You are on page 1of 17

MESELELER VE ÇÖZÜMLERİ–1 Mevdudi- Risale Yayınları- İst–1999

· “Arapça Kur’an-ı Kerim, ancak Araplara faydalı olabilir” diyerek itiraz etmek;
ancak Allah Teala’nın sadece tek başına kitabını indirmesi halinde geçerli ve doğru
olabilirdi. Fakat gerçekte Allah, kitabı ile birlikte bir lider ve yol gösterici de
göndermiştir.”s:16

· “Eğer bir kitabın sadece yazıldığı dildeki insanlara faydalı olacağı kabul edilirse
o zaman dünyanın bütün bilim tarihinin yanlış kabul edilmesi gerekir.”s:17

· Kur’an Kureyş lehçesi üzerine indi, ama bir süreliğine geçiçi olarak Arapların altı
büyük lehçesine göre bazı kelimelerin okunmasına- Kur’an’ın Arap yarımadasında
yaygınlaşacağı ana kadar- geçiçi olarak taraf-ı ilahiden izin verildi. Daha sonra bu
yaygınlaşma sağlandı ve Hz. Osman devrinde onun içtihadınca, sahabelerin de
tensibiyle indiği lehçeye göre okunması sağlandı. s:19-20

· “Kıyamet günü üflenecek Sur’un sesinin hava aracılığı ile değil de başka bir
madde ile şiddetinin artması, gürültüsünün yükselmesi mümkündür. Çünkü onun
etkisi sadece yeryüzünde olmayacak, aksine yeryüzünü aşarak, gökleri kuşatacaktır.
Hava ise yeryüzünü kuşatan sınırlı bir dairede bulunur, daha ilerideki hava
boşluğunda yoktur.”s:25

· Nüzul sebepleri hakkında öncelikle şunu iyi bilmeli ki, müfessirlerin “şu ayet şu
olay hakkında nazil oldu” diye açıklama yapmalarından maksat, o olayın meydana
geldiği anda o ayetin nazil olduğu şeklinde değildir. Bilakis, o ayetle o olayın
ilgisi var demektir. s:44

· Muavvizeteyn(Felak- Nas) sureleri Mekke’de inmiştir. Efendimize yapılan büyü ise


Medine devresinde olmuştur. Bu büyü hadisesi meydana gelince Efendimiz bu
surelerin okunması tavsiye etmiştir. s:44

· “Sihir(büyü) eşyanın mahiyetini değiştirmiyor, ancak bir çeşit ruhi(psikolojik) tesir


meydana getirerek insanın duygularını(algılarını) etkiliyor.” s:44-45

· “Peygamber eğer şehid olabiliyor ve yaralanabiliyorsa aynı peygamberin büyüden


etkilenmesinde şaşılacak ne vardır sanki?” s:45

· Peygamberimize yapılan büyü Hz. Peygambere bir iki gün bazı konularda, çok
basit şekilde bir unutkanlık gelmiştir o kadar.s:45

· Müellif Kur’an yorumunda selef ulemasına başvurulmasını şöyle ifade ediyor:


“Kur’an-ı Kerim ve hadislerden bir hüküm ve kanaat elde etmeye çalıştığınızda
selefin, hadis, tefsir alimlerinin, müçtehitlerinin araştırma ve buluşlarını hiçe
saymayın. İsterseniz onlardan birinin görüşünü bırakır, diğerini benimseyebilirsiniz.
Ama onlardan birinin senin görüşüne uygun olmasını, senin tek başına bir mezhep
kurar gibi, tamamen ayrı düşünmenden daha iyidir.” s:51
· “Acaba Hz. Peygamber Efendimizin(SAV) o yüce vicdanından daha temiz, daha
merhametli, daha şefkatli bir vicdan var mıdır?” s:52

· “Bazı rivayetlerde anlatılan recm ayeti Kur’an-ı Kerim’in değil, önceki Allah kelamı
Tevrat’ın ayeti idi. O ayetin neshedildiğinin söylenmesinden maksat o ayetin
bulunduğu kitabın neshedildiğini, fakat recmle ilgili hükmünün devam ettiğini
bildirmektir” s:53

· " Her şeyden önce Kur’an-ı Kerim’in manasını doğru anlama ve onu doğru yorumlama yolunu iyice
öğrenmemiz gerekecektir. Manasını bilmek ve anlamak istediğiniz ayetin, önce Arap dili açısından
kelimelerine ve cümle yapısına dikkat etmelisiniz. Sonra da onun siyak ve sibakına(kelime ve mana
uyumu içindeki yapısına) bakacaksınız. Ayrıca o konu ile ilgili Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yerlerinde
bulunan ayetleri bir araya toplayarak, inceleme konusu yaptığınız ayetin hangi yorumu o ayetlere
uygun düşüyor, hangi yorumu onlara zıt düşüyor, diye üzerinde düşüneceksiniz. Bu ölçü içinde,
Kur’an-ı Kerim’in ne istediğini yine Kur’an-ı Kerim’in kendi mesajından anlamaya çalışmalısınız.
Bunlara ilaveten, Kur’an-ı Kerim’e o manayı veren müfessirin açıklamaları inceleme konusu
yapılan ayetin anlaşılmasına nasıl ışık tutmakta ve onun dönemine en yakın zamanda yaşamış ve
ona bağlanmış kişiler bu ayetten ne anlamıştı, bilmelisiniz."s:64

· “Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için her şeyden önce insanın; onu Allah’ın
kitabı olarak kabul etmesi, onu hidayet kaynağı bilmesi ve Kur’an-ı Kerim’i anlamak
için gerekli olan ilimlere vakıf olması gerekir.” s:71

· Hz. İsa’nın havarileri İncil’i müstakil olarak koruyamadılar. Ancak hatıra yazarları
ağızdan ağza kendilerine ulaşan bazı kısımları yazabilmişlerdir. s:71

· Mevdudi’nin şu sözü bütün cemaat önderlerinin kulaklarına küpe olmalı: “Cemaat-


i İslami’ye girmek ve orda çalışmaya devam etmek için benim yazılarımdaki her
sözümle uyuşmak zorunluluğu asla yoktur. Cemaat-i İslami kurulduğu gün ben
bunu söylemiştim.” s:83

· Bazı kitaplarda geçen neshedilmiş Recm ayeti, Kur’anın fesahatine uymayan,


farklı şekillerde rivayet edilen bir metindir. Böyle bir şey yoktur. s:86

· Efendimizin Tevrat’a uyarak dirilttiği bir sünnettir Recm. Ve hem onun, hem de
Raşid halifelerinin zamanında uygulanmıştır..s:87

· Bekar zani ve zaniye yaşlı da olsa kırbaçlanır. Evli, genç de olsa Recm edilir. s:87

· “Astronomi’de yeni gözlemlerle görüşler, kanaatler durmadan değişiyor.


Bunlardan birini Kur’an-ı Kerim’e mal etmek hiç de doğru değil.” s:90

· Kadının kaburga kemiğinden yaratılması meselesi onun huyuna işaret sadedinde


söylenmiştir. Onu olduğu gibi kabul edilmesi, fazla doğrultulursa kırılabileceğinden
kinayedir. s:92

· Efendimizin mucizeleri hakkında müellifin görüşü: “Hz. Peygambere(s.a)


peygamberliğinin delili olarak Kur’an-ı Kerim’den daha büyük bir mucizenin
verilmediği anlaşılıyor. Bu ise mutlak manada mucize verilmediği manasına gelmez.
Ancak Allah Ve Resulünün peygamberliğin alameti olarak bildirdikleri mucizelerin
ve kendilerini bizzat gördükten sonra inkar edilmesinin günah ve azabı gerektiren
mucizelerin verilmediği bildirilmektedir.” S:93-94

· “Otopsi konusunda bugüne kadar kesin, sağlam bir görüşüm olmadı. Fakat bunun
bazı zorunlu durumlarda kaçınılmaz olduğuna da inanıyorum.” s:95

· “Hz. Peygamberimizin(SAV) mübarek göğsünün yarılması konusu müteşabihat


türündendir. Onu anlamak gücümüz dışında bir olaydır.” s:96

· “Kalb kelimesi edebiyatta hiçbir zaman tıpda ve ruh biliminde kullanıldığı manada
kullanılmamıştır. Bunun aksine kalb duyguların, hislerin arzuların, dileklerin
merkezi olarak bilinir.” s:96

· Hak kelimesinin Kur’an’da kullanıldığı üç mana:

1-Gerçek

2-Kişi hakkı

3-İdeal. s:98

· İnsani medeniyet bir Peygamberin rahle-i tedrisinden ders alacak seviyeye


gelene kadar devamlı Peygamberler gönderilmiş, bundan sonra ise sonuncu nebi
olan Efendimiz gönderilmiştir. s:99

· Müellife göre Nuh Tufanı dünyanın belli bir yöresinde cereyan etmişti ve zaten o
sıralar sadece o yerler insanlarca meskundu. s:109

· Nuh aleyhisselam’a iman edenler sadece ev halkı değildi. Kavminden bazı


kimseler de onla beraberdi. s:110

· Hz.Yusuf’un daha sonra Züleyha ile evlendiği, bu kadının tövbe ettiğine dair kesin
bilgi yoktur.s:110

· Mevdudi’ye göre Huruf-u Mukattaa Cahiliye Arapçasında kullanıldığından onlar


Kur’an’da bunun kullanılmasını yadırgamadılar ve manasını bilebiliyorlardı.
Sonraları Arap dilinde kullanım kalktığından manaları da gizli kaldı. s:113

· Mevdudi’ye göre Hz. İsa “bizim şeklini bilemediğimiz bir yolla” göğe kaldırıldı.
s:114

· Hz. İbrahim’in hayatında üç kezib bulunduğu hadisi ile alakalı müellif şöyle diyor;
“Rivayet zinciri içinde biri mutlaka hadisin naklinde bir tedbirsizlik yapmıştır. Bu
bakımdan bu hadisi Peygamberin sözü kabul etmek uygun değildir. Sadece senede
güvenerek böyle bir ifadeyi gözü kapalı nasıl kabul eder, nasıl inanırız?. Bunu
sonucu Peygamberlere olan güvenin sarsılmasıdır.” s:115

· Hz. Sare İbrahim ile Mısır’a gittiğinde yaşı en azından 65 idi.s:116


· “Bir memlekette Müslümanlar Hz. Peygamberin ve sahabe-i kiramın Mekke
döneminde karşılaştıkları olaylarla karşılaşırlarsa, aynı şartlar içinde
bulunurlarsa, Mekke döneminin sabır ve tahammül esaslarının ölçülerine göre
hareket edecekler, Medine dönemimi savaş, çarpışma ve Cihad talimatına göre
değil.”s:126

· Müellif Hz. Adem’in çıkarıldığı cennetin bu dünyada olduğuna inanıyor ve ona


göre bu “teferruata ait bir mesele bile değil” s:126

· “İnsanoğlu aceleden yaratıldı” ayetinden insanın mahiyetinde acelecilik olduğu


anlaşıldığı, yoksa acele diye bir maddeden yaratılması anlaşılmıyorsa, aynen bunun
gibi Havva validemiz kaburga kemiğinden yaratılması da kadın kısmının çabuk
kırılabilir, narin varlıklar olduğuna işaret etmektedir.s:129

· Tur dağının kaldırılması Kur’an’da iki şekilde anlaşılmaya müsait

1- Dağın tamamen havaya kaldırılması ve Yahudi kavmini gölgelemesi

2- Onların üzerine doğru sarkıtılması, onların üzerine eğdirilmesi.s:129

· Müellif, Mehdi ile alakalı hadislerle alakalı şöyle diyor: “Ahad hadislere
inanmayanlara kafir denemez. Mehdi ile ilgili nakledilen rivayetler eğer bir
muhaddis gözüyle incelenirse, bunların mest üzerine meshedilmesini bildiren
haber derecesine ulaşmadığı görülür.”s:131

· Mevdudi’nin İslam ahkamının uygulanışı ile ilgili enfes bir yorumu: “İslam ceza
kanununun maddeleri, bütün İslam hayat düzeninin hakim olduğu memleket
içindir. Bütün düzenin küfür düzeni üzerine yürüdüğü ve sadece hırsızlığın ya da
zinanın cezasının İslam kanunu ile verildiği memleket için değil. Eğer memleketin
ekonomik düzeni de İslam’ın emirlerine uygun yürütülüyorsa, hırsızlığın cezasının
el kesmek olması insaf ve adaletin ta kendisidir. Eğer memlekette İslam’ın amacına
ters olarak faiz helal, zekat da terk edilmiş, ihtiyaç sahibi insanın elinden tutma diye
bir düzenleme yoksa, bu el kesme kesinlikle zulümdür.” s:135-136

· Müellife göre, dünya, kıyamet sonrası cennet menzillerinden bir menzil haline
getirilecek.s.136

· Hz. Adem’in konduğu cennet ile ilgili müfessirler üç kanaatten birini


benimsemişlerdir:

1-Malum olan Gökyüzündeki Cennet

2-Yeryüzünde olan, cennet gibi bir mekan

3- Bu konuda susmanın daha selametli olduğu. Mevdudi İkinci kanaatte. s:136

· Hadisin Kur’an’ı açıklamasına bazı örnekler:


1- Kur’an hırsızın elinin kesilmesini emrediyor, bu hırsızlığın sınır bildirilmiyor,
hangi elin, elin hangi kısmından kesileceği belirtilmiyor. Bunları hadisten
öğreniyoruz.

2- Hac konusunda Kur’an’da genel emirler var. Ama mesele ömürde bir kere
haccın yeterli olduğunu Efendimizden öğreniyoruz.

3- Bir kimsenin karısının halası ve teyzesi ile evlenemeyeceğini Kur’an’dan değil


hadisten öğreniyoruz.

4- Kur’an altın ve gümüşün biriktirilmesine şiddetle tenkitte bulunuyor. Eğer


hadise müracaat etmezsek bir gram altının bile evde bulundurulmasına Tevbe
Suresi: 35. ve 36. ayetler müsaade etmiyor. Ama Biz Efendimizden bunun
zekatının verilmesi kaydıyla mahzursuz olduğunu öğreniyoruz.

5- Namazların rekat sayıları, Hacc menasiki gibi bir çok konu da bize
Efendimizin uygulaması ile gelmiş bulunuyor. S:140

· Nefis, Kur’an’da değişik manalarda kullanılıyor:

1-Canlı kişi(Al-i İmran:185)

2-Şuur ve akıl (Şems:7-8)

3-Ruh (Tekvir:7)

4-Şahsiyet(Zariyat:21)

5-İnsan beyninin arzu ve istekleri(Zuhruf:71)

6-Beyinin karar verme mekanizmasının bulunduğu nokta (Yusuf:53)-s:147

· Antropoloji ve Arkeoloji’nin insanın kökenine ait görüşleri ilmem ispat edilmemiş


bazı varsayımlardır.s:150

· Peygamberimizin okuma yazma bilmediğine dair ayet Peygamberliğin 5. veya 6.


yılında gelmiştir. S:155

· Peygamberlerin masumluğu melekler gibi hata yapmazlık şeklinde değil, bilerek


hata yapmazlar veya bir sürçmeyle karşılaşıldığında Cenab-ı Hak tarafından derhal
düzeltilip, hatanın uzun ömürlü sürdürülmesine meydan verilmediği şeklindedir.
S:158

· “Allahu Teala kasden bir an için her peygamberden korumasını kaldırmış ve bir
iki hafif kusur (ayak sürmesi) işlemelerini sağlamıştır. Böylece halkın
peygamberleri ilah kabul etmemelerini, bunların beşer olduğunu, ilah
olmadıklarının bilmelerini istemiştir. s:160
· “Mevdudi maalesef değeri anlaşılmamış ve haksız hücumlara maruz kalmış
alimlerimizden: “Nice suçlamalarına cevap vererek bütün dayanaklarını yıktığım,
haksız hücumlarını ispat ettiğim insanların aynı suçlamaları sanki hiç cevap
verilmemiş gibi tekrarladıklarını pek çok kere ve defalarca tecrübe ettim.” s:161

· Peygamberliğin son bulduğu Kur’an ve sünnet ile sabittir. Bundan sonra kim bu
iddiada bulunursa o şarlatan bir deccal ve yalancıdır.s:166

· Peygamberimizin oğlu İbrahim için “eğer yaşasaydı peygamber olurdu” sözü


zayıftır. Hiç bir hadis alimi bunu sağlam kabul etmemiştir. İmam Nevevi: “Bu
batıldır, geçersizdir ve gayba at bir konuda düşünmeden söz söylemeye cüret
etmektir” demiş. İbn-i Abdülberr ise: “Bu ne biçim bir söz anlamıyorum. Nuh’tan(as)
sonra çocukları vardı, peygamber değillerdi. Eğer her peygamberin çocuğu mutlaka
peygamber olsaydı, bugün hepsi de peygamber olurdu. Çünkü herkes Nuh(as)ın
oğullarıdır” demekte. s:170

· Mevdudi’nin yalancı peygamber Gulam Ahmed Kadiyani hakkında kanaati:


“Mirza Gulam Ahmed o kadar basit adam ki, eğer peygamberlik kapısı açık olsaydı
bile en azından aklı başında biri onun peygamber olabileceğini kabul etmezdi.”s:187

· “Bana karşı gelenlere gelince, onlar her şeye rağmen benim her sözüme itiraz
etmeye kendilerini görevli hissederler. Bu yüzden onların hiçbir hareketine önem
vermemeye karar verdim. Diledikleri zamana kadar amel defterlerini karartmaya
devam etsinler.” s:194

· “Her hükmün Kur’an-ı Kerim’de bildirilmesi gerekli değil. Hz. Peygamberin


ağzından çıkan hükümler de Allah’ın izin ve işareti ile söylendiğinden,
Müslüman, peygamberden duyduğu emir ve yasakları yapmakla sorumludur.”
s:195

· Müellife göre Resulullah’ın çocukları içinde en büyüğü Hz. Zeynep, en küçüğü Hz.
Rukiyye idi s:199

· Hz. Ebubekir ve Ömer devrinde ehl-i beyte bağlanan maaş, Fedek arazilerinin
gelirinden kat kat fazla idi. S:209

· İbn-i Sirin, Peygamberi rüyada gördüğünü söyleyen bir zata onun şemailini
sorardı. Hadis rivayetlerine rüyada görülen uygun düşmüyorsa: “Sen peygamberi
görmedin” derdi. İbn-i Abbas da aynı kanaatte.s:210

· “Allah Teala ve Peygamberi, din konusunda, bizi rüyalara, ilham ve keşiflere


bırakmamış, hak ve batılı, doğru ve yanlışı pırıl pırıl bir kitap ve senetli, delilli
bir sünnet içinde bizim önümüze koymuştur.”s:210

· Necm suresi 4-12. ayetlerin Miracla ilgisi yoktur. Orada Cebrail ile ilk buluşma
anlatılıyor.s:215
· “İslam’ın şefaat inancına gelince: O Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin belirttiğine
göre kıyamet günü Allah Teala’nın huzurunda, mahkeme olunurken bir kişi
hakkında Allah’ın izin verdiği kişinin yine ancak Allah’ın kendisi hakkında şefaat
edilmesine izin verdiği kişiye aracılık yapmasıdır.”s:219

· “Ben Hz. Adem’i insan türünün ilk ferdi kabul etmekteyim ve ilk insan türünün
bir kişi ve ferd olarak doğrudan doğruya yoktan yaratıldığına inanıyorum” s:220

· “İnsanın bir ara medeniyetten uzak olduğu, davranışlarının tamamen hayvanlar


düzeyinde olduğu sadece bir tahmin ve teoriden ibarettir” s:221

· Firavun kadim Mısır hükümdarlarının ortak adı ve Hz.Musa devrinde iki firavun
yaşamış. Yani boğulan firavunla, Hz. Musa’nın yanında büyüdüğü firavun aynı
kişiler değil.s:225

· “Hadislerin tenkidi, incelenmesi, değerlendirilerek sınıflandırılması konusunda


ilk dört asırda yapılan çalışmalar son derece övgüye ve takdire layık olsa da yeterli
değildir, daha yapılacak şeyler var.” s:230

· “Ben ilmin şehriyim Ali de kapısı” rivayeti altı kitap içinde sadece Tirmizi almış
ve garib, münker bir hadis demiş. Zehebi uydurma olduğunu dile getirmiş, Yahya
bin Main “aslı astarı yoktur demiş, Nevevi Ve Cezeri uydurma olduğu kanaatinde,
İbn-i Cevzi mevzu diyor. Buhari ise Münkerdir, sağlam bir senetle ulaşmamış diyor.
s:232

· “Kim aşık olur, onu gizler, sonra iffetiyle yaşarsa, şehid olur” rivayetleri de İbn-i
Kayyım ve İbn-i Abdülberr’e göre uydurmadır. S:244-245

· Müellif, hadisle ilgili şu önemli ölçüyü veriyor: “Hadisleri inceleyebilmek için


hadis ilmine çok derinden vakıf olmak gerekir. Başka bir gerekli olan şey de; kişinin
sözü anlayıp, kafasına mesele iyi girecek kabiliyette olmasıdır. Bu şekilde rivayet ve
dirayette sağlam bir ölçüğ elde edildikten sonra, hadisleri inceleyip sağlam ve çürük
olduğuna karar vermeye ve konusunun manevi yönü ile ilgili bir görüşe sahip
olmaya yetkili olunabilir. s:246

· Eğer bir kişiye ve bir topluma hak tebliğ edilip, gerçek tekrar tekrar en iyi
metotlarla anlatıldığı halde yaşayışında ve hayat tarzında hiçbir etkisi olmuyor,
kendi nefsinin kulu olmaktan asla vazgeçmiyorsa bu kimselerle vakit
kaybedilmemelidir.”s:252

· “Hz. Peygamber(SAV)’in gelecek olan, meydana çıkacak olan bütün felaket ve kötü
durumları önceden bildirmesinden maksadı, müminlerin bu olaylara razı olup da
durumlarını düzeltmeye çalışmayı terk etmeleri değil, aksine uyanık olmaları,
duygu ve düşüncelerini düzeltmeleridir.” s:252-253

· Muvakkat nikah Cahiliyye zamanı çok cari idi. Efendimiz bir iki uzun sefere
mahsus izin vermiş. Sonra ebediyen yasaklamıştır. Bu yasağı duymayanlarca bir süre
daha devam etmişse de Hz. Ömer devrinde kesinkes yasaklanmıştır. s:258
· Güneşin Arş’a gidip secde etmesi mealinde ki hadisin anlatmak istediği bir mana
güneşin hep emir doğrultusunda, yani yörüngesini şaşmadan devam etmesi
demektir. s:260

· Cehennemin yaz ve kışa mahsus birer defa nefes alması ve sıcak ve soğuğun
artması ile ilgili hadiste anlatılmak istenen bir mana yazın öğle namazı, kışın sabah
namazına gelmeye üşenen nefislere bir ikazdır. S:262

· Aynı zamanda bu hadisten bir mana da; sanki yazın sıcaklığı cehennemin üfürmesi
gibidir demektir.s:262

· Hz. Süleyman’ın bir gecede hanımlarını dolaşması ile ilgili olarak şöyle denebilir;
Bu kadar değişik senetlerle gelen bir rivayetin aslı olmadığını söylemek zordur.
Belki de ravinin anlamasında bir eksiklik olabilir. Belki ravinin yorumu hadise
girmiş olabilir. Mesela hadisin aslında “bir gece de” kaydı olmayıp rivayet ederken
ravinin bunu eklemesi(buna müdrec hadis deniyor) gibi. s:264

· Mevdudi hadis külliyatları için şöyle diyor: “Böyle bir iki örneği ele alarak bütün
hadis hazinesini değersiz kılmaya çalışmak akıllı kişilerin kârı olamaz.”s:264

· Müellif, Hz. Ebu Hureyre(ra) için; “Hz. Ebu Hureyre’ye gelince; onun Hz.
Peygambere bir kelime bile olsa yalan yanlış bir şeyi isnat edeceği hiçbir kimsenin
aklının kenarından bile geçmez.” S:265

· Müellif, hadis ilminde bilgisi olmayanların okudukları hadislerle hüküm


veremeyeceklerini şöyle diyor: “hadislerde araştırma yetkisi bu ölçüde olmayan
kimselerin her şeyden önce doğrudan hadis kitaplarını okumaları,okurlarsa da
ondan hüküm çıkarmaya çalışmaları yanlıştır.” s:270

· “Hz. Peygamberin açıklama ve izahlarından uzak kalanlar, onun uygulamalarını


göz ardı edenler, Kur’an-ı Kerim’in her ayetine farklı, tuhaf manalar vermek
zorunda kalırlar, onları kendi asıl manasından ayrı değerlendirirler.” s:272

· “Aslında sünnet Allah’ın onu insanlara kabul ettirmek ve hayata hakim kılmak için
peygamberini gönderdiği bir hareket tarzı ve metodudur. Peygamberin şahsi hayatı
ile ilgili olan sünnetler bu tarifin dışındadır. s:279

· Efendimizin “İmamlar Kureyş’tendir” hadisi Cahiliyye döneminde beri yönetici


özelliği ile kendisini Araplara kabul ettirmiş bu gruba ait bir vakayı rapordan
ibarettir. İşin ehli olmaları ve bütün Arapların eskiden beri bunu kabul etmelerinden
kinaye söylenmiştir. Yoksa ebediyen bu böyle olacak ve olmalı demek değildir. s:284-
285

· “Muhteşem Emevi idaresi” s:284

· Efendimizin vefatın yakın kağıt kalem istemesi hadisesi vefatından önceki son
Perşembedir. Bundan sonra bir iyileşti. Mescide çıkageldi. Ama tekrar ayını istekte
vefatına kadar bulunmadı ki, bu da Şia iddialarını geçersiz kılmakta. s:287-288
· Mehdi konusu: “Ben hadisler içinde Mehdinin gelişi ve ilgili olanların bir dereceye
kadar doğru, ama Allahu alem, işaret ve alametlerini geniş geniş anlatan hadislerin
herhalde uydurma olduğunu düşünüyorum. Maksatlı kişilerin daha sonra bunları
sağlam hadislere eklemiş oldukları kanaatindeyim.” s:289

· “Hz. Peygamberin(SAV) olacağını önceden haber verdiği şeyleri incelediğimde


gördüm ki; bu buyruklardaki üslup ve ölçü hiçbir zaman Mehdi’nin gelişi ile ilgili
hadislerdeki kadar geniş teferruat ihtiva etmemektedir.”s:289

· “Hadis-i Şerif’te Mehdinin Peygamberlik sistemi üzerine kurulmuş bir hilafet


sisteminin alt üst olması, yeryüzünün zulüm, haksızlık ve acılarla dolması sonucu,
hilafet düzenini yeni baştan Peygamberlik sistemi üzerine kuracağı, yeryüzünün
adalet ve eşitlikte huzura kavuşturacağı bildirilmiştir.”s:290

· “Benim, geleceği bildirilmiş Mehdi bu asra uygun bir lider olacak, sözümden,
"sakal ve bıyığını kazımış, kravatlı, pantolonlu, ceketli, son moda giyinmiş bir tip
olacaktır." manası anlaşılmamalı. Aksine ben bu sözümle, Mehdi ne zaman gelirse
gelsin, o zamanın bilgisini, kültürünü, ahvalini, zorunluluğu şeylerini çok iyi bilecek
ve zamanına uygun düşen tedbirleri alacak, dönemindeki fenni ve ilmi buluşlardan,
aletlerden, faydalanacak, onları en iyi şekilde kullanacak demek istedim.” S:293-294

· “Herhangi bir topluluğun hedefine ulaşması veya bir hareketin muvaffak olması
için değişmeyen yol, onların en modern aletlerle güçlenmesi ve kendi davalarını
yaymak için en modern bilgi ve tekniği, en modern taktikleri uygulamaları
yoludur.”s:294

· “Benim şimdiye kadar edindiğim tecrübem şudur ki; Allah Teala hiçbir zaman
yalanı muvaffak kılmıyor.”s:295

· “Benim prensibim daima şu olmuştur ve gelecekte de aynı prensip üzerinde


hareket etmeyi istiyorum; kendilerini dürüstlükten, samimiyetten uzak ve Allah
korkusundan nasipsiz bulduğum kimselerin sözlerine hiçbir zaman cevap
vermiyorum” s:295

· “Benim efsane dediğim şey Deccalın bir yerde bağlı olup hapsedilmiş olmasıdır.
Büyük bir fitneye sebeb olacak olan ve hadislerde haber verilen deccalin
çıkacağına ben de inanıyorum. Her namazdan sonra Peygamberimizden naklonulan
ve kendisinden Allah’a sığındığı şeylerden biri olan “Deccalin fitnesinden sana
sığınırım” duasını sürekli okuyorum.” S:297

Sahabeden naklonulan ekseriyet rivayetler Efendimizin ayaklarını yıkamasıdır ki, Maide; 6’yı izah
ediyor. Akıl da bunu gerektirir. Zira en fazla pislenebilecek mahal şüphesiz ayaklardır.s:305
2. CİLT
·"Şirk, bir kimsenin Allah'tan başka bir varlığın gerçek manada helal kılma ve
yasaklama yetkisine sahip olduğunu kabul etmesi veya Allah'la birlikte başka birinin
de emir ve yasaklarına uymayı gerekli görmesi halinde ortaya çıkan bir
durumdur."s:12

·"Bir kimse büyük zatlardan birini hak yolda bilip, Allah'ın dinini ve şeriatını,
onun hükümlerini başkalarından daha iyi biliyor siye ona bağlanıyor, itaat ediyor,
onun peşinden gitmeyi Allah'ın rızasına uygun buluyorsa o kişiyi nasıl şirkle
itham edebilirsiniz?" s:12

·"Gerçek âlimleri ve salih kulları yol gösterici, hidayet rehberi kabul etmek günah ve
hata olamaz. Hatta salih ve âlim olmayan kimseler âlim ve salih kimselerin sözünü
dinlemeli, onların peşinden gitmelidir." s:13

·Müellif, mezhepsizlik konusunda şu enfes ifadeleri söylüyor: "Tâbi olup, taklit


etmeye karşı çıkmak, içtihad hevesiyle eski büyük zatlara, müctehidlere cephe
almak şeklini alırsa, onların imar ettiği binaların rast gele tahrip etmeyi hedeflerse,
sadece yeni bir şey ortaya atma hevesi uğruna yenilikçilik taslanırsa, kişiler yetkili
olmadıkları halde içtihad yapmaya kalkar, Allah'ın Kitabını, Peygamberin
sünnetini çocuk oyuncağına çevirirse, doğrusunu söyleyeyim, bütün bu
sapıklıklar körü körüne taklit edip birinin peşinden gitmekten daha beter ve din
bakımından daha tehlikelidir." s:13

·"Hadisler konusunda şunu iyice kafanıza koyunuz ki, bir meselenin her yönünün
bir tek hadisle öğrenemezsiniz, bir tek hadis, bir meselenin bütün yönlerini
öğrenmeniz için yeterli olmayabilir. Bu bakımdan bir kişi kalkar da, bir iki hadisle
kesin bir kanaate varmaya, kesin bir sonuç almaya kalkarsa yanılır." s:17

·Müellifin Hızır(as) hakkında kanaati: "Hızır'ın(as) insan türünden olmadığını ben


daha mantıklı, kıyasa daha yakın buldum" s:30

·İlk dönem âlimleri arasında da Hızır(as)'ın Resul mü, nebi mi, melek mi yahut bir
veli kul mu olduğunda ihtilaf var. s:31

·"Eğer bütün dünya Müslümanları için bir tek merkez ve yön belirtilmemiş
olsaydı, her namaz vakti tuhaf bir kargaşa ortaya çıkardı" s:33

·"Bitkiler ve hayvanların her türünün ve aynı şekilde insan türünün ilk ferdini
doğrudan doğruya Allah, yaratma gücü ile meydana çıkarmış, varlık âlemine
getirmiş, ondan sonra da bu yarattıklarına üreme, türeme yeteneği vermiş, bu gücü
onların içine yerleştirmiş, bu yolla da sayısız olarak o türlerden fertler üremiş ve
türemişlerdir." s:36

·Hz. Ömer: "Hz. Peygamber(s.a) dua ederken ellerini kaldırarak dua ederdi, sonra da
ellerini yüzüne sürerdi" s:42
·Hz. Ali: "Dua ederken ellerini kaldırmak, Allah karşısında güçsüzlüğün ve
kimsesizliğin açığa vurulmasıdır" s:42

·"Şüphesiz Hz. Peygamber döneminde, bugünkü gibi cemaatle namaz kıldıktan


sonra imam ve arkasında namaz kılanların birlikte el kıldırıp dua etmesi şeklinde bir
uygulama yoktur. Bundan dolayı da bazı âlimler

böyle bir uygulamayı bidat kabul etmektedirler. Ama ben anlamıyorum, eğer bu
uygulamaya mutlaka böyle yapılması gereklidir denmiyorsa, böyle yapmayanları
kötülemiyorlarsa ve ara sıra kasten bunu terk ediyorlarsa, o zaman neden buna bidat
derler. Hangi şekilde olursa olsun Allah’a dua etmek kötü bir şey olamaz.” s:42

· Kadınların mahremi olmadan hacca gitme meselesinde üç görüş var:

1-Mahremi olmadan asla gidemez.

2-Eğer hac yolculuğu üç gece üç gündüzden az ise mahremi olmadan gidebilir.


İmam-ı Azam’ da bu kanaatte

3-Kendilerine güvenilir, kocaları ile hacca giden kadınlar arasında onlarla beraber
hacca gidebilir.

4-Kadın her halükarda hacca gidebilir. İbn Hazm’ın görüşü. Mevdudi üçünçü görüşü
uygun görüyor. s:45

· Öğle ile ikindinin yatsı ile akşamın ayırt edilemediği yerlerde bu namazlar
birleştirilir. Yani ikindi ile öğle, yatsı ile akşam birlikte kılınır. s:48

· İbn-i Batuta Rus şehri Bulgar işle alakalı şöyle yazıyor: “O şehre geldiğimde
ramazandı. İftar ile imsak zamanı arasında sadece iki saatlik bir zaman vardı. Bu
kadar kısa bir zaman içinde Müslümanlar iftar da yapıyorlar, yemek yiyorlar, yatsı
namazını kılıyorlardı. Yatsıyı kıldıktan sonra çok geçmiyordu ki, fecr-i sâdık
doğuyordu, sonra da sabah namazını kılıyorlardı.” s:48

· “Ehl-i Hadis olsun, Hanefi, Şafiî, Malikî, Hanbelî olsun, nasıl kılarlarsa kılsınlar
hepsinin kılış tarzı Hz. Peygamberden rivayet edilen hadislere dayanmaktadır.
Bundan dolayı, bunlardan hiçbir grubun ileri gelen büyük âlimleri kendi
mezheplerinin dışındakilerin kıldığı namaz olmaz dememişlerdir.” S:49

· “Hz. Peygamber(sa) değişik zamanlarda değişik tarzda namaz kılmıştır.” s:49

· “Ben kendim, Hanefi mezhebine göre namaz kılıyorum.” s:49

· Namaz Arapça kılınmalıdır. Zira:

1- Ayetlerin mana ve ifade derinliğini başka hiçbir dil yerine getiremez.

2- Getirse bile bunlar hiçbir zaman peygamberimizin kullandığı kelimelerin


yerini tutamaz. s:51

· İmam Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed’e göre yeni dine girmiş bir insan bir iki
sure öğrenene kadar kendi lisanında namaz kılabileceğini, ama bir an önce
öğrenmesi gerektiğini söylemişlerdir. s:51

· İmam-ı Azam önceleri Arapça ile namaz kılabilecek yeterlilikte olsa bile yabancı
birinin kendi ana dili namaz kılabileceği görüşünde idi, sonra bu görüşünden
dönerek İmam Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed’in görüşünü kabul etti. s:51

· İmam Şafii’ye göre hiçbir durumda namaz başka dil ile kılınmaz. Hiçbir şey
bilmeyen bir yabancı ise öğrenene kadar Subhanallah, elhamdülillah gibi sözlerle
namaz kılabilir. s:51

· Namazın tek bir dil ile kılınması İslam’ın evrenselliği gereğidir. S:53

· Tirmizi: “İlim erbabının çoğunun görüş ve kanaati teravihin yirmi rekât olmasıdır
ki, Hz. Ömer ve Ali’nin görüşü de budur.” Abdullah bin Mesud’da bu kanaattedir.
s:65

· İnsan tövbelerini ne kadar bozsa da yine günahlarına tövbe etmeli, yeni baştan
kendini ıslah etmeye çalışmalıdır.”s:99

· “Tevbeyi sağlam yapmak, tevbeyi bozmaktan kurtulmak için işe yarar etkili reçete;
kişinin nafile namaz kılması, nafile oruç tutması ve nafile sadaka vermesidir.”
s:100

· “İbadette bir takım kusur ve hatalardan dolayı ümitsizlik ve bıkkınlık duygusu


kabarır. Aslında bu duyguyu çoğaltan şeytandır ve bunu sizin ibadetten
vazgeçmeniz için kabartır.” s:104

· Müellif, günah ortamından kurtulmanın ilacı olarak gençlere şöyle diyor: “Bunun
ilacı, sizi tahrik eden şeylerden kaçınabildiğiniz kadar kaçının. Mesela sinema,
resimler, ahlaksız fotoğraflar, kadın erkek karışık toplantılar, açık saçık kadınları
isteyerek seyretmek veya onlarla sohbet etmek gibi durumlardan kendinizi
koruyun.” S:105

· Ahmed İbn-i Hanbel’in Muaz bin Cebel’den naklettiği bir rivayette: “Namaz ve
orucun mevcut son durumu kademe kademe teşekkül etmiştir” denmektedir. s:109

· İbn-i Abbas’tan gelen bir rivayete göre oruçla ilgili ilk sene gelen ayette oruç
tutmaya gücü yettiği halde tutmayanlara fidye izni varken sonradan bu ruhsat
neshedilmiştir. S:110

· Bitişik doğan ikiz kızlar bir kişi ile evlenebilirler. Eğer onların evlendiği kişi
boşanmak isterse ikisini birden boşamış olur. s:127

· Azl hakkında müellifin görüşleri: “Azl(dışarı boşalma) hakkında Hz. Peygamber


Efendimizin verdiği cevaplar sadece şahsi zorunluluklar ve istisnai durumlarla
ilgilidir. Genel manada doğum kontrolü yapılması çağrısı ve teşviki asla
bulunmamıştır.” s:130

· “Hadiste anlatılan Hz. Peygamberin(s.a) buyruklarından azlin caiz olduğu anlaşılsa


bile bu hiçbir zaman arkasında tam bir materyalizmin yattığı, bütün haramları
mübah gören, batıl bir felsefenin teşvik ettiği genel doğum kontrolü ve gebeliğin
önlenmesi anlamında değildir.”s:130

· “Ben, Hz. Peygamberin(s.a) azille ilgili sözlerini yanlış kullanarak bugünkü doğum
kontrol hareketine bir delil gibi göstermek isteyen herkesi Allah’ın azabıyla
korkutuyorum ve onlara Hz. Peygamberin(s.a) karşısına geçme cüretinden
vazgeçmelerini tesviye ediyorum.” s:130–131

· Müellife göre kadın yabancı erkeklerin yanında yüzünü de kapamalıdır. s:143

· “Allah’ın buyruklarını bir tarafa atan, nefsini veya aile prensiplerini ona tercih
eden bir anne zaten ayağını cehenneme doğru kaydırmıştır. O halde onun
ayağının altında cennet nasıl olur?” s:148

· Şigar(değiş tokuş) evlilikleri İslam’da yasaklanmıştır. Cahiliye de bu üç şekilde


olurdu:

1-Bir kimse kızını diğerine verirken karşı tarafın kızını almayı şart koşması ve
mihirlerinin aynı olmasını kararlaştırmaları

2-Birinci şekilde olup mihirlerinin de verilmiş sayılması kızların eline beş kuruş
geçmemesi

3- Nikâhların da aynı anda olması. s:164

· İstimna(Mastürbasyon) hakkında İslam uleması üç görüşe ayrılmıştır:

1-Mübah olduğunu kabul edenler: İbn-i Hazm Muhalla adlı eserinde bu görüştedir.
Ve de Hasan Basri, İmam Mücahid, Amr bin Dinar gibi zatların da aynı görüşte
olduğunu söyler. Allame Alusi Rûh’ul Meani adlı tefsirinde Ahmed bin Hanbel’in bu
görüşte olduğunu söylerse de Mevdudi, Hanbelî fukahasının eserlerinde böyle bir
görüşe rastlamadığını zikreder.

2-Haram olduğunu kabul edip ancak zinaya düşme tehlikesi varsa yapılabileceğini
kabul edenler. Hanefi fukahasının görüşü.

3- Her halükarda haram olduğunu ileri sürenler. İmam Şafii ve İmam Malik
Müminun suresi 5. ayetine istinat ederek bu görüşteler. s:165–166

· Muta nikâhı konusunda müellifin görüşü: “Ben bunu kesin olarak haram
olduğuna inanıyorum” s:176

· İkinci hicri asrın başına kadar Muta meselesi ihtilaflı bir konu idi. İhtilaf da sadece
mutanın kesin ve ebedi haram mı olduğu, yoksa leşin ve domuzun mecburiyet
halinde yenilmesine cevaz verildiği gibi zaruret halinde cevaz verilebilen bir
haram mı olduğu konusunda idi. Çoğunluk birinci görüşü savunurken, çok küçük
bir azınlık ikinci görüşte idi. Daha sonra Ehl-i Sünnetin bütün âlimleri mutanın kesin
haram olduğu üzerinde görüş birliğine vardılar. s:176–177

· Mevdudi, Türkiye’de bizim de çok karşılaştığımız bir durumu çok güzel anlatıyor:
“Bu hareketin heyecanlı, enerjik bir ferdi bir büyük zata doğrudan doğruya davet
yaparsa, mesele tahammül sınırını aşmakta, o zaman onların gözünde hiçbir
küfür, hiçbir dinden sapma, hiçbir en büyük dalalet fitnesi ve hiçbir en şiddetli
günahlar seylabı bile kökünden kazınıp atılmaya, onlar nazarında bu dini
hareketi kökünden kazıma düşüncesinden daha fazla hatta ona eşit değer taşımaz.
Hem onların kendileri ve hem de onların bütün müridleri, özellikle bu hareketi
yürütmenin asıl yetkilisi olan kimsenin peşine düşerler Neresinden bulup da ona
küfür veya en azından yoldan sapma fetvası verebilecek bir şey bulabilmek için
mikroskoplarla araştırmaya başlarlar.” s:195

· “Ben daha önceden herkesi bana yaptıklarından dolayı affetmişim” s:197

· “Mehdinin ortaya çıkışı ve Mesih’in yeryüzüne inişi aynı zamanda olacak ve ayrı
ayrı kişiler olacaklardır.”s:203

· İslam tarihinde Necran Hıristiyanları hariç karşılıklı beddualaşma hiçbir zaman


yapılmadı. Ve teklif de edilmedi. s:228

· İmam Nevevi Müslim Şerhinde Bid’atı beş kısma ayırır:

1-Vacip( yapılması zaruri) bidat

2-Mendup(beğenilen) bidat

3-Haram bidat

4-Mekruh(beğenilmeyen) bidat

5-Mübah(yapılsa da olur yapılmasa da) bidat. s:24

· “Sahabe-i Kiramın aynı konuda birleşmeleri kesin delildir.” S:250

· “Sahabe-i Kiram’ı kötüleyen sadece fâsık ve aşırı günahkâr değil, imanı bile
şüphelidir. Zira bir hadiste buyrulur: “kim onlara kin beslerse ben onlara daha fazla
kin beslerim” s:251

· Farzları terk eden ve büyük günah işleyen; “biz onu Müslüman kabul ederiz. Ama
onun ıslah edilmesine çalışmayı da kabul ederiz.” s:251

· “Tasavvuf da kitap ve sünnete uyan ne varsa haktır. Ama kitap ve sünnetten sapan
karışma ve katılmalardan biz sakınırız, başkalarının da bundan kurtulmasını tavsiye
ederiz.”s:251
· “Hadis incelemelerinde bakılacak ilk şey hadisin senedidir. Ondan sonra dirayet
derecesi gelir. Dirayetten maksat; hadisin konusuna dikkat ederek, onun Kur’an’a ve
şüphe götürmeyen sünnetlere aykırı olup olmadığına, onu destekleyen başka
rivayetlerin bulunup bulunmadığına bakmaktır.”s:251

· “Cemaat-i İslamiyeye katılmak, bize göre, Müslüman olmanın ne önceden bir


şartı idi, ne şimdi bir şartıdır, ne de biz “bu cemaate girmeyen Müslüman
değildir” deme yanlışına ve aşırılığına inşallah hiçbir zaman düşmeyeceğiz.” s:251

· Müçtehitleri taklid konusunda müellifin görüşü: “Müçtehit imamlardan birini


taklit etmeye gelince, bunu biz, kendisi doğrudan şer’i meseleleri araştırıp inceleme
yeteneğine sahip olmayan Müslümanlar için gerekli görürüz. Araştırıp inceleme
yeteneği taşıyanlara gelince, eğer bir müçtehid imamın görüşlerinin sağlamlığına
gönlü ve aklı yatıyorsa, bize göre onların taklidine karşı çıkılmaz. Ama inceleme ve
araştırmaya gücü yetiyor ve herhangi bir meselede kendi imamından başka diğer bir
imamın görüşünü daha uygun gördüğü halde bilerek kendi imamının peşinden
gidiyorsa, bu bize göre caiz değildir.”s:251–252

· “Bir cemaate, bir gruba, tanına bilinen adıyla hitap edilmesi, gerçekte o isimde
bir hakaret ve aşağılama yoksa İslam’da yasaklanmış değildir.”s:253

· Hz. Ali’nin halifeliğe istekli oluşu ve Efendimizin vefatında hak iddia etme
hikâyesi kasıtlı bir takım rivayetler üzerinde kurulmuş bir hikâyedir. İmam İbn-i
Kuteybe, Yakubi gibi kimseler de maalesef bu hikâyeyi desteklemişlerdir. s:257

· İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi tedbirli, ihtiyatlı bir fıkıh âlimi müctehid de Hz.
Ali’nin çeşitli zümrelerle yaptığı bütün savaşlarda haklı olduğu görüşündedir.”
s:265

· Efendimizin(SAV) kefenlenmesi işini Hz. Ali, Hz. Abbas, Fazl bin Abbas, Kusem
bin Abbas, Usame bin Zeyd, ve Şükran(Resulullah’ın azaldı hizmetkarı) ve
ensardan Evs bin Havli yerine getirdiler. s:282

· Resul-i Ekrem’in kabrini Hz. Ebu Talha ve Zeyd bin Sehl Ensari kazdılar. s:282

· “İbn-i Kuteybe şüphesiz araştırmacı bir insandı. Ama onun eserelerinde Şii
âlimlerinin atıfta bulundukları, aklın kabul edemeyeceği bazı şeyler vardır.” S:285

· Sahabe-i Kiram iyi niyetle kendilerinin haklı olduklarına inanıyorlardı, nefsanî


ve dünya menfaatine ait bir şey uğruna savaşmıyorlardı.” s:288

· Hz. Talha’nın oğlu Musa, Hz. Ali’nin yanına Cemel savaşı sonrası geldiğinde Hz.
Ali efendimiz ona şöyle dedi; “Ümid ediyorum ki, baban ve ben; kendileri hakkında
Allah Teala’nın “Biz onların gönlündeki kırgınlığı çıkaracağız ve cennete kardeşce
karşı karşıya tahtlarda oturacaklar” diye buyurduğu kimselerden olacağız.” Orda
olan biri buna itiraz edince Hz. Ali kızdı ve şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun sana!
Şüphesiz Allah Bedir ehline müjde gönderdi de; “istediğinizi yapın, ben sizi
bağışlarım buyurdu” dedi. S:289–290
· Hz. Ömer’in Müslüman olduğuna Müslümanlar kırk kişiden daha fazla idi ama
Müslümanlıklarını gizliyorlardı. Erkam’ın evinde bulunanlar 39 kişi idi, Hz.
Ömer onların kırkıncısı oldu. s:292

You might also like