You are on page 1of 104

AKARYAKIT VE

LPG İSTASYONLARINDA
SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE
VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
TOBB Yayın No : 2005 - 24
ISBN : 975-512-980-4

Dizayn - Baskı: Grafiker Ltd. Şti. 284 16 39 Pbx


Dizgi: TOBB Yayın Müdürlüğü
ÖNSÖZ

Ulusal politikamızın temel unsarlarından biri olan Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde
Akaryakıt ve LPG sektörümüzün başlıca uyum konuları; çevre ve insan sağlığı, reka-
bet gücü ve serbest piyasa başlıkları altında toplanmaktadır.

Petrol Piyasası Kanunu ve LPG Piyasası Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın-
dan kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2005 tarihi itibari ile her iki sektörü-
müz serbest piyasa dönemine geçmiştir.

Öte yandan AB mevzuatına uyum ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda ilgili kurum


ve kuruluşları tarafından Akaryakıt ve LPG sektörüne yönelik yönetmelikler ve stan-
dartlar revize edilmiş, birbiri ardına yeni düzenlemeler getirilmiştir. Sektörün sağlıklı
işleyebilmesi için bu düzenlemeler arasındaki uyumun ve koordinasyonun sağlanma-
sı ve bu düzenlemeler konusunda sektörün doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Kanun yapıcı ile uygulayıcılar arasındaki uyumun her zamankinden daha da önemli
olduğu AB üyeliği sürecinde, karar mekanizmaları ile uygulamada birlikteliği sağlaya-
bilme amacı doğrultusunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak Petrol Sanayi
Derneği ile 17 Mayıs 2005 tarahinde “Akaryakıt ve LPG Sektöründe Sağlık, Emniyet,
Çevre ve Risk Yönetimi Sempozyumu”nu düzenledik.

Söz konusu sempozyumda yeni mevzuat konusunda Akaryakıt ve LPG sektörü bil-
gilendirilmiş ve sektöre yönelik düzenlemeler ilgili kurumlar ve sektörü temsil eden
sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile geniş boyutta tartışılmıştır.

Sempozyumda yapılan tüm konuşmalar bu kitapta derlenmiş böylece Akaryakıt ve


LPG sektöründe sağlık, emniyet, çevre ve risk yönetimine ilişkin mevzuatın uygulan-
masına yönelik ayrıntılı bilginin ilgili çevrelere ulaştırılması amaçlanmıştır.

Bu düşünce ile yayınımızın Akaryakıt ve LPG sektörüne ve tüm ilgililere yararlı olma-
sını dilerim.

Saygılarımla,

M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU
Başkan
3
İÇİNDEKİLER

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ . . . . . . . . . . . . . . 7

BİRİNCİ OTURUM
Yasal Çerçeve ve Yeni Yönetmelikler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17
İş Sağlığı Güvenliği Mevzuatında Yeni Yaklaşımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19
Binaların Yangından Korunması Yönetmeliği Akaryakıt ve
LPG İstasyonları İçin Öncelikler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26
Akaryakıt ve LPG İşletmelerine Yönelik Yeni Çevre Mevzuatı ve
Denetimi Hakkında Genel Yaklaşım . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30

İKİNCİ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Türk Standartları, Denetim, GSM ve
Çalışma Ruhsatları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39
Akaryakıt ve LPG İstasyonları ve Sektörü İlgilendiren Önemli ve
Yeni Türk Standartları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40
Ruhsatlandırma ve Denetim Kriterleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .47

ÜÇÜNCÜ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Risk Yönetimi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .53
Risk Yönetimi İlkeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54
Akaryakıt ve LPG İşletmelerinde Risk Yönetimine Edüstriyel Yaklaşım Örnekleri .59
Çevre Yönetimi Açısından Risk Yönetimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65

DÖRDÜNCÜ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonlarına Sağlık, Emniyet, Çevre ve Risk Yönetimi . . . . . .71

5
AKARYAKIT VE
LPG İSTASYONLARINDA
SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE VE
RİSK YÖNETİMİ PANELİ

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri) – Değerli konuklar, Akaryakıt ve LPG


İstasyonlarında Sağlık, Emniyet, Çevre ve Risk Yönetimi konulu bu eğitim toplantısı-
na hepiniz hoş geldiniz.

Açılış konuşmalarının ilkini yapmak üzere PETDER Yönetim Kurulu Başkanı Sayın
Muammer EKİM’i kürsüye davet ediyorum; buyurun efendim.

Muammer EKİM (PETDER Yönetim Kurulu Başkanı) – Değerli Müsteşarım,


kamunun değerli yöneticileri, değerli basın mensupları ve sektörümüzün değerli
temsilcileri; Petrol Sanayi Derneği olarak Türkiye dağıtım sektörünün % 80’ini temsil
ediyoruz, bu ağırlığımızın PETDER’e birçok konuda önemli bir sorumluluk yüklediğini
hem biliyoruz hem de bunun gereklerini yerine getirebilmek için çalışıyoruz.

Çalışma alanlarımızdan bir tanesi de SEÇ oluyor, yani sağlık, çevre ve emniyet. PET-
DER üyesi şirketlerin SEÇ uzmanları iki yıldır çok yoğun bir çalışma içindeler. PET-
DER üyesi şirketler, SEÇ konularında önce kendi bilgi ve tecrübelerini paylaşmak ve
bu alanda sektöre ve topluma daha fazla katkı sağlayabilmek için bir çalışma grubu
oluşturmuşlardır. Bu çalışma grubu, çok düzenli ve kapsamlı çalışmalar yapmakta-
dır. Yaptığı çalışmalardan bir tanesi de bu emniyet, çevre ve sağlık mevzuatlarının
takibi ve bunların uygulamalarını gözden geçirmektir. İşte, bu çalışmaların bir sonu-
cu olarak PETDER, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle birlikte akaryakıt ve LPG
istasyonlarına yönelik kamu kuruluşlarını ve akaryakıt sektörünü buluşturan bu sem-
pozyumu düzenlemiş bulunmaktadır.
7
TOBB’ne gösterdikleri dayanışma ve sempozyumun ortak olarak düzenlenmesinde
gösterdikleri yaklaşım için teşekkür ediyorum.

PETDER olarak bu sempozyumu düzenlemekteki amacımız, uygulamakta olduğu-


muz emniyet, çevre ve sağlık yönetim sistemlerinin yanında, devlet ile özel sektörün
ortak çalışmasıyla yasal mevzuatın iyileştirilerek bu alandaki gelişmelere katkıda
bulunmaktır.

Avrupa Birliğine üyelik sürecinde her alanda kapsamlı reformların gerçekleştirilmesi-


ni öngören zorlu ve uzun soluklu bir süreçten geçmekteyiz. Üyelik sürecindeki uyum
çalışmaları Türkiye’nin siyasî, sosyoekonomik ve çalışma hayatını derinden etkileyen
değişiklikler getirmektedir ve biliyoruz ki, bu süreç bu şekilde de devam edecektir.

Avrupa Birliği uyum süreci içinde emniyet, çevre ve sağlık konularında Avrupa
direktiflerine paralel olarak hazırlanan mevzuatların yayımlanmasıyla önemli birçok
gelişme kaydedilmiştir. Bunun altını çizmek gerekir. PETDER de bu kapsamda hızla
çıkarılmakta olan kanun ve yönetmelikleri, örneğin atık yağlarda olduğu gibi, gerekli
organizasyonları ve yatırımları sağlayarak hayata geçirmektedir.

PETDER olarak, atık yağların toplanmasında Çevre ve Orman Bakanlığının destekle-


riyle dünyaya örnek olacağını rahatlıkla söyleyebileceğim bir organizasyon oluştura-
rak başlattığımız adımlar, PETDER’in SEÇ konusundaki duyarlılığını ve yaklaşımlarına
güzel bir örnektir.

PETDER Yönetim Kurulu Başkanı


8

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Avrupa Birliği üyelik sürecinde önemli bir yer tutan ve ulusal programımızda orta
vadede gerçekleştirileceği taahhüdünde bulunulan SEÇ konularına her sektörün
hazırlıklı olması gerekir. Bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarınca sürdürülen çalış-
maların özel sektörle paylaşılması, hem yapılacak çalışmalara hız vermesi hem
de henüz hazırlık yapmayan kesimlerin hazırlıklara başlayabilmesi açısından büyük
önem taşımaktadır.

PETDER olarak her zaman her konuda sürekli gelişmeyi hedef alan bir yaklaşımı
benimsemekteyiz. Faaliyet gösterdiğimiz her alanda hem kendimiz hem istasyon-
larımız hem de müşterilerimiz için önceliklerimiz arasında yer alan sağlık, emniyet
ve çevre yönetim sistemleri uygulamalarımızı sürekli gelişen bir yapıda ve ortamda
devam ettirmek kararındayız.

Bu sempozyumda ilgili kamu kurumlarımızla birlikte istasyonlarımıza yönelik risk


değerlendirmelerimiz, alınan tedbirler ve ilgili yasal düzenlemeler detaylı bir şekilde
ele alınacaktır. Sunumları gördüm, arkadaşlar çok güzel teknik ve detaylı hazırlık
yapmışlar; kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu çalışmalarla sektördeki gelişmelere katkı sağlamayı ve özellikle geride bıraktı-


ğımız aylar içinde yayınlanan çok sayıda yönetmelik, tebliğ ve standartlar arasında
mümkünse bir uyum oluşturmayı hedeflemekteyiz.

Sektörümüzün önde gelen kurumlarının temsil edildiği PETDER olarak sağlık, emni-
yet ve çevre konularını içeren düzenlemeleri tam olarak, eksiksiz uygulamak, bu
konuları, ticaretin gerisinde kalmadan uygulamak, ulusal ve uluslararası deneyimle-
rimizi aktarmak ve bir anlamda sektöre örnek olmak sorumluluğunda olduğumuzun
PETDER olarak bilinci içindeyiz. Bu sorumluluğumuzu yerine getirirken özellikle çok
kısa bir sürede yayımlanmış bulunan çok sayıda mevzuatın bulunması, bunların uygu-
lanması aşamasında karşımıza çıkan kurumlar arası yorum farklılıklarını ve zaman
zaman karşılaştığımız birbiriyle çeliştiğini söyleyebileceğimiz teknik spesifikasyonla-
rı, yönetmelikleri de burada tartışarak uygulamada bir bütünlük oluşturma ihtiyacımı-
zı da sağlarız diye düşünüyorum.

Bu toplantımızın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca düzenlenen iş güvenliği


haftasının hemen akabinde gerçekleşiyor olması da bir anlam taşıyor ve Bakanlığın
bu konudaki çalışmalarına belki de olumlu bir katkı sağlayacağını da bu arada düşü-
nüyoruz.

Sempozyumun başarılı geçmesini diler, tüm katılımcılara ve sempozyuma verdikleri


destekten ötürü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine tekrar teşekkür eder, hepinize
saygılarımı sunarım.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri) – Teşekkür ederiz.


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, Petrol ve Gaz Sektör Kurulu
Koordinatörü İlhan PARSEKER bey; buyurun.
9
İlhan PARSEKER (TOBB Yönetim Kurulu Üyesi) - Sayın müsteşarlarım, petrol
sektörünün değerli mensupları, kıymetli basın mensupları,

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak PETDER ile müştereken düzenlediğimiz


“Akaryakıt ve LPG Sektöründe Sağlık, Emniyet ve Risk Yönetimi Sempozyumu”na
hoş geldiniz diyor, hepinizi şahsım ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim
Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Petrol sektörü, ekonomik büyüklüğü, sınai ve ticari faaliyetlere olan doğrudan etkisi
nedeni ile ülkemizin en önemli sektörlerinden birisidir. Ekonomik büyüklükleri açısın-
dan bakıldığında petrol sektörünün en büyük parçası olan akaryakıt sektörü 25 mil-
yar ABD Doları büyüklüğünde, yıllık 17,5 katrilyonluk vergi geliri yaratan, Türkiye’nin
enerji ihtiyacında önemli bir paya sahip olan bir sektördür.

Benzer şekilde, LPG sektörü de yaklaşık 5 milyar ABD doları büyüklüğü, yıllık 3,3
katrilyon vergi geliri ve 57 dağıtım firması, 45.000 bayi ile yaklaşık 450.000 kişiye
istihdam yaratan önemli sektörlerimizden birisidir. Dolayısıyla, petrol ve petrol ürün-
leri sektörü sanayimizin temel taşlarından biridir.

Ulusal politikamızın temel unsurlarından biri olan AB üyeliği ise sektörümüzü çok
yakından ilgilendirmektedir. Enerji sektörü ve AB’ye uyumu bir arada değerlendi-
rildiğinde ülke olarak kendimizi geliştirmemiz gereken temel konu çevre ve insan
sağlığı, doğru rekabet ve serbest piyasa başlıkları altında toplanmaktadır.

Değerli katılımcılar, bugün hem Avrupa Birliği mevzuatı hem de kamuoyunun yakın
ilgisi nedeniyle ortak payda olan çevre ve insan sağlığı konusunu tartışacağız.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi


10

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bilindiği üzere, Petrol Piyasası Kanunu ve LPG piyasası kanunu Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2005 tarih itibariyle her iki
sektörümüz serbest piyasa dönemine geçmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan, gerek Avrupa Birliği mevzuatına uyum, gerekse ülkenin ve sektörlerin
ihtiyaçları doğrultusunda hemen hemen tüm Bakanlıklarımız, EPDK ve TSE, sektö-
rü ilgilendiren yönetmelikleri ve standartları revize etmekte veya birbiri ardına yeni
düzenlemeler getirmektedir. Sektörümüzün sağlıklı işleyişi ancak bu düzenlemeler
arasındaki uyum ve bu yeniliklerin sektörce özümsenmesi ile mümkün olacaktır.

İşte bu aşamada TOBB ve PETDER olarak, çevre ve insan sağlığı gibi son derece
önemli konuda kamu ve sektör arasında uyum sağlamak, karar mekanizmalarında
ve uygulamada birlikte hareket edebilmek amacı ile bu sempozyumu tertiplemiş
bulunmaktayız.

Bizler, sektörü temsil eden ve sorumluluk taşıyan meslek kuruluşları olarak kuralların
önemine ve uygulamada bütünlüğe inanmaktayız. Avrupa Birliği adaylığı sürecinde
kanun yapıcı ile uygulayıcılar arasındaki uyumun her zamankinden daha da önemli
olduğunu düşünmekteyiz.

Bizler sektörün temsilcileri olarak, son bir iki yıl içinde yayınlanan nerede ise yüz-
lerce yönetmelik, tebliğ, standart gibi düzenlemeleri yakından takip etmek ve en iyi
şekilde uygulamak durumundayız.

Yeni mevzuatın sektöre anlatımı ve bu düzenlemeler arasında uyumun ve homojen-


liğin sağlanması bu toplantımızın temel önceliğidir.

11
Ancak, bu aşamadaki uygulamalara baktığımızda Akaryakıt ve LPG sektörüne yöne-
lik hazırlanan çok sayıdaki yeni yönetmelik, tüzük ve standartlarda birbiriyle çeli-
şen hususlar ortaya çıkmakta ve bu çelişkililer, kamunun yaptığı denetimlerde ve
kontrollerde giderek daha da önemli hale gelmektedir.

Bu ana başlık altında bir iki örnek vermek istiyorum: Bu konuya, TSE’nin “parlayıcı-
patlayıcı maddelerle ilgili standartları” ile “Binaların Yangından Korunması Hakkında-
ki Yönetmeliğin” tank mesafeleriyle ilgili bazı maddeleri, diğer yandan “Endüstriyel
Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği”nde akaryakıt tanklarına ait emisyon
değerlerindeki belirsizlikler mevzuat karmaşasına örnek olarak gösterilebilir.

Benzer şekilde akaryakıt istasyonlarına yönelik emniyet mesafelerinin düzenleyen


TSE 12820 nolu standart ile diğer mevzuat arasında çelişkiler bulunmakta, bu çeliş-
kiler GSM almak zorunda olan akaryakıt bayileri ve istasyonlar için ciddi bir sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aynı şekilde Avrupa Birliği mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında getirilen sek-
törümüzce de isabetli bulunan yeniliklerden birisi de 50 kişinin üzerinde personel
bulunduran tüm işletmelere risk sınıflarına göre işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı
(İSİG) bulundurma zorunluluğudur. Teknik olarak çok isabetli olan bu konunun, uygu-
lamada bazı sıkıntıları beraberinde getirebileceğini görmekteyiz. Sertifikalandırma
ile ilgili düzenlemelere baktığımızda kamu görevlerini yerine getiren çok değerli
müfettişlerimize bu kapsamda isteğe bağlı (A) grubu sertifikalar düzenlenebildiğini
görmekteyiz.

Buna karşılık sektörün içinde iyi yetişmiş, tecrübeli, bir çok uluslararası belgeye
sahip uzmanlar ise belirli aşamalardan geçmek ve sınavlar ile yeterliliği belirlenmek
sureti ile sertifika alabileceklerdir.

Denetimin, mevzuat bilgisi ve işkoluna bağlı olarak mesleki deneyim gerektiren özel
bir uzmanlık alanı olduğu hepimizin malumudur.

Özellikle petrol sektörü, içerdiği emniyet, sağlık ve çevre gibi önemli boyutları ile
başlı başına bir uzmanlık alanı olup, saha bilgisi ve deneyiminin diğer sektörlere
nazaran çok daha önemli olduğu bir iş koludur.

Bu itibarla, sektörde uzmanlaşmış, yeterliliği uluslararası sertifikasyonlar ve eğitim-


ler ile kanıtlanmış uzmanlardan doğrudan yararlanabilme imkanının sınırlanmamasın-
da büyük yarar görmekteyiz. Bu konuda uzun yıllarını vererek sektöre has deneyim
ve uzmanlığa ulaşmış şirket personellerinden de ivedilikle yararlanabilme imkanı
yaratılmalıdır.

Özetle, bakanlıklarımız ve ona bağlı kurumlar ile EPDK, ve TSE nezdinde yapılmak-
ta olan mevzuat düzenlemeleri sayı ve içerik itibarı ile önemli bir boyuta ulaşmış
bulunmaktadır.
12

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Diğer taraftan Avrupa Birliği adaylık süreci içinde yeni bir döneme doğru ilerleyen
ülkemizde bu düzenlemelerin ilgili kurumlar ve sektörü temsil eden sivil toplum kuru-
luşlarının katılımı ile geniş boyutta tartışılarak ve geliştirilerek uygulanması da ortak
dileğimizdir. Bu kadar geniş bir sektörü kapsayan ve doğrudan çevre ve insan sağ-
lığını ilgilendiren konularda kamu ve özel sektör arasındaki uyumun sağlanması için
gerekli çalışmalar titizlikle yapılmalıdır.

Değerli katılımcılar; bu amaçla düzenlediğimiz bugünkü toplantımızın ayrıca Çalışma


Bakanlığımızın iş güvenliği kutlama haftasına da bir hafta farkla tesadüf etmesi daha
da anlamlı olmuştur.

Bugünkü toplantımızın petrol sektörü ve düzenleyici kurumlar arasında daha yakın bir
bilgi paylaşımına ve daha iyi bir koordinasyona zemin hazırlayacağı inancı ile başarılı
geçmesini diliyor, katılımlarınız ve katkılarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri) – Teşekkür ederiz İlhan Bey.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Sayın Enis YETER; buyurunuz.

Enis YETER (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı) – Türkiye Oda-


lar ve Borsalar Birliğinin Değerli Yönetim Kurulu Üyeleri, Petrol Sanayi Derneğinin
Değerli Başkan ve Üyeleri, kamunun ve sektörün değerli temsilcileri, değerli basın
mensupları; öncelikle son derece önemli bir konu etrafında düzenlenmiş olan bu top-
lantıya katılmış olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanımız Murat BAŞESGİOĞLU’nun, toplantının başarılı geçmesi dileklerini de


hepinize iletiyorum.

Çalışma hayatını ilgilendiren konulara, sosyal tarafların ve sivil toplum örgütlerinin


gösterdikleri yakın ve ciddî ilginin önemi açıktır. Bu durum, gelecekte problemlerimi-
zin çözümünü daha da kolaylaştıracak bir yaklaşım tarzıdır.

Sosyal sorumluluğun farkında olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin ve PET-


DER’in bu etkinlik vasıtasıyla mevzuat ve standartların hazırlayıcıları, uygulayıcıları
ve uygulamalardan etkilenenleri bir araya getirerek konunun karşılıklı tartışılmasını
sağlamaları gerçekten çok önemlidir.

Bu uygulamalar, tarafların birbirini daha iyi anlamasını ve çok yönlü düşünebilme


kapasitesini artıracaktır. Böyle yararlı bir etkinliği tertip etmelerinden dolayı ilgilileri
tekrar kutluyorum.

Değerli katılımcılar, geçmişte çok da fazla önemsenmeyen konulardan olan iş


sağlığı, iş güvenliği ve çevresel değerler gittikçe daha benimsenir ve önemsenir
hale gelmiştir. Elbette bunun çeşitli nedenleri vardır. Günümüzde modern yönetim
tekniklerinin bir parçası haline dönüşen bu gibi konular verimliliği artırdığı gibi, reka-
13
bet edilebilirlik bakımından da işyerlerine, sektörlere ve ülkelere önemli kazanımlar
sağlamaktadır.

Gelişmiş ülkelerde bir yandan işletmeci, işyeri çalışma şartlarını iyileştirirken, diğer
yandan da bilinçli tüketici, ekonomiklik yanında daha güvenli, daha kaliteli, daha sağ-
lıklı olan ürünleri tercih etmektedir. Sağlıklı ve güvenli bir işyerinde çalışanlar daha
verimli olmakta, tüm bunlar ise sonuçta işyerinin rekabet edilebilirliğini ve kârlılığını
artırmaktadır.

İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, çalışma hayatının mevcut ve muhtemel


sonuçlarına çözüm yollarını araştırmak ve çalışma şartlarını denetlemek, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza verilen görevlerdendir.

Bakanlığımız, son iki yıl içerisinde çalışma yaşamında sosyal güvenlikten istihdamı
geliştirici tedbirlere, iş güvenliğinden sosyal diyalogu güçlendirici mekanizmalar
oluşturulmasına kadar birçok alanda önemli atılımlar gerçekleştirmiştir.

Çalışma hayatıyla ilgili mevzuat, uluslararası normlar, Avrupa Birliği müktesebatı,


sosyal ve teknolojik gelişmeler, toplumsal talepler ve ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar
dikkate alınarak bütünüyle gözden geçirilmiştir.

Kısacası, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatın bütünüyle yeniden yapılandırıldığı, düzen-


lendiği bir alan olmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu ve Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları
çerçevesinde son bir yıl içerisinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak 33 yönetme-
lik yürürlüğe girmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Enis YETER


14

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Söz konusu bu yönetmeliklerden bugün ele alınacak bir konu olan risk değerlen-
dirmesi ise ana unsurlardan birisidir. İşçi ve işverenin, iş sağlığı ve güvenliği konu-
sunda işbirliğini, danışma ve bilgilendirmeyi vurgulayan, tedbirlerin alınmasında
temel yükümlülüğü işverene vermekle birlikte, tedbirlerin uygulanmasında dengeli
sorumluluk anlayışını öne çıkaran yaklaşım, yeni mevzuatın getirdiği diğer bir yenilik
olmuştur.

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yeni bir düzenleme ise teknolojik gelişmelere uyum
sağlama kapasitesidir. Bu durum, vasıtalarla bağlantılı bir sorumluluk anlayışı yerine,
sonuçlarla ilgili sorumluluk anlayışını ön plana çıkaran bir yaklaşımdır.

Sayın PETDER Başkanı EKİM’in ifade ettiği bir husus şahsen beni çok sevindirdi, o
da atık yağların toplanması konusunda derneğin aktif hale gelmesi. Gerçekten, çev-
resel etkilenmeler açısından son derece önemli olan bu gibi konulara sivil toplum
örgütlerimizin, artık, aktif olarak girmesi gerekir. 1992 yılındaki “Habitat Zirvesi”nde
çok önemli bir karar alınmıştı: Sürdürülebilirlik kavramı; gelişelim, kalkınalım, ama
bu çevreye zarar vermesin. Yine bu zirvede önemli bir uygulama başlatılmıştı; artık,
yönetimin tek başına kamunun işi olmadığı, kamuyla birlikte sosyal tarafların da,
sivil toplum örgütlerinin de yönetime iştirak etmesi, katılması. Zaten iyi yönetişim
dediğimiz, verimli, etkin, rasyonel yönetim de ancak bu yolla sağlanabilir; yoksa, tek
başına kamunun üstesinden geleceği bir konu değildir.

Bu arada, böyle bir güzel uygulamayı başlatan PETDER’e bir önerim daha olacak,
o da, kullanılmış lastiklerin toplanmasıyla ilgili bir aktivite yapmaları durumunda bu
da son derece faydalı olacaktır; çünkü, kauçuk gibi uzun süre doğada kalan böyle
bir maddenin çevreye ne kadar zararlı olduğu bilinmiyor. Hatırlayacaksınız, bundan
15 sene kadar önce, bir çimento fabrikamız, maalesef, bu değerleri gözardı ederek
yurt dışından kullanılmış lastik ithal eder onu yakmıştı ve çevreye son derece büyük
zararlar vermişti. Böyle bir etkinliği de zannediyorum PETDER olumlu karşılayacak-
tır.

Sayın PARSEKER’in de ifade ettiği gibi, 50’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinden sağ-
lık ve güvenlik uzmanı, teknik eleman çalıştırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu konu-
da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Araştırma Eğitim Merkezi aktif bir eğitim
programı uygulamaktadır Biz, sizlere sosyal taraflara açığız. Biz demiyoruz ki, tek
başına biz bu programı yaparız, bizim elemanlarımız hoca olarak öğretim üyesi ola-
rak, düzenleyici olarak bu programlarda yer alacaktır; biz sizlerin desteğine ihtiyaç
duyuyoruz keza, odalara, mühendis odalarına, meslek kuruluşlarına da bunu ifade
ettik ve burada İlhan Beyin belirttiği, daha önce işletmede çalışıp belirli bir düzeyde
olan kişilerden yararlanılması konusunda bir araya gelerek değerlendirmek ve tartış-
mak da yararlı olur diye düşünüyorum.

Mevzuat çalışmalarımızda yenilik yapılan ve akaryakıt sektörünü de ilgilendiren alan-


lardan bir diğeri de kurma izni ve işletme belgesiyle ilgili düzenlemeler olmuştur.
Daha önce kurma izni alabilmek için 18 ayrı belge gerekirken, 2004 yılının Aralık
15
ayında çıkardığımız bir yönetmelikle sadece 3’e düşürdük. Ayrıca, bu kurma izninin
verilme süresini de bir ayla sınırladık. Daha önce sınırsızdı, iş müfettişi, işim çok
harcırahım yok diyordu ve bunu geciktirebiliyordu; ama şimdi bir ay içerisinde bu
tedarik edilip verilmezse, otomatik olarak verilmiş sayılacak. Aynı şekilde, işletme
izni için de böyle bir uygulama getirdik. Hatta burada ifade edeyim, şu anda Bakan-
lığımızda yapılan çalışmada, bunun belki de tamamen Bakanlığımızdan kaldırılıp,
daha aktif, daha etkin işleyecek bir başka kuruluşa, meslek kuruluşları olabilir,
sosyal tarafların oluşturacağı bir örgüt olabilir, buna verilmesini düşünüyoruz ve bu
konuda çalışıyoruz. Çünkü, amacımız, artık herkesin şikâyet ettiği bürokrasi, işleri
geciktiren işlemler, eylemler; bunlardan vazgeçmemiz gerekir diye biz de sizler gibi
düşünüyoruz.

Toplantının, ülke ekonomisi, çalışma hayatı ve yarattığı istihdam açısından önemli


bir yeri haiz olan akaryakıt ve LPG istasyonlarının daha güvenli, daha verimli hale
gelmesine katkı sağlayacağını ifade ediyor, bu türlü etkinliklere Bakanlığımızın her
türlü desteği vereceğini sizlere iletiyor ve toplantının ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri) – Teşekkür ederiz Sayın Müsteşarım.


İzninizle birinci oturuma geçeceğiz.

Panelden Bir Görünüm


16

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
BİRİNCİ OTURUM

YASAL ÇERÇEVE VE YENİ YÖNETMELİKLER

OTURUM BAŞKANI:
Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdürü)
KONUŞMACILAR:
Saadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)
Rıza UZUN (İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü)
Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Md.Yrd)

—————o—————

Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdü-


rü) – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve PETDER’e bu tip bir etkinlikten dolayı,
Sayın Müsteşarımın da belirttiği gibi, Bakanlığım adına teşekkür ediyorum; bizim
açımızdan son derece önemli bir etkinlik bu.

Panelimizde konuşmacı olan arkadaşlarımızı buraya davet ediyorum; buyurunuz.

Değerli katılımcılar, yasal çerçevede yeni yönetmelikler, özellikle Türkiye Odalar ve


Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Sayın PARSEKER, bize burada yeni mevzuatla
ilgili bir kısım hususlarda bilgi verdiler, Sayın EKİM de son dönemde çıkarılan yönet-
meliklerden bahsettiler. Türkiye, son iki yıldır çok büyük bir mevzuat değişimiyle
karşı karşıyadır.

Çalışma hayatının her alanını yeniden düzenleyen yeni mevzuatlar karşımıza çıkıyor
ve uygulama zorunluluğuyla da elbette ki, işyerleri olarak karşı karşıyayız.

Programa baktığımızda, son derece mantıklı bir yaklaşımla bugüne kadar ortaya
çıkan mevzuatların tüm çerçevesiyle ele alınmasını mümkün kılan bir paneller dizisi
17
ortaya konulmuş. Yönetmeliklerden başlanılmış, standartlar, çalışma ruhsatları, akar-
yakıt ve LPG istasyonları için risk yönetimi ve sağlık, emniyet, çevre ve risk yönetimi
gibi birbirini bütünleyen konularla konu ele alınmaya çalışılmıştır.

Bu panelimizdeki üç arkadaşımızın konusuyla bağlantılı olarak baktığımızda, kendi


alanımı doğrudan bildiğim için söylüyorum, son bir yıl içerisinde, 2004 başından
sonuna kadar 33 yönetmelik yayımlandı. Yine bir kısım tebliğler söz konusu, onun
yanında diğer başka düzenlemeler de söz konusu ve yeni bir kısım çalışmalar da
bunun yanında yürütülmektedir.

Sayın Parseker’in bahsettiği gerek risk değerlendirmesiyle ilgili tebliğimiz, gerek


onun yanında iş sağlığı ve güvenliği konusundaki iş güvenliği uzmanlarıyla ilgili yönet-
meliklerimiz bunlardan bazı örneklerdir.

Sayın Müsteşar da arz etti, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaptığımız her düzen-
lemeyle ilgili olarak kamuoyuna ve sosyal taraflara açığız. Onlardan gelen tüm yeni
bildirimleri değerlendirmekteyiz.

İş güvenliği uzmanlığıyla ilgili, belki çok yeni, hatta bugün Bakanlıkta konuşulacak bir
konu olması münasebetiyle dosyamın arasında bulunan bir kısım belgeler söz konu-
suydu onunla ilgili ve hemen sayın Bakanın bize verdiği 6 Mayıs 2005 tarihli onayda
şu ifade var: “Uygulamada karşılaşılabilecek muhtemel sorunların önlenmesi amacıy-
la yönetmelikle ilgili değişiklik çalışmalarının başlatılması amacıyla bir komisyonun

Panelistler
18

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

kurulması.” Yani, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığıyla ilgili bir çalışmanın tekrar yeni-
den başlatılması ve kastedilen, bu yeni yönetmelik çerçevesinin de dikkate alınması.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın alanıyla ilgili çok sayıda yönetmelik son
bir yıl içerisinde; İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın birlikte çıkar-
mış olduğu binaların yangından korunmasına ilişkin yönetmelik bir başka alanımız
bugünkü gündemdeki konulardan biri, yine Çevre ve Orman Bakanlığı’nın çıkardığı
bir süredir çıkarmakta olduğu son derece önemli, çevre, sağlık ve güvenliği aynı
şekilde etkileyen yönetmelikler, tehlikeli atıkların kontrolünden tutun, ÇED yönetmeli-
ğine varana kadar çok sayıda yönetmelik ve bu yönetmeliklerde yapılan son dönem-
lerdeki düzenlemeler, değişiklikler.

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ MEVZUATINDA


YENİ YAKLAŞIMLAR
Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı) – Sayın Genel Müdü-
rüm, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin değerli temsilcileri, PETDER’in değerli
yöneticileri, değerli katılımcılar; son iki yıldır çalışma hayatında çok hareketli bir
dönem yaşıyoruz; 2003 yılı Haziran ayında yeni İş Kanunu’nun yürürlüğe girmesin-
den sonra yoğun bir hareketlilik yaşanmakta, bu hareketlilik, sadece mevzuattaki
değişiklik ve değişen maddelerin birebir karşılanması, okunması, anlaşılması anla-
mında bir hareketlilik değil, temelde bir mantıkta, mantalitede de bir değişikliktir. Bu
değişiklik, değişim, aynı zamanda ülkemizin Avrupa Birliğiyle entegrasyonu sürecine
de denk geldiği için, bu konudaki, iş sağlığı ve güvenliği alanında da Avrupa Birliği
normlarına uyum bu değişikliklere yansımıştır.

Biz yeni mevzuat diyoruz, yeni yürürlüğe giren mevzuat olduğu için otuz yıldır değiş-
tiremediğimiz, bir satırını noktasını bile değiştiremediğimiz mevzuatımızın değişme-
sinden dolayı; ama, aslında, bu yeni tabiri, Avrupa Birliği direktiflerinin de kullanılan
resmî adı, yani Avrupa Birliğinde de son on yıl içinde iş sağlığı ve güvenliğinde yeni
yaklaşım adıyla bir hareket başladı ve son yayımlanan yönetmelikler, özellikle bizim
yönetmeliklerimize de yansıyan Avrupa Birliği iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yönet-
meliklerin adı yeni yaklaşım yönetmelikleri zaten, yeni yaklaşım direktifleri.

Hepimizin bildiği 391 sayılı çerçeve direktif ve bu direktifin altında çıkarılan birçok
yavru direktif diye tanımlanan direktifler. Bizim yeni mevzuat yaklaşımımız ve Avru-
pa Birliği’nin iş sağlığı ve güvenliğindeki mantığı birbiriyle örtüşüyor. Bu yaklaşımda
temelde sorumluluk işverene veriliyor, tehlikelerin belirlenmesi, tanımlanması ilk
adım olarak kabul ediliyor, öngörülüyor.Tanımlanan tehlikelerin önlenmesine öncelik
veriliyor, yeni yaklaşım direktifleri ve yeni mevzuatımız önlenmesi mümkün olmayan
tehlikelerin değerlendirilmesi, risklerin kontrol altına alınması çalışmalarını öngörü-
yor.
19
Burada değişen neler değişti; aslında, değişen temel bir mantık yaklaşımı var, bunu
temel olarak kavradığımız zaman birçok şeyi çözeceğiz. O temel yaklaşım da, ülke-
miz için değil sadece, Avrupa ülkeleri ve gelişmiş ülkeler için de bu böyledir; bu yeni
yaklaşım direktifleri ile yeni mevzuatımız yayımlanmadan önce Avrupa’da ve ülkemiz-
de iş sağlığı ve güvenliği alanında binlerce maddeden oluşan mevzuat vardı ve işve-
renlerimiz, çalışanlarımız, bu mevzuatların içerisinde boğularak asıl hedef olan çalı-
şanların iş sağlığı ve güvenliğini hedefine varma noktasından uzaklaşıyorlardı. Oraya
varmadan bir şeyler tükeniyordu ki, sizler petrol sanayicileri olarak bunu en yoğun
yaşayan kesimsiniz. O kadar detaylıydı ki eski mevzuatımız 550 küsur madde, iş
sağlığı ve güvenliği tüzüğü, 350 madde parlayıcı patlayıcı maddeler tüzüğü, diğer-
lerini de eklediğimizde neredeyse 2 binin üzerinde maddeden oluşan mevzuatlar
yığını vardı ve bu mevzuatlarımız, her şeyi adım adım tanımlıyordu. Bir basınçlı kap
mı kullanacaksınız, ne özellikli imal edeceksiniz, nereye monte edeceksiniz, hangi
şartlarda kullanacaksınız, hangi periyotta test edeceksiniz, hangi basınçla test ede-
ceksiniz, adım adım tarifliyordu ve bu tarifleneni yapmak zorundaydınız. Şöyle de bir
mantık oluşmuştu; ben bu tarifleri yaparsam bu tank artık patlasa da ben sorumlu
değilim. Tariflenenler, teknolojinin çok gerisinde kalma durumu vardı, özellikle siz
yaşadınız, LPG tanklarını basınç testi, basınçlı kaptı. Mevzuatımızda “yılda bir basınç
testine tabi tutulur” deniliyor. 3 binlik, 5 binlik LPG tankına içine suyu doldurmak gibi
teknik yönden bir şey mümkün olmadığı için de bu asla yapılamıyordu ve bir şekilde
kâğıt üzerinde görünüyordu.

Bu detay maddelerde ve birçoğu da gelişen teknolojiye ayak uyduramayan, belki


de ayakbağı olan maddelerin yerine yeni mevzuat yaklaşımı, dikkat ederseniz, yeni
iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğimiz 17 madde, 557’den 17’ye indi. Yeni mevzuat,
detayları uygulayıcılara bırakıyor ve bir hedef gösteriyor; çalışanların sağlığını ve
güvenliğini sağlama hedefi. İşverenlere “siz bu hedeften sorumlusunuz” diyor. Bunu
yaparken temel kriterleri yasa olarak kanun düzenleyicisi koydu, aradaki adımlara
siz karar vereceksiniz, belirleyeceksiniz; ama, ben yaptım oldu mantığıyla değil,
bu yaptıklarınızı bilimsel verilere, standartlara, akreditasyonlara dayandıracaksınız.
Yani mantıklı bir temele oturtacaksınız ve işinizi ve işinizden kaynaklanan riskleri en
iyi siz biliyorsunuz; o halde gereğini siz yapacaksınız ve sağlıklı, güvenli bir ortamda
çalışanlarımızın üretmesini sağlayacaksınız diyor yeni yaklaşım.

Bu mantık çerçevesini anladıktan sonra, artık, şu iş için ne yapmamız gerekiyor, şu


konuda önlem almak için ne yapmamız gerekiyor; bunu en iyi şekilde uygulayıcılar
bilecek.

4857 sayılı Kanunumuzun değişikliğiyle birlikte, artık, yönetmeliklere baktığımız za-


man neyi nasıl yapacağımızın tarifini bulamıyoruz. Bu geçiş sürecinde, eski alışkan-
lıklarımızdan kurtulmamız belki biraz zor olacak. İşte bu süreç içerisinde eski tüzük
ve yönetmeliklerimiz, bizim için bir anlamda kılavuz, bir anlamda rehber ki, bu anlam-
da özellikle Avrupa ülkelerindeki uygulamaları biliyorsunuz, yasal yönden zorunlu
olmayan, ama uygulayıcıya yol gösteren birtakım düzenlemeler var. Buna benzer
20

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

düzenlemeler de bizim ülkemizde oluşacak; oluşuncaya kadar, eski tüzük ve yönet-


meliklerimizi bu anlamda bilgi başvuru kaynağı olarak kullanmamızda fayda var.

2003 Haziran ayında yayımlanan yeni İş Kanunumuzun, iş sağlığı ve güvenliğini


doğrudan ve dolaylı ilgilendiren maddeleri var. Doğrudan ilgilendiren maddeleri 77
ve 89 uncu maddeler, özellikle 77’nci madde genel çerçeveyi çizmiş, âdeta tek
maddede bütün mevzuatı özetlemiş “İşverenler her türlü önlemi almak, çalışanlar
da buna uymakla yükümlü. İşverenler, denetlemek, bilgilendirmek, eğitim vermekle
yükümlü.”

Diğer maddelerimizin hemen hemen tamamı ilgili tüzük ve yönetmeliklere atıf yap-
maktadır. Burada doğrudan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olmamakla birlikte, bizim
işyerenlerimizdeki iş sağlığı ve güvenliğimizi etkileyecek bazı değişiklikler de var.
Birisi, işçi, işveren, işyeri tanımları. İşyeri tanımında, işveren tarafından mal veya
hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlarıyla işçinin birlikte örgüt-
lendiği birim. Dikkat ederseniz, maddî olan ve olmayan diye özellikle vurgulanıyor;
yani, mekân tanımının dışına çıkıyor işyeri tanımı, bir organizasyon tanımlanıyor.
Organizasyonun ulaştığı her yer işyeri tanımı açık bir şekilde vurgulanıyor.

Çırak ve stajyerler yeni kanunda iş sağlığı ve güvenliği anlamında koruma altına


alınmış oluyorlar. Tüzelkişiliği bulanmayan kurum ve kuruluşlar da bir tanımlamayla
işveren olarak tanımlanmış oluyor.

İşveren vekilliği tanımına yeni bir kavram getirilmiş durumda. Burada “işletme” söz-
cüğü eklenerek işveren vekili tanımı genişletilmiş “işveren adına hareket eden ve
işin, işyerinin, işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir” deni-
liyor. Eskiden, işveren vekili olması için bir vekaletname veya bir görevlendirme,
tanım arıyorduk; şimdi, işyerinde organizasyon içerisinde yer alan ve işveren adına
hareket eden ki, tipik bir örnek verebiliriz, girişte, nizamiyedeki görevli bir işveren
vekilidir; ne ölçüde; dışarıdan gelene “dur” diyor işveren adına; bu çerçevede işve-
ren vekilidir. Bunu genel müdüre kadar çıkarabilirsiniz, herkes görev, yetki, sorum-
luluk çerçevesinde bu kanuna göre işveren vekili olmuştur. Ancak, işveren vekilliği
sıfatı, o kişinin aynı zamanda bir çalışan olduğu gerçeğini ve çalışanlara tanınan hak
ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz; yani, aynı kişi, aynı zamanda bir çalışandır.

Asıl işverenin sorumluluğu bir hayli genişletilmiş, alt işveren işçilerine karşı, asıl
işveren işyeriyle ilgili olarak, bu kanundan, iş sözleşmesinden ve hatta alt işvere-
nin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan da alt işverenle birlikte
sorumlu; yani, alt işveren çalıştırmakla tüm sorumluluklardan kurtulmuş olmuyoruz,
tüm sorumluluklarımız yine müteselsil olarak onunla birlikte devam etmiş oluyor.

Alt işveren uygulamasında bir de sınırlama; daha önceki mevzuatımızda alt işveren
tanımlanmamıştı; ama, pratikte, uygulamalarda bu başladı, yoğun bir şekilde yer
aldı. Yeni mevzuatımızda bu tanımlama yapılırken bir de kısıtlama getiriliyor; yani,
işinizi, siz, parça parça bölüp alt işverene veremiyorsunuz. Özellikle İzmit Körfez böl-
21
gesinde amele pazarından günlük işçi getirilip dolum yaptırılan yerler vardı, bu şekil-
de taşeronlar vardı. Şimdi, işletmenin ve işin gereği, teknolojik nedenlerle uzmanlık
gerektiren işlerde ancak alt işveren çalıştırabiliyorsunuz ve aynı zamanda daha önce
o işyerinde çalışan kişi ile alt işveren ilişkisi kurulamayacağını,

Açıkça ifade ediyor kanun; yani, daha önce sanayide sık karşılaştığımız, ustabaşı-
mıza, emekliliği gelmişse, ustam sen emekli ol, şu işler de senin olsun diye artık
bölemiyoruz, işyerinde çalışmış kişilerle alt işveren ilişkisi kurulamayacağını belirti-
yor yeni mevzuatımız.

İşyerinde işin durdurulması ve işyeri kapatılması koşulları değişti. Bu daha önce,


işyerinin işletme belgesinin olup olmamasıyla sınırlıydı; yani, işletme belgesi varsa
hayatî tehlike varken iş durduruluyordu, yoksa kapatılıyordu, şimdi tehlikenin boyu-
tuna göre; tehlike tüm işyerini etkiliyorsa işyeri kapatılıyor, tüm işyerini etkilemiyor,
belli bir bölümü etkiliyorsa etkileyen bölümde iş durduruluyor.

Komisyonun yapısında değişiklikler var, çok fazla önemli değil.

İş sağlığı güvenlik kurulu oluşturma zorunluluğu kanunla getirildi, işyeri hekimi bulun-
durma zorunluluğu kanunla getirildi. Temel bir değişiklik, işyeri hemşiresi veya sağ-
lık bulundurma zorunluluğu yönetmelikle getirildi.

Ortak sağlık birimi kurma olanağı getirildi, zorunluluk değil, ama böyle bir olanak
getirildi. Küçük işyerleri KOBİ’ler, organize sanayi bölgesindeki işyerleri ortak sağlık
birimi oluşturabilecekler. Bu bir başlangıçtır, ileriye doğru, bunlar, belki de ortak
sağlık güvenlik birimleri şeklinde gelişebilecekler.

Temel bir değişiklik iş güvenliği mühendisi çalıştırma zorunluluğudur. Çalışanların


haklarında bir değişiklik var, bu da, çalışanlar, yakın, acil, hayatî bir tehlikeyle karşı
karşıya kaldıklarında işyerindeki iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurul yoksa işvere-
ne veya vekile müracaat ederek derhal tedbir alınmasını talep edebilirler. Bu talep
karşısında kurul veya işveren 24 saat içinde çalışana yazılı olarak cevap vermek
durumunda. Eğer, kurul, hayatî tehlikenin olduğuna karar verir de işveren de yine
çalışılmaya devam edilmesini isterse, o zaman çalışan 24/1 inci maddeye göre iş
akdini haklı olarak feshetme yetkisine sahip olmuş oluyor. Pratikte çok uygulanabilir
görünmese de seneler önce diğer şeylerimiz nasıl bugün uygulanır hale geldiyse,
zaman içerisinde bunun da faydalı bir şekilde uygulanacağını düşünüyoruz.

Mevzuatımızın listesi burada sadece dokümanda bulunması için ekledik, az önce


sayın Genel Müdürümüz ifade ettiler, 30’un üzerinde yönetmelik hazırlandı bu konu-
da, yürürlüğe girdi, bunların tamamını internet sitemizden görmeniz mümkün.

Bu yönetmeliklerin genel yaklaşım mantığını ortaya koymak üzere, özellikle iş sağlığı


ve güvenliği yönetmeliğimizin maddeleri üzerinden hareket ederek hızlı bir şekilde
tur atmak istiyorum.
22

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Yeni mevzuatımızda temel değişikliklerden birisi iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğimi-


zin 6’ncı maddesinde özellikle vurgulanıyor, sürekli iyileştirme kavramı, bu kavram
ülkemizde on yıldır uygulanmakta olan kalite yönetim sistemleri, çevre yönetim
sistemleri, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemleri ve diğer bazı yönetim sistemle-
rinden dolayı sürekli iyileştirme kavramına, mantığına zaten açığız.

Eski mevzuatımızdan temel farklılıklardan birisi ortaya çıkıyor; eskiden, bize tanım-
lanmış bütün periyodik kontrolleri, ölçümleri yaptık, sorumluluk bizden gitti, bundan
sonra kaza olursa biz sorumlu değildik diyoruz; ama, şimdi bu yönetmeliğimizde
“işveren, sağlık ve güvenlik önlemlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve
mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi amaç ve çalışması içerisinde olacaktır” denili-
yor; yani, asgari şartları sağladım, bundan sonra yapılacak bir şey yok, benim işye-
rim güvenlidir, sağlıklıdır, çalışmaya devam edin diyemiyoruz; daha iyi nasıl yapabiliri
araştırmak, sürekli iyileştirmek içerisinde olmamız gerekiyor.

Bu mevzuatımızın temel yaklaşımlarından birisi önleme mantığı; telafi edici, düzeltici


değil, önleyici yaklaşım, proaktif yaklaşım. Aslında bu mantığa, biz, farkında olma-
dan, yıllar içersinde gelmiştik. On yıl önce bizim afişlerimizde şöyle bir slogan var-
dı: “Dikkat, kaza geliyorum demez.” yeni afişlerimizde ne yer alıyor: “Dikkat, kaza
geliyorum der.” Bu slogan değişimi bilinçli bir şekilde yapılmadı, ama doğru yere
gelmişiz. Demek ki, önleme mantığıyla yaklaşırsak ikinci slogan, geldiğimiz yer doğ-
ru. Kaza geliyorum der, ayak seslerini izlersek, o kazayı olmadan önce önleriz. Yeni
mevzuatımız da zaten önleme politikasının geliştirilmesinden bahsediyor.

Yeni mevzuatımızın temelini, belkemiğini risk yönetimi yaklaşımı oluşturuyor. Çerçe-


ve direktifte yer alan ve bizim de iş sağlığı ve güvenliğinin –ki, şu anda yürütmesi
durduruldu, ama tüzük olarak yayımlanmak üzere aynı kapsamda- önemli maddele-
rinden birisi risk değerlendirilmesi, risk yönetimi maddesi ki, bütün diğer yönetme-
liklerde de ana yönetmeliğe atıf yaparak kâh yapmadan, risk değerlendirmesi, risk
analizi, risk yönetimi bir şekilde yer alır. Yeni mevzuatımızın temelini risk değerlen-
dirmesi oluşturmakta. Bu konu bugün çok fazla konuşulacağı için detayları daha
sonraki konuşmacılara bırakıyorum.

Yeni mevzuatımızda, tanımlanmış tehlike alanları ve karşılıklı bilgilendirme var. İşye-


rimizde özel tehlike alanları varsa buraları tanımlayacağız, buralara giren çıkan,
girmeye yetkili kişilerin eğitim düzeyleri belirlenecek ve buralarda çalışma koşulları
izne bağlı olarak yürütülmek zorunda.

Petrol sektöründe sizler bu uygulamayı zaten çok uzun süredir yapıyorsunuz ateşli
çalışma izin şeklinde.

Çalışanların bilgilendirilmesi yeni mevzuatımızın ağırlıklı maddelerinden birisi. Yine,


bilgilendirme yeterli olmuyor, görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması. İş
sağlığı ve güvenliği, çalışanların sağlığı ve güvenliği, sadece sağlıkçıların, güvenlikçi-
lerin veya işverenlerin sorunu değil, tüm çalışanların sorunudur. Hepsinin katılımları-
23
nın sağlanması, görüşlerinin alınması ve böyle bir gelişme sisteminin oluşturulması
öngörülüyor. Bu arada, bu çalışmalara katılmalarından dolayı çalışanlar dezavantajlı
duruma düşürülemezler diye belirtiliyor. Çalışanların eğitimi özellikle vurgulanıyor,
bu eğitim, sadece yaptıkları işle ilgili eğitim değil, birçok yönden geliştirici eğitimler.
Bununla ilgili ayrıca iş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılacak eğitimin esaslarına
dair bir yönetmelik de yayımlanmış durumda.

Eski mevzuatımızda, çalışanların yükümlülükleri tek bir cümleyle yer alıyordu. İşçiler
de bu konudaki usul ve şartlara uymakla yükümlüdürler ve zaman zaman da bundan
hep şikâyet ediyorduk, hiç de mi bir sorumluluk yok diyorduk. Yeni mevzuatımızda
neredeyse bir sayfa, çalışanların yükümlülükleri uzun uzun anlatılmış, kendilerine
verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda görevlerini yapacaklar, koruyucularını
uygun şekilde kullanacaklar, bakımlarını yapacaklar, koruyacaklar, keyfî olarak hare-
ket etmeyecekler, tehlikeli durumları haber verecekler, iş güvenliği konusunda işve-
renle işbirliği yapacaklar gibi detaylı bir şekilde çalışanlara da yükümlülükleri yeni
mevzuatımızda hatırlatılmış.

Sağlık ve güvenlik gözetimi yeni mevzuatımızın önemli vurgularından birisi. Sadece


yasanın tanımlandığı, yılda bir periyodik muayene, işe giriş muayenesini yaptırdık,
daha ne yapalım değil; çalışanlarımızı sürekli sağlık yönünden gözetim altında tut-
mamız ve onların sağlığının olumsuz etkilenmesine fırsat vermediğimiz gibi, sağlıkla
ilgili ortamlarının sürekli iyileştirilmesini nasıl sağlarız, bunun arayışı içerisinde olma-
mız gerekiyor. Bir de sağlık ve güvenlik işçi temsilcisi seçilmesi gerekiyor.

Burada mevzuatın sık eleştirilen cephesi 50’den az işçi çalıştırılan yerler ihmal edil-
miştir gibi; burada 50 işçi sınırı da yok, bir işyerinde 3 kişi çalışıyorsa, bunlardan
birisi sağlık ve güvenlikten sorumlu olmak zorunda.

Özet olarak, risk değerlendirmesi, koruma önleme yaklaşımı, bilgilendirme ve eği-


tim, denetim, çalışanların katılımı, çalışanların sorumluluk alması, kayıt ve istatistik
tutma, uzman katkısının sağlanması, malzeme ve ekipmanın kontrolü, yeni mevzuat
yaklaşımımızın özeti. Yani yeni mevzuatımıza göre iş sağlığı güvenliğine sistematik
olarak yaklaşmak zorundayız. Yeni mevzuatımızı doğru anlar uygularsak, dünyanın
her yerinde rahatlıkla küçük yerel değişikliklere uymakla çalışabiliriz, herhangi bir,
özellikle yönetim sistemiyle ilgili belgelendirmeye rahatlıkla uyum sağlayabiliriz.
Böyle bir belgelendirme veya yapılanma çalışmamız varsa yeni mevzuata uyum
sağlayabiliriz; yani, çağdaş yönetim sistemleriyle yeni mevzuatımız tam bir uyum ve
bütünlük içerisinde yer alıyor.

Birazcık da size özel olan patlayıcı ortamlar ve kimyasal maddelerle ilgili yönetme-
liklerdeki bazı ekleri hatırlatmak istiyorum.

Patlayıcı ortamlarla ilgili yönetmeliğimizde, patlayıcı ortamların sınıflaması ve bazı


tanımlamalar yapılmış; 0-1-2, işyerlerimizdeki bölgelerin tanımlanması yapılmış, her
an parlama patlama olabilen, zaman zaman olabilen veya hiç olmayan ve çok nadir
olacak bölgeler için diye; gazlar için sıfır, tozlar için 2-0, 2-1 diye devam ediyor.
24

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Tanımlarda bir şey çok dikkatimi çekti; normal çalışma şartları. Genel anlamda nor-
mal çalışma şartları dediğimiz zaman tam güvenli çalışma şartları aklımıza gelir;
hayır, yeni mevzuatımız buna güzel bir açıklamak getirmiş, deniyor ki: “Bir tesisin
tasarımlanan amaç doğrultusunda ölçü ve değerde çalıştırılması.” Yani, siz tasarım-
da bazı şeyleri öngörmüşseniz onlar olabilir, oluyor da; matbaa sektöründe, tekstil
sektöründe var, çırçır fabrikalarında taraklar zaman zaman metal parçaları girer,
tutuşmayı öngörürsünüz; tasarımda bu vardır, önleyemiyorsunuz; ama, öngördüğü-
nüz için kontrol altındadır, tutuşur; alana hapsedersiniz, söndürürsünüz. Baskı maki-
nelerinde vardır, tutuşur söndürme sistemleri vardır. Bu yen mevzuatımızda buna
benzer güzel,çağdaş yaklaşımlar var.

Patlayıcı ortamlarla ilgili kullanılacak ekipmanlar tanımlanmış. Patlayıcı ortamlarda


çalışma izni hükmü yine bu yönetmeliğimizden ayrı olarak çalışma izni sistemi uygu-
lanacaktır diye özellikle vurgulanmış, özellikle kanserojen maddeler ile motojen mad-
delerde çalışmalarda 40 yıl sağlık kayıtlarının saklanması zorunluluğu getirilmiştir.
Güvenlik sağlık işaretler düzenlenmiştir. Ortak bir dil oluşturulması amacıyla bununla
ilgili yönetmeliğimiz var. Gürültü için risk değerlendirmesi zorunluluğu getirilmiş,
asbestle çalışmalarda Bakanlığa bilgi verilme zorunluluğu, kişisel koruyucu donanım-
ların kullanılmasıyla ilgili kurallar ayrı bir yönetmelikte belirtilmiş, iş ekipmanlarının
kullanılması sırasında duruş pozisyonları, çalışma şekilleri, ergonom prensipleri gibi
konularla ilgili yönetmelik yayımlanmıştır.

CE işareti, kişisel koruyucu donanımlarda yönetmelikte getirildi, ancak uygulamada


sıkıntılar var. Bina eklentileriyle ilgili şeyler belirtilmiş. Kimyasal maddelerin sınıflan-
dırılması yapıldı ve özellikle bu sınıflandırma malzeme güvenlik bilgi formları sistemi
bu sınıflandırmanın temelini oluşturuyor ve sonuç olarak, kimyasal maddelerle ilgili
yönetmeliğimizin bir maddesi, yine, tesadüfen 6’ncı maddesi –iş sağlığı yönetmeli-
ğinde de öyleydi- risk değerlendirmesine ilişkin çok uzun şekilde anlatmış “aşağıda
belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılacaktır risk değerlendirmesi.” O hususlar
da, kimyasal maddenin sağlık, güvenlik yönünden tehlike zararları; imalatçı, ithalat-
çı, satıcıdan sağlanacak malzeme güvenlik bilgi formları risk değerlendirmemizin
temelini oluşturuyor, risk analizi, bir anlamda, zaten, yeni mevzuatımıza damgasını
vurmuştur.

Dolayısıyla, bundan sonra işyerlerimizin ve çalışma ortamımızın nasıl olacağına hep


beraber bizler karar vereceğiz. Buna karar verirken, zaman zaman bazı kazaların
yaşanmaması için de gerekli çalışmaları yapmamız gerekiyor.

Geleceğimizin aydınlık, parlak olmasını düşünüyorsak sadece iş sağlığı ve güvenliğin-


de değil bütün diğer yönetim sistemlerinde ve çevre veya diğer sistemlerde de risk
yönetimi yaklaşımını, mantığını çok doğru kavramamız, uygulamamız gerekiyor. Çün-
kü, teknolojik gelişmeler ve üretimde kullanılan yeni maddelerin tamamının amacı,
insanların yaşam standartlarını yükseltmek, daha iyi yaşamalarını sağlamak; ama,
biz biliyoruz ki, bütün teknolojik gelişmelerin ve üretilen yeni maddelerin sağladığı
25
avantajların yanında bazı riskleri de var. İşte bunları doğru değerlendirip gerçekten
faydalı olacak şekilde ele alabilirsek geleceğimiz aydınlık ve parlak olacaktır. Eğer
böyle değerlendiremezsek ki, birçok yönde bazı yerler maalesef oraya doğru gidi-
yor, öyle olacaktır; geleceğimizin hep böyle aydınlık olması dileğiyle saygılar sunu-
yorum efendim.

Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdü-


rü) – Sayın Saadettin Baysal’a teşekkür ediyoruz.

Buyurun Rıza Bey.

BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI


YÖNETMELİĞİ AKARYAKIT VE
LPG İSTASYONLARI İÇİN ÖNCELİKLER
Rıza UZUN (İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü) – Sayın Baş-
kan, değerli katılımcılar; “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”
kapsamında LPG ve akaryakıt istasyonlarıyla ilgili düzenlenen hususlar konusunda
bilgi arz etmeye çalışacağım ve bu bilgileri 3 ana başlıkta aktaracağım:

1. Akaryakıt ve SBK istasyonlarıyla ilgili mevzuat.

2. Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelikle getirilen akaryakıt ve LPG


istasyonlarında yangın güvenlik tedbirleri.

3. Uygulamada karşılaşılan sorunlar ve bunların giderilmesine yönelik çalışmalar.

Bu konuyla ilgili çalışmaya başladığımızda merak ettim, akaryakıt ve LPG istasyonla-


rıyla ilgili ne türlü mevzuatlar var, karşıma çok sayıda mevzuat çıktı; belki ulaşama-
dığım, burada yer vermediğim mevzuat olabilir, varsa onları da sizlerden öğrenmek
isteriz.

“5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu”, “5272 sayılı Belediye Kanunu”, “Parlayı-
cı Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak
Tedbirler Hakkında Tüzük”, “İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Tüzüğü”, “Tekel Dışı Bırakı-
lan Patlayıcı Maddeler ile Av Malzemesi ve Benzerlerinin Üretimi, İthali, Taşınması,
Saklanması, Depolanması, Satışı, Kullanılması, Yok Edilmesi, Denetlenmesi Usul ve
Esaslarına ilişkin Tüzük”, “Sıvılaştırılmış Petrol Gazları ile Çalışan Motorlu Taşıtlar
İçin İkmal İstasyonlarının Kuruluş, Denetim, Emniyet ve Ruhsatlandırma İşlemlerine
İlişkin Yönetmelik”, “Karayolu Kenarlarına Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkında
Yönetmelik”, “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”, “TSE Standart-
ları ve Tebliğler”.
26

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bu kadar mevzuat içerisinde akaryakıt ve LPG istasyonları, Bayındırlık ve İskan


Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve belediyeler gibi birçok
kurumun görev ve yetki alanındadır.

Binaların yangından korunması hakkında yönetmelik özellikle dernek yöneticilerinin


ve siz katılımcıların bildiği gibi, uzun süren çalışma sonucu ve birçok kurum ve
kuruluşların, konunun içindeki uygulayıcıların görüşleri alındıktan sonra Bakanlar
Kurulu’nun 12.6.2000 tarih ve 2002/4390 sayılı kararla yürürlüğe konulması karar-
laştırılmış ve 26.7.2002 tarih ve 24872 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürür-
lüğe girmiştir.

Bu yönetmeliğin bazı maddeleri, 1’inci maddesinde “Bu yönetmeliğin amacı, kamu


ve özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis
ve işletmenin tasarımı, yapımı, işletimi, bakımı ve kullanımı aşamalarında herhangi
bir şekilde çıkan yangının can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağ-
layacak yangın öncesinde ve yangın sırasında alınacak tedbirler ile organizasyon,
eğitim ve denetimi sağlamaktır” denilmektedir.

Kapsam başlıklı 2’nci maddesinde ise: “Bu yönetmelik, Türkiye genelinde her türlü
yapı, bina, tesis ile açık ve kapalı alan işletmelerinde alınacak yangın önleme ve
söndürme tedbirlerini, yangının ısı, duman, zehirleyici gaz, boğucu gaz ve panik
nedeniyle oluşan can güvenliğine yönelik tehlikeleri en aza indirmek için gerekli olan
tasarım, yapım, kullanım, bakım ve işletim esaslarını kapsar.”

Yönetmeliğin uygulama başlıklı 4’üncü maddesi: “Bu yönetmelik, yürürlük tarihinden


sonra yapılacak yeni yapılar ile kullanım amacı değişen veya ruhsat alma zorunlulu-
ğunu gerektiren esaslı onarım ve tadilat yapılacak mevcut yapılarda ve bu yönetme-
likte belirtilen diğer yapı, bina, tesis ve işletmelerde uygulanır.”

“Görev, yetki ve sorumluluklar” başlıklı 5’inci maddesi: “Tasarımcıdan uygulayıcıya,


kullanıcıdan işletmeciye kadar herkesin üzerine düşen ve yapması gereken görev
ve sorumluluklar belirtilmiştir.”

Yönetmelikte, akaryakıt ve LPG istasyonlarında yangın güvenlik tedbirlerine ilişkin


düzenlemelere sekizinci kısımda değinilmiştir. Bu bölümde konuyla ilgili maddeleri
sadece madde başlıkları olarak almaya çalıştık.

108’inci maddede, LPG’nin dökme olarak depolanması, 111’inci maddesinde LPG


ikmal istasyonları, 112’nci maddesinde LPG depolanmasında ve ikmal istasyonların-
da yangın, güvenlik önlemleri, 115’nci maddesinde yanıcı sıvı kavramı ve sınıfları,
118’nci maddesinde tehlikeli bölgelerin tanımları, 119’uncu maddesinde tehlike böl-
gelerindeki sınırlamalar, 120’nci maddesinde depo binası içinde depolama, 121’de
açık ve yer üstü depolama, 122’nci maddesinde depolama tankları, 123’üncü mad-
desinde akaryakıt servis istasyonlarıyla ilgili açıklamalar detaylı olarak vardır.
27
Akaryakıt ve LPG istasyonlarıyla ilgili olarak sadece bu bölüm veya maddelerinin
dikkate alınacağı gibi yanlış bir sonuca varılmamalıdır. Zira, yönetmeliğin amaç ve
kapsam maddelerinde gayet açık belirtildiği gibi, diğer maddeleri de akaryakıt ve
LPG istasyonlarının kuruluş ve işletme aşamalarında göz önünde bulundurulacaktır.

Yönetmelikte belirtilen hususlarla ilgili bir öncelik sıralaması yapmamız gerekirse,


akaryakıt ve LPG istasyonları için kullanımda ve depolamada önemli olan tesisteki
depolama imkanlarına göre gerekli önlemlerin alınmasıdır. Tesiste tank için uygula-
nan yerleşim ve konumlama belirlenmeli, yeraltında mı yerüstünde mi bina içinde mi
veya dışında mı olacağına tesisin şartlarına göre karar verilmelidir.

Tank yerleşimine göre belirtilen mesafelere uyulmalı ve çevreyle ilgili düzenlemeler


yapılmalıdır. Kullanılacak akaryakıt ve LPG kabı belirlenmeli ve seçilen kaba uygun
teferruat, boru hattı ve bağlantıları, belirtilen malzemelerden seçilmeli ve diğer şart-
lar sağlanarak bağlantılar yapılmalıdır.

Montajı yapılan tank ve üzerindeki teferruatın kullanımdan önce gereken testler


yapılmalı ve uygun olmayan parçalar kullanıma uygun hale getirildikten sonra kulla-
nılmalıdır.

Kapalı alanlara yerleştirilecek tanklarda gerekli havalandırma koşulları öncelikle ve


dikkatle yerine getirilmelidir; çünkü, bu gibi ortamlarda patlayıcı karışımların oluş-
ması riski daha fazla olduğu gibi, patlamaların yaratacağı hasarlar da daha fazla
olacaktır.

Tanklarda basınç emniyeti ve fazla doldurma gibi konular da dikkatle takip edilme-
lidir.

İstasyonlarda yangın önlemleriyle ilgili yönetmelikte belirtilen hususları özetle sıra-


lamak istiyorum. Öncelikle genel önlemler: Mevcut yürürlükteki TSE standartlarına,
bunlar 11939, 1449 ve 1446’da belirtilen tüm güvenlik önlemleri alınmalıdır. Alma
hacmi 10 bin litreye kadar olan yeraltı tanklarının binalardan en az 5 metre, yerüstü
tanklarının en az 7,5 metre uzaklıkta olmalı ve tanklar arasında en az 1 metre mesa-
fe bulunmalıdır. Daha büyük tanklar için TSE 1446’daki mesafeler esas alınmalıdır.

Tank ve disbenser etrafında çukur, zemin, fosseptik vesaire bulunmamalıdır. Tank


etrafı tel örgüyle çevrilmelidir. Toprak altı tanklarda katodik koruma yapılmalıdır.
Tankların yakınından veya üstünden elektrik enerji nakil hatları geçmemelidir. Tank
sahasına her yönden okunacak şekilde ikaz levhaları yerleştirilmelidir. Örtülü tanklar,
ısıya dayanıklı malzeme veya dere kumuyla örtülmelidir. Algılama ve elektrik tesisatı
açısından tank sahasındaki elektrik tesisatı eksprof olarak projelendirilmelidir. Gaz
kaçaklarına karşı yine eksprof gaz algılama sistemi yapılmalıdır. Gaz kapatma vana-
sı algılama sistemine bağlanmalı ve otomatik olarak kapanmalıdır. Ayrıca, herhangi
bir gaz kaçağı veya yangın durumunda uzaktan kapatılabilmelidir.
28

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Acil durumlarda personeli ikaz etmek için sesli alarm sistemi olmalıdır. Yıldırıma kar-
şı paratoner tesisatı yapılmalıdır. Tank, boru ve disbenserenin topraklamaları uygun
olmalı, tank ve disbenser bölgesinde statik topraklama penseleri bulunmalıdır.

Soğuta ve söndürme sistemleri açısından tank çıkışından manuel olarak çalışan


vana işaretlenmeli ve yanına “acil durumda kapatınız” yazılı bir tabela asılmalıdır.

Tank kapasitesine bağlı olarak TSE 862’ye uygun en az 2 adet 6 kilogramlık kuru
kimyevi tozlu yangın söndürme cihazı konulmalıdır.

Alma hacmi 10 metreküp ve üzerindeki yerüstü tanklarında soğutma için yağmurla-


ma sistemi bulunmalıdır. Yağmurlama sistemi rink şeklinde olmalı ve projelendirme-
de su debisi 10 metrekareye 10 litre/dakikadan az olmamalı ve su deposu bu debiyi
en az bir saat karşılayacak kapasitede olmalıdır.

Bakım ve testler; yılda en az bir kez uzman kişi veya kuruluşlar tarafından statik
topraklama ölçümleri yapılmalı ve dosyalanmalıdır. En az beş yılda bir kez vanaların,
boruların testleri yapılmalı ve uygun olmayanlar değiştirilmelidir. Tankların on yılda
bir hidrostatik testleri yapılmalıdır.

Eğitim konusunda ise, LPG ile direkt ilgilenen personelin tamamının LPG güvenlik
önlemleri konusunda eğitime tabi tutulmaları ve belgelendirilmeleri gerekir. Gereken
önlemlerin alınmasına rağmen gaz kaçağı veya yangın söz konusu olursa, müdahale-
nin nasıl yapılması gerektiği istasyonda ilgililere gaz şirketleri tarafından uygulamalı
tatbikatla anlatılmalıdır.

Otogaz istasyonu açılmadan önce işyerinde çalışacak personelin, tanklara LPG ikma-
li esnasında alınacak önlemler, müşteriye LPG ikmali esnasında alınacak önlemler,
LPG yangınlarına karşı alınması gereken önlemler, LPG gaz kaçaklarına karşı alınma-
sı gereken önlemler hakkında eğitime tabi tutulmalıdır.

Nazari ve uygulamalı eğitimleri veren firmaların bu eğitime tabi tutulmuş personeli


belgelendirilmelidir. Eğitim verilmeden önce eğitim takvimi ilgili kuruluş ve belediye
itfaiyelerine de haber verilmesinde yarar vardır.

Belediye ve diğer ilgili kuruluşların denetim kademelerinde görev alacak yetkili per-
sonelinin LPG şirketleriyle temasa geçerek LPG güvenlik önlemleri ve uygulamalı
tatbikatlar konusunda seminerler düzenlemeleri ve karşılıklı bilgi alışverişinde bulun-
maları yararlı olacaktır.

“Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”, ülke genelinde kamu ve


özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis
ve işletmelerin tasarımı, yapımı, işletimi ve kullanımı aşamalarında alınacak yangın
önlemleri bakımından geniş kapsamlı ilk yönetmeliktir. Bu nedenle, uygulamada
birtakım zorluk ve tereddütlerle karşılaşılması gayet doğaldır. Burada önemli olan,
eksikliklerin giderilmesi ve uygulamanın geliştirilmesidir. Bu düşünceden yola çıkı-
29
larak, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 26.7.2002 tarihinden itibaren uygulamada
karşılaşılan sorunların giderilmesi ve bizce çok daha önemli olan mevcut yapılarda
alınacak yangın önlemleriyle ilgili hususların da yönetmelikte yer alması amacıyla
yönetmelik değişikliği için başlatılan çalışmalar sürdürülmektedir.

Bu çalışmalar esnasında mevcut yönetmelikte akaryakıt ve LPG istasyonlarıyla ilgi-


li bize intikal eden eksiklik ve aksaklıklar ile karşılaşılan problemler ve öneriler de
değerlendirilmektedir; ancak, yönetmelik değişikliğiyle ilgili çalışmalar devam etti-
ğinden, akaryakıt ve LPG istasyonların veya yönetmeliğin geneli hakkında her türlü
görüş ve öneriye açık olduğumuzu sizlerden ve ilgili kurum ve kuruluşlardan gelecek
görüş ve önerilerle en iyisini ve en doğrusunu bulacağımıza inanıyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdü-


rü) – Rıza Beye teşekkür ediyoruz.

Sayın Dr. Aydın YILDIRIM; buyurunuz.

AKARYAKIT VE LPG İŞLETMELERİNE


YÖNELİK YENİ ÇEVRE MEVZUATI VE
DENETİMİ HAKKINDA GENEL YAKLAŞIM
Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel
Müdür Yardımcısı) – Sayın Başkan, değerli katılımcılar; PETDER’in değerli temsil-
cileri ve bu organizasyonda emeği geçen herkesi saygıyla selamlıyorum.

Pek çok şey anlatıldı, bir bakıma bunların tamamı çevreyle alakalı. Türkiye Cumhuri-
yeti Anayasasının 56’ncı maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Sağlıklı ve dengeli bir çevrenin korunması devletin ve vatandaşların
ödevidir” denilmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmaların sonuç itibariyle tamamı kaliteli
bir çevrede yaşama arzusundan ibarettir.

Bütün bunlar yapılıyor; konuşmacılar detaylı olarak dile getirdiler, sözün başında ifa-
de edildi, mevzuatlar çıkarılıyor vesaire. Bir bakıma bundan, ben, zımmi bir bıkkınlık
da hissediyorum konuşmalar arasında; çok şey yapılıyor. Bu çok şeyin hedefi insan.
Çok değil, yirmi yıl öncesini düşündüğümüzde, bugünkü imkanların neredeyse %
70-80’inin insanoğlunun elinde olmadığını görüyoruz; ama, herhalde sorumluluktan
mesuliyet hissinde zaman zaman birtakım gevşemeler yaşıyoruz ve ondan dolayı
bazı şeyler iyi gitmiyor olabilir; yani, burada bir girişi fazla uzatmak istemiyorum, işin
objesi insan, ama bunun tamamını da realize edecek yine insanın kedisi.
30

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bakanlığımızın özellikle AB’ye uyum sürecinde sorumlu olduğu uyumlaştırma direktif-


leri içerisinde 3 tanesini dikkatlerinize getirmek istiyorum. Aslında, yapılan revizyon-
larla birlikte 8 düzenleme var, ama bu heyetin çok gazla ilgili alanında olmayacağı
için diğerleriyle vaktinizi almak istemiyorum.

Bütün bunları, 2872 sayılı Çevre Kanunu, buna ilişkin çıkarılmış yönetmelikler ve
taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre yürütüyoruz.

Mevcut atık yönetim piramidi, bizim algıladığımız şu anda durum, ama hedefimiz ya
da idealimiz değil; çünkü, önlemeden başlamak üzere, atıkların önlenmesi, kaynağın-
da azaltılması, yeniden kullanımı, geri dönüşümü, enerji kazanımı ve bertarafı. Oysa,
biz, bu piramidin tersine dönmesini, yani önlemenin daha fazla, minimizasyonun ona
göre biraz daha azalmış olması, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve enerji geri kaza-
nımının daha fazla olmasını, yani nihai bertarafa giden miktarın daha az olmasını şu
ideal piramidimizde olduğu gibi arzu etmekteyiz. Zaten yapılan düzenlemeler de işi
bu noktaya götürmeye matuftur.

Amaç, atıkları mümkün mertebe azaltma, bugün dünyanın yaklaşımı bu yöndedir.


Geri kazanım, bertaraf, yine bu entegre sistemde hava, su ve toprağın korunması.

Uyum süreci çok konuşuldu, bunlar içerisinde 2005 yılında yapmamız gereken uyum-
laştırmamız gereken 8 düzenleme var.

Bunlar ise yapılmış düzenlemeler; tehlikeli atıkların kontrolü yönetmeliğinin gözden


geçirilmesi; ama, esasen bunun neredeyse tamamı değişti, ambalaj ve ambalaj
atıklarının kontrolü yönetmeliği ve atık yağların kontrolü yönetmeliği. Ayrıca, bunlar
içerisinde yine takvime göre konulmuş kullanılmış pil ve akümülatörlerin kontrolüne
ilişkin yönetmelik de ağustos ayında yayımlanmıştır.

Tehlikeli atıklarla ilgili kısaca dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’nin yılda toplam 2,6
milyon ton tehlikeli atık üretimi var, buna mukabil Türkiye’nin, bu konuyla ilgili bir tek
tehlikeli atık bertaraf tesisi var, bu da İzmit’te kurulu İzaydaş. İzaydaş’ın kapasitesi,
biraz önce verdiğim toplam tehlikeli atık kapasitemize göre tesisin birim tehlikeli atık
yakma kapasitesi yıl itibariyle 35 bin ton ve düzenli depolama sahası da 790 metre-
küp. Bu tesis Bakanlığımızca lisanslandırılmıştır.

Ancak, rakamlar itibariyle de görüldüğü gibi, bu, Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaktan


bir hayli uzaktır. Oysa, bize göre, Türkiye’de 5 tane entegre atık tesisi kurulmalıdır.
Bununla ilgili master çalışmaları yapılmıştır, uluslararası fonlarla ve diğer finansör
kuruluşlarla bu konuda görüşmelerimiz devam etmektedir.

Burada bir soru sorulabilir; İzaydaşı besleyebiliyor muyuz? İzaydaşa yeterince kapa-
sitesi oranında atık verebiliyor muyuz? Bu soruya evet demek şu an çok zor, ama
mevzuat düzenlemeleriyle bilinçlenmeyle, üretimde toplam kalitenin yakalanmasıyla
bunların mümkün olabileceğini düşünmekteyiz.
31
Tehlikeli atıkların özellikle sınır ötesi taşınımı konusunda Bazel Sözleşmesine taraf-
tarız 1994 yılından beri, burada da sınır ötesi hareketlerin azaltılması, tehlikeli ve
diğer atıkların oluştuğu yerde bertarafının sağlanması, atık oluşumunun minimize
edilmesi gibi amaçları var.

Tehlikeli atık konusunda sanayide karşılaştığımız en çok sorulardan biri tanımlama


konusu. Tanımlama konusunda, Avrupa atık katalogunda yer alan tehlikeli atıklar (A)
işaretiyle, muhtemelen tehlikeli olabilecek (m) işaretiyle listede yer almıştır. (M) işa-
retiyle belirlenmiş atıklar için yönetmeliğin ek 6’da verilen eşi konsantrasyon değer-
lerine bakılarak tehlikeli olup olmadıklarına karar verilebilmektedir.

Yönetmelikte Bakanlığın, mülki amirlerin, mahalli idarelerin görevleri yeniden belirlen-


miş, atık üreticileri ile bertaraf edenlerin yükümlülükleri de yeniden düzenlenmiştir.

Üreticinin sorumlulukları ise; atık üretenler, atıklarını en az düzeye indirecek tedbir-


leri almak gibi, üretilen atığın türü ve miktarına ilişkin beyan formlarını her yıl doldu-
rarak bakanlığa göndermek, atıkların tesis içinde yönetmelikte öngörülen kriterlere
uygun geçici depolarda bekletilmesi için vilayetten izin almak, yine atıklarını çevre
ve insan sağlığına yönelik zararlı etkiden uzak olarak bu yönetmelik hükümlerine
uygun ve en aza düşürecek şekilde atık yönetimini sağlamakla yükümlüdürler ve üç
yıllık atık yönetim planlarını bu yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren altı ay
içerisinde hazırlayarak valilikten onay almakla yükümlüdürler.

Atıklarını yönetmelik esaslarına uygun olarak kendi imkanlarıyla veya kurulmuş lisans-
lı atık bertaraf tesisleri marifetiyle gerekli harcamaları karşılayarak bertarafını sağla-
mak ve işlemlerin tamamlandığını ilgili makamlara bildirmekle yükümlüdürler.

Burada bertarafçının da yükümlülükleri söz konusu, bunlar da yansıda görüldüğü


üzere, yönetmelikte belirtilen esaslara uygun şekilde tesislerini inşa edecekler ve
proje halindeyken ön lisanslarını alacaklar, işletme planını her yıl bakanlığa sunacak-
lar, acil önlemlerle ilgili eğitimli personel bulunduracak ve acil durum söz konusu
olduğu zaman bakanlığa bilgi verecekler.

Kabul ettiği atığın taşıma formunu imzalayacak ve 30 gün içerisinde üreticiye gönde-
recek. Tesisin işletilmesinde bakanlığın öngördüğü işleri de yerine getirecek.

Bertaraf yöntemleri arasında da esas olan geri kazanımın maksimize edilmesi, bun-
dan artanın yakılarak enerji elde edilmesi, eğer bütün bunlardan sonra yine elimizde
atık bakiyesi varsa, bunun da düzenli depolamaya gönderilmesi gerekmektedir.

Burada konuşmamıza esas olan atıklar, ekonomik değeri olan atıklar, çevreyi koru-
yorken bunların ikincil hammadde olarak da ekonomiye kazandırılması esastır. Bu
bağlamda baktığımızda, geri kazanım ve tekrar kullanımda elde ettiğimiz faydalar
yansıda görüldüğü gibi.
32

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bu manada bakanlığımızdan lisans almış tesisler konusunda ise işletme lisansı alan
tesisler bakanlığımızın özellikle atık yönetim birimimizin web sayfasında adresleri ve
sayıları görülebilir.

Ara depolama tesisleri tehlikeli atıklar için önemli bir aşama. Burada ara depolama
ve işleme tesislerinde gösterilen teknik hususlar, biraz önceki konuşmalarda belirtil-
diği ve onlara paralel olarak yapılmış düzenlemeler; yansıda görülmektedir.

Düzenli depolamayla ilgili aşamaları slaytta görüyorsunuz.

Yakmayla ilgili detaylar var burada, genel şemayı dikkatlerinize getirmek istiyorum
yakma tesisiyle ilgili.

Alternatif bertaraf yöntemleri; bu, bizim için çok önemli bir süreç, bu da geçtiğimiz
yıl içersinde başlatıldı, şu ana kadar 5 çimento fabrikamız lisanslandırılmıştır, atık-
ları,özellikle atık yağları ilave yakıt olarak kabul etmektedirler. Bu da ülke ekonomi-
sine ciddî bir fayda sağlayacaktır. İlave yakıt olarak kullanım, yakma sistemlerinde,
proseslerde birtakım değişiklikleri gerektirmektedir. Bu değişiklikleri ikmal edenler
ve deneme yakmasında başarılı olan çimento tesisleri, bu lisanslandırmaya uygun
görülmektedir.

Şu ana kadar lisanslandırdığımız çimento fabrikalarında kullanılmış yağlar, lastikler,


plastik maddeler, boya atıkları ve bazı atık solventlerin yakılması öngörülmektedir.

Taşımayla ilgili hususlar, yine tehlikeli atıkların taşınması, bu sürecin önemli bir boyu-
tunu oluşturmakta, burada temel husus, araçların lisanslandırılması ki, bu aşamada
birtakım teknik, idarî ve sürücülerin eğitim ve diğer nosyonlarının geliştirilmesiyle
alakalı hususları ihtiva etmektedir. Bu da yönetmeliğin ek 18 inde detaylı yer almak-
tadır.

Atıkların taşınması konusu son derece ciddî bir süreç, bu süreçte özellikle ulusal
atık taşıma formunun bu sirkülasyonla paralel olarak kullanılması ve bu kullanım
sırasında yeşil, mavi, pembe ve turuncu formları bu süreç içerisindeki akışını gör-
mekteyiz. Sonuç itibariyle atık üreticisi ile bertarafçısı arasındaki yaşanan sürecin
vilayet marifetiyle toparlanıp bakanlıkta birleştirilmesini göstermektedir; yani atık
üreticisinin verdiği atık usulüne uygun olarak taşınıp bertaraf edilmiş midir; bunları
denetleyen bir mekanizma.

Atık yağların kontrolü yönetmeliği belki bunlar arasında en çok konuşulan yönetmelik
oldu. Bütünü için genel bir kaideden söz edeceğim, değerli konuşmacılar da buna
vurgu yaptıkları için başta girmemiştim. Katılımcılık esas, düzenlemelerde sadece
katılımcılık değil, meslek kuruluşlarının azami olarak hazırlık sürecinde yer almaları
ve mevzuatın bir geçiş sürecini bünyesinde barındırmış olması. Mesela, atık yağların
kontrolü yönetmeliğinde bir yıllık süre verilmiştir. Aslında, bu zaman zaman medya-
da eleştiri konusu olmuştur; fakat bizim istediğimiz sorumluluklar, yükümlülükler,
sabahtan akşama yapılacak işler değildir. Bunlar için yatırım, teknoloji, eğitim, altya-
33
pı ve diğer hazırlıklar gerekiyor. O nedenle, akılcı bir yaklaşımla, bu düzenlemelere
ideal bir geçiş süreci verilmesi öngörülmüştür.

Burada amacımız, atık yağların alıcı ortama verilmesinin kesinlikle önlenmesi, geçici
depolanması, taşınması, bertarafı ve atık yağların yönetiminde gerekli teknik ve idarî
standartların oluşturulması ve bu iş için geçici depolama ve geri kazanım tesislerinin
kurulması gibi temel esasları ihtiva etmektedir.

Kapsam içerisinde 4 kategori var; motor yağları, endüstriyel yağlar, özel müstahzar-
lar, kontamine olmuş yağ ürünleri.

Sınıflandırma konusu zaten yönetmeliğin ek 1’inde yer almaktadır. Atık yağların kul-
lanım alanları itibariyle üç kategoriye ayrıldığı değerli katılımcıların da bilgisindedir.
Birinci kategoride ürün ve enerji geri kazanımı mümkün olanlar, ikinci kategoride
sadece enerji geri kazanımı mümkün olanlar, üçüncü kategoride ise tehlikeli atık
yakma tesislerinde ancak bertaraf edilmesi uygun görülenler.

Genel ilkeler, biraz önce ifade ettiğim gibi, önemli olan, burada birinci dereceden
kirliliğin önlenmesi, ikinci dereceden de böyle bir değerin, hammaddenin kaybının
önlenmesidir. Üreticilerin yükümlülükleri yansıda görüldüğü gibi ve burada bakanlık-
tan lisans alacaklar, tesis dışı taşımalarla da ulusal atık taşıma formunu kullanacak-
lar.

Motor yağlarındaki özel koşullar, benzinli motorlar, dizel motorlar, şanzıman ve dife-
ransiyel, transmisyon iki zamanlı motorlar, hidrolik fren, antifiriz, gres ve diğer özel
taşıt yağları motor yağları olarak kabul edilmişlerdir. Burada geri dönüşüm yapıldığı
takdirde, üzerlerinde geri kazanılabilir atık yağ amblemini ürünlerinde bulundurmak
zorundadırlar.

İthalatçıların yükümlülükleri yine yansıda gösterildiği gibi. Burada bir kota uygulama-
sı söz konusu, bunu PETDER çok iyi biliyor, zaten kendisi de yetkilendirilmiş kuruluş
olarak çalışmayı devam ettiriyor.

Tüketiciler yanıltılmayacak, bilgilendirilecekler. Eğer bir geri kazanım atık yağ ürünü
varsa, üzerinde geri kazanılabilir atık yağ sembolü olacak ve tüketicinin bunu göre-
bileceği şekilde olacak.

Geçici depoların temel kriterleri yine burada görülmekte. Endüstriyel yağlar için
şunu söylemek mümkün; hidrolik sistem, türbin ve kompresörler, kızak açık kapalı
dişli sirkülasyon, metal kesme ve işleme, metal çekme, tekstil, ısıl işlem, ısıl trans-
fer, izolasyon ve korucuyu, pas ve korozyon izolasyon, trafo, kalıp, buhar, silindir,
pinomatik sistem koruyucu, gıda ve ilaç endüstrisi, genel amaçlı kâğıt makinesi,
yatak ve diğer özel endüstriyel yağları ve endüstriyel gresler olarak tanımlamak
mümkün.

Atık yağ üreticilerinin de sorumlulukları burada kısaca özetlenmiş durumda. İlave


yakıt olarak kullanma konusu yine çimento fabrikaları, alçı ve kireç fabrikaları, kili
34

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

kurutma fırınları, demir çelik yüksek fırınları, enerji santralleri. Bunların, mevcut yakı-
ta ilave edilerek kullanılabilir olduğunu düşünmekteyiz. Bu uygulama için bakanlıktan
lisans alınması gerekiyor. Lisans değerlendirilmesi ek 6’daki belgelerle birlikte yapıl-
maktadır.

Atık yağların taşınması konusu da biraz önce ifade ettiğim şekilde devam etmekte.

Geri kazanım ürünlerinin pazarlanması; burada atık yağlardan geri kazanılan ürünler
varsa, bu ürünlerin satışa sunulabilmesi için ilgili kurumdan kullanım ve satışa uygun-
luk belgesi alınması ve bundan sonra da bakanlığımızdan lisans alınması gerekmek-
tedir.

Ambalaj atıklarına da kısaca temas etmek istiyorum. Ambalaj, bir ürünün tüketiciye
ve kullanıcıya ulaştırılması aşamasında, depolama maksadıyla, taşıma maksadıyla,
koruma, saklama, satışa sunum, tanıtım ve reklam gibi pazarlama işlemlerini kolay-
laştıran herhangi bir malzemeden yapılmış tüm ürünler olarak tanımlanmaktadır.

Ambalaj atıklarının kontrolü yönetmeliği; burada temel amaç çevresel açıdan belir-
li kriter, temel koşul ve özelliklere sahip ambalaj üretimine yönlendirmek ve bunu
sağlamak. Ambalaj atıklarının mümkün mertebe azaltılması, tekrar kullanım, geri
dönüşüm ve geri kazanım yoluyla bertaraf edilecek miktarının azaltılmasını öngör-
mektedir.

Kapsamı kullanılan malzemelere göre değişmekle birlikte, genel olarak plastikler,


metal, cam, karton, kâğıt, kompozit ve evsel ticarî ve endüstriyel maksada bakıl-
maksızın ülke içinde piyasaya sürülen bütün ambalaj ve ambalaj atıklarını kapsamak-
tadır.

Kapsam dışı olanlar, bunlar 2010, 2012 ve 2015’e kadar miktarlarına göre düzen-
lenmiştir.

Sorumluluk paylaşımı burada çok önemli. Ambalaj üreticileri, ithalatçıları, piyasaya


sürenler, dolumcular, paketleyiciler, marka sahipleri, ithalatçılar, belediyeler, satış
noktaları, tüketiciler bu sorumluluğun temel aktörleridirler. Burada bu sorumluların
detayları görülmekte. Geri kazanım hedeflerini burada görmekteyiz. Biraz önce ifa-
de ettiğim ambalajın cinsine göre ve yıllar itibariyle kota miktarları, daha doğrusu
geri kazanım hedefleri arz edilmekte.

İşaretleme çok önemli. Bakanlıktan alınacak kot numaralarının ambalajlarda kullanıl-


ması, yetkilendirilmiş kuruluş varsa onların simgelerinin kullanılması ve geri kazanımı
olumsuz etkilemeyecek etiketlemeye gidilmesi önemli hususlar arasında.

Hedeflerin tutturulması konusunda burada asıl olan toplama hedeflerinin tutturulma-


sıdır. Bunun mümkün olmaması halinde, bir önceki yılın % 10’u ilave edilerek kalan
miktara, o yılın miktarı tespit edilmektedir.
35
Belediyelerin sorumluluğunu görüyoruz burada.

Tüketiciler başta ayrı toplayacaklar ve ayrı toplamayı gerek konutlarda gerekse


diğer toplu mekanlarda sağlayacaklardır.

Satış noktalarının sorumlulukları var, bunlar yansıda görülüyor.

Burada kısaca özetlemeye çalıştığım tehlikeli atıklar, atık yağların kontrolü ve


ambalaj atıklarının kontrolü yönetmeliği konusunda yapılan çalışmalar ana hatlarıyla
bunlardır; ama, bu olay, dikkat edilirse 2012’leri bünyesinde barındıran bir zaman
takvimine yayılmıştır; çünkü, uygulamada ciddî problemler vardır, özellikle altyapı
konusunda, eğitim konusunda çok ciddî açmazlarımız bulunmaktadır; ama hepsinin
başında bu ikincil hammaddeyi ve bu hammaddenin israf edilmemesini kavramak
gibi çok temel bir parametre var atıkların ayrı toplanması. Eğer bunu sağlayabilirsek
zaten olayın büyük bir bölümünü halletmiş olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Sabrınız için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdü-


rü) – Sayın Yıldırım’a, Sayın Uzun’a, Sayın Baysal’a bu paneldeki sunumlarından
dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Alan çok geniş, çünkü bütün arkadaşlar konuşmalarını büyük oranda ya da değinme-
leri gereken konuları büyük oranda kısaltıyorlar.

Sonuçta, yine Sayın PARSEKER’in başlangıçta belirttiği gibi, petrol sanayi ülke eko-
nomisi açısından çok büyük bir sanayi, 30 milyar doları aşan bir hacme sahip, yine
çalışan sayısı açısından baktığımızda, özellikle benim bakanlığımı ilgilendiren yönüy-
le de 450 bin rakamını ifade ettiler ki, o bir kısmıydı, daha geniş anlamıyla petrol
sektörüne baktığımızda, petrolün çıkarılmasından başlayan süreçte, rafinasyonu,
dağıtımı vesairesi akaryakıt istasyonları gibi çok geniş bir alan, karşımızda çok
büyük bir sektör var ve bu sektör, SEÇ diye anılan yine bu PETDER’in bünyesinde
oluşturulan çevre, emniyet, sağlık grubunun da üzerinde ciddî durması gereken bir
alan; çünkü, hem çevre açısından hem sağlık açısından hem güvenlik ve emniyet
açısından önemli bir sektör; yani, kullandığımız malzemelerin hemen hemen tamamı
hammaddeden tutun, daha sonra üretime geçen türleriyle kullanıma geçen kısmıyla
sürekli toplumun, kamuoyunun da bizi önüne çıkaran unsurlar. İşte LPG’li bir aracın
patlaması ya da bir akaryakıt istasyonundaki –geçtiğimiz yıllarda Ankara’da olmuş-
tu- bir patlama, bir başka yerde atıkların gelişigüzel bir şekilde atılması ya da berta-
raf edilmeden bir yerlere bırakılması kamuoyunun gündemine gelen unsurlar, sıkça
karşılaştığımız unsurlar.

Açılış konuşmasında Sayın Müsteşar da belirtti, çevre, emniyet, sağlık dediğimiz


kavramlar, belki 15-20 yıl önce çok da ciddiye alınmayan, düşünülmeyen kavram-
lardı; ama, değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz, bu değişimi hep birlikte görü-
36

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

yoruz, değişim süreci içerisinde de kimi konuların gittikçe daha ön plana geçtiğini
görüyoruz. Gerçekten bunlardan da sağlık, emniyet, çevrenin gittikçe daha önem
kazanmakta olduğunu, gerek bizim daha sağlıklı ve güvenlikli üretim ya da kullanım
yapmamız noktasında gerekse toplumun, kamuoyunun bize yaklaşımlarının daha
da değişimi noktasında bu alanlara önem vermemiz gerekiyor ve bu alanlar, çoğu
zaman bir taraftan, Sayın Genel Müdür Yardımcımız da belirtti, bu atıkların, katı atıkla-
rın ya da diğer atıkların bertaraf edilmesi aynı zamanda bir maliyet, evet sağlık da bir
maliyet, güvenlik de bir maliyet; hepsine baktığınızda, işyerleri açısından bir maliyet,
kamu açısından, çalışmalar açısından bir maliyet; ama, aynı zamanda bunları yapma-
dığınız takdirde daha büyük maliyetlerle de karşı karşıya kalabilmek mümkün.

Son dönemlerde yaşanan bir kazasıyla ilgili bağlantı kurmak istiyorum. Gediz’de bir
miktar daha fazla kazanım sağlamak, bir miktar daha fazla kömür çıkarmak amacıy-
la yapılan yanlış çalışmadan dolayı 18 arkadaşımız hayatını kaybetti. Bu yaklaşımlar,
daha sonra baktığınızda, belki o işyerinin bundan sonraki 20 yılında, 30 yılında tüm
üretimiyle bile karşılayamayacağı bir zararla karşı karşıya kalmasına neden oldu.

Tüm dünyada gerek atıkların bertarafı gerek sağlık ve güvenlik noktasında petrol
sanayinin yaşadığı muhtelif güçlükler, sıkıntılar var ve daha sonra hiç beklenilmedik
tepkilerle karşı karşıya kalmak mümkün.

Tüm bunları hep birlikte, gerek maliyetin azaltılması noktasında, bu bir taraftan bizim
de görevimiz elbette, kamu olarak da görevimiz, işverenin de elbette, maliyetini ve
piyasada rekabet edebilirliğini dikkate almak zorundayız, mevzuatlar hazırlanırken
buna dikkat etmek zorundayız; ama, yine, bu unsurları da, sürdürülebilir bir kalkınma
açısından, sürdürülebilir bir çevre açısından da dikkate almak zorundayız.

Genel olarak değerlendirdiğimizde, bu alanda çevre, sağlık, emniyet noktasında


üreticinin, işletmecinin, kullanıcının, çalışanın üzerine önemli görevler düşmekte ve
bunların bütününün birlikte işbirliği içerisinde hareket etmesi gerekmekte; aksi tak-
dirde, beklenen hedefe ulaşmak hiçbir zaman mümkün olamayacaktır, ortak çalışma
olmadıkça, işbirliği olmadıkça, karşılıklı anlayış söz konusu olmadığı takdirde; ama,
bugün burada gördüğümüz bir şey var ki, bu karşılıklı anlayış ve işbirliğinin bir örne-
ği. Bunun devamını diliyoruz ve PETDER’i, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini bu
çalışmadan dolayı tekrar kutluyoruz.

Panelist arkadaşlarıma verdikleri bilgilerden dolayı tekrar teşekkür ediyorum.

Programın tüm sonunda bir tartışma bölümü var, bu bölümde tekrar bütün arkadaş-
larımız konuyla ilgili görüşlerini beyan edecekler ve sorular sorabilecekler.

Teşekkür ederim.
37
İKİNCİ OTURUM

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARI İÇİN


TÜRK STANDARTLARI, DENETİM, GSM VE
ÇALIŞMA RUHSATLARI

OTURUM BAŞKANI:
Şefik KUTLU (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çevre Sağ-
lığı Daire Başkanı)
KONUŞMACILAR:
Abdullah DURAN (Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Tuncer ARABULUT (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü)

————o————

Şefik KUTLU (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü


Çevre Sağlığı Daire Başkanı) – Değerli konuklar, ikinci oturumu açıyoruz.

Odalar Birliği ve PETDER tarafından düzenlenen Akaryakıt ve LPG İstasyonlarında


Sağlık, Emniyet, Çevre ve Risk Yönetimi konulu sempozyuma şahsım ve Bakanlı-
ğım adına hepinize hoş geldiniz derken, bu sempozyumun düzenleme sürecindeki
zamanlamanın, içeriğinin, ne kadar uygun olduğu konusundaki teşekkürlerimi ayrıca
PETDER’e iletirim; çünkü, malumunuz, son iki yıl içerisinde 3-4 temel ana kanun çıktı;
Büyükşehir Belediye Kanunu, Belediyeler Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Enerji Piya-
sası Düzenleme Kanunu ve bunlarla ilgili yönetmelikler, peşinden bu yönetmeliklerle,
bu kanunlarla birtakım yetki devri, bazı izin ve ruhsatların yerel yönetimlere, il özel
idarelerine devredilmesi gündeme geldi; fakat, bu süreçte çeşitli sıkıntılar sizlerce
de yaşanıyor, bizlerce de yaşanıyor. Onun için, bu sempozyum sonucu çıktıların,
bundan sonra düzenlenmekte olan özellikle GSM yönetmeliğine büyük katkı sağlaya-
cağına inanıyorum.
39
TSE Yetkili Servis Standartları Özel Daimi Komitesi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdullah
Duran, Avrupa Komisyonu ve LPG İstasyonları Standartlarıyla ilgili tebliğini sunacak-
lar.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden Sayın Tuncer Arabul, ruhsatlandırma ve denetim


kriterleri konusunda konuşacaklar.

Türkiye’de son iki yılda özellikle sektörü ilgilendiren çok miktarda kanun, mevzuat,
yönetmelik değişikliği yapıldı, halen de devam etmektedir. Bu sektördeki izin ve ruh-
satların büyük bir çoğunluğunu içeren yönetmelikler, mevzuatlar, 1930 tarihli 1593
sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu içerisinde yer almaktadır.

Bugün geldiğimiz noktada bu kanunun o zamanki şartlarla da olsa dahi çok büyük
bir eksikliği doldurduğu açıkça görülmektedir. Sağlığın yalnızca sağlık çalışanları
tarafından değil, sağlık hizmeti kurumlarında değil, sağlığın koruyucu özelliği vurgu-
lanarak sağlığı etkileyebilecek risk faktörleri üreten tesislerde, işletmelerde kontrol
edilmesi gerektiği yönünde bir kanundu. Bu kanunla yıllarca, Sağlık Bakanlığı, başta
GSM olmak üzere, sektörde düzenleyici izinler, ruhsatlar, denetimler yaptı. Ancak,
geçtiğimiz yıl çıkan kanunlarla bugün Sağlık Bakanlığı’nın bu sektörde hiçbir şekilde
izin ve ruhsat yönünden bir yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır; ama, sevindirici
bir olay, Sağlık Bakanlığı, sağlık kaygıları nedeniyle bu kanun gereğini geçtiğimiz
60 yılda uygularken bugün sağlık kaygılarını tüm sektör, ilgili bakanlıklar paylaşmış
durumdadır.

Sempozyum konularına baktığımızda, sağlık, güvenlik ve çevre konuları; bu da bizim


geldiğimiz noktanın doğru olduğunu, bu sürecin devam etmesi gerektiğini, ancak,
bu süreç içerisinde zamanlama, içerik ve katılımcılar çok iyi, buradan çıkacak çıktı-
ların, bundan sonraki izin, denetim, ruhsat ve lisans prosedürleri sırasında faydalı
çıktılara dönmesi önemlidir.

Sunumunu yapmak üzere buyurun Sayın Duran.

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARI VE


SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN ÖNEMLİ VE
YENİ TÜRK STANDARTLARI
Abdullah DURAN (Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi) – Sayın Başkan, değerli
katılımcılar; hepinize saygılar sunuyorum.

Daha sonra izah edeceğim, ama bir açıklamada bulunmak istiyorum. Ben TSE
personeli değilim, Gazi Üniversite Teknik Eğitim Fakültesi Makine Bölümü Öğretim
Üyesiyim. Biraz sonra ifade edeceğim gibi, TSE hangi standartları yapar ve bu stan-
dartları neye göre, ne şekilde kullanılır hale getirir, onlardan söz etmeye çalışaca-
40

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

ğım ve Başkanı olduğum yetili servis standartları özel daimi komitesinin görev alanı
içerisinde de bulunan LPG dönüşümü yapan işyerleriyle ilgili bazı tespitler yapmak
istiyorum.

Standart deyince akla ilk gelen kurum TSE; TSE, her türlü madde ve mamul ile usul
ve hizmet standartlarını yapmak amacıyla 1960 yılında 132 sayılı Kanunla kurulmuş-
tur. Enstitü, tüzelkişiliği haiz hukuk hükümlerine göre yönetilen kamu kurumu olup
kısa adı ve markası da TSE’dir. Bu marka çeşitli şekillerde gösterilir. TSE’nin izni
olmadan bu marka, hiçbir şekil ve şart altında kullanılamaz, yalnız TSE tarafından
kabul edilen standartlar Türk standartları adını alır. Bu standartlar ihtiyari olup, stan-
dardın ilgili olduğu bakanlığın onayıyla mecburi kılınabilir ve mecburi kılınan standart-
lar Resmî Gazetede yayımlanır.

Bu çerçevede kanunla belirlenmiş görev çerçevesinde TSE, yapmış olduğu standart-


ları hazırlar ya da hazırlatırken konusunda uzman kişilerden oluşan ihtisas grupları
veya özel daimi komiteler kurmaktadır ve bu komitelere yaptırır standartlarını. Bu
çalışmalar esnasında sektörün görüşlerine de mutlaka başvurulmaktadır. Bununla
ilgili olarak 2004-2005 çalışma döneminde birçok alanda ayna komiteler de kurul-
muştur; ayna, malumunuz olduğu gibi yansıtıcı demek; bu nedir? Avrupa ülkelerinde
yapılmış standartları inceleyip yapılacak standartlar konusunda görüş oluşturarak
zamanında oraya bildirmek, ondan sonra gerekli değişikliklerin yapılmasını istemek.
Çünkü, bizdeki gibi herhangi bir problem olduğu zaman, standart, hemen, bir ay, üç
ay, zamana bakılmaksızın ufak değişiklikler yapılacaksa tadil ya da günün şartlarına
adapte edilmesi gerekiyorsa geniş çapta değişiklik yapılması gerekiyorsa revize
edilmek suretiyle her an yapılabilirken, Avrupa’da bu böyle olmamaktadır. O yüzden
de, TSE, son dönemde ayna komiteler kurmuş ve bu çalışmaları yakından izlemek
suretiyle hemen yerinde, gerekli taleplerde, gerekli isteklerde ya da gerekli düzelt-
melerde bulunmak suretiyle bunları yerine getirmeye çalışmaktadır.

TSE’de ihtisas grupları ve özel daimi komitelerin mevzuatla belirlenmiş görevleri var-
dır. Bugünkü toplantı çerçevesinde konu sadece LPG değil, ama LPG de petrolün
bir parçası. Ben, kendi başkanı bulunduğum ve bizim tarafımızdan yapılan 12664/1
LPG dönüşümü yapan işyeri standartları hakkında genel bilgi vermeden LPG ile ilgili
bilgi sunmak istiyorum.

Gelişen teknolojiye paralel olarak petrol ve petrol ürünleri alanında önemli gelişme-
ler olmaktadır. LPG, ülkemizde gerek mutfaklarda gerekse ısınmada uzun zamandır
kullanılmasına karşılık, otomobil yakıtı olarak 1995 yılından beri kullanılmaktadır.
LPG kullanımı, hava kirliliğini de azalttığı için teşvik edilen bir yakıttır. Bu bağlamda,
yapılan istatistiklere bakıldığında, 2002 yılı itibariyle dünyada 9 milyon aracın otogaz
kullandığı ve 16 milyon ton da LPG tüketildiği görülmektedir. Başta Güney Kore,
Japonya, İtalya, Meksika, Avustralya,

Polonya, Rusya, ABD, Hollanda olmak üzere pek çok ülkede LPG, otomobillerde
alternatif yakıt olarak kullanılmaktadır, hatta birçok otomobil imalatçısı da alternatif
donanımlı LPG’li araç üretimi de yapmaktadır. LPG’nin diğer yakıtlardan daha ucuz
olması, araçlarda kullanımının giderek artacağını da göstermektedir.
41
LPG sektöründe faaliyet gösteren ülkemizdeki büyük firmalar, hem kullandıkları tek-
noloji hem standartlar açısından hem de pazar hacmi bakımından Avrupa ülkeleri ve
ABD ile boy ölçüşebilecek düzeyde olmasına rağmen, son aylarda yaşanan otoazlı
araç kazalarının nedeni, standartların yetersizliği değil, bu standartların uygulanıp
uygulanmadığının yeterince denetlenmesinin yanı sıra, merdinvenaltı işletmeciliği
diye tabir edilen yerlerde yapılan dönüşüm işlemiyle tüketicilerin henüz yeterli bilinç
seviyesine ulaşmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü, bu standart hazırlanır-
ken çok geniş çaplı araştırma yapılmış ve ona göre bir hazırlık yapılmıştır. Sektörle
birebir istişare edilmiş, bu dönüşümün yapılması için yaşanacak şeyler nedir ne
değildir; biraz sonra onu izah etmeye çalışacağım. Bir standart hazırlanırken, stan-
dart aslında iki şekilde oluyor.

1.Avrupa’da var olan standartların tercüme edilerek Türkçe yapılıp Türkiye’de kulla-
nılır hale getirilmesi.

2.Telif standartları. Benim bulunduğum yerde hiç tercüme standardı yapılmaz, tama-
men telif standardı olup kuralları biz koyarız. Bunları yaparken de uygulanabilirliği,
mevzuatla uyumu ve sektörün bundan istifadesi mutlak surette gözönüne alınır.

LPG konusunda TSE tarafından hazırlanmış ve halen yürürlükte bulunan 42 standart


ile üzeride çalışılan 53 tane standart tasarısı mevcuttur.

Bugünkü sempozyumda konuyu içine alan diğer birkaç standarttan da söz etmek
istiyorum, bunların ne amaçla yapıldığını ifade etmek istiyorum; bunlar 1445, 1446
TSE, 1449, 11939, 12664/1 bahsettiğim standart, 12820 standartları yer aldığı
için, bunlardan kısa söz edeceğim, ama 12361’i örnekleyerek, bir standart nasıl
hazırlanıyor, bölümlerde neler bulunuyor, bilgilendirme bakımından, en azından,
standart, sadece uyulmalı, uyulmazsa olmaz değil, uyulabilir mi, uyulması için ne
yapılması lazım ya da kural nasıl konulması lazım, o konuda da fikir sahibi olmak
gerekiyor.

Ayrıca, son aylarda yaşanan otogazlı araç kazaları da gözönünde bulundurularak,


başkanı bulunduğum 12661/1 işyerleri, karayolları taşıtları yakıt sistemleri, sıvılaştı-
rılmış petrol gazları kullanımı için dönüşümünü yapan yerler genel kurallar standardı
içeriğinden söz edeceğim.

1445 sıvılaştırılmış petrol gazları, LPG taşıma kurallarının standardize edilmesi


için, yani bunun taşınmasında uyulması gereken kuralları belirleyen standart. Bu
neyi kapsıyor; bu standart TSE 55, onu da açmaya çalıştım, bunun kapsamında
yer almaz, bu şekilde olmaz kapsamları, atıf bölümünde olur; ama, burada en azın-
dan, ne demek, TSE 55 neyi kapsıyor ki sorusuna cevap teşkil etsin diye. Tüpler,
sıvılaştırılmış petrol gazı, LPG için taşınabilir, tekrar doldurulabilir, çelikten kaynaklı,
tasarımı ve imalatı, yani TSE 55 bu standart, TSE 55 ile ilgili standarda uygun dolum
veya boş LPG tüplerinin tüplü taşıma araçlarıyla taşınmasında uygulanacak kurallar
ile dökme, taşıma, araçları üzerine daimi olarak yerleştirilen LPG tanklarının yerleş-
tirme ve araçlarla LPG’nin taşınması kurallarını kapsar. Ancak, bu standart içinde
42

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

sıvı veya gaz halinde LPG bulunmayan, yani imal edilmiş veya periyodik muayenesi,
deneyi, bakımı veya tamiri söz konusu olan LPG tüplerinin taşınmasında uygulanacak
kurallar ile, demiryolu ve denizyoluyla yapılan LPG taşımalarını kapsamamaktadır.

Peki, bununla ilgili standart yok mudur; illa ki vardır. TSE 1446’da sıvılaştırılmış
petrol gazı LPG depolama kuralları, bu da depolama kurallarını kapsıyormuş.
Bu standart, sıvılaştırılmış petrol gazları, dökme veya TSE 55 standardı ile TSE
5306’ya, 5306 da kullanımdaki LPG tüplerinin muayene, deney, bakım ve tamirini
kapsıyormuş, standartlarına uygun tüplere doldurulmuş halde depolanması kuralla-
rını kapsar, diğer petrol ürünleri ile sıvılaştırılmış doğalgazların ve başka gazların
depolanması kurallarını kapsamaz.

1449 sıvılaştırılmış petrol gazları doldurma ve boşaltma kurallarını kapsar, deniz


araçlarına dökme olarak doldurma boşaltma kurallarını ve sıvılaştırılmış doğalgazla
gazlarla yapılan işlemleri kapsamaz.

11939 sıvılaştırılmış petrol gazları, ikmal istasyonu, karayolu taşıtları için emniyet
kuralları. Bu standart karayolları taşıtları için kurulmuş ve kullanılacak olan LPG ikmal
istasyonları ile ilgili kuruluş ve emniyet kurallarını kapsamaktadır.

12 820 akaryakıt istasyonu emniyet kuralları, çok fazla konuşulan, üzerinde tartışı-
lan, bununla ilgili olarak da kamu kurum ve kuruluşlarının düzenlediği mevzuatlarla
her an uyum göstermesi gereken bir standart; buna paralel olarak sık toplantı da
yapılıyor. Orada ne yapılabilir, ne yapılamaz, eksik ve aksaklıklar nelerdir, sektörle
bir araya gelinip bu organizasyonları zaten TSE yapıyor, orada görüşülüp, ihtisas
gruplarının üyeleri de oluyor, talepler gerekçeleriyle beraber dile getiriliyor, olabilir-
liği tartışılıp günün şartlarına uyarlanıyor.

Bu standart da esas itibariyle karayolu taşıtlarına yakıt ikmali yapan akaryakıt istas-
yonlarıyla ilgili emniyet kurallarını kapsar; LPG, LNG veya sıvılaştırılmış doğalgaz
istasyonlarını ise kapsamaz.

Bilindiği üzere, LPG tüpleri ve araçlarda kullanılan LPG tanklarıyla ilgili standartlara
uyulması ilgili mevzuatlar gereğince de zorunludur. Şimdi, zaten, standartlar, mevzu-
atlar çelişemez; yani, standart asgari bir düzeyi belirler, olması gereken; tüplerin ve
tankların üretimi esnasında ilgili Türk standartlarına ve regülasyonların aradığı şart-
lara uygun üretim yapılması gerekmektedir. Bu konuda faaliyet gösteren imalatçılar
TSE belgeli olarak üretim yaparlar; fakat, ülkemizde, özellikle mutfaklarda kullanılan
tüplerin dolum ve dağıtımıyla ilgili sektörün gerekli yasal düzenlemelerle istenilen
seviyeye ulaşmasına rağmen, araçlarda kullanılan LPG ile ilgili gerek mevzuat gerek-
se ilgili standartlara uygun üretim ve montaj yapılması hususunda ciddî sorunlar
yaşanmaktadır. Özellikle belgesiz işyerleri tarafından yapılan LPG montaj işlemleri
ve bunların kayıt tescilleriyle ilgili sorunlara yönelik ilgili kuruluşlar tarafından çözüm
üretme çalışmaları yoğun olarak da devam etmektedir.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi, son aylarda yaşanan otogazlı araç kazalarının önle-
nebilmesi ancak TSE 12664/1 Nisan 2004’te standartlaşmış işyerleri karayolları
43
taşıtları yakıt sistemlerinin sıvılaştırılmış petrol gazı kullanımı için dönüşümünü yapan
yerler genel kurallar standardına uyulmasıyla mümkündür; çünkü, bu standart, kara-
yolu taşıtlarına yakıt sistemi olarak sıvılaştırılmış petrol gazı dönüşümünün yapılaca-
ğı yerin genel şartları ile dönüşüm esnasında uyulması gereken esasları belirlemek-
tedir. Bahsedilen standart, yetkili servis standartları özel daimi komitemizce hazır-
lanmıştır. Özel daimi komitemiz, yetkili servis standartları ile 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 31’inci maddesi ve bu kanunun 4822 sayılı Kanunla
değişik 15’inci maddesine dayanılarak hazırlanan sanayi mallarının satış sonrası hiz-
metleri hakkındaki yönetmelik kapsamında yer alan malların satış sonrası montaj,
bakım ve onarım hizmetlerine yönelik standartları hazırlamaktadır.

Komitemizce hazırlanan standartların tamamı telif standartlarıdır. Standartlarla ilgili


ayrıntılara geçmeden önce bir standardın hazırlanması aşamalarından kısaca söz
etmek istiyorum.

Komitemizce hazırlanan standartlar genelde hizmet sektörüne yönelik olup, sektö-


ründen gelen talepler doğrultusunda hazırlanmaktadır. 12664/1 standardı da sek-
törden gelen talep ile otomotiv sektöründeki gelişmeler doğrultusunda ilgili mevzu-
atlar da dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu bağlamda, tüm standartların hazırlanması
aşamasında olduğu gibi, bu standardın hazırlanmasında da aşağıdaki prosedürler
uygulanmıştır.

Öncelikle standardı hazırlayabilecek, konusunda uzman, gerekli bilgi birikimine


sahip bir konu raportörü tespit edilip ataması sağlanır. Bir standart hazırlanacağı
zaman, ilgili daimi komitenin başkanı ya da ihtisas grubunun başkanı bu çalışmayı
yapar ve bununla ilgili, bunu hazırlayacak kişinin yeterli olup olmadığı konusunda bil-
gi birikimine bakılır. Özgeçmişi yazılı olarak alınır ve onaya sunulur. Makam inceler,
bir kişi, çıkışı herhangi bir alanda olabilir, ziraat alanında, fakat daha sonra sektöre
girmiş, 20-30 yıl o sektörde çalışmış, çok büyük bilgi birikimine sahiptir. Çıkışı itiba-
riyle o sektörle direkt uyumu olmadığı için bile konu raportörü olarak çoğu zaman
kabul edilmez. Özellikle aldığı eğitimin o işle birebir ilgili olmasına çok dikkat edilir,
hatta son dönemde, özellikle ben yaptığımı söylüyorum, raportörlerin, sektörden
veya sektörün de üyesi olduğu dernek temsilcilerinden atanması tercih edilmektedir.
Atanan raportörün konu hakkında gerekli altyapıyı oluşturabilmesi, yani ilgili sektörle
görüşme, işyerleri veya yetkili servislerin ve mevzuatların incelenmesi, bunun gibi
çalışmalar için kendisine gerekli zamanın verilip, standart tasarısının yazılı metin hali-
ne getirilmesi sağlanır. Ben, gerekli çalışmayı yaptım, yazılı bir metin oluşturdum
dediği zaman, raportörü tarafından yazılı hale getirilen standart tasarısı, görüşülmek
üzere ilgili ihtisas grubunda veya özel daimi komitenin gündemine alınır. İşin önceli-
ği, yapılması gereken çalışmalar neyse ona göre bir gündem belirlenir.

İhtisas grubu veya özel daimi komite, makul bir süre görüşülüp olgunlaştırıldığına
kanaat getirilen standart tasarısı hakkında görüşüne başvurulabilecek kurum, kuru-
luş, kişi ve sektörleri tespit ederek, ilgililerin yazılı görüşlerinin alınması sağlanır.
Belli makul süre nedir; mevzuatta, şu anda belirlenen bir süresi yok şu kadardır diye,
iki ay gibi bir süre veriliyor; böyle bir tasarı var, standartlaştırılması düşünülüyor, siz
44

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

ne diyorsunuz. Kişi diyor ki; şu olursa şu olmaz; ya da şu olmazsa olmaz, mutlaka


olmalı gibi görüşleri bildiriyor, o grup da, raportörünün de olduğu ihtisas grupların-
da, bu gruplar en az üç kişi oluyor, işte, benim gibi üniversiteden, özel sektörden,
kamu kurumundan müteşekkil o grupta tartışılıyor. İlgililerden gelen görüşler doğrul-
tusunda, raportörüyle birlikte grupta mütalaası yapılan tasarıya son şekli verilerek ya
teknik kurula hazırlanır ya da gelen görüşlerin içeriğine bakılarak önemli değişiklikler
yapmak gerekiyorsa, bu değişiklikler yapıldıktan sonra görüş bildiren kurum veya
kuruluşlara tekrar

İkinci mütalaaya gönderilir; çünkü, siz, bir tasarı hazırlamışsınız, bazı şeyleri atlamış
ya da haberdar olmamış olabilirsiniz. Sektör ya da ilgili kuruluşlar demiş ki; bir daki-
ka, burada şunu görmemişsiniz, bu da çok önemli bir şey, standarda yeni bir madde
ilavesi, maddenin yani redaksiyonal mahiyette düzeltmesinden öte ilaveler getiriyor
ya da oradan belli şeylerin çıkmasını sağlıyor. Siz, mütalaaya gönderdiğinizde, o
uygun diyenler ona o haliyle uygun demişti; siz, bunu, mütalaa yaparken değiştirdi-
niz. O zaman, ciddî bir değişiklik yapılmışsa tekrar ikinci mütalaaya göndermeniz
gerekiyor.

Son olarak, teknik kurulda görüşülen standart tasarısı kabul edilip, tabiî, ikinci müta-
laaya gönderildikten sonra tekrar raportörü davet edilir, 3 gün, 5 gün, standardın
içeriğine bağlı olarak tartışılır, tatmin olunmadı, onun araştırılması, incelenmesi için
zaman verilir, ilgili sektör temsilcileri davet edilir, onda sonra standardın olgunlaştı-
ğına kanaat getirildikten sonra standart tasarısı teknik kurula standartlaşması için
sunulur. Bu kadar titiz hazırlanmasına rağmen eksik olmaz gibi şey yok, her şeyde
eksiklik olabilir. Teknik kurula bu kadar incelikle hazırlanan standart, orada da, sayı-
sını tam hatırlamıyorum teknik kurula katılmama rağmen, çünkü sandalyeler bazen
boş oluyor, o sayıyı da bilmiyorum değişti mi, 40’ın üzerinde teknik kurul üyesi var.
Burada üye olan arkadaşlarımız da vardır, onlar, orada görüşlerini beyan ederler,
teknik kurul üyeler ide kamu kurum veya kuruluşlarından sektörden temsilcilerdir.
Bunlar, TSE’nin kuruluşundaki kanuna bağlı olarak hazırlanan yönetmelik ya da kanun-
da direkt zikredilen kurumlardan müteşekkildir. Orada tartışılır. Bazen bir standart,
bir kelime yüzünden iki saat tartışılır. Bu kelime şu anlama da gelir; o değil, bu olma-
lı; hayır, sektörde bu kelime kullanılıyor deyip ısrarcı olanlar da olur. Grup başkanı ve
raportörü en sonu sözü söyler, ikna eder teknik kurulu, ikna olunmazsa gündemde
kalır konu, olgunlaştırılması için. Ondan sonra standartlaşması için gerekli çalışma
başlatılmış olur.

Bu kadar titiz bir çalışma ürünü olan standartlar yürürlüğe girdikten sonra bile gerek
mevzuatındaki değişiklikler, nitekim, yine bizler tarafından yapılmış, ben daha önce
bir başka gruptaydım, güvenlik hizmetleriyle ilgili standart; hemen kanun değişti;
ama, kanun değişti de hemen her şey bitmiyor tabiî, ona uyarlamanız gerekiyor.
Standart çıkalı da altı ay olmamıştı. Ne yaptınız, yeniden standardı sil baştan, reviz-
yona tabi tuttunuz. Onun gibi ihtiyaca göre standart, ufak çaplı bir değişikli yapıla-
caksa, mesela, nitekim, LPG dönüşümü yapan işyerlerinde, biz, makine mühendis-
leri odası bu konuyla direkt ilgili; çünkü, bu konuda yetkili kurum, kuruluş, bakanlık
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bazı yetkilerini devretmiş. İşte ATİM, araç tip onay
45
belgesini TSE, diğer sızdırmazlık kontrolünü makine mühendisleri odasına; oralara,
ilgili yerlere soruyorsunuz, onlar diyor ki: Böyle bir işyerinin yüksekliği en az 5 met-
re olmalı diyor. Biz de araştırıyoruz, böyle bir işyeri var mı; yok. Israrcı oluyorlar,
onlar da geliyor, Avrupa’da bu böyle yapılıyor diyorlar. Görüşe yolladığımızda da bu
manada görüş gelmemiş sektörden. Daha sonra ruhsat alırken, bu gibi hizmetin veri-
leceği yer yapıldığında, kooperatif sistemiyle yapılmış, yüksekliği en azla 3,5 metre;
mecbursunuz değiştirmeye. Hemen bir tadil metniyle düzeltiyorsunuz, diyorsunuz
ki; şu maddedeki 5 metre 3,5 metre olarak düzeltilmiştir gibi. Bu şekilde tadiller
yapılıyor.

Bu manada, bu söylediğim yapı içerisinde çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim, 126-


64/1 standardı da aynı prosedür içerisinde yapılmış olup, işletmecilik, fiziksel yapı,
teknik donanım ve çalışanların özellikleriyle ilgili ana başlıklardan oluşur. Bu başlıklar
altında bir işletmeci ne yapması lazım, böyle bir işyeri kurarken öncelikli; onlar bu
bölümde yer alır. Mesela, işyeri, LPG dönüşümü kapsamında makine mühendisleri
odasından alınan serbest müşavirlik mühendislik bürosu tescil belgesine sahip olma-
lıdır gibi ilgili bakanlık veya yetki verilen kuruluş tarafından verilen, yapılan sistem
dönüşümünün projesine uygunluğunu gösteren araç, tip, montaj onay belgesi gibi
belgeleri düzenleyip, bu işi yaptıktan sonra tasdik ettirip ilgili mühendisine, daha
önce söylediğim serbest müşavirlik mühendislik bürosu tescil belgesine sahip bir
mühendise tasdik ettirdikten sonra, dönüşümünü yaptığı araç sahibine takdim etme-
si gerekiyor.

Tabiî, burada verilirken belki yapı olarak öncelikle fiziksel yapı öne gelmeliydi diye
standartta bu böyle yer almış, onun için o sırayla veriyorum. Böyle bir işyeri nasıl
olmalı; işyeri açılış ve işletmesine dair her türlü ruhsat, izin ve belgeleri almış olmalı-
dır. İşyerinde uygun büyüklükte idarî büro, yani bu hizmeti verecek kişi geldi, kiminle
muhatap olacak, nerede oturacak veya ne yapacak, bununla ilgili olması gereken
şeyler nelerdir, onlar mekân ve mahaller; bu mekân ve mahaller nasıl düzenlene-
cek, onlara yer verilir; fiziksel yapı, fiziki düzenlemeler, teknik donanım olarak hangi
donanımla bunu yapacak, 12’lik bir anahtarın olması gerektiği bir cıvatayı sökerken
14’lük anahtarla sökebilmek için ağzına lama mı koyacak; onun için ne türlü teknik
donanımların olması gerekir, teknik donanımlar başlığı altında bunlara yer verilir.
Daha sonra da bu işi yapan kişiler hangi özelliklere sahip olacak; yani, bu kişinin
bilgi birikimi ne olacak ve hangi şeyleri bilecek ya da bilmeyecek gibi hususların yer
aldığı standart bahsettiğim standart.

Sonuç olarak, otogazlı araç kazaları konusunda TSE hazırladığı telef standartlarının
yanı sıra, Avrupa Birliğine uyum programı çerçevesinde yayımlanmış olan konuyla
ilgili ECR 67 regülasyon ve EN standartlarını da tercüme ederek imalatçıları kullanı-
mına sunmaktadır. Bu konuda tüketiciler bilinçlendirilebilir ve sektörü tarafından stan-
dartlara uyularak gerekli denetimler de yapılabilirse, bu alanda çok ciddî sorunların
yaşanmayacağı da açıktır.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.


46

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Şefik KUTLU (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü


Çevre Sağlığı Daire Başkanı) – Teşekkürler Sayın Duran.

Sayın duran, genelde bir standardın hazırlanması için komitelerin oluşturulması ve


süreci, özelde ise akaryakıt ve LPG standartlarından bahsetti. Sanırım, bu konuda
oturumların sonunda tartışma konusu olacak sorular olacaktır.

Şimdi, büyükşehir belediyelerinde akaryakıt ve LPG istasyonlarının kurulması ve ruh-


satlandırlması, denetimi konusunda sunumu yapmak üzere buyun Sayın Arabul.

RUHSATLANDIRMA VE
DENETİM KRİTERLERİ
Tuncer ARABUL – (İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim
Müdürü) Sayın Başkan, değerli konuklar; yasaların ve mevzuatın, kolay bulunabile-
cek şeylerin sunumundan ziyade, karşılaştığımız şeyleri ve düzelmesini arzuladığı-
mız şeyleri dile getirmeye çalışacağım. Bugün bizim buraya gelme amacımız birebir
budur.

Ruhsat işlerini yürütürken karşılaştığımız 1 numaralı sorun çok sayıda mevzuatın


olmasıdır, çok yönlü, birbiriyle çelişkili ve bir türlü birbiriyle korelasyonu sağlanma-
mış, uyum sağlanmamış, netlik ifade etmeyen sorunlarla karşılaşmış olmamızdır.
Nitekim, başından beri görüyorsunuz, ben size burada diyebilirdim ki, aşağı yukarı
ruhsatla ilgili sunum yapıldı, sadece İstanbul için özellik arz eden İSKİ’yle ilgili görüş-
ler ve belediyenin kendi işi olan imar planları, 5 000, 1000’lik planlar arasındaki
İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir için de geçerlidir; çünkü, 1/1000’lik planlar ile
5000’lik planlar arasında senkronizasyon henüz sağlanmamış olmalıdır. Köylerde ilk
kademe belediyelerinde, ilçe belediyelerinde 1000’lik plan sorunu vardır, 5000’liğe
işlenmemiş olması doğaldır.

Size, farklı olarak İstanbul olarak sunacağım bu olur; ama, TSE olsun, iş sağlığı ve
güvenliği olsun, Sağlık Bakanlığı kriterleri olsun, sınıfların gruplandırılması olsun,
bunlar Ankara’yı ilgilendiren sorunlardır ve hâlâ bu konuda yasa yürümektedir. Ne
5216 sayılı Büyükşehir Yasası tam yönetmeliklerini ortaya koymuştur ne de ortaya
koyduğu birtakım maddeler tam manasıyla oturmuştur. 5272’nin Sayın Cumhurbaş-
kanı tarafından durdurulmuş olan hükümleri vardır, içeriği itibariyle birtakım şeyleri
yürütmekteyiz; fakat, o da henüz kesinleşmiş değildir. Şu anda iç içe geçmiş, birbi-
riyle çalışan yasalarla, biz, Türk iş hayatının özellikle İstanbul gibi, İstanbul, Türkiye
sanayinin beşte birini ihtiva eden bir yerde birinci sınıf GSM dediğimiz büyük işyerle-
rini kapsayan yerlerde iş hayatının ruhsatlandırılmasını, yasallaşmasını, dolayısıyla,
AB’ye entegrasyonunda veya bir batılı entegrasyonda aranan ruhsat kriterinin yerine
gelmesi hususunda çaba sarf etmekteyiz.

Yarın yasalar değiştiğinde veya bir yönetmeliği atladığımız zaman, yönetici olarak,
bu işi yürüten insanlar olarak yasal anlamda suç işleme ihtimalimiz söz konusudur.
47
Şu anda beni izleyen İstanbul’dan 4 zabıta müdürü arkadaşımız var, onlar da aynı
konuları dile getiriyorlar. Çok şeyle karşılaşıyoruz.

TSE’yle ilgili, TSE standartlarını ararsak biz, size şuradan itibaren yarısına kadar
ismini okuyacağım aranan standartların, ondan sonra bir de sonunu okuyacağım,
60 madde var.

Diyor ki:

1.Akaryakıt istasyonu bayilik sözleşmesi.

2.LPG istasyonu bayilik sözleşmesi, sorumlu müdür, TSE hizmet yeterlilik belgesi,
elektronik tesisatın kontrolü, topraklama tesisatının periyodik kontrolü, yıldırımlık
tesisatı, paratoner, kompresörün periyodik kontrolü, liftin kontrolü, işçi özlük dosya-
sı, periyodik sağlık kontrolü, ağır tehlikeli işler raporu, bulaşıcı hastalık muayenesi,
akaryakıtta çalışanlara eğitim sertifikası, LPG’de çalışanlara eğitim sertifikası, tank
yerleşimini gösterir vaziyet planı, akaryakıt tankının emniyet mesafeleri –ki, hâlâ bu
mesafeler tartışılıyor- LPG tankının emniyet mesafeleri –ki, hâlâ tartışılıyor, yeni bir
yönetmelik var, kimi 10, kimi 6, kimi 5 metre hüküm koyacaksınız, bir belge verecek-
siniz, neye göre- LPG ile ilgili elektrik hattı uzaklığı, gaz birikebilecek tehlikeli çukur-
lar, kapalı boş hacimler, havalandırma borusu, havalandırma borusunda önlem, LPG
dispanserinde korugan... Şu anda 24 üncü maddedeyim; geçiyorum.

Yangın hortumları, expro belgesi, aydınlatma... 54. Kum kovası ve yanmaz örtü.
Kuru otların yanmaması için de bir madde var civarınca bulunacak; yemek yeri, ecza
dolabı, yangın tatbikatı, 69. Giriş çıkış ağız işaretleri.

Muhtemelen bir talep karşısında, biraz önce TSE’den değerli hocamızı izledim, 40
tane komisyon üyesi toplanacak ve yeni bir madde çıkaracak duruma göre!..

Türkiye, ilerlemesi gereken, çok uğraşılmış bir ülke, yani bu işleri çözmemiz lazım.
Biz, şimdi bunlarla ilgili, TSE ile ilgili bu işlere bakan, bunlardaki püf noktalarını
arayan bir müdürlük olmak istemiyoruz. Sondan başlayayım; birtakım önerilerle
geldim.

TSE her sene vize veriyor istasyonlara, bu belgelerin bize sunulması lazım, biz bunu
yeterli göreceğiz. Bu işi yapan şu anda Petrol Sanayicileri Derneği...Bunu yasalaş-
tırmaya çalışacağız

Ayrıca şunu bekliyoruz büyük ana dağıtım şirketlerinden, büyük şirketlerden; dünya
ölçeğinde marka, isim olmuşlardır; bu istasyonların bu kriterlere... Bu kriterler kötü
demiyorum ben, ama bir müdürlük bunlara girerse, sadece bir TSE için 60-70 krite-
ri elden geçirirse, ruhsat vermesi, dolayısıyla, yeni bir işyerinin açılması, dolayısıyla
istihdama katkıda bulunması gibi bir işi yapma şansı yok; insanları oyalarız; klasik
memur, bürokrat oluruz. Buna tahammülü yok bu ülkenin şartlarının.

O yüzden, biz diyoruz ki, petrol işverenleri de bu konuya yakınlık göstersinler, bu


kriterlerle ilgili gerek istasyonun kuruluş aşamasında ismini verdikleri yerlerde,
48

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

gerekse sonraki zamanlarda bu kriterleri denetlesinler, buna dönük bir kuruluş, bir
yapılanmada bulunsunlar, çok fazla insan istemez, bunun bir sertifikası olur, bu ser-
tifika ruhsat müdürlüğü tarafından, bizim tarafımızdan kabul edilir.

İstanbul, Türkiye’de öncü bir şehirdir; bütün olaylarda öncüdür, bu konuda öncülük
yaparsa, diğer şehirlerde, doğru olduğu ve iyi uygulanabildiği takdirde onu taklit
eder. O yüzden, İstanbul, böyle bir yola girmeyi düşünüyor birtakım kriterleri sade-
leştirme açısından.

Bu konuyla ilgili, sivil savunmadaki arkadaşımız bazı şeyler saydı, mesela, biz,
İstanbul’da, İSKİ’nin en az iki belgesini istiyoruz, DKK belgesi, deşarj kalite kontrol
belgesi ve havzayla ilgili istiyoruz. Muhtemelen büyük şehirlerde havzayla ilgili sorun
Ankara’da da olması lazım göl olduğu için, Bursa’da da olması lazım dereler vesaire
sebebiyle. Böyle bir sorun var.

Ayrıca, İstanbul’da şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz; şehir çok büyüdüğü ve yatay
şeklinde yayıldığı için şu eskiden alınmış yüksek gerilim hatları var, henüz onu
sadeleştirecek teknolojik gelişme olmadı, altlarında evler var, istasyonlar kurulu-
yor, istasyonların yasallaşmasına dönük çalışmalar oluyor; görüş alıyoruz, elektrik
idaresinden görüş alıyoruz. Bazen askerî bir alana geliyor, Genelkurmaydan görüş
alıyoruz. Mevzuat sadece burada tadat edildiği gibi değil, işte bazen başka bir olay
oluyor, başka bir müdürlükten görüş alıyoruz, kıyıyla ilgili yasalar var. Yani, isteme-
diğiniz kadar yasa var.

Ruhsat müdürlüğü, eğer suiniyetli bir müdürlük olursa, İstanbul’da hiçbir sanayici ruh-
sat alamaz. Ruhsat müdürlüğünün iki tane doğru kriteri olması lazım; birisi iyi niyetli
olmalı, sermaye düşmanı olmamalı ve işyeri açılmasının, insanlara iş vermenin doğru
olduğuna kalben inanması lazım. Çünkü, eleman yetersizliğinden bazen bir görüş
vermek istenmeden de aylar sürebiliyor. Öncelikler, dilekçeyle başvurulduğu zaman
süresi içinde cevap vermek zorundasınız, birtakım hükümler geldi; o zaman garipler
yandı, kuvvetliler yaşadı.

Ruhsat müdürlüğü, aynı zamanda adaleti temin eden bir işveren cevap alanı olmalı,
işveren muhabiyeti olmalı. Bizim yaklaşımlarımızdan birisi budur.

Biz, mevzuatı çok fazla buluyoruz, bunlarla ilgili ciddî çalışma yapılması gerektiğini
düşünüyoruz; ama, burada da karşılaştığım, o kadar her şey doğru anlatılmıştır,
hiçbiri yanlış değildir; ama, her şeyde şu söyleniyor sonunda: Şimdi yeni yapılacak
yönetmelik bunları giderecek. Ama, bu artı bir yönetmelik daha demektir.

Ankara’nın, İstanbul’un veya Türkiye’nin iş hayatına dönük bu mevzuatın bir an önce


olabilmesi hususunda buraya yakınlıktan dolayı, yakaladığım bütün etkili olabilecek,
erk gücünü, siyasî,bürokrata anlatıyorum.

Bir de çok önemli bir şey var, bunu herkes dile getiremiyor, Sayın Başbakan tavır
koyduğu için siyasetçiler çekingenlik gösteriyor. Ruhsatlandırmada iskan maddesi
var. 5237 sayılı Türk Ticaret Kanununun 84 üncü maddesi, iskansız bir yere ruhsat
49
vermeyi 2-5 sene cezalandırmıştır. Bu iskan maddesinin, asgari, imar affına dönüş-
memesi gibi yeniden yapılanmada mutlaka iskan şartının aranması gibi iyi bir tarafı
var. Artık, Türkiye çocuk oyuncağı değil, apartman kondu, gecekondu, bilmem
sanayikondu olmaz; bizde öyle işyerleri var ki, labirent gibi, girmekten, içinde dolaş-
maktan hicap duyarsınız. İskan maddesi doğru bir maddedir, yaşamalıdır ve devam
etmelidir; fakat, eskiden beri ruhsatlı olan birtakım yerler var. Bir kısmı çok ciddî
firmalar, kendileri istemeden bu şartla muhatap olmuşlardır. Mesela, 3030 öncesin-
de yerleri ufak gelmiş, kırsal bölgeye çıkmışlar, bir tarla bulmuşlar, orada belli bir
imar planı yok, tarlanın sahibiyle anlaşıp fabrikalarını kurmuşlar. Fevkalade modern,
yüzmilyonlarca dolar değerinde fabrikalar kurmuşlar; fakat, köylü arasında miras
davasına düşmüş, bunlar arsayı satmamış, arsa satılamadığı için tapulanamamış,
tapulanamadığı için imarlanamamış, dolayısıyla da iskanlanamamış. Firma ulusla-
rarası, yurtdışına ihracatta bulunuyor. Bu insana biz yaklaşım göstermezsek, bu
kuruluşlara yaklaşım göstermezsek, o zaman yasal davranışımız onu kapatmaktır,
mühürlemektir. Adam da mühür fevki gibi suç işlemekle karşı karşıya kalmaktadır,
o fabrikanın kapanması vicdana sığmaz.

Bu problemlerin çözülmesi gerekmektedir. Bir defaya mahsus, sadece ruhsat kriter-


lerinden iskan maddesinin eksikliği olan önemli işyerlerinde bu iskan affının temin
edilmesi lazım. İskan affı temin edildiği zaman Türkiye büyük oranda yasallaşacak.
Zaten ruhsat müdürlüğünün asıl kimliği, müesseseleri yasalaştırmaktır; yani, kendisi
birebir bir iş yapmamaktadır. Ruhsat müdürlüğü, ruhsatın yasal şartları aramaktadır.
Kendine başvuran insanların, imar planına uygunluğunu, TSE standartlarına uygunlu-
ğunu, itfaiyeye uygun şartlar içerip içermediğini, çevre şartlarına uygun olup olma-
dığını sorgulamaktadır. Biz bunları yazarız, karşılığında bu kurumlardan bize görüş
gelir, böylece hepsinin ihtisas sahibi yerler tarafından doğruluğunun teyidini aldıktan
sonra kurula sunuyoruz, kurulda da en son bir mütalaa yapılarak ruhsatlandırılıyor.

İstanbul’daki GSM inceleme kurulunun ruhsatı çok ciddî bir ruhsattır. Biz, kendi bün-
yemizde, mesela itfaiye görüşü için itfaiye daire başkanlığına yazı yazmaktayız; bu
bir iki ay süreç getiriyor; İSKİ için aynı şey geçerli, ÇED için aynı şey geçerli. Biz
bunların hepsini kendi bünyemizde müdürlüğümüzü biraz daha büyütüp İstanbul’a
yakışır şekilde daire başkanlığı, genel müdürlük şekline dönüştürdük.

Geçende Pendik’te, RO-RO açılışı oldu. Çok büyük bir açılıştı; fakat, projeleri ve ben-
zeri evraklarıyla geldiler, bir kuruldan diğer kurula ruhsatını verdim. Bizim amacımız
da, ruhsatın, eziyet olmaktan çıkıp, kolaylaştırılmasını temin etmektir.

Bize çelişki gelen şeylerden bir tanesi de, TSE belgesinin aynı zamanda sanayi
ticaret bölge müdürlüğü tarafından onaylannasıdır. Sanayi bölge müdürlüğünden
belge geliyor; ya bu ya da diğeri olsun, bizim için yeterlidir. Yani, TSE bize bir bel-
ge verirse yeterlidir, sanayi bölge müdürlüğünün tasdikine gerek yok ya da sanayi
bölge müdürlüğü o öncelemeyi yapıp bir belge bize verir, o yeterlidir; yani iki organ
için ayrıca gezip dolaşmanın çok fazla anlamı da yok; sanayiciye, işverene yine bir
kayıp oluyor.
50

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Müktesep haklarla ilgili sorunlar var, onlarla ilgili birtakım yasal düzenlemeler olma-
sı gerekiyor. Mesela bizde 1952 yılında ruhsatları alınmış akaryakıtla ilgili elli yıllık
istasyonlar var. Bunların bir kısmı, alındığında belki çok açık bir alandaydı, ama şimdi
binaların altında kalmış. Yasal, müktesep hakkı var. Şimdi hayatî tehlike arz ediyor.
Kanunen müktesep hakkı diye dokunamıyorsunuz, istasyon çok kötü. Böyle birçok
tipik örnek var. Silivri’de bir istasyonun üstünde 7 katlı bina var. Şimdi haksız bir
işlem yaparsınız. Türkiye kanun ülkesi oldu maşallah, bize yapışırlar, tazminatını biz
çekeriz. Devletin bunu koruyan bir kurumu yok, buna göz yummak da vicdanen doğ-
ru değil, yürüyün yürüyebilirsiniz.

Bu konulara dönük, aynen iskan affı gibi, geçici bir devre, bu gibi müktesep hak
olmasından dolayı, fakat, ruhsat alması veya çalışabilmesi sakınca arz eden, TSE
açısından, çevre açısından, insan sağlığı açısından tehlike arz eden yerlerin, en azın-
dan bir defaya mahsus müktesep hakkı vesairenin tanınmayacağı özel şarta geçip
bu istasyonların da kaldırılması gerekiyor.

Petrol işverenlerinin, sanayicilerinin şunu da düşünmelerini öneriyorum: A lejantı


almış bir istasyonuna kolaylıkla L lejantı veriyoruz, çünkü önceki aşamaları geçmiş,
sadece bir talepte bulunuyor; ama, hemen akaryakıt istasyonunun bir kenarına
uygun mesafelerde likit gaz veya LPG veriyoruz, ama iki tehlikeli patlayıcıyı yan yana
getiriyoruz. Ruhsat açısından kolay, fakat düşündüğünüzde çok tehlikeli bir şey söz
konusu. Bunu, büyük işverenlerimizin bir anlamda düşünmesi, fakat şu hususta bera-
ber çalışabiliriz:

Müstakil otogaz kurulması veya müstakil istasyon şartlarının biraz daha kolaylaştı-
rılması konusunda varız, onu kolaylaştıralım, şartları biraz daha hafifletelim, belki
mesafeleri, alanları belki çok büyük tuttuk; çünkü, Avrupa’da çok küçük istasyon
alanları var; bizde 1 200 metrekare olmadan istasyona ruhsat vermiyoruz, 800
metrekare olmadan otogaza vermiyoruz, her pompa ilavesinde de 1200, 1400 ve
1600’e kadar LPG, CNG ilavelerinde bu mesafeler büyüyor. Bana göre Türk insanı
tedbirleri, güzel düşünüyor; ama, aynı standartlarda küçülme de yapabiliriz; yani, iyi
düşünebilir.

Dünyanın en iyi, en güzel istasyonlarına sahip ülkeyiz, bizim istasyonlarımız güzel,


kimseden geri değil, iyi yaparız, iyi yürütebiliriz, bu ülkeyi seviyoruz; ruhsat verdiği-
miz her yerin bu ülke insanına iş ve ekmek kapısı olduğunun bilincindeyiz. Buradaki
arkadaşlarımızın da o amaçla burada olduğuna inanıyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim.

Şefik KUTLU (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü


Çevre Sağlığı Daire Başkanı) – Teşekkür ederiz Sayın Arabul.

Sektörün izin ve ruhsat veren bir birimi içerisinde olduğu için yaşadığı güçlükleri
bizimle burada samimiyetle paylaştı.
51
Konuşmasında, özetle, TSE sayısının fazlalığından, belediye içerisindeki bürokrasi-
den, TSE benzeri onay yapan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı için aynı TSE’yi onaylıyor
veya aynı şeyi kontrol ediyor. Bunların hepsi yaşadığımız konular.

Biliyorsunuz, yıllarca, Sağlık Bakanlığı, il sağlık müdürlükleri bu ruhsatları verdi. Akar-


yakıt istasyonları ve LPG istasyonları GSM olarak ikinci sınıf olarak değerlendiriliyor.
Son çıkan Büyükşehir Belediye Kanunu, Belediye Kanunu ve İl Özel İdaresi Kanunuy-
la bu makamlar tekrar düzenlendi. Halen Sağlık Bakanlığınca çıkarılan GSM yönet-
meliği yürürlükte; bunu, İçişleri Bakanlığı bir genelgeyle tüm belediyelere ve illere
bildirdi; ancak, Belediye Kanunu’nun 15 inci maddesi, İl Özel İdare Kanununun 7’nci
maddesi, her belediyeye ve özel idareye, kendi yönetmeliğini, mevzuatını hazırlama
yetkisi veriyor. Bu böyle olunca da, yarın öbür gün, belki, GSM konusunda yüzlerle
farklı uygulamayla karşılaşacağız.

Biz, bunun üzerine, İçişleri Bakanlığıyla bir çerçeve yönetmelik hazırlamak üzere
toplantılar yaptık. İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanacak olan bu yönetmelikte
konunun ana hatları belirlenecek ancak belediyelerin veya illerin kendi özel koşul-
ları içerisinde ilave edecekleri husus olursa, bu kendi yönetmeliğinde zikredilecek.
Farklı uygulamalara, farklı sonuçlara yol açacak yüzlerce yönetmeliğin olması engel-
lenmelidir. Bu çalışmamız şu anda İçişleri Bakanlığı tarafından yapılıyor, hatta bir
adım daha ileri gidildi, benzer izinlerin, mükerrer izinler, diğer bakanlıklar tarafından
verilen izinlerin tek yönetmelik içerisinde toplanması; bunların hepsi birleştirildi, bazı
bürokratik işlemlerin azaltılması için çalışmalar yapıldı.

Bu sempozyumun sonucunda, bakanlık olarak, belediyeler olarak, bu yönetmelik


içerisinde olması veya olmaması gereken hususlar konusunda birer çıktımız olursa,
bunun, İçişleri Bakanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği vasıtasıyla düzenleme-
ler yapılabilir.

İzin ve çifte ruhsatlandırma konusunda üç yıldan beri, Başbakanlıkta, Yatırım Orta-


mının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulunda bu çalışmalar yürütülüyor; ancak, bunu
üzülerek söylemek zorundayım, bakanlıklar, kurumlar, kendi izin ve ruhsatlarını, bir
cephe mevzii gibi değerlendiriyor, hiçbir zaman geri adım atılmıyor. Üç yıldan beri
sürekli olarak o toplantılara katılıyorum, toplantılar sonucu, Sağlık Bakanlığı, tüm
yetkilerini illere devretti; ama, diğer hiçbir bakanlık, şu anda, Çevre ve Orman Bakan-
lığı, illere yetki verdi, ne izinlerin birleştirilmesi, ne basitleştirilmesi ne de yetkinin
devri konusunda müspet bir adım atılmadı.

Şu anda gündemde olan GSM yönetmeliği; çünkü, GSM yönetmeliği, EPDK kanunu
ve yönetmeliği sizler için büyük önem arz ediyor. Yönetmelik yayımlanmak için
henüz imzaya açılmadı, belki bu sempozyum sonucunda sizlerin ve toplumun çıkarla-
rı için, bürokrasinin azaltılması için veyahut yetki devri konusunda birtakım müdaha-
leler yapılabilir. Bu konuda sektörünüzün katkısının önemli olacağını düşünüyorum.

Akşamki oturumlar sonucu, özellikle GSM, izinler ve sınıflar konusunda sorularınız


olursa, bunları cevaplandırmaya çalışırız.
52

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
ÜÇÜNCÜ OTURUM

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARI İÇİN


RİSK YÖNETİMİ

OTURUM BAŞKANI:
Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)
KONUŞMACILAR:
Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)
Şükrü ÖZER (PETDER Temsilcisi)
Prof. Dr. Cem AVCI (Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi)

—————o—————

Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)


Üçüncü oturumu açıyorum.

Değerli konuklar, Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Risk Yönetimi konusunda çok
değerli arkadaşlarımızın sunumlarını izleyeceğiz

Bundan önce, akaryakıt ve LPG istasyonlarının risk yönetimi hakkında küçük bir
değinmede bulunmak istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, 2004 yılının Aralık ayın-
da Petrol Piyasası Kanunu, Mart ayında da Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Kanunu, yani
LPG Piyasası Kanunu yayımlanarak EPDK’nın görev ve sorumluluk alanına girmiştir.

Bu kanunlar ile piyasaların serbestleştirilmesi ve yeniden yapılandırılması alanında


önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile piyasa faaliyetlerinin tümüyle
rekabete açılacağı ve her türlü beklenti ile riskin piyasada paylaşılabildiği bir ortamın
oluşturulması hedeflenmektedir. Dolayısıyla, istasyonların da yer aldığı piyasaların
53
risklerden arındırılması konusunda kamu idarelerinin yanında, piyasa taraflarına da
önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Gerek Petrol Piyasası Kanununda gerek Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Kanununda


güvenlik ve risk kavramları üzerinde önemle durulmuştur. Her iki kanunun amaç
maddelerinde, piyasa faaliyetlerinin güvenli ve ekonomik bir rekabet ortamı içeri-
sinde sürdürülmesi gereği öngörülmüş, yine istasyon tanımlarında, teknik kalite ve
güvenlik konularına büyük önem verilmiştir.

Petrol Piyasası Kanununda lisansların verilmesinde pazara giriş açısından teknolo-


ji, kalite, güvenlik ve teşebbüsün sürdürülebilirliği, yani lisanslamada bu esasların
dikkate alınması gerektiği önemle ortaya konulmuştur. Yine, kamunun can ve mal
güvenliği ile kullanıcı haklarına ilişkin hususlara ait usul ve esasların kurumca çıka-
rılacak yönetmeliklerle düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu konudaki ikincil
mevzuat çalışmalarımız büyük oranda tamamlanmış olup, yalnızca petrol piyasası
faaliyetlerini yürüten gerçek ve tüzel kişilerin sigorta usul ve esaslarına ilişkin olarak
düzenlediğimiz ikinci düzenleme olan tebliğ şu anda kurulumuzun gündemindedir,
önümüzdeki günlerde yayımlanacaktır.

Bu konuda, ikincil mevzuat kapsamında öncelikli olarak lisans yönetmeliği ve teknik


kriterler yönetmeliği kapsamında da ayrıntılı olarak konu düzenlenmiştir.

Son kullanıcıların, hepimizin sıkça uğradığı akaryakıt ve LPG istasyonları için risk
yönetiminin önemini hepimiz biliyoruz. Özellikle serbest piyasa faaliyetlerinin yürütül-
mesinin kanunların koyduğu bir zorunluluk olarak görüldüğü bu piyasalarda kaynakla-
rın etkin bir şekilde kullanılabilmesi için risk yönetiminin de fayda-maliyet analizlerini
dikkate alarak optimum noktada belirlenmesi gerekiyor. Bu konuda konunun uzmanı
arkadaşlarımız değerli sunumları yapacak.

Ben sözü fazla uzatmadan kendilerine vermek istiyorum ve ilk olarak Sayın Turgay
Binyıldırım, risk yönetiminin ilkeleri konusunda bize risk yönetiminin belli bir analitik
düşünce çerçevesinde oturtulması gerektiği konusunda tehdit ve kaza değerlendir-
mesi çerçevesinde önemli açılımlar getirecek bir sunum yapacak; buyurun Sayın
BİNYILDIRIM.

RİSK YÖNETİMİ İLKELERİ


Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)
Sayın Başkan, değerli konuklar; sizleri yürekten selamlıyorum.

Konumuz, risk analizlerinin önemi ve temel hususlar. Risk analizlerini hangi temel
hususlara göre yapmamız gerekiyor; ancak, o detaya girmeden önce sizlere ayrı bir
slayt göstermek istiyorum. Gerek risk analizlerinin yapılmasında gerekse İş Kanunu-
54

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

muz ve ilgili yönetmeliklerin hayata geçirilmesinde en önemli görevi yerine getirecek


olan iş sağlığı ve güvenliği, bizim tabirimizle SEÇ dediğimiz sağlık, emniyet, çevre
uzmanlarının rolünü ve görevini burada ön plana çıkarmak istiyorum.

Bizce iş sağlığı ve emniyeti ve çevre uzmanlığı, insan davranışını ve psikolojisini


inceleyerek, hatalardan ders çıkararak –ki, bu, bizim reaktif dediğimiz düşünce için-
de- sürekli öğrenen, kendini geliştiren ve proaktif yöntemlerle insanın yatırımlarının
ve çevrenin zarar görmesini önlemeye çalışan bir bilim dalıdır diyoruz. Dolayısıyla,
bu bilim dalıyla uğraşan gerçek bir uzmanı, basit sınavlarla, testlerle veya verilecek
birkaç sertifikayla tespit etmek mümkün değil.

Geliştirilmiş teknoloji, iyileştirilmiş çalışma yeri koşulları, eğitimi ve mümkün olduğun-


ca donanımlı ve yetkin personele rağmen kazaların meydana gelmeye devam etme-
si, uzmanları bu konu üzerinde çok ciddî araştırmalara yöneltmiştir. Özellikle 1990
yılı civarında yürütülen çalışmalar neticesinde şu sonuçlar ortaya çıkmıştır:

Kaza oluşumunun hemen öncesinde daha önceki tekniklerde de tespit edildiği üze-
re, insanların hatalı davranışları bulunsa da daha arkada sırasıyla bunları tetikleyen
önkoşullar ve önkoşulları besleyen sistem hataları mevcuttur. Bu demektir ki, hatalı
davranışlarıyla kazalara neden olan insanlar, kontrol edemedikleri veya farkına vara-
madıkları veya ansızın oluşan önkoşullar nedeniyle bu hatalı davranışları yapmakta-
dırlar ve doğal olarak da sistem hataları da söz konusu önkoşulları ortaya çıkarmak-
tadır; yani, sorun organizasyoneldir ve temel tespitler aşağıdaki gibidir:

Bir yönetim ve kontrol sistemi yoktur veya üst yönetimin sağlık, emniyet, çevre faali-
yetlerinde bilgisi, bilinci veya katılımı yoktur veya düşüktür. Yönetim, çalışanlarına iyi
örnek olamamaktadır.

Temel sağlık, emniyet, politika ve hedefleri tüm organizasyon tarafından bilinmemek-


tedir veya benimsenmemiştir. Görev tanımı vardır, ancak iş yükü ve görev gereksi-
nimleri tam ve doğru olarak tespit edilememiştir.

Yetki ve sorumluluklar ya gereği gibi dağıtılamamış veya gereği gibi kullanılamamış-


tır.

Organizasyonel hedefler, kişisel hedeflere gerçekçi olarak yansıtılamamıştır. Aynı


şirketin farklı departman veya işkolları arasında gereği gibi uyum, iletişim ve koordi-
nasyon bulunmamaktadır. Söz konusu birimler farklı standart kullanmaktadır.

Risk analizi yapılmamıştır. Çalışanlar, işyerindeki tehlikeleri bilmelerine rağmen, teh-


likenin boyutunu ve üzerlerindeki etkilerini, dolayısıyla, bunların zararlı etkilerinden
kendilerini koruyacak proaktif yöntemleri bilememektedir.

Düzenli bir gözden geçirme ve kontrol mekanizmaları yoktur.


55
Günlük faaliyetlerimiz içinde yer alan tehlikeleri ve bunların tehditler vasıtasıyla ulaşa-
bileceği kaza sonuçlarını mutlaka bilmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde tehlikelerin
risk seviyelerini tespit edebiliriz.

Tehlikelerimizi ne kadar biliyoruz, hepsinden haberdar mıyız, bunlara her gün ne


kadar maruz kalıyoruz ?

İşte risk analizleri, sadece tehlikeleri bilmemizde yardımcı olmayıp, aynı zamanda
risk seviyelerini ve bunları nasıl kontrol edebileceğimiz konularında da bize ışık
tutmaktadır ve en önemlisi, tehlikelerin kazaya dönüşmesine neden olan tehditleri
belirlememize ve proaktif önlemler almamıza imkân vermektedir.

O nedenledir ki, eğer işletmeler, çalışanlarını, müşterilerini, yatırımlarını, çevreyi ve


itibarlarını korumak amacında ise, mutlaka risk analizlerini doğru metot ve kriterler
uygulayarak yapmalıdırlar.

Bu aşamada öncelikle atılması gereken temel dört adım, dört temel soruyu sora-
rak tehlikeyi, boyutlarını, nereye kadar gidebileceğini, nasıl kontrol edebileceğimizi,
bütün bunlara rağmen kazalar ortaya çıkarsa nasıl iyileştirebileceğimizi bize pratik
olarak getiriyor.

Bu temel sorularla başladıktan sonra, tehlikenin etkileri ve meydana gelen kazaların


sıklığı gözönüne alınarak bir matris üzerinde risk seviyesi belirlenir. Hemen belirt-
mekte yarar var, kaza dediğimiz, sonuç değil, kontrolün kaybedildiği nokta veya
andır. Kazanın olduğu anda sadece tehlike kontrol dışı kalmıştır. Örneğin, tehlikeli
madde flançtan sızmaya veya yüksekte çalışan birisi dengesini kaybederek düşme-
ye başlamıştır ve ilk olası sonuca doğru gitmektedir. Bunun sonucunda, yani kaza
sonlandığında belki bir yangın çıkacak veya düşmekte olan kişi hayatını kaybedebi-
lecektir. O halde, tehlikeler ve tehlikelerin içinde bulunduğu faaliyetler bir tarafta,
kaza, yani kontrolün kaybedildiği an ortak noktada ve sonuçlar en sağda olmak
üzere üç farklı aşamayı oluşturmaktadır.

İşte risk analizleriyle temel olarak yapılmaya çalışılan ürünün flançtan kaçmasına
veya yüksekte çalışan işçinin düşmesine neden olabilecek tüm tehditlerin öncelikle
belirlenmesi ve belirlenen bu tehditlerin proaktif bariyerlerle kontrol altına alınabilme-
si ve böylelikle de önlemlerin hayata geçirilebilmesidir.

Bu aşamada bir başka önemli soru da hangi noktaya kadar önlemler alınmaya
devam edilmelidir? Kaç adet bariyer yeterlidir, ne kadar zaman eğitim ve para har-
canmalıdır? Önlemler ve onlar için kullanılan kaynaklar hangi aşamada hâlâ yetersiz-
dir veya hangi aşamadan sonra israfa kaçmaya başlamıştır?

Bu soruların cevabı risk kabul kriterinde yatar. Böyle bir kritere sahip olmadan etkin
kontrol sağlanamayacağı, risklerin yönetilemeyeceği çok açıktır. Dolayısıyla da risk
56

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

analiz çalışmaları amacına ulamayacaktır ya önlemler yetersiz kalacak ya da abartılı


ve aşırı önlemler alınmaya çalışılacaktır. Unutmamak gerekir ki, maliyet ve kaynakla-
rın kontrolü işletmelerin yaşayabilmelerinde temel hususlardandır.

Operasyonel güvenilirlik ve risk değerlendirmesi çalışmaları tamamlandığında –ki,


risk analizleri bunun bir parçası- tespit edilen eksiklikler ve bunlara yönelik iyileştirme
çalışmaları ortaya çıkarılmalıdır. Böyle bir eksikler veya yapılacaklar listesi önleyici
ve düzeltici aksiyon planları adı altında hayata geçirilmelidir.

Yürütülmüş araştırmalar açıkça göstermiştir ki, ülkemizde ve bazı Avrupa ülkelerin-


de dahi risk analizleri tam ve doğru şekilde yapılamamıştır. Bunun başlıca nedenleri
aşağıdaki gibidir:

Birincisi, detaylı bir tehlikeler listesi hazırlanamamış, dolayısıyla, o işletmedeki veya


o operasyondaki tüm tehlikeler gereği gibi değerlendirilememiştir. Tehlikelerin açı-
ğa çıkmasına ve kazaya dönüşmesine neden olan tehdit kavramı ya bilinmediğinden
ya da tam olarak anlaşılmadığından yapılan çalışmalar amacına ulaşamamıştır. Yani
buraya döndüğümüzde, tehlikenin tehdit vasıtasıyla kazaya ulaştığını görüyoruz.
Oysaki, tehdit kavramının bilinmesi ve mevcut tehlikelerin kazaya dönüşmesine
imkân verecek olan tehditlerin belirlenmesi, risk analizi çalışmalarının en önemli ve
olmazsa olmaz koşulu ve risk yönetiminin kalbidir.

Yapılan çalışmalarda önlem olarak kullanılan bariyer tiplerinin bilinmediği gözlenmiş-


tir. Örnek olarak, proaktif bariyerler sadece tehditlerin kontrolünde kullanılırlar, yani
kazanın oluşmaması için vardırlar; ancak, her şeye rağmen kazanın oluşması duru-
munda zarar ve ziyanı azaltacak, gerekli iyileştirmeleri bir an önce devreye sokacak
önlemler ise reaktif bariyer veya çözümler olarak adlandırılırlar. O nedenle, proaktif
ve reaktif bariyerler, farklı amaçlara hizmet eden, farklı süreçlerin elemanlarıdır ve
risk analizi çalışmalarının ikinci önemli kavramıdır. Bir örnek vermek gerekirse, yük-
sekte yapılan bir çalışmayı, yükseklik farkı nedeniyle tehlikeli bir operasyon olarak
ele aldığımızda, yani yükseklik, karşımıza bir tehlike olarak çıkıyor. Dolayısıyla, her
yüksekte yapılan çalışmada ister istemez tehlikeli bir operasyon oluyor. Kaza, yani
kontrolümüzü kaybettiğimiz an veya olmasını istemediğimiz şey bu diyagrama göre
düşmek. Düşmeyi istemiyoruz; düştüğümüz zaman olası sonuçların en son gidebi-
leceği yer ölümdür. Dolayısıyla, yüksekte yapılan her çalışma ölümle sonuçlanabi-
liyor; ancak, ne olur da biz düşeriz sorusunda tehditlerimizi iyi belirlememiz lazım.
Örneğin, kırılgan bir zemin olursa bu bir tehdittir, düşebiliriz; eğimli ve kaygan bir
çatı üstünde çalışıyorsak, bu, bizim düşmemize neden olabilir, bu başka bir tehdittir.
Sağlık sorunumuz, yükseklik korkumuz varsa bu ayrı bir tehdittir. Yüksekte çalışan
bir işçinin kullanmasını istediğimiz bir emniyet kemeri veya emniyet ağını düşündü-
ğümüzde bir önlem alıyoruz, proaktif midir reaktif midir diye düşündüğümüzde,
istisnalar haricinde hemen hemen emniyet kemeri, emniyet ağı dahil tüm emniyet
ekipmanları birer reaktif bariyerdir, düşmeyi önlemez, sonucunu değiştirmeye yöne-
liktir. Dolayısıyla, emniyet kemerlerine, kişisel koruyuş ekipmanlara çok fazla güven-
memek gerekiyor; ana amacımız, proaktif yaklaşımda kazaların olmaması.
57
Risk kabul kriteri tespit edilmediğinden kontrol bariyerlerinden beklenilen kalite ve
etkinlik tam anlamıyla temin edilememiştir. Dolayısıyla, tehlikenin kazaya dönüşme
yolu açık kalmıştır.

Bir başka eksiklik, çalışmaların sonucunda düzeltici eylem planları ya gereği gibi
hazırlanamamış veya gereği gibi hayata geçirilememiştir. Tedavi uygulamadan, yani
ilaç kullanmadan hastalık iyileşemeyeceği gibi, düzeltici eylem planları da veya önle-
yici eylem planları da hayata geçirilmeden sadece risk analizi çalışmalarıyla tehlike-
ler kontrol altına alınamaz, kazaların olması önlenemez.

Sonuncu madde, zaman içinde meydana gelen değişiklikler veya değişen koşullar
yapılan risk analizi çalışmalarına bu zaman zarfında işlenememiştir.

Verdiğimiz örneği, size özetlemeye çalıştığım konuyu çok çarpıcı başka bir örnekle
daha tazelemek istiyorum. Ateş ve barut, yan yana gelmemesi veya birbiriyle temas
etmemesi gereken iki maddedir; her ikisi de tehlikeli maddedir, yani bizzat tehlike-
nin kendisidir. Bu iki maddenin kontrol dışı birleşmesi kazadır. İstemediğimiz olay
budur. Kaza olmuşsa, bu iki madde birleşmişse, demek ki, bizim kontrol sistemimiz
zafiyete uğramış ve çökmüş demektir. Bu kaza sonucunda, yani bu iki maddenin
birleşmesi sonucunda meydana gelebilecek patlama, yangın, yaralanmalar veya
ölümler farklı birer sonuçtur ve o anki koşullara göre gelişir. Ateş ve barutun bir
şekilde bir araya gelmesine neden olan tüm unsurlar veya bu ortamı sağlayan her
koşul bir tehdittir.

Değerli katılımcılar, tehlikeyi belirlemek yetmiyor, asıl önemli olan şu ana kadar
gördüğüm risk analizi çalışmalarında gereği gibi belirtilmemiş olan veya hiç bahse-
dilmemiş olan tehditlerdir. Tehditlerimizi görmeden kazaları önlemenin risk analizi
yapmanın imkânı yoktur.

Tehditlerin kontrolüne yönelik kullanılan önlemler proaktif bariyerlerdir, yani yönetim


sistemleri gibi, çalışma izinleri gibi, sağlık kontrolleri gibi; bütün bu çalışmalarımız
proaktif olarak düşündüğümüz tedbirler, bariyerler içinde yer alıyor.

Sonucu değiştirmeye, yani kaza sonrasındaki sonucu değiştirmeye, zararı azaltma-


ya, yangını söndürmeye, yaralıyı kurtarmaya yönelik tüm önlemler ise reaktiftir ve
bunlar risk analizinin tüm ana önemli parçalarını oluşturmaktadır.

Teşekkür ederim.

Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)


Teşekkürler Sayın BİNYILDIRIM.

Risk kavramına analitik ve bilimsel bir yaklaşım getirilmesi ve çözümlerin de ona


göre üretilmesi konusunda çok aydınlatıcı bir sunumdu; tam bu noktada akaryakıt ve
LPG işletmelerinde risk yönetimine endüstriyel yaklaşım örnekleri isimli sunumunu
yapmak üzere Sayın Şükrü ÖZER’i davet ediyorum.
58

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Sayın ÖZER’in sunumunda, özetle akaryakıt ve LPG işletmelerine risk yönetiminde


mikro ve makro yaklaşımlarla çözüm üretilmesine ilişkin değişik modeller öngörül-
müş.

Buyurun Sayın ÖZER.

AKARYAKIT ve LPG İŞLETMELERİNDE


RİSK YÖNETİMİNE ENDÜSTRİYEL
YAKLAŞIM ÖRNEKLERİ
Şükrü ÖZER (PETDER Temsilcisi)
Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli katılımcılar; hepinize saygılarımı sunarım.

Turgay Beyin sunumunu yaptığı genel prensipler açısından risk yönetimi değerlendir-
mesi mefhumunu müteakip, benim yapacağım şey, birtakım tipik örneklemelerle risk
değerlendirme ve yönetim süreci, akaryakıt istasyonları ağına nasıl uygulanabilirin
örneklerini vermektir.

Biraz önceki genel doğrular ve prensipler doğrultusunda birtakım formatlar kullana-


bilirsiniz, herkesin farklı format, değişik çizelgeler kullanma imkânı vardır. Genellikle
endüstride kabul edilen bir formatı örnek olarak karşınıza koymak istedim. Öncelikle
tehlikeleri, tehlikelerin etkisini tespit etmemiz ve mevcut önlemleri koymamız lazım.
Çünkü mevcut önlemlerin mutlaka kalan riskleri azaltıcı etkisi vardır. Arkasından bun-
ları daha da bertaraf etmek için, yani risk azaltıcı önlemleri daha da artırmak sure-
tiyle birtakım tedbirler alıyorsanız, bunların neticesinde bir ikinci risk değerlendirme
döngüsü oluşur. Sonuçta, kalan risklerinizin hesabını yaparsınız. Bu, asla bitmeyen,
sonu olmayan canlı, yaşayan süreçtir. Her seferinde döner bakarsınız, hatta zaman
zaman koşulların değişimiyle ilgili olarak da bunun bakımını yapmak durumunda
kalırsınız.

Bir örnek vermek istiyorum; pompalar ya da akaryakıt dispencerleri dediğimiz ekip-


manlar, hepinizin akaryakıt istasyonunda gördüğü en temel araçlar. Bunların bakımı
var, bu bakımlar yapılırken bile bakımlar emniyeti tesisen yapılır. Ekipmanın hem
uygun çalışmasını hem de emniyetinin tesisi için yapılan çalışmalardır; ama, bunu
yaparken bile karşınıza risk var mı yok mu diye bir değerlendirme yapmanız gereken
bir süreç yaşamanız lazım. Bu süreçte tehlikeleri belirlemeniz lazım.

Aktiviteyi veya tehlikeyi konuşursak, burada ya hortumunun değişiminden ya taban-


ca değişiminden bahsetmemiz lazım veya müşteri aracı ile bakım görevlisinin çar-
pışması sonucu yaralanma meydana gelebilir. Benzer çok değişik örnek bulabilirsi-
59
niz. Bunun birini pompa sahasında canlı olarak görelim. Buradaki hadise şu: Statik
elektrik problemi; pompa bakımını yapan insanlar, doğru kişisel koruyucu donanımla
donanmış değillerse, onların da karşılaşacakları muhtemel olaylardan biri bu olabilir.
Tabiî ki, uygun koşullar olması lazım, uygun akaryakıt buharı ve uygun hava karışımı-
nın olması lazım. O anda da üzerinde statik yük bulunan, bakım işini yapan elemanın
pompa kapağı açıksa hele, birtakım şartlar bir araya gelirse bunun olmaması için bir
sebep yok. O zaman, risk değerlendirmesinde burada bunun ne sıklıkta olabileceğini
düşünmemiz lazım, etkisinin ne olabileceğini düşünmemiz lazım. Mesela, bu olayda
ikinci üçüncü derece yanıklar söz konusu olabilir veya yangın, başka birtakım faktör-
ler varsa, örneğin yere dökülmüş akaryakıt gibi daha fazla da büyüyebilir.

Burada gördüğünüz örnek yurt dışından, bizdeki gibi pompa görevlisi insanların
olmadığı, self servis istasyonlar. Oralarda da müşterilerin bunlara maruz kalmaması
için yine bir risk yönetimi, risk değerlendirmesi yapmışlar ve müşterilerin, pompayı
araçlarına yerleştirdikten sonra tekrar araçların içerisine girmemelerini salık vermiş-
ler. Kendilerini mümkünse aracın metal aksamına ellerini dokundurarak statik elekt-
riği boşaltmaları istemişler.. Yazılı tabelalarda bunlar var.

Ülkemizde sık karşılaştığımız, pompa sahasında olabilecek bir örnek: Standart olma-
yan taşıma kaplarıyla dolum yapılırken başka hatalar da eklenirse, örneğin bidonun
yere konulmadan başka bir şasi üzerinde statik elektriği yere boşaltmayacağı koşul-
lar da söz konusu olursa, birtakım parlamalar da söz konusu olmakta. O zaman
burada da bir risk değerlendirmesi yapıp, endüstri olarak uygun levhalar asarak
müşterilerin bu kabil taleplerle gelmemelerini temin etmeniz lazım. Yasa koyucula-
rın bunlara dikkat etmesi lazım, tabelaları gözetmesi lazım. Akaryakıt endüstrisinde
müşterilerin bu konudaki yönlendirilmelerini sağlamak üzere pompa görevlilerinden
tutun, istasyon yöneticilerine kadar insanların eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır.

Küçük bir mikro risk alanı seçelim, hepinizin bildiği gibi, istasyonların bir kısmında
akaryakıt servis gözleri ve bunlarda kaldırma araçları vardır. Kaldırma araçlarının
konvansiyona oranlarını biliyorsunuzdur, iki şaft üzerinde veya tek şaft üzerinde yük-
selen araç kaldırma mekanizmalarıdır bunlar. Bu tip yerlerdeki faaliyetleri sıralamak
isterseniz, aracın kaldırılmasından tutun, basınçlı araç yıkamak, yağ değişimi yap-
mak, lastikleri değiştirmek, kaynak yapmak, hatta radyatör suyunu değiştirmek gibi
faaliyetler vardır ve hepsi de kendi içerisinde uzmanlık gerektiren sahalardır.

Bu görevleri mutlaka bir şekilde sıralamanız ve sonra her birinin tehlikelerini listele-
meniz gerekir. Mesela araç devrilme tehlikesi, buradaki yere dökülmüş olan yağla-
rın temizlenmemesinden kaynaklanan kayma ve düşmeler söz konusu olabilir. Yağ
değişimi yaparken sıcak yağ damlaması neticesinde insan elinin kolunun veya diğer
uzuvlarının yanması söz konusu olabilir. Önemli olan, bütün faaliyetleri sıralayıp bu
faaliyetlerin her birinin altındaki tehlikeleri iyi listeliyor olabilmeniz.

Burada yine risklerinizi, şiddetine ve olasılığına göre sıralayıp bir skala kullanıp –bu
skala değişebilir- isterseniz 5-5 matris kullanırsınız, isterseniz 4-4, hatta 5-4, iste-
60

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

diğiniz gibi kullanabilirsiniz; bunları değerlendirdikten sonra risklerinizi belirlersiniz.


En sağdan bir önceki kolona bakarsanız, risklerin şiddetlerini, şiddet ve olasılığın
çarpımı neticesinde büyüklük olarak görüyorsunuz. Bunlar belli kabullenişlere göre
tespit edilir. Ölüm, ciddî yaralanmalar çok büyük bir risk olarak kabul edilmeli; sizin
kabullenmelerinizdir bunlar. Sonuçta oluşacak olan maddî hasarlar, sizin, yine risk-
leriniz olarak ortaya çıkabilir. Sonuçta, sizin repitasyonunuza gelecek olan zararlar
yine sizin risk olarak kabul edeceğiniz değerler olabilir.

Bunlara bir de referans numarası verirseniz, 5-5 bir risk matrisi üzerine boston
karesine yerleştirirsiniz ve bundan sonra öncelikle neye ateş etmeniz gerektiğinin
kararını organizasyon olarak, yönetim grubu olarak veya liderlik ekibi verirsiniz ve
bununla ilgili uygum çözüm noktalarını bulmaya doğru gidersiniz.

Gelelim hadiseye biraz daha büyük çapta bakmaya. Bir istasyon şebekesi düşünün
ilk baktığımızda; istasyonlarda ekipmanlar, biraz önce bahsettiğim yanlış bidon kulla-
nımı; bunlar örnek sadece. Burada maksat, bütün genel değerlendirmeler neticesin-
de sizin bütün makro risklerinizi yine böyle bir tablo üzerine yerleştirmeniz lazım.

Şimdi ne yapacağız; yapacağımız şeyler basit; birtakım programlar uygulayacaksı-


nız, mesela istasyonlarınızın sigorta programı vardır. Sigortalama neticesinde size
hasarlar rapor halinde döner. Bu raporları sonuçları itibariyle kategorize edersiniz,
nerede neyle karşılaştığınıza bakarsınız, tanker hasarı, elektronik hasar, birtakım
doğal hatalar, araç çarpmaları, hırsızlık, pompa gibi birtakım kategorizasyonlar
yaparsınız ve bunlarla ilgili birtakım programlar geliştirmek istersiniz.

Hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, ucuz atlatılan kaza raporlamaları meşhur aysberg, buzda-
ğının denizin altında görünen kısmını oluşturan kazalardır. Yani sonuçta yaralanmay-
la berelenmeyle bitmez, ancak bir gün gelir de şartlar uygun olursa, sonucu ölüme
dahi varabilecek çok yüksek maddî hasarlara ve birden fazla ölümle sonuçlanabile-
cek kazalarla karşılaşabilirsiniz. İşte onun için bu programlar sizin için çok faydalı-
dır, bunları da kategorize edersiniz, bunlarla ilgili önlemler paketini de hazırlarsınız.
Bunlar hep size trend verir.

Siz, istediğiniz kadar ekipmanların önüne bariyer de koyun insanları istediğiniz


kadar eğitin, neticede iş dönüp dolaşıp orada çalışanın mantalitesiyle bitmektedir.
Dolayısıyla, eğitim de dahil olmak üzere davranış biçimini değiştirici programlar
geliştirmek durumdayız

Böyle bir program neticesinde birtakım analizlerle belirli trendleri ve belirli kalem
risklerinizi bulabilirsiniz. Biraz önceki hadisede ekipmanlarla ilgili plasmanlar yapıyor-
dunuz, burada ise belki eğitiminizi gerektirecek eğitim sınıflandırmanızı yapabilecek
sonuçlarla karşı karşıyasınız.

Araçlar, terminallerden istasyonlara kadar taşıma yapıyorlar ve tehlikeli bir meta


taşıyorlar. Dolayısıyla, geçtikleri, gittikleri yollardaki yolun özelliklerini bilmeleri de
61
çok önemli, o zaman, siz, organizasyon olarak, güzergâhların birer birer risk değer-
lendirmelerini yaparsınız. Yüksek riskli yolları en başa koyup, o tip güzergâhlardaki
nokta riskleri tespit edersiniz ve alınması gereken, sürücü tarafından dikkat edilmesi
gereken hususları belirlersiniz, onlarla paylaşırsınız.

Oganizasyonunuzun seçeceği bir yönetim sistemi olması lazım, yani sabahki konuş-
macıların belirttiği iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının organizasyonlardaki karşılığı
olan SEÇ yönetim sistemini geliştirirsiniz. Bunu her sene gözden geçirirsiniz, belirli
kontrol noktalarınızla karşılaştırıp, geçtiğiniz dönemde bunları ne kadar doğru yapıp
yapmadığınızı gözden geçirirsiniz ve size aksiyonlar çıkar.

Herhangi bir proje yaparken, bizim istasyonlar grubunu dikkate alırsak, yeni bir istas-
yon yaptığınızda bu istasyonu sıfırdan sonuna kadar inşasının bitip de operasyonlara
teslimine kadar, hatta ilk operasyon testinde SEÇ gözetimi sürecinden geçirirsiniz.

Emniyetli pasaport sistemi uygulamaları yaparsınız; yani, sizin belli kriterleriniz olur,
bu kriterleri yerine getirmeyen sürücüleriniz tehlikeli madde taşıyamazlar. Müteahhit-
leriniz, belirli şartları yerine getirmedikçe, yani iş izin sistemlerini, yüksekte çalışmay-
la ilgili kuralları ve saireye uyum göstereceklerini ispat etmedikçe, sizinle beraber
çalışamazlar. Bunların bir akreditasyon süreci vardır. Geçmişleriyle birlikte geleceğe
yönelik rabıtaları değerlendirilip sizinle ancak o şekilde iş yapabilirler.

Bir de istasyonlarınıza tek tek gidip her bir istasyon bazında sıkı bir risk denetimi
yapabilirsiniz. Tanklarınızın kaç yaşında olduğuna, zemin koşullarına bakarsınız, örne-
ğin yakında bir dere yatağı var mıdır yok mudur gibi değerlendirmelerde bulunursu-
nuz ve istasyonlarınızda 20 yaşına gelen tankları değiştirirsiniz. Böyle bir program
sahibi olursunuz.

Endüstride neler yapılıyor, onları görelim resimlerle.

Eğitimle ilgili birçok dokümanımız, uyarıcı plakalarımız ve levhalarımız var. Hem de


acil durumda ne yapılması gerektiğini yönlendiren bilgilendirme gereçleri. Birtakım
şartlara göre değişen posterle çalışan kesimin dikkatine birtakım tehlikeleri sunma,
onlarla birlikte tıpkı yeni çıkan iş güvenliği yönetmeliğinin çalışanları da risk değer-
lendirme sürecine katmak anlamında söylüyorum ki, bizim endüstrimiz bunu zaten
yapmakta, yani çalışanlarımızı biz bir masa etrafına koyup, önce tespit ettiğimiz
riskleri, onların bakış açısı süzgecinden de geçirmek isteriz.

Örneğin herhangi bir riskli işe başlarken, bu yüksekte çalışmayı gerektiren bir iş
olsun, burada tespit edilen riskleri, o iskele üzerine çıkacak çalışanlarla gözden geçi-
ririz; okuyup anladıklarından, karşılıklı tartışmalardan anlarız. İşte risk değerlendirme
ve yönetim sürecine çalışanların katılmasından anladığımız ve bu sabah duydukları-
mızdan da son derece memnun olduğumuz süreç budur.
62

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Aynı şekilde endüstrimizde değişik yerlerde güvenlikle ilgili birtakım önlemler de


almak durumundayız, eğitimler vermek durumundayız.

Emniyetli dolum yapmak için birtakım şartları yerine getirmek zorundayız; yani, tan-
ker dolumlarını yaparken tanker sürücülerimize tanker topraklamasını tesis etmeden
boşaltım işlemine başlamamalarını anlatmamız gereklidir. Bunu, gerek levhalarla,
yani çalışma kılavuzlarını istasyonda bulundurarak, gerekse de istasyonun altyapısı
olan topraklama değerlerini makine mühendisleri odasının denetiminde topraklama
değerlerinin ölçümünü yapıp periyodik aralıklarla yerine getirmek gerekir.

Bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Türkiye’deki 9 bin istasyonun mutlaka en az % 35-40


arası bodrumlu istasyonlar, bir şekilde zamanında değişik amaçlarla kullanmak üze-
re tesis edilmişler. Riskleri kontrol altına alıcı önlemler almak zorundayız. Bunlar
gaz redaktörleri; bir gaz sızıntısı olduğu takdirde bütün sistemin elektriğini kese-
cek, elektronik otomatik kesici sistemler olmak üzere detaylandırılabilir. Mahallin,
lokasyonun bulunduğu özellik dolayısıyla risklere göre farklı başka ilave önlemleri
de alırsınız

Bütün bu işleri yaparken çalışma kurullarının olması lazım. Yani enerjiyi devredışı
bırakma gibi kurallarımızın olması ve bunları öğretmemiz ve müteahhitlere anlat-
mamız lazım.

İstasyonlarınızda sigara içilmemesi konusunda müşterilerimizi bilinçlendirici birta-


kım aktivitelerde bulunmak lazım. Geçenlerde Shell’in istasyonlarında uyguladığı bir
faaliyet oldu.Yakın gelecekte yine PETDER üyesi olan firmalar aynı şekilde bu faaliye-
ti devam ettirecekler, hatta genel bir faaliyete girilmesi düşünülmektedir.

Eğitimi, gerektiğinde ve yine riske bağlı olarak çalışanlarınızın ayağına kadar götür-
mek zorundasınız. Bizim endüstrimizde PETDER üyesi olan firmalarda bu faaliyetler
biteviye periyodik olarak devam ettirilmektedir; çünkü, bizim sektörümüzde perso-
nel değişim oranı yüksektir, dolayısıyla, sık sık bu eğitim programlarını değiştirip
açığınızı kapatmak durumundasınız.

Emniyetli sürüş tekniklerini, son derece tehlikeli maddeler taşıyan sürücülerinize


vermek durumundasınız.

Yeraltı sistemlerinizi en emniyetli sistemlerle donatmak zorundasınız,örneğin esnek


hatlarla ve geçirgenlik olasılığını en alt düzeyde tutan sistemler kullanırsınız, taşkan
kovaları kullanırsınız.

Bütün bunları yaptığınız takdirde riskleriniz, başta gördüğünüz yerlerinden kımıldar-


lar ve kontrol edilebilir yerlere gelmeye başlarlar. Daha da ilave önleyici tedbirler
alarak, onları bir sonraki sunumumuzda daha sol tarafa yanaşmış, mesela aşağıya
doğru yanaşmış görürsünüz.
63
Kısaca, istasyonlardaki risk değerlendirmesini yapmanız için alan tespitleri yap-
manız ve sonra her bir alan içerisinde hangi operasyonlar var, bunların tespitini
yapmanız lazım. Bunların da alt başlıkları olan tehlikeleri tek tek belirledikten sonra
hangi sahada çalışıyorsanız o sahadaki işleri belki kategorize etmeniz lazım. Sizin
asıl işiniz akaryakıt sektörü olduğu için önce pompalarla yeraltı tankları ve hatlarıyla
ilgilenmeniz lazım. Ama, yarı önemli işler olan, sizin için yarı asal iş olan yıkama,
fırçalı yıkama, araç lifleri gibi şeyleri hem yarı tali hem de tali işler olarak belirleyip
değerlendirmeniz gerekli; çünkü, onlarda da riskler vardır.

Şimdi, tipik bir risk değerlendirme programını kullanabilirsiniz. Bunu kullanmak size
şu yararı getirir: Siz, bunu vesika olarak bir sonraki dönem için saklarsınız. Yani alan-
ları belirlersiniz, alanlar içerisindeki tehlikeleri tek tek girersiniz. Onların olasılıklarını
ve sonuçtaki etki-şiddetlerini belirlersiniz, daha sonra risklerinizi tespit edersiniz,
onların altında alınması gereken tedbirleri sıralarsınız, bunları basit bir bilgisayar
programıyla ya da manuel sistemlerle de yapabilirsiniz. Biz, endüstri olarak çeşitli
vesilelerle bilgisayar yöntemleri de kullanabiliyoruz ve endüstriyle de elimizden gel-
diğince bunları paylaşmayı ülkemizin çıkarları açısından, bu memleketin üzerinde
yaşayan insanların emniyet ve güvenliğini teminen paylaşmaya sonuna kadar hazırız.
Çünkü, böyle bir sistem yurt dışında endüstri tarafından kullanılıyor. İngiltere’de yine
bizim PETDER gibi bir araya gelmiş şirketler kullandırıyor. Dolayısıyla, bizlerin de
bunu yapmaması için hiçbir sebep yok.

Sabahleyin duyduklarımız son derece cesaret verici, sadece ezbere, basma kalıp
mesafelere bağlı kalmaksızın birlikte çalışarak risk değerlendirmesi yaparak mantık-
lı doğru sonuçlara varabilmek üzere bize bir ufkun açıldığını görüyoruz. Zaten bu
olumlu çalışmayı TSE ile bir şekilde başlatmış bulunmaktayız sonucunun da gelece-
ğini ümit ediyoruz. İnşallah hep birlikte, güvenli, insanların güvenle çalışabildikleri,
güvenle servis alabildikleri çalışma ortamlarını yaratacağız .

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)


Teşekkür ederiz.

Risk dediğimiz zaman risk altındaki alanlar kamunun can, mal ve çevre güvenliği açı-
sından risk yönetimi ve tehdit ve tehlike değerlendirilmesi ve güvenlik önlemlerinin
alınması gerekmektedir. Bu anlamda, çevre de risk yönetimi açısından en önemli
alanlardan birisidir.

Bu konuda Sayın Prof. Dr. Cem AVCI, çevre açısından risk yönetimi konusundaki
sunumunu yapacaklar; buyurunuz.
64

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

ÇEVRE YÖNETİMİ AÇISINDAN


RİSK YÖNETİMİ
Prof. Dr. Cem AVCI (Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Teşekkür ederim.

Programın sonundayız, herkes yorgun, benim size bir mesaj vermem lazım ve karşı-
nızda bir akademisyen var, yani riskli bir durum. Ne yapmamız lazım; önleyici tedbir
olarak, konuşmamı, net, öz ve hafif tutmam lazım; onun için hazırlıklı geldim.

Konu, esasında çevresel risk değerlendirmesi olmakla beraber bu konuların en fazla


akaryakıt istasyonlarında uygulandığı alan olarak toprak ve yeraltı su kirliliğini size
anlatmaya çalışacağım.

Genelde akaryakıt istasyonlarındaki işlemler mevcut çevre yönetmelikleri tarafından


iyi bir şekilde kontrol edilmektedir. Yani istasyonda, biraz evvel gösterilen tank temiz-
liği yapıldığı takdirde ortaya çıkan tehlikeli atıklar oluşuyor. Bunlar varillere konuyor,
varillerle, sabah söylenildiği gibi, İzaydaş tesisine götürülüyor. Atık yağlar oluşturul-
duğu takdirde, bunların sahada nasıl tutulacağı, nasıl toplanacağı ve ne kadar zaman
içinde alınması gerektiği atık yağların kontrol yönetmeliğinde belirtilmiştir.

İstasyonunuzda araba yıkama tesisi varsa, buradan çıkan kirli suların hangi deşarj
limitlerine göre arıtılması gerektiği net olarak yönetmeliklerde yazılmaktadır. O açı-
dan, mevcut çevre yönetmeliklerinde çok aşırı derecede bir belirsizlik yok.

Esas problem, akaryakıt istasyonlarında bir şekilde bir sızmadan dolayı yaşanan
toprak kirliliğindedir. Tank delinebilir, hatta kaçak olabilir, dolum esnasında kaçak
olabilir; toprağınızın ve istasyon altındaki yeraltı suyu kirlendiği takdirde mevcut yasa-
lar, bunları sizi, temizlemekle, iyileştirmekle yükümlü kılıyor.

Mevcut yasalara baktığınızda bunların uygulanması oldukça zor ve pahalı. Hem tek-
nik açıdan istenilen düzeydeki temizleme kriterini tutturmak imkânsız, hem, sizin,
işletici olarak buna yönelmeniz çok büyük malî külfet getirir.

Akaryakıt istasyonunda toprak ve yeraltı suyuyla ilgili çevre kirliliği oluştuğu takdirde
şu sorular akla gelir. Geçmiş faaliyetlerden, yani tankların delindiği takdirde ya da
hatlarda kaçak olduğunda geçmişte oluşan bir faaliyetten etkilenmiş sahaları nasıl
tetkik ederiz; bunlarla ilgili henüz standartlar yok.

Toprak ve yeraltı suyu kirliliği inceleme kriterleri ve değerlendirmeleri nelerdir? Bun-


larla ilgili şu anda kriterler yok. Mevcut yasalar diyor ki: Toprak ve yeraltı suyunu
kirlettiğiniz takdirde bunları iyileştirmeniz lazım. Peki, hangi seviyeye kadar bunu iyi-
leştireceksiniz; kirleticilerin tamamını mı giderecek, kirlilik ölçülemez seviyeye kadar
65
mı iyileştirilmelidir veya bizim burada savunmak istediğimiz kirlilik seviyelerinin insan
ve doğaya olan riskleri mi değerlendirmelidir? Esasında risk yönetimi burada devre-
ye giriyor. Risk yönetimi istasyonlarda toprağınız kirlenmişse ve istasyon altındaki
yeraltı suyu kirlenmişse, bunun, temizlemeye, iyileştirmeye yönelik bir risk modeli
geliştirmemiz lazım.

Bu gibi problemlerle, bizden evvel, gelişmiş ülkeler karşı karşıya geldiler ve bunların
tecrübeleri var. Oldukça geniş çapta, çok da para harcamışlar. Bu konuda en fazla
deneyimi olan ülke, tabiî ki, Amerika Birleşik Devletleri’dir. 1990’dan evvel risk bazlı
bir iyileştirme metodolojileri yoktu. Amerikan halkının gözünde çevre önemli olmaya
başladığı zaman, oradaki çevre bakanlığı, kirleticilere büyük meblağlar ödeterek bu
türlü iyileştirmeye gittiler. 20 sene içinde şu neticeler ortaya çıktı:

İyileştirme maliyetleri için 50 milyar dolar harcandı. Tamamen sahaları temizleyeme-


diler, petrol kirliliği olsun, ağır metal kirliliği olsun, daha evvelki tabiî haldeki duruma
getiremiyorlar, bunu yapacak yeteri kadar teknoloji ortada yoktu, şu anda da yok.

Ülke çapında baktıklarında yaklaşık 2 milyon potansiyel sızdırması olan yeraltı depo-
lama tankı vardı ve bunların toplam maliyeti, eğer tamamen temiz yapmak için bir
girişimde bulunsalardı 300 milyon dolar para bulmaları gerekiyordu. Bütün bu faali-
yetler sonucu Amerikan Çevre Bakanlığı yetkilerinde birçok çevre fonu oluşturmuş-
lardı ve 95 yılına kadar bunların paraları tükenmişti.

Netice olarak, 90’dan sonra dediler ki: Biz bunu tamamen temizleyemiyoruz, risk
bazlı bir yönetime gidelim. Hollanda, toprak kirliliğine eskiden A, B, C seviyeleri
olarak tanımlıyordu; A seviyesinde bir liste var, diyor ki: Krom seviyesi toprakta şu
değeri aşmaması gerekiyor, krom seviyesinin aştığı takdirde o temiz toprak olmak-
tan çıkıyor.

B: Orta seviyede temiz olarak tanımıyor, yine bir tablo var.

C’de, çok kirlenmiş. A B, C türü çok basit bir yaklaşımla temiz ile kirli saha arasında
bir toprak iyileştirme kriteri ortaya koymuşlardı. Fakat, Hollanda’daki tecrübede bu
sistemin yürüyemeyeceği, kirlenmiş olan toprak ve yeraltı sularının temizlenmeyece-
ği yönünde bir kanaat getirildi. Onun için, 2000 senesinde Hollanda Hükümeti risk
odaklı inceleme ve temizlemeye geçti.

İngiltere biraz daha akıllıca davrandı, 95 senesinde direkt olarak risk bazlı çevre
yasasında yer verdi, onun için, kanuni kılavuzda 2000 senesinden itibaren risk bazlı
iyileştirme yöntemleri kullanıyor.

Biz ne yapıyoruz; Türkiye’de 2001 yılındaki toprak kirliliği kontrol yönetmeliği, esasın-
da Hollanda’nın 2000 senesinde terk ettiği, yaklaşık temiz toprak kriterini kullanarak
toprak kirliliğini tespit ediyor; yani, A seviyeleri olarak ağır metalin, kromun, toprağın
içindeki PH seviyesi 6’nın altındaysa 100 mg/kg temiz toprak olarak tanımlanıyor.
66

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bunun üzerindeki herhangi bir krom belirtisi varsa, diyelim ki 150mg/kg çıkıyorsa
o sahada, bu, kirli toprak sayılıyor ve bunun temizlenmesi 100mg/kilograma kadar
isteniyor. Yani, biz, Avrupa’daki birçok gelişmiş ülkenin, Amerika Birleşik Devletleri-
nin parası yetmediği için temizleme teknolojileri olmadığı için terk etmiş olduğu bir
sistemi biz Türkiye’de şu anda uygulamaya çalışıyoruz.

Tabiî, bu durum karşısında istasyonlarda oluşan çevre kirliliği de şu anda bu toprak


kirliliği kontrol yönetmeliğine tabi oluyor. Onun için, burada anlatmaya çalıştığım risk
bazlı bir yaklaşım olursa hem çevreyi koruma açısından yapılacak harcamalar daha
sağlıklı bir çerçeveye oturur hem de bunu insanlar yapmaya başlar. Çünkü, elde
edemeyeceği bir hedefe doğru insanlar para harcamak istemezler.

Gördüğünüz gibi, mühendislik açısından en uygun hedef, tabiî ki, hem ekonominin
hem temizleme tekniğinin optimum bir noktasını yakalamaktır. O da şunu gösteriyor
ki, çok para harcayarak toplam riski az miktarda azaltıyoruz.

Öte yandan bizim yönetmeliğimizde henüz mevcut olmayan, fakat daha evvel herke-
sin de en azından insan sağlığı koruma açısından risk bazlı yönetimin ortaya koyma-
sı gereken bir risk hedefi var. Risk hedefi de şu: Biz, istasyonlarda ne kadar kirli
toprak bırakabiliriz, ne kadar kirli yeraltı suyu bırakabiliriz sorusunun cevabı, risk
bazlı bir yaklaşımla verilebilir. Eğer hepsini temizleyemeyeceksek, insan sağlığını
tehdit etmeyecek noktayı yakalamamız lazım.

Risk nasıl oluşuyor? Kirletici kaynağı toprağa ve yeraltı suyuna nüfus ettiği takdirde
bunun, bir insana ya da bir hayvana ya da bir bitkiye ulaşması için ki buna alıcı
ortam diyoruz, bir yayılma mekanizması olması lazım; yani, bu kirliliğin toprağa girip
bir şekilde yayılması lazım.

Ancak bu üçü bir arada olduğu takdirde çevresel risk var. Bunlardan bir tanesi,
herhangi bir alıcı ortam yoksa, o zaman riskimiz de yoktur. Belki de o zaman Türki-
ye’deki mevcut toprak kirliliği yönetmeliğine göre temizleme ihtiyacı duymayabiliriz.
Onun için, bu üçünün bir arada olması lazım ki risk oluşsun.

Kirlilik bir kere toprağın içine girdiği takdirde büyük bir problemimiz var. Toprak ve
yeraltı suyu kirliliği, diğer kirliliklere nazaran daha değişiktir, akan bir suya bir kirlilik
girdiği takdirde yerinde durmuyor, yayılıyor ya da havaya kaçan bir kirlilik olduğunda
belli bir süre içinde diffüzyon mekanizmasıyla yayılıyor. Fakat, toprağın içine girdiği
takdirde bu kirlilik orada kalıyor ve uzun süre kalıyor, yani senelerce, onlarca yirmi-
lerce sene geçmişte yapılan bir endüstriyel kazanın, toprağa sızmanın belirtileri hâlâ
bugün oradadır. Bu ne gibi problem oluşturuyor? Bir defa bu, uzun süreli bir prob-
lem yani siz, istasyonu sattıktan sonra bile sizin işlettiğiniz zamanda oluşan bir kirlilik
yine orada kalabilir ya da başka bir kirliliğin, başka bir insanın, işletmenin kirliliğini siz
devralmış olabiliyorsunuz. Bu kirlilik ortada kaldığı gibi, temizlemesi de zordur; çün-
kü, toprağın içine nüfuz ettiği takdire üzerinde kalıyor bu, bir yere gitmiyor. Yeraltı
suyu da çok yavaş hareket eden bir ortamdır, kimi yerde senede bir metre hareket
67
eder, kimi yerde hiç hareket etmez, durur. Onun için, buradaki kirliliğin temizlenmesi
teknik açıdan çok zor bir mekanizmadır, onun için, ne kadar para harcarlarsa harca-
sınlar, bazen istenilen seviyelere kadar temizlenemiyor. Türkiye’deki toprak kirliliği
kontrol yönetmeliği, maalesef, bazen teknik açıdan ulaşılmayacak seviyelerde para-
metreler veriyor. Örneğin Mersin’de bazı yerlerdeki toprakta tabiî olarak bulunan
krom seviyesi yönetmeliklerin üzerindedir.

İstasyonlardaki sızıntı toprakla veya yeraltı suyuna karıştığı zaman, insan ve çevre
açısından hangi bileşimler problem yaratır, onlara bakmak lazım. Benzin dediğiniz
zaman bunlar yüzlerce bileşenden oluşur; fakat, çevre açısından ve insan sağlığı
açısından akaryakıt içindeki benzen, tolien, etilbenzen ve.. silen parametreleri bizim
açımızdan önemlidir. Bazen katkı malzemesi olarak MTB’yi kullanırlar, bazen de
daha ağır şeylerde daha ağır benzerlerde poliaromatik hidrokarbonlar vardır. Bun-
ların hepsi bulunduğu ortamda değişik şekilde hareket eder, mesela benzen suda
çok çabuk çözülür, yani yeraltı suyuna girdiği zaman çok çabuk içinde nüfuz eder
ve rahat hareket eder, toprak da onu tutmaz, toprağın herhangi bir filtre özelliği
olmuyor. Halbuki, poliaromatik hidrokarbonlar toprağı çok sever, hemen yapışır ve
yeraltı suyuna kadar nüfuz etmeme olasılığı vardır; yani, hidrokarbon içindeki her
bileşen insan sağlığına, çevreye değişik bir şekilde etki eder ve ayrıca işi zorlaştıran
da bulunduğu ortamda değişik şekilde hareket eder.

Risk nedir; esasında, günlük yaşamımıza baktığımızda birçok riskle karşı karşıyayız.
Onun için, biz, risk olarak değerlendirdiğimizde şuna bakabiliriz: Amerika’da solvent
olarak kullanılan trikmloetilen malzemesi vardır, bunlar yeraltı suyuna karıştığı takdir-
de hepsini temizleyemiyorlar, Amerika Birleşik Devletlerinde de içme suyu standardı
olarak bu trikloetilenin belli kabul seviyesi vardır, 5mikrogram/litre diyelim, bunun
altındaki PSİ ile oluşan suyu içebilirsiniz, onun üzerinde içmeyin diyor. Bu suyu gün-
lük hayatında tüketen bir insanın sağlık riski 1 ise ki düşünün, vücudumuza solvent
bazlı bir şey alıyorsunuz, bunun riski 1 ise sigara tüketiminin sağlığınızda yarattığı
risk bundan 1 milyon 800 bin kat daha fazladır. Kabul edilebilir solventli suyu içme-
ye nazaran araba kazasındaki sağlık riskiniz 120 bin kat, bulunduğunuz ortamdaki
hava kirliliğinden dolayı sağlık riskiniz 110 bin kat daha fazla. Onun için, risk olarak
bunlara bakmak lazım.

Diğer risk nedir; ortalama 70 senelik ömrünüz varsa, yoksulluk bir insan 70 sene-
lik ömründen 10 yılını götürüyor. Sigara; tüketiminde ise günde bir paket sigara bir
erkeğin 70 senelik ömründen 6,4, hanımların ise 2,3 senesini götürüyor. İşsizlik
önemli faktör; bir yıl işsiz kalırsanız 1,5 yıl ömrünüzden götürüyor. Hayatın içinde
böyle riskler var.

Bu durumda da toprak kirliliğinin ve yeraltı suyu kirliliğinin belli bir riske göre temiz-
lenmesi lazım; çünkü, öteki türlü biz bunu sağlayamıyoruz.

Risk tanımı nedir? Bir kere riskin tehlikesi var, yani bu zehirdir. Biraz evvel bahset-
tiğim benzen malzemesi hidrokarbon bir kanserojen malzemedir. Bu benzenin bir
şekilde insan vücuda girmesi gerekiyor ki risk oluştursun; yani, bu, soluma olabilir,
68

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

temas olabilir, içerme olabilir. Riski zarar potansiyel olarak tanımlarız. Risk seviyesi
iki türlü tanımlanıyor risk modellerinde; ya bir kanser riskidir ya da bir zarar oranı-
dır. Kanser riski de şöyle tanımlanıyor: Biz, toprakta ve yeraltı suyunda ne kadar
kirlilik bırakalım ki, bir insanın onbinde 1 ya da yüzbinde 1 kansere yakalanma oranı
olsun. Durum bu.

Bu risk, esasında, biraz evvel anlattığım riskler karşısında ufak, cüzi bir risk. İnsan
hayatı boyunca hastalıktan dolayı, kanserden dolayı, hava kirliliğinden dolayı vücu-
dunda oluşan riskler ve bunun neticeleri buradaki toprağın içinde bırakacağınız top-
rak kirliliği ve yeraltı su kirliliğinden çok daha fazladır. Onun için, makul bir yaklaşım-
la biz diyoruz ki, kirlenmiş bir yeraltı suyu varsa, bunu şuraya kadar temizleyelim,
gerisi risk olsun, risk olarak kalsın.

Her sahanın kendine has bir özelliği vardır. İstasyonlar kendine has tehlikeli malze-
meler içeriyor, onların belli riskleri var. Bu riskler nasıl tespit edilir; eğer, risk bazlı
yönetim modeline gideceksek çevre temizliği konusunda, bu soruların cevaplanması
gerekiyor. Türkiye’deki yasalar eğer değişecekse risk bazlı bir yönetime geçmek
için, bütün bunların çok detaylı bir şekilde cevaplanması ve prosedürlere bağlanma-
sı gerekir.

Risk yönetiminin fayda-maliyet analizi nedir ve ne kadar risk kabul edilir; en önemli
soru budur. Örneğin bir benzin istasyonumuz var ve burada bir kaçak oluşmuş,
kaçak olduğu için bu jeolojik ortamdan aşağı doğru sızıyor ve oradaki toprağı kirle-
tiyor. Topraktan iyice aşağı iniyor, oradaki yeraltı suyunu kirletiyor, yeraltı suyu da
tabiî olarak nehre doğru gidiyor. Burada bir kirlilik kaynağımız var, kirlilik kaynağımız
da tabiî ki, benzin istasyonundan aşağı girmiş olan toprağın içindeki kirlilik, çünkü
orada hapsolmuş durumda.

Şimdi, kirlilik kaynağı belli; sahadan bir şekilde dışarıya çıkması lazım. Burada da
gördüğümüz gibi, yeraltı suyuyla bu hareket ediyor, yani sahanın dışına bir mekaniz-
mayla gidiyor.

Bir kuyu var ve koyu da bir çiftliği besleyen yani çiftlik tarafından kullanılan bir kuyu
ve o kirlilik yeraltı suyuna kadar gidiyor. Orada bir tane de golf safhası ve bir tane
adam var diyelim. Türkiye’deki mevzuatlara göre burada bütün sahayı temizleme-
niz lazım, sahanın içini, sahanın dışını ve çok düşük seviyelere kadar temizlemeniz
lazım. Bunu teknolojik açıdan yapmak çok zor, teknik açıdan da yapmak çok zor.
Fakat, risk konusunu benimserseniz o zaman burayı nereye kadar temizlemem
lazım ki, bu yeraltı suyu kirliliği azalsın ve kullanıcılar belli bir risk altında maruz kal-
sın, kabul edilebilir risk, bunu araştırıyoruz. Tabiî, bunu yapmak için sahadan bir sürü
veri almanız lazım. Oranın jeolojisini çok iyi bilmemiz lazım, bir sürü kuyu koymanız
lazım, yeraltı suyunun hızı nasıl bitiyor, yeraltı içinde nasıl yayılıyor, toprağın hidro-
karbonu tutma özelliği var mı bunların araştırılması lazım. Bunun başka bir nedeni
de esasında şu anda da mevcut olan, biraz evvel bodrumlardan bahsediyorduk,
bu çiftliğin altında bir bodrum olduğu takdirde, bu toprağın içinde nüfuz etmiş olan
69
hidrokarbon, zaman içinde de bodrumun içindeki hava kalitesini de olumsuz şekilde
etkileme olasılığı vardır; yani birdenbire çevre problemi yerine bir sağlık ve tehlike
problemi ortaya çıkıyor.

Mevcut yasal yaklaşımda her sahayı aynı görüyor, yani dağ başındaki bir benzin
istasyonunda oluşan kirlilik ile sizin SİT alanının hemen yanında açılmış bir benzin
istasyonunun riskini aynı görüyor; halbuki, risk yaklaşımı bunu sınırlandırıyor. Alıcı
yoksa riskimiz daha az; yayılma potansiyelimiz yoksa riskimiz daha az.

Her yerde uyum gereksinimi. Biraz evvel anlattım; kirliyse sahanın hepsini temiz-
lemeniz lazım, halbuki risk yaklaşımında sahanın dışına çıkarken maruz olunacak
noktalarla da uyum olması lazım, yani oraların da temiz olması lazım. Son kullanıma
bağlı olmayan genel standartlar, saha şartları; bu çok genel bir yaklaşım. Sizin saha-
nın altında çok geçirimsiz killi toprak vardır, o hiçbir yere gitmiyordur, senelerce
orada kalacaktır, buna rağmen mevcut yasa diyor ki: Temizle. Burada saha şartları,
eğer uygun olduğunu görürsek, biz oradaki kirliliği o kadar da temizlemeye yönelik
bir yatırım ya da maliyet söz konusu olmayabilir.

Burada risk bağımlı bir temizleme var. Mevcut yasal yaklaşımın getirdiği sorun çok
yüksek maliyete neden olacak, risk yaklaşımı ise etkin maliyet. Bir de risk yöneti-
mine bağlı olarak bu kirlilik kaynağınızı kontrol ediyorsunuz, yayılma mekanizmasını
kesiyorsunuz ve algılayıcıyı koruyorsunuz. İstasyonlarda oluşacak kirliliğin çevre risk
bazlı yönetimle iyileştirilmesi yapılırsa,ülkenin hem ekonomik açıdan hem teknik açı-
dan fayda sağlayacak bir yaklaşım olarak görüyorum.

Çok teşekkür ederim beni dinlediğiniz için. Sağ olun.

Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)


Teşekkür ederim.

Sayın Cem AVCI da, biraz önce kısaca değindiğim gibi, önemli risk alanlarından biri-
si olan çevre konusundaki risk ve tehditlerin tespiti ve önlenmesi konusunda bize
bilgiler verdi. Kendisine tekrar teşekkür ediyoruz.

Sunuşun başında unuttum, bu önemli ve değerli toplantıyı düzenledikleri için TOBB


ve PETDER’e teşekkür ediyorum.

Sayın Turgay BİNYILDIRIM, risk kavramına ve tehdit kazaların tanımlanması açısın-


dan yaklaştı, tehdit ve kazaların tanımlanması, bu risk kavramının değerlendirilmesi
ve önlenmesinde en önemli aşamalardan birisi.

Bu babtan olmak üzere Sayın Şükrü ÖZER de risk yönetimine ilişkin mikro ve makro
yaklaşımlar çerçevesinde bize örneklemeler yoluyla risk değerlendirmesi ve önlen-
mesinde önemli yaklaşımlar getirdi.

Akabinde, önemli risk alanlarından birisi olan çevre konusunda da Sayın Cem Avcı,
risk yönetimi ve riskin önlenmesi konusunda bilgiler verdi.
70

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
DÖRDÜNCÜ OTURUM

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINA


SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE VE
RİSK YÖNETİMİ

OTURUM BAŞKANI:
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)

—————o—————

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


İzninizle soru-cevap ve değerlendirme bölümüne başlamak istiyoruz

Bu bölümün ana konusu, şu anda kamu tarafından yayımlanmış olan çok sayıda
yönetmelik, düzenleme, teknik mevzuat var, bunlarla ilgili doğrudan sorular var, bu
soruları sorabiliriz. Biliyoruz ki, sektördeki çalışan arkadaşlarımız tarafından zaman
zaman yönetmelik ve mevzuatlarla ilgili çelişkili veya çatışma arz eden konular var.
Binaların yangından korunması yönetmeliği, akaryakıt istasyonlarına yönelik TSE
12820, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yayımlanan yönetmeliklerdeki bazı
düzenlemeler zaman zaman birbirleriyle de çelişebiliyor veya farklı değerler ortaya
çıkabiliyor. Bunlarla ilgili görüş ve önerilerinizi alabilirsek memnun olurum.

Soru ve görüş iletmek isteyen arkadaşlarımız lütfen işaret buyursun.

Buyurun.

KATILIMCI
Doğalgaz sistem ve tesislerimizde en modern, ulusal ya da uluslararası standarda
uygun yangın sistemlerimiz mevcut; ancak, bazı Anadolu’da bilhassa yörenin idare
71
amirleri gelip kum kovası, kanca, kazma gibi şeyler istiyorlar. Son derece modern
yangın sistemleri olduğu halde bunların olmamasını bir eksiklik olarak ikaz olarak
yazıyorlar. Ne derece gerekli bunlar, hatta bazen oluyor ki, bunlara bizim ihtiyacımız
olmaması nedeniyle diğer personelimiz tarafından başka amaçlı kullanılıyor, rasgele
de atılıyor. Bir de çevrede görünüşü hoş olmayan bir durum oluşturuyor.

Bu konuda bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun Sadettin Bey.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Eğer, sorun İçişleri Bakanlığının yönetmeliğinden kaynaklanan bir şeyse arkadaşı-
mız o yönden değerlendirsin, ama iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı açısından olaya
bakacaksak, zaten yeni mevzuatımızda, sabahki oturumda belirttik, detay önlemler
artık yok; yani, siz, yaptığınız işle ilgili riski değerlendirip önlemleri belirliyorsunuz ve
alıyorsunuz. Dolayısıyla, orada bu sorunların artık olmaması gerekiyor.

Tabiî, burada geçiş döneminde küçük bir sıkıntımız, 4857 sayılı Kanunun geçici 2
nci maddesindeki yürürlük ifadesinden kaynaklanan bir sıkıntı; ondan dolayı şu anda
eski tüzük ve yönetmelikler de bir süre hukuken yürürlükte; ama, kısa sürede bu
sorun da aşılacak ve onlar yürürlükten kalkmış olacak; Kalkınca, artık, iş sağlığı ve
güvenliği mevzuatı insanlara bu şekilde adım adım yol tanımlamıyor, tariflemiyor, bu
yöntemlerin tamamını risk analiz ve değerlendirme çalışmaları sonunda belirlemiş
olmanız gerekiyor.

Tabiî ki, risk analiz ve değerlendirme yöntemlerinin de birtakım bilimsel verilere ve


tabana dayandırmamız gerekiyor; yoksa, ben risk değerlendirdim, burada bir şey
gerekmiyor diye bir iki sayfalık notlar şeklinde karşılaşıyoruz; öyle değil. Bu şekilde
değerlendirilmesi gerekiyor; ama yönetmelik açısından eklenecek bir şey varsa, onu
da Ömer Beye havale edelim.

KONUŞMACI
Değerli katılımcılar, yönetmelik yürürlüğe girmeden önce hepinizin de bildiği gibi,
her belediye kendi sınırları içerisinde uygulamak üzere müstakil yönetmelikler yapıp
uygulamaya konuyordu. Binaların yangından korunması hakkında yönetmeliğin en
büyük ve en temel amaçlarından biri de bu türlü önlemleri tek bir çatı altında topla-
mak, uygulanabilecek bütün imkân ve kabiliyetleri bir arada bulundurmak ve ülkenin
tümünde özellikle yönetmeliğin kapsam maddesinde de belirtildiği gibi yeni yapı-
lacak yapılarda uygulamak. Bu yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra belediyelerin
daha önce çıkardıkları yönetmelikler devreden çıktı, yürürlükten kaldırıldı.
72

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Öğleden önceki sunumumda zaman kısıtlı olduğu için, istasyonlarda alınacak önlem-
leri madde madde geçiştirmeye, başlıklarını arz etmeye çalıştım. Özellikle yeni
yapılacak herhangi bir akaryakıt istasyonunda, sorunuzda yer alan kum kovası gibi
herhangi bir önleme veya tedbir açısından herhangi bir şey bulundurulmasına gerek
yok. Yönetmeliğin ilgili maddeleri istasyonun konumuna göre, bilmem neyine göre
alınacak her türlü önlemi, söndürme ve kurtarma önlemlerini sıralamış; ancak, yerel
itfaiyecilerin bazı alışkanlıkları nedeniyle veya daha önceki uygulamadan gelen alış-
kanlıklar nedeniyle bu türlü şeyleri sormaları belki lokal bir uygulamadır, ama yönet-
melikle şu anda bir alakası bulunmamaktadır. Bilmiyorum cevap teşkil etti mi.

KONUŞMACI
Buna küçük bir ilave; 2002 yılında Körfez bölgesinde bir dolum tesisi tamamen yan-
dı, tanklar biliv oldu, isim vermeyeyim burada. Enteresandır, ben de oranın fotoğraf-
larını çektim olaydan sonra, tesisin yanmayan tek köşesi vardı, kum kovalarının ve
kazmaların olduğu köşe.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Aydın Bey, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı)


Teşekkür ederim.

Arkadaşlarımız güzel açıklamalar yaptı; ancak, bazen bütün çağdaş teknolojiler


iflas edebiliyor, o anlamda rüzgar kesilmişse herkes küreklere asılacak; bir yerde
bunların da belki, görüntüyü, oradaki genel düzeni çok fazla gözü tırmalamayacak,
bozmayacak şekilde bulundurulmasında yarar var. Bazen manuel sistemler çağdaş
teknoloji ürünlerinden daha fazla iş görebiliyor, bir de endüstriyel kazalar çok önem-
li; yani, bu,lokal ya da yerel uygulamalarla olan şeyler değil, uluslararası düzenleme-
lerle yapılan şeyler. O anlamda bulunmasında bir sakınca yok diye düşünüyorum, bir
fazlalık olarak görmüyorum.

Burada cezai müeyyideden fazla özellikle Bakanlığımız ve Çalışma ve Sosyal Güven-


lik Bakanlığıyla birlikte ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte yürütülen büyük
endüstriyel kazalarla ilgili, Salazo Direktifi Projemiz var, bunun yönetmeliği yayımla-
nacak, ekleri ve diğer dokümanları geliştirilecek. Burada yapılan çalışmalar özellikle
Fransa’da bu tesislerin domino etkisi olabilen özelliklerinden dolayı bu tesislerin
tamamında genel bir standart öngörülmüş, sadece o ülkede değil, tüm uluslarara-
sı anlamda bu şekilde bu sözleşmeyi kabul etmiş ülkelerde bu önlemlerin alınması
öngörülüyor. Bunlar içerisinde halkın bilgilendirilmesi var, tesis içi ve dışı güvenlik
önlemleri var, burayla ilgili geliştirilmiş bir dizi anket ve çalışma dokümanları var;
bunların tamamının müştereken götürülmesi gerekiyor. Bu gibi önlemlerin, yerel
önlemlerin de bulunmasında yarar var; çünkü, bu kazaların hangi hacimde olacağını
doğrusu kestiremiyoruz.
73
Bir anektot vermek lazımsa, Fransa’da bir amonyak dolum tesisinde risk analizleri
yapıldıktan sonra bütün çağdaş önlemler alındıktan sonra bu heyet içersinde bulu-
nan işçilerden bir tanesi, işte 20-25 yıllık tecrübesi olan bir adam “bunlara rağmen
burada bir sıkıntı olabilir mi” sorusuna karşılık “olabilir” diyor; çünkü, geçmişte böyle
bir şey oldu; ikmal vanası unutulduğu için lokomotif hareket etti ve hortum koptu,
çok ciddî problem çıktı. Olur mu; olur. Dolum tankeri yürüyebilir, buna benzer şeyler
olabilir diyor.

Dolayısıyla, onlar da çok geleneksel yöntemleri de terk etmiyorlar, bunlara da bu


eylem planı içerisinde yer veriyorlar.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.
Buyurun Serdar Bey.

Serdar VURAL (Total İşletmeleri Müdürü)


Yangın yönetmeliğiyle ilgili soru sormak istiyorum.

Uygulamayla ilgili 4 üncü maddede, bir açıklık getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce mevcut mevzuata uygun olarak inşa edilip
ruhsat almış veya yapı ruhsatı alınıp yapımı devam eden yapı, tesis, işletme ve bina-
larda bu yönetmelik uygulanmaz diye yorumluyoruz; bu yorumumuzda haklı mıyız
değil miyiz? Buna açıklık getirilmesini talep ediyorum.

Rıza UZUN (İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü)


Yönetmeliğin uygulamayla ilgili 4 üncü maddesinin birinci paragrafını okuyorum: “Bu
yönetmelik, yürürlük tarihinden sonra yapılacak yeni yapılar ile kullanım amacı deği-
şen veya ruhsat alma zorunluluğunu gerektiren esaslı onarım ve tadilat yapılacak
mevcut yapılarda ve bu yönetmelikte belirtilen diğer yapı, bina, tesis ve işletmelerde
uygulanır. Bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce yapı ruhsatı alınıp yapımı devam
edilen binalar da mevcut yapı sayılır.”

Burada amaçlanan şudur: Yeni yapılacak yapılar açısından, eğer herhangi bir yapı
yapılmış, ruhsat alınmış, amacı dışında işletmesine devam ediyorsa zaten bir prob-
lem yok. Mevcut yapılarda ise kullanım amacı değişmişse ve yönetmelikte belirtilen
bina sınıflarına göre kullanım amacı değişmişse, o değişen yeni amaca göre burada
belirtilen önlemleri almak durumunda. Bu arada, kullanım amacı değişirken binada
birtakım tadilatlar da yapılması söz konusu. Bu tadilatlar büyük onarım gerektiren
ve ruhsat alma zorunluluğunu gerektiren tadilatlar kapsamındaysa yine kullanım
amacına göre yapılacak tadilat neyse o amaca göre burada belirtilen önlemleri ve
tedbirleri alması amaçlanıyor.

Bizim, yönetmelikten anladığımız, değerlendirmemiz bu yönde.


74

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Serdar VURAL (Total İşletmeleri Müdürü)


İkinci cümlede “mevcut yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce yapı ruhsatı alınıp yapı-
mı devam eden binalar da mevcut yapı sayılır” diye bir cümle var; ilk cümlede gayet
açık, ama ikinci cümle, ilk cümlede “mevcut yapılarda bu yönetmelik uygulanır” diyor-
sunuz, ikinci cümlede de “yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce yapı ruhsatı alınıp
yapımı devam eden binalar da mevcut yapı sayılır” dendiği anda bir çelişki doğuyor;
yani, ben, açıkçası, bunun çok daha anlaşılabilir, herhangi bir tartışmaya mahal ver-
meyecek şekilde “bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce mevcut mevzuata uygun
olarak inşa edilip ruhsat almış veya yapı ruhsatı alınıp yapımı devam eden yapı, tesis,
işletme ve binalarda bu yönetmelik uygulanmaz” ifadesinin çok açık ve net konulma-
sı daha sağlıklı olacak diye düşünüyorum.

Rıza UZUN (İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü)


Dediğinize katılıyoruz, öğleden önceki sunumda da yönetmelikle ilgili ne yaptığımız
konusunda bilgi aktarırken, uygulamadan kaynaklanan birtakım tereddütlerin, prob-
lemlerin olduğu bize geldi, Bayındırlık Bakanlığına geldi ve iki bakanlık bir araya
gelmek suretiyle uygulamayı daha genişletmek, görülen sorunları ortadan gidermek
amacıyla bir yönetmelik değişikliği çalışması başlatıldı. Bu çalışma halen devam
etmektedir, henüz sonuçlanmadı. Bu söylediğiniz hususlar da o çalışma kapsamın-
da dikkate alındı. Şu anda yönetmelik yürürlükte olduğu için mecburen bu madde
üzerinde görüşlerimizi açıklamak durumundayız.

Maddenin ikinci paragrafına, sizin bahsettiğiniz “bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden


önce yapı ruhsatı alınıp yapımı devam eden” kısmıyla ilgili anlatılmak istenen şudur:
Siz, bu yönetmelik yürürlüğe girmeden önce herhangi bir kullanım amacı belirli yapı
için ruhsat almışsınız, inşaata başlamışsınız, bu arada yönetmelik çıkmış; siz, ruhsa-
tınızı ruhsat aldığınız tarihteki mevzuata uygun olarak almışsınız; bitmeye yakın veya
% 70-80’i tamamlanmış bir binada bu yönetmelik hükümlerini uygulama şansı olmadı-
ğı için herhangi bir tadilat yapmak durumunda kalmayacaksınız. Bu yönetmeliği uygu-
la denilse bile uygulayacak durumda olmadığınız için, o da mevcut yapı sayılıyor.

Dolayısıyla, bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce sizin almış olduğunuz


ruhsat tarihindeki mevzuat neyse, koşullar neyse, bitimine kadar o koşullar sizden
istenir. Bu yönetmelikte getirilen ilave hususlar, koşullar sizin binanızda aranmaz
anlamını taşıyor buradaki ifade.

Dediğiniz gibi, daha anlaşılır şekilde yazılmaya çalışılıyor.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Bunun süreciyle ilgili bir şey sorabilir miyim; hangi aşamada ve ne kadarlık bir zaman
içerisinde bu revizyonu gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?

Buyurun.
75
Sabahattin ÖZÇELİK (Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Daire Başkanı)
Bu yönetmeliğin karıcısı ben olduğum için o soruyu ben cevaplandırayım.

Rıza Beyin verdiği cevap doğrudur. Arkadaşımızın, herhalde, birinci ile ikinci paraf-
lar arasında bir çelişki varmış gibi düşüncesi doğru değil; çünkü, mevcut binanın
tanımı vardır içinde, o mevcut bina, eğer, yönetmeliğin yayımından önce ruhsat alın-
mışsa bir yapı için, o da mevcut bina sayılır. Dolayısıyla, bu yönetmelik uygulanmaz,
bu yönetmeliğin geçici 1 ve 2 nci maddelerine tabi olur; ama, biz, şimdiki yaptığımız
değişiklik çalışmalarında yönetmeliğe mevcut binalarla ilgili bazı hükümler koymak
suretiyle yönetmeliği geçici maddelerden de kurtarmak istiyoruz. Onunla ilgili altı
aydır çalışmamız var.

Takdir edersiniz, mevcut binalarla ilgili düzenleme yapmak fevkalade zor. İstanbul
itfaiyesiyle çalışıyoruz, İTÜ, Bayındırlık Bakanlığıyla birlikte çalışıyoruz. İnşallah, bu
çalışmalarımız için

benim öngördüğüm süre bu yılın ilk yarısı sonuydu, ama onu beceremeyeceğiz, eli-
mizde değil; çok çeşitli kuruluşlardan, başta sizin derneğiniz olmak üzere, bazı öneri-
ler geldi. 29 kuruluşa tekrar sorular sorduk. Söz gelimi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, bugünkü konu olan akaryakıt ve LPG’lerle ilgili bölümün özellikle gözden
geçirilerek sizin bakanlığınız kanalıyla çıkarılmış olan tüzük ve sonradan çıkarılan
yönetmelikler karşısında ne yapmamız gerekir, ne türlü değişiklikler yapmamız gere-
kir konusundaki sorumuza net cevaplar alamadık. Tekrar bir yazı yazmayı düşünü-
yorum özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına. Biz, yönetmeliğin yapıcısı
olarak, bu sekizinci kısım olarak, 102 nci maddeden 124 üncü maddeye kadar olan
bölümü yönetmelikten çıkarmayı bile düşündük; çünkü, tamamen Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerle ilişkili, ama, özellikle
tüzük 1973 tarihli, tabiî günümüzün ihtiyacına tam cevap vermeyen hükümler ihtiva
ettiği için zaten oraya düzenlemeler getirmiştik; ama, yeni düzenlemelerde, bakan-
lık, bu konularda tatmin edici düzenlemeler getirdik, yaptık varsayımından hareketle
bizim soracağımız sorulara cevap gelirse, biz, bu bölümde düzenlemeleri asgariye
de indirebiliriz ya da önerileriyle değişiklikler yapabiliriz veyahut da birlikte çalışmak
suretiyle yeni düzenleme de yapabiliriz.

Onun için, biraz daha zamana ihtiyacımız var. Yangın Güvenlik Dergisine yazdığım
yazıda da bunu söylemiştim, söz de verdim; ama, yine de ihtiyat payını koymuştum.
Çünkü, Türkiye’de birkaç kuruluşu, hele hele günümüzde çok güzel olan sivil toplum
örgütleriyle birlikte yapılan çalışmalarda zaman unsurunu ortaya koymamak lazım,
zamanı biraz geniş tutmak lazım; çünkü, Türkiye, sivil toplum örgütlerine müracaat
etmeye yeni yeni alışıyor. Bir sivil toplum örgütü bizi burada topladı, çok güzel bir
olay, geçmişte bunlar pek olmuyordu. Dolayısıyla, o saygıyı sağlayarak, ama 2005’i
taşırmamak kaydıyla bu işi bitirmeye uğraşıyoruz. Şu anda buradayım; ama, ben
Bayındırlık Bakanlığından telefon bekliyorum, çalışmaları tekrar toplantı şeklinde
devam ettirme, 10-15 gün sürekli toplantı; çünkü, ekim ayında İstanbul’da 10 gün
76

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

toplantı yaptık, orada sivil toplum örgütlerinden de davet ettik konuyla ilgilileri, kat-
kıda bulundular; ama, Ankara’ya döndüğümüzde, Bayındırlık Bakanlığı Yüksek Fen
Kurulunun ayrıca bir incelemesinden geçti. Konu son derece teknik olduğu için,
bizim, onlara karşı saygımız sonsuz, çünkü hepsi konunun uzmanı kişiler. Onların
görüşünü bekliyoruz, geldikten sonra devam edeceğiz.

Yeni binalar için bir sorun yok, yönetmelik şu veya bu şekilde yürüyor, mevcut bina-
larla ilgili hükümlerin inşallah konulması suretiyle uygulanabilir bir yönetmelik haline
getireceğiz.

Geçenlerde Sait Halim Paşa Yalısına İstanbul Belediyesi ruhsat verdi otel olarak kul-
lanmak üzere, hiçbir yangın tedbiri alınmadan. Niye alınmadı; otel olarak kiralanmış,
Anıtlar Yüksek Kurulu da karşısına çıkıyor “bu bina eski eserdir, anıt eserdir, bir
şey yapamazsın” diyor; yangın yönünden önlem alabilmek için de buna ihtiyaç var;
belediye sıkıntıya düştü. Beni de itfaiye daire başkanlığından aradılar ne yapabiliriz
diye “ruhsat vermeyeceksiniz...” Ama şöyle yetki var, böyle yetki var... Böyle, şöyle
yetkiyle yaparsak yine başa döneriz, o zaman hiç mevzuata gerek yok, Türkiye’de
yangın önleme konusunda bir ilktir bu yönetmelik ve bu ancak 2002’de çıkmıştır
Türkiye’de. Singapur’da bundan 30 yıl evvel çıkmış. Avrupa Birliğine girmeye çalışı-
yoruz, oralarda bu örnekleri genellikle oralardan alıyoruz, onun için bizim standartla-
rımızın üzerinde de bazı hükümlerimiz var. Bizim TSE de yeni esas kabul ederek ki,
bazı yerlerde yeni tercüme ederek uygulamaya koyduğuna göre, bizim yaptığımız
işin de doğru olduğuna inanıyorum. Yıl sonunu geçmemek hedefimiz.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.

Aynı konuda veya bu konuda devam eden önerisi var mı; en azından ben önümdeki
notlardan bir şey hatırlıyorum; zaman zaman örneğin TSE standartlarıyla buradaki
binaların yangından korunmasıyla ilgili yönetmelikteki bazı sayısal bilgilerle çelişkiler
çıkabiliyor. Nota baktığım zaman, mesela istasyon sahası içerisinde 20 metreküplük
yangın su deposu ihtiyacı, öbür tarafta TSE’de farklı ölçüler vesaire.

Burada en azından bir yönetmelik tadilatı var, gündemde değişiklikler var ve sivil
toplum örgütlerinden, ilgili kamu kurumlarından da görüşleri alıyor değerlendiriyor-
sunuz. Sahadaki boyutuyla baktığımızda, sahadaki insanlar olarak burada aksayan
konulardan biri, TSE standardındaki bir başka rakam, yönetmelikteki farklı bir
rakam, dolayısıyla, bir saha denetimi olduğunda veya bir ruhsatlandırma aşamasına
geldiğinizde, iş sahibi, yatırımcı, bir anlamda zarar görüyor. Dolayısıyla, en azından
standartlar ile bu yönetmelikler arasındaki rakamsal uyumların ve organizasyonel
uyumların bu tadilat aşamasında bir kez daha elden geçmesinde, değerlendirilme-
sinde fayda var.

Bir soru var, siz sorun, sonra soruya yanıt olarak alalım.
77
Hülya DİNÇER (TURCAŞ)
Hemen bu konuyla ilgili olarak aklıma gelen bir şey var; acaba referans vermek söz
konusu olamaz mı? Diyelim ki, temel olarak o yönetmelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı konusundur ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da bu konu-
da bir yönetmelik çıkarılmıştır, ama benzer konuyu İçişleri Bakanlığı da ele almak
zorundadır. Acaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılmış olan
şu şu yönetmeliğe referans vermesi söz konusu olamaz mı? O zaman, bu tip prob-
lemlerden uzak kalırız, çelişkilerle karşılaşmayız ve sahada çok daha rahat ederiz
diye düşünüyorum.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Cevabı alalım, arkadan gelecek soruyu da alalım.

KONUŞMACI
Birlikte cevaplayayım.

TSE’den arkadaşlar vardı, sabahleyin de Abdullah Bey sunum yaptı. TSE de geçmiş-
te çıkardığı standartları revize etmek için çalışma başlattı, niye başlattı; biz, çağdaş
uygulamalara biraz geride kaldık, her konuda, sadece yangın konusunda veya LPG
konusunda falan değil. Dolayısıyla, bu çalışmayı başlattı ve TSE’de de bir standar-
dın çıkması ya da değiştirilmesinin sürecini sabahleyin izledik, oldukça uzun zaman
oluyor.

Dolayısıyla, bizim getirdiğimiz düzenlemede referans oldukça fazla kullanıldı, refe-


ransı bilinçli kullanmaya çalıştık; ama, gördük ki, halen yürürlükte olan yönetmelikte-
ki referanslarımız biraz eksik.

Bu değişiklik çalışmalarında referansı sıralamayarak da yaptık, dedik ki: Öncelikle


bu yönetmelik hükümleri, bu yönetmelikte hüküm bulunmazsa TSE standartları veya
IN normları dikkate alınacaktır diye de hükümler getiriyoruz. Tabiî, buradaki ifade
ettiğim şekliyle de birebir öyle değil; ama, bunları içeren şekilde düzenlemeler geti-
riyoruz. Aksi halde, o kadar ilgili referans verilecek yönetmelik var ki, topraklama
yönetmeliğinden havalandırma yönetmeliğine, asansör yönetmeliğine kadar bunlar
var. Dolayısıyla, referans kullandık, ama sırasını da koyduk, koymamız da gereki-
yordu; sonra, Bayındırlık Bakanlığınca çıkarılan yapı malzemeleri yönetmeliği var,
yürürlüğe konuldu, bir yıldır tutuluyordu; onunla ilgili, yangın malzemeleriyle ilgili
tebliğ de yayımlandı. Tebliğlerde de oldukça iyi düzenlemeler var. Dolayısıyla, bu
konuda birsürü çalışma var, sadece bizim çalışmamız ya da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının çalışmasıyla da sınırlı değil. Dolayısıyla, biraz da uygulayarak
göreceğiz, özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında şu kadar, 400 küsur
maddeyi 17 maddeye düşürdük, acaba uygulamada insanlar neyle karşılaşacaklar;
yangın kovası hâlâ yürürlükte mi değil mi sorusuyla karşılaşıyoruz. Bakıyorsunuz,
yönetmelikte böyle bir şey yok; yangın yönetmeliğinde, yangın kovası, çengel falan
78

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

yok; ama, Rıza Beyin de söylediği gibi, devlet binalarının yangından korunması hak-
kında yönetmelik vardı bu yönetmelikten evvel, o yönetmelikten kalma ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılmış olan ve belediyelerce mahalli ola-
rak çıkarılmış olan yönetmelikte, ama yürürlükten kaldırılmış olan yönetmeliklerdeki
hükümlere dayalı olarak insanlar arayabiliyorlar. Bu bireysel uygulamadır. Bunların
da sonunda üstesinden geleceğiz inşallah.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.

Beyefendinin bir sorusu vardı; buyurun.

Sinan DOĞANER (BP Petrolleri AŞ)


2001 yılında, Yılmaz Bey çok iyi bileceklerdir, LPG ile ilgili böyle bir kaos vardı, o
zaman TSE olsun, belediye yönetmelikleri olsun, parlayıcı patlayıcı maddeler tüzü-
ğü olsun, ortada bir karmaşa vardı. Şimdi standart dediğiniz zaman burada atıflar
çok sayıda var; fakat, o zaman, biz, GSM yönetmeliği –ben de o çalışma grubunun
içindeydim- esas alınarak bir yönetmelik oluşturuldu Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
önderliğinde ve o konun olarak çıktı ve tüzük üzeri olduğu için de bütün alt grubu da
bağladı ve sektöre bir düzen geldi. Burada da benzer bir şey yapılabilir.

Bu bağlamda, TSE ile ilgili özellikle 12820 ile ilgili önemli gördüğüm bir hususu siz-
lerle paylaşmak istiyorum, PETDER toplantılarında da dile getirmiştim. Çıkacak olan
standart, az önce de Total’den beyefendinin değindiği konu, 12820 çıktığı ve geçerli
olduğu tarihten önceki istasyonlarda nasıl uygulanacak? Çünkü, biz, sahada şununla
karşılaşıyoruz: Yönetmelik, standart Resmî Gazetede yayımlanıyor, ertesi gün denet-
lemeci arkadaşlar gelip istasyonlarda bu emniyet mesafelerini arıyorlar.

Önerim: Belli makul bir süre verilip –bu, beş yıl, on yıl olabilir- bu süre zarfında istas-
yonda yapılacak tadilatlar esnasında bu mesafeler aralanabilir, aralanamayan mesa-
feleri tutturamayan istasyonlarda o günün şartlarına uyamıyorsa gerekliyse eğer,
kamunun faydası önde geleceği için belki de kapatılabilir.

Müsaade ederseniz 2 de sorum var: Bir tanesi Aydın Beye. Yanlış hatırlamıyorsam,
atık yönetmeliği ve maliyetlerden bahsedildi. Serbest piyasa şartlarında faaliyet gös-
teriyoruz 1 Ocaktan itibaren. Atık yönetimi dediğimiz zaman atıktan uzaklaşması,
bunlar birer maliyet. İstasyon işletme maliyetlerinin yatırım maliyetlerine etkisi var.
Bunlar nasıl denetlenecek, sektörde nasıl bir denetleme mekanizması var?

İkinci sorum Saadettin Beye: Şirket çalışanları şirketten ayrılıp müteahhitlik hizmeti
veya dışarıdan danışmanlık hizmeti veremezler eğer doğru anladıysam, bu sektörde
bilgi birikimi, tecrübe kaybına sebep olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.
79
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Aydın Bey, önce sizden alalım.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Teşekkür ederim.

Bertaraf maliyetlerinden herhalde söz ediyoruz, yanlış anlamadım, doğru. Sabahki


sunumda üzeri biraz kapalı geçti, şimdi, Türkiye’de 2,6 milyon ton tehlikeli atık üre-
tiliyor yılda, bunun bertarafı konusundaki İzaydaş kapasitesini de vermiştim; ama,
enteresandır, İzaydaş, bu kapasitesinin, geçtiğimiz 9 ay veya o civardaki bir süreye
denk gelen sırada % 20’lere kadar düşmüştü, bir hayli gerilemişti. Şimdi son ayların
verilerine göre zaman zaman % 70’lerin üzerine çıktığını görüyoruz.

Şu nokta doğru; bunu, sektörün bizimle olan yüzyüze görüşmelerde, yazışmalarda


ve bu kabil ortamlarda da görüyoruz, şu anda 1 ton tehlikeli atığın Türkiye’de berta-
rafı 400 euro civarında, bu, çok yüksek bir rakam; ama, biz şuna inanıyoruz: Gerçek-
ten bertaraf tesislerinde usulüne uygun olarak bertaraf edilmesi gerekli olan tehlikeli
atıkların ideal olan tamamı, ama büyük bir bölümü bu tesislere yönlendirilebilirse bu
fiyatların, işletme maliyetlerinin daha aşağı düşeceğini düşünüyoruz.

Bir de şu var: Türkiye’de bu dönemde seslendirdiğimiz bir konu var, bir çevre endüst-
risinin oluşturulması. Ne demek çevre endüstrisi; arıtma tesislerinden atık bertaraf
tesislerine kadar –ki, entergre tesislerden söz ediyorum- ve bunların bütün know-
howlarının, bütün alet, edevat ve ekipmanlarının yapımı, montajı, işletilmesi, bununla
ilgili eğitim ve uzmanlık çalışmalarının gerçekleştirilmesini bünyesinde barındıran bir
çevre endüstrisi sektörünün oluşturulması Bakanlığımızın hedefleri arasında.

Türkiye’de çok ciddî anlamda faaliyet gösteren müteahhitlik firmaları var; ama, ben,
bu sektörde faaliyet gösteriyorum ya da kamu nazarında ya da müşterisinin, sektö-
rünün nazarında tamam, bu sektör ya da bu firma çevresel endüstri konusunda çalı-
şıyor diyebileceğimiz, maalesef, şu anda firma ya da firmalar neredeyse yok dene-
cek kadar az. fAaliyetleri itibariyle çevreci faaliyetler gösteriyorlar, çevre endüstrisi
oluşturuyorlar; ama, bunların bir formatı gelişmedi, bir sektörü oluşmadı; bunun
oluşması konusunda bizim çalışmalarımız var, sektörü bu yönde tetiklemeye çalı-
şıyoruz tabir caizse, harekete geçirmeye çalışıyoruz ve bu faaliyetlerin toplamının
bir çevresel endüstri faaliyeti olarak tanımlanması yolunda çalışmalarımız var; ama,
eleştiriniz haklıdır, Türkiye’de şu andaki bertaraf ücretleri gerçekten çok pahalıdır.

Denetim konusuna sabah temas etmiştim, denetim konusundaki bizim temel belge-
miz ulusal atık taşıma formu. Ulusal atık taşıma formunun şu andaki işleyişi konusun-
da bizim de tespitlerimiz ve sıkıntılarımız var. Bunun üzerinde bir çalışma yapıyoruz;
ama, buradan çok açık bir davette bulunmak istiyorum: Bu anlamda sektörün tespit
ettiği yanlışlıklar varsa, biz, bunu, gerek yazılı gerek sözlü olarak yapılan çalışmala-
80

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

rımıza yansıtmak üzere sizlerden bekliyoruz. Bu manada ulusal atık taşıma formunu
istenilen ideal düzeye oluşturduğumuz zaman, fonksiyonel anlamda geliştirdiğimiz
zaman pek çok sorunun da çözüleceğini de düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.

Sinan DOĞANER (BP Petrolleri AŞ)


Çıkan atığı takip etme denetimi olması lazım ya da çok büyük yaptırımlar, çok ceza
olması lazım yakalandığı zaman; başka türlü caydıramazsınız insanları. Bir tank deği-
şimi yapacaksınız, tankların içini temizliyorsunuz veya test yapıyorsunuz; suyla test
ettiniz diyelim tankta kaçak var mı yok mu; çıkardığınız aldığınız suyu İzaydaş’a yol-
luyorsunuz, içinde çok az miktarda yakıt olduğu için çok büyük ücret ödüyorsunuz.
Dolayısıyla, bunlar maliyetler. Birçok firma bunu yapıyor, bazı firmalar da yapmıyor,
sektörde yatırım anlamında söylüyorum, o anlamda denetim nasıl yapılacak diye
merak etmiştim.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Doğru, sabah ifade etmiştim; atığın üreticisi ile bertarafçısı arasındaki sirkülasyon
bu döngü içerisinde, bakanlığın da nihai bilgileri toplayıp değerlendirmesi konusu.
Burada klasik anlamda birebir denetim ya da teftiş olayından ziyade, üretici ile ber-
tarafçı arasındaki sistematiğin iyi kurulmasının daha akılcı olacağını düşünüyoruz.
Oluşturulacak databanklar üzerinde bu verilerin daha sağlıklı kullanılabileceğini düşü-
nüyoruz.

Şimdi, sizin verdiğiniz örnekteki olaya baktığımız zaman da, maalesef, bizim bu
konuda bir rekabet geliştiremeyişimizden kaynaklanıyordu. Şu anda şu veya bu
şekilde bir bertaraf tekeli var maalesef. Burada bir cazibeyi geliştirmek durumunda-
yız, cazibe nasıl gelişir; düzenlemeler, sizi, tehlikeli atığınızı bertarafa mecbur eder,
bununla ilgili yaptırımlar getirir, bununla ilgili de bir sektör çıkar, ben bu işi daha
ucuza yapacağız, ben bu işi daha efektif yapacağım; maliyetlerinizi bir hayli düşürü-
cü size cazip teklifler getirecek. Ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Şu andaki çalışma,
maalesef, tekel ağırlıklı bir çalışma olduğu için sektör rekabete açılamadığı için biraz
işin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Ben orada bir ekleme yapmak istiyorum yaşadığımız bir şeyle ilgili; ama, bu arada
soru yarım kaldı, Sadettin Beye de soru yöneltmiştiniz, Sadettin Bey, sizden yanıtı
alalım, evvela bir soru tam olarak yanıtlanmış olsun.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Yangın yönetmeliğiyle ilgili de bir pas vardı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına,
onunla ilgili de bilgilendirme yapmak isterim.
81
Yeni mevzuat, iş sağlığı ve güvenliği anlamında yeni mevzuat yaklaşımını sabah
detaylı olarak ortaya koymuştuk, dolayısıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlı-
ğından bundan sonra ne yangınla ilgili ne başka bir şeyle ilgili adım adım, madde
madde, metre metre tarif eden bir şey kimse beklemesin. O parlayıcı patlayıcı mad-
deler tüzüğümüz 350 küsur maddeydi, diğerleri de bu kanundaki sıkıntı hallolduktan
sonra yürürlükten kalkmış olacak. Mesela, onun yerine yürürlüğe girmiş olan patlayı-
cı ortamların tehlikelerinden çalışanların korunması hakkında yönetmelik 14 madde.
Buradaki yaklaşım şudur: Olmaz olmazları ortaya koyuyoruz, detay yolu uygulayıcıya
bırakıyoruz; yani, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yaklaşımı bu. Çok gere-
ken yerde de standartlara atıflar yapılıyor. Dolayısıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, bundan sonra, yangınla ilgili veya binaların veya fabrikaların yangından
korunmasıyla ilgili daha detaylı bir şey çıkarmayacak, böyle bir hazırlık yok; ama,
tüzüğün yürürlükten kalkması tamamen kalkmaması hukukî bir sorundan dolayı.

4857’nin geçici 2 nci maddesi şöyle diyor: “Yenileri hazırlanıncaya kadar eski tüzük
ve yönetmeliklerin hükümleri yürürlüktedir” Hukukçular, her bir maddenin karşılığı
yeni bir madde düzenlenmediği sürece bu maddeler yürürlüktedir gibi bir yorum yap-
tı; ama, bu, hukukçuların, kanunu hazırlayan da bilim kurulu da hukukçu profesörler-
den oluşuyor, böyle bir şey çıktı ortaya; ama, bu, istenen, beklenen, amaçlanan bir
sonuç değil; bu, bugünlerde çözülecek, olmazsa bir kanun maddesiyle çözülecek;
yani, fiilen hukuken yürürlükte, ama kalkmış olması gerekiyordu ve önünde sonunda
kalkacak. Yani, parlayıcı patlayıcı maddeler tüzüğünü unutacağız artık, iş sağlığı ve
güvenliği tüzüğünü unutacağız, eski mevzuatın tamamını...

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Efendim, hukuka benim aklım çok fazla ermiyor, hukukçu arkadaşlar bu sorunu çöz-
meye çalışıyorlar, çünkü onlar dolaştırdılar, biz dolaştırmadık; ama, çözmeye çalışı-
yorlar, çözülecek, çözülmesi gerekiyor. Dediğim gibi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bu konudaki yaklaşımı, temel olmazsa olmazları koyup, ondan sonra
uygulamayı esas o işin ehline, o işi gerçek yapanlara bırakmak. Nitekim, bu bahset-
tiğim patlayıcı ortamlarla ilgili yönetmelikte de hemen amaç ve tanımlardan sonra
patlamaların önlenmesi, patlamadan korunma, arkasından risk değerlendirmesi ve
risk değerlendirmesinin çerçevesi çiziliyor, diğer bilgiler, genel çerçeveler çiziliyor;
ama, bu, başı boş bırakmak anlamında değil. Genel kriterler, olmazsa olmazlar
konuyu detaylar, uygulamalar oraya bırakılıyor; çünkü, teknolojik gelişmeler çerçe-
vesinde özellikle endüstriyel anlamda tesislerin tamamını belli şablonlara oturtmanız
mümkün değil. Çok farklı yerlerde çok farklı riskler oluşabiliyor. Bunları, mutlaka,
hem ortama göre hem kullanılan maddeye göre hem işletme şartlarına göre değer-
lendirilmesi gerekiyor.

Arkadaşımızın sorusuna gelince; şirket çalışanları müteahhitlik hizmeti veremeye-


cekler mi? Benim o söylediğim söz 4857 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi yanlış hatır-
lamıyorsam, cümle aynen şöyle: “Daha önce o işyerinde çalışan kişi ile alt işveren
ilişkisi kurulamaz.” Buradaki kanun koyucunun amacı da geçmiş dönemde bu olay
82

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

çok fazla istismar edildi, işyerlerindeki usta ve ustabaşılar vergiye kaydettirilerek


taşeron gibi gösterilerek işyerindeki işçi sayılarının bölünmesi yolunda gitti. Sanıyo-
rum bunun önlenmesi için; ama, doğrudan kişiyle ilişki kurulamaz da orada taşeron
olarak olan bir firmada bu kişiler çalışamaz mı veya tüzelkişilik kurarak olamaz mı;
bunun yorumunu hukukçulara yaptırmak lazım. Bu cümle, 4857 sayılı Kanunda var.
Eğer yanlış deniyorsa düzeltilmesi için de çalışmak gerekir.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun.

KATILIMCI
O konu önemli, gerçek mi tüzelkişi mi; çünkü, sektörde bilgi birikimini kaybetmemek
lazım. Birçok arkadaşımız belli bir süre çalışıyor, sonra belli konularda eğitimci ola-
rak bize yardımcı oluyor, gerçek kişi olarak olamıyorsa bile tüzelkişi olarak muhak-
kak olması lazım diye düşünüyorum.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Cümle bu, kanunda var, bunun yorumunu hukukçulara bırakıyorum; çünkü, beni biraz
aşar.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun.

KATILIMCI
Belki burada bir uzmanlık lafını koyabiliriz veya eğitimcilik gibi vesaire gibi; çünkü,
Avrupa’da bu sistem işliyor, bunu çok iyi biliyoruz.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


İşveren tanımında o belirttiğiniz var, uzmanlık gerektiren işler dışında alt iş veren,
asıl iş bölünerek alt işverene verilemez ifadesi de aynı maddede yer alıyor zaten.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Biraz çok sınırlayıcı ifade gibi geliyor, özellikle de kanunla gelmiş olması sanki işi,
yönetmeliklerle olsa belki düzeltmesi daha kolay ama....

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


4857 sayılı Kanun, özellikle çalışma hayatında anlaşma sağlanması çok zordu. İlk
defa işçi ve işveren tarafları, seçilmiş bir bilim kurulu üzerinde anlaştılar, dediler ki:
Bu kurulun hazırlayacağı kanunu biz size kabul ediyoruz. İşçi ve işveren sendikaları.
Hükümet de, siz ikiniz de razıysanız ben de kabul ediyorum dedi ve bu bilim kurulu-
nun hazırladığı kanun bu şekilde ortaya çıktı. Bu, hükümetin tasarı olarak hazırlayıp
veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının hazırladığı bir kanun tasarısı değil;
hazırlanış tarzı, işçi işveren taraflarının seçerek bir araya getirdiği bilim kurulu tara-
83
fından hazırlandı ve iki taraf da üzerinde mutabık kaldığı için bakanlık da güle oynaya
bu tasarıyı Meclise sevk etti ve senelerden beri ilk defa tartışmasız böyle bir deği-
şiklik oldu.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Ben, kanunla ilgili yine bu bir iki yorum şeyi var, oraya girmeden önce tekrar size
yönelteceğim; ama, yarım kaldı bir anlamda Aydın Beyin açıklaması oldu ulusal atık
taşıma formuyla ilgili ve denetim sorusuyla ilgili. PETDER olarak yaptığımız bir faali-
yet sonrasında karşımıza çıkan bir sorun ve o sorunun bir sonucu olarak bir öneriyi
getirmek istiyorum Aydın Beye.

Yönetmelik, atık motor yağlarını üretici firmaların toplaması mecburiyetini getiriyor


ve bu mecburiyeti de kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum organizasyonuyla yapma-
larına olanak sağlıyor. Dolayısıyla, PETDER de böyle bir çalışmayı sahada yürütüyor
1,5 yıldır, bu atık motor yağlarını toplayarak yine bakanlıkça lisans verilen çimento
fabrikalarına bertaraf etmek üzere teslim ediyoruz; ama, uygulamada bir sürü sıkıntı
var.

İki konu; bir tanesi, formun kendisiyle ilgili, onu önermek istiyorum; ikincisi de dene-
timle ilgili. Formla ilgili olarak bu türlü atıkların ulusal atık taşıma formuyla taşınması
bir yasal yükümlülük; yalnız, uygulamalara baktığımızda yağ konusunda birsürü işlet-
me bu yağları topluyor, yok motorine katılıyor vesaire devam ediyor.

Ulusal atık taşıma formları o kadar bağımsızca herkes tarafından bastırılabiliyor


ki, yani, siz, şu anda buradan çıkıp, üstüne ulusal atık taşıma formu yazıp bir form
bastırıp tehlikeli bir atığı taşıyıp, ondan sonra da bu formu rahatlıkla yırtıp atabilirsi-
niz; yani, illegal olarak bunu yapabilirsiniz. Dolayısıyla, bunun bir anlamda denetim
altına alınması lazım diye düşünüyoruz ve az önce sohbet ederken söyledim, Maliye
Bakanlığı için fatura, sevk irsaliyesi neyse, bence, Çevre ve Orman Bakanlığı için de
ulusal atık taşıma formu o kadar kıymetli bir evrak olmalıdır, hatta bu evrak üzerin-
de vergi numarasına kadar detaylı bilginin olması lazım ki, geriye dönük atık takibi
yapılabilsin.

Biz, bu öneriye bakanlığımıza götürdük, hakikaten değerlendiriliyor ve ilerlediğini


biliyoruz, ama biraz daha hızlanabilirse daha iyi olacak.

İkincisi denetim; ne yazık ki, bu uygulamada bakıyoruz ki, başta kamu kurumları
ilk yönetmelik ve kurallara uymaları gerekirken, bugün İETT, EGO, Karayolları gibi
elinde büyük miktarlarda atık yağ oluşan işletmeler, yönetmeliği 1,5 senedir hiçbir
şekilde uygulamıyorlar ve kurallara uygun olmayan bir şekilde rahatlıkla satıp herhan-
gi bir şekilde bunun belgelenmesi, takibini yapmıyor.

Dolayısıyla, ben de bu soruyu sormak istiyorum izin verirseniz. Denetim hakikaten


önemli ve bu denetim herkes üzerinde eşit olmalı. Eğer bir düzen, kural, yaptırım
84

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

geliyorsa, bu kamu kurumu olsun, özel sektör olsun;yani, şu anda ben buradan size
taahhüt edebilirim ki, 1,5 senedir atık yağların kontrolü yönetmeliği Türkiye’de hiçbir
yerel yönetim tarafından yerine getirilmemiştir.

Aydın Bey, biraz eklemek ister misiniz bilmiyorum.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Teşekkür ederim.

Özellikle son birkaç aydır Türkiye’de sahtecilik ve fason iş bir hayli medyanın gün-
deminde, artık çok önemli belgeleri bir tarafa bırakalım, paralar basılabiliyor, aslına
uygun ya da benzetilmek suretiyle birtakım belgeler bazı kötü niyetli kişilerce çoğal-
tılabiliyor. Ne yapılabilir; bu, asgariye indirilebilir.

Bu meyanda, Bakanlığımızın kuruluşundan bu tarafa, 1991 yılından bu tarafa yürür-


lükte olan düzenlemeler kadar 2003 yılı sonu ile 2004 ve 2005 yılının ilk yarısı ara-
sında düzenleme yapılmıştır. Sadece Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğünce saydığım
süre içerisinde 8 yönetmelik ve yine 4 yönetmeliğin de revizyonu gerçekleştirilmiş-
tir. Bunlar yeni uygulamalar, bunlar özellikle AB’ye uyum kapsamında Ulusal Prog-
ramda öngörülen ve takvime bağlanan uygulamalar. Bu sene içerisinde önümüzde
olan çalışmalar da var.

Sabah ifade etmiştim, biz, bunda, gerek katılımcılık gerekse uygulamanın sıhhatli
olabilmesi için eğitim, altyapı, bununla ilgili düzenlemelerin geliştirilmesi noktasında
bir geçiş süresi verilmesini de yönetmelikte öngörüyoruz; ama, eksiklikler olabilir,
belki ideal olanı bu değil, ama Türkiye şartlarında yaşayarak, uygulayarak görece-
ğiz. Bunu nasıl önleyebiliriz; Katılımcılıkla önleyebiliriz. Önerileriniz her zaman bakan-
lığımızca değerlendirilir, kısa süre içerisinde işbirliği halinde bunu çözebiliriz diye
düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.

Buyurun.

Cevat ÇALIŞIR (Tüpraş)


Binaların yangından korunmasıyla ilgili yönetmelikle ilgili ikametgaha açık olan çok
katlı binalarda yangın merdiveni binanın iç tarafında, mesela asansörün yanında ola-
bilir mi?

Teşekkür ederim.
85
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Buyurun.

KONUŞMACI
Çok katlı binalarda yangın merdivenleri, binalar kullanım amaçlarına göre belirli sınıf-
lara ayrılmış ve bu kullanım amacına göre de özellikleri ayrıntılı açıklanmış. Konut
binaları içini, hangi binanın çok katlı olduğu da tariflenmiş. Yapım aşamasında, daha
doğrusu projelendirme aşamasında normal merdivenlerin yangın merdiveni olarak
da özelliklendirildiği takdirde ayrıca bir yangın merdiveni olarak dışarıdan bildiğimiz
anlamda bir yangın merdiveni yapılmasına zaten gerek yok; ancak, normal merdiven-
ler –konut binaları için söylüyorum- yangın merdiveni özelliğinde yapılmamışsa veya
o özelliklere sahip değilse, dışarıdan yangın merdiveni özelliği tanımlanan özelliklere
göre bir yangın merdiveni yapılması gerekiyor.

Bilmiyorum yeterli oldu mu.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


İkinci bir soru vardı; buyurun Aydın Bey, belki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
da ilgilenebilir o soruyla.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Soru doğrudan bizimle alakalı değil; ama, Türkiye’de sevindirici bir olay var bizim
bakanlığımız ya da çalışmalarımızla alakalı. Günlük hayatı ilgilendiren her türlü prob-
lemle ilgili vatandaşlarımız bize başvuruyor ve o ölçüde ciddî anlamda bir kamuoyu
desteğimiz var, insanlarda çevre bilincinin artırılması yönünde. Dolayısıyla, bir zah-
meti bir de külfeti var.

Geçtiğimiz mart ayında çıkarılan acil müdahale kanunu denizlerde; bu önemli bir
başlangıçtır. Bu manada birtakım düzenlemeler getirmektedir.

Öte yandan, gemilerden atık alınmasıyla ilgili limanlarda atık kabul tesislerinin kurul-
masıyla alakalı, yine, Denizcilik Müsteşarlığıyla müştereken çıkarılmış bir yönetmelik
söz konusudur. Bu iki çalışma bir anlamda, bu manadaki problemlere de belli ölçü-
de cevap verebilecek niteliklerdedir. Türkiye’de Türk boğazları üzerinden akaryakıt
transferi konusunda her geçen gün artış ve beraberinde de geometrik olarak büyü-
yen bir risk söz konusu. Bunları önlemek ancak bu manadaki düzenlemeleri çok
akılcı bir şekilde hayata geçirmek ve iyi yetişmiş bir uzman kadroyla da bunları takip
etmek gibi bir mecburiyetimiz var.

Biz, özellikle İskenderun Körfezinde batan Urla Gemisinden sonra Türkiye’de deniz-
ce kıyısı olan 31 ilin valiliği marifetiyle il müdürlüklerimiz marifetiyle bölgelerinde
bulunan batık gemilerin bir envanterini istedik, bu manada problemleri tespit etmek
86

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

istedik; bu ve buna yakın 60 geminin çeşitli nedenlerle bağlı, yan yatmış ya da bat-
ma tehlikesinde olduğunu tespit ettik ve ilgili idareye, bununla ilgili önlemleri almak
üzere anında durumu bildirdik ve takip ediyoruz. Denizcilik bizim işimiz değil, ama
kirliliğin olduğu her yerde Çevre ve Orman Bakanlığı var.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun.

KATILIMCI
Direkt sorumun cevabı olmadı; aslında, salonda bu işin uygulayıcıları var, İstanbul
Boğazında, Marmara’da, Anadolu ve İstanbul yakasında LPG tankerlerini nakledi-
yorlar, onlar belki daha iyi cevap verebilir hangi tedbirleri alıyorlar. Batan RO-RO
gemisinde –ben gemiyi görmedim, şu anda denizin içinde- yeterli tedbir alınmadığını
düşünüyorum; ama, resmiyette söylenen yeterli tedbirler alınmıştı; tabiî, orası bana
bir soru. Onun için gündeme getirdim.

KATILIMCI
Erol Bey, küçük bir ilavem olacak. Bu tamamen bize has bir olay; ne demek istiyo-
rum: Gemi üzerindeki LPG tankları iyi bağlanmamış, bunun binlerce örneğini görüyo-
ruz akşama kadar, kamyonlardan bir başımıza taş düşmediği kalıyor. Bu iş disiplinle
alakalı bir şey. Bir armatör bu işi çok güzel yapar, aldığı tankları çok güzel bağlar,
sabitler, monte eder, ilgili yere kadar götürür ve boşaltır ya da oraya indirir. Biri
de biraz gelişigüzel yapar. Bu LPG tanklarının RO-RO gemilerinden düşmesinin tek
nedeni işin düzgün yapılmaması; yoksa, ilk defa yapılan bir transfer değil, yani işin
özelinde olduğu zaman problem iş disiplininin zayıflığından kaynaklanıyor.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Bir şey eklemek ister misiniz? Sizin ilgi alanınıza girdiği için söyledim.

Süreyya GÖKSU
Teşekkür ederim.

Aslında siz biraz cevabını verdiniz. Bu batan gemi RO-RO değildi, eski bir gemiydi,
hatta bazı sigortalar da o gemiye sigorta özelliğini, sigortalanacak şekilde görme-
diler, sigorta kapsamından çıkardılar. Şimdi o firma yeni bir gemi yaptırıyor, tabiî,
teknik özelliklerinin uygun olduğunu söylüyor; ama, İstanbul Boğazından geçiş için
tek bir yol var, o da Denizcilik İşletmelerinin araba vapurlarıyla itfaiyeden, vapurun
içinde bir itfaiye aracıyla beraber geçirmektir, asıl yol bu; fakat, ikisinin arasında çok
ciddî maliyet farkı var. Biz, bu yolu deniyoruz, ama diğer firmalar daha ucuz yolu
deniyorlar. Arada da böyle bir farklılık oluyor. Tabiî, bu, konunun dışında.

Teşekkür ederim.
87
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Başka bir soru; beyefendi buyurun.

KATILIMCI
Güvenlik önlemlerini görüştük, bir de şu anda piyasaya sıkıştırılmış doğalgaz arz edil-
mektedir, bazı işyeri ve konutlarda kullanılmaktadır bu. Bununla ilgili yeterli yasal...
Avrupa’da birçok ülkede kullanılıyor, ama ülkemizde böyle bir TSE’de yeterli standart
veya yeterli yönetmelikler var mı? Hangi yönetmelikler dahilinde, bilhassa sıkıştırıl-
mış doğalgaz LPG’den ucuz olması nedeniyle bazı firmalar bu sıkıştırılmış doğalgazı
oksijen tüplerini kırmızıya boyayarak bazı işyeri ve konutlarda kullanıyorlar.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Toplantımızın konusu olmamakla birlikte şu anda yanıtlayabilir miyiz bilmiyorum;
ama, TSE’den belki bir açıklama alabiliriz, bu konuda bir düzenleme, bir standart,
bir hazırlık var mı veya ilave katkıda bulunacak bir arkadaşımız var mı?

KATILIMCI
Doğalgazla ilgili TSE’nin bir komitesi vardı, makine grubuna bağlıydı, sonra petrol
grubuna bağlandı, tekrar iptal edilip ilgili kısımların bir kısmı makine grubuna, bir
kısmı petrol grubuna bağlı olarak kaldı.

Doğalgazla ilgili çalışma var, sıkıştırılmış doğalgazla ilgili bir standart var, o standart-
tan tercüme yapıldı, görüşe gönderildi ilgili kuruluşlara; fakat, o standardın enleş-
mesini bekliyoruz ki, bir defada yayıma sunulsun ya da değişiklik olup olmayacağını
görmek istiyoruz. Böyle bir çalışma

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun beyefendi.

Cengiz ŞAHİN (BP)


Petrol sektöründeki farklı sivil, resmî ve diğer birimler buradayken herkes, sanı-
yorum, TSE 12820’nin istasyon dizaynını zorlaştırdığında, maliyetleri artırdığında
hemfikir. Biz, sahada pratik olarak uygulayıcılar olarak oldukça zorlanıyoruz, büyük
bir alanda bile bir istasyon kurmaya ya da otogazla birlikte akaryakıt istasyonu
kurmaya. Bunun için, hazırladığımız, çalıştığımız bir öneri tablomuz var uluslararası
kriterleri de gözönünde tutarak; ama, Türkiye’de uygulanabilir olacağını düşünerek
bu mesafeler sahada pratik olarak elde ettiğimiz mesafeler; ama, bunu da uluslara-
rası kurallarla kriterlerle desteklediğimiz SÇK’e de uyduğumuz kriterler ne zaman
ele alınabilir, bu ne zaman netice verebilir? Yoksa, hem mevcut istasyonlarda kilit
noktalarda şehir içinde istasyonlar var, belki teknolojisini doldurmuş; ancak, bu TSE
12820’ye uyumdan dolayı caydırıcılık söz konusu olduğu için yenilenemiyor ya da
88

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

çok büyük bir alanda yine gerekli olan bir alanda petrol şirketleri istasyon kuramıyor.
Bu ne zaman netice verebilir böyle bir çalışmanın TSE’de değerlendirilmesi?

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Siz başlamadan bir ekleme yapayım.

O konuda TSE’de bir toplantı, TSE 12820 ile ilgili akaryakıt istasyonlarının doğru-
dan bu mesafelerle ilgili bir çalışma toplantısı yapıldı, o toplantıda temel olarak bazı
görüşler, değerlendirmeler de sunuldu ve o toplantının akabinde de sektörden buna
referans edebilecek uluslararası birtakım standartlar, dokümanlar ve örneklerle bu
önerilerin desteklenmesinde yarar olduğu iletildi. Bu çerçevede biliyorum ki bir hazır-
lık çalışması yapıldı, bitti, birkaç tane uluslararası standartta ve bu tablo halinde öne-
rilme aşamasına geldi; ama, burada bir parça zaman da yitirmiş olabiliriz. Dilerim
ki, çok da fazla bir zaman kaybetmiş değiliz. Bu bilgiyi de aktarmak suretiyle yanıtı
alabilirsek memnun olurum efendim.

Abdullah DURAN (Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi)


Sizin de açıkladığınız gibi bu konuda üç dört aydır bir çalışma başlattık, ilgili dernek-
lerle de toplantı yaptık.

Biz, 12820 standardını hazırlarken Amerikan standardı FBA 30 A’yı esas aldık, onun
dışında bazı istisnai şeyler var, birebir almadık tabiî, Türkiye’nin durumu yahut da ilgi-
li kurumların önerileriyle bazı mesafelerde farklılıklar olabilir. Bu çalışmanın yeniden
ele alınması için talepte bulundu ilgili dernekler ve sanayi. Biz böyle bir çalışmaya
başladık; yalnız, bizim sıkıntımız şu: Avrupa’da N standardı olara hazır bir standart
yok, biz TSE olarak genelde N standartları birebir alıp uyguluyoruz veya bütün stan-
dartlarda.

İstasyonlarla ilgili 4’lü standart var, işte, bu, dispenserler, bu emniyet ayrılma bağ-
lantıları, döner bağlantılar gibi; bu standartlara görüşü gönderdik, yakında çıkacak.
Zaten onlar çıktığı zaman mecburen 12820’den de oraya atıf yapmak durumunda
olacağız.

Çalışmalar ne zaman biter; Bayiler Derneğiyle görüşmüştük, bize doküman sağlama-


sı için, yani Avrupa ile ilgili, Amerika’daki mesafeler belki farklı olabilir; bazı doküman-
ları –biraz önce kendileriyle görüştük- sağlamışlar, getirecekler. Diğer kuruluşlardan
gelirse hepsini beraber değerlendirip yine ilgili kuruluşlarla belki bir toplantı yapaca-
ğız dernekle ve sektörle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Çevre ve Orman
Bakanlığıyla. Bizim bu çalışmalara başlamamız için önce TSE’nin 25 Mayısta seçimi
var, belki yönetim değişecek belki değişmeyecek; gelen yönetime göre bizim ihtisas
kurulu çalışmaları ne zaman başlayacak, daha bu belli değil; ancak, 25 Mayıstan son-
ra önümüzü görebileceğiz diye tahmin ediyorum. Mevcut yönetim, haziran ayında
çalışmalara başlanmasını istiyordu; ama, seçimden sonra ne olacağını bilmiyoruz.
Çalışmalar ne zaman başlarsa, bizim ilk gündemimizde bu konu olacak.
89
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Çok farklı ülkelerde bu konu değişik standartlarda, arkadaşlar çalıştı, PETDER ola-
rak da bir çalışma yaptık, gördük ki, Avrupa ülkelerinin birçoğunda farklı, bazısında
standart var bazısında yok, bazısı başka bir yerden atıf yapmak suretiyle yapmış;
ama, İngiltere, İspanya, Portekiz’in çalışmaları tamamlandı, onların tam çevirileri de
yapıldı. Onlardan da, bayilerimizle görüşerek ortak bir metin haline getirdik. Tahmin
ediyorum hem bu standartları hem de o önerileri önümüzdeki hafta sunabilecek
durumda olabileceğiz diye düşünüyorum.

Buyurun Turgay Bey.

Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)


Bir de, ben, bu sorular bölümünde genel bir değerlendirme yapıp, konuşmacılara
sunmak istiyorum.

Ana sıkıntılarımız nelerdir; ama, ondan evvel bir sorum var Saddettin Beye:

Bizim 4857 sayılı Kanunumuz ve onunla birlikte son çıkan yönetmelikler hazırlanma-
dan önce akaryakıt istasyonları için –ben öyle hatırlıyorum, yanılabilirim- sorumlu
müdür atanmıştı bir yönetmelikte. Yanlış hatırlamıyorsam belki LPG belki akaryakıt
ve LPG idi, onu tam hatırlayamıyorum; yanılmıyorsam 5’e kadar istasyonu alabilir
vesaire denilmişti.

Orada üstünde durduğum, makine mühendisleri odası İstanbul Şubesinin komis-


yonunda buna görüş bildirdik, oradan aklımda kaldığı kadarıyla toparlamaya çalışı-
yorum. Bu sorumlu müdür, müdürden kasıt, iş sağlığı ve güvenliğiyle veya teknik
konularla ilgili, güvenlik ve emniyetle ilgili prensipleri hayata geçirebilmekti. Arkasın-
dan bizim 4857 ve ilgili yönetmelikleri geldi. Burada iş sağlığı ve güvenliği uzmanı
tanımlanmış olarak karşımıza çıktı. Son uygulamalarda akaryakıt istasyonu için
söylemiyorum bunu, fakat terminallerimiz için, yani akaryakıtı depoladığımız büyük
tesislerimiz için sorumlu müdür istenmeye başlandı bizden. Biz de dedik ki, galiba
bu ikisini karıştırıyorsunuz değerli iş müfettişi arkadaşlarımız; siz, iş sağlığı ve güven-
liği uzmanını istiyorsunuz, bakın o buradadır, biz de sorumlu müdür dediğimiz şey,
tesisin müdürüdür, çünkü yerel makama karşı, resmî makamlara karşı sorumlu olan
tesis müdürleridir. Bu konuda bir açıklamada bulunur musunuz, biz mi hata yapıyo-
ruz, nedir bunun doğrusu? Bunu öğrenmiş oluruz.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenliği Bakanlığı)


Hata yapmıyorsunuz, bahsettiğiniz yönetmelik sanıyorum Sanayi ve Ticaret Bakanlı-
ğı tarafından çıkarılmıştı, ama çalışmalara bizim bakanlığımızdan da arkadaşlarımız
katıldı ve bir hayli katkı da verdiler, hatırladığım kadarıyla Kâmil Sami Ekemen Bey
katılıyordu ve o konuda da çok çalıştı. O zaman, bu iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı
konusu hiç gündemde yoktu. Açıkçası, biz, daha önce mevzuat değişikliği, tüzük
90

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

değişikliği için çok uğraştığımız ve umutlarımızı tamamen yitirdiğimiz için böyle bir
beklentimiz de yoktu.

Sizin sorduğunuz depolama tesisleriyle ilgili sorumlu müdür kavramı, sanıyorum,


kimya mühendisleri kanununa dayanarak böyle bir talepte bulunuyorlar, bu yönetme-
liğe dayanarak böyle bir talepte bulunamazlar herhalde; çünkü, o yönetmeliğin adı
bildiğim kadarıyla akaryakıt istasyonlarıyla ilgili doğrudan, depolama tesisleri değildi
değil mi? Siz daha iyi hatırlayacaksınız.

Depolama tesisleri için istenirse eğer, bu birazcık şapka kanununa benzedi; şu anda
hepimizin burada şapka takmamız lazım; bu kanun yürürlükte; uygularsanız uygular-
sınız. Bahsettiğiniz kimya mühendisliği hakkındaki kanun 1941 yayım tarihi zannedi-
yorum, bir değişikliğe uğramadığı için de yürürlükte. Uygulayanlar da uygular yani.

Hülya DİNÇER (TURCAŞ)


Üretimle ilgili.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenliği Bakanlığı)


Sonuçta bunu yazıyorlarsa yazmamaları gerektiği halde, bence, bir defa yargıya
götürmekte fayda var.

GSM yönetmeliği de bizim bakanlığımızın dışında bir şey. Dediğim gibi, isterse, biri-
si gelip, şimdi, bize, niye Şapka Kanununu uygulamıyorsunuz diyebilir; onun gibi o
da, tamamen bakanlığın da dışında, belki de bu noktada da bir temizlik, ayıklama
yapılması gerekiyor, bir mevzuat kirliliğimiz de sanıyorum oluştu, gerçekten var da.
Arada sohbette de bahsettik sizinle, arkadaşlarımız da burada, Sağlık Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı; yani kırk yıl önce Sağlık Bakanlığı vardı, 46’da Çalışma
Bakanlığı oldu, 80’li yıllarda Çevre Bakanlığımız oldu; ama, bu bakanlıklar olduktan
sonra Sağlık Bakanlığı bu bakanlıkların hepsinin yetkisini yürütüyordu, olduktan son-
ra ne değişti; belki yavaş yavaş değişiyor. Dolayısıyla, dublikasyonlar var, belki bu
yönde de çalışma yapılsa iyi olur; ama, burada bir iyi gelişme, özellikle işveren
kuruluşları, son iki yıldır bu konulara yoğun ilgilenmeye başladılar, el attıklarına göre
bu işler çözülecek gibi geliyor bana; daha önce pek ilgilenmiyorlardı çünkü, sadece
sonuca bakıyorlardı.

Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)


Aslında, bu yönetmelikler bizim istediğimiz şeyler, bu yönetmeliklerin tamamına yakı-
nını daha önceden, yıllar öncesinden, bizim gibi PETDER üyesi ve sanıyorum burada
temsilcileri bulunan tüm şirketler zaten uyguluyorlar. Bu kanunların, yönetmeliklerin
hayata geçmesi bizim lehimize; çünkü, o zaman, haksız rekabeti biz ortadan kaldıra-
cağız; ama, maalesef, uygulama öyle olmuyor ve öyle bir konuma düştük ki, bizim
gibi şirketler cezalandırılır konumuna geldi. Bakıyorsunuz, her şeyiyle dökülen şirket
ruhsatını almış ve çalışıyor! İnanılmaz bir şey, biz bunu anlayamıyoruz.
91
Bu arada çok büyük bir sıkıntımız var, size yöneltmek istiyorum soruyu. Demin bah-
settiniz. Her ne kadar akaryakıt istasyonlarıydı ama, yine akaryakıt şirketlerini ilgi-
lendiriyor; gemi atık kabul tesisi. Biz, bakanlığımıza, müsteşar yardımcılarını da çok
yakından tanıyoruz, Mustafa Öztürk Beyle de İstanbul’dan beraber çalışmalarımız
var, teker teker, aynı safta. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın, Erhan Bey
burada olsaydı bilirdi, hepsini destekliyoruz, sizin yanınızdayız dedik, yazı yolladık;
ama, format nedeniyle yazıların tekrar bize gönderilmesini biz anlayamıyoruz.

Sıkıntımız şudur: Elbette ki, her türlü atık, bir tesis, bir kişi, bir kurum yaptığı faali-
yetler neticesinde atık üretiyorsa bundan sorumlu olacaktır; ama, gemi atık kabul
tesislerinde bizim son derece kısıtlı, özel amaç için yapılmış olan iskelemizi bir liman
olarak kabul etmek, bunu böyle yorumlamak... Biz anlayamıyoruz, neden? Çünkü,
bu, bizim ana faaliyetimizin bir parçası değil.

Bakın, bir limanı anlarım; çünkü, liman diyor ki: Gelin, ben size hizmet veriyorum.
Marinayı anlarım; gel sana elektrik, su vereceğim, atığını da alırım diyor; çünkü,
bunun karşılığında bir para alıyor ve faaliyeti bu, marinacılık onun işi. Gemi geliyor,
ben sana bu hizmeti vermek istiyorum diyor; biz de kendi iç mevzuatımıza uygun ola-
rak o geminin emniyetli, uygun olup olmadığını operasyon yapıp yapamayacağımızı
görüyoruz, sınırlı iskelemize yanaşıp yanaşamayacağına bakıyoruz; peki, o zaman
gel diyoruz. Bunun karşılığında biz gemiye bir para veriyoruz. O gemi, o faaliyetini
bana yapsa da yapmasa da o atığını çıkaracak, benim, onun üstünde kontrolüm yok.
Dolayısıyla, o atık benim değil. Bunu kabullenebilmek bizim için anlaşılmaz. Bunun
için tesisler kurmak anlaşılmaz.

Bu yönetmelikle ilgili bazı kentlerde ne deniyor biliyor musunuz; bazı çevre il müdür-
lüklerinde alınan kararlar var, isim vermeyelim; 20 tonluk bir tank yapın olur diyor-
lar. Bunlar uygulama, bu kadar yorumlara geliyor bazı kentlerimizde. Oysa ki, bizim
yapacak bir tankımız bile yok bazı tesislerimizde. Bunların içine yanıcı parlayıcı mal-
zemeler gelebilir, tank emniyet mesafeleri devreye girecektir, özel hatlar kurmanız
gerekecektir. Zaten şamandıra tesislerinde bunu yapmanız mümkün değildir. Birçok
hususu ortaya koymak lazım.

Dedik ki. Bu işi yapan insanlar vardır, bakıyoruz kapasite olarak, bunlar da yeterlidir.
Bakanlığımız ne isteyebilir; bunlar işlerini doğru yapıyorlar mı yapmıyorlar mı; yapmı-
yorlarsa yeni yönetmelikler hazırlar, gemiler de buna uygun işlerini yürütür, biz nasıl
kendi atık yağlarımızdan sorumluysak, bunları toplamak için gayret ediyorsak, nasıl
İzaydaşa kadar götürüyorsak, bunu yerine elbette ki getiririz. Dolayısıyla, onların ruh-
satlandırılması lazım. Gemiciler bizi sıkıştırıyor sözleşme yapalım diye; hayır, niye
sizinle sözleşme yapayım, atık benim atığım değil; ama, her şeye rağmen, anlaşma-
mız altındaki sözleşme yapıyoruz çünkü, atık toplayıcımızla da sözleşme yapıyoruz,
onların faaliyetlerini, atıklarını doğru yerlere verip, İzaydaşa kadar gönderip gönder-
mediklerini biz kontrol ederiz ve size bildiririz, bu konuda üstümüze düşeni yaparız
diyoruz; ama, bizi bu tesisleri yapmak için zorlamayın diye rica ediyoruz. Bütün
yazılarımız bu konuda geriye geldi.
92

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Bir rafineri olsa belki düşünebiliriz, belki bir noktaya kadar, rafinericiler ne der
bilemem de; ama, akaryakıt tesisinde hem yer yok, bir de başka belediyeler dahil
birçok kısımla temasa geçmemiz lazım. Bu, önemli bir konu olarak karşımıza çıktı.
Yardımınızı rica ediyoruz.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Kısa bir cevap alalım, sonra Erkan Beyin sözü var.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Teşekkür ederim.

Söyledikleriniz doğru, itiraz edecek değilim, bir antitez olsun diye de söylemiyorum.
Buradaki arkadaşlarımız bilir, minnacık bir tüketici kredisi için bir banka şubesine git-
tiğinizde, önünüze konulan işlemlerin hulasasına baktığınızda icra takip puluna kadar
görürsünüz. Bunu sonunda fark edersiniz, çok onur kırıcı bir şey; ben size düzgün
bir adam olarak gelip müracaat ettim, benim bu işimi icra takibine kadar götüreceği-
mi nereden kestiriyorsunuz; bu, istisnai bir olay. Her toplumun fire verme kabiliyeti
belli. Hele bir fire verelim de ondan sonra bakın filan gibi insanın içinden geçer.
Doğrusu, yıllar önce bu işe çok alınmıştım ve vazgeçmiştim; çok ayıp bir şey, siz
nereden biliyorsunuz benim bu işi icraya kadar savsaklayacağımı demiştim.

Bizde düzenlemelerin çoğunda böyle bir mantalite var, ben bunu kabul ediyorum.
Buradaki yaklaşım, maalesef, bizde konunun mahreciyle çıkışıyla topluma yansıması
arasında çok ciddî farklar var. Bu sınırlı sektör, limanlar, bu işle iştigal eden insanlar
çok belli, dedesinin dedesinden gelen insanlar yapıyor; yeni aileler de çok fazla gir-
miyor bu işe. Yani, sektör, çok bildik bir sektör. Burada geminin atığının kabul edilip,
bunun bir süreç içinde ya belediyenin arıtma tesisine evsel atıklarını ya çöp depone
alanlarına ya da sintine, slakslac, slop sair gibi atıklarının da bertaraf tesislerine gön-
derilmesini tarif eden bir zincirden bahsediyoruz. Hiçbir limana biz atık kabul tesisi
kurun demiyoruz. Bunu, birileriyle anlaşsınlar ve bunun tesliminden bertarafına kadar
takibini gerçekleştirsinler.

Burada yanlış anlaşılan ya da öyle ifade edilen bir husus var; limanlar tesis kursunlar.
Çoğu limanın değil tesis kurmak, gelmiş malları koyabilecekleri, iki gün bekletebile-
cekleri alanları yok, üstelik çoğu mezkun mahalle çok iç içe; böyle koku, görüntü
kirliliği gibi hususlara meydan vermeyecek şekilde alanları çok dardır; ama, burada
limanların sorumluluğu var, Bakanlığımız limanları lisanslandırıyor. Neyle; atığın kabu-
lünden bertarafına kadar geçen süredeki altlıkların tamamı oluşturulup üstüne bunun
lisansı konuyor. Burada özel veya kamu kuruluşlarının bu işin içerisine çok fazla gir-
meme gibi, yani giren insanları tenzih ederim, onlarla ilgili bir sözüm olamaz, biraz
böyle işe yandan gitme gibi, kenardan dolaşma gibi olaylardan dolayı biraz da iş
acite ediliyor maalesef; yoksa, biz, limanlardan öyle olağanüstü bir şey istemiyoruz,
bu zincirin kurulması; olay bu. Yine de kaygılarınızı hocaya yansıtacağım.
93
Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)
Aydın Bey , Denizcilik Müsteşarlığının çıkardığı ISPS kot, şamandıralı dahi olsa bizi
bir liman tesisi olarak görüyor ve bu yüzden de il çevre müdürlükleri özellikle “siz
bir liman tesisiniz, yönetmelik bunu istiyor, bunları yapmak zorundasınız” gibi düşün-
celere kapılıyor.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel


Müdür Yardımcısı)
Onlar da konuşuldu. Liman ve dolum tesisleri ya da liman ile yükleme boşlatma tesis-
leri konusu farklı. Buradaki olay, atık üretme kabiliyeti olan gemilerin hizmet aldığı
limanları tanımlıyor, onun dışındakilerle bizim bir işimiz yok. Bir kuru yük gemisinin
bu manada verebileceği, yani tabiî ki vardır, ama bu sirkülasyonda verebileceği atığı
olduğunu düşünmüyoruz.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Buyurun.

Ergun KURAN (Milangaz)


Üç ayrı görüşüm var; birincisi, risk yönetiminde endüstriyel yaklaşım diye bayağı
güzel tablolar gördük; ancak, görüşüme göre, risk, eğer vatandaşın riski düşünülü-
yorsa, bir otogaz istasyonunda ne kadar benzin satılması risklidir veya bir benzin
istasyonunda ne kadar otogaz satılması risklidir, onu görmemiz veya onun üzerinde
bir sunuş görmemiz daha iyi olurdu. Normal bir vatandaşın benzin alırken otogaz
riskini almasına karşıyım; çünkü, boşu boşuna ekstra bir risk alıyoruz, aynı şekilde
benzin istasyonuna girdiğim zaman benzin istasyonu topraklı mı değil mi bilmediy-
sem, öbür tarafta tanklarına gaz boşalıyor mu boşalmıyor mu onu hiç bilmiyorum.
Ankara’daki istasyon yangınında, hayatında hiç gaz kullanmamış arabalar gaz yangı-
nında yandılar. Bilmiyorum kimse hayatını kaybetti mi. Oraya da kimin gazı döktüğü
hâlâ bugün bile değil.

İkincisi, küçük tanklar koyarak ikmal trafiğini fazlalaştırmak hem yatırım maliyetinden
hem de stoklama maliyetinden kurtulmak için yapılan bir sistem. Bence bu da yanlış.
Ufak bir para kâr etmek amacıyla birçok insanın hayatını tehlikeye atıyoruz; çünkü,
istasyonlardaki en tehlikeli zaman ikmal yapıldığı anlardır. Ancak, görüyoruz ki, para
kazanma hırsı her şeyin daha üstünde.

Son olarak da, yağ toplamadaki başarısızlığımızı da Erol Bey anlattı, daha evvel ken-
disine sormuştum. Türkiye’de birtakım ürünler akaryakıtın içine satılıp satılıyorsa ve
ÖTV’ler, bunları yapan kişilerin cebine kalıyorsa, bunun önüne geçme şansımız yok;
istediğimiz kadar kanun, yönetmelik çıkaralım, eğer biz bu işlerde cezaları buraya
bu kişilerin yaptığı kârlardan daha yüksek bir vaziyete getirmezsek, biz,bu yağda,
solventi de atık solventleri çünkü, birtakım fabrikalarda bunlar kullanılıyor, sonra da
atılıyor, tekrar akaryakıtın içinde geri satın alıyoruz. Ben bunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.
94

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Bu konuda yorum yapmak isteyen arkadaşımız var mı?

Vehbi Bey, önünüzde notları görüyorum, çelişkiler, sorunlarla ilgili bazı ön hazırlıklar
vardı, oradan bir baksanız da, acaba atladığımız bir şey var mı. Mesela, belki şunu
yöneltmek istersiniz: İş Kanunu, ağır ve tehlikeli işler yönetmeliği, raporlar... Tam
olarak konuyu hatırlayamıyorum, ama belki onu sormak isterseniz...

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Buradaki sıraladığımız maddelerden birçoğu soru-cevap kısmında açıklığa kavuştu-
ruldu, ama bazı maddeler var. Bir tanesi, Sadettin Beye yöneltmek gerekiyor: Ağır
ve tehlikeli işler yönetmeliğimiz var. Biz bu toplantıya gelmeden önce bu işlerle ilgili
hepsini inceledik, ama akaryakıt istasyonlarının bu sınıfa girip girmediği konusunda
bir konsensüse varamadık. Bu konuda bir cevap alabilir miyiz.

Niye bunu soruyoruz; çünkü, ağır ve tehlikeli işlerde işe girişte bir rapor isteniyor
ki, kapsamlı bir rapor ve bu raporun her yıl tekrarlanması isteniyor. Bir yandan da
istasyonlara şamilse bu yönetmelik, istasyonlar ağırlık teşkil ediyorsa, kanun kap-
samındaysa, en fazla insan değişimi olan bir işyerinde pompacılar iki gün çalışıyor,
üçüncü gün çıkıyor, yeni pompacı geliyor. Bu trafikte bu nasıl karşılanabilir?

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Oradaki işçi sirkülasyonu sizin işletmecilikteki beceri sorununuz, tamamıyla olmama-
sı gereken bir şey; ama, akaryakıt istasyonları, ağır ve tehlikeli işler kapsamında,
bunun aksinin düşünüldüğünü ben ilk defa duyuyorum. Bunu da duymadım farz edi-
yorum.

İlknur GÖKÇEN (POAŞ)


Listeye baktığımızda bunun karşılığı yok.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Akaryakıt istasyonlarında, akaryakıt kimyasallarla ilgili yönetmeliğe baktığımız zaman
tehlikeli sıvılar kapsamında mıdır; kapsamındadır. Bunun yanında akaryakıta yapılan
işleri siz hafif işler olarak da yorumlayamazsınız. Yönetmelikte açıkça anılmıyorsa
bile bu kapsamdadır, bu, belki de çok belirgin olduğu için alınıyordur.

Raporun o kadar detaylı olmasına gelince, tabiî, işyeri hekiminin olmadığı yerde o
raporu temin etmek zor, hele hele gönderdiğiniz hekim bu konuda bilgili değilse; çün-
kü, oradaki detayların amacı, gerek görüldüğünde o incelemelerin yapılmasıdır. Siz
kişiyi götürüyorsunuz, şu işte çalışmak üzere dediğiniz zaman, doktor, onu, o işe
uygunluk yönünden muayene etmeli, gerek görüyorsa, ileri tahlil, film, EKG, gerek
görüyorsa, değilse o raporu işyeri hekimi tek başına imzalamaya yetkili olduğuna
göre oradaki detaylar ancak hekimin gerekli görmesi halinde doldurulması gereken
detaylar. Yoksa, heyet raporu olması gibi bir zorunluluk yok; kanunda da yok.
95
Vehbi KOKULU (POAŞ)
Erol Bey bir nebze değindi; binaların yangından korunması yönetmeliğinde yangın
tedbirleriyle ilgili olarak 20 metrelik yangın su deposu öngörülmekte ki, bu, . . .
aynı tahmin ediyorum; ama, TSE standartlarında tank yüzeyiyle ilgili bir rakam veril-
mekte. Yine yönetmelikte aynı tank yüzeyi için 10 litre/dakika su verilmesi gerektiği
bahsedilirken, TSE’de söz konusu değer 3 litre/dakika; bir karışıklık var, hangisi
uygulanacak acaba yahut da hangisi düzeltilecek?

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Birinin düzeltilmesi gerektiği kesin de....

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Yönetmelik atıf yaparsa olay çözülecek.

KATILIMCI
Normalde yönetmelikler standartların üzerindedir, zaten standartları mecburi yürür-
lüğe koyanlar da ilgili bakanlıklardır, yetkili kurumlardır, mesela EPDK belki bundan
sonra koyacak. O bakımdan, öncelik yönetmeliklerdedir.

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Kabul ediyorum; fakat, gelen denetleyiciler istasyona, hem yönetmelik var hem şey
var; haliyle kendilerini kötü duruma düşürmemek veya sağlam yerde tutabilmek için
hangisinde değer yüksekse yönetmelik daha yukarıda standart daha aşağıda diye
bakmıyorlar, hangisinde yüksekse onu baz alıp bunda ısrarcı oluyorlar.

KONUŞMACI
Giden kişiler kendi mevzuatlarına göre denetleme yapıyor; orada bir problem olma-
ması lazım bence.

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Yine bu tablo içerisinde bir konu var ki, değişik yerlerde, mesela yönetmelikte,
TSE standartlarında sıvıların alevlenme noktalarıyla ilgili yanıcı sıvıların tariflerinde
farklılıklar var, bir standart yok; bunu bir standarda getirmekte fayda var. Belki
bunun yolu da şöyle olmalı, bilemiyorum; Saadettin Bey bahsetti, ilk başta bu işler
Sağlık Bakanlığı bünyesindeydi, yönetmelikleri onlar çıkarıyordu, daha sonra Çalış-
ma Bakanlığı kuruldu, birtakım yönetmeliklerin çıkarılması işini yüklendi, daha sonra
Çevre Bakanlığı kuruldu. Dolayısıyla, konular ve sorumluluklar bakanlıklar arasında
dağılmaya başladı ve bu farklılıklar da bu nedenlerden dolayı çıkıyor.

Türkiye’de belki şunu yapmak lazım; nasıl Amerika’da ulusal yangınla mücadele
kuruluşu var, böyle bir kuruluşun Türkiye’de kurulması, İçişleri Bakanlığı bünyesinde
olabilir, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında olabilir, o birimin sırf bu işlerle
ilgili yönetmelik, tüzük, kanunla ilgilenmesi bence bu problemleri asgari düzeye indi-
recektir.
96

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

KONUŞMACI
Bu konuda bir ilave yapayım. Biz yıllardan beri bu petrol grubunda yangınla emni-
yet tedbirlerini takip ettiğimiz için, Türkiye’de büyük şehir belediyeleri, yangınla ilgili
ortak birim kurmaları lazım. Genellikle onların teknik kadroları yeterli olabilir. Bir de
üniversitelerde bölümleri olması lazım. Birkaç arkadaş bu konuda master tezi, dokto-
ra olarak çalışıyorlar; ama, üniversitelerde özel bölüm olması lazım, bu konunun ilmi
çalışmasının yapılması lazım. İlave olarak, en azından büyük şehir belediyelerinde
de itfaiye kısımlarına o bölümlerden master yapmış kimselerin belki yönetici olarak
atanması gerekir. İçişleri Bakanlığı da ayrıca bu konuda düzenleme yapabilir; ama,
önce, bu konuda akademik çalışmaların yapılması lazım. Bu, yıllardan beri eksikliğini
hissettiğim konu.

Yangınla mücadele, her belediyenin, her şehrin kendi problemi değil. Bu konuda
TSE’de bir yangın grubu var, yangınla ilgili standartları hazırlıyorlar, standart bakımın-
dan eksik olduğunu zannetmiyorum, ama ülke yapılanması olarak bir eksiklik var.

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Söz sizdeyken bir şeyi hatırlatmakta fayda görüyorum. TSE 4943 sayılı standart,
sabit tavanlı ham petrol tankları ile ürün tankları arasındaki mesafeyi belirliyor. Par-
pat tüzüğüyle çelişiyor mu?

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Parpat çok eski bir tüzük. Yapılan atıflarla birlikte Parpatı yok sayabilirsiniz, yeni iş
mevzuatıyla birlikte aslında yok.

KONUŞMACI
Parpat eski bir tüzük ve çok sınırlı, yani, bizim üç beş standartta açıkladığımız
konular Parpatta bir iki maddede geçiyor. O bakımdan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı da bunu kaldıracağını, ilgili yönetmelikler tamamlandıkça kendiliğinden orta-
dan kalkacağını beyan etmişti zaten.

Bu standartta, biz, revizyon programımızı NFB 30’a göre onu programa aldık, biraz
daha kapsamı genişleterek, yani yanıcı sıvıların tipleri ve tank tiplerini de açarak
daha kapsamlı olarak revizyon programına aldık, çalışmalar yürütülüyor.

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Parpata göre imal edilmiş terminallerimiz tanklar arasında tankın çapı kadar mesafe
bırak diyordu, ona göre yapılmıştı; ama, bu, bahsettiğim şey, en az en büyük tankın
çapı kadar olması lazım diyor mesafe. Öyle olunca uygunsuz oluyor.

KONUŞMACI
Türkiye’de değişik tiplerde tanklar olabilir, ama standardı NFB 30’daki kadar kap-
samlı yapmadığımız için en yüksek emniyeti koyarak bütün tanklara uyar şeklinde;
97
yani, yüzer tavanlı mıdır, bilme şu mudur, içindeki sıvısı nedir; hiç dikkate almadan
en emniyetlisine en yüksek olan mesafede deyip standarda konulmuş, standart kısa
tutulmuş, kapsamı tutulmamış. Onu biraz açmak için revizyon programında detaylı
olarak, tank cinslerine göre mesafe ayarlanarak içindeki sıvıya göre; o çalışmalar
başlatıldı.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Vehbi Bey, son bir soru alacağım.

Buyurun Tuncer Bey.

Tuncer ARABUL (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim


Müdürü)
Sorudan ziyade son bir temenni olacak, sonuna yaklaştığımızı gördüğüm için.

Arkadaşlara, kısaca, Ankara’da olup da bu konuyu nasıl kaçırmışlar bilmiyorum;


İtfaiye Genel Müdürlüğünün kuruluş aşaması vardı, Türkiye’nin bütün itfaiye birimleri
bağlanacak ve merkezden yapılandırılacaktı. Böyle bir çalışma vardı. Gündemden
çıktı mı?.. İtfaiyeye dönük birtakım şeyler... Ankara’dan çok etkileniyor bütün vilayet-
ler, burası hüküm koyma yeri; biz İstanbul’dayız, kendimize göre özel şartlarımız
var; ama, Ankara’nın, sabahtan beri yaptığımız konuşmalarda ortaya çıkan şudur
ki, mevzuat koymak yerine mevzuatları azaltıp bu işin önünü açması gerekiyor, bu
karışıklıkları gidermek gerekiyor ve bu işi yaparken de cesur olmaları gerekiyor.
İlk yapışta bir acıma olabilir, kırılma olabilir ve işlerin yoluna girmesi lazım; çünkü,
neticede ilgilenilen konunun iki yönü var; birisi akaryakıtla ilgili bölümlerde can ve
mal güvenliği çok önemli, sorun yapabilir. Diğeri de GSM ile ilgili konularda iş hayatı
canlanıyor. İkisinde de ülkeye doğrudan bir şey var.

Ben, bu akaryakıtla ilgili bölümde, akaryakıt işverenleri, biz, sivil toplum kuruluşunun
toplantısına katıldık, PETDER ve sivil toplum kuruluşu; buna benzer çeşitli petrol kuru-
luşları da var, TÜİS var, TAPGİS var....

Biz, burada devlete göre daha rahat hareket edebilen sivil toplum örgütlerinin,
sağlanmak istenilen standartların sağlanmasında inisiyatif almasını istiyoruz. Bizim
saydığımız kadar uzun maddeleri birebir denetlemeye bu devletin gücü yok, 17-20
mühendisle çalışıyorum en İstanbul’da, yani ne kadar idealist hareket ederseniz
edin, ne kadar yüksek tempoyla çalışırsanız çalışın, araziye çıkardığımız insanın
sayısı bu. Bizim, bu detayları inceleme şansımız yok.

Biraz önce bir arkadaşımız, birtakım mükemmel yerler ruhsat alamıyor, hiç ele
avuca gelmeyen yerler ruhsat alıyor dedi. Orada mesul müdür muhakkak aranıyor,
mesul müdür bile belki içerdiği mana, ifade ettiği manayı orada yerine getirmiyor,
kâğıt üzerinde bir müdür oluyor; işin gereği yapılmıyor, belli miktar ücret alan bir iş
oluyor.
98

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

Otomobillerin kaliteyi bulması için, marka haline gelmiş, iyi hisseden, ismine ve kişi-
liğine önem veren kurumların, bunun iyileşmesi için elini taşın altına sokması lazım.
Bir istasyon bir firmayı temsil ediyorsa, orada can ve mal güvenliğiyle ilgili, hayatî
meselelerle ilgili, şehrin güzelliğiyle ilgili unsurlara katılması gerekir. Öyleyse biz
işbirliği içinde olmalıyız, yoksa o zaman devlet ile sivil toplum karşı karşıya gelecek,
umumiyetle de üstün olan devlet olacaktır; çünkü, memurun öyle bir zoru yok, biz
bir imza atar arkaya çekiliriz, siz istediğiniz kadar düzeltmeye çalışın. Bizim ruhsat
müdürlüğünde bu iş böyle. Bir mimar gider, geçende bir istasyon ölçtüler, 970
metre, 1000 metre mesafesini yerine getirmiyor diye vermiyorum dedi, milyonlarca
dolar yatırım yapmış adam; adama anlatamıyorsunuz veya zorlamak zorunda kalı-
yorsunuz.

Bu sivil toplum inisiyatifi, bundan sonra sadece devletin şunları şunları yapması
doğru olur demek yerine, devlet de sadeleştirsin, daha yakınlık göstersin, hayatı
kolaylaştırsın, iş hayatına katkılarını artırsın; ama, sizler de biraz elinizi taşın altına
koymanız gerekiyor.

Sabahleyin söylediğimde, Ergun Beydi galiba, sizin değerlendirmenizi söylemiştim


can ve mal güvenliği açısından; akaryakıt ve LPG bir arada mı daha tehlikeli, bağım-
sız mı daha tehlikeli; böyle bir sunumdu bu. Bir realite önümde, ama biz kendi
aramızda da konuştuğumuz için arkadaşlarımızla, böyle bir şeyi sordum; birbirini
tetikleyecek risk beraberlikte var. O zaman, birini daha fazla geliştirmeli, birini daha
sadeleştirmeli, birine hayatiyet vermeli. Bu sivil toplum örgütleri ile devlet iç içe bir
arada toplantı yapıldıysa, burada konsensüsle çıkılmalı.

Sizler de şirketlerin birebir her şeyi değilsiniz yöneticilerisiniz, ama bir arada ülkeye
iyisini yapmak için elele vermek gerektiğini söylüyorum. Bundan sonraki günlerde
bekleriz bir şeyler yapmayı, denetimleri, yani size yakışmayan bir şey varsa ismini
taşıyan bir istasyonda, diyelim Petrol Ofisi. Shell, BBP veya Total, istasyona yakışmı-
yor, o istasyon ona mal verip satıyorum diye bu yakışmayan şeye de razı olmamalı,
o da bir müeyyide uygulamalı, gerekirse lisansını iptal ederim demeli yahut anlaş-
mayı iptal edelim demeli veya önceden müeyyide koymalı; birtakım şeyler var ya
sözleşmeler bozuldu, süreler yerine getirilmediği zaman tazminat maddeleri, işte bu
kurallara uymazsan tazminat ödersiniz diye böyle şeyler koymalıdır.

Teşekkür ederim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Ben teşekkür ederim.

PETDER, en azından petrol akaryakıt sektörü için burada Opet de var, Ader de
aynı şekilde; biz, bu konularda son derece ciddî, son derece hassas ve düzeltici
faaliyetlerle marka kimliği, iyi hizmet, daha kaliteli hizmet, şirketlerimiz ciddî şekilde
uğraşıyorlar, çaba gösteriyorlar. En azından derneğimizin üyeliğinin belli koşulları
da bunu gerektiriyor.
99
Türkiye değişiyor, dediklerinize katılıyorum. Bunların yapılabilmesi için de biraz daha
sağlam zeminlere de ihtiyaç var, giderek o zeminler de oluşuyor. Bu zeminlerin
en önemlisi bir petrol piyasası kanunuydu, hukuksal zemine oturtacak bir kanuna
ihtiyaç vardı, bir de düzenleyici mekanizmaya ihtiyaç vardı, piyasa düzenleyicisi.
Dolayısıyla, şirketlerin teker teker birtakım şeyleri yapması veya sivil toplum örgüt-
lerinin bazı şeyleri almaları, olayı, sağlam hukuksal zeminde götürmesine yeterince
bir kuvvetli gösterge deildi.

Şu anda sağlıklı bir kanun var, en azından büyük ölçekte sektörün kabul ettiği.

Bunu bir piyasa faaliyeti olarak düzenleme sorumluluğunu almış, kanunla gelmiş bir
kurum var EPDK.

Önümüzde ulusal olarak baktığımızda Avrupa Birliği üyeliği hedefi var, yani bizi baş-
ka bir çizgiye çeken, ittiren mekanizma var.

Dolayısıyla, kendi sektörümüz için bu üçü bir araya geldiğinde, hele hele bu toplan-
tılar, konuşma ortamları, ilişki geliştirmeler, görüş alışverişleriyle bu sorunun rahat-
lıkla çözümleneceğini ortaya koyabiliyoruz.

Geçmişte olan haksız rekabet, ben yapıyorum başkası yapmıyor gibi konular da
giderek bir piyasa düzeltici faaliyetin, kurumun bünyesinde yürüyeceği için zaman-
la bunlar da elimine olacaktır diye düşünüyorum; ama, biz, dernekler olarak, fiilen
saha denetimi yapar mıyız yapamaz mıyız, bunun hukuksal zemini doğru mudur bil-
miyorum belki tartışmak lazım; ama, iyi denetimi desteklemek mecburiyetindeyiz.
Bunların doğru uygulandığını takip etmek mecburiyetindeyiz, en azından böyle bir
görevimiz var.

Toplantıyı kapatırken, izin verirseniz eğer, eklemek istediğiniz bir şey var mı; son
kez söz almak ister misiniz; genel olarak şikâyet, çok fazla yönetmelik var, bunun
sayısının fazlalığından ziyade birbiriyle çelişen durumlar çıkıyor. Kamu kurumları
diyor ki, işte öbür kurumun mevzuatı, bir başka kurum da diyebiliyor ki o da benim
değil, öbür tarafın gibi durumlarla karşılaşılabiliyor. Bunu nasıl aşmak mümkün. Bura-
da bir koordinasyon şart, ortak hedef de aynı olduğuna göre, belki bu anlamda söz
söylemek istersiniz.

Buyurun.

KONUŞMACI
Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok yararlı bir toplantı olduğunu düşünüyorum, sunuştan sonra aranızda bulu-
namadım maalesef, öbür tarafta da yoğun bir tempomuz vardı. Bakanlık olarak
mükemmeli yapıyoruz; böyle bir iddiada değiliz, ama şu kadarını gönül rahatlığıyla
100

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

söyleyebilirim ki, yarınki işimizin bugünden daha güze olması için bir gayret içeri-
sinde olduğumuzu, sadece boş bir gayret değil, bir sistematik kurmaya çalışmakta
olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Eleştiri ve katkılar için de teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. PETDER’in bu faaliye-


tinden dolayı emeği geçen arkadaşlarımızı kutluyor, sizlere teşekkür ediyorum.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Evet, Türkiye’de bir şeyler değişiyor herhalde; ben 22 yıldır iş müfettişiyim, son iki
yılda toplam 22 yıldakinden çok daha fazla sizlerle ve sizin gibi kuruluşlarla birlikte
olduk. Bu, . . . Marmara ile başladı, arkasından birkaç MESS, birkaç defa KİPLAS ve
sizlerle; bunun çok faydalı sonuçları olacağına inanıyorum. Bu şeklide devam etme-
sini temenni ediyorum; ama, en son bir hanımefendi elini kaldırıyordu, bayan olduğu
için bir söz verseniz sanki.

İlknur GÖKÇEN (Petrol Ofisi)


Teşekkür ederim Sadettin Bey.

Gündemde olan bir konu, 50 işçi, alt işveren konusu; 50 çalışan dediğimiz zaman iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, sağlık birimi konuları kapsıyor.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Sorun çözülmüştü, Marmara’da gündeme gelmişti; onun akabinde gelindi, görüşül-
dü bakanlıkta, hukuk müşavirliği görüş verdi, taşeron işçileri ayrı değerlendirilecek;
yani, işyerinde taşeron işçileri 50’den fazlaysa onlar ayrı değerlendirilecek, asıl
işverenin işçisi sayılmayacaklar işyeri hekimliği ve iş sağlığı ve güvenliği kurulu anla-
mında.

İlknur GÖKÇEN (Petrol Ofisi)


Yönetmeliklerde geçen “işveren, alt işverenin eğitiminden, periyodik sağlık kontrol-
lerinden sorumludur” deniliyor; burada işi nasıl çözeceğiz?

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Bu iş güvenliğiyle ilgili doğrudan bir madde değil. İş Kanununun 2 nci maddesinde-
ki bahsettiğim alt işveren maddesindeki genel bir madde. Alt işveren, müteselsil
sorumluluktan hiçbir zaman kurtulamıyor maalesef, o genel bir madde; sadece iş
güvenliğiyle ilgili değil, özel ödemeler ve toplu iş sözleşmeleriyle de ilgili, hatta alt
işverenin kendi işçisiyle yaptığı toplu iş sözleşmesinden bile asıl işveren sorumlu
işçiye karşı.
101
İlknur GÖKÇEN (Petrol Ofisi)
Bu anlamda bizim şu sıkıntımız var: İş müfettişleri, üstatlarımız, kalibre olmadıkları
için kendi aralarında farklı taleplerde bulunabiliyorlar. Alt işverene yemekhaneciler
dahil değil diyorlar; ama, üretimde bir fiil çalışan alt işveren dahil deniyor veya kapı-
daki güvenlik ya da temizlik elemanları dahil, ama diğerleri... Kafamız orada karışı-
yor bizim.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Orada kafanız hiç karışmasın; alt işveren tanımını yaparken söyledik; zaten işin gere-
ği olarak zorunlu olarak başka birisine vermediğiniz takdirde, asıl işi bölerek taşeron-
lara verdiğiniz takdirde, bunlar zaten alt işveren sayılmıyor. Bunun sonucu ne olur
derseniz; bu işlerin tamamı sizin zimmetinize geçer. Bu çok normal bir yaklaşım.
Bir dolum tesisinde, dolum rampasındaki dolum işini başka bir taşerona, tankerle
taşıma işini başka bir taşerona; o ne ala memleket... oradaki yasak bu yasak. Onu
verdik diye bunları taşeron olarak gösteriyorsanız ve müfettiş arkadaşlar da bunları
sizin işiniz olarak değerlendiriyorsa doğru yapıyorlar.

Vehbi KOKULU (POAŞ)


Güvenlik ne oldu; özel şirketlere verildi.

Sadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)


Yemekhane taşeronu gibi değerlendirebilir; çünkü, sizin uzmanlık alanınız yemek
pişirmek değil, güvenlik değil; ama petrolle ilgili bir işi taşerona verdiğiniz zaman o
işin de sizin işiniz olarak değerlendirilmesi doğrudur.

İlknur GÖKÇEN (Petrol Ofisi)


Çok teşekkür ederim, çok netti; sağ olun.

KATILIMCI
Sayın Başkan, son kez bir şeyler söylemek istiyorum.

Sayın Başkanımın da ifade ettiği gibi biz de binaların yangında korunması hakkın-
da yönetmelikle ilgili en uygununu, en doğrusunu bulmak üzere bize intikal eden
sorunları bertaraf etmek üzere değişiklik çalışmaları başlattık ve öğleden önceki
sunumumda ifade etmeye çalışmıştım; özellikle sempozyum konusunda olsun veya
yönetmeliğin genelinde olsun, her türlü görüş ve öneriye açık olduğumuzu, özellik-
le bu toplantıya katılmamızın bir amacı da siz uygulayıcılar tarafından karşılaşılan
sorunların birebir duyulması, anlaşılmasıydı. Biz notlarımızı aldık, ama adresimiz,
telefonumuz belli, gerek şahıs gerek firma gerekse devlet olarak her zaman iletileri-
nizi beklediğimizi belirtiyor, teşekkür ediyoruz.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


İlk planlama iki günlük bir sempozyum diye yola çıkıldı; yapamayız, başarılı olur
muyuz olamaz mıyız; biraz kısaltıldı. Arkadaşlarımızın önerisi, bu çok kapsamlı konu-
102

AKARYAKIT VE LPG İSTASYONLARINDA


SAĞLIK, EMNİYET ÇEVRE VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

dur, girdiğimiz zaman sonu da yoktur; iki günde ancak toparlarız idi. Biz de iki gün
toplantı sürdürebilir miyiz, mümkün müdür diye düşündük; evvela bir günlük yapa-
lım, görelim, sonra gerekiyorsa ikinci bir boyutunu yaparız diye düşündük.

Teşekkür ederim.

Buyurun Aydın Bey.

Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı)


Batman ile ilgili Bakanlığımızdan üç defa görevlendirme yapıldı, bu konuda arkadaş-
larımızın görev raporları var, arzu edilirse takdim edebilirim. Yavan davranmadık,
çalışıyoruz; ama, Türkiye’de sabah dile getirilmeye çalışılan olay şu: Problem bir
tane, ama zaman zaman sonsuz tane sahibi var; siz, bu sahipliğin kaç mikronda
biri oranında sahipsiniz, ne kadar burada müdahil olabilirsiniz, inisiyatifiniz nereye
kadar; bunlar da Türkiye’nin gerçeği. Bir olaya üç görevlendirme yaptık, üçünün de
raporlarını takdim edebilirim.

Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)


Teşekkür ederim.

Bu toplantı için uzun zaman harcadınız, öncelikle konuşmacılarımıza, bu toplantıya


katıldıkları, bu kadar kıymetli zamanlarını ayırdıkları için hem PETDER olarak hem
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği adına da teşekkür ediyorum.

Umarım yararlı, faydalı olmuştur.

Herkese, katkılarından, değerli zamanlarını verdiklerinden ötürü teşekkürlerimi sunu-


yorum.

Saygılarımla.

103

You might also like