Professional Documents
Culture Documents
YEN� ATLANT�S
BACON �ZER�NE
Bacon'�n Ya�am�
Francis Bacon 22 Ocak 1561'de Londra'da do�du. Babas� Sir Nicholas Bacon Krali�e
Elizabeth'in M�h�r Lordu, annesi Ann ise Sir Anthony Cook'un k�zlar�ndan biriydi.
Daha �ocukken �ok ciddi davranmas� nedeniyle Krali�e Elizabeth, onu "K���k M�h�r
Lordu" diye �a��r�rd�. Bir �yk�ye g�re bir g�n krali�e kendisine ka� ya��nda
oldu�unu sormu�. Bacon da "Ha�metmeab�n�z�n u�urlu saltanat�ndan iki ya� daha
gen�" yan�t�n� vermi�ti. 1573 y�l�n�n Nisan�nda Cambridge �niversitesi'ne
g�nderilmi� ve on alt� ya��na kadar orada okumu�tur. ��renimi s�ras�nda Aristo
felsefesinden ho�lanmamaya ba�lam�t�. "Filozofun de�ersizli�inden dolay� de�il,
felsefesinin verimsizli�inden, yaln�zca tart�ma ve kavgalara yol a�mas�ndan, insan
ya�am� i�in yararl� yap�tlar yaratma bak�m�ndan k�s�r olmas�ndan dolay�"
be�enmedi�ini s�yl�yordu. Ya�am� boyunca hi� de�i�tirmedi�i bu kan�s�, onun daha
sonraki felsefi durumunu belirlemede �nemli rol oynad�.
Bacon, 1506'da olduk�a zengin bir adam�n k�z� olan Alice Barnham ile evlendi.
D���nleri �ok g�steri�li oldu. �a�da� bir yazara g�re Bacon, "tepeden t�rna�a
kadar erguvan rengi giysiler giymi�, kendisi ve e�i i�in bir s�r� alt�n ve g�m�
s�rmal� giysi diktirmi�, kar�s�n�n getirdi�i servetin b�y�k bir b�l�m�n� bunlara
harcam�t�". Bu, onun ev ya�am�nda g�steri�i ne kadar sevdi�ini g�sterir. Bacon'�n
�zel papaz� Dr. Rawley'e g�re "evlilik ya�am� kar��l�kl� sevgi ve sayg�ya"
dayan�yordu. Fakat Bacon, vasiyetnamesinde kar�s�na b�rakt��� �ok b�y�k serveti,
sonradan yapt��� ekle, "hakl� ve �ok �nemli nedenlerle" geri alm�t�. Bu nedenlerin
i�eri�i hen�z a��klanmam�t�r.
James I. tahta ��k�nca durum de�i�mi�, Bacon bundan sonra h�zla ilerlemi�tir.
1607'de ba�savc�, 1617'de Adalet Bakan� olmu�, 1618'de Baron Verulam san�yla
soylular aras�na al�nm�, alt� ay sonra da buna Viscount St. Albans san�
eklenmi�tir. Fakat bunlar, b�t�n �mr�n� memuriyet dilenmek, yaltaklanmak ve
dalkavuklukla bir �eyler elde etmeye u�ra�makla ge�iren Bacon'a ge� gelmi�ti.
Yazg�s� onu, daha iyi vurmak, d�mesinin �iddetini daha da art�rmak i�in bu y�ksek
konumlara ��karm�a benziyor. Adalet Bakan� olarak g�revini k�t�ye kullan�yor,
dostlar�na y�ksek orunlar veriyor, r�vet ve arma�an al�yor, haks�zl�klara g�z
yumuyordu. Sonunda hakk�nda Parlamento soru�turmas� a��ld�. Yarg�lanmas�nda,
Bacon, su�lar�n� a��k�a s�yledi, fakat bunlar� d�nemin bozuklu�una ba�layarak
yarg��lar�n�n ac�mas�n� diledi. Her t�rl� devlet memurlu�unun yasaklanmas�na,
ya�am�n�n sonuna kadar Londra Kalesi'nde tutuklu kalmas�na ve para cezas� olarak
da k�rk bin �ngiliz Liras� �demesine karar verildi. Ertesi g�n kral kendisini
�zg�r b�rakt�rd�. Para cezas�n� da erteletti. Bacon, bunun �zerine St. Albans
yak�nlar�ndaki malikanesine �ekildi. Kendi ki�isel serveti ve kral�n k�sa bir s�re
�nce ba�lad��� y�lda bin iki y�z lira tutan emekli ayl���yla ya�amaya ba�lad�.
Bacon, hakl� olarak mahk�m edildi�ini kabul ediyordu. "Ben r�veti savunmaktansa
r�vet veren bir kimse olmay� ye�lerim. Elli y�ldan beri �ngiltere'nin en adil
yarg�c� ben oldum. Fakat iki y�z y�ldan beri de Parlamento, benim hakk�mda verdi�i
karar kadar hakl� bir karar vermedi." Ayn� zamanda verilen cezan�n �lkede adaletin
yarar�na oldu�unu kabul ediyor ve "Bundan b�yle bir yarg�c�n veya memurun
b�y�kl��� onun su�u i�in bir s���nak olmayacakt�r. Bu benim i�in az avunulacak �ey
de�ildir. Birka� s�zc�kle anlatmak gerekirse, bu alt�n �a��n ba�lang�c�d�r"
diyordu.
Bacon, be� y�l sonra 9 Nisan 1626'da, altm� be� ya��ndayken bron�itten �ld�. Karl�
bir k� g�n� arabas�yla giderken bir kul�benin �n�nde durarak sahibinden bir tavuk
sat�n ald�. Hemen orac�kta kestirdi. Kendi eliyle tavu�un i�ini karla doldurdu.
So�u�un eti kokmadan ve bozulmadan koruyup koruyamayaca��n� ��renmek istiyordu. Bu
deney ya�am�na mal oldu. Ans�z�n hastalan�nca arkada�� Lord Arundel'in evine
g�t�r�ld�. Lord, evinde yoktu, bir hizmet�i hemen bir yatak haz�rlad�. Hastay�
yat�rd�lar. Fakat �ar�aflar nemliydi. Bacon daha da k�t�le�ti, ya�l�l��� ve
zay�fl��� y�z�nden iyile�emedi. St. Albans kasabas�nda bir kilise mezarl���na
g�m�ld�.
2
Bacon'�n Felsefesi
B�t�n yanl�lar�na kar��n Bacon, yeni bir d�nemi m�jdeliyordu. Ba�kalar� ge�mi�e
�zlemle bak�p batan bilgi g�ne�inin son ��klar�nda �s�nmaya �al��rken, o yeni ve
daha da parlak bir �a��n yakla�makta oldu�unu sezmi�ti. Ona g�re insanl���n
�zledi�i cenneti, ge�mi�te de�il, gelecekte aramal�yd�. Platon'un �nl�
benzetmesinde oldu�u gibi karanl�k bir ma�arada arkalar�n� ���a �evirmi� oturan ve
�nlerinde yaln�zca ger�e�in g�lgelerini izleyenlerin g�zlerini ���a �evirdi.
Bacon'�n ilk i�i, zaman�nda egemen olan skolastik felsefeyi y�kmak olmu�tur.
11'inci y�zy�ldan 15'inci y�zy�la kadar egemen olan bu felsefe dizgesine g�re
ger�ek zaten bulunmu�, �ncil'de ve kilise toplant�lar� kararlar�nda b�t�n
a��kl���yla yaz�lm�t�. Skolastik dizge bu dinsel inan�lar� kabul ediyor, mant�k
yoluyla bunlar� usa uygun bir bi�ime d�n�t�rmek, onlara bilimsel bir bi�im vermek
istiyordu. Amac� dinsel d��nceyi t�m�yle mant��a uygun bir duruma getirmekti.
Bununla birlikte, bilgiye ilerleyen bir �ey olarak bakm�yor, denemelere d�nerek
yeni ger�ekler ara�t�rmaya �al�m�yordu. O d�nem �zerinde yetkenin a��r bask�s�
duyuluyor, skolastik dizgenin temelini olu�turan varsay�mlar�n do�rulu�u hakk�nda
hi�bir soru sorulmuyordu. Onlar hakk�ndaki tart�malar hep bir daire �evresinde
d�n�yor, ger�eklerle hi�bir ilgisi bulunmuyordu. Bacon, yaln�zca "bilimin �r�mcek
a�lar�n� ortaya ��kard���n�, bu a�lar�n ipliklerinin ve i�lerinin inceli�i
bak�m�ndan hayran olunmaya de�er oldu�unu, fakat hi�bir cevher ve yarar�
olmad���n�" s�yl�yordu.
Bacon'�n amac� d��nmeyi somut deneylerle verimli bir ili�kiye sokmakt�. Bu hedefe
varmak kolay bir i� de�ildi. Tembellikten do�an ara�t�rma isteksizli�i y�z�nden,
zaman�n yarg�s� b�t�n tart�malarda son s�z oluyordu. Bacon, �zellikle bunu
belirtmek istiyordu. Bu nedenle eskilerin ak�l ve bilgisini t�m�yle yads�mak
zorunda kald�. Ger�ekten inan�lar�n�n �o�unun kayna�� var olan bo� inan�lara
kar�� duydu�u tepkidir. Sald�rd��� bo� inan�lar unutulduklar� zaman, onun g�r�leri
de bo� ve yanl� bir duruma gelmi�lerdir.
Tarih bak�m�ndan herkesin g�r��ne kar��t bir g�r�� vard�. Ya�ad��� d�nem i�in
diyor ki: "Bu d�nem eski d�nemdir, ��nk� d�nya ya�lanm�t�r. Kendimizden geriye
do�ru hesap ederek eski sayd���m�z d�nem, eski de�ildir." Bundan �u sonuca
var�yor: "Asl�nda Greklerden ald���m�z bilgelik, bilginin ancak �ocukluk �a��na
benzer ve �ocuklara �zg� �zellikleri ta��r; konu�abilir, ama soyunu �o�altamaz;
tart�malar bak�m�ndan verimlidir, fakat yap�t bak�m�ndan k�s�rd�r." Ayn� neden onu
insanlar�n geli�me yetene�iyle ilgili �ok k�t�mser bir g�r�e g�t�r�yor: "Bir �rmak
gibi akan zaman bize hafif ve �i�irilmi� �eyleri getirmi�tir. A��r ve kat�
olanlarsa suyun dibine ��km�t�r."
Bacon, do�ay� iyice anlay�p, onu insanlar�n hizmetinde kullanmay� sa�layacak
g�venilir bir dizge kurmak istiyordu. Bilgi "Yaratan�n �n ve g�rkemini art�rmak,
insan�n durumunu d�zeltmek" i�in aranacakt�. Bacon i�in biricik do�ru bilgi, g��
olan bilgiydi. "Bilgi erktir" diyordu, fakat dar yararc�l��� da kabul etmiyordu.
"Ger�i benim �z�nde yap�tlar�n ve bilimlerin etkin b�l�mlerini arad���m do�rudur,
ama bununla birlikte ben hasat zaman�n� bekliyorum, ne yosunu, ne de ye�il ekini
bi�meye kalk�m�yorum. ��nk� ben iyi biliyorum ki do�ru olarak ortaya ��kar�lm�
ger�ekler kendileriyle birlikte bir s�r� yap�t vereceklerdir, onlar� tek t�k,
�urada burada de�il, k�meler ve salk�mlar bi�iminde t�reteceklerdir. Ve ben hemen
elimize gelen ilk meyveleri turfanda, mevsimsiz ve �ocuk�a bir aceleyle toplamay�
kesinlikle do�ru bulmuyorum."
Kendi dizgesini kurmaya ba�lamadan �nce Bacon, b�t�n bilgi alan�n� ba�tan ba�a bir
kez daha g�zden ge�irmeyi gerekli buldu. "Bilimin �lerlemesi" yap�t�nda bunu
yapm�t�r. Bu �ok b�y�k bir i�ti, fakat onun ya�ad��� d�nem zaten bir d��nsel
kahramanl�k �a��yd�. �nsanlar�n tek iste�i her �eyi bilmekti. Onlar b�t�n bilgiyi
kendi alanlar� i�ine almakla �v�n�yorlar, "�nsan�m, bu nedenle insanla ilgili olan
hi�bir �ey bana yabanc� olamaz" diyorlard�. Bacon, d�nemini b�yle bir giri�im i�in
pek uygun buluyordu, d�neminin �st�nl�kleri aras�nda bas�mevinin, Yenid�nya'n�n
bulunu�unu, �lkesinin bar� ve dinginlik i�inde olmas�n� ileri s�r�yordu.
Novun Organum'da anlat�lan y�ntemin as�l zay�f yan� buradad�r. Bu y�ntem do�al
eylemlerin kar��kl�k ve belirsizli�ini hi� dikkate almamaktad�r.
Fakat Bacon'�n t�mevar�m kuram�na yapt��� yard�m asla k���msenemez: Onun �nemi
ay�klama veya atma y�nteminin uygulamas�nda ve her zaman ger�ek olaylara
dayanmakta �stelemesinden ileri gelmektedir.
3
Ona g�re, ahlak dinin yard�mc�s�d�r. Bacon hi�bir zaman g�revin yaln�zca g�rev
oldu�u i�in yap�lmas�n� ���tlemez. B�t�n idealist dizgeleri be�enmez.
Machiavelli'yi a��k�a ve i�tenlikle insanlar�n neler yapt�klar�n� anlatt���,
betimledi�i, ne yapmalar� gerekti�ine ili�kin d��nce �retmedi�i i�in �ver.
Aristo'nun tersine, �al�mayla etkin ge�irilen bir ya�am� d��nmeyle ge�irilen bir
ya�ama ye�ler. Ona g�re bir hareketin do�rulu�uyla ilgili yarg�, sonu�lar�na g�re
verilir; fakat sonu�lar bireyin de�il, devletin iyili�ine y�nelik olmal�d�r.
Felsefesi bu y�nden pragmatizme benzemektedir.
Yeni Atlantis
Yeni Atlantis, kendisinden �nce yaz�lan ve ideal bir devleti anlatan yap�tlar�n
etkisinde kalm�t�r. Platon'un "Devlet"i gibi siyasal felsefe yap�t� olmad��� gibi
Sir Thomas More'un "Utopia"s� ve Swift'in yap�tlar� gibi ekonomik bir ele�tiri ve
yerme de i�ermez. Daha �ok ki�isel bir ideal ve d�lem �r�n�d�r. Ben Salem halk�n�n
ahlak ve t�reler �zerine anlatt��� �eyler insanl���n nas�l olmas� gerekti�i
konusunda Bacon'�n d��ncelerini g�stermektedir. "Bu halkta g�r�len, akla uygun
dindarl�k, a��rba�l� ne�e, ince nezaket ve iyilikseverlik, eli a��kl�k ve
konukseverlik, resmi ya�amda ba�l�l�k, �zel ya�amda namus, a��rba�l�l�k ve
terbiye, d�zen, nezaket, ciddi �al�kanl�k kendisinin olgunluk d�zeyine eri�ti�ini
g�sterir." Anlatt��� toplumsal kurumlar yeni bir ulusal �zyap� olu�umu i�in birer
ara� olmaktan �ok bu niteliklerin do�al sonucu ve anlat�m�d�r.
Onun d�nemi bilgiyi yaln�zca bilgi oldu�u i�in aram�yor, insanlara b�y�k ��karlar
sa�layaca�� i�in bilimsel deneme ve ara�t�rma yap�lmas�n� istiyordu. Yeni
Atlantis, hem b�y�k bir adam�n umut ve �lk�s�n�n bir anlat�m�, hem de modern bilim
ruhunun do�du�u o d�nemi en iyi anlatan bir yap�tt�r.
Bacon'�n Dili
Bacon, "Bir g�n gelecek, bu �a�da� diller kitaplar�n de�erlerini yitirmesine neden
olacakt�r" diyordu. Kendi yaz�lar�n� unutulmaktan kurtarmak i�in yap�tlar�ndan
�ngilizce yazd�klar�n�n �o�unu Latinceye �evirdi. "Denemeler", "Bilimin
Geli�mesi", "Yeni Atlantis" bunlar aras�ndad�r. Denemeler i�in "Bunlar�n Latinceye
�evrilen cildi (Latince genel bir dil oldu�u i�in) kitaplar ya�ad��� s�rece
ya�ayacakt�r" demektedir. Fakat Bacon'�n �ng�r�s� do�ru ��kmam�t�r. Bug�n onlar�n
Latinceleri de�il, �ngilizce �evirileri okunmaktad�r. "Denemeler" �ngiliz
klasikleri aras�nda yer alm�t�r. Bu yer al�, i�indeki konular�n�n �neminden de�il,
daha �ok yaz�nsal deyi�inin g�zelli�i nedeniyledir.
OKUYUCUYA
Bu �yk�y�, efendim, bir bilim kurumunun �rne�ini vermek amac�yla kaleme ald�.
S�leyman Evi veya Alt� G�nl�k �ler Koleji ad�n� verdi�i bu kurum do�ay� anlamak ve
insanl��a yararl� b�y�k ve harika yap�tlar olu�turmak i�in kurulmu�tur. Efendim
yap�t�nda bu b�l�m�n sonuna gelmi�ti. Ku�kusuz �rnek, i�indeki �eylerin �o�u
insano�lunun g�c� i�inde olmakla birlikte, her bak�mdan benzeri olu�turulamayacak
kadar geni� ve b�y�kt�r. Efendim ayn� zamanda bu �yk�de bir yasalar sistemi ya da
en iyi devlet ve toplum bi�imini yaratmay� d��nm�t�. Fakat bunun uzun bir yap�t
olaca��n� g�rerek �ok daha fazla sevdi�i do�al tarihe gere� toplamak iste�iyle bu
d��ncesinden vazge�ti.
RAWLEY
Tam bir y�l kald���m�z Peru'dan yelken a�arak G�ney Denizi* yoluyla �in'e ve
Japonya'ya do�ru yola ��kt�k. Yan�m�za on iki ayl�k yiyecek alm�t�k. Be� ay ve
daha fazla do�udan, hafif ve zay�f olmakla birlikte, uygun r�zg�rlar esti. Fakat
sonra r�zg�r birdenbire d�nd�. G�nlerce hep bat�dan esti, bu y�zden az yol al�yor,
bazen hi� alam�yorduk. Birka� kez geri d�nmek istedik. Fakat sonra g�neyden do�uya
do�ru esen �iddetli bir f�rt�na ��kt�. Bizi (b�t�n �abalar�m�za kar��n) kuzeye
do�ru s�r�kledi; bu s�rada, tutumlu kulland���m�z halde, yiyece�imiz t�kendi.
B�ylece d�nyan�n u�suz bucaks�z sular�n�n ortas�nda yiyeceksiz kald�k. Kendimizi
t�kenmi� say�yor, �l�me haz�rlan�yorduk. Bununla birlikte g�n�llerimizi ve
seslerimizi "denizlerde harikalar�n� g�steren" g�klerdeki Tanr�'ya y�nelttik; onun
ac�mas�na s���narak "nas�l ba�lang��ta denizin y�z�n� a��p kuru topra��
g�sterdiyse �imdi de bize �lmememiz i�in topra�� g�stermesini" diledik. Ger�ekten
de ertesi g�n ak�am�zeri enginde kuzeye do�ru yo�un bulutlar g�rd�k. Bu bize
karaya yakla�t���m�z umudunu verdi. ��nk� G�ney Denizi'nin bu b�l�m�n�n t�m�yle
tan�nmam� oldu�unu, orada �imdiye kadar bulunmam� adalara ve k�talara
raslanabilece�ini biliyorduk. Bunun �zerine rotay� kara gibi g�r�nen y�ne �evirdik
ve b�t�n gece yol ald�k. Ertesi g�n �afak s�kerken g�zlerimizin �n�nde d�z bir
kara par�as�n�n uzand���n� g�rd�k. Ormanlarla kapl� oldu�u i�in daha da karanl�k
g�r�n�yordu. Bir bu�uk saat gittikten sonra iyi bir limana girdik. Buras� �ok
b�y�k de�ilse de iyi yap�lm�, denizden pek ho� g�r�nen g�zel bir kentti.
Karaya ��k�ncaya kadar her dakika d��nerek k�y�ya yana�t�k. Karaya ��kmaya
giri�irken birdenbire kar��m�zda ellerinde sopalar olan birtak�m adamlar g�rd�k.
Bunlar sanki bizim karaya ��kmam�z� istemiyorlard�, ama ba��rmadan ya da �iddet
g�stermeden yaln�zca yapt�klar� i�aretlerle bize uzak durmam�z� anlat�yorlard�.
Bunun �zerine, olduk�a b�y�k bir d� k�r�kl���na u�ram� bir durumda, aram�zda ne
yapaca��m�z� konu�maya ba�lad�k. Tam o s�rada i�inde yedi sekiz ki�i bulunan bir
sandal�n bize do�ru geldi�ini g�rd�k. Sandaldakilerden birinin elinde iki ucu
maviye boyanm� sar� kam�tan bir asa vard�. Bu adam hi�bir g�vensizlik
g�stermeyerek gemimizin g�vertesine ��kt�. ��imizden birinin di�erlerinden biraz
fazla ileriye ��km� oldu�unu g�r�nce cebinden k���k bir par��men tomar� ��kard�.
Bu bizim par��menlerimizden biraz daha sar�, yaz� tabletlerinin yapraklar� gibi
parlak, fakat yumu�akt�, kolay b�k�l�yordu. En �ndeki adam�m�za onu verdi. Bu
tomar i�inde, eski �brani, eski Grek ve �niversitelerde kullan�lan iyi Latin ve
�spanyol dillerinde �u s�zler yaz�l�yd�: "Hi�biriniz karaya ��kmay�n. Size daha
uzun bir s�re verilmezse, on alt� g�n i�inde bu k�y�lardan gitmek �zere haz�rl�k
yap�n. Bu s�re i�inde tatl� su, yiyecek ya da hastalar�n�za yard�m isterseniz ya
da geminizin onar�ma gereksinmesi varsa, bunlar� yaz�n, g�c�m�z i�inde olanlar
verilecektir." Bu belge, �zerinde a�a��ya do�ru sark�k fakat a��lmam� kanatl� ve
yan�nda bir ha� bulunan bir melek �ocuk resmini ta��yan bir m�h�rle damgalanm�t�.
Bunu verdikten sonra memur d�nd�, yan�t�m�z� almak �zere yan�m�zda yaln�zca bir
u�ak kald�.
Yan�t�m�z� g�nderdikten �� saat sonra bize do�ru, yerli oldu�u anla��lan bir ki�i
geldi. �zerinde bir t�r sof kuma�tan geni� kollu, g�zel, bizimkilerden �ok daha
parlak, lacivert renkte bir kaftan vard�. �� giysisi ye�ildi, bir kavuk bi�iminde,
�ok zarif, T�rk kavuklar� kadar b�y�k olmayan serpu�u da ayn� renkteydi. Sa�lar�
onun k�y�s�ndan l�le l�le ta��yordu. G�r�n�� insana sayg� a��l�yordu. Baz� yerleri
yald�zl� bir kay�k i�inde geliyordu, yan�nda yaln�zca d�rt ki�i daha vard�.
Arkalar�ndan gelen ba�ka bir kay�ktaysa yirmi ki�i bulunuyordu. Gemimize bir ok
at�m� kadar yakla��nca bize i�aretler yaparak onu su �zerinde kar��lamam�z i�in
birka� ki�i g�ndermemiz gerekti�ini anlatt�lar; bunu hemen yapt�k: Ba��m�zdaki
insan� ve onunla birlikte i�imizden d�rt ki�iyi gemimizin sandal�yla g�nderdik.
Kay�klar�na alt� yarda kal�nca ba��rarak durmam�z� ve daha �ok yakla�mamam�z�
s�ylediler. S�ylediklerini yapt�k. Bunun �zerine az �nce giysilerini anlatm�
oldu�um adam aya�a kalkt�. Y�ksek sesle �spanyolca olarak "H�ristiyan m�s�n�z?"
diye sordu.
Bundan sonra bizden ayr�ld�; ona birka� alt�n vermek istedi�imiz zaman
g�l�mseyerek "Bir i� i�in iki kez para alamam" dedi. Bundan benim anlad���ma g�re,
g�revi i�in devletin kendisine verdi�i paran�n yeterli oldu�unu s�yl�yordu; ��nk�,
sonradan ��rendi�ime g�re, onlar r�vet alan memurlar i�in "iki kez �cret al�yor"
derlermi�.
Ertesi sabah erkenden bize daha �nce elinde bir asayla gelmi� olan adam yine geldi
ve bizi "Yabanc�lar Evi"ne g�t�rece�ini, b�t�n g�n i�imizle u�ra�abilmemiz i�in
kararla�t�r�lan saatten �nce geldi�ini s�yledi. "Beni dinlerseniz" dedi, "ilk �nce
birka��n�z benimle gelir, yeri g�r�r, sizin i�in nas�l rahat bir duruma
getirilebilece�ini d��n�r, sonra hastalar�n�z� ve i�inizden karaya ��karmak
istediklerinizi �a��r�rs�n�z." Ona te�ekk�r ederek, "bizim gibi kimsesizlere
yard�m�n�zdan dolay� Tanr� sizi ku�kusuz �d�llendirir" dedik.
��imizden alt� ki�i onunla birlikte karaya ��kt�. Karada �n�m�ze d�m� giderken
d�nd�. "Ben sizin ancak k�leniz ve rehberinizim" dedi. Bizi �� g�zel caddeden
ge�irdi, gitti�imiz b�t�n yol boyunca iki yanda s�ralanm� insanlar g�r�yorduk.
Bunlar o kadar uygard�lar ki, bize �a�k�nl�kla de�il, sanki "ho�geldiniz" der gibi
bak�yorlard�. ��lerinden birka�� �nlerinden ge�erken kollar�n� biraz ileriye do�ru
uzatt�lar. Bu devinimi onlar birine "ho� geldiniz" demek i�in yaparlar.
Yabanc�lar Evi g�zel, geni� bir konakt�r. Bizim tu�lalar�m�zdan daha mavi tu�ladan
yap�lm�, bir b�l�m� caml�, bir b�l�m� bir t�r ya�a bat�r�lm� kuma�la kapl� g�zel
pencereleri var. �nce bizi yukar�da zarif bir salona ald�lar. Sonra ka� ki�i
oldu�umuzu ve ka��m�z�n hasta oldu�unu sordular. Hepimizin, hasta ve sa�l�kl�,
elli bir ki�i oldu�umuzu, i�imizden on yedi ki�inin hasta oldu�unu s�yledik. Biraz
sab�rl� olmam�z� ve kendisi d�n�nceye kadar beklememizi istedi. Bir saat sonra
geldi. �n�m�ze d�t�. Bizim i�in haz�rlanan on dokuz oday� g�rmeye gittik.
Anla��l�yordu ki, bu odalar�n di�erlerinden daha iyi olan d�rd� bizim ileri gelen
d�rt adam�m�za verilecek, onlar tek ba�lar�na bu odalarda kalacaklard�. Di�er on
be� odaysa, i�lerinde iki�er ki�i yatmak �zere, bizlere ayr�lm�t�. Odalar g�zel,
rahat ve iyi d�enmi�lerdi.
Sonra bizi, yatakhaneyi and�ran uzun bir koridora g�t�rd�. Orada bize bir yanda,
boydan boya uzanan on yedi h�cre g�sterdi. Di�er yanda duvar ve pencereden ba�ka
bir �ey yoktu. H�creler pek temiz ve sedir a�ac�ndan b�lmelerle birbirlerinden
ayr�lm�lard�. Bu koridor ve bize gerekenden k�rk tane daha fazla olan h�creler
hastalar i�in bir klinik g�revini g�r�yordu. Bize s�yledi�ine g�re, hastalar�m�z�n
aras�ndan iyile�enler h�crelerinden al�n�p, bir odaya g�t�r�lecekti. Bu ama�la,
daha �nce s�yledi�imiz say�dan ba�ka, on tane daha yedek oda ayr�lm�t�.
Bunu yapt�ktan sonra bizi yine salona getirdi ve birine bir g�rev ya da buyruk
verdikleri zaman yapt�klar� gibi, sopas�n� biraz yukar� kald�rarak ��yle dedi:
"Bilmelisiniz ki, �lkemizin g�rene�ine g�re, adamlar�n�z� geminizden ��karmak i�in
verdi�imiz bug�n ve yar�ndan sonra �� g�n evlerinizde kapanacaks�n�z. Fakat
�z�lmeyin ve tutukland���n�z� sanmay�n. Rahat edin ve kendinizi dinlenmeye
b�rak�lm� olarak d��n�n. Hi�bir �eyiniz eksik olmayacakt�r. Adamlar�m�zdan alt�s�
d�ar�da herhangi bir i�inizi yapmak �zere ayr�lm�t�r." B�y�k bir heyecan ve
sayg�yla ona te�ekk�r ettik. "Ku�kusuz, bu �lkede Tanr� her �eyde kendini
g�steriyor" dedik. Ona yirmi alt�n lira uzatt�k, ama g�l�msedi. "�ki kez �cret mi
alaca��m?" diyerek bizden uzakla�t�. Hemen biraz sonra yeme�imiz verildi.
Yiyecekler nefis, gerek ekmek, gerek et Avrupa'da bildiklerimizden daha iyiydi. ��
t�rl� i�ki i�tik. Hepsi de sa�l�kl� ve g�zeldi; �z�m �arab�, bizim bira gibi
tah�ldan yap�lm� fakat daha a��k renkli bir i�ki, o �lkenin bir meyvesinden
yap�lm� ola�an�st� ho� ve serinletici bir t�r elma �arab�. Bunlardan ba�ka bize
hastalar�m�z i�in bir y���n k�rm�z� portakal getirdiler. S�ylediklerine g�re deniz
tutmalar�na bire bir gelirmi�. Ayn� zamanda bir kutu k���k gri ve beyaz�ms� haplar
verdiler. Bunlardan hastalar�m�z�n her gece yatmadan �nce birer tane almas�n�
istediler. S�ylediklerine g�re iyile�melerini �abukla�t�r�rm�.
Ertesi g�n, gemimizden adamlar�m�z� ve e�yam�z� getirme ve ta��ma i�i bitip biraz
sakinle�ince, arkada�lar�m�z� toplaman�n iyi olaca��n� d��nd�m. Toplan�nca da
onlara "Sevgili arkada�lar" diye ba�lad�m. "Kendimizin ve durumumuzun ne oldu�unu
bilelim. Biz peygamber Yunus'un, denizlere g�m�lm�ken bal���n karn�ndan d�ar�
��kt��� gibi, karaya ��kt�k. �imdi karaday�z, ama ancak �l�mle ya�am aras�nda
bulunuyoruz; ��nk� hem eski, hem de yeni d�nyan�n �tesindeyiz. Avrupa'y� bir daha
g�recek miyiz, ancak Tanr� bilir: Bizi buraya bir mucize getirdi, ancak bir mucize
kurtarabilir. Bu nedenle ge�mi�teki kurtulu�umuz i�in ve i�inde bulundu�umuz ve
gelecek tehlikeler i�in Tanr�'ya yakaral�m. Her birimiz durumunu d�zeltsin: Sonra
�u da var ki biz dindar ve uygar olan H�ristiyan bir halk aras�na gelmi�
bulunuyoruz. Eksik ve yanl�lar�m�z� g�stererek kendimizi utan�lacak bir duruma
d��rmeyelim. Bir �ey daha var; nazik bir bi�imde olmakla birlikte bir buyrukla
bizi �� g�n s�reyle bu duvarlar�n i�ine kapad�lar: Bunu terbiye ve
davran�lar�m�z�n nas�l oldu�unu anlamak i�in yap�p yapmad�klar�n� kim bilir?
Bunlar�n k�t� olduklar�n� g�r�rlerse bizi hemen kovabilirler. �yiyseler, bize daha
fazla zaman verebilirler. Bize hizmet i�in verdikleri insanlar ayn� zamanda bizi
g�zetlemek g�revini �zerlerine alm� olabilirler. Bunun i�in, Tanr� a�k�na,
kendimizi seviyorsak, Tanr�'n�n ho�una gidecek ve bu halk�n g�z�ne girecek bi�imde
davranal�m."
Arkada�lar�m hep bir a��zdan, verdi�im iyi ���tler i�in bana te�ekk�r ettiler.
A��rba�l�l�k ve nezaketle, en k���k bir g�cenme f�rsat� vermeden ya�amaya s�z
verdiler. �� g�n� ne�e i�inde, tasas�z ge�irdik. Bug�nlerin sonunda ne
yapacaklar�n� merakla bekliyorduk. Bu s�re i�inde hastalar�m�z�n her saat
iyile�tiklerini sevin�le g�r�yorduk. Bunlar kendilerini kutsal bir sa�l�k havuzuna
at�lm�* san�yorlar, do�al bir bi�imde ve h�zla iyile�iyorlard�.
�� g�n ge�tikten sonra bize daha �nce hi� g�rmedi�imiz yeni bir adam geldi. Bu da
�nceki gibi maviler giymi�ti, yaln�zca kavu�u beyazd�. Bunun �st�ne k���k k�rm�z�
bir ta� takm�t�. Ayn� zamanda g�zel kuma�tan bir boyun atk�s� vard�.
��eri girince �n�m�zde biraz e�ildi, kollar�n� uzatt�. Biz de kendisini b�y�k bir
al�akg�n�ll�l�k ve ba�l�l�kla selamlad�k. Sanki a�z�ndan idam�m�z ya da aklanmam�z
yarg�s� ��kacakm� gibi bekliyorduk. Birka��m�zla g�r�mek istedi�ini s�yledi. Bunun
�zerine yaln�zca alt� ki�i kald�k, �tekiler odadan ��kt�lar.
"Ben g�revim olarak" diye s�ze ba�lad�, "bu Yabanc�lar Evi'nin m�d�r�y�m. U�ra��m
bak�m�ndansa bir H�ristiyan papaz�y�m: Bu nedenle sizlere hem yabanc�, hem de
�zellikle H�ristiyan olarak hizmetlerimi sunmaya geldim. Sizin i�itmek
isteyebilece�inizi sand���m baz� �eyler s�yleyebilirim. Devlet sizin alt� hafta
karada kalman�za izin verdi. Fakat i�leriniz daha uzun zaman istiyorsa �z�lmeyin,
��nk� yasa bu bak�mdan �ok s�k� de�ildir; kendimin bile size gerekli olan s�reyi
alabilece�imden ku�ku duymuyorum. �unu da anlaman�z� isterim ki, Yabanc�lar Evi,
�imdi zengin ve �ok sermayelidir. ��nk� otuz yedi y�ldan bu yana gelirini
biriktiriyor. Bu s�re i�inde buralara bir yabanc� gelmemi�tir. Bu nedenle hi�
�z�lmeyin. Devlet kald���n�z s�re i�inde b�t�n harcamalar�n�z� kar��layacakt�r. Bu
y�zden bir g�n bile daha az kalmayacaks�n�z. Getirdi�iniz ticaret mallar�na
gelince, sizlere iyi davran�lacakt�r. Kar��l���n� ya mal olarak ya da alt�n ve
g�m� olarak alabilirsiniz. ��nk� bizim i�in hepsi birdir. Ba�ka bir dile�iniz
varsa s�yleyin. Alaca��n�z yan�t�n sizi utand�racak t�rde olmayaca��n�
g�receksiniz. Yaln�zca �unu s�ylemeliyim ki, hi�biriniz �zel izin olmadan kent
surlar�ndan bir karandan (onlarda bir bu�uk mil) fazla uza�a gidemezsiniz."
"Ben bir din adam�y�m" dedi, "ve bir din adam�n�n �d�l�n� beklerim. Bu da sizin
karde��e sevginiz, beden ve ruh�a iyi olman�zd�r." Bunun �zerine g�zlerinde
sevecenlik ya�lar�yla bizden ayr�ld�. Sevin�ten ve g�rd���m�z iyilikten �a��rm�
bir durumdayd�k. Aram�zda ��yle s�yleniyorduk: "Biz melekler �lkesine gelmi�iz.
Onlar� her g�n g�zlerimizle g�r�yoruz. Hi� ummad���m�z her rahatl��� daha akl�m�za
gelmeden bize sa�l�yorlar."
Ertesi g�n, saat on s�ralar�nda, vali yine geldi. Selamla�t�ktan sonra teklifsizce
"bizi g�rmeye geldi�ini" s�yledi. Bir sandalye isteyip oturdu. ��imizden on kadar�
da (�tekiler a�a�� tabakadan insanlard� ve baz�lar� da d�ar� ��km�t�) onunla
oturduk. Sandalyelerimize hen�z ili�mi�tik ki, �u bi�imde s�ze ba�lad�:
"Biz bu Ben Salem adas� (kendi dillerinde ona bu ad� verirler) halk� uzak ve �ss�z
bir yerde oldu�umuz, ayn� zamanda yolcular�m�z i�in koydu�umuz gizlilik yasalar�
ve yabanc�lar� �lkemize �ok ender kabul edi�imiz nedeniyle yerle�ik d�nyan�n b�y�k
bir b�l�m�n� iyi tan�r�z, fakat kendimiz bilinmez kal�r�z. Bu nedenle, az bilenin
sorular sormas� daha uygun olur, zaman ge�irmek i�in ben size soru sormayay�m, siz
bana sorun."
Yan�t olarak ona bu izni verdi�i i�in te�ekk�r ettik. "�imdiye kadar
g�rd�klerimizden anlad���m�za g�re bizim i�in d�nyada bu mutlu �lkenin durumunu
anlamak kadar de�erli bir �ey olamaz. Ama her �eyden �nce, d�nyan�n d�rt
buca��ndan gelip burada bulu�tu�umuza g�re, -hepimizin H�ristiyan olmas� nedeniyle
ku�kusuz bir g�n �b�r d�nyada da bulu�mak yazg�m�zd�r- �lkeniz bu kadar uzak,
peygamber olarak tan�d���n�z �sa'n�n d�nyaya geldi�i yerden �ok b�y�k ve bilinmez
denizlerle bu kadar ayr�lm� olmas�na kar��n nas�l olup da bu dine girdi�inizi
anlamak isteriz" dedik.
Bu sorumuzun pek ho�una gitti�i y�z�nden belli oluyordu. "Siz ilk kez bu soruyu
sormakla g�nl�m� kendinize ba�lad�n�z. ��nk� bu sizin �nce �b�r d�nyay�
d��nd���n�z� g�steriyor" dedi. "Sevinerek ve k�saca iste�inizi yerine
getirece�im."
"Kurtar�c�m�z �sa'n�n g�ky�z�ne ��k��ndan yirmi y�l kadar sonra adam�z�n do�u
k�y�s�ndaki Renfusa kentinin halk� geceleyin (gece bulutlu ve sakindi) denizde bir
mil kadar uzakta b�y�k bir ��k s�tunu g�rd�ler. Sivri de�il, denizden g�klere
do�ru y�kselen bir direk ya da silindir bi�imindeydi. �zerinde nurdan bir ha�
g�r�l�yordu ki, dire�in kendisinden daha parlak ve g�steri�liydi. Bu garip g�r�n�m
kar��s�nda kent halk� �a�k�nl�k i�inde kumsalda topland�. Sonra da bu harikan�n
yan�na gitmek i�in birka� k���k kay��a bindiler. Fakat kay�klar s�tuna altm� yarda
kadar yakla�m�lard� ki, kendilerini olduklar� yerde ba�lanm� buldular. Daha fazla
ilerleyemiyorlard�. �evresinde dola�abiliyor ancak ona daha fazla
yakla�am�yorlard�. B�ylece kay�klar yar�m daire bi�iminde toplanarak bu g�ksel
belirtiyi seyre dald�lar. Bir raslant� olarak kay�klardan birinde S�leyman Evi
Derne�i'nden (bu ev veya kolej, karde�lerim, bu �lkenin g�zbebe�idir) bir bilgin
vard�. Bu ki�i bir s�re dikkat ve sayg�yla bu s�tun ve ha�a bak�p kald�.
Birdenbire yere kapand�. Sonra dizleri �zerinde do�rularak ellerini g��e kald�r�p
�u bi�imde duaya ba�lad�:
"Ey yerin ve g�klerin ulu Tanr�s�! Sen bizim u�ra��m�zdan olanlara l�tfederek
yaratt���n yap�tlar�, onlar�n ger�ek gizlerini bilmek; tanr�sal olaylar, do�a
yap�tlar�, sanat yap�tlar�yla her t�r d�zmece, aldatmaca aras�ndaki fark� sezme
yetene�ini (insano�ullar�na verilebildi�i kadar) bizlere ba��lad�n! �u insanlar
�n�nde do�rulu�unu kabul ederim ki �imdi g�zlerimizin �n�nde g�rd���m�z bu �eyde
senin parma��n vard�r ve bu ger�ek bir tans�kt�r. Kitaplar�m�zdan senin yaln�z ve
yaln�z tanr�sal ve y�ksek ama�larla ola�an�st� �eyler yaratt���n� ��reniyoruz.
��nk� do�a yasalar� senin yasalar�nd�r ve sen onlar� iyi bir neden olmad�k�a asla
de�i�tirmezsin, senden bu olay� bize kutlu k�lman�, bize iyilik ederek bunu
a��klaman� ve yarar�n� g�stermeni rica ediyoruz. Zaten bunu bize g�ndermekle biraz
olsun bunun s�z�n� veriyorsun.
"Ayn� zamanda bu yaz�lar�n ikisinde, yani hem kitap, hem mektupta b�y�k bir tans�k
g�sterilmi�ti. Bu tans�k havarilere verilen her dilde anla��lmak yetisine
benziyordu. ��nk� o �a�larda bu �lkelerde yerlilerden ba�ka �braniler, �ranl�lar
ve Hintliler vard�. Bunlar�n her biri kitab� ve mektubu sanki kendi dilinde
yaz�lm� gibi okuyordu. B�ylece, nas�l eski d�nyan�n kalan k�sm� Nuh'un gemisi
arac�l���yla kurtar�lm�sa, Aziz Bartholomew'nun havarilik ve ola�an�st� din
�al�malar�yla bu �lke dinsizlikten kurtuldu." Biraz durdu. Bu s�rada bir haberci
geldi, onu �a��rd�. Bu nedenle bu toplant�da b�t�n konu�tuklar�m�z bu kadarla
kald�.
Ertesi g�n vali yemekten hemen sonra yine geldi ve �u bi�imde �z�r diledi. "D�n
ans�z�n sizleri b�rak�p gitmek zorunda kald�m. Fakat arkada�l���mdan ve
s�yle�imden ho�land�ysan�z bug�n bu a����m�z� kapat�r, sizinle bir s�re konu�uruz"
dedi. Yan�t vererek, "O kadar ho�land�k ki, siz konu�urken ge�irdi�imiz
tehlikeleri ve ge�irece�imiz korkular� unutuyoruz. Sizinle ge�irdi�imiz bir saat,
daha �nce ya�ad���m�z y�llar�n t�m�nden de�erlidir" dedik.
�ok b�y�k bir al�akg�n�ll�l�kle yan�t verdik. Fakat y�z�nde onun bunu yaln�zca
bir �aka olsun diye s�yledi�ini g�steren bir anlam vard�. "Bu adada do�an�n
�st�nde bir �ey oldu�una inanacakt�k, ama bunun sihirle de�il, daha �ok meleklerle
ilgili oldu�unu san�yoruz. Fakat bizi bu soruyu sorma konusunda dikkatli ve
ku�kulu olmaya s�r�kleyen neden, efendimizin ger�ekten bilmesini isteriz ki, b�yle
bir d��nce de�ildi. Daha �ok bu �lkede yabanc�larla ilgili gizli yasalar
bulundu�una ili�kin bir �nceki konu�man�zda �st� kapal� olarak s�yledi�iniz bir
�eyi an�msamam�zd�." Buna yan�t vererek "Do�ru" dedi. "Bu nedenle size
s�yleyece�im �eylerde benim i�in a��klanmas� yasak olan baz� noktalar� izninizle
gizli b�rakaca��m; fakat s�yleyeceklerim sizi tatmin etmeye yeterli olacakt�r.
"�unu bilmelisiniz ki, -belki de buna inanmayacaks�n�z- a�a�� yukar� �� bin y�l
hatta biraz daha �nce, d�nya denizcilik, hele uzak yolculuklar bak�m�ndan, bug�n
oldu�undan daha ileriydi. Sanmay�n ki, �u son y�z yirmi y�l i�inde �lkenizde
yolculuklar�n ne kadar �ok artt���n� bilmiyorum. �yi biliyorum, ama yine
s�yl�yorum ki, ge�mi�te denizcilik �imdikinden daha ileriydi. B�y�k tufandan sonra
insanlar�n bir b�l�m�n� kurtaran Nuh'un gemisi bir �rnek olu�turarak insanlara
denize ��kmaya cesaret ve g�ven mi verdi, nedir bilmiyorum ama ger�ek b�yledir.
Finikeliler, hele Suriyelilerin b�y�k donanmalar� vard�. Daha bat�da s�m�rgeleri
olan Kartacal�lar�n da, do�uya do�ru M�s�r ve Filistin'in de gemicilikleri ayn�
bi�imde �ok geli�mi�ti. �imdi ancak kay�k ve kanolar� olan �in'in ve Amerika
dedi�imiz B�y�k Atlantis'in o zaman pek �ok sava� gemisi vard�. O �a�lardan kalm�
do�ru kay�tlarda g�rd���m�ze g�re bu ada iyi donat�lm� bin be� y�z sa�lam gemiye
sahipti. B�t�n bunlar hakk�nda sizler pek az �ey biliyorsunuz veya hi�
bilmiyorsunuz, fakat bizim geni� bilgimiz var.
"O d�nemde bu �lke daha �nce adlar�n� sayd���m�z b�t�n �lkelerin gemileri
taraf�ndan bilinir ve ziyaret edilirdi. �ok kez bunlar�n i�inde gemici olmayan
ba�ka �lkelerin insanlar� da geliyordu: �ranl�lar, Keldaniler, Araplar gibi. Bu
nedenle, bug�n �lkemizde hemen hemen b�t�n g��l� ve �nl� �lkelerden aileler ve
k���k boylar var. Kendi gemilerimizle bir�ok yolculuk yapt�lar. Bu arada Herk�l
S�tunlar� dedi�iniz bo�azlara (Cebelitar�k), ayn� zamanda Atlas Okyanusu'na,
Akdeniz'e, Hanbal�k Da�� denen Pekin'e, Do�u denizlerindeki Hongchow'a ve Do�u
Tataristan s�n�rlar�na kadar gittiler.
"Bu d�nemde ve daha sonra, B�y�k Atlantis halk� geli�ip ilerlemeye ba�lad�. Ger�i
sizin b�y�k adamlar�n�zdan birinin (Platon) Nept�n'�n �ocuklar�n�n orada
yerle�mesini, g�rkemli tap�nak, saray, kent ve tepeyi, bu alan� ve tap�na��
zincirler gibi �evreleyen ve �zerinde gemiler dola�an �rmaklar�, insanlar�n ayn�
yere ��kmak i�in kulland�klar� ve sanki g�ky�z� merdivenleriymi� gibi �vd��� t�rl�
y�kseklikteki merdivenlerin �yk�s� ve betimlemesi �ok �iirsel bir s�ylenceyi dile
getirir. Ama �u kadar� do�rudur ki, ad� ge�en Atlantis �lkesi o zaman Coya diye
tan�nan Peru, yine o zaman Tyrambel diye an�lan Meksika, askerlik, donanma ve
zenginlik bak�m�ndan g��l� ve �ok b�y�k �lkelerdi; o kadar g��l�yd�ler ki, bir
d�nem, hatta on y�l i�inde, Tyrambel halk� Atlantik'ten Akdeniz'e, Coyal�lar ise
G�ney Denizi'nden adam�za iki b�y�k sefer yapt�lar.
"Bu seferlerden Avrupa'ya yap�lan ilkiyle ilgili, anla��l�yor ki, sizin ayn�
yazar�n�z, ad�n� s�yledi�im bir M�s�rl� rahibin anlat�s�ndan yararlanm�t�r.
Ger�ekten de b�yle olmu�tur. Fakat bu g��lere kar�� koymak ve onlar� kovmak onuru
eski Atinal�lar�n m�d�r, bunu bilmiyorum; fakat �u kesindir ki, bu yolculuktan ne
bir gemi, ne de bir insan geri d�nm�t�r. Daha merhametli d�manlarla kar��la�mam�
olsalard�, Coyal�lar�n �lkemize yapt�klar� ikinci seferin sonucu da daha iyi
olmazd�. ��nk� bu adan�n Altabin ad�ndaki ak�ll� ve iyi sava��� olan kral�,
kendisinin ve d�manlar�n�n g�c�n� �ok iyi bildi�i i�in onlar�n kara g��lerini
gemilerinden ay�rmay� becerdi, donanmalar�n� ve ordug�hlar�n� onlar�nkinden daha
b�y�k bir g��le hem karadan, hem denizden sard�. Onlar� bir �arp�ma bile olmadan
teslim olmak zorunda b�rakt�. Aman diledikleri zaman bir daha kendisine kar��
silah kullanmayacaklar�na ant i�irmekle yetinerek hepsini �zg�r b�rakt�.
"Fakat Tanr�'n�n �c� bu kurumlu giri�imi yok etmekte gecikmedi. ��nk�, y�z y�ldan
daha k�sa bir s�re i�inde B�y�k Atlantis t�m�yle yok oldu. Yazar�n�z�n dedi�i gibi
b�y�k bir depremle de�il, (��nk� b�t�n o b�lgede deprem �ok g�r�lmez) tufan ve
sellerle y�k�ld�. O �lkelerde bug�n de eski d�nyada oldu�undan �ok daha b�y�k
�rmaklar ve onlar� besleyen �ok daha y�ksek da�lar vard�r.
"Fakat bu sel suyunun �ok derin olmad���, �ok yerlerde yerden k�rk aya�� ge�medi�i
do�rudur. Bu nedenle genel olarak insan ve hayvanlar� �ld�rmekle birlikte
ormanlarda ya�ayan hayvanlardan bir b�l��� ka�abildi. Ku�lar da y�ksek a�a�lara ve
ormanlara s���narak kurtuldular. �nsanlara gelince, bir�ok yerde yap�lar� suyun
derinli�inden daha y�ksek olsa bile, sular s�� olsa da uzun s�re yery�z�n�
kaplad��� i�in vadide bo�ulmayan insanlar yiyecek ve di�er gerekli �eylerin
yoklu�undan �ld�ler.
"Bu nedenle ili�kilerimizin, ba�ka �lkelerden bize gemiler gelmesi b�l�m� uzun
zamandan beri s�r�yor. Fakat ili�kilerimizin ikinci b�l�m�n�n yani bizim
gemicilerimizin ba�ka �lkelere gitmesi i�inin s�rmemesi i�in size ba�ka bir neden
g�stermeliyim. ��nk�, do�ru s�ylemek gerekirse, gemilerimiz say�, sa�laml�k,
denizciler, kaptanlar ve gemicilikle ilgili her konuda her zaman oldu�undan daha
iyidir; �yleyse ni�in yurdumuzda kald���m�z� �imdi size ayr�ca a��klayaca��m.
B�ylece sizin de ana sorunuza biraz olsun yan�t vermi� olaca��m.
"Bu adada bin dokuz y�z y�l �nce bir h�k�mdar ya�am�t�. Biz onun an�s�na b�t�n
di�er h�k�mdarlar�n an�s�ndan daha fazla sayg� g�steririz. Biz ona herhangi bir
k�r inan� y�z�nden de�il, fakat �l�ml� olmakla birlikte, Tanr�'n�n bir arac�s�
oldu�u i�in bu sayg�y� g�steriyoruz: Ad� S�leyman olan bu h�k�mdar� milletimize
yasalar verdi�i i�in �nemsiyoruz. Y�re�inin iyili�iyse sonsuzdu, �lkesini ve
ulusunu mutlu etmek, birinci amac�yd�. Bu nedenle �evresi be� bin alt� y�z mil
olan ve b�y�k bir b�l�m� son derece verimli olan bu �lkenin d�ar�dan hi�bir yard�m
g�rmeden kendisini ya�atacak kadar zengin ve kendine yeter oldu�unu d��nd�.
Gemiler bal�k��l�k ve ta��mac�l�k yaparak ayn� zamanda bizden pek uzak olmayan ve
bu devletin y�netimi ve yasalar� alt�nda bulunan baz� k���k adalar aras�nda gidip
gelerek bol bol i� bulabilirlerdi.
"Memleketin o zaman i�inde bulundu�u mutlu ve zengin durumunu, bunun daha fazla
iyile�emeyece�ini, oysa bin kez daha k�t�le�ebilece�ini g�z �n�nde tutarak kendi
d�neminde olu�an bu mutlulu�u sonsuzla�t�rmak amac�yla (onun amac� soylu ve
kahramanca olmakla birlikte sonu�ta bir insan kadar ileriyi g�rebiliyordu)
�lkemizin temel yasalar�na, yabanc�lar�n �lkeye girmesine yasaklar ve engeller
koydu. O s�ralarda, Amerika'n�n y�k�m�ndan sonra olmakla birlikte, yabanc�lar
buraya pek s�k gelip giderlerdi. H�k�mdar�m�z yenilikten ve (yabanc�) g�reneklerin
birbirine kar�mas�ndan ho�lan�yordu.
"Yabanc�lar�n �zel izin almadan �lkeye girmesini yasaklayan buna benzer bir yasa,
�in'de de vard�r ve h�l� da y�r�rl�ktedir. Fakat orada bu yasa �ok k�t� sonu�lar
vermi�, onlar� acayip, bilgisiz, korkak ve budala bir ulus yapm�t�r. Fakat bizim
yasa koyucumuz yasay� bamba�ka bir ruhla olu�turmu�tur. ��nk�, her �eyden �nce,
gemileri kazaya u�ram� yabanc�lar�n kurtar�lmas� i�in �nlem alarak bir farkl�l�k
getirmi�, insanl�k �lk�s�nden ayr�lmam�t�r. Bunu siz kendiniz de ya�ad�n�z."
"Bu beni �u inanca ula�t�r�yor ki, kral�m�z kendisinden y�llarca �nce ya�am�
olan �branilerin kral�yla bir�ok �eyde ayn� d��ncede oldu�u i�in onu bu kurulun
ad�yla onurland�rm�t�r. Bu toplulu�a ya da derne�e bazen 'S�leyman Evi', bazen de
'Alt� G�nl�k Yap�tlar Koleji' denmesi beni bu d��nceye daha �ok y�neltiyor. B�y�k
h�k�mdar�m�z, Tanr�'n�n d�nyay� ve i�indeki b�t�n varl�klar� alt� g�n i�inde
yaratt���n� �branilerden ��renmi� ve bu kurulu b�t�n varl�klar�n ger�e�ini bulup
��kartmak i�in kurmu�tur. B�ylece Tanr�'n�n sanat��l���n� daha y�cele�tirmek,
insanlara bunlardan yararlanma konusunda daha b�y�k olanaklar sa�lamak i�in ona bu
ikinci ad� vermi�tir.
"Fakat �imdi konuya d�nelim. H�k�mdar�m�z b�t�n halk�m�za kendi egemenli�i alt�nda
olmayan yerlere gitmeyi yasaklad��� zaman �u kural� da koymu�tur: Her on iki y�lda
bir bu �lkeden ayr� yolculuklar yapmak �zere iki gemi yola ��kacak, bu iki geminin
i�inde 'S�leyman Evi'nin' ��retim �yelerinden ya da di�er ilgililerinden olu�an ��
ki�ilik bir kurul bulunacak, bunlar�n g�revi de, bize gittikleri �lkelerin i�leri
ve durumu, �zellikle b�t�n d�nyadaki bilim ve sanatla, bulu�larla, yeni �r�nlerle
ilgili bilgilerin ve bunlarla birlikte her t�r kitap ve �rneklerin
getirilmesiydi. Gemiler ��retim �yelerini karaya ��kard�ktan sonra geri gelecek ve
��retim �yeleri bu �lkelerde yeni bir kurul gelinceye dek kalacaklard�. Gemilerde
yiyecek ve olduk�a �ok para ve de�erli e�yadan ba�ka bir �ey bulunmayacakt�. Bu
para ve de�erli e�ya ��retim �yelerinin yan�nda bulunacak ve onlar taraf�ndan
b�yle �eyler almak ve uygun g�rd�kleri ki�ileri �d�llendirmek i�in kullan�lacakt�.
Bunu s�yledikten sonra sustu. Biz de bir �ey s�ylemedik; ger�ekten hepimiz bu
kadar inand�r�c� bir bi�imde s�ylenen b�yle garip �eyleri duyduktan sonra
�a��rm�t�k. Bizim bir �eyler s�ylemek istedi�imizi, fakat hemen haz�r olmad���m�z�
anlayarak b�y�k bir nezaketle yard�m�m�za yeti�ti ve s�ze ba�lad�. Bize
yolculu�umuzu nas�l ge�irdi�imizi sormak al�akg�n�ll�l���n� g�sterdi. Sonunda
devletten ne kadar s�re kalma izni isteyece�imizi d��n�rsek iyi olaca��n�, bu
s�reyi k�sa kesmeye gerek olmad���n�, istedi�imiz kadar kalabilece�imizi s�yledi.
Bunun �zerine hepimiz aya�a kalkt�k. Boyun atk�s�n�n ucunu �pmeye haz�rland�k,
fakat izin vermeyerek yan�m�zdan ayr�ld�.
Devletin kalmak isteyen yabanc�lara baz� ko�ullarla izin verece�i haberi duyulur
duyulmaz gemiye bakacak birka� ki�i bulmak, onlar� hemen valiye gidip ko�ullar�
��renmekten al�koymak �ok g�� oldu; fakat bir�ok g�r�lt�den sonra, ne yapaca��m�z�
kararla�t�r�ncaya kadar onlar� al�koyduk.
Bu iki g�n s�resince tirsan, oturup ailenin durumunu onlarla g�r��r. Orada aile
bireyleri aras�nda bir ge�imsizlik veya dava varsa ��z�mlenir, rahata ermeleri ve
iyi ya�ama ko�ullar� elde etmeleri i�in karar al�n�r, k�t� al�kanl�klara ve
yollara kendilerini kapt�rm� olanlar varsa azarlan�r ve k�nan�r. Ayn� bi�imde
evlenmeler, ya�am bi�imlerini de�i�tirecek olanlar varsa onlara kurallar ve buna
benzer ba�ka i�lerde buyruklar verilir, �nerilerde bulunulur. Tirsan�n karar ve
buyruklar�na uyulmazsa y�netici resmi yetkisine dayanarak uygulamalar�n
ger�ekle�ebilmesi i�in yard�m eder. Fakat buna �ok az gerek olur. ��nk� do�an�n
buyru�una b�y�k sayg� ve g�ven g�sterirler. Tirsan da o�ullar� aras�ndan
kendisiyle ayn� evde ya�ayacak birini se�er ki ona bundan sonra, "asma filizi"
derler. Bunun nedenini sonra a��klayaca��m.
D���n g�n�nde, baba yahut tirsan, duadan sonra, d���n�n yap�ld��� b�y�k salona
gelir. Salonun �st yan�nda y�ksek�e bir yer vard�r. Bu yerin ortas�na, duvar�n
�n�ne, bir sandalye ve bir masa konmu�, bir hal� serilmi�tir. Sandalyenin �zerinde
bir yuvarlak ya da oval sayvan vard�r. Sayvan bizim sarma��klar�m�zdan biraz daha
beyaz, g�m� kavak yapra��n� and�ran fakat daha parlak olan bir sarma��ktand�r.
��nk� b�t�n k� ye�il kal�r. Sayvan g�m� ve t�rl� renklerde ipekle �ok g�zel
i�lenmi�, sarma��k bir �erit gibi �r�lm�t�r. Bunu hep ailenin k�zlar� i�lerler.
Yukar�s� ipekten ve g�m� s�rmadan ince bir duvakla �rt�l�r; fakat onun alt� ger�ek
sarma��kt�r. Bunlar indirilince ailenin dostlar� birka� yaprak veya dal kopar�p
saklarlar. Tirsan b�t�n ailesi veya soyuyla, erkekler �nde, kad�nlar arkada oldu�u
halde gelir. B�t�n aileyi do�urmu� olan bir anne varsa sandalyenin sa��nda �zel
bir kap�s�, yald�zl� ve mavi kur�un �er�eveli bir cam penceresi olan y�ksek�e bir
oda i�erisinde bir kafes arkas�nda oturur, fakat kendisi g�r�lmez.
Tirsan geldi�i zaman tahta oturur, b�t�n soyu arkas�nda ve y�ksek�e yerin yan�
boyunca duvar�n �n�nde ya� s�ras�na g�re kad�n, erkek fark� g�zetmeksizin ayakta
dururlar. Oturdu�u zaman oda, daima kalabal�k fakat d�zenlidir, biraz bekledikten
sonra odan�n a�a�� ucundan duyurucu gelir. Yan�nda iki delikanl� vard�r. Biri
parlak, sar� par��men k���d�ndan bir tomar, �teki uzun sapl� veya dall� bir �z�m
salk�m� ta��r. Haberciyle �ocuklar deniz ye�ili atlastan birer kaftan
giymi�lerdir, fakat duyurucunun kaftan� s�rmal�d�r ve yerde s�r�n�r.
Sonra duyurucu �� kez yerlere kadar e�ilerek haz�r olanlar� selamlar, y�ksek�e bir
yere kadar gelir. Orada ilkin eline tomar� al�r. Bu tomar kral�n, aile ba�kan�na
ba��lad��� gelir, ayr�cal�k ve verilen g�revleri i�eren bir ferman ve berat�d�r.
Hep "Bizim sevgili arkada��m�z ve alacakl�m�z" diye ba�lar. Bu niteleme yaln�zca
bu durumlarda kullan�l�r. ��nk� s�ylediklerine g�re, kral halk�n�n �o�al�p
�remesinden ba�ka herhangi bir �ey i�in bir ki�iye bor�lu olamazm�. Kral�n
fermana bast��� m�h�rde kral�n alt�ndan kabartma bir resmi vard�r. Bu gibi
beratlar sorulmadan ve bir hak olarak ��kar�lmakla birlikte ailenin b�y�kl�k ve
onuruna g�re de�i�irler.
Duyurucu bu berat� y�ksek sesle okur. Okunurken baba yani tirsan se�ti�i iki
o�lunun kolunda aya�a kalkar. Bundan sonra duyurucu y�ksek�e yere, yani k�rs�ye
��kar, berat� ona verir. Bunu yaparken orada bulunanlar�n hepsi kendi dillerinde
"Ben Salem halk�na ne mutlu!" diye ba��r�rlar. Bundan sonra duyurucu �teki
�ocuktan eline alt�ndan �z�m salk�m�n�, dal� ve �z�mleriyle birlikte al�r, fakat
�z�mler boyal�d�r. Ailede erkeklerin say�s� �oksa �z�mler mor renge boyanm�,
�zerlerine k���k bir g�ne� oturtulmu�tur. Kad�nlar �oksa ye�ile �alan sar� bir
renge boyanm�, �zerine bir yeni ay konmu�tur. �z�mlerin say�s� ailede bulunan
birey say�s� kadard�r. Bu alt�n salk�m� da duyurucu tirsana verir. O da hemen,
birlikte oturaca�� ve bu ama�la �nceden se�ti�i o�luna verir. O�lu bundan sonra
onu babas� ne zaman d�ar� ��karsa �n�nde bir onur i�areti olarak ta��r ve "asman�n
filizi" diye an�l�r.
Bu t�ren bittikten sonra, baba yani tirsan �ekilir, bir s�re sonra yine yeme�e
gelir. Orada daha �nce oldu�u gibi tek ba��na sayvan�n alt�nda oturur; S�leyman
Evi'nden olanlar�n d��nda soyundan gelenlerin hi�biri, ne derecede ve r�tbede
olursa olsun, onunla oturmaz. Yaln�zca kendi �ocuklar� ona hizmet ederler.
Erkekler diz ��kerek her t�rl� sofra hizmetini g�r�rler, kad�nlarsa, yaln�zca
�evresinde duvara dayanarak ayakta dururlar. Y�ksek�e yerin a�a��s�ndaki odan�n
yanlar�nda �a�r�l�lar i�in masalar vard�r. Bunlara b�y�k ve g�zel bir t�renle
yemek verilir, yeme�in sonuna do�ru ki en b�y�k ��lenler bile bir bu�uk saatten
fazla s�rmez, bir ilahi okunur. Bu ilahi, bestecinin d� g�c�ne g�re de�i�ir, ��nk�
�ok g�zel �iirleri vard�r, fakat bunlar her zaman Adem, Nuh ve �brahim'in
�vg�leridir. �lk ikisi d�nyay� insanlarla doldurmu�, sonuncusuysa inan�l�lar�n
babas� olmu�tur. Sonu�ta her zaman do�umuyla hepsinin do�umunu kutsam� olan
kurtar�c�m�z �sa'n�n d�nyaya geli�i i�in ��kranlar�n� sunarlar.
Yemek bitince tirsan yine gider, tek ba��na bir yere �ekilerek dua eder, ���nc�
kez geldi�inde, �nce yapt��� gibi �evresine toplanan akrabalar�n� kutsar. Sonra
birer birer onlar� adlar�yla �a��r�r, fakat ya� s�ras�n� �ok az bozar. �a�r�lan
ki�i, masa �nceden kald�r�lm� oldu�undan, sandalyenin �n�nde diz ��ker, baba elini
onun ba��n�n �st�ne koyar. �u s�zlerle onu kutsar:
"Ben Salem'in o�lu veya Ben Salem'in k�z�, bunu sana atan s�yl�yor. Sayesinde
soluk ald���n ve ya�ama kavu�tu�un adam s�yl�yor. Sonsuz ge�mi�ten sonsuz gelece�e
kadar atam�z olan bar� ve iyilik h�k�mdar�n�n ve kutsal kumrunun iyilikleri,
g�zellikleri senin olsun ve ziyaret g�nlerini �ok ve u�urlu etsin"; onlar�n her
birine bunu s�yler; bu i� bitince o�ullar�ndan erdem ve artamlar� �ok y�ksek
olanlar varsa (bunlar�n ikiden fazla olmamas� gerekir) yine �a��r�r, onlar ayakta
dururken kollar�n� omuzlar�n�n �zerine koyarak ��yle der: "�ocuklar�m, do�man�z
iyilik getirmi�, Tanr�'ya ��kredin ve sonuna kadar b�yle s�rd�r�n." Ayn� zamanda
her birine bu�day ba�a�� bi�iminde birer elmas verir. Onlar bundan sonra onlar�
hep kavuklar�n�n ya da �apkalar�n�n �n�ne takarlar.
Alt� yedi g�n ge�tikten sonra, o kentte Joabin ad�nda bir t�ccarla arkada� oldum;
kendisi Yahudi idi ve s�nnet olmu�tu. ��nk� aralar�nda birka� Yahudi ailesi h�l�
ya�amaktad�r. Bunlar�n kendi dinlerini korumalar�na izin verilmi�tir. Bu da iyi
olmu�tur, ��nk� di�er �lkelerdeki Yahudilerden �ok daha farkl� ki�iliktedirler.
Di�erleri �sa'n�n ad�ndan nefret eder ve aralar�nda ya�ad�klar� insanlara kar��
i�ten i�e gizli bir kin beslerlerken bunlar tersine kurtar�c�m�za bir�ok y�ksek
nitelik y�klemekte ve Ben Salem halk�n� son derece sevmektedirler.
Ger�ekten bu s�yledi�im adam �sa'n�n bir erdenden do�du�unu ve insandan �st�n bir
varl�k oldu�unu her zaman kabul eder, ayn� zamanda Tanr�'n�n onu kendi taht�n�
koruyan meleklere nas�l h�k�mdar yapt���n� anlat�r. Ona Kehke�an ve Mesih'in
Elias� ve ba�ka bir�ok y�ksek ad verirler. Bunlar ulu Tanr�'ya verilen
�zelliklerden a�a�� olmakla birlikte di�er Yahudilerin dilinden �ok farkl�d�r. Bu
adam Ben Salem �lkesini �ve �ve bitiremedi; oradaki Yahudiler aras�nda var olan
bir gelene�e g�re, bu �lke halk�n�n �brahim'in Nachoran ad�ndaki ba�ka bir erkek
�ocu�unun soyundan olduklar�na ve Musa'n�n gizli bir kabbala (h�dis) ile Ben
Salem'in �imdiki yasalar�n� ��kard���na, Mesih gelip de Kud�s'teki taht�na
oturdu�u zaman Ben Salem Kral�n�n onun aya��n�n dibine oturaca��na, oysa di�er
krallar�n b�y�k bir uzakl�kta duracaklar�na inan�lmas�n� istiyordu. Fakat, bu
Yahudi d�lemlerini bir yana b�rak�rsak, adamak�ll� bilgili, ayn� zamanda
dikkatliydi. O ulusun yasalar�n� ve geleneklerini biliyordu.
"�unu bilmelisiniz ki, yery�z�nde bu Ben Salem ulusu kadar namuslu, her t�rl�
pislik ve k�t�l�kten ar�nm� bir ulus olamaz. D�nyan�n erdeni bu ulustur. Avrupa'da
yay�nlanm� kitaplar�n�zdan birinde okumu�tum. Aran�zdaki bir ke�i� zina ruhunu
cisim olarak g�rmek istemi�, g�z�n�n �n�ne ufac�k, pis, �irkin bir yarat�k ��km�.
E�er Ben Salem'in temiz ruhunu g�rmek isteseydi, �n�ne g�zel, ho� bir melek
��kard�; ��nk� �l�ml�ler aras�nda bu halk�n temiz ruhundan daha g�zel, daha hayran
olunmaya de�er bir �ey olamaz.
"G��lerinin b�yle b�y�k bir b�l�m�n� bo� yere harcayanlar�n �teki namuslu insanlar
kadar �ocuklar� sevmesi olanaks�zd�r. B�ylece evlilik i�inde bile durum
d�zelmez, oysa yaln�zca bu �eylere zorunluluk durumlar� i�in ho�g�r� g�sterilseydi
d�zelmesi gerekirdi. Hay�r, bunlar yine evlili�i hi�e sayar gibi davranmaktad�r.
Bu gezi yerlerini ziyaret eden evliler de bek�rlar gibi hi�bir cezaya
�arp�lmazlar; �e�ni de�i�tirmek gibi k�t� al�kanl�k evlili�i s�k�c� yapar ve bir
t�r y�k ve vergi durumuna getirir.
Bunu s�yledikten sonra, iyi Yahudi biraz durdu. Ben kendim konu�maktansa onu
konu�turmay� daha �ok istemekle birlikte, bu duraklamas� s�ras�nda b�sb�t�n susmak
da yak��k almayaca��ndan yaln�zca �unlar� s�yledim: "Size Sarepta'n�n dul
kar�s�n�n Elias'a s�yledi�ini s�yleyece�im. Bize g�nahlar�m�z� an�msatt�n�z; a��k
y�reklilikle s�yleyebilirim ki, Ben Salem halk�n�n do�rulu�u Avrupa'n�n
do�rulu�undan �st�nd�r."
Bu s�zler �zerine ba��n� e�di. Sonra ��yle s�rd�rd�: "Evlenme yasalar� da pek
ak�ll�ca ve yanl�s�zd�r. Birden �ok kad�n almaya izin vermezler... Erkekle kad�n�n
ilk g�r�melerinin �zerinden bir ay ge�meden ni�anlanmalar� ve evlenmeleri
yasaklanm�t�r. Ana ve baban�n onay� al�nmadan yap�lan evlenmeyi ge�ersiz
saymazlar, fakat bunun cezas�n� miras��lar�ndan ��kar�rlar. ��nk�, bu gibi
evlenmelerden do�an �ocuklar ana ve babalar�n�n miras�n�n ancak ��te birini
alabilirler. Sizden birinin d�sel bir devlet konusunda yazd��� bir kitab� okudum.
Orada evli �iftlerin, nik�hlanmadan �nce, birbirlerini ��plak olarak g�rmelerine
izin verilirmi�. Bunlar b�yle �eyden ho�lanmazlar, ��nk�, bunlara g�re, birbirini
bu kadar yak�ndan bildikten sonra geri �evirmek a�a��lamak olur. Fakat kad�n ve
erkeklerin gizli v�cut kusurlar�n� anlamak i�in daha uygar bir yol bulmu�lard�r.
Her kentin yak�n�nda Ademle Havva havuzlar� dedikleri bir �ift havuz vard�r. Orada
erke�in arkada�lar�ndan biriyle kad�n�n arkada�lar�ndan birinin onlar� ayr� ayr�
��plak olarak y�kan�rken g�rmelerine izin verilir."
Biz b�yle konu�urken �zerine ba�l�kl� bir palto giymi� haberciye benzer biri
geldi. Yahudi ile bir �eyler konu�tu. Bunun �zerine Yahudi bana d�nerek
"Ba��lay�n. Beni ivedi istiyorlar" dedi. Ertesi sabah yine bana geldi, ne�eli
g�r�n�yordu. "Kentin valisine haber gelmi�" dedi. "S�leyman Evi'nin ba�kanlar�ndan
biri yedi g�n sonra burada olacakm�... On iki y�ldan beri hi� buraya u�ramam�t�.
Ziyaretinin nedeni bilinmiyor. Ben size ve arkada�lar�n�za kente giri�ini
g�rebilece�iniz bir yer bulaca��m." Kendisine te�ekk�r ettim ve verdi�i haberden
�ok ho�nut oldu�umu s�yledim.
Ba�kan s�ylendi�i g�n kente girdi. Orta boylu ve orta ya�ta, yak��kl� bir adamd�.
Y�z�nde sanki insanlara ac�yan bir anlat�m vard�. A��r, siyah kuma�tan geni� kollu
ve k�sa pelerinli bir giysi giymi�ti. Bembeyaz ketenden i� �ama��r� ayaklar�na
kadar iniyordu. Ayn� kuma�tan belinde bir ku�ak, boynunda bir omuz atk�s� vard�.
�lemeli ve de�erli ta�larla s�sl� eldivenler, kay�s� rengi kadifeden ayakkab�lar
giymi�ti; boynu omuzlar�na kadar a��kt�: �apkas� bir mi�feri yahut �spanyol av
�apkas�n� and�r�yordu. Sa�lar� �apkas�n�n alt�nda g�zel bukleler halinde ta��yordu
ve kestane rengindeydi, �ember sakal�n�n rengi de ayn�, belki biraz daha a��kt�.
�n�nde elli koruma y�r�yordu. Bunlar�n hepsi gen�ti ve dizlerine kadar inen beyaz
atlastan bol paltolar ve beyaz ipekten uzun �oraplar giymi�lerdi. Pabu�lar� mavi
kadifedendi. T�rl� renkte g�zel t�yler �apkan�n �evresini kurdele gibi
�eviriyordu.
Araban�n hemen �n�nden ba�lar� a��k, ayaklar�na kadar inen keten giysiler i�inde,
ku�akl�, mavi kadife ayakkab�l� iki adam gidiyordu. Biri bir ba�piskopos, �teki de
bir piskopos asas� ta��yordu. Bunlar�n hi�biri madeni de�ildi. Ba�piskoposun asas�
belsem a�ac�ndan, piskoposunki ise sedir a�ac�ndand�. Arabas�n�n ne �n�nde, ne de
arkas�nda atl�lar vard�. G�r�lt� ve kar��kl��a olanak vermemek istedikleri
anla��l�yordu.
Araban�n ard�ndan kentin b�t�n memurlar� ve lonca ba�kanlar� y�r�yordu. Ba�kan tek
ba��na uzun t�yl� bir t�r mavi kadifeden minderlerin �zerinde oturuyordu. Aya��n�n
alt�na t�rl� renklerde, i�lemeli ipek hal�lar serilmi�ti. Bunlar �ran hal�lar�na
benziyorlarsa da, �ok daha g�zeldiler. Giderken, halk� kutsamak i�in, eldivensiz
elini havada tutuyor, fakat bir �ey s�ylemiyordu. Cadde ola�an�st� denecek kadar
bak�ml� ve d�zenliydi, hi�bir ordunun askerleri, bu halk�n durdu�u gibi, d�zenli
s�ralar olu�turamaz. Pencereler de kalabal�k de�ildi, fakat herkes onlar�n i�ine
�ak�lm� gibi duruyordu.
�� g�n sonra, Yahudi yine geldi. "Siz �ok talihli insanlars�n�z" dedi. "��nk�
S�leyman Evi'nin ba�kan� sizin burada oldu�unuzu ��rendi. Hepinizi huzuruna kabul
edece�ini size bildirmemi bana buyurdu. ��inizden se�ti�iniz bir ki�iyle �zel
olarak konu�acak. Bunun i�in yar�ndan sonraki g�n� saptad�. Sizi kutsamak istedi�i
i�in de sabahtan ��leye kadar olan zaman�n� bu i�e ay�rd�."
Saptanan g�n ve saatte geldik. �zel g�r�me i�in arkada�lar beni temsilci
se�mi�lerdi. Onu g�zel bir salonda bulduk. Duvarlar ve yerler de�erli hal�larla
kapl�yd�. Son derece s�sl�, al�ak bir taht �zerine oturmu�tu. Ba��n�n �st�nde mavi
atlastan i�lemeli �ok de�erli bir sayvan vard�. Yaln�zd�. Taht�n iki yan�nda
duran, biri g�zel beyaz giysiler i�indeki iki i�o�lan�ndan ba�ka yan�nda kimse
yoktu. �� giysileri arabada g�rd���m�z gibiydi, fakat �zerinde c�ppe yerine bir
palto vard�. Ayn� g�zel siyah kuma�tan yap�lm� bir kap onun �zerine tutturulmu�tu.
��eri girdi�imiz zaman bize ��retildi�i gibi, ilk kez yerlere kadar e�ildik.
Taht�na yakla�t���m�z zaman aya�a kalkt�, eldivensiz elini kutsar gibi ileriye
do�ru uzatt�. Her birimiz e�ilerek atk�s�n�n ucunu �pt�k. Bundan sonra �tekiler
gitti. Ben kald�m. Sonra i�o�lanlar�n� odadan ��kard�. Beni de yan�na oturttu.
�spanyolca olarak �unlar� s�yledi:
"Tanr� seni mutlu k�ls�n, o�ul, ben sana elimdeki en b�y�k m�cevheri
verece�im. ��nk� sana S�leyman Evi'nin do�ru bir �yk�s�n�, Tanr� ve insanlar�n
iyili�i i�in, anlataca��m. O�lum, ben senin S�leyman Evi'nin ger�ek durumunu
bilmen i�in �u s�ray� izleyece�im: �lkin kurulumuzun amac�n�; ikinci olarak
�al�malar�m�z i�in gerekli haz�rl�klar�m�z� ve ara�lar�m�z�; ���nc� olarak,
arkada�lar�m�za verilen i�leri ve g�revleri; d�rd�nc� olarak da uymak zorunda
oldu�umuz kurallar� anlataca��m.
"Bizim b�y�k kulelerimiz var. Bunlar�n en b�y���n�n y�ksekli�i yar�m mil kadard�r.
Bunlardan baz�lar� y�ksek da�lar �zerine kurulmu�tur. B�ylece da��n da
eklenmesiyle en y�ksek kule, en a�a�� �� mildir. Biz bu yerlere 'y�ksek b�lge'
diyoruz. Y�ksek yerlerle a�a�� yerler aras�ndaki havay� 'orta b�lge' sayar�z. Bu
kuleleri biz, y�kseklik ve konumlar�na g�re, g�ne�lendirme, so�utma ve saklama
i�in, ayn� zamanda r�zg�rlar, ya�mur, kar, dolu ve s�cakl�k gibi t�rl� hava
durumlar�n� g�zlemek i�in kullan�r�z. Bunlar�n �zerinde, baz� yerlerde yaln�zl��a
�ekilmi� kimseler ya�ar. Ara s�ra onlar� g�rmeye gider, neleri g�zlemeleri
gerekti�ini ��retiriz.
"Tuzlu veya tatl� sular� olan b�y�k g�llerimiz var. Bunlar� bal�k ve ku�lar�
�o�altmak i�in kullan�yoruz. Ayn� zamanda oralara baz� do�al cisimler g�meriz.
��nk� topra�a yahut topra��n alt�ndaki havaya g�m�lm� �eylerle suya g�m�lm� �eyler
aras�nda b�y�k ayr�mlar buluyoruz. Bizim havuzlar�m�z var ki, baz�lar� tuzlu suyu
s�zerek tatl� su yaparlar, di�erleri ise yapay olarak tatl� sular� tuzlu suya
�evirirler. Deniz ortas�nda da baz� kayalar ve k�y�da baz� koylar�m�z var ki,
deniz hava ve bu�usuna gereksinim g�steren i�lerde kullan�l�rlar. H�zla akan
derelerimiz ve �a�layanlar�m�z var ki, devinim verici g�� g�revi yapar, ayn�
zamanda r�zg�rlar� art�r�p g��lendiren makinelerimizle t�rl� bi�imlerde devinim
verici g��ler elde ederiz.
"Bizim bir�ok yapay kuyular�m�z ve kaynak sular�m�z var. Bunlar� do�al kaynak
sular�na ve kapl�calara benzeterek yapt�k. G�zta��, k�k�rt, �elik, pirin�, kur�un,
g�her�ile ve di�er madenlerle doymu� duruma getirdik. Yine bir�ok maddelerin
eriyiklerini elde etmek i�in k���k kuyular�m�z var. Buralarda sular onlar�n
�zelliklerini, kaplar ve le�enler i�inde oldu�undan daha �abuk ve kolay al�rlar.
Bunlar aras�nda yapt���m�z ve 'cennet suyu' dedi�imiz bir su var ki, sa�l�k ve
�mr� uzatmak i�in en etkili ila�t�r.
"B�y�k ve geni� evlerimiz var. Buralarda kar, dolu, ya�mur, baz� cisimlerin yapay
olarak ya�d�r�lmas�n�, g�k g�r�lt�leri, y�ld�r�mlar gibi hava olaylar�n�n;
kurba�a, sinek ve di�er �eylerin hava i�inde do�up �remelerinin benzerlerini
yap�yor ve g�steriyoruz.
"Bizim birtak�m odalar�m�z var ki, bunlara 'sa�l�k odalar�' diyoruz. Oralarda
havay�, t�rl� hastal�klar�n iyile�tirilmesine ve sa�l���n korunmas�na uygun ve iyi
sand���m�z bi�imde de�i�tiriyoruz.
"Ayn� zamanda b�y�k ve �e�itli ba� ve bah�elerimiz var. Buralarda g�zellikten �ok,
her t�r a�ac�n ve otun yeti�mesine uygun yer ve toprak t�rlerine �nem veriyoruz.
�z�m ba�lar�ndan ba�ka a�a�lar ve yemi� a�a�lar� dikilmi� baz� bah�eler pek
geni�tir. Bunlardan t�rl� i�kiler yap�yoruz. Burada yaban�l a�a�lar� oldu�u kadar,
yemi� a�a�lar�n�n a��lanmas�ndan elde edilen sonu�lar� da inceliyoruz. Bunlar
t�rl� etkiler yarat�yorlar. Yine yapay olarak, ayn� ba� ve bah�elerde, a�a�lar ve
�i�ekleri mevsimlerinden �nce ya da sonra �i�ek a�t�r�p do�al olarak
vereceklerinden daha �abuk meyve verdiriyoruz. Yine yapay olarak, onlar�
olacaklar�ndan daha b�y�k, meyvelerini daha iri, daha tatl�, do�al tat, koku, renk
ve bi�imlerinden farkl� olarak yeti�tiriyoruz. Bunlar�n �o�unu t�pta yararl�
duruma getirebiliyoruz.
"Her t�rl� hayvan ve ku� i�in parklar�m�z ve �evresi kapat�lm� yerlerimiz var.
Hayvanlar� yaln�zca g�r�n�leri veya az bulunur olduklar� i�in oralarda
bulundurmuyoruz, ayn� zamanda insan v�cuduna ne gibi ameliyatlar yap�labilece�ini
ayd�nlatmak amac�yla kesip inceleme ve deneyler yapmak i�in kullan�yoruz.
Bunlardan pek garip sonu�lar al�yoruz: �rne�in ya�amsal sayd���n�z baz� b�l�mleri,
��r�m� ve ��kar�lm� olmalar�na kar��n, ya�at�yoruz; g�r�n�te ve di�er bak�mlardan
�lm� olanlar� da diriltiyoruz. Zehirleri ve di�er ila�lar� cerrahi ve t�bbi
bi�imlerde, onlar �zerinde deniyoruz. Yine yapay olarak onlar� t�rlerinden daha
b�y�k ve boylu yap�yoruz; t�rlerinden daha verimli, daha �ok yavrular duruma
getirebildi�imiz gibi, tersine k�s�r ve do�urmaz duruma da sokabiliyoruz. Renk,
bi�im, etkinlikleri bak�m�ndan onlar� farkl�la�t�r�yoruz. De�i�ik t�rleri
kar�t�r�p �iftle�tirerek bir�ok yeni t�r elde etmeyi ve genel san� olan melezlerin
k�s�r olmamas�n� da sa�lamay� ba�ard�k. ��r�meyle, bir�ok yerde s�r�nen hayvanlar,
solucanlar, sinekler, bal�klar ortaya ��kar�yoruz, bunlar�n baz�lar� geli�erek,
hayvanlar ve ku�lar gibi, geli�mi� yarat�klar oluyorlar, �iftle�ip
�o�alabiliyorlar. Bunu t�m�yle raslant�ya b�rakm� de�iliz. Hangi maddelerden ve
onlar�n ne oranda kar�t�r�lmas�ndan ne t�r varl�klar�n olu�aca��n� �nceden
biliyoruz."
"�zel etkiler elde etmek i�in az bulunur t�rl� i�kinin, ekmekler ve etlerin
yap�ld��� i�ki, ekmek fabrikalar�m�z�, mutfaklar�m�z� say�p d�kmekle zaman�n�z�
almayaca��m. �z�mden yap�lm� �araplar�m�z, meyvelerden, tah�ldan ve k�klerden
��kard���m�z i�kilerimiz, bal, �eker ve �ebnemden kar��k �erbetlerimiz, kurutulmu�
ve kaynat�lm� yemi�lerimiz (pestil ve pekmezler) a�a�lar�n yaralar�ndan s�zan
�zsular�m�z ve kam� �zlerimiz var. Bu i�kiler bir�ok y�l, baz�lar� k�rk y�l
bekletilir. Yine otlar, k�kler ve baharattan, hatta �i� etler ve beyaz etlerden
t�rl� t�rl� i�kiler yap�yoruz. Bunlar�n baz�lar� ger�ekte hem yiyecek, hem
i�kidir. Bir�ok kimse hele ya�land�klar� zaman, �ok az et yiyerek ya da hi�
yemeyerek, yaln�zca bunlarla ya�arlar. Her �eyden �nce biz v�cuda s�zmalar� i�in
son derece ince molek�l yap�l� fakat yine de yak�c�, ek�i ya da t�rmalay�c�
olmayan i�kiler yapmaya u�ra��yoruz. O kadar ki, bunlardan baz�lar�n� elinizin
�st�ne koyacak olursan�z, bir s�re durduktan sonra, avucunuza ge�ecek, bununla
birlikte, tadarsan�z a�z�n�zda k�t� bir tat b�rakmayacakt�r. Sular�m�z da var ki,
besleyici olacak bi�imde olgunla�t�r�yoruz. Ger�ekten �ok iyi yap�lm� i�kidir
bunlar ve bir�ok ki�i ba�ka i�ki kullanmaz.
"�o�u pek g�zel ve sizlerce bilinmez olan her t�r de�erli ta��m�z, billur ve t�rl�
camlar�m�z, bunlar aras�nda camla�t�r�lm� madenlerimiz ve sizin cam yapt���n�z
maddelerden ba�ka maddelerimiz var. Sizde olmayan birtak�m ta��llara, tam
olgunla�mam� madenlere, ayn� zamanda ola�an�st� g��te m�knat�slara, do�al ve yapay
az bulunur ta�lara da sahibiz."
"Bizim koku evlerimiz var. Buralarda tat deneyleri yap�yoruz. Garip g�r�nebilir
ama biz kokular� art�rabiliyoruz. Benzerlerini yapabiliyoruz. B�t�n kokular� esas
��kt�klar� kar��mlardan daha ba�ka kar��mlardan ��kartabiliyoruz. Ayn� bi�imde
tatlar�n da, herhangi bir ki�inin dilini aldatabilecek derecede benzerlerini
yapabiliyoruz. Bu evde bir tatl�c�l�k b�l�m� var. Burada sizde oldu�undan �ok daha
fazla t�rde kuru ve ya� tatl�lar, t�rl� g�zel �araplar, s�tler, �orbalar ve
salatalar yap�yoruz.
"Makine evlerimiz var. Buralarda her t�r devinime elveri�li makine ve ara�lar�
haz�rl�yoruz. Burada sizde oldu�undan, sizin t�feklerinizden ��kan mermilerden ya
da makinelerimizden daha h�zl� devinimler elde etmek, bunlar� tekerlekler ve
benzer ara�larla k���k bir g�� harcayarak daha kolayca art�rmak; sizin en b�y�k
top ve havanlar�n�zdan daha g��l� ve �iddetli duruma getirmek i�in ara�t�rmalar ve
denemeler yap�yoruz. Ayn� zamanda a��r silahlar, harp ara�lar� ve her t�rl� makine
�retiyoruz, yeni barut ala��mlar� ve kar��mlar�, su i�inde yanan ve s�nd�r�lemeyen
maddeler, �enliklerde ve ba�ka nedenlerle kullan�lan her t�r fi�ek yap�yoruz.
Ku�lar�n u�mas�na �yk�n�yor, bir dereceye kadar havada u�abiliyoruz: Sular�n
alt�ndan ge�ebilecek ve denize dayanacak gemilerimiz ve kay�klar�m�z, y�zme
ku�aklar�m�z ve desteklerimiz var... T�rl� t�rl� sanat�� i�i saatler, yinelenen
devinimlerle i�leyen ba�ka aletler, durmaks�z�n �al�an makineler yap�yoruz.
"Bizim bir matematik evimiz var. Orada eksiksiz bir bi�imde yap�lm� �e�itli
geometri ve g�kbilim ara�lar�m�z bulunuyor."
"�� �yemiz de makine sanayii, sosyal bilimler ve sanatlar i�ine girmeyen di�er
uygulamalar �zerindeki denemeleri toplarlar. Bunlara biz 'giz adamlar�' diyoruz.
"�� �yemiz, kendi d��ncelerine g�re iyi sand�klar� yeni denemelerle u�ra��rlar.
Bunlara '�nc�ler' ya da 'madenciler' diyoruz.
"�� �yemiz, �nceki d�rt �bek �yenin denemelerini d�zenli ba�l�klar alt�nda
ay�rarak toplarlar. B�ylece inceleme yapmak ve onlardan genel kurallar ��karmak
daha kolay olur. Bunlara 'toplay�c�lar' diyoruz.
"�� �yemiz bu bi�imde y�netilen denemeleri yapar ve bize bunlar hakk�nda rapor
verir. Bunlara 'a���lar' diyoruz.
"Toplant� ve ayinlerimiz i�in iki uzun ve g�zel salonumuz vard�r. Bunlar�n birinin
i�ine her t�rl� az bulunur bulu�umuzun model ve �rneklerini, di�erine b�t�n b�y�k
bulu��ular�m�z�n yontular�n� koyar�z. Orada Bat� Hindistan'� bulan Kolombunuzun,
gemiyi bulan adam�n, top ve barutu bulan ke�i�inizin, bas�mevini, g�kbilim
aletlerini, madeni aletleri, cam�, ipekb�ce�ini, �arab�, bu�day ve ekme�i, �ekeri
bulanlar�n yontular� vard�r. B�t�n bunlar hakk�nda biz daha do�ru bilgilere
sahibiz. Sonra bizim de �ok g�zel �eyler bulmu� adamlar�m�z var. Bu yap�tlar�
g�rmedi�iniz i�in, bunlar� size anlatmak �ok uzun s�rer. Sonra bunlar� anlat�rken
sizin iyice kavrayamaman�z da olas�d�r. Her de�erli bulu� i�in sahibine bir yontu
dikti�imiz gibi b�y�k ve onurlu bir �d�l de veririz. Bu yontular�n baz�lar�
tun�tan, baz�lar� beyaz ve siyah mermerden, baz�lar� yald�zl� ve s�sl� sedir
a�ac�ndan veya ba�ka �zel a�a�lardan, bir b�l�m�yse demir, g�m� ve alt�ndand�r.
Bunu s�yledikten sonra aya�a kalkt�. Ben de bana verilen y�nergeye g�re, diz
��kt�m. Sa� elini ba��m�n �st�ne koyarak "Tanr� seni kutsas�n, o�lum" dedi. "Hem
de bu anlatt���m �yk�y� u�urlu etsin. Bunu ba�ka uluslar�n yararlanmas� i�in
yay�nlamana izin veriyorum; ��nk� biz burada Tanr�'n�n kuca��nda, bilinmeyen bir
�lkedeyiz." Bunun �zerine bana ve arkada�lar�ma iki bin d�ka alt�n� de�erinde
ba��ta bulunduktan sonra ayr�ld�. ��nk�, onlar her vesileyle geldikleri yerlerde
b�y�k ba��lar verirler.