Professional Documents
Culture Documents
LPG İSTASYONLARINDA
SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE
VE RİSK YÖNETİMİ PANELİ
TOBB Yayın No : 2005 - 24
ISBN : 975-512-980-4
Ulusal politikamızın temel unsarlarından biri olan Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde
Akaryakıt ve LPG sektörümüzün başlıca uyum konuları; çevre ve insan sağlığı, reka-
bet gücü ve serbest piyasa başlıkları altında toplanmaktadır.
Petrol Piyasası Kanunu ve LPG Piyasası Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın-
dan kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2005 tarihi itibari ile her iki sektörü-
müz serbest piyasa dönemine geçmiştir.
Kanun yapıcı ile uygulayıcılar arasındaki uyumun her zamankinden daha da önemli
olduğu AB üyeliği sürecinde, karar mekanizmaları ile uygulamada birlikteliği sağlaya-
bilme amacı doğrultusunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak Petrol Sanayi
Derneği ile 17 Mayıs 2005 tarahinde “Akaryakıt ve LPG Sektöründe Sağlık, Emniyet,
Çevre ve Risk Yönetimi Sempozyumu”nu düzenledik.
Söz konusu sempozyumda yeni mevzuat konusunda Akaryakıt ve LPG sektörü bil-
gilendirilmiş ve sektöre yönelik düzenlemeler ilgili kurumlar ve sektörü temsil eden
sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile geniş boyutta tartışılmıştır.
Bu düşünce ile yayınımızın Akaryakıt ve LPG sektörüne ve tüm ilgililere yararlı olma-
sını dilerim.
Saygılarımla,
M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU
Başkan
3
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ OTURUM
Yasal Çerçeve ve Yeni Yönetmelikler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17
İş Sağlığı Güvenliği Mevzuatında Yeni Yaklaşımlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19
Binaların Yangından Korunması Yönetmeliği Akaryakıt ve
LPG İstasyonları İçin Öncelikler. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26
Akaryakıt ve LPG İşletmelerine Yönelik Yeni Çevre Mevzuatı ve
Denetimi Hakkında Genel Yaklaşım . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30
İKİNCİ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Türk Standartları, Denetim, GSM ve
Çalışma Ruhsatları. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39
Akaryakıt ve LPG İstasyonları ve Sektörü İlgilendiren Önemli ve
Yeni Türk Standartları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40
Ruhsatlandırma ve Denetim Kriterleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Risk Yönetimi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .53
Risk Yönetimi İlkeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54
Akaryakıt ve LPG İşletmelerinde Risk Yönetimine Edüstriyel Yaklaşım Örnekleri .59
Çevre Yönetimi Açısından Risk Yönetimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Akaryakıt ve LPG İstasyonlarına Sağlık, Emniyet, Çevre ve Risk Yönetimi . . . . . .71
5
AKARYAKIT VE
LPG İSTASYONLARINDA
SAĞLIK, EMNİYET, ÇEVRE VE
RİSK YÖNETİMİ PANELİ
Açılış konuşmalarının ilkini yapmak üzere PETDER Yönetim Kurulu Başkanı Sayın
Muammer EKİM’i kürsüye davet ediyorum; buyurun efendim.
Çalışma alanlarımızdan bir tanesi de SEÇ oluyor, yani sağlık, çevre ve emniyet. PET-
DER üyesi şirketlerin SEÇ uzmanları iki yıldır çok yoğun bir çalışma içindeler. PET-
DER üyesi şirketler, SEÇ konularında önce kendi bilgi ve tecrübelerini paylaşmak ve
bu alanda sektöre ve topluma daha fazla katkı sağlayabilmek için bir çalışma grubu
oluşturmuşlardır. Bu çalışma grubu, çok düzenli ve kapsamlı çalışmalar yapmakta-
dır. Yaptığı çalışmalardan bir tanesi de bu emniyet, çevre ve sağlık mevzuatlarının
takibi ve bunların uygulamalarını gözden geçirmektir. İşte, bu çalışmaların bir sonu-
cu olarak PETDER, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle birlikte akaryakıt ve LPG
istasyonlarına yönelik kamu kuruluşlarını ve akaryakıt sektörünü buluşturan bu sem-
pozyumu düzenlemiş bulunmaktadır.
7
TOBB’ne gösterdikleri dayanışma ve sempozyumun ortak olarak düzenlenmesinde
gösterdikleri yaklaşım için teşekkür ediyorum.
Avrupa Birliği uyum süreci içinde emniyet, çevre ve sağlık konularında Avrupa
direktiflerine paralel olarak hazırlanan mevzuatların yayımlanmasıyla önemli birçok
gelişme kaydedilmiştir. Bunun altını çizmek gerekir. PETDER de bu kapsamda hızla
çıkarılmakta olan kanun ve yönetmelikleri, örneğin atık yağlarda olduğu gibi, gerekli
organizasyonları ve yatırımları sağlayarak hayata geçirmektedir.
Avrupa Birliği üyelik sürecinde önemli bir yer tutan ve ulusal programımızda orta
vadede gerçekleştirileceği taahhüdünde bulunulan SEÇ konularına her sektörün
hazırlıklı olması gerekir. Bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarınca sürdürülen çalış-
maların özel sektörle paylaşılması, hem yapılacak çalışmalara hız vermesi hem
de henüz hazırlık yapmayan kesimlerin hazırlıklara başlayabilmesi açısından büyük
önem taşımaktadır.
PETDER olarak her zaman her konuda sürekli gelişmeyi hedef alan bir yaklaşımı
benimsemekteyiz. Faaliyet gösterdiğimiz her alanda hem kendimiz hem istasyon-
larımız hem de müşterilerimiz için önceliklerimiz arasında yer alan sağlık, emniyet
ve çevre yönetim sistemleri uygulamalarımızı sürekli gelişen bir yapıda ve ortamda
devam ettirmek kararındayız.
Sektörümüzün önde gelen kurumlarının temsil edildiği PETDER olarak sağlık, emni-
yet ve çevre konularını içeren düzenlemeleri tam olarak, eksiksiz uygulamak, bu
konuları, ticaretin gerisinde kalmadan uygulamak, ulusal ve uluslararası deneyimle-
rimizi aktarmak ve bir anlamda sektöre örnek olmak sorumluluğunda olduğumuzun
PETDER olarak bilinci içindeyiz. Bu sorumluluğumuzu yerine getirirken özellikle çok
kısa bir sürede yayımlanmış bulunan çok sayıda mevzuatın bulunması, bunların uygu-
lanması aşamasında karşımıza çıkan kurumlar arası yorum farklılıklarını ve zaman
zaman karşılaştığımız birbiriyle çeliştiğini söyleyebileceğimiz teknik spesifikasyonla-
rı, yönetmelikleri de burada tartışarak uygulamada bir bütünlük oluşturma ihtiyacımı-
zı da sağlarız diye düşünüyorum.
Petrol sektörü, ekonomik büyüklüğü, sınai ve ticari faaliyetlere olan doğrudan etkisi
nedeni ile ülkemizin en önemli sektörlerinden birisidir. Ekonomik büyüklükleri açısın-
dan bakıldığında petrol sektörünün en büyük parçası olan akaryakıt sektörü 25 mil-
yar ABD Doları büyüklüğünde, yıllık 17,5 katrilyonluk vergi geliri yaratan, Türkiye’nin
enerji ihtiyacında önemli bir paya sahip olan bir sektördür.
Benzer şekilde, LPG sektörü de yaklaşık 5 milyar ABD doları büyüklüğü, yıllık 3,3
katrilyon vergi geliri ve 57 dağıtım firması, 45.000 bayi ile yaklaşık 450.000 kişiye
istihdam yaratan önemli sektörlerimizden birisidir. Dolayısıyla, petrol ve petrol ürün-
leri sektörü sanayimizin temel taşlarından biridir.
Ulusal politikamızın temel unsurlarından biri olan AB üyeliği ise sektörümüzü çok
yakından ilgilendirmektedir. Enerji sektörü ve AB’ye uyumu bir arada değerlendi-
rildiğinde ülke olarak kendimizi geliştirmemiz gereken temel konu çevre ve insan
sağlığı, doğru rekabet ve serbest piyasa başlıkları altında toplanmaktadır.
Değerli katılımcılar, bugün hem Avrupa Birliği mevzuatı hem de kamuoyunun yakın
ilgisi nedeniyle ortak payda olan çevre ve insan sağlığı konusunu tartışacağız.
Bilindiği üzere, Petrol Piyasası Kanunu ve LPG piyasası kanunu Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2005 tarih itibariyle her iki
sektörümüz serbest piyasa dönemine geçmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, gerek Avrupa Birliği mevzuatına uyum, gerekse ülkenin ve sektörlerin
ihtiyaçları doğrultusunda hemen hemen tüm Bakanlıklarımız, EPDK ve TSE, sektö-
rü ilgilendiren yönetmelikleri ve standartları revize etmekte veya birbiri ardına yeni
düzenlemeler getirmektedir. Sektörümüzün sağlıklı işleyişi ancak bu düzenlemeler
arasındaki uyum ve bu yeniliklerin sektörce özümsenmesi ile mümkün olacaktır.
İşte bu aşamada TOBB ve PETDER olarak, çevre ve insan sağlığı gibi son derece
önemli konuda kamu ve sektör arasında uyum sağlamak, karar mekanizmalarında
ve uygulamada birlikte hareket edebilmek amacı ile bu sempozyumu tertiplemiş
bulunmaktayız.
Bizler, sektörü temsil eden ve sorumluluk taşıyan meslek kuruluşları olarak kuralların
önemine ve uygulamada bütünlüğe inanmaktayız. Avrupa Birliği adaylığı sürecinde
kanun yapıcı ile uygulayıcılar arasındaki uyumun her zamankinden daha da önemli
olduğunu düşünmekteyiz.
Bizler sektörün temsilcileri olarak, son bir iki yıl içinde yayınlanan nerede ise yüz-
lerce yönetmelik, tebliğ, standart gibi düzenlemeleri yakından takip etmek ve en iyi
şekilde uygulamak durumundayız.
11
Ancak, bu aşamadaki uygulamalara baktığımızda Akaryakıt ve LPG sektörüne yöne-
lik hazırlanan çok sayıdaki yeni yönetmelik, tüzük ve standartlarda birbiriyle çeli-
şen hususlar ortaya çıkmakta ve bu çelişkililer, kamunun yaptığı denetimlerde ve
kontrollerde giderek daha da önemli hale gelmektedir.
Bu ana başlık altında bir iki örnek vermek istiyorum: Bu konuya, TSE’nin “parlayıcı-
patlayıcı maddelerle ilgili standartları” ile “Binaların Yangından Korunması Hakkında-
ki Yönetmeliğin” tank mesafeleriyle ilgili bazı maddeleri, diğer yandan “Endüstriyel
Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği”nde akaryakıt tanklarına ait emisyon
değerlerindeki belirsizlikler mevzuat karmaşasına örnek olarak gösterilebilir.
Aynı şekilde Avrupa Birliği mevzuatına uyum çalışmaları kapsamında getirilen sek-
törümüzce de isabetli bulunan yeniliklerden birisi de 50 kişinin üzerinde personel
bulunduran tüm işletmelere risk sınıflarına göre işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı
(İSİG) bulundurma zorunluluğudur. Teknik olarak çok isabetli olan bu konunun, uygu-
lamada bazı sıkıntıları beraberinde getirebileceğini görmekteyiz. Sertifikalandırma
ile ilgili düzenlemelere baktığımızda kamu görevlerini yerine getiren çok değerli
müfettişlerimize bu kapsamda isteğe bağlı (A) grubu sertifikalar düzenlenebildiğini
görmekteyiz.
Buna karşılık sektörün içinde iyi yetişmiş, tecrübeli, bir çok uluslararası belgeye
sahip uzmanlar ise belirli aşamalardan geçmek ve sınavlar ile yeterliliği belirlenmek
sureti ile sertifika alabileceklerdir.
Denetimin, mevzuat bilgisi ve işkoluna bağlı olarak mesleki deneyim gerektiren özel
bir uzmanlık alanı olduğu hepimizin malumudur.
Özellikle petrol sektörü, içerdiği emniyet, sağlık ve çevre gibi önemli boyutları ile
başlı başına bir uzmanlık alanı olup, saha bilgisi ve deneyiminin diğer sektörlere
nazaran çok daha önemli olduğu bir iş koludur.
Özetle, bakanlıklarımız ve ona bağlı kurumlar ile EPDK, ve TSE nezdinde yapılmak-
ta olan mevzuat düzenlemeleri sayı ve içerik itibarı ile önemli bir boyuta ulaşmış
bulunmaktadır.
12
Diğer taraftan Avrupa Birliği adaylık süreci içinde yeni bir döneme doğru ilerleyen
ülkemizde bu düzenlemelerin ilgili kurumlar ve sektörü temsil eden sivil toplum kuru-
luşlarının katılımı ile geniş boyutta tartışılarak ve geliştirilerek uygulanması da ortak
dileğimizdir. Bu kadar geniş bir sektörü kapsayan ve doğrudan çevre ve insan sağ-
lığını ilgilendiren konularda kamu ve özel sektör arasındaki uyumun sağlanması için
gerekli çalışmalar titizlikle yapılmalıdır.
Bugünkü toplantımızın petrol sektörü ve düzenleyici kurumlar arasında daha yakın bir
bilgi paylaşımına ve daha iyi bir koordinasyona zemin hazırlayacağı inancı ile başarılı
geçmesini diliyor, katılımlarınız ve katkılarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.
Gelişmiş ülkelerde bir yandan işletmeci, işyeri çalışma şartlarını iyileştirirken, diğer
yandan da bilinçli tüketici, ekonomiklik yanında daha güvenli, daha kaliteli, daha sağ-
lıklı olan ürünleri tercih etmektedir. Sağlıklı ve güvenli bir işyerinde çalışanlar daha
verimli olmakta, tüm bunlar ise sonuçta işyerinin rekabet edilebilirliğini ve kârlılığını
artırmaktadır.
Bakanlığımız, son iki yıl içerisinde çalışma yaşamında sosyal güvenlikten istihdamı
geliştirici tedbirlere, iş güvenliğinden sosyal diyalogu güçlendirici mekanizmalar
oluşturulmasına kadar birçok alanda önemli atılımlar gerçekleştirmiştir.
Söz konusu bu yönetmeliklerden bugün ele alınacak bir konu olan risk değerlen-
dirmesi ise ana unsurlardan birisidir. İşçi ve işverenin, iş sağlığı ve güvenliği konu-
sunda işbirliğini, danışma ve bilgilendirmeyi vurgulayan, tedbirlerin alınmasında
temel yükümlülüğü işverene vermekle birlikte, tedbirlerin uygulanmasında dengeli
sorumluluk anlayışını öne çıkaran yaklaşım, yeni mevzuatın getirdiği diğer bir yenilik
olmuştur.
İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yeni bir düzenleme ise teknolojik gelişmelere uyum
sağlama kapasitesidir. Bu durum, vasıtalarla bağlantılı bir sorumluluk anlayışı yerine,
sonuçlarla ilgili sorumluluk anlayışını ön plana çıkaran bir yaklaşımdır.
Sayın PETDER Başkanı EKİM’in ifade ettiği bir husus şahsen beni çok sevindirdi, o
da atık yağların toplanması konusunda derneğin aktif hale gelmesi. Gerçekten, çev-
resel etkilenmeler açısından son derece önemli olan bu gibi konulara sivil toplum
örgütlerimizin, artık, aktif olarak girmesi gerekir. 1992 yılındaki “Habitat Zirvesi”nde
çok önemli bir karar alınmıştı: Sürdürülebilirlik kavramı; gelişelim, kalkınalım, ama
bu çevreye zarar vermesin. Yine bu zirvede önemli bir uygulama başlatılmıştı; artık,
yönetimin tek başına kamunun işi olmadığı, kamuyla birlikte sosyal tarafların da,
sivil toplum örgütlerinin de yönetime iştirak etmesi, katılması. Zaten iyi yönetişim
dediğimiz, verimli, etkin, rasyonel yönetim de ancak bu yolla sağlanabilir; yoksa, tek
başına kamunun üstesinden geleceği bir konu değildir.
Bu arada, böyle bir güzel uygulamayı başlatan PETDER’e bir önerim daha olacak,
o da, kullanılmış lastiklerin toplanmasıyla ilgili bir aktivite yapmaları durumunda bu
da son derece faydalı olacaktır; çünkü, kauçuk gibi uzun süre doğada kalan böyle
bir maddenin çevreye ne kadar zararlı olduğu bilinmiyor. Hatırlayacaksınız, bundan
15 sene kadar önce, bir çimento fabrikamız, maalesef, bu değerleri gözardı ederek
yurt dışından kullanılmış lastik ithal eder onu yakmıştı ve çevreye son derece büyük
zararlar vermişti. Böyle bir etkinliği de zannediyorum PETDER olumlu karşılayacak-
tır.
Sayın PARSEKER’in de ifade ettiği gibi, 50’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinden sağ-
lık ve güvenlik uzmanı, teknik eleman çalıştırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu konu-
da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Araştırma Eğitim Merkezi aktif bir eğitim
programı uygulamaktadır Biz, sizlere sosyal taraflara açığız. Biz demiyoruz ki, tek
başına biz bu programı yaparız, bizim elemanlarımız hoca olarak öğretim üyesi ola-
rak, düzenleyici olarak bu programlarda yer alacaktır; biz sizlerin desteğine ihtiyaç
duyuyoruz keza, odalara, mühendis odalarına, meslek kuruluşlarına da bunu ifade
ettik ve burada İlhan Beyin belirttiği, daha önce işletmede çalışıp belirli bir düzeyde
olan kişilerden yararlanılması konusunda bir araya gelerek değerlendirmek ve tartış-
mak da yararlı olur diye düşünüyorum.
OTURUM BAŞKANI:
Erhan BATUR (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdürü)
KONUŞMACILAR:
Saadettin BAYSAL (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı)
Rıza UZUN (İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü)
Dr. Aydın YILDIRIM (Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Md.Yrd)
—————o—————
Çalışma hayatının her alanını yeniden düzenleyen yeni mevzuatlar karşımıza çıkıyor
ve uygulama zorunluluğuyla da elbette ki, işyerleri olarak karşı karşıyayız.
Programa baktığımızda, son derece mantıklı bir yaklaşımla bugüne kadar ortaya
çıkan mevzuatların tüm çerçevesiyle ele alınmasını mümkün kılan bir paneller dizisi
17
ortaya konulmuş. Yönetmeliklerden başlanılmış, standartlar, çalışma ruhsatları, akar-
yakıt ve LPG istasyonları için risk yönetimi ve sağlık, emniyet, çevre ve risk yönetimi
gibi birbirini bütünleyen konularla konu ele alınmaya çalışılmıştır.
Sayın Müsteşar da arz etti, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yaptığımız her düzen-
lemeyle ilgili olarak kamuoyuna ve sosyal taraflara açığız. Onlardan gelen tüm yeni
bildirimleri değerlendirmekteyiz.
İş güvenliği uzmanlığıyla ilgili, belki çok yeni, hatta bugün Bakanlıkta konuşulacak bir
konu olması münasebetiyle dosyamın arasında bulunan bir kısım belgeler söz konu-
suydu onunla ilgili ve hemen sayın Bakanın bize verdiği 6 Mayıs 2005 tarihli onayda
şu ifade var: “Uygulamada karşılaşılabilecek muhtemel sorunların önlenmesi amacıy-
la yönetmelikle ilgili değişiklik çalışmalarının başlatılması amacıyla bir komisyonun
Panelistler
18
kurulması.” Yani, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığıyla ilgili bir çalışmanın tekrar yeni-
den başlatılması ve kastedilen, bu yeni yönetmelik çerçevesinin de dikkate alınması.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın alanıyla ilgili çok sayıda yönetmelik son
bir yıl içerisinde; İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın birlikte çıkar-
mış olduğu binaların yangından korunmasına ilişkin yönetmelik bir başka alanımız
bugünkü gündemdeki konulardan biri, yine Çevre ve Orman Bakanlığı’nın çıkardığı
bir süredir çıkarmakta olduğu son derece önemli, çevre, sağlık ve güvenliği aynı
şekilde etkileyen yönetmelikler, tehlikeli atıkların kontrolünden tutun, ÇED yönetmeli-
ğine varana kadar çok sayıda yönetmelik ve bu yönetmeliklerde yapılan son dönem-
lerdeki düzenlemeler, değişiklikler.
Biz yeni mevzuat diyoruz, yeni yürürlüğe giren mevzuat olduğu için otuz yıldır değiş-
tiremediğimiz, bir satırını noktasını bile değiştiremediğimiz mevzuatımızın değişme-
sinden dolayı; ama, aslında, bu yeni tabiri, Avrupa Birliği direktiflerinin de kullanılan
resmî adı, yani Avrupa Birliğinde de son on yıl içinde iş sağlığı ve güvenliğinde yeni
yaklaşım adıyla bir hareket başladı ve son yayımlanan yönetmelikler, özellikle bizim
yönetmeliklerimize de yansıyan Avrupa Birliği iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yönet-
meliklerin adı yeni yaklaşım yönetmelikleri zaten, yeni yaklaşım direktifleri.
Hepimizin bildiği 391 sayılı çerçeve direktif ve bu direktifin altında çıkarılan birçok
yavru direktif diye tanımlanan direktifler. Bizim yeni mevzuat yaklaşımımız ve Avru-
pa Birliği’nin iş sağlığı ve güvenliğindeki mantığı birbiriyle örtüşüyor. Bu yaklaşımda
temelde sorumluluk işverene veriliyor, tehlikelerin belirlenmesi, tanımlanması ilk
adım olarak kabul ediliyor, öngörülüyor.Tanımlanan tehlikelerin önlenmesine öncelik
veriliyor, yeni yaklaşım direktifleri ve yeni mevzuatımız önlenmesi mümkün olmayan
tehlikelerin değerlendirilmesi, risklerin kontrol altına alınması çalışmalarını öngörü-
yor.
19
Burada değişen neler değişti; aslında, değişen temel bir mantık yaklaşımı var, bunu
temel olarak kavradığımız zaman birçok şeyi çözeceğiz. O temel yaklaşım da, ülke-
miz için değil sadece, Avrupa ülkeleri ve gelişmiş ülkeler için de bu böyledir; bu yeni
yaklaşım direktifleri ile yeni mevzuatımız yayımlanmadan önce Avrupa’da ve ülkemiz-
de iş sağlığı ve güvenliği alanında binlerce maddeden oluşan mevzuat vardı ve işve-
renlerimiz, çalışanlarımız, bu mevzuatların içerisinde boğularak asıl hedef olan çalı-
şanların iş sağlığı ve güvenliğini hedefine varma noktasından uzaklaşıyorlardı. Oraya
varmadan bir şeyler tükeniyordu ki, sizler petrol sanayicileri olarak bunu en yoğun
yaşayan kesimsiniz. O kadar detaylıydı ki eski mevzuatımız 550 küsur madde, iş
sağlığı ve güvenliği tüzüğü, 350 madde parlayıcı patlayıcı maddeler tüzüğü, diğer-
lerini de eklediğimizde neredeyse 2 binin üzerinde maddeden oluşan mevzuatlar
yığını vardı ve bu mevzuatlarımız, her şeyi adım adım tanımlıyordu. Bir basınçlı kap
mı kullanacaksınız, ne özellikli imal edeceksiniz, nereye monte edeceksiniz, hangi
şartlarda kullanacaksınız, hangi periyotta test edeceksiniz, hangi basınçla test ede-
ceksiniz, adım adım tarifliyordu ve bu tarifleneni yapmak zorundaydınız. Şöyle de bir
mantık oluşmuştu; ben bu tarifleri yaparsam bu tank artık patlasa da ben sorumlu
değilim. Tariflenenler, teknolojinin çok gerisinde kalma durumu vardı, özellikle siz
yaşadınız, LPG tanklarını basınç testi, basınçlı kaptı. Mevzuatımızda “yılda bir basınç
testine tabi tutulur” deniliyor. 3 binlik, 5 binlik LPG tankına içine suyu doldurmak gibi
teknik yönden bir şey mümkün olmadığı için de bu asla yapılamıyordu ve bir şekilde
kâğıt üzerinde görünüyordu.
Diğer maddelerimizin hemen hemen tamamı ilgili tüzük ve yönetmeliklere atıf yap-
maktadır. Burada doğrudan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olmamakla birlikte, bizim
işyerenlerimizdeki iş sağlığı ve güvenliğimizi etkileyecek bazı değişiklikler de var.
Birisi, işçi, işveren, işyeri tanımları. İşyeri tanımında, işveren tarafından mal veya
hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlarıyla işçinin birlikte örgüt-
lendiği birim. Dikkat ederseniz, maddî olan ve olmayan diye özellikle vurgulanıyor;
yani, mekân tanımının dışına çıkıyor işyeri tanımı, bir organizasyon tanımlanıyor.
Organizasyonun ulaştığı her yer işyeri tanımı açık bir şekilde vurgulanıyor.
İşveren vekilliği tanımına yeni bir kavram getirilmiş durumda. Burada “işletme” söz-
cüğü eklenerek işveren vekili tanımı genişletilmiş “işveren adına hareket eden ve
işin, işyerinin, işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir” deni-
liyor. Eskiden, işveren vekili olması için bir vekaletname veya bir görevlendirme,
tanım arıyorduk; şimdi, işyerinde organizasyon içerisinde yer alan ve işveren adına
hareket eden ki, tipik bir örnek verebiliriz, girişte, nizamiyedeki görevli bir işveren
vekilidir; ne ölçüde; dışarıdan gelene “dur” diyor işveren adına; bu çerçevede işve-
ren vekilidir. Bunu genel müdüre kadar çıkarabilirsiniz, herkes görev, yetki, sorum-
luluk çerçevesinde bu kanuna göre işveren vekili olmuştur. Ancak, işveren vekilliği
sıfatı, o kişinin aynı zamanda bir çalışan olduğu gerçeğini ve çalışanlara tanınan hak
ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz; yani, aynı kişi, aynı zamanda bir çalışandır.
Asıl işverenin sorumluluğu bir hayli genişletilmiş, alt işveren işçilerine karşı, asıl
işveren işyeriyle ilgili olarak, bu kanundan, iş sözleşmesinden ve hatta alt işvere-
nin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan da alt işverenle birlikte
sorumlu; yani, alt işveren çalıştırmakla tüm sorumluluklardan kurtulmuş olmuyoruz,
tüm sorumluluklarımız yine müteselsil olarak onunla birlikte devam etmiş oluyor.
Alt işveren uygulamasında bir de sınırlama; daha önceki mevzuatımızda alt işveren
tanımlanmamıştı; ama, pratikte, uygulamalarda bu başladı, yoğun bir şekilde yer
aldı. Yeni mevzuatımızda bu tanımlama yapılırken bir de kısıtlama getiriliyor; yani,
işinizi, siz, parça parça bölüp alt işverene veremiyorsunuz. Özellikle İzmit Körfez böl-
21
gesinde amele pazarından günlük işçi getirilip dolum yaptırılan yerler vardı, bu şekil-
de taşeronlar vardı. Şimdi, işletmenin ve işin gereği, teknolojik nedenlerle uzmanlık
gerektiren işlerde ancak alt işveren çalıştırabiliyorsunuz ve aynı zamanda daha önce
o işyerinde çalışan kişi ile alt işveren ilişkisi kurulamayacağını,
Açıkça ifade ediyor kanun; yani, daha önce sanayide sık karşılaştığımız, ustabaşı-
mıza, emekliliği gelmişse, ustam sen emekli ol, şu işler de senin olsun diye artık
bölemiyoruz, işyerinde çalışmış kişilerle alt işveren ilişkisi kurulamayacağını belirti-
yor yeni mevzuatımız.
İş sağlığı güvenlik kurulu oluşturma zorunluluğu kanunla getirildi, işyeri hekimi bulun-
durma zorunluluğu kanunla getirildi. Temel bir değişiklik, işyeri hemşiresi veya sağ-
lık bulundurma zorunluluğu yönetmelikle getirildi.
Ortak sağlık birimi kurma olanağı getirildi, zorunluluk değil, ama böyle bir olanak
getirildi. Küçük işyerleri KOBİ’ler, organize sanayi bölgesindeki işyerleri ortak sağlık
birimi oluşturabilecekler. Bu bir başlangıçtır, ileriye doğru, bunlar, belki de ortak
sağlık güvenlik birimleri şeklinde gelişebilecekler.
Eski mevzuatımızdan temel farklılıklardan birisi ortaya çıkıyor; eskiden, bize tanım-
lanmış bütün periyodik kontrolleri, ölçümleri yaptık, sorumluluk bizden gitti, bundan
sonra kaza olursa biz sorumlu değildik diyoruz; ama, şimdi bu yönetmeliğimizde
“işveren, sağlık ve güvenlik önlemlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve
mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi amaç ve çalışması içerisinde olacaktır” denili-
yor; yani, asgari şartları sağladım, bundan sonra yapılacak bir şey yok, benim işye-
rim güvenlidir, sağlıklıdır, çalışmaya devam edin diyemiyoruz; daha iyi nasıl yapabiliri
araştırmak, sürekli iyileştirmek içerisinde olmamız gerekiyor.
Petrol sektöründe sizler bu uygulamayı zaten çok uzun süredir yapıyorsunuz ateşli
çalışma izin şeklinde.
Eski mevzuatımızda, çalışanların yükümlülükleri tek bir cümleyle yer alıyordu. İşçiler
de bu konudaki usul ve şartlara uymakla yükümlüdürler ve zaman zaman da bundan
hep şikâyet ediyorduk, hiç de mi bir sorumluluk yok diyorduk. Yeni mevzuatımızda
neredeyse bir sayfa, çalışanların yükümlülükleri uzun uzun anlatılmış, kendilerine
verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda görevlerini yapacaklar, koruyucularını
uygun şekilde kullanacaklar, bakımlarını yapacaklar, koruyacaklar, keyfî olarak hare-
ket etmeyecekler, tehlikeli durumları haber verecekler, iş güvenliği konusunda işve-
renle işbirliği yapacaklar gibi detaylı bir şekilde çalışanlara da yükümlülükleri yeni
mevzuatımızda hatırlatılmış.
Burada mevzuatın sık eleştirilen cephesi 50’den az işçi çalıştırılan yerler ihmal edil-
miştir gibi; burada 50 işçi sınırı da yok, bir işyerinde 3 kişi çalışıyorsa, bunlardan
birisi sağlık ve güvenlikten sorumlu olmak zorunda.
Birazcık da size özel olan patlayıcı ortamlar ve kimyasal maddelerle ilgili yönetme-
liklerdeki bazı ekleri hatırlatmak istiyorum.
Tanımlarda bir şey çok dikkatimi çekti; normal çalışma şartları. Genel anlamda nor-
mal çalışma şartları dediğimiz zaman tam güvenli çalışma şartları aklımıza gelir;
hayır, yeni mevzuatımız buna güzel bir açıklamak getirmiş, deniyor ki: “Bir tesisin
tasarımlanan amaç doğrultusunda ölçü ve değerde çalıştırılması.” Yani, siz tasarım-
da bazı şeyleri öngörmüşseniz onlar olabilir, oluyor da; matbaa sektöründe, tekstil
sektöründe var, çırçır fabrikalarında taraklar zaman zaman metal parçaları girer,
tutuşmayı öngörürsünüz; tasarımda bu vardır, önleyemiyorsunuz; ama, öngördüğü-
nüz için kontrol altındadır, tutuşur; alana hapsedersiniz, söndürürsünüz. Baskı maki-
nelerinde vardır, tutuşur söndürme sistemleri vardır. Bu yen mevzuatımızda buna
benzer güzel,çağdaş yaklaşımlar var.
“5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu”, “5272 sayılı Belediye Kanunu”, “Parlayı-
cı Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak
Tedbirler Hakkında Tüzük”, “İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Tüzüğü”, “Tekel Dışı Bırakı-
lan Patlayıcı Maddeler ile Av Malzemesi ve Benzerlerinin Üretimi, İthali, Taşınması,
Saklanması, Depolanması, Satışı, Kullanılması, Yok Edilmesi, Denetlenmesi Usul ve
Esaslarına ilişkin Tüzük”, “Sıvılaştırılmış Petrol Gazları ile Çalışan Motorlu Taşıtlar
İçin İkmal İstasyonlarının Kuruluş, Denetim, Emniyet ve Ruhsatlandırma İşlemlerine
İlişkin Yönetmelik”, “Karayolu Kenarlarına Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkında
Yönetmelik”, “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”, “TSE Standart-
ları ve Tebliğler”.
26
Kapsam başlıklı 2’nci maddesinde ise: “Bu yönetmelik, Türkiye genelinde her türlü
yapı, bina, tesis ile açık ve kapalı alan işletmelerinde alınacak yangın önleme ve
söndürme tedbirlerini, yangının ısı, duman, zehirleyici gaz, boğucu gaz ve panik
nedeniyle oluşan can güvenliğine yönelik tehlikeleri en aza indirmek için gerekli olan
tasarım, yapım, kullanım, bakım ve işletim esaslarını kapsar.”
Tanklarda basınç emniyeti ve fazla doldurma gibi konular da dikkatle takip edilme-
lidir.
Acil durumlarda personeli ikaz etmek için sesli alarm sistemi olmalıdır. Yıldırıma kar-
şı paratoner tesisatı yapılmalıdır. Tank, boru ve disbenserenin topraklamaları uygun
olmalı, tank ve disbenser bölgesinde statik topraklama penseleri bulunmalıdır.
Tank kapasitesine bağlı olarak TSE 862’ye uygun en az 2 adet 6 kilogramlık kuru
kimyevi tozlu yangın söndürme cihazı konulmalıdır.
Bakım ve testler; yılda en az bir kez uzman kişi veya kuruluşlar tarafından statik
topraklama ölçümleri yapılmalı ve dosyalanmalıdır. En az beş yılda bir kez vanaların,
boruların testleri yapılmalı ve uygun olmayanlar değiştirilmelidir. Tankların on yılda
bir hidrostatik testleri yapılmalıdır.
Eğitim konusunda ise, LPG ile direkt ilgilenen personelin tamamının LPG güvenlik
önlemleri konusunda eğitime tabi tutulmaları ve belgelendirilmeleri gerekir. Gereken
önlemlerin alınmasına rağmen gaz kaçağı veya yangın söz konusu olursa, müdahale-
nin nasıl yapılması gerektiği istasyonda ilgililere gaz şirketleri tarafından uygulamalı
tatbikatla anlatılmalıdır.
Otogaz istasyonu açılmadan önce işyerinde çalışacak personelin, tanklara LPG ikma-
li esnasında alınacak önlemler, müşteriye LPG ikmali esnasında alınacak önlemler,
LPG yangınlarına karşı alınması gereken önlemler, LPG gaz kaçaklarına karşı alınma-
sı gereken önlemler hakkında eğitime tabi tutulmalıdır.
Belediye ve diğer ilgili kuruluşların denetim kademelerinde görev alacak yetkili per-
sonelinin LPG şirketleriyle temasa geçerek LPG güvenlik önlemleri ve uygulamalı
tatbikatlar konusunda seminerler düzenlemeleri ve karşılıklı bilgi alışverişinde bulun-
maları yararlı olacaktır.
Pek çok şey anlatıldı, bir bakıma bunların tamamı çevreyle alakalı. Türkiye Cumhuri-
yeti Anayasasının 56’ncı maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama
hakkına sahiptir. Sağlıklı ve dengeli bir çevrenin korunması devletin ve vatandaşların
ödevidir” denilmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmaların sonuç itibariyle tamamı kaliteli
bir çevrede yaşama arzusundan ibarettir.
Bütün bunlar yapılıyor; konuşmacılar detaylı olarak dile getirdiler, sözün başında ifa-
de edildi, mevzuatlar çıkarılıyor vesaire. Bir bakıma bundan, ben, zımmi bir bıkkınlık
da hissediyorum konuşmalar arasında; çok şey yapılıyor. Bu çok şeyin hedefi insan.
Çok değil, yirmi yıl öncesini düşündüğümüzde, bugünkü imkanların neredeyse %
70-80’inin insanoğlunun elinde olmadığını görüyoruz; ama, herhalde sorumluluktan
mesuliyet hissinde zaman zaman birtakım gevşemeler yaşıyoruz ve ondan dolayı
bazı şeyler iyi gitmiyor olabilir; yani, burada bir girişi fazla uzatmak istemiyorum, işin
objesi insan, ama bunun tamamını da realize edecek yine insanın kedisi.
30
Bütün bunları, 2872 sayılı Çevre Kanunu, buna ilişkin çıkarılmış yönetmelikler ve
taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre yürütüyoruz.
Mevcut atık yönetim piramidi, bizim algıladığımız şu anda durum, ama hedefimiz ya
da idealimiz değil; çünkü, önlemeden başlamak üzere, atıkların önlenmesi, kaynağın-
da azaltılması, yeniden kullanımı, geri dönüşümü, enerji kazanımı ve bertarafı. Oysa,
biz, bu piramidin tersine dönmesini, yani önlemenin daha fazla, minimizasyonun ona
göre biraz daha azalmış olması, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve enerji geri kaza-
nımının daha fazla olmasını, yani nihai bertarafa giden miktarın daha az olmasını şu
ideal piramidimizde olduğu gibi arzu etmekteyiz. Zaten yapılan düzenlemeler de işi
bu noktaya götürmeye matuftur.
Uyum süreci çok konuşuldu, bunlar içerisinde 2005 yılında yapmamız gereken uyum-
laştırmamız gereken 8 düzenleme var.
Tehlikeli atıklarla ilgili kısaca dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’nin yılda toplam 2,6
milyon ton tehlikeli atık üretimi var, buna mukabil Türkiye’nin, bu konuyla ilgili bir tek
tehlikeli atık bertaraf tesisi var, bu da İzmit’te kurulu İzaydaş. İzaydaş’ın kapasitesi,
biraz önce verdiğim toplam tehlikeli atık kapasitemize göre tesisin birim tehlikeli atık
yakma kapasitesi yıl itibariyle 35 bin ton ve düzenli depolama sahası da 790 metre-
küp. Bu tesis Bakanlığımızca lisanslandırılmıştır.
Burada bir soru sorulabilir; İzaydaşı besleyebiliyor muyuz? İzaydaşa yeterince kapa-
sitesi oranında atık verebiliyor muyuz? Bu soruya evet demek şu an çok zor, ama
mevzuat düzenlemeleriyle bilinçlenmeyle, üretimde toplam kalitenin yakalanmasıyla
bunların mümkün olabileceğini düşünmekteyiz.
31
Tehlikeli atıkların özellikle sınır ötesi taşınımı konusunda Bazel Sözleşmesine taraf-
tarız 1994 yılından beri, burada da sınır ötesi hareketlerin azaltılması, tehlikeli ve
diğer atıkların oluştuğu yerde bertarafının sağlanması, atık oluşumunun minimize
edilmesi gibi amaçları var.
Atıklarını yönetmelik esaslarına uygun olarak kendi imkanlarıyla veya kurulmuş lisans-
lı atık bertaraf tesisleri marifetiyle gerekli harcamaları karşılayarak bertarafını sağla-
mak ve işlemlerin tamamlandığını ilgili makamlara bildirmekle yükümlüdürler.
Kabul ettiği atığın taşıma formunu imzalayacak ve 30 gün içerisinde üreticiye gönde-
recek. Tesisin işletilmesinde bakanlığın öngördüğü işleri de yerine getirecek.
Bertaraf yöntemleri arasında da esas olan geri kazanımın maksimize edilmesi, bun-
dan artanın yakılarak enerji elde edilmesi, eğer bütün bunlardan sonra yine elimizde
atık bakiyesi varsa, bunun da düzenli depolamaya gönderilmesi gerekmektedir.
Burada konuşmamıza esas olan atıklar, ekonomik değeri olan atıklar, çevreyi koru-
yorken bunların ikincil hammadde olarak da ekonomiye kazandırılması esastır. Bu
bağlamda baktığımızda, geri kazanım ve tekrar kullanımda elde ettiğimiz faydalar
yansıda görüldüğü gibi.
32
Bu manada bakanlığımızdan lisans almış tesisler konusunda ise işletme lisansı alan
tesisler bakanlığımızın özellikle atık yönetim birimimizin web sayfasında adresleri ve
sayıları görülebilir.
Ara depolama tesisleri tehlikeli atıklar için önemli bir aşama. Burada ara depolama
ve işleme tesislerinde gösterilen teknik hususlar, biraz önceki konuşmalarda belirtil-
diği ve onlara paralel olarak yapılmış düzenlemeler; yansıda görülmektedir.
Yakmayla ilgili detaylar var burada, genel şemayı dikkatlerinize getirmek istiyorum
yakma tesisiyle ilgili.
Alternatif bertaraf yöntemleri; bu, bizim için çok önemli bir süreç, bu da geçtiğimiz
yıl içersinde başlatıldı, şu ana kadar 5 çimento fabrikamız lisanslandırılmıştır, atık-
ları,özellikle atık yağları ilave yakıt olarak kabul etmektedirler. Bu da ülke ekonomi-
sine ciddî bir fayda sağlayacaktır. İlave yakıt olarak kullanım, yakma sistemlerinde,
proseslerde birtakım değişiklikleri gerektirmektedir. Bu değişiklikleri ikmal edenler
ve deneme yakmasında başarılı olan çimento tesisleri, bu lisanslandırmaya uygun
görülmektedir.
Taşımayla ilgili hususlar, yine tehlikeli atıkların taşınması, bu sürecin önemli bir boyu-
tunu oluşturmakta, burada temel husus, araçların lisanslandırılması ki, bu aşamada
birtakım teknik, idarî ve sürücülerin eğitim ve diğer nosyonlarının geliştirilmesiyle
alakalı hususları ihtiva etmektedir. Bu da yönetmeliğin ek 18 inde detaylı yer almak-
tadır.
Atıkların taşınması konusu son derece ciddî bir süreç, bu süreçte özellikle ulusal
atık taşıma formunun bu sirkülasyonla paralel olarak kullanılması ve bu kullanım
sırasında yeşil, mavi, pembe ve turuncu formları bu süreç içerisindeki akışını gör-
mekteyiz. Sonuç itibariyle atık üreticisi ile bertarafçısı arasındaki yaşanan sürecin
vilayet marifetiyle toparlanıp bakanlıkta birleştirilmesini göstermektedir; yani atık
üreticisinin verdiği atık usulüne uygun olarak taşınıp bertaraf edilmiş midir; bunları
denetleyen bir mekanizma.
Atık yağların kontrolü yönetmeliği belki bunlar arasında en çok konuşulan yönetmelik
oldu. Bütünü için genel bir kaideden söz edeceğim, değerli konuşmacılar da buna
vurgu yaptıkları için başta girmemiştim. Katılımcılık esas, düzenlemelerde sadece
katılımcılık değil, meslek kuruluşlarının azami olarak hazırlık sürecinde yer almaları
ve mevzuatın bir geçiş sürecini bünyesinde barındırmış olması. Mesela, atık yağların
kontrolü yönetmeliğinde bir yıllık süre verilmiştir. Aslında, bu zaman zaman medya-
da eleştiri konusu olmuştur; fakat bizim istediğimiz sorumluluklar, yükümlülükler,
sabahtan akşama yapılacak işler değildir. Bunlar için yatırım, teknoloji, eğitim, altya-
33
pı ve diğer hazırlıklar gerekiyor. O nedenle, akılcı bir yaklaşımla, bu düzenlemelere
ideal bir geçiş süreci verilmesi öngörülmüştür.
Burada amacımız, atık yağların alıcı ortama verilmesinin kesinlikle önlenmesi, geçici
depolanması, taşınması, bertarafı ve atık yağların yönetiminde gerekli teknik ve idarî
standartların oluşturulması ve bu iş için geçici depolama ve geri kazanım tesislerinin
kurulması gibi temel esasları ihtiva etmektedir.
Kapsam içerisinde 4 kategori var; motor yağları, endüstriyel yağlar, özel müstahzar-
lar, kontamine olmuş yağ ürünleri.
Sınıflandırma konusu zaten yönetmeliğin ek 1’inde yer almaktadır. Atık yağların kul-
lanım alanları itibariyle üç kategoriye ayrıldığı değerli katılımcıların da bilgisindedir.
Birinci kategoride ürün ve enerji geri kazanımı mümkün olanlar, ikinci kategoride
sadece enerji geri kazanımı mümkün olanlar, üçüncü kategoride ise tehlikeli atık
yakma tesislerinde ancak bertaraf edilmesi uygun görülenler.
Genel ilkeler, biraz önce ifade ettiğim gibi, önemli olan, burada birinci dereceden
kirliliğin önlenmesi, ikinci dereceden de böyle bir değerin, hammaddenin kaybının
önlenmesidir. Üreticilerin yükümlülükleri yansıda görüldüğü gibi ve burada bakanlık-
tan lisans alacaklar, tesis dışı taşımalarla da ulusal atık taşıma formunu kullanacak-
lar.
Motor yağlarındaki özel koşullar, benzinli motorlar, dizel motorlar, şanzıman ve dife-
ransiyel, transmisyon iki zamanlı motorlar, hidrolik fren, antifiriz, gres ve diğer özel
taşıt yağları motor yağları olarak kabul edilmişlerdir. Burada geri dönüşüm yapıldığı
takdirde, üzerlerinde geri kazanılabilir atık yağ amblemini ürünlerinde bulundurmak
zorundadırlar.
İthalatçıların yükümlülükleri yine yansıda gösterildiği gibi. Burada bir kota uygulama-
sı söz konusu, bunu PETDER çok iyi biliyor, zaten kendisi de yetkilendirilmiş kuruluş
olarak çalışmayı devam ettiriyor.
Tüketiciler yanıltılmayacak, bilgilendirilecekler. Eğer bir geri kazanım atık yağ ürünü
varsa, üzerinde geri kazanılabilir atık yağ sembolü olacak ve tüketicinin bunu göre-
bileceği şekilde olacak.
Geçici depoların temel kriterleri yine burada görülmekte. Endüstriyel yağlar için
şunu söylemek mümkün; hidrolik sistem, türbin ve kompresörler, kızak açık kapalı
dişli sirkülasyon, metal kesme ve işleme, metal çekme, tekstil, ısıl işlem, ısıl trans-
fer, izolasyon ve korucuyu, pas ve korozyon izolasyon, trafo, kalıp, buhar, silindir,
pinomatik sistem koruyucu, gıda ve ilaç endüstrisi, genel amaçlı kâğıt makinesi,
yatak ve diğer özel endüstriyel yağları ve endüstriyel gresler olarak tanımlamak
mümkün.
kurutma fırınları, demir çelik yüksek fırınları, enerji santralleri. Bunların, mevcut yakı-
ta ilave edilerek kullanılabilir olduğunu düşünmekteyiz. Bu uygulama için bakanlıktan
lisans alınması gerekiyor. Lisans değerlendirilmesi ek 6’daki belgelerle birlikte yapıl-
maktadır.
Atık yağların taşınması konusu da biraz önce ifade ettiğim şekilde devam etmekte.
Geri kazanım ürünlerinin pazarlanması; burada atık yağlardan geri kazanılan ürünler
varsa, bu ürünlerin satışa sunulabilmesi için ilgili kurumdan kullanım ve satışa uygun-
luk belgesi alınması ve bundan sonra da bakanlığımızdan lisans alınması gerekmek-
tedir.
Ambalaj atıklarına da kısaca temas etmek istiyorum. Ambalaj, bir ürünün tüketiciye
ve kullanıcıya ulaştırılması aşamasında, depolama maksadıyla, taşıma maksadıyla,
koruma, saklama, satışa sunum, tanıtım ve reklam gibi pazarlama işlemlerini kolay-
laştıran herhangi bir malzemeden yapılmış tüm ürünler olarak tanımlanmaktadır.
Ambalaj atıklarının kontrolü yönetmeliği; burada temel amaç çevresel açıdan belir-
li kriter, temel koşul ve özelliklere sahip ambalaj üretimine yönlendirmek ve bunu
sağlamak. Ambalaj atıklarının mümkün mertebe azaltılması, tekrar kullanım, geri
dönüşüm ve geri kazanım yoluyla bertaraf edilecek miktarının azaltılmasını öngör-
mektedir.
Kapsam dışı olanlar, bunlar 2010, 2012 ve 2015’e kadar miktarlarına göre düzen-
lenmiştir.
Alan çok geniş, çünkü bütün arkadaşlar konuşmalarını büyük oranda ya da değinme-
leri gereken konuları büyük oranda kısaltıyorlar.
Sonuçta, yine Sayın PARSEKER’in başlangıçta belirttiği gibi, petrol sanayi ülke eko-
nomisi açısından çok büyük bir sanayi, 30 milyar doları aşan bir hacme sahip, yine
çalışan sayısı açısından baktığımızda, özellikle benim bakanlığımı ilgilendiren yönüy-
le de 450 bin rakamını ifade ettiler ki, o bir kısmıydı, daha geniş anlamıyla petrol
sektörüne baktığımızda, petrolün çıkarılmasından başlayan süreçte, rafinasyonu,
dağıtımı vesairesi akaryakıt istasyonları gibi çok geniş bir alan, karşımızda çok
büyük bir sektör var ve bu sektör, SEÇ diye anılan yine bu PETDER’in bünyesinde
oluşturulan çevre, emniyet, sağlık grubunun da üzerinde ciddî durması gereken bir
alan; çünkü, hem çevre açısından hem sağlık açısından hem güvenlik ve emniyet
açısından önemli bir sektör; yani, kullandığımız malzemelerin hemen hemen tamamı
hammaddeden tutun, daha sonra üretime geçen türleriyle kullanıma geçen kısmıyla
sürekli toplumun, kamuoyunun da bizi önüne çıkaran unsurlar. İşte LPG’li bir aracın
patlaması ya da bir akaryakıt istasyonundaki –geçtiğimiz yıllarda Ankara’da olmuş-
tu- bir patlama, bir başka yerde atıkların gelişigüzel bir şekilde atılması ya da berta-
raf edilmeden bir yerlere bırakılması kamuoyunun gündemine gelen unsurlar, sıkça
karşılaştığımız unsurlar.
yoruz, değişim süreci içerisinde de kimi konuların gittikçe daha ön plana geçtiğini
görüyoruz. Gerçekten bunlardan da sağlık, emniyet, çevrenin gittikçe daha önem
kazanmakta olduğunu, gerek bizim daha sağlıklı ve güvenlikli üretim ya da kullanım
yapmamız noktasında gerekse toplumun, kamuoyunun bize yaklaşımlarının daha
da değişimi noktasında bu alanlara önem vermemiz gerekiyor ve bu alanlar, çoğu
zaman bir taraftan, Sayın Genel Müdür Yardımcımız da belirtti, bu atıkların, katı atıkla-
rın ya da diğer atıkların bertaraf edilmesi aynı zamanda bir maliyet, evet sağlık da bir
maliyet, güvenlik de bir maliyet; hepsine baktığınızda, işyerleri açısından bir maliyet,
kamu açısından, çalışmalar açısından bir maliyet; ama, aynı zamanda bunları yapma-
dığınız takdirde daha büyük maliyetlerle de karşı karşıya kalabilmek mümkün.
Son dönemlerde yaşanan bir kazasıyla ilgili bağlantı kurmak istiyorum. Gediz’de bir
miktar daha fazla kazanım sağlamak, bir miktar daha fazla kömür çıkarmak amacıy-
la yapılan yanlış çalışmadan dolayı 18 arkadaşımız hayatını kaybetti. Bu yaklaşımlar,
daha sonra baktığınızda, belki o işyerinin bundan sonraki 20 yılında, 30 yılında tüm
üretimiyle bile karşılayamayacağı bir zararla karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Tüm dünyada gerek atıkların bertarafı gerek sağlık ve güvenlik noktasında petrol
sanayinin yaşadığı muhtelif güçlükler, sıkıntılar var ve daha sonra hiç beklenilmedik
tepkilerle karşı karşıya kalmak mümkün.
Tüm bunları hep birlikte, gerek maliyetin azaltılması noktasında, bu bir taraftan bizim
de görevimiz elbette, kamu olarak da görevimiz, işverenin de elbette, maliyetini ve
piyasada rekabet edebilirliğini dikkate almak zorundayız, mevzuatlar hazırlanırken
buna dikkat etmek zorundayız; ama, yine, bu unsurları da, sürdürülebilir bir kalkınma
açısından, sürdürülebilir bir çevre açısından da dikkate almak zorundayız.
Programın tüm sonunda bir tartışma bölümü var, bu bölümde tekrar bütün arkadaş-
larımız konuyla ilgili görüşlerini beyan edecekler ve sorular sorabilecekler.
Teşekkür ederim.
37
İKİNCİ OTURUM
OTURUM BAŞKANI:
Şefik KUTLU (Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çevre Sağ-
lığı Daire Başkanı)
KONUŞMACILAR:
Abdullah DURAN (Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Tuncer ARABULUT (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü)
————o————
Türkiye’de son iki yılda özellikle sektörü ilgilendiren çok miktarda kanun, mevzuat,
yönetmelik değişikliği yapıldı, halen de devam etmektedir. Bu sektördeki izin ve ruh-
satların büyük bir çoğunluğunu içeren yönetmelikler, mevzuatlar, 1930 tarihli 1593
sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu içerisinde yer almaktadır.
Bugün geldiğimiz noktada bu kanunun o zamanki şartlarla da olsa dahi çok büyük
bir eksikliği doldurduğu açıkça görülmektedir. Sağlığın yalnızca sağlık çalışanları
tarafından değil, sağlık hizmeti kurumlarında değil, sağlığın koruyucu özelliği vurgu-
lanarak sağlığı etkileyebilecek risk faktörleri üreten tesislerde, işletmelerde kontrol
edilmesi gerektiği yönünde bir kanundu. Bu kanunla yıllarca, Sağlık Bakanlığı, başta
GSM olmak üzere, sektörde düzenleyici izinler, ruhsatlar, denetimler yaptı. Ancak,
geçtiğimiz yıl çıkan kanunlarla bugün Sağlık Bakanlığı’nın bu sektörde hiçbir şekilde
izin ve ruhsat yönünden bir yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır; ama, sevindirici
bir olay, Sağlık Bakanlığı, sağlık kaygıları nedeniyle bu kanun gereğini geçtiğimiz
60 yılda uygularken bugün sağlık kaygılarını tüm sektör, ilgili bakanlıklar paylaşmış
durumdadır.
Daha sonra izah edeceğim, ama bir açıklamada bulunmak istiyorum. Ben TSE
personeli değilim, Gazi Üniversite Teknik Eğitim Fakültesi Makine Bölümü Öğretim
Üyesiyim. Biraz sonra ifade edeceğim gibi, TSE hangi standartları yapar ve bu stan-
dartları neye göre, ne şekilde kullanılır hale getirir, onlardan söz etmeye çalışaca-
40
ğım ve Başkanı olduğum yetili servis standartları özel daimi komitesinin görev alanı
içerisinde de bulunan LPG dönüşümü yapan işyerleriyle ilgili bazı tespitler yapmak
istiyorum.
Standart deyince akla ilk gelen kurum TSE; TSE, her türlü madde ve mamul ile usul
ve hizmet standartlarını yapmak amacıyla 1960 yılında 132 sayılı Kanunla kurulmuş-
tur. Enstitü, tüzelkişiliği haiz hukuk hükümlerine göre yönetilen kamu kurumu olup
kısa adı ve markası da TSE’dir. Bu marka çeşitli şekillerde gösterilir. TSE’nin izni
olmadan bu marka, hiçbir şekil ve şart altında kullanılamaz, yalnız TSE tarafından
kabul edilen standartlar Türk standartları adını alır. Bu standartlar ihtiyari olup, stan-
dardın ilgili olduğu bakanlığın onayıyla mecburi kılınabilir ve mecburi kılınan standart-
lar Resmî Gazetede yayımlanır.
TSE’de ihtisas grupları ve özel daimi komitelerin mevzuatla belirlenmiş görevleri var-
dır. Bugünkü toplantı çerçevesinde konu sadece LPG değil, ama LPG de petrolün
bir parçası. Ben, kendi başkanı bulunduğum ve bizim tarafımızdan yapılan 12664/1
LPG dönüşümü yapan işyeri standartları hakkında genel bilgi vermeden LPG ile ilgili
bilgi sunmak istiyorum.
Gelişen teknolojiye paralel olarak petrol ve petrol ürünleri alanında önemli gelişme-
ler olmaktadır. LPG, ülkemizde gerek mutfaklarda gerekse ısınmada uzun zamandır
kullanılmasına karşılık, otomobil yakıtı olarak 1995 yılından beri kullanılmaktadır.
LPG kullanımı, hava kirliliğini de azalttığı için teşvik edilen bir yakıttır. Bu bağlamda,
yapılan istatistiklere bakıldığında, 2002 yılı itibariyle dünyada 9 milyon aracın otogaz
kullandığı ve 16 milyon ton da LPG tüketildiği görülmektedir. Başta Güney Kore,
Japonya, İtalya, Meksika, Avustralya,
Polonya, Rusya, ABD, Hollanda olmak üzere pek çok ülkede LPG, otomobillerde
alternatif yakıt olarak kullanılmaktadır, hatta birçok otomobil imalatçısı da alternatif
donanımlı LPG’li araç üretimi de yapmaktadır. LPG’nin diğer yakıtlardan daha ucuz
olması, araçlarda kullanımının giderek artacağını da göstermektedir.
41
LPG sektöründe faaliyet gösteren ülkemizdeki büyük firmalar, hem kullandıkları tek-
noloji hem standartlar açısından hem de pazar hacmi bakımından Avrupa ülkeleri ve
ABD ile boy ölçüşebilecek düzeyde olmasına rağmen, son aylarda yaşanan otoazlı
araç kazalarının nedeni, standartların yetersizliği değil, bu standartların uygulanıp
uygulanmadığının yeterince denetlenmesinin yanı sıra, merdinvenaltı işletmeciliği
diye tabir edilen yerlerde yapılan dönüşüm işlemiyle tüketicilerin henüz yeterli bilinç
seviyesine ulaşmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü, bu standart hazırlanır-
ken çok geniş çaplı araştırma yapılmış ve ona göre bir hazırlık yapılmıştır. Sektörle
birebir istişare edilmiş, bu dönüşümün yapılması için yaşanacak şeyler nedir ne
değildir; biraz sonra onu izah etmeye çalışacağım. Bir standart hazırlanırken, stan-
dart aslında iki şekilde oluyor.
1.Avrupa’da var olan standartların tercüme edilerek Türkçe yapılıp Türkiye’de kulla-
nılır hale getirilmesi.
2.Telif standartları. Benim bulunduğum yerde hiç tercüme standardı yapılmaz, tama-
men telif standardı olup kuralları biz koyarız. Bunları yaparken de uygulanabilirliği,
mevzuatla uyumu ve sektörün bundan istifadesi mutlak surette gözönüne alınır.
Bugünkü sempozyumda konuyu içine alan diğer birkaç standarttan da söz etmek
istiyorum, bunların ne amaçla yapıldığını ifade etmek istiyorum; bunlar 1445, 1446
TSE, 1449, 11939, 12664/1 bahsettiğim standart, 12820 standartları yer aldığı
için, bunlardan kısa söz edeceğim, ama 12361’i örnekleyerek, bir standart nasıl
hazırlanıyor, bölümlerde neler bulunuyor, bilgilendirme bakımından, en azından,
standart, sadece uyulmalı, uyulmazsa olmaz değil, uyulabilir mi, uyulması için ne
yapılması lazım ya da kural nasıl konulması lazım, o konuda da fikir sahibi olmak
gerekiyor.
sıvı veya gaz halinde LPG bulunmayan, yani imal edilmiş veya periyodik muayenesi,
deneyi, bakımı veya tamiri söz konusu olan LPG tüplerinin taşınmasında uygulanacak
kurallar ile, demiryolu ve denizyoluyla yapılan LPG taşımalarını kapsamamaktadır.
Peki, bununla ilgili standart yok mudur; illa ki vardır. TSE 1446’da sıvılaştırılmış
petrol gazı LPG depolama kuralları, bu da depolama kurallarını kapsıyormuş.
Bu standart, sıvılaştırılmış petrol gazları, dökme veya TSE 55 standardı ile TSE
5306’ya, 5306 da kullanımdaki LPG tüplerinin muayene, deney, bakım ve tamirini
kapsıyormuş, standartlarına uygun tüplere doldurulmuş halde depolanması kuralla-
rını kapsar, diğer petrol ürünleri ile sıvılaştırılmış doğalgazların ve başka gazların
depolanması kurallarını kapsamaz.
11939 sıvılaştırılmış petrol gazları, ikmal istasyonu, karayolu taşıtları için emniyet
kuralları. Bu standart karayolları taşıtları için kurulmuş ve kullanılacak olan LPG ikmal
istasyonları ile ilgili kuruluş ve emniyet kurallarını kapsamaktadır.
12 820 akaryakıt istasyonu emniyet kuralları, çok fazla konuşulan, üzerinde tartışı-
lan, bununla ilgili olarak da kamu kurum ve kuruluşlarının düzenlediği mevzuatlarla
her an uyum göstermesi gereken bir standart; buna paralel olarak sık toplantı da
yapılıyor. Orada ne yapılabilir, ne yapılamaz, eksik ve aksaklıklar nelerdir, sektörle
bir araya gelinip bu organizasyonları zaten TSE yapıyor, orada görüşülüp, ihtisas
gruplarının üyeleri de oluyor, talepler gerekçeleriyle beraber dile getiriliyor, olabilir-
liği tartışılıp günün şartlarına uyarlanıyor.
Bu standart da esas itibariyle karayolu taşıtlarına yakıt ikmali yapan akaryakıt istas-
yonlarıyla ilgili emniyet kurallarını kapsar; LPG, LNG veya sıvılaştırılmış doğalgaz
istasyonlarını ise kapsamaz.
Bilindiği üzere, LPG tüpleri ve araçlarda kullanılan LPG tanklarıyla ilgili standartlara
uyulması ilgili mevzuatlar gereğince de zorunludur. Şimdi, zaten, standartlar, mevzu-
atlar çelişemez; yani, standart asgari bir düzeyi belirler, olması gereken; tüplerin ve
tankların üretimi esnasında ilgili Türk standartlarına ve regülasyonların aradığı şart-
lara uygun üretim yapılması gerekmektedir. Bu konuda faaliyet gösteren imalatçılar
TSE belgeli olarak üretim yaparlar; fakat, ülkemizde, özellikle mutfaklarda kullanılan
tüplerin dolum ve dağıtımıyla ilgili sektörün gerekli yasal düzenlemelerle istenilen
seviyeye ulaşmasına rağmen, araçlarda kullanılan LPG ile ilgili gerek mevzuat gerek-
se ilgili standartlara uygun üretim ve montaj yapılması hususunda ciddî sorunlar
yaşanmaktadır. Özellikle belgesiz işyerleri tarafından yapılan LPG montaj işlemleri
ve bunların kayıt tescilleriyle ilgili sorunlara yönelik ilgili kuruluşlar tarafından çözüm
üretme çalışmaları yoğun olarak da devam etmektedir.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, son aylarda yaşanan otogazlı araç kazalarının önle-
nebilmesi ancak TSE 12664/1 Nisan 2004’te standartlaşmış işyerleri karayolları
43
taşıtları yakıt sistemlerinin sıvılaştırılmış petrol gazı kullanımı için dönüşümünü yapan
yerler genel kurallar standardına uyulmasıyla mümkündür; çünkü, bu standart, kara-
yolu taşıtlarına yakıt sistemi olarak sıvılaştırılmış petrol gazı dönüşümünün yapılaca-
ğı yerin genel şartları ile dönüşüm esnasında uyulması gereken esasları belirlemek-
tedir. Bahsedilen standart, yetkili servis standartları özel daimi komitemizce hazır-
lanmıştır. Özel daimi komitemiz, yetkili servis standartları ile 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 31’inci maddesi ve bu kanunun 4822 sayılı Kanunla
değişik 15’inci maddesine dayanılarak hazırlanan sanayi mallarının satış sonrası hiz-
metleri hakkındaki yönetmelik kapsamında yer alan malların satış sonrası montaj,
bakım ve onarım hizmetlerine yönelik standartları hazırlamaktadır.
İhtisas grubu veya özel daimi komite, makul bir süre görüşülüp olgunlaştırıldığına
kanaat getirilen standart tasarısı hakkında görüşüne başvurulabilecek kurum, kuru-
luş, kişi ve sektörleri tespit ederek, ilgililerin yazılı görüşlerinin alınması sağlanır.
Belli makul süre nedir; mevzuatta, şu anda belirlenen bir süresi yok şu kadardır diye,
iki ay gibi bir süre veriliyor; böyle bir tasarı var, standartlaştırılması düşünülüyor, siz
44
İkinci mütalaaya gönderilir; çünkü, siz, bir tasarı hazırlamışsınız, bazı şeyleri atlamış
ya da haberdar olmamış olabilirsiniz. Sektör ya da ilgili kuruluşlar demiş ki; bir daki-
ka, burada şunu görmemişsiniz, bu da çok önemli bir şey, standarda yeni bir madde
ilavesi, maddenin yani redaksiyonal mahiyette düzeltmesinden öte ilaveler getiriyor
ya da oradan belli şeylerin çıkmasını sağlıyor. Siz, mütalaaya gönderdiğinizde, o
uygun diyenler ona o haliyle uygun demişti; siz, bunu, mütalaa yaparken değiştirdi-
niz. O zaman, ciddî bir değişiklik yapılmışsa tekrar ikinci mütalaaya göndermeniz
gerekiyor.
Son olarak, teknik kurulda görüşülen standart tasarısı kabul edilip, tabiî, ikinci müta-
laaya gönderildikten sonra tekrar raportörü davet edilir, 3 gün, 5 gün, standardın
içeriğine bağlı olarak tartışılır, tatmin olunmadı, onun araştırılması, incelenmesi için
zaman verilir, ilgili sektör temsilcileri davet edilir, onda sonra standardın olgunlaştı-
ğına kanaat getirildikten sonra standart tasarısı teknik kurula standartlaşması için
sunulur. Bu kadar titiz hazırlanmasına rağmen eksik olmaz gibi şey yok, her şeyde
eksiklik olabilir. Teknik kurula bu kadar incelikle hazırlanan standart, orada da, sayı-
sını tam hatırlamıyorum teknik kurula katılmama rağmen, çünkü sandalyeler bazen
boş oluyor, o sayıyı da bilmiyorum değişti mi, 40’ın üzerinde teknik kurul üyesi var.
Burada üye olan arkadaşlarımız da vardır, onlar, orada görüşlerini beyan ederler,
teknik kurul üyeler ide kamu kurum veya kuruluşlarından sektörden temsilcilerdir.
Bunlar, TSE’nin kuruluşundaki kanuna bağlı olarak hazırlanan yönetmelik ya da kanun-
da direkt zikredilen kurumlardan müteşekkildir. Orada tartışılır. Bazen bir standart,
bir kelime yüzünden iki saat tartışılır. Bu kelime şu anlama da gelir; o değil, bu olma-
lı; hayır, sektörde bu kelime kullanılıyor deyip ısrarcı olanlar da olur. Grup başkanı ve
raportörü en sonu sözü söyler, ikna eder teknik kurulu, ikna olunmazsa gündemde
kalır konu, olgunlaştırılması için. Ondan sonra standartlaşması için gerekli çalışma
başlatılmış olur.
Bu kadar titiz bir çalışma ürünü olan standartlar yürürlüğe girdikten sonra bile gerek
mevzuatındaki değişiklikler, nitekim, yine bizler tarafından yapılmış, ben daha önce
bir başka gruptaydım, güvenlik hizmetleriyle ilgili standart; hemen kanun değişti;
ama, kanun değişti de hemen her şey bitmiyor tabiî, ona uyarlamanız gerekiyor.
Standart çıkalı da altı ay olmamıştı. Ne yaptınız, yeniden standardı sil baştan, reviz-
yona tabi tuttunuz. Onun gibi ihtiyaca göre standart, ufak çaplı bir değişikli yapıla-
caksa, mesela, nitekim, LPG dönüşümü yapan işyerlerinde, biz, makine mühendis-
leri odası bu konuyla direkt ilgili; çünkü, bu konuda yetkili kurum, kuruluş, bakanlık
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bazı yetkilerini devretmiş. İşte ATİM, araç tip onay
45
belgesini TSE, diğer sızdırmazlık kontrolünü makine mühendisleri odasına; oralara,
ilgili yerlere soruyorsunuz, onlar diyor ki: Böyle bir işyerinin yüksekliği en az 5 met-
re olmalı diyor. Biz de araştırıyoruz, böyle bir işyeri var mı; yok. Israrcı oluyorlar,
onlar da geliyor, Avrupa’da bu böyle yapılıyor diyorlar. Görüşe yolladığımızda da bu
manada görüş gelmemiş sektörden. Daha sonra ruhsat alırken, bu gibi hizmetin veri-
leceği yer yapıldığında, kooperatif sistemiyle yapılmış, yüksekliği en azla 3,5 metre;
mecbursunuz değiştirmeye. Hemen bir tadil metniyle düzeltiyorsunuz, diyorsunuz
ki; şu maddedeki 5 metre 3,5 metre olarak düzeltilmiştir gibi. Bu şekilde tadiller
yapılıyor.
Tabiî, burada verilirken belki yapı olarak öncelikle fiziksel yapı öne gelmeliydi diye
standartta bu böyle yer almış, onun için o sırayla veriyorum. Böyle bir işyeri nasıl
olmalı; işyeri açılış ve işletmesine dair her türlü ruhsat, izin ve belgeleri almış olmalı-
dır. İşyerinde uygun büyüklükte idarî büro, yani bu hizmeti verecek kişi geldi, kiminle
muhatap olacak, nerede oturacak veya ne yapacak, bununla ilgili olması gereken
şeyler nelerdir, onlar mekân ve mahaller; bu mekân ve mahaller nasıl düzenlene-
cek, onlara yer verilir; fiziksel yapı, fiziki düzenlemeler, teknik donanım olarak hangi
donanımla bunu yapacak, 12’lik bir anahtarın olması gerektiği bir cıvatayı sökerken
14’lük anahtarla sökebilmek için ağzına lama mı koyacak; onun için ne türlü teknik
donanımların olması gerekir, teknik donanımlar başlığı altında bunlara yer verilir.
Daha sonra da bu işi yapan kişiler hangi özelliklere sahip olacak; yani, bu kişinin
bilgi birikimi ne olacak ve hangi şeyleri bilecek ya da bilmeyecek gibi hususların yer
aldığı standart bahsettiğim standart.
Sonuç olarak, otogazlı araç kazaları konusunda TSE hazırladığı telef standartlarının
yanı sıra, Avrupa Birliğine uyum programı çerçevesinde yayımlanmış olan konuyla
ilgili ECR 67 regülasyon ve EN standartlarını da tercüme ederek imalatçıları kullanı-
mına sunmaktadır. Bu konuda tüketiciler bilinçlendirilebilir ve sektörü tarafından stan-
dartlara uyularak gerekli denetimler de yapılabilirse, bu alanda çok ciddî sorunların
yaşanmayacağı da açıktır.
RUHSATLANDIRMA VE
DENETİM KRİTERLERİ
Tuncer ARABUL – (İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim
Müdürü) Sayın Başkan, değerli konuklar; yasaların ve mevzuatın, kolay bulunabile-
cek şeylerin sunumundan ziyade, karşılaştığımız şeyleri ve düzelmesini arzuladığı-
mız şeyleri dile getirmeye çalışacağım. Bugün bizim buraya gelme amacımız birebir
budur.
Size, farklı olarak İstanbul olarak sunacağım bu olur; ama, TSE olsun, iş sağlığı ve
güvenliği olsun, Sağlık Bakanlığı kriterleri olsun, sınıfların gruplandırılması olsun,
bunlar Ankara’yı ilgilendiren sorunlardır ve hâlâ bu konuda yasa yürümektedir. Ne
5216 sayılı Büyükşehir Yasası tam yönetmeliklerini ortaya koymuştur ne de ortaya
koyduğu birtakım maddeler tam manasıyla oturmuştur. 5272’nin Sayın Cumhurbaş-
kanı tarafından durdurulmuş olan hükümleri vardır, içeriği itibariyle birtakım şeyleri
yürütmekteyiz; fakat, o da henüz kesinleşmiş değildir. Şu anda iç içe geçmiş, birbi-
riyle çalışan yasalarla, biz, Türk iş hayatının özellikle İstanbul gibi, İstanbul, Türkiye
sanayinin beşte birini ihtiva eden bir yerde birinci sınıf GSM dediğimiz büyük işyerle-
rini kapsayan yerlerde iş hayatının ruhsatlandırılmasını, yasallaşmasını, dolayısıyla,
AB’ye entegrasyonunda veya bir batılı entegrasyonda aranan ruhsat kriterinin yerine
gelmesi hususunda çaba sarf etmekteyiz.
Yarın yasalar değiştiğinde veya bir yönetmeliği atladığımız zaman, yönetici olarak,
bu işi yürüten insanlar olarak yasal anlamda suç işleme ihtimalimiz söz konusudur.
47
Şu anda beni izleyen İstanbul’dan 4 zabıta müdürü arkadaşımız var, onlar da aynı
konuları dile getiriyorlar. Çok şeyle karşılaşıyoruz.
TSE’yle ilgili, TSE standartlarını ararsak biz, size şuradan itibaren yarısına kadar
ismini okuyacağım aranan standartların, ondan sonra bir de sonunu okuyacağım,
60 madde var.
Diyor ki:
2.LPG istasyonu bayilik sözleşmesi, sorumlu müdür, TSE hizmet yeterlilik belgesi,
elektronik tesisatın kontrolü, topraklama tesisatının periyodik kontrolü, yıldırımlık
tesisatı, paratoner, kompresörün periyodik kontrolü, liftin kontrolü, işçi özlük dosya-
sı, periyodik sağlık kontrolü, ağır tehlikeli işler raporu, bulaşıcı hastalık muayenesi,
akaryakıtta çalışanlara eğitim sertifikası, LPG’de çalışanlara eğitim sertifikası, tank
yerleşimini gösterir vaziyet planı, akaryakıt tankının emniyet mesafeleri –ki, hâlâ bu
mesafeler tartışılıyor- LPG tankının emniyet mesafeleri –ki, hâlâ tartışılıyor, yeni bir
yönetmelik var, kimi 10, kimi 6, kimi 5 metre hüküm koyacaksınız, bir belge verecek-
siniz, neye göre- LPG ile ilgili elektrik hattı uzaklığı, gaz birikebilecek tehlikeli çukur-
lar, kapalı boş hacimler, havalandırma borusu, havalandırma borusunda önlem, LPG
dispanserinde korugan... Şu anda 24 üncü maddedeyim; geçiyorum.
Yangın hortumları, expro belgesi, aydınlatma... 54. Kum kovası ve yanmaz örtü.
Kuru otların yanmaması için de bir madde var civarınca bulunacak; yemek yeri, ecza
dolabı, yangın tatbikatı, 69. Giriş çıkış ağız işaretleri.
Muhtemelen bir talep karşısında, biraz önce TSE’den değerli hocamızı izledim, 40
tane komisyon üyesi toplanacak ve yeni bir madde çıkaracak duruma göre!..
Türkiye, ilerlemesi gereken, çok uğraşılmış bir ülke, yani bu işleri çözmemiz lazım.
Biz, şimdi bunlarla ilgili, TSE ile ilgili bu işlere bakan, bunlardaki püf noktalarını
arayan bir müdürlük olmak istemiyoruz. Sondan başlayayım; birtakım önerilerle
geldim.
TSE her sene vize veriyor istasyonlara, bu belgelerin bize sunulması lazım, biz bunu
yeterli göreceğiz. Bu işi yapan şu anda Petrol Sanayicileri Derneği...Bunu yasalaş-
tırmaya çalışacağız
Ayrıca şunu bekliyoruz büyük ana dağıtım şirketlerinden, büyük şirketlerden; dünya
ölçeğinde marka, isim olmuşlardır; bu istasyonların bu kriterlere... Bu kriterler kötü
demiyorum ben, ama bir müdürlük bunlara girerse, sadece bir TSE için 60-70 krite-
ri elden geçirirse, ruhsat vermesi, dolayısıyla, yeni bir işyerinin açılması, dolayısıyla
istihdama katkıda bulunması gibi bir işi yapma şansı yok; insanları oyalarız; klasik
memur, bürokrat oluruz. Buna tahammülü yok bu ülkenin şartlarının.
gerekse sonraki zamanlarda bu kriterleri denetlesinler, buna dönük bir kuruluş, bir
yapılanmada bulunsunlar, çok fazla insan istemez, bunun bir sertifikası olur, bu ser-
tifika ruhsat müdürlüğü tarafından, bizim tarafımızdan kabul edilir.
İstanbul, Türkiye’de öncü bir şehirdir; bütün olaylarda öncüdür, bu konuda öncülük
yaparsa, diğer şehirlerde, doğru olduğu ve iyi uygulanabildiği takdirde onu taklit
eder. O yüzden, İstanbul, böyle bir yola girmeyi düşünüyor birtakım kriterleri sade-
leştirme açısından.
Bu konuyla ilgili, sivil savunmadaki arkadaşımız bazı şeyler saydı, mesela, biz,
İstanbul’da, İSKİ’nin en az iki belgesini istiyoruz, DKK belgesi, deşarj kalite kontrol
belgesi ve havzayla ilgili istiyoruz. Muhtemelen büyük şehirlerde havzayla ilgili sorun
Ankara’da da olması lazım göl olduğu için, Bursa’da da olması lazım dereler vesaire
sebebiyle. Böyle bir sorun var.
Ayrıca, İstanbul’da şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz; şehir çok büyüdüğü ve yatay
şeklinde yayıldığı için şu eskiden alınmış yüksek gerilim hatları var, henüz onu
sadeleştirecek teknolojik gelişme olmadı, altlarında evler var, istasyonlar kurulu-
yor, istasyonların yasallaşmasına dönük çalışmalar oluyor; görüş alıyoruz, elektrik
idaresinden görüş alıyoruz. Bazen askerî bir alana geliyor, Genelkurmaydan görüş
alıyoruz. Mevzuat sadece burada tadat edildiği gibi değil, işte bazen başka bir olay
oluyor, başka bir müdürlükten görüş alıyoruz, kıyıyla ilgili yasalar var. Yani, isteme-
diğiniz kadar yasa var.
Ruhsat müdürlüğü, eğer suiniyetli bir müdürlük olursa, İstanbul’da hiçbir sanayici ruh-
sat alamaz. Ruhsat müdürlüğünün iki tane doğru kriteri olması lazım; birisi iyi niyetli
olmalı, sermaye düşmanı olmamalı ve işyeri açılmasının, insanlara iş vermenin doğru
olduğuna kalben inanması lazım. Çünkü, eleman yetersizliğinden bazen bir görüş
vermek istenmeden de aylar sürebiliyor. Öncelikler, dilekçeyle başvurulduğu zaman
süresi içinde cevap vermek zorundasınız, birtakım hükümler geldi; o zaman garipler
yandı, kuvvetliler yaşadı.
Ruhsat müdürlüğü, aynı zamanda adaleti temin eden bir işveren cevap alanı olmalı,
işveren muhabiyeti olmalı. Bizim yaklaşımlarımızdan birisi budur.
Biz, mevzuatı çok fazla buluyoruz, bunlarla ilgili ciddî çalışma yapılması gerektiğini
düşünüyoruz; ama, burada da karşılaştığım, o kadar her şey doğru anlatılmıştır,
hiçbiri yanlış değildir; ama, her şeyde şu söyleniyor sonunda: Şimdi yeni yapılacak
yönetmelik bunları giderecek. Ama, bu artı bir yönetmelik daha demektir.
Bir de çok önemli bir şey var, bunu herkes dile getiremiyor, Sayın Başbakan tavır
koyduğu için siyasetçiler çekingenlik gösteriyor. Ruhsatlandırmada iskan maddesi
var. 5237 sayılı Türk Ticaret Kanununun 84 üncü maddesi, iskansız bir yere ruhsat
49
vermeyi 2-5 sene cezalandırmıştır. Bu iskan maddesinin, asgari, imar affına dönüş-
memesi gibi yeniden yapılanmada mutlaka iskan şartının aranması gibi iyi bir tarafı
var. Artık, Türkiye çocuk oyuncağı değil, apartman kondu, gecekondu, bilmem
sanayikondu olmaz; bizde öyle işyerleri var ki, labirent gibi, girmekten, içinde dolaş-
maktan hicap duyarsınız. İskan maddesi doğru bir maddedir, yaşamalıdır ve devam
etmelidir; fakat, eskiden beri ruhsatlı olan birtakım yerler var. Bir kısmı çok ciddî
firmalar, kendileri istemeden bu şartla muhatap olmuşlardır. Mesela, 3030 öncesin-
de yerleri ufak gelmiş, kırsal bölgeye çıkmışlar, bir tarla bulmuşlar, orada belli bir
imar planı yok, tarlanın sahibiyle anlaşıp fabrikalarını kurmuşlar. Fevkalade modern,
yüzmilyonlarca dolar değerinde fabrikalar kurmuşlar; fakat, köylü arasında miras
davasına düşmüş, bunlar arsayı satmamış, arsa satılamadığı için tapulanamamış,
tapulanamadığı için imarlanamamış, dolayısıyla da iskanlanamamış. Firma ulusla-
rarası, yurtdışına ihracatta bulunuyor. Bu insana biz yaklaşım göstermezsek, bu
kuruluşlara yaklaşım göstermezsek, o zaman yasal davranışımız onu kapatmaktır,
mühürlemektir. Adam da mühür fevki gibi suç işlemekle karşı karşıya kalmaktadır,
o fabrikanın kapanması vicdana sığmaz.
İstanbul’daki GSM inceleme kurulunun ruhsatı çok ciddî bir ruhsattır. Biz, kendi bün-
yemizde, mesela itfaiye görüşü için itfaiye daire başkanlığına yazı yazmaktayız; bu
bir iki ay süreç getiriyor; İSKİ için aynı şey geçerli, ÇED için aynı şey geçerli. Biz
bunların hepsini kendi bünyemizde müdürlüğümüzü biraz daha büyütüp İstanbul’a
yakışır şekilde daire başkanlığı, genel müdürlük şekline dönüştürdük.
Geçende Pendik’te, RO-RO açılışı oldu. Çok büyük bir açılıştı; fakat, projeleri ve ben-
zeri evraklarıyla geldiler, bir kuruldan diğer kurula ruhsatını verdim. Bizim amacımız
da, ruhsatın, eziyet olmaktan çıkıp, kolaylaştırılmasını temin etmektir.
Bize çelişki gelen şeylerden bir tanesi de, TSE belgesinin aynı zamanda sanayi
ticaret bölge müdürlüğü tarafından onaylannasıdır. Sanayi bölge müdürlüğünden
belge geliyor; ya bu ya da diğeri olsun, bizim için yeterlidir. Yani, TSE bize bir bel-
ge verirse yeterlidir, sanayi bölge müdürlüğünün tasdikine gerek yok ya da sanayi
bölge müdürlüğü o öncelemeyi yapıp bir belge bize verir, o yeterlidir; yani iki organ
için ayrıca gezip dolaşmanın çok fazla anlamı da yok; sanayiciye, işverene yine bir
kayıp oluyor.
50
Müktesep haklarla ilgili sorunlar var, onlarla ilgili birtakım yasal düzenlemeler olma-
sı gerekiyor. Mesela bizde 1952 yılında ruhsatları alınmış akaryakıtla ilgili elli yıllık
istasyonlar var. Bunların bir kısmı, alındığında belki çok açık bir alandaydı, ama şimdi
binaların altında kalmış. Yasal, müktesep hakkı var. Şimdi hayatî tehlike arz ediyor.
Kanunen müktesep hakkı diye dokunamıyorsunuz, istasyon çok kötü. Böyle birçok
tipik örnek var. Silivri’de bir istasyonun üstünde 7 katlı bina var. Şimdi haksız bir
işlem yaparsınız. Türkiye kanun ülkesi oldu maşallah, bize yapışırlar, tazminatını biz
çekeriz. Devletin bunu koruyan bir kurumu yok, buna göz yummak da vicdanen doğ-
ru değil, yürüyün yürüyebilirsiniz.
Bu konulara dönük, aynen iskan affı gibi, geçici bir devre, bu gibi müktesep hak
olmasından dolayı, fakat, ruhsat alması veya çalışabilmesi sakınca arz eden, TSE
açısından, çevre açısından, insan sağlığı açısından tehlike arz eden yerlerin, en azın-
dan bir defaya mahsus müktesep hakkı vesairenin tanınmayacağı özel şarta geçip
bu istasyonların da kaldırılması gerekiyor.
Müstakil otogaz kurulması veya müstakil istasyon şartlarının biraz daha kolaylaştı-
rılması konusunda varız, onu kolaylaştıralım, şartları biraz daha hafifletelim, belki
mesafeleri, alanları belki çok büyük tuttuk; çünkü, Avrupa’da çok küçük istasyon
alanları var; bizde 1 200 metrekare olmadan istasyona ruhsat vermiyoruz, 800
metrekare olmadan otogaza vermiyoruz, her pompa ilavesinde de 1200, 1400 ve
1600’e kadar LPG, CNG ilavelerinde bu mesafeler büyüyor. Bana göre Türk insanı
tedbirleri, güzel düşünüyor; ama, aynı standartlarda küçülme de yapabiliriz; yani, iyi
düşünebilir.
Sektörün izin ve ruhsat veren bir birimi içerisinde olduğu için yaşadığı güçlükleri
bizimle burada samimiyetle paylaştı.
51
Konuşmasında, özetle, TSE sayısının fazlalığından, belediye içerisindeki bürokrasi-
den, TSE benzeri onay yapan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı için aynı TSE’yi onaylıyor
veya aynı şeyi kontrol ediyor. Bunların hepsi yaşadığımız konular.
Biz, bunun üzerine, İçişleri Bakanlığıyla bir çerçeve yönetmelik hazırlamak üzere
toplantılar yaptık. İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanacak olan bu yönetmelikte
konunun ana hatları belirlenecek ancak belediyelerin veya illerin kendi özel koşul-
ları içerisinde ilave edecekleri husus olursa, bu kendi yönetmeliğinde zikredilecek.
Farklı uygulamalara, farklı sonuçlara yol açacak yüzlerce yönetmeliğin olması engel-
lenmelidir. Bu çalışmamız şu anda İçişleri Bakanlığı tarafından yapılıyor, hatta bir
adım daha ileri gidildi, benzer izinlerin, mükerrer izinler, diğer bakanlıklar tarafından
verilen izinlerin tek yönetmelik içerisinde toplanması; bunların hepsi birleştirildi, bazı
bürokratik işlemlerin azaltılması için çalışmalar yapıldı.
Şu anda gündemde olan GSM yönetmeliği; çünkü, GSM yönetmeliği, EPDK kanunu
ve yönetmeliği sizler için büyük önem arz ediyor. Yönetmelik yayımlanmak için
henüz imzaya açılmadı, belki bu sempozyum sonucunda sizlerin ve toplumun çıkarla-
rı için, bürokrasinin azaltılması için veyahut yetki devri konusunda birtakım müdaha-
leler yapılabilir. Bu konuda sektörünüzün katkısının önemli olacağını düşünüyorum.
OTURUM BAŞKANI:
Mustafa ERGİ (EPDK Petrol Dairesi Başkanı)
KONUŞMACILAR:
Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)
Şükrü ÖZER (PETDER Temsilcisi)
Prof. Dr. Cem AVCI (Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi)
—————o—————
Değerli konuklar, Akaryakıt ve LPG İstasyonları İçin Risk Yönetimi konusunda çok
değerli arkadaşlarımızın sunumlarını izleyeceğiz
Bundan önce, akaryakıt ve LPG istasyonlarının risk yönetimi hakkında küçük bir
değinmede bulunmak istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, 2004 yılının Aralık ayın-
da Petrol Piyasası Kanunu, Mart ayında da Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Kanunu, yani
LPG Piyasası Kanunu yayımlanarak EPDK’nın görev ve sorumluluk alanına girmiştir.
Son kullanıcıların, hepimizin sıkça uğradığı akaryakıt ve LPG istasyonları için risk
yönetiminin önemini hepimiz biliyoruz. Özellikle serbest piyasa faaliyetlerinin yürütül-
mesinin kanunların koyduğu bir zorunluluk olarak görüldüğü bu piyasalarda kaynakla-
rın etkin bir şekilde kullanılabilmesi için risk yönetiminin de fayda-maliyet analizlerini
dikkate alarak optimum noktada belirlenmesi gerekiyor. Bu konuda konunun uzmanı
arkadaşlarımız değerli sunumları yapacak.
Ben sözü fazla uzatmadan kendilerine vermek istiyorum ve ilk olarak Sayın Turgay
Binyıldırım, risk yönetiminin ilkeleri konusunda bize risk yönetiminin belli bir analitik
düşünce çerçevesinde oturtulması gerektiği konusunda tehdit ve kaza değerlendir-
mesi çerçevesinde önemli açılımlar getirecek bir sunum yapacak; buyurun Sayın
BİNYILDIRIM.
Konumuz, risk analizlerinin önemi ve temel hususlar. Risk analizlerini hangi temel
hususlara göre yapmamız gerekiyor; ancak, o detaya girmeden önce sizlere ayrı bir
slayt göstermek istiyorum. Gerek risk analizlerinin yapılmasında gerekse İş Kanunu-
54
Kaza oluşumunun hemen öncesinde daha önceki tekniklerde de tespit edildiği üze-
re, insanların hatalı davranışları bulunsa da daha arkada sırasıyla bunları tetikleyen
önkoşullar ve önkoşulları besleyen sistem hataları mevcuttur. Bu demektir ki, hatalı
davranışlarıyla kazalara neden olan insanlar, kontrol edemedikleri veya farkına vara-
madıkları veya ansızın oluşan önkoşullar nedeniyle bu hatalı davranışları yapmakta-
dırlar ve doğal olarak da sistem hataları da söz konusu önkoşulları ortaya çıkarmak-
tadır; yani, sorun organizasyoneldir ve temel tespitler aşağıdaki gibidir:
Bir yönetim ve kontrol sistemi yoktur veya üst yönetimin sağlık, emniyet, çevre faali-
yetlerinde bilgisi, bilinci veya katılımı yoktur veya düşüktür. Yönetim, çalışanlarına iyi
örnek olamamaktadır.
İşte risk analizleri, sadece tehlikeleri bilmemizde yardımcı olmayıp, aynı zamanda
risk seviyelerini ve bunları nasıl kontrol edebileceğimiz konularında da bize ışık
tutmaktadır ve en önemlisi, tehlikelerin kazaya dönüşmesine neden olan tehditleri
belirlememize ve proaktif önlemler almamıza imkân vermektedir.
Bu aşamada öncelikle atılması gereken temel dört adım, dört temel soruyu sora-
rak tehlikeyi, boyutlarını, nereye kadar gidebileceğini, nasıl kontrol edebileceğimizi,
bütün bunlara rağmen kazalar ortaya çıkarsa nasıl iyileştirebileceğimizi bize pratik
olarak getiriyor.
İşte risk analizleriyle temel olarak yapılmaya çalışılan ürünün flançtan kaçmasına
veya yüksekte çalışan işçinin düşmesine neden olabilecek tüm tehditlerin öncelikle
belirlenmesi ve belirlenen bu tehditlerin proaktif bariyerlerle kontrol altına alınabilme-
si ve böylelikle de önlemlerin hayata geçirilebilmesidir.
Bu aşamada bir başka önemli soru da hangi noktaya kadar önlemler alınmaya
devam edilmelidir? Kaç adet bariyer yeterlidir, ne kadar zaman eğitim ve para har-
canmalıdır? Önlemler ve onlar için kullanılan kaynaklar hangi aşamada hâlâ yetersiz-
dir veya hangi aşamadan sonra israfa kaçmaya başlamıştır?
Bu soruların cevabı risk kabul kriterinde yatar. Böyle bir kritere sahip olmadan etkin
kontrol sağlanamayacağı, risklerin yönetilemeyeceği çok açıktır. Dolayısıyla da risk
56
Bir başka eksiklik, çalışmaların sonucunda düzeltici eylem planları ya gereği gibi
hazırlanamamış veya gereği gibi hayata geçirilememiştir. Tedavi uygulamadan, yani
ilaç kullanmadan hastalık iyileşemeyeceği gibi, düzeltici eylem planları da veya önle-
yici eylem planları da hayata geçirilmeden sadece risk analizi çalışmalarıyla tehlike-
ler kontrol altına alınamaz, kazaların olması önlenemez.
Sonuncu madde, zaman içinde meydana gelen değişiklikler veya değişen koşullar
yapılan risk analizi çalışmalarına bu zaman zarfında işlenememiştir.
Verdiğimiz örneği, size özetlemeye çalıştığım konuyu çok çarpıcı başka bir örnekle
daha tazelemek istiyorum. Ateş ve barut, yan yana gelmemesi veya birbiriyle temas
etmemesi gereken iki maddedir; her ikisi de tehlikeli maddedir, yani bizzat tehlike-
nin kendisidir. Bu iki maddenin kontrol dışı birleşmesi kazadır. İstemediğimiz olay
budur. Kaza olmuşsa, bu iki madde birleşmişse, demek ki, bizim kontrol sistemimiz
zafiyete uğramış ve çökmüş demektir. Bu kaza sonucunda, yani bu iki maddenin
birleşmesi sonucunda meydana gelebilecek patlama, yangın, yaralanmalar veya
ölümler farklı birer sonuçtur ve o anki koşullara göre gelişir. Ateş ve barutun bir
şekilde bir araya gelmesine neden olan tüm unsurlar veya bu ortamı sağlayan her
koşul bir tehdittir.
Değerli katılımcılar, tehlikeyi belirlemek yetmiyor, asıl önemli olan şu ana kadar
gördüğüm risk analizi çalışmalarında gereği gibi belirtilmemiş olan veya hiç bahse-
dilmemiş olan tehditlerdir. Tehditlerimizi görmeden kazaları önlemenin risk analizi
yapmanın imkânı yoktur.
Teşekkür ederim.
Turgay Beyin sunumunu yaptığı genel prensipler açısından risk yönetimi değerlendir-
mesi mefhumunu müteakip, benim yapacağım şey, birtakım tipik örneklemelerle risk
değerlendirme ve yönetim süreci, akaryakıt istasyonları ağına nasıl uygulanabilirin
örneklerini vermektir.
Burada gördüğünüz örnek yurt dışından, bizdeki gibi pompa görevlisi insanların
olmadığı, self servis istasyonlar. Oralarda da müşterilerin bunlara maruz kalmaması
için yine bir risk yönetimi, risk değerlendirmesi yapmışlar ve müşterilerin, pompayı
araçlarına yerleştirdikten sonra tekrar araçların içerisine girmemelerini salık vermiş-
ler. Kendilerini mümkünse aracın metal aksamına ellerini dokundurarak statik elekt-
riği boşaltmaları istemişler.. Yazılı tabelalarda bunlar var.
Ülkemizde sık karşılaştığımız, pompa sahasında olabilecek bir örnek: Standart olma-
yan taşıma kaplarıyla dolum yapılırken başka hatalar da eklenirse, örneğin bidonun
yere konulmadan başka bir şasi üzerinde statik elektriği yere boşaltmayacağı koşul-
lar da söz konusu olursa, birtakım parlamalar da söz konusu olmakta. O zaman
burada da bir risk değerlendirmesi yapıp, endüstri olarak uygun levhalar asarak
müşterilerin bu kabil taleplerle gelmemelerini temin etmeniz lazım. Yasa koyucula-
rın bunlara dikkat etmesi lazım, tabelaları gözetmesi lazım. Akaryakıt endüstrisinde
müşterilerin bu konudaki yönlendirilmelerini sağlamak üzere pompa görevlilerinden
tutun, istasyon yöneticilerine kadar insanların eğitiminin önemi ortaya çıkmaktadır.
Küçük bir mikro risk alanı seçelim, hepinizin bildiği gibi, istasyonların bir kısmında
akaryakıt servis gözleri ve bunlarda kaldırma araçları vardır. Kaldırma araçlarının
konvansiyona oranlarını biliyorsunuzdur, iki şaft üzerinde veya tek şaft üzerinde yük-
selen araç kaldırma mekanizmalarıdır bunlar. Bu tip yerlerdeki faaliyetleri sıralamak
isterseniz, aracın kaldırılmasından tutun, basınçlı araç yıkamak, yağ değişimi yap-
mak, lastikleri değiştirmek, kaynak yapmak, hatta radyatör suyunu değiştirmek gibi
faaliyetler vardır ve hepsi de kendi içerisinde uzmanlık gerektiren sahalardır.
Bu görevleri mutlaka bir şekilde sıralamanız ve sonra her birinin tehlikelerini listele-
meniz gerekir. Mesela araç devrilme tehlikesi, buradaki yere dökülmüş olan yağla-
rın temizlenmemesinden kaynaklanan kayma ve düşmeler söz konusu olabilir. Yağ
değişimi yaparken sıcak yağ damlaması neticesinde insan elinin kolunun veya diğer
uzuvlarının yanması söz konusu olabilir. Önemli olan, bütün faaliyetleri sıralayıp bu
faaliyetlerin her birinin altındaki tehlikeleri iyi listeliyor olabilmeniz.
Burada yine risklerinizi, şiddetine ve olasılığına göre sıralayıp bir skala kullanıp –bu
skala değişebilir- isterseniz 5-5 matris kullanırsınız, isterseniz 4-4, hatta 5-4, iste-
60
Bunlara bir de referans numarası verirseniz, 5-5 bir risk matrisi üzerine boston
karesine yerleştirirsiniz ve bundan sonra öncelikle neye ateş etmeniz gerektiğinin
kararını organizasyon olarak, yönetim grubu olarak veya liderlik ekibi verirsiniz ve
bununla ilgili uygum çözüm noktalarını bulmaya doğru gidersiniz.
Gelelim hadiseye biraz daha büyük çapta bakmaya. Bir istasyon şebekesi düşünün
ilk baktığımızda; istasyonlarda ekipmanlar, biraz önce bahsettiğim yanlış bidon kulla-
nımı; bunlar örnek sadece. Burada maksat, bütün genel değerlendirmeler neticesin-
de sizin bütün makro risklerinizi yine böyle bir tablo üzerine yerleştirmeniz lazım.
Hepiniz çok iyi bilirsiniz ki, ucuz atlatılan kaza raporlamaları meşhur aysberg, buzda-
ğının denizin altında görünen kısmını oluşturan kazalardır. Yani sonuçta yaralanmay-
la berelenmeyle bitmez, ancak bir gün gelir de şartlar uygun olursa, sonucu ölüme
dahi varabilecek çok yüksek maddî hasarlara ve birden fazla ölümle sonuçlanabile-
cek kazalarla karşılaşabilirsiniz. İşte onun için bu programlar sizin için çok faydalı-
dır, bunları da kategorize edersiniz, bunlarla ilgili önlemler paketini de hazırlarsınız.
Bunlar hep size trend verir.
Böyle bir program neticesinde birtakım analizlerle belirli trendleri ve belirli kalem
risklerinizi bulabilirsiniz. Biraz önceki hadisede ekipmanlarla ilgili plasmanlar yapıyor-
dunuz, burada ise belki eğitiminizi gerektirecek eğitim sınıflandırmanızı yapabilecek
sonuçlarla karşı karşıyasınız.
Oganizasyonunuzun seçeceği bir yönetim sistemi olması lazım, yani sabahki konuş-
macıların belirttiği iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının organizasyonlardaki karşılığı
olan SEÇ yönetim sistemini geliştirirsiniz. Bunu her sene gözden geçirirsiniz, belirli
kontrol noktalarınızla karşılaştırıp, geçtiğiniz dönemde bunları ne kadar doğru yapıp
yapmadığınızı gözden geçirirsiniz ve size aksiyonlar çıkar.
Herhangi bir proje yaparken, bizim istasyonlar grubunu dikkate alırsak, yeni bir istas-
yon yaptığınızda bu istasyonu sıfırdan sonuna kadar inşasının bitip de operasyonlara
teslimine kadar, hatta ilk operasyon testinde SEÇ gözetimi sürecinden geçirirsiniz.
Emniyetli pasaport sistemi uygulamaları yaparsınız; yani, sizin belli kriterleriniz olur,
bu kriterleri yerine getirmeyen sürücüleriniz tehlikeli madde taşıyamazlar. Müteahhit-
leriniz, belirli şartları yerine getirmedikçe, yani iş izin sistemlerini, yüksekte çalışmay-
la ilgili kuralları ve saireye uyum göstereceklerini ispat etmedikçe, sizinle beraber
çalışamazlar. Bunların bir akreditasyon süreci vardır. Geçmişleriyle birlikte geleceğe
yönelik rabıtaları değerlendirilip sizinle ancak o şekilde iş yapabilirler.
Bir de istasyonlarınıza tek tek gidip her bir istasyon bazında sıkı bir risk denetimi
yapabilirsiniz. Tanklarınızın kaç yaşında olduğuna, zemin koşullarına bakarsınız, örne-
ğin yakında bir dere yatağı var mıdır yok mudur gibi değerlendirmelerde bulunursu-
nuz ve istasyonlarınızda 20 yaşına gelen tankları değiştirirsiniz. Böyle bir program
sahibi olursunuz.
Örneğin herhangi bir riskli işe başlarken, bu yüksekte çalışmayı gerektiren bir iş
olsun, burada tespit edilen riskleri, o iskele üzerine çıkacak çalışanlarla gözden geçi-
ririz; okuyup anladıklarından, karşılıklı tartışmalardan anlarız. İşte risk değerlendirme
ve yönetim sürecine çalışanların katılmasından anladığımız ve bu sabah duydukları-
mızdan da son derece memnun olduğumuz süreç budur.
62
Emniyetli dolum yapmak için birtakım şartları yerine getirmek zorundayız; yani, tan-
ker dolumlarını yaparken tanker sürücülerimize tanker topraklamasını tesis etmeden
boşaltım işlemine başlamamalarını anlatmamız gereklidir. Bunu, gerek levhalarla,
yani çalışma kılavuzlarını istasyonda bulundurarak, gerekse de istasyonun altyapısı
olan topraklama değerlerini makine mühendisleri odasının denetiminde topraklama
değerlerinin ölçümünü yapıp periyodik aralıklarla yerine getirmek gerekir.
Bütün bu işleri yaparken çalışma kurullarının olması lazım. Yani enerjiyi devredışı
bırakma gibi kurallarımızın olması ve bunları öğretmemiz ve müteahhitlere anlat-
mamız lazım.
Eğitimi, gerektiğinde ve yine riske bağlı olarak çalışanlarınızın ayağına kadar götür-
mek zorundasınız. Bizim endüstrimizde PETDER üyesi olan firmalarda bu faaliyetler
biteviye periyodik olarak devam ettirilmektedir; çünkü, bizim sektörümüzde perso-
nel değişim oranı yüksektir, dolayısıyla, sık sık bu eğitim programlarını değiştirip
açığınızı kapatmak durumundasınız.
Şimdi, tipik bir risk değerlendirme programını kullanabilirsiniz. Bunu kullanmak size
şu yararı getirir: Siz, bunu vesika olarak bir sonraki dönem için saklarsınız. Yani alan-
ları belirlersiniz, alanlar içerisindeki tehlikeleri tek tek girersiniz. Onların olasılıklarını
ve sonuçtaki etki-şiddetlerini belirlersiniz, daha sonra risklerinizi tespit edersiniz,
onların altında alınması gereken tedbirleri sıralarsınız, bunları basit bir bilgisayar
programıyla ya da manuel sistemlerle de yapabilirsiniz. Biz, endüstri olarak çeşitli
vesilelerle bilgisayar yöntemleri de kullanabiliyoruz ve endüstriyle de elimizden gel-
diğince bunları paylaşmayı ülkemizin çıkarları açısından, bu memleketin üzerinde
yaşayan insanların emniyet ve güvenliğini teminen paylaşmaya sonuna kadar hazırız.
Çünkü, böyle bir sistem yurt dışında endüstri tarafından kullanılıyor. İngiltere’de yine
bizim PETDER gibi bir araya gelmiş şirketler kullandırıyor. Dolayısıyla, bizlerin de
bunu yapmaması için hiçbir sebep yok.
Sabahleyin duyduklarımız son derece cesaret verici, sadece ezbere, basma kalıp
mesafelere bağlı kalmaksızın birlikte çalışarak risk değerlendirmesi yaparak mantık-
lı doğru sonuçlara varabilmek üzere bize bir ufkun açıldığını görüyoruz. Zaten bu
olumlu çalışmayı TSE ile bir şekilde başlatmış bulunmaktayız sonucunun da gelece-
ğini ümit ediyoruz. İnşallah hep birlikte, güvenli, insanların güvenle çalışabildikleri,
güvenle servis alabildikleri çalışma ortamlarını yaratacağız .
Risk dediğimiz zaman risk altındaki alanlar kamunun can, mal ve çevre güvenliği açı-
sından risk yönetimi ve tehdit ve tehlike değerlendirilmesi ve güvenlik önlemlerinin
alınması gerekmektedir. Bu anlamda, çevre de risk yönetimi açısından en önemli
alanlardan birisidir.
Bu konuda Sayın Prof. Dr. Cem AVCI, çevre açısından risk yönetimi konusundaki
sunumunu yapacaklar; buyurunuz.
64
Programın sonundayız, herkes yorgun, benim size bir mesaj vermem lazım ve karşı-
nızda bir akademisyen var, yani riskli bir durum. Ne yapmamız lazım; önleyici tedbir
olarak, konuşmamı, net, öz ve hafif tutmam lazım; onun için hazırlıklı geldim.
İstasyonunuzda araba yıkama tesisi varsa, buradan çıkan kirli suların hangi deşarj
limitlerine göre arıtılması gerektiği net olarak yönetmeliklerde yazılmaktadır. O açı-
dan, mevcut çevre yönetmeliklerinde çok aşırı derecede bir belirsizlik yok.
Esas problem, akaryakıt istasyonlarında bir şekilde bir sızmadan dolayı yaşanan
toprak kirliliğindedir. Tank delinebilir, hatta kaçak olabilir, dolum esnasında kaçak
olabilir; toprağınızın ve istasyon altındaki yeraltı suyu kirlendiği takdirde mevcut yasa-
lar, bunları sizi, temizlemekle, iyileştirmekle yükümlü kılıyor.
Mevcut yasalara baktığınızda bunların uygulanması oldukça zor ve pahalı. Hem tek-
nik açıdan istenilen düzeydeki temizleme kriterini tutturmak imkânsız, hem, sizin,
işletici olarak buna yönelmeniz çok büyük malî külfet getirir.
Akaryakıt istasyonunda toprak ve yeraltı suyuyla ilgili çevre kirliliği oluştuğu takdirde
şu sorular akla gelir. Geçmiş faaliyetlerden, yani tankların delindiği takdirde ya da
hatlarda kaçak olduğunda geçmişte oluşan bir faaliyetten etkilenmiş sahaları nasıl
tetkik ederiz; bunlarla ilgili henüz standartlar yok.
Bu gibi problemlerle, bizden evvel, gelişmiş ülkeler karşı karşıya geldiler ve bunların
tecrübeleri var. Oldukça geniş çapta, çok da para harcamışlar. Bu konuda en fazla
deneyimi olan ülke, tabiî ki, Amerika Birleşik Devletleri’dir. 1990’dan evvel risk bazlı
bir iyileştirme metodolojileri yoktu. Amerikan halkının gözünde çevre önemli olmaya
başladığı zaman, oradaki çevre bakanlığı, kirleticilere büyük meblağlar ödeterek bu
türlü iyileştirmeye gittiler. 20 sene içinde şu neticeler ortaya çıktı:
Ülke çapında baktıklarında yaklaşık 2 milyon potansiyel sızdırması olan yeraltı depo-
lama tankı vardı ve bunların toplam maliyeti, eğer tamamen temiz yapmak için bir
girişimde bulunsalardı 300 milyon dolar para bulmaları gerekiyordu. Bütün bu faali-
yetler sonucu Amerikan Çevre Bakanlığı yetkilerinde birçok çevre fonu oluşturmuş-
lardı ve 95 yılına kadar bunların paraları tükenmişti.
Netice olarak, 90’dan sonra dediler ki: Biz bunu tamamen temizleyemiyoruz, risk
bazlı bir yönetime gidelim. Hollanda, toprak kirliliğine eskiden A, B, C seviyeleri
olarak tanımlıyordu; A seviyesinde bir liste var, diyor ki: Krom seviyesi toprakta şu
değeri aşmaması gerekiyor, krom seviyesinin aştığı takdirde o temiz toprak olmak-
tan çıkıyor.
C’de, çok kirlenmiş. A B, C türü çok basit bir yaklaşımla temiz ile kirli saha arasında
bir toprak iyileştirme kriteri ortaya koymuşlardı. Fakat, Hollanda’daki tecrübede bu
sistemin yürüyemeyeceği, kirlenmiş olan toprak ve yeraltı sularının temizlenmeyece-
ği yönünde bir kanaat getirildi. Onun için, 2000 senesinde Hollanda Hükümeti risk
odaklı inceleme ve temizlemeye geçti.
İngiltere biraz daha akıllıca davrandı, 95 senesinde direkt olarak risk bazlı çevre
yasasında yer verdi, onun için, kanuni kılavuzda 2000 senesinden itibaren risk bazlı
iyileştirme yöntemleri kullanıyor.
Biz ne yapıyoruz; Türkiye’de 2001 yılındaki toprak kirliliği kontrol yönetmeliği, esasın-
da Hollanda’nın 2000 senesinde terk ettiği, yaklaşık temiz toprak kriterini kullanarak
toprak kirliliğini tespit ediyor; yani, A seviyeleri olarak ağır metalin, kromun, toprağın
içindeki PH seviyesi 6’nın altındaysa 100 mg/kg temiz toprak olarak tanımlanıyor.
66
Bunun üzerindeki herhangi bir krom belirtisi varsa, diyelim ki 150mg/kg çıkıyorsa
o sahada, bu, kirli toprak sayılıyor ve bunun temizlenmesi 100mg/kilograma kadar
isteniyor. Yani, biz, Avrupa’daki birçok gelişmiş ülkenin, Amerika Birleşik Devletleri-
nin parası yetmediği için temizleme teknolojileri olmadığı için terk etmiş olduğu bir
sistemi biz Türkiye’de şu anda uygulamaya çalışıyoruz.
Gördüğünüz gibi, mühendislik açısından en uygun hedef, tabiî ki, hem ekonominin
hem temizleme tekniğinin optimum bir noktasını yakalamaktır. O da şunu gösteriyor
ki, çok para harcayarak toplam riski az miktarda azaltıyoruz.
Öte yandan bizim yönetmeliğimizde henüz mevcut olmayan, fakat daha evvel herke-
sin de en azından insan sağlığı koruma açısından risk bazlı yönetimin ortaya koyma-
sı gereken bir risk hedefi var. Risk hedefi de şu: Biz, istasyonlarda ne kadar kirli
toprak bırakabiliriz, ne kadar kirli yeraltı suyu bırakabiliriz sorusunun cevabı, risk
bazlı bir yaklaşımla verilebilir. Eğer hepsini temizleyemeyeceksek, insan sağlığını
tehdit etmeyecek noktayı yakalamamız lazım.
Risk nasıl oluşuyor? Kirletici kaynağı toprağa ve yeraltı suyuna nüfus ettiği takdirde
bunun, bir insana ya da bir hayvana ya da bir bitkiye ulaşması için ki buna alıcı
ortam diyoruz, bir yayılma mekanizması olması lazım; yani, bu kirliliğin toprağa girip
bir şekilde yayılması lazım.
Ancak bu üçü bir arada olduğu takdirde çevresel risk var. Bunlardan bir tanesi,
herhangi bir alıcı ortam yoksa, o zaman riskimiz de yoktur. Belki de o zaman Türki-
ye’deki mevcut toprak kirliliği yönetmeliğine göre temizleme ihtiyacı duymayabiliriz.
Onun için, bu üçünün bir arada olması lazım ki risk oluşsun.
Kirlilik bir kere toprağın içine girdiği takdirde büyük bir problemimiz var. Toprak ve
yeraltı suyu kirliliği, diğer kirliliklere nazaran daha değişiktir, akan bir suya bir kirlilik
girdiği takdirde yerinde durmuyor, yayılıyor ya da havaya kaçan bir kirlilik olduğunda
belli bir süre içinde diffüzyon mekanizmasıyla yayılıyor. Fakat, toprağın içine girdiği
takdirde bu kirlilik orada kalıyor ve uzun süre kalıyor, yani senelerce, onlarca yirmi-
lerce sene geçmişte yapılan bir endüstriyel kazanın, toprağa sızmanın belirtileri hâlâ
bugün oradadır. Bu ne gibi problem oluşturuyor? Bir defa bu, uzun süreli bir prob-
lem yani siz, istasyonu sattıktan sonra bile sizin işlettiğiniz zamanda oluşan bir kirlilik
yine orada kalabilir ya da başka bir kirliliğin, başka bir insanın, işletmenin kirliliğini siz
devralmış olabiliyorsunuz. Bu kirlilik ortada kaldığı gibi, temizlemesi de zordur; çün-
kü, toprağın içine nüfuz ettiği takdire üzerinde kalıyor bu, bir yere gitmiyor. Yeraltı
suyu da çok yavaş hareket eden bir ortamdır, kimi yerde senede bir metre hareket
67
eder, kimi yerde hiç hareket etmez, durur. Onun için, buradaki kirliliğin temizlenmesi
teknik açıdan çok zor bir mekanizmadır, onun için, ne kadar para harcarlarsa harca-
sınlar, bazen istenilen seviyelere kadar temizlenemiyor. Türkiye’deki toprak kirliliği
kontrol yönetmeliği, maalesef, bazen teknik açıdan ulaşılmayacak seviyelerde para-
metreler veriyor. Örneğin Mersin’de bazı yerlerdeki toprakta tabiî olarak bulunan
krom seviyesi yönetmeliklerin üzerindedir.
İstasyonlardaki sızıntı toprakla veya yeraltı suyuna karıştığı zaman, insan ve çevre
açısından hangi bileşimler problem yaratır, onlara bakmak lazım. Benzin dediğiniz
zaman bunlar yüzlerce bileşenden oluşur; fakat, çevre açısından ve insan sağlığı
açısından akaryakıt içindeki benzen, tolien, etilbenzen ve.. silen parametreleri bizim
açımızdan önemlidir. Bazen katkı malzemesi olarak MTB’yi kullanırlar, bazen de
daha ağır şeylerde daha ağır benzerlerde poliaromatik hidrokarbonlar vardır. Bun-
ların hepsi bulunduğu ortamda değişik şekilde hareket eder, mesela benzen suda
çok çabuk çözülür, yani yeraltı suyuna girdiği zaman çok çabuk içinde nüfuz eder
ve rahat hareket eder, toprak da onu tutmaz, toprağın herhangi bir filtre özelliği
olmuyor. Halbuki, poliaromatik hidrokarbonlar toprağı çok sever, hemen yapışır ve
yeraltı suyuna kadar nüfuz etmeme olasılığı vardır; yani, hidrokarbon içindeki her
bileşen insan sağlığına, çevreye değişik bir şekilde etki eder ve ayrıca işi zorlaştıran
da bulunduğu ortamda değişik şekilde hareket eder.
Risk nedir; esasında, günlük yaşamımıza baktığımızda birçok riskle karşı karşıyayız.
Onun için, biz, risk olarak değerlendirdiğimizde şuna bakabiliriz: Amerika’da solvent
olarak kullanılan trikmloetilen malzemesi vardır, bunlar yeraltı suyuna karıştığı takdir-
de hepsini temizleyemiyorlar, Amerika Birleşik Devletlerinde de içme suyu standardı
olarak bu trikloetilenin belli kabul seviyesi vardır, 5mikrogram/litre diyelim, bunun
altındaki PSİ ile oluşan suyu içebilirsiniz, onun üzerinde içmeyin diyor. Bu suyu gün-
lük hayatında tüketen bir insanın sağlık riski 1 ise ki düşünün, vücudumuza solvent
bazlı bir şey alıyorsunuz, bunun riski 1 ise sigara tüketiminin sağlığınızda yarattığı
risk bundan 1 milyon 800 bin kat daha fazladır. Kabul edilebilir solventli suyu içme-
ye nazaran araba kazasındaki sağlık riskiniz 120 bin kat, bulunduğunuz ortamdaki
hava kirliliğinden dolayı sağlık riskiniz 110 bin kat daha fazla. Onun için, risk olarak
bunlara bakmak lazım.
Diğer risk nedir; ortalama 70 senelik ömrünüz varsa, yoksulluk bir insan 70 sene-
lik ömründen 10 yılını götürüyor. Sigara; tüketiminde ise günde bir paket sigara bir
erkeğin 70 senelik ömründen 6,4, hanımların ise 2,3 senesini götürüyor. İşsizlik
önemli faktör; bir yıl işsiz kalırsanız 1,5 yıl ömrünüzden götürüyor. Hayatın içinde
böyle riskler var.
Bu durumda da toprak kirliliğinin ve yeraltı suyu kirliliğinin belli bir riske göre temiz-
lenmesi lazım; çünkü, öteki türlü biz bunu sağlayamıyoruz.
Risk tanımı nedir? Bir kere riskin tehlikesi var, yani bu zehirdir. Biraz evvel bahset-
tiğim benzen malzemesi hidrokarbon bir kanserojen malzemedir. Bu benzenin bir
şekilde insan vücuda girmesi gerekiyor ki risk oluştursun; yani, bu, soluma olabilir,
68
temas olabilir, içerme olabilir. Riski zarar potansiyel olarak tanımlarız. Risk seviyesi
iki türlü tanımlanıyor risk modellerinde; ya bir kanser riskidir ya da bir zarar oranı-
dır. Kanser riski de şöyle tanımlanıyor: Biz, toprakta ve yeraltı suyunda ne kadar
kirlilik bırakalım ki, bir insanın onbinde 1 ya da yüzbinde 1 kansere yakalanma oranı
olsun. Durum bu.
Bu risk, esasında, biraz evvel anlattığım riskler karşısında ufak, cüzi bir risk. İnsan
hayatı boyunca hastalıktan dolayı, kanserden dolayı, hava kirliliğinden dolayı vücu-
dunda oluşan riskler ve bunun neticeleri buradaki toprağın içinde bırakacağınız top-
rak kirliliği ve yeraltı su kirliliğinden çok daha fazladır. Onun için, makul bir yaklaşım-
la biz diyoruz ki, kirlenmiş bir yeraltı suyu varsa, bunu şuraya kadar temizleyelim,
gerisi risk olsun, risk olarak kalsın.
Her sahanın kendine has bir özelliği vardır. İstasyonlar kendine has tehlikeli malze-
meler içeriyor, onların belli riskleri var. Bu riskler nasıl tespit edilir; eğer, risk bazlı
yönetim modeline gideceksek çevre temizliği konusunda, bu soruların cevaplanması
gerekiyor. Türkiye’deki yasalar eğer değişecekse risk bazlı bir yönetime geçmek
için, bütün bunların çok detaylı bir şekilde cevaplanması ve prosedürlere bağlanma-
sı gerekir.
Risk yönetiminin fayda-maliyet analizi nedir ve ne kadar risk kabul edilir; en önemli
soru budur. Örneğin bir benzin istasyonumuz var ve burada bir kaçak oluşmuş,
kaçak olduğu için bu jeolojik ortamdan aşağı doğru sızıyor ve oradaki toprağı kirle-
tiyor. Topraktan iyice aşağı iniyor, oradaki yeraltı suyunu kirletiyor, yeraltı suyu da
tabiî olarak nehre doğru gidiyor. Burada bir kirlilik kaynağımız var, kirlilik kaynağımız
da tabiî ki, benzin istasyonundan aşağı girmiş olan toprağın içindeki kirlilik, çünkü
orada hapsolmuş durumda.
Şimdi, kirlilik kaynağı belli; sahadan bir şekilde dışarıya çıkması lazım. Burada da
gördüğümüz gibi, yeraltı suyuyla bu hareket ediyor, yani sahanın dışına bir mekaniz-
mayla gidiyor.
Bir kuyu var ve koyu da bir çiftliği besleyen yani çiftlik tarafından kullanılan bir kuyu
ve o kirlilik yeraltı suyuna kadar gidiyor. Orada bir tane de golf safhası ve bir tane
adam var diyelim. Türkiye’deki mevzuatlara göre burada bütün sahayı temizleme-
niz lazım, sahanın içini, sahanın dışını ve çok düşük seviyelere kadar temizlemeniz
lazım. Bunu teknolojik açıdan yapmak çok zor, teknik açıdan da yapmak çok zor.
Fakat, risk konusunu benimserseniz o zaman burayı nereye kadar temizlemem
lazım ki, bu yeraltı suyu kirliliği azalsın ve kullanıcılar belli bir risk altında maruz kal-
sın, kabul edilebilir risk, bunu araştırıyoruz. Tabiî, bunu yapmak için sahadan bir sürü
veri almanız lazım. Oranın jeolojisini çok iyi bilmemiz lazım, bir sürü kuyu koymanız
lazım, yeraltı suyunun hızı nasıl bitiyor, yeraltı içinde nasıl yayılıyor, toprağın hidro-
karbonu tutma özelliği var mı bunların araştırılması lazım. Bunun başka bir nedeni
de esasında şu anda da mevcut olan, biraz evvel bodrumlardan bahsediyorduk,
bu çiftliğin altında bir bodrum olduğu takdirde, bu toprağın içinde nüfuz etmiş olan
69
hidrokarbon, zaman içinde de bodrumun içindeki hava kalitesini de olumsuz şekilde
etkileme olasılığı vardır; yani birdenbire çevre problemi yerine bir sağlık ve tehlike
problemi ortaya çıkıyor.
Mevcut yasal yaklaşımda her sahayı aynı görüyor, yani dağ başındaki bir benzin
istasyonunda oluşan kirlilik ile sizin SİT alanının hemen yanında açılmış bir benzin
istasyonunun riskini aynı görüyor; halbuki, risk yaklaşımı bunu sınırlandırıyor. Alıcı
yoksa riskimiz daha az; yayılma potansiyelimiz yoksa riskimiz daha az.
Her yerde uyum gereksinimi. Biraz evvel anlattım; kirliyse sahanın hepsini temiz-
lemeniz lazım, halbuki risk yaklaşımında sahanın dışına çıkarken maruz olunacak
noktalarla da uyum olması lazım, yani oraların da temiz olması lazım. Son kullanıma
bağlı olmayan genel standartlar, saha şartları; bu çok genel bir yaklaşım. Sizin saha-
nın altında çok geçirimsiz killi toprak vardır, o hiçbir yere gitmiyordur, senelerce
orada kalacaktır, buna rağmen mevcut yasa diyor ki: Temizle. Burada saha şartları,
eğer uygun olduğunu görürsek, biz oradaki kirliliği o kadar da temizlemeye yönelik
bir yatırım ya da maliyet söz konusu olmayabilir.
Burada risk bağımlı bir temizleme var. Mevcut yasal yaklaşımın getirdiği sorun çok
yüksek maliyete neden olacak, risk yaklaşımı ise etkin maliyet. Bir de risk yöneti-
mine bağlı olarak bu kirlilik kaynağınızı kontrol ediyorsunuz, yayılma mekanizmasını
kesiyorsunuz ve algılayıcıyı koruyorsunuz. İstasyonlarda oluşacak kirliliğin çevre risk
bazlı yönetimle iyileştirilmesi yapılırsa,ülkenin hem ekonomik açıdan hem teknik açı-
dan fayda sağlayacak bir yaklaşım olarak görüyorum.
Sayın Cem AVCI da, biraz önce kısaca değindiğim gibi, önemli risk alanlarından biri-
si olan çevre konusundaki risk ve tehditlerin tespiti ve önlenmesi konusunda bize
bilgiler verdi. Kendisine tekrar teşekkür ediyoruz.
Bu babtan olmak üzere Sayın Şükrü ÖZER de risk yönetimine ilişkin mikro ve makro
yaklaşımlar çerçevesinde bize örneklemeler yoluyla risk değerlendirmesi ve önlen-
mesinde önemli yaklaşımlar getirdi.
Akabinde, önemli risk alanlarından birisi olan çevre konusunda da Sayın Cem Avcı,
risk yönetimi ve riskin önlenmesi konusunda bilgiler verdi.
70
OTURUM BAŞKANI:
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
—————o—————
Bu bölümün ana konusu, şu anda kamu tarafından yayımlanmış olan çok sayıda
yönetmelik, düzenleme, teknik mevzuat var, bunlarla ilgili doğrudan sorular var, bu
soruları sorabiliriz. Biliyoruz ki, sektördeki çalışan arkadaşlarımız tarafından zaman
zaman yönetmelik ve mevzuatlarla ilgili çelişkili veya çatışma arz eden konular var.
Binaların yangından korunması yönetmeliği, akaryakıt istasyonlarına yönelik TSE
12820, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yayımlanan yönetmeliklerdeki bazı
düzenlemeler zaman zaman birbirleriyle de çelişebiliyor veya farklı değerler ortaya
çıkabiliyor. Bunlarla ilgili görüş ve önerilerinizi alabilirsek memnun olurum.
Buyurun.
KATILIMCI
Doğalgaz sistem ve tesislerimizde en modern, ulusal ya da uluslararası standarda
uygun yangın sistemlerimiz mevcut; ancak, bazı Anadolu’da bilhassa yörenin idare
71
amirleri gelip kum kovası, kanca, kazma gibi şeyler istiyorlar. Son derece modern
yangın sistemleri olduğu halde bunların olmamasını bir eksiklik olarak ikaz olarak
yazıyorlar. Ne derece gerekli bunlar, hatta bazen oluyor ki, bunlara bizim ihtiyacımız
olmaması nedeniyle diğer personelimiz tarafından başka amaçlı kullanılıyor, rasgele
de atılıyor. Bir de çevrede görünüşü hoş olmayan bir durum oluşturuyor.
Teşekkür ederim.
Tabiî, burada geçiş döneminde küçük bir sıkıntımız, 4857 sayılı Kanunun geçici 2
nci maddesindeki yürürlük ifadesinden kaynaklanan bir sıkıntı; ondan dolayı şu anda
eski tüzük ve yönetmelikler de bir süre hukuken yürürlükte; ama, kısa sürede bu
sorun da aşılacak ve onlar yürürlükten kalkmış olacak; Kalkınca, artık, iş sağlığı ve
güvenliği mevzuatı insanlara bu şekilde adım adım yol tanımlamıyor, tariflemiyor, bu
yöntemlerin tamamını risk analiz ve değerlendirme çalışmaları sonunda belirlemiş
olmanız gerekiyor.
KONUŞMACI
Değerli katılımcılar, yönetmelik yürürlüğe girmeden önce hepinizin de bildiği gibi,
her belediye kendi sınırları içerisinde uygulamak üzere müstakil yönetmelikler yapıp
uygulamaya konuyordu. Binaların yangından korunması hakkında yönetmeliğin en
büyük ve en temel amaçlarından biri de bu türlü önlemleri tek bir çatı altında topla-
mak, uygulanabilecek bütün imkân ve kabiliyetleri bir arada bulundurmak ve ülkenin
tümünde özellikle yönetmeliğin kapsam maddesinde de belirtildiği gibi yeni yapı-
lacak yapılarda uygulamak. Bu yönetmelik yürürlüğe girdikten sonra belediyelerin
daha önce çıkardıkları yönetmelikler devreden çıktı, yürürlükten kaldırıldı.
72
Öğleden önceki sunumumda zaman kısıtlı olduğu için, istasyonlarda alınacak önlem-
leri madde madde geçiştirmeye, başlıklarını arz etmeye çalıştım. Özellikle yeni
yapılacak herhangi bir akaryakıt istasyonunda, sorunuzda yer alan kum kovası gibi
herhangi bir önleme veya tedbir açısından herhangi bir şey bulundurulmasına gerek
yok. Yönetmeliğin ilgili maddeleri istasyonun konumuna göre, bilmem neyine göre
alınacak her türlü önlemi, söndürme ve kurtarma önlemlerini sıralamış; ancak, yerel
itfaiyecilerin bazı alışkanlıkları nedeniyle veya daha önceki uygulamadan gelen alış-
kanlıklar nedeniyle bu türlü şeyleri sormaları belki lokal bir uygulamadır, ama yönet-
melikle şu anda bir alakası bulunmamaktadır. Bilmiyorum cevap teşkil etti mi.
KONUŞMACI
Buna küçük bir ilave; 2002 yılında Körfez bölgesinde bir dolum tesisi tamamen yan-
dı, tanklar biliv oldu, isim vermeyeyim burada. Enteresandır, ben de oranın fotoğraf-
larını çektim olaydan sonra, tesisin yanmayan tek köşesi vardı, kum kovalarının ve
kazmaların olduğu köşe.
Teşekkür ederim.
Uygulamayla ilgili 4 üncü maddede, bir açıklık getirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce mevcut mevzuata uygun olarak inşa edilip
ruhsat almış veya yapı ruhsatı alınıp yapımı devam eden yapı, tesis, işletme ve bina-
larda bu yönetmelik uygulanmaz diye yorumluyoruz; bu yorumumuzda haklı mıyız
değil miyiz? Buna açıklık getirilmesini talep ediyorum.
Burada amaçlanan şudur: Yeni yapılacak yapılar açısından, eğer herhangi bir yapı
yapılmış, ruhsat alınmış, amacı dışında işletmesine devam ediyorsa zaten bir prob-
lem yok. Mevcut yapılarda ise kullanım amacı değişmişse ve yönetmelikte belirtilen
bina sınıflarına göre kullanım amacı değişmişse, o değişen yeni amaca göre burada
belirtilen önlemleri almak durumunda. Bu arada, kullanım amacı değişirken binada
birtakım tadilatlar da yapılması söz konusu. Bu tadilatlar büyük onarım gerektiren
ve ruhsat alma zorunluluğunu gerektiren tadilatlar kapsamındaysa yine kullanım
amacına göre yapılacak tadilat neyse o amaca göre burada belirtilen önlemleri ve
tedbirleri alması amaçlanıyor.
Buyurun.
75
Sabahattin ÖZÇELİK (Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Daire Başkanı)
Bu yönetmeliğin karıcısı ben olduğum için o soruyu ben cevaplandırayım.
Rıza Beyin verdiği cevap doğrudur. Arkadaşımızın, herhalde, birinci ile ikinci paraf-
lar arasında bir çelişki varmış gibi düşüncesi doğru değil; çünkü, mevcut binanın
tanımı vardır içinde, o mevcut bina, eğer, yönetmeliğin yayımından önce ruhsat alın-
mışsa bir yapı için, o da mevcut bina sayılır. Dolayısıyla, bu yönetmelik uygulanmaz,
bu yönetmeliğin geçici 1 ve 2 nci maddelerine tabi olur; ama, biz, şimdiki yaptığımız
değişiklik çalışmalarında yönetmeliğe mevcut binalarla ilgili bazı hükümler koymak
suretiyle yönetmeliği geçici maddelerden de kurtarmak istiyoruz. Onunla ilgili altı
aydır çalışmamız var.
Takdir edersiniz, mevcut binalarla ilgili düzenleme yapmak fevkalade zor. İstanbul
itfaiyesiyle çalışıyoruz, İTÜ, Bayındırlık Bakanlığıyla birlikte çalışıyoruz. İnşallah, bu
çalışmalarımız için
benim öngördüğüm süre bu yılın ilk yarısı sonuydu, ama onu beceremeyeceğiz, eli-
mizde değil; çok çeşitli kuruluşlardan, başta sizin derneğiniz olmak üzere, bazı öneri-
ler geldi. 29 kuruluşa tekrar sorular sorduk. Söz gelimi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına, bugünkü konu olan akaryakıt ve LPG’lerle ilgili bölümün özellikle gözden
geçirilerek sizin bakanlığınız kanalıyla çıkarılmış olan tüzük ve sonradan çıkarılan
yönetmelikler karşısında ne yapmamız gerekir, ne türlü değişiklikler yapmamız gere-
kir konusundaki sorumuza net cevaplar alamadık. Tekrar bir yazı yazmayı düşünü-
yorum özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına. Biz, yönetmeliğin yapıcısı
olarak, bu sekizinci kısım olarak, 102 nci maddeden 124 üncü maddeye kadar olan
bölümü yönetmelikten çıkarmayı bile düşündük; çünkü, tamamen Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerle ilişkili, ama, özellikle
tüzük 1973 tarihli, tabiî günümüzün ihtiyacına tam cevap vermeyen hükümler ihtiva
ettiği için zaten oraya düzenlemeler getirmiştik; ama, yeni düzenlemelerde, bakan-
lık, bu konularda tatmin edici düzenlemeler getirdik, yaptık varsayımından hareketle
bizim soracağımız sorulara cevap gelirse, biz, bu bölümde düzenlemeleri asgariye
de indirebiliriz ya da önerileriyle değişiklikler yapabiliriz veyahut da birlikte çalışmak
suretiyle yeni düzenleme de yapabiliriz.
Onun için, biraz daha zamana ihtiyacımız var. Yangın Güvenlik Dergisine yazdığım
yazıda da bunu söylemiştim, söz de verdim; ama, yine de ihtiyat payını koymuştum.
Çünkü, Türkiye’de birkaç kuruluşu, hele hele günümüzde çok güzel olan sivil toplum
örgütleriyle birlikte yapılan çalışmalarda zaman unsurunu ortaya koymamak lazım,
zamanı biraz geniş tutmak lazım; çünkü, Türkiye, sivil toplum örgütlerine müracaat
etmeye yeni yeni alışıyor. Bir sivil toplum örgütü bizi burada topladı, çok güzel bir
olay, geçmişte bunlar pek olmuyordu. Dolayısıyla, o saygıyı sağlayarak, ama 2005’i
taşırmamak kaydıyla bu işi bitirmeye uğraşıyoruz. Şu anda buradayım; ama, ben
Bayındırlık Bakanlığından telefon bekliyorum, çalışmaları tekrar toplantı şeklinde
devam ettirme, 10-15 gün sürekli toplantı; çünkü, ekim ayında İstanbul’da 10 gün
76
toplantı yaptık, orada sivil toplum örgütlerinden de davet ettik konuyla ilgilileri, kat-
kıda bulundular; ama, Ankara’ya döndüğümüzde, Bayındırlık Bakanlığı Yüksek Fen
Kurulunun ayrıca bir incelemesinden geçti. Konu son derece teknik olduğu için,
bizim, onlara karşı saygımız sonsuz, çünkü hepsi konunun uzmanı kişiler. Onların
görüşünü bekliyoruz, geldikten sonra devam edeceğiz.
Yeni binalar için bir sorun yok, yönetmelik şu veya bu şekilde yürüyor, mevcut bina-
larla ilgili hükümlerin inşallah konulması suretiyle uygulanabilir bir yönetmelik haline
getireceğiz.
Geçenlerde Sait Halim Paşa Yalısına İstanbul Belediyesi ruhsat verdi otel olarak kul-
lanmak üzere, hiçbir yangın tedbiri alınmadan. Niye alınmadı; otel olarak kiralanmış,
Anıtlar Yüksek Kurulu da karşısına çıkıyor “bu bina eski eserdir, anıt eserdir, bir
şey yapamazsın” diyor; yangın yönünden önlem alabilmek için de buna ihtiyaç var;
belediye sıkıntıya düştü. Beni de itfaiye daire başkanlığından aradılar ne yapabiliriz
diye “ruhsat vermeyeceksiniz...” Ama şöyle yetki var, böyle yetki var... Böyle, şöyle
yetkiyle yaparsak yine başa döneriz, o zaman hiç mevzuata gerek yok, Türkiye’de
yangın önleme konusunda bir ilktir bu yönetmelik ve bu ancak 2002’de çıkmıştır
Türkiye’de. Singapur’da bundan 30 yıl evvel çıkmış. Avrupa Birliğine girmeye çalışı-
yoruz, oralarda bu örnekleri genellikle oralardan alıyoruz, onun için bizim standartla-
rımızın üzerinde de bazı hükümlerimiz var. Bizim TSE de yeni esas kabul ederek ki,
bazı yerlerde yeni tercüme ederek uygulamaya koyduğuna göre, bizim yaptığımız
işin de doğru olduğuna inanıyorum. Yıl sonunu geçmemek hedefimiz.
Teşekkür ederim.
Aynı konuda veya bu konuda devam eden önerisi var mı; en azından ben önümdeki
notlardan bir şey hatırlıyorum; zaman zaman örneğin TSE standartlarıyla buradaki
binaların yangından korunmasıyla ilgili yönetmelikteki bazı sayısal bilgilerle çelişkiler
çıkabiliyor. Nota baktığım zaman, mesela istasyon sahası içerisinde 20 metreküplük
yangın su deposu ihtiyacı, öbür tarafta TSE’de farklı ölçüler vesaire.
Burada en azından bir yönetmelik tadilatı var, gündemde değişiklikler var ve sivil
toplum örgütlerinden, ilgili kamu kurumlarından da görüşleri alıyor değerlendiriyor-
sunuz. Sahadaki boyutuyla baktığımızda, sahadaki insanlar olarak burada aksayan
konulardan biri, TSE standardındaki bir başka rakam, yönetmelikteki farklı bir
rakam, dolayısıyla, bir saha denetimi olduğunda veya bir ruhsatlandırma aşamasına
geldiğinizde, iş sahibi, yatırımcı, bir anlamda zarar görüyor. Dolayısıyla, en azından
standartlar ile bu yönetmelikler arasındaki rakamsal uyumların ve organizasyonel
uyumların bu tadilat aşamasında bir kez daha elden geçmesinde, değerlendirilme-
sinde fayda var.
Bir soru var, siz sorun, sonra soruya yanıt olarak alalım.
77
Hülya DİNÇER (TURCAŞ)
Hemen bu konuyla ilgili olarak aklıma gelen bir şey var; acaba referans vermek söz
konusu olamaz mı? Diyelim ki, temel olarak o yönetmelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı konusundur ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da bu konu-
da bir yönetmelik çıkarılmıştır, ama benzer konuyu İçişleri Bakanlığı da ele almak
zorundadır. Acaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılmış olan
şu şu yönetmeliğe referans vermesi söz konusu olamaz mı? O zaman, bu tip prob-
lemlerden uzak kalırız, çelişkilerle karşılaşmayız ve sahada çok daha rahat ederiz
diye düşünüyorum.
KONUŞMACI
Birlikte cevaplayayım.
TSE’den arkadaşlar vardı, sabahleyin de Abdullah Bey sunum yaptı. TSE de geçmiş-
te çıkardığı standartları revize etmek için çalışma başlattı, niye başlattı; biz, çağdaş
uygulamalara biraz geride kaldık, her konuda, sadece yangın konusunda veya LPG
konusunda falan değil. Dolayısıyla, bu çalışmayı başlattı ve TSE’de de bir standar-
dın çıkması ya da değiştirilmesinin sürecini sabahleyin izledik, oldukça uzun zaman
oluyor.
yok; ama, Rıza Beyin de söylediği gibi, devlet binalarının yangından korunması hak-
kında yönetmelik vardı bu yönetmelikten evvel, o yönetmelikten kalma ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılmış olan ve belediyelerce mahalli ola-
rak çıkarılmış olan yönetmelikte, ama yürürlükten kaldırılmış olan yönetmeliklerdeki
hükümlere dayalı olarak insanlar arayabiliyorlar. Bu bireysel uygulamadır. Bunların
da sonunda üstesinden geleceğiz inşallah.
Bu bağlamda, TSE ile ilgili özellikle 12820 ile ilgili önemli gördüğüm bir hususu siz-
lerle paylaşmak istiyorum, PETDER toplantılarında da dile getirmiştim. Çıkacak olan
standart, az önce de Total’den beyefendinin değindiği konu, 12820 çıktığı ve geçerli
olduğu tarihten önceki istasyonlarda nasıl uygulanacak? Çünkü, biz, sahada şununla
karşılaşıyoruz: Yönetmelik, standart Resmî Gazetede yayımlanıyor, ertesi gün denet-
lemeci arkadaşlar gelip istasyonlarda bu emniyet mesafelerini arıyorlar.
Önerim: Belli makul bir süre verilip –bu, beş yıl, on yıl olabilir- bu süre zarfında istas-
yonda yapılacak tadilatlar esnasında bu mesafeler aralanabilir, aralanamayan mesa-
feleri tutturamayan istasyonlarda o günün şartlarına uyamıyorsa gerekliyse eğer,
kamunun faydası önde geleceği için belki de kapatılabilir.
Müsaade ederseniz 2 de sorum var: Bir tanesi Aydın Beye. Yanlış hatırlamıyorsam,
atık yönetmeliği ve maliyetlerden bahsedildi. Serbest piyasa şartlarında faaliyet gös-
teriyoruz 1 Ocaktan itibaren. Atık yönetimi dediğimiz zaman atıktan uzaklaşması,
bunlar birer maliyet. İstasyon işletme maliyetlerinin yatırım maliyetlerine etkisi var.
Bunlar nasıl denetlenecek, sektörde nasıl bir denetleme mekanizması var?
İkinci sorum Saadettin Beye: Şirket çalışanları şirketten ayrılıp müteahhitlik hizmeti
veya dışarıdan danışmanlık hizmeti veremezler eğer doğru anladıysam, bu sektörde
bilgi birikimi, tecrübe kaybına sebep olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
79
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Aydın Bey, önce sizden alalım.
Bir de şu var: Türkiye’de bu dönemde seslendirdiğimiz bir konu var, bir çevre endüst-
risinin oluşturulması. Ne demek çevre endüstrisi; arıtma tesislerinden atık bertaraf
tesislerine kadar –ki, entergre tesislerden söz ediyorum- ve bunların bütün know-
howlarının, bütün alet, edevat ve ekipmanlarının yapımı, montajı, işletilmesi, bununla
ilgili eğitim ve uzmanlık çalışmalarının gerçekleştirilmesini bünyesinde barındıran bir
çevre endüstrisi sektörünün oluşturulması Bakanlığımızın hedefleri arasında.
Türkiye’de çok ciddî anlamda faaliyet gösteren müteahhitlik firmaları var; ama, ben,
bu sektörde faaliyet gösteriyorum ya da kamu nazarında ya da müşterisinin, sektö-
rünün nazarında tamam, bu sektör ya da bu firma çevresel endüstri konusunda çalı-
şıyor diyebileceğimiz, maalesef, şu anda firma ya da firmalar neredeyse yok dene-
cek kadar az. fAaliyetleri itibariyle çevreci faaliyetler gösteriyorlar, çevre endüstrisi
oluşturuyorlar; ama, bunların bir formatı gelişmedi, bir sektörü oluşmadı; bunun
oluşması konusunda bizim çalışmalarımız var, sektörü bu yönde tetiklemeye çalı-
şıyoruz tabir caizse, harekete geçirmeye çalışıyoruz ve bu faaliyetlerin toplamının
bir çevresel endüstri faaliyeti olarak tanımlanması yolunda çalışmalarımız var; ama,
eleştiriniz haklıdır, Türkiye’de şu andaki bertaraf ücretleri gerçekten çok pahalıdır.
Denetim konusuna sabah temas etmiştim, denetim konusundaki bizim temel belge-
miz ulusal atık taşıma formu. Ulusal atık taşıma formunun şu andaki işleyişi konusun-
da bizim de tespitlerimiz ve sıkıntılarımız var. Bunun üzerinde bir çalışma yapıyoruz;
ama, buradan çok açık bir davette bulunmak istiyorum: Bu anlamda sektörün tespit
ettiği yanlışlıklar varsa, biz, bunu, gerek yazılı gerek sözlü olarak yapılan çalışmala-
80
rımıza yansıtmak üzere sizlerden bekliyoruz. Bu manada ulusal atık taşıma formunu
istenilen ideal düzeye oluşturduğumuz zaman, fonksiyonel anlamda geliştirdiğimiz
zaman pek çok sorunun da çözüleceğini de düşünüyoruz.
Teşekkür ederim.
Şimdi, sizin verdiğiniz örnekteki olaya baktığımız zaman da, maalesef, bizim bu
konuda bir rekabet geliştiremeyişimizden kaynaklanıyordu. Şu anda şu veya bu
şekilde bir bertaraf tekeli var maalesef. Burada bir cazibeyi geliştirmek durumunda-
yız, cazibe nasıl gelişir; düzenlemeler, sizi, tehlikeli atığınızı bertarafa mecbur eder,
bununla ilgili yaptırımlar getirir, bununla ilgili de bir sektör çıkar, ben bu işi daha
ucuza yapacağız, ben bu işi daha efektif yapacağım; maliyetlerinizi bir hayli düşürü-
cü size cazip teklifler getirecek. Ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Şu andaki çalışma,
maalesef, tekel ağırlıklı bir çalışma olduğu için sektör rekabete açılamadığı için biraz
işin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor.
Teşekkür ederim.
4857’nin geçici 2 nci maddesi şöyle diyor: “Yenileri hazırlanıncaya kadar eski tüzük
ve yönetmeliklerin hükümleri yürürlüktedir” Hukukçular, her bir maddenin karşılığı
yeni bir madde düzenlenmediği sürece bu maddeler yürürlüktedir gibi bir yorum yap-
tı; ama, bu, hukukçuların, kanunu hazırlayan da bilim kurulu da hukukçu profesörler-
den oluşuyor, böyle bir şey çıktı ortaya; ama, bu, istenen, beklenen, amaçlanan bir
sonuç değil; bu, bugünlerde çözülecek, olmazsa bir kanun maddesiyle çözülecek;
yani, fiilen hukuken yürürlükte, ama kalkmış olması gerekiyordu ve önünde sonunda
kalkacak. Yani, parlayıcı patlayıcı maddeler tüzüğünü unutacağız artık, iş sağlığı ve
güvenliği tüzüğünü unutacağız, eski mevzuatın tamamını...
KATILIMCI
O konu önemli, gerçek mi tüzelkişi mi; çünkü, sektörde bilgi birikimini kaybetmemek
lazım. Birçok arkadaşımız belli bir süre çalışıyor, sonra belli konularda eğitimci ola-
rak bize yardımcı oluyor, gerçek kişi olarak olamıyorsa bile tüzelkişi olarak muhak-
kak olması lazım diye düşünüyorum.
KATILIMCI
Belki burada bir uzmanlık lafını koyabiliriz veya eğitimcilik gibi vesaire gibi; çünkü,
Avrupa’da bu sistem işliyor, bunu çok iyi biliyoruz.
İki konu; bir tanesi, formun kendisiyle ilgili, onu önermek istiyorum; ikincisi de dene-
timle ilgili. Formla ilgili olarak bu türlü atıkların ulusal atık taşıma formuyla taşınması
bir yasal yükümlülük; yalnız, uygulamalara baktığımızda yağ konusunda birsürü işlet-
me bu yağları topluyor, yok motorine katılıyor vesaire devam ediyor.
İkincisi denetim; ne yazık ki, bu uygulamada bakıyoruz ki, başta kamu kurumları
ilk yönetmelik ve kurallara uymaları gerekirken, bugün İETT, EGO, Karayolları gibi
elinde büyük miktarlarda atık yağ oluşan işletmeler, yönetmeliği 1,5 senedir hiçbir
şekilde uygulamıyorlar ve kurallara uygun olmayan bir şekilde rahatlıkla satıp herhan-
gi bir şekilde bunun belgelenmesi, takibini yapmıyor.
geliyorsa, bu kamu kurumu olsun, özel sektör olsun;yani, şu anda ben buradan size
taahhüt edebilirim ki, 1,5 senedir atık yağların kontrolü yönetmeliği Türkiye’de hiçbir
yerel yönetim tarafından yerine getirilmemiştir.
Özellikle son birkaç aydır Türkiye’de sahtecilik ve fason iş bir hayli medyanın gün-
deminde, artık çok önemli belgeleri bir tarafa bırakalım, paralar basılabiliyor, aslına
uygun ya da benzetilmek suretiyle birtakım belgeler bazı kötü niyetli kişilerce çoğal-
tılabiliyor. Ne yapılabilir; bu, asgariye indirilebilir.
Sabah ifade etmiştim, biz, bunda, gerek katılımcılık gerekse uygulamanın sıhhatli
olabilmesi için eğitim, altyapı, bununla ilgili düzenlemelerin geliştirilmesi noktasında
bir geçiş süresi verilmesini de yönetmelikte öngörüyoruz; ama, eksiklikler olabilir,
belki ideal olanı bu değil, ama Türkiye şartlarında yaşayarak, uygulayarak görece-
ğiz. Bunu nasıl önleyebiliriz; Katılımcılıkla önleyebiliriz. Önerileriniz her zaman bakan-
lığımızca değerlendirilir, kısa süre içerisinde işbirliği halinde bunu çözebiliriz diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Buyurun.
Teşekkür ederim.
85
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Buyurun.
KONUŞMACI
Çok katlı binalarda yangın merdivenleri, binalar kullanım amaçlarına göre belirli sınıf-
lara ayrılmış ve bu kullanım amacına göre de özellikleri ayrıntılı açıklanmış. Konut
binaları içini, hangi binanın çok katlı olduğu da tariflenmiş. Yapım aşamasında, daha
doğrusu projelendirme aşamasında normal merdivenlerin yangın merdiveni olarak
da özelliklendirildiği takdirde ayrıca bir yangın merdiveni olarak dışarıdan bildiğimiz
anlamda bir yangın merdiveni yapılmasına zaten gerek yok; ancak, normal merdiven-
ler –konut binaları için söylüyorum- yangın merdiveni özelliğinde yapılmamışsa veya
o özelliklere sahip değilse, dışarıdan yangın merdiveni özelliği tanımlanan özelliklere
göre bir yangın merdiveni yapılması gerekiyor.
Geçtiğimiz mart ayında çıkarılan acil müdahale kanunu denizlerde; bu önemli bir
başlangıçtır. Bu manada birtakım düzenlemeler getirmektedir.
Öte yandan, gemilerden atık alınmasıyla ilgili limanlarda atık kabul tesislerinin kurul-
masıyla alakalı, yine, Denizcilik Müsteşarlığıyla müştereken çıkarılmış bir yönetmelik
söz konusudur. Bu iki çalışma bir anlamda, bu manadaki problemlere de belli ölçü-
de cevap verebilecek niteliklerdedir. Türkiye’de Türk boğazları üzerinden akaryakıt
transferi konusunda her geçen gün artış ve beraberinde de geometrik olarak büyü-
yen bir risk söz konusu. Bunları önlemek ancak bu manadaki düzenlemeleri çok
akılcı bir şekilde hayata geçirmek ve iyi yetişmiş bir uzman kadroyla da bunları takip
etmek gibi bir mecburiyetimiz var.
Biz, özellikle İskenderun Körfezinde batan Urla Gemisinden sonra Türkiye’de deniz-
ce kıyısı olan 31 ilin valiliği marifetiyle il müdürlüklerimiz marifetiyle bölgelerinde
bulunan batık gemilerin bir envanterini istedik, bu manada problemleri tespit etmek
86
istedik; bu ve buna yakın 60 geminin çeşitli nedenlerle bağlı, yan yatmış ya da bat-
ma tehlikesinde olduğunu tespit ettik ve ilgili idareye, bununla ilgili önlemleri almak
üzere anında durumu bildirdik ve takip ediyoruz. Denizcilik bizim işimiz değil, ama
kirliliğin olduğu her yerde Çevre ve Orman Bakanlığı var.
Teşekkür ederim.
KATILIMCI
Direkt sorumun cevabı olmadı; aslında, salonda bu işin uygulayıcıları var, İstanbul
Boğazında, Marmara’da, Anadolu ve İstanbul yakasında LPG tankerlerini nakledi-
yorlar, onlar belki daha iyi cevap verebilir hangi tedbirleri alıyorlar. Batan RO-RO
gemisinde –ben gemiyi görmedim, şu anda denizin içinde- yeterli tedbir alınmadığını
düşünüyorum; ama, resmiyette söylenen yeterli tedbirler alınmıştı; tabiî, orası bana
bir soru. Onun için gündeme getirdim.
KATILIMCI
Erol Bey, küçük bir ilavem olacak. Bu tamamen bize has bir olay; ne demek istiyo-
rum: Gemi üzerindeki LPG tankları iyi bağlanmamış, bunun binlerce örneğini görüyo-
ruz akşama kadar, kamyonlardan bir başımıza taş düşmediği kalıyor. Bu iş disiplinle
alakalı bir şey. Bir armatör bu işi çok güzel yapar, aldığı tankları çok güzel bağlar,
sabitler, monte eder, ilgili yere kadar götürür ve boşaltır ya da oraya indirir. Biri
de biraz gelişigüzel yapar. Bu LPG tanklarının RO-RO gemilerinden düşmesinin tek
nedeni işin düzgün yapılmaması; yoksa, ilk defa yapılan bir transfer değil, yani işin
özelinde olduğu zaman problem iş disiplininin zayıflığından kaynaklanıyor.
Süreyya GÖKSU
Teşekkür ederim.
Aslında siz biraz cevabını verdiniz. Bu batan gemi RO-RO değildi, eski bir gemiydi,
hatta bazı sigortalar da o gemiye sigorta özelliğini, sigortalanacak şekilde görme-
diler, sigorta kapsamından çıkardılar. Şimdi o firma yeni bir gemi yaptırıyor, tabiî,
teknik özelliklerinin uygun olduğunu söylüyor; ama, İstanbul Boğazından geçiş için
tek bir yol var, o da Denizcilik İşletmelerinin araba vapurlarıyla itfaiyeden, vapurun
içinde bir itfaiye aracıyla beraber geçirmektir, asıl yol bu; fakat, ikisinin arasında çok
ciddî maliyet farkı var. Biz, bu yolu deniyoruz, ama diğer firmalar daha ucuz yolu
deniyorlar. Arada da böyle bir farklılık oluyor. Tabiî, bu, konunun dışında.
Teşekkür ederim.
87
Erol METİN (PETDER Genel Sekreteri)
Başka bir soru; beyefendi buyurun.
KATILIMCI
Güvenlik önlemlerini görüştük, bir de şu anda piyasaya sıkıştırılmış doğalgaz arz edil-
mektedir, bazı işyeri ve konutlarda kullanılmaktadır bu. Bununla ilgili yeterli yasal...
Avrupa’da birçok ülkede kullanılıyor, ama ülkemizde böyle bir TSE’de yeterli standart
veya yeterli yönetmelikler var mı? Hangi yönetmelikler dahilinde, bilhassa sıkıştırıl-
mış doğalgaz LPG’den ucuz olması nedeniyle bazı firmalar bu sıkıştırılmış doğalgazı
oksijen tüplerini kırmızıya boyayarak bazı işyeri ve konutlarda kullanıyorlar.
Teşekkür ederim.
KATILIMCI
Doğalgazla ilgili TSE’nin bir komitesi vardı, makine grubuna bağlıydı, sonra petrol
grubuna bağlandı, tekrar iptal edilip ilgili kısımların bir kısmı makine grubuna, bir
kısmı petrol grubuna bağlı olarak kaldı.
Doğalgazla ilgili çalışma var, sıkıştırılmış doğalgazla ilgili bir standart var, o standart-
tan tercüme yapıldı, görüşe gönderildi ilgili kuruluşlara; fakat, o standardın enleş-
mesini bekliyoruz ki, bir defada yayıma sunulsun ya da değişiklik olup olmayacağını
görmek istiyoruz. Böyle bir çalışma
çok büyük bir alanda yine gerekli olan bir alanda petrol şirketleri istasyon kuramıyor.
Bu ne zaman netice verebilir böyle bir çalışmanın TSE’de değerlendirilmesi?
O konuda TSE’de bir toplantı, TSE 12820 ile ilgili akaryakıt istasyonlarının doğru-
dan bu mesafelerle ilgili bir çalışma toplantısı yapıldı, o toplantıda temel olarak bazı
görüşler, değerlendirmeler de sunuldu ve o toplantının akabinde de sektörden buna
referans edebilecek uluslararası birtakım standartlar, dokümanlar ve örneklerle bu
önerilerin desteklenmesinde yarar olduğu iletildi. Bu çerçevede biliyorum ki bir hazır-
lık çalışması yapıldı, bitti, birkaç tane uluslararası standartta ve bu tablo halinde öne-
rilme aşamasına geldi; ama, burada bir parça zaman da yitirmiş olabiliriz. Dilerim
ki, çok da fazla bir zaman kaybetmiş değiliz. Bu bilgiyi de aktarmak suretiyle yanıtı
alabilirsek memnun olurum efendim.
Biz, 12820 standardını hazırlarken Amerikan standardı FBA 30 A’yı esas aldık, onun
dışında bazı istisnai şeyler var, birebir almadık tabiî, Türkiye’nin durumu yahut da ilgi-
li kurumların önerileriyle bazı mesafelerde farklılıklar olabilir. Bu çalışmanın yeniden
ele alınması için talepte bulundu ilgili dernekler ve sanayi. Biz böyle bir çalışmaya
başladık; yalnız, bizim sıkıntımız şu: Avrupa’da N standardı olara hazır bir standart
yok, biz TSE olarak genelde N standartları birebir alıp uyguluyoruz veya bütün stan-
dartlarda.
İstasyonlarla ilgili 4’lü standart var, işte, bu, dispenserler, bu emniyet ayrılma bağ-
lantıları, döner bağlantılar gibi; bu standartlara görüşü gönderdik, yakında çıkacak.
Zaten onlar çıktığı zaman mecburen 12820’den de oraya atıf yapmak durumunda
olacağız.
Ana sıkıntılarımız nelerdir; ama, ondan evvel bir sorum var Saddettin Beye:
Bizim 4857 sayılı Kanunumuz ve onunla birlikte son çıkan yönetmelikler hazırlanma-
dan önce akaryakıt istasyonları için –ben öyle hatırlıyorum, yanılabilirim- sorumlu
müdür atanmıştı bir yönetmelikte. Yanlış hatırlamıyorsam belki LPG belki akaryakıt
ve LPG idi, onu tam hatırlayamıyorum; yanılmıyorsam 5’e kadar istasyonu alabilir
vesaire denilmişti.
değişikliği için çok uğraştığımız ve umutlarımızı tamamen yitirdiğimiz için böyle bir
beklentimiz de yoktu.
Depolama tesisleri için istenirse eğer, bu birazcık şapka kanununa benzedi; şu anda
hepimizin burada şapka takmamız lazım; bu kanun yürürlükte; uygularsanız uygular-
sınız. Bahsettiğiniz kimya mühendisliği hakkındaki kanun 1941 yayım tarihi zannedi-
yorum, bir değişikliğe uğramadığı için de yürürlükte. Uygulayanlar da uygular yani.
GSM yönetmeliği de bizim bakanlığımızın dışında bir şey. Dediğim gibi, isterse, biri-
si gelip, şimdi, bize, niye Şapka Kanununu uygulamıyorsunuz diyebilir; onun gibi o
da, tamamen bakanlığın da dışında, belki de bu noktada da bir temizlik, ayıklama
yapılması gerekiyor, bir mevzuat kirliliğimiz de sanıyorum oluştu, gerçekten var da.
Arada sohbette de bahsettik sizinle, arkadaşlarımız da burada, Sağlık Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı; yani kırk yıl önce Sağlık Bakanlığı vardı, 46’da Çalışma
Bakanlığı oldu, 80’li yıllarda Çevre Bakanlığımız oldu; ama, bu bakanlıklar olduktan
sonra Sağlık Bakanlığı bu bakanlıkların hepsinin yetkisini yürütüyordu, olduktan son-
ra ne değişti; belki yavaş yavaş değişiyor. Dolayısıyla, dublikasyonlar var, belki bu
yönde de çalışma yapılsa iyi olur; ama, burada bir iyi gelişme, özellikle işveren
kuruluşları, son iki yıldır bu konulara yoğun ilgilenmeye başladılar, el attıklarına göre
bu işler çözülecek gibi geliyor bana; daha önce pek ilgilenmiyorlardı çünkü, sadece
sonuca bakıyorlardı.
Sıkıntımız şudur: Elbette ki, her türlü atık, bir tesis, bir kişi, bir kurum yaptığı faali-
yetler neticesinde atık üretiyorsa bundan sorumlu olacaktır; ama, gemi atık kabul
tesislerinde bizim son derece kısıtlı, özel amaç için yapılmış olan iskelemizi bir liman
olarak kabul etmek, bunu böyle yorumlamak... Biz anlayamıyoruz, neden? Çünkü,
bu, bizim ana faaliyetimizin bir parçası değil.
Bakın, bir limanı anlarım; çünkü, liman diyor ki: Gelin, ben size hizmet veriyorum.
Marinayı anlarım; gel sana elektrik, su vereceğim, atığını da alırım diyor; çünkü,
bunun karşılığında bir para alıyor ve faaliyeti bu, marinacılık onun işi. Gemi geliyor,
ben sana bu hizmeti vermek istiyorum diyor; biz de kendi iç mevzuatımıza uygun ola-
rak o geminin emniyetli, uygun olup olmadığını operasyon yapıp yapamayacağımızı
görüyoruz, sınırlı iskelemize yanaşıp yanaşamayacağına bakıyoruz; peki, o zaman
gel diyoruz. Bunun karşılığında biz gemiye bir para veriyoruz. O gemi, o faaliyetini
bana yapsa da yapmasa da o atığını çıkaracak, benim, onun üstünde kontrolüm yok.
Dolayısıyla, o atık benim değil. Bunu kabullenebilmek bizim için anlaşılmaz. Bunun
için tesisler kurmak anlaşılmaz.
Bu yönetmelikle ilgili bazı kentlerde ne deniyor biliyor musunuz; bazı çevre il müdür-
lüklerinde alınan kararlar var, isim vermeyelim; 20 tonluk bir tank yapın olur diyor-
lar. Bunlar uygulama, bu kadar yorumlara geliyor bazı kentlerimizde. Oysa ki, bizim
yapacak bir tankımız bile yok bazı tesislerimizde. Bunların içine yanıcı parlayıcı mal-
zemeler gelebilir, tank emniyet mesafeleri devreye girecektir, özel hatlar kurmanız
gerekecektir. Zaten şamandıra tesislerinde bunu yapmanız mümkün değildir. Birçok
hususu ortaya koymak lazım.
Dedik ki. Bu işi yapan insanlar vardır, bakıyoruz kapasite olarak, bunlar da yeterlidir.
Bakanlığımız ne isteyebilir; bunlar işlerini doğru yapıyorlar mı yapmıyorlar mı; yapmı-
yorlarsa yeni yönetmelikler hazırlar, gemiler de buna uygun işlerini yürütür, biz nasıl
kendi atık yağlarımızdan sorumluysak, bunları toplamak için gayret ediyorsak, nasıl
İzaydaşa kadar götürüyorsak, bunu yerine elbette ki getiririz. Dolayısıyla, onların ruh-
satlandırılması lazım. Gemiciler bizi sıkıştırıyor sözleşme yapalım diye; hayır, niye
sizinle sözleşme yapayım, atık benim atığım değil; ama, her şeye rağmen, anlaşma-
mız altındaki sözleşme yapıyoruz çünkü, atık toplayıcımızla da sözleşme yapıyoruz,
onların faaliyetlerini, atıklarını doğru yerlere verip, İzaydaşa kadar gönderip gönder-
mediklerini biz kontrol ederiz ve size bildiririz, bu konuda üstümüze düşeni yaparız
diyoruz; ama, bizi bu tesisleri yapmak için zorlamayın diye rica ediyoruz. Bütün
yazılarımız bu konuda geriye geldi.
92
Bir rafineri olsa belki düşünebiliriz, belki bir noktaya kadar, rafinericiler ne der
bilemem de; ama, akaryakıt tesisinde hem yer yok, bir de başka belediyeler dahil
birçok kısımla temasa geçmemiz lazım. Bu, önemli bir konu olarak karşımıza çıktı.
Yardımınızı rica ediyoruz.
Söyledikleriniz doğru, itiraz edecek değilim, bir antitez olsun diye de söylemiyorum.
Buradaki arkadaşlarımız bilir, minnacık bir tüketici kredisi için bir banka şubesine git-
tiğinizde, önünüze konulan işlemlerin hulasasına baktığınızda icra takip puluna kadar
görürsünüz. Bunu sonunda fark edersiniz, çok onur kırıcı bir şey; ben size düzgün
bir adam olarak gelip müracaat ettim, benim bu işimi icra takibine kadar götüreceği-
mi nereden kestiriyorsunuz; bu, istisnai bir olay. Her toplumun fire verme kabiliyeti
belli. Hele bir fire verelim de ondan sonra bakın filan gibi insanın içinden geçer.
Doğrusu, yıllar önce bu işe çok alınmıştım ve vazgeçmiştim; çok ayıp bir şey, siz
nereden biliyorsunuz benim bu işi icraya kadar savsaklayacağımı demiştim.
Bizde düzenlemelerin çoğunda böyle bir mantalite var, ben bunu kabul ediyorum.
Buradaki yaklaşım, maalesef, bizde konunun mahreciyle çıkışıyla topluma yansıması
arasında çok ciddî farklar var. Bu sınırlı sektör, limanlar, bu işle iştigal eden insanlar
çok belli, dedesinin dedesinden gelen insanlar yapıyor; yeni aileler de çok fazla gir-
miyor bu işe. Yani, sektör, çok bildik bir sektör. Burada geminin atığının kabul edilip,
bunun bir süreç içinde ya belediyenin arıtma tesisine evsel atıklarını ya çöp depone
alanlarına ya da sintine, slakslac, slop sair gibi atıklarının da bertaraf tesislerine gön-
derilmesini tarif eden bir zincirden bahsediyoruz. Hiçbir limana biz atık kabul tesisi
kurun demiyoruz. Bunu, birileriyle anlaşsınlar ve bunun tesliminden bertarafına kadar
takibini gerçekleştirsinler.
Burada yanlış anlaşılan ya da öyle ifade edilen bir husus var; limanlar tesis kursunlar.
Çoğu limanın değil tesis kurmak, gelmiş malları koyabilecekleri, iki gün bekletebile-
cekleri alanları yok, üstelik çoğu mezkun mahalle çok iç içe; böyle koku, görüntü
kirliliği gibi hususlara meydan vermeyecek şekilde alanları çok dardır; ama, burada
limanların sorumluluğu var, Bakanlığımız limanları lisanslandırıyor. Neyle; atığın kabu-
lünden bertarafına kadar geçen süredeki altlıkların tamamı oluşturulup üstüne bunun
lisansı konuyor. Burada özel veya kamu kuruluşlarının bu işin içerisine çok fazla gir-
meme gibi, yani giren insanları tenzih ederim, onlarla ilgili bir sözüm olamaz, biraz
böyle işe yandan gitme gibi, kenardan dolaşma gibi olaylardan dolayı biraz da iş
acite ediliyor maalesef; yoksa, biz, limanlardan öyle olağanüstü bir şey istemiyoruz,
bu zincirin kurulması; olay bu. Yine de kaygılarınızı hocaya yansıtacağım.
93
Turgay BİNYILDIRIM (PETDER Temsilcisi)
Aydın Bey , Denizcilik Müsteşarlığının çıkardığı ISPS kot, şamandıralı dahi olsa bizi
bir liman tesisi olarak görüyor ve bu yüzden de il çevre müdürlükleri özellikle “siz
bir liman tesisiniz, yönetmelik bunu istiyor, bunları yapmak zorundasınız” gibi düşün-
celere kapılıyor.
İkincisi, küçük tanklar koyarak ikmal trafiğini fazlalaştırmak hem yatırım maliyetinden
hem de stoklama maliyetinden kurtulmak için yapılan bir sistem. Bence bu da yanlış.
Ufak bir para kâr etmek amacıyla birçok insanın hayatını tehlikeye atıyoruz; çünkü,
istasyonlardaki en tehlikeli zaman ikmal yapıldığı anlardır. Ancak, görüyoruz ki, para
kazanma hırsı her şeyin daha üstünde.
Son olarak da, yağ toplamadaki başarısızlığımızı da Erol Bey anlattı, daha evvel ken-
disine sormuştum. Türkiye’de birtakım ürünler akaryakıtın içine satılıp satılıyorsa ve
ÖTV’ler, bunları yapan kişilerin cebine kalıyorsa, bunun önüne geçme şansımız yok;
istediğimiz kadar kanun, yönetmelik çıkaralım, eğer biz bu işlerde cezaları buraya
bu kişilerin yaptığı kârlardan daha yüksek bir vaziyete getirmezsek, biz,bu yağda,
solventi de atık solventleri çünkü, birtakım fabrikalarda bunlar kullanılıyor, sonra da
atılıyor, tekrar akaryakıtın içinde geri satın alıyoruz. Ben bunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
94
Vehbi Bey, önünüzde notları görüyorum, çelişkiler, sorunlarla ilgili bazı ön hazırlıklar
vardı, oradan bir baksanız da, acaba atladığımız bir şey var mı. Mesela, belki şunu
yöneltmek istersiniz: İş Kanunu, ağır ve tehlikeli işler yönetmeliği, raporlar... Tam
olarak konuyu hatırlayamıyorum, ama belki onu sormak isterseniz...
Niye bunu soruyoruz; çünkü, ağır ve tehlikeli işlerde işe girişte bir rapor isteniyor
ki, kapsamlı bir rapor ve bu raporun her yıl tekrarlanması isteniyor. Bir yandan da
istasyonlara şamilse bu yönetmelik, istasyonlar ağırlık teşkil ediyorsa, kanun kap-
samındaysa, en fazla insan değişimi olan bir işyerinde pompacılar iki gün çalışıyor,
üçüncü gün çıkıyor, yeni pompacı geliyor. Bu trafikte bu nasıl karşılanabilir?
Raporun o kadar detaylı olmasına gelince, tabiî, işyeri hekiminin olmadığı yerde o
raporu temin etmek zor, hele hele gönderdiğiniz hekim bu konuda bilgili değilse; çün-
kü, oradaki detayların amacı, gerek görüldüğünde o incelemelerin yapılmasıdır. Siz
kişiyi götürüyorsunuz, şu işte çalışmak üzere dediğiniz zaman, doktor, onu, o işe
uygunluk yönünden muayene etmeli, gerek görüyorsa, ileri tahlil, film, EKG, gerek
görüyorsa, değilse o raporu işyeri hekimi tek başına imzalamaya yetkili olduğuna
göre oradaki detaylar ancak hekimin gerekli görmesi halinde doldurulması gereken
detaylar. Yoksa, heyet raporu olması gibi bir zorunluluk yok; kanunda da yok.
95
Vehbi KOKULU (POAŞ)
Erol Bey bir nebze değindi; binaların yangından korunması yönetmeliğinde yangın
tedbirleriyle ilgili olarak 20 metrelik yangın su deposu öngörülmekte ki, bu, . . .
aynı tahmin ediyorum; ama, TSE standartlarında tank yüzeyiyle ilgili bir rakam veril-
mekte. Yine yönetmelikte aynı tank yüzeyi için 10 litre/dakika su verilmesi gerektiği
bahsedilirken, TSE’de söz konusu değer 3 litre/dakika; bir karışıklık var, hangisi
uygulanacak acaba yahut da hangisi düzeltilecek?
KATILIMCI
Normalde yönetmelikler standartların üzerindedir, zaten standartları mecburi yürür-
lüğe koyanlar da ilgili bakanlıklardır, yetkili kurumlardır, mesela EPDK belki bundan
sonra koyacak. O bakımdan, öncelik yönetmeliklerdedir.
KONUŞMACI
Giden kişiler kendi mevzuatlarına göre denetleme yapıyor; orada bir problem olma-
ması lazım bence.
Türkiye’de belki şunu yapmak lazım; nasıl Amerika’da ulusal yangınla mücadele
kuruluşu var, böyle bir kuruluşun Türkiye’de kurulması, İçişleri Bakanlığı bünyesinde
olabilir, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında olabilir, o birimin sırf bu işlerle
ilgili yönetmelik, tüzük, kanunla ilgilenmesi bence bu problemleri asgari düzeye indi-
recektir.
96
KONUŞMACI
Bu konuda bir ilave yapayım. Biz yıllardan beri bu petrol grubunda yangınla emni-
yet tedbirlerini takip ettiğimiz için, Türkiye’de büyük şehir belediyeleri, yangınla ilgili
ortak birim kurmaları lazım. Genellikle onların teknik kadroları yeterli olabilir. Bir de
üniversitelerde bölümleri olması lazım. Birkaç arkadaş bu konuda master tezi, dokto-
ra olarak çalışıyorlar; ama, üniversitelerde özel bölüm olması lazım, bu konunun ilmi
çalışmasının yapılması lazım. İlave olarak, en azından büyük şehir belediyelerinde
de itfaiye kısımlarına o bölümlerden master yapmış kimselerin belki yönetici olarak
atanması gerekir. İçişleri Bakanlığı da ayrıca bu konuda düzenleme yapabilir; ama,
önce, bu konuda akademik çalışmaların yapılması lazım. Bu, yıllardan beri eksikliğini
hissettiğim konu.
Yangınla mücadele, her belediyenin, her şehrin kendi problemi değil. Bu konuda
TSE’de bir yangın grubu var, yangınla ilgili standartları hazırlıyorlar, standart bakımın-
dan eksik olduğunu zannetmiyorum, ama ülke yapılanması olarak bir eksiklik var.
KONUŞMACI
Parpat eski bir tüzük ve çok sınırlı, yani, bizim üç beş standartta açıkladığımız
konular Parpatta bir iki maddede geçiyor. O bakımdan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı da bunu kaldıracağını, ilgili yönetmelikler tamamlandıkça kendiliğinden orta-
dan kalkacağını beyan etmişti zaten.
Bu standartta, biz, revizyon programımızı NFB 30’a göre onu programa aldık, biraz
daha kapsamı genişleterek, yani yanıcı sıvıların tipleri ve tank tiplerini de açarak
daha kapsamlı olarak revizyon programına aldık, çalışmalar yürütülüyor.
KONUŞMACI
Türkiye’de değişik tiplerde tanklar olabilir, ama standardı NFB 30’daki kadar kap-
samlı yapmadığımız için en yüksek emniyeti koyarak bütün tanklara uyar şeklinde;
97
yani, yüzer tavanlı mıdır, bilme şu mudur, içindeki sıvısı nedir; hiç dikkate almadan
en emniyetlisine en yüksek olan mesafede deyip standarda konulmuş, standart kısa
tutulmuş, kapsamı tutulmamış. Onu biraz açmak için revizyon programında detaylı
olarak, tank cinslerine göre mesafe ayarlanarak içindeki sıvıya göre; o çalışmalar
başlatıldı.
Ben, bu akaryakıtla ilgili bölümde, akaryakıt işverenleri, biz, sivil toplum kuruluşunun
toplantısına katıldık, PETDER ve sivil toplum kuruluşu; buna benzer çeşitli petrol kuru-
luşları da var, TÜİS var, TAPGİS var....
Biz, burada devlete göre daha rahat hareket edebilen sivil toplum örgütlerinin,
sağlanmak istenilen standartların sağlanmasında inisiyatif almasını istiyoruz. Bizim
saydığımız kadar uzun maddeleri birebir denetlemeye bu devletin gücü yok, 17-20
mühendisle çalışıyorum en İstanbul’da, yani ne kadar idealist hareket ederseniz
edin, ne kadar yüksek tempoyla çalışırsanız çalışın, araziye çıkardığımız insanın
sayısı bu. Bizim, bu detayları inceleme şansımız yok.
Biraz önce bir arkadaşımız, birtakım mükemmel yerler ruhsat alamıyor, hiç ele
avuca gelmeyen yerler ruhsat alıyor dedi. Orada mesul müdür muhakkak aranıyor,
mesul müdür bile belki içerdiği mana, ifade ettiği manayı orada yerine getirmiyor,
kâğıt üzerinde bir müdür oluyor; işin gereği yapılmıyor, belli miktar ücret alan bir iş
oluyor.
98
Otomobillerin kaliteyi bulması için, marka haline gelmiş, iyi hisseden, ismine ve kişi-
liğine önem veren kurumların, bunun iyileşmesi için elini taşın altına sokması lazım.
Bir istasyon bir firmayı temsil ediyorsa, orada can ve mal güvenliğiyle ilgili, hayatî
meselelerle ilgili, şehrin güzelliğiyle ilgili unsurlara katılması gerekir. Öyleyse biz
işbirliği içinde olmalıyız, yoksa o zaman devlet ile sivil toplum karşı karşıya gelecek,
umumiyetle de üstün olan devlet olacaktır; çünkü, memurun öyle bir zoru yok, biz
bir imza atar arkaya çekiliriz, siz istediğiniz kadar düzeltmeye çalışın. Bizim ruhsat
müdürlüğünde bu iş böyle. Bir mimar gider, geçende bir istasyon ölçtüler, 970
metre, 1000 metre mesafesini yerine getirmiyor diye vermiyorum dedi, milyonlarca
dolar yatırım yapmış adam; adama anlatamıyorsunuz veya zorlamak zorunda kalı-
yorsunuz.
Bu sivil toplum inisiyatifi, bundan sonra sadece devletin şunları şunları yapması
doğru olur demek yerine, devlet de sadeleştirsin, daha yakınlık göstersin, hayatı
kolaylaştırsın, iş hayatına katkılarını artırsın; ama, sizler de biraz elinizi taşın altına
koymanız gerekiyor.
Sizler de şirketlerin birebir her şeyi değilsiniz yöneticilerisiniz, ama bir arada ülkeye
iyisini yapmak için elele vermek gerektiğini söylüyorum. Bundan sonraki günlerde
bekleriz bir şeyler yapmayı, denetimleri, yani size yakışmayan bir şey varsa ismini
taşıyan bir istasyonda, diyelim Petrol Ofisi. Shell, BBP veya Total, istasyona yakışmı-
yor, o istasyon ona mal verip satıyorum diye bu yakışmayan şeye de razı olmamalı,
o da bir müeyyide uygulamalı, gerekirse lisansını iptal ederim demeli yahut anlaş-
mayı iptal edelim demeli veya önceden müeyyide koymalı; birtakım şeyler var ya
sözleşmeler bozuldu, süreler yerine getirilmediği zaman tazminat maddeleri, işte bu
kurallara uymazsan tazminat ödersiniz diye böyle şeyler koymalıdır.
Teşekkür ederim.
PETDER, en azından petrol akaryakıt sektörü için burada Opet de var, Ader de
aynı şekilde; biz, bu konularda son derece ciddî, son derece hassas ve düzeltici
faaliyetlerle marka kimliği, iyi hizmet, daha kaliteli hizmet, şirketlerimiz ciddî şekilde
uğraşıyorlar, çaba gösteriyorlar. En azından derneğimizin üyeliğinin belli koşulları
da bunu gerektiriyor.
99
Türkiye değişiyor, dediklerinize katılıyorum. Bunların yapılabilmesi için de biraz daha
sağlam zeminlere de ihtiyaç var, giderek o zeminler de oluşuyor. Bu zeminlerin
en önemlisi bir petrol piyasası kanunuydu, hukuksal zemine oturtacak bir kanuna
ihtiyaç vardı, bir de düzenleyici mekanizmaya ihtiyaç vardı, piyasa düzenleyicisi.
Dolayısıyla, şirketlerin teker teker birtakım şeyleri yapması veya sivil toplum örgüt-
lerinin bazı şeyleri almaları, olayı, sağlam hukuksal zeminde götürmesine yeterince
bir kuvvetli gösterge deildi.
Şu anda sağlıklı bir kanun var, en azından büyük ölçekte sektörün kabul ettiği.
Bunu bir piyasa faaliyeti olarak düzenleme sorumluluğunu almış, kanunla gelmiş bir
kurum var EPDK.
Önümüzde ulusal olarak baktığımızda Avrupa Birliği üyeliği hedefi var, yani bizi baş-
ka bir çizgiye çeken, ittiren mekanizma var.
Dolayısıyla, kendi sektörümüz için bu üçü bir araya geldiğinde, hele hele bu toplan-
tılar, konuşma ortamları, ilişki geliştirmeler, görüş alışverişleriyle bu sorunun rahat-
lıkla çözümleneceğini ortaya koyabiliyoruz.
Geçmişte olan haksız rekabet, ben yapıyorum başkası yapmıyor gibi konular da
giderek bir piyasa düzeltici faaliyetin, kurumun bünyesinde yürüyeceği için zaman-
la bunlar da elimine olacaktır diye düşünüyorum; ama, biz, dernekler olarak, fiilen
saha denetimi yapar mıyız yapamaz mıyız, bunun hukuksal zemini doğru mudur bil-
miyorum belki tartışmak lazım; ama, iyi denetimi desteklemek mecburiyetindeyiz.
Bunların doğru uygulandığını takip etmek mecburiyetindeyiz, en azından böyle bir
görevimiz var.
Toplantıyı kapatırken, izin verirseniz eğer, eklemek istediğiniz bir şey var mı; son
kez söz almak ister misiniz; genel olarak şikâyet, çok fazla yönetmelik var, bunun
sayısının fazlalığından ziyade birbiriyle çelişen durumlar çıkıyor. Kamu kurumları
diyor ki, işte öbür kurumun mevzuatı, bir başka kurum da diyebiliyor ki o da benim
değil, öbür tarafın gibi durumlarla karşılaşılabiliyor. Bunu nasıl aşmak mümkün. Bura-
da bir koordinasyon şart, ortak hedef de aynı olduğuna göre, belki bu anlamda söz
söylemek istersiniz.
Buyurun.
KONUŞMACI
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok yararlı bir toplantı olduğunu düşünüyorum, sunuştan sonra aranızda bulu-
namadım maalesef, öbür tarafta da yoğun bir tempomuz vardı. Bakanlık olarak
mükemmeli yapıyoruz; böyle bir iddiada değiliz, ama şu kadarını gönül rahatlığıyla
100
söyleyebilirim ki, yarınki işimizin bugünden daha güze olması için bir gayret içeri-
sinde olduğumuzu, sadece boş bir gayret değil, bir sistematik kurmaya çalışmakta
olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Gündemde olan bir konu, 50 işçi, alt işveren konusu; 50 çalışan dediğimiz zaman iş
sağlığı ve güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, sağlık birimi konuları kapsıyor.
KATILIMCI
Sayın Başkan, son kez bir şeyler söylemek istiyorum.
Sayın Başkanımın da ifade ettiği gibi biz de binaların yangında korunması hakkın-
da yönetmelikle ilgili en uygununu, en doğrusunu bulmak üzere bize intikal eden
sorunları bertaraf etmek üzere değişiklik çalışmaları başlattık ve öğleden önceki
sunumumda ifade etmeye çalışmıştım; özellikle sempozyum konusunda olsun veya
yönetmeliğin genelinde olsun, her türlü görüş ve öneriye açık olduğumuzu, özellik-
le bu toplantıya katılmamızın bir amacı da siz uygulayıcılar tarafından karşılaşılan
sorunların birebir duyulması, anlaşılmasıydı. Biz notlarımızı aldık, ama adresimiz,
telefonumuz belli, gerek şahıs gerek firma gerekse devlet olarak her zaman iletileri-
nizi beklediğimizi belirtiyor, teşekkür ediyoruz.
dur, girdiğimiz zaman sonu da yoktur; iki günde ancak toparlarız idi. Biz de iki gün
toplantı sürdürebilir miyiz, mümkün müdür diye düşündük; evvela bir günlük yapa-
lım, görelim, sonra gerekiyorsa ikinci bir boyutunu yaparız diye düşündük.
Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
103