Professional Documents
Culture Documents
İsmail ÇOLAK
İstanbul-Şam Hattında
Talihsiz Bir ‘Son Osmanlı’:
SULTAN VAHDEDDİN
“Devlet-i Osmânî, Türkiye demektir; orada sükunet ve huzura ihtiyaç
var!” yaklaşımındaydı. Gurbet felaketine inanılmaz bir dirençle
dayanmış ve hiç bir zaman devlet ve milletine kırgınlık ve küskünlük
beslememişti. Şu sözü bunun açık deliliydi: “Biz bir paratonerdik;
devlet ve milletin varlığına yıldırım düştü üzerimize çektik. Biz yandık,
fakat devlet ve millet kurtuldu.”
52 Somuncu Baba
S ultan Vahdeddin, Osmanlı
Devleti’nin tarih sahnesin-
den ayrılmasıyla kader çizgisi ke-
vatanın bağımsızlığına kavuşma-
sındaki rolü tarihen ve ilmen sabit
olmasına rağmen, maalesef “hain”
len tabutuna, oradan da sergüzeşt-
i hayatının son durağı Şam’a def-
nedilişine uzanan talihsiz kader
sişen talihsiz bir “Son Osmanlı”dır. damgası vurularak yakın tarihimi- çizgisinden dramatik kesitler:
Sadrazam Tevfik Paşa’nın oğlu Ali zin en çok karalanan şahsı olmak-
Hicretin Sebepleri ve Hazin
Nuri Paşa’nın deyişiyle, “Onun tan kurtulamamıştır. Vahdeddin’in,
Veda
çektiği acıyı tarihte hiçbir hüküm- işgaller ve esaretin cehennemî
dar çekmemiştir!” Öyle ki, başına anaforuna aldırış etmeksizin va- 1 Kasım 1922’de saltanatın
gelen talihsizlikler silsilesi, Şam’- tan ve milletin selameti için adeta kaldırılması Vahdeddin açısından,
da ebedî istirahata çekilene ka- çırpınmasına karşılık hak etmediği bundan sonra zincirleme bir su-
Fotoğraf:
Fotoğraf:Bekir Sarı Hamit Hamidettin Ateş Beyefendi’nin Sultan Vahdettin’in Kabirini Ziyareti / Şam
dar onun peşini bırakmadığı gibi, bir muameleye maruz kalmasını rette sökün edecek büyük felâket-
hakkındaki paranoyak tartışmalar tutarlı biçimde anlatanlardan biri lerin ilk habercisi olmuştu. Saadet-
hâlâ durulmadığı ve tarihî-manevî de Tarihçi R. Ekrem Koçu’dur: ten dengesini kaybedecek kadar
itibarı henüz iade edilmediğinden “Memleket felakete düştükten zatına tesir eden Büyük Zafer’in
dolayı maalesef bugün de devam sonra işbaşına geçen, ağır sorum- gerçekleşmesi sonucu İstanbul’da
etmektedir. Eski Bahriye Nâzırı luluk yüklenen, düşmanlara dost- başlayan şenlikler münasebetiyle
Avni Paşa, şu sözlerinde galiba çok ça el uzatmak durumunda kalan o Vahdeddin de Yıldız Sarayı’nın
haklı: “Avam tabakası arasında kara bahtlı insanlar tarihin sigorta da zafer şerefine donatılmasını is-
bile Vahdeddin’den daha tâlihsizi, lambalarına benzer. Kendilerinin temişti. Ancak aynı gün kalabalık
bütün tarih ve edebiyat âlemi için- yanması vatan ve milletin kurtul- bir grubun, saray önüne gelerek
de aransa bulunamaz!” masını temin eder!” İşte “Son Os- “Kahrolsun Vahdeddin!” diye bir-
manlı’nın”, İmparatorluğun koca takım gösteriler yapması padişahı
Batmakta olan Osmanlı’yı kı-
bir fil gibi çökertildiğinde tahta şoka uğratmış ve derin bir kaygı ve
yıya çekmeye çabalamasına; işgal
çıkışından vatanı hazin bir şekilde tedirginliğe sürükletmişti. Hele Di-
altındaki Anadolu’da istiklal me-
terk edişine, gurbet ellerde sefalet yarbakır Mebusu Hacı Şükrü’nün
şalesini yeniden ateşlemesine ve
içindeki acı yaşamından haczedi- şu sözleri bardağı taşırmıştı: “Şey-
Aralık / 2007 53
Acı Gurbet ve Kirli Emellere
Direniş
54 Somuncu Baba
Hicaz’dan ayrılacak ve bu iğrenç dilediği konağı seçmekte serbest tahtını iade edecek insana min-
tuzağı bozacaktı. olduğunu, tüm masrafların tarafın- nettar kalacaktı; ama bu uğurda
dan karşılanacağını teklif ettiğinde, yabancı devletlerin karanlık oyun-
Cereyan eden bu hâdiseler-
şu haysiyetli cevabı vererek içine larına, vatan ve milleti aleyhine iç
den gerekli dersi çıkartarak, hiç-
çekilmek istendiği tuzağı büyük savaş türü ihanetlere gelmeyecek
bir oyuna gelmeden rahat yaşa-
bir maharetle bozmuştu: “Ben kadar da basiret abidesiydi. “Dev-
mak düşüncesi ve baskıdan uzak
Müslümanların ruhanî reisiyim; let-i Osmânî, Türkiye demektir;
memleket kaydı ile İtalya yolunu
Peygamber postunda oturuyorum. orada sükunet ve huzura ihtiyaç
tutmuştu. Kral Hüseyin’in kursa-
Bu sıfat, kendi dininden olmayan var!” yaklaşımındaydı. Gurbet
ğında kalan bu hilafet oyununda,
bir zatın teklifini kabulden beni felaketine inanılmaz bir dirençle
İngiliz parmağının olduğu açıktı.
men eder!” Mussolini ve İtalya dayanmış ve hiç bir zaman devlet
Zira İngilizlerin hedefi, Vahded-
Kralının Vahdeddin üstünde bu ve milletine kırgınlık ve küskünlük
din’den, sömürge topraklarında
derece durmalarında esas gaye; beslememişti. Şu sözü bunun açık
çok etkili olan Hilafet’i almak ve
halifelik sıfatından yararlanarak deliliydi: “Biz bir paratonerdik;
Kral Hüseyin gibi kendi güdüm-
Güneybatı Anadolu üzerindeki devlet ve milletin varlığına yıldırım
lerinde bir şahıs eliyle kontrol al-
işgal planını gerçekleştirmekti. An- düştü üzerimize çektik. Biz yan-
tında tutmaktı. Nitekim Şeyh Said
cak, yüklü paralar teklif etmek de dık, fakat devlet ve millet kurtul-
İsyanı (1925) esnasında, İngilizler
dâhil, çevrilen türlü melânetlere du.” Vatana dönüş hayalinin Vah-
Vahdeddin’i San Remo’da, Türk
Vahdeddin hiçbir surette pirim deddin’i hiç terk etmediği kaynak-
halkına Halife sıfatıyla bir isyan
vermemişti. Neticede, İtalyanlar lardan anlaşılmakta. Vahdeddin
bildirisi yazması için sıkıştıracak
emellerine ulaşamayınca, Vah- bunu özellikle, şeref ve haysiyeti-
ve bunu yerine getirdiği takdirde
deddin’le olan ilişkilerini kesmek ne sürülen lekeleri temizlemek ve
tüm maddî sıkıntılarının “şerefi-
zorunda kalacak; hattâ vefat et- tarihte lâyık olduğu yeri almak için
ne gölge düşmeyecek biçimde”
tiğinde, İtalyan esnafına ödeye- istiyordu. Buna erişemeyeceğini
karşılanacağını vaat edecekti. Fa-
mediği borçtan ötürü cenazesine anlayınca yakınlarına şu vasiyette
kat Vahdeddin, en sefil günlerine
konan haczi kaldırmak için bile bulunmuştu: “Döndükten sonra
rastlayan ve önüne milyonlarca
sterlinin konduğu bu çirkin teklifi -intikam fikriyle- kıllarını kıpırdat- benim hain olmadığımı anlatın!”
tereddütsüz reddetmişti. Vatanı mayacaklardı. Ne acı ki, hayatının son anlarında
aleyhindeki hiç bir kirli oyuna gur- dâhi vatanını hasretle yâd etmek-
Hasretle Ölüm, Hacizli Tabut
betin en serbest ortamında dâhi ten vazgeçmemişti. Öldüğü gece
ve Şam’a Defin
âlet olmayacağını, İngilizlerin söz bütün maiyetini odasına toplamış;
konusu hain planlarını Türkiye’nin Devrik hükümdar, kendisine geç vakitlere kadar neşeli sohbet-
Roma Temsilciliği’ne ihbar ederek
göstermişti.
Aralık / 2007 55
Sultan’ın eski kocası Ahmet Nami
Bey’in, o esnada Suriye hükümet
başkanı olması Şam tercihini güç-
lendirmişti. Nihayet cenaze, hü-
kümdar olarak karşılandığı İtalya’-
dan avamdan bir insan gibi, dama-
dı Ömer Faruk Efendi nezaretinde
17 Haziran’da gemiyle selamet-
lendi ve Haziran sonunda Beyru-
t’a ulaştı. Trenle Şam’a nakledilen
naşı orada Nami Bey; hükümet
erkânı, askerler, eski Osmanlı su-
bayları, eşraf ve halktan kalabalık
bir kitle refakatinde askeri törenle
karşıladı. Üzeri kıymetli şallar ve
Kâbe örtüsüyle örtülen tabut ara-
baya bindirilerek, Mevlevî, Kadirî
ve Rufaî dervişlerinin okuduğu
ilahiler, tekbir ve tehliller eşliğinde
şehir merkezindeki Sultan Selim
Camiine getirildi. Başında Suriye
askerleri ve eski Osmanlı subayları
ihtiram nöbeti tuttu. Ömer Faruk
Efendi’nin ifadesiyle, cenaze sanki
yabancı bir toprakta değil kendi
memleketindeydi. Ve en sonunda
naaş Temmuz başında, camii av-
lusundaki Süleymaniye Külliyesi-
ne defnedilerek, çile ve elem dolu
fâni hayattan ebedî istirahatgâhına
lere dalmış ve geçmiş refah yılla- çıkan 17 çeyreklik Osmanlı altını
çekildi. Son söz olarak diyoruz ki,
rına ait tatlı hatıralar anlatmıştı. ile taşları sökülmüş bir hanedan
vatan hasretiyle ebediyete göç-
Maalesef ömrü, eski âsûde yılları nişanı bile bu borcu karşılamaya
müş ve tarih/toplum vicdanında
bir kez daha idrak etmeye izin yetmemişti. Muhtemelen, Ni-
“aklanmış” bu “Son Osmanlı’nın”
vermeyecek ve 1926 yılı 16 Mayıs ce’deki son Halife Abdülmecid
bedeninin memleket toprağıyla
gecesinde dünyaya gözlerini ka- Efendi de dâhil, hanedan üyesi
buluşmasına ve itibarı iade edilip
payacaktı. Hayatı boyunca sağa- kişilerden ve İslâm Dünyası’ndan tarihte hak ettiği yeri almasına ar-
nağa dönüşen talihsizlikler ölüm gelen yardımlarla haciz ancak kal- tık izin verilmelidir.
anında da yakasını bırakmamış ve dırılabilmişti.
hazin kaderinin finalini yaşamıştı.
Cenazenin defni için Şam’ın Kaynakça
Çünkü İtalyan esnafına ödeyeme-
diği 120 bin liralık borçtan ötürü seçilmesi, Sultan Vahdeddin’in va- N. Fazıl Kısakürek, Sultan Vahidüddin, İs-
tanbul 1976; Yılmaz Çetiner, Son Padişah
tabutuna haciz konulup yaklaşık siyeti olarak zikredilmişse de aslın- Vahdeddin, İstanbul 1993; Murat Bardak-
çı, Şahbaba, İstanbul 1998; İlhan Bardakçı,
bir ay rehin tutulmuştu. 600 yıllık da aile içi bir karardı. Zira Türkiye Vahdeddin’den Mustafa Kemal’e, İstanbul
imparatorluk tarihi böyle bir zillet hiçbir şekilde düşünülemezdi ve 1993; A. Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim,
Ankara 1984; Kadir Mısıroğlu, Osmanoğul-
ve meskenete tanık olmamıştı. O o sırada Türkiye dışında bağımsız larının Dramı, İstanbul 1990; T. Mümtaz
Göztepe, Vahdeddin Gurbet Cehennemin-
kadar ki, ölümü üzerine açılan kü- bir Müslüman ülke de mevcut de- de, İstanbul 1991; İsmail Çolak, Vahdettin
çük çekmeceden servet namına ğildi. II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Hain mi?, İstanbul 2005, Lamure Yay.
56 Somuncu Baba