TURKIYE IKTISAT TARIHI
()
About this ebook
Kitap, bir iktisatçı gözüyle Türk tarihini çoğu zaman belgelerden hareketle anlama ve yorumlama çabalarını aksettirmektedir. Aynı zamanda iktisadın, bir hesap-hendese konusu değil, bir kültür konusu olduğunu belirtmekte ve gerçekten Türkiye'nin ihtiyaçlarını dikkate alan bir ik
Related to TURKIYE IKTISAT TARIHI
Related categories
Reviews for TURKIYE IKTISAT TARIHI
0 ratings0 reviews
Book preview
TURKIYE IKTISAT TARIHI - Ahmet TABAKOGLU
TÜRKİYE İKTİSAT TARİHİ
Ahmet Tabakoğlu
Türkiye İktisat Tarihi’nin yayın hakları Dergâh Yayınları’na aittir.
Dergâh Yayınları: 122
Sertifika No: 14420
Tarih Dizisi: 11
ISBN: 978-975-995-632-5 (kitap)
978-975-995-631-8 (eKitap)
1. b. Ekim 1986, 2. Ekim 1994, 3. b. Kasım 1997, 4. b. Kasım 1998,
5. b. Nisan 2000, 6. b. Ekim 2003, 7. b. Aralık 2005, 8. b. Mart 2008
Gözden geçirilmiş 9. Baskı: Aralık 2009, 10. b. Kasım 2010
Gözden geçirilmiş 11. b. Nisan 2012
12. Baskı: Mart 2014
Sayfa Düzeni: Ayten Balaç
Seri Kapak Tasarımı: Işıl Döneray
Kapak Uygulama: Ercan Patlak
Basım Yeri: A.B.D
Dağıtım ve Satış: Ana Yayın Dağıtım
Molla Fenari Sokak Yıldız Han No: 28 Giriş Kat
Tel: [212] 526 99 41 (3 hat) Faks: [212] 519 04 21
Cağaloğlu / İstanbul
Dağıtım ve Satış (Global): CAGALOGLU Global
Hobyar Mah. Cemal Nadir Sokak. Büyük Milas Han No: 24- 229
Cagaloglu, İstanbul 34100 TR
t: +90 (212) 639 0100
f: +90 (212) 639 4542
info@cagaloglu.com II www.cagaloglu.com
Printed in the United States of America
Ahmet Tabakoğlu
TÜRKİYE İKTİSAT TARİHİ
İçindekiler
ON BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ, 9
SEKİZİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ, 10
YEDİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ, 11
BEŞİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ, 12
İKİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ, 13
BİRİNCİ BASKININ ÖNSÜZÜ, 14
KISALTMALAR, 15
TABLOLAR, GRAFİKLER, 17
GİRİŞ: USÛL HAKKINDA/ 19
I. TARİH / 21
A. TARİHİN TARİFİ VE ÇEŞİTLERİ / 23
B. TARİHİN METODU / 24
1. Tahlil / 24, 2. Terkip (Sentez) / 26
II. İKTİSAT / 27
III. İKTİSAT TARİHİ / 30
A. İKTİSAT TARİHİNİN DOĞUŞU / 30
B. ALMAN TARİHÇİ OKULU / 32
C. İNGİLİZ TARİHÇİ OKULU / 35
D. YENİ BİR BİLİM OLARAK İKTİSAT TARİHİ / 37
E. İKTİSAT TARİHİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ / 38
F. İKTİSAT TARİHİNİN KONUSU VE GÖREVİ / 40
G. İKTİSAT TARİHİNİN METODU / 40
H. İKTİSADÎ GELİŞME MERHALELERİ / 42
1. Doğrusal gelişme teorileri / 42, 2. Dönemsel gelişme teorileri / 45,
I. TÜRKİYE İKTİSAT TARİHİ / 48
BİRİNCİ KİTAP/ OSMANLI ÖNCESİ TÜRKİYE İKTİSAT TARİHİ / 51
BİRİNCİ BÖLÜM: TÜRKİYE İKTİSAT TARİHİNİN TEMELLERİ VE DÖNEMLERİ/ 53
I. ANADOLU’NUN İKTİSADÎ YAPISI / 56
A. ANADOLU VE MEZOPOTAMYA’NIN COĞRAFYASI / 59
B. ANADOLU EKONOMİSİ / 62
1. Anadolu’nun Dış Ticarî İlişkileri / 62, 2. Hitit Ekonomisi / 71, 3. Diğerleri / 80
II. ESKİ TÜRKLERDE İKTİSADÎ HAYAT / 85
A. ASYA VE TÜRKİSTAN / 85
B. TÜRKİSTAN VE TÜRKLER / 86
C. TÜRKİSTAN DIŞINDAKİ TÜRKLER / 93
III. İSLÂM EKONOMİSİ / 96
A. TARİHİ GELİŞİM / 96
B. SİSTEM / 105
1. Evrenin dengesi / 106, 2. İnsanın dengesi / 106, 3. Toplumun dengesi / 106
İKİNCİ BÖLÜM: OSMANLI ÖNCESİ Müslüman TÜRK DEVLETLERİNDE EKONOMİ / 111
A. İLK Müslüman TÜRK DEVLETLERİ / 111
1. Volga Bulgar Hanlığı / 111, 2. Karahanlılar / 111, 3. Tolunoğulları / 112,
4. İhşidîler / 112, 5. Gazneliler / 112, 6. Hârezmşâhlar / 113
B. BÜYÜK SELÇUKLULAR / 113
1. Üniter ve merkezî devlet / 116, 2. Toprak sistemi / 118,
3. Sosyal ve İktisadî Refah / 122
C. ANADOLU TÜRK DEVLETLERİ / 123
1. Danişmendliler / 123, 2. Saltuklular / 124, 3. Mengücükler / 124,
4. Artuklular / 125, 5. Ahlatşâhlar (Ermenşâhlar, Sökmenliler) / 126
D. ORTADOĞU TÜRK DEVLETLERİ / 126
1. Dımaşk (Şam) Atabeyleri/126, 2. Musul Atabeyleri/127, 3. Erbil Atabeyleri/127, 4. Azerbaycan Atabeyleri / 127, 5. Fars Atabeyleri / 128, 6. Eyyûbîler / 128,
7. Memlûkler / 128
E. DİĞERLERİ / 129
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ANADOLU SELÇUKLULARI (1075-1318) / 130
I. SİYASÎ YAPI / 130
II. SOSYAL YAPI / 136
A. NÜFUS VE İSKÂN / 136
B. SOSYAL TABAKALAŞMA VE YERLEŞİM / 141
1. Göçebeler / 141, 2. Köy topluluğu / 142, 3. Şehir topluluğu / 144
III. MALÎ YAPI VE İKTİSADÎ REFAH / 148
A. MERKEZ MALİYESİ / 148
B. İKTA SİSTEMİ / 150
C. VAKIF SİSTEMİ: SOSYAL VE İKTİSADÎ REFAH / 153
IV. ÜRETİM VE TİCARET / 156
A. ÜRETİM YAPISI / 156
1. Tarım ve hayvancılık/156, 2. Sanayi ve Madencilik/158, 3. Esnaf Teşkilatı/160
B. PARA VE TİCARET / 164
1. Para-kredi ve Fiyatlar / 164, 2. Ticarî yapı / 169
V. ANADOLU TÜRK BEYLİKLERİ (XIII. YÜZYIL SONLARI-XV. YÜZYIL) / 181
İKİNCİ KİTAP/ OSMANLI EKONOMİSİ / 185
GİRİŞ: OSMANLI EKONOMİSİNİN ZİHNİYET TEMELLERİ / 187
I. TEMEL İLKELER / 188
A. MERKEZÎ VE ÜNİTER YAPI / 188
B. GELENEKÇİLİK / 190
C. ADALET / 191
D. SOSYAL REFAH VE ARZ YÖNLÜ EKONOMİ / 192
II. ETKİLEŞİM SİSTEMİ VE BATI / 194
III. ANADOLU BİRLİĞİ VE YENİ DÜNYA DEVLETİ
BİRİNCİ BÖLÜM: SOSYAL YAPI / 201
I. NÜFUS / 203
II. SOSYAL TABAKALAŞMA / 211
A. ASKERÎ ZÜMRE / 212
B. REÂYÂ ZÜMRESİ / 217
III. AİLE SİSTEMİ / 224
IV. İSKÂN VE YERLEŞİM / 227
A. ŞEHİR HAYATI / 232
B. KÖY HAYATI / 242
C. KONAR-GÖÇERLER / 243
İKİNCİ BÖLÜM: MALÎ YAPI / 248
I. MALÎ YAPININ TESBİTİ: SAYIMLAR / 251
II. KLASİK DÖNEM MERKEZ MALİYESİ / 254
A. MERKEZ MALİYE BÜROLARI / 255
1. Gelir kalemleri / 255, 2. Gider kalemleri / 258, 3. Diğer kalemler / 260
B. HAZİNE YÖNETİMİ / 260
1. Dış hazine ve Ruznamçe kalemi / 260, 2. İç hazine / 261
III. MERKEZÎ HAZİNE HESAPLARI: BÜTÇELER / 264
A. KLASİK DÖNEM / 164
B. YENİLEŞME DÖNEMİ / 271
1. Nizâm-ı Cedîd dönemi / 271, 2. Tanzimat dönemi / 272
3. İkinci Abdülhamid dönemi / 275, 4. Meşrutiyet ve Mütareke dönemi / 276
IV. KLASİK DÖNEMDE BÜTÇE GELİRLERİ VE GELİR KAYNAKLARI / 278
A. MUKATAA GELİRLERİ / 278
B. CİZYE GELİRLERİ / 282
C. AVARIZ GELİRLERİ / 282
V. BÜTÇE GİDERLERİ / 284
A. GİDER BÖLÜMLERİ / 284
B. İÇ VE DIŞ BORÇLANMA / 287
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: TIMAR VE VAKIF SİSTEMLERİ / 292
I. TIMAR SİSTEMİ / 292
A. TARIM EKONOMİSİNİN HUKUKÎ ESASLARI / 292
B. SİPAHİ VE KÖYLÜ İLİŞKİLERİ / 295
C. TIMAR KESİMİNDE VERGİ DÜZENİ / 299
1. Ürün üzerinden alınan vergiler (Harâc-ı mukâseme) / 299, 2. Toprak üzerinden alınan vergi ve tazminatlar (Harâc-ı muvazzaf) / 301, 3. Kişi üzerinden alınan vergiler / 301
D. TIMAR SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜM / 302
II. VAKIF SİSTEMİ / 306
A. TAŞINMAZ MAL VAKIFLARI / 307
B. TAŞINIR MAL (PARA) VAKIFLARI / 309
C. VAKIF SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜM / 310
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ÜRETİM YAPISI / 313
I. ZİRAÎ ÜRETİM / 315
A. KLASİK DÖNEM / 315
B. YENİLEŞME DÖNEMİ / 318
II. HAYVANCILIK / 323
III. SINAÎ ÜRETİM / 325
A. TARIM VE HAYVANCILIĞA DAYANAN SANAYİLER / 327
1. Klasik dönem / 327, 2. Yenileşme dönemi / 332
B. MADENCİLİK VE MADEN SANAYİİ / 340
1. Klasik dönem / 340, 2. Yenileşme dönemi / 342
BEŞİNCİ BÖLÜM: ULAŞIM VE TİCARET SİSTEMİ / 345
I. ULAŞTIRMA VE HABERLEŞME / 346
A. DENİZ VE NEHİR ULAŞIMI / 346
1. Klasik dönem / 346, 2. Yenileşme dönemi / 353
B. KARA YOLU ULAŞTIRMASI / 355
1. Klasik dönem / 355, 2. Yenileşme dönemi / 357
C. HABERLEŞME / 362
II. İÇ TİCARET / 364
A. PİYASALARIN DÜZENLENMESİ / 365
B. ÜRETİM VE ARZIN DÜZENLENMESİ / 366
C. TEKELCİ EĞİLİMLERİN ÖNLENMESİ / 367
III. DIŞ VE TRANSİT TİCARET / 370
1. KLASİK DÖNEM / 370
2. YENİLEŞME DÖNEMİ/ 379
IV. TİCARÎ VERGİLEME: GÜMRÜK SİSTEMİ / 387
A. İÇ GÜMRÜKLER / 387
B. DIŞ GÜMRÜKLER / 388
ALTINCI BÖLÜM: PARA VE FİNANSMAN SİSTEMİ / 391
I. PARA SİYASETİ DÖNEMLERİ / 396
A. KLASİK DÖNEM / 396
1. Kuruluş dönemi: Monometalizm / 396, 2. Ticarî gelişme ve bimetalizm / 398, 3. Fiyat artışları ve sikke tashihleri dönemi / 404, 4. Osmanlı paralarına dönüş / 407
B. YENİLEŞME DÖNEMİ / 412
1. Geçiş dönemi / 412, 2. Temsilî para / 415
II. FİNANS VE KREDİ / 421
A. KLASİK DÖNEM / 421
B. YENİLEŞME DÖNEMİ / 423
1. Galata bankerleri / 423, 2. Bankacılık / 424, 3. Sermaye piyasası ve menkul kıymetler borsası / 427, 4. Yabancı sermaye / 428
YEDİNCİ BÖLÜM: ESNAF BİRLİKLERİ VE NARH SİSTEMİ / 431
I. KLASİK DÖNEM / 433
A. ESNAF TEŞKİLATI / 433
B. ESNAF VE NARH NİZAMI / 439
1. Narh sisteminin dayanağı olarak para ve fiyat yapısı / 439, 2. Narh sisteminin işleyişi / 447
II. ESNAFTA DÖNÜŞÜM VE YENİLEŞME DÖNEMİ / 450
A. ESNAFTA DÖNÜŞÜM/ 450
1. Göçler ve kentleşme / 451, 2. Gedikler / 452, 3. Vakıflar ve esnaf / 455, 4. Yeniçeriler ve esnaf / 457
B. YENİLEŞME DÖNEMİ / 459
SEKİZİNCİ BÖLÜM: ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİ / 463
I. ÇALIŞMA VE ÜCRET SİSTEMİ / 463
II. SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ / 469
A. ASKERÎ ZÜMRE (DEVLET GÖREVLİLERİ) / 470
B. YÖNETİLENLER (HALK, REAYA) / 470
SONUÇ / 478
KAYNAKLAR /485
EKLER / 515
DİZİN / 529
ON BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türkiye İktisat Tarihi’nin bu on birinci baskısı da gözden geçirilerek ve bazı ilavelerle yayınlanmaktadır.
Bu baskıyı yaparken tenkitlerini ve tashihlerini bildiren diğer arkadaşlarımla büyük emekleri geçen Dergâh’taki arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Prof. Dr. AHMET TABAKOĞLU
M.Ü. İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi (2009)
SEKİZİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türk İktisat Tarihi’nin bu sekizinci baskısı da gözden geçirilmiş ve kitaba ilaveler yapılmıştır. Bu baskıda kitabın muhtevasını daha iyi aksettireceği mülahazasıyla Türkiye İktisat Tarihi başlığı tercih edilmiştir.
Hiç şüphesiz Fakültemiz İktisat Tarihi Anabilim Dalı kadrosu ile yüksek lisans ve doktora öğrencileri bu kitabın gelişmesindeki en büyük âmillerdir. Onların kolaylaştıran ve katkılarda bulunan varlıklarını sevgiyle anmalıyım. Bunun yanında bu kadro içinde saydığım ve Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan arkadaşlarımın katkıları olmuştur.
Bu baskıyı yaparken tenkitlerini ve tashihlerini bildiren diğer arkadaşlarımla dizgi sürecinde büyük emekleri geçen Ayten Balaç ve Sermin Yavuz’a teşekkür ederim.
Prof. Dr. AHMET TABAKOĞLU
M.Ü. İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi (2007)
YEDİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türk İktisat Tarihi’nin altıncı baskısı ilavesiz yapılmıştı. Yedinci baskıda ise ilaveler vardır. Bu baskıyı yaparken tenkitlerini ve tashihlerini bildiren arkadaşlarımla yine bu baskıda büyük emeği geçen Nurten Aslım ve Faruk Dursun’a teşekkür ederim.
Prof. Dr. AHMET TABAKOĞLU
M.Ü. İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi (2005)
BEŞİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türk İktisat Tarihi’nin üçüncü ve dördüncü baskısı ilavesiz yapılmıştır. Beşinci baskıda ise ikinci baskıdaki hatalar giderilmeye çalışılmış ve kısmen ilaveler yapılmıştır. Kitabın yeniden okuyucu ile buluşmasının ilk sebebi eşimin teşvikleri ve özellikle bilgisayar imkânlarından yararlanmam konusundaki ısrarlarıdır. Bu baskıyı yaparken ikinci baskıyı satır satır okuyup tenkitlerini ve tashihlerini bildiren arkadaşlarım Doç. Dr. Sait Öztürk, Dr. Recep Ulusoy ve Dr. Yaşar Bülbül’e, çizimlerde yardımcı olan Muharrem Es’e ve tasarımı yapan Lütfi Kayaoğlu’na teşekkür ederim.
Prof. Dr. AHMET TABAKOĞLU
M.Ü. İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi
İstanbul Araştırmaları Merkezi Vakfı Başkanı (2000)
İKİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türk İktisat Tarihi kitabının ikinci baskısını gözden geçirerek ve genişleterek yayınlıyoruz. İlk baskıdan bu yana geçen süre içerisinde kapsam ve nitelikteki gelişme tabiîdir. Şüphesiz bu gelişmede şeref payı yazılı tenkitlerini esirgemeyenlerindir.
Kitap, ilgili dersin adından dolayı, bu ismi taşımaktadır. Fakat konu öncelikle Türkiye ile ilgilidir. Maamafih geniş kapsamlı olmamakla birlikte Türklerin Anadolu’dan önceki dönemlerini de ele aldık.
Ders kitabı olma özelliği ve bir an önce öğrencilerin istifadesine sunulma gereği istenilen gelişmeleri belli bir ölçüde engellemiştir. Araştırma görevlisi arkadaşlarım; Gülfeddîn Çelik, R. Deniz Özbay, Erol Özvar ve Murat Koraltürk’ün özellikle düzeltmeler konusundaki yardımlarını teşekkürle anmak isterim. Kitabın bu şekliyle ilgililere yararlı olmasını dilerim.
Prof. Dr. AHMET TABAKOĞLU
M.Ü. Ortadoğu ve İslâm Ülkeleri Enstitüsü Müdürü
İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi (1994)
BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
Türk İktisat Tarihi çok çeşitli ihtiyaçların ürünüdür. Eğer böyle ihtiyaçları dikkate almasaydık bu kitabı kaleme alma cesaretini kendimizde bulamayacaktık.
Bir yanda el değmemiş milyonlarca arşiv vesikası, bir yanda da değerlendirilmesi gereken araştırmalarla karşı karşıyayız. Bu kitapta inceleyebildiğimiz belgeleri değerlendirip, özellikle yine belgelere dayalı, araştırmaların sonuçlarını terkip haline getirmeyi denedik. Bu, öncelikle önümüzdeki araştırmalar için çerçeve oluşturma ihtiyacından kaynaklanmıştır. Bunun yanında üniversitelerimizde okutulmakta olan Türk iktisat tarihi derslerine katkıda bulunmayı ümit etmekteyiz. Burada ele alınan kısım XIX. yüzyıl başlarına kadar gelen klasik dönemdir. Bu yüzyıl ve sonrası ayrı bir cildin konusu olabilir.
Kitap Marmara Üniversitesi’ndeki çalışmaların bir ürünüdür. Bununla birlikte, iktisat tarihini bir meslek olarak seçmemde Ezel Erverdi’nin henüz bir lisans öğrencisi iken yaptığı tavsiyenin büyük rolü vardır. Akademik kariyerde muhterem hocalarım; Rektörümüz Prof. Dr. Orhan Oğuz’un, Dekanımız Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel’in ve Bölüm başkanımız Prof. Dr. Erol Zeytinoğlu’nun teşvik ve katkılarını şükranla anmak isterim.
İlk kürsü başkanım ve yardımcısı bulunduğum Ortadoğu ve İslâm Ülkeleri Ekonomik Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. İlhan Uludağ başlangıcından beri akademik çalışmalarımda desteklerini ve yardımlarını esirgememiştir. Bu kitap, bir yönüyle onun konuya verdiği önemden ilham alınarak hazırlanmıştır. Yine Prof. Dr. Halil Sahillioğlu başta olmak üzere, iktisat tarihi hocalarımın katkı ve teşviklerini unutmam mümkün değildir.
Nihayet Dergah Yayıncılık ve Emek Matbaacılık mensupları arkadaşlarımın hem ilmi, hem de teknik konulardaki katkıları her zamanki gibi yol gösterici olmuştur. Burada özellikle Mustafa Modanlıoğlu ile A. Mustafa Kalıpçı’nın emeklerini anmak isterim.
AHMET TABAKOĞLU (1986)
KISALTMALAR
A : Evail (başları)
Ah. M. : Ahkâm-ı mâliye
AÜ : Ankara Üniversitesi
B : Evasıt (ortaları)
BA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi
bs. : Baskı
BTTD : Belgelerle Türk Tarihi Dergisi
C : Cilt, evahir (sonları)
Cevdet : BA. Muallim Cevdet tasnifi
D : dergisi; TS. A. Defter tasnifi
dğ. : doğumu
DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi
E : TS. T. Evrâk tasnifi
Ef. : Efendi
ESS : Encyclopeadia of the Social Sciences
Ev. M. : Evâmir-i maliye
FSH : Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi
Hs. : Haslar
İA : İslâm Ansiklopedisi
İAD : İstanbul Ahkam Defterleri
İbnülemin : BA. İbnülemin Mahmud Kemal tasnifi
İİED : İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi
İK : İstanbul Külliyatı
İÜ : İstanbul Üniversitesi
İÜEFD : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
İÜİFM : İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası
JESHO : Journal of Economic and Social History of the Orient
K.Mh : Kuyûd-ı mühimmat
Kepeci : BA. Kamil Kepeci tasnifi
Kit. : Kitapları, Kitaplığı
Krş. : Karşılaştırınız
Ktp. : Kütüphanesi
M : Mecmua
Md. : Madde
Mk. : Mukataa
MM : BA. Maliyeden müdevver tasnifi
MOT : Mufassal Osmanlı Tarihi
MTM : Millî Tetebbular Mecmuası
Mühimme : BA. Mühimme defterleri tasnifi
MÜİFD : Marmara Üniversitesi, İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi
Mv. : Mevkûfât
OA : Osmanlı Araştırmaları Dergisi
ODMT : Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi
ODTÜ : Ortadoğu Teknik Üniversitesi
Rz. : Ruznâmçe
S : Sayı
SBF : Siyasal Bilgiler Fakültesi
Şer’iyye : Şer’iyye Sicilleri
TAD : Tarih Araştırmaları Dergisi
TBFD : Ticarî Bilimler Fakültesi Dergisi
TCTA : Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi
TED : Tarih Enstitüsü Dergisi
THİTM : Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası
THTM : Türk Hukuk Tarihi Mecmuası
TİTS : Türkiye İktisat Tarihi Semineri
TM : Türkiyat Mecmuası
TOEM : Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası
TS. : Topkapı Sarayı Müzesi
TS. A : TS. Arşivi
TS. B : TS. Bağdat Köşkü Kit.
TS. H : TS. Hazine Kit.
TS. R : TS. Revan Köşkü Kit.
TTEM : Türk Tarih Encümeni Mecmuası
TTK : Türk Tarih Kurumu
TV : Tarih Vesikaları
Ty. : Türkçe yazmalar
Yaz. : el yazması
TABLOLAR
Tablo 1. I. Süleyman devrindeki sayımlara göre 1520-1530 yılları arasında Türkiye’de nüfus dağılışı
Tablo 2. Osmanlı toplumunda tabakalaşma
Tablo 3. 1523-1788 arasında bütçe gelir ve giderlerinin reel ve nominal seyirleri
Tablo 4. Bütçelere göre hazineden maaş alan askeri ve yönetici personel ile bunların ödeneklerinin (el-mevâcibât) toplamı ve bütçe giderleri içindeki oranlarının seyri (akçe olarak)
Tablo 5. Bütçelere göre teslimât harcamalarının ve bunların toplam bütçe giderleri içindeki oranlarının seyri (akçe olarak)
Tablo 6. Akçe ağırlıklarının ve gümüş miktarlarının yıllara göre seyri (kırat olarak)
Tablo 7. Avrupa’da maden stoklarındaki değişmeler
Tablo 8. Avrupa’da yıllık para arzı artışları
Tablo 9. 1551-1600 yılları arasında Avrupa’da bazı mallarda kaydedilen en yüksek toplam ve ortalama fiyat artışları (%)
Tablo 10. Süleymaniye imâreti defterlerine göre gıda maddelerinde nominal ve reel artış indeksleri
Tablo 11. Süleymaniye imâreti defterlerine göre bazı yıllar için gıda maddelerindeki fiyat artış ortalamaları
Tablo 12. Bazı malların ortalama satış fiyatları (akçe olarak)
Tablo 13. Osmanlı Devleti’nden ayrılan bazı devletlerin iktisadî göstergeleri
GRAFİKLER
Grafik 1. 1523-1788 arasında bütçe gelir ve giderlerinin reel ve nominal değer artışları
Grafik 2. Bütçelere göre askerî ve yönetici personele hazineden yapılan ödemeler
Grafik 3. Akçe ağırlıklarının ve gümüş miktarlarının yıllara göre seyri
Grafik 4. Avrupa’da kıymetli maden stoklarındaki değişmeler
Grafik 5. Avrupa’da yıllık para arzı artışları
Grafik 6. Süleymaniye imâreti defterlerine göre gıda maddelerinde nominal ve reel fiyat artışları
GİRİŞ
USÛL HAKKINDA
İktisat tarihi öncelikle iktisat biliminin ihtiyaçlarından kaynaklandığı için tarihin değil iktisadın bir bölümü olmalıdır. Bununla birlikte bazı iktisatçıların olduğu kadar tarihçilerin ve hatta sosyal ve siyasî bilimcilerinin de ilgi sahası içerisindedir. Bunların önemli bir kısmının yabancı olduğunu belirtmeliyiz. Özellikle Türkiye’nin şartları Türkiye iktisat tarihini böyle bir ilginin merkezi yapmıştır. Ancak yerli sosyal bilimcilerin ve iktisatçıların konuya yoğun bir ilgi gösterdiklerini söylemek güçtür. Bu da Türkiye’de bu bilimlerin geri olmasının sebebini açıklar. Meseleyi konumuz açısından ele alırsak ve iktisadın temelinde matematik değil kültür (ve tarih) olduğunu kabul edersek verimli ve özgün çalışmalara adım atabiliriz. Ancak bunu hesaba katan çalışmalar iktisadı çeviri, taklit (veya iyimser bir yaklaşımla adaptasyon) niteliğinden kurtarabilir.
Aydınlanma çağının bir ürünü olan doğrusal ilerlemeci tarih anlayışının yani insanlık tarihinin dünyanın her yerinde aynı merhalelerden geçtiği fikrinin geçerliliği azaldıkça Türkiye iktisat tarihinin de önemi artmıştır. Daha yüzyılın başlarından itibaren Batı dışına alıcı gözle bakmaya başlayan yine Batılı bilim adamları bununla ilgili özgün ve verimli konular bulmaktadırlar. Yine de bu doğrusal ilerlemeci anlayış hâlâ, dünyada ve Türkiye’de etkisini sürdürmektedir. Kapitalist paradigma içerisinde kalarak Türkiye’nin az gelişmiş bir ülke olduğu, Osmanlı sisteminin kapitalizm öncesi bir ekonomiye sahip bulunduğu fikirleri ve kalkınma gibi hipotezler doğrusal ilerlemeci zihniyetin yansımalarıdır.
Türkiye İktisat Tarihi’nde izleyeceğimiz usûlün (metod, yöntem) esasını Türkiye’nin, Batı iktisat tarihiyle etkileşim halinde olmakla birlikte, özellikle XVIII. yüzyılın sonlarına kadar özgün bir iktisadî, sosyal ve siyasî sisteme sahip olduğu varsayımı oluşturmaktadır. Bu sebeple biz, büyük ölçüde başka tarih bilinmediği için açıkça veya zımnen, Batı tarihi esas alınarak oluşturulmuş gelişme teorilerinin Türkiye tarihi için fazla yol gösterici olduğuna inanmıyoruz. Bizzat belgeler asıl hareket noktamızı oluşturmaktadır. Bununla birlikte Türkiye iktisat tarihi çalışmaları için yeni bir ‘paradigma’ geliştirdiğimiz iddiasını da taşımıyoruz. Bu çalışma bir iktisat öğrencisinin Türkiye’nin iktisadî tarihini, çoğu zaman belgelerden hareketle anlama çabalarını aksettirmektedir. Aynı zamanda da gerçekten Türkiye’yi esas alan ve yine Türkiye’nin ihtiyaçlarına öncelik veren bir iktisat teorisinin oluşmasına katkıda bulunmayı ümit etmektedir.
İktisat tarihi, bir yandan iktisada ve bir yandan da tarihe dayanmakla birlikte diğer sosyal ilimlerden soyutlanamaz. Yani iktisat tarihçisi kendisini, sosyal, beşeri ve kültürel vakıalardan uzak tutamaz. Bunun yanında dayandığı iki temel disiplin tarih ve iktisattır.
I. TARİH
Tarih geçmişin delile dayalı bilimidir
Tarih geçmiş olayları muhayyilemizde yeniden inşa etmektir
Tarih insanın kendisini bilmesi içindir
Robin G. Collingwood
Collingwood’un dediği gibi, madem ki tarihçi kişilerin akıllarından neler geçmiş olduğunu zihninde yeniden oluşturmak zorundadır, okur da tarihçinin zihninden neler geçtiğini düşünmelidir. Olguları incelemeden önce tarihçiyi inceleyin
Edward H. Carr
Tarih bilgisi ve bilinci bir toplumun sağlıklı olmasının göstergesidir. Bu, hafızanın yani belleğin bireyin sağlıklı olmasının göstergelerinden başlıcası olmasına benzer. Tarihsiz toplumlar gerçekten talihsiz toplumlardır.
İslâm dünyası daha ilk yüzyıllardan itibaren hem yöntem ve hem de ilim olarak (özellikle usûlü’l-hadis) tarihe büyük bir yer vermişti. Bu çerçeve içinde tarih tenkidi de büyük gelişme göstermişti.
Batı dünyasında tarih biliminin bağımsız bir araştırma ve öğretim dalı olması XIX. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu dönemde tarih, içiçe bulunduğu felsefe ve edebiyattan giderek bağımsızlaşmıştır. Arşiv belgeleri değerlendirilmeye başlanmış, üniversitelerde bağımsız tarih kürsüleri kurulmuş, tarih dernekleri oluşturulmuş ve tarih dergileri çıkarılmaya başlamıştır.
Özellikle belgelerin kullanılmaya başlanması tarihî gerçek meselesini gündeme getirmişti. Çünkü belgeler önceden araştırıcının sahip olduğu yaklaşıma göre seçilip değerlendirilebilirdi. Oysa ampirik görüşle tarihe yaklaşanlar tarihçi ile tarihî gerçekler arasında tam bir bağımsızlık olduğunu varsayıyorlardı. Buna göre tarihî gerçekler arşiv belgelerinde yazılıydı ve bunlar incelendikçe tarih yeniden ortaya çıkarılmış olurdu. Bu tarih anlayışı son derece ayrıntılı tarih kitaplarının yazılmasına yol açmıştır. Bununla birlikte içinde yaşanılan çağın teorik ve ideolojik yaklaşımları bu kitapların varlığı karşısında etkisini kaybetmişler veya bunları hesaba katmak zorunda kalmışlardır.
Belgeler, Türkiye’de olduğu gibi, bütünüyle değerlendirilemezse ideolojik yaklaşımların etkisi artar. Nitekim günümüz Türkiye’sinde belgelere dayalı tarih ilminin gelişmemiş olması (ve belgelere dayalı çalışanların vesika-perest veya ultra-amprisist olarak vasıflandırılmaları) Türkiye tarihinin, Batı tarihinin oluşturduğu kavramsal çerçeveler içerisinde ele alınmasının gerekçesini (veya bahanesini) oluşturmaktadır. Tarihçiliğimiz geliştikçe ve sosyal bilimlerin esasını teşkil ettikçe bu kavramsal çerçeveler de değişecek ve Türkiye gerçeklerinden kaynaklanan yeni çerçeveler, modeller ve teoriler oluşturulabilecektir.
Tarih dediğimiz zaman vakıaların, hadiselerin hatta madde ve eşyanın geçmişini anlıyoruz. Fakat tarih burada, insan toplumlarının zaman içerisinde gösterdikleri değişiklikleri yansıtan bir ilim dalı olarak ele alınacaktır. Bu yönüyle tarih beşeri olayların sebep ve sonuçlarının araştırılmasıdır. Nitekim tarihin Yunanca’daki karşılığı araştırma anlamına gelen istoriadır.
Tarih, geçmişte, edebiyatın bir kolu olarak ele alınmıştır. Bu yüzden mensur olduğu kadar edebi hünerlerin uygulandığı manzum tarihler de yazılmıştır. Yine tarihçilerin içinde yaşadıkları devirlerin ihtiyaçları tarihin amacını belirlemiştir. Bu yüzden geçmiş olayları rivayet etmekle yetinen, olayları bir devlet görevi olarak günü gününe tespit eden (vakanüvislik), olayların sebep ve sonuçlarına inen veya tarihi toplum felsefesi için malzeme olarak kullanan tarihçiler söz konusu olmuştur. Günümüzde son iki grup tarihçi önem kazanmıştır.
Tarih, incelediği zaman dilimi ele alındığında, geçmişe doğru arkeolojinin ağırlığını daha çok hisseder. Yakın tarihte ise gazetecilik dozu fazladır. Üstelik yakın tarih araştırmalarında, ideolojilerin ve yasaların çizdikleri çerçeve tarihçilerin araştırmalarını ve soğukkanlı sonuçlar elde etmelerini bir hayli zorlaştırmaktadır.
A. TARİHİN TARİFİ VE ÇEŞİTLERİ
Tarih ilminin çeşitli tariflerinden hareketle şöyle bir sonuca varmak mümkündür: Tarih insanların toplum içerisindeki yaşayışlarını, zamanın akışı içerisinde yer göstererek, maddî ve manevî amillerin oluşturduğu bir etkileşim çerçevesinde ele alan bir ilimdir.
Tarihi umumî ve hususi olarak iki kısımda ele almak kabildir. Umumî tarih, Avrupa tarihi esas tutularak başlıca dört bölümde ele alınır. Bunlar şu dönemlerdir: İlkçağ (yazının icadından Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkıldığı 476 yılına kadar), Ortaçağ (476’dan İstanbul’un fethedildiği 1453 veya Amerika’nın keşfedildiği 1492 yılına kadar), Yeniçağ (1453 veya 1492’den Fransız ihtilalinin gerçekleştiği 1789’a kadar), Yakınçağ (1789’dan günümüze kadar). Bu tür bir dönemlenme esas alınarak müstakil tarih eserleri yazılmıştır.
Hususi tarihler ise milletlerin, münferit olayların, kurumların, şehirlerin, ilimlerin vs. tarihidir. Selçuklu tarihi, sanat tarihi, dinler tarihi, iktisadî düşünce tarihi, felsefe tarihi, tıp tarihi, Konya tarihi, Akdeniz tarihi, Haçlı seferleri tarihi, para tarihi vs. gibi.
B. TARİHİN METODU
Metod deyince herhangi bir ilim çerçevesi içerisinde bilgi elde etme ve sonuç çıkarma imkanlarını sağlayan araçları anlıyoruz. Bu iki safhalıdır: Tahlil (çözümleme, analiz) ve terkip (bileşim, sentez).
1. Tahlil
Bu safhada önce kaynaklar tanınır, sonra bu kaynaklar eleştiriye tabi tutulur (tenkit). Nihayet tespit edilen olaylar yorumlanır.
a. Tarihin kaynakları
aa. Müşahedeler (gözlemler)-hatıralar. Bu tür kaynaklar daha çok yakın tarih için kullanılır.
bb. Rivayetler. Başlıca üç bölümde ele alınabilir:
– Şifahî rivayetler: Ağızdan ağıza, kulaktan kulağa nakledilen rivayetlerdir. Destanlar, halk hikayeleri, efsaneler, menkibeler vs. gibi.
– Yazılı rivayetler: Günlük olayların bir devlet görevi olarak yazıldığı kitaplar (vekâyinâmeler, kronikler), kitâbeler (Orhun kitâbeleri, türbe kitâbeleri), özgeçmiş kitapları (ensâb, terâcim, şecereler), gezi notları (İbn Battuta, Evliya Çelebi seyahatnâmeleri), periyodikler (dergiler vs.).
– Resimli haberler, haritalar, fotoğraflar. Bunlar çoğunlukla yakın tarih kaynaklarıdır. Hava fotoğrafları ise çok daha eski zamanlar için önemli kaynaklardır.
– Sinema, televizyon filimleri yakın tarih için kaynak sayılır. Belgesel nitelikli filimler de özellikle geçmiş kültür unsurlarını aktarmada önemlidirler.
cc. Kalıntılar
– Antropolojik (beşerî) ve arkeolojik kalıntılar: Mumyalar, bina ve şehir kalıntıları gibi.
– Edebî eserler, sanat eserleri, resimler. Bunlar da diğer kanıt türleri gibi, çoğunlukla geleceğin tarihçileri düşünülerek yapılmamıştır. Onları yapanların kendi kaygıları ve mesajları vardır. Bu mesajların yorumu çok kere ikonografi
veya ikonoloji
olarak adlandırılır. Herhangi bir resim veya imge farklı tarihçilere değişik şeyler söyleyecektir. Yine bu tür eserler, özellikle olumsuzlukların tasviri bireyin bastırdığı arzuların öteki
ne yansıtılması olduğu söylenebilir.
– Hukukî belgeler ve eserler, elçilik ve konsolosluk raporları, resmî belgeler, kanunnameler, mahkeme sicilleri. Özellikle iktisat tarihi bakımından önemli olan bu kaynaklar çoğunlukla devlet arşivlerinde ve müzelerde bulunur. Bu kaynaklardan faydalanabilmek için paleografya (eski yazıların okunuş ilmi) ile lingüistik (lisaniyat) ilimleri tarihçiye yardımcı olur.
b. Tarih tenkidi
Bu tenkidin amacı tarih kaynaklarının geçerlilik derecelerini tespit edip değerlendirmektir. Kaynağın dış tenkidi onun sahte olup olmadığının anlaşılmasını sağlar. İç tenkidi ise kaynağın güvenilir olup olmadığını ve ne ölçüde gerçeği aksettirdiğini tespite yöneliktir. Bu şekilde tarih efsanelerden ayıklanabilir, doğrular yanlışlardan ayrılabilir veya çok basit gibi görünen olayların karmaşık oldukları ortaya konabilir (veya tersi). İslâm dünyasında hadis usûlü ilmi bu tenkit geleneğini yerleştirmiştir.
c. Tarihin yorumlanması (tefsir)
Tarihî olayların sağlıklı bir şekilde yorumlanabilmesi için bu olayları aksettiren kaynakların ait oldukları zamanın sosyal, iktisadî ve siyasî özellikleri bilinmelidir. Bu şekilde önce kaynaklar arasındaki bağ kurulur ve bunların tanıklık dereceleri tespit edilir. Kaynak yazılı bir rivayet ise yazarının kimlik ve kişiliği, çevresi ve eserleri dikkate alınır.
2. Terkip (Sentez)
Kaynakların değerlendirilmesinden sonra bunların tanıklık ettikleri olaylar; dönemlerinin tabiî, dinî, teknolojik, kültürel, iktisadî, hukukî, zihnî, ve siyasî şartlarının belirlediği bir etkileşim çerçevesinde ele alınmalıdır. Böylece olayların sebep-sonuç ilişkileri sağlıklı bir biçimde tespit edilebilir.
Belgelerdeki eksiklikler ve boşluklar, başka delillere dayanılarak ve siyak-sibaka (bağlam) göre tahminlerde bulunularak doldurulabilir.
Terkibin en önemli safhası belgelerin yorumlanarak eserin oluşturulmasıdır. Burada iki türlü zorluk ortaya çıkmaktadır. Birincisi tarihin konusunu farklı eğilimleriyle, kültürleriyle ve hayat tarzlarıyla insan toplulukları oluşturmaktadır. Onların bu durumlarını günümüze aksettirmek kolay değildir. Bunun için tarihçi öncelikle bu toplumları anlatmaya değil anlamaya çalışmalıdır. İkincisi bu aksettirme işini yapan tarihçinin yaklaşım tarzı, kültür çevresi ve ideolojisi onun vereceği hükümleri etkiler. Bu yüzden tarihçiden, diğer sosyal bilimciler gibi, tam bir tarafsızlık beklenmemelidir. Önemli olan tarihçinin yaklaşım tarzını açıkça belirtmesi ve belgeleri buna göre yorumladığını samimiyetle itiraf etmesidir (Zira tarafsızlık iddia edenler genellikle hakim ideolojiden yana olanlardır). Bu itiraf yapılmasa bile okuyucu bu konuda dikkatli olmalıdır.
Belgelerin yorumlanmasında da dikkatli olunmalıdır. Genelleştirme yapmak ve teori oluşturmak tarihçilerin de hoşuna gider. Ancak belgelerin özel zaman ve mekanlarla ilgili olabileceği hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalıdır. Yine belli toplumlar için oluşturulan modellerle başka bir toplumu ve tarihini yorumlamak yaygın yanlışlardandır. Mesela Batı toplumları esas alınarak oluşturulan tarihî merhaleler nazariyelerinden birine göre Türk tarihini yorumlamak günümüzde içine düşülen en yaygın ve büyük yanlışların başında gelmektedir.
II. İKTİSAT
İktisat ve ekonomi kelimeleri tutumlu olmak, dengeli olmak gibi anlamlar taşırlar. Bugün iktisat ilmi çerçevesinde ele alınan konular geçmişte hem Doğu’da hem de Batı’da daha çok ahlâk, hukuk ve tarih kitaplarında ele alınmıştır. Özellikle ahlâk ilmi günümüz iktisat ilminin kaynağı gibi görünmektedir. Zira ekonomi tabiri Yunan düşüncesinde ahlâk ilminin alt bölümleri olan ethique (ahlâk düşüncesi, insanın kendisini yönetmesi), économie (oikonomia, ev yönetimi) ve politique (kent yönetimi) kavramlarından ikincisini oluşturmaktadır. Geleneksel düşüncede bu yaklaşım oldukça önemliydi. Nitekim kütüphanelerimizde ahlâk konusuyla ilgili ve yukarıdaki kavramların Türkçeleştirilmesiyle yazılan veya tercüme edilen birçok eser vardır. Bu kavramlar sırasıyla ilm-i ahlâk (ethique), ilm-i tedbîr-i menzil (économie, oeconomicus) ve ilm-i tedbîr-i medine (politique)dir. Türkçe’deki bu tür felsefî-tasavvufî kitapların en tanınmışları Kınalızâde Ali Efendi’nin Ahlâk-ı Alâî, Cemaleddîn Aksarayî’nin Ahlâk-ı Cemâlî, Amasyalı Hüsâmeddîn oğlu Ahmed’in Çelebi Sultan Mehmed’e (1413-1421) sunduğu Mir’âtü’l-mülûk adlı eserleridir.
İktisat düşüncesi iktisadî meseleler kadar eskidir. Bu yüzden Yunan felsefesinde, İbranî-Hıristiyan düşüncesinde, İslâm geleneğinde iktisadî fikirler, açıklamalar görülmektedir. Feodal dönem Avrupa’sında Şarlman’dan (742?-814) St.Thomas Aquinas’a (1225-1274) kadar geçen 500 yıllık dönem The Great Gap (Büyük boşluk) olarak adlandırılır. Bu dönemde Avrupa entelektüel suskunluk içine girmiştir.
İslâm dünyası ise bu dönemden itibaren tasnifinde bile güçlük çekilen büyük bir entellektüel birikim oluşturmuştur. Özellikle toprak, ticaret ve fiyat konularında bağımsız eserler yazılmıştır. Câhiz’in (öl. 869) et-Tabassur fi’t-Ticâra (Ticarette basiretli olmak), Risale fî medhi’t-tüccar ve zemm-i hıdmeti’s-sultan (Tüccarları övmek ve Sultanın hizmetinde bulunmayı yermek risalesi) adlı risaleleri, Ebu’l-Fazl Dımeşkî’nin (IX-XII. yüzyıllar) el-İşara ila Mehasini’t-Ticâra (Ticaretin iyiliklerine işaret) adlı eseri, İmam Muhammed Şeybanî’nin (749-804) el-İktisâb fi’r-rizkı’l-müstetâb (Helal rızkın elde edilmesi) ve Nâsıruddîn Tûsî’nin (1201-1274) Resmu Ayin-i İlhanî
adlı risaleleri ile Makrizî’nin (1362-1442) İğasetü’l-ummah bi- keşfi’l-gummah
adlı kitabı bunlara örnektir. Yine çeşitli Emvâl, Harâc, Kesb, Nükûd ve Siyasetü’ş-Şer‘iyye (Ahkâmu’s-sultâniye, Nesâyihu’l-mülûk) kitapları, fiyat ve piyasa denetimleri konusunda İbn Teymiyye’nin (1263-1328) el-Hisbe, Şevkânî’nin er-Risale fî hukmi’t-tes’îr (Fiyat tespitinin hükmüne dair risale) kitapçıkları zikre değer.
Ebû Reyhân el-Bîrûnî (öl. 1050 civarı) tarihî olayları aydınlatmak amacıyla arkeoloji, jeoloji ve iktisadı kullandı. İbn Haldun (1332-1406), Mukaddime’siyle, tarih felsefesi, medeniyet tarihi, sosyoloji ve bazılarınca da iktisadın kurucusu olarak kabul edilir. Onun iktisadî olayları açıklaması zaman zaman XIX. yüzyıl kapitalist iktisatçılarını hatırlatır. Maamafih Batılı kapitalist anlamda iktisat bilimi İskoçyalı ahlâkçı ve iktisatçı Adam Smith’le (1723-1790) başlamıştır.
Smith’e gelinceye kadar merkantilizm ve fizyokrasi akımları çerçevesinde kapitalist iktisat teorisine bir hazırlık dönemi yaşanmıştır. Avrupa’da ilk önemli teorik tartışmalar Amerika’dan Avrupa’ya sevkedilen gümüşlerin oluşturduğu fiyat hareketleri dolayısıyla ortaya çıkmıştır. Klasik kapitalist düşüncenin sahip olduğu serbest rekabet (bırakınız yapsınlar), ferdî menfaatin sosyal dengeyi sağlaması, dış ticaret serbestîsi, devlet müdahalesinin asgariye indirilmesi gibi fikirler fizyokratlar (tabiî nizamcılar) tarafından geliştirilmiştir.
The Wealth of nations (Milletlerin zenginliği, yayınlanış tarihi 1776) Smith’in ilk iktisat kitabı olarak kabul edilen eseridir. Yunan felsefesi, Roma hukuku, İbranî-Hıristiyan düşüncesi, merkantilizm, fizyokrasi bu döneme uzanan süreçte kapitalist iktisat bilimine kaynaklık etmişler, katkıda bulunmuşlardır. Smith’in kullandığı bu ‘Milletlerin zenginliği’ sözü ilk dönemlerde iktisat bilimi yerine kullanılmıştır. Osmanlı ülkesinde de yazılan ilk iktisat kitaplarından birisi İlm-i servet-i milel (Milletlerin zenginliği ilmi) başlığını taşımaktadır. Kitabın yazarı liberalizmin ilk temsilcilerinden Sakızlı Ohannes Paşa’dır.
Klasik kapitalist iktisat doktrininin ilk temsilcisi olan Smith yanında Ricardo (1772-1823), Malthus (1766-1834), Say (1767-1832), Senior (1790-1864) ve Mill (1806-1873) bu ekolün başlıca temsilcileridir.
İktisat tarihi de klasik kapitalist iktisada, özellikle Ricardo iktisadına tepki olarak doğmuştur. İktisat teorisi doğuş döneminde ekonomi-politik ünvanını da kullanıyordu. Bu, onun değer yargılarıyla, ideolojik yaklaşımlarla ve pratik hedeflerle yüklü olması anlamına gelir.
İktisadın 1830’larda İngiliz üniversitelerinde bağımsız bir bilim dalı olarak okutulmasıyla birlikte yöntem tartışmaları da başlamıştı. İktisatçıların bir grubu ekonomi-politikin Hıristiyan ilahiyatına tabi olması gerektiğini savunuyordu. İkinci grup iktisat teorisinden politik hedeflerin ve tekliflerin ayıklanmasını, üçüncü grup ise iktisatta tümevarım yönteminin kullanılmasını istiyordu. İktisadın yöntemiyle ilgili tartışmalar tümevarımın gerekliliğini ortaya çıkarmıştı. Richard Jones gibi, bazı iktisatçılar bu yöntemin en doğru bilimsel yöntem olduğunu savunmuşlardı. Bunlar Ricardo ve taraftarlarının tümdengelimci yöntemlerine şiddetle karşı çıkıyorlardı. İktisat tarihinin doğuşunda bu üçüncü grup da etkili olmuştur.
III. İKTİSAT TARİHİ
"İktisadî analizin başlıca üç tekniği vardır: Tarih, istatistik ve
iktisat teorisi. Bunlardan birini seçmem gerekseydi
iktisat tarihini seçerdim"
Schumpeter, 1961, 12.
İktisat tarihi, insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için maddî ihtiyaçlarını nasıl giderdiklerini anlatır. H. Heaton ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretimde bulunan insanların, ürünü asırlar boyu nasıl paylaştıklarının tarihidir
diye tanımlıyor. Ona göre iktisat tarihi fizik kaynaklar, bunların kullanımı için geliştirilmiş teknolojiler ve toplumsal kurumlar arasındaki etkileşimin sonucudur.
İktisatçılar iktisat tarihini iktisat teorisinin test edilmesini sağlayacak verileri toplayan bir bilim olarak tanımlarlar. İktisat tarihinin teorisi hakkında bir kitap yazmış olan J. Hicks iktisat tarihini geçmiş çağların bir uygulamalı iktisadı olarak görüyor. E. Heckscher iktisat tarihinin amacının kıt ve yetersiz kaynakların çağlar boyunca nasıl kullanıldığının ve bu alandaki değişmelerin insan hayatını ve toplumları nasıl etkilediğinin araştırılması
olduğunu belirtir. Tarihçiler ise, iktisat tarihini genel tarihin iktisadî olaylarla ilgilenen özel bir dalı olarak görürler.
A. İKTİSAT TARİHİNİN DOĞUŞU
İktisat tarihi, özellikle Ricardo ile birlikte soyut hale gelen ve tümdengelimci yönteme bağlanan iktisat teorisine tepki olarak doğmuştur. Maamafih iktisat tarihinin Milletlerin zenginliği (1776) ile başladığını kabul edenler de vardır.
Aslında XVIII. yüzyıl Avrupa’sındaki sosyal tarih çalışmalarının sosyoloji gibi sosyal ilimlerle birlikte iktisat tarihinin de doğuşunda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu çalışmaların esası devletin ve toplumun nasıl şekillendirilmesi gerektiği değil, onların tarih boyunca nasıl bir gelişme gösterdiğidir.
Sosyal felsefeden uzaklaşmayı gösteren bu tür tarih çalışmaları Aydınlanma çağı zihniyetinin ürünüdürler. Bunların esası evrensel bir tarihçilik anlayışıdır. Voltaire’in öncülük ettiği çalışmalarda esas konu evrensellikle birlikte, doğrusal tarih anlayışı yani insanlığın ilkellikten, barbarlıktan medeniyete doğru gelişme gösterdiğidir. Bu gelişmede çeşitli faktörlerin etkili olduğu vurgulanmıştır. Mesela Temple 1672’de sosyal kurumların ortaya çıkışında coğrafî ve iktisadî şartların önemini belirtmişti. Miller, 1771’de sosyal münasebetlerin ve müesseselerin şekillenmesinde insanların kendilerinin oluşturdukları alet ve araçların yani teknolojinin belirleyici bir rol oynadığını vurgulamıştır. Miller daha da ileri giderek teknolojinin yani üretim güçlerinin insanların düşünce, duygu ve ruhları, yani kültürleri için esas faktör olduğunu söyler. Bu çalışmaların en yüksek noktasını Ferguson teşkil eder. O, insanlık tarihini vahşilik, barbarlık ve medeniyet çağlarından ibaret bir doğrusal gelişme çizgisi üzerinde görür. Ona göre bu çağları belirleyen sosyal sınıflaşmalardır. Bu da servet ve mülkiyetin paylaşım tarzından kaynaklanır. Devletin şekli de sınıflaşmaya göre belirlenir. Bundan başka, insanların bütün ruhî-manevî özellikleri, düşünce tarzları, değer hükümleri, kültürleri hep bu sınıflaşmaya göre oluşur. Sınıflaşmadaki, servet ve gelir paylaşımındaki değişiklikler bu unsurlarda da değişikliğe yol açar.
Doğrusal-ilerlemeci anlayış, Batı merkezli anlayışla tamamlanır. Buna göre Batı merkezdir, diğer ülkeler ise çevredir. Medenîleşme Batılılaşma demektir. Batılı olmayanlar medenî değildirler.
İşte iktisat tarihi, Batı’da, böyle bir tarih geleneğinden kaynaklanarak, sanayi devriminin belli bir safhasında (XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde) yoğunlaşan soyut iktisat çalışmalarına tepki olarak doğmuştur.
Gerçekten Ricardo tarafından soyut ve tümdengelimci hale getirilen iktisat teorisine karşı Alman tarihçi okulu, iktisat teorisi gerçeklere dayanmazsa bir ütopya olmaktan ileri gidemez
gerekçesiyle teori daima tarihten hadise ve örneklerle desteklenmelidir
tezini savunuyorlardı. Yine Marx’ın (1818-1883) yeni bir hız kattığı tarihî maddecilik anlayışı da bu tezi desteklemiştir. Bu tür çalışmalar ile iktisat tarihi bağımsız bir bilim olma sürecine girmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiliz ve Amerikalı birçok iktisatçı Alman tarihçi okuluna mensup iktisatçıların bizzat Almanya’da öğrencisi olmuşlardır. Alman tarihçi okulunun yoğun etkisiyle Rogers, Toynbee, Cunningham, Ashley gibi iktisatçıların temsil ettiği İngiliz tarihçi okulu
ortaya çıkmıştır.
İktisat tarihine başlangıç olarak, genellikle XIX. yüzyılın sonları verilmektedir. Harvard Üniversitesi’nde W.J. Ashley için dünyada ilk defa bir iktisat tarihi kürsüsünün kurulduğu 1892 yılı genellikle bu ilim dalının kuruluş yılı olarak kabul edilir.
B. ALMAN TARİHÇİ OKULU
Bu okul XIX. yüzyılın son yarısında klasik kapitalist iktisat okulunun yerini almıştı.
1843’te Roscher’le başlayan bu akım yüzyılın son çeyreğinde zirvesine ulaşmıştır. Roscher’den başka Hildebrand ve Knies önemli temsilcilerindendir. Bu akımın temel fikrinin Ricardo geleneğinin mutlakçılığına ve evrensellik iddiasına karşılık bir iktisadî izâfiyet (relativism) kurmak olduğu söylenebilir. Hegel gibi filozoflar ile Sismondi gibi sosyalistler bu okulun öncüleri olarak görülebilir. Bu okul tarihi iktisat ilminin yeniden kurulması için temel kabul etmiştir. Yine bunun Alman ilim, kültür ve iktisat anlayışının bir aşaması olduğu da söylenebilir.
1870’lerden itibaren Schmoller’in etrafında yeni tarihçi okul oluşmuştu. Bunlar öncekilerden farklı olarak tabiî iktisat kanunlarının varlığını inkardan kaçınmışlar ancak bu kanunlara klasiklerin yöntemiyle ulaşılamayacağını savunmuşlardı. Bu okula göre insan sadece kazanç eğilimi ile hareket etmez. Örf ve adetler, hukuk, toplum ve devlet, sosyal zümre ve din insanı yönlendiren diğer faktörlerdir. Schmoller dünya ekonomisinin tekliği, aynı yönde gelişme gösterdiği ve hatta gelişmenin varlığı konularında kesin bir cevap verilemeyeceğini ileri sürer. Görüldüğü gibi o, doğrusal ve evrensel gelişme konusunda bir hayli ihtiyatlıdır.
Yeni tarihçi okul, tarihin iktisat ilmine uygulanması gerektiğini söylemekle yetinmeyip bunu fiilen yerine getirmişlerdir. Brentano (1844-1931), Bücher (1847-1930) ve Sombart (1863-1941) bu okulun önde gelen isimleridir.
Bunlardan W. Sombart’ın eserlerinde tarih adeta iktisat haline gelmektedir. O da iktisadî izâfiyet üzerinde durarak evrensel iktisat kanunları olabileceği görüşünü reddeder. Modern Kapitalizm adlı eserinde Ortaçağ’dan XIX. yüzyıla kadar geçen süre içinde kapitalizmin kuruluş ve gelişmesini etkileyen bütün sosyal ve iktisadî faktörleri birlikte inceler. Kapitalizmin oluşmasında, dinî mücadelelerin, sömürgeciliğin, göçlerin, tarımsal değişmenin, mutlak monarşinin, sosyal sınıflaşmanın etkilerini belirtir. Yine O, modern kapitalizmin oluşmasında burjuvanın ve Yahudilerin karmaşık rollerini ortaya koyar.
Ayrıca daha çok bir sosyolog olarak tanınmasına rağmen M. Weber (1864-1920) de bu okul içerisinde ele alınabilir. Bu okulun bir diğer temsilcisi olan A. Spiethoff (1873-1957) konjonktür teorisine yaptığı katkı ile tanınır. O da toplumların iktisadî yapılarının birbirlerinden farklı olduğunu ve her birisinin ayrı bir teorisi bulunduğunu savunur. Ona göre zaman ve mekan ile şartlanan teorilerin evrensel geçerliği olamaz. Bu okulun İngiliz ve Amerikan iktisatçılarını nasıl doğrudan etkilediğini daha önce belirtmiştik. Bunun sebeplerinin başında klasik okulun acil hale gelen işçi meselelerine hiçbir çözüm getirememiş olması geliyordu. O günkü durumu anlamak için geçmişle kıyaslamak gerekiyordu. Böylece tarihçi okul giderek devlet sosyalizmi ile birleşmiş ve bu da kendisine olan rağbetin artmasına yol açmıştı. Mesela C. Leslie İngiltere’de klasik kapitalist okulu şiddetle tenkid edebilmişti. Tümevarımın tümdengelime üstünlüğü, iktisat ilmini diğer sosyal ilimlerle temasa getirmek zarureti, iktisadî kanunların nisbîliği, iktisadî hadiselerde tarihin bir açıklama aracı olarak kullanılması fikirlerini savunmuştur. Bu süreç içinde İngiliz tarihçi okulu ortaya çıkmıştır.
Yine 1878’de ekonomi-politiğin hukuk fakültelerinde okutulmaya