücü olan “beyni” nin
yaratıcı gücüne dayanmaya ve onun biricik ürünü olan “BİLGİ” den yararlanarak;
9
araç ve gereçlerle oluşturduğu yepyeni sistemsel bütünlüklerde; gelişiminin ve
yer alan, kendisi de bir sistemler bütünü olan İnsan’ı temel karakterestiği ve onu
insan yapan tek uzvu olan “beyni” ile hatırladıktan sonra onun biricik ürünü
Çok basit bir yaklaşımla, gelişkin bir sistemler bütünü olan insanın (sosyal
Sistem, duyu organları vasıtasıyla aldığı uyarıları beyine iletir, beyin de aldığı
karşıya olduğu yeni duruma uyumlar, dengeler. Ancak bu, bilginin değeri ölçülemez
ilk biçimlenişidir. Bu bilgi çerçevesinde davranışa geçen sistem , yani bilgiyi bir
gibi başkasının da kullanabileceği bir araç olarak ortaya koyan, kuşaklar boyu
verimlilik ilkesine uyarlı bir etkin lik içersinde olmalarını sağlamıştır. Kısaca
10
çizdiğimiz süreçte bilgiyi yaratan ve onun tek taşıyıcısı olan insan; zamanla onu
alınıp – satılabilir bir meta ‘ya, özgün bir meta’ya dönüştürmüş olur. Değeri
sağlayan insana özgü tek güç olarak, bu gün küreselleşen dünyaya damgasını
vurmuştur.
“emek” de değildir. Bilgi’ dir ve bilgi olacaktır.” diyen, Peter F. Drucker (3) bilginin
dünyasını güç – ilişkileri sistemi içersinde tanıyıp, onun bir alt – sistemi olan
Kapitalist sistemi; onu dinamize eden iki temel unsurdan insanı, tanımaya çalıştık.
Ona da bütünselci bir bakış açısıyla yaklaşarak kendisini dinamize eden sistemsel
11
derinliklerine dalmadan işlevi önemi ve anlamıyla dünyamızdaki yerini belirlemeye
çalıştık.
Şimdi, çözümlemelerimizde bizim için gerekli olan, en son ama aynı zamanda
en önemli unsur; para’ nın, sahip olduğumuz bilgilerle yeniden keşfi için yola
çıkalım .
Bundan “3.000.000 yıl önce ilk mübadele araclarından; sopa’yı (doğa ile
enerji mübadelesi ilkisinde) bir araç olarak keşfeden insan, araçların aracı olan
para’ yı ise yaklaşık 5.000 yıl önce, kendi tarihinin en büyük buluşu olarak
yaratmıştır.” (4)
“ ...sürekli onun kendisini parça parça eden gücü karşısında, onu bir şeytan gibi
görmüş, lanetlemiş “para dediğin el kiri demiş!” ondan kaçmış, “para ile saadet
olmaz!” demiş, onu dışlamış; “paranın ne kıymeti var, mühim olan insanlık” demiş,
ama para o’nun yakasını hiç bırakmamış yakaladığı her yerde onu parçalamış,
parça parça ettiği beyninin bir hücresine bile olsa girip, onun aklı olmak istemiş
“paran varsa cümle alem kulun, paran yoksa tımarhane yolun” demiş zamanında.
Ama aklını başında değil de, bir karış havada taşımakta ısrar eden insanla her
yarattığı para ile kavgasını, ne ilişkilerinde paranın rolünü, ne de paranın bir araç
Paranın, mübadele aracı, ödeme aracı, dolasım aracı, birikim aracı, değer
ölçüsü, meta’ların temsilcisi ve temsilcisi olduğu her şeyin eşdeğeri olma gibi
bilinen bütün işlev ve niteliklerini belirleyen özü yanında, onun sistemsel bütünlük
kavranılır kılınmamıştır.
yoğunlaşmış enerji içeren her nesnenin , karşılıklı alış verişinde bir ölçüm aracı
aracılık ettiği nesnelerde yoğunlaşmış enerjiye görece eşdeğer – eşit enerji içeren)
“Ölçülerin ölçüsü olan para ile ölçüp – biçerek doğaya egemen olmaya
organlaşarak yarattığı, oluşturduğu karşı – çevre ile, aynı zamanda bir sistem olarak
kurucusu, kollayıcısı olan, varlığını geliştirerek sürekli bir üst dengede kendisini
İnsanın bütün varlığıyla, para ile ilişkilenmekte olduğu çağımızda: “ ... açık
– akar bir sistem olarak yetersizliğinin Tacir ‘de oluşan bilinci tüm toplumun bilinci
haline geldiğinde, para aklın - bilginin ölçüsü olma niteliğini, tüm toplum
bireylerinin kafasına sokmuş olacaktır. Yani tüm bireyler, aklın ölçüsü olan parayı,
simgesidir. İnsanın paraya ulaşmak için sarfettiği bitmez tükenmez çaba, özünde
ama bizim için gerekli olan yönüyle bir bütünsellik içersinde kavramış oluruz.
üzerlerinde yoğunlaşarak yeni bir bakış açısı ve onun bize sağlayacağı kriterlerle
İnsan ve Para ‘yı bütünselci bir bakış açısından irdeleyip, yeniden keşfederken,
14
yapacağımız soyutlamalarda; bütünselci anlayışımızın ve bakışımızın verdiği
tarihsel serüveni, en özlü bir biçimde yeniden inşa sürecinde; yoğun anlatıma
olanak veren, ona zenginlik ve renk getiren çağrışım dilini kullanarak, değişik bir
15
I.BÖLÜM
globalleşen dünya
I .KISIM
ve sanki mavi bir bilye gibi , avucumuzun içine alacak bir bilgi birikimi ve teknik
yani dünyamız gelişip; tüm Dünya’yı kucaklayacak hale geldiği için, artık global-
doğayla kurmak zorunda olduğu bu enerji alış verişi içerikli mübadele ilişkisi ,
evrensel karakterli bir ilişki olup , sistemsel niteliğinin zorunlu bir işlevidir.
16
karşı çevreyi ya da dünyamızı ) biraz daha yakından tanıyalım . Bu süreçte önü-
yaşadıkları tüm evrimsel süreçlerde egemen değişmezlik bağıntıları ´nı (1) aramalı-
yız .
içinde olduğumuz , sistemler bütünlüğünden oluşan , kapalı – yalıtık bir sistem (2)
soğuma yaşayan, entropi ‘si yükselen (3) karışıklık artışı yaşayan bir sistemdir .
Aynı zamanda doğa ; içinde varolan tüm sistemsel yapılarıyla kapalı , açık , açık –
akar ,vb sistemsel yapılar arasında enerji alaşverişi yoluyla, sürekli kendilerini
yeniden bir üst düzeyde üretmeleriyle ; sahip olduğu ısısal enerjiyi , bu örgütlü ya –
pılarda korumaya çalışan , entropiye karşı direnen bir sistemsel yapılar bütünlü –
ğüdür .
yolculukta , atom altı parçacıklar dünyasına ulaşan insan ; sahip olduğu düşünce
hızıyla , tasarım gücüyle (4) ve Doğa Bilimlerinde kat ettiği yolun, sağladığı
oluşturmaya başladı . Planck’ın dediği gibi “ Bir doğa yasası ne kadar genel ise
söylemi de o kadar basittir .” (7) Tıpkı doğadaki gibi Bilimin insanı , toplumu ve
tüm maddi var oluş biçimlerinin birer D – d bütünlüğü olduğu, temel değişmezlik
bağıntısını ortaya çıkarmıştır . Enerjinin sonsuz çeşitlilikteki maddi var oluş biçim-
lerinden ışık, ısı, elektirik vb de olduğu gibi maddenin en küçük parçası atom da
bir D–d bütünlüğüdür. Kendisi de bir D – d bütünlüğü olan atom çekirdeği, o ato-
mun temel karakterestiğini belirler. Her türlü enerji alışverişinde atom , dengeli ve
üst düzey örgütlü bir sistemsel yapıya sahip olan ve canlılığın temel taşı dediği –
miz hücre de, tıpkı atom gibi içinde taşıdığı bir çekirdekte ihtiva ettiği genlerle,
lüğünde birer sistemsel yapılanmadır. Hücre her türlü enerji alış verişinde canlı –
lığını ve bütünlüğünü korursa yaşar. Ama hücre atomdan farklı olarak ve canlı-
lığın temel taşı olarak , teleonomik (kendini aynen ,aynı biçimde ve özde yeniden
18
yapılandırarak ) ( 8 ) üreme – çoğalma karakterine de sahiptir.
temel taşı hücrenin, insan embriyosu olan hücrenin bir çekirdeği, beyni olduğu
gibi, İnsan’ın da beyni onun çekirdeği , ona temel karakterini veren, insan dedirten
dünyamızda İNSAN olmanın taşıdığı değerin bilincine varmak için, onu zaman ve
mekan sınırsızlığında, tüm var oluş sürecindeki serüveni içinde tanıyıp, kavramaya
insan , kendi sistemsel yapısınında çekirdeği olan BEYNİ’nin biricik ürünü olan
19
BİLGİ’yi öncelikle kendine bakarak ,kendini tanımada oluşturmalı. Bilgi üretim
yutlarsak , yani kavramsal düzeyde, düşünsel planda somut insan’a ulaşırsak, onun ;
ve her açık sistem gibi “ kendine yetersiz “ dir . Varlığını başka sistem –
görürüz . Bunlar onun diğer bütün canlı varlıklarla ortak olan değişmez
nitelikleridir.
bir örgütlülük düzeyine ulaşmış BEYİN’e sahip olmasıyla, diğer tüm canlılardan
ayrılır. En ilkel bir canlı organizma olan hücreden, en gelişmiş karmaşık bir
sistemler bütünü olan insana , kadar tüm canlı varlıklarda bulunan düzenleme
20
merkezi durumundaki çekirdek beyin; diğer tüm canlı varlıklara kıyasla insanda
vücuduna göre en ağır, içerdiği hücre sayısı bakımından en çok, mevcut hücre
yüzeyi en geniş ve enerji alış veriş kapasitesi en yüksek, tüm bunların sonucu
olarak da yaratıcı niteliği ve gücü en gelişmiş olması açısından, diğer bütün canlı-
lardan beyniyle farklı olan bir varlıktır. Atom ve hücre dahil enerjinin tüm
bütün canlılardan ayıran ve ona İnsan olma temel karaterini veren çekirdeği,
onun beynidir .
İnsan tüm diğer canlı varlıklar gibi kendi türsel varlığı’ını içgüdüsel olarak
lişkin, en üst düzeyde örgütlenmiş bir biçimlenişi olan bir beyin ‘dir. On iki
milyon yıldır bu etkinliğini fasılasız sürdüren insan, hala ürettiği şeyin ne denli
çarpıcı özelliği; onda, insanın türsel varlığı ’nın korunarak – gelişmesini ( kendi tü-
larını; araç, gereç, deney, beceri ve bilgi bağlamında ) olanaklı kılan yaratıcı, koru –
sınırlı zaman – mekanda ve gerekse sınırsız zaman – mekandaki tüm işlevleriyle, bir
21
sistem olarak yaşadığı bütün durum değişmelerinde hareket halindedir . Hem
danecik hem de dalga halinde, milyarlarca hücreden oluşan bir makro sistem, bir
D – d bütünlüğüdür .
İnsan beyninin bu niteliğinin , bir sistem olarak işlevsel niteliğinin, yani D–d
oluşan işlevsel gücü dumura uğratılırken , dünyanın zengin ülkelerinin başta ABD
olmak üzere , uzunca bir süreden beri donanmış beyin ithaline yönelmiş olmaları ;
yüksek olan bir canlı varlıktır. Daha önce belirttiğimiz gibi en gelişkin bir sistem,
22
aynı zamanda en fazla enerjiye gereksinim duyan bir sistemdir. İnsan, gerek duyduğu
giderek farkına varır. Çünkü bugün bile ulaşmış olduğu gelişmişlik düzeyinde, bu
gücünün bilinçli bir kavrayışı içinde değildir. İnsan türünün oluşumundan bugüne
kadar geçirdiği evrim sürecinde, kendisini yeniden üretmede karşılaştığı tüm zorun-
luluklar, tüm güçlükler temel bir çelişkiden kaynaklanır. İçgüdüsel–bireysel var oluş
bilinci taşıyan (tüm canlı varlıklar gibi) bireyin, üremek ve kendini yeniden üretmek
zorunluluğu ile sınırlı olan işgücünün arasındaki çelişkidir. En küçük ortak yapı (EKOY),
dayatıp, yarattığı yeni bir ilişki, güç ilişkisi evrilerek çeşitli biçimlerde bugüne kadar
Ancak bireyin sınırlı iş gücünün dayattığı bu güç ilişkisi , onu aşmanın maddi koşulları-
1 – Birey sınırlı ömrü içinde giderek artan bir kendine yetersizlik (aldığı
raldıkları maddi var oluş koşullarıdır . İradi faaliyet , devralınan çok yönlü ör –
gütlülük düzeyinin yeniden üretimi sürecinde söz konusudur . İlkel insan çok sı –
nırlı doğal ihtiyaçlarını , sınırlı gücüyle karşılarken ,bu evrede doğal olarak kendi
Açık – akar ve kendine yetersiz bir sistem olan insanın ,doğadan aldığı ilk
gıda maddeleri , kendisinin basit yeniden üretimi için gerekli enerjiyi ona sağ –
24
layan ,kendine yeterizliğini bu boyutta çözümleyen araçlardır. Kısaca insanın ilk
1 – kendi fizik varlığını yeniden ( basit yeniden üretim ) üretmek için gerekli
olanla ,
için (genişletilmiş yeniden üretim) gerekli olan, arasında bölüştürmek zorunda kalmıştır.
Bir başka deyişle, üretim araçları tasarlayıp, yapabilmek için; örneğin SOPA ‘yı
yeniden üretim için ayrılan enerji–zaman payları arasında oluşan dengesizlik, giderek
ikincisi, yani genişletilmiş yeniden üretim lehine artar. Bu kertede başlayan bölüşüm,
ve bilincinde olmadan verimlilik ilkesi ’ni uygulamaya başladığı ilk evredir. Kısaca
kattığı enerji için, harcadığı ya da çıktısı olan enerji; kendisinin basit yeniden
üretimindeki enerji çıktısı olan canlı emektir. Dünyasına katmak üzere örgütleyip,
organlaştırdığı enerji, onun genişletilmiş yeniden üretimi için ayrılmış enerji dilimidir.
25
Organlaşması yükseldikce, genişletilmiş yeniden üretimde canlı emek payının azalması
ve dışlanmaya giden bir yol izlemesi , emek verimliliğindeki artıştır. Yani sıfır canlı
emek en verimli emektir. Gerçekte burada emeğin verimliliğini artıran insanı İnsan
oluşundan bu yana canlı emek gücünün kölesi olan insanı, yaşadığı tarihsel sürecin
acılarla dolu sayfalarından çekip çıkaracak da, yeni yeni değerini ve kendisini
I – 2 –b) İnsanın doğayla kurmuş olduğu ilişki, açık–akar bir sistem olarak
kendini bir üst düzeyde yeniden üretme ilişkisidir. Bu bütünlükte denge canlının,
örgütlü biçimleriyle sisteme girdi olarak alındığı ve insanın bir ürünü olarak
yaşadığı arıza ile bozulma riski yüklenir ve dengesizliğe düşer. Arıza, sistemi
enerjiyi, havadan suya kadar doğadan, doğa ile kurduğu ilişki içinde sağlar .
İlkelden mükemmele doğru gelişen bir evrim sürecinin en son ürünü olması
sistemdir.
gelişmiş bir canlı varlık olan insan, aynı zamanda diğer tüm canlı varlıklara kıyasla
26
en güçsüz ve en kendine yetersiz bir sistemdir. Bu paradoksal gibi görünen yapının
varlığını koruyup sürdürebilmesi, her durum değişikliğinde sistemi yeni bir kararlı
doğadan daha fazla enerji alış verişinde bulunmayı dayatır. İşte bu nedenle insan,
açık sistem olma karakterestiği ’ni, kendi türsel evriminin de vazgeçilmez koşulu
olduğunu görür. Giderek artan enerji ihtiyacı nedeniyle doğayla ilişkisi daha da
İnsan , tüm diğer canlılar gibi aynı zamanda bir akar sistemdir. Akar
dışa verirler. İnsan kendi türsel, bireysel varoluşunun zorunlu ilk yapılanması olan, en
küçük ortak yapıyı (aile), EKOY’u oluşturmasıyla birlikte, gerek duyduğu enerji
artan ve gelişen enerji ihtiyacı, bu yeni türsel yapı bütünlüğünde doğadan sağlanır.
EKOY döl vererek, bölünerek oluşturduğu yeni çekirdek ailelerle kan bağına
27
dayanan büyük bir aile oluşturur. İç güdüsel – bireysel varoluş bilincini taşıyan
sürekli patlamalarla kan bağını koruyan, daha gelişkin büyük yapılara (klan, kabile,
yetersizliğinin dayattığı belirli bir aşamada, yaşama biçimini tehdit eden arızalanma
riskini aşabilmek için; türdeşiyle kurduğu, ortak yaşamı yeni bir ilişki içinde
üretmeye yönelir .
insan–insan bağlamında yeni bir ilişkiyi yaşar olur. Böylece toplumsal bir varlık
nesnesi olur. İnsan kendini üretme sürecini, yani işini de bölmüş ve ilk yatayına
28
yerleşik tarımcı ve çoban topluluklar, hep kendilerini yeniden üretiş tarzlarına
araçları olan hayvanlar, yerleşik tarım toplumlarının başlıca üretim aracı olan
toprak ve bitkilere oranla, çok daha gelişkin araçlar olduklarından (sistem olarak)
oranla kendine yetersizlikleri çok yüksek olan EKOY’lardır. Sık sık kısa sürede
arızasını gidererek dengeye ulaşmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalan bu kan ve
açılmaya, dışardan bir enerjiyi hazır biçimiyle, dönüştürülmüş olarak, bulup almaya
yönelirler. İlk trampa, takas süreçlerini başlatan dağlılar (12) giderek üretilmiş,
çıkışından bu aşamaya kadar yaşadığı evrim sürecinde, bireysel varoluş “bilinci “nde
bir sıçramadır bu. İnsan - insan dolayımına dayanan güç ilişkisi ’ni temel alan ve
bu gün hala devam eden kapalı sistemlerin oluşumunun ilk adımıdır bu. İnsanın,
işinin belirlediği yaşam biçiminin çeşitlenmesi ve evrimiyle ilgili sürecin (13), önemli
bir evresinde açık ve kendine yetersiz bir toplumsal yapı olan çoban toplumlar (14)
29
dağlılar, sürekli yaşadıkları dengesizliklerin belirli bir aşamasında, zorunlu yeni
hem de dikeyine iş bölümünü içeren yepyeni bir toplumsal organizma doğdu. İnsan,
narak, kendisine en uyarlı ve en gelişkin güç kaynağını bir başkası olarak gene
kendi ’nde bulmuştur. Başlangıçta, tıpkı ehlileştirdiği hayvan gibi talim ve terbiye
ettiği, daha ileri aşamada salt iş gücü gözüyle baktığı bu insan köledir, kuldur,
reayadır, tebadır, ırgattır, işçidir. Erkeğin kadını, Efendinin köleyi, Feodalin serfi,
Beyin –ağanın ırgatı, reayayı, marabayı, Patronun işçiyi kendi gücüne, bir güc
geliştirirken, diğeri kendine yeterliliğe talim eder. Biri türünün temel karakteris-
tiğine uyarlı, objektif olarak türü için bir etkinlikte bulunurken, diğeri güç ilişkisinin
karakterestiğine ters bir konuma sokulur. Biri, kendi varoluş koşullarının dayatması
bağladığı, salt bir iş gücü olarak gördüğü için ona karşı davranışlarında subjektif
olarak türüne karşı bir konum ve etkinlik içersindedir. Diğeri ise türüne karşıt bir
30
konumdadır. Ve bu konum içinde yeterliliğe mahkum olan birey,kendisini mazlum
bir zorba olarak görür. Subjektif olarak kendi türünden saymaz. Kısaca güç ilişkisinin
tarafları birbirini insandan saymaz dıştalar, türüne karşıt görür. Sınıf karşıtlığının
objektif - tarihsel bir zorunluluğun dayattığı güç ilişkisi içine giren bireyler, farkında
içinde yarattığı, karşı çevreyi yani dünyamızı; doğa ile sürekli yenilenen, gelişen
İnsanın temel karakterestiklerinden biri de, her canlıda bulunan doğa ile
zorunluluğu, potansiyel olarak sınırsız bir uyum – denge yeteneği olan BEYNİN ,
tükettiği sınırlı güçle yarattığı potansiyel olarak sınırsız olan örgütlü güç arasıdaki
ilişikide yatar. En az enerji, en kısa yol (17) yasası; gücün ve enerjinin verimli
kullanımında, doğa ile uyumlu ve dengeli organlaşma sürecinde, bize yol gösterici
DIĞI insanla kurduğu kapalı sistemde geliştirdiği, mülk edinme biçiminde biriktirdiği
bu güç, sopanın sınırladığı dünyayı bir başka araçla aşarak bir zamanlar mübadele
aracı olarak (doğayla ilişkisinde) kullandığı sopanın yerine parayı oturtan İnsan,
olmacağı düşüncesiyle, ayrı bir araştırma ve irdeleme konusu olarak bir yana
aracı olmanın ötesindeki işlevlerini göz ardı ettiğimiz para’ya biraz daha yakından
bakalım .
Beşerin elinde doğan ve beşeri kendine kul eden para, ona verdikleri ve
çektirdikleriyle dünyasını ağartan ve karartan, onu parça parça edip sonsuz ikilemler
tarihi boyunca hiçbir zaman bu kadar basit ve kolay bir biçimde imal edilir
32
olmamıştı. Bu gerçeği bir siyasetci “İşte kağıt, işte matbaa, işte para!.. Bu kadar
bizden sakladığı sır ne? Gücü nereden gelir? Bu kadar çok tanırken, bir o kadar
onları çözüp - aşmanın koşulları oluştuğunda bir sorun olarak önüne geldiği için,
onun temel değişmezlik bağıntılarıyla bağlantılı bir nedeni olmalıdır. Özü itibariyle,
hem objektif, hem de sürekli bir karaktere sahip olan temel değişmezlik bağıntıları,
belirli bir kertesinde dünyaya gelen para, bugün ulaştığımız bilgi düzeyinden bakınca,
insan türünün ortaya çıkışından bu yana doğa ile sürdürmek zorunda olduğu
tarihsel kertede, gücü temsil eden yeni bir araç devreye girer PARA .
Bugün hala sopayı toplumsal ilişkilerde bir mübadele aracı olarak kullanan
İnsan, bir elinde sopa, bir elinde para ile en büyük çelişkisini yaşarken, yarattığı
33
paranın, enerji – bilgi – zaman bütünlüğünü sağlamada bir araç olarak tanıyıp
Dünya’da hiçbir güç, hiçbir din, hiçbir ideoloji, hiçbir ülkü insanları kendi
ve cazip olmamıştır. Ama parayı özünde kavrayamayan insanoğlu, onu sadece bir
yıldır paraya olan kulluğu sürerken, yarattığı para ile kavgasını, paranın insan
kısaca hatırlarsak ;
İnsanın tüm yetersizliğini, çırılçıplak açığa çıkaran, onu dinamik kılan, yaratıcı
2 - Para, mübadele aracı olarak kendine uyarlı insan tipini, Taciri yarattı.
aracı olma kimliği kazanarak, genel üretim sürecinin tüm faktör ve aşamalarında
tüketim) girerek bunları kendi dolaşım sürecine entegre etti . Tüm süreci kendi
yöneldi .
4 - Ödeme aracı olarak para, doğduğu dünyayı kendi dünyası haline getirir.
Ödeme aracı olarak genel kabul gördüğü ölçüde, herkes tüm varoluş koşullarını
onunla ölçmeye, bunları hayali paraya dönüştürmeye, yani bunlara değer biçmeye
ve mübadele ilişkileri içine sokmaya çalışır. Böylece dolaşım sürecine giren hayali
para, gerçek paranın dolaşım sürecinde kendisini gerçekleştirerek, paraya yeni bir
boyut kazandırır.
5 - Ölçü birimi olarak, evrensel eşdeğer olan para, farklı ulusal ekonomilerde
aynı nesnede ürün - değer farklılıklarını, ürün - değer birliğine zorlar. Ulusal
kavuşur ve dünya parası haline gelir. Bu süreçte para, tüm değer ölçüleri ve
yargıları arasında bir bütünlüğe yaratmaya doğru yönelir. Herşeyi kendi ölçü
birimine tabi kılar. Para , zamanın insan için akıp giden kendiliğindenliğini yıkar.
Zamanı insanın kendisi için kazanılması gereken, anlamlı ve kavranılır kılan bir
saate, yılı aya indirir. Aynı kronolojik zamandaki farklı yaşam biçimlerini en ileri
olur.
faktörlerini (Bu sürecin yaratıcı gücü olan beynin , bu çerçevedeki gücü dışında)
metalaştırır. Süreçteki tüm insanlar için, amaç ve araç olur, bu bağlamda onları
bütünleştirmeye çalışır.
9 - Birikim aracı olarak para, altından ipini koparınca (1971 yılında) (19) salt
kağıt para halinde, sermaye birikiminin tek aracı oldu. Tarihinde bir Devrim olan
ve yeni hiyerarşide güçlerine göre yer almaya zorlamıştır. İnsanın gücünün, bilgisinin,
mülkiyet ilişkilerini, kağıttan bir para olarak, dünya parası olma özüyle (şimdilik
Dolar olarak) (20) süreç içinde tasfiye etmektedir. Zaman içinde tüm ulusal paraları
motoru olarak para, temel karakterestiği olan, evrensel eşdeğerlilik niteliğiyle; ulusal
36
devletlerdeki para basma haklarına, ABD ‘nin uyguladığı Dolar ‘ı Dünya parası
verecek olan DÜNYA PARA’sı böylece ulusal yerel SENYÖRAJ’lara son vermiş
olacaktır .
Para, tıpkı bir canlı organizma gibi varlığını büzülüp – yayılarak, gerilip
gevşeyerek sürdürür. Mali sermaye halinde büzülüp, sayısal bir değer birikimi
olarak Danecikken, bir üretim ve tüketim aracı olarak dalgalar halinde yayılan bir
kendine özgü, diğeri dışsal yani dolaştığı mekanlardan kaynaklanan iki engelle
madenlerin sınırlılığı, gerekse servet birikimi aracı ve ziynet eşyası olarak dolaşımı
sistemi, kağıt paraya geçiş için bir basamak rolü oynamış, bugün kağıt para ve
37
yeni biçimi elektronik parayla (22), kendi dolaşımına ve sınırsız büyüme potansiye-
parselledikleri dünya gerçekliğinde ortaya çıkmıştır. Son derece gerçekci olan para,
mübadele değerine (değişim değeri) ve mübadele değeri üretimine dayalı, yeni bir
önemli organı olan B e y n i ’nin biricik ürünüdür bilgi. İnsan tarafından üretilen,
“sadece insanlar tarafından yürütülen bir etkinlik sonucu” (23) elde edilen bir
baktığımızda, hem beynin, hem içinde bulunduğu etkinliğin, hem de onun bir ürünü
yapmak gerekir. Doğadaki tüm maddi var oluş biçimleri birer enerji yoğunlaşması
atomun çekirdeğini parçalayıp yeniden kuran, doğanın pek dar bir alanını kapladığı
38
düşünce dünyamızda” (24), bize yol aldıran hayal gücümüz, yaratıcı etkinliğimizle
beyninin, bir enerji dönüşümü dar boğazında, ya da kendi içgüdüsel bireysel var
oluşunu tehdit eden, bir başka risk karşısında, gelişmemiş – sınırlı düşünsel
süreçleri sonunda sopayı eline alışından, bugün dört biryanı eloktronik araçlarla
Rasyonel düşünüş olarak kabul edilen, doğrusal bir yol izleyen bölünmeyi
bütüncülüğe, doğrusal olmayan bir düşünüş tarzına yönelen çağdaş düşünce tarzı
Bu gerçekliğe bir başka düzeyde değinen Fridjof Capra, “Şimdi eğer buna
Madem ki bütün canlı sistemler daha geniş sistemlerin içinde yer alırlar Arthur
Koestler ’in bir Janus tabiat olarak adlandırdığı böylesi ikili bir tabiata sahip
39
olurlar” (25). Bir yanda kendi bireyselliği içinde bir bütünsel yapı olarak kendini
ifade ve koruma gerekliliği, öte yanda daha büyük bir bütünün parçası olarak,
çelişkili hali arasında dinamik bir denge ihtiyacı, Ben ile bizi, birey ile toplumu,
biz ile doğayı çelişkili bütünlükleri içinde ele almak zorunluluğu; bu alandaki
ele alıpda, irdelerken bize yol gösterecek olan yol haritamızı belirleyip, analaşılabilir
40
II . KISIM
Sınıf olmayan bir sınıf olarak, bilgi işçileri diye (28) nitelenen bir sosyal
“Teknetronik Çağ” (30) adlı yapıtlarında betimledikleri dünya, bir yığın Futurist’in
bir olgu olarak değerlendiren yerli ve yabancı bir çok eserde DÜNYA’mızın
gerçek resmini tamamlayan bir çok boyuta ve de bu resme karşı gelen ve itiraz
kılan bir bilgi değil bunlar. Eğer Dünyamızın globalleşmesini bir zorunluluk
olarak ele alıyorsak; (Kimilerine göre bu durum, ABD ‘nin bir dayatması ya da
geliştirip sürdürürken, yaratmak zorunda olduğu alt sistemler gene aynı, insana
41
II – 1 ) Sistemin tarihselleştirdiği alt sistemleri ve organları : İnsanın doğayla
işe yaramaz organları ve yeni alt sistemde işlevsel olayan bilgi, değer vb varlıklarını
etkin olarak, birbirleri üzerinde etkin, dinamik bir rol oynadılar. Çoban toplumun
oluşturması (33) gibi, tarihin en köklü ve geniş köle devleti Roma İmparatorluğu’nun
Batıda Feodalizmin doğuşuna önayak olmaları gibi, vb. Bugün yeryüzüne baktığı-
farklı yollar kat ederek, İNSAN ortak potasına, her anlamda engin ve zengin
farkında olmayarak, ama güç ilişkileri içinde iki insana bölünerek; bir parçasında,
yeterliliğe yönelten kültürel, ideolojik aygıtlarla baskılayarak, köleyi yarattı (34) Kâh
ve böylece özgür beyinler ’in yaratıcı gücünü dinamize ederek; BİLGİ ile önünü açıp,
engelleri aşarak, hem tarihini yazdı, hem de zaman enleminde İNSAN bütünleşmesinin
sistemsel bütünlük içinde yer almaları demektir. Her ne kadar yeryüzü hala
haritalarda parseller halindeyse de, onu bütünleyen ortak bir sistemin görünmeyen
değer kavramı doğar. Oysa ürüne atfedilen değerin onu üretene bağlı subjektif
engellemişdir.
mübadele ilişkisinde bir değer ölçüsü, eşdeğer bir nesne olarak ortaya çıktığında,
verişe hayat gelmiştir. Ve mübadele ilişkisi artık , gerçek ihtiyaç sahipleri arasında
değil, bundan böyle mübadele aracının sahibi olacak olan ve bu işte aracılığa
soyunan, ilk taşıyıcısını da yaratıyor. Bu yeni insan tipi Tacir (35) dir. Tacir bugün
44
içinde yaşadığımız sistemin tohumudur. Tüm ilşkilerin aracısı aracı olan paranın
tacir gibi, başkaları için kullanım değerleri olan ve fakat kendisi için, mübadele
değeri olan nesneler üreten ve çoğaltan, ilk para karşılığı iş gören bir insan tipi
(36) dir. Sanayicinin ön-belirlenimi olan zanaatkâr aynı zamanda insana özgü
atasıdır.
Bir üçüncü gurup da; geniş kitleler halinde güç ilişkisinin dayattığı sopanın
ve daha sonra paranın, kendine yeterliliğe mahkum ettiği, canlı emek –işgücü
peşinde koşan güç satıcılarıdır bunlar. Bugün, bu üç gurup insanın alt ve üst
üretimin hemen hemen kitlesel bir çok alanında otomasyona yönelme olanaklarına
sahip, yeni ihtiyaçlar yaratan bilgi ile onu gerçekleştirecek bilginin ayrımının
aşılması gerekli sorunlar : Yaklaşık onbin yıllık geçmişi olan güç ilişkileri sisteminin
bir alt belirlenişi olan ve çağımıza damgasını vuran paranın biçimlendirdiği para –
yok ederek varol, anlayışını terkederek), yaşamın temel anlayışı olan birlikte varolma
sistem olarak hızla ULUSAL sınırları aşarak, tüm ilişkilerinin giderek dünyasallaştığı
guruplarının (37) belirleyiciliği (yani yine paranın ve onun temsil ettiği sınırsız kendine
sürme ve dolaştırma hakkını, 1944 de Bretton Woods’ta (38) dünyaya resmen kabul
ettirip, uluslararası ödeme aracı olarak, savaş sonrası “kılıç hakkı” gibi SENYÖRAJ
(40), Euro ve petro dolarla dünyayı, yukarda belirttiğimiz yeni ilişkiler ortaklıklar
Dolar’ın hem ulus parası hem de, Dünya parası olma gibi birbirini dıştalayan,
(AB, NAFTA, APEC vb yapılaşmalar). Dolar olarak da olsa, DÜNYA PARASI olma
kimliğiyle paranın önündeki tüm engelleri kaldırmada epey yol aldı. Demir duvarlı
46
Sınırları aşırttığı üretim, güç ve teknikleriyle, bilgi üretimi ve onun teknik
sorunlarını her alanda aşarken, hızla işgücü – canlı emeği üretim süreclerinden
yıkıcı etkilerini azaltıcı ve daha akılcı bir süreci düşünemedi bile. İnsan, icadı olan
süreçte paranın dününü (bu aynı zamanda insanın dününün bir parçasıdır) iyice
bilmeden, bugünü yarınlara bağlayan niteliğini göz ardı etti (42). Onu bir yıkıcı
güç gibi kullanarak içine girilen küreselleşme sürecini, bedeli çok ağır ödenmekte
olan bir sürece çevirdi. ABD’nin bir ulus devlet olarak başını çektiği ve kendiliğinden
mi yürütülüyor? ABD kendi ulusal parasını süreçte yapıcı ve yıkıcı bir rolde
kullanarak ortaya getirdiği tabloda konumu itibariyle, uluslararası bir çok konudaki
KEYNES’in yeni bir dünya parası önerisini (43) reddeden ABD, bugün Birleşmiş
Milletler ya da benzeri bir yapılanmada, tıpkı EURO’nun yapılanışı gibi, yeni bir
bir şey koymayan vurguncu ve gereksiz bir bürokrasi olarak sorumsuzca ortaya
Global bir devlete ihtiyacımız olup olmadığı konusunda emin olmamamız mıdır ?..
47
Amerikalıların yirmibirinci yüzyılda bir Dünya Hükümeti kurulmasını
Global bir devlet yönetimine ihtiyacımız var, çünkü daha gelişkin ve geniş
kabul görecek yasalara ihtiyacımız var. Sopa’sı ya da evi daha büyük olanların
kuralları belirlemesi artık kabul edilemez.” (46) diye düşünen William Knoke bu
çalışmamızda da, adı “Glob” olan ve hiçbir ulusal kaşesi bulunmayan yeni bir
ve de onun ulusal parasının üzerinden işleyen bir süreç olarak daha da anlaşılmaz
ve yıkıcı yaşanması, sürecin öne çıkardığı önemli sorunlardır. Süreç, ABD için ve
sadece onun çıkarları için işleyen, geri kalanı futursuzca yıkan bir süreç olarak
48
II. BÖLÜM
türkiye
I . KISIM
sınırlarına dayandığı doğudan, güneşe son defa bakarak; onu sırtına alıp, batıya
yönelen atlılar, insanın bugünlere ulaşan sistemsel evriminin ilk savaşcıları idi.
Doğudan gelen son savaşçılardan; bin yıl önce Anadolu’nun kapısını açıp da, bu
Türkler, son iki yüz yıldır yaşam biçimini onlar gibi kılarak, aynı yolları izleyerek,
için; dümenine oturduğumuz bu anadolu teknesinde, batıdan esen her rüzğara göre
(beyninden) gelen uyarı ve etkilere tepki vererek, bizi zorlayan ve sarsan değişim ve
yüzdürmeye çalışıyoruz. İçinde etkili bir unsur olarak yer alıp, varolmaya çalıştığımız
49
Globalleşen dünya gibi, kendimizi ve içinde yaşadığımız, yolcusu olduğumuz tekneyi
gerekir. Ancak o zaman ve tabii o ölçüde bilgili - bilinçli olarak, gerekli değişim ve
dünyasına açan insanın; çeşitli yapılanmalar içinde kat etiği bireysel ve toplumsal
evrim süreçlerinin benzerleri de, yaşlı kıta Asya içerlerinde kat edildi. Asya’nın
yanında, dağlarda, yüksek yayla ve steplerde hayvacılığa, göçer çobanlığa kadar ulaşan
tarıma, bitkiye ve sınırlı hayvana dayalı kendine yeterli ekonomik yapıları içinde,
ilkel yerleşik tarım toplumları yanında, çarpıcı bir başka yapı yaşamını sürdürmeye
göçer çoban toplumlardı bunlar (1). Kendilerini yeniden üretmede gelişkin bir sistemsel
yapıya sahip, hareketli canlı varlıklar olan hayvanlara bağımlı çoban toplumlar,
telef olmaları sonucu sürekli arızalanan, daha gelişkin bir sistemsel yapıya
ulaştıkları için de, arızalanma riski yüksek olan topluluklardı. Diğeri gibi eşitlikci
50
bir yapıya sahip olan bu topluluklar kimi zaman içine düştükleri enerji
alanında üstündüler. Ve buna bağlı olarak yerleşik çiftçi topluluklar daha barışçı,
göçebe çoban topluluklar daha savaşçı bir yaşam biçimine sahiptiler.” (2) Daha
fetih ve çöreklenme ile uygar toplumun tohumunu attı . Köleciliğin ve kent davletin
kadar Roma İmpararatorluğu ‘nda yaşandı. Diğer yandan kendi eşitlikçi ve savaşçı
Seddi’ni inşa eden ve Çin Hanedanları içine katılanların yanında, Hint’ te, Çin’de,
sistemi ve sınırları:
gücü, sezgi ve becerileri yanında, var oluş süreçlerinde oluşan savaşcı nitelikleri ve
Köprünün hemen hemen iki başında yer alan iki devlet çökmekte. Selçuklular
Ayrı ayrı ellerde olan Anadolu ile deniz kenarındaki ticaret kentleri
arasındaki bağlar kopmuş, Doğu ile Batı arasaındaki ticaret yolları güvenliğini
Anadoluda’da yeni bir güç ve otorite oluşturup, buna dayanan parasını da basarak,
yeni bir devletin kuruluşuna başlayan Osmanlı; yerleşik düzeni, Selçuklu ve sonra
Bizans’ın mirası üzerine oturtup islah ederek, ticaretin ve paranın deviniminin önünü
açtı .
savaş teknolojisi ve şavaşçı karakteriyle futuhata başlayan, dört bir yana açılan
kurarak devleti yönetmeye çalıştı. Savaşcı toplum düzeni anlayışıyla, yerleşik düzen
koydu. Savaşla, kılıç zoruyla ganimet ve haraçla ve gasb edilen artı – değerlerle
yaşama biçiminin yolları kapanmaya başlamıştı. Dışa yönelik zor alımın içe dönmesi
ile geri sayım başlamıştı. Tebaasının, kullarının kısır ve kendine yeterli üretimine de
53
el koymaya başlayan Osmanlı, giderek tüm eşitlikci, hoşgörülü yaklaşımları bile
olduğu yaşam tarzının imkanları kısılıp, kaynakları tükendikce için için kendini
tüketen yapısıyla, Batının gözünde hasta adama döndü. Osmanlı için geri sayım,
aktardığı altınlarda; parlayan gözleriyle yeni yeni ihtiyaçlara uçan insanlar, bilgi
çoğalan paranın yolunu açtığı, Bilim ve teknolojide yeni buluşlara doğru koşturdular.
kitleler halinde sokarak, oralarda para için , başkası için üretimde bulunmanın
Bankerliğe yol almış, bol paranın kendilerine sağladığı boş zamanlarda geliştirdikleri
54
neden olduysa da, İnsanın dünyasını genişletti, organsal donanımını çoğaltıp; hızla tüm
sürecleri dinamize eden araç ve ulaşılması artık zorunlu bir amaç olarak; üretimde
çalışıyordu. Artık para, sopayı da, kılıcı da emrine alarak kullandığı, yep–yeni yapılar
canlı emeği; çelikte, makinede dondurarak dıştalarken, beynin ürünü bilgiyi de yayma
ve paylaşmanın yollarını açtı. Ulus devletlerin fışkırmaya, insana özgü tüm güçleri
tahtını tehdit edebilecek servete ve paranın marifetlerine kuşku ile bakıyor, sivrileni
eziyordu. Bir tek ekaliyet (5) bu işlerde serbestti. Çünkü onlar bu işi iyi biliyorlardı
ve tahtı tehdit eden bir güç olamazlardı. Osmanlı için düzendi önemli olan. O da,
kılıç bırakan ve kendini geiştirip var edecek yolları tıkanan Osmanlı içeriye
çökünce, altında yeşermeye çalışan, paranın ekip biçtiği tarlaları da ezmeye, onun
bir yandan, toprak ve siyasal erk parçalanmasıyla oluşan sistemsel çöküntüler bir
yandan, bu yapıyı içerden kemirirken; yeni emperyal güce ulaşan Batıdaki ulus
55
devletler arası rekabet, pazar paylaşım mücadelesi kapıları vurmaya başlamıştı.
yanında, batıdan satın - alınan, aktarılan, taklit edilen ve de naklen gelen ürün,
teknik ve yeni düzen bilgisi ile gelen muasırlaşma rüzgarı Osmanlının kapı
ve yaratan insan; bir süre sonra sopanın ve onunla örgütleyebildiği gücün sınırlarına
tohum içerde; tümü mübadele ilişkisi olan ilişkilerden sadece ürün mübadelesindeki
arızayı gidermede devreye giren para’nın aracı olduğu alış veriş ilişkisinde
gelişiyordu. İnsanın önce burada tıkanan nefesini açan para, çok yetenekli bir
mübadele aracı ve aracısı olarak, yavaş yavaş Tacirin elinde birikerek gereken
zamanda üretim aracı olarak devreye girdi ve çokta başarılı oldu, Zanaatkâr’ı
köleci toplum başında ki sopa zorunu ve ulaştığı çok yönlü sınırları aşamadı.
56
Dıştan kapısını ve sopasını kıran Çoban toplum savaşcıları parçaladıkları yapının
adı SERMAYE olan bu yepyeni güç, devletin gücünün ve itibarının ifadesi olan
mührü göbeğinde taşıyan bu para; tacirin elinde birikerek sermaye oldu. Her şeyi
para olan bu adam servetini katlamak için üretime de el atmak zorundaydı. Daha
de mübadele aracı oldu. Ama bu toplumlarda hibir zaman bir birikim aracı
düzenlediği yapı içinde para en rahat biçimde dolandı. Ticarette olduğu kadar
üretimde de rol aldı. Ancak merkez bir elinde sopası bir elinde fetvası
yükselmeye, harama göz açtırmadı. Her şeyin fazlası fazlaydı el koydu. Böylece
diyerek, sırtında savaştığı atı da azgın sularda canı çıkana kadar hırpaladı.
savaşmaktan bitab düşüp devrilen bu yaşlı at, son nefesini verirken, genç tayı
koparmaya çalışsa da ve insan buna ne kadar gönüllü olsa da, kazanımlarının çoşkulu
adımlarında; geride bırakılanın, yitirilmekte olanın geri çeken bir ağırlığı vardı.
baş rolü oynayan savaşcılar kılıç bırakarak, artık Devlet’e yön veren “entellektüel
evvel muasırlaşması için ve onun adına, kaybedilen zamanı kazanmak, 150 –200
yıllık arayı biran evvel kapatmak için yola koyuldular. Devletin bütün kurum ve
yapılarında Çağdaş bir düzey tutturmaya çalışırken, kadınıyla erkeğiyle, yani her
içindeydiler. Bir yandan milletini adam etmeye çalışıyor, artık kul değil yurttaşsın
diyor, dilinden donuna, adından soyuna, geçmişinden geleceğine kadar her alanda
ona yol gösteriyorlardı; diğer yandan Batıyı taklitle değil, yeni bir sentezle topluma
şimdi milletine; Çağdaş bir insan modeli sunuyor, her türlü hakkını hukukunu
bildiriyor, yurttaşının yeni düzenini belirliyordu. Yeni ile eski, değişmeyle değişmeme,
sulh Cihanda sulh” diyerek, dışardaki top seslerine kulaklarını tıkayıp, kapılarını,
duvarında, paralarını uçurarak, devletten kaçırarak, biraz ticaret biraz üretim, katkı
gün saydılar.
tepkilerini örgütleyerek, yarattığı karşı dalgalar, DÜNYA’yı bir soğuk savaş dönemine
sokmuştu.
1950’ lerde, “Söz Milletindir”, “Devlet Millet içindir” diyerek Missuri ile içeri
aldığımız demokrasi sandığına götürülen millet , kısa sürede milletin gene Devlet
için , devletin de geçinmek için olduğunu bir kez daha anladılar. Biraz aralanan
kapı pencereden , dünyada uçuşan Dolarları , Keynes ‘in matbaaları istim üstünde
isyan ettiler.
karma ekonomi modeli içinde, devlet – millet elele, kredi, yardım, hibe ne bulduysan
59
çöpe, ikame, hafif, ağır sanayileşme, Batının gittiği yolda ağır – aksak peşinden
giderek ona erişmek. Teknede kavga – döğüş kıyamet, dümende iki kaptan ikiside
birbirinden alamet, girdisi çok – çıktısı az, borcu çok – açığı çok krizde bir ekonomi;
1980 de bıçak kemiğe dayandı. Millet kan revan içinde aklını başına aldı. 24
ile rekabeti zedeleyen uygulama” (6) arasında şaşırıp kaldı. Yeni bir liberal
güzel havalandı. Konvertible olan ulusal paramız, koluna girdiği dolarla açıldığı
yeni sularda dalgalana dalgalana ele avuça, hesaba sığmaz oldu, çoğaldıkca
bu süreçlere yön verirken, toplumumuz elinde kuşa dönen parasıyla borsa, döviz,
mal – mülk üçgeninde soyundu da soyundu. Olup bitene yetmeyen aklı ve gücünü
kavgasına düştü. Kuralın, düzenin kaçınılmaz olarak ipinin koptuğu bir değişim
süreciydi bu. Özal’la açılan bent kapaklarından fışkıran teşebbüs gücünün topluma
60
kazandırdığı canlılık ve dinamizm yanında, toplumun bütün alanlarında farklı
borsasını tüm donanımıyla, iletişim ve bilgi teknolojisi, bol kanallı televizyonu, vb)
ona bağlamaya çalıştılar. Bilgi, para, mal – meta, insan – emek gibi her şeyin
kavga ve hesaplaşma çağrıları altında, son on yılın kapılarını açtı. IMF’in sağladığı
erimesi, kara paranın ve bir de kayıt dışı ekonominin en verimli sektörleri teşkil
etmesi ve gücünü devletten alması bilmecesini kim çözebilirdi ki? Üretim yapmanın
çömezlerinin ve din bezirganlarının iğvasına (8) kapılarak insanların büyük bir kısmı
61
son on yılıllarını arabeskin en derin kuyularında inleyerek geçirdiler. Ve de hiç
eğilimlerini iyi okuyanların milletin (insanların) başına yeni çoraplar örmesi hiç de
Türkiye; dünden bugüne insanın kat ettiği yol haritasında, kendisini bu günlere
taşıyan süreci izleyebilir. Biraz kalın kalemle çizilen bu süreçteki resmine yakından
görebilir. Ama yarında var olabilmesi için insanın ya da toplumun; herşeyden önce
gerekir. Bu ise insanın yarına yürürken, neye bakması, nasıl bakması, ne aradığını
içinde sarsılan toplum, IMF’den gelen acil destekle kendine gelip, hızlı bir seçimle
eskileri sepete, yenileri AB kapısında nöbete yolladı. Dünya bir yandan savaş
62
II.KISIM
bir nitelik taşıyan sınırlı tepkilerin yerini, daha geniş ve küreselleşmeye sistem
içinde alternatifler arayan bir tepki alarak, Porto Alegre’de toplanan Sosyal Forum’un
güdemini belirliyordu.
gündeme getirdiği bu süreç, II.Dünya savaşından sonra sistemin artık kesin olarak
süreçti. 1944 ‘de Bretton Woods’da Dolar’ın dünya parası olarak (10), basıp–sürme
ve dolaştırma hakkını ele geçirince, 450 yıl önce tıpkı Altınlarının Eski Dünyayı
altında saçılan Dolar, savaş sonrası başta Avrupa, Japonya olmak üzere tüm
Dünyada büyük bir sistemsel patlamaya ve yayılmaya neden oldu. Dolar; ulusal
para olarak yüklendiği asli karater yanında, ona eklediği uluslararası ödeme aracı
büyük dinamizm ve canlılıkla, onun zorunlu bir evresi olan bütünlenme sürecine
getirdiği ivme tüm dünyada önemli gelişmelere açtı. Hele 1971 ‘de Altınla kendisini
63
bağlayan ipi de koparınca (12), Ulusal Merkez Bankalarının kasalarını doldurup
taştı. 3–5 cent’e basılan bu Ulusal para, bir ulusun parası olmanın ona verdiği
senyoraj hakkı (13) ile dünyayı talan ederken, ithal ettiği beyinler, bilgi ve mal –
rekabet içinde, çağdaş kalite ve verimlilik ölçütleriyle dünyayı süpürerek yol açtığı
rağmen ABD’ye güç katarak, onu aynı zamanda dünyanın jandarması kıldı.
döktü. Davos’u, Porto Allegre’siyle dünyanın bu hale gelişinin baş belirleyicisi oldu.
sorunları aşmada bize bir alternatif bir model gibi görünen Avrupa Birliğine de
görebiliriz . Goballeşen dünyanın ticaret bölgeleri gibi bir alt gurupta yer alan üç
hamisi ABD’nin yanı başında. II. Dünya savaşı sonrası Çelik birliğinden doğan ve
64
bizim dahil olduğumuz kurucu Roma sürecinde 1957 de Avrupa Topluluğu olarak
devlet’e ait kimi duvarları da süreçte yıkarak, 2000’lerde ortak para’ ya geçti .
EURO sınırlı sorumlu bir ortaklığın yeni ortak parası. Mal – hizmet, sermaye ve
anlayıp çizebileceği bir çerçeveye hapseden yaklaşım, bizim model olarak bakmaya
çalışan bir anlayış, globalleşmenin bir bütünün sadece bir parçasının gelişimine
İNSAN bilgi ve aklını, sürece egemen kılacak bir modeli de ; ortak aklın ve
yaşanacak olan sürecinde insan gibi ve İNSAN İÇİN olması mümkün. Küreselleşmenin
ların etkinlik alanları daraltılıp, yerini ortak çıkarlara dayalı kurum ve yapılara
ortak aklın sopası para, evrensel karakteriyle insanı silkeleye silkeleye aklını başına
getirecektir.
süreci içinde entegre olan, her tür dalgalanmayla ayaklarını yere başını tavana
nasıl ulaşacağını bilmek istiyor. Ayak uydurmaya çalıştığı sistemi tanımak, beynine
çok şey bilmek istiyor, ama artık beynine dondurulan bilgi olmayan, ölü bilginin
yaşatırsa beraber yaşayacağını hayat ona öğretiyor ama maliyeti yüksek. Bütün
peşinden koşturacağını da biliyor. Geçmişte hep kendi adına konuştuğu için adına
konuşanı seçmesini bilmiyor. Ama ne geldiyse başına, yanlış seçimden geldiğini çok
zenginleştirmeye yönelmek istiyor. Daha kısa yoldan öğrenmek istiyor. Bilim daha
ona herşeye ölçüp biçerek sahip olabileceğini, bunun tek aracının da para olduğunu
insan; ayaklarını yere kafasını tavana vurmadan, artık beş para etmeyecek gücünü
bunlara kavuşup da yeni bir dünyada sıçrayacağı anı ve noktayı gözlüyor. Atalarının
gelişkin, algılama gücü gelişmiş, sezgileri yüksek, çağlarının bilgisine sahip insanlar
uğradığını hatta eskiyip işe yaramaz olduğunu bilen kimseler olduğunu onu en
büyük güç bilerek, onun için dünyayı kat etmekten kaçınmadıklarını hatırlıyor.
hatırlıyor. Hâlâ, bugün yaşadığı hayatta olduğu gibi, ortak gerçekliğin farklı
doğru akıl olmasından değil; sağlıklı gelişmesinin ancak, birlikte üretim sürecinde
Ve sonuç olarak
yarına nerelerden gelerek hangi ana yolda ve hangi temel dinamiğin itici gücüyle
68
yönetilip, yönlendirilerek geldiğinin ve gideceğinin bilgisinin, ortak aklımızın bilgisi
olarak kendi dinamizmiyle, parçanın ortak karar gücünün yanında yerini alması
gerekir.
yanılma, parçalı aklın yoludur. Hele tüm toplumun gücünü temsil edenlerin, aklını
da, onu en sağliklı bir biçimde oluşturacak olan, bütünlükcü bir bakış ve
gereksinimi var.
aza indiren ve verimliliği artıran bilgiye hızla ulaşabilmek için gerek duyacağı
69
Globalleşen dünyada Türkiye ; yapısal değişim ve dönüşüm süreçlerini bu
Yurdaer ERŞAN
70
NOTLAR ve KAYNAKÇALAR :
Giriş
1. Ponomarev, L., Au pays des quanta, Mir Yayınları, s. 340
2. Drucker, Peter F., Kapitalist Ötesi Toplum, İnklâp Kitabevi
Toffler, Alvin ; Gelecek Şoku, 3. Dalga , Altın Kitaplar
3. Drucker, Peter F., Değişim Çağının Yönetimi, Henkel Yayınları, s. 216
4. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
5. ´´ ´´
6. ´´ ´´
7. ´´ ´´
8. ´´ ´´
9. ´´ ´´
I. Bölüm
1. Monod, J., Rastlantı ve Zorunluluk, Dost Yayınları, s. 20, 24, 112
2. Planck, M., Modern Doğa Anlayışı ve Kuantum Teorisine Giriş, Alan Yayıncılık s.
108-135, Monod, J., aynı eser s. 201
3. Rifkin, J., Howard, T., Entropi, Ağaç Yayıncılık, s. 41
4. Planck, M., aynı eser s. 201-215
5. Planck, M., aynı eser s. 153-177
6. Heisenberg, W., Fizik ve felsefe Y.Öner Yayınları s. 8,9,10-20
7. Planck, M., aynı eser s. 140
8. Monod, J. Aynı eser s. 24-27
9. Piaget, J., Biologie et Connaissance, Idées yayınları, s. 118
Ponomarev, L., aynı eser s. 200-335
10. Erşan, Y., Oktay, M., aynı eser
11. Monod, J. Aynı eser s. 22-31
12. Braudel, F., Akdeniz Uygarlığı 2cilt
13. Şenel, A., İlkel Topluluktan Uygar Topluma A.Ü. S.B.F. Yayanları,
14. Şenel, A., aynı eser s. 189
15. Şenel, A., aynı eser s. 181-261
16. Şenel, A., aynı eser s. 187-200
17. Planck, M., aynı eser s. s. 27
18. Özal, T.,
19. Oktay, M., Erşan, Y., Amerika Globalizme Karşı (bazıma hazır eser)
20. Oktay, M., Erşan, Y., aynı eser
21. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
22. Knoke, W., Cesur Yeni Dünya, Henkel Yayınları, s. 101 ve devamı
23. Drucker, Peter F., Kapitalist Ötesi Toplum, İnklâp Kitabevi s. 292
24. Planck, M., aynı eser s. 100
25. Capra, F., Kainata Mensup Olmak, İnsan Yayınları
26. Capra, F., aynı eser, s. 15
27. Capra, F., aynı eser, s. 95
28. Drucker, Peter F., Yeni Gerçekler, İş Bankası Yayınları, s. 21-28
71
29. Drucker, Peter F., Değişim Çağının Yönetimi, Henkel Yayınları, s. 216
30. Brzezinski, Z., Kontrolden Çıkmış Dünya, Tekno Tronik Çag, İş Bankası Yay.
31. Kaynakçada
32. Şenel, A., aynı eser
33. Şenel, A., aynı eser s. 15
34. Velioğlu, S., İnsan ve Yaratma Edimi, İşbankı Yayınları, s. 113-134
35. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
36. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
37. Hirst, P., Thompson, G., Küreselleşme Sorgulanıyor, Dost Yayınları, s. 44-124
38. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
39. Oktay, M., Erşan, Y., Amerika Globalizme Karşı (bazıma hazır eser)
40. Oktay, M., Erşan, Y., Amerika Globalizme Karşı (bazıma hazır eser)
41. Wriston, W., Ulusal Egemenliğn Sonu, Cep Kitapları,
Barnet, R., Cavanagh, J., Küresel Düşler, Sabah Kitapları s. 285-..
42. Ercan, F., Para ve Kapitalizm, Ceylan Yaınları, s. 167
43. Drucker, Peter F., Kapitalist Ötesi Toplum, İnklâp Kitabevi, s. 201
44. Martin, H.P., Schumann, H., Globalleşme Tuzağı, Ümit Yayınları, s. 186-223
45. Falk, R., Yırtıcı Küreselleşme, Küre Yayınları, s. 151-162
46. Knoke, W., Cesur Yeni Dünya, Henkel Yayınları, s. 321
47. Erşan, Y., Oktay, M., Para Toplumu, (basıma hazır eser)
II. Bölüm
1. Şenel, A., aynı eser s. 193
2. Şenel, A., aynı eser s. 215
3. Ravi, B., Kriz 1990, Altın Kitaplar, s. 37
4. Ravi, B., Kriz 1990, Altın Kitaplar, s. 36-70
5. Osmanlı Yönetimindeki Rum, Ermeni ve Yahudi ehali,
6. Kongar, E., 21.yüzyılda Türkiye, Remzi Kitapevi, s. 218-295
7. Her alanda yaygınlaşan, geleneksel güç örgütlenmelerine dayanan Mafya-çete vb.
örgütlenmeler
8. Her türden inanç sümürüsü yapan örgütler,
9. Kongar, E., 21.yüzyılda Türkiye, Remzi Kitapevi, s. 197
10. Galbraith, K.J., L’argent , Idées Yayınları,
11. Martin, H.P., Schumann, H., Globalleşme Tuzağı, Ümit Yayınları, s. 84-85
12. Oktay, M., Erşan, Y., Amerika Globalizme Karşı (bazıma hazır eser)
13. Oktay, M., Erşan, Y., Amerika Globalizme Karşı (bazıma hazır eser)
14. Hirst, P., Thompson, G., Küreselleşme Sorgulanıyor, Dost Yayınları, s. 202
15. Müdavele-i efkar , fikir alış-verişi
16. Müsademe-i efkar, fikir çatışması
Ek Kaynakçalar;
1. Lecerf, J., l’or et les monnaies, Idées yayınları,
2. Hacıkadiroğlı, V., bilginin doğası ve Kaynakları Üzerine, May Yayaınları
72
3. Cüceloğlu, D., İyi Süşün Doğru Karar Ver, Sistem Yayıncılık
4. Erkan, H., Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, İş banksı Yayınları
5. Negroponte, N., Dijital Dünya, Henkel Yayınları
6. Toffler, A. ve H., yeni bir Uygarlık Yaratmak, Henkel Yayınları
7. Thurow, L.C., Sıfıra Sıfır Toplum, Altın Kitaplar
8. Kazgan, G., Küreselleşme, Altın Kitaplar
9. İlhan, A., Hangi Küreselleşme, Bilgi Yayınevi
10. Akman, T., Dünyanın Sibernetik Oluşumu, Karacan Yayınları
11. Kund, E., Kibernetik, Kund Yayınları
12. Guillaumaud, J., Cybernétique, éditions sociales
13. Heisenberg, W., la nature dans la physique contemporaine, Idées
14. Zohar, D., Kuantum Benlik, Sarmal Yayınları
15. Negri, A., Hardt, M., İmparatorluk, Ayrıntı Yayınları
16. Hantington, S.P., Medeniyetler Çatışması, Vadi Yayınları
17. Brzezinski, Z., Büyük Çöküş, İş Bankası Yayınları
73