Professional Documents
Culture Documents
PROGRAMI
Hayat Boyu Öğrenme Alanında
Toplumsal Eylem
Programı, 2007-2013
EĞİTİM MODULÜ
1
Yazarlar:
Nilgün SARP
Profesör
Ankara Üniversitesi
Muğla/Fethiye/Ankara
Eylül - 2008
2
İÇİNDEKİLER
3
AİLEYE TERAPÖTİK MÜDAHALE TEKNİKLERİ
Öğrenme Çıktıları
Bilişsel:
Hemşireler, aile türlerini sayabilecekler.
Hemşireler, ailede ruh sağlığını bozan risk faktörleri sayabilecekler.
Hemşireler, aile ile görüşme tekniklerini sayabilecekler.
Aileye terapötik müdahale yaklaşımlarını sayabilecekler.
Duyuşsal
Hemşireler, toplum ruh sağlığı hemşireliği açısından aileyi bir bütün olarak ele almayı
benimseyecekler.
Davranışsal
Hemşireler, aile ile görüşme tekniklerini çalışma ortamlarında uygulayabilecekler.
Aileye terapötik müdahale yaklaşımlarını sayabilecekler.
4
AÇIKLAMALAR
Eğitimci:
Eğitimcilerin Rolleri
5
Grup çalışmasında süreç ancak eğitimcilerin yönetiminde ve rehberliğinde etkili
olur. Grup çalışmaları tam anlamıyla informal işbirliği değildir. Öğrenenler grup
çalışması sürecinin bilincinde ve hazırlıklı olmalıdırlar. İşbirliğine dayanan grup
çalışmaları bireylerin kendilerini diğer grup üyelerinin çabalarına bırakarak pasif
kalmalarını önleyecek biçimde yapılandırılmalıdır.
6
Toplam 50
GİRİŞ
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika
- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
Uygulama 30 dakika
Aile yapıları, ruh sağlığı açısından önemi konusunda grup 30 dakika
tartışması
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
GİRİŞ
Aile
Genel olarak, toplumsal ruh sağlığı çalışmaları içinde yer alan aile,
bireyin ilk sosyal deneyimini edindiği ortamdır. Aile bireyin ruh
sağlığında önemli bir kurum olması yanı sıra ruhsal hastalık ya da
zorlu yaşam deneyimleri ile derinden sarsılan bir yapıya sahiptir.
Tüm aileler temelde aynı işlevlere sahip olmalarına rağmen her aile ve her aile içinde
yaşayan her birey tektir. Diğerlerinden farklı öz geçmişe ve özelliklere sahiptir.
7
c) Güç yapısı: Kaynağını para kazanma ve karar verebilme oluşturur. Ailedeki
sevgi, güvence, netlik üyeleri birbirine yaklaştırır. Katılık ise ilişkileri zayıflatır. Güç
yapısına zarar verir.
d) İletişim yapısı: Aile üyeleri arasındaki ilişki örneği (demokratik, paylaşımcı,
empatik ya da baskıcı, olumsuz, katı, ilgisiz) ailenin sağlıklı ya da sağlıksız aile
oluşunda önemlidir.
Sağlıklı bir ailede, ailenin temel taşları olan ana ve babanın ruh sağlıklı oluşu önemlidir.
Ana -babanın ruh sağlığı:
Annenin kadınlık kimliğini kabulü
Anneliğe ve babalığa hazır olma
Kendi anne-babaları ile ilişkileri
Eş ile ilişkileri
Eşin alkol madde kullanımı, kötüye kullanımı, işsizlik, göç, hastalık
Aile üyelerinden birinin hastalığı
8
Aile üyelerinde kayıplar boşanma
Akraba evliliği
Korku, kaygı, depresyon durumlarında etkilenir.
Aile ve yaşamı, birincil koruma yaklaşımında önemli ve önceliği olan bir yapıdır .
Günümüz Türk toplumunda 3 tip aile görülmektedir; köy ailesi, kent ailesi, gecekondu
(geçiş) ailesi. Bu ailelerde ruhsal sorunların ortaya çıkışını etkileyen bazı etmenler
bulunmaktadır. Bunlar;
özellikle köy ailesinde erken yaşta, görücü usulü ile evlilikler ve akraba evlilikleri,
kadının fonksiyonlarının, sorumluluklarının artmış olması,
doğu bölgesi ailelerinde başlık parası,
kent ailesinde boşanmaların artmış olması,
gecekondu ailelerinde uyum sorunları, çatışmalar ve ilişkilerin zayıflaması gibi.
1. Aile üyelerinin birinin fikrine dayanarak, onun duyguları ve fantezileri aracılığıyla aileyi
tanıma. Psikiyatride en çok kullanılan tanıma ve tanımlama yolu budur.
2. Aileyi çekirdek ve geniş yönleri ile bir kurum olarak ele alan kültürel yaklaşım. Bu
tanımlama daha çok sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında kullanılır.
3. Aileyi sosyal bir birim olarak alan yaklaşım. Bu yaklaşıma göre aile çeşitli parçaların
oluşturduğu bir sistemdir. Küçük bir grup olarak ele alınır ve küçük grupların davranışları
açısından sosyal psikoloji tarafından incelenir.
4. Aileyi toplum değerleri ile sınırlı bir grup olarak kabul eden yaklaşım. Bu yaklaşıma
göre yasalar tarafından belirlenmiş kurallar olmakla birlikte her ailenin kendine göre belli
ya da belirsiz bazı yasaları vardır.
Bugün gelinen noktada, aileye terapötik müdahale terimi iki anlamda kullanılmaktadır.
Birinci anlam, bireyde bir psikiyatrik bozukluğun oluşumunun anlaşılması ve
sağaltılmasında kullanıldığı durumlardır. Bu durumda içinde yaşadığı birincil çevredeki
yani ailesindeki ilişkilerin dinamiklerinin anlaşılması ve düzeltilmesi için kullanılan
açıklama ve sağaltım biçimlerini kapsar. İkinci anlam ise bir aile olarak birlikte yaşayan
insanların ilişkilerindeki çatışma, sıkıntı ve yakınmaların ele alındığı ve düzeltilmeye
çalışıldığı sağaltım biçimlerini kapsar. Bu ikincisini evlilik terapisi olarak adlandırmanın
daha uygun düştüğü söylenmektedir.
9
Aile terapisi, bir aile üyelerini bir araya toplayarak, amatörce konuşmalar yapmak ve ya
kendi sağduyusuna güvenerek öğütlerde bulunmak değildir. Ailenin bir üyesinde ortaya
çıkan belirti ve ya sorunun ya da birkaç üyenin birlikte yakındıkları bir sorunun aile
üyeleri ile toplu oturumda konuşup, sadece dile getirmesiyle herkesin sorunu artık
bildiğini ve bunu kendiliğinden çözebileceklerini sanmaktan ibaret de değildir. Yeterli
psikoterapi eğitimi ve deneyiminin yanı sıra özellikle aile terapisi yolundaki teknik
yöntemlerin de bilinmesini, ayrıca uygulamada da belli bir klinik deneyimi gerektirir.
Aile üyeleri arasındaki etkileşim, aile üyelerinin tek tek sağlıklarına etki
ettiği gibi, bir üyenin sağlıksız olması da tüm ailenin yapısına etki
edebilmekte ve aile işlevlerinde bazı bozulmalara neden olmaktadır.
Bazı durumlarda hastanın rolünü başka birinin üstlenme zorunluluğu bu
sorunu yaratırken, çoğunlukla hastalığı kabullenmeme, suçluluk
duyguları, çevreden çekinme gibi duygu ve düşünceler hasta ailesini
etkileyebilmektedir. Ancak sorun ile birlikte yaşamayı öğrenme ya da
sorunlara yeni çözümler bulma sayesinde ailelerin işlevlerini yerine
getirebilecek başka bir denge kurmaları da mümkündür.
Yöntemleri ne olursa olsun aileye terapötik müdahaleler şu amaçları taşırlar:
Bireydeki ruhsal belirtileri ve işlevsel bozuklukları, ilişkiler alanında ele almak ve
azaltmak;
Aile ve evlilik içi çatışmaları ile ailenin daha geniş çevresi ve toplumla
çatışmalarını çözümlemek;
Ailedeki yakınmalar için ailenin sorun çözmede kullanabileceği kaynak ve
davranışları belirlemek ve kullanma güçlerini harekete geçirmek;
Aile üyelerinin duygusal gereksinimlerinin algılanması ve doyurulmasını
kolaylaştırmak;
Üyelerin ve ailenin zorlayıcı yaşam olayları, tıbbi ve ruhsal hastalıkları karşısında
sorun çözme, iletişim kurma becerilerini geliştirmek;
Üyelerinin her birinin özerkliğinin ve iletişim kurma becerilerinin artmasını
sağlamak;
Cinsler ve kuşaklar arası rol dağılımı konusunda uyuşmanın artmasını sağlamak;
Ailenin toplumsal çevre ile bütünleşmesini kolaylaştırmak.
10
Aile dinamiklerinin ruh sağlığı açısından etkisi ve önemi konusunda grup
tartışması.
AİLE VE RİSK
Toplam 50
AİLE VE RİSK
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika
Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
Uygulama 30 dakika
Aileye yönelik ruh sağlığı açısından önemli risk etmenleri 30 dakika
konusunda grup tartışması
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
Sağlıklı doğum---------------------------
Dil becerilerinin gelişmesi--------------- Bebeklik ve
İmpuls kontrolünün gelişmesi------------- İlk çocukluk
Okula başlama------------------------------
11
Sosyal becerilerin gelişmesi--------------
Puberteye girme-------------------------
Karşı cinse ilgi-----------------------------
Bağımsızlığın gelişmesi--------------- Adölesan
Evden ayrılma----------------------------
Hastalıklarla uğraşma----------------------
Hasta bir eşin bakımını sağlama------------ Yaşlılık
Primer önleyici müdahaleleri planlamak ve sistematik bir şekilde organize etmenin bir
yolu, yaşamın her bir döneminde başarılması gereken gelişimsel görevleri ve yaşam
değişimlerini göz önüne almaktır.
a)Ailesel Faktörler;
Aile geçimsizliği,
Ailede ruhsal hastalıklar,
Ailede kötüye kullanım,
Ailede ekonomik güçlükler ve işsizlik,
Eğitim düzeyinin düşük olması,
Aşırı kalabalık olması,
12
Akraba evliliği,
Anababa yokluğu,
Rijit aile,
Zayıf etkileşim
b) Çevresel-Sosyal Faktörler;
Evsizlik,
Ayrımcılık,
Mahrumiyet,
Göç,
Deprem,
Yangın,
Sel,
Çevre kirliliği,
Sosyal destek azlığı,
Özürlü çocuğu olan ailenin eğitim zorluğudur.
Ruh sağlığı hemşiresi aileyi bütüncü yaklaşımla ele alıp değerlendirmelidir .
Kadın ve Risk :
Ülkemiz kadınları, ruh sağlığı tanımı içinde de yer alan üretkenlik, girişimcilik, kendini
ifade etme, doyum ve sorun çözme becerisi gösterme özelliklerinde sorun yaşayan bir
gruptur. Ülke ruh sağlığı verilerinde özellikle kadınlarda daha yüksek oranda görülen
depresyon ve depresyonun objektif belirtisi olan somatik yakınmalarla sağlık
merkezlerine başvuran kadınların olması bu görüşü desteklemektedir. Biyolojik,
psikolojik ve sosyal yapısı gereği zorlanan bu grubun sağlığının korunması ve
geliştirilmesi sağlıklı aile ve nesillerin oluşturulmasında önemlidir. Kadının psikolojik
doyum ve doyumsuzluğu önemli olup aşağıdaki doyum boyutları ve içeriklerinde
yaşanan sorunlar ya da başarısızlıklar kadın ruh sağlığını riskli durumlardır :
Doyum İçeriği
-İş doyumu
- Kendini tanıma ve kabul
13
-Kişisel gelişme
-Ebeveyn olmak
Ebeveyn-çocuk ilişkisi
-Çocuklarla ilişki
Annelik :
Kadınlar için annelik periyoduna geçmek oldukça streslidir. Hamilelik ve doğum sonrası
periyod krizlere yol açabilir. Bu zaman sürecindeki stresörler;
1. Hormonal değişiklikler
2. Beden imajının değişmesi
3. Hamilelikle ilgili psikolojik çatışmalar
4. Annelik rolüne hazır olamama.
Bu stresörlerin sonuçları genellikle hamilelikte ve doğumdan sonra sıklıkla
depresyondur. Hamilelik sırasında ya da doğum sonrası dönemlerde depresyon
gelişebilecek riskli kadınları tanımak mümkündür. Çok genç, iyi eğitim almamış,
çocukları olan, işsiz kadınlar depresyon gelişmesi açısından risk faktörleridir. Bu risk
faktörleri hemşireye tanı koymak ve erken müdahale etmek için fırsat yaratır. Böylece
anne olacak adayların ruhsal ve fiziksel sağlıkları geliştirilir.
Çalışan anneler; Ekonomik durumları ve kişisel kariyer seçimlerinden dolayı çalışan
kadınların sayısı artmaktadır. bir kadın için çalışmak, pozitif gelişen duygular, kendine
güvenin artması ve bağımsızlık duyguları yaratabilir. Ama aynı zamanda eşini ve
çocuklarını ihmal etme düşüncesinden dolayı suçluluk ve anksiyete de yaratabilir.
Çalışan kadının ailede olumsuz giden her şey için sorumlu tutulması oldukça yaygındır.
Çalışan kadınlarda rol yüklenmesi, belirsizliği, yetersizliği ve çelişkileri oldukça sık
görülen sorunlardır.
Çalışan kadınlarla ilgili Ruhsal belirtiler:
1. Uzun süre evde olan kadının işine tekrar döndüğünde anksiyete yaşaması.
14
2. Kariyer başarısının sosyal başarısızlığa dönüşmesi ile ilgili korku ve anksiyete.
3. Kendinden beklenilen sosyal beklentilerle, kendi ihtiyaçları ve hakları arasında
çatışma.
4. Bir kadın olarak ve profesyonel kimliği arasında çatışma ve evliliğinin, ailesinin
bağımsızlığını tehdit ettiği duygusu.
Böyle kadınlarda üç savunma mekanizması görülür:
Rasyonelleştirmede; anne davranışını sosyal olarak kabul edilmiş bir neden
olarak görür. Örneğin, “eğer evde olsaydım gönüllü olarak yapabileceğim bir iş
bulurdum ya da ben çalışan bir kadınım, temizlik yapmaya vaktim yok”.
Yansıtmada; sürekli olarak başkasını suçlar.
Kompansasyonda; başka şeylerle tamamlamaya çalışır. Örneğin, çocuklarına
sürekli hediyeler alır.
Hemşireler, çalışan annelere rolleri ile başa çıkmalarında yardım
edebilirler. Öncelikle, kendi çatışmalarını anlamaları sağlanmalıdır. Annenin,
çocuğun gelişimi üzerinde anne-çocuk iletişiminin niceliğinden çok niteliğinin
önemli olduğunu anlaması sağlanmalıdır.
15
7. Bağımlılık
8. Nevrotik bozukluklar
o İletişim Becerileri
o Sorun Çözme Becerileri
o Danışmanlık becerileri
o Tartışma Becerileri
o Yetişkin (Ana-Baba) Eğitimi
o Psikiyatrik Bakım ve Eğitim Becerileri (Özellikle Şizofreni gibi ciddi ruhsal
bozukluklar açısından)
16
Tedavi edici iletişim teknikleri, danışanın; duygularını, düşüncelerini ve niyetini
rahatça ifade edebilmesi kolaylaştıran sözlü ve sözsüz iletişim teknikleridir. Toplum ruh
sağlığı hemşiresinin hastasıyla ya da danışanıyla yaptığı yapısal görüşmelerde
(danışma oturumlarında) kullanılır.
Tedavi edici iletişimin temelini oluşturan tavır, ilişkiye katılan tarafların benlik
saygılarını korumaya esas alır. Danışana, toplum ruh sağlığı hemşiresinin anlayışı,
empati ve yardım becerisi iletilir. Danışan, kendisine saygı duyulduğunu, değer
verildiğini, güven duyulduğunu hisseder. Bu da, bireyin kendini “iyi”, “ değerli” ve “özel”
hissetmesini sağlar. İfade ettiği duygu ve düşünce yüzünden bireyin;
cezalandırılmayacağından, alay edilmeyeceğinden, kınanıp suçlanmayacağından ve
herhangi bir misillemeyle karşılaşmayacağından emin olmasını sağlamak esastır.
Danışan; duygu, düşünce ve gereksinimlerini ifade edebildiği sürece, iletişim açıktır ve
hangi tekniğin kullanıldığı o kadar önemli değildir. Burada iletişimin açık tutulması ve
sürdürülmesi toplum ruh sağlığı hemşiresinin amacının ve sorumluluğudur.
Aşağıda iletişim teknikleri ve yaklaşımlar; danışana ulaşmada, onun iletmek
istediklerini iletmesinde v iletişimi açık tutmada etkili olan iletişim becerileridir. Danışana
geribildirim sağlar ve kendini ifade etmesini kolaylaştırır (Smitherman, Colleen (1981)
Larson 2000).
17
“Bana işinizden söz eder misiniz?”
“Ailenizde şizofren tanısı konmuş bir hastanız olduğunu
söylediniz?”
4. Kabullenici davranmak: Bireyin yaptıklarını onaylamamız veya düşüncelerine
katılmamız anlamına gelmez. Bireylerin hissettikleri duyguları ne ise, bunları
hissetmeye haklarının olduğunu ve davrandıkları gibi bir davranışları olduğunu
kabul ederiz.
5. Duygulara yoğunlaşmak: Danışanın duygularının neler olabileceğinin ortaya
konmasında toplum ruh sağlığı hemşiresi sorularını birey için önemli olan konular
üzerinde yoğunlaşmasına yardımcı olacak biçimde düzenlemelidir.
Danışan: “Bu olacak şey değil”
Hemşire : “ Bütün bunlardan bunalmış gibi gibisiniz.”
6. Açıklığa Kavuşturmak: Danışanın söyledikleri tam olarak anlaşılmadığında
kullanılır. Bu durumlarda:
“Şu an sıkıntılı olduğunuzu söylüyorsunuz. Neler hissettiğinizi tarif edebilir
misiniz?”
“Söylemek istediğinizi doğru anlamış mıyım? Diyorsunuz ki, ne yaparsam
yapayım babamın gözünde başarılı biri olamadım. Öyle mi? ”
7. Özetlemek: Danışanla konuşulmakta olan konunun temel fikirlerinin
vurgulanmasıdır. Görüşme boyunca üzerinde durulan temel konuların gözden
geçirilmesini sağlar. Görüşmenin başında bir önceki görüşmenin özetlenmesi
yararlıdır. Özetleme sayesinde danışan, tartışılan konuları anımsar ve hemşirenin
söz konusu oturumu nasıl sentez ettiğini görme olanağı bulur. Özetleme,
katılanların amacı gözden kaçırmamaları sağlar.
“Geçen görüşmemizde, eşinizin sizi nasıl karşılayacağı hakkında endişeleriniz
vardı.”
“ Bugün üç temel nokta üzerinde durdunuz; bunlar……………….”
8. Dinlemek: Söylenenleri, işitmekten öte bir şey ve anlatılmak istenen anlamı
yakalama eylemidir. Danışanla etkileşim süresince, hemşirenin daha çok dinleyen,
danışanın ise daha çok konuşan olması önemlidir. Dinleme; sessiz durmaktır,
ancak pasif bir süreç değildir. Bu arada gözlem yapılmalı, duyduklarının
gözlemlediklerinin anlamını kavramaya çalışmaktadır.
9. Kapsamın Yansıtılması: Danışanın anlattığı kapsam içindeki temel düşünceyi
yineler. Bu, kendini sözcükleriyle yineleme tekniğe benzer.
“Yakında her şeyin daha iyiye gideceğini düşünüyorsunuz.”
“Yarım gün çalışacağınız bir iş bulmanın iyi olacağını söylüyorsunuz.”
10. Duygularının Yansıtılması: Danışanın ifadelerinde belirtilen açık ve örtülü
duyguların dile getirilmesidir. Bireyin anlayıp anlamadığı ortaya konmuş ve empati,
ilgi, saygı da iletilmiş olur:
18
“Anladığım kadarıyla erkek kardeşinize öfkelenmiş gibisiniz.”
11. Bilgi vermek: Danışanın bilgi isteyen sorularına, doğrudan ve istenen bilgi
verilerek yanıtlanması yeterlidir.
“Sizi onbeş günde bir Salı günleri ziyaret edeceğim.”
12. Kendi sözcükleri ile yinelemek: Danışanın anlattığı konuların içindeki temel
düşünceyi kendi sözcükleri ile yinelemektir.
“Yani sizi çocuk yerine koyarak davranmalarından rahatsızsınız.”
“ Beş yaşındayken annenizin sizi terk ettiğini söylüyorsunuz.”
Algıları kontrol etmek: danışanın davranışları, düşünceleri ve duygularıyla ilgili
algıları onunla paylaşılır ve anlaşılanların birey açısından öyle olup olmadığı kontrol
edilir.
“Gülümsüyorsunuz ama, bana öfkelendiğinizi hissediyorum.”
13. Soru sormak: Danışana yardım edebilmek için, bilinmesi gereken tüm bilgileri
toplamak için gereklidir.
14. Geribildirim: Danışana, davranışlarının başkaları üzerindeki etkisi hakkında bilgi
verir, güven verici ve açık ilişkileri geliştirir.
Aile ile ruh sağlığı hizmetlerini sunma (terapötik-eğitsel müdahale) açısından yapılacak
görüşmelerin temel ilkeleri şunlardır:
1. Eğitime görüşme ilkeleri doğrultusunda başlama (aileyi selamlama)
2. Aile bireylerinin evde ilaç kullanmaya ilişkin endişelerini ifade etmeleri için açık
uçlu sorular sorma ("ilaç kullanmaya ilişkin endişelerinizden söz eder misiniz?,
İlaç kullanmaya ilişkin güçlükleriniz neler?.. ".)
3. Hastaya bakım verecek birey/bireylerin ilaçlara ilişkin var olan bilgisini
öğrenme ("hastanızın kullandığı ilaçlara yönelik neler biliyorsunuz? ")
4. Aile bireylerinin ilaçlara ilişkin var olan doğru bilgileri destekleme
5. Aileye hastaya verilen ilacın neden verildiği ve hastalığı tedavi etmedeki
etkisini anlaşılır bir dille anlatma
6. İlaçtan beklenen olumlu etkinin görülmesi için düzenli kullanmanın önemini
anlatma (özellikle ilk alımda etkisinin yaklaşık 1 hafta-10 günden sonra
başlayacağını belirtme)
7. Özellikle ilk kullanımda beklenen olumlu etkilerden önce yan etkilerin
görülebileceği ve yan etkilerin her bireyde farklı düzeylerde görülebileceğini
söyleme
8. Aileye ilaç kullanımı sırasında hastalarının günlük yaşamında yapması gereken
değişiklikleri, uyması gereken durumları (araç kullanma, alkol-ilaç etkileşimi, ince
motor becerilere] etkisi) açıklama
19
9. İlaç yan etkileri ortaya çıktığında yapmaları gereken uygulamaları açıklama (ilacın
çeşidine göre)
10. Yan etkiler çok ciddi düzeyde ise mutlaka doktora başvurmaları gerektiğini
açıklama (ilaç entoksikasyonu, akut distoni gibi)
11. Aileye soru sorma fırsatı verme
12. Ailenin sorularını yanıtlama
13. Görüşmeyi görüşme ilkeleri doğrultusunda sonuçlandırma
Toplam 50
AİLEYİ ETKİN DİNLEME BECERİSİ
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika
- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
Uygulama 30 dakika
Aileyi etkin dinleme konusunda grup tartışması 30 dakika
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
HEDEFLER:
Dinleme ve işitmenin farkını kavrayabilmesi
DİNLEME
Dinlemek bir konuyu iletmek isteyen kişinin söylediklerini onun iletmek istediği biçimde
anlamaktır. Dinleme birinin söylediğini duymaktan daha çok ne söylediğini duymaktır.
Dinleme aktif tutumlar gerektirir. Hem sözel hem de sözel olmayan tepkilerle onun
söylediklerine dikkat ettiğinizi göstermelisiniz. Dinlemeyi sağlamak için sessiz bir yer ve
zamana ihtiyaç vardır. Olgunlaşmamış tepkilerle karşıdakinin endişelerini gidermeye
20
çalışma ve öğütler verme, birkaç sözcük duyduktan sonra sorunun ne olduğunu bildiğini
düşünen, sabırsızlıkla yorumlar ve tahminler yapanların sayısı hiç de az değildir.
Dinlemenin Fonksiyonları
1. Dinleme birilerinin sizi anladığını veya en azından çaba gösterdiğini anlamanıza izin
verir.
Dinlemenin ilkeleri
21
Sorunun ayrıntıları için tereddüt etmeyin: Birisiyle konuştuğunuzda onun ne demek
istediğini kesinlikle anlamaya çalışın. "Hangi deneyimlerden hoşlandı, neler bekliyor ya
da korkuları var mı?" gibi. Sorunun ne olduğunu tam olarak bilmek istiyorsanız dinleyin
ve ayrıntıları sorun. Birilerine ne söylediğinizi açıklamaktan daha çok dinleyin ancak
dinleme sonunda demek istediği anlaşılabilir. Bu yüzden gerekli olan sadece diğerlerinin
size iletmek istediği mesajları değil hem içerik hem de duygusal anlamları anlamak için
aktif almalısınız. Sorular karşıdakini tamamen anlamayı amaçlamalıdır, dinleyicinin
merakını tatmin etme özelliğine sahip olmamalıdır.
Duygularınızı kontrol altında tutun: Her bireye göre kendi düşünceleri doğrudur.
Diğerlerinin düşünceleri sizin düşüncelerinizden farklı bile olsa bunu kabul
edebilmelisiniz. Bu durumun yarattığı duygularIa karşınızdakinin ne söylediğini
duyamayabilirsiniz.
Asla acele etmeyin: Dinlerken "zamanınızı alıyorum" , "Demek istiyorum ki" ve küçük
baskılarla sorularınıza başlamayın. Bu hoş olmayabilir, özellikle kelimeleri bulmakta
güçlük çeken ya da kekeleyen insanlarda saatinize baktığınızda, bir şeyleri toparlamaya,
başladığınızda sabırsız olduğunuz belli olur.
Diğer kişinin konuşmasını bitirmesine izin vermeme: Sıklıkla yapılan bir başka hata
insanların anlatacakları bitmeden önce onların sözünü kesmektir. Bu, diğer kişinin ne
demek istediğini bildiğimizde ve kişinin söylemek istediğini bitirmesine izin vermeyi
22
gereksiz gördüğümüzde olur. Bir başka neden, başka birini dinleme yerine kendi
konuştuklarımızı duymayı tercih etmemizdir. Bu, özellikle konu "duygu yüklü" olduğunda
ve kişisel olarak bizi ilgilendirdiğini hissettiğimizde olur. Grup tartışmalarında da diğer
kişiler birbirlerinin sözünü bitirmesine izin vermediğinde olur, insanlar kısa bir süre
bekleyebilir ve sonra kesmek için fırsat yakalar.
Kendi hikayemizi anlatmaya başlama: Dinlemenin özelliklerinden birisi başka bir kişiye
kendi hikayesini anlatma fırsatı verilmesidir. Bu hikaye belirli bağlantılarımızı, belirli
şeyleri bize hatırlattığı için bazı zamanlarda kaçınılmazdır. Birisi yaşadığı duyguları size
söylediğinde ve karşılığında "Bu konuda nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda, "Ben
de bunun gibi yaşamıştım ... " şeklinde konuşmaya eğilimli olursunuz ve sonra kendi
hikayenizi anlatırsınız.
Dinleme Çeşitleri
Dinlemenin değişik türleri vardır. Bunların en yaygın olanı görünüşte dinlemedir. Bazen
karşınızdaki kişi dış görünüşü ile dinliyormuş gibidir, fakat iç dünyası bambaşka bir
yerdedir ya da kafasında sizin söylediklerinizden daha önemli bir konu vardır. Bazı
kişilerde kendi söyledikleri ya da söyleyeceklerinin dışında başka bir şeyle ilgilenmezler.
Bu kişiler karşılarındakilerle konuşuyor sanırsınız. Oysa aslında onlar konuşmuyor
konuşuyor gibilerdir. Söz konusu olan bir diyalog değil, o kişinin kendi kendine
konuşması, bir tür söylev vermesidir. Buna halk "nutuk atma" der.
23
dikkatlerini çekerek bir sözcük ya da ifade ortaya çıkıncaya kadar, "görünürde dinleyici"
olarak kalırlar, daha sonra ilgilendikleri bölümü dinlemeye başlarlar.
Toplam 50
AİLE İLE İLETİŞİMDE ETKİN SORU SORMA BECERİSİ
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika
- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
Uygulama 30 dakika
Aile ile iletişimde etkin soru sorma becerisini grup tartışması ve 30 dakika
dramatize etme
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
HEDEFLER:
1. Soru sormanın fonksiyonunu kavrayabilme
Etkili soru sorarak kendimize ve diğerlerine daha fazla zaman ayırabilir, konuyla
ilişkili ve daha fazla kullanılabilir bilgi toplayarak görüşmelerimizi etkili hale
getirebiliriz. Etkili sorular sorarak veri topladığımızda ihtiyacımız olan doğru bilgiyi
toplarız. Aile üyeleri ile aramızdaki yardım ilişkisi soru sorma becerileriyle gelişir.
Uygun sorularla somut ve aile üyesine odaklanmış bilgiler elde ederiz. Aile üyesinin
ya da ailedeki psikiyatrik bakıma ihtiyacı olan bireyin bakım kalitesini sağlamada
24
özel veriler uygun soru sorma yolları ile elde edilebilir.
Soru Tipleri
Evet ya da hayır ile yanıtlanamayacak sorulardır. Temelde kişinin belirli bir konu ile
ilgili görüş, düşünce ve duygularını anlamaya yöneliktir. Özellikle iletişimin
başlarında kullanılmaları uygun olup iletişimin sonraki aşamalarına geçişi
kolaylaştırır. Açık uçlu sorular hiçbir önyargı olmaksızın iletilere açıklık getirir. Açık
uçlu sorularda karşımızdakini anlayabilmek için tam bir dinlemeye geçmek gerekir.
Bu tip sorular görüşmeyi açma ve konuyu değiştirmede gereklidir. Açık uçlu
sorularla hastanın öyküsünü spontan olarak anlatmasını sağlarız.
İletişimde dinlemeye ve anlamaya geçmek için açık uçlu sorular işe yarardır. Ancak
açık uçlu bir soruya verilen cevapta açılması gereken belirsizlik taşıyan duygu ve
düşünceler olabilir. Bu durumlarda genel ve belirsiz bir şekilde sunulan kavramları
belirginleştirmek veya ilgili verileri alabilmek için kapalı uçlu sorular devreye girer.
Kapalı uçlu sorularla iletiler arasında farklı anlamlara çekilebilecek belirsiz
kavramları daha belirgin hale getirmek amacıyla kullanılırlar. Kapalı uçlu sorular
gelen iletinin netliğini sağlama açısından önemlidir. Kapalı uçlu sorular gelen ileti
somut veriler haline gelir. Fakat iletiyi veriye dönüştüren bu tip sorular fazla
ayrıntıya inmeden ve tehdit edici olmadan sorulmalıdır.
25
sorulmamalıdır. Eşiniz sizi neden terketti?
4. Birkaç soru aynı anda sorulmamalıdır. “Size anlattığım önerilere uydunuz
mu, diyetinize dikkat ettiniz mi, kontrollere gittiniz mi?”
5. Sorular neden ve niçin ifadeleriyle başlamamalı, aile üyesi sorgulandığını
hissetmemelidir. “Neden bu zamana kadar kontrole gelmediniz? Niçin
diyetinize uymuyorsunuz?”
NE ZAMAN sorulmalı?
NEREDE sorulmalı
Çok gerekli değilse, kişinin özel yaşamını anlatması önlenir. Sağlık personelinin
gösterdiği merak kişisel değil, mesleki olabilir. Örneğin sağlık personeli; hastanın
yarasının kapanıp kapanmadığını, absenin iyileşip iyileşmediğini, durumunda bir
değişme olup olmadığını merak edebilir. Bunların merak edilmesi; sağlık personeli
danışanı düşündüğünü, onunla ilgilendiğini, durumundaki gelişmeleri izlediğini gösterir.
Bu da danışanın kendini iyi ve değerli hissetmesine katkıda bulunan tavırlardır.
Bu gibi sorular, danışanla ilgili bilgi toplamaktan çok, soranın kişisel merakını gidermeye
yönelik olduğu için uygun değildir. Ancak bu konularda bilgi toplamamız gerekiyorsa, bu
soruları aşağıdaki şekilde düzenlemek uygun olac,!ktır:
26
"Evlilik konusunda neler düşünüyorsunuz?"
PSİKOLOJİK BOYUTU :
27
çatışmalara benziyor mu?
SOSYAL BOYUTU :
BİYOLOJİK BOYUTU :
1. Herhangi bir aile üyenizde de buna benzer bir problem var mı? Ailenizde
herhangi biri, psikiyatrik bir hastalık nedeniyle hastaneye yatırıldı mı?
2. Son zamanlarda yeme ve uyku alışkanlıklarınızda bir değişiklik oldu mu? Son
zamanlarda olağandışı bir şekilde üzüntü veya mutluluk hissettiniz mi?
28
5. Başkalarının beklentileri nedeniyle baskılanmış hissediyor musunuz?
KÜLTÜREL BOYUTU:
DAVRANIŞSAL BOYUTU:
1. Her zaman problemlere neden olan herhangi bir spesifik davranışınız var
mı?Sizin durdurmak istediğiniz kontrol altında görünmeyen herhangi bir davranış
var mı? Gerçekten yapmak istemediğiniz, bazı davranışları yaparken zorlanıyor
musunuz?
2. Diğer insanlar size nasıl tepki gösteriyor ? Arkadaş edinmek kolay mı?
1. Yüksek bir gücün veya yüceliğin olduğuna inanıyor musunuz? Bu gibi güçlerle
ilişkiniz nedir?
29
BİREY VE AİLE ÜYELERİNİN RUHSAL DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
HEDEFLER
30
kişiliğine, gereksinimlerine, isteklerine ve iletişim düzeylerine uygun bir şekilde
hazırlamalıdır.
a) Projektif Testler:
Projektif testler, anlamı belirsiz figürler üzerine olan sözel ifadelere odaklanarak
hastanın/ danışanın zihin yapısını göstermek için düzenlenmiş testlerdir. Projektif
testler, standardize olmamış düşünce örneklerini ve gerçek durumlardaki gerçeğe
dayanan veya tahmini davranışları tanımlamaktadır.
ORYANTASYON: Kişi, yer, zaman, durum ve başkaları ile ilişki gerçeğini fark
etme, direkt sorgulama ile değerlendirilir.
BELLEK: Yakın bellek, şimdiki, son bellek, uzak bellek, direkt sorgulama ile
değerlendirilir.
b) Kişilik Envanteri::
31
c) Zeka Testleri:
Oryantasyon
BİLİŞSEL:
Hafıza
Düşünce İçeriği:
1. Son zamanlarda hakkında çok fazla düşündüğünüz veya her zaman sık sık
düşündüğünüz bir konu var mı?
2. Düşünceleriniz normalden hızlı veya yavaş mı hareket ediyor?
3. Son zamanlarda sanki aklınız boş gibi mi geliyor?
4. Düşüncelerinizi sürdürmekte veya anlamakta sorununuz var mı?
5. Benim adım neydi?
6. Mezun olduğunuz yüksek okulun (lisenin) adı neydi?
Duyarlılık
32
2. İletişim kurmak ta sorununuz var mı?
Algılama
İç görü:
Yargılama:
Mizaç ve Affekt:
ÖYKÜ:
1. Kaç tane erkek veya kız kardeşiniz var? Nerede doğdunuz? Küçük bir
33
çocukken ebeveynleriniz neye benziyordu? Çocukluğunuza ilişkin
hatırladığınız şeyler neler?
2. Okul yaşamınızda başarılı oldunuz mu? Başarınız nasıldı? Diğer
çocuklarla çok fazla oynar mıydınız? Evde hoşlandığınız şeyler nelerdi?
İlkokul neye benziyordu? Ne hoşlanırdınız? Notlarınız nasıldı? sorununuz
var mıydı?
3. Lisede siz neye okudunuz? Notlarınız
Entelektüel Birikim:
34
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
HEDEFLER
DANIŞMANLIK
Danışmanlık her hangi bir konuda başvuran bir kişiye güvenilir bilgi ve becerisi
olan kişiler tarafından, bilgi ve beceri kazandırılması, kişinin bilinçlendirilerek kendi
düşünce, seçim ve kararını oluşturabilmesine yardımcı olunmasıdır. Danışmanlık;
- Danışmanlık süreci
Danışmanın Özellikleri;
35
Aile üyesine/üyelerine anlamasına, hatırlamasına yardım etme.
36
KRİZ YAŞAYAN BİREYE/AİLEYE MÜDAHALE
Toplam 50
KRİZ YAŞAYAN BİREYE /AİLEYE MÜDAHALE
dakika
Kuramsal Bilgi 20 dakika
- Eğitimcinin kuramsal açıklamaları 20 dakika
Uygulama 30 dakika
Kriz yaşayan bireye/aileye müdahalenin grupla tartışılması 30 dakika
Gerekli Malzemeler:
Kağıt, kalem
Projektör, laptop
HEDEFLER
Kriz; kişinin ruhsal yapısını ve davranışını yeniden organize etmesini gerektiren, kişinin
kendisinden beklentilerinde ani değişime neden olan ve genel başa çıkma
mekanizmalarıyla başa çıkılamayan herhangi bir geçici durumdur. Yaşam sürecinde bir
dönüm noktası olarak ta tanımlanabilir. Kriz birey veya aileyi tehdit ederek varolan
dengenin bozulmasına ve tehdit altına girmesine neden olabilmekle beraber durumdan
başarıyla çıkabilmek kişisel gelişim için bir fırsat yaratabilmektedir. Caplan krize götüren
dört adım tanımlamıştır:
1. Birey, krizle karşılaştığı durumla yüz yüzedir. Gerginlik ve anksiyeteyle başa çıkmak
için geçmişte işe yarayan başa çıkma tarzını kullanır.
2. Kriz yaratan durum anksiyeteye neden olmaya ve gerginlik yaratmaya devam eder.
3. Acil problem çözme mekanizmaları kullanılır, birey yardım arar. Bütün iç ve dış
kaynakları harekete geçirilir. Problem geçmiş deneyimlerle benzerlik bulma amacı ile
yeniden tanımlanır. Birey kendini probleme göre yeniden ayarlar, bazı amaçlardan
37
vazgeçilir. Bazen problem çözülür ve denge sağlanır. Problem çözülmezse gerilim
giderek artar ve birey depresyona girebilir.
4. Problem devam eder, çözülemez ve giderek artarsa aktif bir kriz durumuyla
sonuçlanır. Krizdeki kişi kendini çaresiz hisseder ve ne yapacağını bilemez. Birey
emosyonel bir yıkıma uğrayabilir veya uygun olmayan çözümlemez. bularak gerilimi
azaltırken gelecekteki sosyal işlevselliğine zarar verebilir.
Kriz oluştuktan sonra birkaç günden birkaç haftaya kadar bir zaman diliminde sona erer.
Çoğu kez kriz genellikle 24-36 saat sürer, nadiren bu süre 5-8 haftaya kadar uzayabilir.
Kriz her bireyin yaşantısının bir döneminde ortaya çıkabilecek bir durumdur. Krizdeki
birey ruh hastası değildir. Tanıya gidilecek herhangi bir patolojisi yoktur. İçinde
bulunduğu koşullar nedeni ile geçici bir gerginlik yaşamaktadır. Baldwin bakım planlama
ve değerlendirmeyi sağlayan altı kriz tipi tanımlamıştır.
Durumsal Krizler: Burada kişinin yüz yüze geldiği belirgin bir durum sonucunda orta
çıkan bir sorun söz konusudur. Örneğin alkolik bir eşin olması.
Psikiyatrik Aciller: Kişinin işlevlerini ciddi bir şekilde bozulduğu, yaşanan tehlikeye atan
38
durumları içerir. Örneğin intihar girişimleri, akut psikoz durumları gibi.
Krize Müdahale
Krize müdahalede iki amaç vardır. Birincisi duygusal ve çevresel alandaki acil ilk
yardımla bireyin ve çevrenin acısı azaltmak, ikincisi kriz esnasında bireyin uyum ve
mücadele gücü artırmaya çalışmaktır.
Kriz çalışmalarında ilk adım kişi ve yakınları için krizin anlamını açıklamaktır. Krizi
değerlendirme şimdiki sorunun hikayesini almakla başlar.
“Daha önce benzer şekilde kriz olayı yaşandı mı? Hastanın hayatındaki önemli
birinin yaşadığı benzer kriz durumları var mı? Geçmişte yaşadığı kriz durumları ile
nasıl başa çıkmıştı? Varolan başa çıkma yöntemlerini kullanmanın sonuçları
nelerdir ? Sorunun devam etmesine neden olan biri var mı?”
39
Aileye Terapötik Müdahale Yaklaşımları
Yapısalcı Yaklaşımlar
Yapısalcı modelde, aile sistemi, karşılıklı etkileşimlerin, çeşitli ve karmaşık davranış
örüntülerinin olduğu bir bütün olarak kabul edilir. Aile Terapisi, bu karmaşık davranış
örüntülerinin sürecini anlamaya yardımcı bir teoridir. Bu teorinin 3 temel kavramı:
1) Aile Yapısı
2) Altsistemler ve
3) Sınırlardır.
Aile yapısı, ailenin tekrarlanan davranış örüntüleri sonucunda oluşan, aile üyelerinin
etkileşimini sağlayan, bu etkileşimle ilgili düzenlemeler koyan yerleşmiş davranış
örüntüleridir. Bir yapısı olan aile sistemi işlevlerini, bireylerin oluşturduğu altsistemlerle
yerine getirir. Her bireyin kendi başına da bir alt sistem olarak kabul edildiği ailede üç
genel alt sistemden söz edilebilir. Bu alt sistemler; karı-koca altsistemi, anne-baba alt
sistemi, kardeşler altsistemidir. Varolan altsistem ve sistemlerin bir sınırı vardır. Bu
40
sınırlar bir altsistemden diğerine ne kadar duygu ve bilginin aktarılacağını, kimin kiminle
ve nasıl bir ilişkiye gireceğini belirler özellikleri açısından katı, belirsiz ve belirgin olmak
üzere sınırlar üçe ayrılmıştır. Katı sınır ile sınırlanmış altsistemler/sistemler arasında
geçirgenlik olmadığı için bireyler bağımsızlık kazanmalarına rağmen, birbirlerine
yardımcı olamaz ve birbirlerinden öğrenemezler. Eğer sınır belirsiz ise bir tür iç içe
geçmişlik söz konusu olur ve altsistemler/sistemler birbirlerine yardım etmeleri,
birbirlerinden öğrenmelerine rağmen bireyselliklerini ve farklılıklarını koruyamazlar.
Belirgin sınır özelliğine sahip ailelerde ise bireyler birbirlerinden kopmadan fakat
bireyselliklerini koruyabildikleri bir birlikteliği başarabilirler. Ailede sınırlar ve hiyerarşinin
bozulduğu durumlara bir örnek olarak aşırı koruyucu, denetleyici bir ebeveyn alt sistemi
ile edilgin yada isyankar çocuğun bulunduğu bir aile yapısı verilebilir. Yapısalcı terapötik
müdahale ebeveyn ilişkilerinin artmasını, üçgenselleşmenin çözümlenmesini hedefler.
Kullanılan teknikler arasında canlandırma, odaklama ve sınır oluşturma sayılabilir.
Terapötik müdahale sırasında ailede olan sorunların canlandırılması, sorunu temsil eden
bir duruma odaklanılması ve sınırların netleştirilmesi (örneğin kızı adına konuşan
anneye, kızına yardım etmeye çalıştığı ama bunu kızının kendisinin yapması gerektiği
söylenerek) sağlanır.
Bilişsel-Davranışçı Yaklaşımlar
Bu terapötik müdahale yaklaşımında öğrenme ilkeleri kullanılır. İletişim becerileri, sorun
çözme becerileri, karşılıklı pekiştirme ve işlemsel koşullanma teknikleri kullanılır. Bunun
için uyumlu davranışları ödüllendirip, uyumsuzları ödüllendirmeme tekniği bunlardan
biridir. Girişimlerin odağı sorun oluşturan davranışlardır. Bir iletişim uzmanı olan
hemşire, aile üyelerine, düşünce ve davranışlarını net biçimde ifade etmeyi öğretir.
Sorun çözme beş aşamada oluşur: sorunun belirlenmesi, amaç oluşturma, çözüm
önerileri getirme, önerileri uygulama ve sonuçları değerlendirme. Davranış değişiklikleri
için olumlu pekiştirme ve ev ödevleri kullanılır.
41
Stratejik Yaklaşımlar
Girişimlerin odak noktası ailede yakınma ya da yakınmalara neden olan sorun olarak
kabul edilir. Bu yaklaşıma göre semptomların nedenlerinden birkaçı ailenin başarısız
problem çözme yöntemleri, yaşam siklusuna geçişlerinde uyum sağlamada beceriksizlik
ve kötü işlev gören hiyerarşik yapıdır. Ailenin sorunu çözebilmesi için varolan kalıbı
değiştirip yeni bir kalıba ulaşmaları hedeflenir. Bu hedef için alt amaçlar, katı geri
bildirimlerin önlenebilmesi, yeni sonuçla birlikte semptomun devamlılığının değiştirilmesi
ve daha berrak bir hiyerarşik tanımın yapılabilmesidir. Aile yapısına direkt bir öneri
getirilmez; aile yeniden organize olmanın doğrultusu açısından oldukça serbesttir.
Değişim için, sorunu yeniden çerçevelendirme, belirti ile bağlantı taşıyan davranış
ödevleri gibi belli başlı teknikler kullanılır. Bu yaklaşımda iletişim-dil ve anlamlandırma
süreçleri özellikle önem taşımaktadır.
Sistemik Yaklaşım
Aile, bilgi alış verişi ve aktif bir iletişimin olduğu bir sistem olarak kabul edilir. Ruhsal
belirtilerin, kişinin içinde bulunduğu sosyal ortamla olan bağlantısı vurgulanarak,
terapötik müdahalenin bu doğrultuda gerçekleştirilmesi planlanır. Ruhsal sorunlar,
bireyin içinde bulunduğu sisteme, sistemdeki kişilerle ilişkilerine mantıklı bir uyum olarak
değerlendirilir. Etiyolojiye yaklaşımda semptomlardan sorumlu olan herhangi bir aile
bireyi olmayıp, hatta fonksiyonu bozuk ailede olmayıp ‘’aile oyunudur’’. Aile kısır bir
döngü şeklinde süregiden etkileşim örüntülerine hapis olmuşlardır. Bu yaklaşımda
sistemlerin kendi kendine sürekli olarak değiştiği ve geliştiği ancak görünürde stabil
olduğu kabul edilir. Sistemik terapötik yaklaşımın işlevi ailenin değişebilme becerisinin
gelişmesi, değişme potansiyelinin özgürleşmesidir. Ailenin nasıl olması gerektiği
konusunda terapistin kendi çözümlerini aileye kabul ettirmeye çalışması yerine ailenin
kendi çözümlerini bulmasına yardımcı olmak esastır.
42
Üç iletişim düzeyi tanımlanmıştır:
Bunların dışında kişiler arası ilişkilerde kullanılan beş iletişim çeşidi vardır:
1) Yatıştırıcı iletişim: iletişimin bütünün içindeki benlik diğer kişi ve çevre boyutlarından,
benliğe hiç önem verilmez ve diğer kişi ile çevre dikkate alınır. Bu iletişim şeklinde kişi ne
olursa olsun kabul eder, katılır.
2) Suçlayıcı iletişim: iletişimin bütünü içinden diğerleri ve çevreye önem verilmez, önemli
olan sadece benliktir. Bu iletişim şeklinde kişi varoluşunu, suçlayarak, kabul etmeyerek
devam ettirir.
3) Süper mantıklı iletişim: iletişim bütünü içinden benlik ve diğer kişiye önem verilmez,
önemli olan sadece çevredir. Bu iletişim şeklinde kişi genelde katı, prensipli, objektif,
obsesif kompulsiftir.
4) İlgisiz iletişim: iletişim bütünü içinden benlik, diğer kişi ve çevre boyutlarının tümü
dikkate alınmaz. Bu iletişim şeklinde kişinin söylediği hiçbir şeyle ilgili değildir.
5) Uygun iletişim: iletişimin bütünü içinden benlik, diğerleri ve çevre boyutlarının tümü
dikkate alınır. Belirtilen bu beş iletişim çeşidinden ilk dördü işlev bozukluğu olan ailelerin
kullandığı iletişim şekilleridir.
Tedavi sürecinin iki temel amacı vardır. Birinci amaç her üyenin başkalarının yanında,
kendi ve diğerleri hakkında düşündüğü/hissettiği/gördüğü şeyleri uygun ifade biçimleri
olarak açıklayabilmesini sağlamaktır. İkinci amaç bireyselliğe saygının varolduğu bir
bütün içinde kararların güç yerine pazarlık/araştırma ile alınmasını gerçekleştirmektir.
Eğitsel Yaklaşımlar
43
kullanılır. Bilgilendirme, çalışma grupları, yazılı kaynaklar, broşürler aracılığı ile yapılır.
Bu yaklaşımlar, kronik ruhsal bozuklukların yanısıra çocuk gelişimi, iletişim gibi
konularda da uygulanmaktadır.
Değerlendirme aşamasında, hemşire bir geçmişi paylaşan, anıları olan bir grupla
konuşmaktadır. Ailenin kendine özgü değerleri ve iletişim diline başarıyla uyum
gösterebilmesi gerekir. Bu uyumu sağlamayı kolaylaştırmak için kullanılabilecek
teknikler, aynı dili kullanma, ailenin ve tek tek bireylerin değerlerini ve güçlerini
vurgulama ve övme, yargı belirtme yerine etkileşimsel (döngüsel) sorgulama (örneğin;
karınız öyle yaptığı zaman siz ne yapıyorsunuz? sorusu gibi) tekniklerdir. Değerlendirme
sürecinde, her üyeden, sorunu ve sorunun tarihçesini kendi gördüğü açıdan tanımlaması
istenir. Bir üyeye sorulan sorunun aynısı diğerlerine de sorulmalıdır. Söylenenlere karşı
oluşan etkilenme de her bir üyeden alınır. Bireylerden “ben” diliyle konuşmaları istenir.
Her birinin çözüm konusundaki öneri ve düşünceleri alınır. Birbirlerine söylediklerinin
aynı anlamlarda işitilip işitilmediği araştırılır. Rol değiştirme ve eşleme gibi psikodrama
teknikleri kişilerin birbirlerinin davranışlarından nasıl etkilendiklerini anlamalarını
sağlamada çok yararlı olabilecek tekniklerdir. Hemşire, görüşme odasında bireylerin
44
birbirleri ile etkileşimlerini gözleyerek, sorunu netleştirme ve etkileşimlere ilişkin
yorumlamalar yapar. Sorun konusunda değişimleri tetikleyen önemli araçlardan birisi de,
yeniden çerçevelemedir. Bu, genellikle olumsuz etiketlenen davranışı olumlu bir
çerçeveye alan, yeni bir bakış açısı getiren, davranışın işlevsel yararına odaklanan bir
yorumlamadır. Bu şekilde, olumsuz duygu yükünün azalarak kişilerin anlayış ve değişim
gücü kazanmasına yardımcı olan bir tekniktir. Aile terapisinde davranışsal kalıplara
odaklanılmaktadır. Aile üyelerinden birinin davranışı diğer üyelerde, etkileşime bağlı
davranışlarla sonuçlanır. Değişim süreci de bu davranışsal ardışıklığın farkedilmesi ve
değiştirilmesi biçiminde olacaktır.
Aile ile görüşmeler sırasında hemşire etkin bir şekilde yönlendirici de olabilmelidir.
Örneğin, aile üyelerinin oturma düzeninde değişiklikler önerebilir; iletişim becerileri
konusunda etkin bir eğitimci rolü üstlenebilir; aile içi şiddet ya da tartışmaları sınırlayıcı
ve yasaklayıcı olabilir. Bu tür durumlarda, tartışmaların belli bir süreye sıkıştırılması
önerilerek aileye bu tür durumların aslında onların denetiminde olan durumlar olacağı
mesajı verilebilir.
45
1.Demografik Veriler
2.Roller Kurallar ve İlişkiler
Karar verme patterni,
İletişim patterni,
Kurallar ve roller
3.Sosyo ekonomik ve kültürel faktörler
Sağlık gereksinimini karşılama durumu
Rol sorumluluk ve değerleri
Dinle sağlık ilişkisi
Değer sistemi
4.Çevresel Faktörler
5.Sağlık ve tıbbi öyküsü
Ailenin sağlık ve hastalık öyküsü
Ailenin sağlık bakımını arama, isteme durumu
Ailenin hastalık, tedavi ve sağlık anlayışı
Ailenin sağlık bakımı verenleri algılayışı
Ailenin sağlık öncelikleri
6.Riskli Aileler
Çok sorunları olan krizli aile
Sağlıksız aile( işlevselliği bozulmuş aile)
Göçmen aile
Kayıtlı olmayan aile
Kronik hastalığı olan aile
Yaşlı aile
Sosyo ekonomik durumu iyi olmayan aile
Şiddetin var olduğu aile
46
Son bir yıldaki hastaneye yatış sayısı
İlk yatış
Son çıkıştan beri kontrol/ poliklinik kaydı
Psikiyatrik tanılar
Hemşirelik tanıları
Tıbbi öykü, anamnez
Diğer tıbbi problemler
3.Hastanın klinik değerlendirilmesi
Hastalığın hasta tarafından algılanması
Hastaneye yatış sebebinin hasta tarafından algılanması
Var olan hastalık belirtilerinin hasta tarafından tanınması
Semptomlar ile başa çıkmada hastanın bulduğu şeyler
Tedavi ve hastalığa karşı hastanın tutumu
Hemşirelik tanısı
Psikiyatrik semptomlar (Problem değerlendirme ölçeği )
Hasta hedefleri
Hastanın sosyal ve boş vakit aktiviteleri
4.Aile üyesi ile görüşme (Katılıma rıza gösterdiğinde )
Aile üyesinin hastaneye yatış sebebini algılayışı
Aile üyesinin hastalık belirtilerini tanımlaması
Aile üyelerinin semptomlarla baş etmede bulduğu şeyler
Aile üyelerinin hastanın tedavisi ile ilgili hedefleri
Aile üyesinin hastaya ayırdığı haftalık saat/ zaman
Hastalığa karşı ailenin tutumu
Ailenin sosyal ve boş vakit aktivitelerini algılama ve beklentileri
5.Uzman klinik hemşirelerinin bilgi sentezi ve psikoeğitimsel planı uygulaması
Psikolojik eğitim için karşılıklı amaçlar ( Hasta, aile algılaması ve klinik
hemşirelerin değerlendirmeleri ile )
Hasta ve aile gereksinimlerine göre aile ve hasta için psiko-eğitim planı yapma ve
geliştirme
6.Taburcu Planı ve sonrası
İnterdisipliner taburcu planı
Taburcu sonrası halk sağlığı, ruh sağlığı, evde bakım hemşiresi ile temas
Gerektiğinde uzman klinik hemşiresi ile telefon teması
Taburcu sonrası bir yıllık değerlendirme
47
18. Aileye hastaya verilen ilacın neden verildiği ve hastalığı tedavi etmedeki
etkisini anlaşılır bir dille anlatma
19. İlaçtan beklenen olumlu etkinin görülmesi için düzenli kullanmanın önemini
anlatma (özellikle ilk alımda etkisinin yaklaşık I hafta 10 günden sonra
başlayacağını belirtme)
20. Özellikle ilk kullanımda beklenen olumlu etkilerden önce yan etkilerin
görülebileceği ve yan etkilerin her bireyde farklı düzeylerde görülebileceğini
söyleme
21. Aileye ilaç kullanımı sırasında hastalarının günlük yaşamında yapması gereken
değişiklikleri, uyması gereken durumları (araç kullanma, alkol-ilaç etkileşimi, ince
motor becerilere] etkisi) açıklama
22. İlaç yan etkileri ortaya çıktığında yapmaları gereken uygulamaları açıklama (ilacın
çeşidine göre)
23. Yan etkiler çok ciddi düzeyde ise mutlaka doktora başvurmaları gerektiğini
açıklama (ilaç entoksikasyonu, akut distoni vb.)
24. Aileye soru sorma fırsatı verme
25. Ailenin sorularını yanıtlama
26. Görüşmeyi görüşme ilkeleri doğrultusunda sonuçlandırma
48
11. Hastanın sorularını yanıtlama
49