You are on page 1of 40

Stefan Zweig - Satran Stefan Zweig SATRAN UZUN YK Almanca Aslndan eviren AYA SABUNCUOLU DNYA KLASKLER 1.

Basm: Haziran, 1997 2. Basm: Temmuz, 1997 3. Basm: Eyll, 1997 4. Basm: Nisan, 1998 ISBN 9755103554 1993 by Bermann Fischer AB, Stockholm / Williams Verlag AG / Can Yaynlar Ltd. ti. (1995) Bu kitap, stanbul'da Can Yaynlar'nda dizildi, Eko Basmevinde basld. (1998) Dizgi: Serap Kl CAN YAYINLARI LTD. T. Hayriye Caddesi No. 2, 80060 Galatasaray, stanbul Telefon: (0212) 252 56 75 252 59 88 252 59 89 Fax: 252 72 33 zgn Ad Schachnovelle STEFAN ZWEIG'IN CAN YAYINLARI'NDAK KTAPLARI AMOK KOUCUSU / yk DEM RZGRI / Roman

DNN DNYASI / An FOUCHE (BR POLTKACININ PORTRES) / Deneme GNLKLER / Gnce LYON'DA DN / yk SATRAN / Uzunyk YILDIZIN PARLADII ANLAR / Deneme Stefan Zweig, 1881 ylnda Viyana'da dodu. Babas varlkl bir sanayiciydi. Viyana ve Berlin'de eitim grd. Birok lkeyi dolatktan sonra Birinci Dnya Sava srasnda, Zrih'e geldi. Sava kart kiiliiyle tannd. 19191934 yllar arasnda Salzburg'da yaad, 1938'de ngiltere'ye, 1949'da New York'a gitti, birka ay sonra da Brezilya'ya yerleti. Avrupa'nn iine dt duruma dayanamayarak 1942 ylnda karsyla birlikte intihar etti. ok sayda denemesi, yks, uzun yks ve roman yannda, byk bir ustalkla kaleme ald yaam ykleriyle de nldr. Geceyars New York'tan kalkp Buenos Aires'e gidecek olan byk yolcu vapurunda, son saatin allm tela ve kouturmas yaanyordu. Karadakiler arkadalarn geirmek iin itiip kakyor, eik kasketli telgraf ocuklar birtakm adlar bararak yolcu salonlarnda oradan oraya koturuyor, bavullar ve iekler srklenerek vapura ykleniyor, orkestra gvertede durup dinlenmeden alarken ocuklar merdivenlerde merakla bir aa bir yukar kouuyorlard. Bu kargaann biraz tesinde, gezinti gvertesinde bir tandkla laflyordum ki, yanbamzda iki ya da kez keskin bir fla patlad; tam kalktan nce gazeteciler nl birini soru yamuruna tutuyor ve fotoraflarn ekiyordu anlalan. Arkadam o tarafa bakp glmsedi. "Ender bulunan bir ku dm alarna, Czentovic." Bu aklamann zerine ona anlamaz gzlerle bakm olmalym ki, ekledi: "Mirko Czentovic, dnya satran ampiyonu. Turnuva oyunlaryla doudan batya btn Amerika'y bucak bucak dolat, imdi de yeni zaferler kazanmak iin Arjantin'e gidiyor." Bu gen dnya ampiyonunu ve hatta k hzyla ykselmesiyle ilgili baz ayrntlar bile anmsadm o an; benden daha dikkatli bir gazete okuyucusu olan arkadam, bu ayrntlar tamamlayan bir sr gln hikye biliyordu adamla ilgili. Bir yl kadar nce beklenmedik bir k yapan Czentovic'in ad Aljechin, Capablanca, Tartakower, Lasker, Bogoljubow gibi en saygn ustalarla birlikte anlr olmutu. 1922'de New York'taki satran turnuvasnda ortaya kan yedi yandaki mucize ocuk Rzecewski'den bu yana, ad san duyulmam birinin anl anl satran loncasna girii hi bu kadar geni yank uyandrmamt. nk Czentovic'in zihinsel zellikleri, byle gz kamatrc bir ykselmenin ipularn kesinlikle vermemiti. ok gemeden bir sylenti yayld, bu satran

ampiyonu zel yaantnda herhangi bir konuma srasnda bir tmceyi dilbilgisi yanl olmadan kuramyordu ve kzgn meslektalarndan birinin fkeli bir alayla sylediine gre, "her alanda evrensel bir kltrszlk iindeydi". Yoksul bir Slav Tuna gemicisi olan babasnn ufack kayn bir gece bir tahl gemisi ezdi, o sapa blgenin papaz da o zamanlar on iki yanda olan Mirko'ya acyp babasnn lmnden sonra onun bakmn stlendi, iyi yrekli papaz canla bala urap azn bak amayan, anlama gl eken ocua ky okulunda renemedii eyleri evde zel dersler vererek retip an kapatmaya alt. Ama abalar sonusuz kald. Mirko, kendisine yz kez anlatlan harflere hl bo bo bakyordu; ar ileyen beyninde, en basit ders konularyla bile uraacak g yoktu. On drt yandayken bile, hesap yapmas gerektiinde parmaklarndan yardm alyordu ve bir kitap ya da gazete okumak, yetime andaki bu ocuk iin daha da ok aba gerektiriyordu. Bu konuda Mirko'nun isteksiz ya da dik kafal olduu kesinlikle sylenemezdi. Ondan rica edilenleri kar kmadan yapyordu, su getiriyor, odun kryor, tarlada alyor, mutfa temizliyor ve insanlar ileden karan bir yavalkla da olsa, verilen her grevi yerine getiriyordu, gvenilir bir ocuktu. Ama bu tuhaf olanda iyi yrekli papazn cann en ok skan ey, ilgisizliiydi. zel bir ar almadan hibir ey yapmazd, hibir zaman soru sormazd, baka olanlarla oynamaz ve bir ey ona ak bir dille buyurulmad srece kendiliinden bir ura aramazd; Mirko ev ilerini bitirir bitirmez, ayrdaki koyunlar gibi bo bo bakarak odada kprdamadan oturur, evresinde olanlara en ufak bir ilgi bile gstermezdi. Papaz akamlan uzun ifti piposunu tttrerek, her zamanki gibi jandarma avuuyla el satran oynarken, sar kafal olan hi ses karmadan yanla rina melir ve arlam gz kapaklarnn altndan, uyku akan ve kaytsz gzlerle kareli tahtaya bakard. Bir k akam, iki kafadar gnlk oyunlarna dalmken, kyn ana yolundan bu yana hzla yaklaan bir kzan kk anlar duyuldu. Kasketi karla kapl bir ifti telala ieri dald, yal annesi lm deindeymi, papaz da ona son ayinini yapmak iin hemen gelmeliymi. Papaz hi duraksamadan onu izledi. Birasn daha bitirmemi olan jandarma avuu, onlar uurlarken yeni bir pipo yakt ve uzun konlu, ar izmelerini giymeye hazrlanrken, Mirko'nun baklarnn oyuna balanm satran tahtasna nasl dikildiini ayrmsad. "Ne o, oyunu tamamlamak m istiyorsun?" dedi alayc bir sesle, uykulu ocuun tahtadaki tek bir ta bile doru oynamay beceremeyeceinden son derece emindi. Olan ekinerek ona bakt, sonra ban sallad ve papazn yerine oturdu. On drt hamleden sonra jandarma avuu mat olmutu ve yenilgisinin yanllkla yapt dikkatsiz bir hamleden kaynaklanmadn itiraf etmek zorunda kald, ikinci el de birinciden farkl olmad.

"Vay canna!" diye aknlkla bard papaz geri dndnde, iki bin yl nce benzer bir mucizenin gerekletiini, bir dilsizin birdenbire bilgelik dilini bulduunu anlatt pek ncil okumayan jandarma avuuna. lerlemi saate karn papaz, okuma yazma bilmeyen rencisine iki el oyun iin meydan okumaktan kendini alamad. Mirko onu da rahatlkla yen; di. Ar ar, dnp tanarak, kararl bir bi.f imde oynuyordu, geni alnn tahtadan bir kez bile kaldrmad. Ama kar konulmaz bir kesinlik vard oyununda; ileriki gnlerde ne jandarma avuu ne de papaz ona kar bir el kazanmay baaramadlar. rencisinin normalde ya*' sad zek geriliini herkesten daha iyi bilecek durumda olan papaz, bu tek yanl tuhaf yetenein daha etin bir snava ne kadar dayanabileceini ciddi olarak merak etmeye balad. Mirko'ya biraz olsun ekidzen vermek iin, saman sars fra gibi salarn ky berberinde kestirdikten sonra, kzana bindirip kk komu kente gtrd onu, ana meydandaki kafenin bir kesinde tutkulu satran oyuncularnn toplandn biliyordu, kendisi onlar kadar deneyimli deildi. Papaz, zerine koyun krk, ayaklarna uzun konlu izmeler giymi on be yandaki saman sars sal, krmz yanakl olan kafeden ieri iterek soktuunda, oturan toplulukta en ufak bir aknlk bile uyanmad; ocuk satran masalarndan birine arlana kadar, rkek rkek yere bakarak bir kede dikildi. Mirko, iyi yrekli papazdan Sicilya al denen eyi renmedii iin, ilk elde yenildi, ikinci elde en iyi oyuncuyla berabere kald. nc ve drdnc elden balayarak hepsini birer birer yendi. Kk bir Slav tara kentinde heyecan uyandran eyler ok ender olur; bu nedenle bu kyl ampiyonun ortaya k orada toplanm ileri gelenlerin gznde hemen bir sansasyona dnt. Mucize ocuun ertesi gne kadar kesinlikle kentte kalmas gerektiine oy birliiyle karar verildi, bylece satran kulbnn teki yeleri bir araya toplanabilecekti ve zellikle hasta bir satran tutkunu olan yal Kont Simczic'in sarayna haber ulatrlabilecekti. Yepyeni bir vnle rencisine bakan, ama onun bu yeteneini kefetmekten duyduu sevince karn, grevi gerei ynetmesi beklenen pazar ayinini karmak istemeyen papaz, yeni bir deneme iin Mirko'yu orada brakabileceini syledi. Gen Czentovic satran topluluunun hesabna otele yerletirildi ve o akam ilk kez bir klozet grd. Ertesi pazar gn leden sonra satran salonu tklm tklm doluydu. Drt saat kprdamadan satran tahtasnn nnde oturan Mirko, tek szck etmeden ve ban bile kaldrmadan oyuncular birbiri ardna yendi; en sonunda ezamanl bir oyun oynanmas nerildi. Ezamanl bir oyunda, tek bana farkl oyuncularla karlamas gerektiini bu cahilin kafasna sokabilmek biraz zaman ald. Ama Mirko bu grenei kavrar kavramaz

abucak ie koyuldu, ar, gcrdayan ayakkablaryla yavaa masa masa dolat ve en sonunda sekiz elden yedisini kazand. Bylece byk tartmalar balad. Bu yeni ampiyon gerek anlamda kentli olmamasna karn, kentin yerel vnc birden alevlendi. Harita zerindeki varln imdiye dek pek i kimsenin ayrmsamad kk kent, belki de ilk kez nl bir adam dnyaya kazandrma onuruna ulaabilecekti. Normalde yalnzca garnizon kabaresi iin antzler ve kadn arkclar ayarlayan Koller adnda bir menajer, bir yllk parasal yardm salanrsa, Viyana'da tand byk bir ustann gen adama satran sanatn retmesini salayabileceini syledi. Her gn satran oynad altm yl boyunca bu kadar kayda deer bir rakiple hi karlamam olan Kont Simczic, gerekli paray hemen karlad. O gn gemici olunun artc ykselii balad. Alt ay iinde Mirko satran tekniinin btn srlarn kavrad, bununla birlikte sonralar uzman evrelerde oka gzlenen ve alay edilen tuhaf bir yetersizlii vard. yle ki, Czentovic tek bir satran oyununu bile ezbere ya da uzmanlarn dedii gibi 'kr' oynamay bir trl beceremyordu. Sava meydann imgelemin snrsz alanna yerletirme yeteneinden tmyle yoksundu. Altm drt kareli ve otuz iki tal Satran dilinde, satran tahtasna bakmadan, akldan oynamak. Siyah beyaz tahta her zaman elle dokunulur biimde nnde olmalyd; n dnyaya yayldktan sonra bile, katlanabilir bir cep satran tahtasn yanndan hi ayrmad, bylece usta ii bir oyunun tekrar zerinden gemek ya da kendi kendine g bir durumu zmek istedii zaman, konumu gzlerinin nnde oluturabiliyordu. Bu nemsiz gibi grnen eksiklik, onun d gcnn yetersiz olduunu gsteriyordu ve yakn evrelerde ateli tartmalara yol ayordu; tpk mzisyenler arasndaki olaanst bir virtzn ya da efin, notalara bakmadan almay ya da orkestray ynetmeyi becerememesi gibi. Ama bu tuhaf zellik, Mirko'nun artc ykseliini kesinlikle yavalatmad. Daha on yedi yandayken bir dzine satran dl kazanmt bile, on sekizinde Macaristan ampiyonu oldu, en sonunda yirmisinde dnya ampiyonluunu ele geirdi. Zek dzeyi, d gc ve ataklk asndan her biri ondan kat kat stn olan en soukkanl ampiyonlar bile, onun kaya gibi dayankl akl karsnda pes ediyorlard, tpk hantal Kutusow karsndaki Napoleon ve Fabius Cunctator karsndaki Hannibal gibi; Livius'un yazdna gre, Fabius ocukluunda da buna benzer dikkat ekici hantallk ve zek gerilii belirtileri gstermi. Bylece akl ynnden stn birbirinden deiik insanlar filozoflar, matematikileri, hesap yapan, imgelemini kullanan ve ounlukla yaratc olan kiileri bir araya toplayan satran ustalar galerisine, ilk kez tinsel dnyann tmyle dndaki biri girdi, en yrtk gazetecinin bile azndan kamuoyuna

ilgin gelebilecek tek szck almay baaramad arkanl, azn bak amayan bir kyl ocuu... Czentovic gazetelerden esirgedii ssl cmleleri, kendisiyle ilgili anekdotlar domasna meydan vererek zamandan bol bol telafi etti. nk tartmasz usta olduu satran tahtasnn bandan kalkt an, korunmasz Czentovic tuhaf ve neredeyse gln bir grnme brnyordu; bayramlk siyah takm elbisesine, biraz kstah bir inci ine ilitirilmi albenili boyunbana ve zenle bakm yaplm parmaklarna karn, devinimleri ve tavrlaryla kyde papazn odasn spren ayn zrl kyl ocuuydu. Uzman meslektalarnn alayl ve kzgn baklar altnda yeteneini ve nn aklszca ve hi utanmadan kabalkla kullanp dar grl ve hatta baya bir agzllkle, kazanabildii kadar para kazanmaya alyordu. Hep en ucuz otellerde kalarak kent kent dolayordu, creti karland srece en dknt kulplerde bile oynuyordu, sabun reklamlarnda resmini kullandrtyordu ve hatta tmceyi doru yazmay beceremediini ok iyi bilen rakiplerinin alaylarna aldrmadan, adn 'Satran Felsefesi' adl bir kitap iin satt, gerekte bu kitab kendi halinde Galiyal bir renci paragz yaynclar iin yazmt. Btn yontulmam varlklarda olduu gibi onda da gln bir kendini beenmilik vard; dnya turnuvasndaki zaferinden beri kendini dnyann en nemli adam olarak gryordu ve btn bu zeki, akll, gz kamatrc konumaclar ve yazarlar kendi alanlarnda yenmi olduunu, stelik onlardan daha ok kazandn bilmek, onun o eski gvensizliini souk ve ounlukla kabalkla gzler nne serilen bir gurura dntrd. Arkadam bana Czentovic'in ocuksu kendini beenmiliinden birka klasik rnek verdikten sonra, "Ama byle hzla gelen bir n, byle bo bir kafay nasl sersemletmez ki?" diye balad sz. "Yirmi bir yandaki Banat'l bir kyl ocuu, birdenbire bir tahta zerinde birka ta oynatmakla, btn kynn odun keserek ve en ar ileri yaparak bir ylda kazandndan daha fazlasn bir haftada kazanjrsa, kendini beenmilik haftalna nasl kaplmaz? te o zaman bir Rembrandt, bir Beethoven, bir Dante, bir Napoleon hakknda en ufak fikri olmayan birinin, kendini byk bir insan sanmas aslnda o kadar kolaydr ki. Bu ocuk duvarlarla evrilmi beyninin iinde yalnzca tek bir eyi biliyor, aylardr tek bir satran oyununu kaybetmediini; ve dnyamzda satran ve para dnda baka deerler de bulunduundan haberi olmamasndan tr, kendisinden etkilenmesi iin her trl nedeni var." Arkadamn bu anlattklar, zel merakm uyandrd. Sabit fikirli, kafasn tek bir dn" ceye takm her trl insan, yaamm boyunca beni ekmitir, nk bir insan kendini ne kadar snrlarsa, te yandan sonsuza o kadar ya'| kn olur; ite byle grnte dnyadan kopuk \ yaayanlar, zel yaplar iinde karnca gibi, ^ dnyann tuhaf ve ei benzeri olmayan bir ma ketini kurarlar. Bylece akl tek bir eye alan bu zel rnei, Rio'ya kadarki on iki gnlk yolculuk boyunca daha yakndan inceleme amacm gizlemedim.

Bununla birlikte arkadam, "Pek ansnz ; olmaz," diye uyard beni. "Bildiim kadaryla, Czentovic'ten en ufak bir psikolojik bilgi koparmay kimse baaramad. Bu kurnaz kylnn, derinde yatan yetersizliinin arkasnda ak vermeme aklll gizleniyor, uygulad yntem de, kk meyhanelerde arayp bulduu, kendi evresinden kyller dnda herkesle konumaktan kanmak. Yaknnda kltrl bir insan hissettiinde, kabuuna ekiliyor; bylece hi kimse ondan aptalca bir sz duymu ya da kltrszlnn snrsz derinliini kefetmi olmakla vnemiyor." Arkadam gerekten hakl kt. Yolculuun ilk gnlerinde, kaba bir srnaklk yapmadan Czentovic'e yanamann tmyle olanaksz olduu ortaya kt, srnak davranmak da benim tarzm deildi. Geri bazen gezinti gvertesinde dolat olurdu, ama hep gururla ellerini arkasnda kavutururdu, o nl resmindeki Napoleon gibi; ayrca gverte turunu her zaman yle aceleyle ve paldr kldr tamamlard ki, onunla konuabilmek iin peinden koturmak gerekirdi. te yandan yolcu salonlarnda, barda, sigara salonunda hi boy gstermezdi; kamarottan edindiim gvenilir bilgiye gre, gnn byk blmn kamarasnda geirip dev gibi bir satran tahtasnda altrma yapyor ya da eitli hamlelerin zerinden geiyormu. gn sonra gerekten kzmaya baladm, onun savunma yntemi benim ona yaklama isteimden daha etkiliydi. Yaamm boyunca bir satran ustasyla tanma frsatm hi olmamt ve imdi byle bir insan gzmde canlandrmak iin ne kadar ok urarsam, btn bir yaam boyu yalnzca altm drt siyahbeyaz karenin evresinde dnen birbeyin eylemi bana o kadar akl almaz geliyordu. Geri kendi deneyimlerimden 'krallarn oyunu'nun gizemli ekiciliini biliyordum; insanolunun dnp bulduu oyunlar arasnda, rastlantnn her trl despotluuna kar koyan ve zafer kupalarn yalnzca akla ya da daha ok tinsel yetenein belirli bir biimine veren tek oyun. Ama satranca oyun demekle, haksz bir kstlama yapm olmuyor mu insan? Satran ayn zamanda bir bilim, bir sanat deil mi, yerle gk arasnda szlen Muhammed'in tabutu gibi bu iki kategori arasnda gidip gelmiyor mu, btn kart iftlerin bir kerelik bileimi deil mi? Hem ok eski hem de yepyeni, dzenei hem mekanik hem de d gcne bal, hem sabit geometrik bir alanla snrl hem de bileimleri snrsz, hem srekli gelien hem de ksr, hibir eye gtrmeyen bir dnme, hibir eyi hesaplamayan bir matematik, yaptlar olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bununla birlikte varlyla btn kitap ve yaptlardan daha dayankl olduu su gtrmez; btn halklara ve btn zamanlara ait olan tek oyun; can skntsn ldrmesi, zihni amas, ruhu canlandrmas iin hangi tanrnn onu yeryzne gnderdiini kimse bilmez. Balangc ve sonu nerededir? Her ocuk onun temel kurallarn renebilir, her acemi onda ansn dener, ama yine de bu deimez dar karenin iinde zel

ustalar yaratr satran, teki insanlarn hibiriyle karlatrlamaz bunlar, yalnzca satranca ynelik bir yetenei olan insanlar; gr, sabr ve tekniin tpk matematikiler, airler ve mzisyenlerdeki gibi belirli bir oranda, ama farkl katman ve balamlarda etkin olduu zgl dhiler. Fizyonomiye duyulan tutkunun ilk zamanlarnda Gali gibi biri, byle satran ustalarnn beyinlerini yararak bu satran dehalarnn beyninde, bu insann yeni bir gri ktlesi iinde Franz Josef Gali: Alman doktor, nl sinir sistemi anatomicisi. Her zihinsel etkinlii beynin belli bir blgesine balayan ve insan yetilerinin durumunun kafatasnn biiminden belli olduunu savunan frenolojiyi kurmasyla nldr. zel bir kvrm olup olmadn, baka beyinlerdekine oranla daha gelimi bir satran kas ya da satran yumrusu bulunup bulunmadn aratrmtr belki de. Bu zgl dehann, elli kiloluk ii bo bir kayann iindeki tek bir altn filizi gibi, kesin bir akl tembelliinin iine szma benzedii bir Czentovic rnei, byle bir fizyonomiciye nasl da ekici gelirdi! Byle olaanst, dhice bir oyunun ister istemez greceli ustalar yarataca gereini uzun zaman nce anlamtm; ama dnyay yalnzca siyah ile beyaz arasndaki dar yola indirgeyen, otuz iki ta bir oraya bir buraya, bir ileri bir geri oynatarak hayatnn zaferini azanmaya alan kvrak zekl bir insann yaamn kafada canlandrmak ne kadar g, ne kadar olanakszd; bu insann yeni bir oyuna balarken piyade yerine at yelemesi olay yaratr ve bir satran kitabnn ufack bir kesinde adnn gemesiyle lmszle ulamasn salar; bu insan, bu akl insan, akln karmadan on, yirmi, otuz, krk yl boyunca btn dnme gcn tekrar tekrar ayn gln amaca yneltir: Bir tahtann zerinde tahta bir ah keye sktrmak! te imdi byle bir olay adam, byle tuhaf bir dhi ya da byle artc bir deli ilk kez bu kadar yakmmdayd, ayn gemide alt kamara temdeydi ve aklla ilgili eylere kar merak her zaman bir eit tutkuya dnen zavall ben, ona yaklamay bir trl beceremyordum. En kak numaralar dnmeye baladm: nemli bir gazete iin onunla sylei yapmak istediim yalann uydurarak gururunu okamak ya da ona skoya'da krl bir turnuva nererek agzllnden yararlanmak. Ama n yaban horozunu tuzana drmek iin avcn t bavurduu en gvenilir yntemin, onun iftleme tn taklit etmek olduu geldi aklma en sonunda; bir satran ampiyonunun dikkatij ni ekmek iin, insann kendisinin satran oynamasndan daha etkili ne olabilirdi ki? Ancak ben yaamm boyunca hibir zaman ciddi bir satran sanats olmadm; bunun basit bir nedeni var: nk satranla her zaman ylesine ve yalnzca elenmek iin ilgilendim; bir saat tahtann nnde oturursam, kesinlikle kendimi zorlamak iin deil, tam tersine, zerimdeki gerginlikten kurtulmak iin yaparm bunu. tekiler, gerek satran oyuncular, satranc ciddiye alrken, ben szcn tam anlamyla satran 'oynarm'. Tpk ak gibi satran iin de bir e

gereklidir ve gvertede bizim dmzda satran merakllar olup olmadn daha bilmiyordum. Onlar deliklerinden karmak iin sigara salonunda basit bir tuzak kurdum: Benden daha kt oynamasna karn, karmla birlikte tiyatro oynar gibi bir satran tahtasnn bana oturduk. Gerekten de, daha alt hamle yapmamtk ki, oradan geen biri durdu, bir ikincisi izlemek iin izin istedi; benimle bir el oynamak istemesi beklenen e de en sonunda ortaya kt. Ad McConnor'd ve sko bir yol mhendisiydi, sylediine gre Kaliforniya'daki petrol kuyularndan byk bir servet kazanmt; sert, neredeyse keli ene kemii, iri dileri olan gl kuvvetli bir adamd, yznn koyu krmz rengini, en azndan bir blmn, bol miktarda viskiye borluydu herhalde. Gze arpan geni, neredeyse atletik omuzlar ne yazk ki oyun srasnda da gze batyordu, nk bu Bay McConnor, en nemsiz oyunda bile yenilmeyi kiiliklerine yaplm bir hakaret olarak gren o kendinden emin, baarl insanlardand. Yaamda nne kan devirerek yol almaya alm ve somut baardan marm, kendi kendinin mimar bu iriyar adam, stn olduu dncesine kendini yle kaptrmt ki, ona kar koyulmasn kendisine kar haksz bir ayaklanma ve neredeyse hakaret olarak alglyordu. lk eli kaybedince fkelendi, uzun uzadya ve sert bir tavrla, bunun yalnzca bir anlk bir dikkatsizlik yznden olduunu aklamaya balad; nc elde baarl olamamasn yan salondaki grltye balad; bir eli kaybeder kaybetmez hemen rvan istiyordu. Balangta bu hrs dolu fke beni elendirdi; sonuta, dnya ampiyonunu masamza ekmek olan gerek amacma ulamak iin yapmam gereken ufak bir eydi yalnzca. nc gn amacma ulatm, daha dorusu yar yarya ulatm. Gezinti gvertesinde dolaan Czentovic pencereden bizi mi gzetledi, yoksa yalnzca rastlantsal olarak m sigara salo nunu varlyla ereflendirdi bilmiyorum, yle ya da byle, biz acemilerin onun sanatn icra ettiimizi grr grmez bir adm daha yaklat ve bu ll uzaklktan tahtamz yle bir gzden geirdi. McConnor hamle yapmak ze reydi. Ve bu tek hamle bile, acemi abalarmz daha fazla izlemenin onun gibi bir usta iin zaman kayb olduunu anlamasna yetmi gibiydi. Bir kitapda kt bir dedektif romann, kapan bile amadan yerine koyarken yaptmz doal devinimle masamzdan uzaklat ve sigara salonundan kt. "Bizi lp tartt ve ok hafif buldu," diye dndm, bu souk, kmseyici bak beni biraz kzdrmt ve fkemi McConnor'dan karmak iin ona bakp "Hamleniz ustay pek etkilemie benzemiyor," dedim. "Hangi ustay?" Az nce yanmzdan geen ve oyunumuza burun kvrarak bakan o beyin, satran ustas Czentovic olduunu akladm ona. imdi de buna katlanmamz ve bizi kmsemesine yreimiz szlamadan almamz gerektiini ekledim; biz zavalllar kaderimize raz olmalydk. Ama laf olsun diye sylediklerimin,

McConnor'n zerinde hi beklenmedik bir etki yapmas beni artt. Birden heyecanland, oyunumuzu unuttu, hrstan yerinde duramyordu. Czentovic'in gemide olduundan haberi yokmu, Czentovic kesinlikle onunla oynamalym. Bir keresinde krk kiiyle birlikte oynad bir ezamanl oyun dnda, hayatnda bir dnya ampiyonuna kar hi oynamam; o oyun bile korkun derecede heyecanl olmu ve McConnor az kalsn kazanacakm. Satran ustasyla tanyor muymuum? Hayr, dedim. Onunla konumak ve yanmza armak istemez miymiim? Czentovic'in yeni insanlarla tanmaya pek hevesli olmad gerekesiyle buna kar ktm. stelik, bizim gibi nc snf oyuncularla uramak bir dnya ampiyonuna ne zevk verirdi ki? Bu nc snf oyuncular szn McConnor gibi hrsl bir adama sylememem gerekirdi. Kzgn kzgn arkasna*yasland ve Czentovic'in bir beyefendinin nazik davetini geri evireceine kendi adna inanmadn syledi ters ters, bu iin peine decekmi. stei zerine dnya ampiyonunun kiiliini ksaca betimledim ona ve hemen arkasndan, oyunumuzu yarda brakarak, sabrszlkla Czentovic'in ardndan gezinti gvertesine koturdu. Bu geni omuzlarn sahibi bir kere kafay bir eye takt zaman, onu tutmann olanaksz olduunu hissettim yine. Olduka gergin bir bekleyi balad benim iin. On dakika sonra McConnor geri dnd, keyfi pek yerinde deildi gibi geldi bana. "Eee?" diye sordum. "Haklymsnz," diye yantlad biraz kzgn. "Pek sevimli bir bey deil. Ona kendimi tanttm, kim olduumu anlattm. Bana elini bile uzatmad. Bize kar bir ezamanl oyun oynamak isterse hepimizin ne kadar onur duyacan ona anlatmaya altm. Ama hi yz vermedi; zr diledi, menajeriyle yapt anlamaya gre, btn turnesi boyunca cretsiz oynamamas gerekiyormu. Oyun bana en dk creti iki yz elli dolarm." Gldm. "Talar siyah kareden beyaza srmenin bylesine krl bir i olabilecei hi ... aklma gelmezdi. Eh, umarm, siz de ona kibar davranmsnzdr." Ama McConnor hi istifini bozmad. "Oyun yarn leden sonra saat te. Burada, sigara salonunda. Umarm kolay havlu atmaz. "Nasl? Ona iki yz elli dolar verdiniz mi?" diye bardm aknlkla. "Neden olmasn? C'est son metier.1 Diim arsayd ve gemide tesadfen bir di

doktoru olsayd, diimi bedavaya ekmesini isteyemezdim ya. Adam cretini yksek tutmakta ok hakl; her meslekte gerek profesyoneller ayn zamanda en iyi iadamlardr. Bana gelince: bence i ne kadar ak olursa, o kadar iyidir. Bir Bay Czentovic'in bana iyilik yapmasna izin vermektense ve sonunda bir de ona teekkr etmek durumunda kalmaktansa, para derim daha iyi. Sonuta kulbmzde bir akamda iki yz elli dolardan fazlasn kaybettiim oldu ve bir dnya ampiyonuyla da oynamamtm. Bir Czentovic tarafndan altedilmek 'nc snf oyuncular iin utanlacak bir ey deildir." 'nc snf oyuncu' gibi ylesine sylenmi bir szle McConnor'n gururunu ne kadar incitmi olduumu ayrmsamak beni elendirdi. Ama bu pahal elenceyi karlamaya kararl olduu iin, en sonunda merakm giderecek olan yersiz hrsna kar kmamn bir anlam yoktu. O na kadar kendilerini satran oyuncusu olarak tantm olan drtbe beyi bu olaydan abucak haberdar ettik ve oradan geecek yolcular tarafndan olabildiince rahatsz edilmemek iin yalnz bizim masamz deil, komu masalar da nmzdeki ma iin nceden ayrttk. Ertesi gn kk grubumuz kararlatrlan saatte eksiksiz topland. ampiyonun karsnda, ortadaki yer elbette McConnor'a ayrld; adam birbiri ardna purolar yakarak ve durmadan huzursuzlukla saatine bakarak sinirini yattrmaya alyordu. Ama dnya ampiyonu arkadamn anlattklarndan tahmin ettiim gibi en az on dakika bekletti bizi, bu da geliinin byk bir etki yaratmasn salad. Sakin ve soukkanl bir biimde masaya yaklat. KendiJ ni tantmadan "Kim olduumu biliyorsunuz sizin kim olduunuz ise beni ilgilendirmiyor," demek oluyordu herhalde bu saygszlk proj fesyonellere zg bir kurulukla gerekli dzen lemeyi yapmaya koyuldu. Gemide yeterli sat ran tahtas bulunmamas yznden bir e za' manii oyun oynanmas olanaksz olduu iin, hepimizin birlikte ona kar oynamamz nerdi. Her hamleden sonra, aramzda yapacamz konumalar duymamak iin, salonun dip tarafndaki baka bir masaya gidecekmi. Kar hamlemizi yaptmzda, ne yazk ki elimizde masa an bulunmad iin, kakla bardaa vurmamz gerekiyormu. stediimiz baka bir zamanlama yoksa, en uzun hamle zamannn on dakika olmasn nerdi. Her neriye utanga renciler gibi uyduk elbette. Czentovic siyah seti; daha ayaktayken ilk kart hamlesini yapt ve sonra hemen kendi nerdii bekleme yerine giderek kaytsz bir tavrla arkasna yaslanp resimli bir dergiyi kartrmaya balad. Oyundan sz etmenin pek anlam yok. Bitmesi gerektii gibi bitti elbette: Bir gzel yenildik, stelik daha yirmi drdnc hamlede. Bir dnya ampiyonunun yarm dzine orta ya da ortann alt dzeydeki oyuncuyu hi zorlanmadan yenmesi pek artc deildi; hepimizin cann skan ey, Czentovic'in bizi zorlanmadan yendiini kafamza kakan kibirli tarzyd yalnzca. Her defasnda

tahtaya yalnzca yle bir gz atyordu, l, tahta yontularmz gibi kaytsz gzlerle bakyordu bize ve bu kstah tavr hasta bir kpee yle bir bakp bir lokma yiyecek frlatmay andryordu ister istemez. Bence iinde biraz duygu olsayd, yanllarmza dikkatimizi ekebilir ya da dosta bir szle bize gayret verebilirdi. Ama bu insan olmayan satran makinesi oyun bittikten sonra da tek szck etmedi, 'mat' dedikten sonra, kendisinden ikinci bir oyun daha isteniyor mu diye masann nnde kprdamadan bekledi. Duyarsz kabala kar insann her zaman iine dt aresizlikle ayaa kalkp bu sona eren dolar iiyle en azndan benim amdan ilikimizin de bittiini ima edecektim ki, yanbamdaki McConnor ok bouk bir sesle, "Rvan!" deyip beni sinir etti. * Meydan okuyan ses tonu beni neredeyse rktt; gerekten de McConnor o an kibar bir beyefendiden ok, yumruunu indirmek zere olan bir boksr izlenimi veriyordu. Czentovic'in bize kaba davranmasndan m, yoksa kendi hastalk derecesindeki hrsndan m kaynaklanyordu bu, bilmiyorum, yle ya da byle, McConnor'n ruh durumu tmyle deimiti. Yz alnna den peremlere kadar kzarm, burun delikleri fkeden imiti, gzle grlr bir biimde terliyordu ve kslm dudaklarndan kan keskin bir krk, kavgac bir havayla ne km enesine doru uzan yordu. Gznde o denetlenemez tutkunun ale vini okudum huzursuzlukla, insanlar ancak rulet masasnda avucunun iine alan tutkuydu bu, hani hep iki katn yatrdktan sonra altnc ya da yedinci kez hl doru renk gelmedii za man devreye giren tutku. O an anladm ki, b tn servetine mal olsa da bu fanatik, hrsl adam en azndan tek bir oyun kazanana dek, Czentovic'e kar oynayp duracakt. McConnor, Czentovic iin bir altn madeniydi ve Czentovic sonuna kadar dayanrsa, Buenos Aires'e kadar birka bin dolar karabilirdi bu madenden. Czentovic yerinden kmldamad. "Buyurun," diye yantlad kibarca. "Beyler imdi siyahla oynuyor." ikinci oyun da farkl bir tablo izmedi, bir ey dnda: Birka merakl sayesinde topluluumuz yalnz bymekle kalmad, hareketlendi de. McConnor tahtaya yle sabit bakyordu ki, sanki talan iradesiyle kazanmak, mknatslamak istiyordu; souk bakl rakibinin yzne byk bir zevkle "Mat!" diye barmak iin bin dolar da seve seve feda ederdi, adm gibi emindim bundan. nat heyecannn biraz, farknda olmadan tuhaf bir biimde bize bulat. Her hamle zerinde eskisine oranla daha tutkulu tartyorduk, Czentovic'i masamza geri aran iareti vermeyi kararlatrmadan nce, son anda bile bir hamleden vazgeip brn oynadmz oluyordu. Yava yava on yedinci hamleye yaklamtk ki, bizim iin inanlmayacak kadar iyi bir konumun olutuunu grdk aknlkla, nk izgisindeki piyadeyi sondan bir nceki c2 karesine getirmeyi baarmtk; veziri almak iin piyadeyi itmemiz yeterliydi. Bu fazlasyla belli ans yznden iimiz pek de rahat deildi elbette. Grnte

bizim elde ettiimiz bu avantajn, ok daha ileriyi gren Czentovic tarafndan bilinli olarak bize atlan bir kemik olduundan kukulanyorduk hepimiz. Ama hep birlikte iyice aramamza ve tartmamza karn, hilenin nerede olduunu anlayamadk. En sonunda, izin verilen dnme sresi tam bitmek zereyken hamleyi yapmaya karar verdik. McConnor piyadeyi son kareye srmek iin elini uzatmt ki, birisi kolundan yakalad, alak sesle ve heyecanla fsldad: "Tanr akna! Sakn ha!" Elimizde olmadan hepimiz dnp baktk. Krk be yalarnda bir beydi konuan, neredeyse tebeir kadar beyaz olan ince uzun, sert yz daha nce gvertede gzme arpmt, btn dikkatimizi hamleye ynelttiimiz son dakikalarda yanmza gelmi olmalyd. Ona baktmz ayrmsayarak aceleyle ekledi: "imdi veziri alrsanz, fili cl'e srp piyadenizi krar, siz de atnz geri ekersiniz. Ama bu arada botaki piyadesini d7'ye getirip kalenizi tehdit eder ve atnzla ah mat deseniz bile kaybedersiniz ve dokuz on hamle sonra yenilirsiniz. 1922'de Pistyaner Turnuvas'nda Aljecj hin'in Bogoljubow'a kar oluturduu konumun hemen hemen ayns." ,. J McConnor aknlkla elini tatan ekti ve cennetten inen beklenmedik bir melek gibi yardmmza koan adama en az bizim kadar afalla yarak bakt. Dokuz hamle ncesinden mat her saplayabilen birisi birinci snf bir profesyonel olmalyd, hatta belki de ayn turnuvaya giden ;bir yarmacyd ve bu kadar canalc bir anda H aniden kagelip oyuna karmasnda neredeyse doast bir ey vard. Kendini ilk toplayan McConnor oldu. "Ne nerirdiniz?" diye fsldad heyecanla. "Hemen ilerlemeyin, geri ekilin! ncelikle ah g8'den h7'ye alarak tehlikeli izgiden kurtarn. Czentovic byk olaslkla br yandan saldracaktr. Ama kaleyi c8'den c4'e getirip bunu savuturursunuz; bu onun iki kalesine, bir piyadesine mal olur ve bylece stnln yitirir. Botaki piyadeler kar karya kalr ve doru savunma yaparsanz, oyun berabere biter. Daha fazlasn elde edemezsiniz." Bir kez daha arp kaldk. Hesaplamasnn hem hzl hem de kesin olmas bizi afallatt; hamleleri bir kitaptan okuyup sylyordu sanki. Onun oyuna karmas sayesinde bir dnya ampyonuyla berabere kalmamz beklenmedik bir anst ve sihirli bir denek etkisi yapt. Tahtay daha iyi grmesini salamak iin hep birden kenara ekildik. McConnor bir kez daha sordu: "ah g8'den h7'ye, yle mi?" "Aynen yle! ncelikle geri ekilin." McConnor adamn dediini yapt ve bardaa vurduk. Czentovc o allm sakin admlaryla masamza geldi ve bir bakta kart hamleyi lp tartt. Sonra, tpk tanmadmz yardmcmzn nceden syledii gibi, ah kanadndaki piyadeyi h2'den h4'e getirdi. Ve yardmcmz heyecanla fsldad:

"Kale ileri, kale ileri, c8'den c4'e, o zaman nce piyadenin nn kapatmas gerekir. Ama bu onun iine yaramayacak! Botaki piyadeye aldrmadan atnz c3'ten d5'e getirerek saldrrsnz ve eitlik yeniden salanr. Savunmak yerine btn gcnzle saldrn!" Ne demek istediini anlamadk. Syledikleri ince'ydi sanki. Ama bir kere kendini kaptran McConnor hi dnmeden syleneni yapt. Czentovic'i geri armak, iin yeniden bardaa vurduk. lk kez abucak karar vermedi, tahtaya abucak bir gz att. Sonra yabancnn bize nceden bildirdii hamleyi aynen yapt ve gitmek zere dnd. Ama uzaklamadan nce, yeni ve beklenmedik bir ey yapt. Ban kaldrd ve baklarn zerimizde gezdirdi; kendisine kar birdenbire byle canl bir diren gs/ terenin kim olduunu anlamak istiyordu besbelli. O andan balayarak heyecandan yerimizde duramaz olduk. O ana kadar ciddi bir umut beslemeden oynamtk, ama Czentovic'in so uk kibirini krma dncesi yrek atlarmz hzlandrd. Ama yeni dostumuz bir sonraki hamleyi belirlemiti bile, Czentovic'i geri arabilirdik; ka bardaa vururken parmaklarm titriyordu. Derken ilk zaferimizi kazandk. O na dek hep ayakta oynayan Czentovic, duraksad, duraksad ve en sonunda ar ar oturdu; bylece o na dek bize tepeden bakan Czentovic, bizimle ayn dzeye inmi oldu. En azndan somut olarak bizimle ayn dzlemde bulunmaya zorunlu klmtk onu. Uzun uzun dnd, gzlerini hi kaldrmadan tahtaya dikti, yle ki siyah kirpiklerinin altndan gzbebeklerini grmek neredeyse olanakszd ve byle derin dnrken yava yava az ald, yuvarlak yzne biraz bn bir ifade verdi bu. Czentovic birka dakika dnp tand, sonra bir hamle yapt ve ayaa kalkt. Dostumuz yle fsldad: "Zaman kazanmaya alyor! yi akl! Ama pes etmeyin! Karlkl ta almaya zorlayn onu, o zaman paay kurtaramaz ve beraberlie ularz." McConnor onun dediini yapt. Sonraki hamlelerde ikisinin arasnda biz tekiler oktan figranlara dnmtk bizim anlamadmz bir gidi geli balad. Aa yukar yedinci hamlenin sonunda Czentovic uzun uzun dndkten sonra ban kaldrd ve "Berabere," dedi. Bir an salonda t kmad. Anszn dalgalarn sesi ve salonu cazla dolduran radyo duyuldu, gezinti gvertesinde atlan her adm ve aralk pencerelerden giren rzgrn hafif, belli belirsiz uultusu geldi kulaklarmza. Hepimiz soluumuzu tuttuk, bu inanlmaz ey ok ani olmutu ve bu tannmam adamn yar yarya kaybedilmi bir oyunda dnya ampiyonunu dize getirmesi bizi akna evirmiti. McConnor arkasna yasland, tuttuu soluu mutlu bir "Ah!"

sesiyle dkld dudaklarndan. te yandan, ben Czentovic'i izliyordum. Son hamleler srasnda yz solgunlat gibi gelmiti bana. Ama kendini denetlemeyi iyi biliyordu. Sakin grnmn korudu ve talan ar devinimlerle tahtadan iterken kaytszca sordu: "Beyler nc bir oyun isterler mi?" Tam bir tccar azyla sordu bu soruyu. Ama iin tuhaf yan, bunu sorarken McConnor'a bakmayp keskin gzlerini dosdoru kurtarcmza dikmi olmasyd. Atn yeni, daha iyi bir biniciyi eyerde oturmasndan anlamas gibi, o da son hamleler srasnda asl gerek, rakibini ayrmsam olmalyd. Elimizde olmadan baklarn izledik ve heyecanla yabancya baktk. Ama adam kafasn toplayp yantlayamadan, McConnor zafer sarholuuyla bard ona: "Elbette! Ama imdi onunla tek banza oynamalsnz! Czentovic'e kar siz!" Ama o anda hi umulmadk bir ey oldu. Tuhaf bir biimde hl satran tahtasna bakp duran yabanc, btn baklarn kendisine yneldiini ve bu cokulu szlerin kendisine sylendiini anlaynca rkt. Yz allak bullak oldu. "Kesinlikle olmaz beyler," diye kekeledi gzle grlr bir utangalkla. "Olanaksz bu... benim oynamam sz konusu bile olamaz... yirmi, hayr, yirmi be yldr satran tahtasnn bana oturmadm ben... ve sizden izin almadan oyununuza burnumu sokmakla ne kadar terbiyesizlik ettiimi ancak imdi anlyorum... Ltfen, kartm iin beni balayn... sizi daha fazla rahatsz etmeyeceim." Ve biz aknlmz zerimizden atamadan, salondan kmt bile. "Ama bu olanaksz!" diye haykrd ateli McConnor yumruunu masaya vurarak. "Bu adam yirmi be yldr satran oynamam olamaz, kesinlikle olamaz! Her hamleyi, her kar hcumu bealt hamle nceden hesaplad. Byle bir eyi kimse rastgele yapamaz. Bu kesinlikle olamaz, yle deil mi?" Son soruda McConnor elinde olmadan Czentovic'e dnmt. Ama dnya ampiyonu hi istifini bozmad. "Bu konuda yorum yapamam. Beyefendi zgn ve ilgin bir oyun kard; bu nedenle ben de bilerek ona bir ans verdim." Bunu sylerken kaytszca ayaa kalkp o tccar tarzyla ekledi: "Beyefendi ya da beyler yarn yeni bir oyun isterse, saat ten itibaren emrinizdeyim."

Byk altndan glmeden edemedik. Czentovic'in tanmadmz yardmcmza byklk edip de ans falan vermi olmadn, bu aklamann kendi baarszln rtbas etmek iin uydurduu saf bir bahane olduunu hepimiz biliyorduk. Byle sarslmaz, bir kibirin krldn grme isteimiz daha da artt. Bizim gibi uysal, zararsz gemi yolcularnn zerine bir anda yabanl, hrs dolu bir savama hevesi gelmiti, nk okyanusun ortasndaki gemimizde satran ampiyonunun tahtndan edilebilecei dncesi btn telgraf brolarnn tm dnyaya ilan edecei bir rekor aklmz bamzdan almt. En canalc anda beklenmedik bir biimde oyuna karan kurtarcmzn yaratt gizemli havann ekicilii ve adamn neredeyse korku dolu alakgnlll ile profesyonel oyuncunun sarslmaz zgveni arasndaki kartlk da eklendi buna. Kimdi bu yabanc? Burada rastlant, daha kefedilmemi bir satran de5 hasn gn na m karmt? Yoksa nl bir usta anlalmaz bir nedenden dolay bizden ', adn m gizliyordu? Btn bu olaslklar byk bir heyecanla tarttk, en lgn savlar bile, yabancnn akl almaz utangal ve artc, aklamasn unutulmaz oyun yeteneiyle badatrmaya yetecek kadar lgn gelmiyordu bize. Ama bir konuda dnce birliine vardk: Yeni bir sava izleme zevkini kendimizden kesinlikle esirgemeyecektik. Yardmcmzn ertesi gn Czentovic'e kar bir oyun oynamas iin her eyi yapmaya karar verdik, oyunun parasal tehlikesini gsleme iini McConnor stlendi. Bu arada kamarotun azn arayp da yabancnn Avusturyal olduunu renince, yurtta olarak ricamz ona iletmek grevi bana kald. Apar topar kaan yabancy gezinti gvertesinde bulmam uzun srmedi. ezlonguna uzanm kitap okuyordu. Yanna yaklarken, onu inceleme olana buldum. Keli ba, hafif yorgunluk belirtisi olarak, yasta dayanmt; yana oranla gen grnen yznn tuhaf solgunluu yine dikkatimi ekti, bembeyaz salar akaklarn evreliyordu; neden bilmem, bu adamn birdenbire yalanm olduu izlenimine kapldm. Yanna vardmda, kibarca doruldu ve kendini tantt, soylu, eski Avusturya ailelerinden birine ait olan soyad hemen tandk geldi bana. Bu soyadn tayan birinin Schubert'in ok yakn bir dostu olduunu ve eski imparatorun zel doktorlarndan birinin de bu aileden geldiini anmsadm. Kendisinden Czentovic'in meydan okumasna karlk vermesini rica ettiimizi Dr. B'ye iletince, gzle grlr biimde afallad. O oyunda bir dnya ampiyonunun, stelik dnemin en baarl, en nl ampiyonunun bulunduundan haberi olmad ortaya kt. Nedendir bilinmez, bu aklama onun zerinde tuhaf bir etki yapt sanki, nk rakibinin gerekten de tannm bir dnya ampiyonu olduundan emin olup olmadm tekrar tekrar sordu. Bu durumun grevimi kolaylatrdn ksa srede anladm ve ince ruhlu biri olduunu hissedince, olas bir yenilginin getirecei parasal ykn McConnor'n kasasndan karlanacan ona sylememenin iyi olacan dndm. Uzun sre bocaladktan sonra Dr. B. en sonunda bir oyun oynamay kabul etti, ama becerisine pek fazla bel balamamalar konusunda br beyleri bir kez daha

uyarmam rica etmeyi de unutmad. "nk," diye ekledi dalgn dalgn glmseyerek, "bir satran oyununu btn kurallarna uygun olarak oynayp oynayamayacam gerekten bilmiyorum. Lise yllarmdan beri, yani yirmi yldan fazla bir zamandan beri tek bir satran tana dokunmadm sylediimde, yapmack bir alakgnlllk deildi bu, ltfen inann bana. O zaman bile satran oyuncusu olarak ok zel bir yeteneim olduu sylenemezdi." Bunu yle doal bir biimde syledi ki, drstlnden en ufak bir kuku duymadm. Bununla birlikte, birbirinden ok farkl ustalarn her hamlesini byle kesin anmsayabilmesine ardm dile getirmekten kendimi alamadm; en azndan kuramsal olarak satranla ok uram olmalyd. Dr. B. d grr gibi, tuhaf tuhaf glmsedi yine. "ok uramtm! Tanr biliyor ya, satranla ok uratm sylenebilir. Ama ok zel, ei benzeri olmayan koullar altnda oldu bu. Olduka karmak bir hikye, iinde yaadmz bu byk zamanda pek szn etmeye demez belki. Yarm saat sabrederseniz..." Yanndaki ezlongu gsterdi. Davetini seve seve kabul ettim. evremizde kimsecikler yoktu. Dr. B. okuma gzln kard, kenara koydu ve anlatmaya balad: "Bir Viyanal olarak ailemin adn anmsadnz sylemeniz ok hotu. Ama nceleri babamla birlikte, sonra da tek bama altrdm avukatlk brosunu duymamsnzdr sanrm, nk gazetelerde boy boy yaynlanan davalarmz yoktu ve ilke olarak yeni mvekkiller almyorduk. Gerei sylemek gerekirse, doru dzgn bir avukatlk ii yapmaz olmutuk, ar sa partinin eski bir yesi olan babamn ilikisi olduu byk manastrlarn hukuk danmanln ve ncelikle mali ynetimini yrtyorduk yalnzca. Ayrca bugn monari artk tarihe kart iin bu konuda konuabilirim imparatorluk ailesinin baz yelerinin anamallarnn ynetimi de bize verilmiti. Saray ve kiliseyle olan bu balant amcam imparatorun zel doktoruydu, baka bir amcam Seitenstetten Manastrnn barahibiydi iki kuak ncesine uzanyordu; bizim yalnzca onu korumamz gerekiyordu, bu babadan kalma grevi yrtmenin durgun, kendi halinde bir i olduunu sylemek isterim, az sk ve gvenilir olmaktan baka pek bir ey gerektirmiyordu aslnda, rahmetli babamda fazlasyla bulunurdu bu iki nitelik; hem devrim dneminde hem de enflasyon yllarnda, iine gsterdii zen sayesinde mvekkillerinin hatr s&ylr servetlerini korumay baard. Ardndan Hitler Almanya'da ynetimi ele geirince ve kilise ile manastrlarn mlklerine el koymaya balaynca, en azndan tanabilir mlkleri yamadan kurtarmak iin snrn te yannda yaplan eitli grme ve ilemlerin

tutanaklar elimizden geti ve kilise ile sarayn baz gizli politik grmeleri hakknda kamuoyunun hibir zaman duyamayaca kadar ok ey rendik ikimiz. Ama bromuzun dikkat ekmemesi kapya bir tabela bile asmamtk ve ikimizin de btn monark evrelere girmekten belirgin bir biimde kanmamz, istenmedik basknlara ir kar en gvenli korumay salyordu. Gerekti ten de btn bu yllar boyunca, sarayn gizli habercilerinin en nemli mektuplar her zaman f drdnc kattaki, gze arpmayan bromuzdan aldklarn ya da oraya verdiklerini, Avusturya'daki hibir resmi makamn ruhu bile duymad. Bir sre sonra Nasyonel Sosyalistler, dnyaya kar ordularn glendirmeden ok nce, btn komu lkelerde ayn derecede tehlikeli ve eitimli baka bir ordu kurmaya balad; haklar inenmi, ihmal edilmi, gcendirilmi insanlar ordusu. Her resmi dairede, her iletmede 'adamlar' yuvalanmt, tepedeki Dollfuss ve Schuschnigg'in zel odalarna kadar her yerde casuslar bulunuyordu. Gze arpmayan bromuzda bile, ne yazk ki ok ge rendiime gre, adamlar vard. Acnacak durumda ve yeteneksiz bir bro grevlisinden baka bir ey deildi elbette, dardan bakldnda broya dzenli bir iletme grnts vermek iin, bir papazn nerisi zerine ie almtm onu; gerekte onu zararsz habercilik ilerinden baka bir eyde kullanmyorduk, telefonlar yantlyor ve dosyalar dzenliyordu, yani tmyle nemsiz ve tehlikesiz olan dosyalar. Postay amas kesinlikle yasakt, btn nemli mektuplar, kopyalarn karmadan daktiloda kendi ellerimle yazyordum, her nemli belgeyi kendim eve gtryor ve gizli grmeleri yalnzca manastrn barahibinin odasnda ya da amcamn kabul odasnda yaptryordum. Bu nlemler sayesinde bu casusun nemli olaylardan haberi olmad; ama anssz bir rastlantyla bu hrsl ve bo kafal delikanl, ona gvenilmediini ve arkasndan bir sr dolap evrildiini anlad galiba. Belki de benim yokluum srasnda habercilerden biri, kararlatrld gibi 'Baron Bern' diyecei yerde, dikkatsizlikle 'Majesteleri' dedi ya da pis herif amas yasak olan mektuplar at; yle ya da byle, ben kukulanmay aklma bile getiremeden, bizi gzetlemek iin Mnih'ten ya da Berlin'den emir ald. lk balardaki kaytszlnn son aylarda ani bir gayrete dntn ve mektuplarm postalamak iin birok kez srar ettiini, tutuklandktan ok sonra anmsadm. Dikkatsizlik yapp konumammdr diyemem, ama sonuta Hitler ynetimi en byk diplomatlarn ve askerlerin bile sinsice azndan laf almam mdr? Gestapo'nun ne kadar dikkatle ve istekle gzn zerime dikmi olduu sonradan elle tutulur biimde ortaya kt: Daha Schuschnigg'in ynetimden ekildii akam ve Hitler'in Viyana'ya girmesinden bir gn nce, SS'ler tarafndan tutuklanmtm. Neyse ki Schuschnigg'in veda konumasn duyar duymaz en nemli ktlar yakmtm; manastrlarla ve iki aridkn yurtdnda saklanan mlkleriyle ilgili belgeleri de bir amar sepetine saklayp

yal, g venilir hizmetimle amcama gnderdim; ger ekten de adamlar kapm yumruklamadan nce, son anda yapmay baardm bunu." Dr. B. bir sigara yakmak iin durdu. Ale vin nda, aznn sa kesinin sinirli sinirli seirdiini ayrmsadm, daha nce de dikkatimi ekmiti bu ve gzleyebildiim kadaryla birka dakikada bir tekrarlanyordu. Belli belirsiz bir devinimdi, yle bir gelip geiyordu, ama adamn btn yzne tuhaf bir huzursuzluk veriyordu. "Eski Avusturya'mza bal kalan herkesin gnderildii toplama kampndan, orada yaadm aalama ve ikencelerden sz edeceimi sanyorsunuz herhalde imdi. Ama byle eyler olmad. Ben baka bir kategoriye girdim. Uzun zamandr bastrlan bir hncn, bedensel ve ruhsal aalamalarla zerlerine kusulduu ansszlarn arasna sokulmadm, Nasyonel Sosyalistlerin ya para ya da nemli bilgiler koparmay umduklar teki kck gruba girdim. Gestapo kendi halinde yaantmla kesinlikle ilgilenmiyordu elbette. Ama onlarn en azl rakiplerinin maas, adam ve sempatizan olduumuzu renmi olmalydlar ve bana antaj yaparak kant toplamaya alyorlard: Mlkleri hakknda yasad ilemler yapldn kantlamak istedikleri manastrlara kar kantlar, mparatorluk ailesine ve Avusturya'da monariyi canla bala destekleyen herkese kar kantlar. Elimizden geen anamallarn nemli blmnn onlarn ulaamad bir yerlerde gizli olduunu sanyorlard, pek de haksz saylmazlard dorusu; bu nedenle bilinen yntemleriyle benden bu srlar zorla almak iin hemen ilk gn yakama yaptlar. nemli bilgi ya da para koparlacak benim gibi insanlar bu nedenle toplama kampna gndermediler, zel bir uygulama yaptlar. Akrabalarndan milyonlar koparmay umduklar Avukat Baron Rotschild'in kesinlikle dikenli tellerin ardndaki bir toplama kampna atlmadn, belirgin bir kayrmayla bir otele, Gestapo'nun karargh olan Metropole Oteline yerletirildiini ve zel bir odas olduunu anmsarsnz belki. Benim gibi gze arpmayan bir adama da bu dl layk grld. Bir otelde zel bir oda, alabildiine insancl geliyor kulaa, deil mi? Ama biz 'nemli kiiler'i yirmier yirmier buz gibi bir barakaya tkmayp da olduka iyi stlm, ayr bir otel odasnda barndrmaktaki amalan, kesinlikle insancl deil, tersine kurnaz bir yntem uygulamakt, bana inanabilirsiniz. nk azmzdan gerekli 'kant' almalarn salayacak bask, kaba dayaktan ya da bedensel ikenceden daha incelikle uygulanmalyd: Akla gelebilecek en zekice soyutlama yoluyla. Bize hibir ey yapmadlar, bizi tmyle hiliin iine yerletirdiler, nk bilindii gibi yeryznde hibir ey insan ruhuna hilik kadar bask yapmaz. Her birimizi tam bir bolua, d dnyaya sk sk ya kapal bir odaya hapsetmekle, eninde sonun da dilimizi zecek olan bask, dayak ve souk yoluyla dardan deil ieriden yaratlacakt. Bana ayrlm oda

ilk bakta hi rahatsz etme di beni. Bir kap, bir yatak, bir koltuk, bir le gen, bir parmaklkl pencere vard odada. Ama kap gece gndz kilitliydi, masada hibir kitap, gazete, kt, kalem durmasna izin yoktu, pencere bir yangn duvarna bakyordu; btn evreme ve hatta kendi bedenime bile tmyle hilik egemendi. Elimden her nesneyi almlard, zaman bilmeyeyim diye saati, yaz yazamayaym diye kalemi, bileklerimi kesemeyeyim diye ba; sigara gibi en ufak bir sakinletirici bile benden esirgendi. Tek bir sz sylemesine ve tek bir soruyu yantlamasna izin verilmeyen gardiyandan baka bir insan yz grmedim, bir insan sesi duymadm; gz, kulak, btn duyular sabahtan geceye, geceden sabaha kadar en ufak bir besin almyordu, insan kendi kendisiyle, kendi bedeniyle ve masa, yatak, pencere, leen gibi drtbe dilsiz nesneyle aresizlik iinde tek bana kalyordu; suskunluun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalg gibi yayordu insan, kendisini d dnyaya balayan halatn kopmu olduunu ve o sessiz derinlikten hibir zaman yukar ekilmeyeceini ayrmsayan bir dalg gibi hatta. Yapacak, duyacak, grecek hibir ey yoktu, her yerde ve srekli hilikle evriliydi insan, boyuttan ve zamandan tmyle yoksun bolukla. Bir aa bir yukar yrrd insan, dnceleri de onunla birlikte bir aa bir yukar, bir aa bir yukar yryp dururdu. Ama ne kadar soyut grnrlerse grnsnler, dnceler de bir dayanak noktasna gereksinim duyarlar, yoksa kendi evrelerinde anlamszca dnmeye balarlar; onlar da hilie katlanamaz. nsan sabahtan akama kadar bir ey olmasn bekler ve hibir ey olmaz. Bekleyip durur insan. Hibir ey olmaz. nsan bekler, bekler, bekler, akaklar zonklayana dek dnr, dnr, dnr. Hibir ey olmaz. nsan yalnz kalr. Yalnz. Yalnz. On drt gn boyunca zamann dnda, dnyann dnda yaadn. O arada bir sava ksayd, hi haberim olmazd; dnyam yalnzca masa, kap, yatak, leen, koltuk, pencere ve duvardan oluuyordu ve hep ayn duvardaki ayn duvar kdna bakyordum; o kadar ok diktim ki gzm ona, dall budakl deseninin her izgisi demir iviyle oyulmu gibi beynimin en i kvrmna dek iledi. Derken en sonunda sorgulamalar balad. Gndz m gece mi olduunu anlayamadan anszn arlrd insan. arlr ve birka koridordan geirilirdi, nereye gtrldn bilmezdi insan; sonra neresi olduunu bilmedii bir yerde beklerdi ve evresinde birka niformal kiinin oturduu bir masann nnde bulurdu kendini birden. Masann zerinde bir tomar kt olurdu: Ne ierdiklerini bilmediiniz dosyalar; ve sonra sorular balard, gerek ve yapay sorular, ak ve haince sorular, st kapal sorular ve tuzak sorular; insan bunlar yantlarken yabanc, kt parmaklar insann ne ierdiklerini bilmedii ktlar kartrr ve bir tutanaa bireyler yazard, onlarn ne yazdn bilmezdi insan. Ama bu sorgulamalarn benim iin en korkun yan, Gestapo'nun bromda olanlar hakknda gerekten ne bildiini ve azmdan ne almak istediini hibir zaman tahmin edememem ve hesaplayamamamd. Size

daha nce de sylediim gibi, asl kant olabilecek ktlar son anda hizmetimle amcama gndermitim. Ama ellerine gemi miydi acaba? Ya gememise? O bro grevlisi yaptklarmzn ne kadarn ispiyonlamt acaba? Mektuplarn ka tanesini ele geirmilerdi, ilerini yrttmz Alman manastrlarnn kmblir kanda her eyden habersiz bir din adamn sktrmlard bu arada? Ve sordular da sordular. Falanca manastr iin hangi belgeleri satn almm, hangi bankalarla yazmalar yapmm, Bay Falancay tanyor muymuum, svire'den ve Steenookerzeel'den mektuplar alm mym? Ve ne kadarn bildiklerini kestiremediim iin, her yant beni ok byk bir sorumluluk altna sokuyordu. Bilmedikleri bir eyi itiraf edersem, birisini bou bouna bak altna gnderebilirdim belki. ok fazla eyi yadsrsam da kendime zarar verirdim. Ama en kts, sorgulama deildi. En kts, sorgulamadan sonra hiliime geri dnmekti; ayn masann, ayn yatan, ayn leenin, ayn duvar kdnn olduu ayn odaya. nk yalnz kalr kalmaz, hangi yant verseydim en akllca olurdu diye ve belki dncesizce bir szle uyandrm olabileceim kukuyu gidermek iin gelecek sefere ne sylemeliyim diye uzun uzun dnyordum. Soruturma yargcna sylemi olduum her szc dnyor, gzden geiriyor, lp tartyordum, onlarn sorduu her soruyu, benim verdiim her yant kafamda tekrarlyordum, anlattklarm hakknda tutanaa neler yazm olabileceklerini kestirmeye alyordum, ama bunu hibir zaman renemeyeceimi biliyordum. Gelgelelim bo odada bu dnceler bir kere harekete getiler mi, durmak bilmeden kafamn iinde dnyorlard, hep yeni batan, hep baka bileimlerde oluuyor ve uykuda bile peimi brakmyorlard; Gestapo'nun her sorgulamasndan sonra, o sorularn ve ac ektirmenin bana yapt ikence dncelerimde amanszca yer ediyordu, hatta bylesi daha da korkun oluyordu, nk o sorgulamalar bir saat iinde biterken, dncelerimin hi sonu gelmiyordu, bunun nedeni de yalnzln bana ektirdii o haince ikenceydi. Ve evremde hep yalnzca masa, dolap, yatak, duvar kd, pencere vard, beni oyalayacak bir ey, kitap, gazete, yabanc bir yz, bireyler yazmak iin kalem, oynamak iin kibrit, hibir ey, hibir ey, hibir ey yoktu. Bu otel odas sisteminin ne kadar eytani ve akllca, ne kadar psikolojik ikence amal olduunu ancak imdi anlyordum. Toplama kampnda insan belki de elleri kanayana ve ayaklar donana dek el arabasyla ta tard, iki dzine insanla birlikte iren kokan buz gibi bir odaya tklrd. Ama yzler grrd, burada hep ayn eyle, hep ayn korkun deimezlikle evrili olmaktansa, bir tarlaya, bir el arabasna, bir aaca, bir yldza, herhangi bir eye bakabilirdi. Burada beni dncelerimden, kuruntularmdan, kafamda yaptm hastalkl tekrarlardan uzaklatrabilecek hibir ey yoktu. Onlarn amac da buydu zaten, boazma kadar dncelerime batp boulmalydm ve en sonunda onlar kusmaktan, istedikleri her eyi sylemekten, kantlar ve insanlar ele vermekten baka arem kalmamalyd. Bu hiliin korkun basks altnda sinirlerimin yava yava gevemeye baladn

hissediyordum ve tehlikenin bilincine vararak, oyalanacak herhangi bir ey bulmak ya da yaratmak iin sinirlerimi neredeyse koparana dek geriyordum. Kendime bir ura bulmak iin, bir zamanlar ezberlemi olduum her eyi yksek sesle okumay denedim, ocukluktan kalma ulusal marlar ve tekerlemeler, lisede okuduumuz Horaeros, yurttalk kitabndan blmler. Sonra hesap yapmay denedim, rastgele saylar toplamay, blmeyi, ama belleim bolukta pek iyi almyordu. Hibir ey zerinde kafam toplayamyordum. Hep ayn dnce akyordu beynimde: Ne biliyorlar? Dn ne syledim, gelecek sefer ne sylemeliyim? Szcklerle anlatlamayacak bu durum drt ay srd. Eh, drt ay, yazmas kolay: Alt st birka harf! Sylemesi de kolay: Drt ay, iki hece! eyrek saat iinde dudaklar byle bir sesi abucak uyduruvermi: Drt ay! Ama bolukta, zamanszlkta geen bir drt ayn ne kadar srdn hi kimse ne bir bakasna, ne de kendine anlatamaz, lemez, gznde canlandramaz; insann evresindeki bu hep ayn hiliin, bu hep ayn masa, yatak, leen ve duvar kdnn ve hep ayn suskunluun, insana bakmadan yemeini ieri iten hep ayn gardiyann, insan ldrtana kadar bolukta dnp duran hep ayn dncelerin insan nasl yiyip bitirdiini ve yktn kimse kimseye anlatamaz. Kk ipularndan beynimin dengesinin bozulduunu anladm kaygyla. Balangta sorgulamalar srasnda kendimden emindim, sakin ve dnp tanarak vermitim ifadelerimi; neyi syleyip neyi sylememem gerektiine ilikin ikili dnme yntemi ie yaramt. imdiyse en basit tmceleri bile ancak kekeleyerek bir araya getirebiliyordum, nk ifade verirken, kdn zerine bilgileri sralayan kalemden ayramyordum gzm, sanki kendi szckle rimin peinden komak istiyordum. Gcmn tkendiini hissediyordum, kendimi kurtar mak iin bildiim her eyi, belki de daha fazla sini syleyeceim, bu hiliin beni bomasndan kurtulmak iin on iki insan srlaryla birlikte ele vereceim nn giderek yaklatn hissediyordum, oysa bunu yapmak bana bir anlk huzurdan fazlasn salamayacakt. Bir akam gerekten de bu duruma geldim: Gardiyan tesadfen bu boulma n srasnda bana yemeimi getirince, birden arkasndan bardm: 'Beni sorgulamaya gtrn! Her eyi syleyeceim! Her eyi itiraf edeceim! Belgelerin nerede olduunu, parann nerede saklandn syleyeceim! Her eyi syleyeceim, her eyi!' Neyse ki beni duymad. Belki de beni duymak istemiyordu. Tehlike bu kadar byd srada beni kurtaran, en azndan belli bir sre iin kurtaran, nceden tahmin edemeyeceim bir ey oldu. Temmuz sonuydu, karanlk, bulutlu, yamurlu bir gnd: Bu ayrnty ok iyi anmsyorum, nk sorgulamaya gtrlrken getiim koridordaki camlara vuruyordu yamur

damlalar. D odada sorgu yargcn beklemem gerekiyordu. Her sorgulamadan nce her zaman beklemek gerekiyordu: Bu bekletme de yntemlerinin bir parasyd. nce geceyars apar topar hcreden alp gtrerek insann sinirlerini bozuyorlard, sonra da, insan kendini sorgulamaya hazrladnda, direnmek iin btn bilincini ve isteini topladnda, bedenini yormak ve ruhunun direncini krmak iin sorgulamadan nce bir saat, iki saat, saat bekletiyorlard insan. Ve o perembe gn, 27 Temmuzda, beni her zamankinden ok beklettiler, tam iki saat d odada ayakta bekledim; bu tarihi bu kadar kesin anmsamamn zel bir nedeni var: ki saat boyunca ayaklarma kara sularn indii oturmama izin yoktu elbette o d odada bir takvim aslyd; baslm, yazl bir eylere duyduum alkla duvardaki bu tek bir sayya, C27 Temmuz'a nasl da bakp durduumu size anlatamam; hemen beynimin iine kazdm onu. Sonra yine bekledim, bekledim ve ne zaman alacan merak ederek kapya diktim gzm, bir yandan da sorgulama komitesinin bana bu kez ne sorabileceini dndm, tmyle hazrlksz olduum bir ey soracaklarn biliyordum. Ama her eye karn bu ayakta beklemenin ektirdii ikence ayn zamanda benim iin bir iyilikti, bir zevkti, nk bu oda hi olmazsa benimkinden baka bir odayd, biraz daha bykt ve bir yerine iki penceresi 7 vard; ve yatak yoktu, leen yoktu, pencerenin ' pervazndaki, milyonlarca kez baktm o bilf. dik atlak yoktu. Kapnn rengi bakayd, duvarn nnde baka bir sandalye duruyordu ve solda bir dosya dolabyla bir giysi dolab vard, bu ikincinin iindeki asklarda drt slak asker paltosu, bana ikence yapanlarn paltolar aslyd. Yani bakacak yeni, baka bir eyim olu' mutu en sonunda ve alktan lgna dnm gzlerim her ayrntya hrsla saldryordu. Bu paltolardaki her kvrm gzledim, rnein s(; lak yakalarn birinden sarkan bir damlay aynmsadm ve bu size ok gln gelebilir ama, lgnca bir heyecanla bu damlann ne yapacan bekledim, en sonunda kvrm boyunca aa m szlecekti, yoksa yer ekimine biraz daha direnip olduu yerde mi kalacakt; evet, sanki; yaamm buna balym gibi, dakikalarca soluk almadan bu damlay izledim. Damla aa yuvarlandktan sonra, paltolardaki dmeleri tekrar saydm, bir tanesinde sekiz, tekinde de sekiz, ncde on tane vard, sonra tekrar ' manetleri karlatrdm; btn bu gln, nemsiz ayrntlar a gzlerimi yle bir hrsla avucuna ald ve kendinden geirdi ki, anlatamam. Ve birden baklarm bir eye taklp kald. Paltolardan birinin yan cebinin biraz imi olduunu ayrmsadm. Yaklatm ve kabarkln dikdrtgen biiminden, bu biraz imi cebin iinde ne olduunu anladm: Bir kitap! Dizlerim titremeye balad: BR KTAP! Drt aydr elime kitap almamtm ve iinde insann art arda sralanm szckler, satrlar, sayfalar ve yapraklar grebilecei, baka, yeni, artc dnceleri okuyabilecei, tanyabilecei, beynine alabilecei bir kitabn hayali bile insan hem coturuyor hem de uyuturuyordu. Gzlerim bu kitabn cepte oluturduu kabarkla hi

kprdamadan bakyordu, sanki paltonun orasn yakp bir delik amak istercesine ldyorlard o ii grnmeyen yere doru. Kendimi daha fazla tutamadm; elimde olmadan yaklatm. En azndan kuman zerinden ellerimle bir kitaba dokunabilmek dncesi bile, parmaklarmdaki sinirleri trnaklarma kadar uyuturdu. Neredeyse farknda olmadan giderek yaklayordum. Neyse ki gardiyan bu tuhaf davranm ayrmsamad; iki saat dimdik ayakta duran bir insann biraz duvara dayanmak istemesi ona doal grnd belki de. En sonunda paltoya iyice yaklamtm ve fark ettirmeden ona dokunabilmek iin ellerimi bilerek arkama saklamtm. Kumaa dokundum ve gerekten de kuman arkasnda dikdrtgen bir ey, bklebilen ve hafife hrdayan bir ey hissettim; bir kitap! Bir kitap! Ve anszn lgnca bir dnceye kapldm: Kitab al! Belki becerirsin bunu, onu hcrene gizleyebilir ve sonra okuyabilirsin, okuyabilirsin, en sonunda yeniden bir ey okuyabilirsin! Bu dnce aklma gelir gel mez, gl bir zehir etkisi yapt; bir anda ku laklarm uuldamaya ve kalbim kt kt atmaya balad, ellerim buz kesti, titremelerini engelle yemiyordum. Ama ilk sersemlii atlattktan sonra, sessiz ve sinsice, gzlerimi gardiyandan ayrmadan daha da yaklatm paltoya, arkama gizlediim ellerimle kitab ite ite cepten yukar karmaya baladm. Sonra elimi uzattm, hafife, dikkatle ektim ve kk, pek de kaln olmayan kitap birden elimdeydi. Ancak o zaman korktum yaptmdan. Ama artk geri dnemezdim. Peki nereye koyacaktm kitab? Arkamdan kemerimin altna sokuturdum, oradan da yava yava kalamn zerine ittim, bylece yrrken elimi asker gibi yanma yaptrp pantolon dikiinin stnden tutabilecektim onu. lk deneme baarl oldu. Giysi dolabndan uzaklatm, bir adm, iki adm, adm. e yarad. Kolumu skca kemerime bastrrsam, kitab yrrken tutabiliyordum. Derken sorgulama balad. Beni her zamankinden fazla zorlad, nk sorulan yantlarken sylediklerime aklm vermek yerine, her eyden nce kitab fark ettirmeden tutmaya alyordum btn gcmle. Neyse ki sorgulama bu kez ksa srd ve kitab kazasz belasz odama gtrdm; btn ayrntlarla zamamnz almak istemiyorum, ama yrrken kitap bir kere tehlikeli bir biimde pantolondan kayd ve eilip onu tekrar kemerin altna itmek iin, ksrk tutmu gibi yapmam gerekti. Ama bu kitapla cehennemime geri dnmek ne olaanst bir and, en sonunda yalnzdm, ama hi de yalnz saylmazdm! Hemen kitab kaptm, gzden geirdiimi, okuduumu sanyorsunuz herhalde. Kesinlikle hayr! Bir kitabm olmasnn sevincini doya doya yaamak istiyordum nce; bu aldm kitabn ne eit bir kitap olduunu dlemenin sevinci, ardan almama yol ayor ve beni olaanst heyecanlandryordu. Her eyden nce harfler ok kkt, ok ok fazlayd, bir sr ince yaprak vard, bylece uzun uzun okuyabilecektim. Ve sonra beynimi zorlayacak, dz olmayan, basit olmayan, tersine insann renebilecei, ezberleyebilecei bir yant olmasn diledim, rnein bir iir kitab, en iyisi ne cretkr bir d!

Goethe ya da Homeros. Ama en sonunda hrsma, merakma daha fazla engel olamadm. Gardiyan kapy aniden aacak olursa beni enselemesin diye yataa uzandm, titreyerek kemerimin altndan kitab kardm. Bakar bakmaz d krklna uradm, hatta youn bir fkeye kapldm: Bu kadar byk bir tehlikeyi gze alarak ele geirdiim, bu kadar byk bir beklentiyle sakladm kitap bir satran albmyd, yz elli ustann oyunun dan oluan bir toplamayd. Kilit altnda olmasaydm, o ilk fkeyle kitab ak bir pencereden frlatrdm, nk bu sama sapan eyle ne yapabilirdim ki? Delikanlyken lisede tekilerin ou gibi benim de skntdan zaman zaman bir satran tahtasnn yanna uradm olmutu. Ama bu kuramsal ey benim ne iime yarard ki? nsan bir rakip olmadan satran oynayamaz ki, hele talar ve tahta olmadan hi oynayamaz. Yine de belki okunacak bir ey, bir giri, bir ynlendirme yazs kefederim diye sayfalar isteksizce kartrdm; ama her bir usta oyununun plak, kare diyagramlar ve altlarnda ilk nce anlayamadm a2a3, Aflg3 gibi iaretlerden baka hibir ey bulamadm. Bunlarn hepsi anahtarn bulamadm bir eit cebir gibi geldi bana. A, b, c harflerinin uzunlamasna sralar, l'den 8'e kadar saylarn da apraz sralar iin olduunu ve her bir tan o anki konumunu belirttiini yava yava zdm; bylece salt grafik diyagramlar bir dile dnt. Belki de hcremde bir eit satran tahtas kurabilir ve sonra bu oyunlarn aynsn oynamaya alabilirim, diye dndm; tpk gkten inmi bir mucize gibi, yatak arafmn tesadfen iri kareli olduunu fark ettim. Doru katlaynca, altm drt kareyi oluturmay baardm. nce ilk sayfasn koparp kitab somyann altna sakladm. Sonra ekmeimden kopardm kk paralar birletirip gln ve yamuk yumuk satran talan yapmaya baladm, ah, vezir falan; bitmek bilmeyen bir uratan sonra, en sonunda satran kitabnda gsterilen konumlarn aynsn kareli yatak rtsnn zerinde oluturabilmeyi baardm. Ama btn oyunu yeniden oynamaya alnca, tekilerden ayrmak iin yarsnn rengini tozla koyulatrdm gln ekmektalarmla hibir ey beceremedim nce. lk gnlerde srekli ardm; bu bir tek oyuna be kere, on kere, yirmi kere tekrar batan balamam gerekti. Ama yeryznde kimin, hiliin klesi olan benim kadar yararsz ve kullanlmayan zaman vard ki, kim bu kadar hrs ve sabrla doluydu? Alt gn sonra oyunu hi armadan sonuna kadar oynadm, ondan sekiz gn sonra satran kitabndaki konumlar gzmn nne getirmek iin yatak arafndaki ekmek paralarna bile gerek duymadm ve bir sekiz gn daha sonra kareli yatak araf da gereksiz oldu; balangta soyut gelen al, a2, c7, c8 gibi iaretler, beynimin iinde grsel, plastik konumlara dnt kendiliinden. Deiiklik baaryla uygulanmt: Satran tahtasn talaryla birlikte beynimin iine yanstmtm ve yalnzca formlleri kullanarak o anki konumu bir bakta anlyordum, tpk btn sesleri ve uyumlarm duymak iin notalara yle bir bakmann deneyimli bir mzisyene yetmesi gibi. Bunu izleyen on drt gnn sonunda, kitaptaki her oyunu kolayca ezbere ya da profesyonellerin dedii gibi gz kapal oynayabiliyordum; kstah

hrszlmn bana ne ka. dar byk bir iyilik yaptn ancak anlamaya */ balyordum. nk birdenbire bir uram ol'*A mutu; isterseniz mantksz, amasz olduunu J syleyin, ama evremdeki hilii yok eden bir 7 urat bu, yz elli turnuva oyunuyla odann ve zamann boucu tekdzeliine kar kusursuz 4 bir silah gemiti elime. Yeni uramn ekiciliini korumas iin, o andan balayarak her gn bir gzel bldm: Sabahlan iki oyun, leden sonralar iki oyun, akamlar da hzl bir tekrar. Daha nce jelatin gibi biimsizce uzayan gnlerim bylece doldu, kendimi yormadan bir eyle uram oluyordum, nk satrancn esiz bir yarar vard, tinsel enerjinin darack bir alana ynlendirilmesiyle en ar dnce eyleminde bile beyni gevetmiyor, tersine kvrakln ve esnekliini artryordu. nceleri usta oyunlarn makine gibi oynarken, zamanla iimde sanatsal, heves dolu bir anlay uyanmaya balad. Saldn ve savunmann inceliklerini, hilelerini ve glklerini rendim; ileriyi grme, bileimler yapma, abuk karlk verme yntemlerini kavradm ve insann bir airin dizelerini biriki satrdan anlamas gibi, her bir satran ustasnn kiisel tarzn bir bakta tanr oldum; yalnzca zaman doldurmak iin balayan bu ura zevke dnt ve Aljechin, Lasker, Bogoljubow, Tartakower gibi byk satran otoriteleri yalnzlmda bana candan dost oldular. Talarn sonsuz yer deitirmesi sessiz hcreyi her gn canlandryordu ve dzenli altrma yapmam sayesinde dnme yeteneim sarslm kesinliini yeniden kazand; beynimin tazelendiini ve hatta srekli dnmeye zorland iin sanki bilendiini hissediyordum. Daha kesin ve dikkatli dnyor olmam her eyden nce sorgulamalarda ortaya kyordu; satranta savunma yaparken blflere ve gizli hilelere kar bilmeden ustalamtm; o andan balayarak sorgulamalarda bir daha ak vermedim, hatta Gestapo'nun bana yava yava belirgin bir saygyla bakmaya baladn dnyordum. tekilerin hepsinin pes ettiklerini grnce, byle sarslmaz bir direnme gcn hangi gizli kaynaklardan aldm soruyorlard birbirlerine belki de. O kitaptaki yz elli oyunu her gn dzenli olarak yeniden oynadm bu mutlu dnemim aa yukar iki buuk ay srd. Sonra beklenmedik bir biimde l bir noktaya geldim. Anszn yeniden hilikle kar karya buldum kendimi. nk her bir oyunu yirmi ya da otuz kez oynadktan sonra, yeni olmann, artc olmann getirdii ekicilii yitirdiler; nceleri beni heyecanlandran, kanm kaynatan gleri zayflad. Her hamlesini oktan ezberlediim oyunlar tekrar tekrar oynamann ne anlam vard ki? lk al yapar yapmaz, gerisi kendiliinden aklmda beliriyordu, artk srpriz, gerilim, sorun kalmamt. Kendimi oyalamak iin, artk onsuz olamadm dnsel zorlanmay yaratmak iin, baka oyunlar ieren baka bir kitap gerekliydi bana aslnda. Ama bu kesinlikle olanaksz olduundan, bu tuhaf lgnlktan kurtulmann tek bir yolu kalyordu: Eski oyunlarn yerine yenilerini bulmalydm. Kendimle, daha dorusu kendime kar oynamaya almalydm.

Bu oyunlar oyununun yaratt tinsel durum zerine ne dereceye kadar kafa yorduunuzu bilmiyorum. Ama rastlantdan tmyle kopmu bir dnce oyunu olan satranta, kendine kar oynamak istemenin mantksal adan bir samalk olduunu anlamak iin fazla dnmeye gerek yok sanrm. Satrancn ekicilii temelde bir tek eyden kaynaklanr: Stratejisinin farkl beyinlerde farkl biimlerde gelimesinden. Bu tinsel savata siyah, beyazn o an hangi manevray yapacan bilemez ve srekli tahminler yrtmeye ve k yollar bulmaya alr, te yandan beyaz da siyahn hain amalarn anlamaya ve baltalamaya urar. Siyah ve beyaz ayn kii oynarsa, tutarsz bir durum ortaya kar, ayn beyin bir yandan bir eyi bilmek, te yandan bilmemek durumundadr, beyaz olarak oynarken bir dakika nce siyah olarak istedii ve amalad eyleri kafasndan silip atabilmelidir. Byle bir ikili dnme, bilincin tmyle blnmesini gerektirir aslnda, beyin ilevinin mekanik bir alette olduu gibi istendii an alp kapanmasn ister; yani satranta kendine kar oynamak, kendi glgenin stnden atlamak gibi bir elikidir. Sz uzatmayaym, aylarca aresizlik iinde bu olanaksz, bu sama ey zerinde altm. Ama keileri karmamak ya da bir akl hastalna yakalanmamak iin, bu samalkla uramaktan baka seim ansm yoktu. evremdeki korkun hiliin beni bomamas iin, kendimi siyah ve beyaza blmeyi en azndan denemek durumunda kaldm." Dr. B. ezlongda arkasna yasland ve bir dakikalna gzlerini kapad. Rahatsz edici bir any zorla bastrmak istiyordu sanki. Denetleyemedii o tuhaf seirme, aznn sol kesinde yeniden belirdi. Sonra ezlongunda biraz doruldu. "te byle, bu noktaya kadar size her eyi olduka anlalr bir dille akladm umuyorum. Ama gerisini de bu kadar ak anlatabileceimden pek emin deilim ne yazk ki. nk bu yeni ura beyni yle ok zorluyordu ki, her trl zdenetimi olanaksz klyordu. Satranc kendine kar oynamak istemenin bence samalk olduunu size daha nce syledim; ama gerek bir satran tahtasyla bu samaln bile ufak da olsa bir ans olurdu, nk satran tahtasnn gereklii yine de belirli bir uzaklk, somut bir dsallk yaratr. Gerek talar olan gerek bir satran tahtasnn banda insan dnmek iin ara verebilir, masann bir o yannda, bir bu yannda durabilir ve bylece durumu bir siyah asndan, bir beyaz asndan lp tartabilir. Ama bu kavgalar dsel bir alanda kendime kar ya da diyelim ki, kendimle yapmak durumunda kaldm iin, altm drt kare zerindeki o anki konumu aklmda ok iyi tutmam gerekiyordu, stelik yalnz anlk konumu deil, her iki rakibin ileriki olas hamlelerini de hesaplamalydm, hem de btn bunlarn kulaa ne kadar sama geldiini biliyorum iki ve katn canlandrmalydm gzmde, hayr alt

katn, sekiz katn, on iki katn; hem siyah hem de beyaz iin hep drt, be hamle ilerisini grmeliydim. Bu lgnln ayrntlarna indiim iin beni balayn, imgelemin soyut alanndaki bu oyunda hem beyaz hem de siyah olarak drtbe hamleyi nceden hesaplamam gerekiyordu, yani oyunun geliimi iinde ortaya kan sonular adeta iki beyinle nceden belirlemeliydim, beyazn beyni ve siyahn beyniyle. Ama yaptm lgn deneyin en tehlikeli yan byle ikiye blnmem deil, oyunlar tek tek dnp bulurken bir anda yerin ayaklarmn altndan kaymas ve bolua yuvarlanmamd. Geen haftalarda yaptm gibi usta oyunlarn yeniden oynamam, sonuta tekrarlanan bir i olmutu, varolan bir maddenin yeniden retilmesiydi ve iir ezberlemekten ya da yasalar aklmda tutmaktan daha g deildi; snrl, disiplinli bir eylemdi, bu nedenle de kusursuz bir tinsel altrmayd. Sabah ve leden sonralar altm ikier oyunum, heyecan duymadan yerine getirdiim belli bir devdi; benim iin normal bir uran yerini tutuyordu, stelik bir oyun srasnda yanlrsam ya da nasl devam edeceimi bilemezsem, her zaman kitaba bavurabilirdim. Bu eylemin bozuk sinirlerime iyi gelmesinin ve beni yattrmasnn nedeni, yabanc oyunlar yeniden oynamann beni oyunun iine sokmamasyd; siyah ya da beyazn yenmesi benim iin fark etmiyordu, ampiyonluk kupas iin kapanlar Aljechin ya da Bogoljubow'du ve benim kendi benliim, aklm, ruhum izleyici, uzman olarak her oyunun zellikleri ve gzelliklerinin keyfini karyordu. Ama kendime kar oynamaya kalktm andan itibaren, bilinsizce rneydan okumaya balyordum. Siyah ve beyazdan oluan her iki ben de yara girimeden edemiyordu ve her ikisi de yenmek, kazanmak iin kendine gre bir hrsa, bir sabrszla kaplyordu; siyah olan ben, beyaz olan ben'in yapaca her hamleyi heyecanla bekliyordu. Bir tanesi bir yanl yapnca, teki ben sevinten havalara uuyor ve ayn anda da kendi beceriksizliine kzyordu. Btn bunlar mantksz grnyor ve gerekte normal bir insanda normal koullar altnda byle yapay bir izofreni, tehlikeli boyutta bir uyarlmadan kaynaklanan byle bir bilin blnmesi olmas dnlemez. Ama her trl normallikten zorla kopartlm olduumu w unutmayn; susuz olmasna karn hapsedil' mi, aylardr tek bana braklarak kurnazca i kence yaplm bir tutukluydum ben, birikmi fkesini uzun zamandan beri herhangi bir eye boaltmak isteyen bir insandm. Ve kendime kar oynadm bu mantksz oyundan baka bir eyim olmad iin, fkem, intikam hevesim fanatik bir biimde bu oyuna yneldi, iimdeki bir ey hakl kmak istiyordu ve savaabildiim tek ey iimdeki bu teki ben'di; bylece oyun srasnda neredeyse delice bir heyecana kaplmaya baladm. Balangta sakin ve dnp tanarak oynamtm, kendimi fazla zorlamamak iin bir oyundan tekine geerken ara vermitim; ama gerilmi sinirlerim yznden yava yava sabrm tkendi. Beyaz ben bir hamle yapar yapmaz, siyah ben hrsla saldryordu; bir oyun biter bitmez, hemen tekine koyuluyordum, nk her

seferinde iki ben'den biri tekine yeniliyor ve rvan istiyordu. O aylar boyunca hcremde bu lgnca enerjiyle kendime kar ka tane oyun oynadm yaklak olarak bile syleyemem; belki bin tane, belki de daha fazla. Kendimi kurtaramadiim bir dknlkt bu; gece gndz fil, piyade, kale ve ahtan, a, b ve c'den, mat ve ifte hamleden baka bir ey dnmyordum, btn benliim ve duygularmla o kareli alana aklp kaldm. Oyun sevinci oyun hevesine dnmt, oyun hevesi oyun drtsne, lgnla, yalnzca uyank olduum saatleri ele geirmekle kalmayp yava yava uykuma da szan tutkulu bir fkeye. Tek dnebildiim satrant, satran hareketleri, satran problemleriydi; bazen alnmda ter damlacklaryla uyanp uykuda bile bilinsizce oynamay srdrdm ayrmsyordum ve dmde insanlar grrsem, yalnzca filin, kalenin hareketlerini, atn ileri geri atlamasn gerekletirirken gryordum onlar. Sorgulamaya arldmda bile, ifadem zerinde kafam toplayamyordum; son sorgulamalarda kendimi olduka karmak dile getirdim sanrm, nk sorgulayclar bazen anlamsz gzlerle baktlar iana. Ama onlar soru sorarken ve aralarnda konuurken, ben gerekte uursuz bir agzllkle hcreme geri gtrlmeyi, bylece oyunumu, delice oyunumu srdrmeyi bekliyordum yalnzca; yeni bir oyun ve bir tane daha, sonra bir tane daha. Oyunumu yarda kesen her ey bana batyordu; gardiyann hapishane hcresini temizledii on be dakika, bana yemek getirdii iki dakika ateli sabrszlm krklyordu; bazen akamlan kseye elimi bile srmyordum, oyun oynarken yemek yemeyi unutuyordum. Bedensel olarak duyumsadm tek ey, korkun bir susuzluktu; srekli dnmenin ve oynamann yol at ate olsa gerekti bunun nedeni; ieyi tepeme iki dikite bitiriyor ve biraz daha su getrmesi iin gardiyana yalvanyordum, bununla birlikte bir an sonra dilim damam yine kurumu oluyordu. En sonunda oyun oynarken zaten sabahtan akama kadar baka bir ey yapmyordum artk duyduum heyecan o kadar artt ki, bir an bile yerimde oturamaz oldum; oyunlar zerinde kafa yorarken durmak.' szn bir aa bir yukar gidip geliyordum, oyunun sonu yaklatka hep daha hzl, daha hzl, hep daha ateli gidip geliyordum; kazanma, yenme, kendi kendimi yenme hrs yava yava bir eit fkeye dnt, sabrszlktan titriyordum, nk her zaman iimdeki satran oyuncularndan biri tekine gre yava oynuyordu. Biri tekini harekete geiriyordu; size : ok gln gelebilir, ama iimdeki ben'lerden biri tekine yeterince hzl karlk vermezse, kendi kendimi azarlamaya balyordum; 'daha ' hzl, daha hzl!' ya da 'ileri, ileri!' inde bu" lunduum bu durumun, tinsel adan ar uyarlmann btnyle patolojik bir biimi oldu: unu bugn ok iyi biliyorum elbette ve bunu tanmlamak iin tbbn bilmedii bir addan bakas gelmiyor aklma: Satran zehirlenmesi. En sonunda bu tek ynl dknlk yalnzca beynimi deil, bedenimi de sarmaya balad. Zayfladm, rahat uyuyamyordum, uyanrken kurun gibi gz kapaklarm amak iin her seferinde zel bir aba gstermem gerekiyordu; bazen kendimi o kadar gsz hissediyordum ki, elime aldm su bardan zar zor dudaklarma

gtryordum, ellerim ylesine titriyordu; ama oyun balar balamaz, delice bir g saryordu beni: Ellerimi yumruk yapp bir aa bir yukar koturuyordum, bouk ve kt bir sesle kendi kendime 'ah!' ya da 'Mat!' diye barm sanki bir sis perdesinin arkasndan duyuyordum bazen. Bu korkun, anlatlmaz durumun nasl patlak verdiini ben bile bilmiyorum. Tek bildiim, bir sabah uyandm ve bu, ncekilerden farkl bir uyanmayd. Bedenim sanki benden ayrlmt, gevek ve rahat yatyordum. Aylardr tatmadm youn, tatl bir yorgunluk kmt gz kapaklanma; yle scak ve ho bir duyguydu ki bu, gzlerimi ap amamaya ilk bata karar veremedim. Dakikalarca uyank yattm ve zerimdeki bu arln, zevkten uyumu duyularla tembel tembel yatmann tadn kardm. Bir an arkamda sesler duydum sandm, bireyler syleyen insan sesleri, ne kadar sevindiimi bilemezsiniz, nk aylardr, yaklak bir yldr sorgu hkimlerinin sert, keskin ve kt szlerinden baka bir ey duymamtm. 'D gryorsun,' dedim kendi kendime. 'D gryorsun! Sakn gzlerini ama! Brak bu d devam etsin, yoksa evrende yine o lanet hcreyi, sandalyeyi, leeni, masay ve o hep ayn desenli duvar kdn grrsn. D gryorsun, grmeye devam et!' Ama merak ar bast. Yavaa ve dikkatle gzlerimi atm. Ve mucize: Baka bir odadaydm, otel hcremden daha geni, daha ferah bir odada. Parmakl olmayan bir pencereden ieriye zgrce k giriyordu ve donuk yzl yangn duvarmn yerine aalar, rzgrda salnan yeil aalar grnyordu; beyaz ve przsz duvarlar parlyordu, stmde beyaz ve yksek bir tavan vard; gerekti bunlar, yeni, yabanc bir yatakta yatyordum, d deildi bu, arkamda insanlar alak sesle fsldyordu. aknlkla elimde olmadan ani bir devinim yapm olmalym, nk arkamdan yaklaan adm sesleri duydum. Bir kadn usulca yanma sokuldu, banda beyaz balk olan bir kadn, bir hemire. ok heyecanlandm: Bir yldan beri kadn yz grmemitim. Bu ho grntye baktm; yabanl, kendinden gemi bir bak olsa gerekti bu, nk kadn 'Sakin olun! Sakn olun!' diye yattrmaya alt beni. Ama ben yalnzca sesine kulak kabarttm; bu konuan, bir insan deil miydi? Yeryznde beni sorgulamayan, bana ikence yapmayan bir insan var myd gerekten? stelik akl almaz bir mucize! yumuak, scak, neredeyse sevecen bir kadin sesi. A gzlerle azna bakyordum, nk sanki cehennemde geen bu bir yl iinde, bir insann baka biriyle iyilikle konuabileceine inanmaz olmutum. Bana glmsedi evet, glmsedi, demek iyilikle glmseyebilen insanlar vard hl, sonra uyarr gibi parman dudaklarna gtrd ve usulca uzaklat. Ama buyruuna uymadm. Bu mucizeye daha doymamtm. Onun arkasndan bakmak, iyiliki olan bu mucizevi insann arkasndan bakmak iin, yatakta zorla dorulmaya altm. Ama yatan kenarna dayanmay baaramadm. Normalde sa elimin, parmaklarmn ve bileimin olduu yerde yabanc bir ey hissettim, kaln, byk, beyaz bir kabart, belli ki geni bir sarg. Elimdeki bu beyaz, kaln,

yabanc eyin ne olduunu anlamayarak ardm nce, sonra nerede olduumu yava yava kavramaya ve bama ne gelmi olabileceini ^dnmeye baladm. Birisi beni yaralam olmalyd ya da kendi kendime elimi yaralamtm. Bir hastanedeydim. len doktor geldi, sevimli, yalca bir beydi. Ailemin adn biliyordu ve imparatorun zel doktoru olan amcam yle saygyla and ki, hakkmda iyi eyler dnd duygusuna kapldm hemen. Arkasndan bana akla gelebilecek her trl soruyu sordu, zellikle bir tanesi beni ok artt: Matematiki m, yoksa kmyac mymm. Her ikisi de olmadm syledim. 'Tuhaf,' diye mrldand. 'Ateiniz varken hep c3, c4 gibi tuhaf formller saykladnz. Hibirimiz ne olduklarm anlayamadk.' Bana ne olduunu sordum. Tuhaf bir glmseme yayld yzne. 'Ciddi bir ey deil. Bir sinir krizi,' dedi ve dikkatle evresine bakndktan sonra, alak sesle ekledi: 'Haksz saylmazsnz. 13 Marttan beri, deil mi?' Bam salladm. 'Bu yntemde alacak bir ey deil,' diye mrldand. 'Siz ilk deilsiniz. Ama kayglanmayn.' Yattrc bir sesle bana bunu fsldamasndan ve yumuak baklarndan, onun yannda gvende olduumu anladm. ki gn sonra iyi yrekli doktor olduka iten bir tavrla olanlar anlatt bana. Gardiyan hcremde avaz avaz bardm duymu ve birinin ieri girdiini, benim de onunla kavga ettiimi sanm nce. Ama kapya geldii anda zerine saldrmm ve 'Oyna artk alak, korkak!' gibisinden szler haykrmm ona, grtlana sarlmm ve yle lgnca skmm ki, yardm armak zorunda kalm. Byle kudurmu gibiyken beni srkleyerek doktora gtrdkleri srada, birden ellerinden kurtulmuum, koridordaki pencereye saldrp cam krmm ve elimi kesmiim, uradaki derin yara izini gryorsunuz. Hastanedeki ilk gecelerimi bir eit beyin ateinin etkisi altnda geirmiim, ama imdi bilincimin tamamen aldn dnyormu. 'Elbette,' diye alak sesle ekledi, 'bunu efendilere bildirmeyeceim, yoksa sizi eninde sonunda yine oraya gtrrler. Bana gvenin, elimden geleni yapacam.' Bu yardmsever doktorun bana ikence yapanlara benimle ilgili ne anlattn bilmiyorum. Her ne olursa olsun, ulamak istedii eye ulat: Serbest brakldm. Kafamn iyi almadn sylemi olabilirdi ya da belki de bu

arada Gestapo iin nemsiz olmutum, nk Hitler o sre iinde Bhmen'i ele geirmiti ve bylece Avusturya'nn igali tamamlanmt. Yurdumuzu on drt gn iinde terk edeceime ilikin belgeyi imzalamam gerekiyordu yalnzca ve bu on drt gn binlerce formaliteyle dolu geti, gnmzde eski bir dnya yurttann yurtdna karken uramas gereken formaliteler gibi askerlik belgeleri, polis, vergi, pasaport, vize, salk karnesi, gemi hakknda fazla kafa yoracak zamanm olmad. Besbelli ruhumuz iin yorucu ve tehlikeli olabilecek eyleri kendiliinden yok eden gizemli gler var beynimizde, nk ne zaman geriye dnp hcre gnlerimi dnmek istesem, sanki beynimde k snyordu; bana neler olduunu dnme yrekliliini ancak haftalar sonra, ite tam burada, gemide buldum. Dostlarnza neden yle yakksz ve byk olaslkla anlalmaz davrandm imdi anlayacaksnz. Dostlarnz satran tahtasnn banda otururken grdmde, sigara salonunda tmyle tesadfen geziniyordum; elimde olmadan aknlktan ve korkudan akldm kaldm. nk insann gerek bir satran tahtasnda, gerek talarla satran oynayabileceini tmyle unutmutum, bu oyunda iki tane tmyle farkl insann capcanl birbirlerinin karsnda oturduunu unutmutum. Bu oyuncularn orada oynadklar eyin, aresizlik iinde aylarca kendime kar oynamaya altm oyunun ayns olduunu anlamam iin gerekten de birka dakika gemesi gerekti. O korkun altrmalar srasnda bavurduum ifreler, bu kemikten yaplm talarn yerini tutan simgelerdi yalnzca; talar tahtann zerinde oynatmann imgelemimde yaptm eyin ayns olduunu anladmda yaadm aknlk, karmak yntemlerle kt zerinde yeni bir gezegenin yerini hesaplayan ve sonra onu gerekten gkyznde beyaz, parlak, maddesel bir yldz olarak gren bir gkbilimcinin yaad aknla benziyordu belki de. Mknatsa kaplm gibi tahtaya bakyor ve orada diyagramlarm gryordum, at, kale, ah, vezir ve piyadeler tahtadan yontulmu, gerek talard; oyunun konumunu anlamak iin, onlar elimde olmadan soyut ifreler dnyamdan hareketli talar dnyasna uyarlamam gerekti nce. ki rakip arasndaki byle gerek bir oyunu izleme istei sard iimi yava yava. Ve o utan verici ey oldu, btn kibarlm bir yana brakarak, oyununuza kartm. Ama dostunuzun o yanl hamlesi yreime bir ok gibi sapland. Onu engellemem igdsel bir davrant, insann parmaklktan sarkan bir ocuu hi dnmeden tutmas gibi. inize burnumu sokarak ne kadar yakksz davrandmn ancak sonradan farkna vardm." Bu rastlantyla tanm olmamza ne kadar sevindiimize onu inandrmaya altm ve bana gvenip de anlatt bunca eyden sonra, yarn hazrlksz yaplacak turnuvada onu izlemenin benim iin iki kat ilgin olacan syledim. Dr. B. huzursuzca kprdand. "Hayr, gerekten fazla bir ey beklemeyin. Benim iin yalnzca bir deneme

olmal bu... Normal bir satran oyunu; gerek bir satran tahtas zerinde, elle tutulur talar ve canl bir rakiple bir satran oyunu oynamay becerip beceremeyeceimi deneyeceim, nk oynadm o yzlerce, belki de binlerce oyun gerekten satran oyunlar myd, yoksa yalnzca bir eit d satranc m, bir trl emin olamyorum. Bir satran ustasna, hem de dnyann bir numaras olan bir ustaya kafa tutabileceimi iddia etmemi ciddi ciddi beklemiyorsunuz umarm. Beni ilgilendiren ve kafam kurcalayan tek ey, o zaman hcrede yaadm satran oyunu muydu yoksa delilik mi, o tehlikeli kayaln hemen nnde miydim yoksa oktan tesine gemi miydim, bunlar aa karmak iin duyduum gecikmi merak, yalnzca bu, yalnzca bu." O anda geminin k tarafndan, akam yemeini haber veren gong duyuldu. Neredeyse iki saat laflam olmalydk; Dr. B. her eyi burada zetlediimden ok daha ayrntl anlatmt bana. Ona candan teekkr ettim ve yanndan ayrldm. Ama daha gvertenin br ucuna varmamtm ki, arkamdan geldi ve gzle grlr bir sinirle, hatta biraz da kekeleyerek ekledi: "Bir ey daha! Beylere nceden bildirin ki, sonra terbiyesizlik ediyor gibi grnmeyeyim; yalnzca tek bir oyun oynarm... eski bir hesabn altna konan biti izgisinden baka bir ey olmayacak bu, kesin bir bitiri; yeni bir balang deil... Geriye dnp baktmda yalnzca dehetle anmsadm bu tutkulu, ateli oyuna ikinci kez kaplmak istemiyorum... stelik... stelik o zaman doktor da uyard beni... kesin bir dille uyard. Ruhsal bir hastalk geiren herkes hep tehlike altndadr, hele satran zehirlenmesi geirdiyse tmyle iyilemi de olsa satran tahtasna yaklamamas iyi olur... Anlaya canz, yalnzca kendim iin bir deneme oyunu oynayacam, o kadar." Ertesi sabah tam kararlatrlan saatte, te sigara salonunda toplanmtk. Saray oyununun iki seveni daha katlmt aramza, turnuvay izleyebilmek iin gvertedeki grevlerinden izin alan iki gemi subay. Czentovic de nceki gnk gibi bekletmedi, zorunlu renk seiminden sonra bu anlalmas g insann nl dnya ampiyonu karsndaki unutulmaz oyunu balad. Yalnzca bizim gibi tmyle yetersiz izleyicilerin karsnda oynandna ve mzik dnyasnn Beethoven'in piyano doalamalarndan yoksun kalmas gibi, satran yllklarnn da bu oyundan yoksun kaldna zlyorum. Geri bunu izleyen leden sonralar hep birlikte oyunu belleimizden karp yeniden oluturmaya altk, ama bouna; byk olaslkla hepimiz oyun srasnda oyunu izlemek yerine oyunculardan gzmz alamamtk. nk her iki rakibin yaratllanndaki tinsel kartlk, oyun ilerledike giderek daha somut olarak ortaya kt. in ustas Czentovic btn oyun boyunca bir kaya gibi kprdamadan durdu, donuk gzlerini satran tahtasndan ayrmad; onun iin dnmek, btn organlarnn en yksek dzeyde almasn gerektiren fiziksel bir zorlanmayd sanki. Buna karn Dr. B.'nin devinimleri son derece rahat ve

kaytszd. Szcn tam anlamyla bir amatr olarak yalnzca oyunun keyfini karrken kendini hi skmyordu, ilk verilen aralarda bize aklamalar yapt; sakin sakin bir sigara yakyor ve sra ona geldiinde, bir dakika dosdoru tahtaya ba kyordu. Her seferinde rakibinin hamlesini nceden bekliyor gibiydi. Zorunlu al hamleleri olduka hzl geti. Ancak yedinci ya da sekizinci hamlede belirli bir plan gelimeye balar gibi oldu. Czentovic dnme srelerini uzatt; oyunu almak iin asl savan daha yeni baladn hissettik bunu grnce. Ama dorusunu sylemek gerekirse, her gerek turnuva oyununda olduu gibi durumun yava yava gelimesi biz acemileri epey d krklna uratt. nk talar i ie girip tuhaf bir desen oluturduka, oyunun durumu bizim iin giderek iinden klmaz oluyordu. Ne bir rakibin ne de tekinin amalad eyi ve hangisinin avantajl olduunu anlayamyorduk. Dman saldrsn savuturmak iin talarn bir oraya bir buraya gidip geldiini ayrmsyorduk yalnzca, ama bu stn oyuncular her devinimi birka hamle ilerisini hesaplayarak yaptklar iin bu gidi geliteki stratejik amac kavrayamyorduk. Temelde Czentovic'in sonu gelmeyen dnme srelerinin yol at ar bir yorgunluk da eklendi buna yava yava; dostumuzu da gzle grlr biimde sinirlendirmeye balad Czentovic'in byle yapmas. Oyun uzadka Dr. B.'nin giderek daha huzursuzca koltuunda kprdann kaygyla izledim, bazen sinirden art arda sigara yakyordu, bazen de baz notlar almak iin kurunkaleme uzanyordu. Sonra yine bir soda smarlad ve bardaklar birbiri ardna yuvarlad; deiik bileimler dnmede Czentovic'ten yz kat daha hzl olduu belliydi. Her seferinde Czentovic sonu gelmez bir dnmeden sonra karar verip ar eliyle bir ta ileri srdnde, dostumuz uzun zamandr bekledii bir eyin olduunu gren biri gibi glmseyip hemen karlk veriyordu. Hzl alan zeksyla rakibinin btn olaslklarn kafasnda nceden hesaplam olsa gerekti; bu nedenle Czentovic'in karar vermesi uzadka, Dr. B.'nin sabrszl artyordu ve beklerken dudaklarnn evresinde sinirli ve neredeyse dmanca bir izgi belriyordu. Ama Czentovic kesinlikle elini abuk tutmuyordu. natla ve sessizce dnyor ve tahta talardan temizlendike daha uzun dnme aras veriyordu. Krk ikinci hamlede, tam bir buuk saat sonra, hepimiz turnuva masasnn evresinde bezgin ve neredeyse ilgisiz oturuyorduk. Gemi subaylarndan biri oktan gitmiti, baka birisi eline bir kitap alm, yalnzca bir ta yer deitirirken bir an iin ban kaldrp bakyordu. Derken Czentovic'in bir hamlesi srasnda beklenmedik bir ey oldu. Dr. B., Czentovic'in ata uzandn grnce, sramak zere olan bir kedi gibi bzld. Btn bedeni titremeye balad ve Czentovic at oynar oynamaz, veziri serte ileri srd, zafer kazanm gibi, "te! Tamamdr!" diye bard, geriye yasland, kollarn gsnn zerinde kavuturdu ve meydan okuyan baklarn Czentovic'e dik1 ti. Anszn gz bebeinde bir k parlad. Zafer kazanm gibi bildirdii bu hamleyi

anlamak iin, elimizde olmadan tahtann zeri ne eildik. lk bakta dorudan bir gzda g rlmyordu. Demek ki dostumuz bu hamlenin geliiminden sz ediyordu, biz iyi dnemeyen acemiler de bunun ne olduunu kestiremedik. Aramzda o meydan okuma karsnda kl bile kprdamam tek kii Czentovic't; o kadar kaytsz oturuyordu ki, sanki o gcendirici 'Tamamdr' szn duymamt. Hibir ey olmad. Hamle sresini tutmak iin masaya bir saat konmutu, elimizde olmadan soluumuzu tuttuumuz iin, bir an saatin tik taklarn duyduk. dakika oldu, yedi dakika, sekiz dakika; Czentovic kprdamyordu, ama isel bir zorlanma yznden kabark burun delikleri daha da genilemi gibi geldi bana. Bu suskun bekleme bize olduu kadar dostumuza da dayanlmaz gelmiti anlalan. yle bir silkinip aniden ayaa kalkt ve sigara salonunda bir aa bir yukar gidip gelmeye balad, nce ar ar, sonra daha hzl, giderek daha hzl. Hepimiz onu akn akn izliyorduk, ama ben herkesten daha kayglydm, nk bu gidi geliin btn iddetine karn admlarnn hep ayn dzlemi katettiini ayrmsadm; sanki her seferinde odann ortasndaki grnmez bir dolaba arpyordu, bu da dnmesini gerektiriyordu. Ve bu bilinsizce gidi geliin bir zamanlar hcresinde yapt ey olduunu anladm rpererek: Tutuklu kald aylar boyunca kafese kapatlm bir hayvan gibi byle bir aa bir yukar gidip gelmi olmalyd, byle elleri kenetlenmi ve omuzlar kslm; orada binlerce kez ite byle bir aa bir yukar gidip gelmi olmalyd, donuk ama ateli baklarnda lgnln kzl klar yanarak. Ama dnme yeteneini daha yitirmemi gibiydi, nk Czentovic'in bu arada karar verip vermediine bakmak iin zaman zaman sabrszca masaya dnyordu. Ama dokuz dakika, on dakika oldu. Derken en sonunda hibirimizin beklemedii bir ey oldu. Czentovic, o na dek kprdamadan masada duran ar elini yavaa kaldrd. Kararn grmek iin hepimiz heyecanla baktk. Ama Czentovic hamle yapmad, elinin tersiyle kararl bir biimde btn talar yavaa tahtadan itti. Neden sonra anladk: Czentovic oyundan ekilmiti. Gzmzn nnde mat olmamak iin teslim olmutu. Olanaksz olan gereklemiti, dnya ampiyonu, saysz turnuvann birincisi, yirmi yirmi be yldr satran tahtasna elini srmemi, tannmam bir adamn karsnda havlu atmt. Ad san duyulmam, kim olduu bilinmeyen dostumuz yeryznn en gl satran oyuncusunu herkesin ortasnda yenmiti! O heyecanla farknda olmadan art arda ayaa kalkmz. Sevincimizdeki rkek havay datmak iin bireyler sylememiz ya da yapmamz gerektiini hissediyorduk hepimiz. Kprdamadan sakin sakin oturan tek kii Czentovic'ti. Ancak uzunca bir suskunluktan sonra ban kaldrd ve dostumuzu ta gibi sert baklarla szd. "Bir oyun daha?" diye sordu. "Elbette," diye yantlad Dr. B. houma gitmeyen bir heyecanla ve bir oyunla

yetinmesi konusunda onu uyarmama frsat brakmadan hemen yerine oturdu ve ateli bir aceleyle talar yeniden dizmeye balad. yle heyecanla yerletiriyordu ki onlar, iki kez piyadelerden biri titreyen parmaklarnn arasndan kayp yere dt; doal olmayan heyecan karsnda duyduum sknt bir eit korkuya dnt. nk nceleri o kadar sessiz ve sakin olan adamn zerine gzle grlr biimde ar bir heyecan gelmiti; aznn kenar giderek daha sk seiriyordu ve bedeni nbet geiriyor gibi titriyordu. "Sakn!" diye usulca fsldadm ona. "Sakn ha! Bugnlk bu kadar yeter! Kendinizi fazla zorlamayn." "Zorlamak m! Ha!" diye kahkahalarla ve kt kt gld. "Byle tembellik yapacama, on yedi oyun oynayabilirdim bu arada! Bu tempoda ancak uyuyakalmamak iin zorlanrm! Evet! Balayn artk!" Son szleri kzgn, neredeyse kaba bir ses tonuyla sylemiti Czentovic'e. O ise Dr. B.'ye hi istifini bozmadan bakt, ama ta gibi sert baklar sklm bir yumruk gibiydi. Bir anda iki oyuncu arasnda yeni bir ey olutu; tehlikeli bir gerilim, tutkulu bir nefret. Yeteneklerini oyunlaryla birbirleri zerinde denemek isteyen iki rakip deillerdi artk, birbirlerini yok etmeye yeminli iki dmandlar. Czentovic ilk hamleyi yapmadan nce uzun sre duraksad, ben de bilerek bu kadar uzun sre duraksad duygusuna kapldm. Belli ki bu eitimli taktk oyuncusu, yava oynayarak rakibini yoracan ve sinirlendireceini oktan renmiti. Bylece btn allarn en norm/lini, en basitini yapmadan nce en az drt dakika zaman geirdi, yapt da piyadeyi alld gibi iki kare , ne srmekti. Dostumuz hemen piyadesini onun karsna dikti, ama Czentovic yine sonu gelmez, dayanmas zor bir ara verdi; iddetli bir imein akmas ve insann yrei kt kt atarak yldrm beklemesi gibiydi, ama yldrm bir trl dmek bilmiyordu. Czentovic kprdamyordu. Sessizce, ar ar dnyordu, bunu sinsice yaptndan giderek daha ok emin oluyordum; ama byle yaparak Dr. B.'yi gzleyebilmem iin bana bol bol zaman vermi oluyordu. Dr. B. nc bardak suyu mideye indirmiti bile; bana hcredeki ateli susuzluundan sz ediini anmsadm ister istemez. Normal olmayan bir heyecann btn belirtileri belirgin bir biimde ortaya kyordu; alnnn terlediini ve elindeki yara izinin kzanp derinletiini grdm. Ama hl kendini kaybetmemiti. Ancak drdnc hamlede Czentovic yine sonu gelmez bir dnme aras verince, sabr tat ve birden ona kt: "Eee, oynayn artk!" Czentovic souk souk bakt. "Bildiim kadaryla hamle sresinin on dakika olmasn kararlatrdk. lke olarak daha ksa srede oynamam.

Dr. B. dudan srd; masann altnda ayann giderek daha skntyla yere vurduunu ayrmsadm ve sama bir ey yapaca duygusuna kaplarak daha da kayglandm. Gerekten de sekizinci hamlede yeni bir olay oldu. Beklerken kendini yava yava kaybeden Dr. B., yaad gerilimi daha fazla gizleyemedi; ileri geri sallanmaya ve parmaklarn bilinsizce masaya vurmaya balad. Czentovic ar, kyl kafasn bir daha kaldrd. "Masaya vurmamanz rica edebilir miyim? Beni rahatsz ediyor. Byle oynayamam." "Ha!" diye ksaca gld Dr. B. "Belli oluyor." Czentovic'in aln kzard. "Ne demek istiyorsunuz?" diye serte sordu. Dr. B.'den ksa ve sinsi bir gl daha geldi. "Hibir ey. Belli ki ok sinirlisiniz demek istiyorum." Czentovic sustu ve ban yere edi. Bir sonraki hamlesini ancak yedi dakika sonra yapt ve oyun bu l gibi tempoda srp gitti. Czentovic sanki giderek daha da talayordu; en sonunda bir hamleye karar vermeden nce, hep dnme sresinin sonunu bekler oldu ve bir aradan tekine getike dostumuzun davranlar daha da tuhaflat. Oyuna hi katlmyormu da, bambaka bir eyle ilgileniyormu gibi grnyordu. Heyecanla bir aa bir yukar koturmay brakt ve kprdamadan yerinde oturmaya balad. Sabit ve neredeyse delice baklarn nndeki bolta dikip kendi kendine durmakszn anlalmaz szckler mrldanyordu; ya sonu gelmez bileimler kurarken kendini kaybediyordu, ya da en ok bundan kukulanyordum bambaka oyunlar geiriyordu kafasndan, nk her seferinde, Czentovic en sonunda hamlesini yaptnda, akl baka yerlerde olan Dr. B.'yi uyarmak gerekiyordu. O zaman da duruma uyum salamak iin bir dakika yetiyordu ona; aslnda deliliin bu souk biimine brnmken Czentovic'i ve hepimizi unuttuu kukusuna giderek daha ok kaplyordum; ve bu lgnlk aniden iddetle boalabilirdi. Gerekten de on dokuzuncu hamlede kriz patlak verdi. Czentovic tan oynatr oynatmaz, Dr. B. tahtaya doru dzgn bakmadan, aniden filini kare ne srd ve yle yksek sesle bard ki, hepimiz yerimizden sradk: "ah! ah mat!" zel bir hamle beklentisiyle hemen tahtaya baktk. Ama bir dakika sonra, hibirimizin beklemedii bir ey oldu. Czentovic ban ok yavaa kaldrd ve baklarn zerimizde gezdirdi, daha nce hi yapmamt bunu. Bir eyin doya

doya tadn karyor gibiydi, nk dudaklarnda yava yava honut ve kibirli bir glmseme belirdi. Bizim daha anlayamadmz bu zaferinin tadn sonuna kadar kardktan sonra, yapay bir kibarlkla bize dnd. "zgnm, ama ben ah mat grmyorum. Acaba beylerden biri ah mat gryor mu?" Tahtaya ve sonra skntyla Dr. B.'ye baktk. Gerekten de Czentovic'in ahnn n bir ocuk bile bunu grebilirdi filin karsndaki bir piyadeyle tmyle tkanmt, yani ah mat sz konusu olamazd. Kayglandk. Dostumuz o heyecan iinde bir ta bir kare fazla ileri ya da geri mi kaydrmt? Suskunluumuz Dr. B.'nin dikkatini ekti, o da tahtaya bakt ve telala kekelemeye balad: "Ama ah f7'de olmal... durduu yer yanl, ok yanl. Yanl oynadnz! Bu tahtada her ey ok yanl duruyor... piyade de g5'te olmal, g4'te deil... bu bambaka bir oyun... Bu..." Birden durdu. Serte kolunu tutmutum, daha dorusu kolunu yle sert imdiklemitim ki, o ateli lgnl iinde bile bunu hissetti. Dnd ve uykusunda yryen biri gibi bakt bana. "Ne... istiyorsunuz?" Yalnzca, "Anmsa!" dedim ve ayn anda parman tutup elindeki yara izine dokundurdum. Kar koymadan bana uydu, cam gibi gzleri kan krmzs ize taklp kald. Sonra aniden titremeye balad ve btn bedeni sarsld. "Aman Tanrm," diye fsldad solgun dudaklaryla. "Sama bir ey syledim ya da yaptm m... sonunda yine mi ey oldum?.." "Hayr," diye fsldadm usulca. "Ama oyunu hemen brakmalsnz, tam zaman. Doktorun size ne sylediini anmsayn!" Dr. B. silkinip ayaa kalkt. "Dtm aptalca yanlg iin zr dilerim," dedi o eski kibar sesiyle ve Czentovic'in nnde eildi. "Sylediim ey tam bir samalk elbette. Oyun tabii ki sizin." Sonra bize dnd. "Beylerden de zr dilemem gerek. Ama benden fazla bir ey beklememeniz konusunda sizi daha batan uyarmtm. Bu rezalet iin zr dilerim, bu son satran oynaym olacak." Eildi ve onu ilk grdmz zamanki alak gnll ve gizemli haliyle uzaklat. Bu adamn satran tahtasna neden bir daha asla elini srmeyeceini

yalnzca ben biliyordum, bu arada tekiler rahatsz edici ve tehlikeli bir eyle burun buruna gelmenin verdii belirsizlik duygusuyla akn bakakaldlar. "Lanet olasca herif!" diye homurdand McConnor d krklyla. Koltuundan en son Czentovic kalkt ve yarlanm oyuna bir daha bakt. "Yazk," dedi ukalaca. "Hamle o kadar da kt dnlmemiti. Aslnda amatr olduu dnlrse, olaanst yetenekli bu bey." Stefan Zweig SATRAN New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasnda bulunan bir milyoner, dnya satran ampiyonu Mrko Czentovc'e, creti karlnda, bir parti satran oynamay teklif eder. kisinin oyununu izleyen Avusturyal bir gmen, Dr. B., oyun srasnda kendini tutamayp onlara karnca ampiyonla karlamas nerilir kendisine. Gestapo tarafndan bir otel odasna kapatlan ve uzunca bir sreyi bu odada, tek bana ve oyalanacak hibir eyi olmadan geiren, yalnzca sorgulama iin odadan karlan Dr. B., bir gn rastlantyla eline geirdii bir satran kitab sayesinde bu oyunun inceliklerini renmitir. Satran tahtas ve talar olmamasna ramen, nce ekmekten yapt satran talaryla sonra da tmyle zihninden oynayarak kuramsal bir satran ustas olup kar. Ancak bu tutkusu yznden sinir krizine, beyin ateine yakalanr. Tedavi olur, arkasndan da serbest braklr. Yirmi yldr eline satran ta almam olsa da, Dr. B., gemide satran ampiyonuyla oynad oyunu inanlmaz bir biimde kazanr. Kendini olayn heyecanna kaptrarak man rvann oynamay isteyince artc, bir on bekler onu. Stefan Zweig'm byk bir ustalkla kaleme ald ksa, ama youn roman Satran, gerilimli kurgusu, kahramannn ruhsal gelgitlerinin incelikle ilendii dokusuyla bir solukta okunuyor. Stefan Zweig - Satran

You might also like