You are on page 1of 301

KiTABIN ORiJiNAL ADI

THE DA ViNCi CODE

YAYIN HAKLARI
2003 DAN BROWN AKALI TELiF HAKLARI AJANSi ALTiN KiTAPLAR YAYINEVi VE TiCARET A.S.

BASKI
1. BASIM / EKiM 2003 AKDENiZ YAYINCILIK A.S. Matbaacllar Sitesi No: 83 Bagcllar istanbul BU KiTABIN HER TRL YAYIN HAKLARI FiKiR VE SANAT ESERLERi YASASI GEREGiNCE ALTIN KiTAPLAR YAYINEVi VE TiCARET A.S.'YE AiTTiR
ISBN 9752104037

ALTIN KiTAPLAR YAYIN EVi Cell Ferdi Gkay Sk. Nebioglu ihanl Cagaloglu-istanbul Tel: 0.212.513 63 65/526 80 12 0.212.5206/246/513 65 18 Faks: 0512.526 8011 http://www.altinkitaplar.com.tr info@altinkitaplar.com.tr

DAVINCI
$iFRESi
DAN BROWN
TRKESi PETEK DEMiR

YiNE BLYTHE iiN... HER ZAMANKiNDEN DAHA FAZLA

Teekkr
ncelikle, bu proje zerinde bunca aba sarf ettigi ve kitab1n ne hakk1nda oldugunu tam anlam1yla kavrad1g1 iin, dostum ve editrm Jason Kaufman'a teekkr ederim. Da Vinci Sifresi'nin yorulmak bilmez ampiyonu, olaganst temsilcim ve gvenilir dostum Heide Lange'a teekkr ederim. Doubteday'deki harika tak1ma cmertligi, inanc1 ve fevkalade rehberliginden tr duydugum minneti kelimelerle ifade edemem. Bu kitaba ba1ndan beri inanan Bill Thomas ve Steve Rubin'e zellikle teekkr ederim. Ayr1ca yay1nevindeki ilk destekilerim, Michael Palgon, Suzanne Herz, Janelle Moburg, Jackie Everly ve Adrienne Sparks liderligindeki gruba, Doubleday'in sat1 blmndeki yetenekli insanlar1na ve o harika ceket iin Michael Windsor'a teekkr ederim. Bu kitab1n arat1rma aamas1ndaki cmert yard1mlar1ndan tr, Louvre Mzesi'ne, Fransa Kltr Bakanl1g1'na, Gutenberg Projesi'ne, Fransa Milli Ktphanesi'ne, Gnostic Cemiyeti Ktphanesi'ne, Louvre'un Tablolar1 inceleme ve Belgeleme Servisi Blm'ne, Catholic World Haber'e, Greenwich Kraliyet Rasathanesi'ne, Londra Ariv Dernegi'ne, Westminster Abbey'deki Resmi Belge Koleksiyonu'na, John Pike ve Amerikan Bilim Adamlar1 Federasyonu'na, Opus Dei iindeki tecrbeleriyle ilgili gerek olumlu gerek olumsuz hikyelerini paylaan be ( faal, iki eski) Opus Dei yesine teekkrlerimi sunar1m. Ayr1ca arat1rma yapt1g1m kitaplar1 bulup sunan Water Street Kitabevi'ne, Alt1n Oran ve Fibonacci Dizimi konusundaki yard1mlar1ndan tr matematik gretmeni ve yazar babam Richard Brown, Stan Flanton, Sylvie Baudeloque, Peter McGuigan, Francis Mclnerney, Margie Wachtel, Andr Vernet, Anchorball Web Media'daki Ken Kelleher, Cara Sottak, Karyn Popham, Esther Sung, Miriam Abromowitz, William TunstallPedoe ve Griffin Wooden Brown'a minnettar1m. Ve son olarak, kutsal diilere bunca yklenen bir romanda, hayat1ma etkisi olan iki olaganst kad1ndan bahsetmemek nankrlk olurdu. Bunlardan ilki annem, Connie Brown - yaz1 ortag1m, beni yetitiren kad1n, mzisyen ve rnek ald1g1m kii. Ve eim Blythe -sanat tarihisi, ressam, editrlerin en iyisi ve phesiz tan1d1g1m en yetenekli kad1n.

GEREK:
Sion Tarikat1 1099 y1l1nda kurulmu olan gizli Avrupa cemiyeti- gerek bir topluluktur. 1975 y1l1nda Paris'in Milli Ktphanesi, Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak zere, Sion Tarikat1'n1n say1s1z yelerinin isimlerini ieren, Les Dossiers Secrets* diye bilinen parmenleri ortaya 1karm1t1r. Opus Dei olarak bilinen Vatikan Piskoposlugu, beyin y1kama, bask1 ve "bedensel ile" denen tehlikeli bir ibadet yap1ld1g1na dair tart1malar yaratan, koyu dindar bir Katolik mezhebidir. Opus Dei'nin, New York'ta 243 Lexington Caddesi'ndeki 47 milyon dolara mal olan Dnya Merkez Brosu'nun inaat1 henz tamamlanm1t1r. Bu romanda bahsi geen tm sanat eserleri, mimari yap1lar, belgeler ve gizli ayinler gerektir.

Gizli dosyalar.

nsz
Louvre Mzesi, Paris 22.46
Mehur Mze Mdr Jacques Saunire, mzedeki Byk Galeri'nin kemerli geidinde sendeledi. Grebildigi en yak1n tabloya, bir Caravaggio'ya dogru hamle yapt1. Varakl1 ereveyi kavrayan yetmi alt1 ya1ndaki adam, sanat aheserini duvardan 1k1ncaya dek kendine dogru ekti ve Saunire, tablonun alt1na s1rtst y1g1ld1. Yak1nlardaki demir parmakl1kl1 kap1, tahmin ettigi gibi, grltl sesler 1kartarak indi ve salonun giriini kapatt1. Parke zemin sallanm1t1. Uzak bir mesafede alarm zilleri almaya balam1t1. Soluk soluga kalan mze mdr, bir sre hareketsiz kalarak nefesini dengelemeye al1t1. Tablonun alt1ndan srnerek 1kt1 ve kendine saklanacak uygun bir yer arad1. Tylerini rpertecek kadar yak1ndan gelen bir ses duydu. "K1p1rdama." Elleriyle dizlerinin stnde duran mze mdr donakalm1t1. Yavaa ba1n1 evirdi. Kilitli kap1n1n d11nda, yaln1zca be metre tede, ona sald1ran kiinin devasa silueti durmu, demir parmakl1klar aras1ndan bak1yordu. Hortlak gibi solgun bir yze ve beyaz salara sahip, uzun boylu, iri csseli biriydi. Koyu k1rm1z1 gzbebeklerini pembe iris evreliyordu. Albino ceketinden 1kard1g1 silah1n namlusunu, parmakl1klar aras1ndan mze mdrne dogrulttu. "Kamamal1yd1n." Aksan1n1n nereye ait oldugunu anlamak kolay degildi. "Simdi bana nerede oldugunu syle." Galerinin zemininde savunmas1z bir halde melen mze mdr, "Sana daha nce de syledim," diye kekeledi. "Neden bahsettigin hakk1nda hi fikrim yok!" "Yalan sylyorsun." Hayalet gzlerindeki p1r1lt1 d11nda k1p1rt1s1z duran adam, ona bakt1. "Sen ve kardelerin, size ait olmayan br eye sahipsiniz." Mze mdr adrenalinin artt1g1n1 hissetmiti. Adam bunu nas l biliyor olabilirdi? "Bu gece gerek koruyucular1na iade edilecek. Bana sakland1g1 yeri sylersen yaars1n." Adam silah1 mze mdrnn ba1n1 hedef alacak ekilde dogrulttu. "Bu, ugruna lecegin bir s1r m1?" Saunire nefes alam1yordu. Adam ba1n1 yan yat1rarak, silah1n namlusundan dikkatle bakt1. Saunire kendini savunarak ellerini kald1rd1. Yavaa, "Bekle," dedi. "Sana grenmek istedigin eyi syleyecegim." Mze mdr ard1ndan gelen kelimeleri zenle seti. Syledikleri, hibir zaman ihtiya duymamay1 mit ederek, defalarca tekrar ettigi bir yalandan ibaretti. Mze mdr konumay1 bitirdiginde, sald1rgan1 kendinden emin bir ifadeyle glmsedi. "Evet. Digerleri de bana aynen bunlar1 sylemiti." Saunire pes etmiti. Digerleri? Dev adam, "Digerlerini de bulmutum," diye alay etti. "n birden. Az nce sylediklerini teyit ettiler." Bu dogru olamazd ! Diger snchaux'un kimligiyle birlikte mze mdrnn gerek kimligi, saklad1klar1 eski s1r kadar kutsald1. Saunire imdi, snchauxlar1n1n kat1 kurallar1 takip ederek, kendi lmlerinden nce ayn1 yalan1 sylediklerini anl1yordu. Bu, protokoln bir paras1yd1.

Sald1rgan bir kez daha silah1yla nian ald1. "Sen ldgnde, geriye geregi bilen tek kii ben kalacag1m." Gerek. Mze mdr bir anda, durumun gerek dehetini kavram1t1. Ben lrsem, gerek sonsuza dek yok olacak. igdsel olarak, korunmak iin srnmeye al1t1. Silah patlad1g1nda, mze mdr midesine giren merminin yak1c1 1s1s1n1 hissetti. Yzst dt... ac1ya kar1 mcadele veriyordu. Saunire yavaa dnd ve parmakl1klar1n arkas1nda, sald1rgan1n1n bulundugu yere dogru bakt1. Adam imdi Saunire'in ba1na ldrc bir nian alm1t1. Saunire gzlerini kapatt1, dncelerinde korku ve pimanl1k f1rt1nalar1 kopuyordu. Bobir mermi kovan1ndan gelen ses, koridorda yank1land1. Mze mdrnn gzleri aniden a1lm1t1. Adam neredeyse ak1n bir ifadeyle bak1lar1n1 silah1na indirdi. ikinci kez ate etmeye yeltendi ama sonra Saunire'in karn1na bak1p s1r1tarak, vazgeti. "Buradaki iim bitti." Mze mdr ba1n1 egdiginde, beyaz pamuklu gmlegindeki kurun deligini grd. Ggs kemiginin birka santim alt1nda, ince bir kan dairesiyle evrelenmiti. Midem. Kurun, kalbini insafs1zca s1y1rm1t1. Bir Cezayir Sava gazisi oldugundan, mze mdr bu korkun uzun lme daha nce tan1k olmutu. Mide asitleri ggs boluguna s1z1p, onu iten ie yavaa zehirlerken on be dakika can ekiecekti. Adam, "Ac1 iyidir bay1m," dedi. Ard1ndan gitti. Art1k yaln1z kalan Jacques Saunire, bak1lar1n1 bir kez daha demir kap1ya yneltti. Kapana k1s1lm1t1 ve kap1lar en az1ndan yirmi dakika daha a1lmayacakt1. Bu sreden sonra yan1na varan kii ancak lsn bulabilirdi. Buna ragmen, art1k duydugu korku, lmekten ok daha byk bir korkuydu. S rr birine aktarmal y m. Glkle dogrulurken, ldrlen diger kardeini hayal etti. Kendilerinden nceki nesli dnd... greve getirilecek kadar gvenilen bu insanlar1. K r lmayan bir bilgi zinciri vard . Art1k, tm tedbirlere... tm a1rtmacalara ragmen, Jacques Saunire geriye kalan tek halka ve saklanan en gl s1rlardan birinin tek koruyucusuydu. Titreyerek ayaga kalkt1. Bir yolunu bulmal y m... Byk Galeri'de k1s1l1p kalm1t1 ve yeryznde mealeyi devredebilecegi tek bir kii vard1. Saunire zengin hapishanesinin duvarlar1na gz gezdirdi. Dnyan1n en nl tablolar1ndan oluan koleksiyon, ona eski bir dost gibi glmsyordu. Yzn ac1yla buruturarak, tm gcn toplad1. nndeki vahim grevin, geriye kalan hayat1n1n tm saniyelerini alacag1n1 biliyordu.

1
Robert Langdon yavaa uyand1. Karanl1kta bir telefon al1yordu, tiz ve tan1d1k gelmeyen bir zil sesiydi. Baucundaki lambaya dogru uzan1p at1. Gzlerini k1sarak etrafa bakt1g1nda, XVI. Louis tarz1 mobilyalarla denmi, duvarlar1nda el boyamas1 freskler ve maundan yap1lm1 devasa bir yatak bulunan, lks bir Rnesans yatak odas1 grd. Hangi cehennemdeyim? Sifoniyerin stnde duran koyu k1rm1z1 bornozun stnde, HOTEL RITZ PARiS etiketi vard1. Sis perdesi yavaa kalkmaya balam1t1. Langdon ahizeyi kald1rd1. "Alo?" Bir erkek sesi, "Bay Langdon?" dedi. "Umar1m sizi uyand1rmam11md1r." Langdon sersemlemi bir halde baucundaki saate bakt1. 00.32'yi gsteriyordu. Yaln1zca bir saattir uyuyordu ama kendini l gibi hissediyordu. "Resepsiyondan ar1yorum efendim. Rahats1z ettigim iin zr dilerim, fakat bir ziyaretiniz var. Acil oldugu konusunda 1srar ediyor." Langdon hl kendine gelememiti. Bir ziyareti mi? Bak1lar1, komodinin stndeki buruuk el ilan1na sabitlendi. PARiS AMERiKAN NiVERSiTESi iftiharla sunar! HARVARD NiVERSiTESi, DiNi SiMGEBiLiM PROFESR ROBERT LANGDON ile BiR AKSAM Langdon inledi. Bu akamki seminer Chartres Katedrali talar1 aras1na saklanm1 baz1 pagan sembolleri ile ilgili bir dia gsterisi seyirciler aras1ndaki baz1 muhafazakr tipleri k1zd1rm1 olmal1yd1. Herhalde koyu dindar bir alim, biraz kavga etmek iin onu kald1g1 yere kadar takip etmiti. Langdon, "zgnm," dedi. "Ama ok yorgunum ve..." Ses tonunu alalt1p, f1s1ldayarak konuan resepsiyon grevlisi, "Fakat efendim," diye 1srar etti. "Ziyaretiniz nemli bir adam." ' Langdon biraz duraksad1. Dini tablolar ve simgebilim klt hakk1nda yazd1g1 kitaplar onu sanat dnyas1nda istemese de nl biri haline getirmiti. stelik geen y1l Vatikan'da kar1t1g1 ve genie haber yap1lan hadise, nn yzlerce kez art1rm1t1. O gnden beri kap1s1na dayanan kendini begenmi tarihilerle, sanat merakl1lar1n1n arkas1 kesilmiyordu. Nezaketi elden b1rakmamaya zen gsteren Langdon, "Rica etsem," dedi. "Bu kiinin ismini ve telefon numaras1n1 al1p sal1 gn Paris'ten ayr1lmadan nce kendisini arayacag1m1 syleyebilir misiniz? Teekkr ederim." Resepsiyon grevlisi itiraz edemeden telefonu kapatt1. Art1k yatakta oturan Langdon, kapag1nda ISIKLAR SEHRiNDE BEBEKLER GiBi UYUYUN. PARiS RITZ'DE UYKU, diyerek vnen Misafir ilikileri Bror'ne kalar1n1 atarak bakt1. Arkas1n1 dnp, odan1n diger ucundaki boy aynas1na yorgun gzlerle bakt1. Kar1s1nda ona bakan adam -salar1 dag1lm1 ve bitkin- bir yabanc1yd1. Tatile ihtiyac n var Robert. Geen y1l ondan ok ey gtrmt ama aynalar1n bunu ispat etmesi houna gitmiyordu. Genelde sert bakan gzleri bu gece bulan1k ve iine km grnyordu. Kirli sakal1 enesini ve gamzeli yanaklar1n1 rtmt. Sakaklar1ndaki griler artmaya, simsiyah salar1n1n

ilerine sokulmaya balam1t1. Bayan meslektalar1, gri salar1n bilim adam1 grntsn vurgulad1g1 hususunda 1srar etseler de, Langdon durumu ok daha iyi anl1yordu. Boston Magazine beni byle bir grseydi. Geen ay Boston Magazine, Langdon'1 mahcup ederek onun ismini, en fazla merak uyand1ran on kii aras1nda yazm1t1... ne ie yarad1g1 anla1lmaz bu onur onu, Harvard'l1 meslektalar1n1n att1g1 talar1n hedefi haline getirmiti. Bu gece, evden drt bin be yz kilometre uzakta, bu paye onu kendi verdigi seminerde avlamak zere yeniden yzeye 1km1t1. Paris Amerikan niversitesi'nin, Dauphine Salonu'ndaki ev sahibesi, "Bayanlar baylar..." diye duyurmutu. "Bu akamki konugumuzun tan1t1lmaya ihtiyac1 yok. Kendisi say1s1z kitab1n yazand1r: Gizli Mezheplerin Sembolojileri, Illuminati Sanat , ideogramlar n Kaybolan Dili ve Dini ikonoloji kitaplar1n1n yazar1 oldugunu syledigimde abartm1 say1lmam. Pek ogunuz s1n1flarda onun yazd1g1 kitaplar1 okuyorsunuz." Kalabal1ktaki grenciler hararetle balar1n1 sallad1lar. "Bu gece kendisini etkileyici zgemiini anlatarak tan1tmay1 planlam1t1m. Ama..." Muzip bak1lar1n1 sahnede oturan Langdon'a evirmiti. "Dinleyicilerden biri az nce bana ok daha fazlas1n1 verdi... ilgin bir tan1t1ma ne dersiniz?" Boston Magazine'in bir kopyas1n1 elinde tutuyordu. Langdon korkuyla irkilmiti. Bunu hangi cehennemden buldu? Ev sahibesi budala makaleden setigi pasajlar1 okuduka, Langdon sandalyesinde biraz daha bzlyordu. Otuz saniye sonra kalabal1k s1r1tmaya balam1t1 ve kad1n1n susmaya niyeti yoktu. "Ayr1ca Bay Langdon'1n, geen y1l Vatikan'daki kardinaller meclisinde ald1g1 al11lmad1k rol konusunda konumay1 reddetmesi ona merak sayac1nda daha byk puanlar kazand1r1yor." Ev sahibesi kalabal1g1 k1k1rt1yordu. "Daha fazlas1n1 duymak ister misiniz?" Kalabal1k alk1lad1. Kad1n yeniden makaleye dald1g1nda, Langdon adeta yalvar1yordu. Biri onu durdursun. "Baz1 gen onur konuklar1m1z gibi yak11kl1 ve seksi olmasa da, k1rkl1 yalar1ndaki bu akademisyende bilimsel ekicilikten daha fazlas1 var. Onun byleyiciligi, bayan meslektalar1n1n 'kulaklara ikolata' diye nitelendirdigi, alak ve bariton sesinde yat1yor." Salon kahkahaya bogulmutu. Langdon glmsemek iin kendini zorlad1. Bundan sonra ne olacag1n1 biliyordu "Harris tviti giyen Harrison Ford" ile ilgili sama sapan bir dize ve o akam Harris tvitiyle, bal1k1yaka Burberry'sini giymenin sak1ncas1 olmayacag1 sonucuna varm1 oldugundan, mdahale etmeye karar vermiti. Langdon zamans1z bir anda ayaga kalk1p, onu podyumun kenar1na iterken, "Teekkrler Monique," dedi. "Gerekten de Boston Magazine'in uydurma hikyeler yazmakta stne yok." Utanga bir tav1rla iini ekerek dinleyicilere dnd. "O makaleyi kimin getirdigini grenebilirsem, konsolosluktan s1n1rd11 etmesini isteyecegim." Kalabal1k glmt. "Pekl, arkadalar hepinizin bildigi gibi, bu akam sembollerin gc hakk1nda konumak iin buraday1m..." Langdon'1n otel odas1nda alan telefonunun sesi, bir kez daha sessizligi blmt. Kulaklar1na inanamayarak homurdand1 ve telefonu at1. "Evet?" Tahmin ettigi gibi, arayan resepsiyon grevlisiydi. "Bay Langdon, tekrar zr dilerim. Misafirinizin u an odan1za dogru gelmekte oldugunu bildirmek iin arad1m. Sizi uyarmam gerektigini dndm." Langdon art1k iyice ay1lm1t1. "Odama birini mi gnderdin?" "zr dilerim efendim, ama byle bir adam... onu durduracak yetkim yok." "Bu adam tam olarak kim?"

Ama resepsiyon grevlisi telefonu kapatm1t1. Hemen ard1ndan Langdon'1n kap1s1nda gl bir yumruk sesi duyuldu. Ayak parmaklar1n1n sabun kpg gibi yumuak hal1ya gmldgn hisseden Langdon yataktan glkle kalkt1. Otel bornozuna sar1n1p, kap1ya gitti. "Kim o?" "Bay Langdon? Sizinle konumam gerekiyor." Adam1n aksanl1 bir ingilizcesi vard1. Sesi tiz ve otoriterdi. "ismim Tegmen Jerome Collet. Adli Polis Merkezi'nden." Langdon duraksad1. Adli polis mi? DCPJ, ABD'deki FBI'1n dengiydi. Langdon zincirini 1karmadan kap1y1 birka santim aralad1. Kar1s1nda durmu ona bakan yz, ince ve temizdi. Son derece zay1f olan bu adam, resmi grnl mavi bir niforma giyiyordu. Ajan, "ieri girebilir miyim?" diye sordu. Yabanc1n1n feri snm gzleri kendisine bakarken Langdon ne yapacag1na karar veremedi. "Ne hakk1ndayd1?" "Yzbam, zel bir meselede sizin uzmanl1g1n1za bavurmak istiyor." "Simdi mi?" Langdon agz1ndan 1kacaklara hkim oldu. "Saat gece yar1s1n1 geti." "Bu gece Louvre Mzesi mdryle randevunuz oldugu dogru mu?" Langdon birden kayg1land1. O ve sayg1n Mze Mdr Jacques Saunire, Langdon1n o akamki seminerinden sonra bulumay1 planlam1lar, ama Saunire randevuya gelmemiti. "Evet. Bunu nas1l bildiniz?" "Randevu defterinde isminize rastlad1k." "Umar1m her ey yolundad1r." Ajan derin bir i ekti ve kap1n1n dar aral1g1ndan Polaroid fotograf1 uzatt1. Langdon fotograf1 grnce, tm vcudu kaskat1 kesildi. Langdon tuhaf resme bakarken, ilk bata duydugu tiksinme ve ok, yerini gittike byyen bir fkeye b1rak1yordu. "Kim byle bir ey yapm1olabilir?" "Simgebilim konusundaki bilginiz ve onunla buluma plan1n1z1 gz nnde bulundurarak, bu soruyu yan1tlamam1za sizin yard1mc1 olacag1n1z1 mit ediyorduk." Langdon resimden gzlerini ay1rm1yordu. Duydugu dehete imdi bir de korku eklenmiti. Dehet verici ve son derece garip fotograf, huzurunu bozan bir dj vu hissi veriyordu. Bir y1l kadar nce Langdon'1n e!ine bir cesedin fotograf1 gemi ve kendisinden benzeri bir yard1m istenmiti. Yirmi drt saat sonra, Vatikan ehrinde neredeyse hayat1n1 kaybediyordu. Bu fotograf tamam1yla farkl1yd1 ama yine de senaryodaki bir ey rahats1zl1k verecek derecede tan1d1k geliyordu. Ajan saatine bakt1. "Yzba m bekliyor efendim." Langdon, onu glkle duymutu. Gzleri hl resme dikilmi duruyordu. "Buradaki sembol ve vcudunun o kadar tuhaf..." Ajan, "Duruu mu?" diye sordu. Langdon ba1n1 sallad1. Kafas1n1 kald1r1rken rperdigini hissetti. "Bunu yapacak kiiyi hayal edemiyorum." Ajan serinkanl1 grnyordu. "Anlam1yorsunuz Bay Langdon. Bu fotografta grdklerinizi..." Duraksad1. "Bay Saunire kendi yapt1."

2
Bir kilometre tede, Silas isimli hantal Albino, Rue La Bruyere'deki lks ta konutun n kap1s1ndan topallayarak geti. Uyluklar1n1n hemen stne takt1g1 kancal1 kee kemer, etine iyice gmlmt ve ruhu, efendisine hizmette bulunmu olman1n verdigi tatminle mutluluktan uuyordu. Ac iyidir. Konuta girince, k1rm1z1 gzleri lobiyi tarad1. Botu. Arkadalar1n1' uyand1rmamak iin, merdivenleri sessizce 1kt1. Yatak odas1n1n kap1s1 a1kt1; burada kilitlemek yasakt1. ieri girerek, kap1y1 arkas1ndan kapatt1. Oda sade denmiti. Kaba tahta zeminde yatak olarak kullan1lan has1r ve am agac1ndan bir ifoniyer vard1. Bu hafta burada misafirdi, New York'ta ise y1llarca benzeri bir mabette kutsanm1t1. Tanr bana bar nak ve hayat m iin bir ama verdi. Silas bu gece borcunu geri demeye balad1g1n1 hissediyordu. Hemen ifoniyerin yan1na giderek, en alt ekmecedeki cep telefonunu alarak, bir numara evirdi. Bir erkek sesi, "Evet?" diye cevap verdi. "gretmen'im, dndm." Ondan haber almaktan honut oldugu anla1lan ses, "Konu," diye buyurdu. "Drd de ld. snchaux... ve Byk stat'1n kendisi." Sanki dua etmek iin ayr1lm1, k1sa bir sessizlik yaand1. "O halde, herhalde bilgiyi alm1s1nd1r, degil mi?" "Drdnn syledigi birbirini tutuyor. Ayr1 ayr1 konutular." "Ve sen de onlara inand1n m1?" "Syledikleri rastlant1 olamayacak kadar birbirini tutuyor." Heyecanl1 bir nefes sesi. "Mkemmel. Kardeligin gizlilik konusundaki nam1n1n devam etmesinden korkmutum." "lm korkusu gl bir motivasyon arac1d1r." "Pekl grencim, bana bilmem gerekeni syle." Silas kurbanlar1ndan toplad1g1 bilginin ok etkisi yaratacag1n1 biliyordu. "gretmen'im, drd de clef de vote'nin var oldugunu dogrulad1lar... efsanevi kilit ta n n." Telefonun diger ucundaki h1zl1 nefes al11 duydu, gretmenin heyecan1n1 hissedebiliyordu. "Kilit ta1. Aynen tahmin ettigimiz gibi." ilme gre, kardelik ta1n -bir clef de vote'nin... ya da kilit ta n n kardeligin en byk s1rr1n1n nihai mevkiini gsteren gravrl bir tabletin haritas1n1 yapm1t1... bu bilgi o kadar glyd ki, onun korunmas1 kardeligin varoluunun sebebi haline gelmiti. gretmen, "Kilit tama sahip oldugumuzda," dedi. "Yaln1zca bir ad1m kalm1 olacak." "Dndgnzden daha yak1n1z. Kilit ta1 burada, Paris'te." "Paris'te mi? inan1lmaz. Fazlas1yla kolay." Silas o akam daha nce meydana gelenleri anlatt1... kurbanlar1n1n drdnn birden, lmeden saniyeler nce, s1rlar1n1 a1klayarak Tanr1's1z yaamlar1n1 nas1l aresizce geri almaya al1t1klar1n1. Her biri Silas'a t1pat1p ayn1 eyleri sylemiti -kilit ta1, Paris'teki eski kiliselerden birinin iine ustal1kla saklanm1t1 Saint-Sulpice Kilisesi'ndeydi. gretmen, "Tanr1'n1n evinin iine," diye 1gl1k att1. "Bizimle nas1l da dalga gemiler!" "Yzy1llar boyunca yapt1klar1 gibi." gretmen bu zafer an1n1 iyice hazmedebilmek iin bir sre sessiz kald1. Sonunda konutu. "Tanr1ya byk bir hizmette bulundun. Bunun iin yzy1llard1r bekliyoruz. Ta1 benim iin ele geirmelisin. Hemen. Bu gece. Tehlikeleri biliyorsun."

Silas say1s1z tehlike oldugunu biliyordu ama gretmen'in buyrugunu yerine getirmek olanaks1z gibiydi. "Kilise kale gibidir. zellikle de geceleri. ieri nas1l girecegim?" gretmen muazzam nfuzu olan birinin kendinden emin sesiyle yap1lmas1 gerekenleri a1klad1. Silas telefonu kapatt1g1nda, teni beklentinin heyecan1yla rperiyordu. Bir saat, dedi minnetle kendine, neyse ki gretmen ona, Tanr1'n1n evine girmeden nce gnah 1kartacak vakti tan1m1t1. Ruhumu bugn iledigi gnahlardan ar nd rmal y m. Bugn iledigi gnahlar1n kutsal bir amac1 vard1. Yzy1llard1r Tanr1n1n dmanlar1na kar1 sava a1l1yordu,; Bag1lanacag1 vaat edilmiti. yle bile olsa, Silas gnahlar1n1n bag1lanmas1 iin fedakrl1kta bulunmas1 gerektigini biliyordu. Perdeleri kapatarak, soyundu ve odan1n ortas1nda diz kt. Ba1n1 aag1 egerek, kalas1n1n etraf1na dolanan kee kemere bakt1. Tark'in tm sad1k mritleri bu aleti takarlard1, isa'n1n ektigi ac1lar1 hat1rlatacak cinsten, ete srekli batan sivri metal kancalarla dolu, deri bir kay1. Aletin verdigi ac1, ayn1 zamanda bedenin arzular1na hkim olmas1na da yar1yordu. Silas keeyi o gn, gerekli grlen iki saatten daha fazla takt1g1 halde, bunun s1radan bir gn olmad1g1n1 biliyordu. Tokay1 kavrayarak, bir di geri ekince, etine daha fazla batan kancalar yznden irkildi. Yavaa nefes vererek, 1st1rab1n1n ar1nd1r1c1 ayininin tad1n1 1kartt1. Ac iyidir, diye f1s1ldad1 Silas. Peder Josemara Escriv'n1n -gretmenlerin gretmenikutsal mantras1n1 tekrar ediyordu. Escriv 1975 y1l1nda ldg halde hikmeti devam ediyor, szleri yere diz kp "bedensel ile" diye bilinen kutsal ibadeti yerine getiren binlerce sad1k hizmetkr taraf1ndan f1s1ldan1yordu. Silas art1k dikkatini, yerde yan1nda dzgnce sar1l1 duran, dgml ag1r ipe vermiti. Cezaland rma. Dgmler, kurumu kanla kat1lam1t1. Kendi 1st1rab1n1n etkilerini temizlemek isteyen Silas h1zl1 bir dua okudu. Ard1ndan, ipin bir ucundan tutarak gzlerini kapatt1 ve omzunun arkas1ndan serte indirirken, dgmlerin s1rt1na arpmas1n1 hissetti. Yeniden kendini k1rbalayarak, omzunun arkas1na kuvvetle vurdu. Kam1 darbelerini tekrar, tekrar indirdi. Bedeni cezaland rma. Sonunda kan1n akt1g1n1 hissetti.

3
Citron ZX, Opera Binas1'n1n ve Vendme Meydan1'n1n nnden geip, gneye ilerlerken, kuru nisan havas1 camdan ieri giriyordu. Yolcu koltugunda oturan Robert Langdon, dncelerinden ar1nmaya al11rken, ehrin kendisini fazlas1yla yordugunu hissediyordu. T1ra olmak ve du almak grntsn adama evirmi ti, ama endiesini gidermeye pek yaramam1t1. Mze mdrnn cesedinin rktc grnts akl1ndan 1km1yordu. Jacques Saunire ld. Langdon, mze mdrnn lmyle byk bir kayba ugrad1g1n1 hissediyordu. Saunire mnzevi bir yaam srmekle tan1nmas1na ragmen, sanata olan tutkunlugu onu sayg1n bir adam haline getirmiti. Poussin ve Teniers'in tablolar1ndaki gizli ifreler hakk1nda yazd1g1 kitaplar, Langdon'1n en sevdigi ders kitaplar1yd1. Langdon bu akamki grmeyi drt gzle beklemi ve mze mdrnn gelmemesi onda hayal k1r1kl1g1 yaratm1t1. Mze mdrnn cesedinin grnts bir kez daha zihninde canland1. Bunu kendine Jacques Saunire mi yapt ? Langdon grnty zihninden atmak iin kendini zorlayarak, ba1n1 evirip pencereden d1ar1 bakt1. D1ar1daki ehir uyanmaya bal1yordu, sokak sat1c1lar1, badem ekerlemesi arabalar1n1 sryor, garsonlar p torbalar1n1 kald1r1m kenar1na ta1yor, geceden kalma 1klar yasemin kokular1 ta1yan meltemde memek iin birbirlerine sokuluyorlard1. Citron kaosun iinden yetkiyle geerken, iki tonlu ahenksiz sireni trafigi b1ak gibi yar1yordu. Otelden ayr1ld1klar1ndan beri ilk kez konu an ajan, "Yzba , bu akam Paris'te bulundugunuzu grenmekten son derece memnun," dedi. "ok talihli bir tesadf." Langdon talihli olmak d11nda her eyi hissediyordu, ayr1ca tesadf, kesinlikle gvenmedigi bir kavramd1. Hayat1n1, farkl1 amblemlerle ideolojilerin birbirleriyle gizli bagl1l1klar1n1 kefetmekle geiren biri olarak Langdon dnyay1 birbirine iyice dolanm1 tarihin ve olaylar1n bir ag1 gibi gryordu. Baglant lar grnrde olmayabilir, diye s1k s1k tekrarlard1. Harvard'daki simgeleme derslerinde, ama her zaman oradad1rlar, yzeyin hemen alt1na gmlmlerdir. Langdon, "San1r1m," dedi. "Size kald1g1m yeri Paris Amerikan niversitesi mi syledi?" Sofr ba1n1 iki yana sallad1. "Interpol." Interpol, diye dnd Langdon. Elbette. Avrupadaki tm otellerde giri s1ras1nda pasaport sorman1n formaliteden daha fazlas1 oldugunu unutmutu, kanunlar byleydi. Tm Avrupa'da herhangi bir gece, Interpol yetkilileri kimin nerede uyudugunu tam olarak tespit edebilirlerdi. Herhalde Langdon'1 Ritz'de bulmak topu topu be saniyelerini alm1t1. Citron ehrin gneyine dogru ilerlerken, sag taraftan gkyzne uzanan Eyfel Kulesi'nin ayd1nlat1lm1 silueti belirdi. Onu grnce Langdon, Vittoria'y1 dnd. Bir y1l nce, her alt1 ayda bir, dnyadaki romantik yerlerden birinde bulu maya sz vermilerdi. Langdon, Eyfel Kulesi'nin bu listede yer alacag1n1 tahmin ediyordu. Ne yaz1k ki, Vittoria'y1 en son Roma'daki grltl bir havaalan1nda peli bir y1ldan fazla oluyordu. Ajan yana dnerek, "Ona bindiniz mi?" diye sordu. Langdon ba1n1 kald1r1p ona gz atarken, yanl1 anlad1g1na emindi. "Affedersiniz anlayamad1m?" "Harika, yle degil mi?" Ajan n camdan Eyfel Kulesi'ni gsteriyordu. "Ona bindiniz mi?" Langdon gzlerini devirdi. "Hay1r. Kuleye 1kmad1m." "Fransa'n1n semboldr. Bence mkemmel." Langdon dalg1n bir edayla ba1n1 sallad1. Simgebilim uzmanlar1 genellikle Fransa'n1n maoluk, zamparal1k, Napolyon ve Cce Pepin gibi tehlikeli, k1sa boylu liderlerle tan1nan bir lkenin - yz metrelik penisten daha uygun bir ulusal amblem seemeyecegini sylerlerdi.

Rue de Rivoli kavag1na vard1klar1nda k1rm1z1 11k yan1yordu ama Citron durmad1. Ajan sedan1 gazlayarak, nl Tuileries Baheleri'nin -Paris'in Central Park'1- kuzey girii olan Rue Castiglione'nin agal1kl1 bir blgesine dogru srd. Pek ok turist, yanl1 bir tercme yaparak Jardins des Tuileries ismini burada aan binlerce laleye atfederlerdi ama asl1nda Tuileries'in, daha az romantik bir ad1 vard1. Bir zamanlar bu park, Paris'li mteahhitlerin ehrin nl k1rm1z1 kiremitlerini -ya da tuiles- retmek iin kil 1kard1klar1 devasa bir kaz1 alan1yd1. Sessiz parka girdiklerinde ajan kontrol panelinin alt1na uzanarak, ac1 ac1 ten sireni kapatt1. Langdon ani sessizligin getirdigi huzurla rahat bir nefes ald1. Araban1n d11nda, tekerleklerin engebelerden geerken 1kard1g1 1t1rt1l1 ses uyutucu bir ritim yarat1rken, halojen farlar1n soluk 11g1 ak1ll1 bulvar1n stnde gezindi. Langdon her zaman Tuileries'in kutsal bir yer oldugunu dnmt. Buras1, Claude Monet'nin biim ve renkle oynad1g1 ve gerek anlamda Empresyonist ak1m1n doguuna ilham veren bahelerdi. Bu gece ise her nedense garip bir ekilde, kt bir eylerin habercisi gibiydi. Citron bat1ya ynelerek, park1n merkez bulvar1na dogru, sola sapm1t1. Sofr yuvarlak bir glcgn etraf1ndan k1vr1l1p, 1ss1z bir caddeden geerek, arka taraftaki geni avluya kestirmeden gitti. Langdon imdi Tuileries Baheleri'nin dev bir ta kemerle belirlenmibittigi yeri grebiliyordu. Arc du Carrousel. Arc du Carrousel'de bir zamanlar yap1lan alemlere ragmen, sanat tutkunlar1 bu yere bambaka bir sebepten tr nem verirlerdi. Tuileries'in sonundaki kordondan dnyan1n en iyi sanat mzelerinden drd grlebiliyordu... her biri pusulan1n ayr1 bir noktas1nda bulunuyordu. Langdon sag taraftaki pencereden Seine ile Quai Voltaire'in arkas1ndaki, eski tren istasyonunun -imdiki Muse d'Orsay- arp1c1 derecede ayd1nlat1lm1 cephesini grebiliyordu. Sol tarafa gz att1g1nda, Modern Sanat Mzesi'ne ev sahipligi yapan ultramodern Pompidou Center'1n tepesini seebiliyordu. Langdon arka taraf1nda bat1ya dogru ise Muse du Jeu de Paume'u belirleyen eski Ramses dikili ta1n1n, agalar1n stnden ykseldigini biliyordu. Ama dnyan1n en nl sanat mzesi haline gelen yekpare tatan yap1lm1 Rnesans saray1, doguya dogru tam nlerinde kemerin gerisindeydi. Muse du Louvre. Gzleri byk yap1n1n tamam1n1 grmek iin nafile bir giriimde bulundugunda, Langdon tan1d1k bir merak duydu. Louvre'un grkemli cephesi, insan1 hayrete drecek kadar geni meydan1n kar1s1nda, Paris semalar1na ykselen bir kale gibi duruyordu. U uca eklenmi Eyfel Kulesi uzunlugundaki Louvre, at nal1 ekliyle Avrupa'daki en uzun binayd1. Mzenin kanatlan aras1ndaki doksan bin metrekarelik a1k meydan bile, cephenin grkemiyle yar1amazd1. Langdon bir keresinde Louvre'un evresi etraf1nda yryerek, be kilometrelik yol kat etmiti. Bir ziyaretinin bu binadaki 65.300 sanat eserini be gnlk bir sre iinde grebilecegi tahmin edilmesine ragmen, ogu turist Langdon'1n "Diyet Louvre" diye bahsettigi k1salt1lm1bir tur atmay1 tercih ediyordu Bu tur, mzedeki en nl objeyi Mona Lisa, Milo Vens' ve Zafer Tanr as Nike'yi- grebilmek iin at1lan bir srat kousuydu. Art Buchwald bir zamanlar sanat aheserini be dakika elli alt1 saniyede grdgn syleyerek vnmt. Sofr kk bir el telsizi 1kartarak k1salt1lm1 bir Frans1zcayla konumaya balad1. "Monsieur Langdon est arriv. Deux minutes."* Telsizden deifre edilemeyen c1z1rt1l1 bir teyit geldi. Ayg1t1 yerine koyan ajan, Langdon'a dnd. "Yzba ile ana girite buluacaks1n1z."

Bay Langdon geldi. iki dakika sonra oraday1z

Sofr meydanda ara trafigini yasaklayan iaretleri hie sayarak, gaza bast1 ve Citron'i kald1r1ma dogru srd. I1kl1 f1skiyelerin su pskrttg yedi gen havuzla evrelenen ana giri, art1k grlebiliyordu. La Pyramide. Paris Louvre'un yeni girii mzenin kendisi kadar nl olmutu. in kkenli, Amerikal1 mimar I. M. Pei taraf1ndan tasarlanan tart1mal1, dmi-modern cam piramidi, Rnesans avlunun asaletini bozdugunu dnen gelenekiler taraf1ndan hl hor grlyordu. Goethe mimariyi mzigin donmu hali diye tan1mlam1t1. Pei'yi eletirenler ise bu piramide karatahtay1 izen t1rnak diyorlard1. Bununla birlikte hayranlar1, Pei'nin yirmi bir metre uzunlugundaki effaf piramidinin, Louvre'un gelecek bin y1la ta1nmas1na yard1mc1 oldugunu, eski yap1yla modern metotlar -eskiyle yeni aras1nda sembolik bir bag- aras1nda gz kamat1r1c1 bir sinerji yaratt1g1n1 syleyerek yceltiyorlard1. Ajan, "Piramidimizi begeniyor musunuz?" diye sordu. Langdon kalar1n1 att1. Grne bak1l1rsa Frans1zlar bunu Amerikal1lara sormaktan holan1yorlard1. Elbette bu soruda baz1 anlamlar yklyd. Piramidi begendiginizi itiraf etmek sizi zevksiz bir Amerikal1 yap1yor, begenmediginizi sylemekse Frans1zlara hakaret gibi alg1lan1yordu. Langdon, "Mitterand cesur bir adamd1," diyerek kaamak bir cevap verdi. Piramidin yap1m iini balatan, merhum cumhurbakan1nda "Firavun Kompleksi" oldugu syleniyordu. Paris'i M1s1r sanat1, el sanatlar1 ve dikili talar1yla doldurmaktan tek ba1na sorumlu olan Francois Mitterand'1n, M1s1r kltrne olan tutkunlugu o denli a1r1yd1 ki, Frans1zlar ondan hl Sfenks diye bahsediyorlard1. Langdon konuyu degitirerek, "Sefinizin ismi nedir?" diye sordu. Sofr piramidin ana giriine yakla1rken, "Bezu Fache," dedi. "Biz kendisine le Taureau deriz." Btn Frans1zlara bir hayvan takma ad1 verilip verilmedigini d nen Langdon gzlerini ona evirdi. "Sefinize Boga m1 diyorsunuz?" Adam kalar1n1 yay gibi yukar1 kald1rd1. "Frans1zcan1z sylediginizden daha iyiymi Bay Langdon." Langdon, Frans zcam berbatt r, diye dnd, ama Zodyak ikonografim iyidir. Taurus'un anlam1 boga demekti. Astrolojinin sembolleri tm dnyada ayn1yd1. Ajan arabay1 durdurup, parmag1yla iki emenin aras1ndan piramidin yan taraf1ndaki geni kap1y1 gsterdi. "Giri buras1. iyi anslar bay1m." "S1z gelmiyor musunuz?" "Bana sizi burada b1rakmam emredildi. Yapmam gereken baka iler var." Langdon iini ekerek, arabadan indi. Bu da senin numaran. Ajan arabay1 gazlayarak uzaklat1. Langdon tek ba1na ayakta durup, uzaklaan farlara bakarken, avludan kolayl1kla 1k1p, bir taksi evirebilecegini ve yatag1na dogru yol alabilecegini fark etti. Ama iinden bir ses, ona bunun kt bir fikir oldugunu sylyordu. Havuzlar1n yaratt1g1 sise yakla1rken, baka bir dnyaya a1lan hayali bir eikten getigini hissediyordu. Akam1n rehaveti yeniden bast1rmaya balam1t1. Yirmi dakika ncesine kadar, otel odas1nda uyuyordu. Simdi ise Sfenks taraf1ndan yapt1r1lm1 effaf piramidin nnde durmu, Boga lakapl1 bir polisi bekliyordu. Bir Salvador Dali tablosunda kapana k s ld m, diye dnd. Langdon ana girie dogru yrd, devasa dner kap1yd1. Arkas1nda lo ve bo bir fuaye vard1. Kap y alacak m y m? Langdon acaba Harvard'l1 nl M1s1r uzmanlar1 hi piramidin n kap1s1n1 al1p, cevap beklemiler midir, diye dnd. Cama vurmak iin elini kald1rd1 ama aag1daki karanl1g1n

iinden beliren bir figr, dner merdivenden h1zla 1kmaya balad1. Koyu renkli, omuzlar1na dar gelen kruvaze bir tak1m elbise giymi, t1knaz yap1l1 ve esmer br adamd1. Gl bacaklar1n1n stnde a1ka anla1lan bir yetkiyle yryordu. Cep telefonuyla konuuyordu ama kap1ya geldiginde grmeyi bitirdi. Langdon'a ieri girmesini iaret etti. Langdon dner kap1y1 iterek ieri girerken, "Ben Bezu Fache," diye kendini tan1tt1. "Adli Polis Merkezi efiyim." Meslegine uygun bir sesi vard1, yaklaan f1rt1nay1 and1ran... g1rtlaktan gelen h1r1lt1l1 bir ses. Langdon tokalamak iin elini uzatt1. "Robert Langdon." Fache'nin iri eli, Langdon'1nkini ezici bir kuvvetle sard1. Langdon, "Fotograf1 grdm," dedi. "Ajan1n1z, bunu Jacques Saunire'in kendisinin yapt1g1n1 syledi..." "Bay Langdon," derken Fache'nin gzleri onunkine kilitlenmi ti. "Fotografta grdkleriniz, Saunire'in yapt1klar1n1n sadece balang1c1."

4
Geni omuzlar1n1 arkaya at1p, enesini ggsne gmen Yzba1 Bezu Fache, k1zg1n bir boga gibi yryordu. Geriye dogru taranm1 briyantinli koyu renk salar1, geni aln1ndaki derin izgileri vurguluyordu. Yak1ndan bak1nca koyu renk salar1, 1k1k kalar1n1n ortas1ndaki izgiyi vurguluyor ve onun, bir sava gemisinin pruvas1na benzemesini sagl1yordu. O yaklamadan evvel, koyu renk gzleri nam sald1g1 ciddiyetini korku verici bir a1kl1kla ortaya koyarak, sanki yeryzn kas1p kavuruyordu. Langdon, yzba1n1n peinden giderek, nl mermer basamaklardan cam piramidin alt1ndaki avluya indi. Aag1 inerlerken, makineli tfekle bekleyen iki adli polis muhaf1z1n1n aras1ndan getiler. Mesaj a1kt1: Bu akam Yzba1 Fache'nin izni olmaks1z1n hi kimse buraya giremez veya d1ar1 1kamazd1. Zeminin alt1na indiklerinde Langdon heyecan1n1n artt1g1n1 hissetti. Fache'nin davran1lar1 hi de misafirperver say1lmazd1, ayr1ca bu saatte Louvre'un kabristan1 and1ran bir havas1 vard1. Merdivenler, karanl1k bir sinema salonunun koridoru gibi, her bir basamaga gmlm minik deme ampulleriyle ayd1nlat1lm1t1. Langdon kendi ayak seslerinin stlerindeki camda yank1 yapt1g1n1 duyabiliyordu. Yukar1 bakt1g1nda, emelerden yay1lan sisin effaf dam1n stnden ince izgiler halinde getigini grebiliyordu. Genienesiyle yukar1y1 iaret eden Fache, "Siz tasvip ediyor musunuz?" diye sordu. Oyun oynamak iin kendini fazlas1yla yorgun hisseden Langdon derin bir nefes ald1. "Evet, piramidiniz harikulade." Fache homurdand1. "Paris'in yz karas1." Birinci darbe. Langdon, ev sahibinin memnun edilmesi zor biri oldugunu fark etmiti. Bu piramidin, Cumhurbakan1 Mitterrand'1n kesin istegi zerine, tam olarak 666 cam panodan ina edildigini acaba Fache biliyor mudur, diye dnd. Bu garip istek, 666 say1s1n1n Seytan'1n say1s1 oldugunu iddia eden komplo merakl1lar1 aras1nda daima ateli bir tart1ma konusu olmutu. Langdon konuyu amamaya karar verdi. Yerin alt1ndaki fuayeye dogru indike, alan karanl1ktan yavaa s1yr1l1yordu. Louvre'un, yer seviyesinin on sekiz metre aag1s1na yap1lm1 alt1 bin be yz metrekarelik lobisi, usuz bucaks1z bir magaray1 and1r1yordu. Yukar1daki bal rengi talardan yap1lm1 cepheyle uyumlu olmas1 a1s1ndan, sar1 mermer denmi yeralt1 koridoru, genellikle gn 11g1 ve turistlerle canlan1yordu. Ama bu gece tm alana soguk ve esrarl1 bir hava veren lobi, 1ss1z ve karanl1kt1. Langdon, "Peki mzenin her zamanki gvenlik personeline ne oldu?" diye sordu. "Geici olarak uzaklat r ld lar," diye cevap veren Fache'nin sesi, sanki Langdon onun tak1m1n1n btnlgn sorguluyormu gibi 1km1t1. "Bu gece girmemesi gereken birinin ieri girdigi ortada. Tm personel Louvre'un Sully Kanad1'nda sorgulan1yor. Mzenin gvenligini bu gece benim ajanlar1m devrald1." Fache'ye ayak uydurmakta h1zl1 davranan Langdon ba1n1 evet anlam1nda sallad1. Yzba1, "Jacques Saunire'i ne kadar iyi tan1yordunuz?" diye sordu. "Asl1na bakarsan1z hi. Bugne kadar hi kar1lamad1k." Fache a1rm1a benziyordu. "Bu gece ilk kez mi buluacakt1n1z?" "Evet. Verdigim seminerden sonra Amerikan niversitesinin resepsiyonunda bulumay1 planlam1t1k ama o gelmedi." Fache kk not defterine bir eyler karalad1. Yrrlerken, Langdon, Louvre'un daha az bilinen piramidine- La Pyramide Inverse- tavandan aag1 sark1t gibi ters sarkan dev at1ya gz att1. Fache, Langdon'1 k1sa bir merdivenden kemerli bir tnelin agz1na getirdi. Tabelan1n stnde DENON yaz1yordu. Denon Kanad1, Louvre'un ana blm aras1nda en nl olan1yd1.

Fache birden, "Bu geceki bulumay1 kim istedi?" diye sordu. "Siz mi o mu?" Soru garipti. Tnelden ieri girerlerken Langdon, "Bay Saunire istedi," diye yan1tlad1. "Birka hafta nce sekreteri e-posta vas1tas1yla benimle temas kurdu. Mze mdrnn, bu ay Paris'te seminer verecegimi duydugunu ve orada bulundugum sre iinde benimle bir eyi tart1mak istedigini syledi." "Ne tart1acakt1?" "Bilmiyorum. Herhalde sanatt1r. Onunla ortak ilgi alanlar1m1z var." Fache kukulu grnyordu. "Grmenizin ne hakk1nda olacag1na dair en ufak bir fikriniz yok mu?" Langdon'1n hi fikri yoktu. O da merak etmiama daha a1k konumas1n1 istemeye cesaret edememi ti. oka sayg1 duyulan Jacques Saunire'in gizlilige dkn oldugu ve ok az toplant1 yapt1g1 iyi bilinirdi; Langdon, onunla buluma f1rsat1na sahip oldugu iin minnettard1. "Bay Langdon cinayet kurban1n1n ldrldg gece sizinle ne tart1acag1n1 en az1ndan tahmin edemez misiniz? ok yard1m1 dokunabilir." Bu manidar soru Langdon'1 rahats1z etmiti. "Gerekten bilemiyorum. Sormad1m. Temas kurmas1 bile beni gururland1rm1t1. Bay Saunire'in al1malar1n1n hayran1y1m. Verdigim derslerde onun kitaplar1n1 kullan1r1m." Fache bunu defterine not etti. Art1k iki adam Denon Kanad1'n1n giri tnelinde yar1 yola gelmilerdi. Langdon her ikisi de hareketsiz duran yolun sonundaki yryen merdivenleri grebiliyordu. Fache, "Demek ortak ilgi alanlar1n1z vard1?" diye sordu. "Evet. Asl1na bakarsan1z, geen y1l1n ogunu Bay Saunire'in uzmanl1k alan1 hakk1nda yazacag1m kitab1n taslag1na ay1rd1m. Beynine girmek iin sab1rs1zlan1yordum." Fache ba1n1 kald1rd1. "Pardon?" Bu deyimin kar1l1g1n1n bulunmad1g1 belli oluyordu. "Onun konu hakk1ndaki dncelerini grenmek iin sab1rs1zlan1yordum." "Anl1yorum. Peki konu neydi?" Langdon tam olarak nas1l izah edeceginden emin olamad1g1 iin tereddt etti. "Asl1nda taslak, tanr1alara tap1nmay1 gsteren ikonografi hakk1nda, diilerin kutsall1g1 kavram1, sanat ve bununla ilgili semboller." Fache tombul elini salar1nda gezdirdi. "Saunire'in bu konu hakk1nda bilgisi var m1?" "Herkesten daha fazla." "Anl1yorum." Langdon, Fache'nin hibir eyi anlamad1g1n1 fark etmiti. Jacques Saunire, dnyadaki en nl tanr1a ikonografi uzman1 olarak kabul ediliyordu. Saunire'in bereketle ilgili rliklere, tanr1a kltlerine, Wicca'ya ve kutsal diilere olan tutkusu bir yana, mze mdrlg yapt1g1 yirmi y1ll1k memuriyeti sresince Louvre'un dnyadaki en byk tanr1a sanat1 koleksiyonuna sahip olmas1n1 saglam1t1, Delphi'deki en eski Yunan tap1nag1ndan rahibelerin labrys baltalar1, alt1n y1lanl1 asalar, kk melekleri and1ran yzlerce Tjet hayat sembol, eski M1s1r'da kt ruhlar1 kovmak iin kullan1lan sapl1 kasnak eklindeki 1ng1raklar ve Tanr1a isis taraf1ndan tedavi edilen Horus'u gsteren heykelcikler serisi. Fache, "Belki de Jacques Saunire'in sizin kitap taslag1n1zdan haberi vard1," diye fikir yrtt. "Ve kitab1n1z konusunda size yard1ma olmay1 teklif etmek iin bulumak istedi." Langdon ba1m iki yana sallad1. "Dogrusunu isterseniz kitab1m1n taslag1ndan henz kimsenin haberi yok. Hl msvedde halinde ve editrm d11nda kimseye gstermedim." Fache sessizleti. Langdon msveddeyi kimseye gstermemesinin nedenini a1klamad1. yz sayfal1k msvedde Kay1p Kutsal Diinin Sembolleri ad1n1 vermeyi dnyordu mevcut dini ikonografilerin geleneklere ayk1r1 yorumlar1n1 sunuyordu ve kesinlikle tart1malara yol aacakt1.

Langdon hareketsiz yryen merdivenlere yaklat1g1nda, Fache'nin art1k yan1nda olmad1g1n1 fark ederek durdu. Arkas1n1 dndgnde, onun birka metre uzaktaki servis asansrnn yan1nda bekledigini grd. Fache asansrn kap1lar1 a1l1rken, "Asansr kullanacag1z, dedi. "Eminim mzedeki mesafenin yaya dola1lamayacak kadar uzun oldugunu biliyorsunuzdur." Langdon asansrn iki katl1 Denon Kanad1na 1kmay1 kolaylat1racag1n1 bildigi halde k1p1rdamad1. "Bir sorun mu var?" Fache kap1y1 tutarken, sab1rs1zlanm1a benziyordu. Langdon derin bir nefes alarak, havadar yryen merdivene hasretle bakt1. Hibir sorun yok, diyerek kendine yalan syledikten sonra, asansre dogru zoraki ad1mlarla yrd. Langdon ocuklugunda terk edilmi bir kuyuya dm ve kurtar1lana kadar, o darac1k alandaki suyun iinde lmle mcadele etmiti. O gnden beri kapal1 yerlerde kalma fobisi vard1, asansrler, metrolar, kapal1 tenis salonlar1. Langdon hi inanmad1g1 halde, kendi kendine srekli, asansr kesinlikle gvenli bir makine, diyordu. Kapal bir blmeden sarkan, kk metal bir kutu! Nefesini tutarak asansre bindiginde, kap1lar kapan1rken adrenalinin verdigi o tan1d1k rpertiyi hissetti. iki kat. On saniye. Asansr hareket etmeye balad1g1nda Fache, "Siz ve Bay Saunire," dedi. "Hi konumad1n1z m1? Hi kar1lamad1n1z m1? Birbirinize postayla hibir ey gndermediniz mi?" Bir garip soru daha. Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Hay1r. Hi." Fache duyduklar1n1 haf1zas1na al1yormu gibi ba1n1 yana yat1rd1. Hibir ey sylemeden, gzlerini krom kap1lara dikti. Yukar1 1karlarken, Langdon dikkatini etraf1ndaki drt duvar haricinde ne varsa ona vermeye al1t1. Parlak asansr kap1s1n1n yans1mas1nda yzba1n1n kravat ignesini grd, on siyah oniks ilitirilmi gm bir ha. Langdon bunu son derece a1rt1c1 bulmutu. Crux gemmata -stnde on degerli ta bulunan ha- olarak bilinen bu sembol, isa ile on iki havarisini simgeleyen bir H1ristiyan ideogram1yd1. Langdon nedense Frans1z polisinin dini inanlar1n1 bu denli a1k biimde gstermesine a1rm1t1. Ama ne de olsa buras1 Fransa'yd1; H1ristiyanl1k burada dogmak kadar nemli bir din degildi. Fache birden, "Bu bir crux gemmata," dedi. Sa1ran Langdon kar1s1ndaki yans1mada Fache'nin gzlerini grebilmek iin ba1n1 kald1rd1. Asansr sars1larak durdu ve kap1lar a1ld1. Langdon hemen, Louvre galerilerinin nl yksek tavanlar1 sayesinde ferah olan genikoridora 1kt1. Bununla birlikte, ad1m att1g1 dnya bekledigi gibi degildi. Sa1ran Langdon aniden durdu. Fache, ona bakt1. "Anlad1g1m kadar1yla Bay Langdon, Louvre'u kapand1ktan sonra hi grmemisiniz?" San r m grmedim, diye dnen Langdon, bulundugu yeri alg1lamaya al1t1. Genellikle bol 11kla ayd1nlat1lan Louvre galerileri bu gece son derece karanl1kt1. Yukar1dan szlen beyaz 11g1n yerine, sprgeliklerden k1rm1z1 bir 11k huzmesi yay1l1yordu, yer demelerine tutturulan aral1kl1) k1rm1z1 11k benekleri. Langdon karanl1k koridora bakt1g1nda, bu manzarayla kar1laacag1n1 tahmin etmesi gerektigini fark etti. Byk galerilerin hemen hepsi geceleri k1rm1z1 11k kullan1rlard1, aag1 seviyeye yerletirilen zarars1z 11k, personelin koridorlarda dolamas1na olanak saglarken, tablolar1n 11ga maruz kalarak y1pranmas1n1 geciktiriyordu. Bu gece mzeye bir ag1rl1k kmt. Glgeler her yere uzan1yor, tonozlu yksek tavanlar siyah, ali ak bir boluk gibi grnyordu.

"Buradan," diyen Fache aniden saga dnerek, birbirine bagl1 galerilerden gemeye balad1. Gzleri karanl1ga al1maya balayan Langdon, onu izledi. Byk ebatlardaki yagl1boyalar, karanl1k odada gelien fotograflar gibi canlan1yordu... tablolardaki gzler, odalardan geerken onu takip ediyorlard1. Mze havas1n1n tan1d1k kokusunu karbon kokusu ta1yan, kuru bir hava alabiliyordu. Ziyaretilerin sebep oldugu karbondioksitin a1nd1r1c1 etkilerini nlemek iin sanayi tipi, kmr filtreli nem gidericiler yirmi drt saat boyunca al11rd1. Duvarlar1n tepelerine yerletirilen gvenlik kameralar1, ziyaretilere a1k bir mesaj gnderiyordu: Sizi gryoruz. Hibir eye dokunmay n. Langdon kameralar1 iaret ederek, "Aralar1nda gerek olan1 var m1?' diye sordu. Fache ba1n1 iki yana sallad1. "Elbette yok." Langdon buna a1rmam1t1. Bu byklkteki mzelerin video kameralarla izlenmesinin fahi bir maliyeti vard1 ve etkili degildi. Kontrol edilmesi gereken binlerce metrekarelik alan1yla Louvre'un gzetleme ii iin yzlerce teknisyene ihtiyac1 olacakt1. Byk mzelerin ogu art1k "evreleme gvenligini" kullan1yorlard1. H rs zlan d ar da tutmay unut. Onlar ieride tut. evreleme yntemi mze kapand1ktan sonra devreye sokuluyordu. Davetsiz bir misafir sanat eserlerinden birini yerinden 1kard1g1nda, galerinin etraf1ndaki 1k1 blmeleri kapan1yor ve h1rs1z kendini polis gelmeden nce parmakl1klar1n arkas1nda buluyordu. nlerindeki mermer koridorda sesler yank1 yap1yordu. Grlt, sag taraftaki geni kap1s1z odadan geliyor gibiydi. Parlak bir 11k koridora tam1t1. Yzba1, "Mze mdrnn ofisi," dedi. O ve Fache odaya yaklat1klar1nda Langdon k1sa koridordan, Saunire'in lks al1ma odas1na gz att1, ahap kaplama duvarlarda Byk Ustalar'1n tablolar1, zerinde altm1 santim boyunda z1rhl1 bir valye heykeli bulunan muazzam byklkteki antika masa. Bir avu polis ajan1 odada kouturuyor, telefon grmeleri yap1p notlar al1yorlard1. ilerinden biri Saunire'in masas1na oturmu, dizst bilgisayarda yaz1 yaz1yordu. Mze mdrnn zel ofisinin bu akam iin DCPJ'nin geici komuta merkezi oldugu anla1l1yordu. Fache, "Monsieurs," diye seslendiginde adamlar dnp bakt1lar. "Ne nous drangez pas sous aucun prtexte. Entendu?"* Ofisteki herkes anlad1g1n1 gstererek ba1n1 sallad1. Langdon otel odalar1n1n kap1s1na, yzba1n1n sylediklerinin ana fikrini anlayacak kadar NE PAS DERANGER yaz1s1 asm1t1. Fache ile Langdon hibir suretle rahats1z edilmeyeceklerdi. Ajanlardan oluan kk cemaati geride b1rakan Fache ve Langdon karanl1k koridorda ilerlediler. iki metre ileride, Louvre'un en popler blmnn -la Grande Galeriegirii hayal gibi belirdi. Sonsuz gibi grnen bu koridorda Louvre'un en degerli italyan sanat aheserleri bulunuyordu. Langdon, Saunire'in cesedinin burada bulunacag1n1 nceden sezmiti; Byk Galeri'nin nl parke zemini Polaroid'de kusursuz biimde grlyordu. Yaklat1klar1nda Langdon giriin, ortaag kalelerinde ak1n yapan ordular1 uzak tutmak iin kullan1lanlara benzer devasa elik bir kap1yla kapand1g1n1 grd. Parmakl1klar1n yan1na vard1klar1nda Fache, "evreleme gvenligi," dedi. Barikat, karanl1kta bile bir tanka dayanabilecek gibi grnyordu. Langdon parmakl1klar1n aras1ndan, Byk Galeri'nin loblmelerine gz att1. "nden buyurun Bay Langdon," dedi. Langdon dnd. nden nereye buyuray m? Fache parmakl1klar1n dibindeki zemini iaret etti. Langdon aag1 bakt1. Karanl1kta fark etmemiti. Altm1 santim kadar yukar1 kald1r1lan barikat1n alt1nda dar bir alan a1lm1t1.
*

Baylar bir ey bahane edip bizi rahats1z etmeyin. Anla1ld1 m1?

Fache, "Buras1 Louvre gvenligi iin hl yasak blge," dedi. "Police Technique et Scientifique'den* gelen tak1m1m arat1rmalar1n1 henz bitirdiler." A1kl1g1 gsterdi. "Ltfen alt1ndan geiniz." Langdon ayaklar1n1n dibindeki darac1k srnme aral1g1na bakt1ktan sonra gzlerini ag1r demir kap1ya evirdi. Saka yap1yor, yle degil mi? Barikat, izinsiz girenleri ezmek iin haz1r bekleyen giyotine benziyordu. Fache Frans1zca bir eyler sylenip saatine bakt1. Ard1ndan dizlerinin stne kerek, hantal vcudunu parmakl1klar1n alt1ndan geirdi. Diger tarafa geince ayaga kalk1p, parmakl1klar1n aras1ndan Langdona bakt1. Langdon derin bir nefes ald1. Avular1n1 cilal1 parkenin zerine yerletirerek, karn1n1n stne yatt1 ve kendini ileri itti. Tam alt1ndan geerken Harris tvidinin ensesi parmakl1klar1n alt1na tak1ld1 ve ba1n1n arkas1n1 demirlere arpt1. ok ho Robert, diye dnrken el yordam1yla kendini kurtar1p, diger tarafa geti. Ayaga kalkt1g1nda Langdon gecenin ok uzun sreceginden phelenmeye balam1t1.

Teknik birim.

5
Murray Hill Binas1 -Opus Dei'nin yeni Dnya Merkez Brosu ve konferans salonu- New York'ta 243 Lexington Caddesi'nde bulunmaktad1r. Indiana kireta1 ve k1rm1z1 tugladan oluan 12.500 metrekarelik alan1 kaplayan gkdelen 47 milyon dolara mal olmutur. May&Pinska taraf1ndan tasarlanan binada yzden fazla yatak odas1, alt1 yemek salonu, ktphaneler, oturma odalar1, toplant1 salonlar1 ve ofisler bulunmaktad1r. ikinci, sekizinci ve on alt1nc1 katlarda, mermerle donat1lm1 apeller vard1r. On yedinci kat tamam1yla mesken olarak kullan1lmaktad1r. Erkekler, binaya Lexington Caddesi'ndeki ana kap1dan girerler. Kad1nlarsa yan sokaktan giri yaparlar ve binada bulunduklar1 srece erkeklerden "akustik ve grsel" olarak ayr1lm1lard1r. O akam1n erken saatlerinde Piskopos Manuel Aringarosa, gzlerden uzak teras kat1ndaki dairesinde kk bir seyahat antas1 haz1rlayarak, geleneksel siyah cppesini giymiti. Normalde beline mor kuag1n1 takmas1 gerekirdi ama o, bu gece halk aras1nda dolaacag1ndan sahip oldugu yksek mevkiiyle dikkat ekmek istemiyordu. Parmag1ndaki 14 ayar alt1n etraf1 iri elmaslarla evrili mor ametist ta1n stne elle piskoposluk armas1 ilenmi yzgn, sadece bilen bir gz fark edebilirdi Seyahat antas1n1 s1rt1na alarak, dairesinden 1kt1. iinden bir dua okudu ve aag1da kendisini havaalan1na gtrmek zere bekleyen ofrnn bulundugu lobiye indi. Art1k Roma'ya gidecek ticari uakta oturmakta olan Aringarosa, Pencereden d1ar1ya, karanl1k Atlantik'e bakt1. Gne batm1t1 ama Aringarosa kendi y1ld1z1n1n ykseldigini biliyordu. Bu gece sava kazan lacak, diye dnd, oysa yaln1zca birka ay nce, imparatorlugunu y1kmaya kalk1an ellere kar1 kendini gsz hissediyordu. Piskopos Aringarosa, Opus Dei'nin genel bakan1 olarak, hayat1n1n son on y1l1n1 "Tanr1'n1n Eseri'nin" -yani Opus Dei- mesaj1n1 yaymak iini harcam1t1. 1928 y1l1nda papaz Josemara Escriv taraf1ndan kurulan cemaat, muhafazakr Katolik degerlerini yeniden hayata geirmi ve yelerini, Tanr1'n1n Eseri'ni meydana getirebilmek iin, kendi hayatlar1ndan byk fedakrl1klar yapmaya tevik etmiti. Opus Dei'nin geleneki felsefesi balang1ta ispanya'da, Franco rejiminden nce kk salm1t1, ama Josemaria Escriv'n1n 1934'te yay1nlad1g1 The Way (Tark) Tanr1'n1n Eseri'ni meydana getirebilmek kiinin hayat1nda yapmas1 gereken 999 meditasyon ekli isimli ruhani kitab1yla birlikte Escriv'n1n mesaj1 tm dnyaya yay1lm1t1. Art1k k1rk iki dilde milyonlarca kopyas1 bulunan Tark sayesinde, Opus Dei kresel bir g haline gelmiti. Opus Dei'ye ait okullara, egitim merkezlerine ve hatta niversitelere dnyan1n her byk ehrinde rastlanabilirdi. Opus Dei, dnyadaki en h1zl1 byyen ve mali a1dan en gvenli Katolik organizasyonuydu. Ne yaz1k ki Aringarosa, dini kinizm, mezhepler ve incil'in televizyondan grenildigi bir agda, Opus Dei'nin sahip oldugu zenginlikle gcn phelen stne ektigini grenmiti. Muhabirler genellikle, "Pek ok kii Opus Dei'nin bir beyin y1kama tarikat1 oldugunu sylyor," diye stne gelirlerdi. "Baz1lar1 da size a1r1 muhafazakr gizli H1ristiyan cemiyeti diyorlar. Hangisisiniz?" Piskopos sab1rla, "Opus Dei ikisi de degil," diye cevap verirdi. "Bizler bir Katolik Kilisesi'yiz. Bizler, gnlk yaant1lar1m1zda Katolik gretilerini zenle izlemeyi seen Katolik bir topluluguz." "Tanr1'n1n Eseri'nde safl1k yeminleri edilmesi, kiliseye zekt vermek, gnahlar iin kendini dverek ve keeyle kefaret denmesi gerekli midir acaba?" Aringarosa, "Siz Opus Dei'nin sadece kk bir grubundan bahsediyorsunuz," demiti. "Kat1l1m1n farkl1 seviyeleri vard1r. Opus Dei'nin binlerce yesi evlidir, aileleri vard1r ve Tanr1'n1n Eseri'ni kendi topluluklar1nda yaparlar. Digerleri manast1r okullar1m1zda nefislerini

k1rarak sade bir hayat yaarlar. Bu tercihler kiiye aittir ama Opus Dei'deki herkes Tanr1'n1n Eseri'ni yaparak dnyay1 daha iyi bir yer haline getirme amac1n1 payla1rlar. Elbette bu takdir edilecek bir aray1t1r." Buna ragmen, bu mant1k nadiren ie yarard1. Medya her zaman skandallar peinde koard1 ve byk organizasyonlar1n ogunda oldugu gibi Opus Dei'nin yeleri aras1nda da, tm grubun nam1n1 glgeleyecek sapk1n ruhlar vard1. iki ay nce, Ortabat1'daki bir niversitedeki Opus Dei grubu, yeni mritlerin dini bir deneyim gibi alg1lamas1 iin, onlara kendilerini fazlas1yla zinde hissetmelerini saglayacak meskalin verirken yakalanm1t1. Bir baka niversite grencisi igneli kee kemerini tavsiye edilen gnlk iki saatten ok daha uzun kullanm1 ve sebep oldugu enfeksiyonla kendisini lmn eigine getirmiti. K1sa sre nce Boston'daki gen bir yat1r1m bankac1s1, intihar etmeden nce tm birikimlerini Opus Dei'ye b1rakm1t1. Yoldan kar lm koyunlar, diye dnd Aringarosa, onlar iin zlyordu. Elbette en byk utanca, Opus Dei'nin nl yesi ve bas1n1n oka yer verdigi sap1k FBI ajan1 Robert Hanssen sebep olmutu. Onun mahkemede yarg1lan1rken, kendi kar1s1yla sevimelerini arkadalar1na seyrettirmek iin, yatak odas1na gizli video kameralar1 yerletirdigi ortaya 1km1t1. Hakim, "Dindar bir Katolik'in eglence anlay11 byle olamaz," demiti. Ne yaz1k ki, tm bu olaylar Opus Dei Fark1ndal1k Sebekesi (ODAN) diye bilinen yeni gzlem grubunun gelimesine yard1mc1 olmutu. Grubun popler web sitesi www.odan.org- kat1l1m1n tehlikeleri konusunda uyar1da bulunan eski Opus Dei yelerinin korkutucu hikyelerini a1kl1yordu. Art1k medya Opus Dei'den "Tanr1'n1n Mafyas1" ve "isa Mezhebi" diye bahsediyordu. Anlamad g m z eylerden korkar z, diye dnd Aringarosa bu eletirmenlerin Opus Dei'nin ka hayat1 zenginletirdigini bilip bilmediklerini merak ediyordu. Grup, Vatikan'1n tam onay1n1 alm1ve takdis edilmi ti. Opus Dei, Papa'n n kiisel bir piskoposluk makam d r. Bununla birlikte son zamanlarda Opus Dei, medyadan daha kuvvetli bir g taraf1ndan tehdit ediliyordu... Aringarosa'n1n saklanamayacag1 Eklenmedik bir dman. Be ay nce iktidar kaleydoskopu sars1lm1t1 ve Aringarosa hl yedikleri darbenin alt1ndan kalkmaya al11yordu. Aringarosa uag1n penceresinden aag1daki okyanusun karanl1g1na bakarken kendi kendine, "Nas1l bir sava balatt1klar1n1 bilmiyorlar," diye' f1s1ldad1. Bir an iin gzleri kendi garip yznn -esmer ve uzun, gen bir misyonerken ispanya'da yedigi yumrukla dag1lan, yass1 ve egri bir burun- yans1mas1na odakland1. Art1k fiziksel kusurlar1n nemi yoktu. Aringarosa ruhani bir dnyada ya1yordu, bedensel degil. Jet uag1 Portekiz sahillerinin stnden uarken, Aringarosa'n1n cppesinin alt1ndaki cep telefonu sessiz bir ekilde titremeye balad1. Uu ynetmeligi geregi, uular s1ras1nda cep telefonlar1n1n kapal1 tutulmas1 gerektigi halde Aringarosa bu agr1ya mutlaka cevap vermesi gerektigini biliyordu. Bu numara sadece bir kiide vard1, telefonu Aringarosa'ya gnderen kiide. Heyecanlanan piskopos sessizce cevap verdi. "Evet?" Arayan kii, "Silas kilit ta1n1n yerini buldu," dedi. "Paris'te. Saint-Sulpice Kilisesi'nde." Piskopos Aringarosa glmsedi. "O halde yaklat1k." "Hemen alabiliriz. Ama senin nfuzuna ihtiyac1m1z var." "Elbette. Bana ne yapmam gerektigini syle." Aringarosa telefonu kapatt1g1nda kalbi h1zla arp1yordu. Balatt1g1 olaylar1n kar1s1nda kendini kk hissederken, bir kez daha karanl1k geceye bakt1. Sekiz yz kilometre tede, Silas isimli Albino kk bir legenin zerine egilmi, suda dnen k1rm1z1l1klar1 seyrederken s1rt1ndaki kanlan temizliyordu. Mezmurlar'dan, beni

rdkot yla temizle ve ben ar nay m, duas1n1 okudu. Beni y ka ve ben kardan daha beyaz olay m. Silas nceki hayat1ndan beri hissetmedigi bir nseziye sahip oldugunu hissediyordu. Bu onu hem a1rt1yor, hem de heyecanland1r1yordu. Son on y1ld1r Tarik'i izliyor, kendini gnahlardan ar1nd1r1yor... hayatini yeniden kuruyor... gemiindeki iddeti siliyordu. Ama bu gece, her ey geri gelmiti. Gmmek iin onca ugrat1g1 nefret yeniden kabarm1ta Gemiinin bu kadar abuk su yzne 1kmas1 onu ok a1rt1yordu. Elbette tm bunlarla birlikte, becerileri de geri gelmiti. Paslanm1t1 ama ie yar1yordu. isa'n n mesaj bar t r... vahete kar d r... sevgidir. Silasa balang1tan beri gretilen ve kalbinde ta1d1g1 mesaj buydu. Ve imdi, isa dmanlar1n1n yok etmeye al1t1klar1 mesaj da buydu. Tanr y iddetle tehdit edenler iddetle kar laacaklard r. Bunu kald racak ve degitirecek kimse yoktur. isa'n1n askerleri iki bin y1l boyunca, degitirmeye al1anlara kar1 kaderlerini savunmulard1. Silas bu gece savaa agr1lm1t1. Yaralar1n1 kurulad1ktan sonra, ayak bileklerine kadar uzanan kaponlu cppesini giydi. Dz, koyu renk ynden yap1lm1t1 ve cildiyle, sa1n1n beyazl1g1n1 ortaya 1kar1yordu. Kuag1 beline baglad1ktan sonra, kaponu kald1rd1 ve k1rm1z1 gzleriyle aynadaki yans1mas1n1 hayranl1kla izledi. arklar dnmeye balam t .

6
Gvenlik kap1s1n1n alt1ndan iki bklm geen Robert Langdon art1k Byk Galeri giriinde duruyordu. Uzun ve derin bir kanyon agz1na bak1yordu. Galerinin her iki taraf1ndan ykselen dokuz metrelik 1plak duvarlar, yukar1daki karanl1kta belirsizleiyordu. Ayd1nlatmalardan 1kan k1rm1z1ms1 11k, yukar1 dogru yay1larak, tavana kablolarla tutturulmu Da Vincilerden, Titianlardan ve Caravaggiolardan oluan muhteem koleksiyonu suni alevlere boguyordu. Natrmortlar, dini sahneler ve peyzajlar, soylularla, siyasetilerin portrelerine elik ediyordu. Louvre'un en nl italyan eserleri Byk Galeri'de bulundugu halde, ziyaretilerin pek ogu bu kanad1n en a1rt1c1 zelliginin nl parke zemini oldugunu dnrd. Diyagonal denmi mee rab1talar1n oluturdugu geometrik desen, optik bir yan1lsamaya sebep olurdu, ok boyutlu bu ag grnts sayesinde ziyaretiler, att1klar1 her ad1mda degien bir yzeyde gezindiklerini hissederlerdi. Langdon'1n gzleri zemini tararken, sol taraf1n1n birka metre ilerisinde polis band1yla evrelenmi, yerde yatan beklenmedik bir nesne grp durdu. Fache'ye dogru dnd. "Bu yerdeki... bir Caravaggio mu?" Fache bakmad1g1 halde, ba1yla onaylad1. Langdon tablonun iki milyon dolar degerinde oldugunu tahmin ediyordu ama buna ragmen, degersiz bir poster gibi yerde duruyordu. "Yerde ne ii var?" Fache, ona ters ters bak1yordu ama ierlemedigi belliydi. "Buras1 cinayet mahalli Bay Langdon. Hibir eye dokunmad1k. Bu tabloyu mze mdr duvardan 1karm1. Gvenlik sistemini bu ekilde devreye soktu." Langdon olanlar1 gznde canland1rabilmek iin arkas1n1 dnp kap1ya bakt1. "Mze mdr al1ma odas1nda sald1r1ya ugram1, Byk Galeri'ye kam1 ve bu tabloyu duvardan skerek gvenlik sistemini devreye sokmu. Kap1 derhal aag1 inerek tm 1k1lar1 kapatm1. Bu galeriye girmenin ya da buradan 1kman1n tek yolu bu kap1." Langdon a1rm1t1. "Yani mze mdr kendisine sald1ran1 Byk Galeri'ye mi kilitledi?" Fache ba1n1 iki yana sallad1. "Bu gvenlik kap1s1, Saunire ile sald1rgan1n1 birbirinden ay rd . Katil uradaki koridorda kald1 ve Saunire'e bu kap1dan ate etti." Fache alt1ndan getikleri kap1n1n parmakl1klar1ndan sarkan turuncu etiketi gsterdi. "Teknik blm bir silahtan 1kan izler buldu. Parmakl1klar1n arkas1ndan ate etmi. Saunire burada tek ba1na ld." Langdon'1n gznn nne Saunire'in cesedinin fotograf1 geldi. Bunu kendisinin yapt g n sylemilerdi. Langdon nlerindeki devasa koridora bakt1. "Peki cesedi nerede?" Fache hal1 kravat ignesini s1k1t1rarak, yrmeye balad1. "Sizin de bildiginiz gibi. Byk Galeri epey uzundur." Eger Langdon dogru hat1rl1yorsa, tam uzunlugu drt yz elli metreydi, yani u uca eklenmi Washington An1t1 uzunlugundayd1. Yan yana iki yolcu trenini iine alabilecek koridorun eni de bir o kadar nefes kesiciydi. Koridorun ortas1na, zevkli bir ayra ilevi gren ve trafigin sagl1 sollu akmas1na yard1mc1 olan devasa bir ayakl1 vazo yerletirilmiti. Bak1lar1n1 ileri dikerek, koridorun sag1ndan h1zl1 bir ekilde ilerleyen Fache imdi sessizdi. Langdon ise bu kadar ok sanat aheserinin yan1ndan bakmak iin bile durmadan geerek sayg1s1zl1k yapt1g1n1 dnyordu. Zaten bu kta fazla bir ey gremezdim, diye dnd. Ne yaz1k ki, zay1f k1rm1z1 11k, Langdon'1n akl1na Vatikan Gizli Arivleri'nin lo 11g1nda yaad1g1 son deneyimi getirmiti. Roma'da lmle burun buruna geldigi gnle bu gece birbirine ok benziyordu. Hayalinde yeniden Vittoria belirdi. Aylard1r onu ryalar1nda

grmyordu. Langdon yaln1zca bir y1l nce Roma'da olduguna inanm1yordu, ona aradan sanki as1rlar gemi gibi geliyordu. Baka bir yaam. Vittoria'dan en son aral1k ay1nda mektup alm1t1, karma1k fizik arat1rmalar1na devam etmek iin Cava Denizi'ne gittigini syleyen bir kartpostal... kedibal1klar1 glerini takip etmek iin uydulardan faydalanmakla ilgili bir ey. Langdon hibir zaman, Vittoria Vetre gibi bir kad1n1n onunla niversite lojmanlar1nda yaamaktan mutlu olacag1 hayaliyle kendini kand1rmam1t1, ama Roma'daki kar1lamalar1 onda, asla hissedebilecegini zannetmedigi bir zlem duygusu yeertmiti. Hayat1 boyunca tutkunu oldugu bekrl1k ve beraberinde getirdigi zgrlkler bir ekilde sars1lm1... yerine, geen y1l daha da byyen beklenmedik bir boluk duygusu getirmiti. H1zla yrmeye devam ediyorlard1 ama Langdon hl ceset grememiti. "Jacques Saunire bu kadar ileri gidebilmi mi?" "Bay Saunire'in midesine bir kurun isabet etmi. ok yava lm. Yakla1k on be ya da yirmi dakika iinde. ok kuvvetli bir adam oldugu belli." Langdon afallam1 bir ifadeyle dnd. "Gvenligin buraya gelmesi on be dakika m1 alm1?" "Elbette hay1r. Louvre gvenligi, alarm alar almaz harekete gemi ve Byk Galeri kap1s1n1n kilitli oldugunu grm. Kap1dan bakt1klar1nda, koridorun sonunda birinin yrdgn duymular ama kim oldugunu grememiler. Seslenmiler fakat cevap alamam1lar. Bunun sadece sulu olabilecegini varsayarak protokole uymu ve adli polisi aram1lar. On be dakika iinde olay yerine geldik. Geldigimizde, barikat1 alt1ndan geebilecek kadar kald1rd1k ve ben ieri bir dzine silahl1 ajan gnderdim. ieri gireni yakalayabilmek iin tm galeriyi arad1lar." "Ve?" "ierde hi kimseyi bulamad1lar. Bir istisna var..." Koridorun uzak bir noktas1n1 iaret ediyordu. "Onun d11nda." Langdon bak1lar1n1 kald1rarak, Fache'nin uzatt1g1 parmag1 takip etti. ilk nce Fache'nin koridorun ortas1ndaki byk mermer bir heykeli gsterdigini sand1. Ama yrmeye devam edince, Langdon heykelin arkas1ndakini grebildi. Koridorun metre ilerisinde, ta1nabilir bir heykel kaidesinden zemini ayd1nlatan spot lamba, galerinin k1rm1z1 ortam1nda beyaz bir 11k adac1g1 yarat1yordu. Mze mdrnn 1plak cesedi, parkelerin stnde ve 11g1n tam ortas1nda, mikroskop alt1ndaki bir bcek gibi yat1yordu. Fache, "Fotograf1 grmtnz," dedi. "Bu yzden fazla a1rt1c1 olmamal1." Cesede yakla1rlarken Langdon iinde korkun bir rperti hissetti. nnde, o ana dek grdg en garip imgelerden biri duruyordu. Jacques Saunire'in solgun cesedi parke zemin zerinde, ayn1 fotografta grldg gibi yat1yordu. Langdon cesedin yan1nda durup, sert 11g1nda alt1nda gzlerini k1sarken kendine, Saunire'in hayat1n1n son dakikalar1n1 vcuduna bu garip ekli vermekle geirdigini hat1rlatt1. Saunire onun ya1ndaki bir erkek iin fazlas1yla formda grnyordu... ve tm kaslar1 apa1k grlyordu. stndeki giysilerin hepsini 1karm1, dzgnce yere koymu ve geni koridorun tam ortas1na, odan1n uzun kenar1yla ayn1 hizaya gelecek ekilde s1rtst uzanm1t1. Kollar1yla bacaklar1n1, karda melek izi 1kartan ocuklar gibi genie am1t1... belki de, grnmeyen bir kuvvet taraf1ndan ekitirilen bir adam gibi demek daha uygun olur. Saunire'in ggs kemiginin tam alt1ndaki kan lekesi, kurunun etini deldigi yeri iaret ediyordu. A1lan yara, a1lacak kadar az kanam1 ve kararm1 kk bir kan izi b1rakm1t1. Saunire'in sol iaret parmag1 da kanlanm1t1. Kendi korkun lm deginin huzur bozucu sahnesini yaratmak iin yaras1na bat1rd1g1 belli oluyordu; kendi kan1n1 mrekkep, 1plak karn1n1 ise tuval gibi kullanarak, vcuduna basit bir sembol izmi ti be keli y1ld1z oluturacak ekilde izilmibedz izgi. Be keli t ls m y ld z .

Saunire'in gbegindeki kanl1 y1ld1z, cesedine gulyabani havas1 vermiti. Langdon'1n grdg fotograf yeterince rktcyd ama imdi, bu sahneyi kendi gzleriyle grmek onu fazlas1yla huzursuzland1rm1t1. Bunu kendine o yapt . "Bay Langdon?" Fache'nin koyu gzleri yine ona evrilmiti. Langdon, "Be keli y1ld1z," derken, sesi engin bolukta yank1lanm1t1. "Dnyadaki en eski sembollerden biri. isa'dan drt bin y1l ncesinden beri kullan1l1yor." "Peki anlam1 ne?" Langdon bu soruyla kar1lat1g1nda her zaman tereddt ederdi. Biri ' sine, bir semboln "ne anlama" geldigini sylemek, bir ark1n1n ona kendisini nas1l hissettirecegini sylemekle ayn1yd1... bu, kiiden kiiye degiirdi. Beyaz bir Ku Klux Klan bal1g1 Birleik Devletler'de nefret ve 1rk1l1k agr11mlar1 yaparken, ayn1 kostm ispanya'da dini inanla ilgili bir anlam ta1rd1. Langdon, "Semboller farkl1 meknlarda, farkl1 anlamlar ta1rlar," dedi. "Esasen, be keli y1ld1z, bir pagan semboldr." Fache ba1n1 sallad1. "Seytana tapma." Langdon, "Hay1r," diyerek dzeltti. Setigi kelimeleri daha a1k kullanmas1 gerektigini fark etmiti. Son gnlerde pagan kelimesi, eytana tapma ile neredeyse eanlaml1 kullan1l1yordu, bu, ok byk bir yanl1 kan1yd1. Kelimenin kkleri Latincedeki paganus kelimesine kadar gidiyordu ki, tarada oturanlar anlam1na geliyordu. "Paganlar" tarada blgelerindeki dogaya tap1nan, dinlerine sad1k kalan, diger dini gretilerden habersiz tara insanlar1yd1. Dogrusunu sylemek gerekirse kilise, tara kylerinde yaayanlardan ylesine korkard1 ki, masum bir kyl "villager" kelimesi bile degierek vilain- kt ruhlu adam anlam1nda kullan1lmaya balanm1t1. Langdon, "Be keli y1ld1z," diyerek daha a1k konumaya balad1. "Dogaya tap1nmakla ilgili, isa ncesinden gelen bir semboldr. Eski ag insanlar1, yaad1klar1 dnyay1 iki yar1 halinde dnrd, erkek ve dii. Tanr1larla tanr1alar bir g dengesi kurarlard1. Yin ile yang. Erkek ile dii dengelendiginde dnyaya ahenk gelirdi. Dengesizlik oldugunda kaos yaan1rd1." Langdon, Saunire'in karn1n1 iaret etti. "Bu be keli y1ld1z, btn varl1klardaki diiyi temsil eder, ilahiyat tarihilerinin 'kutsal dii' ya da 'ilahi tanr1a' dedikleri bir kavram. Saunire bunu herkesten daha iyi bilirdi." "Saunire karn1na bir tanr a sembol m izmi ?" Langdon bunun garip grndgn kabul etmek zorundayd1. "Be keli y1ld1z, en bilindik yorumuyla Vens' sembolize eder, cinsel ak ve gzellik tanr1as1." Fache 1plak adama gz atarak, homurdand1. "Eski dinler dogan1n ilahi dzenine dayan1rd1. Tanr1a Vens ile Vens gezegeni ayn1yd1. Tanr1a gece gkyznde yer sahibiydi ve pek ok simle an1l1rd1 -Vens, Dogu Y1ld1z1, Ishtar, Astarte- hepsi de doga ve Dnya Ana ile baglar1 olan gl dii kavramlard1." Fache sanki eytana tapma fikrini tercih edermigibi, imdi ok daha dertli grnyordu. Langdon bekeli y1ld1z1n en a1rt1c1 zelligini onunla paylamamaya karar verdi... Vens'le olan baglant1s1n1n grafiksel kkeninden. Langdon gen bir astronomi grencisiyken, Vens gezegeninin her drt y1lda bir ekliptik semada be keli mkemmel bir y1ld1z izdigini grendiginde ok a1rm1t1. Eskiler bu fenomeni kefettiklerinde ylesine bylenmilerdi ki, Vens ile onun be keli y1ld1z1 mkemmellik, gzellik ve cinsel ak1n sembol haline gelmilerdi. Eski Yunan'da, Vens'n bysne vg olsun diye, onun drt y1ll1k devrini Olimpiyat Oyunlar1'n1 dzenlerken kullanm1lard1. Bugnlerde pek az insan, drt y1lda bir yap1lan modern Olimpiyat Oyunlar1'n1n hl Vens'n devrelerini takip ettiginin fark1ndad1r. Bundan daha da az insan, be keli y1ld1z1n Olimpiyat amblemi olmak zereyken son anda

degitirildigini bilir, oyunlar1n ok kapsaml1 ruhunu ve ahengini daha iyi yans1tmas1 amac1yla bekeli y1ld1z, i ie geen behalkayla degitirilmi tir. Fache birdenbire, "Bay Langdon," dedi. "Be keli y1ld1z1n eytanla da bir ilgisi olmal1. Sizin Amerikan korku filmleri bunu ok a1k gsteriyor." Langdon kalar1n1 att1. Te ekkrler Hollywood. Bekeli y1ld1z, art1k eytani seri katil filmlerinde, genellikle Satanistler'in dairelerindeki duvara diger eytani sembollerle birlikte izilen, grsel bir klie halini alm1t1. Langdon sembol bu haliyle grdgnde daima hsran duyard1; bekeli y1ld1z1n gerek kkenleri olduka tanr1sald1. Langdon, "Sizi temin ederim," dedi. "Filmlerde grdklerinize ragmen, be keli y1ld1z1n eytani anlamlar1 tarih a1s1ndan yanl1t1r. Orijinal dii anlam1 dogrudur, fakat be keli y1ld1z sembol bin y1l iinde gerek anlam1ndan sapt1r1lm1t1r. Bu davada, kan dkerek." "Anlad1g1ma pek emin degilim." Langdon az sonra syleyeceklerini kelimelere nas1l dkecegini dnrken Fache'nin kravat1ndaki haa bakt1. "Kilise, bay1m. Semboller oluka esnektir ama eski Roma Katolik Kilisesi be keli y1ld1z1 degitirdi Vatikan'1n pagan dinlerini yok etme ve kitleleri H1ristiyanlat1rma kampanyas1n1n bir paras1 olarak kilise, pagan tanr1lar1yla tanr1alar1 kar1 karalama kampanyas1 at1 ve onlar1n ilahi sembollerini eytani anlat1mlara soktu." "Devam edin." Langdon, "Kargaa zamanlar1nda buna olduka s1k bavurulur," diyerek devam etti. "Yeni dogan bir g var olan sembolleri devral1r ve anlamlar1n1 yok etmek iin zaman iinde onlar1 y1prat1r. Pagan sembolleriyle H1ristiyan sembolleri aras1ndaki savata paganlar kaybetti; Poseidon'un atall1 bal1k z1pk1n1 eytan1n yabas1, bilge kocakar1n1n sivri apkas1 bir cad1 sembol ve Vens'n be keli y1ld1z1 bir eytan iareti oldu. Langdon durdu. "Maalesef Birleik Devletler Ordusu da be keli y1ld1z1n anlam1n1 arp1tt1; u anda bizim en s1k kulland1g1m1z sava sembol. Sembol sava uaklar1n1n stne iziyor ve generallerin omuzlar1na tak1yoruz." Ak ve gzellik tanr as iin bu ok ac . "ilgin." Fache kanatlan a1k kartal pozisyonundaki cesede bak1p ba1n1 sald1. "Peki ya vcudun pozisyonu? Bundan ne anlam 1kar1yorsunuz?" Langdon omuzlar1n1 silkti. "Pozisyon, be keli y1ld1z ve kutsal diiyle olan baglant1s1n1 kuvvetlendiriyor." Fache'nin yzne dnceli bir ifade geldi. "Anlayamad1m?" "Yineleme. Bir sembol tekrar etmek, anlam1n1 kuvvetlendirme en basit yoludur. Jacques Saunire, be keli y1ld1z pozisyonu alm1." Bir tane be keli y ld z iyiyse, iki tane daha iyidir. Fache elini yeniden briyantinli salar1na gtrrken, gzleri Saunire'in kollar1, bacaklar1 ve ba1n1n oluturdugu be keyi takip etti. ilgin bir tahlil." Durdu. "Peki ya plakl g ?" Kelimeyi telaffuz ederi adeta homurdan1yor, yalanan bir erkek vcudunu grmekten rahats1z olmu gibi sesler 1kart1yordu. "Elbiselerini neden 1karm1?" ite bu iyi bir soru, diye dnd Langdon. Polaroid'i ilk grdgnden beri ayn1 eyi dnyordu. En iyi tahmini, 1plak bir insan formunun Vens fikrini onaylatman1n bir baka yolu olduguydu, cinsellik tanr1as1. Modern kltr, Vens'n erkek/dii birleimiyle olan ilikisini oluturdugu halde, keskin bir kkenbilimsel gz, Vens'n "zhrevi" kelimesinde iaret ettigi anlam1 fark edebilirdi. Langdon bu konuya girmemeye karar verdi. Bay Fache, size Bay Saunire'in bu sembol zerine neden izdigini ya da neden bu ekli ald1g1n1 izah edemem, ama Jacques Saunire gibi bir adam1n be keli y1ld1z1, dii tanr1sall1g1n1n iareti olarak kabul ettigini syleyebilirim. Bu sembolle kutsal dii aras1ndaki iliki, sanat tarihileriyle simgebilim uzmanlar1 taraf1ndan olduka iyi bilinir." "iyi. Peki kendi kan1n1 mrekkep olarak kullanmas1?"

"Belli ki, yazacak baka malzemesi olmad1g1 iin."

Fache bir sre sessiz kald1. "Esasen ben, kendi kan1n1, polisin belli bal1 adli metotlar1 uygulamas1 iin kulland1g1na inan1yorum." "Affedersiniz?" "Sol eline bak1n." Langdon'1n gzleri, mze mdrnn renksiz kolundan sol eline kadar olan k1sm1 tarad1 ama hibir ey gremedi. Ne yapacag1n1 bilmeden cesedin etraf1nda dnd ve yere meldi, art1k mze mdrnn byk bir keeli kalem tuttugunu grebiliyordu. Fache, Langdon'1 oldugu yerde b1rak1p, arat1rma malzemeleri, kablolar ve elektronik cihazlar1yla dolu birka metre tedeki seyyar masan1n yan1na giderken, "Saunire'i buldugumuzda bunu elinde tutuyordu," dedi. Masay1 kar1t1r1rken, "Size syledigim gibi," dedi. "Hibir eye dokunmad1k. Bu eit kalemleri bilir misiniz?" Langdon kalemin markas1n1 grebilmek iin biraz daha egildi. STYLO DE LUMIERE NOIRE. Sak1nl1k iinde ba1m kald1rd1. Siyah 11k kalemi ya da filigran kalemi mzeler, restorasyon mimarlar1 ve sahtecilik polisinin nesneler zerine grnmeyen iaretler b1rakmak iin tasarlad1klar1 bir tr zel keeli kalemdi. iaret kalemi, sadece siyah 11k alt1nda grlebilen, alkol bazl1 1kmayan floresan bir mrekkeple yazard1. Son zamanlarda mze personeli bu kalemleri, restorasyon gereksinimi duyan tablolar1n ereveleri zerine grnmeyen iaretler koymak iin ta1yorlard1. Langdon ayaga kalkarken, Fache spot lamban1n yan1na gidip kapatt1. Galeri birden karanl1ga gmlmt. K1sa bir krlk yaayan Langdon'1n pheleri art1yordu. Fache'nin parlak mor 11kla ayd1nlanan silueti belirdi. Elinde ta1d1g1 11k kaynag1 onu meneke rengi bir pusla kapl1yordu. Gzleri mor 11kla parlayan Fache, "Bildiginiz gibi," dedi. "Polis siyak 11k ayd1nlatmas1n1, cinayet mahallindeki kan ve diger adli delilleri arat1rmak iin kullan1r. Bu yzden ne kadar a1rd1g1m1z1 tahmin edebilirsiniz...Sonra, aniden 11g1 cesede yneltti. Aag1 bakan Langdon, ak1nl1ktan yerinde s1rad1. nndeki parke zeminde parlayan grnt yznden kalbi h1zla arp1yordu. Mze mdrnn el yaz1s1yla karalanm1 son szleri, cesedinin yan1nda mor 11lt1lar yay1yordu. Langdon titrek 11kl1 metne bakarken tm geceyi kaplayan sis perdesinin giderek yogunlat1g1m hissetti. Langdon mesaj1 bir kez daha okuduktan sonra Fache'ye bakt1. "Bu da ne demek byle!" Fache'nin gzlerinin ak1 parlad1. "Bu, bay1m, cevaplamak iin geldiginiz sorunun ta kendisi." Az ileride, Saunire'in ofisinde, Louvre'a geri dnen Tegmen Collet mze mdrnn devasa masas1ndaki ses konsoluna iyice egilmiti. Saunire'in masas1n1n kesinden onu seyrediyor gibi grnen robotumsu ortaag valyesinin verdigi huzursuzluk d11nda, Collet kendini olduka rahat hissediyordu. AKG kulakl1g1n1 takt1 ve sabit disk kay1t sistemindeki girdi seviyelerini kontrol etti. Tm sistemler i liyordu. Mikrofonlar hi aksamadan al11yordu ve ses kalitesi kristal berrakl1g1ndayd1. Le moment de vrit,* diye dnd. Glmseyerek gzlerini kapatt1 ve banda kaydedilen Byk Galeri'deki konuman1n geri kalan1n1n tad1n1 1kartmak iin rahat bir pozisyon ald1.

Gerek imdi ortaya 1kacak.

7
Saint-Sulpice Kilisesi'nin ikinci kat1nda koro balkonunun sol taraf1 meskene ayr1lm1t1. Ta zeminli ve iinde az mobilya bulunan iki odal1 daire, on y1ldan fazlad1r Rahibe Sandrine Bieil'in eviydi. Resmi evi yak1ndaki kad1nlar manast1r1ndayd1 ama o, kilisenin sessizliginden holan1yor ve st katta bir yatak, telefon ve kk bir ocaktan oluan odada huzur buluyordu. Kilisenin conservatrice d'affaires'ine gre, kilisenin dinle ilgisi olmayan tm ilerinden Rahibe Sandrine sorumluydu, genel bak1m, yard1mc1 eleman ve beki al1m1, kapal1 oldugu saatlerde kilisenin gvenligi ve komnyon arab1yla ince biskvi gibi malzemelerin siparii. Bu gece ise kk yatag1nda uyurken, telefonun tiz sesiyle uyanm1t1. Yorgun bir halde, ahizeyi kald1rd1. "Rahibe Sandrine. Saint-Sulpice Kilisesi." Adam, Frans1zca, "Merhaba rahibe," dedi. Rahibe Sandrine yatag1nda dogruldu. Saat ka? Patronunun sesini tan1d1g1 halde, on be y1l sresince hi onun taraf1ndan uyand1r1lmam1t1. Barahip, ayinden sonra dogruca evine giden dindar bir adamd1. Barahip, mahmur ve sinirleri gergin sesiyle, "Sizi uyand1rd1ysam zr dilerim rahibe," dedi. "Sizden bir ricada bulunacag1m. Belki onu tan1yorsunuzdur. Az nce Amerikan piskoposundan bir telefon ald1m. Manuel Aringarosa?" Opus Dei'nin bakan1 m1?" Elbette onu tan yorum. Kiliseden onu bilmeyen mi var? Son y1llarda Aringarosa'n1n piskoposluk makam1 g kazanm1t1. 1982 y1l1nda Papa II. John Paul, tm ibadetlerini resmen onaylayarak onlar1" "Papa'n1n kiisel piskoposluk makam1na" getirdiginde, erefleri s1rayarak ykselmiti. Fakat Opus Dei'nin ykseliiyle, zengin mezhebin Vatikan Dini iler Enstits'ne -daha ok Vatikan Bankas1 olarak bilinir- yakla1k bir milyar dolar aktararak, iflastan kurtar11n1n ayn1 y1la denk gelmesi phe uyand1r1c1yd1. Kalar1 yukar1 kald1ran bir baka olay ise Papa'n1n genellikle yz y1l sren bekleme dnemini yirmi y1la indirerek Opus Dei kurucusunu azizlik mertebesine h1zla ykseltmesiydi. Rahibe Sandrine, Opus Dei'nin Roma'daki makam1ndan phe duysa da, Papa'yla tart1acak hali yoktu. Barahip, ona huzursuz sesiyle, "Piskopos Aringarosa benden bir iyilik istemek iin aram1," dedi. "Bu gece Paris'teki mritlerinden biri..." Rahibe Sandrine garip ricay1 dinlerken ak1nl1g1 giderek art1yordu. "Affedersiniz, acaba Opus Dei mridinin bahsettiginiz ziyareti sabaha kadar bekleyemez mi acaba?" "Korkar1m bekleyemez. Uag1 sabah erkenden kalk1yormu. Haya boyunca SaintSulpice'i grmek istemi ." "Ama kilise gndzleri ok daha ilgi ekicidir. Saint-Sulpice'i benzersiz k1lan eyler, yuvarlak pencereden giren gn 11g1 ile gnesaatin stndeki glgelerdir." "Rahibe, size kat1l1yorum, bununla birlikte eger bu gece gelmesine izin verirseniz bunu kiisel bir iyilik olarak kabul edecegim. Orada yakla1k saat... birde olacak diyelim mi? Yani yirmi dakika sonra." Rahibe Sandrine kalar1n1 att1. "Elbette. Memnuniyetle." Barahip, ona teekkr ettikten sonra telefonu kapatt1. Sak1n vaziyetteki Rahibe Sandrine, uyku mahmurlugunu zerinde atana kadar bir sre s1cak yatag1nda kald1. Bu geceki telefon akl1na birtak1m dnceler getirmi olsa da, altm1 ya1ndaki beden eskiden oldugu kadar h1zl1 uyanam1yordu. Opus Dei, onu her zaman rahats1z ederdi. Piskoposlugun bedensel ile rituellerine bagl1l1g1 bir yana, kad1nlara bak1 a1lar1 hl ortaag seviyesindeydi. Kad1n mritlerin hibir cret almadan erkekler ayindeyken onlar1n kald1g1 yerleri temizlemeye zorland1g1n1; erkekler has1r deklerde yatarken, kad1nlar1n tahta zeminde uyudugunu; ve kad1nlar1n daha fazla bedensel ile ekmeye mecbur edildiklerini

duydugunda ok geirmiti... tm bunlar ilenen ilk gnah1n bedeliydi. Havva'n1n bilgiyi a1ga 1karan elmadan ald1g1 1s1r1k, kad1nlar1n sonsuza dar demekle ykml olduklar1 bir kefaret gibiydi. Katolik Kilisesi kad1n haklar1na daha ok deger vermek yolunda ilerlerken, Opus Dei'nin bu gelimeyi tersine evirmeye al1mas1 zcyd. Her eye ragmen Rahibe Sandrine emir alm1t1. Bacaklar1n1 yataktan aag1 sark1tarak, yavaa ayaga kalkt1. 1plak ayaklar1 ta zemine temas ettiginde ii rperdi. rperti vcuduna yay1l1rken, iini bir korku kaplad1. Kad n sezgisi mi? Tanr1n1n bir kulu olarak Rahibe Sandrine kendi ruhunun sakinletirici sesini dinleyerek huzur bulmay1 grenmiti. Ama bu gece, bu sesler iinde bulundugu bokilise kadar sessizdi.

8
Langdon parkeye karalanm1mor metinden gzlerini ay1ram1yor Jacques Saunire'in son szleri, Langdon'1n hayal bile edemeyecegi veda mesaj1 niteligindeydi. Mesajda yle yaz1yordu:

13 - 3 2 21- 1 -1 - 8- 5 On Draco devini al! On sahte alim!


Bunun ne anlama geldigi konusunda Langdon'1n en ufak fikri olmamas1na ragmen, Fache'nin neden ilk anda be keli y1ld1z1 eytana tapma ile bagdat1rd1g1n1 anl1yordu. On Draco devini al! Saunire, eytana gerekten at1fta bulunmutu. Say1 serileri de bir kadar tuhaft1. "Bir k1sm1 say1sal ifreye benziyor." "Evet," dedi Fache. "Kriptograflar1m1z zerinde al11yorlar. Bu say1lar1n onu ldren kiiyi bulmam1zda anahtar rol oynayacag1na inan1yoruz. Belki degitirilmi bir telefon numaras1 ya da bir tr sosyal kimlik numaras1d1r. Say1lar size sembolik bir anlam ifade ediyor mu?" Langdon say1lara yeniden bakt1g1nda, herhangi bir sembolik anlam 1kartmas1n1n saatler alacag1m anlad1. Eger Saunire bu niyetle yazd ysa. Langdon'a say1lar rasgele seilmi gibi geliyordu. Birtak1m anlamlara gelen sembolik say1 dizilerine al1k1nd1 ama buradaki her ey - be keli y1ld1z, metin ve say1lar- en basit seviyede birbirinden bag1ms1zd1. Fache, "Daha nce," dedi. "Saunire'in burada yapt1klar1n1n bir mesaj iletme abas1nda oldugunu iddia etmitiniz... tanr1alara tap1nma ya da bu tarz bir ey. Bu mesaj iddian1z1n neresine oturuyor?" Langdon sorunun tumturakl1 oldugunu biliyordu. K1sa mesaj, Langdon'1n tanr1alara ibadet senaryosunun hibir yerine uymuyordu. On Draco devini al? On sahte alim ? Fache, "Bu metinde bir eit sulama seziliyor. Siz ne dersiniz?" dedi. Langdon, mze mdrnn lmek zere oldugunun bilinciyle Byk Galeri'de hapis kald1g1 son dakikalar1n1 hayal etmeye al1t1. Mant1kl1 geliyordu. "Katiline bir sulamada bulunmas1 mant1kl1 olabilir, san1r1m." "Elbette benim iim, bu kiiyi isimlendirmek. Size bir soru soracag1m Bay Langdon. Say1lar1 bir kenara b1rak1rsak, size bu mesajda en garip gelen ne oldu?" En garip? lmek zere olan bir adam kendini galeriye kilitlemi, zerine be keli bir y1ld1z izmi ve yere gizemli bir sulama karalam1t1. Garip olmasayd1 nas1l olurdu acaba? Akl1na ilk geleni syleyerek, "Draco kelimesi mi?" diye at1ld1. Langdon, Draco'ya -M 7. yzy1ldaki ac1mas1z politikac1- at1fta bulunmas1n1n mmkn olmad1g1na neredeyse emindi. '"Draco devi' garip bir kelime seimi." "Draco mu?" Fache'nin sesinde art1k sab1rs1zl1k kokusu vard1. "Buradaki as1l meselemiz Saunire'in kelime seimi degil." Langdon, Fache'nin akl1ndaki meselenin ne oldugundan emin degildi, ama Draco ile Fache'nin iyi geinecegini dnmeye balam1t1. Fache tats1z bir tonla, "Saunire bir Frans1zd1," dedi. "Paris'te yaad1. Ama yine de bu mesaj1 yazmay1 tercih etti..." Yzba1n1n sylemek istedigini yeni yeni fark eden Langdon, "ingilizce," dedi. Fache ba1yla onaylad1. "Tam olarak. Nedeni konusunda fikriniz var m1?"

Langdon, Saunire'in kusursuz ingilizce konutugunu biliyordu ama de son szlerini yazmak iin neden bu dili setigini anlayam1yordu. Omuzlar1n1 silkti. Fache, yeniden Saunire'in karn1n1n stndeki be keli y1ld1z1 iaret etti. "Seytana tapmayla hi ilgisi yok mu? Buna hl emin misiniz?" Langdon baka bir eyden bu kadar emin olamazd1. "Sembol ile metin aras1nda iliki yok gibi. zgnm daha fazla yard1mc1 olamayacag1m; "Belki bu biraz a1kl1k getirir." Fache cesetten uzaklaarak, siyah 11g1 bir kez daha ykseltti, bu kez 11k daha byk bir evreyi ayd1nlat1yordu. "Peki imdi?" Langdon'un ak1n bak1lar1 alt1nda, basit bir ember mze mdrnn cesedi etraf1nda par1ldad1. Grne gre Saunire yere uzanm1 ve kalemle etraf1nda uzun yaylar izerek, kendini emberin tam ortas1na yerletirmi ti. Bir anda anlam1 a1kl1ga kavumutu. Langdon soluk soluga, "Vitruvius Adam ," dedi. Saunire, Leonardo da Vinci'nin en nl eskizinin gerek boyutlu bir kopyas1n1 yapm1t1. Anatomik a1dan zaman1n1n en dogru izimi olarak kabul edilen Da Vinci'nin Vitruvius Adam1 tm dnyada posterlerde, fare altl1klar1nda ve tirtlerde kendini gstererek, modern kltrn ikonu haline gelmitir, Bu nl eskizde, iine 1plak bir erkek yerletirilmi mkemmel bir daire grlr... erkegin kollar1 ve bacaklar1 yanlara dogru a1kt1r. Da Vinci, Langdon hayretle rperdi. Saunire'in niyetinin son derece a1k oldugu inkr edilemezdi. Mze mdr hayat1n1n son dakikalar1nda giysilerini 1karm1 ve vcudunu Leonardo da Vinci'nin Vitruvius Adam1 gibi emberin ortas1na yerletirmiti. ember o ana dek eksik olan kritik geydi. Dii bir koruma sembol ile 1plak adam1n etraf1ndaki daire Da Vinci'nin kastettigi mesaj1 tamaml1yordu erkek ve dii ahengi. Ama imdi as1l soru, Saunire'in bu nl izimi neden taklit ettigiydi. Fache, "Bay Langdon," dedi. "Herhalde sizin gibi biri Leonardo Da Vinci'nin karanl1k sanatlara olan egiliminden haberdard1r." Langdon, Fache'nin Da Vinci bilgisinden etkilenmiti ve bu bilgi yzba1n1n eytana tapmayla ilgili phelerini olduka iyi a1kl1yordu. D Vinci tarihiler iin, zellikle H1ristiyan geleneginde daima zor bir kon olmutu. nsezileri kuvvetli bir dhi olmakla birlikte, gze arpan bir homoseksel ve dogan1n ilahi dzenine tapan biriydi. Bu ikisi onu Tanr1'ya kar1 srekli gnah ileyen biri haline getiriyordu. Ayr1ca sanat1n1n bu davran1lar1 ona eytani bir hava veriyordu: Da Vinci insan anatomisi zerinde al1mak iin cesetleri mezardan 1kar1r, ters el yaz1s1yla gizemli gnceler tutar, kurunu alt1na dntrecek simya gcne sahip olduguna ve lm erteleyecek bir iksir yaratarak Tanr1'y1 kand1rabilecegine inan1rd1. Daha nce hi dnlmemi korkun sava ve ikence silahlar1 icat ederdi. Yanl anla lmalar gvensizlige sebep olur, diye dnd Langdon. Da Vinci'nin ortaya koydugu nefes kesen H1ristiyan sanat1 bile, sanat1n1n arp1k bir ruh dnyas1na sahip oldugu ynndeki nn art1rmaktan baka bir ie yaramam1t1. Vatikan'1n verdigi yzlerce krl1 siparileri kabul eden Da Vinci, H1ristiyan temalar1n1 kendi inanlar1n1 ifade etmek iin degil, ticari birer giriim olarak resmetmiti, savurgan hayat tarz1n1 srdrebilmek iin bir ara olarak kullanm1t1. Ne yaz1k ki Da Vinci, genellikle onu besleyen eli sinsice 1s1rarak kendi kendini eglendiren biriydi. Pek ok H1ristiyan tablosuna, H1ristiyanl1kla ilgisi olmayan gizli semboller yerletirmiti, bylelikle kendi inanlar1n1 yceltiyor, kiliseyi ise belli etmeden kmsyordu. Langdon bir kere Londra'daki Ulusal Galeri'de "Leonardo'nun Gizli Yaam1: Pagan Sembolizmi ve H1ristiyan Sanat1" konulu bir seminer bile vermi ti. Langdon, "Kayg1lar1n1z1 anl1yorum," dedi. "Ama Da Vinci gerekte asla karanl1k sanatla ugramad1. Kiliseyle srekli ihtilaf halinde de olsa, manevi degerlere fazlas1yla nem veren biriydi." Langdon bunu sylerken akl1na garip bir fikir gelmiti. Yeniden yerdeki mesaja bakt1. On Draco devini al! On sahte alim!

Fache, "yle mi?" dedi. Langdon kelimelerini dikkatle seti. "Saunire'in Da Vinci ile pek ok ortak manevi ideolojiye sahip oldugunu dnyorum, bunlara kilise modern dinden kutsal diiyi 1kartt1g1 iin duyduklar1 endie de dahil. Belki de Da Vinci'nin nl izimini taklit ederek, Saunire modern kilisenin tanr1alar1 eytanlat1rmas1 yznden duyduklar1 ortak hsran1 dile getiriyordu." Fache'nin gzleri ta kesilmi ti. "Saunire'in kiliseye sahte aziz ve Draco eytan dedigini mi dnyorsunuz?" Langdon bunun kulaga abart1l1 geldigini ama be keli y1ld1z1n bu fikri onaylad1g1n1 itiraf etmek zorundayd1. "Sadece Bay Saunire'in hayat1n1 tanr1a tarihini incelemeye adad1g1n1 ve bu tarihi silmek iin en ok Katolik Kilisesi'nin ugra verdigini sylyorum. Son vedas1nda Saunire'in hayal k1r1kl1g1n1 ifade etmek istemi olmas1 muhtemel." "Hayal k1r1kl1g1 m1?" Art1k Fache'nin sesinde sald1rgan bir hava vard1. "Bu mesaj kulaga hayal k1r1kl1g1ndan daha fkeli gelmiyor mu sizce de?" Langdon1n sabr1 tkenmek zereydi. "Yzba1, benden Saunire'in burada sylemeye al1t1g1 eyi tahmin etmemi istediniz ve ben de size bunu sylyorum." "Yani bunun kiliseye yap1lan bir sulama oldugunu mu?" Dilerini kenetleyerek konuan Fache enesini s1k1yordu. "Bay Langdon yapt1g1m ite pek ok cesetle kar1lat1m, izin verin size bir ey syleyeyim. Bir adam baka biri taraf1ndan ldrldgnde, akl1ndan geen son dncelerin hi kimsenin anlamayacag1 manevi bir ifade yazmak olduguna inanm1yorum. Sadece tek bir ey dndgne inan1yorum." Fache'nin f1s1lt1l1 sesi havay1 ikiye bld. "intikam. Saunire'in bu notu, bize onu ldren kiiyi haber vermek iin yazd1g1n1 dnyorum." Langdon dikkatle bak1yordu. "Ama bunun hibir anlam1 yok." "Yok mu?" Yorgun ve bitap bir ekilde, "Yok," diye cevap verdi. "Bana Saunire'in, belli ki davet ettigi biri taraf1ndan ofisinde sald1r1ya ugrad1g1m sylemitiniz." "Evet." "O halde mze mdrnn kendisine sald1ran kiiyi dnmek mant1kl1 olur." Fache ba1n1 sallad1. "Devam edin." "Yani Saunire kendi katilini tan yorsa, bu ne eit bir ima olabilir? Parmag1yla yeri gsterdi. "Sifreli say1lar. Sahte alimler. Draco devleri. Karn1ndaki be keli y1ld1z. Hepsi fazlas1yla gizemli." Fache bu fikir daha nce hi kendisinin akl1na gelmemi gibi kalar1n1 at1yordu. "Bir fikriniz var san1r1m." Langdon, "Mevcut artlar1 gz nnde bulundurarak," dedi. "San1r1m eger Saunire'in niyeti size onu ldren ki iyi sylemek olsayd1, birisinin ismini yazard1." Langdon bunlar1 sylerken, Fache'nin yzne gecenin ba1ndan beri ilk kez bir glmseme yay1ld1. Fache, "Precisement," dedi. "Aynen." Ses cihazlar1n1 kurcalayan ve Fache'nin kulakl1ktan gelen sesini dinleyen Tegmen Collet, bir ustan n kartt g ie tan k oluyorum, diye dnyordu. Sper ajan, yzba1y1 Frans1z emniyet tekilat1n1n zirvesine bu gibi zamanlar1n ykselttigini biliyordu. Fache baka kimsenin cesaret edemedigini yapacak. Zaman1n emniyet tekilat1nda, bask1 alt1nda insan1n kendine son derece hkim olmas1n1 gerektiren a1rtma sanat1 art1k var olmayan bir yetenekti. ok az insan bu ilerde yeteri kadar sogukkanl1l1ga sahipti ama Fache bu i iin dogmu gibiydi. Kendine hkim oluu ve sabr1, neredeyse mekanikti. Fache'nin bu geceki yegne istegi, sanki bu tutuklama kiisel bir meseleymiesine, cinayeti zmlemek gibiydi. Fache'nin ajanlar1na bir saat nce verdigi brifing her

zamankinden ok daha k1sa ve saglamd1. Jacques Saunire'i kimin ldrdgn biliyorum, demiti Fache. Ne yapacag n z biliyorsunuz. Bu gece hata istemiyorum. Ve u ana dek hi hata yap1lmam1t1. Collet phelinin suuna Fache'nin emin olmas1n1 saglayan delili henz grenememiti ama Boga'n1n igdlerini sorgulamamas1 gerektigini iyi biliyordu. Baz1 zamanlar Fache'nin sezgileri neredeyse dogast gibiydi. Ajanlardan biri etkileyici bir olayda Fache'nin alt1nc1 hissine ahit olduktan sonra, Tanr onun kulag na f s ld yor, diye iddia etmiti. Collet eger Tanr1 diye bir ey varsa, Bezu Fache'nin en sevdigi kullar aras1nda oldugunu kabul etmek zorundayd1. Yzba1 dini trenlere ve gnah 1kartma ayinlerine srekli halkla ilikileri iyi tutmak ad1na nemli tatillerde kiliseyi dolduran diger yetkilerden ok daha s1k giderdi. Birka y1l nce Papa Paris'i ziyaret ettiginde Fache izleyiciler aras1nda olmak iin olduka gayret gstermiti. Simdi ise Fache'nin Papa ile ektirdigi fotograf ofisinin duvar1nda as1l1yd1. Ajanlar kendi aralar1nda ona gizlice Papal1k Bogas1 diyorlard1. Collet halk1n nne fazla 1kmayan Fache'nin son y1llarda Katolik sbyanc1l1k skandal1 yznden szn sak1nmadan kendinden bahsettirmesini ironik buluyordu. Bu papazlar iki kez asmak laz m! Fache byle beyanat vermiti! Birincisinde ocuklara kar iledikleri sular yznden. Ve bir kez de Katolik Kilisesi'nin ismini ktye kard klar iin. Collet'nin iinde, Fache'1 en ok ikincisinin sinirlendirdigine dair tuhaf bir his vard1. Dizst bilgisayar1na dnen Collet, bu gece buradaki sorumluluklar1n1n diger yar1s1yla ilgilenmeye balad1 GPS tarama sistemi. Ekrandaki grnt, Denon Kanad1'n1n Louvre Gvenlik Birimi'nden yklenen, yap1a ema niteligindeki ayr1nt1l1 zemin plan1n1 veriyordu. Gzlerini, galeriler ve koridorlardan oluan labirentte gezdirirken, Collet arad1g1n1 buldu. Byk Galeri'nin tam ortas1nda kk k1rm1z1 bir noktac1k yan1p snyordu. Nian. Fache bu gece av1n1n yular1n1 elinden b1rakm1yordu. Ak1ll1cayd1. Robert Langdon serinkanl1 bir mteri 1km1t1.

9
Bezu Fache, Bay Langdon ile yapacag1 grmenin kesilmemesini garantiye almak iin cep telefonunu kapatt1. Ancak ne yaz1k ki, iki ynl telsiz zellikleriyle donat1lm1 pahal1 bir model oldugundan, verdigi emirlere ragmen ajanlar1ndan biri taraf1ndan kendisini takip etmekte kullan1l1yordu. "Yzba?" Telefon k1sa mesafeli telsiz gibi c1z1rdad1. Fache dilerinin nefretle birbirine kilitlendigini hissetti. Collet'nin bu katil zanl1s1n1n soruturmas1n1 blmesine neden olacak kadar nemli bir ey hayal edemiyordu, zellikle de u kritik noktada. Langdon'a zr dileyen sakin bir bak1 f1rlatt1. "Bir saniye ltfen." Telefonu kemerinden 1kard1 ve telsiz frekans1 dgmesine bast1. "Evet?" "Capitaine, un agent du Dpartement de Cryptographic est arriv. "* Fache'nin fkesi bir anda gemiti. Bir kriptograf m1? Yanl1 zamanlamaya ragmen bu iyi bir haberdi. Yerdeki ifreli metni bulduktan sonra Fache, Saunire'in anlatmaya al1t1klar1n1 birinin sylemesi umuduyla, cinayet mahallinin fotograflar1n1 Kriptografi Birimi'ne gndermiti. Bir ifre zc gelmise, bu, byk olas1l1kla birilerinin Saunire'in mesaj1n1 zdg anlam1na geliyordu. Fache ses tonuyla sylediklerinin harfiyen anla1lmamas1na olanak saglayarak, "Su anda megulm," dedi. "Kriptografa komuta merkezinde beklemesini syleyin. Adamla iim bittikten sonra konuurum." Ses, "Bayan," diye dzeltti. "Ajan Neveu gelmi." Fache her geen dakika bu aramadan daha az memnun oluyordu. Sophie Neveu, DCPJ'nin en byk hatalar1ndan biriydi. ingiltere'deki Royal Holloway'de kriptografi okuyan Paris'li gen deifreci Sophie Neveu, iki y1l nce bakanl1g1n polis glerine daha fazla kad1n eleman alma giriimiyle, zorla Fache'nin ba1na y1k1lm1t1. Fache bakanl1g1n politik dzelmelere girimesinin birimi zay1flatt1g1n1 ne sryordu. Kad1nlar polis ii iin yeterli fiziksel gce sahip olmamakla birlikte, getirii olmayan mevcudiyetleri sahadaki erkeklerin dikkatini dag1tarak tehlikeye at1yordu. Fache'nin korkusuysa, Sophie Neveu'nun hepsinden fazla dikkat dag1tmas1yd1. Otuz iki ya1ndayd1 ve inat1 bir azimle ilerliyordu. ingiltere'nin kriptolojik metodunu evkle desteklemesi, kendi stndeki Frans1z kriptograflar1n1 ileden 1kar1yordu. Fache'ye en ag1r geleni ise orta yal1 erkeklerle dolu bir al1ma yerinde, ekici gen bir kad1n1n gzleri iten al1koyup kendi zerine ekecegi evrensel geregiydi. Telsizdeki adam, "Ajan Neveu sizinle hemen konumak konusunda 1srar ediyor yzba1. Onu durdurmaya al1t1m ama galeriye dogru yola 1kt1 bile," dedi. Fache duyduklar1na inanamayarak tiksintiyle irkildi. "Kabul edilemez! ok a1k belirtmi tim..." Robert Langdon k1sa bir sre iin Bezu Fache'nin fel geirdigin sand1. Yzba1 enesi kapan1p gzleri yerinden f1rlad1g1nda cmlesinin ortas1ndayd1. ileri at1lan bak1lar1, Langdon'1n omzunun stndeki bir eye sabitlenmi gibiydi. Langdon ne oldugunu grmek iin arkas1n1 dnemeden, bir kad1n1n ahenkli sesini duydu. "Excusez-moi, messieurs."** Langdon dndgnde gen bir kad1n1n yaklat1g1n1 grd. Uzun ak1c1 ad1mlarla koridordan onlara dogru yryordu... yrynde ak1ldan 1kmayan bir kesinlik vard1. Siyah
* **

Yzba1, kriptoloji biriminden bir ajan geldi. zr dilerim, baylar,

tayt1n1n stne diz boyuna uzanan krem rengi sveter giyen, otuz yalar1nda ekici bir kad1nd1. Omzuna dklen k1z1l s1k salar1, yznn s1cakl1g1n1 ereveliyordu. Harvard'1n yurt odalar1ndaki duvarlar1 ssleyen para avc1s1 s1ska sar11nlar1n aksine, bilakis sagl1kl1 kad1n1n sade bir gzelligi ve gven duygusunu yans1tan kendine zg bir havas1 vard1. Langdon'1n ak1n bak1lar1 alt1nda kad1n dogruca onun yan1na gelerek elini nazike uzatt1. "Bay Langdon, ben DCPJ'nin kriptoloji biriminden Ajan Neveu." Kelimeler dudaklar1n1n aras1ndan Anglo-Franko aksan1yla yuvarlan1yordu. "Tan1t1g1m1za memnun oldum." Langdon, onun yumuak elini, avucunun iine ald1 ve bir an iin kad1n1n gl bak1lar1na hapsoldugunu sand1. Zeki ve berrak, zeytin yeili gzlere sahipti. Sinirle derin bir nefes alan Fache'nin paylamaya balayacag1 anla1l1yordu. H1zla dnerek ondan nce davranan kad1n, "Yzba1," dedi. "Soruturmay1 bldgm iin mazur grn ama..." Fache, "Ce n'estpas le moment!"* diye kkredi. "Size telefonla ulamaya al1t1m." Sophie, Langdon'a nezaket gstererek szlerine ingilizce devam etti. "Ama cep telefonunuz kapal1yd1." Fache, "Bilerek kapatt1m," diye t1slad1. "Bay Langdon'la gryorum," Heyecans1z bir tonla, "Say1lar1 deifre ettim," dedi. Langdon kalbinin heyecanla arpt1g1n1 hissetti. Sifreyi mi zm? Fache nas1l davranacag1n1 bilemiyor gibi duruyordu. Sophie, "izah etmeden nce," dedi. "Bay Langdon'a acil bir mesaj1m var." Fache'nin ifadesi derin bir kayg1ya dnmt. "Bay Langdon'a m1?" Ba1n1 sallay1p, Langdon'a dnd. "ABD Bykeliligi'yle temas kurman1z gerekiyor Bay Langdon. Size Birleik Devletler'den bir mesaj varm1." Langdon a1rarak tepki vermiti, ifreden dolay1 duydugu heyecan yerini ani bir endieye b1rak1yordu. Birleik Devletler'den bir mesaj m ? Ona kimin ulamak isteyebilecegini tahmin etmeye al1t1. Paris'te bulundugunu sadece birka i arkada1 biliyordu. Fache geni enesini duydugu haberle s1km1t1. Kukulu bir sesle "ABD Bykeliligi mi?" diye sordu. "Bay Langdon'1 burada bulacaklar1n1 nereden biliyorlard1?" Sophie omuzlar1n1 silkti. "Grne bak1l1rsa Bay Langdon'1n otelini aram1lar ve resepsiyon memuru onlara Bay Langdon'1n bir DCPJ ajan1 taraf1ndan gtrldgn sylemi." Fache'nin can1 s1k1lm1 gibi grnyordu. "Ve sonra bykelilik DCPJ kriptoloji birimiyle mi temasa geti?" Sophie donuk bir sesle, "Hay1r efendim," dedi. "Sizinle grmeci iin DCPJ santral1n1 arad1g1mda, Bay Langdon'1 bekleyen bir mesaj oldugunu sylediler ve size ula1rsam bu mesaj1 iletmemi istediler." Akl1 kar1t1g1 belli olan Fache kalar1n1 att1. Konumak iin agz1n1 at1g1 s1rada, Sophie yeniden Langdon'a dnmt. Cebinden kk bir kg1t 1kararak, "Bay Langdon," dedi, "Bykeliliginizin mesaj servis numaras1 burada yaz1yor. Mmkn oldugunca abuk araman1z1 istediler." Manidar bir bak1la kg1d1 ona uzatt1. "Ben ifreyi Yzba1 Fache'ye a1klarken, sizin bu grmeyi yapman1z gerekiyor." Langdon kg1d1 inceledi. zerinde Paris'teki bir telefon numaras1yla dahili hatt1 yaz1yordu. 'Teekkrler," derken biraz tedirginlik hissediyordu. "Nereden telefon edebilirim?" Sophie sveterinin cebinden telefonunu 1kartmaya balad1g1 s1rada Fache, onu eliyle savuturdu. Art1k patlamak zere olan Vezv Yanardag1'na benziyordu. Gzlerini Sophie'den

Simdi s1ras1 degil.

ay1rmadan kendi cep telefonunu 1kar1p uzatt1. "Bu hat gvenlidir Bay Langdon. Kullanabilirsiniz." Langdon, Fache'nin gen kad1na duydugu fkeyi anlamakta glk ekiyordu. Rahats1z oldugu halde yzba1n1n telefonunu ald1. Fache derhal Sophie'yi kolundan tutup uzaklat1rarak, onu sessiz biimde azarlamaya balad1. Yzba1dan gittike daha da az holanan Langdon, tuhaf sohbete arkas1n1 dnerek, cep telefonunu at1. Sophie'nin ona verdigi kg1da bakarak numaray1 evirdi. Telefon almaya balam1t1. Bir kez ald1... iki kez ald1... kez ald1... Sonunda baglant1 saglanm1t1. Langdon bykelilik santral1n1n cevap verecegini tahmin ediyordu, bunun yerine kendini bir telesekreter aletini dinlerken buldu. Kay1ttaki sesin tan1d1k gelmesi garipti. Bu ses Sophie Neveu'ya aitti. Kad1n sesi, "Bonjour, vous tes bien chez Sophie Neveu,"* dedi. "Je suis absente pour le moment, majs..."** Langdon ak1nl1k iinde Sophie'ye dnd. "Affedersiniz Bayan Neveu. San1r1m bana verdiginiz..." Sophie sanki Langdon'1n ak1nl1g1n1 bekliyormu gibi hemen at1larak, "Hay1r, dogru numara," dedi. "Bykeliligin otomatik mesaj sistemi var. Mesaj1n1z1 dinlemek iin ula1m ifrenizi girmeniz gerek." Langdon gzlerini dikmi bak1yordu. "Ama..." "Size verdigim kg1ttaki basamakl1 numara." Langdon garip yanl1l1g1 a1klamak iin agz1n1 at1 ama Sophie, ona susmas1n1 syleyen ok k1sa bir bak1 f1rlatt1. Yeil gzleri kristal kadar berrak bir mesaj iletmiti. Soru sorma. Sadece yap. Sersemleyen Langdon, kg1ttaki dahili numaray1 tulad1: 454. Sophie'nin b1rakt1g1 mesaj birden kesildi ve Langdon elektronik bir sesin Frans1zca: "Bir yeni mesaj1n1z var," dedigini duydu. Grne bak1l1rsa 454 Sophie'nin evden uzaktayken mesajlar1n1 dinlemek iin kulland1g1 ula1m numaras1yd1. Ben bu kad n n mesajlar n m dinleyecegim? Langdon art1k band1n dndgn duyabiliyordu. Sonunda durdu ve makine devreye girdi. Langdon mesaj1 dinlemeye balam1t1. Hattaki ses yine Sophie'ye aitti. Mesaj, korkak bir f1s1lt1yla, "Bay Langdon," diye bal1yordu. "Bu mesaja tepki vermeyin. Sakince dinleyin. Su anda tehlikedesiniz. Verdigim talimatlara harfiyen uyun."

**

Merhaba, ben Sophie Neveu. Simdi size yan1t veremiyorum, ama...

10
Silas, gretmen'in onun iin kiralad1g1 siyah Audi'nin direksiyonunda oturuyor ve muhteem Saint-Sulpice Kilisesi'ne bak1yordu. Aag1dan projektrlerle ayd1nlat1lm1 iki an kulesi, binan1n uzun gvdesinin stnde saglam bekiler gibi duruyorlard1. Her iki yanda, ince desteklerden oluan glgeli s1ra, gzel bir yarat1g1n kaburgalar1n1 and1r1yordu. Kfirler kilit ta n saklamak iin Tanr n n evini kulland lar. Kardelik bir kez daha yan1lsama ve dzenbazl1k konusundaki efsanevi nn teyit etmiti. Silas kilit ta1n1 bulup, gretmen'e vermek iin sab1rs1zlan1yordu, bylece kardeligin uzun zaman nce vefakrlardan ald1g1n1 yerine koyabileceklerdi. Bu, Opus Dei'yi ok gl k lacak., Audi'yi Saint-Sulpice'in nne park eden Silas derin bir nefes al1rken kendini, akl1n1 elindeki iten temizlemeye ikna etmeye al11yordu. S1rt1 hl akam1n erken saatlerinde kendine verdigi bedensel ileden tr agr1yordu ama bu ac1, Opus Dei, onu kurtarmadan nceki hayat1nda ektigi kederlerle k1yasland1g1nda hafif kal1yordu. Hat1ralar hl ruhunu ele geirmeye al11yorlard1. Silas kendine, nefretinden ar n, diye emir verdi. Sana ktlk yapanlar bag la. Saint-Sulpice'in ta kulelerine bakan Silas bu tan1d1k ak1nt1yla... onu genlik y1llar1ndaki dnyas1 olan hapse bir kez daha atarak, gemii hat1rlatan o gle mcadele etti. Arafa dair an1lar, her zamanki gibi duygular1nda f1rt1nalar kopartarak geldiler... ryen lahana kokusu, llerin, insan sidiginin ve d1k1lar1n pis kokusu. Pireneler'in uguldayan rzgr1na kar1 aresizlik gzyalar1 ve unutulmu adamlar1n h1k1r1klar1, Andorra, diye dnrken kaslar1n1n gerildigini hissediyordu. Silas'1n, ispanya ile Fransa aras1ndaki o k1ra ve 1ss1z hkmdarl1kta lmekten baka hibir ey istemedigi ta hcresinde titrerken kurtar1lmas1 inan1lmazd1. O zamanlar bunu anlamam1t1. I k, gk grltsnden ok sonra gelir. Ailesinin kendisine verdigi ad1 hat1rlamamas1na ragmen, o zamanlar ismi Silas degildi. Yedi ya1ndayken evden ayr1lm1t1. iri csseli bir r1ht1m iisi olan sarhobabas1, Albino bir evlat sahibi oldugu iin fkeliydi. Oglan1n utan verici durumundan tr annesini sulayarak, onu srekli dvyordu. ocuk, annesini korumaya kalkt1g1 zaman kt ekilde dayak yiyordu. Bir gece korkun bir kavga olmutu ve annesi bir daha ayaga kalkamam1t1. ocuk, annesinin yan1nda dururken, olanlar1 engelleyemedigi iin dayan1lmaz bir vicdan azab1 duymutu. Bu benim suum! ocuk vcudu bir eytan taraf1ndan idare ediliyormuas1na mutfaga giderek bir kasap b1ag1 alm1t1. Hipnotize olmu bir halde, babas1n1n sarho yatt1g1 yatak odas1na ynelmiti. ocuk tek kelime etmeden onu s1rt1ndan b1aklam1t1. Babas1 ac1 iinde feryat ederek, yan dnmeye al1m1 ama oglu onu bir kez, bir kez, bir kez daha b1aklam1t1, ev sessizlige kavuana kadar. ocuk evden kam1, fakat Marsilya sokaklar1n1 bir o kadar dmanca bulmutu. Garip grn, onu evden kaan diger genler aras1nda istenmeyen biri haline getiriyordu. Harap olmu bir fabrikan1n bodrum kat1nda, iskeleden ald1g1 meyve ve ig bal1kla tek ba1na yaamak zorunda kalm1t1. Tek arkada1 plkte buldugu y1rt1k p1rt1k dergilerdi ve onlar1 okumay1 kendi kendine grenmiti. Geen zamanla birlikte glenmiti. On iki yama geldiginde baka bir ba1bo ya1 kendinden iki kat byk bir k1z sokaklarda onunla dalga gemi ve yemegini almaya kalk1m1 ve kendini lmne dayak yerken bulmutu. Yetkililer

onu k1z1n stnden ektiklerinde ona bir ltimatom vermilerdi -ya Marsilya'y1 terk edersin ya da ocuk hapishanesine gidersin. ocuk sahilden aag1 inerek Toulon'a gitmiti. Zaman getike sokaklardaki ac1yan bak1lar, korku dolu bak1lara dnmt. ocuk gl gen bir erkek olmutu. insanlar yan1ndan geerken, f1s1ldatt1klar1n1 duyabiliyordu. Bir hayalet, diyorlard1, beyaz tenine bakarken gzleri korku dan a1l1rd1. Seytani gzlere sahip bir hayalet! Ve o kendini bir hayalet gibi hissediyordu... effaft1... bir limanda br limana szlyordu. insanlar sanki onun iini gryorlard1. On sekiz ya1nda, bir liman kasabas1nda kargo gemisinden bir ka kurutulmu jambon almaya al11rken, bir ift tayfa taraf1ndan yakalam1t1. Onu dvmeye balayan iki denizci t1pk1 babas1 gibi bira kokuyordu. Canavar1n korku ve nefret dolu an1lar1 su yzne 1km1t1. Gen adam elleriyle, ilk denizcinin boynunu k1rm1t1. ikincisinin ayn1 kaderi paylamas1n1 gelen polisler engellemiti. iki ay sonra prangalarla Andorra'daki hapishaneye varm1t1. Gardiyanlar onu 1plak ve m bir halde ieri t1karken hcre kiler, hayalet kadar beyazs1n, diyerek onunla alay etmilerdi. Mira el pectro! Belki de hayalet bu duvarlardan geer! Geen on iki y1l sresince, effaflat1g1n1 anlay1ncaya kadar bedeni ve ruhu soldu. Ben bir hayaletim. Ag rl g m yok. Yo soy un espectro... plido como una fantasma... caminando mundo a solas. Bir gece hayalet, diger tutuklular1n bag1r1lar1yla uyanm1t1. zeri de uyudugu zemini hangi grnmez gcn sallad1g1n1 ya da hcresindeki harlar1 hangi kuvvetli elin silkeledigini bilmiyordu ama o ayaga f1rlar f1rlamaz, tam uyudugu yere iri bir kaya paras1 dmt. Ta1n geldigi grmek iin ba1n1 kald1rd1g1nda sallanan duvarda bir delik a1ld1g1n1 grd, arkas1nda on y1ld1r grmedigi bir manzara vard1. Ay. Yer hl sallan1rken, hayalet kendini engin bir manzaraya a1lan uurumdan ormana inen, dar bir tnelin iinde ilerlerken buldu. Al1k ve yorgunluktan 1lg1na dnm bir halde gece boyunca aag1 dogru kotu. Bilincini kaybetmek zereyken, afak vakti kendini tren raylar1n1n orman1n iinden getigi bir a1kl1kta buldu. Raylar1 takip ederken sanki rya da yryordu. Grdg bo yk vagonuna s1g1nmak ve dinlenmek iin k1vr1ld1. Uyand1g1nda tren hareket ediyordu. Ne kadar oldu? Ne kadar uzaktay m? Midesinde bir sanc1 byyordu. lyor muyum? Yeniden uyudu Uyand1g1nda bu kez birisi ona bag1r1yor, vuruyor ve yk vagonun aag1 itiyordu. Kanlar akarken ac1 iinde, kk bir ky yemek arayarak dolat1. Sonunda, vcudu bir ad1m daha atamayacak kadar gsz dt, yol kenar1na uzand1 ve bilincini kaybetti. I1k yavaa belirdi ve hayalet ka zamand1r l oldugunu tahmin etmeye al1t1. Bir gn? gn? nemi yoktu. Yatag1 bulutlar kadar yumuakt1 ve havada tatl1 bir mum kokusu vard1. isa oradayd1 ve ona bak1yordu. Buraday1m, dedi isa. Ta kenara yuvarland ve sen yeniden dogdun. Uyudu ve uyand1. Zihni bulanm1t1. Cennete hi inanmam1t1, buna ragmen isa, onu gzetiyordu. Yatag1n1n yan1nda yemek belirdi ve hayalet onu yedi, adeta kemiklerinin stnde et olutugunu hissediyordu. Yeniden uyudu. Uyand1g1nda isa hl ona glmseyerek konuuyordu. Kurtar ld n oglum. Benim yolumu izleyenler kutsananlard r. Bir kez daha uyudu. Ac1 dolu bir 1gl1k hayaleti uykusundan kald1rm1t1. Vcudu yataktan f1rlayarak, koridordan seslerin geldigi yere yneldi. Mutfaga girdiginde iri bir adam1n ufak tefek bir adam1 dvdgn grd. Hayalet sebebini bilmeksizin iri adam1 yakalad1 ve onu duvara f1rlatt1. Adam kat1g1nda hayalet, rahip k1yafeti giymi yerde yatan gen bir adam1n yan1nda

duruyordu. Rahibin burnu fena halde k1r1lm1t1. Kanlar iindeki adam1 yerden kald1ran hayalet, onu koltuga gtrd. Rahip garip bir Frans1zcayla, "Teekkrler dostum," dedi. "Bag1 paras1 h1rs1zlar1 buraya ekiyor. Uykunda Frans1zca konutun. ispanyolca da biliyor musun?" Hayalet ba1n1 hay1r anlam1nda iki yana sallad1. Bozuk Frans1zcas1yla, "ismin nedir?" diyerek devam etti. Hayalet ailesinin kendisine verdigi ismi hat1rlayam1yordu. Tek duydugunu hapishane gardiyanlar1n1n alayc1 szleriydi. Rahip glmsedi. "No hay problema. Benim ad1m Manuel Aringarosa. Madrid'li bir misyonerim. Buraya, Obra de Dios iin bir kilise kurmaya gnderildim." Neredeyim?" Sesi derinlerden geliyordu. "Oviedo. ispanya'n1n kuzeyinde." "Buraya nas1l geldim?" "Birisi seni kap1ma b1rakm1. Hastayd1n. Gnlerdir buradas1n." Hayalet kendisiyle ilgilenen gen adama bakt1. Birisi ona iyi davranmayal1 y1llar olmutu. "Teekkrler rahip." Rahip kanl1 dudag1na dokundu. "Mteekkir olan benim dostum." Hayalet ertesi sabah uyand1g1nda, dnyas1 daha berrakt1. Yatag1n1n stndeki arm1ha bakt1. Art1k onunla konumad1g1 halde, varl1g1nda huzur buluyordu. Yatag1nda dogrulunca, komodinin stnde buldugu gazete kuprn grnce a1rm1t1. Bir haftal1k makale Frans1zcayd1. Hikayeyi okudugunda korku duydu. Daglardaki bir hapishaneyi y1kan bir depremden ve tehlikeli mahkmlar1n serbest kald1g1ndan bahsediyordu. Kalbi arpmaya balam1t1. Rahip kim oldugumu biliyor! Uzun zamand1r duymad1g1 bir duyguyu ya1yordu. Utan. Sululuk. Bunlara yakalanma korkusu elik ediyordu. Yatag1ndan f1rlad1. Nereye kaacag m? Kap1dan gelen ses, "Kitab1 Mukaddes," dedi. Hayalet korku iinde dnd. Gen rahip ieri girerken glmsyordu. Burnu garip bir sekili sarg1ya al1nm1t1 ve elinde bir incil tutuyordu. "Senin iin Frans1zca tane buldum. iaretli blm." Ne yapacag1n1 bilemeyen hayalet incil'i ald1 ve pederin iareti blme bakt1. Afetler 16. Dizelerde, 1plak ve dvlm bir halde hcresinde yatarken Tanr1'ya ilahiler syleyen Silas isimli bir mahkm anlat1l1yordu. Hayalet dizeye geldiginde nefesi kesilmiti. "...Ve birden byk bir deprem oldu, bylece hapishanenin temelleri sars ld ve tm kap lar a ld ." Gzlerini rahibinkilere dikmiti. Rahibin yznde s1cak bir tebessm vard1. "Bundan byle dostum, eger baka ad1n yoksa ben sana Silas diyecegim." Hayalet bo bir ifadeyle ba1n1 sallad1. Silas. Ona beden verilmiti. Benim ad m Silas. Rahip, "Kahvalt1 vakti," dedi. "Bu kiliseyi kurmakta bana yard1m edeceksen gce ihtiyac1n olacak." Akdeniz'den 6000 metre ykseklikte, 1618 sefer say1l1 Alitalia trblansa girerek z1plad1g1nda, yolcular tedirginlik iinde k1m1ldanm1lard1. Piskopos Aringarosa durumu fark etmemi gibiydi. O, Opus Dei'nin gelecegini dnyordu. Paris plan1n1n gelimelerinden haberdar olmak cin sab1rs1zlan1rken, Silas'a telefon aabilmeyi diliyordu. Ama bunu yapamazd1. gretmen nceden belirtmi ti. Frans1z aksan1yla ingilizce konuan gretmen, "Bu sizin kendi gvenliginiz iin," diye a1klam1t1. "Elektronik haberlemeyi, nas1l dinlenecegini bilecek kadar iyi biliyorum. Sonular1 size felaket getirebilir."

Aringarosa onun hakl1 oldugunu biliyordu. gretmen son derece dikkatli bir adamd1. Kimligini Aringarosa'dan gizlemesine ragmen kendisine itaat ettirmeyi iyi biliyordu. Ayr1ca, bir ekilde ok gizli bir bilgiye ulam1t1. Kardeligin en nemli drt yesinin isimleri! Bu, gretmen'in ortaya 1karacag1n1 iddia ettigi byk dl alma yetisine gerekten sahip olduguna piskoposu ikna eden delillerden biriydi. gretmen, ona, "Piskopos," demiti. "Tm ayarlamalar1 yapt1m. Plan1m1n baar1ya ulamas1 iin, Silas'1n gnler boyunca sadece benimle grmesine izin vermek zorundas1n1z. Siz ikiniz konumayacaks1n1z. Ben onunla gvenli kanallardan temasa geecegim." "Ona sayg1l1 davranacak m1s1n1z?" "inanl1 bir adam en yksek sayg1y1 hak eder." "Mkemmel. O halde kabul ediyorum. Bu i bitene kadar Silas ve ben konumayacag1z." "Ben bunu sizin kimliginizi, Silas'1n kimligini ve kendi yat1r1mlar1m1 korumak iin yap1yorum." "Yat1r1mlar1n1z m1?" "Piskopos, eger yeni gelimeleri grenme h1rs1n1z sizi hapse gtrrse, cretimi deyemeyeceksiniz." Piskopos glmsemiti. "iyi bir nokta. isteklerimiz birbiriyle rtyor. Tanr1 yard1mc1n olsun!" Yirmi milyon euro, diye dnd uag1n penceresinden d1ar1 bakan Piskopos. Bu tutar Amerikan Dolar1 cinsinden aag1 yukar1 ayn1 rakama eitti. Bu kadar gl bir ey iin ok dk bir cret. gretmen ile Silas'1n baar1s1z olmayacaklar1na yeniden gven duydu. Para ve inan, ok gl tevik unsurlar1yd1.

11
"Une plaisanterie numirique?" Sophie Neveu'ya inanmayan gzlerle bakan Bezu Fache sinirden mosmor kesilmiti. Say sal bir aka m ? "Saunire'in ifresiyle ilgili profesyonel grnz, bunun bir eit matem tiksel aka oldugu yolunda m1?" Fache bu kad1n1n kstahl1g1n1 kesinlikle anlayam1yordu. Fache'n iine burnunu izinsiz sokmakla kalmam1, imdi de onu Saunire'in hayat1n1n son dakikalar1nda matematiksel bir aka yapt1g1na ikna etmeye al11yordu. Sophie, Frans1zca, "Bu ifre," dedi. "Samal1g1n basitletirilmesi Jacques Saunire bunu hemen fark edecegimizi dnm olmal1." Sveterinin cebinden bir kg1t 1kararak Fache'ye uzatt1. "Deifre edilmihali burada." Fache kg1da bakt1. 11235813-21 "Bu mu?" diye at1ld1. "Yapt1g1n1z tek ey, say1lan artan s1raya sokmak m1?" Sophie kendinden memnun tebessm edecek kadar cesaretliydi. "Kesinlikle." Fache'nin ses tonu g1rtlaks1 bir homurtuya dnmt. "Ajan Neveu bununla hangi cehenneme varacaks1n1z bilmiyorum ama bir an nce varsan1z iyi olacak." Grnnden, hl ABD Bykeliligindeki mesaj1n1 dinledigi anla1lan, telefonu kulag1na bast1rm1 Langdon'a bir gz att1. Fache, Langdon'1n benzi atm1 ifadesinden haberlerin iyi olmad1g1n1 sezinlemiti. Sophie meydan okuyan tehlikeli bir tonla, "Yzba1," dedi. "Elinizdeki say1 dizimi, tarihteki en nl matematiksel dizimlerden biridir." Fache nl olma mertebesine eriecek bir matematik dizimi bulundugunun fark1nda bile degildi ve Sophie'nin dncesiz ses tonu kesinlikle houna gitmemiti. Fache'nin elindeki kg1d1 ba1yla iaret ederek, "Bu Fibonacci Dizimi," dedi. "Her bir say1n1n, kendisinden nceki iki say1n1n toplam1na eit oldugu bir say1 dizisidir." Fache rakamlar1 inceledi. Her say1, gerekten de nceki iki say1n1n toplam1na eitti ama Fache tm bunlar1n Saunire'in lmyle baglant1s1n1 anlayam1yordu. "Bu ard11k say1 serisini, on nc yzy1lda, matematiki Leonardo Fibonacci buldu. Saunire'in yere yazd1g1 tm say1lar1n nl Fibonacci Dizimi'ne ait olmas1 kesinlikle tesadf olamaz." Fache dakikalarca gen kad1na bakt1. "Pekl, eger tesadf degilse, Jacques Saunire'in neden byle bir ey yapt1g1n1 syler misin? Ne diyor? Bu ne anlama geliyor?" Sophie omuzlar1n1 silkti. "Hibir ey. Bu basit bir kriptografi akas1. T1pk1, bir iirin kelimelerini al1p, herhangi biri kelimelerin ortak paydas1n1 fark edecek mi diye onlar1 geliigzel kar1t1rmak gibi." Fache ne dogru gzdag1 veren bir ad1m att1 ve yzn Sophie'ninkine olabildigince yaklat1rd1. "Umar1m bundan daha tatminkr bir a1klaman vard1r." Geriye dogru egilirken Sophie'nin yumuak hatlar1 a1rtacak kadar sertlemiti. "Yzba1, bu gece burada olanlar1n ciddiyetini gz nnde bulundurarak, Jacques Saunire'in sizinle oyun oynad1g1n1 bilmek isteyeceginizi dndm. Belli ki istemiyormusunuz. Kriptoloji mdrne art1k bizim yard1m1m1za ihtiyac1n1z olmad1g1n1 bildirecegim." Bunu syledikten sonra topuklar1n1n stnde dnd ve geldigi yne dogru ilerlemeye balad1. Hayretler iindeki Fache, onun karanl1kta kayboluunu izledi. Bu kad n akl n m ka rd ? Sophie Neveu az nce kendi eliyle profesyonel intihar n imzalam1t1.

Fache hl telefonda olan Langdon'a bakt1. Telefondaki mesaj1n1 dinlerken, eskisinden daha kayg1l1 grnyordu. ABD Bykeliligi. Bezu Fache pek ok eyi kmserdi... ama ok az1 onu ABD Bykeliligi kadar fkelendirebiliyordu. Fache ile bykeli ortak d1ileri mevzular1nda s1kl1kla boynuzlar1n1 birbirine geiriyordu, en ok arp1t1klar1 konu turist Amerikal1lar1n polis glerince al1konulmas1yd1. DCPJ, hemen her gn uyuturucu bulundurmaktan Amerikal1 grencileri, ya1 kk fahielerle birlikte olan Amerikal1 iadamlar1n1, dkknlardan mal alma ve mlke zarar verme nedenleriyle Amerikal1 turistleri tutukluyordu. ABD Bykeliligi yasal olarak mdahale edebilir ve sulu vatandalar1n, avular1na ufak bir aplak yemekle paay1 kurtaracaklar1 Birleik Devletler'e iade edilmesini isteyebilirdi. Ve bykeli istisnas1z her olayda bunu yap1yordu. Fache buna, lmasculation de la Police Judiciaire,* diyordu. Paris Match Fache'nin, Amerikal1 bir suluyu 1s1rmaya al1an, ama ABD Bykeliligi'ne bagl1 oldugu iin bunu beceremeyen bir polis kpegi gibi gsteren karikatrn yay1nlam1t1. Fache kendi kendine, ama bu gece degil, dedi. Kaybedecek ok ey var. Robert Langdon telefonu kapatt1g1nda, hasta gibi grnyordu. Fache, "Her ey yolunda m1?" diye sordu. Langdon glkle ba1n1 iki yana sallayabildi. Cep telefonunu geri al1rken Langdon'1n ter dktgn gren Fache, haberlerin kt oldugunu hissetmiti. Fache'ye garip bir ifadeyle bakan Langdon, "Bir kaza," diye geveledi. "Bir arkada..." Tereddt etti. "Sabah ilk uakla eve dnmem gerekiyor." Langdon'1n yzndeki ok ifadesinin gerek olduguna Fache'nin hi phesi yoktu, bununla birlikte bir baka duyguyu daha hissedebiliyordu, sanki Amerikal1n1n gzlerine ani bir korku dolmu gibiydi. Langdon'1 dikkatle izleyen Fache, "Bunu duyduguma zldm," dedi. "Oturmak ister misiniz?" Galerideki seyir banklar1ndan birini iaret etti. Langdon bo bak1larla ba1n1 sallay1p, banka dogru birka ad1m att1. Duruyor, her geen dakika kafas1 biraz daha kar1m1 grnyordu. "Asl1nda san1r1m, tuvaleti kullansam iyi olacak." Fache oyaland1klar1 iin kalar1n1 atm1t1. "Tuvalet. Elbette. Birka dakikal1k ara verelim." Geldikleri uzun koridorun gerisini gsterdi. 'Tuvaletler mze mdrnn ofisinin arka taraf1nda." Langdon Byk Galeri koridorunun diger taraf1na bakarak duraksad1. "San1r1m u tarafta daha yak1n bir tuvalet var." Fache, Langdon'1n hakl1 oldugunu fark etti. Yolun te ikisini gelmilerdi ve Byk Galeri bir ift tuvaletle son buluyordu. "Size elik edeyim mi?" Galeride ilerlemeye balayan Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Gerek yok. San1r1m birka dakika yaln1z kalmaya ihtiyac1m var." Langdon'1n koridorda tek ba1na ilerlemesi Fache'nin ok da houna gitmemiti ama Byk Galeri'den tek 1k11n diger tarafta oldugunu bildiginden rahatt1, alt1ndan getikleri kap1. Bu byklkteki bir yer iin Frans1z yang1n ynetmeligi pek ok acil 1k1 merdiveni yap1lmas1n1 gerektirdigi halde, Saunire gvenlik sistemini al1t1rd1g1nda bu merdivenler otomatik olarak kilitlenmiti. Evet imdi sistem s1f1rlanm1 ve merdivenler yeniden a1lm1t1 ama nemi yoktu, d1 kap1lar a1l1rsa yang1n alarm1 devreye girecekti, stelik d1ar1da DCPJ ajanlar1 bekliyordu. Fache'nin haberi olmaks1z1n Langdon'1n d1ar1 1kmas1 olas1 degildi. Fache, "Bir sreligine Bay Saunire'in ofisine dnmem gerekiyor," dedi. "Ltfen gelip, dogrudan beni bulun Bay Langdon. Tart1mam1z gereken pek ok ey var." Langdon karanl1kta kaybolurken elini sallar gibi yapt1.
*

Adli polisi igdietmek.

Arkas1n1 dnen Fache, fkeyle diger yne dogru ilerledi. Kap1ya geldiginde alt1ndan geerek Byk Galeri'den 1kt1, koridorda yrd ve Saunire'in ofisindeki komuta merkezine f1rt1na gibi dald1. "Sophie Neveu'nun bu binaya girmesine kim izin verdi?" diye bag1rd1. ilk cevap veren Collet oldu. "D1ardaki gvenlik grevlilerine ifreyi zdgn sylemi." Fache etraf1na bak1nd1. "Gitti mi?" "Sizinle birlikte degil mi?" Gitmi." Fache karanl1k koridora bir gz att1. Belli ki Sophie, d1ar1 1kmadan evvel durup diger grevlilerle sohbet edecek halde degildi. Fache bir an iin, giri kat1ndaki gvenlik polislerine telsizle Sophie'yi durdurmalar1n1 ve binadan 1kmadan yan1na getirmelerini sylemeyi istedi. Bunu bir kez daha dnd. Konuan sadece gururuydu... Son sz sylemeyi istiyordu. Bu gece yeterince oyalanm1t1. Onu kovmak iin sab1rs1zlan1rken, kendi kendine Ajan Neveu ile daha sonra ilgilenirsin, dedi. Akl1ndan Sophie'yi 1kartan Fache, bir sre iin Saunire'in masas1nda duran minyatr valye heykeline bakt1. Sonra Collet'ye dnd, "Onu gryor musun?" Collet ba1n1 bir kez sallad1 ve dizst bilgisayar1n1 Fache'ye evirdi. Zemin plan1ndaki k1rm1z1 nokta a1ka seilebiliyor ve UMUM TUVALET yazan odada yan1p snyordu. Bir sigara yak1p, koridora dogru yryen Fache, "Gzel," dedi. "Bir telefon aacag1m. Langdon tuvaletten baka bir yere gitmesin."

12
Robert Langdon Byk Galeri'nin sonuna dogru yorgun ad1mlarla yakla1rken, sersemledigini hissediyordu. Sophie'nin telefon mesaj1n1 zihninde tekrarlay1p duruyordu. Koridorun sonunda, uluslararas1 iaret dilinde p adamlarla ifade edilen tuvaletin 11kl1 tabelalar1 onu, zerinde italyan izimlerinin bulundugu labirent eklindeki bir dizi blmeye gtrmt. Blmeler tuvaletleri grnrden sakl1yordu. Erkekler tuvaletini bulan Langdon ieri girdi ve 11klar1 at1. ierisi botu. Lavabonun yan1na giderek, yzne soguk su arpt1 ve ay1lmaya al1t1. Kuvvetli floresan 11g1 1plak fayanslarda parl1yor ve ierisi amonyak kokuyordu. Yzn kurularken, tuvaletin kap1s1 g1c1rdayarak a1ld1. Arkas1n1 dnd. Yeil gzleri korkuyla parlayan Sophie Neveu ieri girmiti. "Tanr1ya kr ki geldiniz. Fazla vaktimiz yok." Lavabolar1n yan1nda duran Langdon, DCPJ Kriptograf1 Sophie Neveuya ak1nl1kla bak1yordu. Langdon yaln1zca dakikalar nce yeni gelen kriptograf1n deli oldugunu dnerek, telefondaki mesaj1n1 dinlemiti. Ama dinledike, Sophie Neveu'nun son derece ciddi oldugunu anlam1t1. Bu mesaja tepki vermeyin. Sakince dinleyin. Su anda tehlikedesiniz. Verdigim talimatlara harfiyen uyun. Tereddt eden Langdon, Sophie'nin tavsiyelerine uymaya karar vermiti. Fache'ye, telefonun lkesinde kaza geiren bir arkada1yla ilgili oldugunu sylemiti. Daha sonra Byk Galerinin sonundaki tuvaleti kullanmak istemiti. Nefes nefese kalan Sophie, imdi onun nnde duruyordu. Langdon floresan 11g1nda onun gl havas1n1n yumuak hatlar1ndan kaynakland1g1n1 grnce a1rm1t1. Sadece bak1lar1 sertti ve ok katmanl1 Renoir portrelerini agr1t1r1yordu... gizemli fakat belirgin, gizem perdesini bir ekilde kaybetmeyen bir yreklilik. "Sizi uyarmak istedim Bay Langdon..." diye sze balayan Sophie hl nefes almaya al11yordu. "Siz gzetim alt1ndas1n1z. Polis sizi gzalt1na ald1." Konuurken, aksanl1 ingilizcesi fayans duvarlarda yank1lanarak, sesine boguk bir nitelik kazand1r1yordu. Langdon, "Ama... neden?" diye sordu. Sophie, ona telefonda bir a1klamada bulunmutu ama bunu, onun agz1ndan duymak istiyordu. Ona dogru ad1m atarken, "nk," dedi. "Fache'nin bu cinayetteki baphelisi sizsiniz." Langdon'1n kelimelerle aras1 iyiydi ama yine de son derece mant1ks1z geliyordu. Sophie'ye gre, Langdon bu gece Louvre'a simgebilim uzman1 olarak degil, bir pheli olarak agr1lm1t1 ve DCPJ'nin en s1k kulland1g1 sorgu metotlar1ndan birinin gzetim alt1ndaki sulu hedefi oldugunun fark1nda degildi. Bu usta aldatmacada polis pheliyi cinayet mahalline davet eder ve sinirlerine hkim olamay1p, kendini ele verecegini mit ederek onunla mlakat yapard1. Sophie, "Ceketinizin sol cebine bak1n," dedi. "Sizi gzalt1na ald1klar1na dair bir delil bulacaks1n1z." Langdon gittike evhamlan1yordu. Cebime mi bakay m? Bir ucuz sihir numaras1na benziyordu. "Sadece bak1n." Sak1nl1k iindeki Langdon, elini tvit ceketinin sol cebine gtrd, o cebi hi kullanmazd1. Cebi kurcalad1g1nda hibir ey bulamad1. Ne bekliyordun ki? Yeniden Sophie'nin deli olabilecegini dnmeye balam1t1. O s1rada parmaklan beklenmedik bir nesneye dokundu. Kk ve sertti. Minik nesneyi parmaklar1yla tutarak d1ar1 1kartt1 ve hayretle bakt1. Saat pili byklgnde, dgme eklinde metal bir yuvarlakt1. Daha nce hi grmedigi bir eydi. "Bu ne?..."

Sophie, "GPS takip noktac1g1," dedi. "Bulundugu yeri devaml1, DCPJnin gzlemleyebildigi Kresel Mevki Sistemi'ne gnderir. Bunu, insanlar1n yerini izleyebilmek iin kullan1r1z. Dnyan1n herhangi bir yerinde altm1 santim hata pay1yla tam yerini gsteriyor. Sizi elektronik takibe ald1lar.Otelden sizi almaya gelen ajan, siz odadan 1kmadan nce onu cebinize yerletirdi." Langdon otel odas1n1 hat1rlamaya al1t1... ald1g1 k1sa du, giyinmesi, odadan 1karlarken DCPJ ajan1n1n Langdon'1n tvit ceketini tutmas1. D sar s soguk Bay Langdon, demiti ajan. Paris'te bahar ark larda sylediginiz gibi degildir. Langdon, ona teekkr etmi ve ceketi giymiti. Sophie'nin zeytin rengi gzleri samimiydi. "Daha nce size takip noktac1g1ndan bahsetmedim nk cebinizi Fache'nin yan1nda araman1z1 istemedim. Onu buldugunuzu bilemez." Langdon'1n nas1l tepki vermesi gerektigine dair hibir fikri yoktu. "Sizi GPS takibine ald1lar nk kaabileceginizi dnyorlard1." Durdu. "Asl1nda, kaman1z1 umut ettiler; bu ekilde davalar1 kuvvetlenecekti." Langdon, "Neden kaay1m ki?" diye sordu. "Ben masumum!" "Fache tam tersini dnyor." fkelenen Langdon takip noktac1g1n1 atmak iin p kovas1na dogru "Hay1r!" Sophie, onun kolunu tutarak durdurdu. "Onu cebinizde b1rak1n. Eger onu atarsan1z sinyal hareket etmeyi kesecek ve noktac1g1 buldugunuzu anlayacaklar. Fache'nin sizi yaln1z b1rakmas1n1n tek sebebi, bulundugunuz yeri takip edebilmeleri. Eger ne yapt1g1n1 kefettiginizi dnrse..." Sophie cmleyi tamamlamad1. Bunun yerine metal diski Langdon'1n elinden ald1 ve tekrar tvit ceketinin cebine att1. "Noktac1k sizinle kals1n. En az1ndan imdilik." Langdon hibir ey anlayam1yordu. "Fache, benim Jacques Saunire'i ldrdgm nas1l dnebildi?" "Sizden phelenmek iin inand1r1c1 sebepleri var." Sophie'nin yznde kat1 bir ifade vard1. "Burada henz grmediginiz bir delil var. Fache bunu sizden dikkatle saklad1." Langdon bakmakla yetiniyordu. Saunire'in yere yazd1g1 metnin sat1r1n1 hat1rl1yor musunuz?" Langdon evet anlam1nda ba1n1 sallad1. Langdon say1larla kelimeleri beynine yazm1t1. Sophie art1k f1s1lt1yla konuuyordu. "Ne yaz1k ki, sizin grdgnz mesaj1n tamam1 degildi. Fache'nin fotograf1n1 ektikten sonra, siz gelmeden nce silip temizledigi drdnc bir dize vard1." Langdon filigran kaleminin znr mrekkebinin kolayl1kla 1kart1ld1g1n1 bildigi halde, Fache'nin delili neden sildigini tahmin edemiyordu. Sophie, "Fache, mesaj1n son dizesinden," dedi. "Sizin haberiniz olmas1n1 istemiyordu." Durdu. "En az1ndan sizinle ii bitene kadar." Sophie sveterinin cebinden fotograf1n bilgisayar 1kt1s1n1 1kard1 ve amaya balad1. "Fache, Saunire'in mesaj1nda sylediklerini zebilmemiz umuduyla, bu gece cinayet mahallinin grntlerini kriptoloji birimine gnderdi. Buradaki, mesaj1n tamam1n1n fotograf1." Sayfay1 Langdon'a uzatt1. Langdon hayretle resme bakt1. Yak1ndan ekilen fotograf, parke zemindeki par1lt1l1 mesaj1 gsteriyordu. Son dize, Langdon'1n midesine bir yumruk gibi inmiti. 1332211-18-5 On Draco devini al! On sahte alim! P.S. Rob ert Lan gd o n '1 bul

13
Langdon saniyeler boyunca, Saunire'in dipnotunun grndg fotografa hayretle bakt1. P.S. Robert Langdon' bul. Ayaklar1n1n alt1ndaki zemin sallan1yormu gibi hissediyordu. Saunire benim ismimi ieren bir dipnot mu b rakt ? Ne kadar dnrse dnsn, nedenini kavrayam1yordu. Sophie 1srarc1 bak1larla, "Fache'nin bu gece sizi neden buraya getirttigini ve neden ba phelisi oldugunuzu," dedi. "Simdi anl1yor musunuz?" Langdon'1n o anda tek anlayabildigi, Saunire'in katilini ismiyle ihbar edecegini sylediginde Fache'nin neden o denli memnun grndgyd. Robert Langdon' bul. Langdon, "Saunire bunu neden yazd1?" diye sordu, ak1nl1g1 fkeye dnyordu. "Ben Jacques Saunire'i niye ldrmek isteyeyim?" "Fache nedenini henz bulamad1 ama belki siz a1klars1n1z umuduyla bu geceki tm konuman1z1 kaydediyordu." Langdon agz1n1 at1 ama tek kelime edemedi. Sophie, "Minyatr bir mikrofon takt1," diye a1klad1. "Sinyali komuta merkezine gnderen cebindeki bir vericiye bagl1." Langdon, "Bu imkns1z," diye kekeledi. "Sahitlerim var. Seminerden sonra dogruca otelime gittim. Otel resepsiyonuna sorabilirsiniz." Fache bunu yapt1 bile. Elindeki rapor, resepsiyon grevlisinden odan1z1n anahtar1n1 saat on buuk civar1nda ald1g1n1z1 gsteriyor. Ne yaz1k ki cinayet saat on birde ilendi. Otel odan1zdan rahatl1kla grnmeden ayr1lm1 olabilirsiniz." "Bu delilik! Fache'nin elinde hi delil yok!" Sophie'nin gzleri, hi delil yok mu, dercesine bymt. "Bay Langdon, isminiz cesedin yan1nda yerde yaz1yordu ve Saunire'in randevu defteri, cinayetin ilendigi saatte onunla birlikte oldugunuzu sylyor." Durdu "Fache'nin elinde sorgulama iin sizi merkeze gtrmeye yetecek kadar kan1t var." Langdon birden bir avukata ihtiyac1 oldugunu anlad1. "Bunu ben yapmad1m." Sophie iini ekti. "Bu Amerikan televizyon dizisi degil Bay Langdon. Fransa'da kanunlar polisi korur, suluyu degil. Ne yaz1k ki bu davada iin iine medya da giriyor. Jacques Saunire Paris'te tan1nan ve sevilen bir kiiydi, cinayet haberi sabah gazetelerinde yer alacakt1r. Hemen bir a1klama yapmas1 iin Fache'ye bask1 yapacaklar, nezarette bir pheli bulundurmas1 onun a1s1ndan ok daha iyi olur. Sulu olun ya da olmay1n, gerekten olanlar1 zene kadar sizi DCPJ'de tutacaklard1r." Langdon kendini kafese t1k1lm1 bir hayvan gibi hissediyordu. "Bana tm bunlar1 neden anlat1yorsunuz?" "nk Bay Langdon, sizin masum oldugunuza inan1yorum." Sophie bir sre uzaklara, daha sonra tekrar onun gzlerine bakt1. "Hem ayr1ca, ba1n1z1n belada olmas1 bir bak1ma benim suum." "Affedersiniz? Saunire'in suu benim stme atmas1 sizin suunuz mu?" "Saunire suu sizin stnze atmaya al1m1yordu. Bu bir hatayd1. Yerdeki o mesaj asl1nda bana yaz1lm1t1." Langdon1n bunu kavrayabilmesi bir dakikas1n1 ald1. "Anlayamad1m?" "O mesaj polise yaz1lmam1t1. Mesaj1 bana yazm1t1. San1r1m her eyi ylesine h1zl1 yapmas1 gerekiyordu ki, polisin bundan ne anlayacag1n1 dnemedi." Durdu. "Say1sal ifrenin bir anlam1 yok. Saunire soruturmaya kriptograflar1n kat1lmas1 iin bunu yazd1, bylece ba1na gelenlerden hemen haberim olacakt1."

Langdon ilgiyi kurmaya balam1t1. Sophie Neveu'nun akl1n1 ka1rm1 olmas1 bu noktada yoruma a1kt1 ama en az1ndan kendisine neden yard1m etmeye al1t1g1n1 art1k anl1yordu. P.S. Robert Langdon' bul. Mze mdrnn Langdon'1 bulmas1 iin kendisine ifreli bir dipnot b1rakt1g1na inand1g1 belliydi. "Peki ama mesaj1 neden size b1rakt1g1n1 dnyorsunuz?" Yavan bir sesle, "Vitruvius Adam ," dedi. "Da Vinci'nin al1malar1 aras1nda en sevdigim eskiz daima bu olmutur. Bu gece onu benim dikkatimi ekmek iin kulland1." "Bekle biraz. Yani mze mdrnn, senin en sevdigin eseri bildigini mi sylyorsun?" Ba1n1 sallad1. "zgnm. Batan sylemeliydim. Jacques Saunire ve ben..." Sophie'nin sesi bogulmutu. Langdon, onun sesinde bir melankoli sezinledi, grnrn alt1nda yatan bir ac1 vard1. Sophie ile Jacques Saunire'in zel bir ilikisi bulundugu belli oluyordu. Fransa'da, yalanmaya balayan erkeklerin gen metresler tuttugunu bilen Langdon, nnde duran gen ve gzel kad1n1 inceledi. yle bile olsa Sophie Neveu kiral1k bir kad1na hi benzemiyordu. Sesi art1k f1s1lt1 haline dnen Sophie, "On y1l nce kopmutuk," dedi. "O zamandan beri hemen hemen hi grmedik. Bu gece Kripto telefonla ldrldg haberini al1nca ve ben vcudundaki ekillerle yerdeki metni grnce, bana bir mesaj gndermeye al1t1g1n1 fark ettim." "Vitruvius Adam yznden mi?" "Evet. Ve P.S. harfleri yznden." "Dipnot mu?" Ba1n1 hay1r anlam1nda sallad1. "P.S. benim ismimin baharfleri." "Ama senin ad1n Sophie Neveu." Sophie ba1n1 evirdi. "Ben onunla yaarken P.S. benim takma ad1md1" Yz k1zarm1t1. "Prenses Sophie anlam1na geliyor." Langdon hi tepki vermedi. "Aptalca, biliyorum," dedi. "Ama bu on y1l nceydi. Ben kk bir k1zken." "Sen onu kk bir k zken mi tan1yordun?" Olduka iyi," derken gzleri dolmutu. "Jacques Saunire benim bykbabamd1.

14
Komuta merkezine girerken, sigaras1ndan son bir nefes alan Fache, "Langdon nerede?" diye sordu. "Hl erkekler tuvaletinde efendim." Tegmen Collet bu sorunun gelecegini tahmin ediyordu. Yzba1, omzunun stnden GPS noktas1na bakt1g1nda, Collet arklar1n dnmeye balad1g1n1 duyar gibi olmutu. Fache gidip Langdon'1 kontrol etme arzusunu bast1rmaya al11yordu. Asl1nda gzalt1na alman kiiye istedigi kadar sre ve mmkn oldugunca zgrlk verilerek, kendini serbest zannetmesi saglan1rd1. Langdon'1n kendi iradesiyle dnmesi gerekiyordu. Yine de aradan on dakika gemiti. ok uzun. Fache, "Langdon'1n bizi atlatma ihtimali var m1?" diye sordu. Collet ba1n1 iki yana sallad1. "Erkekler tuvaletinde hl k1p1rdanmalar gryoruz, bu GPS noktac1g1n1 hl ta1d1g1 anlam1na geliyor. Belki de rahats1zlanm1t1r. Noktac1g1 bulmu olsayd1, 1kart1p kamaya al11rd1." Fache saatine gz att1. "Gzel." Fache'nin zihni hl megul gibi grnyordu. Collet gece boyunca yzba1da al11lmad1k bir gerginlik hissetmiti. Genellikle olaylara tarafs1z bakan ve bask1 alt1nda sknetini kaybetmeyen Fache bu gece sanki sel meselesi gibi davran1yor ve iine duygular1n1 kar1t1r1yor gibiydi. Sa rmamak gerekir, diye dnd Collet. Fache'nin bu tutuklamaya fazlas yla ihtiyac var. Son gnlerde Bakanlar Kurulu ile medya Fache'nin sald1rgan tarz1n1, nemli bykeliliklerle z1tlamas1n1 ve yeni teknolojik yapt1g1 byk yat1r1mlar1 a1ka eletirir olmu tu. Bu gece bir Amerikal1n1n teknoloji sayesinde, nemli bir su yznden tutuklanmas1, Fache'ye ynelik eletirileri uzun bir sre susturacak ve iyi bir ikramiyeyle emekli oluncaya dek grevde kalmas1na yard1mc1 olacakt1. Bu ikramiyeye ihtiyac oldugunu Tanr da biliyor, diye dnd Collet. Fache'nin teknoloji tutkusu hem mesleki, hem de ahsi alanda zarar vermiti. Tm birikimlerini teknoloji 1lg1nl1g1 ugruna harcad1g1 ve gmlegini bile kaybettigi syleniyordu Ve Fache sadece en iyi kalite gmlekler giyen bir adamd . Bu gece hl bol vakti vard1. Talihsiz olmas1na kar1n, Sophie Neveu'nun sebep oldugu kesinti sadece ufak bir przd. O art1k gitmiti ve Fache'nin elinde hl oynayacag1 kartlar vard1. Langdon'a isminin yerde yazd1g1n1 henz sylememiti. P.S. Robert Langdon' bul. Amerikal1n1n bu kk delil kar1s1nda gsterecegi tepki onu ele verecekti. Ofisteki DCPJ ajanlar1ndan biri onu, "Yzba1," diye ag1rd1. "Bu telefona cevap vermeniz iyi olacak san1r1m." Kayg1l1 bir ifadeyle, elinde telefon ahizesini tutuyordu. Fache, "Kim o?" diye sordu. Ajan kalar1n1 att1. "Kriptoloji birimi mdr." "Ve?" "Sophie Neveu hakk1nda efendim. Ters giden bir eyler var."

15
Zaman1 gelmiti. Siyah Audi'den inerken Silas kendini gl hissediyordu. stnden kaan cppesi, gece esintisiyle h11rd1yordu. Havada degiim rzgrlar1 esiyor. nndeki iin kuvvetten ok incelik gerektirdigini biliyordu, bu yzden silah1n1 arabada b1rakm1t1. On mermi alan Heckler Koch 40'1 ona gretmen vermiti. Tanr n n evinde lm silah na yer yoktur. Bu saatte byk kilisenin nndeki meydan bombotu. Saint-Sulpice' in bittigi yerde grlebilen tek canl1, gece gezinen turistlere sat1l1k mallar1n1 gsteren ergenlik ag1ndaki fahielerdi. Kemale ermi vcutlar1 Silas'1n beline tan1d1k bir ihtiras yay1yordu. igdsel olarak kas1lan uyluklar1, kancal1 kee kemerinin etine batmas1na neden oldu. ihtiras1 bir anda snmt. Silas on y1ld1r kendini tm cinsel zevklerden, hatta kendi kendine yapt1klar1ndan bile uzak tutuyordu. Tark emrediyordu, Opus Dei'nin izinden gitmek iin ok fazla fedakrl1kta bulundugunu biliyordu ama kar1l1g1nda ok daha fazlas1n1 alm1t1. Mebbet bekrl1k yemini ve tm ahsi menfaatlerden feragat etmek byk fedakrl1k say1lmazd1. iinden 1kt1g1 yoksulluk ve hapishanede kat1 cinsel vahetler dnldgnde, mebbet bekrl1k tahamml edilebilir bedeldi. Tutuklan1p, gemi ile Andorra'daki hapishaneye gnderildiginden beri ilk kez Fransa'ya geri dnen Silas anavatan1n1n, kurtar1lm1 ruhunnun vahi an1lar1 canland1rarak, kendisini s1nad1g1n1 hissedebiliyordu. Yeniden dogdun, diye hat1rlatt1 kendine. Tanr1'ya bugn sundugu hizmet bir cinayet gnah1n1 gerektirmiti ve Silas biliyordu ki bu, sonsuza kadar kalbinde sessizce ta1mas1 gereken bir fedakrl1kt1. inanc n n ls, katlanabildigin ac lard r, demiti ona gretmen. Silas ac1lara yabanc1 degildi ve kendini, ona verilen vazifelerin daha yksek bir makamca emredildigini syleyen gretmen'e ispat edebilmek iin sab1rs1zl1k duyuyordu. Kilise giriine dogru ilerleyen Silas, "Hago la obra de Dios,"* diye f1s1ldad1. Devasa kap1n1n glgesinde duraksay1p, derin bir nefes ald1. Yapmak zere oldugu ii ve kendisini ieride gerekten neyin bekledigini o ana dek fark etmemiti. Kilit ta . Bizi son hedefimize gtrecek. Hayalet beyaz1 yumrugunu kald1rd1 ve kap1ya kez vurdu. Dakikalar sonra, devasa ana kap1n1n srgleri hareket etmeye balad1.

Tanr1n1n ii.

16
Sophie binadan ayr1lmad1g1n1 Fache'nin ne zaman anlayacag1n1 dnyordu. Langdon1n tamam1yla altst oldugunu grnce, kendi kendine onu erkekler tuvaletinde yakalamakla dogru bir i yap1p yapmad1g1n1 sorgulad1. Baka ne yapabilirdim? Gznn nne, bykbabas1n1n 1r1l1plak, kollar1n1 ve bacaklar1n1 am1 yerde yatan cesedini getirdi. Bir zamanlar onun iin bykbabas1 her ey demekti, ama bu gece Sophie, onun iin neredeyse hi zlmedigine a1r1yordu. ilikileri, yirmi iki ya1ndayken mart ay1nda bir gece aniden sona ermiti. On y1l nce. Sophie, ingiltere'de okudugu niversiteden eve birka gn erken dnm ve yanl1l1kla, bykbabas1n1 grmemesi gereken bir eyi yaparken grmt. Bugne dek inanmakta glk ektigi bir sahneydi bu. Kendi gzlerimle grmemi olsayd m... Bykbabas1n1n a1klama giriimlerine dayanamayacak kadar utanm1 ve a1rm1 olan Sophie, yan1na biriktirdigi paray1 alarak, derhal ev arkadalar1yla kendine kk bir daire bulmutu. Grdkleri konusunda kimseyle konumamaya yemin etmiti. Bykbabas1 kartpostallar ve mektuplar gndererek Sophie'ye mitsizce ulamaya al1m1 ve buluup bir a1klama yapabilmek iin yalvarm1t1. Nas l a klayacakt ? Sophie, ona bir kez hari hi cevap vermemiti, kendisini aramas1n1 veya onunla halk iinde grmesini yasaklam1t1. Yapacag1 a1klaman1n, durumun kendisinden daha dehet verici olmas1ndan korkuyordu. Ama Saunire ondan hi vazgememiti. Simdi ise Sophie'de, on y1l boyunca biriken bir ekmece dolusu mektup vard1. Bykbabas1 sznde durarak onun istegine asla kar1 gelmemive bir kez olsun telefon etmemiti. Bu akamstne kadar. "Sophie?" Bykbabas1n1n telesekreterindeki sesi, a1rt1c1 derecede telal1 1k1yordu. "Bugne kadar senin istegini yerini getirdim... ve aramak bana ac1 veriyor, ama seninle konumam laz1m. Korkun bir ey oldu." Paris'teki dairesinin mutfag1nda duran Sophie, bunca y1l sonra onun sesini yeniden duyunca bir rperti hissetmiti. Yumuak sesi, tatl1 ocukluk an1lar1n1 akl1na getiriyordu. "Sophie, ltfen dinle." Kk bir k1zken hep yapt1g1 gibi, onunla yine ingilizce konuuyordu. Okulda Frans zca al . Evde ingilizce al . "Sonsuza kadar bana k1zg1n kalamazs1n. Y1llard1r sana gnderdigim mektuptan okumad1n m1? Hl anlam1yor musun?" Durmutu. "Her eyi bir anda konumamal1y1z. Ltfen bykbaban1n bu istegini yerine getir. Beni Louvre'dan ara. Hemen. San1r1m her ikimiz de byk tehlikedeyiz." Sophie telesekreterine bakakalm1t1. Tehlike mi? Neden bahsediyordu? "Prenses..." Bykbabas1n1n sesi, anlayamad1g1 bir ekilde titredi. "Senden baz1 eyleri saklad1g1m1 biliyorum ve bu bana, senin sevgine mal oldu. Ama bu senin iyiligin iindi. Art1k geregi grenmelisin. Ltfen, sana ailen hakk1ndaki geregi anlatmal1y1m." Sophie kendi kalbinin at11n1 duyabiliyordu. Ailem mi? Sophie'nin ebeveynleri o henz drt ya1ndayken lmlerdi. Arabalar1 kprden nehre umutu. Bykannesiyle, erkek kardei de arabadayd1lar ve Sophie'nin tm ailesi bir anda yok olup gitmiti. Bunu kan1tlayacak bir kutu dolusu gazete makalesi vard1. Bykbabas1n1n szleri, iini beklenmedik bir zlem duygusuyla doldurmutu. Ailem! O k1sac1k an iinde Sophie, kck bir k1zken kendisini uykular1ndan uyand1ran ryadan sahneler grmt: Ailem hayatta! Eve dnyorlar! Ama, ryas1nda oldugu gibi, sahneler bulan1klaarak kaybolmulard1. Ailen ld Sophie. Eve dnmyorlar. Bykbabas1n1n banttaki sesi, "Sophie..." dedi. "Y1llard1r sana anlatmak iin bekliyordum. Dogru zaman1 bekledim ama art1k vakit doldu. Beni Louvre'dan ara. Bu mesaj1 al1r almaz.

Btn gece burada bekleyecegim. Korkar1m her ikimiz de tehlikedeyiz. Bilmen gereken o kadar ok ey var ki." Mesaj sona ermiti. Sophie sessizlik iinde titreyerek dururken, sanki dakikalar gemi. Bykbabas1n1n b1rakt1g1 mesaj1 dnnce, sadece bir a1klama mant1kl1 geliyordu ve gerek niyeti anla1l1yordu. Bu bir yemdi. Belli ki, bykbabas1 onu mitsizce grmek istiyordu. Her yolu deniyordu. Adama duydugu tiksinti artm1t1. Sophie, onun lmcl hastal1ga yakalan1p, torununun kendisini son kez ziyaret etmesini saglamak iin akl1na gelen her trl hileye bavurdugunu dnd. Yine de ak1ll1ca bir seim yapm1t1. Ailem. Simdi, Louvre'un erkekler tuvaletinde ayakta dururken, akamst ald1g1 telefon mesaj1ndaki seslerin yank1lar1n1 duyabiliyordu. Sophie her ikimiz de tehlikede olabiliriz. Beni ara. Onu aramam1t1. Hatta buna niyet bile etmemiti. Ama imdi, pheciliginin ona hata yapt1rd1g1n1 anl1yordu. Bykbabas1, kendi mzesinde ldrlmt. Ve yere bir ifre yazm1t1. Sophie iin bir ifre yaz1lm1t1. Bundan emindi. Anlam1n1 anlamam1 olsa da, Sophie mesaj1n ifreli tarz1ndan, kelimelerde kendisinden bahsedildiginden emindi. Sophie'nin kriptoloji tutkusu ve yetenegi, Jacques Saunire ile birlikte bymenin getirdigi bir sonutu, Saunire de ifrelere, kelime oyunlar1na ve bulmacalara merakl1 biriydi. Gazetedeki kriptogramlar ve bulmacalar zerek ka pazar geirdik? Sophie on iki ya1ndayken Le Monde'un bulmacas1n1 yard1m almadan zebiliyordu. Bykbabas1, ona ingilizce bulmacalar, matematik bilmeceler ve ifreli bulmacalar getirmeye balam1t1. Sophie hepsini bir solukta zyordu. Sonunda bu tutkusunu, adli polis iin ifre zmek olarak meslege dntrmt. Bu gece Sophie'nin kriptograf yan1, bykbabas1n1n iki yabanc1y1 bir araya getirmek iin kulland1g1 basit ifreye sayg1 gstermeye zorluyordu. Sophie Neveu ve Robert Langdon. As1l soru uydu, niye? Ne yaz1k ki Sophie, Langdon'1n gzlerindeki ak1n ifadeden, bykbabas1n1n ikisini bir araya getirme nedeni hakk1nda Amerikal1n1n da kendisinden fazla bir ey bilmedigini seziyordu. Yeniden bast1rd1. "Siz ve bykbabam bu gece bulumay1 planlam11z. Ne hakk1ndayd1?" Langdon allak bullak olmu gibiydi. "Bulumay1 sekreteri ayarlad1 ve herhangi bir neden belirtmedi ve ben de sormad1m. Frans1z katedrallerindeki pagan ikonografileri hakk1nda seminer verecegimi duydugunu dndm. O, bu konuyla ilgileniyordu ve konumadan sonra iki imek iin buluman1n eglenceli olacag1n1 dnmtm." Sophie bunu yutmam1t1. Baglant1 uydurmayd1. Bykbabas1, pagan ikonografisi hakk1nda, dnyadaki herkesten daha fazlas1n1 biliyordu. Bunun d11nda, neredeyse mnzevi bir hayat yaayan bykbabas1, nemli bir mesele olmad1ka nne gelen Amerikal1 profesrle muhabbet edecek trden bir adam degildi. Sophie derin bir nefes al1p, biraz daha kurcalad1. "Bu akamst bykbabam beni arayarak, onun ve benim byk tehlikede oldugumuzu syledi. Bu, sizin iin bir ey ifade ediyor mu?" Langdon'1n mavi gzleri kayg1yla dolmutu. "Hay1r, ama olanlar1 gz nne al1rsak..." Sophie ba1n1 sallad1. Bu akamki olaylar dnldgnde, korkmamas1 aptall1k olurdu. Bitap dmbir halde tuvaletin diger ucundaki kk dkme cam1n yan1na yrd ve cam1n

iine gmlm alarm kablolar1n1n ard1ndan sessizce d1ar1y1 seyretti. Olduka yksekteydiler, en az1ndan on iki metre. iini ekerek gzlerini kald1rd1 ve Paris'in byleyici manzaras1n1 seyretti. Sol taraf1ndaki Seine Nehri'nin kar1s1nda, Eyfel Kulesi duruyordu. Tam nnde Arc de Triomphe.* Ve sag taraf1nda, Montmarte yamalar1n1n tepesinde, beyaz cilal1 ta1 aaal1 mabetler gibi parlayan SacrCoeur'un zarif arabesk kubbesi grlyordu. Denon Kanad1'n1n en bat1s1ndaki bu noktada, Louvre'un d1 duvar1yla aras1nda yaln1zca ay1r1c1 bir kald1r1m bulunan Carrousel Meydan1n1n kuzey-gney geidi, binayla neredeyse ayn1 hizadayd1. Sehrin geceleri al1an nakliye kamyonlar1, aag1da trafik 11g1n1n degimesini beklerken durmu farlar1yla sanki Sophie'ye gz k1rp1yorlard1. Yan1na gelen Langdon, "Ne syleyecegimi bilmiyorum," dedi. "Bykbaban1z1n bize bir eyler anlatmaya al1t1g1 ortada. Ancak bu kadar yard1mc1 olabildigim iin zgnm." Langdon1n derin sesinde samimi bir znt hisseden Sophie, pencereye arkas1n1 dnd. iinde bulundugu bunca derde ragmen, ona yard1mc1 olmak istiyormu gibi grnyordu. iindeki gretmen, diye dnd Sophie, DCPJ'nin pheliler konusunda ne kadar heyecanl1 oldugunu anlad1. Bu adam anlay1s1zl1ga dn vermeyen bir akademisyendi. Bu da ortak noktam z, diye dnd Sophie. Bir ifre zc olarak Sophie hayat1n1 anlams1z verilerden anlam 1kartmakla kazan1yordu. Bu gece yapabildigi en iyi tahmin, Robert Langdon'1n fark1nda olsun ya da olmas1n, ihtiya duydugu bilgiye sahip olduguydu. Prenses Sophie, Robert Langdon bul. Bykbabas1n1n mesaj1 daha a1k olabilir miydi?' Sophie'nin Langdon'la daha fazla zamana ihtiyac1 vard1. Dnmek iin zamana. Gizemi birlikte zmek iin zamana. Ne yaz1k ki vakit tkeniyordu. Ba1n1 kald1r1p Langdon'a bakan Sophie, akl1na gelen tek oyuna bavurdu. "Bezu Fache sizi her an nezarete gtrebilir. Sizi bu mzeden 1kartabilirim. Ama imdi harekete gemeliyiz." Langdon1n gzleri bymt. "Kamam m istiyorsunuz?" "Yapabileceginiz en ak1ll1ca i bu olur. Eger Fache'nin imdi sizi nezarete gtrmesine izin verirseniz, DCPJ ile ABD Bykeliligi davan1za hangi mahkemenin bakacag1 konusunda kavgalar1n1 bitirene kadar Frans1z hapishanesinde kal1rs1n1z. Ama eger buradan 1k1p bykelilige giderseniz, o zaman hkmetiniz, siz ve ben bu cinayetle ilginiz olmad1g1n1 kan1tlayana kadar sizi korur." Langdon hi de ikna olmua benzemiyordu. "Unut gitsin! Tm 1k1larda Fache'nin silahl1 adamlar1 var! Vurulmadan kurtulsak bile, kamak beni sulu gstermekten baka bir ie yaramaz. Fache'ye yerdeki mesaj1n size yaz1ld1g1n1 ve benim ismimin bir sulama olmad1g1n1 anlatmak zorundas1n1z." Alelacele konuan Sophie, "Bunu yapacag m," dedi. "Ama siz ABD Bykeliligi'ne gven iinde girdikten sonra. Buradan sadece bir ka kilometre uzakl1kta ve arabam mzenin hemen nnde duruyor. Burada Fache'yle baa 1kmaya al1mak kumar olur. Anlam1yor musunuz? Bu gece sizin sulu oldugunuzu kan1tlamay1 Fache kendine grev edindi. Tutuklanman1z1 geciktirmesinin tek sebebi iddias1n1 kuvvetlendirecek yanl1bir hareket yapman1z1 ummas1." "Kesinlikle. Kamak gibi." Sophie'nin sveterindeki cep telefonu birden almaya balam1t1. Muhtemelen Fache idi. Elini cebine sokarak telefonu kapatt1. H1zl1 konuarak, "Bay Langdon," dedi. "Size son bir soru sormam gerekiyor." Ve tm gelecegin buna bagl olabilir. "Yerde yazanlar elbette sizin sulu oldugunuzu gstermiyor,

Zafer An1t1.

ama Fache tak1m1na arad1g1 adam1n siz oldugunu syledi. Sulu oldugunuza ikna olmas1n1n baka bir sebebi akl1n1za geliyor mu?" Langdon birka saniye sresince sessiz kald1. "Hay1r hi gelmiyor." Sophie iini ekti. Demek ki Fache yalan sylyor. Sophie nedenini tahmin edemiyordu ama u noktada as1l konu bu degildi. As1l konu, Bezu Fache'nin bu gece her ne pahas1na olursa olsun Robert Langdon'1 parmakl1klar1n arkas1na t1kmak istemesiydi. Sophie'nin Langdon'a kendisi iin ihtiyac1 vard1 ve bu ikilem onu tek bir sonuca gtryordu. Langdon' ABD Bykeliligi'ne gtrmeliyim. Pencereye dnen Sophie, dkme cama yerletirilmi alarm kablolar1na ve ba dndrc on iki metre ykseklikten aag1daki kald1r1ma bakt1 Bu ykseklikten atlarsa Langdon'1n kemikleri k1r1lacakt1. En iyi ihtimalle. Yine de Sophie karar1n1 vermiti. Robert Langdon, istese de, istemese de Louvre'dan kaacakt1.

17
"Cevap vermiyor da ne demek?" Fache duyduklar1na inanm1yormu grnyordu. "Cep telefonunu ar1yorsun, yle degil mi? Yan1nda oldugunu biliyorum." Collet dakikalard1r Sophie'ye ulamaya al11yordu. "Belki de pili bitmitir. Ya da zil sesi kapal1d1r." Fache telefonda Kriptoloji mdryle konutugundan beri endieli grnyordu. Kapatt1ktan sonra Collet'nin yan1na gitmi ve Ajan Neveu'yu telefonla aramas1n1 emretmiti. Collet bunu baaramam1t1, Fache ise kafesin iindeki bir aslan gibi drt dnyordu. Collet, "Kripto neden aram1?" demeyi gze ald1. Fache, ona dnd. "Draco devi ve sahte alimlerle ilgili hibir ey bulamad1klar1n1 sylemek iin." "Bu kadar mi?". "Hay1r, ayr1ca say1lar1n Fibonacci Dizimi'ni oluturdugunu ve hibir anlam ifade etmedigini sylemek iin aram1lar." Collet'nin akl1 kar1m1t1. "Ama bunu sylemesi iin zaten Ajan Neveu'yu gndermilerdi." Fache ba1n1 iki yana sallad1. "Neveu'yu onlar gndermedi." "Ne?" "Mdrn anlatt1klar1na gre, emrim zerine tm tak1m1na ona gnderdigim resimleri arat1rmalar1n1 sylemi. Ajan Neveu geldiginde, Saunire'in fotograflar1yla ifreye yle bir bakm1 ve tek kelime etmeden ofisten ayr1lm1. Mdr, onun davran11n1 sorgulamad1g1n1 nk fotograflardan dolay1 znt duydugunu anlad1g1n1 syledi." "znt m? Daha nce hi len birinin cesedini grmemi mi? Fache k1sa bir an iin sessiz kald1. "Benim bundan haberim yoktu, grne gre al1anlardan biri syleyinceye kadar mdrn de haberi olmam1, ama Jacques Saunire'in Sophie Neveu'nun bykbabas1 oldugu anla1l1yor. Collet syleyecek kelime bulam1yordu. "Mdr, Neveu'nun ona imdiye dek Saunire'den hi bahsetmedigini nl bir bykbabaya sahip olmaktan dolay1 kendisine ayr1cal1kl1 davran1lmas1n1 istemediginden byle davrand1g1n1 tahmin ettigini syledi." Fotograflar grnce zldgne a rmamak gerekir. Collet, gen kad1n1n kendi ailesinden birinin yazd1g1 ifreyi deifre etmesi iin agr1lmas1n1n ne kadar ac1 bir tesadf oldugunu tahmin edebiliyordu. Yine de davran1lar1n1n mant1kl1 bir a1klamas1 yoktu. "Ama say1lar1n Fibonacci Dizimi'ni oluturdugunu fark ettigi ortada, nk buraya gelip bize syledi. Neden buldugunu kimseye sylemeden ofisten ayr1ld1g1n1 anlam1yorum." Collet'nin akl1na, s1k1nt1l1 gelimeleri a1klayacak tek bir senaryo geliyordu. Saunire soruturmaya kriptograflar1n dahil edilmesi umuduyla yere say1sal bir ifre yazm1 ve bylece kendi torununun da dahil edilmesini saglam1t1. Peki mesaj1n geri kalan k1sm1nda bir ekilde kendi torunuyla m1 haberleiyordu? yleyse, mesaj ona ne sylyordu? Ve Langdon bulmacan1n neresine uyuyordu? Collet dncelerini devam ettiremeden, mzenin sessizligi alarm sesiyle bozuldu. Zil, Byk Galeri'nin iinden geliyormugibi al1yordu. Ajanlardan biri, "Alarme! diye bag1rd1, bir yandan Louvre'un gvenlik merkezindeki yemine bak1yordu. "Grande Galene! Toilettes Messieurs!* Fache, Collet'ye dnd. "Langdon nerede?"
*

Byk Galeri! Tuvaletler msy!

"Hl erkekler tuvaletinde!" Collet dizst bilgisayar1nda yan1p snen k1rm1z1 noktay1 gsterdi. "Cam1 k1rm1 olmal1!" Collet, Langdon'1n uzaga kaamayacag1n1 biliyordu. Paris yang1n ynetmeligi, halka ait binalarda drt buuk metreden yksek pencerelerin k1r1labilir camdan yap1l11n1 gerektirse de, Louvre'un ikinci kat1ndaki bir pencereden kanca ve merdiven olmadan 1kmak intihar olurdu. Bundan baka, Denon Kanad1'n1n bat1 ucunda, stne atlayacak agalar ya da imen yoktu. Tuvalet penceresinin tam alt1nda, d1 duvarlar1n birka metre ilerisinde iki eritli Carrousel Meydan1 yer al1yordu. Ekrana bakan Collet, "Aman Tanr1m; diye bag1rd1. "Langdon pencere kenar1na dogru hareket ediyor!" Ama Fache oktan harekete gemiti bile. Omuz k1l1f1ndan Manurhin MR-93'n eken yzba1, ofisten d1ar1 f1rlad1. Yan1p snen nokta pencere kenar1na gelip, beklenmedik bir harekette bulunurken Collet ekran1 ak1nl1kla izliyordu. Nokta, bina cephesinin d11na 1km1t1. Neler oluyor, diye dnd. Langdon kenarda m duruyor yoksa... "Tanr m!" Nokta, duvar1n daha da tesine giderken Collet ayaga f1rlad1. Sinyal bir sre iin titretikten sonra yan1p snen nokta binan1n d1 cephesinin yakla1k bir metre ilerisinde aniden durdu. Bilgisayar1n1 tarayan Collet, ekrana Paris'in sokak haritas1n1 ag1rarak GPS'i yeniden ayarlad1. Grnty byttgnde sinyalin tam yerini grebiliyordu. Art1k hareket etmiyordu. Carrousel Meydan1'n1n tam ortas1nda k1p1rdamadan duruyordu. Langdon atlam1t1.

18
Collet'nin telsizinden yay1lan ses, alarm sesini bast1r1rken Fache, Byk Galeri'de koturuyordu. Collet, "Aag1 atlad1!" diye bag1r1yordu. "Sinyal Carrousel Meydan1'n1n zerinde grnyor. Tuvalet penceresinin d11nda! Ve imdi hi hareket etmiyor! Tanr1m, san1r1m Langdon az nce intihar etti!" Fache sylediklerini duymutu ama mant1kl1 gelmiyordu. Komaya devam etti. Koridor sonsuza kadar devam ediyormu gibi uzan1yordu. Saunire'in cesedinin yan1ndan geerken, bak1lar1n1 Oenon Kanad1'n1n sonundaki blmelere evirmiti. Alarm sesi art1k daha da yksek 1k1yordu. "Bekleyin!" Telsizden bir kez daha Collet'nin sesi ykselmiti. "Hareket ediyor! Tanr1m, ya1yor! Langdon hareket ediyor." Fache att1g1 her ad1mda koridorun uzunluguna lanet ederek komaya devam etti. "Langdon daha da h1zl1 hareket ediyor!" Collet hl bag1r1yordu. "Carrousel'den aag1 kouyor. Bekleyin... h1zlan1yor. ok h1zl1 hareket ediyor!" Blmelere varan Fache aralar1ndan geti ve tuvalet kap1s1na dogru kotu. Art1k telsizden gelen ses, alarm yznden glkle iitiliyordu. "Arabaya binmi olmal1! San1r1m arabada! Ben..." Fache dogrulttugu silah1yla erkekler tuvaletinden ieri dald1g1 anda Collet'in kelimeleri alarm sesi taraf1ndan yutuldu. Kulak t1rmalay1c1 ses sebebiyle yzn buruturarak ieriyi tarad1. Tuvaletler botu. Lavabo k1sm1nda kimse yoktu. Fache'nin gzleri hemen odan1n arka taraf1ndaki k1r1k cama evrildi. A1kl1g1n yan1na kotu ve kenardan aag1 bakt1. Langdon grnrlerde yoktu. Fache'nin akl1 hi kimsenin byle bir 1lg1nl1g1 deneyecegini alm1yordu. Bu kadar yksekten dtyse, kesinlikle ok kt yaralanm1 olmal1yd1. Sonunda alarm sustu ve Collet'nin sesi telsizden yeniden balad1. "...gneye gidiyor... daha h1zl1... Carrousel Kprs'nden Seine'i geiyor!" Fache sola dnd. Carrousel Kprs'nden geen tek ta1t, Louvre'dan gneye dogru ilerleyen rmorklu devasa bir yk kamyonuydu. Kamyonun a1k kasas1na muamba bir branda gerilmiti, uzaktan bak1ld1g1nda kocaman bir hamaga benziyordu. Fache rpertici bir endie duydu, Bu kamyon, sadece dakikalar nce tam tuvalet penceresinin alt1ndaki k1rm1z1 11kta durmutu. Fache, delice bir risk, dedi kendi kendine. Kamyonun o brandan1n alt1nda ne ta1d1g1n1 Langdon'1n bilmesine imkn yoktu. Ya kamyon elik ta1yor olsayd1? Ya da beton? Hatta ya p ta1yor olsayd1? On iki metrelik bir atlay1. Bu 1lg1nl1kt1. Collet, "Nokta dnyor!" diye bag1rd1. "Saint-Pres Kprs'nden saga dnyor!" Kprden geen kamyon yavalam1t1 ve Saint-Pres Kprs'nde saga dnyordu, Demek yle, diye dnd Fache. Hayret iinde kamyonun keyi dnerek kayboluunu seyretti. Collet d1ar1daki ajanlara srekli, Louvre'un d11na 1kmalar1n1 ve takip iin aralar1na binmelerini sylyor, bu arada telsizle kamyonun degien mevkiini dakikas1 dakikas1na bildiriyordu. Fache art k sonuna geldiklerini biliyordu. Adamlar1 dakikalar sonra kamyonu evreleyeceklerdi. Langdon hibir yere kaamayacakt1. Tabancas1n1 yerine koyan Fache tuvaletten 1k1p, telsizle Colleti arad1. "Arabam1 getirin. Tutuklama s1ras1nda orada olmak istiyorum." Fache Byk Galeri'de koutururken, Langdon'1n dten sonra hayatta kal1p kalmad1g1n1 dnyordu. Asl1nda fark etmezdi.

Langdon kat . San k suludur. Tuvaletten yaln1zca bir buuk metre uzakta Langdon ile Sophie, s1rtlar1n1 tuvaletleri gizleyen byk blmelerden birine yaslam1 bir halde, Byk Galeri'nin karanl1g1nda duruyorlard1. Fache elinde tabancas1yla yanlar1ndan h1zla geip banyoya girerken, kendilerini glkle saklayabilmilerdi. Son altm1 saniyenin nas1l getigini bilmiyorlard1. Sophie dkme cam pencereyi ve iinden geen alarm kablolar1n1 incelerken, Langdon ilemedigi bir sutan tr kamay1 reddederek erkekler tuvaletinde duruyordu. Ard1ndan Sophie, d lyormu gibi dikkatle aag1daki sokaga bakm1t1. Sophie, "Ufak bir gayretle buradan 1kabilirsiniz," dedi. Gayret mi? Huzursuzlanarak, tuvalet penceresinden d1ar1 bakt1. Sokakta, ift rmorklu devasa bir kamyon, pencerenin alt1ndaki k1rm1z1 11ga dogru ilerliyordu. Kamyonun kocaman kasas1n1n stne, yk kaplayan mavi bir muamba gerilmiti. Langdon, Sophie'nin akl1ndan, dndklerinin gememesini diliyordu. "Sophie ben buradan kesinlikle atlamam..." Takip noktac1g1n1 1kart1n." Sak1nl1k iindeki Langdon elini cebine gtrp, kk metal yuvarlag1 arad1. Sophie, onu elinden al1p, hemen lavabonun yan1na gitti. Eline kal1n bir sabun kal1b1 al1p, parmag1yla iyice iine gmd. Disk, yumuak yzeyin iine gmlnce, deligi kapatt1 ve bylece aleti sabunun iine iyice yerletirmi oldu. Sabun kal1b1n1 Langdon'a veren Sophie, lavabolar1n alt1ndan ag1r ve silindir eklinde bir p kovas1 ald1. Langdon itiraz edemeden, p kovas1n1 elinde ko ba1 gibi tutarak pencereye kotu. p tenekesinin alt1n1 pencerenin tam ortas1na vurarak, cam1 paralam1t1. stlerindeki alarm kulak t1rmalay1c1 bir ses seviyesinde almaya balam1t1. Bana sabunu verin!" Sophie alarm yznden glkle duyulan sesiyle bag1r1yordu. Langdon sabunu onun eline tututurdu. Sabunu avulayan Sophie, k1r1k pencereden aag1da bekleyen kamyona bakt1. Hedef olduka bykt -sabit duran kocaman bir tente ve binayla aras1nda en fazla metre vard1. Sophie trafik 11klar1 degimek zereyken derin bir nefes ald1 ve sabun kal1b1n1 geceye f1rlatt1. Kamyona dogru dikine den sabun kal1b1, brandan1n kenar1na indi ve trafik 11g1 yeile dnerken yk kasas1n1n iine dogru kayd1. Langdon'1 kap1ya dogru srkleyen Sophie, "Tebrikler," dedi. "Az nce Louvre'dan kat1n1z." Erkekler tuvaletinden ka1p, Fache tam yanlar1ndan geerken glgelere sakland1lar. Yang1n alarm1 sustugunda, Langdon, Louvre'dan ayr1lan DCPJ sirenlerini duyabiliyordu. Polis k . Fache de koarak gitmi ve Byk Galeri boalm1t1. Sophie, "Byk Galeri'nin yakla1k be metre gerisinde bir yang1n merdiveni var," dedi. "Art1k muhaf1zlar gittigine gre, buradan 1kabiliriz." Langdon gece boyunca baka bir ey sylememeye karar vermiti, Sophie Neveu'nun ondan ok daha ak1ll1 oldugu ortadayd1.

19
Saint-Sulpice Kilisesi'nin Paris'teki en tuhaf tarihe sahip oldugu sylenirdi. M1s1r tanr1as1 isis onuruna yap1lan eski bir tap1nag1n stne ina edilen kilise, mimari a1dan Notre Dame'a santimi santimine benziyordu. Bu tap1nak, Marquis de Sade ile Baudelaire'in vaftizine ve Victor Hugo'nun evlilik trenine ev sahipligi yapm1t1. Kiliseye bagl1 olan ilahiyat fakltesinde kar1 geleneki tarihe dair ok say1da belge bulunuyordu ve say1s1z gizli cemiyetin toplant1 yeri olmutu. Bu gece Saint-Sulpice'in o byk ana nef1 mezar kadar sessizdi, yaama dair tek belirti akam1n erken saatlerinde yap1lan ayinden kalma tts kokular1yd1. Silas kendisini mabede alan Rahibe Sandrine'in tav1rlar1nda bir huzursuzluk sezinlemiti. Asl1nda buna a1rm1yordu. Silas, insanlar1n grntsnden rahats1z olmalar1na al1k1nd1. Rahibe, "Amerikal1s1n1z," dedi. Silas, "Aslen Frans1z1m," diye yan1tlad1. "ispanya'da greve agr1ld1m ve imdi Birleik Devletler'de okuyorum." Rahibe Sandrine ba1n1 sallad1. Yumuak gzlere sahip ufak bir kad1nd1. "Ve Saint- Sulpice'i hi grmediniz mi?" 'Bunun bal1 ba1na bir gnah oldugunu dnyorum." "Gndzleri daha gzeldir." Suna eminim. Bununla birlikte, bu gece bana bu f1rsat1 sundugunuz iin size mteekkirim." Bunu barahip rica etti. Anla1lan gl dostlar1n1z var." Hibir ey bilmiyorsun, diye dnd Silas. Ana koridorda Rahibe Sandrine'in peinden giderken, Silas mabedin sadeligine a1rm1t1. Renkli fresklere, yald1zl1 sunaklara ve ahab1n s1cakl1g1na sahip Notre Dame'1n aksine, Saint- Suipice'in ispanya'daki sssz katedralleri an1msatan bir sadeligi ve bolugu vard1. Dekore edilmemi olmas1, ierisini daha da byk gsteriyordu. Silas tavanda ykselen tonozlara bakt1g1nda, devasa bir gemi teknesinin alt1nda durdugunu hayal etti. Uygun bir grnt, diye dnd. Kardelik gemisi sonsuzluga dek alabora olmak zereydi. ie balamak iin sab1rs1zlanan Silas, Rahibe Sandrine'in yan1ndan ayr1lmas1n1 diliyordu. Silas1n kolayl1kla etkisiz hale getirebilecegi ufak bir kad1nd1 ama gerekli olmad1ka g kullanmamak iin yemin etmiti. O, takva sahibi bir kad n ve kardeligin, kilit ta m saklamak iin kilisesini semesi onun suu degil. Bakalar n n gnah yznden o cezaland r lmamal . "Benim yzmden uykusuz kalman1z beni ok mahcup etti rahibe." "Hi nemli degil. Paris'teki vaktiniz k1s1tl1. Saint-Sulpice'i ka1rmamal1yd1n1z. Kilisenin daha ok mimarisiyle mi yoksa tarihiyle mi ilgileniyorsunuz?" "Dogrusu rahibe, ben ruhani yan1yla ilgileniyorum." Rahibe ho bir kahkaha att1. "Sylemeye gerek bile yok. Turunuza nereden balamam gerektigini dnyordum." Silas gzlerinin sunak zerine odakland1g1n1 hissetti. 'Tura gerek yok. Fazlas1yla nezaket gsterdiniz. Etraf1 kendim gezebilirim." "Sorun degil," dedi. "Zaten uyand1m art1k." Silas yrmeyi durdurdu. Art1k en n s1raya gelmilerdi ve sunak sadece drt buuk metre tede duruyordu. Dev gibi vcudunu ufak kad1na evirdi, k1rm1z1 gzlerine bakarken kad1n1n geri ekildigini hissedebiliyordu. "Eger kabal1k olmazsa rahibe, Tanr1n1n evinde yryp tur atmaya al1k1n degilim. Etrafa bakmadan nce biraz yaln1z kal1p dua etmemin sak1ncas1 var m1?" Rahibe Sandrine tereddt etti. "Oh, elbette. Sizi kilisenin arka taraf1nda bekleyecegim."

Silas ag1r elini yumuak bir hareketle kad1n1n omzuna koydu ve aag1 dogru bakt1. "Rahibe, sizi uyand1rd1g1m iin zaten sululuk duyuyorum. Sizi uykunuzdan daha fazla al1koymak istemem. Ltfen yatag1n1za dnn. Ben sunag1n keyfini 1kart1r, sonra da kiliseden 1kar1m." Rahibe rahats1z olmu gibiydi. "Sizinle ilgilenilmedigini d nmeyeceginize emin misiniz?" "Hay1r kesinlikle. Dua yaln1z yap1lacak bir itir." "Nas1l isterseniz." Silas elini kad1n1n omzundan ekti. "iyi uykular rahibe. Tanr1n1n huzuru sizinle olsun." "Ve sizinle." Rahibe Sandrine merdivenlere yneldi. "Ltfen d1ar1 1karken, kap1n1n arkan1zdan iyice kapand1g1ndan emin olun." "Dikkat edecegim." Silas, onun merdivenlerden 1karak gzden kayboluunu seyretti. Sonra arkas1n1 dnp, n s1rada diz kerken, kee kemerin bacag1na batt1g1n1 hissetti. Ulu Tanr m, bugn yapacag m ii senin r zan iin yap yorum... Sunag1n stndeki koro balkonunun karanl1g1nda melen Rahibe Sandrine, sessizce t1rabzandan aag1 bak1p, tek ba1na diz ken cppeli keii seyrediyordu. Ruhunda hissettigi ani korku, hareketsiz kalmas1n1 gletiriyordu. K1sa bir an iin, bu gizemli ziyaretinin, onu hakk1nda uyard1klar1 dman olabileceginden phelendi. Bu gece, y1llard1r ta1d1g1 emri yerine getirmek zorunda kalabilirdi. Karanl1kta saklan1p, onun her hareketini izlemeye karar verdi.

20
Glgelerin aras1ndan f1rlayan Langdon ile Sophie, Byk Galerinin bo koridorunda yang1n merdiveni 1k11n1n bulundugu yere dogru usulca ilerlediler. Langdon ilerlerken, kendisini karanl1kta yapboz bulmacas1 zmeye al11yormu gibi hissetti. Bu bilmecenin son boyutu fazlas1yla can s1k1c1yd1: Adli polis ef beni cinayet sebebiyle ieri t kmaya al yor. "Sence," diye f1s1ldad1. "Yerdeki mesaj1 Fache yazm1 olabilir mi?" Sophie, ona bakmak iin dnmedi bile. "imkns1z." Langdon o kadar emin degildi. "Sulu grnmem iin olduka 1srarl1 gibi. Belki de ismimin yerde yazmas1n1n davas1n1 glendirecegini dnmtr." "Fibonacci Dizimi? P.S.? Tm o Da Vinci ve tanr1a sembolleri? Bu bykbabam1n ii olmal ." Langdon, onun hakl1 oldugunu biliyordu. izlerdeki semboller birbirlerine mkemmel uyum sagl1yorlard1 be keli y1ld1z, Vitruvius Adam , Da Vinci, tanr1a ve hatta Fibonacci Dizimi. ikonograflar buna Eevreli Sembolik Set derlerdi. Hepsi de krdgm olmu biimde birbirine bagl1yd1. Sophie, "Ve bu akamst beni telefonla aramas1," diye ekledi. "Bana bir ey anlatmas1 gerektigini syledi. Louvre'daki mesaj1n bana nemli bir ey anlatmak iin harcad1g1 son aba olduguna eminim, anlaman1za yard1mc1 olacag1n1z bir ey olmal1." Langdon kalar1n1 att1. On Draco devini al! On sahte alim! Hem Sophie'nin, hem de kendi iyiligi iin mesaj1 anlayabilmeyi isterdi. Bak1lar1n1 gizemli kelimelere evirdigi andan itibaren her ey sarpa sarm1t1. penceresinden yapt1g1 sahte atlay1, Fache'nin gzndeki poplaritesini bir nebze olsun artt1rmayacakt1. Belki de Frans1z polis efi, tutuklamak iin bir kal1p sabun peine dmenin esprili bir yan1n1 grebilirdi. Sophie, "1k1 kap1s1na az kald1," dedi. "Sence bykbaban1n mesaj1ndaki say lar, diger sat1rlar1 anlamakta anahtar olabilir mi?" Langdon bir zamanlar, ifrenin baz1 sat1rlar1n1n diger sat1rlar1 deifre edecek ipular1 veren, Bacon* el yazmalar1 zerinde al1m1t1. "Gece boyunca say1lar1 dndm. Toplamlar1, blmleri, arp1mlar1. Hibir ey 1kartamad1m. Matematiksel olarak rasgele yerletirilmi ler. Kriptografik anlams1zl1k." "Ama yine de tm say1lar Fibonacci Dizimi'ne ait. Bu tesadf olamaz." "Degil. Fibonacci say1lar1n1 kullanmak, bykbabam1n bana sesleniinin bir baka yoluydu; mesaj1 ingilizce yazmak, en sevdigim izimdeki gibi yatmak ya da stne be keli y1ld1z izmek gibi. Tm bunlar1 benim dikkatimi ekmek iin yapt1. "Be. keli y1ld1z1n senin iin bir anlam1 var m1?" "Evet. Anlatmaya f1rsat bulamad1m ama ben bytrken be keli y1ld1z bykbabamla aram1zdaki zel bir sembold. Eglence olsun diye Tarot kartlar1yla oynard1k ve benim kart1m her seferinde t1ls1mlardan 1kard1. Desteyi kendisinin dizdigine eminim, ama be keli y1ld1zlar bizim aram1zdaki kk akayd1." Langdon bir rperti hissetti. Tarot mu oynam lard ? Ortaaga ait italyan kg1t oyununda geleneklere kar1 o kadar ok sembol vard1 ki, Langdon yeni kitab1nda bir blm tamam1yla Tarot'a ay1rm1t1. Oyunun yirmi iki kart1n1n Ba rahibe, imparatorie ve Y ld z gibi isimleri vard1. ilk balarda Tarot, kilisenin yasaklad1g1 ideolojileri amak iin gizli bir yol olarak tasarlanm1t1. Simdilerde ise Tarot'un gizemli zellikleri modern falc1lara devredilmi ti.

ingiliz bilim adam1.

Tarot'ta diilerin kutsall g n be keli y ld zlar temsil eder, diye dnd Langdon. Eger Saunire oyun kartlar1n1 torununa eglence olsun diye kendisi dizdiyse, y1ld1zlar1 kullanarak uygun bir aka yapm1t1. Yang1n merdivenine geldiklerinde Sophie, a1k kap1y1 dikkatle at1. Alarm almam1t1. Sadece d1ar1 a1lan kap1lar alarma bagl1yd1. Sophie Langdon'1 dar bir dner merdivenden aag1ya dogru indiriyor, basamaklardan indike h1z1n1 artt1r1yordu. Arkas1ndan kouturan Langdon, "Bykbaban," dedi. "Sana be keli y1ld1z1 anlatt1g1nda, tanr1alara tap1nmaktan ya da Katolik Kilisesi'nin duydugu ierlemeden hi bahsetti mi?" Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Ben iin matematikse! k1sm1yla daha fazla ilgileniyordum, Alt1n Oran, PHI, Fibonacci Dizimi, bu gibi eyler." Langdon a1rm1t1. "Bykbaban sana PHI say1s1n1 gretti mi?" "Elbette. Alt1n Oran." Donuk bir ifade tak1nm1t1. "Asl1nda, benim de yar1 alt1n oldugum konusunda aka yapard1... bilirsiniz, ismimdeki harfler yznden." Langdon bunu biraz dndkten sonra m1r1ldand1. s-o-PHI-e Aag1 inerlerken, Langdon akl1n1 PHI'a vermiti. Saunire'in verdigi ipular1n1n, ilk bata dndgnden ok daha tutarl1 oldugunu anlamaya balam1t1. Da Vinci... Fibonacci say lar ... be keli y ld z. Tm bunlar1n, Langdon'1n s1n1flar1nda defalarca dersini verdigi sanat tarihinin temelini oluturan tek bir kavramla baglant1l1 olmas1 inan1lmazd1. PHI. Kendini birden Harvard'da, "Sanatsal Sembolizm" dersi verirken tahtaya en sevdigi say1y1 yaz1yormugibi hissetti.

1.618
Langdon hevesli grencilerini grmek iin arkas1n1 dnyordu. "Bana bu say1n1n ne oldugunu kim syleyebilir?" Arka s1rada oturan matematik blm son s1n1f grencilerinden biri elini kald1r1yordu. "Bu PHI say1s1." Say1y1 fi diye okumutu. Langdon, "iyi i 1kard1n Stettner," diyordu. "Herkes PHI ile tan1s1n." Stettner s1r1tarak, "PI ile kar1t1r1lmas1n," diye eklemiti. "Biz matematikiler yle deriz: PHI, PI'den H kat daha haval1d1r!" Langdon glmt ama espriyi baka kimse anlamam1t1. Stettner yerine kt. Langdon, "Bu PHI say1s1," diye devam etti. "Bir nokta alt1 yz on sekiz sanatta ok nemli bir say1d1r. Bana nedenini kim syleyebilir?" Stettner dtg durumu kurtarmaya al11yordu. "ok hooldugu iin mi?" Herkes gld. Langdon, "Dogrusu," dedi. "Stettner yine hakl1. Evrendeki en gzel say1n1n PHI oldugu varsay1l1r." Kahkahalar aniden kesilince, Stettner gurur duymutu. Langdon projeksiyon makinesine diyalar1 yerletirirken, PHI say1s1n1n Fibonacci Dizimi'nden tretildigini anlat1yordu, yaln1zca her rakam, kendisinden nceki iki say1n1n toplam1na eit oldugu iin degil, ayn1 zamanda komu say1lar1n blmleri aag1 yukar1 1.618PHI say1s1n1 verdigi iin nl olan bir dizemdi. Langdon PHI'n1n as1l ak1l kar1t1ran yan1n1n gizemli matematiksel doguunun d11nda, dogadaki temel yap1 ta1 oldugunu a1klad1. Bitkiler, hayvanlar ve hatta insanlardaki boyutlar hep ayn1 orana, PHI'n1n l'e oran1na kesinlikle bagl1 kal1yordu.

I1klar1 kapatan Langdon, "PHI'n1n dogada her yerde bulunmas1," dedi. "Elbette tesadfn ok tesindedir ve bu yzden eskiler PHI say1s1n1n evrenin yarat1c1s1 taraf1ndan nceden tasarland1g1na inanm1lard1r. Eski bilim adamlar1 bir-nokta-alt1-yz-on-sekiz say1s1n1n Alt1n Oran oldugunu ilan etmilerdi." On s1rada oturan gen bir bayan, "Bir dakika," dedi. "Ben biyoloji son s1n1f grencisiyim ve dogada daha nce bu Alt1n Oran'a hi rastlamad1m." "yle mi?" Langdon s1r1tm1t1. "Hi ar1 kovan1ndaki erkek ve dii ar1lar aras1ndaki ilikiyi incelediniz mi?" "Elbette. Dii anlar1n say1s1 her zaman erkek ar1lardan fazlad1r." "Dogru. Peki, dnyadaki herhangi bir ar1 kovan1nda yaayan dii ar1lar1n say1s1n1 erkek ar1lar1n say1s1na bldgnzde hep ayn1 say1y1 elde ettiginizi biliyor muydunuz?" "yle mi oluyor?" "Ya. PHI." K1z1n agz1 a1k kalm1t1. "iMKNI YOK!" Langdon spiral deniz kabuklar1n1n diyalar1n1 gsterip glmserken "Var!" diye misilleme yapt1. "Bunu tan1d1n1z m1?" Biyoloji grencisi, "Sedefli deniz helezonu," dedi. "Batmazl1g1n1 saglayabilmek iin etraf1ndaki kabuguna gaz pompalayan kafadan bacakl1 bir kabukludur." "Dogru. Peki her bir spiral ap1n1n digerine oran1n1n ne oldugunu tahmin edebilir misiniz?" K1z deniz kabuklusunun ortak merkezli emberlerine pheyle bak1yordu. Langdon ba1n1 sallad1. "PHI. Alt1n Oran. Bir-nokta-alt1-yz-on-sekizin bire oran1." K1z ak1n grnyordu. Langdon bir sonraki diyaya gemiti, ayieginin yak1ndan bir grn. "Ayiegi ekirdekleri z1t spirallerle byrler. Her birinin ap1n1n digerine oran1n1 tahmin edebilir misiniz?" Herkes, "PHI m1?" dedi. "Bingo." Langdon diyalar1 ard1 ard1na gstermeye balam1t1, spiral am kozalaklar1, bitki saplar1ndaki yaprak dzenleri, bcek kesitleri. Hepsi de Alt1n Oran'a hayrete drecek derecede uyuyordu. Birisi, "Bu ok a1rt1c1," diye hayk1rd1. Bir bakas1, "Evet," dedi. "Ama bunun sanatla ne ilgisi var?" Langdon, "Aha!" dedi. "Sorman1za sevindim." Bir baka diya gsterdi Leonardo da Vinci'nin nl 1plak erkegini gsteren soluk sar1 bir parmen -Vitruvius Adam . Bu ismi De Architectura metninde Alt1n Oran'1 ven Romal1 muhteem mimar Marcus Vitruvius'dan alm1t1. "Kimse insan vcudunun ilahi yap1s1n1 Da Vinci kadar iyi anlayamad1. Da Vinci insan kemik yap1s1n1n tam oranlar1n1 lmek iin cesetten mezardan 1kar1rd1. insan vcudunun, oranlan her zaman PHI say1s1na eit olan yap1 talar1ndan meydana geldigini ilk o bulmutur." S1n1ftaki herkes ona kukuyla bak1yordu. "Bana inanm1yor musunuz?" Langdon meydan okuyordu. "Dua bir daha girdiginizde, yan1n1za bir mezura al1n." Birka futbol oyuncusu k1s tas gld. Langdon, "Sadece siz gvensiz sporcular degil," diye hat1rlatt1. "Hepiniz. K1zlar ve erkekler Deneyin. Ba1n1zdan yere kadar olan mesafeyi ln Bunu, gbek deliginizden yere kadar olan mesafeye bln. Bilin bakal1m hangi say1y1 elde edeceksiniz?" Sporculardan biri inanmayan bir sesle, "PHI degil tabii ki!" diye agz1ndan ka1rd1. Langdon, "Evet PHI," diye cevap verdi. "Bir-nokta-alt1-yz-on-sekiz. Baka rnek ister misiniz? Omzunuzdan parmak ular1n1za kadar olan mesafeyi ln, daha sonra bunu, dirseginizden parmak ular1n1za kadar olan mesafeye bln. Yine PHI. Baka bir tane?

Kaladan yere kadar olan mesafeyi, dizden yere kadar olan mesafeye bln. Yine PHI. Parmak eklemleri. Ayak parmaklar1. Belkemigi blmleri. PHI. PHI. PHI. Dostlar1m, her biriniz Alt1n Oran'1n yryen birer armagan1s1n1z." Karanl1k oldugu halde, Langdon hepsinin ok oldugunu grebiliyordu. Bunda tan1d1k bir s1cakl1k hissediyordu. Ders vermesinin sebebi de buydu. "Dostlar1m, anlayacag1n1z gibi, dnyadaki kaosun alt1nda bir dzen vard1r. Eskiler PHI'1 kefettiklerinde Tanr1n1n dnya yap1 ta1yla kar1lat1klar1na emindiler ve dogaya bu yzden tapt1lar. Sebebi anla1l1yor. Dogada Tanr1n1n elinin var oldugu a1kt1r, gnmzde bile paganlar mevcuttur... Toprak Ana'ya sayg1 duyan dinler. Pek ogumuz doga iin paganlar gibi bayram yapar, ama bunun fark1na varmay1z. Mesela 1 May1s buna mkemmel bir rnektir, bahar1n kutlan11... cmertligini sunmak iin toprag1n canlanmas1. Alt1n Oran'1n znde var olan sihir, zaman1n balang1c1nda yaz1lm1t1r. insan dogan1n kurallar1na gre oynar ve insan sanatla, Yaradann1n elinin gzelligini taklit etmeye al1t1g1ndan, bu dnem sanatta Alt1n Oran'a bol bol rastlayacag1m1z1 tahmin edebilirsiniz." Sonraki yar1m saat sresince Langdon onlara Michelangelo'nun, Albert Drer'in, Da Vinci'nin ve digerlerinin sanat eserlerine ait diyalar gstermi ve her sanat1n1n, kompozisyonunda Alt1n Oran'a bilinli bir dikkatli bir biimde bagl1 kald1g1n1 a1klam1t1. Langdon, Yunan Partenonunun, M1s1r piramitlerinin ve hatta New York'taki Birlemi Milletler binas1n1n mimari llerinin PHI say1s1na uydugunu sylemiti. PHI, Mozart1n sonatlar1n1n dzenlemelerinde, Beethoven'in Beinci Senfonisinde, Bartk'un, Debussy'nin ve Schubert'in eserlerinde grlyordu. Langdon onlara, Stradivarius'un bile nl kemanlar1ndaki f-deliklerin yerlerini belirlemekte PHI say1s1n1 kulland1g1n1 anlatm1t1. Tahtaya dogru yryen Langdon, "Sonu olarak," demiti. "Yeniden sembollere dnyoruz." Be keli y1ld1z olu turacak ekilde birbiriyle kesien birka dogru izmiti. "Bu dnem greceginiz en gl semboller, den biri bu. Be keli y ld z olarak bilinen bu sembol, pek ok kltr taraf1ndan hem kutsal, hem de sihirli kabul edilmitir. Bana nedenini syleyebilir misiniz?" Matematik grencisi Stettner elini kald1rd1. "nk be keli y1ld1z izerseniz, dogrular kendiliginden Alt1n Oran'a bagl1 olarak k1s1mlara ayr1l1r." Langdon, ocuga bak1p gururla ba1n1 sallam1t1. "Gayet iyi. Evet, be keli y1ld1zdaki tm dogru paralar1n1n oranlar1 PHI'1 verir. Bu sembol Alt1n Oran'1n en yksek ifadesidir. Bu yzden, tanr1a ve kutsal dii ile ilintili olan be keli y1ld1z, daima gzellik ile mkemmelligin sembol olmutur." S1n1ftaki k1zlar1n yz sevinle parlam1t1. "Bir hat1rlatma ocuklar. Bugn Da Vinci'ye yle bir degindik, ama bu dnem onun hakk1nda ok fazla ey grecegiz. Leonardo eski tanr1alara ok dkn biriydi. Yar1n size, tanr1alara sunulan grp grebileceginiz en hayret verici armagan olan Son Akam Yemegi freskini gsterecegim." Birisi, "Saka m1 yap1yorsunuz?" dedi. "Son Akam Yemegi'nin isa ilgili oldugunu zannediyordum." Langdon gz k1rpt1. "Hi tahmin edemeyeceginiz yerlerde gizli semboller var." Sophie, "Haydi," diye f1s1ldad1. "Ne oldu? Neredeyse geldik. Devam edin." Kendini uzak ryalardan kopup gelmi gibi hisseden Langdon, ayag1n1 kald1rd1. Merdiven basamaklar1nda durdugunu ve ani buluunun etsiyle donakalm1 oldugunu fark etti. On Draco devini al! On sahte alim.! Sophie dnmona bak1yordu. Bu kadar basit olamaz, diye dnd Langdon. Ama elbette yle oldugunu biliyordu.

Louvre'un derinliklerinde... akl1nda PHI ve Da Vinci dnceleri, Langdon, ans1z1n Saunire'in ifresini zmt. "On Draco devini al!" dedi. "On sahte alim! Bu en basit ifre biimi!"

Robert

Sophie merdivenlerde onun nnde durmu, ak1nl1kla bak1yordu. Sifre mi? Gece boyunca kelimeleri incelemi ve herhangi bir ifreye rastlamam1t1. zellikle de basit bir ifreye. "Kendin syledin." Langdon'1n heyecan1 sesine yans1yordu. "Fibonacci say1lar1 sadece s1raya dizildiklerinde bir anlam ifade ediyorlar. teki trl matematiksel anlams1zl1ktan teye gitmezler." Ne hakk1nda konutuguna dair Sophie'nin en ufak fikri yoktu. Fibonacci say1lar1 m1? Bu say1lar1n, Kriptografi Birimi'nin ie dahil edilmesi iin yaz1ld1g1na emindi. Baka bir anlam da m var? Elini cebine dald1rd1 ve bilgisayar 1kt1s1n1 1kararak, bykbabas1n1n mesaj1n1 yeniden incelemeye koyuldu.

133221118-5 On Draco devini al! On sahte alim!


Say lar ne demek olabilir ki? Kg1d1 eline alan Langdon, "Kar1t1r1lm1 Fibonacci Dizimi bir ipucuydu," dedi. "Say1lar, mesaj1n geri kalan1n1 deifre etmek iin yol gsteriyor. Metne de ayn1n1 uygulamam1z iin diziyi s1ras1na gre yazmad1. On Draco devini al? On sahte alim? Bu sat1rlar1n hi anlam1 yok. Bunlar sadece kar11k yaz1lm1harfler." Langdon'1n ima ettigini alg1layabilmesi Sophie'nin sadece bir saniyeni alm1 ve bunu glnecek kadar basit bulmutu. "Yani sence mesaj... "bir anagram m ?" Langdon'a bak1yordu. "Gazetedeki kar1t1r1lm1 kelime bulmacalar1 gibi mi?" Langdon, Sophie'nin yzndeki pheyi grebiliyor ve bunu anlayabiliyordu. ok az kiinin fark edebildigi anagramlar modern zaman1n eglencesi haline gelmesine ragmen, kutsal sembolizm konusunda olduka kesin bir tarihe sahipti. Gizemli Kabala gretileri anagramlara dayan1rd1, yeni anlamlar tretmek iin ibranice kelimelerin harflerinin yerini degitirmek. Rnesans dnemindeki Frans1z krallar1 anagramlar1n sihirli bir gce sahip olduklar1na ylesine inan1rlard1 ki, nemli evraklardaki kelimeleri inceleyerek daha iyi karar vermelerine yard1mc1 olmalar1 iin anagram uzmanlar1 grevlendirirlerdi. Romal1lar anagram ilmine ars magna derlerdi... "byk sanat." Langdon gzlerini Sophie'ninkilere dikmiti. "Batan beri bykbaban1n sylemeye al1t1g1 gzmzn nndeydi ve bunu anlayabilmemiz iin bize yeterince ipucu b1rakm1t1." Langdon baka bir ey sylemeden ceketinin cebinden bir kalem 1kard1 ve sat1rlardaki harfleri yeniden s1raya dizdi.

On Draco devini al! On sahte alim!


Su dizelerin mkemmel bir anagram1yd1....

Leonardo da Vinci! Mona Lisa!

21
Mona Lisa. Yang1n merdivenlerinde duran Sophie, bir an iin Louvre'dan d1ar1 1kmaya al1t1g1n1 unutmutu. Anagramla ilgili yaad1g1 ak1nl1ga, imdi bir de mesaj1 kendisinin de ifre edememesinin verdigi utan elik ediyordu. Sophie'nin karma1k ifre analizindeki uzmanl1g1 basit kelime oyunlar1n1 grmesini engellemiti ama bunu anlamas1 gerektigini biliyordu. Her eyden nce anagramlara yabanc1 degildi, zellikle de ingilizce olanlar1na. Kklgnde, ingilizce imla bilgisini gelitirmek iin bykbabas1 ona anagram oyunlar1 getirirdi. Bir keresinde ingilizce "planets" kelimesini yazm1 ve ayn1 harfleri kullanarak eitli uzunluklarda bu kelimeden altm1 iki farkl1 kelime tretilebilecegini sylemiti. Sophie hepsini buluncaya kadar ingilizce szlgn arat1rarak gn geirmiti. Bilgisayar 1kt1s1na bakan Langdon, "inanam1yorum," dedi. "Bykbaban lmeden nceki son dakikalar1nda nas1l olmu da bylesine kar11k bir anagram yazm1?" Sophie bunun a1klamas1n1 biliyordu ve bunu fark ettiginde kendini daha da kt hissetti. Anlamal yd m! Simdi -kelime oyunlar1na dkn ve bulmaca tutkunu- bykbabas1n1n nl sanat eserlerinden anagramlar yarat1p kendini eglendirdigini hat1rl1yordu. Dogrusu, Sophie henz kk bir k1zken yazd1g1 anagramlardan biri Saunire'in ba1n1 belaya sokmutu. Bir Amerikan sanat dergisiyle rportaj yaparken, Picasso'nun Les Demoiselles Avignon* adl1 sanat eserinin, sama sapan karalamalar anlam1na gelen vile meaningless doodles cmlesinin mkemmel bir anagram oldugunu syleyerek, modern Kbist hareketinden holanmad1g1m belirtmiti. Bu, Picasso hayranlar1n1n hi houna gitmemiti. Ba1n1 kald1r1p Langdon'a bakan Sophie, "Bykbabam bu say1 anagram1n1 daha nceden bulmu olmal1," dedi. Ve bu gece, ifre kullanmak zorunda kalm t . Bykbabas1n1n sesi rpertici bir sesleniyordu. Leonardo da Vinci! Mona Lisa! Sophie, onun son szleriyle neden nl bir tabloya seslendigini anla yam1yordu ama akl1na gelen bir neden vard1. Rahats1z edici bir neden. Bunlar onun son szleri degildi... Mona Lisa'y1 grmesi mi gerekiyordu? Bykbabas1, ona orada bir mesaj m1 b1rakm1t1? Bu ihtimal kesinlikle akla yak1nd1. Ama her eyden nce tablo Devlet Salonu'nda duruyordu... yani sadece Byk Galeri'den girilebilen zel odada. Sophie odaya a1lan kap1lar1n, bykbabas1n1n cesedinin bulundugu yerin sadece yirmi metre tesinde oldugunu fark etmiti. lmeden hemen nce kolayl kla Mona Lisa'n n yan na gitmi olabilirdi. Sophie yeniden merdivenlere bakt1g1nda karars1z kalm1t1. Langdon'1 mzeden hemen ka1rmas1 gerektigini biliyordu ama igdleri ona tam tersini sylyordu. Denon Kanad1'na ocuklugunda yapt1g1 ilk ziyaret akl1na geldiginde, bykbabas1n1n kendisine syleyecek bir s1rr1 varsa, yeryznde Da Vinci'nin Mona Lisa's1ndan daha uygun bir yer olmad1g1n1 anlam1t1. Bykbabas1 mze kapand1ktan sonra, kk ellerinden tutup Sophie'yi bo koridorda yrtrken, "Biraz daha ilerde," diye f1s1ld1yordu. Sophie henz alt1 ya1ndayd1. Devasa tavanlara ve ba dndrc zemine bakt1g1nda kendini ufac1k hissetmiti. Bo mze onu korkutmutu ama bunu bykbabas1na belli etmeye niyeti yoktu. Dilerini s1k1p bykbabas1n1n elini b1rakm1t1.
*

Avignon'lu Kad1nlar.

Louvre'un en nl odas1na yakla1rlarken, bykbabas1 "ilerde Devlet Salonu'nda duruyor," demiti. Bykbabas1n1n aikr heyecan1na ragmen Sophie eve gitmek istiyordu. Mona Lisa'n1n resimlerini kitaplarda rm ve hi de begenmemiti. insanlar1n neden bu kadar abartt1klar1n1 anlayam1yordu. Sophie, "Can s k c ," diye yak1nd1. Bykbabas1, "S k c ," diye dzeltti. "Okulda Frans1zca. Evde ingilizce." "Louvre benim evim!" diye 1srar etti. Bykbabas1 bitkin bir kahkaha att1. "Hakl1s1n. O zaman sadece eglence olsun diye ingilizce konual1m." Sophie surat1n1 as1p yrmeye devam etti. Devlet Salonu'na girdiklerinde, gzleriyle dar oday1 tarad1 ve onur kesine gelince durdu, sag taraftaki duvar1n ortas1ndaki koruyucu pleksiglas blmenin arkas1nda bir portre tek ba1na as1l1 duruyordu. Bykbabas1 eikte durup, tabloyu gsterdi. "Haydi git Sophie. ok az insan onu tek ba1na grme ans1na sahiptir." Sophie tela1n1 bast1rarak, odada yavaa ilerledi. Mona Lisa hakk1nda duyduklar1ndan sonra, kendini kral ailesinin huzuruna 1k1yormu gibi hissediyordu. Koruyucu blmenin nne geldiginde nefesini tutup ba1n1 kald1rd1 ve her eyi bir anda anlamaya al1t1. Ne hissetmeyi umdugundan emin degildi ama bunlar1 hissedecegini dnmedigi kesindi. Hibir ekilde a1rmam1t1. Hayret duymuyordu. O nl yz, kitaplardaki gibi grnyordu. Bir eylerin olmas1n1 sessizce beklerken, zaman ona sonsuzluk gibi gelmiti. Tam arkas1na gelen bykbabas1, "Syle bakal1m ne dnyorsun?" diye f1s1ldad1. "Gzel, yle degil mi?" "ok kk." Saunire glmsemiti. "Sen de kk ve gzelsin." Ben gzel degilim, diye dnmt. Sophie k1z1l salar1ndan ve illerinden nefret ediyordu, ayr1ca s1n1ftaki tm erkeklerden daha iriydi. Mona Lisa'ya yeniden bak1p ba1n1 iki yana sallad1. "Kitaplardakinden bile kt. Yz... sisli." Bykbabas1, "Hafif puslu," diye ders verdi. "Hafif puslu," diye yineleyen Sophie, yeni kelimeyi tekrar etmeden konuman1n sona ermeyecegini biliyordu. Bykbabas1, ona, "Buna resim sanat1nda sfumato tarz1 denir," demiti. "Ve bunu yapmak ok zordur. Leonardo da Vinci bu konuda herkesten iyiydi." Sophie yine de resmi begenmiyordu. "Bir ey biliyormu gibi grnyor... okuldaki ocuklar1n bir s1rr1 oldugu zamanlardaki gibi." Bykbabas1 glmt. "nl olmas1n1n bir nedeni de bu. insanlar neden glmsedigini tahmin etmeyi seviyorlar." "Sen neden glmsedigini biliyor musun?" "Belki." Bykbabas1 gz k1rpm1t1. "Bir gn sana onun hakk1nda her eyi anlatacag1m." Sophie ayag1m yere vurdu. "Sana s1rlardan holanmad1g1m1 sylemitim!" "Prenses," diyerek glmsemiti. "Hayat s1rlarla doludur. Hepsini birden grenemezsin." Sesi merdivenlerde yank1lanan Sophie, "Ben geri dnyorum," dedi. Langdon, "Mona Lisa'ya m1?" diye geri ekildi. "Simdi mi?" Sophie tehlikeyi gzden geirmiti. "Ben cinayet zanl1s1 degilim. Sans1m1 deneyecegim. Bykbabam1n bana ne anlatmaya al1t1g1n1 anlamam gerekiyor." "Peki ya bykelilige ne oldu?" Sophie, Langdon'1 kaak durumuna drp sonra da terk ettigi iin pimanl1k duyuyor ama baka are bulam1yordu. Merdivenlerin aag1s1ndaki metal kap1y1 iaret etti, "O kap1dan geip, 11kl1 1k1 iaretlerini takip edin. Bykbabam beni buradan geirirdi. iaretler sizi gvenlik turnikelerine 1kartacak. Tek ynldr ve d1ar1 a1l1rlar." Langdon'a araba

anahtarlar1n1 uzatt1. "Benimki, al1anlar blmndeki k1rm1z1 araba. Merdiven kap1s1n1n tam nnde duruyor. Bykelilige nas1l gideceginizi biliyor musunuz?" Elindeki anahtarlara gz atan Langdon ba1n1 evet anlam1nda sallad1. Sesi yumuayan Sophie, "Dinleyin," dedi. "Bykbabam1n bana Mona Lisa'n1n bulundugu yerde bir mesaj b1rakt1g1n1 dnyorum... onu kimin ldrdgne dair bir ipucu olabilir. Veya neden tehlikede oldugumu anlat1yordur." Ya da aileme ne oldugunu. "Gidip grmeliyim." "Ama sana neden tehlikede oldugunu anlatmak istediyse, neden bunu ldg yere yazmad1? Bu karma1k kelime oyununa ne gerek var?" "Bykbabam1n bana anlatmaya al1t1g1 eyi bakalar1n1n duymas1n1 istedigini sanm1yorum. Polisin bile." Bykbabas1n1n, ona ok zel bir mesai iletmek iin sahip oldugu tm imtiyazlar1 kulland1g1 belli oluyordu. Bunu ifre halinde yazm1, isminin ba harflerini eklemi ve ona Robert Langdon'1 bulmas1n1 sylemiti... Amerikal1 simgebilimcinin ifreyi zdg dnlecek olursa, gerekten ak1ll1ca bir fikirdi. "Kulaga her ne kadar garip gelse de," dedi. "San1r1m Mona Lisay1 herkesten nce benim ulamam1 istiyor." "Ben de geliyorum." "Hay1r! Byk Galeri'nin daha ne kadar bokalacag1n1 bilmiyoruz. Sizin gitmeniz gerek." Langdon tereddt ediyordu. Akademik merak1 mant1g1na galip gelip onu yeniden Fache'nin ellerine atmak istiyor gibiydi. "Simdi. Gidin." Sophie, ona minnetle glmsedi. "Sizinle bykelilikte buluacag1m Bay Langdon." Langdon honutsuz grnyordu. Sert bir sesle, "Seninle orada bir artla buluurum," diye cevap verdi. Duraksayan Sophie a1rm1t1. "Peki nedir bu art?" "Bana Bay Langdon demeyi b1rakacaks1n." Sophie, Langdon'1n yzndeki arp1k glmsemeyi fark ettiginde glmseyerek kar1l1k verdi. "Bol ans Robert." Langdon basamaklar1n ak1ndaki zemine indiginde, beziryag1 ve al1 burnuna dolmutu. ilerideki 11kl1 SORTIE/IKIS tabelas1, uzun bir koridoru iaret ediyordu. Langdon koridora girdi. Sag tarafta, eitli onar1m aamalar1ndaki heykeller ordusunun dolutugu karanl1k bir restorasyon stdyosu yer al1yordu Solda ise Langdon, Harvard'daki resim s1n1flar1n1 and1ran stdyolar grd valeler, tablolar, paletler, ereve malzemeleri- yani bir sanat montaj hatt1. Langdon koridorda ilerlerken, Cambridge'deki yatag1nda uyanmas1na imkn olup olmad1g1n1 dnyordu. Btn gece garip bir rya gibiydi. Louvre'dan kamak zereyim... bir kaak gibi. Saunire'in zekice yaz1lm1anagram mesaj1 hl akl1ndayd1 ve Langdon, Sophie'nin Mona Lisa'da ne bulacag1n1 merak ediyordu... bir ey bulursa tabii, Bykbabas1n1n o nl tablonun yan1na bir kez daha gitmesini istediginden emindi. Bu her ne kadar mant1kl1 gelse de, Langdon rahats1z edici bir elikiye dmt. P.S. Robert Langdon' bul. Saunire, Sophie'nin onu bulmas1n1 isteyerek, Langdon'1n ismini yere yazm1t1. Ama neden? Sadece anagram1 zmesine yard1m etmesi iin mi? Byle olmamal1yd1. Her eyden nce Saunire'in, Langdon'1n zellikle anagram konusunda uzman oldugunu dnmesine bir neden yoktu. Sahsen tan mad k bile. Daha da nemlisi, Sophie anagram1 kendisinin zmesi gerektigini sylemiti. Fibonacci Dizimi'ni fark etmesi gereken kii Sophie idi ve hi phesiz Sophie biraz daha zaman1 olsayd1, Langdon'1n yard1m1 olmaks1z1n ifreyi de zecekti.

Anagram Sophie'nin tek ba na zmesi gerekiyordu. Langdon bundan giderek daha da emin olmaya balam1t1 ve vard1g1 bu kan1, Saunire'in eylemlerinin mant1k zincirinde bir boluk b1rak1yordu. Neden ben? Koridorda ilerlerken Langdon nedenini merak ediyordu. Saunire son nefesini verirken y llard r grmedigi torunundan neden bulmas n istedi? Saunire neyi bildigimi dnyordu? Langdon beklenmedik bir ak1nl1kla aniden durdu. Gzlerini iri \ aarak elini cebine gtrd ve bilgisayar 1kt1s1n1 1kard1. Saunire'in mesaj1n1n son iki sat1r1na bak1yordu. P.S. Robert Langdon' bul. Gzlerini iki harfe dikmiti. P.S. O anda Saunire'in bulmacal1 sembollerinin gerek anlam1n1 zmt. Sembolizm ve tarih hakk1ndaki mesleki dagarc1g1 bir anda beyninde imek gibi akm1t1. Jacques Saunire'in bu gece yapt1klar1n1n mkemmel bir anlam1 vard1. Gizli imalar1n ne anlama geldigini anlay1p bir araya getirmeye al11rken Langdon'1n zihni h1zla al11yordu. Geri dnerek, geldigi yne dogru bakt1. Vakit var m ? nemi olmad1g1n1 biliyordu. Langdon hi tereddt etmeden, uzun ad1mlarla merdivenlere dogru kotu.

22
En ndeki s1rada diz ken Silas mabette etraf1n1 gzleriyle tararken dua ediyormu gibi davran1yordu. ogu kilise gibi Saint-Sulpice de byk bir Roma ha1 eklinde ina edilmiti. Ortadaki uzun blm ana nef dogrudan ana sunaga gidiyor ve orada kanat diye bilinen daha k1sa blmle aprazlamas1na kesiiyordu. Nef ile kanad1n ana kubbenin alt1nda kesitigi yer, kilisenin kalbi olarak kabul edilirdi... en kutsal ve mistik noktas1. Bu gece degil, diye dnd Silas. Saint-Sulpice'in s rr baka bir yerde sakl . Ba1n1 sag tarafa evirerek, son s1ralar1n arkas1ndaki a1k alana dogru gney kanad1na bakt1. Kurbanlar1n1n bahsettigi nesneye bak1yordu. ite orada. Gri granit zeminin iine gmlm, cilal1 ince. bir erit par1ld1yordu... kilisenin zemininde beliren alt1n izgi. izginin stnde, cetvelde oldugu gibi baz1 iaretler vard1. Silas'a bunun basit bir emsiye, paganlar1n gne saati gibi kulland1g1 astronomik bir ayg1t oldugu sylenmiti. Tm dnyada yaayan turistler, bilim adamlar1, tarihiler ve paganlar, bu nl izgiyi grmek iin Saint-Sulpice'e gelirlerdi. Gl izgisi. Silas gzleriyle sagdan sola dogru ilerleyen ve kilisenin simetrisiyle uyumayan garip bir a1yla nnde beliren pirin izgiyi yavaa takip etti. Ana sunag1n kar1s1ndan geen izgiyi Silas gzel bir yzdeki b1ak izine benzetmiti. Serit, komnyon parmakl1g1n1 ikiye ay1r1yor ve enine dogru uzanarak, sonunda kuzey kanad1na eriiyordu. Burada ise, beklenmedik bir objenin kar1s1na var1yordu. Heybetli bir M1s1r dikilita1. Parlak Gl izgisi burada doksan derecelik dikey bir dn yaparak, dikilita1n zerinde ilerliyor, piramidin tepesine kadar dokuz metre 1kt1ktan sonra sona eriyordu. Gl izgisi, diye dnd Silas. Kardelik kilit ta n Gl izgisi'ne saklad . O akam1n daha erken saatlerinde Silas, gretmene kilit ta1n1n SaintSulpice'de sakland1g1n1 sylediginde gretmen'in sesi pheli 1km1t1. Ama Silas drt kardein de kendisine tam olarak ayn1 yeri tarif ettigini syleyip Saint-Sulpice'deki sar1 izgiden bahsettiginde, gretmen bir nefeste o ismi sylemiti. "Sen Gl izgisi'nden bahsediyorsun." gretmen, Silas'a abucak Saint-Sulpice'in benzersiz nl mimarisini anlatm1t1, mabedi mkemmel bir kuzey-gney eksenine ay1ran pirin izgi. Bir eit eski gne saati, bir zamanlar ayn1 yerde duran pagan tap1nag1n1n iaretiydi. Gney duvar1ndaki yuvarlak pencereden giren gne 11nlar1, zaman1n akt1g1n1 gstererek, gndnmnden gndnmne izgi boyunca her gn biraz daha ilerliyordu. Bu kuzey-gney eridi Gl izgisi olarak biliniyordu. Gl sembol yzy1llar boyunca haritalarla ve dogru yolu gsteren ruhlarla ilikilendirilmiti. Hemen her haritan1n zerine izilen pusula gl, Kuzey, Dogu, Gney ve Bat1'y1 gsterirdi. Rzgargl olarak bilinen sembol, sekiz ana rzgr, sekiz ara rzgr ve on alt1 eyrek rzgr olmak zere, toplam otuz iki rzgr1n geldigi yn gsterirdi. Bir dairenin iine yerletirildiginde, pusulan1n bu otuz iki noktas1 mkemmel bir biimde otuz iki yaprakl1 geleneksel gl and1r1rd1. Kuzey ucu okba1yla iaretlenmi yn gsteren izim, gnmze kadar pusula gl olarak an1lm1t1... ya da daha ok fleur-de-lis* sembol. Yerkrenin stnde Gl izgisi meridyen ya da boylam Kuzey Kutbu'ndan Gney Kutbu'na izilen hayali bir izgiydi. Elbette sonsuz say1da Gl izgileri vard1 nk, yerkrenin herhangi bir yerinden, Kuzey ve Gney kutuplar1n1 birbirine baglayan herhangi bir
*

Fransan1n eski armas1.

izgi ekilebilirdi. ilk denizciler bu izgilerden hangisinin Gl izgisi s1f1r boylam1 oldugunu bulmaya al1m1lard1, yani dnyadaki tm diger boylamlar1n hesaplanabilecegi izgiyi. Bugn ise bu izgi ingiltere, Greenwich'teydi. Ama her zaman orada olmam1t1. Greenwich balang1 meridyeni olarak seilmeden ok nceleri, tm dnyan1n s1f1r meridyeni dogruca Paris'in ve Saint-Sulpice Kilisesi'nin stnden geerdi, SaintSulpice'deki pirin iaret dnyan1n ilk balang1 meridyeninin bir an1s1yd1 ve Greenwich bu erefi Paris'in elinden 1888 y1l1nda ald1g1 halde, as1l Gl izgisi'ni grmek hl mmknd. gretmen, Silas'a, "Demek efsane gerekmi," dedi. 'Tarikat1n kilit ta1n1n 'Gl iareti'nin alt1nda' oldugu sylenir." S1ralardan birinde hl diz kmekte olan Silas etrafta kimsenin bulunmad1g1ndan emin olmak iin gzlerim kilisede gezdirdi. Bir an iin koro balkonundan bir h11rt1 geldigini sand1. Dnp birka dakika boyunca o yne bakt1. Hibir ey yoktu. Yaln z m. Ayaga kalkarak, yzn sunaga dnd ve kez diz kt. Sonra sola dnd ve kuzeye dikilitaa dogru uzanan parlak Gl izgisi'ni izledi. O s1rada Roma'daki Leonardo da Vinci Havaalan1'nda, ini pistine arpan tekerlek sesleri Piskopos Aringarosa'y1 uykusundan uyand1rd1. Dalm m, diye dnd, uyuyacak kadar rahatlam1 olduguna a1rm1t1. Uakta, "Benvenuto a Roma,* diye anons edildi. Dogrulup oturan Aringarosa siyah cppesini dzeltti ve yzne bir glck yerletirdi. Bu yolculugu yapt1g1na memnundu. ok uzun zamand1r savunmadayd1m. Ama bu gece, kurallar degimiti. Daha be ay nce Aringarosa kaderin geleceginden endieleniyordu. Art1k, Tanr1'n1n da izniyle, zm kendiliginden oluuyordu. ilahi mdahale. Eger bu gece iler Paris'te planlad1g1 gibi yrrse, Aringarosa yak1nda H1ristiyanl1k dnyas1nda onu en gl adam haline getirecek bir eye sahip olacakt1.

Roma'ya ho geldiniz.

23
Sophie nefes nefese, Devlet Salonu'nun -Mona Lisa'n1n bulundugu oda- geni tahta kap1lar1n1n nne varm1t1. ieri girmeden nce, koridorun iki metre kadar tesinde, bykbabas1n1n cesedinin spot 11g1 alt1nda yatt1g1 yere dogru gnlsz bir bak1 att1. Duydugu vicdan azab1 ylesine iddetli ve aniydi ki, sululuk duygusuna derin bir znt elik ediyordu. Bu adam son on y1l iinde onu defalarca aram1, ama Sophie hibir ey yapmam1t1, gnderdigi mektuplarla paketleri amadan bir ekmeceye t1km1 ve onu grmek iin harcad1g1 abalar1 geri evirmiti. Bana yalan syledi! Korkun s rlar saklad ! Ne yapmam gerekiyordu? Ve ite bylece onu hayat1ndan 1karm1t1. Tamamen. Art1k bykbabas1 lmt ve onunla mezar1ndan konuuyordu. Mona Lisa. Byk tahta kap1lara uzan1p itti. Kap1 g1c1rdayarak a1ld1. Bir sre iin kap1 eiginde duran Sophie nndeki byk drtgen odaya gz gezdirdi. Buras1 da hafif bir k1rm1z1 11kla ayd1nlat1lm1t1. Devlet Salonu mzenin en nadir culs-de-saclar1ndan* biriydi. Byk Galeri'nin ortas1nda bulunan ve 1k11 olmayan tek oda. Odan1n tek girii olan bu kap1, kar1 duvardaki drt buuk metrelik dev bir Boticelli'ye bak1yordu. Bunun alt1nda, parke zeminin ortas1na, Louvre'un en degerli hazinelerini hayranca izleyen ziyaretilerin bacaklar1n1 uzat1p dinlenebilmeleri iin ok byk sekizgen bir divan yerletirilmiti. Sophie ieri girmeden nce bir eyi yan1na almay1 unuttugunu biliyordu. Siyah k. Koridordan, uzaktaki 11klar1n alt1nda yatan ve etraf1 elektronik cihazlarla evrili bykbabas1na bakt1. Eger buraya bir ev yazm1sa, bunu mutlaka filigran kalemiyle yazm1 olmal1yd1. Derin bir nefes alan Sophie bol 11kla ayd1nlat1lm1 cinayet mahalline kouturdu. Bykbabas1na bakam1yordu, dikkatini sadece teknik blmn kulland1g1 cihazlara vermiti. Kk bir k1z1ltesi fener bularak sveterinin cebine att1 ve koridordan aceleyle Devlet Salonu'nun a1k kap1lar1na geri kotu. Sophie keyi dnerek, eige ad1m1n1 atm1t1. Ama onun giriini odan1n iinden kendisine dogru gelen beklenmedik ayak sesleri kar1lad1. Burada biri var! K1rm1z1 sisin iinde birden hayaletimsi bir figr belirmiti. Sophie s1rayarak geri ekildi. "ite buradas1n!" Langdon'1n silueti Sophie'nin nne 1kt1g1nda, boguk f1s1lt1s1 duyulmutu. Sophie'nin ii sadece k1sa bir sre iin rahatlam1t1. "Robert, sana buradan 1kman1 sylemitim! Eger Fache..." "Neredeydin?" "Siyah 11k bulmam gerekiyordu," diye f1s1ldarken, eliyle havaya kald1rm1t1. "Eger bykbabam bana bir mesaj b1rakt1ysa..." "Sophie, dinle." Langdon mavi gzlerini ona dikmi nefesini tutuyordu. "P.S. harfleri... sana baka bir ey ifade ediyor mu? Herhangi bir ey?" Seslerinin koridorda yank1lanmas1ndan endie eden Sophie, onu Devlet Salonu'ndan ieri ekip devasa ift kap1y1 sessizce kapatt1 ve ieriden kilitledi. "Sana sylemitim, Prenses Sophie'nin ilk harfleri." "Biliyorum, ama baka bir yerde daha grdn m? Bykbaban P.S. harflerini baka bir ekilde kullanm1 m1yd1? Monogram olarak kullanm1 ya da ahsi eyalar1n1n stne yazm1 olabilir mi?" Bu soru Sophie'yi a1rtm1t1. Robert bunu nas l bilebilir? Sophie, gerekten de P.S. harflerini daha nce bir eit monogramda grmt. Dokuzuncu yagnnden bir gn
*

1kmaz sokak.

nceydi. Dogum gn hediyelerini bulmal1 iin gizlice evi ar1yordu. O zamanlar bile kendisinden saklanan s1rlardan holanmazd1. Bu y l Grand-pre bana ne ald ? Raflar1 ve ekmecelerin iini aram1t1. Bana istedigim bebegi ald m ? Nereye saklam olabilir? Tm evi aray1p, hibir ey bulamayan Sophie, bykbabas1n1n yatak odas1na gizlice girme cesaretini gstermiti. Onun odaya girmesi yasakt1 ama bykbabas1 aag1daki kanepede uyuyordu. Bir gz at p kacag m! G1c1rdayan parkenin stnde parmaklar1n1n ucuna basarak dedesinin gard1robuna gitmi ve elbiselerinin arkas1ndaki raflar1 aram1t1. Hibir ey yoktu Ard1ndan yatag1n alt1na bakt1. Hl bir ey yoktu. al1ma masas1n1n yan1na gitmi ve ekmeceleri teker teker aarak, dikkatlice kar1t1rmaya balam1t1. Buralarda benim iin bir ey olmal ! Son ekmeceye geldiginde hl oyuncak bebege dair bir ize rastlayamam1t1. Keyifsiz bir ekilde son ekmeceyi at1 ve bykbabas1n1n giydigini hi grmedigi siyah k1yafetleri bir kenara itti. ekmecenin arka taraf1nda parlayan alt1n gzne ilitiginde ekmeceyi kapatmak zereydi. Kstekli bir cep saatine benziyordu, ama bykbabas1n1n bunlardan kullanmad1g1n1 biliyordu. Ne oldugunu anlamaya al11rken kalbi h1zla arp1yordu. Bir kolye! Sophie zinciri dikkatle ekmeceden 1kard1. Ucundan sarkan harika alt1n anahtar1 grdgnde ok a1rm1t1. Ag1rd1 ve parl1yordu. Bylenmi bir halde yukar1 kald1rd1. Daha nce grdg anahtarlara hi benzemiyordu. Genellikle anahtarlar yass1 ve entikli olurdu ama bunun her taraf1 kabarc1kl1 gen bir gvdesi vard1. Byk alt1n ba1 ha biimindeydi ama normal bir haa benzemiyordu. Art1 iareti gibi, eit uzunlukta kollan vard1. Ha1n ortas1na garip bir sembol yerletirilmiti -iege benzer bir desenle i ie gemi iki harf. Harfleri okuyup, kalar1n1 atarken, "P.S.," diye f1s1ldad1. Bu ne olabilirdi ki? "Sophie?" Bykbabas1n1n sesi kap1 eiginden gelmiti. irkilerek dnerken anahtar yere dm ve yksek bir ses 1karm1t1. Bykbabas1n1n yzne bakmaya korkarak, gzlerini yerdeki anahtara dikmiti. Ba1n1 kald1r1p, "Ben... dogum gn hediyemi ar1yordum," derken onun gvenine ihanet ettigini biliyordu. Bykbabas1, sonsuzluk kadar uzun gelen bir sre boyunca eikte durmutu. Sonunda s1k1nt1yla uzun bir nefes alm1t1. "Anahtar1 yerden al Sophie." Sophie anahtar1 tekrar eline alm1t1. Bykbabas1 ieri girmiti. "Sophie, bakalar1n1n zel hayat1na sayg1 gstermelisin." Nazik bir ekilde melip anahtar1 ondan alm1t1. "Bu anahtar ok zeldir. Eger onu kaybetseydin..." Bykbabas1n1n yumuak sesi onun kendini daha da kt hissetmesine neden olmutu. "zgnm Grand-pre. Gerekten zgnm." Durmutu. "Bunun dogum gnm iin bir kolye oldugunu sanm1t1m." Bykbabas1, ona bir sre bakt1. "Bunu bir kez daha syleyecegim Sophie, nk nemli. Bakalar1n1n zeline sayg1 duymay1 grenmelisin' "Evet Grand-pre." "Bunu baka zaman konuuruz. Simdi bahenin temizlenmesi gerekiyor." Sophie aceleyle gnlk iinin basma komutu. Ertesi sabah Sophie, bykbabas1ndan hibir dogum gn hediyesi almam1t1. Yapt1g1ndan sonra almay1 beklemiyordu. Ama bykbabas1 gn boyunca onu tebrik bile etmemiti. O gece zgn bir ruh haliyle yatag1na girmiti. Ama yataga girdiginde, yast1g1n1n stnde onu bekleyen bir kart bulmutu. Kart1n stnde basit bir bilmece yaz1yordu. Bilmeceyi henz zmeden glmsemeye balam1t1. Bunun ne oldugunu biliyorum! Bykbabas1 ayn1n1 onun iin son y1lba1 sabah1 yapm1t1. Bir define av !

zene kadar bilmeceyi azimle okumutu. Cevap, onu evin baka bir blmne gtryordu, orada da baka bir kart ve baka bir bilmece bulmutu. Bu bilmeceyi de zerek, bir sonraki karta komutu. Evin iinde 1lg1nca ileri geri kouturuyor, bir ipucundan digerine geiyordu. Son buldugu ipucu onu dogruca kendi yatak odas1na yneltmiti. Sophie merdivenleri atlayarak 1km1, yatak odas1ndan ieri dalm1 ve sonunda durmutu. Odan1n ortas1nda, gidonuna kurdele baglanm1k1rm1z1 bir bisiklet duruyordu. Sevinle 1gl1k atm1t1. Odan1n kesinden glmseyen bykbabas1, "Oyuncak bebek istedigini biliyorum," demiti. "Bundan daha ok holanacag1n1 dndm. Ertesi gn bykbabas1 patikada yan1ndan koarak, ona nas1l bisiklete binilecegini gretmiti. Sophie imenlerin aras1na dal1p dengesini kaybedince ikisi birden otlar1n stne yuvarlanm1 ve glmlerdi. Sophie, onu kucaklayarak, "Grand-pre," demiti. "Anahtar iin gerekten zr dilerim." "Biliyorum tatl1m. Affedildin. Sana k1zg1n kalamam. Bykbabalar torunlar daima birbirlerini bag1larlar." Sophie sormamas1 gerektigini biliyor ama kendini tutam1yordu. "O neyi a1yor? Daha nce hi yle bir anahtar grmedim. ok gzeldi." Bykbabas1 bir sre sessiz kalm1 t1. Sophie, onun nas1l cevap verecegini dndgn anlayabiliyordu. Grand-pre asla yalan sylemez. "Sonunda, "Bir kutuyu a1yor," demiti. "Orada pek ok s1r sakl1yorum." Sophie surat1n1 asm1t1. "S1rlardan nefret ediyorum!" "Biliyorum, ama bunlar nemli s1rlar. Ve bir gn sen de onlara benim kadar sayg1 gstermeyi greneceksin." "Anahtar1n stnde harfler ve bir iek grdm." "Evet, o benim en sevdigim iek. Ad1 Fleur-de-lis. Bahede onlardan var. Beyaz olanlar. ingilizcede bu ieklere zambak deniyor." "Onlar1 biliyorum! Benim de en sevdigim iekler!" "O zaman seninle bir anlama yapacag1m." Bykbabas1n1n kalar1, ona her nasihat veriinde oldugu gibi iyice yukar1 kalkm1t1. "Eger anahtar1m1 s1r olarak saklayabilirsen ve bu konuda ne benimle, ne de bir bakas1yla bir daha asla konumazsan bir gn onu sana veririm." Sophie kulaklar1na inanamam1t1. "Verecek misin?" "Sz veriyorum. Zaman1 geldiginde anahtar senin olacak. stnde senin ismin yaz1yor," Sophie kalar1n1 att1. "Hay1r yazm1yor. P.S. yaz1yor. Benim ismim P.S. degil!" Bykbabas1 sesini alaltarak, kimsenin duymad1g1na emin olmak istiyormu gibi etrafa bakm1t1. "Peki Sophie, P.S.'in bir ifre oldugunu bilmen gerekiyor. Bunlar senin isminin gizli baharfleri." Gzleri bymt. "Benim gizli baharflerim mi var?" "Elbette. Torunlar1n her zaman sadece bykbabalar1n1n bildigi gizli baharfleri vard1r." Bykbabas1 onu g1d1klad1. "Prenses Sophie." Sophie k1k1rdam1t1. "Ben prenses degilim!" Bykbabas1 gz k1rpm1t1. "Benim iin ylesin." O gnden sonra bir daha asla anahtar hakk1nda konumam1lard1. Ve ismi Prenses Sophie olmutu. Sophie, Devlet Salonu'nda sessizce durmu, kayb1n1n ac1s1na katlan1yordu. Ona garip bir ekilde bakan Langdon, "Baharfler," diye f1s1ldad1 "Onlar1 grmmuydun?" Sophie mzenin koridorlar1nda f1s1ldayan bykbabas1n1n sesini duyar gibi oldu. Bu anahtar hakk nda asla konuma Sophie. Ne benimle, ne de bir bakas yla. Bag1lama konusunda bykbabas1na kar1l1k veremedigini biliyor ve gvenini yeniden sars1p sarsmayacag1n1 dnyordu. P.S. Robert Langdon' bul. Bykbabas1 Langdon'1n yard1m

etmesini istemiti, Sophie ba1n1 evet anlam1nda sallad1. "Evet daha nce P.S. harflerini bir kez grmtm. ok kkken." "Nerede?" Sophie tereddt etti. "Onun iin ok nemli olan bir eyin stnde." Langdon gzlerini onunkilere dikmiti. "Sophie bu ok nemli. Bana harflerin yan1nda bir sembol olup olmad1g1n1 syleyebilir misin? Mesela bir fleur-de-lis olabilir mi?" Sophie hayretten geriye dogru sendeler gibi oldu. "Ama... bunu nereden biliyor olabilirsin?" Langdon rahat bir nefes al1p, sesini alaltt1. "Bykbaban1n gizli bir cemiyet yesi oldugundan emin gibiyim. ok eski bir gizli kardelik." Sophie karn1nda bir eyin dgmlendigini hissetti. O da bundan emindi. On y1l sresince, bu dehet verici geregi teyit eden olay1 unutmaya al1m1t1. Akla gelmeyecek bir olaya tan1k olmutu. Bag lanamazd . Langdon, "Fleur-de-lis," dedi. "P.S. harfleri ile bir araya geldiginde, kardeligin resmi armas1n1 meydana getirir. Onlar1n logosunu." "Sen bunu nereden biliyorsun?" Sophie iinden, Langdon'1n da bir ye oldugunu sylememesi iin dua ediyordu. "Bu grup hakk1nda bir kitap yazm1t1m," derken sesi heyecandan titriyordu. "Gizli cemiyetlerin sembollerini arat1rmak benim uzmanl1k alan1m. Kendilerine Prieur de Sion - Sion Tarikat1- diyorlar. Merkezleri burada Fransa'da ve tm Avrupa'da ok gl yeleri var. Asl1na bakarsan, dnyadaki en eski gizli cemiyetlerden biri." Sophie daha nce onlar hakk1nda hibir ey duymam1t1. Langdon art1k h1zla konuuyordu. 'Tarikat1n yeleri aras1nda tarihin kltrl isimleri vard1: Boticelli, Sir Isaac Newton, Victor Hugo gibi adamlar" Durdu, ard1ndan akademik cokuyla, "Ve Leonardo da Vinci," dedi. Sophie, ona bak1yordu. "Da Vinci gizli bir cemiyet yesi miydi?" "Da Vinci, kardeligin Byk stat'1 olarak 1510 ile 1519 y1llar1 aras1nda tarikata bakanl1k etti. Bu da bykbaban1n Leonardo'nun al1malar1na ynelik tutkusunu a1klayabilir. ikisi aras1nda tarihi bir kardelik bag1 var. Ve her ey, tanr1a ikonolojisi, paganizm, dii ilahlar ve kiliseyi kk grmeye olan meraklar1n1 mkemmel bir biimde a1kl1yor. Tarikat1n tarih boyunca kutsal diilere kar1 byk bir sayg1 gsterdigine dair pek ok vesika var." "Bana bu toplulugun tanr1alara tapan bir eit pagan mezhebi oldugunu mu sylyorsun?" "Daha ok tanr1alara tapan pagan mezhebi olduklar1n1 sylyorum. Ama daha da nemlisi, ok eski bir s1rr1n muhaf1zlar1 olarak bilinirler. Bu da onlar1 tahmin edilemeyecek kadar gl k1lar." Langdon'1n gzlerindeki inanca ragmen, Sophie kesinlikle inanmayan bir ifade tak1nm1t1. Gizli bir pagan mezhebi mi? Leonardo da Vinci'nin bakanl k ettigi bir mezhep mi? Kulaga tamam1yla sama geliyordu. Ve unutmaya al1t1g1 halde, zihni on y1l geriye gitmeye al11yordu -yanl1l1kla bykbabas1n1 bast1g1 ve hl kabul edemedigi o olaya ahit oldugu geceye. A1klamas1 bu olabilir miydi? Langdon, "Yaayan tarikat yelerinin kimlikleri son derece gizli tutulur,' dedi. "Ama ocukken grdgn P.S. ve fleur-de-lis bunun kan1t1yd1. Bu sadece tarikatla ilgili olabilir." Sophie art1k Langdon'1n, bykbabas1 hakk1nda daha nce tahmin ettiginden ok daha fazlas1n1 bildigini anl1yordu. Bu Amerikal1n1n onunla paylamas1 gereken ok ey oldugu belliydi ama buras1 yeri degildi. "Seni yakalamalar1na izin veremem Robert. Konumam1z gereken ok ey var. Gitmen gerek!"

Langdon, onun sesini ancak belli belirsiz bir m1r1lt1 olarak duyabiliyordu. Hibir yere gitmeyecekti. Simdi baka bir yerde kaybolmutu. Eski s1rlar1n yzeye 1kt1g1 bir yerde. Unutulmu tarihin glgelerden s1yr1ld1g1 bir yerde. Langdon suyun alt1nda hareket ediyormu gibi yavaa ba1n1 evirdi ve k1rm1z1 sisin aras1ndan Mona Lisa'ya bakt1. Fleur-de-lis... Lisa iegi... Mona Lisa. Hepsi birbirinin iine girmiti, Sion Tarikat1 ile Leonardo da Vinci'nin en derin s1rlar1n1 aktaran sessiz bir senfoni gibiydi. Birka kilometre tede, Les Invalides'in ard1ndaki nehir kenar1nda ift rmorklu kamyonun silah zoruyla durdurulan ofr ak1nl1ktan agz1 bir kar1 a1k, adli polis efinin bir kal1p sabunu h1rsla Seine Nehri'ni kabarm1 sular1na f1rlatmas1n1 seyrediyordu.

24
Silas Saint-Sulpice'deki dikilita1n st taraf1na dogru bakarken, heybetli mermerin gvde uzunlugunu hesaplamaya al11yordu. Kaslar1 zindeleerek gerilmiti. Yaln1z oldugundan emin olmak iin bir kez daha kilisede etraf1na iyice bakt1. Daha sonra mecburiyetten degil de, daha ok sayg1s1ndan heykelin alt1nda diz kt. Kilit ta Gl izgisi'nin alt nda sakl . Sulpice dikilita n n alt nda. Tm kardeler bunu teyit etmilerdi. Art1k dizlerinin stnde duran Silas ellerini ta zeminin stnde gezdirdi. Karolardan birinin 1kabilecegini gsteren herhangi bir ize rastlamam1t1, bu yzden yumruguyla yere yavaa vurmaya balad1. San izgiyi takip ederek dikilitaa biraz daha yaklat1g1nda, izgiye komu olan her karoya vurdu. Sonunda birinin sesi digerlerinden farkl1 gelmiti. Yerin alt nda bo bir alan var! Silas glmsedi. Kurbanlar1 dogruyu sylemilerdi. Ayaga kalk1p, mabette yer karosunu k1rmaya yard1ma olacak bir ey arad1. Silas'1n tepesindeki balkonda duran Rahibe Sandrine glkle soluk al1yordu. En byk korkusu gereklemiti. Bu ziyareti grndg gibi degildi. Gizemli Opus Dei kei i Saint- Sulpice'e baka bir amala gelmiti. Gizli bir ama iin. S rlar olan tek ki i sen degilsin, diye dnd. Rahibe Sandrine Bieil, bu kilisenin sadece bak1c1s1 degildi. Ve bu gece eski arklar dnmeye balam1t1. Bu yabanc1n1n dikilita1n alt1na gelmesi kardelikten bir iaretti. Sessiz bir tehlike alarm yd .

25
Paris'teki ABD Bykeliligi, Champs-Elyses'nin hemen gneyinde, Avenue Gabriel'deki kk bir sitedir. dnmlk arazi ABD toprag1ym1 gibi kabul edilir, yani bu arazinin stnde duran herkes, Birleik Devletler'deki kanunlara tabi tutulur ve ayn1 korunma haklar1na sahiptir. Bykelilikte gece vardiyas1nda al1an santral memuru, telefon ald1g1nda Time dergisinin uluslararas1 bask1s1n1 okuyordu. "ABD Bykeliligi," diye cevap verdi. "iyi akamlar." Arayan kii Frans1z aksan1yla ingilizce konuuyordu "Yard1ma ihtiyac1m var." Adam1n kulland1g1 nazik kelimelere ragmen, ses tonu sert ve resmiydi. "Bana, otomatik sisteminizde benim iin bir mesaj oldugu sylendi. ismim Langdon. Ne yaz1k ki, haneli eriim ifremi unuttum. Yard1mc1 olabilirseniz, ok sevinirim." Santral memuru a1rarak susmutu. "zgnm efendim. Mesaj1n1z olduka eski olmal1. Bu sistem iki y1l nce gvenlik tedbirleri nedeniyle kald1r1ld1. Ayr1ca tm eriim ifreleri behaneliydi. Size mesaj1n1z oldugunu kim syledi?" "Yani otomatik telesekreter sisteminiz yok mu?" "Hay1r efendim. Size gelen mesajlar hizmet blmmzde el yaz1s1yla al1n1r. isminiz neydi?" Ama adam telefonu kapatm1t1. Bezu Fache, Siene Nehri'nin k1y1s1nda aag1 yukar1 volta atarken kendini sersem gibi hissediyordu. Langdon'1 yerel bir numaray1 evirirken, sonra haneli bir ifreyi girerken ve sonra da bir kayd1 dinlerken grdgne emindi. Ama Langdon eger bykeliligi aramad ysa, kimi aram olabilirdi? iste o anda, cep telefonuna bakan Fache, cevab1 ellerinde tuttugunu fark etti. Langdon bu aramay benim telefonumdan yapt . Cep telefonunun mnsne girerek, son aranan numaralardan Langdon1n yapt1g1 aramay1 buldu. haneli 454 say1s1n1n takip ettigi bir Paris numaras1yd1. Numaray1 yeniden arayan Fache hatt1n almas1n1 bekledi. Sonunda bir kad1n sesi cevap verdi. Kay1ttaki ses, "Bonjour, vous tes bien chez Sophie Neveu," diyordu. "Jesuis absentepour lemoment, mais..." Fache rakamlar1 tularken kan1 kaynamaya balam1t1 4... 5... 4.

26
O muazzam nne ragmen, Mona Lisa sadece yetmi sekiz santime elli santim ebat1ndayd1... Louvre'un hediyelik eya dkkn1nda sat1lan posterlerinden bile daha kkt. Devlet Salonu'nun kuzeybat1 duvar1nda, alt1 santim kal1nl1g1ndaki pleksiglas panelin arkas1nda as1l1 duruyordu. Kavak agac1ndan yap1lm1 bir tahta panonun stne boyanan resmin o bugulu havas1 Da Vinci'nin, birbirinin iinde kaybolan formlar anlam1na gelen sfumato tarz1ndaki ustal1g1n1 ortaya koyuyordu. Mona Lisa -ya da Fransa'da dedikleri gibi La Jaconde- Louvre'a getirildikten sonra iki kez al1nm1t1. En son 1911 y1l1nda Louvre'un "salle impntrable" Carre Salonu'ndan al1nm1t1. Paris'liler sokaklarda aglam1 ve h1rs1zlar1n tabloyu iade etmeleri iin gazetelere ilanlar vermilerdi. Mona Lisa iki y1l sonra Floransa'da bir otel odas1ndaki sand1g1n alt1ndaki sahte blmelerin iinde bulunmutu. Sophie'ye a1ka bir yere gitmeyecegini belirtmi olan Langdon, Devlet Salonu'nda onunla birlikte hareket ediyordu. Sophie siyah 11g1 at1g1nda Mona Lisa hl iki metre tede duruyordu. Fenerden 1kan mavi 11k nlerinde yelpaze gibi a1lm1t1. Sophie, bir maden aray1c1s1 gibi 11g1 yerde ileri geri hareket ettirirken, gaz11l mrekkebin izine rastlamaya al11yordu. Onun yan1ndan yryen Langdon sanat aheserleriyle kar1laman1n verdigi tatl1 rpertiyi hissetmeye balam1t1 bile. Sophie'nin elindeki siyah 11ktan 1kan morumsu 11g1n tesini grebilmek iin kendini zorlad1. Sol tarafta, bo parke denizindeki karanl1k bir adaya benzeyen, sekizgen divan grlyordu. Langdon art1k duvardaki karanl1k cam paneli grmeye balam1t1, arkas1nda, zel hcresinin duvarlar1 aras1nda, dnyan1n en nl tablosunun as1l1 durdugunu biliyordu. Langdon, Mona Lisa'n1n dnyadaki en nl tablo olarak n kazanmas1n1n muammal1 glmseyiiyle ilgisi olmad1g1n1 biliyordu. Sanat tarihileri ya da komplo merakl1lar1 taraf1ndan onun hakk1nda yap1lan gizemli yorumlarla da ilgisi yoktu. Mona Lisa'n1n bu kadar nl olmas1n1n nedeni ok basitti nk Leonardo da Vinci, onun en byk baar1s1 oldugunu sylemiti Gittigi her yere bu tabloyu beraberinde ta1r ve nedeni soruldugunda dii gzelliginin en yce ifadesinden ayr1lman1n ona zor geldigini sylerdi. Buna ragmen pek ok sanat tarihisi Da Vinci'nin Mona Lisa'ya duydugu sayg1n1n, sanatsal ustal1g1yla ilgisi olmad1g1ndan phelenmiti. Gerekte bu tablo, s1radan bir sfumato portresiydi. Pek oklar1 Da Vinci'nin bu esere duydugu sayg1n1n ok daha derin bir eyden kaynakland1g1n1 iddia etmiti: resmin iinde sakl1 gizli bir mesaj. Dogrusu Mona Lisa iinde en ok espri bar1nd1ran resimlerden biriydi. Tablonun ierdigi ift anlamlar ve eglendirici kinayeler, sanat tarihi kitaplar1nda a1klanm1t1 ama, inan1lmaz bir ekilde insanlar1n byk bir k1sm1 onun gln byk bir gizem olarak nitelendiriyordu. Langdon ilerlerken, hi de gizemli degil, diye dnd, tablonun belirsiz erevesi ekillenmeye balam1t1. Hi de gizemli degil. Langdon, Mona Lisa'n1n s1rr1n1 son olarak al11lmad1k bir toplulukla paylam1t1 Essex ile Cezaevi'ndeki bir dzine hkmlyle. Langdon'1n hapiste verdigi seminer, Harvard'1n hapishanelere egitim ulat1rma program1n1n bir paras1yd1. Langdon'1n meslektalar1 buna Mahkmlar iin Kltr diyordu. Karanl1k hapishane ktphanesinde projektrn ba1nda duran Langdon, Mona Lisa'n1n s1rr1n1 seminere gelen mahkmlarla payla1yordu. Onlar1n konuyla ilgilenmelerine olduka a1rm1t1, stn kr dinliyorlard1 ama ak1ll1yd1lar. Mona Lisan1n ktphane duvar1ndaki 11ktan grntsne dogru yryen Langdon, "Fark edebileceginiz gibi," demiti. "Yznn

arkas1nda eit olmayan bir fon var." Langdon dikkat ekici tutars1zl1g1 gsteriyordu. "Da Vinci sol taraftaki ufuk izgisini sagdakinden belirgin derecede aag1da izmiti." Mahkmlardan biri, "Yzne gzne mi bulat1rm1yani?" diye sormutu. Langdon k1k1rdayarak glmt. "Hay1r. Da Vinci bunu s1k yapmazd1. Dogrusu, bu Da Vinci'nin bavurdugu ufak bir hileydi. Da Vinci sol taraftaki k1r plan1n1 daha aag1da tutarak, Mona Lisa'n1n sag tarafta oldugundan daha byk grnmesini saglam1t1. Resmin iindeki kk bir Da Vinci akas1. Tarihte erkeklere ve diilere atfedilmi ynler vard1r, sol dii, sag erkektir. Da Vinci dii ilkelerin byk bir hayran1 oldugundan Mona Lisa'y1 sol tarafta, sagdan daha byk grnecek ekilde izmiti." Keisakall1 ufak bir adam, "Ben onun o biim oldugunu duymutum," demiti. Langdon yzn buruturmutu. "Tarihiler genellikle byle demezler ama evet, Da Vinci bir homosekseldi." "Bu yzden mi diilere kafay1 bu kadar takm1t1?" "Asl1na bak1l1rsa Da Vinci, erkekle dii aras1ndaki dengeyi vurgulard1. insan ruhunun, erkek ve dii unsurlar bir arada olmadan ayd1nlanamayacag1na inan1rd1." Birisi, "Yani pililerle babafingolar gibi," diye seslenmiti. Bu szler abart1l1 kahkahalara neden olmutu. Langdon hermaphrodite kelimesinin kkenbilmsel a1klamas1n1 yap1p, Hermes ve Afrodit'le olan baglant1s1n1 anlatmay1 dnm ama iinden bir ses ona szlerinin bu kalabal1kta kaybolacag1n1 sylemiti. iri k1y1m bir adam, "Hey, Bay Langford," dedi. "Mona Lisa'n1n Vinci'nin kad1n k1l1g1nda kendi resmi oldugu dogru mu? Bunun dogru oldugunu duydum." Langdon, "Bu dogru olabilir," demiti. "Da Vinci akac1 biriydi ve Mona Lisa ile Da Vinci'nin kendi yzne ait izdigi portreler bilgisayarda kar1lat1r1ld1g1nda nemli benzerlikler bulundu. Da Vinci her neyin peinde olursa olsun," demiti. "Onun Mona Lisa's1 ne dii, ne de erkekti. iinde ince bir androjen mesaj1 var. Her ikisinin birbirinin iinde erimi hali." "Bunun, Mona Lisan1n irkin bir pili oldugunu sylemenin Harvard'cas1 olmad1g1na emin misin?" Langdon glmt. "Hakl1 olabilirsin. Ama Da Vinci tablonun androjen olduguna dair pek ok ipucu b1rakm1t1. Aran1zda hi Amon diye bir M1s1r tanr1s1 duyan var m1?" iri adam, "Evet ya!" demiti. "Erkek bereket tanr1s1!" Langdon etkilenmiti. "Btn kutu Amon prezervatiflerinin stnde byle yaz1yor." iri adam ars1zca s1r1tm1t1. "n tarafta elinde ko ba1 tutan bir erkek var stnde M1s1r bereket tanr1s1 oldugu yaz1yor." Langdon bu markaya aina degildi ama korunma reticinin hiyeroglifleri dogru kulland1g1na memnun olmutu. "Aferin. Amon gerekten de ko ba1 tutan bir erkekle ifade edilir ve onun rasgele cinsel ilikileriyle k1vr1ml1 boynuzlar1, gnmzn cinsel argosu 'azg1n' ile ilikilidir." "Atma!" "Atm1yorum," demiti Langdon. "Peki Amon'un kar1 cinsteki denginin kim oldugunu biliyor musunuz? M1s1r bereket tanr as ?" Sorunun ard1ndan saniyeler sren bir sessizlik hkim olmutu. Elinde bir keeli kalem tutan Langdon onlara, "isis," dedi. "Demek bir erkek tanr1 Amon var." Bunu yazm1t1. "Ve bir de dii tanr1a isis, eski resim yaz1lar1nda bir zamanlar ona L'ISA denirdi." Langdon yazma iini bitirince, projektrden uzaklat1.

AMONL'ISA
"agr11m yap1yor mu?" diye sormutu.

Birisi soluk soluga, "Mona Lisa... tanr1 ak1na," demiti. Langdon ba1n1 sallam1t1. "Beyler, Mona Lisa'n1n sadece yz androjen olmakla kalmaz, ismi de erkek ile diinin ilahi birleiminin bir anagram1d1r. Ve ite bu dostlar1m, Da Vinci'nin kk s1rr1 ve Mona Lisa'n1n bilmi glmsemesinin nedenidir." Mona Lisa'dan metre kadar tede birden dizlerinin stne ken Sophie, "Bykbabam buradayd1," dedi. Siyah 11g1 usulca parkedeki bir noktaya tuttu. ilk bata Langdon hibir ey grememiti. Ama sonra onun yan1nda diz ktgnde, par1ldayan ufak bir damlac1k grd. Mrekkep mi? Birden, siyah 11g1n asl1nda ne i iin kullan1ld1g1 akl1na gelmiti. Kan. Tyleri rpermiti. Sophie hakl1yd1. Jacques Saunire lmeden nce Mona Lisay1 ziyaret etmiti. Ayaga kalkan Sophie, Bir nedeni olmasayd1 buraya gelmezdi," diye f1s1ldad1. "Burada bana bir mesaj b1rakt1g1n1 biliyorum." Mona Lisaya dogru son ad1mlar1n1 h1zla atarak, tablonun hemen nndeki yere 11k tuttu. I1g1 1plak parkenin stnde ileri geri hareket ettiriyordu, "Burada hibir ey yok!" Langdon o s1rada, Mona Lisan1n nndeki koruyucu cam1n stnde mor bir par1lt1 grmt. Egilerek Sophie'yi bileginden tuttu ve 11g1 yavaa tablonun stne dogrulttu. Her ikisi de donakalmalard1. Cam1n stnde, tam olarak Mona Lisa'n1n yzne gelecek ekilde karalanan drt kelime mor 11kla parl1yordu.

27
Saunire'in masas1nda oturan Tegmen Collet, duyduklar1na inanamad1g1ndan, telefonu kulag1na iyice bast1r1yordu. Fache'yi dogru mu duydum? "Bir kal1p sabun mu? Ama Langdon'1n GPS noktac1g1ndan nas1l haberi olmu olabilir?" Fache, "Sophie Neveu," diye kar1l1k verdi. "O syledi." "Ne! Neden?" "iyi soru ama az nce onun ispiyonlad1g1n1 kan1tlayacak bir kay1t dinledim." Collet syleyecek kelime bulam1yordu. Neveu ne dnyordu? Fache'nin elinde Sophie'nin bir DCPJ operasyonuna mani olduguna dair kan1t vard1. Sophie Neveu kovulmakla kalmayacak, ayn1 zamanda hapse at1lacakt1. "Ama yzba1m... peki o zaman Langdon imdi nerede?" "Orada hi yang1n alarm1 ald1 m1?" "Hay1r efendim." "Byk Galeri kap1s1n1n alt1ndan geen kimse de olmad1 degil mi?" "Hay1r. Kap1da Louvre gvenlik grevlisi duruyor. Sizin emrettiginiz gibi." "Peki, o zaman Langdon hl Byk Galeri'de olmal1." "ierde mi? Ama ne yap1yor ki?" "Louvre gvenlik grevlisi silahl1 m1?" "Evet efendim. K1demli bir memur." Fache, "Onu ieri gnderin," diye emretti. "Adamlar1m1 birka dakikadan nce o blgeye gnderemem ve Langdon'1n kamas1n1 istemiyorum. Fache durdu. "Ayr1ca grevliye Sophie Neveu'nun da onunla birlikte olacag1n1 haber versen iyi olur." "Ajan Neveu'nun gittigini san1yorum." "Onun gittigini tam olarak grdn m?" "Hay1r efendim, ama..." "iyi, oradaki kimse de gittigini grmedi. Sadece ieri girdigini grdler." Collet, Sophie Neveu'nun cesareti kar1s1nda kk dilini yutmutu. O hl binan n iinde mi? Fache, "Bu ii hallet," diye emretti. "Oraya geldigimde Langdon ile Neveu'yu namlunun ucunda istiyorum." Rmorklu kamyon uzakla1rken, Yzba1 Fache adamlar1n1 toplad1. Robert Langdon etin ceviz 1km1t1 ve imdi Ajan Neveu, ona yard1m ediyordu. Onu yakalamak dndgnden daha zor olabilirdi. Fache ii ansa b1rakmamaya kararl1yd1. Kesin emirler vererek, adamlar1n1n yar1s1n1n Louvre'a geri gitmelerini istedi. Diger yar1y1, Langdon1n Paris'te s1g1nacag1 tek olas1 liman1 beklemeye gidecekti.

28
Langdon, Devlet Salonu'nda pleksiglas1n stnde parlayan drt kelimeye hayretle bak1yordu. Mona Lisa'n1n gizemli glne entikli bir glge dren kelimeler, havada uuuyor gibiydi. Langdon, "Tarikat," diye f1s1ldad1. "Bu, bykbaban1n bir ye oldugunu ispatl1yor!" Sophie, ona akl1 kar1m1 bir ifadeyle bak1yordu. "Sen bunu anlad n m ? Dnceleri budaklan1rken Langdon ba1n1 sallayarak, "Kusursuz," dedi. "Tarikat1n en temel felsefelerinden birini a1kl1yor!" Sophie, Mona Lisa'n1n yzne karalanan p1r1lt1l1 mesaja merakla bakt1. K AR A R iY A A K LI Bi LS E K Langdon, "Sophie," dedi. "Tarikat1n tanr1alara tap1nma gelenegini srdrmesi, eski H1ristiyan kilisesindeki iktidar sahibi kimselerin, kad1nlar1n degerini drecek ve durumu erkekler lehine evirecek yalanlar syleyerek dnyay1 aldatt1g1 inanc1na dayan1r." Kelimelere bakan Sophie sessizligini srdryordu. "Tarikat, Constantin ile erkek veliahtlar1n1n, kutsal diileri eytan gibi gsterecek bir propaganda balatarak dnyay1 diil paganizmden erkek Hristiyanl1ga dndrdgne ve tanr1alar1 modern dinden sonsuza dek 1kard1g1na inan1r." Sophie kukulu bir ifadeyle bak1yordu. "Bykbabam buraya beni bunu bulmam iin gnderdi. Daha fazlas1n1 sylemeye al1m1olmal1." Langdon, onun ne demek istedigini anl1yordu. Bunun bir baka ifre oldugunu dnyor. Langdon orada gizli bir anlam olup olmad1g1n1 u anda syleyemeyecekti. Akl1 hl Saunire'in b1rakt1g1 mesaj1n a1k yrekliligiyle boguuyordu. Kara riya akl bilsek, diye dnd. Gerekten de ok kara. Modern kilisenin gnmzn karma1k dnyas1na getirdigi onca yenilikleri hi kimse reddedemezdi ama bununla birlikte, kilisenin hilekr ve vahi bir gemii vard1. Pagan ve diilere tapan dinleri "imana getirmek' iin balatt1klar1 merhametsiz hal1 seferleri yzy1l srmt. Katolik Engizisyonu, hi tart1mas1z insanl1k tarihinin en fazla kana bulanm1 kitab1n1 yay1nlam1t1. Malleus Maleficarum -ya da Cad1n1n Balyozu- dnyaya "serbest dnen kad1nlar1n tehlikelerini" bildirmi ve papazlara onlar1 nas1l bulacaklar1n1, ikence edeceklerini ve yok edeceklerini anlatm1t1. Kilisenin belirttigi bu szde "cad1lar1n" hepsi kad1n alimlerden, rahibelerden, ingenelerden, mistiklerden, doga 1klar1ndan, bitki toplay1c1lardan ve "dogal hayata phe ekici ekilde uyum saglayan" kad1nlardan oluuyordu. Ayr1ca ebeler de dogum s1ras1ndaki sanc1y1 azaltacak, doktrinlere kar1 gelen t1p bilgisini kulland1klar1 iin ldrlyorlard1 -kilise, bu ac1n1n Havva'n1n Bilgi Elmas1'n1 yedigi ve bylece ilk Gnah fikrine sebep oldugu iin verilen bir ceza oldugunu iddia ediyordu. yzy1l boyunca cad1 av1 s1ras1nda kilise be kad1n yakm1t1. Yap1lan propagandalar ve kan dkm ie yaram1t1. Gnmz dnyas1 bunun bir kan1t1yd1. Bir zamanlar ruhani ayd1nlanman1n mutlak yar1s1 olarak sayg1 duyulan kad1n, dnyadaki mabetlerden kovulmutu. Hi kad1n Ortodoks haham, Katolik papaz, Mslman imam yoktu. Bir zamanlar1n kutsal Hieros Gamos'u -erkek ile kad1n aras1ndaki dogal cinsel birlik, bu sayede her biri ruhen btnleniyordu- utan verici bir davran1 ekline sokulmutu. Bir zamanlar Tanr1 ile sylemek iin dii meslektalar1yla cinsel birlemeye ihtiya duyan kutsal adamlar, art1k eytan1n ii olarak grdkleri dogal seks gdlerinden korkuyorlard1. nk eytan en sevdigi su ortag1yla ibirligi iindeydi... kad nlarla.

Kad1n ile sol taraf ilikisi bile kilisenin karalamalar1ndan nasibini alm1t1. Fransa ve italya'da "sol" -gauche ve sinistra- kelimelerinin ima ettigi anlamlar olumsuzdu, fakat sag taraf iin kullan1lan kelimeye drstlk, ustal1k ve dogruluk gibi anlamlar yklenmiti. Gnmze kadar radikal dncelere sol kanat, mant1ks1z dncelere sol beyin ve eytani olan her eye netameli sinister denildi. Tanr1alar1n gnleri sona ermiti. Saat durmutu. Toprak Ana, erkeklerin dnyas1 haline gelmiti ve devir, y1k1m ile sava tanr1lar1n1n devriydi. Erkek egosu dii dengi taraf1ndan iki bin y1l ba1bo b1rak1lm1t1. Sion Tarikat1, modern zamanda kutsal diilerin bu ekilde silinmesinin, Hopi Yerli Amerikal1lar1n koyanisquatsi "dengesiz hayat" dedigi eye sebep olduguna inan1yordu. Yak1t1 testosteron olan savalar1n, kad1ndan nefret eden cemiyetlerin artmas1n1n ve Toprak Ana'ya kar1 giderek artan bir sayg1s1zl1g1n oluturdugu dengesiz bir duruma sebep oldugunu dnyorlard1. Sesi arka taraftan gelen Sophie, "Robert," diye f1s1ldad1. "Biri geliyor!" Langdon koridordan gelen ayak seslerini duydu. "Buraya!" Sophie siyah 11g1 kapat1p, Langdon1n gznn nnden adeta kaybolmutu. Langdon geici bir krlk yaad1. Nereye! Gzleri semeye balad1g1nda, Sophie'nin odan1n ortas1na dogru koturup, sekizgen divan1n arkas1na saklanan siluetini grd. Arkas1ndan f1rlamak zereyken duydugu grleyen ses onu oldugu yere iviledi. Kap1da duran adam, "Arrtez!"* diye seslendi. Louvre'un gvenlik grevlisi, Langdon'1n ggsne nian ald1g1 silah1n1 ileri dogrultmu bir halde Devlet Salonu'ndan ieri girmiti. Langdon'1n kollar1 igdsel olarak havaya kalkt1. Muhaf1z, "Couchez-vous!" diye emretti. "Yere yat!" Langdon birka saniye iinde yzkoyun yere uzanm1t1. Muhaf1z hemen yan1na gelerek bacaklar1n1 tekmeleriyle birbirinden ay1rd1. Silah1n1 Langdon'1n s1rt1na bast1rarak, "Mauvaise ide, Monsiur Langdon,"** dedi. "Mauvaise ide." Parkenin stnde elleri ve kollan yanlara a1lm1 bir halde yatan on durumu bir para komik bulmutu. Vitruvius Adam , diye dnd. Ama yzkoyun yat yor.

**

Dur. ok kt fikir msy.

29
Silas Saint-Sulpice'de sunaktan ald1g1 ag1r demir amdan1 tutmu dikilitaa dogru ta1yordu. Samdan1n gvdesi tokmak grevi grecekti. Yerdeki bolugu rten gri mermere bak1nca, kapag1 ses 1kartmadan k1ramayacag1n1 anlad1. Mermer ve demir. Sesi tonozlu tavanlarda yank1lanacakt1. Rahibe onu duyar m1yd1? Simdiye dek uyumu olmal1yd1. yle bile olsa, bu Silas'1n almamay1 tercih ettigi bir riskti. Demirin ucuna saracak bir bez bulmak iin etraf1na bakt1 ama sunaktaki keten rtden baka bir ey gremedi, onu da kirletmek istemiyordu. Cppem, diye dnd. Koca kilisede tek ba1na oldugunu bildiginden cppesini zd ve stnden 1kard1. 1kart1rken, yn liflerin s1rt1ndaki a1k yaralara batt1g1n1 hissediyordu. Kas1k bag1 haricinde 1plak kalan Silas cppesini demir amdan1n alt ucuna dolad1. Ard1ndan, yer karosunun tam ortas1n1 hedef alarak vurdu. Boguk bir ses 1kt1. Ta k1r1lmam1t1. Samdan1n gvdesiyle yeniden vurdu. Yine hafif bir ses 1kt1 ama bu kez bir atlak olumutu. Kapak nc sallay11nda nihayet paraland1 ve ta paralar1 yerin alt1ndaki boluga dkldler. Bir blme! Kalan paralar1 abucak ekip kald1ran Silas boluga bir gz att1. Yan1nda diz kerken kalbi h1zla arp1yordu. Soluk avucunu kald1r1p ieri dald1rd1. ilk bata hibir ey hissetmedi. Blmenin zemininde sadece ta vard1. Daha sonra elini biraz daha derinlere soktugunda, Gl izgisi'nin alt1nda bir eye dokundu! Kal1n bir ta tablet. Parmaklar1yla ucundan kavrayarak, tableti yavaa d1ar1 1kard1. Ayakta durup buldugu nesneyi incelerken, zerine kelimeler kaz1nm1 yontma bir ta levha tuttugunu fark etti. Bir an iin kendini modern zaman1n Musa's1 gibi hissetmiti. Silas tabletin stndeki kelimeleri okurken ak1nl1k iindeydi. Kilit ta1n1n bir harita, bir dizi talimatlar ya da ifrelerden olumas1n1 bekliyordu. Buna ragmen kilit ta1nda en basit yaz1tlardan biri vard1. Eyub 38:11 Bir incil ayeti mi? Silas bu sadelik kar1s1nda hayrete dmt. Arad1klar1 eyin sakland1g1 gizli yer bir incil ayetinde mi a1klanm1t1? Kardelik, dogrulukla alay etmek iin hibir eyden ekinmemiti! Eyub. Otuz sekizinci sure. On birinci ayet. Silas on birinci ayetin szlerini tam olarak hat1rlamasa da, Eyub Kitab1'n1n Tanr1 inanc1 birok s1navdan baar1yla geen bir adam1n yksn anlatt1g1n1 biliyordu. ok uygun, diye dnrken heyecan1n1 bast1rmakta glk ekiyordu. Dnp omzunun stnden bak1nca, par1ldayan Gl izgisi'ni grd ve glmsemesini engelleyemedi. Ana sunag1n stndeki yald1zl1 rahlede, deri kapl1 a1k b1rak1lm1 kocaman bir incil duruyordu. Rahibe Sandrine yukar1daki balkonda titriyordu. Aag1daki adam cppesini 1kard1g1 s1rada rahibe, uzakla1p ald1g1 emirleri yerine getirmek zereydi. Onun kaymak beyaz1 tenini grdgnde dehete dmt. Geni ve solgun s1rt1 kan k1rm1z1 s1yr1klarla doluydu. Bulundugu yerden bile yaralar1n yeni oldugunu grebiliyordu. Bu adam merhametsizce k rbalanm ! Ayr1ca kalas1n1n etraf1ndaki kanl1 kee kemeri ve alt1ndaki yaradan damlayan kan1 grmt. Nas l bir Tanr bir vcudun byle cezaland r lmas n ister? Rahibe Sandrine, Opus Dei'nin hayat1 boyunca anlayamayacag1 bir ey oldugunu biliyordu. Ama o anda ncelikli

kayg1s1 bu degildi. Opus Dei kilit ta n ar yor. Rahibe Sandrine dnecek vakti olmad1g1n1 bildigi halde, bunu nereden bildiklerini tahmin edemiyordu. Kanlar iindeki ke i imdi yeniden cppesini giyiyordu. Sunaga ve stndeki incil'e dogru ilerlerken mkafat1n1 s1k1ca kavram1t1. Rahibe Sandrine nefesini tutarak balkondan ayr1ld1 ve koridordan kald1g1 odaya kouturdu. Elleriyle dizlerinin stne kerek, ahap karyolas1n1n alt1na uzand1 ve y1l nce oraya saklad1g1 mhrl zarf1 ald1. Zarf1 y1rtarak a1nca, iinden drt tane Paris telefon numaras1 1kt1. Titreyerek numaralar1 evirmeye balad1. Aag1da ise, Silas ta tableti sunag1n stne b1rakm1, hevesli ellerini deri incil'e evirmiti. Uzun beyaz parmaklan sayfalan evirirken terliyordu. Eski Ahit'e geerek, Eyub Kitab1'n1 buldu. Otuz sekizinci sureyi at1. Parmaklar1n1 metinde aag1 dogru kayd1r1rken, okuyacag1 kelimeleri tahmin etmeye al11yordu. Onlar liderlik yapacaklar! On birinci ayeti bulan Silas cmleyi okudu. Sadece yedi kelimeden oluuyordu. Akl1 kar1m1 bir halde yeniden okurken, bir eylerin son derece yanl1 gittigini sezinliyordu. Ayette u basit kelimeler yaz1yordu:

BURAYA KADAR GELECEKSiN, AMA DAHA iLERi DEGiL.

30
Gvenlik grevlisi Claude Grouard, Mona Lisa'n1n nnde yzkoyun yatan esirinin ba1nda dikilirken, fkeden kuduruyordu. Bu hergele Jacques Saunire'i ldrd! Saunire, Grouard ve adamlar1 iin ok sevdikleri bir baba gibiydi. Grouard tetigi ekip, Robert Langdon'1n s1rt1na bir kurun saplamaktan baka bir ey istemiyordu. K1demli bir memur olan Grouard, dolu silah ta1yan az say1daki grevliden biriydi. Kendi kendine Langdon'1 ldrmenin, Bezu Fache ve Frans1z hapishanelerinin ektirecegi 1st1rapla kar1lat1r1ld1g1nda ok hafif kalacag1n1 hat1rlatt1. Grouard kemerinden kk telsizini 1kar1p destek istemeye al1t1. Ama tek duydugu parazitli bir sesti. Bu odadaki elektronik gvenlik, bekilerin iletiim sistemini al1maz hale getiriyordu. Kap ya dogru gitmeliyim. Grouard silah1n1 Langdon'a dogrultmu bir halde, yavaa kap1 eigine dogru gerilemeye balad1. nc ad1m1nda, onu durduran bir eye rastlam1t1. Bu da ne byle! Odan1n ortas1nda belirsiz bir grnt beliriyordu. Bir siluet. Odada bir bakas1 m1 vard1? Karanl1kta hareket eden bir kad1n, sol taraftaki dura dogru yryordu. Renkli fenerle yerde bir ey ar1yormu gibi, nne morumsu bir 11k demeti ileri geri hareket ediyordu. Kim var orada?" diye soran Grouard, son otuz saniye iinde adrenalinin ikinci kez tavana vurdugunu hissetmiti. Birden silah1n1 nereye dogrultacag1na veya hangi yne dogru hareket edecegine karar veremedi. Elindeki 11kla hl yeri tarayan kad1n sakin bir tonla, "Teknik blm diye cevap verdi. Police Technique et Scientifique. Grouard terliyordu. Ben tm ajanlar n gittigini san yordum! Art1k k1z1l tesi mor 11g1n teknik blmle bagdat1g1n1 fark etmiti ama yine de DCPJ'nin burada neden delil arad1g1n1 anlayam1yordu. Grouard, "Votre nom!" diye seslendi. igdleri ona bir eyin gerektigi gibi olmad1g1n1 sylyordu. "Repondez!"* Ses, sakin Frans1zca, "C'est moi,"** diye kar1l1k verdi. "Sophie Neveu. Grouard'1n zihninin derinliklerinde bir yerlerde bu isim kay1tla Sophie Neveu? Bu, Saunire'in torununun ismiydi, yle degil mi? Kk bir k1zken buraya gelirdi ama bu y1llar nceydi. Bu kesinlikle o olamaz! Hem Sophie Neveu bile olsa, bu ona gvenmek iin yeterli bir sebep degildi; Grouard, torunuyla Saunire aras1ndaki hznl ayr1l1g1 duymutu Kad1n, "Beni tan1yorsun," diye seslendi. "Ve bykbabam1 Robert Langdon ldrmedi. inan bana." Memur Grouard bunu yutacak kadar saf degildi. Destege ihtiyac m var! Bir kez daha telsizini deneyip, parazit sesleri duydu. Kap1 girii hl alt1 metre arkas1ndayd1, bu yzden silah1n1 yerde yatan adamdan ay1rmadan yavaa gerilemeye balad1. Grouard ad1mlar1n1 geri geri atarken, odan1n diger taraf1ndaki kad1n1n UV 11g1n1 yukar1 kald1rarak, Devlet Salonu'nun arka k1sm1nda, Mona Lisa 'n1n tam kar1s1nda as1l1 duran resmi inceledigini grd. Hangi resme bakt1g1n1 gren Grouard yutkundu. Tanr ak na ne yap yor bu kad n? Odan1n arka taraf1ndaki Sophie Neveu, aln1ndan soguk terler damlad1g1n1 hissediyordu. Langdon hl kollar1 ve bacaklar1 a1k bir halde yerde yat1yordu. Dayan Robert. Geldim. Muhaf1z1n her ikisini de vurmayacag1n1 bildiginden, Sophie dikkatini elindeki ie verdi ve

**

Cevap verin. Benim.

zellikle bir sanat eserinin -bir baka Da Vinci- etraf1ndaki alan1 iyice gzden geirdi. Ama UV 11g1 s1rad11 bir ize rastlamam1t1. Ne yerde, ne duvarlarda, ne de tablonun stnde. Burada bir ey olmal ! Sophie bykbabas1n1n ifrelerini dogru zdgne kesinlikle emindi. Baka ne kastetmi olabilir? inceledigi bayap1t bir buuk metrelik bir tabloydu. Da Vinci'nin resmettigi tuhaf sahnede, tehlikeli 1k1nt1l1 kayal1klar zerinde kucag1nda Bebek isa'yla oturan Bakire Meryem, Vaftizci Yahya ve Azrail Melegi grlyordu. Sophie kkken Mona Lisa'ya yapt1g1 her ziyarette bykbabas1 onu kolundan srkleyerek bu ikinci tablonun ba1na getirirdi. Grand-pre, ben buraday m! Ama gremiyorum! Sophie arkas1nda duran grevlinin telsizinden yard1m istemeye al1t1g1n1 duyabiliyordu. Dn! Mona Lisan1n koruyucu cam1na karalanan mesaj1 gznde canland1rd1. Kara riya akl bilsek. Kar1s1ndaki tablonun nnde, mesaj yaz1lacak koruyucu herhangi bir cam yoktu ve Sophie, bykbabas1n1n bir bayap1t1n stne yaz1 yazarak asla zarar vermeyecegini iyi biliyordu. Durdu. En az1ndan nne degil. Gzlerini yukar1, tabloyu ta1mak iin tavandan sarkan uzun kablolara dikti. Olabilir mi? Ahap ereveyi sol taraf1ndan kavrayarak kendine dogru ekti. Tablo olduka bykt. Sophie, onu duvardan ekerken tablonun arka taraf1 duvardan ayr1lm1t1. Sophie ba1yla omuzlar1n1 tablonun arkas1na sokup arka yzeyi incelemek iin siyah 11k tuttu. Sezilerinin yanl1 oldugunu anlamas1 yaln1zca birka saniyesini alm1t1. Tablonun arkas1 botu. Mor yaz1lar yoktu, sadece eskiyen tuvalin kfl kahverengi arka yzeyi... Dur biraz. Sophie'nin gzleri, ahap erevenin alt kenar1na yerletirilmi parlak bir metalin 11lt1s1na tak1lm1t1. Bu kk nesne, tuval ile erevenin bulutugu k1s1mdaki a1kl1g1n iine s1k1t1r1lm1t1. Aras1ndan parlak alt1n bir zincir sark1yordu. Sophie zincirin tan1d1k alt1n bir anahtara bagl1 oldugunu grnce hayrete dt. Geni ve oymal1 ba k1s1m ha eklindeydi ve stne Sophienin dokuz ya1ndan beri grmedigi mhr bas1lm1t1. P.S. harfleriyle birlikte bir fleur-de-lis. Sophie o anda bykbabas1n1n hayaletinin kulag1na f1s1ldad1g1n1 hissetti. Vakti geldiginde anahtar senin olacak. Bykbabas1n1n ldg halde verdigi sz tutmas1, bogaz1n1n dgmlenmesine neden oldu. Bykbabas1n1n sesi, bu anahtar bir kutuyu a yor, diyordu, orada pek ok s rr m sakl yorum. Sophie art1k o geceki kelime oyununun sadece bu anahtar iin oynand1g1n1 anlad1. Bykbabas1 ldgnde yan1nda bu anahtar vard1. Polisin eline dmesini istemediginden, onu bu tablonun arkas1na saklam1t1 Sonra, sadece Sophie'nin bulmas1 iin dhice bir hazine av1 planlam1t1. Gvenlik grevlisinin sesi, "Au secours!"* diye bag1rd1. Sophie anahtar1 tablonun arkas1ndan a1rarak, UV feneriyle birlikte cebine att1. Tuvalin arkas1ndan bakarken, grevlinin mitsizce hl telsizinden birilerine ulamaya al1t1g1n1 grebiliyordu. Langdon'1 hedef alan silah1m ondan ay1rmadan kap1 giriine dogru geriliyordu. Telsizine bir kez daha, "Au secours!" diye bag1rd1. Parazit. Buraya gelen turistlerin Mona Lisa'y1 grdklerini vnerek anlatmak iin evi aramaya al1t1klar1nda, cep telefonlar1n1n al1mad1g1n1 hat1rlayan Sophie, telsizi al m yor, diye dnd. Duvarlardaki yogun izleme tertibat1 yznden, koridora 1kmad1ka herhangi bir haberleme sisteminin ilemesine imkn yoktu. Grevli h1zla 1k1a dogru ilerliyordu ve Sophie abuk davranmas1 gerektigini biliyordu.

imdat.

Arkas1nda durdugu byk tabloya ba1n1 kald1r1p bakt1g1nda, o gece Leonardo da Vinci'nin bir kez daha yard1m1na kotugunu grd. Silah1n1 adama dogrultmuolan Grouard kendi kendine, birka metre kald1, diyordu. Odan1n diger taraf1nda duran kad1n1n sesi, "Arrtez! Ou je la dtruis!* diye yank1land1. Grouard o tarafa bak1p durdu. "Mon dieu, non!"** K1rm1z1ms1 sis bulutunun iinden, kad1n1n byk tabloyu kablolar 1kart1p yere indirdigini grebiliyordu. Bir buuk metre yksekligindeki tablo, kad1n1n tm vcudunu gizliyordu. Grouard ilk nce tablonun yerinden oynayan kablolar1n1n neden alarmlar1 al1t1rmad1g1n1 dnd ama sonra, kablo vericilerinin alarm iin yeniden al1t1r1lmas1 gerektigini anlad1. Ne yap yor! Grdgnde kan1 dondu. Tablo ortas1ndan bel vermeye, Bakire Meryem, Bebek isa ve Vaftizci Yahya arp1lmaya balam1t1. Paha biilemez Da Vinci'nin bkldgn dehetle seyreden Grouard, "Non! diye 1gl1k att1. Kad1n dizini arka taraftan tablonun ortas1na bast1r1yordu. "NON! Grouard dnerek, tabancas1n1 kad1na dogrulttu ama hemen o anda bunun bo bir tehdit oldugunun fark1na vard1. Tablo sadece bir bez paras1yd1 ama kesinlikle delinemezdi stne alt1 milyon dolarl1k bir z1rh giyiyordu. Bir Da Vinci'ye kurun s kamam! Kad1n sogukkanl1 bir sesle Frans1zca, "Silah1nla telsizini yere b1rak," dedi. "Yoksa dizimi bu tabloya geiririm. San1r1m bykbabam1n bu konuda neler hissedecegini iyi biliyorsundur." Grouard sersemlemiti. "Hay1r... ltfen. Bu Kayal klar Bakiresi! Silah1yla telsizini yere b1rak1p, ellerini ba1n1n stne kald1rd1. Kad1n, "Teekkrler," dedi. "Simdi sylediklerimi tam olarak yap ki, her ey yolunda gitsin." Birka dakika sonra, Sophie ile birlikte yang1n merdiveninden zemin kata koarak inen Langdon'1n kalbi hl gmbrdeyerek at1yordu. Yerde titreyerek yatan grevliyi Devlet Salonu'nda b1rakt1klar1ndan beri ikisi de tek kelime etmemiti. Simdi grevlinin silah1n1 s1k1ca tutan Langdon, ondan kurtulmak iin sab1rs1zlan1yordu. Silah ag1rd1 ve ona son derece yabanc1 geliyordu. Basamaklar1 ifter ifter atlayan Langdon, neredeyse mahvetmek zere oldugu tablonun ne kadar degerli oldugu konusunda Sophie'nin bir fikri olup olmad1g1n1 merak ediyordu. Yapt1g1 sanatsal seim, bu geceki macerayla son derece rtyordu. Eline ald1g1 Da Vinci, t1pk1 Mona Lisa gibi, sanat tarihileri aras1nda gizli pagan sembolleri ierdigi dncesiyle olduka nlyd. Koarlarken, "ok degerli bir rehine setin," dedi. "Kayal klar Bakiresi," diye cevap verdi. "Ama onu ben degil, bykbabam seti. Tablonun arkas1nda benim iin bir ey b1rakm1." Langdon, ona ak1n bir bak1 f1rlatt1. "Ne! Ama hangi tablo oldugunu nereden anlad1n? Neden Kayal klar Bakiresi?" "Kara riya akl1 bilsek." Yzne zafer kazanm1 bir glmseme oturmutu. "ilk iki anagram1 gremedim Robert. ncy ka1ramazd1m,"

**

Dur! Yoksa buna zarar veririm! "Aman Tanr1m, hay1r!"

31
Rahibe Sandrine, Saint-Sulpice'deki odas1nda telefona, "Hepsi ld!" diye kekeledi. O s1rada bir telesekretere mesaj b1rak1yordu. "Ltfen a1n! Hepsi ld!" Listedeki ilk telefon numaras1 korkun sonular dogurmutu histerik bir dul, cinayet davas1 zerinde ge saatlere kadar al1an bir dedektif ve matemli bir aileyi teselli eden ciddi bir rahip. Her baglant1 da lmt. Ve imdi de drdnc numaray1 arad1g1nda ilk ne ula1lamad1g1 mddete aranmayacak olan numara kar1s1na telesekreter 1km1t1. Kar1lama mesaj1nda hibir isim verilmiyor, sadece arayan kiinin mesaj1n1 b1rakmas1 isteniyordu. Mesaj1 b1rak1rken, "Yerdeki karo k1r1ld1!" diye yalvard1. "Diger ld!" Rahibe Sandrine, korudugu drt adam1n kimliklerini bilmiyordu, ama yatag1n1n alt1na t1k1t1rd1g1 zel telefon numaralan tek bir koulda aranabilirdi. Yz olmayan haberci ona, eger bu yer karosu k r l rsa, demiti, st kademeye eriildi demektir. iimizden biri lmle tehdit edilmi ve mitsiz bir yalan sylemek zorunda kalm t r. Numaralar ara. Digerlerini uyar. Bizi bu konuda yzst b rakma. Bu sessiz bir alarmd1. Basit oldugu kadar saglam ve gvenilirdi. ilk plan onu hayrete drmt. Kardelerden birinin kimligi tehlikeye girdiginde, digerlerini uyarmaya yarayan mekanizmay1 balatacak bir yalan syleyecekti. Ama bu gece, bir kiiden fazlas1n1n kimligi tehlikeye dmgibiydi. Korkuyla, "Ltfen cevap verin," diye f1s1ldad1. "Neredesiniz?" Kap1dan gelen derin bir ses, "Telefonu kapat," dedi. Dehetle arkas1n1 dnnce, dev csseli keii grd. Ag1r samda elinde tutuyordu. Rahibe, titreyen elleriyle telefonu yerine koydu. Kei, "ldler," dedi. "Drd birden. Ve beni aptal yerine koydular Bana kilit ta1n1n yerini syle." Rahibe Sandrine geregi syleyerek, "Bilmiyorum!" dedi. "S1rr1 digerleri sakl1yordu." lm olan digerleri! Beyaz yumruguyla demir amdan1 kavrayan adam, ona dogru ilerledi. "Sen bir kilise rahibesisin, buna ragmen onlara m hizmet ediyorsun?" Rahibe Sandrine meydan okuyan bir tav1rla, "isa'n1n gerek bir mesaj1 vard1," dedi. "Ben bu mesaj1 Opus Dei'de gremedim." Keiin gzlerinde birden gazap f1rt1nalar1 koptu. Samdan1 sopa gibi sallayarak bir hamle yapt1. Rahibe Sandrine yere derken, akl1ndan son geen dnceler, kt bir eylerin olacag1yd1. Drd birden ld. K ymetli gerek sonsuza dek kayboldu.

32
Denon Kanad1'n1n bat1 ucundaki gvenlik alarm1, Langdon ile Sophie Paris akam1n1n kucag1na koarken, yak1ndaki Tuileries Baheleri'ndeki gvercinleri rktp ka1rm1t1. Sophie'nin meydan1n kar1 taraf1nda duran arabas1na koarlarken, Langdon uzaklardan gelen polis sirenlerini duyabiliyordu. Meydanda park halinde duran iki kiilik k1rm1z1 arabay1 iaret eden Sophie, "ite uradaki," dedi. Saka yap yor yle degil mi? Ara, Langdon'1n hayat1nda grdg en kk arabayd1. Sophie "SmartCar," dedi. "Yz kilometrede bir litre yak1yor." Sophie arabay1 al1t1r1p, ak1l talar1ndan kald1r1ma 1kana kadar, Langdon kendini yan koltuga ancak atabilmiti. Araba kald1r1mda ilerleyip, Carrousel de Louvre'daki adac1g1n bulundugu yere s1rayarak inerken araban1n n paneline tutundu. Sophie bir an iin merkezi evreleyen taflanlar1n aras1ndan geip adac1ktan dmdz giderek k1sa yolu kullanmay1 ve bylelikle ortadaki geni imenlik alana ulamay1 dnd. Carrousel du Louvre'un etraf1ndaki taflanlar1n ortadaki tehlikeli ukuru -La Pyramide Inverse- saklamaya yarad1g1n1 bilen Langdon, "Hay1r!" diye bag1rd1. Ba aag1 duran bu gkdelen piramidi daha nce mzeni" iinden grmt. Tek bir lokmada SmartCar'1 yutabilecek byklkteydi. Bereket versin ki, Sophie geleneksel yolu tercih edip direksiyonu saga k1rm1 ve d1ar1 1k1ncaya kadar daire izmiti. Daha sonra sola dn ve kuzey eridini takip ederek, Rue de Rivoli'ye dogru h1zland1. Arkalar1ndaki iki tonlu polis sirenlerinin sesi art1k daha yksek gelmeye balam1t1 ve Langdon yan aynadan bakt1g1nda farlar1 grebiliyordu. Sophie, Louvre'dan daha h1zl1 uzaklaabilmek iin gaza bas1nca SmartCar'1n motoru itiraz etti. Elli metre ileride, Rivoli'deki 11k k1rm1z1ya dnd. Sessizce kfreden Sophie h1z1n1 kesmeden devam etti. Langdon kaslar1n1n gerildigini hissediyordu. "Sophie?" Kavaga geldiklerinde ok az yavalayan Sophie farlar1n1 at1 ve yeniden gaza bas1p, bo kavaktan sola keskin bir dn yapmadan nce her iki yne de yle bir bakt1. Bat1ya dogru be yz metre kadar gittikten sonra Sophie geni bir adan1n etraf1ndan saga sapt1. K1sa sre iinde Champ-Elyses Bulvar1'n1n kar1 taraf1nda ilerlemeye balam1lard1. Dz yolda gitmeye balad1ktan sonra Langdon yan pencereden boynunu uzat1p Louvre'a dogru bakt1. Arkalar1ndan polis takip ediyormu gibi grnmyordu. Mzenin nnde bir mavi 11klar denizi toplanmaya balam1t1. Kalp at11 sonunda yavalayan Langdon nne dnd. "Bu ilginti," dedi. Sophie, onu duymua benzemiyordu. Gzlerini, Paris'in Beinci Cadde'si diye bilinen lks magazalar1n yer ald1g1 kilometrelik Champ-Elyses Bulvar1'na dikmiti. Bykelilik sadece bir buuk kilometre uzakl1ktayd1. Langdon koltuguna yerleti. Kara riya akl bilsek. Sophie'nin akl1n1 bu kadar h1zl1 al1t1rmas1 gerekten etkileyiciydi. Kayal klar Bakiresi. Sophie, bykbabas1n1n onun iin tablonun arkas1na bir ey saklad1g1n1 sylemiti. Son bir mesaj m ? Langdon, Saunire'in zekice dnlm saklama yerine hayranl1k duymaktan kendini alam1yordu; Kayal klar Bakiresi o gecenin birbirine bagl1 sembol zincirine tam olarak uyuyordu. yle grnyordu ki Saunire, her seferinde Leonardo Da Vinci'nin karanl1k ve muzip ynne duydugu hayranl1g1 dile getirmiti. Kayal klar Bakiresi teklifi Da Vinci'ye Lekesiz Dogum Kardeler Birligi diye bilinen bir kurulutan gelmiti. Milano'daki San Francesco kiliselerindeki sunakta bulunan lemenin ortas1 iin bir tabloya ihtiya duyuyorlard1. Rahibeler, Leonardo'ya tablonun tam ebatlar1n1 ve

istedikleri temay1 belirtmilerdi... bir magaraya s1g1nan Bakire Meryem, Vaftizci Bebek Yahya, Azrail ve Bebek isa. Da Vinci onlar1n istedigi gibi al1t1g1 halde, ii teslim ettiginde grup dehete dmt. Tabloyu tart1mal1 ve rahats1z edici ayr1nt1larla doldurmutu. Tabloda, kolunu bebek isa oldugu tahmin edilen bir ocuga dolam1 mavi sabahl1k iindeki Bakire Meryem grnyordu. Meryem'in kar1s1nda, ne bir ocukla, ki onun da Vaftizci Yahya oldugu tahmin ediliyordu, Azrail oturuyordu. Bununla birlikte, al11ld1k Yahya'y1 vaftiz eden isa betimlemesinin yerine bu kez bebek Yahya, isa'y1 vaftiz ediyordu... ve isa yetkisini ona veriyordu! Bundan daha da s1k1nt1 verici olan, Meryem'in bir elini bebek Yahya'n1n ba1n1n stnde tutmas1 ve tehditkr bir tav1r iinde olmas1yd1 -elleri, grnmeyen bir ba1 kavrayan kartal penesi gibiydi. Son olarak, en belirgin ve en korkutucu grnt: Meryem'in k1vr1lm1 parmaklar1n1n tam alt1nda Azrail'in yapt1g1 kesme iaretiydi sanki Meryem'in penemsi elinin tuttugu grnmeyen ba1 boynundan kesip ay1r1yor gibiydi. Langdon'1n grencileri, Da Vinci'nin ikinci bir tablo yaparak kardeler cemiyetini yumuatt1g1n1 grendiklerinde daima a1r1rlard1. Bu "hafifletilmi" Kayal klar Bakiresi'nde tm bireyler daha geleneksel bir ekilde tasvir edilmilerdi. ikinci tablo imdi Londra'daki Ulusal Galeri'de sergileniyordu ama Langdon yine de Louvre'da yer alan daha ilgi ekici resmi tercih ediyordu. Sophie arabay1 Champ-Elyses'de h1zla srerken Langdon, "Tablonun arkas1nda ne vard1?" diye sordu. Sophie gzlerini yoldan ay1rmad1. "Bykelilige gven iinde girdikten sonra sana gsterecegim." "Bana gsterecek misin?" Langdon a1rm1t1. "Sana maddi bir nesne mi b1rakm1?" Sophie ters ters ba1n1 sallad1. "stnde fleur-de-lis ve P.S. harfleri var." Langdon kulaklar1na inanam1yordu. Sophie araban1n direksiyonunu saga k1r1p, lks Hotel de Crillon'un en Paris'in eritli diplomatik mahallesine h1zla dnerken, bu ii baaracag z, diye dnyordu. Art1k bykelilige bir kilometreden az kalm1t1. Sophie sonunda nefesinin yeniden normale dndgn hissetti. Arabay1 srerken bile Sophie'nin akl1 cebindeki anahtardayd1. Y1llar nce onu grdg ana ait hat1ralar, kollar1 eit ha biimindeki alt1n ba k1s1m, gen gvde, ierlek yaz1lar, kabartmal1 iek mhr ve P.S. harfleri. Geen y1llar sresince anahtar Sophie'nin akl1na nadiren gelmi olsa da, istihbarat camias1nda yapt1g1 grev ona gvenlik hakk1nda pek ok ey gretmiti ve art1k anahtar1n garip grnts ona ok a1rt1c1 gelmiyordu. Lazerle ilenmi bir matris. Kopyalanmas imkns z. Kilidi dndren diler yerine bu anahtarda yer alan lazerle yap1lm1 karma1k kabarc1klar elektronik bir gz taraf1ndan inceleniyordu. Eger gz, alt1gen kabarc1klar1n dogru aral1klarla yerletirildigine ve evrildigine karar verirse kilit a1lacakt1. Sophie bylesi bir anahtar1n neyi aacag1n1 tahmin edemiyor ama Robert'1n syleyebilecegini sezinliyordu. Her eyden nce, daha grmeden anahtar1n stndeki kabartmal1 mhr tarif etmiti. st taraftaki arm1h formu, anahtar1n bir tr H1ristiyan rgtne ait oldugunu gsteriyordu ama Sophie lazer ilemeli matris kullanan bir kilise bilmiyordu. Ayr1ca bykbabam H1ristiyan degildi... Sophie on y1l nce bunun ispat1na tan1k olmutu. Ne gariptir ki, bykbabas1n1n as1l tabiat1n1 ona gsteren bir baka anahtar ok daha normal bir anahtar olmutu. Charles de Gaulle Havaalan1'na inip, eve giden bir taksiye atlad1g1nda 1l1k bir akamstyd. Grand-pre az sonra beni grdgne ok a racak, diye dnyordu. ingiltere'deki okulundan bahar tatili dolay1s1yla eve birka gn erken dnen Sophie, onu grmek ve al1t1g1 deifre metotlar1n1 ona anlatmak iin sab1rs1zlan1yordu.

Ama nedense Paris'teki eve vard1g1nda bykbabas1n1 orada bulmam1t1. Hayal k1r1kl1g1na ugram1t1 ama gelmesini beklemedigini biliyordu. Belki de Louvre'da al11yordu. Ama bugn cumartesi, diye hat1rlad1. Hafta sonlar1nda nadiren al11rd1. Hafta sonlar1nda genellikle... Sophie s1r1tarak garaja komutu. Elbette arabas1 orada degildi. Hafta sonuydu. Jacques Saunire ehirde araba kullanmaktan holanmazd1. Arabay1 tek bir yne gitmek iin alm1t1 - Paris'in kuzeyinde, Normadiya'daki atosuna gitmek iin. Sophie Londra'n1n kemekeinde geirdigi aylardan sonra doga kokusunu almak ve hemen yola 1kmak iin sab1rs1zlan1yordu. Akam1n erken saatleri oldugundan, derhal yola koyulup ona spriz yapmaya karar vermiti. Bir arkada1n1n arabas1n1 dn alan Sophie, kuzeye ynelerek Cruelly yak1nlar1ndaki 1ss1z daglara dogru yol ald1. Bykbabas1n1n inziva kesine giden zel araba yoluna sapt1g1nda saat onu biraz geiyordu. Yol yakla1k bir buuk kilometre uzunlugundayd1 ve Sophie ancak yolu yar1lad1g1nda agalar1n aras1ndan evi grmeye balam1t1 -bir dag kenar1ndaki orman1n iine yap1lm1, dev gibi eski ta bir ato. Sophie bu saatte bykbabas1n1n uyuyor olabilecegini akl1ndan geirmiti ama evin 11klar1n1n par1ldad1g1n1 grnce olduka heyecanland1. Park edilmi arabalarla dolu garaja vard1g1nda sevinci ak1nl1ga dnmt -Mercedes'ler, BMW'ler, Audi'ler ve bir Rolls- Royce. Sophie bir mddet bakt1ktan sonra kahkaha krizine tutuldu. Benim Grand-pre'm, nl mnzevi! Grne bak1l1rsa Jacques Saunire grndg kadar mnzevi biri degildi. Sophie okuldayken bir partiye ev sahipligi yapt1g1 belli oluyordu ve arabalar1n grnne bak1l1rsa, Paris'in en nfuzlu kiileri partiye kat1lm1lard1. Ona srpriz yapmak iin sab1rs1zlanan Sophie hemen n kap1ya kotu. Kap1ya vard1g1nda kilitli oldugunu grd. Kap1y1 yumruklad1. Kimse cevap vermedi. Sak1n bir halde evin etraf1nda dnd ve arka kap1y1 denedi. Cevap yoktu. Akl1 kar1m1 bir ekilde biraz durup dinledi. Tek duydugu, vadinin etraf1nda dnerken hafif ugultular 1karan serin Normandiya havas1yd1. Mzik alm1yordu. Ses yoktu. Hibir ey duyulmuyordu. Sophie orman1n sessizligi iinde evin yan taraf1na gidip, bir aga gvdesine t1rmanarak yzn oturma odas1n1n penceresine dayad1. ieride grdkleri bir anlam ifade etmiyordu. "Burada kimse yok!" Birinci kat1n tamam1 bombogrnyordu. insanlar nerede? Kalbi h1zla arpan Sophie, odunluga gidip bykbabas1n1n 1ra kutusunun alt1nda saklad1g1 yedek anahtar1 ald1. n kap1ya koup ieri girdi. Bo antreye ad1m1n1 att1g1nda gvenlik sisteminin kontrol paneli yan1p snmeye balam1t1... ieri giren kimsenin, gvenlik alarm1 almaya balamadan dogru ifreyi tulamas1 iin 10 saniyesi oldugunu gsteren uyar1. Parti verirken alarm m al t rm t ? Sophie abucak ifreyi girdi ve sistemi kapatt1. ieri girdiginde tm evin bombo oldugunu grd. Yukar1 katta da kimse yoktu. Bir kez daha bo oturma odas1na indiginde bir sre sessizce durdu ve neler oldugunu anlamaya al1t1. ite o anda derinden gelen sesleri duydu. Ve bu sesler aag1dan geliyor gibiydi. Sophie bir anlam veremiyordu. Egilerek kulag1n1 yere dayad1 ve dinledi. Evet, sesler kesinlikle aag1dan geliyordu. Sark1 sylyor gibiydiler... Korkmutu. Sesten daha rktc olan, bu evin bir bodrum kat1 olmad1g1n1 hat1rlamas1yd1. En az ndan benim bildigim bir bodrumu yok. Arkas1n1 dnp oturma odas1n1 gzleriyle tarayan Sophie, evde yerinde durmayan tek bir nesneye rastlam1t1 -bykbabas1n1n en sevdigi antika Aubusson duvar hal1s1. Genellikle dogu

duvar1nda minenin arkas1nda as1l1 dururdu ama o gece pirin korniinden kenara ekilmiti ve arkas1ndaki duvar1 gzler nne seriyordu. 1plak lambri duvara dogru yryen Sophie ark1 seslerinin ykseldigini hissetti. Tereddt ederek kulag1n1 duvara yaslad1. Art1k sesler daha berrakt1. insanlar kesinlikle ark1 sylyor... Sophie'nin anlayamad1g1 kelimeler kullan1yorlard1. Bu duvar n arkas nda bir boluk var! Panelin kenarlar1n1 eliyle yoklayan Sophie gizli bir oyuk buldu. Titizlikle ilenmiti. Kayarak a1lan bir kap1. Kalbi deli gibi arparken parmag1n1 delige yerletirdi ve ekti. Ag1r duvar ses 1kartmadan yana kayd1 ilerideki karanl1kta ark1 syleyen sesler yank1lan1yordu. Kap1dan geen Sophie kendini dnerek aag1 inen, kaba ta bir merdivende buldu. ocuklugundan beri bu eve gelirdi ama bu merdivenin varl1g1ndan bile haberi yoktu! Aag1 indike hava serinlemiti. Sesler daha da belirginleti. Art1k kad1n ve erkek seslerini duyuyordu. Dner basamaklar gr a1s1n1 engelliyordu ama son basamakta n a1lm1t1. Arka tarafta bodrum kat1n1n kk bir paras1n1 grebiliyordu, titreen turuncu alevlerle ayd1nlan ta. Nefesini tutan Sophie birka ad1m daha yaklat1 ve neler oldugunu grmek iin meldi. Grdklerini anlayabilmesi birka saniyesini alm1t1. Buras1 bir yeralt1 odas1yd1, dagdaki granitten oyulmu kaba bir odaya benziyordu. ierideki tek 11k, duvarlardaki mealelerden geliyordu. Devlerin ayd1nlatt1g1 odan1n ortas1nda yakla1k otuz kii ember oluturacak ekilde duruyordu. Hayal gryorum, dedi Sophie kendi kendine. Bu bir rya. Baka ne olabilir? Odadaki herkes maske takm1t1. Kad1nlar beyaz tl gecelikler ve alt1n ayakkab1lar giymilerdi. Maskeleri beyazd1 ve ellerinde alt1n kreler tutuyorlard1. Erkekler uzun siyah tunikler giymilerdi ve maskeleri siyaht1. Dev bir satran tahtas1ndaki piyonlara benziyorlard1. emberdeki herkes ileri geri sallan1p yerde duran bir eyi huu iinde zikrediyorlard1... Sophie'nin gremedigi bir eyi. Sark1 yeniden balam1t1. H1zland1. Art1k grlyordu. Daha h1zl1. Kat1l1mc1lar ieri dogru birer ad1m at1p, diz ktler. Sophie o s1rada neye tan1kl1k ettiklerini grebilmiti. Dehetle geriledigi halde, bu manzara haf1zas1ndan sonsuza kadar silinmeyecekti. Tiksinti duyan Sophie arkas1n1 dnp, ta duvarlara tutunarak merdiveni t1rmanm1t1. Kap1y1 ekerek kapatt1ktan sonra evden kat1 ve gzyalar1 iinde Paris'e geri dnd. O gece hayal k1r1kl1g1na ve ihanete ugram1 bir halde eyalar1n1 toplay1p evden ayr1ld1. Yemek odas1ndaki masan1n stne bir not b1rakm1t1. ORADAYDIM. BENi BULMAYA ALISMA. Notun yan1na atonun odunlugunda duran yedek anahtar1 b1rakt1. "Sophie!" Langdon'1n sesi dncelerini blmt. "Dur! Dur!" Hat1ralar1ndan uyanan Sophie aniden frene as1ld1 ve araba patinaj yaparak durdu. "Ne? Ne oldu?" Langdon nlerindeki uzun caddeyi gsteriyordu. Grdgnde Sophie'nin kan1 dondu. Yz metre kadar ilerideki kavak DCPJ polis arabalar1yla kapat1lm1t1. arp1k park edilmilerdi ve niyetleri belliydi. Gabriel Bulvar 'n kapatm lar! Langdon iini ekti. "Bu gece bykelilik yasak blge mi ilan edildi?" Sokag1n aag1s1nda, arabalar1n1n yan1nda duran iki DCPJ polisi imdi onlar1n bulundugu yne dogru bak1yorlard1. nlerindeki caddede bylesine tuhaf biimde duran farlar1n ne oldugunu merak ettikleri ortadayd1. Pekl Sophie, yavaa dn.

SmartCar'1 geri vitese takarak, puanl1k bir dn yapt1 ve araba aksi istikamete dndrd. Uzakla1rken, arkas1ndan patinaj yapan tekerleklerin sesini duydu. Sirenler almaya balam1t1. Sophie kfrederek gaza bast1.

33
Sophie'nin SmartCar'1 diplomatik semtteki bykelilikler ve konsolosluklar1n nnden h1zla ilerledi. Sonunda bir yan sokaga saparak saga dn yapt1 ve tekrar grkemli Champ- Elyses Bulvar1na 1kt1. Yumruklar1n1 bembeyaz oluncaya kadar s1kan Langdon yolcu koltugunda iki bklm oturuyor ve pelerinden gelen polis olup olmad1g1n1 kontrol etmek iin arka tarafa bak1yordu. Birden kama karar1n1 vermemi olmay1 diledi. Sonra kendine, bu karan sen vermedin, diye hat1rlatt1. GPS noktac1g1n1 tuvalet penceresinden att1g1nda bu karar1 onun ad1na Sophie vermiti. Simdi bykelilikten tam gaz uzakla1p Champ-Elyses'nin hafif trafiginde y1lankavi k1vr1mlar izerken Langdon seeneklerinin daha da ktye gittigini hissediyordu. Sophie polisi atlatm1 gibi grnyordu ama Langdon en az1ndan o an iin, anslar1n1n devam edeceginden pheliydi. Direksiyon ba1nda oturan Sophie, elini sveterinin cebine dald1r1p kk metal bir nesne 1kartarak Langdon'a uzatt1. "Robert, una bir baksan iyi olacak. Bykbabam1n Kayal klar Bakiresi'nin arkas1nda bana b1rakt1g1 ey bu." Akl1na gelen agr11mlardan tr tyleri rperen Langdon nesneyi eline al1p inceledi. Ag1rd1 ve arm1h biimindeydi. ilk nce bir cenaze pieusu -mezarl1kta topraga gmmek iin tasarlanan bir tr minyatr an1 ivisi- tuttugunu dnd. Ama daha sonra hatan devam eden gvdenin gen ve prizma formunda oldugunu fark etti. Ayr1ca gvdenin stnde titizlikle ilenerek geliigzel dag1t1lm1 gibi grnen yzlerce minik alt1gen kabarc1k vard1. Sophie, ona, "Lazerle kesilmi bir anahtar," dedi. "Elektrikli bir gz bu alt1genleri okuyor." Bir anahtar m ? Langdon daha nce byle bir eyi hi grmemiti Serit degitirip kavaktan dnerken Sophie, "Arka taraf1na bak" dedi. Langdon anahtar1 evirdiginde hayretten agz1 bir kar1 a1k kald1. Ha1n tam ortas1na, bir fleur-de-lis ile P.S. harfleri zenle kabart1larak ilenmiti. "Sophie," dedi. "Sana bahsettigim mhr bu! Sion Tarikat1'n1n" resmi amblemi." Sophie ba1n1 sallad1. "Anahtar1 ok uzun zaman nce grdgm sana sylemitim. Bana bundan bir daha asla bahsetmememi sylemiti" Langdon'1n gzleri kabartmal1 anahtar stne ak1l1 kalm1t1, ileri teknoloji retimiyle stndeki as1rl1k semboller, eski ve yeni dnyay1 birbirine kaynat1rm1t1. "Bana bu anahtar1n, pek ok s1rr1 saklad1g1 bir kutuyu at1g1n1 sylemiti." Langdon, Jacques Saunire gibi bir adam1n ne tr s1rlar saklayabilecegini dnnce bir rperti hissetti. Eski bir kardeligin, ftrist bir anahtarla ne ii oldugunu tahmin edemiyordu. Tarikat1n varoluunun tek sebebi bir s1rr1 korumakt1. inan1lmaz gce sahip bir s1rr1. Bu anahtar n bir ilgisi olabilir mi? Bu dnce tm zihnini sarm1t1. "Neyi at1g1n1 biliyor musun?" Sophie hayal k1r1kl1g1na ugram1 gibi grnyordu. "Senin bildigini san1yordum." Langdon elindeki ha1 dndrp, incelerken bir sre sessiz kald1. Sophie, "H1ristiyan iine benziyor," diye 1srar etti. Langdon bundan o kadar da emin degildi. Anahtar1n ba k1sm1 geleneksel uzun kollu H1ristiyan Ha1na degil de, H1ristiyanl1ktan bin beyz y1l nceki kare -drt kolu da eit uzunlukta- halara benziyordu. Bu tr halar1n uzun kollu Latin Ha1'yla gsterilen arm1hla hi ilgisi yoktu olarak Romal1lar taraf1ndan bir ikence aleti olarak kullan1lm1t1. Langdon kulland1klar1 semboln tarihte ok vahi bir ismi yans1tt1g1n1, 'arm1ha" bakan H1ristiyanlar1n ok az bir k1sm1n1n bilmesine her zaman hayret etmiti. "Ha" ve "arm1h" kelimeleri Latincedeki cruciare fiilinden geliyordu... yani ikence.

l halar olarak kabul edildigi. Kare biimleri, arm1ha germe ilemi iin elverili

"Sophie," dedi. "Sana syleyebilecegim tek ey, bunun gibi eit kollu halar1n bar

degildir, ayr1ca dengeli dikey ve yatay eksenleri erkek ile diinin dogal birleimini gsterir. Bylece sembolik olarak tarikat1n felsefesiyle rtrler." Sophie, ona bezgin bir ifadeyle bakt1, "Hi fikrin yok, yle degil mi?" Langdon kalar1n1 att1. "En ufak bir agr11m bile yapm1yor." "Pekl, yoldan 1kmam1z gerekiyor." Sophie dikiz aynas1n1 kontrol etti. "Bu anahtar1n neyi at1g1n1 bulmak iin gvenli bir yere gitmemiz gerek." Langdon hasretle Ritz'deki konforlu odas1n1 dnd. Ama seenekler aras1nda olmad1g1 gayet a1kt1. "Paris Amerikan niversitesi'ndeki ev sahiplerime ne dersin?" "Anla1l1r. Fache onlar1 kontrol edecektir." "Tan1d1klar1n olmal1. Burada ya1yorsun." "Fache telefonumu arat1r1p, i arkadalar1mla konuacakt1r. Benim tan1d1klar1m tehlikeli olur, ayr1ca otel bulmak da iyi bir fikir degil, nk kimlik soruyorlar." Langdon bir kez daha, Louvre'dayken Fache'nin kendisini tutuklamas1na izin vermenin daha iyi olacag1n1 dnyordu. "Bykeliligi arayal1m. Durumu a1klayabilirim, bykelilik de bizimle bir yerde bulumas1 iin birini gnderebilir." "Bizimle bulumak m1?" Sophie dnp, ona deliymi gibi bak1yordu. "Robert, sen hayal gryorsun. Bykeliliginin kendi arazisi d11nda hibir yetkisi yok. Bizi almas1 iin birini gndermeleri, Frans1z hkmetinden kaan birine yard1m etmek olur. Olmaz. Eger bykeliligine gidip, geici s1g1nma hakk1 isteseydin bu olabilirdi ama onlardan Frans1z emniyet glerine kar1 harekete gemelerini nas1l istersin?" Ba1n1 iki yana sallad1. "Bykeliligini imdi ararsan sana ba1n1 daha fazla belaya sokman ka1nman1 ve Fache'ye teslim olman1 syleyeceklerdir. Ard1ndan bir mahkeme yap1lmas1 iin diplomatik kanallar1 kullanacaklar1na izin verecekler." Ba1n1 kald1r1p, Champ-Elyses'deki 1k dkkn vitrinlerine bakt1. "Yan1nda ne kadar nakit var?" Langdon czdan1na bakt1. "Yz dolar. Birka euro. Neden?" "Kredi kart1n yok mu?" "Elbette var." Sophie gaza basarken, Langdon onun bir plan yapt1g1n1 sezmiti. Tam nlerinde, Champ- Elyses'nin bitiminde, Fransa'n1n en geni adac1g1yla evrelenmi Arc de Triomphe - Napoleon'un askeri gcn vmek iin yap1lan elli metrelik an1t- duruyordu. Adac1ga yakla1rlarken, Sophie'nin gzleri yine dikiz aynas1ndan "Simdilik onlar1 atlatt1k," dedi. "Ama bu arabada kal1rsan be dakika gemeden enseleniriz." Langdon, demek baka bir araba alacag z, diye dncelere dalm1t1, art k iyice sulu olduk. "Ne yapacaks1n?" Sophie SmartCar'1 adac1ga dogru srd. "Gven bana." Langdon, hi tepki vermedi. Gven duygusu, bu gece ona fazla bir ey kazand1rmam1t1. Ceketinin kolunu geriye s1y1rarak saatine bakt1 -onuncu ya gnnde ebeveynlerinin armagan ettigi- Mickey Mouse marka bir koleksiyon retimiydi. ocuksu kadran1 genellikle tuhaf bak1lar1 zerinde toplasa da, Langdon asla baka bir saat almam1t1; biim ve renk bysyle ilk olarak Disney animasyonlar1 sayesinde tan1m1t1. Simdi ise Mickey her gn, Langdon1n ruhen gen kalmas1n1 sagl1yordu, Ama o anda Mickey'nin kollar1 garip bir a1 yaparak, bir o kadar garip bir zaman1 gsteriyordu. Sabaha kar1 02.15. Bilegine bak1p SmartCar'1 geni adac1g1n etraf1ndan dndren Sophie, "ilgin bir saat," dedi. Langdon ceketinin kolunu aag1 ekerken, "Uzun hikye," diye cevap verdi. "yle oldugunu tahmin edebiliyorum." Sophie, ona bak1p abucak glmsedikten sonra, adac1ktan ayr1ld1 ve ehir merkezinden uzaga, kuzeye dogru yol ald1. iki yeil 11g1 g bela

yakalad1ktan sonra nc kavaga ulat1 ve Malesherbes Bulvar1'na dogru keskin bir sag dn yapt1. Diplomatik semtin zengin grnl agal1 yollar1ndan 1km1lard1. Art1k daha karanl1k olan sanayi mahallesinde ilerliyorlard1. Sophie sola dndkten k1sa bir sre sonra Langdon nerede olduklar1n1 anlad1. Gare Saint-Lazare. nlerinde duran cam at1l1 tren istasyonu, uak hangar1yla bir seran1n garip uzant1s1n1 and1r1yordu. Avrupa'daki tren istasyonlar1na hi uymuyordu. Bu saatte bile ana giriin yan1nda yakla1k yar1m dzine taksi bekliyordu. S1rt antal1 ocuklar istasyondan 1k1p adeta hangi ehirde olduklar1n1 hat1rlamaya al11yormu gibi gzlerini ovutururken, sandvi satan sat1c1lar el arabalar1n1 sryorlard1. Yolun ilerisinde bir ift ve ehir polisi, yolunu a1rm1turistlere yn tarif ediyordu. Sophie SmartCar'1n1 taksilerin arkas1na ekip yolun kar1 taraf1ndaki park alan1 yerine k1rm1z1 blgeye park etti. Langdon henz neler oldugunu sormaya f1rsat bulamadan, Sophie arabadan inmiti. nlerinde duran taksinin penceresine kotu ve ofrle konumaya balad1. Langdon arabadan indiginde Sophie'nin taksi ofrne bir tomar para verdigini grd. Taksi ofr ba1n1 sallad1ktan sonra Langdon1n ak1n bak1lar1 alt1nda arabaya onlar1 almadan uzaklat1. Taksi uzakla1rken, kald1r1mda Sophie'nin yan1na giden Langdon, "Neler oldu?" diye sordu. Sophie tren istasyonu giriine dogru ilerlemeye balam1t1 bile. "Haydi. Paris'ten ayr1lan ilk trene iki bilet alacag1z." Langdon onun yan1ndan aceleyle kouturdu. ABD Bykeliligi'ne giden bir buuk kilometrelik yolculuk, art1k tam anlam1yla Paris'ten kama operasyonuna dnmt. Langdon bu fikirden gittike daha az holan1yordu.

34
Piskopos Aringarosay1 Leonardo da Vinci Uluslararas1 Havaalan1'ndan alan ofr, kk ve gsterisiz siyah bir Fiat sedanla gelmiti Aringarosa, tm Vatikan aralar1n1n, zerinde Papa'n1n mhrn ta1yan bayraklar ve madalyonlarla ssl, byk lks arabalardan olutugu gnleri hat1rlad1. O gnler geride kald . Vatikan arabalar1 art1k az gsteriliydiler ve genellikle iaret ta1m1yorlard1. Vatikan bunun daha iyi hizmet verebilmek iin masraflardan k1smak niyetiyle yap1ld1g1n1 sylese de, Aringarosa daha ok bir gvenlik meselesi oldugunu dnyordu. Dnya 1lg1na dnmt ve Avrupa'n1n pek ok yerinde Hazreti isa'y1 sevdigini ilan etmek, araban1n stne hedef tahtas1 resmi izmek gibi bir eydi. Aringarosa siyah cppesini eteklerinden toplayarak arka koltuga bindi ve Castel Gandolfo'ya giden uzun yolculuk iin yerine iyice yerleti Be ay nce yapt1g1 yolculugun br benzeri olacakt1. Geen y l Roma'ya yapt g m yolculuk, diye dnd. Hayat m n o uzun gecesiydi. Vatikan be ay nce telefon ederek, Aringarosan1n derhal Romaya gelmesini buyurmutu. Hibir a1klama yapmam1lard1. Biletlerin havaalan nda. Papa gizem perdesini kapal1 tutmak iin elinden geleni yapm1t1, en yksek rtbeli papaz iin bile. Aringarosa gizemli agr1n1n, Opus Dei'nin son zamanlarda halkla ilikilerde kazand1g1 baar1y1 -New York'taki Dnya Merkezi'nin tamamlanmas1- kutlamak amac1yla Papa ile diger Vatikan yetkililerinin fotograflar1n1n ekilebilecegini dnmt. Architectural Digest, Opus Dei binas1 iin, "Katolikligin, modern manzarayla yce bir ekilde bagdaan parlak feneri" diye bahsetmiti ve son zamanlarda Vatikan "modern" kelimesini ieren her eye kar1 yak1nl1k duyuyor gibi grnyordu. Aringarosa'n1n, istemeden de olsa daveti kabul etmekten baka aresi yoktu. ogu muhafazakr papaz gibi, mevcut Papal1k ynetiminin bir hayran1 say1lmayan Aringarosa, yeni Papa'n1n makama geldigi ilk y1l1 derin kayg1yla izlemiti. Grlmemi bir liberal olan Papa Cenaplar1, Vatikan tarihindeki en tart1mal1 ve al11lmad1k kardinaller meclisi sayesinde Papal1ga atanm1t1. Daha sonra ise beklenmedik bir anda iktidara geldigi iin mtevaz1 olacag1 yerde, H1ristiyanl1g1n en yksek makam1yla ilgisi olan tm bilekleri bkmekte hi vakit kaybetmemiti. Kardinaller Meclisi'nden srekli liberal destek alan Papa, Papal1k misyonunun "Vatikan doktrinlerini agdalat1rmak ve Katolikligi nc bin y1la haz1rlamak" oldugunu ilan ediyordu. Aringarosa, syledigi szlerle bu adam1n, Tanr1n1n yasalar1n1 yeniden yazabilecegine ve gerek Katolikligin gerektirdiklerinin modern dnyaya ters dtgne inananlar1n kalplerini yeniden kazanacag1na inanacak kadar kstah olmas1ndan korkuyordu. Aringarosa, Papa ile dan1manlar1n1, kilisenin kurallar1n1 yumuatman1n sadakatsizlik ve korkakl1kla kalmay1p ayn1 zamanda siyasi bir intihar olacag1na ikna etmek iin, tm siyasi nfuzunu -Opus Dei'nin semenleriyle banka hesab1n1n miktar1 dnldgnde olduka byk say1l1rd1- kullan1yordu. Kilise kanunlar1n1 bir nceki yumuatma giriiminin -2. Vatikan fiyaskosu- geriye zarar verici bir miras b1rakt1g1n1 hat1rlat1yordu: Art1k kiliseye gelenlerin say1s1 her zamankinden daha dkt, bag1lar s1f1r1 tketmek zereydi ve kiliselere atayacak yeterli say1da Katolik papaz yoktu, Aringarosa insanlar n kilisenin yol gstermesine ihtiyac var, diye 1srar etmiti, s rtlar n s vazlay p martmas na degil. Aylar nce o gece, Fiat havaalan1ndan ayr1l1rken Aringarosa, Vatin Sehri yerine dogudaki dolambal1 bir dag yoluna gittiklerini grnce Sofrne, "Nereye gidiyoruz?" diye sormutu. Adam, "Alban Daglar1'na," diye yan1tlam1t1. "Toplant1n1z Castel Gandolfo'da.

Papan n yazl k evi mi? Aringarosa daha nce oraya hi gitmemi ve gitmek de istememiti. On alt1nc1 yzy1ldan kalma hisar, Papa'n1n yazl1kevi olmas1n1n yan1 s1ra, Avrupa'daki en gelimi astronomi gzlemevlerinden biri olan Specula Vaticana'ya Vatikan Rasathanesi- ev sahipligi yap1yordu. Aringarosa, Vatikan'1n bilimle ugramas1n1 bir trl iine sindirememi ti. Bilimle inanc1 kaynat1rman1n mant1g1 ne olabilirdi ki? Tanr1 inanc1 ta1yan bir adam, bilimle tarafs1z ugraamazd1. iman1n ise fziksel olarak teyit edilmesine gerek yoktu. Y1ld1zlarla kas1m gkyzne dogru ykselen Castel Gandolfo alan1na girdiginde, yine de geldik ite, diye dnd. Garaj yolundan bak1ld1g1nda Gandolfo, intihar atlay11 yapmay1 dnen devasa bir ta canavara benziyordu. Uurumun tam kenar1na ina edilmi ato, italyan medeniyetinin beigine dogru egilmiti, Roma'y1 kurmadan nce Curiazi ile Orazi kabilelerinin uzun zaman savat1klar1 vadi. Gandolfo'nun silueti bile grlecek bir manzarayd1... bu coku verici uurum sahnesinin etkisini art1ran etkileyici bir mimarisi vard1. Aringarosa imdi, Vatikan'1n bina at1s1na iki dev alminyum teleskop kubbesi yerletirerekmahvettigini grmekten znt duyuyordu. Bir zamanlar1n bu magrur yap1s1n1 adeta, komik apka giymi gururlu bir sava1 konumuna drmlerdi. Aringarosa arabadan indigi s1rada bir Cizvit rahibi kouturarak, kar1lamak iin yan1na geldi. "Hogeldiniz piskopos. Ben Peder Mangano. Bir gkbilimciyim." Ne kadar iyi. Aringarosa homurdanarak onu selamlad1ktan sonra, ev sahibinin peinden atonun antresine girdi, Rnesans sanat1yla astronomi grntlerinin zevksiz kar11m1ndan oluan geni ve a1k bir alan. Kendisine elik eden rahibi traverten merdivenlerde takip eden Aringarosa konferans salonlar1, derslikler ve turist bilgilendirme hizmetlerine ait iaretler grd. Vatikan'1n her seferinde ruhani geliim iin mant1kl1 rehberlik hizmetinden geri kal1p, turistlere astrofizik dersleri vermeye bir ekilde vakit buldugunu dnmek onu a1rtm1t1. Aringarosa, gen rahibe, "Sylesene," dedi. "Kuyruk ne zaman kpegi sallamaya balad1?" Rahip, ona tuhaf bir biimde bakt1. "Efendim?" Bu gece yine o tart1may1 amamak dncesiyle Aringarosa konuyu kapatt1. Vatikan delirmi. Taviz vermeden ona degerleri gretmek yerine, 1mar1k ocuklar1n1n kaprislerine boyun egen enge ebeveynler gibi, kilise de gittike yumuuyor, dogru yoldan sapan bir kltre ayak uydurmaya al1n1yordu. st kattaki geni koridor olduka lks d enmiti ve pirin tabelal1 kap1lar1n bulundugu yne dogru ilerliyordu.

ASTRONOMi KTPHANESi
Aringarosa burada Vatikan Astronomi Ktphanesi Copernicus, Galileo, Kepler, Newton ve Secchi'nin nadir bulunan al1malar1 da dahil olmak zere, yirmi be binden fazla eser bulundugunu duymutu. iddia edildigine gre Papa'n1n k1demli al1anlar1 da burada zel toplant1lar dzenliyorlard1...Vatikan Sehri s1n1rlar1 iinde yapmak istemedikleri toplant1lar1. Kap1ya yaklaan Piskopos Aringarosa, ieride duyacag1 haberi ya da harekete geirecegi olaylar zincirini kesinlikle tahmin etmiyordu. Bir saat sonra toplant1dan sendeleyerek 1karken, kt olaylara dair imalar yerine oturmaya balam1t1. Bundan alt ay sonra! diye dnmt. Tanr yard mc m z olsun! Simdi Fiat'ta oturmakta olan Piskopos Aringarosa, o toplant1y1 dnrken yumruklar1n1 s1kt1g1n1 fark etti. Yumrugunu gevetip, yavaa derin bir nefes ald1 ve kaslar1n1 gevetti.

Fiat daglara t1rmand1ka, kendi kendine, her ey yolunda gidecek, dedi. Yine de cep telefonunun almas1n1 diliyordu. gretmen beni neden aramad ? Silas u ana kadar kilit ta na ulam olmal yd . Sinirlerini yat1t1rmaya al1an piskopos, yzgndeki mor ametist taa bakarak meditasyon yapt1. Piskoposluk armas1 ilenmi yzgnn elmaslar1n dokusunu hissederek, kendi kendine bu yzgn yak1nda sahip olacag1 gten ok daha kk bir gcn sembol oldugunu hat1rlatt1.

35
Gare Saint-Lazare'1n ii, Avrupa'daki diger tren istasyonlar1na benziyordu. Her zamanki mdavimleriyle -mukavva kutular ta1yan evsizler, s1rt antalar1n1n stnde uyuyup MP3 alarlar1n1 dinleyen gzleri apaklanm1 kolej grencileri ve sigara ien mavi niformal1 hademeler- dolu byk bir ambardan ibaretti. Sophie ba1n1 kald1r1p yukar1da as1l1 duran sefer tablosuna bakt1. Siyah beyaz kutucuklar bilgi yenilendike dnerek degiiyordu. Listenin en stnde yle yaz1yordu: LILLE-HIZLI TREN- 03.06 Sophie, "Keke daha erken hareket etseydi," dedi. "Ama Lille iimizi grr." Daha erken mi? Langdon saatine bakt1g1nda 02.59 oldugunu grd, Tren yedi dakika sonra hareket edecekti ve henz biletlerini bile almam1lard1. Sophie, Langdon'1 bilet giesine dogru srkleyerek, "Kredi kart1nla bize iki bilet al," dedi. "Kredi kart1 harcamalar1n1n takip edildigini san1yordum..." "Kesinlikle." Langdon, Sophie Neveu'ya yetimeye al1maktan vazgeti. Kredi kart1n1 kullanarak Lille'e iki bilet ald1 ve Sophie'ye uzatt1. Sophie, onu Lille yolcular1n1n trene binmeleri iin son agr1n1n yap1ld1g1 peronlar1n bulundugu yne dogru gtrd. nlerinde on alt1 farkl1 peron ayr1m1 uzan1yordu. Sag taraftaki nc peronda Lille treni ayr1lmak zere ddgn ttryordu, ama Sophie, Langdon'1 kolundan tutup tam ters istikamete srklemeye balam1t1 bile. H1zla yan taraftaki lobiye dnerek, gece boyunca a1k bir kafeteryan1n nnden getiler. Sonunda yan kap1dan istasyonun bat1 taraf1ndaki sessiz sokaga 1km1lard1. Bir taksi tek ba1na kap1n1n nnde bekliyordu. Sofr, Sophie'yi grnce farlar1n1 yak1p sndrd. Sophie arka koltuga atlad1. Langdon, onun ard1ndan bindi. Taksi istasyondan uzakla1rken Sophie yeni sat1n ald1klar1 biletleri 1kartarak y1rtt1. Langdon derin bir nefes ald1. Yetmidolar ok gzel harcad k. Gerekten kat1klar1n1 Langdon ancak, taksi Rue de Clichy'den kuzeye giden dz bir yola 1kt1ktan sonra anlam1t1. Sag taraftaki camdan Montmarte'yi ve Sacr-Coeur'un gzel kubbesini grebiliyordu. Bu manzaray1, kar1 istikametten geen polis arabas1n1n 11klar1 bld. Sirenler uzaklaana kadar Langdon ile Sophie balar1n1 aag1 egdiler. Sophie, taksi ofrne sadece ehir d11na 1kmas1n1 sylemiti. Langdon, onun enesini s1kt1g1n1 grdgnde, bir sonraki ad1m1 hesaplad1g1n1 sezinlemiti. Langdon ha eklindeki anahtar1 cama tutarak yeniden incelemeye koyuldu. Anahtar1n nerede yap1ld1g1n1 belirten herhangi bir iaret bulmak amac1yla gzlerine yaklat1rd1. Aral1kl1 sokak lambalar1n1n 11g1nda tarikat mhr d11nda hibir iarete rastlayamad1. Sonunda, "Hibir anlam ifade etmiyor," dedi. "Hangi k1sm1?" "Bykbaban1n, ne yapacag1n1 bilmedigin bir anahtar bulman iin bunca zahmete girmesi." "Sana kat1l1yorum." Tablonun arkas1nda baka bir ey yazmad1g1na emin misin?" Her yeri arad1m. Hepsi bu kadar. Bu anahtar tablonun arkas1na s1k1t1r1lm1t1. Tarikat mhrn grdm, cebime att1m ve sonra 1kt1k." Simdi gen gvdenin kr ucuna bakmakta olan Langdon kalar1n1 att1. Hibir ey. Gzlerini k1sarak anahtar1 yaklat1rd1 ve ba k1sm1n keti. Orada da bir ey yoktu. "San1r1m bu anahtar yak1n zaman nce temizlenmi." "Neden?"

"Tuvalet ispirtosu gibi kokuyor." Sophie, ona dnd. "Anlamad1m?" "Sanki birisi buna temizleyici s1v1 srm gibi." Langdon anahtar1 burnuna gtrerek koklad1. "Diger tarafta daha keskin." Arka taraf1 virdi. "Evet, alkol bazl1, bir temizleyiciyle ya da..." Langdon durdu. "Ne?" Anahtar1 11ga tutarak, ha1n zerindeki przsz yzeye bakt1. Baz1 yerlerde par1ld1yordu... sanki 1slakm1 gibi. "Cebine atmadan nce bu anahtar1n arkas1na ne kadar iyi bakt1n?" "Ne? iyi bakmad1m. Acele ediyordum." Langdon, ona dnd. "Siyah 11k hl yan1nda m1?" Sophie elini cebine sokarak, UV feneri 1kard1. Langdon feneri eline al1p at1 ve 11g1 anahtar1n arka taraf1na tuttu. Anahtar1n arka taraf1 hemen renklenmiti. Bir yaz1 grnyordu, Aceleyle yaz1lm1t1 ama okunuyordu. Langdon glmseyerek, "Evet," dedi. "San1r1m ispirto kokusunun nereden geldigini biliyoruz." Sophie anahtar1n arkas1ndaki mor yaz1ya hayretle bak1yordu.

24 Rue Haxo
Bir adres! Bykbabam bir adres yazm ! Langdon, "Nerede buras1?" diye sordu. Sophie'nin hi fikri yoktu. Tekrar ne dogru egildi ve taksi ofrne heyecanla, "Connaissez-vous la Rue Haxo?* diye sordu. Sofr k1sa bir sre dndkten sonra ba1n1 sallad1. Sophie'ye bu adresin, Paris'in bat1 taraf1ndaki d1 mahallerinde bulunan tenis stadyumuna yak1n oldugunu syledi. Sophie, ofrden onlar1 hemen oraya gtrmesini istedi. Sofr, ona Frans1zca, "En abuk Bois de Boulogne'den gideriz, dedi. "Olur mu?" Sophie kalar1n1 att1. Akl1na daha az sak1ncal1 yollar da geliyordu bu gece fazla seici davranamayacakt1. "Oui." Amerikal turisti biraz a rtabiliriz. Yeniden anahtara bakan Sophie, 24 Rue Haxo'da ne bulabileceklerini tahmin etmeye al1t1. Bir kilise mi? Bir eit tarikat merkezi mi? Akl1na tekrar on y1l nce bodrum kat1nda tan1k oldugu gizli ayin grntleri geldi ve iini ekti. "Robert, sana anlatacag1m ok ey var." Durdu taksi bat1ya dogru h1zla yol al1rken gzlerini ona dikmiti. "Ama nce bana Sion tarikat1 hakk1nda bildigin her eyi anlatman1 istiyorum."

Haxo Sokag1n1 biliyor musunuz?

36
Louvre gvenliginden Grouard Devlet Salonu'nun nnde, Sophie ile Langdon1n onu nas1l etkisiz hale getirdiklerini anlat1rken Bezu Fache ate pskryordu. Lanet tabloya neden ateetmedin! "Yzba1m?" Komuta odas1n1n bulundugu ynden at1lan Tegmen Collet'nin sesi duyuldu. "Yzba1m imdi grendim. Ajan Neveunun arabas1n1n yerini tespit etmiler." "Bykelilige ulam1 m1?" "Hay1r. Tren istasyonuna gitmi. iki bilet alm1. Tren az nce hareket etmi ." Fache, Memur Grouard'1 ba1ndan savarak Collet'i yak1ndaki kk odaya ekti ve en alak sesiyle konumaya balad1. "Hangi yne gitmiler?" "Lille." "Yem olabilir." Fache plan yaparken iini ekti. "Pekl, bir sonraki istasyonu uyar, her ihtimale kar1 treni durdurup aras1nlar. Arabas1n1 oldugu yerde b1rak1n ve geri dnmeleri ihtimaline kar1 sivil polisler yerletirin. Yaya kama ihtimaline kar1 istasyon civar1ndaki sokaklar1 aramalar1 iin adam gnderin. istasyondan kalkan otobs var m1?" "Bu saatte yok efendim. Sadece taksiler var." "Gzel. Sofrleri sorgulay1n. Bak1n bakal1m herhangi bir ey grmler mi? Daha sonra taksi irketiyle temas kurup ekallerini bildirin. Ben de Interpol' arayacag1m." Collet ak1n grnyordu. "Tm tekilata haber verecek misiniz? Fache duyacag1 mahcubiyete zlyor, ama baka are gremiyordu. Kafesi hemen ve s k kapat. ilk saat ok nemliydi. Kaaklar1n firar ettikten sonraki ilk saat yapacaklar1 tahmin edilebilirdi. Her zaman ayn1 eylere ihtiya duyarlard1. Yolculuk. Bar nak. Nakit. Kutsal l. Interpol'n n birden gz a1p kapay1ncaya kadar yapacak gc vard1. Paris'teki seyahat acentelerine, otellere ve bankalara Sophie ile Langdon1n fotograflar1n1 fakslamak onlar1 kapana k1st1racakt1, ehirden kaamayacak, hibir yerde saklanamayacak ve tan1nmadan nakit para ekemeyeceklerdi. Firariler genellikle sokaklarda panikler ve aptalca bir ey yaparlard1. Araba almak gibi. Dkkn soymak gibi. aresizlikle bir banka kart1 kullanmak gibi. Hangi hatay1 yaparlarsa yaps1nlar, yetkililerin yerlerini saptamas1n1 kolaylat1r1rlard1. Collet, "Sadece Langdon, yle degil mi?" diye sordu. "Sophie Neveu'nun peinde olamazs1n1z. O bizim ajan1m1z." "Elbette onun peindeyim!" diye parlad1 Fache. "Sophie onun tm pis ilerini yaparken, sadece Langdon'1 yakalamak ne iimize yarar? Neveu'nun personel dosyas1n1 incelemeyi dnyorum, arkadalar1, ailesi, tan1d1klar1, yard1m1n1 isteyebilecegi herhangi birini. Orada ne yapt1g1n1 sand1g1n1 bilmiyorum ama ona iinden daha fazlas1na mal olacak!" "Benim telefon ba1nda m1 olmam1 istersiniz yoksa takipte mi?" "Takipte ol. Tren istasyonuna git ve tak1m1 koordine et. Dizginler sende ama benimle konumadan harekete geme." "Peki efendim." Collet d1ar1 1kt1. Kk odada dururken Fache kendini gergin hissediyordu. Pencerenin d11nda, parlayan piramidin yans1malar1 havuzda dalgalan1yordu. Ellerimin aras ndan ka verdiler. Kendini sakin olmaya davet etti. Interpol'n uygulayacag1 bask1dan egitimli bir ajan bile kolay kurtulmazd1. Kad n bir kriptografla bir gretmen mi? Safak skmeden yakay1 ele verirlerdi.

37
Bois de Boulogne, diye bilinen ormanl1k park1n pek ok ismi vard1 ama Paris'in eskileri ona "Dnyevi Zevkler Bahesi" derlerdi. Bu vg dolu szlere ragmen, gerek bunun tam tersiydi. Bosch'un ayn1 isimli tablosunu gren herkes kinayeyi anl1yordu; orman gibi resim de karanl1k ve sapk1nd1, sap1klarla fetiistler iin bir Araf gibiydi. Geceleri orman1n rzgrl1 patikalar1, insan1n ag1za al1nmayan en derin tutkular1n1 gerekletirmek iin dnyevi zevkler sunan p1r1lt1l1 kiral1k vcutlarla dolard1... kad1n, erkek ve arada kalan digerleri. Langdon, Sion Tarikat1 hakk1nda Sophie'ye anlatacaklar1n1 akl1nda toparlarken, bindikleri taksi park1n agal1 giriinden geip, kald1r1m talar1n1n zerinden bat1ya yneliyordu. Park1n gece mdavimleri glgeler aras1ndan s1yr1l1p, mallar1n1 farlar1n 11g1nda sergilerken Langdon dikkatini toplamakta glk ekiyordu. ilerideki iki stsz ergen k1z, taksiye gzleri yuvalar1ndan f1rlayarak bakt1lar. Arkalar1nda duran iyice yaglanm1 tanga klotlu adam arkas1n1 dnp kalalar1n1 gerdi. Yan1ndaki dev gibi sar11n kad1n mini etegini kald1rarak, asl1nda kad1n olmad1g1n1 gsteriyordu. Tanr m bana yard m et! Langdon bak1lar1n1 taksinin iine evirerek derin bir nefes ald1. Sophie, "Bana Sion Tarikat1'n1 anlat," dedi. Langdon ba1n1 sallarken, anlatacag1 efsane iin akl1na daha uygunsuz bir yer gelmiyordu. Nereden balayacag1n1 dnd. Kardelik w bin y1ldan daha eskiydi... s1rlar, antaj, ihanet ve hatta fkeli bir Papa merhametsiz ikenceleriyle dolu bir tarih. "Sion Tarikat1," diye balad1. "Sehri fethetmesinin hemen ard1ndan, ,099 y1l1nda Kuds'te Frans1z kral1 Godefroi de Bouillon taraf1ndan kuruldu" Sophie gzlerini ondan ay1rmadan ba1n1 sallad1. "iddialara gre Kral Godefroi ok gl bir s1rra sahipti... isa zaman1ndan beri ailesinin saklad1g1 bir s1rra. ldkten sonra s1rr1n1n kaybolacag1 endiesiyle, gizli bir kardelik kurdu Sion Tarikat1 ve onlara s1rr1n1 nesilden nesile gizlice aktararak koruma grevini verdi. Tarikat Kuds'te bulundugu zaman boyunca, bir zamanlar Sleyman Mabedi'nin bulundugu yerin stne ina edilmi Herod Tap1nag1'n1n y1k1nt1lar1 alt1na gml gizli belgeleri grendiler. Bu belgelerin, Godefroi'nin gl s1rr1n1 teyit ettigine ve kilisenin bu tehlikeli s1rr1 ele geirmek iin her eyi yapacag1na inand1lar." Sophie'nin bak1lar1ndan tam anlayamad1g1 belli oluyordu. 'Tarikat, ne kadar vakit al1rsa als1n bu belgelerin tapmag1n alt1ndan kurtarmaya ve sonsuza dek korumaya yemin etti, bylece gerek asla yok olmayacakt1. Tarikat, belgeleri y1k1nt1lar aras1ndan kurtarmak iin askeri bir kuvvet oluturdu -isa'n1n Fakir Svalyeleri ve Sleyman Mabedi Tarikat1 isminde dokuz valyeden oluan- bir gruptu." Langdon durdu. "Daha ok Tap1nak Svalyeleri ismiyle bilinirler." Sophie duydugu ismi hat1rlay1nca ba1n1 kald1r1p ak1nl1kla bakt1. Langdon verdigi seminerlerden, dnyadaki herkesin en az1ndan ismen Tapmak Svalyeleri'ni duydugunu biliyordu. Akademisyenler iin Tap1nak1lar'1n tarihi, gereklerin, ilmin ve yanl1 bilginin salt geregi iinden ay1klanamayacak kadar i ie gemi, bulan1k bir dnyayd1. Son zamanlarda Langdon, Tap1nak Svalyeleri'nden bahsetmekten bile ekiniyordu, nk Komplo teorileriyle dolu imal1 soru yagmurlar1na tutuluyordu. Sophie s1k1lm1a benziyordu. "Yani Tapmak Svalyeleri'nin, gizli rgeleri kurtarmak iin Sion Tarikat1 taraf1ndan m1 kuruldugunu sylyorsun? Ben Tap1nak1lar'1n Kutsal Topraklar'1 korumak iin oluturuldugunu san1yordum." Ortak bir yanl1 yarg1. Tap1nak1lar grevlerini, hac1lar1 korumak kisvesi alt1nda yrtyorlard1. Kutsal Topraklar'daki as1l amalar1, tap1nag1n alt1ndaki belgeleri ele geirmekti." "Peki bulmular m1?"

Langdon s1r1tt1. "Bunu kimse tam olarak bilmiyor, ama tm akademisyenler u konuda hemfikirler: Svalyeler y1k1nt1lar1n alt1nda bir ey buldular... onlar1, hayal edilebilenin ok tesinde zengin ve gl k1lan bir ey." Langdon, Sophie'ye Tap1nak Svalyelerinin kabul edilen tarihim akademik bir dille anlatarak, ikinci Hal1 Seferleri s1ras1nda Svalyeler'in Kutsal Topraklar'daki durumunu ve Kral II. Baldwin'e orada bulunma sebeplerinin yoldan geen hac1lar1 korumak oldugunu sylediklerini a1klad1. Maa almad1klar1 ve fakirlik yemini ettikleri halde. Svalyeler kraldan bar1nacak yer ve tap1nag1n alt1ndaki ah1rlarda kalmak iin izin istemi lerdi. Kral Baldwin askerlerin istegini kabul etmi ve Svalyeler harap tap1nakta zor artlar alt1nda yaamaya balam1lard1. Langdon bar1nmak iin setikleri yerin tuhafl1g1n1n tesadf olmad1g1n1 a1klad1. Svalyeler, tarikat1n arad1g1 belgelerin y1k1nt1lar alt1nda gml olduguna inan1yorlard1... Kudslakdas'1n, yani Tanr1n1n bizzat oturduguna inan1lan kutsal odan1n alt1nda. Yahudi inan11n1n temelinde bu yat1yordu. Svalyeler yakla1k on y1l y1k1nt1lar aras1nda yaam1 ve byk bir gizlilik iinde kaz1 yapm1lard1. Sophie, ona bir gz att1. "Ve sen onlar1n bir ey kefettigini sylemitin." Langdon, "Evet elbette kefettiler," diyerek kaz1lar1n dokuz y1l srmesinin sebebini ve Svalyeler'in sonunda arad1klar1n1 bulduklar1n1 a1klad1. Hazineyi mabetten alarak Avrupa'ya gtrmlerdi ve orada nfuzlar1 bir gecede artm1t1. Svalyeler'in Vatikan'a antaj yap1p yapmad1g1n1 ya da Kilise'nin onlara sus pay1 verip vermedigini kimse bilmiyordu ama Papa II. Innocent hemen Tap1nak Svalyeleri'ne s1n1rs1z g veren bir Papal1k bildirgesi yay1nlam1 ve onlar1n "kendilerine mnhas1r yasalara tabi olduklar1n1" ilan etmiti gerek dini, gerek siyasi anlamda tm krall1klardan ve piskopos h1klardan bag1ms1z zerk bir ordu. Vatikan'dan yeni ald1klar1 kay1ts1z arts1z salahiyetle Tap1nak Svalyeleri, gerek say1, gerekse siyasi g bak1m1ndan inan1lmaz bir h1zla bymler ve bir dzineden fazla lkede say1s1z mlk edinmilerdi. iflas eden soylulara kredi saglay1p, kar1l1g1nda faiz alarak modern bankac1l1g1 oturtmular ve zenginlikleriyle nfuzlar1n1 kat kat artt1rm1lard1. 1300'lere gelindiginde Vatikan'1n saglad1g1 ayr1cal1klar Svalyeler'in o kadar fazla g kazanmas1na yard1mc1 olmutu ki, Papa V, Clement bir eyler yap1lmas1 gerektigine karar vermiti. Fransa Kral1 IV. Philippe ile ibirligi yapan Papa, Tap1nak1lar'1 ortadan kald1r1p hazinelerini ele geirmek iin dhice bir plan haz1rlad1. Bylece sahip olduklar1 s1rr1n idaresi Vatikan'a geecekti. Papa Clement, CIA'e ta 1kartacak askeri bir hileyle, tm Avrupa'daki askerlerinin 13 Ekim 1307 Cuma gn, ayn1 anda aacaklar1 mhrl emir mektuplar1 yollam1t1. Ay1n on nde afak skerken mhrler a1lm1 ve iindeki dehet ortaya 1km1t1. Clement mektubunda Tanr1n1n kendisine ahsen grndgn ve Tap1nak Svalyelerinin eytana tapmak, homoseksellik, arm1h1 karalamak, hemcinslerine dknlk ve Tanr1'ya kfreden diger davran1lar1ndan tr gnahkr olduklar1 konusunda uyard1g1n1 iddia etmiti. Tanr1, Papa Clement'ten Svalyeler'i yakalayarak dnyay1 onlardan temizlemesini ve Tanr1'ya kar1 iledikleri suu itiraf edinceye kadar ikence etmesini istemiti. Clement'in sinsi operasyonu saat gibi ilemiti. O gn say1s1z Svalye yakalanm1, merhametsizce ikence grm ve gnahkr olduklar1 gerekesiyle yak1lm1t1. Bu trajedinin yank1lar1 modern zamana kadar gelmiti; gnmzde bile ay1n on ne gelen cuma gnleri ugursuz say1l1yordu. Sophie akl1 kar1m1 bir ifadeyle bak1yordu. "Tap1nak Svalyeleri yok mu edildi? Ben Tap1nak kardelerinin hl var oldugunu san1yordum." "Varlar, farkl1 isimler alt1nda. Clement'in sahte sulamalar1na ve onlar1 silip sprmek iin gsterdigi abalara ragmen Svalyeler'in gl ittifaklar1 vard1 ve ilerinden baz1lar1 Vatikan'1n temizlik operasyonundan bulmay1 baard1lar, Tap1nak1lar'1n gcnn temelini oluturan belgelerden oluan hazinesi Clement'in as1l hedefiydi, ama onu elinden ka1rd1.

Belgeler uzun zaman nce Tap1nak1lar'1n glge mimarlar1na teslim edilmiti, yani Sion Tarikat1'na. Onlar1n gizlilik perdesi Vatikan katliam1ndan kurtulmalar1na yard1mc1 oldu. Vatikan yaklat1g1nda, tarikat talimatlara uyarak gece vakti belgeleri Paris'ten, Tap1nak1lar'1n La Rochelle deki gemilerine ka1rd1." "Belgeler nereye gitti?" Langdon omuzlar1n1 silkti. "Bu s1rr1n cevab1n1 sadece Sion Tarikat1 biliyor. Belgeler bugn bile tart1malara ve speklasyonlara yol at1g1ndan, yerlerinin defalarca degitirildigine ve tekrar sakland1g1na inan1l1yor. Son zamanlardaki speklasyonlara gre belgeler ingiltere'de bir yerde gizli." Sophie endieli grnyordu. Langdon, "Bu s1rra ait efsaneler," diye devam etti. "Bin y1l devam etti. Belgeler, onun gc ve a1klad1g1 s1rr1n tm tek bir isimle biliniyor, Sangreal. Hakk1nda yzlerce kitap yaz1ld1. ok az gizem tarihilerin Sangreal kadar ilgisini ekmitir." "Sangreal mi? Frans1zcadaki sang ya da ispanyolcadaki sangre kelimesiyle bir ilgisi var m1? Yani kan?" Langdon ba1n1 sallad1. Sangreal'in bel kemigi kand1 ama Sophie'nin anlad1g1 ekilde degil. "Efsanenin anla1lmas1 g, ama unutulmamas1 gereken en nemli ey, tarikat muhaf1zlar1n1n geregi a1klamak iin tarihteki dogru an1 bekliyor olduklar1." "Hangi geregi? Hangi s1r bu kadar gl olabilir?" Langdon derin bir nefes alarak, glgelerden s1yr1lan Paris manzaras1na bakt1. "Sophie, Sangreal kelimesi ok eski bir kelimedir. Y1llar iinde bir baka deyie dnmtr... daha modern bir kelimeye." Durdu. "Sana gnmzde kullan1lan ismini syledigimde, bildigini anlayacaks1n. Asl1nda, dnyada yaayan herkes Sangreal'in hikyesini biliyor." Sophie pheyle bak1yordu. "Ben hi duymad1m." "Elbette duydun." Langdon glmsedi. "Sadece ondan 'Kutsal Kse' diye bahsedilmesine al1k1ns1n, o kadar."

38
Sophie taksinin arka koltugunda Langdon'1 batan aag1 inceledi. Saka yap yor. "Kutsal Kse mi?" Langdon ciddi bir ifadeyle ba1n1 evet anlam1nda sallad1. "Kutsal Kse, Sangreal kelimesinin gerek manas1d1r. Deyim, Frans1zcadaki Sangraal kelimesinden treyerek Sangreal eklini alm1. Ve sonra da iki kelimeye blnm, San Greal olmu." Kutsal Kse. Sophie dilbilimsel baglar1 hemen fark etmemi olduguna a1rm1t1. Ama yine de Langdon'1n iddialar1 onun iin bir anlam ifade etmiyordu. "Ben Kutsal Kse'nin bir kadeh oldugunu dnyordum. Ama sen bana Sangreal'in bir eit karanl1k s1rr1 a1klayan belgelerden olutugunu syledin." "Evet, ama Sangreal Belgeleri Kutsal Kse hazinesinin sadece yar s . Geri kalan1 Kse ile birlikte gml... ve gerek anlam1n1 a1kl1yorlar. Belgelerin Tap1nak Svalyeleri'ne bunca g vermesinin nedeni, sayfalarda Kse'nin gerek tabiat1n1n a1klanmas1yd1." Kse'nin gerek tabiat m ? Sophie art1k ipin ucunu iyice ka1rm1t1. Kutsal Kse'nin, Son Akam Yemegi'nde isa'n1n imek iin kulland1g1 ve Arimatea'l1 Yusufun arm1ha gerilen isa'n1n kan1n1 doldurdugu kadeh oldugunu san1yordu. "Kutsal Kse, isa'n1n Kadehi," dedi. "Daha basit olamazd1." Ona dogru egilen Langdon, "Sophie," diye f1s1ldad1. "Sion Tarikat1 iin Kutsal Kse bir kse degil. Kse efsanesinin -ayinde kullan1lan kadeh- dhice dnlm bir alegori oldugunu iddia ediyorlar. Kse efsanesindeki ayinde kullan1lan kadeh, baka bir eyin, ok daha gl bir eyin mecazi hali." Durdu. "Bykbaban1n kutsal diilere yapt1g1 sembolik at1flar da dahil, bu gece bize anlatmaya al1t1g1 her eyle mkemmel uyum sagl1yor." Hl emin olmayan Sophie, Langdon'1n yzndeki sab1rl1 glmsemeden onun akl1n1n kar1mas1n1 anlay1la kar1lad1g1n1 sezmiti Langdon'1n gzleri yine de ciddiyetini koruyordu, Sophie, "Peki Kutsal Kse bir kadeh degilse," diye sordu. "O zaman nedir?" Langdon bu sorunun gelecegini tahmin etmesine ragmen, ona nas1l anlatacag1na karar veremiyordu. Cevab1 tarihsel s1ralamaya uygun biim vermezse, Sophie a1r1p kalacakt1. Birka ay nce zerinde al1t1g1 kitab1n msveddelerini editrne verdigi zamanda adam ayn1 tepkiyi gstermiti "Bu al1ma neyi iddia ediyor?" Editr neredeyse boguluyordu. Elindeki arap kadehini b1rakm1, tabag1nda yar1m kalan yemegine bakarak, "Ciddi olamazs1n," demiti. "Bir y1l arat1rma yapacak kadar ciddiyim." New York'un nl Editr Jonas Faukman, keisakal1n1 sinirli bir edayla ka1m1t1. Faukman'1n nne, meslek hayat1 boyunca baz1 tehlikeli kitaplar geldigine hi phe yoktu ama bu, ona kk dilini yutturacak cinstendi. Faukman sonunda, "Robert," demiti. "Beni yanl1 anlama. Senin al1malar1na bay1l1yorum ve birlikte ok iyi iler 1kard1k. Ama bylesi bir fikri yay1nlayacak olursam, ofisimin nnde insanlar aylarca gsteri yaparlar. Ayr1ca senin nn de zedeler. Tanr1 ak1na, sen Harvard'l1 bir tarihisin h1zla hret olmak isteyen bir popu degil. Bunun gibi bir teoriyi destekleyecek geerli delilleri nereden bulmu olabilirsin?" Langdon kendinden emin bir glmsemeyle tvit ceketinin cebinden bir kg1t paras1 1karm1 ve Faukman'a uzatm1t1. Kg1tta, ogu en ok satan akademik kitaplardan olmak zere, elliden fazla bal1k kaynak gsterilerek s1ralanm1t1 -kimi yeni, kimi yzy1llar ncesine ait tan1nm1 tarihilerin kitaplar1. Tm kitap isimleri, Langdon'1n ne srdg teoriyi destekliyordu. Faukman listeyi incelerken, dnyan1n dz oldugunu henz kefetmi bir adam gibi grnyordu. "Bu yazarlardan baz1lar1n1 tan yorum. Bunlar... gerek tarihiler!" Langdon s1r1tm1t1. "Grdgn gibi Jonas, bu sadece benim teorim degil. Uzun zamand1r mevcut. Ben sadece zerine eklemeler yap1yorum. Simdiye dek hibir kitapta Kutsal Kse

efsanesi sembolik a1dan ele al1nmad1.Teoriyi desteklemek iin buldugum ikonografik delil, ey, son derece ikna edici. Faukman hl listeye bak1yordu. "Tanr1m, bu kitaplardan biri Sir Leigh Teabing taraf1ndan yaz1lm1... ingiliz Kraliyet Tarihisi." "Teabing hayat1n1n byk k1sm1n1 Kutsal Kse zerinde al1arak geirdi Onunla tan1m1t1m. En byk ilham1 ondan ald1m. Bu listedeki tm isimler gibi Jonas, o da inananlardan biriydi." "Yani imdi sen bana bu tarihilerin hepsinin eye inand1g1n1..." Kelimeleri sylemeye dili varmayan Faukman yutkunmutu. Langdon bir kez daha s1r1tm1t1. "Kutsal Kse insanl1k tarihinde en ok aranan hazine olmutur. Kse efsanelere, savalara ve bitmek tkenmek bilmeyen sorulara neden oldu. Sadece bir kadeh olmas1 mant1kl1 geliyor mu? Eger yleyse, diger kutsal hazineler de ayn1 ya da daha byk ilgi uyand1rmal1yd1 -Dikenli Ta, arm1hta kullan1lan Gerek Ha, Titulus- ama yle degiller. Tarih boyunca aralar1nda en zeli Kutsal Kse olmu." Langdon s1r1tt1. "Art1k nedenini biliyorsun." Faukman hl ba1n1 iki yana sall1yordu. "Ama yaz1lan bunca kitaba ragmen, bu teori neden bilinmiyor?" "Bu kitaplar yzy1llar boyunca oluan tarihle yar1amazlar, zellikle de bu tarih tm zamanlar1n en ok satan kitab1 taraf1ndan onaylanm1sa." Faukman'1n gzleri bymt. "Bana Harry Potter' n Kutsal Kse'den bahsettigini sylemeyeceksin, degil mi?" "Ben incil'den bahsediyordum." Faukman geri ekildi. "Bunu biliyordum." "Laissez-lai! Sophie'nin hayk1r11 taksinin iinde 1nlam1t1. "B1rak onu!" Sophie ne egilerek taksi ofrne bag1r1rken, Langdon yerinden s1rad1. Langdon, ofrn telsiz mikrofonunu eline al1p konutugunu grmt. Sophie arkas1n1 dnp, elini Langdon'1n tvit ceketinin cebine dald1rd1. Langdon neler oldugunu anlayamadan, silah1 ekip ofrn ensesine dayam1t1. Sofr o anda telsizi elinden b1rakt1 ve bota olan elini ba1n1n stne kald1rd1. Langdon, "Sophie!" diye hayretle bag1rd1. "Sen ne halt..." Sophie, ofre, "Arrtez! " diye emretti. Titreyen taksi ofr emre itaat edip arabay1 durdurdu ve park etti Langdon taksi irketinin n konsoldan gelen metalik sesini duydu. Telsiz, "...qui s'appelle Agent Sophie Neveu..."* diye c1z1rdad1. "Et un Amricain, Robert Langdon..."** Langdon kaskat1 kesilmiti. Bizi bu kadar abuk mu buldular? Sophie, "Descendez, in," dedi. Sofr taksiden 1karken kollar1n1 titreyerek ba1n1n stne ve geriye dogru birka ad1m att1. Sophie cam1n1 indirmi ve silah1n1 pencereden, hayret iindeki taksi ofrne dogrultmutu. Alak bir sesle, "Robert," dedi. "Direksiyona ge. Sen kullanacaks1n." Langdon silah tutan bir kad1nla tart1acak degildi. Arabadan inip, direksiyona geti. Elleri hl ba1n1n stnde duran taksi ofr kfredip duruyordu. Arka koltuktaki Sophie, "Robert," dedi. "San1r1m sihirli orman1m1z1 yeterince grdn." Ba1n1 sallad1. Gereginden fazla. "Gzel. Bizi buradan 1kart." Araban1n kumanda cihazlar1na bakan Langdon tereddt etti. Kahretsin, Langdon araban1n vitesiyle debriyaj pedal1n1 yoklad1. "Sophie? Belki de sen..."
* **

Ajan1n ismi Sophie Neveu. Amerikal1n1n ismi Robert Langdon.

Sophie, "Yr!" diye bag1rd1. D1ar1daki birka fahie, neler olup bittigini grmek iin onlara dogru yakla1yordu. Kad1nlardan biri telefonuyla bir numaray1 ar1yordu. Langdon debriyaja basarak vitesi, birinci vites olmas1n1 mit ettigi diliye geirdi. Gaz pedal1na basarak kontrol etti. Langdon debriyaj pedal1n1 b1rakm1t1. Taksi ne dogru s1rarken tekerlekler uguldad1. Araba yalpalarken kalabal1k saklanacak yer bulmak iin ka11yordu. Cep telefonlu kad1n agalar1n aras1na koarak, ezilmekten son anda kurtulmutu. Araba sallanarak yola 1kt1g1nda Sophie, "Doucement? dedi. "Yavala, ne yap1yorsun?" Langdon g1c1rdayan tekerlek seslerini bast1rmak iin bag1rarak, "Seni uyarmaya al1t1m," dedi. "Ben otomatik araba kullan1yorum!"

39
Rue la Bruyere'deki ta binan1n bo odas1 pek ok kedere ahit oldugu halde Silas solgun bedeninin o an ektigi 1st1raba edeger bir ac1 dnemiyordu. Kand r ld m. Her eyi kaybettik. Silas tuzaga dmt. Kardeler, gerek s1rlar1n1 a1klamak yerine lmeyi tercih ederek yalan sylemilerdi. Silas'1n gretmen'i aramaya mecali yoktu. Silas kilit ta1n1n sakl1 oldugu yeri bilen drt ki iyi ldrmekle kalmam1, Saint-Sulpice'deki rahibeyi de ldrmt. O, Tanr ya kar geliyordu! Opus Dei'yi kk gryordu! Dnmeden ilenmi bir cinayet, kad1n1n lm ileri haddinden fazla kar1t1racakt1. Silas'1n Saint-Sulpice'e girmesini saglayan telefonu Piskopos Aringarosa am1t1; rahibenin ldrldgn kefettiginde barahip neler dnecekti? Silas, onu yatag1na yat1rd1g1 halde, ba1ndaki yara izi belirgindi. Silas yerdeki k1r1k karolar1 da yerine koymaya al1m1t1 ama verdigi bu hasar da fazlas1yla belli oluyordu. Oraya birinin gittigini anlayacaklard1. Buradaki ii bittiginde Silas, Opus Dei'de saklanmay1 planl1yordu. Piskopos Aringarosa beni korur. Silas, onu Opus Dei'nin New York merkezinin duvarlar1 aras1nda meditasyon yap1p ve dua ederek geirecegi hayattan daha fazla mutlu edecek bir yaam dnemiyordu. Bir daha d1ar1 ad1m1n1 atmayacakt1. ihtiya duyacag1 her ey o mabette bulunacakt1. Beni kimse zlemeyecek. Ne yaz1k ki Silas, Piskopos Aringarosa gibi bir adam1n bu kadar kolay unutulmayacag1n1 biliyordu. Piskoposu tehlikeye att m. Silas dalg1n gzlerle yere bakarken, kendi hayat1na k1ymay1 dnyordu. Her eyden nce... ispanya'daki o kk kilisede onu egitip, bir ama edindirerek Silas'a hayat veren Aringarosa idi. Aringarosa, ona, "Dostum," demiti. "Sen bir Albino olarak dogdu Bakalar1n1n seni bunun iin ay1plamas1na izin verme. Bunun seni ne kadar zel k1ld1g1n1 anlam1yor musun? Nuh'un da bir Albino oldugunu fark1nda degil misin?" "Geminin Nuh'u mu?" Silas bunu daha nce hi duymam1t1. Aringarosa glmsyordu. "Evet, Geminin Nuh'u. Bir Albino'ydu Senin gibi, onun da teni melekler kadar beyazd1. Bunu iyi dn. Nuh dnyadaki hayat1 kurtard1. Sen byk iler yapmak iin dnyaya geldin Silas. Rab, seni bir neden iin zgr b1rakt1. agr1y1 duydun. iini yapman iin Rabbi'n sana ihtiyac1 var." Silas zaman getike kendine farkl1 bir a1dan bakmay1 grenmiti. Ben saf m. Beyaz m. Gzelim. Bir melek gibi. Ama o anda konuttaki odas1nda, babas1n1n gemiten gelen hayal k1r1kl1g1na ugram1 f1s1ldayan sesini duydu. Tu es un dsastre. Un spectre.* Silas tahta zeminde diz kerek bag1lanmak iin dua etti. Ard1ndan, cppesini 1kararak bir kez daha kendini cezaland1rmaya balad1.

Sen bir felaketsin. Bir hayaletsin.

40
Vites koluyla mcadele eden Langdon arabay1 sadece iki kez stop ettirerek ka1rd1klar1 taksiyi Bois de Boulogne'nin sonuna kadar gtrmeyi baard1. Ne yaz1k ki, durumun komikligi, telsizle srekli ofrlerini arayan taksi irketinin sesiyle glgeleniyordu. "Ara be-alt -. Neredesin? Yan t ver!" Langdon park1n 1k11na ulat1g1nda gururunu ayaklar alt1na alarak frenlere as1ld1. "Sen kullansan daha iyi olur." Sophie direksiyona getiginde rahatlam1a benziyordu. Birka saniye iinde, Dnyevi Zevkler Bahesi'ni geride b1rakarak, arabay1 Alle de Longchamp'dan bat1ya dogru srmeye balam1t1. Langdon, Sophie'nin h1z ibresini saatte yz kilometreye 1karmas1n1 seyrederken, "Rue Haxo hangi ynde?" diye sordu. Sophie gzlerini yoldan ay1rm1yordu. "Taksi ofr Roland Garros Tenis Stadyumu'na yak1n oldugunu sylemiti. O blgeyi biliyorum." Langdon bir kez daha ag1r anahtar1 cebinden 1kard1 ve avucunda tartt1. ok nemli bir nesne oldugunu hissedebiliyordu. Belki de kendi zgrlg bile bu anahtara bagl1yd1. Langdon, Sophie'ye Tap1nak Svalyeleri'nden bahsederken, bu anahtar1n stnde tarikat mhrn ta1mas1n1n yan1 s1ra, Sion Tarikat1na daha derin baga sahip oldugunu fark etmiti. Eit kollu ha dengenin sembolyd ama ayn1 zamanda Tap1nak Svalyeleri'ni simgeliyordu. zerine eit kollu k1rm1z1 halar ilenmi beyaz tunikli Tap1nak Svalyeleri resimlerini herkes grmt. Asl1nda Tap1nak1lar'1n ha1n1n kollar1 ularda biraz geniliyordu ama yine de eit uzunluktayd1lar. Kare ha. T pk bu anahtar n stnde oldugu gibi. Langdon ne bulacaklar1n1 tahmin etmeye al11rken hayal gcnn 1lg1na dndgn hissetti. Kutsal Kse. Neredeyse bunun samal1k kahkahalarla glecekti. Kse'nin ingiltere'de bir yerlerde olduguna ve az1ndan 1500 senesinden beri, Tap1nak1lar'a ait pek ok kiliseden birin alt1ndaki odada gml olduguna inan1l1yordu. Byk Usta Da Vinci'nin dnemi. Tarikat nemli belgelerini gven iinde saklamak iin nceki yzy1llarda pek ok kez yerlerini degitirmek zorunda kalm1t1. Tarihiler, Kuds'ten Avrupa'ya geldiginden beri Kse'nin alt1 kez yer degitirdigini dnyorlard1. Kse son olarak 1447 y1l1nda grlmt. Say1s1z tan1k bir yang1n 1kt1g1n1 ve belgelerin, her birini ancak alt1 adam1n ta1yabildigi drt dev sand1ga yklenerek yanmaktan son anda kurtar1ld1g1n1 anlatm1t1. Bunun ard1ndan bir daha Kse'yi grdgn iddia eden biri 1kmam1t1. Art1k sadece belgelerin Byk Britanya'da, Kral Arthur'un ve Yuvarlak Masa Svalyeleri'nin topraklar1nda oldugu f1s1ldan1yordu. Her nerede olursa olsun, iki temel gerek vard1: Leonardo yaarken Kse'nin nerede oldugunu biliyordu. Sakland g bu yer, gnmze kadar muhtemelen degimemi ti. ite bu yzden, Kse tutkunlar1 hl Kse'nin yerini a1ga 1karan gizli bir ipucuna rastlayabilmek iin, Da Vinci'nin eserleriyle gnlklerini derinlemesine inceliyorlard1. Kimileri, Kayal klar Bakiresi'deki dagl1k arka plan1n, iskoya'daki magaralarla dolu daglar1n topografyas1yla uyutugunu iddia ediyordu. Kimileri ise Son Akam Yemegindeki havariler pheli oturu dzeninin bir eit ifre oldugu konusunda 1srar ediyordu. Baz1lar1 ise Mona Lisa'n1n rntgen filmlerinden, asl1nda isis'in lapislaz tal1 kpesini takarken resmedildiginin anla1ld1g1n1 iddia ediyordu... Da Vinci daha sonra bu ayr1nt1n1n stn boyamaya karar vermiti. Langdon kpenin var olduguna dair hibir ispata rastlamam1, yle olsa bile Kutsal

Kse ile baglant1s1n1 anlayamam1t1, ama Kse merakl1lar1 hl internetteki ilan panolar1nda ve sohbet odalar1nda b1k1p usanmadan bu konuyu tart11yorlard1. S rlara herkes bay l r. Ve s1rlar devam ediyordu. Bunlardan en yenisi elbette, Da Vinci'nin nl Adoration of the Magi'sinin* boya katmanlar1n1n alt1nda korkun bir gerek saklad1g1n1n kefedilmesiydi. italyan sanat uzman1 Maurizio Seracini, New York Times Magazine'in "Leonardo Sahteciligi" bal1g1yla anlatt1g1 hikyeyi ortaya 1karan kii olmutu. Seracini, pheye hi mahal b1rakmadan, resimdeki gri-yeil fonun gerekten Da Vinci'nin al1mas1 oldugunu ama resmin ona ait olmad1g1n1 ortaya koymutu. Gerek uydu ki, ismi bilinmeyen bir ressam, Da Vinci'nin lmnden y1llar sonra onun eskizlerinin zerinden geerek resmi doldurmutu. Ama sahtekr1n yapt1g1 resmin alt1ndaki ey ok daha rahats1zl1k vericiydi. K1z1ltesi reflektografi makineleri ile ekilen fotograflar ve rntgen filmleri, bu hilekr ressam1n, Da Vinci'nin eskiz al1mas1n1 doldururken, altta kalan resimden phe ekecek farkl1l1klar izdigini gsteriyordu... sanki Da Vinci'nin as1l niyetini gizlemeye al1m1t1. Resmin alt1nda her ne varsa, halk1n bilmeye hakk1 vard1. Ama Floransa'daki Uffizi Galeri yetkilileri durumdan mahcubiyet duyarak, resmi derhal sokag1n kar1s1ndaki bir depoya gndermilerdi. Galerinin Leonardo salonuna giren ziyaretiler, bir zamanlar Tap nma'n1n bulundugu yerde yan1lt1c1 ve zr iermeyen madeni bir levha buluyorlard1.

BU ESER, RESTORASYON ALIMALARINA HAZIRLIK AMACIYLA TANI TESTLERiNDEN GEMEKTEDiR.


agda Kse avc1lar1n1n garip yeralt1 dnyas1nda, Leonardo da Vinci hl en byk muammayd1. Onun eserleri bir s1rr1 a1klayacak gibi grnyordu ve belki bir kat boyan1n alt1nda, belki a1k bir manzarada ifrelenmi bir halde veya belki de hibir yerde, hl sakl1 duruyordu. Da Vinci'nin bo mitler uyand1ran ipular1, merakl1lar1 hayal k1r1kl1g1na ugratmak ve bilmi Mona Lisa'n1n yzne halinden memnun bir glmseme oturtmaktan baka bir ama gtmyor olabilirdi. Sophie, Langdon'1 dncelerinden ay1rarak, "Elinde tuttugun anahtar1n, " diye sordu. "Kutsal Kse'nin sakl1 oldugu yeri amas1 mmkn m?" Langdon zorlama bir kahkaha att1g1n1n kendisi bile fark1na varm1t1. "Gerekten hi sanm1yorum. Ayr1ca Kse'nin ingiltere'de sakl1 olduguna inan1l1yor, Fransa'da degil." Sophie'ye hikyeyi k1saca anlatt1. Sophie, "Ama tek mant1kl1 cevap Kse'ymi gibi geliyor," diye 1srar etti. "Elimizde tarikat mhrn ta1yan son derece gizli bir anahtar var ayr1ca bize Sion Tarikat1 yelerinden biri taraf1ndan iletildi... ki, sen bana onlar1n Kutsal Kse muhaf1zlar1 oldugunu sylemitin." Langdon, onun iddias1n1n mant1kl1 oldugunu kabul ediyordu ama sezgileri bunu kabul edemeyecegini sylyordu. Tarikat1n Kse'yi bir gn nihai dinlenme yeri olarak Fransa'ya getireceklerine dair yemin ettiklerini anlatan sylentiler vard1 ama bunun olduguna dair hibir tarihi kan1t bulunmam1t1. Tarikat Kse'yi Fransa'ya getirmi olsa bile, tenis stadyumunun yan1ndaki 24 Rue Haxo adresi pek de soylu bir nihai dinlenme yerine benzemiyordu. "Sophie, bu anahtar1n Kutsal Kse'yle nas1l bir ilikisi olabilecegini gerekten kestiremiyorum." "nk Kse ingiltere'de olmal1, yle degil mi?" "Sadece bu degil. Kutsal Kse'nin yeri tarih boyunca en iyi saklanan s1rlardan biridir. Tarikat yeleri kardeligin st kademelerine ulamadan nce gvenilir olduklar1n1 kan1tlay1p, Kse'nin bulundugu yeri grenmek iin y1llarca beklerler. Bu s1r, blmlere ayr1lm1 karma1k bir sistemle korunur ve tarikat kardeligi olduka geni oldugu halde, herhangi bir zamanda
*

Madonna'ya Tap1nma

yaln1zda drt ye Kse'nin nerede oldugunu bilir... Byk stat ile onun snchaux'u. Bykbaban1n en yukar1daki bu drt ki iden biri olma ihtimali olduka zay1f." Gaz pedal1na iyice basarken Sophie, bykbabam onlardan biriydi, diye dnd. Bykbabas1n1n kardelikteki konumunu pheye hi yer b1rakmayacak ekilde teyit eden bir grnt haf1zas1na kaz1nm1t1. "Bykbaban st kademelerde olsa bile, kardelik d11ndan hi kimseye hibir ey a1klamas1na izni olmazd1. Seni i embere almas1 olanaks1z." Bodrumdaki ayini gzlerinde canland1ran Sophie, ben oraya girdim bile, diye dnd. Normandiya'daki atoda o gece ahit olduklar1n1 Langdon'a anlatman1n vakti gelip gelmedigini dnd. Duydugu utan on y1ld1r tek bir Tanr1n1n kuluna bile anlatmas1na engel olmutu. Dnmek dahi tylerini rpertmiti. Uzaklarda bir yerlerde sirenler alarken, 016 olugunun giderek artt1g1n1 hissetti. ileride beliren Roland Garros tenis stadyumunu grmenin heyecan1n1 duyan Langdon," ite orada!" dedi. Sophie yolunu stadyuma dogru degitirdi. Birka denemeden sonra Rue Haxo kavag1n1 buldular ve daha az say1 ieren tabelalar1n gsterdigi yne sapt1lar. Yoldaki sanayi siteleri ve i merkezleri artm1t1. Yirmi drt numaray bulmam z gerekiyor, diye dnen Langdon gizliden gizliye ufukta bir kilise kulesi aramakta oldugunu fark etti. Samalama. Bu mahallede Tap nak lar' n kilisesi mi olabilir mi hi? Sophie parmag1yla iaret ederek, "ite orada!" diye 1gl1k att1. Langdon'1n gzleri nlerinde uzanan yap1ya kayd1. Bu da ne byle? Modern bir binayd1. n cephesinin st dev bir neon kare hala donat1lm1 bir kaleye benziyordu. Ha1n alt1nda u kelimeler yaz1yordu:

ZRiH EMANET BANKASI


Langdon, Tap1nak1lar kilisesi hayallerini Sophie'yle paylamad1g1na memnundu. Hibir anlam iermeyen sembollerden gizli anlamlar 1karmaya al1makla geen bir meslek hayat1, insan1 byle yap1yordu. Langdon bu kez de, eit kollu bar11l ha1n, isvire bayrag1n1n sembol olarak seildigini unutmutu. En az1ndan gizem zlmt. Sophie ile Langdon, ellerinde isvire bankas1ndaki bir kasan1n anahtar1n1 tutuyorlard1.

41
Castel Gandolfo'nun nnde, uurumun ve kayal1klar1n stnde dnen soguk dag havas1, Fiat'tan d1ar1 ad1m1n1 atan Piskopos Aringarosa'y1 kar1lad1. Bu cppeden daha kal n bir ey giymeliydim, diye dnrken, dgn belli etmemeye al11yordu. Bu gece ihtiya duyacag1 son ey zay1f ya da rkm grnmekti. Satonun en st kat1nda, sevimsiz bir ayd1nl1k yayan pencereler hari tm bina karanl1kt1. Ktphane, diye dnd Aringarosa. Uyan klar ve bekliyorlar. Rzgra kar1 yrrken ba1n1 ne egdi ve rasathane kubbelerine bakmamaya al1arak yoluna devam etti. Onu kap1da kar1layan rahip uykulu grnyordu. Be ay nce onu kar1layan yine ayn1 rahipti ama bu gece daha az misafirperver davran1yordu. Saatine bakarken, endieliden ok rahats1z olmua benzeyen rahip, "Sizi merak ettik piskopos," dedi. "zrm kabul edin. Bugnlerde havayollar1na gven olmuyor." Rahip anla1lmayan bir eyler m1r1ldand1ktan sonra, "Yukarda bekliyorlar. Size elik edecegim," dedi. Ktphane, yerden tavana kadar koyu renk lambri kapl1 kare eklinde geni bir salondu. Her tarafta t1ka basa dolu yksek kitapl1klar vard1. Siyah bazaltla sslenmi kehribar mermer yerler, insana buras1n1n bir zamanlar saray oldugunu hat1rlat1yordu. Odan1n kar1 taraf1ndan gelen bir erkek sesi, "Ho geldiniz piskopos," dedi. Aringarosa konuan kiiyi grmeye al1t1 ama 11klar yeterli degildi... her yerin 11l 11l parlad1g1 ilk ziyaretinde oldugundan ok daha lotu. Uyan gecesi. Bu gece insanlar, ortaya 1kacak olandan utan1yormu gibi Bu saklanm1lard1. Aringarosa olduka yava, krallara yak1an ad1mlarla ieri girdi. Odan1n arka taraf1ndaki uzun masada oturan erkegin ekillerini grebiliyordu. Ortada oturan adam1n silueti hemen seiliyordu... obez Vatikan sekreteri, Vatikan Sehri'ndeki tm resmi ilerden sorumlu yetkili, diger ikisi yksek rtbeli italyan kardinallerdi. Aringarosa ktphaneden geerek, onlara yaklat1. "Vaktinde gelemedigim iin zrlerimi sunar1m. Farkl1 zaman dilimlerindeyiz. Yorgun olmal1s1n1z." Elleri muazzam gbeginde kavumu duran sekreter, "Hi degiliz," dedi. "Buraya kadar geldiginiz iin mteekkiriz. Uyan1k kal1p sizi kar1lamak yapabileceklerimizin asgarisidir. Size kahve ya da kendinize getirecek baka bir ey ikram edebilir miyiz?" "S1radan bir ziyaretmi gibi davranmamay1 tercih ederim. Diger uaga yetimem gerekiyor. Hemen meseleye girebilir miyiz?" Sekreter, "Elbette," dedi. "Tahmin ettigimizden ok daha abuk davrand1n1z." "yle mi yapt1m?" "Daha bir ay1n1z vard1." Aringarosa, "Kayg1lar1n1z1 be ay nce dile getirdiniz," dedi. "Beklememe gerek var m1yd1?" "Hakikaten. Buldugunuz zmden son derece memnunuz." Aringarosa gzleriyle uzun masay1 takip ederek, byk siyah bir antaya bakt1. "istedigim ey bu mu?" "Evet." Sekreterin sesi huzursuz gibiydi. "Bununla birlikte, isteginizin kayg1 duydugumuzu itiraf etmeliyim. Biraz ey gibi..." Kardinallerden biri, "Tehlikeli," diye cmleyi tamamlad1. "Bunu sizin iin bir yere havale edemeyecegimizden emin misiniz? Ykl bir meblag. " zgrlk pahal d r. "Kendi gvenligim hususunda hibir endiem yok. Tanr1 benimle birlikte." Adamlar pheyle bak1yorlard1.

"Tam olarak istedigim fonlar m1?" Sekreter ba1n1 sallad1. "Vatikan Bankas1'ndaki bag1 bonolar1. Dnyan1n her yerinde nakitle degitirilebilir." Aringarosa masan1n sonuna yryerek, evrak antas1n1 at1. iinde Vatikan mhrn ve ta1yan kiiye deme yap1lmas1n1 garantileyen POR- TATORE bal1g1n1 ta1yan iki kal1n bono destesi vard1. Sekreter gergin grnyordu. "Bu fonlar1 nakde evirmi olsayd1, hepimizin ok daha az endielenecegini sylemeliyim piskopos." antay1 kapayan Aringarosa, o kadar nakdi ta yamam, diye dnd. "Bonolar nakde evrilebiliyor. Bunu siz sylediniz." Kardinaller birbirlerine huzursuz bak1lar f1rlatt1ktan sonra, ilerinden biri sonunda, "Evet ama bu bonolar1n Vatikan Bankas1'ndan 1kt1g1 hemen anla1lacakt1r." Aringarosa iinden glyordu. gretmen'in Aringarosa'ya paray1 Vatikan bonolar1 eklinde almas1n1 sylemesinin as1l sebebi de buydu. Bu iin iinde hepimiz var z. Aringarosa, "Bu son derece yasal bir ilem," diye savundu. "Opus Dei, Vatikan Sehri'nin ahsi piskoposluk makam1d1r ve Papa Hazretleri paray1 uygun grdg ekilde harcayabilir. Herhangi bir kanun ignenmi olmuyor." "Dogru ama..." Sekreter ne dogru egilince oturdugu sandalyenin alt1ndan at1rt1lar geldi. "Bu fonlarla ne yapmay1 amalad1g1n1z hakk1nda hi bilgimiz yok ve eger bir ekilde yasal degilse..." Aringarosa, "Benden istediginiz ey gz nne al1nacak olursa," diye kar1l1k verdi. "Bu parayla yapacaklar1m sizi ilgilendirmez." Uzun bir sessizlik oldu. Hakl oldugumu biliyorlar, diye dnd Aringarosa. "Simdi san1r1n1 benden bir ey imzalamam1 isteyeceksiniz." Hepsi sanki hemen gitmesini istiyormugibi ayaga f1rlayarak kg1d1 ona dogru ittiler. Aringarosa nnde duran kg1da bir gz att1. zerinde mhr vard1. "Bana gnderdiginiz kopyan1n ayn1 m1?" "Kesinlikle." Aringarosa belgeyi imzalarken ne kadar az duyguland1g1na a1rm1t1. Buna ragmen diger adam rahat bir nefes alm1 gibiydiler. Sekreter, "Teekkrler piskopos," dedi. "Kiliseye vermi oldugunuz hizmet asla unutulmayacak." Evrak antas1n1 kald1ran Aringarosa umudun ve yetkinin ag1rl1g1n1 hissediyordu. Drt adam syleyecek baka bir ey varm1 gibi bir sre birbirlerine bakt1lar ama grne gre yoktu. Aringarosa arkas1n1 dnerek, kap1ya yneldi. Aringarosa kap1 eigine geldiginde kardinallerden biri, "Piskopos?" diye seslendi. Aringarosa duraksay1p dnd. "Evet?" "Buradan nereye gideceksiniz?" Aringarosa bu sorunun ieriginde cografi degil, ruhani bir anlam ta1d1g1n1 sezmiti ama bu saatte ahlak tart1maya niyeti yoktu. "Paris," diyerek kap1dan d1ar1 1kt1.

42
Zrih Emanet Bankas1, isvire'nin geleneksel mevduat bankac1l1g1nda modern isimsiz hesap hizmeti saglayan, yirmi drt saat a1k bir Geldschrank bankas1yd1. Zrih, Kuala Lumpur, New York ve Paris'te ubeleri bulunan banka, son y1llar ierisinde isimsiz ve resimsiz hesaplar iin bilgisayar kaynakl1 ifre ve dijital destek hizmeti vermeye balam1t1. Bu operasyonun can daman en eski ve en basit hizmetlerden biri olan -anonyme Lagersorgusuz sualsiz emanet hizmetine ya da diger ad1yla isimsiz banka kasas1 hesaplar1na dayan1yordu. Hisse senedinden, degerli tablolara kadar mal varl1klar1n1 isimsiz at1rd1klar1 kasalarda saklamak isteyen mteriler, ileri teknoloji sayesinde gizlilik perdesi alt1nda, istedikleri zaman yine isim vermeden emanetlerini geri alabiliyorlard1. Sophie taksiyi son duraklar1n1n nne ekerken, binan1n kaba mimarisine bakan Langdon, Zrih Emanet Bankas1'n1n ok az espri anlay11na sahip oldugunu dnd. Tamamen elikten yap1lm1gibi grnen drtgen binan1n hi penceresi yoktu. Devasa bir metal tuglay1 and1ran yap1n1n n cephesinde par1ldayan drt buuk metre yksekliginde neon bir kare ha vard1. isvire'nin bankac1l1kta gsterdigi gizlilik hakk1nda saglad1g1 n, lkenin en fazla gelir getiren ithal rnlerinden biri olmutu. Bu gibi tesisler sanat camias1nda tart1malara yol a1yordu nk, sanat h1rs1zlar1n1n ortal1k sakinleene kadar ald1klar1 sanat eserlerini y1llarca saklayabilecekleri mkemmel bir yer sagl1yorlard1. Gizlilik kanunlar1 uyar1nca netler polis teftilerinden korundugu ve hesaplar isimler yerine kasalara a1ld1g1 iin, h1rs1zlar mallar1n1n gvende oldugunun ve asla bulunmayacaklar1n1n bilinciyle rahata eriyorlard1. Sophie taksiyi, bankan1n garaj yolunu binan1n alt1na dogru inen rampay1 kesen grkemli kap1n1n nnde durdurdu. Yukar1daki video kameras1 onlara evrilmiti. Langdon nedense, buradaki kameran1n Log'dakinin aksine gerek oldugunu hissediyordu. Sophie cam1 indirerek, ofr taraf1ndaki elektronik podyumu incele.. bir LCD ekranda yedi farkl1 dilde talimatlar yaz1yordu. Listenin en stndeki yaz1 ingilizciydi.

ANAHTARI SOKUN
Sophie lazer ii anahtar1 cebinden 1kararak, dikkatini yeniden podyuma verdi. Ekran1n alt1nda gen bir delik vard1. Langdon, "iimden bir ses, uyacak diyor," dedi. Sophie anahtar1n gen gvdesini delikle hizalayarak iine soktu ve gvde tamamen girinceye kadar itti. Bu anahtar1 evirmeye gerek olmad1g1 ortadayd1. Kap1 o anda a1lmaya balad1. Sophie ayag1n1 frenden ekerek, ikinci bir kap1ya ve podyuma ilerledi. Arkalar1ndaki kap1 kapand1g1nda, ykseltme havuzundaki gemi gibi kapana k1s1lm1lard1. Langdon bu k1st1r1lm1l1k hissinden holanmam1t1. Dua edelim de, ikinci kap da al s n. ikinci podyumda da ayn1 talimatlar yaz1yordu.

ANAHTARI SOKUN
Sophie anahtar1 soktugu anda ikinci kap1 hemen a1ld1. Birka dakika iinde, aag1 meyilli rampadan, binan1n iine dogru ilerlemeye balam1lard1. Yakla1k bir dzine ara kapasiteli garaj kk ve lotu. Ziyaretileri metalden yap1lm1dev bir kap1ya kadar uzanan, beton zeminin stndeki k1rm1z1 hal1 kar1l1yordu. Z t mesajlara bak, diye dnd Langdon. Ho geldiniz ve ieri girilmez. Sophie girie yak1n bir yere taksiyi park edip, motoru durdurdu. "Silah1 burada b1raksan iyi olur."

Memnuniyetle, dye dnen Langdon silah1 koltugun alt1na itti. Sophie ile Langdon k1rm1z1 hal1n1n stnden elik kap1ya dogru yrdler. Kap1n1n kolu yoktu ama yan1ndaki duvarda bir baka gen delik duruyordu. Langdon, "Yava grenenler girmesin," dedi. Gergin grnen Sophie kahkaha att1. "ite giriyoruz." Anahtar1 delige yerletirince, kap1 ieri dogru hafife g1c1rdayarak a1ld1. Birbirleri,, bakan Sophie ile Langdon ieri girdiler. Kap1 arkalar1ndan ses 1kartarak kapand1. Zrih Emanet Bankas1'n1n antresi, Langdon'1n o gne dek hi grmedigi grkemli bir ekilde denmiti. ogu banka al11ld1k cilal1 mermer ve granitle yetinirken, burada duvardan duvara metal ve kabara kullan1lm1t1. Bunlar n dekoratr kim, diye dnd Langdon. Birleik elikiler mi? Sophie'nin gzleri lobiyi tararken, ayn1 oranda a1rm1 grnyordu. Her taraf gri metalden yap1lm1t1... yer, duvarlar, tezghlar, kap1lar, hatta lobi merdivenleri bile kal1ptan 1km1 metale benziyordu. Etkileyici bir etki yarat1yordu. Mesaj a1kt1: Banka kasas1na giriyorsunuz. Onlar ieri girerken, tezgh1n arkas1nda duran iriyar1 bir adam ba1n1 kald1rarak bakt1. Seyretmekte oldugu kk televizyonu kapatt1 ve onlar1 ho bir glmsemeyle selamlad1. Devasa kaslar1na ve ta1d1g1 tabancaya ragmen, diksiyonundan yontulmu bir isvireli komi oldugu anla1l1yordu. "Bonsoir," dedi. "Size nas1l yard1mc1 olabilirim?" iki farkl1 dille yap1lan kar1lama treni, Avrupal1 evsahibinin yeni konukseverlik numaras1yd1. Hibir ima iermeyen kar1lama, ziyaretiye istedigi dille cevap verme f1rsat1n1 tan1yordu. Sophie herhangi bir dille cevap vermedi. Alt1n anahtar1 adam1n nndeki tezgha b1rakmakla yetindi. nne bakan adam derhal duruunu dikletirdi. "Elbette. Asansrnz koridorun sonunda. Oraya gittiginizi birine bildirecegim." Sophie ba1m sallayarak anahtar: geri ald1. "Hangi kat?" Adam, ona garip bir bak1 f1rlatt1. "Anahtar1n1z asansre hangi kata 1kacag1n1z1 syleyecektir." Sophie glmsedi. "Ah, evet." Grevli yeni gelen iki ziyaretinin asansre ilerlemesini, anahtar1 yerletirmesini, binmelerini ve grnrden kaybolmalar1n1 izledi. Kap1lar kapan1r kapanmaz, telefonu eline ald1. Geldiklerini hi kimseye bildirecek degildi; buna gerek yoktu. Mterinin anahtar1 giri kap1s1na girdigi anda kasa grevlisi otomatik olarak ikaz edilmiti zaten. Grevli, bankan1n gece mdrn ar1yordu. Telefon hatt1 alarken, televizyonunu yeniden at1 ve seyretmeye balad1. Seyretmekte oldugu haberler sona eriyordu. nemli degildi. Televizyondaki iki yze yeniden bakt1. Mdr telefona cevap verdi. "Oui?" "Burada bir durum olutu." Mdr, "Neler oluyor?" diye sordu. "Frans1z polisi bu gece iki kaag1n peinde." "Yani?" "Her ikisi de az nce bankam1zdan ieri girdiler." Mdr alak bir sesle kfretti. "Tamam. Hemen Msy Vernet ile temas kuracag1m." Grevli telefonu kapatarak, baka bir numara evirdi. Bu kez Interpol ar1yordu. Langdon asansrn yukar1 1kmak yerine aag1 iniyormu gibi bir his uyand1rmas1na a1rm1t1. Kap1lar a1lana kadar Zrih Emanet Bankas1'n1n ka kat alt1na indiklerini anlayamad1. Umurunda degildi. Asansrden 1km1 olduguna memnundu.

Onlar1 kar1lamak iin bekleyen grevli, etkileyici bir nee iindeydi, son derece muntazam, flanel bir tak1m elbise giyen yal1ca ve tatl1 biriydi, yksek teknoloji dnyas1nda, eski zaman bankac1lar1na benziyordu. Adam, "Bonsoir," dedi. "iyi geceler. Beni izleyebilir misiniz, s'il vous plat ?" Cevap vermelerini beklemeden topuklar1n1n stnde dnd ve metal koridorda canl1 ad1mlarla yrmeyebalad1. Langdon yan1nda Sophie'yle birlikte bir dizi koridorlardan ve yan1p snen ana bilgisayarlar1n bulundugu geni odalar1n nnden geti. elik kap1n1n nne gelen adam, "Voici," diyerek kap1y1 onlara at1. "ite geldik." Langdon ile Sophie, bir baka dnyaya ad1m atm1lard1. nlerini duran kk oda, iyi bir otelin lks oturma odas1na benziyordu. Metalle ve perinler gitmi, yerini ark hal1lar1, koyu mee mobilyalar ve yast1k) sandalyeler alm1t1. Odan1n ortas1ndaki geni masan1n stnde, hl baloncuklar 1karmakta olan bir ie Perrier'in yan1nda iki kristal bardak duruyordu. Yan1ndaki makinede kahve piiyordu. Saat gibi al yorlar, diye dnd Langdon. Saat iini isvirelilere b rakmak laz m. Adam1n yznde anlay1l1 bir glmseme belirmiti. "Anlad1g1m kadar1yla bu bize yapt1g1n1z ilk ziyaret," dedi. Sophie tereddt ettikten sonra ba1n1 sallad1. "Anl1yorum. Anahtarlar genellikle miras olarak b1rak1l1rlar, bu yzden ilk kez gelen kullan1c1lar protokol bilmezler." ieceklerin durdugu masay1 gsterdi. "Oday1 dilediginiz kadar kullanabilirsiniz." Sophie, "Anahtarlar1n miras olarak b1rak1labilecegini sylemitiniz, degil m?" diye sordu. "Evet. Anahtar1n1z bir isvire say1 hesab1na aittir ve genellikle nesilden nesile miras b1rak1l1rlar. Alt1n hesaplar1n en k1sa kasa kiralar1 elli y1ld1r. Pein denirler. Bu yzden aile iinde pek ok kez elden ele getigini grrz." Langdon, ona bak1yordu. "Elli y l m ? " Adam, "En az," diye yan1t verdi. "Elbette daha uzun dnem iin kasa kiralanabilir ama pek kullan1l1 degildir. Hesapta elli y1l sresince hareket grlmezse, kasadakiler otomatik olarak imha edilirler. Kasan1za ulaman1z iin ilemleri balatay1m m1?" Sophie ba1n1 sallad1. "Ltfen." Grevli kolunu lks salona dogru sallad1. "Buras1 sizin zel gr odan1z. Ben odadan 1kt1ktan sonra, kasan1n iindekileri grmek ve degitirmek iin istediginiz kadar vakit harcayabilirsiniz, kasa kutunuz... buraya gelecek." Havaalanlar1ndaki bagaj bantlar1n1 and1ran bir ta1y1c1 band1n odaya giri yapt1g1 arka taraftaki duvara yrd. "Anahtar1n1z1 buradaki yuvaya sokacaks1n1z..." Ta1y1c1 banda bakan geni bir elektronik konsolu gsterdi. Konsolun stnde benzer bir gen delik vard1. "Bilgisayar anahtar1n1z1n stndeki iaretleri onaylad1g1nda hesap numaran1z1 gireceksiniz ve kasa kutunuz banka kasas1ndan buraya gnderilecek. Kasayla iiniz bittiginde yeniden ta1y1c1 band1n zerine b1rak1p, anahtar1n1z1 1kar1n ve ilemi tersten tekrar edin. Her ey otomatige bagland1g1ndan, ilemleriniz bu banka personelinden bile gizlidir. Herhangi bir eye ihtiyac1n1z olursa, odan1n ortas1ndaki masan1n stnde duran agr1 dgmesine bas1n." Telefon ald1g1 s1rada Sophie bir soru sormak zereydi. Adam ak1n ve mahcup grnyordu. "izninizle ltfen." Masadaki kahveyle Perrier'in yan1nda duran telefonun ba1na gitti. "Oui?" diye cevap verdi. Arayan kiiyi dinlerken kalar1 at1l1yordu. "Oui... oui... d'accord." Kapatt1ktan sonra zorla glmsedi. "zgnm, imdi yan1n1zdan ayr1lmam gerekiyor. Evinizdeymi gibi hareket edin." Hemen kap1ya yneldi. Sophie, "Affedersiniz?" diye seslendi. "Gitmeden nce bir eyi a1kl1ga kavuturabilir misiniz? Bir hesap numaras1 girecegimizden bahsetmitiniz, yle degil mi?"

Kap1da duran adam solgun grnyordu. "Evet elbette. ogu isvire bankas1nda oldugu gibi, kasa kutular1 bir say1ya bagl1d1rlar, isme degil. Sadece sizin bileceginiz bir hesap numaran1z ve bir anahtar1n1z var. Anahtar, kimliginizin sadece yans1n1 oluturur. Sahsi hesap numaran1z diger yar1s1d1r. Aksi takdirde, anahtar1n1z1 kaybettiginizde bir bakas1 onu kullanabilirdi." Sophie duraksad1. "Peki ya bana miras b1rakan kii bir hesap numaras1 vermediyse?" Bankac1n1n kalbi tekledi. O zaman burada hi iiniz yok demektir! Onlara sogukkanl1l1kla glmsedi. "Birinden size yard1m etmesini isteyecegim. K1sa sre iinde burada olur." Odadan 1kan bankac1, kap1y1 arkas1ndan kapatarak ag1r kilidi evirince onlar1 ieriye kilitlemiti. Sehrin diger ucunda Collet telefonu ald1g1 s1rada Gare du Nord Tren istasyonu'nda duruyordu. Arayan Fache idi. "Interpol bir ipucu bulmu," dedi. "Treni Langdon ile Sophie, Zrih Emanet Bankas1'n1n Paris ubesine gitmi! Adamlar1n1 hemen oraya gndermeni istiyorum." "Saunire'in Ajan Neveu ile Robert Langdon'a ne anlatmaya al1t1g1na dair bir gelime var m1?" Fache'nin ses tonu soguktu. "Sen onlar1 tutuklay1nca Tegmen Coller, ben onlara bizzat soracag1m." Collet mesaj1 alm1t1. "Yirmi drt Rue Haxo. Hemen yzba1m." Telefonu kapatarak, adamlar1n1 telsizle bilgilendirdi.

43
Zrih Emanet Bankas1 Paris Subesi Bakan1 Andr Vernet, bankan1n stnde lks bir dairede ya1yordu. Sahip oldugu ihtiaml1 eve ragmen, her zaman L'Ile Saint-Louis'de nehir k1y1s1ndaki dairelerden birinde yaamak istemiti. Burada kar1lat1g1 pis zenginler yerine, orada gerek ekabirlerle grecegi bir hayat srebilirdi. Emekli oldugumda, diyordu Vernet kendi kendine, bodrumumu en nadide Bordeaux araplar yla dolduracag m, salonumu bir Fragonard ya da bir Boucher ile ssleyecegim ve gnlerimi Quartier Latin'de antika mobilyalar ve kitaplar aramakla geirecegim. Vernet uyanal1 sadece alt1 buuk dakika olmu tu. Buna ragmen bankan1n yeralt1ndaki koridorlar1nda kotururken, terzisiyle berberinin yan1ndan yeni 1km1 gibi grnyordu. Kusursuz bir ipek tak1m giyen Vernet yrrken ag1z spreyini s1kt1 ve kravat1n1 dzeltti. Farkl1 zaman dilimlerinden gelen mterilerini kar1lamak iin uykusundan uyanmaya yabanc1 olmayan Vernet, uyku al1kanl1klar1n1 Masai sava1lar1na gre dzenlemiti... en derin uykular1ndan uyand1ktan sonra, saniyeler iinde savaa haz1r olmalar1yla nl Afrika kabilesi. Vernet savaa haz r m, diye dnrken, szlerinin bu geceki duruma uymas1ndan korkuyordu. Alt1n anahtar sahibi mteriler her zaman fazladan ilgi isterlerdi, ama adl1 polisin peinde oldugu bir alt1n anahtar mterisi son derece hassas bir mevzuydu. Bankan1n, sulu olduklar1na dair ispat olmad1g1 mddete mterilerinin gizlilik haklar1n1 korumas1 yznden gvenlik gleriyle srekli kavga halindeydiler. Vernet kendi kendine, be dakika, dedi. Polis gelmeden bu insanlar bankadan kartmal y m. abuk hareket ederse, yak1nda olmas1 muhtemel bu felaketten ustal1kla kurtulabilirdi. Vernet polise, kaaklar1n belirtildigi gibi bankas1na gerekten girdigini ama mteri olmad1klar1 ve hesap numaralan olmad1g1 iin geri evrildiklerini syleyebilirdi. Lanet bekinin Interpol' aramam1 olmas1n1 diliyordu. Ama saatte on be euro kazanan bir bekide takdir yetkisi olmas1 beklenemezdi. Kap1 eigine geldiginde derin bir nefes ald1 ve kaslar1n1 gevetti. Ard1ndan, yzne zorla yumuak bir glmseme oturtarak kap1n1n kilidini at1 ve odadan ieri 1l1k bir meltem gibi girdi. Gzleri mterileri bulur bulmaz, "iyi geceler," dedi. "Ben Andr Vernet. Size nas1l yard..." Cmlenin geri kalan1 bogaz1n1n bir yerine dgmlenmiti. nnde duran kad1n, Vernet'nin kar1lamay1 hi ummad1g1 bir ziyaretiydi. Sophie, "Affedersiniz, tan11yor muyuz?" diye sordu, Sophie bankac1y1 tan1yamam1t1 ama bir an iin adam hayalet grm gibi olmutu. Banka bakan1, "Hay1r..." diye kekeledi. "yle oldugunu... sanm1yorum. Hizmet verdigimiz mterileri tan1may1z." Nefes verdikten sonra sogukkanl1l1kla glmsedi. "Yard1mc1m bana bir alt1n anahtar1n1z oldugunu ama hesap numaras1n1 bilmediginizi syledi. Bu anahtara nas1l sahip oldugunuzu sorabilir miyim?" Adam1 dikktle inceleyen Sophie, "Bykbabam verdi," diye yan1tlad1. Adam1n rahats1zl1g1 art1k daha da a1k anla1l1yordu. "yle mi? Bykbaban1z size anahtar1 verdi ama hesap numaras1n1 vermeyi unuttu mu?" Sophie, "Vakti kalmad1g1n1 san1yorum," dedi. "Bu gece ldrld." Sophie'nin kulland1g1 kelimeler adam1n geriye dogru sendelemesine neden olmutu. "Jacques Saunire ld m?" diye sorarken gzleri dehetle dolmuu. "Ama... nas1l?!" Simdi hayretten sendeleme s1ras1 Sophie'deydi. "Bykbabam1 tan yor muydunuz?" Bankac1 Andr Vernet bir o kadar ak1n grnyordu, bir sehpaya tutunarak dengesini korumaya al1t1. "Jacques ve ben arkadat1k. Bu olay ne zaman oldu?" "Bu akam1n erken saatlerinde. Louvre'da."

Vernet deri sandalyenin yan1na giderek, adeta iine gmld. "Her ikinize de ok nemli bir soru sormal1y1m." Ba1n1 kald1r1p nce Langdon'a sonra Sophie'ye bakt1. "ikinizden birinin bu lmle bir ilgisi var m1?" Sophie, "Hay1r!" diye hayk1rd1. "Kesinlikle yok." Vernet yzn buruturup duraksad1 ve dnmeye balad1. "Resimleriniz Interpol taraf1ndan her yere dag1t1l1yor. Sizi bu ekilde tan1d1m. Cinayetten aran1yorsunuz." Sophie y1k1lm1t1. Fache Interpol'e mi haber verdi? Yzba1n1n Sophie'nin tahmin ettiginden daha h1rsl1 oldugu belli oluyordu. Vernet'ye k1saca Langdon1n kim oldugunu ve o gece Louvre'da yaananlar1 anlatt1. Vernet ak1n grnyordu. "Ve bykbaban1z lrken, size Bay Langdon'1 bulman1z1 syleyen bir mesaj m1 b1rakt1?" "Evet. Ve bu anahtar1." Sophie alt1n anahtar1 tarikat mhr arka tarafta kalacak ekilde Vernet'nin nndeki masaya b1rakt1. Vernet anahtara bakt1 ama dokunmak iin hibir eylemde bulunmad1. "Size sadece bu anahtar1 m1 b1rakm1? Baka bir ey yok mu? Herhangi bir kg1t paras1?" Sophie, Louvre'dayken aceleye geldigini biliyordu ama Kayal klar Bakiresi'nin arkas1nda baka hibir ey grmedigine emindi. "Hay1r. Sadece anahtar." Vernet aresizce iini ekti. "Korkar1m her anahtar, ifre olarak geen on haneli bir hesap numaras1yla birlikte ilevlik kazan1yor. O say1 olmadan anahtar1n1z hibir ie yaramaz." On hane. Sophie gnlszce olas1l1klar1 hesaplad1. On milyardan fazla seenek vard . DCPJ'nin en gl zmleme bilgisayarlar1n1 bile getirse, ifreyi k1rmas1 yine de haftalar al1rd1. "Ama elbette msy, bu artlar alt1nda siz bize yard1mc1 olabilirsiniz." "zgnm. Gerekten hibir ey yapamam. Mteriler gvenli bir terminalden kendi hesap numaralar1n1 kendileri seerler, bu da hesap paralar1n1 sadece mterilerle bilgisayarlar1n bildigi anlam1na geliyor. Mteri gizliligini bu ekilde sagl1yoruz. Ve tabii al1anlar1m1z1n gvenligini." Sophie anlam1t1. Lks magazalar da ayn1 eyi yap1yorlard1. ALISANLARDA KASA ANAHTARI YOKTUR. Bu banka birisinin anahtar1 almas1 halinde, al1anlardan birini hesap numaras1 iin rehin alma riskini ortadan kald1rm1t1. Langdon1n yan1na oturan Sophie ba1n1 indirip anahtara, sonra da Vernet'ye bakt1. "Bykbabam1n bankan1zda ne saklad1g1na dair fikriniz var m1?" "Hay1r hi fikrim yok. Geldschrank bankas1n1n anlam1 budur." Sophie, "Monsieur Vernet," diye 1srar etti. "Bu gece vaktimiz k1s1tl1 Olabildigince a1k konumaya al1acag1m." Alt1n anahtara uzanarak tersini evirdi. Tarikat mhrn gsterirken adam1n verecegi tepkileri izli. yordu. "Anahtar1n stndeki bu semboln sizin iin bir anlam1 var m1?" Fleur-de-lis'e bakan Vernet hi tepki vermedi. "Hay1r, ama mterilerimizin ogu anahtarlar1n1n stne irket logolar1n1 ya da isimlerinin baharflerini iletirler." Hl adam1 dikkatle incelemekte olan Sophie, iini ekti. "Bu mhr, Sion Tarikat1 diye bilinen gizli bir cemiyetin sembol." Vernet yine hi tepki vermemiti. "Bu konu hakk1nda hibir ey bilmiyorum. Bykbaban1z arkada1md1 ama daha ok iten bahsederdik." Gergin grnen adam, imdi kravat1n1 dzeltiyordu. Sophie sesini biraz daha sertletirerek, "Monsieur Vernet," diye bast1rd1. "Bykbabam beni bu gece arayarak, benim ve kendisinin byk bir tehlikede oldugumuzu syledi. Bana bir ey vermesi gerektigini syledi. Bana bankan1za ait bir anahtar verdi. Simdi o ld. Bize syleyeceginiz herhangi bir eyin faydas1 dokunabilir." Vernet terlemeye balam1t1. "Bu binadan 1kmal1y1z. Korkar1m polis k1sa sre sonra burada olur. Bekim Interpol' aramas1 gerektigini dnm."

Sophie de bundan korkuyordu. Sans1n1 son bir kez daha denedi. "Bykbabam bana ailem hakk1ndaki geregi anlatmas1 gerektigini sylemiti. Bu size bir ey ifade ediyor mu?" "Mademoiselle, aileniz siz kkken bir araba kazas1nda ld. zgnm. Bykbaban1z1n sizi ok sevdigini biliyorum. ilikinizi kesmenizde tr ne kadar ac1 ektigini bana defalarca anlatm1t1." Sophie nas1l kar1l1k verecegine karar veremiyordu. Langdon, "Bu hesab1n Sangreal'le ilgili bir eyler iermesi mmkn m?" diye sordu. Vernet, ona garip bir bak1 f1rlatt1. "Ne oldugu hakk1nda hi fikrim yok." Tam o s1rada Vernet'nin cep telefonu ald1 ve o da, telefonu kemerinden 1kard1. "Oui?" Dinlerken yzndeki ak1n ifade giderek endieye dnt. "Polis mi? Bu denli abuk mu?" Kfrettikten sonra Frans1zca birtak1m talimatlar verip, az sonra lobide olacag1n1 syledi. Telefonu kapatt1ktan sonra Sophie'ye dnd. "Polis her zamankinden daha h1zl1 davranm1. Biz konuurken yola 1km1lar bile." Sophie'nin oradan eli bo ayr1lmaya niyeti yoktu. "Onlara oktan gelip gittigimizi syleyin. Bankay1 aramak isterlerse, arama emrini sorun. Bylece biraz zaman kazan1r1z." Vernet, "Dinleyin," dedi. "Jacques dostumdu ve bankam1n bu trden bir bask1ya hi ihtiyac1 yok. ite bu iki sebepten tr, bu tutuklaman1n benim alan1m dahilinde gereklemesini istemiyorum. Bana bir dakika verirseniz, yakalanmadan bu bankadan 1kman1za nas1l yard1mc1 olabilecegimi dnecegim. Bunun haricinde, ben bu ie kar1mam." Ayaga kalk1p, kap1ya yrd. "Burada kal1n. Baz1 ayarlamalar yap1p hemen dnecegim." Sophie, "Ama kasa kutusu," diye yineledi. "B1rak1p gidemeyiz." Kap1ya dogru acele eden Vernet, "Yapabilecegim bir ey yok," dedi. zgnm." Sophie, onun arkas1ndan bakarken, bykbabas1n1n y1llar boyunca gnderdigi ve kendisinin amad1g1 say1s1z mektup ya da paketin herhangi birinde hesap numaras1n1 verip vermedigini dnyordu. Langdon aniden ayaga kalkt1g1nda, Sophie, onun gzlerindeki beklenmedik par1lt1y1 sezinlemi ti. "Robert? Glmsyorsun?" "Bykbaban bir dhiydi." "Anlayamad1m?" "On hane dedi, degil mi?" Neden bahsettigi hakk1nda Sophie'nin en ufak fikri yoktu. "Hesap numaras1," derken tan1d1k bir glmseme yzne yay1lmaya balam1t1. "Numaray1 bize b1rakt1g1na eminim." "Nerede?" Langdon cinayet sahnesi fotograf1n1n bilgisayar 1kt1s1n1 1kar1p har1m stne koydu. Langdon'1n hakl1 oldugunu anlamak iin Sophie'nin ilk sat1r1 okumas1 yeterliydi.

133221118-5 On Draco devini al! On sahte alim! P.S. Robert Langdon'1 bul

44
Bilgisayar 1kt1s1n1 incelerken, kriptograf duyular1 harekete geen Sophie, "On hane," dedi. 133221118-5 Grand-pre bu hesap numaras n Louvre'da yere yazm t ! Sophie kar1t1r1lm1 Fibonacci Dizimi'ni parkenin stnde ilk grdgnde, yaz1lmas1n1n tek amac1n1n DCPJ'nin kriptograflar1 aramas1n1 saglayarak, Sophie'yi ie kar1t1rmak oldugunu dnmt. Daha sonra say1lar1n, diger sat1rlar1 deifre etmek iin ipucu verdigini grmt... dzensiz bir dizi... say sal anagram. Simdi ise hayretten ak1na dnm bir ekilde say1lar1n ok daha nemli bir anlam1 oldugunu gryordu. Bykbabas1n1n gizemli kasa kutusunu aacak son anahtar bu say1lard1. Langdon'a dnen Sophie, "ift anlaml1 bilmecelerde ustayd1," dedi. ok anlam ieren her eye bay1l1rd1. Sifrelerin iindeki ifrelere." Langdon ta1y1c1 band1n yan1ndaki elektronik konsola dogru yrmeye balam1t1 bile. Sophie bilgisayar 1kt1s1n1 eline alarak onun peinen gitti. Konsolda, bankalar1n ATM terminallerindekine benzer bir tu tak1m1 vard1. Ekranda bankan1n ha eklindeki logosu grnyordu. Tu tak1m1n yan1nda gen bir delik bulunuyordu. Sophie hi vakit yitirmeden anahtar gvdesini yuvaya soktu. Ekran o anda degiti. HESAP NUMARASI: -------------imle yan1p snyor, bekliyordu. On hane. Sophie bilgisayar 1kt1s1ndaki say1lar1 okurken, Langdon tulad1. HESAP NUMARASI: 1332211185 Langdon son haneyi girdikten sonra ekran tekrar yenilendi. farkl1 dilde yaz1lm1bir mesaj grnyordu. En stteki ingilizciydi. UYARI: Giri tu una basmadan nce ltfen hesap numaran1z1 hatas1z girdiginizden emin olunuz. Kendi gvenliginiz iin, bilgisayar hesap numaran1z1 tan1mad1g1 takdirde sistem kendiliginden kapanacakt1r. Sophie kalar1n1 atarak, "Fonction terminer," dedi. 'Tek ans1m1z var gibi grnyor." Standart ATM makineleri, banka kart1n1 al1koymadan nce dogru PIN kodunu girmek iin deneme hakk1 verirdi. Bunun s1radan bir nakit ekme makinesi olmad1g1 ortadayd1. Ekrana girdikleri say1yla elindeki bilgisayar 1kt1s1n1 dikkatle kar1lat1ran Langdon, "Say1y1 dogru girdik san1r1m," dedi. Eliyle GiRiS tuunu iaret etti. "Ateleyelim bakal1m." iaret parmag1n1 tu tak1m1na uzatan Sophie akl1na gelen garip dnceyle tereddt etti. Langdon, ona, "Hadisene," diyerek h1zland1rmaya al1t1. "Vernet az sonra burada olur." "Hay1r." Sophie elini geri ekmiti. "As1l hesap numaras1 bu degil "Elbette bu! On haneli. Baka ne olabilir ki?"

"Fazlas1yla geliigzel." Geliigzel mi? Langdon bu fikre kesinlikle kat1lm1yordu. Banka mterilerinden PIN kodlar1n1 geliigzel say1lardan semelerini isterdi, bylece numaray1 kimse tahmin edemezdi. Elbette buradaki mteriler de hesap numaralar1n1 geliigzel say1lardan seeceklerdi. Sophie ekrana yazd1g1 her eyi sildi ve kendinden emin bir ifadeyle Langdon'a bakt1. "Bu geliigzel say1n1n, Fibonacci Dizimi'nden seilmibyk bir tesadf olurdu." Langdon onun hakl1 olabilecegini fark etmiti. Sophie daha nce bu Fibonacci Dizimi'ni oluturacak ekilde s1ralam1t1. Bunun olabilme ihtimali gerekten ok dkt. Sophie sanki hesap numaras1 ezberindeymi gibi bir kez daha tu tak1m1na uzanm1, yeni bir say1 giriyordu. "Ayr1ca bykbabam1n sembollere, ifrelere olan tutkusu gz nne al1n1rsa, mutlaka kendisi iin anlam ifade eden bir hesap numaras1 semi olmal1, kolayl1kla hat1rlayabilecegi bir ey." Say1y1 yazmay1 bitirdikten sonra sinsi bir ifadeyle glmsedi. "Geliigzel gibi grnen... ama olmayan bir ey." Langdon ekrana bakt1. HESAP NUMARASI: 1332211185 Ekrana bakt1g1 anda Sophie'nin hakl1 oldugunu anlamas1 Langdon1n sadece saniyelerini alm1t1. Fibonacci Dizimi 1-1-2-3-5-8-13-21 Fibonacci Dizimi, on haneli tek bir say1 haline getirildiginde kesinlikle ne oldugu anla1lm1yordu. Hat rlamas kolay ama grn geliigzel. Saunire'in asla unutamayacag1 on haneli dhice bir ifre. Bunun d11nda, Louvre'un zeminindeki kar11k say1lar1n s1raya sokuldugunda nl diziyi meydana getirmesini mkemmel bir biimde a1kl1yordu. Sophie uzanarak GiRiS tuuna bast1. Hibir ey olmad1. En az1ndan fark edebilecekleri bir ey olmad1. O s1rada, bankan1n altlar1nda bulunan yeralt1 mahzenindeki robotumsu bir pene harekete gemiti. Tavana bagl1 ift eksenli bir ta1ma sisteminde kayarak hareket eden pene, ald1g1 koordinatlara dogru ilerliyordu. Aag1daki beton zeminde, devasa bir 1zgaran1n stnde yan yana dizilmi plastik kasalar duruyordu... bir yeralt1 odas1na s1ralanm1 kk tabutlar1 and1r1yorlard1. Pene, dogru noktaya geldiginde durup alald1, bu s1rada elektrikli bir gz, kutunun stndeki barkod numaras1n1 okuyordu. Ard1ndan, pene bir bilgisayar hassasiyetiyle ag1r kulpu kavrad1 ve kutuyu diklemesine kald1rd1. Devreye giren yeni cihazlar1n yard1m1yla pene kutuyu odan1n diger ucuna ta1d1 ve ta1y1c1 band1n zerine geldiginde durdu. Sonra kol kutuyu nazike b1rakarak, geri ekildi. Kol devre d11 kald1ktan sonra ta1y1c1 bant dnmeye balad1... Yukar1da, Sophie ile Langdon ta1y1c1 band1n hareket etmeye balad1g1n1 grnce rahatlam1lard1. Band1n yan1nda dururlarken, kendilerini iinden ne 1kacag1n1 bilmedikleri gizemli bir bavulu bekleyen yorgun tatilciler gibi hissediyorlard1. Ta1y1c1 bant odaya, sag taraflar1ndaki hareketli kap1n1n alt1ndaki dar aral1ktan girdi. Metal kap1 yukar1 kayarak a1ld1g1nda, ta1y1c1 band1n gerilerinde muazzam bir plastik kutu belirmiti. Bu siyah ve plastik kutu, Sophie'nin tahmin ettiginden ok daha bykt. Uaklarda evcil hayvan ta1maya yarayan kafeslerin deliksiz olanlar1na benziyordu. Kutu, tam nlerine gelince durdu. Orada sessizce duran Sophie ile Langdon, gizemli kutuya gzlerini dikmilerdi.

Bankadaki diger her ey gibi, bu kutu da sanayi yap1m1yd1, metal menteeleri, zerinde bir barkod etiketi ve ag1rl1ga dayan1kl1 kulplar1 vard1. Sophie, onu dev bir alet antas1na benzetmiti. Sophie hi vakit kaybetmeden, nnde duran iki tokay1 zd. Sonra Langdon'a gz att1. Ag1r kapag1 birlikte kald1rarak, arkaya dogru ittiler. ne dogru yaklaarak, kasan1n iine dikkatle bakt1lar. Sophie ilk bakt1g1nda kutunun bo oldugunu sanm1t1. Ard1ndan bir ey grd. Kutunun en alt1nda duruyordu. Tek bir nesne. Ayakkab1 kutusu byklgndeki cilal1 tahta kutunun menteeleri oymal1yd1. Parlak mor agac1n koyu damarlar1 vard1. Sophie bunun gl agac oldugunu fark etti. Bykbabas1n1n en sevdigi. Kapag1nda gzel bir gl deseni bulunuyordu. Sophie ile Langdon birbirlerine ak1nl1kla bakt1lar. Sophie egilip kutuyu kavrayarak, d1ar1 1kard1. Tanr m, ne kadar ag r! Byk bir dikkatle geni masan1n stne ta1y1p, b1rakt1. Langdon, yan1nda duruyordu. Her ikisi de, bykbabas1n1n bulmalar1 iin gnderdigi kk hazine sand1g1na gzlerini dikmiti. Langdon kapaktaki el oymas1 be yaprakl1 gle hayretle bak1yordu. Bu trden gl ekillerini pek ok kez grmt. "Be yaprakl1 gl," diye f1s1ldad1. "Tarikat1n Kutsal Kse iin kulland1g1 semboldr." Sophie dnp ona bakt1. Langdon, onun ne dndgn anlayabiliyor, kendisi de ayn1 eyi dnyordu. Kutunun boyutlar1, iindekinin ag1rl1g1 ve tarikat1n kulland1g1 Kse sembol kukusuz tek bir sonuca gtryordu. isa'n n Kadehi bu sand1g1n iinde. Langdon bir kez daha kendisine bunun mmkn olmad1g1n1 syledi. Sophie, "Bu bir," diye f1s1ldad1. "Kadehi koymak iin en uygun boyut." O bir kadeh olamaz. Sophie kutuyu amaya haz1rlanarak, sand1g1 masan1n stnde kendine dogru ekti. Fakat o kutuyu hareket ettirirken beklenmedik bir ey oldu. Kutudan garip l1k1r l1k1r bir ses geldi. Langdon iyice anlamak iin kulag1m egdi. iinde s v m var? Sophie de ayn1 derecede a1rm1 grnyordu. "Sen de duydun mu?..." Langdon bo bir ifadeyle ba1n1 sallad1. "S1v1." ileriye uzanan Sophie yavaa kopay1 at1 ve kapag1 kald1rd1. iindeki nesne, Langdon1n o gne dek grdg hibir eye benzemiyordu. Ama her ikisi de bir eyi o anda iyice anlam1t1. Bu kesinlikle isa'n1n Kadehi degildi.

45
Bekleme odas1ndan ieri giren Andr Vernet, "Polis yollan kapat1yor," dedi. "Sizi buradan 1kartmak zor olacak." Kap1y1 arkas1ndan kaparlarken, ta1y1c1 band1n zerindeki plastik antay1 grnce, oldugu yerde s1rad1. Tanr m! Saunire'in hesap numaras n m buldular? Sophie ile Langdon masadaki byk ahap bir mcevher kutusuna benzeyen eyin ba1nda birbirlerine sokulmulard1. Sophie hemen kapag1 kapat1p ba1n1 kald1rd1. "En ba1ndan beri hesap numaras1 bizdeydi," dedi. Vernet'nin sesi solugu kesilmiti. Bu her eyi degitiriyordu. Gzlerini sayg1yla kutudan ka1rd1 ve bir sonraki hareketini planlamaya al1t1. Onlar bankadan kartmal y m! Ama polis yollar1 kapatm1 oldugundan, Vernet'nin akl1na bunu yapman1n tek bir yolu geliyordu. "Mademoiselle Neveu, sizi bankadan gven iinde 1kartabilirsem, bu nesneyi yan1n1zda m1 gtreceksiniz, yoksa ayr1lmadan nce kasaya iade mi edeceksiniz?" Sophie, Langdon'a bir bak1 f1rlatt1ktan sonra Vernet'ye dnd. "Yan1m1zda gtrmemiz gerekiyor." Vernet ba1n1 sallad1. "ok gzel. O halde bu nesne her ne ise, koridorda yrrken onu ceketinize sarman1z1 tavsiye ederim. Baka birini grmesini istemem." Langdon ceketini 1kar1rken, Vernet ta1y1c1 band1n yan1na gidere bo kasay1 kapatt1 ve ekrana bir dizi emirler girdi. Ta1y1c1 bant, zerindeki plastik kasayla birlikte aag1daki mahzene dogru hareket etmeye balad1. Vernet alt1n anahtar1 konsoldan 1kararak, Sophie'ye uzatt1. "Bu yoldan ltfen. Acele edin." Arka taraftaki ykleme havuzuna gittiklerinde Vernet polis arabas1 11klar1n1n yeralt1ndaki garaj1 doldurdugunu grd. Kalar1n1 att1. Rampay1 kapat1yor olmal1yd1lar. Gerekten bu ii aln m n ak yla baaracak m y m? Art1k terlemeye balam1t1. Vernet bankan1n kk z1rhl1 aralar1ndan birini iaret etti. Transport sr, Zrih Emanet Bankas1'n1n sundugu diger bir hizmetti. Byk ve ag1r arka kap1y1 aarken, "Kargo k1sm1na gein," diyerek, eliyle parlayan elik blmeyi gsterdi. "Hemen dnerim." Sophie ile Langdon araca binerlerken, Vernet ykleme havuzu denetisinin ofisine girerek kamyonun anahtarlar1n1 ald1 ve kendine bir ofr niformas1yla apkas1 buldu. Ceketiyle kravat1n1 1kararak, ofr ceketini giymeye balad1. Her ihtimale kar1, niformas1n1n alt1na omuz tabancas1 k1l1f1n1 takt1. D1ar1 1karken ofrn tfekliginden bir tabanca ald1 ve k1l1fa yerletirdi, niformas1n1 stne ekti. Kamyona geri dnen Vernet apkayla yzn iyice rterek dikkatle, bo elik kasan1n iinde oturmakta olan Sophie ile Langdon'a bakt1. "Bunun a1k durmas1n1 istersiniz herhalde," diyen Vernet, ieriye uzan1p, tavandaki tek ampul yakmak iin duvardaki dgmeyi evirdi. "Ayr1ca otursan1z iyi olur. Kap1ya giderken hi sesinizi 1kartmay1n." Sophie ile Langdon metal yere oturdular. Langdon tvit ceketine sarmalanm1 olan hazineyi kucag1na ald1. Vernet ag1r kap1lar1 rterek onlar1 ieri kilitledi. Ard1ndan direksiyona geip, motoru al1t1rd1. Z1rhl1 kamyon rampay1 1karken Vernet apkas1n1n alt1nda biriken terleri hissetmeye balam1t1. n tarafta tahmin ettiginden daha fazla polis 11g1 oldugunu grebiliyordu. Kamyon rampay1 1kmaya balad1g1nda, geilerine izin vermek iin kap1lar ieri dogru a1ld1. Vernet ilerleyip bir sonraki bilgisayar mekanizmas1na gelmeden nce kap1n1n arkas1ndan kapanmas1n1 bekledi. ikinci kap1 kalkt1g1nda, 1k1 yolu a1lm1t1. Rampan n nn kesen polis arabas d nda. Vernet aln1n1 silip, arac1 ileri dogru srd.

Leylek gibi bir polis memuru d1ar1 1k1p, barikat1n birka metre ilerisinde ona durmas1n1 iaret etti. D1ar1da drt devriye arabas1 park etmiti. Vernet durdu. Sofr apkas1n1 daha da aag1 indirerek, kltrl terbiyesinin elverdigince kaba grnmeye al1t1. Direksiyonun ba1ndan ayr1lmadan kap1y1 at1 ve sert yzl ajana bakt1. Vernet sert bir ses tonuyla, "Gei iznin var m ?" diye sordu. Ajan, "Je suis Jrome Collet," dedi. "Adli polisten tegmen." Kamyonun yk kasas1n1 iaret etti "Bunun iinde ne var?" Vernet bozuk bir Frans1zcayla, "Nerden bileyim?" diye kar1l1k verdi. "Ben sadece bir ofrm." Collet etkilenmie benzemiyordu. "iki suluyu ar1yoruz." Vernet gld "O halde dogru yere gelmisiniz. Sofrlgn yapt1g1m bu heriflerden baz1lar1n1n o kadar ok paras1 var ki, mutlaka sulu olmal1lar." Ajan, Robert Langdon1n pasaport resmini kald1rd1. "Bu adam bu gece bankan1za geldi mi?" Vernet omuzlar1n1 silkti. "Hi fikrim yok. Bizim m terilerin yan1na girmemize izin vermiyorlar. ieri girip n masaya sorman1z gerekiyor." "Bankan1z ieri girmek iin bizden arama belgesi istiyor." Vernet tiksintili bir ifade tak1nd1. "Mdrler. Agz1m1 at1rmay1n benim." 'Kamyonu a1n ltfen." Collet yk kasas1n1 gsteriyordu. Vernet ajana bakarak, igren bir kahkaha att1. "Kamyonu amak m1? Bende anahtarlar1 var m1 san1yorsunuz? Bize gvendiklerini mi dnyorsunuz? Bana dedikleri bozukluklar1 grmeniz laz1m." Ajan pheli bir ifadeyle, ba1n1 yana dogru egmiti. "Kendi kamyonunuzun anahtarlar1n1n sizde olmad1g1n1 m1 sylyorsunuz?" Vernet ba1n1 iki yana sallad1 "Yk kasas1n1n anahtarlar1 yok. Sadece kontak anahtar1. Bu kamyonlar, ykleme havuzundaki denetiler taraf1ndan mhrleniyor Sonra birisi yk kasas1n1n anahtar1n1 var1 yerine gtrene kadar kamyon yerinde bekliyor. Anahtarlar1n al1c1ya ulat1g1 agr1s1n1 ald1ktan sonra, yola 1kmak iin onay al1yoruz. Daha nce degil. Hibir zaman ne ta1d1g1m1 bilmem." "Bu kamyon ne zaman mhrlendi?" "Saatler nce olmal1. Bu gece St. Thurial'a kadar gidecegim. Kargo anahtarlar1 oraya ulam1." Ajan hi cevap vermeden susuyor, gzleriyle adeta Vernet'nin zihnini okumaya al11yordu. Bir ter damlas1 Vernet'nin burnundan aag1 akmak zereydi. Burnu ceketinin koluyla silip, yolunu kesen polis arabas1n1 iaret ederken, "Sak1ncas1 var m1?" diye sordu' "ok uzun bir yolum var." Ajan, Vernet'nin kolunu gstererek, "Btn ofrler Rolex mi tak1yor? " diye sordu. Vernet ba1n1 egip bakt1g1nda, ceket kolunun alt1ndan parlayan son derece pahal1 saatinin kay11n1 grd. Merde. "Bu bok mu? St. Germain des Prs'teki Tayvanl1 sokak sat1c1s1ndan yirmi euroya ald1m. Size k1rka satar1m." Ajan biraz duraksad1ktan sonra kenara ekildi. "Hay1r teekkrler. Gvenli yolculuklar." Kamyon sokag1n elli metre uzag1na gidene kadar Vernet nefes almad1. Simdi baka bir sorunu vard1. Yk. Onlar nereye gtrecegim?

46
Odas1ndaki has1r kilimin stnde yzkoyun yatm1 olan Silas taze k1rba yaralar1n1n p1ht1lamas1n1 bekliyordu. Bu gece kendine verdigi ikinci cezaland1rma onu sersemletmi ve gsz b1rakm1t1. Ayr1ca kee kemerini art1k 1kartmas1 gerekiyordu, kalalar1n1n i k1s1mlar1ndan kan akt1g1n1 hissedebiliyordu. Yine de kay11 1kartmak hakk1n1 kendinde grmyordu. Kiliseye ihanet ettim. Daha da kts, piskoposa ihanet ettim. Bu gecenin Piskopos Aringarosa'n1n kurtulu gecesi olmas1 gerekiyordu. Piskopos be ay nce Vatikan Rasathanesi'nden dndgnde, onu derinden degitirecek olan bir ey grenmiti. Haftalarca depresyonda gezen Aringarosa, en sonunda haberi Silas'la paylam1t1. Silas, "Ama bu imkns1z!" diye hayk1rm1t1. "Bunu kabul edemem!" Aringarosa, "Dogru," demiti. "insan1n akl1na gelecek trden degil, ama dogru. Sadece alt1 ay var." Piskoposun szleri Silas'1 dehete drmt. Kurtulmak iin dua etti ve o karanl1k gnlerde bile Tanr1ya ve Tark'e olan inanc1n1 kaybetmedi. Bir ay sonra bulutlar mucizevi bir ekilde aralanm1ve umut 11g1 dogmutu. Aringarosa buna, ilahi mdahale demiti. Piskopos ilk kez umutlu grnyordu. "Silas," diye f1s1ldam1t1. "Tanr1 bize Tarik'i korumam1z iin bir f1rsat sunuyor. Tm mcadeleler gibi bizim mcadelemiz de fedakrl1k gerektirecek. Sen Tanr1n1n neferi olacak m1s1n?" Silas, Aringarosa'n1n -ona yeni bir hayat veren adam1n- nnde diz km ve, "Ben Tanr1'n1n kuzusuyum. Beni yreginizin diledigi gibi gdn," demiti. Aringarosa ortaya 1kan f1rsat1 anlatt1g1nda Silas bunun sadece Tanr1n1n yard1m1yla olabilecegini anlam1t1. Mucizevi kader! Aringarosa, Silas'a plan1 yapan adamla kendine gretmen diyen bir adam- temas kurdurtmutu. gretmen ile Silas asla yz yze gelmedikleri halde, her telefon konumalar1nda Silas, onun hem inanc1na, hem de gcnn byklgne korkuyla kar11k sayg1 duyuyordu. gretmen, her yerde gz ve kulag1 olan, her eyi bilen bir adama benziyordu. Silas, gretmen'in bu bilgileri nas1l toplad1g1n1 bilmiyordu, ama Aringarosa'n1n ona byk bir gveni vard1 ve Silas'a da ayn1n1 yapmas1n1 sylemiti. Piskopos, Silas'a, "gretmen'in sylediklerini yap," demiti. "O zaman zafere ula1r1z." Zafer. Silas imdi 1plak zemine bakarken zaferin ellerinden kam1 olmas1ndan korkuyordu. gretmen aldat1lm1t1. Kilit ta1 meselesi dolambal1 bir 1kmaza dnmt. Ve bu dzenin iinde tm umutlar yok olmutu. Silas, Piskopos Aringarosay1 aray1p onu uyarmak istiyordu, ama gretmen o gece iin dogrudan yapacaklar1 tm iletiimi yasaklam1t1. Kendi gvenligimiz iin. Sonunda dayan1lmaz korkular1n1 yenen Silas ayaga kalk1p, yerde duran cppesini ald1. Cebinden telefonunu 1kard1. Ba1n1 utanla sallarken telefon numaras1n1 evirdi. "gretmen," diye f1s1ldad1. "Her eyi kaybettik," Silas, adama nas1l drldgn tm drstlgyle anlatt1. gretmen, "inanc1n1 ok abuk kaybediyorsun," diye kar1l1k verdi. Yeni bir haber ald1m. Beklenmedik ama iyi bir haber. S1r devam ediyor. Jacques Saunire lmeden nce s1rr1 devretmi. Seni yak1nda arayacag1m. Bu geceki iimiz henz bitmedi."

47
Z1rhl1 kamyonun lo yk kasas1nda yolculuk yapmak, hcrenin iinde mebbet hapse gtrlmek gibi bir histi. Langdon kapal1 yerlerde gelip kendisini vuran o tan1d1k heyecan duygusuyla boguuyordu. Vernet bizi ehirden gvenli bir mesafeye gtrecegini syledi. Nereye? Ne kadar uzaga? Langdon'1n bacaklar1 yerde bagda kurup oturmaktan uyutugundan, vcudunun alt k1sm1nda kan dola1m1m saglayacak yeni bir pozisyon ald1. Kollar1yla bankadan ald1klar1 garip hazineye s1k1 s1k1 sar1lm1t1. Sophie, "San1r1m art1k otoyola 1kt1k," dedi. Ayn1 eyi Langdon da hissetmiti. Kamyon, rampan1n sonundaki cesaret k1r1c1 duraklaman1n ard1ndan sola dnm, bir iki dakika sonra saga sapm1t1. Simdi ise son sratle gidiyor gibiydi. Altlar1ndaki kurun geirmez lastikler yumuak asfalt zerinde v1z1ld1yordu. Dikkatini zorla kollar1nda tuttugu gl agac1ndan kutuya vermeye al1an Langdon k1ymetli bohas1n1 yere b1rakt1, ceketini at1 ve iinden kutuyu 1kararak kendine ekti. Sophie yan yana oturacaklar1 ekilde pozisyonunu degitirmi"' Langdon birden kendilerini, y1lba1 agac1n1n alt1nda birbirine sokulmu! iki ocuk gibi hissetti. Gl agac1 kutunun s1cak renkleriyle tezat oluturacak soluk bir agatan, muhtemelen dibudaktan yap1lm1 olan gl ilemesi, lo 11kta belirgin biimde parl1yordu. Gl. Gizli cemiyetler gibi pek ok ordu ve din bu sembol stne kurulmutu. Rozenkruzlar. Gl Ha Svalyeleri. Sophie, "Devam et," dedi. "A unu." Langdon derin bir nefes ald1. Elini kapaga uzat1rken, hayranl1k uyand1r1c1 aga oymas1na son bir kez daha bakt1 ve sonra kancay1 aarak kapag1 kald1rd1 ve iindeki nesneyi ortaya 1kard1. Langdon bu kutunun iinde bulabilecekleri nesneye dair pek ok fantezi kurmutu ama btn tahminleri yanl1 1km1t1. Kutunun yumuak koyu k1rm1z1 ipek i yzeyinin stne yerletirilen nesne, Langdon'1n anlayabilecegi trden bir ey degildi. Cilal1 beyaz mermerden oyulmu, tenis topu kutusu byklgnde tas bir silindirdi. Bununla birlikte tek bir gvdeden olumak yerine, ta silindir pek ok paradan oluuyor gibiydi. Amerikan ekerli regi byklgndeki alt1 mermer yuvarlak, ince bir pirin karkas zerine yerletirilip bir araya getirilmiti. Boru eklindeki bir kaleydeskopa benziyordu. Silindirin her iki ucu da, ii grlmeyecek ekilde mermer bir kapakla rtlmt. iindeki s1v1 sesini duyan Langdon silindirin iinin oyuk oldugunu tahmin etti. Tpn etraf1ndaki oymalar da ilk bak1ta, silindirin gizemli yap1s1 kadar Langdon'1n dikkatini ekmiti. Alt1 diskin her birine, digerinden farkl1 harfler kaz1nm1t1... tm alfabe. zerinde harfler bulunan silindir Langdon'a ocuklugunda en sevdigi oyuncag1n1 hat1rlatm1t1... farkl1 kelimeler tretmek iin evrilebilen harf tabletleri tak1l1 bir sopa. Sophie, "Etkileyici, yle degil mi?" diye f1s1ldad1. Langdon ba1n1 kald1r1p ona bakt1. "Bilmiyorum. Bu da ne byle?" Simdi gzleri parlayan Sophie idi. "Bykbabam hobi olarak bunlar1 yapard1. Leonardo da Vinci taraf1ndan icat edildiler." Sophie lo 11kta bile Langdon'1n gzlerindeki ak1nl1g1 grebiliyordu. Silindire yeniden bakan Langdon, "Da Vinci mi?" diye m1r1ldand1. Evet. Buna kripteks deniyor. Bykbabam1n anlatt1g1na gre planlar1 da Vinci'nin gizli gnlklerinden birinde bulunmu." "Ne ie yar1yor?" Sophie, o gece olanlar dnldgnde cevab1n ilgin bir anlam ierdi biliyordu. "Bu bir kasa," dedi. "Gizli bilgileri saklamak iin."

Langdon1n gzleri daha da byd. Sophie, bykbabas1n1n en sevdigi hobisinin Da Vinci'nin icatlar1n1n modellerini yapmak oldugunu a1klad1. Ahap ve maden atlyesinde saatler geiren yetenekli bir zanaatkar olan Jacques Saunire, nl ustalar1n taklitlerini yapmaktan holan1rd1... eitli emaye ileriyle Faberg Yumurtalar1 ve Leonardo da Vinci'nin sanattan ok pratik al1malar1. Da Vinci'nin gnlklerine yle bir bakmak bile, neden dehas1yla oldugu kadar balad1g1 ii bilinmemekle nl oldugunu anlamaya yeterdi. Da Vinci asla yapmad1g1 yzlerce icad1n modelini izmiti. Jacques Saunire'in en byk ugra1, Da Vinci'nin apra1k icatlar1n1 hayata geirmekti... saatler, su pompalar1, kripteksler ve hatta imdi gururla masas1n1n stnde duran eklemli ortaag Frans1z valyesi. Anatomi ve vcut hareketi al1malar1n1n bir rn olarak Da Vinci'nin 1495 y1l1nda tasarlad1g1 robot valyenin i mekanizmas1, yanl1s1z eklemler ve tendonlar ieriyordu. Ayr1ca dik oturabilecek, kollar1n1 aabilecek, bklebilir boynu zerindeki ba1n1 oynatabilecek ve anatomik yap1s1 dogru bir eneyi a1p kapayabilecek ekilde tasarlanm1 t1. Sophie daima bu z1rhl1 valyenin, bykbabas1n1n yapt1g1 en gzel nesne oldugunu dnmt... bu gl agac1 kutunun iindeki kripteksi grene kadar. Sophie, "Kkken bana bunlardan bir tane yapm1t1," dedi. "Ama bu kadar sslsn ve bygn hi grmedim." Langdon gzlerini kutudan ay1rm1yordu. "Ben hi kripteks diye bir ey duymad1m." Sophie a1rmam1t1. Leonardo'nun retmedigi icatlar1n1n stnde hibir zaman al11lmam1 ya da onlara isim verilmemiti. Kripteks terimi bykbabas1n1n uydurdugu bir kelime olmal1yd1. Parmen kg1tlar1 ya da kodeks stne yaz1l1 bilgiyi saklamak iin kriptoloji bilimini kullanan bu alet iin uygun bir terimdi. Sophie pek s1k bahsedilmese de, Da Vinci'nin bir kriptoloji ncs oldugunu biliyordu. Sophie'nin niversitedeki gretmenleri, veri saklamak iin bilgisayarda ifreleme yntemlerini anlat1rlarken, Zimmerman ve Schneier gibi agda kriptograflar1 vmler fakat as1rlar nce ilk ifreleme biimlerini icat etmi olan Leonardo'dan bahsetmemi lerdi. Bunu Sophie'ye anlatan kii elbette bykbabas1 olmutu. Z1rhl1 kamyon otoyolda grleyerek ilerlerken Sophie, Langdon'a kripteksin uzun mesafelere gvenli mesajlar gndermek iin Da Vinci'nin buldugu zm oldugunu a1klad1. Telefonlar1n ve e-postalar1n o olmad1g1 bir dnemde, insanlar1n uzaktaki birilerine zel bilgi gndermek iin yaz1 yazmaktan ve ta1yan kiiye gvenmekten baka aresi yoktu. Ne yaz1k ki ulak, mektupta degerli bir bilgi oldugundan kukuland1g1nda mektubu yerine ulat1rmak yerine iindeki bilgiyi rakiplere satarak daha ok para kazanabilecegini dnrd. Tarihteki pek ok byk zek, bilginin korunmas1 iin kriptolojik zmler retmilerdi: Jl Sezar, Sezar Kutusu adl1 bir ifreli yaz1m teknigi gelitirmiti; isko Kraliesi Mary, icat ettigi s1ras1 degitirilmi ifrelerle hapisten gizli bildiriler gndermiti; ve dhi Arap bilim adam1 Ebu Yusuf i mail al-Kindi s1rlar1n1, zekice tasarlad1g1 ok alfabeli bir ifreleme sistemi sayesinde korumutu. Bununla birlikte Da Vinci mekanik bir zm retmek iin matematikten ve kriptolojiden uzak durmutu. Kripteks. Mektuplar1, haritalar1, emalar1 ve akla gelebilecek her eyi gvenlikle saklayabilecek bir muhafaza. Bilgi kripteksin iine yerletirildikten sonra, ancak dogru parolay1 bilen kii ona eriebilirdi. Sophie disklerin stndeki harfleri gstererek, "Bir parolaya ihtiyac1m1z var," dedi. "Bir kripteksin al1 ma sistemi bisiklet kilitlerine benzer. Numaralar dogru s1ray1 oluturacak ekilde dizildiginde kilit a1l1r. Bu kriptekste ise beharf var. Dogru s1ra dizildiginde ierdeki diler yerine oturur ve silindir ayr1l1r." "Peki iinde ne olur?" "Silindir a1ld1ktan sonra ortadaki bo blmeye ulaabilirsin. Orada da genellikle gizli kalmas1n1 istedigin bilginin yaz1l1 oldugu kg1t rulosu bulunur."

Langdon inanm1yormu gibi grnyordu. "Ve bykbaban kkken sana bunlardan yapt1, yle mi?" "Daha ufaklar1ndan, evet. Dogum gnlerimde birka kez bana kripto verip bir bilmece sormutu. Bilmecenin cevab1 kripteksin parolas1 olurdu. Cevab1 bulduktan sonra a1p dogum gn kart1m1 al1rd1m." "Bir kart iin fazla ugrat1r1c1." Hay1r, kartlarda genellikle baka bir bilmece ya da ipucu yaz1l1 olurdu. Bykbabam evin iinde hazine av1 oynamaya bay1l1rd1, gerek hediyeme giden ipucu zincirleri. Her hazine av1, dlm alacag1m1 temin eden bir karakter ve erdem s1nav1yd1. Ve s1navlar asla kolay olmazd1." Tekrar alete bakan Langdon hl pheli grnyordu. Peki, ama niye ortadan ikiye ay1rm1yorsun ki? Ya da k1rm1yorsun? Metal hassas grnyor, ayr1ca mermer de yumuak br kaya." Sophie glmsedi. "nk Da Vinci bundan ok daha ak1ll1yd1. Kripteks herhangi bir ekilde zorlanarak a1lacak olursa, iindeki bilgi kendi kendini yok edecek ekilde tasarlam1t1. izle." Sophie kutuya uzanarak, dikkatle silindiri 1kard1. "ieri konulacak olan bilgi ilk nce papirs kg1d1na yaz1l1r." 'Tireye degil mi?" Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Papirs. O gnlerde koyun tiresin daha s1k kullan1ld1g1n1 ve daha dayan1kl1 oldugunu biliyorum ama mutlaka papirs olmas1 gerekiyordu. Ne kadar ince olursa o kadar iyi." "Tamam." "Papirs, kripteksin iindeki blmeye yerletirilmeden nce, k1r1lgan cam bir ienin etraf1na sar1l1rd1." Sophie parmag1yla kriptekse hafife vurunca iindeki s1v1dan ses geldi. "ii s1v1 dolu bir ie." "Ne s1v1s1?" Sophie glmsedi. "Sirke." Langdon k1sa bir sre duraksad1ktan sonra ba1n1 sallad1. "Dhice." Sirke ve papirs, diye dnd Sophie. Herhangi biri kripteksi zorla amaya kalk1t1g1 takdirde cam ie k1r1lacak ve sirke abucak papirs eritecekti. Gizli mesaja ulaan kiinin elinde bir topak kg1t hamurundan baka bir ey olmayacakt1. Sophie, "Anlayacag1n gibi," dedi. "iindeki bilgiyi grenmenin tek yolu be harfli ifreyi bulmak." Akl1ndan abucak degiimleri hesaplad1. "On iki milyondan fazla ihtimal var." Akl1ndan yakla1k on iki milyon soru geiyormu gibi grnen Langdon, "Sen yle diyorsan yledir," dedi. "iinde nas1l bir bilgi oldugunu tahmin ediyorsun?" "Her ne ise, bykbabam1n ok gizli bir s1r olarak saklamak istedigi ortada." Kutunun kapag1n1 kapat1p, stndeki be yaprakl1 gl oymas1 bakarak duraksad1. Onu rahats1z eden bir ey vard1. "Sen gln Kse kullan1lan bir sembol oldugunu mu sylemitin?" "Kesinlikle. Tarikat sembollerinde gl ve Kse ayn1 anlama gelirler Sophie kalar1n1 att1. "Bu ok garip, nk bykbabam bana her zaman gln gizlilik anlam1na geldigini sylerdi. Evdeyken gizli bir telefon grmesi yapt1g1nda benim odas1na girmemi istemedigi zamanla kap1s1na bir gl asard1. Benim de ayn1n1 yapmam1 sylerdi." Tatl m, demiti bykbabas , birbirimize kap lan kilitlemek yerine, rahats z edilmek istemedigimiz zamanlarda kap m za bir gl la fleur des secrets asabiliriz. Bu ekilde birbirimize sayg duyup gvenmeyi grenebiliriz. Gl asmak eski bir Roma gelenegidir. "Sub rosa," dedi Langdon. "Romal1lar, toplant1lar1n1n gizli oldugunu iin gl asarlard1. Bylece toplant1ya kat1lanlar gln alt1nda -ya da sub rosa- konuulanlar1n s1r olarak kalmas1 gerektigini bilirlerdi." Langdon abucak, tarikat1n gl Kse sembol olarak kullanmas1n1n tek nedeninin sadece gizlilik dncesinden kaynaklanmad1g1n1 a1klad1. En eski gl trlerinden biri olan

rosa

rugosan n, ayn1 Vens y1ld1z1 gibi be yapraga ve begen bir simetriye sahip olmas1 gle, kad nl kla gl ikonografik baglar sagl1yordu. Bununla birlikte gln "dogru yn" ve yol bulmak kavramlar1yla ok yalan baglar1 vard1. Pusula gl, ayn1 Gl izgisi gibi, seferilere haritalardaki boylamlara bakarak yn bulmakta yard1mc1 oluyordu. Bu yzden dii kadeh ve gizli gerege gtren y1ld1z anlam1ndaki gl, pek ok a1dan gizlilik, kad1nl1k ve yn tayini Kse'yi tan1mlayan bir sembol olarak kabul edilmiti. Langdon a1klamas1n1 bitirdiginde, yz ifadesi birden dondu. "Robert? iyi misin?" Gzlerini gl agac1 kutuya dikmiti. Yzndeki korkulu ak1nl1k ifadesiyle, "Sub... rosa," diye m1r1ldand1. "Olamaz." "Ne?" Langdon gzlerini yavaa yukar1 kald1rd1. "Gl iaretinin alt1nda," diye f1s1ldad1. "Bu kripteks... San1r1m bunun ne oldugunu biliyorum."

48
Bu ta silindiri onlara kimin verdigini, nas l verdigini dnen Langdon kendi tahminine glkle inan1yor ve kutunun stndeki gl oymas1na bakt1ka tek bir sonuca varabiliyordu. Tarikat n kilit ta n tutuyorum. Efsane, a kt . Kilit ta , gl iaretinin alt ndaki ifreli bir ta t r. "Robert?" Sophie, onu inceliyordu. "Neler oluyor?" Dncelerini toparlayabilmek iin Langdon'1n biraz zamana ihtiyac1 vard1. "Bykbaban hi sana la clef de vote diye bir eyden bahsetti mi?" Sophie, "Kasa anahtar1 m1?" diye tercme etti. "Hay1r, bu tam tercmesi oluyor. Clef de vote s1k kullan1lan bir mimari terimdir. Vote banka kasas1 degil, tonoz anlam1nda kullan1l1r. Tonozlu tavanlar gibi." "Ama tonozlu tavanlar1n anahtar1 olmaz." "Dogrusunu istersen vard1r. Her ta kemerin ortas1nda, takoz gre grerek paralan birbirine tutturan ve tm yk ta1yan bir ta vard1 Mimari anlamda bu ta, kemerin anahtar1d1r. ingilizcede biz buna kilit ta1 diyoruz." Langdon anlad1g1ndan emin olmak iin Sophie'nin gzlerine bakt1. Bak1lar1n1 kriptekse indiren Sophie omuzlar1n1 silkti. "Ama bunu bir kilit ta1 olmad1g1 ortada." Langdon nereden balamas1 gerektigini bilemiyordu. Bir duvarc1 teknigi olarak ta kemerler yapmakta kullan1lan kilit ta lar1, eski M1s1r karde liginin en iyi korunan s1rlar1ndan biriydi. Kraliyet Kemeri Derecesi. Mimari. Kilit ta lar . Hepsi birbirine bagl1yd1. Kemerli geit yapmakta kullan1lan kilit talar1n1n nas1l kullan1lacag1na ait gizli bilgi, Masonlar1n bu kadar zengin olmalar1na yard1mc1 olan bilginin bir paras1yd1 ve titizlikle saklanan bir s1rd1. Kilit talar1 her zaman iin bir gizlilik gelenegi olmutu. Ancak yine de gl agac1 sand1g1n iindeki silindir bambaka bir eye benziyordu Tarikat1n kilit ta1 -eger ellerindeki ey gerekten buysa- kesinlikle Langdon'1n tahmin ettigi gibi bir ey degildi. Langdon, "Tarikat1n kilit ta1 benim uzmanl1k alan1m degil," diye itirafta bulundu. "Benim Kutsal Kse'ye olan ilgim daha ok sembolik anlamda, bu yzden onun nas1l bulunacag1na dair verilen bilgileri hi nemsemedim." Sophie'nin kalar1 keman yay1 gibi gerilmiti. "Kutsal Kse'yi bulmak m ?" Langdon ba1n1 kayg1yla sallarken, kullanacag1 kelimeleri dikkatle seti. "Sophie, tarikat ilmine gre, kilit ta1 ifreli bir harita... Kutsal Kse'nin sakland1g1 yeri gsteren bir harita." Sophie'nin yzndeki ifade donmutu. "Bunun o oldugunu mu sylyorsun?" Langdon ne syleyecegini bilmiyordu. Kendisine bile inan1lmaz geliyordu ama bununla birlikte akl1na gelen tek mant1kl1 cevap kilit ta1yd1. Gl iaretinin alt na saklanm ifreli bir ta. Kripteksin Leonardo da Vinci -Sion Tarikat1'n1n Byk Ustas1- taraf1ndan tasarlanm1 olmas1, bunun gerekten tarikat1n kilit ta1 oldugunu gsteren bir iaretti. Eski Byk Usta'n n taslaklar ... yzy llar sonra bir baka tarikat yesi taraf ndan hayata geirilmi. Aradaki bag gz ard1 edilemeyecek kadar aikrd1. Tarihiler son on y1ld1r kilit ta1n1 Frans1z kiliselerinde ar1yorlard1. Tarikat1n ifreli terimlerine aina olan Kse avc1lar1, la def de vote'un, bir kilisedeki kemere yerletirilmi oymal1 ve ifreli gerek bir kilit ta1 oldugu sonucuna varm1lard1. Gl iaretinin alt1nda. Mimaride kullan1lan gller dipsiz kuyuydu. Gl pencereleri. Gl rlyefleri. Ve elbette bolca rastlan1lan beparmakotu... kemerlerin en tepesindeki kilit ta1n1n stnde grlen be yaprakl1 dekoratif iekler. Saklama yeri eytana ta 1kartacak cinstendi. Bilinmeyen bir

kilisenin kemerine yerletirilmi Kutsal Kase haritas1, alt1ndan geen kr kilise cemaatiyle alay ediyordu. Sophie, "Kripteks bir kilit ta1 olamaz," diye itiraz etti. "Yeterince eski degil. Bunu bykbabam1n yapt1g1na eminim. Eski Kse efsane*' bir paras1 olamaz." Bedenini bir heyecan kaplad1g1n1 hisseden Langdon, "Dogrusu" H di. "Kilit ta1n1n yak1n zaman nce tarikat taraf1ndan yap1ld1g1na inan 1 yor." Duyduklar1na inanamayan Sophie'nin gzleri parlam1t1. "Ama eger bu kripteks Kutsal Kse'nin sakland1g1 yeri a1kl1yorsa, bykbabam, onu bana niye versin? Onu nas1l aacag1m1 ya da onunla ne yapacag1m1 bilmiyorum. Hatta Kutsal Kse'nin ne oldugunu bile bilmiyorum." Langdon, onun hakl1 oldugunun fark1ndayd1. Sophie'ye Kutsal Kse'nin gerek tabiat1n1 anlatmaya f1rsat bulamam1t1. Bu hikyenin beklemesi gerekiyordu. Su anda dikkatlerini kilit ta1na vermilerdi. Eger bu gereklen oysa... Langdon altlar1ndan gelen kurun geirmez tekerlek v1z1lt1lar1n1 bast1rarak Sophie'ye, kilit ta1 hakk1nda duydugu her eyi abucak anlatt1. Yzy1llard1r, tarikat1n en byk s1rr1n1n - Kutsal Kse'nin yeri- asla bir yere yaz1lmad1g1 iddia ediliyordu. Gvenlik tedbiri olarak bu bilgi, gizli bir ayin s1ras1nda yeni snchal'e ifahen aktar1l1yordu. Bununla birlikte son yzy1l ierisinde tarikat politikas1n1n degitigi f1s1ldan1yordu. Belki de yeni elektronik dinleme tertibatlar1 gerekesiyle tarikat, kutsal saklama yerini bir daha asla konumamaya ant imiti. Sophie, Teki o zaman s1rr1 nas1l aktard1lar?" diye sordu. Langdon, "ite kilit ta1 o zaman devreye girdi," diye a1klad1. "En stteki drt yeden biri ldgnde, geriye kalan aag1daki kademelerden birini yeni snchal aday1 olarak seecekti. Yeni snchal'a Kse'nin yerini sylemek yerine onu, bu bilgiyi hak ettigini kan1tlayacak bir s1nava sokarlard1." Sophie bu duyduklar1ndan tedirgin olmu gibi grnyordu. Langdon birden bykbabas1n1n onun iin hazine avlar1 -preuves de mrite- dzenlediginden bahsettigini hat1rlad1. Kilit ta1 kavram1 da ayn1yd1. Ayr1ca, bu gibi s1navlar gizli cemiyetler aras1nda olduka yayg1nd1. En iyi bilineni, yelerin bir s1rr1 saklayabildiklerini kan1tlay1p, y1llar boyunca bir dizi erdem s1navlar1ndan geerek st kademelere ykseldigi Masonlard1. Adaylar en st seviye olan otuz ikinci derece Mason mertebesine eriinceye kadar verilen grevler gittike ag1rla1rd1. Sophie, "Demek kilit ta1 bir preuves de mrite," dedi. "Yeni snchal at1g1nda, iindeki bilgiyi hak ettigini kan1tlam1 oluyor." Langdon ba1n1 sallad1. "Bu tip eylere yabanc1 olmad1g1n1 unutmuum. "Sadece bykbabam sayesinde degil. Kriptolojide buna 'kendini etkilendirme lisan1' denir. Yani, eger onu okuyacak kadar ak1ll1ysan, orada sylenenleri okumaya hak kazan1rs1n." Langdon bir sre tereddt etti. "Sophie eger bu gerekten kilit ta1ysa, bykbaban1n buna sahip olmas1 Sion Tarikat1'nda ok yetkili biri oldugunu gsterir, fark1nda m1s1n? En stteki drt yeden biri olmal1." Sophie iini ekti. "Gizli bir cemiyette yetki sahibiydi. Buna eminim. Ama bunun tarikat oldugunu sadece tahmin edebilirim. Langdon, onun sylediklerini sonradan kavrayabilmiti. "Onun gizli bir cemiyette ye oldugunu biliyor muydun?" "On y1l nce, grmemem gereken bir eyler grdm." Durdu. "Bykbabam grubun sadece st kademelerinde degildi... san1r1m en yksek dereceli ye oydu." Langdon, Sophie'nin az nce sylediklerine inanam1yordu. "Byk stat m1? Ama... senin bunu bilmene imkn yok!" "Bundan bahsetmemeyi yeglerim." Sophie ba1n1 evirdi. Yznde kararl1 olmakla beraber, ac1 dolu bir ifade vard1.

Langdon ak1nl1g1ndan nutku tutulmu bir halde oturuyordu. Jacques Saunire mi? Byk stat m ? Dogru 1kt1g1 takdirde byk yank1lar uyand1racag1 halde, Langdon son derece mant1kl1 oldugunu hissediyordu. Her eyden nce, eski Tarikat Byk statlar1 da sanat1 ruha sahip tan1nm1 kiilerdi. Bu geregin ispat1 y1llar nce Paris'teki Milli Ktphanede bulunan ve Les Dossiers Secrets diye bilinen belgelerle ortaya 1km1t1. Tm tarikat tarihileri ve Kse merakl1lar1 Dossiers'i okumutu. 4 lm 249 numaras1yla katalogda yerini alan Dossiers Secrets, pek ok uzman taraf1ndan tasdik edilmi ve tarihilerin uzun zamand1r phelendigi eyi dogrulam1t1: Tarikat1n Byk statlar1 aras1nda Leonardo da Vinci, Botticelli, Sir Isaac Newton, Victor Hugo ve Parisli nl ressam Cocteau yer al1yordu. Neden Jacques Saunire olmas n? Langdon'1n pheleri, bu gece Saunire ile buluacag1n1 hat1rlan da yogunlat1. Tarikat n Byk stat' benimle bulumak istedi. Neden? Sanat hakk nda sohbet etmek iin mi? Birden bu ihtimalin dk oldugunun fark1na vard1. Her eyden nce, eger Langdon1n sezileri dogru, Sion Tarikat1'n1n Byk stat'1 kardeligin efsanevi kilit ta1n1 torununa devretmi ve ayn1 zamanda ondan Robert Langdon'1 bulmas1n1 istemiti. Anla lmaz! Langdon'1n hayal gc, Saunire'in davran11n1 a1klayacak koullar1 tahmin edemiyordu. Saunire kendi lmnden endie duymu olsa bile s1rr1 bilen ve bylece tarikat1n gvenligini garantileyen snchaux daha vard1. Saunire, kilit ta1n1 torununa vermek gibi byk bir riski neden gze alm1t1, zellikle de ikisinin iyi anlaamad1g1 dnlecek olursa? Ve ayr1ca neden Langdon'1 ie kar1t1rm1t1... tamam1yla yabanc1 birini? Bu bulmacan n bir paras eksik, diye dnd Langdon. Cevaplar1n beklemesi gerektigi ortadayd1. Yavalayan motor sesi, her ikisinin de ba1n1 kald1rmas1na neden olmutu. Lastiklerin ezdigi ak1l ta1 sesleri duyuluyordu. Neden imdiden kenara ekiyor, diye dnd Langdon. Vernet onlar1 ehrin iyice uzag1nda, gvende olacaklar1 bir yere gtrecegini sylemiti. Kamyon h1z1n1 kesmiti ve bozuk bir yoldan ilerliyordu. Sophie, Langdon'a endieli bir bak1, f1rlatt1ktan sonra kripteks kutusunu aceleyle kapatarak, kapag1 mandallad1. Langdon ceketini giydi. Kamyon durdugunda, arka kap1 kilidinin a1ld1g1n1 duydular ama motor hl al11yordu. Kap1lar iki yana a1ld1g1nda, yoldan iyice uzak ormanl1k bir alana park etmi olduklar1n1 gren Langdon a1rm1t1. Vernet gzlerini k1sm1 bir halde kar1s1na dikildi. Elinde bir tabanca tutuyordu. Vernet, "Bunun iin zgnm," dedi. "Gerekten baka seenegim yok."

49
Andr" Vernet elinde tabancayla gerekten tuhaf grnyordu ama Langdon, onun gzlerinde grdg kararl1l1g1 s1namamak gerektigini anlam1t1. Kamyon kasas1n1n arka k1sm1nda oturan Langdon ve Sophie'ye silah1n1 dogrulturken, "Korkar1m 1srar etmek zorunday1m," dedi. "Kutuyu b1rak1n." Sophie kutuyu ggsne bast1rd1. "Bykbabamla arkadaoldugunuzu sylemitiniz." Vernet, "Grevim bykbaban1z1n mevduat1n1 korumak," diye yan1t verdi. "Ve u anda tam olarak bunu yap1yorum. Simdi kutuyu yere b1rak1n." Sophie, "Bykbabam bunu bana emanet etti," diye 1srar etti. Silah1n1 daha yukar1 kald1ran Vernet, "Dedigimi yap1n," diye emir verdi. Sophie kutuyu ayag1n1n dibine b1rakt1. Langdon silah namlusunun kendisine evrilmesini izledi. Vernet, "Bay Langdon," dedi. "Kutuyu bana siz getireceksiniz. Ve unu bilin ki, bunu sizden istiyorum nk ate etmekten ekinmeyecegim kii sizsiniz." Langdon inanmayan gzlerle bankac1ya bak1yordu. "Bunu neden yap1yorsunuz?" Vernet, "Neden oldugunu tahmin ediyorsunuz?" diye aksanl1 ingilizcesiyle kar1l1k verdi. "Mterimin mal varl1g1n1 korumak iin." Sophie, "Art1k mteriniz biziz," dedi. Vernet byk bir degiim geirmiti, gzleri art1k buz gibi bak1yordu. Mademoiselle Neveu, bu gece bu anahtarla hesap numaras1n1 nas1l ele geirdiginizi bilmiyorum ama iin iine bir cinayet kar1t1g1 ortada. ilediginiz sular1n boyutunu bilseydim, bankadan 1kman1za asla izin vermezdim." Sophie, "Size syledim," dedi. "Bykbabam1n ldrlmesiyle bizim hibir ilgimiz yok!" Vernet, Langdon'a bakt1. "Ama radyoda sizin sadece Jacques Saunire'in degil, diger kiinin de katili olarak arand1g1n1z iddia ediliyor" "Ne!" Langdon hayretten agz1 a1k kalm1t1. cinayet daha m ? Say1n1n kendisi, onu ba pheli olmas1 gereginden daha fazla etkilemiti Bunun tesadf olma ihtimali yok gibi grnyordu. snchaux mu? Langdon bak1lar1n1 gl agac1 kutuya indirdi. Eger snchaux ldrldyse, Saunire'in baka ans yoktu. Kilit ta n birine devretmesi gerekiyordu., Vernet, "Ben sizi teslim ettigimde bunu polis halleder," dedi. "Bankam bu ie gereginden fazla kar1t1." Sophie, Vernet'ye bakt1. "Bizi teslim etmeye niyetiniz olmad1g1 belli, Bizi bankaya geri gtrmeliydiniz. Ama onun yerine buraya getirip, silah ekiyorsunuz." "Bykbaban1z beni bir sebepten tr seti... mal varl1klar1n1n gvende ve gizli kalmas1 iin. Bu kutunun iinde her ne varsa, onun polis soruturmas1nda kataloga al1nan bir delil paras1 olmas1n1 istemiyorum. Bay Langdon, kutuyu bana getirin." Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Yapma." Patlayan mermi sesiyle, kurun stndeki duvar1 deldi. Bo mermi kovan1 yk kasas1n1n zeminine derken, yank1 sesi kamyonun arkas1n1 sallam1t1. Kahretsin! Langdon oldugu yerde kald1. Art1k Vernet kendinden daha emin bir tav1rla konuuyordu. "Bay Langdon, kutuyu al1n." Langdon kutuyu kald1rd1. "Simdi bana getirin." Vernet arka tamponun nnde durmu, ne dogru uzatt1g1 silah1yla ieri dogru nian alm1t1. Langdon elinde kutuyla birlikte a1k kap1ya dogru yrd. Bir eyler yapmal1y1m, diye dnd Langdon. Tarikat n kilit ta n ba kas na vermek zereyim! Langdon kap1ya dogru ilerlerken, yukar1da durdugu daha da belirgin bir hal alm1t1.

Bu durumu avantaja evirip eviremeyecegini dnd. Vernet silah1n1 yukar1 kald1rd1g1 halde, Langdon1n diz hizas1na geliyordu. iyi bir tekme mesela? Ama ne yaz1k ki Langdon yakla1nca tehlikeli durumu fark eden Vernet, geriye dogru ad1m atarak yakla1k iki metre uzakla t1. Yeterince uzaga ekilmiti. Vernet, "Kutuyu kap1n1n yan1na b1rak1n," diye emretti. Baka seenek gremeyen Langdon melerek, gl agac1 kutuyu kap1n1n tam nne b1rakt1. Simdi ayaga kalk1n." Langdon ayaga kalkmaya haz1rlan1rken, kap1 eiginin yan1nda duran bo ve kk mermi kovan1n1 grnce duraksad1. "Ayaga kalk1n ve kutudan uzakla1n." Metal eige bakan Langdon biraz daha duraksad1. Daha sonra ayaga kalkt1. Bunu yaparken, kovan1 dikkatle kap1n1n alt eigindeki dar 1k1nt1ya ayag1yla iteledi. Tamamen ayaga kalk1nca geriye ad1m att1. "Arka duvara kadar gidip arkan1z1 dnn." Langdon syledigini yapt1. Vernet kalbinin h1zla arpt1g1n1 hissediyordu. Silah1 sag eliyle tutarken, sol elini tahta kuruya dogru uzatt1. Kutunun fazlas1yla ag1r oldugunu fark etmiti. iki elimi kullanmal y m. Bak1lar1n1 yeniden tutsaklar1na evirerek, riskleri hesaplad1. Her ikisi de yk kasas1n1n arka duvar1nda, en az1ndan drt metre uzaktayd1lar. Silah1n1 aceleyle tamponun stne b1rakarak, kutuyu iki eliyle kald1rd1 ve yere b1rakt1. Sonra silah1n1 yeniden kavray1p, kasan1n iine dogrulttu. Esirleri k1p1rdamam1t1. Mkemmel. Simdi geriye kap1lar1 kapat1p kilitlemek kal1yordu. Kutuyu k1sa bir sre iin yerde b1rakarak, ag1r metal kap1y1 tutup kapatmaya balad1. Kap1y1 nnden a1r1rken, itilmesi gereken srgy tutmak iin uzand1. Kap1 grlt 1kartarak kapan1nca Vernet srgy kavrayarak sola itti. Srg birka santim hareket ettikten sonra, beklenmedik bir eye tak1larak, kar1 kola girmedi. Neler oluyor? Vernet yeniden itti ama srg kapanm1yordu. Mekanizma eit hizada degildi. Kap tam kapamand ! Panikleyen Vernet kap1ya yaslanarak serte itti ama yerinden k1p1rdam1yordu. Bir ey engelliyor! Vernet kap1ya omuz atmak iin yan dndg s1rada kap1 d1ar1 dogru aniden a1larak Vernet'nin surat1na arpt1 ve onu arkast yere yap1t1rd1. Burnu k1r1lm1 ve ac1yordu. Vernet elini yzne gtrp, burnundan akan kan1 hissederken silah1 elinden umutu. Robert Langdon yak1nlar1nda bir yerlere atlad1g1nda Vernet ayaga kalkmaya al1t1 ama gremiyordu. Gzleri buland1 ve tekrar s1rt dt. Sophie Neveu bag1r1yordu. Birka dakika sonra Vernet zeri bir toz ve egzoz duman1 hissetti. Tekerleklerin ak1l talar1n1 ezdigini duydugunda dik oturdu ve tam o anda kamyonun geni dingil mesafesi yznden dn tamamlayamad1g1n1 grd. Duyulan ezilme sesiyle birlikte n tampon bir agaca arpm1t1. Motordan h1r1lt1lar geldi, aga egildi. Sonunda yar1s1 yerde kalan n tampon oldu. Z1rhl1 kamyon, n tamponunu yerde srkleyerek uzaklat1. Kamyon asfalt yola ulat1g1nda arac1n farlar1 geceyi ayd1nlatm1t1. Vernet gzlerini yeniden kamyonu park ettigi yere evirdi. Zay1f ay 11g1nda bile orada hibir ey kalmad1g1n1 grebiliyordu. Tahta kutu gitmiti.

50
Castel Gandolfo'dan ayr1lan armas1z Fiat sedan, Ablan Daglar1'ndan aag1daki vadiye dogru k1vr1larak ilerliyordu. Arka koltukta oturan Piskopos Aringarosa, kucag1ndaki evrak antas1n1n iinde bulunan bonolar1n ag1rl1g1n1 hissederek glmsedi. gretmen ile degitokuu yapmas1na ne kadar zaman kald1g1n1 merak ediyordu. Yirmi milyon euro. Kucag1ndaki para Aringarosa'ya bundan ok daha degerli bir g sat1n alacakt1. Araba Roma'ya geri dnerken Aringarosa bir kez daha gretmen'in kendisini neden henz aramad1g1n1 dnd. Cppesinden cep telefonunu 1kararak, ebeke sinyalini kontrol etti. Hi sinyal yoktu. Dikiz aynas1ndan ona bakan ofr, "Sebeke burada ekmiyor," dedi. "Yakla1k be dakika iinde dagdan inmioluruz, o zaman ebeke ekecektir." "Teekkr ederim." Aringarosa birden kayg1land1. Daglarda ekmiyor mu? Belki de gretmen tm bu sre boyunca kendisine ulamaya al1m1t1. Belki de bir eyler yanl1 gitmiti. Aringarosa hemen telefonunun sesli mesaj kutusunu kontrol etti. Hibir ey yoktu. Sonra yeniden gretmen'in asla kay1tl1 bir mesaj b1rakmayacag1n1 fark etti; haberleme konusunda muazzam tedbirler alan bir adamd1. Bu modern dnyada a1ka konuman1n sak1ncalar1n1 gretmenden daha iyi kimse bilemezdi. Sahip oldugu a1rt1c1 gizli bilgileri toplamas1nda elektronik dinleme cihazlar1 byk rol oynam1t1. Bu yzden s k nlemler al yor. Ne yaz1k ki gretmen'in ihtiyat tedbirleri aras1nda Aringarosa ya herhangi bir agr1 numaras1 vermemesi de yer al1yordu. gretmen ona, temas ben kuracag m, demiti. Bu yzden telefonunu yan ndan ay rma. Simdi telefonunun dogru al1mad1g1n1 fark eden Aringarosa, gretmen'in srekli aray1p cevap almam1 olmas1ndan korkuyordu. Bir sorun oldugunu d necek. Ya da bonolar alamad g m sanacak. Piskopos terlemeye balam1t1. Ya da daha kts... paray al p kat g m dnecek!

51
Saatte altm1 kilometre gibi dk bir h1zla ilerledigi halde, z1rhl1 kamyonun aag1 sarkan n tamponu bo banliy yoluna srtnerek, motor kapag1na k1v1lc1mlar sa1yordu. Yoldan kmal y z, diye dnd Langdon. Nereye gittiklerini bile glkle grebiliyordu. Kamyonun ileyen tek far1 ortas1ndan k1r1lm1t1 ve otoyolun kenar1ndaki agalara arp1k bir 11k demeti yay1yordu. Bu "z1rhl1 kamyondaki" z rhlar n nde degil, sadece yk blmnde bulundugu belli oluyordu. Yolcu koltugunda oturan Sophie, kucag1ndaki gl agac1 kutuya bogzlerle bak1yordu. Langdon, "iyi misin?" diye sordu, Sophie sars1lm1a benziyordu. "Ona inan1yor musun?" "Diger cinayet hakk1nda m1? Kesinlikle. Pek ok soruyu cevapl1yor... bykbaban1n kilit ta1n1 aresizce devretmeye al1mas1n1 ve Fache'nin beni yakalama azmini." "Hay1r, Vernet'nin bankas1n1 korumaya al1mas1ndan bahsediyordum." Langdon, ona bakt1. "Asl1nda ne oldugunu dnyorsun?" "Kilit ta1n1 kendisinin almak istedigini." Langdon bunu akl1na bile getirmemiti. "Bu kutuda ne oldugunu nereden bilebilir ki?" "Bankas1nda sakl1yd1. Bykbabam1 tan1yordu. Belki de olanlar1 biliyordur. Kse'yi kendi almak istemiolabilir." Langdon ba1n1 iki yana sallad1. Vernet o tip birine benzemiyordu. Tecrbelerimden grendigim kadar1yla, insanlar Kse'yi sadece iki sebepten tr isterler. Ya saft1rlar ve isa'n1n uzun zamand1r kay1p olan kadehini arad1klar1na inan1rlar..." "Ya da?" "Ya da geregi bilirler ve bu yzden tehdit alt1ndad1rlar. Tarihte Kse'yi yok etmek isteyen pek ok grup olmutur." Aralar1nda yaanan sessizlik, yere srten tampon sesinin iyice duyulmas1na yard1mc1 olmutu. Birka kilometre yol kat etmilerdi. Kamyonun nnden gelen k1v1lc1mlar1 seyreden Langdon tehlikeli olup olmad1g1n1 dnyordu. Yine de baka bir arabaya bindikleri takdirde dikkat ekeceklerdi. Langdon karar1n1 vermiti. "Su tamponu geri takmaya al1acag1m." Bankete ekerek, kamyonu durdurdu. Sesler sonunda kesilmiti. Langdon kamyonun nne dogru yrrken kendini hi al1mad1g1 bir ekilde gergin hissediyordu. Bu gece bir baka silah1n namlusuna bakmak onu kendine getirmiti. Cigerlerine derin derin gece havas1 ekti ve akl1n1 ba1na toplamaya al1t1. Aranan biri olman1n verdigi vahametin yan1 s1ra, imdi bir de ta1d1g1 sorumlulugun ag1rl1g1n1 hissetmeye balam1t1. O ve Sophie, tm zamanlar1n en byk gizemine giden ifreli talimatlar1 ta1yor olabilirlerdi. Bu yk yeterli degilmi gibi, Langdon imdi de kilit ta1n1 tarikata iade etme ans1n1n yok oldugunu gryordu. Diger cinayet haberinin korkun bir anlam1 vard1. Tarikat zld. Tehlikedeler. Kardeligin izlendigi ya da aralar1nda bir muhbir oldugu anla1l1yordu. Saunire'in kilit ta1n1 Sophie ile Langdon'a devretmesini a1kl1yordu... kardeligin d11ndan kimseler, tahmin edilemeyeceklerini bildigi kiiler. Kilit ta n kardelige iade edemeyiz. Langdon1n herhangi bir tarikat yesini nas1l bulacag1na dair bir fikri olsa bile, kilit ta1n1 almak iin ad1m atacak kiinin dman 1kma olas1l1g1 da vard1. En az1ndan u an iin, isteseler de istemeseler de kilit ta1 Sophie ile Langdon'dayd1. Kamyonun n taraf1 Langdon'1n tahmin ettiginden daha berbat grnyordu. Sol far art1k yoktu, sag far ise yuvas1ndan d1ar1 f1rlam1 bir gze benziyordu. Langdon, onu dzeltti ama

tekrar f1rlad1. Tek iyi haber, n tamponun neredeyse dmek zere olduguydu. Langdon s1k1 bir tekme savuranca, tamamen k1r1p yerinden 1karabilecegini anlad1. arp1lm1 metale pe pee tekmeler savururken, Sophie ile daha nce yapt1g1 konumay1 hat1rlad1. Sophie, ona, bykbabam telefonuma bir mesaj b rakm , demiti. Bana ailem hakk ndaki geregi a klayacag m sylemi. O an iin hibir ey ifade etmemiti ama imdi Sion Tarikat1'n1n iin iinde oldugunu bildiginden, Langdon yeni bir olas1l1g1n sz konusu oldugunu hissediyordu. Tampon birden grltl bir ses 1kartarak koptu. Langdon nefes almak iin durdu. En az1ndan kamyon art1k Drt Temmuz maytaplar1 gibi grnmeyecekti. Tamponu kald1rarak, agalar1n aras1na srklerken buradan nereye gideceklerini dnyordu. Kripteksi nas1l aacaklar1na ya da Saunire'in bunu onlara neden verdigine dair hi fikirleri yoktu. Ne yaz1k ki, bu gece hayatta kalmalar1 bu ok nemli sorular1n cevaplar1na bagl1 gibiydi. Yard ma ihtiyac m z var. Langdon karar1n1 vermiti. Profesyonel yard ma. Kutsal Kse ve Sion Tarikat1 dnyas1nda, bu tek bir adam anlam1na geliyordu. Ama elbette as1l sorun bu fikri Sophie'ye kabul ettirmekti. Z1rhl1 arac1n iinde Langdon'1n dnmesini bekleyen Sophie, kucag1ndaki gl agac1 kutunun ag1rl1g1n1 hissederek yakm1yordu. Bykbabam bunu bana niye yerdi? Onunla ne yapacag1na dair en ufak bir fikri yoktu. Dn Sophie! Akl n kullan. Grand-pre sana bir ey anlatmaya al yor. Kutuyu aarak, kripteksin stndeki harflere bakt1. Hak ettigini ispatlamak. Bunda bykbabas1n1n parmag1n1n oldugunu hissedebiliyordu. Kilit ta , sadece uygun kiinin izleyebilecegi bir haritad r. Halis muhlis bykbabas1n1n ii gibiydi. Kripteksi kutudan 1karan Sophie, parmaklar1n1 harflerin zerinde ezdirdi. Be harf. Yuvarlaklar1 teker teker evirdi. Mekanizma yavaa hareket etti. Diskleri, setigi harfler kripteks silindirinin her iki ucunda bulunan iki pirin hiza ubugu aras1nda s1ralanacak ekilde dndrd. Simdi yuvarlaklar, Sophie'nin fazlas1yla bariz oldugunu bildigi be harfli bir kelime oluturmulard1. K-A-D-E-H Silindiri nazike iki ucundan tuttu ve hafif bir bask1 uygulayarak ekti. Kripteks a1lm1yordu. iindeki sirkeden sesler geldigini duyunca durdu Sonra tekrar denedi. V-I-N-C-I Yine hi hareket yoktu. K-E-ME-R Hibir ey olmam1t1. Kripteks sapasaglam kilitli duruyordu. Kalar1n1 atarak gl agac1 kutuya yerletirdi ve kapag1n1 kapatt1. D1ar1da duran Langdon'a bakarak, bu gece onunla birlikte oldugu iin minnet duydu. P.S. Robert Langdon' bul. Bykbabas1n1n onu da iin iine kar1t1rma mant1g1 imdi a1ka anla1l1yordu. Sophie, bykbabas1n1n niyetini anlayacak kadar bilgiye sahip degildi, bu yzden Robert Langdon'1 ona rehber atam1t1. Egitimini stlenecek bir zel gretmen. Fakat ne yaz1k ki Langdon, bu gece gretmenlikten ok daha fazlas1n1 yapmak zorunda kalm1t1. Bezu Fache'nin hedefi haline gelmiti... ve Kutsal Kse' yi ele geirmek isteyen bilinmeyen bir gcn. Kse sonunda ne kacakt ? Sophie bunun cevab1n1 bulman1n hayat1n1 tehlikeye atmaya degip degmeyecegini dnd. Z1rhl1 kamyon tekrar h1zland1g1nda Langdon art1k onu ok daha rahat kullanabildigi iin halinden memnundu. "Versailles'e nas1l gidildigini biliyor musun?" Sophie yan gzle ona bakt1. "Dolamak iin mi?"

"Hay1r, bir plan1m var. Tan1d1g1m bir din tarihisi Versailles yak1nlar1nda ya1yor. Yerini tam olarak hat1rlam1yorum ama bulabiliriz. ismi Leigh Teabing. Eski bir ingiliz Kraliyet Tarihisi." "Paris'te mi ya1yor?" 'Teabing'in en byk tutkusu Kse'dir. On be y1l nce tarikat kilit ta1yla ilgili f1s1lt1lar ayyuka 1kt1g1nda, onu kiliselerde aray1p bulma midiyle Fransa'ya ta1nd1. Kilit ta1 ve Kse hakk1nda baz1 kitaplar yazd1. Onu na1 aacag1m1za ve sonra onunla ne yapacag1m1za yard1mc1 olabilir." Sophie kayg1l1 gzlerle bak1yordu. "Ona gvenebilir misin?" "Ne iin gvenebilir miyim? Bilgiyi almayacag1na m1?" "Ve bizi ele vermeyecegine?" "Ona polis taraf1ndan arand1g1m1z1 sylemek niyetinde degilim. Her eyi yoluna sokana kadar bizi evine kabul edecegini san1yorum." "Robert, Fransa'daki tm televizyon kanallar1n1n resimlerimizi yay1nlamak iin haz1rl1k yapt1g1n1n bilmem fark1nda m1s1n? Bezu Fache medyay1 daima kendi lehine kullan1r. Tan1nmadan etrafta dolamam1z1 imkns1zlat1racag1na eminim." Fevkalade, diye dnd Langdon. Frans z televizyonunda ilk sahne al m "Paris'in En ok Arananlar " dizisinde olacak. En az1ndan Jonas Faukman bu ie sevinecekti; Langdon haberlere her konu oluunda kitap sat1lar1 art1yordu. Sophie, "Bu adam yeterince iyi bir arkadam1?" diye sordu. Langdon, Teabing'in zellikle de bu saatte televizyon seyreden biri oldugunu sanm1yordu ama yine de dikkate al1nacak bir soruydu. Sezgileri Langdon'a Teabing'in kesinlikle gvenilecek biri oldugunu sylyordu. S1g1n1lacak ideal bir liman. Sartlan gz nne al1nca Teabing onlara mmkn oldugunca yard1m etmeye al1acakt1. Sadece Langdon'a iyilik borcu oldugu iin degil, ayn1 zamanda bir Kse arat1rmac1s1 oldugu iin. stelik bir de Sophie, bykbabas1n1n Sion Tarikat1'n1n Byk stat'1 oldugunu sylyordu. Bunu duydugunda, sorunu zmelerine yard1mc1 olmak iin Teabing'in agz1n1n suyu akacakt1. Langdon, "Teabing gl bir mttefik olabilir," dedi. Tabii ona ne kadar n sylemek istedigine bagl . "Fache para dl koyabilir." Langdon gld. "inan bana bu adam1n ihtiyac1 olan son ey para." Leigh Teabing'in serveti, kk lkelerin zenginligi ile boy lebilirdi, ingilterenin ilk Lancester Dk'nn torunu olan Teabing, sahip oldugu Paray1 eski moda bir yolla elde etmiti... miras yoluyla. Paris yak1nlar1ndaki on yedinci yzy1l saray1nda kendisine ait iki zel gl vard1. Langdon onunla ilk kez, y1llar nce ingiliz Radyo Televizyon Yay1n Sirketi vas1tas1yla tan1m1t1. Teabing BBCye, televizyon seyircilerine Kutsal Kse'nin tart1malar yaratacak tarihini a1klayacag1 bir tarih belgeseli fikriyle gelmiti. BBC prodktrleri Teabing'in nerisine s1cak bakm1lar, arat1rmalar1na ve dayanaklar1na bay1lm1lard1 ama o kadar a1rt1c1 ve hazmedilmesi o kadar zor bir konuydu ki, kaliteli yay1nc1l1k nlerine leke gelmesinden ekinmilerdi. BBC itibar korkular1n1 Teabing'in, hepsi de kendi yapt1klar1 arat1rmalarla Kutsal Kse'nin a1rt1c1 yap1s1n1 dogrulayan dnyan1n sayg1n tarihilerinden uzman agr1lmas1 teklifiyle zmt. Langdon seilenler aras1ndayd1. BBC, Langdon'1 film ekimi iin Teabing'in Paris'teki maliknesine gndermiti. Teabing'in zengin grnl kabul salonunda kameralar kar1s1na geerek kendi hikyesini paylam1, farkl1 bir Kutsal Kse hikyesini ilk duydugunda phelendigini itiraf ederek, dogru olduguna emin oluncaya dek y1llarca arat1rma yapt1g1n1 anlatm1t1. Langdon en sonunda kendi arat1rmalar1ndan baz1lar1n1 a1klam1t1... tart1mal1 iddialar1 kuvvetle destekleyen bir dizi sembolik baglar.

Program Britanya'da gsterime girdiginde, zengin kadrosuna ve kaynak gsterilen delillere ragmen, iddialar popler H1ristiyan inanc1na ylesine z1tt1 ki, an1nda imekleri zerine ekmiti. Birleik Devletler'de hi yay1nlanmad1g1 halde, yank1lar1 Atlantik'i am1 t1. Langdon k1sa sre sonra eski bir arkada1ndan bir posta kart1 alm1 t1... Philadelphia Katolik Piskoposu. Kartta sadece unlar yaz1yordu: Sen de mi, Robert? Sophie, "Robert," diye sordu. "Bu adama gvenebilecegimizden emin misin?" "Kesinlikle. Meslekta1m1n paraya ihtiyac1 yok, ayr1ca Frans1z yetkililerinden holanmad1g1n1 biliyorum. Frans1z Hkmeti tarihi bir arazi sat1n ald1g1 iin ondan fahi vergi al1yor. Fache ile ibirligi yapmak iin acele etmeyecektir." Sophie karanl1k yola bakt1. "Ona gidersek, ne kadar1n1 anlatmak istiyorsun?" Langdon kay1ts1z grnyordu. "inan bana, Leigh Teabing Kutsal Kse ve Sion Tarikat1 hakk1nda bu dnyada yaayan herkesten daha fazlas1n1 biliyordur." Sophie, ona bakt1. "Bykbabamdan da m1 fazla?" "Kardeligin d ndaki herkesten demek istedim." "Teabing'in kardelik yesi olmad1g1n1 nereden biliyorsun?" 'Teabing tm hayat1n1 Kutsal Kse hakk1ndaki geregi a1klamaya al1makla geirdi. Tarikat ise onun zyap1s1n1 sakl1 tutmaya yeminli." "Bana 1kar at1mas1 gibi geldi." Langdon, onun kayg1lar1n1 anl1yordu. Saunire kripteksi dogrudan Sophie'ye vermiti ve iinde ne oldugunu veya onunla ne yapacag1n1 bilmedigi halde, iin iine tamamen yabanc1 birini sokmaya tereddt ediyordu. iinde bar1nd1rd1g1 bilgi gznne al1nd1g1nda bu dogru bir igd say1l1rd1. "Teabing'e hemen kilit ta1ndan bahsetmemiz gerekmez. Hatta belki de hi bahsetmemiz gerekmez, Evinde saklan1p dnebiliriz ve belki onunla Kse hakk1nda konutugumuzda bykbaban1n bunu sana neden verdigi hakk1nda bir fikir edinebilirsin." "Bize," diye dzeltti Sophie. Langdon mtevaz1 bir gurur duydu ve tekrar Saunire'in neden kendisini bu ie kar1t1rd1g1n1 merak etti. Sophie, "Bay Teabing'in aag1 yukar1 nerede oturdugunu biliyor musun?" diye sordu. "Chteau Villette ad1nda bir yer." Sophie, ona dnerek, inanmayan gzlerle bakt1. "Chateau Villette m1 dedin?" "Evet o." "iyi arkadam1." "Oray1 biliyor musun?" "Evet. Satolar1n oldugu blgede. Buradan yirmi dakika uzakta." Langdon kalar1n1 att1. "O kadar uzak m1?" "Evet, bu arada sen de bana Kutsal Kse'nin gerekten ne oldugunu anlatabilirsin." Langdon duraksad1. "Sana bunu Teabing'de anlat1r1m. O ve ben efsanenin farkl1 alanlar1nda uzman1z, bu yzden ikimiz birlikteyken tam hikyeyi grenebilirsin." Langdon glmsedi. "Ayr1ca Kse Teabing'in hayat1 say1l1r, Kutsal Kse hikyesini ondan dinlemek, izafiyet Teorisi'ni Einstein'dan dinlemek gibi olacakt1r." "Dua edelim de Leigh gece yar1s1 misafirlerinden rahats1z olmas1n." "Unutmadan syleyeyim, Sir Leigh." Langdon bu hataya yaln1zca bir kez dmt. "Teabing ilgin biridir. Y1llar nce York Saray1'n1n zengin tarihini yazd1ktan sonra kralie taraf1ndan valye payesi verilmiti." Sophie dikkatle ona bakt1. "Saka yap1yorsun, degil mi? Simdi bir valyeyi mi ziyaret edecegiz?" Langdon beceriksizce s1r1tt1. "Kse'nin peindeyiz Sophie. Bize bir valyeden daha fazla kim yard1mc1 olabilir?"

52
Versailles yak1nlar1ndaki 185 dnmlk Chteau Villette, Paris'in yirmi be dakika kuzeybat1s1ndayd1. 1668 y1l1nda Francis Mansart taraf1ndan Aufflay Kontu iin tasarlanan malikne, Paris'in en nemli tarihi atolar1ndan biriydi. Chteau Villette, tasar1m1n1 Le Notreun yapt1g1 iki drtgen gl ve baheleriyle, bir malikneden ok mtevaz1 bir kaleyi and1r1yordu. insanlar buraya sempatiyle la Petite Versailles diyorlard1. Langdon z1rhl1 kamyonu, garaj yolunda titreterek durdurdu. Grkemli gvenlik kap1s1n1n ard1ndaki ay1rlarda Sir Leigh Teabing'in maliknesi ykseliyordu. Kap1daki tabela ingilizceydi: ZEL MLKTR. GiRiLMEZ. Teabing evinin kendisine ait bir ingiliz adas1 oldugunu gstermek istercesine, tabelalar1 ingilizce yazmakla yetinmemi, kap1n1n dahili haberleme sistemini kamyonun sag taraf na gelecek ekilde yerletirmiti... ingiltere hari dnyan1n her yerinde yolcu koltugunun bulundugu tarafa. Sophie yanl1 yerde duran sisteme tuhaf bir bak1 f1rlatt1. "Ya ofrn yan1nda kimse yoksa?" "Sorma." Langdon bu konuyu Teabing'le daha nceden tart1m1t1. "Her eyin vatan1ndaki gibi olmas1n1 tercih ediyor." Sophie cam1n1 aag1 indirdi. "Robert, sen konu san daha iyi olur." Langdon dgmeye basmak iin Sophie'nin bulundugu tarafa dogru egildi. Bunu yapt1g1 s1rada Sophie'nin i g1c1klay1c1 parfm kokusu buru deliklerinden s1z1nca, ne kadar yak1n olduklar1n1n fark1na vard1. Garip bir ekilde egilmi beklerken, kk hoparlrden alan telefon sesi duyulmaya balam1t1. Sonunda c1z1rt1lar1n ard1ndan, sinirli bir adam aksanl1 Frans1zcas1yla cevap verdi. "Chateau Villette. Kim ar1yor?" Sophie'nin stne abanm1 olan Langdon, "Ben Robert Langdon," diye seslendi. "Sir Leigh Teabing'in bir dostuyum. Yard1m1na ihtiyac1m var. "Efendim uyuyor. Ben de yle yap1yordum. Onunla ne iiniz vard1?" "zel bir konu. Kendisini ok ilgilendirecek bir konu." "O halde eminim yar1n sabah sizi memnuniyetle kabul edecektir." Langdon ag1rl1g1n1 biraz daha vererek uzand1. "ok nemli." "Su anda Sir Leigh uyuyor. Eger arkada1ysan1z, sagl1g1n1n iyi olmad1g1ndan haberiniz vard1r." Sir Leigh Teabing kkken, ocuk felci geirmiti ve imdi koltuk degnekleriyle yryordu, fakat son ziyaretinde Langdon, onu o kadar canl1 ve neeli bir adam olarak grmt ki, bunun bir hastal1k oldugunu unutmutu. "Ltfen kendisine Kse ile ilgili yeni bir bilgi edindigimi syleyin. Sabaha kadar bekleyemeyecek bir bilgi." . Uzun bir sessizlik oldu. Kamyon grltler 1kartarak yerinde sayarken, Langdon ile Sophie beklediler. Tam bir dakika gemiti. Sonunda birisi konutu. "Sevgili dostum, zannedersem hl Harvard Standart saatine gre ya1yorsun." Kendinden emin ve yumuak bir ses konuuyordu. Ag1r ingiliz aksan1n1 tan1yan Langdon glmsedi. "Leigh bu mnasebetsiz saatte uyand1rd1g1m iin zrlerimi kabul et." "Uag1m bana, Paris'te bulunmakla kalmay1p, bir de Kse'den bahsettigini syledi." Bunun seni yatag1ndan kald1racag1n1 dndm." "yle yapt1." Eski bir dostun iin kap1y1 ama ihtimalin var m1?"

Geregi arayanlar arkadatan tedir. Onlar kardetir." Teabing'in dramatik konumalar1 yeglemesine al1k1n olan Langdon gzlerini Sophie'ye evirdi. Teabing, "Asl1na bakarsan kap1y1 aacag1m," dedi. "Ama ilk nce kalbinin dogrulugundan emin olmal1y1m. Bir eref s1nav1. soruyu cevapland1racaks1n." iniltiler 1karan Langdon, Sophie'ye f1s1ldad1. "Buna tahamml eksin. Sana ilgin bir tip oldugunu sylemitim." Herkl gibi bir ses tonuyla, "ilk sorun," dedi Teabing. "Sana ay yoksa kahve mi ikram edeyim?" Langdon, Teabing'in Amerikal1lar1n kahve al1kanl1g1 hakk1ndaki duygular1n1 biliyordu. "ay," diye cevap verdi. "Earl Grey." "Mkemmel. ikinci soru. St m eker mi?" Langdon tereddt etti. Sophie kulag1na, "St," diye f1s1ldad1. "San1r1m ingilizler stl iiyor," Langdon, "St," dedi. Sessizlik. "Seker?" Teabing cevap vermedi. Bekle! Son yapt1g1 ziyarette kendisine ikram edilen iecegi hat1rlayan Langdon, bu sorunun bir aldatmaca oldugunu fark etmiti. "Limon!" dedi. "Limonlu Earl Grey." "Dogru." Teabing gerekten keyiflenmie benziyordu. "Ve son olarak, en ciddi soruyu sormal1y1m." Teabing durup, resmi bir sesle konumaya balad1. "Harvardl1 kreki Henley'de en son hangi senede Oxford'lu birini geti?" Langdon1n hi fikri yoktu ama sorunun tek br sebepten sorulmu oldugunu dnebiliyordu. "Elbette byle bir rezalet hi yaanmad1." Kap1 a1lm1t1. "Kalbin dogru dostum. Girebilirsin."

53
"Monsieur Vernet! Zrih Emanet Bankas1'n1n gece mdr, telefonda bakan1n sesini duyunca rahatlam1t1. "Nereye gittiniz efendim? Polis burada, herkes sizi bekliyor." Banka bakan1 kayg1l1 bir sesle, "Ufak bir sorunum vard1," dedi. "Acil yard1m1n1za ihtiyac1m var." Mdr, ufak bir sorundan daha fazlas var, diye dnd. Polis bankay1 tamamen kuatm1t1, ayr1ca DCPJ efinin bizzat bankan1n istedigi arama emriyle gelecegini sylyorlard1. "Size nas1l yard1m edebilirim efendim?" " numaral1 z1rhl1 kamyon. Onu bulmal1y1m." Mdr ak1nl1kla dag1t1m izelgesini inceledi. "Burada. Aag1daki ykleme havuzunda." "Dogrusunu istersen hay1r, orada degil. Kamyon, polisin peine dtg iki kii taraf1ndan al1nd1." "Ne? D1ar1 nas1l 1kt1lar?" Telefonda ayr1nt1lara girmeyecegim. Yaln1z u anda banka iin son derece talihsiz olabilecek bir durumla kar1 kar1yay1z." "Ne yapmam1 istiyorsunuz efendim?" "Kamyonun acil durum vericisini devreye sokman1 istiyorum." Gece mdrnn gzleri, odan1n kar1 taraf1ndaki LoJack kontrol tuuna gitti. Bankan1n tm kamyonlar1, pek ok z1rhl1 araba gibi, bandan harekete geirilebilen. uzaktan kumandal1 bir telsiz sistemiyle donat1lm1t1. Mdr, bir ka1r1lma olay1n1n ard1ndan bunu sadece bir kez kullanmak zorunda kalm1t1 ve sistem kusursuz bir ekilde ilemiti... kamyonun yerini tespit edip, koordinatlar1 otomatik olarak yetkililere iletmiti. Ama mdr bu gece, bakan1n biraz daha tedbirli davranmak istedigi izlenimine kap1lm1t1. "Efendim, LoJack sistemini devreye soktugum anda, vericinin yetkililere bir sorunumuz oldugunu haber vereceginin fark1ndas1n1zd1r." Vernet birka saniye sessiz kald1. "Evet, biliyorum. Yine de yap. numaral1 kamyon. Bekliyorum. Tespit ettigin anda kamyonun tam yeri bilmek istiyorum." "Hemen efendim." Otuz saniye sonra, k1rk kilometre tedeki z1rhl1 kamyonun yk kasas1n1n alt1na gizli kk vericinin 11g1 yanarak al1maya balad1.

54
Langdon ile Sophie z1rhl1 kamyonu, kenar1nda kavak agalar1n1n dizildigi kavisli yoldan eve dogru srerlerken, Sophie kaslar1n1n gevedigini hissetmeye balam1t1 bile. Yoldan 1km1 olmak rahatlat1c1yd1, ayr1ca iyi huylu yabanc1n1n sahip oldugu bu zel malikneden daha gvenli bir yer akl1na gelmiyordu. Geni araba yoluna sapt1klar1nda, Chateau Villette sag taraflar1nda belirmiti. katl1 ve en az1ndan altm1 metre yksekligindeki yap1n1n gri ta cephesi, d1ar1daki spot 11klar1yla ayd1nlat1l1yordu. Mkemmel bak1ml1 baheleriyle, cam gibi par1ldayan durgun glet kaba cepheyle yan yana duruyordu. ierideki 11klar yanmaya balam1t1. Langdon n kap1ya kadar srmek yerine, arac1 yeillikler aras1ndaki parka ekti. "Yoldan fark edilmeye gerek yok," dedi. "Ya da Leigh'i neden z1rhl1 bir arala geldigimiz konusunda merakland1rmaya." Sophie ba1n1 sallad1. "Kripteksi ne yapacag1z? Burada b1rakamayacag1m1z ortada ama Leigh grrse, ne oldugunu bilmek isteyecektir." Arabadan inerken ceketini 1karan Langdon, "Endielenme," dedi. Tvit ceketini kutunun etraf1nda sararak, bebegi kucaklar gibi kolunun alt1na ald1. Sophie kukulu grnyordu. "Anla1l1r." Teabing kap1y1 asla kendisi amaz; salona konugundan sonra girmeyi tercih eder. O bize kat1lmadan nce bunu saklayacak bir yer bulurum. Langdon duraksad1. "Asl1nda, onunla tan1madan nce seni uyaray1m. Sir Leigh'in, diger insanlar1n biraz... garip buldugu bir espri anlay11 vard1r." Sophie bu gece art1k onu baka bir eyin a1rtabilecegini sanm1yordu. Ana girie giden patika ak1l talar1yla denmiti. K1vr1larak, greyfurt byklgnde pirin bir kap1 tokmag1 olan, mee ve kiraz agac1ndan yap1lm1 kap1ya dogru gidiyordu. Sophie tokmaga uzand1g1 s1rada ieriden a1ld1. stne henz geirdigi belli olan beyaz kravat1yla smokinindeki son dzeltmeleri yapan, resmi ve zarif bir uak kar1lar1nda duruyordu. Elli yalar1nda grnyordu ve zarif bir ehresi vard1. Yzndeki sert ifade orada bulunmalar1na hi memnun olmad1g1n1 pheye yer b1rakmayacak kadar iyi anlat1yordu. Ag1r Frans1z aksan1yla, "Sir Leigh birazdan aag1da olacak," dedi, "Giyiniyor. Ziyaretilerinin kar1s1na gecelikle 1kmaktan holanmaz. Ceketinizi alabilir miyim?" Langdon'1n kollar1ndaki sarmalanm1 tvit cekete dogru uzand1. Teekkrler, ben rahat1m." "Elbette ylesiniz. Buradan ltfen." Uak onlar1 lks mermer antreden geirerek, pskll Victoryan abajurlar1n hafife ayd1nlatt1g1, ince bir zevkle denmi kabul salonuna gtrd. ieride pipo ttn, ay yapraklan, s1cak ispanyol arab1 ve ta yap1n1n kendine has kokusunun bileiminden oluan bir eit saray kokusu hkimdi. Arka duvardaki p1r1lt1l1 iki z1rhl1 elbisenin ortas1nda, kz evirmeye yetecek byklkte bir mine duruyordu. Smineye dogru yryen uak melerek, nceden yerletirilmi mee ktkleriyle 1ralar1n stne bir kibrit att1. Ate hemen yanmaya balam1t1. Adam ayaga kalkarak ceketim dzeltti. "Efendim kendinizi evinizde hissetmenizi istedi." Bunu syledikten sonra Sophie ile Langdon'1 yaln1z b1rakarak, odadan ayr1ld1. Sophie minenin yan1ndaki hangi antikaya oturacag1na karar vermeye al11yordu... kadife Rnesans divan m1, rustik kartal penesi ayak sal1ncakl1 sandalye mi, yoksa Bizans mabedinden al1nm1 gibi grnen ta s1ralara m1?

Kripteksi ceketinden 1karan Langdon kadife divan1n yanma giderek, tahta kutuyu grnmeyecek ekilde alt1na itti. Ard1ndan ceketini silkeleyerek yeniden giydi, klapalar1n1 dzeltti ve saklad1g1 hazinenin stne otururken Sophie'ye glmsedi. Divana, diye dnen Sophie, Langdon'1n yan1na geti. Sophie byyen alevlere bak1p, s1cag1n keyfini 1kar1rken, bykbabas1n1n bu odaya bay1lacag1n1 dnd. Koyu lambri kapl1 duvarlarda eski ustalar1n tablolar1 as1l1yd1. Sophie bunlardan birinin, bykbabas1n1n en sevdigi ikinci ressam olan Poussin'e ait oldugunu fark etmi ti. Sminenin stndeki rtnn zerinde, isis'in kaymakta1ndan yap1lm1 bir bst oday1 seyrediyordu. M1s1r tanr1as1n1n alt1ndaki minenin iinde, ayakl1k olarak kullan1lan iki ta gargoyle* tehditkr bogazlar1n1 gstermek iin ag1zlar1n1 am1lard1. Sophie kklgnde gargoyle'lerden hep korkmutu; ta ki yagmurlu bir gnde bykbabas1 onu Notre Dame Katedrali'nin tepesine 1kartana kadar. Ag1zlar1ndan yagmur suyu pskrten gargoyle oluklar1n1 gstererek, "Prenses, bak ne kadar aptal yarat1klar," demiti. "Bogazlar1ndan gelen komik sesi duyuyor musun?" Bogazlar1ndan gelen gurultulu sesi duyan Sophie glmseyerek ba1n1 sallam1t1. Bykbabas1, ona, "Gargara yap yorlar," demiti. "Gargarac ! Bu aptal 'gargoyle' ismini bu yzden alm1lar." Sophie bir daha onlardan korkmam1t1. Ac1 cinayet geregi akl1na yeniden geldiginde, bu tatl1 hat1ra Sophie'yi hznlendirdi. Grand-pre gitti. Divan1n alt1ndaki kripteksi gznde canland1r1rken, Teabing'in onun nas1l a1lacag1n1 bilip bilmedigini merak etti. Hatta acaba ona sormal m y z? Bykbabas1 son szleriyle ona Robert Langdon'1 bulmas1n1 tembihlemi ti. Baka birini kar1t1rmaktan i bahsetmemiti. Robert'1n takdirine gvenmeye karar veren Sophie, saklanacak bir yere ihtiyac m z vard , diye dnd. Arkalar1ndan gelen bir ses, "Sir Robert," diye seslendi. "Bak1yorum bir bayanla seyahat ediyorsun." Langdon ayaga kalkt1. Sophie de peinden dikildi. Ses, ikinci kat1n karanl1klar1na k1vr1larak 1kan bir merdivenin tepesinden gelmiti. Basamag1n en stndeki kii karanl1klar aras1nda hareket ederken sadece silueti seiliyordu. Langdon, "iyi geceler," diye seslendi. "Sir Leigh, size Sophie Neveu'yu takdim edeyim." "Seref duyar1m." Teabing 11ga 1km1t1. "Bizi kabul ettiginiz iin teekkr ederim," diyen Sophie, art1k adam1n metal bacak sspansiyonlar1 ve koltuk degnegi kulland1g1n1 grebiliyordu. Her seferinde bir basamak iniyordu. "Hayli ge oldugunun fark1nday1m." "O kadar ge ki hayat1m, art1k erken say1l1r." Gld. "Amerikal m s n z?" Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Parisienne." "ingilizceniz fevkalade." 'Teekkr ederim. Royal Holloway'de okudum." "Bu her eyi a1kl1yor." Teabing topallayarak aag1 iniyordu, "Belki Robert size Oxford yollar1n1 a1nd1rd1g1m1 sylemitir." Langdon'a eytani bir glmsemeyle bakt1. "Ama garanti olsun diye Harvard'a da bavurmutum." Basamaklar1n sonuna inen ev sahibi, Sir Elton John'dan daha fazla valye gibi grnmyordu. Siman ve k1rm1z1 yzl Sir Leigh Teabing'in k1z1l gr salar1 ve konuurken par1ldayan neeli ela gzleri vard1. Pilili bir pantolonla, yeleginin alt1na bol bir ipek gmlek giymiti. Bacag1ndaki alminyum desteklere ragmen, bilinli bir aba gstererek degil de sanki gerekten soylu oldugu iin ta1d1g1 bir asalet vard1. Teabing, Langdon'1n yan1na giderek elini uzatt1. "Robert, kilo vermisin." Langdon s1r1tt1. "Sen de alm1s1n."

Gotik mimaride su oluklar1n1 ssleyen agz1 a1k insan ya da hayvan eklindeki sslemeler

Tombul gbegine hafife vuran Teabing, bir kahkaha patlatt1. "Touch. Son gnlerdeki tek bedeni zevkim mutfak." Daha sonra Sophie'ye dnerek, elini yavaa kald1rd1, ba1n1 hafife egerek nefesini usulca parmaklar1na verdi ve gzlerinin iine bakt1. "Leydim." Zamanda gei mi yapt1g1n1 yoksa t1marhaneye mi geldigini kestiremeyen Sophie, Langdon'a bakt1. Kap1y1 aan uak, elinde ay tepsisiyle ieri girerek, minenin nndeki masaya yerletirdi. Teabing, "Bu Rmy Legaludec," dedi. "Uag1m." Zay1f uak resmi bir bahareketiyle yeniden odadan ayr1ld1. Teabing aresiz bir hastal1ktan bahsediyormu gibi, "Rmy Lyon'lu," dedi. "Ama ok gzel soslar yap1yor." Langdon a1rm1a benziyordu. "Ben ingiliz al1anlar getirtecegini sanm1t1m." "Tanr1 ak1na, hay1r! Frans1z vergi memurlar1ndan sonra, isteyecegim kii ingiliz bir a1." Sophie'ye bakt1. "zr dilerim, Mademoiselle Neveu. Frans1zlara duydugum honutsuzluk, emin olun politikac1lar ve futbolcularla s1n1rl1. Hkmetiniz param1 al1yor ve futbol tak1m1n1z bizi kk drd." Sophie, ona yumuak bir ifadeyle glmsedi. Bir sre Sophie'ye bakan Teabing, daha sonra Langdon'a dnd. "Bir eyler olmu. Her ikiniz de sars1lm1a benziyorsunuz." Langdon ba1n1 sallad1. "ok ilgin bir gece geirdik Leigh." "Hi phem yok. Kse'den bahsederek, gecenin bir yar1s1 haber vermeden kap1ma geliyorsunuz. Sylesene, bu gerekten Kse'yle mi ilgili, yoksa gece yar1s1 beni ayaga kald1rabilecek tek ey oldugunu bildigin iin mi bu yalan1 kulland1n?" Koltugun alt1ndaki kripteksi gznde canland1ran Sophie, her ikisi de, diye dnd. Langdon, "Leigh," dedi. "Seninle Sion Tarikat1 hakk1nda konumak istiyoruz." Teabing'in gr kalar1 yay gibi olmutu. "Koruyucular. Demek gerekten Kse hakk1ndaym1. Bilgi getirdiginizi sylememi miydiniz? Yeni bir eyler mi var Robert?" "Olabilir. Pek emin degiliz. nce senden bilgi edinebilirsek, belki fikrimiz daha iyi oluur." Teabing parmag1n1 sallad1. "Seni kurnaz Amerikal1. Kar1l1kl1 bir oyun demek. Pekl. Hizmetinizdeyim. Size ne anlatabilirim?" Langdon iini ekti. "Bayan Neveu'ya Kutsal Kse'nin gerek tabiat1n1 anlatma nezaketinde bulunursun diye dnmtm." Teabing a1rm1a benziyordu. "Bilmiyor mu?" Langdon ba1n1 sallad1. Teabing'in yzndeki glmseme gittike yay1l1yordu. "Robert, bana bir bakire mi getirdin?" Sophie'ye kaamak bir bak1 atan Langdon yzn buruturdu "Bakire, Kse hayranlar1n1n, gerek Kse hikyesini hi duymayanlar iin kulland1klar1 bir terimdir." Teabing hevesle Sophie'ye dnd. "Ne kadar biliyorsun, hayat1m? Sophie abucak Langdon'1n kendisine a1klam1olduklar1n1n k1sa bir zetini verdi... Sion Tarikat1, Tap1nak Svalyeleri, Sangreal Belgeleri pek oklar1n1n bir kadeh degil... ok daha gl bir ey oldugunu iddia ettigi Kutsal Kse. "Bu kadar m ?" Teabing, Langdon'a ay1playan bir bak1 f1rlatt1. "Robert, senin centilmen oldugunu san1yordum. Onu en zevkli k1sm1ndan mahrum b1rakm1s1n!" "Biliyorum, dndm de belki sen ve ben..." Langdon yak11ks1z mecaz1n yeterince uzad1g1n1 fark etmiti. Teabing ise oktan Sophie'yi p1r1lt1l1 bak1lar1n1n etkisi alt1na alm1t1. "Sen bir Kse bakiresisin hayat1m. Ve inan bana, ilk tecrbeni asla unutmayacaks1n."

55
Divanda Langdon'1n yan1na da oturan Sophie ay1n1 iip kk rekleri yerken, kafeinle yemegin verdigi keyfin tad1n1 1kar1yordu. Bacak destekleri ta mine duvar1na arpan Sir Leigh Teabing, atein nnde aag1 yukar1 yryordu. Vaaz verir gibi bir sesle, "Kutsal Kse," dedi. "insanlar1n ogu bana onun yerini sorar. Korkar1m bu soruyu asla cevaplayamayacag1m." Dnerek, bak1lar1n1 dogruca Sophie'ye evirdi. "Bununla birlikte... as1l yerinde olan soru: Kutsal Kse'nin ne oldugudur." Sophie imdi her iki erkek arkada1nda da akademik bir hava sezinliyordu. Teabing, "Kse'yi tam olarak anlayabilmek iin," diye devam etti. "ilk nce incil'i anlamal1y1z. Yeni Ahit'i ne kadar iyi biliyorsun?" Sophie omuzlar1n1 silkti. "Pek fazla degil. Beni Leonardo da Vinci'ye tapan bir adam bytt." Teabing hem a1rm1, hem de memnun olmu gibiydi. "Ayd1nlanm1 bir ruh. Fevkalade. O halde Leonardo da Vinci'nin Kutsal Kse s1rr1n1 saklayanlardan biri oldugunu biliyorsundur. Ve sanat1nda birtak1m ipular1 verdigini." "Robert bana bu kadar1n1 anlatt1, evet." "Peki Da Vinci'nin Yeni Ahit hakk1ndaki grlerini?" "Hi fikrim yok." Odan1n sonundaki kitapl1g1 gsterirken, Teabing'in gzleri neeyle "Robert, rica etsem yapabilir misin acaba? En alt rafta. La Storia di Leonardo." Odan1n kar1 taraf1na giden Langdon byk bir sanat kitab1 bularak yanlar1na getirdi ve aralar1ndaki masaya b1rakt1. Teabing kitab1n yz Sophie'ye gelecek ekilde evirdi ve ag1r kapag1 aarak, arka kapaktan al1nt1lar1 gsterdi. zellikle bir al1nt1y1 iaret eden Teabing, "Da Vinci'nin polemikler ve speklasyonlar hakk1ndaki defterinden," dedi. "San1r1m bunun konumuzla ilgili oldugunu dneceksin." Sophie kelimeleri okumaya balad1. Pek oklar , aptal kalabal g aldatarak, yan lsamalardan ve sahte mucizelerden gelir elde etmitir. -LEONARDO DA ViNCi Baka bir al1nt1y1 iaret eden Teabing, "ite bir bakas1," dedi. Kara cehalet bizi yanl yola gtrr. Ey! Biare lmller, gzlerinizi a n! -LEONARDO DA ViNCi Sophie ufak bir rperti hissetti. "Da Vinci incil'den mi bahsediyor?" Teabing ba1n1 sallad1. "Leonardo'nun incil hakk1ndaki hisleri, dogrudan Kutsal Kse ile baglant1l1yd1. Asl1nda Da Vinci gerek Kse'yi resmetmiti, sana biraz sonra gsterecegim, ama nce incil'den bahsetmeliyiz." Teabing glmsedi. "Ve incil hakk1nda bilmen gereken her eyi Katedral Meclisi yesi nl Martyn Percy'den dinleyebiliriz." Teabing bogaz1n1 temizleyerek, "incil cennetten faksla inmedi," dedi. "Affedersiniz, anlayamad1m?" "incil, insan rndr hayat1m. Tanr1'n1n gnderdigi bir ey degildir incil mucizevi bir ekilde gklerden inmedi. insanoglu onu alkant1l1 zamanlar1n tarihini tutmak iin var etti, sonra say1s1z tercmelere evrildi, eklemeler ve yenilemeler yap1ld1. Gerek tarih asla tam olarak bu kitapta anlat1ld1g1 gibi degildi."

"Peki." "isa Mesih, insanlara son derece tesir edebilen tarihi bir kiilik. Belki de dnyaya gelmi en gizemli ve telkin yetenegi en gl liderdi. Vahiy alan bir Mesih olarak isa krallar1 devirdi, milyonlar1 peinden srkledi ve yeni felsefeler buldu. Kral Sleyman ve Kral Davut'un soyundan geldigi iin, Yahudi Krall1g1 taht1nda hak iddia edebiliyordu. Bilindigi yaam1 lke ap1ndaki binlerce mridi taraf1ndan kaleme al1nd1." Teabing ay1ndan bir yudum ald1ktan sonra, rtnn stne geri koydu. Yeni ahit iin seksenden fazla incil yaz1ld1, ama bunlardan birka1 kabul edildi. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna bunlardan baz1lar1." Sophie, "Hangi incillerin kabul edilecegini kim belirledi?" Teabing, "Aha!" diyerek evkle parlad1. "H1ristiyanl1k tarihinin cilvesi. Bugn bildigimiz incil, pagan Roma imparatoru byk Constantine taraf1ndan yazd1r1ld1." Sophie, "Ben Constantine'in H1ristiyan oldugunu san1yordum," dedi. Teabing, "Hemen hemen," diye alay etti. "Kar1 koyamayacag1 lm deginde vaftiz edilene kadar bir pagan olarak yaad1. Constantine zaman1nda Roma'n1n resmi dini gnee tap1nmakt1 -Sol Invictus mezhebi ya da Yenilmez Gne- ve Constantine barahipti. Roma'da yeni bir dinin yay1lmas1 onun iin talihsizlik olmutu. isa, Mesih'in arm1ha gerilmesinden yz y1l sonra isa mritleri katlanarak art1yordu. H1ristiyanlarla paganlar savamaya balam1lard1 ve anlamazl1k o boyutlara gelmiti ki, Roma'y1 ikiye blmekle tehdit ediyordu. Constantino bir eyler yap1lmas1 gerektigine karar verdi. 325 y1l1nda Roma'y1 tek bir din alt1nda birletirmeye karar verdi. H1ristiyanl1k." Sophie a1rm1t1. "Pagan bir imparator resmi din olarak neden H1ristiyanl1g1 sesin?" Teabing k1k1rdad1. "Constantine ok iyi bir iadam1yd1. H1ristiyanl1g1n ykselie getigini grebiliyordu, bu yzden kazanacak ata oynad1. Tarihiler hl Constantine'in gnee tapan paganlar1 H1ristiyanl1ga nas1l dndrdgne hayret ederler. Pagan sembollerini, tarihlerini ve ayinlerini byyen H1ristiyan gelenegine yerletirerek, her iki taraf1n da kabul edebilecegi karma bir din yaratm1t1." Langdon, "Byc degiikligi," dedi. "H1ristiyan sembollerinde pagan dinine ait izler inkr edilemez. M1s1rl1lar1n gne emberleri Katolik azizler'in haleleri oldu. isis'in mucizevi bir ekilde gebe kald1g1 oglu Horusu emzirdigini resmeden harfler, Bakire Meryem'in Bebek isa'y1 emzirdigi modern sahnelere dnt. Ve Katolik ayinindeki tm grsel unsurlar - piskoposluk tac1, sunak, ilahi okumak ve komnyon, 'Tanr1'y1 yeme treni- dogrudan eski pagan dinlerinden al1nd1." Teabing iniltili bir ses 1kard1. "Bir simgebilimcinin H1ristiyan ikonlar1 zerine konumaya balamas1na izin vermeyeceksin. H1ristiyanl1kta hibir ey orijinal degildir. H1ristiyanl1k ncesi tanr1 Mithra -Tanr1'n1n Oglu ve Dnya I1g1 diye bilinir- 25 Aral1k'ta dogmutu, sonra bir ta mezara gmld ve gn sonra yeniden dirildi. Bu arada 25 Aral1k a zamanda Osiris'in, Adonis'in ve Dionisos'un dogum gndr. Krina dogdugunda beraberinde alt1n, tts ve laden reinesiyle gelmiti. H1ristiyanl1g1n kutsal gn bile paganlardan al1nt1d1r." "Ne demek istiyorsunuz?" Langdon, "Asl1nda," dedi. "H1ristiyanl1kta Yahudilerin Sabat1 olan cumartesi gn kutsald1r ama Constantine, onu, paganlar1n gne kutlamas1 gnyle ak1mas1 iin degitirmiti." S1r1tarak duraksad1. "Gnmzdeki kilise cemaatinin ogu, pagan gnetanr1s1n1n vldg gn oldugunu bilmeden pazar Sunday-* ayinlerine giderler." Sophie'nin ba1 dnyordu. "Tm bunlar1n Kse'yle ilgisi var m1?" Teabing, "Olduka," dedi. "Henz bitmedi. Dinlerin harmanland1g1 bu dnemde, Constantine'in yeni H1ristiyan gelenegini saglamlat1rmas1 gerekiyordu, bu yzden Nikaia Konseyi diye bilinen nl bir ekmenik toplant1s1 dzenledi."
*

Gnegn.

Sophie bunu sadece iznik Aments'nn* dogdugu yer olarak biliyordu. Teabing, "Bu toplant1da," dedi. "H1ristiyanl1k pek ok a1dan ele al1n1p, oylama yap1ld1... Paskalya tarihi, piskoposlar1n rolleri, kutsal tren ynetimi ve elbette isa'n n Tanr sall g ." "Tam anlayamad1m. Tanr1sall1g1 m1?" Teabing, "Hayat1m," dedi. 'Tarihin o an1na kadar Mesih, mritleri taraf1ndan lml bir peygamber olarak kabul ediliyordu... byk ve gl bir adam ama sonuta bir insand . Bir lml." 'Tanr1'n1n Oglu degil yani?" Teabing, "Dogru," dedi. "Mesih'in Tanr1'n1n Oglu oldugu Nikaia Konseyi'nde teklif edilmi ve oylanm1t1." Durun biraz. isa'n1n Tanr1sall1g1n1n oylama sonucu ortaya 1kt1g1n1 sylyorsunuz?" Teabing, "Oybirligiyle de denilebilir," diye ilave etti. "Yine de, isa'ya Tanr1sall1k tan1mak Roma imparatorlugu'yla yeni Vatikan ssn birlemekte nemli bir rol oynam1t1. Constantine, Mesih'i resmen Tanr1'n1n Oglu kabul etmekle isa'ya insan dnyas1n1n tesinde var olan bir ilaha, gcne kar1 konulmaz bir varl1ga dntrmt. Bylece paganlar1n H1ristiyanl1ga daha fazla kar1 gelmelerini engellemekle beraber, art1k isa inanlar1n1n kendilerini sadece kutsal bir kanal vas1tas1yla bag1lanmalar1 saglanm1 oldu... Katolik Roma Kilisesi." Sophie kendisine bak1nca, Langdon ba1n1 hafife sallayarak duyduklar1n1 onaylad1. Teabing, "Her ey gle ilgiliydi," diye devam etti. "isa'n1n Mesih olmas1 kilise ile devletin ilemesi iin elzemdi. Pek ok alim, kilisenin isa'y1 mritlerinden ald g n , insanl1ga getirdigi mesaj1 ka1rd1g1n1, anla1lmaz bir Tanr1sall1k perdesine sard1g1n1 ve kendi gcn yaymak iin onu kulland1g1n1 iddia eder. Bu konuda pek ok kitap yazd1m." "San1r1m dindar H1ristiyanlar bu yzden size her gn nefret mektuplar1 yolluyordur." Teabing, "Bunu neden yaps1nlar?" diye kar1 geldi. "Egitimli H1ristiyanlar1n byk ogunlugu inand1klar1 dinin tarihini biliyorlar. isa gerekten byk ve gl bir adamd1. Constantine'in el alt1ndan yrttg politik manevralar isa'n1n hayat1n1n ihtiam1na glge drmez. Kimse isan1n sahtekr oldugunu sylemiyor ya da dnyay1 etkisi alt1na al1p insanlara daha iyi hayatlar sundugunu inkr etmiyor. Tek syledigimiz, Constantine'in isa'n1n nfuzundan ve neminden faydaland1g1. Ve byle yaparak, H1ristiyanl1g1 bugn bildigimiz ekline soktu." Sophie bak1lar1n1 nnde duran sanat kitab1na evirdi. A1p, Da Vincinin Kutsal Kse resmini grmek iin sab1rs1zlan1yordu. Teabing daha h1zl1 konuarak, "Dgm burada," dedi. "Constantine Mesih'in statsn, lmnden yakla1k drt yzy1l sonra ykselttigi iin, 'haz1rda onun hayat1n1 lml bir adam olarak anlatan binlerce belge duruyordu. Constantine tarih kitaplar1n1 yeniden yazmak iin cesur bir hamle yapmas1 gerektigini biliyordu, ite H1ristiyanl1k tarihinin en byk an1 o zaman olu tu." Teabing gzlerini Sophie'ye dikerek durdu. "Constainline, isa'n1n insani zelliklerini anlatan kutsal kitaplar1 lanetleyen ve onu tanr1 gibi gsteren incilleri ycelten, yeni bir incil yaz1lmas1n1 emretti. Eski inciller yasaklanm1t1, toplat1l1p yak1ld1lar." Langdon, "ilgin bir ey ekleyeyim," dedi. "Yasaklanm1 incilleri Constantine'in yazd1rd1g1na tercih edenler kfir ilan ediliyordu. Kfir heretickelimesi tarihin bu dneminden gelir. Latincedeki haereticus kelimesi 'seim' anlam1na geliyordu. isa'n1n as1l tarihini 'seenler', dnyan ilk kfirleriydi." Teabing, "Constantine'in ortadan kald1rmaya al1t1g1 incililerden baz1lar1n1n," dedi. "Gnmze kadar gelmesi tarihiler iin byk bir anst1r. Lut Gl Yazmalar1, 1950'lerde Yahuda l'nde Kurman Vadisi yak1nlar1ndaki bir magarada sakl1 bulundu. Ve tabii bir de 1945'te Nag Hammadi'de bulunan K1pti Yazmalar1. Bu yazmalar gerek Kse hikyesini
*

iznik'te 325 y1l1nda kurulan kilise meclisinin kararlat1rd1g1 H1ristiyanl1k umdeleri.

anlatmakla kalm1yor, isa'n1n peygamberligini insans1 terimler iinde a1kl1yordu Elbette yanl1 bilgilendirme gelenegini srdren Vatikan, bu yazmalar1n duyulmas1n1 engellemek iin elinden geleni yapt1. Neden yapmayacaklard1 ki? Yazmalar, tarihi uyumazl1klarla uydurmasyonlar1 gn 11g1na 1kartarak, yeni incil'in siyasi 1karlar gden adamlar taraf1ndan derlenip dzenlendigini a1ka ortaya koyuyordu -isa Mesih'i Tanr1sallat1rarak, onun nfuzunu kendi iktidarlar1n1 saglamlat1rmak iin kullanm1lard1." Langdon, "Bununla birlikte," diye kar1 geldi. "Modern kilisenin bu belgeleri saklamaya al1ma abas1n1n, yerlemi samimi bir isa inanc1ndan kaynakland1g1n1 unutmamak gerekir. Vatikan bu tezat yazmalar1n sahte ahitten baka bir ey olmad1g1na gerekten inanan, dindar adamlarla doludur." Teabing, Sophie'nin kar1s1ndaki sandalyeye otururken k1k1rdad1. "Grdgn gibi profesrmzn kalbi Roma'ya kar1 benden daha yumuak. Yine de, gnmz papazlar1n1n bu belgelerin sahte oldugu inand1klar1 konusunda hakl1. Bu anla1l1r bir ey. As1rlarca Constant incilinin gerek olduguna inand1lar. Hi kimse bir fikre, fikrin esaslar1n1 a1layandan daha fazla inanmaz." Langdon, "Demek istiyor ki," dedi. "Atalar1m1z1n tanr1lar1na tapar1z. Teabing, "Demek istiyorum ki," diye itiraz etti. "Atalar1m1z1n bize isa hakk1nda grettigi hemen her ey yanl . Kutsal Kse hikyelerinde oldugu gibi." Sophie bir kez daha nndeki Da Vinci al1nt1s1na bakt1. Kara cehalet bizi yanl yola gtrr. Ey! Biare lmller, gznz a n! Kitab1 eline alan Teabing, ortas1n1 at1. "Ve son olarak, sana Da Vincinin Kutsal Kse resmini gstermeden nce, una bir bakman1 istiyorum." Her iki sayfay1 kaplayan renkli bir resim am1t1. "San1r1m bu freski tan1m1s1nd1r." Saka yap1yor yle degil mi? Sophie, tm zamanlar n en nl freskine -Son Akam Yemegi- Milano yak1nlar1ndaki Santa Maria dele Grazie duvar1ndaki efsanevi Da Vinci resmine bak1yordu. Y1pranm1 freskte, ilerinden birinin kendisine ihanet edecegini a1klad1g1 s1rada Mesih ile havarileri betimlenmiti. "Bu freski biliyorum, evet." "O halde belki u kk oyunu benimle oynars1n. Gzlerini kapatabilir misin?" Sophie tereddt ederek gzlerini kapad1. Teabing, "Mesih nerede oturuyor?" diye sordu. "Ortada." "Gzel. Peki o ve havarileri hangi yiyecegi k1r1p yiyorlar?" "Ekmek." Elbette. "Muhteem. Peki hangi iecek?" "Sarap. Sarap imilerdi." "Harika. Ve son soru. Masada ka arap bardag1 var?" Aldatmacal1 bir soru oldugunu fark eden Sophie duraksad1. Ve yemekten sonra, Mesih arap kadehini alarak havariyle paylat . "Bir bardak," dedi. "Kadeh." isa'n n Kadehi. Kutsal Kse. "Mesih tek bir arap kadehini digerlerine geirmiti, komnyon trenlerinde gnmz H1ristiyanlar1n1n yapt1g1 gibi." Teabing iini ekti. "Gzlerini a." Sophie gzlerini at1. Teabing kendinden memnun bir ifadeyle tebessm ediyordu. Sophie ba1n1 egip resme bakt1g1nda, isa dahil, masadaki herkesin bir arap bardag1 oldugunu grnce a1rm1t1. On bardak. Ayr1ca bardaklar kk, saps1z ve camdan yap1lm1lard1. Resimde kadeh yoktu. Kutsal Kse yoktu. Teabing'in gzleri parlad1. "Hem incil'de, hem de Kse efsanesinde Kutsal Kse'nin ortaya 1k1 an1 olarak anlat1ld1g1 dnldgnde biraz garip, sence de yle degil mi? Herhalde Da Vinci isa'n1n Kadehini izmeyi unutmu." "Sanat alimleri bunun fark1na mutlaka varm1lard1r."

"Da Vinci'nin bu resimde, ogu alimin grmedigi veya grmezden gelmeyi yegledigi anomalilerini duysan aars1n. Bu fresk asl1nda Kutsal Kse gizeminin anahtar1d1r Da Vinci Son Akam Yemegi'nde her eyi gzler nne sermitir." Sophie eseri hevesle inceledi. "Bu fresk bize Kse'nin gerekte ne oldugunu anlat1yor mu?" Teabing, "Ne oldugunu degil," diye f1s1ldad1. "Kim oldugunu. Kutsal Kse bir nesne degildir. O asl1nda bir... kiidir."

56
Sophie uzunca bir sre Teabing'e bakt1ktan sonra Langdon'a dnd. "Kutsal Kse bir insan m1?" Langdon ba1n1 sallad1. "Asl1nda bir kad1n." Langdon, Sophie'nin yzndeki bo ifadeden onun iyice koptugunu anlad1. ilk duydugunda kendisi de benzer bir tepki vermiti. Kse'nin ard1ndaki sembolik anlam1 kavrad1ktan sonra kad1n baglant1s1 daha a1k grlyordu. Teabing de ayn1 ekilde dnyordu. "Robert, belki de art1k simgebilimcinin a1klama yapma zaman1 gelmitir, ne dersin?" Yak1ndaki bir masadan ald1g1 kg1d1 Langdon1n nne koydu. Langdon cebinden bir kalem 1kard1. "Sophie, agda dii ve erkek sembollerini biliyor musun?" Bilindik erkek sembol o ve dii semboln izdi. Sophie, "Elbette," dedi. Alak bir sesle, "Bunlar," dedi. "Orijinal erkek ve dii sembolleri degiller. Pek oklar1 erkek sembolnn kalkan ve m1zraktan, dii sembolnn ise gzelligi yans1tan bir aynadan geldigi yan1lg1s1na der. Dogrusu semboller, tanr1 gezegen Mars ve tanr1a gezegen Vens iin kullan1lan eski astronomi sembollerinden gelir. ilk semboller ok daha basitti." Langdon kg1da bir baka ikona izdi.

Ona, "Bu sembol, erkek iin izilen orijinal ikonad1r," dedi. "Gelimemibir penis." Sophie, "Tam isabet," dedi. Teabing, "Sanki," diye ekledi. Langdon devam etti. "Bu ikona b1ak agz1 olarak bilinir ve sald1rganl1kla erkekligi temsil eder. Dogrusunu istersen bu penis sembol gnmzdeki askeri niformalarda rtbe nian1 olarak hl kullan1l1yor." "Gerekten." Teabing s1r1t1yordu. "Ne kadar ok penisin varsa rtben o kadar yksektir. Erkekler erkektir." Langdon yzn buruturdu. "Devam edecek olursak, dii sembol tahmin edecegin gibi tam tersidir." Kg1da baka bir sembol izdi. "Buna kadeh denilir."

Ba1n1 kald1r1p bakan Sophie ak1n grnyordu. Langdon onun baglant1y1 anlad1g1n1 grebiliyordu. "Kadeh," dedi. "Bir kseye ya da tasa benzer ya da daha nemlisi kad1n rahmini and1r1r. Bu sembol diilik, kad1nl1k ve dogurganl1kla ilgilidir." Langdon imdi dogruca ona bak1yordu. "Sophie, efsane bize Kutsal Kse'nin bir kadeh oldugunu sylyor... bir tas. Ama Kse'nin kadeh olarak tasvir edilmesi, Kutsal Kse'nin as1l yap1s1n1 korumak iin uydurulmu bir alegoriydi. Yani, efsanede kadeh, ok daha nemli bir eyin mecaz olarak kullan1l1yor." Sophie, "Bir kad1n," dedi. "Kesinlikle." Langdon glmsyordu. "Kse asl1nda eski bir kad1nl1k semboldr. Kutsal Kse kutsal diiyi ve elbette imdi kilise taraf1ndan tamamen yok edilmi olan tanr1ay1 temsil eder. Kad1n1n gc ve onun hayat verebilme yetisi bir zamanlar kutsald1 ama erkek egemen kilisenin ykseliine tehdit oluturuyordu. Bu yzden kutsal di i eytanlat1r1ld1 ve ona gnahkr dendi. Havva'n1n elmay1 yiyerek insan 1rk1n1 ke ugratt1g1 'ilk gnah' kavram1n1 yaratan Tanr1 degil, insand . Bir zamanlar hayat veren kutsal kad1n art1k dman olmutu."

Teabing, "Sunu eklemeliyim ki," dedi. "Kad1n1n hayat vermesi kavram1 ilk dinin temelini atm1t1r. ocuk dogumu mistik ve gl bir eydi. Ne yaz1k ki H1ristiyan felsefesi biyolojik geregi grmezden gelerek kad1n1n yarat1c1 gcn zimmetine geirmi ve Yarat1c1'y1 erkek ilan etmitir. Balang1'ta bize Havva'n1n Adem'in kaburgas1ndan yarat1ld1g1 anlat1l1r. Kad1nlar erkeklerin bir yan rn olmutu. Ve ayr1ca gnahkr. Balang1, tanr1a iin sonun balang1c1 olmutu." Langdon, "Kse," dedi. "Kay1p tanr1an1n semboldr. H1ristiyanl1k tava 1kt1g1nda, eski pagan dinleri hemen yok olmad1. Kay1p Kse'yi Yan valye efsaneleri, asl1nda kay1p kutsal diinin arand1g1n1 anlatan sak hikyelerdi. 'Kadehi arad1g1n1' iddia eden valyeler, kad1nlara boyun egdiren, tanr1alar1 d1layan, inanmayanlar1 yakan ve paganlar1n kutsal diiye sayg1 gstermesini yasaklayan bir kiliseden korunmak iin ifreli bir biimde konuuyorlard1." Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Affedersiniz, Kutsal Kse'nin bir kii oldugunu sylediginizde ben onu gerek bir insan sanm1t1m." Langdon, "yle," dedi. Heyecanla ayaga kalkmaya al1an Teabing, "Ama herhangi bir kad1n degil," diye agz1ndan ka1rd1. "Ta1d1g1 s1r ylesine gl ki, a1kland1g1nda H1ristiyanl1g1 temelinden sarsmakla tehdit ediyor." Sophie duygular1na kap1lm1 gibiydi. "Peki bu kad1n tarihte tan1nm1 biri mi?" "Olduka." Teabing koltuk degneklerini alarak, koridora yneldi. "Ve eger al1may1 baka bir yerde srdrebilirsek dostlar1m, size onun Da Vinci'nin izdigi resmini gstermekten eref duyar1m. iki oda tedeki mutfakta uak Rmy Legaludec sessizce bir televizyonun nnde duruyordu. Haber kanal1 bir adamla bir kad1n1n fotograflar1n1 gsteriyordu... Remy'nin az nce ay ikram ettigi iki ki iyi.

57
Zrih Emanet Bankas1'n1n d11ndaki barikatta duran Tegmen Collet Fache'nin bir arama emriyle gelmesinin neden bu kadar uzun srdgn merak ediyordu. Bankac1lar1n bir ey saklad1g1 belli oluyordu. Langdon ile Neveu'nun daha nce geldigini ve dogru hesap numaras1n1 bilmedikleri iin geri evrildiklerini iddia etmilerdi. Peki o zaman neden ieri girip bakmam za izin vermiyorlar? Sonunda Collet'nin cep telefonu ald1. Arama Louvre'daki komuta merkezinden yap1l1yordu. Collet, "Hl arama emri 1karamad1n1z m1?" diye sordu. Ajan, ona, "Bankay1 unut," dedi. "Yeni bir ipucu ald1k. Langdon ile Neveu'nun sakland1g1 yeri tam olarak tespit ettik." Collet kendini arabas1n1n kaportas1na serte b1rakarak oturdu. "Saka yap1yorsun." "Banliyde bir adres ald1m. Versailles yak1nlar1nda." "Yzba1 Fache biliyor mu?" "Henz bilmiyor. nemli bir telefon grmesi yap1yor." "Yola 1k1yorum. Msait oldugunda beni aramas1n1 sagla." Collet adresi alarak arabas1na atlad1. Bankadan uzakla1rken, Langdon1n bulundugu yeri DCPJ'ye kimin ihbar ettigini sormay1 unuttugunu fark etti. nemli de degildi. Collet pheciliginin ve eski k1rd1g1 potlar1n bedelini deme ans1na sahip oluyordu. Meslek hayat1n1n en nemli tutuklamas1n1 gerekletirmek zereydi. Collet kendisine e lik eden diger be arabaya telsizle bildiri yapt1. "Siren almay1n. Langdon geldigimizi anlamamal1." Siyah bir Audi, k1rk kilometre ilerideki bir tara yolunda kenara ekmi ve bir tarlan1n kenar1nda glgeler aras1na park etmiti. Silas d1ar1 1karak, nnde duran muazzam yap1y1 evreleyen demir parmakl1klara gz gezdirdi. Uzaktaki atoya giden, ay 11g1n1n vurdugu egime bakt1. Aag1 kat1n tm 11klar1 yan1yordu. Bu saat iin pek de al ld k degil, diye dnen Silas glmsedi. gretmen'in ona verdigi bilginin dogrulugu ortadayd1. Bu evden kilit ta n almadan kmayacag m, diye ant iti. Piskoposu ve gretmen'i yzst b rakmayacag m. Heckler Koch'undaki on mermilik arjrn kontrol ettikten sonra, parmakl1klar1n aras1ndan iterek imenlik araziye drd. Ard1ndan, parmakl1klar1 st k1sm1ndan kavrayarak kendini yukar1 ekti ve diger tarafa atlad1. Kee kemerinin verdigi ac1y1 dikkate almayan Silas silah1n1 kavrayarak imenli yokutan yukar1 uzun yryne balad1.

58
Teabing'in "al1ma odas1", Sophie'nin hayat1nda grdg hibir al1ma odas1na benzemiyordu. Svalyenin, en lks ofis odalar1ndakilerden en az alt1, yedi kat daha geni, al ma masas , fizik laboratuvar1, ariv ktphanesi ve kapal1 bit pazar1n1n garip bir kar11m1n1 and1r1yordu. Yukar1dan sarkan avizeyle ayd1nlat1lm1t1. Usuz bucaks1z yer karosunun stnde, kitaplar1n, sanat eserlerinin, el sanatlar1n1n ve elektronik cihazlar1n bilgisayarlar, projektrler, mikroskoplar, fotokopi makineleri ve taray1c1lar alt1nda kaybolan al1ma masalar1 vard1. Ayaklar1n1 sryerek odaya girerken utanga grnen Teabing, "Buras1 balo salonuydu," dedi. "Dans etmekle ilgili ufak bir sorunum var." Sophie tm gecenin, hibir eyin bekledigi gibi 1kmad1g1 bir alacakaranl1k kuag1na dntgn hissediyordu. "Hepsi al1malar1n1z iin mi?" Teabing, "Geregi grenmek hayat1m1n ak1 oldu," dedi. "Ve en sevdigim metresim Sangreal." Kutsal Kse bir kad n, diye dnen Sophie'nin akl1, hibir anlam ifade etmeyen birbiriyle baglant1l1 fikirlerin karmaas1 iindeydi. "Kutsal Kse oldugunu iddia ettiginiz bu kad1n1n sizde bir resmi oldugunu sylemitiniz." "Evet ama bu kad1n1n Kse oldugunu ben iddia etmiyorum. Bunu isa kendisi iddia etti." Gzleriyle duvarlar1 tarayan Sophie, "Bu tablo hangisi?" diye sordu "Hmmm..." Teabing unutmu gibi yapt1. "Kutsal Kse. Sangreal. Kadeh." Birden dnp arkas1ndaki duvar1 gsterdi. Oraya Son Akam Yemegi'nin iki buuk metre uzunlugunda bir bask1s1 as1lm1t1, yani Sophie'nin az nce bakt1g1 resmin ayn1. "ite orada!" Sophie bir eyleri ka1rd1g1na emindi. "Bana az nce gsterdiginiz resmin ayn1." Teabing gz k1rpt1. "Biliyorum, ama bytlm hali ok daha heyecan verici. Sen de yle dnmyor musun?" Sophie yard1m istercesine Langdon'a dnd. "Ben koptum." Langdon glmsedi. "Kse'nin gerekten Son Akam Yemegi'nde grldg ortaya 1kt1. Leonardo onu gze arpacak bir ekilde tabloya dahil etmiti." Sophie, "Dur biraz," dedi. "Bana Kutsal Kse'nin bir kad n oldugunu sylediniz. Son Akam Yemegi, on erkegin gsterildigi bir resim." "yle mi?" Teabing kalar1n1 yukar1 kald1rd1. "Yak1ndan bak." Sophie tereddt ederek resmin yanma gidip on figr inceledi ortada isa Mesih, solunda alt1 havari ve sag1nda alt1 havari. "Hepsi de erkek," diye teyit etti. "Ya?" dedi Teabing. "Peki Hz. isa'n1n sag yan1nda, onur koltugunda oturana ne demeli?" Sophie, Mesih'in hemen sag1ndaki figr dikkatle inceledi. Bu kiinin yzne ve vcuduna bakarken, iinde byk bir ak1nl1k uyand1. Omuzlar1na dklen k1z1l salar1, narince k1vr1lm1 elleri ve ggsleri olduguna dair bir ipucu vard1. Bu hi phesiz... bir kad1nd1. Sophie, "Bu bir kad1n!" diye 1gl1k att1. Teabing glyordu. "Srpriz, srpriz. inan bana bu bir hata degil. Leonardo cinsler aras1ndaki farklar1 boyamakta bir ustayd1." Sophie gzlerini isa'n1n yan1ndaki kad1ndan ay1ram1yordu. Son Akam Yemegi'nde on erkek olmas gerekiyor. Bu kad n kim? Sophie bu klasik resmi defalarca grdg halde bu bariz uyumazl1g1 hi fark etmemiti. Teabing, "Herkesin gznden kaar," dedi. "Bu sahne hakk1ndaki inanc1m1z o kadar sabittir ki, zihnimiz uyumazl1g1 grmemizi engeller." Langdon, "Buna skitoma denilir," dedi. "Beyin gl semboller kar1ca bunu bazen yapar."

Teabing, "Bu kad1n1 fark etmemi olman1n bir sebebi de," dedi. "Sanat kitaplar1ndaki fotograflar1n ogunun 1954 y1l1ndan nce ekilmi olmas1d1r, o zamanlar ayr1nt1lar hl kir katmanlar1n1n alt1nda sakl1yd1 ve on sekizinci yzy1lda resmin zerinde beceriksiz eller taraf1ndan restorasyon al1malar1 yap1lm1t1. Ama art1k fresk, Da Vinci'nin as1l boyad1g1 kata kadar temizlendi." Fotograf1 gsterdi, "ite." Sophie resme daha da yaklat1. Mesih'in yan1ndaki dindar ifadeli ag1rbal1 bir yze sahip, k1z1l sal1 gen bir kad1nd1 ve ellerini nazike kavuturmutu. Kiliseyi tek ba na paralayacak olan kad n bu mu? Sophie, "Kim bu kad1n?" diye sordu. Teabing, "Bu kad1n hayat1m," diye yan1t verdi. "Magdalal1 Meryem." Sophie, ona dnd. "Fahie mi?" Teabing bu kelime kendisini ahsen yaralam1 gibi k1sa bir nefes ald1 "Magdalene yle biri degildi. Bu talihsiz yanl1 kavram, eski kilisenin balatt1g1 karalama kampanyas1ndan miras kald1. Tehlikeli s1rr1n1 -yani Kutsal Kse roln- rtbas etmek iin kilisenin Magdalal1 Meryem'i karalamas1 gerekiyordu." "Roln m?" Teabing, "Dedigim gibi," diye a1klama yapt1. "Eski kilisenin tm dnyay1 lml isa'n1n Tanr sal olduguna inand1rmas1 gerekiyordu. Bu yzden Mesih'in dnyevi zelliklerini anlatan tm surelerin incil'den 1kar1lmas1 laz1md1. Fakat zellikle bir dnyevi teman1n surelerde srekli yenilenmesi, eski editrlerin can1n1 s1km1t1. Magdalal1 Meryem." Durdu. "Daha da nemlisi, isa Mesih'le olan evliligi." "Affedersiniz anlayamad1m?" Sophie'nin gzleri nce Langdon'a sonra Teabing'e evrildi. Teabing, 'Tamamen tarihi kay1tlara dayan1yor," dedi. "Ve Da Vinci bu geregin kesinlikle fark1ndayd1. Son Akam Yemegi, zellikle izleyicisinin yzne isa ile Magdalal1n1n bir ift oldugunu hayk1r1r." Sophie freske yeniden bakt1. "Mesih ile Magdalal1n1n giysilerinin, birbirlerinin aynadaki yans1mas1 gibi olduguna dikkatini ekerim." Teabing freskin ortas1ndaki iki figr gsterdi. Sophie bylenmiti. Elbette giysilerindeki renkler yer degitirmiti. Mesih k1rm1z1 bir elbise ile mavi harmani giyerken, Magdalal1 Meryem elbisesi mavi harmanisi de k1rm1z1yd1. Yin ve yang. Teabing, "Daha da tuhaf olan k1sm1na gelecek olursak," dedi. "Mesih ile einin kala k1sm1ndan birlemi oldugunu ve geriye dogru kar1l1kl1 yaslanarak, aralar1nda ters bir boluk oluturduklar1n1 grrz." Teabing henz konturlar1n zerinden gemeden, Sophie bolugu grmt... resmin odak noktas1ndaki sekilin su gtrr yan1 yoktu. Langdon'1n az nce Kse, kadeh ve kad1n rahmi iin izdigi sembolle ayn1yd1. Teabing, "Son olarak," dedi. "Eger Mesih ile Magdalal1ya insan gibi degil de, kompozisyon unsurlar1 olarak bakarsan, baka bir biimin ortaya 1kt1g1n1 greceksin." Durdu. "Alfabedeki bir harf." Sophie ilk bak1ta grmt. Harfi okumak, onu oldugundan hafife almak gibi olacakt1. Birden Sophie'nin resimde grebildigi tek ey bu harf olmutu. Resmin tam ortas1nda, koskocaman kusursuz bir M harfi belirginleiyordu. Teabing, 'Tesadf olamayacak kadar mkemmel, yle degil mi?" diye sordu. Sophie hayrete dmt. "Neden orada?" Teabing omuzlar1n1 silkti. "Komplo teorisyenleri bu harfin Matrimonio ya da Magdalal Meryem'i temsil ettigini sylyorlar. Dogrusunu istersen, bundan hi kimse emin degil. Emin olunan tek ey orada sakl1 duran M harfi. Kse'yle ilgili say1s1z eserde sakl1 bir M harfi vard1r... filigran olarak, resmin alt1nda sakl1 olarak ya da kompozisyonda yan1lsamalar

yaratarak. Ama elbette en belirgin M harfi, Sion Tarikat1'n1n eski Byk stat1 Jean Cocteau'nn yapt1g1, Londra'daki sunag1 ssleyen Paris'li Meryem'inde grlr." Sophie ald1g1 bilgiyi dnp tartt1. "Mesih'in Magdalal1 ile olan evliliginin kan1t1 oldugu iddia edilemese de, gizli M harflerinin merak uyand1 oldugunu itiraf etmeliyim." st kitaplarla dolu, yak1ndaki bir masaya dogru ilerleyeni Teabing, Hay1r, hay1r" dedi. "Daha nce de syledigim gibi, Mesih ile Magdalal1 Meryem'in evlilikleri tarihi tutanaklar1n bir paras1." Kitap koleksiyonunu kar1t1rmaya balam1t1. "Ayr1ca isa'n1n evli bir adam olmas1, incildeki bekr isa grnden ok daha mant1kl1." Sophie, "Neden?" diye sordu. Teabing kitaplar1n1 kar1t1r1rken konumay1 k1sa sreligine de Langdon, "nk Mesih bir Yahudiydi," dedi. "Ve o zamanlardaki kltr, Yahudi bir erkegin bekr kalmas1n1 yasakl1yordu. Yahudi geleneklerine gre evlenmemek ay1pt1, Yahudi bir baban1n oglu iin uygun bir e bulmas1 zorunluydu. Eger isa evli olmasayd1, incil ayetleri bundan mutlaka bahseder ve normal olmayan bekrl1g1n1n bir a1klamas1n1 yapard1." Teabing buldugu koca bir kitab1 kendine dogru evirdi. Deri kapl1 bask1, dev bir atlas byklgndeydi. Kapakta yle yaz1yordu: Gnostig ilahileri. Teabing kapag1 kald1rarak at1g1nda Langdon ile Sophie yan1na gittiler. Sophie eski yaz1lardan al1nm1a benzeyen bytlm pasaj fotograflar1n1 grebiliyordu, el yaz1s1yla yaz1lm1 y1rt1k p1rt1k papirsler. Eski dili tan1mam1t1 ama yan sayfada tercmeleri yaz1yordu. Teabing, "Bunlar daha nce bahsettigim Nag Hammadi ve Lut Gl yazmalar1," dedi. "En eski H1ristiyan kay1tlar1. Ne yaz1k ki incil'deki ayetlerle uyumuyorlar." Kitab1n orta k1sm1n1 aarak, parmag1yla bir pasaj1 iaret etti. "Filippos Suresi balamak iin iyi bir yer." Sophie pasaj1 okudu: Ve Kurtar c 'n n yolda Magdalal Meryem'dir. isa, onu tm mritlerden daha fazla sever ve genellikle onu dudaklar ndan perdi Diger mritler bu duruma ierler ve k nad klar n ifade ederlerdi. Ona, "Neden onu hepimizden daha fazla seviyorsun?" derlerdi. Okuduklar1 Sophie'yi a1rtm1t1 ama kesin bir yarg1 uyand1rm1yorlard1. "Evlilik hakk1nda hibir ey sylemiyor." "Au contraire." ilk sat1r1 gsteren Teabing glmsedi. "Herhangi bir Arami uzman1 sana o gnlerde yolda kelimesinin, e anlam1nda kullan1ld1g1n1 syleyecektir." Langdon ba1n1 sallayarak onaylad1. Sophie ilk sat1n tekrar okudu. Ve Kurtar c 'n n yolda Meryem'dir. Teabing kitab1 kar1t1rarak diger pasajlar1 gsterdi. Magdalal1 Mesih'in romantik bir ilikisi oldugunu gren Sophie olduka a1rm1t1. Pasajlar1 okurken, kklgnde bykbabas1n1n kap1s1n1 h1nla alan k1zg1n papaz1 hat1rlam1t1. Kap1y1 aan kk Sophie'ye ters bir bak1f1rlatan papaz, "Buras1 Jacques Saunire'in evi mi?" diye sormutu. "Bu yaz1s1 hakk1nda onunla konumak istiyorum." Papaz bir gazeteyi tutuyordu. Sophie, bykbabas1n1 ag1rm1 ve iki adam al1ma odas1na girerek, kap1y1 kapatm1lard1. Bykbabam gazeteye bir ey mi yazd ? Sophie hemen mutfaga koup, sabah gazetesinin sayfalar1n1 kar1t1rmaya balam1t1. ikinci sayfadaki makalede bykbabas1n1n ismini grmt. Okudu. Sophie yaz1lan her eyi anlayamam1t1 ama sanki, papazlar1n bask1s1 alt1ndaki Frans1z Hkmeti'nin, Mesih'in Magdalal1 Meryem isimli bir kad1nla sevitigini konu edinen isa'n n Son Gnah adl1 bir Amerikan sinema filmini yasaklad1g1 anlat1l1yordu. Bykbabas1 makalesinde kilisenin kstahl1k yapt1g1n1 ve yasaklamakla hata ettigini sylemiti. Papaz n tepesinin att g na a rmak gerekir, diye dnd Sophie.

"Bu pornografi! Dine sayg1s1zl1k!" diye bag1ran papaz al1ma odas1ndan f1rlayarak, n kap1ya ynelmiti. "Bunu nas1l onaylars1n? Bu Amerikal1 Martin Scorsese Tanr1'ya kfrediyor, kilise onun Fransa'da hibir ekilde isim yapmas1na izin vermeyecek!" Papaz d1ar1 1karken kap1y1 arkas1ndan arparak kapatm1t1. Bykbabas1 mutfaga girdiginde, Sophie'nin elinde gazeteyle kalar1n1 att1g1n1 grmt. "H1zl1 davranm1s1n." Sophie, "Sence isa Mesih'in k1z arkada1 m1 vard1?" "Hay1r hayat1m, ben kilisenin bize hangi fikirleri benimseyip benimsemeyecegimizi dayatmamal1 dedim." "Mesih'in k1z arkada1 var m1yd1?" Bykbabas1 bir sre sessiz kalm1t1. "Olsayd1 ok mu kt olurdu?" Sophie dndkten sonra omuzlar1n1 silkiniti. "Bence sak1ncas1 yok." Sir Leigh Teabing hl konuuyordu. "Seni Mesih ile Magdalal1 Meryem'in birlikteligine dair say1s1z referansla s1kmayacag1m. Modern tarihiler bunu c1lk1n1 1kart1ncaya kadar arat1rd1lar. Yine de bir eyi belirtmek isterim." Baka bir pasaj gsterdi. "Bu Magdalal1 Meryem Suresi'nden." Magdalal1 ad1n1 ta1yan bir sure oldugunu bilmiyordu. Metni okudu: Ve Petros dedi ki: "Kurtar c bizim bilgimiz olmayan bir eyi gerekten bir kad nla m konutu? Hepimiz imdi o kad n m dinleyecegiz? O kad n bize tercih mi etti?" Ve Levi cevap verdi. "Petros, sen her zaman abuk sinirlenen biri olmusundur. Simdi senin o kad nla bir rakip gibi ugrat g n gryorum. Eger Kurtar c , onu degerli k lm sa, sen kim oluyorsun da o kad n reddediyorsun? Elbette Kurtar c o kad n ok iyi tan yor. Onu bizden daha fazla sevmesinin nedeni bu." Teabing, "Bahsettikleri kad1n," dedi. "Magdalal1 Meryem. Petros onu k1skan1yordu." . "Mesih, Meryem'i tercih ettigi iin mi?" "Sadece bu degil. iin ciddiyeti sevgiden ok daha bykt. Surenin bu k1sm1nda Mesih'in yak1nda yakalan1p, arm1ha gerileceginden phe ettigi anlat1l1r. Bu yzden Magdalal1 Meryem'e kendisi ldkten sonra kilisesini nas1l devam ettirecegine dair talimatlar verir. Sonu olarak Petros bir kad1n1n arkas1nda ikinci s1rada bulunmaktan tr honutsuzlugunu dile getirir. Zannedersem Petros cinsiyet ayr1mc1l1g1 yap1yordu." Sophie duyduklar1m kavramaya al11yordu. "Bu Aziz Petros degil mi? Mesih'in kilisesini ina ettigi kayal1k." "Ayn1 ama iin iinde bir bityenigi var. Degitirilememi olan bu dizelere gre isa, H1ristiyan Kilisesi'nin kurulu direktiflerini Petros'a vermemiti. Verdigi kii Magdalal Meryem'di." Sophie, ona bakt1. "Yani H1ristiyan Kilisesi'nin bir kad1n taraf1ndan devam ettirilecegini mi sylyorsunuz?" "Plan buydu. isa ilk feministti. Kilisesinin Magdalal1 Meryem'e emanet edilmesini istemiti." Son Akam Yemegi'ne iaret eden Langdon, "Ve Petros'un bu konuda bir rahats1zl1g1 vard1," dedi. "Buradaki Petros. Da Vinci'nin onun Magdalal1 Meryem'e duydugu hislerin bilincinde oldugunu anlayabilirsin." Sophie'nin bir kez daha nutku tutulmutu. Resimde Petros tehditkr bir ekilde Magdalal1 Meryem'e dogru egiliyor ve b1ak gibi tuttugu eliyle onun boynunu kesiyormu gibi yap1yordu. Kayal klar Bakiresi'ndeki ayn1 tehditkr el hareketi! Petros'un yan1ndaki havarileri iaret eden Langdon, "Ve burada," dedi. "Biraz netameli gibi, degil mi?"

Sophie gzlerini k1sarak bakt1g1nda, havarilerin aras1ndan bir el 1kt1g1n1 grd. "Bu el bir haner mi tutuyor?" "Evet. Yine de biraz garip, eger kollar1 sayarsan bu elin... hi kimseye ait olmad1g1n1 greceksin. Vcudu yok. Belirsiz." Sophie'nin akl1 fazlas1yla kar1m1t1. "Affedersiniz, ben tm bunlar1n Magdalal1 Meryem'i nas1l Kutsal Kse yapt1g1n1 hl anlayamad1m?" Teabing yeniden, "Aha!" diye bag1rd1. "ite as1l mesele de bu!" Bir kez daha masaya dnerek, geni bir izelge 1kartt1 ve Sophie'nin nne at1. Ayr1nt1l1 bir ecere grlyordu. "ok az kii Magdalal1 Meryem'in isa'n1n sag kolu olmas1n1n yan1 s1ra, zaten gl bir kad1n oldugunu bilir." Sophie imdi soyagac1n1n bal1g1n1 grebiliyordu.

BENJAMIN AiLESi
Soyagac1n1n st k1s1mlar1nda bir yeri gsteren Teabing, "Magdalal1 Meryem burada," dedi. Sophie a1rm1t1. "Benjamin Hanedan1'ndan biri miydi?" Teabing, 'Tamamen," dedi. "Magdalal1 Meryem soylu biriydi." "Ama ben Magdalal1 Meryem'in fakir oldugu izlenimini edinmitim." Teabing ba1n1 iki yana sallad1. "Gl aile baglar1n1n kan1tlar1n1 yok etmek iin Magdalal1y1 bir fahie gibi tan1tm1lard1." Sophie kendini yeniden Langdon'a bakarken buldu, o da tekrar ba1n1 sallad1. Sonra Teabing'e dnd. "Peki ama Magdalal1 Meryem'in soylu olmas1n1n eski kilise iin ne gibi bir sak ncas vard1?" Britanyal1 glmsedi. "Sevgili ocugum, kiliseyi bu kadar kayg1land1ran Magdalal1 Meryem'in soylu olmas1 degil, yine soylu bir kan ta1yan isa ile birlikte olmas1yd1. Bildigin gibi Matta incil'inde bize Mesih'in Davut Hanedan1'ndan geldigi sylenir. Ayn1 zamanda Kral Sleyman'1n -Yahudi Kral1- torunudur. isa, gl Benjamin Hanedan1'ndan biriyle evlenerek iki soylu kan1 birbirine harmanlam1 oldu, bylece tahtta yasal iddia edebilecek ve Sleyman zaman1nda oldugu gibi krall1klar1 canland1racak potansiyel bir siyasi birlik yaratm1t1." Sophie sonunda onun bunu as1l konuya baglayacag1n1 sezinlemiti. Teabing imdi heyecanl1 grnyordu. "Kutsal Kse efsanesi, asil kan1 anlatan bir efsanedir. Kse hikyesinde bahsedilen 'isa'n1n kan1 ile dolu olan kadeh' ...asl1nda Magdalal1 Meryem'i anlat1r... Mesih'in soylu neslini ta1yan kad1n rahmini." Kelimeler Sophie'nin akl1na kaz1nmadan nce balo salonunda yank1lanarak geri dnm gibiydi. Magdalal Meryem, isa Mesih'in soylu neslini mi ta yordu? "Ama isa'n1n nas1l nesli olur, onlar1n?..." Durup Langdona bakt1. Langdon tebessm etti. "ocuklar1 olmal1yd1." Sophie donup kalm1t1. Teabing, "Suraya bak1n," diye veryans1n etti. "insanl1k tarihindeki en byk rtbas buydu. isa Mesih evlenmekle kalmam1, ayn1 zamanda baba olmutu. Tatl1m, Magdalal1 Meryem, Kutsal Kse'ydi. isa Mesih'in asil nesli ile dolu olan kadehti. Soyu ta1yan rahim ve kutsal meyvenin 1kt1g1 zm bag1yd1." Sophie kollar1ndaki tylerin diken diken oldugunu hissediyordu. "Ama bu kadar byk bir s1r, bunca y1l boyunca nas1l sakl1 kalm1?" Teabing, 'Tanr1 ak1na!" dedi. "Kesinlikle sakl tutulmad1! isa Mesih'in soylu nesli, tm zamanlar1n en ok anlat1lan efsanesidir... Kutsal Kse. Magdalal1 Meryem'in hikyesi yzy1llarca her trl mecaz ve lisan kullan1larak avaz avaz dnyaya ilan edildi. Gzlerini at1g1n anda onun hikyesini her yerde grebilirsin." Sophie, "Peki Sangreal Belgeleri?" diye sordu. "Onlar da Mesih'in soylu neslini ispatl1yorlar m1?"

"Evet." "O halde Kutsal Kse efsanesi tamam1yla soylu nesille ilgili." Teabing, "Harfi harfine," dedi. "Sangreal kelimesi San Greal'den gelir... ya da Kutsal Kse'den. Ama Sangreal kelimesinin en eski blnme ekli farkl1yd1." Teabing bir msvedde kg1d1na yazarak, Sophie'ye uzatt1. Sophie, onun yazd1g1n1 okudu.

Sang Rea1
Sophie o anda tercmeyi fark etmiti. Sang Real asl1nda Asil Kan anlam1na geliyordu.

59
New York'taki Lexington Caddesi'nde bulunan Opus Dei merkezinin lobisindeki erkek resepsiyon grevlisi telefonda Piskopos Aringarosa'n1n sesini duyunca a1rm1t1. "iyi geceler efendim." Al11lmad1k bir ekilde endieli konuan piskopos, "Bana mesaj b1rakan oldu mu?" diye sordu. "Evet efendim. Arad1g1n1za ok memnun oldum. Size dairenizden ulaamad1m. Yar1m saat kadar nce acil bir telefon mesaj1 ald1n1z." "yle mi?" Ald1g1 haberle rahatlam1 gibiydi. "Arayan kii ismini b1rakt1 m1?" "Hay1r efendim, sadece bir numara." Santral numaray1 verdi. "lke kodu otuz m? Fransa'n1n kodu yle degil mi?" "Evet efendim, Paris arayan kii onunla hemen baglant1 kurman1z1n ok nemli oldugunu syledi." "Teekkr ederim. Bu telefonu bekliyordum." Aringarosa grmeyi, hemen bitirdi. Resepsiyon grevlisi ahizeyi yerletirirken, Aringarosa'n1n telefon hatt1ndan neden c1z1rt1l1 sesler geldigini merak etti. Piskoposun gnlk plan1, onun bu hafta sonu New York'ta olacag1n1 gsteriyordu ama sesi dnyan1n bir ucundan geliyor gibiydi. Resepsiyon grevlisi omuzlar1n1 silkti. Piskopos Aringarosa son birka ayd1r olduka tuhaf davran1yordu. Fiat, Romadaki Ciampino Charter Havaalan1'na yakla1rken Aringarosa, cep telefonum ekmemi olmal , diye dnd. gretmen bana ulamaya al yordu. Aringarosa telefonu ka1rd1g1 iin endielenmekle beraber, gretmen'in Opus Dei merkezini aramakta sak1nca grmememden iaret alm1t1. Bu gece Paris'te iler yolunda gitmi olmal . Aringarosa numaray1 evirirken, yak1nda Paris'te olacag1 iin canlan1yordu. Safak skmeden ayak basm olacag m. Aringarosa'n1n kiralad1g1 uak Fransa'ya gitmek iin onu bekliyordu. Bu saatte ticari havayolu irketlerini kullanmay1 dnemezdi, zellikle de evrak antas1ndakileri gznnde bulundurdugunda. Hat almaya balam1t1. Bir kad1n sesi cevap verdi. "Direction Centrale Police J diciaire" Aringarosa tereddt etti. Bu beklenmedik bir eydi. "Ah, evet... Benden bu numaray1 aramam istenmi." Kad1n, "Qui tes-vous?" dedi. "isminiz?" Aringarosa ismini verip vermemek konusunda karars1zd1. Fransa adli polisi mi? Kad1n, "isminiz monsieur?" diye 1srar etti. "Piskopos Manuel Aringarosa." "Un moment." Hatta bir klik sesi duyuldu. Uzun bir bekleme sresinin ard1ndan, sert ve kayg1l1 sesiyle bir baka adam telefonu cevaplad1. "Piskopos, sonunda size ulat1g1ma ok memnun oldum, Sizinle tart1mam1z gereken pek ok konu var."

60
Sangreal... Sang Real... San Greal... Asil Kan... Kutsal Kse. Hepsi i ie gemiti. Kutsal Kse Magdalal Meryem... isa Mesih'in asil soyunun annesi. Sophie sessiz balo salonunda durup Robert Langdon'a bakarken, yeni bir dalgan1n zihnini kar1t1rmaya balad1g1n1 hissediyordu. Teabing ile Langdon bu gece masaya ne kadar delil koyarsa, bulmaca o kadar belirsizleiyordu. Bir kitap raf1n1 kar1t1ran Teabing, "Anlayacag1n hayat1m," dedi. "Kutsal Kse hakk1ndaki geregi dnyaya anlatmak isteyen tek kii Leonardo degildi. isa Mesih'in asil soyu, ok say1da tarihi taraf1ndan geni kapsaml1 biimde anlat1lm1t1r." Parmag1n1 dzinelerce kitab1n stnde gezdirdi. Ba1n1 yana egen Sophie kitap isimlerine gz gezdirdi. TAPINAKI KESFi: isa'n n Gerek Kimliginin Gizli Bekileri KAYMAKTASI KAVANOZU TASIYAN KADIN: Magdalal Meryem ve Kutsal Kse DiZELERDEKi TANRIA Kutsal Diiyi Geri istemek Kitaplar1n aras1ndan kal1n kapakl1, y1rt1k p1rt1k birini 1kar1p, Sophie'ye uzatan Teabing, "En ok duyulan1 bu olmal1," dedi. Kapakta yle yaz1yordu: KUTSAL KAN, KUTSAL KSE Alk lanan Uluslararas En ok Satan Sophie ba1n1 kald1r1p bakt1. "Uluslararas1 en ok satan m1? Ben bunu hi duymad1m." "Sen daha kktn. Bin dokuz yz seksenlerde ortal1g1 fena halde kar1t1rm1t1. Bana gre yazarlar incelemelerinde baz1 belirsiz boluklar b1rakm1 ama temel iddialar1 olduka kuvvetli, ayr1ca sonunda isa'n1n bir nesli oldugu fikrini a1ga 1karm1oldular." "Kilisenin bu kitaba tepkisi nas1l oldu?" "Elbette ok fkelendiler. Ama bu beklenen bir eydi. Her eyde nce, Vatikan bu s1rr1 drdnc yzy1lda rtbas etmeye al1m1t1. Hal1 Seferleri'nin bir sebebi de buydu. Bilgileri toplay1p, yok etmek. Magdalal1 Meryem'in eski kilisenin erkeklerine kar1 oluturdugu tehdit y1k1c1yd1 Mesih'in kilise kurma grevini verdigi kad1n olmakla kalm1yor, kilisenin yeni ilan ettigi ilah n asl1nda lml nesiller dnyaya getirdiginin fiziksel ispat1n1 ta1yordu. Magdalal1 Meryem'in gcne kar1 kendini korumak isteyen kilise, onu bir fahie olarak tan1tt1 ve isa'n1n onunla evlendigine dair tm delilleri saklad1. Bylece isa'n1n yaayan vrisleri bulundugu ve lml bir peygamber oldugunu iddia edecek kimse kalmayacakt1." Sophie ba1n1 sallayan Langdon'a bakt1. "Sophie bunu dogrulayan tarihi deliller olduka saglam." Teabing, "itiraf etmeliyim ki," dedi. "iddialar mthi ama bu rtbas olay1na bavurmak iin kiliseyi harekete geirecek gl unsurlar vard1. Halk1n kanbag1n1 grenmesi durumunda, kilisenin srekliligi mmkn degildi. Mesih'in bir ocugunun var olmas1, isa'n1n Tanr1sall1g1na ve dolay1s1yla kendini, Tanr1 kat1na ulaman1n ve cennet krall1g1na girmenin tek yolu olarak ilan eden H1ristiyan Kilisesi'ne zarar verecekti."

Aniden Teabing'in kitaplar1ndan birinin s1rt1n1 iaret eden Sophie, "Be yaprakl1 gl," dedi. Gl agac kutunun stndeki kabartmayla ayn desen. Langdon'a gz atan Teabing s1r1tt1. "Gznden hibir ey kam1yor. Yeniden Sophie'ye dnd. "Bu tarikat1n Kse semboldr. Magdalal1 Meryem. ismi kilise taraf1ndan yasakland1g1 iin onu pek ok gizli takma isimle and1lar Kadeh, Kutsal Kse ve Gl." Durdu. "Gln, Vens'' be keli y1ld1z1 ve k1lavuz Pusula Gl'yle baglar1 vard1r. Bu arada kelimesi ingilizce, Frans1zca, Almanca ve diger pek ok dilde birbirine benzer." Langdon, "Gl," diye ilave etti. "Ayn1 zamanda Eros'un anagram1d1r, yunan cinsel ak tanr1s1.' Teabing konumaya devam ederken, Sophie, Langdon'a hayretle bakt1. "Gl, daima dii cinselliginin en nemli sembol olmutur. ilkel tanr1a mezheplerinde be yaprak, dii hayat1n1n be evresini temsil ederdi... Dogum, det, annelik, menopoz ve lm. Modern aglarda iek aan gln, kad1nl1kla olan baglar1n1n ok daha grsel oldugu kabul edildi." Robert'a bir gz att1. "Belki bunu simgebilimcimiz a1klayabilir." Robert tereddt ediyordu. Fazlas1yla uzun srmt. Teabing, "Ah, Tanr1m," diye yak1nd1. "Siz Amerikal1lar fazlas1yla erdemlik tasl1yorsunuz." Yeniden Sophie'ye bakt1. "Robert'1n geveledigi ey, amakta olan iegin kad1n cinsellik organ1na benzedigi, insanoglunun dnyaya ad1m att1g1 yce iek. Georgia O'Keeffe'nin resimlerini grmsen, ne demek istedigimi anlars1n." Yeniden kitap raf1n1 iaret eden Langdon, "Burada as1l konu," dedi. Tm bu kitaplar1n ayn1 tarihi iddiay1 ispatlad1g1." "isa bir babayd1." Sophie hl emin olam1yordu. Teabing, "Evet," dedi. "Ve Magdalal1 Meryem, onun asil soyunu ta1yan rahimdi. Sion Tarikat1 gnmze kadar Magdalal1 Meryem'e Tanr1a, Kutsal Kse, Gl ve ilahi Anne olarak tapm1t1r." Sophie'nin akl1na yeniden bodrum kat1nda grdg ayin gelmiti. Teabing, 'Tarikata gre," diyerek devam etti. "arm1h olay1 s1ras1nda Magdalal1 Meryem hamileydi. isa'n1n dogmam1 ocugunun gvenligi iin Kutsal Topraklar'dan* kamaktan baka aresi yoktu. Mesih'in gvendigi amcas1 Arimatea'l1 Yusuf un yard1m1yla Magdalal1 Meryem, o zamanlar gizlice Gaul olarak bilinen Fransa'ya gelmiti. Oradaki Yahudiler aras1nda kendine s1g1nacak gvenli bir yer buldu. K1z1na dogum yapt1g1 yer oras1, yani Fransa'yd1. ismi Sarah idi." Sophie ba1n1 kald1r1p bakt1. "ocugun ismini gerekten biliyorlar m1?" Bundan ok daha fazlas1 biliniyor. Yahudi koruyucular Magdalal1 ile Sarah'n1n hayatlar1n1 dikkatle inceleyip kaleme alm1lard1. Magdalal1n1n ocugunun Yahudi krallar1 Davut ve Sleyman- soyundan geldigini unutmamak gerekir. Bu yzden Fransa'daki Yahudiler Magdalal1l1n kutsal asaleti oldugunu kabul ettiler ve ona soylu krallar1n atas1 olarak gsterdiler. O dnemde say1s1z alim Magdalal1 Meryem'in Fransa'da geirdigi gnleri, Sarah'n1n dogumu ve gelecek kuaklar1n aile agac1 dahil olmak zere, tarihsel bir dille yazm1t1." Sophie ak1na dnmt. "isa Mesih'in soyagac m1 var?" "Dogru. Ayr1ca Sangreal Belgeleri'nin ke talar1ndan biri oldugu dnlyor. isa'n1n ilk torunlar1n1n tam eceresi." Sophie, "Ama isa'n1n torunlar1n1 yazan bir ecere varsa ne olacak yani?" diye sordu. "Bu hibir eyi kan1tlamaz. Tarihiler dogrulugunu ispatlayamazlar." Teabing kendi kendine gld. "incil'in gerekligini ispatlayamayacaklar1 gibi." "Yani?"

Filistin.

"Yani tarih daima kazananlar taraf1ndan yaz1l1r. iki kltr arp1t1g1nda, kaybeden silinir ve tarih kitaplar1n1 kazanan taraf yazar... kendi davalar1n1 ycelten ve kaybeden dman1 kk dren bir tarih. Napolyon bir zamanlar, 'Tarih, zerinde anlamaya var1lan bir masaldan baka nedir ki?' demiti." Glmsedi. "Tarih, yap1s1 itibariyle daima tek tarafl1 bir tutanakt1r." Sophie hi byle dnmemiti. "Sangreal Belgeleri, isa hikyesinin diger yzn anlat1r. Sonunda hikyenin hangi taraf1na inanacag1n iman1na ve kiisel takdirine bagl1d1r, ama en az1ndan bilgiler gnmze kadar gelmitir. Sangreal Belgeleri, on bin sayfal1k bilgi ierir. Sangreal hazinesinin grg tan1klar1, drt dev kasada ta1nd1klar1n1 sylemilerdir. Bu kasalarda Purist Belgeleri'nin oldugu san1lmaktad1r... isa'n1n ilk inanlar1 taraf1ndan yaz1lan, Constantine ncesi degitirilmemi binlerce sayfal1k belge. isa'dan tamam1yla insan bir gretmen ve peygamber diye bahsediyorlard1. Ayr1ca hazinenin bir k1sm1n1n efsanevi 'Q' Belgeleri'nden -Vatikan'1n bile var olduguna inand1g1n1 itiraf ettigi el yazmalar1- olutugu sylentiler aras1ndad1r iddia edildigine gre, kendi el yaz1s1yla yaz1lm1 isa gretileri." "isa'n1n kendi el yaz1s1 m1?" Teabing, "Elbette," dedi. "Mesih kendi papazl1g1n1n tarihini neden tutmas1n? O gnlerde pek ok kii bunu yapard1. Hazinenin iinde inan1lan bir baka belge de Magdalal Gnlg diye bilinen el yazmalar1. Magdalal1 Meryem'in isa ile olan ilikisini, arm1ha geriliini Fransa'da geirdigi gnleri anlatan kendi yaz1lar1." Sophie bir sre sessiz kald1. "Bu drt sand1k belge, Tap1nak Svalye'nin Sleyman Mabedi'nin alt1nda buldugu hazine mi?" "Kesinlikle. Svalyeleri bu denli gl k1lan belgeler. Tarih boyunca say1s1z Kse arat1rmas1na konu olan belgeler." "Ama Kutsal Kse'nin Magdalal Meryem oldugunu sylemitiniz. eger insanlar belgeleri ar1yorlarsa, neden Kutsal Kse'yi arad1klar1n1 sylyorsunuz?" Teabing gz ucuyla ona bakarken, ifadesi yumuuyordu. "nk Kutsal Kse'nin sakland1g1 yerde bir lahit var." D1ar1da rzgr agalar aras1nda ugulduyordu. Teabing art1k daha alak sesle konuuyordu. "Kutsal Kse aray11, asl1nda Magdalal1 Meryem'in kemikleri nnde diz kme aray11d1r. D1lanan birinin, kay1p kutsal diinin ayaklar1 dibinde dua etmek iin 1k1lan bir yolculuk." Sophie birden meraklanm1t1. "Kutsal Kse'nin sakland1g1 yer... bir mezar m1?" Teabing'in ela gzleri bugulanm1t1. "yle. Magdalal1 Meryem'in cesedinin ve onun gerek hayat hikyesi yazan belgelerin bulundugu bir mezar. Kutsal Kse aray11, her zaman iin Magdalal1 aray11 olmutur. Sulanan Kralie, ailesinin hakl1 iktidar talebinin kan1t1yla birlikte gmld." Teabing kendini toparlarken, Sophie biraz dnd. Bykbabas1 hakk1ndaki bunca ey hl bir anlam ifade etmiyordu. Sophie sonunda, "Tarikat yeleri," dedi. "Bu kadar y1l sresince, Sangreal Belgeleri'yle Magdalal1 Meryem'in mezar1n1 korumak grevini mi yerine getirdi?" Evet, ama kardeligin daha nemli bir grevi daha vard1... nesli korumak. isa'n1n soyu srekli tehlike alt1ndayd1. Eski kilise, onun neslinin artmas1ndan, Mesih ile Magdalal1 s1rr1n1n a1ga 1kmas1ndan ve temel gretilerine meydan okumas1ndan korkuyordu... kad1nlarla arkadal1k etmeyen ve cinsel iliki kurmayan ilahi bir Mesih." Duraksad1. Her eye kar1n isa'n1n nesli, on beinci yzy1ldaki cesur bir harekete kadar Fransada gizlice ogald1. Frans1z asillerinden biriyle evlenildi ve Merovingian Hanedan1 diye bilinen bir soy olutu." Bu haber Sophie'yi a1rtm1t1. Fransa'daki her grenciye Merovingia terimi gretilirdi. "Merovingianlar Paris'i kurdular."

"Evet. Kse efsanesinin Fransa'da bu kadar nl olmas1n1n nede de bu. Vatikan'1n Kse aray1lar1, asl1nda bu asil hanedan yelerini gizlice yok etme giriimleridir. Kral Dagobert'i duydun mu?" Sophie bu ismi tarih dersindeki tyler rpertici bir hikyeden yle byle hat1rl1yordu. "Dagobert bir Merovingian kral1yd1, yle degil mi? Uyurken gzlerinden hanerlenmi ti." "Kesinlikle. Vatikan'1n Pepin d'Heristal ile ortak suikast giriimi, On yedinci yzy1l sonlar1. Dagobert'in cinayetiyle Merovingian Hanedan1 neredeyse yok oluyordu. Bereket versin ki, Dagobert'in oglu Sigisbert sald1r1dan kamay1 baarm1 ve nesli devam ettirmi ti. Aileye daha sonra Godefroi de Bouillon da eklenmi ti... Sion Tarikat1'n1n kurucusu." Langdon, 'Tap1nak Svalyeleri'ne," dedi. "Sangreal Belgeleri'ni Sleyman Mabedi'nin alt1ndan almalar1n1 syleyen adam. Bylece Merovingianlar1n isa Mesih ile kan bag1 oldugunun ispat1n1 elinde bulunduracakt1." iini ag1r ag1r eken Teabing ba1n1 sallad1. "Gnmzdeki Sion Tarikat1'n1n ciddi bir vazifesi var. Onlar1n yk kat1 ag1r. Kardelik Sangreal Belgeleri'ni korumak zorunda. Magdalal1 Meryem'in mezar1n1 korumak zorundalar. Ve elbette isa soyunu yetitirip, korumak zorundalar... Merovingian Hanedan1'ndan gnmze kadar gelen birka soylu yeyi." Kelimeler bolukta as1l1 kald1. Sophie kemikleri yeni bir tr gerekle yank1lan1yormu gibi tuhaf bir titreme hissetti. Gnmze kadar yaam olan isa torunlar . Bykbabas1n1n sesi yine kulag1na f1s1ldamaya balam1t1. Prenses, sana ailen hakk ndaki geregi anlatmal y m. Vcudunu bir rperti kaplad1. Asil kan. inanam1yordu. Prenses Sophie. "Sir Leigh?" Uag1n kelimeleri duvardaki dahili haberleme sisteminden c1z1rdayarak ykseldiginde Sophie yerinden s1rad1. "Acaba mutfakta bana bir sre elik edebilir misiniz?" Teabing vakitsiz kesinti yznden kalar1n1 att1. Cihaz1n yan1na dgmeye bast1. "Rmy, bildigin gibi misafirlerimle ilgileniyorum. Eger mutfaktan baka bir eye ihtiya duyarsak kendimiz alabiliriz. Teekkrler ve iyi geceler." "Odama ekilmeden nce sizinle grmem gerekiyor efendim. Ltfen." Teabing sylenerek dgmeye bast1. "abuk ol Rmy." "Evle ilgili bir mesele efendim. Misafirlerin duymas1 ho olmayabilir." Teabing inanam1yormu gibi bak1yordu. "Sabaha kadar bekleyemez mi?" "Hay1r efendim. Sorum bir dakikan1z1 bile almayacak." Teabing gzlerini yuvarlayarak Langdon ile Sophie'ye bakt1. "Bazen kimin kime hizmet ettigini merak ediyorum." Dgmeye yeniden bast1. "Hemen geliyorum Remy. Gelirken bir ey getirmemi ister misin?" "Sadece bask1dan kurtaracak zgrlk efendim." "Remy hl yan1mda al1man1n tek sebebinin ok lezzetli biberli bonfile piirmek oldugunun fark1nda m1s1n?" "Tevecchnz efendim. Tevecchnz."

61
Prenses Sophie. Teabing'in koltuk degneklerinin koridorda giderek azalan t1k1rt1lar1n1 dinlerken, Sophie iinden bir eylerin koptugunu hissediyordu. Uyumu bir halde arkas1n1 dnnce, bo balo salonunda Langdon ile kar1lat1. Langdon, onun akl1n1 okuyormuas1na, ba1n1 iki yana sall1yordu. "Hay1r Sophie," diye f1s1ldarken, gzleriyle adeta onu temin ediyordu. "Bykbaban1n tarikatta oldugunu ve sana ailen hakk1nda bir s1r vermek istedigini grendigimde ayn1 dnce benim de akl1mdan geti. Ama bu imkns1z." Langdon durdu. "Saunire bir Merovingian ismi degil." Sophie rahatlamas1 m1 yoksa hayal k1r1kl1g1 duymas1 m1 gerektigine karar veremedi. Daha nce Langdon, ona annesinin gen k1zl1k soyad1 gibi al11lmad1k bir soru sormutu. Chauvel. Sorunun anlam1 imdi ortaya 1km1t1. Gergin bir ifadeyle, "Peki ya Chauvel?" diye sordu. Langdon bir kez daha ba1n1 iki yana sallad1. "zgnm. Bunun senin iin baz1 sorular1 cevaplayacag1n1 biliyorum. Merovingianlar1n sadece iki baglant1s1 kald1. Onlar1n da soy isimleri Plantard ve Saint-Clair. Her iki aile de saklan1yor, tarikat taraf1ndan korunuyor olmal1lar." Sophie isimleri iinden tekrarlad1ktan sonra ba1n1 hay1r anlam1nda sallad1. Ailesinde Plantard ya da Saint-Clair ad1nda kimse yoktu. Simdi ak1nt1ya kar1 krek ektigini hissediyordu. Bykbabas1n1n kendisine a1klamak istediklerini anlamaya, Louvre'da oldugundan daha yak1n degildi. Bykbabas1n1n o akamst ailesinden hi bahsetmemi olmas1n1 diledi. Eski yaralar1 yeniden am1t1. ldler Sophie. Geri gelmeyecekler. Annesinin uyumas1 iin geceleri ona ninni sylemesini, babas1n1n omuzlar1nda gezdirmesini, bykannesiyle erkek kardeinin yeil gzleriyle ona bak1p glmsemelerini hat1rlad1. Hepsi gitmiti. Geriye yaln1zca bykbabas1 kalm1t1. Ve imdi o da gitti. Yaln z m. Sessizce Son Akam Yemegi'ne dnen Sophie, Magdalal1 Meryem'in k1z1l salar1na ve sakin gzlerine bakt1. Kad1n1n ifadesinde, sevdigi birini kaybetmenin yans1mas1 grlyordu. Bunu Sophie de hissedebiliyordu. "Yumuak bir sesle, "Robert?" dedi. Langdon, ona yaklat1. "Leigh'in Kse hikyesinin her yerde oldugunu syledigini biliyorum ama ben bu gece ilk kez duydum." Langdon teselli edici bir tav1rla elini omzuna atmak istiyor gibi bakt1 ama kendini tuttu. "Hikyeyi daha nce duydun Sophie. Herkes duymutur. Sadece duydugumuz zaman fark etmeyiz." "Anlam1yorum." "Kse hikyesi her yerde var ama gizli bir ekilde. Kilise, Magdalal1 Meryem'den bahsetmeyi yasaklad1g1nda, onun hikyesi ve nemi daha tedbirli kanallarla gelecek kuaklara aktar1lmal1yd1... mecaz ve sembolizm ieren kanallarla." "Elbette. Sanat." Langdon Son Akam Yemegi'ni iaret etti. "Mkemmel bir rnek. Gnmze kadar gelen pek ok sanat, edebiyat ve mzik eseri gizlice Magdalal1 Meryem'le isa'n1n hikyesini anlat1r." Langdon, ona k1saca Da Vinci, Botticelli, Poussin, Bernini, Mozart ve Victor Hugo'nun yasaklanan kutsal diinin arand1g1n1 f1s1ldayan al1malar1n1 anlatt1. Sir Gawain ve Yeil Svalye, Kral Arthur ve Uyuyan Gzel gibi efsaneler, Kse alegorileriydi. Victor Hugo'nun

Notre Dame' n Kamburu ve Mozart'1n Sihirli Flt' Mason sembolleri ve Kse s1rlar1yla doluydu. Langdon, "Bir kez Kutsal Kse'yi aramaya balad1n m1," dedi. "Her yerde onu grrsn. Resimlerde. Mzikte. Kitaplarda. Hatta izgi filmlerde, ocuk parklar1nda ve sevilen filmlerde." Langdon, Mickey Mouse saatini kald1rarak, Walt Disney'in yapt1g1 ite hayat1 boyunca Kse hikyesini gelecek nesillere aktarmaya al1t1g1n1 syledi. Disney yaad1g1 mddete, 'modern zaman1n Leonardo da Vincisi' diye vlmt. Her iki adam da yaad1klar1 zaman1n tesinde, yetenekli birer sanat1, gizli cemiyet yeleri ve en nemlisi akac1 insanlard1. Leonardo gibi Walt Disney de sanat1na gizli mesajlar ve semboller yerletirmeye bay1l1rd1. Egitimli bir simgebilimci, eski Disney filmi seyrederken bir kinaye ve mecaz yagmuruna tutuldugunu hissederdi. Disney'in ogu gizli mesaj1 din, pagan mitleri ve eziyet gren tanr1a hikayeleriyle ilgili olurdu. Disney'in Sinderella, Uyuyan Gzel ve Pamuk Prenses gibi masallar1 yeniden ele almas1 bir tesadf degildi -hepsi de bir kutsal diinin hapsedilmesini anlat1yordu. Ayr1ca Pamuk Prensesteki zehirli elman1n -zehirli elmadan 1s1r1k alan prensesin kendinden gemesi- Havva'n1n Cennet Bahesi'nden kovulmas1na a1k bir gnderme oldugunu anlamak pek de zor degildi. Uyuyan Gzel'deki Prenses Aurora ise -ifreli ismi "Gl" idi ve onu kt cad1dan korumak iin orman1n derinliklerinde saklan1yordu- ocuklar iin yaz1lm1 bir Kse hikayesiydi. Disney'in irket imaj1na kar1n, al1anlar1n1n eglenceli bir yan1 vard1 ve sanat1lar Disney rnlerine gizli semboller kar1t1rmaya bay1l1rlard1. Langdon grencilerinden birinin Aslan Kral DVD'sini s1n1fa getirdigi gn unutam1yordu. grenci filmi bir sahnesinde dondurdugunda, Simba'n1n ba1n1n stnde uuan toz taneciklerinin belirgin bir ekilde SEKS kelimesini oluturdugu grlyordu. Langdon bunun pagan cinselligine yap1lan bir gnderme olmak yerine, izgi film sanat1s1n1n ocuka akas1 oldugunu dnse de, Disney'in sembolizm anlay11n1 kmsememek gerektigini grenmiti. Kk Denizk z 'ndaki dini semboller tanr1a ile ylesine zdeleiyordu ki, tesadf olmas1 mmkn degildi. Langdon, Kk Denizk z 'n1 ilk grdgnde, Ariel'in denizin alt1ndaki evindeki resmin, on yedinci yzy1l sanat1lar1ndan George de la Tour'un Tvbekar Magdalal -yasakl1 Magdalal1 Meryem'e hrmeten yap1lm1 nl bir tablo- tablosunun ayn1s1 oldugunu ve tm dekorun doksan dakika boyunca a1ka isis'in, Havva'n1n, bal1k tanr1a Pisces'1n ve tekrar tekrar Magdalal1 Meryem'in kutsall1g1na sembolik gndermeler yapt1g1n1 fark edince nefesi kesilmiti. Kk Denizk z 'na verilen Ariel isminin, kutsal diiyle gl baglar1 vard1 ve iaya Kitab1'ndaki "kuatma alt1nda! Kutsal Sehir" ile ayn1 anlamdayd1. Ve elbette Kk Denizk z 'n1n dalgalanan k1z1l salar1 bir tesadf degildi. Koridordan koltuk degneklerinin sesleri duyulan Teabing, al11lmad1k biimde canl1 ad1mlarla yryordu. al1ma odas1na giren ev sahibinin yz sertti. Soguk bir sesle, "A1klama yapsan iyi olur Robert," dedi. "Bana kar1 drst davranmad1n."

62
Sogukkanl1l1g1n1 bozmamaya al1an Langdon, "Leigh, suu benim stme at1yorlar," dedi. "Beni tan rs n. Kimseyi ldremem." Teabing'in sesi yumuamam1t1. "Robert, Tanr1 ak1na, seni televizyonda gsteriyorlar. Yetkililerin seni arad1g1n1 biliyor muydun?" "Evet." "O zaman gvenimi suistimal ettin. Buraya gelerek beni tehlikeye atmana ve evimde saklanabilmek iin Kse hakk1nda sorular sormana a1r1yorum." "Ben kimseyi ldrmedim." "Jacques Saunire ld ve polis senin yapt1g1n1 sylyor." Teabing zgn grnyordu. "Sanata o kadar katk1da bulunan biriydi ki..." "Efendim?" Uak al1ma odas1n1n kap1s1nda, Teabing'in arkas1nda ellerini kavuturmu bir halde duruyordu. "Onlara yolu gstereyim mi?" "Ben yapar1m." Teabing topallayarak al1ma odas1nda yrd, cam kap1lar1n kilidini at1 ve arka baheye giden yolu gsterdi. "Ltfen araban1za binip, buray1 terk edin." Sophie yerinden k1p1rdamad1. "Elimizde clef de vote hakk1nda bilgi var. Tarikat n kilit ta ." Birka saniye ona bakan Teabing alayc1 bir tav1r tak1nd1. "mitsiz bir hile Robert, onu ne kadar arad1g1m1 biliyor." Langdon, "Syledikleri gerek," dedi. "Bu gece buraya geliimizin nedeni, seninle kilit ta1n1 konumaya geldik." Uak mdahale etti. "Buray1 terk edin yoksa yetkililere haber verecegim." Langdon, "Leigh," diye f1s1ldad1. "Yerini biliyoruz." Teabing'in sert tutumu bozuluyor gibiydi. Rmy odan1n ortas1na dogru sert ad1mlarla yrd. "Hemen gidin! Yoksa zor kullanmak..." Arkas1n1 dnp, laf1 uag1n1n agz1na t1kayan Teabing, "Rmy!"dedi. "Bize biraz izin ver." Uag1n agz1 a1k kalm1t1. "Efendim? Kar1 1kmak zorunday1m. Bu insanlar..." "Bu konuyla ben ilgilenecegim." Teabing koridoru gsteriyordu Sok etkisi alt1ndaki birka saniyenin ard1ndan Rmy, ba1n1 ne egerek azarlanm1 bir kpek gibi d1ar1 1kt1. A1k kap1lardan gelen serin akam rzgr1nda Teabing, yzndeki tedbirli ifadeyle Sophie ile Langdon'a dnd. "Bylesi daha iyi. Kilit ta1 hakk1nda ne biliyorsunuz?" Teabing'in al1ma odas1n1n d11ndaki s1k taflanlar1n aras1nda saklanan Silas silah1na sar1lm1, cam kap1dan ieri bak1yordu. Birka dakika nce evin etraf1nda dola1rken, Langdon ile kad1n1 geni al1ma odas1nda konuurlarken grmt. O harekete geemeden, koltuk degnekli bir adam ieri girip, Langdon'a bag1rmaya balam1, kap1lan iterek am1 ve misafirlerinden gitmelerini istemiti. Sonra kad n kilit ta ndan bahsetmi ve her ey degimiti. Bag1rt1lar f1s1lt1lara dnmt. Tutumlar yumuam1t1. Ve cam kap1lar abucak kapanm1t1. Simdi taflanlar1n aras1na saklanan Silas, camdan ieri bak1yordu. Kilit ta evin iinde bir yerlerde. Silas bunu hissedebiliyordu. Konuulanlar1 duymaya can atarken, karanl1g1n iinde cama biraz daha yaklat1. Onlara be dakika sre tan1yabilirdi. Kilit ta1n1n yen a1klamazlarsa, ieri girip onlara zorla syletecekti. al1ma odas1ndaki Langdon, ev sahibinin ak1nl1g1n1 hissediyordu.

Sophie'ye bakan Teabing, "Byk stat m1?" diyerek yutkundu. " Jaques Saunire mi?" Onun gzlerindeki ak1nl1g1 gren Sophie ba1n1 sallad1. "Ama bunu bilemezsin!" "Jacques Saunire benim bykbabamd1." Teabing koltuk degneklerinin stnde sendelerken, ba1n1 sallayarak yan Langdon'a gz att1. Teabing yeniden Sophie'ye dnd. "Bayan Neveu, nutkum tutuldu. Eger bu dogruysa, kayb1n1z iin gerekten zgnm. itiraf etmem gerekiyor ki, Paris'te tarikat yesi olabilecek kiilerin bir listesini tutmutum. Pek oklar1yla birlikte Jacques Saunire de bu listedeydi. Ama Byk stat diyorsunuz kabullenmek zor." Teabing bir sre sessiz kald1ktan sonra ba1n1 iki yana sallad1. "Yine de mant1kl1 gelmiyor. Bykbaban1z tarikat1n Byk stat'1 olsa ve kilit ta1n1 kendisi yaratm1 olsa bile, onu nas1l bulacag1n1z1 size asla sylemedi. Kilit ta1 kardeligin nihai hazinesine giden yoldur. Torunu olun ya da olmay1n, bu bilgiye ulamaya yetkili degilsiniz." Langdon, "Bay Saunire bilgiyi devrederken lmek zereydi," dedi. ok az seenegi vard1." Teabing, "Seenege ihtiyac1 yoktu," diyerek kar1 1kt1. "Ayn1 s1rr1 bilen snhaux daha var. Sistemin gzelligi burada. ilerinden biri Byk stat'l1ga terfi eder ve aralar1na yeni bir snchal alarak, kilit ta1 s1rr1m payla1rlar." Sophie, "San1r1m haberleri tamamen dinlememisiniz," dedi. "Bykbabam1n yan1 s1ra, bugn nemli Parisli daha ldrld. Hepsi birbiriyle baglant1l1 gibi grnyor." Teabing'in agz1 a1k kalm1t1. "Ve siz de onlar1n ey oldugunu dnyorsunuz..." Langdon, "Snchaux," dedi. "Ama nas1l? Katilin Sion Tarikat1'n1n en st drt yesinin birden kimliklerini grenmesi imkns z! Bana bak1n, ben onlar1 y1llard1r ar1yorum ama hl bir yenin ismini bile bilmiyorum. snchaux ile Byk stat 1 bulup ayn1 gn iinde ldrdklerine inanmak biraz zor." Sophie, "San1r1m bilgiyi bir gn iinde edinmiler," dedi. "Kulaga, iyi planm1 bir suikast gibi geliyor. Organize cinayet rgtleriyle mcadele etmek iin kulland1g1m1z bir tekniktir. DCPJ belirli bir gruba kar1 harekete gemek isterse, aylarca onlar1 dinleyip gzetleriz, tm barol oyuncular1n1 tespit eder ve hepsini ayn1 anda ele geiririz. 1ban ba1n1 yakalamak. Lideri olmayan grup kargaaya der ve diger bilgileri a1k verir. Birinin, en bataki kiilerin kilit ta1n1n yerini a1klayacag1n1 umarak sab1rla izlemesi ve sonra sald1rm1 olmas1 muhtemel." Teabing ikna olmua benzemiyordu. "Ama kardeler asla konumazlar. Gizlilik yeminleri var. leceklerini bilseler bile." Langdon, "Kesinlikle," dedi. "Yani eger s1rr1 asla a1klamad1lar ve ldrldlerse..." Teabing yutkundu. "O zaman kilit ta1n1n yeri sonsuza dek kaybolacakt1!" Langdon, "Ve beraberinde," dedi. "Kutsal Kse'nin yeri." Langdon'1n agz1ndan 1kan kelimelerle Teabing'in vcudu adeta salland1. Ard1ndan daha fazla ayakta durmaya mecali yokmu gibi, kendini bir sandalyeye b1rak1p, pencereden d1ar1 bakt1. Yan1na giden Sophie yumuak bir sesle konuuyordu. "Bykbabam1n iinde bulundugu durum gznne al1n1rsa, tamamen mitsizlik iin. de s1rr1, kardeligin d11ndan birine geirmeye al1t1g1 dnlebilir. Gvenebilecegini dndg birine. Ailesinden birine." Teabing'in benzi atm1t1. "Ama byle bir sald1r1y1 yapabilecek kii... kardelik hakk1nda bunca bilgiyi grenebilecek biri..." Durdu, farkl1 bir korku duymaya balam1t1. Tek bir gcn ii olabilir. Bu tip bir s1z1nt1y1 ancak tarikat1n en eski dman1 yapabilir." Langdon ba1n1 kald1rd1. "Kilise." "Baka kim olabilir? Roma yzy1llard1r Kse'yi ar1yor." Sophie kuku duyuyordu. "Bykbabam1 kilisenin ldrdgn mi dnyorsunuz?"

Teabing, "Kilisenin kendisini korumak iin tarihte iledigi ilk cinayet bu degil. Kutsal Kse'nin beraberindeki belgeler ok tehlikeli ve kilise onlar1 y1llard1r yok etmek istiyor," diye yan1tlad1. Langdon, Teabing'in, bu belgeleri elde etmek iin kilisenin insani alenen ldrdg iddias1n1 kabullenmekte glk ekiyordu. Yeni r ve kardinallerin ogu ile tan1m1 olan Langdon, onlar1n asla bir suikast planlamayacak, dinine derinden bagl1 adamlar olduklar1n1 biliyordu. Tehlikeler ne olursa olsun. Sophie'nin de akl1ndan benzer dnceler geiyor gibiydi. Tarikat yelerinin kilise d ndan biri taraf1ndan ldrlmeleri olas1 degil mi? Kse'nin gerekten ne oldugunu bilmeyen biri? Her eyden nce isan1n Kadehi ekici bir hazine. Hazine avc1lar1 ok daha az1 iin bile cinayet iliyor." Teabing. 'Tecrbelerimden grendigim kadar1yla," dedi. "insanlar ulamak istediklerini elde etmekten ok, korktuklar1n1n balar1na gelmemesi iin daha byk tehlikeleri gze al1rlar. Ben bu suikastta tarikata kar1 mitsiz bir sald1r1 sezinliyorum." Langdon, "Leigh," dedi. "nermede paradoks var. Katolik papazlar1, eger bu belgelerin sahte olduklar1na inan1yorlarsa, onlar1 bulup yok etmek amac1yla neden tarikat yelerini ldrsnler?' Teabing k1k1rdayarak gld. "Harvard'1n fildii kuleleri seni yumuatm1 Robert. Evet, Roma'daki papazlar1n iman1 ok kuvvetli ve bu yzden inanlar1, kutsal sayd1klar1 her eye kar1 1kan bu belgeler de dahil olmak zere, her trl felakete kar1 koyabilir. Ama ya dnyan1n geri kalan1? Kesin itikat sahibi olmayanlara ne olacak? Dnyadaki zorbal1klara bak1p bugn Tanr1 nerede diyenlere ne olacak? Kilise skandallar1na bak1p kendi papazlar1n1n ocuklara cinsel taciz yapt1g1n1 saklamak iin yalan syleyen bu adamlar kim oluyor da isa hakk1ndaki geregi konutuklar1n1 iddia ediyor, diyenlere ne olacak?" Teabing durdu. "Bu insanlar Robert bilim kilisenin isa hikyesinin yalan oldugunu ispatlad1g1nda, kendilerine anlat1lan en byk hikyenin, tm zamanlar1n en ok satan hikyesi oldugunu dnecekler." Langdon cevap vermedi. Teabing, "Belgeler ortaya 1karsa sana ne olacag1n1 syleyeyim," dedi "Vatikan iki bin y1ll1k tarihinde grlmemi bir inan kriziyle kar1laacak." Uzun bir sessizligin ard1ndan Sophie, "Ama bu sald1r1n1n sorumlusu ise, neden imdi harekete getiler? Neden bunca y1ldan sonra? Tarikat Sangreal Belgeleri'ni sakl1 tutuyor. Kiliseye tehdit oluturmuyorlar ki." S1k1nt1yla iini eken Teabing, Langdon'a bakt1. "Robert san1r1m sen tarikat1n son hamlesini biliyorsundur?" Langdon dndg anda nefesinin kesildigini hissetti. "Biliyorum." Teabing, "Bayan Neveu," dedi. "Kilise ile tarikat aras1nda y1llard1r szl bir anlama vard1. Kilise tarikata sald1rmayacak, tarikat da Sangreal Belgeleri'ni gizli tutacakt1." Durdu. "Ama tarikat tarihinin bir blmnde s1rr1 a1klamak iin yap1lan bir plan hep vard1r. Tarihteki o zel gn geldiginde kardelik sessizligi bozmay1 ve Sangreal Belgeleri'ni dnyaya a1klay1p, isa Mesih'in gerek hikyesini hayk1rarak en byk zaferine ulamay1 planlam1t1r." Sophie sessizce Teabing'e bak1yordu. Sonunda o da oturdu "Ve siz bugnn yaklat1g1n1 m1 dnyorsunuz? Yani kilise bunu biliyor mu? Teabing, "Speklasyon," dedi. "Ama ok ge olmadan belgeleri bulmak iin kiliseyi sald1r1ya tevik edebilecek bir olas1l1k." Langdon, Teabing'in sylediklerinin akla yatk1n olmas1ndan huzursuzlanm1t1. "Sence kilise gerekten tarikat1n gizli tarihini grenmiolabilir mi?" "Neden olmas1n... eger kilisenin tarikat yelerinin kimliklerini grendigini varsayabiliyorsak, o halde mutlaka planlar1n1 da grenmi olmal1. Kesin tarihi bilmeseler bile, bat1l inanlar1 onlar1 bu yarg1ya gtrmolabilir." Sophie, "Bat1l inanlar1 m1?" diye sordu.

Teabing, "Kehanet," dedi. "Byk bir degiiklik ag1nday1z. Yak1n zaman nce bin y1l sona erdi ve onunla birlikte iki bin y1ll1k Bal1k Burcu ag1 da kapand1... ayn1 zamanda Mesih'in burcu. Herhangi bir astroloji simgebilimcisinin syleyecegi gibi, Bal1k Burcu'na gre, insana ne yapmas1 gerektigi yksek makamlarca sylenmelidir, nk insan kendisi iin neyin iyi oldugunu dnme yetenegine sahip degildir. Dolay1s1yla hararetli bir din devri yaanm1t1r. Fakat imdi, Kova Burcu ag1'na giriyoruz, bu burca gre insan geregi grenecek ve kendi ad1na dnme yetenegine sahip olacakt1r. Aradaki ideolojik degiim ok byk ve gereklemeye balad1." Langdon rperdigini hissetti. Astrolojik kehanetler onun iin hibir zaman ilgin ya da kayda deger olmam1t1 ama kilisede yak1n takipileri oldugunu biliyordu. "Kilise bu geidnemine Zaman1n Sonu diyor." Sophie pheyle bak1yordu. "Dnyan1n sonu gibi mi? K1yamet mi?' Langdon, "Hay1r," diye cevap verdi. "Bu ortak bir yan1lg1 Pek ok dinde Zaman1n Sonu'ndan bahsedilir. Bahsedilen dnyan1n sonu degil, ag1n sonudur, isa'n1n dogumuyla balayan Bal1k ag1 iki bin y1l srd kapanan bin y1lla sona erdi. Simdi Kova ag1'na getik, Zaman1n Sonu geldi." Teabing, "Kse tarihilerinin ogu," diye ekledi. "Tarikat sahiden geregi a1klamay1 planl1yorsa, tarihin bu an1n1n sembolik a1dan uygun olacag1na inan1yor. ogu tarikat uzman1, ki bunlara ben de dahilim, kardeligin yapacag1 a1klaman1n yeni bin y1lla ak1acag1n1 tahmin ediyordu. yle olmad1g1 ortada. Kabul etmek gerekir ki, Roma takvimi astrolojik tarihlerle tam olarak uyumaz, bu yzden kehanette baz1 karanl1k alanlar var. Kilise kesin tarihin yaklat1g1n1 ierden mi haber ald1 yoksa astrolojik kehanet yznden endieye mi kap1ld1 bilemiyorum. Zaten hi nemli degil. Her iki senaryo da kilisenin kendini mdafaa etmek iin tarikata kar1 sald1r1ya ermesinin nedenini a1kl1yor." Teabing kalar1n1 att1. "Ve inan bana, eger kilise Kutsal Kse'yi bulursa onu yok edecek. Beraberinde belgeleri ve Magdalal1 Meryem'in kal1nt1lar1n1." Gzleri yaarm1t1. "ite o zaman hayat1m, yok olan Sangreal Belgeleri'yle birlikte tm kay1tlar kaybolacak. Kilise binlerce y1ll1k tarihi yeniden yazmak sava1n1 kazanm1 olacak. Gemi sonsuza dek silinecek." Sophie yavaa ha eklindeki anahtar1 sveterinin cebinden 1kararak Teabing'e uzatt1. Anahtar1 eline alan Teabing, dikkatle bakt1. "Aman Tanr1m, Tarikat mhr. Bunu nereden buldunuz?" "Bu gece bykbabam lmeden nce bana verdi." Teabing parmaklar1n1 ha1n stnde gezdirdi. "Bir kilise anahtar1 m1?" Sophie derin bir nefes ald1. "Bu anahtar kilit ta1na ulamaya yar1yor." Teabing yzndeki inanmayan ifadeyle ba1n1 aniden yukar1 kald1rd1. "imkns1z! Hangi kiliseyi atlam1 olabilirim? Fransa'daki btn kiliseleri arad1m!" Sophie, "Kilisede degildi," dedi. "Bir isvire emanet bankas1ndayd1." Teabing'in heyecanl1 grnts kaybolmutu. "Kilit ta1 bir bankada m1yd1?" "Kasa," diye dzeltti. Bir banka kasas1 m1?" Teabing ba1n1 h1zla iki yana sallad1. "Bu imkans1z. Kilit ta1n1n gl iareti alt1nda sakl1 olmas1 gerekiyordu." Langdon, "yle," dedi. "Be yaprakl1 gl kabartmal1 gl agac1ndan bir kutunun iinde sakl1yd1." Teabing iyice afallam1t1. "Siz kilit ta1n1 grdnz m?" Sophie ba1n1 sallad1. "Bankaya gittik." Gzleri korkuyla dolan Teabing yanlar1na yaklat1. "Dostlar1m, bir eyler yapmal1y1z. Kilit ta1 tehlikede! Onu korumak bizim grevimiz peki ya baka anahtarlar varsa? Mesela ldrlen snchaux'larda? Eger kilise de sizin yapt1g1n1z gibi bankaya girebilirse..." Sophie, "O zaman ok ge kalm1 olurlar," dedi. "Kilit ta1n1 biz ald1k." "Ne! Kilit ta1n1 sakland1g1 yerden 1kard1n1z m1?" Langdon, "Endielenme," dedi. "Kilit ta1 iyi bir yerde sakl1."

"Umar m, fazlas yla iyi bir yerdedir!" Kendini tutamadan s1r1tan Langdon, "Asl1nda," dedi. "Koltugunun alt1ndaki tozlar1 hangi s1kl1kta temizledigine bagl1." Chateau Villette'in d11nda esen rzgr artm1 ve pencerenin yan1na emekleyerek yaklaan Silas'1n cppesini havaland1rm1t1. Konuulanlar1n ogunu duyamad1g1 halde, kilit ta1 kelimesi pek ok kez camdan d1ar1 s1zm1t1. ieride. gretmen'in szleri kelimesi kelimesine akl1ndayd1. Chateau Villette'ye gir. Kilit ta n al. Kimseye zarar verme. Simdi Langdon ile digerleri aniden baka bir odaya geerek, al1ma odas1n1n 11klar1n1 sndrmlerdi. Silas av1na yaklaan bir panter gibi cam kap1ya dogru, srnerek ilerledi. Kilitli olmad1klar1n1 grnce ieri girerek, kap1lan arkas1ndan sessizce kapatt1. Diger odadan gelen boguk sesleri duyabiliyordu. Silah1 cebinden 1karan Silas emniyeti at1 ve koridorda ilerlemeye balad1.

63
Tegmen Collet, Leigh Teabing'in garaj yolunun ba1nda tek basma durmu, heybetli eve bak1yordu. Iss z. Karanl k. Saklanmak iin iyi bir yer. Collet yar1m dzine adam1n1n sessizce itlerin etraf1n1 sard1g1n1 grd. zerinden a1p, evi birka dakika iinde kuatabilirlerdi. Langdon, Collet'nin adamlar1n1n ani bask1n yapmas1 iin daha uygun bir yer seemezdi. Sonunda telefonu ald1g1nda, Collet, Fache'yi kendisi aramak zereydi. Fache, gelimelerden Collet'nin tahmin ettigi kadar memnun degildi. "Neden kimse bana Langdon'1n yerini tespit ettigimizi sylemedi?" 'Telefonda gryordunuz ve..," "Tam olarak neredesin Tegmen Collet?" Collet, ona adresi verdi. "Arazi, Teabing isimli bir ingilize ait. Langdon buraya gelmek iin hat1r1 say1l1r bir yol kat etmi, ara gvenlik kap1s1n1n ard1nda. ieriye zorla girildigine dair bir belirti yok, yani Langdon ev sahibini tan1yor olabilir." Fache, "Geliyorum," dedi. "Yerinizden ayr1lmay1n. Bu meseleyle ahsen ilgilenecegim." Collet'nin agz1 bir kar1 a1k kald1. "Ama yzba1m, yirmi dakika uzaktas1n1z! Hemen harekete gememiz gerekli. Onu keye s1k1t1rd1m. Toplam sekiz adam1m var. Drd tfekli, digerlerinin tabancas1 var." "Beni bekleyin." "Yzba1m, ya ierde Langdon birini rehin alm1sa? Ya bizi grp yaya kamaya karar verirse? Simdi harekete gememiz gerek! Adamlar1m pozisyonlar1n1 ald1 ve haz1r bekliyorlar." Tegmen Collet, harekete gemek iin benim gelmemi bekleyeceksiniz. Bu bir emirdir." Fache telefonu kapatm1t1. Hayret iindeki Tegmen Collet, telefonunu kapatt1. Fache ne diye beklememi istiyor? Collet cevab1 biliyordu. Sezilerinin kuvvetli olmas1yla n yapmas1na ragmen, Fache gururuna fazlas1yla dkn biriydi. Fache tutuklama vesilesiyle itibar n art rmak istiyor. Televizyonlarda Amerika kadar kendi yznn de gsterilmesini istiyordu. Patron gelip gn kurtarana kadar Collet'nin vazifesi kaleyi kollamakt1. Beklerken, Fache'nin gecikmesinin baka bir nedeni akl1na geldi. Hasar kontrol. Emniyet tekilat1nda, bir kaag1n tutuklanmas1 sadece bir nedenden tr geciktirilirdi, phelinin suundan emin olmad1klar1 zamanlarda. Fache, Langdon' n arad g m z adam olmad g ndan m pheleniyor? Bu dnce korkutucuydu. Yzba1 Fache, Langdon'1 tutuklamak iin o gece herkesi seferber etmiti... Interpol bile cinayet zanl1s1n1 ar1yordu. Ayr1ca Frans1z televizyonunda tan1nm1 bir Amerikal1y1 cinayet suuyla haks1z yere yarg1larsa, bu iin siyasi sonular1ndan Bezu Fache bile kurtulamazd1. Eger Fache imdi bir hata yapt1g1n1 fark etmise, Collet'ye harekete gememesini sylemesi mant1kl1 olurdu. Fache'nin ihtiya duyacag1 son ey Collet'nin masum bir ingilizin zel mlkne y1ld1r1m bask1n1 yaparak Langdon'1 silah zoruyla almas1yd1. Collet bununla birlikte, Langdon'1n masum olmas1n1n davadaki en garip paradokslardan birini a1klad1g1n1 fark ediyordu: Kurban1n torunu Sophie Neveu, neden katil zanl1s1na yard1m etmiti? Langdon'1n haks1z yere suland1g1n1 bilmedigi mddete tabii. Fache bu gece Sophie'nin tuhaf tutumunu a1klamak iin tm a1klamalar1 dnmt. Bunlara, Saunire'in tek vrisi olan Sophie'nin gizli 1g1 Robert Langdon'1 miras paras1 iin bykbabas1n1 ldrmeye ikna etmi olmas1 da vard1. Saunire bundan phelendiyse, polise P. S. Robert Langdon'1 bul, diye bir mesaj b1rakm1 olabilirdi. Collet iin iinde baka bir i oldugundan emindi. Sophie Neveu, bylesine alak bir ie kar1mayacak kadar gvenilir biriydi. "Tegmenim?" Ajanlardan biri koarak yan1na geldi. "Bir araba bulduk. Collet, ajan1n peinden garaj yolunun yakla1k elli metre arkas1n yrd. Ajan, yolun

kar1 taraf1ndaki geni banketi iaret etti. Orada, al1l1klar aras1nda siyah bir Audi, neredeyse

grnmeyecek biimde park edilmiti. Kiral1k araba plakas1 vard1. Collet kaportay1 tuttu. Is1 hl hissediliyordu. Hatta s1cakt1. Collet, "Langdon bununla gelmi olmal1," dedi. "Araba kiralama irketini aray1n. al1nm1m1 grenin." Peki efendim." Parmakl1klar1n bulundugu taraftan bir baka ajan, Collet'ye seslendi. Tegmenim, una bir bakar m1s1n1z?" Collet'ye bir ift gece gr gzlg uzatt1 "Garaj yolunun bitimindeki koruluga bak1n." Collet gzlg tepeye dogru kald1rd1 ve gr ayarlar1yla oynad1. Yeilimsi ekiller yavaa belirginlemeye balam1t1. Garaj yolundaki virajdan balayarak, yukar1 dogru takip etti ve korunun oldugu yerde durdu. Bakakalm1t1. Orada, agalar1n aras1nda z1rhl1 bir kamyon duruyordu. Collet'nin o gece Zrih Emanet Bankas1'ndan ayr1lmas1na izin verdigi kamyonun ayn1yd1. Bunun bir eit garip rastlant1 olmas1n1 diliyor, ama olmad1g1n1 biliyordu. Ajan, "Her ey ortada," dedi. "Langdon ile Neveu bankadan bu kamyonla kam1lar." Collet'nin sesi kesilmiti. Barikatta durdurdugu z1rhl1 kamyonun ofrn dnd. Rolex. Gitmek iin sab1rs1zlanmas1. Yk kasas n kontrol etmedim. Collet bankadan birinin Langdon ile Sophie'nin bulundugu yer hakk1nda yalan syleyip, kamalar1na yard1mc1 oldugunu fark etmiti. Ama kim? Ve neden? Belki de Fache, bu yzden Collet'nin henz harekete gemesini istemiyordu. Belki de Fache bu akamki olaya Langdon ile Sophie'den daha fazla kiinin kar1t1g1n1 dnyordu. Peki Langdon ve Sophie z rhl kamyonla geldiyse, siyah Audi'yle kim geldi? Yzlerce kilometre gneyde, kiral1k bir Beechcraft Baron 58 Tiren Denizi stnden kuzeye dogru uuyordu. Gkyz sakin oldugu halde, her an midesinin bulanabilecegini hisseden Piskopos Aringarosa, elinde koltugun arkas1ndaki torbayla haz1r bekliyordu. Paris'le yapt1g1 grmenin bekledigi telefonla ilgisi yoktu. Kk kabinde tek ba1na oturan Aringarosa, parmag1ndaki alt1n yzg dndrd ve duydugu korku ve mitsizlik hislerini bast1rmaya al1t1. Pariste her ey ters gitti. Gzlerini kapayan Aringarosa, Bezu Fachenin durumu dzeltebilmesi iin bir dua okudu.

64
Divanda oturan Teabing, kucag1ndaki tahta kutuyu bebek beigi gibi tutarken, kapaktaki zenle ilenmi gl kabartmas1na hayranl1kla bak1yordu. Bu gece hayat m n en tuhaf ve en sihirli gecesi oldu. Teabing'in ba1nda, Langdon ile yan yana duran Sophie, "Kapag1 a1n," diye f1s1ldad1. Teabing glmsedi. Bana acele ettirme. Kilit ta1n1 arayarak geirdigi y1llardan sonra, bu an1n her salisesinin tad1n1 1kartmak istiyordu. Avucunu tahta kapag1n stnde gezdirirken, kabartmal1 iegin dokusunu hissediyordu. "Gl," diye f1s1ldad1. Gl, Magdalal d r, Kutsal Kse'dir. Gl, yolu gsteren pusulad r. Teabing kendini sersemlemi gibi hissediyordu. Kilit ta1n1 arad1g1 y1llar boyunca, Fransa'daki tm kiliselerin ve katedrallerin gizli geitlerine, gl pencerelerin alt1ndaki yzlerce kemere bakm1t1. La clef de vote... Gl iaretinin alt ndaki ta anahtar. Teabing yavaa kapag1n kilidini aarak, kald1rd1. Bak1lar1 sonunda kutunun iindekiyle kar1lat1g1 anda, bunun kilit ta1 olabilecegini anlam1t1. Birbiriyle baglant1l1 dner harflerle bezenmi ta bir silindire bak1yordu. Grdg nesne ona a1rt1c1 derecede tan1d1k geliyordu. Sophie, "Da Vinci'nin gnlklerine bakarak tasarland1," dedi. " Bykbabam1n hobisi bunlar1 yapmakt1." Elbette, diye dnd Teabing. Eskizlerini ve taslaklar1n1 grmt. Kutsal Kse'ye gtren anahtar bu ta n alt nda yat yor. Teabing nazike tuttugu ag1r kripteksi kutudan kald1rd1. Silindirin nas1l a1lacag1na dair ufak fikri olmamas1na ragmen, kendi kaderinin iinde durdugunu hissediyordu. mitsizlige kap1ld1g1 anlarda Teabing hayat1n1 adad1g1 bu aray11n dllendirilip dllendirilmeyecegini sorgulam1t1. Art1k bu pheler sona ermiti Eski kelimeleri duyabiliyordu... Kse efsanesinin doguunu: Vous ne trouvez pas le Saint-Graal, c'est le Saint-Graal qui vo s trouve. Kse'yi sen bulamazsan, Kse seni bulur. Ve bu gece inan1lmaz bir ekilde, Kutsal Kse'yi bulmak iin gerekli olan anahtar, n kap1s1ndan ieri girmiti. Sophie ile Teabing kripteks ile oturup, sirkeden, harflerden ve ifrenin ne olabileceginden bahsederlerken, Langdon gl agac1 kutuya daha iyi bakabilmek iin, odan1n arka taraf1ndaki ayd1nl1k bir masaya gtrd. Teabing'in az nce syledigi szler, Langdon'1n zihninde tekrarl1yordu. Kse'nin anahtar gl i aretinin alt nda gizli. Langdon kutuyu 11ga tutarak, gl kabartmas1n1 inceledi. Ahap ileri ve kabartmal1 mobilyalar sanattaki uzmanl1k alan1na girmese de, Madrid yak1nlar1ndaki ispanyol manast1r1n1n mozaik kapl1 nl tavan1n1n, yap1m1ndan yzy1l sonra dklerek, keiler taraf1ndan alttaki s1vaya yaz1lan kutsal metinleri a1ga 1kartt1g1n1 hat1rl1yordu. Langdon gle bir kez daha bakt1. Gln alt nda. Sub Rosa. S r. Koridorda duydugu bir arpma sesi Langdon'1n arkas1n1 dnmesine neden oldu, Teabing'in uag1 gemi olmal1yd1. Langdon yeniden kutuya dnd. Gl 1kar1p 1karamayacag1n1 dnrken parmaklar1n1 kabartman1n kenarlar1nda gezdiriyordu, ama iilik mkemmeldi. Gl ilemekle, zerine yerletirildigi ii oyulmu katman aras1na keskin bir b1ak sokabilecegini dnd.

Kutuyu aarak, kapag1n iini inceledi. Girinti 1k1nt1s1 yoktu. Kutunun pozisyonunu degitirdiginde 11k, kapag1n alt1nda ve tam ortas1nda kk delige benzeyen bir eyi ayd1nlatm1t1. Langdon kapag1 kapatarak, kabartmal1 sembol st taraf1ndan inceledi. Delik yoktu. iinden gemiyor. Kutuyu masan1n stnde b1rakarak, gzleriyle oday1 arad1 ve tutturulmu bir kg1t destesi grd. Atas1 alarak kutunun yan1na gitti. Kapag1 a1p, deligi yeniden inceledi. Atas1 dzle tirip bir ucunu dikkatle delikten ieri soktu. Nazike itti. Fazla kuvvet harcamas1na gerek kalmam1t1. Masan1n stne den bir eyin sesini duymutu. Bakmak iin kapag1 kapatt1. Yapboz paralar1na benzeyen kk bir tahta paras1yd1. Tahta gl kapaktan 1karak, masan1n stne dm t. Sesi solugu kesilen Langdon, kapakta gln 1kt1g1 noktaya bak1yordu. Oraya, kusursuz bir el taraf1ndan, daha nce hi grmedigi bir dilde drt sat1rl1k bir metin kaz1nm1t1. Sami dili karakterlerine benziyor, diye dnd Langdon ama lisan tan yamad m. Arkas1nda hissettigi ani bir hareket dikkatini ekmiti. Ba1na yedigi apans1z bir darbe onu dizlerinin stne yuvarlam1t1. Yere derken, silah tutan, soluk bir hayaletin etraf1nda dolat1g1n1 grdgn sand1. Ard1ndan her taraf simsiyah oldu.

65
Sophie Neveu emniyet tekilat1nda al1t1g1 halde o geceye kadar kendisine hi silah dogrultulmam1t1. Simdi bakmakta oldugu silah, uzun beyaz sal1, devasa bir Albino'nun soluk elinde duruyordu. rktc k1rm1z1 gzlerle Sophie'ye bak1yordu. zerine giydigi yn cppe ve belindeki ip kuakla, ortaagdan kalma papazlar1 and1r1yordu. Sophie, adam1n kim oldugu konusunda tahmin yrtemedigi halde Teabing'n, iin arkas1nda kilisenin yer ald1g1 hakk1ndaki phelerine sayg1 duymaya balam1t1. Kei boguk sesiyle, "Ne iin geldigimi biliyorsunuz," dedi. Sophie ile Teabing, sald1rgan1n istegi zere kollar1n1 havaya kald1rm1 bir halde divanda oturuyorlard1. Langdon inleyerek yerde yat1yordu. Kei gzlerini derhal Teabing'in kucag1ndaki kilit ta1na evirdi. Teabing'in meydan okuyan bir sesi vard1. "Bunu aamazs1n." Silah1n1 bir Sophie'ye bir Teabing'e eviren kei, biraz daha yaklaarak, "gretmen'im ok ak1ll1d1r," diye cevap verdi. Sophie, Teabing'in uag1n1n nerede oldugunu merak ediyordu. Robert n dtgn duymad m ? Teabing, "gretmen'in kim?" diye sordu. "Belki sorunu parayla zebiliriz," Kse'ye paha biilemez." Biraz daha yaklat1. Teabing, keiin bacag1ndan akan kan1n topland1g1 bilegini gstererek, sakin bir tonla, "Kanaman var," dedi. "Ve topall1yorsun." Teabing'in yan1 ba1nda duran metal koltuk degneklerini gsteren kei, Senin gibi," diye yan1tlad1. "Simdi kilit ta1n1 bana ver." Teabing ak1n bir sesle, "Sen kilit ta1n1 biliyor musun?" diye sordu. "Benim ne bildigimi bo ver. Simdi yavaa ayaga kalk ve onu bana ver. "Ayaga kalkmakta glk ekiyorum." "ok iyi. Kimsenin ani hareket yapmamas1n1 tercih ederim." Teabing sag eliyle koltuk degneklerinden birini, sol eliyle kilit ta1n1 tuttu. Ag1r silindiri sol eliyle ta1rken yalpalayarak ayaga kalkt1 ve sonra sag koltuk degneginin zerine dogru egildi. Kei dogrudan Teabing'in ba1na dogru tuttugu tabancas1yla ona otuz santim kadar yaklat1. Kei silindire dogru uzan1rken, Sophie kendini son derece aresiz hissediyordu. Teabing, "Baaramayacaks1n," dedi. "Bu ta1 ancak uygun kii aabilir." Uygun kiinin kim olduguna Tanr karar verir, diye dnd Silas, Kolu titremeye balayan koltuk degnekli adam, "Biraz ag1r," dedi "Hemen almazsan, korkar1m yere drecegim!" Tehlikeli bir ekilde salland1. Silas ta1 almak iin ne dogru ad1m att1, fakat o bunu yapt1g1 s1rada koltuk degnekli adam dengesini kaybetmiti. Koltuk degnegi kay1nca, sag yanma dogru y1k1lmaya balad1. Hay r! Ta1 kurtarmak iin at1lan Silas, bu s1rada silah1n1 indirmiti. Ama kilit ta1 ondan uzaga dogru hareket ediyordu. Adam sag tarafa derken, sol eli arkaya gitti ve silindir avucundan kayarak koltugun stne f1rlad1. Ayn1 anda, adam1n alt1ndan kayan koltuk degnegi havada geni bir kavis izerek Silas'1n bacag1na dogru yneldi. Koltuk degnegi kee kemerine arpt1g1nda, taze yaralar1na batan kancalar Silas'1n bedenine muazzam bir ac1 vermiti. iki bklm kalan Silas dizlerinin stne knce, kemerin daha da batmas1na neden olmutu. Kulaklar1 sag1r edecek bir sesle patlayan silahtan 1kan kurun, Silas yere derken kimseye zarar vermeden deme tahtalar1na saplanm1t1. Silah1n1 kald1r1p, yeniden ate etmeye f1rsat bulamadan, kad1n1n tekmesini enesine yedi.

Garaj yolunun sonunda duran Collet patlama sesini duymutu. Boguk ate sesi, damarlar1ndaki kan1n h1zlanmas1na neden oldu. Fache yola 1km1 oldugundan, Langdon'1 bu gece tek ba1na yakalama hayalleri zaten suya dmt. Ama Fache grevini ihmal ettigi gerekesiyle onu Yrtme Tetkik Kurulu'nun nne 1kart1rsa, Collet'nin ii bitecekti. Evde bir silah patlad ! Ve sen garaj yolunun sonunda m bekledin? Collet gizli bask1n ans1n1n oktan kat1g1n1 biliyordu. Ama ayn1 zamanda orada bir saniye daha hibir ey yapmadan durursa, sabaha meslek hayat1 diye bir ey kalmayacag1n1 da biliyordu. Mlkn demir kap1s1na bakarken karar1n1 verdi. "Aag1 indirin." Robert Langdon sersemlemi ba1n1n derinliklerinde silah sesini duymutu. Ayr1ca bir de feryat duymutu. Kendi feryad1 m1? Kafatas1 arkas1ndan matkapla deliniyormu gibi hissediyordu. Yak1nlarda bir yerlerde, insanlar konuuyorlard1. Teabing, "Neredeydin sen?" diye bag1r1yordu. Uak telala ieri girmiti. "Neler oldu? Aman Tanr1m! Bu kim? Polisi arayacag1m." "Kr olas1! Polisi arama. Bir ie yara da, git u canavar1 baglayacag1m1z bir eyler getir." Sophie arkas1ndan, "Ve biraz buz," diye seslendi. Langdon yine kendinden gemiti. Daha ok ses. Hareketler. Simdi divanda oturuyordu. Sophie, onun ba1na bir buz torbas1 koymutu. Kafatas1 agr1yordu. Sonunda Langdon'1n gzndeki bulan1kl1k gittiginde, yerde yatan birini grd. Hayal mi gryorum? Albino keiin dev cssesi baglanm1 Ve agz1na yap1kanl1 bant yap1t1r1lm1t1. enesi yar1lm1 ve sag kalas1n1n oldugu taraf kan iinde kalm1t1. O da kendine yeni geliyor gibiydi. Langdon, Sophie'ye dnd. "Bu kim? Ne... oldu?" Teabing topallayarak yan1na geldi. "Acme Ortopedi taraf1ndan yap1lan bir Excalibur sallayan valye hayat1n1 kurtard1." Ha? Langdon dik oturmaya al1t1. Sophie'nin duyarl1 dokunuu onu kendine getirdi. "Kendine biraz zaman tan1 Robert." Teabing, "Korkar1m," dedi. "Bayan arkada1na iinde bulundugum durumun tats1z faydalar1n1 gsterdim. San1r1m herkes durumumu hafife al1yor. Langdon oturdugu divandan keie bak1p, neler oldugunu tahmin etmeye al1t1. Teabing, "Kee kemer tak1yordu," diye a1klad1. "Ne tak1yordu?" Teabing yerde duran kanlanm1 kancal1 deri kay11 gsterdi, "N terbiye kemeri. Kalas1n1n stne takm1t1. ok dikkatli nian ald1m" '" Langdon ba1n1 ovuturdu. Nefis terbiye kemerlerini biljy0 "Ama nas1l... bildin?" Teabing s1r1t1yordu. "H1ristiyanl1k benim uzmanl1k alan1m Robert baz1 tarikatlar duygular1n1 fazlas1yla belli ediyorlar." Koltuk degnegiyle keiin cppesinden s1zan kan1 iaret etti. "Bunun gibi mesela." K1sa sre nce medyada gsterilen Opus Dei yesi Boston'l1 nl iadamlar1n1 hat1rlayan Langdon, "Opus Dei," diye m1r1ldand1. Endieli is arkadalar1 bu adamlar1 paral1 tak1m elbiselerinin alt1na terbiye kemerleri takt1klar1 gerekesiyle halk1n gz nnde sulam1lard1. Asl1nda adam1n byle bir ey yapt1g1 yoktu. Opus Dei'nin pek ok yesi gibi, bu iadamlar1 da nemsiz kiilerdi ve bedensel ceza ibadetinde bulunmuyorlard1. Dindar birer Katolik, ocuklar1na bagl1 birer baba ve cemaatin mdavim yeleriydiler. Ama medya elbette, onlar1n mezheple olan ruhani bag1na deginir deginmez, mezhebin daha kat1 olan "as1l" yelerini.. Su anda Langdon1n nnde yatan kei gibi yelerini say1p dkmeye balam1t1. Teabing kanl1 kemere yak1ndan bak1yordu. "Ama Opus Dei neden Kutsal Kse'nin peinde olsun?" Langdon bunu dnemeyecek kadar sersemlemiti.

Tahta kutunun yan1na yryen Sophie, "Robert," dedi. "Bu nedir' Langdon'1n kapaktan 1kartt1g1 gl kabartmas1n1 tutuyordu. "Kapaktaki oymal1 yaz1n1n stnde duruyordu. Alttaki metnin bu kilit ta1n1 amak iin ipucu verecegini san1yorum." Sophie ile Teabing henz cevap veremeden, bir kilometrelik gar yolunun aag1s1nda aniden sirenler ve mavi polis 11klar1 belirmiti Teabing kalar1n1 att1. "Dostlar1m, san1r1m bir karar vermemiz gerekiyor. Ve bunu abuk yapsak iyi olacak."

66
Collet ile ajanlar1, ellerinde silahlar1yla Sir Leigh Teabing'in n kap1s1ndan ieri dald1lar. Dag1larak, birinci kattaki tm odalar1 aramaya balad1lar. Kabul salonunun zemininde bir kurun deligi, biraz kan, kancal1 tuhaf bir kemer ve k1smen kullan1lm1yap1kanl1 bant rulosu buldular. Birinci kat tamamen bo gibi grnyordu. Collet, adamlar1n1 ikiye blp bodrum kat1yla, evin arka taraf1n1 arayacag1 s1rada, st kattan sesler geldigini duydu. "Yukardalar!" Geni merdivenlerden koarak yukar1 1kan Collet ve adamlar1, karanl1k yatak odalar1yla koridorlardan geerek sesin geldigi yere yakla1rken, kocaman evi oda oda arad1lar. Sesler, uzun bir koridorun sonundaki odadan geliyor gibiydi. 1k1 yollar1n1 kapatan ajanlar, koridorda ag1r ad1mlarla ilerlediler. Son odaya geldiklerinde, Collet kap1n1n ard1na kadar a1k oldugunu grd. Sesler aniden kesilmi, yerini makine sesini and1ran bir grlt alm1t1. Collet kolunu yana kald1rarak iaret verdi. Usulca kap1n1n nne gelerek 11k dgmesini at1. Dnerek odaya girmi, adamlar1 arkas1ndan ieri dalm1 ve Collet bag1rarak silah1n1... hibir eye dogrultmutu. Bo bir misafir odas1. El degmemi, Grltl araba motoru sesleri, yatag1n yan1ndaki duvara monte edilmi siyah bir elektronik panelden geliyordu. Collet, evin diger yerlerinde de bunlardan grmt. Bir eit dahili haberleme sistemiydi. Hemen yan1na gitti. Panelin stnde yakla1k bir dzine dgme vard1: SALON... MUTFAK...AMASIRHANE...KiLER Peki araba sesi hangi cehennemden geldi? YATAK ODASI... CAMEKNLI ODA... AMBAR KTPHANE Ambar! Collet saniyeler iinde aag1 inmi ve yolun stndeki adamlar1ndan birini yan1na alarak arka kap1ya komutu. Adamlar arka taraftaki imenleri geerek, soluk soluga y1pranm1 gri ambar1n nne vard1lar. Collet daha ieri girmeden, uzaklaan bir araban1n motor sesini duyabiliyordu. Silah1n1 ekerek, ieri girdi ve 11klar1 at1. Ambar1n sag taraf1, basit bir atlyeden oluuyordu -im bime makineleri, otomobil gereleri, bahe malzemeleri. Yak1ndaki duvarda benzer bir haberleme paneli vard1. Dgmelerden biri aag1 inmi, ierideki sesleri gnderiyordu. MiSAFiR ODASI II. Collet fkeyle gerisin geriye dnd. Haberleme sistemiyle bizi yan ltt lar! Ambar1n diger taraf1na bakt1g1nda, at ah1rlar1n1 grd. At yoktu. Ev sahibinin baka trden beygir gcn tercih ettigi belli oluyordu; ah1rla etkileyici bir araba park1na dntrlmt. Harika bir koleksiyondu.. siyah bir Ferrari, yepyeni bir Rolls-Royce, antika bir spor Aston Marti bir Porsche 356. Son ah1r botu. Derhal oraya koan Collet, yerdeki yag lekelerini grd. Arazinin d na kamazlar. Garaj yolu ve kap1, bu gibi durumlar1 nlemek i devriye arabas1 taraf1ndan kapat1lm1t1. "Efendim?" Ajan ah1rlar1n bittigi yeri gsteriyordu.

Ambar1n arka kap1s1 sonuna kadar a1lm1t1. Ambar1n arkas1nda karanl1k, amurlu ve engebeli arazi grlyordu. Kap1ya koan Collet karanl1kta bir eyler grmeye al1t1. Grebildigi tek ey, uzaktaki orman1n zay1f glgesiydi. Araba farlar1 yoktu. Bu agal1kl1 vadide dzinelerce yang1n yolu ve av patikas1 olmal1yd1 ama Collet onlar1n ormana ulaamayacag1ndan emindi. "Birka adam al ve o blgeye yay1l1n. Yak1nlarda bir yerde ak1l1p kalm1lard1r. Bu spor arabalar engebeli arazide fazla gidemez. Sey, efendim?" Ajan, pek ok anahtar1n as1l1 durdugu kancal1 paneli eriyordu. Anahtarlar1n stnde tan1d1k marka isimleri yaz1yordu. DAlMLER..ROLLS-ROYCE...ASTONMARTIN... PORSCHE... Son anahtar kancas1 botu. Collet anahtar1n stndeki marka ad1n1 okudugunda, ba1n1n dertte oldugunu anlam1t1.

67
Java Black Pearl modeli, drt ekerli Range Rover'1n dz vitesi dayan1kl1 polipropilen farlar1, bir sr arka far ayar1 ve sag tarafta direksiyonu vard1. Langdon arac1 kullanmad1g1na memnundu. Teabing'in uag1 Rmy, efendisinden ald1g1 emirler zerine, Chteau Villette'nin arkas1ndaki ay 11g1n1n ayd1nlatt1g1 arazide, arac1 olduka etkileyici bir ustal1kla idare ediyordu. Farlar1n1 amadan bir tepecigin stnden gemiti ve imdi araziden uzaklaarak uzun bir yokutan aag1 iniyordu. Uzaklardaki orman siluetine dogru gidiyor gibiydi. Kilit ta1na iyice sar1lan Langdon yolcu koltugunda arkas1n1 dnerek, Sophie ile Teabing'e gz att1, Sophie kayg1l1 bir sesle, "Ba1n nas1l Robert?" diye sordu. Langdon ac1yla glmsemeye al1t1. "Daha iyi, teekkrler." Agr1dan lyordu. Sophie'nin yan1nda oturan Teabing, omzunun stnden koltugun aras1ndaki bagaj blmesinde bagl1 yatan keie bakt1. Kucag1nda keiin tabancas1yla oturan Teabing, eski bir fotografta av1n1n ba1nda poz veren safariye 1km1 bir ingilize benziyordu. Y1llard1r ilk kez egleniyormu gibi s1r1tan Teabing, "Bu gece 1k1p gelmene ok sevindim Robert," dedi. "Seni bu ie kar1t1rd1g1m iin zgnm Leigh." "Oh, ltfen, hayat1m boyunca bu ie kar1mak iin bekledim." Teabing Langdon1n arkas1ndaki n camdan uzun itlerin glgesine bakt1. omzuna hafife dokundu. "Unutma fren 11g1 istemiyorum. ok ihtiya duyarsan el frenini kullan. Orman1n iine kadar girmek istiyorum. Evden bizi grecekleri ekilde bir riske girmemize gerek yok." Rmy yoku aag1 inerken, Range Rover'1 itlerin aras1ndaki bir boluktan geirmiti. Ara yalpalayarak zerinde imenlerin bittigi patikaya vard1g1nda, nlerindeki agalar ay 11g1n1 kesti. nlerindeki herhangi bir eyi semeye al1an Langdon, hibir ey gremiyorum, diye dnd. Etraf simsiyaht1. Arac1n sol taraf1na aga dallan srttgnde Rmy diger tarafa dogru manevra yapt1. Direksiyonu olabildigince dz tutarak otuz metre kadar ilerledi. Teabing, "Harika i 1kar1yorsun Rmy," dedi. "Yeterince uzaklat1k san1r1m. Robert uradaki havaland1rman1n alt1ndaki kk mavi dgmeye basabilir misin? Grebiliyor musun?" Langdon dgmeyi bularak bast1. Yolun stne yay1lan zay1f san 11k demeti, patikan1n her iki taraf1ndaki al1l1klar1 grnr k1lm1t1. Langdon sis farlar1n1 yakt1klar1n1 fark etti. Yolu grebilecekleri kadar 11k saglamakla birlikte, orman1n yeterince iine girdikleri iin bu farlarla uzaktan grnmeyeceklerdi. Teabing mutlu bir edayla, "Ee, Rmy," dedi. "Farlar1 at1k. Art1k hayat1m1z sana emanet." Sophie, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. Teabing, "Bu yol, ormanda yakla1k kilometre kadar devam eder," dedi. "Arazinin ortas1ndan geer ve kuzeye dogru kavis izer. Suya saplanmaz veya yolu kapayan aga ktklerine arpmazsak, beinci otoyola sag salim 1kar1z." Sag salim. Langdon baka eyler dnmeye al1t1. Gzlerini, kilit tahta kutusunun iinde gvenle durdugu kucag1na evirdi. Kapaktaki gl kabartmas1 yerine tak1lm1t1. Zihni karmakar11k oldugu halde, Langdon kabartmay1 yeniden 1kart1p, alt1ndaki oyma yaz1y1 incelemek iin sab1rs1zlan1yordu. Teabing, elini omzuna koydugunda kapaktaki kakmay1 kald1rmak zereydi. Teabing, "Sab1rl1 ol Robert," dedi. "Z1play1p duruyoruz ve stelik 11k yok. Dua edelim de bir eyleri k1rmayal1m. Ayd1nl1ktayken o lisan1 tan1mad1ysan, karanl1kta daha iyisini

yapamazs1n. istersen imdi tek para halinde buradan uzaklamaya konsantre olal1m. Yak1nda bu iiin yeterince vakit bulacaks1n." Langdon, onun hakl1 oldugunu biliyordu. Ba1n1 bir kez sallayarak kapag1 kilitledi. Arka tarafta baglar1ndan kurtulmaya al1an kei, inliyordu. Son aniden tekmelemeye balad1. Arkas1n1 dnen Teabing, silah1 koltugun stnden ona dogrulttu. "Sikyetinizin nedenini anlayam1yorum bay1m. Evime izinsiz girip, sevgili dostumun kafas1na kt bir darbe indirdin. Asl1nda seni hemen cesedini ormanda rmeye terk edebilirim." Kei sesini kesmi ti. Langdon, "Onu yan1m1zda gtrmemiz gerektigine emin misin?" diye sordu. Teabing, "Katiyetle eminim," diye sesini ykseltti. "Cinayetten aran1yorsun Robert. Bu hergele senin zgrlk biletin. Polis seni yakalamay1 peinden evime gelecek kadar ok istiyor." Sophie, "Benim hatam," dedi. "Byk ihtimalle z1rhl1 arac1n ileticisi vard1." Teabing, "Konu bu degil," dedi. "Polisin sizi bulmas1na a1rm1yorum, Opus Dei'nin bulmas1na a1rd1m. Bana anlatt1klar1n1zdan sonra, bu adam1n adli poliste ya da Zrih Emanet Bankas1nda bir baglant1s1 yoksa, evime kadar sizi nas1l takip ettigini anlayam1yorum." Langdon bunu biraz dnd. Bezu Fache bu geceki cinayet iin bir gnah keisi bulmaya kesinlikle kararl1yd1. Vernet ise onlara aniden dman olmutu. Langdon1n drt cinayetle suland1g1n1 bildigi dnlrse, bankac1n1n fikrini degitirmesi anla1l1r bir eydi. Teabing, "Bu kei yaln1z al1 m1yor Robert," dedi. "Ve tm bunlar1n arkas1nda kim oldugunu grenene kadar her ikiniz de tehlikedesiniz. iyi haberse dostum, imdi g senin elinde. Arkamdaki canavar bu bilgiye sahip ve ipler her kimin elindeyse, u anda fazlas1yla gergin olmal1." Yola al1maya balayan Rmy h1z1n1 artt1r1yordu. Bir eit su birikintisinin iinden getikten sonra, hafif bir rampa a1p, yeniden inmeye balad1lar. "Robert bana u telefonu uzatabilir misin acaba?" Teabing n konsoldaki telefonu iaret ediyordu. Teabing bir numara evirdi ve a1lmas1 iin uzun sre bekledi. "Richard? Seni uyand1rd1m m1? Elbette uyand1rd1m. Aptal bir soruydu. zgnm. Ufak bir sorunum var. Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Tedavim iin Rmy ile birlikte Isles'a gitmemiz gerekiyor. Sey, dogrusunu istersen, hemen. Bu kadar ge haber verdigim iin zgnm. Elizabeth'i yirmi dakika iinde haz1rlayabilir misin? Biliyorum, elinden geleni yap. Grrz." Telefonu kapatt1. Langdon, "Elizabeth mi?" dedi. "Uag1m. Ona verdigim parayla kralienin fidyesi denirdi." Langdon arkas1n1 dnp ona bakt1. Teabing, "Ne?" diye hayret etti, "Adli polis peinizdeyken Fransa'da kalmay1 dnemezsiniz. Londra ok daha emniyetli." Sophie de Teabing'e dnmt. "lkeden ayr1lmam1z gerektigini m1 dnyorsunuz?" "Dostlar1m, medeni dnyada, Fransa'da oldugundan ok daha fazla szm geer. Bununla birlikte, Kse'nin Byk Britanya'da oldugum inan1l1yor. Kilit ta1n1 aabilirsek, eminim dogru yerde oldugumuzu gsterecek bir harita bulacag1z." Sophie, "Bize yard1m etmekle," dedi. "Byk bir tehlikeye at1l1yorsunuz. Frans1z polisinde dostunuz kalmayacak." Teabing yzn buruturdu. "Fransa'yla iim bitti. Buraya kilit ta1n1 bulmak iin ta1nm1t1m. O i art1k halloldu. Bundan sonra Chteau Villette'yi bile grp grmemek umurumda degil." Sophie kukuyla sordu. "Havaalan1 gvenliginden nas1l geecegiz?" Teabing k1k1r k1k1r gld. "Ben Le Bourget'den havalan1yorum -buradan fazla uzak olmayan zel bir hava sahas1d1r. Frans1z doktorlar beni sinirlendiriyor, bu yzden tedavi

grmek iin on be gnde bir ingiltere'ye uuyorum. Her iki tarafta da baz1 imtiyaz haklar1 iin deme yap1yorum. Uaga bindikten sonra, ABD Bykeliliginden biriyle grp grmeyeceginize karar verirsiniz." Langdon aniden bykelilikle hibir ekilde grmek istemedigin fark etti. Dnebildigi tek ey kilit ta1, yaz1lar ve sonunda Kse'ye ula1p ulaamayacaklar1yd1. Teabing'in ingiltere konusunda hakl1 olabilecegini dnd. Gerekten de en yeni efsanelerde Kse'nin Birleik Krall1kta oldugu anlat1l1yordu. Hatta Kral Arthur efsanesindeki Kse zengini Avalon Adas1'n1n bile ingiltere, Glastonbury'den baka bir yer olmad1g1na inan1l1yordu. Kse her nerede olursa olsun, Langdon bir gn onu ahsen grecegini hi tahmin etmemiti. Sangreal Belgeleri. isa Mesih'in gerek hikyesi. Magdalal Meryem 'in mezar . Bir an iin, o gece kendini bir eit alacakaranl1k kuag1na dm gibi hissetti... sanki gerek dnyan1n eriemeyecegi bir baloncugun iindeydi. Rmy, "Efendim?" dedi. "Gerekten ingiltere'ye bir daha dnmemek zere gitmeye kararl1 m1s1n1z?" Teabing, onu, "Rmy endielenmene gerek yok," diye telkin etti "Kralienin lkesine dnmem, zevklerimden vazgeip hayat1m1n geri kalan1n1 ziyan edecegim anlam1na gelmiyor. K1sa sre iinde yan1mda temelli kalacag1n1 tahmin ediyorum. Devonshire'da muhteem bir villa sat1n almay1 planl1yorum, btn eyalar1n1 getirtiriz. Macera olacak Rmy. Kesinlikle bir macera!" Langdon glmsemesine engel olamad1. Teabing, ingiltere'ye yapacag1 zaferli dnn planlar1n1 yaparken, Langdon kendini onun bula1c1 heveslerine kapt1rm1t1. Camdan d1ar1 bo gzlerle bakarak, sis farlar1n1n zay1f sar1 11g1nda geip giden agalar1 seyretti. Aga dallar1n1n yalad1g1 yan ayna ieri dnmt. Langdon arka koltukta sessizce oturan Sophie'nin yans1mas1n1 grd. Onu uzun sre seyrettikten sonra beklenmedik bir memnuniyet duydu. Gece boyunca yaad1g1 s1k1nt1lara ragmen, Langdon byle ho bir arkada bulmu olduguna minnettard1. Sophie dakikalar sonra, Langdon'1n gzlerini zerinde aniden hissetmi gibi ne dogru egilerek elini onun omzuna koydu ve s1vazlad1. "iyi misin?" Langdon, "Evet," dedi. "Bir ekilde." Sophie koltuguna geri yasland1g1nda, Langdon, onun dudaklar1nda belli belirsiz bir glmseme grd. Sonra kendisinin de s1r1tt1g1n1n fark1na vard1. Range Rover'1n arkas1na t1k1t1r1lm1 olan Silas glkle nefes al1yordu. Kollar1 arkadan baglanm1t1, ayak bileklerine kadar ama1r ipi ve yap1kanl1 bantla sar1lm1t1. Yoldaki her sars1nt1, arp1k duran omuzlar1n da iddetli agr1lara sebep oluyordu. Onu tutsak alanlar en az1ndan kee kemerini 1kartm1lard1. Yap1kanl1 bant yznden agz1ndan nefes alamad1g1 iin iki bklm k1vr1ld1g1 bagaj blmndeki tozlar1 iine ekerek ancak burnundan soluyabiliyordu. ksrmeye balad1. Frans1z ofr kayg1l1 bir sesle, "San1r1m boguluyor," dedi. Silas'a koltuk degnegiyle vurmu olan ingiliz, dnp koltugun zenden at1k kalar1yla Silas'a bakt1. "ingilizler insan1n medeniyetini dostlar1na gsterdigi merhametle degil, dmanlar1na gsterdigi merhametle ltg iin ansl1s1n." ingiliz egilip, Silas'1n agz1ndaki yap1kanl1 band1 tuttu. H1zl1 bir hareketle, yerinden 1kard1. Silas dudaklar1n1n yand1g1n1 hissetti ama cigerlerine dolan hava Tanr1n1n ltf gibiydi. ingiliz adam, "Kim iin al11yorsun?" diye sordu. Silas, kad1n1n tekmeledigi enesindeki ac1yla, "Tanr1'n1n iini yap1yorum," diye tersledi. Adam, "Sen Opus Dei'densin," dedi. Bu bir soru degildi. "Kim oldugum hakk1nda hibir ey bilmiyorsun." "Opus Dei kilit ta1n1 neden istiyor?"

Silas'1n cevap vermeye hi niyeti yoktu. Kilit ta1 Kutsal Kse'ye gtren bagd1, Kutsal Kse ise yazg1y1 koruman1n anahtar1. Ben Tanr 'n n i ini yap yorum. Tark tehlikede. Simdi Range Rover'da baglar1yla mcadeleden Silas, gretmen'le piskoposun mitlerini boa 1karm1 olmaktan korkuyordu. Onlarla temas kurmas1n1n ve korkun gelimeleri anlatmas1n1n imkn1 yoktu. Kilit ta beni tutsak alan kiilerde! Kseye bizden nce ulaacaklar! Silas karanl1kta dua etti. Hissettigi ac1n1n yakar1lar1n1 artt1rmas1na izin verdi. Bir mucize Tanr m. Bir mucizeye ihtiyac m var. Silas saatler sonra bir mucizeye tan1k olacag1n1 bilmiyordu. "Robert?" Sophie hl onu seyrediyordu. "Yznde komik bir ifade belirdi." Dnp ona bakan Langdon, enesini s1km1 oldugunu ve kalbinin h1zla arpt1g1n1 fark etti. Akl1na inan1lmaz bir fikir gelmiti. A klamas gerekten bu kadar basit olabilir mi? "Cep telefonunu kullanmam gerek Sophie" "Simdi mi?" "San1r1m bir ey buldum." "Ne?" "Sana birazdan anlatacag1m. Telefonuna ihtiyac1m var." Sophie endieli grnyordu. "Fache grmeleri dinliyor olabilir. Her ihtimale kar1 bir dakikadan k1sa tut." Ona telefonu verdi. "Amerika'y1 nas1l arayacag1m?" "demeli araman gerekecek. Benim hatt1m deniza1r1 aramalara kapal1." Langdon sonraki altm1 saniyenin gece boyunca akl1n1 megul eden soruyu cevaplayabileceginin bilinciyle s1f1r1 tulad1.

68
Telefon ald1g1nda New York'ta editr Jonas Faukman yatag1na henz girmiti. Ahizeyi kald1r1rken, aramak iin biraz ge, diye m1r1ldand1. Bir santral memuru, ona, "Robert Langdon'dan gelen demeli aramay1 kabul ediyor musunuz?" diye sordu. Sa1ran Jonas 11g1 at1. "Ha... elbette, tamam." Hatta klik sesi duyuldu. "Jonas?" "Robert? Gece yar1s1 beni uyand1r1p, bir de bana m1 detiyorsun?" Langdon, "Jonas, beni affet," dedi. "ok k1sa kesecegim. Gerekten grenmem gerekiyor. Sana verdigim msvedde. Sende..." "Robert, zgnm, redaksiyon yap1lm1halini sana bu hafta gnderecegimi sylemitim ama iim ba1mdan ak1n. Gelecek pazartesi. Sz veriyorum." "Ben redaksiyonu sormuyorum. Bana sylemeden kopyalar1n1 tan1t1m iin gndermiolabilir misin?" Faukman tereddt etti. Langdon1n son al1mas1nda -tanr1alara tap1nma tarihi hakk1nda bir arat1rma- Magdalal1 Meryem hakk1nda baz1lar1n1 hayrete drecek pek ok blm vard1. ierik bolca kaynaga dayand1r1ld1g1 ve digerleri taraf1ndan desteklendigi halde, Faukman en az1ndan ciddi tarihilerden ve sanat duayenlerinden onay almadan Langdon'1n kitab1n1 basmaya niyetli degildi. Jonas sanat dnyas1ndan on byk isim semi ve her birine kapak iin k1sa bir onay yaz1s1 yazmalar1n1 rica ettigi mektupla birlikte Langdon'1n al1mas1n1n tm blmlerini gndermiti. Faukman tecrbelerinden grendigi kadar1yla, kitapta isimlerinin grnce hepsi bu f1rsata bal1klama atlayacakt1. Langdon, "Jonas?" diye yeniden sordu. "Msveddeyi gnderdin yle degil mi?" Langdon'1n bundan memnun olmad1g1n1 sezinleyen Faukman kalar1n1 att1. "Msveddeler temizdi Robert, ayr1ca harika vglerle sana srpriz yapmak istedim." Sessizlik. "Paris Louvre mze mdrne de gnderdin mi?" "Ne zannediyordun? al1manda onun Louvre'daki koleksiyonundan s1ka bahsetmisin, kaynakanda onun kitaplar1 var ve bu adam yurt d11 sat1lar1nda olduka etkili. Saunire byk bir dan1mand1." Hatt1n diger ucundaki sessizlik uzun srd. "Ne zaman gnderdin?" "Bir ay kadar nce. Ayr1ca yak1nda Paris'e gideceginden bahsettim ve ikinizin bulumas1n1 nerdim. Grmek iin seni arad1 m1?" Gzlerini ovuturan Faukman durdu. "Bekle biraz, senin bu hafta Paris'te olman gerekmiyor muydu?" "Paris'teyim." Faukman yatag1nda dogruldu. "Beni Paris'ten mi demeli ar1yorsun?" Telif hakk1mdan kesersin Jonas. Saunire sonra sana geri dnd m? al1may1 begenmi mi?" "Bilmiyorum. Henz beni aramad1." "Sey, sen uykuna devam et. Simdi kapatmam gerek ama bu ok eyi a1klad1. Teekkrler." "Robert..." Ama Langdon telefonu kapatm1t1. inanamayan bir edayla kafas1n1 sallayan Faukman telefonu yerine koydu. Yazarlar, diye dnd. Ak ll lar bile ka k. Leigh Teabing, Range Rover'da nahobir kahkaha att1. "Robert gizli bir cemiyeti arat1ran bir arat1rma yaz1yorsun ve editrn kopyas1n1 bu gizli cemiyete gnderiyor, yle mi?" Langdon koltuguna gmld. "yle grnyor."

"Kt bir tesadf dostum." Langdon bunun tesadfle alakas olmad g n biliyordu. Jacques Saunire'den tanr1a tarihi hakk1ndaki bir al1may1 onaylamas1n1 istemek, golf hakk1nda yaz1lm1 bir kitab1 Tiger Woods'a sormak gibiydi. Ayr1ca tanr1a tap1nmas1yla ilgili herhangi bir kitapta Sion Tarikat1'ndan bahsedilecegi neredeyse garanti gibiydi. Hl k1k1rdamakta olan Teabing, "ite bir milyon dolarl1k soru," dedi. Tarikat hakk1ndaki grlerin olumlu muydu, olumsuz mu?" Langdon, Teabing'in as1l sormak istedigini anlayabiliyordu. Pek ok tarihi, tarikat1n Sangreal Belgeleri'ni neden hl gizli tuttugunu sorguluyordu. Baz1lar1 bilginin dnyayla oktan payla1ld1g1na inan1yordu. "Ben tarikat1n tutumu hakk1nda yorum yapmad1m." "Yani grmezden geldin." Langdon omuzlar1n1 silkti. Teabing'in belgelerin halka a1klanmas1 gerektigine inand1g1 belli oluyordu. "Ben kardelik tarihini yazd1m ve onlar1 tanr1aya tapman modern bir cemiyet, Kse koruyucular1 ve eski belgelerin bekileri diye anlatt1m." Sophie, ona bakt1. "Kilit ta1ndan bahsettin mi?" Langdon yzn buruturdu. Bahsetmiti. Pek ok kez. "Ben bahsedilen kilit ta1ndan, tarikat1n Sangreal Belgeleri'ni korumak iin yapacaklar1na bir rnek olarak bahsettim." Sophie a1rm1 grnyordu. "San1r1m P. S. Robert Langdon' bul, bylece a1klanm1oluyor." Langdon, Saunire'in ilgisini as1l ekenin arat1rmada yazan baka bir ey oldugunu hissediyordu ama bu konuyu Sophie'yle yaln1z kald1g1nda tart1abilirdi. Sophie, "Demek," dedi. "Yzba1 Fache'ye yalan syledin." Langdon, "Ne?" diye sordu. "Ona bykbabamla hi kar1lamad1g1n1 sylemitin." "Kar1lamad1m. al1mam1 editrm gndermi." "Dn Robert. Yzba1 Fache, editrnn gnderdigi zarf1 bulma onu senin gnderdigin sonucuna varm1t1r." Durdu. "Ya da daha . elden verdigini ve yalan syledigini dnmtr." Le Bourget Havaalan1'na vard1klar1nda Rmy Range Rover'1 pistin sonundaki kk bir hangara dogru srd. Onlar yakla1rken haki renkli pantolon giyen dag1n1k sal1 bir adam hangardan d1ar1 koturarak el sallad1 ve oluklu dev metal kap1y1 aarak, ierideki beyaz jet uag1n1 gzler nne serdi. Langdon par1ldayan uak gvdesine bakt1. "Elizabeth bu mu?" Teabing s1r1tt1. "Kr olas1 Man'1 bile geer." Farlar yznden gzlerini k1rp1t1ran hakili adam onlara yaklat1. ingiliz aksan1yla, "Neredeyse haz1r efendim," diye seslendi. "Gecikme iin zr dilerim ama beni haz1rl1ks1z yakalad1n1z ve..." Arabadakiler inmeye balay1nca laf1 k1sa kesti. Sophie ile Langdon'a bakt1ktan sonra Teabinge dnd. Teabing, "Ortaklar1mla Londra'da acil bir iimiz var. Kaybedecek vaktimiz yok. Ltfen hemen kalk1a haz1rlan." Teabing konuurken silah1 arabadan al1p, Langdon'a uzatt1. Tabancay1 gren pilotun gzleri yuvalar1ndan f1rlad1. Teabing'in yan1na giderek. "Efendim, affedin ama diplomatik uu iznime gre sadece sizi ve uag1n1z1 gtrebilirim, misafirlerinizi alamam," dedi. Teabing s1cak bir tebessmle, "Richard," dedi. "iki bin sterlin ve bu dolu tabanca misafirlerimi gtrebilecegini sylyor." Range Rover'1 gsterdi. "Ve arkadaki talihsiz herifi."

69
Hawker 731'in Garrett TFE731 ikiz motorlar1 grleyerek, uag1 muazzam bir kuvvetle havaland1rm1t1. Pencerenin d11ndaki Le Bourget Havaalan1 a1rt1c1 bir sratle geride kal1yordu. Vcudu deri koltugunda gcn etkisiyle geriye giden Sophie, lkeden ka yorum, diye dnd. O ana kadar, Fache ile oynad1g1 kedi fare oyununun bir ekilde Savunma Bakanl1g1'na a1klanabilir olduguna inanm1t1. Masum bir adam korumaya al yordum. Bykbabam n lmeden nceki son istegini yerine getirmeye al yordum. Sophie bu f1rsat kap1s1n1n art1k kapand1g1n1 biliyordu. Aranan bir adam1n yan1nda, haber vermeden ve bagl1 bir rehineyle lkeden ayr1l1yordu. Eger bir "mant1k s1n1r1" varsa, o s1n1r1 am1t1. Hem de ses h z nda. Sophie kabinin n k1sm1nda -kap1daki alt1n madalyada yazd1g1na gre Fan Jet Elite Design- Langdon ve Teabing ile yan yana oturuyordu. Pel dner koltuklar yerdeki raylar zerine oturtulmutu ve drtgen bir ahap masan1n etraf1nda yerleri degitirilebilecek ekilde tasarlanm1t1, ufak bir toplant1 odas1. Fakat bu ahane dekor, uag1n arka taraf1nda, tuvaletin yan1ndaki ayr1 bir blmde Teabing'in emirleri zerine yerde kanlar iinde yatan keiin ba1nda elinde silahla nbet bekleyen Rmy'nin pek de ahane olmayan grntsn kamufle etmeye yetmiyordu. Teabing, "Dikkatimizi kilit ta1na vermeden nce," dedi. "izin verirseniz birka kelime etmek istiyorum." ocuklar1na kulardan bceklerden bahsedecek bir baba gibi ciddi grnyordu. "Dostlar1m, bu yolculukta sadece bir misafir oldugumun fark1nday1m ve bu beni onurland1r1yor. Bununla birlikte, hayat1m Kse'yi aramakla geirmi biri olarak, geri dn olmayan bir yola ad1m1n1z1 att1g1n1z1 size hat1rlatmam gerektigini dnyorum." Sophie'ye dnd. Bayan Neveu, bykbaban1z Kutsal Kse s1rr1n1 devam ettirmeniz umuduyla bu kripteksi size verdi." "Evet." "Bu yol her nereye gtrecekse gitmeye kararl1 oldugunuz anla1l1yor. Sophie iinde bir baka drtnn de alev ald1g1n1n bilinciyle ba1n1 sallad1. Ailem hakk ndaki gerek. Langdon kilit ta1n1n onun gemiiyle hibir baglant1s1 olamayacag1 konusunda telkin edici a1klamalar yapm1 olsa da, Sophie hl bu gizemle kiisel bir baglant1s1 bulundugunu hisse diyordu. Sanki bykbabas1 taraf1ndan ona emanet edilen bu kripteksi onunla konuup, y1llar boyunca onu etkisi alt1na alan boluga bir zm getirmeye al11yordu. Teabing, "Bu gece bykbaban1z ve diger kii ld," diyerek devam etti. "Bunu, kilit ta1m kiliseye kapt1rmamak iin yapt1lar. Opus Dei'nin bu gece ona ulamas1 an meselesiydi. Umar1m bunun sizi, son derece mesuliyet isteyen bir pozisyona soktugunun fark1ndas1n1zd1r. Meale size verildi. Snmesine izin verilemeyecek iki bin y1ll1k bir alev. Bu meale yanl1ellere devredilemez." Bak1lar1n1 gl agac1 kutuya evirerek durdu. "Bu konuda size baka ans tan1nmad1g1n1 gryorum Bayan Neveu, ama buradaki tehlikeler dnlecek olursa, ya bu sorumlulugu oldugu gibi kabul edeceksiniz... ya da bu sorumlulugu baka birine vereceksiniz." "Bykbabam kripteksi bana verdi. Sorumlulugu kald1rabilecegimi dndgne eminim." Teabing duyduklar1ndan cesaret alm1 fakat ikna olmam1 gibiydi "Gzel. H1rs gerekli. Bununla birlikte, kilit ta1n1 aman1n, beraberinde ok daha ag1r bir sorumluluk getirecegini anlad1g1n1za emin degilim" "Nas1l yani?"

Tatl1m, aniden elinizde Kutsal Kse'nin yerini gsteren bir harita tuttugunuzu farz edin. O anda, tarihi sonsuza dek degitirecek gerege sahip olursunuz. insanlar1n yzy1llard1r arad1klar1 bir geregin koruyucusu olacaks1n1z. Bu geregi dnyaya a1klama sorumlulugu sizin olacak. Bunu yapan kiiyi pek oklar1 yerecek, pek oklar1 vecek. As1l son grevi ta1maya yetecek gce sahip olup olmad1g1n1z." Sophie duraksad1. "Bunun benim karar1m olacag1na emin degilim. Teabing'in kalar1 yukar1 kalkm1t1. "Degil mi? Kilit ta1n1 elinde tutan kiinin karar1 degilse, kimin karar1 olabilir?" S1rr1 bunca zaman baar1yla koruyan kardeligin." Tarikat m1?" Teabing kukuyla bak1yordu. "Ama nas1l? Kardelik bu gece dag1ld1. Boynu vuruldu demek daha dogru olur. ister konumalar1 gizlice dinlenmi olsun, ister ilerinden biri casusluk yapm1 olsun, bunu asla bilemeyiz. Ama gerek u ki, biri onlar1 buldu ve en stteki drt yenin kimliklerini grendi. Bu noktadan sonra kardelikten herhangi birine ben olsam gvenmezdim." Langdon, "Peki ne neriyorsun?" diye sordu. "Robert, tarikat1n bunca y1ld1r geregi sonsuza kadar tozlans1n diye saklanmad1g1n1 sen de en az benim kadar biliyorsun. S1rlar1n1 paylamak iin tarihteki dogru zaman1n gelmesini bekliyorlard1. Dnyan1n geregi kald1rmaya haz1r oldugu zaman1." Langdon, "Ve sen bu zaman1n geldigine mi inan1yorsun?" diye sordu. "Kesinlikle. Daha bariz olamazd1. Tm tarihi iaretler uyuyor, ayr1ca eger tarikat geregi yak1nda a1klamaya karar vermediyse kilise neden sald1rs1n?" Sophie, "Kei henz bize amac1n1 anlatmad1," diye kar1 1kt1. Teabing, "Keiin amac1, kilisenin amac1," diye yan1t verdi. "O byk yan1lg1y1 a1klayan belgeleri ortadan kald1rmak Kilise bu gece amac1na her zamankinden daha ok yaklat1. Tarikat sana gvendi Bayan Neveu. Kutsal Kse'yi kurtarmak grevi, tarikat1n geregi dnyayla paylamak istegini gerekletirmeyi de ieriyor." Langdon mdahale etti. "Leigh, Sophie'den bu karar1 vermesini istemek, Sangreal Belgeleri'nin varl1g1n1 yaln1zca bir saat nce grenen biri iin biraz fazla." Teabing i geirdi. "Bask1 yap1yorsam zr dilerim Bayan Neveu. Dogruyu sylemek gerekirse, ben bu belgelerin her zaman halka duyulmas1ndan yanayd1m, ama karar yine de sizin. Sadece kilit ta1n1 aabilirsek, olabilecekler hakk1nda fikir sahibi olman1z1 istedim." Sophie ciddi bir sesle, "Baylar," dedi. "Sizin de sylediginiz gibi, 'Kse yi sen bulmazsan, Kse seni bulur.' Bir nedenden tr Kse'nin beni bulduguna ve zaman1 geldiginde ne yapmam gerektigini bilecegime inan1yorum." Her ikisi de a1rm1 gibiydi. Sophie gl agac1 kutuyu iaret ederek, "O halde," dedi. "Haydi balayal1m.

70
Chteau Villette'in kabul salonunda duran Tegmen Collet snmekte olan atei seyrederken kendini aresiz hissediyordu. Dakikalar nce gelen yan odadaki Yzba1 Fache telefonda kay1p Range Rover'1n yerini tespit etmeleri iin gerekli talimatlar1 verirken bag1r1p duruyordu. Collet imdiye kadar herhangi bir yere gitmi olabilir, diye dnd. Fache'nin verdigi emirlere itaat etmeyen ve Langdon'1 ikinci kez elinden ka1ran Collet, teknik blmn yerde kurun deligi bulmas1na seviniyordu, en az1ndan Collet'nin silah sesi duyduguna dair iddialar1m desteklemiti. Yine de Fache'nin surat1 as1lm1t1 ve Collet ortal1k sakinletikten sonra daha byk yank1lar duyacag1n1 hissedebiliyordu. Ne yaz1k ki burada bulduklar1 ipular1, neler oldugunu ya da ie kimin kar1t1g1n1 ayd1nlatacak bir bilgi vermiyordu. D1ar1daki Audi, sahte bir isim ve sahte bir kredi kart1yla kiralanm1t1, ayr1ca bulunan parmak izleri Interpol'n veri bankas1ndakilerle uyumam1t1. Bir baka ajan salondan ieri telala girdi. "Yzba1 Fache nerede? Collet gzlerini korlardan glkle ay1r1p, ba1n1 kald1rabildi. "Telefonda." Odadan ieri h11mla giren Fache, "Telefonda degilim," diye mdahale etti. "Ne oldu?" ikinci ajan, "Efendim, Zrih Emanet Bankas1'ndan Andr Vernet nce merkezi aram1. Sizinle zel olarak grmek istiyormu. Hikyesini degitirmi." Fache, "Ya?" dedi. Simdi Collet de ba1n1 kald1rm1t1. "Vernet bu gece Langdon ile Neveunun bir sre bankas1nda bulunduklar1n1 itiraf etmi." Fache, "Biz bunu zaten biliyorduk," dedi. "Vernet neden yalan sylemi ?" Sadece sizinle konuacag1n1 sylemi ama tam ibirligi yapmay1 kabul etmi" Neyin kar1l1g1nda?" "Bankas1n1n ismini haberin d11nda tutmam1z ve al1nan eyay1 bulmas1na yard1mc1 olmam1z kar1l1g1nda. Langdon ile Neveu, Saunire'in hesab1ndan bir ey alm1 gibi grnyor." Collet, "Ne?" diye patlad1. "Nas1l?" Fache gzlerini ikinci ajandan ay1rmadan, vcudunu biraz geri ekti. Ne alm1lar?" "Vernet ayr1nt1lara girmedi ama onu geri almak iin her eyi yapmaya raz1 gibi." Collet olanlar1 zihninde a1klamaya al1t1. Langdon ile Neveu, bir banka al1an1n1 silahla zorlam1 olabilirler miydi? Belki de Vernet'yi Saunire'in hesab1n1 amaya ve z1rhl1 arala kamalar1na yard1mc1 olmaya zorlam1lard1. Her ne kadar mant1kl1 gelse de, Collet, Sophie Neveu'nun byle bir eye kar1acag1na inanmakta glk ekiyordu. Bir baka ajan mutfaktan Fache'ye seslendi. "Yzba1m? Bay Teabing'in h1zl1 arama kay1tlar1n1 incelerken, Le Bourget Havaalan1na ulat1m. Kt haberlerim var." Fache otuz saniye sonra Chteau Villette'den ayr1lmak zere haz1rlanmaya balam1t1. Teabing'in yak1nlardaki Le Bourget Havaalan1'nda zel bir uag1 oldugunu ve yakla1k yar1m saat nce havaland1g1n1 grenmiti. Telefondaki Bourget temsilcisi uakta kimlerin bulundugunu ve nereye gittigini bilmedigini iddia etmiti. Uu nceden planlanmam1t1 ve uu plan1 bildirilmemiti. Kk bir hava sahas1 iin bile olduka yasad11yd1. Fache dogru bask1y1 uygularsa arad1g1 cevaplar1 bulabilecegine inan1yordu. Kap1ya ynelen Fache, 'Tegmen Collet," diye grledi. "Buradaki teknik blm soruturmas1n1n ba1na seni b1rak1yorum. Tm yetki sende. Benim gitmem gerek. Kendini bag1latmak iin dogru bir eyler yapmaya al1.

71
Hawker rotas1n1 dzeltip burnunu ingiltere'ye evirdiginde Langdon kalk1tan beri kucag1nda korudugu gl agac1 kutuyu dikkatle kald1rd1 Kutuyu masan1n stne koyarken, Sophie ile Teabing'in merakla ne dogru egildigini hissedebiliyordu. Kapag1 kald1r1p kutuyu aan Langdon, dikkatini kripteksin stndeki harflere degil, kapag1n ak1ndaki minik delige vermiti. Bir kalemin ucunu kullanarak, stteki gl kabartmas1n1 dikkatle 1kar1p, alt1ndaki metni a1ga 1kard1. Sub rosa, diye m1r1ldan1rken, metne dikkatle yeniden bak1nca anlayacag1n1 mit ediyordu. Langdon tm enerjisini yogunlat1rarak, tuhaf metni inceledi.

Bir sre sonra, ilk hissettigi hsran duygular1 yeniden canlanmaya balam1t1. "Leigh, hibir eye benzetemiyorum." Sophie masan1n kar1s1nda oturdugu yerden metni gremedigi halde, Langdon'1n lisan1 hemen tan1yamamas1 onu hayrete drmt. Bykbabam bir simgebilimcinin bile tan mlayamad g bir lisan m konuuyordu? Sonra hemen bunun o kadar da a1rt1c1 olmamas1 gerektigini fark etti. Jacques Saunire'in torunundan saklad1g1 tek s1r bu olmamal1yd1. Sophie'nin kar1s1ndaki Leigh Teabing patlamak zereydi. Metni grmek iin sab1rs1zlan1rken heyecanla titreyerek, kamburunu 1kart1p kutuyu kapatm1 olan Langdon'1n arkas1ndan yaz1y1 grmek iin ne dogru egildi Langdon dalg1n bir edayla, "Bilmiyorum," dedi. "ilk tahminim Sami diliydi ama imdi o kadar emin degilim. Pek ok Sami dilinde harekeler vard1r. Bunda yok." Teabing, "Belki de ok eskidir," diye tahminde bulundu. Sophie, "Hareke mi?" diye sordu. Teabing gzlerini kutudan bir an olsun ay1rm1yordu. "agda Sami alfabelerinin ogunda nl harfler yoktur ve nsz harfle hangi nlnn beraberinde kullan1lacag1n1 gstermek iin hareke kullan1rlar, nsz harflerin alt1na veya yan1na eklenen minik noktalar ya da kesme

iaretleri. Tarih a1s1ndan bakacak olursak, harekeler lisana yak1n zaman nce eklenmilerdir." Langdon hl k1p1rdamadan yaz1y1 inceliyordu. "Belki de baka alfabeyle yaz1lm1 Sefardik dilidir..." Teabing daha fazla dayanamayacakt1. "Belki ben..." Uzanarak kutuyu Langdon'1n nnden kendine dogru ekti. Langdon'1n bilinen eski dillere -Yunan, Latin, Roma- aina olduguna hi phe yoktu ama k1sa bir sre bakabildigi bu lisan Teabing'e daha karma1k bir dili, belki Rai ya a STA"M* yaz1s1n1 and1r1yordu. Teabing derin bir nefes alarak, gzlerini oymal1 yaz1ya dikti. Uzun sre tek kelime etmedi. Teabing her geen saniyede, kendine duydugu gvenin kayboldugunu hissediyordu. "ok ak1n1m," dedi. "Bu lisan imdiye dek grdgm hibir eye benzemiyor!" Langdon koltuguna y1g1ld1. Sophie, "Grebilir miyim?" diye sordu. Teabing, onu duymam1 gibi davrand1. "Robert, daha nce benzer bir ey grdgn sylememimiydin?" Langdon'1n can1 s1kk1n gibiydi. "yle sanm1t1m. Emin degilim. El yaz1s1 bir ekilde tan1d1k geliyor." Tart1maya dahil edilmedigine pek sevinmedigi anla1lan Sophie "Leigh?" diye tekrar etti. "Bykbabam1n yapt1g1 kutuya bakabilir miyim?" Kutuyu ona dogru iten Teabing, "Elbette hayat1m," dedi. Niyeti onu kmsemek degildi ama Sophie Neveu'nun onunla ayn1 kefeye konulmas1 iin bir f1r1n ekmek yemesi laz1md1. Eger bir ingiliz Kraliyet Tarihisi ve Harvard'l1 bir simgebilimci bile lisan1 tan1mlayam1yorlarsa... Sophie kutuyu inceledikten saniyeler sonra, "Aaa," dedi. "Tahmin etmeliydim." Teabing ile Langdon ayn1 anda dnp ona bakt1lar. Teabing, "Neyi tahmin etmeliydin?" diye sordu. Sophie omuzlar1n1 silkti. "Bunun bykbabam1n kulland1g1 lisan oldugunu." Teabing, "Simdi bu metni okuyabildigini mi sylyorsun?" diye sesini ykseltti. Eglenmeye balad1g1 anla1lan Sophie, neeyle, "Hem de ok kolay," dedi. "Bykbabam bu dili bana alt1 ya1ndayken gretti. ok iyi biliyorum." Masan1n br taraf1na dogru egilerek, Teabing'e ters ters bakt1. "Ve samimi olmak gerekirse bay1m, kraliyet ailesine bu kadar bagl1 olman1za ragmen yaz1y1 tan1yamaman1za ok a1rd1m." Langdon bir anda anlam1t1. El yaz s n n bu kadar tan d k gelmesine amamak laz m! Langdon y1llar nce Harvard'1n Fogg Mzesi'ndeki bir davete kat1lm1 t1. Harvard'daki egitimini yar1m b1rakan Bill Gates, paha biilmez edinimlerinden birini mzeye vermek iin eski okuluna dnmt... Armand Hammer Vakf1'ndaki a1k artt1rmadan sat1n ald1g1 on sekiz sayfay1. Artt1rmay1 kazand1g1 fiyat... 30.8 milyon dolar gibi saglam bir rakamd1. Sayfalar1n yazar1... Leonardo da Vinci, idi. Bu on sekiz sayfa -imdilerde Leicester El Yazmalar1 olarak bilinen ve ad1n1 eski sahibi Leicester Kontu'ndan alan- Leonardo'nun byleyici not defterlerinden geriye kalan son sayfalard1. Denemeler, Da Vincinin astronomi hakk1ndaki teorilerinin izimleri, jeoloji, arkeoloji ve hidroloji konusunda yapt1g1 al1malar1n zetiydi. Langdon s1rada bekledikten sonra, paha biilmez parmeni ilk grdg an1 asla unutam1yordu. Mutlak hayal k1r1kl1g1. Sayfalar anla1lmazd1. Gzel korunmu ve dzgn bir el yaz1s1yla -krem rengi kg1t stne k1rm1z1 mrekkeple- yaz1lm1 olmas1na ragmen, yaz1lar anlams1z grnyordu. Langdon ilk bata, Da Vinci defterlerine arkaik italyancayla yazd1g1
*

ibranice ifreli el yazmalar..

iin okuyamad1g1n1 sanm1t1. Ama daha yak1ndan inceledikten sonra, tek bir italyanca kelimeyi, hatta harfi bile tan1yamad1g1n1 fark etmiti. Sergi tezgh1n1n ba1nda duran bayan doent, "Bunu deneyin efendim," diye f1s1ldam1t1. Tezgh1n stnde zincirle as1l1 duran el aynas1n1 gstermiti. Langdon aynay1 eline al1p, aynadaki metni incelemeye koyulmutu. Her ey bir anda anla1l1r olmutu. Langdon, byk dnrn fikirlerini okumaya ylesine heveslenmiti ki, onun say1s1z sanatsal yeteneginden biri olan tersten yazma slubunu unutmutu. Bylece yazd1klar1n1 kendisinden baka kimse anlayam1yordu. Tarihiler hl Da Vinci'nin eglence olsun diye mi yoksa omzundan yazd1klar1n1 okuyup fikirlerini almaya al1anlar1 uzak tutmak iin mi byle yazd1g1 konusunda tart11yorlard1 ama gerek olan bir ey vard1. Da Vinci can1n1n istedigini yapm1t1. Robert'1n kendisini anlad1g1n1 fark eden Sophie tebessm etti. "ilk birka kelimeyi okuyabiliyorum," dedi. ingilizce." Teabing heyecanlanm1t1. "Neler oluyor?" Langdon, "Tersten yaz1lm1," dedi. "Bir aynaya ihtiyac1m1z var." Sophie, "Hay1r yok," dedi. "Bu agac1n yeterince ince oldugunu zannediyorum." Gl agac1 kutuyu duvardaki 11ga tutarak, kapag1n alt1n1 inlemeye balad1. Bykbabas1 asl1nda tersten yazam1yordu, bu yzden nce normal yaz1p, sonra kg1d1 ters evirerek yaz1lar1n stnden gemek gibi bir hileye bavuruyordu. Sophie, bykbabas1n1n metni bir tahtan1n stne yakarak dzden yazd1ktan sonra tahtan1n arkas1 kg1t inceligine gelene kadar z1mparalad1g1n1 tahmin ediyordu. Bylece tahtaya yak1larak kaz1nan yaz1 tersten bak1ld1g1nda okunur olacakt1. Ard1ndan tahta paras1n1 ters evirip yerine yerletirmi olmal1yd1. Sophie kapag1 11ga iyice yaklat1rd1g1nda hakl1 oldugunu grd. I1k ince tahtadan szlm ve kapag1n arkas1ndaki yaz1 meydana 1km1t1. Yaz1 okunuyordu. Ba1n1 utanla sallayan Teabing, "ingilizce," dedi. "Anadilim." Uag1n arkas1nda oturan Rmy Legaludec, n tarafta konuulanlar1 duymak iin kendini zorluyor ama motor sesinden duyam1yordu. Rmy gecenin ak1 eklinden holanmam1t1. Hem de hi. Ayaklar1n1n dibinde bagl1 bir ekilde uzanan keie bakt1. Adam hi k1p1rdamadan duruyordu bir eit kabullenme haline gemi ya da sanki kurtulu iin sessiz bir dua okuyor gibiydi.

72
Langdon yerden en az bin alt1 yz elli metre ykseklikte, dikkatini Saunire'in kapag1n arkas1ndan 11ldayan ayna etkili iirine verirken, gerek dnyayla baglar1n1 kopartt1g1n1 hissediyordu.

Hemen bir kg1t paras1 bulan Sophie, yaz1y1 aynen aktard1. Bitirdiginde, de s1rayla metni okudular. Bir eit arkeolojik bilmeceye benziyordu... kripteksin nas1l a1lacag1n1 vaat eden bir bilmece. Langdon m1s1r1 yavaa okudu. Eski hikmet sz zer bunu... ve toplar size savruk bir soyu... tap nak kilit lahde tapar... gerek neyse atbash k tutar. Langdon m1sralar1n hangi eski ifreyi anlatmaya al1t1g1n1 dnme balamadan nce, ok daha belirgin bir t1n1 sezinlemiti. Bir k sa bir uzun be heceli l. Langdon, Vatikan Gizli Ar ivleri'nde geirdigi geen y1l da dahil olmak zere Avrupa'daki gizli cemiyetleri arat1rd1g1 y1llar sresince hece lsyle olduka s1k kar1lam1t1. Bir k1sa bir uzun be heceli l, eski Yunan yazar Archilochus'tan, Shakespeare'e, Milton'a, Chaucer'den Voltaire'e kadar, tm dnyada yzy1llarca tercih edilen bir iir ls olmutu. Bu kiiler sosyal yap1tlar1n1, ogu agdalar1n1n mistik zellere sahip oldugunu dndg bir lyle yazacak kadar cesurdular. Bir hece bir uzun be heceli lnn kkleri paganlara dayan1yordu. Bir k sa bir uzun hece ls. Z t vurgulu iki hece. Vurgulu ve vurgusuz. Yin yang. Dengeli bir ift. Be li dizgi iinde. Be heceli m sra. Vens'n ve kutsal diinin be keli y ld z na ithaf en be say s . Langdon'a dnen Teabing, "Be heceli m1sra!" deyiverdi. "Ayr1ca m1sralar ingilizce! La Lingua pura!

Langdon ba1n1 evet anlam1nda sallad1. Kiliseyle geinemeyen pek ok Avrupal1 gizli cemiyet gibi tarikat da, yzy1llar boyunca ingilizcenin tek saf Avrupa dili oldugunu kabul etmiti. Latin Vatikan dili, kkenli Frans1zca, ispanyolca ve italyancadan farkl1 olarak ingilizce, Roma'n1n propaganda makinesinden ayr1 tutulmu ve bylece kardeligin grenmesini gerektirecek kutsal ve gizli bir dil haline gelmiti. Teabing, "Bu iir," diye methetmeye balad1. "Sadece Kse'den degil, ayn1 zamanda Tap1nak Svalyeleri'nden ve Magdalal1 Meryem'in dag1lan ailesinden bahsediyor! Daha baka ne isteyebilirdik?" Yeniden iire bakan Sophie, "Sifre," dedi. "Eski bir hikmet szne ihtiyac1m1z oldugu belli." Gzlerini k1rp1t1ran Teabing, "Abrakadabra olabilir mi?" diye dalga geti. Be harfli bir kelime, diye dnen Langdon hikmet sz olarak nitelendirilebilecek eski kelimeleri akl1ndan geiriyordu... mistik tilavetlerden blmler, astrolojik kehanetler, gizli cemiyet talimatlar1. Wicca sihirleri, M1s1r by kelimeleri, pagan mantralar1. Liste dipsiz bir kuyuydu. Sophie, "Sifrenin," dedi. "Tap1nak1larla bir ilgisi var gibi grnyor. Metni yksek sesle okudu. "Tap1nak1 kilit lahde tapar." Langdon, "Leigh," dedi. "Tap1nak1 uzman1 sensin. Fikrin var m1? Teabing uzun sre sessiz kald1ktan sonra iini ekti. "Sey, kilit lahit bildigimiz mezar talar1ndan olmal1. Siir, Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 Magdalal1 Meryem'in mezar1ndan bahsediyor olabilir. Ama bize fazla yard1mc1 olmuyor nk mezar1n yerini bilmiyoruz." Sophie, "Son m1sra," dedi. "Gerege atbash 11k tutacak diyor. Bu kelimeyi duymutum. Albash." Langdon, "Hi a1rmad1m," diye cevap verdi. "Kriptoloji 101 dersinde duymu olmal1s1n. Atbash Sifresi, insanl1g1n bildigi en eski ifredir." Elbette, diye dnd Sophie. nl ibrani ifreleme yntemi. Atbash Sifresi gerekten Sophie'nin kriptoloji egitiminin bir paras1 olmutu. M 500 tarihine kadar giden ifreleme yntemi, art1k s1n1flarda yer degitirmeli temel dng dzenine rnek olarak kullan1l1yordu. Musevi kriptogram1n1n s1k rastlanan bir biimi olan Atbash Sifresi, yirmi iki harfli ibrani alfabesine dayanan basit bir yer degitirme ifresiydi. ilk harf son harfle, ikinci harf sondan ikinci harfle yer degitiriyor ve bylece srp gidiyordu. Teabing, "Atbash son derece uygun," dedi. "Atbash ile ifrelenen metinlere Kabala'da, Lut Gl Yazmalar1 ve hatta Eski Ahit'te bile rastland1. Musevi alimlerle mistikler, Atbash'1 kullanarak hl gizli anlamlar 1kar1yorlar. Elbette tarikat da gretilerinin bir paras1 olarak Atbash Sifresi'ni kullanacakt1." Langdon, "Tek sorun," dedi. "Elimizde ifreyi uygulayabilecegimiz hibir ey yok." Teabing iini ekti. "Mezar ta1n1n stnde ifreli bir kelime olmal1. Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 bu mezar ta1n1 bulmal1y1z." Sophie, Langdon'1n yzndeki tats1z ifadeden, Tap1nak1lar'1n mezar ta1n1 bulman1n yabana at1lacak bir i olmad1g1n1 anlam1t1. Anahtar Atbash, diye dnd Sophie. Ama kap m z yok. dakika sonra Teabing hsranla derin bir nefes alarak ba1n1 sallad1. Dostlar1m, ne yapacag1m1 a1rd1m. Rmy ile misafirimizi kontrol edip, bir eyler at1t1r1rken bunu dnmeme msaade edin." Ayaga kalk1p uag1n arkas1na dogru ilerledi. Arkas1ndan ona bakan Sophie kendini yorgun hissediyordu. Pencerenin d11ndaki afak ncesi karanl1k mkemmeldi. Sophie reye inecegini bilmeden kendini uzay boluguna f1rlat1lm1 gibi hissen yordu. Bykbabas1n1n haz1rlad1g1 bilmecelerle bym oldugundan nlerinde duran bu iirin, henz fark edemedikleri bir bilgi ierdigini hissedebiliyordu. Orada daha fazlas var, dedi kendi kendine. Ustal kla gizlenmi... ama yine de var.

Ona rahats1zl1k veren dnceler aras1nda, kripteksin iinde bulacaklar1 nesnenin "Kutsal Kse'ye gtren bir harita" kadar basit bir ey olmad1g1 da vard1. Langdon ile Teabing, geregin mermer silindirin iine bulunduguna her ne kadar emin olsalar da, Sophie, bykbabas1n1n hazne avlar1n1, Jacques Saunire'in s1rlar1n1 kolayl1kla a1klamad1g1n1 bilecek kadar ok zmt.

73
Adli polis yzba1s1, kap1dan ieri rzgr gibi girdiginde, Bourget Havaalan1'n1n gece vardiyas1nda al1an hava trafigi kontrol memuru, bo bir radar ekran1n1n nnde uyukluyordu. Kk kuleyi ad1mlar1yla ar1nlayan Bezu Fache, 'Teabing'in jet uag1," dedi. "Nereye gitti?" ingiliz mterisinin gizliligini korumaya al1an kontrol memurunun ilk yan1t1 gevelemek oldu. ingiliz adam, havaalan1n1n en sayg1n mterilerinden biriydi. Ama baaramad1. Fache, "Pekl," dedi. "Uu plan1n1 bildirmeden zel bir uag1n kalkmas1na izin verdigin iin seni tutukluyorum." Fache'nin iaret verdigi bir baka memur kelepelerle yaklamaya balay1nca trafik kontrol memuru panige kap1ld1. Polis yzba1s1n1n bir kahraman m1 yoksa bir babelas1 m1 oldugunu tart1an gazeteleri gznn nne getirdi. Bu soruya oktan cevap verilmiti. Kontrol memuru kelepelerle kar1lat1g1nda, "Bekleyin!" diye at1ld1. Size u kadar1n1 syleyebilirim. Sir Leigh Teabing t1bbi tedavileri iin Londra'ya s1k s1k uar. Kent'teki Biggin Hill zel Havaalan1'nda bir hangar1 var. Londra'n1n d1 mahallelerinde." Fache kelepeleri tutan adam1 el iaretiyle uzaklat1rd1. "Bu gece gidecegi yer Biggin Hill mi?" Kontrol memuru tm drstlgyle, "Bilmiyorum," diye cevap verdi. Uak her zamanki rotas1ndan kalkt1 ve son radar baglant1s1 Birleik Krall1k1 gsteriyor. Biggin Hill olmas1 son derece kuvvetli bir ihtimal." Uakta bakalar1 da var m1yd1?" "Efendim, yemin ederim bunu bilmeme imkn yok. Mterilerimiz dogrudan hangarlar1na gider ve uaklar1na istedikleri gibi binerler. Uakta kimin oldugu, kar1 taraftaki havaalan1n gmrk yetkililerinin sorumlugundad1r." Saatine bakan Fache, terminalin nnde duran jet uaklar1na gz att1. "Biggin Hill'e gidiyorlarsa, yere inmeleri ne kadar srer?" Kontrol memuru, kay1tlar1n1 kar1t1rd1. "K1sa bir uu. Uag1 yakla1k saat... alt1 buukta ini yapabilir. Yani on be dakika sonra." Fache kalar1n1 atarak adamlar1ndan birine dnd. "Buraya bir ara getirtin. Ben Londra'ya gidiyorum. Ayr1ca bana kent polisini bulun. ingiliz MI5'i olmas1n. Bu ii sessiz halletmek istiyorum. Yerel kent polisi. Teabing uag1na ini izni verilmesini istedigimi syle. Sonra pistte etraf1n1n sar1lmas1n1 istiyorum. Ben oraya varana kadar kimse uaktan inmesin."

74
Hawker'in kabininde Sophie'nin kar1s1nda oturan Langdon, ona, "Sustun," dedi. Sophie, "Sadece yorgunum," diye cevap verdi. "Ve iir. Bilmiyorum." Langdon da ayn1 eyleri hissediyordu. Motorlardan gelen v1nlama sesiyle, uag1n beik gibi hafif sallanmas1 insana uyku veriyordu, ba1nda ayr1ca keiin vurdugu yer hl zonkluyordu. Teabing hl uag1n arka taraf1nda oldugundan Langdon, Sophie'yle ba baa kald1g1 bu an1 degerlendirerek, bir dncesini onunla paylamaya karar verdi. "San1r1m, bykbaban1n neden bir araya gelmemizi planlad1g1n1 biliyorum. Galiba sana a1klamam1 istedigi bir ey vard1." "Kutsal Kse ve Magdalal1 Meryem hikyesi yeterli degil mi yani?" Langdon nas1l devam edecegine karar verememiti. "Aran1z1n a1lmas1. Onunla on y1ld1r konumaman1n sebebi. San1r1m sizi birbirinizden ay1ran eyin ne oldugunu a1klayabilecegimi mit ediyordu." Sophie koltugunda k1p1rdand1. "Bizi ay1ran eyin ne oldugunu sana katmad1m." Langdon dikkatle ona bakt1. "Bir seks ayinine tan1k oldun. yle degil mi?" Sophie kendini geri ekti. "Bunu nereden biliyorsun?" Sophie, bykbaban1n gizli bir cemiyet yesi olduguna inanman1 saglayacak bir olaya tan1k oldugunu sylemitin. Ve grdgn ey, o gnden itibaren onunla bir daha konumamana sebep oldu. Gizli cemiyetler hakk1nda az ok bilgim var. Grdklerini tahmin etmek iin Da Vinci olmaya gerek yok." Sophie bak1lar1n1 ona dikti. Langdon, "Bahar aylar1 m1yd1?" diye sordu. "Ekinoks zaman1 olabilir mi? Mart ay1 ortalar1?" Sophie pencereden d1ar1 bakt1. "niversiteden bahar tatili iin dnmtm. Birka gn erken gelmitim." "Bana anlatmak ister misin?" "Anlatmasam daha iyi olur." Bugulanm1 gzlerle birden dnd. "Ne diyecegimi bilmiyorum." "Hem kad1nlar, hem erkekler mi vard1?" K1sa bir duraksamadan sonra ba1n1 sallad1. "Beyazlar ve siyahlar giymilerdi degil mi?" Gzlerini sildikten sonra ba1n1 sallad1. Biraz a1lm1a benziyordu "Kad1nlar beyaz tl gecelikler giymilerdi... alt1n ayakkab1lar1 vard1. Ellerinde alt1n kreler tutuyorlard1. Erkekler siyah tunik ve siyah ayakkab1 giymilerdi." Langdon duygular1n1 belli etmemeye al1t1 ama yine de duyduklar1na inanam1yordu. Sophie Neveu fark1nda olmadan, iki bin senelik kutsal bir trene tan1k olmutu. Sogukkanl1 bir sesle konumaya al1arak, "Peki maskeler?" diye sordu. "Androjen maskeler?" "Evet, Herkeste vard1. Birbirinin ayn1 maskeler. Kad1nlarda beyaz. Erkeklerde siyah." Langdon bu trene dair birtak1m tan1mlamalar okumu tu ve mistik kkenlerini anlayabiliyordu. Yumuak bir sesle, "Buna Hieros Gamos denir," dedi. "iki bin y1ldan daha eskilere dayan1r. M1s1rl1 rahipler ve rahibeler, diinin reme gcn kutlamak iin bu treni aral1klarla tekrar ederlerdi." Durup, Sophie'ye dogru egildi, "Ve tabii eger manas1n1 anlamaya haz1r olmadan Hieros Gamos'a ahit olduysan, seni ok edecegini tahmin edebiliyorum." Sophie hibir ey sylemedi. Langdon, "Hieros Gamos Yunancad1r," diye devam etti. "Kutsal evlik anlam1na gelir." "Benim grdgm, bir evlilik treni degildi." "Birleme anlam1ndaki evlilik, Sophie." "Yani seks gibi mi?" "Hay1r." Yeil gzleriyle onu sorgulayan Sophie, "Hay1r m1?" diye sordu

Langdon laf1 evirdi. "Sey... bir bak1ma evet, ama bugn anlad1g1m1z gibi degil." Grdkleri bir seks ayinine benzese de, Hieros Gamos'un erotizmle bir ilgisi olmad1g1m a1klad1. Bu, dinsel bir ibadetti. Tarihte cinsel birleim, dii ile erkegin Tanr1y1 deneyimledigi bir ibadetti. Eskiler, kutsal diiyi cinsel a1dan tan1mad1g1 mddete erkek ruhunun tamamland1g1na inan1rlard1. Dii ile saglanan fiziksel birleim, erkegin ruhani a1dan tamamlanmas1n1n ve gnosis'e ulamas1n1n -Tanr1 bilinci- tek yoluydu Seks ayinleri, isis zaman1ndan beri erkegin dnyadan cennete uzanan tek kprs olduguna inan1l1rd1. Langdon, "Erkek, kad1nla birleerek," dedi. "Zihninin tamamen boald1g1 ve Tanr1'y1 anlayabildigi zirve an1na ulaabilirdi." Sophie pheyle bak1yordu. "Yani orgazm dua gibi miydi?" Asl1nda Sophie hakl1 oldugu halde, Langdon umars1zca omuzlar1n1 silkti. Fiziksel a1dan bak1lacak olursa, dncelerden tamamen soyutlanm1, kopuk bir an erkek orgazm1na elik ediyordu. K1sa bir zihinsel boluk. Tanr1ya bak1labilecek bir dinginlik an1. Meditasyon gurular1, dncelerden ar1nm1 benzeri hallere seks yapmadan geerler ve Nirvana'y1 genellikle sonsuz bir ruhani orgazm olarak nitelendirirlerdi. Langdon alak bir sesle, "Sophie," dedi. "Eskilerin seks anlay11n1n gnmzdekinden tamamen farkl1 oldugunu anlaman ok nemli. Seks yeni hayata en byk mucize can verirdi ve mucizelere sadece bir Tanr1 sebep olabilirdi. Kad1n1n rahminde bir hayat retmesi onu kutsal k1l1yordu. Bir Tanr1. Cinsel birleme, insan ruhunun iki yar1s1n1n -erkek ve dii- birle mesi anlam1na geliyordu, bylece erkek ruhani btnlge ula1yor ve Tanr1y1 payla1yordu. Grdgn eyin seksle degil, dinle ilgisi vard1. Hieros Gamos ayini bir sap1kl1k degildir. ok kutsal bir trendir." Szleri ona tesir etmi gibiydi. Sophie gece boyunca mesafesini korumutu ama Langdon imdi ilk kez etraf1na rdg duvar1n at1rdamaya balad1g1n1 gryordu. Gzlerinde yeniden yalar belirdi ve onlar1 sveterinin koluyla kurulad1. Langdon, ona biraz zaman tan1d1. Kabul etmek gerekirse, seksin Tanr1ya ulamak iin izlenen bir yol oldugu dncesi, ilk bak1ta biraz ak1l kar1t1r1c1yd1. Langdon1n Musevi grencileri, ilk Musevi geleneklerinin ayinleri ierdigini grendiklerinde ak1nl1ktan kk dillerini yutarlard1. ibadethanede, asla olamaz. Eski Museviler, Sleyman Mabedi'ndeki Kudslakdas'ta Tanr1yla birlikte, onun dii dengi Shekinah1n da oturduguna inan1rlard1. Ruhsal btnlk arayan erkekler, seviecekleri rahibeleri -veya hierodules- ziyaret etmek iin mabete gelirler ve fiziksel birleme sayesinde kutsall1g1 tecrbe ederlerdi. Musevilerin drt harfli YHWH kelimesi -Tanr1n1n kutsal ad1- asl1nda Yehova kelimesinden tretilmiti. Erkek Jah kelimesi ile Havva'n1n ibranilerden nceki olan Havah'1n androjen birleimi. Langdon yumuak bir sesle, "Eski kilise iin," dedi. "insanlar1nla Tanr1'ya ulamak ad1na seksi kullanmas1 byk bir tehdit olu turuyordu. Kilisenin kendi kendine ilan ettigi Tanr1ya giden tek yol dncesini glgeliyordu. Belirli nedenlerden tr seksi kt gstermek, igren ve gnahkr bir davran1 olduguna inand1rmak iin ellerinden geleni yapt1lar. Diger byk dinler de ayn1n1 yapt1." Sophie susuyordu ama Langdon, onun bykbabas1n1 daha iyi anlamaya balad1g1n1 sezmiti. Langdon bu smestr ayn1 konuya derslerinden birinde deginmiti. grencilerine, "Seks hakk1ndaki dncelerimizin elikili olmas1 a1rt1c1 m1?" diye sormutu. "Eskiden gelen drtlerimiz ve fizyolojimiz bize seksin dogal bir ey oldugunu syler ruhani btnlge giden aziz bir yol ama modern din, bunun utan verici oldugunu a1lar ve eytan1n ii olan seks drtlerimizden korkmam1z gerektigini gretir. Langdon dnyada bir dzineden fazla gizli cemiyetin -pek oklar1 hayli nfuzlu- hl seks ayinleri yaparak, eski gelenekleri srdrdg geregiyle grencilerini daha fazla korkutmak istememiti. Gzleri Tamamen Kapal filminde Tom Cruise'un canland1rd1g1 karakter, son dere elit Manhattan'l1lann zel bir toplant1s1na gizlice girerek, Hieros Gamos'a tan1k olmutu. Ne yaz1k ki film yap1mc1lar1 pek

ok noktay1 yanl1 anlam1t1 ama fikrin temeli mevcuttu... cinsel birlemenin bysn kutlamak iin bir araya gelen gizli bir cemiyet. "Profesr Langdon?" Arka s1ralarda oturan bir erkek grenci umut dolu sesiyle elini kald1rm1t1. "Kiliseye gitmek yerine daha fazla seks yapmam1z gerektigini mi sylyorsunuz?" Langdon k1k1rdam1 fakat yemi yutmam1t1. Bu ocuklar1n Harvard partilerinde seksten ok daha fazlas1n1 yapt1klar1n1 duymutu. Tehlikeli bir blgede bulundugunun bilinciyle, "Baylar," demiti. "Hepinize bir teklifte bulunmak istiyorum. Evlilik ncesi sekse gz yummaya cret etmeden ve hepinizin lekesiz melekler oldugunu dnecek kadar saf olmadan, size seks hayat1n1z hakk1nda u kk tavsiyede bulunacag1m." Dinleyiciler aras1ndaki tm erkekler, ne dogru egilerek dikkatle dinlemi lerdi. "Bir kad1nla bir daha beraber oldugunuzda, kalbinize bak1n ve sekse etik ruhani bir olgu olarak yaklamad1g1n1z1 anlay1n. Erkeklerin sadece kutsal diiyle birleerek ulaacaklar1 o ilahi k1v1lc1m1 bulmak iin kendinize meydan okuyun." Kad1nlar balar1n1 sallayarak, bilmi bir tebessm tak1nm1lard1. Erkeklerse garip bir ekilde k1k1rdayarak birbirlerine a1k sa1k akalar yapm1lard1. Langdon iini ekmiti. niversitedeki erkekler hl ocuktu. Ba1n1 uag1n penceresine dayay1p boluga bakarken aln1 yen Sophie, Langdon'1n az nce anlatt1klar1n1 dnyordu. iinde yeni bir pimanl1k hissediyordu. On y l. Bykbabas1n1n, ona gnderdigi a1lmam1 mektup tomarlar1n1 dnd. Robert'a her eyi anlatacag m. Sophie ba1n1 pencereden evirmeden konumaya balad1. Yavaa. Korkuyla. O gece olanlar1 yeniden anlat1rken, zamanda geri gittigini hissetti... bykbabas1n1n Normandiya'daki atosunun yak1nlar1ndaki ormanda dola1yordu... ak1nl1k iinde bo evi ar1yordu.., aag1dan gelen sesler duyuyordu... sonra gizli kap1y1 buluyordu. Ta merdivende, her ad1mda bir basamak inerek usulca bodrumdaki yeralt1 odas1na vard1. Toprak kokusunu alabiliyordu. Serinlik ve 11k. Mart ay1yd1. Merdivende sakland1g1 glgeler bas1ndan, yabanc1lar1n sallanarak ellerindeki mumlarla ilahiler syledigini duyuyordu. Rya gryorum, dedi kendi kendine. Bu bir rya. Baka ne olabilir? Kad1nlarla erkekler s1raya dizilmi lerdi, siyah, beyaz, siyah, beyaz. Kad1nlar hep birlikte ellerindeki alt1n kreleri kald1r1p, her bir ag1zdan, "Balang ta seninle birlikteyim, kutsal olan her ey grnmeye balad g nda, gn dogmadan nce seni rahmimden kartt m" diye seslenirlerken gzel gecelikleri dalgalan1yordu. Kad1nlar krelerini indirdiginde, herkes sanki vecit haline gemi gibi geri salland1. emberin ortas1ndaki bir eye sayg1 gsteriyorlard1. Neye bak yorlar? Sesler art1k ykseliyordu. Daha yksek. Daha h1zl1. Kad1nlar krelerini yeniden ykselterek, "Grdgn kad n sevgidir! diye bag1rd1lar. Erkekler, "O kad n n meskeni sonsuzluktur! diye cevaplad1lar. ilahiler yeniden balam1t1. Artt1. Grledi. Daha h1zl1. Kat1l1mc1lar ieri dogru ad1m atarak, meldiler. ite o an Sophie, sonunda hepsinin neyi seyrettigini grebilmiti emberin ortas1ndaki alak, ssl bir sunag1n stnde bir adam yat1yordu. 1plakt1, s1rtst yat1yordu ve yznde siyah bir maske vard1. Sophie hemen adam1n omzundaki dogum lekesinden, vcudu tan1m1t1. Neredeyse bag1racakt1. Grand-pre! Bu grnt bile Sophie'yi ok etmeye yeterdi ama fazlas1 vard1. Gm renkli gr salar1 arkas1ndan sallanan, beyaz maskeli 1plak bir kad1n, bykbabas1n1n stne 1km1t1. Mkemmellikten ok uzak tombul bir vcudu vard1 ve ilahilere ritim tutarak sallan1yordu -Sophie'nin bykbabas1yla seviiyordu.

Sophie dnp kamak istedi ama yapamad1. ilahi sesleri ykselmeye balad1g1nda, yeralt1ndaki odan1n taduvarlar1 onu ieri hapsetmiti. Kat1l1mc1lar1n oluturdugu ember imdi adeta arta sylyordu ve sesler ykselerek 1lg1n bir hal alm1t1. Ani bir grlemeyle tm oda adeta doruk noktas1nda patlad1. Sophie nefes alam1yordu. Sonra birden h1k1rarak sessizce aglad1g1m fark etti. Arkas1n1 dnerek usulca merdivenlerden yukar1, evden d1ar1 1kt1 ve titreyerek Paris'e geri dnd.

75
Aringarosa, Fache ile yapt1g1 ikinci telefon grmesini bitirirken, kiral1k uak Monaco'nun titrek 11klan stnde uuyordu. Yeniden torbaya uzand1 ama kendini kusamayacak kadar bitap hissediyordu. Su i bir sona erse! Fache'nin verdigi son haber anla1l1r gibi degildi ama bu gece art1k her ey anlam1n1 yitirmiti. Neler oluyor? Her ey kontrolden 1km1t1. Silas' nas l bir ie bulat rd m ? Kendimi nas l bir ise bulat rd m! Aringarosa titreyen bacaklar1yla pilot kabinine yrd, "Var1 noktam1z1 degitirmem gerekiyor." Omzunun stnden bakan pilot gld. "Saka yap1yorsunuz, yle degil mi?" "Hay1r. Derhal Londra'ya gitmem gerekiyor." "Peder, bu kiral1k bir uak, taksi degil." "Sana elbette daha fazla deme yapacag1m. Ne kadar? Londra sadece bir saat kuzeyde ve ynmz degitirmemiz gerekmiyor, bu yzden..." "Para meselesi degil peder, baka sorunlar var." "On bin euro. Hemen imdi." Gzleri hayretle a1lan pilot arkas1n1 dnd. "Ne kadar? Nas1l bir rahip bu kadar paray1 yan1nda ta1r?" Aringarosa siyah evrak antas1n1n yan1na giderek, at1 ve bonolardan birini 1kard1. Bonoyu pilota uzatt1. Pilot, "Bu nedir?" diye sordu. Vatikan Bankas1'ndan al1nm1 on bin euro degerinde bir bono." Pilot kukuyla bak1yordu. "Nakitle ayn1d1r." Bonoyu geri uzatan pilot, "Sadece nakit nakittir," dedi. Aringarosa pilot kabininin kap1s1na tutunurken kendini olduka gsz hissediyordu. "Bu bir lm kal1m meselesi. Bana yard1m etmelisiniz. Londra'ya gitmeliyim." Pilot, piskoposun alt1n yzgne bakt1. "Gerek elmas m1?" Aringarosa yzgne bakt1. "Bundan ayr1lamam." Omuzlar1n1 silken pilot, arkas1n1 dnp dikkatini n camdan d1ar1 verdi. Aringarosa derin bir znt hissetti. Yzge bakt1. Onun temsil ettigi her eyi zaten kaybetmek zereydi. Uzun bir sre sonra yzg parmag1ndan 1kararak, nazike kontrol panosunun stne b1rakt1. Pilot kabininden ag1r aksak 1kan Aringarosa yeniden koltuguna oturdu. On be saniye sonra, pilotun kuzeye dogru birka derece dndgn hissetti. Buna ragmen Aringarosa'n1n zafer an1 parampara olmutu. Her ey kutsal bir dava olarak balam1t1. Zekice haz1rlanm1 bir plan. Simdi ise iskambil kg1d1ndan yap1lan evler gibi kendi stne y1k1l1yordu... ve sonunda hibir yer grnmyordu.

76
Langdon, Sophie'nin kendi Hieros Gamos deneyimini hat1rlamaktan dolay1 sars1nt1 geirdigini hissedebiliyordu. Kendi ad1na, bunu duyduguna a1rm1t1. Sophie tm ayine ahit olmakla kalmam1, kendi bykbabas1n1n kutland1g1n1 grmt... Sion Tarikat1'n1n Byk stat'1. arp1c1 bir topluluktu. Da Vinci, Botticelli, Isaac Newton, Victor Hugo, Jean Cocteau... Jacques Saunire. Langdon yumuak bir sesle, "Sana baka ne syleyebilirim bilmiyorum," dedi. Sophie'nin yalarla dolan gzleri, imdi koyu yeil grnyordu. "Beni kendi k1z1 gibi bytt." Konuurlarken, Langdon, onun gzlerindeki duygusall1g1 fark etti. Vicdan azab1 duyuyordu. Uzak ve derin. Sophie Neveu, bykbabas1ndan kam1t1 ve imdi onu tamamen farkl1 bir a1dan gryordu. D1ar1da afak h1zla skyor, k1z1l hareleri sancak taraf1nda toplan1yordu. Aag1daki dnya hl siyaht1. "Kumanyalar, sevgili dostlar1m." Teabing, kutu kolalar ve krakerlerle yanlar1na gelmiti. Yiyecekleri dag1t1rken, az miktarda oldugu iin bol bol zr diledi. Kei dostumuz henz konumuyor," dedi. "Ama ona biraz zaman tan1yal1m." Krakerini 1s1rarak, iire gz att1. "Peki, hayat1m, ilerleme kaydettiniz mi?" Sophie'ye bakt1. "Bykbaban burada bize ne anlatmaya al11yor? Bu mezar ta1 hangi cehennemde? Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 u mezar ta1." Sophie ba1n1 iki yana sallayarak sessizligini korudu. Teabing bir kez daha ba1n1 m1sralara gmerken, Langdon bir kutu aarak pencereye dnd. Zihni gizli ayin sahneleri ve zlmemi ifrelerle doluydu. Tap nak kilit lahde tapar. Kolas1ndan byk bir yudum ald1. Tap nak lar' n kutsal sayd g bir mezarta . Kola 1l1kt1. Gecenin karanl1k perdesi h1zla zlmeye balam1t1. Langdon bu degiimi seyrederken, aag1da parlayan bir okyanus grd. ingiliz Kanal . Art1k fazla kalmam1t1. Langdon gn 11g1n1n ikinci bir ayd1nlanma getirmesini diledi ama d1ar1da hava ayd1nland1ka gerekten daha da uzaklat1g1n1 hissediyordu. Be heceli lnn ve ilahilerin, Hieros Gamos ile kutsal ayinlerin uag1n gmbrtsyle yank1lanan ritimlerini duydu. Tap nak lar' n kutsal sayd g bir mezar ta . Yzne 11k vurdugunda uak yeniden kara paras1n1n zerinde uuyordu. Langdon elindeki kola kutusunu serte b1rakt1. Digerlerine dnerek, "Buna inanmayacaks1n1z," dedi. "Tap1nak1 lahdi... buldum." Teabing'in gzleri falta1na dnmt. "Mezar ta1n1n nerde oldugunu biliyor musun?" Langdon glmsedi. "Nerede oldugunu degil. Ne oldugunu." Sophie daha iyi duyabilmek iin egildi. Akademik buluun verdigi o tan1d1k heyecan1n tad1na vararak, "San1r1m asl1nda lahitten degil, ta bir bstten bahsediyor," diye a1klad1. "Yani mezar ta1 degil." Teabing, "Bst m?" diye sordu. Sophie de bir o kadar a1rm1 gibiydi. Langdon dnerek, "Leigh," dedi. "Engizisyon s1ras1nda kilise Tap1nak Svalyeleri'ni her trl gnah1 ilemekle sulam1t1, yle degil mi?" "Dogru. Her trl sulamada bulunmulard1. Sehvet dknlg, haa iemek, eytana tapmak, kabar1k bir liste." "Ve bu listede sahte putlara tapmak da vard1 yle degil mi? Kilise Tap1nak1lar'1 zellikle bir ta bste ibadet ettikleri gizli ayinler yapmakla sulam1t1... pagan tanr1s1..." Teabing, "Baphomet!" diye 1gl1k att1. "Tanr1m, Robert, hakl1s1n! Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 bir ta bst!"

Langdon abucak Sophie'ye, Baphomet'in yarat1c1 reme gc. baglant1l1 bir pagan bereket tanr1s1 oldugunu a1klad1. Baphomet'in o yarat1 ve reme sembol olan bir ko ya da kei ba1yla temsil ediliyordu. Tap1nak1lar, tatan bir kopyas1n1 yapt1klar1 Baphomet'in ba1n1n etraf1nda ember oluturarak ilahiler sylyorlard1. Teabing, "Baphomet," diyerek k1k1rdad1. "Trende asl1nda cinsel birleimin yarat1c1 bys kutlan1rd1 ama Papa Clemet herkese, Baphomet'in ba1n1n asl1nda eytan ba1 olduguna inand1rd1. Papa, Baphomet'in ba1n1 Tap1nak1lar'a kar1 balatt1g1 davada idam ipi gibi kulland1." Langdon, onu dogrulad1. Seytan olduguna inan1lan boynuzlu eytan1n kk Baphomet'e kadar gidiyordu. Kilise boynuzlu bereket tanr1s1n1 eytanla degitirmiti. Tamamen olmasa da kilisenin bu i i baard1g1 ortadayd1 Geleneksel Amerikan Skran Gn masalar1nda hl paganlar1n boynuzlu bereket sembolleri vard1. Bereket kfesi ya da "bereket boynuzu", Baphomet'in verimliligine at1fta bulunurdu ve boynuzu k1nlan bir kei taraf1ndan emzirilen Zeus efsanelerine dayan1rd1. Keinin boynuzu sihirli bir ekilde meyvelerle dolmutu. Baphomet ayr1ca grup fotograf1 ektiren arkadalardan akac1 biri, digerinin arkas1ndan parmaklar1m V eklinde havaya kald1rd1g1nda da grnrd; akac1lardan ok az1 alay ettikleri kurbanlar1n1n sperm say1s1n1n bol oldugunu ilan ettiklerinin fark1na var1rd1, Teabing heyecanla, "Evet, evet," dedi. "Siirde bahsi geen Baphomet olmal1. Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 ta." Sophie, "Peki," dedi. "Ama Tap1nak1lar'1n kutsal sayd1g1 ta bst Baphomet ise, bir ikilem var demektir." Kripteksin stndeki harfleri iaret etti. "Baphomet kelimesinde sekiz harf var. Burada ise sadece be." Teabing genie s1r1tt1. Tatl1m, Atbash Sifresi burada devreye giriyor."

77
Langdon olduka etkilenmiti. Teabing yirmi iki harfli ibrani alfabesini alefbet ezbere yazm1t1, ibrani karakterleri yerine Latin harflerini kullanarak yazm1t1 ama buna ragmen, alfabeyi ak1c1 bir telaffuzla okuyordu. A B G D H V Z Ch T Y K L M N S O P Tz Q R Sh Th "Alef, Bet, Gimel, Dalet, Het, Vav, Zay1n, et, Tet, Yod, Kaf, Lamed, Mem, Nun, Sameh, Ay1n, Pe, Tsadik, Kof, Re, S1n ve Tav."* Teabing aln1n1n terini silerek, tekrar ie koyuldu. "ibrani dilinde sesli harfler yaz1lmaz. Bu yzden Baphomet kelimesini ibrani alfabesiyle yazacak olursak, sesli harf der ve geriye..." Sophie, "Be harf kal1r," diye at1ld1. Teabing ba1n1 sallayarak yeniden yazmaya koyuldu. "Tamam, ite ibrani alfabesiyle Baphomet kelimesi byle yaz1l1yor. Daha a1k anla1lmas1 iin sesli harfleri de araya yazacag1m." B a P V o M e Th "Elbette," diye ekledi. "ibranicenin tersten yaz1ld1g1n1 unutmamak gerekir ama Atbash'1 bu ekilde daha kolay kullan1r1z. Bundan sonra, yerine kullanma tablosunu oluturmak iin tm alfabeyi orijinalinin tersin' den yeniden yazmam1z gerekiyor." Kalemi Teabing'in elinden alan Sophie, "Daha kolay bir yolu var," dedi "Atbash da dahil, tm yer degitirmeli ifreler iin geerlidir. Royal Holloway'de grendigim ufak bir hile." Sophie alfabenin ilk yans1n1 soldan saga yazd1ktan sonra alt1na ikinci yar1s1n1 sagdan sola dogru yazd1. "Kriptoloji analistleri buna katla-k1v1r derler. Yar1 yar1ya kar1t1r1lm1. Ama iki kat daha temiz."

A Th

B Sh

G R

D Q

H Tz

V P

Z O

Ch S

T N

Y M

K L

Eliine bakan Teabing k1k1rdad1. "Hakl1s1n. Holloway'deki ocuklar1n ilerini yapt1klar1na sevindim." Sophie'nin yer degitirme matrisine bakan Langdon, eski alimlerin nl Seak Gizemi'ni** zmek iin Atbash Sifresi'ni ilk kulland1klar1nda hissettikleri deheti duydu. Din alimleri y1llarca incil'de Seak diye bir ehirden bahsedildigini grp muallakta kalm1lard1. Bu ehir herhangi bir haritada ya da baka bir belgede grnmyordu ama Yeremya Kitab1'nda s1ka bahsi geiyordu, Seak kral1, Seak ehri ve Seak halk1. Sonunda bir alim kelimeye Atbash Sifresi'ni uygulad1g1nda sonulan herkesi hayrete drmt. Seak kelimesinin asl1nda olduka iyi bilinen baka bir ehrin ifrelenmi hali oldugunu ortaya koymutu. Sifre zme ilemi olduka basitti. Seak kelimesi ibranicede Sh-Sh-K diye yaz1l1yordu. Sh-Sh-K. harfleri yer degitirme tablosuna yerletirildiginde, B-B-L harflerini veriyordu. B-B-L ise ibranicede Babil diye okunuyordu.
*
**

Alfabe okunular1 sevivon.com adresindeki Trk Musevilerin ibrani okulundan al1nm1t1r.

internetten Trkeye geerken bu ekilde yaz1l1yor. Seak kral1yla ilgili bir efsane var.

Gizemli Seak ehrinin asl1nda Babil ehri oldugu ortaya 1kt1ktan sonra, inciller deli gibi arat1r1lmaya balanm1t1. Birka hafta sonra Eski Ahit'te alimlerin fark1nda olmad1klar1 daha pek ok Atbash ifreli kelimenin bulundugu kefedilmiti. Heyecan1n1 bast1rmakta glk eken Langdon, "Yakla1yoruz," diye f1s1ldad1. Teabing, "Ad1m ad1m Robert," dedi. Sophie'ye bakarak "Haz1r m1s1n?" Sophie ba1n1 sallad1. "Pekl, Baphomet kelimesi nlleri indirgendiginde ibranicede B-P-V-M-Th diye yaz1l1yor. Simdi be harfli ifremizi bulmak iin Atbash yer degitirme matrisine uygulayal1m." Langdon'1n kalbi h1zla arpt1. B-P-V-M-Th. Simdi gne pencerelerden ieri doluyordu. Sophie'nin yer degitirme matrisine bakarak, eviriyi yapmaya balad1. B yerine Sh... P yerine V... Teabing Noel zaman1 gelen bir okul ocugu gibi s1r1t1yordu. "Ve Atbash Sifresi diyor ki..." Sesi kesilmiti. "Aman Tanr1m!" yz bembeyaz olmutu. Langdon'1n kalbi tekledi. Sophie, "Ne oldu?" diye sordu. "Buna inanmayacaks1n." Teabing, Sophie'ye bakt1. "zellikle sen." "Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu. "Bu... gerekten dhice," diye f1s1ldad1. "Son derece zeki!" Teabing yeniden kg1da yazd1. "Davullar ltfen. ite ifreniz." Yazd1klar1n1 onlara gsterdi. Sh-V-P-Y-A Sophie, "Bu ne byle?" diye kalar1n1 att1. Langdon da anlayamam1t1. Teabing'in sesi huuyla titriyordu. "Bu dostum, hikmet kelimesinin eski hali." Langdon harfleri yeniden okudu. Eski hikmet sz zer bunu. Bir saniye sonra her eyi anlam1t1. Bunu hi tahmin etmemi ti. "Eski hikmet kelimesi!" Teabing kahkahalarla glyordu. "Harfi harfine!" Sophie nce kelimeye, ard1ndan kripteksteki harflere bakt1. Langdon ile Teabing'in gremedigi ciddi bir yanl1l1g1 fark etmiti. "Durun biraz! Sifre bu olamaz," diye kar1 1kt1. "Kripteksin stnde Sh harfi yok. Geleneksel Latin harfleri kullan1lm1." Langdon, "Kelimeyi oku," diye 1srar etti. "iki eyi akl1ndan 1karma. ibranicede Sh harfine kar1 gelen sembol, vurgu iaretine bagl1 olarak ayn1 zamanda S diye de okunabilir. P harfi de ayn1 ekilde F diye okunabilir. Sophie'nin SVFYA? diye dnrken akl1 kar1m1t1. Teabing, "Dhice!" dedi. "Vav harfi genellikle O seslisi yerine kullan1l1r.'' Yeniden harflere bakan Sophie, yksek sesle okumaya al1t1. "S... o... f...y... a." Kendi sesini duydugunda, agz1ndan 1kanlara inanamam1t1. "Sophia m1? Bu Sophia diye mi okunuyor?" Langdon hararetle ba1n1 sall1yordu. "Evet! Sophia, Yunancada hikmet demektir. isminin kkeni Sophie, gerekten eski hikmet szdr.'" Sophie birden bykbabas1na kar1 derin bir zlem duydu. Tarikat kilit ta n benim ismimle ifrelemi. Bogaz1nda bir yumru olumutu. Her ey son derece mkemmeldi. Ama gzlerini kripteksin stndeki harflere evirdiginde, hl bir sorun oldugunu grd. "Ama durun... Sophia kelimesinde alt1 harf var." Teabing glmsemeye devam ediyordu. "Siire yeniden bak. Bykbaban 'eski hikmet sz,' demi." "Evet?"

Teabing gz k1rpt1. "Eski Yunancada, hikmet S-O-F-I-A diye yaz1l1r."

78
Sophie kripteksi kucag1na al1p harfleri evirmeye balad1g1nda korkun bir heyecan duyuyordu. Eski hikmet sz zer bunu. Langdon ile Teabing, onu seyrederlerken nefes almay1 unutmugibiydiler. S... O... F... Teabing, "Dikkatli ol," diye uyard1. "ok ok dikkatli ol." ... I... A. Sophie son harfi evirmiti. Ba1n1 kald1r1p digerlerine bakarken, Tamam," diye f1s1ldad1. "Simdi ekip 1kartacag1m." Langdon korkuyla kar11k bir neeyle, "Sirkeyi unutma," diye f1s1ldad1. "Dikkatli ol." Sophie bununda ocuklugunda at1g1 kripteksler gibi oldugunu biliyordu. Tek yapmas1 gereken silindiri her iki ucundan s1k1ca kavramak ve farkl1 ynlere dogru hafif bir bas1n uygulayarak yavaa ekmekti. Eger harfler, ifreye gre dogru s1ralanm1sa, ulardan biri kayarak a1lacak ve Sophie ierideki, sirke iesinin etraf1na sar1lm1 papirs sayfaya ulaa akt1. Bununla birlikte eger yazd1klar1 ifre yanl1sa, Sophie'nin d ardaki ulara uygulad g bask ierideki manivelay harekete geirince alttaki bo luga kayacakt . Eger Sophie silindirleri h zla ekecek olursa cam ie paralanacakt . Yavaek, dedi kendi kendine. Sophie avu ileriyle silindirin ular1n1 kavrarken, Teabing ile Langdon iyice egildiler. Sophie ifre kelimeyi zmenin verdigi heyecanla, neredeyse ieride bulmay1 umduklar1n1n ne oldugunu unutuyordu. Bu tarikat n kilit ta . Teabing'e gre, Magdalal1 Meryem'in ve Sangreal hazinesinin yerini gsteren, bir Kutsal Kse haritas1 vard1... en byk sahibi belirsiz gizli gerek hazinesi. Ta tp tutan Sophie., bir kez daha tm harflerin ibre ile ayn1 hizada oldugunu kontrol etti. Ard1ndan yavaa ekti. Hibir ey olmam1t1. Biraz daha kuvvet verdi. Ta birden yerinden kayarak ayr1ld1. Utaki ag1r para elinde kalm1t1. Langdon ile Teabing neredeyse ayaga f1rlayacaklard1. Utaki kapag1 masan1n stne koyup, iindekini grmek iin silindiri yana egerken Sophie'nin kalbi yerinden f1rlayacak gibi olmutu. Bir parmen! Sophie yuvarlanm1 kg1d1n ortas1na bakt1g1nda, silindir eklindeki bir nesnenin etraf1na sar1lm1 oldugunu grd. Sirke iesi oldugunu tahmin etti. Fakat sirkenin etraf1na sar1lan kg1t al11ld1k hassas papirs degil, tireydi. Bu garip, diye dnd Sophie, sirke koyun derisinden yap lan tireyi eritmez. Kg1d1n ortas1na tekrar bakt1g1nda, merkezdeki nesnenin sirke iesi olmad1g1n1 fark etti. Tamamen farkl1 bir eydi. Teabing, "Sorun nedir?" diye sordu. "Parmeni 1kartsana." Kalar1n1 atan Sophie yuvarlanm1 tireyle birlikte etraf1na sar1ld1g1 nesneyi ekip, ikisini birlikte d1ar1 1kard1. Teabing, "Bu papirs degil," dedi. "ok ag1r." "Biliyorum. Bu dolgu maddesi." "Ne iin? Sirke iesi iin mi?" "Hay1r." Sophie kg1d1 at1g1nda, iine sar1lan nesne ortaya 1km1t1. "Bunun iin." Langdon tire kg1d1n iindeki nesneyi grdgnde kalbi teklemiti. Teabing yutkunarak, "Tanr1 yard1mc1m1z olsun," dedi. "Bykbaban merhametsiz bir mimarm1." Langdon hayretle bak1yordu. Saunire'in ileri kolayla t rmaya hi niyeti olmad g n anlayabiliyorum. Masan1n stnde ikinci bir kripteks duruyordu. Daha kk. Siyah oniksten yap1lm1t1. Birincisinin iine yerletirilmiti. Saunire'in iftlere olan tutkusu. iki kripteks. Her ey iftler

halinde. ifte anlamlar. Erkek dii. Beyaz n iinde siyah. Langdon nnde duran sembol zincirini sezinleyebiliyordu. Beyaz siyaha can verir. Her erkek bir kad ndan kar. Beyaz-dii Siyah-erkek. Langdon uzanarak kk kripteksi eline ald1. Birincisinin ayn1 gibiydi, sadece yar1 ebad1nda ve siyaht1. O tan1d1k ag1lt1 sesini duydu. Daha nce duyduklar1 s1v1 sesi bu kk kripteksin iinden gelmi olmal1yd1. Tire kg1d1n1 onun nne iten Teabing, "E, Robert," dedi. "En az1ndan dogru ynde utugumuza sevinecegini dnyorum." Langdon kal1n tire kg1d1n1 inceledi. Ssl bir hat yaz1s1yla bata bir drt m1sral1 metin yaz1yordu. Yine be heceli lyle yaz1lm1t1. M1sra ifreliydi ama Teabing'in ingiltere'ye gitme plan1n1n ie yarayacag1n1 anlamas1 iin ilk m1sray1 okumas1 yeterli olmutu.

PAPA SVALYE GMMS LONDRA'DA


Siirin geri kalan1nda, ikinci kripteksi aarken kullan1lacak ifrenin ancak bu valyenin ehrin bir yerindeki mezar1nda bulunabilecegini ima ediyordu. Langdon heyecanla Teabing'e dnd. "Bu iirde bahsi geen valyenin ne oldugu hakk1nda fikrin var m1?" Teabing s1r1tt1. "Hi fikrim yok. Ama hangi ifreye bakmam1z gerektigini ok iyi biliyorum." O s1rada, en az be kilometre nlerinde alt1 kent polis arabas1, yagmurun 1slatt1g1 sokaklardan Biggin Hill zel Havaalan1'na dogru gidiyordu.

79
Tegmen Collet, Teabing'in buzdolab1ndan bir Perrier ald1ktan sonra, yeniden h1zl1 ad1mlarla kabul salonuna yrd. As1l hareketin yaand1g1 Londra'ya Fache ile birlikte gitmek yerine, burada Chteau Villette'e yay1lan teknik blme ocuk bak1c1l1g1 yap1yordu. Simdiye dek ele geirdikleri ipular1n1n bir yard1m1 dokunmam1t1: yere saplanan bir tek mermi; b ak ve kadeh szcklerinin yaz1ld1g1 sembollerle karalanm1 bir kg1t paras1; teknik blmn Collet'ye muhafazakr Katolik grubu Opus Dei ile baglant1s1 oldugunu syledigi kanl1 bir kemer. Yak1n zaman nce bir haber program1 onlar1n Paris'te eleman toplamadaki sald1rgan tutumlar1n1 gn 11g1na 1kartt1g1nda ortal1k hayli kar1m1t1. Collet iini ekti. Umar m bu mitsiz kar kl ktan bir anlam kar. Collet atafatl1 bir koridordan geerek, teknik blm memurunun parmak izi toplad1g1 genibalo salonuna girdi. Pantolon ask1s1 takan toplu bir adamd1. ieri giren Collet, "Herhangi bir ey var m1?" diye sordu. Memur ba1n1 iki yana sallad1. "Yeni bir ey yok. Evin geri kalan1ndakilerle uyuan baka parmak izleri var o kadar." "Ya kee kemer stndeki parmak izleri?" "Interpol hl zerinde al11yor. Ben buldugumuz her eyi topluyorum." Collet masan1n stndeki iki mhrl torbay1 iaret etti. "Peki bu ne?" Adam omuzlar1n1 silkti. "Al1kanl1k. Tuhaf buldugum her eyi torbalar1m," Collet yan1na gitti. Tuhaf m ? Memur, "Su ingiliz garip biriymi," dedi. "Suna bir bak1n." Delil torbas1n1 kar1t1rarak, birini seti ve Collet'ye uzatt1. Fotografta bir Gotik katedralinin ana girii grnyordu... kk kap1 eigine dogru giderek daralan geleneksel kemerler. Fotografa dikkatle bakt1ktan sonra Collet, memura dnd. "Bu mu tuhaf?" "Arkas1n1 evirin." Collet arkas1n1 evirince, katedralin uzun nefinin paganlar taraf1ndan kad1n rahmine atfedildigini anlatan ingilizce karalamalar buldu. Bu garipti. Onu a1rtan, katedral giriini tasvir eden notlard1. "Dur biraz. Katedral giriinin bir kad1n1n eyini temsil ettigini dnyor..." Memur ba1n1 sallad1. "Ayr1ca dudaks1 at1 s1rt1 ve giriin stndeki kk beparmakotunun temsil ettigi bir klitoris," iini ekti. "insan yeniden kiliseye gitmek istiyor." Collet ikinci delil torbas1n1 eline ald1. Plastigin iinde, eski bir belgeye benzeyen byk parlak bir fotograf durdugunu grebiliyordu. Bal1kta yle yaz1yordu: Les Dossiers Secrets-Say 4 lm 249 Collet, "Bu ne?" diye sordu. "Hi fikrim yok. Her tarafta bunun kopyalar1 vard1, bu yzden torbaya att1m." Collet belgeyi inceledi. SION TARiKATINI YNETEN BYK STATLAR JEAN DEGISORS MARIE DE SAINT-CLAIR GUILLAUME DE GISORS EDOUARD DE BAR JEANNE DE BAR JEAN DE SAINT-CLAIR 1188-1220 1220-1266 1266-1307 1307-1336 1336-1351 1351-1366

BLANCE D'EVREUX NICOLAS FLAMEL RENE D'ANJOU IOLANDE DE BAR SANDRO BOTTICELLI LEONARDO DA VINCI CONNETABLE DE BOURBON FERDINAND DE GONZAQUE LOUIS DE NEVERS ROBERT FLUDD J. VALENTIN ANDRA ROBERT BOYLE ISAAC NEWTON CHARLES RADCLYFFE CHARLES DE LORRAINE MAXIMILIAN DE LORRAINE CHARLES NODIER VICTOR HUGO CLAUDE DEBUSSY JEAN COCTEAU

1366-1398 1398-1418 1418-1480 1480-1483 1483-1510 1510-1519 1519-1527 1527-1575 1575-1595 1595-1637 1637-1654 1654-1691 1691-1727 1727-1746 1746-1780 1780-1801 1801-1844 1844-1885 1885-1918 1918-1963

Sion Tarikat m , diye dnd Collet. Tegmenim?" Bir baka ajan ba1n1 ieri uzatm1t1. "Yzba1 Facte'ye acil bir agr1 var fakat ona ulaam1yoruz. Siz grr msnz?" Mutfaga giden Collet, telefona cevap verdi. Arayan Andr Vernet idi. Bankac1n1n dzgn aksan1, sesindeki gerginligi saklamaya yetmiyordu. "Yzba1 Fache'nin beni arayacag1n1 dnyordum ama henz ondan haber alamad1m." Collet, "Yzba1 biraz megul," diye cevap verdi. "Ben yard1mc1 olabilir miyim?" Bana bu geceki gelimelerden haberdar edilecegimin garantisi verilmiti. Collet bir an iin adam1n ses tonunu tan1r gibi oldu ama nereden tan1d1g1n1 1kartamad1. "Monsieur Vernet, Paris'teki soruturmadan u an ben sorumluyum. ismim Tegmen Collet." Hatta uzun bir sessizlik oldu. 'Tegmen, diger hattan aran1yorum. izin verirseniz kapat1yorum. Sizi daha sonra arayacag1m." Telefonu kapatt1. Collet birka saniye sonra ahizeyi yerine koydu. Ard1ndan hat1rlad1. Bu sesi tan d g m biliyordum! Yapt1g1 keif solugunu kesmiti. Z rhl arac n ofr. Sahte Rolex takan. Simdi Collet bankac1n1n neden telefonu kapatmakta acele ettigini anlayabiliyordu. Vernet, Tegmen Collet ismini hat1rlam1t1... o akam gznn iine bakarak yalan syledigi memur oydu. Collet bu garip gelimenin sonular1n1 dnmeye balad1. Vernet iin iinde. igdleri ona, Fache'yi aramas1n1 sylyordu. Bu ansl1 gelimenin onun y1ld1z1n1n parlad1g1 an olacag1n1 hissedebiliyordu. Hemen Interpol' arayarak, Zrih Emanet Bankas1 ve bakan1 Andr Vernet hakk1nda bulabildikleri her trl bilgiyi temin etmelerini istedi.

80
Hawker 731 kasvetli sabah yagmurunun iine dalarken Teabing'in pilotu, "Emniyet kemerleri ltfen, bedakika sonra iniyoruz," diye anons yapt1. Teabing alalan uag1n alt1nda uzanan kentin dumanl1 tepelerini grdgnde eve dnmenin keyfine vard1. ingiltere, Paris'e bir saatten daha yak1n mesafedeydi ama arada daglar kadar fark vard1. Bu sabah anavatan1n1n nemli ve canl1 yeillikleri son derece konuksever grnyordu. Fransa'daki gnlerim sona erdi. ingiltere'ye zaferle dnyorum. Kilit ta bulundu. Ama elbette, kilit ta1n1n nerede oldugu sorusu hl gndemdeydi. Birleik Krall k'ta bir yerde. Tam olarak nerede oldugunu hi bilmemesine ragmen, zaferin tad1n1 almaya balam1t1. Langdon ile Sophie bakmaya devam ederlerken Teabing ayaga kalk1p kabinin kar1 taraf1na geti ve duvardaki bir panoyu yana kayd1rarak, alt1nda gizli kasay1 ortaya 1kard1. Sifreyi tulad1ktan sonra kasay1 at1 ve iki pasaport 1kartt1. "Rmy ve benim belgelerim." Ard1ndan elli sterlinlik banknotlardan oluan kal1n bir deste 1kard1. "Ve sizin belgeleriniz." Sophie pheyle bak1yordu. "Rvet mi?" "Yarat1c1 diplomasi. zel havaalanlar1 birtak1m masraflar al1rlar. Hangarda bir ingiliz gmrk memuru bizi kar1layacak ve uaga binmek isteyecek. Onun girmesine izin vermek yerine, ingiltere'de bulundugunu kimsenin bilmesini istemeyen -bas1n yznden, bilirsiniznl bir Frans1zla birlikte seyahat ettigimi syleyip, sagduyusu iin ona bu cmert bahii verecegim." Langdon a1rm1 gibiydi. "Ve memur bunu kabul edecek mi?" Herkesten kabul etmezler, ama bu insanlar1n hepsi beni tan1r. Tanr1ya kr silah kaak1s1 degilim. Svalye ilan edildim." Teabing glmsedi. "yeligin getirdigi baz1 imtiyazlar var tabii." Rmy elinde tuttugu Heckler Koch silah1yla koridorda belirmii "Efendim, ben ne yapacag1m?" Teabing, uag1na bakt1. "Biz dnene kadar senin misafirimizle birlikte uakta kalman1 istiyorum. Londra'da her gittigimiz yere onu peimizden srkleyemeyiz." Sophie endieli grnyordu. "Leigh, biz dnene kadar Frans1z polisinin uag1n1 bulacag1 konusunda ciddiydim." Teabing gld. "Evet, uaga binip Rmy'yi bulduklar1n1 dnsene." Sophie, onun laubali tavr1na a1rm1t1. "Leigh, bagl1 bir rehineyi uluslararas1 s1n1rdan geirdin. Bu ciddi." "Benim avukatlar1m da yle." Uag1n arkas1ndaki keie kalar1m atarak bakt1. "Bu hayvan evime girdi ve az kals1n beni ldryordu. Bu bir gerek ve Rmy bunu dogrulayacak." Langdon, "Ama onu baglay1p Londra'ya getirdin," dedi. Teabing sag elini kald1rarak, mahkemede yemin ediyormu gibi yapt1. "Say1n yarg1, ingiliz mahkemelerini tercih ettigi iin bu tuhaf yal1 valyeyi mazur grn. Frans1z yetkililerini aramam gerektigini biliyorum ama ben bir zppeyim ve u gei izni kag d yla Frans1zlar1n davay1 yrtebilecegine gvenmiyorum. Bu adam beni neredeyse ldryordu. Evet, onu ingiltere'ye getirmekte uag1m1 bana yard1m etmesi iin zorlayarak aceleci bir karar verdim ama byk bir bask1 alt1ndayd1m. Mea culpa. Mea culpa." Langdon kukuyla bak1yordu. "Syleyen sen olursan, belki ie yarar." Pilot arkaya dnerek, "Efendim?" diye seslendi. "Kuleden telsizle bildirdiler. Sizin hangar1n1z1n yan1nda bir bak1m sorunu ya1yorlarm1. uag1 dogrudan terminale indirmemi istediler."

Teabing Biggin Hill'e on y1ldan fazlad1r uuyordu ve bu ilk kez olmuyordu. "Sorunun ne oldugunu sylediler mi?" "Kontrol memuru belirsiz eyler syledi. Galiba benzin istasyondaki benzin kaag1 gibi bir eydi. Terminalin nne park etmemi ve sonraki uyar1ya kadar herkesin uakta kalmas1n1 istediler. Gvenlik tedbiriymi. Havaalan1 yetkililerinden onay almadan uaktan inmeyecekmiiz" Teabing phelenmi ti. Byk bir benzin kaag olmal . Benzin istasyonu onun hangar1ndan en az yar1m kilometre uzaktayd1. Rmy de kayg1lanm1a benziyordu. "Efendim, al11lm11n hayli d11nda." Teabing, Sophie ile Langdon'a dnd. "Dostlar1m, bir ho geldin heyeti taraf1ndan kar1lanacag1m1za dair tats1z phelerim var." Langdon dnceli bir tav1rla iini ekti. "San1r1m Fache hl arad1g1 kiinin ben oldugumu dnyor." Sophie, "Ya yle," dedi. "Ya da hata yapt1g1n1 itiraf edemeyecek kadar kendini kapt1rd1." Teabing onlar1 dinlemiyordu. Fache'nin ne dndgn bir yana b1rak1p, bir an nce harekete gemeleri gerekiyordu. As l hedeften ama. Kse. O kadar yaklat k ki. Altlar1ndaki ini tak1mlar1 ses 1kartarak a1ld1lar. Langdon vicdan azab1 dolu bir sesle, "Leigh," dedi. "Onlara teslim olup, bu ii yasal yoldan halledebilirim. Sizi de kar1t1rmam1 olurum." Teabing, "Oh, Tanr1 ak1na Robert," diyerek savsaklad1. "Gerekten geri kalan1m1z1n gitmesine izin vereceklerini mi dnyorsun? Sizi buraya yasaya ayk1r1 bir ekilde getirdim. Bayan Neveu Louvre'dan kamana yard1m etti ve uag1n arkas1nda bagl1 bir adam var. Kendine gel! Hep birlikte iin iindeyiz." Sophie, "Belki baka bir havaalan1 deneyebiliriz," dedi. Teabing ba1n1 iki yana sallad1. "Eger imdi dnersek, baka bir yere indigimiz anda bizi askeri tanklarla kar1larlar." Sophie yutkundu. Teabing, ingiliz yetkilileriyle kar1lamay1, Kse'yi bulmalar1na yetecek kadar uzatmak iin cesur bir karar vermesi gerektigini anlam1t1. Pilot kabinine dogru aksayarak giderken, "Bana bir dakika izin verin," dedi. Langdon, "Ne yap1yorsun?" diye sordu. Teabing, "Sat1 toplant1s1," derken, pilotu usulsz bir manevra yapmaya ikna etmenin ne kadara mal olacag1n1 dnyordu.

81
Hawker son turunu at1yor. Kontrol kulesine h1zla giren Simon Edwards -Biggin Hill Havaalan1 zel Hizmet Mdr- yagmurun 1slatt1g1 piste gzlerini k1sarak bak1yordu. Cumartesi sabahlan erken kald1r1lmaktan hi holanmazd1, en zengin mterilerinden birinin tutuklanmas1n1 seyretmek zere agr1lmas1 onun iin zellikle sinir bozucuydu. Sir Leigh Teabing, Biggin Hill'e sadece zel hangar1 iin degil, ayn1 zamanda s1k ini kalk1lar1 iin her seferinde ayr1 bir avans creti dyordu. Genellikle havaalan1n1n onun program1ndan nceden haberi olur ve gelii iin s1la bir protokol haz1rlan1rd1. Teabing bylesinden holan1rd1. Hangar1nda duran zel imalat Jaguar tam depo doldurulur, cilalan1r ve o gnn London Times gazetesi arka koltuga b1rak1l1rd1. Gerekli evrak ilemlerini ve valiz kontroln kolaylat1rmak iin bir gmrk memuru uak hangar1nda beklerdi. Baz1 zamanlarda gmrk yetkilileri zararsa organiklere genellikle lks yiyecekler gz yumarak Teabing'den byk bahiler al1rlard1. Bunlar, Frans1z salyangozlar1, ilenmemi zel bir Roquefort peyniri ve baz1 meyveler gibi yiyecekler olurdu. Zaten gmrk kurallar1ndan pek ogu samayd1 ve Biggin Hill mterilerine yard1mc1 olmayacaksa, bir baka havaalan1 olabilirdi. Teabing'e, Biggin Hill'de istedigi her ey sunulur ve al1anlar kar1l1g1n1 al1rlard1. Uag1n indigini gren Edwards'1n sinirleri iyice gerilmiti. Teabing'in servetini harcama merak1n1n bir ekilde ba1n1 derde soktugunu dnyordu; Frans1z yetkililer onu yakalamaya hayli niyetli grnyorlard1. Henz Edwards'a neyle suland1g1 sylenmemiti ama ciddi bir eyler oldugu belliydi. Frans1z yetkililerin istegi zerine kent polisi Biggin Hill hava kontrolne Hawker'in pilotuyla temas kurmas1n1 ve m terinin hangar1 yerine dogrudan terminale ini yapmas1n1 sylemesini emretmiti. Benzin s1z1nt1s1 hikyesine inand1g1 anla1lan pilot istegi kabul etmiti. ingiliz polisi genelde silah ta1mad1g1 halde, durumun vahameti silahl1 bir kuvvetin agr1lmas1n1 gerektirmiti. Simdi sekiz silahl1 polis terminal binas1n1n iinde durmu, uag1n motorlar1n1 durduracag1 o an1 bekliyordu. Ayn1 anda bir pist grevlisi, bir daha hareket edememesi iin uag1n tekerleklerinin alt1na gvenlik takozlar1 yerletirecekti. Ard1ndan polisler ieri girip, Frans1z polisi duruma mdahale etmek zere gelinceye kadar ieridekileri zapt edecekti. Sag taraftaki agalar1n stnde uan Hawker, alalmaya balam1t1. Simon Edwards inii pist seviyesinden grmek iin aag1 kata indi. Kent polisi saklanm1t1, pist grevlisi ise elinde takozlarla bekliyordu. Piste ini yapan Hawker'1n burnu hafife yukar1 kalkt1 ve tekerlekleri toz kald1rarak yere degdi. Terminalin nnde sagdan sola dogru hareket eden uag1n beyaz gvdesi yagmurlu havada parl1yordu. Ama jet uag1 gaz kesip terminale dnecegi yerde, gei eridinden Teabing'in hangar1na dogru yoluna devam etti. Tm polisler dnp Edwards'a bakt1lar. "Pilotun terminale gelmeyi kabul ettigini sylediginizi sanm1t1m!" Edwards ak1na dnmt. "yle dedi!" Edwards birka saniye iinde, kendini uzaktaki hangara dogru h1zla yol alan bir polis arabas1n1n iinde buldu. Teabing'in Hawker'i sakince zel hangara girip gzden kaybolurken, polis konvoyu hl be yz metre uzaktayd1. Arabalar sonunda patinaj yaparak a1k hangar kap1s1n1n nne var1nca, polisler silahlar1n1 ekerek d1ar1 dkldler. Edwards da d1ar1 f1rlam1t1. Sesler sag1r edecek kadar yksekti. Jet uag1 hangarda, bir sonraki kalk1 iin burnunu kap1ya vererek, her zamanki manevras1n1 tamamlarken Hawker'1n motorlar1 hl gmbrdyordu. Uak, 180 derecelik

dnn tamamlay1p hangar1n nne dogru ilerlerken Edwards pilotun ak1n ve polis barikat1ndan dolay1 korkulu yzn grmt. Pilot uag1 durdurup, motorlar1 susturdu. ieri doluan polis, jetin etraf1n1 sard1. Edwards, uag1n kap1s1na dogru tedbirle yaklaan kent polis mfettiine elik etti. Birka saniye sonra uak kap1s1 d1ar1 dogru a1ld1. Uag1n elektronik merdivenleri aag1 dogru a1l1rken, Leigh Teabing kap1da belirdi. Kendisine dogrultulmu silahlara bakarken, ag1rl1g1n1 koltuk degneklerine vererek ba1n1 ka1d1. "Simon, buralarda yokken polis piyangosunu mu kazand1m?" Sesi endieliden ok a1rm1 gibi 1km1t1 Bogaz1ndaki dgm yutan Edwards, bir ad1m ne 1kt1. "Gnayd1n efendim. Kar11kl1k iin zr dilerim. Benzin s1z1nt1s1 vard1 ve pilotunuz terminale gelecegini sylemiti." "Evet, evet, ey, ona buraya gelmesini ben syledim. Randevuma ge kald1m. Bu hangara para dyorum ve benzin s1z1nt1s1 hakk1ndaki u samal1k bana abart1l1 bir tedbir gibi geldi." "Korkar1m buraya gelmekle bizi haz1rl1ks1z yakalad1n1z efendim." "Biliyorum. Program1m d11nda hareket ettim. Aram1zda kals1n, yeni tedavi g1c1rdamama sebep oluyor. Buraya motoru ayarlas1nlar diye geldim." Polisler birbirlerine bakt1lar. Edwards irkilerek yzn buruturdu. "ok gzel efendim." ne dogru ad1m atan kent bamfettii, "Efendim," dedi. "Yar1m saat daha uakta kalman1z1 istemek zorunday1m." Teabing merdivenlerden inerken szlerini dikkate almam1gibi davran1yordu. "Korkar1m bu mmkn degil. Doktordan randevu ald1m." Uaktan inmiti. "Randevuyu ka1rmay1 gze alamam." Bamfetti, Teabing'in uaktan uzaklamas1n1 nleyecek ekilde yoluna 1kt1. "Frans1z Adli Polisi'nin emri zerine buraday1m. Bu uak kanun kaaklar1n1 ta1d1g1n1z1 iddia ediyorlar." Uzun sre gzlerini bamfettie diken Teabing, sonunda kahkahalarla patlad1. "Su kamera akalar1ndan biri mi? ok iyi!" Bamfetti istifini bozmam1t1. "Bu i ciddi efendim. Frans1z uakta ayr1ca bir rehine tuttugunuzu iddia ediyor." Teabing'in uag1 Rmy merdivenlerin ba1nda belirmiti. "Kendi Sir Leigh iin al1an bir rehine gibi hissediyorum ama bana gidebilecegimin garantisini verdi." Rmy saatine bakt1. "Efendim, gerekten gecikiyoruz.! Hangar1n arkas1nda duran Jaguar limuzini gsterdi. Devasa araban1n iini gstermeyen camlar1 ve beyazl1 lastikleri vard1. "Arabay1 getireyim." Rmy merdivenlerden inmeye balad1. Bamfetti, "Korkar1m gitmenize izin veremeyecegiz," dedi. "Ltfen uag1n1za dnn. Her ikiniz de. Frans1z polis temsilcileri k1sa sre sonra burada olacaklar." Teabing imdi Simon Edwards'a bak1yordu. "Simon, Tanr1 ak1na, bu ok sama! Uakta baka kimse yok. Her zamanki yolcular var, Rmy, pilotumuz ve ben. Belki sen arabuluculuk yapabilirsin. Uaga binip, ieride baka kimsenin olmad1g1n1 teyit edebilir misin?" Edwards kapana k1s1ld1g1n1 anlam1t1. "Evet efendim. Bakabilirim." Teabing'in Biggin Hill mterisi olarak kalmas1 iin, Simon Edwards gibi zel havaalan1 mdrlerinin uaktakiler hakk1nda yalan syleyebilecegini bilen kent bamfetti i, "Kesinlikle bakamazs1n!" dedi. "Ben kendim bakar1m." Teabing ba1n1 iki yana sallad1. "Hay1r bakamazs1n1z mfetti. Bu zel bir mlk ve arama emriniz olmad1g1 mddete uag1mdan uzak duracaks1n1z. Burada size mant1kl1 bir teklifte bulunuyorum. Teftii Bay Edwards yapabilir." "Kabul etmiyorum." Teabing'in tavr1 sertlemiti. "Mfetti, korkar1m oyunlar1n1za kat1lacak vaktim yok. Geciktim ve gidiyorum. Eger bu ey beni durduracak kadar nemliyse, beni vurmak zorunda

kalacaks1n1z." Bunu syledikten' sonra Teabing ile Rmy, bamfetti in yan1ndan geip, limuzine dogru yrmeye balad1lar. Leigh Teabing'in meydan okuyarak yan1ndan geip gitmesi kent bamfettiinin hi houna gitmemiti. imtiyazl1 kiiler daima kanunun stnde olduklar1n1 dnrlerdi. Ama degildiler. Bamfettidnerek Teabing'in s1rt1na nian ald1. "Durun! Ateedecegim!" Teabing ne durdu, ne de arkas1n1 dnp bakt1. "Devam edin," dedi. Avukatlar1m kahvalt1 yerine testislerinizi yer. Ve arama emri olmadan uag1ma binmeye cret ederseniz, ard1ndan dalag1n1z gelir." G oyunlar1na yabanc1 olmayan bamfetti etkilenmemiti. Teabing teknik a1dan hakl1yd1 ve polisin jet uag1na binmesi iin arama emrine ihtiyac1 vard1 ama uak Fransa'dan havalanm1t1 ve nfuzlu Bezu Fache yetki verdigi iin kent bamfettii, Teabing'in uag1nda saklamak iin bunca aba sarf ettigi eyi bulman1n kariyeri bak1m1ndan ok daha iyi olacag1na karar verdi. Mfetti, "Durdurun onlar1," diye emir verdi. "Uag1 arayacag1m." Adamlar1 silahlar1yla Teabing ile uag1n1n limuzine giden yolunu kestiler. Teabing imdi arkas1n1 dnmt. "Mfetti, bu size son uyar1m, o uaga binmeyi akl1n1zdan bile geirmeyin. Piman olursunuz." Tehdide ald1rmayan bamfetti tabancas1na sar1ld1 ve uag1n merdivenlerinden yukar1 1kt1. Kap1ya ulat1g1nda ieriye bir gz att1. K1sa bir sre sonra kabinden ieri girdi. Nas l yani? Pilot kabininde dehet dolu bak1larla oturan pilot d11nda uak bombotu. insan hayat1na dair en ufak belirti yoktu. abucak tuvaleti, koltuklar1, bagaj blmn arad1lar ama mfetti ieride saklanan hi kimseyi bulamad1... hele birka kiiye dair hibir iz yoktu. Bezu Fache hangi akla hizmet etti? Leigh Teabing galiba dogruyu sylyordu. Bo kabinde tek ba1na duran kent bamfettii glkle yutkundu. Kahretsin. K1zarm1 bir yzle yeniden merdivene dnd ve gzleriyle hangar1 tarayarak, namlu alt1nda limuzinin yan1nda bekleyen Leigh Teabing ile uag1na bakt1. Mfetti, "B1rak1n gitsinler," diye emir verdi. "Yanl1 tyo alm11z." Hangar1n uzak bir kesinde oldugu halde Teabing'in gzlerinden alev pskryordu. "Avukatlar1m1n sizi arayacag1ndan emin olabilirsiniz Ve bir dahaki sefere Frans1z polisine fazla gvenmeyin." Bu szlerin ard1ndan Teabing'in uag1 limuzinin arka kap1s1n1 aarak, zrl efendisinin arka koltuga yerlemesine yard1m etti. Ard1n uak araban1n n taraf1na yryerek direksiyon ba1na geti ve motoru al1t1rd1. Jaguar hangardan 1karken, polisler a1larak yol verdiler Limuzin havaalan1ndan h1zla uzakla1rken, arka koltuktaki Teabing, "Roln iyi oynad1n vefakr dostum," dedi. Ard1ndan gzlerini geni arac1n lo n koltuklar1na evirdi. "Herkesin rahat1 yerinde mi?" Langdon usulca ba1n1 sallad1. Sophie ile birlikte elleri kollar1 bagl1 Albino'nun yan1nda hl yere melmi vaziyette duruyorlard1. Dakikalar nce, Hawker bo hangara girdiginde, uak yar1m dnn tamamlay1p yavalad1g1nda Rmy kap1y1 am1t1. Polis h1zla yakla1rlarken Sophie ile Langdon keii merdivenlerden srkleyerek indirmiler ve limuzinin arkas1nda saklanm1lard1. Ard1ndan jet uag1n1n motorlar1 yeniden gmbrdeyerek uag1 dndrmeye balam1 ve polis arabalar1 hangar1n nnde patinaj ekerken manevras1n1 tamamlam1t1. Simdi limuzin h1zla kente dogru yakla1rken Langdon ile Sophie, keii yerde b1rakarak dogruldular ve Teabing'in kar1s1ndaki uzun koltuga oturdular. ingiliz her ikisine de muzip bir

tebessmle bakarak, limuzinin bar dolab1n1 at1. "Size birer iki ikram edebilir miyim? Biraz erez? Gevrek? F1nd1k? Seltzer?" Sophie ve Langdon hay1r anlam1nda balar1n1 sald1lar. Teabing s1r1tarak bar1 kapatt1. "Peki o halde, u valyenin mezar1na dnelim..."

82
Limuzinin arkas1nda Teabing'e bakan Langdon, "Fleet Caddesi mi?' diye sordu. Mezar Fleet Caddesi'nde mi? O ana kadar Leigh "valyenin mezar1n1" bulacaklar1n1 dndg yer hakk1nda olduka kurnaz davranm1t1. Siire gre bu mezar kk kripteksi amak iin gerekli olan ifreyi verecekti. Teabing s1r1tarak Sophie'ye dnd. "Bayan Neveu, Harvard'l1 ocugun iire bir daha bakmas1na izin verir misiniz?" Sophie cebini kar1t1rarak, tireye sar1l1 siyah kripteksi 1kard1. Gl agac1 kutuyla byk kripteksi hep birlikte uag1n ufak kasas1nda b1rakmaya ve yanlar1nda ok daha kk ve ta1nabilir boyutlarda olan siyah kripteksi getirmeye karar vermilerdi. Sophie tireyi aarak, sayfay1 Langdon'a uzatt1. Langdon iiri uaktayken defalarca okumu olmas1na ragmen, tam olarak nereden bahsettigini anlayamam1t1. Simdi kelimeleri yeniden yavaa ve dikkatle okurken, be heceli ritimlerin anlam 1kartmas1na yard1mc1 olmas1n1 diliyordu.

Papa valye gmm Londra'da. Kutsal gazap cevap lmona. Ara, kreyi kabre aitti. Gld teni doluydu gbegi.
Lisan olduka basit grnyordu. Londra'da gml bir valye vard1. Kiliseyi k1zd1racak bir ey yapm1t1. Bu valyenin mezar1nda olmas1 gereken kre kay1pt1. Siirin son m1sralar1 ise -Gld teni, doluydu gbegi- kesinlikle isa'n1n tohumlar1n1 ta1yan Magdalal1 Meryem'e at1fta Sunuyordu. M1sran1n a1k diline ragmen Langdon hl bu valyenin kim oldugunu veya nereye gmldgn 1kartam1yordu. Ayr1ca mezar1n yerini bulduklar1 anda kay1p olan bir baka eyi aramalar1 gerekecekti. Ara kreyi kabre aitti? Teabing aresizlik iinde, "Hi fikrin yok mu?" diye sorarken, Langdon Kraliyet Tarihisi'nin bir cevap buldugunu hissedebiliyordu. "Bayan Neveu?" Sophie ba1n1 hay1r anlam1nda sallad1. Teabing, "Siz ikiniz ben olmasam ne yapacakt1n1z?" dedi. "Pekl, size yard1m edecegim. Gerekten ok kolay. ilk dize anahtar. Okur musunuz ltfen?" Langdon yksek sesle okudu. "Papa valye gmm Londra'da." "Kesinlikle. Papa'n n gmdg bir valye." Langdon'a bakt1. "Bu sana ne ifade ediyor?" Langdon omuzlar1n1 silkt. "Papa'n1n gmdg bir valye mi? Cenazesini Papa'n1n kald1rd1g1 bir valye." Teabing yksek sesle gld. "Oh, bu ok komik. Her zaman iyimsersindir Robert. ikinci dizeye bak. Bu valye belli ki kilisenin kutsal gazab1n1 ekecek bir ey yapm1. Tekrar dn. Kilise ile Tap1nak Svalyeleri aras1ndaki bag1 dn. Papa'n1n gmdg bir valye mi?" Sophie, "Papa'n1n ldrdg bir valye mi?" diye sordu. Teabing glmseyerek onun dizine hafife vurdu. "Aferin tatl1m. Papa'n1n gmdg bir valye. Ya da ldrdg." Langdon 1307'deki dillere destan Tap1nak1 av1n1 -anss1z on nc Cumadnd. Papa Clement yzlerce Tapmak Svalyesi'ni ldrp gmmt. "Ama papalar taraf1ndan ldrlen sonsuz valye mezar1 olmal1,"

Teabing, "Aha! Hi de yle degil!" dedi. "Pek oklar1 o anda yak1ld1 ogu tren yap1lmadan Tiber Nehri'ne at1ld1lar. Ama bu iir bir mezardan bahsediyor. Londra'daki bir mezardan. Ve Londra'da gml ok az valye var." I1k akmas1n1 beklermi gibi Langdon'a bakt1. Sonunda fkelenmiti "Robert, Tanr1 ak1na! Tarikat1n askeri kolu taraf1ndan Londrada ina edilen kilise... Tapmak Svalyeleri'nin yapt1g1!" "Mabet Kilisesi mi?" Langdon kesik kesik nefes ald1. "Mezarl1g1 m1 var?" "Grp grebilecegin en korkutucu on mezar." Langdon, tarikat arat1rmas1 yaparken pek ok kereler ismine rastlad1ysa da, daha nce Mabet Kilisesi'ni hi ziyaret etmemiti. Bir zamanlar Birleik Krall1k'taki tm tap1nak1/tarikat faaliyetlerinin merkezi ola Mabet Kilisesi'ne Tap1nak Svalyeleri, Sleyman Mabedi'nin ve Roma'da sahip olduklar1 nfuzu borlu olduklar1 Sangreal Belgeleri'nin onuruna bu ismi vermilerdi. Svalyelerin Mabet Kilisesi'nin al11lmad1k ortam1nda garip ve gizli ayinler gerekletirdiklerine dair pek ok hikye anlat1l1rd1. "Mabet Kilisesi Fleet Caddesi'nde mi?" "Asl1na bakarsan Fleet Caddesi'nden sap1lan Inner Temple Lane'de." Teabing haylaz bir ocuk gibi davran1yordu. "Yerini sylemeden nce biraz terledigini grmek istedim." 'Teekkrler." "ikiniz de daha nce oraya hi gitmediniz mi?" Sophie ile Langdon balar1n1 sallad1lar. Teabing, "Sa1rmad1m," dedi. "Kilise byk binalar1n arkas1nda kal1r. Oradaki varl1g1n1 birka kii bilir. Iss1z eski bir yer. Mimarisi pagan stilindedir." Sophie a1rd1. "Pagan m1?" "Pagan abidesidir," dedi. "Kilisenin ekli yuvarlakt1r. Tap1nak1lar geleneksel H1ristiyan ha temeline ald1r1 etmeden, kiliseyi gnein erefine mkemmel bir daire biiminde ina ettiler." Kalar1 eytani bir ifadeyle yukar1 kalkm1t1. "Roma'dakilerin can1n1 ok fazla s1kacak bir mesele degildi. Stonehenge'i Londra'n1n merkezinde yeniden diriltmi olmal1lar." Sophie, Teabing'e bakt1. "Peki iirin geri kalan1?" Tarihinin neeli havas1 bozulmutu. "O kadar emin degilim Sa1rtmal1. On mezar1n her birini dikkatle incelemeliyiz. Sans yzmze glse, ilerinden birinin kay1p kresi gzmze arpacakt1r." Langdon gerege ne kadar yaklat1klar1n1 fark etmiti. Eger kre ifreyi a1klayacaksa, ikinci kripteksi aabileceklerdi. iinde ne bulacaklar1n1 tahmin etmeye al1t1. Langdon yeniden iire gz att1. Balang1ta var olan apraz kelime bulmacalar1na benziyordu. Kse'den bahseden be harfli bir kelime mi? Uaktayken zaten muhtemel ifreleri denemilerdi -KADEH, EVLAT, GNES, VENS, MARIA, JESUS, SARAH- ama silindir a1lmam1t1. ok bilindiktiler. Gln dllenmi rahmini anlatan be harfli baka bir telime olmal1yd1. Leigh Teabing gibi bir uzman1 bile zorlamas1, Langdona bunun bilindik bir Kse kelimesi olmad1g1n1n iaretini veriyordu. Rmy omzunun stnden, "Sir Leigh?" diye seslendi. Aradaki blme a1k oldugundan dikiz aynas1ndan onlar1 seyrediyordu. "Fleet Caddesi'nin Blackfriars Kprs yak1nlar1nda oldugunu mu sylemitiniz?" "Evet, Victoria Embankment'tan dn." "zgnm. Nerede oldugundan emin degilim. Genelde sadece hastaneye gidiyoruz." Langdon ve Sophie'ye bakarken gzlerini deviren Teabing homurdand1. "Yemin ederim bazen ocuk bak1c1l1g1 yapt1g1m1 hissediyorum. Bir saniye ltfen. Kendinize iecek ya da at1t1racak bir eyler al1n." A1k blmeden Rmy ile konuabilmek iin yanlar1ndan ayr1larak, n tarafa gitti. Sophie, Langdon'a dnerek alak sesle konumaya balad1. "Robert, ingiltere'de oldugumuzu kimse bilmiyor."

Langdon, onun hakl1 oldugunu fark etmiti. Kent polisi Fache'ye uag1n bo oldugunu syleyince Fache, onlar1n hl Fransa'da oldugunu dnecekti. Grnmez olduk. Leigh'in kk aldatmacas1 onlara bolca vakit kazand1rm1t1. Sophie, "Fache kolay vazgemeyecektir," dedi. "Bu tutuklamaya ok hevesli." Langdon akl1na Fache'yi getirmemeye al11yordu. Sophie bu i bittikten sonra Langdon'1 temize 1karmak iin elinden geleni yapacag1na sz vermiti, ama Langdon buna gerek kalmamas1ndan korkuyordu. Fache bu plan n bir paras olabilir. Adli polisin Kutsal Kse meselesiyle ii olacag1n1 akl1 almasa da Langdon bu gecenin, Fache'nin su ortag1 olabilecegini gzard1 edemeyecek kadar fazla tesadfle dolu oldugunu dld. Fache dindar biri, ayr ca bu cinayetleri benim stme y kmaya kararl . Ayr1ca bir de Sophie, Fache'nin bu tutuklamaya fazlas1yla hevesli oldugunu sylemiti. Her eyin tesinde Langdon aleyhinde saglam deliller vard1. Louvre'da yerde ve Saunire'in not defterinde isminin yazmas1n1n yan1 s1ra imdi bir de yazd1g1 kitap konusunda yalan sylemi ve kam1t1. Sophie'nin teklifi zerine. Elini onun bacag1na koyan Sophie, "Robert, seni bunca derdin iine kar1t1rd1g1m iin zgnm," dedi. "Ama burada olmana seviniyorum,"' iltifat1nda romantik olmaktan ok pragmatik bir hava vard1, Ama Langdon aralar1nda beklenmedik bir ekim olutugunu hissediyor Yorgun bir yzle glmsedi. "Uyuyabildigim zamanlar ok daha eglenceli oluyorum." Sophie bir sre sessiz kald1. "Bykbabam sana gvenmemi istedi Bir kez olsun onu dinledigime memnunum." "Bykbaban beni tan1m1yordu bile." "yle bile olsa, onun isteyebilecegi her eyi yapt1g1n1 dnmekten kendimi alam1yorum. Kilit ta1n1 bulmama yard1m ettin, Sangreal'i a1klad1n, bodrum kat1ndaki ayini anlatt1n." Durdu. "Bu gece kendimi bykbabama bir ekilde geen y1llardan daha yak1n hissediyorum. Eminim buna sevinirdi." Art1k ufuktaki Londra manzaras1 seher vaktinin ayd1nl1g1yla belirginlemeye balam1t1. Bir zamanlar Big Ben ile Tower Kprs'nn hkim oldugu manzara imdi Milenyum Kubbesi'ni selaml1yordu... yz elli metre yksekligindeki ultramodern, dev Ferris dnme dolab1ndan, ehrin nefes kesici manzaras1n1 grmek mmknd. Langdon bir kez binmeyi denemiti ama "kapsller" ona mhrl lahitleri hat1rlatt1g1ndan ayaklar1n1 karada tutmay1 ve manzaraya Thames Nehri'nin k1y1s1ndan bakmay1 tercih etmiti. Langdon bilinin dizini s1karak onu geri ektigini hissetti. Sophie yeil gzleri ona bak1yordu. Kendisiyle konutugunu fark etti. "Eger bulursak Sangreal Belgeleri'yle ne yapmam1z gerektigini dnyorsun? diye f1s1ldad1. Langdon, "Benim ne dndgm nemsiz," dedi. "Bykbaban kripteksi sana verdi ve igdlerin bykbaban1n ne yapman1 istedigini sylyorsa onu yapacaks1n." "Ben senin fikrini soruyorum. Arat1rma kitab1nda bykbabam1n gvenini uyand1racak bir ey yazd1g1n ortada. Seninle zel olarak grmek istemiti. Bunu ok nadir yapar." "Belki de bana her eyi yanl1 anlad1g1m1 anlatacakt1." "Fikirlerinden holanmad1ysa neden seni bulmam1 istesin? Kitab1nda Sangreal Belgeleri'nin a1klanmas1 gerektigini mi sylyordun yoksa gizin devam edilmesini mi?" "ikisini de yazmad1m. Arat1rmam kutsal dii sembolleriyle ilgiliydi... Tarih boyunca yap1lan ikonografilerin izini srdm. Kesinlikle ne Ksenin sakland1g1 yerle ilgili, ne de a1klan1p a1klanmamas1yla ilgili bir yorumda bulunmad1m." "Ama bu konuda bir kitap yaz1yorsun, demek ki bilginin payla1lmas1 gerektigini dnyorsun." "isa'n1n farkl1 bir hikyesi oldugunu teorik a1dan tart1makla digeri aras1nda daglar kadar fark var..." "Digeri ne?"

"Dnyaya Yeni Ahit'in sahte oldugunu gsterecek binlerce eski belgeyi bilimsel ispat diye sunmak." "Ama bana Yeni Ahit'in insan rn oldugunu sylemitin?" Langdon glmsedi. "Sophie, dnyadaki her trl inan insan rndr. inanc n tan1m1 budur.,, dogru oldugunu dndgmz ve ispatlayamad1g1m1z eyi kabul etmek. Eski M1s1rl1lardan modern kiliseye kadar her dinde Tanr1 mecazlarla, alegoriyle ve abart1yla anlat1l1r. Mecazlar akl1m1z1n almad1g1n1 anlamas1na yard1m eder. Sorunlar kendi mecazlar1m1za kelime anlam1yla inanmaya balad1g1m1z zaman ortaya 1kar." "Yani Sangreal Belgeleri'nin sonsuza kadar sakl1 tutulmas1ndan yanas1n, yle mi?" "Ben bir tarihiyim. Belgelerin yok edilmesine kar1y1m ve ayr1ca din alimlerinin isa Mesih'in olaganst hayat1 hakk1nda daha fazla bilgi sahibi oldugunu grmek isterim."' "Sordugum soruya her ekilde kar1 geliyorsun." "yle mi yap1yorum? incil, dnyadaki milyonlarca insan iin bir rehber niteligindedir. Ayn1 ekilde Kuran, Tevrat ve Pali, Kanon diger dindeki insanlara rehberlik ederler. Eger sen ve ben islam inanc1yla, Yahudi inanc1yla, Budist inanc1yla ve pagan inanc1yla elien belgeler bulsayd1k, bunu yapmal1 m1yd1k? Budistlere bayrak sallay1p, Buda'n1n asl1nda nilfer ieginden dogmad1g1na dair kan1tlar1m1z oldugunu sylemeli miydik? Ya da isa'n1n kelime anlam nda bir bakireden dogmad1g1n1? Dinlerini lay1k1yla anlayanlar, bu hikyelerin mecaz oldugunu zaten anlarlar." Sophie kukuyla bak1yordu. "Ama benim dindar H1ristiyan arkadalar1m kesinlikle isa'n1n suda yrdgne, gerekten suyu araba dntrdgne ve gerek bir bakireden dogduguna inan1yorlar." Langdon, "Kesinlikle bundan bahsediyorum," dedi. "Dindeki alegoriler geregin bir paras1 oldular. Ve bu gerege inanarak yaamak milyonlarca insan1n hayatla mcadele edip, daha iyi insanlar olmalar1na yard1mc1 oluyor." "Ama inand1klar1 gerek yalan." Langdon kendi kendine gld. "Sifreleri zmesine yard1mc1 oldugu iin hayali i say1s1na inanan matematiki bir kriptograftan daha fazla degil. Sophie kalar1n1 att1. "Bu hi de adil degil." Aradan biraz zaman geti. Langdon, "Ne sormutun?" dedi. "Hat1rlayam1yorum." Langdon glmsedi. "Her seferinde ie yarar."

83
Sophie ve Teabing'le birlikte Inner Temple Lane'de Jaguar limuzinden inerken Langdon'1n Mickey Mouse saati yedi buugu gsteriyordu. l, binalar1n oluturdugu bir labirentten, Mabet Kilisesi'nin d11ndaki kk bir avluya girmilerdi. Kaba yontulmu ta yagmurda parl1yor ve binan1n tepesindeki kumrular kuguruyorlard1. Londra'n1n eski Mabet Kilisesi tamam1yla Caen ta1ndan yap1lm1t1. Dramatik dairesel yap1s1, insan1n gzn korkutan cephesi, ortadaki ufak kulesi ve tek taraftan 1kan nefiyle kilise, bir ibadet yerinden ok askeri kaleleri and1r1yordu. On Subat 1185'te, zaman1n Kuds Patrigi Heraclius taraf1ndan takdis edilen Mabet Kilisesi sekiz yzy1l iinde, 1940 y1l1nda ag1r hasar ald1g1 Luftwaffe bombard1man1 hari, siyasi kargaalardan, Byk Londra Yang1n1'ndan, Birinci Dnya Sava1'ndan sag kurtulmutu. Savatan sonra sade grkemine yeniden kavuturulacak ekilde onar1lm1t1. emberin basitligi, diye dnen Langdon, ilk kez grdg binaya hayranl1kla bak1yordu. Sade ve basit mimari, incelik kazand1r1lm1 Pantheon'dan ok Roma'daki kaba Castel Saint- Angelo'yu and1r1yordu. Sag taraftan 1k1nt1 yapan kk mtemilat gz zevkini bozuyordu ama as1l yap1n1n orijinal pagan biimini bozmaya yetmemiti. Girie dogru aksayarak ilerleyen Teabing, "Cumartesi sabah1n1n erten saatleri , dedi. "Yani ugramam1z gereken hizmetlilerle kar1laacag1m1z1 sanm1yorum." Kilisenin antresindeki ta niin iinde geni bir ahap kap1 vard1. Kap1n1n sol taraf1nda konser programlan ve kilise yard1m ilanlar1n1n as1l1 oldugu bir duyuru panosu yer al1yordu ve kesinlikle oraya yak1m1yordu. Panoyu okuyan Teabing kalar1n1 att1. "Ziyaretiler iin kap1lar bir ka saat sonra a1lacak." Kap1ya yakla1p amay1 denedi. Kap1 yerinden oynamad1. Kulag1n1 ahaba dayayarak ieriyi dinledi. Bir sre sonra geri ekildiginde yznde sinsi bir ifade vard1. Duyuru panosunu gstererek "Robert yard1m program1na bakar m1s1n? Bu hafta kim bakanl1k ediyormu?" diye sordu. Kap1n1n vuruldugunu duydugunda, ierideki papaz yard1mc1s1 komnyon alan1n1 sprmeyi yeni bitirmiti. Duymazl1ktan geldi. Peder Harvey Knowles'1n kendi anahtarlar1 vard1 ve daha birka saat gelmeyecekti. Kap1y1 alan merakl1 bir turist ya da fakir olmal1yd1. Papaz yard1mc1s1 temizlige devam etti kap1n1n vurulmas1 kesilmemiti. Okuman z yok mu? Kap1daki panoda, kilisenin cumartesi gnleri saat dokuz buuktan nce a1lmad1g1 yaz1yordu. Papaz yard1mc1s1 iine devam etti. Birden kap1daki yumruklama sesi, sanki biri metal bir tokmakla vuruyormu gibi grltl bir hal ald1. Elektrikli sprgeyi durduran papaz yard1mc1s1 sinirli ad1mlarla kap1ya yrd. ierideki kilidi evirerek, kap1y1 at1. Kap1da kii duruyordu. Turistler, diye m1r1ldand1. "Saat dokuz buukta a1yoruz." Liderleri gibi grnen iri csseli adam koltuk degneklerini kullanarak bir ad1m ne 1kt1. ingiliz Sakson aristokrat aksan1yla, "Ben Sir Leigh Teabing'im," dedi. "Sphesiz fark1nda oldugun gibi, drdnc kuaktan Bay ve Bayan Christopher Wren'e elik ediyorum." Yana ekilerek, kolunu arkas1ndaki ekici ifte dogru uzatt1. Kad1n1n yumuak yz hatlar1 ve gr k1z1l salar1 vard1. Adam ise uzun boylu, koyu renk sal1 ve fazlas1yla tan1d1kt1. Papaz yard1mc1s1 nas1l kar1l1k vermesi gerektigini bilmiyordu. Sir Christopher Wren, Mabet Kilisesi'ne bag1ta bulunan en nl isimdi. Byk Yang1n'1n sebep oldugu hasar1n onar1lmas1 iin elinden geleni yapm1t1. Ayr1ca on sekizinci yzy1l balar1nda lmt. "Um... sizinle tan1mak bana eref verdi."

Koltuk degnekli adam kalar1n1 att1. "Sat1 iiyle ugramad1g1n 1 bet olmu gen adam, hi ikna edici degilsin. Peder Knowles nerede. "Bugn cumartesi. Daha ge gelir." Engelli adam yzn daha da buruturmutu. "Burada olacag1n1 syleti ama yle grnyor ki, bu ii onsuz yapacag1z. Fazla uzun srmez." Papaz yard1mc1s1 hl kap1n1n nnde durarak, yolu kapat1yordu. Affedersiniz, ne uzun srmez?" Ziyaretinin gzleri k1s1ld1 ve ne dogru egilerek, kimseyi mahcup etmek istemiyormu gibi f1s1ldad1. "Gen adam, burada yeni oldugun belli Sir Christopher Wren'in torunlar1 her y1l buraya gelir ve kiliseye kllerinden bir tutam serper. Bu onun son istegi ve miras1yd1. Bu geziden hi kimse holanm1yor ama elden ne gelir?" Papaz yard1mc1s1 birka y1ld1r burada al1t1g1 halde bu gelenegi daha nce hi duymam1t1. "Saat dokuz buuga kadar beklerseniz iyi olacak. Kilise henz a1lmad1, ben de sprmeyi bitirmedim." Koltuk degnekli adam fkeyle parlad1. "Gen adam, bu binada senin sprebilecegin herhangi bir eyin kalm1 olmas1n1, bu kad1n1n cebindeki beyefendiye borlusun." "Affedersiniz anlayamad1m?" Koltuk degnekli adam, "Bayan Wren," dedi. "Acaba bu mnasebetsiz gen adama klleri gsterebilir miydiniz?" Kad1n tereddt ettikten sonra, adeta kendine gelmi gibi elini sveterinin cebine gtrd ve koruyucu kumaa sar1lm1 kk bir silindir 1kard1. Koltuk degnekli adam, "Oldu mu, grdn m?" diye at1ld1. "Simdi ya onun son istegine sayg1 gsterip, kllerini mabede serpitirmemize izin verirsin ya da Peder Knowles'a bize nas1l davrand1g1n1 anlat1r1m." Peder Knowles'in kilise gelenegine bagl1l1g1n1... daha da nemlisi, bu tarihi mabede glge drecek bir ey oldugunda ne kadar fkelenecegini ok iyi bilen gen adam tereddt etti. Ama Peder Knowles bu aile bireylerinin gelecegini sylemeyi unutmu olabilirdi. Eger durum buysa, onlar1 geri evirmenin riski, ieri alma riskinden ok daha bykt. Zaten en fazla bir dakika alacag n sylediler. Ne kadar zarar verebilir ki ? Papaz yard1mc1s1, lnn ieri girmesi iin kenara ekildiginde, olan bitene Bay ve Bayan Wren'in de en az kendisi kadar a1rd1g1na yemin edebilirdi. Karars1z bir halde iine devam ederken bir yandan gzucuyla onlar1 takip ediyordu. l kilisenin ilerine ilerlerken Langdon kendini tutamadan glmsedi. "Leigh," diye f1s1ldad1. "ok gzel yalan sylyorsun." Teabing gzlerini k1rp1t1rd1. "Oxford Tiyatro Kulb. Hl beni oynad1g1m Julius Caesar'1 anlat1rlar. nc perdenin ilk sahnesini kimsenin benden daha iyi oynad1g1n1 sanm1yorum." Langdon, ona bakt1. "Ben o sahnede Caesar'1n ldgn san1yordum." Teabing kendinden memnun bir ekilde s1r1tt1. "Evet ama yere dnce benim ehram1m y1rt1lm1t1. Bu yzden yar1m saat boyunca sahnede yerde yatt1m. Buna ragmen tek bir kas1m1 bile k1p1rdatmad1m. Muhteemdim, inan bana." Langdon yzn buruturdu. Ka rd g ma zldm. Grup halinde ek binadan, ana kiliseye giden kemerli yola girdiklerinde Langdon gsterisiz sadelige a1rd1. Sunak, dz bir H1ristiyan apelini and1rd1g1 halde, geleneksel ssleme izlerini ta1mayan mobilyalar yal1n ve soguktu. "Kasvetli," diye f1s1ldad1. Teabing sessizce gld. "ingiltere kilisesi. Anglikanlar dinlerinde gsterie kamazlar. Dikkatlerini ac1lar1ndan uzaklat1racak hibir ey gremezsin." Sophie kilisenin dairesel blmne giden geni a1kl1g1 gsterdi. "Buras1 kaleye benziyor," diye f1s1ldad1.

Langdon, onunla ayn1 fikirdeydi. Duvarlar, bulunduklar1 yerden bile olduka saglam grnyordu. Alminyum koltuk degneklerinden 1kan sesler yank1 yaparken Teabing, "Tap1nak Svalyeleri sava1yd1," dedi. "Dini nefer toplulugu. Kiliseleri onlar1n kaleleri ve bankalar1yd1." Leigh'e bakan Sophie, "Bankalar1 m1?" diye sordu. "Elbette, evet. Modern bankac1l1k kavram1n1 Tap1nak1lar icat etti. Avrupal1 asilzadelerin alanlar1yla birlikte yolculuk etmeleri tehlikeliydi, bu yzden Tap1nak1lar, onlar1n alt1nlar1n1 en yak1n Mabet Kilisesi'ne edip, Avrupa'daki diger tap1nak kiliselerinden ekmelerine imkn saglad1lar. Tek ihtiyalar1 olan ey, gerekli evraklar1 gstermeleriydi." Gz k1rpt1. "Ve tabii kk bir komisyon. ilk ATM'ler bunlard1." Teabing, gne 11g1n1n k1z1l renkli bir ata binen beyaz giysili valyeden szldg vitray pencereyi gsterdi. "Alanus Marcel," dedi. "Bin iki yzl y1llar1n ba1nda Tap1nak stat'1yd1. O ve ondan sonra gelenler Primus Baro Angiae'de senatr koltuguna oturdular." Langdon a1rm1t1. "lkenin ilk baronu mu?" Teabing ba1n1 sallad1. "Baz1lar1 Tap1nak stat'1n1n kraldan daha fazla nfuza sahip oldugunu iddia eder." Daire eklindeki blme vard1klar1nda Teabing uzakta hl yerleri sprmekte olan papaz yard1mc1s1na bakt1. Sophie'ye, "Biliyor musun?" diye f1s1ldad1, "Tap1nak1lar bir yerden bir yere ta1y1p saklad1klar1 zamanlarda Kutsal Kse'nin bir kez bu kiliseye yerletirildigi sylenir. Drt sand1k Sangreal Belgesi'yle Magdalal1 Meryem'in lahdinin bu kilisede oldugunu hayal edebiliyor musun? Tylerimi diken diken ediyor." Dairesel blme girdiklerinde, Langdon'1n da tyleri diken diken olmutu. Gzlerini ierideki soluk ta duvarlarda gezdirerek, hepsi de i tarafa dogru bakan gargoyle, eytan, canavar ve ac1l1 insan yz oymalar1na bakt1. Oymalar1n alt1nda daire eklindeki oday1 evreleyen tek bir oturma s1ras1 vard1. Langdon, "Yuvarlak tiyatro," diye f1s1ldad1. Teabing koltuk degneklerinden birini kald1rarak, sol ve sag arka keleri gsterdi. Langdon onlar1 grmt bile. On ta valye. Bei solda. Bei sagda. Yere meyilli yerletirilmi gerek boyutlardaki oyma figrler, huzur iinde yat1yorlard1. Svalyeler z1rhl1 giysileri, kalkanlar1 ve k1l1lar1yla betimlenmilerdi. Langdon mezarlar1 grnce, onlar uyurken birisi ieri gizlice girmi ve yzlerine al1 dkm gibi tats1z bir hisse kap1lm1t1, hepsi de olduka eskimiti ama birbirlerinden hayli farkl1yd1lar, kol ve bacaklar1 farkl1 pozisyonlarda duruyordu, farkl1 z1rhlar1 ve kalkanlar1n1n stnde farkl1 iaretler vard1. Papa, valye gmm Londra 'da. Daire eklindeki odada ilerlerken Langdon dizlerinin bag1n1n zldgn hissetti. Buras1, oras1 olmal1yd1. Rmy Legaludec, Jaguar limuzini Mabet Kilisesi'nin yak1nlar1ndaki pis bir sokaga ekerek, sanayi p tenekelerinin arkas1nda durdu. Motoru susturarak etraf1 kolaan etti. Botu. Arabadan inerek, arka tarafa yrd ve keiin bulundugu orta blmeye geti. Remy'nin varl1g1n1 hissederek vecit halinden 1kan kei, k1rm1z1 gzleriyle korkudan ok merakla bak1yordu. Rmy bu vefakr adam1n sakin kalabilmesinden olduka etkilenmi ti. Range Rover'daki ilk bogumadan sonra kei iinde bulundugu durumu kabullenmi ve kaderini daha yksek bir gce teslim etmi gibiydi. Papyonunu geveten Remy, kolal1 yksek yakas1n1n dgmesini at1 ve kendini, y1llard1r ilk kez nefes al1yormu gibi hissetti. Limuzinin iki bar1ndan kendine bir Smirnoff votka doldurdu. Tek dikite ikisini bitirdikten sonra biraz durdu. Yak nda zengin bir adam olacag m.

Bar dolab1n1 arayan Rmy, standart bir arap aacag1 buldu ve kk b1ag1n1 d1ar1 1kartt1. B1ak genellikle arap iesinin mantar1 etraf1ndaki yald1z1 kesmek iin kullan1l1rd1 ama bu sabah ok daha farkl1 b amaca hizmet edecekti. Rmy elinde tuttugu b1akla yzn Silas'a dnd. Art1k k1rm1z1 gzlerden korku f1k1r1yordu. Remy glmseyerek limuzinin arka taraf1na gitti. Baglar1yla boguan kei kendini geri ekiyordu. B1ag1 havada tutan Remy, "K1p1rdama," diye f1s1ldad1. Silas, Tanr1'n1n onu terk ettigine inanam1yordu. Silas kana susayan kaslar1n1n zonklamas1n1 bile isa'n1n ektigi ac1larla bagdat1rarak, baglaman1n verdigi fiziksel ac1y1 ruhani bir ibadete dntrmt. Gece boyunca kurtulu iin dua ettim. B1ak aag1 inerken Silas gzlerini s1k1ca kapad1. Krek kemiklerinde ani bir ac1 hissetti. Limuzinin arkas1nda, kendini savunmaktan aciz bir durumda lecegine inanmayarak feryat etti. Tanr n n iini yap yordum. gretmen beni koruyacag n sylemiti. Silas s1rt1na ve omuzlar1na yay1lan yak1c1 s1cakl1g1 hissettiginde, kendi kan1n1n derisinin stne yay1ld1g1n1 hayal etti. Uyluklar1n1n delinirken verdigi agr1y1 duydugunda, hasara kar1 verilen o tan1d1k mcadelenin balad1g1n1 hissedebiliyordu... vcudun ac1ya kar1 savunma mekanizmas1. Yak1c1 s1cakl1k tm kaslar1na yay1ld1g1nda Silas gzlerini daha da s1k1 kapad1 ve mrnn son dakikalar1nda grecegi kiinin katili olmamas1 gerektigine karar verdi. ispanya'daki kk kilisede duran gen Piskopos Aringarosa'y1 hayal etti... Onun ve Silas'1n kendi elleriyle ina ettigi o kilisede. Hayat1m1n balang1c1. Silas vcudunu alevler sarm1gibi hissediyordu. Smokini! adam aksanl1 Frans1zcas1yla, "Bir iki al," dedi. "Kan dola1m1na yard1m eder." Silas'1n gzleri hayretle a1ld1. zerine egilen bulan1k figr ona bir bardak iecek ikram ediyordu. Yerdeki kans1z b1ag1n yan1nda kullan1lm1yap1kanl1 bant duruyordu. Adam, "i bunu," diye yineledi. "Hissettigin ac1 kaslar1na hcum eden itandan kaynaklan1yor." Silas duydugu korkutucu zonklaman1n kar1ncalanmaya dntgn hissediyordu. Votkan1n tad1 berbatt1 ama minnet duyarak iti. Kader bu gece Silas'a pek ok tuzak haz1rlam1t1 ama Tanr1 mucizevi bir hareketle bunlar1n hepsini zmt. Tanr beni terk etmedi. Silas, Piskopos Aringarosa'n1n buna ne diyecegini biliyordu. ilahi mdahale. Uak, "Seni daha nce kurtarmak isterdim," diye zr diledi. "Ama buna imkn yoktu. Polis nce Chateau Villette'e sonra da Biggin Hill Havaalan1'na geldi, ancak imdi f1rsat bulabildim. Anl1yorsun, degil mi Silas?" Silas ak1nl1kta geri ekildi. "Ad1m1 biliyor musun?" Uak glmsedi. Silas dogrularak sertlemi kaslar1n1 ovalad1. Kuku, minnet ve ak1nl1k duygular1 kabarm1t1. "Sen... gretmen misin?" Soruyu komik bularak glen Remy, ba1n1 iki yana sallad1. "Keke kadar gcm olsayd1. Hay1r, ben gretmen degilim. Senin gibi ben de ona hizmet ediyorum. Ama gretmen senden vgyle bahsediyor. Benim ad1m Remy." Silas sersemlemiti. "Anlam1yorum. gretmen iin al11yorsan, Langdon neden kilit ta1n1 senin evine getirdi?" "Benim evime getirmedi. Dnyan1n en nl Kse tarihilerinden Sir Leigh Teabing' in evine getirdi." "Ama sen orada ya1yorsun. Garip..."

Langdon'1n s1g1nmak iin yapt1g1 seime a1rmam1 gibi grnen Rmy glmsedi. "Her eyi nceden tahmin etmek mmknd. Kilit ta1 Robert Langdon'dayd1 ve yard1ma ihtiyac1 vard1. Kamak iin Leigh Teabing'in evinden daha mant1kl1 bir yer olur muydu? Benim orada yaamam, gretmen'in beni yan1na almas1n1n ilk sebebiydi." Durdu. "Sence gretmen Kse hakk1nda bu kadar ok eyi nereden biliyor?" Simdi her ey a1kl1ga kavumutu, Silas ak1nd1. gretmen, Sir Leigh Teabing'in tm arat1rmalar1na ulaabilecek bir uag1 yan1na alm1t1. Mkemmel bir pland1. Silas'a dolu Heckler Koch silah1n1 uzatan Rmy, "Sana anlatmam gereken baka eyler de var," dedi. Ard1ndan, a1k blmeden uzanarak torpido gzndeki kk tabancay1 1kard1. "Ama nce seninle bir iimiz var." Biggin Hill'de uaktan inen Yzba1 Fache, Teabing'in hangar1nda olanlar1 kent bamfettiinden dinlerken, duyduklar1na inanam1yordu. Mfetti, "Uag1 kendim tefti ettim," diye 1srar etti. "ierde kimse yoktu." Kibirli bir tonla konumaya balad1. "Ayr1ca eklemeliyim ki, eger Sir Leigh Teabing bana kar1 sulamalarda bulunursa..." "Pilotu sorgulad1n1z m1?" "Elbette hay1r. O bir Frans1z ve bizim yetkimiz sadece..." "Beni uaga gtrn." Hangara vard1g1nda, bir zamanlar limuzinin park ettigi yerin yan1nki pheli kan lekesini fark etmek Fache'nin yaln1zca altm1 saniyesini alm1t1. Fache uag1n yan1na giderek, gvdeye var gcyle vurdu. "Frans1z Adli Polisi. Kap1y1 a1n!" Dehete den pilot, hemen kap1y1 a1p, merdiveni indirdi. Fache yukar1 1kt1. Birka dakika sonra, tabancas1n1n da yard1m1yla, tutsak Albino keiin tan1m1 da dahil olmak zere drt drtlk bir itiraf dinlemiti Ayr1ca pilot, Langdon ile Sophie'nin Teabing'in kasas1na bir eit ahap kutu b1rakt1klar1n1 grmt. Pilot kutunun iindekini bilmedigini syledigi halde, uu sresi boyunca Langdon'1n tm dikkatini ona yogunlat1rd1g1n1 itiraf etmiti. Fache, "Kasay1 a," diye emretti. Pilot korkuyla bak1yordu. "Sifreyi bilmiyorum!" "Bu ok kt. Sana pilot lisans1n1n devam edebilecegini syleyecektim." Pilot ellerini s1kt1. "Buradaki bak1m ilerinde al1an birka kii tan1yorum. Belki onlar delebilir, olmaz m1?" "Yar1m saat sren var." Pilot telsizine uzand1. Uag1n arka taraf1na sert ad1mlarla yryen Fache, kendine sert bir iki haz1rlad1. Sabah1n erken saatleriydi ama o henz uyumam1t1, bu yzden akamdan nce imi say1lmazd1. Pel koltukta oturarak gzlerini kapatt1 ve neler oldugunu anlamaya al1t1. Kent polisinin hatas bana pahal ya mal olabilirdi. Simdi herkes siyah Jaguar limuzini ar1yordu. Telefonu ald1g1nda Fache bir an olsun huzur bulmay1 diledi. "Alo?" "Londra'ya geliyorum." Arayan Piskopos Aringarosa idi. "Bir saate kadar orada olurum." Fache oturdugu yerde dogruldu. "Paris'e gittiginizi zannediyordum." ok endieliyim. Planlar1m1 degitirdim." "Yapmamal1yd1n1z." "Silas sizde mi?" Hay1r. Ben gelmeden kaaklar yerel polisi atlatm1." Aringarosa birden fkelenmiti. "Bana gvence vermitin. Hani uag1 duracakt1n!"

Fache sesini alakt1. "Piskopos, durumunuzu gz nnde bulundurarak, bugn benim sabr1m1 s1namaman1z1 neririm. Silas ve digerleri mmkn oldugunca abuk bulacag1m. Nereye ineceksiniz?" "Bir saniye." Aringarosa ahizeyi kapatt1 ve sonra yeniden konuma balad1. "Pilot Heathrow'a ini izni almaya al11yor. Tek yolcusu benim ama yeni rotam1z1 nceden bildirmemitik." "Ona kentteki Biggin Hill Havaalan1'na inmesini syleyin. ini iznini ben al1r1m. Siz geldiginizde ben burada yoksam, bir araba sizi bekliyor olacak." Teekkrler." "ilk konumam1zda belirttigim gibi piskopos, her eyi kaybetme tehlikesiyle kar1 kar1ya olan yaln1z siz degilsiniz."

85
Ara, kreyi kabre aitti. Mabet Kilisesi'ndeki her bir valye, ba1 ta bir yast1g1n stnde, artst yat1yordu. Sophie bir rperti hissetti. Siirde bahsi geen "kre", ona bykbabas1n1n bodrum kat1ndaki akam grdg sahneleri hat1rlat1yordu. Hieros Gamos. Kreler. Sophie ayn1 ayinin bu mabette de uygulan1p uygulanmad1g1n1 dnd. Daire eklindeki oda, bylesi bir pagan ayini iin zel yap1lm1 gibiydi. Ortadaki 1plak alan1n etraf1ndan ta bir oturma s1ras1 geiyordu. Robert'1n da syledigi gibi yuvarlak bir tiyatro. Bu mekn1n akamlar1, ellerinde mumlarla ilahiler syleyen ve odan1n ortas1ndaki "kutsal birlemeye" ahit olan maskeli insanlarla dolu oldugunu hayal etti. Bu sahneleri akl1ndan uzaklat1rmaya al1arak, Langdon ve Teabing'le birlikte ilk grup valyelerin yanma gitti. Teabing titiz bir inceleme yapmalar1 gerektigi konusunda 1srar etmi olsa da Sophie sab1rs1zlanarak onlar1n nne geti ve sol taraftaki be valyeye dogru yrd. Bu ilk lahitleri inceleyerek aralar1ndaki benzerlikleri ve farkl1l1klar1 gzlemledi. Svalyelerin hepsi s1rtst yat1yordu, ama nn bacaklar1 dmdz uzat1lm1ken, diger ikisi bacak bacak stne atm1t1. Bu garipligin kay1p kreyle ilgisi yok gibi grnyordu. Sophie giysilerini inceledige, valyelerden ikisinin z1rhlar1 stne tunik, diger nn ise bileklerine kadar uzanan pelerinler giydigini fark etti. Bunun da hibir faydas1 dokunmayacakt1. Sophie dikkatini geri kalan tek farkl1l1ga verdi ellerin duruu. iki valye k1l1lar1n1 tutmutu, ikisi dua ediyordu, birinin ise kollar1 yan1ndayd1. Ellere uzun sre bakt1ktan sonra, kay1p kreye dair hi bir ipucuna rastlayamayan Sophie, omuzlar1n1 silkti. Sveterinin cebindeki kripteksin ag1rl1g1n1 hissederek Langdon Teabing'e bakt1. Hl nc valyenin ba1nda duran adamlar yava ilerliyor, fakat onlar da aresiz grnyorlard1. Beklemeye tahamml edemeden, ikinci grup valyenin yan1na gitti. A1k alanda kar1 taraf dogru yrrken, defalarca okudugu iiri iinden tekrar etti.

Papa valye gmm Londra'da. Kutsal gazap cevap olmuona. Ara, kreyi kabre aitti. Gld teni, doluydu gbegi.
Sophie ikinci grup valyelerin yan1na geldiginde, bu ikinci grubun ilkiyle ayn1 oldugunu fark etti. Hepsi z1rhlar1 ve k1l1lar1yla, farkl1 pozisyonlarda yat1yorlard1. Onuncu ve sonuncu lahit hari. Hemen yan1na koturarak, dikkatle bakt1. Yast k yok. Z rh yok. Tunik yok. K l yok. "Robert? Leigh?" diye seslenirken, sesi bo odada yank1lan1yordu. "Burada eksik bir eyler var." Adamlar1n her ikisi de balar1n1 kald1rarak, Sophie'nin yan1na gitmek iin diger tarafa dogru yrmeye balad1lar. Teabing heyecanla, "Bir kre mi?" diye sordu. Aceleyle yrrken metal koltuk degnekleri tempolu bir ses 1kar1yordu. "Bir kre mi kay1p?" Onuncu lahite bakarken yzn buruturan Sophie, 'Tam olarak degil," dedi. "Svalye tamam1yla kay1p."

Yan1na gelen iki adam hayretle onuncu lahde bakt1lar. A1kta yatan bir valye yerine bu lahitte, mhrl ta bir tabut vard1. stte bir kapal1 olan bu tabut, ayaklara dogru inceliyor, yukar1 1kt1ka geniliyordu. Langdon, "Bu valye neden gsterilmemi ?" diye sordu. enesine hafife vuran Teabing, "Byleyici," dedi. "Bu garip rnegi unutmutum. Buraya geleli y1llar oluyor." Sophie, "Bu tabut," dedi. "Diger dokuz lahitle ayn1 zamanda ve ayn1 heykelt1ra taraf1ndan ovulmu gibi grnyor. Peki a1kta b1rak1lmak yerine bu valye neden bir tabuta konulmu ?" Teabing ba1n1 iki yana sallad1. "Bu kilisenin gizemlerinden biri. Bildigim kadar1yla kimse buna a1klama getiremedi." Yznde rahats1z olmu bir ifadeyle ieri giren papaz yard1mc1s1 gen "Merhaba?" diye seslendi. "Kabal1k gibi grnyorsa beni bag1lay1n ama klleri dag1tmak istediginizi sylemitiniz, fakat siz tur at1yorsunuz" Gence bak1p kalar1n1 atan Teabing, Langdon'a dnd. "Bay Wren, anla1lan ailenizin hay1rseverligi size eskisi kadar vakit tan1m1yor, belki klleri bir an evvel serpitirip gitsek iyi olur." Teabing, Sophie'ye dnd. Bayan Wren?" Sophie tireye sar1l1 kripteksi cebinden 1kararak roln oynad1. Teabing, gence dnerek, "O halde, dedi. "Simdi bizi biraz yaln1z b1rak1r m1s1r1?" Papaz yard1mc1s1 gen yerinden k1p1rdamad1. Langdon'1 dikkatle inceliyordu. "Yznz tan1d1k geliyor." Teabing fkelendi. "Belki de Bay Wren buraya her y1l geldigi iindir!" Belki de geen y lki Vatikan olay nda Langdon' televizyonda grmtr, diye endielendi Sophie. Gen, "Ben Bay Wren ile hi kar1lamad1m," diye 1srar etti. Langdon nezaketle, "Yan1l1yorsunuz," dedi. "Geen y1l ayakst kar1lam1t1k. Peder Knowles bizi resmen tan1t1ramad1 ama ieri girdigimizde yznz hat1rlad1m. Davetsiz geldigimizin fark1nday1m ama bize birka dakika daha izin verebilirsiniz. Bu lahitlere klleri serpitirmek iin o kadar uzun bir yoldan geldim ki." Langdon cmleleri Teabing'e zg bir inand1r1c1l1kla seslendirmiti. Papaz yard1mc1s1 gencin yznde daha da pheli bir ifade belirmi ti. "Bunlar lahit degil." Langdon, "Affedersin anlamad1m?" dedi. Teabing, "Elbette onlar birer lahit," diyerek kar1 1kt1. "Neden bahsediyorsun sen?" Papaz yard1mc1s1 gen ba1n1 iki yana sallad1. "Lahitlerde ceset olur. Bunlar an1t ta1. Gerek kiilerin an1s1na yap1lm1 talar. Bu figrlerin alt1nda ceset yok." Teabing, "Bu bir mezar," dedi. "Sadece modas1 gemi tarih kitaplar1nda yle. 1950'de yle bir olmad1g1 ispat edilene kadar bunun bir mezar olduguna inan1l1yordu. Langdon'a dnd. "Ve bunu Bay Wren'in bilecegini tahmin ediyordu Geregi kendi ailesi ortaya 1kard1g1na gre..." Rahats1zl1k verici bir sessizlik hkim oldu. Antreden gelen kap1 arpmas1 sesi, skneti bozdu. Teabing, "Peder Knowles olmal1," dedi. "Gidip baksan iyi olmaz m1?" Papaz yard1mc1s1 kukulu grndg halde, antreye geri dnerek Langdon, Sophie ve Teabing'i yeni bir hznle babaa b1rakt1. Langdon, "Leigh," diye f1s1ldad1. "Ceset yok mu? Neden bahsediyor?" Teabing'in can1 s1k1lm1 gibiydi. "Bilmiyorum. Hep dndm ki... buras1 mutlaka o yer olmal1. Neden bahsettigini bildigini sanm1yorum. Hi anlam1 yok!" Langdon, "Siiri yeniden grebilir miyim?" dedi. Sophie kripteksi cebinden 1kararak, dikkatlice ona uzatt1.

Langdon tireyi aarak, kripteksi elinde tutarken iiri inceledi. "Evet, iir kesinlikle bir mezardan bahsediyor. An1ttan degil." Teabing, "Siir yanl1 olabilir mi?" diye sordu. "Jacques Saunire de benim yapt1g1m hataya dm olabilir mi?" Biraz dnen Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Leigh, kendin syledin. Bu kiliseyi Tap1nak1lar ina etti, tarikat1n askeri kolu. iimden bir ses, eger burada gmlm valyeler varsa, tarikat1n Byk stat'1n1n bunu bilecegini sylyor." Teabing iyice sersemlemi gibiydi. "Ama buras1 mkemmel." Sva1yelere dogru dnd. "Bir eyi atl1yor olmal1y1z." Antreye giren papaz yard1mc1s1 gen, bo oldugunu grerek : "Peder Knowles?" Girii iyice grebilmek iin biraz daha ilerlerken, kap y duyduguma eminim, diye dnyordu. Kap1n1n yan1ndaki smokinli adam ba1n1 ka1yor ve yolunu a1rm1 gibi grnyordu. Digerlerini ieri al1rken kap1y1 kilitlemeyi unuttugunu fark eden gen kendi kendine k1zm1t1. Simdi de grnnden bir yerini arad1g1 belli olan gln adam, sokaktan geerken elini kolunu sallayarak gelmiti. Bir stunun yan1ndan geerken, "zgnm," diye seslendi. "Kapal1y1z." Arkas1ndan gelen kuma h11rt1s1n1 duyup, tam dnmek zereyken ba1 geriye dogru ekildi ve gl bir el agz1n1 kapatarak, 1gl1g1n1 bast1rd1 Gencin agz1ndaki el kar beyaz1yd1 ve alkol kokuyordu. Smokinli adam serinkanl1l1kla ektigi kk tabancay1 dogrudan gencin aln1na nian ald1. Papaz yard1mc1s1 gen kas1klar1n1n 1s1nd1g1n1 hissedince, alt1n1 1slatt1g1n1 fark etti. Smokinli adam, "Dikkatle dinle," dedi. "Bu kiliseden sessizce 1kacak ve koarak uzaklaacaks1n. Durup oyalanmak yok. Anla1ld1 m1?" Gen agz1nda bir el varken elinden gelen en iyi ekilde ba1n1 sallad1. "Eger polisi ararsan..." Smokinli adam silah1 etine bast1rd1. "Seni bulurum." Gencin bundan sonra hat1rlad1g1 tek ey, bacaklar1nda derman kalmay1ncaya kadar hi durmadan d1ar1daki avluya kotuguydu.

86
Silas bir hayalet gibi hedefinin arkas1ndan yaklat1. Sophie Neveu onun fark1na ok ge varm1t1. Henz arkas1n1 dnemeden Silas tabancan1n namlusunu onun s1rt1na dayay1p gl kolunu ggsnn etraf1ndan dolayarak, onun vcudunu kendi hantal vcuduna dogru ekti. Sophie irkilerek hayk1rd1. Teabing ile Langdon bunun zerine ak1nl1k ve korku dolu ifadelerle yzlerini dndler, Teabing, "Ne?..." diye bag1rd1. "Rmy'ye ne yapt1n?" Silas sakin bir sesle, "Seni tek ilgilendiren," dedi. "Benim buradan kilit ta1yla 1kacak olmam." Rmy'nin de anlatt1g1 gibi bu grev temiz ve basit olacakt1: Kiliseye gir, kilit ta n al ve d ar k; ldrmek yok, dvmek yok. Sophie'yi s1k1ca tutan Silas elini ggsnden beline ve oradan ceplerine kayd1rarak, ilerini arad1. Sophie'nin salar1ndan kendi alkoll nefesi ne kar1an hafif esans kokusunu alabiliyordu. "Nerede ?" diye f1s1ldad1. Kilit ta daha nce onun cebindeydi. Peki imdi nerede? Langdon'1n odan1n kar1 kesinden yank1lanan sesi, "Burada," dedi Silas dndgnde, siyah kripteksi elinde tutan Langdon'1n onu aptal bir hayvan1n kar1s1ndaki matador gibi ileri geri sallad1g1n1 grd. Silas, "Yere b1rak," diye bag1rd1. Langdon, "Sophie ile Leigh'in kiliseden 1kmalar1na izin ver,' diye yan1tlad1. "Bunu seninle aram1zda halledebiliriz." Sophie'yi kendisinden iterek uzaklat1ran Silas, silah1n1 Langdon'a dogrultup, ona yaklamaya balad1. Langdon, "Bir ad1m daha yaklama," dedi. "Onlar binadan 1kana kadar olmaz." "Emir verecek pozisyonda degilsin." "Sana kat1lm1yorum." Langdon kripteksi ba1n1n stne kald1rd1. "Bunu yere at1p iindeki ieyi k1rmakta hi tereddt etmem." Silas tehdide dudak bkse de, korkuya kap1lm1t1. Bu beklenmedik bir eydi. ' Silah1n1 Langdon'1n ba1na dogrultarak, eli kadar iyi hkim oldugu sesiyle, "Kilit ta1n1 k1ramazs1n. Sen de benim kadar Kse'yi bulmak istiyorsun," dedi. "Yan1l1yorsun. Sen benden ok daha fazla istiyorsun. Bu i iin ldrebilecegini kan1tlad1n." On metre ilerideki kemerli geidin yan1ndaki n s1ralardan ieri bakan Rmy Legaludec, tehlikenin fark1na varm1t1. iler planlad1klar1 gibi gitmiyordu ve bulundugu yerden bile Silas'1n durumla baa 1kamad1g1n1 grebiliyordu. gretmen'in verdigi emirlere gre Silas1n silah1n1 kullanmas1 yasakt1. Kripteksi ba1n1n stnde tutarken Silas1n silah1na bakan Langdon bir kez daha, "B1rak gitsinler," dedi. Keiin k1rm1z1 gzleri fke ve hsranla parl1yordu, Remy, onun kripteksi elinde tutan Langdon'1 vurabileceginden endie etti. Kripteks yere demez! Kripteks Rmy'nin zgrlge ve zenginlige giden biletiydi. Daha bir y1l nce, Chateau Villette'in duvarlar1 aras1nda yaayan ve ekilmez ktrm Sir Leigh Teabing'in kaprislerini yerine getiren elli be ya1nda bir uakt1. Ard1ndan olaganst bir teklifle kar1lam1t1. Rmy'nin Sir Leigh Teabing dnyan1n en sekin Kse tarihisi ile olan baglant1s1 ona hayat1 boyunca hayalini kurdugu her eyi saglayacakt1. O andan itibaren Cheau Villette'de geirdigi her dakika onu bu ana yaklat1rm1t1.

Mabet Kilisesi'nin ibadet alan1na ve Robert Langdon'1n elindeki ki1it ta1na bakan Rmy kendi kendine, o kadar yak n m ki, dedi. Eger Langdon onu yere drrse, her eyi kaybedecekti. Yzm gsterecek miyim? Bu, gretmen'in kesinlikle yasaklad1g1 bir eydi. gretmen'in kimligini bilen tek kii Rmy idi. Yar1m saat kadar nce, kilit ta1n1 alma emrini ald1g1nda Rmy gretmen'e, "Bu grevi Silas' n yerine getirmesini istediginizden emin misiniz?" diye sormutu. "Ben de yapabilirim." gretmen kararl1yd1. "Silas drt tarikat yesi konusunda bize iyi hizmet verdi. Kilit ta1n1 getirecektir. Senin ismin bilinmemeli. Digerleri seni grrse, onlar1n da ldrlmeleri gerekir ve bu gece yeterince cinayet ilendi. Yzn gsterme." Yzm degiecek, diye dnd Rmy. demeye sz verdigin parayla bambaka biri olacag m. gretmen, ona plastik cerrahinin parmak izlerini bile degitirebilecegini sylemiti. Yak1nda zgr olacakt1 plajda gnelenen bir baka tan1nmad1k gzel yz. Rmy, "Anla1ld1," demiti "Ben Silas'a perde arkas1ndan yard1mc1 olacag1m." gretmen, ona, "Bilgin olsun Rmy," demiti. "Arad1klar1 mezar Mabet Kilises'nde degil. O yzden korkma. Yanl1yerde ar1yorlar." Rmy hayrete dmt. "Sen mezar1n yerini biliyor musun?" "Elbette. Sana daha sonra sylerim. Simdi h1zl1 hareket etmelisin. Eger digerleri mezar1n gerek yerini kefedip, sen kripteksi alamadan kiliseden ayr1l1rlarsa Kse'yi sonsuza dek kaybetmiolacag1z." Kse Rmy'nin umurunda bile degildi ama gretmen, onun pay1n1 ancak Kse bulunduktan sonra deyecegini sylemiti. Yak1nda sahip olacag1 paray1 her dndgnde Rmy'nin ba1 dnyordu. Yirmi milyon euronun te biri. Sonsuza dek yok olmaya yeter de artar bile. Remy, gnein alt1nda uzan1rken bakalar1n1n bahi alabilmek iin kendisine hizmet ettigi Cte d'Azurdaki sahil kasabalar1n1n hayalini kurmutu. Ama imdi burada Mabet Kilisesi'nde Langdon kilit ta1n1 k1rmakla tehdit ederken, Remy'nin gelecegi pamuk ipligine bagl1yd1. Bu kadar yakla1p da her eyi kaybetmek fikrine katlanamayan Rmy, o cesur hamleyi yapmaya karar verdi. Elindeki silah kk kalibreli J- gvdeli bir Medusa idi ama yak1n mesafeden geregi kadar ldrc olacakt1. Glgelerin aras1ndan 1kan Remy, dairesel blme girerek, silah Teabing'in ba1na dogrulttu. "Uzun zamand1r bunu yapmay1 bekliyordu yal1 adam." Rmy'nin silah1 kendisine dogrulttugunu gren Sir Leigh Teabingin kalbi teklemiti. Ne yap yor? Teabing, Remy'nin elinde tuttugu Medusa'n1n kendi gvenligi iin Jaguar'1n torpido gznde saklad1g1 silah oldugunu fark etti. Teabing hayretle, "Rmy?" diye titredi. "Neler oluyor?" Langdon ile Sophie de bir o kadar sersemlemilerdi. Teabing'in arkas1ndan dolanan Rmy, silah1n namlusunu s1rt1n1n sol taraf1ndan tam kalbine gelecek ekilde dayad1. Teabing'in omzunun stnden Langdon'a bakan Rmy, "Bu ii ok basit halledecegim," dedi. "Kilit ta1n1 yere b1rak, yoksa silah1 ekerim." Langdon fel olmu gibiydi. "Kilit ta1n1n senin iin bir nemi yok," dedi. "Kesinlikle aamazs1n." Rmy, "Kibirli budalalar," diye fkelendi. "Btn gece iirleri tart11rken sizi dinledigimin fark1nda degil miydiniz? Duydugum her eyi digerleriyle paylat1m. Sizden daha fazlas1n1 bilen digerleriyle. Dogru yeri bile aram1yorsunuz. Arad1g1n1z mezar tamam1yla farkl1 bir yerde!" Teabing panige kap1lm1t1. Neler sylyor! Langdon, "Kse'yi neden istiyorsun?" diye sordu. "Yok etmek iin mi? Zaman1n Sonu gelmeden, yle mi?"

Remy, keii ag1rd1. "Silas, kilit ta1n1 Bay Langdon'dan al." Kei ilerlerken Langdon geriye ad1m att1 ve yere atmak iin haz1rlanarak kilit ta1n1 iyice havaya kald1rd1. Langdon, "Yanl1ellere gittigini grmektense," dedi. "K1rmay1 tercih ederim." Simdi Teabing dehete kap1lm1t1. Bir mr verdigi emegin gzlerinin nnde buharlat1g1n1 grecekti. Tm hayalleri y1k1lmak zereydi. Teabing, "Robert, hay1r!" diye 1gl1k att1. "Yapma! Elinde tuttugun Kse! Rmy bana asla ateetmez. Birbirimizi on..." Remy tavana nian alarak, Medusa'y1 ateledi. Ses, bu kadar kk bir silah iin muazzamd1. Silah sesi ta odada gk grlts gibi yank1 yapm1t1. Herkes oldugu yerde dondu. Remy, "Oyun oynam1yorum," dedi. "Bundan sonraki s1rt1na saplana^ Kilit ta1n1 Silas'a ver." Langdon isteksizce kripteksi uzatt1. ne ad1m atan Silas, k1rm1z1 gzleri intikam1n verdigi tatminle parlarken kripteksi ald1. Kilit ta1n1 cppesinin cebine yerletiren Silas hl Langdon ve Sophie'ye dogru tuttugu tabancas1yla geri ekildi. Uak binadan 1karken Teabing, Rmy'nin kolunu bogaz1na dolad1g1n1 ve kendisini beraberinde srkledigini hissetti. Silah1 s1rt1ndan ay1rmam1t1. Langdon, "B1rak onu," dedi. Hl geri ekilmekte olan Rmy, "Bay Teabing'i gezintiye 1kar1yoruz," dedi. "Polisi ararsan1z o lr. Engellemeye al1acak herhangi bir ey yaparsan1z lr. Anla1ld1 m1?" Sesi heyecandan atallaan Langdon, "Beni gtr," dedi. "Leigh'i b1rak." Remy kahkaha att1. "Sanm1yorum. Onunla yle ho vakit geirdik ki. Ayr1ca o hl iimize yarayabilir." Simdi de silah1n1 Langdon ve Sophie'den ay1rmayan Silas geri ekilmeye balam1t1. Rmy 1k1a dogru Leigh'i srklerken, koltuk degnekleri arkas1ndan yere srtyordu. Sophie kararl1 bir sesle, "Kim iin al11yorsun?" diye sordu. Soru, ayr1lmakta olan Remy'yi gldrmt. "Bilseniz ok a1r1rd1n1z Mademoiselle Neveu."

87
Chateau Villette'in kabul salonundaki mine soguktu ama Collet Interpol'den gelen fakslan okurken, nnde aag1 yukar1 dolan1yordu. Bekledigi hibir ey yoktu. Resmi kay1tlara gre Andr Vernet rnek bir vatandat1. Poliste hi kayd1 yoktu, park cezas1 bile almam1t1. zel okuldan sonra Sorbonne'da egitim grm ve uluslararas1 bankac1l1k blmn birincilikle bitirmiti. Interpol, zaman zaman Vernet'nin isminin gazetelerde yer ald1g1n1 fakat hep olumlu ynde an1ld1g1n1 sylemiti. Adam1n Zrih Emanet Bankas1 gvenlik sistemlerini, ultramodern elektronik dnyas1nda bir numaraya ta1yacak hale getirdigi anla1l1yordu. Vernet'nin kredi kart1 kay1tlan sanat kitaplar1na, pahal1 araba ve y1llar nce sat1n ald1g1 ileri teknoloji rn mzik setinde dinledigi klasik CD'lere ogunlukla Brahms tutkunlugunu gsteriyordu. Sonu s f r, diyerek iini ekti Collet. Interpol'n bu gece bulduklar1 aras1nda phelendigi parmak izlerinin Teabing'in uag1na ait oldugu anla1l1yordu. Teknik blmn bamfetti i odan1n kar1s1ndaki rahat bir koltukta raporu okuyordu. Collet, ona bakt1. "Bir ey var m1?" Adam omuzlar1n1 silkti. "Parmak izleri Rmy Legaludec'e ait. Kk ipulardan aran1yor. Ciddi bir ey yok. Bedava konumak iin telefon hatlar1n1 kendine baglad1g1 anla1l1nca niversiteden at1lm1... sonra birka h1rs1zl1k. Zorla ieri girme. Bir keresinde acildeki nefes borusu ameliyat1n1n hastane faturas1n1 demeden kam1." K1k1rdayarak ba1n1 kald1rd1. "F1st1k alerjisi." Collet bir restoran1n mnsndeki k1rm1z1 biber sosunun iinde f1st1k yag1 oldugunu yazmad1g1 iin yap1lan polis soruturmas1n1 hat1rlayarak ba1n1 sallad1. Devaml1 mterilerden biri ilk lokmay1 yuttugunda anafilaktik* ok geirerek lmt. "Herhalde Legaludec yakalanmamak iin burada yat1l1 al11yordu. Mfetti a1rm1 grnyordu. "Sansl1 gecesindeymi." Collet iini ekti. "Pekl, bu bilgiyi Yzba1 Fache'ye iletsen iyi olacak." Bir baka teknik ajan telala ieri girerken, mfetti d1ar1 1kt1 "Tegmenim! Ambarda bir ey bulduk." Ajan1n yzndeki heyecanl1 ifadeden Collet'nin akl1na tek bir ihtimal geliyordu. "Bir ceset." "Hay1r efendim. Bu daha..." Duraksad1. "Beklenmedik." Collet gzlerini ovuturarak ajan1n peinden ambara gitti. Kf kokulu, geni alana girdiklerinde ajan odan1n ortas1ndaki tahta merdiveni iaret etti. at1 kat1na dogru uzanan merdiven, stlerindeki samanl1g1n kenar1na dayanm1t1. Collet, "Merdiven daha nce orada degildi," dedi. "Hay1r efendim. Yerde duran merdiveni grdgmde, Rolls Royce'un yan1ndaki izleri inceliyorduk. Basamaklar1 a1nm1 ve kflenmi olmasayd1 stnde durmayacakt1m. Bu merdiven s1ka kullan1l1yormu. Samanl1g1n yksekligi merdivenin boyuyla uyuuyordu, bu yzden kald1r1p, bakmak iin yukar1 1kt1m." Collet gzleriyle merdiveni takip ederek samanl1ga bakt1. Birisi oraya dzenli olarak m k yor? Bulundugu yerden samanl1k bo bir alana benziyordu ama itiraf etmek gerekirse byk k1sm1 arkada kald1g1ndan grnmyordu.

Yabanc1 bir proteine kar1 a1r1 duyarl1l1k hali. lmle sonulanabilir.

Merdivenin ba1nda beliren k1demli teknik ajanlardan biri aag1 bak1yordu. Lateks eldivenli elini Collet'ye sallarken, "Bunu kesinlikle grmek istersiniz tegmenim," dedi. Eski merdivenin ba1na giden Collet, alttaki basamaklar1 tuttu. Eski model merdiven Collet yukar1 1kt1ka daral1yordu. Collet tepeye yaklat1g1nda ince basamaktan neredeyse ayag1 kay1p decekti. Aag1daki ambar dnyordu. Sonra dikkatle ilerledi ve sonunda tepeye ulat1. Yukar1daki ajan, ona bilegini uzatt1. Onu yakalayan Collet tuhaf bir hamleyle yukar1 1kt1. Teknik ajan, tertemiz grnen samanl1g1n arkalar1n1 iaret ederek, "Orada," dedi. "Burada sadece bir kiinin parmak izleri var. K1sa sre iinde kimlik tespitini yapar1z." Collet lo 11kta gzlerini k1sarak arka duvara bakt1. Bu da ne byle? Arka duvara son derece gelimi bir bilgisayar istasyonu yerletirilmiti iki dev CPU, hoparlrleri olan bir dz ekran, bir dizi ana src, kendi g kaynag1na sahip oldugu anla1lan ok kanall1 bir ses konsolu. insan al mak iin ne diye ta buraya kar ki? Collet cihaz1n yan1na yaklat1. "Sistemi incelediniz mi?" "Dinleme ebekesi." Collet arkas1n1 dnd. "Gizli kulak m1?" Ajan ba1n1 sallad1. "ok gelimi bir gizli kulak." Elektronik paralar, k1lavuzlar, aletler, kablolar, havyalar ve diger elektronik malzemelerle dolu uzun bir masay1 gsterdi. "Her kimse iini ok iyi biliyor. Buradaki malzemelerin ogu bizim kulland1klar1m1zdan. Minyatr mikrofonlar, fotoelektrik arj pilleri, yksek kapasiteli RAM cipleri. Su yeni nano srclerden bile var." Collet olduka etkilenmiti. Coliet'ye hesap makinesinden daha byk olmayan bir para uzatan ajan, "Burada tam bir sistem var," dedi. Cihazdan otuz santim uzunlugunda, ucuna pul byklgnde folyo tutturulmu bir kablo sallan1yordu. Sarj edilebilir pilleri olan yksek kapasiteli hard disk ses kay1t sistemi. Kablonun ucundaki bu folyo, mikrofonla fotoelektrik arj pilinin birleimi." Collet bunlar1 iyi tan1yordu. Folyoya benzeyen bu fotosel mikrofonlar, birka sene ncesinin byk buluuydu. Art1k folyo mikrofona mesela bir ampuln metal alt1yla ayn1 ekil verilerek, ampuln arkas1na hard disk yerletirilebiliyordu. Mikrofon gnde birka saat gne 11g1 alabilecegi ekilde yerletirildigi takdirde, fotoseller sistemi srekli arj ediyordu. Bunun gibi dinleme cihazlar1yla birisini sonsuza kadar dinlemek mmknd. Collet, "Yay1n yap1l1yor muymu?" dedi. Ajan, bilgisayar1n arkas1ndan dolaarak, duvar1 takip eden ve ambar1n at1s1ndaki bir delikten 1kan izole kabloyu gsterdi. "Basit radyo dalgalar1. at1da ufak bir anten var." Collet bu kay1t sistemlerinin genellikle ofislere yerletirildigini, hard diskte yeterince bo yer b1rakmak iin sesle harekete getigini ve gn iinde yap1lan konumalardan k1sa blmler kaydederek, fark edilmemek iin ses dosyalar1n1 akamlan gnderdigini biliyordu. Dosyalar gnderildikten sonra hard disk kendini temizliyor ve ertesi gn ayn1 ilemleri tekrarlamak iin kendini haz1rl1yordu. Collet bak1 lar1n1, zerinde hepsi de numaralanm1 ve tarihlenmi yzlerce ses kasetinin bulundugu rafa evirdi. Birisinin ileri bayag yogunmu. Yeniden ajana dnd. "Hangi hedefin dinlendigine dair fikriniz var m1?" Bilgisayar1n yanma gidip, bir bilgisayar yaz1l1m1n1 aan ajan, "Sey tegmenim," dedi. "En garibi de bu..."

88
Langdon, Sophie ile birlikte Temple metrosundaki turnikelerden atlay1p, tnellerin ve peronlar1n oluturdugu labirentin derinliklerine ilerlerken kendini son derece bitkin hissediyordu. Korkun bir vicdan azab1 duyuyordu. Leigh'i bu ie bulat rd m ve imdi o byk tehlikede. Rmy'nin iin iinde olmas1 ok edici olmakla beraber mant1kl1yd1. Kse'nin peindeki her kimse, ieriden birini yan1na alm1t1. Benimle ayn sebepten tr Teabing'in pe ine dtler. Kse bilgisine sahip olan kiiler tarih boyunca, h1rs1zlar1 ve benzeri alimlerine kendilerine eken birer m1knat1s olmu lard1. Teabing'in iin ba 1ndan beri hedef olmas1 yznden Langdon kendini sulu hissetmemeliydi. Ama buna engel olam1yordu. Leigh'i bulup ona yard m etmeliyiz. Hemen. Langdon bat1 blmne ve oradan Circle Line peronuna giden Sophie'yi takip etti. Sophie, Rmy'nin aksi yndeki ihtarlar1na ragmen polisi aramak iin ankesrl bir telefona dogru kotu. Langdon pimanl1kla yak1ndaki bir banka oturdu. Sophie numaralan tu larken, "Leigh'e yard1mc1 olman1n en iyi yolu," dedi. "Londra yetkililerini hemen ie kar1t1rmak. Gven bana." Langdon ilk bata bu fikri onaylamam1t1 ama planlan gelitike, Sophie'nin dncesi mant1kl1 gelmeye balam1t1. Teabing o an iin gvendeydi. Rmy ile digerleri valyenin mezar1n1n yerini bilseler bile, kreyle ilgili ifreyi zmek iin Teabing'in yard1m1na ihtiya duyabilirlerdi. Langdon, Kse haritas1 bulunduktan sonra olacaklardan endie ediyordu. Leigh onlara ayak bag olacak. Langdon'1n Leigh'e yard1m etmesinin ya da kilit ta1n1 bir daha grmesinin bir yolu varsa, ncelikle mezar1 bulmas1 artt1. Ne yaz k ki, Rmy benden ok daha nde. Rmy'yi yavalatmak Sophie'nin vazifesi olacakt1. Mezar1 bulmak ise Langdon'1n. Sophie, Londra polisini Rmy ile Silas'1n kanun kaaklar1 olduguna inand1rarak, pelerine dmelerini ya da daha iyisi onlar1 yakalamalar1n1 saglayacakt1. Langdon'1n plan1 ise henz belirsizdi, dini bilgilerle ilgin geni bir elektronik veri bankas1na sahip olmas1yla nl King's College'a gitmeyi dnyordu. Langdon bu yerin en iyi arat rma arac oldugunu duymutu. Dini tarihle ilgili herhangi bir soruya an nda cevap al nabiliyor. Veri bankas1nda "Papa'n1n gmdg valyeyle" ilgili neler bulacag1n1 tahmin etmeye al1t1. Trenin bir an nce gelmesini dileyerek ayaga kalk1p yrmeye balad1. Sophie'nin ankesrl telefondan yapt1g1 arama sonunda Londra polisine baglanm1t1. Santral memuru, "Snow Hill Birimi," diye at1. "agr1n1z1 nas1l ynlendirebilirim?" "Bir ka1rma olay1n1 bildirecegim." Sophie k1sa ve zl konumay1 iyi biliyordu. "isminiz ltfen?" Sophie duraksad1. "Frans1z Adli Polisi'nden Ajan Sophie Neveu." Rtbesi istenen etkiyi yaratm1t1. "Hemen efendim. Sizi bir dedektifle grtrecegim." Telefon baglan1rken Sophie, polisin Teabing'i ka1ranlarla ilgili verecegi tarife inan1p inanmayacag1n1 merak ediyordu. Smokinli bir adam. Bir pheli daha basit nas1l tespit edebilirdi ki? Rmy k1yafetlerini degitirse bile, yan1nda bir Albino vard1. Fark etmemek imkns z. Bunun d11nda, yanlar1nda bir rehine vard1 ve toplu ta1ma aralar1n1 kullanamazlard1. Londra'da ka tane Jaguar limuzin olabilecegini dnd. Sophie'nin dedektife baglanmas1 sonsuza dek srecek gibiydi. Hadisene! Hatt1n, baka bir numaraya aktar1l1yormu gibi bipleyip c1z1rdad1g1n1 duyabiliyordu. On be saniye geti.

Sonunda hatt1n ucunda bir adam konuuyordu. "Ajan Neveu?" Hayrete den Sophie, sevimsiz ses tonunu hemen tan1m1t1. Bezu Fache, "Ajan Neveu," dedi. "Hangi cehennemdesin?" Sophie syleyecek kelime bulam1yordu. Sophie arad1g1nda santral memuruna kendisine haber vermesini tembihledigi anla1l1yordu. Fache onunla Frans1zca konuarak, "Dinle," dedi. "Bu akam korkun bir hata yapt1m. Robert Langdon masum. Ona ynelik tm sulamalar dt. Buna ragmen her ikiniz de tehlikedesiniz. Buraya gelmeniz gerekiyor." Sophie'nin agz1 a1k kalm1t1. Nas1l cevap vermesi gerektigini bilmiyordu. Fache kolay zr dileyen biri degildi. Fache, "Jacques Saunire'in," dedi. "Bykbaban oldugunu bana sylemedin. Geen akam iinde bulundugun duygusal gerilimi gz nnde bulundurarak, emirlere itaatsizlik etmene ses 1karmayacag1m. Buna ragmen u anda senin ve Langdon'1n s1g1nmak iin en yak1n Londra polis karakoluna gitmeniz gerekiyor." Londra'da oldugumu biliyor mu? Fache baka ne biliyor? Sophie arka fondan gelen matkap ya da delgi makinesine benzer sesler duydu. Ayr1ca telefon hatt1nda tuhaf bir bip sesi 1km1t1. "Bu numaray1 bulmaya m1 al11yorsunuz yzba1?" Simdi Fache'nin sesi sert 1k1yordu. "Sizinle ibirligi yapmam1z gerek Ajan Neveu. Her ikimizin de kaybedecek ok eyi var. Buna hasar kontrol denir. Dn akam yarg1lamamda hataya dtm ve bu hata Amerikal1 bir profesrle DCPJ kriptograf1n1n lmne sebep olursa kariyerim sona erer." Tren hafif bir ugultu 1kartarak yakla1rken istasyona 1l1k bir rzgr dolmutu. Sophie o trene binmeye kesinlikle kararl1yd1. Langdon'1n da ayn1 dncede oldugu belliydi; kendini toparlayarak Sophie'ye dogru yrmeye balam1t1. Sophie, "Arad1g1n1z adam Rmy Legaludec," dedi. "Teabing'in uag1. Mabet Kilisesi'nde Teabing'i ka1rd1 ve..." Ajan Neveu!" Tren grltyle istasyona girerken, Fache bag1r1yordu. Bu a1k bir telefon hatt1nda grlecek mesele degil! Sen ve Langdon derhal buraya gelin. Kendi iyiliginiz iin! Bu kesin emirdir!" . Sophie telefonu kapatarak Langdon ile birlikte trene atlad1.

89
Teabing'in Hawker'inin tertemiz kabini imdi elik parac1klar1ma dolmutu ve s1k1t1r1lm1 havayla propan gaz1 kokuyordu. Bezu Fache herkesi gndermi, Teabing'in kasas1nda buldugu tahta kutu ve ikisiyle tek ba1na oturuyordu. Parmaklar1n1 gl kabartmas1nda gezdirerek, ssl kapag1 kald1rd1, iinde, harflerin dizilmi oldugu dairelerden oluan bir silindir buldu. Be harf SOFIA yazacak ekilde dizilmiti. Bir sre kelimeye bakan Fache, silindiri yerinden alarak her bir santimini incelemeye balad1. Ard1ndan, ular1ndan yavaa ekerek, bir taraf1n1 digerinden ay1rd1. Silindirin ii botu. Fache onu kutuya geri yerletirerek, jetin penceresinden hangara bo gzlerle bakt1 ve Sophie ile yapt1g1 k1sa grmeyle birlikte Chteau Villette'deki teknik blmden ald1g1 haberleri dnd. Telefonundan gelen ses, onu kurdugu gndz hlyalar1ndan uyand1rd1. DCPJ santral1ndan aran1yordu. Santral memuru zr diliyordu. Zrih Emanet Bankas1'n1n bakam, kendisine yzba1n1n i iin Londra bulundugu sylendigi halde srekli ar1yordu. Fache istemeyerek santral memuruna telefonu kendisine baglamas1n1 syledi. Adam konumaya balamadan Fache, "Monsiur Vernet," dedi. daha nce aramad1g1m iin zgnm. Meguldm. Bankan1z1n ismi verdigimiz gibi medyada duyurulmad1. Kayg1n1z nedir acaba?" Vernet, ona, Langdon ile Sophie'nin bankadan kk ahap bir kutu ald1klar1n1 ve onlara yard1m etmesi iin kendisini ikna ettiklerini anlat1rken sesi olduka gergindi. Vernet, "Sonra radyoda onlar1n arand1g1n1 duyunca," dedi. "Kamyonu kenara ektim ve kutuyu geri istedim ama bana sald1r1p arac1 ald1lar." Kapaktaki gl kabartmas1na bakt1ktan sonra bir kez daha kapag1 a1p beyaz silindire bakan Fache, "Ahap bir kutu iin endieleniyorsunuz" dedi. "Kutunun iinde ne oldugunu bana syleyebilir misiniz?" Vernet, "iindekilerin nemi yok," diye fkeyle cevap verdi. "Ben bankam1n n iin endieleniyorum. Simdiye kadar hi soyulmad1k. Asla. M terim nam1na bu mal1 yerine koyamazsam bu bizi mahveder." "Ajan Neveu ile Robert Langdon'da bir anahtar ve ifre oldugunu sylemitiniz. Kutuyu ald1klar1n1 sylemenizin sebebi nedir?" "Bu gece insanlar1 ldrdler. Bunlara Sophie Neveu'nun bykbabas1 da dahil. Anahtar1 ve ifreyi hileyle ele geirdikleri belli." "Bay Vernet, adamlar1m gemiiniz ve ilgi alanlar1n1z hakk1nda bir arat1rma yapt1. ok kltrl ve ince zevklere sahip bir adam oldugunuz ortada. Ayn1 zamanda sizinle gurur duyuldugunu da tahmin edebiliyorum. Benim gibi. Bu szlerin ard1ndan, adli polisin yetkili bir memuru olarak bankan1z1n ismiyle birlikte kutunuzun da en emin ellerde olduguna sizi temin ederim."

90
Chateau Villette'in samanl1g1nda duran Collet hayretle bilgisayar ekran1na bak1yordu. "Bu sistem tm bu yerleri gizlice dinliyor muymu?" Ajan, "Evet," dedi. "Bir y1ldan fazlad1r veri topland1g1 anla1l1yor." Sesi solugu kesilen Collet yeniden listeyi okudu. COLBERT SOSTAQUE - Conseil Constitutionnel Bakan1 (Anayasa Konseyi Bakan1) JEAN CHAFFEE - Muse du Jeu de Paume (Mzesi) Mdr EDOUARD DESROCHERS - Mitterand Ktphanesi, K1demli Ariv Memuru JACQUES SAUNIRE - Muse du Louvre (Mzesi) Mdr MICHEL BRETON - DAS Sefi (Frans1z istihbarat1) Ajan ekran1 iaret etti. "Drt numara zellikle dikkat ekici." Collet bo gzlerle ba1n1 sallad1. Bakar bakmaz fark etmiti. Jacques Saunire dinleniyormu. Listenin geri kalan1na yeniden gz att1. Herhangi biri bu nl insanlar dinlemeyi nas l baarabilir? "Ses dosyalar1ndan dinledigin var m1?" "Birka tane. En yenilerinden biri bu." Ajan birka bilgisayar tuuna bast1. Hoparlrler c1z1rdayarak faaliyete geti. "Capitaine, un agent du Dpartement de Cryptographie est arriv."* Collet duyduklar1na inanam1yordu. "Bu benim. Bu benim sesim!" Saunire'in masas1nda otururken, Byk Galeri'deki Fache'ye telsizle Sophie Neveu'nun geldigini haber verdigini hat1rlad1. Ajan ba1n1 sallad1. "ilgilenen biri olduysa bu akam Louvre'daki soruturmam1z1n byk k1sm1 duyulmutur." "Dinleme cihaz1n1 aramas1 iin birini gnderdin mi?" "Gerek yok. Tam olarak nerede oldugunu biliyorum." Ajan, al1ma masas1n1n stndeki eski notlar1n ve kopya kg1tlar1n1n ba1na gitti. ilerinden birini seerek Collet'ye uzatt1. "Tan1d1k geliyor mu?" Collet hayrete dmt. Elinde ilkel bir makineye ait eski bir diyagram1n fotokopisini tutuyordu. italyanca el yaz1s1n1 okuyam1yordu ama neye bakt1g1n1 biliyordu. Tam z1rh kuanm1 bir ortaag Frans1z valyesi. Saunire'in masas ndaki valye! Collet'nin gzleri, birisinin k1rm1z1 keeli kalemle notlar karalad1g1 fotokopi kg1d1n1n kenarlar1na kayd1. Frans1zca yaz1lan notlarda, valyeye dinleme cihaz1n1n en iyi ekilde nas1l yerletirilecegi a1klan1yordu.

Yzba1, kriptoloji biriminden bir ajan geldi.

91
Silas Mabet Kilisesi'nin yan1nda park edilen Jaguar limuzinin iinde oturuyordu. Rmy'nin bagajda bulduklar1 iplerle Teabing'i baglay1p, arka tarafa t1k1t1rmas1n1 beklerken, kilit ta1n1 tutan elleri terlemiti. Sonunda Rmy limuzinin arkas1ndan inerek etraf1nda dolam1 ve Silas'1n yan1ndaki ofr koltuguna oturmutu. Silas, "Gvenli mi?" diye sordu. stndeki yagmur damlalar1n1 silkeleyen ve omzunun stnden arka taraftaki glgeler aras1nda iki bklm yatan Leigh Teabing'e gz atan Rmy k1k1rdayarak gld. "Hibir yere gidecek hali yok." Teabing'in boguk hayk1r1lar1n1 duyan Silas, Rmy'nin yap1kanl1 band1n bir k1sm1n1 agz1n1 kapamak iin kulland1g1n1 anlad1. Rmy omzunun stnden Teabing'e, "Ferme ta guele!* diye bag1rd1. Rmy kar11k kontrol paneline uzanarak bir dgmeye bast1. Arkalar1ndaki 11k geirmeyen blme yukar1 kalkarak iki blm birbirinden ay1rd1. Teabing art1k grnmyor ve sesi duyulmuyordu. Remy, Silas'a bakt1. "Onun inleyen namelerini yeterince dinledim." Dakikalar sonra, Jaguar limuzin sokaklarda h1zla yol kat ederken, Silas'1n cep telefonu ald1. gretmen. Heyecanla telefona cevap verdi. "Alo?" gretmen, tan1d1k Frans1z aksan1yla, "Silas," dedi. "Sesini duymak beni rahatlatt1. Bu, gvenlikte oldugunuz anlam1na geliyor." Silas da gretmen'in sesini duydugu iin rahatlam1t1. Aradan saatler gemiti ve operasyon garip bir boyut kazanm1t1. Simdi sonunda her ey yeniden normale dnm gibiydi. "Kilit ta1 bende." gretmen, ona, "Bu harika bir haber," dedi. "Rmy seninle birlikte mi?" Silas, gretmen'in Remy'nin ismini kullanmas1na a1rm1t1. "Evet. Beni Rmy kurtard1." "Aynen ona emrettigim gibi. Yaln1z senin bu kadar uzun sre bagl1 kalmana zldm." "Fiziksel rahats1zl1klar1n nemi yok. nemli olan kilit ta1n1n bizde olmas1." "Evet. Hemen bana gnderilmesi gerek. Zaman ok nemli." Silas sonunda gretmen'le yz yze gelmek iin sab1rs1zlan1yordu. "Evet efendim, eref duyar1m." "Silas, onu hana Rmy'nin getirmesini istiyorum." Rmy mi? Silas hayal k1r1kl1g1na ugram1t1. gretmen iin yapt1g1 bunca eyden sonra, dl ona kendisinin verecegini zannediyordu. gretmen Rmy'yi mi tercih ediyor? gretmen, "Hayal k1r1kl1g1n1 anlayabiliyorum," dedi. "Ama ne yapmak istedigimi tam olarak anlayamad1g1n1 gryorum." Sesini alaltarak f1s1lt1yla konumaya balad1. "Kilit ta1n1 senin -bir sulu yerine kendini Tanr1'ya adam1 biri olarak- getirmeni ok daha fazla isteyecegime inanmal1s1n ama Rmy'nin icab1na bak1lmas1 laz1m. Emirlerime itaatsizlik etti ve tm abalar1m1z1 tehlikeye atacak byk bir hata yapt1." Tyleri rperen Silas, Rmy'ye gz att1. Teabing'i ka1rmak, plan1n bir paras1 degildi ve onunla ne yapmalar1 gerektigi yeni bir sorun dogurmutu, gretmen, "Sen ve ben kendimizi Tanr1ya adam11z," diye f1s1ldad1, hedefimizden ayr1lamay1z." Telefon hatt1nda ugursuz bir sessizlik oldu. ite sadece bu sebepten tr, kilit ta1n1 bana Remy'nin getirmesini istiyorum. Anl1yor musun?"

Kapa eneni.

Silas, gretmen'in sesindeki fkeyi sezmi ve daha anlay1l1 olmay11na a1rm1t1. Yzn gstermekten ka namazd , diye dnd. Rmy yapmas gerekeni yapt . Kilit ta n kurtard . Silas, "Anl1yorum," diyebildi. "Gzel. Kendi gvenligin iin, sokaklarda dolama. Polis yak1nda limuzini aramaya balar ve yakalanman1 istemiyorum. Opus Dei'nin Londra'da bir konuk evi var, yle degil mi?" "Elbette var." "Peki seni oraya kabul ederler mi?" "Kardeolarak kabul ederler." "O halde oraya git ve ortalarda grnme. Kilit ta1n1 elime geirdigimde ve yeni sorunumla ilgilenmeye balad1g1mda seni arayacag1m." "Londra'da m1s1n1z?" "Sylediklerimi yap, her ey yoluna girecek." "Peki efendim." gretmen imdi yapmas1 gerekenlerden znt duyuyormu gibi iini ekti. "Rmy ile konumam1n vakti geldi." Rmy Legaludec'in hayat1ndaki son telefon konumas1 olabilecegini hisseden Silas, telefonu ona uzatt1. Rmy telefonu al1rken, bu zavall1 keiin kendisini bekleyen kaderden haberi olmad1g1n1 biliyordu. gretmen'in amac1na hizmet etmiti. gretmen seni kulland Silas. Ve senin piskoposun bir piyondu. Rmy yine de gretmen'in ikna gcne hayrand1. Piskopos Aringarosa her eye inanm1t1. Kendi h1rs1 gzlerini kr etmiti. Aringarosa o kadar h rsl yd ki, her eye inand . Rmy, gretmenden pek fazla holanmasa da, adam1n gvenini kazand1g1 ve ona yard1mc1 oldugu iin kendisiyle gurur duyuyordu. Maa m aln m n teriyle kazand m. gretmen, "Dikkatle dinle," dedi. "Silas'1 Opus Dei konuk evine gtr ve birka sokak tede b1rak. Oradan St. James Park1'na git. Parlamentonun ve Big Ben'in yan1nda. Limuzini Horse Guard Parade'de b1rakabilirsin. Orada konuuruz." Bu szlerin ard1ndan baglant1 kesildi.

92
1829 y1l1nda Kral IV. George taraf1ndan yapt1r1lan King's College'1n, Parlamento'nun yan1ndaki ilahiyat Fakltesi, kraliyetin bag1lad1g1 arazinin stndeydi. King's College'1n ilahiyat Fakltesi egitim ve arat1rmada 150 y1ll1k deneyime sahip olmakla birlikte, 1982'de kurulan Sistematik Teoloji Ara t1rma Enstits dnyadaki en gelimi ve elektronik a1dan en ileri dzeyde dini arat1rma ktphanelerinden birine sahipti. Langdon, Sophie ile birlikte yagmurdan kurtulup, ktphaneye girerken hl titriyordu. Arat1rma ana salonu t1pk1 Teabing'in tarif ettigi gibiydi, on iki adet dz ekranl1 bilgisayar birimi olmasayd1, Kral Arthur ile valyelerinin rahata oturabilecegi devasa bir yuvarlak masan1n hkim oldugu, sekizgen bir oda. Salonun arka taraf1ndaki dan1man ktphaneci, ignne haz1rlanmadan nce kendine bir fincan ay yap1yordu. ay1 b1rak1p yanlar1na dogru yrrken, neeli bir sesle ingilizce, "Harika bir sabah," dedi. "Size yard1mc1 olabilir miyim?" Langdon, "Teekkrler, evet," diye cevaplad1. "Benim ad1m..." "Robert Langdon." Tatl1 tatl1 glmsedi. "Sizi tan1yorum." Langdon bir an iin Fache'nin onu ingiliz televizyonlar1nda da gstermi olmas1ndan korktu ama ktphanecinin tebessm bunun tam tersini sylyordu. Shretin getirdigi bu tr beklenmedik anlara hl al1amam1t1. Ama yine de onun yzn yeryznde tan1yabilecek biri varsa o da ilahiyat Fakltesi'ndeki ktphaneci olabilirdi. Elini uzatan kad1n, "Pamela Gettum," dedi. Gleryzl ve ak1c1 bir sese sahip tatl1 dilli bir kad1nd1. Boynundan sarkan ereveli gzlgn camlar1 olduka kal1nd1. Langdon, "Memnun oldum," dedi. "Bu benim arkada1m Sophie Neveu." iki kad1n birbirlerini selamlar selamlamaz, Gettum hemen Langdon'a dnd. "Geleceginizi bilmiyordum." "Bunu biz de bilmiyorduk. Eger sizin iin fazla sorun yaratmazsa, baz1 bilgilere erimek iin yard1m1n1z1 rica edecegiz." Gettum tereddt ederek k1m1ldand1. "Genellikle dileke ve randevu zerine hizmet veririz. niversiteden birinin misafiri olmad1g1n1z mddete tabii." Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Korkar1m haber vermeden geldik Bir arkada1m sizden vgyle bahsediyor. Sir Leigh Teabing?" Langdon onun ismini telaffuz ederken hznl bir ac1 hissetti. "ingiliz Kraliyet Tarihisi." Gettum imdi anlam1 a benziyordu. Gld. "Aman Tanr1m, evet. Sahs1na mnhas1r biri. Fanatik! Buraya her geliinde ayn1 arama kelimelerini kullan1r. Kse. Kse. Kse. Yemin ederim, bu adam lse de aray11ndan vazgemez." Gz k1rpt1. "Zaman ve para imkn1 insan1n byle lksler edinmesine yard1mc1 oluyor, ne dersiniz? Tam bir Don Quixote." Sophie, "Bize yard1m etmeniz mmkn m?" diye sordu. "ok nemli." Gettum bo ktphaneye gz att1ktan sonra, her ikisine birden gz k1rpt1. "Sey, ok megul oldugumu iddia edemem, yle degil mi? Giri yapt1g1n1z mddete, kimsenin fazla k1zacag1n1 zannetmiyorum. Ne yapmay1 dnyordunuz?" "Londra'daki bir mezar1 bulmaya al11yoruz." Gettum karars1z grnyordu. "Burada onlardan yakla1k yirmi bin tane var. Daha belirleyici bir eyler var m1?" "Bir valye mezar1. Ama ismini bilmiyoruz." "Bir valye. Bu, seenekleri nemli lde azalt1yor. Daha az rastlanan trden." Sophie, "Arad1g1m1z valye hakk1nda fazla bilgiye sahip degiliz," dedi. "Bildiklerimiz bundan ibaret." Siirin yaln1zca ilk iki sat1r1n1 yazd1g1 kag1t paras1n1 ona uzatt1. D1ar1dan birine iirin tmn gstermekte tereddt eden Langdon ile Sophie, sadece valyeyi tarif eden ilk iki dizeyi paylamaya karar vermilerdi. Sophie buna, paylat r lm

kriptoloji diyordu. Bir istihbarat ajan1 hassas veriler ieren bir ifre buldugunda, kriptograflar1n her biri ifrenin farkl1 bir blm zerinde al11rd1. Bylece ifre zldgnde, kriptograflar1n hibiri deifre edilen mesaj1n tmn bilmezdi. Ama bu kez tedbir a1r1ya kam1 olabilirdi; bu ktphaneci iirin tmn grse, valyenin mezar1n1 bulsa ve hangi krenin kay1p oldugunu bilse bile, ele geirdigi bilgi kripteks olmadan degersizdi. Gettum bu nl Amerikal1 bilginin gzlerinden, ok nemli sayd1g1 mezar1 bir an evvel bulmak iin acele ettigini anlayabiliyordu. Yan1ndaki yeil gzl kad1n da endieli grnyordu. Sa1ran Gettum gzlklerini takarak, kendisine uzatt1klar1 kg1d1 inceledi.

P a p a v a l y e g m m L o n d r a ' d a.Kutsal gazap cevap olmu on a.


Kad1n misafirlerine bakt1. "Bu nedir? Bir eit Harvard leav1 m1?" Langdon'1n att1g1 kahkahada zoraki bir hava vard1. "Evet, onun gibi bir ey." Kendisine tm hikyenin anlat1lmad1g1n1 hisseden Gettum durdu. Yine de merak1n1 uyand1rm1t1, dizeleri dikkatle dnd. "Bu dizelere gre, valye Tanr1'y1 fkelendirecek bir ey yapm1 ama bir Papa, onu Londra'ya gmme nezaketinde bulunmu." Langdon ba1n1 sallad1. "Herhangi bir agr11m yap1yor mu?" Gettum bilgisayarlardan birine dogru ilerledi. "Hemen imdi yapm1yor ama bakal1m veri bankas1ndan neler bulacag1z." Geen yirmi y1l iinde King's College Sistematik Teoloji Arat1rma Enstits, muazzam bir metin koleksiyonunu dini ansiklopediler, dini biyografiler, dzinelerce lisanda kutsal yaz1lar, hikyeler, Vatikan mektuplar1, papazlar1n gnlkleri, insan dinine ait olarak nitelendirilebilecek her trl yaz1 dijital ortama ta1mak ve katalogunu haz1rlamak iin lisan evirisi yntemleriyle birlikte optik karakter tan1ma yaz1l1m1n1 kullanm1t1. Art1k bu geni koleksiyon gerek sayfalar yerine bitler ve baytlar formunda oldugu iin verilerin tmne birden ulamak ok daha kolayd1. Bilgisayar istasyonlar1ndan birinin nne yerleen Gettum, kg1t paras1na gz att1ktan sonra yazmaya balad1. "Balang1 olarak belirgin anahtar kelimelerle Boolen taramas1 balatacak ve ne olduguna bakacag1z." "Teekkrler." Gettum birka kelime yazd1:

LONDRA, SVALYE, PAPA


ARA tuuna bast1g1nda aag1daki devasa ana bilgisayar1n saniyede 500 MB h1zla verileri tararken 1kard1g1 v1nlamay1 hissetmiti. "Sistemden, bu anahtar kelimeyi birden ieren tm metinleri gstermesini istedim. istedigimizden daha fazla sonu 1kacakt1r ama iyi bir balang1." Ekranda ilk sonular belirmeye balam1t1 bile.

Papay1 resimlemek. Sir Joshua Reynolds'1n Toplu Portreleri. Londra niversitesi Yay1nevi.
Gettum ba1n1 iki yana sallad1. "Arad1g1n1z1n bu olmad1g1 ortada." Sonraki sonuca indi.

Alexander Pope'un Londra An1lar1. Yazar1 G. Wilson Knight.

Yine ba1n1 hay1r anlam1nda sallad1. Sistem al1maya devam ederken, sonular eskisinden daha h1zl1 dklyordu. ogu on sekizinci yzy1l ingiliz yazar1 Alexander Pope'dan bahseden dzinelerce metin belirmiti. Din kar1t1, alayc1 epik iirlerinde s1ka valyelerden ve Londra'dan bahsetmiti. Gettum ekran1n en alt1nda yer alan nmerik k1sma bir gz att1. Mevcut sonular1 ve taranmayan veri alan1ndan 1kabilecek sonular1n yzdesini hesaplayan bilgisayar, bulunacak sonulara dair kaba bir tahmin veriyordu. Bu aramada fazlas1yla geni bir veri ortaya 1kacag1 anla1l1yordu.

Toplam sonular1n tahmini say1s1: 2692


Aramay1 durduran Gettum, "Parametreleri artt1rmal1y1z," dedi."Mezarla ilgili sahip oldugunuz tek bilgi bu mu? Baka bir ey yok mu?" Langdon kukulu gzlerle Sophie Neveu'ya bakt1. Gettum bunun bir le av olmad g n sezmiti. Robert Langdon'1n geen y1l Roma'da yapt1klar1yla ilgili dedikodular kulag1na gelmiti. Bu Amerikal1 dnyadaki en gvenli ktphaneye girmiti -Vatikan Gizli Arivleri'ne. Langdon'1n ieride ne gibi s1rlar grendigini ve Londra'daki mitsiz mezar aray11n1n, Vatikan'da edindigi bu bilgilerle ilgi olup olmad1g1n1 dnd. Gettum, insanlar1n Londra'da neden valye arad1klar1n1 bilecek kadar tecrbeli bir ktphaneciydi. Kse. Gettum glmseyerek gzlklerini dzeltti. "Leigh Teabing'in dostusunuz, ingiltere'desiniz ve bir valye ar1yorsunuz." Ellerini kavuturdu. "Kse peinde oldugunuzu tahmin ediyorum." Langdon ile Sophie ak1nl1kla birbirlerine bakt1lar. Gettum gld. "Dostlar1m, bu ktphane Kse'yi arayanlar1n merkez ssdr. Leigh Teabing de onlardan biri. Keke her gl, Magdalal1 Meryem, Sangreal, Merovingian, Sion Tarikat1, vesaire, vesaire aray11mda ondan bir ilin alsaym11m. Komplolara herkes bay1l1r," Gzlklerini 1kararak onlara bakt1. "Daha fazla bilgiye ihtiyac1m var." Yaanan sessizlikte Gettum misafirlerinin gizlilik arzusunun, abuk sonu alabilmek h1rs1na yenik dtgn anlam1t1. Sophie, "ite," diye at1ld1. "Bildigimiz her ey bu." Langdon'1n kalemini dn alarak kg1da diger iki dizeyi de yazd1 ve Gettum'a uzatt1.

Ara, kreyi kabre aitti. Gld teni, doluydu gbegi.


Gettum iinden gld. Gl ve doluydu gbegi kelimelerini grdgnde,gerekten Kse'ymi, diye dnd. Ba1n1 kg1ttan kald1rarak, "Size yard1m edebilirim," dedi. "Bu iirin nereden geldigini sorabilir miyim? Ve neden bir kre arad1g1n1z1?" Langdon dosta bir tebessmle, "Sorabilirsiniz," dedi. "Ama ok uzun hikye ve ok az vaktimiz var." "Kendi iinize bak1n demenin kibar yolu." Langdon, "Bu valyenin kim ve nerede gml oldugunu bulabilirseniz, dedi. "Size sonsuza dek mteekkir olacag1z, Pamela." Yeniden yazmaya balayan Gettum, "Pekl," dedi. "Ben devam edeyim. Eger bu Kse'yle ilgili bir meseleyse, Kse'yle ilgili anahtar kelimeleri de aramaya dahil edelim. Bal1k k1sm1n1 1kar1p, yak1nl1k parametre ekleyecegim. Bylece 1kan sonular sadece metindeki kelimeleri ieren ve Kse'yle ilgili kelimelerin yan1nda belirenlerle s1n1rlanm1 olur."

Ara: SVALYE, LONDRA, PAPA, MEZAR 100 kelime yak1n1nda: KSE, GL, SANGREAL, KADEH
Sophie, "Bu ne kadar srer?" diye sordu. "Birka yz terabayt iinde ok gndermeli sahay1 aramak m1?" ARA tuuna basarken Gettum'un gzleri hafife p1r1ldad1. "Yakla1k on be dakika." Langdon ile Sophie hibir ey sylemedikleri halde, Gettum bunun onlara sonsuzluk gibi geldigini hissetmiti. Ayaga kalk1p, daha nce demledigi aydanl1g1n yan1na yryen Gettum, "ay?" diye sordu. "Leigh benim ay1ma bay1l1r."

93
Londra'daki Opus Dei Merkezi, Kensington Baheleri'nin kuzey parkuruna bakan 5 Orme Court ad1nda gsterisiz bir tugla binayd1. Silas daha nce buraya hi gelmemiti ama binaya yaya olarak yakla1rken s1g1nma duygular1n1n artt1g1n1 hissediyordu. Limuzini ana caddeden uzak tutmak iin Rmy yagmura ragmen onu biraz uzakta b1rakm1t1. Yrmek Silas'1n umurunda degildi. Yagmur onu temizliyordu. Rmy'nin teklifi zerine Silas silah1n1 temizlemi ve kanalizasyon 1zgaras1ndan aag1 atm1t1. Ondan kurtulduguna memnundu. Kendini daha hafif hissediyordu. Bacaklar1 uzun sre bagl1 kalmaktan dolay1 hl agr1yordu, ama Silas daha byk ac1lara da katlanm1t1. Yine de Remy'nin limuzinin arkas1nda bagl1 b1rakt1g1 Teabing'i dnmeden edemedi, ingiliz ac1y1 hissetmeye balam1 olmal1yd1. Buraya gelirlerken Silas, Rmy'ye, "Ona ne yapacaks1n?" diye sormutu. Rmy omuzlar1n1 silkini ti. "Buna gretmen karar verecek." Sesinde kararl1l1k vard1. Simdi Silas, Opus Dei binas1na yakla1rken yagmur iddetini artt1rd1 ve s1r1ls1klam olan ag1r cppesi, bir gn ncesinin yaralar1n1 s1zlatmaya balam1t1. Son yirmi drt saatin gnahlar1n1 ard1nda b1rakmaya ve ruhunu ar1tmaya haz1rd1. ii sona ermiti. n kap1ya giden kk avludan geen Silas kap1n1n kilitli olmamas1na a1rmad1. Aarak, az eyayla denmi lobiye ad1m att1. Silas hal1ya bast1g1nda, yukar1daki elektronik zil ald1. Sakinlerin gnlerini odalar1nda dua ederek geirdikleri bu gibi meknlarda ziller s1ka kullan1lan iv arat1. Silas g1c1rt1l1 parkeler zerindeki hareketin sesini duyabiliyordu Pelerinli bir adam aag1 indi. "Size yard1m edebilir miyim?" Silas' a1rt1c1 grntsne dikkat etmeyecek kadar dnceli gzlere sahipti 'Teekkrler. Benim ad1m Silas. Opus Dei yesiyim." "Amerikal1 m1s1n1z?" Silas ba1n1 sallad1. "Sehre sadece bir gnlgne geldim. Burada dinlenebilir miyim?" "Sorman1za bile gerek yok. nc katta iki bo oda var. Size ay ve ekmek getireyim mi?" Teekkrler." Silas ok ac1km1t1. Silas yukar1daki tek pencereli odaya 1karak, 1slak cppesinden kurtuldu ve i ama1rlar1yla dua etmek iin meldi. Grevlinin yukar1 1k1p, kap1s1n1n nne tepsiyi b1rakt1g1n1 duydu. Silas dua etmeyi bitirdi, yemegini yedi ve uyumak zere yatt1. kat aag1da bir telefon al1yordu. Silas'1 kar1layan Opus Dei yesi telefona cevap verdi. Arayan kii, "Londra polisi," dedi. "Albino bir kei bulmaya al11yoruz. Orada bulunabilecegine dair istihbarat ald1k. Onu grdnz m?" Adam a1rm1t1. "Evet, o burada. Bir terslik mi var?" "Simdi orada m1?" "Evet, yukar1da dua ediyor. Neler oluyor?" Memur, "Onu oldugu yerde b1rak1n," diye emretti. "Kimseye tek kelime etmeyin. Hemen memur gnderiyorum."

94
Westminster, Buckingham ve St. James saraylar1n1 evreleyen St. James Park1 Londra'n1n ortas1nda bir yeillik deniziydi. Bir zamanlar Kral VIII. Henry'nin kapatt1g1 ve iini avlanmak iin geyikle doldurdugu park, art1k halka a1kt1. Londra'l1lar gneli gnlerde sgtlerin alt1nda piknik yapar ve Rus bykelisinin II. Charles'a hediye ettigi pelikanlar1n glde yaayan torunlar1na yem atarlard1. gretmen o gn etrafta pelikan grememiti. F1rt1nal1 hava beraberinde okyanustaki mart1lar1 ta1m1t1. imenler onlarla doluydu. Hepsi de ayn1 yne bakan yzlerce beyaz figr sab1rla nemli rzgr1n gemesini bekliyordu, Sabah sisine ragmen parktan Parlamento Binas1'yla Big Ben'in muhteem manzaralar1 grlebiliyordu. Meyilli imenlerden, rdek havuzunun yan1ndan ve su damlayan sgt agalar1n1n ince siluetlerinin nnden geen gretmen, valyenin mezar1n1n bulundugu binan1n sivri kulelerini grebiliyordu. Rmy'ye buraya gelmesini sylemesinin as1l sebebi buydu. gretmen, park etmi limuzinin n yolcu kap1s1na yakla1rken Rmy uzanarak kap1y1 at1. D1ar1da biraz duran gretmen, yan1nda ta1d1g1 konyak mataras1ndan bir yudum ald1. Ard1ndan agz1n1 kurulayarak, Rmy'nin yan1na geti ve kap1y1 kapatt1. Rmy kilit ta1n1 bir dl gibi tutuyordu. "Neredeyse kayboluyordu. gretmen, iyi i 1kard1n," dedi. Kilit ta1n1 gretmen'in sab1rs1z ellerine b1rakan Rmy, "iyi i 1kard1k." diye yan1tlad1. gretmen uzun sre hayranl1kla bakarak glmsedi. "Peki ya silah1 temizledin mi?" "Buldugum yere geri koydum, torpido gznde." "Mkemmel." Konyaktan bir yudum daha alan gretmen mataray1 Rmy'ye uzatt1. "Baar1m1z1 kutlayal1m. Sona yaklat1k." Rmy ieyi minnetle kabul etti. Konyag1n tuzlu bir tad1 vard1 ama Rmy nemsemedi. O ve gretmen art1k gerekten ortak olmulard1. Hayat1n1n daha yksek bir konuma ykseldigini hissedebiliyordu. Bir daha asla uak olmayacag m. Rmy aag1daki rdek havuzuna bakarken Chateau Villette ok uzaklarda kalm1gibiydi. Mataradan bir yudum daha alan Remy, konyag1n kan1n1 1s1tt1g1n1 hissetmeye balam1t1. Bununla birlikte Remy'nin bogaz1ndaki s1cakl1k, yerini rahats1zl1k verici bir yanma hissine b1rakt1. Papyonunu geveten Rmy agz1ndaki kumluluk hissinden rahats1z olarak mataray1 gretmen'e geri uzatt1. Zay1f bir sesle, "Galiba yeterince itim," diyebildi. gretmen, "Rmy, senin de fark1nda oldugun gibi, yzm gren tek kii sensin. Sana ok gvendim," dedi. Papyonunu daha da gevetirken ateinin ykseldigini hisseden Rmy, "Evet," dedi. "Ve kimligin mezara kadar bende sakl1 kalacak." gretmen bir sre sessiz kald1. "Sana inan1yorum," Matarayla kilit ta1n1 cebine atarak, torpido gzne uzanan gretmen, kk Medusa'y1 1kartt1. Rmy bir an iin korkuya kap1ld1 ama gretmen onu da pantolonunun cebine soktu. Ne yap yor? Rmy aniden terlemeye balam1t1. Art1k zntl bir tonla konuan gretmen, "Sana zgrlk vaat ettigimi biliyorum," dedi. "Ama iinde bulundugun artlar1 gz nne ald1g1mda, yapabilecegimin en iyisi bu." Bogaz1ndaki ikinlik Rmy'yi deprem gibi sarst1. Daralan soluk borusundaki kusmuk tad1yla, bogaz1n1 kavrayarak direksiyonun stne dogru sendeledi. Araban1n d11ndan duyulmaya yetmeyecek kadar k1s1k bir 1gl1k atabildi. Konyaktaki tuz tad1 etkisini gstermiti. ldrlyorum! Rmy inanamayan gzlerle dnp, yan1nda sogukkanl1l1kla oturup n camdan d1ar1y1 seyreden gretmen'e bakt1. Remy'nin gr bulan1klat1 ve nefes almakta zorland1. Onun

iin her eyi yapt m! Bunu nas l yapabilir! Rmy, gretmen'in onu batan beri mi ldrmeye niyetli oldugunu yoksa Mabet Kilisesi'ndeki davran1lar1yla gvenini sarst1g1 iin mi ldrdgn asla bilemeyecekti. Simdi dehet ve intikam duygular1yla dolmutu. Rmy, gretmen'e dogru hamle yapmak istedi ama sertleen vcudunu hareket ettiremiyordu. Sana her konuda gvendim! Rmy yumruk haline gelen ellerini kald1r1p kornay1 almak istedi ama yana kayarak, gretmen'in koltuguna dt. Bogaz1n1 s1kan gretmen'in yan1nda yan yat1yordu. Yagmur daha da iddetlenmiti. Rmy art1k gremiyordu ama oksijensiz kalan beyninin son zay1f uyar1c1 duyular1 almaya zorland1g1n1 hissedebiliyordu. Dnyas1 yavaa karar1rken Remy, Riviera dalgalar1n1n yumuak sesini duyduguna yemin edebilirdi. Limuzinden inen gretmen, kimsenin kendinden tarafa bakmad1g1na memnun olmutu. Baka ans m yoktu, diye dnrken, az nce yapt1klar1ndan tr ne kadar az pimanl1k duyduguna kendisi de a1rm1t1, Rmy kendi kaderini izdi. gretmen grev tamamland1ktan sonra Rmy'nin ortadan kald1r1lmas1 gerekebileceginden ba1ndan beri endie etmiti, ama Mabet Kilisesi'nde kendini gstererek bu gerekliligi h1zland1rm1t1. Robert Langdon'1n Chateau Villette'ye ani ziyareti gretmen'e hem beklenmedik bir hediye olmu, hem de onu ikileme drmt. Langdon kilit ta1n1 dogrudan operasyon merkezine getirmiti, bu ho bir srprizdi. Ama peinden polisi de srklemiti. Tm Chateau Villette'de ve samanl1ktaki dinleme nitesinde Rmy'nin parmak izleri vard1. gretmen, Rmy'nin faaliyetiyle kendisininkiler aras1nda her trl baglant1y1 engelledigine seviniyordu. Rmy konumad1g1 mddete gretmen'i hi kimse tehis edemezdi ve art1k bu sorun da ortadan kalkm1t1. Limuzinin arka kap1s1na dogru ilerleyen gretmen, burada halletmemiz gereken tek bir sorun kald , diye dnd. Yaananlar hakk nda polisin hibir fikri olmayacak... ve onlara anlatacak yaayan hibir tan k kalmayacak. Hi kimsenin bakmad1g1ndan emin olmak iin etraf1 kolaan ederek, kap1y1 at1 ve geniblme girdi. gretmen dakikalar sonra St. James's Park1'n1 geride b1rak1yordu. Geriye iki kii kald . Langdon ve Neveu. Onlar1n ii daha karma1kt1. Ama stesinden gelmek mmknd. Ama u anda gretmen'in ncelikle kripteksle ilgilenmesi gerekiyordu. Parka zafer edas1yla gz gezdirerek, hedefini grd. Papa valye gmm Londra'da. gretmen iiri duyar duymaz, cevab1 bulmutu. Buna ragmen, digerlerinin hl bulamam1 olmas1 a1rt1c1yd1. Adaletsiz bir avantaja sahibim. Aylard1r Saunire'in konumalar1n1 dinlediginden. Byk stat'1n bir kez Da Vinci'ye besledigi kadar sayg1yla bu valyeden bahsettigini duy. mutu. Bir kere grdkten sonra iirin bahsettigi valyeyi anlamak son derece basitti -Saunire'in espritelligini kabul etmek gerekirdi- ama bu mezar1n son ifreyi nas1l a1klayacag1 hl bir muammayd1. Ara, kreyi kabre aitti. gretmen, nl mezar1n ve en ay1rt edici zelliginin fotograflar1n1 belli belirsiz hat1rlad1. Muhteem bir kre. Mezar1n stne yerletirilmi dev kre, neredeyse mezar kadar bykt. Krenin varl1g1 gretmen iin hem cesaret vermi, hem de s1k1nt1 yaratm1t1. Bir yandan yol gsteren bir levha gibiydi ama iire bak1lacak olursa, bulmacan1n eksik paras1, valyenin mezar1nda bulunmas1 gereken bir kreydi... zaten orada mevcut duran degil. Cevab1 ortaya 1karmak iin mezarda yapacag1 incelemeye gveniyordu. Yagmur h1z1n1 artt1rm1t1. Kripteksi nemden korumak iin sag cebinin iyice derinlerine itti. Kk Medusa marka tabancay1 sol cebine saklad1. Birka dakika sonra, Londra'n1n dokuz yz y1ll1k en eski binalar1ndan biri olan sakin mabede giriyordu. gretmen yagmurdan ka1p ieri girdigi s1rada Piskopos Aringarosa d1ar1 1k1yordu. Aringarosa, Biggin Hill Havaalan1'n1n 1slak pistinde uag1ndan indi ve soguk rutubete kar1

cppesine sar1nd1. Yzba1 Fache taraf1ndan kar1lanmay1 umut ediyordu. Onun yerine emsiye tutan gen bir ingiliz polis memuru yaklat1. "Piskopos Aringarosa? Yzba1 Fache'nin gitmesi gerekiyordu. Sizinle ilgilenmemi syledi. Sizi Scotland Yard'a gtrmemi istedi. En gvenlisinin bu olacag1n1 dnd." En gvenlisi mi? Aringarosa, elinde s1k1ca tuttugu Vatikan bonolar1yla dolu antaya ba1n1 egerek bakt1. Neredeyse unutmutu. "Evet, teekkr ederim." Silas'1n nerede oldugunu merak eden Aringarosa polis arac1na bindi. Dakikalar sonra polis taray1c1s1 bu sorunun cevab1yla c1z1rdad1. 5 Orme Court. Aringarosa adresi hemen tan1m1t1. Londra'daki Opus Dei Merkezi. Sofre dnd. "Beni hemen oraya gtr!"

95
Langdon'1n gzleri arama balad1g1ndan beri ekrandan ayr1lmam1t1. Bedakika. Sadece iki sonu. ikisi de birbiriyle alakas z. Endielenmeye bal1yordu. Yan odadaki Pamela Gettum, s1cak iecekleri haz1rl1yordu. Langdon ile Sophie, Gettum'un nerdigi ay1n yan1 s1ra ak1ls1zca kahve iip iemeyeceklerini sormulard1. Ama Langdon, yan odadaki mikrodalgadan gelen seslerden, isteklerinin haz1r Nescafe ile dllendirilecegini ar1layabiliyordu. Sonunda bilgisayar neeli bir bip sesi 1kard1. Gettum ierideki odadan, "Yeni bir sonu daha buldu galiba," diye seslendi. "Bal1g1 ne?" Langdon ekrana gz att1.

Ortaag Edebiyat nda Kse Alegorileri: Sir Gawain ve Yeil Svalye zerine inceleme
"Yeil Svalye alegorileri," diye seslenerek cevap verdi. Gettum, "ie yaramaz," dedi. "Londra'da gml fazla mitolojik yeil dev yoktur." Ekran1n nnde oturan Langdon ile Sophie, iki anlams1z sonucu di ha sab1rla beklediler. Bilgisayar bir kez daha biplediginde, kar1lar1nda beklenmedik bir neri 1km1t1. DIE OPERN VON RICHARD WAGNER Sophie, "Wagner'in operalar1 m1?" diye sordu. Elinde bir paket haz1r kahve tutan Gettum, kap1 eiginden bak1yordu. "Bu ilgin bir eleme olmu. Wagner valye miydi?" Aniden merak1 uyanan Langdon, "Hay1r," dedi. "Ama iyi tan1nan bir parmason'du." Mozart, Beethoven, Shakespeare, Gershwin, Houdini ve Disney'in yan s ra. Masonlarla Tap1nak Svalyeleri, Sion Tarikat1 ve Kutsal Kse aras1ndaki bag1 anlatan say1s1z kitap yaz1lm1t1. "Buna bakmak istiyorum. Tam metni nas1l grebilirim?" Gettum, "Tm metni grmenize gerek yok," dedi. "Koyu renkli bal1ga t1klay1n. Bilgisayar, anahtar kelimelerinizi ieren tekli ncl kay1tlar1 ve l art1l kay1tlar1 gsterecektir." Ne syledigi hakk1nda en ufak fikri olmamas1na ragmen, Langdon yine de bal1ga t1klad1. Yeni bir pencere a1lm1t1. ...mitolojik valye, Parsifal ismindeki bu... ...mecazi Kse aray11 tart1mal1 olarak... ...Rebecca Pope'un opera antolojisi "Diva"n1n... ...Wagner'in mezar1 Almanya, Bayreuth'tad1r... Hayal k1r1kl1g1na ugrayan Langdon, "Yanl1papa," dedi. Buna ragmen sistemin kullan1m kolayl1g1na hayran kalm1t1. Metindeki anahtar kelimelerle, Wagner'in Parsifal isimli operas1n1n Magdalal1 Meryem ve isa Mesih'in ocuklar1na degindigini, geregi arayan gen bir valyenin hikyesini anlatt1g1n1 anlayabiliyordu. Gettum, "Sab1rl1 olun," dedi. "Bu bir say1 oyunu. B1rakal1m da makine al1s1n." Sonraki birka dakika boyunca bilgisayar, trubadorlarla -Fransa'n1n n' gezgin halk ozanlar1- ilgili bir metin de dahil olmak zere Kse'yle ilgili pek ok sonu dkt. Langdon

ozan (minstrel) ve papaz (minister) kelimelerin ortak bir etimolojik kkene sahip olmas1n1n tesadf olmad1g1n1 biliyordu. Trubadorlar, Magdalal1 Meryem Kilisesi'nin mzigi kullanarak halka kutsal dii hikyesini yayan gezgin hizmetkrlar1 ya da "papazlar1yd1lar". Trubadorlar1n syledikleri "Han1m1m1z1n" erdemlerini ven ark1lar gnmze dek gelmitir. Kendilerini sonsuza dek adad1klar1 gizemli ve gzel bir kad1n. Kal1n harflerle yaz1l1 bal1ga t1klad1 ama hibir ey bulamad1. Bilgisayar yeniden bipledi. SVALYELER, VALELER, PAPALAR VE BES KSELi YILDIZLAR: KUTSAL KSE'NiN TAROT TARiHi Langdon, Sophie'ye, "Hi a1rmad1m," dedi. "Anahtar kelimelerimizden baz1lar1 kartlarla ayn1 isimleri ta1yor." Fareye uzanarak, baglant1 adresini t1klad1. "Bykbaban1n Tarot oynad1g1n1z zamanlarda bundan bahsettigine emin degilim Sophie ama bu oyun, Kay1p Gelin ile ona eziyet eden kt kilise hikyesini anlatan 'k1sa soru-cevap kartlar1yd1'." Sophie pheyle ona bakt1. "Hi fikrim yoktu." "ite as1l konu da bu. Kse mritleri, mesajlar1n1 mecazi bir oyun yoluyla greterek, kilisenin dikkatli gzlerinden saklam1 oldular." Langdon modern kg1t oyuncular1ndan ka tanesinin, oyun kartlar1n1n stndeki drt iaretin kupa, maa, karo, sinek asl1nda Tarot'un dogrudan Kse'yle ilgili drt sembolnden k1l1lar, kupalar, asalar ve t1ls1mlar geldigini bildiklerini merak etti. Maalar k l lard -B ak. Erkek. Kupalar kupalard -Kadeh. Dii. Sineklen Asalard -Kraliyet Soyu. Filizlenen asa. Karolar T ls mlard -Tanr a. Kutsal dii. Drt dakika sonra, Langdon arad1klar1n1 balad1g1 s1rada, bilgisayar yeni bir sonu gsterdi. bulamayacaklar1ndan endie etmeye

Dehan n Cazibesi: Modern Bir Svalye Biyografisi. Langdon, Gettum'a, "Dehan n Cazibesi mi?" diye seslendi. "Modern bir valye biyografisi mi?" Gettum ba1n1 keden uzatt1. "Nas1l modern olur? Ltfen bana Sir Rudy Giuliani oldugunu syleme. Sahsen ben bunun biraz yanl1 bir seim oldugunu dnyorum." Langdon'1n, yeni valye ilan edilen Mick Jagger hakk1nda kendine ait baz1 dnceleri vard1 ama modern ingiliz valyeleriyle ilgili politikalar1 tart1 man1n s1ras1 degildi. "Bir bakal1m." Langdon dikkatini kal1n harflerle yaz1lm1anahtar kelimelere verdi. ...erefli valye, Sir Isaac Newton... ...1727'de Londra ehrinde ve ayr1ca... ...onun mezar1 Westminster Manast1r1'nda... ...Alexander Pope, dostu ve meslekta1... Sophie, Gettum'a, "San1r1m modern greceli bir kelime," dedi. "Bu eski bir kitap. Sir Isaac Newton hakk1nda."

Kap1 eiginde duran Gettum ba1n1 iki yana sallad1. "iimize yaramaz. Newton1n mezar1 Westminster Manast1r1'nda, oras1 ingiliz Protestanlar1n1n mekn1d1r. Katolik bir Papa'n1n oraya gitmesine imkn yok. Krema ve eker?" Sophie ba1n1 sallad1. Gettum bekledi. "Robert?" Langdon'1n kalbi h1zla arp1yordu. Gzlerini ekrandan ay1rarak ayaga kalkt1. "Arad1g1m1z valye Sir Isaac Newton," dedi. Sophie oturdugu yerde kald1. "Neden bahsediyorsun?" Langdon, "Newton1n mezar1 Londra'da," dedi. "Bilimdeki yeni kefi, kilisenin h1m1n1 zerine ekmiti. Ayr1ca Sion Tarikat1'n1n Byk stat'1yd1. Daha baka ne isteyebiliriz ki?" "Daha baka ne mi?" Sophie iiri gsterdi. "Peki Papa'n1n gmdg Svalyeye ne diyeceksin? Bayan Gettum'u duydun. Newton'1 Katolik bir Papa gmmemi." Langdon fareye uzand1. "Katolik Papa'dan bahseden kim?" "Papa" yazan baglant1y1 t1klad1g1nda, cmlenin tamam1 ekranda belirdi.

Sir Isaac Newton1n, krallar1n ve soylular1n kat1ld1g1 cenazesine bakanl1k eden Alexander Pope, dostu ve meslekta1 olarak mezar1na toprak serpitirmeden nce ona methiyeler yagd1rd1.
Langdon, Sophie'ye bakt1. "ikinci aramada gerek Papa'y1 bulduk Alexander." Durdu. "Yani Alexander'in Pope soyad1 Papa anlam1nda kullan1lm1." Papa valye gmm Londra'da ya da Pope valye gmm Londra'da. Ayn1 anlama geliyordu. Sophie yzndeki ak1nl1k ifadesiyle ayaga kalkt1. ift anlaml1 kelimelerin ustas1 olan Jacques Saunire bir kez daha korkun zeki bir adam oldugunu kan1tlam1t1.

96
Silas s1rayarak uyand1. Onu neyin uyand1rd1g1na ya da ne kadar sredir uyuduguna dair fikri yoktu. Rya m gryordum? Has1r kilimin stnde dogrularak, Opus Dei konuk evinin koridorundan gelen sesleri dinledi. Sessizligi sadece aag1 katta, yksek sesle dua eden birinin m1r1lt1lar1 bozuyordu. Bunlar al11ld1k seslerdi ve asl1nda ona huzur vermeliydi. Buna ragmen iddetli ve beklenmedik bir huzursuzluk hissediyordu. Sadece i ama1rlar1yla ayaga kalkan Silas, pencerenin yan1na yrd. Takip mi edildim? Aag1daki avlu botu, t1pk1 ieri girerken grdg haldeydi. Dinledi. Sessizlik. Peki neden tedirginim? Silas uzun zaman nce nsezilerine gvenmeyi grenmiti. Hapse girmeden ok nce, nsezileri onun Marsilya sokaklar1nda hayatta kalmas1na yard1mc1 olmutu... Piskopos A1ingarosa'n1n ellerinde yeniden hayat bulmadan ok nce. Pencereden d1ar1 bakt1g1nda, itlerin arkas1ndaki bir araban1n bulan1k siluetini ferle etti. Araban1n tepesinde bir polis sireni vard1. Koridordaki parkelerden bir at1rt1 sesi geldi. Bir kap1 srgs hareket etti. igdlerine gre hareket eden Silas odada h1zla hareket ederek, a1ld1g1nda tam arkas1nda olacak ekilde kap1n1n yan1nda durdu. ieri f1rt1na gibi giren polis memuru, bo gibi grnen odada dogrulttugu silah1n1 sola ve saga gezdirdi. O henz Silas1n yerini kefedemeden, Silas at1larak omzuyla kap1y1 ieri girmekte olan ikinci memurun yzne arpm1t1. Polis ate etmek zere dnerken Silas, onun bacaklar1na dald1. Silah ate ald1g1nda kurun, polisin incik kemigini kavrayan Silas'1n ba1n1n tam stnden gemiti. Bacaklar1n1 aag1dan ekerek, polisi yere yat1rd1 ve adam ba1n1 yere arpt1. Kap1 eiginde sendeleyen ikinci polis memurunun kas1klar1na Silas bir tekme indirdi ve k1vranan vcudunun stnden atlayarak koridora kotu. Silas neredeyse 1plak bir halde solgun vcuduyla merdivenlerden aag1 indi. Kendisine ihanet edildigini biliyordu ama kim? Lobiye indiginde, n kap1da kouturan baka polisler oldugunu grd. Silas diger yne dnerek, konuk evinin derinliklerinde ilerledi. Kad nlara ayr lan k sm n giri i. Tm Opus Dei binalar nda bir tane var. Dar koridorlarda k1vr1larak ilerlerken, bir mutfaga dalarak, tabaklar1 ve atal b1aklar1 deviren 1plak Albino'dan uzak durmay1 yegleyen, dehet iindeki al1anlar1n yan1ndan geti. Silas kazan dairesinin yan1ndaki karanl1k koridora kotu. Arad1g1 kap1y1 bulmutu. 1k1 tabelas1, koridorun sonunda parl1yordu. Kap1dan 1karak vargcyle yagmura dogru koan Silas alak banketten atlarken diger ynden gelen memuru ok ge fark etti. iki adam arp1t1g1nda Silas'1n genive 1plak omzu, diger adam1n ggs kafesine ezici bir gle arpt1. Polis memuru kald1r1ma s1rtst y1g1l1rken, Silas onun stne dmt. Memurun silah1 tak1rt1yla yere dt. Silas koridorda bag1rarak koan adamlar1n sesini duyabiliyordu. Yuvarland1 ve diger memurlar geldigi s1rada yere den silah1 kapt1. Merdivenlerden bir el silah sesi geldiginde, Silas kaburgalar1n1n alt1nda yak1c1 bir ac1 hissetti, intikam h1rs1yla diger polise ate at1 ve kanlar1n1 etrafa yayd1. Birdenbire arkas1nda karanl1k bir figr belirmiti. Onun 1plak omuzlar1n1 tutan fkeli eller, gcn sanki eytan1n kendisinden alm1t1. Adam, onun kulag1na dogru bag1rd1. SILAS, HAYIR! Silas dnerek ate etti. Gz gze geldiler. Piskopos Aringarosa yere derken, Silas dehet 1gl1klar1 atmaya balad1.

97
Westminster Manast1r1'nda binden fazla insan1n mezar1 ya da sayg1n bir yeri vard1. Dev ta yap1n1n ii krallar1n, devlet adamlar1n1n, bilim adamlar1n1n, airlerin ve mzisyenlerin hat1ralar1yla doluydu. Mmkn olan her niin ve duvar oyugunun iine yerletirilmi mezarlar1, mozolelerin en ahanesinden kubbeli lahdinde zel bir apeli bulunan Kralie Elizabeth'in mezar1 aag1da kimin kal1nt1lar1n1n yatt1g1n1 kiinin hayal gcne b1rakan, yzy1llar boyunca zerinde gezinilmekten a1nm1 mtevaz1 yer karolar1na kadar geni bir yelpazeye yay1lm1t1. Amiens, Chartres ve Canterbury'deki byk katedraller gibi tasarlanm1olan Westminster Manast1r1, ne bir katedral, ne de kilise olarak kabul ediliyordu. Sadece kraliyete bagl1, kraliyete zg bir s1n1fa aitti. 1066 y1l1n1n Noel gn, Fatih William1n ta giyme trenine ev sahipligi yapt1g1 gnden bu yana, gz kamat1r1c1 mabet, Gnah 1kartan Edward1n azizlik mertebesine ykseltilmesi, Prens Andrw ile Sarah Ferguson'1n nikh1, V. Henry, Kralie Elizabeth ve Lady Diana'n1n cenaze trenleri gibi say1s1z kraliyet ve devlet trenine ahit olmutu. Buna ragmen Robert Langdon bir olay hari, manast1r1n tarihine hi ilgi duymam1t1 ingiliz valyesi Sir Isaac Newton1n cenazesi. Papa valye gmm Londra 'da. Kuzey kanad1ndaki byk revaktan aceleyle geen Langdon ile Sophie'yi, nezaketle kar1layan muhaf1zlar onlar1, manast1ra yeni ilave edilen Ve Sim4 erde Londra'n1n birok tarihi binas1nda bulunan geni metal detektrden geirdiler. Her ikisi de alarm1 al1t1rmadan alt1ndan getiler Vu Manast1r giriine yneldiler. Langdon, Westminster Manast1r1'na ad1m1n1 atar atmaz, d1 dnyayla baglar1n birden koptugunu hissetti. Trafik grlts yoktu. Yagmur sesi yoktu. Sadece, sanki bina kendi kendisiyle konuuyormu gibi ileri geri yank1lanan sag1r edici bir sessizlik hkimdi. Hemen her ziyareti gibi Langdon ile Sophie'nin gzleri de derhal manast1r1n yukar1daki gkyzn iine al1yormu gibi grnen kubbesine kayd1. Gri ta kolonlar, glgelerin aras1na servi agalar1 gibi ykseliyor ba dndrc a1kl1g1n zerinde kavis izerek, yeniden ta zemine geri dnyordu. nlerindeki geni kuzey kanad1 vadisi, dik kayal1klar ve vitrayl1 camlarla ayr1lm1 derin bir kanyon gibi uzan1yordu. Gneli gnlerde manast1r1n zemininde prizmatik bir 11k gsterisi oluurdu. Bugn ise, yagmur ve karanl1k bu heybetli boluga hayaletimsi bir hava vermiti... asl1nda daha ok gerek bir ukuru and1r1yordu. Sophie, "Tamam1yla bo," diye f1s1ldad1. Langdon hayal k1r1kl1g1na ugram1t1. ok daha fazla insan grmeyi umut ediyordu. Halk n daha ok dolutugu bir yer. Langdon bo Mabet Kilisesi'ndeki nceki deneyimlerinin tekrar etmesini istemiyordu. Turistlerin ugrak yeri oldugundan bir gvenlik sistemini bekliyordu ama Langdon'1n hat1r1nda kalan iyi ayd1nlat1lm1 manast1rdaki kalabal1k turistlerin geldigi yaz sezonunda olumutu. Bugn ise yagmurlu bir nisan sabah1yd1. Kalabal1klar1n ve par1ldayan vitray camlar1n yerine grebildigi tek ey, bombo bir zemin ve karanl1k bo duvar oyuklar1yd1. Langdon1n kuruntular1n1 sezinledigi belli olan Sophie, "Metal detektrden getik," diye hat1rlatt1. "Burada birisi varsa bile silahl1 olamaz." Langdon ba1n1 sallad1 ama yine de temkinli davranmas1 gerektigim hissediyordu. Yanlar1nda Londra polisini getirmek istemiti ama Sophie'nin ie kimlerin kar1t1g1na dair endiesi, onlar1n yetkililerle baglan kurmas1n1 engellemiti. Sophie, kripteksi geri almal y z, diye 1srar etmiti. Her eyin anahtar o. Elbette hakl1yd1. Leigh'i canl kurtarman n anahtar yd .

Kutsal Kse'yi bulman n anahtar yd . Bunun arkas nda kimin oldugunu bulman n anahtar yd . Ne yaz1k ki kilit ta1n1 geri almalar1 sadece imdi ve burada mmknd... Isaac Newton1n mezar1nda. Kripteksi elinde bulunduran kii, son ipucunu zmek iin mezar1 ziyaret etmek zorunda kalacakt1 ve ege imdiye kadar gelip gitmemise, Sophie ile Langdon, onunla kar1lamaya kararl1yd1. A1kl1ga 1kmak iin sol taraftaki duvara dogru yryerek, bir dizi stunun arkas1ndaki karanl1k yan koridora getiler. Langdon kendi limuzininin arkas1nda byk olas1l1kla bagl1 bir halde rehin tutulan Leigh Teabing'in grntsn zihninden 1karam1yordu. En stteki tarikat yelerinin ldrlmesini emreden kii, yoluna 1kan digerlerini de ldrmekte tereddt etmeyecekti. Teabing'in modern bir ingiliz valyesi kendi vatanda1 Sir Isaac Newton1 ararken rehin al1nmas1 ac1mas1z bir ironiydi. Etraf1na bak1nan Sophie, "Ne taraftan?" diye sordu. Mezar. Langdon1n hi fikri yoktu. "Bir gzetmen bulup sormal1y1z." Langdon burada amas1zca dolamamalar1 gerektigini biliyordu. Westminster Manast1n, mozolelerden, kapal1 blmelerden ve gm nilerinden oluan karma1k bir dehlizdi. Louvre'un Byk Galerisi gibi, buraya da tek bir noktadan giriliyordu -az nce getikleri kap1-, ieri girii bulmak kolay fakat 1k11 bulmak imkns1zd1. Langdon1n meslektalar1ndan biri buna gerek bir turist tuzag , demiti. Mimari gelenege bagl1 kal1narak, manast1r dev bir ha biiminde ina edilmiti. Bununla birlikte, ana nefin birimindeki koridordan geilen arka taraftaki giri yerine diger kiliselerden farkl1 olarak, girii yan taraftand1. Ayr1ca manast1ra bir dizi kemeralt1 baglanm1t1. Ziyareti yanl1 kemerli geide atacag1 tek bir ad1mla, yksek duvarlarla evrili bir d1 pasajlar labirentinde kaybolacakt1. Kilisenin ortas1na dogru yryen Langdon, "Gzetmenler koyu k1rm1z1 biniler giyer," dedi. Gney kanad1n1n en sonundaki yald1zl1 yksek sunaga bakan Langdon, ellerinin ve dizlerinin stnde emekleyen insanlar grd. Grndg kadar kutsal olmasa da, Sairler Kesi'ndeki yere kapanma hac1l1g1 al11ld1k bir sahneydi. Mezarlara srtnen turistler. Sophie, "Ben gzetmen gremiyorum," dedi. "Mezar1 belki kendimiz Alabiliriz, olmaz m1?" Langdon tek kelime etmeden manast1r1n ortas1na dogru birka ad1m daha att1 ve sag taraf1 gsterdi. Sophie manast1r1n ana nefinin uzunluguna bakt1g1nda a1rarak derin bir nefes ald1. Simdi binan1n ne kadar byk oldugunu grebiliyordu "Ah," dedi. "Hadi bir gzetmen bulal1m." O s1rada ana nefin yzlerce metre tesinde, koro sahnesinin arkas1nda gzlerden uzakta kalan Sir Isaac Newton1n mezar1n1n tek bir ziyaretisi vard1. gretmen bu an1t1 on dakikad1r inceliyordu. Newton1n mezar1, klasik kostmnn iindeki Sir Isaac Newton1n gururla kendi kitaplar1na -ilahiyat, Kronoloji, Optik ve Philosophiae Naturalis Principia Mathematicayasland1g1 bir heykelinin zerinde durdugu byk siyah mermer bir lahitti. Newton1n ayaklar1n1n dibinde, parmen kg1d1 tutan iki kanatl1 erkek ocugu vard1. Newton1n boylu boyunca yatan bedeninin arkas1nda gsterisiz bir piramit ykseliyordu. Piramidin kendisi de tuhaf oldugu halde, gretmen'in en ok merak1n1 uyand1ran, piramidin ortas1na yerletirilmidev ekildi. Bir kre. gretmen, Saunire'in a1rtmal1 bilmecesini dnd. Ara, kreyi kabre aitti. Piramidin n yznden d1ar1 dogru 1kan dev kre, yar1m kabartma eklinde oyulmutu ve tm semavi betimlemeleri ieriyordu; tak1my1ld1zlar, burlar kuag1, kuyruklu y1ld1zlar, y1ld1zlar ve gezegenler, stnde ise, y1ld1zlarla kapl1 bir alan1n alt1ndaki Astroloji Tanr1as1 simgesi vard1.

Say s z kre. gretmen mezar1 bulduktan sonra kay1p kreyi bulman1n kolay olacag1n1 zannetmiti. Ama art1k o kadar emin degildi. Gkyznn karma1k bir haritas1na bak1yordu. Eksik bir gezegen mi vard1? Tak1my1ld1zlardan astronomik bir kre mi 1kart1lm1t1? Hi fikri yoktu. Buna ragmen gretmen cevab1n son derece basit olacag1ndan pheleniyordu. "Papa'n1n gmdg bir valye" gibi. Hangi kreyi ar yorum? Kutsal Kseyi bulmak iin astrofizik uzman1 olmaya gerek yoktu elbette, yoksa yle miydi? Gld teni doluydu gbegi Bulundugu yere yaklaan turistler gretmen'in dikkatini dag1tm1 Kripteksi yeniden cebine att1 ve yak1nlardaki masaya giderek, kseye bag1 paras1 atan ve manast1r taraf1ndan cretsiz dag1t1lan mezara srtnme gerelerini yanlar1na alan ziyaretileri dikkatle izledi. Ellerindeki fzen kalemleri ve byk kg1tlarla, manast1r1n n k1sm1na, byk ihtimalle de Chaucer'e, Tennyson'a ve Dickens'a duyduklar1 sayg1y1 mezarlar1na srtnerek gsterecekleri Sairler Kesi'ne dogru ilerlediler. Tekrar yaln1z kalan gretmen mezara biraz daha yaklaarak, onu tepeden t1rnaga inceledi. Lahidin alt1ndaki pene ayaklarla balad1, oradan yukar1 Newton'a, bilim kitaplar1na, matematik parmenleri tutan iki erkek ocuguna, piramidin n yzeyine, tak1my1ld1zl1 kreye ve sonunda niin y1ld1zlarla dolu kubbesine bakt1. Burada hangi krenin olmas gerekiyordu... hangisi kay p? Sanki cevap Saunire'in oyma mermerinden vahiy gelecekmi gibi, cebindeki kriptekse dokundu. Kse'yle aramda sadece be harf var. Koro sahnesinin kesine dogru ad1m atarken, derin bir nefes ald1 ve ba1n1 kald1rarak uzaktaki ana sunag1n uzun nefine bakt1. Bak1lar1 yald1zl1 sunaktan parlak koyu k1rm1z1 bini giyen bir manast1r gzetmenine kaym1t1. Onu el iaretiyle iki tan1d1k sima yanlar1na ag1r1yordu. Langdon ve Neveu. gretmen sakince koro sahnesinin arkas1na dogru iki ad1m att1. Bu ok h1zl1 oldu. Langdon ile Sophie'nin sonunda iirin anlam1n1 zerek Newton1n mezar1na geleceklerini tahmin etmiti ama bu, onun tahmin ettiginden ok daha erken gereklemiti. gretmen derin bir nefes alarak ihtimalleri gzden geirdi. Beklenmedik olaylarla ba etmeye al1m1t1. Kripteksi elimde tutuyorum. Elini cebine sokarak, ona gven veren ikinci nesneye dokundu: Medusa marka tabancas1. Tahmin edilecegi gibi, gretmen saklad1g1 silah1yla alt1ndan geerken manast1r1n metal detektr tmt. Ama yine tahmin edilecegi gibi, gvenlik grevlileri gretmen'in fkeyle 1kartt1g1 kimlik kart1n1 grnce geri ekilmilerdi. Resmi rtbeler her zaman beklenen sayg1y1 uyand1r1rd1. gretmen ilk bata kripteksi tek ba1na zmeyi umut etmi olsa da, imdi Langdon ile Neveu'nun geliinin iyi bir gelime oldugunu sezinliyordu. Bahsedilen "kre" ile ilgili baar1s1zl1g1n1 gz nnde bulundurarak, onlar1n uzmanl1g1ndan faydalanabilirdi. Zaten eger Langdon iirdeki ifreyi zerek mezara kadar gelmise, kreyle ilgili bir eyler bilme olas1l1g1 da vard1. Ve eger Langdon ifreyi biliyorsa, dogru bask1y1 uygulamas1 yeterli olacakt1. Ama elbette burada degil. zel bir yerde. gretmen manast1ra gelirken yolda grdg kk bir tabelay1 an1msad1. O an onlar1 ekecegi mkemmel yer kafas1nda olumutu. Simdi tek sorun... yem olarak neyi kullanacag1yd1.

98
Langdon ile Sophie kuzey koridorunda, onu a1k neften ay1ran geni stunlar1n glgelerinde yavaa ilerlediler. Nefin yar1s1na kadar yol kat etmi olmalar1na kar1n hl Newton'1n mezar1n1 gremiyorlard1. Bir nie yerletirilen lahit, bulunduklar1 ters a1dan grnmyordu. Sophie, "En az1ndan burada kimse yok," diye f1s1ldad1. Rahatlam1 olan Langdon ba1n1 sallad1. Nefin Newton1n mezar1n1n yan1ndaki blm tamamen botu. "Ben oraya gideyim," diye f1s1ldad1. "Sen burada kal1p saklan, bir gren..." Sophie oktan sakland1g1 yerden 1km1, a1k alanda ilerlemeye balam1t1. "...olursa diyecektim," diyen Langdon koturarak yan1na gitti. Geni nefi aprazlama geen Langdon ile Sophie, bo mitler uyand1ran niceliklerle dolu kabri grdklerinde hi konumad1lar... siyah, mermer bir lahit... Newton1n boylu boyunca yatan bir heykeli... kanatl1 iki erkek ocuk... dev bir piramit... ve... devasa bir kre. Sesi a1rm1 gibi gelen Sophie, "Bunu biliyor muydun?" dedi. Ayn1 ekilde a1rm1olan Langdon ba1n1 iki yana sallad1. Sophie, "zerine tak1my1ld1zlar oyulmu gibi duruyor," dedi. Nie yaklat1klar1nda, Langdon yavaa ktgn hissetti. Newton'1n mezar1 krelerle doluydu -y1ld1zlar, kuyrukluy1ld1zlar, gezegenler. Onun lahidinin stndeki kreyi m arayacakt ? Bu i samanl1kta igne aramaya benzeyecekti. Kayg1l1 grnen Sophie, "Astrolojik simgeler," dedi. "Ve say1lar1 ok fazla. Langdon kalar1n1 att1. Kse ile gezegenler aras1nda Langdon1n akl1na gelen tek bag, Vens'n be keli y1ld1z1yd1. Ama Mabet Kilisesi'ne giderken zaten "Vens" ifresini denemiti. Sophie dogruca lahidin yan1na yaklat1 ama Langdon birka ad1m geride durarak, manast1r1 kolaan etmeyi yegledi. Ba1n1 egerek Newton1n yasland1g1 kitaplar1n kapaklar1n1 okuyan Sophie, "ilahiyat" dedi. "Kronoloji Optik. Philosophiae Naturalis Principia Mathematica?" Ona dnd. "agr11m yap1yor mu?" Langdon dnerek yaklat1. "Hat1rlad1g1m kadar1yla Principia Mathematika, gezegenlerin yerekimiyle ilgili bir eydi... bunlar kesinlikle kre ama ilgisiz grnyor." Krenin stndeki tak1my1ld1zlar1 gsteren Sophie, "Peki ya burlar?" diye sordu. "Daha nce Bal1k'tan ve Kova'dan bahsetmitiniz, yle degil mi?" Zaman n Sonu, diye dnd Langdon. "Bal1k Burcu'nun sonu ve Kova Burcu'nun balang1c1n1n, tarikat1n Sangrea! Belgeleri'ni dnyaya duyurmay1 planlad1g1 tarih oldugu iddia ediliyordu." Ama bin y l sessiz sedas z gelip geti ve tarihiler geregin ne zaman ortaya kacag konusunda muallakta kald . Sophie, "Siirin son dizesi," dedi. 'Tarikat1n geregi a1klamay1 planlamas1yla ilgili olabilir." Gld teni doluydu gbegi diye. Langdon olas1l1g1 dndgnde rperdigini hissetti. Dizeyi hi bu ekilde dnmemiti. Sophie, "Bana daha nce," dedi. "Tarikat1n 'gl' ve bereketli rahmini a1klamay1 planlad1g1 zaman1n, dogrudan gezegenlerin -yani krelerin pozisyonlar1na bagl1 oldugunu sylemitin." ihtimalin giderek kuvvetlendigini hisseden Langdon ba1n1 sallad1. Buna ragmen, igdleri ona anahtar1n astronomide sakl1 olmad1g1n1 sylyordu. Byk stat'1n nceki cevaplar1 hep kelime oyunlar1na ve sembolik zelliklere sahiptiler -Mona Lisa, Kayal klar Bakiresi, SOFIA. Bu kelime oyunu kavram1 gezegen kreleri ve burlara kesinlikle uymuyordu. Su ana kadar Jacques Saunire ok titiz bir ifre yazar1 oldugum ispat etmiti ve

Langdon son ifrenin... tarikat1n en byk s1rr1n1 koruya be harfin sembolik a1dan uyum saglamakla kalmay1p, kristal berrakl1g1nda olacag1na inan1yordu. Bu cevap da digerleri gibiyse, zdklerinde gn gibi ortada oldugunu anlayacaklard1. Onu kolundan yakalayarak dncelerini blen Sophie, ""Bak!" diye heyecanland1. Dokunuundaki korkudan Langdon yanlar1na birisinin geldigini sand1 ama Sophie'ye dndgnde siyah mermer lahidin stne dehetle bakt1g1n1 grd. Newton1n sag ayag1n1n yan1ndaki bir noktay1 iaret ederken, "Buraya biri gelmi," diye f1s1ldad1. Langdon, onun neden kayg1land1g1n1 anlayamam1t1. Dikkatsiz bir turist, mezarlara srttg fzen kalemini Newton1n ayag1n1n yan1ndaki lahit kapag1na b1rakm1t1. Hibir ey demek degildi. Langdon, onu almak iin uzand1 ama lahide dogru egildigi anda cilal1 siyah mermer zerindeki 11k degiti ve Langdon donakald1. Sophie'nin neden korktugunu o an anlam1t1. Newton1n ayag1n1n dibindeki lahidin kapag1na glkle grlen bir fzen kalemiyle yaz1lan mesaj okunabiliyordu:

Teabing elimde, Papazlar Meclisi Binas1'nda gney 1k11na gidin, Oradan halka a1k bostana 1k1n.
Langdon kalbi h1zla arparken, yaz1lanlar1 iki kez okudu. Sophie ba1n1 evirerek, nefi inceledi. Kelimeleri grdkten sonra kap1ld1g1 korkuya ragmen, Langdon kendi kendine bunun iyi haber oldugunu sylyordu. Leigh hl ya1yor. Bunun bir anlam1 daha vard1. "Sifreyi bilmiyorlar," diye f1s1ldad1. Sophie ba1n1 sallad1. Yoksa neden burada olduklar1n1 bildirsinler? "Sifreyle Leigh'i degi toku yapmak isteyebilirler." "Ya da bir tuzak." Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Sanm1yorum. Bostan, manast1r duvarlar1n1n d nda. Halka a1k bir yer." Langdon bir kez manast1r1n, keie ferin dogal farmakolojik ilalar yetitirdigi gnlerden kalma Faklte Bostan1'n1 ziyaret etmiti -kk bir meyve ve ifal1 ot bahesi. Byk Britanya'daki en eski meyve agalar1n1 bar1nd1ran Faklte Bostan1, manast1ra yrmek zorunda kalmadan ziyaret edebildikleri ugrak bir meknd1. "San1r1m bizi d1ar1da bir yere gndermek bir eit itimat gsterisi. Bylece kendimizi gvende hissedecegiz." Sophie pheli grnyordu. "Yani d1arda, metal detektrlerin olmad1g1 bir yerde." Langdon yzn buruturdu. Syledikleri mant1kl1yd1. Krelerle dolu mezara bir kez daha bakan Langdon kripteks ifresi hakk1nda keke bir fikrim olsayd1, diye dnd... pazarl1k yapabilecek bir eyi olurdu. Bu ie Leigh'i ben bulat rd m ve ona yard m etmek iin ne gerekiyorsa yapacag m. Sophie, "Notta Papazlar Meclisi Binas1'ndan gney 1k11na gidin, diye yaz1yor," dedi. "Belki 1k1tan bostan1 grebiliriz. Bylece d1ar1 1k1p, kendimizi tehlikeye atmadan nce durumu degerlendirebiliriz." iyi bir fikirdi. Langdon, Papazlar Meclisi Binas1'n1n, modern parlamento binas1ndan nce orijinal ingiliz Parlamentosu'nun topland1g1 sekizgen bir salon oldugunu hat1rl1yordu. Oraya gideli y1llar olmutu ama revakl1 avludan 1k1ld1g1n1 an1msayabiliyordu. Langdon geri birka ad1m atarak lahitten uzaklat1 ve geldikleri ynn aksi istikametinde nefin kar1s1nda bulunan, sag taraftaki koro sahnesine bakt1. Geni bir tabelan1n yan1nda tonozlu bir geit vard1.

BU YOLDAN: KEMERALTI BAPAPAZIN EVi FAKLTE BiNASI MZE HAZiNE ODASI AZiZ FAITH APELi PAPAZLAR MECLiSi BiNASI
Langdon ile Sophie tabelan1n alt1ndan koarak geerken, tadilat dolay1s1yla baz1 blmlerin kapal1 oldugunu yazan kk ilan1 gremediler. Sabah yagmurunun 1slatt1g1, yksek duvarlarla evrili st a1k bir avluya 1km1lard1. Tepelerindeki rzgr, sanki birisi bir ienin agz1na flyormu gibi v1z1ldayarak esiyordu. Avluyu evreleyen dar yry yoluna girdiklerinde Langdon, kapal1 alanlarda hissettigi o tan1d1k huzursuzlugu yaamaya balad1. Bu yry yollar1na kemeralt1 deniyordu, Langdon bu kemeralt (cloister) kelimesinin, Latincedeki kapal yer fobisi (claustrophobic) kelimesiyle olan bag1n1 i s1k1nt1s1yla fark etti. Dikkatini tnelin sonuna vererek Papazlar Meclisi Binas1 tabelalar1n1 takip etti. Art1k yagmur serpitiriyordu. Yry yolu soguk ve kemeralt1n1n tek 11k kaynag1 olan stunlu duvarlar1n aras1ndan s1zan yagmur damlalar1 yznden nemliydi. Ktleen havadan kaarak diger ynden gelen baka bir ift, yanlar1ndan kouturarak geti. Simdi bombo grnen kemeralt1n1n, rzgrda ve yagmurda manast1r1n en cazip yer olmad1g1n1 itiraf etmek gerekirdi. Dogu kemeralt1n1n k1rk metre aag1s1nda sol tarafta, baka bir koridora baglanan bir kemerli geit belirmiti. Arad1klar1 giri bu oldugu halde, giri bir kordonla ve resmi grnl bir tabelayla kapat1lm1t1.

TADiLAT DOLAYISIYLA KAPALI HAZiNE ODASI AZiZ FAITH APELi PAPAZLAR MECLiSi BiNASI
Kordonun arkas1ndaki bo ve uzun koridor, yap1 iskeleleri ve rtlerle kaplanm1t1. Langdon kordonun hemen arkas1nda sagl1 sollu yer alan Hazine Odas1 ve Aziz Faith Sapeli girilerini grebiliyordu. Bununla birlikte Papazlar Meclisi Binas1 girii koridorun sonunda, yani ok daha uzaktayd1. Langdon bulundugu yerden bile, ag1r ahap kap1n1n ard1na kadar a1k oldugunu ve Faklte Bostan1'na bakan kocaman pencerelerden giren grimsi dogal 11kla ayd1nlanan sekizgen i mekn1 grebiliyordu. Papazlar Meclisi Binas 'n n gney kap s na gidin, oradan halka a k bostana k n. Langdon, "Dogu kemeralt1ndan az nce 1kt1k," dedi. "O halde bostana giden gney 1k11 orada ve sagda olmal1." Sophie kordonun stnden aarak ileri gitmeye balam1t1 bile. Karanl1k koridorda aceleyle ilerlerken, arkalar1nda kalan rzgr ve yagmur sesleri giderek zay1fl1yordu. Papazlar Meclisi Binas1, bir eit uyduya benziyordu... Parlamento toplant1lar1n1n gizliligini korumak iin uzun koridorun sonunda tek ba1na duran ek bina. Yakla1rlarken Sophie, "Kocaman grnyor," dedi.

Langdon bu odan1n ne kadar byk oldugunu unutmutu. Giriin d11ndan bile geni i mekna bakt1g1nda, sekizgenin arka taraf1nda tonozlu tavana kadar be kat boyunca ykselen nefes kesici pencereleri grebiliyordu. ieriden bakt1klar1nda d1ar1daki baheyi gayet net grebildikleri ortadayd1. Kap1 eiginden ad1m1n1 atan Langdon ve Sophie, gzlerini k1smak zorunda kald1lar. Karanl1k kemeralt1ndan sonra Papazlar Meclisi Binas1, onlara solaryum gibi gelmiti. Gney duvar1n1 ararken, onlara bahsedilen kap1n1n mevcut olmad1g1n1 fark ettiklerinde odada metre kadar ilerlemilerdi. Kocaman bir 1kmazdayd1lar. Ag1r kap1n1n arkalar1ndan 1kard1g1 g1c1rt1l1 sesle dndler. Bu s1rada kap1 gmbrtyle kapand1 ve srgs yerine oturdu. Kap1n1n nnde duran adam, kk silah1n1 onlara dogrulturken olduka sakin grnyordu. iri yap1t1 ve alminyum koltuk degnekleri kullanan bir adamd1. Langdon bir an iin rya grdgn sand1. Bu Leigh Teabing idi.

99
Medusa marka tabancas1n1n ard1ndan Robert Langdon ve Sophie Neveu'ya bakan Sir Leigh Teabing hznl grnyordu. "Dostlar1m," dedi. "Dn gece evimden ieri girdiginiz andan itibaren, size zarar gelmesini nlemek iin elimden geleni yapt1m. Ama 1srarc1l1g1n1z art1k beni zor duruma dryor." Langdon ile Sophie'nin yzlerindeki ok ve ihanete ugram1l1k ifadesini grebiliyordu, ama yak1nda her ikisinin de, yollar1n kesitigi bu noktada onlar1 buluturan olaylar zincirini anlayacaklar1ndan emindi. Her ikinize de anlatmam gereken o kadar ok ey var ki... hl anlayamad g n z o kadar ok ey var ki. Teabing, "Bu ie kar1maya," dedi. "Asl1nda hi niyetim olmad1g1na ltfen inan1n. Evime siz geldiniz. Beni arayan siz oldunuz." Langdon sonunda, "Leigh?" diyebildi. "Sen ne yap1yorsun Tanr1 ak1na? Ba1n1n dertte oldugunu san1yorduk. Buraya sana yard1m etmeye geldik!' "Ben de byle yapacag1n1zdan emindim," dedi. "Konumam1z gereken ok ey var." Langdon ile Sophie, kendilerine yneltilmitabancadan gzlerini alam1yorlard1. Teabing, "Sadece dikkatinizi ekmek iin," dedi. "Eger size zarar vermek isteseydim, imdiye kadar lm olurdunuz. Dn akam evime geldiginizde, hayatlar1n1z1 kurtarmak iin her eyi tehlikeye att1m. Ben onurlu bir adam1m ve sadece Sangreal'e ihanet edenleri kurban edecegime kalbimle ant itim." Langdon, "Sen neden bahsediyorsun?" dedi. "Sangreal'e ihanet etmek mi?" Teabing iini ekerek, "Korkun geregin fark1na vard1m," dedi "Sangreal Belgeleri'nin neden dnyaya a1klanmad1g1n1 grendim. Tarikat1n geregi hibir ekilde a1klamamaya karar verdigini grendim. Bin y1l1n ayd1nlanmadan geip gitmesinin sebebi bu, Zaman1n Sonu'na geldigimizde hibir ey olmamas1n1n sebebi bu." Langdon itiraz edecekmigibi derin bir nefes ald1. Teabing, "Tarikat," diyerek devam etti. "Geregi paylamak gibi kutsal bir grevi stlenmiti. Zaman1n Sonu geldiginde Sangreal Belgeleri'ni a1klayacaklard1. Da Vinci, Botticelli ve Newton gibi adamlar yzy1llar boyunca bu belgeleri korumak ve grevi devam ettirmek iin her eylerini tehlikeye att1lar. Ve sonra, geregin ortaya 1kacag1 zaman, Jacques Saunire fikrini degitirdi. H1ristiyanl1k tarihindeki en byk sorumlulukla onurland1r1lan adam grevini yapmaktan ka1nd1. Zaman1n dogru olmad1g1na karar verdi." Teabing, Sophie'ye dnd. "Kse'ye ihanet etti. Tarikata ihanet etti. Ve bu an1 mmkn k1lmak iin ugraan tm nesillerin hat1ralar1na ihanet etti." Sophie, "Sen?" diye sorarken fark1na varm1t1. Ba1n1 kald1r1p h1rs dolu yeil gzleriyle ona bakt1. "Bykbabam1n cinayetinden sen mi sorumlusun?" Teabing alayc1 bir tav1rla konuuyordu. "Bykbaban ve onun snchaux'lar1 Kse'ye ihanet eden kiilerdi." Sophie iinde byk bir fkenin bydgn hissediyordu. Yalan sylyor! Teabing'in sesi ac1mas1zd1. "Bykbaban kendini kiliseye satt1. Geregi sakl1 tutmas1 iin ona bask1 yapt1klar1 ok a1k." Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Kilisenin bykbabam stnde hibir etkisi yoktu." Teabing tuhaf ekilde gld. "Tatl1m, kilisenin yalanlar1n1 a1klayacak olanlara bask1 yapmakta iki bin y1ll1k tecrbesi var. Constantine zaman1ndan beri kilise, Magdalal1 Meryem ve isa hakk1ndaki geregi baar1yla gizli tuttu. Simdi, dnyay1 karanl1kta tutmak iin bir yol daha bulduklar1na a1rmamak gerekir, Art1k kilise inanmayanlar1 k1y1mdan geirecek Hal1lar bulamayabilir ama nfuzu en az o zamanlardaki kadar ikna edici. Bir o kadar da

f1rsat1." Bir sonraki fikrini iyice vurgulamak istiyormu gibi duraksad1. "Bayan Neveu, bykbaban1z bir sredir size aileniz hakk1ndaki geregi anlatmak istiyordu." Sophie hayrete dmt. "Bunu nas1l bilebilirsin?" "Benim hangi yntemleri kulland1g1m1n nemi yok. Su anda anlaman1z gereken nemli ey ise u." Derin bir nefes ald1. "Annenizin, baban1z1n, bykannenizin ve erkek kardeinizin lm kaza degildi." Kelimeler Sophie'nin duygular1n1 altst etmiti. Konumak iin agz1n1 at1 ama yapamad1. Langdon ba1n1 iki yana sallad1. "Sen ne diyorsun?" "Robert, bu her eyi a1kl1yor. Tm paralar yerine oturuyor. Tarih kendini tekrarlar. Sangreal Belgeleri'ni gizli tutmak meselesine gelindiginde, cinayet ilemekte kilisenin stne yoktur. Zaman1n Sonu yaklat1g1nda, Byk stat iin degerli olan kiileri ldrmekle ona a1k bir mesaj gndermi oldular. Sesini 1karma, yoksa s1radaki Sophie ve sen olursunuz." ocukluk ac1lar1n1n depretigini hisseden Sophie, "O bir trafik kazas1yd1," diye kekeledi. "Bir kazayd !" Teabing, "Masumiyetini korumak iin uykudan nce anlat1lan masallar," dedi. "Aileden sadece iki kiiye -tarikat1n Byk stat'1 ve tek torunu- dokunulmad1g1n1 dnsenize. Kilisenin kardelik zerinde hkimiyet sahibi olabilmesi iin mkemmel bir ift. Kilisenin geen y1llar boyunca bykbaban1, Sangreal s1rr1n1 a1klamaya kalkarsa seni ldrmekle ve Saunire tarikat1 eski yeminlerini tekrar gzden geirmeye ikna etmezse, balad1klar1 ii bitirmekle tehdit ettiklerini hayal edebiliyorum." fkesi tepesine s1rayan Langdon, "Leigh," diye kar1 1kt1. "Elinde, kilisenin bu lmlerle ilgisi oldugunu ya da tarikat1n karar1n1 sessiz kalmak ynnde etkiledigini kan1tlayacak deliller olmad1g1 belli." Teabing, "Delil mi?" diye pskrd. "Tarikat1n etkilendigine dair kan1t m1 istiyorsun? Yeni bin y1l geldi ama dnya hl bilgisiz! Bu yeterli bir kan1t degil mi?" Teabing'in kelimeleri kulaklar1nda yank1lan1rken, Sophie baka bir konutugunu duydu. Sophie, sana ailen hakk ndaki geregi anlatmal y m. Titredigini hissetti. Bu, bykbabas1n1n ona anlatmak istedigi gerek olabilir miydi? Ailesinin ldrldg geregi? Ailesinin ldg trafik kazas1 hakk1nda tam olarak ne biliyordu? Sadece, yar1m yamalak ayr1nt1lar. Gazetelerdeki hikyeler bile belirsizdi. Kaza m1? Uykudan nceki masallar1 m1? Sophie aniden bykbabas1n1n gereginden fazla korumac1 oldugunu ve kkken onu yaln1z b1rakmaktan hi holanmad1g1n1 hat1rlad1. Sophie byyp, niversiteye gittiginde bile bykbabas1n1n onu izledigi hissine kap1l1rd1. Btn hayat1 boyunca, onu glge gibi izleyen tarikat yeleri olup olmad1g1n1 merak etti. Langdon inanmaz gzlerle Teabing'e ters bir bak1 f1rlatarak, "Onun kullan1ld1g1ndan m1 phelendin," dedi. "Bu yzden mi onu ldrdn?" Teabing, 'Tetigi ben ekmedim," dedi. "Saunire, kilise ailesini ondan ald1g1nda zaten y1llar nce lmt. Serefi tehlikeye at1lm1t1. Simdi bu ac1dan ve kutsal grevini yerine getirmekteki yetersizliginden kaynaklanan utanc1ndan kurtuldu. Diger seenegi dn. Bir ey yap1lmas1 gerekiyordu. Dnya sonsuza kadar bilgisiz mi kalacakt1? Kilisenin sonsuza kadar tarih kitaplar1m1za kendi yalanlar1m sokmas1na izin mi verilecekti? Kilisenin sonsuza kadar cinayet ve harala szn geirmesine msaade mi edilecekti? Hay1r, bir ey yap1lmas1 gerekiyordu! Ve imdi biz Saunire'nin miras1n1 yerine getirmeye haz1r1z ve son derece byk bir yanl11 dzeltmeye." Duraksad1. "mz. Birlikte." Sophie sadece kuku duydu. "Bizim sana yard1m edecegimizi nas1l dnebilirsin?" "nk, hayat1m, tarikat1n belgeleri ortaya 1karamamas1n1n sebebi sensin. Bykbaban1n sana olan sevgisi, kiliseye meydan okumas1na engel oldu. Ailesinin geri kalan tek ferdine misilleme yap1lmas1 korkusu onu kstekledi. Geregi a1klama ans1na hi sahip olmad1 nk sen onun ellerini baglayarak ve onu bekleterek reddettin. Bunu, bykbaban1n hat1ras1na borlusun."

Robert Langdon olaylar1 anlamaya al1maktan vazgemiti. Akl1ndan geen soru seline ragmen, imdi sadece tek bir eyin nemli oldugunu biliyordu... Sophie'yi buradan canl1 1karmak. Langdon1n daha nce yanl1l1kla Teabing'i bu ie bulat1rmas1ndan duydugu sululuk duygusu, imdi Sophie'ye kaym1t1. Onu Chateau Villette'ye ben gtrdm. Ben sorumluyum. Langdon, Leigh Teabing'in onlar1 burada, Papazlar Meclisi Binas1'nda sogukkanl1l1kla ldrebilecegine ve bu yolunu a1rm1 aray11nda bakalar1n1n ldrlmesi iine bulat1g1na bir trl nanam1yordu. Kal1n duvarl1 ve kuytu kedeki bu odada, zellikle de yagmurda, silah seslerinin duyulmayacag1 dncesi onu huzursuz etti. Ve Leigh az nce suunu bize itiraf etti. Langdon sars1lm1 gibi grnen Sophie'ye bakt1. Kilise, Sophie'nin ailesini tarikat susturmak iin mi ldrtt? Langdon modern kilisenin insanlar1 ldrmedigine emindi. Bunun baka bir a1klamas1 olmal1yd1. Langdon, Leigh'e bakarak, "Sophie'yi b1rak," dedi. "Bunu sen ve ben tart1mal1y1z." Teabing garip bir ekilde gld. "Korkar1m bu, benim gcmn yetmeyecegi bir gven gsterisi. Yine de, sana unu nerebilirim." Silah1n1 Sophie'ye evrili tutarak, koltuk degneklerine dayand1 ve cebinden kilit ta1n1 1kard1. Langdon'a uzat1rken, biraz yana kayd1. "Bir gven sembol Robert." Robert tedbirli davrand1 ve k1p1rdamad1. Leigh kilit ta1n1 bize geri mi veriyor? Teabing, onu beceriksizce Langdon'a dogru uzat1rken, "Al," dedi. Langdon, Teabing'in onu geri vermesi iin tek bir neden dnebiliyordu. "Zaten at1n. Haritay1 iinden ald1n." Teabing ba1n1 iki yana sall1yordu. "Robert, kilit ta1n1 zseydim, Kse'yi tek ba1ma bulmak zere oktan ortadan kaybolmu olurdum ve sizi de bu ie bulat1rmazd1m. Hay1r, cevab1 bitmiyorum. Ve bunu rahats1zl1k duymadan itiraf edebilirim. Gerek bir valye, Kse ugruna tevazu gstermeyi grenir. Kendisinden nce koyulan iaretlere uymay1 grenir. Bunu, manast1ra girdiginizi grdgmde anlad1m. Buraya gelmenizin bir nedeni vard1. Yard1m etmek. Ben tek ba1ma zafer peinde degilim. Kendi gururumdan ok daha byk bir efendiye hizmet ediyorum. Gerege. Geregi bilmek insanl1g1n hakk1. Kse hepimizi buldu ve imdi ortaya 1kar1lmak iin yalvar1yor. Birlikte al1mal1y1z." ibirligi ve gven ricalar1na ragmen, Langdon ileri ad1m at1p, soguk mermer silindiri kabul ederken, Teabing silah1n1n namlusunu hl Sophie'ye dogru tutuyordu. Langdon silindiri eline al1p, geri ad1m atarken iindeki sirke iesi l1k1rdad1. zerindeki harfler hl kar11k ve kripteks kilitliydi. Langdon, Teabing'e gz att1. "Onu u anda k1rmayacag1mdan nas1l emin olabiliyorsun?" Teabing'in kahkahas1 rktcyd. "Mabet Kilisesi'ndeki k1rma tehdidin bo bir tehdit oldugunu fark etmi olmal1y1m. Robert Langdon kilit ta1n1 asla k1rmaz. Sen bir tarihisin Robert. iki bin y1ll1k tarihin anahtar1m elinde tutuyorsun... Sangreal'in kay1p anahtar1n1. Onun s1rr1n1 korumak iin yak1lan valyelerin ruhlar1n1 hissediyor olmal1s1n. Onlar1n bo yere lmelerine izin mi vereceksin? Hay1r, sen onlar1 temize 1karacaks1n. Hayran1 oldugun diger byk adamlar1n saflar1na kat1lacaks1n Da Vinci, Botticelli, Newton. Onlar1n her biri u an senin yerinde olmay1 eref sayarlard1. Kilit ta1n1n iindekiler u an bize yalvar1yor. zgr b1rak1lmay1 bekliyorlar. Vakit geldi. Kader bizi bu ana getirdi." "Sana yard1m edemem Leigh. Bunu nas1l aacag1ma dair en ufak fikrim yok. Newton1n mezar1n1 k1sa bir sre iin grdm. Sifreyi bilsem bile..." Gereginden fazla konutugunu fark eden Langdon sustu. "Bana sylemez miydin?" Teabing iini ekti. "Bana borlu oldugunu takdir etmemen kar1s1nda hayal k1r1kl1g1na ugrad1m ve a1rd1m Robert. Chateau Villette'ye geldiginiz anda, Rmy ile birlikte iinizi bitirmek benim iin ok daha kolay olurdu. Ama ben daha sayg1n olan1 yapmak iin her eyi tehlikeye att1m." Silaha bakan Langdon, "Bu asilce bir davran1 m1?" diye sordu.

Teabing, "Saunire'in hatas1," dedi. "O ve snchauxlar1 Silas'a yalan syledi. yle yapmasalard1 kilit ta1n1 glk 1karmadan ele geirmi olacakt1m. Byk stat'1n beni aldatabilecegim ve kilit ta1n1 aras1n1n a1k oldugu torununa b1rakabilecegini nas1l tahmin edebilirdim?" Teabing aag1lay1c1 gzlerle Sophie'ye bakt1. "Bu bilgiye sahip olmaktan o k dar acizdi ki, simgebilimci bir bebek bak1c1s1na ihtiyac1 vard1." Teabing yeniden Langdon'a bakt1. "Neyse ki Robert, iin iine senin girmen benim nm at1. Kilit ta1 emanet bankas1nda sonsuza dek kilitli kalacag1 yerde, onu sen 1kart1p benim evime getirdin." Baka nereye kaabilirdim, diye dnd Langdon. Kse tarihileri toplulugu kktr. Ayr ca Teabing'le benim ortak bir gemiimiz var. Teabing imdi halinden memnun grnyordu. "Saunire'in lmeden nce size bir mesaj b1rakt1g1n1 grendigimde, degerli tarikat bilgisinin sizde oldugunu anlad1m. Bu kilit ta1n1n kendisi de olabilirdi, onu nerede bulacag1n1za dair bir ipucu da, bundan emin degildim. Ama peinizde polis varken, kap1ma kadar ulaacag1n1zdan pheleniyordum." Langdon sinirle parlad1. "Peki ya baaramasayd1k?" "Size yard1m eli uzatmak iin plan yap1yordum. Hangi yoldan olursa olsun kilit ta1 Chateau Villette'ye gelecekti. Sizin onu kendi ellerinizle getirmeniz, benim davam1n hakl1 oldugunun ispat1d1r." "Ne!" Langdon dehete dmt. "Silas, Chateau Villette'ye girip kilit ta1n1 sizden alacakt1, bylece size zarar vermeden aradan 1karacak, benim de ismimi pheliler aras1na bulat1rmayacakt1. Ama Saunire'in notlar1n1n karma1kl1g1n1 grdgmde her ikinizi de aray11ma bir sre daha dahil etmem gerektigine karar verdim. Tek ba1ma devam edebilecegime kanaat getirdikten sonra Silas onu tekrar alabilirdi." Sophie ihanete ugrad1g1n1 yans1tan bir sesle, "Mabet Kilisesi," dedi. Anlamaya balad lar, diye dnd Teabing. Mabet Kilisesi, kilit ta1n1 Robert ile Sophie'den almak iin mkemmel bir yerdi, ayr1ca iirde geen tarife uygun grnts onu makul bir yem haline getiriyordu. Rmy'nin ald1g1 emirler a1kt1... Silas kilit ta1n1 al1rken ortalarda grnme. Ne yaz1k ki Langdon1n kilit ta1n1 k1rma tehdidi, Rmy'nin panige kap1lmas1na neden olmutu. Kendi sahte ka1r1lma sahnesi akl1na gelen Teabing hznle, keke Rmy ortaya at lmasayd , diye dnd. Rmy benimle baglant s olan tek kiiydi ve yzn gsterdi! Neyse ki Silas, Teabing'in gerek kimliginden habersizdi ve onu kilimden ka1r1p, Rmy'nin baglayarak limuzinin arkas1na atmas1na kolayca inmiti. Ses geirmeyen ara blme yukar1 kalkt1g1nda Teabing, sahte Frans1z aksan1n1 kullanarak n koltukta oturan Silas'a telefon etmi ve ona dogruca Opus Dei'ye gitmesini sylemiti. Polise verilen isimsiz bir ihbar, Silas'1 sahneden kald1rmaya yetmiti. Sorunlardan biri halledildi. Diger sorun daha bykt. Rmy. Teabing karar1 vermekte zorlanm1t1 ama sonunda Rmy byk bir yk oldugunu ortaya koymutu. Kse'nin her aran11nda bir kurban verilmesi gerekir. En a1k zm, limuzinin iki bar1ndan Teabing'in yzne bak1yordu, bir matara, biraz konyak ve bir kutu f1st1k. Kutunun dibindeki tozlar Rmy'nin alerjisini tetiklemek iin yeterli olacakt1. Rmy limuzini Horse Guards Parade'e park ettiginde, Teabing arka taraftan 1km1, n koltugun kap1s1na dogru yrm ve Rmy'nin yan1na oturmutu. Teabing, dakikalar sonra arabadan inmi, delilleri yok etmi ve grevinin son evresini tamamlamak zere yola 1km1t1. Westminster Manast1n k1sa bir yry mesafesindeydi. Teabing'in bacak destekleri, koltuk degnekleri ve silah1 metal detektrn al1t1rm1 olsa da, gvenlik grevlileri ne yapacaklar1n1 a1rm1lard1. Bacak desteklerini kart p, alt ndan srnerek gemesini mi istesek? Engelli bedenini mi arasak? Teabing heyecandan a1ran grevlilere daha kolay bir

zm sunmutu Kraliyet Svalyesi oldugunu ispat eden kabartmal1 kimligini gstermiti. Zavall1 adamlar onu ieri buyur etmek iin neredeyse birbirlerini eziyorlard1. Simdi hayretler iindeki Langdon ile Neveu'ya bakan Teabing, yak1nda kilisenin kne neden olacak plana Opus Dei'yi ne kadar zekice alet ettigini a1klama hevesine kar1 koyuyordu. Bu konunun beklemesi gerekiyordu. Su anda yap1lmas1 gereken ilervard1. Teabing ak1c1 Frans1zcayla, "Mes amis," dedi. "Vous ne trouvez pas le Saint-Graal, c'est le Saint-Graal qui vous trouve." Glmsedi. "Birleen yollar1m1z daha bariz olamazd1. Kse bizi buldu." Sessizlik. Simdi onlarla f1s1lt1yla konuuyordu. "Dinleyin. Duyabiliyor musunuz? Kse bize yzy1llar ncesinden sesleniyor. Tarikat1n budalal1g1ndan kurtulmak iin yalvar1yor. Her ikinizin de bu f1rsat1 anlaman1z1 rica ediyorum. Su anda son ifreyi zmek ve kripteksi amak iin bir araya gelmi daha ehil kii olamazd1." Teabing susarken, gzleri 11l 11l parl1yordu. "Hep birlikte yemin etmemiz gerekiyor. Birbirimize gvenecegimize ant ielim. Geregi ortaya 1karacag1na ve a1klayacag1na dair bir valye yemini." Teabing'in gzlerinin derinliklerine bakan Sophie, sert bir sesle konutu. "Bykbabam1n katiliyle asla yemin etmem. Ancak seni hapse gndermek iin yemin edebilirim." Teabing nce bozuldu sonra yeniden kararl1l1kla konutu. "Byle dndgnz iin zgnm mademoiselle." Dnp silah1n1 Langdon'a evirdi. "Peki ya sen Robert? Benimle misin, bana kar1 m1s1n?"

100
Piskopos Aringarosa'n1n bedeni pek ok ac1 ekmiti ama ggs kafesindeki merminin yak1c1 s1cakl1g1 ona tamamen yabanc1yd1. Derin ve ag1r. Bu, bedenine degil... ruhuna ald1g1 bir yarayd1. Grmeye al1arak gzlerini at1 ama yzndeki yagmur, grn bulan1klat1r1yordu. Neredeyim? Siyah cppesi dalgalan1rken onun hantal vcudunu bir oyuncak gibi ta1yan gl kollan hissedebiliyordu. Bitkin kolunu kald1rarak gzlerini sildi ve onu ta1yan adam1n Silas oldugunu grd. Sisli bir kald1r1mda ilerlemeye abalayan dev Albino; yrek paralay1c1 bir ekilde feryat ederek, hastane diye bag1r1yordu. K1rm1z1 gzlerini nndeki yola dikmiti ve kana bulanm1 solgun yznden aag1 gzyalar1 ak1yordu. Aringarosa, "Oglum," dedi. "Yaralanm1s1n." Silas 1st1rapla buruturdugu yzn egip ona bakt1. "ok zgnm peder." Konuamayacak kadar ac1l1 grnyordu. Aringarosa, "Hay1r Silas," diye yan1t verdi. "zgn olan benim. Bu benim hatam." gretmen bana cinayet ilenmeyecegini sylemiti ve ben de sana, ona itaat etmeni syledim. "ok h rsl yd m. ok korkmutum. Sen ve ben kand r ld k." gretmen Kutsal Kse'yi asla bize vermeyecekti. Y1llar nce himaye ettigi adam1n kollar1ndaki Piskopos Aringarosa, zamanda geriye yolculuk yapt1g1n1 hissetti. ispanya'ya. Mtevaz1 balang1c1, Oviedo'da Silas ile birlikte kk bir Katolik Kilisesi ina etmiti Daha sonra, New York'a gelmi ve Lexington Caddesi'ndeki Opus Dei Merkezi'nde Tanr1n1n zaferini ilan etmi ti. Aringarosa be ay nce y1k1c1 bir haber alm1t1. Hayat1 boyunca verdigi emek tehlikedeydi. Castel Gandolfo'da hayat1n1 degitiren toplant1y1 tm ayr1nt1lar1yla hat1rlad1... tm bu felaketleri harekete geiren haberi. Aringarosa, Gandolfo'nun Astronomi Ktphanesi'nden ieri ba1 dik girmiti. Amerika'da Katolikligi temsil ederken 1kard1g1 stn iten tr s1rt1n1 s1vazlamak iin sab1rs1zlanan bir kalabal1k taraf1ndan kar1lanacag1n1 ve vlecegini dnyordu. Ama orada yaln1zca kii vard1. Vatikan sekreteri. Obez. Aksi. iki yksek rtbeli italyan kardinali. Sahte sofu. Ukala. Aringarosa ak1nl1kla, "Sekreter?" demiti. Resmi ilerden sorumlu iko deneti Aringarosan1n elini s1km1 ve kar1s1ndaki sandalyeyi gstermiti. "Buyurun oturun ltfen." Bir eylerin ters gittigini sezinleyen Aringarosa oturmutu. Sekreter, "Sohbet etmeyi pek iyi beceremem piskopos," demiti. "Bu yzden ziyaretinizin as1l sebebine gelecegim." "Ltfen. A1k konuun." Aringarosa, kendilerini stn grerek onu szen iki kardinale bakm1t1. Sekreter, "Sizin de fark1nda oldugunuz gibi," demiti. "Papa Hazretleri ve Roma'daki digerleri son zamanlarda Opus Dei'nin tart1mal1 uygulamalar1n1n getirdigi siyasi sonulardan kayg1lan1yor." Aringarosa o anda tylerinin rperdigini hissetmiti. Kilisede a1k fikirli bir degiiklige gidilmesini hararetle isteyen yeni Papa'yla bunu daha nce defalarca grmt. Sekreter hemen ard1ndan, "Papa Hazretleri'nin," diye ekledi. "Papazl1g1n1z1 ynetim eklinizde herhangi bir degiiklige gitmenizi hogrmedigine sizi temin etmek isterim." Umar m yledir! "O halde neden buraday1m?"

iri csseli adam iini ekmiti. "Piskopos, bunu daha ince bir ekilde nas1l anlat1r1m bilemiyorum o yzden dogrudan syleyecegim. Sekreterlik Konseyi iki gn nce Vatikan'1n Opus Dei'ye verdigi onay1 geri almay1 oy birligiyle kabul etti." Aringarosa yanl1 anlad1g1na emindi, "Affedersiniz anlayamad1m?" "ok a1k bir ekilde ifade edildi, bugnden itibaren alt1 ay sonra, Opus Dei, Vatikan'1n piskoposlugu olarak kabul grmeyecek. zerk ayr1 bir kilise olacaks1n1z. Papal1k kendini sizden ayr1 tutacak. Papa Hazretleri onaylad1, biz de yasal evraklar1 haz1rlamaya balad1k." "Ama... bu imkns1z." 'Tam tersine, gayet mmkn. Ve gerekli. Papa Hazretleri yeni ye alma politikalar1n1zdan ve bedensel ile ibadetlerinizden rahats1zl1k duymaya balad1." Durdu. "Ayr1ca kad1nlara ynelik uygulamalar1n1zdan. Samimi olmak gerekirse, Opus Dei yk ve utan kaynag1 oldu." Piskopos Aringarosa serseme dnmt. "Utan kaynag1 m1?" "Bu noktaya gelmesine a1rmaman1z gerekir." "Say1s1 giderek artan tek Katolik rgt Opus Dei. Rahiplerimizin say1s1 u anda bin yzn zerinde!" "Bu dogru. Hepimiz iin can s1k1c1 bir durum." Aringarosa ayag1n1 yere vurmutu. "Papa Hazretleri'ne 1982'de Vatikan Bankas1'na yard1m ettigimiz zaman da Opus Dei bir utan kaynag1 m1ym1 sorun bakal1m." Sekreter sakinletirici bir ses tonuyla, "Vatikan bunun iin daima mteekkir kalacakt1r," dedi. "Ama 1982'deki mali cmertliginizin tek sebebinin ilk bata size piskoposluk mertebesi tan1nmas1 oldugunu dnenler de var." "Bu dogru degil!" Bu olumsuz ima Aringarosa'y1 derinden yaralam1t1. "Neden her ne olursa olsun, size iyi niyetli davranmay1 dnyoruz. Yapt1g1n1z bag11 da dahil ederek, size tazminat deyecegiz. Betaksitte denecek." Aringarosa, "Beni sat1n m1 alacaks1n1z?" diye sormutu. "Sessiz sedas1z gitmem iin para m1 deyeceksiniz? Opus Dei mant1g1n tek sesiyken yle mi?" Kardinallerden biri ba1n1 kald1rm1t1. "Affedersiniz, mant1k m1 dediniz?" Aringarosa masaya dogru egilerek, sesini ykseltmi ti. "Katoliklerin kiliseyi neden terk ettiklerini gerekten merak ediyor musunuz? Etraf1n1za bak1n kardinal. insanlar sayg1s1n1 kaybetti. iman1n getirdigi zorlukla yok oldu. greti a1k bfeye dnt. Mahrum kalma, itiraf, komnyon vaftiz, ayin istediginizi sein hangi bileimi isterseniz onu al1n ve gerisin boverin. Kilise ne eit bir k1lavuzluk sunuyor?" ikinci kardinal, "nc yzy1l kurallar1," demiti. "isa'n1n agda mritlerine uygulanamaz. Bu kurallar, bugnn toplumuyla uyumaz." "iyi ama, Opus Dei'dekilere uyuyor!" Sekreter kararl1 sesiyle, "Piskopos Aringarosa," demiti. "rgtnzn nceki Papa'yla olan ilikisine hrmeten Papa Hazretleri Opus Dei'ye kendi r zas yla Vatikan'dan ayr1lmak iin alt1 ay sre tan1d1. Size Papa Hazretleri ile olan gr ayr1l1g1n1z1 bir kenara b1rakman1z1 ve kendi H1ristiyan rgtnz kurman1z1 tavsiye ederim." Aringarosa, "itiraz ediyorum!" diye kar1 1km1t1. "Ve bunu kendim syleyecegim!" "Korkar1m Papa Hazretleri art1k sizinle grmek istemiyor." Aringarosa ayaga kalkm1t1. "Eski Papa taraf1ndan kurulan zel piskoposlugu feshetmeye cret edemez!" "zgnm." Sekreter gzn bile k1rpmam1t1. "Tanr1 verir ve yine Tanr1 al1r." Aringarosa bu toplant1dan ak1nl1k ve panik iinde ayr1lm1t1! New York'a dndgnde ehir manzaras1n1 gnlerce hayal k1r1kl1g1yla seyretmi, H1ristiyanl1g1n gelecegi iin kederlenmiti. Her eyi degitiren o telefonu haftalar sonra alm1t1. Arayan kii Frans1z aksan1yla konuuyordu ve kendisini gretmen diye tan1tm1t1, bu piskoposlukta kullan1lan bir lakapt1. Vatikan'1n Opus Dei'den destegini ekmeyi planlad1g1n1 bildigini sylyordu.

Bunu nas l bilebilir, diye dnmt Aringarosa. Opus Dei'nin yak1n gelecekteki fesih karar1ndan sadece Vatikan'1n birka kodaman1n1n haberdar oldugunu san1yordu. Haberlerin yay1ld1g1 ortadayd1. Konu dedikodular1 engellemeye gelince, dnyadaki hibir duvar Vatikan'1n etraf1ndakiler kadar gzenekli olamazd1. gretmen, "Benim her yerde kulag1m var," diye f1s1ldam1t1. "Ve bu kulaklar sayesinde nemli bilgiler edindim. Senin de yard1m1nla sana muhteem bir g kazand1racak olan kutsal bir miras1n sakland1g1 yeri bulabilirim... bu g Vatikan'1n nnde egilmesine yetecektir. iman1 kurtarmaya yetecektir." Durmutu. "Sadece Opus Dei iin degil. Hepimiz iin." Tanr geri ald ... ve Tanr yine verdi. Aringarosa bir umut 11g1 grmt. Bana plan1ndan bahset." St. Mary's Hastanesi'nin kap1lar1 t1slayarak a1ld1g1nda Aringarosan1n bilinci yerinde degildi. Silas girite, yorgunluktan bitap dm bir halde sendeledi. Dizlerinin stne derek yard1m iin feryat etti. Resepsiyondaki herkes, kanlar iindeki bir din adam1 iin yard1m isteyen yar1 1plak Albino'ya hayretle bak1yordu. Silas'1n bitkin vaziyetteki piskoposu sedyeye kald1rmas1na yard1m eden doktor, Aringarosa'n1n nabz1n1 dinlerken hznl grnyordu. "ok kan kaybetmi. mitli degilim." Aringarosa'n1n gzleri k1rp1t1 ve bir an iin bilinci geri geldi. Bak1lar1n1 Silas'a evirmiti. "Evlad1m..." Silas'1n ruhunda pimanl1k ve intikam f1rt1nalar1 esiyordu. "Peder, tm hayat1m1 harcayacak olsam da, bizi kimin aldatt1g1n1 bulup onu ldrecegim." Aringarosa ba1n1 iki yana sallad1. Onu gtrmeye haz1rland1klar1 s1rada olduka zgn grnyordu. "Silas... benden hibir ey grenmediysen, ltfen... en az1ndan unu gren." Silas'1n elini tutarak s1kt1. "Bag1lamak Tanr1n1n en byk hediyesidir." "Ama peder..." Aringarosa gzlerini kapad1. "Silas, dua etmelisin."

101
Iss1z Papazlar Meclisi Binas1ndaki ufak kubbenin alt1nda duran Langdon, Leigh Teabing'in silah1na bak1yordu. Robert, benimle misin, bana kar m s n? Kraliyet tarihisinin szleri Langdon'1n zihninde yank1lan1yordu. Langdon pratik bir cevap olmad1g1m biliyordu. Evet cevab1yla Sophie 'yi satm1 olacakt1. Hay r cevab1n1 verirse, Teabing'in her ikisini de ldrmekten baka aresi kalmayacakt1. Langdon'1n s1n1flarda geirdigi y1llar, ona silah namlusunun kar1s1nda ne yapmas1 gerektigiyle ilgili bir yetenek kazand1rmam1 t1 ama s1n1flarda grendigi bir ey varsa, o da elikili sorulara cevap vermekti. Bir sorunun dogr cevab yoksa, tek bir drst yan t vard r. Evet ile hay1r aras1ndaki gri blge. Sessizlik. Langdon gzlerini elindeki kriptekse dikerek yrmeyi seti. Gzlerini kald1rmadan, geni odada geriye dogru ad1m att1. Tarafs1z blge. Kriptekse odaklad1g1 bak1lar1n1n Teabing'e ibirliginin bir ihtimal oldugu izlenimini vermesini, sessizliginin ise Sophie'ye onu yzst b1rakmad1g1n1 anlatmas1n1 umuyordu. Bu s rada dnmek iin zaman kazan r m. Langdon, Teabing'in de ondan tam olarak dnmesini istedigini san1yordu. Kripteksi bu yzden bana verdi. Bu sayede verecegim karar n ag rl g n hissedecegim. ingiliz tarihi, Byk stat'1n kripteksinin Langdon'a iindekilerin byklgn fark ettirmesini, baka her eyi bast1racak akademik merak1n1 uyand1rmas1n1, kilit ta1n1 aamamalar1n1n, tarihin kaybolacag1 anlam1na geldigini anlamaya zorlamas1n1 umut ediyordu. Odan1n kar1 taraf1nda namlunun ucundaki Sophie'ye bakt1g1nda Langdon, onu kurtarman1n tek yolunun kripteksin zor ifresini zmek oldugu dncesiyle irkildi. Haritay ortaya karabilirsem, Teabing pazarl k yapacakt r. Dikkatini bu kritik greve vererek, yavaa uzaktaki pencerelere yaklat1... zihninde Newton1n mezar1ndaki say1s1z astronomik simgeyi canland1rd1.

A r a , k r e yi k a b r e a i t t i Gld teni dolu ydu gbegi


Onlara arkas1n1 dnerek, yksek pencerelerin yan1na giderken vitray camlar1ndan ilham almay1 umut ediyordu. D1ar1daki Faklte Bostan1'na bakarken kendi kendine, Saunire gibi dnmeye al , diyordu. Newton' n mezar nda hangi krenin olmas gerektigini dnyordu? Yagan yagmurla birlikte y1ld1z, kuyrukluy1ld1z ve gezegen imgeleri yan1p snd ama Langdon onlar1 grmezden geldi. Saunire bir bilim adam1 degildi. O, beeri bilimler, sanat ve tarih adam1yd1 Kutsal dii... kadeh... Gl... srgne giden Magdalal Meryem... tanr an n d... Kutsal Kse. Efsane, her zaman iin Kutsal Kse'yi. gzlerden uzaktaki karanl1kta dans eden, kulag1na f1s1ldayarak insan1 cazibesinin tuzag1na dren sonra sislerin iinde kaybolan zalim bir metres gibi betimlemiti. Faklte Bostan1'n1n h11rdayan agalar1na bakan Langdon, onun ne seli varl1g1n1 hissetti. iaretleri her yerde grmek mmknd. ingiltere'nin en eski elma agac1n1n dallar1, sisin iinden f1rlayan akac1 bir siluet gibi be yaprakl1 tomurcuklarla bezenmiti ve hepsi de Vens gibi parl1yordu. Tanr1a imdi bahedeydi. Yagmurda dans ediyor, as1rl1k sark1la sylyor, sanki Langdon'a bilgi meyvesinin elini uzatsa alabilecegi mesafede oldugunu hat1rlatmak

istermiesine tomurcuklu dallar1n arkas1ndan bak1yordu. Odan1n kar1 taraf1ndaki Teabing, bylenmi gibi pencereden d1ar1 bakan Langdon'1, gnl rahatl1g1yla seyrediyordu. Tam bekledigim gibi, diye dnd Teabing. Dedigime gelecek. Teabing bir sredir, Langdon'1n Kse'ye giden anahtara sahip oldugundan pheleniyordu. Langdon'1n Jacques Saunire ile buluacag1 gece Teabing'in plan1n1 balatm1 olmas1 bir tesadf degildi. Mze mdrn dinlemeye alan Teabing, adam1n Langdon ile zel olarak bulumak iin sab1rs1zlanmas1n1n tek bir sebebi olduguna emindi. Langdon' n gizemli al mas tarikattakilerin damar na bast . Langdon geregi tesadfen buldu ve Sauinire, onun a klamas ndan korkuyor. Teabing, Byk stat'1n Langdon'1 susturmak iin onunla buluma ayarlad1g1na emindi. Gerek yeteri kadar susturuldu! Teabing h1zl1 davranmas1 gerektigini biliyordu. Silas'1n sald1r1s1 iki amaca hizmet edecekti. Saunire'in Langdon'1 sessiz kalmas1 ynnde ikna etmesini engelleyecek ve Teabing kilit ta1n1 eline geirdikten sonra ihtiya duymas1 halinde Langdon hl Paris'te olacakt1. Saunire ile Silas'1n lmcl randevusunu ayarlamak fazlas1yla kolay olmutu. Saunire'in en byk korkusu hakk nda ieriden bilgi ald m. Bir gn nce, akamst Silas, mze mdrn telefonla aram1 ve ok endieli bir papaz gibi davranm1t1. "Monsieur Saunire, beni bag1lay1n ama sizinle hemen grmem gerekiyor. Asla gnah 1kartman1n kutsall1g1n1 bozmamal1y1m ama bu kez san1r1m, bozmam gerekiyor. Ailenizin bireylerini ldrdgn iddia eden bir adam bana gnah 1kartt1." Saunire a1rm1 ve ayn1 zamanda endielenmiti. "Benim ailem bir kazada ld. Polis raporu yeterince a1kt1." Yemi elinden b1rakmayan Silas, "Evet, bir araba kazas1yd1," demiti. "Konutugum adam arabay1 yolun d11na ve nehre dogru ittigini syledi." Saunire'in sesi kesilmi ti. "Monsieur Saunire, bu adam imdi sizin gvenliginiz konusunda beni endielendirmeseydi, bu telefonu size asla amazd1m." Durmutu. "Adam ayn1 zamanda torununuz Sophie'den de bahsetti." Sophie'nin ad1n1n gemesi akan sular1 durdurmutu. Mze mdr hemen harekete gemiti. Silas'a derhal, bildigi en emin yerde kendisini grmesini sylemiti... Louvre'daki ofisinde. Ard1ndan tehlikede olabilecegini sylemek iin Sophie'yi aram1t1. Robert Langdon'la iecegi iki o anda iptal olmutu. Simdi Langdon, odan1n diger taraf1ndaki Sophie'den uzakta dururken, Teabing iki dostu birbirinden baar1yla uzaklat1rd1g1n1 hissediyordu, Sophie Neveu kar1 koyuyordu, fakat Langdon'1n olaylara daha geni a1dan bakt1g1 belliydi. Sifreyi tahmin etmeye al11yordu. Kse'yi bulman n ve onu esaretten kurtarman n nemini biliyor. Sophie soguk bir sesle, "Onu senin iin amayacak," dedi. "Aabilecek olsa bile." Teabing elindeki tabancay1 Sophie'ye dogrulturken Langdon'a gzucuyla bakt1. Art1k elindeki silah1 kullanmak zorunda kalacag1na emin gibiydi. Bu fikir onu rahats1z etse de, i o noktaya geldikten sonra tereddt etmeyecegini biliyordu. Ona dogru olan yapma f rsat m tan d m. Kse her birimizden daha nemli. O s1rada Langdon pencereye arkas1n1 dnd. Aniden gzlerindeki umut 11g1yla onlara, "Mezar..." dedi. "Newton1n mezar1nda nereye bakmam1z gerektigini biliyorum. Evet, san1r1m ifreyi bulabilirim!" Teabing'in kalbi yerinden oynad1. "Nereye Robert? Syle bana!" Sophie'nin sesi dehet doluydu. "Robert, hay1r! Ona yard1m etmeyeceksin, degil mi?" Langdon kripteksi nnde tutarak kararl1 ad1mlarla yaklat1. Leigh'e dnerken bak1lar1 sertle miti. "Hay1r," dedi. "Senin gitmene izin verene kadar etmeyecegim."

Teabing'in olumlu dnceleri kararm1t1. "Birbirimize ok yak1n1z Robert. Bana oyun oynamaya kalk1ma!" Langdon, "Oyun yok," dedi. "Seni Newton1n mezar1na gtrecegim. Kripteksi birlikte aacag1z." Gzlerini h1rsla k1san Sophie, "Hibir yere gitmiyorum," dedi. " O kripteksi bykbabam bana verdi. O sizin degil, siz aamazs1n1z." Langdon korku dolu gzlerle dnd. "Sophie, ltfen! Tehlikedesin. Sana yard1m etmeye al11yorum!" "Nas1l? Bykbabam1n korumaya al11rken ldgn imdi ortaya 1kartarak m1? O sana gvendi Robert. Ben de sana gvendim." Langdon'1n mavi gzlerinde panik ifadesi vard1. Onlar1 birbirine drmekten memnun olan Teabing glmsemesine engel olamam1t1. Langdon1n centilmenlik abalar1 hayli glnt. Tarihin en byk s rlar ndan biri a ga kacag s rada, aray yolunda degersiz oldugunu ispat eden bir kad n iin kendini tehlikeye at yor. Langdon, "Sophie," diye, yalvard1. "Ltfen... gitmelisin." Sophie ba1n1 iki yana sallad1. "Sen kripteksi bana verene ya da yere at1p k1rana kadar buradan bir yere gitmem." Langdon, "Ne?" diye yutkundu. "Robert, bykbabam s1rr1n1 katilinin elinde grecegine sonsuza dek kaybolmas1n1 tercih ederdi." Sophie'nin gzleri yalarla dolacak gibiydi, ama yle olmad1. Dogrudan Teabing'in gzlerine bakt1. "Gerekiyorsa beni vur. Bykbabam1n miras1n1 sana b1rakmayacag1m." Pekl. Teabing silah1yla nian ald1. Kripteksi dikkatli bir ekilde yere dogru uzatan Langdon, "Hay1r!" diye bag1rd1. "Leigh, bunu akl1ndan bile geirirsen, yere atar1m." Teabing gld. "Bu blf Remy'de ie yarad1. Bende ilemez. Seni gayet iyi tan1yorum." "yle mi Leigh?" Evet yle. Pokerde ustalaman gerek dostum. Birka saniyemi almas na kar n, art k yalan syledigini anlayabiliyorum. Newton n mezar nda cevab n nerede olduguna dair hi fikrin yok. "Sylesene Robert? Mezar1n neresine bakman gerektigini biliyor musun?" "Biliyorum." Langdon1n gzlerinde bir anl1k tereddt yan1p snd ama Leigh bunu grmt. Yalan sylyordu. Sophie'yi kurtarmak iin mitsiz ve gln bir hile. Teabing, Robert Langdon konusunda derin bir hayal k1r1kl1g1 ya1yordu. Etraf degersiz ruhlarla evrili, yaln z bir valyeyim. Ve kilit ta n tek ba ma deifre etmek zorunda kalacag m. Art1k Langdon ile Neveu, Teabing iin tehditten baka bir ey degildiler... ve de Kse iin. zm her ne kadar ac1 olursa olsun, bu ii saglam bir bilinle yapabilecegini biliyordu. Tek sorun Langdon'1, kilit ta1n1 yere b1rakmaya ikna etmekti, bylece Teabing tek kiilik oyununu sona erdirebilecekti. Sophie'ye ynelttigi silah1n1 indiren Teabing, "Bir gven gstergesi," dedi. "Kilit ta1n1 yere b1rak, konual1m." Langdon yalan1n1n ie yaramad1g1n1 biliyordu. Teabing'in yzndeki kara maskeyi grebiliyor ve zaman1n onlann aleyhine iledigini biliyordu. Bunu yere b rakt g mda, her ikimizi de ldrecek. Sophie'ye bakmad1g1 halde, kalbinin sessiz bir aresizlikle kendisine seslendigini duyabiliyordu. Robert bu adam Kse'ye lay k degil. Ltfen ona verme. Bedeli ne olursa olsun. Langdon karar1n1, pencerenin yan1ndan Faklte Bostan1'na bakarken dakikalar nce vermiti bile. Sophie'yi koru.

Kseyi koru. Langdon neredeyse aresizlik iinde bag1racakt1. Ama nas l yapacag m bilmiyorum! Yaad1klar1 haya! k1r1kl1g1, imdiye dek hi duymad1g1 bir karar vermesine neden olmutu. Gerek gzlerinin tam nnde duruyor Robert. Bu izlenime nereden kap1ld1g1n1 bilmiyordu. Kse seni kmsemiyor, degerli bir ruha sesleniyor. Leigh Teabing'in birka metre nnde duran bir hedef gibi egilerek, kripteksi yere iyice yaklat1rd1. Silah1n1 ona dogrultan Teabing, "Evet, Robert," dedi. "Yere b1rak." Langdon'1n gzleri yukar1, Papazlar Meclisi Binas1'n1n a1k kubbesine evrildi. Biraz daha melerek, bak1lar1n1 dogruca kendisini hedef alan Teabing'in silah1na indirdi. "zgnm Leigh." Langdon seri bir hareketle kolunu yukar1 dogru sallayarak s1rad1 ve kripteksi balar1n1n stndeki kubbeye f1rlatt1. Leigh Teabing parmag1n1n tetige dokundugunu hissetmemiti ama Medusa grltyle patlad1. Az nce melen Langdon'1n vcudu imdi dimdik ayakta duruyordu ve kurun onun ayaklar1n1n tam dibine isabet etmiti. Teabing'in akl1n1n bir yar1s1 yeniden nian al1p atelemesini sylyordu ama daha gl olan diger yans1 gzlerini yukar1daki kubbeye yneltti. Kilit ta . Teabing'in tm dnyas1 ag1r ekim bir ryada uan kilit ta1yla kaplan1rken zaman durmu gibiydi. T1rman11n1n zirvesine ulamas1n1 seyretti... bolukta bir sre as1l1 kalmas1n1... ard1ndan aag1 dogru taklalar atmas1n1, ta zemine kadar nce bir u, sonra digeri. Teabing'in tm mitleri ve hayalleri yere dogru dikine dyordu. Yere arpamaz! Yakalayabilirim! Teabing'in bedeni igdlerinden ald1g1 emirle hareket etti. Silah1 b1rakarak ileri at1l1rken, yumuak ve bak1ml1 etlerinden koltuk degneklerini drd. Kollar1n1 ve parmaklar1n1 iyice uzatarak, kilit ta1n1 yere dmeden yakalad1. Zaferle elinde tuttugu kilit ta1yla ne dogru sendelerken Teabing, h1zla yere dtgn biliyordu. Dne engel olamad1 ve yere ilk nce ileri uzatt1g1 kollar1 arpt1. Kripteks ta zemine arpm1t1. iinde k1r1lan cam1n korkun sesi geldi. Teabing'in nefesi kesilmiti. Soguk zeminde uzanm1 yatarken, 1plak elleriyle tuttugu mermer silindire bak1yor ve iindeki cam ienin k1r1lmam1 olmas1 iin dua ediyordu. Ard1ndan sirkenin keskin kokusu odaya doldu. Teabing silindirin yuvarlaklar1 aras1ndan avular1na akan soguk s1v1y1 hissetti. Panige kap1ld1. HAYIR! Sirke d1ar1 akarken, iindeki papirsn zldgn hayal edebiliyordu. Robert, seni ahmak! S r yok oldu! Teabing h1k1r1klar1na mani olam1yordu. Kse gitti. Her ey yok oldu. Langdon'1n davran1lar1na inanamayarak titreyen Teabing, kripteksi amak iin zorlad1. Sonsuza dek yok olmadan nce tarihin kay1p giden sat1rlar1na k1sa bir an da olsa bakmak istiyordu. Ama kilit ta1n1 ular1ndan ektiginde, silindirin a1lmas1na olduka a1rd1. Hayretler iindeki Teabing kilit ta1n1n arkas1na bak1nca ne oldugunu grd. Art1k harfler kar11k dzende degillerdi. Be harfli bir kelime oluturmutu: MEYVE Langdon sogukkanl1l1kla, "Havva'n1n 1s1r1k ald1g1 kre," dedi. "Tanr1n1n gazab1n1 zerine ekmiti. ilk gnah. Kutsal diinin dn sembol." Gerek Teabing'e dayan1lmaz ac1lar veren sert bir darbe indirmi ti. Newton1n mezar1nda olmas1 gereken kre, cennetten derek Newton1n kafas1na arpan ve hayat1n1n en byk iini yapmas1n1 saglayan gl rengi elmadan bakas1 olamazd1. Kutsal gazap! Gld teni, doluydu gbegi!

Teabing, "Robert," diye kekeledi. "Sen onu at1n. Peki... harita nerede?" Langdon gzn k1rpmadan elini tvit ceketinin st cebine gtrd ve dikkatle, yuvarlanm1 narin papirs 1kard1. Langdon, Teabing'in yatt1g1 yerin sadece birka metre tesinde papirs a1p bakt1. Uzun bir aradan sonra, Langdon1n yzne bilmi bir tebessm oturmutu. Biliyor! Teabing'in kalbi bu bilgi iin can at1yordu. Hayat1 boyunca kurdugu haya! tam nnde duruyordu. Teabing, "Syle bana!" dedi. "Ltfen! Ah Tanr1m, ltfen! Henz ok ge degil!" Koridordan Papazlar Meclisi Binas1'na dogru ilerleyen ayak sesleri artarken, Langdon sessizce papirs k1v1r1p, yeniden cebine yerletirdi. Boyere ayaga kalkmak iin debelenen Teabing, "Hay1r!" diye bag1rd1. Kap1lar aniden a1ld1g1nda, Bezu Fache hedefini yerde aresizce yatan Leigh Teabing arayan vahi gzleriyle ieri arenaya at1lan bir boga gibi girdi. Rahat bir nefes alan Fache, Manurhin marka tabancas1n1 k1l1f1na sokarak Sophie'ye dnd. "Ajan Neveu. Senin ve Bay Langdon1n gvende olman1z beni rahatlatt1. Syledigimde gelmeliydiniz." Fache'nin ard1ndan ieri giren ingiliz polisi elem iinde k1vranan tutsag1 yakalayarak kelepeledi. Sophie, Fache'yi grdgne ok a1rm1 gibiydi. "Bizi nas1l buldunuz?" Fache, Teabing'i gsterdi. "Manast1ra girerken kimligini gstermek gafletinde bulunmu. Gvenlik grevlileri, onu arad1g1m1za dair yapt1g1m1z polis yay1n1n1 duymular." "Langdon'1n cebinde!" Teabing deli gibi bag1r1yordu. "Kutsal Kse haritas !" Polisler Teabing'i ayaga kald1r1p, d1ar1 ta1rken ba1n1 geriye at1p adeta uludu. "Robert! Bana nerede sakl1 oldugunu syle!" Teabing uzakla1rken Langdon, onun gzlerinin iine bak1yordu. "Sadece lay1k olan Kse'yi bulur Leigh. Bunu bana sen grettin."

102
Silas sessiz bir bolukta izini kaybettirmeye al1arak topallarken, Kensington Baheleri'ne sis kmt. Islak imenlerin stnde diz ktgnde, ggs kafesinin alt1na ald1g1 kurun yaras1ndan akan kan1n s1cakl1g1n1 hl hissedebiliyordu. Sis, buran1n grnn cennete evirmiti. Dua etmek iin kanl1 ellerini kald1rarak, yagmur damlalar1n1n parmaklar1n1 okamas1n1 ve onlar1 yeniden beyazlatmas1n1 seyretti. Yagmur damlalar1 s1rt1na ve omuzlar1na daha iddetli arparken, vcudunun sisin iinde azar azar kayboldugunu hissetti. Ben bir hayaletim. Yeni hayat1n topraks1 nemli kokusunu ta1yan bir rzgr onu yalad1. Silas harabeye dnm vcudunda kalan her hcreyle dua etti. Bag1lanmak iin dua etti. Merhamet iin dua etti. Ve her eyden nemlisi, ak1l hocas1... Piskopos Aringarosa iin dua etti... Tanr1'n1n onu vaktinden nce almamas1 iin. Daha yapacak o kadar ok ii var ki. Simdi sis, Silas'1n etraf1nda dnmeye balam1t1. Kendini o kadar hafif hissediyordu ki, sis dalgalar1n1n onu ta1yacag1na emindi. Gzlerini kapayarak son bir dua okudu. Sonra sisin derinliklerinden Manuel Aringarosa'n1n sesi ona f1s1ldad1. Bizim Tanr 'm z iyi ve merhametli bir Tanr . Sonunda Silas'1n ac1s1 azalmaya balam1t1 ve piskoposun dogru syledigini biliyordu.

103
Londra gnei kendini gsterip yagmurun izlerini silmeye balad1g1nda akamzerydi. Bezu Fache sorgulama odas1ndan 1k1p, taksiye seslendiginde kendini ok yorgun hissediyordu. Sir Leigh Teabing grltl bir ekilde masum oldugunu ilan etmiti. Kutsal Kse, gizli dokmanlar ve gizemli kardelik hakk1ndaki tutars1z konumalar1na ragmen, Fache kurnaz tarihinin avukatlar1na cinnet savunmas1 iin ortam haz1rlad1g1ndan pheleniyordu. Fache, tabii, diye dnd. Cinnet. Teabing masumiyetini her ynden koruyan bir plan belirlemekte ustal1k gstermiti. Tamam1yla masum olduklar1 ortaya 1kan iki grubu, Vatikan ve Opus Dei'yi kendi 1karlar1 iin kullanm1t1. Kirli ii, fanatik bir kei ve mitsiz bir piskopos taraf1ndan fark1nda olmadan yrtlmt. Daha da ak1ll1ca davranarak, Teabing elektronik dinleme ssn, ocuk felci geirmi bir adam1n ulaamayacag1 bir yere kurmutu. Gerek izleme, hizmetkr1 Rmy taraf1ndan yerine getirilmiti Teabing'in gerek kimliginin tek s1rda1 ve o alerjik reaksiyon yznden art1k bir lyd. Fache, akli dengesi yerinde olmayan birinin iine pek benzemiyor, diye dnd. Chteau Villette'den 1kan Collet'ten gelen bilgiye gre, Teabing o kadar kurnazd1 ki, Fache bile bundan bir ey grenebilirdi. Paris'in en nemli ofislerinde baar1yla dinleme cihazlar1 saklam1 olan ingiliz tarihi, Yunanl1lar1n taktigini uygulam1t1. Truva atlar . Teabing'in amalad1g1 hedeflerden baz1lar1, ondan ald1klar1 sanat eseri hediyelerine bogulmu digerleri fark1nda olmadan Teabing'in belirli paralar koydugu mzayedelerde fiyat artt1rm1 t1, Saunire'in olay1nda, mze mdr, Teabing'in Louvre'da yeni bir Da Vinci Kanad1'na para saglamas1 ihtimalini tart1mak zere Chateau Villettede bir akam yemegine davet edilmiti. Saunire'in davetiyesinde, Saunire'in yapt1g1 sylenen robot valyenin byleyiciliginden bahseden zarars1z bir dipnot vard1. Teabing, onu yemege getir, diye teklifte bulunmutu. Saunire grne bak1l1rsa bunu yapm1 ve valyeyi, Remy'nin gze arpmayan bir ekleme yapmas1na yetecek kadar uzun bir sre ba1bo b1rakm1t1. Simdi taksinin arkas1nda otururken, Fache gzlerini kapad1. Paris'e dnmeden nce yapacak son birey kald . St. Mary Hastanesi'nin hasta odas1 gneliydi. Hemire, ona glmseyerek, "Hepimizi etkilediniz," dedi. "Adeta bir mucize gerekletirdiniz." Piskopos Aringarosa hafife glmsedi. 'Tanr1 her zaman yan1mdad1r. Hemire ilerini bitirdi ve piskoposu yaln1z b1rakt1. Yzne vuran 1l1k gne 11g1ndan holand1. Dn gece, hayat1ndaki en karanl1k gece olmutu. Elemle, cesedi parkta bulunan Silas'1 dnd. Ltfen beni affet, oglum. Aringarosa, Silas'1n erefli plan1n1n bir paras1 olmas1n1 istemiti. Bununla birlikte dn gece, Aringarosa, Saint-Sulpice'de ldrlen rahibeyle olan ilikisi hakk1nda onu sorgulayan Bezu Fache'den bir telefon alm1t1. Aringarosa gecenin korkutucu bir dn yapt1g1n1n fark1na varm1t1. Drt yeni cinayet haberi, korkusunu 1st1raba dntrmt. Silas, ne yapt1n! gretmen'e ulaamayan piskopos, oyuna getirildigini anlam1t1. Kullan lm t . Eyleme dnmesine yard1mc1 oldugu rktc olaylar zincirini durdurman1n tek yolu, her eyi Fache'ye itiraf etmekti ve bundan sonra Aringarosa ile Fache, gretmen, onu tekrar ldrmeye ikna etmeden nce Silas'a yetieceklerdi. Kemikleri agr1yan Aringarosa gzlerini kapad1 ve nl ingiliz valye, Sir Leigh Teabing'in tutuklanmas1yla ilgili; televizyon haberini dinledi. gretmen, halka a kland . Teabing, Aringarosa'y1 plan1nda mkemmel bir piyon olarak semiti.

Sonuta, Kutsal

Kse'nin arkas ndan kr gibi gidebilecek ve her eyi kaybedebilecek benden baka kim vard ki? Kse ona sahip olan kiiye muazzam bir g getirecekti. Leigh Teabing, kimligini kurnazca korumutu. Frans1z aksan1 ve dindar bir kalbi taklit ederek ve ihtiyac1 olmayan eyi maa olarak talep ederek... paray1. Aringarosa phelenmeyecek kadar istekliydi. Yirmi milyon euroluk fiyat etiketi, Kse'yi elde etme istegiyle kar1lat1r1ld1g1nda nemsizdi ve Vatikan'1n Opus Dei'ye ay1rd1g1 demeyle, finansman sorunsuz iledi. Krler, grmek istediklerini grrler. Teabing'in son hakareti, tabii ki, Vatikan bonolar1ndan deme talep etmesi olmutu, bylece eger bir terslik 1karsa, soruturma Roma'ya kayacakt1. "Sizi iyi grdgme sevindim, efendim." Aringarosa kap1daki sert sesi tan1d1 ama yzn bu ekilde tahmin etmiyordu... sert, gl yz hatlar1, arkaya yap1t1r1lm1 briyantinli salar ve siyah tak1m elbisesinden uzanan geni bir boyun. Aringarosa, "Yzba1 Fache?" diye sordu. Yzba1n1n, Aringarosa'n1n dn geceki kt durumuna gsterdigi efkat ve ilgi, daha narin bir fizigi agr1t1rm1t1. Yzba1 yataga yaklat1 ve tan1d1k, ag1r, siyah bir evrak antas1n1 sandalyenin zerine koydu. "San1r1m, bu size ait." Aringarosa, bonolarla dolu olan evrak antas1na bakt1 ve utan, hissederek, hemen gzlerini ka1rd1. "Evet... teekkr ederim." Parmaklar1n1 yatak rtsnn dikilerinin zerinde gezdirirken, duraksad1 ve sonra devam etti. "Yzba1, bunu uzun zamand1r dnyorum ve sizden bir iyilik isteyecegim." 'Tabii ki." "Silas'1n Paris'te ldrdklerinin aileleri..." Duygular1n1 bast1rarak sustu. "Hibir tutar1n zarar1 demeye yeterli olamayacag1n1n fark1nday1m ama bu evrak antas1n1n iindekileri aralar1nda bltrebilirseniz... merhumlar1n aileleri aras1nda." Fache'nin koyu renk gzleri bir sre onu inceledi. "Erdemli bir jest efendim. isteginizin yerine getirilmesini saglayacag1m." Aralar1nda ag1r bir sessizlik oldu. Televizyonda, zay1f bir Frans1z polisi geni bir alana yay1lm1 maliknenin nnde bas1n toplant1s1 yap1yordu. Fache, onun kim oldugunu grd ve dikkatini ekrana verdi. Sulay1c1 bir ses tonuyla bir BBC muhabiri, "Tegmen Collet," dedi. "Dn gece, yzba1n1z alenen iki masum ki iyi cinayetle sulad1. Robert Langdon ve Sophie Neveu ubenizden ikyeti olacak m1? Bu, Yzba1 Fache'nin iine mal olacak m1?" Tegmen Collet'nin glmseyii yorgun ama sakindi. "Deneyimlerimden, Yzba1 Bezu Fache'nin nadiren hata yapt1g1n1 syleyebilirim. Bu konu hakk1nda henz kendisiyle grmedim ama nas1l al1t1g1n1 bildigim iin, Ajan Neveu ve Bay Langdon'1 halka ilan ediinin, gerek katili ortaya 1karmak iin bir hile oldugunu dnyorum." Muhabirler ak1n bak1larla birbirlerine bakt1lar. Collet devam etti. "Bay Langdon ve Ajan Neveu'nun bu kand1rmacaya istekli kat1l1p, kat1lmad1klar1n1 bilmiyorum. Yzba1 Fache yarat1c1 metotlar1n1 genellikle kendisine saklar. Bu noktada kesin olarak syleyebilecegim, yzba1n1n sorumlu kiiyi baar1l1 bir ekilde tutuklad1g1 ve Bay Langdon ile Ajan Neveu'nun masum ve gvende olduklar1d1r." Fache, Aringarosa'ya dnerken, dudaklar1nda belli belirsiz bir glmseme vard1. "Su Collet, iyi bir adam." Birka dakika geti. Sonunda, Fache elini aln1nda gezdirip, sa1n1 arkaya yap1t1r1rken, Aringarosa'ya bakt1. "Efendim, Paris'e dnmeden nce, konumak istedigim son bir konu var. Londra'ya haz1rl1ks1z uuunuz. Rotay1 degitirmesi iin bir pilota rvet verdiniz. Bunu yaparak, bir dizi uluslararas1 kanunu ihlal ettiniz." Aringarosa kt. "Umutsuzdum."

"Evet. Adamlar1m onu sorguya ektiklerinde pilot da yleydi." Fache elini cebine gtrd ve zerinde el ii bir piskoposluk armas1 bulunan mor renkli, tan1d1k bir ametist yzk 1kard1. Aringarosa yzg al1p, parmag1na takarken, gzyalar1n1n akt1g1n1 hissetti. "ok kibars1n1z." Elini uzat1p, Fache'nin elini tuttu. "Teekkr ederim." Fache yapt1g1n1n nemsiz oldugunu el iaretiyle ima ederek, pencereye yrd ve ehre bakt1. Dncelerinin ok uzaklarda oldugu belliydi. Arkas1n1 dndgnde belirsizlik iinde k1vrand1g1 hissediliyordu. "Efendim, buradan nereye gideceksiniz?" Aringarosa'ya ayn1 soru, bir gece nce Castel Gandolfo'dan ayr1l1rken de sorulmutu. "San1r1m, benim yolum sizinki kadar belirsiz." "Evet." Fache duraksad1. "San1r1m, ben erken emekliye ayr1lacag1m." Aringarosa glmsedi. "Biraz iman, harikalar yaratabilir, yzba1. Biraz iman."

104
ogunlukla Sifre Katedrali denilen Rosslyn Sapeli, iskoya'da Edinburgh'un on bir kilometre gneyinde, eski Mitras mabedinin bulundugu tarafta yer al1yordu. 1446'da Tap1nak Svalyeleri taraf1ndan ina edilen apel, Yahudi, H1ristiyan, M1s1r, Mason ve pagan geleneklerinden gelen eitli sembollerle donat1lm1t1. Sapelin cografi koordinatlar1, Glastonbury'den geen kuzey-gney meridyenine dyordu. Bu Gl izgisi boylam1, Kral Arthur'un Avalon Adas1'n1n geleneksel iaretiydi ve ingiltere'nin kutsal geometrisinin merkezi say1l1yordu. Rosslyn -Roslin olarak okunuyorad1n1 bu kutsal Gl izgisi'nden alm1t1. Langdon ile Sophie kiralad1klar1 arabay1, apelin kuruldugu kayal1klar1n dibindeki imli park alan1na ekerlerken, Rosslyn'in sivri kulelerinin glgeleri uzuyordu. Onlar1 bekleyen eyin verdigi heyecanla her ikisi de uyuyamam1 olsa da, Londra'dan Edinburgh'a rahat bir uu yapm1lard1. Ba1n1 kald1rarak bulutlarla dolu gkyznn nndeki gsterisiz byk yap1ya bakan Langdon kendini tavan deligine ba aag1 den Alice gibi hissetti. Bu bir rya olmal1. Bununla birlikte Saunire'in son mesaj1n1n daha a1k olmayacag1n1 biliyordu.

Kutsal Kse Roslin'in alt1nda


Langdon, Saunire'in "Kse haritas1n1n" bir diyagram hazinenin X iaretiyle gsterildigi bir izim olacag1n1 hayal etmiti ama tarikat1n son s1rr1 da Saunire'in onlarla batan beri konutugu ekilde a1klanm1t1. Basit bir dize. Apa1k dizeler, pheye hi yer b1rakmadan arad1klar1 yerin buras1 oldugunu gsteriyordu. Rosslyn'den ismiyle bahsetmenin yan1 s1ra, dizeler apelin mimari izgilerine de deginiyordu. Saunire'in son a1klamas1n1n a1kl1g1na ragmen Langdon ayd1nlanm1 olmaktan ok, a1rm1t1. Ona gre Rosslyn Sapeli ok anla1l1r bir yerdi. Bu ta apel yzy1llar boyunca Kutsal Kse'nin varl1g1ndan sz edilen f1s1lt1larla yank1lanm1t1. Yeralt1m tarayan radarlar yak1n zaman nce, apelin alt1nda a1rt1c1 bir yap1n1n byk bir yeralt1 odas1 var oldugunu ortaya 1kard1g1nda bu f1s1lt1lar, bag1r1lara dnmt. Bu derin mahzen stndeki apeli glgede b1rakmakla birlikte, herhangi bir giri ya da 1k11 yoktu. Arkeologlar gizemli odaya ulamak iin kayal1klar1 delme talebinde bulunmular fakat Rosslyn Vakf1 kutsal alanda her trl kaz1y1 a1ka yasaklam1t1. Elbette bu tav1r, speklasyonlar1 artt1rmaktan baka bir ie yaramam1t1. Rosslyn Vakf1 neyi saklamaya al11yordu? Rosslyn art1k gizem aray1c1lar1n1n hacc1 haline gelmiti. Bir k1sm1, bu koordinatlardan yay1lan nedeni a1klanamaz gl bir manyetik alan1n onlar1 buraya ektigini iddia ederken, baz1lar1 kayal1klardan mahzene giden gizli girii bulmak iin geldiklerini sylyordu ama ogu, bu topraklarda yrmek ve Kutsal Kse ilmini iyice ilerine sindirmek iin geldiklerini itiraf ediyordu. Langdon daha nce Rosslyn'e gelmemi olmas1na ragmen, apelin Kutsal Kse'nin yeni yuvas1 oldugunu her duydugunda kendi kendine glerdi. itiraf etmek gerekirse, Rosslyn bir zamanlar Kse'ye ev sahipligi yapm1 olabilirdi, uzun zaman nce... ama kesinlikle imdi degil. Son y1llarda Rosslyn'e ok fazla dikkat ekilmiti ve birisi er ge mahzene giriin yolunu bulacakt1. Kse uzmanlar! Rosslyn'in bir tuzak yemi oldugu konusunda birlemiyorlard1... tarikat1n ustaca rdg dolambal1 1kmazlardan biri. Ama bu gece, tarikat1n kilit ta1 alenen bu

noktadan bahsettigi iin Langdon art1k fazla ukalal1k taslayamayacag1n1 dnyordu. Gn boyunca akl1ndan a1rt1c1 bir soru gemiti; Saunire bizi bu kadar aleni bilinen bir yere getirmek iin neden bunca zahmete girdi? Tek bir mant1kl1 cevab1 olabilirdi. Rosslyn hakk nda henz anlayamad g m z bir ey var. "Robert?" Sophie araban1n d11nda durmu, ona bak1yordu. "Geliyor musun?" Yzba1 Fache'nin onlara iade ettigi gl agac1 kutuyu ta1yordu. Her iki kripteks de iinde, ilk bulduklar1ndaki gibi yat1yorlard1. Papirsteki iir ise ortas1na yerletirilerek kilitlenmiti... k1r1lan sirke iesi art1k yoktu. ak1ll1 uzun patikadan yryen Langdon ile Sophie, apelin nl bat1 duvar1n1 getiler. S1radan ziyaretiler 1k1nt1 yapan bu tuhaf duvar1n, apelin tamamlanamayan bir blm oldugunu san1rlard1. Langdon ise geregin, daha ilgi ekici oldugunu hat1rl1yordu. Sleyman Mabedi'nin bat duvar . Tap1nak Svalyeleri, Rosslyn Sapeli'ni, Kuds'teki Sleyman Mabedi'nin mimari bir kopyas1 gibi ina etmilerdi; dar drtgen bir ibadethane, ilk dokuz valyenin paha biilmez hazinelerini saklad1g1 Kudslakdas gibi bir yeralt1 mahzeni ve tm bunlar1 tamamlayan bir bat1 duvar1. Langdon, Tap1nak1lar'1n modern Kse bankas1n1, Kse'nin ilk sakland1g1 yeri agr1t1racak ekilde ina etmeleri fikrinin ilgin oldugunu itiraf etmek zorundayd1. Rosslyn Sapeli'nin girii, Langdon'1n tahmin ettiginden daha gsterisizdi. Kk ahap kap1n1n iki demir menteesi ve meeden basit bir tabelas1 vard1.

ROSLIN
Langdon, Sophie'ye, bu eski ad1n, apelin zerinde bulundugu Gl izgisi meridyeninden geldigini anlatt1... ya da Kse alimlerinin inanmay1 tercih ettigi gibi, Magdalal1 Meryem'den gelen soya ithafen "Gl Boyu" kelimesinden. Sapel k1sa sre sonra kapanacakt1. Langdon kap1y1 a1nca, eski byk yap1, uzun bir gnn sonunda yorgunlukla iini ekiyormuas1na ieriden d1ar1ya s1cak bir hav^ ak1nt1s1 olutu. Sapelin giri kemerleri oymal1 beparmak otlar1yla sslenmiti. Gller. Tanr an n gbegi. Sophie ile birlikte ieri giren Langdon, gzleriyle tm ibadethaneyi inceleyerek, her eyi haf1zas1na kaz1maya al1t1. Daha nce Rosslyn'in ayr1nt1l1 ta ilemelerini kitaplarda okumu olmas1na ragmen, kendi gzleriyle grmek byleyici bir tecrbeydi. Langdon'1n meslektalar1ndan biri buna, semboller cenneti, demiti. Sapeldeki her bir yzeye semboller kaz1nm1t1; H1ristiyan halar1, Yahudi y1ld1zlan, Mason mhrleri, Tap1nak1 halar1, boynuzlar, piramitler, astrolojik iaretler, bitkiler, sebzeler, be keli y1ld1zlar ve gller. Tapmak Svalyeleri, Avrupa'n1n her bir yan1na tap1nak kiliseleri diken, usta birer ta duvarc1s1yd1, ama Rosslyn onlar1n sevgi ve sayg1 ile harcad1klar1 emegin en yce rnyd. Duvar ustalar1 ilenmemi tek bir ta b1rakmam1lard1. Rosslyn Sapeli tm inanlar1n... tm geleneklerin... ve her eyden nemlisi, doga ile tanr1an1n mabediydi. Kilise, gnn son turunu yapt1ran gen bir adam1 dinleyen birka ziyareti d11nda botu. Adam, onlar1, yerdeki ok iyi bilinen bir hatt1n zerinden yrtyordu... mabetteki alt1 anahtar mimari noktay1 birbirine baglayan grnmeyen bir patika. Ziyaretiler yzy1llar boyunca, noktalar1 birbirine baglayan bu dz izgiler zerinden yrmlerdi ve onlar1n ayak izleri yeri a1nd1rarak, kocaman bir sembol oluturmutu.

Davut'un y1ld1z1, diye dnd Langdon. Kesinlikle tesadf degil. Ayn1 zamanda Sleyman'1n mhr olarak bilinen bu alt1gen, bir zamanlar y1ld1zlar1 gzetleyen rahiplerin gizli sembol olmu ve daha sonradan israil krallar1 Davut ve Sleyman taraf1ndan benimsenmiti. Langdon ile Sophie'nin ieri girdigini gren gzetmen kapan1 vakti olmas1na ragmen, tebessm ederek etraf1 diledikleri gibi gezebileceklerini iaret etti. Langdon ba1n1 sallayarak teekkr ettikten sonra, mabedin iinde ilerlemeye balad1. Bununla birlikte Sophie, yzndeki ak1n ifadeyle girite kalakalm1t1. Langdon, "Ne oldu?" diye sordu. Sophie gzlerini dikmi apele bak1yordu. "San1r1m... buraya daha nce gelmitim." Langdon a1rm1t1. "Ama Rosslyn'in ad1n1 bile duymad1g1n1 sylemitin." "Duymam1t1m..." Emin olamayan bir ifadeyle, gzleriyle mabedi tarad1. "Bykbabam ok kkken beni buraya getirmi olmal1. Bilmiyorum. Tan1d1k geliyor." ieriyi incelerken, daha emin bir ifadeyle ba1n1 sallamaya balam1t1. "Evet." Mabedin n k1sm1m gsterdi. "iki stun... bunlar1 grmtm." Langdon mabedin diger taraf1nda titizlikle oyulmu iki stuna bakt1. Gnn son 11klar1 bat1 taraf1ndaki pencereden k1rm1z1ms1 bir renkle szlrken, stunlar1n ilemeleri alev alm1 gibi grnyordu. Asl1nda sunag1n olmas1 gereken yerde duran iki stun, uyumsuz garip bir iftti. Sol taraftaki stun ok basit, dik izgilerle bezenmiken, sag taraftaki stunun ssl, devaml1 dnen spiral hatlar1 vard1. Sophie onlara dogru yrmeye balam1t1. Langdon, onun peinden gitti. Stunlar1n yan1na geldiklerinde Sophie hayretle ba1n1 sall1yordu. "Evet, bunlar1 grdgme eminim." Langdon, "Grdgnden phe etmiyorum," dedi. "Ama burada olmalar1 gerekmez." Sophie, ona dnd. "Ne demek istiyorsun?" "Bu iki stun, tarihte en ok kopyalanan mimari yap1lard1r. Tm dnyada kopyalar1 var." "Rosslyn'in kopyalan m1?" Sophie kukulu grnyordu. "Hay1r. Stunlar1n kopyalan. Daha nce sana Rosslyn'in kendisinin, Sleyman Mabedi'nin bir kopyas1 oldugunu syledigimi hat1rl1yor musun? Bu iki stun, Sleyman Mabedi'nin n taraf1nda duran iki stunun t1pat1p kopyalan." Langdon sol taraftaki stunu iaret etti. "Buna Bogaz denir... ya da Duvarc1 Stunu. Digerinin ismi Jachin'dir ...ya da 1rak Stunu." Durdu. "Asl1na bakarsan dnyadaki tm Mason tap1naklar1nda bunun gibi iki stun vard1r." Langdon, ona daha nce, Tap1nak1lar'1n modern Mason cemiyetleriyle olan gl tarihi baglar1n1 anlatm1t1. En nemli dereceleri olan 1rak Farmasonlar, Kalfa Farmasonlar ve Usta Farmasonlar, Tap1nak1lar'dan kalma deyilerdi. Sophie'nin bykbabas1n1n son iiri, Rosslyn'i artistik becerileriyle donatan Usta Mason'lardan bahsediyordu. Ayr1ca Rosslyn'in y1ld1z ve gezegen sslemeleriyle dolu tavan1na da deginmiti. Hl stunlara bakmakta olan Sophie, "Daha nce hibir Mason tap1nag1 grmemitim," dedi. "Bunlar1 burada grdgme memnunum." Yeniden gzlerini apele evirerek, haf1zas1n1 canland1racak bir ey ar1yormu gibi etraf1na bakt1. Simdi son kalan ziyaretiler de ayr1l1yorlard1 ve gen gzetmen apelin kar1 taraf1ndan ho bir tebessmle onlara dogru yryordu. Yirmili yalar1n1n sonunda, iskoya ivesiyle konuan, a1k san sal1 yak11kl1 bir erkekti. "Kapatmak zereyim. Arad1g1n1z1 bulman1za yard1mc1 olabilir miyim?" Kutsal Kse'ye ne dersin, demek istedi Langdon. Sophie ani bir ilhamla, "Sifre," diye at1ld1. "Burada bir ifre var!" Gzetmen onun duydugu heyecandan memnun olmua benziyordu. "Evet efendim, var." Sophie sag taraftaki duvara dnerek, 'Tavanda yaz1yor," dedi. "Suralarda... bir yerlerde." Adam glmsedi. "Grdgm kadar1yla Rosslyn'e ilk geliiniz degil." Sifre, diye dnd Langdon. Bu bilgiyi unutmutu. Rosslyn'in say1s1z gizemleri aras1nda, yzlerce tablokun 1k1nt1 yapt1g1, ok fasetal1 bir yzeyden aag1 uzanan kemerli bir geit de

vard1. zerine sembol ilenmi her bir blok, anla1lmaz bir dzende bir ifre oluturacak ekilde, rast gele yerletirilmiti. Kimileri, bu ifrenin, apelin alt1ndaki mahzene giri yolunu a1klad1g1na inan1yordu. Baz1lar1 ise gerek Kse efsanesini anlatt1g1na. nemi yoktu... kriptograflar, yzy1llard1r anlam1n1 deifre etmeye al11yorlard1. Rosslyn Vakf1, gizli anlam1 zen kiiye cmert bir dl verecegini a1klam1t1 ama ifre gnmze kadar zlememiti. "Size gstermekten memnuniyet..." Gzetmenin sesi geride kald1. Transa gemi bir halde, kemerli geide dogru tek ba1na ilerleyen Sophie, ilk ifrem, diye dnd. Gl agac1 kutuyu Langdon'a verdikten sonra Kutsal Kse, Sion Tarikat1 ve nceki gnn esrar1n1 unutmu gibiydi. Sifreli tavan1n alt1na gelip, ba1n1n stndeki sembolleri grdgnde hat1ralar canlanmaya balam1t1. Buraya yapt1g1 ilk ziyareti hat1rl1yordu ve hat1ralar onda beklenmedik bir znt yaratm1t1. Kk bir k1zd1... ailesinin lmnn stnden bir y1l kadar gemiti. Bykbabas1 k1sa bir tatil iin onu iskoya'ya getirmiti. Paris'e dnmeden nce Rosslyn Sapeli'ni grmeye gelmilerdi. Akam1n ge saatleriydi ve apel kapanmak zereydi. Ama onlar hl ierideydi. Kendini yorgun hisseden Sophie, "Eve dnebilir miyiz, Grand-pre?" diye yalvarm1t1. "Yak1nda hayat1m, ok yak1nda." Melankolik bir sesi vard1. "Burada yapmam gereken son bir ey var. Arabada beklemeye ne dersin?" "Yine sadece byklere zg bir ey mi yapacaks1n?" Ba1n1 sallam1t1. "abuk olacag1m. Sz veriyorum." "Kemerli geit ifresini yeniden deneyebilir miyim? ok eglenceliydi. "Bilmiyorum. Ben d1arda olacag1m. Burada tek ba1na korkmaz m1s1n." "Elbette hay1r!" diyerek fkelenmiti. "Hava henz kararmad1 bile!" Bykbabas1 glmsemiti. "Peki o zaman." Sophie'yi daha ne gsterdigi kemerli geide kadar gtrmt. Sophie hemen ta zemine s1rtst yatarak, ba1n1n stndeki cam paralar1na bakmaya balam1t1. "Bu ifreyi sen dnmeden zecegim!" "Yar1 yapal1m o zaman." Egilip, onu aln1ndan pm ve yan tarafta ki kap1ya dogru yrmt. "Ben d1arda olacag1m. Kap1y1 a1k b1rak1yorum. Bana ihtiyac1n olursa seslen." Kap1dan 1k1p, akam1n zay1f 11klar1na yrmt. Sophie bak1lar1n1 ifreye dikerek orada yatm1t1. Gzleri uykuluydu. Semboller birka dakika sonra birbirine kar1m1t1. Sonra da yok olmulard1. Sophie uyand1g1nda, yer ona ok soguk gelmiti. "Grand-pre?" Cevap veren yoktu. Ayaga kalkarak, stn silkeledi. Yan taraftaki kap1 a1kt1. Akam karanl1g1 bast1r1yordu. D1ar1ya 1kt1g1nda, bykbabas1n1 kilisenin tam arkas1ndaki ta bir evin verandas1nda durdugunu grd. Bykbabas1, tel kap1n1n ard1ndan belli belirsiz seilebilen biriyle konuuyordu. " Grand-pre??" diye seslenmiti. Bykbabas1 arkas1n1 dnerek ona el sallam1 ve biraz daha beklemesini iaret etmiti. Ard1ndan, ierideki kiiye son szlerini syleyerek, kap1ya dogru bir pck gndermiti. Sophie'nin yan1na vard1g1nda gzleri yalarla dolmutu. "Neden agl1yorsun Grand-pre??" Sophie'yi kald1r1p, s1k1ca kucaklam1t1. "Oh Sophie, sen ve ben bu y1l pek ok kiiye veda ettik. Bu ok zor." Sophie kazay1, annesine, babas1na, bykannesine ve bebek yataki erkek kardeine veda ediini dnm t. "Baka birine mi veda ediyordun?" Sesi duygularla titrerken, "ok sevdigim bir dostuma," diye cevap vermiti, "Ve korkar1m o kad1n1 uzun sre bir daha gremeyecegim."

Gzetmen ile yan yana duran Langdon apel duvarlar1n1 incelerken, bir 1kmaza gireceklerinden endieleniyordu. Sophie ifreye bakmak zere gitmi ve grne gre art1k hi yard1m1 olmayacak Kse haritas1n1 ieren gl agac1 kutuyla Langdon'1 ba baa b1rakm1t1. Saunire'in iiri Rosslyn'inden a1ka bahsettigi halde, Langdon geldiklerinden beri ne yapacaklar1n1 bilemiyordu. Siir, "b1ak ve kadehten" sz ediyordu ama Langdon onlar1 hibir yerde gremiyordu.

Kutsal Kse Roslin'in alt1nda B1ak ve kadeh bekidir ona


Langdon bir kez daha bu gizemin henz a1klanmam1bir yan1 oldugunu hissediyordu. Gzetmen, Langdon1n elindeki gl agac1 kutuya bakarak, "insanlar1n zeline girmekten nefret ederim ama," dedi. "Bunu nereden ald1g1n1z1... sorabilir miyim?" Langdon yorgun bir kahkaha att1. "Bu gerekten ok uzun bir hikaye." Gzlerini bir kez daha kutuya eviren gen adam tereddt etti. "Bu ok garip bykannemde de bunun t1pat1p e i bir kutu var, bir mcevher kutusu. Ayn1 ekilde cilalanm1gl agac1, ayn1 gl kabartmas1 hatta menteeleri bile ayn1." Langdon, gen adam1n yan1ld1g1na emindi. Eger dnyada ei benzeri olmayan bir kutu varsa, o da buydu... tarikat1n kilit ta1 iin zel imal edilmi bu kutu. "iki kutu birbirine benzeyebilir ama..." Yan taraftaki kap1n1n arpmas1yla, her ikisi de bak1lar1n1 o yne evirdi. Sophie tek kelime etmeden d1ar1 1km1t1 ve yak1nlardaki ta eve dogru kayal1klarda yryordu. Langdon, onun arkas1ndan bakakald1. Nereye gidiyor? Binaya girdiklerinden beri garip davran1yordu. Gzetmene dnd. "Bu evin ne oldugunu biliyor musunuz?" Sophie'nin oraya gitmesine a1rm1 olan gen adam ba1n1 sallad1. "Oras1 apelin rektrlgdr. Sapel mdr orada yaar. Ayn1 zamanda Rosslyn Vakf1'n1n bakan1d1r." Durdu. "Ve benim bykannemdir." "Bykanneniz Rosslyn Vakf1'n1n bakan1 m1?" Gen adam ba1n1 sallad1. "Onunla birlikte rektrlkte ya1yorum. Sapeli idare etmesine yard1m edip, tur rehberligi yap1yorum." Omuzlar1n1 silkti. "Hayat1m boyunca burada yaad1m. Bykannem beni o evde bytt." Sophie iin endielenen Langdon, seslenmek iin apelin kap1s1na dogru yrd. Yan yola geldiginde durdu. Gen adam1n syledigi bir eyin yeni fark1na varm1t1. Beni bykannem bytt. Langdon nce kayal1klarda yryen Sophie'ye, sonra elindeki gl agac1 kutuya bakt1. "imkns z." Langdon yavaa yeniden gen adama dnd. "Bykannenizde bunun gibi bir kutu oldugunu sylediniz degil mi?" 'T1pat1p ayn1." "Onu nereden alm1?" "Bykbabam onun iin yapm1. Ben henz bir bebekken lm ama bykannem hl ondan bahseder. Elleriyle harikalar yaratt1g1n1 syler. Her eyi yapabilirmi." Langdon hayal edilmesi imkns1z baglant1lar1n ortaya 1kt1g1m hissediyordu. "Sizi bykannenizin byttgn sylyorsunuz. Ailenize ne oldugunu sormam1n sak1ncas1 var m1?" Gen adam a1rm1 gibi grnyordu. "Ben kkken lmler." Durdu. "Bykbabamla ayn1 gn." Langdon'1n kalbi teklemiti. "Bir araba kazas1nda m1?" Gzetmen, zeytin yeili gzlerindeki hayret ifadesiyle geri ekildi. "Evet, bir araba kazas1. Btn ailem o gn ld. Bykbabam1, ailemi ve..." Gzlerini kap1ya evirerek durdu. Langdon, "Ve k1z kardeinizi," dedi.

Kayal1klar1n stndeki ta ev, t1pk1 Sophie'nin hat1rlad1g1 gibiydi. Akam karanl1g1 kyordu, evin s1cak ve davetkr bir havas1 vard1. Kap1n1n a1k kafeslerinden d1ar1 ekmek kokusu yay1l1yor ve pencerelerde alt1n rengi bir 11k parl1yordu. Sophie yakla1rken ieriden gelen h1k1r1k seslerini duydu. Tel kap1dan ieri bakt1g1nda, koridorda yal1 bir kad1n1n aglamakta oldugunu grd. Kad1n1n uzun, gr, gm rengi salar1 onun haf1zas1ndaki an1lan canland1rm1t1. Sophie kendisinin o yne dogru ekildigini hissederek, verandan1n merdivenlerine ad1m1n1 att1. Yal1 kad1n bir adam1n ereveli fotograf1na sar1lm1 sevgi dolu bir. zntyle parmaklar1n1 adam1n yznde gezdiriyordu. Bu, Sophie'nin ok yak1ndan tan1d1g1 bir yzd. Grand-pre? Kad1n dn gece, bykbabas1n1n zc lm haberini alm1 olmal1yd1. Sophie'nin ayag1n1n alt1ndaki tahtalardan biri g1c1rday1nca kad1n yavaa dnd ve zntl gzleri Sophie'yle kar1lat1. Sophie ka1p gitmek istedi ama oldugu yerde ak1l1 kalm1t1. Fotograf1 b1rak1p kap1ya dogru yakla1rken, kad1n ateli gzlerini hi k1rpmam1t1. iki kad1n ince telin arkas1ndan birbirlerine bak1ncaya kadar sanki bir sonsuzluk yaanm1t1. Ard1ndan, kabaran bir okyanus dalgas1 gibi kad1n1n grnts belirsizlikten... inanmay1a... umuda... ve sonunda neeye dnmt. Kad1n kap1y1 iterek at1 ve d1ar1 1kt1. Sophie'nin oka ugram1 yzn yumuak ellerinin aras1na ald1. "Oh, benim sevgili yavrum... haline bak!" Sophie, onu hat1rlayamad1g1 halde, bu kad1n1n kim oldugunu biliyordu. Konumaya al1t1 ama nefes bile alam1yordu. Kad1n, onun aln1n1 pp, h1k1rarak aglarken, "Sophie," dedi. Sophie ancak f1s1lt1 halinde konuabiliyordu. "Ama... Grand-pre senin..." "Biliyorum," Kad1n nazik ellerini Sophie'nin omuzlar1na koydu ve ona tan1d1k gzlerle bakt1. "Bykbaban ve ben ok fazla ey sylemek zorunda kald1k. Dogru oldugunu dndgmz eyi yapt1k. ok zgnm. Bu senin kendi gvenligin iindi prenses." Sophie, onun son szlerini duydugunda akl1na hemen, onu y1llarca prenses diye ag1ran bykbabas1 geldi. Simdi bykbabas1n1n sesi Rosslyn'in eski talar1nda yank1lan1yor, toprag1n stne konarak, aag1daki bilinmeyen boluklarda 1nl1yor gibiydi. Kollar1n1 Sophie'ye dolayan kad1n1n gzyalar1 daha h1zl1 ak1yordu. "Bykbaban sana her eyi anlatmay1 ylesine ok istedi ki. Ama ikinizin aras1 pek iyi degildi. ok ugrat1. A1klanacak ok ey var. A1klanmas1 gereken o kadar ok ey var ki." Sophie'nin aln1n1 bir kez daha pt. "Art1k s1r yok prenses. Ailen hakk1ndaki geregi grenmenin zaman1 geldi." Gen gzetmen gzlerindeki umut 11lt1s1yla baheden h1zla koarak gelirken, gzyalar1 iinde birbirlerine sar1lan Sophie ile bykannesi, verandan1n merdivenlerinde oturuyorlard1. "Sophie?" Sophie gzyalar1yla ayaga kalkarak ba1n1 sallad1. Gen adam1n yzn tan1m1yordu ama kucakla1rken, damarlar1nda dolaan kan1n gcn hissedebiliyordu... art1k ortak oldugunu anlad1g1 kan1n. Langdon, onlara kat1lmak zere imenlerden yrrken, Sophie daha dn kendisini dnyada yapayaln1z hissettigine inanam1yordu. Ve imdi, bir ekilde bu yabana yerde, fazla tan1mad1g1 kiinin eliginde, sonunda kendini evinde hissediyordu.

105
Rosslyn'de akam olmutu. Ta evin verandas1nda tek ba1na ayakta duran Robert Langdon arkas1ndaki tel kap1dan gelen kahkaha ve birbirlerine kavuman1n getirdigi mutluluk seslerinin tad1n1 1kar1yordu. Elinde tuttugu Brezilya kahvesi ile dolu fincan yorgunlugunu al1rken, bu dinlencenin fazla srmeyecegini biliyordu. Art1k vcudu dayanamayacak kadar bitkin dmt. Arkas1ndan gelen bir ses, "D1ar1 ok sessiz 1kt1n1z," dedi. Arkas1n1 dnd. Salar1 akam1n 11klar1yla p1r1ldayan, Sophie'nin bykannesi d1ar1 1km1t1. ismi, en az1ndan son yirmi sekiz y1ld1r Marie Chauvel idi. Langdon yorgun bir ifadeyle tebessm etti. "Ailenizi biraz ba baa b1rakmak istedim." Pencereden bak1nca Sophie'nin erkek kardeiyle konumakta oldugunu grd. Marie gelip, yan1nda durdu. "Bay Langdon, Jacques'in ldrldgn ilk duydugumda Sophie'nin gvenligi konusunda dehete dmtm. Hayat1m boyunca, bu akam onu kap1m1n nnde grmek kadar rahatlatan bir ey olmad1. Size ne kadar teekkr etsem azd1r." Langdon nas1l cevap verecegim bilemiyordu. Sophie ile bykannesine zel konumalar1n1 teklif etmi olmas1na kar1n, Marie, onun da gelip dinlemesini istemiti. Eimin size gvendigi belli Bay Langdon, ben de yle yapacag m. Bylece Langdon, Sophie'nin yan1nda kalm1 ve Marie'nin, ailesi hakk1nda Sophie'ye anlatt1klar1n! sessiz bir ak1nl1k iinde dinlemiti. Her ikisinin de Merovingian ailelerinden olmas1 inan1lmazd1 Magdalal1 Meryem ve isa Mesih'in torunlar1. Sophie'nin ailesi ve atalar1, korunmak amac1yla soyadlar1n1 Plantard ve Saint-Clair olarak degitirmilerdi. Onlar1n ocuklar1 bu kanbag1n1n dogrudan vrisleriydiler ve bu yzden tarikat taraf1ndan dikkatle korunmulard1. Sophie'nin ailesi sebebi belirsiz bir araba kazas1nda ldgnde, tarikat asil soyun kimliginin kefedilmesinden korkmutu. Marie ac1yla titreyen bir sesle, "Bykbaban ve ben," diye a1klad1. "O telefonu ald1g1m1zda derhal bir karar vermek zorundayd1k. Ailenin arabas1 nehirde bulunmutu." Gzlerindeki yalan kurulad1. "Alt1m1z siz iki torunumuz da dahil o gece ayn1 arabada seyahat edecektik. Son anda planlar1m1z1 degitirmi tik, annen ve baban arabada yaln1zd1lar. Kazay1 duydugumuzda Jacques ve benim gerekte olanlar1 bilmemizin imkn1 yoktu... ya da bunun gerekten bir kaza olup olmad1g1n1." Marie, Sophie'ye bakt1. "Torunlar1m1z1 korumam1z gerektigini biliyorduk ve en iyisi oldugunu dndgmz eyi yapt1k. Jacques polise benim ve erkek kardeinin de o arabada oldugumuzu syledi... ikimizin cesedi ak1nt1ya kap1lm1olmal1yd1. Daha sonra erkek kardeinle ben tarikatla birlikte sakland1k. nl bir kii oldugundan Jacques saklanmak gibi bir lkse sahip degildi. ocuklardan byk olan Sophie'nin Paris'te kal1p Jacques taraf1ndan yetitirilmesi daha mant1kl1yd1, tarikat1n kalbine ve korumas1na daha yak1n olarak." Sesi f1s1lt1ya dnmt. "Yapmam1z gereken en zor ey, aileyi blmekti. Jacques ile ben birbirimizi nadiren grdk, tabii en gizli toplant1larda... tarikat1n korumas1 alt1nda. Kardeligin sad1k kald1g1 baz1 trenler vard1r." Langdon hikyenin daha derinlere gidecegini, fakat geri kalan1n1 duymamas1 gerektigini hissetmiti. Bu yzden d1ar1 1km1t1. Simdi Rosslyn'in sivri tepelerine bakarken, onun zlmemi s1rr1n1 dnmekten kendini alam1yordu. Kse gerekten burada Rosslyn'de mi? Eger yleyse, Saunire'in iirinde bahsettigi b ak ve kadeh neredeler? Langdon'1n elini iaret eden Marie, "Onu ben al1r1m," dedi. "Oh, teekkrler." Langdon boalan kahve fincan1n1 geri uzatt1. Marie, ona bakt1. "Diger elinizdekinden bahsediyordum Bay Langdon." Bak1lar1n1 indiren Langdon, Saunire'in papirsn tuttugunu fark etti. Daha nce gzden ka1rd1g1 bir eyi grmek umuduyla onu yeniden kripteksin iinden 1karm1t1. "Elbette, affedersiniz."

Marie kg1d1 al1rken neeli grnyordu. "Paris'te, bu gl agac1, kutunun geri dndgn grmekten son derece memnun olacag1n1 bildigim bir bankac1 var. Andr Vernet, Jacques'in ok yak1n bir arkada1yd1 ve Jacques, ona son derece gveniyordu. Andr, Jacques'in bu kutunun korunmas1 ricas1n1 yerine getirmek iin her eyi yapard1." Buna beni vurmak da dahil, diye dnen Langdon, adamcag1z1n burnunu k1rm1 olabilecegini hat1rlayarak, bu konuya deginmemeye karar verdi. Langdon Paris'i dndgnde akl1na ayn1 gece ldrlen diger snchaux gelmiti. "Peki ya tarikat? Simdi ne olacak?" "arklar dnmeye balad1 bile Bay Langdon. Kardelik yzy1llard1r ayakta, bunu da atlatacakt1r. st kademeye gemek ve yeniden yap1lanmak iin s1rada bekleyenler var." Langdon gece boyunca Sophie'nin bykannesinin tarikat faaliyetleriyle yak1n baglan oldugundan phelenmiti. Her eyden nce, tarikat1n her zaman kad1n yeleri olmutu. Drt Byk stat kad1nd1. Snchaux'lar geleneksel olarak erkeklerden muhaf1zlarseiliyordu ama tarikatta kad1nlar1n daha yce bir stats vard1 ve herhangi bir kademeden en st kademeye geebilirlerdi. Langdon, Leigh Teabing'i ve Westminster Manast1r1'n1 dnd. Aradan y1llar gemi gibi geliyordu. "Kilise einize Zaman1n Sonu geldiginde Sangreal Belgeleri'ni a1klamamas1 yolunda bask1 yap1yor muydu?" "Aman Tanr1m hay1r. Zaman1n Sonu paranoyak zihinlerin uydurmas1. Tarikat gretilerinde, Kse'nin a1klanmas1 gereken tarihe deginen hibir ey yoktur. Tam aksine, tarikat her zaman Kse'nin asla a1klanmamas1 gerektigine inanm1t1r." Langdon a1rm1t1. "Asla m1?" "Ruhlar1m1z1 ayakta tutan gizem ve merakt1r, Kse'nin kendisi degil. Kse'nin gzelligi onun semavi dogas1ndad1r." Marie Chauvel imdi Rosslyn'e bak1yordu. "Baz1lar1 iin Kse, onlara sonsuz hayat1 getirecek olan kadehtir. Baz1lar1 iin ise, kay1p belgelerin ve gizli tarihin aray11. Ve pek oklar1 iin san1r1m Kutsal Kse sadece muhteem bir fikirdir... gnmzn kaos iindeki dnyas1nda bile bizlere ilham verecek ula1lmaz bir hazine." "Peki ama Sangreal Belgeleri gizli kal1rsa, Magdalal1 Meryem hikyesi sonsuza dek yok olmayacak m1?" "yle mi olacak? Etraf1n1za bak1n. Onun hikyesi resimde, mzikte ve kitaplarda anlat1l1yor. Her gn biraz daha fazla. Sarka sallan1yor, Tarihimizin tehlikelerini anlamaya bal1yoruz... ve y1k1c1 yollar1m1z1. Kutsal diiyi yeniden canland1rmam1z gerektiginin fark1na var1yoruz," Durdu. "Kutsal dii sembolleri hakk1nda bir arat1rma yazd1g1n1z1 sylemitiniz, yle degil mi?" "Evet." Glmsedi. "Onu bitirin Bay Langdon. Onun ark1s1n1 syleyin, Dnyan1n modern ozanlara ihtiyac1 var." Verdigi mesaj1n zerinde yaratt1g1 ag1rl1g1 hisseden Langdon sustu. ilerideki a1k arazide ay, agalar1n stnde ykseliyordu. Gzlerini Rosslyn'e eviren Langdon, onun s1rr1n1 grenmek iin ocuksu bir heves duydu. Sorma, dedi kendi kendine. Zaman uygun degil. Marie'nin elindeki papirse, sonra da Rosslyn'e bakt1. Neeli grnen Marie, "Soruyu sorun Bay Langdon," dedi. "Dogruyu duymay1 hak ettiniz." Langdon yznn k1zard1g1n1 hissetti. "Kse'nin burada, Rosslyn'de olup olmad1g1n1 bilmek istiyorsunuz." "Bana syleyebilir misiniz?" Marie fkelenmi gibi iini ekti. "Su insanlar neden Kse'nin huzur iinde yatmas1na izin vermiyorlar?" Sonra gld, eglendigi belli oluyordu. "Neden burada oldugunu dnyorsunuz?"

Langdon, onun elindeki papirs i aret etti, "Einizin iiri a1ka Rosslyn'den bahsediyor ama bir de Kse'ye bekilik eden b1ak ile kadeh var. Orada b1ak ve kadeh sembollerini gremedim." Marie, "B1ak ve kadeh mi?" diye sordu. "Tam olarak neye benziyorlar?" Langdon, onun kendisiyle dalga getigini anlam1t1 ama oyuna kat1larak, sembolleri abucak tasvir etti. Marie'nin yznden belli belirsiz bir hat1rlama ifadesi geti. "Ah, evet, elbette. B1ak, erkek olan her eyi temsil eder. Su ekilde iziliyor, yle degil mi?" iaret parmag1n1 kullanarak, avu iine bir ekil izdi.

"Evet," dedi Langdon. Marie, eklin daha az kullan1lan kapal1 biimini izmiti ama Langdon semboln her iki kullan1l11n1 da nceden grmt. Yine avu iine izerek, "Ve tersi ise," dedi. "Diiyi temsil eden kadeh."

"Dogru," dedi Langdon. "Ve siz bana burada, Rossilyn Sapeli'nde var olan yzlerce sembol aras1nda bu iki eklin yer almad1g1n1 sylyorsunuz, yle mi?" "Onlar1 grmedim." "Peki ben size gsterirsem, uyuyabilecek misiniz?" Langdon cevap vermeye f1rsat bulamadan, Marie Chauvel verandadan indi ve apele dogru yrmeye balad1. Langdon, onun arkas1ndan koturdu. Eski binaya girdiklerinde, Marie 11klar1 at1 ve mabedin ortas1nda, yerde duran sembol gsterdi. "ite burada Bay Langdon. B1ak ve kadeh." Langdon a1nm1 zemine bakt1. Botu. "Burada hibir ey..." iini eken Marie, apelin o nl a1nm1 yolu zerinde ad1m atmaya balad1. Langdon1n akamst grdg ziyaretilerin yrdg ayn1 yolda. Gzleri dev semboln fark1na vard1g1nda, hl bir ey anlam1yordu. "Ama bu Davut'un..." Langdon sonunda hayrete derek anlad1g1nda, konumay1 kesti.

B ak ve kadeh. Birbirinin iine gemi. Davut'un y ld z ... erkek ile diinin mkemmel birleimi... Sleyman' n Mhr... erkek ile dii ilahlar n Yahweh ile Shekinah oturduguna inan lan Kudslakdas' n iareti. Langdon syleyeceklerini toparlayabilmek iin bir dakikaya ihtiyac1 vard1. "Siir buray1, Rosslyni gsteriyor. Kesinlikle. Mkemmel bir biimde." Sophie glmsedi. "yle grnyor." Akl1na gelenler tylerini rpertmi ti. "Demek ki Kutsal Kse alt1m1zdaki mahzende, yle mi?" Marie gld. "Sadece ruhu. Tarikat1n en eski vazifelerinden biri de Kse'yi, sonsuza dek huzur iinde yatacag1 anavatan1 Fransa'ya geri gtrmekti. Onun gvenligini korumak iin

yzy1llar boyunca bir lkeden digerine ta1d1lar. Bu erefini zedeliyordu. Byk stat oldugunda Jacques'1n grevi, onu Fransa'ya geri getirip, kralieye uygun bir dinlenme yeri ina ederek erefini onarmakt1." "Peki bunu baard1 m1?" Simdi yz ciddilemiti. "Bay Langdon, bu gece benim iin yapt1klar1n1z1 gz nnde bulundurarak, Rosslyn Vakf1'n1n bakan1 olarak, size Kse'nin art1k burada olmad1g1n1 syleyebilirim." Langdon 1srar etmeye kararl1yd1. "Ama kilit ta1, Kutsal Kse'nin imdi sakl1 oldugu yerden bahsetmeli. Neden Rosslyni iaret etsin?" "Belki de okudugunuzdan yanl1 anlam 1kart1yorsunuzdur. Unutmay1n, Kse yan1lt1c1 olabilir. Merhum eimin oldugu gibi." "Ama daha ne kadar a1k olabilir ki?" diye sordu. "B1ak ve kadehle iaretlenmi bir yeralt1 mahzeninin stnde duruyoruz, Usta Masonlar1n sanat1yla sslenmi, y1ld1zl1 bir tavan1n alt1nday1z. Her ey Rosslyni anlat1yor." "Pekl, u gizemli iire bir bakay1m." Papirs aarak, iiri yksek sesle okudu.

Kutsal Kse Roslin'in alt1nda B1ak ve kadeh bekidir ona Saheserler ssler yatag1n1 Seyrederken y1ld1zl1 semay1
Okumay1 bitirdikten sonra, yzne bilmi bir tebessm oturmas1 biraz zaman1n1 alm1t1. "Aah, Jacques." Langdon mitle onu seyrediyordu. "Bunu anl yor musunuz?" "Sapelin yerinde de ahit oldugunuz gibi Bay Langdon, basit eyleri grmenin pek ok yolu vard1r." Langdon anlamak iin kendini zorlad1. Jacques Saunire ile ilgili her eyin ift anlam1 var gibiydi ve Langdon daha tesini gremiyordu. Marie yorgunlukla esnedi. "Bay Langdon, size bir itirafta bulunacag1m. Kse'nin u an bulundugu yeri hi grmedim. Ama elbette, son derece nfuzlu bir erkekle evliydim... ve kad1nl1k igdlerim kuvvetlidir." Langdon konumak zereyken Marie devam etti. "Bunca emegin ard1ndan, Rosslyn'den gerek cevaplarla ayr1lamayacak olman1za gerekten zgnm. Ama bir ey bana, sonunda arad1g1n1z1 bulacag1n1z1 sylyor. Bir gn anlayacaks1n1z." Glmsedi. "Bu gerekletiginde, s1rr1 saklayabileceginiz konusunda size, herkesten daha fazla gveniyorum." Kap1ya gelen birinin sesi duyuldu. "Her ikiniz de yok oldunuz," dedi Sophie. Kap1da duran Sophie'ye dogru yryen bykannesi, "Gitmek zereydim," dedi. "iyi geceler, prenses." Sophie'nin aln1n1 pt. "Bay Langdon'1 ge vakitlere kadar ayakta tutma." Langdon ile Sophie, bykannesinin ta eve dogru yrmesini seyrettiler. Sophie, Langdon'a dndgnde, gzleri duyguluydu. "Tam olarak bekledigim son bu degildi." iki kii olduk, diye dnd Langdon. Sophie'nin duygular1na yenik dtgn grebiliyordu. Bu akam ald1g1 haberler, tm hayat1n1 degitirmiti. "iyi misin? Kabullenmesi zor bir durum." Sophie sessizce glmsedi. "Bir ailem var. ie buradan balayacag1m. Kim oldugumuz ve nereden geldigimiz biraz vakit alacak." Langdon sessizligini bozmad1. Sophie, "Bu geceden sonra da bizimle kalacak m1s1n?" diye sordu. "En az1ndan birka gn iin." Bundan daha fazlas1n1 istemeyen Langdon iini ekti. "Burada ailenle biraz ba baa kalman gerek Sophie. Sabah Paris'e geri dnyorum."

Hayal k1r1kl1g1na ugram1, fakat yap1lmas1 gerekenin bu oldugunu biliyormu gibi grnyordu. Bir sre her ikisi de konumad1. Sonunda Sophie uzanarak onun elini tuttu ve apelden d1ar1 1kard1. Kayal1klardaki kk bir 1k1nt1ya dogru yrdler. nlerinde uzanan iskoya k1r manzaras1, aralanan bulutlar1n aras1ndan s1zan ay 11g1yla kaplanm1t1. Elele tutuarak, zerlerine ken yorgunlugun verdigi sessizlik iinde durdular. Simdi y1ld1zlar parlamaya balam1t1 ama dogu taraf1ndaki bir nokta hepsinden daha parlakt1. Onu grnce Langdon glmsedi. Bu Vens't. Eski tanr1a, sabit ve sab1rl1 11g1yla gkyznde parl1yordu. Akam serinlemeye balam1t1, aag1daki ovalardan soguk bir rzgr esiyordu. Bir sre sonra Langdon, Sophie'ye bakt1. Gzlerini kapatm1t1, dudaklar1nda halinden memnun bir glmseme vard1. Langdon kendi gzlerinin ag1rlamaya balad1g1n1 hissedebiliyordu. istemeden onun elini s1kt1. "Sophie?" Sophie gzlerini yavaa aarak ona dnd. Yz ay 11g1nda ok gzel grnyordu. Uykulu bir ifadeyle ona glmsedi. "Merhaba." Langdon, Paris'e onsuz dnecegi iin beklenmedik bir znt duydugunu fark etti. "Sen uyanmadan gitmi olabilirim." Durdu, bogaz1nda bir yumru dgmlenmiti. "zgnm, bu eyde pek iyi degilim..." Sophie uzanarak, yumuak elini onun yzne gtrd. Sonra ne dogru egilerek, yanag1ndan hafife pt. "Seni bir daha ne zaman grebilirim?" Onun gzlerinde kaybolan Langdon'1n bir an iin ba1 dnd. "Ne zaman m1?" Durdu, ayn1 eyi kendisinin de ne kadar istedigini acaba biliyor mu, diye dnd. "Sey, asl1nda gelecek hafta Floransa'da bir konferans verecegim. Bir hafta kadar orada olacag1m ve yapacak fazla iim olmayacak." "Bu bir davet mi?" "Lks iinde yaayacag1z. Bana Brunelleschi'de bir oda ay1rd1lar." Sophie muzip bir edayla glmsedi. "ok ey bekliyorsunuz Bay Langdon." Kulaga nas1l geldigini anlad1g1nda laf1 evirmeye al1t1. "Ben asl1nda ey demek..." "Sizinle Floransa'da bulumak kadar ok istedigim bir ey olamaz Bay Langdon. Ama bir art1m var." Ciddi bir tonla konumaya balad1. "Mze yok, kilise yok, mezar yok, sanat yok, kutsal emanet yok." "Floransa'da m1? Bir hafta boyunca m1? Yapacak baka bir ey yok." Sophie uzanarak onu bir kez daha pt, bu kez dudaklar1ndan. Vcutlar1 bir araya geldi, nce nazike, sonra tamamen. Sophie kendini geri ektiginde, gzleri umut doluydu. "Evet," diyebildi Langdon. "Bu bir randevu."

Sonu
Robert Langdon s1rayarak uyand1. Rya gryordu. Yatag1n1n yan1nda duran bornozun stnde HOTEL RITZ PARiS armas1 i liydi. Stor perdelerin aras1ndan szlen lo 11g1 grd. Akam karanl g m seher vakti mi, diye dnd. Langdon'1n vcudu s1cak ve halinden olduka memnundu. Son iki gndr uykusuzlugun ac1s1n1 1kart1yordu. Yatakta yavaa dogruldugunda, onu neyin uyand1rd1g1n1 fark etti... u garip dnce. Gnlerdir bir bilgi yagmurunu zmlemeye al11yordu ama imdi daha nce hi dnmedigi bir eyin zerine yogunlam1t1. Olabilir mi? Uzun sre k1p1rdamadan durdu. Yataktan 1karak, mermer dua ilerledi. iine girdiginde, gl f1skiyelerden f1k1ran su omuzlar1na masaj yapt1. Ama akl1ndaki dnce onu hl bylyordu. imkns z. Langdon yirmi dakika sonra Ritz Otel'den Vendme Meydan1'na 1km1t1. Akam olmak zereydi. Gnlerce uyumak, geceyle gndz birbirine kar1t1rmas1na neden olmutu... bununla birlikte akl1 tuhaf bir ekilde ba1ndayd1. Dncelerinden ar1nmak iin otel lobisinde durup bir stl kahve imeye kendi kendine sz vermiti ama bacaklar1 onu dogruca n kap1ya, canlanmaya balayan Paris akam1na ta1m1lard1. Rue des Petits Champs'dan doguya yryen Langdon giderek heyecanlan1yordu. Rue Richelieu'den, Palais Royal bahelerinden gelen yasemin kokular1n1n havay1 yumuatt1g1 gneye dnd. Arad1g1n1 grnceye kadar gneye dogru yrmeye devam etti. Cilal1 siyah mermerden yap1lm1,.p1r1l p1r1l parlayan nl s1rakemer. zerine giderek, ayaklar1n1n alt1ndaki yzeyi gzleriyle tarad1. Birka saniye sonra, orada oldugunu bildigi eyi bulmutu... mkemmel bir dz izgi oluturacak ekilde yere gmlm bronz madalyonlar. Her bir yuvarlag1n ap1 bir santimdi ve zerlerine N ile S harfleri ilenmiti. Nord. Sud.Madalyonlar1n oluturdugu dz izgiyi gzleriyle takip ederek gneye dnd. izleri takip ederek yeniden hareketlendi, yrrken kald1r1ma bak1yordu. Comedie-Franaise'nin kesine geldiginde, ayag1n1n alt1nda baka bir bronz madalyon belirdi. Evet! Langdon y1llar nce Paris sokaklar1n1n bu bronz iaretlerden 135'iyle donat1ld1g1n1 grenmiti. Sehrin kuzey-gney ekseni zerinde kald1r1mlara, avlulara ve sokaklara gmlerek yerletirilmi lerdi. Bir keresinde izgiyi SacreCoeur'dan balayarak, Seine zerinden kuzeye dogru takip etmi ve sonunda Paris Rasathanesi'ne varm1t1. ite orada izledigi kutsal yolun nemini kefetmiti. Dnyan n orijinal balang meridyeni. Dnyan n ilk s f r boylam . Paris'in eski Gl izgisi Simdi Langdon Rue de Rivol'de koutururken, var1 noktas1n1n uzanabilecegi kadar yak1nda oldugunu hissediyordu. Bir bloktan az kalm1t1.

Kutsal Kse Roslin'in alt1nda


Simdi dalgalar halinde alg1lamaya bal1yordu. Saunire'in Roslin kelimesinin eski okunuunu yazmas1... b1ak ve kadeh... ustalar1n eserleriyle ssl mezar.

Kuzey-Gney.

Saunire bu yzden mi benimle konumas gerektigini dnyordu? Fark nda olmadan geregi tahmin mi etmitim? Ayaklar1n1n alt1ndaki Gl izgisi'ni hissederek, onun rehberligini izleyerek, gtrdg yere dogru kouyordu. Uzun Richelieu Geidi'ne girdiginde, akl1na gelenler yznden ensesindeki tyler rperdi. Bu tnelin sonunda, en gizemli Paris an1tlar1ndan birinin durdugunu biliyordu... 1980'lerde Sfenks'in kendisi, gizli evrelere dahil oldugu f1s1ldanan bir adam, Francois Mitterand taraf1ndan 1smarlanan ve masraflar1 denen an1t. Paris'e b1rakt1g1 son miras1 Langdon birka gn nce ziyaret etmiti. Baka bir mr. Langdon son kalan enerjisiyle geitten f1rlayarak o tan1d1k avluya 1kt1 ve durdu. Nefes nefese kalm1 bir halde yavaa gzlerini kald1rd1 ve hayretler iinde nnde duran par1lt1l1 yap1ya bakt1. Louvre Piramidi. Karanl1kta parl1yordu. Hayranl1kla izleyii k1sa srd. Sag taraf1nda olan eyle daha ok ilgileniyordu. Dndgnde, ayaklar1ma.yeniden eski Gl izgisi'nin grnmez patikas1n1 takip ettigini hissetti. Ayaklar1 onu avludan 1kararak Carrousel de Louvre'a gtrd... dzgn itlerle evrili devasa dairesel imenlik. Tarih ncesi aglarda Paris'teki dogaya tapma festivalleri burada kutlan1rd1... verimliligi ve tanr1ay1 kutlamak iin dzenlenen neeli ayinler. Langdon taflanlar1 aarak, imenlikli alana girerken, bir baka dnyaya ad1m1n1 att1g1n1 hissediyordu. Bu kutsal toprak imdi ehrin en al11lmad1k an1tlar1ndan biriyle iaretlenmiti. Tam ortada, topraga kristal bir yar1k gibi dalan camdan yap1lm1 dev ters piramidi birka gece nce Louvre'un bodrum kat1ndaki antresinde grmt. La Pyramide Inverse. Langdon rkek ad1mlarla kenara kadar yrd ve Louvre'un kehribar rengi 11kla ayd1nlat1lm1 yeralt1 tesisine bakt1. Gzleriyle sadece devasa ters piramide degil, ayn1 zamanda onun tam alt1nda yatan eye bak1yordu. Aag1daki odan1n zemininde, en minik yap1lardan biri duruyordu... Langdon1n al1mas1nda bahsettigi.yap1. Langdon akla hayale gelmeyecek ihtimalin verdigi dehetle rpermiti. Bak1lar1n1 kald1r1p yeniden Louvre'a bakarken, mzenin dev kanatlar1n1n kendisini kucaklad1g1n1 hissetti... dnyan1n en gzel sanat eserleriyle ssl koridorlar. Da Vinci... Botticelli...

Saheserler ssler yatag1n1


Bir kez daha merakla bak1lar1n1 cama indirerek, aag1daki minik yap1ya bakt1. Oraya inmeliyim! Adac1ktan 1karak, avludan Louvre'un yksek piramit giriine dogru koturmaya balad1. Gnn son ziyaretileri mzeden azar azar 1k1yorlard1. Dner kap1y1 iterek ieri giren Langdon, merdivenden piramidin aag1s1na dogru inmeye balad1. Havan1n giderek serinledigini hissedebiliyordu. En alta ulat1g1nda, Louvre'un avlusunun alt1ndan La Pyramide Inverse'ye dogru uzanan uzun tnele girdi. Tnelin sonunda geni bir odaya ulam1t1. Tavandan sarkan ters piramit tam nnde duruyordu... nefes kesici bir V eklindeki cam. Kadeh. Langdon gzleriyle aag1 dogru daralan formunu takip ederek, yerden iki metre yukar1da duran ucuna bakt1. ite onun tam alt1nda, o minik yap1 duruyordu. Minyatr bir piramit. Sadece doksan santim boyundayd1. Bu devasa tesiste, kk boyutlarda ina edilmi tek yap1 oydu.

Langdon'1n al1mas1, Louvre'daki tanr1a sanat1 koleksiyonunu anlatmakla beraber, bu mtevaz1 piramitten de bahsetmi ti. "Minyatr yap , sanki bir buzdag n n tepesiymi gibi, yerden yukar dogru k nt yapar... aag ya gizli bir oda gibi saklanm , piramit seklindeki devasa bir mahzenin zirvesi." Bo antrenin yumuak 11klar1yla ayd1nlat1lm1 iki piramidin ular1 birbirlerine bak1yordu. Gvdeleri mkemmelce yerletirilmiti, ular1 neredeyse birbirine degiyordu. Kadeh yukar1da. B1ak aag1da.

B1ak ve kadeh kap1s1 stnde bekilik eder.


Langdon, Marie Chauvel'in szlerini duyuyordu. Bir gn her eyi anlayacaks n. Ustalar1n eserleriyle evrili eski Gl izgisi'nin alt1nda duruyordu. Saunire'in gzetleyebilecegi daha iyi bir yer olabilir miydi? Simdi art1k en sonunda, Byk stat'1n dizelerinin gerek manas1n1 anlayabiliyordu. Gzlerini gkyzne evirerek, cam1n stndeki y1ld1zlarla dolu geceye bakt1.

Alt1nda uyur y1ld1zl1 seman1n


Unutulmu szler, karanl1kta hayalet m1r1lt1lar1 gibi yank1lan1yordu. Kutsal Kse aray , Magdalal Meryem'in kemikleri nnde diz kme aray d r. D lanan kad n n ayaklan dibinde dua etmek iin k lan bir yolculuktur. Robert Langdon iinde uyanan ani bir sayg1 drtsyle dizlerinin stne kt. Bir an iin bir kad1n sesi duydugunu sand1... yzy1llar1n getirdigi bilgelik... toprag1n derinliklerinden yukar1 dogru f1s1ld1yordu.

You might also like