Professional Documents
Culture Documents
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹
KURAMLARI
Yazarlar
Arfl.Gör. Erhan AKARÇAY (Ünite 1)
Yrd.Doç.Dr. Mustafa ALTUNO⁄LU (Ünite 1)
Doç.Dr. Abdülkerim SÖNMEZ (Ünite 2)
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN (Ünite 3, 5)
Arfl.Gör. Cem Koray OLGUN (Ünite3, 5)
Doç.Dr. Cahit GELEKÇ‹ (Ünite 4)
Prof.Dr. Meliha Demet ULUSOY (Ünite 6)
Yrd.Doç.Dr. Fuat GÜLLÜPINAR (Ünite 7)
Yrd.Doç.Dr. Hatice YEfi‹LDAL (Ünite 8)
Editörler
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN
Prof.Dr. Serap SU⁄UR
ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹
Bu kitab›n bas›m, yay›m ve sat›fl haklar› Anadolu Üniversitesine aittir.
“Uzaktan Ö¤retim” tekni¤ine uygun olarak haz›rlanan bu kitab›n bütün haklar› sakl›d›r.
‹lgili kurulufltan izin almadan kitab›n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay›t
veya baflka flekillerde ço¤alt›lamaz, bas›lamaz ve da¤›t›lamaz.
Genel Koordinatör
Doç.Dr. Müjgan Bozkaya
Ö¤retim Tasar›mc›s›
Dr. Kadriye Uzun
Kapak Düzeni
Prof. Tevfik Fikret Uçar
Ö¤r.Gör. Cemalettin Y›ld›z
Dizgi
Aç›kö¤retim Fakültesi Dizgi Ekibi
ISBN
978-975-06-1340-1
1. Bask›
Bu kitap ANADOLU ÜN‹VERS‹TES‹ Web-Ofset Tesislerinde 35.000 adet bas›lm›flt›r.
ESK‹fiEH‹R, A¤ustos 2012
‹çindekiler iii
‹çindekiler
Önsöz ............................................................................................................ vii
Girifl................................................................................................................ 66
Postmodernizm = Geç Kapitalizm mi?......................................................... 67
Elefltiriler .................................................................................................. 69
Özet................................................................................................................ 70
Kendimizi S›nayal›m...................................................................................... 72
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ............................................................ 73
S›ra Sizde Yan›t Anahtar› ............................................................................. 73
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar ............................................... 74
SONUÇ........................................................................................................... 185
Özet................................................................................................................ 187
Kendimizi S›nayal›m...................................................................................... 189
Okuma Parças› .............................................................................................. 190
Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar› ............................................................ 191
S›ra Sizde Yan›t Anahtar› .............................................................................. 191
Yararlan›lan Kaynaklar.................................................................................. 193
Önsöz vii
Önsöz
Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar› kitab›n›z uzaktan ö¤retim yoluyla lisans düzeyinde
sosyoloji e¤itimi almak isteyen ö¤rencilere yönelik olarak haz›rlanm›flt›r. Kitap te-
mel olarak Sosyoloji disiplininde son dönemde paradigmalar›n› oluflturan teoris-
yenlerin problematik olarak gördükleri toplumsal olay ve olgulara bak›fl aç›lar›n›
yans›tmaktad›r. Günümüzde de¤iflen dünya ve modern toplum ba¤lam›nda gide-
rek daha da karmafl›k hale gelen toplumsal gerçekli¤in anlafl›lmas› ve aç›klanma-
s›nda yetersiz kalan klasik dönemin hâkim paradigmas› pozitivizm büyük ölçüde
kan kayb›na u¤ram›fl, yerleflik bilim anlay›fl› her alanda elefltiri oklar›n› üzerine
çekmifl ve yeni bir de¤erler dizgesi gelifltirme çabalar› yo¤unluk kazanm›flt›r. Ça-
¤›m›z›n genel sorunlar› aras›nda bulunan adaletsiz gelir da¤›l›m›, çevre kirlili¤i,
fliddet, terör ve çarp›k güç iliflkileri gibi sorunlar günümüz sosyoloji teorilerinin en
önemli u¤rafl alanlar› aras›na girmifltir. Bu çerçevede gelifltirilen her yeni teori,
kendine özgü bak›fl aç›s›yla sosyal bilimlere ve sosyolojiye katk›da bulunmufl ve
toplumsal dünyaya bak›fl›m›z› zenginlefltirmifltir.
Yaflad›¤›m›z bu karmafl›k durumu göz önüne ald›¤›m›zda elinizdeki kitab›n si-
ze yol gösterici ve ufuk aç›c› olaca¤›n› tahmin ediyoruz. ‹nsanl›¤›n yaflanm›fll›¤›n-
dan yola ç›k›larak gelifltirilen bu bilgiler, k›saca sosyoloji kuramlar›, siz de¤erli ö¤-
rencilerimize olay ve olgular› anlama, kavrama, analiz etme, yorumlama ve çözüm
önerileri gelifltirme yönünde genifl fikirler sunmaktad›r. Bu çerçevede kitab›n birin-
ci ve ikinci ünitelerinde modern toplumdaki büyük de¤iflimi aç›klamaya yönelik
olarak gelifltirilen sanayi sonras› toplum (post-endüstriyel toplum) ve programlan-
m›fl toplum teorileri k›saca ele al›nm›flt›r. Üçüncü ve dördüncü ünitelerde modern-
lik ve postmodernlik kavramlar› ile postmodern sosyal teorinin k›sa bir özeti veril-
mifltir. Beflinci ünitede kitle iletiflim araçlar› ve tüketim toplumuyla iliflkili simülas-
yon kuram› ana hatlar› ile ele al›nm›flt›r. Alt›nc› ünitede ikinci s›n›fta gördü¤ünüz
postyap›salc›l›k biraz daha ayr›nt›l› olarak ifllenmifltir. Son olarak yedinci ve seki-
zinci ünitelerde postmarksizm ile yine Marx’›n çal›flmalar›ndan önemli ölçüde etki-
lenen I. Wallerstein’›n dünya sistemi kuram› k›saca özetlenerek verilmifltir.
Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar› kitab›n›n haz›rlanmas›nda çok say›da kiflinin eme-
¤i geçmifltir. Bu aç›dan kitab›n haz›rlanmas›nda ve ünitelerinin yaz›lmas›nda eme-
¤i geçen baflta ö¤retim üye ve elemanlar›na, kitab›n dizgi ve grafik tasar›m›nda
katk›lar›ndan dolay› Yrd.Doç.Dr. Davut Alper Altunay’a ve kitab›n bas›m ifllerinde
emeklerinden dolay› A.Ö.F. dizgi birimine çok teflekkür ederiz.
Editörler
Prof.Dr. Aylin GÖRGÜN BARAN
Prof.Dr. Serap SU⁄UR
1
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Amerikan sosyologu Daniel Bell’in sosyolojiye katk›lar›n› özetleyebilecek,
N
Sanayi sonras› toplum kavram›n› aç›klayabilecek,
N
Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum teorisini analiz edebilecek,
Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum teorisinin elefltirilerini özetleyebilecek-
siniz.
Anahtar Kavramlar
• Sanayi Toplumu • Bilgi S›n›f›
• Sanayi Sonras› Toplum • Entelektüel Teknoloji
• Teorik Bilgi • ‹deolojinin Sonu
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• DAN‹EL BELL’‹N SOSYOLOJ‹S‹
Sanayi Sonras› • “SANAY‹ SONRASI TOPLUM”
Ça¤dafl Sosyoloji KAVRAMI
Toplum: Daniel Bell
Kuramlar› • SANAY‹ SONRASI TOPLUM
KURAMI
• SANAY‹ SONRASI TOPLUM
KURAMINA YÖNEL‹K ELEfiT‹R‹LER
Sanayi Sonras›
Toplum: Daniel Bell
G‹R‹fi
‹çinde bulundu¤umuz ça¤›n, tan›k oldu¤umuz toplumsal de¤iflmenin niteliklerini
belirlemek oldukça zor görünmektedir. Bugünden geçmifle bakt›¤›m›zda sosyolo-
jinin ortaya ç›kmas›na neden olan sanayi devrimi ve sanayi toplumunun yaratt›¤›
dönüflümleri anlamak için sosyolojinin kurucu isimlerinin sosyoloji teorilerini an-
lamaya ve yorumlamaya çabalarken eksikliklerini ve elefltirilebilecek yanlar›n› tes-
pit edebilmek kimi zaman e¤lenceli bir u¤rafl haline de gelebilmektedir. Öte yan-
dan kurucu sosyologlar›n en önemli özellikleri içinden geçtikleri ola¤anüstü de¤i-
flim ve dönüflüm dönemine karfl›n bugüne dek kal›c›l›¤›n› koruyabilen çal›flmalar
ortaya koyabilmifl olmalar›d›r. Zamana karfl› direnen klasikleflmifl çal›flmalar›n odak
noktas› ise sanayi devriminin ortaya ç›kard›¤› sanayi toplumunun neden oldu¤u
toplumsal de¤iflimlerdir.
Oysa 21. yüzy›ldaki de¤iflimlerin h›z›n› sosyolojinin ayn› h›zda yakalayabildi¤i-
ni, kavrayabildi¤ini ve de¤erlendirebildi¤ini söylemek oldukça güçtür. Enformas-
yon toplumu, bilgi toplumu, “network” (a¤) toplumu gibi tan›mlamalar›n baz›lar›
kavramsal olarak yaflanan de¤iflimi içerebilmekte ancak çok daha h›zl› biçimde bu
dönüflümleri baflkalar› izlemektedir. Sanayi toplumundan bambaflka bir toplumsal
yap›ya do¤ru dönüflümü hangi kavramlaflt›rma ile çözümleyebilece¤imiz bir muam-
ma haline gelmifltir. Zira sanayi toplumu kavram› Saint Simon’dan bu yana sosyolo-
ji disiplini içerisinde tart›flmas›z kabul görürken, sanayi sonras› topluma iliflkin kav-
ramlaflt›rmalar›n hangisini benimseyece¤imiz konusunda tam bir uzlaflmaya var›ld›-
¤› söylenemez. Benzer toplumsal de¤iflim özelliklerini farkl› kavramlaflt›rmalarla de-
¤erlendiren onlarca kuram ve kuramc› sayabilmek olas›d›r. Sanayi sonras› toplum
kavramlaflt›rmas› da iflte tam da bu nedenle birçok tart›flmay› bar›nd›rmaktad›r.
Bell’e göre “tahmin” min edilmesiyle önkestirimi birbirinden ay›r›r. Ona göre tahmin olaylar›n sonuçla-
olaylar›n sonuçlar›n›,
“toplumsal önkestirim” ise r› ile ilgilenirken, toplumsal önkestirim tarihsel e¤ilimler dizgesinin olas›l›klar›n›n
tarihsel e¤ilim olas›l›klar›n›n ana hatlar›n› ç›karmaya çal›fl›r (Poloma, 1993, s. 324). Daniel Bell için sosyolojik
ana hatlar›n› ortaya
koymaya çal›flmakt›r.
kuram, toplumsal yap› içindeki kal›plar› (patterns) ve bu yap›n›n söz konusu ol-
du¤u de¤iflimleri tan›mlamakla yükümlüdür. Kuram, toplumsal e¤ilimleri önkesti-
rebilecek kapasitede olmal›d›r (Poloma, 1993, s. 338).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE sosyolojiye özellikle toplumsal de¤iflme, modernite, kapita-
lizmin geliflimi ve Bat› kültürünün çat›flmalar› konular›n-
da önemli katk›lar sa¤lam›flt›r. Kitaplar› aras›nda ‹deoloji-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
nin Sonu-The End of Ideology (1960), Sanayi Sonras›
Toplumun Gelifli-The Coming of Post Industrial Society
(1973), Kapitalizmin Kültürel Çeliflkileri-Cultural Con-
K ‹ T A P K ‹ T A P
tradiction of Capitalism (1976) yer almaktad›r.
Bell’e göre on dokuzuncu Daniel Bell bu nedenle “ideolojinin sonu” tezinin öncülerinden biri olarak bili-
yüzy›l›n büyük ideolojileri
olan liberalizm ve sosyalizm nir. Bu teze göre kapitalizmin do¤as›ndaki büyük de¤iflimler (sermaye sahipli¤inin
güçlerini yitirmifltir, art›k da¤›l›m›, iflçi s›n›f›n›n siyasete dahil olmas›, refah devletinin büyümesi gibi önemli
endüstri toplumunun
bireylerini harekete
de¤iflimler) sa¤ ve sol aras›ndaki eski çat›flman›n gücünü azaltm›flt›r (Bruce ve Ye-
geçirebilecek ideolojiler arly, 2006, s. 85-86). Asl›nda “ideolojinin sonu” tezinin sahibi Bell’in kendisi de¤il-
de¤ildirler. Bell bu durumu dir. Ancak 1960’da yay›nlad›¤›, derlemelerinden oluflan “‹deolojinin Sonu”-“The
“ideolojinin sonu” olarak
ifade etmektedir. End of Ideology”, bafll›kl› kitab› nedeniyle bu tezle özdefllefltirilmifltir (Marshall,
1999, s. 322). Bell’in ideolojinin sonu tezindeki argüman› flu flekilde özetlenebilir:
19. yüzy›ldaki iki büyük siyasal ideoloji olan liberalizm ve sosyalizm 1950’lerin or-
tam›nda, sanayi toplumlar›nda yaflayan insanlar için “harekete geçirme yetene¤ini
kaybetmifl”tir. Bell’e göre iki büyük ideolojinin “harekete geçirme yetene¤ini kay-
betmifl” olmas›n›n iki nedeni vard›r: Birincisi, ideolojilerin çat›flmas›n›n iktisadi bu-
nal›m› ve siyasal bask›y› önleyememesi, ikincisi ise refah devleti uygulamalar›n›n
kapitalizme getirdi¤i uyarlamalard›r (Marshall, 1999, s. 322). Di¤er bir deyiflle “ide-
olojinin sonu”, Bat› toplumlar›ndaki demokratik politikalar›n ve kapitalizmin sonu-
cunda büyük ideolojik çat›flmalar›n hakim oldu¤u bir dönemin sonuna gelindi¤i
düflüncesini ifade eden bir kavramd›r. Bu kavram›n; on dokuzuncu ve yirminci
yüzy›lda hakim olan çat›flmalar›n üstesinden gelindi¤ini, ne Marx’›n s›n›f çat›flma-
s›n›n ne de Weber’in bürokrasinin demir kafesinin yarataca¤› tahakkümlerin ger-
çekleflmedi¤ini ima eden iyimser bir kavram oldu¤u ileri sürülmektedir (Horton,
2006, s. 34).
Ritzer (2003, s. 233) Bell’in sanayi sonras› toplumla ilgili olarak öne sürdükleri Sanayi-sonras› (post-
endüstriyel) toplum
hem endüstri hem de endüstri öncesi toplumlar› kapsayan çok genifl bir toplumsal kavram›n› ilk kullanan
de¤iflme süreciyle iliflkilendirildi¤ine dikkat çeker. Endüstri öncesi toplumdan, en- Daniel Bell de¤ildir, ama bu
kavram ço¤unlukla Bell’in
düstri toplumuna oradan da post-endüstriyel topluma geçifl oldu¤unu düflünen formüle etti¤i flekliyle
Bell’in temel ilgisi ise post-endüstriyel toplumdur ve post-endüstriyel toplumu ana- tart›fl›ld›¤› için onunla
liz edebilmek için onu toplumsal yap›, siyaset ve kültür olmak üzere üç temel ala- özdeflleflmifltir.
na böler (Ritzer, 2003, s. 233). Endüstriyel toplumun gelifli öncelikle toplumsal ya-
p›y› ve onun ekonomi, çal›flma dünyas›, bilim ve teknoloji gibi birkaç önemli bile-
flenini etkiler, ancak toplumsal yap›daki bu de¤iflimler siyasal sistem ve kültür üze-
rinde de önemli etkilere sahiptir (Ritzer, 2003, s. 233).
Bell modern toplumun oluflumundan önce varolan sanayi öncesi toplumdan ve
sanayi toplumu olarak bildi¤imiz, sosyolojinin ilk u¤rafl alan› olan toplum biçimin-
den farkl› bir toplumsal aflamaya geçildi¤ini öne sürdü¤ü sanayi sonras› toplumun
çok farkl› özelliklere sahip oldu¤unu öne sürmektedir. Sanayi sonras› toplumun
en temel karakteristik özellikleri teknolojide, ekonomide ve toplumsal yap›da gö-
rülmektedir. Ekonomi, a¤›rl›kl› olarak imalat sanayinden hizmet sektörüne kay-
makta, teknolojik alanda bilim destekli sanayi merkezi önem kazanmakta, toplum-
sal yap›da ise yeni teknik elitlerin yükselifli ile birlikte yeni bir toplumsal tabaka-
laflma prensibi görülmektedir (Bell: 1974’ten akt. Watson, 1995, s. 180). Sanayi top-
lumunda egemen olan mavi yakal› ifl alanlar›n›n yerini, art›k beyaz yakal› ifllerin ve
iflçilerin ald›¤› ve bu profesyonel, bilimsel ve teknik mesleklerin sanayi sonras›
toplumun s›n›fsal yap›s›n› biçimlendirdi¤i gözlemlenmektedir.
Daniel Bell belki de en çok “sanayi sonras› toplum” kavram›n›n sahibi olan bir
kuramc› olarak bilinmektedir. Bu kavram› kullanan ilk kifli olmasa da, kavram› ele
al›fl biçimiyle en çok tart›flma yaratan isim olarak de¤erlendirilmektedir. Literatürde
“post endüstriyel toplum”, “sanayi sonras› toplum”, “sanayi ötesi toplum”, “bilgi
toplumu”, “enformasyon toplumu”, “post-fordist toplum”, “post-kapitalist toplum”,
“post-burjuva toplumu”, “teknolojik toplum” fleklinde benzer toplum özelliklerinin
vurguland›¤› ancak farkl› kuramlar›n ve kuramc›lar›n yaklafl›mlar› çerçevesinde
farkl›l›klar gösterebilen kavramlaflt›rmalar bulunmaktad›r. Veysel Bozkurt bu kav-
ramlaflt›rmalar› flu flekilde s›ralam›flt›r: Amittai Etzioni “modernlik-sonras› ça¤”
(postmodern era), George Lichtheim “burjuva-sonras› toplum” (post-bourgeois so-
ciety), Herman Kahn “ekonomi-sonras› toplum” (post-economic society), Murray
Bookchin “k›tl›k-sonras› toplum” (post-scarcity society), Kenneth Boulding “uygar-
l›k-sonras› toplum” (post-civilized society), Daniel Bell “post-endüstriyel toplum”
(post-industrial society), Peter Drucker “bilgi toplumu” (knowledge society), Paul
Holmes “kiflisel hizmet toplumu” (the personal service society), Ralf Dahrendorf
“hizmet-s›n›fl› toplum” (the service class society) veya “kapitalizm sonras› toplum”
(post-kapitalist toplum), Zbigniew Brzezinski “teknokratik ça¤” (teknokratik ça¤),
Masuda “enformasyon toplumu” (enformasyon toplumu) ve Manuel Castells “net-
work toplumu” (network society) (Bozkurt, 2005, s. 20). Waters’a göre sanayi son-
ras› toplum kavram› t›pk› Weber’in “karizma” kavramsallaflt›rmas› gibi Daniel Bell’e
at›fta bulunulmadan yayg›n bir flekilde kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Baflka bir deyifl-
le “sanayi sonras› toplum” kavram› sosyolojide yayg›n bir flekilde karfl›laflt›¤›m›z di-
siplinin ortak kullan›m›na sunulmufl kamusal-ortak bir kavram olarak de¤erlendi-
rilmektedir. Bu yayg›n kullan›m›n kendisi bile kavramsallaflt›rman›n ne denli etkili
oldu¤unu göstermektedir (Waters, 1996, s. 107). Bell’in ça¤dafllar› olarak say›labi-
lecek isimler, Thomas Kuhn, Kleinberg ve Alain Touraine de Bell ile yak›n tarihler-
de 1960’lar›n sonu, 1970’lerin bafl›nda “sanayi sonras› toplum” kavram›n› farkl› ba¤-
8 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
lamlarda kullanm›fl olsalar da bu sosyologlar›n pek az› Bell’in “sanayi sonras› top-
lum” düflüncesine göndermede bulunmufltur (Waters, 1996, s. 107).
Swingewood’a göre “1950’li y›llarda Daniel Bell, S.M. Lipset, Raymond Aron ve
SIRA S‹ZDE Ralf Dahrendorf
SIRA S‹ZDE gibi bir grup önde gelen sosyolog, bir post-endüstriyalizm” kavra-
m› ortaya atarak, ifllevselcili¤in statik, tarihsel olmayan yarg›lar› ile Marksizmin es-
kimifl ideolojik tarihsicili¤ine karfl› ç›km›fllard›. Toplumsal yap›n›n dönüflmesi temel
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
al›narak, post-endüstriyel toplum on dokuzuncu yüzy›l›n kapitalist toplumu ve yir-
minci yüzy›l›n sanayi toplumuyla karfl› karfl›ya konuyordu: Post-endüstriyel top-
S O R U lum, özel mülkiyetin,
S O R U s›n›fsal ç›karlar›n ve s›n›fsal çat›flman›n “eksen ilkeler” olarak
merkezi önemlerini kaybetti¤i bir toplumsal formasyonu oluflturmaktayd›. Kapita-
D‹KKAT
list ve sanayiD ‹toplumunun
KKAT
toplumsal yap›s›, büyük ölçüde, özel mülkiyet eksenin-
de örgütlenirken; post-endüstriyel toplum “teorik bilgi” ekseninde düzenleniyor-
du” (Swingewood, 1998, s. 371). Sanayi sonras› toplum düflüncesine sahip di¤er
N N
SIRA S‹ZDE
kuramlardaSIRA
oldu¤u S‹ZDE
üzere, Bell’in sanayi sonras› toplum tasavvuru da en genel an-
lamda “kol eme¤i gerilerken, beyaz yakal› ifllerin, hizmet endüstrisinin, profesyo-
AMAÇLARIMIZ nel gruplar›n h›zla büyümesini ve yüksek e¤itime, araflt›rma ve gelifltirme çal›flma-
AMAÇLARIMIZ
lar›na daha fazla kaynak ayr›lmas›n›” varsaymaktad›r (Swingewood, 1998, s. 372).
K ‹ T A P Yukar›daki farkl›
K ‹ T yaklafl›mlar›n
A P topluca ele al›nd›¤›, daha çok ekonomi-politik, bir eleflti-
rel de¤erlendirme için ‹lker Belek’in “Postkapitalist Paradigmalar” (Sorun Yay›nlar›, ‹s-
tanbul, 1997) adl› kitab›na baflvurabilirsiniz.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Post-endüstriyel toplum, Sanayi sonras› toplum kavram›; yeni bir yönetici elit, iflgücünün hizmet sektö-
hizmet sektörünün imalat rüne devinimi, teknolojinin de¤iflimdeki itici gücü ve en önemli bilgi türü olarak
sektöründen ön plana
geçti¤i, bilim ve teknolojinin teoriyi, toplumsal yap›n›n de¤iflimini aç›klamak üzere tamamen yeni gelifltirilen
‹NTERNET ‹NTERNET
merkezi bir öneme sahip ve ilgi çekici bir sosyolojik aç›klama (Waters, 1996, s. 108) olarak bir araya getir-
oldu¤u, yeni bir yönetici
elitin ortaya ç›kt›¤› bir mektedir. Daniel Bell sanayi sonras› toplum ya da post-endüstriyel toplum kavra-
toplumdur. m›yla yak›ndan iliflkili olan “bilgi toplumu” kavram›n› ilk kez kullanan kuramc›-
lardan birisidir. Bell, sanayi sonras› toplumda teknoloji alan›nda radikal bir biçim-
de yeni birtak›m fleylerin ortaya ç›kt›¤›n› ileri sürmektedir. “Bilgi toplumu”nu, “bi-
lim ve teknoloji aras›nda de¤iflen iliflki, araflt›rma ve gelifltirme faaliyetlerinin ku-
rumsallaflma arac›l›¤›yla flirketleflmesi, ifl organizasyonunun normal bir parças› gi-
bi geliflmekte olan ekonomik yap›ya eklemlenmesi olarak tarif etmektedir” (Bell:
1976a’dan akt. Waters, 1996, s. 116). Ayr›ca “bilgi toplumu”nun geliflimi Bell’e gö-
re dünyan›n o güne kadar tan›k olmad›¤› ölçüde yüksek ö¤renimin demokratik-
lefltirilmesini de içermektedir (Waters, 1996, s. 117). Nitekim Bell’e göre sanayi
sonras› toplum, bilginin, özellikle de teorik bilginin, gücün kayna¤› olarak mülki-
yetin yerini ald›¤› bir toplumdur. Baflka bir ifadeyle, bilgi post-endüstriyel toplum-
da gücün temel kayna¤›n› oluflturur. Daniel Bell “bilgi toplumu” (knowledge soci-
ety) kavram›n› ilk kez Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli-The Coming of Post Indus-
trial Society (1973) adl› çal›flmas›nda kullanm›flt›r. Bell’in bu kavram› o dönemde
profesyonel mesleklerin ço¤almas›, yüksek teknoloji gerektiren ifllerin artmas› ve
e¤itimli, teknolojik elitlerin yükselen gücüne dikkat çekmek için kullanm›flt›r
(Bruce ve Yearly, 2006, s. 152).
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 9
ya bafllad›¤›n›, ayr›ca bilimin emek de dahil olmak üzere di¤er etkinlik biçimlerin-
den farkl› oldu¤unu ve bu nedenle de endüstriye dayal› bir toplumla bilime daya-
l› bir toplumun birbirinden çok farkl› özelliklere sahip olaca¤›n› belirtir (Bell, 1976,
s.108-109). Bu durumda Bell’e göre üç önemli sosyolojik sorun ortaya ç›kmakta-
d›r. ‹lk olarak, “bilimsel ve teknolojik devrim iflçi s›n›f› taraf›ndan yap›lamayaca¤›-
na göre, o halde gelecekteki toplumda iflçi s›n›f›n›n rolü ne olacakt›r? ‹kincisi, ye-
ni toplumun tabakalaflma sistemi kaç›n›lmaz olarak profesyonel ve teknik s›n›fla-
r›n hakimiyetini vurgulayacakt›r; ve üçüncüsü de gelecekteki toplumda bilimsel
ustal›¤›n üretilmesi ve sürdürülmesi yüksek düzeyde e¤itim görmüfl bir araflt›rma
elitinin ve onlar› destekleyecek genifl bir teknik kadronun varl›¤›n› gerektirecektir”
(Bell, 1976, s.109). Bütün bunlar Bell’e göre yeni bir potansiyel hakim s›n›f›n gös-
tergeleridir. Bell, yeni toplumda yarat›lacak olan yeni bilimsel ve teknik elit ile
kendi ayr›cal›klar›n› korumaya çal›flan eski elitler aras›nda bir toplumsal farkl›lafl-
ma problemi yaflanaca¤›n›, yeni toplumun tamamen uyum içinde bir toplum olma-
yaca¤›n›, eskisi gibi s›n›f ve iktidar çerçevesinde olmasa da de¤iflimle ve bilimle il-
gili olarak özellikle ilerlemeci ve muhafazakâr tutumlar aras›nda yeni çat›flmalara
ve mücadelelere sahne olaca¤›n› belirtir (Bell, 1976, s.110-111).
Sanayi sonras› toplumda ise Bell’e göre, temel mesele (u¤rafl) öteki insanlar-
d›r. Bu toplum tipinde baz› insanlar di¤erlerine hizmet sa¤lamaktad›rlar ve bu hiz-
meti sa¤layanlar genel olarak di¤erlerinden çok daha bilgili, uzman kiflilerdir. Bu
da genel olarak onlara büyük avantajlar sa¤lamaktad›r (Ritzer, 2003, s. 234). Di¤er
iki toplum tipinin aksine sanayi sonras› toplum makine teknolojisinin yan› s›ra en-
formasyona dayal› “entellektüel teknoloji”nin yükseldi¤i bir toplumdur. Sanayi
sonras› toplum üç sektörden endüstriler bar›nd›r›r: ulaflt›rma ve hizmetlerin oldu-
¤u üçüncül endüstriler; ticaret, finans ve sermaye de¤ifliminin oldu¤u dördüncül
endüstriler; sa¤l›k, e¤itim, araflt›rma, kamu yönetimi ve boflzaman faaliyetlerinin
oldu¤u beflincil endüstriler. Bunlar›n içinde sonuncusu belirleyicidir çünkü kilit
noktadaki meslekler merkezde bilim adamlar› olmak üzere, profesyonel ve teknik
olanlard›r. Sanayi sonras› toplumda, enformasyonun üretimi en baflat sorun oldu-
¤u için bilim en önemli enformasyon kayna¤›d›r. Ayr›ca bilimsel kurulufllar›n, üni-
versitelerin ve araflt›rma enstitülerinin organizasyonlar› da önemli bir sorundur.
Uluslar›n gücü bilimsel kapasitelerine ba¤l›d›r. Bu nedenle sanayi sonras› toplum-
da bilime verilen devlet desteklerinin türleri ve do¤as›, bilimin siyasallaflmas›, bi-
lim kurullar› taraf›ndan iflin örgütleniflinin sosyolojik sorunlar›n›n hepsi merkezi si-
yasal sorunlar olarak ortaya ç›kmaktad›r (Waters, 1996, s. 109-110).
Post-endüstriyel toplumda Önceki toplumlarla karfl›laflt›r›ld›¤›nda sanayi sonras› toplumun en önemli ve
tar›m ve sanayi sektörleri ilk özelliklerinden biri üretim biçiminin farkl›laflmas›d›r. Bu yeni toplum yap›s›n›
gerilemifl, bu alanda
çal›flanlar azalm›fl ve karakterize eden en önemli unsurlardan biri art›k imalat sanayi üretiminin bafll›ca
ticaret, finans, sigortac›l›k, üretim olmamas›d›r. ‹malat sanayinin yerine ticaret, finans, sigorta, gayrimenkul,
emlak gibi hizmet
sektöründeki mesleklerde bireysel profesyonel hizmetler ile al›m sat›m, onar›m hizmetleri ve genel devlet ifl-
çal›flanlar artm›flt›r. lerini kapsayan hizmet sektörü (Bell, 1967, s. 27) toplam üretim içinde daha büyük
bir paya sahiptir. Sanayi toplumunda yayg›n bir biçimde varolan mal üretiminden
hizmet üretiminin yayg›n hale gelmesi en çarp›c› unsurlardan biridir. Sektörel ola-
rak tar›m ve sanayinin toplam üretim içinde ald›klar› paylar düflerken, hizmet sek-
törünün yani sa¤l›k, e¤itim, bilgisayar teknolojilerine dayal› sektörlerin geliflti¤i,
toplam üretim içindeki oranlar›n›n artt›¤› gözlenmektedir. Bu süreç bafll› bafl›na
ekonomik yap›daki dönüflümü göstermektedir.
Sanayi sonras› toplumda belirginleflen ikinci önemli de¤iflim toplumsal s›n›flar-
da gözlenen farkl›laflmad›r. Sanayi toplumlar›nda yar› vas›fl› iflçilerin, di¤er bir ifa-
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 11
deyle mavi yakal› iflçilerin oran› fazlayken sanayi sonras› toplumda e¤itim, idare,
büro ifllerinin art›fl›yla beyaz yakal› iflçilerin say›s› h›zla artm›flt›r (Bozkurt, 2005, s.
25). Sanayi sonras› toplumda insanlar›n nerede çal›flt›klar›ndan ziyade ne tür ifller
yapt›klar› mesleki iflbölümü aç›s›ndan önemli de¤ifliklikleri beraberinde getirmifltir.
Bell’in sanayi sonras› toplum argüman›n› gelifltirdi¤i 1950’li y›llar›n ortalar›ndan iti-
baren rakamlara göre Amerikan toplumunda beyaz yakal› çal›flanlar›n (profesyo-
nel, yönetici, büro ve sat›fl eleman›) say›s› mavi yakal› çal›flanlar› (zanaatkâr, yar›
vas›fl› çal›flanlar ve iflçiler) geçmifltir (Bell, 1967, s. 28). Özetle, sanayi-sonras› top-
lum yeni teknik seçkinler yaratarak toplumun s›n›f yap›s›n› yeniden biçimlendir-
mektedir (Bell, 1976a, s. 16).
Resim 1.2
Daniel Bell, post-
endüstriyel
toplumda finans,
bankac›l›k, e¤itim,
idare, büro iflleri
gibi ifllerde çal›flan
vas›fl› beyaz
yakal›lar›n
say›s›n›n artt›¤›n›
belirtmektedir.
Sanayi sonras› toplumda dikkat çeken en önemli özelliklerden bir di¤eri bilgi- Post-endüstriyel toplumda
teorik bilgi ampirizmden
nin kazand›¤› önemdir. Bell bilgiyi sanayi toplumunun sinir uçlar›na yerlefltirir. daha önemli ve öncelikli
Her toplumda bilginin önemi yads›namaz zira iktidar›n temeli olarak bilginin mül- olmufltur.
kiyetinde ya da siyasal konumunda de¤il; sanayi sonras› toplumda bilginin karak-
terinde bir de¤iflim yaflanm›flt›r (Bell, 1967, s. 28). Sanayi sonras› toplumda belirle-
yici olan teorik bilginin merkezi önem kazanmas›d›r. Teorinin amprizme karfl› ön-
celi¤i esas hale gelmifltir. Bugün her toplum teknolojik yenilik (innovasyon) ve bü-
yüme içinde yaflamaktad›r; teorik bilgi her toplumun teknolojik yeniliklerinin te-
meli haline gelmifltir (Bell, 1967, s. 29). Bu önem kazanma ya da öne ç›kma teorik
bilginin birikiminin ve da¤›l›m›n›n sadece son y›llarda yenilik ve de¤iflimin yol
gösterici gücü haline gelifliyle ilgilidir (Bell, 1976b, s. 46).
Bell, bilim ve teknoloji aras›ndaki de¤iflen iliflkiyi yeniliklere bakarak görebile-
ce¤imizi belirtir. 19. ve 20. yüzy›llarda büyük kefliflerin ve bu kefliflere dayal› en-
düstrilerin, yetenekli, ama bu kefliflerin alt›nda yatan genel ilkelerle ilgilenmeyen
düflünürler taraf›ndan yap›ld›¤›n› belirtmekdir. Çelik, elektrik, telgraf, telefon gibi
pratik icatlardan örnekler vermekte, bu icatlar›n alt›nda yatan ilkelerin ve temel
özelliklerin keflfedilmesinden sonra yeni pratik uygulamalar›n, büyük ölçüde dene-
me yan›lma yoluyla, ancak y›llar sonra gerçeklefltirildi¤ini öne sürmektedir. Önce
ilkelerin keflfedildi¤i, pratik uygulamalar›n daha sonra yap›ld›¤› döneme ise kimya-
sal olarak üretilmifl olan sentetikleri göstermektedir. Bu sentetiklerin önce teorik
bilgisi elde edilmifl, makromoleküllerin özellikleri hakk›nda elde edilen teorik bil-
giye dayan›larak yeni malzemelerin üretilmesi “planlanm›fl” ve Birinci Dünya Sava-
fl› s›ras›nda Almanya’n›n savaflta önemli bir güç kazanmas›n› sa¤lam›flt›r (Bell, 1967,
s. 29). Bell, teori ve empirizm aras›ndaki iliflkinin de¤iflti¤ini ekonomilerin yöneti-
minde de görebilece¤imizi belirtir. Bell’e göre hükümetler art›k do¤rudan parasal
veya mali politikalar gelifltirmekte, ekonomik büyümeyi hedeflemekte, farkl› sek-
12 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
kurumlar›na odaklanm›flt›r, en büyük ödüller bu alandad›r, ve en büyük güç de,
her ne kadar günümüzde güç bir dereceye kadar fabrikadaki sendikayla paylafl›l-
AMAÇLARIMIZ sa ve politik düzen arac›l›¤›yla toplum taraf›ndan düzenlense de, ifl topluluklar›-
AMAÇLARIMIZ
n›n elindedir” (Bell, 1967, s. 30).
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 13
Daniel Bell sanayi sonras› toplum kavram›na iliflkin ilk toplu de¤erlendirmesi-
ni yapt›¤› iki makalesinde (1967) o günün toplumsal koflullar›nda toplumun üre-
tim yap›s›nda, yönetim anlay›fl›nda, karar alma mekanizmalar›nda yaflanan de¤i-
flimleri ve sonuçlar›n› aç›klamaktad›r. Bell analizi boyunca toplumsal yap› olarak
tan›mlad›¤› tekno-ekonomik alan›n post-endüstriyel olabilece¤ini iddia eder. Top-
lumsal yap› bu anlamda siyasi rejimden ve kültürel biçimden-düzenlemeden ba-
¤›ms›z olarak post-endüstriyel olabilir. Dahas› toplumsal yap›da iki boyut ay›rt edi-
lebilir: sosyo-ekonomik ve (ekonomik mülkiyet örüntüleri) ve sosyo-teknik; bun-
lardan yaln›zca ikincisinde sanayi sonras› toplum özellikleri oluflabilir (Waters,
1996, s. 108).
Bell, post-endüstriyel toplum ‘Post-endüstriyel toplum’ kavram›, merkezde teorik bilginin yer ald›¤›, yeni tek-
kavram›n›n toplumsal nolojinin, ekonomik büyümenin ve toplumsal tabakalaflman›n bu teorik bilgi ek-
yap›daki de¤iflimi
tan›mlama çabas›ndan seni etraf›nda örgütlendi¤i bir yap›d›r (Bell, 1976, s.112). Bell, endüstriyel toplum
do¤du¤unu, yani post- ya da kapitalizm gibi post-endüstriyel toplumun da ancak kavramsal bir flema için-
endüstriyalizmin as›l
etkisinin toplumsal yap› de anlaml› oldu¤unu, toplumsal örgütlenmenin yeni eksensel ilkesini tan›mlayan
SIRA S‹ZDE
üzerinde oldu¤unu, politik ve ve giderek SIRAdahaS‹ZDE post-endütriyel hale gelen toplumlar›n karfl›laflt›klar› temel prob-
kültürel alan› ancak dolayl›
olarak etkiledi¤ini
lemleri betimleyen bir kavram oldu¤unu vurgular. Di¤er bir deyiflle, post-endüstri-
belirtmektedir. yel toplum Bell’e göre bir toplumsal sistem de¤ildir, hatta Bell genel olarak da
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
“toplumlar›n organik oldu¤una ya da tek bir sistem olarak analiz edilebilecek de-
recede bütünleflmifl olduklar›na” inanmaz (Bell, 1976, s.114). Bell, Bat› toplumun-
S O R U da kültür veS toplumsal
O R U yap›n›n birbirinden ayr›ld›¤›n›, birinin giderek kurum-d›fl›-
laflt›¤›n› ve mevcut ahlak normlar›na uymaz hale geldi¤ini, di¤erinin ise ifllevsel ra-
D‹KKAT yonelli¤e veD ‹meritokrasiye
KKAT yöneldi¤ini belirtir. Bu çerçevede post-endüstriyalizm
kavram›, toplumsal yap›daki de¤iflimi tan›mlama çabas›ndan do¤mufl bir kavram-
d›r (Bell, 1976, s.114). Bell’e göre toplumsal yap›, tekno-ekonomik (teknolojik ve
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ekonomik) düzen anlam›na gelmektedir ve bu alandaki de¤iflimler zorunlu olarak
politika ve kültür alan›ndaki de¤iflimlerle iliflkilendirilmek zorunda de¤ildir. Bu
AMAÇLARIMIZ aç›dan post-endüstriyalizmin
AMAÇLARIMIZ politika ve kültür alan›n› ancak dolayl› olarak etkile-
yece¤ini savunur (Bell, 1976, s. xcix).
Sanayi sonras› toplumda flirketlerin, sanayi kurulufllar›n›n AR-GE (araflt›rma ge- Bell’e göre yeni toplumun
lifltirme birimleri) birimlerinin birer araflt›rma laboratuvar› gibi ifllev gördü¤ünü, liderli¤ini üniversiteler
üstlenecektir.
üniversitelerin sanayi kurulufllar› ile iflbirli¤i içinde piyasaya yönelik ürün tasarla-
ma, gelifltirme faaliyetleri yürüttüklerini gözlemleyebilmekteyiz. Dolay›s›yla Bell’in
20. yüzy›l›n ortalar›nda 21. yüzy›l›n toplumuna iliflkin de¤erlendirmelerinin bir k›s-
m›n›n hâlâ geçerli oldu¤unu söyleyebiliriz.
Waters’a göre Daniel Bell, Weber’in bürokratik yönetici s›n›f›na dair ideal tipin
boyutlar›nda kulland›¤› metodolojiye öykünerek, ideal tip benzeri bir kurgu ile sa-
nayi sonras› toplumu 5 aç›dan de¤erlendirmektedir:
• Hizmet ekonomisinin oluflumu: Teknolojinin geliflmesi ile birlikte toplu-
mun ekonomik ve teknolojik yap›s› da de¤iflmektedir. Daha etkin, verimli
ve kazançl› teknikler ve üretim sistemleri, daha az etkin ve kârl› olanlar›n
yerini almaktad›r. Sanayi sonras› toplumun ilk ve en önemli özelli¤i iflgücü-
nün ço¤unlu¤unun art›k tar›m ya da imalat sanayi ile ilgisinin azalmas›d›r;
ancak ticaret, finans, ulafl›m, sa¤l›k, dinlence, araflt›rma, e¤itim ve yönetim
gibi hizmetlerde yer almaktad›r (Bell’den akt. Waters, 1996, s. 110).
• Profesyonel ve teknik s›n›f›n üstünlü¤ü: Bell, sanayi sonras› toplumda
üniversite/yüksek ö¤renim gerektiren profesyonel ve teknik mesleklerin
toplumda ço¤unlu¤u oluflturmasa da egemen olaca¤›n› ifade etmektedir. Bu
çerçevede bilimadamlar› ve mühendisler birlikte “bilgi s›n›f›”n› oluflturacak-
lar ve varl›kl› burjuvazi ile yer de¤ifltireceklerdir (Bell’den akt. Waters, 1996,
s. 110). Bell “bilgi s›n›f›”n›n temelde mülkiyete de¤il, bilgiye dayal› bir pro-
fesyonel s›n›f oldu¤unu ancak bilgi s›n›f›n›n endüstriyel bir s›n›f olmaktan
çok bir statü grubuna daha yak›n bir oluflum oldu¤unu belirtse de sanayi
sonras› toplumun en önemli s›n›f› olarak addetti¤i bilgi s›n›f›n› “s›n›f” olarak
betimlemekte ›srar eder (Waters, 1996, s. 64).
• Teorik bilginin önceli¤i: Sanayi sonras› toplumun tan›mlay›c› ekseni teo-
rik bilginin üstünlü¤üdür. Toplumun bilginin çevresinde örgütlenifli, top-
lumsal kontrol, yenilikler (inovasyon) ve yeni toplumsal iliflkilerin siyasal
yönetimi için temel oluflturmaya bafllam›flt›r. Bell, sanayi sonras› toplumda
bilginin geleneksel veya uygulamal› de¤il, teorik karakterde oldu¤unu vur-
gulamaktad›r. Bu durum ayn› zamanda bilginin çok farkl› durumlar için uy-
gulanabilir soyut sembolik sistemler fleklinde kodlanmas›n› kapsamaktad›r
(Bell’den akt. Waters, 1996, s. 110).
• Teknolojinin planlanmas›: Teorik bilginin geliflmesi teknolojik önkesti-
rimde bulunmay› olanakl› hale getirmektedir. Bu durum, ileriye do¤ru de-
¤erlendirmelerin, riskleri, maliyetleri ve avantajlar› içerecek flekilde de¤ifli-
min planlanmas›d›r (Bell’den akt. Waters, 1996, s. 110).
16 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Entelektüel teknoloji fleylerin • Yeni entelektüel teknolojinin yükselifli: Teknolojinin fiziksel, araçlarla
yeniden üretilebilir tarzda
yap›m yolunu belirleyen ve ya da makinelerle ifli olan, al›fl›lagelmifl anlamlar›n›n karfl›s›nda, “insanlara-
sorun çözümünde sezgisel ras› oyun”u model alabilen, kiflinin sezgiden ba¤›ms›z bir flekilde karar ala-
yarg›n›n yerini alabilecek
bilimsel bilgiyi içerir
bilmesine olanak tan›yan, soyut sembollerin sistemi olarak “entelektüel tek-
(Poloma, 1993, s. 327). noloji” düflüncesini ileri sürmektedir. Bu anlamda bilgisayar fiziksel bir tek-
nolojik araç olarak düflünülebilir ancak yaz›l›m, bir entelektüel teknoloji
ürünü olarak istatistiksel ve mant›ksal olarak bilgisayara veri olarak girilen
formüllerdir (Bell’den akt. Waters, 1996, s. 111). Sanayi sonras› toplumun
bilginin yo¤un olarak kullan›ld›¤› bir toplumsal formasyon olarak organize
edilmifltir. Bilgisayar “entelektüel teknoloji”nin aletidir. Sanayi sonras› toplu-
mun iki temel özelli¤i bulunmaktad›r:
• Bilim ve ak›l yürütmeye dayal› de¤erlerin rolünün toplumun temel ku-
rumsal gereksinimleri olarak öne ç›kmas›.
• Kararlar›n daha teknik bir nitelik kazanmas›, böylece de bilimcilerin ve
ekonomistlerin (yani profesyonel mesleklerin) politik sürecin içine daha
do¤rudan girmeleri (Belek, 1997, s. 143).
Bell yaflad›¤› toplumda deneyimledi¤i yeni teknolojik geliflmeler, iflin yap›s›n-
daki ve çal›flanlar›n kompozisyonundaki de¤iflimleri gözlemledikçe kuram›na yeni
birtak›m unsurlar› ekleyerek revize etme ihtiyac› hissetmifltir. Waters (1996), Bell’in
Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli kitab›n›n sonraki bask›lar›nda, sanayi sonras› top-
luma iliflkin boyutlar›n çeflitlendirildi¤ini baz›lar›ndan ise vazgeçildi¤ini söylemek-
tedir. Kitab›n sonraki bask›lar›nda Bell dört ifllevsel situs belirtir: bilimsel, tekno-
mant›ksal, yönetimsel ve kültürel; ayr›ca befl kurumsal situs belirler: ticaret, hükü-
met, üniversite/araflt›rma, sosyal refah ve askeri. Büyük çat›flmalar›n s›n›flar aras›n-
da de¤il, bu situslar aras›nda gerçekleflece¤ini, dahas› bu çat›flmalar sayesinde s›-
n›f oluflumunun engellenebilece¤ini ileri sürer (Waters, 1996, s. 111-112). Ayr›ca
meritrokrasi, k›tl›¤›n sonu, enformasyon ekonomisi gibi bugün s›kl›kla kulland›¤›-
m›z kavramlar›n ve oluflumlar›n Bell taraf›ndan sanayi sonras› toplumun genel
özellikleri aras›nda s›raland›klar›n› görmekteyiz. Ancak Waters’a göre (1996) sana-
yi sonras› toplum kuram›na sonradan fazlaca eklenen bu özellikler asl›nda iki te-
mel unsurun; teorik bilginin merkezileflmesi (teknolojik de¤iflim için bilimin kulla-
n›m›) ve hizmet sektörünün genifllemesinin çeflitlendirilmesidir.
Hizmet sektörünün birçok bilefleni bulunmaktad›r. ‹lk olarak sanayi toplumun-
da belli bafll› kol eme¤ine dayal› gerçeklefltirilen hizmet endüstrisinin, ulafl›m›n,
iletiflimin, kamu hizmetlerinin, toptan ve perakende da¤›t›m›n›n genifllemesini var-
sayar. ‹kinci olaraksa, beyaz-yakal› istihdam›; ekonomi, bankac›l›k ve finans sek-
törlerinin düzenlenmesi ile büyür. Üçüncüsü, mal üretimi acil ihtiyaçlardan fazla
oldu¤unda, bireysel gelir artt›¤›nda bofl zaman hizmetleri (kiflisel bak›m, yeme-iç-
me, boflzaman seyahati, e¤lence, spor v.s) büyür. Dördüncü olarak, sa¤l›k ve e¤i-
timin birer hak olarak kavran›fl› yayg›nlafl›r. Beflinci olarak ise, toplumun karmafl›k-
laflan yap›s› ve haklar›n artan siyasallaflmas› kamu hizmetleri sektörünün geniflle-
mesine neden olmaktad›r (Waters, 1996, s. 112-113).
Enformasyon teknolojileri sel ve toplumsal olarak hayatlar›m›za girifli toplumsal iliflkilerin, toplumsal rollerin
(bilgi teknolojileri),
bilgisayar ve iletiflim de¤ifliminde çok önemli role sahiptir. Enformasyon teknolojileri insanlar›n ve top-
teknolojilerinin bileflimine, lumlar›n birbirleriyle iletiflim olanaklar›n› art›rmakta, üretim anlay›fl›n› de¤ifltirmek-
bilgilerin elde edilmesinde,
depolanmas›nda,
te, sermaye hareketlerini dünya tarihinde hiç olmad›¤› kadar h›zland›rmaktad›r.
ifllenmesinde ve Ayn› zamanda üretim yap›s›na etkisi geleneksel istihdam alanlar›n› daralt›rken, ye-
iletilmesinde kullan›lan ni ama daha s›n›rl› ifl alanlar› yaratmaktad›r. Bilgisayar destekli üretim, sermaye
yaz›l›m, donan›m, ekipman
ve hizmetlerin bütününe aç›s›ndan verimlilik art›fl› ve maliyet düflüflü anlam›na gelirken, çal›flanlar aç›s›ndan
verilen add›r. istihdam olanaklar›n›n daha yüksek e¤itim seviyesi gerektirmesi ve vas›fs›z/yar›-
vas›fl› iflçilerin istihdam sorununu beraberinde getirmektedir. Dolay›s›yla enfor-
masyon teknolojilerinin pozitif/negatif dönüfltürücü etkisi yads›namaz bir gerçek-
lik haline gelmifltir.
Sanayi sonras› toplumda 5. Sanayi sonras› toplumun di¤er karakteristikleri: Teknolojinin ucuzlaya-
ulus devlet zay›flam›fl, rak kitlesel kullan›m›n›n yayg›nlaflmas› “kitle üretimi ve haberleflmesinin çözülüflü-
merkeziyetçi e¤ilimler
azalm›fl ve bireysellik ne yol açarken, di¤er taraftan da bireyin konumunun güçlenmesine yol açm›flt›r”
güçlenmifltir. (Bozkurt, 2010, s. 225). Sanayi toplumunda varolan geleneksel iflçi hareketleri ve
dayan›flmas›n›n, yeni geliflen s›n›flar, hizmet sektöründe çal›flanlar, bilgi s›n›f› ile
birlikte farkl›laflaca¤› öngörüsü de bulunmaktad›r. Buna göre geleneksel iflçi hare-
ketlerinin yerini “enformasyon toplumlar›nda sivil vatandafl hareketlerinin alaca¤›;
gönüllü teflebbüslerin de toplumda giderek çok daha önemli hale gelece¤i” (Boz-
kurt, 2010, s. 226) öngörüsü yayg›n bir flekilde paylafl›lm›flt›r. Gerçekten de sanayi
sonras› toplumda geleneksel iflçi hareketlerinin zay›flad›¤›, toplumsal s›n›flar›n
parçal›l›¤›n›n art›fl› sonucu iflçi hareketlerinin de parçal› bir karakter kazand›¤› göz-
lemlenmektdir. Ayr›ca gönüllü toplumsal hizmetlerin ve gönüllü kurulufllar›n sivil
vatandafll›k ilkesi ekseninde yeni toplumsall›klar ve bu çerçevede yeni toplumsal
hareketler gelifltirdikleri de görülmektedir. Sanayi toplumunun büyük toplumsal
ve siyasal sorunlar› karfl›s›nda “ulus-devlet” Bell’e göre eski gücünü yitirmifltir. Do-
lay›s›yla sanayi sonras› toplum bu aç›dan da “ekonomik faaliyetlerinde ‘global dü-
SIRA S‹ZDE
flün, yerel SIRA
hareketS‹ZDE
et’ felsefesinin egemen oldu¤u, endüstri toplumunun merkezi-
yetçi e¤ilimlerinin zay›flad›¤› ve bireyselli¤in güçlendi¤i bir toplum olacakt›r” (Boz-
D Ü fi Ü N E L ‹ M kurt, 2010,D Üs.fi Ü226).
NEL‹M
N N
S O S‹ZDE
SIRA R U S O S‹ZDE
SIRA
okuyunuz.
D‹KKAT D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ Kültür AMAÇLARIMIZ
Bell’in sosyolojisinde kültür en önemli alanlardan birisini oluflturmaktad›r. Bat›n›n
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDEkültür toplumsal de¤iflmeden ba¤›ms›z kalarak bozulmam›fl ve
sanayi toplumunda
K ‹ T A P K ‹ T varolmufltur.
ayr› bir flekilde A P 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren kültür, de¤iflimi
teflvik etmektedir ve ekonomi de bu de¤iflim arzusunu yerine getiren bir araç ha-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
line gelmifltir. Toplumsal ve ekonomik yaflamdaki de¤iflimler sanatsal alanda da
TELEV‹ZYON kendisini Tgöstererek
E L E V ‹ Z Y O N kültür, medya arac›l›¤› ile kurumsallaflm›fl ve ba¤›ms›zlaflm›fl-
‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 19
dürmektedir. Dolay›s›yla Bell’in resmetti¤i sanayi sonras› topluma dair göreli iyi ko-
flullar ne yaz›k ki gerçeklikten uzak seyretmektedir. Hizmet sektörü kavram› Bell’in
ortaya koymaya çal›flt›¤›ndan çok daha genifl anlamda sanayi üretiminin birer uzan-
t›s› fleklinde faaliyet gösteren alanlara da göndermede bulunmaktad›r. Mevcut be-
yaz yakal› hizmet sektörü çal›flanlar›n›n ço¤unlu¤u genellikle vas›fs›z, çok az bilgi
ve uzmanl›k gerektiren (büro iflleri, sekreterlik, yaz› iflleri, petrol istasyonu görevli-
si v.b) alanlarda çal›flmaktad›rlar (Slattery, 2007, s. 465). Sanayi üretimine do¤rudan
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ya da dolayl› katk›da bulunan mühendis, teknisyen veya bilgisayar programc›s› gi-
bi mesleklerin üyeleri Bell’in iflaret etti¤i gibi ayr›cal›kl›, iktidar sahibi olabilecek s›-
D Ü fi Ü N E L ‹ M n›fsal bir konuma
D Ü fi Ü N E L ‹ulaflabilmekten
M uzak görünmektedir.
N N
S O S‹ZDE
SIRA R U de sanayileflme S O S‹ZDE
SIRA R gerçeklefltirilebilmifl,
U sanayileflme ancak yüzy›l›n ikinci yar›s›n-
dan sonra, özellikle k›rdan kente göçün etkisiyle h›z kazanabilmifltir. Günümüz-
de ise Türkiye D‹KKAT
tar›m toplumu özelliklerini geride b›rakm›fl, sanayi toplumu ka-
D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ ancak halen sanayi sonras› toplum kriterlerini Bell’in çizdi-
rakterini benimsemifl
¤i çerçeve içinde s›n›rl› bir flekilde tafl›yan bir ülke görünümündedir. Bu de¤er-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lendirme ekseninde asl›nda Türkiye’nin s›n›fsal kompozisyonu, üretim biçimi,
K ‹ T A P K ‹ T A P
teorik bilginin ve teknolojinin üretimde kullan›lmas› gibi sanayi sonras› topluma
AMAÇLARIMIZ
iliflkin temel dinamikler çerçevesinde ele al›nmal›d›r. Bu nedenlerle Türkiye üre-
AMAÇLARIMIZ
tim aflamalar›nda halen Bat›’n›n sanayi sonras› toplumlar›ndan teorik bilgi ve tek-
TELEV‹ZYON T E L E Valmakta
noloji deste¤i ‹ Z Y O N (Özkalp, 2009, s. 369) sanayileflmesini Bat›’ya ba¤›ml› bir
K ‹ T A P flekilde sürdürmektedir.
K ‹ T A P
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
rünse de, son zamanlarda üniversite mezunu beyaz yakal› iflsizli¤inin önemli bir so-
run halinde geldi¤i görülmektedir. Bu durumda sanayi sonras› toplum özelliklerin-
AMAÇLARIMIZ den birisi olan vas›fl›, yüksek e¤itimli beyaz yakal› çal›flan profiline uygun popülas-
AMAÇLARIMIZ
yonun Türkiye gibi genç nüfusa sahip bir ülkede iflsiz kalmas› düflündürücüdür.
K ‹ T A P Türkiye’dekiK beyaz
‹ T A yakal›
P iflsizli¤i ve yaflan›lan sorunlar üzerine yak›n zamanda yap›lm›fl
nitelikli bir çal›flma için lütfen Ed. Tan›l Bora, “‘Bofluna m› Okuduk?’ Türkiye’de Beyaz Ya-
kal› ‹flsizli¤i” (‹stanbul: ‹letiflim Yay›nlar›, 2011) bak›n›z.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 23
Özet
N
A M A Ç
Amerikan sosyologu Daniel Bell’in sosyolojiye N
A M A Ç
Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum teorisini
1 katk›lar›n› özetleyebilmek. 3 analiz edebilmek.
Daniel Bell’in sosyolojisinde temel amaç “kuram- Sanayi sonras› toplum teorisi bir toplumsal de-
dan çok toplumsal çözümlemeye” a¤›rl›k ver- ¤iflme teorisidir. Sanayi sonras› toplumun en
mektir. Büyük toplumsal sorunlar›n çözümü için önemli özelliklerinden birisi üretim biçiminin
öngörülerde ve önerilerde bulunma e¤iliminde farkl›laflmas›d›r. ‹malat sanayi yerini hizmet sek-
olan bir sosyologdur. Sosyolojide bu tarz top- törüne b›rakm›flt›r. ‹kinci özellik toplumsal s›n›f-
lumsal önkestirim (social forecasting) olarak ad- lar›n yap›s›nda gözlemlenen de¤iflimdir. Sanayi
land›r›lmaktad›r. Bell 1950’lerde ortaya ç›kan ya- toplumunun aksine sanayi sonras› toplumda ilk
k›nlaflma (convergence) teorisinin önde gelen kez mavi yakal› iflçilerin oran› beyaz yakal› çal›-
temsilcilerinden biri olarak kabul edilmektedir. flanlar›n oran›na göre düflüfl göstermifltir. Sanayi
Bell toplumsal yap›y› sosyal, politik, kültürel ol- sonras› toplumun bir di¤er özelli¤i ise bilginin
mak üzere üç düzlemde incelemektedir. Daniel artan önemi olmufltur. Bilginin üretimi, kontrolü
Bell “ideolojinin sonu” tezinin öncülerindedir. son derece önem kazanm›flt›r. Sanayi sonras› top-
N
lumda belirleyici olan teorik bilginin merkezi
AM A Ç Sanayi sonras› toplum kavram›n› aç›klayabilmek. önem kazanmas›d›r.
2
N
Daniel Bell “sanayi sonras› toplum” kavram›n›n
sahibi kuramc› olarak bilinmektedir. Bu kavram› Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum teorisinin
A M A Ç
kullanan ilk kifli olmasa da, kavram› ele al›fl biçi- 4 elefltirilerini özetleyebilmek.
miyle en çok tart›flma yaratan isim olarak de¤er- Tüm toplumlar›n sanayi sonras› aflamaya geçe-
lendirilmektedir. Bell sanayi sonras› toplumun memifllerdir; geçme olas›l›klar› da bulunmamak-
çok farkl› özelliklere sahip oldu¤unu öne sür- tad›r. S›n›fsal çat›flma halen geçerlili¤ini koru-
mektedir. Sanayi sonras› toplumun genel hatlar› maktad›r. Mavi yakal› iflçiler ile beyaz yakal› iflçi-
itibariyle en temel karakteristik özellikleri tekno- lerin yapt›klar› iflin niteli¤i aç›s›ndan farkl›l›k yok
loji, ekonomi ve toplumsal yap›da görülmekte- denecek kadar azalm›flt›r. Öte yandan sosyoloji-
dir. Ekonomi a¤›rl›kl› olarak imalat sanayinden de gelece¤e iliflkin toplumsal ç›kar›mlarda ya da
hizmet sektörüne kaymakta, teknolojik alanda baflka bir ifadeyle önkestirimde bulunmak ge-
bilim destekli sanayi merkezi önem kazanmakta, nellikle hem zor hem de oldukça risklidir. Bu
toplumsal yap›da ise yeni teknik elitlerin yükse- nedenle Bell’in teorisi k›smen fütürolojik bulun-
lifli ile birlikte yeni bir toplumsal tabakalaflma maktad›r. Daniel Bell’in sanayi sonras› toplum
prensibi görülmektedir (Bell: 1974’ten akt. Wat- teorisine en bariz elefltiriler ekonomik ve endüs-
son, 1995, s. 180). Sanayi toplumunda egemen triyel analizine yönelik olarak yap›lm›flt›r.
olan mavi yakal› ifl alanlar›n›n yerini, art›k beyaz
yakal› ifllerin ve iflçilerin profesyonel, bilimsel ve
teknik meslekler sahibi s›n›flar olarak sanayi son-
ras› toplumun s›n›fsal yap›s›n› biçimlendirdi¤i
gözlemlenmektedir.
24 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki Daniel Bell’e iliflkin ifadelerden hangisi 6. Afla¤›daki sosyologlardan hangisi sanayi toplumu
yanl›flt›r? kavram›n› ilk kez kullanm›flt›r?
a. New York’ta do¤mufltur. a. Saint Simon
b. Columbia Üniversitesi’nde ö¤renim görmüfltür. b. Max Weber
c. Harvard Üniversitesi’nde ö¤retim üyesi olarak c. Karl Marx
çal›flm›flt›r. d. Emile Durkheim
d. “Kapitalizmin Kültürel Çeliflkileri” kitab›n›n ya- e. Daniel Bell
zar›d›r.
e. Yale Üniversitesi’nde asistanl›k yapm›flt›r. 7. Afla¤›daki meslek gruplar›ndan hangisi Daniel Bell’in
“teknik ve profesyonel” s›n›f› içinde yer almaz?
2. Afla¤›dakilerden hangisi Daniel Bell’in sanayi sonra- a. Bilim insanlar›.
s› toplum kuram›ndan sonra kapitalizmin kültürel çelifl- b. Teknisyenler.
kilerini ele ald›¤› çal›flmas›d›r? c. Mühendisler.
a. Kapitalizmin Kültürel Çeliflkileri d. Mavi yakal›lar.
b. Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli e. T›p personeli.
c. ‹deolojinin Sonu
d. Postkapitalist Paradigmalar 8. Daniel Bell sanayi sonras› toplum teorisini gelifltirir-
e. Endüstriyel ve Post-Endüstriyel Dönüflüm ken afla¤›daki ülkelerden hangisini temel alm›flt›r?
a. Türkiye.
3. Daniel Bell “bilgi toplumu” kavram›n› ilk kez hangi b. Japonya.
çal›flmas›nda kullanm›flt›r? c. Fransa.
a. Kapitalizmin Kültürel Çeliflkileri d. M›s›r.
b. Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli e. A.B.D.
c. ‹deolojinin Sonu
d. Postkapitalist Paradigmalar 9. Sanayi sonras› toplumdaki en önemli s›n›f afla¤›da-
e. Endüstriyel ve Post-Endüstriyel Dönüflüm kilerden hangisidir?
a. ‹flçi s›n›f›.
4. Afla¤›daki teorisyenlerden hangisinin sanayi sonras› b. Bilgi s›n›f›.
topluma iliflkin bir kavramlaflt›rmas› bulunmamaktad›r? c. Yönetici s›n›f.
a. Amittai Etzioni d. Orta s›n›f.
b. Herman Kahn e. Üst s›n›f.
c. Peter Drucker
d. Ralf Dahrendorf 10. Afla¤›daki kitaplardan hangisi Türkiye’de beyaz ya-
e. Max Weber kal› iflsizli¤i ele alan yak›n dönem bir çal›flmad›r?
a. Bofluna m› Okuduk? Türkiye’de Beyaz Yakal›
5. Daniel Bell sanayi sonras› toplum tipinin özellikleri- ‹flsizli¤i
ni ele al›rken afla¤›dakilerden hangisi aç›s›ndan de¤er- b. Kapitalizmin Kültürel Çeliflkileri
lendirmemifltir? c. Sanayi Sonras› Toplumun Gelifli
a. Endüstriyel aç›dan. d. Global ‹flletme Yerel Emek
b. Mesleki aç›dan. e. ‹deolojinin Sonu
c. ‹letiflimsel aç›dan.
d. Kültürel aç›dan.
e. ‹deolojik aç›dan.
1. Ünite - Sanayi Sonras› Toplum: Daniel Bell 25
S›ra Sizde 2
Sanayi toplumunda temel kaynak aç›s›ndan makineler
önemli iken, sanayi sonras› toplumda bilgi önemlidir.
Temel kurum ilkinde flirketler, di¤erinde üniversiteler-
dir. Sanayi toplumunda temel karar verici noktas›nda
tüccarlar söz sahibi iken, sanayi sonras› toplumda pro-
fesyonellerdir. Birincisinde gücün temeli mülkiyet odak-
l› iken, ötekinde art›k bilgi önem kazanm›flt›r. Politika-
n›n rolü aç›s›nda ise sanayi toplumunda laissez-faire
anlay›fl› egemen iken, sanayi sonras› toplum aflamas›n-
da devlet, anonim ortakl›k egemenlik sahibi olmufltur.
26 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Yararlan›lan Kaynaklar
Belek, ‹lker. (1997). Postkapitalist Paradigmalar, ‹s- Mendras, Henri. (2008). Sosyolojinin ‹lkeleri, ‹stan-
tanbul: Sorun Yay›nlar›. bul: ‹letiflim Yay›nlar›.
Bell, Daniel. (1967). Notes on the Post-Industrial So- Özkalp, Enver. (2009). Sosyolojiye Girifl, (Yenilenmifl
ciety (I), National Affairs, Winter, 17. Bask›), Bursa: Ekin Yay›nevi.
Number 6. Parlak, Z. (2004). “Sanayi Ötesi Toplum Teorilerinin
http://www.nationalaffairs.com/doc- Elefltirel Bir De¤erlendirmesi”, Kocaeli Üniversite-
lib/20080516_196700603notesonthepostindustrials si Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, say› 2, ss.
ocietydanielbell.pdf (eriflim tarihi: 8 Mart 2011) 95-125.
Bell, Daniel. (1967). Notes on the Post-Industrial So- Poloma, Margaret T. (1993). Ça¤dafl Sosyoloji Kuram-
ciety (II), National Affairs, Spring, lar›, Ankara: Gündo¤an Yay›nlar›.
Number 7. Slattery, Martin. (2007). Sosyolojide Temel Fikirler,
http://www.nationalaffairs.com/doc- ‹stanbul: Sentez Yay›nc›l›k.
lib/20080516_196700707notesonthepostindustrials Stearns, P. N., (1963). “Is There a Post-Industrial Soci-
ocietydanielbell.pdf (eriflim tarihi: 8 Mart 2011) ety?”, Society, vol. 11, no. 4, pp. 10-22.
Bell, Daniel. (1976a). The Coming of Post-industrial Swingewood, Alan. (1998). Sosyolojik Düflüncenin K›-
Society: A venture in social forecasting. sa Tarihi, Ankara: Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
New York: Basic Books. Vergin, N (2010). Siyasetin Sosyolojisi Kavramlar, Ta-
Bell, Daniel. (1976b). “Welcome to the post-industrial n›mlar, Yaklafl›mlar, Do¤an Kitap: ‹stanbul.
society”, Physics Today, February 1976. Waters, Malcolm. (1996). Daniel Bell, New York: Rout-
Bell, Daniel. (1991). The Winding Passage: Sociolo- ledge.
gical Essays and Journeys. New Brunswick: Watson, Tony J. (1995). Sociology Work and In-
Transaction. ‹çinde: Waters, Malcolm. (1996). Dani- dustry, London: Routledge.
el Bell, New York: Routledge.
Bozkurt, Veysel. (2005). Endüstriyel & Post-Endüs-
triyel Dönüflüm, Bursa: Aktüel Yay›nlar›.
Bozkurt, Veysel. (2010). “Toplum ve ‹ktisat”, Sosyolo-
jiye Girifl, (Ed. ‹hsan Sezal), 3. Bask›,
‹stanbul: Beta Yay›nlar›.
Bruce, Steve ve Yearly, Steven. (2006). The Sage Dic-
tionary of Sociology, London: Sage Publications.
Encyclopædia Britannica Concise. http://www.mer-
riam-webster.com/concise/futurology
Horton, R. (2006). “Daniel Bell”. ‹çinde: B.S.Turner. The
Cambridge Dictionary of Sociology. Cambridge:
Cambridge University Press. ss.34-35.
Kivisto, Peter. (2008). Sosyolojinin Temel Kavramla-
r›, Ankara: Birleflik Yay›nevi.
Kumar, Krishan (1976). “Industrialism and Post-Indus-
trialism: Relections on a Putative Transitions”, Soci-
ological Review, vol. 24, no. 3, pp. 439-478.
Kumar, Krishan. (2004). Sanayi Sonras› Toplumdan
Post-Modern Topluma-Ça¤dafl Dünyan›n Yeni
Kuramlar›, Ankara: Dost Kitabevi.
Mann, Michael. (1983). Macmillan Student Encyclo-
pedia of Sociology, London: MacMillan Press.
Marshall, Gordon. (1999). Sosyoloji Sözlü¤ü, Ankara:
Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
2
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra Alain Touraine’in;
N
Programlanm›fl toplum kavram›n› tan›mlayabilecek,
N
Toplumu anlamada kulland›¤› yöntemi aç›klayabilecek,
N
Kültürel demokrasi kavram›n› tan›mlayabilecek,
N
Modernli¤e ve liberalizme yönelik elefltirilerini kavrayabilecek,
N
Kültürel demokrasi fikrini tart›flabilecek,
Özne, demokrasi, modernlik ve toplumsal hareketler aras›nda kurdu¤u ilifl-
kiyi de¤erlendirebilecek bilgi ve becerilere sahip olacaks›n›z
Anahtar Kavramlar
• Programlanm›fl Toplum • Özne
• Modernlik • Kültürel Demokrasi
• Demokrasi • Toplumsal Hareketler
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• TOPLUMU ANLAMANIN YÖNTEM‹
VE GEÇ MODERN TOPLUM
• MODERNL‹K VE MODERN
TOPUMLARIN TEMEL SORUNU
Ça¤dafl Sosyoloji Alain Touraine: • MODERNL‹K VE ÖZNE
Modernlik ve
Kuramlar› Demokrasi • MODERNL‹K ‹LE ÖZNE VE
DEMOKRAS‹ ARASINDAK‹
‹L‹fiK‹LER
• S‹YASAL MODERNL‹K VE
DEMOKRAS‹N‹N BOYUTLARI
• TOPLUMSAL HAREKETLER VE
KÜLTÜREL DEMOKRAS‹
Alain Touraine: Modernlik
ve Demokrasi
G‹R‹fi
Alain Touraine günümüzün önde gelen toplumbilimcileri ve demokrasi kuram-
c›lar› aras›nda yer al›r. Yay›nlanm›fl çal›flmalar›n›n seyri dikkate al›nacak olursa,
onun ilk dönem araflt›rma ilgileri daha çok sanayi sosyolojisi, özellikle sanayi ifl-
çilerinin teknolojik ve mesleki modernleflmeye karfl› tav›r al›fllar› üzerinedir.
Onun birkaç meslektafl› ile birlikte ‹ktisadi ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü’nün ta-
lebi üzerine yapm›fl oldu¤u literatür incelemesi (bkz. Touraine ve di¤, 1965) ya-
y›nland›¤› tarihe kadarki dönemde sanayi sosyolojisi alan›ndaki mevcut bilgi bi-
rikiminin iyi bir sentezlemesini temsil eder. Touraine, bu dönemdeki çal›flmala-
r›ndan daha sonraki çal›flmalar›nda sürekli olarak kendilerine at›fta bulunaca¤›
iki önemli sonuç ç›kar›r. Bunlardan birincisi sanayi iflçileri bizatihi teknolojik
modernleflmeye de¤il, bu modernleflmenin yap›lma biçimine ve özellikle usta
vasf› tafl›yan iflçiler aras›nda belirgin oldu¤u üzere, bu modernleflmenin kendi-
lerinin ifl üzerindeki özerkliklerini kaybetmelerine karfl› ç›kmaktad›rlar. ‹kincisi
ise, yirminci yüzy›l ortalar›na gelininceye kadar s›naî iflyerlerinde görülen emek
ile sermaye aras›ndaki çat›flma s›naî demokrasinin ve ‹kinci Dünya Savafl›’ndan
sonra da refah devleti’nin oluflumunu sa¤lad›ktan sonra art›k toplumdaki temel
toplumsal çat›flma olma konumunu kaybetmektedir. Bu çat›flman›n yerini toplu-
mun kendini yeniden üretimini planlayanlar ile bunlar›n kararlar›na tâbi olanlar
aras›ndaki toplumsal çat›flma almaktad›r.
Touraine’in sanayi sonras› toplum tezine göre 1970’lerden itibaren sanayi toplumu-
nun yerini bilgi ve teknolojinin önemli hale geldi¤i sanayi sonras› bir toplum alma-
ya bafllam›flt›r. Touraine’e göre, sanayi sonras› toplumun en önemli özelli¤i bilgi tek-
nolojisi kullan›m›n›n sa¤lad›¤› denetim gücüdür. Bu güç kendisini elinde bulundu-
ranlara kendi toplumlar›n› flekillendirme imkân› sa¤lar. Bundan dolay› da Tourai-
ne bu topluma programlanm›fl toplum ad›n› verir. Buradan hareketle Touraine bu
yeni toplumdaki temel bölünmenin ve çat›flman›n art›k üretim araçlar›n›n mülkiye-
ti ve denetiminden kaynaklanmad›¤›n›, aksine bilgiye eriflme ve kullanma gücün-
den kaynakland›¤›n› savunur. Bu görüfle göre, sanayi sonras› toplum veya program-
lanm›fl toplum bir tarafta bu güce sahip olan teknokratlar ve bürokratlar ile öte ta-
rafta bu güçten yoksun olan çeflitli toplumsal gruplar aras›nda bölünmüfl bir toplum-
dur (Allen, 1997: 175). Aç›kça görüldü¤ü gibi bu bak›fl aç›s› sanayi toplumundaki
temel s›n›fsal bölünmenin ve çat›flman›n nedenini üretim araçlar›n›n mülkiyetine ve
denetimine ba¤layan Marksist görüflten farkl›d›r. Touraine’in bu görüflü bir di¤er sa-
nayi sonras› toplum kuramc›s› olan Daniel Bell’in görüflünden de farkl›d›r. Nitekim
sanayi sonras› toplumda toplumsal çat›flman›n önemini görece ihmal eden Bell’in
aksine Touraine bu yeni toplumda belirli toplumsal gruplar›n güçten yoksun olma-
lar›n›n yeni toplumsal çat›flmalar ve mücadeleler için bir temel oluflturdu¤unu savu-
nur (Allen, 1997: 176). Bu nedenle Touraine’in sanayi sonras› toplumda en büyük
siyasal önemi güçten yoksun olan bu toplumsal gruplar› örgütleyen toplumsal hare-
ketlere verdi¤i bilinmektedir (Marshall,1998: 617).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
de do¤rudan yer alarak inceledikleri ‘sosyolojik müdahalecilik’ yöntemini önerir
(Marshall, 1998:5). Özetle Touraine toplumsal de¤iflim süreçlerine aktif olarak kat›-
AMAÇLARIMIZ lacak bir eylemci sosyoloji önermektedir.
AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P Alain Touraine’in
K ‹ T çal›flmalar›n›n
A P bir k›sm› baflka dillere oldu¤u gibi Türkçeye de çevril-
mifltir. Bunlardan baz›lar›n›n künyeleri ile ilgili bilgiler flu flekildedir: Modernli¤in Elefl-
tirisi (Çev. Hülya Tufan, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul, 2002), Eflitliklerimiz ve Farkl›-
TELEV‹ZYON l›klar›m›zla T E LBirlikte
E V ‹ Z Y O NYaflayabilecek Miyiz? (Çev. Olcay Kunal, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹s-
tanbul, 2002), Demokrasi Nedir? (Çev. Olcay Kunal, Yap› Kredi Yay›nlar›, ‹stanbul, 2004),
Bugünün Dünyas›n› Anlamak ‹çin Yeni Bir Paradigma (Çev. Olcay Kunal, Yap› Kredi Ya-
y›nlar›, ‹stanbul, 2007).
‹NTERNET ‹NTERNET
N N
c›laflma ile ferdiyet kazanma, Rönesans’›n ruhu ile Reformasyon’un SIRA S‹ZDEruhu ve bi- SIRA S‹ZDE
bireycili¤ine hem de
lim ile özgürlük aras›ndaki gergin bir iliflkidir” (Touraine, 1995: 5). Klasik mo- kolektivizmin afl›r›
dernlik anlay›fl› modernli¤i akl›n, özgürlü¤ün ve devrimin zaferi olarak tan›mla- toplumculu¤una karfl›
AMAÇLARIMIZ ç›karlar (Yayla, 2005: 130).
AMAÇLARIMIZ
m›flt›r. ‹çinde modernli¤in geliflti¤i toplumlar bu klasik dönemde fleyleri hareke- Cemaatçiler hiçbir
k›s›tlamaya u¤ramayan
te geçirmeye de¤il, düzene koymaya çabalamaktayd›lar. Bu dönem boyunca mo- serbest piyasa ve
dernlik fikri toplumsal çat›flmalar› “ak›l ile do¤a ve yerleflik güçler
K ‹ T A P
aras›ndaki mü- mübadelenin insan
K ‹ T A P
ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya
cadele”den kaynaklanan bir olgu vasf›na büründürmüfltür. (Touraine, 1995: 28). yetmedi¤ini, bireylere daha
Bu nedenle klasik modernlik fikri esas olarak insan› do¤a ile mikro evreni mak- fazla özgürlük verilirken ayn›
oranda sorumluluk
ro evren ile bütünlefltiren ve her tür ruh-beden ve insan dünyas›-aflk›n
T E L E V ‹ Z Y O Ndünya iki- verilmedi¤iniTdüflünmekte
E L E V ‹ Z Y OveN
liklerini reddeden ak›lc› bir dünya inflas›d›r (Touraine, 1995: 29). Bu modernlik toplum üyeleri aras›nda
yak›n cemaat ba¤lar›n›n
fikri geçmiflle, geçmiflin otorite biçimleriyle, geleneksel örgütlenme biçimleri ve korunup beslendi¤i bir
kültürel inançlar›yla her türlü uzlaflmay› reddederek ve çal›flmaya, üretim örgüt- toplumsal düzenin
‹NTERNET gereklili¤ini ‹ N T E R N E T
lenmesine, ticaret serbestiyetine ve yasalar›n gayri-flahsi olufluna merkezî bir savunmaktad›rlar (Marshall,
önem ba¤layarak yeni bir insan ve dünya infla etmek amac›ndayd›. Ancak, bu 1998: 90-91).
modernlik anlay›fl›n›n zaferi bütün ezeli ilkelerin bask›lanmas›, Tanr› fikrini ima
Kolektivizm terimi en yayg›n
etti¤i için ruh fikrinin, vahiy ve ahlâki ilkelerin reddedilmesi; bütün özlerin, Ben- kullan›m›yla, üretim ve
lik’in ve kültürün bilimsel anlay›fl lehine ortadan kald›r›lmas› anlam›na gelmek- da¤›t›m araçlar›n›n komünal
(ortak) ya da devlet
teydi (Touraine, 1995: 30). Modernist düflünce insan›n do¤al yasalar›n hükmetti- mülkiyetinde olmas›n› teflvik
¤i bir dünyaya ait oldu¤unu, kendisi de bu yasalara tâbi olan akl›n do¤an›n ya- eden siyasal ya da sosyo-
ekonomik kuram ve
salar›n› keflfedebilece¤ini, toplumsal bünyenin de bu do¤al yasalara uygun ola- uygulamalar› anlat›r
rak iflledi¤ini, dolay›s›yla bu dünyan›n ve onun yasalar›n›n anlafl›lmas›n›n vahye (Marshall, 1998: 90).
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
MODERNL‹K VE ÖZNE
Bir toplum ya piyasa gibi hareket etti¤inde ya da kendini bütünüyle bir kültürel
S O R U kimlik ile tarifS Oetmeye
R U bafllad›¤›nda ve onun aktörlerinin at›flar› pür kültürel, cema-
atçi ya da bireyci olmaya bafllad›¤›nda modernli¤in krizi zirveye ulaflm›fl demektir
(Touraine, 1995: 178). Ancak, Touraine’e göre, modernli¤i bugün içinde bulundu-
D‹KKAT D‹KKAT
¤u çürüme ve karmafladan kurtarmak ve onun da¤›lan parçalar›n› bir araya getire-
rek yeni bir birlik oluflturmak mümkündür. Bunun yolu, öncelikle bu karmafla ile
N N
SIRA S‹ZDE yüzleflmek,SIRA S‹ZDE ve de¤erlerin ço¤ulculu¤unu kabul etmekten geçmektedir.
deneyim
Araçsal akl›n ya da teknik ak›lc›l›¤›n bu yeni birli¤in oluflturulabilmesinde büyük
AMAÇLARIMIZ
bir rolü vard›r. Zira teknik ak›lc›l›k modernli¤in parçalar›n›n birbirlerinden bütü-
AMAÇLARIMIZ
nüyle kopmas›n›, kültürel e¤ilimlerin kendilerinin di¤erlerinden bütünüyle farkl›
ve üstün olduklar›na inanmas›n› ve kendilerini siyasi tahakküm aray›fl›nda olan
K ‹ T A P toplumsal güçlere
K ‹ T A dönüfltürmelerini
P önler (Touraine, 1995: 102). Fakat bu yeterli
de¤ildir çünkü modernli¤in bir yüzü ak›lc›laflma ise di¤er yüzü de ferdiyet kazan-
mad›r (subjectivation). Modernli¤in trajedisi onun kendisinin di¤er yar›s›na karfl›
TELEV‹ZYON bir mücadeleT E L Eiçinde
V ‹ Z Y O Ngeliflmifl olmas› yani, “bilim ad›na öznenin d›flar› at›lmas›” ve
böylelikle onu oluflturan iki unsurdan birinin tahrip edilmesidir. Dolay›s›yla bugün
modernlik dedi¤imiz fley “sadece özne ile ak›l aras›nda ve vicdan ile bilim aras›n-
da artan bir etkileflim” sayesinde mevcut olabilecekken, modernlik kendi tarihinde
‹NTERNET bunun aksine ‹ N T Ebir
R N Eyol
T izleyerek “akl›n zaferine izin vermek için özne fikrini terk et-
mifl, akl› özgür k›labilmek için duygular› ve tahayyülleri bast›rm›fl ve kad›nlar, ço-
cuklar, iflçiler ve sömürge alt›ndaki insanlar gibi tutku ile özdefl tutulan toplumsal
kategorileri ak›lc›l›k ile özdeflleflen kapitalist seçkinlerin boyunduru¤u alt›nda ez-
mifltir” (Touraine, 1995: 205-7).
Touraine’e göre özne kendi bafl›na modernli¤in da¤›lan dünyas›n› bir araya ge-
tiremez; onun böyle bir teflebbüste kullan›labilecek bir araç olarak da görülmeme-
si gerekir. Bu birlefltirme ancak ak›l ile Öznenin yeniden bir araya gelmesi/getiril-
mesi ile mümkün olabilir. Bu birliktelik içinde Özne bir üst benlik (süper ego) ya
da kolektif vicdan de¤il, kiflisel arzu ve ihtiyaçlar›n bir flirkete, bir topluma men-
sup olundu¤unun fark›nda olarak uzlaflt›r›lmas›na kalk›flmak olarak anlafl›lmal›d›r
(Touraine, 1995: 218-20). Bu haliyle Özne ne araçsal akl›n, de¤erlerin ya da gele-
ne¤in sevki ile hareket eden Weber’in düflüncesindeki aktör ne de toplumsal ol-
gular›n bask›s› ya da sevki ile hareket eden Durkheim’›n düflüncesindeki bireydir.
Aksine, Özne, özgürlük demektir. Bireyin kendi eylem ve durumlar›n› kontrol et-
me, kendi deneyimlerini ve hat›ralar›n› kiflisel bir hayat hikâyesi içinde birlefltir-
mek için kendini bir aktör olarak ortaya koyma ve aktör olarak tan›nma iradesidir.
Ak›lc›l›k ad›na, tarih ve devrim ad›na, toplumsal normlar ve kurallar ad›na, toplu-
mun iyili¤i ad›na, bir kültür veya cemaate mensubiyetten kaynaklanan sorumlu-
2. Ünite - Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi 37
luklar ad›na ve kendini be¤enme ad›na flekillendirilmifl olan benli¤ini k›rarak ve Touraine sosyolojisinde
toplumsal aktör eylemleriyle
fakat bir dile, bir yüze, bir hat›raya sad›k kalarak kendi özgürlü¤ü ad›na ferdiyet kendi toplumunu
kazanma teflebbüsüdür (Touraine, 1995: 207, 221-22). Dolay›s›yla, e¤er Özne, ku- flekillendirme ve tarih
yapma iradesine sahip
rulu güçlerin bizi kendilerine tapt›rd›¤› bütün putlar› k›r›p, bütün güçlere karfl› di- tarihsel Özne olarak
renir ve farkl› olma ve hatta kitle toplumunda yaln›z olma hakk›n› savunabilirse, anlafl›l›r.
modernlik fikri Özne etraf›nda infla edilebilir (Touraine, 1995: 225-26).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ni kiflisel özgürlüklere sayg›n›n) müspet özgürlüklerle (yani ço¤unluk taraf›ndan
adil oldu¤u düflünülen bir sosyal sistem) ile uzlaflt›r›lmas› da gerekir. Menfi özgür-
lükler ile müspet özgürlükler aras›ndaki ba¤› sa¤layan fley iseAMAÇLARIMIZ
tâbi ve ba¤›ml› olan- AMAÇLARIMIZ
lar› serbestçe hareket etmeye ve onlar›, toplu pazarl›k örne¤inde oldu¤u gibi, ikti-
sadi, siyasi ve kültürel kaynaklara sahip olanlarla eflit olarak haklar ve garantileri
tart›flmaya muktedir k›lan demokratik iradedir. Bu nedenle toplu K ‹ Tpazarl›¤›n
A P baflla- K ‹ T A P
t›lmas›, yani s›naî demokrasi, demokrasinin en büyük baflar›lar›ndan biri olmufltur.
Ancak demokrasi basitçe bir dizi kurumsal garantiler ya da menfi özgürlükler
Touraine’in demokrasi ile
demek de¤ildir. Aksine demokrasi, öznelerin, kendi kültürleriT Eve L Eözgürlükleri
V‹ZYON ba¤- özne aras›nda T Ekurdu¤u
LEV‹ZYON
lam›nda, sistemlerin mütehakkim mant›¤›na karfl› yürüttükleri savaflt›r. K›sacas› de- iliflkiye göre demokrasi,
öznelerin kendi kültürleri ve
mokrasi özne siyasetidir; öznenin var olabilmesinin önflart›d›r. Demokrasinin bü- özgürlükleri ba¤lam›nda,
yük görevi kitle kültürü içinde çeflitlilik üretmektir. Bundan dolay› demokratik kül- sistemlerin egemen
‹ N T farkl›l›klardan
ERNET mant›¤›na karfl›‹ N yürüttükleri
TERNET
tür ile cumhuriyetçi kültür aras›nda büyük farkl›l›klar vard›r. Bu bi- bir savafl, bir özne siyaseti
rincisi, cumhuriyetçi kültür birlik peflinde iken demokratik kültür çeflitlili¤i korur. ve öznenin var olabilmesinin
bir ön kofluludur.
‹kincisi, cumhuriyetçi kültür özgürlü¤ü vatandafll›k ile özdefl tutarken demokratik
kültür insan haklar›n› vatandafl›n görevleri anlay›fl›n›n ve tüketici taleplerinin kar-
fl›s›na koyar (Touraine, 1997: 11-13, 19). “Demokratik rejim azami say›ya azami öz-
gürlük veren ve mümkün olan azami çeflitlili¤i koruyan ve tan›yan siyasal hayat bi-
çimidir” (Touraine, 1995: 13).
Yorumcu oldu¤u kadar normatif bir kuramc› olarak Touraine’in Özne, demok-
rasi ve modernlik aras›nda kurdu¤u iliflkiler çok yönlü ve çok katmanl›d›r. Ayn› za-
manda o kuram›n›n hem modernleflmifl hem de modernleflmekte olan ülkeleri bir-
likte kapsayan, yani evrensel olarak kucaklay›c› ve kuflat›c› bir kuram olmas›n› ar-
zu eder. Çünkü küreselleflmenin egemen oldu¤u bir dünyada bir ülkede demok-
rasinin yaflayabilmesi ancak di¤erlerinde de mevcut olmas› ve yaflat›lmas› flart›na
ba¤l›d›r (Touraine, 1997: 18). Bu ise sürekli olarak farkl› ülke ya da ülke gruplar›-
n›n siyasal durumlar›n›n, dolay›s›yla farkl› rejimlerin ve onlar›n somut uygulanma
biçimlerinin sürekli olarak birbirleri ile karfl›laflt›r›lmalar›n› gerektirir.
‹lk olarak, Touraine’e göre, modernli¤in ak›l ile Özne, ak›lc›laflma ile ferdiyet
kazanma aras›ndaki zor iliflkileri idare etmeye dayand›¤› ve Öznenin ise araçsal ak-
l› kiflisel ve kolektif bir kimlik ile birlefltirmeye teflebbüs oldu¤u düflünüldü¤ünde,
demokrasi en iyi ak›lc› düflünce, kiflisel özgürlük (liberty) ve kültürel bir kimli¤i
38 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Ayn› flekilde ve ayn› sebeple, demokratik bir toplum bireylerin özgürlü¤ünü ve farkl›-
l›klara sayg›y› özel ve kamu idaresinin teknikleri ve yasalar› vas›tas›yla kolektif haya-
t›n ak›lc› idaresini birlefltirir. Demokrasinin inflas› için bireycilik yeterli bir ilke de¤il-
dir. .... Kendi ç›karlar›nca yönlendirilen bireyler içinde yaflad›klar› demokratik toplu-
mu her zaman desteklemezler. ....Toplum, aslî amac› bireylerin ve kolektiflerin özgür-
lükleriyle iktisadi faaliyet ve yasal standartlar›n uzlaflt›r›lmas› olan kurumsal bir infla
olarak görülmedikçe demokratik kültür vücuda gelmez (Touraine, 1997: 15).
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Touraine’e göre, ço¤ulculu¤un savunulmas› geliflmeleri dâhili dinamiklere da-
yanan toplumlar ile bunu baflaramayan toplumlarda farkl› biçimler al›r. Geliflmifl
S O R U S O R U gruplar› ve az›nl›klar› iktisadi ve idari sistemin k›s›tlar›ndan
ülkelerde bireyleri,
özerklefltirebilmek daha kolayd›r. Hâlbuki modernleflmeleri toplumsal aktörlerin
D‹KKAT de¤il, devletin
D ‹ KyaK A Tda benzeri bir d›fl failin müdahalesine ba¤l› olan yerlerde talep
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
2. Ünite - Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi 39
edilen haklar birey haklar› olmaktan çok cemaat haklar›d›r ve bunlar icbarî (zorun- Touraine’in Özne, demokrasi
ve modernlik aras›nda
lu) modernleflmeye direnç göstermek için kullan›labilir. Ancak bundan dolay› ne kurdu¤u iliflkiler çok yönlü
böyle toplumlarda demokrasiye yer yoktur, otoriter bir devlet kaç›n›lmazd›r de- ve çok katmanl›d›r. Bununla
birlikte modernli¤i özel
mek do¤rudur ne de dolay›s›yla demokrasinin sadece zengin, geliflmifl ülkelerde olarak modernleflmifl
mevcut olaca¤›n›, di¤erlerinin özellikle bu iktisadi modernleflmeyi geçirmelerini (sanayileflmifl) toplumlar›n
iflleme biçimi olarak gören
beklemek gerekti¤ini söylemek do¤rudur. Demokrasi hem geliflmifl hem de gelifl- Touraine’e göre demokrasi,
memifl ülkelerde tehdit alt›ndad›r: geliflmifl ülkelerde laissez faire tutumundan, ge- öznenin var olabilmesinin
bir ön koflulu olarak, hem
liflmekte olan ülkelerde ise totaliteryen diktatörlükten ortaya ç›kan bir tehdit. Do- modernleflmifl hem de
lay›s›yla geliflmekte olan ülkeler aç›s›ndan demokrasi bireysel ya da özel özgürlük- modernleflmekte olan
ülkelerde tehdit alt›ndad›r.
ler ile toplumsal bütünleflmenin uzlaflt›r›lmas›, geliflmifl ülkeler aç›s›ndan ise özne Demokrasi, modernleflmifl
ile akl›n uzlaflt›r›lmas› teflebbüsü olarak tan›mlanabilir. Geliflmekte olan ülkelerde ülkelerde laissez faire
tutumundan,
bir kültür ya da din ile bir toplum ve devlet aras›nda do¤rudan bir iliflki kurmak modernleflmekte olan
suretiyle cemaate müracaat etmek demokrasiyi tahrip eder. Üçüncü dünyan›n pek ülkelerde ise totaliteryen
diktatörlükten kaynaklanan
çok ülkesinde yap›labilecek tek gerçek tercih ya milliyetçi ya da cemaatçi bir dik- bir tehditle karfl› karfl›yad›r.
tatörlük aras›nda gibi görünür. Böyle yerlerde demokratik düflünce ve toplumsal
hareketler her iki otoriteryen çözüme karfl› savaflmal› ve hem köktencili¤in hem Otoriteryenlik kavram›,
de militarizmin kurbanlar›n› savunmal›d›r (Touraine, 1997: 16-17). bireylere ya da gruplara
karfl› keyfi uygulamalara
yönelebilen bir siyasal yetki
S‹YASAL MODERNL‹K VE DEMOKRAS‹N‹N BOYUTLARI biçimine at›fta bulunur. Bu
siyasal biçim içinde gücü
Touraine’e göre, siyasal modernli¤in iki veçhesi vard›r. Bunlardan biri devletin elinde bulunduranlar
keyfi gücünü s›n›rlayan hukuk devleti ya da hukuki temel, di¤eri ise halk›n ege- seçmenlere karfl› sorumlu
de¤ildirler ve kamu
menli¤idir. Ancak, demokrasi ile hukuk devleti aras›nda zorunlu bir ba¤ yoktur siyasalar›n›n ve
çünkü demokrasi hukuk devletinden de¤il, özgürlük ve eflitlik gibi ahlâki ilkelere uygulamalar›n›n ald›¤› flekil
toplumsal r›zaya dayanmaz.
müracaattan do¤mufltur. Siyasal ve hukuki biçimsellik dün oldu¤u gibi bugün de Otoriteryen rejimler kiflisel
egemen gruplar›n gücünü tehdit eden toplumsal talepleri reddetmek için oligarflik diktatörlüklerden parti ve
askeri diktatörlülerine
bir flekilde kullan›labilir. Buna karfl›l›k özgürlük ve eflitlik gibi ilkelere müracaat ta- var›ncaya kadar çok çeflitli
hakküm alt›ndaki gruplar›n kendi durumlar›na ahlâki bir tan›mlama getirebilmele- flekiller alabilirler ve esas
itibariyle demokratik
rine imkân sa¤lar. Bundan dolay›d›r ki, halk›n egemenli¤i fikri siyasal hayat› top- olmayan bir siyaset biçimi
lumsal aktörler aras›ndaki iliflkilere tâbi k›ld›¤›ndan demokrasinin geliflimine do¤- temsil ederler (Palma, 2007:
222).
rudan bir katk› sa¤lar (Touraine, 1997: 21-22).
Touraine’e göre, siyasal düzlemde demokrasinin birbiriyle ba¤lant›l›, birbirini
tamamlayan fakat herhangi bir merkezî ilke taraf›ndan birlefltirilmemifl olan üç bo-
yutu vard›r. Bu boyutlar› birlefltiren bir merkezî ilkenin olmay›fl› siyaset alan›nda
modernli¤i tan›mlayan din ile devletin birbirinden ayr›flmas›n›n mant›ki bir sonu-
cudur çünkü laiklik bizi toplumsal örgütlenme için felsefi ya da ahlâki temellere
dayanmayan ilkeler bulmaya zorlar. Demokrasinin bu üç boyutundan biri temel Totaliteryenlik kavram›
haklara sayg›, ikincisi vatandafll›k üçüncüsü ise siyasal liderlerin temsil edebilirli- halk›n bütünüyle ya da
hemen nerdeyse bütünüyle
¤idir. Toplumsal aktörler ve onlar›n arac›s› ya da temsilcisi olan siyasi failler olma- devlet taraf›ndan tahakküm
d›kça demokrasinin temel gereklerinden biri mevcut de¤il demektir. Fakat ayn› za- alt›na al›nd›¤› bir siyasal
rejime at›fta bulunur. Daha
manda, yönetilenler s›rf bir aile, bir köy, etnik ya da dini gruba mensubiyetleri ile ideolojik olmas›, tek parti
ilgilenip, siyasi bir topluma ait olduklar›n› hissedip hükümetle ilgilenmedikleri yönetimi ve hayat›n her
alan›na ve düzeyine devletin
müddetçe onlar›n kendi yöneticilerini seçme özgürlü¤ünün bir anlam› yoktur. Öte müdahale etmesi onu
yandan, yöneticilerin gücünün seçimler ve gücün uygulanmas›n›n s›n›rlar›n› ta- otoriteryenlikten ay›ran
bafll›ca özellikler olarak
n›mlayan bir yasal çerçeveye sayg› ile s›n›rland›r›lmad›¤› bir yerde ise seçme öz- düflünülür. Yirminci yüzy›l›n
gürlü¤ünün bir anlam› yoktur. Bu nedenle demokrasiyi siyasal bir toplum içinde faflist ve sosyalist rejimleri
totaliteryen rejimlerin
ç›karlar›n temsilinin gücün s›n›rlanmas› ile birlefltirilmesi olarak tarif etmek de örneklerini teflkil ederler (El-
mümkündür (Touraine, 1997: 26-27, 34). Ojeili, 2007: 5018).
40 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
.....E¤er etki yukar›dan afla¤›ya do¤ru uygulan›yorsa demokrasi yoktur; fakat içinde
toplumsal aktörlerin kendi temsilcilerini, bu temsilcilerin de devleti kontrol etti¤i bir
toplumu demokratik olarak tan›mlayabiliriz. Halk›n egemenli¤i ilkesinin güçlerin
ayr›l›¤› ilkesine öncelik kazand›¤›n›n nas›l fark›na varamay›z? Siyasal kurumlar
düzlemi toplumsal aktörler düzleminden ayr›lmamal›d›r. Bu genel fikirden ç›kan so-
nuç fludur ki, hem devlet hem de siyasal sistem düzleminde halk›n iradesinden özerk
gayri-siyasal bir unsur olmal›d›r. Devlet düzleminde bu memurlar profesyonellerden
ba¤›ms›z olmal›d›r demektir; siyasal sistem düzleminde ise hukuk ve denetim meka-
nizmalar›n›n al›nan karalar›n yasal ve anayasal olmas›n› temin etmeleri demektir.
Bir birlik ilkesi-ço¤unluk talebi-ile özerklik ilkesinin bu birleflimi idarenin siyasallafl-
t›r›lmas›na ve toplumsal aktörlerin neokorporatist bir flekilde siyasal güç ve parti aris-
tokrasisi (partitocroza) ile birleflmesine tercih edilir (Touraine, 1997: 32).
2. Ünite - Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi 41
SIRA S‹ZDE
Sizce, sanayi sonras› toplumda tahakküm gayri-flahsileflirken ba¤›ml›l›¤›n flahsileflmesi ile SIRA S‹ZDE
ne kastedilmektedir ve bunun önceki tahakküm ve ba¤›ml›l›k iliflkilerinden ne fark› vard›r? 5
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Touraine’e göre, bu yeni demokrasi yukar›da tan›mlanan kültürel demokra-
sidir ve onun üç temel amac› vard›r. Bunlar: (›) artan eflitsizlikler ve daha fazla
S O R U S O R U
d›fllanmaya yol açan küresel iktisadi ve mali sistemler karfl›s›nda s›n›f farkl›l›k-
lar›n› azaltmak ve ekonomi üzerindeki toplumsal ve siyasal kontrolü art›rmak,
(››) bu gayri-flahsi tahakküm sisteminin toplumsal aktörleri kendi D ‹ K K A Tkiflisel veya D‹KKAT
cemaatçi kimliklerine kapanmaya zorlamas› ve bu suretle az›nl›klar›n reddedil-
N N
mesini teflvik etmesi karfl›s›nda kültürel çeflitlili¤in sayg› görmesini
SIRA S‹ZDE temin etme- SIRA S‹ZDE
si ve herkese eflit toplumsal ve kültürel haklar› garanti etmesi ve (›››) üretim ve
yönetim sistemlerinin teknik ak›lc›l›¤›na tâbi olan tüketicilerin sa¤l›k, e¤itim, bi-
liflim alanlar›ndaki taleplerinin dikkate al›nmas› (Touraine,AMAÇLARIMIZ
2000: 249-50). To- AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
42 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Tahakküme muhalefet kendi bafl›na bir toplumsal hareket üretmez; bir hareket olum-
lu bir vas›f için talep ortaya koymal›d›r. ‹flçi sendikalar› kapitalist sömürüye karfl›
eme¤i ve zanaatlar› savundular; sömürge karfl›t› hareketler ortak bir milli veya kül-
türel kimli¤in fark›nda olunmas›ndan ilham ald›lar; ve kad›nlar›n kendi ba¤›ml›k-
lar›na karfl› mücadelesine ilham veren özel bir difli kimli¤inin teyit edilmesiydi. Da-
has›, mücadele basitçe egemen düzene karfl› bir mücadele olmamal›d›r; mücadeleye
toplumun bütünü taraf›ndan merkezî addedilen de¤erler ad›na giriflilmelidir. Emek
dünyas› iflverenlere ilerleme ve s›naî toplum ad›na karfl› ç›kt›; sömürgeci tahakküme
karfl› kendini tayin ve bu nedenle özgürlük ad›na savafl›ld›. Kad›n hareketi toplu-
mun tamam›n› etkiledi çünkü o bedenin ve cinselli¤in özgürlefltirilmesini talep etti
(Touraine, 2001: 49).
Toplumsal hareketlerin bu vas›flar› devrimci eylemler ile tam bir tezat oluflturur
çünkü “devrimci eylemler her zaman toplumsal, siyasal, etnik veya kültürel temiz-
li¤in; birleflmifl ve fleffaf bir toplumun; yeni bir insan›n yarat›lmas›n›n ve tam mu-
tabakat›n önünde duran her fleyin ortadan kald›r›lmas›n›n hayalini kurarlar” (To-
uraine, 2000: 117).
Geçmiflte toplumsal hareketler dinsel, cemaatçi, siyasal veya toplumsal s›n›f an-
lam›nda tan›mlanm›fl kolektif bir Öznenin ve onun vas›tas›yla da toplumun radikal
bir flekilde yeniden inflas› projesinin vücut bulmufl haliydiler. Projenin kendisi Öz-
nenin kendisinden daha önemliydi. Bu hareketlerin amac› eflitlik ilkesinin zaferini
sa¤lamak veya eski üretim, yönetim ve hiyerarfli biçimlerini k›r›p bunlar›n yerine
yeni bir toplum yaratmakt›. Tarihi birçok kere atefle vermifl olan bu toplumsal ha-
reket anlay›fl› art›k çözülmüfl ve çürümeye yüz tutmufltur. Günümüzün toplumsal
hareketleri art›k mükemmel bir toplum modelinin ve o sebeple de herhangi bir
2. Ünite - Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi 43
Özet
NA M A Ç
Touraine’in Programlanm›fl toplum kavram›n› toplumsal sistem olarak gören bu nedenle de
1 tan›mlayabilmek. toplumsal aktörleri kuram›n merkezine alan bu
Touraine’e göre, programlanm›fl toplum hedefle- yaklafl›m› bundan dolay› “eylemci (actionalist)
ri bak›m›ndan sanayi toplumundan daha fazla sosyoloji” olarak adland›r›l›r. Yöntem olarak da
iktisadi büyümeye odaklanm›fl ve sanayi toplu- Touraine “sosyologlar›n toplumsal de¤iflim hare-
munun sahip oldu¤undan çok daha fazla bir ya- ketlerini, onlar›n içinde do¤rudan yer alarak in-
t›r›m kabiliyetine sahip olan bir toplumdur. An- celedikleri ‘sosyolojik müdahalecilik’ yöntemini
cak, sanayi toplumu yat›r›m imkân›n› korumak önerir (Marshall, 1998:5). Özetle Touraine top-
ve gelifltirmek için sermaye birikimine a¤›rl›k ver- lumsal de¤iflim süreçlerine aktif olarak kat›lacak
mekte, bu birikim ise emek sömürüsü yoluyla bir eylemci sosyoloji önerir.
gerçeklefltirildi¤i için emek ve sermaye aras›nda-
ki mücadele de toplumdaki temel mücadele bi- N
A M A Ç
Touraine’in kültürel demokrasi kavram›n› ta-
çimini almaktayd›. Buna karfl›l›k, programlanm›fl 3 n›mlayabilmek.
ya da sanayi sonras› toplumda ise emek sömürü- Touraine’e göre, kültürel demokrasi insanlar› ve
sünün önemi izafi olarak gerilemifl ve bunun ye- topluluklar› kendi kültürel cemaatlerine hapse-
rini bilimsel ve teknik araflt›rma, mesleki e¤itim, den çok kültürlülük de¤il, kültürel çeflitlili¤in
de¤iflimi programlama ve de¤iflim unsurlar›n› ida- ulusal-toplumsal birlik ve dayan›flma içinde ko-
re etme, çoklu iliflkilere sahip örgütlerin yöneti- runmas› ve kültürel de¤erlerin ak›l ve ak›lc›l›¤›n
mi ve bütün bu üretim etkenlerinin harekete ge- gerekleri ile uzlaflt›r›lmas›n› ferdiyet kazanm›fl bi-
çirilmesinden yana olan tutumlar›n oluflturulup, reyin yani Öznenin yarat›c›l›¤›na ve iradesine b›-
idare edilmesini de içerecek flekilde bilginin ve rakan bir demokrasi anlay›fl›d›r.
N
toplumun yarat›c›l›¤›n›n idare edilmesi ve yön-
lendirilmesi alm›flt›r. Touraine’›n modernli¤e ve liberalizme yönelik
AM A Ç
elefltirilerini kavrayabilmek.
N
4
Touraine’in toplumu anlamada kulland›¤› yön- Touraine’e göre modernli¤in temel sorunu araç-
AM A Ç
N
AM A Ç
Touraine’›n kültürel demokrasi fikrini tart›fla- teknolojilerin zaferine (yani araçsal-teknik ak›lc›-
5 bilmek. l›¤a karfl›) karfl› mücadele ederken di¤er yanda
Touraine’in ad›na kültürel demokrasi dedi¤i ye- cemaatçili¤e ve ondan ortaya ç›kan otoriteryenli-
ni demokrasinin üç temel amac› vard›r. Bunlar ¤e karfl› mücadele vermektedir. Dolay›s›yla, öz-
(›) artan eflitsizlikler ve daha fazla d›fllanmaya nenin özgürlü¤ünü garantileyecek bir demokra-
yol açan küresel iktisadi ve mali sistemler karfl›- si hem da¤›lma, hem de afl›r› bütünleflme ve tek-
s›nda s›n›f farkl›l›klar›n› azaltmak ve ekonomi biçimleflme tehditlerini bertaraf edebilecek bir
üzerindeki toplumsal ve siyasal kontrolü art›r- yap›da olmal›d›r. Toplumsal hareketlerin bu sü-
mak, (››) bu gayri-flahsi tahakküm sisteminin top- reçteki temel ifllevleri onlar›n modernli¤in ve de-
lumsal aktörleri kendi kiflisel veya cemaatçi kim- mokrasinin temel de¤erlerini ve kültürel yöne-
liklerine kapanmaya zorlamas› ve bu suretle az›n- limlerini paylafl›yor olmalar› fakat öte yandan
l›klar›n reddedilmesini teflvik etmesi karfl›s›nda bunlardan ortaya ç›kan faaliyetlerin yönetimi ve
kültürel çeflitlili¤in sayg› görmesini temin etme- üretti¤i sonuçlar konusunda tâbi konumda olan-
si ve herkese eflit toplumsal ve kültürel haklar› lar›n tahakküm konumunda olanlarla rekabet ve
garanti etmesi ve (›››) üretim ve yönetim sis- çat›flma içine girmelerinde yatmaktad›r. Böylelik-
temlerinin teknik ak›lc›l›¤›na tâbi olan tüketici- le toplumsal hareketler modernlik ve demokrasi-
lerin sa¤l›k, e¤itim, biliflim vb alanlar›ndaki ta- nin terk edilmesi yönünde de¤il, onun aksayan,
leplerinin dikkate al›nmas›d›r. Touraine’in ka- olumsuz yönlerinin yine ayn› de¤erler ad›na giri-
naatince böyle bir demokrasi liberalizmin siya- flilen mücadeleler yoluyla düzeltilmesi ve geliflti-
sal, iktisadi ve toplumsal ilkeleri üzerine infla rilmesi yönünde çaba gösteren kolektif hareket-
edilemez çünkü liberalizm otoriter ve totaliter lerdir. Bu kolektif hareketler bir ç›kar grubuna
rejimlere k›yasla demokrasinin yaflat›lmas› için dönüfltürdüklerinde ya da modernlik ve demok-
daha uygun bir çerçeve sa¤l›yor olsa da öngör- ratik de¤erler d›fl›ndaki de¤erler etraf›nda yeni
müfl oldu¤u kültürel ço¤ulculuk ve piyasa ser- bir toplum kurmaya yöneldiklerinde Touraine’in
bestiyeti ile toplumun bütünüyle parçalanmas›- nazar›nda toplumsal hareket olma vas›flar›n› kay-
na, eflitsizlik ve ayr›mc›l›¤›n daha da kötü bir bederler.
hal almas›na karfl› etkin bir çare üretmemekte,
aksine bunlar› daha da ilerletmektedir. Bu ne-
denle, ona göre, özgürlüklerin savunulmas› her-
kes için eflit f›rsatlar temin edilerek, karfl›l›kl› ta-
n›man›n ön flartlar› yarat›larak ve özgür bir top-
lumun bir parças› olundu¤u hakk›nda fark›nda-
l›k yarat›larak yap›lmal›d›r.
N
A M A Ç
Touraine’›n Özne, demokrasi, modernlik ve top-
6 lumsal hareketler aras›nda kurdu¤u iliflkiyi de-
¤erlendirebilmek.
Touraine’e göre demokrasi en temelde öznele-
rin, kendi kültürleri ve özgürlükleri ba¤lam›nda,
sistemlerin mütehakkim mant›¤›na karfl› yürüt-
tükleri savafl ya da özne siyaseti, onun var olabil-
mesinin koflullar›n› yaratma ve sürdürme siyase-
tidir. Bunun gerçeklefltirilebilmesi bireyin kendi
eylem ve durumlar›n› kontrol etme, kendi dene-
yimlerini ve hat›ralar›n› kiflisel bir hayat hikâyesi
içinde birlefltirmek için kendini bir aktör olarak
ortaya koymas›na imkân yarat›lmas› mümkün
olabilir. Ancak modern toplumun bugün içinde
bulundu¤u durumda özne bir yandan pazar ve
46 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Alain Touraine’in görüflleri dikkate al›nd›¤›nda, afla- 4. Alain Touraine’e göre, modern toplumlar›n en te-
¤›dakilerden hangisi sanayi-sonras› ya da programlan- mel toplumsal sorunu afla¤›dakilerden hangisidir?
m›fl toplumun temel vas›flar›ndan biri de¤ildir? a. Kitlelerin açl›k, fakirlik ve hastal›k gibi temel ih-
a. ‹ktisadi büyümeye odakl› olmas› tiyaçlar›n›n henüz tatmin edici bir flekilde karfl›-
b. Sanayi toplumundan daha fazla yat›r›m kapasi- lanmam›fl olmas›
tesine sahip olmas› b. Teknoloji dünyas› ile de¤erler dünyas›n›n birbi-
c. Emek ile sermaye aras›ndaki mücadelenin temel rinden kopar›lm›fl olmas›
toplumsal çat›flma olmas› c. Birlik ve dayan›flma içinde kültürel çeflitlili¤i koru-
d. Bilgi ve yarat›c›l›¤›n eskiden oldu¤undan daha yabilecek bir yap›n›n ortaya konulmam›fl olmas›
fazla önem kazanmas› d. Kapitalist iktisadi geliflme sürecinin geleneksel
e. Örgütlerin yönetiminin daha büyük bir önem ekonomileri tahrip etmifl olmas›
kazanm›fl olmas› e. Piyasa mekanizmas›n›n kültürel de¤erlere uy-
gun tüketim mal ve hizmetlerini yeterince sa¤la-
2. Alain Touraine’in inflac›-yorumcu yaklafl›m›, insan yam›yor olmas›
eyleminin anlafl›lmas›nda afla¤›daki ilkelerden hangisi-
ni dikkate al›r? 5. Alain Touraine’e göre, afla¤›dakilerden hangisi klasik
a. ‹nsan eylemlerini anlamak için aktörlerin top- modernlik fikrinin temel amaçlar›ndan biri olmufltur?
lumsal ve kültürel yönelimlerini dikkate almak a. Akl›n rehberli¤inde, insan›n ruh ve beden dün-
gerekir. yas›n› evrenin ilahi düzeninin gereklilikleri ile
b. ‹nsan eylemini, insan›n içinde yaflad›¤› tarihsel- uyumlaflt›rmak
toplumsal koflullar›n tayin etti¤i bir sonuç olarak b. Dinin gelenek üzerindeki etkisini k›rarak, gele-
anlamak gerekir. neklerin kutsall›¤›n› akl›n yasalar› ile aç›klaya-
c. Toplumsal bir iyili¤i meydana getirmedikçe insan bilmek
eylemi bilimsel olarak anlams›z ve de¤ersizdir. c. Do¤al hayata hükmeden yasalar ile insan akl›na
d. ‹nsan eylemleri baflka insanlar›n eylem ya da hükmeden yasalar› birbirlerinden ay›rarak, in-
davran›fllar›na yönelik olmad›kça eylem olarak san akl›n› özgürlefltirmek
kabul edilmemelidir. d. Ak›l ve bilim ad›na geleneksel olan› ortadan kal-
e. Eylemin gerçek ve do¤ru anlam› ancak bilim d›rmak
adam›n›n incelemesi ve yorumu yoluyla ortaya e. Seyahat ve ticaret özgürlü¤ünü denetim alt›na
koyulabilir. alarak, ulus devleti yabanc› emek gücünün isti-
las›ndan korumak
3. Afla¤›dakilerden hangisi Alain Touraine’in kültürel
demokrasi kavram› tan›m›na daha uygundur? 6. Alain Touraine’e göre, bir birey neyi yapmas› halin-
a. Her bir cemaat veya kültür grubunun kendi kül- de, bir özne olarak düflünülebilir?
türünün öngördü¤ü yaflam düzenine uygun bir a. Demokratik idealleri kültürel ideallerle birlefltir-
flekilde yaflamas›na imkân verilmesi mesi halinde
b. Kültürler aras› etkileflimi art›rmak suretiyle fark- b. Kendi kültürel de¤erlerini ve kimli¤ini baflka
l› kültürel geleneklerden yeni bir ulusal kültür kültürler ve kimlikler karfl›s›nda etkin bir flekil-
oluflum sürecinin desteklenmesi de savunmas› halinde
c. Öznenin kendi kültüründen ald›¤› kimli¤ini ge- c. Özgürlük iste¤ini birey olma iste¤i ile birlefltir-
lifltirme ve güçlendirme yönünde cesaretlendi- mesi halinde
rilmesi d. Kendi kültüründe akla ve bilime uygun olma-
d. Yerel ve ulusal-milli kültürlerin evrensel bir kül- yan unsurlar› reddetmesi halinde
tür ekseninde de¤iflme ve dönüflmeye teflvik edil- e. Özgürlük, ak›lc›l›k ve kültürel aidiyeti birlefltir-
mesi mesi halinde
e. Kültürel çeflitlili¤in ve akl›n ve ak›lc›l›¤›n gerek-
leri ile uzlaflt›r›lmas›
2. Ünite - Alain Touraine: Modernlik ve Demokrasi 47
7. Afla¤›dakilerden hangisi Alain Touraine’in demokra- 1. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Girifl” konusunu yeniden
tik toplum anlay›fl›n›n özünü daha iyi ifade eder? gözden geçiriniz.
a. Kültürel kimli¤in kiflisel özgürlük ve ak›lc› dü- 2. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Toplumu Anlaman›n Yön-
flünce ile birlefltirilmesi temi ve Geç Modern Toplum” konusunu
b. Devletin gücünün s›n›rlanmas› ve hukuk devle- yeniden gözden geçiriniz.
ti ilkelerinin yerlefltirilmesi 3. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “”Toplumu Anlaman›n Yön-
c. Güçler ayr›l›¤› ilkesinin anayasal teminat alt›na temi ve Geç Modern Toplum” bölümü ile “Top-
al›nmas› lumsal Hareketler ve Kültürel Demokrasi “
d. Yöneticilerin seçimine herkesin kat›l›m›n›n sa¤- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
lanmas› 4. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “ Modernlik ve Modern Top-
e. Bireycili¤in önündeki engellerin kald›r›lmas› lumlar›n Temel Sorunu” konusunu yeniden
gözden geçiriniz.
8. Afla¤›dakilerden hangisi Alain Touraine’e göre de- 5. d Yan›t›n›z yanl›fl ise, “ Modernlik ve Modern Top-
mokrasi fikrinde di¤erlerinden daha fazla öneme sa- lumlar›n Temel Sorunu” konusunu yeniden
hiptir? gözden geçiriniz.
a. Seçme ve seçilme hakk› 6. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Modernlik ve Özne” ve
b. Hukuk devleti “Modernlik, Özne ve Demokrasi Aras›ndaki ‹lifl-
c. Güçler ayr›l›¤› kiler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
d. Halk›n egemenli¤i 7. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Modernlik, Özne ve De-
e. Devlet gücünün temel haklara sayg› ilkesince s›- mokrasi Aras›ndaki ‹liflkiler” konusunu yeniden
n›rlanmas› gözden geçiriniz.
8. e Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Siyasal Modernlik ve De-
9. Afla¤›dakilerden hangisi Alain Touraine’e göre kül- mokrasinin Boyutlar›” konusunu yeniden
türel demokrasinin amaçlar› aras›nda yer almaz? gözden geçiriniz.
a. S›n›f farkl›l›klar›n› azaltmak 9. b Yan›t›n›z yanl›fl ise, “Toplumsal Hareketler ve
b. Ekonomi üzerindeki siyasal ve toplumsal kontro- Kültürel Demokrasi” konusunu yeniden gözden
lü azaltmak geçiriniz.
c. Kültürel çeflitlili¤in sayg› görmesini sa¤lamak 10. c Yan›t›n›z yanl›fl ise, “”Toplumsal Hareketler ve
d. Herkese eflit kültürel ve toplumsal haklar sa¤- Kültürel Demokrasi” konusunu yeniden gözden
lamak geçiriniz.
e. Tüketici taleplerini dikkate almak
Yararlan›lan Kaynaklar
Allen, John. (1997). “Post-Industrializm and Post For- (1988). Return of the Actor. Social Theory in Pos-
dizm”, Modernity and Its Futures içinde, (Eds. tindustrial Society, Foreword by Stanley Arono-
Stuart Hall, David Held and Tony McGrew), Ox- witz, translated by Myrna Godzich, Minneapolis:
ford: Polity Press, s. 169-221. University of Minnesota Pres.
Alexander, Jeffry C. (1999). “Why we Migth all be Able (1995). Critique of Modernity, Translated by David
to Live Together: An Immanent Critique of Alain Macey, Oxford (UK) ve Cambridge (USA): Black-
Touraine’s Pourrons-Nous Vivre Ensemble?” Thesis well.
Eleven, 58: 99, http://the.sagepub.com/ Eriflim tari- (1997). What is Democracy, Translated by David Ma-
hi 26 Kas›m 2010. cey, Boulder, Colorado ve Oxford: Westview Pres.
El-Ojeili, Chamsy. (2007). “Totalitarianism”, The Black- (2000). Can We Live Together: Equality and Diffe-
well Encyclopedia of Sociology içinde, (Ed. Ge- rence, Translated by David Macey, Cambridge: Po-
orge Ritzer), Madlen, Oxford ve Victoria: Blackwell lity Press.
Publishing, s. 5018-19. (2001). Beyond Neoliberalism, Translated by David
Encyclopedia of World Bibliography on Alain To- Macey, Cambridge: Polity Press.
uraine, (2011). http://www.bookrags.com/biog- Touraine, Alain, Claude Durand, Daniel Pecaut ve Al-
raphy/alain.touraine/ Eriflim tarihi: 9 fiubat 2011. fred Willener. (1965). Workers Attitudes to Tech-
Gamble, Andrew. (2007). “Liberalism”, The Blackwell nical Change, Organizsation for Economic Coope-
Encyclopedia of Sociology içinde, (Ed. George ration and Development.
Ritzer), Madlen, Oxford ve Victoria: Blackwell Pub- Turner, Bryan S. (2006). The Cambridge Dictionary
lishing, s.2622-25) of Sociology, New York: Cambridge University
Jary, David ve Jary, Julia. (1995). Collins Dictionary Pres.
of Sociology, (Second edition), Glasgow: Harper- Yayla, Atilla. (2005). Siyasî Düflünce Sözlü¤ü, Ankara:
Colins Publishers. Adres Yay›nlar›.
Knöbl, Wofgang. (1999). “Social Theory from a Sartre-
an Point of View: Alain Touraine’s Theory of Mo-
dernity”. European Journal of Social Theory, 2:
403, http://est.sagepub.com/ Eriflim tarihi: 26 Kas›m
2010.
Marshall, Gordon. (1998). Oxford Dictionary of So-
ciology, Oxford ve New York: Oxford University
Press.
Palma, Esperanza. (2007). “Authoritarianism”, The
Blackwell Encyclopedia of Sociology içinde, (Ed.
George Ritzer), Madlen, Oxford ve Victoria: Black-
well Publishing, s. 22-25.
Touraine, Alain. (1965). Sociologie de l’action, Paris:
Le Seuil.
(1971). The Post-Industrial Society. Tomorrow’ So-
cial History: Classes, Conflicts and Culture in
the Programmed Society, Translated by Leonard
F. X. Mayhey, New York: Random House.
(1974). The Academic System in American Society,
McGraw-Hill Book Company.
(1977) The Self-Production of Society, Chicago: The
University of Chicago Press.
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
3
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Postmodernizmin ne oldu¤unu tan›mlayabilecek,
Postmodern kuramc›lar›n Ayd›nlanma dönemine yöneltti¤i elefltirileri özetle-
N
yebilecek,
N
Postmodern sanat› modern sanattan farkl›laflt›ran özellikleri karfl›laflt›rabilecek,
Jean-François Lyotard’a göre postmodern ça¤da bilgi ve bilimin alm›fl oldu-
N
¤u konumu de¤erlendirebilecek,
Fredric Jameson’›n kapitalizmi neden “geç” olarak niteledi¤ini aç›klayabile-
ceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Modernizm-Postmodernizm • Modern-Postmodern
• Modernite-Postmodernite • Geç Kapitalizm
• Modernlik-Postmodernlik
‹çindekiler
• G‹R‹fi
Ça¤dafl Sosyoloji • JEAN-FRANÇOIS LYOTARD’IN
Postmodern Sosyal POSTMODERN‹ZME BAKIfiI
Kuramlar› Teori
• FREDRIC JAMESON’IN
POSTMODERN‹ZME BAKIfiI
Postmodern
Sosyal Teori
G‹R‹fi
Postmodernizm; modern kültürel ürünlerden farkl› olarak sanatta, filmlerde, mi-
maride ve benzeri alanlardaki kültürel ürünleri ifade eder. Postmodernite ise tarih-
sel anlamda modern dönemi izledi¤i düflünülen sosyal ve politik ça¤› betimler.
Dolay›s›yla, Postmodern oluflumlarla ilgili önemli nokta modernitenin bitti¤i ve
postmodern ça¤›n bafllad›¤› düflüncesidir. Postmodern düflüncesi yeni bir tarihsel
ça¤›, yeni kültürel ürünleri ve sosyal dünyaya iliflkin yeni bir kuramsallaflt›rmay›
kapsamaktad›r (Ritzer, 1996: 5). Bu anlamda postmodernizm sanatta; pop e¤ilim-
ler, yeni malzemeler ve e¤reti yap›lar gibi formlar›n inflas›n› gündeme getirir. Böy-
lelikle postmodernizmin içinde, modern düflüncenin içli d›fll› bir flekilde geliflti¤i
görülür. Dolay›s› ile postmodernizm tam olarak modern sonras› anlam›na gelme-
mekle birlikte modernlik elefltirisi üzerinden yeni bir döneme at›fta bulunmaktad›r
(Akay, 2010: 22, 7). Postmodernistler için modern ça¤dan postmodern ça¤a geçil-
di¤i fikri oldukça indirgemeci ve do¤rusal bir bak›fl aç›s›n› yans›tmaktad›r. Onlara
göre tarihsel dönemler aras›nda bu flekilde do¤rusal, birbirinden net bir çizgiyle
ayr›lm›fl tarihsel dönemlerden bahsetmek mümkün de¤ildir. Bununla birlikte Ro-
senau, postmodernist teorisyenlerin “determinizmdense indeterminizmi, birlikten-
se çeflitlili¤i, sentezdense farkl›l›¤›, basitlefltirmektense karmafl›kl›¤›” önerdiklerini
belirtir (Ritzer, 1996: 6-8).
1950 ve 1960’lardan itibaren birçok yazar taraf›ndan kullan›lmaya bafllanan
postmodernizm kavram›, bu tarihten sonra sosyal bilimlerde en SIRAçok S‹ZDE
tart›fl›lan ko- SIRA S‹ZDE
nulardan biri haline gelmifltir. Özellikle 1960’l› ve 70’li y›llardan itibaren moder-
nizm karfl›t› ya da modernizmden sonras› anlam›nda kullan›lan D Ü fi Ükavram,
NEL‹M birçok D Ü fi Ü N E L ‹ M
kültür ve toplum kuramc›s› taraf›ndan modernist kültürden radikal kopufllar› ifade
eden yeni postmodern sanat biçimlerinin ortaya ç›k›fl›yla tart›fl›lmaya bafllanm›flt›r
S O R U S O R U
(Best & Kellner, 2010: 24).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
trinini, postmodernizm ise modern sonras› bir doktrini iflaret eder. Modernite, içinde bu-
lunulan ça¤a vurgu yapar. Postmodernite ise modern sonras› içinde bulunulan ça¤›n varl›-
¤›n› temsil eder. Modernleflme geleneksel olmayan iliflki ve kurumlar›n varl›klar›n› sür-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
dürmelerine at›fta bulunur. Postmodernleflme ise modern sonras›na özgü iliflki ve kurum-
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
52 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Postmodernizm, “bir tarihsel O halde postmodernizm nedir, sorusuna verilen en basit yan›t, modernizmin
geçmifl duygusunun radikal bir biçimde elefltirisidir. Öte yandan Scott Lash ise postmodernizmi, farkl›-
yitirilmesi”, “gerçekli¤in
yerini imajlar›n almas›”,
laflman›n bozulmas› ve iflaretsel/göstergesel olan›n egemenli¤i ve bunlar› (iflaretsel
“simülasyonlar”, “zincirden olan›) anlamland›rma biçimleri olarak ifade eder (Featherstone 1996: 33). Bu ba¤-
boflalm›fl göstergeler” olarak lamda postmodernizm, modernizmin toptan yads›nmas›d›r. Fakat modernizm de
da tan›mlanmaktad›r.
post modernizm gibi bir söylem olarak de¤erlendirilmektedir. Bu söylemin anlam›,
yap›s›nda hem aç›klama iddias›n› hem de ideolojileri tafl›mas›d›r. Sosyal bilimler-
de, kuram ile ideolojinin birbirinden ayr›lmas›, bir s›n›r çizilmesi ontolojik olarak
mümkün de¤ildir. Bilindi¤i üzere modern bilim, bu s›n›r› mutlak anlamda ay›rmak-
ta ve de¤er iliflkilerini bilimin d›fl›nda tutmaktad›r. Oysa postmodern düflünürler bu
iki unsurun (kuram ve ideolojinin) birbirinden ayr›lamayaca¤› noktas›n› vurgular-
ken, söylem sözcü¤ünün bu çerçevede kullan›lmas›n›n olanakl› oldu¤unu belirt-
mektedirler (Smart, 1997: 23-24; fiaylan 2002: 111).
SIRA S‹ZDE
Bugün, postmodernizmin SIRA S‹ZDE
Öte yandan Jameson, günümüzün hâkim elefltirel ve biçimsel ideolojik para-
merkezinde yer alan baz› digmas› olan postmodern düflüncenin bir yenilik olarak esteti¤i, kendi ekseni etra-
temalar›n modas› geçmifl
oldu¤u f›nda döndürerek ve dönüflümler geçirerek bir yenileme yolu aramak zorunda ol-
D Ü fi Üifade
N E L ‹edilmesine
M D Ü fi Ü N E L ‹ M
ra¤men birçok entelektüelin du¤unu belirtir. Bu ise “modern kalarak postmodernizme dönüflmeye çal›flan mo-
zihnini meflgul etti¤i aç›kt›r.
Bu temalar; öznenin ölümü dernizm” anlam›na gelir. Jameson’›n bu yorumu modernizmin kendi içinde bir çö-
ve Sdönüflü,
O R Utemsilin reddi ve S O Ryönündedir
zülme yaflad›¤› U (Anderson 2009: 73-74).
kamusal alan›n çöküflü,
bireycilik, bireyin kimli¤i,
Bu ba¤lamda Postmodernizmin asl›nda yenilikçi ve özgün bir düflünce olma-
anti-hümanizm,
D ‹ K K A T kinizm, d›¤›na de¤inilir.
D ‹ K K ABirbirinden
T farkl› genellikle birbiri ile çat›flan düflünce e¤ilimle-
Heidegger ve Nietzsche rinin bir araya getirilmesinden olufltu¤u belirtilir: “Frans›z yap›salc›l›¤›n›, ro-
felsefesi, nihilizm ve Paris
1968 gelene¤i olarak mantizmi, fenomenolojiyi, nihilizmi, popülizmi, varoluflçulu¤u, yorumbilgisi-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
s›ralanmaktad›r. ni, Bat› Marksizmini, Elefltirel Teoriyi ve anarflizmi temellük eder, dönüfltürür
ve aflar” (Rosenau, 2004: 32). Dolay›s› ile postmodernizim bu ak›mlar›n her biri
AMAÇLARIMIZ ile belli özellikleri
AMAÇLARIMIZ paylaflm›fl olsa da, ço¤u ile önemli anlaflmazl›klar da yaflad›-
¤› görülmektedir.
K ‹ T A P Bu konuda Perry
K ‹ T Anderson’›n
A P “Postmodernitenin Kökenleri (2009)” kitab›nda daha ayr›n-
t›l› bilgiye ulaflabilirsiniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
y›fla insan›n kendi suçu ile düfltü¤ünü belirtmifltir. Bunun nedeni bir baflkas›n›n k›-
lavuzlu¤u ve yard›m› olmaks›z›n akl›n› kullanma kararl›l›¤›n› ve yüreklili¤ini gös-
terememifl olmas›d›r. Böylece Ayd›nlanma, insana kendi akl›n› kullanma cesareti-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
ni vermifltir (Kant, 2000: 17). Kant’tan da etkilenen Frankfurt Okulu üyeleri ekono-
mide verimlili¤in artmas› sayesinde akl›n araçsal kullan›m›n›n ön plana ç›kt›¤›n›
belirtmifllerdir. Bu durum ise teknik ve teknolojinin geliflimini K ‹sa¤lam›flt›r
T A P (Della- K ‹ T A P
lo¤lu, 1995: 32).
Ayd›nlanma düflüncesi 17. ve 18. yüzy›llarda Bat› Avrupa’da yay›lan bir felse-
fi ak›ma iflaret eder. Bu düflünce ak›m› yap›s›nda eflitlik, özgürlük,
T E L E V ‹ Z Y Oinsan
N akl›na TELEV‹ZYON
duyulan güven, bilim ve ilerlemeyi bar›nd›r›r. Ak›l ve bilim, sürekli ilerlemenin
bir motoru olarak görülür. Tarihin do¤al ak›fl süreci içinde sürekli ilerleme ise
“ideal toplum düzeni” anlay›fl›na ulafl›lma varsay›m›n› amaç edinir. Bu amaç
“mutlak gerçeklik” anlay›fl›n› birlikte getirir. Mutlak gerçeklik ‹ N Tkavram›
E R N E T ise bilim ‹NTERNET
ile özdeflleflir. Oysa Ayd›nlanman›n akl› getirdi¤i nokta, bireyin silinifli biçiminde
olmufltur. Ayd›nlanman›n miti olarak kabul görülen ak›l, ne yaz›k ki, Horkhei-
mer’in ifade etti¤i üzere bir “ak›l tutulmas›” yaflayarak çat›flan ç›karlara hizmet et-
meye bafllam›flt›r. Akl›n amaçlara ulaflmak için kullan›lan araçlarla tan›mlan›yor
olmas› yeni bir egemenlik biçimini getirmifl ve tümelin ak›l yolu ile tikel üzerin-
de egemenli¤ine neden olmufltur. Böylece tümel, bireyin akl›n› iflgal ederek bir
bak›ma Ayd›nlanman›n kendi kendini imha etmesine yol açm›flt›r. Postmoder-
nistlere göre ise ak›l, mevcut sorunlar›n üstesinden gelinmesini sa¤layamad›¤› gi-
bi araçsallaflm›flt›r da (Dellalo¤lu, 1995: 30; Horkheimer 1998: 59). Böylece ak›l-
da yaflanan tutulma, Ayd›nlanman›n bu anlamda bir mit olarak de¤erlendirilme-
sine neden olmufltur.
Ayd›nlanma düflüncesi akla/rasyonaliteye büyük anlam atfetmifl ve do¤al top-
lum düzeni ve do¤al hukuk tart›flmalar› ile tarih sahnesine ç›km›flt›r. Do¤al toplum
ve do¤al hukuk düflüncesi bir anlamda laikleflmifl mutlak gerçekli¤in yans›mas› bi-
çiminde de¤erlendirilmifltir. Bu durum laikleflme/sekülerleflme sürecinin de bafl-
lang›c› olarak nitelenmifltir. Bu flekilde kapitalizmin büyük dönüflümler yaflayarak
ilerlemesi, bilim ve bilgilenmenin tanr›sal bir süreç anlay›fl›ndan uzaklafl›lmas› ve
akl› yürütmeye dayal› bir insan tasar›m›n›n varl›¤› ile söz konusu olmufltur. Di¤er
bir ifade ile tarihin ak›fl süreci çerçevesinde ilerlemesi için insan›n katk›s›na gerek
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Asl›nda yukar›daki anlat›lanlara bak›larak Ayd›nlanma düflüncesinin tek ve homo-
jen bir düflünce oldu¤u söylenemez. Ayd›nlanmaya elefltirel yaklaflan Ayd›nlanma ça-
AMAÇLARIMIZ ¤› düflünürleri de mevuttur. Bu düflünürler aras›nda en önemlileri Alman düflünürü
AMAÇLARIMIZ
Frederich Nietzsche’dir. Nietzsche bu aç›dan postmodernistlerin de öncüsüdür.
K ‹ T A P Ayd›nlanmaKkonusunda
‹ T A P Ahmet Çi¤dem’in “Ayd›nlanma Düflüncesi (2009)” ile Besim Del-
lalo¤lu’nun “Frankfurt Okulunda Sanat ve Toplum (1995)” isimli yay›nlar›n›n okunmas›
tavsiye edilir.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Frederich Nietzsche (1844-1900)
Nietzsche’e göre, 18. ve 19. Nietzsche (1844-1900) Ayd›nlanma düflüncesinin temel öncüllerini radikal olarak
yüzy›llarda modernleflmenin
do¤uflunu olanakl› k›lan ne
elefltiren bir felsefeci olarak postmodern düflüncenin öncüsü say›lmaktad›r. ‹n-
‹NTERNET ‹NTERNET
ak›l, ne bilim, ne de tarihin sanlar›n yaflam enerjisi yüksek olanlar› dahi olarak (üst insan) niteleyen Nietzsche,
ileriye do¤ru ak›fl bu insanlar›n bir taraftan yarat›c›l›¤› ve ilerlemeyi di¤er taraftan bencillik ve buna
düflüncesidir. Aritoteles’ten
bu yana ak›l, bilginin ortaya ba¤l› olarak vahfleti yap›s›nda bar›nd›rd›¤›ndan söz eder. Bu nedenle ayd›nlanma
ç›kmas›na neden olan bir projesi iyimser öncüllerin aksine bir yabanc›laflman›n, ac›mas›zl›¤›n ve vahfletin
araç olarak benimsenmifltir.
Oysa bilgi edinme sürecinin egemen oldu¤u bir biçime dönüflmektedir (fiaylan, 2002: 119-120). Bu ba¤lamda
kayna¤›nda ak›l de¤il, “üst de¤erlerin de¤ersizleflmesi” ya da nihilizm, 19. yüz y›lda sürdü¤ü gibi postmo-
insan›n yaflam enerjisi
bulunmaktad›r. Yaflam dern dönemde de bu etkisini daha belirgin olarak hissettirmektedir (Nietzsche,
enerjisini biyolojik bir süreç 2002: 23). Dolay›s› ile Nietzsche’nin kastetti¤i Ayd›nlanman›n rasyonel akl›n›n bir
olarak niteleyen Nietzsche
bunun bireye özgü
çeflit ç›karlara ve ahlaks›zl›¤a dönüflmüfl olmas›d›r.
oldu¤undan söz eder ve Nietzsche’ye göre insan›n hem do¤ru ve bilgi gibi kavramlara gereksinimi hem
insandan insana fakl› de becerisi vard›r. ‹nsan, becerisini kullanarak do¤ru ve bilgi kavramlar›na ulafl›r.
olabilece¤ine de¤inir. Baz›
insanlar›n yaflam Bunun nedeni becerisi ile kurdu¤u “do¤ru bilgi” kavram› ile içinde bulundu¤u
enerjilerinin yüksek kaotik ve karmafl›k ortama düzen vererek egemen olmakt›r. ‹nsan alg›lama yolu ile
baz›lar›n›n ise marjinal
oldu¤unu belirtir. Yaflam do¤ruyu kurmaktad›r. Alg›n›n olufltu¤u yer ise sinir sistemi oldu¤u için sinir siste-
enerjisi yüksek olanlar tarihi mi ile alg›lanan “fley” in de do¤rudan dile yans›mas› söz konusudur. Ancak dilde-
yapan, büyük at›l›mlara
kaynakl›k eden ve bireyleri ki yans›ma orijinal objeyi do¤rudan temsil etmeyebilir. Çünkü dilin göstergeleri bi-
yönlendiren bir davran›fl rey ile ba¤lant›l› oldu¤u için, do¤ruyu temsil etme yetene¤i yoktur. Dolay›s› ile de
sergiler.
keyfidir (fiaylan, 2002: 122).
Genoloji, herhangi bir Nietzsche, Ayd›nlanman›n ilerleme düflüncesini de elefltirmekte ve bunu geno-
nesneyi kayna¤›ndan al›p loji kavram› ile izah etmeye çal›flmaktad›r. Bu çerçevede araflt›rmac›n›n metni ye-
tarihin ak›fl sürecinde nas›l
de¤iflti¤ini inceleme niden yorumlamas› yaflam enerjisi ba¤lam›nda daha üstün bir gücün bireyde tafl-
anlam›na gelmektedir. mas› olarak de¤erlendirilir. Öte yandan tarihsel süreç ahlakla ilgili olarak amaç ve
Tarihin ak›fl›nda gezinen bir
araflt›rmac› geçip gitti¤i fayda esas›na dayal› birer gösterge oldu¤undan keyfi olarak dile getirilmektedir.
yerlere fakl› amaçlarla Bu durumda kurumlar›, kurallar›, ilkeleri ve fley’leri kapsayacak biçimde bütün ta-
yeniden dönüp bakt›¤›nda
farkl› anlam ve yorumlar› rih bir iflaretler zincirini oluflturmakta ve sürekli olarak yeni yorum ve uyarlamala-
yakalama f›rsat› ra kap›y› aç›k tutmaktad›r. Tarihin bu iflaretler zincirinin hiçbir mant›¤›n›n bulun-
bulmaktad›r.
mad›¤›n› belirten Nietzsche, bu anlamda Ayd›nlanman›n da ilerlemeci mant›¤›n›n
hiçbir ifle yaramad›¤›n› ileri sürer (fiaylan, 2002: 123).
Nietzsche için tarihe anlam veren sürecin güç ve iktidar oldu¤u görülmektedir.
Gücün kayna¤›n› yaflam enerjisi olarak niteledi¤i “seçkin” bireylerde arar. Tarihsel
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 55
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
koflullar›n radikal bir biçimde de¤iflece¤ine olan inanc›, de¤iflimin yönü ve nas›l
olaca¤› konusunda kesinli¤ini kaybeder. Koflullar nas›l de¤iflirDise
Ü fi Üde¤iflsin
NEL‹M insan›n D Ü fi Ü N E L ‹ M
ac› çekmesi ve yabanc›laflmas›n›n sona ermeyece¤ini savunur. Ona göre özgürlü-
¤ün kavramsal çerçevesi güç iliflkileri taraf›ndan belirlenir. Bu ba¤lamda “yarat›c›
S O R U S O R U
y›k›c›l›ktan” söz eder. Bunun insan›n do¤as›nda bulundu¤unu ve sürekli olarak in-
san bir fleyleri y›k›p yok etmekte ve yeniyi aramaktad›r. Bu anlamda yarat›c› y›k›-
c›l›k bir çeflit yaflam enerjisinin a盤a ç›kmas›d›r. Ancak yaflam karmafl›kt›r
D‹KKAT ve kao- D‹KKAT
tiktir. Bu kaotiklik, yaflam›n dinamizminin nas›l tayin edilece¤i ve yaflam›n nas›l
düzene sokulaca¤› sorusunu gündeme getirmektedir. Nietzsche bu soruya “este-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
tik” yan›t›n› vermektedir. Dolay›s› ile esteti¤i, bilimin ve rasyonalitenin önüne ge-
çirerek insan yaflam›ndaki kal›c›l›¤›n sa¤lanmas› söz konusu olacakt›r. Böylece es-
teti¤e ve sanatç›n›n yarat›c›l›¤›na dönmek ve “insan nedir” sorusunu temel alan ya-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
n›tlar› dikkate almak gerekecektir (fiaylan, 2002: 124-125).
K ‹ T A P (2002) kita-
Bu konuda Nietzsche’nin Gücün ‹stenci, Bütün De¤erleri De¤ifltirifl Denemesi K ‹ T A P
b›n›n okunmas› tavsiye edilir.
D Ü fi Ü N E L ‹57
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori
D Ü fi Ü N E L ‹ M M
Postmodern kavram› sanatta yeni bir anlay›fl› ve estetik ölçütünü ifadeD ‹etmektedir.
KKAT Güzel- D‹KKAT
li¤in ölçütleri tarih içinde bulunmaktad›r. Bu dönüflümün nas›l ortaya ç›kt›¤›n› postmo-
dernistler tam olarak yan›tlayamamakla birlikte toplumsal de¤ifliminSIRA ve bu de¤iflimin için-
N N
S‹ZDE SIRA S‹ZDE
de vuku bulan yeni yaflam biçimlerinin belirleyici oldu¤una dikkat çekmektedirler. Post-
modernistler modern sanat ve estetik ölçütlerine iki elefltiri getirmektedirler: birincisi sa-
nat yap›t›n›n misyonu olmas›, içinde bulunulan durumu elefltirerekAMAÇLARIMIZ
ç›k›fl yolu aramas› ve AMAÇLARIMIZ
geçmiflten kopmufl bir yeniyi inflaya kalk›flmas› olarak de¤erlendirmektedirler. ikincisi
modern sanat›n seçkinci anlay›fl›na yönelttikleri elefltirilerdir. Postmodernistlere göre sa-
nat yap›t›nda misyon aranmayacakt›r, çünkü yaflam›n kendinde bir Kmisyon ‹ T A yoktur.
P Ancak K ‹ T A P
sanat yap›t›nda taklit (kitsch) ve popülizm ön planda tutulacakt›r. Art›k kitlenin be¤enisi
önem kazanm›flt›r (fiaylan, 2002: 95-99).
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Modern sanat›n elefltirisi, sanat anlay›fl› ve esteti¤inin giderek marjinalleflmesini
getirmifl ve bu “sanat›n ölümü” olarak yorumlanm›flt›r. Bu durumda modern sanat
anlay›fl› ve esteti¤in geçerlili¤ini yitirmesi, sanat ile gerçeklik aras›ndaki
‹NTERNET
ba¤›n tü- ‹NTERNET
müyle kopmas› olarak nitelendirilmifltir (fiaylan, 2002: 107). Bu aç›klamalardan an-
lafl›laca¤› üzere, Ayd›nlanma döneminin modern sanat anlay›fl› kendinden önceki
dönemin sanat anlay›fl›na bir tepki özelli¤ini yans›tmaktayd›. fiimdi ise postmodern
sanat, modern sanata bir tepki özelli¤ini tafl›maktad›r.
Modernizm-Postmodernizm Karfl›laflt›rmas›
Smith (2005: 289) Postmodernizm, postmodernite ve postmodernleflme kavramla-
r› aras›ndaki anlam farklar›ndan bahseder. Ona göre Postmodernizmin çeflitli bo-
yutlar› vard›r:
“Öncelikle modernizmin estetik ve sanatsal kodlar›n› reddeden estetik ve sanat-
sal bir tarz› anlat›r. Postyap›salc›l›ktan kaynaklanan felsefi ve kuramsal bir ko-
numlan›fl› da kucaklar ve modernist düflünüflün ilkelerini reddeder. Postmoderni-
te kavram›, modernitenin ötesinde oldu¤u düflünülen bir toplumsal geliflim afla-
mas›n› ifade eder. Buradaki efl anlaml› sözcük postmodern ça¤d›r. Temel düflün-
ce, kültür ve kültürel tüketim, medya ve bilgi teknolojisi etraf›nda düzenlenmifl bir
post endüstriyel ekonomi yönünde kesin ve köklü bir kayman›n oldu¤udur. Post-
modernleflme ise moderniteden postmoderniteye geçifli itekleyen bir toplumsal de¤i-
flim sürecini anlat›r.”
Best ve Kellner ise (2010: 48-49), postmodernistin niteliklerinden bahseder; “Bir
postmodernist, bilgi, kültür ve toplumda cereyan etti¤i iddia edilen kopufllar› be-
timler ve hararetle savunurken, yeni ve “radikal” oldu¤unu düflündü¤ü postmo-
dern söylemler ve pratiklerle özdeflleflirken ço¤u zaman moderne karfl› sald›r›ya ge-
çer. Böylece bir postmodernist, modern söylemlerin ve pratiklerin kusurlar›n› alt et-
mek için, yeni kategorilerin düflünce ve yaz›m tarzlar›n›n, yani de¤er ve politika-
lar›n yarat›lmas› ça¤r›s›nda bulunur.”
Postmodernizmin birçok kültürel alan›n çabas›n› -mimarl›k, edebiyat, foto¤raf,
film, resim, video, dans, müzik ve baflka yer- gibi içinde tafl›d›¤› aflikârd›r. Bunlar
bireyin hem kendilik temeline hem de sanata vurgu yapar. Postmodernizm kavra-
m› Bat› dünyas›nda iki temel öge olan ekonomik kapitalizm ve kültürel hümanizm
düflüncelerini kapsar. Bu iki baflat ögenin genel anlamda ataerkinin oluflum teme-
58 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
line iflaret etti¤i belirtilir (Hutcheon, 2002: 1-13). Böylelikle modernizmin kal›c› ilifl-
kilerini elefltirir. Devlet ve entelektüel söylem aras›ndaki karfl›l›kl› iliflkilerin ne ol-
du¤unu tan›mlar. Sosyal ve felsefi süreci ya da koflullar› tayin eden bilgi, söylem
ve iktidar yap›lar›n› sorgular (Hutcheon, 2002: 23).
Bu kavramlar aras›ndaki farklar› belirttikten sonra, Ziyauddin Serdar’›n Post-
modernizmin ilkelerinden bahsetmek gerekir. Ona (Görgün-Baran, 2006: 373-
375) göre; Postmodernizmin (I) ilk ilkesi modernizmde geçerli olan her fle-
yin postmodern zamanda tümden geçersiz ve eskimeye yüz tutmufl olma-
s›d›r. Modernite, kültürel çal›flmalar jargonunda büyük anlat›lar denilen ve haya-
ta duygu ve yön veren büyük fikirlerle kuflat›lm›flt›r. Postmodernistlere göre do¤-
ru, ak›l, erdem, tanr›, gelenek ve tarih gibi fikirlerin çözümsel araflt›rmalar›na gö-
re yaflamak hepten anlams›zd›r. Her fley zaman›n ve flans›n ürünüdür. Bu ba¤lam-
da postmodernist hedeflere ulafl›labilmesi için temel araçlar ironi, alay ve parodi-
dir. Postmodernizmin (II) ikinci ilkesi ise gerçekli¤in reddedilmesidir. Post-
modernizm fleylerin gerisinde mutlak bir gerçekli¤in olmad›¤› önermesini yapar.
Bizler sadece görmek istediklerimizi, zaman ve mekândaki konumlan›fl›m›z›n bi-
ze izin verdiklerini, kültürel ve tarihi alg›lar›m›z›n odakland›klar›n› görürüz. Böy-
lece bilimde bile bulunmas› en kolay olan fley, bizim arad›¤›m›z fley olur. Çünkü
sahip oldu¤umuz bak›fl aç›m›z arac›l›¤›yla anlamland›r›r ve öyle görürüz. Postmo-
dernizmin (III) üçüncü ilkesi, art›k elimizde olan gerçeklik yerine, imgeyle
maddi gerçekli¤in aras›nda kaybolmufl olan dünyad›r. Art›k tek bir gerçek-
likten söz edilemez. Tüm toplumsal hayat, gerçeklerin de¤il taklitlerin, modelle-
rin, saf imgelerin ve temsillerin denetimi alt›na al›nm›flt›r. Bunlar s›ras›yla yeni
taklitler yarat›r ve bütün süreç amans›z bir ak›nt› içinde bireylerin tav›rlar›nda ve
toplumlarda herhangi bir gerçeklikle iliflki kurulmaktan vazgeçilinceye kadar de-
vam eder. Her fley ve herkes bu saf yalanc› hayal dünyas›nda kaybolmufltur. Ba-
udrillard’›n simülasyon kuram› bu durumu çok net ifade eder. Postmodernizmin
(IV) dördüncü ilkesine geldi¤imizde karfl›m›zda anlams›zl›k ç›kar. Do¤ru-
nun ve ak›l yürütmenin, bilgi edinmenin mümkün olmad›¤›, varoluflla çok zay›f
bir ba¤lant›n›n yaln›zca dille yap›ld›¤›, gerçekli¤in imgeler okyanusunda bo¤ul-
du¤u bu dünyada anlama yer olmas› mümkün de¤ildir. Bu ilke, bizi beflinci ilke-
ye götürür. (V) fiüphe. fiüphe postmodernizmin ebedi ve kal›c› flart›d›r. Postmo-
dern kuram; bunu hiçbir kuram, hiçbir kesinlik ve hiçbir deney kalmay›ncaya ka-
dar geniflletir. Her fleyden flüphe etmek.
Bütün bu ilkelere ek olarak Postmodernizmin niteli¤ini belirleyen (VI) al-
t›nc› ilke çoklukla ilgilidir. Postmodernizm çeflitlilikle ve çoklukla ilgilenir. Irk-
lar›n, kültürlerin, cinslerin, do¤rular›n, gerçekliklerin, cinselliklerin ve hatta ak›l
yürütmenin ço¤ulcu olufluna vurgu yapar ve hiçbir tarz›n bunlardan birinin di¤eri
üzerinde egemen olamayaca¤›n› ileri sürer (Dellalo¤lu, 1995: 31).
Huyseens’e (1984: 8) göre ise postmodernizm Bat› toplumlar›nda ortaya ç›kan
bir kültürel dönüflümün, bir duyarl›l›k de¤ifliminin parças›d›r. “Postmodern” terimi,
en az›ndan flimdilik, bu de¤iflimi ifade etmek için bütünüyle yeterli gözükmektedir.
Söz konusu dönüflümün do¤as› ve derecesi tart›fl›labilir, ama dönüflümün kendisi-
nin varl›¤› tart›flmas›z kabul edilir. Huyseens, yanl›fl anlafl›lmak istemem, kültürel,
toplumsal ve ekonomik düzenlerde toptan bir paradigma de¤iflimi yafland›¤›n› id-
dia etmiyorum; buna benzer herhangi bir iddia, aç›kt›r ki, fliflirilmifl olacakt›r. Ama
kültürümüzün önemli bir kesiminde, duyarl›l›kta, pratikte ve söylem oluflumunda
gözle görülebilir bir de¤iflim yaflan›yor. Bu de¤iflim, bir dizi postmodern varsay›m›,
deneyimi ve önermeyi daha önceki dönemden ay›rmaktad›r, demektedir.
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 59
Girifl
Postmodernizm denince akla ilk gelen düflünürlerden biri olan Lyotard’›n, postmo-
dernizme iliflkin görüflleri ço¤unlukla “Postmodern Durum” adl› kitab›nda buluna-
bilir. 1979 y›l›nda yay›nlanan kitap, o dönem içinde hem Fransa’da hem Dünya ge-
nelinde entelektüel çevrelerde oldukça yank› uyand›rm›flt›r. fiaylan’a göre (2002:
274) bu metindeki ana tema, geliflmifl bat› toplumlarda 19. yüzy›ldan beri sürege-
len bilim, sanat gibi kültür süreçlerinin büyük bir dönüflüm içinde oldu¤unu ve bu
dönüflümün bir bak›ma postmodern olarak tan›mlanmas›n› mümkün k›ld›¤›n› or-
taya koymaktad›r. Lyotard’a göre postmodern durumu belirleyen temel ölçüt bilgi-
nin konumudur ve postmodern durumda art›k yeni bir bilgi anlay›fl› geçerli olmak-
tad›r. Dolay›s›yla “Postmodern Durum”a bak›ld›¤›nda asl›nda karfl›m›zda duran bir
bilgi/bilim felsefesi kitab›d›r. Lyotard’›n bu metindeki ana problemi, Postmodern
toplumlarda bilginin nas›l konumland›r›ld›¤›n› anlamakt›r. Bunun için der, Lyotard
(2000: 11) ; “bu durumu tasvir etmek için postmodern kelimesini kullanmaya ka-
rar verdim.”
iktidar rekabetinde ana bileflen olacak, eskiden ulus devletlerin topra¤›n denetimi
için verdi¤i mücadele, zaman› gelince enformasyon denetimi için verilecektir.
Postmodern ça¤da bilim muhtemelen, ulus devletlerin silah üretimindeki üstün-
lüklerini daha çok güçlendirecek, geliflmifl ve geliflmekte olan ülkeler aras›ndaki
uçurum daha da büyüyecektir (Sarup, 2010: 189). Özellikle 1979 y›l›nda yazd›¤› bu
kitab›nda Çin’in günümüzdeki yükselifline vurgu yapmas› dikkat çekicidir.
“Bilginin tabiat›ndaki dönüflüm o, zaman varolan kamusal güçler üzerinde hem fii-
Lyotard, gelece¤in
li hem hukuki olarak genifl flirketler ve çok genel biçimde sivil toplumla olan iliflkile-
toplumuyla ilgili bütüncül rini gözden geçirmeye zorlayacak tepkilere yol açabilir. Dünya pazar›n›n yeniden
tahminler yapmak yerine tek aç›lmas›, daha tutarl› bir ekonomik rekabete geri dönüfl, Amerikan kapitalizminin
bir noktaya odaklanmay›
anlaml› buluyorum, diyor: O hegemonyas›n›n k›r›l›fl›, sosyalist bir alternatifin çöküflü, muhtemel bir Çin Pazar›-
da “bilimsel bilginin bir n›n aç›l›fl›- bunlar ve birçok di¤er etmen 1970’lerin sonunda devletleri 1930’lardan
söylem” oldu¤u noktas›d›r.
bu yana oynamaya al›flt›klar› yat›r›mlara k›lavuzluk etme ve yönlendirme rolü ko-
nusunda ciddi bir de¤erlendirmeye haz›rlamaktad›r” (Lyotard, 2000: 23).
Son k›rk y›l içerisinde bilim ve teknoloji, dil ve bilgi üzerinde yo¤unlaflm›flt›r.
Bilgisayar dilleri, iletiflim teknolojileri, bilgi depolama ve veri bankalar› bunun ör-
nekleridir. Bu teknolojik dönüflümlerin bilgi üzerinde önemli etkileri oldu¤u söy-
lenebilir. Araflt›rma ve ö¤renilmifl bilginin aktar›m› bu etkilerin yafland›¤› bafll›ca ifl-
levlerden ilk ikisidir. Aç›kça söylemek gerekirse (I) birincisi araflt›rma, (II) ikinci-
si ö¤renmedir. ‹kinci ifllev yani ö¤renmede etkili olan makinelerin küçültülmesi ve
ticari hale getirilmesidir (Lyotard, 1999: 317). Makinelerin ne oldu¤u ve ne ifle ya-
rad›¤› bilgisinin ö¤renilmesiyle birlikte insan gücünün, seslerin ve görüntülerin do-
lafl›m›nda gittikçe etkili olaca¤› söylenebilir. Bu bir teknolojik dönüflümdür. Bu dö-
nüflüm içinde bilginin do¤as› da de¤iflecektir. Bilgisayar diline ya da di¤er dillere
çevrilemeyen ve dönüflüme sokulamayan bilgiler bu süreçte terk edilecektir. Bilgi-
sayarlar›n egemenli¤iyle birlikte belirli bir mant›k devreye girmektedir; dolay›s›yla
hangi önermelerin bilgi hükümleri olarak kabul edilece¤ine iliflkin belli kabuller
ortaya ç›kmaktad›r (Lyotard, 1999: 318).
Lyotard’a göre, bilginin ticarileflmesi ulus-devletlerin e¤itim-ö¤retim faaliyetle-
rini üretme ve da¤›tma ayr›cal›¤›n› tehdit etme potansiyeli tafl›maktad›r. Çünkü
devlet alan› olan e¤itim arac›l›¤›yla yay›lan bilgi, toplumun kullan›lan bilginin
zenginli¤i ve aç›mlan›fl›n›n kolayl›¤› ölçüsünde varl›k gösterebilece¤i ve geliflebi-
lece¤i ilkesiyle karfl›tl›k içinde düflünüldü¤ünde süresi geçmifl, eskimifl bilgi ola-
cakt›r. Bilginin ticarileflmesi ile ba¤lant›l› olan bilginin “fleffafl›¤›” ideolojisi devle-
ti bir karmafla ve “s›k›nt›/gürültü” unsuru olarak gösterir. Bu aç›dan ekonomik
güçler ile devlet güçleri aras›ndaki iliflki aç›s›ndan sorunlu bir nokta ortaya ç›km›fl
olur (Lyotard, 1999: 319).
Çok uluslu flirketler hâlihaz›rda ulus-devlet düzenini tehlikeye sokan yeni ser-
maye dolafl›m sistemleri gelifltirmifllerdir. Bu sistemler bilgisayar teknolojilerinin
gelifltirilmesiyle daha da tehditkâr hale gelmifltir. Sözgelimi IBM gibi flirketlerin
veri depolar›na kimlerin ulaflabilece¤ine kim karar verecektir? Devlet mi, yoksa
devlet di¤er kullan›c›larla bir mi tutulacakt›r, sorular› yan›t beklemektedir (Lyo-
tard› 1999: 319).
Dolay›s›yla bilgisayar ça¤›ndaki bilgi sorunu, günümüzde her zamankinden
çok daha büyük ölçüde yönetim sorunudur. Bu ba¤lamda, düzenlemenin, yani ye-
niden üretim ifllevlerinin yöneticilerden geri al›narak makinelere emanet edildi¤i
ve bundan böyle de hep edilece¤i öne sürülmektedir. Günümüzde gittikçe önem
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 63
Lyotard’›n dil oyunlar› üzerine dile getirdi¤i gözlemleri nelerdir? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
2
Lyotard’a göre bilimsel bilgi, bilginin bütününü temsil etmez. Anlat›sal bilgiden
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
de bahsedilmesi gerekir. Anlat›sal bilgi ve bilimsel bilgi en bafltan beri rekabet için-
de olmufllard›r. Geleneksel toplumlarda anlat›sal biçimin üstünlü¤ü söz konusu-
dur. Anlat›lar hem toplumsal kurumlara meflruluk kazand›r›rlar S Ohem R U de yerleflik S O R U
kurumlar›n bütünleflmesine yönelik olumlu ya da olumsuz modelleri temsil eder-
D‹KKAT D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
64 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Görülece¤i gibi bilimsel bilgi ile anlat›sal bilgi aras›ndaki temel ayr›m, bilimsel
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
bilginin gereksinim duydu¤u bir dil oyunu ile düz anlam› al›koymas›, di¤erlerini
ise d›fllamas›ndan kaynaklan›r. Hem bilimsel hem de anlat›sal bilgi bu ba¤lamda
D Ü fi Ü N E L ‹ M eflit derecede
D Ü fi Üzorunludur
NEL‹M (Sarup, 2010: 192-193).
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
D‹KKAT Lyotard modernD ‹ K KveA Tpostmodern bilgi aras›nda da ayr›m yapar. Ona göre modern bilginin
üç koflulu vard›r. (I) Temelci iddialar› meflrulaflt›rmak üzere üst-anlat›lara baflvurulmas›;
S O R U S O R U
(II) meflrulaflt›rman›n
SIRA S‹ZDE kaç›n›lmaz do¤al sonucu olan gayri meflru k›lma ve (III) d›fllama,
N N
SIRA S‹ZDE
homojen epistemolojik ve ahlaki reçetelere duyulan arzu. Postmodern bilgi ise bunun ter-
D‹KKAT
sine, üst-anlat›lara
D ‹ K K A veT temelcili¤e karfl› ç›kar, büyük meflrulaflt›rma flemalar›ndan sak›n›r
AMAÇLARIMIZ ve heterojenlikten,
AMAÇLARIMIZ ço¤ulluktan, sürekli yenilikten ve kat›l›mc›lar›n üzerinde anlaflma sa¤-
lad›klar› yerel kurallar›n ve kural koyucu flemalar›n pragmatik inflas›ndan ve dolay›s›yla
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
mikro-politikadan yana ç›kar. Bundan dolay› postmodern, bilginin yeni koflullar›na yan›t
K ‹ T A P K ‹epistemolojinin
veren yeni bir T A P gelifltirilmesini içerir. (Best&Kellner, 2010: 203)
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Lyotard’a göre art›k büyük anlat›lara baflvurmaya gerek duymay›z. Çünkü post-
TELEV‹ZYON T E L Eböyle
modern bilgi V ‹ Z Y O Nbir meflrulu¤a gereksinim duymamaktad›r. O kendisi için yeni
K ‹ T A P bir epistemoloji
K ‹ T gelifltirmektedir.
A P Dolay›s›yla geçerli olan bu yeni bilgi anlay›fl› sa-
yesinde geliflmifl toplumlar büyük ve kapsaml› bir de¤iflim geçirmekte ve posten-
‹NTERNET
düstriyel toplumlara
‹NTERNET
do¤ru evrilmektedir. ‹flte tam da burada Lyotard’a göre yeni
TELEV‹ZYON kurgulanacak epistemolojide
TELEV‹ZYON gerçekli¤in do¤ru olarak yans›t›lmas› anlam›na gelen
temsil sorununu d›fllamak gerekmektedir (fiaylan, 2002: 276-277). Ona göre mo-
dern toplumun (sanayi toplumu) baflvurdu¤u büyük anlat›lar›n insan› do¤ru tem-
‹NTERNET ‹NTERNET
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 65
D‹KKAT D‹KKAT
sil edememesi, bu kuramlar›n imkâns›zl›¤›n› da gözler önüne sermektedir. Lyo-
tard’›n burada vurgulamak istedi¤i topluma iliflkin bir bilginin olmamas› de¤il, böy-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
le bir bilginin aç›k olmas› gerekti¤idir.
Daha ayr›nt›l› bilgi için Jean- François LYOTARD’›n Türkçeye çevrilenKD Ü“Postmodern
fi Ü N E L ‹ M
‹ T A P Durum D Ü fi Ü N E L ‹ M
K ‹ T A P
(2000)” adl› kitab›n›n okunmas›nda yarar görülmektedir.
S O R U S O R U
Elefltiriler TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Lyotard postmodern duruma iliflkin analizini yeterince temellendirmedi¤i ve derin-
D‹KKAT D‹KKAT
lefltirmedi¤i için elefltirilmektedir. Kellner’e göre (2000: 385) Lyotard’›n “Postmo-
dern Durum” adl› kitab›nda ek olarak yay›nlad›¤› “Postmodernizm Nedir Sorusuna
N N
‹ N T E S‹ZDE
RNET ‹SIRA
N T E RS‹ZDE
NET
Yan›t” adl› yaz›, bafll›kta vaat etti¤i gibi bir yan›t› vermemekte,SIRA
onun deyimiyle ha-
yal k›r›kl›¤› yaratmaktad›r. Lyotard, flöyle demektedir;
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
“Postmodern, modern içindeki sunulamayan›, sunumlaman›n kendisinde ileri götü-
ren olacakt›r: güzel biçimlerin tesellisini ve elde edilemez olan›n kolektif nostaljisini
paylaflmay› mümkün k›lan bir zevk uzlafl›m›n› inkâr edecektir; Kbunlardan ‹ T A P hofllan- K ‹ T A P
mak için de¤il, sunulamayan›n güçlü bir anlam›n› veren yeni sunulmamalar› arafl-
t›racakt›r. Postmodern sanatç› veya yazar, felsefecinin konumundad›r. Yazd›¤› me-
tin, üretti¤i çal›flma ilke olarak daha önceden yerleflmifl kurallarT Etaraf›ndan
L E V ‹ Z Y O N yöneti- TELEV‹ZYON
lemez; benzer kategorilerin metne ya da çal›flmaya uygulanmas›yla belirleyici bir
yarg›ya göre yarg›lanamazlar. O zaman yazar ve sanatç›, yap›lacak olmakta olan›n
kurallar›n› formüle etmek için kurals›z çal›flmaktad›r. Böylece çal›flma ve metnin bir
olay›n karakterlerine sahip olmas› olgusu do¤ar. Böylece onlar daima ‹ N T E Ryazarlar›
NET için ‹NTERNET
geç gelecekler veya ayn› ölçüde olmak üzere, gerçekleflmeleri daima hemen bafllaya-
cakt›r. Postmodern, gelece¤in evvelkili¤i paradoksuna göre anlafl›lmak zorunda ka-
lacakt›r” ( Lyotard, 2000:158-159).
Girifl
Postmodernizmi ne ‘alk›fllaman›n’, ne de reddetmenin mümkün olmad›¤›n› belir-
ten Jameson (2005: 44), bunu söyledi¤inde ise sanat elefltirmenlerince ‘kaba bir
Marksist’, di¤er Marksistlerce de ‘post Marksist’ olarak nitelendirildi¤ini belirtir.
Jameson’a göre postmodernizmin ne oldu¤unu kavrayabilmenin en emin yolu,
onu öncelikle tarihsel yönden düflünmeyi unutmufl bir ça¤da yaflanan zaman üze-
rinde tarihselci bir ba¤lamda düflünmeye yönelik bir çaba fleklinde ele almakt›r. Bu
durumda post-modernizm seçmifl oldu¤umuz e¤ilime ba¤l› olarak ya derinlerde
yatan bast›r›lamaz tarihsel bir dürtüyü “çarp›k biçimde” ifade eder ya da etkili bir
biçimde “bast›r›r” ve “sapt›r›r” (Jameson, 1991: IX).
Jameson’›n aç›klamalar›na göre postmodernizm baz› kültürel de¤iflikliklerin
iflaretini vermektedir. Best&Kellner’e (2010: 224) göre, bunlar flöyle s›ralanabilir;
“yüksek kültür ve afla¤› kültür aras›ndaki ayr›m›n çökmesi, modernist eserlerin y›-
k›c› ve elefltirel yönlerini yitirmelerini sa¤layacak flekilde kutsal patikaya dâhil ve
yukar›dan dâhil edilmeleri; kültürün neredeyse total bir metalaflmas› ve bunun da
kapitalizme meydan okurken baflvurabilecek elefltirel mesafenin ortadan kalkma-
s›na yol açmas›, öznelli¤in radikal fragmantasyonunda endifle, yabanc›laflma ve
burjuva bireycili¤i sorunsallar›n›n sona ermesi, hem tarihsel geçmifl duygusunu
hem de önemli ölçüde farkl› bir gelecek duygusunu silen kötürümlefltirici bir mev-
cudiyetçilik ve yön kayb›na yol açan postmodern hiper uzam›n ortaya ç›kmas›.”
Bütün bu ifadelerin alt›nda yatan temel gerçeklik ise Jameson’a göre, postmoder-
nizmin ve geç kapitalizmin kültürel de¤ifliklikleri, “felaketin ve ilerlemenin bir ara-
dal›¤›” olarak diyalekti¤in özü itibar›yla anlatmaya çal›fl›yor olmas›d›r (Best&Kell-
ner, 2010: 222).
Resim 3.2 Fredric Jameson (1934-)
Marksist Edebiyat kuramc›s› ve elefltirmeni, Fredric Jameson
1934 y›l›nda Cleveland’da do¤ar. Yale Üniversitesinde, Jean
Paul Sartre üzerine doktoras›n› yapar. Etkilendi¤i düflünürler
aras›nda Lukacs, Bloch, Adorno, Benjamin ve Marcuse’nin
önemi büyüktür. Jameson, postmodernizmin en bilinen
teorisyenlerinden olmas›na ra¤men, bir postmodern teorisyen
de¤ildir. Jameson’›n çal›flmalar› daha çok postmodern
düflüncenin yads›nmas›na yönelik olmufltur.
Kendisinin de belirtti¤i gibi postmodernizmle ‘tuhaf bir flekilde’ ilgilenmeye
bafllamadan önce yap›salc›l›kla ilgili bir kitab›ndan sonra baz›lar›n›n kendisini
yap›salc›l›¤›n ‘önde gelen sözcüsü’ baz›lar›n›n da yap›salc›l›¤›n elefltirmeni oldu¤unu
ileri sürdüklerini söyleyen Jameson, asl›nda her ikisi de olmad›¤›n› ‘ne o ne de öteki
tarafta’ olmas›n› gerektirmedi¤ini söyler.
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 67
temsili kodlar içerir. Kiflinin hem varolufl koordinatlar›n› hem de d›fl dünyaya ilifl-
kin alg›lanan kodlar›n› gerektirir. Ayn› zamanda üç boyutlu dünyan›n iki boyuta
indirgenmesi söz konusudur. Bu noktada do¤ru bir haritan›n olabilece¤inden söz
etmek mümkün de¤ildir. Biliflsel haritalaman›n esteti¤i bu karmafl›k temsili diya-
lekti¤i dikkate almal› ve yeni radikal biçimler gelifltirmelidir. Yeni radikal biçimler
olarak sanat›n politikleflmesini vurgular. Yeni politik sanat, postmodernizm ger-
çekli¤ine tutunmal›d›r. Bireyler ve kolektif varl›klar olarak kendi konumlar›m›z›
kavrayarak sosyal karmafla içerisinde kaybetmifl oldu¤umuz eylem ve mücadele
gücümüzü geri kazanmal›y›z. Postmodernizmin politik biçimi, e¤er varsa, mekân-
sal oldu¤u kadar sosyal ölçekte küresel bir biliflsel haritalaman›n ortaya konulma-
s› ve topluma yans›mas›yla mümkündür (Jameson, 1999: 349). Biliflsel harita yap-
maya iliflkin olarak pedegojik ve didaktik amaçl› bir estetik temsil politikas›n›n ge-
re¤ine inanmakla birlikte bunu baflarman›n hemen hemen imkâns›z bir fley oldu-
¤una de¤inir. Öte yandan postmodern uzam haritas›n› yapma konusunda bir teo-
ri gelifltiremedi¤ini daha önceki dönem olan modernizmin uzam haritas›n› yap-
maktan daha zor bir ifl oldu¤unu ileri sürer. (Best&Kellner, 2010: 229-230).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ya tekabül eden bir kültürel üslup oldu¤unu ileri sürer. Böylece gerçekçilik, moder-
nizm ve postmodernizm s›ras›yla piyasa kapitalizmi, tekelci kapitalizm ve çok ulus-
AMAÇLARIMIZ lu kapitalizmin kültürel düzeylerini ifade eder (Best&Kellner, 2010: 225-226).
AMAÇLARIMIZ
Jameson’a (1991: XXI) göre buradaki “geç” nitelendirmesinden genel olarak
vurgulamak istedi¤i, bir fleylerin de¤iflti¤i, dünyan›n art›k eskisi gibi olmad›¤›, bir
K ‹ T A P anlamda kesin,K ‹ T ancakA P modernleflme ve endüstrileflmenin yaflam›fl oldu¤u sars›nt›-
larla karfl›laflt›r›lamaz, daha zor alg›lanan ve daha az dramatik, ancak daha ak›c› ve
bütünüyle nüfuz etmesi nedeniyle daha kal›c› bir yaflam dönüflümünü yaflad›¤›m›z
TELEV‹ZYON gerçe¤idir.T EKellner
L E V ‹ Z Y O(2000:
N 391) Jameson’›n bu görüflünü k›flk›rt›c› bir meydan oku-
yufl olarak görmesine ra¤men, kendisini Mandel’in teorisini daha ayr›nt›l› incele-
meyip k›saca özetlemeyle yetinmesini elefltirmektedir.
Best ve Kellner’e (2010: 226) göre Jameson, kültür biçimleri ve baflat kültür bi-
‹NTERNET ‹ N T E R Nayr›m
çimleri aras›nda ET yaparak postmodernizme iliflkin Lyotard ve Baudrillard’a
göre daha doyurucu bir aç›klama sunar. Önceki dönemde ya da sistemde mevcut
olan ay›r›c› özellikler flimdi baflat hale gelmektedir. Egemen olan ay›r›c› ö¤eler ise
ikincilleflmifl, marjinalleflmifllerdir (Jameson, 2005: 29).
Ana fikrim diyor, Jameson (2005:29), “günümüze de¤in bu fleylerin ikincilleflti-
¤i ya da merkezden ziyade marjinal olan modernist sanat›n önemsiz türden ay›-
r›c› özellikleri haline geldi¤i ve bunlar kültürel üretimin merkezi ay›r›c› özellikleri
haline geldiklerinde yeni bir fleyle karfl› karfl›ya oldu¤umuzdur.”
Best ve Kellner’e (1998: 226) göre, Jameson bu analizle hem postmodern kül-
tür biçimlerine geçiflin kesintili¤ini vurgulayarak onlardan önce gelenlerin bir sü-
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 69
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lizmin kültürel mant›¤› olarak sundu¤unu belirtir. Böylece Jameson postmodern
tart›flmas›n› kültürel teori ve meta teori alan›ndan toplumsal teori alan›na do¤ru
kayd›rmaktad›r. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Benzer bir biçimde Kellner, Steven Best ile birlikte yazd›klar› Postmodern Teo-
ri’de (1998: 222), “Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mant›¤›’nda”
Jameson’›n postmodernizmi, kapitalizmin geliflimindeki bir aflamaK ‹ T olarak
A P göreceli- K ‹ T A P
lefltirmekte oldu¤unu ve böylece rakipleri karfl›s›nda Marksizmin üstünlü¤ünü or-
taya koymak için yap›lm›fl en k›flk›rt›c› giriflimde bulundu¤unu ifade etmektedir.
Sonuç olarak postmodernizm, modernizmden farkl› olarak, T E Lkesinli¤e
E V ‹ Z Y O N ve kural- TELEV‹ZYON
lara ba¤l› olmayan bir döneme iflaret etmektedir. Ayd›nlanman›n kavram ve ku-
ramlar›na toptan bir karfl› durufltur. Lyotard ve Jameson gibi postmodernistlere gö-
re art›k modernizmin sonu gelmifl ve yerine yeni bir dönem olarak postmodern
aflama egemen olmaya bafllam›flt›r. Belki de bu durumda yap›lmas› ‹ N T E R gereken
NET Baud- ‹NTERNET
rillard’›n tavsiyesine kulak verip Kötülü¤ün fieffafl›¤›’n›n (1996) giriflinde yazd›¤›
“Dünya ç›lg›n bir seyir ald›¤›na göre, biz de dünyaya iliflkin ç›lg›n bir bak›fl aç›s›
edinmeliyiz” sözlerini bir kez daha düflünmektir.
70 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
N
A M A Ç
Postmodernizmin ne oldu¤unu tan›mlaya- rak geliflen evrensel ahlak ve hukuk, kurucu öge-
1 bilmek. ler ifllevini üstlenmifltir. Öte yandan Ayd›nlanma
Özellikle 60’l› ve 70’li y›llardan itibaren moder- evrensellik, tek do¤ru, bilim ve mant›k iliflkisi gi-
nizm karfl›t› ya da modernizmden sonras› anla- bi ögeleri ortaya koyarken, ahlaksal temelini de
m›nda kullan›lan kavram, birçok kültür ve top- hümanizmden alm›flt›r. Ancak Ayd›nlaman›n ak-
lum kuramc›s›n›n ifadesiyle modernizm kültü- l› getirdi¤i nokta bireyin/öznenin silinifli biçimni-
ründen radikal kopufllar› ifade etmekte ve yeni de oluflmufltur. Postmodernistler Ayd›nlanman›n
postmodern sanat biçimlerinin ortaya ç›k›fl›n›n akl›n› mit olarak nitelemifllerdir. Akl›n toplumda
tart›fl›lmas›n› getirmektedir. Bu anlamda postmo- çat›flan ç›karlara hizmet etti¤ini belirtmifllerdir.
dernizm sanatta pop e¤ilimler, yeni malzemeler Akl›n araçsal boyutunun geliflti¤i ve yeni bir ege-
ve e¤reti yap›lar gibi formlar›n inflas›n› gündeme menlik biçimini gerektirdi¤ini ifade etmifllerdir.
getirir. Böylelikle postmodernizmin içinde, mo- Böylece tümel, bireyin akl›n› iflgal ederek Ayd›n-
dern düflüncenin içli d›fll› bir flekilde geliflti¤i gö- lanman›n kendi kendisini imha etmesine yol
rülür. Dolay›s› ile postmodern sözcü¤ü tam ola- açm›flt›r. Ayd›nlanman›n bilimi olarak nitelendi-
rak modern sonras› anlam›na gelmemekte birlik- rilen pozitivizm ise gerçekli¤in anlafl›lmas›nda
te postmodernizm, modernlik elefltirisi içinden geçerlili¤ini yitirmifl ve di¤er bilgi türlerinin üze-
yeni bir döneme at›fta bulunmaktad›r. Postmo- rinde bilimsel bilgi egemen olmufltur. Bu durum
dernistler için modern ça¤dan postmodern ça¤a ise ilerlemeyi de¤il sorunlar›n giderek artmas›n›
geçildi¤i fikri oldukça indirgemeci ve do¤rusal getirmifltir. Dolay›s›yla postmodernistler ayd›n-
bir bak›fl aç›s›n› yans›tmaktad›r. Onlara göre ta- lanman›n bir mit oldu¤u noktas›ndan hareketle
rihsel dönemler aras›nda bu flekilde do¤rusal, modernizmi elefltirmifllerdir.
N
birbirinden net çizgilerle ayr›lm›fl tarihsel dönem-
lerden bahsetmek mümkün de¤ildir. O halde Postmodern sanat› modern sanattan farkl›laflt›-
AM A Ç
postmodernizm nedir, sorusuna verilen en basit 3 ran özellikleri karfl›laflt›rabilmek.
yan›t, modernizmin radikal bir biçimde elefltirisi- Postmodernizmin görüldü¤ü ilk alan›n sanat ol-
dir. Modernizmin toptan yads›nmas›d›r. du¤u bilinmektedir. Özellikle mimaride ve ede-
N
biyatta karfl›lafl›lan bu durum dadaizm ad› alt›n-
Postmodern kuramc›lar›n Ayd›nlanma dönemi- da toplumsal sorunlar›n giderek artmas› karfl›s›n-
A M A Ç
2 ne yöneltti¤i elefltirileri özetleyebilmek. da bir karfl› duruflu, bir baflkald›r›y› sergiler. Mo-
Ayd›nlanma düflüncesi akla, bilime ve ilerlemeye dernitenin romantik ve iyimserli¤i, postmoderni-
büyük anlam atfetmifl ve do¤al toplum düzeni ve tede toplumsal sorunlar› kapsayan ve bu sorun
do¤al hukuk tart›flmalar› ile tarih sahnesine ç›k- yuma¤›n›n oluflmas›n› protesto eden dadaist an-
m›flt›r. Do¤al toplum ve do¤al hukuk düflüncesi lay›flla kendini göstermektedir. Postmodernizm-
bir anlamda laikleflmifl mutlak gerçekli¤in yans›- de sanatç›n›n topluma karfl› bir misyon ve anlat›-
mas› biçiminde de¤erlendirilmifltir. Bu durum s›n›n bulunmad›¤›, gerçekli¤i yans›tmak yerine
laikleflme /sekülerleflme sürecinin de bafllang›c› belirsizlik ve karars›zl›¤›n önem kazand›¤›, bire-
olarak nitelenmifltir. Bu flekilde kapitalizmin bü- yin hümanist de¤erlerden ar›nd›r›lmas› ve yük-
yük dönüflümler yaflayarak ilerlemesi, bilim ve sek sanat ve kitle sanat› ayr›m› yads›narak taklit
bilgilenmenin tanr›sal bir süreç anlay›fl›ndan ve yap›flt›rma teknikleri ile sanat yap›t›n›n üreti-
uzaklafl›lmas› ve akl› yürütmeye dayal› bir insan mi esas al›nm›flt›r. Postmodern sanat, modern sa-
tasar›m›n›n varl›¤› ile söz konusu olmufltur. Di- nata bir baflkald›r› olarak kendini gösterir.
¤er bir ifade ile tarihin ak›fl süreci çerçevesinde
ilerlemesi için insan›n katk›s›na gerek duyulmufl-
tur. Ayd›nlanma bu ba¤lamda bir proje olarak
ileriye yönelik projeksiyonu ifade etmektedir. Bu
projede nesnel ve evrensel bilim, buna ba¤l› ola-
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 71
N
A M A Ç
Jean-François Lyotard’a göre postmodern ça¤da N
A M A Ç
Fredric Jameson’›n kapitalizmi neden geç olarak
4 bilgi ve bilimin alm›fl oldu¤u konumu de¤erlen- 5 niteledi¤ini aç›klayabilmek.
direbilmek. Jameson’a göre buradaki “geç” nitelendirmesinin
Lyotard’a göre toplumlar›n içine bulunduklar› genel olarak vurgulamak istedi¤i, dünyan›n art›k
postmodern ça¤da bilginin konumu de¤iflmekte- eskisi gibi olmad›¤›, bir anlamda kesin, ancak
dir. Bilginin biçiminin giderek de¤iflmesi sonu- modernleflme ve endüstrileflmenin yaflam›fl oldu-
cunda, postmodern ça¤ içinde bilgi sat›lmak için ¤u sars›nt›larla karfl›laflt›r›lamaz, daha zor alg›la-
üretilmekte ve tüketilmektedir. Bilgi kendinde nan ve daha az dramatik, ancak daha ak›c› ve
bir amaç olmaktan uzaklaflmakta ve art›k kulla- bütünüyle nüfuz etmesi nedeniyle daha kal›c› bir
n›m de¤erini kaybetmektedir. Bilginin do¤as› yaflam dönüflümünü yaflad›¤›m›z gerçe¤i ile kar-
içindeki bu dönüflüm, birçok sosyo-ekonomik fl› karfl›ya kald›¤›m›z› bilmeliyiz. Geç kapitalizm
ve sosyo-kültürel sonuçlar› da beraberinde geti- kapitalizmin üçüncü aflamas› olan çok uluslu ka-
recektir. Lyotard’a göre, birkaç on y›ld›r bilgisa- pitalizme denk düfler. Bu dönem kültürde yafla-
yarlaflm›fl bilginin, üretimin ana gücü durumuna nan radikal dönüflümler sayesinde kendine özgü
geldi¤i genifl oranda kabul görmektedir. Bilgisa- bir do¤ruluk an› yarat›r. Geç kapitalizm, metalafl-
yarlaflm›fl bilginin alabildi¤ine geliflmifl toplum- ma dinamiklerini toplumsal ve kiflisel hayat›n her
lardaki iflgücü da¤›l›m› üzerinde gözle görülür alan›na yayar ve metalaflma kültürü gelifltirir.
bir etkisi bulunmaktad›r. Bilgi dünya çap›nda
gerçekleflen iktidar rekabetinde ana bileflen ola-
cak, eskiden ulus devletlerin topra¤›n denetimi
için verdi¤i savafl, zaman› gelince enformasyon
denetimi için verilecektir. Postmodern ça¤da bi-
lim, muhtemelen ulus devletlerin silah üretimin-
deki üstünlüklerini daha çok güçlendirecek, ge-
liflmifl ve geliflmekte olan ülkeler aras›ndaki uçu-
rum daha da büyüyecektir.
72 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki ifadelerden hangisi postmodernizmin an- 6. Afla¤›dakilerden hangisi postmodernizmin temel il-
lamlar›ndan biri de¤ildir? kelerinden biri de¤ildir?
a. Modernizmin radikal bir elefltirisidir. a. Modernizmde geçerli olan her fleyin geçersiz ve
b. Bir tarihsel geçmifl duygusunun yitirilmesidir. eskimifl olmas›
c. Gerçekli¤in yerini imajlar›n almas›d›r. b. Gerçekli¤in yerini imgelerin/göstergelerin almas›
d. Simülasyonlar ça¤›d›r. c. Anlams›zl›k ve belirsizli¤in kabulü
e. Modernizmin devam›d›r. d. Her fleyden flüphe edilmesi
e. Yar›m kalan modernite projesini tamamlamak.
2. Bir proje olarak ayd›nlanma düflüncesinin en temel
ögesi hangisidir? 7. Rosenau’ya göre, postmodernist teorisyenler, günü-
a. Evrensellik müz toplumlar› için neyi önermektedirler?
b. Görelilik a. Özgürlük, bireycilik, analiz, geliflme
c. Yorumculuk b. ‹ndeterminizm, çeflitlilik, farkl›l›k, karmafl›kl›k
d. Özgecilik c. Rasyonalite, pozitivizm, hümanizm, ilerleme
e. Öznellik d. Determinizm, birlik, sentez, basitlik
e. Meflru düzen, iletiflimsel eylem, anlamland›rma,
3. Afla¤›dakilerden hangisi postmodernizmin temala- iktidar
r›ndan biri de¤ildir?
a. Öznenin ölümü ve dönüflü 8. Lyotard’›n postmodern topluma yönelik olarak ileri
b. Temsilin reddi ve kamusal alan›n çöküflü sürdü¤ü ana problemi nedir?
c. Bireycilik ve bireysel kimlik a. Akl›n elefltirici gücünün ne oldu¤u
d. Nihilizm, anti-hümanizm ve kinizm b. Bilginin nas›l konumland›r›ld›¤›
e. Evrenselcilik c. Sanat›n nas›l bir konum ald›¤›
d. Ekonomik gücün kimde oldu¤u
4. Afla¤›dakilerden hangisi modern sanat›n temel özel- e. Siyasi geliflmelerin nereye do¤ru gitti¤i
liklerinden biri de¤ildir?
a. Özgürlük ve özgünlük 9. Lyotard, büyük anlat›n›n yitiminden neyi kastet-
b. Yans›ma ve misyon mektedir?
c. Sanat ürünlerinin metalaflmas› a. Büyük anlat›lar›n merkezi önemini korumas›n›
d. Seçkinci olma b. Büyük anlat›lar›n ütopik olmas›n›
e. Tutucu olma c. Büyük anlat›lar›n insan› do¤ru temsil edememe-
sini
5. Afla¤›dakilerden hangisi postmodern sanat›n temel d. Büyük anlat›n›n bir dil oyunu oldu¤unu
özelliklerinden biri de¤ildir? e. Büyük anlat›lar›n bir paradigma oldu¤unu
a. Sanatç›n›n topluma karfl› bir misyonunun bulun-
mas› 10. Jameson postmodernizmi hangi ba¤lamda aç›kla-
b. Gerçek yaflamda belirsizlik ve karars›zl›¤›n ol- maktad›r?
mamas› a. Bilimsel ve teknolojik geliflmeler
c. Taklit ve yap›flt›rma tekniklerinin sanat ürünle- b. Kapitalist ekonominin kültürel oluflumlar›
rinde kullan›lmamas› c. Pedegojik de¤iflimler
d. Hümanist de¤erlerden ar›n›lmamas› d. Dil oyunlar›
e. Sanatç›n›n topluma karfl› bir misyonunun olma- e. Uluslararas› iliflkiler
mas›.
3. Ünite - Postmodern Sosyal Teori 73
lerini toplumsal ve kiflisel hayat›n her k›sm›na yayar, Hutcheon, Linda (2002). The Politics of Postmoder-
hatta enformasyon ve bilinç d›fl› kürelere dahi s›zar. Ja- nisim. 2nd edition, London and New York: Rout-
meson bu flemay› izleyerek kapitalizmin her bir aflamas›- ledge.
n›n bu aflamaya tekabül eden bir kültürel üslup oldu¤u- Huyseens, Andreas (1984). “Mapping the Postmodern”
nu ileri sürer. Böylece gerçekçilik, modernizm ve post- New German Critique, Modernity and Postmo-
dernity. 33/Autumn pp. 5-52.
modernizm s›ras›yla piyasa kapitalizmi, tekelci kapita-
Jameson, Fredric (1991). Postmodernism or Cultural
lizm ve çok uluslu kapitalizmin kültürel düzeyleridir.
Logic of Late Capitalism. Duke University Press,
Durham.
S›ra Sizde 6 Jameson, F. (1999). The Cultural Logic of Late Capita-
Günümüz kültürü, postmodern kültür art›k kapitalizm- lism, Contemporary Social Theory. Ed. Anthony
le iç içe geçerek toplumsal yaflam›n her alan›n da kar- Elliott, Massachusets-Oxford: Blackwell Publishers.
fl›m›za ç›kmaktad›r. Jameson’›n ifade etti¤i flekilde, post- Jameson, Fredric (2005). Kültürel Dönemeç. Çeviren:
modernizmin genel anlamda kolayca reddedilmesinin K. ‹nal, Ankara: Dost Yay›nlar›.
nedeni, onun olumlu yönlerinin övgüye de¤er ölçüde Kant, Immanuel (2000). “Ayd›nlanma Nedir? Sorusuna
olanaks›z oldu¤u bir postmodern kültür içinde yafl›yor Yan›t”, Toplumbilim Dergisi. Çeviren: N. Boz-
olmam›zd›r. Günümüzde postmodernizme iliflkin ide- kurt, Say›.11, ‹stanbul: Ba¤lam Yay.
olojik yarg›lar›n, ister istemez, üretti¤imiz yap›tlara ol- Kellner Douglas (2000). “Toplumsal Teori Olarak Post-
modernizm: Baz› Meydan Okumalar ve Sorunlar”,
du¤u kadar kendimize iliflkin yarg›lar›n sorgulanmas›na
Modernite Versus Postmodernite., Derleyen ve
da iflaret etti¤i düflünülebilir. Bu demektir ki postmo-
Çeviren: Mehmet Küçük, Ankara: Vadi Yay›nlar›,
dernizmin toplumsal sorunlar›n çözümlenmesinde kar-
Lyotard, Jean- François (2000). Postmodern Durum.
fl›lafl›lan belirsizli¤in bizlerin düflüncesine de yans›m›fl Çeviren: Ahmet Çi¤dem, Ankara:Vadi Yay›nlar›.
olmas›d›r. Dolay›s› ile postmodernizm olarak nitelenen Lyotard, J. F. (1999). The Postmodern Condition, Con-
içinde bulundu¤umuz tarihsel dönem, küresel ahlaki temporaray Social Theory. Ed.Anthony Elliott,
yarg›lar ya da onlar›n bir biçimde bozulmufl karfl›l›klar› Massachusets-Oxford: Blackwell Publishers.
olan popüler psikolojik tan›larla yeterli biçimde kavra- Nietzsche, F. (2002) Güç ‹stenci, Bütün De¤erleri De-
nabilir bir paradigma de¤ildir. ¤ifltirifl Denemesi. Çeviren: S. Umran, ‹stanbul: Bi-
rey Yay›nc›l›k.
Ritzer, G. (1996). Modern Sociological Theory. New
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek York: The McGraw - Hill Com. Inc.
Kaynaklar Ritzer, George (1997). Postmodern Social Theory.
Akay, Ali (2010). Postmodernizmin ABC’si,. ‹stanbul: New York, St. Luis, San Fancisco, Toronto: The
Say Yay›nlar›. McGraw-Hill Companies, Inc.
Anderson, P. (2009). Postmodernitenin Kökenleri. Rosenau, Pauline Marie (2004). Postmodernizm ve
Çeviren: Elçin Gen, ‹stanbul: ‹letiflim Yay. Toplumbilimleri. Çeviren: Tuncay Birkan, ‹stan-
Görgün-Baran, Aylin (2006). “Postmodernizm”, Feoda- bul : K›rkgece Yay›nlar›.
liteden Küreselleflmeye., Ankara: Lotus Yay›nevi. Sarup, Madan (2010). Post-Yap›salc›l›k ve Postmo-
Baudrillard, Jean (1996b). Kötülü¤ün fieffafl›¤›. Çevi- dernizm. Çeviren: Abdülbaki Güçlü, ‹stanbul: K›rk-
ren: Ifl›k Ergüden, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›. gece Yay›nlar›.
Best, Steven ve Douglas Kellner (1998). Postmodern Smart, Barry (1997). Postmodernity, Key Ideas. Lon-
Teori. Çeviren: Mehmet Küçük, ‹stanbul: Ayr›nt› don and New York: Rutledge.
Yay›nlar›. Smith, Philip (2005). Kültürel Kuram, Çeviren: Selime
Çi¤dem, Ahmet (2009). Ayd›nlanma Düflüncesi. ‹s- Güzelsar›, ‹brahim Gündo¤du, ‹stanbul: Babil Ya-
tanbul: ‹letiflim Yay›nlar›. y›nlar›.
Dellalo¤lu, Besim (1995). Frankfurt Okulunda Sanat fiaylan, Gencay (2002). Postmodernizm. Ankara: ‹m-
ve Toplum. ‹stanbul: Ba¤lam Yay›nc›l›k. ge Yay›nlar›.
Featherstone, M. (1996). Postmodernizm ve Tüketim
Toplumu. Çeviren: M. Küçük, ‹stanbul: Ayr›nt› Ya-
y›nlar›.
Horkheimer, Max (1998). Ak›l Tutulmas›. Çeviren: Or-
han Koçak, ‹stanbul: Metis Yay.
4
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra Zygmunt Bauman’›n;
N
Modernli¤e yöneltti¤i elefltirilerin nedenlerini kavrayabilecek,
Modernlik ve Yahudi Soyk›r›m› aras›ndaki iliflkiye yönelik görüfllerini aç›kla-
N
yabilecek,
N
Postmodernlikle neyi kastetti¤ini tan›mlayabilecek,
N
Postmodern düflünceye katk›lar›n› de¤erlendirebilecek,
Küreselleflme yaklafl›m›n› özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Postmodernlik • Soyk›r›m
• Geç Modernlik • Bahçe Kültürü
• Modernlik • Küreselleflme
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• ZYGMUNT BAUMAN’IN HAYATI
• ZYGMUNT BAUMAN’IN
MODERNL‹K DE⁄ERLEND‹RMES‹
Ça¤dafl Sosyoloji Zygmunt Bauman: • ZYGMUNT BAUMAN’IN
Modernlik ve POSTMODERNL‹⁄E YÖNEL‹K
Kuramlar› Postmodernlik GÖRÜfiLER‹
• ZYGMUNT BAUMAN’IN
MODERNL‹K-POSTMODERNL‹K
KARfiILAfiTIRMASI VE
KÜRESELLEfiMEYE YÖNEL‹K
GÖRÜfiLER‹
Zygmunt Bauman:
Modernlik ve Postmodernlik
G‹R‹fi
Siyasal, sosyal ve kültürel konularla ilgili çok say›da kitap ve makale yazan Bau-
man’›n ilgilendi¤i temel konular›n bafl›nda “modernlik” ve “postmodernlik” mese-
lesi gelmektedir. Modernli¤e yöneltti¤i elefltiriler, postmodernli¤e yaklafl›m› onu
meslektafllar›ndan ve ça¤dafllar›ndan çok farkl› bir konuma yerlefltirmektedir. Çün-
kü modernli¤e yöneltti¤i elefltirilerin temelinde kendisinin, efli Janina’n›n yaflam
öyküsünün, dolay›s›yla da II. Dünya Savafl› s›ras›nda Yahudilere uygulanan soyk›-
r›m›n önemli bir yeri ve etkisi bulunmaktad›r.
Modernli¤e yo¤un elefltirilerde bulunan Bauman, günümüzde yaflanan döne-
min postmodern bir dönem oldu¤unu belirtir. “Postmodernlik ve Hoflnutsuzlukla-
r›” isimli kitab›nda Anthony Giddens’›n “geç modernlik”, Ulrich Beck’in “düflünüm-
sel modernlik”, George Balandier’in “modernlik ötesi” olarak isimlendirdi¤i, ken-
disinin ise di¤er pek çok kifliyle birlikte “postmodern” olarak adland›rd›¤› bir za-
man diliminde ve kendi dünyam›zda yaflad›¤›m›z› ifade etmektedir (Bauman, 2000,
s.33). Bauman, her ne kadar çal›flmalar›nda kendisini konumland›rd›¤› noktay› tam
olarak belirtmese de Dennis Smith (1999) onu Postmodernitenin peygamberi ola-
rak ilan etmifltir.
Bauman’›n modernlik ve postmodernlik ile ilgili yaklafl›m›n›, de¤erlendirmeye
geçmeden önce onun yaflam öyküsü hakk›nda k›sa bir bilgi vermek modernli¤e
yönelik elefltirilerinin arkas›nda sadece bilimsel tespitlerinin de¤il kendisinin ve
eflinin yaflam öyküsünün de bulundu¤unu görmek aç›s›ndan yararl› olacakt›r. Çün-
kü Bauman, efli Janina’n›n Nazi zulmünden kaçmak için gettoda gizlenerek geçir-
di¤i özel yaflam›n›n öyküsünü yazd›¤› kitab›n› okuduktan sonra kendisinin bilme-
di¤i ya da üzerinde çok fazla düflünmedi¤i pek çok fleyin oldu¤unu fark etmeye Bauman’›n modernli¤in (ya
da modernitenin) karanl›k
bafllad›¤›n› ifade etmektedir. O zamana kadar Holocaust’un (Yahudilerin topluca yüzü olarak gördü¤ü
öldürülmesi), tarihin normal ak›fl›nda bir kesinti, uygar toplumun vücudunda kan- Holocaust, Avrupa’da II.
Dünya Savafl› esnas›nda
serli bir flifllik, ak›ll›l›¤›n içinde anl›k bir delilik oldu¤una (kasten de¤il, ihmal so- Hitler ve kurdu¤u Alman
nucu) inand›¤›n› belirten Bauman (1997, s.7-11), eflinin yazd›¤› kitab› okuduktan Nazi Partisi taraf›ndan
Yahudilerin gaz odalar›nda
sonra Holocaust’un yaln›zca u¤ursuz ve dehflet verici de¤il, al›fl›lagelmifl “s›radan” ve konsantrasyon
terimlerle kavranmas› hiç de kolay olmayan bir vaka oldu¤unu fark etti¤ini belir- kamplar›nda topluca
öldürülmesi ile sonuçlanan
tir. Ona göre Holocaust, gerçekten bir Yahudi trajedisi idi. Ama Holocaust salt bir zulmü ve soyk›r›m› anlatmak
Yahudi sorunu ve yaln›zca Yahudi tarihinin bir olay› de¤ildi. Holocaust, modern için kullan›lan bir
kavramd›r.
ak›lc› toplumda, uygarl›¤›n yüksek sahnesinde ve insano¤lunun kültürel zaferinin
78 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
N N
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
y›lda 25’ten fazla kitab› ‹ngilizce yay›nlanan Bauman’›n çeflitli dergilerde çok say›-
da makalesi de yay›nlanm›flt›r. Bauman, 1989 y›l›nda “Modernite ve Holocost” ad-
AMAÇLARIMIZ l› kitab›ylaAMAÇLARIMIZ
Amalfi ödülünü, 1998 y›l›nda ise Adorno ödülünü kazanm›flt›r (Jacob-
sen ve Poder, 2008, s.5-6; Smith, 1999, s.38-41).
K ‹ T A P Zygmunt Bauman’›n
K ‹ T A Phayat› ve postmodernlik yaklafl›m› konusunda daha detayl› bilgiye
Dennis Smith’in “Zygmunt Bauman, Prophet of Postmodernity” (1999, Polity Pres), adl› ki-
tab›ndan ulaflabilirsiniz.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
4. Ünite - Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik 79
daima bir ad›m ileridedir ve kiflinin buna ulaflmak için nefes nefese koflmas› gerek-
mektedir. Kifli ümidin çekmesi ve suçun itmesiyle koflmaktad›r. Ancak bu koflu, ne
kadar h›zl› olursa olsun, insana emeklemek gibi gelmekte ve onu tedirgin etmek-
tedir. Bauman’a göre, çekicili¤ini daima koruyan ve asla ulafl›lamayan kimli¤e
do¤ru kulaç atmak, bugünün sakat ve gayri meflru gerçekli¤inden geri çekilmek
gibi tuhaf bir görüntü çizmektedir. Bauman, hem toplumsal hem de psiflik olarak
modernli¤i sürekli bir öz elefltiri durumu olarak de¤erlendirir. Ona göre bu öz e-
lefltiri hiç bitmeyen, ucunda ne oldu¤u bilinmeyen bir kendi kendini silme, kendi
kendini hükümsüzlefltirme egzersizidir. Bauman’›n de¤erlendirmesinde gerçek an-
lamda modern, hoflnutlu¤u ertelemeye haz›r olmak de¤il, hoflnut olman›n imkân-
s›zl›¤›d›r. Dolay›s›yla her baflar›, kendi örne¤inin solgun bir kopyas›ndan baflka bir
fley de¤ildir. “Bugün” ise yar›n›n henüz filizlenen bir önsezisi ya da daha alt/afla¤›
ve bozulmufl bir yans›mas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Bauman’a göre, modernlik
anlay›fl›nda olan fley olacak olan taraf›ndan peflinen hükümsüz k›l›nmaktad›r. Fa-
kat anlam›n› da bu iptalden almaktad›r (Bauman, 2000, s.100).
Bauman’›n ifadesiyle modernlik, durman›n imkâns›zl›¤›d›r. Modern olmak ha-
reket halinde olmakt›r. Ancak kifli t›pk› modern olmay› seçmedi¤i gibi, hareketli
olmay› da seçmez. Bu duruma karfl›n kifli, vizyonun güzelli¤i ve gerçekli¤in çirkin-
li¤i aras›nda gidip gelen bir dünyaya at›lmakla zaten harekete bafllam›fl olmakta-
d›r. Bauman’a göre, vizyonun güzelli¤i ayn› zamanda gerçekli¤i çirkin k›lan fleydir.
Böyle bir dünyada bütün sakinler bir yere yerleflmek için dolaflan göçebelerdir. ‹fl-
te flu köfleyi dönünce yerleflebilecek misafirperver bir yer vard›r, olmal›d›r, olmak
zorundad›r. Ancak her köfleden sonra yeni bir köfle ç›kar; yeni hüsranlar› ve he-
nüz serpilmemifl yeni ümitleriyle beraber yepyeni bir köfle (Bauman, 2000, s.100).
Modernli¤in düzen arama anlay›fl›na, tekdüze bir biçime sokma çabalar›na yo-
¤un elefltiriler getiren Bauman, sorun çözmekdeki en çarp›c› baflar›lar›n çözüm ge-
rektiren sorunlar toplam›na yenilerini eklemekten baflka ifle yaramad›¤›n› ileri sür-
mektedir. Ona göre bu durum belki de, tüm modern toplumlar›n en bariz göster-
gesi olan düzen aray›fl› ve müphemlikle mücadelenin en b›kt›r›c› ama kaç›n›lmaz
iç çeliflkisidir (Bauman, 1998, s.209). “Müphemlik” kavram› Bauman’›n çal›flmala-
r›nda önemli bir yere sahiptir. Bauman, müphemli¤i, düzensizlik, kaos anlam›nda
kullan›r. Bauman’a göre müphemlik, insanlar ve onlar›n çok say›daki özelliklerinin
iç ve d›fl, faydal› ve zararl›, ilgili ve ilgisiz, anlaml› ya da anlams›z olarak kesin çiz-
gileriyle ayr›labilece¤i- ya da en az›ndan ayr›lmas› gerekti¤i- varsay›m›ndan ç›k-
maktad›r. Her dikotominin müphemlik üretti¤i görüflünde olan Bauman’a göre,
her düzen aray›fl›nda zorunlu olarak boy gösteren dikotomik görüfl olmasayd›,
müphemlik de olmazd›. Ona göre müphemlik bütün aç›k ve net projelerin, istisna
tan›mayan s›n›fland›rmalar›n kaç›n›lmaz bir sonucudur (Bauman, 1998, s.200).
Bauman, on alt›nc› yüzy›l›n sonuna do¤ru ahenkli ve yekpare dünya tablosu-
nun Bat› Avrupa’da da¤›lmaya bafllad›¤›n› ileri sürmektedir (Bauman, 1998, s.197).
Ona göre söz konusu dönemden önce yayg›n olan koflullarda (onlar› mevcut ko-
flullardan ay›rmak için, s›kl›kla “pre-modern” kullan›l›r) kategoriler aras› ayr›mlar›n
ve bölünmüfllü¤ün korunmas›na genelde günümüze k›yasla daha az dikkat edilir
ve daha az gayret sarf edilirdi. Bu durumun arkas›nda özellikle farkl›l›klar›n do¤al,
insan›n herhangi bir bilinçli çabas›n› gerektirmeyen bir fley olarak görülmesi yat›-
yordu. Bauman, modernlik öncesi dönemde farkl›l›klar›n kuflku götürmez, daimi,
de¤iflmez, insan müdahalesinden ba¤›ms›z olarak görüldü¤ünü, hatta insan eseri
bile say›lmad›¤›n› ifade etmektedir. Farkl›l›klar›n, içinde her fleyin ve herkesin ye-
rinin önceden takdir edildi¤i ve sonsuza dek olduklar› gibi kalmaya yazg›l› oldu-
¤u, “‹lahi Düzen”in parçalar› olarak alg›land›¤›n› ileri sürmektedir. Örne¤in bir asil
do¤du¤u andan itibaren bir asildi ve asillerin yapt›¤› hemen hiçbir fley onlar› bu
niteliklerinden mahrum b›rakamaz ve baflka biri yapamazd›. Bauman, ayn› fleyin
flehirli halk kadar köylü serfler için de geçerli oldu¤unu belirtir. Asl›nda insanl›k
durumu, dünyan›n geriye kalan›yla ayn› biçimde sa¤lamca kurulmufl ve yerleflmifl
bir durum olarak görülüyordu. Bauman’a göre, bundan dolay›, “do¤a” ile “kültür”,
“do¤a” ile “insan eseri” yasalar, do¤al ve insani düzenler aras›nda ayr›m yapman›n
nedeni yoktu. Bunlar sanki yerinden oynat›lmas› imkâns›z o ayn› sert kayadan
oyulmufllard› (Bauman, 1998, s.196). Bauman, modern zamanlarda her bir düzen
adac›¤›n›n daha fazla biçimlendirilebilir, daha iyi denetlenebilir ve daha etkin uy-
gulan›r hale gelmesinden dolay› tam bir kaosa neden oldu¤unu ileri sürmektedir.
Bundan dolay› da Bauman, kaosa karfl› mücadelenin görünür bir sonuca ulaflmak-
s›z›n sürüp gidece¤i görüflündedir. Çünkü ona göre ele geçirilip zapt edilecek ka-
os sorunu çözmeyecek yeni sorunlar›n yarat›lmas›na neden olacakt›r (Bauman,
1998, s.208).
Modern dönemin bir özelli¤i olan kaos yerine düzen getirme, yak›n çevremiz-
deki dünya parças›n› kural tan›r, kestirebilir ve denetlenebilir k›lma mücadelesi
82 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
N N
SIRA
Ü fi ÜS‹ZDE SIRA S‹ZDE
man’a göre (2000, s.111-112), bu durum modernli¤in sonunu,Dmodernli¤in NEL‹M bitti¤i- Bauman’a göreD Üpostmodern
fi Ü N E L ‹ M
dönem, modern dönemin
ni göstermiyor. Ona göre modernlik tan›mlay›c› özelliklerinin en tan›mlay›c› olan sonu anlam›n›
biçimiyle yani ümitle, baflka bir anlamda, hâlâ bizimle ve canl› Sbir
O Rflekilde
AMAÇLARIMIZ U varl›¤›- tafl›mamaktad›r.S O R U
AMAÇLARIMIZ
n› sürdürmektedir.
D‹KKAT D‹KKAT
Zygmunt Bauman’›n “Modernite ve Holocaust” adl› kitab› (1997, Sarmal
K ‹ T AYay›nevi)
P onun K ‹ T A P
Modernlik ve Yahudi soyk›r›m› aras›ndaki iliflkiye yönelik iddialar›n› ve kurdu¤u ba¤lan-
N N
t›y› daha iyi anlaman›z ac›s›ndan yard›mc› olacakt›r. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
ZYGMUNT BAUMAN’IN POSTMODERNL‹⁄E YÖNEL‹K
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
GÖRÜfiLER‹
Postmodernizm ak›m›n›n önemli temsilcilerinden bir olan Bauman, her konuda ol-
‹NTERNET ‹NTERNET
du¤u gibi postmodernizmin tan›mlanmas›, postmodernizmden K ‹ne T Aanlafl›ld›¤›
P ko- K ‹ T A P
nusunda da birçok kavray›fl›n oldu¤unu belirtir. Bauman’a göre, postmodernite,
çok farkl› insanlara çok farkl› fleyler anlat›r. Postmodernli¤in baz›lar› için mimari-
de bir tarz, baz›lar› için gerçekli¤in ve televizyonun bulan›klaflmas›,
TELEV‹ZYON
baz›lar› için tü- TELEV‹ZYON
ketimcilik ve seçenek bollu¤u anlam›na geldi¤ini ifade eden Bauman, felsefecile-
re göre ise radikal, kuflkucu bir ruh hâlini anlatt›¤›n› ileri sürmektedir (Smith, 2005,
s.305-306).
Bauman’a göre (2003, s.13), modernizm ak›m›nda, modernlik ‹ N T E Rbak›fl›n›
NET kendi- ‹NTERNET
sine çevirerek, kendi imkans›zl›¤›n› a盤a vurmaktad›r. Kendi durumlar›ndaki as›l
yenili¤in ise bugünkü bak›fl noktalar› oldu¤unu ifade eden Bauman’a göre, henüz
modern ça¤dan uzaklaflmadan ve yaratt›¤› türbülans›n sonuçlar›n› hissederek,
modernli¤in bütününe sa¤duyulu ve elefltirel bir gözle bakabilir, performans›n›
de¤erlendirebilir, inflas›ndaki sa¤laml›k hakk›nda yarg›da bulunabiliriz. Bauman,
84 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
bir zamanlar onlar› ateflleyen hedeften yoksun biçimde devam etti¤i görüflündedir
(Bauman, 2003, s.131). ‹deal anlamda, postmodernli¤in ço¤ul ve ço¤ulcu dünya-
s›nda, ilke olarak bütün yaflam biçimlerine izin verilmektedir. Di¤er bir ifade ile
hiçbir yaflam biçimi, herhangi bir yaflam biçimini izinsiz k›lacak kadar bariz veya
tart›flmas›z de¤ildir. Bauman’a göre, farkl›l›k bir bask› olmaktan ç›k›p eylem ve çö-
züm gerektiren bir sorun olarak yorumland›¤› zaman, farkl› yaflam biçimlerinin
bar›fl içinde birlikte yaflamalar›, düflman güçlerin geçici bir dengesi olmaktan
baflka bir anlamda mümkün hâle gelmektedir. Bauman, özgürlük, eflitlik ve kar-
defllili¤in, modernli¤in slogan›; buna karfl›n özgürlük, farkl›l›k ve hoflgörünün ise
postmodernli¤in ateflkes formülü oldu¤unu ileri sürmektedir. Ona göre e¤er hofl-
görü dayan›flmaya dönüfltürülebilirse ateflkes bar›fla bile dönebilir (Bauman,
2003, s.131-132).
Postmodern olarak adland›r›lan durumda ortaya ç›kan manzaran›n hiç kuflku-
suz, net s›n›rlar, berrak ayr›lmalar ve saf tözler ba¤lam›nda modernli¤in yaflad›¤›
deneyimlerin sonucu oldu¤unu ileri süren Bauman’a göre, postmodern farkl›l›k ve
olumsall›k coflkusu, modern tek tiplilik ve keskinlik hülyas›n›n taht›na oturmufl de-
¤ildir. Dahas› bunu asla baflaramayacakt›r. Çünkü bunu yapabilecek veya baflara-
bilecek bir kapasiteye sahip de¤ildir. Daha öncede belirtti¤imiz gibi Bauman’a gö-
re, postmodern zihniyet ve pratik, do¤as› gere¤i, hiçbir fleyin yerine geçemez, hiç-
bir fleyi eleyemez, hatta hiçbir fleyi marjinallefltiremez. Bauman (2003, s.326-327),
postmodernli¤in müphem, çok sonuçlu birden fazla opsiyonu mümkün k›lan, ge-
lece¤in do¤rusal bir de¤iflim yaflayamayaca¤›na iflaret eden, insani durumla yafla-
maya mahkûm olmas›n› postmodernli¤in kazançlar› ve ayn› zamanda kay›plar›
olarak de¤erlendirir. Bu nedenden dolay› postmodernli¤e güç ve cazibe katan her
fley, ayn› zamanda da onun zay›fl›k ve savunmas›zl›¤›n›n kayna¤› olarak görül-
mektedir.
Bauman, postmodern
Bauman’a göre postmodernlik, müphemli¤in üstesinden gelerek bunun yerine tek durumu, modern zamanlar›n
anlaml› kesinlik olarak gördü¤ü ayn›l›¤› hedefleyen modern güdüden tamamen öz- büyük oyununu pek çok
küçük ve yeterince
gürleflmek ve tek tiplilik ve evrenselcilik gibi modernli¤in merkezi de¤erlerini tersine eflgüdümlenmemifl, bütün
çevirmek demektir. Bununla birlikte postmodernlik do¤as› gere¤i hiç bir zaman mo- oyunlar›n kurallar›n› bozan
ve her kurallar kümesinin
dernli¤in yerini alamaz. Nitekim postmodernlik ilke olarak farkl›l›¤› d›fllamak yerine hayat süresini keskin
tan›yan ve bütün yaflam biçimlerine izin veren, dolay›s›yla modernli¤i de d›fllamak biçimde k›saltan oyunlara
böldü¤ünü ileri sürmektedir.
yerine farkl›l›¤a dahil eden ço¤ulcu bir dünya anlay›fl› ile temellendirilmifltir. Bu ne-
denle Bauman’a göre modernlikle postmodernlik aras›nda kesin bir kopma ya da be-
lirgin bir farkl›laflma söz konusu de¤ildir. Ona göre postmodernlik bir anlamda ken-
dine d›flar›dan ve elefltirel olarak bakabilen ve bir zamanlar bilinçsizce yapt›¤› ula-
fl›lmas› imkans›z fleyleri bilinçli biçimde terk eden modernliktir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
maks›z›n yaflama al›flkanl›¤›d›r... (Bauman, 2005, s.156). Engelleyici ve sinsi k›s›tla-
malar›n ve s›n›rlar›n yoklu¤una genellikle özgürlük denildi¤ini belirten Bauman,
postmodern dünyan›n sakinleri olarak ço¤umuzun, bu anlamda, atalar›m›z kadar
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
özgür olmay› ancak rüyada görebilece¤imizi ileri sürer.
getirilen bir hayatla birlikte, yine de sona ermedi¤ini, k›sa süre içinde sona erme-
sinin de muhtemel olmad›¤›n› dile getirmektedir. Ona göre modernite, “yap›lm›fl”
olandan baflka bir hayat bilmemektedir. Modern anlay›flta insanlar›n hayat› verili
bir durum de¤il, bir görev ve asla tamamlanmayan ve hep daha fazla özen ve ça-
ba gerektiren bir görev olarak de¤erlendirilmektedir. Ancak “geç modern” ya da
“postmodern” yorumunda insanl›k durumu hayat›n kipini daha hissedilir hâle ge-
tirmifltir. Postmodern anlay›flta ilerleme bir mükemmellik durumu, yani yap›lmas›
gereken her fleyin yap›lm›fl oldu¤u ve hiçbir de¤iflikli¤in gerekmedi¤i bir duruma
yol açan geçici bir mesele de¤il, “hayatta kalma” anlam›nda sürekli bir durumdur
(Bauman, 2005, s.140).
Bauman’a göre, modernlik kaç›n›lmaz bir flekilde bask› hiyerarflileri kurmufl,
onlar› meflrulaflt›rm›fl, ayr›ca mu¤lâkl›¤› bast›rmaya yol açm›flt›r. Birden fazla kate-
goriye yerlefltirilebilecek ya da modernli¤in düzenleyici ilkelerinin çatlaklar› ara-
s›nda kalan sosyal gruplar asimilasyonist yaklafl›mlara ya da (Avrupa Yahudileri ör-
ne¤inde oldu¤u gibi) zulme ve yok edilmeye maruz b›rak›lm›flt›r. Bauman’›n orta-
ya koydu¤u fley, postmodern literatürde ortak olan bütünlük ya da bütünlükçülük
elefltirisinin tipik örne¤idir. Bu, toplumsal yaflam› bir bütün olarak ele geçirme,
baflka bir deyiflle toplumsal yaflam› tutarl› tek bir entelektüel ve yönetsel sisteme
göndermede bulunur (Smith, 2005, s.315).
Bauman’a göre (2000, s.110-111), yaflad›¤›m›z ça¤ belki postmodern ça¤d›r,
belki de de¤ildir. Ancak kesin olan kabileler ve kabilecilik ça¤›nda yaflad›¤›m›zd›r.
Ona göre günümüzde cemaat övgüsüne, aidiyetin alk›fllanmas›na ve heyecanla ge-
lenek aramaya enerji, güç ve canl›l›k katan fley mucizevî biçimde yeniden do¤an
kabileciliktir. Bauman, modernli¤in uzun ve dolambaçl› yolunun bizi bir zamanlar
atalar›m›z›n yola ç›kt›¤› bafllang›ç noktas›na getirdi¤ini veya belki de öyle görün-
dü¤ünü ileri sürmektedir. Peki, modernli¤in sonu mu? sorusuna ise “hay›r” cevab›-
n› vermektedir. Çünkü ona göre yaflan›lan süreç illa da modernli¤in bitti¤ini gös-
termiyor. Modernlik baflka bir anlamda hâlâ bizimle. Türkçeye “Postmodernlik ve
Hoflnutsuzluklar›” (2000) ad›yla çevrilen kitab›nda Bauman, modernli¤in uzun, do-
lambaçl› maceras›ndan bizim kendi dersimizi ç›karmam›z gerekti¤ini özellikle vur-
gulamaktad›r. Çünkü ona göre insan›n varoluflsal durumu, tedavisi olmayan ölçü-
de müphemdir ve iyi daima kötüyle iç içedir. Eksiklerimiz için yaz›lan ilaçlar›n do-
zunu ayarlaman›n (tam dozunda m› yoksa öldürücü dozda m› oldu¤unu bilmek)
tam olarak mümkün olmad›¤›n› ileri süren Bauman’a göre, bizim bu dersi alm›fl ol-
mam›z gerekiyordu. Fakat alm›fl oldu¤umuz söylenemez. Ona göre:
“‹lac› reddetmekle ilac›n tedavi etmek istedi¤i hastal›¤› da unutuyoruz. Biz bugün
bir kere daha, zafer sevinciyle, insanlara hastal›klar›n tamam› için mucizevi bir ilaç
keflfetti¤imizi ilan ediyoruz; ancak, ilaç olarak sunulan fley bu defa, eski hastal›¤›n
kendisidir. Bir defa daha, kendimizden emin bir biçimde, ilac› tam dozunda verme-
ye çal›fl›yoruz. Aidiyetin iyi, güçlendirici ve ilerici bir formu var-diyorlar bize- ve bu-
nun ad› etnisite, kültürel gelenek ve milliyetçiliktir. ‹nsanlar farkl›d›r ve b›rak›n öyle
kals›nlar” (Bauman, 2000, s.115).
fliklikte bulunabilece¤ini ileri sürmektedir (Bauman, 2001, s.203). 2001 y›l›nda Türk-
çeye “Parçalanm›fl Hayat” ad›yla çevrilen kitab›nda modern ve postmodern koflullar-
daki bireylerin infla biçimlerine ve yarat›lan bireylerin sahip olduklar› özelliklere yö-
nelik de¤erlendirmeler yapm›flt›r. Bauman, modern koflullarda bireylerin esas olarak
üretici/asker olarak infla edildiklerini ileri sürmektedir. Ona göre bireylerin hepsinin
ya da ço¤unun icra etmeleri istenen ve bunun icras› için e¤itildikleri üretici ve asker
rolleri, kendi aralar›nda, bireylerin oluflumuna hizmet eden de¤erlendirmenin ana
kal›plar›n› ve kriterlerini de sa¤l›yordu. Dolay›s›yla modern koflullarda yarat›lan bi-
rey Bauman’a göre (2001, s.203-204), flu özelliklere sahip olmaktayd›:
(›) Bireyler birincil olarak ve her fleyden önce üretici ya da askerin yarat›c› ya
da y›k›c› iflgücüne dönüfltürülebilen kinetik gücün tafl›y›c›lar›yd›; bu an-
lamda bireyler, böyle bir gücü muntazam olarak ve hiç bitkinlik duyma-
dan üretme kapasitesine sahip olmal›yd›.
(››) Bireyler disiplinli aktörlerdi. Yani, davran›fllar› genellikle düzenli/kurall›
olan ve her fleyden önemlisi de düzenlenmeye boyun e¤en aktörlerdi. Ay-
n› zamanda uyar›c›lara tekrarlanan ve öngörülebilen biçimde tepki veren ve
efl güdümlü bask›ya tabi tutuldu¤unda monoton davranabilen aktörlerdi.
(›››) Bireyler, t›pk› Lego ya da Meccano oyuncaklar›ndaki tafllar gibi, yaln›z
bafllar›na tamam olmayan, bir fley ifade etmeyen, anlaml› bütünler olufltu-
rabilmeleri için öteki birimlerle birleflmesi gereken fleylerdi. Modern ko-
flullarda yarat›lan bireylerin s›n›rlar› öncelikle s›n›rlamaktan çok uymak ve
ba¤lanmak/yap›flmak için tasarlanan ara kesimlerdi.
(›v) Bafll›ca do¤ruluk/uygunluk modeli ise sa¤l›kt›. Sa¤l›k, yukar›daki üç alan-
da baflar›l› olma kapasitesi ile yak›ndan ilgili bir düflünceydi. Sa¤l›k, be-
densel güç ve enerji ile birlikte, disiplinli, düzenli, istenen biçimde dav-
ranma ve topluluklar›n efl güdümlü faaliyetlerine uyma kapasitesini sim-
geliyordu. Bauman’a göre, tersi olan bedensel zay›fl›k ya da uyma ve tabi
olmadaki kabiliyetsizlik ise hastal›k iflareti say›l›yor ve dolay›s›yla da t›bba
ya da psikiyatriye havale ediliyordu.
Bauman, postmodern koflullar alt›nda ise bireylerin esas olarak tüketici/oyun-
cu olarak infla edildiklerini ileri sürmektedir. Bauman’a göre, tüketiciler ve oyun-
cular›n hepsinin ya da ço¤unun icra etmeleri istenen ve bunlar›n icras› için e¤itil-
dikleri roller, kendi aralar›nda, bireylerin oluflumuna hizmet eden de¤erlendirme-
nin ana kal›plar›n› ve kriterlerini de sa¤lamaktad›r. Postmodern koflullar içerisinde
bu flekilde yarat›lan bireyler ise flu özelliklere sahip olmaktad›rlar:
(›) Bireyler öncelikle ve birincil olarak, daima yeni deneyimler arayan- bura-
daki “deneyim” hem (deneyim) hem de (hayat) anlam›ndaki deneyim- ve
asla doymayan, sürekli ve tercihen daima artan bir uyar›c› ak›fl›n› emebi-
len ve bunlara tepki verebilen deneyim organizmalar›d›r.
(››) Postmodern koflullarda infla edilen bireyler “yarat›c›” aktörlerdir. Bu birey-
lerin en önemli özellikleri kendili¤inden ve kolayca atefllenebilen bir dav-
ran›fl esnekli¤ine sahip olmalar›, önceki ö¤rendiklerine ve kazan›lm›fl al›fl-
kanl›klar›na çok az ba¤l› olan aktörler olmalar›d›r.
(›››) Bireyler, asla tamamen dengede olmasalar da neredeyse kendi kendisine
yeten ve kendi kendisini güdüleyen birimler olarak kendi kendilerini den-
geleme e¤ilimindedirler. Bauman’a göre, böyle bir iç düzenleme hem ama-
c› hem de güdüsü oldu¤u sosyalleflme sürecinde de sürdürülmektedir.
(›v) Bauman, postmodernlikte bafll›ca do¤ruluk modelinin sa¤l›k de¤il uygun-
luk oldu¤unu ileri sürer. Bauman’a göre “uygunluk”, bireyin gittikçe artan
90 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
D Ü fi Ü N E L ‹ M Bauman, D Ü modernlik
fi Ü N E L ‹ M deneyiminde bireylerin ahlaki sorumluluklar›n› yasa koyu-
culara kayd›rarak bireyleri evrensel olarak ahlakl› k›lma giriflimi ve bu süreçte her-
S O R U kesi özgür k›lma
S O R Uvaadinin baflar›ya ulaflmad›¤›n› ileri sürmektedir. Buna karfl›n bu
sürecin sonunda hiçbir müphemlik tafl›mayan iyi (yani evrensel olarak üzerinde
anlafl›lan itiraz edilmeyen) çözümler olmaks›z›n ebediyen ahlaki ikilemlerle karfl›-
D‹KKAT D‹KKAT
laflaca¤›m›z› ve çözümlerin nerede bulunabilece¤inden, hatta bunlar› bulman›n iyi
olup olamayaca¤›ndan asla emin olamayaca¤›m›z› art›k biliyoruz (Bauman, 1998b,
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
s.45). Geçmiflten günümüze de¤in hem birlik hem de farkl›l›¤›n ayakta kalamad›-
¤›n› ileri süren Bauman, tarihin yeniden tekrarlamayaca¤›n›n hiçbir garantisi olma-
d›¤›n› belirtir. Dolay›s›yla eskiden oldu¤u gibi, ilerisi için güvence alt›na al›nm›fl bir
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
zafer olmaks›z›n hareket etmemiz gerekir. Bu durumun her zaman böyle oldu¤u-
nu ancak geçmiflte ve bugün böyle oldu¤unu flimdi bildi¤imizin alt›n› çizmektedir
K ‹ T A P (Bauman, 2005,
K ‹ T s.120).
A P
Bauman’a göre (2000, s.10), modernitenin hoflnutsuzluklar›, bireysel mutluluk
aray›fl›nda çok az bir özgürlü¤e tahammül ede(bile)n bir güvenlik anlay›fl›ndan
TELEV‹ZYON
kaynaklan›rken
TELEV‹ZYON
postmodernitenin hoflnutsuzluklar› ise çok az bireysel güvenli¤e
izin veren bir haz arama özgürlü¤ünden kaynaklanmaktad›r.
Bauman’a göre küreselleflme fikrinden ç›kan en derin anlam nedir?SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
3
Bauman’a göre, günümüzde teknolojik geliflmelere ba¤l› olarak zaman ve me-
D Ü fi Ü N E L ‹ M
safenin eski anlam›n› yitirmesi, homojenlefltirme yerine kutuplaflt›rma e¤ilimi tafl›- D Ü fi Ü N E L ‹ M
maktad›r. Merkezinde hareket özgürlü¤ü yatan günümüz kutuplaflmas› çok boyut-
ludur; yeni merkez, zenginle fakir, göçebeyle yerleflik, normalleS anormal
O R U ya da ya- S O R U
say› ihlal edenler aras›ndaki ça¤lar süren ayr›mlar› örtbas etmifltir (Bauman, 1999,
s.9). Bauman, dünyan›n eskiden bir bütünlük arzetmesine karfl›l›k büyük bölün-
D‹KKAT D‹KKAT
menin ortadan kalkmas› ile art›k bir bütünlük sergilemedi¤i görüflündedir. Ona gö-
re art›k hiç kimse kontrolü elinde bulundurmamaktad›r. Dolay›s›yla kontrolü elde
N N
tutman›n neye benzeyece¤i de pek aç›k de¤ildir. Bu durumdaSIRA eskidenS‹ZDE oldu¤u gi- SIRA S‹ZDE
bi insanl›k için sesini yükseltecek ya da sesini yükseltti¤inde insanl›k taraf›ndan
dinlenecek ve itaat edilecek kadar ma¤rur bir yerelli¤in olmad›¤›n› ileri süren Bau-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
man için herkesin r›za gösterece¤i küresel ifllerin bütünselli¤ini kavray›p aç›klaya-
bilmemizi sa¤layacak tek bir olgu da kalmam›flt›r (Bauman, 1999, s.69). Bauman,
küreselleflme sürecinin olumlu yönlerinden çok olumsuz etkilerine K ‹ T daha A P çok önem K ‹ T A P
vermektedir. Ona göre, küreselleflme süreçlerinin ayr›lmaz bir parças› mekân› gi-
derek bölme, insanlar› ay›rma ve d›fllamad›r. Di¤er bir endifleli durum ise giderek
daha fazla küresel ve yurtsuz bir hâle gelen elit kesimle geride kalan “yerelleflmifl”
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
kesim aras›ndaki tedrici iletiflim kopuklu¤udur (Bauman, 1999, s.9).
Bauman (1999, s.81), bütünleflme ve parselleme, küreselleflme ve yurtlaflt›rma-
n›n karfl›l›kl› olarak birbirini tamamlayan süreçler oldu¤unu ileri sürer. Ona göre;
sentez ve da¤›lman›n, bütünleflme ve çözülmenin denk düflmesi ‹ N T ve
E R NiçE Tiçe geçmesi ‹NTERNET
rastlant›dan baflka bir fley de¤ildir. Günümüzde küreselleflme olarak adland›r›lan
süreç ayr›cal›klar›n ve mahrumiyetin, servetin ve yoksullu¤un, kaynaklar›n ve aciz-
li¤in, gücün ve güçsüzlü¤ün, özgürlü¤ün ve k›s›tlaman›n yeniden da¤›t›m›nda yan-
k›lanmaktad›r. Bauman, bu gün tan›k oldu¤umuz fleyin dünya çap›nda bir yeniden
tabakalaflma oldu¤unu, bu tabakalaflma süresince yeni bir toplumsal-kültürel hiye-
rarflinin, dünya çap›nda bir s›ralaman›n oluflturuldu¤unu ileri sürmektedir.
Sonuç olarak küreselleflme sürecinin olumlu taraflar› yan›nda olumsuz yönleri-
ni de dikkate alan Bauman (1999, s.8), küreselleflme sürecinin SIRA S‹ZDE hemfikir
herkesin SIRA S‹ZDE
oldu¤u varsay›lan etkilerinin asl›nda tümüyle birlefltirici olmad›¤›n› belirtir. Bau-
man’a göre, küreselleflme birlefltirdi¤i kadar bölmektedir de. Bauman, yerkürenin
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
tek tiplili¤ini art›ran nedenlerle bölen nedenlerin özdefl oldu¤unu ileri sürmekte-
dir. Ona göre ifl ve finans dünyas›n›n ve bilgi ak›fl›n›n yerküre çap›nda ortaya ç›k›-
S O R U
fl›n›n yan› s›ra, bir “yerelleflme”, mekân sabitleme süreci de ifllemektedir. Dolay›- S O R U
s›yla Bauman’a göre, baz›lar› için küreselleflme olarak görülen fley baflkalar› için
yerelleflme anlam›na geliyor; baz›lar› için yeni bir özgürlü¤ünD ‹emaresiKKAT olan fley D‹KKAT
baflkalar›n›n üzerine davetsiz ve kötü bir kader olarak çullan›yor. Örne¤in Sovyet-
ler Birli¤i’nin ve Yugoslavya’n›n da¤›lmas›yla yeni ulus-devletlerin özgürlüklerini
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ilan etmeleri küreselleflme sürecinin onlar taraf›ndan olumlu olarak de¤erlendiril-
mesine; ulus-devlet yap›lar›n›n ve milli kültürlerin birtak›m küresellefltirici güçlerin
olumsuz etkisine maruz kalmas› ise bu etkiye maruz kalanlarca küreselleflme süre-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
cinin olumsuz olarak de¤erlendirilmesine neden olmaktad›r.
‹NTERNET ‹NTERNET
92 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
N
A M A Ç
Zygmunt Bauman’›n Modernli¤e yöneltti¤i elefl- Çünkü Yahudi Soyk›r›m›, toplumsal geliflmesini
1 tirilerin nedenlerini kavrayabilmek. tamamlayamam›fl, daha do¤rusu modernleflme-
Bauman’a göre modernlik her fleyden önce bir mifl toplumlardan birinde de¤il, modernli¤in en
s›n›r uygarl›¤›d›r. Bir düzen rüyas›na sahip olan üst aflamas›n› yaflayan Avrupa’daki bir toplumda
modernlik, kontrol etme, düzenleme ve s›n›flan- gerçekleflmifltir. Modern soyk›r›m›, modern kül-
d›rma düflüncesine tak›lm›flt›r. Bu duruma ba¤l› tür gibi, genelde bir bahç›vanl›k ifli gibi ele alan
olarak da ulafl›lan sonuç düzenlemeler, kurum- Bauman’a göre, Yahudi Soyk›r›m›n›n arkas›nda,
lar, yasalar ve ahlaki kodlar yoluyla düzen yarat- yönetti¤i toplumu düzenlenecek, yetifltirilecek
maya kalk›flan bir toplum olmufltur. Modern an- ve yabani otlar› denetime al›nacak bir fley olarak
lay›fl do¤ruluk, adalet ve ak›l için evrensel olarak gören modernli¤in “bahç›van” devlet anlay›fl›
uygulanabilir standartlar belirlerken göreceli¤i, durmaktad›r. Bauman’a göre, modernlik kaç›n›l-
belirsizli¤i ve mu¤lâkl›¤› bast›rmaya çabalam›flt›r. maz bir flekilde bask› hiyerarflileri kurmufl, onla-
Bauman, modern zamanlarda her bir düzen ada- r› meflrulaflt›rm›fl, ayr›ca mu¤lâkl›¤› bast›rmaya
c›¤›n›n daha fazla biçimlendirilebilir, daha iyi de- yol açm›flt›r. Birden fazla kategoriye yerlefltirile-
netlenebilir ve daha etkin uygulan›r hâle gelme- bilecek ya da modernli¤in düzenleyici ilkelerinin
sinden dolay› tam bir kaosa neden oldu¤unu ile- çatlaklar› aras›nda kalan sosyal gruplar asimilas-
ri sürmektedir. Bauman’a göre, modern döne- yonist yaklafl›mlara ya da (Avrupa Yahudileri ör-
min bir özelli¤i olan kaos yerine düzen getirme, ne¤inde oldu¤u gibi) zulme ve yok edilmeye ma-
yak›n çevremizdeki dünya parças›n› kural tan›r, ruz b›rak›lm›flt›r.
kestirebilir ve denetlenebilir k›lma mücadelesi
sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Bauman’›n mo- N
A M A Ç
Zygmunt Bauman’›n postmodernlikle neyi kas-
dernli¤e yöneltti¤i di¤er bir elefltiri ise modernli- 3 tetti¤ini tan›mlayabilmek.
¤in farkl›l›¤› büyük bir suç olarak görmesi gel- Bauman’a göre, postmodernite, çok farkl› insan-
mektedir. lara çok farkl› fleyler anlat›r. Özünde çok anlam-
l› ve tart›flmal› olan postmodernlik düflüncesinin
N Zygmunt Bauman’›n Modernlik ve Yahudi Soy- ço¤unlukla iflaret etti¤i fleyin dünyan›n ortadan
AM A Ç
2 k›r›m› aras›ndaki iliflkiye yönelik görüfllerini kald›r›lmas› imkâns›z ço¤ullu¤unun kabulü ol-
aç›klayabilmek. du¤unu belirten Bauman, postmodernli¤in illa
Efli Janina’n›n savafl y›llar›ndaki kendi yaflam öy- da modernli¤in reddi, itibars›zlaflt›r›lmas› ya da
küsünü kitap olarak yay›nlamas› Bauman’›n mo- sona erdirilmesi anlam›na gelmedi¤ini savunur.
dernli¤e ve Yahudi Soyk›r›m›na bak›fl aç›s›n›n Ona göre, postmodernlik, kendi kendisine, du-
de¤iflmesine neden olmufltur. Çünkü daha önce rumuna ve geçmiflte yapt›klar›na daha derinle-
Yahudi Soyk›r›m›n› tarihin ak›fl›ndaki bir olay mesine, dikkatle ve sa¤duyuyla bakan, gördük-
olarak de¤erlendiren Bauman, eflinin yazd›¤› ki- lerini tamamen sevmeyen ve de¤iflme gereksini-
tab› okuduktan sonra Yahudilere uygulanan soy- mi hisseden modernlikten baflka bir fley (ne ek-
k›r›m›n tarihin ak›fl›nda basit bir olay olmad›¤›n›, sik ne fazla bir fley) de¤ildir. Di¤er bir ifadeyle
modernlikle önemli bir ba¤lant›s›n›n oldu¤unu postmodernlik, rüfltüne ermifl modernliktir. Bun-
fark etti¤ini belirtir. Çünkü Yahudi Soyk›r›m› mo- dan dolay› da postmodernlik, kendi orijinal pro-
dern ak›lc› toplumda, uygarl›¤›n yüksek sahne- jesinin uygulanamazl›¤›n› kabul eden modern-
sinde ve insano¤lunun kültürel zaferinin zirve- liktir.
sinde do¤mufl ve uygulanm›flt›r. Dolay›s›yla ona
göre, Yahudi Soyk›r›m› bu nedenle toplumun,
uygarl›¤›n ve kültürün bir sorunudur ve bunun
araflt›r›lmas› gerekmekteydi. Yahudi bir ailenin
çocu¤u olan Bauman göre, modernlik, soyk›r›-
m›n yeterli sebebi olmasa da gerekli kofluludur.
4. Ünite - Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik 93
N
AM A Ç
Zygmunt Bauman’›n postmodern düflünceye kat- NAM A Ç
Bauman’›n küreselleflme yaklafl›m›n› özetleme-
4 k›lar›n› de¤erlendirmek. 5 yabilmek.
Z. Bauman, Postmodern düflünceye çok önemli Modernli¤in bir zamanlar kendisini evrensel gör-
katk›lar sa¤lam›fl bir düflünürdür. Bu katk›lar›n- dü¤ünü, günümüzde ise küresel sayd›¤›n› ileri
dan dolay› Dennis Smith, onu postmodernitenin süren Bauman, bu s›fat de¤iflikli¤inin arkas›nda,
peygamberi olarak ilan etmifltir. Postmodernli- modern öz-bilinç ve özgüven tarihindeki bir dö-
¤in, dünyan›n büyüsünü bozmak için giriflilen, nüm noktas›n›n gizli oldu¤u görüflündedir. Bau-
sonunda sonuçsuz kalan uzun ve gayretli mo- man’a göre, günümüzde küreselleflme olarak ad-
dern mücadeleden sonra dünyan›n “yeniden bü- land›r›lan süreç ayr›cal›klar›n ve mahrumiyetin,
yülü hale getirilmesi” olarak de¤erlendirilebile- servetin ve yoksullu¤un, kaynaklar›n ve acizli-
ce¤i görüflünde olan Bauman’a göre, postmoder- ¤in, gücün ve güçsüzlü¤ün, özgürlü¤ün ve k›s›t-
nilkte, önceki süreçten kesin bir kopma ya da laman›n yeniden da¤›t›m›nda yank›lanmaktad›r.
belirgin bir farkl›laflma yoktur. Bauman, bu du- Dolay›s›yla bugün tan›k oldu¤umuz fley dünya
rumu postmodernli¤in do¤as›na ba¤lar. Çünkü çap›nda bir yeniden tabakalaflmad›r. Bu tabaka-
onun yaklafl›m›nda postmodernli¤in d›fllama gü- laflma süresince yeni bir toplumsal-kültürel hiye-
cü zay›ft›r. Dolay›s›yla s›n›rlara s›n›r koyan post- rarfli, dünya çap›nda bir s›ralama oluflturulmakta-
modernli¤in, kendi ay›rt edici özelli¤i olan fark- d›r. Küreselleflme sürecinin olumlu taraflar› ya-
l›l›¤a, modernli¤i de dâhil etmekten baflka çaresi n›nda olumsuz yönlerini de dikkate alan Bau-
yoktur. Bauman, postmodernli¤in kendi kimli¤i- man, küreselleflme sürecinin herkesin hemfikir
ni inkâr etmeden modernli¤i d›fllayamayaca¤›- oldu¤u varsay›lan etkilerinin asl›nda tümüyle bir-
n›n alt›n› özellikle çizer. Onun bu yaklafl›m› ta- lefltirici olmad›¤› görüflündedir. Bauman’a göre,
rihsel süreci bir bütün olarak ele ald›¤›n› göster- küreselleflme birlefltirdi¤i kadar bölmektedir de.
mektedir. Yerkürenin tek tiplili¤ini art›ran nedenlerle bö-
len nedenlerin özdefl oldu¤unu ileri süren Bau-
man’a göre, baz›lar› için küreselleflme olarak gö-
rülen fley baflkalar› için yerelleflme anlam›na gel-
mekte; baz›lar› için yeni bir özgürlü¤ün emaresi
olan fley baflkalar›n›n üzerine davetsiz ve kötü
bir kader olarak çullanmaktad›r.
94 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki ifadelerden hangisi Zygmunt Bauman’a 4. Afla¤›daki ifadelerden hangisi Zygmunt Bauman’a
göre modern koflullarda yarat›lan (infla edilmek iste- göre postmodern koflullarda yarat›lan (infla edilmek is-
nen) bireyin sahip oldu¤u özelliklerden biri de¤ildir? tenen) bireyin sahip oldu¤u özelliklerden de¤ildir?
a. Modern koflullarda bireyler esas olarak üreti- a. Postodern koflullarda bireyler esas olarak tüketi-
ci/asker olarak infla edilmektedirler. ci/oyuncu olarak infla edilmektedirler.
b. Modern koflullarda infla edilen bireylerin en b. Postmodern koflullarda infla edilen bireyler ön-
önemli özelliklerinden biri kendili¤inden ve ko- celikli olarak yeni deneyimler arayan ve asla
layca atefllenebilen bir davran›fl esnekli¤ine sa- doymayan, sürekli ve tercihen daima artan bir
hip olmalar›, önceki ö¤rendiklerine ve kazan›l- uyar›c› ak›fl›n› emebilen ve bunlara tepki verebi-
m›fl al›flkanl›klar›na çok az ba¤l› olan aktörler len deneyim organizmalar›d›r.
olmalar›d›r. c. Postmodern koflullarda infla edilen bireyler “ya-
c. Modern koflullarda infla edilen bireyler disiplinli rat›c›” aktörlerdir.
aktörlerdir. d. Postmodern koflullarda infla edilen bireyler dai-
d. Modern koflullarda infla edilen bireylerin davra- ma ve bitkinlik duymayan bir üretme kapasitesi-
n›fllar› genellikle düzenli/kurall› olan ve her fley- ne sahip olmal›d›rlar.
den önemlisi de düzenlenmeye boyun e¤en bir e. Postmodern koflullarda infla edilen bireyler, asla
yap› sergilemektedir. tamamen dengede olmasalar da, neredeyse ken-
e. Modern koflullarda infla edilen bireyler, yaln›z di kendisine yeten ve kendi kendisini güdüle-
bafllar›na tamam olmayan, bir fley ifade etme- yen birimler olarak kendi kendilerini dengele-
yen, anlaml› bütünler oluflturabilmeleri için öte- me e¤ilimindedirler.
ki birimlerle birleflmesi gereken aktörlerdir.
5. Zygmunt Bauman, 17.yüzy›lda ortaya ç›kt›¤›n› ifade
2. Afla¤›daki düflünürlerden hangisi Zygmunt Bauman’› etti¤i modernli¤in kültür anlay›fl›n› nas›l de¤erlendir-
“Postmodernitenin” peygamberi olarak ilan etmifltir? mektedir?
a. Anthony Giddens a. Toplumlar›n ulaflmas› gereken ideal kültür dü-
b. Ulrich Beck zeyi olarak.
c. George Balandier b. ‹nsanl›¤›n ulaflt›¤› en üst düzey kültürel seviye
d. Dennis Smith olarak.
e. Peter Wagner c. Bahçe kültürüne benzeterek.
d. Dünyada yerel kültürlerin geliflmesi olarak.
3. Afla¤›daki ifadelerden hangisi Zygmunt Bauman’›n e. Küreselleflme sürecinin bafllang›c› olarak.
postmodernlik yaklafl›m›na göre do¤rudur?
a. Postmodern dönem, modern dönemin sonunu 6. Afla¤›daki ifadelerden hangisi Zygmunt Bauman’›n
ilan etmifltir. modernlik yaklafl›m›na göre modernli¤in özelliklerin-
b. Postmodern dönem, modern dönemden önceki den biridir?
dönemin ad›d›r a. Modern dönem, küreselleflmenin sonu anlam›n›
c. Postmodern dönemin en önemli özelliklerinden tafl›maktad›r.
biri “Bahçe Kültür” anlay›fl›d›r b. Modern dönem, Postmodern dönemden sonraki
d. Postmodern dönem farkl›l›klar› suç olarak gör- dönemin ad›d›r.
mektedir. c. Modern koflullarda infla edilen bireyler “yarat›c›”
e. Postmodern dönemdeki düflüncenin ço¤unlukla aktörlerdir.
iflaret etti¤i fley dünyan›n ortadan kald›r›lmas› d. Modern dönem farkl›l›klar› suç olarak görmüfltür.
imkâns›z ço¤ullu¤unun kabulüdür. e. Modern dönemdeki düflüncenin ço¤unlukla ifla-
ret etti¤i fley dünyan›n ortadan kald›r›lmas› im-
kâns›z ço¤ullu¤unun kabulüdür.
4. Ünite - Zygmunt Bauman: Modernlik ve Postmodernlik 95
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Baudrillard’›n gösterge evreleri konusundaki görüfllerini ay›rt edebilecek,
N
Tüketim toplumuna iliflkin görüfllerini özetleyebilecek,
N
Simülasyon ve simülakrlar kavramlar›n›n ne anlama geldi¤ini tan›mlayabilecek,
N
Anlam zedelenmesine iliflkin görüfllerini aç›klayabilecek,
Kitle ve sessiz ço¤unluk konusundaki görüfllerini analiz edebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Gösterge • Simülasyon
• Simülakrlar • Hiper-gerçeklik
• Hiper Uyumluluk • Sibernetik Kontrol
• Anlam Zedelenmesi • Sessiz Ço¤unluk
‹çindekiler
Resim 5.1
Jean Baudrillard (1929-2007)
Frans›z düflünür Jean Baudrillard, 1929 y›l›nda
Reims’de do¤du. Meslek yaflam›na Almanca
ö¤retmeni olarak bafllad›. 1966 y›l›nda Nanterre
Üniversitesinde Henri Lefebvre ile tan›flt› ve
çal›flmalar›na devam etti. Bertolt Brecht’ten fliirler,
Peter Weiss’in tiyatro oyunlar›n› ve Wilhelm E.
Mühiman’›n “Üçüncü Dünya’n›n Devrimci
Cennetleri”ni çevirmifl olan yazar, ders ve konferans
vermek üzere baflta ABD ve Japonya olmak üzere
dünyan›n pek çok ülkesine gitmifltir. Nanterre
Üniversitesinde sosyoloji dersleri veren Baudrillard
1990 y›l›nda profesörlük ünvan›n› alm›flt›r.
Baudrillard’›n eserlerinin büyük bir k›sm›n› Türkçe’ye kazand›ran Prof. Dr. O¤uz
Adan›r, yazar› Türkiye’ye davet ederek, ‹zmir ve istanbul’da konferans vermesini
sa¤lam›flt›r.
Günümüz düflün dünyas›n›n en çarp›c› isimlerinden olan Baudrillard esas olarak
simülasyon, kitlelerin zihniyeti, öteki, bafltan ç›karma gibi konular› kitaplar›nda
incelemifltir. Üretimin rasyonel bir etkinlik olmad›¤›n› ileri sürmüfl, tüketicinin
reklam vb. yollarla aldat›lmas›n› göz boyay›c› bir oyun ve hem üretimi hem de
tüketicinin iste¤ini tehdit eden bir öge olarak nitelemifltir.
Körfez Savafl› s›ras›nda Frans›z televizyonunda görüfllerine en çok baflvurulan
düflünür olmufl, kitle iletiflim araçlar›nda bir star haline gelmifltir. ‹ngilizce
çevirilerinin d›fl›nda ‹talya, Meksika, Brezilya ve Japonya gibi ülkelerde eserlerinin
büyük bir bölümü çevrilmifltir. 2007 y›l›n›n Mart ay›nda yaflam›n› yitirmifltir.
GÖSTERGE EVRELER‹
Baudrillard, ça¤›n olaylar›n› elefltirel aç›dan yorumlamaya çal›flan bir düflünür ola-
rak geç kapitalizmin radikal bir kuram›n› göstergelerin gücü temelinde oluflturma-
ya çal›fl›r. Baudrillard’›n bu teorisi flu temel varsay›ma dayan›r: Temsil, gösterge ve
gerçeklik aras›ndaki eflde¤erlik ilkesinden kaynaklan›r. Baudrillard’›n bununla an-
latmak istedi¤i, göstergelerin gerçekli¤i, özellikle de sosyal gerçekli¤i temsil etme-
sinin mümkün oldu¤udur. Bu durum farkl› bir aç›dan flu soruyu getirir: Kültürün
amac› nedir? Geleneksel sosyal gruplarda kültür ayn› sosyal ba¤lamda üretilmifl ve
kullan›lm›flt›r. Bunu flu anki tart›flmada sembolik al›flveriflin gerçekleflti¤i bir zemin
olarak “yerleflik (grounded) kültür” diye adland›r›r. Ancak ABD gibi bir toplumda
kültürün büyük bir bölümü kapitalistler, reklam ajanslar› ve kitle iletiflim araçlar›
taraf›ndan üretilmekte ve dönüflüme u¤rat›lmaktad›r. Bunu da “metalaflm›fl kültür”
olarak kavramsallaflt›r›r. Geleneksel sosyal gruplar›n üyeleri yerleflik kültür taraf›n-
dan; postmodern kültürün üyeleri ise metalaflm›fl kültür taraf›ndan çevrelenmifltir.
Yerleflik/metalaflm›fl kültür ayr›m›n›n yarat›lmas›nda birbirinden farkl› say›s›z ne-
den bulunur. Yerleflik kültür yüz yüze etkileflimden do¤ar ve anlam›, ahlaki s›n›r-
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 101
‹flçili¤in sonu. Üretimin sonu... Bilgi ve anlam üretimine olanak sa¤layan göste-
ren/gösterilen diyalekti¤inin sonu... Ayn› zamanda da birikimi ve sosyal üretimi
mümkün k›lan tek fley olan de¤iflim de¤eri/kullan›m de¤eri diyalekti¤inin ölümü...
Göstergenin klasik ça¤›n›n sonu (Allan, 2006: 340).
TÜKET‹M TOPLUMU
Baudrillard’›n “Tüketim Toplumu” kitab›, h›zl› teknolojik geliflmelerle birlikte elefl-
tirel bir bak›flla ça¤dafl Bat› toplumlar›n›n bir çözümlemesini içermektedir. Baudril-
lard, kitab›nda “nesne tüketimi” üzerinden giderek bunun nas›l etkin bir iliflki bi-
çimi yaratt›¤›n› ve sistemli bir etkinlik haline dönüfltü¤ünü anlatmaya çal›fl›r.
Baudrillard’a göre günümüz toplumlar› nesnelerin, hizmetlerin, maddi mallar›n
ço¤alt›lmas› ile oluflturulan ve insan türünün ekolojisinde bir dönüflüm yaratan ç›l-
g›nl›k ölçüsünde bir tüketim ve bolluk gerçe¤i ile karfl› karfl›ya bulunmaktad›r. Bu
ifade günümüz insan›n›n tüketim nesneleri taraf›ndan çepeçevre kuflat›ld›¤› anla-
m›na gelmektedir. ‹nsanlar›n gündelik al›flverifllerini baflka insanlarla yapmak yeri-
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 103
ne, daha çok istatistiksel olarak yükselen bir e¤riye göre, örne¤in gündemde olan Semiyotik, antik Yunanca’da
iflaret anlam›nda kullan›lan
ya da moda olan mal ve iletilerin edinilmesi, alg›lanmas› ve güdümlenmesi biçi- semeion kelimesinden
minde yapt›klar› gözlemlenmektedir. Bireyler günümüzde tüketim davran›fllar› ile gelmektedir. Semiyotik ya
da di¤er ad›yla semiyoloji,
bir göstergeler nesnesini sat›n al›rlar. Böylece tüketim, bir var olma modu hali- simge, sembol ve ‹flaretlerin
ne gelir. Baudrillard bu durumu Marx’›n kuram› ile ba¤lant›land›rarak aç›klar. yorumlanmas›na,
Marx’›n kuram›nda önemli olan üretimdir, üretimi çoklaflt›rmak ve kar› maksimize üretilmesine veya iflaretleri
anlama süreçlerini içeren
etmek, sistemin temel iflleyifl felsefesidir. Oysa günümüzde önemli olan tüketim- bütün faktörlerin sistematik
dir. Tüketim nesneleri üzerinden insanlara neyi, nas›l, nerede ve ne zaman tükete- bir flekilde incelenmesine
dayanan bir bilim dal›d›r.
ceklerine iliflkin bir bilgi verilir. Dolay›s› ile günümüzde ekonomi politikten uzak- Semiyoloji, bir kültürdeki
lafl›lm›fl, kültürel ve ideolojik boyut ön plana ç›km›flt›r. Art›k mallar›n de¤iflim de- anlam› üzerinde uzlafl›lm›fl
sembollerin bilgisini içeren
¤eri yerine gösterge de¤eri önemli olmaya bafllam›flt›r (Baudrillard, 1997: 17). Bu gösterge bilimi olarak da
aç›klamalar Baudrillard’›n, toplumsal analizini semiyolojik çerçevede ele ald›¤›n› tan›mlan›r.
http://www.msxlabs.org/foru
göstermektedir. m/felsefe/9796-semiyoloji-
Tüketim toplumunun ölçütleri aras›nda kitle iletiflim araçlar›ndan sunulan me- gostergebilim.html#ixzz1P2y
sajlar da bulunmaktad›r. Art›k tüketilen günlük haberin evrenselli¤idir. Haberler, UtI9o
ister politik, tarihsel olsun isterse kültürel haber olsun hepsi suya sabuna dokun-
mayan mucizevî bir biçime dönüfltürülerek güncellefltirilir, görsel anlamda drama-
tiklefltirilir, medya taraf›ndan amac›ndan uzaklaflt›r›l›r ve göstergelere indirgenir. Daha da önemlisi bütün
haberler bir merkezi konum
Bizler göstergelere s›¤›narak ve gerçekli¤in yads›nmas› içinde yaflamaktay›z ve bu yarat›larak gerçeklik
haberleri ald›¤›m›zdan dolay› da mucizevî güvenlik içindeyiz. ‹mge, ileti, gösterge kurgusu içinde do¤ruluk ve
ne varsa hepsini tüketiyoruz. Medya, kurgulam›fl oldu¤u gerçekli¤i gerçekli¤in te- nesnellik söylemleri
etraf›nda infla edilir.
minat›yla do¤rulanm›fl göstergeleri tükettirir. Medya, haberin merkezinde olmak Dolay›s› ile Baudrillard’a
ve teminat alt›na al›nm›fl göstergeler bütünü söylemi ile bir tüketim praksisi yara- göre kitle iletiflim
araçlar›n›n sundu¤u
t›r. Tüketim praksisi bir merak iliflkisi ve bir yanl›fl bilme boyutu ile kendini anlam- gerçeklik de¤il, gerçekli¤in
land›rarak tüketim toplumunun karakteristi¤i olan davran›fllar› betimler (Baudril- bafl döndürücü halidir.
Gerçeklik bir simülasyondur,
lard, 1997: 26-27: Sarup 2004: 234). yan›lsamad›r.
Tüketimin yerinin gündelik yaflam oldu¤unu belirten Baudrillard, gündelik ya-
flam›, hem günlük olaylar›n ve hareketlerin toplam›, s›radanl›¤› ve sürekli tekrar›
hem de bir yorumlama sistemi olarak tan›mlar. Gündeliklik bir taraftan makro di-
¤er taraftan mikro yaflam alanlar›n›n bölümlenmesini getirir. Gündeliklik gerçekli-
¤in ve tarihin bafl döndürücülü¤üne ihtiyaç duymas› ile dinginlik sa¤lar. Bu din-
ginlik fliddeti tüketmeye e¤ilimlidir. Öyle ki olaylara ve fliddete düflkünlük televiz-
yon penceresinden bireyin odas›na kadar gelir ve bir çeflit fliddetin/savafl›n imge-
leri karfl›s›nda gevfleyen bir televizyon izleyicisi ile buluflur. Televizyon kameras›
bir odaya bakar ve d›fl dünyan›n zalimli¤i tersine dönerek samimi ve s›cak bir du-
ruma dönüflür. Bu süreçte gerginlikler çözülmedi¤i için bir türlü bulunamayan ve
ulafl›lamayan mutluluk amaçlan›rken bir çeliflki ile karfl›lafl›l›r. Bu çeliflki yeni de-
¤erler sisteminin toplumsal ahlak›n›n normlar› aras›nda vuku bulur. Tarihsiz ve öy-
le olmaktan mutluluk duyan milyonlarca insana edilginli¤in suçluluk duygusun-
dan ar›nd›rmak amac› ile kitle iletiflim araçlar›yla müdahale edilir. Bu ba¤lamda
püriten ahlak ile hazc› ahlak aras›nda ortaya ç›kan bu çeliflki, felaket haberleri ya
da d›fl dünyan›n vahflili¤i ve insan d›fl›l›¤› sayesinde bireyi güvenlik duygusunun
tercihine ya da güvende olmaya götürür. Böylece s›radanl›k yüceltilip beslenerek
ba¤›fllans›n diye her yerde yazg›sall›k/kadercilik telkin edilir. Örne¤in bir otomo-
bil kazas› gündelik yazg›sall›¤›n göstergesidir. Ölüm ve ac› haber nakarat gibi tek-
rarlanarak toplumda bir çeflit kolektif ifllevi yerine getirir. “Böylelikle gündeliklik,
toplumsal ve ekonomik konum ile edilgenli¤in sa¤land›¤› keyifli meflruluk ve ka-
derin olas› kurbanlar›n›n ‘titiz zevkinin’ bir tuhaf kar›fl›m›n› sunar” (Baudrillard,
1999: 29), bu kar›fl›m ayn› zamanda bir zihniyet ve duygusall›k üretir. Dolay›s› ile
104 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
tüketim toplumu etraf› kuflat›lm›fl, zengin ve tehlike alt›nda bir kurtulufl yoluymufl
gibi sunulur, bu ise tüketim toplumunun do¤rudan ideolojisini oluflturur (Baudril-
lard, 1997:28-29).
Baudrillard’a göre tüketim Tüketim toplumunda bolluk savurganl›kla efl anlama gelir. Bu anlay›fl asl›nda
toplumu
SIRA S‹ZDE bir bolluk ve çokluk gerçek bir SIRA
bolluk S‹ZDE toplumunda olmad›¤›m›z› aksine toplumda yaflayan bireylerin,
toplumudur, her fley
tüketilmek üzere vard›r. gruplar›n k›saca insan türünün bir k›tl›k içinde oldu¤u olgusunun çarp›t›lmas›n›
Üretilen nesnelere s›rf ortaya ç›kar›r. Böylelikle Baudrillard, bollu¤un önlenemeyen ilerleyiflini savu-
D Ü fi Ü N Eolduklar›ndan
üretilmifl L‹M D Ü fi Ü N E L ‹ M
dolay› bir kutsall›k ve
nanlar ile k›tl›¤›n tehditkarl›¤›ndan kaynaklanan savurganl›¤›na üzülenlerin ayn›
olumluluk atfedilir. Bu kifliler oldu¤una dikkat çeker. Tüketim toplumu var olmak için nesnelere ihtiyaç
anlamda
S O R büyüme
U bolluktur, duyar. Asl›ndaS O RbuU durum nesneleri yok etme ile ayn› anlam› tafl›r. Çünkü nesne-
bolluk ise demokrasidir,
fleçme özgürlü¤üdür. lerin kullan›m› demek, nesnelerin yavafl yavafl kaybolmas›, tüketilmesi demektir.
Baudrillard’a göre bu durum Nesnelerin yok etme gere¤inden fazla olarak var oldu¤u ve yok olufllar›nda bir
D ‹ K K bir
tamamen A T yan›lsamad›r, D‹KKAT
bir simülakrd›r. zenginli¤e tan›kl›k ettiklerini belirtir. Örne¤in, reklamlar arac›l›¤› ile size iletilen
mesaj, “araban›z› çarp›n, gerisini sigorta halleder” ifadesi, bireylerin s›k›nt› duy-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
malar›na gerek olmad›¤› firman›n bu iflleri kolayca halledebilece¤i yeter ki bire-
yin buna istekli olmas› anlam›na gelir. Baudrillard, bunun kapitalist sistemin ken-
AMAÇLARIMIZ dini yeniden üretmesine dönük bir uygulamas› oldu¤unu ifade eder (Baudrillard,
AMAÇLARIMIZ
1997: 40-45).
K ‹ T A P Bu konuda daha
K ‹ Tayr›nt›l›
A P bilgi için Baudrillard’›n Türkçe’ye de çevrilen “Tüketim Toplumu
(1997)” kitab› önerilir.
TELEV‹ZYON Tüketim
T E Ltoplumunda
EV‹ZYON yan›lsama ihtiyaç üzerinden sa¤lan›r. Galbraith’in belirtti-
¤i “ihtiyaçlar›n asl›nda üretimin ürünü oldu¤u” görüflünü Baudrillard, “ihtiyaçlar
sisteminin üretim sisteminin meyvesi” oldu¤una çevirir. Böylece tüketim toplu-
munda ihtiyaç, ayn› zamanda sistem taraf›ndan yarat›lmakta ve birbiri ile ba¤lant›-
‹NTERNET land›r›larak‹ Nyeniden
T E R N E T yeniden üretilmektedir (Baudrillard, 1997: 81-84). Tüketme-
nin haz duyma ile ilgili oldu¤u önermesini ise sistemin tüketiciye yükledi¤i yan›l-
t›c› bir anlam olarak niteler. Oysa tüketmenin haz duyma ifllevinin bulunmad›¤›,
bunun örtülü bir biçimde do¤rudan “üretim ifllevi” olarak görüldü¤ünü vurgular.
Dolay›s› ile tüketim haz d›fllanarak tan›mlan›r. Amaçlar› baflka yerde olan bir süre-
cin birey aç›s›ndan rasyonellefltirilmesidir. Birey kendisi için haz duyar, ancak tü-
ketim bir haz duyma arac› de¤ildir. Bu tamamen tüketim üzerine gelifltirilen ide-
olojik bir söylemdir, bir anlamland›rma düzenidir. Ayn› zamanda günümüzde üre-
timin yerine tüketimin geçti¤inin bir göstergesidir (Baudrillard, 1997: 86-87). Bunu
bofl zaman› de¤erlendirme konusunda da görüyoruz. Baudrillard’a göre zaman bir
ifltir. Zaman t›pk› verimli bir ürün gibi bofla harcanmaz, fakat verimli zaman›n bü-
tün k›s›tlamalar› bofl zaman› yeniden üretir. Bir at›l zaman olmad›¤› gibi özgür za-
man da de¤ildir. Kullan›lmayan zaman›n tüketimidir. Öte yandan zaman bir görev-
dir. Bofl zaman çal›flman›n karfl›t›d›r fakat özgür zaman de¤ildir. Çal›flma d›fl› za-
man, çal›flma yaflam›n›n tükenmiflli¤inden kaç›p s›¤›n›lan bir durgunluk zaman›
de¤ildir. Aksine dinlenme ve kazan›m zaman›d›r. Bofl zaman›n temelindeki talep
kullan›m de¤eri ile ilgilidir. Ancak bireyler kendi zamanlar›n› istedikleri gibi kul-
lanma özgürlü¤üne sahip de¤ildir, zaman parçalanm›flt›r, onlara sunulan kullanma
zaman› bir simülakrlardan baflka bir fley de¤ildir. ‹lkel toplumlarda bir seyahat ve
tatil için zaman ölçümü yoktur. Zaman› anlamland›rmak için bir ismi yoktur. Za-
man simgeseldir. Para ne kadar var ise zaman da o kadar vard›r. Birey istedi¤i ye-
re gider ve istedi¤ini yapar. Fakat bu anlamda zaman verimsiz bir zaman olarak
de¤erlendirilir. Bu durum art›k günümüzde de¤iflmifltir. (Thiry-Cherques, 2010).
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 105
Baudrillard, kapitalist toplumda bir mal›n kullan›m ve de¤iflim de¤erinin bulun- Mal›n kullan›m de¤eri bize
fayda sa¤lamas›n›, de¤iflim
du¤undan söz ederken, günümüz tüketim toplumunda bu de¤erlerin gösterge de- de¤eri ise al›flverifl
¤ere dönüfltü¤ünü anlat›r. Birey ne kadar çok tüketirse o kadar çok sayg›nl›k ka- üzerinden ticari de¤erini
ifade eder. Gösterge de¤eri
zanmakta ama di¤er taraftan moda de¤eri olan ve h›zla yinelenen mallar›n tüketi- ise bireyin nesneleri
SIRAtüketim
mini gerçeklefltirdi¤inde de prestiji artmaktad›r. Böylece insanlar S‹ZDE ç›lg›nl›¤› SIRA S‹ZDE
tükettikçe kendisine
içinde bir toplumsal ayr›cal›k yaflad›klar›n› zannederler. Bavdrillard’a göre günü- sa¤lad›¤› prestij ile ilgilidir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
flitli araçlarla desteklenerek bireylere aktar›ld›¤› için yaflan›lanlar›n normal olarak alg›-
lanmas›na neden olmakta ve bir hiper-uyumluluk (hiper-conformity) sa¤lanmaktad›r.
Afl›r› emek ve tüketim bask›s›n›n insanlarda yaratt›¤› normalleflme alg›s› ayn› zamanda
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
hiper-uyumluluk sa¤lamakta ve böylece nesnelerin tüketimi ile toplum kontrol edilmek-
tedir. Bu denetim sürecine Baudrillard, “sibernetik kontrol” ad›n› vermektedir (Baudril-
lard, 1997; fiaylan 2002:241). K ‹ T A P K ‹ T A P
Tüketim toplumunda bireyler nas›l denetlenmektedir? Aç›klay›n›z. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1
S‹MÜLASYON VE S‹MÜLAKRLAR
Stevenson’a göre (2002: 149) flu an mevcut olan en karmafl›k D Ü fipostmodern
ÜNEL‹M kitle D Ü fi Ü N E L ‹ M
iletiflim elefltirisini Jean Baudrillard ortaya koymufltur. Baudrillard, iletiflim tekno-
lojilerinin geliflmesi, geçici modalar, lunaparklar, duvar yaz›lar›S OveR post-endüstri-
U S O R U
yel yaflam tarzlar› ile birlikte modernite deneyiminin nas›l de¤iflti¤iyle ilgilenmifl-
tir. Baudrillard, tüketim kültürlerinin ortaya ç›k›fl› ile yüksek ve afla¤› sanat, de-
D‹KKAT D‹KKAT
rin ile yüzeysel, kültür ile meta, gösteren ile gösterilen ve insan ihtiyaçlar› fikri
ile geç kapitalizmin sunduklar› aras›nda çizilen al›fl›lm›fl ayr›mlar› radikal bir fle-
N N
kilde sorgular. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Baudrillard’a göre modernlik kendisini gelenekle, yani tüm öbür eski ya da ge- Baudrillard, simülasyon
leneksel kültürlerle karfl›laflt›ran medeniyet tarz›n›n karakteristi¤idir. Eski ya da ge- kavram›n› bir köken ya da
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
bir gerçeklikten yoksun
leneksel kültürlerin co¤rafi ve simgesel çeflitlili¤iyle yüz yüze gelen modernlik, Ba- gerçekli¤in modeller
t›’da saç›larak kendisini tüm dünyaya homojen bir birlik olarak dayat›r (Best&Kell- arac›l›¤›yla yeniden
türetilmesi anlam›nda
ner, 1998: 141) ‘O’na göre modern endüstri toplumunun temelK anahtar› ‹ T A P üretimken, kullan›r. Simüle
K etmek
‹ T A-m›fl
P
postmodern toplumda ‘gerçek’i önceleyen modeller olarak taklitler (simulakrlar) gibi yapmak de¤ildir. Birebir
gerçe¤in yeniden
toplumsal düzene egemen olmaya ve toplumu hipergerçeklik olarak oluflturmaya üretilmesidir.
bafllar. Bu durumda art›k gerçe¤in yerini simülasyon alm›flt›r.T E(Kellner,
LEV‹ZYON
2000: 372; TELEV‹ZYON
Thiry-Cherques, 2010). Bugün gerçeklik onun hiper gerçekli¤i olarak karfl›m›zda
durmaktad›r (Ritzer, 1997: 96). Gerçeklik simülasyonla üretilip ço¤alt›ld›¤› için her
zaman fazlas›yla var olacakt›r. Gizlemek (dissimuler), sahip olunan fleye sahip de-
‹NTERNET ‹NTERNET
106 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
¤ilmifl gibi yapmak; simüle etmek ise, sahip olunmayan fleye sahipmifl gibi yap-
makt›r. (Baudrillard, 2010: 14-15) Birincisi bir varl›¤a (flu anda burada bulunma-
yan) di¤eriyse bir yoklu¤a (flu anda burada bulunmamaya) iflaret etmektedir.
Bir hastal›¤› simüle eden kifli, kendinde bu hastal›¤a ait semptomlar görülen ki-
flidir. Öyleyse der Baudrillard (2010: 16). “m›fl” gibi yapmak (feindre) ya da gizle-
mek (dissumuler) gerçeklik ilkesine zarar veremez, yani bunlarla gerçeklik aras›n-
da her zaman aç›k seçik bir fark vard›r. Oysa simulasyon bu “gerçekle” “sahte” ve
“gerçekle” “düflsel” aras›ndaki fark› yok etmeye çal›flmaktad›r. Simüle eden kifli
gerçekten hasta m›d›r de¤il midir? Böyle bir kifliyi nesnel bir flekilde hasta ya da
sa¤lam olarak de¤erlendirmek mümkün de¤ildir. Hakiki bir hastal›k olup olmad›-
¤› anlafl›lamayan bu fley, psikoloji ile t›bb›n elini kolunu ba¤lamaktad›r. Her ne ka-
dar her zihinsel rahats›zl›k biçiminin, simülatörün bilmedi¤i bir semptomlar düze-
nine sahip oldu¤unu ve hekimin bu düzendeki bir aksaman›n fark›na varmamas›-
n›n mümkün olmad›¤›n› ileri süren bir hekimlik anlay›fl› varsa da, hekimler, hasta-
n›n hastal›¤› konusunda söylediklerini do¤ru ya da yanl›fl olarak de¤erlendirme
konusunda aciz kalmaktad›rlar (Baudrillard, 2010: 16-17).
Ordu da simülatörlere karfl› bir fley yapamamaktad›r. Geçmiflte belli kan›tlara
dayanarak birçok hastaym›fl gibi yapan›n maskesini düflürebilmiflse de bugün or-
du bir simülatörü de aynen gerçek bir homoseksüel, bir kalp hastas› ya da bir de-
li gibi çürü¤e ay›rabilmektedir. “Deliyi bu kadar iyi taklit edebilen biri herhalde de-
lidir” diyen Ordu, deli ile simülatörü birbirinden ay›rmada aciz kalmaktad›r (Baud-
rillard, 2010: 17).
Simülasyonun bilinçli olarak seçti¤i t›p ve ordunun d›fl›nda bir de din olgusu-
nun bulundu¤unu söyleyebiliriz. ‹konlar ve di¤er simulakrlar mabetlere sokuldu-
¤unda tanr›sal güç yeniden canland›r›labilmektedir. ‹konlar arac›l›¤› ile görüntüler
alg›lanabilen ve anlafl›labilen bir Tanr› düflüncesinin yerini alabilmektedir. Baudril-
lard burada Bizans ikonalar›na göndermede bulunarak, imgelerin/göstergelerin
her zaman ölümcül bir güce sahip olduklar›ndan bahseder.
“Öldürücü bir güce sahip imgenin karfl›s›na, gerçe¤in görünen ve alg›lanabilen yan-
lar›n› sunan yeniden canland›rman›n diyalektik gücüyle ç›k›lmaktad›r. Bat›, bu ye-
niden canland›rma olay›n›n önemine ya da göstergenin derin bir anlama sahip ola-
bilece¤ine, bir anlam›n yerini alabilece¤ine ve bir fleylerin-bu tabii ki Tanr›’d›r- bu
de¤ifl tokuflun gerçekleflmesini sa¤lad›¤›na bütün kalbi ve iyi niyetiyle inanmaktad›r.
Tanr› bile simüle edildikten sonra, Tanr›’ya olan inanç göstergelerine indirgenebil-
dikten sonra gerisini var›n siz düflünün” (Baudrillard, 2010: 18-20).
Baudrillard bunun tam da bir simülasyon oldu¤unu yeniden canland›rman›n Baudrillard’a göre burada
bahsedilen gerçek d›fl› bir
karfl›t› olarak aç›klar. O, yeniden canland›rma ile gösterge ve gerçeklik aras›nda bir fley de¤il, bir simülakrd›r.
eflde¤erlik ilkesi bulundu¤unu, simülasyonun ise eflitlik ilkesi ütopyas›na tamamen “Gönderenden yoksun ve
nerede bafllay›p nerede
ters bir fley oldu¤unu kabul ederken, göstergeyi kesinlikle bir de¤er olarak yads›- bitti¤i bilinmeyen, hiçbir
makta ve her türlü gönderenin ters yüz edilmesi ve öldürülmesi olarak görmekte- fleyin durduramad›¤› bir
dir (Baudrillard, 2010: 20, Allan, 2006: 242). Bu aç›klamalara örnek olarak Türki- kapal› devre içinde, gerçe¤in
de¤il, yaln›zca kendi
ye’den bir televizyon program› olan “Biri Bizi Gözetliyor” verilebilir.
SIRA S‹ZDEÇünkü ger- kendinin yerineSIRA S‹ZDE
geçebilen bir
çekten kimin kimi izledi¤i, kimin model oldu¤u, süreç içinde belli de¤ildir. Bu fley” (Baudrillard, 2010: 20).
durum hem izlenilen hem de izleyen olarak her türlü gönderenin ters yüz edilme-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
sini do¤urmaktad›r.
Baudrillard’›n sanata ilflikin görüfller ise flöyledir: Sanat günümüzde amac›ndan
tamamen sapm›fl durumdad›r. Sanatta önemli olan illüzyon yaratmakt›r. S O R U Çünkü il- S O R U
lüzyon gerçekli¤e ait bir nesneyle ilgilidir, di¤er bir ifade ile gerçe¤e ba¤›ml›d›r.
Oysa günümüzde gerçeklik yitirilmifl oldu¤undan sanat›n temeli D‹KKAT
olan illüzyonda D‹KKAT
kaybolmufltur. Önceleri insanlar› bir illüzyona inand›rmak amaçland›r›l›rken, flim-
di art›k onlar› var olmayan bir gerçekli¤e inand›rmak önemli hale gelmifltir. Baud-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
rillard, simülasyonun gerçeklik ve illüzyonun bitti¤i yerde bafllad›¤›n› ileri sürmek-
tedir. Simülasyon, gerçe¤in tüm verilerine sahip olamama durumu yani gerçek ol-
mayan fleydir. Böylece postmodern dönemde gerçeklik yitirilmifltir. AMAÇLARIMIZ ‹nsanlar da AMAÇLARIMIZ
“gerçe¤in yerini alm›fl olan simülakrlar”›n içinde yaflamakdad›rlar (Önk 2009).
Simülasyon ile -m›fl gibi yapmak aras›nda nas›l bir iliflki vard›r? TSIRA
E L E VS‹ZDE
‹ZYON T SIRA
E L E V S‹ZDE
‹ZYON
2
Amerika ve Gerçekli¤in Kusursuz Cinayeti
D Ü fi Ü N E L ‹ M fark›n or-
Simülasyon evreninde “gerçekle” “düflsel”, “gerçekle” “sahte” aras›ndaki D Ü fi Ü N E L ‹ M
tadan kalkt›¤›n› söyleyen Baudrillard bu belirlemeyi, Disneyland ‹ N T Eörne¤inde
RNET flöyle ‹NTERNET
aç›klar (Baudrillard, 2010: 28-29): Disneyland, bütün simulakr Sdüzenlerinin
O R U iç içe S O R U
geçti¤i kusursuz bir modeldir. Disneyland her fleyden önce; Korsanlar, Gelece¤in
Dünyas› vb. fleylerden oluflan bir illüzyon ve fantazm oyunudur. Disneyland’›n her
D‹KKAT D‹KKAT
köflesinde nesnel bir Amerika profiliyle karfl›laflabilmek mümkündür. Burada, Ame-
rika’n›n sahip oldu¤u tüm de¤erler minyatürlefltirilmekte ve çizgi filmler arac›l›¤›y-
N N
la coflarak, kendilerinden geçmektedirler. Asl›nda kalabal›klar› SIRAburaya
S‹ZDE çeken de SIRA S‹ZDE
budur. Baudrillard’a göre, Disneyland “gerçek” ülkenin “gerçek” Amerika’n›n bir
Disneyland’a benzedi¤ini gizlemeye yaramaktad›r. Bu durum, s›radan, gündelik
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
yaflant›n›n bir hapishaneyi and›rd›¤›n› gizlemeye çal›flan toplumsal bir yap›n›n ha-
pishaneler infla etmesine benzemektedir. Disneyland’› düflsel bir evren olarak sun-
ma arzusunun gerisinde yatan fley, Disneyland’›n d›fl›nda kalan evrenin gerçek bir
K ‹ T A P K ‹ T A P
evren oldu¤una inand›rma düflüncesidir. Oysa Disneyland’› çevreleyen Los Ange-
les ve Amerika gerçe¤e de¤il, hipergerçe¤e ve simülasyona aittir. Burada sorun ya-
n›lt›c› bir yeniden canland›r›lm›fl gerçeklikten çok, gerçe¤in gerçe¤e benzemedi¤i-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
ni gizleyebilmek ve gerçeklik ilkesinin devam›n› sa¤layabilmektir (Ritzer, 1997: 96).
Baudrillard’›n Amerika (1996a: 63) adl› eserinde bahsetti¤i, Amerikal›lar›n sap-
lant› haline gelmifl korkusu olan ›fl›klar›n sönmesi, Disneyland ile de engellenmifl
olmaktad›r. Disneyland tam bir ›fl›k gösterisidir. 24 saat her yerde
‹ N T E R›fl›klar›n
NET yand›¤› ‹NTERNET
bir ülke olan Amerika’n›n bu küçük minyatürü de karanl›¤a karfl› korkusunu ›fl›k
gösterileriyle gidermektedir.
108 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Simülasyonun gerçe¤in Baudrillard (2010: 31-34; Eliot, 1999: 330) Disneyland örne¤ini daha ileriye gö-
yerini almas›yla birlikte,
art›k anlam›n da içi türerek Disneyland’›n tasarlama biçimiyle Watergate skandal›n›n tasarlan›fl biçimi
boflalmaya bafllam›flt›r. aras›nda hiçbir fark olmad›¤›n› söyler. (Bu düflsel oyunda ilki gibi önceden belir-
Gerçek sand›¤›m›z
simülasyonlar asl›nda
lenmifl yapay s›n›rlar›n ötesinde herhangi bir gerçekli¤in bulunmad›¤›n› gizlemeye
gerçe¤in yerine geçmifltir. çal›flmaktad›r.) Watergate’in baflard›¤› tek fley der, Baudrillard, herkesi Waterga-
Ama bu içi bofl ve öncesi ya te’in bir skandal oldu¤una inand›rmakt›r. Bu anlamda Watergate’in çok güçlü bir
da sonras› olmayan bir
gerçeklik. Kusursuz Cinayet zehirleme yöntemi oldu¤u söylenebilir. Çünkü bu skandal sayesinde dünyaya bir
kitab›nda, Baudrillard doz politik SIRA
ahlak tekrar fl›r›ngalanmaktad›r. Baudrillard’a göre Watergate bir skan-
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
gerçe¤in katledildi¤ini
söyler. Art›k dünyan›n dal de¤ildir, çünkü herkes onun bir skandal oldu¤unu gizlemeye çal›flmaktad›r.
kimli¤ini saptamak ona göre Watergate, bu anlamda sistemin kendi içinde bir elefltirisi olarak sistemin muhalif-
gereksiz
D Ü fi Ü NveE Lyarars›zd›r
‹M D Ü fi Ü Nbir
E L ‹ Mtuzakt›r. ‹ktidar› güçlendirmek amac›yla gerçeklefltirilmifl bir
(Baudrillard, 2006a: 23). lerine kurulan
skandal simülasyonudur.
S O R U Baudrillard,
S O RgerçekU dünyan›n ortadan kalkmas›n›n kusursuz bir cinayet oldu-
¤undan söz eder ve kusursuz cinayetin suç kan›t›n›n “kusursuzluk” oldu¤unu vur-
gular. Böylece bu durum, dünyan›n eksikliklerini tamamen gidermek, onu mü-
D‹KKAT D‹KKAT
kemmellefltirmek anlam›na geldi¤i kadar dünyan›n sonu oldu¤unu da ifade etmek-
tedir (Adan›r ve Y›ld›r›m, 2005: 73). Kusursuz cinayet, tüm verilerin güncelleflme-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
siyle, tüm eylemlerimizin, tüm olaylar›n kat›ks›z bilgiye dönüflmesiyle, dünyan›n
koflulsuz bir gerçekleflimidir. K›saca, gerçekli¤in kopyalanmas› ve gerçekli¤in
klonlanarak yok edilmesi yoluyla dünyan›n h›zland›r›lm›fl çözülmesi, yani nihai
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
çözümüdür (Baudrillard, 2006a: 40).
K ‹ T A P “Kusursuz Cinayet
K ‹ T A(2006a)”
P kitab› Baudrillard’›n düflüncelerinin daha iyi anlafl›lmas› ba-
k›m›ndan önerilir.
TELEV‹ZYON
Anlam›n Zedelenmesi
TELEV‹ZYON
Kitle iletiflim araçlar› sunumlar› ile sürekli imge ve anlam üretmekte dolay›s› ile
kitleleri anlam›n egemenli¤i alt›nda tutmaktad›r. Medya anlam üretmeyi ahlaklafl-
man›n bir zorunlulu¤u olarak görmektedir. Daha iyi haber vererek kitlelerin kül-
‹NTERNET ‹ N T E R Nyükseltmek
türel düzeylerini ET gibi ahlaki bir sorumluluk duydu¤unu vurgular. Oy-
sa kitleler buna direnç gösterirler. Çünkü onlar anlam de¤il, gösteri istemektedir-
ler. Dolay›s› ile hiçbir çaba kitleleri, içeriklerin ve kodlar›n ciddiyetine inand›rma-
ya yetmemektedir. Oysa kitleler mesajlar›n içinde bir gösteri olmas› koflulu ile
tüm içeriklere kanmaktad›rlar ve anlam›n diyalekti¤ini yads›maktad›rlar. “Bu ba¤-
lamda medya yöneticileri kitlelere bu mesajlar› iletirken kitleyi kand›rma amac›
gütmezler, aksine kitlelerin istekleri onlar için önem tafl›r” önermesini Baudrillard
do¤ru bulmaz. Çünkü bu ikiyüzlü davran›fl, anlam üreticilerinin entelektüel bir ra-
hata kavuflmak için ileri sürdükleri bir düflüncedir. Kitleler tam tersine kendileri-
ne iletilen anlam bombard›man› karfl›s›nda özgürdürler. Nedeni ise, anlam›n say-
daml›¤›ndan ve politik iradeden ölümden korktuklar› gibi korkmalar›d›r. Ayr›ca
fliddetin kokusunu hissetmektedirler. Dolay›s› ile kitleler anlamdan uzaklaflmakta-
d›rlar çünkü anlam, art›k toplumlar› sürükleyip götüren bir unsur olmaktan ç›k-
m›flt›r. Günümüzde anlam tam tersine karmafl›k ve herhangi bir uzant›s› olmayan
bir olaya dönüflmüfltür. Bu nedenle kitleler için anlam yerine gösteri önemlidir.
Asl›nda kitle vurdumduymaz de¤ildir. ‹ktidar da do¤rudan onu vurdumduymaz
olarak güdümlemez. Ancak iktidar güdümleme iflini baflka alanlara -futbol, film,
pop müzik gibi- devrederek kendini bu iflin d›fl›nda tutar. Dolay›s› ile vurdum-
duymazl›k kitleye iktidar taraf›ndan bahfledilmifl olur (Baudrillard, 2006b: 12-14).
Sonuç olarak, kitle vurdumduymaz davran›fl›n›n fark›nda olarak anlam istemekten
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 109
kaç›n›r, bunun yerine özellikle gösteri istedi¤ini a盤a ç›kar›r. Çünkü kitle anlam›n
gerçekli¤i alt›nda ezilmek istemez.
Dolay›s›yla Baudrillard’›n dedi¤i gibi anlamla yaflayan anlamla ölür. Postmo-
dern dünya anlamdan yoksundur; postmodernite, teorilerin bofllukta süründükle-
ri, güvenli herhangi bir limana demirlemedikleri bir nihilizm evrenidir. Anlam de-
rinli¤i gizli bir boyut, henüz görülmemifl bir alt tabaka gerektirir; gel gelelim post-
modern toplumda her fley görülebilir, belirgin fleffaf, ç›r›lç›plakt›r. Postmodern
sahne ölü anlam iflaretlerini, parçalanmay› ve fleffafl›¤›, ayn› olan›n yeni kar›fl›mla-
r›na ve biliflimlerine dönüflen donmufl biçimlerini sergiler. Göstergelerin ve biçim-
lerin ço¤almalar›n› h›zland›r›r, ataleti ve içe dönük infilak› yo¤unlaflt›r›r. S›n›r tan›-
mayan büyüme, kendine yönelir (Kellner, 2000: 376).
Böylece kehanet gerçekleflmifltir der, Baudrillard (2006a: 18); göstergenin en
yüce ifllevinin gerçekli¤i ortadan kald›rmak ve ayn› zamanda bu kayboluflu perde-
lemek oldu¤u bir dünyada yafl›yoruz. Günümüzde sanat da farkl› bir fley yapm›-
yor. Günümüzde kitle iletiflim araçlar› farkl› bir fley yapm›yor. Bu nedenle ayn›
yazg›ya boyun e¤mifl durumdalar. Modernitede anlam derinlerdedir ve onu oradan
çekip ç›karmak gerekir. Oysa postmodern ça¤da nesneler anlam›n› yitirmifltir ve
her fley medya taraf›ndan gösteriye dönüfltürülmüfltür (fiaylan, 2002: 243).
Görülece¤i gibi bir belirsizlikten ve anlam bofllu¤undan söz eden Baudrillard
postmodernist bir tav›r sergilemektedir. Anlam›n ve modernitenin tüm gönderge-
lerinin ve sonulluklar›n›n y›k›l›fl›ndan sonra, postmodernizm boflluk ve ac›ya veri-
len bir yan›t olarak betimlenir. Bu yan›t geçmifl tüm kültürlerin, y›k›lan her fleyin,
nefleyle y›k›lan ve yaflayabilmek için, var kalabilmek için üzüntü içinde yeniden in-
fla edilen her fleyin geri getirilmeye çal›fl›ld›¤› geçmifl bir kültürün restorasyonuna
yöneliktir. Art›k yap›lacak fley parçalarla oynamaktan ibarettir. Parçalarla oynamak
-iflte bu -post-moderndir (Kellner, 2000: 377).
Neden “post” önekinin kulland›¤›n› ise flöyle aç›klar, Baudrillard: (Kellner,
2000: 378) Postmodernite ne iyimserdir ne de kötümser. Y›k›nt›dan artakalanlarla
oynanan bir oyundur. ‘Post’ olmam›z bundand›r, tarih durdu, anlam› olamayan bir
tür tarih sonras›nday›z. Burada anlam bulamayacaks›n›z. O nedenle sanki bir tür
dairesel çekimmiflçesine bu tarihin içinde hareket etmekteyiz. Art›k ilerledi¤imiz
söylenemez. Sadece ‘hareket’ halindeyiz. Ama bu hiç de talihsizlik de¤ildir. Post-
modernizm fleylerin ironisinde ve oyununda belli bir hazz› yeniden keflfetme giri-
flimini içermekteymifl gibi alg›lad›¤›n› belirtir. Postmodernizmde metalar›n kulla-
n›m de¤erleri ile üretim ihtiyaçlar›n›n yerine iflaretlerin, taklitlerin ve gösterilerin
afl›r› gerçekli¤i (hiper realism of simulation) geçmifltir (Sarup, 2004: 233). Böylece
tüketim kullan›m de¤erinin tüketimi olarak, maddi bir yarar olarak de¤il, gösterge-
lerin tüketilmesi olarak de¤erlendirilir. Tüketim kültürü sonuç itibar›yla postmo-
dern bir kültürdür ve derinliksizdir (Featherstone, 1996: 144-145). Dolay›s› ile ça-
buk tüketilen ve deyim yerinde ise losyon etkisi b››rakan bir kültürdür. Losyon et-
kisi k›sa süreli bir etkidir, çabuk geçer. Böylece nesnelerin tüketilmesi bir losyon
etkisi b›rak›r. Losyon etkisini yitirdikçe nesnelerin tüketimi de sürekli yeniden ye-
niden artar.
de gelecekte yazabilecekleri bir tarihleri yoktur. Toplumsal adl› boflluk ise “lofl bir
beynin içinde durmadan dönen, çak›flan, boflluklar› dolduran nesneler ve kristal
kümeler taraf›ndan ifllenip geçilmektedir. Ne oldu¤u hem bilinen, hem de bilinme-
SIRA S‹ZDE SIRAetraf›nda
yen kitlelerin S‹ZDE durmadan dönmektedir” (Baudrillard, 2006b: 12). Bu an-
lamda kitle, sosyolojik tan›mlaman›n tam tersi olmaktad›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda,
sosyoloji toplumsal›n ve aflamalar›n yayg›nlaflmas›n› betimlemekten baflka bir fley
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
yapamaz. Çünkü sosyoloji yaln›zca olumlu ve kesinleflmifl bir toplumsall›k varsa-
y›m› arac›l›¤›yla yaflayabilmektedir. Toplumsal›n emilip da¤›lmas›n› ve içten dina-
S O R U mitlenmesiniS Oanlayamamaktad›r.
R U (Baudrillard, 2006b: 13)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
riye kalan art›kt›r. Toplumsala ait olmad›¤› gibi toplumsal› yans›tmaktan da acizdir. Top-
lumsal anonimleflerek kitleleri meydana getirmifltir. Art›k kitle anlam de¤il, gösteri iste-
AMAÇLARIMIZ mektedir. (Baudrillard,
AMAÇLARIMIZ 2006: b14). Baudrillard bu durumu iktidar›n kitleyi dolayl› yollar-
dan güdümlemifl olmas›yla aç›klamaktad›r. Dolay›s›yla kitlelerin politik olarak temsili de
art›k sorunlu bir hal alm›flt›r.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Baudrillard’›n içe do¤ru Kitleler, s›n›f ya da halk gibi eskiden kendilerine baflvurulan bütünlere benze-
patlama teorisi, anlam›n mezler. Sessizlik arac›l›¤›yla içine çekildikleri tarihin de ilgi alan›ndan ç›km›fllard›r.
medyada içe göçmesi,
Tmedyan›n
E L E V ‹ Z ve
Y Otoplumsal›n
N da Art›k ne emekçiler
T E L E V ‹ Z Y Okitlesi
N vard›r, ne de bir baflka toplumsal özne ya da nesneye ait
kitlelerde içe göçmesi dâhil bir kitle. (Baudrillard, 2006: 13) Art›k devrimci umutlar da ortadan kalkm›flt›r. Do-
olmak üzere s›n›rlar›n
çökmesine yol açan bir
lay›s›yla kitlelerin anlam›n› yitirip sessiz ço¤unlu¤a dönüfltü¤ü bu belirsiz düzen,
süreçtir (Best&Kellner, Postmodernist döneme karfl›l›k gelmektedir. Baudrillard’a göre modern toplumda
‹ N T E151;
1998: R N Efiaylan,
T 2002: ‹NTERNET
metalaflma, mekanizasyon ve teknoloji gibi alanlarda d›fla do¤ru patlama
243).
(explosion) söz konusu iken, her fleyin birbiri içine girerek içe do¤ru bir patla-
man›n (implosion) ortaya ç›kmas› Postmodern toplumda varolmufltur.
Postmodern toplumun nas›l bir yap›lanmaya sahip oldu¤unu Baudrillard flu ifa-
delerle dile getirir:
“Modern uygarl›klar, her düzeyde, pazar›n evrenselleflmesi görünümü alt›nda bir
yay›lma ve patlama, hukukun ve zaferlerin evrenselleflmesi ad› alt›nda ekonomik ve
felsefi de¤erler üstüne kurulmufllard›r. Hiç kuflkusuz en az›ndan belli bir süre bir
patlama ya da denetlenebilen ve aflama yanl›s› bir enerjinin özgürlefltirilmesini ya-
flam›fllard›r. Bu dönemi, onlar›n kültürlerinin alt›n ça¤› olarak adland›rabiliriz.
Ancak belli bir h›zland›rma ve zorlama sürecine göre bu patlama süreci denetlene-
meyecek bir hale gelmifl ve olumsuz bir h›z ve genleflme düzeyine eriflmifltir. Daha
do¤rusu evrenselin s›n›rlar›na ulaflm›fl ve yay›labilece¤i alanlar› tüketerek aynen il-
kel toplumlar›n için için kaynayan süreci denetleyememeleri sonucu patlayan süreç
taraf›ndan y›k›lmalar› gibi bizim kültürlerimiz de bu patlayan süreci dengeleyeme-
me ve ona egemen olamama sonucu yavafl yavafl yok olmaya bafllam›flt›r” (Baudril-
lard, 2006b: 53).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 111
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
N N
¤›n belli e¤ilimlerini yeniden üretir”. SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Best&Kellner (1998: 172), Baudrillard’›n Amerika (1996a) (Baudrillard anlatt›¤›
çöküflün yans›mas›n› Amerika örne¤inde bulur) kitab›n›n da kötü bir soyutlama-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
dan ibaret oldu¤unu belirtirler ve analizlerinin yüzeysel kald›¤›n› söylerler. Yine
totallefltirici düflünceye yönelik olan postmodern elefltiriye ra¤men totallefltirici dü-
flünceyi en berbat haliyle temsil etti¤ini belirtirler. Baudrillard’›n
K ‹ sosyolojisi
T A P onlara K ‹ T A P
göre bir anti-sosyoloji ve bu anlamda örtülü bir sosyolojidir.
Sonuç olarak, birçok kesim taraf›ndan farkl› ve yanl›fl alg›lan›p, hatta hakarete
varan yak›flt›rmalara maruz kalmas›na ra¤men, Baudrillard’›nT20.yy ELEV‹ZYON
düflüncesinde- TELEV‹ZYON
ki yeri sars›lmazd›r. Simülasyon kuram›, günümüz kitle iletiflim ve medya kuram-
lar›n› anlamada baflvurulan önemli bir referanst›r. Her ne kadar kendisi postmo-
dern oldu¤unu kabul etmese de, görüflleri postmodern teorinin içerisine tam otur-
maktad›r. Bu ba¤lamda, görüfllerinin belirsizli¤i ve anlams›zl›¤› ‹ N Tvurgulamas›
ERNET post- ‹NTERNET
modern düflünceleri özetler niteliktedir.
112 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
NA M A Ç
Baudrillard’›n gösterge evrelerinin neler oldu¤u bolluk savurganl›kla efl anlama gelir. Bu anlay›fl
1 konusundaki görüfllerini ay›rt edebilmek. gerçek bir bolluk toplumunda olmad›¤›m›z› aksi-
Baudrillard, tarihte 4 gösterge evresinin bulun- ne toplumda yaflayan bireylerin, gruplar›n k›saca
du¤undan söz etmektedir. Birincisinde, göster- insan türünün bir k›tl›k içinde oldu¤u olgusunun
genin tam anlam›yla gerçek olan› temsil etti¤i çarp›t›lmas›n› ortaya ç›kar›r. Bu gerçekli¤in sah-
vurgulan›r. Gösterilenle gösterge aras›nda güç- teli¤i anlam›na gelir. Baudrillard’a göre medya
lü bir korelasyon vard›r, belirli göstergelerin da toplumda ayn› uygulamay› yapar. Yani kitle
kullan›ld›¤› ba¤lamlar aç›k ve nettir. Bu aflama- iletiflim araçlar› gerçekli¤i de¤il, gerçekli¤in bafl
da, bütün iletiflimsel eylemler -ifade, hediye ver- döndürücü halini sunar. Gerçeklik bir yan›lsa-
me, ritüeller, al›flverifller vb. dâhil- sosyal ger- madan ibarettir. Bizler göstergelere s›¤›narak ve
çekli¤e do¤rudan ba¤l› ve onu ifade etmeye yö- gerçekli¤in yads›nmas› içinde yaflamaktay›z ve
neliktir. Sembolik al›flveriflin do¤um yeri de bu- bu haberleri ald›¤›m›zdan dolay› da mucizevî gü-
ras› olmufltur. ‹kinci evre, do¤rudan sembolik venlik içinde oldu¤umuzu san›r›z. Bu ba¤lamda
iliflkiden bir uzaklaflmay› iflaret eder. Gösterge, imge, ileti, gösterge ne varsa hepsini tüketiriz.
N
kabaca Rönesans ve Endüstri Devrimi aras›nda
üstünlük kurmufltur. Göstergenin üçüncü afla- Simülasyon ve simülakrlar kavramlar›n›n ne an-
A M A Ç
N
yen, gerçe¤in de¤il yaln›zca kendi kendinin yeri-
Tüketim toplumuna iliflkin görüfllerini özetleye- ne geçebilen bir fley olarak tan›mlan›r.
A M A Ç
2 bilmek.
Tüketim toplumu bir göstergeler toplumudur ve
ayn› zamanda postmodern bir toplumdur. Bu
toplumda önemli olan tüketimdir. Tüketim nes-
neleri üzerinden insanlara neyi, nas›l, nerede ve
ne zaman tüketeceklerine iliflkin bir bilgi verilir.
Baudrillard’a göre tüketim toplumu bir bolluk ve
çokluk toplumudur, her fley tüketilmek üzere
vard›r. Üretilen nesnelere s›rf üretilmifl oldukla-
r›ndan dolay› bir kutsall›k ve olumluluk atfedilir.
Bu anlamda büyüme bolluktur, bolluk ise de-
mokrasidir, anlay›fl› önemsenir. Asl›nda gerçek-
lik ters yüz edilmifltir. Yani tüketim toplumunda
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 113
N
AM A Ç
Anlam zedelenmesine iliflkin görüfllerini aç›kla-
4 yabilmek.
Modernitede anlam derinlerdedir ve onu oradan
çekip ç›karmak gerekir. Oysa postmodern ça¤da
nesneler anlam›n› yitirmifltir ve her fley medya
taraf›ndan yeniden anlamland›r›l›r hale gelmifltir.
Postmodern dünya anlamdan yoksundur; post-
modernite, teorilerin bofllukta süründü¤ü, gü-
venli herhangi bir limana demirlenemeyen bir
nihilizm evrenidir. Anlam›n ve modernitenin tüm
göndergelerinin ve sonulluklar›n›n y›k›l›fl›ndan
sonra, postmodernizm boflluk ve ac›ya verilen
bir yan›t olarak nitelenir. Kavramlar gerçe¤i aç›k-
lamada yetersiz kal›r ve içe patlar.
N
A M A Ç
Kitle ve sessiz ço¤unluk konusundaki görüfllerini
5 analiz edebilemek.
Kitlede bütün yitirilmifl gönderenlerin devrik si-
mülasyonlar› vard›r. Kitle, bütün gönderen sis-
temlerinin, bütün ayakta duramayan anlamlar›n,
olanaks›z tarihin ve art›k var olamayan temsil et-
me sistemlerinin kara kutusudur. Toplumsalla il-
gili her fley unutuldu¤unda geriye kalan art›kt›r.
Toplumsala ait olmad›¤› gibi toplumsal› yans›t-
maktan da acizdir. Toplumsal anonimleflerek kit-
leleri meydana getirmifltir. Dolay›s› ile kitle simü-
lasyon ve smülakrlar›n tüketicisidir. Tükettikçe
uyumlaflmakta ve sessiz ço¤unlu¤a dönüflmekte-
dir. Ancak Baudrillard’›n kitlenin sessizli¤inin bir
patlamaya da aç›k oldu¤u bu nedenle kitleden
belli bir anlamda umutlu oldu¤u beklentisi var-
d›r. ‹ktidar›n kitleler üzerinde güçlü bir simülas-
yon etkisi bulunmas›na ra¤men kitlenin de ters
simülasyon uygulayarak iktidar› çökertme gücü-
ne sahip oldu¤unu vurgular.
114 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Baudrillard’a göre postmodernite ile ilgili afla¤›daki- 6. Sibernetik kontrol ne anlama gelmektedir?
lerden hangisi yanl›flt›r? a. Medyan›n sunumlar› ile toplumun denetlenmesi
a. Bilgi teknolojilerinin geliflimini vurgular. b. Güvenlik güçleri arac›l›¤› ile denetimin sa¤lan-
b. Herfleyin ölümüne iflaret eder. mas›
c. Göstergenin klasik ça¤›n›n sonunun geldi¤ini c. Yasalar› onaylama
belirtir. d. Bask› ve güç kullanarak güvenli¤i sa¤lama
d. Simülakr ve simülasyon dünyas›na vurgu yapar. e. Gönüllü olarak r›za gösterme
e. Göstergenin klasik ça¤›n›n devam etti¤ini savu-
nur. 7. Anlam zedelenmesi ne anlama gelmektedir?
a. Kavramlar›n anlam›n›n a盤a kavuflturulmas›
2. Simülasyonun anlam›n› afla¤›daki önermelerden b. Anlam›n içeri¤inin boflalt›lmas›, anlams›zlaflt›rma
hangisi en iyi tan›mlar? c. Nesnelerin tükettirilmesi
a. Sahtelik ile hayalli¤in kar›fl›m›d›r. d. Gösterge de¤eri yarat›lmas›
b. “m›fl” gibi yapmakt›r. e. Herfleyin birbirine kar›flmas›
c. Taklit etmektir.
d. Gerçekli¤in modeller arac›l›¤›yla yeniden türe- 8. Afla¤›daki ifadelerden hangisi günümüz toplumun-
tilmesidir. da medya arac›l›¤› ile metalaflm›fl kültürü en iyi biçim-
e. Gizlemektir. de aç›klar?
a. ‹zleyiciyi eve ba¤›ml› k›lar.
3. Baudrillard, içe patlama kavram›ndan neyi kastet- b. Tüketim nesnelerini sunar.
mektedir? c. Sat›fl› art›rmaya yönelik sunular yapar.
a. Herhangi bir arac›n kendine yetememesi d. ‹zleyicinin akl›n› ürünleri almas› için çelmeyi
b. Anlam›n medyada içe göçmesi, olguyu aç›klaya- amaçlar.
mamas› e. Tüketiciyi bilinçlendirir.
c. Atomun parçalanmas›
d. Patlay›c› maddelerin genel ad› 9. Baudrillard’›n “ihtiyaçlar, üretim sisteminin meyvesi-
e. ‹ç savafl dir” ifadesi neyi ça¤r›flt›rmaktad›r?
a. Tüketimin haz duyma ifllevi gördü¤ü
4. Hiper uyumluluk ne anlama gelmektedir? b. ‹htiyaçlar›n sistem taraf›ndan üretildi¤i
a. Herfleye sahip olunmas› c. Nesneleri tüketmenin gerekli oldu¤u
b. Tüketim arac›l›¤› ile bireylerin sisteme uyumlu d. Sistemin sürekli nesneler üretti¤i
hale getirilmesi e. ‹htiyaçlar›n do¤al oldu¤u
c. Herkesin birbirine benzemesi
d. Toplumun normlar›na uygun davran›lmas› 10. Afla¤›daki ifadelerden hangisi “sessiz y›¤›n›/ço¤un-
e. Taklit etmek. lu¤u” vurgular?
a. Grup
5. Hiper gerçeklik kavram› neyi ça¤r›flt›r›r? b. Küme
a. Gerçek d›fl›l›k c. Kitle
b. Hayal gücünün üstünlü¤ü d. Topluluk
c. Yarat›c›l›k e. Toplum
d. Gerçekle¤in simule edilerek gerçekmifl gibi su-
numu
e. ‹deal olan›
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 115
Okuma Parças›
Baudrillard ‘a Göre Panopti¤in Sonu Kokuflmufl, çürümüfl site toplumlar› art›k Tanr›lar›n ga-
Amerikan televizyonu günlük yaflam ideolojisiyle ger- zab›na u¤ramaktad›r. Çünkü bir kamera objektifi, t›pk›
çekli¤e ait s›radanl›k ve özgünlü¤ü hala bir referans bir “laser”in yapt›¤› gibi yaflanan gerçekli¤i öldürebil-
olarak almaktad›r. Örne¤in 1971 y›l›nda Loud ailesi de- mek için onu parçalar›na ay›rmaktad›r. Yönetmen: “Lo-
neyinde oldu¤u gibi. Yedi ay aral›ks›z bir flekilde sür- ud ailesi televizyon ekran›nda görünmeyi kabul ederek
dürülen çekim sonucunda 300 saatlik bir film elde edil- kendini ölüme mahkûm etmifl bir ailedir.” diyecektir.
mifltir. Üstelik bu filmin ne senaryosu ne de scripti var- Öyleyse söz konusu olan fley gerçekten bir kurban töre-
d›r. Bir ailenin yaflad›¤› dramlar, keyifli anlar hiçbir at- nidir. Yirmi milyon Amerikal› seyirciye sunulmufl bir
lama ve s›çrama olmadan, kesintisiz bir flekilde “el de¤- kurban töreni. Kitle toplumunu anlatan dramatik özel-
memifl” bir hikâye gibi sunulmufltur. K›saca bu “brüt” liklere sahip bir tören. (Baudrillard, 2010: 54-56)
(ham, ifllenmemifl) bir tarihi belgedir. Televizyonun, in-
sano¤lunun aya ayak basmas›n› göstermesi kadar önem- Kaynak: Baudrillard, Jean, (2010) “Simülakrlar ve Simü-
li bir belge, üstelik günlük yaflant›m›zla ilgili bir belge. lasyon” çev. O. Adan›r, Ankara: Do¤u Bat› yay.. Kitab›n-
Olay›n kötü olan yan› bu filmin çekimi bitirildikten son- dan 54-56 sayfalar› aras›ndan k›salt›larak al›nm›flt›r.
ra ailenin darmada¤›n olmas›d›r. Loud ailesi boflanm›fl
vs. Bu durum bizi içinden ç›k›lamaz bir tart›flma ortam›-
na sürüklemektedir. Bu parçalanman›n nedeni televiz-
yon mudur? Peki televizyon olmasayd›, bu aile yaflant›-
s›n› sürdürebilecek miydi? Kendimizi S›nayal›m Yan›t Anahtar›
Loud ailesinin sanki TV kameras› evin içinde de¤ilmifl 1. e Yan›t›n›z yanl›fl ise “Girifl” konusunu yeniden
gibi çektik, yaklafl›m›ysa daha da tuhaft›r. Yönetmen: gözden geçiriniz.
“Aile sanki biz orada de¤ilmifliz gibi davrand› ve yafla- 2. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Simülasyon ve Simülakrlar”
d›” diyerek kendi kendine böbürlenmektedir. Bu saçma konusunu yeniden gözden geçiriniz.
ve paradoksal bir formüldür çünkü ne do¤ru ne de yan- 3. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Kitleden Sessiz Ço¤unlu¤a”
l›flt›r. Sadece ütopik bir formüldür. “Sanki biz orada de- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
¤ilmifliz gibi” sözüyle “sanki siz oradaym›fls›n›z gibi” sö- 4. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Tüketim Toplumu” konu-
zü ayn› anlama gelmektedir. Zaten yirmi milyon seyir- sunu yeniden gözden geçiriniz.
ciyi bafltan ç›kartan fley de iflte bu paradoks, bu ütop- 5. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Göstergenin Evreleri” ko-
yad›r. Bu program› izleyen seyircilerse, gerçekte “rönt- nusunu yeniden gözden geçiriniz.
gencilik” yaparak alacaklar› zevkten fazlas›n› alm›fllar- 6. a Yan›t›n›z yanl›fl ise “Tüketim Toplumu” konu-
d›r... Çekimler anlams›z olana afl›r› anlam yüklemekte- sunu yeniden gözden geçiriniz.
dirler. Bugüne kadar gerçe¤e hiç bu kadar çok yaklafl›l- 7. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Anlam›n Zedelenmesi” ko-
mam›flt› (“ sanki o evin içindeymifliz gibi”). Gerçe¤i hi- nusunu yeniden gözden geçiriniz.
pergerçe¤e dönüfltüren mikroskobik simülasyonun sun- 8. d Yan›t›n›z yanl›fl ise “Tüketim Toplumu” konu-
du¤u haz budur... sunu yeniden gözden geçiriniz.
Zaten iflin bafl›ndan itibaren böyle bir ailenin seçimi hi- 9. b Yan›t›n›z yanl›fl ise “Tüketim Toplumu” konu-
pergerçek bir olayd›r. ‹deal tipik bir Amerikan ailesi. Ka- sunu yeniden gözden geçiriniz.
liforniya’da yaflayan, üç garaj›, befl çocu¤u olan, toplum- 10. c Yan›t›n›z yanl›fl ise “Kitleden Sessiz Ço¤unlu¤a”
da iyi bir yere sahip, mesleki aç›dan oldukça iyi para ka- konusunu yeniden gözden geçiriniz.
zanan, dekoratif bir ev kad›n›na (housewife) ve upper-
middle standing (orta s›n›f›n üst katmanlar›ndaki yaflam
kolayl›klar›na sahip) bir aile. Bu anlamda Loud ailesini
ölüme mahkûm eden fley iflte bu kusursuzluktur. “Ame-
rican way of life” ›n ideal kahraman› olan bu aile, Antik-
ça¤ kurban törenlerinde yap›ld›¤› gibi ‘medium’un (ara-
c›n ya da televizyonun) ›fl›klar› alt›nda yüceltilmek ve
öldürülmek üzere seçilmifltir. Modern yazg› iflte budur.
116 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
S›ra Sizde 2
Simüle etmek yaln›zca -m›fl gibi yapmak de¤ildir. Bire
bir, gerçe¤in yeniden türetilmesidir. Gerçeklik simülas-
yonla üretilip ço¤alt›ld›¤› için her zaman fazlas›yla var
olacakt›r. Gizlemek (dissimuler), sahip olunan fleye sa-
hip de¤ilmifl gibi yapmak; simüle etmek ise, sahip olun-
mayan fleye sahipmifl gibi yapmakt›r. Birincisi bir varl›-
¤a (flu anda burada bulunmayan) di¤eriyse bir yoklu¤a
(flu anda burada bulunmamaya) göndermede bulun-
maktad›r. Örne¤in, hastaym›fl gibi yapan kifli yata¤a
uzan›p etraf›ndakileri hasta oldu¤una inand›rmaya çal›-
fl›rken bir hastal›¤› simule eden kiflide bu hastal›¤›n
semptomlar›n› görmek mümkün olacakt›r. Bu nokta-
dan sonra hem kifli hem de çevresindekiler için gerçek-
lik yan›lsamaya u¤ram›fl ve neyin gerçek neyin sahte,
neyin düflsel neyin simule edilen oldu¤u birbirine ka-
r›flm›flt›r. Baudrillard’›n deyimi ile “deliyi bu kadar iyi
taklit eden biri herhalde gerçekten delidir” görüflüne
kat›lmamak mümkün de¤ildir.
5. Ünite - Tüketim Toplumu, Simülasyon / Simülakrlar ve Sessiz Ço¤unluk: Jean Baudrillard 117
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek
Kaynaklar
ALLAN, Kenneth. (2006). Conptemporary Social and KELLNER Douglas (2000). “Toplumsal Teori Olarak Post-
Sociological Theory, Visualizing Social Worlds, modernizm: Baz› Meyda Okumalar ve Sorunlar”,
Thousand Oaks, California: Pine Forge Press. Modernite Versus Postmodernite içerisinde,
ELLIOT, A. (1999). Contemporary Social Theory, Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük, Ankara: Vadi
Massachusetts-Oxford: Blackwell Publish. Yay›nlar›,
FEATHERSTONE, Mike. (1996). Postmodernizm ve ÖNK, Ürün Y›ld›ran (2009). “Baudrillard Perspektifin-
Tüketim Toplumu, Çev.: M. Küçük, ‹stanbul:Ay- den Bir Kitle ‹letiflim ve Sanat Arac› Olarak Simü-
r›nt› Yay›nlar›. lasyon Evreninde Televizyon” Selçuk ‹letiflim, 5, 4,
GÖRGÜN-BARAN, A. (2006). “Postmodernizm”, Feoda- (201-218).
liteden Küreseleflmeye içinde, Ankara: Lotus Ya- R‹TZER, George (1997). Postmodern Social Theory,
y›nevi. New York, St. Luis, San Fancisco, Toronto: The
BAUDRILLARD, Jean (1996a). Amerika, Çev.: Y. Avunç, McGraw-Hill Companies, Inc.
‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›. SARUP, Madan (2010). Post-Yap›salc›l›k ve Postmo-
BAUDRILLARD, J. (1996b). Kötülü¤ün fieffafl›¤›, Çev.: dernizm, Çev. Abdülbaki Güçlü, ‹stanbul: K›rkge-
Ifl›k Ergüden, ‹st.: Ayr›nt›Yay., ce Yay›nlar›,
BAUDR‹LLARD, J. (1997). Tüketim Toplumu, Çev.: SLATTERY, Martin (2007). Sosyolojide Temel Fikir-
Hazal Deliceçay - Ferda Keskin, ‹stanbul: Ayr›nt› ler, Çev.:Ümit Tatl›can-Gülhan Demiriz, Bursa: Sen-
Yay›nlar›. tez Yay›nc›l›k.
BAUDR‹LLARD, J. (1998). Foucault’yu Unutmak, Çe- STEVENSON, Nick (2002). Understanding Media
viren: Oguz Adan›r, ‹zmir: Dokuz Eylül Yay›nlar›. Cultures, London: Sage Pub.
BAUDR‹LLARD, J. (2001). Tam Ekran, Çeviren: Baha- fiAYLAN, Gencay (2002). Postmodernizm, Ankara : ‹m-
d›r Gülmez, ‹stanbul:YKY, Cogito. ge Yay›nlar›,
BAUDR‹LLARD, J. (2005a). Anahtar Sözcükler, Çevi- THIRY-CHERQUES, Hermano Roberto (2010)
ren: O¤uz Adan›r-Leyla Y›ld›r›m, Ankara: Paragraf Baudrillard: Work And Hyperreality. RAE
Yay›nevi. Eletrônica, 9(1). Eriflim: 10.06.2011,
BAUDRILLARD, J. (2006a). Kusursuz Cinayet, Çev.: h t t p : / / r e d a l y c . u a e m e x . m x / s r c / i n i c i o / A r t P-
Necmettin Sevil, ‹st.: Ayr›nt› Yay. dfRed.jsp?iCve=205115349010
BAUDRILLARD, Jean (2006b). Sessiz Y›¤›nlar›n Göl-
gesinde Ya da Toplumsal›n Sonu, Çev.: O¤uz
Adan›r, ‹stanbul: Ayr›nt› Yay›nlar›.
BAUDRILLARD, Jean. (2010). Simülakrlar ve Simülas-
yon, Çev.: O¤uz Adan›r, Ankara: Do¤u Bat› Yay›nlar›,
BEST Steven ve KELLNER Douglas. (1998). Postmo-
dern Teori, Çev.: Mehmet Küçük, ‹stanbul: Ayr›nt›
Yay›nlar›,
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
6
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Post-yap›salc›l›kla post-modernizm aras›ndaki iliflkiyi aç›klayabilecek,
N
Post-yap›salc›l›¤› yap›salc›l›ktan ay›rt edebilecek,
N
Michel Foucault’nun temel düflünce ve kavramlar›n› tan›mlayabilecek,
N
Michel Foucault’nun çal›flmalar›nda iktidar kavram›n›n önemini özetleyebilecek,
N
Jacques Derrida’n›n düflüncelerini yap›salc›l›ktan ay›rt edebilecek,
Jacques Derrida’n›n çal›flmalar›nda kulland›¤› temel kavramlar› aç›klayabile-
ceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Post-Yap›salc›l›k • ‹ktidar
• Söylem • Yap›söküm
• Bilginin Arkeoloji • Arfliv
• Soykütük
‹çindekiler
• G‹R‹fi
• POST-YAPISALCILIK
• MICHEL FOUCAULT
Ça¤dafl Sosyoloji Post-Yap›salc›l›k:
Michel Foucault ve • JACQUES DERRIDA
Kuramlar› Jacques Derrida • DERRIDA’NIN TEMEL DÜfiÜNCE
VE KAVRAMLARI
• POST-YAPISALCILI⁄A
YÖNELT‹LEN ELEfiT‹R‹LER
Post-Yap›salc›l›k:
Michel Foucault ve
Jacques Derrida
G‹R‹fi
Post-yap›salc›l›k; en genifl tan›m› ile insan olma, dünya ve anlamlar› oluflturma ve
bunlar› yeniden üretme süreçleri aras›ndaki iliflkileri irdeleyen bir yaklafl›m olarak
tan›mlanabilir (Belsey, 2002). Bu entelektüel yaklafl›m yirminci yüzy›l›n son çeyre-
¤inde Fransa’da; özellikle Louis Althusser, Roland Barthes, Jean SIRABaudrillard,
S‹ZDE Pier- SIRA S‹ZDE
re Bourdieu, Jacques Darrida, Michel Foucault, Julia Kristeva ve Jean-François Lyo-
tard’›n çal›flmalar›yla ortaya koyulmufl ve dünyaya yay›lm›flt›r. Bu yaklafl›m› iki te-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
mel kolda de¤erlendirmek mümkündür. (›) Birincisinde post-yap›salc›l›k dil ve li-
teratür ba¤lam›nda ele al›n›rken (››) ikincisinde felsefe ve sosyal bilimler ba¤la-
m›nda ele al›n›r. Afla¤›da bu iki temel ba¤lamdaki yaklafl›mlaraSyer O R verilecektir.
U S O R U
N N
çok ortak özelli¤e sahip olmas› nedeniyle literatürde kimi zaman yeni SIRAyap›salc›l›k
S‹ZDE olarak SIRA S‹ZDE
da adland›r›lmaktad›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Burada bir noktan›n daha belirtilmesi gerekir. Post-yap›salc›l›k; s›n›rlar› belirsiz
ve tart›flmal› olmakla birlikte post-modernizm, post-modern teori, post-sanayi top-
lumu gibi kavramlarla birlikte kullan›lmaktad›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda
K ‹ T A P “post” ek- K ‹ T A P
lentisi bir bakma modernizasyona ve de¤iflime iliflkin pek ço¤unun sosyalizm, li-
beralizm, mutaass›pl›k gibi ideolojik görünümleri de olan büyük teorilere karfl› du-
yulan belirsizlik ve flüphecili¤i ifade etmektedir. Bu ba¤lamda T E Lpost-modern
EV‹ZYON teori, TELEV‹ZYON
ça¤dafl toplumlar› analiz etmede yeni özel bir form olarak ortaya ç›kar ve bilim in-
sanlar›n›n yaklafl›m›na göre ya sosyo-kültürel unsurlar›n yeniden yap›lanma süre-
ci (post-modernization) ya da de¤iflimdeki yeni e¤ilimler olarak de¤erlendirilirler.
‹NTERNET ‹NTERNET
Örne¤in Michel Foucault ve Jean- François Lyotard, bilginin söylemsel ve öyküsel
oluflumunu ve kültürel elefltiri ve felsefi bir yans›mayla dil ile iktidar aras›ndaki ilifl-
kiyi post-modern yaklafl›mla analiz ederler. Fredric Jamerson, Zygmunt Bauman ve
David Harvey gibi düflünürler ise post-modernizmi tamamen yeniden bir yap›lan-
ma olarak de¤erlendirirler. Jean Baudrillard, Stephen Crook, Jan Pakulski ise süre
giden sürecin yeni bir aflamas› ve yeni ortaya ç›kan e¤ilimler olarak ele al›rlar. Ba-
120 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Ço¤ulculuk, genel olarak tek udrillard; post-moderniteyi geliflen kitle medyas›, iletiflim ve kitle tüketimi ile yine
bir perspektiften ziyade
farkl› perspektifler kitle tüketimi ve yeni dönemin getirdi¤i ve yayg›nlaflan yönlendirilmifl iletiflim,
aç›s›ndan yaklaflmay›
öngörür ve pek çok alanda sembolik tüketim ve zaman ve mekân›n daralmas› ile iliflkilendirir. Crook ve arka-
kullan›l›r. Örne¤in kültürel
ço¤ulculukta genifl bir dafllar› ise bu döneme iliflkin temel e¤ilimleri; sosyal parçalanma (fragmentation),
toplum içindeki daha ufak
gruplar›n kültürel farkl›laflma (differentiation), k›sa ömürlü sosyal yap›lanmalar, esnek uzmanlaflma,
kimliklerinin korunmas›
anlafl›l›rken politik geliflen kültürel ço¤ulculuk (pluralism), yüzeysellik, olgular›n ticarileflmesi, po-
ço¤ulculukta, politik gücün
seçimlerle oluflmas›n› pulizm, yayg›nlaflan eklektizm (eclecticism), stillerdeki senkretizm (syncretism)
ço¤unlu¤un hegemonyas›n›
SIRA S‹ZDE
yaratmas› nedeniyle ret ve geneldeSIRA tümS‹ZDE de¤erlerde artan bir liberalleflme olarak ortaya koymaktad›r. Gü-
edilerek toplum içindeki
farkl› gruplar›n eflit temsili nümüzde de bu kavramlar üzerine tart›flmalar yo¤un olarak devam etmektedir. Ba-
amaçlan›r. Bu yaklafl›m; z› düflünürler, daha radikal bir yaklafl›mla post-modernizmin post-yap›salc›l›ktan
benzer flekilde dinî,
D Ü fi Ü N Efelsefi
ekonomik, L ‹ M alanlarda D Ü fi Ü N E L ‹ M
da yer bulur.
beslenerek geniflleyen yapay bir tart›flma oldu¤unu ileri sürerler. Biz burada bu
tart›flmalara girmeden post-yap›salc›l›¤›n do¤uflu, sundu¤u yeni perspektifler ve bu
S O R U S O R U ve Darrida’n›n görüfllerine yer verece¤iz.
ba¤lamda Foucault
N N
SIRA S‹ZDE
yaklafl›mda tek bir s›nda kültürel
SIRAveS‹ZDE
sanatsal bir ak›m olarak bilinen Dada veya Dadaizm, post-modernizmin
paradigma yerine farkl›
teorileri, fikirlerin birlikte ele habercisi olarak kabul edilir. 1950’lerle birlikte modern sanat kendi izole yap›s›n› kaybe-
al›nmas› gerekti¤ini ileri
süren kavramsal bir derek popülerleflmeye, ticarileflmeye ve beraberinde uluslararas› boyut kazanmaya baflla-
AMAÇLARIMIZ
modeldir. Bu yaklafl›m, AMAÇLARIMIZ
bütüncül bir tutarl›l›¤› m›fl, 1960’larla pop, sanattan beslenerek geliflmifl; plastik sanatlardan mimariye kadar pek
olanaks›z k›lmas› nedeniyle çok alanda etkili olmufltur. Post-modern sanat›n en temel özelli¤i, modern sanat›n elitist
elefltirilir.
Senkretizm (syncretism); ve avangartK(avan-garde) yap›s›n› ret etmesidir.
K ‹ T Az›tt›,
birbirinin P çeliflkili ‹ T A P
olgular›n uzlaflt›r›larak
birlefltirilmesi anlam›nda
daha çok felsefe ve dinde
kullan›lan bir kavramd›r.
POST-YAPISALCILIK
TÖrne¤in
SIRA ‹dinsel
E L E VS‹ZDE
ZYON Post-yap›salc›l›k,
T SIRA ‹ Z Y20.
E L E V S‹ZDE O N yy. Frans›z ve k›ta Avrupas› felsefecileri ve teorisyenlerinin
varsay›mlarda ya da
metinlerde bilimsel içerik entelektüel görüfllerini kapsar. ‹nsan kültürünün yap›lar arac›l›¤› ile anlafl›labilece-
aramak gibi. Ayr›ca farkl› bir
anlamda dilbilimde de yer ¤ini savunan ve bu görüfllerini özellikle dil üzerinde modelleyen yap›salc›l›ktan
D Ü fi Ü N E L ‹ M
bulur. D Ü fi Ü N E L ‹ M
Avangart (avan-garde);
‹ N T E Rsanat
N E Tve politika
büyük oranda
‹NTERNET
etkilenen ama ondan farkl›laflan bir düflünce ak›m›d›r. Bu düflünce
kültür,
aln›nda ilerici ve yenilikçi hareketi; post-modernizm, anti-humanizm, ayd›nlanman›n reddi ve var oluflçu fe-
S O R Ukullan›lan bir
anlam›nda S O R U
terimdir. nomenolojiden (Davis, 2006) de büyük oranda etkilenmifltir.
D‹KKAT Post-yap›salc›l›k
D ‹ K K“1960’larda
AT Fransa’da ortaya ç›kan ve h›zla di¤er ülkelere yay›lan genifl
tabanl›, dolay›s›yla gevflek biçimde yap›land›r›lm›fl, disiplinler aras›” bir entelektüel hare-
kettir (Marshall, 1999:595). Kayna¤› yap›salc›l›k olan post-yap›salc›l›k bundan dolay› ya-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
p›salc›l›kla benzer baz› özellikler tafl›makla birlikte (örne¤in her iki yaklafl›m da elefltirel
olmakla birlikte) iki yaklafl›m›n birbirlerinden oldukça ayr› oldu¤u da bilinmektedir (Sa-
AMAÇLARIMIZ rup, 1997:9). Basit bir ifadeyle post-yap›salc›l›k, ‘dil’ ve dile benzer flekilde toplumun an-
AMAÇLARIMIZ
laml› yap›lar veya sistemler olarak analiz edilebileceklerini varsayan yap›salc›l›¤›n yeni-
den yorumlan›fl› olarak tan›mlanabilir. Marshall’›n ifadesiyle (1999: 595) “Post-yap›salc›-
K ‹ T A P K ‹ T ASaussure’ün
l›¤›n esas baflar›s› P dil kuram›n›n içinde yer alan radikal analitik olanaklar›,
temsil edici bir fenomenden ziyade anlamland›r›c› bir fenomen fleklinde yeniden keflfet-
mesi ve geniflletmesi olmufltur.”
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
Post-yap›salc›l›k ve yap›çözüm veya yap›söküm (deconstruction), post-moder-
nizmin teorik formülasyonu olarak da düflünülebilir. Ayd›nlanma ile bafllayan mo-
‹NTERNET
dernite; dünyay› rasyonel, ampirik ve objektif ba¤lamda aç›klamay› vaat eder. Aç›k
‹NTERNET
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 121
bir gerçekli¤in oldu¤unu kabul eder ve e¤er do¤ru metotlar kullan›l›rsa bu gerçek- Yap›çözüm veya yap›söküm,
herhangi bir metnin içindeki
li¤in bilgisine ulafl›labilir oldu¤una inan›r. Oysa post-modernizm bu güvene sahip ikili karfl›tl›klar›n (aç›k-
de¤ildir; çünkü “sebebin” kendisi de kendi yolunda k›s›tl› bir tarihsel formdur ve kapal›, iyi-kötü, devaml›-
devams›z vb. metnin
sebeplerin vaat etti¤i kesinlikler art›k yoktur. Post-modern bak›fl; gerçeklik, estetik bütünlü¤ü aç›s›ndan
ve ahlak yarg›lar›na iliflkin bir tercihi de¤erlendirmenin rasyonel bir yolunu sun- tutars›z kullan›mlar›n› ele
maz; eski düflünce kal›plar›n› söküp atarak bir temizleme yapar ve yeni bir anlama alarak yazar›n kurdu¤u
kavramsal ayr›mlar›n
biçiminin yolunu açar. baflar›s›zl›¤›n› aç›klamak
Post-yap›salc›lar›n yap›salc›l›¤a olan elefltirileri ise iki ana tema üzerinde top- için gelifltirilmifl bir metin
okuma yöntemidir.
lanmaktad›r: (›) Yap›lar›n kendi kendilerine yetmesi ve (››) bu yap›lar›n ikili z›tl›k-
lardan oluflmas›. Post-yap›salc› düflünce ak›m›n›n ortaya ç›kt›¤› 1960’l› y›llarda
Fransa, devlete karfl› iflçi ve ö¤renci isyanlar›n›n yo¤un olarak vuku buldu¤u poli-
tik kargafla dönemi içindedir. Bu aç›dan feminizm, nihilizm, anarflizm gibi alter-
natif felsefelere olan ilginin artt›¤› bir dönemdir. Foucault’nun “subjugated know-
ledges” (tutsak bilgiler) olarak adland›rd›¤› bu farkl› bak›fl aç›lar›, bask›n Bat› fel-
sefesi ve kültürünün elefltirisi niteli¤indedir. Bu bilgiler, daha bask›n olan bilgile-
rin arkas›na saklanm›fl; ancak elefltiri yolu ile ortaya ç›kar›labilecek ve diskalifiye
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
edilebilecek bilgiler setidir. Bu naif bilgiler, bilifl seviyesinin veya bilimselli¤in al-
t›nda yer al›rlar (Foucault, 1980:82). Dolay›s›yla Foucault, ‘subjugated knowledges’
kavram›yla iki fleyi kasteder: (›) Bir tarafta formal organizasyonlar›n
D Ü fi Ü N E Liçinde
‹M gömü- D Ü fi Ü N E L ‹ M
lü olan veya maskelenmifl tarihsel içerikler, (››) diskalifiye edilmifl olan bilgi seri-
leri (Foucault, 2003:7). ‹flte post-yap›salc›l›k, Bat› kültürünün temel kabullerini tefl-
S O R U S O R U
hir ederek, bir bak›ma bu elefltirileri hakl› ç›karman›n araçlar›n› sunmufltur.
N N
SIRA SIRA S‹ZDE
yaflam›n somut bir anlam›, amac› ve gerçek bir de¤erinin olmad›¤›n› ileri sürer. Moral de-
¤erlerin gerçekte var olmad›klar› ve sonradan soyut olarak ortaya ç›kt›¤›n›, gerçekli¤in
bulunmad›¤›n› ve bu ba¤lamda bilginin de mevcut olamayaca¤› iddias›, bu doktrinin di¤er
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
temel yaklafl›m›n› oluflturur. Yaflam›n temel referans noktalar› olan normlar, de¤erler, ku-
rallar ve yasalar›n bulunmamas› hâlini ifade eden “anomi” hâli ile birlikte an›labilmektedir.
K ‹ T A P K ‹ T A P
Post-yap›salc›l›¤›n temel önermeleri afla¤›daki gibi s›ralanabilir:
1. Tarih ve kültürün yap›lar› koflulland›rd›¤›ndan “yap›lar›n”, yanl›fl yorumlara
ve önyarg›lara maruz kald›¤›n› ileri sürer. TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
2. Dolay›s›yla bir nesneyi anlamak için hem nesnenin kendisini hem de bu
nesneyi üreten bilgi sistemleri bir arada incelenmelidir. Bu ba¤lamda Post-
yap›salc›l›k, bilginin nas›l üretildi¤ini temel araflt›rma SIRA S‹ZDE
sorunsal›
‹NTERNET
olarak ka- SIRA S‹ZDE
‹NTERNET
bul eder.
3. Post-yap›salc›l›k, yap›salc›l›¤›n aksine tarihseldir; kültürel
D Ü fi Ü Nkavramlar›n
EL‹M za- D Ü fi Ü N E L ‹ M
man içinde nas›l de¤iflti¤ine odaklanarak ayn› kavramlardan flimdi ne anla-
fl›ld›¤›n› bulmaya çal›fl›r. Örne¤in Foucault’nun “Delili¤in Tarihi” adl› eseri,
S O R U S O R U
delilikle ilgili kültürel tutumlar›n bir tarihidir.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
nekler sunar.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
122 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
4. Post yap›salc›lar “benli¤in” ayr›, tekil ve tutarl› bir varl›k oldu¤u görüflüne
kat›lmazlar. Aksine birey, birbiriyle çat›flan bilgi hükümleri (toplumsal cinsi-
yet, ›rk, s›n›f, kariyer vb. gibi) aras›ndaki gerilimlere sahiptir. Dolay›s›yla bi-
reyin benlik alg›s› onun nesnelerin anlamlar›n› yorumlamas›nda kritik bir rol
oynar. Her ne kadar farkl› düflünürlerin benlik hakk›ndaki görüflleri farkl›-
laflsa da post-yap›salc›lar benli¤in söylemlerle infla edildi¤i görüflünü s›kl›k-
la paylafl›rlar.
5. Bir metin yazar›n›n amac›, okuyucu için ikincildir. Post-yap›salc›lar bir met-
nin tek bir amac›n›n, anlam›n›n ve tekil bir var olufla sahip oldu¤u fikrini
reddederler. Her birey; herhangi bir metinle ilgili olarak yeni ve bireysel
amaç, anlam ve var olufl yaratabilir. Anlam, yani gösterilen, birey taraf›ndan;
yani gösteren taraf›ndan infla edilir. Böylelikle, gösterilen gösterenin önceli-
¤ine göre konuflur. “Yap›salc›l›k, do¤rulu¤u metnin ‘arkas›nda’ ya da ‘için-
de’ görürken post-yap›salc›l›k okuyucu ile metnin karfl›l›kl› etkileflimini üret-
kenlik olarak görmektedir” (Sarup, 1997: 12). Dolay›s›yla post-yap›salc›l›kta
bir kültür nesnesinin ne anlama geldi¤ini anlamada, onun belli de¤iflkenlerle
(örne¤in kimlik ba¤lam›nda ) olan iliflkisinin analizi büyük önem arz eder.
6. Post-yap›salc› metin analizlerinde okuyucu, yazar›n yerini al›r. Bu yer de¤ifl-
tirme yazar› merkezden alma olarak de¤erlendirilir; böylelikle yazara sabit-
lenmeden di¤er anlam kaynaklar› da araflt›r›l›r (farkl› okuyucular, kültürel
normlar ya da di¤er metinler ba¤lam›nda). Bu alternatif kaynaklar›n birbir-
leriyle tutarl›l›k göstermeleri de gerekmez.
7. Post-yap›salc›lar, hiyerarfli içinde “bask›n olan›n temel niteli¤i” kavram›n›
reddederler. Daha ziyade amaçlar›, bu iliflkileri analiz ederken bask›n olan
ile itaat eden aras›ndaki ba¤›ml›l›¤› a盤a ç›karmakt›r. Bu iliflkileri anlaman›n
tek yolu, tekil anlamlar illüzyonunu üreten bilgi sistemlerini ve kabullerini
“yerinden ç›karmak” t›r.
MICHEL FOUCAULT
Foucault’un Yaflam›
Foucault’un yaflam›n› iki boyutta de¤erlendirmek gerekir: (›) Biri standart kal›plar
içindeki kiflisel yaflam tarihi, (››) di¤eri kendine özgün s›ra d›fl› yaflam biçimi (Gut-
ting 2005). Asl›nda yaflam biçimi, felsefesinin bir uygulama alan› gibiydi. Ona gö-
Resim 6.1
re yeni bir bilgiye ulaflmak ancak tüm s›n›rlar›n zor-
lanmas›yla mümkündü.
Foucault, zaman›n Foucault, ünlü bir taflra ailesinin o¤ludur. Baba-
ünlü filozofu Sarte s› ise baflar›l› bir doktordu. Paul Michel Foucault
ile birlikte bir
protesto gösterisinde prestijli bir okul olan École Normale Supérieure’un
(Gutting 2005). parlak, hatta y›ld›z bir ö¤rencisiydi. (Sonradan bi-
linmeyen bir nedenden dolay› Paul ismini reddet-
mifltir.) O, akademik ve siyasi ba¤lant›lar› nedeni
ile akademik h›rslar› olanlardan beklendi¤i üzere
yüksek okul ö¤retmenli¤i yapmak yerine bir süre
‹sveç, Polonya ve Almanya gibi ülkelerde dolafl-
m›flt›r. Doktora tezini tamamlarken Sorbonne’un
en güçlü profesörlerinden biri taraf›ndan destek-
lenmifl ve hemen tezinin bas›lmas›n›n ard›ndan dönemin belli bafll› entelektüelle-
rinden olumlu elefltiriler alm›flt›r. Takip eden sekiz y›l içinde kolayl›kla kürsü sahi-
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 123
bi olmufltur. Onun 1966 y›l›nda yay›mlanan kitab› Les mots et les Choses (‹ngilizce
“The Order of Things” olarak yay›mlanan kitap, ülkemizde Kelimeler ve fieyler
ad›yla yay›mlanm›flt›r.) akademik olarak en çok satanlar aras›na girmifl ve onu Sar-
tre gibi Fransa’n›n temel düflünürleri aras›na sokmufltur. Birkaç y›l sonra da süper-
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
elit College de France’›n seçimlerini kazanm›flt›r. Birçok yerde dersler vermifltir.
Di¤er yandan da dünyay› dolaflarak (Japonya, Brezilya, California ve di¤erleri) do-
lu salonlarda konferanslar vermifl ve gittikçe artan bir flekildeD Üpolitik
fi Ü N E L ‹ Mhareketlere D Ü fi Ü N E L ‹ M
kat›lm›flt›r. Bu s›rada suç ve seks üzerine yazd›¤› iki kitap, onu befleri ve sosyal bi-
limlerde en önde gelen figür yapm›flt›r. 1984 y›l›nda öldü¤ünde çoktan düzineler-
S O R U S O R U
ce kitab›n konusu olmufltur ve bundan sonra ünü daha da artm›flt›r (Gutting 2005).
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
r›na sahip olup onu ayr›cal›kl› k›lan di¤er bir özelli¤i de derslerin kat›lmak isteyen her-
kese aç›k olmas›d›r. Yüksek seviyeli dersler ise sadece konunun uzman› araflt›rmac›lar ve
profesörlerin kat›l›m› ile kapal› olarak gerçeklefltirilmektedir. AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Foucault’un yaflam›na iliflkin de¤inilmesi gereken di¤er bir konu da onun ayn›
zamanda politik bir kat›l›mc› ve eylemci oldu¤udur. Foucault,Kkendinden
‹ T A P bafllaya- K ‹ T A P
SIRA S‹ZDE
rak di¤er tüm özgürlüklerin ba¤›ms›z ve adanm›fl bir ateflli savunucusudur. Onun SIRA S‹ZDE
her türlü bask›ya karfl› duydu¤u nefret, bilimsel tart›flmalar›nda alevlenmifltir. O en Gizlemli (ezoterik), belli bir
gizlemli (belli özel gruplar için olan) çal›flmalar›n›, pek çokT DEtirana
L E V ‹ Z Y O N durmak grup için olan
T Eanlam›nda
LEV‹ZYON
Ü fi Ü N E Lkarfl›
‹M D Ü fi Ü N E L ‹ M
kullan›lmaktad›r.
için sunulmufl bir “alet kutusu” olarak görmüfltür. Etkisi arzulad›¤› gibi olmufltur; o
anti-psikiyatri hareketinin, hapishane reformunun, eflcinsel özgürlüklerinin etkili
S O R U S O R U
bir kahraman› hâline gelmifltir (Gutting 2005:2). ‹NTERNET ‹NTERNET
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
min düflünsel temeli olan modernitenin y›k›lmas› yönünde entelektüel çaba olarak de¤er-
lendirirler. Foucault, mevcut epistemeye de (bilgiye de) karfl›d›r. Ona göre yazar, bilginin
s›n›rlar›n› zorlayan kiflidir ve yaflam› da bu çerçevede de¤erlendirilebilir.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
du. Yazar, bu tavr›n› flöyle özetlemifltir: “Benim temel ilgim hayat›mda ve çal›flma-
lar›mda baflta oldu¤um kifli olmamakt›r” (Gutting 2005:6).
Foucault’nun bu yazardan en çok etkilendi¤i nokta, onun öznelli¤i d›fllamas›-
d›r. Yazar, hikâyelerinde karakterlerin deneyimlerine yer vermemifl, sadece obje-
leri ve eylemleri betimlemifltir. Yazar›n bu tutumunu Foucault flöyle ifade etmifltir:
“O, hiçbir ‘yüze’ sahip olmamak için yazmaktad›r” (Gutting 2005: 6).
Foucault, aflikar bir flekilde dilde bireyin (öz) kayb› ile sübjektivitenin d›fllana-
rak yok say›lmas›n›, ölümle iliflkilendirmifltir. Foucault, Roussel’›n çal›flmalar›n›
analiz etmeye çal›fl›rken yazar›n karanl›k, müphem ölümüne merkezî bir yer ver-
mifltir; Roussel otel odas›n›n kilitli kap›s›n›n (önceleri daima aç›k tuttu¤u) hemen
önünde yerde bulunmufltur ve yazar›n belki kap›y› kendini kurtarmak için açma-
ya m› çal›flt›¤›, yoksa kurtarmaya gelenleri engellemek için mi kendini kilitledi¤i
bilinmemektedir. Foucault’ya göre yazar›n ölümündeki bu durum, Roussel’›n yaz›-
lar›ndaki ‘Nas›l kitaplar›m› kesin ifadelerle yazabilirim’ ifadesi ile belirtti¤i gibi
‘anahtar’la iliflkilidir; onun anahtar› insanlar› içeri almak için mi, yoksa onlar› d›fla-
r›da tutmak için mi kulland›¤›n› bilemeyece¤imiz gibi, edebi olarak da bu ‘anahta-
r›’ kullan›rken yazar›n metnin anlam›n› açmak m›, yoksa kapamak m› istedi¤ini bi-
lemeyiz. Ve onun ölümü bizleri bu iki soruyu çözmemizi de engellemifltir. Ayn› za-
manda onun bu flekilde ölümü bizleri, onun kitaplar›nda kulland›¤› edebi anahtar
ile kendisinin ve hikâyelerindeki karakterlerinin bask›lanan sübjektif yaflamlar›na
iliflkin görüfllerimiz aras›ndaki ba¤lant›y› de¤erlendirmekten de al›koymaktad›r
(Gutting 2005:7).
Foucault’nun bu yazar üzerinden yapt›¤› tart›flma, akademik çal›flmalar›ndaki
duruflu ile örtüflmektedir. Örne¤in entelektüel çevreler taraf›ndan yap›salc› ve
özellikle de post- yap›salc› ak›m içinde an›lan Foucault, birçok yerde kendisinin
herhangi tek bir paradigman›n sad›k taraftar› olmad›¤›n› dile getirmifltir (Lotringer
1989: 60; Sturrock 2003). Sistematik bir teori gelifltirme konusunda isteksiz olan ve
tek bir do¤runun, gerçe¤in olmad›¤›na inanan Foucault’nun çal›flmalar› felsefe,
psikoloji, psikiyatri, sosyoloji ve tarih gibi disiplinler aras› bir düzlemde yap›salc›-
l›k ve post-yap›salc›l›kla organik ba¤lar› olan karmafl›k bir yap› gösterir. Ancak ça-
l›flmalar›n›n tüm bu giriftli¤ine karfl›n net olarak söylenebilecek en temel duruflu,
özneyi merkeze oturtan teorilere (fenomenoloji, sembolik etkileflimciler gibi) kar-
fl› bir tav›r almas›d›r. Foucault, yap›salc›l›¤a elefltirel yaklaflmakla birlikte bu nokta-
da yap›salc›larla hemfikir olarak öznenin do¤as› gere¤i özgür olmad›¤›n›, aksine
her taraftan toplumsal belirlenimlerle kuflat›ld›¤›n› kabul eder. Ona göre “özne”
fikri, özneleri bir iktidar alan› ve belirli pratikler seti içinde konumland›ran toplum-
sal söylemler (dil, düflünce ve sembolik sistemler) arac›l›¤› ile üretilen toplumsal
bir kurgudur” (Layder, 2006:135-136). Birey, anlam›n yarat›c› kayna¤› de¤ildir; an-
lam, bireylerin toplumsal pratiklerini tan›mlayan ve mümkün k›lan söylemlerin un-
surlar› aras›ndaki iç iliflkilerin bir ürünüdür. Bu ba¤lamda kültür, herkes için geçer-
li olan de¤erler hiyerarflisidir ve kültür, seçici ve d›fllay›c›d›r.
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 125
Benlik
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Foucault’ya göre benlik, söylem ve toplumsal konumlar› tan›mlayan pratikler ve
iktidar iliflkileri alan› içinde oluflur. Yap›salc›l›¤›n mikro/makro düalizmini neden-
lerini aç›k olarak ortaya koyamasa da (pek çok konuda belirsizDb›raksa
Ü fi Ü N E L ‹ Mda) ret eder D Ü fi Ü N E L ‹ M
ve özne olan bireyi “öldürür”. ‹ktidar taraf›ndan belirlenen benlik, çok parçal› ve
çok k›s›ml›d›r. Dolay›s›yla Foucault’ya göre birey bilinçli, kendini kontrol edebilen,
S O R U S O R U
iç bütünlü¤e sahip tutarl›, rasyonel bir varl›k de¤ildir.
Foucault, ilk dönem çal›flmalar›nda iktidar taraf›ndan belirlenen benliktenD ‹ K K A T söz eder ve D‹KKAT
analizlerinde benli¤i d›fllasa da belirsizlik ve çeliflkileri ortaya koyar. Son dönem çal›flma-
N N
lar›nda ise benlik teknolojilerine yo¤unlaflan Foucault, güç ve egemenli¤e
SIRA S‹ZDE verdi¤i önemi SIRA S‹ZDE
yaklafl›m›n›n odak noktas›ndan ç›kart›p bu eksikli¤i gidermeye çal›fl›r (Best ve Kellner,
1991:65)
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Söylem-Arekoloji-Soykütük-Arfliv
Söylem: Foucault’nun analizinde dil, en önemli unsurdur. Ona göre dil, asla ma-
K ‹ T A P K ‹ T A P
sum ve tarafs›z bir ifade arac› de¤ildir. Söylemler, iktidar iliflkilerinin ifadeleridir ve
bu iliflkilerle ba¤lant›l› pratikleri ve konumlar› yans›t›rlar (Layder 2006:137). Çünkü
bir söylemi kullanabilme özel bir alan›n bilgisine sahipli¤in ifadesidir ve bu bilgi-
ye sahip olanlar, olmayanlar üzerinde hakimiyet kurabilir ve Tonlar› E L E V ‹ Zkontrol
YON edebi- TELEV‹ZYON
lirler. Söylemler belli kurallara uyan pratiklerdir (Foucault, 1972).
Arkeoloji: Arkeoloji kavram› ise Foucault’nun yaklafl›m›n› betimleyen en önem-
li kavramlardan biridir. Arkeoloji, söylemler içindeki düflünceleri, ‹ N T E Rimajlar›,
NET temala- ‹NTERNET
r›, temsil ediliflleri betimlemeye çal›flmaz; söylemlerin kendisine, belli kurallara
uyan pratikler olarak söylemlere odaklan›r. (Foucault 1972:138). Bu kavram, “flim-
diki zaman›n tarihini” yazabilmek için geçmiflte kalan tutars›z, çeliflkili kurallar› ve
izleri incelemek ile ilgilidir. Bir baflka deyiflle arkeoloji, bugün bizim ne oldu¤umu-
za yol açan süreçleri anlama kanal› olarak tarihe bakmakt›r. Arkeolojik analizin
amac› sadece belli tarihsel dönemlere ait söylemsel oluflumlar ile onlar›n içinde yer
alan tikel söylemlerin ortaya ç›k›fl›n› mümkün k›lan biçimsel epistemik koflullar›
a盤a ç›karmakt›r.
Soykütük: Foucault’nun metodolojisinde bir di¤er önemli kavram da soykütük
kavram›d›r. Asl›nda bu iki kavram (arkeoloji ve soykütük) aras›ndaki farkl›l›k, be-
lirsiz ve kafa kar›flt›r›c›d›r. Çünkü her ikisinin de amac› ayn›d›r. Ancak e¤er bir
farkl›l›k aramak gerekirse arkeoloji, farkl›l›k ve benzerliklerin belirlendi¤i düzleme
odaklan›yorsa soykütük; daha çok iktidar iliflkileri ve bu iliflkilerle biçimlenen po-
litik teknikleri, kullan›fll› bilgi formlar›n› üretmek için “fleylerin organize oldu¤u”
düzleme odaklan›r. Yani soykütük, tekni¤i ampirik verilere dayanarak yap›lan
“düzenlerin” yap›lar›n›n analizidir (Foucault, 1971:78). Foucault, bu kavram› bize
mücadelelerin tarihsel bilgisini oluflturmam›z› sa¤layacak ve bu gün bu bilgiyi tak-
tik olarak kullanmam›z› mümkün k›lacak olan bilimsel bilgi ile yerel hat›ralar›n bir-
126 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Sözcük anlam› önsel olan li¤i olarak, kullanmay› önerir (Foucault, 1994:42). Soykütük, temel olarak bilgi ve
apriori felsefede deneyden
önce olan anlam›nda kültürün ayn› altyap›s› ile ilgilenir ki Foucault bunu, güç mekanizmalar› sayesinde
kullan›lmaktad›r. Apriori do¤ru ve yanl›fl›n temellerinin ay›rt edilebilece¤i bir düzlem olarak da betimler.
ayn› zamanda deneyden
sonra anlam›na gelen
Arfliv: Bu ba¤lamda baflvurdu¤u di¤er bir teknik kavram da arfliv kavram›d›r.
aposteriorinin de karfl›t› Belli bir tarihsel dönemin ya da kültürün geçmiflinde b›rakt›¤› bütün maddi ipuç-
olarak kullan›lmaktad›r. lar›n›n koleksiyonunu ifade eder. Bu ipuçlar›n› araflt›ran bir kifli dönemin tarihsel
apriorisini ve bilimini araflt›ran bir kifli de dönemin epistemisini anlayabilir. Bu
kavramlar›n hiçbirinin kehanette ya da tahminde bulunma de¤eri yoktur. Bunlar
sadece s›n›rl› tarihsel düzenlerin/kurallar›n betimlemeleridir.
Foucault’yu entelektüel camiada öne ç›kartan en ünlü eseri ise 1966 y›l›nda ya-
y›mlad›¤› Kelimeler ve fieyler ‹nsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi (The Order of Things:
An Archaeology of the Human Sciences) adl› çal›flmas›d›r. Bu kitab›n temel tezi, tari-
hin tüm dönemlerinde neyin kabul edilebilir oldu¤unu seçen, kuran “gerçe¤in” bel-
li temel koflullar›n›n oldu¤udur. Örne¤in Foucault’ya göre “bilimsel söylem”, bir
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
epistemeden di¤er epistemeye ani de¤iflmeler kaydetmifltir. Michel Foucault, bu ki-
tap›nda bilim tarihini inceleyerek “epistemoloji veya episteme” yap›lar›n›n, insanla-
D Ü fi Ü N E L ‹ M r›n bilme veD Ü bilgiyi
fi Ü N E L ‹ Mtasarlama yollar›n› nas›l flekillendirdi¤ini tart›fl›r. Foucault, episte-
me terimini belli bir yerde ve zaman diliminde bilimsel bilgi üretimini belirleyen ya-
p›lar› ifade etmek için kullan›r. Epistemolojik alan ise belli bir zaman diliminde ve
S O R U S O R U
yerde belli bilgi biçimlerinin ortaya ç›k›fl›n› flekillendiren koflullard›r.
N N
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
dir. Ancak Foucault bu çal›flmalar›n› yepyeni bir perspektif ve yöntemle (“soykütü¤ü” ve
“arkeoloji”) gelifltirir ve özellikle 17. yüzy›ldan itibaren de¤erlendirir. Ona göre düflünü-
AMAÇLARIMIZ flümüzün yaAMAÇLARIMIZ
da ussall›¤›m›z›n kuruluflu, tek tek düflünürlerin etkileriyle olmam›fl; bir diz-
ge olarak ortaya ç›km›flt›r. Foucault’daki epistemenin ilk anlam›, burada kullan›lan dizge
anlam›d›r. Buna göre episteme, verili bir tarihsel dönemdeki tüm kültürel ve düflünsel
K ‹ T A P K ‹ T Abelirleyen
farklar› kendinde P temel düzen ya da ana kod olarak aç›klanabilir. Bir bütün
olarak yaflama yön veren anonim düflünceler, genel kan›lar, gerekli inan›fllar bu kodlarla
belirlenir. Foucault’nun yaklafl›m› söylemsel belirlemeler bak›m›ndan Kant’›n apriorileri-
TELEV‹ZYON ne, epistemeT E Lise
E V ‹daha
Z Y O Nçok Thomas Kuhn’da görülen paradigma kavram›na benzer. Fouca-
ult (1972), buradan hareketle, ‘Bilginin Arkeolojisi’ni yapar, yani bilimsel söylemi belir-
leyen ve yap›land›ran kurallar bütününün kodlar›n›n çözümüne giriflir.
‹NTERNET ‹NTERNET
Bu ba¤lamda di¤er önemli bir eseri, orijinali 1969 y›l›nda yay›mlanan Bilginin
Arkeolojisi (The Archaeology of Knowledge) adl› çal›flmas›d›r. Bu kitapta, söyle-
min en temel birimi olan ifadeyi (statement) analiz etmeye yönelir. Foucault, söy-
lem kavram›n›, tarihin b›rakt›¤› sözel izlere gönderme yapmak üzere kullan›r. Bel-
li bir konuflma tarz› olarak da betimler (Foucault 1972). Ona göre ifadeler bir söy-
lem alan›nda ortaya ç›kt›klar› koflullara ba¤l›d›r; salt bir önerme (propositions), ko-
nuflma eylemi (speech act) ya da söz (utterances) de¤ildirler. Onun “ifadeye” olan
tutumu radikaldir; o ifade analizlerinde sadece gerçeklik sorununu parantez d›fl›na
almakla yetinmez, düz anlam sorununu da parentez d›fl›na al›r. Onun analizinde
önemli olan konuflma eylemlerinin daha derindeki anlamlar›d›r. O, detayl› bir fle-
kilde ne yaz›l›p söylendi¤ine ba¤l› olarak gerçeklik iddialar›n›n nas›l ortaya ç›kt›-
¤›n› ve bunun söylemsel formasyona nas›l uygun düfltü¤ünü sergilemeye çal›fl›r.
Böylelikle Foucault, ifadelerdeki tutars›zl›klar› da ortaya ç›kararak antropolojik bir
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 127
Söylem-‹ktidar-Kontrol
Söylem, iktidar ve kontrol aras›nda organik bir korelasyon vard›r. Kuflkusuz her
söylem, örne¤in bilimsel söylem gibi, sistematik olarak kodlanmam›flt›r; ama yine
de iktidar alan› oluflturma ifllevine sahiptir. Söylem, bu anlamda sadece yaz›l› me-
tinlerde de¤il belirli kurumsal ve örgütsel pratiklerde de mevcuttur (Layder, 2006).
Ona göre iktidar, iliflkiden baflka bir fley de¤ildir. ‹ktidar basitçe bask›lay›c› de-
¤il üreticidir. Sadece devlete ait de¤ildir. ‹ktidar› “tüm sosyal beden” deneyimler,
en küçük seviyedeki sosyal iliflkilerde de vard›r; her zaman her yerde vard›r. ‹kti-
dar›n kullan›m› stratejiktir ve savafla benzerdir. Ancak tercih edilen tekniklere gö-
re iktidar pozitif ya da negatif olabilir. Foucault’ya göre (1980:139) negatif iktidar,
“hay›r” diyendir; bir fleyin yap›lamayaca¤›n› ve yasalar› güçlendiren güçtür. Pozitif
iktidar ise telkinde bulunur, problem çözücüdür.
128 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Mutlak ‹ktidar
Foucault’ya göre feodal düzende ve monarflik sistemlerde iktidar tebalar› üzerinde
s›n›rs›z bir güce sahip hükümran bir kiflide cisimlenir. Mutlak iktidar, kral veya
merkezî bir otorite figürüne kay›ts›z flarts›z itaati içerir. Bu sistem tipinde suç, mo-
nark›n mutlak iktidar›na karfl› bir tehdit olarak alg›lan›r ve suçlunun herkesin (hal-
k›n) gözü önünde ve ibret verici, korkutucu bir biçimde cezaland›r›lmas› gerekti¤i
düflünülür (Layder, 2006:139). Bu dönemde verilen cezalar, vahflete ve uygulanan
vahfletin de sergilenmesine dayan›r (Foucault, 2010b). Uygulanan iflkenceler, key-
fi bir zulüm de¤il aksine kral›n bu dünyadaki iktidar›n›n ritüel bir icras› olarak bi-
linçli bir biçimde tasarlanm›fl düzenli pratiklerdir (Layder 2006:139).
Biyo-‹ktidar
Foucault, Cinselli¤in Tarihi (2010a) adl› kitab›nda modern ça¤da biyo-iktidar ola-
rak adland›rd›¤› farkl› bir iktidar biçimini tart›fl›r. Disipline edici iktidar insanlar›n
davran›fllar›na odaklan›rken biyo-iktidar›n temel hedefi do¤rudan insan bedenidir.
Basit bir mant›kla do¤um ölüm oranlar›, do¤urganl›k, hastal›k, yaflam süresi, diyet
ve beslenme al›flkanl›klar› üzerinden bir tür nüfus planlamas›na odaklan›r. Özellik-
le 18. yüzy›ldan sonra politik birimlerin demografik yap›y› kontrol etme, düzenle-
me gayreti içine girdikleri görülmektedir. Ancak bunun için uygulad›klar› yöntem
-tercih ettikleri teknik kapatma- men etme ya da zarar vermeyi içermez. Daha çok
söylemler gelifltirerek iktidar ve kontrolü gündelik hayata tafl›rlar ve yayarlar. Bu
ba¤lamda t›p, psikiyatri, sosyal hizmetler gibi pek çok uzmanl›k alanlar›n›n söy-
lemleri bireyleri ikna ederek çok daha yayg›n ve ince bir formla itaate zorlar. Bu
ba¤lamda cinsellik alan› kontrol edilmeye çal›fl›l›r.
Foucault, “Bilginin ‹radesi” (1984) kitab›nda politik iktidarlarla beden aras›nda-
ki iliflkiyi irdeler ve cinselli¤i kullanarak iktidarlar›n tarihsel süreç içinde bireylerin
130 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
bedenleri üzerinden onlar›n bedenlerini e¤iterek nas›l sosyal olarak üretici hâle
getirildiklerini ortaya koymaya çal›fl›r. Dört ciltlik bu eserinin “Bilginin ‹radesi”
(The Will to Knowledge) adl› ilk cildinde (1998) son iki yüzy›lda iktidar›n bir yö-
netim biçimi olarak cinselli¤in fonksiyonunu ve biyo-iktidar›n ortaya ç›kmas› ile
olan iliflkisini, di¤er iki ciltte (“The Use of Pleasure” ve “The Care of the Self”) ise
Antik Yunan ve Roma’da cinselli¤in rolünü, bas›lmam›fl son cildinde de bu aç›dan
Hristiyan dönemini ele alm›flt›r. Ona göre beden, tüm nüfusun ekonomik ve sos-
yal yönden idaresinin stratejik arac›d›r. Bu aç›dan t›p ve psikiyatri biliminin yükse-
liflinin derin, içgüdüsel ve gizemli bir cinsellik söylemini yaratt›¤›n› tart›fl›r. Özellik-
le t›p bilimlerinin gelifltirdi¤i normal cinsellik biçimleri, uygun cinsel davran›fllar ve
normal ve sapk›n cinsel kimlik tipleri üzerine gelifltirdi¤i bu söylem, bask›n aç›k-
lama olarak kabul edilmifl ve temel varsay›mlar› da günlük söylemlere kadar s›z-
m›flt›r. Böylece de bu yolla öznenin kendi cinsellik deneyimi biçimlenmekte ve
kontrol edilmektedir. Foucaut’ya göre (1973:363) kendi hakk›m›zdaki bilgimiz iç
görü de¤il yans›mad›r.
Foucault’ya göre moodern iktidar biçimlerinin do¤as›;
1. Kesintisizdir, yayg›nd›r yani her yerdedir.
2. Yukar›dan de¤il toplum içinde uygulan›r, iktidarlar bilgi yoluyla yeni faali-
yet alanlar› ve tipleri yarat›rlar; itaatkâr bedenler, yeni söylemler arac›l›¤› ile
üretilen bilgi, kurumsal ve örgütsel pratikler, rutinler ve kimlikler üzerinden
flekillendirilir. Bu ba¤lamda iktidar mekanizmalar› insanlardan ba¤›ms›zd›r.
‹nsanlar, sadece iktidar taraf›ndan üretilen iflleyifl kanallar›d›r. Bireysel öz-
nellik (kimlik, psikolojik yönelimler gibi) iktidar iliflkilerinin ürünüdür. Yani
onun ünlü deyimi ile “özne ölmüfltür”.
SIRA S‹ZDE Eskiden çocuklar›n› hocaya verirken ebeveynlerin söyledi¤i “Eti senin, kemi¤i benim.” de-
SIRA S‹ZDE
2 yifli size Foucault’nun tasnifindeki hangi iktidar biçimini ça¤r›flt›r›yor?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
JACQUES DERRIDA
S O R U Jacques Derrida’n›n
S O R U Hayat›
Derrida, Bat› felsefesinin metafizi¤ini elefltirel analize tabi tutarak yap›söküm ola-
rak bilinen metodu gelifltiren ve hem yap›salc› hem de post-yap›salc› olarak an›lan
D‹KKAT D‹KKAT
Resim 6.3 bir Frans›z sosyal felsefecidir. Ancak yap›salc›l›¤›n
ve post-yap›salc›l›¤›n temel fikirleri üzerine de elefl-
N N
SIRA S‹ZDE
(1930 - 2004) SIRA S‹ZDE tiriler yazm›fl (Culler 1981) ve Feyerabend’in anar-
flik karfl› ç›k›fl›n› daha derli toplu ve sistematik ha-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
le getirmeye çal›flm›flt›r. Derrida, toplum ve insan-
la ilgili bilgi alan›nda bir tür hermeneutik kurgu
yaparak hem modernizmin bilim anlay›fl›n› elefltir-
K ‹ T A P K ‹ T A P me hem de bir post-modern toplum bilgisi olufl-
turma sorununu çözmeye çal›flm›flt›r. Derrida’ya
göre bilimin amac›, do¤ru temsildir ve bilim öner-
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON meleri bu do¤ru temsilin arac›d›r (fiaylan, 1996:37).
Derrida, 1930 y›l›nda Cezayir’in El-Biar kasaba-
s›nda do¤mufl; on dokuz yafl›nda Althusser, Fo-
ucault gibi dönemin belli bafll› ayd›nlar›n› yetiflti-
‹NTERNET ‹ N T E R Nkendisinin
ren, daha sonra ET de dersler verece¤i Paris’teki Ecole Normale Supérieu-
re’e (Yüksek Ö¤retmen Okulu) gitmifltir. Ancak entelektüel birikimini çok daha er-
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 131
ken bir dönemde Rousseau, Nietzsche, Gide, Valery, Camus gibi yazarlar› okuya-
rak yapmaya bafllam›flt›r ve Nietzche, Kierkegaard, Heidegger ve Husserl’den özel-
likle etkilenmifltir.
1956 y›l›nda kazand›¤› bir bursla ABD’ye Harvard Üniversitesine gitmifl, Hus-
serl’in Geometrinin Kökeni adl› çal›flmas›n› uzun bir önsözle Frans›zcaya çevirmifltir.
1960’ta Paris’e dönerek 1964’e kadar Sorbonne Üniversitesinde, 1965’ten sonra
da Ecole Normale Supérieure’da asistanl›k yapm›flt›r. ‹lk makaleleri Fransa’da sol
avant-guarde teorinin forumu ifllevini üstlenen Tel Quel dergisinde yay›mlanm›flt›r.
1960’lar›n bafl›nda Sorbonne’da dersler vermifltir. Ayn› y›llarda tarih ve yaz›n›n do¤a- Gramatoloji, ilk olarak 1952
y›l›nda dilbilimci Ignace
s› üzerine incelemeleri Critique dergisinde yay›mlanm›flt›r. Bu çal›flmalar, yazar›n Gelb’in ileri sürdü¤ü bir
düflünce dünyas› üzerinde büyük etki yaratan Gramatoloji Üzerine adl› kitab›n›n kavram olup yaz›m
temellerini oluflturmufltur. Derrida, metinlerin çoklu yorumlar›n› ortaya ç›karacak bir sisteminin dil ile olan
iliflkisini analiz etme
teknik olarak yap›söküm tekni¤ini gelifltirmifltir. Derrida’n›n bu ba¤lamda ortaya at- çabas›ndaki bilim olarak
t›¤› temel araçsal teknik kavramlar›; metin, iz, varl›k, fark, oyun ve yap›sökümüdür. k›saca tan›mlanabilir.
zitif di¤eri ise negatif olarak de¤erlendirilir. Bat› felsefesinde, örne¤in iyi/kötü z›t
çiftinde iyi olan taraf de¤erli oland›r ve kötü iyinin egemenli¤indedir. Ayd›nl›k/ka-
ranl›k, erkeksi/kad›ns›, sa¤/ sol gibi bütün çiftlerde birinci terim ikinciye göre da-
ha de¤erlidir. Her terim ancak di¤eri ba¤lam›nda anlam kazan›r, ayd›nl›k karanl›k
olmayand›r veya tam tersi. ‹flte bu z›t çiftler, Derrida’n›n Bat› felsefesinde ilgilendi-
¤i temel karfl›tl›klar ya da yap›lard›r.
Derrida en ünlü çal›flmas›nda özellikle konuflma/yazma karfl›tl›¤›na bakm›fl ve
konuflman›n daima yaz›dan daha önemli görüldü¤ünü söylemifltir. Derrida’ya gö-
re bütün Bat› felsefesinin en temelinde, baflka bir deyiflle var olan kavram karfl›t-
l›klar›n›n en kökeninde, söz (logos) ile yaz› ayr›m›n›n yer ald›¤›; bundan dolay› sö-
zün ya da konuflman›n dolays›z, içtenlikli, hep bu anda oldu¤unun düflünülmesi
nedeniyle gerçek ile do¤rulu¤un tek kayna¤›, olas› tek tafl›y›c›s› olarak görüldü¤ü-
nü söylemektedir. Aristo, Rousseau, Hegel yaz›y› türetilmifl tesadüfi, d›flsal ve gös-
terenin kopyas› olarak nitelerler: Fonotik, “ iflaretin iflareti”. Aristoya göre konuflu-
lan kelimeler zihinsel tecrübelerin sembolleridir ve yaz›lm›fl kelimeler ise konuflu-
lan kelimelerin sembolleridir.
J.J. Rousseau’ya göre de yaz›, konuflman›n temsilinden baflka bir fley de¤ildir;
ancak çok acayiptir ki bir nesnenin imaj›n› belirlemek için çok daha fazla çabalar.
Derrida’ya göre Saussure de bu gelene¤in takipcisidir ve ona (Saussure) göre de
dil ve yaz› iki farkl› iflaret sistemidir; ikincisi, yaln›zca ilkini temsil etmek amac›yla
vard›r (Derrida 2011). Post-yap›salc›l›¤›n yap›salc›l›ktan kopuflunu ilan etti¤i yer,
yorumsamac›l›¤›n radikal kanad›na aç›lan yolun belirginleflmesi ile olmufltur. Ya-
p›salc›l›k, do¤rulu¤u metnin “arkas›nda” ya da “içinde” görürken post-yap›salc›l›k
okuyucunun ve metnin karfl›l›kl› etkileflimini üretkenlik olarak görmektedir. Baflka
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
bir deyiflle ele al›nan ürünün edilgen bir tüketimi olarak düflünülen okuma biçimi
statüsünü yitirmifltir. Bu nedenle post-yap›salc›l›k Saussure’cu dura¤an gösterge
D Ü fi Ü N E L ‹ M (sign) birli¤ine,
D Ü fi Ü N Eyani
L ‹ M gösteren (signifer) ile gösterilen (signified) aras›ndaki birebir
mütekabiliyet görüflüne karfl› son derece elefltirel yaklaflmaktad›r. Post-yap›salc›l›-
¤›n yeni gösterge sisteminde gösterilenden gösterene do¤ru bir kay›fl söz konusu-
S O R U S O R U
dur (Sarup, 1997:12).
N N
SIRA S‹ZDE
tedir. Baflka bir deyiflle ele al›nan ürünün edilgen bir tüketimi olarak düflünülen okuma
edimi de¤ergesini [status] yitirmifl, bunun yerine okurun performans› geçmifltir. Bu ne-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ dura¤an gösterge birli¤ine (Saussure, cü görüfl) son derece eleflti-
denle post-yap›salc›l›k,
rel yaklaflmaktad›r. Yeni yaklafl›m gösterilenden gösterene do¤ru bir yer de¤ifltirmeyi ge-
rekli k›lmaktad›r. De¤ergesi ile ereklili¤ini [finality] yitirmifl oldu¤undan do¤rulu¤a gi-
K ‹ T A P K ‹ Tböyle
den yol bundan A P ister istemez dikenli olacakt›r”.
lak veya kesin bir gerçek veya anlam yoktur. Dil daima de¤iflir ve hareket eder;
çünkü bir merkez taraf›ndan sabitlenmemifltir. Dolay›s›yla anlam daima belirsiz,
çoklu ve geçicidir.
Nitekim Derrida, bir sistem içindeki bu z›t çiftlerin fonksiyonunu araflt›r›rken bu
karfl›tl›¤›n cebirsel oldu¤una iflaret eder (a=b olmayand›r). Ancak onun çabas› bu
çiftlerde ima edilen hiyerarfliyi tersine çevirmek de¤ildir, daha ziyade bu iki teri-
min aras›ndaki “/” iflaretini silmektir. Böylelikle bu z›tl›¤›n ima etti¤i düzenin (s›ra-
n›n) ya da hiyerarfliye iliflkin de¤erin kesin veya kat› olmad›¤›n› göstermektir.
‹z
Derrida’ya göre tüm metin bu kabullerin izlerini içerir ve sonuç olarak da bu me-
tinler, dil içinde bulunan ve ima edilen bu hiyerarflilerin fark›nda olarak yeniden
yorumlanabilir (Derrida, 1967:54).Yap›söküm, herhangi bir dilsel gösterge setleri-
nin birbirinden farkl› pek çok anlam dizisi meydana getirebilece¤ini (ki bu anlam
dizilerinin ço¤u gayri ihtiyaridir) göstermeye çal›fl›r. En tarafs›z oldu¤u düflünülen
yazarlar bile, fark›nda olmadan, düflüncelerini meydana getiren gösterge sistemi-
nin zihinlerindeki karfl›l›¤› olan biliflsel flemalar›na yans›yan izlerini kaç›n›lmaz ola-
rak eserlerine tafl›rlar. Ancak anlamlar, do¤alar› gere¤i sabit de¤ildirler ve ba¤lam-
lar içinde yer de¤ifltirmeleri halinde de de¤iflirler. O hâlde metnin üreticisi yazar ve
tüketicisi okur ve farkl› okurlar aras›ndaki iletiflim esnas›nda herkes için hiç de¤ifl-
meyen sabit bir anlam›n “var oldu¤undan” söz etmek mümkün de¤ildir.(Robin-
son,2000).
de sökmenin bir bileflimini içerir, dolay›s›yla bu metodun temel amac›, z›t terimler
ikilisinin de¤erler hiyerarflisindeki yerini de¤ifltirmek ya da hiyerarflide altta olan›
üste ç›kararak yeni z›tl›klar infla etmek ya da yap›y› tahrip etmek de¤ildir. Bu me-
tot, sadece yap›laflman›n temel unsurlar› aras›ndaki karfl›tl›¤›n kendi öz mant›¤›na
ne kadar ters oldu¤unu göstererek eski sistemi sökmektir. Yani kavramsal hiyerar-
flilerin üretti¤i metafizikleri deflifre edip yap›land›¤› tarz› çözmektir (Aktay
1996:196). Yap›söküm, bir anlama gayretidir ve anlama çabas› ister istemez yap›y›
unsurlar›na ay›rma (sökme) ve tekrar ba¤lay›p birlefltirmeyi gerektirir.
Silme
Yap›söküm metotunun di¤er önemli bir tekni¤i de “silmedir”. Derrida, yap› sö-
kümü metodunda önce bir sözcük yazmay›, sonra onu karalamay› ve sonra hem
sözcü¤e hem de karalamas›na metinde yer vermeyi önermektedir. Derrida bu iflle-
mi, “varl›k” sözcü¤ünü s›kl›kla karalayan Heidegger’den alm›flt›r. Bu ba¤lamda bir
sözcü¤ün üstü çizilir; çünkü sözcük yetersizdir; fakat bir yandan da sözcük metin
içinde üstü çizili olarak tutulur; çünkü sözcü¤ün yerine geçebilecek daha baflka bir
sözcük yoktur. Böylelikle sözcük metinde üstü çizili olarak bulunmaya devam
eder. Yap›sökümünün bu flekilde temelini oluflturan “üstünü çizme”, göstergenin
(yani metin içindeki sözcü¤ün) kendinden eminli¤ini ve bir “dil dizgesi” içinde da-
hi olsa “anlam›”n› sarsmaktad›r. Yani Derrida; bu tarz bir yaz›n tekni¤iyle herhan-
gi bir göstergeyi okudu¤umuzda o kavram›n, terimin anlam›n›n bizim için net ol-
mad›¤›n› söylemektedir. Bu ba¤lamda “üstünü çizmek,” bu net olmama durumu-
nun bir “temsilidir” ve göstergenin bir yar›s›n›n her zaman o olmad›¤›n›n bir res-
midir (Sarup, 1997:40).
Yap›söküm ve Oyun
Yap›bozumu metinleri okuman›n radikal bir tekni¤idir (Zuckert 1991) ve temel
metodu flöyle özetlenebilir: Z›t çiftleri bulmak ve her terimin bu terim çiftinin z›t
kutup olarak di¤erinin karfl›t› olmas›ndan ziyade onun bir parças› oldu¤unu gös-
termek... Böylece bu terimleri birbirinden uzak tutan yap› ya da z›tl›k çöker. T›pk›
Derrida’n›n bu yöntemi do¤a ve kültür kavramlar›na uygulad›¤›nda oldu¤u gibi. So-
nunda neyin ne oldu¤unu söyleyemedi¤inizde karfl›l›kl› z›tl›klar ve hiyerarfliler anla-
m›n› yitirir. K›saca yap›sökümünün temel varsay›mlar› flöyle özetlenebilir:
1. Dil, anlam tutars›zl›¤› ve kaymalar›n›n silinemez izlerini tafl›r.
2. Böyle bir çeliflki karfl›s›nda hiçbir analiz yöntemi (örne¤in felsefe veya elefl-
tiri) metnin yorumu aç›s›ndan herhangi bir otorite iddias›nda bulunamaz.
3. Bu nedenle yorum, al›fl›ld›k anlam›yla “analiz”e benzemeyip bir tür oyunu
and›ran serbest bir aland›r (Sarup, 1997). Her gösteren, baflka bir göstereni
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
gösterir ve buradan elde edilecek olan yaln›zca mevcudiyet de¤il anlama
kaynakl›k eden “gösterge zincirleri”dir. Böylece “anlam oyunu” sonsuz/bi-
timsiz bir oyuna dönüflür. D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
SIRA S‹ZDE
Derrida ile Saussure çal›flmalar›nda “gösteren” ile “gösterilen” aras›ndaki iliflkiyi tan›m- SIRA S‹ZDE
S O R U 3 S O R U
lamadaki temel fark› araflt›r›n›z.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
Gramatoloji, Jacques Derrida, Çev. ‹smet Birkan, BilgeSu Yay›nc›l›k/Felsefe
D ‹ K K ADizisi,
T Ankara, D‹KKAT
2011.
S O R U S O R U
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
D‹KKAT D‹KKAT
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
136 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
N
A M A Ç
Post-yap›salc›l›kla postmodernizm aras›ndaki N
A M A Ç
Michel Foucault’nun temel düflünce ve kavram-
1 iliflkiyi aç›klayabilmek. 3 lar›n› tan›mlayabilmek.
Post-yap›salc›l›k, isminden de anlafl›laca¤› üzere Kendisi bunu ret etse de Foucault; post-yap›sal-
modernizmin düflünsel temeli olan yap›salc›l›¤a, c›l›¤›n en popüler, en dikkat çekici ve en önem-
modernitenin krizlerinden kaynaklanan bir hayal li isimlerinden ilk akla gelendir. Onun sistematik
k›r›kl›¤›n›n sonucu bir tepki olarak ortaya ç›kt›¤› bir teori gelifltirme gibi bir amac› yoktur. Çünkü
büyük oranda genel kabul görmektedir ve bask›n tek bir do¤ru ve gerçekli¤i ret eder ve çal›flmala-
Bat› kültürünün bir bak›ma elefltirisi niteli¤inde- r›, disiplinler aras› iliflkilerin tan›mlad›¤› karma-
dir. Genelde post-yap›salc›l›kla, post-modernizim fl›k bir yap› gösterir. Bu aç›dan genelde bir mu¤-
bu nedenle birlikte an›lmakla birlikte post-yap›- lâkl›k tafl›r. Ancak özneyi merkeze oturtan (feno-
salc›l›¤›, post-modernizmin teorik temelleri olarak menoloji, sembolik etkileflimciler gibi), özneyi
tan›mlamak mümkündür. Bu nedenle halâ tart›fl- merkeze alan teorilere aç›k bir flekilde karfl› du-
malar›n merkezinde yer almaktad›r. Ancak Post- rur. Çünkü ona göre “özne” bir iktidar alan› ve
modernizmin ne oldu¤u üzerine genel kabul gör- belirli pratikler seti içinde flekillendirilen toplum-
müfl bir görüfl bulunmamakla birlikte ne olmad›- sal söylemler arac›l›¤›yla üretilen toplumsal bir
¤› az çok bellidir. Habermas gibi bir k›s›m düflü- kurgudur. Birey, anlam›n yarat›c› kayna¤› de¤il-
nür post-modernizmi, modernizmin bir devam› dir. Bu nedenle ba¤›ms›z olmayan benli¤in bi-
olarak görürken Foucault, Darrida, Baudrillard linçli, kendini kontrol edebilen, iç bütünlü¤e sa-
gibi düflünürler ise yap›salc›l›ktan büyük oranda hip tutarl› ve rasyonel varl›k olmas›ndan da söz
etkilenseler de yap›salc›l›ktan bir kopuflun oldu- edilemez. Bunu “öznenin ölümü” ile ifade eder.
¤unu ileri sürerler. Söylemler, analizinde önemli bir yer tutar ve ikti-
N
dar iliflkilerinin ve bunlarla ba¤lant›l› pratiklerin
A M A Ç Post-yap›salc›l›¤› yap›salc›l›ktan ay›rt edebilmek. ifadesi olmas› nedeniyle masum da de¤ildir. Ar-
2
Post-yap›salc›l›¤›n yap›salc›l›¤a yönelik iki temel keoloji kavram› ise onun analiz yaklafl›m›n› be-
elefltirisi vard›r: (›) Yap›salc›l›¤a göre yap›lar›n timlemek için en önemli kavramlardan biridir.
kendi kendilerine yetiyor olmas› ve (››) bu yap›- Arkeoloji; “flimdiki zaman›n tarihini yazabilmek
lar›n ikili z›tl›klardan oluflmas›. Post-yap›salc›l›k, için geçmiflte kalan tutars›z, çeliflkili kurallar› ve
formal yap›lar›n içine gömülü ve maskelenmifl izleri incelemekle ilgilidir. Di¤er önemli kavram
tarihsel içerikler ve diskalifiye edilmifl bilgi seri- ise “soykütüktür”tür. Arkeoloji farkl›l›k ve ben-
lerini ortaya ç›kararak Bat› kültürünün ve yap›- zerliklere odaklan›rken “soy bilim” daha çok ik-
salc›l›¤›n elefltiri araçlar›n› ortaya koyar. Ayr›ca tidar iliflkileri ve politik teknikleri ile bilgi form-
yap›salc›l›¤›n aksine tarihsel bir yaklafl›mla bilgi- lar› üretmek için “fleylerin organize oldu¤u “ düz-
nin nas›l üretildi¤ini temel araflt›rma sorunsal› leme odaklan›r. Ancak her zaman bu ayr›m› yap-
olarak ortaya koyar ve tarih ve kültür taraf›ndan mak mümkün olmaz. Bu ba¤lamda de¤erlendiri-
koflulland›r›lan yap›lar›, önyarg›lardan ar›nd›ra- lebilecek di¤er kavram ise “arfliv”dir. Belli bir ta-
rak yeniden de¤erlendirmeyi amaçlar. Asl›nda rihsel dönemin ya da kültürün geçmiflte b›rakt›¤›
tarihe bak›fllar› da yap›salc›lardan farkl› olarak bütün maddi ipuçlar›n›n koleksiyonunu ifade
görelidir ve evrimsel bir çizgi takip etti¤ine ilifl- eder.
N
kin görüflü ret ederler. Tarih, pek çok seçene¤i
birlikte sunar. Her ne kadar benli¤in söylemlerle A M A Ç
Foucault’nun çal›flmalar›nda iktidar kavram›-
flekillendirildi¤i düflüncesi ile yap›salc›larla para- 4 n›n önemini özetleyebilmek.
lellik gösterseler de farkl› bir yaklafl›mla gerçek- Onun belki de en etkili çal›flmalar›, söylemler ile
li¤in metin ile okuyucunun etkileflimiyle yarat›l- iktidar ve kontrol mekanizmalar› üzerine yapt›k-
d›¤›n› ileri sürerler. lar›d›r. Her söylemin iktidar alan› oluflturmak gi-
bi bir ifllevi vard›r ve sadece yaz›l› metinlerde de-
¤il belirli kurumsal ve örgütsel pratiklerde de
mevcuttur. ‹ktidar, toplumdaki en küçük seviye-
138 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
deki iliflkilerde de aranmal›d›r. Hapishanenin varl›k alan›n›n olanaks›zl›¤›n› ileri sürer ve göste-
Do¤uflu ve Klini¤in Do¤uflu bafll›kl› çal›flmalar›n- renden ba¤›ms›z bir gösterilenin mümkün olma-
da, iktidar teknolojileri terimi ile ifade etti¤i fark- d›¤›n› ortaya koyar. Böylece onu ifade eden ifla-
l› iktidar biçimlerinin oluflumunu ve nas›l kulla- retlerden ya da göstergelerden ba¤›ms›z bir an-
n›ld›¤›n› tarihsel bak›fl aç›s›yla irdeler: Feodal ve lam alan›n›n olamayaca¤›n› ifade eder. Ayr›ca
monarflik sistemlerde tebalar› üzerinde s›n›rs›z Derrida, Bat› düflüncesini ben merkezli olmas›
olarak kullan›lan iktidar “mutlak iktidar”d›r. 18 nedeniyle elefltirir ve var olan her kültürel yap›-
ve 19. yüzy›lda geliflmeye bafllayan ve bireylerin n›n benzersiz oldu¤unu ileri sürer. Ona göre di-
davran›fllar›n› düzenleyen ve kontrolü için göze- lin belli bir merkezi yoktur ve bu nedenle sabit-
tim teknikleri gelifltiren iktidar›, “disipline edici lenemediklerinden mutlak veya kesin bir gerçek
iktidar”, modern ça¤da ortaya ç›kan ve söylem- ya da anlam yoktur. Dil, daima de¤iflir ve hare-
ler arac›l›¤›yla do¤rudan insan bedenini kontrol ket eder. Dolay›s›yla anlam daima belirsiz, çoklu
alt›na alan iktidar› ise “bio-iktidar” olarak tan›m- ve geçicidir.
N
lar. Bilgi, söylemler arac›l›¤›yla üretilir ve iktida-
r›n kendisidir. Jacques Derrida’n›n çal›flmalar›nda kulland›¤›
A M A Ç
temel kavramlar› aç›klayabilmek.
N
6
Jacques Derrida’n›n düflüncelerini yap›salc›l›k- Derrida’n›n çal›flmalar›nda kulland›¤› “iz” kavra-
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki düflüncelerden hangisi Derrida’ya ait de- 5. Gündelik yaflam›m›zdaki “Bilgi, iktidard›r.” deyifli
¤ildir? hangi düflünürün düflüncelerinde somutlafl›r?
a. Bat› düflüncesindeki z›tl›klar›n, tarihsel anlam a. Ferdinand de Saussure
evrelerine geri dönerek sökülmesi ve yeniden b. Jacgues Derrida
yap›lanmas› gerekir. c. Michel Foucault
b. Gösterge birli¤i, yani gösteren ile gösterilen ara- d. Claude Lévi-Strauss
s›nda birebir mütekabiliyet bulunmaktad›r. e. Habermas
c. Dünya bir metindir ve onun d›fl›nda hiçbir fley
yoktur. 6. Foucault’un flimdiki zaman›n tarihini yazabilmek için
d. Dil sistemini bir arada tutan bir merkezin olma- geçmiflte kalan tutars›z, çeliflkili kurallar› ve izlerini söy-
mas› nedeniyle mutlak ve kesin bir gerçek, an- lemler üzerinden ortaya ç›karmak için gelifltirdi¤i meto-
lam mevcut de¤ildir. Yani anlamlar daima belir- dolojisinin ad› nedir?
siz, çoklu ve geçicidir. a. Arfliv
e. Derrida konuflma ve var oluflun imtiyaz›n› b. Antropoloji
logocentrism olarak adland›r›r. c. Yap›söküm
d. Arkeoloji
2. Eskiden çocuklar›n› hocaya verirken ebeveynlerin e. Semiyoloji
söyledi¤i “Eti senin, kemi¤i benim” deyifli, size Fouca-
ult’nun tasnifindeki hangi gücü ça¤r›flt›r›r? 7. Foulcault’nun pozitif ve negatif iktidar kavramlar›n›
a. Disipline edici iktidar en iyi hangi cümle ifade etmektedir?
b. Mutlak iktidar a. Toplum için olumlu iktidar pozitif, olumsuz ola-
c. Bio-iktidar n› ise negatif iktidard›r.
d. Rölatif iktidar b. ‹ktidar olgusunun ikili yap›s›n› ifade eder.
e. Göreli iktidar c. Negatif iktidar düzen kurucu, pozitif iktidar or-
ganize edicidir.
3. Afla¤›daki düflüncelerden hangisi Foucault’ya ait de- d. Negatif ve pozitif iktidar›n her ikisi de düzen
¤ildir? kurucudur.
a. Özneyi merkeze oturtan teorilere karfl› ç›kar. e. Negatif ve pozitif iktidar›n her ikisi de organize
b. Birey, anlam›n kayna¤›d›r. edicidir.
c. Benlik, söylem ve iktidar iliflkileri içinde flekille-
nir. Özgür de¤ildir. 8. Derrida’n›n “silme” tekni¤i nedir?
d. Birey, bilinçli, iç bütünlü¤e sahip, tutarl› bir var- a. Anlafl›lamayan kavramlar›n silinerek yok say›l-
l›k de¤ildir. mas›d›r.
e. Yazar, düflünsel alan›n› s›n›rlayan söylemlerin b. Emin olunmayan ifadelere yer verilmeyerek sa-
s›n›r›na, ötesine geçebilendir. dece do¤rulu¤u kesin ifadelerin esas al›nmas›d›r.
c. Analizde çözümlenen olgular›n silinerek, çözü-
4. Afla¤›dakilerden hangisi post-yap›salc›lar için söyle- me ihtiyaç duyulan konulara odaklan›lmas›d›r.
nemez? d. Olgular› tan›mlayan ifadelerin yetersizli¤ine ilifl-
a. Tarihselli¤i ret ederler. kin flüphelerimizi ifade etmek üzere ifadenin
b. Modernitenin düflünsel temeli olan yap›salc›l›¤a üzerinin çizilerek metin içinde korunmas›d›r.
karfl› ç›karlar. e. Yanl›fl ifadelerin üzerlerinin silinerek yanl›fllar›
c. Bat› kültürünün temel kabullerine karfl›d›rlar. sergilenmesi tekni¤idir.
d. Bilginin nas›l üretildi¤i temel sorunsal olarak ele
al›n›r.
e. Özneyi merkezden uzaklaflt›r›rlar.
140 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
S›ra Sizde 2
Eti senin kemi¤i benim. “K›z›n› dövmeyen dizini dö-
ver.” gibi atasözleri gücün kullan›larak bedenin flekil-
lenmesinin nas›l sa¤land›¤›n› örnekler. Dolay›s› ile bu
sözler, kültürün imbikten süzülmüfl hâli olarak günü-
müze kadar gelen söylemlerdir. Bu sözler, sosyal pra-
tiklerin insan›n bedeni üzerindeki disipline edici güce
gönderme yapar. Böylece Foucault, politik iktidarlarla
beden aras›ndaki iliflki ve cinselli¤i kullanarak iktidarla-
r›n tarihsel süreç içinde bireylerin bedenleri üzerinden
onlar›n bedenlerini e¤iterek nas›l sosyal olarak üretici
hâle getirildiklerini ortaya koymaya çal›fl›r. ‹ktidarlar,
bilgi yoluyla yeni faaliyet alanlar› ve tipleri yarat›rlar;
6. Ünite - Post-Yap›salc›l›k: Michel Foucault ve Jacques Derrida 141
itaatkâr bedenler, yeni söylemler arac›l›¤› ile üretilen Foucault, Michel (1985). The Use of Pleasure, ew York:
bilgi, kurumsal ve örgütsel pratikler, rutinler ve kimlik- Pantheon.
ler üzerinden flekillendirilir. Bu ba¤lamda iktidar meka- Foucault, Michel (1986). The Care of the Self, New
nizmalar›, insanlardan ba¤›ms›zd›r. ‹nsanlar, sadece ik- York: Pantheon.
tidar taraf›ndan üretilen iflleyifl kanallar› görevini yapar. Foucault, Michel (1994). Genealogy and Social Criti-
Bu ba¤lamda bireysel öznellik (kimlik, psikolojik yöne- cism, In Steven Seidman (Ed.) The Postmodern
limler gibi), iktidar iliflkilerinin ürünü oldu¤undan, her Turn: New Perspectives on Social theory, Cam-
yerdedir ve “özne ölmüfltür.” bridge, MA: University Press.
Foucault, Michel (1998). The History of Sexuality Vol.
S›ra Sizde 3 1: The Will to Knowledge. London: Penguin.
Darrida, Saussure’ün dura¤an gösterge (sign) birli¤ine Foucault, Michel (1995). Delili¤in Tarihi, Ankara: ‹m-
yani gösteren (signifer) ile gösterilen (signified) aras›n- ge Yay›nlar›.
daki birebir mütekabiliyet görüflüne karfl›d›r. Buna gö- Foucault, Michel. (2003), Society Must Be Defended:
re Sassure’ün ifade etti¤i gösteren ile gösterilen aras›n- Lectures at the College de France, 1975-76, St.
da kal›c›-nedensel bir ba¤›n oldu¤u konusu, Derrida’ya Martin's Press.
göre, somut bir gerçekli¤i ve anlam birli¤ini yans›tmaz. Foucault, Michel (2010a), Cinselli¤in Tarihi, ‹stanbul:
Çünkü gösterge, kendini aç›klamaya giriflti¤inde göste- Ayr›nt› Yay›nlar›.
rilene de¤il baflka göstergelere ulafl›r ve hiçbir zaman Foucault, Michel (2010b). Hapishanenin Do¤uflu, An-
gösterilen boyutuna varmayaca¤› düflüncesinden hare- kara: ‹mge Yay›nlar›.
ketle bir göstergeler zincirinin oluflumu ile karfl› karfl›ya Gutting, Gary (2005). Foucault A Very Short Intro-
kal›n›r. duction, New York: Oxford University Press Inc.
Güncü, Ertu¤rul (2005). Post-yap›salc›l›k, Ankara:
Yom Sanat.
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek Kellner, Douglas (1994). “Toplumsal Teori Olarak Post-
Kaynaklar modernizm: Baz› meydan okumalar ve Sorunlar”
Aktay,Y., Göka, E.,Topçuo¤lu, A. (1996). Önce Söz içinde Modernite versus Postmodernite, (der.)
Vard›-Yorumsamac›l›k Üzerine Bir Deneme, An- Mehmet Küçük, Ankara: Vadi Yay›nlar›.
kara:Vadi Yay›nlar›. Layder, Derek (2006). Sosyal Teoriye Girifl, ‹stanbul:
Best, S. ve Kellner, D. (1991). Postmoden Theory: Küre Yay›nlar›.
Critical Interrogations, Londra: Macmillan. Lotringer, Sylvère (1989). Foucault Live: Semiotexte:
Belsey, Catherine (2002). Poststructuralism: A Very New York.
Short Introduction, USA: Oxford University Press. Marshall, Gordon (1999). Sosyoloji Sözlü¤ü, Ankara:
Culler, Jonathan (1981). In Structuralism and Since: Bilim ve Sanat Yay›nlar›
From Lévi-Strauss to Derrida, John Sturrock (ed.); Robinson, Dave (2000). Nietzsche ve Postmoder-
Oxford: Oxford University Press. nizm, ‹stanbul: Everest yay.
Davis, Colin (2006). “Levinas: An Introduction”, Conti- Sarup, M. (1988). An Introductory Guide to Post-
nuum, London. structuralism and Post-modernism, U.S.A.: Pren-
Derrida J. And Houdebine, L. (1973). Interview: Jacqu- tice-Hall.
es Derrida Author(s): Jacques Derrida and J.-L. Ho- Sarup, M. (1997). Post-yap›salc›l›k ve Post moder-
udebine Source: Diacritics, Vol.3, No.1, pp.33-46 nizm, Ankara: Bilim ve Sanat Yay›nlar›.
Published by: The Johns Hopkins University Press. Sim, Stuart (2000). Derrida ve Tarihin Sonu, ‹stanbul:
Derrida, Jacgues (2011). Gramatoloji, Ankara: BilgeSu Everest
Yay›nc›l›k/Felsefe Dizisi. Sturrock, John (2003). Structuralism, Oxford, UK:
Foucault, Michel (1971). The Order of Things: An Blackwell Publishing.
Archeology of the Human Sciences, New York: fiaylan, Gencay (1996). Ça¤dafl Düflünce Ak›mlar›:
Random House. Postmodernizm, (Ders Notlar›), Ankara: TODA‹E
Foucault, Michel (1972). The Archeology of Know- Yay›nlar›.
ledge, New York: Random House. Zuckert, Catherine (1991). The Politics of Derridean
Foucault, Michel (1973). The Birth of the Clinic, New Deconstruction, Polity, Vol. 23, No. 3, Palgrave
York: Pantheon. Macmillan Journals.
Foucault, Michel (1980). Power/Knowledge, New
York: Pantheon.
7
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Postmarksizmin temel varsay›mlar›n› aç›klayabilecek,
N
Postmarksizmin Marksizmi elefltirdi¤i temel noktalar› s›ralayabilecek,
N
Yeni Toplumsal hareketlerin özelliklerini de¤erlendirebilecek,
N
Radikal demokrasi siyasetinin özelliklerini ay›rt edebilecek,
N
Agonistik demokrasinin temel önermelerini analiz edebilecek,
Postmarksizme yöneltilen temel elefltirileri özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Postmarksizm • Söylem ve Hegemonya
• Yeni Toplumsal Hareketler • Radikal Demokrasi
• Marksizm
‹çindekiler
• POSTMARKS‹ZM‹N TEMEL
VARSAYIMLARI
• POSTMARKS‹ZM KURAMININ
MARKS‹ZM ÜZER‹NE ELEfiT‹R‹LER‹
• POSTMARKS‹ZM‹N TEMEL
Ça¤dafl Sosyoloji Postmarksizm ve KAVRAMLARI
Kuramlar› Radikal Demokrasi
• YEN‹ TOPLUMSAL HAREKETLER
• POSTMARKS‹ZM VE RAD‹KAL
DEMOKRAS‹ S‹YASET‹
• POSTMARKS‹ZME YÖNELT‹LEN
TEMEL ELEfiT‹R‹LER
Postmarksizm ve Radikal
Demokrasi
noktada, Marksizmin s›n›f, devrimci siyaset, iflçi s›n›f›, özne, toplum ve tarihsel-top-
lumsal dönüflüm konular›ndaki klasik öncüllerinden uzaklaflmay› öneren Post-
marksizm; bu kavramlar›n yerine yeni toplumsal hareketler, radikal demokrasi,
kimlik ve farkl›l›k, özne konumlar›, söylem, eklemlenme, rastlant›sall›k vb. katego-
riler önermektedir.
Laclau ve Mouffe, kapitalist üretim iliflkilerinin genifllemesini ve yeni-bü-
rokratik devlet biçimlerinin oluflumunu, günümüz “post-kapitalist” toplumlarda,
iflçiler ile burjuvazi aras›ndaki çat›flmay› (antagonizmay›) giderek k›r›lgan ve mu¤lak
bir duruma getiren iki geliflme olarak de¤erlendirmektedirler. Onlara göre, birey yal-
n›zca bir emek-gücü sat›c›s› de¤il, di¤er pek çok toplumsal iliflki yoluyla sermayeye
ba¤›ml› hale gelmifltir ve kapitalist üretim iliflkilerinin her yere nüfuz edifli top-
lumsal yaflam›n metalaflmasma yol açm›flt›r (Laclau ve Mouffe, 1992: 197).
Resim 7.1
Ernesto Laclau (1935-)
Arjantinli bir siyasal kuramc› olan Ernesto Lacla-
u 1935’te Buenos Aires’te do¤du. Postmarksist ola-
rak tan›nan Laclau bir süre Arjantin üniversitele-
rinde ö¤retim üyesi olarak çal›flt›ktan sonra çal›fl-
malar›na Essex Üniversitesinde devam etti. Lacla-
u, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Bat› Avrupa,
Avustralya ve Güney Afrika’ da birçok üniversite-
de ders verdi. fiu anda Essex Üniversitesinde siya-
set profesörü olan Laclau, ayn› zamanda Nort-
hwestern Üniversitesinde de seçkin konuk profesör
olarak ders vermektedir. En önemli eserleri ara-
s›nda hayat arkadafl› Chantal Mouffe ile birlikte kaleme ald›¤› Hegemony and Socia-
list Strategy-Hegemonya ve Sosyalist Strateji (1985) adl› eserinin yan› s›ra New Ref-
lections on the Revolution of Our Time-Zaman›m›z›n Devrimi Üzerine Yeni Yans›-
malar (1990), The Making of Political Identities-Siyasi Kimlikler Oluflturma (1994),
Contingency, Hegemony, Universality-Temas, Hegemonya, Evrensellik (Judith Butler
ve Slavoj Zizek ile birlikte) (2000), On Populist Reason-Popülist Neden Hakk›nda
(2005), Elusive Universality-Bulunmaz Evrensellik (2007) yer almaktad›r.
Laclau ve Mouffe, kapitalizmin u¤rad›¤› bu derin yap›sal dönüflümlerle yeni ve Postmarksizm, günümüz
farkl› bir boyut kazand›¤›n› iddia etmektedir. Bu dönem art›k post kapitalisttir ve bu toplumlar›nda s›n›f gibi
evrensel kimlikler ve nesnel
dönemde art›k kapitalizm s›n›fl› bir toplum yap›s›ndan, sömürü iliflkilerinin belirle- ç›karlardan söz
yicili¤inden giderek s›yr›lm›flt›r. Kapitalist toplumsal düzenin dayand›¤› özgül iliflki edilemeyece¤ini ve
mücadelelerin çeflitlendi¤ini
yerini sömürü iliflkilerinden tabiiyet iliflkilerine b›rakm›flt›r. Marksizmi ça¤r›flt›ran, s›- bu do¤rultuda ‘yeni’
n›f kavram› gibi bütünleyici ve kapitalist üretim iliflkilerini çözümlemeye yönelik ta- toplumsal hareketlerin
politikan›n merkezine
n›mlamalardan özenle kaç›n›lm›flt›r. S›n›f kavram› yerini vatandafl, ya da az›nl›k yerleflti¤ini iddia etmektedir.
kimlikleri ile tan›mlanan ‘öteki’lere ve en sonunda tüketici bireylere b›rakm›flt›r.
Özetle söyleyecek olursak, kapitalizmin geldi¤i bu yeni aflamada;
• Toplumsal yaflam›n metalaflt›r›lmas›,
• Toplumsal yaflam›n bürokratiklefltirilmesi
• Toplumsal yaflam›n homojenlefltirilmesi
• Toplumsal yaflamda iyice a¤›rl›k kazanan bireycilik
ve benzeri geliflmeler, toplumsal mücadelelerin “bütünsel” özneleri olan iflçi s›- Postmarksizmin kurucusu
n›f›n›n ve onun siyaseti olan devrim fikrinin parçalanmas›na yol açm›fl ve sonuçta olarak düflünülen Laclau ve
Mouffe, günümüzde yaflanan
yeni direnifl biçimlerini ifade eden “yeni toplumsal hareketleri” ortaya ç›karm›flt›r. kapitalist geliflmelerin
Yazarlara göre kentsel, ekolojik, anti-otoritaryan, anti-kurumsal, feminist, etnik, sonucunda ortaya ç›kan
küreselleflme,
anti-›rkç› gibi bir dizi oldukça farkl› mücadeleyi bir araya toplayan yeni toplum- bürokratikleflme, toplumsal
sal hareketler, toplumsal çat›flmalar›n gittikçe daha çok say›da iliflkiye da- hayat›n metalaflmas› ve
homojenleflme süreçlerinin
¤›lm›fl olmas›n›n sonucu olarak ortaya ç›kmaktad›r. “yeni toplumsal hareketleri”
Bunun yan› s›ra, iflçi s›n›f›n›n yenilgisinin, kapitalist sistemin içinde yeni ücret- ortaya ç›kard›¤›n› öne
lilik sistemlerinin geliflmesi ve teknolojik geliflmelere paralel olarak iflçi s›n›f›n›n d›- sürmektedirler.
fl›nda farkl› ücretli çal›flan yani “yeni orta s›n›f” kategorilerinin ortaya ç›kmas›n›n
bir sonucu oldu¤u ileri sürülmektedir. Bu anlay›fla göre, Marx burjuva ve proleter-
ya aras›nda geliflen “yeni orta s›n›f”› tamamen ihmal etmifltir.
Laclau ve Mouffe’a göre s›n›f çat›flmas› ortadan kalkm›flt›r, bu çat›flman›n Postmarksizm, öncelikle
yerine zaman zaman bask›c› olan bir devlet karfl›s›nda sivil toplum, yani Marksizmin s›n›fa ve
özellikle de iflçi s›n›f›na
halk aras›ndaki çat›flma geçmifltir. Buna göre, s›n›flar aras›nda iflçi ve sermaye toplumsal de¤iflim
s›n›flar› aras›nda “uzlaflmaz çeliflkiler” yoktur, sadece devlet ve bu devletin karfl›- siyasetinde otomatik olarak
ayr›cal›k tan›yan s›n›f
s›nda sivil toplumu oluflturan “kimlikler ve farkl›l›klar” vard›r. temelli anlay›fl›n›
Laclau ve Mouffe, Marksizmden farkl› olarak, s›n›flar d›fl›ndaki toplumsal grup- reddetmektedir.
lar›n da toplumsal de¤iflimin tafl›y›c›s› olabileceklerini iddia etmektedir. Bu yüz-
den, kad›nlar, eflcinseller, etnik gruplar gibi politik aktif gruplar›n ve öznelerin mü-
cadelelerinin çeflitli flekillerde birbirine eklemlenebilece¤ini öne sürmektedir. So-
nuç olarak, Postmarksizm kuram›ndaki temel vurgu, iflçi s›n›f›n›n tarih içerisinde
iflgal etmifl oldu¤u merkezi konumunun art›k ortadan kalkt›¤› ve iflçi s›n›f›n›n art›k
önemli bir toplumsal aktör/özne olarak düflünülmemesi gerekti¤i üzerinedir.
Laclau ve Mouffe’un Postmarksizm kuram›n›n temel varsay›mlar›n› özet-
lemeye çal›fl›rsak;
1. Kapitalist toplumsal düzenin dayand›¤› özgül iliflki biçimi olan sömürü ilifl-
kileri yerini devlet ve sivil toplum aras›ndaki tabiiyet iliflkilerine b›rakm›flt›r.
S›n›f kavram› yerini vatandafl, az›nl›klar, farkl› kimlikler, özne konumlar›,
‘öteki’ler ve bireylere b›rakm›flt›r.
2. Marksizmdeki ekonominin toplumsal alandaki her fleyi belirledi¤i ekonomik
indirgemeci anlay›fl terk edilmelidir. Toplumsal çat›flmalar, art›k ekonomik
alandaki sermaye-emek çeliflkisinden de¤il, siyasal alandaki devlet-sivil top-
lum (bürokrasi, metalaflma ve homojenleflmeye karfl›t olarak geliflen yeni
toplumsal hareketler) çat›flmas›ndan türemekte ve gittikçe çeflitlenmekte ve
daha çok say›da iliflkiye da¤›lmaktad›r.
146 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
3. Bir kimsenin sosyo-ekonomik aç›dan iflgal etti¤i yer ile siyasi-ideolojik ç›kar-
lar› aras›nda herhangi zorunlu iliflki yoktur. Bu anlamda, ideoloji ve politi-
ka kategorileri, ekonomi ve s›n›fsal iliflkilerden ayr› ve ba¤›ms›z toplumsal
kategorilerdir.
4. Günümüz toplumlar›nda “s›n›f” gibi evrensel kimlikler ve nesnel ç›karlardan
söz edilemez çünkü toplumsal mücadeleler çeflitlenmifltir ve bu do¤rultuda
‘yeni’ toplumsal hareketler siyasetin temel aktörleri haline gelmifltir.
5. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci bir rolü oldu¤u fikri terk edilmelidir. ‹flçi s›n›f›n›n top-
lumsal de¤iflim ve devrimler içerisinde iflgal etmifl oldu¤u merkezi konumu
art›k ortadan kalkm›flt›r ve iflçi s›n›f› art›k önemli bir toplumsal aktör/özne
olarak düflünülmemelidir. Dolay›s›yla, herhangi bir özne konumunun ve
farkl› kimliklerin (çevreci, eflcinsel, bar›fl veya kad›n hareketi vb) toplumsal
de¤iflime yapaca¤› katk›yla iflçi s›n›f›n›n katk›s› aras›nda herhangi bir fark
bulunmamaktad›r.
6. Sosyalizmin eflitlik ve özgürlük idealine kitlesel bir siyasal devrim yoluyla
de¤il, Radikal Demokrasi Projesinin dayand›¤› burjuva demokrasinin derin-
lefltirilmesi ve geniflletilmesiyle ile ulafl›labilir.
7. Radikal demokrasi stratejisi toplumsal olgular›n tamamlanmam›fl ve aç›k bir
karakteri oldu¤undan hareket etmektedir. Toplumsal olan tarihseldir, önce-
den belirlenemez; bu anlamda toplumda ço¤ullu¤u, ve merkezsizli¤i kabul
etmeliyiz. Buna göre, siyasal alanlar ve özneler ço¤ullaflm›flt›r ve bu ço¤ul-
luk tek bir özelli¤e indirgenemez. Radikal demokrasi, bu öznelerin ço¤ullafl-
mas›n› ve birey merkezli haklar› temele al›r ve herkese uyabilecek bir evren-
sellik fikrini reddeder. Ayr›ca, radikal demokrasi mücadelesinde hiçbir özne
konumu di¤erinden daha ayr›cal›kl› bir durumda de¤ildir.
8. “Toplumsal” olan her fley söylemseldir. ‹deolojik ve politik ç›karlar ancak,
söylem yoluyla kurulabilir. Siyaset, hegemonik pratiklere yönelen bir söy-
lem kurma sürecidir ve herhangi bir s›n›f›n maddi ç›karlar› üzerinden biçim-
lendirilemez. Siyaset, güncel duruma uygun olarak ço¤ullaflm›fl özne ko-
numlar›n› eklemleyecek hegemonik bir pratik olarak kavranmal›d›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
uffe, Gramsci’nin “tarihsel blok” ve “hegemonya” kavray›fl›n› da bu iki kopuflla bir
arada de¤erlendirerek, ekonominin belirleyicili¤i ve iflçi s›n›f›n›n devrimci rolü an-
AMAÇLARIMIZ lay›fl›ndan AMAÇLARIMIZ
uzaklaflman›n Marksizm için zorunlu oldu¤unu ileri sürmektedir.
Laclau ve Mouffe’un öncülük yapt›¤› Postmarksist kuram, s›n›f iliflkilerinin
toplumun ve tarihin belirleyici unsuru oldu¤u; politika ve ideolojiyi üretim
K ‹ T A P tarz›na ba¤l›K ‹ toplumsal
T A P iliflkilerin belirledi¤i; iflçi s›n›f›n›n sosyalizmden nes-
nel ç›kar› oldu¤u ve bu nesnel ç›karlar›n iflçi s›n›f›n› zorunlu olarak birleflti-
rici yap›sal e¤ilimler oluflturdu¤u; özgürlükçü bir toplumsal dönüflüm için
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 147
Laclau ve Mouffe’a göre, Marksizm kuramsal olarak indirgemeci ve özcü bir ya- Postmarksist kuramc›lar,
p›ya sahiptir ve reddedilmelidir. Çünkü, Marksizm, siyaset ve toplumsal de¤iflimde Marksist teorinin öncelik
verdi¤i s›n›f analizinin,
iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› konumunu sabit ve de¤iflmez bir ilke olarak muhafaza et- kendi teorik ve eylem
mektedir. Ancak Laclau ve Mouffe’a göre sürekli de¤iflen toplumsal yap› ve özne nesnesini ciddi biçimde
s›n›rland›rd›¤›n› ve bundan
konumlar› içinde iflçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› bir konumu olamaz. Bu belirsiz ve olum- vazgeçmesinin gereklili¤ini
sal toplumsal yap› içerisinde, çoklu özne konumlar› ve farkl› siyasal kimlikler ara- savunmaktad›rlar.
s›nda eklemlenme ve hegemonya iliflkisine ba¤l› olarak sürekli bir geçiflkenlik söz
konusudur, bu nedenle de belirli bir s›n›f›n ayr›cal›kl›/sabit/önceden belirlenmifl
bir konumu olamaz. Burada Laclau ve Mouffe taraf›ndan öne sürülen iddia ise,
söylemsel olarak üretilmifl olan ço¤ul ve istikrars›z özne konumlar›n›n sürekli, so-
nu gelmez ve bitimsiz bir mücadelesinin söz konusu oldu¤udur.
Postmarksizm teorisyenlerinin de benimsedi¤i post-kapitalist paradigmalara
göre, günümüzde, iletiflim ve biliflim teknolojilerinde yaflanan geliflmeler kapitalist
üretimi de de¤iflime u¤ratm›fl; sanayide çal›flan iflçi say›s› azal›rken, hizmet sektö-
rü genifllemifl, üretimde makineler a¤›rl›k kazanm›fl, emek-sermaye aras›ndaki çe-
liflki ortadan kalkm›fl, toplam kalite yönetimiyle (ve endüstriyel demokrasinin di-
¤er yollar›yla) ifl birli¤i olanaklar› artm›fl ve tüm bu geliflmelerin sonucu olarak top-
lumsal de¤iflimi gerçeklefltirmede iflçi s›n›f›n›n öncülü¤ü tezi geçersizleflmifltir.
Ayr›ca, Laclau ve Mouffe’a göre Marksizm’in ayr›cal›kl› bir yer verdi¤i proletar-
ya, ifl gücü örgütlenmesindeki ve üretim iliflkilerindeki büyük de¤iflimlerle art›k s›-
n›f içinde bir az›nl›kt›r. Bu anlay›fla göre, homojen ve baflat bir iflçi tipolojisinden
bahsetmek art›k mümkün de¤ildir. Laclau ve Mouffe’a göre Marksizm, tarihin özü-
nü ve anlam›n› kavramaya yönelik tekçi bir yaklafl›m› benimsemektedir. Buna gö-
148 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Postmarksizme göre, re Marksizm, tarihi s›n›f mücadelesi ve onun kaynakl›k etti¤i antagonizmalar ekse-
Marksizmin yapt›¤› gibi özne
konumlar› ço¤ullu¤unu s›n›f ninde kavramaktad›r. Laclau ve Mouffe, böylesi bir yaklafl›m›n, kapitalizmin yarat-
sorunlar›na indirgemek t›¤› sars›c› geliflmelerle karmafl›klaflan toplum yap›s›n› ve yükselen yeni toplumsal
yerine, toplumsal
ço¤ulluklar›n varl›¤› ve
hareketleri anlamaya yeterli olmad›¤›n› ileri sürerler. Marksizm’in, s›n›f indirgeme-
bunlar›n birbirine cili¤iyle malûl oldu¤u ilan edilir (Coflkun, 2004: 61).
indirgenemezli¤i kabul Bu anlamda postmarksizmin temel dayanaklar›, (a) evrensel olarak kurulmufl
edilmelidir.
s›n›f birli¤i inanc›n›n reddi; (b) toplumun kuruluflunun söylemsel pratiklerle olufl-
tu¤unun kabulü ve (c) toplumsal karfl›tl›klar›n iflçi-burjuva çeliflkisi yerine daha ge-
nifl alanlara yay›ld›¤›n›n kabulüdür (Wood, 1985). Bu üç temel özellikle ba¤lant›l›
olarak önerilen siyasal yap› ise, sosyalizm ya da liberalizm ve onlar›n demokrasi
anlay›fllar› yerine, radikal bir demokrasidir. Ayr›ca, Marksizmin ay›rt edici özellik-
lerinden birisi çat›flmay› yüceltmesiydi. Marksizme devrimci potansiyelini veren de
bu özellikti. Postmarksist teori ise, giderek “çat›flmalar›n yönetimiyle” daha ilgili bir
hale gelmifltir (Kad›o¤lu, 2008: 28).
Bu noktada postmarksist anlay›fl›n özellikle Marksizm’e karfl› bir kuramsal yak-
lafl›m olarak temel ilkeleri ve önerileri birkaç maddede flöyle özetlenebilir: (a) her
türlü evrenselcilik, nesnel ç›kar ve zorunluluk yads›narak, yerine tikel ve
olumsal olan›n kabul edilmesi; (b) ekonomik belirleme yerine, söylemin
kurucu özelli¤inin ve siyasetin özerkli¤inin kabulü; (c) iflçi s›n›f›n›n ön-
derli¤inde bir sosyalist devrim yerine, de¤iflik ve birbirine benzemeyen öz-
ne konumlar› arac›l›¤›yla kurulan radikal bir demokrasi fikri.
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fiMouffe
Laclau ve Ü N E L ‹ M bu yaklafl›mlar› neticesinde Marksizm’den temelde kopuflunu
iflaret eden s›n›f anlay›fllar›nda Marksistleri, tarihin özünü ve anlam›n› kavramada
S O R U tekçi bir yaklafl›m
S O R U sergilemekle suçlad›klar›n› görüyoruz (Laclau ve Mouffe, 1992:
112-113). Radikal demokratlar, Marksistlerin tarihi, s›n›f mücadelesi ve onun kay-
na¤› olan çat›flmalar ve antagonizmalar paralelinde kavrad›klar›n› iddia ederler
D‹KKAT D‹KKAT
(Laclau ve Mouffe, 1992: 183). Onlar Marksistlerin bu yaklafl›m›n› çok indirgemeci
bulurlar ve bu görüflün özellikle günümüzde kapitalizmin yaratt›¤› derin etkilerle
N N
SIRA S‹ZDE kompleks bir SIRAhal S‹ZDEalan toplum yap›s›n› ve ortaya ç›kan yeni toplumsal hareketleri
anlama noktas›nda yetersiz oldu¤unu iddia ederler (Bat›, 2010: 9).
‹flçi s›n›f› kapitalizmle Onlara göre ekonomik alan›n kendi d›fl›nda kalan toplumsal süreçlerin belirle-
AMAÇLARIMIZ
mücadelede, ekonomik AMAÇLARIMIZ
konumu veya politik kimli¤i nimindeki göreli a¤›rl›¤›ndan ve iflçi s›n›f›n›n politik önder (Lenin) ya da bir tarih-
nedeniyle ayr›cal›kl› bir yere sel blo¤un eklemleyici çekirde¤i (Gramsci) oldu¤undan söz etmek gibi belli kate-
sahip de¤ildir. ‹flçilerin
K ‹ T -t›pk›
konumu A P di¤er özne gorilere ve Közne ‹ T Akonumlar›na
P di¤erleri karfl›s›nda ayr›cal›k tan›yan “özcü” anlay›fl-
konumlar› gibi- toplumdaki lar terk edilmelidir.
söylemsel formasyonun Sosyalist hedeflerle iflçi s›n›f›n›n ç›karlar› aras›nda mant›ksal ve zorunlu bir ilifl-
içerisinde hegemonik
Teklemlenme
E L E V ‹ Z Y süreçlerinde
ON
ki bulunmad›¤›
TELEV‹ZYON
öne sürülmektedir (1992: 98). Laclau ve Mouffe’a göre politikan›n
konjonktürel olarak öznesi hegemonik eklemlenme prati¤i içinde konjonktürel olarak bir araya gelen
oluflmaktad›r.
özne konumlar›d›r. Bu özne konumlar› tekil s›n›f ç›karlar›na karfl›l›k gelmeyen
de¤iflik toplumsal gruplar› içermektedir: bar›fl eylemcileri, feministler, eflcinseller,
‹NTERNET çevreciler, ‹ö¤renciler,
NTERNET etnik az›nl›klar vb. (Kaygalak, 2001: 43). Yazarlar›n bütün
bu tart›flmalarla vard›klar› sonuç; iflçi s›n›f›n›n anti-kapitalist mücadelenin ayr›cal›k-
l› özneleri olmad›¤› ve onlar›n mücadelesinin yönünün de di¤er toplumsal müca-
deleler gibi verili bir hegemonik ba¤lam içindeki söylemsel olufla ba¤l› oldu¤udur
(Laclau ve Mouffe,1992: 112).
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 149
Ancak, Radikal Demokrasi ve Postmarksist paradigma, solun sorununu sosya- Klasik liberalizme ve
Marksizme bir alternatif
list blo¤un çöküflünün liberalizm lehine yaratt›¤› hegemonik k›r›lmada aramak ye- olarak sunulan
rine, Ayd›nlanma projesinden tarihsel bir kopuflta bulmaktad›r. Yani 1989’da yal- Postmarksizm kuram›, bir
toplumsal devrim
n›zca Sovyetler Birli¤i de¤il, dünyan›n dönüflümünde etkili olabilecek eylem stra- program›na baflvurmaks›z›n
tejileri anlam›nda hem sosyalizmin hem de liberalizmin kesin bir çöküfl yaflad›¤› kapitalizmin dönüflümünü
ilan edilmektedir. Dolay›s›yla sol için yeniden dirilifl olana¤›n›n da bu çöküflün fai- olanakl› gören radikal
demokrasi projesinin solun
li ve tamamlanmam›fl bir süreci olarak görülen “68” hareketinde aranmas› gerekti- yeni paradigmas› olarak
¤ini savunmaktad›r. Fakat solun geldi¤i son aflamay› temsil etmesi bak›m›ndan ra- görmektedir.
dikal demokrasinin gerek yola ç›kt›¤› öncüller gerekse ortaya koydu¤u stratejinin
mevcut sisteme alternatif oluflturdu¤u düflüncesi son derece mu¤lakt›r. Neyin, ki-
min için, kime karfl› istendi¤i, stratejinin nas›l gerçeklefltirece¤ine dair bir dizi soru
bütün bu tart›flmalar içerisinde bofllukta kalmaktad›r. Çünkü kendi öncülünü bul-
du¤u ve sol için bir imkan olarak gördü¤ü “68” hareketinin tafl›d›¤› idealler ile sos-
yalizm aras›ndaki hegemonik ba¤› tamamen reddederek, solun program›n› mutlak
olarak s›n›ftan ar›nd›rma çabas›ndad›r. Bu çerçevede de¤erlendirilen yeni toplum-
sal hareketler, radikal demokrasi ideallerinin uygulanma alanlar› olarak görülmek-
tedir (Coflkun, 2004: 15).
Özetleyecek olursak, Laclau ve Mouffe, Marksist teoriyi, siyaset ile ekonomi
aras›nda birebir bir iliflki tan›mlam›fl olmak ve bir politik özne olarak iflçi s›n›f›n›
merkeze koymakla elefltirmektedirler. Yazarlara göre, ekonominin toplumsal sü-
reçleri belirlemedeki göreli a¤›rl›¤› ya da iflçi s›n›f›n›n politik önder oldu¤u fleklin-
deki “özcü” anlay›fllar terk edilmelidir. Bu noktada, politikan›n öznesi olarak “öz-
ne konumlar›”n› gösteren yazarlar, bu gruplar›n de¤iflken ve kimi zaman karfl›t ç›-
kar sahibi gruplar olarak ayn› politik proje içinde nas›l yer alabilecekleri konusun-
da bir fley söylememektedirler. Marksizmin s›n›f kavram›n› elefltiren yazarlar, top-
lumsal iliflkileri d›fllayan, kaba ve indirgemeci bir ekonomi anlay›fl›n› Marx’a atfe-
derek bu elefltiriyi temellendirmeye çal›flmaktad›rlar. Oysa toplumsal iliflkilerin
üretim alan› ve süreçleri üzerindeki rolü Marx’›n temel vurgular› aras›ndad›r ve
ekonomi, Marksist bilim yönteminde en üst soyutlama düzeyi olarak analize kat›l-
maktad›r. Marksizm, yazarlar›n iddia etti¤inin aksine, ekonomi ile siyaset aras›nda
diyalektik bir iliflki oldu¤unu savlar. S›n›f›n tarihsel bir özne olarak anlafl›labilme-
si, bu diyalektik iliflkinin kavranmas›yla mümkündür.
Söylem
Postmodernist ve post-yap›salc› ilkelere ba¤l› kal›narak gelifltirilen Postmarksist
anlay›fl, öncüleri olan Laclau ve Mouffe ile birlikte özcü, indirgemeci, belirlenimci
olmayan yeni bir siyaset ve toplum sosyolojisi oluflturmaya çal›flmaktad›r. Post-
marksizmin felsefesi ve sosyolojik kökenlerinde Saussure, Lacan, Lukacs, Gramsci,
Sartre, Korchs gibi pek çok önemli düflünürün oldu¤u söylenebilir. Kuramsal çer-
çeve aç›s›ndan, Postmarksizm Gramsci’nin “hegemonya”, Althusser’in “ideoloji”
anlay›fl›, Psikanalist Lacan’›n özne anlay›fl›, Saussure’cü dilbilimi ve Foucault’nun
“söylem” anlay›fllar›n›n izlerini tafl›maktad›r. Postmarksizm bu postmodernist, post-
yap›salc› ve Marksist kuramlara yaslanarak asl›nda, modernleflmeci ve Ayd›nlan-
mac› düflüncenin evrenselci ve bütünlüklü toplum ve siyaset anlay›fl›ndan uzaklafl-
may› hedeflemektedir. Bu yüzden, s›n›f, devlet ve toplum gibi makro ölçekli sos-
yolojik kavramlar yerine birey, kimlikler, farkl›l›k, hegemonya, özne konumlar›,
söylem vb. daha mikro ölçekli kavramlar kullanm›fllard›r.
150 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
SIRA S‹ZDE Postmarksizmin oldukça etkilendi¤i Marksist teorisyen Althusser’in ideoloji kavram›n›
SIRA S‹ZDE
3 araflt›r›n›z?
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N EPostmarksizm
L‹M
Genel olarak kuram›n›n, post-yap›salc›l›k, psikanaliz, dilbilim ve
postmodern felsefenin birey (özne), toplum ve siyaset tasavvurlar›ndan etkilene-
S O R U rek, Marksizmden
S O R U ilham ald›¤›n› iddia eden ancak Marksizmin çok temel ilkelerini
dönüfltürerek ve farkl›laflt›rarak oluflturulmufl siyasal ve teorik bir kuram oldu¤u
söylenebilir.
D‹KKAT D‹KKAT
Ekonomik ve siyasal alan aras›ndaki zorunlu iliflkinin kopar›lmas› ve nedensel-
li¤in reddi, toplumsal s›n›flar›n siyasal kimliklerinin nas›l olufltu¤u sorusunu orta-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ya ç›kar›r. Bu noktada Laclau ve Mouffe, hegemonik öznelerin zorunlu olarak te-
mel toplumsal s›n›flar düzleminde kurulduklar›n› reddederek (Laclau ve Mouffe,
AMAÇLARIMIZ 1992: 172),AMAÇLARIMIZ
hegemonyan›n alan›n› art›k farkl› tikelliklerin bir arada bulundu¤u bir
alan olarak de¤erlendirir. Toplumsal kimli¤in belirlenmesi, sonsuz say›da anlamsal
farklar aras›nda bir sabitleme oyunu, yani söylemin kurulufludur (Üflür, 1997: 55).
K ‹ T A P Öyleyse, toplumsal
K ‹ T A P olan her fley ve bunun içerisindeki özneler ancak söy-
lemsel olarak kurulur ve hegemonya alan› da farkl› tikelliklerin birbirine
eklemlendikleri alan olarak ortaya ç›kar. Politik özneler bundan dolay› s›-
TELEV‹ZYON n›fsal de¤il,
T E L Efakat
V ‹ Z Y O N“karmafl›k kolektif iradeler”dir (Laclau ve Mouffe, 1992:
87). Sonuç olarak, Postmarksizmin temel iddias›, günümüzde art›k iflçi s›n›f›n› te-
mel alan s›n›f politikalar›n›n sonuna gelindi¤i ve bunun yerini söylem yo-
luyla bir araya getirilmifl çeflitli toplumsal öznelerin demokratik mücade-
‹NTERNET ‹NTERNET
lelerinin ald›¤›d›r.
Postmarksizme göre, siyasal
ve ekonomik ç›karlar maddi
Laclau ve Mouffe, söylemle ilgili olarak, “ideolojik ve politik ç›karlar›n söy-
pratikten türemezler, lem yoluyla kurulabilece¤ini”, “siyasetin hegemonik pratiklere yönelen bir
söylemsel pratikler yoluyla söylem kurma süreci oldu¤unu” ve “siyasetin herhangi bir s›n›f›n maddi
oluflturulurlar. Dolay›s›yla,
söylemsel pratikler, ç›karlar› ç›karlar› üzerinden biçimlendirilemeyece¤ini ancak bir söylem kurma sü-
infla etmenin ve politika recinde infla edilece¤ini” iddia etmektedirler.
yapman›n temel araçlar›d›r.
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 151
Laclau ve Mouffe’un “toplumun imkans›zl›¤›” tezini tart›fl›n›z? SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
4
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
S O R U S O R U
152 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Hegemonya
Laclau ve Mouffe’un söylem kuram›nda hegemonya belirli bir tarihsel öznenin si-
Marksizmin hegemonya yasal bir stratejisi olarak ortaya ç›kmaz. Hegemonya, sembolik alana özgü, bu
anlay›fl› s›n›f indirgemecidir alanda iflleyen ve bir tarihsel özneyle zorunlu bir aidiyet iliflkisi d›fl›nda
ve merkezcidir. Temel
s›n›flar olan burjuvazi ve kavranmas› gereken bir siyasal iliflki biçimidir; sembolik alanda anlam›n
iflçi s›n›f› yegane hegemonik sabitlendi¤i noktalar› kuran siyasal momenttir. Hegemonya, herhangi bir
öznelerdir. Her toplumsal
oluflumda tek bir hegemonik kurucu öznenin ya da merkezin üretti¤i bir iktidar de¤ildir. Foucault’nun
merkez vard›r. iktidar kavramsallaflt›rmas›na benzer biçimde, söylemsel olarak kavran-
mas› gereken, sonsuz söylemsellik alan›nda anlam›n s›n›rlar›n› belli dü-
¤üm noktalar› üzerinden kuran, güç iliflkilerine ba¤l› bir momenttir (Çelik,
1999: 39; Kubilay, 2010: 139)
Laclau ve Mouffe, Lenin’in hegemonya anlay›fl›n› elefltirerek ifle bafllamaktad›r.
Lenin’e göre hegemonya kavram› s›n›flar aras› yap›lan ittifak içinde iflçi s›n›f›n›n ön-
derlik etti¤i bir siyasal eylemdir. Laclau ve Mouffe’a göre, Leninist gelene¤in hege-
monya kavram› önderlik edenle önderlik edilen aras›nda kesin bir ayr›m›n varoldu-
¤u önermesine dayan›r ki bu bask›c› ve olumsuz e¤ilimler bar›nd›rmaktad›r. Buna
göre, Leninist anlay›fl içinde iflçi s›n›f› ve onun lideri kendi s›n›f kimliklerini, hege-
monik pratikler taraf›ndan siyasal olarak yeniden biçimlendirilmifl ço¤ul demokra-
tik taleplerle kaynaflt›rmak yoluyla dönüfltürmezler; bunun yerine, bu talepleri, ken-
di s›n›fsal hedeflerine giden yolda aflamalar, zorunlu ancak geçici ad›mlar olarak
görürler.
Bu anlamda, radikal demokrasi projesinin öne sürdü¤ü hegemonya anlay›fl›,
Marksist teorinin Lenin ve Gramsci üzerinden önerdi¤i hegemonya yaklafl›m›n›n
ötesinde bir tak›m anlamlar tafl›r (Laclau ve Mouffe, 1992: 168). Laclau ve Mouf-
fe’un hegemonyaya bak›fl› ekonomik belirlenimcilikten, altyap›-üstyap› ayr›m›n-
dan ya da Lenin’in ortaya koydu¤u ‘s›n›f ittifak›’ndan farkl› bir fleydir ve bu say›lan
varsay›mlar› reddeder. Radikal demokratlara göre hegemonya ekonomiyle ilgili bir
olgu de¤ildir (Laclau ve Mouffe, 1992: 98) ya da hegemonyan›n temeli olarak her-
hangi belirli bir s›n›ftan bahsedilemez.
Hegemonya sadece s›n›flar Laclau ve Mouffe’a göre, kendi hegemonya anlay›fllar› s›n›f indirgemeci de¤il-
aras›ndaki ittifak ve ege- dir. Bu “s›n›f indirgemeci olmayan hegemonya kavram›” siyasall›¤›n nas›l kuruldu-
menlik iliflkilerine indirgene-
mez, toplumsal formasyon- ¤unu ve bu kurulufla karfl› mücadelelerin hangi ba¤lamlarda yap›labilece¤ini, s›n›r-
daki çok çeflitli mücadeler lar›n›n ne olabilece¤ini anlatmaktad›r. Gramsci’deki hegemonya kavram› da kimli-
ve hareketler de hegemonik
mücadele yürütebilir. Bu ¤in nas›l kuruldu¤unu aç›klamaktad›r. Ancak, Laclau ve Mouffe’a göre, Marksist
toplumsal formasyon da tek söylem içindeki hegemonya kavram› iki sorunu içermektedir ve bu anlamda s›n›f
hegemonik merkezli de¤il,
çok merkezli ve tarihselli¤e
indirgemeci, merkezci (köktenci) bir niteli¤e sahip oldu¤unu öne sürer. Birincisi,
göre de¤iflebilen merkezsiz Gramsci’de hegemonik özneler temel s›n›flard›r: iflçi ve burjuvazi olarak. ‹kinci
ve bütünsellik yaratmayan olarak, Gramsci her toplumsal oluflumda tek bir hegemonik merkezin oldu¤u fik-
bir durumdad›r.
rini savunur. Laclau ve Mouffe’un hegemonya anlay›fl› ise hegemonyay› te-
mel s›n›flara ba¤l› de¤il fakat toplumsal formasyonda geliflen farkl› ve çe-
flitli mücadelelere ve hareketlere ba¤l› düflünmeye; ikincisi, toplumsal for-
Hegemonya, Marksist masyonu da, bu anlamda tek hegemonik merkezli de¤il, fakat çok-merkez-
anlamda basitçe s›n›flar›n li, aç›k, tarihselli¤e göre de¤iflebilir, bir bütünsellik yaratmayan bir biçim-
bir s›n›f›n (iflçi s›n›f›)
önderli¤inde bir araya de kurgulamaktad›r (Keyman, 1993: 144).
gelmesi de¤il, karmafl›k Laclau ve Mouffe ‘hegemonya’n›n Marksist kuramda oldu¤u gibi özcü bir man-
toplumsal formasyonu farkl›
ve çeflitli mücadeleleri
t›ktan kurtar›ld›ktan sonra farkl› kimliklerin tan›nmas›nda, ço¤ulculu¤un yerleflme-
birbirine ba¤layan bir sinde ve karmafl›kl›¤›n anlamland›r›lmas›nda anahtar bir kavram olaca¤›n› düflün-
“eklemlenme süreci”dir. mektedir. Bu sürecin tamamlanmas› da yeni toplumsal hareketlerin s›n›f mücade-
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 153
SIRA S‹ZDE Laclau ve Mouffe’un evrensellik ve tikellik kavramlar› hakk›ndaki görüfllerini analiz ediniz?
SIRA S‹ZDE
5
Son olarak, hegemonik pratiklerin “toplumsal›n tamamlanmam›fl ve aç›k karak-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M düflünen Laclau ve Mouffe (1992: 73), “politikan›n hegemonik
terini” gerektirdi¤ini
boyutu ancak toplumsal›n aç›k, dikiflsiz karakteri geliflirken yükseldi¤ine” iflaret et-
S O R U mektedir. Yazarlar
S O R U psikanalizden ald›klar›n› belirttikleri “dikifl” terimini kitaplar›n-
da s›k s›k kullan›yorlar. Bu terimle öznenin toplumdaki konumu, bir özdeflleflme
va bütünleflmeden çok bir yerini alma ve kolaj durumu olarak tarif edilmektedir.
D‹KKAT D‹KKAT
Toplumsal›n aç›kl›¤› ve bunu gösterenlerin sabitsizli¤i “dikiflleyici” hegemonik pra-
tikleri gerektirmektedir. Zira toplumsal›n kapanmas› imkâns›z olsa da kapanma
N N
SIRA S‹ZDE ideali hala SIRA S‹ZDE
bir imkâns›z ideal olarak ifllev görür. Toplumlar, böylece, bu imkâns›z
idealler temelinde örgütlenir ve merkezlenir. Bu ideallerin ortaya ç›k›fl› ve iflleyi-
flinde gerekli olan bofl gösterenlerdir (Laclau ve Mouffe, 1992: 62).
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
K ‹ T A P K ‹ T A P
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 155
D‹KKAT Postmodernizmin
D ‹ K K AveT post-yap›salc›l›¤›n temel varsay›mlar› için kitab›n›zda postmoderniz-
min ve post-yap›salc›l›¤›n anlat›ld›¤› üniteleri gözden geçiriniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
SIRA S‹ZDE Postmarksizm ve Postmodernizm
SIRA S‹ZDE aras›ndaki belli bafll› benzerlikler ve farkl›l›klar› tart›fl›n›z?
6
AMAÇLARIMIZ Yeni toplumsal
AMAÇLARIMIZhareketlerin ortaya ç›k›fl› afla¤›daki dört toplumsal süreçle
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
aç›klanmaktad›r:
1. Teknolojik geliflmelerin ve endüstriyel büyümenin yaratt›¤› yeni sorunlar,
K S‹ OT RA U P K S‹ OTR AU P
2. Kapitalizmin yeniden yap›lanmas›yla birlikte, üretim yap›s›nda esnek üreti-
me do¤ru gerçekleflen de¤iflimler (Esnek üretim, üretimin teknolojik gelifl-
D‹KKAT melerDsayesinde
‹KKAT daha az maliyetli olmas›, ürün farkl›laflmas›n›n yüksek ve
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
üretim süresinin daha k›sa olmas› anlam›na gelmektedir).
3. S›n›f SIRA
çat›flmalar›ndan farkl› olarak ortaya ç›kan yeni toplumsal çat›flma bi-
N N
SIRA S‹ZDE S‹ZDE
çimleri. Bu geliflmeler çerçevesinde s›n›f çat›flmas› yerini, çevrecilik, bar›fl,
‹NTERNET kad›n‹ N Tsorunlar›
E R N E T etraf›nda somutlaflan daha toplumsal çat›flmalara b›rakm›flt›r,
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
4. E¤itimli bir yeni orta s›n›f›n geliflmesi.
Yeni toplumsal hareketler, genel olarak, “endüstriyel toplumdan” “postendüstri-
K ‹ T A P yel topluma”,K ‹ “örgütlü
T A P kapitalizm”den “örgütsüz kapitalizm”e geçiflin sonucu ola-
rak ortaya ç›km›fl, geçmiflin nesnel s›n›f ç›karlar›na dayal› olarak hareket eden ifl-
çi s›n›f› hareketlerine karfl›l›k, merkezine da¤›t›m meseleleri yerine kültür, kimlik,
TELEV‹ZYON
özerklik,Tnitelikli
ELEV‹ZYON
yaflam meselelerini koyan hareketler olarak ele al›nmakta-
d›r. Bu hareketler protestonun s›n›fla ilgili de¤il kimlik ve farkl›l›klarla ilgili yeni
bir biçimini sunar ve ileri endüstriyel toplumlar›n özelliklerini yans›t›r.
Yeni
‹ N Ttoplumsal
E R N E T hareketlerin Yeni toplumsal
‹ N T E R N E T hareketlerin geliflimi genellikle ileri kapitalizmin ya da geç
hedefi ekonomik eflitsizlikten modern dönemin ürünü olarak görülmektedir. Ne var ki, burada da tam bir kav-
do¤an çat›flmalar› dile
getirmek yerine, a¤›rl›kl› ram netli¤i yoktur. Kapitalizmin ileri aflamas› olarak ya da endüstriyel toplumun
olarak kültür, kimlik, özerklik geliflmifl aflamas› olarak kimi yazarlar “post-endüstriyel toplum” (Bell, Piore ve
ve iyi yaflam sorunlar›n›
merkeze almakt›r. Sabel), kimileri “örgütsüz kapitalizm” (Urry, Offe), kimileri “programlanm›fl top-
lum” (Touraine), kimileri “a¤ toplumu” (Castells) ya da daha genel olarak “enfor-
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 157
dirler. Laclau ve Mouffe, s›n›fl› toplumun kapitalizmin karakteristik bir unsuru ol-
maktan ç›kt›¤›n›, burjuvazi ve proletaryan›n farkl›laflt›¤›n› ve çal›flanlar›n üretici
kimliklerinden çok tüketici, yurttafl ya da az›nl›k kimlikleri ile tan›mlanan özne ko-
numlar› edindiklerini öne sürmektedirler (Kaygalak, 2001).
Postmarksist teorisyenler, sosyoloji ve siyaset biliminin temel konusunun Mark-
sizmdeki s›n›f çat›flmalar›n›n yerine heterojenli¤in olmas› gerekti¤ini vurgulamak-
tad›rlar. Siyaset böylece s›n›flar aras› mücadelelerin flekillendirdi¤i bir eylem de¤il,
çeflitli gruplar›n rastlant›sal olarak bir araya gelmesiyle yap›lan bir performans ola-
rak anlafl›lmaktad›r. Siyaset, ço¤ul taleplerin bir araya getirilip eklemlendi¤i bir dü-
¤üm noktas›d›r. Laclau’nun (2006: 112) ifadesiyle söyleyecek olursak, siyaset rast-
lant›sal olarak eklemlenmelerin gerçekleflti¤i bir dünyad›r (“the world of contin-
gent articulations”).
Yeni toplumsal hareketler, Laclau ve Mouffe, yeni toplumsal hareketlerin, toplumsal hayat›n metalaflmas›-
s›n›f hareketlerinden farkl› na, bürokratikleflmesine ve homojenlefltirilmesine karfl› direniflin ifadesi olarak or-
olarak toptan bir siyasal ve
toplumsal dönüflümü taya ç›kt›¤›n› öne sürmektedirler. (Laclau ve Mouffe, 1992: 201). Bu yeni toplum-
sa¤lamak, iktidar› ele sal hareketlerin iktidar› ele geçirmek gibi bir amaçlar› yoktur. Daha çok,
geçirip devrim yapmak gibi
bir perspektife sahip
sivil toplumda özerklik ve eflitsizliklerin giderilmesi türünden kültürel bir tak›m ta-
de¤illerdir. lepleri dillendirmektedirler. Bu anlamda yeni toplumsal hareketler, yukar›da bah-
setti¤imiz yeni tabiyet biçimlerini sorgulamaktad›rlar ve onlara yeni olma özelli¤i-
ni veren fley de budur (Laclau ve Mouffe, 1992: 196). Ama as›l önemlisi, bu hare-
ketlerin herhangi bir ideolojiyle eklemlenme biçimleridir. Çünkü bu eklemlenme
sayesinde herhangi bir hareket muhafazakar, otoriteryan, özgürlükçü, sosyalist vb.
bir kimli¤e bürünebilir. Ne var ki, yeni toplumsal hareketler toplumu bir bütün
olarak dönüfltürebilme anlam›nda ayr›cal›kl› bir konuma sahip de¤ildir. Daha do¤-
rusu, toplumda böyle bir konuma sahip olan bir hareketten ya da özneden bahse-
dilemez (Laclau ve Mouffe, 1992: 206-208).
Tarihin motoru art›k s›n›f Postmarksist kuramc›lar, s›n›fsal bir perspektifi terk ederek, bunun yerine çok-
mücadeleleri yürüten iflçi lu kimlik ve farkl›l›klar› ve dolay›s›yla Bat› Avrupa’da geliflen yeni toplumsal hare-
s›n›f› de¤il, s›n›rlar›n› tam
olarak tan›mlayamad›¤›m›z ketleri siyasetin yeni özneleri olarak kabul etmektedir. Bu anlamda, siyasetin ve
belirsiz, tekil kimlikler ve toplumsal de¤iflimin dönüfltürücü özneleri proleterya veya iflçi s›n›f› de¤il, belirsiz
özne konumlar› olarak
tan›mlanabilecek de¤iflik tekil özneler ve kimlikler olmak durumundad›r. Marksizmin makro ölçekli s›n›f gi-
türde yeni toplumsal bi kollektif özneleri yerine, tekil özneler olarak farkl› kimlikler çekirdek yap›lar
hareketlerdir.
olarak siyaset ve toplumsal iliflkilerin temeline yerlefltirilmifltir. Bu anlamda Mark-
sizmin tekçi öznesi olan s›n›f yerine ço¤ul kimlikler ve özne konumlar›n› getirmifl-
lerdir. Yeni toplumsal hareketlerin toplumsal temelini s›n›fla de¤il, fakat hareketi
tan›mlayan farkl› de¤erler ve ideolojilerle özdefllefltirir. Bu anlamda yeni toplumsal
hareketler, s›n›f mücadelesinin “yerini almakta”, dolay›s›yla da s›n›f politikas› afl›l-
maktad›r (Savran, 1992: 9).
Buna göre, yeni toplumsal hareketler “ideoloji ve amaçlar” aç›s›ndan
ekonomik yeniden da¤›t›m meselelerine odaklanmaktan çok yaflam kalite-
si ve yaflam biçimleri üzerine vurgu yapmakta, “yap›s›” aç›s›ndan lidersiz
ya da dönüflümlü bir liderlik anlay›fl›n› kabul eden, “kat›l›mc›lar” aç›s›n-
dan ise orta s›n›f bireyleri, gençleri ve yüksek e¤itim alm›fl bireyleri kapsa-
yan hareketler olarak de¤erlendirilir (Pichardo, 1997; aktaran: Coflkun, 2004:
136). Laclau ve Mouffe’a göre yeni toplumsal hareketler, toplumsal hayat›n meta-
laflmas›na, bürokratikleflmesine ve homojenlefltirilmesine karfl› direniflin ifadesi
olarak ortaya ç›km›fl (Laclau ve Mouffe, 1992: 201) olmas›na ra¤men, bu hareket-
lerin iktidar› ele geçirmek gibi bir amaçlar› ve perspektifleri bulunmamaktad›r. Bu
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 159
bir çok yoruma aç›kt›r ve radikal demokrasi di¤er stratejilerden yaln›zca biridir.
Radikal demokrasi projesinin baflar›s›n› hiçbir fley garantilemez, ama bu proje
modernitenin demokratik projesini izlemeyi ve derinlefltirmeyi bir görev olarak
önüne koymufltur.
Radikal demokrasi projesi, demokrasiyi savunmaya ve demokrasinin uygulana- Radikal Demokrasi projesini
bilirlik alanlar›n› yeni toplumsal iliflkileri kapsayacak flekilde geniflletmeye çal›fl- ortaya koyan Postmarksist
anlay›fl›n amac› liberal
maktad›r. Haklar› bireyci bir çerçevede de¤il, “demokratik haklar” olarak gören ra- demokrasiyi ve onun burjuva
dikal demokrasi projesi, liberal demokratik gelene¤in ö¤eleri aras›nda çok say›da de¤erlerini ve ideolojisini
terk etmek de¤il, aksine
demokratik mücadelelerin eklemlenmesinin sonucu olacak yeni bir hegemonya liberal demokratik de¤erleri
yaratacakt›r (Mouffe, 1994: 192). Mouffe’a göre ihtiyac›m›z olan fley, demokratik radikal ve ço¤ul bir
demokrasi do¤rultusunda
de¤erlerin bir hegemonyas›d›r ve bu da demokratik pratiklerin ço¤alt›lmas›n›, bir derinlefltirmek ve
özne-konumlar› ço¤ullu¤unun demokratik matris yoluyla oluflturulmas›na el vere- geniflletmektir.
cek flekilde çok daha çeflitli toplumsal iliflkiler içinde kurumlaflt›r›lmas›n› gerektirir.
‹flte bu flekilde, Mouffe, demokrasiyi savunmakla kalmay›p, onun derinlefltirilme-
sini de önermifl olmaktad›r.
E¤er radikal demokrasinin görevi asl›nda demokratik devrimi derinlefltirmek ve
çeflitli demokratik mücadeleleri birbirlerine ba¤lamaksa, böyle bir görev, örne¤in
anti-›rkç›l›k, anti-cinsiyetçilik ve anti-kapitalizmin müflterek eklemlenmesine izin
verecek yeni özne-konumlar›n›n yarat›lmas›n› gerektirir. Bu mücadeleler kendilik-
lerinden yöndefllik içine girmez ve demokratik eflde¤erlikler yaratabilmek için
farkl› gruplar›n kimliklerini dönüfltürecek yeni bir “ortakduyu” (common sense)
gereklidir. Öyle ki, bu ortakduyu sayesinde her grubun talebi öbürlerininkiyle de-
mokratik eflde¤erlilik ilkesi uyar›nca eklemlenebilir. Çünkü mesele yaln›zca verili
ç›karlar aras›nda bir ittifak oluflturma meselesi de¤il, tam da bu güçlerin kimlikle-
rini dönüfltürme meselesidir. ‹flte yaln›zca bu koflullar alt›nda iktidara karfl› yap›lan
mücadeleler hakikaten demokratikleflir (Mouffe, 1994: 193). Son olarak, radikal
demokrasi kuramc›lar›, hak aray›fllar›n›n bireyci bir çerçevede de¤il demokratik
haklar aray›fl› olarak yerini bulabilece¤ine vurgu yapm›fllar ve bunun da çok say›-
da demokratik mücadelenin eklemlenmesinin sonucu olarak geliflebilecek bir he-
gemonya sonucu gerçekleflebilece¤ini vurgulam›fllard›r. Ancak, radikal demokrasi
için merkezi sorun, kimlikleri bast›r›lan gruplar aras›ndaki olumsall›klar› kullana-
rak, kolektif bir eylemi ortaya ç›karacak söylemsel koflullar›n tan›mlanmas›d›r.
Son olarak, farkl› özne konumlar›n›n kat›l›mc›l›¤›n sa¤lanmas›yla demokraside
radikal bir geçiflin/dönüflümün sa¤lanmas›, ‘demokrasiyi demokratiklefltirmek’ dü-
flüncesinin dayand›¤› temel ilke olarak gösterilebilir. Bu ba¤lamda teorilefltirilen
radikal demokrasi, Marksist elefltirilerin demokrasi penceresinden yeniden olufltu-
rulmas›n› ve farkl›/yeni sosyal hareketlerin yaklafl›mlar›n›n dikkate al›nmas›n›
önermektedir. Radikal demokrasi anlay›fl›, siyasall›¤›, devlet ve devlet kurumlar›n›
içeren siyasal düzeyde de¤il, toplumsal ve bireysel iliflkiler içinde görür; di¤er bir
deyiflle, bu iliflkilerin siyasal iliflkiler olarak alg›lanmas›, radikal ço¤ulcu demokra-
sinin temel niteliklerinden biridir (Keyman, 2000: 73).
Agonistik Demokrasi
Liberal demokrasinin daha fazla gelifltirilmesi olarak formüle edilen radikal de-
mokrasi kuramlar› iki bafll›k alt›nda incelenebilir: Biri, Jürgen Habermas, Seyla
Benhabib ve John Rawls taraf›ndan, di¤eri Ernesto Laclau, Chantall Mouffe ve Wil-
liam Connolly taraf›ndan gelifltirilen, s›ras›yla “müzakereci demokrasi” ve “agonis-
tik demokrasi” (çat›flmal› ço¤ulculuk) teorileri. “Müzakereci demokrasi” teorisi si-
162 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
vil toplum alan›n›, kamusal alanda siyasi ve ahlaki aç›lardan özgür ve eflit bireyle-
rin rasyonel bir diyalog ile konsensüse varabilecekleri bir alan olarak kavrar. Bu-
na ba¤l› olarak, “müzakereci demokrasi” teorisi iki nedenle yeni toplumsal hare-
ketler ile iliflkilendirilmektedir: Bu hareketler (a) müzakere yoluyla ortak bir kon-
sensüse varabilmenin ve kamusal konuflman›n gerçekleflmesinin koflullar›n› yarat-
maktad›rlar ve (b) yaflam alan›na yönelik taleplerde bulunmaktad›rlar (Benhabib,
1999). Di¤er taraftan, Laclau ve Mouffe’un ortaya att›¤› “agonistik demokrasi”
modeli, kamusal alandaki iliflkileri kimlik ve fark temelinde kurarak, or-
tak bir konsensüse varmak yerine çat›flmac› bir “kimlik siyaseti” gelifltir-
me gereklili¤ine vurgu yapar. Bunun nedeni ise, II. Dünya Savafl› sonras›nda
geliflen yeni hegemonik formasyonun, toplumsal iliflkilerin metalaflmas›na, bürok-
ratikleflmeye ve homojenleflmeye neden olmas›d›r (Laclau ve Mouffe, 1992). Bu
çerçevede düflünüldü¤ünde, yeni toplumsal hareketler Laclau ve Mouffe taraf›n-
dan bu üç etkene karfl› olarak geliflmifl hareketler biçiminde de¤erlendirilir (1992:
201) ve bu hareketler ayn› zamanda kimlik ve fark temeline dayal› agonistik bir
demokrasinin gelifltirilmesinin koflullar›n› yarat›rlar (Coflkun, 2004: 6).
Radikal demokrasi, sürekli olarak ço¤ulcu bir yap›dan dem vursa da; amac›n›n
kabul edilebilir bir fikir birli¤i sa¤lamaktan öte farkl› gruplar için farkl› zeminlerde
çözümler üretebilme gereklili¤i oldu¤unu savunur. Bu yönüyle, Laclau ve Mouffe,
Habermas’›n uzlaflmac› demokrasi anlay›fl› yerine antagonistik yani çat›flmac› bir
demokrasiyi önermektedir. Chantal Mouffe verdi¤i bir röportaj›nda, Habermas gi-
bi “uzlaflmac›” liberallere karfl› ç›kt›¤›n› ve ‘çat›flman›n her daim var olaca¤›n› söy-
leyerek, radikal demokrasi içinde “çat›flmac›” bir siyaset bilimi teorisi önerdikleri-
nin alt›n› çizmektedir.
Laclau ve Mouffe, “siyasetin yeni ba¤lam›n›” kimlik siyasetinin oluflturdu¤unu
ileri sürerek, “agonistik demokrasi” (“çat›flmac› ço¤ulculuk”) ad›n› verdikleri ve
kimlik ve fark iliflkisini dikkate alan bir demokrasi ve bu demokrasinin iflleyece¤i
bir kamusal alan yaklafl›m› gelifltirmifllerdir. Agonistik demokrasi teorisi, yeni top-
lumsal hareketlerin bir “kimlik siyaseti” uygulad›¤›na vurgu yapar. Bu nedenle de
bu hareketler kimlik ve fark temelinde çat›flmay› da içine alan bir demokrasinin
gelifltirilmesinin koflullar›n› yarat›rlar (Laclau ve Mouffe, 1992).
Postmarksistler, kamusal alan›n kimlik/fark temelinde anlafl›lmas› gerekti¤ini
ileri sürerler. ‹kinci elefltiri noktalar›, uzlaflmaya dayal› demokrasi anlay›fl›n›n ço-
¤ulculuk anlay›fl›n› öne ç›karaca¤›, bunun ise karfl›tl›klar›n yok say›lmas› anlam›na
gelece¤i konusunda ortaya ç›kar. Örne¤in, Mouffe’a göre, demokrasinin karfl›s›n-
daki gerçek tehdit, “karfl›tl›¤›n silinmesi olanaks›z niteli¤ini yads›mak ve evrensel
rasyonel bir uzlaflmay› hedeflemektir” (Mouffe, 1999: 352). Mouffe’a göre; demok-
ratik toplum, toplumsal iliflkilerde kusursuz bir uyum düflünü gerçeklefltirecek bir
toplum olarak anlafl›lamaz. Demokratik topluma, demokratik olma niteli¤i ancak
s›n›rl› bir toplumsal aktörün kendisine bütünü temsil etme yetisini atfedememesiy-
le verilebilir. O zaman, demokrasi politikas›n›n ana sorunu, iktidar›n nas›l ortadan
kald›r›laca¤› de¤il, demokratik de¤erlerle ba¤dafl›r iktidar biçimlerinin nas›l olufltu-
rulabilece¤i olur (aktaran: Coflkun, 2004: 59).
Connolly, agonistik, yani çat›flmac› ve tart›flmac› bir demokrasiyi flöyle tan›mlar:
Agonistik demokrasiyi öne ç›karan kuramc›lar, sivil toplum örgütleri- Agonistik demokrasi anlay›fl›
nin gerek devlet kurumlar›yla gerekse kendi aralar›ndaki iliflkilerde çeflit- kimlik siyaseti üzerine infla
edilmektedir. Buna göre,
lilik, ço¤ulculuk ve çat›flman›n bir arada yaflayabilece¤ini öngörürler. On- tüm farkl› kimlikler
lara göre siyasetin temeli çat›flmad›r. Bu çat›flan ç›karlar aras›nda de- çeflitlilik, ço¤ulculuk ve
çat›flma esas›na göre bir
mokratik bir eflde¤erlili¤in yarat›labilmesi, “farkl› gruplar›n kimliklerini arada yaflayabilir. Agonistik
dönüfltürecek yeni bir ortakduyunun” gelifltirilebilmesiyle olanakl›d›r (Mo- demokraside siyasetin asli
unsuru ve temeli çat›flmad›r.
uffe, 1994: 192). Laclau ve Mouffe’a göre, siyasal mücadeleyi tek bir birleflik kana- Bu çat›flan ç›karlar aras›nda
la ak›tmak demek, demokrasiyi heba etmek, farklar›n zenginli¤ini tek bir özne ko- demokratik bir eflde¤erlili¤in
yarat›labilmesi, farkl›
numuna indirgeyerek yok saymak anlam›na gelir. gruplar›n kimliklerini
Radikal demokrasi projesi modernitenin demokratik projesini izlemeyi ve de- dönüfltürecek yeni bir
rinlefltirmeyi bir görev olarak önüne koymufltur. Böyle bir strateji, Ayd›nlanman›n ortakduyunun
gelifltirilebilmesiyle
soyut evrenselcili¤inin, özcü bir toplumsal totalite anlay›fl›n›n ve üniter bir özne olanakl›d›r.
mitinin ilga edilmesini gerektirmektedir (Mouffe, 1994: 196). Dolay›s›yla demokra-
tik bir toplum, Habermasc› de¤iflik müzakereci yaklafl›mlar›n ileri sürdü¤ünün ter-
sine, birbiriyle uyumlu birey ve gruplardan oluflmufl bir toplum olarak kavrana-
maz. Çünkü, gerçekte siyaset, “bir farkl›l›k ve çat›flma temelinde birli¤in yarat›lma-
s›yla ilgilidir” (Mouffe, 2002: 106). Bu noktada çat›flma ya da antagonizmalar›n or-
tadan kald›r›lmas› olanakl› olmad›¤› gibi, böyle bir çaba demokrasiyle uyuflmaz.
deki rolü ve ifllevini görmezden gelerek siyasetin amac›n› bir kimlik kurma müca-
delesine indirgemektedir.
Yazarlara göre, Yeni “Sa¤”›n yükselifli karfl›s›nda “Sol”un bir alternatif yaratabil- Postmarksist bir çerçeveden
mesi için Liberal Demokratik ideolojiyi reddetmek yerine onu “radikal ve ço¤ul bir toplumsal de¤iflime
bak›ld›¤›, kimin hangi
demokrasi do¤rultusunda derinlefltirmesi ve geniflletmesi” gerekmektedir. Ancak güdüyle ve neden toplumsal
Radikal Demokrasi teorisinin hayata geçmesinin önünde duran merkezi bir sorun bir dönüflümü
gerçeklefltirmeye
var: Stratejisini üzerine kurduklar› gruplar›n kolektif bir eylemi ortaya ç›karacak niyetlenece¤i, sorusu
söylemsel koflullar›n tan›mlanmas› sorunu. Yazarlar bunun, sosyalist de¤il, liberal asl›nda yan›ts›z
kalmaktad›r.
bir zemin üzerinde kurulmas›n›n mümkün oldu¤unu belirtiyorlar.
Ne var ki, Laclau ve Mouffe gerçekten de sosyalist bir politikan›n görmezden
gelemeyece¤i bir toplumsal muhalefet potansiyelini temsil eden yeni toplumsal
hareketlerin de¤iflken ve kimi zaman birbirinin karfl›t› özneleri ayn› politik proje
içinde nas›l bir araya getirebilecekleri konusunda hiçbir fley söylemiyorlar. Ayr›ca,
Laclau ve Mouffe’un radikal demokrasi projesinin merkezinde yer alan yeni top-
lumsal hareketlerin hangisinin ne kadar “yeni” oldu¤u tart›flmal›d›r. Örne¤in femi-
nizm, 19. yüzy›l›n bafl›nda ve sonunda farkl› biçimlerde varl›¤›n› ortaya koymufl bir
ideoloji; ya da bar›fl hareketi, 20. yüzy›l›n bafl›nda hem de oldukça güçlü bir biçim-
de yükselmifl bir hareket. Dahas›, cinsel özgürlükleri gündemlerinin ön s›ralar›na
alan liberterler ve anarflistler, yine 19. yüzy›l›n sonunda belirli ülkelerde de olsa,
seslerini duyurmam›fllar m›yd›? (Savran, 1992: 8)
Örne¤in Eagleton, bu noktada hakl› olarak flu elefltiriyi yapmaktad›r:
Kad›n olmakla feminist olmak, Türk olmakla Türk milliyetçisi olmak, erkek ol-
makla ataerkillik savunucusu olmak aras›nda zorunlu ve do¤al bir iliflki olmad›¤›-
n› söylemek oldukça do¤rudur. Nitekim her Türk, milliyetçi olmak zorunda de¤il-
dir. Ne var ki, bunlar aras›ndaki iliflkinin sadece olumsal ve keyfi oldu¤unu söyle-
mek de do¤ru de¤ildir. Çünkü bu, bir Türk’ün Türk milliyetçisi olma olas›l›¤› ile
bir Eskimo’nun Türk milliyetçisi olma olas›l›¤› aras›nda görünürde hiçbir fark ol-
mad›¤›n› söylemek demektir (Coflkun, 2004: 70). Nitekim, benzer bir flekilde Post-
marksist bak›fl› elefltiren Wood’a göre, “bu argümandan ç›kar›labilecek niha-
i sonuca göre, bir ma¤ara adam›n›n sosyalist olma ihtimali, bir proleterinkiyle ay-
n›d›r - bunun için, o ma¤ara adam›n›n, uygun söylemi iflitebilece¤i uzakl›kta olma-
s› yeterlidir” (Wood, 1985: 72).
166 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
N
A M A Ç
Postmarksizmin temel varsay›mlar›n› aç›klaya- N
A M A Ç
Yeni Toplumsal Hareketlerin özelliklerini de¤er-
1 bilmek. 3 lendirebilmek.
Postmarksizme göre, günümüzde kapitalist top- Özellikle sosyalist blok ülkelerinin 1989’dan son-
lumsal düzenin dayand›¤› özgül iliflki biçimi ser- raki çözülmesi süreciyle birlikte, siyaset bilimi-
maye ve emek aras›nda varoldu¤u söylenen çe- nin gündeminde s›n›f analizleri a¤›rl›¤›n› iyice
liflkinin ve sömürü iliflkilerinin yerini devlet ve kaybetmifl, yerine birey, özne, ço¤ulculuk gibi
sivil toplum aras›ndaki tabiiyet iliflkileri ve çelifl- kavramlar ikame edilmifltir. ‹flçi s›n›f›n›n siyase-
kiler alm›flt›r. Onun için art›k günümüzde s›n›f tin aktif bir öznesi olarak a¤›rl›¤›n›n kalmad›¤›
kavram› yerini vatandafl, az›nl›klar, fakl› kimlik- bir dönemde, Postmarksist radikal demokrasi ku-
ler, özne konumlar›, ‘öteki’ler ve bireylere b›rak- ramc›lar›, siyasetin merkezine Bat›’da geliflen bir-
m›flt›r. Art›k bir kimsenin sosyo-ekonomik aç›- birinden ba¤›ms›z çevreci, feminist, anti-milita-
dan iflgal etti¤i yer ile siyasi-ideolojik ç›karlar› rist, feminist vb. “yeni toplumsal hareketleri” koy-
aras›nda herhangi zorunlu iliflki yoktur. Bu an- maktad›rlar. Böylelikle, siyasetin merkezine bi-
lamda, ideoloji ve politika kategorileri, ekonomi rey, farkl› kimlikler, ço¤ulculuk gibi özne ko-
ve s›n›fsal iliflkilerden ayr› ve ba¤›ms›z toplumsal numlar›n› yerlefltirmifllerdir. Yeni toplumsal ha-
kategorilerdir. ‹deolojik ve politik ç›karlar ancak, reketler, s›n›f hareketlerinden farkl› olarak top-
söylem yoluyla kurulabilir. Siyaset, hegemonik tan bir siyasal ve toplumsal dönüflümü sa¤lamak,
pratiklere yönelen bir söylem kurma sürecidir ve iktidar› ele geçirip devrim yapmak gibi bir pers-
herhangi bir s›n›f›n maddi ç›karlar› üzerinden bi- pektife sahip de¤illerdir. Postmarksist kuramc›-
çimlendirilemez. Yeni toplumsal hareketler radi- lar, s›n›fsal bir perspektifi terk ederek, bunun ye-
kal demokratik siyasetin yeni özneleri durumuna rine çoklu kimlik ve farkl›l›klar› dolay›s›yla Bat›
gelmifltir ve bunun için iflçi s›n›f›n›n devrimci bir Avrupa’da geliflen yeni toplumsal hareketleri si-
rolü oldu¤u fikri terkedilmelidir. yasetin yeni özneleri olarak kabul etmektedirler.
N
Bu anlamda, siyasetin ve toplumsal de¤iflimin
Postmarksizmin Marksizmi elefltirdi¤i temel nok- dönüfltürücü özneleri proleterya veya iflçi s›n›f›
A M A Ç
N
nomi aras›nda bire bir bir iliflki tan›mlam›fl olmak
ve bir politik özne olarak iflçi s›n›f›n› merkeze Radikal demokrasi siyasetinin özelliklerini ay›rt
A M A Ç
N
AM A Ç
Agonistik demokrasinin temel önermelerini
5 analiz etmek.
Agonistik demokrasi anlay›fl›, kamusal alandaki
iliflkileri kimlik ve fark temelinde kurarak, ortak
bir konsensüse varmak yerine çat›flmac› bir “kim-
lik siyaseti” gelifltirme gereklili¤ine vurgu yapar.
Bu ba¤lamda, agonistik demokrasi anlay›fl›, fark-
l›l›klar ve kimlik siyaseti üzerine infla edilmekte-
dir. Buna göre, tüm farkl› kimlikler çeflitlilik, ço-
¤ulculuk ve çat›flma esas›na göre bir arada yafla-
yabilir. Agonistik demokraside siyasetin asli un-
suru ve temeli çat›flmad›r. Bu çat›flan ç›karlar ara-
s›nda demokratik bir eflde¤erlili¤in yarat›labil-
mesi, farkl› gruplar›n kimliklerini dönüfltürecek
yeni bir ortakduyunun gelifltirilebilmesiyle ola-
nakl›d›r. Agonistik demokrasi anlay›fl› çerçeve-
sinde, radikal demokrasi, sürekli olarak ço¤ulcu
bir yap›dan dem vursa da; amac›n›n kabul edile-
bilir bir fikir birli¤i sa¤lamaktan öte farkl› gruplar
için farkl› zeminlerde farkl›l›klar› koruyarak çö-
zümler üretebilme gereklili¤i oldu¤unu savunur.
N
A M A Ç
Postmarksizme yöneltilen temel elefltirileri özet-
6 lemek.
Laclau ve Mouffe, önerdikleri hegemonik eklem-
lenme formasyonunun neye dayan›larak olufltu-
ruldu¤una, hangi araçlarla, neden ve nas›l olufl-
tu¤una dair ayr›nt›l› bir analiz yapmad›klar› yö-
nünde de elefltiriler almaktad›rlar. Bu yönüyle,
Laclau ve Mouffe birçok düflünür taraf›ndan he-
gemonya kavram›n› ve eklemlenme süreçlerini
mu¤lak b›rakt›klar› yönünde ciddi elefltiriler al-
maktad›rlar. Gerçekten de Postmarksizm, farkl›
siyasal pozisyonlar›n, farkl› kimliklerin veya on-
lar›n deyimiyle farkl› özne konumlar›n›n eklem-
lenme süreçlerinde nas›l bir araya getirilebilece-
¤i hakk›nda yeterince bilgi ve fikir vermemekte-
dir. Bu noktada, politikan›n öznesi olarak “özne
konumlar›”n› gösteren yazarlar, bu gruplar›n de-
¤iflken ve kimi zaman karfl›t ç›kar sahibi gruplar
olarak ayn› politik proje içinde nas›l yer alabile-
cekleri konusunda bir fley söylememektedirler.
Ayr›ca Postmarksizmin her fleyi söylemin etraf›n-
da anlamaya çal›flmas› da ciddi elefltiriler alm›fl-
t›r. Her türlü maddi prati¤i, üretim iliflkilerini, s›-
n›f mücadelelerini vb. tart›flman›n d›fl›na iterek
bütün bir tarihin ve yaflam›n söylemsel olarak
kuruldu¤unu iddia eden Postmarksistlerin söyle-
mi, tarih-d›fl›, kuflat›c› ve her fleyi kurucu bir ka-
tegori varsaymalar› da özcü bir yaklafl›m olarak
elefltirilmektedir.
168 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›daki kuramc›lardan hangisi Laclau ve Mouffe’un 7. Afla¤›dakilerden hangisi Postmarksizmin Marksizme
söylem kuram›n› do¤rudan etkilemifl bir kuramc›d›r? yöneltti¤i elefltiriler aras›nda say›lamaz?
a. Deleuze a. Marksizmde siyasal ve toplumsal alan çok afl›r›
b. Rorty bir flekilde ekonomi taraf›ndan belirlenmektedir.
c. Lyotard b. Marksizm s›n›f› her fleyin merkezine koymaktad›r.
d. Bernstein c. Proletarya diktatörlü¤ü anlay›fl›, demokratik de-
e. Foucault ¤erleri liberallefltirmifltir.
d. Toplumsal de¤iflimin en önemli öznesi iflçilerdir.
2. Laclau ve Mouffe, Postmarksist kuram› infla ederken
özellikle afla¤›daki Markist düflünürlerin hangisinden e. Tarih, emek-sermaye çat›flmas›n›n bir ürünü ola-
etkilenmemifllerdir? rak geliflmektedir.
a. Gramsci 8. Afla¤›dakilerden hangisi yeni toplumsal hareketler
b. Luxemburg için söylendi¤inde do¤ru olur?
c. Bernstein a. Siyaset devrim perspektifiyle de¤il demokrasi-
d. Sorel nin geniflletilmesi amac›yla yap›lmal›d›r.
e. Stalin b. Art›k siyaset s›n›f mücadeleleri fleklinde ger-
3. Laclau ve Mouffe, Postmarksizme özgü kendi hege- çekleflmektedir.
monya kavramlar›n› olufltururken afla¤›daki Marksist c. Farkl› kimliklerin eklemleyici tek öznesi iflçi s›-
teorisyenlerin hangisinden etkilenmifllerdir? n›f› olmak durumundad›r.
a. Marx d. Yeni toplumsal hareketler emek-sermaye çelifl-
b. Stalin kisini dönüfltürmek üzere ortaya ç›km›fllard›r.
c. Bernstein e. Yeni toplumsal hareketlerin yenili¤i 2000’li y›l-
d. Gramsci lardan sonra ortaya ç›kmas›ndan gelmektedir.
e. Kautsky 9. Afla¤›dakilerden hangisi Postmarksizme yöneltilen
4. Afla¤›dakilerden hangisi, Postmarksizmin etkilendi¤i elefltirilerden biridir?
kuramsal yaklafl›mlardan biri de¤ildir? a. Postmarksistler söylemi, tarih-d›fl›, kuflat›c› ve
a. Dilbilim her fleyi kurucu bir kategori varsayd›klar› için
b. Post-yap›salc›l›k özcüdür.
c. Postmodernizm b. S›n›f› temele alan bir yaklafl›md›r.
d. Psikanaliz c. Ekonomiye çok fazla özerklik tan›m›flt›r ve eko-
e. Pozitivizm nominin son kertede tüm toplumsal iliflkileri et-
kiledi¤ini savunmaktad›r.
5. Laclau ve Mouffe’a göre günümüzde kapitalist sis-
d. Tarihin tek dönüfltürücü ö¤esinin iflçi s›n›f› ol-
tem içinde bir toplumsal grup ya da hareket di¤er grup-
du¤unu iddia etmektedir.
lar›n r›zas›n› kazanmak ve egemenliklerini kurmak için
e. Toplumsal de¤iflimi sadece devrimle sa¤lanabi-
hangi siyaset araçlar›n› kullanmal›d›r?
lece¤inden söz etti¤i için radikal bir kuramd›r.
a. ‹ktidar-fiiddet
b. Söylem-Hegemonya 10. I. ‹flçi s›n›f›n›n ayr›cal›kl› konumunun ve buna ba¤l›
c. Kapitalist sömürü-fiiddet olarak siyasetteki merkezili¤inin ortadan kalkt›¤›,
d. Art› de¤ere el koyma-Metalaflma II. Art›k s›n›fsal kimliklerle politika aras›ndaki ba¤-
e. Bürokrasi-Güvenlik lant›n›n koptu¤u,
6. Afla¤›daki ifadelerden hangisi Postmarksist bir ilke III. Siyasal özne ve aktörlerin s›n›fsal niteli¤inin ve
olamaz? pozisyonunun belirleyici olmad›¤›
a. Postmarksistler, ekonomiye karfl› siyaseti a¤›r- Yukar›daki öncüller afla¤›daki kuramlardan hangisine
l›kl› olarak ön plana ç›karm›fllard›r. aittir?
b. Bu bak›fl aç›s›na göre, toplum bir failler öbe¤in- a. Marksizm
den bir söylemler öbe¤ine dönüflmüfl durumdad›r. b. Postmarksizm
c. Bir kimsenin sosyo-ekonomik aç›dan bulundu- c. Yap›salc›l›k
¤u yer ile, siyasi ya da ideolojik ç›karlar› aras›n- d. Yap›-bozum
da bir zorunlu iliflki vard›r. e. Dilbilim
d. Kimlikler siyasal alanda söylemsel olarak infla
edilir.
e. Marksizm s›n›f indirgemeci ve özcü bir anlay›fl
oldu¤u için elefltirilmelidir.
7. Ünite - Postmarksizm ve Radikal Demokrasi 169
lerini belirlemeye devam etmekle birlikte, art›k öznele- Demokrasi, Toplum ve Bilim, say›: 62, s.126-156
rin kimliklerini sistematik biçimde belirlememektedir. Keyman, F (2000). Türkiye ve Radikal Demokrasi:
Öznelerin kimlikleri da¤›lmakta ve ço¤ullaflmaktad›r. Geç Modern Zamanlarda Siyaset ve Demokratik
Postmodernizm bu da¤›lmay› mutlaklaflt›rarak, öznele- Yönetim. ‹stanbul: Alfa.
rin evrensel ortak kimliklerinin art›k mümkün olmad›- Kubilay, Ç (2010), “Türban Sorunu Ba¤lam›nda Siyasal
¤›n› iddia eder ve evrensel olan› bir kenara atar. Lacla-
‹slamda Söylemin Alternatif Yurttafll›k Tasar›m›”,
u ise postmodernizmden farkl› olarak evrenselin bir ke-
Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi,
nara at›lmas›na karfl› ç›kar; evrenseli mutlak biçimde
Cilt: 10, Say›/No: 2:135-164.
reddetmek yerine, evrenseli kendine ait somut bir içe-
rikten yoksun, bir bofl yer olarak görmek gerekti¤ini be- Laclau, E. (1990). New Reflections on the revolution
lirtir. Laclau’ya göre saf tikellik ça¤r›s› günümüz top- of Our Time, London; New York: Verso.
lumlar›nda ortaya ç›kan sorunlara çözüm getirmekten Laclau, E.-Mouffe, C. (1992). Hegemonya ve Sosyalist
uzakt›r (Kubilay, 2010: 143). Strateji: Radikal Demokrasi Siyasetine Do¤ru,
(çev. A. Kardam-D. fiahiner), ‹stanbul: Birikim
Yay›nlar›.
Yararlan›lan ve Baflvurulabilecek Laclau, E. (1994). Evrenselcilik, Tikelcilik ve Kimlik
Kaynaklar Sorunu. Çev. Emel Kurma. Birikim. Say›: 6240-48.
Adakl›, G (2001). Postmarksizmin Kuramsal ve Siyasal Laclau, E. (1998). ‹deoloji ve Politika, (çev.: H.
Açmazlar›, Praksis, say›:1, s.13-32. Sar›ca),.‹stanbul: Belge Yay›nlar›
Anderson, P. (2004). Bat› Marksizmi Üzerine Laclau, E. (2000). Evrensellik, Kimlik ve Özgürleflme,
Düflünceler. Çev: Bülent Aksoy. Birikim Yay›nlar›. (çev. E. Bafler), ‹stanbul: Birikim Yay›nlar›.
‹stanbul. Laclau, E.(2006). Ideology and post-marxism, Journal
Barrett, M. (1996). Marx’tan Foucault’ya ‹deoloji. of Political Ideologies, 11: 2, pp.103 - 114
Çev: Ahmet Fethi. Sarmal Yay›nevi: ‹stanbul. Larrain, J. (1995). ‹deoloji ve Kültürel Kimlik,
Bat›, U. (2010). Liberal Demokrasinin Dönüflümü ya da ‹stanbul: Sarmal Yay.
Postmarksist Teorinin Zafiyeti: “Radikal Demokrasi Mouffe, C. (1993) Demokratik Yurtttafll›k ve Siyasi
Projesinin Elefltirisi, Akademik Bak›fl, Topluluk. Çev. Koray Çal›flkan. Birikim. Say›: 47-
www.akademikbakis.com, ss.1-20 56.
Castle, D.(1998). E.Laclau ve C. Mouffe ile Söylefli: Savran, G. (1992). Yeni Toplumsal Hareketler, S›n›f
Kalpler, Zihinler ve Demokrasi. Çev. Asena Günal. bilinci, Say›: 11, s.6-28
Birikim. Say›: 113: 47-50. Üflür, S (1997). ‹deolojinin Serüveni: Yanl›fl Bilinç
Coflkun, M. K (2004). Eski ve Yeni Toplumsal ve Hegemonyadan Söyleme. Ankara: ‹mge Yay.
Hareketler: Türkiye’de Demokratik Aç›l›mlar, Wood, E. M. (1985). S›n›ftan Kaç›fl, (çev.: fi. Alpagut),
Ankara Üniversitesi: Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi. ‹stanbul: Ak›fl Yay›nc›l›k.
Çelik, N. B. (1997). Radikal Demokrasi ve Sol,
Mürekkep, Say›: 7, s.49-59
Geras, N. (1987). Postmarxism?, New Left Review, 163,
pp.40-82
Eagleton, T. (1996). ‹deoloji, (çev. M. Özcan), ‹stanbul:
Ayr›nt› Yay›nlar›.
Harvey, D. (1999). Postmodernli¤in Durumu, Çev.
Sungur Savran, ‹stanbul: Metis
Kad›o¤lu, A. (2008), Vatandafll›¤›n Dönüflümü,
Üyelikten Haklara. ‹stanbul: Metis.
Kaygalak, S. (2001) “Post-marksist Siyasetin Sefaleti:
Radikal Demokrasi”, Praksis, say›:1, s.33-59.
Keyman, F. (1993). Postmodernizm ve Radikal
8
ÇA⁄DAfi SOSYOLOJ‹ KURAMLARI
Amaçlar›m›z
N
Bu üniteyi tamamlad›ktan sonra;
N
Immanuel Wallerstein’›n genel yaklafl›m›n› aç›klayabilecek,
N
Wallerstein’›n Dünya sistemi yaklafl›m›n›n önemini de¤erlendirebilecek,
Wallerstein’›n Kapitalist Dünya Ekonomisi yaklafl›m›n›n özelliklerini s›rala-
N
yabilecek,
N
Wallerstein’›n merkez, çevre ve yar› çevre kavramlar›n› tan›mlayabilecek,
Wallerstein’›n küreselleflmeye bak›fl›n› özetleyebileceksiniz.
Anahtar Kavramlar
• Dünya Sistemi • Sömürü
• Kapitalist Dünya Ekonomisi • Sermaye Birikimi
• Merkez, Çevre, Yar›-Çevre • Küreselleflme
• Uluslararas› ‹fl Bölümü • Sistem Karfl›t› Hareketler
‹çindekiler
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
tad›r. Wallerstein 1994-1998 y›llar› aras›nda Uluslararas› Sosyoloji Derne¤i’nin baflkan-
l›¤›n› yapm›flt›r. Wallerstein’›n üç ciltten oluflan Modern Dünya Sistemi (Wallerstein,
AMAÇLARIMIZ
2010a, 2010b, 2011) en çok bilinen çal›flmas›d›r ve 14 dile çevrilmifltir. Wallerstein’›n
AMAÇLARIMIZ
yazd›¤› çok fazla say›da kitap ve makalenin yan› s›ra, güncel politika yaz›lar› ve yorum-
lar› da bulunmaktad›r. Türkçe’ye çevrilen eserlerinden baz›lar› flunlard›r: Liberalizm-
K ‹ T A P den Sonra K(1998);‹ T A PSosyal Bilimleri Düflünmemek- 19. Yüzy›l Paradigmas›n›n S›n›rlar›
(1999); Geçifl Ça¤›/Dünya Sisteminin Yörüngesi 1945-2025 (2000) T. K. Hopkins ile bir-
likte; Yeni Bir Sosyal Bilim ‹çin (2005); Amerikan Gücünün Gerileyifli Kaotik Bir Dün-
TELEV‹ZYON yada ABDT E(2004);
L E V ‹ Z Y Ütopistik
ON ya da 21. Yüzy›l›n Tarihsel Seçimleri (2005); Avrupa Evren-
selcili¤i: ‹ktidar›n Retori¤i (2007).
‹NTERNET Wallerstein’›n
‹ N T Ekendisi
R N E T ve yay›nlar› ile ilgili bütün kaynaklara www.yale.edu/socdept/fa-
culty/wallerstein.html ve http://www.iwallerstein.com adreslerinden ulaflabilirsiniz.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Wallerstein “Bir Geçifl Ça¤›nda Entelektüeller” (2007) çal›flmas›nda “iki kültür” ola-
rak da adland›rd›¤› bilimsel bilgi ve felsefi/befleri bilgi ayr›m›n›n asl›nda modern
AMAÇLARIMIZ dünya sisteminin ideolojik çerçevesine uygun olarak icat edilen bir kavram oldu-
AMAÇLARIMIZ
¤unu iddia etmektedir.
K ‹ T A P K ‹ Tdetayl›
Bu konuda daha A P bilgi için Richard E. Lee ve I. Wallerstein’›n koordinasyonlu¤unda
gerçeklefltirilen Metis Yay›nlar›ndan ç›kan “‹ki Kültürü Aflmak: Modern Dünya Sisteminde
Fen Bilimleri ile Befleri Bilimler Ayr›l›¤›” (2007) isimli kitab› inceleyebilirsiniz.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
‹NTERNET ‹NTERNET
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 175
Modern dünya sisteminin beklenen çöküflü ile birlikte bu “iki kültür” kavram-
sallaflt›rmas› da ortadan kalkacakt›r. Wallerstein bu beklenen çöküflün, bir tarihsel
sistemden bir di¤erine geçiflin belirsiz ve kaotik olabilece¤ini, bu durumda da aka-
demisyen/bilim insan›n›n rolünün ne olmas› gerekti¤inin sorgulanmas› gerekti¤ini
belirtir. Bunun sonucunda “akademisyen/bilim insan›n›n rolü bu geçiflin do¤as›n›
etkilemek için yeteneklerini seferber etmek ve en önemlisi buSIRA S‹ZDE bireysel ve
geçiflin SIRA S‹ZDE
kolektif olarak hepimize sundu¤u tarihsel seçenekleri ana hatlar›yla ortaya koy-
makt›r” (Wallerstein, 2005: 37). Wallerstein’a göre de¤erden ar›nm›fl ya da de¤er-
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
tarafs›z akademisyen/bilim insan› miti, eflit haklara sahip yurttafllar, serbest pazar
ve egemen devletlerle birlikte modern dünya sisteminin iflleyifli için gerekli olan
S O R U S O R U
mitler aras›nda yer al›r. Dönüflüm süreçlerinde bu mitlerin alafla¤› edilmesi ve sü-
rece dair entelektüel, ahlaki ve politik düzeyde tart›flmalar›n yap›lmas› gerekir.
Bunlardan “ilki nereye do¤ru gitti¤imizin entelektüel olarak Dde¤erlendirilmesi.
‹KKAT D‹KKAT
‹kincisi, nereye do¤ru gitmek istedi¤imizin ahlaki olarak de¤erlendirilmesi. Üçün-
cüsü ise gitmemiz gerekti¤ine inand›¤›m›z yere en yüksek ihtimalle nas›l ulaflabi-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
lece¤imizin politik olarak de¤erlendirilmesidir” (Wallerstein, 2005: 36).
Wallerstein modern dünya sistemi analizinde ana ak›m teorileri ve araflt›rma
pratiklerini elefltirir ve niteliksel ve tarihsel metotlar›n önemini vurgular. Bat› ya da
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Avrupa merkezli sosyal bilim anlay›fl›n›n de¤ifltirilmesi gerekti¤ini iddia eder.
K ‹ T Ataraf›ndan
Wallerstein’›n sosyal bilimlerle ilgili yaklafl›m› için Gulbenkian komisyonu P ken- K ‹ T A P
disinin baflkanl›¤› ile haz›rlanan “Sosyal Bilimleri Aç›n: Sosyal Bilimlerin Yeniden Ya-
p›lanmas› Üzerine Rapor”u (1996) inceleyebilirsiniz.
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON
“Gulbenkian Komisyonu” ne amaçla ve ne zaman kurulmufltur, araflt›r›n›z.
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
1
Wallerstein’a göre böylesi bir anlay›fl kendisi d›fl›nda kalan co¤rafyalardaki eko-
‹DNÜTfiEÜRNNEEL T‹ M ‹DNÜTfiEÜRNNE EL ‹TM
nomik-tarihi süreci kavramsallaflt›ramamakta, adeta bu toplumlar› tarihsiz toplumlar
olarak göstermektedir. Buna örnek olarak özellikle modernleflme kuramlar›n› gös-
teren Wallerstein bu tür yaklafl›mlar›n Avrupa d›fl›ndaki toplumlara S O R Ugerikalm›fll›k S O R U
kavram›yla yaklaflt›¤›n› belirtir. Bu durum ise asl›nda dünya sistemi içindeki hiye-
rarflik iflbölümü ve sömürünün görülmesini engellemektedir. Ayr›ca D‹KKAT
söz konusu D‹KKAT
yaklafl›mlar karfl›tl›klar üzerine kurulmufl modern-geleneksel, geliflmifl-gerikalm›fl,
azgeliflmifl-geliflmifl gibi ikili toplum modellerine dayanmaktad›r. Wallerstein dünya-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
n›n bu ikili toplum modelleri ile aç›klanamayacak karmafl›k bir yap›da oldu¤unu
belirtir. Bu modellerin elefltirisi sonucunda kendisinin gelifltirdi¤i dünya sistemi
yaklafl›m› merkez, çevre ve yar› çevre’den oluflmaktad›r ve tarihsel olarak bunlar ara-
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
s›nda dinamik bir iliflki bulunmakta ve birbirleri aras›nda geçifller yaflanmaktad›r.
Wallerstein sosyal bilimler içindeki ayr›mlar›n yapay olarak oluflturulmufl ay-
r›mlar oldu¤unu belirtir ve dünya sistemi analizinde bu ayr›mlar› K ‹ TortadanA P kald›ra- K ‹ T A P
cak yöntemsel önermelerde bulunur. Antropoloji, siyaset bilimi, sosyoloji, co¤raf-
ya, psikoloji ve tarih ayr› bir disiplin olarak üniversite ve araflt›rma alanlar›na sa-
hiptir. Wallerstein disiplinler fleklinde oluflturulan bu ayr›mlar›
T E L E Vsorgulamak
‹ZYON için TELEV‹ZYON
sosyal bilimlerin tarihsel geliflimini inceler. 19. yy. da geliflmeye bafllayan bu ay-
r›mlar 1945’lerde bugünkü kulland›¤›m›z anlamda kategorilere dönüflmüfltür. 19.
yüzy›l›n hâkim ideolojisi olan liberalizm bu ayr›mlarda etkili olmufltur. Buna gö-
re devlet-siyaset ve piyasa-ekonomi analitik düzeyde iki ayr› alan ‹ N T E Rolarak
NET ele al›n- ‹NTERNET
maktad›r. Sosyoloji, siyaset ve ekonominin d›fl›nda kalan alanlar›, konular› aç›kla-
mak için; antropoloji de uygar dünyan›n d›fl›ndaki ilkel toplumlar› incelemek için
176 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Wallerstein entelektüel oluflturulmufl disiplinlerdir. Oysa Wallerstein’a göre ekonomik, politik ve sosyo-
gelifliminde birincisi, Karl
Marx, ikincisi, iktisatç› olan kültürel alanlar ayr› ve özerk alanlar de¤ildirler; farkl› iflleyen mant›klar› yoktur.
Joseph Schumpeter ve Karl (So, 1990: 176)
Polanyi ve üçüncüsü de
bafl›n› Frans›z tarihçi
Wallerstein kendisinin entelektüel geliflimini etkileyen düflünürler aras›nda Karl
Fernand Braudel’in çekti¤i Marx, ikisi de iktisatç› olan Joseph Schumpeter (1883-1950) ve Karl Polanyi (1886-
Annales Okulu olmak üzere 1964) ve Frans›z tarihçi Fernand Braudel’i (1902-1985) s›ralamaktad›r (Appelrouth
üç entelektüel kökenden
beslendi¤ini belirtir. & Desfor Eldes; 2008: 798).
Fernand Braudel, tarih disiplini içinde 1920’lerde kurulan Anneles Okulu’nun
Anneles Okulu temel olarak kurucular›ndand›r. Anneles Okulu temel olarak olay ya da vaka merkezli çal›flma-
olay ya da vaka merkezli lar yerine tarihsel yap›lar›n uzun dönemde incelenmesi yaklafl›m›n› getirerek tarih
çal›flmalar yerine tarihsel
yap›lar›n uzun dönemde alan›nda yap›lan çal›flmalar› tamam›yla de¤ifltirmifltir. Bir baflka ifadeyle bu okulda
incelenmesi yaklafl›m›n› yer alan tarihçiler savafllar, büyük devlet adamlar› ve bunlara dair yaz›lan belgele-
getirerek tarih alan›nda
yap›lan çal›flmalar›
re odaklanmaktan ziyade co¤rafya, sosyoloji ve ekonomiyi bir araya getiren ve ça-
tamam›yla de¤ifltirmifltir. l›flt›klar› dönemin zihniyetine, psikolojisine odaklanan bir yöntem önermifllerdir.
Braudel’e göre uzun dönem- longue durée, de¤iflimin yavafl oldu¤u tarihsel
Frans›zca bir kavram olan süreçtir, sürekli tekrarlar›n, tekrar eden dalgalanmalar›n tarihidir. Braudel uzun dö-
longue durée olaylar›n
gerisinde uzun dönem nem ile tarihsel çal›flmalarda iklim, co¤rafya, do¤al afetler, nüfus yap›s›, gelenek ve
tarihsel yap›lara öncelik görenekler, moda, yemek, teknolojiden ekonomi ve siyasal kurumlara kadar uza-
veren tarih yaz›m›
yaklafl›m›n› ifade
nan genifl bir yelpaze önermifltir.
etmektedir. Braudel’in çal›flmalar›n›n Wallerstein üzerindeki etkisi üç noktada s›ralanabilir
(Appelrouth & Desfor Eldes; 2008: 799). Birincisi, Braudel gibi Wallerstein’›n çal›fl-
“‹diografik epistemoloji: Her malar› da uzun dönemleri kapsamaktad›r. “Modern Dünya Sistemi” çal›flmas› 400
sosyal görüngü/olay/sürecin y›la yay›lan bir süreçte dünyan›n birkaç bölgesinde ekonomik geliflmenin detayla-
tekil oldu¤u ve ancak
görüngü/ olay/ sürecin
r› üzerine yap›lm›flt›r. ‹kincisi, yine benzer biçimde Wallerstein modern kapitaliz-
kültürel ba¤lam›n› min kökenlerini ve kapitalist yay›lman›n neden ve sonuçlar›n› küresel düzeyde
derinlemesine bilmeye aç›klamaya çal›flm›flt›r. Son olarak, Wallerstein da Braudel gibi disiplinler aras›nda-
dayanan empatik bir
anlay›flla anlafl›labilece¤i ki ayr›ma özellikle tarih ve sosyolojiyi birbirinden ay›ran geleneksel yönteme kar-
inanc›; buna paralel olarak, fl› ç›km›flt›r. Bu geleneksel yaklafl›m, tarihin tek ve özel bir olay›n ya da vakan›n
bu anlay›fllar› evrensel
yasalara çevirecek üzerine odaklanmas› sosyolojinin ise soyut ve nedensel genellemeler yapmas›na
genellemeler yapmak dayanmaktad›r. Wallerstein, bu yanl›fl ikili karfl›tl›k yerine befleri bilimlerle iliflki-
imkâns›zd›r” (Ragin ve
Chirot, 1999: 303). lendirilen idiografik epistemoloji ve fen bilimleri ile iliflkilendirilen nomotetik
epistemolojinin birlikte kullan›lmas›n› önerir.
“Nomotetik epistemoloji:
toplumsal davran›fllar›
Karl Polanyi ve Joseph Schumpeter, Wallerstein’›n ekonomik geliflmenin tarihi
yöneten evrensel yasalar üzerine yapt›¤› çal›flmalar›nda etkili olmufllard›r. Wallerstein ikisi de iktisatç› olan
oldu¤u inanc›, bu yasalar Polanyi ve Schumpeter gibi ekonomik geliflmenin tarihsel bir aç›klamas›n› yapar.
bilimsel yöntemleri
kullanarak ortaya Bunu yaparken ekonomik geliflmelerle toplumun di¤er alanlar›ndaki dönüflümle-
ç›kar›labilir ve e¤er bu rin iliflkisini kurmaktad›r. Yine benzer biçimde Polanyi ve Schumpeter gibi Wal-
yasalar› bilirsek sadece
geçmifl olaylar› aç›klamakla lerstein da bir ekonomik sistem olarak ele ald›¤› kapitalizmin hâkimiyetinin ileride
kalmay›z, gelecekteki son bulaca¤›n› iddia etmektedirler.
olaylar›n yönünü de tahmin
edebiliriz” (Ragin ve Chirot, Wallerstein’›n üzerinde en etkili olan kifli olarak Karl Marx gösterilmektedir.
1999: 303) Wallerstein’›n gelifltirdi¤i model ister tekil ulus devletler olsun isterse de dünya sis-
temi olsun bütün toplumsal sistemlerin çat›flma temelinde olufltu¤u, varl›¤›n› sür-
dürdü¤ü ve y›k›laca¤› varsay›m›na dayanmaktad›r (Appelrouth & Desfor Eldes;
Wallerstein’›n gelifltirdi¤i 2008: 800). Marx’›n tarihi s›n›f savafllar›n›n tarihi olarak ele almas› gibi, Wallerste-
model ister tekil ulus
devletler olsun isterse de in’da toplumsal geliflmenin tarihini anlamak için kaynaklar› elde etmek üzerinden
dünya sistemi olsun bütün
toplumsal sistemlerin yürütülen rekabete dayal› mücadelelerin tarihine bakmak gerekti¤ini belirtir. Bu-
çat›flma temelinde olufltu¤u, nunla birlikte Marx ve Wallerstein’›n modern topluma bak›fllar› üzerinde farkl›l›k-
varl›¤›n› sürdürdü¤ü ve
y›k›laca¤› varsay›m›na lar bulunmaktad›r. Afla¤›da Marx ve Wallerstein aras›ndaki benzerlikler ve farkl›l›k-
dayanmaktad›r
lar yer almaktad›r.
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 177
li¤i üzerine odaklanmaktad›r. Bu ikinci yaklafl›ma göre genel yasalara ulaflmak im-
kâns›zd›r, her toplum ancak kendi tarihi ile anlafl›labilir. Bu durumda ise toplumlar
aras›nda karfl›laflt›rma yapman›n neredeyse faydas› yoktur. Wallerstein bu iki yak-
lafl›m aras›ndaki ayr›ma karfl› ç›karak tekil bir sistem olarak kapitalizmin içinde bü-
yüdü¤ü toplumsal sistemi bir bütünlük olarak ele almaktad›r. Tekil bir toplumsal
sistem olarak kapitalist dünya ekonomisi “kapitalist ulus-devletlerin gevflek bir der-
lemesi de¤il, k›talar› ve siyasal topluluklar› kapsayan ekonomik bir varl›k, benzer-
siz ve kapsay›c› bir toplumsal sistem”dir (Ragin ve Chirot, 1999: 285-286).
Wallerstein’a göre dünya ba¤›ms›z toplumlar›n ya da ulus devletlerin toplam›n-
dan baflka bir fleydir. Bu nedenle dünya sistemi sosyal bilimcilerin temel analiz bi-
rimi olmal›d›r. Bütüncül olarak ele ald›¤› dünya sistemleri afliret toplumlar›ndan ya
da uluslardan farkl›d›r. Dünya sistemleri kendi s›n›rlar› içinde çeflitli kültürleri ve
uyumlu bir bütün oluflturabilmek için en küçük birimlerin içine dâhil olabilece¤i
geniflleyen bir uluslararas› iflbölümünü bar›nd›r›r.
pazarda sat›ld›klar› zaman elde edilecek olan kârd›r. Wallerstein, kapitalizmin Wallerstein’›n dünya sistemi
teorisi “kapitalist dünya
mant›¤›n›n pazardan elde edilen kâr›n biriktirilmesini gerektirdi¤ini belirtir. Böyle- ekonomisi”nin dinamiklerini
likle sermaye artt›kça ondan elde edilen kâr da aratacakt›r. Bu da kapitalist giriflim- bir bütün olarak aç›klamaya
çal›flan makro-sosyolojik bir
cili¤in sürekli olarak yay›lmas›na neden olur. Wallerstein 16. yüzy›lda modern yaklafl›md›r.
dünya kapitalist sisteminin ortaya ç›k›fl›n› üç durumla aç›klar:
1. Keflifler ve sömürgelefltirme sonucunda dünya co¤rafyas›n›n yay›lmas›, ge-
nifllemesi
2. Farkl› co¤rafi bölgelerde farkl› emek kontrol yöntemlerinin geliflmesi
3. Uluslararas› ekonomik ticarette, kendi avantajlar› ad›na, istedikleri koflullar›
zorla kabul ettirme gücüne sahip olan yeni güçlü devletlerin geliflmesi. (Ap-
pelrouth & Desfor Eldes; 2008: 800)
Avrupa’n›n yönetici elitleri, güçlerini korumak için yabanc› topraklardaki hem
insan hem de do¤al kaynaklar› sömürme aray›fl›na girmifllerdir. Bat› Avrupa’n›n sa-
hip oldu¤u avantajlarla birlikte “Bat›’n›n Bat›l› olmayan çeperleri (çevreyi) sömü-
rerek daha büyük bir üstünlük elde etti¤i” (Ragin ve Chirot, 1999: 276) düflüncesi,
Wallerstein’›n sentezinin temelini oluflturmaktad›r. Sömürgelefltirilen topraklardaki
kaynaklara el konulmas› Avrupa’y› zenginlefltirirken ayn› zamanda dünya üzerin-
deki denetim alanlar›n›n genifllemesini sa¤lam›flt›r. Bu durum Wallerstein’›n çevre
diye adland›rd›¤› yoksul, geri kalm›fl ve kendi geliflimini neredeyse sa¤layamaya-
cak olan toplumlar›n ortaya ç›kmas›na neden olmufltur. Böylesi bütüncül bir ana-
liz asl›nda Wallerstein’›n toplumsal de¤iflmeyi tek tek ülkeler üzerinden de¤il, ter-
sine bir bütün olarak dünya sistemi içinde ele almas›n›n bir sonucudur. Bütüncül
dünya sistemi içinde üst s›n›flar merkez ülkeler, proletarya (iflçi) s›n›f› çevre ülke-
ler, orta s›n›f ise yar› çevre ülkelerde konumland›r›l›r. Kapitalist dünya ekonomisi-
nin en çok sömürülen parças› çevredir ve kapitalizmin zenginli¤i merkez ülkeler-
deki iflçi s›n›f›n›n sömürüsüne de¤il çevre ülkelerin sömürüsüne ba¤l›d›r. Bu ne-
denle de Wallerstein’a göre “Sistemin en çok sömürülen parças› olarak çeper, ge-
lecek dünya sosyalist devriminin mekân› olacakt›r” (Ragin ve Chirot, 1999: 277).
Bu durum küresel düzeyde ve hiyerarflik olan bir iflbölümü ve ekonomik uz- Wallerstein’a göre
“kapitalizmin baflar›s›
manlaflmaya neden olmufltur. Kâr› art›rmak amac›yla, pazar için yap›lan üretimin çekirdek ile çeper aras›nda
temel amaç oldu¤u bugünkü dünya kapitalist sisteminin temeli de böylelikle at›l- bir iflbölümünün
m›flt›r. Wallerstein’›n “Modern Dünya Sistemi” çal›flmas›n›n ilk cildinde üzerinde yarat›lmas›na ve
sürdürülmesine ba¤l›d›r.”
durdu¤u bu aç›klamalar›n bugünde geçerliliklerini sürdürdü¤ü iddia edilmektedir. (Ragin ve Chirot, 1999: 294)
(Ragin ve Chirot, 1999: 294). Wallerstein hareket edebilen sermayenin baflar›l› ol-
du¤unu iddia eder. “Kapitalist devletler, piyasaya kar›flmaktan sak›nan devletler
de¤il, kârlar› azamilefltirmeye yard›m eden devletlerdir. Kendi kapitalistlerini koru-
yamayan devletler, kapitalist dünya sisteminin bir parças› olarak kald›klar› sürece
sermayelerini kaybederler. Kapitalizmin baflar›s› çekirdek ile çeper aras›nda bir ifl-
bölümünün yarat›lmas›na ve sürdürülmesine ba¤l›d›r.” (Ragin ve Chirot, 1999: 294)
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
ve Chirot, 1999: 294). Böylesi bir aç›klama Wallerstein’›n toplumsal de¤iflmede iç-
sel faktörlerden daha çok d›flsal faktörlere yapt›¤› vurguyu göstermektedir. Benzer
AMAÇLARIMIZ bir vurgu AMAÇLARIMIZ
Üçüncü Dünya’n›n azgeliflmiflli¤ini aç›klamaya çal›flan Ba¤›ml›l›k Oku-
lu’nda da vard›r.
K ‹ T A P Ba¤›ml›l›k Okulu’nun
K ‹ T A P yapt›¤› çal›flmalar için “Toplumsal De¤iflme Kuramlar›” kitab›n›n 4.
Ünitesi “Marksist Geliflme Kuramlar›-1”e bak›n›z.
T ESIRA
L E V ‹S‹ZDE
ZYON Ba¤›ml›l›k TOkulu
ESIRA ve
Z Y ODünya
L E V ‹S‹ZDE N Sistemi Kuram›n› karfl›laflt›r›n›z.
2
Dünya sistemi içinde çevre bir ülkenin yar› çevre konuma geçmesi uygulad›¤›
D Ü fi Ü N E L ‹ M D Ü fi Ü N E L ‹ M
geliflme stratejilerine ba¤l›d›r. Wallerstein bu konuda üç tane strateji oldu¤unu be-
‹NTERNET ‹NTERNET
lirtir (So; 1991: 182-184). Bunlardan ilk olan› flu süreçlerle aç›klanmaktad›r: Dünya
S O R U pazarlar›n›n Sdaralma
O R U dönemlerinde, çevre ülkelerden ihraç edilen birincil ürünle-
rin fiyatlar›, merkez ülkelerden ihraç edilen teknoloji yo¤un endüstriyel ürünlerin
D‹KKAT
fiyatlar›ndanDdaha ‹KKAT
h›zl› düfler. Bu durumda çevre ülkelerin devletleri için ödeme-
ler dengesinin bozulmas›, iflsizlikte art›fl ve devlet gelirlerinin azalmas› sorunlar›
yaflan›r. ‹thalata dayal› ekonomi programlar› bu sorunlara çözüm yollar›ndan biri-
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
si olabilir. Wallerstein bu durumun çevre ülkeler için yar› çevre olabilmek ad›na
baz› durumlarda bir f›rsat olabilece¤ini belirtir. Az da olsa endüstriyel üretim yapa-
AMAÇLARIMIZ bilen göreceli olarak güçlü olan çevre ülkeler ayn› zamanda giriflimci politikalar
AMAÇLARIMIZ
gelifltirebilecek bir devlet yönetimine sahiplerse bu flans› ele geçirebilirler. Fakat
bu stratejinin baz› dezavantajlar› bulunmaktad›r. Merkezden imalat ürünleri ithal
K ‹ T A P etmek yerine K ‹ üretim
T A P için gerekli olan makineleri ithal etmek, ba¤›ml›l›¤› teknolo-
jik düzeyde devam ettirmektir. Dolay›s›yla bu durumda teknolojiye olan ba¤›ml›-
l›k devam etmektedir. Bunun yan› s›ra büyük toprak sahipleri tar›msal sektörde
TELEV‹ZYON tam anlam›ylaT E L E Vproleterleflme
‹ZYON (iflçileflme) sürecine karfl›d›rlar. Bu durumda, iç piya-
sa, endüstriyel ürünlerin sat›n al›nabilece¤i kadar h›zl› büyüyemeyebilir. Bu süreç
ayn› zamanda merkez ülkelerde üretilmeyen ürünlerin yar› çevre ülkelerde üretili-
yor olmas› ile sonuçlan›r.
‹NTERNET ‹ N T E R Nçevre
Wallerstein’›n ET ülkelerin yar› çevre olabilmesi için aç›klad›¤› ikinci strateji
ise flöyledir: Merkez ülkelerde yeni geliflen endüstrilerin korunmas›, tekelcilik kar-
fl›t› yasalar gibi giriflimcili¤in üzerindeki siyasi s›n›rlamalar, buradaki giriflimcileri
baflka yerlerde yat›r›m yapmaya yöneltmifltir. Bu durumda yar› çevre olmay› hedef-
leyen ülkeler çok uluslu yat›r›mlar için rekabet eder hale gelirler. Çok uluslu flir-
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 181
ketler ile devlet bürokrasisi iflbirli¤i içindedir, çünkü çok uluslu yat›r›mlar›n avan-
tajlar› çok fazlad›r.
Wallerstein son strateji olarak s›k› bir flekilde uygulanan ve ekonomik ba¤›m-
s›zl›¤›n da içinde oldu¤u bir geliflme stratejisinin, yaln›zca ekonomik geliflmeyi de-
¤il, ayn› zamanda toplumsal ve siyasi geliflmeyi de sa¤layabilme olana¤›n›n oldu-
¤unu belirtir. Fakat Wallerstein böylesi bir stratejinin ancak çok az çevre ülke için
uygulanabilir oldu¤unu belirtir.
Yar› çevre, merkez ve çevre aras›nda yer al›r. Wallerstein daha önce de belirtil-
di¤i gibi ikili toplum modellerinin elefltirisi ile birlikte dünya sisteminin karmafl›k-
l›¤›n› aç›klayabilmek için yar› çevre kavramsallaflt›rmas›n› kullan›r.
Yar› çevre ekonomik ve politik olarak merkezden güçsüz ama çevreden daha
güçlü konumdad›r. ‹lk olarak Akdeniz Bölgesi yar› çevre olarak gösterilmektedir
ve tarihsel olarak emek gücü “ortakç›l›k” sistemi ile kontrol edilmifltir. Ortakç›l›k
sistemi toprak sahibinin elde edilecek olan mahsulün %50 si karfl›l›¤›nda topra¤›n›
kiralamas›na dayanmaktad›r. Günümüzde ise Do¤u Avrupa, Meksika ve Güney
Amerika’n›n baz› bölümleri yar› çevre konumundad›rlar. Yar› çevre modern dün-
ya sisteminde politik istikrar›n sa¤lanmas›nda önemli bir rol oynamaktad›r. Çevre-
den merkeze do¤ru oluflabilecek baz› politik protestolar› karfl› tampon görevi gö-
rür ve böylelikle tamam›yla kutuplaflm›fl bir dünya sisteminin geliflmesini engeller.
Wallerstein’a göre yar› çevre ülkeler “çekirde¤in kirli ifllerini yaparak, çeper düfl-
manl›¤›n›n oda¤› olarak ve eski s›naî merkezlerde ücretler çok yükseldi¤inde çe-
kirde¤in yat›r›mlar›na ev sahipli¤i yaparak sistemde bir tür orta s›n›f gibi hareket
eder” (Ragin ve Chirot, 1999: 299). Ayn› zamanda da merkez olabilmek için birbir-
leriyle rekabet etmeleri dünya sistemini sürekli dengesizlik içinde tutar.
Wallerstein, yar› çevre olan ülkelerin merkez konumuna nas›l ve hangi koflul-
larda geçtikleri üzerine de çal›flmalar yapm›flt›r. Yar› çevre konumundan merkez
konumuna geçiflteki kilit nokta, bir ülkenin daha düflük üretim maliyetleri ile üre-
tim yapabilmesini sa¤layabilecek geliflmifl teknolojiye yaslanabilecek bir pazara
sahip olmas›d›r. Yar› çevre bir ülke, kendi ulusal ürünleri için gerekli olan pazar›
afla¤›da s›ralanan stratejilerden bir ya da birkaç›n› kullanarak geniflletebilir: (So;
1990: 184-185)
1. Ulusal s›n›rlar›n›, komflular› ile birleflerek ya da fetih yoluyla geniflletebilir.
Bu durum kendi iç pazar›n büyümesini sa¤lar.
2. Gümrük tarifeleri ve kotalarla ithal edilen ürünlerin fiyatlar›n› art›rarak iç pa-
zar›n büyük bir k›sm›n› elinde tutabilir.
3. Ulusal ürünlere sa¤lanan destekleme politikalar› ile üretim maliyetlerini dü-
flürebilir. Böylelikle göreceli de olsa ithal edilen ürünlerin fiyatlar› ulusal
olarak üretilenlere göre art›r›lm›fl olur. Üretim maliyetleri ücret seviyelerini
düflürerek de azalt›labilir. Fakat bu politika d›fl sat›fllar›n iç sat›fllardan daha
yüksek olmas›na neden olabilir.
4. Ücretler art›r›larak al›m seviyesi yükseltilebilir fakat bu durum da iç sat›fllar›
yükseltip d›fl sat›fllar›n azalmas›na neden olabilir.
5. Devlet ya da di¤er kurumlar, ideoloji ve propaganda arac›l›¤› ile yerel tüke-
ticinin zevklerini, be¤enilerini yönlendirebilir.
Dünya sistemine bakt›¤›m›zda yar› çevre konumdan merkez konuma geçen ül-
kelere verdi¤i örnekler aras›nda Amerika Birleflik Devletleri, Kanada, Avustralya ve
Yeni Zelanda bulunmaktad›r. Bu ülkelerin durumunda yüksek ücretler ve endüs-
trileflme merkez konuma gelmelerinde önemli olmufltur. Bunun yan› s›ra üretimin
182 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
dünya merkezlerinden fiziksel olarak uzak olmalar› nedeniyle ithal ürünlerin ula-
fl›m maliyetleri, bu pazarlar için do¤al olarak bir koruma sa¤lam›flt›r.
Wallerstein dünya sisteminde yaflanan dönüflümlerin analizini yaparken K-dön-
güsü ya da Kondratieff döngüsü olarak adland›r›lan yaklafl›m› kullan›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Kaynak: 1450 1640 1750 1917
Allan, 2006: 202 • Osmanl› ‹mp. ve • Durgunluk • Endüstri Devrimi • Rus Devrimi
Hapsburg Krall›¤› • Kolonileflme • Muazzam Co¤rafi • I. Ve II. Dünya
AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ
Çöküflü • Merkantalist Yay›lma Savafllar›
• Ulus-Devletin Kapitalizm • Merkez: ‹ngiltere, • Sömürgecilikten
Yükselifli A.B.D. ve Almanya Ç›kma
K ‹ T A P K ‹ T A P
• Tar›msal Kapitalizm • Çevre: Asya, Afrika • ‹ngiliz hâkimiyetinin
ve Latin Amerika düflüflü
• Yar› çevre: Rusya, • K›sa süren
TELEV‹ZYON TELEV‹ZYON Japonya Amerikan
• Endüstriyel hegemonyas›
Kapitalizm • Çok uluslu fiirketler
• Kapitalizmin
‹NTERNET ‹NTERNET pekiflmesi
devletleri tarif etmek için kullan›r (Allan, 2006: 202). Hegemonik ya da lider konu-
munda olan devletlerin s›n›rl› bir ömrü vard›r. Wallerstein hegemonik konuma ge-
lebilmek için kapitalistlerin üretim yapma koflullar›n›n gelifltirilmesi gerekti¤ini be-
lirtir. Fakat hegemonik konumu sürdürebilmek için bunun yan› s›ra politik ve as-
keri yat›r›mlar›n yap›lmas› da gerekir. Zaman içinde di¤er devletlerin ekonomik re-
kabet koflullar›nda daha iyi yere gelmeleri, hegemonik devletin ekonomik gücünü
azalt›r. Bu durumda hegemonik devlet, kendi konumunu koruyabilmek için önce
askeri gücüne baflvurmak durumunda kal›r. Wallerstein’a göre ise askeri gücün
kullan›lmas›, yaln›zca güçsüzlü¤ün iflareti de¤ildir ayn› zamanda gelecekte ortaya
ç›kacak olan çöküflünde iflaretidir. Wallerstein bu kavramsallaflt›rmas›n› Amerika
Birleflik Devletleri’nin 1960’lardan sonra gerilemeye bafllayan konumunu aç›kla-
mak için kullan›r. O tarihten itibaren kapitalist özgürlü¤ün artmas›yla beraber kü-
resel flirketler güçlenmeye bafllam›flt›r. Günümüzde, birçok ulus-devletten daha
güçlü olan çok uluslu flirket bulunmaktad›r.
N N
SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE
Wallerstein, bu geçifl döneminin belirsizli¤ine dair yap›sal ve kültürel gösterge-
lerden söz eder. Kültürel gösterge olarak fen bilimlerinde kaos kuram›n›n, sosyal
AMAÇLARIMIZ bilimlerde AMAÇLARIMIZ
ise postmodern sosyal teorinin ortaya ç›k›fl› geçifl döneminin belirsizli-
¤ine iflaret etmektedir.
K ‹ T A P PostmodernKsosyal
‹ T A teori
P için kitab›n›z›n üçüncü ünitesini gözden geçiriniz.
Geçifl döneminin belirsizlik ve karmafl›kl›¤›n› iflaret eden iki tane yap›sal göster-
TELEV‹ZYON ge vard›r. TBunlar
E L E V ‹ Z Yfinansal
ON spekülasyon ve küresel düzeyde örgütlenen yeni sistem
karfl›t› hareketlerdir. Üretim maliyetlerinin artmas› nedeniyle kâr oranlar›n›n düflme-
si, yat›r›mc›lar› üretim alan›ndan finans alan›na yöneltmifltir. Belirsizlik durumunun
hâkim oldu¤u bu geçifl süreci Wallerstein için asl›nda kökten bir de¤iflime de ola-
‹NTERNET ‹NTERNET
nak sunmaktad›r. Bu noktada da yeni “sistem karfl›t› hareket”ler önem kazanmak-
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 185
tad›r. Küresel düzeyde örgütlenen toplumsal hareketler ise ulusal düzeyden öte
dünya sistemi içinde de¤ifliklik yapmay› amaçlamaktad›r. Dünya Sosyal Forumu ise
küresel düzeyde örgütlenen toplumsal hareketlere örnek olarak verilebilir.
Wallerstein sistem karfl›t› hareketleri üç tane eski ve üç tane yeni olmak üzere
iki grupta incelemifltir (Wallerstein, 1993). Eski sistem karfl›t› hareketler 1848 ile
1968 y›llar› aras›nda gerçekleflmifltir ve bu grupta yer alan hareketlerin üçü de ik-
tidara gelmifl hareketlerdir. Bat›’da sosyal demokratlar, Do¤u’da komünistler ve
Güney’de ulusal kurtulufl/ba¤›ms›zl›k hareketleri eski toplumsal hareketler olarak
iktidar›n ele geçirilmesini hedefleyen hareketlerdir. 1968’den sonra ise yeni sistem
karfl›t› hareketler ortaya ç›km›flt›r. Bunlar Bat›’da “yeni toplumsal hareketler” (et-
nik, kad›n, eflcinseller, çevre, göçmen vb. hareketleri) Do¤u’da “anti-bürokratik”
(bürokrasiye, parti kadrolar›na, yeni ayr›cal›kl› s›n›flara karfl› yürütülen hareketler)
hareketler ve Güney’de “Bat›l›laflma karfl›t›” (milliyetçi, radikal dinsel hareketler)
hareketlerdir. Wallerstein yeni sistem karfl›t› hareketlerin, eskilerde oldu¤u gibi bir
strateji belirleyememesi, örgütlü ve kal›c› bir kitle deste¤ini harekete geçirememe-
leri nedeniyle “bunal›m” içinde olduklar›n› belirtmektedir. Bu noktada kendisi de
aktif olarak bu sürecin içinde yer alan Wallerstein “sistem karfl›t hareketler”in ba-
flar›l› olabilmeleri için, geçifl sürecinden sonra ne tür alternatif yeni toplumlar orta-
ya ç›kabilece¤i konusunda entelektüellerin ve akademisyenlerin önemli bir role
sahip olduklar›n› vurgulamaktad›r.
SONUÇ
Dünya sistemi kuram› “kapitalizmin ulusal temelden ziyade art›k küresel çapta ör-
gütlenmifl oldu¤u, egemen olan merkezdeki bölgelerin ileri sanayi sistemlerini ge-
lifltirip periferi (çevre) ülkelerinin hammaddelerini sömürdü¤ü, modern dünyan›n
uluslararas› bir ekonomik düzen ve de¤iflik siyasal sistemlerle kök sald›¤›, oysa
pre-modern imparatorluklar›n bunun tam z›tt› bir modele göre kurulduklar› dü-
flüncesiyle” (Marshall, 1999: 168-169) özetlenmektedir.
Wallerstein yayg›n mal üretimi, kâr amac›yla yap›lan giriflimler, ücretli emek ve
yüksek teknoloji gibi unsurlar› önkapitalizm olarak adland›rmaktad›r. O’na göre
bu unsurlar›n varl›¤› tarihsel bir sistemi kapitalist bir sistem olarak tan›mlamak için
yeterli de¤ildir. Kapitalizmin ay›rt edici özelli¤i, kesintisiz sermaye birikimi ve bu
birikimin yap›lmas›n› sa¤layan bir yap›ya sahip olmas›d›r. 16. yüzy›lda Avrupa’da
ortaya ç›kan bu sistem bütün dünyaya yay›lm›flt›r (Wallerstein, 2003: 528-529).
Wallerstein kapitalist sistemin sürekli sermaye birikimi aray›fl› ile dünya çap›n-
da yay›ld›¤›n›; iflbölümü sonucunda da hiyerarflik bir sistem ortaya ç›kt›¤›n› belir-
tir. ‹flbölümüne dayal› bu hiyerarflik sistem merkez ülkelerin ç›karlar›na uygun ola-
rak ifllemektedir. Wallerstein bu bütünlüklü iliflkiye bakmadan ne günümüzün ne
de geçmiflin ya da tarihin yeterince kavranamayaca¤›n› iddia eder.
Wallerstein’›n dünya sistemi yaklafl›m› Marksist tarihçi Robert Brenner taraf›n-
dan elefltirilmifltir (Peet, 1991: 52-53). Wallerstein’a göre kapitalizm kâr elde etmek
için üretim yap›lan, kâr›n de¤iflimle sa¤land›¤› ve bunun sonucunda dünya paza-
r›n›n geniflledi¤i bir sistem olarak tan›mlamaktad›r. Pazar›n genifllemesi ile ifl bölü-
mü yayg›nlafl›r, dünyan›n farkl› bölgelerinde ifl gücünü kontrol etmek için farkl›
metotlar uygulan›r, merkez ve çevrede güçlü ve zay›f devletler ortaya ç›kar. Bren-
ner’a göre böylesi bir aç›klamada temel sorun s›n›f iliflkilerine yer verilmemesidir.
Burada üretim alan›nda daha çok sermayenin hareketlili¤ine, yani dolafl›m alan›na
vurgu yap›lm›flt›r. Üretici kaynaklar›n dünya sistemi içinde birleflmeleri, Brenner’a
göre ekonomik geliflme sürecini, merkezdeki zenginli¤i, art›¤›n transfer edilmesini
186 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Özet
N
A M A Ç
Immanuel Wallerstein’›n genel yaklafl›m›n› aç›k- önerir. Ayr›ca tarihsel olarak kavranan bir dünya
1 layabilmek. sistemi ile modern toplumsal de¤iflme incelene-
Wallerstein modern dünya sistemi analizinde ana bilir ve aç›klanabilir. Wallerstein’a göre dünya
ak›m teorileri ve araflt›rma pratiklerini elefltirir ve ba¤›ms›z toplumlar›n ya da ulus devletlerin top-
niteliksel ve tarihsel metotlar›n önemini vurgu- lam›ndan baflka bir fleydir. Wallerstein dünya sis-
lar. Bat› ya da Avrupa merkezli sosyal bilim an- temi analizini gelifltirirken toplumsal de¤iflme ala-
lay›fl›n›n de¤ifltirilmesi gerekti¤ini iddia eder. Bu n›nda var olan iki yaklafl›m› birlefltirmeye çal›fl›r.
bak›fl aç›s›n›n modern-geleneksel gibi ikili top- Bu yaklafl›mlardan ilki tarihin her döneminde ve
lum modelleri üzerine kuruldu¤unu oysa dünya- bütün toplumlar için geçerli olabilecek düzenli
n›n bu ikili modellerle aç›klanamayacak kadar de¤iflim yasalar›na, makro sosyolojik yasalara
karmafl›k bir yap›da oldu¤unu belirtir. Dünya ulaflmay› hedeflemektedir. Di¤er yaklafl›m ise
sistemi yaklafl›m› içinde ikili toplum modelleri toplumlar›n tikelli¤i üzerine odaklanmaktad›r.
yerine merkez, çevre ve yar› çevre kavramsallafl- Wallerstein, tekil bir sistem olarak kapitalizmin
t›rmas›n› kullan›r. Wallerstein dünya sistemi ana- içinde büyüdü¤ü toplumsal sistemi bir bütünlük
lizinde befleri bilimlerle iliflkilendirilen idiografik olarak ele almaktad›r. Wallerstein, tarihsel olarak
epistemoloji ve fen bilimleri ile iliflkilendirilen bak›ld›¤›nda dünya imparatorluklar› ve dünya
nomotetik epistemolojinin birlikte kullan›lmas›n› ekonomileri olmak üzere iki tane dünya sistemi-
önerir. De¤erden ar›nm›fl bir tarihsel çal›flma yap- nin var oldu¤unu belirtir. Dünya imparatorlukla-
mak imkâns›zd›r çünkü her bir kavramsal çerçe- r› kendi bütünlüklerini kurduklar› askeri ve poli-
venin seçimi do¤rudan politik durufla göre belir- tik hâkimiyet üzerinden sa¤lamaktad›rlar ve yö-
lenir. Wallerstein bilimsel bilgi ve felsefi/befleri netim biçimleri de bu anlay›fla dayanmaktad›r.
bilgi ayr›m›na karfl› ç›kmaktad›r ve modern dün- Dünya ekonomileri ise dünya imparatorluklar›-
ya sisteminin beklenen çöküflü ile birlikte bu “iki n›n tersine politik hâkimiyet üzerine kurulma-
kültür” kavramsallaflt›rmas›n›n da ortadan kalka- m›flt›r. Dünya ekonomilerindeki bütünleflmeyi
ca¤›n› belirtmektedir. Wallerstein’a göre ekono- sa¤layan güç, siyaset de¤il ekonomidir.
N
mik, politik ve sosyo-kültürel alanlar ayr› ve
özerk alanlar de¤ildirler; farkl› iflleyen mant›kla- Wallerstein’›n Kapitalist Dünya Ekonomisi yak-
AM A Ç
r› yoktur. Wallerstein sosyal bilimler içindeki ay- 3 lafl›m›n›n özelliklerini s›ralayabilmek.
r›mlar›n yapay olarak oluflturulmufl ayr›mlar ol- Yaklafl›k olarak 16. yüzy›ldan bu yana sadece bir
du¤unu belirtir ve dünya sistemi analizinde bu tek dünya sistemi varl›¤›n› sürdürmektedir, o da
ayr›mlar› ortadan kald›racak yöntemsel önerme- kapitalist dünya ekonomisidir. Kapitalist dünya
lerde bulunur. Karl Marx, Joseph Schumpeter, ekonomisi kâr›n maksimize edilmesi amac›yla
Karl Polanyi ve Fernand Braudel Wallerstein’›n üretimin yap›ld›¤› tek üretim biçimidir. Wallers-
entelektüel geliflimi üzerinde etkili olmufl düflü- tein’a göre kapitalizmin mant›¤› pazardan elde
nürlerdir. edilen kâr›n biriktirilmesini gerektirir. Böylelikle
N
sermaye artt›kça ondan elde edilen kar da arata-
Wallerstein’›n Dünya sistemi yaklafl›m›n›n öne- cakt›r. Bu da kapitalist giriflimcili¤in sürekli ola-
A M A Ç
N
me sürecini geçifl süreci olarak ele almaktad›r.
Wallerstein’›n merkez, çevre ve yar› çevre kav- Bu geçifl döneminin belirsizli¤ine dair yap›sal ve
A M A Ç
Kendimizi S›nayal›m
1. Afla¤›dakilerden hangisi Wallerstein’›n entelek- 6. Wallerstein’›n en çok bilinen ve 14 dile çevrilen ça-
tüel geliflimini etkileyen düflünürler aras›nda yer l›flmas› afla¤›dakilerden hangisidir?
almaz? a. Kapital
a. F. Braudel b. Modern Kapitalist Toplumlar
b. K. Polanyi c. Küresel Dünya
c. J. Schumpeter d. Modern Dünya Sistemi
d. T. Parsons e. Kapitalizm ve Toplum
e. K. Marx
7. “‹ki kültür” kavram› afla¤›dakilerden hangisi için kul-
2. Wallerstein’›n düflünce sisteminde oldukça etkili lan›lmaktad›r?
olan Annales Okulu ne zaman kurulmufltur? a. Modern-geleneksel
a. 1910’lar b. Bilimsel bilgi- befleri bilgi
b. 1920’ler c. Alt kültür- üst kültür
c. 1930’lar d. Popüler kültür-üst kültür
d. 1940’lar e. Yerel kültür- evrensel kültür
e. 1950’ler
8. Dünya sistemi içinde zenginli¤in büyük bir k›sm›n›
3. Kapitalist iktisadi sistemin merkezden çevreye do¤- kontrol eden bölge afla¤›dakilerden hangisidir?
ru büyümesini ve bu büyümenin kapitalist toplumlar a. Çevre
ile kapitalizm öncesi toplumlar üzerindeki benzer etki- b. Serbest ticaret bölgeleri
lerini ifade eden kavram afla¤›dakilerden hangisidir? c. Yar› çevre
a. Üretim biçimi d. Tampon bölge
b. Toplumsal yap› e. Merkez
c. Ekonomik ilerleme
d. Toplumsal de¤iflme 9. Dünya sistemi içinde askeri, politik ve ekonomik
e. Dünya sistemi olarak zay›f devletlerin bulundu¤u bölgeleri tan›mla-
mak için afla¤›dakilerden hangisi kullan›lmaktad›r?
4. Wallerstein’a göre kapitalist dünya ekonomisi ne za- a. Yoksul bölgeler
mandan beri varl›¤›n› sürdürmektedir? b. Yar› çevre
a. 14. yüzy›l c. Çevre
b. 15. yüzy›l d. Azgeliflmifl bölgeler
c. 16. yüzy›l e. Merkez
d. 17. yüzy›l
e. 18. yüzy›l 10. Güçlü ve zay›f devletler aras›nda tampon bölge ro-
lüne sahip olan bölgeleri tan›mlamak için afla¤›dakiler-
5. Wallerstein’a göre afla¤›dakilerden hangisi günü- den hangisi kullan›lmaktad›r?
müzde dünya sistemi içinde merkez ülke konumunda a. Yar› çevre
de¤ildir? b. Serbest bölge
a. G. Kore c. Merkez
b. Japonya d. Azgeliflmifl bölgeler
c. Kanada e. Çevre
d. Amerika Birleflik Devletleri
e. ‹ngiltere
190 Ça¤dafl Sosyoloji Kuramlar›
Okuma Parças›
“Wallerstein’dan konferans: Jeopolitika, ekonomik kriz ¤›n› ve sonra da çöp tahviller döneminin geldi¤ini, so-
ve kapitalizm çökerken özne olmak” 13 Mart 2009 - Im- nunda onun da çöktü¤ünü belirtti. Bu sürecin sonunda
manuel Wallerstein, ABD’nin en büyük borçlu haline geldi¤ini, ayn› flekilde
............. ABD’li tüketicilerin de borçland›¤›n› belirten Wallerste-
Sistem yap›sal bir kriz içinde in, bunun da bu borç balonunun patlamas›yla sonuç-
“ABD hegemonyas›n›n ertesindeyiz. ABD geriliyor. land›¤›n› belirtti. “Bu inan›lmaz borç, Kondradief B ev-
Kondratief 1 evresinin sonunday›z. Bu çok görüldü. resinde patl›yor. Çöküfl yaflan›yor. Bu, eskilerden daha
fiimdi sistemin yap›sal krizi yaflan›yor” diyen Wallerste- büyük. Burada bir fasit daire ç›k›yor. Bankalar kredi
in, ABD’nin gerilemesinin 40 y›ll›k bir geçmifli oldu¤u- vermiyor, hükümetler istiyor ama bankalar do¤al ola-
nu, yavafl bir flekilde a盤a ç›kan bu gerileyiflin flimdi rak vermiyor. Fabrikalar kapan›yor, iflsizlik olufluyor, ifl-
h›zland›¤›n› belirtti. ler daha da kötülefliyor.”
“ABD, 50’ler-60’larda gücünün doru¤undayd› ve istedi- ............
¤inin %95’ini yapabiliyordu” diyen Wallerstein, ABD “Obama ne yapabilir?”
hegemonyas›n›n ekonomik güç, askeri güç ve dolar›n Wallerstein, Obama’n›n ne yapabilece¤i konusunda ise
rezerv para olmas›na dayand›¤›n› flimdi ise bu dayanak- flunlar› söyledi: “Fazla bir fley yapamaz. Bu afla¤› gidifli
lar›n büyük ölçüde zay›flad›¤›na dikkat çekti. durdurabilece¤ini sanm›yorum. Hasar denetimi yapabi-
ABD’nin ekonomik gücünün dünyan›n geri kalan›na lir. Nas›l? Pek çok ülke baflkan› ayaklanmadan korku-
göre daha çok ve daha ucuza üretim yapabilmesi oldu- yor. Sarkozy de neoliberal bir liderdi ama geri ad›m at›-
¤unu belirten Wallerstein, bu avantaj›n temel olarak yor. Fransa sömürgelerinde halk sokaklara dökülüyor.
1940’lar ile 1960’lar aras› dönem için geçerli oldu¤una Guadulop’ta halk›n %10’u sokaklara döküldü ve kazan-
dikkat çekti. Daha sonra da Avrupa ve Japonya’n›n öne d›. Bu dalga Martinik’e de s›çrad›, Reunion’a da gidebi-
geçti¤ine iflaret ederek, “60’lar›n sonundan itibaren bu lir. Fransa tarihinde 68 dâhil böyle bir isyan yaflanmad›.
dayanak ortadan kalkt›” dedi. Rusya da ayn› durumla karfl› karfl›ya, Çin de, ABD de
................. ayn›...”
Dünya Ekonomisi “Leap Europe adl› Avrupal› bir think-tank kuruluflunun
Dünya ekonomisinin 400-500 y›ld›r döngüsel bir hare- 2-3 ay önce yay›nlanan raporuna göre bu geliflmifl ülke-
kete sahne oldu¤unu belirten Wallerstein, bu döngüyü lerde iç savafla kadar gidebilir. Halk›n silaha eriflimi ne
flu flekilde tarif etti: “Önce geniflliyor, büyüyor. Belli kadar kuvvetli ise o kadar tehlikeli. ABD’de iç sorun
ürünler bir süre gelifliyor, gelifltiriyor, bir süre sonra t›- çok büyük.”
kan›yor. Bir üründen birileri kâr ediyor, sonra di¤erle- “ (...) Obama yoksullara yard›m etmeye çal›flacak. Ben
ri dahil olup tekeli k›r›yor, paylafl›yor. Kâr göz kamafl- de bundan yanay›m. Bunu yapmayan hükümetler ayak-
t›r›c›l›¤›n› yitiriyor. Art›k burada evre B Kontradief’tir. ta kalamayacak. Ama bu da çözüm de¤il. Ekonomi dü-
B evresinde üretim yer de¤ifltiriyor. Fabrikalar düflük zelmeyecek. Sadece yoksullar›n yaflam› biraz daha çe-
maliyete gidiyor. 1945 sonras›nda fabrikalar ABD, Av- kilir hale gelecek.”
rupa ve Japonya’dan di¤er ülkelere ak›yor. Ama ger- Kapitalist dünya sona yaklafl›rken...
çekte olan, düflük gelirli üretimin bu ülkelere gitmesi- Jeopolitika ve ekonominin çok kötü oldu¤una de¤inen
dir. Bu ülkeler kalk›n›yor ama bu sorunlu bir kalk›n- Wallerstein, geçmiflte de böylesi durumlarla karfl›lafl›ld›-
ma. (...) Fabrikalar yer de¤ifltirince iflsizlik oluyor. Bu- ¤›n› ve krizdeki hegemonyac› gücün yerinin yeni bir
nun üzerine iflsizlik ihraç edilmeye çal›fl›l›yor. ABD, hegemonyac› güçle dolduruldu¤unu ancak henüz böy-
Avrupa, Japonya birbiri aras›nda bunu yap›yor. Üretim lesi bir yeni hegemonyac› gücün kendini ortaya koya-
zay›flad›kça para sahibi paras›n› üretimden çekip, spe- mad›¤›n› belirtti.
külasyona yat›r›yor. Bu sürece finansallaflma deniyor. Bugün dünya ekonomisinin girdi¤i krizin kapitalist eko-
Bu yeni de¤il, daha önce de çok kez yafland›. Kontra- nomik sistemin yap›sal krizi oldu¤unu belirten Wallers-
dief B’nin karakteri bu.” tein, “bir sistemin tarihinde tek bir kriz vard›r. O da bu
Wallerstein bu süreçte, üretimin 3. Dünya Ülkelerine evre” diyerek tart›flman›n oda¤›nda kapitalizmin yerine
kayd›¤›n›, geliflmifl kapitalist ülkelerin 3. Dünya’ya borç neyin geçece¤i sorusu oldu¤unu vurgulad›.
verdiklerini, ard›ndan 1980’lerin borç krizinin yafland›-
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 191
uzanan süreçte, görece standart bir dizi disipline ayr›fl- odaklanmaktad›r. Ba¤›ml›l›k Okulu merkez ve çevre ol-
t›¤›d›r. ‹kincisi, 1945’ten bu yana dünya genelinde mey- mak üzere ikili karfl›tl›klar üzerine kurulmufltur ve bu
dana gelen geliflmelerin bu entelektüel iflbölümüyle il- ikisi aras›ndaki ba¤›ml›l›k iliflkisinin zarar vermek üze-
gili ne gibi sorular sorulmas›na yol açt›¤› ve böylece bir rinden bir belirleyicilik iliflkisi oldu¤unu iddia etmekte-
önceki dönemde yerli yerine oturtulan örgütlenme ya- dir. Dünya Sistemi kuram› ise bunun tersine merkez,
p›s›n› yeniden tart›flma gündemine getirdi¤idir. Üçün- çevre ve yar› çevre aras›ndaki belirleyicilik iliflkisine
cüsü de, son y›llarda çok tart›fl›lan bir dizi temel ente- karfl› ç›kar ve olas› yukar› ve afla¤› hareketlilikler oldu-
lektüel soruyu aç›mlayarak, ‘flimdi nas›l bir sosyal bi- ¤unu iddia eder.
lim?’ sorusuna cevap oluflturmakta daha ileri gidebil-
mek için bize optimal görünen bir tav›r belirlemektir. S›ra Sizde 3
Sonuçta, sosyal bilimlerin bu tarihin ve yak›n dönem 20. yüzy›l›n bafl›nda yaflam›fl olan Rus iktisatç› Nikolai
tart›flmalar›n›n ›fl›¤›nda yeniden yap›land›r›lmas›n› tar- Dimitrieviç Kondratieff’in geliflirdi¤i iktisadi analiz yön-
t›flmak istiyoruz. Önerebilece¤imiz basit, aç›k seçik for- temi K-döngüsü ya da Kondratieff döngüsü olarak ad-
müllerimiz yok; sadece bize do¤ru yönde ilerlememize land›r›lmaktad›r. Buna göre uluslararas› piyasalar ve ifl-
yard›mc› olacakm›fl gibi görünen birkaç tart›flmaya aç›k leyifllerine bak›ld›¤›nda yaklafl›k 50 y›l süren yükselme
önerimiz var. ve dura¤anlaflma dönemleri yaflanmaktad›r. Her K-dön-
“Kuflkusuz do¤ru yönde ad›m atmay› sa¤layacak baflka güsünde farkl› bir emek-sermaye iliflkisi vard›r ve dura-
çözümler de vard›r ve baflkalar›n› böyle öneriler gelifl- ¤anl›k dönemi, üretim sistemlerinde ortaya ç›kan bir
tirmeye ça¤›r›yoruz. Bizce her fleyden önemlisi, bir kez yenilik ya da yeni bir teknoloji ile son bulmaktad›r.
daha tekrarlayal›m, sorunun temelinde yatan meselele- “Kondratieff çevrimleri yaklafl›k 50 y›l sürer. Çevrimin
ri acilen ve aç›k seçik ortaya koyarak, ak›l s›n›rlar› için- ilk evresi Bahar (Spring)’dir. Bu evre krizden ilk ç›k›fl
de tart›flabilmektir.” - Gulbenkian Komisyonu ve ekonomik geniflleme dönemidir. Bahar’› Yaz (Sum-
(http://www.metiskitap.com/Catalog/Book/4355), mer) takip eder. Yaz döneminde enflasyon artar ve bor-
Eriflim tarihi: 21.06.2011 sa yükseliflleri bafllar. Ancak bu yükselifller, enflasyon
baz›nda ciddi getiriler sa¤lamaks›z›n ilerler. Yaz, keskin
S›ra Sizde 2 bir resesyonla sona erer ve plato dönemine girilir. Pla-
Ba¤›ml›l›k Okulu ve Dünya Sistem Kuram› analiz birim- to dönemi, yazdan k›fla geçifl, yani Sonbahar’d›r (Au-
leri, teorik yap›lar›, araflt›rma sürecinde neye odaklan- tumn). Borsalar›n en kuvvetli yükselifl aflamas›, bu dö-
d›klar› ve geliflmenin yönüne dair bak›fl aç›lar› üzerin- nemde gerçekleflir. Buna karfl›l›k, enflasyon yavafllam›fl
den karfl›laflt›r›lmaktad›r. Afla¤›daki tabloda bu karfl›lafl- ve bir dezenflasyon dönemine girilmifltir. Plato’dan def-
t›rman›n bir özeti yer almaktad›r. (So, 1990: 195) lasyona geçilir. Bu dönemde hem mal piyasalar›, hem
de borsalar büyük de¤er kaybeder. Likit’in kral oldu¤u
Dünya-Sistem
Ba¤›ml›l›k Okulu dönemdir bu. Geçmifl dönemlerdeki kredi genifllemesi,
Kuram›
yerini borçlar›n likidasyonuna b›rak›r ve çevrim, a¤›r
Analiz birimi Ulus-Devlet Dünya Sistemi
bir depresyonla sona erer.” (http://finans.ekibi.net/fo-
tarihsel yap›salc›: ulus dünya sisteminin rum/kondratieff-dalgalari-tuncer-sengoz-t-3218.html,
Metodoloji devletlerin yükselifli ve tarihsel dinamikleri:
Eriflim tarihi 21.06.2011)
gerilemesi döngüsel de¤iflimler
Kondratieff’in gelifltirdi¤i döngüsellik analizi afla¤›daki
merkez-yarݍevre-
Teorik yap› merkez-çevre gibidir:
çevre
1790’dan 1810-17’ye yükselifl
deterministik: dünya ekonomisi içinde
1810-17’den 1844-51’e alçal›fl
Geliflmenin yönü ba¤›ml›l›k genellikle olas› yukar› ve afla¤›
zarar verir hareketlilik 1844-51’den 1870-75’e yükselifl
1870-75’den 1890-96’ya alçal›fl
merkez, çevre ve
Araflt›rma oda¤› çevre yar›-çevre olmak üzere 1890-96’dan 1914-20’ye yükselifl
dünya ekonomisi Bu döngüsellikler daha sonra baflka iktisatç›lar taraf›n-
dan günümüz de uyarlanm›flt›r. Kondratieff döngüsü
Buna göre Ba¤›ml›l›k Okulu çevreye, tekil ulus devlet- kapitalizmin yükseliflten alçal›fla ve alçal›fltan yükselifle
ler ve ulus devletlerin yükselifli ve gerilemesi üzerine do¤ru uzun dalgalar ya da döngüsellikler biçiminde
odaklan›rken Dünya Sistemi yaklafl›m› bu ulus devletle- sonsuza dek yaflayaca¤› düflüncesini hakl› göstermek
rin oluflturdu¤u bütüne, yani kapitalist dünya ekonomi- için kullan›lmas› nedeniyle elefltirilmifltir.
sine ve bu bütün içinde yaflanan döngüsel de¤iflimlere
8. Ünite - Dünya Sistemi Kuram›: Immanuel Wallerstein 193
Yararlan›lan Kaynaklar
Adams, B. N. ve Sydie, R. A. (2002) Contemporary Wallerstein, I. (2004) Amerikan Gücünün Gerileyifli
Sociological Theory, California: Pine Forge Press. Kaotik Bir Dünyada ABD, ‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Allan, K. (2006), Contemporary Social and Wallerstein, I. (2005) 21. Yüzy›lda Siyaset, ‹stanbul:
Sociological Theory, California: Pine Forge Press. Aram Yay›nlar›.
Appelrouth, S. ve Desfor Eldes, L. (2008) Classical And Wallerstein, I. (2005) Yeni Bir Sosyal Bilim ‹çin, ‹s-
Contemporary Sociological Theory, California: tanbul: Aram Yay›nlar›.
Pine Forge Press. Wallerstein, I. (2005) Ütopistik ya da 21. Yüzy›l›n Ta-
Gulbenkian Komisyonu, (1996) Sosyal Bilimleri Aç›n, rihsel Seçimleri, ‹stanbul: Aram Yay›nlar›.
‹stanbul: Metis Yay›nlar›. Wallerstein, I. (2005) Avrupa Evrenselcili¤i: ‹ktida-
Lee, R. E. ve Wallerstein, I. (2007) ‹ki Kültürü Aflmak: r›n Retori¤i, ‹stanbul: Aram Yay›nlar›.
Modern Dünya Sisteminde Fen Bilimleri ile Be- Wallerstein, I. (2010a) Modern Dünya Sistemi Cilt 1:
fleri Bilimler Ayr›l›¤›, ‹stanbul: Metis Yay›nlar›. Kapitalist Tar›m ve 16. Yüzy›lda Avrupa Dünya
Marshall, G. (1999) Sosyoloji Sözlü¤ü, Ankara: Bilim Ekonomisinin Kökenleri, ‹stanbul: Yar›n Yay›nlar›.
ve Sanat Yay›nlar›. Wallerstein, I. (2010b) Modern Dünya Sistemi Cilt
Peet, R. (1991) Global Capitalism: Theories of Societal 2: Merkantalizm ve Dünya Avrupa Ekonomisi-
Development, London: Routledge Publications. nin Güçlendirilmesi 1600-1750, ‹stanbul: Yar›n
Ragin, C. ve Chirot, D. (1999) “Immanuel Wallerstein’›n Yay›nlar›.
Dünya Sistemi: Tarih Olarak Siyaset ve Sosyoloji” Wallerstein, I. (2011) Modern Dünya Sistemi, Cilt 3:
Tarihsel Sosyoloji, der. Theda Skocpol, ‹stanbul: Kapitalist Dünya Ekonomisinin Büyük Yay›l-
Tarih Vakf› Yurt Yay›nlar›. mas›n›n Birinci Evresi, 1750-1840, ‹stanbul: Yar›n
So, Alvin. (1990) Social Change and Development, Yay›nlar›.
Beverly Hills: Sage Publications. Wallerstein, “Dünya Sistemi Analizi ve Kültürel Çal›flma-
Wallerstein, I. (1992) Tarihsel Kapitalizm, ‹stanbul: lar” http://www.metiskitap.com/Metis/Catalog/Inter-
Metis Yay›nlar›. view/2894. Eriflim tarihi0 21.06.2011.
Wallerstein, I. (1993) “Sistem Karfl›t› Hareketlerin Tarihi Wallerstein, “Dünya Kapitalizminin Çeliflkileri”,
ve ‹kilemleri”, Büyük Kargafla-Yeni Toplumsal http://www.metiskitap.com/Metis/Catalog/Intervi-
Hareketlerin Krizi, ‹stanbul: Alan Yay›nc›l›k. ew/2894. Eriflim tarihi: 21.06.2011.
Wallerstein, I. (1995) Sistem Karfl›t› Hareketler,
Giovanni Arrighi ve Terence K. Hopkins ile birlikte,
‹stanbul: Metis Yay›nlar›.
Wallerstein, I. (1998) Liberalizmden Sonra, ‹stanbul:
Metis Yay›nlar›.
Wallerstein, I. (1999) Sosyal Bilimleri Düflünmemek,
19. Yüzy›l Paradigmas›n›n S›n›rlar›, ‹stanbul:
Avesta Yay›nlar›.
Wallerstein, I. (2000) Geçifl Ça¤› / Dünya Sisteminin
Yörüngesi (1945-2025), Terence K. Hopkins ile
birlikte, ‹stanbul: Avesta Yay›nlar›.
Wallerstein, I. (2003) “Dünya Sistemleri Kavramlar›na
Karfl› Dünya Sistemi Kavram›: Bir Elefltiri” Dünya
Sistemi, der. A. G. Frank ve B. K. Gills, Ankara: ‹m-
ge Yay›nevi.
Wallerstein, I. (2003) Bildi¤imiz Dünyan›n Sonu, ‹s-
tanbul: Metis Yay›lar›.
Wallerstein, I. (2004) Dünya Sistemleri Analizi, ‹stan-
bul: Aram Yay›nlar›.