You are on page 1of 84

Patrick Suskint - Guvercin Kitaplar, uygarla yol gosteren sklardr. UYARI: www.kitapsevenler.

com Kitap sevenlerin yeni bulusma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylasld yer olarak gorduumuz sitemizdeki tum e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konusan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc araclara, uyumluolacak sekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece gormeengelliler icin, hazrlanmaktadr. Tumuyle ucretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dusuncesiyle, hicbir ticari amac gozetilmeksizin, tamamen gonulluluk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadaslarmzn youn emei sayesinde, gorme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hicbirsekilde ticari amacla veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tumyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgorme engellilerin kitap okuma hak ve ozgurluunu yuceltmek ve kitap okuma alskanln pekistirmektir.

Ben de bir gorme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylasldkca pekiseceine inanyorum.Tum kitap dostlarna, gorme engellilerin kitap okuyabilmeleri icin gosterdikleri cabalardan ve yaptklar katklardan oturu tesekkur ediyorum. Bilgi paylasmakla coalr. Yasar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Bolum-Cesitli Hukumler" bolumunde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilesmis veya yaymlanms yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler icin uretilmis bir nushas yoksa hicbir ticari amacgudulmeksizin bir engellinin kullanm icin kendisi veya ucuncu bir kisi tek nusha olarak ya da engellilere yonelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi kuruluslar tarafndan ihtiyac kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda coaltlmas veya odunc verilmesi bu Kanunda ongorulen izinler alnmadan gerceklestirilebilir."Bu nushalar hicbir sekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dsnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nushalar uzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve coaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Gorme engelliler icin duzenlenmistir. Kitab Tarayan ve Duzenleyen Arkadasa cok cok tesekkur ederiz. Kitap taramak gercekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir istir. Ne

mutlu ki, bir gorme engellinin, duzgun taranms ve hazrlanms bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylasabilmek tum zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylasabilmek icin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gondermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dusunebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gostererek lutfen bu acklamalar silmeyiniz. Siz de bir gorme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Tesekkurler. Ne Mutlu Bilgi icin, Bilgece yasayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz kitapsevenler@gmail.com Adresine gondermeniz gerekmektedir. Grubumuza uye olmak icin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bos bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bos bir mail gonderip, gelen maili aynen yantlayarak uyeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Secenek cin, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. Patrick Suskint - Guvercin

Patrick Suskind GUVERCN ROMAN (253 Almanca aslndan ceviren TEVFK TURAN CADAS DUNYA YAZARLARI Dizgi Serap Bertay Duzelti Nurten Sonmezcan Montaj Mine Sankaya Kapak Tasarm Semih Ozcan Kapak Bask Cetin Ofset ic Bask Ozal Basmevi Cilt Eko Ofset 1. basm: 1987 2. basm: 1988 3. basm: 1990 4. basm: 1995 5. basm: 1999 6. basm: 2004 ISBN 975-510-212-4 R 1985 Diogenes Verlag AG Zurich / Onk Ajans Ltd. Sti. / Can Yaynlar Ltd. Sti. (1987) Patrick Suskind GUVERCN ROMAN Almanca aslndan ceviren TEVFK TURAN CAN YAYINLARI LTD. ST. Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, stanbul Telefon: (0-212)252 56 75-252 59 88-252 29 89 Fax: 252 72 33 http://www.canyayinlari.com "^ yayinevi@canyayinlari.com

Ozgun ad Die Taube PATRICK SUSKIND'N CAN YAYINLARI'NDAKI KTAPLARI BAY SOMMER'N OYKUSU / roman GUVERCN / roman KOKU / roman UC BUCUK OYKU / oyku Patrick Suskind, 1949 ylnda Bavyera'da dodu. Munih'te ve Fransa'da edebiyat eitimi gordu. Koku adl ilk romanyla une kavustu. Senaryo calsmalar, sahne oyunlar vardr. Bir gun icinde hayatn allak bullak eden o guvercin isi basna geldiinde Jonathan Noel ellisini asms bulunuyordu, yetkin bir olayszlk icinde gecen rahat yirmi yllk bir sureyi gerisinde brakmst ve daha karssna, gunun birinde gelecek olan olumden baska, temel nitelikte herhangi bir sey ckabilecei aklnn ucundan bile gecmezdi. Bundan da cok hosnuttu. Cunku olaylar sevmezdi, hele insann ic dengesini sarsan, ds yasam duzeniniyse karmakarsk eden olaylardan baya nefret ederdi. Boyle olaylarn cou Allah'a sukur cok gerilerde, cocukluk ve genclik yllarnn losluunda kalmst, bunlar hatrlamay hic mi hic sevmezdi, hatrlayacak olursa da derin bir rahatszlk duyard: Ornein Charenton'da bir ole sonras, 1942 Hazirannda, balk tutmaktan eve donduu sra -frtna ckmst o gun, yamur yamst, uzun suren bir scan ardndan, eve donerken pabuclarn ckarmst, cplak ayaklaryla scak, slak asfaltta yurumus, su birikintilerine dalmst...evet, balk tutmaktan eve donmus, mutfaa

kosmustu, annesini orada yemek pisirirken bulacan dusunerek, ama kadn orada deildi artk, yalnz onluuydu olan, sandalyenin arkalna asl. Annen gitti, demisti babas, uzun bir sure icin yolculua ckmas gerekti. Goturduler, demisti komsular, once Ve7 lodrome d'Hver'e goturduler, sonra Drancy'deki kampa, sonra da douya yolculuk, oradansa kimse gelmez bir daha. Jonathan bu olaydan hicbir sey anlamamst, hepten kafasn karstrmst olay, birkac gun sonraysa babas da kaybolmustu, Jonathan ile kucuk kz kardesi birdenbire kendilerini guneye giden bir trende bulmuslar, geceleyin hic tanmadklar birtakm adamlar tarafndan bir cayrdan suruklenip, sonra bir ormandan gecirilip gene, guneye giden baska bir trene bindirilmisler, cok, akl almayacak kadar cok gitmisler, simdiye kadar hic gormedikleri bir amca Cavillon'da kendilerini istasyondan alp Duranc vadisindeki Puget koyune yakn ciftliine goturmus, orada savas bitene kadar saklamst. Sonra sebze tarlalarnda calstrmst onlar. Ellili yllarn baslarnda -Jonathan surduu tarm , iscisi yasamndan hoslanmaya baslamst- amcas askere gitmek icin basvurmasn istedi, Jonathan da soz dinleyerek uc yllna gorev ald. lk yl butun uras, suru ve ksla hayatnn irencliklerine alsmak oldu. kinci yl gemiye bindirilip Cinhindi'ne gonderildi. Ucuncu yln en buyuk bolumunu ayanda bir silah yaras, bacanda bir silah yaras ve amipli dizanteriyle revirde gecirdi. 1954 baharnda Puge'e donduunde kz kardesi yok olmustu, Kanada'ya goc etti, dendi.

Amcas simdi de, Jonathan'n vakit gecirmeden evlenmesini istiyordu, hem de komsu koy olan Lauris'den, Marie Baccouche adl bir kzla; kzn daha yuzunu bile gormemis olan Jonathan ise uslu uslu ona soyleneni yapt, hatta isteyerek yapt, cunku, her ne kadar evliliin nasl bir sey olduunu ancak pek kaba cizgileriyle tasarlayabiliyor idiyse de, ozledii 1 Bisiklet Pisti. (Cev.) 8 tek sey olan o tekduze dinginlie, olayszla sonunda bu yoldan kavusabileceini umuyordu ya. Ama daha dort ay sonra Marie bir olan dourdu, ayn yln sonbaharnda da, Marsilya'dan gelen Tunuslu bir sebzeciyle kact.Jonathan Noel butun bu olup bitenlerden, insanlara guvenilmeyecei, huzur icinde yasayabilmenin ancak onlar kendinden uzak tutmakla olabilecei sonucunu ckard. Ustelik simdi bir de koyde alay konusu olduundan -ki onu rahatsz eden alayn kendisi deil, bu nedenle herkesin dikkatini cekmesiydi-omrunde ilk olarak kendi basna bir karar verdi: Cre-dt Agricole'e gitti, biriktirdii butun paray cekti, bavulunu toplayp Paris'e yolland. Sonra iki kere talihi yuzune guldu. Rue De Sev-res'deki" bir bankada bir bekcilik isi buldu, bir de kalacak bir yer, Rue de la Planche'tz bir apartmann altnc katnda, chambre de bonne denen turden bir barnak. Odaya avludan sonra dar servis merdiveninden ckp ince, tek bir pencerenin soyle boyle aydnlatt bir koridoru gecerek ulaslyordu. Kaplar gri boyal, numaralanms iki duzine odack vard bu koridora bakan,

en sonda da 24 num,ara, Jonathan'n odas. Uzunluu uc metre krk santim, genislii iki yirmi, yukseklii iki elli, tek konforu bir yatak, bir masa, bir sandalye, bir elektrik ampulu, bir de elbise asks olan, baska hicbir seyi olmayan bir oda. Ancak altmsl yllarda elektrik hatlar bir ocakla bir soba balanabilecek bicimde guclendirildi, su borular dosene-rek her odaya ayr bir lavaboyla elektrikli su stcs ' Tarm Kredi Bankas (Cev.) 2Sevre Soka. " Planche Soka. Hizmetci odas. Cat katnda kucucuk bir oda anlamna geliyor. (Cev.) 9 kondu. O zamana kadar cat katnn butun sakinleri, eer. yasak dinlemeyip birer ispirto oca bulundurmuyor idiyseler, souk yemek yiyip souk odalarda uyur, coaplanm, birkac parca kap kacaklarn ve kendilerini souk suyla, koridorda, ortak helann yanndaki tek lavaboda ykarlard. Butun bunlar Jonathan'a dokunmuyordu. Arad sey rahat deil, yalnz ve yalnz kendisinin olan, onu hayatn hos olmayan surprizlerinden koruyan ve icinden bir daha kimsenin kovamayaca, guvenli bir barnakt. 24 numaral odaya ilk girdiinde de hemen anlamst: Buras, hep istediin yer aslnda burasyms, burada kalacaksn. (Tpk baz erkeklerin, simdiye kadar hic gormedikleri bir kadnn hayatlarnn kadn, sahip olacaklar ve omurlerinin sonuna kadar yannda kalacaklar kadn olduunu sozum ona yldrm duser gibi anlayver* diklerini ileri surdukleri, adna ilk baksta ask olmak denen o yasantlar gibi.) Jonathan Noel, bu oday ayda bes bin eski frank karslnda tuttu, buradan her sabah yakndaki Rue de

Sevres'e yurudu, aksamlar ekmek, sucuk, elma, peynirle buraya dondu, burada yemeini yedi, uyudu ve mutlu oldu. Pazar gunu hic mi hic terk etmedi odasn, temizledi, yatana temiz carsaflar yayd. Boylece sakin ve hosnut bir hayat surdu, yllar yllar, onyllar onyllar kovaladkca. Belirli, ds nitelikte deismeler oldu bu arada, ornein kira olarak odedii para, kiraclarn cinsi. Ellilerde obur odalarda daha bircok hizmetci kz, yeni evli ciftler, birkac da isci emeklisi oturuyordu. Sonralar, spanyollarn, Portekizlilerin, Kuzey AfrikallaFransz para birimi olan frank'n iki sfr atlmadan onceki durumu. Bugunku 50 frank. (Cev.) 10 rn gittikce daha sk tasnp sonra gene ayrldklar gorulur oldu. Altmslarn sonlarnda orenciler counluktayd. En sonunda yirmi dort odann hepsi kiraya verilmez oldu. Cou bos duruyor, ya da alt katlardaki ekabir dairelerinde oturan sahiplerince tavan aras ya da gerektikce misafir yatak odas olarak kullanlyordu. Jonathan'n 24 numaras yllar gectikce otekilerden daha konforlu bir yuva haline geldi. Kendine yeni bir yatak alms, bir dolap yapms, yedi bucuk metrekarelik dosemeyi gri bir halyla dosemis, pisirme-ykama kosesini guzel, krmz, su gecirmez, cilal bir duvar kadyla kaplamst. Bir radyosu, televizyonu, bir de utusu vard. Yiyeceklerini artk torba icinde pencereden sarktmyor, lavabonun altndaki minicik buzdolabna koyuyordu, boylece artk en scak yazlarda bile ne tereya eriyor ne jambonu kuruyordu. Yatan basucuna bir raf asmst, tastamam on bes kitap duruyordu burada, uc ciltlik

bir tp cep sozluu, Cromagnon insan, Bronz Ca'nda dokum teknii, Eski Msr, Etruskler ve Fransz Devrimi uzerine resimli birkac guzel kitap, bir yelkenli gemiler, bir bayraklar, bir tropik hayvanlar dunyas kitab, Baba Alexandre Dumas'nn iki kitab, SaintSimon'un anlan, turlu yemekler uzerine bir yemek kitab, 'Kucuk Larousse've 'Bekci ve Koruyucu Personel icin -Hizmet Tabancasnn Kullanmyla lgili Hukumler Ozellikle Goz onunde Tutularak HazrlanmsElki-tab.'Yatan altnda bir duzine sise krmz sarap, aralarnda 1998 ylndaki emeklilik gunu icin saklad bir sise Chateau Cheval Blanc grand cru classe bulunuyordu. yice dusunulmus bir elektrik ampulleri sistemi Jonathan'n, odasnn uc ayr yerinde yatann 1 Ustun bir sarap markas. (Cev.) 11 ayakucunda, basucunda ve kucuk masasnda- sk gozunu kamastrmadan ve gazetesine bir golge dusmeden oturup okumasna olanak veriyordu. Tabii edindii bu bircok esyadan dolay odas daha da kuculmustu, hani iceriye doru buyumus denebilirdi, fazla sedef balams bir midye gibi, hem de cesitli duzenekleri donanmlanyla, basit bir chamhre de honne'dan cok gemi kamarasna ya da luks bir yatakl vagon kompartmanna benziyordu artk. Ama en temel niteliini aradan gecen otuz yl boyunca korumustu: Oda, Jonathan'n guvenli adasyd bu guvensiz dunyada ve oylece kalmst, sk sk sarlabilecei tutama, snaca kose, sevgilisi olarak kalmst, evet

sevgilisi, cunku aksamlan donduunde onu sevecenlikle sarmalyordu bu sevgili, kucuk odac, stp koruyor, bedenini de ruhunu da besliyordu, ihtiyac duyduunda hep oracktayd, brakp gitmiyordu. Jiu sevgili gercekten, guvenilir olduunu kantlams tek seydi hayatnda. Bunun icin de ondan ayrlmay bir an bile olsun dusunmemisti, simdi de, ellisini ast, ona ulasmak icin bir suru merdiveni ckmaktan zaman zaman azck yorgunluk duyduu, ustelik ald maasn ayr mutfa, ayr helas, banyosu olan, doru durust bir daire tutmasna elverecei su sra bile dusunmuyordu. Sevgilisine sadk kalyordu, hatta onu kendine, kendini ona daha da sk balamak uzereydi, iliskilerini hicbir zaman sarslmayacak bir hale getirmek, yani onu satn almak istiyordu. Madam Lasalle, evsahibi ile sozlesmeyi yapmst bile. Elli bes bin yeni frank't sevgilinin fiyat. Krk yedi binini odemisti. Kalan sekiz bin Frank'n vadesi yl sonundayd. O zaman sonucta kendisinin olacakt sevgilisi ve artk 12 dunyada hicbir sey ayramayacakt onu, Jonathan', ve sevgili odasn birbirinden, olum ayrana kadar. Buydu durum 1984 Austosunda, bir Cuma sabah, guvercin olay olduunda. 13 Jonathan yeni kalkmst. Her sabah olduu gibi, trastan once kattaki ortak helaya gitmek uzere terlikleriyle bornozunu giymisti. Kapy acmadan kulan kapnn aynasna dayayp koridorda kimse olup olmadn anlamaya calst. Obur kiraclarla karslasmay sevmezdi, hele sabah sabah pijamayla bornozla

hic, ozellikle helaya giderken karslasmaktan hic hoslanmazd. Tuvaleti mesgul bulmak yeterince tatsz bir seydi; ama tuvaletin onunde baska bir kiracyla yuz yuze gelmek dusuncesi eziyet saylabilecek kadar* korkunctu onun icin. Tek bir kere gelmisti basna, 1959 yaznda, yirmi bes yl once, aklna geldikce He tuyleri urperiyordu: Karssndakini gorunce iki tarafn da ayn anda duyduu dehset, ikisinin de taknd anonimliin ayn zamanda, ortada kesinlikle anonim-liin uygun dusecei bir niyet varken kaybolusu, ayn anda geri cekilis ve yeniden ilerleyis, ayn anda kekelenen kibarlklar, once siz buyurun, yo olmaz, once siz, Mosyo, benim hic acelem yok, hayr, siz once, cok rica ederim - hem butun bunlar srtlarnda pijamayla! Hayr, bir daha basna gelsin istemiyordu, gelmemisti de hic, Jonathan'm ald kulak kabartma onlemi sayesinde. Kulak kabartarak kapnn arkasna bakyor, koridoru goruyordu. Kattaki her sesi biliyordu. Her catrty, her tkrty, en hafif srlty, hsrty, hatta sessizlii bile yorumlayabiliyordu. Ve biliyordu -simdi, kulan yalnzca birkac dakika ka14 pya dayal tuttuktan sonra-, kesin mi kesin biliyordu koridorda kimsenin olmadn, tuvaletin serbest olduunu, daha herkesin uyuduunu. Sol eliyle guvenlik kilidinin dumesini cevirdi, sa eliyle asl kilidin tokman, dil iceri girdi, hafif bir aslmayla cekti, kap acld. Neredeyse admn esikten atmst ki, ayan, sa ayan kaldrmst bile, yurume durumundayd -gordu onu. Kapsnn onunde oturuyordu, esie yirmi santimetreden az bir uzaklkta, arkadaki pencereden gelen

sabah snn solgun aydnlna kars. Krmz, penceli ayaklaryla koridorun okuzkan krmzs taslarnn ustunde oturup duruyordu kursuni, duzgun tuyleri icinde guvercin. Basn yana emis, sol gozunu Jonathan'a dikmis bakyordu. Bu goz, bu kucuk, yusyuvarlak, kahverengi, ortas siyah tekerlek korkunc bir gorunumdu. Kafa tuylerinin ustunde, dikilmis bir dume gibi duruyordu, kirpiksiz, kassz, crlcplak, hic utanma bilmeyen bir dsa donukluu, dehset verici bir ackl olan bu goz; ama ayn zamanda cekingen bir sinsilik vard gozde; gene ayn zamanda ne ack ne sinsi, yalnzca bir fotoraf makinesinin, dsndaki butun s yutan, ama icinden tek bir sn yanstmayan objektifi gibi cansz bir gorunum alyordu. Parlaklk, prlt yoktu bu gozde, canllktan bir kvlcm bile yoktu. Bakssz bir gozdu. Ve Jonathan'a dikilmis duruyordu. Olesiye dehsete kaplmst - sonradan boyle anlatrd herhalde o an, ama dorusu bu olmazd, cunku dehset neden sonra gelmisti. Daha cok, olesiye bir sasknlkt duyduu. 15 Belki bes, belki on saniye -ona hic bitmeyecekmis gibi gelen bir sure- eli tokmakta, aya adm atmaya kalkms, donmus gibi kapsnn esiinde kala-kalmst, ne ileri ne geri gidebiliyordu. Sonra kucuk bir hareket oldu. Guvercin ayak m deistirdi, yoksa biraz tuylerini mi kabartt her neyse, ksa bir titreyis dolast vucudunu, ayn zamanda da iki gozkapa orttu gozunun uzerini, biri asadan, biri yukardan, aslnda gercek gozkapaklar deil, yoktan olusuvermis iki dudak gibi gozu yutan, lastiimsi birtakm zarlar.

Goz bir an icin yok olmustu. ste ancak simdi sarsld Jonathan korkudan, simdi dikildi saclar dehsetin ta kendisiyle. Bir admda geriye, odaya scrayp kapy kapatt, guvercinin gozu yeniden aclmadan. Guvenlik kilidini cevirdi, yataa doru uc sarsak adm att, titreye titreye oturdu, yurei yerinden kopacakms gibi atarak. Aln buz gibiydi, ensesinden, srtndan terlerin fskrdn hissediyordu. ** lk dusuncesi, simdi bir kalp krizi ya da inme ya da en azndan havale gecirecei oldu, tam bu gibi seylerin insann basna geldii yastasn, diye dusundu, ellisinden sonra en ufak bir bahane yeter boyle bir bela icin. Sonra yanlamasna yataa brakt kendini, yorgan buza kesmiscesine titreyen omuzlarna cekti, sancy, gous ve omuz dolaylarndaki batmay (bir kere, ald tp el kitabnda okumustu, bunlarn enfarktusun sasmaz belirtileri olduunu) ya da bilincinin yavas yavas bulanmasn beklemeye baslad. Ama hic boyle bir sey olmad. Kalbinin ats sakinlesti, kan gene eskisi gibi duzgun bicimde dolasmaya baslad basn, kollarn, ayaklarn, inmenin tipik belirtisi olan, felce benzer duygu da kendini gostermedi. Jonathan ayak ve el parmaklarn oynatabiliyor, yuz hareketle16 ri yapabiliyordu - organik ve norolojik acdan her seyin yolunda olduunun bir isaretiydi bu. Buna karslk koca bir yn, birbiriyle ilintisiz mi ilintisiz korkunc dusunce, kara bir karga surusu gibi ucusup duruyor, haykryor, kanat crpyordu kafasnn icinde, "sen bittin artk!" diye gakladklar duyuluyordu, "ihtiyarladn, hem de bittin, bir guvercin olesiye korkutabilir seni, bir guvercin seni gerisin

geri odana puskurtebiliyor, yere ykyor, tutsak ediyor. Oleceksin, Jonathan, oleceksin, hemen olmasa bile yaknda, hem yasadn hayat da yanls yasadn, carcur ettin, baksana bir guvercin bile altust edebildikten sonra, oldurmelisin onu, ama olduremezsin, sinek bile olduremezsin sen, yok, sinek tamam, bir sinee, sivrisinee, bocee ancak gucun yeter, ama scak kanl bir seyi, yarm kilo ceken, guvercin gibi scak kanl bir varl asla olduremezsin, bir insan yere sermek daha kolay gelir, pifpaf, ondan cabuk ne var, ufack bir delik, alt milimetrelik bir delik acar etinde, temiz is, yasal, nefsi mudafaaya izin var, silahl koruma gorevlileri hizmet yonetmeliinin birinci maddesi, hatta yonetmelik emreder bunu, kimse suclayamaz seni bir insan vurursan, gel gelelim guvercin oyle mi?, nasl vurulur bir guvercin?, kanat crpar guvercin denen sey, skalamak isten deil, olur rezalet deil bir guvercine ates etmek, yasaktr, hizmet silahnn geri alnmasna varr usu, gorevinin elinden alnmasna, hapse girersin bir guvercine ates edersen, hayr, olduremezsin, ama yasamak, onunla yasaman da olur sey deil, asla, bir guvercinin oturduu evde insan yasayamaz artk, kargasann, basbozukluun ta kendisidir guvercin, hic belli olmaz ne taraftan gelip ne tarafa ucaca, penceleriyle yapsp gozunu gagalar Guvercin 17/2 insann, guvercin dur durak bilmeden pisleyen, ortala korkunc bakteriler, sonra menenjit virusleri sacan bir seydir, yalnz kalmaz bir guvercin, baska guvercinleri de ceker, cinsel iliskide bulunur ve coalr,

yldrm hzyla, bir guvercin ordusu kusatacak cevresini, odandan ckamaz olacaksn, aclktan oleceksin, kendi dsknda boulacaksn, tek caren pencereden atlamak olacak, kulce gibi kaldrma ylacaksn, hayr, onu da gozun yemeyecek, odanda kapal kalacaksn, imdat diye baracaksn, itfaiye gelsin diye, mer-divenleriyle gelip de seni bir guvercinden kurtarsn diye, bir guvercinden, apartman alay edecek, butun mahalle alay edecek seninle, "bakn Mosyo Noel!" diye barp parmakla gosterecekler seni, "bakn Mosyo Noel'i guvercinden kurtarmaya geldiler!" sonra da psikiyatri kliniine gonderecekler; "Ah Jonathan, Jo nathan durumun umutsuz, battn sen Jonathan!" Boyle haykryor, gaklyordu kafasnn icinde kir seyler; o kadar sasrms, caresizlie dusmustu ki Jonathan, baska ckar yol bulamamaktan, cocukluk gunlerinden bu yana bir daha hic yapmad bir sey yapt, dua etmek uzere ellerini kavusturdu, "Tanrm, Tanrm," diye yakard, "nicin terk ettin beni? Nicin beni boyle cezalandryorsun? Goklerdeki Babamz, kurtar beni bu guvercinden, Amin!" Gorulduu gibi doru durust bir dua deildi bu, daha cok, edindii pek kstl din eitiminden artakalms boluk porcuk anlardan olusan bir kekelemeydi butun soyleyebildii. Ama gene de yarar oldu, cunku dua etmek bir olcude zihnini toplamaya zorlamst onu, kafasnda ucusan karmakarsk dusunceleri datmst. Baska bir seyin ise daha cok yararn gordu: tam duasn bitirdiinde oyle kars konulmaz bir iseme ihtiyac his18 setti ki, birkac saniye icinde rahatlamann baska bir yolunu bulmazsa uzerinde yatt yata, guzel celik

yayl siltesini, hele hele o guzelim gri haly kirleteceini biliyordu. Bu dusunce butunuyle kendine getirdi Jonathan'. nleyerek ayaa kalkt, kapya caresiz bir baks frlatt... -hayr, bu kapdan gecemezdi, o allann cezas kus yok olmus bile olsa, tuvalete kadar yetisemezdi artk-, lavaboya yanast, bornozunu act, pijamasnn pantolonunu indirdi, musluu act ve lavaboya isedi. Daha once hic boyle bir sey yapt olmamst. Dusunmesi bile dehset: guzel, beyaz, prl prl temizlenmis, vucut bakmna ve bulask ykamaya hizmet eden bir lavaboya tutup isemek! Bu kadar alcalabile-cegini, vucudunun boyle bir gunah isleyebileceini asla dusunemezdi. Simdiyse, bir yandan sidiinin hicbir sknt, tutukluk engeliyle karslasmadan aktn, suyla karsp gurultular ckararak pis su borusunda kaybolduunu gorunce, bir yandan da bedeninin asa-larndaki basncn hafiflediini hissettiinden, ayn anda gozlerinden yaslar bosanverdi, o kadar buyuktu utanc. si bittiinde suyu bir sure daha aktt, lavaboyu, isledii rezaletin en kucuk izlerini bile yok etmek icin, svlastrlms bir temizleme tozuyla iyice sildi. "Bir kereden bir sey olmaz," diye mrldand kendi kendine, lavabodan, odadan ya da kendinden ozur dilemek ister gibi, "bir kereden bir sey olmaz, bir kerelik bir zorunluluktu bu, bir daha kesinlikle olmayacak..." Simdi yatsyordu. Silme isi, temizleyici sisesini ortadan kaldrma, bezi skma -sk sk yapp alst, avutucu el isleri- klg duygusunu yerine getirmislerdi. Saatine bakt. Yediyi ceyrek gecmisti bile. Normal 19

^ olarak yediyi ceyrek gece trasn bitirmis, yatan yapyor olurdu. Ama bu asr bir gecikme deildi, gerekirse, kahvaltdan vazgecerek kapatabilirdi. Kahvaltdan vazgecerse -boyle hesaplyordu- her gunku programna gore yedi dakika ileri bile gecebilirdi. Onemli olan yalnzca en gec saat sekiz beste odadan ckmasyd, cunku sekizi ceyrek gece bankada olmas gerekiyordu. Gerci bu isi nasl yoluna koyacan daha bilmiyordu, ama onunde daha uc ceyrek saatlik bir son-sure vard ya. Az deildi bu. Uc ceyrek saat, insan az once olumle burun buruna gelmis, enfarktusten guc bela kurtulmussa, cok zamand. Hele insan, dolu bir sidik torbasnn buyruu altnda deilse cift kat uzunlukta zamand. Boylece o da, simdilik hicbir sey olmams gibi davranp her sabahki olaan islerine yonelmeye karar verdi. Lavaboya scak su doldurup tras oldu. Tras suresine iyice bir dusundu. "Jonathan Noel," dedi kendi kendine, "sen iki yl Cinhindi'nde askerlik yaptn ve orada nice nazik durumlarn ustesinden geldin. Butun cesaretini, butun zekan toplar, gerektii bicimde onlemini alrsan, sansn da olursa bu odadan huruc etmeyi basarrsn. Peki basarnca ne olur? Diyelim ki gercekten o irenc hayvann yanndan gecip klna halel gelmeden merdivenlere ulastn, kendini guvene aldn, sonra? se gidebilecek, butun gunu sa salim gecirebileceksin - ama sonra ne yapacaksn? Nereye gideceksin bu aksam? Geceyi nerede gecireceksin?" Cunku guvercinle -hele bir kacmay basarsnikinci bir kere daha karslasmak istemedii, her ne olursa olsun bu guvercinle ayn cat altnda, bir gun, bir

gece, bir saat bile yasayamayaca sarslmaz bir kesinlikle ortadayd. Oyleyse bu geceyi, bel20 ki bundan sonraki geceleri de, bir pansiyonda gecirmeye hazrlkl olmalyd. Buysa, yanna tras takmn, dis frcasn, deistirecek camasr almas gerekiyor demekti. Ayrca cek defterine de ihtiyac vard, hatta belki ne olur ne olmaz diyerek, banka cuzdanna da. Bin iki yuz frank paras vard cari hesabnda. ki hafta yeterdi, ucuz bir otel bulmas kosuluyla. O zaman guvercin hala odasn abluka altnda tutuyorsa biriktirdii paraya dokunmas gerekecekti! Tasarruf hesabnda alt bin frank' vard, dunyann paras. Bununla aylarca otelde kalabilirdi. Ustelik maasn da alacakt ya, ayda uc bin yedi yuz frank net. Ote yandan yln sonunda Madam Lasalle'e sekiz bin frank odenmesi gerekiyordu, odann son taksiti olarak. Odasnn son taksiti; artk hic mi hic oturamayaca bu odann. Nasl anlatrd derdini Madam Lasalle'e, son taksiti ertelemesini isteyecek olsa? Herhalde pek diyemezdi kadna: "Madam, size sekiz bin franklk son taksiti odeyemiyorum, cunku aylardr otelde kalyorum, sizden alacak olduum odann kapsn bir guvercin tutmus olduu icin." - Boyle diyecek hali yoktu herhalde... Derken aklna daha bes altn olduu geldi, her biri rahat rahat alt yuz frank deerinde bes Napoleon altn; 1958'de Cezayir savas srasnda almst, enflasyon korkusuyla. Bu bes Napoleon altnn da yanna almay kesinlikle unutmamalyd. Bir de annesinin ince bir altn bilezii elindeydi daha. Bir de transistorlu radyosu. Bir de gumus kaplamal, kibar bir tukenmez kalem, Noel'de bankada calsan herkese vermislerdi bir tane. Butun bu hazineleri satacak

olursa, cok tutumlu davranarak, yl sonuna kadar otelde kalabilir, gene de Madam Lasalle'e sekiz bin frank' odeyebilirdi. 1 Ocak'tan sonra durum duzele21 cekti gene, odann sahibi oluyordu ya, kira odemesi gerekmeyecekti artk. Belki de guvercin kstan sa ckmazd. Ne kadar yasard bir guvercin? ki yl, uc yl, on yl? Ya ihtiyar bir guvercin idiyse? Belki bir hafta icinde olurdu? Belki bugun olurdu? Belki de srf olmek icin gelmisti... Tras bitirmisti, lavabodaki suyu bosaltt, lavaboyu temizleyip gene su doldurdu, belden yukarsn, ayaklarn ykad, dislerini frcalad, suyu gene bosaltt, bezle silip temizledi. Sonra yatan yapt. Dolabn altnda, kirli camasrlarn saklayp ayda bir camasr salonuna tasd eski bir mukavva bavul vard. Onu cekti, bosaltp yatan ustune koydu. Bu, 1942'de Charenton'dan Cavaillon'a gelirken elinde olan bavulun ta kendisiydi, 1954'te Paris'e gelirken elinde olan bavul. Bu eski bavulun yatan ustunde* durduunu gorup de icini, kirli deil temiz camasrla, bir cift iskarpin, temizlik malzemesi, utu, cek defteri, altnlarn doldurmaya basladnda -yolculua ckarms gibi- gelip yaslar durdu gene gozlerine, ama bu kez utanctan deil, caresizlikten. Sanki hayat icinde otuz yl geriye frlatlms gibi geliyordu, sanki hayatnn otuz yln kaybetmis gibi. Bavul hazrlama isini bitirdiinde saat sekize ceyrek vard. Giyindi, once her zamanki uniformay: gri pantolon, mavi gomlek, deri ceket, tabanca klfl deri kemer, gri kasket. Sonra guvercinle olabilecek karslasma icin onlemini ald. icinde en cok irenti uyandran sey hayvann, vucudunun bir tarafna

deebile-cei, sozgelimi ayak bileini gagalayaca, ya da havalanarak ellerine ya da boynuna dokunabilecei, hatta o penceli koca ayaklaryla ustune konabilecei dusuncesiydi. Onun icin hafif olan iskarpinlerini deil, as22 lnda yalnz ocak ve subatta kulland, kuzu postlu, uzun konclu kaba cizmelerini giydi, kslk paltosuna girip asadan yukarya bir guzel ilikledi, bir yun atky boynuna dolayp cenesine kadar cekti, elleriniy-se muflonlu eldivenleriyle korudu. Sa eline semsiyesini ald. Bu donanm icinde sekize yedi dakika kala, odasndan huruc harekatna girismek uzere hazr durumdayd. Uniformasnn kasketini ckarp kulan kapya dayad. Hicbir sey duyulmuyordu. Kasketini gene basna gecirdi, iyice alnna bastrd, bavulu alp kapnn yanna hazr etti. Sa elinin serbest kalmas icin semsiyeyi bileine ast, sa eliyle tokma, sol eliyle guvenlik kilidinin dumesini kavrad, kilidin dilini cekerken kapy azck aralad. Dsary gozetledi. Guvercin kapnn onunde deildi artk. Oturduu cininin ustunde simdi bes frank buyukluunde zumrut yesili bir leke ile kucucuk, beyaz, kap aralndan gelen esintiyle hafifce titreyen bir hav tuyu vard. Jonathan'n irentiden ici urperdi. icinden gelene kaplsayd hemen kapy vurur kapatrd. cgudusel eilimi geri cekilmek istiyordu, guvenli odaya cekilmek, dsardaki o korkunc seyden kacmak. Ama sonra, orada bir tek deil, orada bircok lekelerin daha olduunu gordu. Koridorun gorebildii parcasna bastanbasa bu zumrut yesili, nemli nemli prldayan lekeler saclmst. Derken garip bir sey oldu:

irencliin cokluu Jonathan'n ylgnln deil de, tersine, direnme istencini guclendirdi: O tek leke, o tek tuy karssnda herhalde geri cekilir, kapy smsk kapatrd, ilelebet. Ama guvercinin gorduu kadaryla butun koridoru scp batrms olmas -o nefretlik olgu23 nun bu olcudeki genellii- butun cesaretini seferber etti. Kapy iyice act. O zaman gordu guvercini. Sa tarafta, bir bucuk metrelik bir uzaklkta oturuyordu, koridorun en sonunda, bir koseye sksms olarak. Cok az sk dusuyordu oraya, Jonathan da yalnzca ksack bir baks frlatt o yone doru, oyle ki uyuyup uyumadn, gozunun ack m kapal m olduunu anlayamad. Hic de bilmek istemiyordu zaten hic. Ona kalsa hic mi hic gormemis olmay yelerdi. Bir kere, tropik hayvan dunyas uzerine olan kitapta belli hayvanlarn, en basta orangutanlarn insanlara, ancak gozlerinin icine baklnca saldrdklarn okumustu; kendilerini gormezden gelene ilismiyorlard. Belki bu, guvercinler icin de gecerliydi. Ne olursa olsun, Jonathan guvercin artk ortada yokmus gibi davranmaya, en. azndan ona bir daha bakmamaya karar verdi. Bavulu yavasca iterek koridora ckard, yavas |yavas, yesil lekelerin arasndan gecirerek. Sonra semsiyeyi act, sol eliyle gosunun, yuzunun onunde bir kalkan gibi tutarak ve yerdeki lekelere surekli dikkat ederek koridora ckt, kapy arkasndan cekti. Simdi gene de, hicbir sey olmams gibi davranaca yolunda verdii butun kararlara ramen korku kaplyordu icini, kalbinin ats ta boazna vuruyordu; hele eldivenli

parmaklaryla anahtarlarn cebinden hemen ckaramaynca sinirden oyle bir titremeye baslad ki neredeyse semsiye elinden kayacakt, sa eliyle semsiyeyi kavrayp omzuyla yana arasna skstrmaya kalknca da anahtar yere dusmesin mi, kl pay sasrsa lekelerden birinin tam orta yerine dusecekti, anahtar kaldrmak icin eilmesi gerekiyordu, anahtar sonunda elinde sk sk tutmay basardnda ise, ancak heye24 candan uc kere delii skaladktan sonra kilidin icinde iki kere cevirmeyi basard. O anda, arkasnda bir kanat crpma duyar gibi olmustu. Yoksa yalnzca semsiyeyle duvara m carpmst? Ama sonra gene duydu o sesi, kesindi, ksa, kuru bir kanat crpma, iste o za-. man panie kapld. Anahtar kilitten bir acele cekti, bavulu kapt gibi frlad. Aclms semsiye duvara surtuyor, bavul obur odalarn kaplarna carpyordu, koridorun ortasnda ack pencerenin kanatlar yolunu kesiyordu, syrlp yandan gecti, bir hsmla cekti semsiyeyi arkasndan, ama oyle bir cekis ki bez parca parca oldu, umurunda bile deildi, gozu hicbir sey gormuyordu kacmaktan baska, kacmak, kacmak. Ancak merdivenin basna geldiinde bir anlna durdu, eline ayana dolasan semsiyeyi kapamak icin ve geriye bir baks frlatt: Sabah gunesinin parlak sklar pencereden giriyor, koridorun alacakaranlnda keskin cizgilerle snrlanms bir kutle olusturuyorlard. Pek gorulemiyordu arkas, ancak Jonathan gozlerini ksp zorlanarak baktnda gordu guvercinin karanlk kosesinden ayrlp ileri doru aceleci, sarsak birkac

adm attn, sonra gene oturduunu, tam kendi oda kapsnn onune. Dehset icinde arkasn donup merdiveni inmeye baslad. Bu anda emindi bir daha hic donemeyeceinden. |^ 25 ndii her basamakta biraz daha sakinlesti. kinci katn sahanlnda icini birdenbire basan ates dalgas, kslk paltonun, boyun atksnn hala srtnda, kurklu cizmelerin hala ayanda olduunu getirdi hatrna. Her an, buradaki ekabir dairelerinin arka merdivene aclan kaplarndan, alsverise giden bir hizmetci kz, ya da bos sarap siselerini kapsnn onune brakan Mosyo Rigaud, ya da, olur ya, hangi nedenle olursa olsun, Madam Lasalle ckabilirdi -erken kalkard Madam Lasalle, simdi de ayaktayd bile, kahvesinin kes* kin kokusu butun merdivenleri tutmustu- ve i^te Madam Lasalle, mutfann arka kapsn acverecek-ti, karssnda, merdivenin basnda duruyor olacakt Jonathan, kzgn m kzgn Austos gunesinde gulunc mu gulunc ks klna burunmus olarak - bu olcude bir densizliin ustune, hicbir sey olmams gibi cekip gidemezdi elbet, bir acklama yapmak zorunda kalacakt, ama nasl acklasnd? O anki gorunusu icin ele gelir bir acklama yoktu. Ancak deli diye baklabilirdi kendisine. Belki deliydi. Bavulu indirdi, icinden iskarpinleri ald, bir cabuk eldivenleri, paltoyu, boyun atksn, cizmeleri ckard; iskarpinleri giydi, boyun atksn, eldivenleri, cizmeyi bavula yerlestirdi, paltoyu koluna ast. Simdi kansnca, varl herkesler icin hakllk kazanms oluyordu. Gerekirse her zaman, elbiselerini ykama-

26 ya, paltosunu da temizlemeye goturduunu ileri surebilirdi. Gozle gorulur bicimde rahatlams olarak merdivenleri inmeye devam etti. Arka avluda, bos cop bidonlarn kucuk bir arabayla caddeden iceri doru getirmekte olan concierge kadna rastlad. Hemen sucustu yakalanms hissetti kendini, hemen admlar yavaslad. Merdivenlerin karanlna cekilemezdi artk, kadn kendisini gormustu bile, ilerlemek zorundayd. "Gunaydn, Mosyo Noel," dedi, Jonathan bilincli bir atlganlkla yanndan gecerken. "Gunaydn, Madam Rocard," diye mrldand Jonathan. Bundan fazla konusmazlard birbirleriyle. On yldr o kadar olmustu kadn apartmana gireli bir kere bile "Gunaydn, Madam"dan, "yi aksamlar, Madam"dan, kendisine gelen postay verirken de "Tesekkurler, Madam"dan baska bir sey dememisti ona. Bir alp veremedii olduundan deil. Sevimsiz biri deildi kadn. Selefinden, selefinin selefinden deisik biri deildi. Butun concierge'ler gibiydi; yasn kestirmek olanaksz, krklarn sonu ile altmslarn sonu arasnda bir sey; butun concierge'ler gibi koridorda ayaklarn suruyen, vucut bakmndan sismanca, teni kirec beyaz, kokusu rutubetli. Cop bidonlarn iceri ya da dsar tasmyor, merdiveni temizlemiyor ya da bir cabuk alsverisi gormuyorduysa caddeyle avlu arasndaki gecide bakan kucuk odasnda, floresan s altnda oturur, bir yandan televizyonu calsr dururken dikis diker, utu yapar, yemek pisirir ve ucuz krmz sarabyla vermutunu dikerdi basna, tpk baska her hangi bir concierge kadn gibi. Hayr, gercekten bir alp veremedii yoktu onunla. Yalnz azck, genel

1 Kapc (Cev.) 27 olarak concierge'lerle bir alp veremedii vard, cunku concierge'ler, mesleklerinden oturu obur insanlar surekli gozleyen insanlard. Ozel olarak da Madam Rocard, ozel olarak onu, Jonathan' surekli gozleyen biriydi. Madam Rocard'n yanndan, onun haberi olmadan, en ksa, en belli-belirsiz turden de olsa bir baksma yakalanmadan gecmek butunuyle imkanszd. Odasnda, sandalyesinde otururken uyumus bile olsa -ki bu ozellikle ole sonrasnn erken saatleriyle aksam yemeinden sonra gorulurdu- giris kapsnn hafifce gcrdamas onu birkac saniyeliine uyandrp gecenin farkna vardrmaya yeterdi. Dunyada hicbir insan Jonathan' Madam Rocard kadar sk ve kesin bicimde alglamamst. Arkadaslar yoktu hic. Bankada, envantere dahil olduu soylenebilirdi neredeyse. Musteriler, tablolarla on plana canllk katmak icia konan figurler gibi gorurlerdi onu, kisi olarak deil. Supermarkette, sokakta, otobuste (ne zaman biniyordu ki otobuse!) sradanl, obur insanlarn bir kitle olusuyla salanms oluyordu. Yalnz ama yalnz Madam Rocard tanyordu onu, her gun karslasnca o olduunu biliyor, her gun en az iki kere o cekinme tanmaz dikkatini yoneltiyordu Jonathan'a. Bu arada onun yasays uzerine ne ozel bilgiler edinmiyordu ki: ne giymis olduu, gomleini haftada kac kere deistirdii, saclarn ykayp ykamams olduu, aksam yemei icin eve ne getirdii, postadan bir sey gelip gelmedii ve gelmisse kimden olduu. Ve iste Jonat-han, soylediimiz gibi, gercekten Madam Rocard'la kisisel olarak hicbir alp veremedii yokken ve onun srsaymaz

bakslarnn kesinlikle kisisel merakndan deil, mesleksel sorumluluk duygusundan kaynaklandn pekala bildii halde, gene de bu bakslarn ken28 di uzerinde sessiz bir suclama gibi toplandn hisseder, Madam Rocard'n yanndan her gecisinde -bunca yl sonra bile- icinde ksa, scak m scak bir kzgnlk dalgas kabarrd: Ne halt etmeye gozetliyor beni gene? Ne diye denetimden geciriliyorum gene? Niye bir kere olsun gormemezlik edip kendi butunluumu brakmyor bana? Niye bu kadar yanaskan oluyor bu insanlar? Hele bugun, olan olaylar nedeniyle ozellikle duyarl olduundan, bir de, varlnn rezaletini bir bavul ve bir kslk palto gibi goz ard edilemeyecek nesneler biciminde yannda tasdndan, Madam Rocard'n bakslarna yakalanmak ozellikle yaralayc olmus, her seyden once de "Gunaydn, Mosyo Noel!" diye seslenisi alayn dikalas gibi gelmisti ona. Derken icinde, onune her zaman guvenlice set cekmeyi basard o kzgnlk dalgas birden tast, kabarp ack ofkeye donustu ve Jonathan daha hic yapmad bir sey yapt: Madam Rocard'n yanndan gecmis gitmisken durdu, bavulunu yere indirdi, ustune paltosunu koydu ve arkasna dondu; dondu, cunku kesin kararlyd kadnn baksndaki, seslenisindeki snr tanmazla sonunda kars koymaya. Ne yapacan ya da ne soyleyeceini daha bilmiyordu ona doru yururken yalnzca bir sey yapacan, soyleyeceini biliyordu. Setini asan kzgnlk dalgas kadna doru tasyordu onu, cesaretiyse snrszd. Kadn cop bidonlarn yerine koymus, odacna donmek uzereydi, Jonathan yolunu kestiinde, avlunun

hemen hemen tam ortasnda. Birbirlerine asa yukar yarm metre uzaklkta durdular. Jonathan kadnn kirec yuzunu daha hic bu kadar yakndan gormemisti. Tombul yanaklarnn ustundeki deri alabil29 diine narin bir seymis gibi gorundu gozune, eski, krlganlasms ipek gibi, gozlerinde, kahverengi gozlerindeyse, yakndan bakld zaman, o batc yanas-kanlktan eser kalmamst, tersine, daha cok bir yumusaklk, neredeyse genc kzms bir urkeklik vard. Ama Jonathan bu ayrntlarn olusturduu -ve madamn, kafasnda cizili resmine tabii pek az uyangorunume kaplmad. Yapt cksa daha resmi bir eda vermek icin parmann ucuyla uniformasnn kasketine dokunarak, oldukca keskin bir sesle: "Madam," dedi, "Size soyleyeceim bir cift sozum var." (Bu anda hala bilmiyordu soyleyecei seyin aslnda ne olduunu.) "Evet, Mosyo Noel?" dedi Madam Rocard ve basn kucuk, titreyen bir hareketle geriye yaslad. Kusa benziyor, diye dusundu Jonathan, korku icindeki kucuk bir kusa. Soylediklerini keskin bir ses tonuyla tekrarlad: "Madam, size soyleyeceim *su-dur...", sonra, onu hala one iten kzgnln, kendi katks olmadan su cumleye donustuunu izledi, kendi de sasarak: "Oda kapmn onunde bir kus bulunmaktadr, Madam," sonra somutlastrarak "bir guvercin, Madam. Oda kapmn onunde, cinilerin ustune konmus." Ancak bu noktada basard bilincaltndan gelirmiscesine kaynayp dokulen konusmasna dizgin vurup onu, acklayc bir ek ile belli bir yone cevirmeyi: "Bu guvercin, Madam, altnc katn butun kori-. doruna

pislemis bulunuyor." Madam Rocard birkac kere ayak deistirdi, basn biraz daha ensesine yaslayarak sordu: "Nereden geliyor guvercin, Mosyo?" "Bilmiyorum," dedi Jonathan. "Herhalde koridor penceresinden girmis olacak. Pencere ack. Pen30 cere surekli kapal kalmaldr. Bina yonetmeliinde boyle yazar." "Herhalde orencilerden biri act," dedi Madam Rocard, "scaktan." "Olabilir," dedi Jonathan. "Gene de surekli kapal kalmas gerekir. Frtna ckarsa carpp krlabilir. 1962 yaznda oldu bu bir kere. O zaman yuz elli franka maloldu camn yerine yenisini takmak. O zamandan beri bina yonetmeliinde yazldr, pencerenin daima kapal kalmas gerektii." Gerci surekli olarak bina yonetmeliine dikkat cekmesinde gulunc bir yan olduunun farkndayd. Guvercinin iceri nasl girebilmis olduu da hic ilgilendirmiyordu onu. Guvercin uzerine daha ayrntl konusmay hic istemiyordu, bu korkunc sorun yalnz kendisini ilgilendirmez miydi zaten. Madam Ro-card'n saygsz bakslarna duyduu kzgnl dsa vurmak istiyordu, baska hicbir sey deil, bu istei de ilk soyledii cumlelerle olmustu. Simdi kzgnlk din-misti. Simdi bilemiyordu nasl devam edeceini. "Eh, o zaman guvercini kovup pencereyi kapamal," dedi Madam Rocard. Bunu, dunyann en kolay isiymis de yapnca her sey yoluna girermis gibi soylemisti. Jonathan susuyordu. Baks kadnn gozlerinin kahverengi derinliklerine yakalanms, bu derinliklerde yumusak, kahverengi bir bataklktaymscasna

gomulecek gibi oluyordu; bir an gozlerini kapamas gerekti yeniden ckabilmesi, hafifce oksurup sesini yeniden bulabilmesi icin. "Oyle ki..." diye baslad, bir daha oksurdu, "oyle ki, her yan obek obek pislik. Bir suru yesil yesil obekler. Tuyler de var. Butun koridoru kirletmis. Bu asl sorun." 31 t "Tabii, Mosyo," dedi Madam Rocard, "koridoru temizlemek gerek. Ama ilk is olarak guvercini kovmak" "Evet," dedi Jonathan, "evet, evet..." Bu arada dusunuyordu: Ne demeye getiriyor? Ne istiyor? Nicin, guvercini kovmak, diyor, kim? Guvercini benim kovmam gerektiini mi soylemek istiyor? Dilerdi ki Madam Rocard'la konusma yurekliliini hic gostermemis olayd. "Evet, evet," diye kekelemeye devam etti, "kov... kovmal. Ben... ben kendim kovardm coktan, ama frsat bulamadm. Acelem var. Gorduunuz gibi, camasrm yanmda bugun, paltom yanmda. Paltoyu temizleyiciye gotureceim, camasrlar camasrhaneye, sonra ise gideceim. Cok acelem var. Madam, onun icin kovamadm guvercini. Sadece vukuat size. haber vereyim dedim. Her seyden once pisliklerden dolay. Koridorun guvercin dsksyla pislenmis -olmas bas sorundur ve bina yonetmeliine aykrdr. Bina yonetmeliinde koridorun, merdivenin ve tuvaletin hep temiz tutulaca yazldr." Omrunde hic bu kadar sacma sapan bir konusma yaptn hatrlamyordu. Yalanlar en kaba bir ack seciklik icinde goz onune ckyormus gibi geliyor, boylece ortmeleri gereken biricik gercek: yani kendisinin hic ama hicbir zaman guvercini koyamayaca, tersine, guvercinin onu coktan kovmus olduu gercei en

asalk bir bicimde ortaya ckms oluyordu: Madam Rocard bu gercei soylediklerinden duyup ckaramadysa bile, simdi kesinlikle yuzunden okuyabilirdi, cunku icine atesler bastn, kann basna yukseldiini, yanaklarn utanctan kpkzl olduunu hissediyordu. 32 Ama Madam Rocard hicbir sey fark etmemis gibi yapyordu (yoksa gercekten hicbir sey fark etmemis miydi?) soyle demekle yetindi: "Uyarnza tesekkur ederim, Mosyo. Bir ara bakarm o ise," basn indirdi, Jonathan'n cevresinden dolasarak odasnn yanndaki tuvalet kulubesine doru ilerledi ayaklarn suruyerek ve iceri girip gozden kayboldu. Jonathan arkasndan bakt, icinde onu birisinin guvercinden kurtarabilecei uzerine herhangi bir umut daha kalms idiyse o da bu keder verici sahneyle, tuvaletine girip kaybolan Madam Rocard'la birlikte yok olmustu. "Bakaca filan yok," diye dusundu, hicbir seye bakaca yok. Hem nicin baksn ki? Alt taraf concierge'llk onun isi, concierge olarak da merdivenle koridoru supurmek ve haftada bir kere ortak helay temizlemekle yukumlu, guvercin kovalamakla deil. Oleden sonraya kalmaz icer vermutunu sarhos olur, butun olan biteni de unutur, daha simdiden, su anda unutmadysa eer... 1 Kapclk. Guvercin 33/3 t Jonathan gecikmeden, saat sekizde bankann onundeydi, mudur yardmcs Mosyo Vilman ile bas kasadar

Madam Roques gelmeden tam bes dakika once. Cumle kapsn birlikte actlar: Jonathan dstaki surgulu parmakl, Madam Roques dstaki kursun gecmez caml kapy, Mosyo Vilman icteki kur-sun-gecmez caml kapy. Sonra Jonathan ile Mosyo Vilman anahtarlaryla alarm duzenini devreden ckard, Jonathan ile Madam Roques bodrum katnn cift kilitli yanmaz kapsn act, Madam Roques ile Mo?-yo Vilman, birbirlerini tamamlayan anahtarlaryla kasa dairesini acmak icin bodruma inip gozden kaybolurken, bu arada bavulu, semsiyeyi, paltoyu tuvaletlerin yanndaki gardroba kilitlemis olan Jonathan da ic caml kapnn yannda yerini alp birer ikiser gelen memurlar, elektrik duzeniyle biri dstaki oburu icteki zrhl kapnn kilidini birbiri ardnca nobetlese acan iki dumeye basarak iceri ald. Saat sekiz krk beste butun personel toplanmst, herkes giselerin arkasndaki, kasa bolmesindeki, ya da yazhanelerdeki yerine yerlesmis, Jonathan da, dsarda cumle kapsnn onundeki mermer basamaklarda tutaca nobetine gecmek uzere bankadan ckmst. Asl gorevi baslyordu. Jonathan'n bu gorevi, otuz yldan beri, oleden once saat dokuzdan on uce, oleden sonra da saat on 34 dort otuzdan on yedi otuza kadar cumle kapsnn onunde ayakta dikilmekten ya da cok cok, olculu admlarla uc mermer basaman en altta olan uzerinde bir asa bir yukar yurumekten baska hicbir sey olmamst. Saat dokuz bucua doru, bir de saat on alt otuz ile on yedi arasnda, Mosyo RoedePin, mudurun, siyah limuzininin gelisi ya da gidisi yuzunden kucuk bir kesinti olurdu. Bu, mermer basamaktaki

yerinden ayrlmas, banka binas boyunca arka avlunun giris kapsna doru on iki metre kadar kosturmas, ar celik parmaklkl kapy itip acmas, saygl bir selam icin elini kasketinin siperliine tutmas ve limuzinin gecmesini beklemesi demekti. Buna benzer bir sey, kusluk ya da ikindi uzeri, 'Brink Deerli Tasmalar Servisi'nin mavi, zrhl kamyoneti gelince de olabilirdi. Ona da celik parmakln aclmas gerekiyordu, onun icinde oturanlara da bir selam jesti dusuyordu, tabii bu, avucunu dumduz acp kasketin siperliine kaldrd zamanki kadar saygl bir jest deil, daha kacamak, isaret parmayla siperlie fiske atar gibi bir meslektas selam jestiydi. Baska hicbir sey olmazd. Jonathan yerinde durur, onune bakar ve beklerdi. Kimi zaman gozlerini ayaklarna dikerdi, kimi zaman karsya, caddenin obur tarafndaki kafeye. Kimi zaman en alt mermer basaman ustunde yedi adm sola yedi adm saa gider, ya da en alt basamaktan ayrlp ikinciye dikilir, kimi zaman da, gunes cok fazla yakyor, scak vucudunun olanca suyunu kasketinin cemberine doru bastryorsa, cumle kapsnn ustundeki sundurmann golgeledii ucuncu basamaa trmand bile olurdu, sonra orada, kasketini azck ckarp kolunun yeniyle nemli alnn sildikten sonra dikilir, bakar, beklerdi. 35 Bir kere, emekli olana kadar bu uc mermer basamakta ayakta durarak yetmis bes bin saat gecirmis olacan hesaplamst. O zaman kesinlikle butun Paris'teki -belki de butun Fransa'daki-, bir ve ayn yerde en uzun sure durmus insan olacakt. Belki olmustu bile simdiden, mermer basamaklarda ancak elli bes bin

saat gecirdii su sra bile. Oyle ya, sehirde pek az kadrolu bekci kalmst. Bankalarn cou tesis koruma sirketi denen yerlere abone olmuslar, kaplarnn onune onlarn gonderdii su genc, ayrk bacakl, ters baksl tipleri dikiyorlard, bunlarn yerini de hemen birkac ay, hatta cou zaman birkac hafta sonra baska, ayn onlar gibi ters baksl baska herifler alyordu soylendiine gore, is psikolojisi nedenleriyle: Bir bekcinin dikkati, dendiine gore, cok uzun zaman bir ve ayn yerde gorev yaparsa azalrms; cevresinde olup bitenlere kars duyarl korelirmis; bekci tembelle-' sir, kaytszlasrms, boylece de odevlerinde yararsz hale gelirmis... Hepsi sacma! Jonathan biliyordu dorusunu: Bekcinin uyankl daha birkac saat gecince sonuyordu. Cevresini, hele bankaya giren yuzlerce insan daha ilk gunden baslayarak bilincli bicimde zaten alglamaz oluyordu, hem bu gerekli de deildi, cunku bir banka soyguncusunu nasl olsa banka musterisinden ayrt edemezdi insan. Haydi bekci bunu basarsa da soyguncunun onune atlsa - daha tabanca kabzasnn guvenlik kaysn bile cozmeye frsat bulamadan, coktan vurulup yere serilmis, olmus olurdu, cunku soyguncunun elinde bekciye gore, giderilmesi olanaksz bir avantaj vard; baskn yapan taraf olmak. Bir sfenks gibi -boyle geliyordu Jonathan'a (cunku bir ara kitaplarndan birinde sfenksler uzerine bir 36 seyler okumustu)- bir sfenks gibiydi bekci. Yapt etki eylemiyle deil, srf vucutca varl yoluyla oluyordu. Bu varln ve yalnzca bu varln, ckaryordu soyguncu olabilecek kisinin karssna. "Benim

yanmdan gecmek zorundasn," der sfenks, mezar hrszna, "sana engel olamam, ama gecmek zorundasn benim yanmdan; hele bir cesaret et, o zaman tanrlarn, firavunun ruhunun ocu uzerine yaacak!" Bekciyse: "Benim yanmdan gecmek zorundasn, sana engel olamam, ama cesaret edecek olursan beni vurman gerekecek, o zaman da mahkemelerin ocu uzerine yaacak cinayetten hukum klnda!" Tabii pekala biliyordu Jonathan, sfenksin elinde bekciye oranla cok daha etkili yaptrmlar olduunu. Tanrlarn ocu gozdam veremezdi bir bekci. Hem, soyguncunun yaptrmlara kulak asmamas halinde de sfenks bir tehlikeye atlyor deildi. Bazalttand o, som kayadan oyulma, madenden dokulme, ya da tas tas ustune skca orulmus. Mezar soygunundan sonra, bana msn demeden bes bin yl daha yasard... oysa bekci bir banka soygunu girisiminden daha bes saniye sonra cann vermekten kacnamazd. Gene de birbirlerine benziyorlard, Jonathan'n kansnca, sfenksle bekci, cunku ikisinin gucu de aracsal deil simgeseldi. Ve yalnzca, butun gururunu, butun ozsaygsn olusturan, ona guc ve direnc veren, onu uyanklktan, silahtan ya da kursun-gecirmez camdan daha iyi koruyan bu simgesel gucun bilinciyle dikiliyor ve otuz yldan beri nobet tutuyordu Jonathan Noel, bankann onundeki mermer basamaklarda, korkusuzca, kendinden en kucuk bir hosnutsuzluk duymadan, yuzunde ters bir baks olmadan, bugune gelene kadar. 37 Ama bugun her sey baskayd. Bugun Jonathan o sfenks dinginliini takmamyordu bir turlu. Daha birkac

dakika sonra vucudunun yukunu ayak tabanlarnda ac verici bir basnc olarak duymaya baslams, arln bir ayandan oburune, sonra gene ilkine vermis, bu yuzden hafiften bir sersemlie kaplms, bugune kadar parmakla gosterilecek kadar sasmaz dik durusuyla koruduu dengesi bozulmasn diye kucuk admlar atmak zorunda kalmst. Birdenbire kasnmaya da baslamst kalcalar, gosunun yanlar, ensesi. Bir sure sonra aln kasnmaya baslamst, sanki, kslar bazen olduu uzere kurumus da catlams gibi, oysa adamakll scakt simdi, ustelik saat dokuzu ceyrek gece pek gorulmeyecek kadar scak, alnysa ancak saat on bir otuza doru olabilecek olcude slanmst... kollar, gosu, srt, bacaklarndan asas, deri olan* her yeri kasnyordu, bir kasyabiiseydi rahat rahat, hrsla; ama hic olur muydu simdi bir bekcinin uluorta kasnmas! O da derin soluk ald, gosunu sisirdi, kamburunu ckard, srt kaslarn gevsetti, omuzlarn kaldrp indirdi, rahatlamak icin bedenini boyle boyle icinden elbisesine surttu. Ne var ki bu alslmadk kvranmalar, kaslmalar gene o sersemlii arttrd, artk yanlara doru att o kucuk, destek arayan admlar da yetmez olunca Jonathan heykelimsi nobet durusunu, alskanlnn tersine, daha saat dokuz bucuk olup da Mosyo Roedel'in limuzini gelmeden brakp asa yukar yurumeye gecmek zorunda kald, yedi adm sola, yedi adm saa. Bu arada baksn ikinci mermer basaman on kenarna takp guvenli bir ray uzerindeki bir vagoncuk gibi bir ileri bir geri kaydrmaya, boylece mermer basamak kenarnn bu tekduze benekli, hep ayn kalan goruntusu ile icinde, ozle38

mini cektii ve ona vucudunun arln, derisinin kasntsn, hepsi bir yana, bedenini de zihnini de elinde tutan su garip kargasay unutturabilecek olan sfenks dinginliini salamaya calst. Ama elinden gelen bir sey yoktu. Vagoncuk surekli raydan ckyordu. Her goz krpsnda baks o lanet kenardan ayrlp baska bir nesneye scryordu; kaldrmdaki bir gazete parcasna; mavi corap icindeki bir ayaa; icinde ekmekler olan bir alsveris arabasna; ds cam kapnn tokmana; karsdaki kafede tutun rejisinin parlak krmz eskenar dortgen isaretine, bir bisiklete, bir hasr sapkaya, bir yuze... Ve hicbir yerde basaram-yordu bu baks bir yere yapsmay, ona destek ve dorultu verecek yeni bir nirengi noktas bulmay. Tam sa kolda hasr sapkaya ayarlanmsken bir otobus gelip cekiyordu baks caddenin soluna doru, daha birkac metre sonra da beyaz, ustu ack bir spor arabaya devrediyordu, araba cadde boyunca saa, bu arada hasr sapkann kaybolduu tarafa doru suruk-luyordu - goz sapkay bosu bosuna yaya kalabalnda, sapka ynnda aryor, bu arada bambaska bir sapkann kenarnda salnan bir gule taklyor, kendini koparyor, gene gerisin geri kaldrm kenarna dusuyor, gene yerinde duramyor, dolasmaya devam ediyordu, dur durak bilmeden, noktadan noktaya, lekeden lekeye, cizgiden cizgiye... Sanki bugun havada, insann ancak temmuzun en scak ole sonlarndan bildii gibi bir gunyalm vard. Nesnelerin onunde saydam tuller titresiyordu. Binalarn cizgileri, catlarn mahyalar, srtlar yakc renklerle parldyordu, ama ayn zamanda bulanktlar da, sanki tarazlanms gibi. Kaldrmn kenarndaki su oluu, kare bicimli taslarnn arasndaki dereler -her zaman cetvelle cizil-

39 mis gibiyken- simdi sltl, ylan gibi kvrmlar yapyorlard. Kadnlarma bugun hepsi cart renkli elbiseler giymise benziyordu, alev alev geciyorlard onunden, baks kendilerine katlmaya zorluyorlar, ama ustlerinde kalmasna da izin vermiyorlard. Hicbir seyin ds cizgileri ack-secik belli deildi artk. Baks hicbir seye balamak mumkun deildi. Her sey bir pelte gibi titresiyordu. Gozlerimde bir sey var, diye dusundu Jonathan. Bir gece icinde miyop olmusum. Bana bir gozluk gerek. Cocukken bir kere gozluk takmas gerekmisti, kaln deildi, eksi sfr yetmis bes numara, sada da solda da. Cok garipti, miyopluun simdi yeniden, bu ilerlemis yasnda basna dert olmas. Yaslannca daha cok hipermetrop olur insan, diye okumustu bir yerde, olan miyopluk da azalr. Belki de kusuru klasik bir miyopluk deil, gozlukle artk hic mi hic ustesin* den gelinemeyecek bir seydi: katarakt, glokom, atabaka cozulmesi, goz kanseri, gorme sinirini skstran bir beyin tumoru... Bu dehset verici dusunceye o kadar dalmst ki, tekrarlanan ksa bir klakson sesi bile bilincine doru durust ulasamad. Ancak dorduncu ya da besinci seferinde simdi uzun uzun calnyordu klakson- isitti, tepki gosterip basn kaldrd: Evet, karssnda gercekten, Mosyo Roedel'in siyah limuzini durmuyor muydu demir kapnn onunde! Bir daha klakson caldlar, hatta, dakikalardr bekliyorlarms gibi el salladlar. Demir kapnn onunde! Mosyo Roedel'in limuzini! Yaklastn fark etmedii olmus muydu hic? Baska zaman olsa,

bakmas bile gerekmezdi, hissederdi geldiini, motorun mrltsn duyard, uykuda bile olsa, 40 bir kopek gibi uyanrd Mosyo Roedel'in limuzini yaklasnca. Acele etmek deil, uctu oraya doru -neredeyse dusecekti telasndan-, demir parmaklkl kapy geriye itti, selam durdu, gecmesini bekledi; kalbinin zonkladm, kasketin siperindeki elinin titrediini hissediyordu. Kapy kapayp bina girisine donduunde kanter icinde kalmst. "Mosyo Roedel'in limuzinini atladn," diye mrldand ylgnlktan titreyen bir sesle kendi kendine, sonra havsalas almyormuscasna tekrarlad: "Mosyo Roedel'in limuzinini atladn, farkna bile varmadn, gorevini cok fena savsakladn, kor olmakla kalmamssn, sarsn sen, bitmissin, yaslanmssn, bekci olarak hic ise yaramazsn artk." Mermer merdivenin en alt basamana gelmisti, trmanp yeniden durusunu taknmaya calst. Hemen fark etti basaramadn. Omuzlan doru durmuyordu artk, kollan pantolon cizgisinin uzerinde sallanp duruyordu. Bu anda gulunc bir gorunumde olduunu biliyordu ve elinden hicbir sey gelmiyordu. Sessiz bir ylgnlk icinde yaya kaldrmna, caddeye, karsdaki kafeye bakt. Havadaki titresim dinmisti. Nesneler sakulune girmis, cizgiler doru gider olmus, dunya gozlerinin onunde belirginlik kazanmst. Trafik gurultusunu, otobus kaplarnn slklarn, kafe-den gelen garson seslenmelerini, kadnlarn topuklu pabuclarnn tkrtsn duyuyordu. Ne gorme gucu ne isitmesi biraz olsun zarar gormustu. Ama ter alnndan

seller gibi akyordu. Kendini zayf hissediyordu. Arkasna dondu, ikinci basamaa ckt, ucuncu basamaa ckp dstaki kursun gecirmez caml kapnn yanndaki sutunun hemen dibine, golgeye dikildi. 41 Sonra hafifce arkaya brakt kendini, ellerine ve sutuna doru, yasland, otuz yllk hizmet hayatnda ilk kez. Sonra birkac saniyeliine gozlerini kapad. O kadar cok utanyordu. 42 w Ole paydosunda gardroptan bavulu, paltoyu, semsiyeyi alp yakndaki, uzerinde counlukla orencilerle konuk iscilerin kald bir otel olan Rue, Sant Placide'e gitti. En ucuz oday istedi, elli bes franklk bir oda onerdiler, bakmadan kabul etti, parasn pesin odedi, esyalarn resepsiyonda brakt. Bir bufeden iki kusuzumlu palmiye ile bir paket sut alp karsya, Squ-are boucicaut'ya, Bon Marche adl buyuk maazann karssndaki kucuk bir parka yolland. Golgede bir sraya oturup yemeini yedi. ki sra ileriye bir clochard coreklenmisti. Bacaklarnn arasnda bir sise beyaz sarab vard clochar'n, elinde yarm baston ekmei, yannda srann ustunde de bir paket isli sardalyas. Sardalyalar kuyruundan tutup birbiri ardnca paketten cekiyor, srp kafalarn koparyor, tukurerek atyor, kalan olduu gibi azna sokuyordu. Arkasndan bir parca ekmek, siseden kocaman bir yudum ve hosnut bir inleyis. Jonathan adam tanyordu. Kslar hep buyuk maazann depo girisi yannda, kalorifer bodrumunu orten mazgallarn ustunde otururdu; yazlarysa Rue de Sevres'deki butiklerin onunde ya da postanenin yanndaki yabanclar

misyonerliinin buyuk girisinde. Onyllardan 1 Saim-Placide soka. Yesil alan. " Sokak serserisi. 43 beri bu mahallede yasyordu, ayn Jonathan kadar uzun bir zaman. Ve Jonathan o zamanlar, otuz yl once, onu ilk gorduunde, icinde bir cesit, ofkeli bir kskancln, bu insann surdurduu tasasz yasama bicimine kars bir kskancln yukseldiini hatrlad. Jonathan her gun saat tastamam dokuzda gorevine baslarken clochard ancak onda ya da on birde ckar gelir; Jonathan dimdik dururken o tembel tembel bir mukavva kutu parcasna yan gelip tutununu icer; Jonathan saatlerdir, gunlerdir, yllardr canm ortaya koyarak bir bankay bekler, bu isle de bin bir gucluk cekerek ekmek parasn kazanrken o herif, paray kasketine atveren insan kardeslerinin merhametine ve yardmna guvenmekten baska hicbir sey yapmazd. Hic de keyifsiz olduu gorulmez gibiydi, kasketi bos kalsa bile, hicbir zaman ac cekiyora ya da kayg-1 lamyora, brakn bunlar, can sklyora benzemezdi. Hep, insann tepesinin tasn attran bir ozguven, bir ozhosnutluk, ozgurluun kskrtc bir bicimde sergilenen havas fskrrd icinden. Ama sonra bir keresinde, altmsl yllarn ortalarnda, sonbaharda, Jonathan, Rue Daupin'deki postaneye giderken ve kapda aya neredeyse, mukavva parcasnn uzerinde, bir plastik torbayla icinde birkac madeni parann olduu malum kasketin arasnda duran bir sarap sisesine taklacakken- ve gozleri bir an bir icguduyle clochard' aradnda, kendisinin kisi olarak yokluunu hissettiinden deil, sise, torba ve

kartondan olusan oludoa resminde merkez eksik kald icin... onu caddenin kars tarafnda park edilmis iki arabann arasnda comelirken gormus, buyuk aptesini yaptn gormustu: Dizlerine kadar syrd pantolonuyla caddenin su oluunun kenarna buzus44 mustu, kc Jonathan'dan yana donuktu, butun butun cplakt bu kc, yoldan gelip gecenler vard, herkes gorebilirdi: un gibi beyaz, morartlar ve krmzms yara izlerinin alacasnn gorulduu, yatalak bir ihtiyarnki kadar orselenmise benzeyen bir kc - oysa Jonathan'n o zaman olduundan pek daha yasl deildi ki adam, belki otuz, cok cok otuz bes yasnda. Ve o srada, bu orselenmis kctan bir atm kahverengi, corbams bir sv fskrmst kaldrm taslarna, buyuk bir hzla, buyuk miktarda, bir birikinti olusturmustu, pabuclarnn cevresini saran bir gol, asaya yukarya scrayan damlalarsa berbat etmisti coraplarn, kalcalarn, pantolonunu, gomleini, her seyini... Oyle sefilce, oyle irenc, oyle dehset verici bir goruntuydu ki bu, Jonathan bugun bile, daha gozunun onune gelirken urperiyordu. O zaman, bir anlk bir dehset donukluundan sonra, postaneye kacms, snmst, elektrik faturasn odemis, hic ihtiyac olmad halde pul almst, yalnzca orada kalma suresini uzatmak ve postaneden cknca clochard'a yine ederken rastlamayacandan emin olmak icin. Sonra giderken gozlerini yummus, bakslarn indirmis ve kendini caddenin karssna deil doru sola, Rue Dupin'in ucuna bakmaya zorlams, o yone doru da yurumustu, sola, oralarda hicbir isi olmad halde, srf

sarap sisesinin, mukavvann, kasketin olduu yerden gecmek zorunda kalmamak icin ve Rue de la Planche'a, guvenli kabuu olan odasna ulasana kadar yolu oldukca uzatmay goze alp Rue du Cherche-Midi ve Boulevard Raspail'den dolasmst. O saat bu saattir Jonathan'n ruhunda clochard'a kars her tur gpta duygusu silinmisti. Bugune kadar icinde zaman zaman, bir insann hayatnn ucte birini 45 bir bankann kaplar onunde gecirmesinin anlaml olup olmad, arada srada bir avlu kaps acp mudurun limuzini onunde selam durmasnn, az bir izin ve en buyuk bolumu vergiler, kira, sosyal sigorta paylar biciminde iz brakmadan kaybolan az bir maas karslnda... hep ayn seyleri yapmasnn anlaml olup olmad konusunda hafif bir kusku kprdanms idiyse simdi bu sorunun yant, Rue Dupin'de icine isleyen o korkunc gorunumun ack secikliiyle gozlerinin onunde bulunuyordu: Evet, anlamlyd. Hem de cok anlamlyd, cunku onu, kcn acp sokaa scmak zorunda kalmaktan koruyordu. Kcm acp sokaa scmak zorunda kalmaktan daha rezilce ne vard? Bu indirilmis pantolondan, bu comelisten, bu zoraki, cirkin cplaklktan daha asalayc ne vard? O ayp isi butun dunyann gozleri onunde gormek zorunlulu^ undan daha zavallca, daha kucuk dusurucu? Defi hacet! Daha ad bile aca vuruyor ne azap olduunu. Ve bu iste de, kars konulamayacak her zorunlukta olduu gibi, bir parcack olsun katlanlr bir sey olabilmesi icin, ortada kesinlikle baska insanlarn olmamas sartt... ya da en azndan yoklarms goruntusunun olmas.: bir

orman, eer sehir dsndaysa insan, acklk arazide yakalanmssa bir callk ya da en azndan bir tarla kanal ya da aksam alacas ya da hicbiri yoksa, en az bir kilometre ileride hic kimsenin gorulmedii bir duzluk. Ya sehirde? nsanlarn kaynast sehirde? Hicbir zaman doru durust karanln cok-medii sehirde? Terk edilmis bir viraneliin bile insan saygsz bakslardan yeterince korumad sehirde? ste orada uzakl koruyabilmek icin, iyi bir kilidi surgusu olan dort duvardan baska ckar yol yoktu. Bu dort duvara, defi haceti icin guvenli bir koseye sa46 hip olmayan, butun insanlarn icinde en zavall, en acnas olanyd, istedii kadar ozgurum desin. Az parayla gecinebilirdi Jonathan. Eski pusku bir ceketle, lime lime bir pantolonla dolasmay gozunun onune getirebilirdi. Gerekirse, olan butun romantik dus gucunu seferber edecek olursa, bir mukavva parcas uzerinde yatp kendi evinin mahremiyetinin herhangi bir koseyle, bir kalorifer dairesi parmaklyla ya da metro istasyonunun bir merdiven sahanlyla kstlamay bile dusunulur bir sey olarak gorebilirdi. Ama insan bir buyuk -sehirde scmak icin bile olsun arkasndan bir kapy cekip kapatamyorsa- bu isterse ortak bir kat tuvaletinin kaps olsundu-, bu bir tek, en onemli ozgurluk, yani kendi ihtiyac gorme durumunda baska insanlarn bakslarndan kacnma ozgurluu kisinin elinden alnmssa o zaman butun obur ozgurlukler deersizdi. O zaman hayatn hicbir anlam kalmazd. O zaman olum daha iyiydi.

Jonathan, insan ozgurluunun ozunu bir kat tuvaleti mulkiyetinin olusturduu ve kendisi icin bu temel ozgurluun salama balanms olduu yargsna vardnda derin bir hosnutluk duydu. Evet, hayatna verdii duzen doruydu! Varl, bastan sona basarl bir insan varlyd. Ortada uzulecek, kendinde olmayp baska insanlarda olduu icin gpta edilecek hic ama hicbir sey yoktu. O saat bu saat bankann kaplan onunde, uzerinde durduu bacaklar daha bir salamlasms gibiydi. Sanki madenden dokulmus gibi duruyordu yerinde. Simdiye kadar yerinin clochard denen adam olduunu sand o sarslmaz halinden - hosnutluk ve guven sanki metal olup erimis, kendi icine akms, bir ic zrh olarak katlasp onu daha bir arlastrmst. Bundan 47 boyle onu hicbir sey sarsamazd, hicbir kusku sende-letemezdi. Bir sfenks dinginliine kavusmustu. Clochard'a kars -yolda karslasnca ya da herhangi bir yerde oturur gorunce- artk yalnzca, genellikle hosgoru diye tanmlanan o duyguyu duyuyordu: irenti, hor gorme ve acmadan olusan, cvk m cvk bir duygu karsm. O insan kzdrmyordu artk Jonat-han'. Umurunda deildi. Umurunda olmamst bugune, Jonathan'n Squ-are Boucicaut'da oturup kusuzumlu palmiyesini yedii ve kartondaki sutunu ictii gune gelinceye kadar. Her zaman ole tatilinde eve giderdi. Buradan bes dakikayd ya oturduu yer. Her zaman evde kendine, kendi elektrik ocanda scak bir sey hazrlard, bir omlet, sahanda jambonlu yumurta, rendelenmis peynirli makarna, onceki gunden kalan corbayla yanna

salata, bir fincan da kahve. Ole tatilinde bir park srasnda oturup kusuzumlu palmiye yiyip kartondaki sut icmeyeli yuzyllar olmustu. Aslnda tatl pek sevmezdi. Sut de sevmezdi. Ama bugun simdiden otel odasna elli bes frank harcamst ya; bu durumda bir kafeye gidip omlet, salata, bira soylemek israf gibi gelecekti. Kars sradaki clochard yemeini bitirmisti. Sar-dalyalarla ekmein ardndan peynir, birkac armut, biskuvi de yemis, sarap sisesinden buyuk bir yudum cekmis, hosnutluunun derinliini gosteren bir inilti koy vermis, sonra olen uykusuna gecmek uzere ceketini durup yastk yaparak basn dayams, tembel, tok govdesiyle boylu boyunca sraya uzanmst. Simdi uyuyordu. Serceler zplaya zplaya yanna gelip ekmek krntlarn topluyor, sonra sercelerden gorerek Sokak serserisi. 48 birkac guvercin paytak paytak sraya yanasyor, kara gagalarn vura vura, srlp atlms sardalye kafalarn parcalamaya calsyorlard. Clochard'n kuslardan rahatsz olmaya niyeti yoktu. Derin derin ve huzur icinde uyuyordu. Jonathan onu seyrediyordu. Seyrederken de tuhaf bir huzursuzluk cokuyordu ustune. Bu huzursuzluu besleyen, o zamanlar olduu gibi kskanclk deil sasknlkt: Nasl oluyordu da -diye soruyordu kendi kendine- ellisinin ustundeki bu adam hala yasayabiliyordu? Bu bastan sona sorumsuz yasama bicimiyle coktandr acndan olmus, souktan donmus, karacier sirozundan gitmis - her nedenle olursa olsun olmus

olmas gerekmez miydi? Oysa adam en buyuk bir istahla yiyip iciyor, adillerin uykusunu uyuyor ve ayanda yamal pantolonu -ki bu tabii coktan beri o zamanki, Rue Dupin'deki pantolon deil, oldukca haval, neredeyse modaya uygun, ama iste suras buras elden gecirilmis bir pantolondu-, srtnda pamuklu ceketi, hem kendiyle hem dunyayla alabildiine en guzelinden bir uyum icinde olan, hayatn tadn ckaran, salam m salam bir kisilik izlenimi uyandryor, ote yanda kendisi, Jonathan ise -burada sasknl gittikce kertelenip sinirlice bir tur akl karsklna donusuyordu-, ote yanda omur boyunca durust, duzenli bir insan olmus olan kendisi, kanaatkar, neredeyse yokla yetinen ve temiz ve her zaman dakik ve itaatkar, guvenilir, iyi ahlakl... ve elindeki her sou'yu kendi kazanms ve her zaman her seyini pesin odemis, elektrik faturasn, kiray, concierge'm Noel parasn... ve hicbir zaman borc 'Metelik. Kapc. Guvercin 49/4 yapmams, asla kimseye yuk olmams, hasta bile olmayp sosyal sigortann parasna muhtac kalmams... hicbir zaman kimseye bir kotuluu dokunmams, omrunde, kendi ruhunun alcakgonullu, kucuk huzurunu korumak ve salama balamaktan baska hicbir sey istememis biri olan Jonathan, hayatnn otuz besinci ylnda kendini, dur demeye kalmadan, yasam icin inceden inceye cizdii plan temelinden sarsan ve onu deli eden ve akln karstran ve akl karskly-la korkudan kusuzumlu palmiyeler yediren bir krize yuvarlanms goruyordu. Evet, korkuyordu! Tanr biliyor ya, daha su uyuyan clochard' seyrederken titriyor,

korkuyordu: Birdenbire, surada srann ustundeki rezili ckms o adam gibi olmaktan kacnamayacann dehsetini duymustu. Bir anlk bir seydi insann yoksullasp dusmesi! Bir anlk bir seydi kisinin oz. varlnn gorunuste salam taslarla orulu temeli! "Mosyo Roedel'in limuzinini atladn," dusuncesi gecti gene birden kafasndan. "Daha hic olmamst, hicbir zaman da olmamalyd, ama gene de oldu bugun: Limuzini atladn. Bugun limuzini atladysan yarn da belki butun gorevi ihmal edersin, ya da banka girisinde ki demir kapnn anahtarn kaybedersin, gelecek ay da bir guzel atlrsn isten, yeni bir is de bulacak deilsin, kim ise alr ki basarsz birini? issizlik yardmyla kimse gecinemez, odansa o zaman kadar zaten coktan elinden gitti, bir guvercin oturmakta icinde, bir guvercin ailesi oturmakta, kirletmekte, mahvetmekte odan, otel faturalar boyunu geciyor, sen derdinden iciyorsun, gittikce daha cok iciyorsun, biriktirdiin butun paray ickiye veriyorsun, yakay ayyasla kaptryorsun kurtulamamacasna, hastalanyorsun, pisleniyorsun, bitleniyorsun, batyorsun, en 50 adi, en ucuz otelden bile kovuyorlar, elinde bir sou bile kalmyor, hiclikle kars karsya kalyorsun, sokak ortasnda kalyorsun, sokakta yatyor, barnyorsun, sokaa scyorsun, bittin artk, Jonathan, bir yl bitmeden sen bittin demektir, sen de clochard olup yrtk prtk elbiselerinle bir park srasnda yatacaksn, sunun gibi, zavall kardesin gibi." Az kurumustu. Bakslarn uyuyan adam biciminde karssna ckan akbet habercisinden cevirip kusuzumlu

palmiyesinin son lokmasn guclukle yuttu. Lokma midesine inene kadar bir yuzyl surmus gibi geldi, bir salyangoz yavaslyla gecti yemek borusunu, arada bir taklr gibi oldu, bir yerleri skstrd, actt, sanki bir civi gosunu deliyormuscasna, oyle ki Jonathan bu irenc lokmay yutamayp boulacak-ms duygusuna kapld. Ama gene kayd biraz daha asa, bir parca, sonra bir parca daha, sonunda dibe indi, kaslmaya benzer ac gecti. Jonathan derin bir soluk ald. Simdi gidecekti. Ole tatilinin bitmesine daha yarm saat de olsa burada daha fazla kalmayacakt. Yetmisti bu kadar. Orann tad kacmst. Elinin tersiyle, yerken butun dikkatine ramen dokulen kusuzumlu palmiye krntlarn kucandan, uniformasnn pantolonundan supurup att, utu cizgisini cimdikleyerek kalkt ve clochard'a bir baks bile frlatmadan oradan ayrld. cip bosaltt sut kartonunu park srasnda unuttuu aklna geldiinde Rue de Sevres'e donmustu bile; bu da pek fenasna gitti, cunku baskalarnn, coplerini sralarn ustlerine brakmasndan, ya da cop icin en uygun yer olan ve dort bir yana konmus cop Metelik. Sokak serserisi. 51 sepetlerine atmak yerine sokaa atvermejerinden nefret ederdi. Kendisi simdiye kadar hicbir zaman copunu ne oyle atvermis ne de bir park srasnn ustune brakmst, asla kaytszlktan ya da unutkanlktan bile yapmamst, o yapmazd boyle bir sey, o kadar... ve bu yuzden bugun, ozellikle bugun, basna onca belann geldii bu nazik gunde bir de bunun olmasn istemiyordu. Zaten tehlikeli yola girmisti, zaten bir deli gibi, kavrama yeteneinden yoksun biri gibi davranmaya baslamst, neredeyse toplumds biri gibi -

Mosyo Roedel'in limuzinini atlamak! Parkta ole yemeinde kusuzumlu palmiye yemek! Simdi dikkat etmezse, ozellikle kucuk seylere dikkat etmeyip sut kartonunu park srasnda unutmak gibi sozum ona en sradan dikkatsizliklere en enerjik bir bicimde kars koymazsa cok gecmeden tutunaca hicbir dal kalmayacakt, o zaman da hicbir sey yoksulluunu durduramazd artk. ^ Bunun uzerine donup gerisin geriye parka yurudu. Daha uzaktan gordu oturduu parkn daha bos olduunu, yaklasrken de srann arkalnn koyu yesil boyal tahtalar arasndan sutun beyaz kartonunu secip rahatlad. Kaytszl anlaslan daha kimsenin gozune carpmamst, o baslanmaz yanls ortadan kaldrabilirdi. Geriden sraya yanasarak iyice eildi, sol eliyle sut kartonunu yakalad, yeniden doruldu ve bu arada saa, asa yukar en yakn cop sepetinin bulunduunu sand yone doru kararl bir donus yapt - o anda ani, erilemesine asaya doru giden, siddetle bir cekilme hissetti pantolonunda, cok birdenbire geldii, Jonathan'n ise, tam tersi yondeki, yukarya doru ilerleyen hareketin icinde bulunduu icin gereken esneklikle yant veremedii bir cekilme. 52 Ayn zamanda cirkin bir ses ckt, yuksek bir "cart" ve Jonathan sol kalcasnda, derisinin uzerinde, dsardaki havann herhangi bir engele uramadan pantolonunun icine girdiini belli eden bir esinti duydu. Bir anlna oyle dehsete kapld ki bakmaya cesaret edemedi. Hem o "cart!" - hala kulaklarnda yanklanyordu- oyle yuksek sesle ckms gibi geliyordu ki, sanki yalnzca pantolonunun herhangi bir yeri

yrtlmakla kalmams, sanki yrtk boydan boya kendisini, sray, butun park ikiye bolmustu, o anda aclan bir deprem yar gibi ve sanki cevredeki herkes duymus olmalyd bu korkunc "cart" ve simdi ona, sesin ureticisi olan Jonathan'a kzgn kzgn bakyor olmalydlar. Ama bakan yoktu. Yasl kadnlar orgulerine devam ediyor, yasl adamlar hala gazetelerini okuyor, kucuk oyun yerindeki bir avuc cocuk kaydraktan kayyor, clochard uyuyordu. Yavas yavas gozlerini indirdi Jonathan. Yrtk on iki santimerte kadard. Donerken srann dsar ckk bir vidasna taklan sol pantolon cebinin alt ucundan, kalcas boyunca iniyor, ama doru durust dikisin uzerinden deil, uniforma pantolonunun o guzelim gabardin kumasnn orta yerinden ilerliyor, sonra dik bir acyla donup iki basparmak kalnl kadar utu cizgisine doru gidiyordu, ki boylece kumasta pek belli olmayacak bir yrtk deil, uzerinde ucgen biciminde bir bayran dalgaland, goz ard edilemeyecek bir gedik olusuyordu. Jonathan kanna nasl adrenalinin, bir keresinde okuduu uzere bobrekustu bezlerinin, insann vucutca en buyuunden bir tehlike ya da ruhca en buyuunden bir umarszlk karssnda kald anlarda, vucudun kacma icin ya da yasamla olum arasnda gece53 cek savas icin bulundurduu son kuvveti seferber edebilmesi icin salglad o kamclayc maddenin karsverdiini hissetti. Gercekten, kendi kendine yaralanms gibi geliyordu. Sanki yalnz pantolonunda deil,

kendi etinde de on iki santimetre uzunluunda, kannn, aslnda hep kendi kapal devresi, icinde dolasagelmis cannn oluk oluk akt, hemen kapatmay basaramazsa olumune yolacacak bir yara aclms gibiydi. Ama, kan kaybndan oleceini sanan Jonat-han' harika bir bicimde canlandran da gene bu adrenalin oldu. Kalbi hzla atyordu, cesareti buyuktu, dusunceleri birdenbire durulasms, bir hedefe yonelmisti: "Hemen bir sey yapmalsn," diye sesleniyordu icinde bir sey, "su anda bir yolunu bulup bu delii kapatmalsn, yoksa yandn!" Kendi kendine ne yapabileceini sorarken de yantn biliyordu bile - o ka* dar cabuk etkisini gosterir adrenalin, o olaanustu uyarc, o kadar canlandrc bir etki yapar ki korku zeka ve yapc guc uzerinde. Birden kararn verip hala sol elinde tutmakta olduu sut kartonunu sa eline ald, burusturdu, frlatt, herhangi bir yere, cimenlerin ustune, kumlu yola, dikkat etmedi nereye. Serbest kalan sol elini kalcasndaki deliin ustune bastrd, sonra bir hsmla ayrld oradan, eli kaymasn diye sol bacan olabildiince duz tutarak, sol eliyle vahsi vahsi kurek cekerek, topallara ozgu o frtna gibi inisli cksl yuruyusle bir cabuk parktan ckt, Rue de Sevres'in basna doru kostu, topu topu yarm saat kadar bir zaman vard. Rue du Bac'm baslad kosedeki Bon Marcbe'n'm yiyecek bolumunde bir terzi kadn vard. Daha birkac gun once gormustu onu. Hemen on tarafta, giriBac Soka. 54 sin yaknnda, alsveris arabalarnn brakld yerde oturuyordu. Dikis makinesine bir levha asmst,

uzerinde sunlar yazlyd, iyice hatrlyordu Jonathan: Jeannne Topell - Duzeltme ve Tamir sleri - Ozenli ve Cabuk. Bu kadn ona yardm edecekti. Etmek zorundayd - kendisi de su srada ole paydosunda deildiy-se. Ama ole paydosunda olamazd, hayr hayr, sansszln bu kadar da olmazd. Bir gunde bu kadar cok sansszl kaldramazd. Simdi, hayr. Zaruret bu kadar buyukken. Zaruret bu kadar buyuk olunca sans da yuzune gulerdi insann, bir yardm eli uzanrd kendisine. Madam Topell yerinde olacakt ve ona yardm edecekti. Madam Topell gercekten yerindeydi! Jonathan daha yiyecek bolumunun girisinden, makinesinin basnda oturmus dikis diktiini gordu. Evet, Madam To-pell'e guvenilebilirdi, ole tatilinde bile calsyordu, ozenli ve cabuk. Ona doru kostu, dikis makinesinin yanna dikildi, elini kalcasndan cekti, bir cabuk kol saatine bakt, saat on dort besti, genzini temizledi: "Madam!" diye baslad. Madam Topell duzeltilmek uzere getirilmis krmz bir etein plise dikisini bitirdi, makineyi kapad, ine ayan gevsetip kumas ckard, iplikleri kesti. Sonra basn kaldrp Jonathan'a bakt. Kaln, sedef cerceveli, camlar iyice kabark, gozlerini dev gozlerine, goz cukurlarn derin, golgeli goletlere ceviren, cok buyuk bir gozluu vard. Saclar kestane rengiydi, omuzlarnn ustune dumduz dokuluyordu, dudaklar simli bir morla boyanmst. Krklarnn sonunda olabilirdi belki, belki ellilerinin ortasnda, uzerinde, gelecei cam kurelerden ya da iskambil katlarndan okuyabilen o hanmefendilerin havas, sonunda bir 55

hayli dusmus, 'hanmefendi' nitelemesinin artk pek de uymad, ama kendilerine insann gene de hemen guven duyduu o hanmefendilerin havas vard. Parmaklar da -gozluunu parmaklaryla biraz burnunun uzerine itti- parmaklar da, ksa, sosise benzeyen ama gene de -onca el isine ramen- trnaklar sim-li-mor cilal, bakml parmaklar, insann icine guven veren bir yar-zarafet icindeydiler. "Buyurun?" dedi Madam Topell, hafifce kalnlasms bir sesle. Jonathan yan tarafn ona cevirdi, pantolonunda-ki delii gosterip sordu: "Suray tamir edebilir misiniz?" Sonra da sorusu kendisine pek kaba geldiinden, hem de icinde bulunduu adrenalinli heyecan durumunu aca vurabileceinden, yumusatmak icin, sesinde olabildiince onem vermez bir edayla ekledi: "Bir delik acld, kucuk bir yrtk... tatsz bir talihsiz* lik, Madam. Acaba bir sey yapmak mumkun olur muydu?" Madam Topell, dev gozlerinin bakslarn Jonat-han'n ustunden asa doru kaydrd, kalcadaki delii buldu ve incelemek icin one eildi. Bu arada kestane saclarnn duzgun yuzeyi omuzlarndan basnn gerisine doru aclarak ortaya ksa, beyaz, ya balayp tombullasms bir ense ckt; ayn zamanda da ar, pudrams, bayltc bir hos-koku yukseldi ki Jonathan ister istemez basn geriye cekip bakslarn ensenin yaknlndan supermarketin enginlerine cevirmeden edemedi; bir an icin, butun raflar ve dondurulmus besin dolaplar ve peynir ve salam tezgahlar ve ozel indirim masalar ve sise piramitleri ve sebze dalaryla bunlarn aralarnda bocalayp duran, alsveris arabalar iten, arkalarndan kucuk cocuklar cekistiren musterileriyle, tezgahtarlar, depocular, kasiyer

56 ir kadnlaryla mekann butununu gordu gozlerinin onunde - kosusturan, gurultulu bir insan kalabal, kysnda, butun bakslara teslim olmus halde, paramparca pantolonuyla dikilen kendisi, Jonathan... Ve birden kafasnn icinden, o kalabaln icinde Mosyo Vilman'n, Madam Roques'nin, hatta Mosyo Ro-edePin bulunabilecei ve onu, Jonathan', kestane rengi sacl, biraz duskun bir hanmefendi tarafndan vucudunun nazik bir yerinden ackca muayene edilirken gorebilecekleri dusuncesi gecti. O anda korkudan ici baylr gibi oldu, ustelik simdi de, Allah bilir, Madam Topell'in, yrtlp kalkan kumas parcasnn cekip yerine oturtan sosisi andran parmaklarndan birini kalcasnn derisinde hissetmisti... Ama derken Madam yeniden belirdi asalardan, kalcann oralardan, sandalyesinde geriye yasland, hem parfumunden gelen kokunun aks kesildiinden; Jonathan da basn indirip bakslarn marketin bas dondurucu genisliinden cekerek Madam Topell'in buyuk, kabark, guven verici gozluk camlarna yoneltebildi. "Eee?", sonra bir daha: J'Eee?" diye sordu, sanki doktor hanmn onunde dikilip kendisini perisan edecek teshisi bekleyen bir hasta gibi. "Sorun deil," dedi Madam Topell. "Yalnz, altna bir sey koymak gerekir. Kucuk bir dikis de gorulecek. Baska turlu olmaz." "Aman hic zarar yok," dedi Jonathan. "Kucuk bir dikisten hicbir sey olmaz, kim bakar ki boyle

gorulmeyecek bir yere?" Saatine bir baks frlatt, on dort on dorttu. "Yapabileceksiniz demek? Bana yardm edebileceksiniz, Madam?" 57 ' "Evet, tabii," dedi Madam Topell ve deliin incelenmesi srasnda biraz asa kayms olan gozluunu gene burnunun yukarsna itti. "Ah, tesekkur ederim, Madam," dedi Jonathan. "Cok tesekkur ederim. Beni buyuk bir skntdan kurtardnz. Yalnz, bir dileim daha olacak. Acaba... cok rica etsem -acelem var da, kala kala...- yeniden saatine bakt "kala kala on dakika zamanm kald; hemen yapabilir miydiniz? Demek istediim; simdi hemen? Beklemeden?" Oyle sorular vardr ki, srf sorulmalaryla kendi kendilerine hayr yantn verirler. Oyle dilekler de vardr ki, insan bunlar dile getirir ve bu arada baska bir insann gozlerinin icine bakarsa iyiden iyiye bosuna olduklar ortaya ckar. Jonathan, Madam To-pell'in golgelerle cevrili dev gozlerine bakt ve hemen * anlad her seyin sacma olduunu, hicbir umudun, carenin olmadn. Biliyordu zaten, dili diline dolasarak sorduu o soru daha azndan ckarken anlams, neredeyse bedeninde hissetmis, kanndaki adrenalin duzeyinin alcalmasndan anlamst, saatine bakt anda: on dakika! Gevsemis, suda erimek uzere bir buz parcasnn uzerinde yuruyen birisi gibi batyor hissetti kendini. On dakika! Nasl olurdu da herhangi biri on dakikada bu koca delii orebilirdi? Asla olamazd. Delik kalcasna dikilemezdi ya. Altna parca koymak gerekirdi, bu da su demekti: pantolon ckarlacak. Ama bu arada. Bon Marche'nin yiyecek bolumunun orta

yerinde obur pantolonu nereden bulmal? Pantolonunu ckarp donuyla beklemek mi? Sacma. Hepten sacma. "Hemen mi?" diye sordu Madam Topell, Jonathan ise, her seyin sacma olduunu bildii, icini kur58 sun gibi ar bir bozgun havas sard halde, basn sallad. Madam Topell gulumsedi. "Bakn, Mosyo: Burada gorduklerinizin hepsini," -derken uzerinde kat kat elbiseler, ceketler, pantolonlar, bluzlar asl, iki metre kadar uzunluunda, srkl bir askl gosterdi"bunlarn hepsini hemen yapmam gerek. Ben gunde on saat calsyorum." "Evet, tabii," dedi Jonathan, "cok iyi anlyorum, Madam, aptalca bir soruydu iste. Ne kadar surer dersiniz, bu deliin orulmesi?" Madam Topell gene makinesine yoneldi, krmz etein kumasn yerlestirdi, ine ayan indirdi. "Bana pantolonu onumuzdeki pazartesi getirirseniz uc hafta sonra hazr olur." "Uc hafta?" diye tekrarlad Jonathan, uyusmus gibi. "Evet," dedi Madam Topell, "uc hafta. Daha cabuk olmaz." Sonra makinesini calstrd, ine grldamaya baslad ve ayn anda Jonathan kendini, sanki artk hic ortada yokmus gibi hissetti. Gerci, bir kol boyu ha var ha yok bir uzaklkta Madam Topell'in dikis makinesinde oturduunu hala goruyor, sedef gozluklu kestane rengi bas goruyor, hzl hzl calsan kaln parmaklar ve bir vzlt icinde krmz etein bask dikisini ceken ineyi goruyordu... ve arka planda bulank bir bicimde

supermarketin hayhuyunu da goruyordu... ama birdenbire kendisini goremez olmustu, yani, kendini artk, onu cevreleyen dunyann bir parcas olarak gormuyordu da, sanki birkac saniyeliine cok uzaklarda, dsarda dikiliyor ve bu dunyay bir durbunun ters tarafndan bakar gibi seyrediyordu. Ve 59 gene, oleden once de olduu gibi, bas dondu, sendeledi. Yana doru bir adm att, arkasn dondu, cks kapsna yoneldi. Gitme hareketi sayesinde dunyaya dondu yeniden, gozlerinin onundeki durbun etkisi kayboldu. Ama icindeki bas donmesi sersemlii devam ediyordu. Krtasiye bolumunden bir rulo seloteyp ald. Ucgen bicimindeki bayrakcn her admda aclmamas icin bununla pantolonundaki yrt yapstrd. Sonra ise dondu. 60 Oleden sonray bir perisanlk ve ofke dalgas icinde gecirdi. Bankann onunde duruyordu, en ust basamakta, sutunun hemen onunde, ama yaslanmyordu, cunku zayflna yenilmek istemiyordu, istese de yapamazd, cunku belli etmeden yaslanabilmek icin iki elini arkasnda kavusturmas gerekliydi ki bu da imkanszd, cunku sol elinin asa sallanmas gerekiyordu, kalcasndaki bantl yeri ortmesi icin. Bunun yerine, salam bicimde ayakta durabilmek icin, bacaklarn, nefret ettii o budala genclerin yapt gibi acmak zorundayd, o zaman da srtnn ne kadar kamburlastn, her zaman serbestce, dimdik tasd

boynunun nasl omuzlarnn arasna coktuunu ve boynuyla birlikte baksnn, kasketinin de asaya cekildiini, bundan baska boylece, kendiliinden, gozlerine kasket siperliinin altndan uzanp kotu kotu dsary kollayan o baksn, yuzune baska bekcilerde cok ayplad o hosnutsuz ifadenin yerlestiini fark etti. Kendi kendine sakatlanms gibi geldi. Bir bekci karikaturu, kendisini hicveden bir karikatur. Kendine saygs kalmamst. Bu saatler boyunca kendinden nefret etti. Kendine duyduu nefretten neredeyse patlayacakt, hatta tam anlamyla patlayacak gibi oluyordu, cunku simdi de butun derisi kasnyordu, artk vucudunu ustundeki elbiselere de surtemiyordu, cunku derisi butun gozeneklerinden terlemekteydi ve elbiseleri ikinci bir deri gibi yapsmslard bu deriye. 61 Yapsmadklar, deriyle elbisenin arasnda daha bir parca havann kald yerleri: baldrlarn, dirseklerinden asasn, gous kemiinin yukarsndaki cukuru... Ozellikle, ter kocaman, gdklayan damlalar halinde asa yuvarland icin gercekten dayanlmaz bicimde kasnan bu cukuru - ozellikle oray kasmak is-temiyordu, hayr, mumkun olan bu kucuk rahatlamay salamayacakt kendine, cunku bu durumunun genel, buyuk zavallln deistirmez, olsa olsa daha bir belirgin, daha bir gulunc bicimde ortaya ckmasn salard. Simdi ac cekmek istiyordu. Ne kadar cok cekerse o kadar iyiydi. Ac cekmek isine geliyordu, nefretini ve ofkesini hakllastryor, alevlendiriyordu, ofkeyle nefretse obur yandan acy alevlendiriyorlard, cunku kann gittikce daha kzgn bir atesle kabartyorlar, derisinin gozeneklerinden

durmadan yeni ter dalgalarnn fskrmasna yol acyorlard. Yuzu s- * rlsklamd, cenesinden ensesindeki saclardan su damlyor, kasketin cemberiyse sismis alnn kesiyordu. Ama dunyada ne pahasna olursa olsun kasketi ckarmazd, ksa bir an icin bile olsa. Bir duduklu tencerenin kapa gibi sk sk otursundu kasket basna, sakaklar saran bir demir halka gibi, isterse bu arada bas patlasn. Zavallln hafifletmek icin hicbir sey yapmayacakt. Hic kprdamadan durdu yerinde, saatlerce. Yalnz, omurgasnn gittikce erildiini, omuzlarnn, boynunun, basnn gittikce coktuunu, vucudunun gittikce daha bask, kopeksi bir durusa gectiini fark ediyordu. Ve sonunda -bu duruma kars elinden gelen bir sey yoktu, olmasn da istemiyordu- icinde biriken oznefreti akt, icinden tast, kasketinin siperliinden gittikce daha karanlk, daha kotu bakmaya baslayan 62 gozlerinden tasp ds dunyaya kars en bayasndan nefret biciminde dokuldu. Baks alanna giren her seyi nefretinin irenc pasna bulad Jonathan; hatta denebilir ki, artk gozlerinden gecip icine dunyann gercek bir yansmas ulasamyordu hic de, sanki snlarn yonu tersine donmus gibi, gozler artk yalnzca, dunyaya icindeki carpk goruntuleri tukuren, dsa ack kaplar olarak is goruyordu: Karsda garsonlar sozgelimi, caddenin obur kysnda, kafenin onundeki kaldrmda, sandalyeleriyle gevezelik eden, srtan, ylsan, yayalarn gecisini engelleyen, kzlarn arkasndan slk calan ise yaramaz, genc, ahmak garsonlar, arada bir kendilerine seslenerek verilen bir siparisi, ack kapdan bara doru bararak tekrarlamaktan: "Bir kahve!

Bir bira! Bir limonata!" neden sonra da lutfedip iceri girip, gostermelik acelelikle smarlanan seyleri hokkabaz edalaryla getirip abartl, sozum ona artistik garson numaralaryla musteriye sunmaktan baska da bir sey yapmayan serseri horozlar: fincan donel bir hareketle masann ustune oturtmalar, Coca Cola sisesini bacak arasna skstrp tek el hareketiyle acmalar, dudaklarn arasndaki kasa fisini once avuca tukurup sonra kul tablasnn altna itmeler, bunu yaparken de obur elle yan masadan hesab almalar ve de yn yn para toplamalar, astronomik fiyatlar: bir espresso bes frank kucuk bir bira on bir frank ustune de daha yuzde on bes servis zamm bu maymunluk icin, art fazladan bahsis; evet, bunu da bekliyorlard daha, bu aylak beyefendiler, zuppeler, fazladan bahsis! yoksa bir "Tesekkurler" bile ckmazd azlarndan, nerede kald "iyi gunler"; bahsis olmad m musteri o andan sonra havacvayd bunlar icin, ayrlrken de artk yalnz kustah garson srtlaryla kustah garson 63 kclar gorurdu, bir de arkadan pantolonlarnn beline skstrlms, tka basa dolu kasa cuzdanlarn, cunku para cantalarn boyle, gotu ya balams hotten-tot karlar gibi ovune ovune sergilemeyi skln, rahatln gerei sayard bu ahmak zibidiler - ah, hancerleyebilirdi onlar bakslaryla, havadar, serin ksa kollu garson gomlei giymis o 'ne oldum budalas' okuzleri! Karsya kosabilirdi, sonra kulaklarndan tutup semsiyelerinin golgesinden ckarabilir, sokan ortasnda tokatlayabilirdi, sol sa sol sa sak suk bir ense kokune, kcna da bir tekme...

Ama yalnz onlarn deil! Hayr, yalnz garson olacak o burnu sumuklulerin deil, musterilerin kc da tekmelense gerekti, su avanak turistlerin, oraya yazlk bluzlar ve hasr sapkalar ve gunes gozlukleriyle yaylp, baskalar alnlarnn teriyle, ayakta dikilerek calsrken, kazn da kaz serinletici iceceklerini govdeye indiren guruhun da. Soforlerin de. ste,! Pis pis kokan o teneke ynlarnda oturup havay kirleten, Tanrnn gunu Rue de Sevres boyunca vn asa vn yukar gidip gelmekten baska isleri olmayan o irenc gurultuculerin de. Zaten yeterince pis kokmuyor mu ortalk? Bu sokaktaki, butun sehirdeki gurultu zaten kendine yetmiyor mu? Yetmiyor mu gokten inen cehennem sca? Bir de siz solunacak haldeki son havay motorlarnza cekip, yakp, zehirle, isle, ates gibi scak dumanla karstrp namuslu yurttaslarn burnuna puskurtmeseniz olmaz m? Sizi gidi pis herifler! sizi gidi haydutlar! Ortadan kaldrmal sizleri! Evet! Kamclamak, yok etmeli! Kursuna dizmeli! Her birini teker teker ve de topunu birden! Ah! Can oyle isterdi ki tabancasn cekip herhangi Hotamolu. 64 bir yere ates etmeyi, doruca kahvenin icine, vitrin camnn ortasndan, sangr sungur, araba kalabalnn icine ya da karsdaki dev gibi yaplarn, o cirkin, yuksek, yldrc yaplarn orta yerine, ya da havaya, yukar, gokyuzune, evet, o korkunc ar, puslu, guvercin gri-mavisi goun icine, patlayp dalsn, kursun gibi ar o klf yrtlsn, bu atsla coksun, yklsn, her seyi altna alp ezsin diye, her seyi, her seyi, butun bu irenc, muzic, gurultulu, pis kokulu dunyay: Oyle evrensel, oyle titans bir nefretti Jonathan Noel'in bu

olen sonrasndaki nefreti, dunyay yerle bir edebilirdi pantolonundaki bir delik yuzunden. Ama hicbir sey yapmad, Allahtan yapmad. Ne havaya ates etti, ne karsdaki kafeye, ne de yoldan gecen arabalara. Dikildii gibi kald, terledi ve kprdamad. Cunku icindeki fantastik nefreti kabartp bakslarndan dunyaya savuran guc, o ayn guc Jonathan' oyle eksiksiz bicimde felce uratmst ki, parman bile kmldatamyordu, nerede kald elini silaha goturmek ya da tetikteki parman bukmek. Basn sallayp burnunun ucundaki kucuk, ona iskence cektiren ter damlasn silkeleyecek halde bile deildi. Bu guc tasa cevirdi onu; olen sonrasnn saatleri boyunca Jonathan' gercekten, yldrc ve gucsuz bir sfenkse donusturdu. Bu gucun icinde, bir demir cekirdei mknatslayp havada tutan elektrik geriliminden, ya da bir yapnn kemerlerindeki, tek tek her tas cok belirli bir yere sk sk saptayan muazzam basnctan bir seyler vard. Varsaymsald. Butun gucu "yapardm, yapabilirdim, yapmak isterdim" ifadele-rindeydi ve kafasnda en korkuncundan varsaymsal tehditleri, ilenmeleri kuran Jonathan ayn anda, bunlar hicbir zaman gerceklestirmeyeceini de pekala biGuvercin 65/5 liyordu. O bu isin insan deildi. Ruhsal caresizlikten, akl karsklndan ya da birden gelen bir nefretle gozunu kan buruyup suc isleyecek biri deildi; boyle bir suc kendisine ahlaka aykr gelecei icin deil, yalnzca kendini eylemle ya da sozlerle dsavur-mak hic elinden gelmedii icin. Eylemde bulunan biri

deildi o. Rza gosteren biriydi. Oleden sonra saat bese doru oyle perisan bir halde bulunuyordu ki, banka girisinin ucuncu basamandaki sutununu artk bir daha hic terk edemeye-cekmis, burada olecekmis gibi geldi kendisine. Kendini en az yirmi yl yaslanms, yirmi santimetre kuculmus, dsardan gunes scaklnn, iceriden ofke scaklnn saatlerce carpmasyla eriyip dalms ya da ezile ezile ufalanms gibi hissediyordu, evet, daha cok ufalanms gibi geliyordu kendi kendine, cunku artk terin slaklm bile duymaz olmustu, tastan bir sfenksin bes bin yl sonraki hali gibi ufalanms, iklim kosullaryla parcalanms, scaktan korlasp kul olmus, dalms; uzun surmezdi artk, butunuyle kurur, yanar, buzusur, bir avuc krntya, toza ya da kule donusur, bu yerde, simdi guclukle ayaklarnn ustunde durabildii bu kosede ufack bir pislik yn olarak kalrd, sonunda bir ruzgar ufurup datana ya da bir temizlikci kadn gelip supurene, ya da yamur ykayp goturene kadar. Evet, boyle olacakt sonu: emekli maasyla gecinen, saygn bay olarak, evinde kendi dort duvarnn icindeki kendi yatanda deil, burada bankann kaplarnn onunde kucucuk bir pislik yn olarak. Hem dilerdi ki bu bir an once olsun; cozusum sureci cabuklassn, her sey bitsin artk. Dilerdi ki bilincini kaybetsin, dizleri kvrlsnlar, ylp kalsn. Butun gucuyle bilincini kaybetmeye, oraca y66 lmaya calst. Cocukken becerirdi boyle seyleri. Ne zaman isterse alayabilirdi; baylana kadar soluunu tutabilirdi, ya da kalbini bir ats boyu durdurabilirdi. Simdi hic mi hic kendi denetiminde deildi. Cokmek

icin, evet, sozcuu sozcuune, dizlerini bile kvramyordu. Artk sadece orada durup basna geleni sineye cekebilirdi. O anda Mosyo Roedel'in limuzininin hafif grl-tsn duydu. Klakson sesi deil, yalnzca o hafif, kus cvldamasna benzeyen, arabann daha yeni calstrlms motorla arka avludan giris kapsna ilerledii zamanki grlts. Ve daha bu hafif ses kulana carparken, kulandan iceri girip de bir elektrik soku gibi butun sinirleri boyunca titresirken Jonathan eklemlerinin catrdadn, omurgasnn esnediini hissetti. Bir de, sanki kendisi bir sey yapmadan, ayrk bicimde dayad sa bacan sol bacaa doru cekildiini, sol ayan topuk uzerinde donduunu, sa dizin adm atmak uzere kvrldn, sonra sol dizin, sonra gene sa... ve bir ayan ardndan oburunu bastn, gercekten, yuruduunu, hatta kostuunu, uc basama atlayarak inip, yaylanan admlarla duvar boyunca avlu girisine seirttiini, parmaklkl kapy itip actn, selam durusuna gectiini, sa eli sert bir hareketle kasketin siperliine goturduunu ve limuzine yol verdiini hissetti. Butun bunlar tam bir otomat gibi yapmst, hic kendi istenci olmadan, bilinciyse ancak, bedeniyle ellerinin hareketlerini pekala izleyip saptayabildii oranda isin icindeydi. Jonathan'n bu olaya ekledii tek ozgun katk, Mosyo Roedel'in kayar gibi oradan uzaklasan limuzininin arkasndan kotunun de kotusu bir baks yollamas olmustu ve bir yn sessiz ilenis. 67 Ama sonra, durduu yere donunce, icindeki ofke atesi de, kendinin olan o son ictepi de sondu. Ardndan,

uc basama makine gibi trmanrken, kalan son nefreti dalp gitti; yukarya vardnda gozlerinden puskuren bir ates kalmamst, asadaki caddeye doru krlms denebilecek bir baksla bakyordu. Kendine, sanki gozleri artk onun gozleri deilmis, kendisi sanki gozlerinin arkasnda oturuyormus da olu, yuvarlak pencerelerden bakar gibi o gozlerden dsar bakyormus gibi geliyordu; evet, sanki onu cevreleyen butun bu beden artk onunki deil de o, Jonathan -ya da ondan geriye kalan her neyse-, yabanc bir govdenin devasa yaps icinde buzusmus, ufack kalms bir cuceydi, artk egemen olamad, kendi istencine gore yonetemedii, ola ki yonetilmesi soz konusuysa ya kendiliinden ya da herhangi yabanc bir gucler tarafndan yonetilen, cok fazla buyuk, cok fa la karsk bir insan makinesinin icinde tutsak kalms, caresiz bir cuceydi. Su an sessiz sessiz sutunun onunde duruyordu bu makine -artk bir sfenks gibi kendi icinde dingin durusuyla deil, bir kuklann bir kenara braklms ya da aslmslk durusuydu- gorev suresinin son on dakikas boyunca da oylece dikildi, ta ki saat elifi elifine on yedi otuzda Mosyo Vilman bir anlna dstaki kursun-gecirmez caml kapda belirip "Kapatyoruz!" diye seslenene kadar. O zaman kukla - makine Jonathan Noel uslu uslu harekete gecip bankaya girdi, elektrikli kap kilitleme duzeninin komuta tablosunun basna gecip duzeni devreye soktu, bir icerdeki bir dsardaki kursun-gecirmez caml kapnn dumesine basarak calsanlar, bir kap hep kapal kalacak bicimde, dsar ckard; sonra Madam Roques ile birlikte, ana kapsn daha once Madam Roques'in 68

Mosyo Vilman ile kilitledii kasa dairesine aclan yangn kapsn kilitledi, Mosyo Vilman ile birlikte alarm duzenini devreye soktu, elektrikli kilit duzenini yeniden kapad, Madam Roques ve Mosyo Vilman ile birlikte bankadan ckarak, Mosyo Vilman, ic, Madam Roques ds kursun-gecirmez caml kapy kilitledikten sonra, yonetmeliin gerektirdii gibi, demir parmakl kilitledi. Bundan sonra Madam Roques'la Mosyo Vilman'a hafif, baston yutmuscasna bir eilmeyle selam vererek 'iyi aksamlar' ve 'iyi hafta sonlar' diledi, karslk olarak her ikisinin tesekkurleriyle Mosyo Vilman'n hafta sonu icin en iyi dileklerini ve Madam Roques'un "Pazartesi gorusmek uzere"sini kabul etti, onlar bir iki adm uzaklasana kadar sayglca bekledi, sonra yaya akntsna karsarak kendisini ters yonde suruklenmeye brakt. 69 Yurumek yatstrr. Yurumede saaltc bir guc vardr. Duzenli bicimde hep bir aya oburunun ilerisine basma, ayn zamanda kollar ritmik bir bicimde kurek ceker gibi sallayp soluma sklnn yukselmesi, nabzn hafifce uyarlmas, gozun ve kulan yonun saptanmasna ve dengenin korunmasna yonelik etkinlikleri, akp giden havann deri yuzeyinde duyumlans - butun bunlar bedenle zihni hic kars durulmaz bicimde birbirine yaklastran ve ruhu, ne kadar dumura urams, zedelenmis de olsa, buyuten, genisleten olaylardr. Cifte Jonathan'a, kendisine cok buyuk gelen vucut kuklasnn icindeki cuceye de boyle geldi bu. Yavas yavas, adm adm buyuyerek vucudunun olcusunu ald, onu iceriden doldurup gozle gorulur bicimde

yonetimini eline gecirdi ve sonunda onunla bir oldu. Asa yukar Rue du Bacn kosesinde gerceklesti bu. Sonra Rue du Bac' gecerek (kukla Jonathan olsa burada kesinlikle, alst yoldan Rue de la Planche'a ulasmak uzere saa sapard) otelinin bulunduu Rue Saint-Placide'i yanda brakp dosdoru, Rue de PAbbe Gregoire'a kadar yurudu, bunu da sonuna, Rue de Vaugirard'a kadar gecip oradan Jardn du LuBac soka. 70 xembourg'a. ckt. Parka girdi ve/ogger'larn kostuu 0 en ds, en uzun yol uzerinde, aaclarn altnda, parmaklklar boyunca uc tur att; sonra guneye donup Boulevard du Montparnasse'a ckt, oradan Montparnasse mezarlna, sonra mezarln cevresinde bir kere, iki kere, oradan batya doru, on besinci arrondissement'a. butun on besinciyi bastan basa gecip Seine'e, Seine boyunca yukar, kuzeydouya doru yuruyup yedinciye, sonra altncya, yurudukce yurudu boyle bir yaz aksam da bitmek bilmez ki- sonra gene Jardin du Luxembourg'a geldi; oraya vardnda park yeni kapatlyordu. Buyuk parmaklkl kapnn onunde, senato binasnn solunda durdu. Saat dokuz sralar olmalyd, ama ortalk hala neredeyse gunduz gibi aydnlkt. Gecenin yaklast yalnz sn hafifce altnms bir renk alsndan ve golgelerin mor kenarlarndan sezilebiliyordu. Rue de Vaugirard'daki otomobil trafii hafiflemis, neredeyse arada bire inmisti. nsan kalabalklar dalmst. Parkn ckslarndaki, cadde koselerindeki birkac kumecik de cabucak dalyor, tek tek kisiler halinde Odeon ya da Sa-int-Sulpice kilisesi cevresindeki bir suru sokakta kayboluyordu. Aperitif almaya gidiliyor, lokantaya

gidiliyor, eve gidiliyordu. Hava yumusakt, biraz cicek kokuyordu. Ortalk sessizlesmisti. Paris yemek yiyordu. Birdenbire ne kadar yorgun olduunu fark etti. Saatlerce suren yurumeden bacaklar, srt, omuzlan aryor, pabuclarnn icinde ayaklan yanyordu. 1 Luxembourg bahcesi. 2Joggin kosusu yapan. 3 Montparnasse Bulvar. 4 Bolge, semt, ilce. 71 Ackmst da birdenbire, hem de midesine kaslmalar girecek kadar. Can bir corba, salata, taze francala, bir parca da et istiyordu. Yaknda, Rue des Canet-tes'te bunlarn hepsinin olduu bir lokanta biliyordu, tabldot olarak krk yedi bucuk frank'a, servis dahil. Ama bu halde oraya gidemezdi ya, tere batms, pis pis kokarken ve yrtk pantolonla. Otele gitmek uzere yola koyuldu. Yol uzerinde, Rue d'Assas'da bir Tunuslu'nun islettii, her cesit yiyecek satan bir dukkan vard. Daha ackt. Bir kutu sardalya konservesi, kucuk bir parca keci peyniri, bir armut, bir sise krmz sarap ve bir Arap ekmei ald. 72 Otel odas Rue de la Planche'taki odadan da kucuktu, bir kenar iceri girilen kapdan pek daha genis deil, uzunluuysa cok cok uc metreydi. Duvarlar tabii birbirlerine dik acyla kavusmuyor, -kapdan bakldndabirbirlerinden aclyor, boylece mekana iki metre kadar bir genislik kazandrnca da birden gene birbirlerine yonelip kars ucta ucgen bir kose yaparak biri esiyorlard. Yani oda bir tabutun planna

uygundu, tabuttan da pek daha buyuk deildi. Uzun kenarlardan birinde yatak vard, obur uzun kenara lavabo konmus, altna da dsarya cekilebilen bir bide yerlestirilmisti, kosede bir sandalye duruyordu. Lavabonun uzerinde saa, tavann hemen altna pencere aclmst, daha dorusu bina aydnlna bakan ve iki iple aclp kapanabilen caml bir kapak. Zayf, nem-liscak bir hava akm bu Jtapaktan tabuta giriyor, iceriye ds dunyadan iyice bouklasan birkac gurultu tasyordu: tabak sangrts, tuvaletlerin fosurtusu, spanyolca ve Portekizce sozcuk krntlar, biraz gulusme, bir cocuun yalvarmalar, bazen de, cok uzaklardan, bir otomobil klaksonunun sesi. Jonathan fanilas, donuyla yatan kenarna oturmus, yiyordu. Masa olarak sandalyeyi cekip uzerine mukavva bavulunu koymus, alsveris torbasn yaymst. Kucuk sardalya govdelerini cakyla enlemesine kesiyor, yarm bal bcaa takp bir ekmek parcas73 na syryor, lokmay azna atyordu. Cinerken baln ya icmis, azda dalan eti yavan pideyle karsp leziz bir tat olusturuyordu. Belki bir iki damla limonu eksik, diye dusundu - ama bu bile neredeyse hovardaca bir lezzet duskunluu oluyordu, cunku her lokmadan sonra siseden kucuk bir yudum krmz sarap alp sarab dilinin ustunden aktnca ve dislerinin arasnda calkalaynca baln arkasndan kalan celiimsi tat bu sefer de sarabn eksimtrak parfumuy-le oyle inandrc bir karsm ortaya koyuyordu ki Jonathan omrunde simdikinden, su ankinden daha iyi yemek yemediinden emindi. Dort sardalya vard

kutuda, bu da, ekmekle olculu bicimde cinendiinde, sekiz kucuk lokma ediyordu, yanna da sekiz yudum sarap. Cok yavas yiyordu. Bir kere bir dergide, hzl yemenin, ozellikle insan cok acsa, yaraysl olmadn ve sindirim gucluklerine, hatta mide bulanmasna ve kusmaya yol acabileceini okumustu. Bir de, bu yemeinin son yemei olduunu dusunduu icin yavas yiyordu. Sardalyalar yedikten, kutuda kalan ya da ekmeini banarak bitirdikten sonra keci peyniriyle armudu yedi. Armut oyle suluydu ki soyarken neredeyse elinden kayp gidecekti, keci peyniriyse oyle sk ve yapskand ki cakya yapsyordu, azda da birden oyle eksi ac bir tat veriyordu ki, disetleri birdenbire, urkmus gibi cekiliyor, birkac anlna tukuruk kuruyordu ama sonra armut, tatl, sular akan bir parca armut, o zaman gene hareket baslyor, her sey karsyor, damaktan dislerden cozuluyor, dilin ustunde kayyor ve asaya... sonra gene bir parca peynir, hafif bir urkuntu, sonra ardndan yatstran armut, sonra peynir sonra armut - oyle lezzetliydi ki peyni74 rin son artklarn cakyla kattan kazd, armudun da onceden kesip ayrd cekirdek yuvasnn parcalarn yiyip bitirdi. Ekmein kalann yiyip sarabn kalann icmeden once, bir sure daha hepten dusuncelere dalms bir halde oturduu yerde kalp diliyle dislerini yalad. Sonra bos kutuyu, kabuklar, peynirin kadn toplad, hepsini ekmek krntlaryla birlikte alsveris torbasna sarp cople bos siseyi kapnn arkasnda kalan arala yerlestirdi, bavulu sandalyeden indirdi, sandalyeyi gene koseye koydu, ellerini ykayp yatt. Battaniyeyi

durup ayakucunda toplad, ustune yalnzca carsaf cekti. Sonra lambay sondurdu. Zifiri karanlkt ortalk. Yukardan, deliin olduu yerden bile en ufak bir sk sznts girmiyordu odaya; yalnzca o zayf, buulu hava akm ve cok, cok uzaklardan gurultuler. Nemli bir scak vard. "Yarn oldureceim kendimi," dedi. Sonra uykuya dald. 75 t Geceleyin frtna ckt. Bu o, koca bir dizi yldrmla, gokgurultusuyle bosanveren frtnalardan deil, isine bol zaman ayran, guclerini uzun zaman gizli tutan bir frtnayd. ki saat sureyle kararsz bir bicimde gokyuzunde dolast durdu, hafiften simsekler cakt, yavas yavas mrldand, nereye toplanacan bilmezcesine semtten semte gezindi, bu arada genisledi, buyudu de buyudu, sonunda ince bir kursun yorgan gibi butun sehrin ustunu orttu, gene bekledi, du- raksamasyla icinde daha da buyuk bir guc toplad, gene de patlamad... Hicbir sey kprdamyordu btf ortunun altnda. Boucu scak atmosfer en kucuk bir esintiyle olsun kmldamyor, bir yaprak, bir toz tanesi bile kmldamyordu, sehir donakalms gibi uzanyor, donakalmslndan titriyor, deyim yerindeyse; felc edici bir gerilim icinde, sanki frtna kendisiy-mis de goe kars patlamay beklermis gibi titriyordu. Ve sonra, sonunda, sabah oluyordu artk, biraz gun aarmaya baslamst, bir patrt oldu, tek, sanki butun sehir havaya ucuyormuscasna siddetli tek bir patlama. Jonathan birden yatakta doruldu. Patlamay bilincli olarak isitmemisti, nerede kald onun gokgurultusu olduunu anlamak, daha berbatt durum:

Patlama, uyand anda, nedenini bilmedii bir dehsetin, olum karssnda duyulan dehsetin ta kendisi olarak icine kadar islemisti, isittii tek sey patlamann 76 yanksyd, cok ardan gelen bir yanslanma, bir de onu izleyen, gittikce zayflayan gumburtu. Sanki dsarda binalar kitap raflar gibi yklyordu; ilk dusuncesi su oldu. Simdi tamam, bu iste, son. Bununla da yalnz kendi sonunu deil, dunyann sonunu, kyameti, bir depremi, atom bombasn ya da her ikisini birden - her neyse, mutlak bir sonu kastediyordu. Ama sonra birden olu sessizlii kaplad ortal. "Hicbir gumburtu duyulmaz oldu, ne bir yklma, ne bir catrt, ne hicbir sey, ne de hicbir seyin yanks. Ve bu birden gelen ve surup giden sessizlik, batan dunyann patrtsndan daha korkunctu. Cunku simdi Jonathan'a, sanki kendisi hala varms, ama onun dsnda hicbir sey, yonunu bulabilecei ne bir karss, ne bir yukars, ne bir asas, ne bir dsars, ne baska bir sey varms gibi geliyordu. Butun algs, gorme, isitme, denge duygusu -ona kendisinin nerede ve kim olduunu soyleyebilecek her sey- zifiri karanln ve sessizliin yetkin bosluuna dusuyordu. Artk yalnzca kendi kosturan yureiyle kendi bedeninin titremesini hissediyordu. Artk yalnzca bir yatakta bulunduunu biliyor, ama hangi yatakta olduunu, bu yatan nerede durduunu bilmiyordu - ola ki yatak bir yerde duruyor, dusmuyor, "yerin ucsuz bucaksz diplerine dusmuyorsa, cunku sallanyor gibiydi. Jonathan iki elinin trnaklarn silteye gecirdi, devrilmemek icin, elinde tuttuu o tek seyi kaybetmemek icin. Gozleriyle karanlkta tutunacak bir sey arad, kulaklaryla sessizlikte tutunacak bir sey, hicbir sey isitmedi,

hicbir sey gormedi, kesinlikle hicbir sey, midesi karsyor, icinden tuyler urpertici bir sardalya tad yukseliyordu. "Sakn ha kusma," diye dusundu "sakn simdi, bir de kusup da kendini dsar vurma!" 17 Sonra, korkunc ve sonsuzluk kadar uzun bir zaman sonra bir sey gorebildi gene de, sada yukarda zayf m zayf bir prlt, azck bir sk. Gozlerini oraya dikti, gozleriyle tutundu oraya, kucuk, kare biciminde bir sk lekeciine, iceriyle dsar arasndaki bir ackla, bir snra, bir odada bulunan bir cesit pencereye... ama hangi odada? Onun odas deildi ki bu! Bu hayatta senin odan deil! Senin odanda pencere yatan ayakucu ustundedir, o kadar yuksek, tavana yakn da deildir. Buras... buras amcann evindeki oda da deil, Charenton'da ana-baba evinin cocuk odas-hayr, cocuk odas deil, bodrum buras, evet bodrum, annenin babann evinin bodrumundasn, cocuksun sen, yalnzca dusunde yetiskin olduunu gordun, Paris'te irenc bir ihtiyar bekci, ama cocuksun ve annenin babann evinin bodrumunda oturuyorsun, dsarda da savas var, sense yakalanms, enkaz altnda kalms, unutulmussun. Nicin gelmiyorlar? Ni# cin beni kurtarmyorlar? Nicin bu olu sessizlii? Nerede obur insanlar? Tanrm, nerede omur insanlar acaba? Yasayamam ki ben obur insanlar olmadan! Barmak uzereydi. Bu tek cumleyi, obur insanlar olmadan yasayamayacan sessizliin icine doru haykrmak istiyordu, o kadar buyuktu bunalts, o kadar caresizdi Jonathan Noel cocuun terk edilmislik korkusu. Ama tam baraca anda bir yant ald. Bir ses duydu.

Bir yere vurulmustu. Cok yavas. Sonra gene o vurus. Sonra bir ucuncu, dorduncu kez, yukarlarda bir yerde. Sonra vuruslar duzenli, hafif bir davul sesine donustu, hzlandkca hzland, sonunda davul gumburtusu olmaktan ckp gorkemli, doygun bir h78 srtya donustuler ve Jonathan bu sesin yamur hsrts olduunu anlad. O zaman mekan kendi duzenine geri dondu, Jonathan kare bicimindeki skl lekenin bina aydnlna aclan kapak olduunu anlad, o olu skta otel odasnn cizgilerini, lavaboyu, sandalyeyi, bavulu, duvarlar secti. Silteyi sk sk tutan ellerini gevsetti, bacaklarn gosune cekip kollaryla kucaklad. Boyle buzulmus halde oturduu yerde kald, uzun bir zaman, rahat bir yarm saat ve yamurun sesini dinledi. Sonra kalkp giyindi. Isk yakmas gerekmiyordu, alacakaranlkta aradn buluyordu. Bavulunu, paltosunu, semsiyesini ald, odadan ckt. Sessizce merdiveni indi. Asada resepsiyonda gece bekcisi uyuyordu. Jonathan yanndan parmaklarnn ucuna basarak gecti ve kapnn kolunu, onu uyandrmamak icin, ksaca bastrmakla yetindi. Hafif bir 'trik' sesi duyuldu, kap acld. Ack havaya ckt. 79 t Dsarda caddede serin, gri-mavi sabah s cevresini sard. Yamur yamyordu artk. Yalnzca catlardan

damlyor, markizlerden suzuluyordu, yaya kaldrmlarndaysa birikintiler vard. Jonathan, Rue de Sevres boyunca yurudu. Goz alabildiine ne bir insan vard ortada, ne bir araba. Binalar sessiz ve alcakgonullu, neredeyse goz yasartacak bir masumluk icinde duruyorlard yerlerinde. Sanki yamur gururlarn ykams indirmisti, calml gorunuslerini, * butun o yldrc havalarn. Karsda bir kedi, Bon Marc-he'nin yiyecek bolumunun onunden, vitrinler boyunca kosturup ustu toplanms sebze tezgahlarnn * arkasnda kayboldu. Sada, Square Boucicaut'da slanan aaclar catrtlar ckaryordu. Birkac karatavuk otmeye baslad, otusler binalarn cephelerinde yanklanp sehrin ustune serili sessizlii daha da artrd. Jonathan, Rue de Sevres'in kars kaldrmna gecip eve gitmek uzere Rue du Bac'a sapt. Her admda slak tabanlar slak asfaltta saprtlar ckaryordu. Yalnayak yurumek gibi, diye dusundu, bununla da pabuc icinde, coraplarda kaygan hissedilen nemden cok, ckan sesi kastediyordu, icinden buyuk bir, pabuclarn coraplarn ckarp yalnayak yurume istei geldi ya, bunu yapmadysa yalnzca tembelliktendir, gozune ayp gorunduunden deil. Ama canla basla su birikintilerine dald, ortalarna ortalarna, zikzaklar ci80 zerek birikintiden birikintiye dolast, hatta bir keresinde, kars kaldrmda ozellikle guzel, kocaman birikinti gorduu icin kaldrm deistirdi, saprtlar ckaran dumduz tabanlaryla ortasndan gecti, oyle bir sular fskrd ki vitrinlere, park edilmis arabalara, kendi pantolonunun pacalarna, nefis bir seydi, o ise bu

kucuk, cocuksu yaramazln buyuk, yeniden kazanlms bir ozgurlukmuscesine tadn ckaryordu. Ve daha coskusu, keyfi yerindeydi Rue de la Planche'a geldiinde, eve girerken, Madam Rocard'n kapal kulubeciinin onunden svsrken, arka avluyu gecip servis kaplarnn karanlk merdivenini ckarken. Ancak yukarda, altnc kata doru yolun sonunun korkusu dustu icine: Orada, yukarda bekliyordu guvercin, irenc hayvan. Koridorun sonunda krmz, penceli ayaklaryla, dsk ve ucusan tuyler icinde oturuyor olacak, bekliyor olacakt guvercin, o korkunc, cplak gozuyle ve havalanacakt paldr kuldur kanat crparak ve ona, Jonathan'a deecekti kanatlar, ne mumkun onunden kacmak koridorun o daracklndan... Onunde kala kala bes basamak kald halde bavulu brakp durdu. Donmek*istemiyordu. Yalnzca bir dakikack mola vermek, biraz soluklanmak, kalbinin dinlenmesini beklemek istiyordu, yolun son parcasn yurumeden once. Geriye bakt. Bakslar korkuluun beyzi kvrmlarn izleyerek merdivenlerin dibine indi; her katta yandan vuran sn huzmelerini goruyordu. Sabah s maviliini kaybetmis, sarlasms, scaklasms gibi geldi. Ekabir dairelerinden, uyanan binann ilk gurultulerini duydu: fincan sakrts, bir buzdolab kapsnn bouk vurusu, ksk bir radyodaki muzik. Sonra Guvercin 81/6 birden tandk bir koku dalverdi burnuna. Madam Lasalle'in kahvesinin kokusu, bu kokuyu burnuna

kahveden iciyormuscasna cekti. Bavulunu alp yola devam etti. Birdenbire korkusu kalmamst. Koridora ayak bastnda iki seyi gordu hemen, tek bir baksla: kapal pencereyi ve kurumas icin kat tuvaletinin yanndaki temizlik lavabosunun ustune serilmis duran bir yer bezini. Koridorun sonunu goremiyordu daha, pencerenin onundeki goz kamastrc sk kutlesi gormesine engel oluyordu. Yurumeye devam etti, oldukca korkusuz, sn icinden gecti, arkasndaki golgeye dald. Koridor bombostu. Guvercin yok olmustu. Yerdeki lekeler silinmis gitmisti. Krmz cinilerde titresen ne bir tuy ne bir hav. 82 DUNYA KLASKLER BASEL'N CANLARI / Aragon KBAR SEMTLER / Aragon VADDEK ZAMBAK / Balzac GUNES ULKES / Tomasso Campanella BESLEME / Cehov AMCANIN DUSU / Dostoyevski DELKANLI / Dostoyevski KARAMAZOV KARDESLER / Dostoyevski DUMAN / William Faulkner KOY / Willam Faulkner BLRBLMEZLER / Gustave Flaubert KIRMIZI ZAMBAK / Anatole France BATAK / Andre Gide DUNYA NMETLER ve YEN NMETLER / Andre" Gide KALPAZANLAR / Andre Gide VATKAN'IN ZNDANLARI / Andre Gide YASANMIS HKAYELER / Maksim Gorki

PAN / Knut Hamsun VCTORA / Knut Hamsun CILGIN KALABALIKTAN UZAK / Thomas Hardy MASALLAR / Hermann Hesse LYADA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir) ODYSSEA / Homeros (Azra Erhat-A.Kadir) BR DAM MAHKUMUNUN SON GUNU / Victor Hugo DAVA / Franz Kafka DONUSUM / Franz Kafka KAPTAN MHALS / Kazancakis YENDEN CARMIHA GERLEN SA / Kazancakis ZORBA / Kazancakis ATLILAR / Joseph Kessel LOCARNO DLENCS / Kleist GOKKUSAI / D. H. Lawrence ADEM'DEN ONCE / Jack London BUDDENBROOK ALES / Thomas Mann BUYULU DA / Thomas Mann SECLEN / Thomas Mann TONIO KROGER / Thomas Mann SWANN'IN BR ASKI / Marcel Proust CMZDEK SEYTAN / Raymond Radiguet ORGEL KONTUNUN BALOSU / Raymond Radiguet KIZIL LE KARA / Stendhal PARMA MANASTIRI / Stendhal ADEM'LE HAVVA'NIN GUNCES / Marx Twain DE PROFUNDS / Oscar Wilde FLUSH / Virginia Woolf PERDE ARASI / Virginia Woolf DESM RUZGARI / Stefan Zweig DUNUN DUNYASI / Stefan Zweig FOUCHE (BR POLTKACININ PORTRES) / Stefan Zweig

GUNLUKLER / Stefan Zweig LYON'DA DUUN / Stefan Zweig SATRANC / Stefan Zweig YARININ TARH / Stefan Zweig YILDIZIN PARLADII ANLAR / Stefan Zweig CADAS DRAMA DZS CAVUS MUSGRAVE'N DANSI / John Arden GODOT'YU BEKLERKEN / Samuel Beckett KAHRAMANLAR ALANI / Thomas Bernhard SON GUNLER (PUSKN) / Bulgakov ECNNLER / Albert Camus OLUM VE KIZ / Ariel Dorfman BYOGRAF / Max Frisch BZ ASAIDA MZASI OLANLAR / Aleksander Gelman PYANO (Cehov'dan Esintiler) / Trevor Griffiths AH, HOLLYWOOD / Christopher Hampton TEHLKEL LSKLER / Christopher Hampton SEYTAN CELMES / Vaclav Havel LARGO DESOLATO (BURUK EZG) / Vaclav Havel BLDRM / Vaclav Havel M. BUTTERFLY / David Henry Hwang JACQUES LE EFENDS / Milan Kundera DON KSOT / Lunacarsk ALTI CADAS NO OYUNU / Yukio Misima SIINTILAR / Slawomir Mrozek SLAHSORUN GOLGES / Sean O'Casey ALLAHLN AYISI / Eugene O'Neill ORUMCEK KADININ OPUCUU / Manuel Puig MARA CN PARA / Valentin Rasputin ATESL SABIR / Antonio Skarmeta AY, CARMELA / Jose Sanchis Sinistera GETTO / Joshua Sobol

KAVGAM / George Tabori GOYA - YA SANAT YA OLUM / Antonio Buero Vallejo GUANANIN GECES / Tennessee Williams POLSYE DZ Y K DODUN TURK / Jakob Arjouni DAHA COK BRA / Jakob Arjouni BR ADAM BR CNAYET / Jakob Arjouni SIRCA ANAHTAR / Dashiel Hammett TURK SOKAINDAK EV / Dashiel Hammett MAV ELBSEL SEYTAN / Walter Mosley KARANLIK YOL / Mickey Spillane AGATHA'NIN ANAHTARI / Ahmet Umit KAR KOKUSU / Ahmet Umit SS VE GECE / Ahmet Umit HEYKELTIRAS / Minette Walters Patrick Suskint - Guvercin Kitaplar, uygarla yol gosteren sklardr. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni bulusma noktasndan herkese merhabalar... Cehaletin yenildii, sevginin, iyiliin ve bilginin paylasld yer olarak gorduumuz sitemizdeki tum e-kitaplar, 5846 Sayl Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konusan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardmc araclara, uyumluolacak sekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayc ve OCR (optik karakter tanma) yazlm kullanlarak, sadece gormeengelliler icin, hazrlanmaktadr. Tumuyle ucretsiz olan sitemizdeki

e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"dusuncesiyle, hicbir ticari amac gozetilmeksizin, tamamen gonulluluk esasna dayal olarak, engelli-engelsiz Yardmsever arkadaslarmzn youn emei sayesinde, gorme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadr. Bu e-kitaplar hicbirsekilde ticari amacla veya kanuna aykr olarak kullanlamaz, kullandrlamaz. Aksi kullanmdan doabilecek tumyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amac asla eser sahiplerine zarar vermek deildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacgorme engellilerin kitap okuma hak ve ozgurluunu yuceltmek ve kitap okuma alskanln pekistirmektir. Ben de bir gorme engelli olarak kitap okumay seviyorum. Sevginin olduu gibi, bilginin de paylasldkca pekiseceine inanyorum.Tum kitap dostlarna, gorme engellilerin kitap okuyabilmeleri icin gosterdikleri cabalardan ve yaptklar katklardan oturu tesekkur ediyorum. Bilgi paylasmakla coalr. Yasar MUTLU LGL KANUN: 5846 Sayl Kanun'un "altnc Bolum-Cesitli Hukumler" bolumunde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitaplar dahil, alenilesmis veya yaymlanms yazl ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler icin uretilmis bir nushas yoksa hicbir ticari amacgudulmeksizin bir engellinin kullanm icin kendisi veya ucuncu bir kisi tek nusha olarak ya da engellilere yonelik hizmet veren eitim kurumu, vakf veya dernek gibi

kuruluslar tarafndan ihtiyac kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda coaltlmas veya odunc verilmesi bu Kanunda ongorulen izinler alnmadan gerceklestirilebilir."Bu nushalar hicbir sekilde satlamaz, ticarete konu edilemez ve amac dsnda kullanlamaz ve kullandrlamaz. Ayrca bu nushalar uzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulmas ve coaltm amacnn belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Gorme engelliler icin duzenlenmistir. Kitab Tarayan ve Duzenleyen Arkadasa cok cok tesekkur ederiz. Kitap taramak gercekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir istir. Ne mutlu ki, bir gorme engellinin, duzgun taranms ve hazrlanms bir e-kitab okuyabilmesinden duyduu sevinci paylasabilmek tum zahmete deer. Sizler de bu mutluluu paylasabilmek icin bir kitabnz tarayp, kitapsevenler@gmail.com Adresine gondermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katlmay dusunebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emee ve kanunlara sayg gostererek lutfen bu acklamalar silmeyiniz. Siz de bir gorme engelliye, okuyabilecei formatlarda, bir kitap armaan ediniz... Tesekkurler. Ne Mutlu Bilgi icin, Bilgece yasayanlara. Not sitemizin birde haber gurubu vardr. Bu Bir mail Haber Gurubudur. Grupta yaynlanmasn istediiniz yazlarnz

kitapsevenler@gmail.com Adresine gondermeniz gerekmektedir. Grubumuza uye olmak icin kitapsevenler-subscribe@googlegroups.com adresine bos bir mail atn size geri gelen maili aynen yantlamanz yeterli olacaktr. Grubumuzdan memnun kalmazsanz, kitapsevenler-unsubscribe@googlegroups.com adresine bos bir mail gonderip, gelen maili aynen yantlayarak uyeliinizi sonlandrabilirsiniz. Daha Fazla Secenek cin, grubumuzun ana sayfasn http://groups.google.com.tr/group/kitapsevenler?hl=tr Burada ziyaret edebilirsiniz. sayglarmla. Patrick Suskint - Guvercin

You might also like